Normal nuri 2 12 2010-05-12T13:14:00Z 2010-05-12T13:14:00Z 1 88492 504405 TBMM 4203 1183 591714 11.9999 Clean Clean 0 0 nk 0 nk 0 0 false false false 0 nk 0 nk MicrosoftInternetExplorer4

DÖNEM: 23                            CİLT: 65                    YASAMA YILI: 4

 

 

 

 

 

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

TUTANAK DERGİSİ

 

83’üncü Birleşim

7 Nisan 2010 Çarşamba

 

(Bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)

İ Ç İ N D E K İ L E R

 

   I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

  II. - GELEN KÂĞITLAR

III. - YOKLAMALAR

 IV. - GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) MİLLETVEKİLLERİNİN GÜNDEM DIŞI KONUŞMALARI

1.- Afyonkarahisar Milletvekili Abdülkadir Akcan’ın, Afyonkarahisar ilinin sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması

2.- İstanbul Milletvekili Mehmet Ali Özpolat’ın, Avukatlar Günü’ne ilişkin gündem dışı konuşması

3.- Hakkâri Milletvekili Rüstem Zeydan’ın, sınır ticareti ve Derecik beldesinin ilçe olması gerektiğine ilişkin gündem dışı konuşması

 

V.- AÇIKLAMALAR

1.- İstanbul Milletvekili Necat Birinci’nin, Türk kadınının seçme ve seçilme hakkını kazanmasında Türk Kadınlar Birliğinin rolüne ilişkin açıklaması

2.- Konya Milletvekili Ayşe Türkmenoğlu’nun, Avukatlar Günü’ne ilişkin açıklaması

3.- Batman Milletvekili Mehmet Emin Ekmen’in, Avukatlar Günü’ne ilişkin açıklaması

 

VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Meclis Araştırması Önergeleri

1.- Diyarbakır Milletvekili Selahattin Demirtaş ve 19 milletvekilinin, basın, yayın ve ifade özgürlüğünün önündeki engellerin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/658)

2.- Diyarbakır Milletvekili Selahattin Demirtaş ve 19 milletvekilinin, balıkçılık sektörünün sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/659)

3.- Diyarbakır Milletvekili Selahattin Demirtaş ve 19 milletvekilinin, pancar üreticilerinin sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/660)

4.- Diyarbakır Milletvekili Selahattin Demirtaş ve 19 milletvekilinin, Turgut Özal’ın ölümü konusundaki iddiaların araştırılması amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/661)

 

VII.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- (10/480) esas numaralı Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin Genel Kurulun 7/4/2010 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin BDP Grubu önerisi

2.- (10/348) esas numaralı Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin Genel Kurulun 7/4/2010 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin MHP Grubu önerisi

3.- (10/654) esas numaralı Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin Genel Kurulun 7/4/2010 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin CHP Grubu önerisi

 

VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in, AK PARTİ Grubu Başkanına sataşması nedeniyle konuşması

2.- Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, şahsına sataşması nedeniyle konuşması

IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri

 

1.- Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/324) (S. Sayısı: 96)

2.- Türk Borçlar Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/499) (S. Sayısı: 321)

3.- Milletlerarası Para Fonu ile Milletlerarası İmar ve Kalkınma Bankasına Katılmak İçin Hükümete Yetki Verilmesine Dair Kanuna Ek Milletlerarası Para Fonu Ana Sözleşmesinde Değişiklik Yapılmasına İlişkin Belgelerin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/761) (S. Sayısı: 458)

4.- Ankara Milletvekili Haluk İpek’in, Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanun ile Milletvekili Seçimi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve 18 Milletvekilinin, Afyonkarahisar Milletvekili Halil Ünlütepe ve Denizli Milletvekili Ali Rıza Ertemür’ün, Denizli Milletvekili Hasan Erçelebi ve 10 Milletvekilinin, Diyarbakır Milletvekili Gültan Kışanak ve 19 Milletvekilinin, Şırnak Milletvekili Sevahir Bayındır’ın, Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekilleri İzmir Milletvekili Oktay Vural ve Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın, Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in, Denizli Milletvekili Hasan Erçelebi ve 5 Milletvekilinin Benzer Mahiyetteki Kanun Teklifleri ile Anayasa Komisyonu Raporu (2/636, 2/123, 2/200, 2/288, 2/304, 2/342, 2/364, 2/474, 2/596) (S. Sayısı: 490)

 

X.- USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER

1.- Kanun teklifine, af niteliği taşıyan yeni madde ihdasına dair önergenin oylamasında nitelikli çoğunluk aranıp aranmayacağı hususunda

2.- Genel Kurulca alınan kararın “7 Nisan 2010 Çarşamba günü 490 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin bitimine kadar görüşülmesi” şeklinde olduğu, saat 24.00’ü geçince 7 Nisanın bittiği ve bu nedenle çalışmalara devam edilip edilemeyeceği hakkında

 

XI.- OYLAMALAR

1.- Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanun ile Milletvekili Seçimi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 26’ncı maddesinin oylaması

2.- Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanun ile Milletvekili Seçimi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin tümünün oylaması

 

XII.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1.- Gaziantep Milletvekili Hasan Özdemir’in, Gaziantep Çocuk Hastanesindeki sorunlara ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı (7/12211)

2.- Gaziantep Milletvekili Hasan Özdemir’in, Gaziantep’te yeni hastaneler yapılmasına ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı (7/12212)

3.- Batman Milletvekili Ayla Akat Ata’nın, bir erin ölümü olayına ilişkin sorusu ve Millî Savunma Bakanı M. Vecdi Gönül’ün cevabı (7/12235)

4.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, bir hastanenin tamamlanmasına ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı (7/12318)

5.- Mersin Milletvekili Behiç Çelik’in, Mersin’de eğitim ve araştırma hastanesi açılmasına ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı (7/12319)

6.- İstanbul Milletvekili Atila Kaya’nın, Bağcılar Devlet Hastanesine ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı (7/12393)

7.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, Bursa İl Özel İdaresi yöneticileri hakkındaki iddialara ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın cevabı (7/12891)

8.- Mersin Milletvekili İsa Gök’ün, bazı istisnai memuriyet kadrolarına yapılan atamalara ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Mehmet Aydın’ın cevabı (7/13150)

9.- Mersin Milletvekili İsa Gök’ün, bazı istisnai memuriyet kadrolarına yapılan atamalara ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in cevabı (7/13157)

10.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, 90’ıncı yıl kutlamaları çerçevesinde yapılan bisiklet turunda kullanılan bisikletlere ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Nevzat Pakdil’in cevabı (7/13384)


I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

TBMM Genel Kurulu saat 15.03’te açılarak dokuz oturum yaptı.

İzmir Milletvekili Canan Arıtman, Türk kadınına belediye seçimlerinde seçme ve seçilme hakkını tanıyan yasanın kabul edilişinin 80’inci yıl dönümüne,

İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel, Öldürülen Gazeteciler Günü’ne,

Gaziantep Milletvekili Hasan Özdemir, Türk polis teşkilatının kuruluşunun 165’inci yıl dönümüne ve Polis Günü’ne,

İlişkin gündem dışı birer konuşma yaptılar.

Genel Kurulu ziyaret eden Hollanda Senato Başkanı Rene van der Linden’e Başkanlıkça “Hoş geldiniz” denildi.

Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu, Türk polis teşkilatının kuruluşunun 165’inci yıl dönümüne, Polis Günü’ne ve Fenerbahçe Acıbadem Voleybol Takımının Avrupa ikinciliğine,

Tunceli Milletvekili Kamer Genç, Türk polis teşkilatının kuruluşunun 165’inci yıl dönümüne ve Polis Günü’ne,

Kütahya Milletvekili Alim Işık, Kütahya’da görevi başında hayatını kaybeden polis memuruna ve polis teşkilatının kuruluş yıl dönümüne,

Van Milletvekili İkram Dinçer, Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Deniz Baykal’ın, il kongresi nedeniyle Van’a yaptığı ziyarette meydana gelen olaylara,

İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu, Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Deniz Baykal’a Van’da yapılan saldırının bazı AKP mensupları tarafından organize edildiğine,

Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Deniz Baykal’ın, Van’da kendisine karşı yapılan saldırıyla ilgili olarak, henüz olay araştırılmadan, doğrudan doğruya AK PARTİ teşkilatına suçlamada bulunmasını yadırgadıklarına,

İlişkin birer açıklamada bulundular.

Sinop Milletvekili Engin Altay ve 31 milletvekilinin, eğitim fakülteleri mezunlarının istihdamındaki sorunların (10/654),

Diyarbakır Milletvekili Selahattin Demirtaş ve 19 milletvekilinin, askerlik hizmetini Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da yapan kişilerin travma geçirdiği iddialarının (10/655),

Edirne Milletvekili Cemaleddin Uslu ve 20 milletvekilinin, Edirne’de yaşanan su taşkınları sorununun (10/656),

Tokat Milletvekili Reşat Doğru ve 20 milletvekilinin, Bulgaristan Türklerinin ülkemizde ve Bulgaristan’da yaşadıkları sorunların (10/657),

Araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla birer Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergeleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin gündemde yerini alacağı ve ön görüşmelerinin, sırası geldiğinde yapılacağı açıklandı.

Madencilik sektöründeki sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla kurulan (10/67, 75, 82, 122, 141, 180, 193, 208, 216, 229, 304, 309, 320, 324, 336, 337, 342, 374, 377, 388, 404) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonu Başkanlığının, Komisyonun görev süresinin bir ay uzatılmasına ilişkin tezkeresi okundu; Komisyona bir ay ek süre verildiği açıklandı.

Gündemin “Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler” kısmında yer alan (10/589) esas numaralı, Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da “Hançer Timi” adlı grupların var olduğu iddialarının belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergenin görüşmelerinin Genel Kurulun 6/4/2010 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin BDP,

Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmında yer alan 321 sıra sayılı Türk Borçlar Kanunu Tasarısı’nın görüşmelerinin Genel Kurulun 6/4/2010 Salı günkü birleşiminde yapılmasına, bundan başka bir konunun görüşülmemesine ilişkin MHP,

Gündemin “Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler” kısmında yer alan (10/618) esas numaralı Meclis araştırması önergesinin görüşmelerinin Genel Kurulun 6/4/2010 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin CHP,

Grubu önerileri yapılan görüşmelerinden sonra kabul edilmedi.

Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmında yer alan 476, 472, 474, 475 ve 279 sıra sayılı kanun tasarılarının bu kısmın 8, 13, 14, 15 ve 16’ncı sıralarına alınmasına; diğer işlerin sırasının buna göre teselsül ettirilmesine; Genel Kurulun, 6 Nisan 2010 Salı günkü birleşiminde 490 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin birinci bölümündeki 17’nci maddenin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar, 7 Nisan 2010 Çarşamba günkü birleşiminde 490 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar, 8 Nisan 2010 Perşembe günkü birleşiminde ise 479 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerinin tamamlanmasına kadar çalışmalarını sürdürmesine ilişkin AK PARTİ Grubu önerisi yapılan görüşmelerden sonra kabul edildi.

Konya Milletvekili Özkan Öksüz, Konya Milletvekili Faruk Bal’ın, Cihanbeyli Organize Sanayi Bölgesinin kurulmasına Sanayi Bakanlığınca izin verilmemesi ve Cihanbeyli Belediyesinin katı atık borcunun İller Bankası tarafından tahsil edilmesi konusunda yanlış bilgiler verdiğine,

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçer, Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu’nun, konuşmasında dile getirdiği esnaf, küçük işletme sahiplerinin borçlarına,

İstanbul Milletvekili Ahmet Tan, (10/618) esas numaralı önergeyle faili meçhul siyasi cinayetler konusunda Meclis araştırması komisyonunun oluşturulmasının, Anayasa tartışmalarının yapıldığı bugünlerde zamanlaması bakımından da yerinde olacağına,

Sivas Milletvekili Malik Ecder Özdemir, Konya Milletvekili Ayşe Türkmenoğlu’nun, Madımak katliamını kınıyor olmasını teşekkürle karşıladığını ancak Madımak katliamının faili meçhul cinayetlerden sayılmasının doğru olmadığına, faillerinin belli olduğuna, bu cinayeti işleyenlerin hâlâ yakalanamamış olmasının Hükûmetin aczi olduğuna,

İlişkin birer açıklamada bulundular.

Konya Milletvekili Faruk Bal, Konya Milletvekili Özkan Öksüz’ün şahsına sataşması nedeniyle bir konuşma yaptı.

Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu’nun, Banka Kartları ve Kredi Kartları Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin (2/526) İç Tüzük’ün 37’nci maddesine göre doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi, yapılan görüşmelerden sonra, kabul edilmedi.

(2/650) esas numaralı, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin, bazı üyelerin imzalarını geri almaları sonucu imza sayısı Anayasa’nın 175’inci maddesinde öngörülen sayının altına düştüğünden, ilk imza sahibine iade edildiği Genel Kurulun bilgisine sunuldu.

Gündemin “Sözlü Sorular” kısmının:

1’inci          sırasında    bulunan             (6/914),

128’inci                                           (6/1395),

136’ncı                                            (6/1413),

144’üncü                                         (6/1426),

174’üncü                                         (6/1469),

176’ncı                                            (6/1473),

189’uncu                                         (6/1494),

190’ıncı                                           (6/1495),

191’inci                                           (6/1496),

192’nci                                            (6/1497),

193’üncü                                         (6/1498),

194’üncü                                         (6/1500),

195’inci                                           (6/1501),

196’ncı                                            (6/1503),

230’uncu                                         (6/1550),

231’inci                                           (6/1551),

297’nci                                            (6/1638),

307’nci                                            (6/1650),

309’uncu                                         (6/1654),

312’nci                                            (6/1658),

314’üncü                                         (6/1660),

349’uncu                                         (6/1703),

383’üncü                                         (6/1748),

389’uncu                                         (6/1755),

431’inci                                           (6/1806),

432’nci                                            (6/1807),

Esas numaralı sözlü sorulara Millî Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu cevap verdi; soru sahiplerinden Niğde Milletvekili Mümin İnan ve Bitlis Milletvekili Mehmet Nezir Karabaş da cevaplara karşı görüşlerini açıkladılar.

Van Milletvekili Özdal Üçer, sözlü sorular cevaplandırılırken zaman aşımına uğrayan konularla ilgili yapay cevaplar verildiğine, dönemin Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik tarafından atamaları yapılan Aslan Sinir’le ilgili yolsuzluk iddiasına ve Kızıltepe’deki üniversite sınav uygulamasının düzeltilmesine gidilip gidilmeyeceğine ilişkin bir açıklamada bulundu.

Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının:

1’inci sırasında bulunan ve İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi kabul edilen, Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu’nun (1/324) (S. Sayısı: 96),

2’nci sırasında bulunan ve İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi kabul edilen, Türk Borçlar Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu’nun (1/499) (S. Sayısı: 321),

3’üncü sırasında bulunan, Milletlerarası Para Fonu ile Milletlerarası İmar ve Kalkınma Bankasına Katılmak İçin Hükümete Yetki Verilmesine Dair Kanuna Ek Milletlerarası Para Fonu Ana Sözleşmesinde Değişiklik Yapılmasına İlişkin Belgelerin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun (1/761) (S. Sayısı: 458),

Görüşmeleri komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından ertelendi.

4’üncü sırasında bulunan ve İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi kabul edilen ve görüşmelerine devam olunan, Ankara Milletvekili Haluk İpek’in, Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanun ile Milletvekili Seçimi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve 18 Milletvekilinin; Afyonkarahisar Milletvekili Halil Ünlütepe ve Denizli Milletvekili Ali Rıza Ertemür’ün; Denizli Milletvekili Hasan Erçelebi ve 10 Milletvekilinin; Diyarbakır Milletvekili Gültan Kışanak ve 19 Milletvekilinin; Şırnak Milletvekili Sevahir Bayındır’ın; Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekilleri İzmir Milletvekili Oktay Vural ve Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın; Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in; Denizli Milletvekili Hasan Erçelebi ve 5 Milletvekilinin Benzer Mahiyetteki Kanun Teklifleri ile Anayasa Komisyonu Raporu (2/636, 2/123, 2/200, 2/288, 2/304, 2/342, 2/364, 2/474, 2/596) (S. Sayısı: 490) 18’inci maddesine kadar (birinci bölümün tamamı) kabul edildi.

7 Nisan 2010 Çarşamba günü, alınan karar gereğince saat 13.00’te toplanmak üzere birleşime 04.01’de son verildi.

 

 

Meral AKŞENER

 

 

 

Başkan Vekili

 

 

Bayram ÖZÇELİK

 

Harun TÜFEKCİ

 

Burdur

 

Konya

 

Kâtip Üye

 

Kâtip Üye

No.: 117

II.- GELEN KÂĞITLAR

7 Nisan 2010 Çarşamba

Rapor

1.- Kahramanmaraş Milletvekili Veysi Kaynak ve 3 Milletvekilinin; 351 Sayılı Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ile Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonları Raporları (2/371) (S. Sayısı: 495) (Dağıtma tarihi: 7.4.2010) (GÜNDEME)

Sözlü Soru Önergeleri

1.- Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in, mezun olduğu fakülteye ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1974) (Başkanlığa geliş tarihi: 29/03/2010)

2.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, muhtarların çalışma yeri sorununa ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/1975) (Başkanlığa geliş tarihi: 29/03/2010)

3.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Et ve Balık Kurumunun et alımına ilişkin Maliye Bakanından sözlü soru önergesi (6/1976) (Başkanlığa geliş tarihi: 29/03/2010)

4.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, Tokat’ta yapılan ihracat ve ithalata ilişkin Devlet Bakanından (Zafer Çağlayan) sözlü soru önergesi (6/1977) (Başkanlığa geliş tarihi: 30/03/2010)

5.- Adana Milletvekili Kürşat Atılgan’ın, SGK Teftiş Kurulu Adana Grup Başkanlığının kapatılmasına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi (6/1978) (Başkanlığa geliş tarihi: 30/03/2010)

6.- Adana Milletvekili Kürşat Atılgan’ın, ATAK Helikopter Projesine ilişkin Milli Savunma Bakanından sözlü soru önergesi (6/1979) (Başkanlığa geliş tarihi: 30/03/2010)

7.- Adana Milletvekili Kürşat Atılgan’ın, yangın söndürme hava araçları kiralama ihalesine ilişkin Çevre ve Orman Bakanından sözlü soru önergesi (6/1980) (Başkanlığa geliş tarihi: 30/03/2010)

Yazılı Soru Önergeleri

1.- İzmir Milletvekili Selçuk Ayhan’ın, yasama dokunulmazlığına ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanından yazılı soru önergesi (7/13539) (Başkanlığa geliş tarihi: 29/03/2010)

2.- Konya Milletvekili Atilla Kart’ın, karma komisyonla ilgili bir dilekçesine ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanından yazılı soru önergesi (7/13540) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/03/2010)

3.- İzmir Milletvekili Selçuk Ayhan’ın, tasarruf genelgelerine ve çiftçilerin borçlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13541) (Başkanlığa geliş tarihi: 29/03/2010)

4.- Adıyaman Milletvekili Şevket Köse’nin, Başbakanlık korumalarına alınacak araçlara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13542) (Başkanlığa geliş tarihi: 29/03/2010)

5.- Şanlıurfa Milletvekili İbrahim Binici’nin, GAP Eylem Planı çerçevesinde yapılacak organize hayvancılık bölgesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13543) (Başkanlığa geliş tarihi: 29/03/2010)

6.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, çiftçilerin bankalara olan borçlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13544) (Başkanlığa geliş tarihi: 30/03/2010)

7.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, bir bölgenin kültür ve turizm koruma ve gelişim bölgesi ilan edilmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13545) (Başkanlığa geliş tarihi: 30/03/2010)

8.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, prim borcu olanlara banka kredisi verilmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13546) (Başkanlığa geliş tarihi: 30/03/2010)

9.- Aydın Milletvekili Recep Taner’in, 17 Ağustos depremiyle ilgili mali verilere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13547) (Başkanlığa geliş tarihi: 30/03/2010)

10.- Tekirdağ Milletvekili Kemalettin Nalcı’nın, lokanta işletmelerinden istenen bazı belgelere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13548) (Başkanlığa geliş tarihi: 30/03/2010)

11.- Tekirdağ Milletvekili Kemalettin Nalcı’nın, kamu sosyal tesislerinin haksız rekabet oluşturduğu iddiasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13549) (Başkanlığa geliş tarihi: 30/03/2010)

12.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, Tokat’taki TOKİ konutlarının taksit artışlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13550) (Başkanlığa geliş tarihi: 30/03/2010)

13.- Antalya Milletvekili Hüseyin Yıldız’ın, Devlet sporcusu unvanı alan sporculara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13551) (Başkanlığa geliş tarihi: 30/03/2010)

14.- Antalya Milletvekili Hüseyin Yıldız’ın, demokratik açılım toplantılarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13552) (Başkanlığa geliş tarihi: 30/03/2010)

15.- Muğla Milletvekili Fevzi Topuz’un, turizm sektörünün desteklenmesine ve alınan bir ücrete ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/13553) (Başkanlığa geliş tarihi: 30/03/2010)

16.- Antalya Milletvekili Hüsnü Çöllü’nün, Almanya’daki Deniz Feneri davası kapsamında yapılan istemlere ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/13554) (Başkanlığa geliş tarihi: 29/03/2010)

17.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın, haciz ve keşif işlemlerinde vakıf araçlarının kullanımına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/13555) (Başkanlığa geliş tarihi: 30/03/2010)

18.- Giresun Milletvekili Murat Özkan’ın, Nevruz kutlamalarındaki bazı eylemlerin soruşturulmasına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/13556) (Başkanlığa geliş tarihi: 30/03/2010)

19.- Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün, esnafın prim borçlarına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/13557) (Başkanlığa geliş tarihi: 30/03/2010)

20.- Ankara Milletvekili Tekin Bingöl’ün, SGK ile TOKİ arasındaki protokole ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/13558) (Başkanlığa geliş tarihi: 30/03/2010)

21.- Bartın Milletvekili Muhammet Rıza Yalçınkaya’nın, Kuruçaşile’deki ağaç kesimi ve seyrekleştirmesine ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/13559) (Başkanlığa geliş tarihi: 29/03/2010)

22.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, Kula’da kurulan tehlikeli atık bertaraf tesislerine ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/13560) (Başkanlığa geliş tarihi: 30/03/2010)

23.- Erzurum Milletvekili Zeki Ertugay’ın, Erzurum’daki HES projelerine ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/13561) (Başkanlığa geliş tarihi: 30/03/2010)

24.- Bursa Milletvekili H. Hamit Homriş’in, bir gölet yapımına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/13562) (Başkanlığa geliş tarihi: 30/03/2010)

25.- Bursa Milletvekili H. Hamit Homriş’in, bir gölet yapımına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/13563) (Başkanlığa geliş tarihi: 30/03/2010)

26.- Bursa Milletvekili H. Hamit Homriş’in, bir gölet yapımına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/13564) (Başkanlığa geliş tarihi: 30/03/2010)

27.- Bursa Milletvekili H. Hamit Homriş’in, bir gölet yapımına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/13565) (Başkanlığa geliş tarihi: 30/03/2010)

28.- Bursa Milletvekili H. Hamit Homriş’in, bir baraj yapımına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/13566) (Başkanlığa geliş tarihi: 30/03/2010)

29.- Bursa Milletvekili H. Hamit Homriş’in, bir baraj yapımına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/13567) (Başkanlığa geliş tarihi: 30/03/2010)

30.- Bursa Milletvekili H. Hamit Homriş’in, bir gölet yapımına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/13568) (Başkanlığa geliş tarihi: 30/03/2010)

31.- Bursa Milletvekili H. Hamit Homriş’in, bir gölet yapımına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/13569) (Başkanlığa geliş tarihi: 30/03/2010)

32.- Bursa Milletvekili H. Hamit Homriş’in, bir gölet yapımına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/13570) (Başkanlığa geliş tarihi: 30/03/2010)

33.- Bursa Milletvekili H. Hamit Homriş’in, bir gölet yapımına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/13571) (Başkanlığa geliş tarihi: 30/03/2010)

34.- Bursa Milletvekili H. Hamit Homriş’in, bir baraj yapımına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/13572) (Başkanlığa geliş tarihi: 30/03/2010)

35.- Yozgat Milletvekili Mehmet Ekici’nin, bir baraj projesine ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/13573) (Başkanlığa geliş tarihi: 30/03/2010)

36.- Zonguldak Milletvekili Ali İhsan Köktürk’ün, TRT’deki bazı sözleşmeli personelin aldığı ücrete ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Bülent Arınç) yazılı soru önergesi (7/13574) (Başkanlığa geliş tarihi: 29/03/2010)

37.- Zonguldak Milletvekili Ali İhsan Köktürk’ün, TRT-2 kanalının TRT Haber olarak değiştirilmesine ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Bülent Arınç) yazılı soru önergesi (7/13575) (Başkanlığa geliş tarihi: 29/03/2010)

38.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın, Irak’ta tutuklu bulunan Türkmenlere ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/13576) (Başkanlığa geliş tarihi: 30/03/2010)

39.- İzmir Milletvekili Kamil Erdal Sipahi’nin, Suriye Turizm Bakanlığının dağıttığı haritaya ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/13577) (Başkanlığa geliş tarihi: 30/03/2010)

40.- Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in, İstanbul Büyükşehir Belediyesinin bazı ihalelerine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/13578) (Başkanlığa geliş tarihi: 29/03/2010)

41.- Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün, Beykoz’daki bir villanın imar durumuna ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/13579) (Başkanlığa geliş tarihi: 29/03/2010)

42.- İstanbul Milletvekili Çetin Soysal’ın, bir cinayet failinin yakalanmasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/13580) (Başkanlığa geliş tarihi: 29/03/2010)

43.- Tunceli Milletvekili Şerafettin Halis’in, bir cinayetin faillerine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/13581) (Başkanlığa geliş tarihi: 29/03/2010)

44.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, Tokat’ta yakalanan uyuşturucuya ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/13582) (Başkanlığa geliş tarihi: 30/03/2010)

45.- Tekirdağ Milletvekili Kemalettin Nalcı’nın, TEKEL ruhsat bedellerine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/13583) (Başkanlığa geliş tarihi: 30/03/2010)

46.- İzmir Milletvekili Kemal Anadol’un, belediyelerin denetlenmesine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/13584) (Başkanlığa geliş tarihi: 30/03/2010)

47.- Iğdır Milletvekili Pervin Buldan’ın, Şişli Emniyet Müdürlüğünde yaşanan bir ölüm olayına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/13585) (Başkanlığa geliş tarihi: 30/03/2010)

48.- Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı’nın, belediyelere yardım ödeneğine ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/13586) (Başkanlığa geliş tarihi: 30/03/2010)

49.- Yozgat Milletvekili Mehmet Ekici’nin, Yozgat Defterdarlığı binasının yıkımına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/13587) (Başkanlığa geliş tarihi: 30/03/2010)

50.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, Simav Gölü arazisinin kullanımına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/13588) (Başkanlığa geliş tarihi: 30/03/2010)

51.- Tunceli Milletvekili Şerafettin Halis’in, bir şube müdürü hakkında basında çıkan haberlere ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/13589) (Başkanlığa geliş tarihi: 29/03/2010)

52.- Iğdır Milletvekili Pervin Buldan’ın, ÖSYM’nin sınav merkezi belirlemesinde yaşanan sorunlara ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/13590) (Başkanlığa geliş tarihi: 29/03/2010)

53.- Adıyaman Milletvekili Şevket Köse’nin, bir ilköğretim okulunun depreme karşı dayanıklılığına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/13591) (Başkanlığa geliş tarihi: 29/03/2010)

54.- İzmir Milletvekili Canan Arıtman’ın, okula gitmeyen bir çocuğun durumuna ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/13592) (Başkanlığa geliş tarihi: 29/03/2010)

55.- Hakkari Milletvekili Hamit Geylani’nin, bazı okulların askeri alanlara yakınlığı nedeniyle yaşanan sorunlara ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/13593) (Başkanlığa geliş tarihi: 29/03/2010)

56.- İstanbul Milletvekili Atila Kaya’nın, bir Anadolu lisesinin bina ihtiyacına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/13594) (Başkanlığa geliş tarihi: 30/03/2010)

57.- Gaziantep Milletvekili Akif Ekici’nin, Gaziantep Milli Eğitim İl Müdürüne ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/13595) (Başkanlığa geliş tarihi: 30/03/2010)

58.- Van Milletvekili Fatma Kurtulan’ın, askerlik görevi sırasında intihar ettiği öne sürülen kişilere ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/13596) (Başkanlığa geliş tarihi: 29/03/2010)

59.- İzmir Milletvekili Kamil Erdal Sipahi’nin, test uçuşunda düşen taarruz helikopterine ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/13597) (Başkanlığa geliş tarihi: 30/03/2010)

60.- İstanbul Milletvekili Sacid Yıldız’ın, meme kanseri tedavisine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/13598) (Başkanlığa geliş tarihi: 29/03/2010)

61.- Bartın Milletvekili Muhammet Rıza Yalçınkaya’nın, Bartın’daki hava ambulansı hizmetlerine ve bir olaya ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/13599) (Başkanlığa geliş tarihi: 29/03/2010)

62.- Şırnak Milletvekili Sevahir Bayındır’ın, Diyarbakır Göğüs Hastalıkları Hastanesinin kapatılmasına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/13600) (Başkanlığa geliş tarihi: 29/03/2010)

63.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, Burhaniye Devlet Hastanesinin ihtiyaçlarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/13601) (Başkanlığa geliş tarihi: 30/03/2010)

64.- Antalya Milletvekili Hüseyin Yıldız’ın, saha koordinatörlerine ve ücretlerine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/13602) (Başkanlığa geliş tarihi: 30/03/2010)

65.- Antalya Milletvekili Hüseyin Yıldız’ın, bir sendika şube başkanı hakkındaki iddialara ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/13603) (Başkanlığa geliş tarihi: 30/03/2010)

66.- Muğla Milletvekili Ali Arslan’ın, Türkiye Jokey Kulübünün damızlık aygır alımına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/13604) (Başkanlığa geliş tarihi: 29/03/2010)

67.- Adıyaman Milletvekili Şevket Köse’nin, mevsimlik tarım işçilerinin desteklenmesine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/13605) (Başkanlığa geliş tarihi: 29/03/2010)

68.- Trabzon Milletvekili M. Akif Hamzaçebi’nin, fındık üreticilerinin alan bazlı gelir desteği başvurularına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/13606) (Başkanlığa geliş tarihi: 29/03/2010)

69.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, zeytin ve zeytinyağı üreticiliği ile ticaretine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/13607) (Başkanlığa geliş tarihi: 30/03/2010)

70.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, zeytin ve zeytinyağı üretimine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/13608) (Başkanlığa geliş tarihi: 30/03/2010)

71.- Yozgat Milletvekili Mehmet Ekici’nin, Yozgat’ta tarımsal faaliyetlerin desteklenmesine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/13609) (Başkanlığa geliş tarihi: 30/03/2010)

72.- Yozgat Milletvekili Mehmet Ekici’nin, tarım sektöründe bazı çalışmalar yapılıp yapılmayacağına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/13610) (Başkanlığa geliş tarihi: 30/03/2010)

73.- Manisa Milletvekili Mustafa Enöz’ün, Manisa’daki don afetine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/13611) (Başkanlığa geliş tarihi: 30/03/2010)

74.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, çiftçilerin çeşitli sorunlarına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/13612) (Başkanlığa geliş tarihi: 30/03/2010)

75.- Adıyaman Milletvekili Şevket Köse’nin, Siirt-Kurtalan ile Batman Beşiri arasındaki bölünmüş yola ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/13613) (Başkanlığa geliş tarihi: 29/03/2010)

76.- Van Milletvekili Fatma Kurtulan’ın, Gevaş PTT şubesindeki personel yetersizliğine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/13614) (Başkanlığa geliş tarihi: 29/03/2010)

77.- Van Milletvekili Fatma Kurtulan’ın, bir baraj projesinin demiryolu ağına etkilerine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/13615) (Başkanlığa geliş tarihi: 29/03/2010)

78.- İstanbul Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaş’ın, Ordu ve Giresun illerine yapılacak havaalanına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/13616) (Başkanlığa geliş tarihi: 30/03/2010)

79.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, kurulacak küresel lojistik köylerine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/13617) (Başkanlığa geliş tarihi: 30/03/2010)

80.- Yalova Milletvekili Muharrem İnce’nin, Avrupa Birliği Genel Sekreterliği müşavirlerine ilişkin Devlet Bakanından (Egemen Bağış) yazılı soru önergesi (7/13618) (Başkanlığa geliş tarihi: 29/03/2010)

81.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Diyanet İşleri Başkanlığı personelinin özlük haklarına yönelik düzenlemelere ilişkin Devlet Bakanından (Faruk Çelik) yazılı soru önergesi (7/13619) (Başkanlığa geliş tarihi: 29/03/2010)

82.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın, müze olarak kullanılan bazı yerlerin ibadete açılmasına ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/13620) (Başkanlığa geliş tarihi: 30/03/2010)

83.- Kars Milletvekili Gürcan Dağdaş’ın, Kars’ta sel felaketine yönelik çalışmalara ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru önergesi (7/13621) (Başkanlığa geliş tarihi: 30/03/2010)

84.- Tekirdağ Milletvekili Kemalettin Nalcı’nın, büyük marketlerin şehir dışına taşınmasına ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/13622) (Başkanlığa geliş tarihi: 30/03/2010)

Meclis Araştırması Önergeleri

1.- Diyarbakır Milletvekili Selahattin Demirtaş ve 19 Milletvekilinin, basın, yayın ve ifade özgürlüğünün önündeki engellerin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/658) (Başkanlığa geliş tarihi: 24.02.2010)

2.- Diyarbakır Milletvekili Selahattin Demirtaş ve 19 Milletvekilinin, balıkçılık sektörünün sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/659) (Başkanlığa geliş tarihi: 24.02.2010)

3.- Diyarbakır Milletvekili Selahattin Demirtaş ve 19 Milletvekilinin, pancar üreticilerinin sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/660) (Başkanlığa geliş tarihi: 24.02.2010)

4.- Diyarbakır Milletvekili Selahattin Demirtaş ve 19 Milletvekilinin, Turgut Özal’ın ölümü konusundaki iddiaların araştırılması amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/661) (Başkanlığa geliş tarihi: 24.02.2010)

7 Nisan 2010 Çarşamba

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 13.04

BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER

KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 83’üncü Birleşimini açıyorum.

III.- YOKLAMA

BAŞKAN - Elektronik cihazla yoklama yapacağız.

Yoklama için üç dakika süre vereceğim. Sayın milletvekillerinin oy düğmelerine basarak salonda bulunduklarını bildirmelerini, bu süre içerisinde elektronik sisteme giremeyen milletvekillerinin salonda hazır bulunan teknik personelden yardım istemelerini, buna rağmen sisteme giremeyen üyelerin ise yoklama pusulularını görevli personel aracılığıyla üç dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.

Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.

Gündem dışı ilk söz, Afyonkarahisar ilinin sorunları hakkında söz isteyen, Afyonkarahisar Milletvekili Sayın Abdülkadir Akcan’a aittir.

Buyurun Sayın Akcan. (MHP sıralarından alkışlar)

Sayın milletvekilleri, çok değerli milletvekilleri; sohbet etmek isteyenler, çay eşliğinde dışarıda edebilir. Burada oturanlar daha sakin, sessiz bir şekilde dinlerse hepimiz için iyi olacak.

Buyurun Sayın Akcan.

IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Afyonkarahisar Milletvekili Abdülkadir Akcan’ın, Afyonkarahisar ilinin sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması

ABDÜLKADİR AKCAN (Afyonkarahisar) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi ve televizyon aracılığıyla yüce Türk milletini saygılarımla selamlıyorum ve sözlerime başlarken dün, Balıkesir’in Dursunbey ilçesinde toprağa verdiğimiz 21’inci Dönem Balıkesir Milletvekilimiz Sayın Doçent Doktor Hüseyin Kalkan’a şahsım ve Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Allah’tan rahmet, camiamıza ve aile efradına başsağlığı diliyorum.

Değerli milletvekilleri, Afyonkarahisar ilimiz, Anadolu’muzun en önemli kavşak noktalarından birinde yer almaktadır; cumhuriyetimizin kazanıldığı topraklar üzerinde kurulmuş bir ildir. İnsanlarımızın temel geçim kaynağı bitkisel ve hayvansal üretime dayanmaktadır. Hayvansal üretimde yedi buçuk yıllık AKP İktidarında nelerin yaşandığını, üretimin ne duruma geldiğini, iktidar sözcülerinin basın önünde, Meclis platformlarında söylediği şirin sözlere rağmen ne durumda olduğunu hem üreticiler hem de tüketiciler daha iyi bilmektedirler.

Sekiz yıllık AKP İktidarının ilk yedi yılında, bu zaman zarfında gerçekleşen enflasyonun toplam düzeyde yüzde 150’nin üzerine varmasına, çıkmasına rağmen et fiyatlarının sadece yüzde 20 düzeyinde artması, besiciliğin terk edilmesine, süt fiyatlarının reel değeri olan 1 liraya yaklaşırken birdenbire 35-40 kuruşlara inmesiyle sürdürülebilir bir faaliyet olmaktan çıkmasına ve yetiştiricinin, doğumuna bir ay kalmış damızlık ineklerini kesime sevk etmek zorunda kalmasına neden olmuştur. Şimdi et ve süt fiyatlarında yaşanan olumsuz gelişmelerin temel dayanağı budur.

Kendisini bu durumu düzeltmek zorunda hisseden Hükûmet kararnameler çıkarmakta ancak, maalesef bu destekleme kararnameleri hayvancılığın merkezi konumunda olan illerden birisi olan Afyonkarahisar’ı kapsamamaktadır.

Bitkisel üretimde durum daha vahimdir. 2008-2009 üretim sezonu başında, bitkisel üretimin temel girdilerinden olan taban gübresi DAP’ın 110 TL’ye kadar daha çıkmasına karşılık daha sonra 30-35 liraya inmesi ve buna karşılık yine, iki ay önce bu fiyatlar seyrederken iki ay sonra, şimdiki dönemde 60-65 liraya tekrar çıkması üreticiyi ciddi şekilde üretimi terk etme noktasında düşündürmektedir.

Bu girdi fiyatlar eşiğine karşılık üretilen ürünün değer bulmaması başta Sayın Tarım Bakanı olmak üzere serbest piyasa ekonomisinin hüküm sürmesiyle izah edilmekte, buna karşılık, üreticinin ürün fiyatı yükseldiği zaman piyasaya Toprak Mahsulleri Ofisi aracılığıyla müdahale edilebilirken, her nedense, girdilere müdahale edilmeyerek çiftçi perişan durumda bırakılmaktadır.

Bu durumda olan Türk ve Afyonkarahisar çiftçisi sulamadan kaynaklanan borçlarını TEDAŞ’a ödeyememekte, Ziraat Bankası, tarım kredi ve TEDAŞ bir önceki yıldan olan borçlarından dolayı ipotek ettiği tarlaları peyderpey satışa sunmakta; bu, en son pazar günü geldiğim Sandıklı ilçemizde de kendisini göstermekte, çiftçi tarlasının, ipotek ettirdiği tarlanın icra yoluyla satılmasından şikâyet etmektedir.

Eğer sadece ve yalnızca düşüncesi üretmek ve üretmek olan Türk çiftçisini bu şekilde, serbest piyasa ekonomisi şartları hüküm sürüyor diye piyasanın kucağına atarsanız ve hiçbir tedbir almazsanız, devletin TEDAŞ’ı marifetiyle de mal varlığını, tarlalarını satışa çıkarırsanız yarın bunların ürettiği ürünü teker teker başka ülkelerden satın alarak şimdi ödeyebileceğiniz paraları başka ülkelerin üreticilerine ödeyerek, onları sübvanse ederek onların ürünlerini sürekli üretilir hâle getirmek durumunda kalırsınız, Türk çiftçisini perişan edersiniz, bunun sosyal maliyeti de bu ülkeye çok pahalıya mal olur.

Değerli milletvekilleri, Afyonkarahisar’ımızın en önemli gelir kaynaklarından bir tanesi de mermerdir. Mermerimizi satmak, geçen hafta açıklanan büyüme verilerinde inşaat sektörü yüzde 16,5 gerilemiş iken buna tedbir almak yerine Çin’den getirilen graniti mermerin başkenti Afyon’da Devlet Hastanesinde kullandırırsanız, o insanlar isyan eder, perişan olduklarını haykırırlar ama maalesef, 1’i bakan 5 tane AKP milletvekili de bu haykırışa kulak tıkarlar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.

ABDÜLKADİR AKCAN (Devamla) – Değerli milletvekilleri, Afyonkarahisar’ın en önemli sorunlarından bir tanesi de eğitimdir. En son yapılan 2009 ÖSS sınavı sonuçlarına göre, Afyon, başarı sıralamasında, 81 ilde 51’inci sıradadır. Hiçbir doğu şehrinde, imkânsızlıkların hüküm sürdüğü doğu şehirlerinde bile bu manzaraya gönlümüz razı olmazken batıda Afyonkarahisar’ın böyle bir başarısızlığa, politik nedenlerle, politik baskılarla, öğretmen istihdam etmeyerek, var olan öğretmenlerin gelir durumunu düzeltip onları aşkla şevkle eğitime hizmet verir hâle getirmeyerek böyle bir başarısızlığa mahkûm etmeye hiç kimsenin hakkı yoktur.

Değerli milletvekilleri, bir durum da, en önemli gelir kaynaklarımızdan bir tanesi termal turizm. Termal turizme yurt dışından müşteri getirebilmek için ihtiyaç duyulan havaalanı yılan hikâyesine döndürülmüştür. Bu Hükûmetin sekiz yıllık beceriksiz politikaları sonunda bir askerî havaalanını sivil amaçlı kullanmaya hazır hâle getirmek bir yana yeni yeni havaalanı arayışına girerek Afyonluyu perişan etmektesiniz.

Bu düşüncelerle hepinize saygılar sunarım. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Akcan.

Gündem dışı ikinci söz 5 Nisan Avukatlar Günü münasebetiyle söz isteyen İstanbul Milletvekili Sayın Mehmet Ali Özpolat’a aittir.

Buyurun Sayın Özpolat. (CHP sıralarından alkışlar)

2.- İstanbul Milletvekili Mehmet Ali Özpolat’ın, Avukatlar Günü’ne ilişkin gündem dışı konuşması

MEHMET ALİ ÖZPOLAT (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 5 Nisan Avukatlar Günü dolayısıyla gündem dışı söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Bilindiği gibi yargının üç kurucu unsuru vardır: Birisi iddia, savunma ve hükümdür. Savunma hakkı kutsaldır ve hak arama özgürlüğünün güvencesidir. Ancak bu önemli mesleğin üyeleri bugün son derece zor koşullarda çalışıyorlar. Sorunlar, hukuk eğitimi sırasında ve mesleğe giriş aşamasında başlıyor. Siyasal nedenlerle açılan hukuk fakülteleri eğitimin kalitesini düşürüyor. Meslek içi eğitim sosyal güvenlik ve diğer özlük sorunları yasal güvence gerektiriyor. Stajyer avukatlar sosyal güvenlikten yararlanamıyor. Güç şartlarda büyük yolsuzluk davalarına bakan kamu avukatları yeteri kadar bağımsızlığa sahip değildir. Avukatın can güvenliği bulunmuyor, meslektaşlarımız kelle koltukta çalışıyorlar. Ceza Muhakemeleri Kanunu’ndan doğan sorunlar yıllardır çözülemiyor, zorunlu müdafilik ücreti bunların başında geliyor. Avukatlar hem alacaklarını zamanında tahsil edemiyorlar hem de KDV borçlarına faiz yüklenmesinden mağdur durumdular. Avukatlık kimliği bazı kurumlarca resmî belge olarak sayılmıyor. Avukat dosya incelemek isterken engelleniyor, savunmanın inceleme yetkisinin adil yargılama için önemli bir güvence olduğu unutuluyor. Cezaevi ve adliye girişleri daima sorunlu, müvekkille görüşme koşulları da aynı durumda.

Bütün bunların yanında bir de Ulusal Yargı Projesi var. Avukatlar buna “ayıp” yani “avukata yargıda ızdırap projesi” diyorlar. Örneği sadece İsrail ve Singapur’da bulunan proje, başlı başına hukuksuzluk abidesidir.

Tüm bunların ve süremize sığmayacak onlarca sorunun savunmanın elini kolunu bağladığı ortadadır. Bu sorunlara barolarla birlikte çözüm aranması yıllardır söylenen bir şeydir ama kimse buna kulak asmamaktadır. Çağdaş bir avukatlık yasası hukukumuzun en acil sorunudur. Ancak bugün siyasal iktidar hukukun ihtiyaçlarını değil kendi ihtiyaçlarını giderme telaşındadır. Dayatılan Anayasa değişikliği de bundan dolayıdır.

Bugün, yargı, tarihin en ağır saldırısı altındadır. Yüce Meclisin çatısı altında cumhuriyet tarihinin en kötü niyetli girişimi gerçekleştirilmek üzeredir. Anayasa Mahkemesinin, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun yapısının değiştirilmesi ve parti kapatılmanın güçleştirilmesi demokrasimizin değil AKP’nin ihtiyacından doğmuştur. Bu girişimde yargı bağımsızlığı ortadan kalkacaktır, güçler ayrılığı ve hukukun üstünlüğü bitecektir. Askerî darbe Anayasası yerini AKP anayasasına bırakacaktır. Bu girişimle yargı teslim alınıyor, kuşatılıyor, demokrasi ve hukuk ayaklar altına alınıyor. Hedeflenen, AKP’ye hesap sormayacak bir yargı oluşturmaktır. Yapılmak istenen, yüksek yargı ve idari yargıyı tümüyle siyasetin emrine vermektir ve bunun sonu da sivil dikta rejimidir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; avukatlar ve onların meslek örgütleri, hukukun katledildiği bu Anayasa değişikliğinden endişelidirler. Yargının her türlü tehdit ve etkiden uzak, tam bağımsızlık içinde görev yapması avukatların temel isteğidir. Avukatlar ve tüm çağdaş hukukçular adına diyorum ki: Geç değil, gelin, vazgeçin, yargının kodlarıyla oynamayın, altında bulunduğumuz yüce Meclis çatısını da bu suça vasıta yapmayın; hukukun üstünlüğünü, yargının bağımsızlığını ortadan kaldırmayın. Unutmayın ki bağımsız mahkemelerde adil yargılama hakkı bir gün gelecek size de lazım olacaktır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu düşüncelerle ülkenin dört bir yanında laik, demokratik, hukuk devleti için sadakatle görev yapan tüm yargı mensuplarına minnet borçlu olduğumuzu ifade etmek istiyorum.

Az önce, keşke Adalet Bakanımız… Bildiğim kadarıyla kendisi de bir avukattır. Hep yıllardır söylüyoruz: Siyaset bir meslek değildir, yarın dönecektir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.

MEHMET ALİ ÖZPOLAT (Devamla) – Umarım, tekrar avukatlık yapmak zorunda kalmaz. Herhâlde o zaman meslektaşlarına gittiğinde, o koridorlarda dolaşırken, ben de göğsünü gere gere “Ya, yargıya, hukuka şu hizmetleri yaptım.” der diye düşünüyorum. İnşallah, onları bir gün yüzünün akıyla söylemek nasip olur kendisine.

Tüm meslektaşlarımın, tüm hukukçuların “Avukatlar Günü”nü kutluyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Gündem dışı üçüncü söz, sınır ticareti ve Derecik beldesi hakkında söz isteyen Hakkâri Milletvekili Sayın Rüstem Zeydan’a aittir.

Buyurun Sayın Zeydan.

3.- Hakkâri Milletvekili Rüstem Zeydan’ın, sınır ticareti ve Derecik beldesinin ilçe olması gerektiğine ilişkin gündem dışı konuşması

RÜSTEM ZEYDAN (Hakkâri) – Sayın Başkanım, saygıdeğer milletvekilleri; yüce Genel Kurulu sevgiyle saygıyla selamlıyorum.

Bahse konu olan Derecik beldesi ülkemizin Irak devletiyle sınırının kesiştiği en uç köşede olan bir yerleşim birimidir. 8.670 nüfusa sahip olan bu ilçemiz hinterlandıyla birlikte 17 bin civarında bir nüfusa hem yakınlık oluşturmakta hem de hizmet götürmeye çalışmaktadır. 6 tane büyükçe mahallesi, 2 tane ana köyü, 29 tane de mezrası vardır.

Gerçekten de Hakkâri ilimize 195 kilometre uzaklıkta, Şemdinli ilçemize 65 kilometre uzaklıkta, Irak sınırına da belde merkezi 4 kilometre uzaklıkta bulunmakta. Beldenin “mezra” diye tabir ettiğimiz yakınındaki yerleşim birimleri de Irak sınırına sıfır noktadadır.

Maden yatakları, zengin kömür yatakları ve çimentonun ana maddesi olan “klinger” dediğimiz maden yataklarından zengin bir beldemizdir.

Gerçekten de konumu itibarıyla ilçe olmayı fazlasıyla hak etmektedir. Neden ilçe olmayı hak etmektedir? Hem stratejik anlamda hem ekonomik anlamda hem sınai anlamında, bu anlamda eldeki verilerle de karşılaştırıldığında ve değerlendirildiğinde bölgeye ve orada yaşayan insanlara daha iyi bir hizmet götürülebilme şansı olacaktır. Bu konuda Millî Savunma Bakanlığımızın, Hakkâri Valiliğimizin ve kadirşinas hemşehrilerimizin yoğun istek, arzuları ve teknik kapasiteyi oluşturan, teknik vasıftaki arkadaşlarımızın da bu anlamda talebi vardır.

Derecik beldesi aynı zamanda bir sınır ticaret merkezinin yasal olarak kapısının açık olduğu ama fiilî olarak, güvenlik boyutunun sorunlarından dolayı, sınır ticaretinin daha uygulanamadığı bir alandadır. Dolayısıyla da bu belde hüviyetinden başka bir hüviyete geçirildiği takdirde, bu altyapısına artı bir değer oluşturulacağı gibi sınır ticaretine de ciddi anlamda bir katkı sağlayacaktır.

Kendi seçim bölgem olan Hakkâri ilinde Esendere Gümrük Kapımızın İran’la ticaret anlamında bir kapısı mevcuttur. Fakat hepinizin malumları olduğu üzere, kapalı ve sorunlu bir ekonomiye sahip olan İran’ı tercih etmektense, gerçekten dışa bağımlı bile olsa, ama yüksek bir ticari potansiyeli olan Irak’la ticaretin geliştirilmesinde ciddi anlamda büyük fayda vardır. Bunun içindir ki, Çukurca ilçemizin Üzümlü köyü ve Şemdinli ilçemizin Derecik beldesinin sınır kapıları yasal olarak bulunmasına rağmen fiili olarak faal değildir. Hükûmetimizin üstün gayretleri vardır. Bu ayın sonuna doğru da Sayın Devlet Bakanımız Zafer Çağlayan Bey Kuzey Irak yönetimi ile görüşmelerde bulunmak üzere, özellikle de bu sınır ticareti anlamında bir istişare toplantısı gerçekleştirecektir. Umarım ki, ilimdeki bu sınır ticaret kapılarına da bir hayatiyet kazandırılacaktır.

OKTAY VURAL (İzmir) – Sınır ticareti Irak devletiyle.

RÜSTEM ZEYDAN (Devamla) – Irak Devleti ile evet.

OKTAY VURAL (İzmir) - Kuzey Irak diye bir devlet yok, ona göre!

RÜSTEM ZEYDAN (Devamla) – Hayır, hayır, Kuzey Irak yönetimi ve Irak devleti ile. Evet, evet, Irak devleti ile görüşmelerde bulunacak. Oradaki güvenlik boyutu değerlendirilecektir Kuzey Irak’la.

Dolayısıyla da Derecik beldesinin bu anlamda da önemi çok büyüktür; hem ekonomik anlamda hem stratejik anlamda hem de gerçekten siyasi anlamda komşularımızla olan ilişkilerimiz ve münasebetlerimizi bu anlamda da perçinleyecektir.

Zaten Hükûmetimizin yaptığı gayretler neticesinde de Van’dan Hakkâri ilimize kadar olan 200 kilometre civarındaki yolumuz bu sene yatırıma girmiştir. Yüksekova Havaalanı yer teslimi bugünlerde yapılmaktadır. Bu anlamda da hem ulaşım şartlarımızın daha iyi koşullara getirilmesi bölgemizin ekonomisine katkı sağlayacağı gibi, üniversitemiz de bu anlamda yenidir ve üniversitemizin altyapısına da ciddi anlamda destek olacaktır.

Dolayısıyla da Derecik beldemizin ilçe yapılması hususunda 6 Hazirandan beri benim, yüce Meclis Başkanlığında bekleyen kanun teklifim vardır. İnanıyorum ki yüce Meclisin vereceği değerli katkılarıyla hem stratejik hem ticari hem ekonomik katma değer anlamında oluşturulabilecek bir sonuç itibarıyla, ilçe yapılması konusunda, bu anlamda ilin ekonomisine de ciddi katkı sağlayacaktır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.

RÜSTEM ZEYDAN (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Derecik beldesi yoğun kış şartlarının yaşandığı bir belde olmamakla birlikte, Şemdinli’yle olan 65 kilometrelik yol ağı çerçevesinde kışın ulaşım problemi yaşamaktadır. Ciddi kış şartları yoğunluk kazanmaktadır. Dolayısıyla da Hükûmetimiz döneminde bu 65 kilometrelik yol devlet kara yolu ağına aldırılmıştır. Bütün bu altyapılar ilçe olmayı hak etmektedir. Bir lisesi mevcuttur, yatılı okulu mevcuttur, yeterli sayıda derslikleri vardır, sağlık ocağı vardır ve her türlü altyapısı bu işe uygundur.

Dolayısıyla da yüce Meclisin takdirleri mazhar olur ise Derecik beldemizin ülkemize, milletimize, bölgemize ciddi katkıları olacaktır bu anlamda. Şimdiden katkılarınıza teşekkür ediyor ve hepinizi sevgi dolu saygılarımla selamlıyorum efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Zeydan.

60’ıncı maddeye göre pek kısa söz talepleri vardır.

Sayın Birinci…

V.- AÇIKLAMALAR

1.- İstanbul Milletvekili Necat Birinci’nin, Türk kadınının seçme ve seçilme hakkını kazanmasında Türk Kadınlar Birliğinin rolüne ilişkin açıklaması

NECAT BİRİNCİ (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli Meclis üyeleri; dün, Sayın Canan Arıtman, Belediye Seçimlerinde Seçme ve Seçilme Hakkı Yasası’nın çıkmasının 80’inci yılında bir konuşma yaptı, kendilerine teşekkür ediyorum. Ancak kadınlarımızın seçme ve seçilme hakkını almasında bazı hareket noktalarını çok iyi bilmek gerekir. Bu ortaöğretim bilgilerine yeni bilgilerimizi katmak gerekiyor. Sayıyorum:

1) Cumhuriyetinin kurulmasıyla kadınlarımızın siyasi talepleri arttı. 1923’te kadınlarımız Türk Kadınlar Halk Fırkasını kurmak istedi fakat bu parti kurdurulmadı.

2) 1924 Anayasamızın 10’uncu maddesi: “Her Türk, milletvekili seçimine katılır.” şeklinde düzenlendi. Bu kabul görmedi, “Her erkek Türk” şeklinde değiştirildi.

3) 1924’te kurulan Türk Kadınlar Birliği, kadınlara seçme-seçilme hakkı talep eder ve kabul görmez 1924’te.

4- 1927’de, Türk Kadınlar Birliği, kadınların yerel seçimlere katılmasını talep eder; cevap olarak, “Kadınlar çocuklarını büyütürler.” olur ve kabul görmez.

5- 1935’te, Avrupa’da yükselen Nazi tehlikesi karşısında Türk Kadınlar Birliği bu durum karşısında ortak bir bildiri yayınlamak ister, bu da kabul görmez ve üstelik Türk Kadınlar Birliği kapatılır.

Şimdi, kadınlarımızın bu büyük mücadelesini görmezden gelip, sadece okul dergilerinde gördüğünüz 1934’te seçme ve seçilme hakkı demek yanlıştır. Kadınlarımız, Atatürk’ümüzün, Atatürk’ün, dönemin yönetiminin ne kadar üstünde olduğunu ve dönemin yönetiminin kadınlara bakış tarzını bu beş, ona doğru sıralar ve gösteririz. Bunların bilinmesi gerekir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

TEKİN BİNGÖL (Ankara) – 24’te Atatürk yok muydu?

MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) – Anlamadık ki ne demek istiyorsun!

BAŞKAN – Sayın Türkmenoğlu…

2.- Konya Milletvekili Ayşe Türkmenoğlu’nun, Avukatlar Günü’ne ilişkin açıklaması

AYŞE TÜRKMENOĞLU (Konya) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Ben de, 5 Nisan Avukatlar Günü nedeniyle söz almış bulunuyorum. Tüm avukat meslektaşlarımın 5 Nisan Avukatlar Günü’nü kutluyorum. Bu vesileyle savunma mesleğinin ne kadar kutsal olduğunun da bir kez daha altını çizmek istiyorum.

Sav, savunma, yargı sacayağının vazgeçilmez unsurlarından birisidir avukatlık mesleğimiz. Avukatlarımızın sorunlarını biliyoruz ve bu konuda da çözüm yolları konusunda barolarla iş birliği içindeyiz. Özellikle baroların meslek örgütleri olarak toplumu yönlendirmede, toplumun temel hak ve özgürlükler konusundaki duyarlılığı noktasında bir süzgeç ya da bir görünüş olarak baroların da öne çıktığını düşünüyorum. Bu konuda barolarımızın özellikle çok büyük bir misyon üstlenmeleri gerektiğini düşünüyorum çünkü burada, temel hak ve özgürlükler ve demokrasinin tam olarak yerleşmesi noktasında evrensel standartlarda, demokrasinin evrensel standartları noktasında baroların işlev görmesi gerektiğini düşünüyorum. Kendi kişisel görüş ve düşüncelerimizden arınmış bir şekilde bu örgütleri kullanmamız gerekiyor barolar olarak.

Tekrar, bu vesileyle 5 Nisan Avukatlar Günü’nü kutluyor, tüm meslektaşlarımıza çok daha güzel yarınlar ve çok daha güzel bir Türkiye temenni ediyorum.

Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Ekmen…

3.- Batman Milletvekili Mehmet Emin Ekmen’in, Avukatlar Günü’ne ilişkin açıklaması

MEHMET EMİN EKMEN (Batman) – Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.

Ben de 5 Nisan Avukatlar Günü kutlaması sebebiyle söz almış bulunuyorum.

Şüphesiz ki yaşanılabilir bir devletin ve mutlu bir vatandaş profilinin en önemli ayağı hukuk devletinin ve demokrasinin tahkim edilmiş olmasıdır. Türkiye’de avukatlar hukuk devleti mücadelesinde, insan hakları mücadelesinde bir farkındalık oluşturulması ve gerek bürokrasi uygulamalarında gerekse de mevzuatta gerekli değişikliklerin yapılmasında her zaman öncü bir rol oynamışlardır. Hepimiz avukatları yargı faaliyetinde bir taraf olarak değil, yargı faaliyetinin bir unsuru olarak görmek zorundayız ve iddia makamı ile statülerinin eşitlenmesi noktası başta olmak üzere avukatlık mesleğinin avukatlık onuruna yakışır bir şekilde icrası noktasında gerekli tüm destekleri vermek zorundayız.

Türkiye’de barolar bazı istisnalara sahip olmakla birlikte demokrasi mücadelesinin, hukuk devleti mücadelesinin, insan hak ve ihlallerine karşı mücadelenin çok önemli bir ayağı olmuşlardır. Belki de şu anda tartışmakta olduğumuz Anayasa taslağında Barolar Birliğinin, daha doğrusu baro başkanlarının HSYK’ya üye verecek olması da avukatlık mesleğini, yargı faaliyetinin bir karşı tarafı değil, bir unsuru olarak görme noktasında devrim niteliğinde bir zihniyet değişikliğidir.

Ben bu vesileyle mensubu olmaktan onur duyduğum avukatlık mesleğinin 5 Nisan gününü -bütün meslektaşlarımın- kutluyor, hayırlı günler diliyorum.

BAŞKAN – Gündeme geçiyoruz.

Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.

Meclis araştırması açılmasına ilişkin dört önerge vardır, ayrı ayrı okutuyorum:

VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Meclis Araştırması Önergeleri

1.- Diyarbakır Milletvekili Selahattin Demirtaş ve 19 milletvekilinin, basın, yayın ve ifade özgürlüğünün önündeki engellerin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/658)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Düşünce özgürlüğünün temel koşulu olan ifade özgürlüğü ve basın-yayın özgürlüğü konusunda yasal ve siyasal olarak önemli ölçüde engel olduğu bilinmektedir. Bununla birlikte bunun ayrılmaz bir parçası olarak bu engellerden dolayı önemli sayıda gazetecinin hükümlü ve tutuklu olduğu da bilinmektedir. Bu engellerin ve uluslararası anlaşmalara aykırı olarak yürürlükte yasal hükümlerin saptanması ve tutuklu bulunan gazetecilerin durumunun araştırılması için Anayasanın 98'nci, İçtüzük'ün 104 ve 105'inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasını dilerim. 24.02.2010

1) Selahattin Demirtaş            (Diyarbakır)

2) Gültan Kışanak                  (Diyarbakır)

3) Ayla Akat Ata                   (Batman)

4) Bengi Yıldız                      (Batman)

5) Akın Birdal                        (Diyarbakır)

6) Emine Ayna                       (Mardin)

7) Fatma Kurtulan                  (Van)

8) Hasip Kaplan                     (Şırnak)

9) Hamit Geylani                   (Hakkâri)

10) İbrahim Binici                  (Şanlıurfa)

11) M. Nuri Yaman               (Muş)

12) Mehmet Nezir Karabaş    (Bitlis)

13) Mehmet Ufuk Uras         (İstanbul)

14) Osman Özçelik                (Siirt)

15) Özdal Üçer                      (Van)

16) Pervin Buldan                  (Iğdır)

17) Sebahat Tuncel                (İstanbul)

18) Sevahir Bayındır              (Şırnak)

19) Sırrı Sakık                       (Muş)

20) Şerafettin Halis                (Tunceli)

Gerekçe:

İnsan hakları bir insanlık değeri olarak ortaya çıkıp kabul edildiğinden beri düşünce özgürlüğü, ifade özgürlüğü ve basın-yayın özgürlüğü ile beraber değerlendirilmektedir. Düşüncenin ifade edilmesi, açıklanması, basılıp yayılması bir bütündür. Açıklanamayan, basılıp yayılamayan bir düşüncenin özgür olması ya da böyle bir durumda düşünce özgürlüğünden söz etmek olası değildir.

Ne yazık ki ülkemiz belirtilen çerçevede yasal olarak anti demokratik bir çerçeveye sahiptir. Ünlü 301. madde başta olmak üzere her toplumsal soruna ilişkin düşünce açıklamak engellenmiş ve yasal olarak cezalandırılmaktadır. Kökenini büyük ölçüde 12 eylül anayasasından alan bu durum, her iktidar tarafından bilinse de basın yayın kuruluşu ve gazeteciler üzerinde sindirme ve bastırma politikalarının bir aracı olarak kullanılabilmektedir.

Türkiye Gazeteciler Sendikasının Eylül-Aralık dönemine ilişkin izleme sonucuna göre, 31 Aralık 2009 itibariyle, cezaevlerinde 38'i gazeteci, 6'sı basın çalışanı olmak üzere toplam 44 basın emekçisi bulunuyor. Cezaevlerindeki basın emekçisi sayısı, 2009 yılının Ocak-Nisan aylarını kapsayan ilk dört aylık dönemde 29, Mayıs-Ağustos aylarını kapsayan ikinci dört aylık dönemde ise 35 idi. Eylül-Aralık döneminde medya haberlerinin taranması ve medya kuruluşlarının hukuk müşavirliklerinden doğrudan elde edilen bilgilere göre; halen gazetecilerle ilgili olarak 688 ceza ve tazminat davası dosyası mahkemelerde görülmektedir. Tespitlere göre, bunlardan 70'i beraatle sonuçlandı. Mahkûmiyetle sonuçlanan 27 dosyadan 15'inde hapis cezası, 12'sinde tazminat cezası verilirken, tazminat cezası verilen 2 davada Yargıtay bozma kararı verdi. Bu dönemde gazeteciler ve medya kuruluşları hakkında sürdürülen 139 soruşturmadan 54'ü takipsizlikle sonuçlanırken, 85 soruşturma ve inceleme sürmektedir.

Uluslararası kuruluşların yaptıkları basın özgürlüğü değerlendirmelerinde Türkiye gün geçtikçe daha da geriye gitmektedir.

TRT'nin Kürtçe yayın yapmaya başlamasından sonra, Kürtçe yayınlar üzerinde baskının kalkması beklenirken tersine sürmüştür. Toplumu doğrudan ilgilendiren davalarda bilgi alma ve kamuoyuna aktarma gizlilik kaydı ile engellenmektedir. Sol sosyalist, muhalif basın yayın kuruluşları ve gazetecileri üzerinde baskı ve engellemeler gittikçe artmaktadır.

Oysa basın özgürlüğü, Birleşmiş Milletler tarafından; İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi'nde ilan edilen, bir çok ülke tarafından kabul edilen bir haktır. Gerek BM gerekse de Avrupa Birliği bünyesinde basın özgürlüğü, ifade özgürlüğü konularında pek çok sözleşme hazırlanmış ve üye ülkelerce imzalanmıştır. Bu anlamda ülkemizde bu tür pek çok sözleşmeye taraftır. Özgür, tarafsız bir basın oluşturmada da iç hukukun bu sözleşmelere uygun duruma getirilmesi gerekmektedir.

Özgür Basın, demokratik sistemin korunması ve güçlendirilmesinde son derece önemli bir unsur olma özelliğini taşımakta olup insan haklarına dayalı barış içinde demokratik bir toplumsal ve siyasal düzenin gerçekleşmesi yolunda önemli yapı taşlarından birini oluşturmaktadır.

Bunun yanı sıra demokratik siyasetin oluşturulmasının temel koşullarından biridir. Siyasetin askerî vesayetten kurtulmasının, demokratik açılımın çokça kullanıldığı bu günlerde basın özgürlüğü, ifade özgürlüğü gibi konularda da bir "açılım" yapılması demokratik bir ülke olmanın temel koşulu olarak durmaktadır.

Bu nedenle basın yayın faaliyetlerinin önündeki engellerin araştırılması, ifade özgürlüğünün yasal olarak güvenceye alınması ve tutuklu gazetecilerin durumunun ve yasal çerçevelerinin araştırılması için bir Meclis Araştırma Komisyonu kurulmasını dilerim.

2.- Diyarbakır Milletvekili Selahattin Demirtaş ve 19 milletvekilinin, balıkçılık sektörünün sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/659)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Ülkemizdeki balıkçılık sektöründe yaşanan sorunların araştırılması ve alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasa’nın 98’inci ve İçtüzüğün 104 ve 105’inci maddeleri gereğince bir Meclis araştırması açılmasını arz ederiz.

1) Selahattin Demirtaş              (Diyarbakır)

2) Gültan Kışanak                    (Diyarbakır)

3) Ayla Akat Ata                      (Batman)

4) Bengi Yıldız                         (Batman)

5) Akın Birdal                          (Diyarbakır)

6) Emine Ayna                         (Mardin)

7) Fatma Kurtulan                    (Van)

8) Hasip Kaplan                       (Şırnak)

9) Hamit Geylani                      (Hakkâri)

10) İbrahim Binici                    (Şanlıurfa)

11) M. Nuri Yaman                 (Muş)

12) Mehmet Nezir Karabaş      (Bitlis)

13) Mehmet Ufuk Uras            (İstanbul)

14) Osman Özçelik                  (Siirt)

15) Özdal Üçer                         (Van)

16) Pervin Buldan                    (Iğdır)

17) Sebahat Tuncel                   (İstanbul)

18) Sevahir Bayındır                (Şırnak)

19) Sırrı Sakık                          (Muş)

20) Şerafettin Halis                  (Tunceli)

Gerekçe:

Üç tarafı denizlerle çevrili, gölleri, akarsuları ile zengin, coğrafi olarak stratejik bir konumda; tarihî, turistik, tarım ürünleri, çeşitli yeraltı-yerüstü zenginlikleri olan ülkemizde balıkçılık sorunları artmış bulunmaktadır.

Küresel ekonomik kriz sonrası, Karadeniz, Marmara, Ege, Akdeniz'e olan 178 bin km kıyı şeridi, 1 milyon hektarın üzerinde 200 göl, 3442 km akarsuları bulunmaktadır. Akdeniz’de 5000, Karadeniz’de 1700 canlı türü, Karadeniz’de 247, Marmara’da 200, Ege’de 300, Akdeniz’de 500 balık türü yaşamaktadır.

Dünyada balıkçılık sektörü hızla gelişirken, ülkemiz de AB süreci ile birlikte yapılan mevzuat değişiklikleri dışında, ulusal bir politika üretemeyen, planlaması olmayan, farklı bakanlık, genel müdürlük ve müsteşarlıklarla yönetilen sorunlar yaşamaktadır.

Bilinçsiz avlanma, denetimsizlik, plansızlık, kültür balıkçılığında yaşanan sorunlar, kaynakların hızla tükenmesine yol açmaktadır Tuna nehrinin Karadeniz'e taşıdığı ağır metaller, kirlenme tehdit oluşturmaktadır.

OECD ülkelerinin balıkçılık için ayırdığı harcamalar ile ülkemizdeki kıyaslandığında arada uçurum olduğu görülmektedir. Balıkçılık sektöründe Türkiye zenginliklerinin ve değerlerinin farkında değil.

Hamsi avında bereketli bir sezon yaşanmasına rağmen balıkçıların yeterince kazanç sağlayamadığı, fiyatların düştüğü görülmektedir. Avlanan hamsinin ancak 200 bin tonu tüketilirken, geriye kalan 300 bin tonu aşkın miktarı da balık unu ve yağ fabrikalarına “yok” denecek fiyattan satılmaktadır.

Büyük bir ihracat potansiyeline rağmen, iç tüketimi karşılayamayan balıkçılık sektörünün yaşadığı sorunlar, destek, teşvik ve bilinçli avlanma konularında yeni politikaların hayata geçirilmesini zorunlu kılıyor.

Kıyı balıkçılığının yanı sıra açık denizlerde yapılan avlanmalarda komşu ülkelerle yaşanan sorunlar nedeniyle birçok balıkçımız yaşamını yitirmiştir.

Küçük balıkçılığın özendirilmesi, korunması, su ürünleri kooperatiflerinin geliştirilmesi, trol avcılığının denetlenmesi konusunda mevzuatın geliştirilmesi, üniversitelerde eğitime ağırlık verilmesi, balık hallerinin, komisyonculuğun, vergi ve kredilerin yeni esaslara bağlanması gerekmektedir.

Balıkçılık ile sorunların giderilmesi için "Denizcilik Bakanlığı" kurulması, sorunların bir elden ve planlı olarak çözülmesi konusunda bir Meclis araştırması açılması, araştırma komisyonu kurulması yararlı olacaktır.

3.- Diyarbakır Milletvekili Selahattin Demirtaş ve 19 milletvekilinin, pancar üreticilerinin sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/660)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’na

Şeker Kurumu verilerine göre pancar üreten çiftçi sayısı 2003 yılında 460 bin iken 2008 yılında 209 bine gerilemiş ve şekerin ton başına fiyat artışı geçtiğimiz yılın ocak ayına göre yüzde 116 artarak, 2010 yılı şubat ayında 804 $ olmuştur. Pancar tarımı ve pancar üreticilerinin içinde bulunduğu olumsuz durumun incelenmesi ve alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla, Anayasamızın 98, TBMM İçtüzüğümüzün 104 ve 105. maddeleri gereğince Araştırma Komisyonu kurularak sorunun araştırılmasını arz ve talep ederiz. 24.02.2010

1) Selahattin Demirtaş              (Diyarbakır)

2) Gültan Kışanak                    (Diyarbakır)

3) Ayla Akat Ata                     (Batman)

4) Bengi Yıldız                        (Batman)

5) Akın Birdal                          (Diyarbakır)

6) Emine Ayna                         (Mardin)

7) Fatma Kurtulan                    (Van)

8) Hasip Kaplan                       (Şırnak)

9) Hamit Geylani                     (Hakkâri)

10) İbrahim Binici                    (Şanlıurfa)

11) M. Nuri Yaman                 (Muş)

12) Mehmet Nezir Karabaş      (Bitlis)

13) Mehmet Ufuk Uras           (İstanbul)

14) Osman Özçelik                  (Siirt)

15) Özdal Üçer                        (Van)

16) Pervin Buldan                    (Iğdır)

17) Sebahat Tuncel                  (İstanbul)

18) Sevahir Bayındır                (Şırnak)

19) Sırrı Sakık                         (Muş)

20) Şerafettin Halis                  (Tunceli)

Gerekçe:

Dünya şeker ihtiyacı yüzde 77 oranında şeker kamışından karşılanırken geriye kalan kısmın büyük bölümü şeker pancarından üretilmektedir. Pancardan elde edilen şekerin maliyeti kamıştan elde edilene göre daha yüksektir. Ancak ülkemizde ekolojik yapı şeker kamışı tarımına uygun olmadığı için şeker üretimi pancara dayalı olarak gerçekleştirilmektedir. Ülkemizde Şeker pancarı tarımı ve şeker üretimi Cumhuriyetin ilk yıllarında başlamış ve şeker politikalarında kendine yeterlilik esas alınmıştır. Ülkemiz, pancardan şeker üreten ülkeler arasında dünyada dördüncü, Avrupa'da ise Almanya ve Fransa'nın ardından üçüncü sırada gelmektedir.

Şeker pancarı tarımı 2000'li yılların başlarında yaklaşık 450 bin çiftçi ailesinin geçim kapısı olmasının yanında yarattığı doğrudan ve dolaylı olarak sektörle ilişkilenmiş milyonlarca insanımıza istihdam alanları sağlamaktadır. Ne yazık ki, 2001 yılında çıkarılan Şeker Yasası ile kota kervanına şeker pancarı da eklenmiş ve pancar çiftçisine sözleşmeli üretim yaptırılmaya başlanmıştır. Şeker Kurumu verilerine göre 2003 yılında 460 bin çiftçi şirketlerle yaptığı sözleşme sonucunda pancar ekerken, bu sayı 2004'te 391 bin, 2005'te 348 bin, 2006'da 312 bin, 2007'de 247 bin, 2008 ise 209 bine gerilemiştir. Gerileme sadece çiftçi sayısıyla sınırlı kalmamış, 2003 yılından itibaren günümüze kadar, 2005 yılı haricinde üretim miktarı, yapılan sözleşme miktarının altında gerçekleşmiştir. Bu durum atıl kapasite çalışan mevcut şeker fabrikalarından bazılarının kapasitesini iyice düşürerek zarar etmesine yol açmış ve babalar gibi satan zihniyet için özelleştirme gerekçesini hazırlamıştır. Şimdilerde ortaya konan senaryo ile planlanan, pancardan üretilen şekerin tüketiciye olan maliyetinin yüksekliği gerekçe gösterilerek şeker fabrikalarının özelleştirilmesi ve nişasta bazlı şeker üretiminin önündeki engellerin kaldırılmasıdır. Avrupa Birliği'nde Pancar şekerinin ülke ekonomilerine sağladığı yüksek katma değer nedeniyle tercih ve teşvik edildiği, bu tercih sebebiyle Nişasta Bazlı Şeker üretiminde ortalama yüzde 2-3'lük kota uygulanırken ülkemizde bu oran yüzde 10 olarak uygulanmaktadır.

Son yıllarda tarımsal üretimde ve üretici sayısındaki düşüşlerin en büyük nedeni çiftçilerimizin belini büken, dünyanın tartışmasız en pahalı mazotunun yanında gübre fiyatlarının da yüksekliği, pancar üreticilerinin de en temel sorunudur. Pancar üreticileri, mazot, gübre, tohum, elektrik, sulama gibi girdilere emsal üretim yapan diğer ülke üreticilerine göre 2,5-3 kat gibi fazla bedel ödemek zorunda bırakılmaktadır. Ekim zamanı geldiğinde, başrollerini rantçı ve fırsatçıların paylaştığı oyun bu sene de sahnelenerek gübre fiyatları yüzde 20 ile 45 arasında arttırıldı. Pancar çiftçisinin kullandığı DAP gübre fiyatı 10 Kasım 2009'da 670 TL iken 10 Şubat 2010'da yüzde 37'lik artışla 920 TL oldu. Pancardan şeker üreten ülkeler sıralamasında 17,1 milyon ton ile birinci olan ve toplam bütçesinin yüzde 38'lik kısmını tarıma destek olarak ayırdığı Avrupa Birliği ile müzakerelere devam eden ülkemizde, bütçenin yüzde 2,48'inin tarımsal desteğe ayrılması üzüntü vericidir. Çiftçi başına tarımsal desteğin, AB ülkelerinde 1.670 € iken ülkemizde 142 € olması çiftçilerimizin nasıl bir açmaz içinde olduğunun göstergesidir.

Şeker pancarı tarımının ülkemiz ekonomisine sağladığı katma değer oldukça fazladır. Yıllık olarak, yaklaşık 25 milyonluk taşıma hacmi yaratması, gübre tüketiminde yüzde 20'lik payı, münavebe bitkisi olmasından kaynaklı toprağı verim açısından zenginleştirmesi, çapa ve hasat döneminde 100 gün süreyle 200 bin kişiye istihdam yaratması ve hayvan yemi olarak kullanılması, pancar tarımının önemini arttırmaktadır. Pancar tarımı, üretilen şekerin yanı sıra ekonomiye, tarıma, tarımsal sanayiye, hayvancılığa, taşımacılık, alkol, enerji, ilaç sanayine katkı sağlayarak İstihdam yaratmaktadır.

Tarımsal girdi maliyetlerinin yüksekliği ve ithalat seçeneğinin masada tutulması sonucunda tarımdan koparılıp varoşlara yığılan kitlelere belediyeler eliyle yardım yapmak dışında yeni çözümler üretilmesi ve yeni tarım politikaları oluşturmak zorunlu hale gelmiştir. Bu nedenle pancar üreticilerimizin sorunlarının Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından araştırılarak alınması gereken tedbirlerin tespit edilmesi yerinde olacaktır.

4.- Diyarbakır Milletvekili Selahattin Demirtaş ve 19 milletvekilinin, Turgut Özal’ın ölümü konusundaki iddiaların araştırılması amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/661)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı'na

Türkiye'nin 8. ve aynı zamanda ilk sivil Cumhurbaşkanı, önemli siyaset adamı merhum Turgut Özal'ın, ölümünün üzerindeki sır perdesinin kaldırılarak, suikasta kurban gittiği yönündeki iddiaların üzerine gidilmesi, ölümünün gerçek nedeninin araştırılarak elde edilen bulguların kamuoyu ile paylaşılması için Anayasa'nın 98'inci, TBMM İçtüzüğü'nün 104 ve 105. maddeleri uyarınca Meclis Araştırması açılmasını arz ve teklif ederiz.

1) Selahattin Demirtaş            (Diyarbakır)

2) Gültan Kışanak                  (Diyarbakır)

3) Ayla Akat Ata                    (Batman)

4) Bengi Yıldız                       (Batman)

5) Akın Birdal                        (Diyarbakır)

6) Emine Ayna                       (Mardin)

7) Fatma Kurtulan                  (Van)

8) Hasip Kaplan                     (Şırnak)

9) Hamit Geylani                    (Hakkâri)

10) İbrahim Binici                  (Şanlıurfa)

11) M. Nuri Yaman                (Muş)

12) Mehmet Nezir Karabaş    (Bitlis)

13) Mehmet Ufuk Uras          (İstanbul)

14) Osman Özçelik                 (Siirt)

15) Özdal Üçer                       (Van)

16) Pervin Buldan                  (Iğdır)

17) Sebahat Tuncel                 (İstanbul)

18) Sevahir Bayındır              (Şırnak)

19) Sırrı Sakık                        (Muş)

20) Şerafettin Halis                 (Tunceli)

Gerekçe

Anavatan Partisinin kurucusu, 1983 ve 1987 genel seçimlerinde çoğunluğu elde ederek 45. ve 46. Hükümetin Başbakanlığını yapan devlet adamı merhum Turgut Özal, Türkiye'nin geleceği ve demokratikleşmesi açısından önemli kararlar almış ve bu kararları istikrarlı bir şekilde hayata geçirme aşamasında günümüz siyasetçilerine örnek teşkil edecek bir cesaret ortaya koymuştu. Ancak görevi süresince, açık ya da dolaylı tehditlere maruz kalmış ve 17 Nisan 1993 yılında arkasında binlerce soru işareti bırakan ölümü ile aramızdan ayrılmıştı.

Merhum Özal'ın aldığı açık tehditlerden en barizi, Başbakanlığı döneminde 18 Haziran 1988 tarihinde, partisinin 2.olağan büyük kongresinin düzenlendiği salonda, kürsüde konuşma yaptığı sırada kendisine yönelik gerçekleşen suikast girişimi olmuştur. Bu suikast girişimi sonucu sağ elinden yaralanan Turgut Özal, ölümden kıl payı kurtulurken, suikastı gerçekleştiren şahsın Kartal Demirağ adlı kontrgerilla olduğu ortaya çıkmıştı Aynı şekilde merhum Turgut Özal'ın kardeşi Korkut Özal, kardeşinin kendisine olayın arkasındaki hangi örgütün olduğunu söylediğini ancak abisine verdiği sözden dolayı bu örgütün ismini açıklamayacağını ifade etmişse de bu örgütün Ergenekon Terör Örgütü olduğuna ilişkin güçlü iddialara ortaya atılmıştı.

Merhum Özal, Başbakanlığı döneminde, varılan aşama itibarı ile kangrenleşen Kürt Sorununun, sadece güvenlik politikaları ile çözülemeyeceğini anlamış ve bu konudaki niyetini medya ve siyaset çevresinden olan yakın dostlarıyla paylaşmıştı. Cumhurbaşkanlığı görevi süresince, bu konudaki niyetini destekleyen görüşlerini daha açık bir şekilde ifade etmeye başlamış ve Kürt Sorununun çözümüne yönelik "sorunu tüm aktörleri ile ortaklaşan" bir çaba içerisine girmiştir. 1992'de Başdanışmanı Kaya Toperi ve Başyaveri Albay Arslan Güney'e bir Kürt raporu hazırlatarak, bu raporu MGK gündemine getirmiş; sorunun çözümüne ilişkin olarak siyasi aktörlerin rol alması gerektiğini belirterek, askeri ve güvenlik önlemeleri ile çözülemeyeceğini kesin bir dille belirtmiştir. Türkiye'de bir zihniyet devrimi ortaya çıkarma çabalarının yanında, başta Kürt sorunu olmak üzere bugün bütün yakıcılığı ile devam eden temel sorunlarla yüzleşmemiz gerektiğini vurgulamış ve çözmek için çaba harcamıştır. 1993 yılına geldiğimizde ise Gazeteci Yazar Uğur Mumcu cinayeti, Orgeneral Eşref Bitlis'in uçak kazasında ölmesi, Binbaşı Cem Ersever suikastı ve son olarak "federasyonu tartışabiliriz" diyen Kürt liderlerle ilişki kuran ve onları Türkiye'ye davet eden Sayın Turgut Özal'ın şüpheli ölümü, Kürt Sorununun tekrar güvenlik eksenli bir sorun olarak ele alınmasına sebep olmuştur.

Kürt Sorununun barışçıl yöntemlerle çözülebileceğini, çatışmalı ortamın ancak bu şekilde bitebileceğini mülakatlarda dile getiren Turgut Özal, Barış için ilk adım olarak operasyonların durması yönünde ciddi kararlar alacağını belirtmişti. Bu sözler üzerine PKK 17 Mart 1993'te ateşkes ilan etmişti. PKK'nin ateşkes kararından sonra merhum Özal "10 yıldır ilk defa rahat kafayla uyudum" diyerek ateşkese yüklediği anlamı ifade etmiştir. Kürt Sorununda barışçıl ve demokratik yöntemlerle çözüme yaklaşıldığı bir dönemde Turgut Özal'ın kuşkulu ölümü gerçekleşmişti.

Turgut Özal'ın eşi Semra Özal, bütün ısrarlara rağmen otopsi yapılmadığını, ABD'de incelenen saç telinde zehirlendiğine ilişkin bulgulara rastlandığını ileri sürmüştür. Aynı şekilde, oğlu Ahmet Özal, babasının saç ve kan örneklerinin incelenmesi için Hacettepe Üniversitesi Hastanesine başvuru yaptığını, hastanenin kan örneklerinin kendilerinde mevcut olduğunu ve inceleneceğini bildirdiğini ancak daha sonra bir hemşirenin örnek tüpleri elinden düşürerek kırdığı yönünde bilgilendirildiğini öne sürmüştür.

Eski Parlamenter Sayın Fikri Sağlar, konuya ilişkin bir röportajında, Turgut Özal'ın kalp krizi geçirdiği sırada, GATA yerine Hacettepe Tıp Fakültesine kaldırılması, köşkte ambulans bulunmaması ve onu taşıyan aracın hastaneye giderken yolda adres değiştirmesi iddialarının ölümün bir suikast olduğuna dair görüşleri güçlendirdiğini ifade etmiştir.

Bütün bu iddialar göz önünde bulundurulduğunda, 8.Cumhurbaşkanı merhum Turgut Özal'ın ölüm nedeninin ortaya çıkarılması ve kamuoyu ile paylaşılması için Meclis Araştırma Komisyonu kurulmasını uygun görmekteyiz.

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Önergeler gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki görüşmeler sırası geldiğinde yapılacaktır.

Barış ve Demokrasi Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir grup önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

VII.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- (10/480) esas numaralı Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin Genel Kurulun 7/4/2010 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin BDP Grubu önerisi

                                                                                                                          07.04.2010

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu’nun 07.04.2010 Çarşamba günü (Bugün) yaptığı toplantısında, oy birliği sağlanamadığından Grubumuzun aşağıdaki önerisinin, İçtüzüğün 19 uncu maddesi gereğince Genel Kurul’un onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                                                        Ayla Akat Ata

                                                                                                                             Batman

                                                                                                                   Grup Başkan Vekili

Öneri:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Gündeminin, Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Ön Görüşmeler Kısmının 384 üncü sırasında yer alan 10/480 Tutuklu ve Hükümlülerin sağlık sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis Araştırması açılmasına ilişkin önergelerin görüşülmesini, Genel Kurulun 07.04.2010 Çarşamba günlü birleşiminde birlikte yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Barış ve Demokrasi Partisi Grup önerisinin lehinde ilk söz Diyarbakır Milletvekili Sayın Akın Birdal’a aittir.

Buyurun Sayın Birdal.

AKIN BİRDAL (Diyarbakır) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; cezaevlerinde bulunan tutuklu ve hükümlülerin sağlık sorunlarına ilişkin bir Meclis araştırma önergesinde bulunmuştuk, bunun üzerine söz almış bulunuyorum ve Barış ve Demokrasi Partisi adına hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, 31 Ocak 2010 tarih itibarıyla cezaevlerinde kalan tutuklu ve hükümlü sayısı 117.547. Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ilk kez cezaevlerinde tutuklu ve hükümlü sayısı bu denli yükselmiştir ve bunların 60 bini -yaklaşık- tutuklu ve diğerleri de hükümlü ve tutukluluk süresinin ne kadar uzun sürdüğünü bilmekteyiz ve bunun cezaya dönüştüğü de bilinmektedir. Örneğin, son bir yıldır partimizin Genel Başkan yardımcıları, parti meclisi üyelerimiz, Demokratik Toplum Kongresi üyeleri, insan hakları savunucuları cezaevindeler ve yaklaşık bir hafta sonra bir yıl oluyor. Bir yıl olmasına karşın hâlâ iddianameleri hazırlanmış ve mahkemeye çıkmış değiller. Şimdi, belki ilk duruşmada, düşünce ve ifade özgürlüğü kapsamında arkadaşlarımızın tahliyesine karar verilecek. O zaman, bu bir yıl cezaya dönüşmüş tutukluluğun açıklaması nasıl yapılacak?

Ayrıca, cezaevlerinin fiziki koşulları çok ağır. Örneğin, kimi insan hakları kuruluşlarının yaptığı açıklamalara ve tespitlere göre vardiya usulüyle yatıyor kalkıyor hükümlü ve tutuklular. Örneğin, 2 kişilik ranzada 4 kişi yatıyor, 3 kişilik ranzada 5 kişi yatıyor ve dönerli, altı saat onlar yatıyor, kalkıyorlar, diğer altı saat diğer mahkûmlar yatıyor.

Koğuşların ısınmadığı, havalandırmanın sağlanmadığı, sıcak ve soğuk su gereksinmesinin yeterli ölçüde karşılanmadığı ve benzeri sorunlardan ötürü bu, ciddi, tutuklu ve hükümlülerin sağlık sorunlarını tehdit ediyor. Oysa Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası ve bölgesel birtakım belgeler var. Örneğin, Birleşmiş Milletler tutuklu ve hükümlülere uygulanması gereken minimum standart kurallar ve Avrupa Konseyi yine tutuklu ve hükümlülere uygulanması gereken minimum standart kurallar Türkiye Cumhuriyeti devleti tarafından kabul edilmiştir ve insan haklarına dayalı, insanlık onuruna bağlı düzenlemeler yapılacağı yükümlülük altına girilmiş. Ne yazık ki, böyle bir yükümlülük altına girilmişken, ne cezaevlerindeki bu sayıyı artıran yasal düzenlemeler yapılmakta ve insanların özgürlüğünden yoksun bırakılmasını gerektiren ağır düzenlemeler giderilmekte ne de cezaevindeki fiziki koşullar düzeltilebilmektedir.

Şimdi, örneğin, geçtiğimiz günlerde gerek insan hakları kuruluşlarına gerekse Türkiye Tabipler Birliğine ve gerekse Türkiye Büyük Millet Meclisi İnsan Hakları İnceleme Komisyonuna yapılan başvuruların hızla artmış olması bu soruna dikkat çekmeyi gerektiriyor. Şu anda, örneğin, İnsan Hakları Derneği Diyarbakır Şubemizin 2009 yılındaki bölge raporuna göre 131 kişinin sağlık sorunları ciddi şekilde ihlal edilmiş. 2008 ve 2009 yılında da sağlık koşulları giderilememiş olması nedeniyle 52 kişi yaşamını yitirmiştir. Tutuklu ve hükümlülerin gerek yaşamları gerekse de sağlıkları devletin sorumluluğu altında ve demokratik bir devletin yükümlülüğü altındayken ne yazık ki hiçbir önlem alınamamaktadır.

Yine, İnsan Hakları Derneğinin açıklamalarına göre cezaevlerinde şu anda 49 kişinin sağlık durumu ciddi tehdit altındadır ki geçtiğimiz günlerde buna ilişkin bir basın toplantısıyla bu 49 kişinin durumuna dikkat çekmiş ve özellikle de geçtiğimiz günlerde Sincan F Tipi Cezaevinde ziyaret ettiğim Abdulsamet Çelik ile Gaziantep Cezaevinde Taylan Çintay’ın durumuna da dikkat çekmiş ve bunların bir an önce tahliye edilmeleri gerektiğini ve bu konuda gerek Cumhuriyet Başsavcılığının ve gerekse de Sayın Cumhurbaşkanının bu konudaki yetkisini kullanması gerektiğini söylemiştim.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu konuda yine en son Türkiye Tabipler Birliği-KanserDAK’ın (Tabipler Birliği Kanser Danışma Kurulu) hazırladığı bir raporu da özet olarak bilginize sunmak istiyorum. Devlet, tutuklu ve hükümlülere sağlık hizmetini vermekle ortaya çıkan hastalıkların tedavisini üstlenmekle yükümlüdür. Devlet bu yükümlülüğünü yerine getirirken cezaevi yönetimi ve kurum hekimi gibi görevlilerle iş birliği hâlinde olması gerektiğini söyledikten sonra bir dizi önerilerde bulunmaktadır ki bunlardan en son birkaç tanesini sizlere sunmak istiyorum: Terminal dönemdeki hastaların bakımında sağlık otoriteleri bu hastaların topluma sunulan sağlık hizmetinden yararlanabilmeleri için serbest bırakılmalarını savunmaktadır. F tipi cezaevlerinde tecrit ve izolasyon ortamı insan ruh ve beden sağlığına zararlıdır. Bu ortamlar kanser ve diğer kronik hastalıkların ilerlemesine ve nüksetmesine zemin hazırlamaktadır. İnsan haklarına aykırı bu durumlar, bu uygulamalar kaldırılmalıdır denildikten sonra toplumsal bir denetim için cezaevi sağlık koşulları gizli ve özel bir alan olmaktan çıkarılarak kamuoyunun denetimine açılmalıdır. Bu raporun Cumhurbaşkanlığı ve Adalet Bakanlığı nezdinde dikkate alınması gerektiğini ve gereğinin bir an önce yapılması gerektiğini bir kez daha belirtmek istiyoruz. Bu rapora göre cezaevlerinde durumu çok ciddi olan ve ivedilikle önlem alınması gereken hastaların sayısına ne yazık ki yeni hastalar eklenmektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şu anda, örneğin, yine son KCK operasyonu kapsamında cezaevine alınan Sur Belediye Başkanımız Abdullah Demirbaş’ın da durumu vahimdir. Bunu ilgili yerlere sunduk ama bugüne değin başvurularımızdan ne yazık ki hiçbir yanıt alamadık. Şimdi, bu çerçevede neler yapılabileceği konusuna ilişkin, gerek Maltepe Üniversitesi İnsan Hakları Araştırma ve Uygulama Merkezinin ölümcül bir hastalığa yakalanmış mahkûmlar konusundaki görüşü ve gerek TTB ve gerekse de İHD’nin ortaklaşa vardığı sonuçları, ne yapmak gerektiği konusundaki görüşlerini sizlere sunmak istiyorum.

Birincisi, durumlarının ciddiyeti bu kurumlarca saptanmış olan hastaların derhâl tedavileri için uygun hastanelere sevki yapılmalıdır. Hastaneye sevkler ayrıca bir işkenceye dönüşmeden ambulansla yapılmalıdır ki örneğin, geçtiğimiz hafta cezaevinde ziyaret ettiğim Abdulsamet Çelik’e -ki kan kanseri, her yirmi günde bir ünite, üç ünite ve şu anda dört üniteye yükseldi- kan verilmesi gerekiyor ve hijyenik koşullarda olması gerekirken, ne hijyenik koşullarda oluyor ne de… Örneğin sekiz saat ring aracında bekletildiği günler oluyor. Şimdi, bunları kim düzenleyecek ve bu sorunları kim giderecek? Hastanelerde gerek bekleme bölümlerinde gerekse de mahkûm koğuşları ivedilikle tedaviye uygun hijyen koşullara sahip duruma getirilmelidir. Artık hastalığı geri dönüşü olmayan hastaların hiç olmazsa ailesi ve yakınlarıyla beraber olması son derece insani bir istemdir. Bu istem de yerine getirilmelidir. Türkiye Büyük Millet Meclisi bünyesinde derhâl bir araştırma komisyonu oluşturularak ne yapılması gerekiyorsa -ki, ne yapılması gerektiği bu raporların sonuçlarında var- bunu izleyerek ailelerinin yanlarında son günlerini geçirmeleri, ev hapsine alınmaları -ki, bu konuda örnekleri var- bu yollara başvurulması gerekiyor.

Kaldı ki, bunların uluslararası hukukta da gerekçeleri var. Örneğin referans olarak İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin 25/1’inci maddesine göre “Herkesin kendisinin ve ailesinin sağlık ve refahı için beslenme, giyinme, konut ve tıbbi bakım hakkı vardır. Herkes işsizlik, hastalık, sakatlık, dulluk, yaşlılık ve kendi iradesi dışındaki koşullardan doğan geçim sıkıntısı durumunda da güvenlik hakkına sahiptir.”

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.

AKIN BİRDAL (Devamla) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Yine, Birleşmiş Milletler Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Sözleşmesi’nin 12’nci maddesinde, hastalık hâlinde her türlü sağlık hizmetinin ve bakımının sağlanması için gerekli koşulların yaratılması öngörülmekte. Dünya Tabipler Birliği Hasta Hakları Bildirgesi’nde -ki, 1981’de kabul edilip duyuruldu- her hastanın onurlu bir şekilde ölmeye hakkı olduğu belirtilmektedir.

Avrupa’da Hasta Haklarının Geliştirilmesi Bildirgesi de, 1994 yılında yayınlanan Bildirge’de “Hastalar yaşamlarının son döneminde insanca bakılıp, onurlu bir şekilde ölme hakkına sahiptir.” deniliyor ve insan hakları merkezinin gerekçelendirdiği bu uluslararası hukuka aykırı uygulamalara da örnekler veriliyor.

O nedenle, sayın milletvekilleri, bu araştırma önergemizin dikkate alınması ve insan onuruna bağlı bir düzenlemenin yapılması ve hastaların bir an önce tedaviye kavuşturulmasını diliyoruz ve bu umutla hepinizi saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Birdal.

Barış ve Demokrasi Partisi grup önerisinin aleyhinde ilk söz Eskişehir Milletvekili Sayın Tayfun İçli’ye aittir.

Buyurun Sayın İçli.

H. TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Değerli milletvekili arkadaşlarım, sizleri saygıyla selamlıyorum.

Barış ve Demokrasi Partisi Grup Başkanlığının önerisi aleyhine söz aldım. Grup önerisinde, tutuklu ve hükümlülerin sağlık sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılması isteniyor. İçerik olarak, evet, mutlaka tutuklu ve hükümlülerin sağlık sorunlarının araştırılması lazım. Benim eksik bulduğum konu, tutuklandıktan sonra, haksız tutuklandıktan sonra onların sağlık sorunlarıyla ilgilenmenin ötesinde, Anayasa ve yasalara aykırı tutuklamalar, keyfî tutuklamalar konusunun da mutlaka ve mutlaka bir Meclis araştırmasıyla araştırılması lazım. Çünkü, özel yetkili savcıların, özel yetkili mahkemelerin, artık Türkiye’de -işte birazdan gireceğim o konuya- yaptıkları keyfilikler artık çok ağır kokular vermeye başlamıştır. Bir yargı mensubu olarak, bir hukukçu olarak, bir milletvekili olarak bundan gerçekten çok büyük üzüntü duymaktayım. Bu yaşananlar sadece Türkiye’de izlenmiyor değerli arkadaşlarım. Demokrasisi gelişmiş bütün ülkelerde bu kepazelikler gün ve gün takip ediliyor, uluslararası raporlara geçiriliyor. Bir kere, bunu belirteyim.

Değerli arkadaşlarım, Barış ve Demokrasi Partisi adına konuşan arkadaşımız birtakım örneklemelerde bulundu, tutukluların sağlık sorunuyla ilgili. Ne yazık ki doğrudur, gerçekten birçok cezaevimizde tutuklu ve hükümlülerin sağlık sorunları çok ağır bir biçimde ihlal edilmektedir. Ama şöyle çok fazla uzağa gitmemek lazım. “Ergenekon” adı verilen davada, ben burada, Türkiye Büyük Millet Meclisinde, daha Kuddusi Okkır ölmeden konuyu Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemine getirmiş ve Sayın Adalet Bakanını göreve davet etmiştim. Göz göre göre, “Ergenekon örgütünün kasası” denilen kişi göz göre göre, devletin kontrolü altında hayatını kaybetmiştir ve eşi bu konuyu Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine götürmüştür. Bu bir rezalettir, bu bir kepazeliktir. O zamanki Adalet Bakanı da suçludur, bugünkü Adalet Bakanı da suçludur. Bunlar için mutlaka Meclis araştırması açılması gerektiği gibi, bu Hükûmetin başı Sayın Başbakan ve Adalet Bakanı da bunun hesabını vermelidir.

Değerli arkadaşlarım, bu soruşturmada içeri giren herkes hasta oluyor. Birileri katakulli diye alay etmeye çalışıyor ama Türkiye'nin çok değerli bir bilim adamı, Başkent Üniversitesinin Rektörü, işte gördünüz, mahkeme kararıyla, telekonferansla mahkemeye ifade veriyor. Bir yıldır tutuklu ve hastanede tedavi görüyor.

Başka? Profesör Erol Manisalı, hastaneye girdi, kanser tanısıyla, sağlık nedeniyle tahliye oldu. Ferit İlsever, İşçi Partisi Genel Sekreteri. Profesör Hilmioğlu. Daha ismi aklıma gelmeyen bir sürü bilim insanı sağlıklı bir şekilde cezaevine girdikten sonra, tutuklandıktan sonra sağlığını yitiriyor, kanser oluyor. Tabii, kanser bir hastalık tanısı. Peki, ruhsal hastalıklar, yakınlarının geçirdiği travmalar? Değerli arkadaşlarım, hukuk devletinde olmaması gereken şeyler oluyor.

Bakın, Anayasa’mızın 38’inci maddesi “Kimse, işlendiği zaman yürürlükte bulunan kanunun suç saymadığı bir fiilden dolayı cezalandırılamazlar.” diyor.

Şimdi, değerli arkadaşlarım, Türkiye’de bir sürü kepazelik dönüyor, dünkü konuşmamda ifade ettim. Burada, bir gece yarısı önergesiyle, Ceza Muhakemeleri Kanunu’nun 250’nci maddesinin üçüncü fıkrası değiştirilmeye kalkıldı. Anayasa Mahkemesi iptal etti, yürürlüğü durdurdu. Anayasa’mızın 153’üncü maddesinin son fıkrası gereğince Anayasa Mahkemesi kararları yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzel kişileri bağlar. Peki, Anayasa Mahkemesi yürürlüğü durdurmuş, iptal etmiş, şu gazetede bugün manşetlere giren olay ne kepazeliktir?

Değerli arkadaşlarım, bunu Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Anayasa teklifi veren arkadaşlarımız da görmüş ki Anayasa’nın 145’inci maddesine -dün de aktardım- “Devletin güvenliğine ve anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçlara ait davalar adliye mahkemelerinde bakılır.” diye bir Anayasa hükmü getirmeye çalışıyorlar.

Şimdi, Anayasa’nın 145’inci maddesinde yok, Ceza Muhakemeleri Kanunu’nda yok. Mevcut Anayasa’da askerlerin ne şekilde yargılanacağına dair Anayasa 145’te hüküm var ama 2003 yılındaki bir balyoz -ki sahteliği konuşuluyor- olayından dolayı 2005’te yürürlüğe giren Türk Ceza Kanunu ve Ceza Muhakemeleri Kanunu’ndaki hükümleri 2003’teki olaylara sirayet ettiriyoruz.

M. MÜCAHİT FINDIKLI (Malatya) – Ölen solcuların kemiklerini sızlattın!

H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) – İşte onu söyleyeceğim.

Bakın değerli arkadaşlarım, listede 25 paşa; tutuklananlar var, bilmem neler var. Soruşturulmasın demiyoruz ama bakın, sizin o ruh hâliniz dahi neyi ortaya koyduğunu gösteriyor.

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Yargıya müdahale etmeyin!

H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) – Bakın, şimdi, Zaman gazetesi yazarı Sayın Mümtaz’er Türköne ne demişti? “Türk ordusunu lağvedelim, Nizamı Cedit kuralım.”

Ben önce bunu şaka zannettim ama sizin gibileri buna o kadar çok inanmış ki, sizin gibi, aslında yargıç olması, savcı, hukuka uygun davranması gereken, sizler gibi -“sizler” derken bütün AKP’lileri kastetmiyorum, bana laf atanı kastediyorum- öylesine inanmış ki Türk ordusunu lağvetmeye kalkıyorsunuz.

Değerli arkadaşlarım, böyle peyderpey, dalga dalga tutuklamayın, hepsini birden alın içeri ve Türk Silahlı Kuvvetlerini lağvedin, yerine de aklınızdaki Nizamı Cedit gibi bir ordu kurun. Ama şunu söyleyeyim: Türk Silahlı Kuvvetlerinde bir emir komuta zinciri vardır, böyle 25 generali, 50 generali almakla bu işi bitiremezsiniz. Türk Silahlı Kuvvetleri Mustafa Kemal’in ordusu. Türk Silahlı Kuvvetlerinin fertleri Mustafa Kemal’in askerleri.

SONER AKSOY (Kütahya) – Milletin ordusu!

H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) – İçlerinde yanlış yapanlar olabilir, içlerinde iş birlikçi olabilir, içlerinde korkaklar da olabilir ama Türk Silahlı Kuvvetleri, o şanlı ordu, daha cumhuriyetten önce de çok büyük şanlı zaferlere imza atmıştır.

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Gene imza atar!

SONER AKSOY (Kütahya) – Milletin ordusu, milletin!

H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) - Onun için, karnınızdan konuşarak laf atmayın. Ben bildiğim bir şeyi söylüyorum, farklı bir düşünceniz varsa buraya çıkarsınız. Bunu ben söylemiyorum.

Hâkim tutukladı; değil mi? Başsavcı ne yaptı? Savcıların yetkisini aldı, başka savcılara verdi. Başka ne? İmza yetkisi. Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu toplanamıyor. Adalet Bakanı Müsteşarı, önerge verildiği zaman çantasını topluyor, terk edip gidiyor. Böyle bir hukuk devleti olur mu? Yazık değil mi? Bizim dinimize göre, kul hakkı yemeyeceksiniz, öyle takım tutar gibi yapılan…

SONER AKSOY (Kütahya) – Biz yapmıyoruz, hâkim yapıyor!

H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) - Hukukçu değilsiniz, konuşuyorsunuz, laf atıyorsunuz.

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Bırakın hukukçular işini yapsın işte!

H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) - Evet, hukukçular… İşte bakın, al, işte sizin hukukçularınız… Anayasa değişiklik teklifinde 145’inci maddeyi değiştirmeye kalkıyorsunuz!

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) - …itiraz etmiyorsunuz, Adalet Bakanı kendisine karşı verilen önergeye karşı çıkınca itiraz ediyorsunuz!

H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, bakın, itiraz etmiyoruz, bakın, suçlu varsa üstüne gidilsin.

Sayın Aykut Cengiz ne yaptı? İki savcının yetkisini aldı mı? Aldı mı arkadaşlar? (“Aldı” sesleri) İmza yetkisini aldı mı? Demek ki ne oluyor?

SONER AKSOY (Kütahya) – Niye alıyor?

H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) – Ve bakın değerli arkadaşlar, anlattım size, Anayasa’nın 38’inci maddesi, 2003’teki balyoz, sahtecilik var. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

Ya, değerli arkadaşlarım, ayıptır ya, gerçekten, hukukçu değilsiniz, hukukçu olan biri olarak söylüyorum. Bakın, ben burada taraf tutmuyorum.

MEHMET DOMAÇ (İstanbul) – Ne oluyor hukukçu olunca?

H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) – Ben burada taraf tutmuyorum. Bak, bak, değerli arkadaşlarım, karnınızdan konuşuyorsunuz, karnınızdan. Açık olacaksınız, net olacaksınız. Yanımda getirmedim. Bakın, Anayasa Mahkemesinin AKP’nin kapatılmasıyla ilgili davada verdiği kararda bütün bu sizin attığınız sözle, demokrasi, bu tür ilkelere, yargı bağımsızlığı, bunlara hep işaret etmiş. Gerekçelerinde şöyle gerekçesi var. Ben sizi bir dost olarak uyarıyorum, ben sizin düşmanınız değilim ki. Türkiye Büyük Millet Meclisinde bu konular konuşulmayacak da nerede konuşulacak?

ÜNAL KACIR (İstanbul) – Bizimle ne alakası var?

H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) - Bu gazetelerin bütün manşetlerinde, televizyonlarında Türk ordusunun içindeki bütün generaller, korgeneraller, paşalar, astsubayı, teğmeni… Değerli arkadaşlarım, nedir, ne yapıyoruz; bu ordu kimin ordusu? Yarın öbür gün bir savaş çıksa en… Bakın manşet: Ordunun kilit isimleri…

SONER AKSOY (Kütahya) – Ya, kardeşim ne yapalım?

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Biz yapmıyoruz, onu yargı yapıyor!

H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) – 25 general, amiral, 2 korgeneral, 2 koramiral… Değerli arkadaşlarım, “yargılansın” demek ayrı, “hukuka uygun” demek ayrı. (Gürültüler)

NECAT BİRİNCİ (İstanbul) – Yargıyla ne ilgisi var onu söyleyin.

H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) – Bakın -geliyorum, geliyorum- bu işin arkasında siyasi iktidar vardır…

SONER AKSOY (Kütahya) – Siz hukukçusunuz, hukukçular…

H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) – Diyorum ki Adalet Bakanı vardır, bu işin arkasında Başbakan vardır.

OKTAY VURAL (İzmir) – Başbakanı da yargılayacağız, paşaları da.

H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) – Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu… Bakın, nisan ayına girdik daha güz kararnamesi çıkmadı. Neden? Neden çantasını toparlayıp gidiyor Adalet Bakanıyla Müsteşarı? Bana yanıtlayın bunu. Önerge veriliyor, neden toplamıyor? Hâkimler bir Adalet Bakanı Müsteşarının keyfî davranışına mı kalacak?

OKTAY VURAL (İzmir) – Hepsini yargılayacağız inşallah; Başbakanı da yargılayacağız, paşaları da yargılayacağız.

H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) – Adaleti eğer yargıçlar, savcılar sağlayacaksa, Anayasa’mıza göre Hâkim ve Savcılar Yüksek Kurulu var, onu değiştirmeye kalkıyorsunuz.

SONER AKSOY (Kütahya) – Öyle bir şey yok.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.

H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) – Teşekkür ederim.

Yandaş… Bakın, bir yargıya virüs bulaşırsa o virüs sadece orada kalmaz, sizlere de bulaşır.

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Ama yargıya siz de müdahale ediyorsunuz.

H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) – Adalet, adalet, adalet! Kul hakkı yemeyeceksiniz. Neden korkuyorsunuz? Neden Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun toplantısını yapıp güz kararnamesini çıkartmıyorsunuz? Neden? Bana onu söyleyin. Neden? Bugüne kadar, Türkiye Cumhuriyeti tarihinde Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu hep toplanmış, yaz kararnamesi, güz kararnamesi çıkmış. Neden toplamıyorsunuz kardeşim? Bu bir suçtur, bu anayasal suçtur, Ceza Kanunu’na göre suçtur. Ben bunu size söylüyorum, bakın -ya, inşallah haklı çıkmam da- bakın, ağlayacaksınız, ağlayacaksınız. Televizyonlara çıkıp böyle gözyaşları dökecek kimileriniz çünkü Türk halkı mağdurun yanında olur ya, mağdurun yanında olacağını düşünerek öyle gözyaşı dökecek birileriniz, ben buradan dökmeyin diye söylüyorum.

AVNİ ERDEMİR (Anaysa) – Tehdit mi ediyorsun?

İSMAİL BİLEN (Manisa) – Bu tehditleri çok gördük, çok.

H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) – Ben parti kapatma davalarına karşıyım ama şunu da savunuyorum: Demokratik rejimi ortadan kaldırabilecek işlemlere de karşıyım, demokrasiler buna izin vermez.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Hayal dünyasındasın.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın İçli.

H. TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) – Korkuyorsunuz, korkuyorsunuz.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Hiçbir şeyden korkmuyoruz.

H. TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) – Korkuyorsunuz, korkunun ecele faydası yok.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – 2011 seçimlerinde AK PARTİ’nin yine yüzde 50’ye yakın oy alacağından korkuyorsunuz.

H. TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) – Hadi, göreceğiz.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Beceremediğinizden dolayı başkalarını haksız görüyorsunuz. Meydanda, halkın huzurunda beceremiyorsunuz, başkalarına havale ediyorsunuz. Çıkın halkın huzuruna, sandıkta her şey hesaplaşılır.

BAŞKAN – Barış ve Demokrasi Partisi grup önerisinin lehinde söz isteyen Denizli Milletvekili Sayın Ali Rıza Ertemür. (CHP sıralarından alkışlar)

ALİ RIZA ERTEMÜR (Denizli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Barış ve Demokrasi Partisi Grubunun vermiş olduğu grup önerisi üzerine söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle sizleri ve televizyonları başında bizleri izleyen değerli yurttaşlarımızı saygı ve sevgiyle selamlarım.

Değerli milletvekilleri, insan hakları açısından çok önemli bir konuyu konuşmaktayız. İnsan Hakları Komisyonunun bir üyesi olarak bu konuya özellikle önem vermemiz gerektiğini söylemeliyim. Bu konuya yaklaşırken unutmamamız gereken en önemli olay, insanların her koşulda insan gibi davranılmayı hak etmesidir. Başka bir ifadeyle, insan bir ceza aldığında da insandır; onun can sağlığının, vücut bütünlüğünün ve sağlıklı olarak yaşamasının sağlanması mecburidir, devletin de görevidir. Aksi takdirde, devlet görevini yapmış sayılmaz ve bir insan hakkı ihlali doğar. İşte, insan hakları ihlallerinin en sık yaşandığı yerlerden biri de cezaevleridir.

Değerli milletvekilleri, cezaevlerinde hüküm süren olumsuz koşulların düzeltilmesi amacıyla maalesef gerekli çalışmaların yapıldığını söyleyemeyiz. Sağlık koşullarının kötülüğü, denetimlerin gereğince yapılmaması, cezaevlerinde mahkûmların yatacağı yerlerin dahi bitmeye yakın olması, yemeklerden şikâyetler, kimi yerlerde psikolojik ve fiziksel baskı yapılması ve peşi sıra gelen ölümler cezaevlerinin içinde bulunduğu olumsuz koşullara örnek olarak gösterilebilir. Bunlar yetmezmiş gibi, haksız yere tutuklamalar ve yandaş basın yoluyla uygulanan psikolojik baskılar da eklenince durumun vahameti ortaya çıkmaktadır.

Hepimizin bildiği gibi, Ergenekon kasası diye, beş parası olmayan Kuddusi Okkır’ı cezaevine attılar, hastalığına rağmen tedavisi bile yapılmadı. Yandaş basında, tahliye olmak için mahsus hastalandığı iftiraları çekinilmeden söylendi. Sonuçta ne oldu? Okkır tahliye edildi. Ne zaman? Öldükten sonra. Bundan büyük bir insan hakkı ihlali var mıdır değerli milletvekilleri? Üstelik kasa suçlamasıyla içeriye alınan Okkır’ın cenazesini kaldıracak parası dahi yoktu. Bunun hesabını şimdi kim verecek?

Değerli milletvekilleri, Okkır’ı içeri alanların, ölümünü seyredenlerin, mahsus hasta olduğunu söyleyenlerin vicdanları sızlıyor mu çok merak ediyorum, hatta vicdanları var mı bunu da merak ediyorum. Sivas’ta insan yakanları affedenlerin her nasılsa burada dilleri tutuluyor.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; insan hakları ihlalleri raporlarında cezaevlerinde yaşanan kimi uygulamaları hayretle görmekteyiz. Örneğin, cezaevi idarelerince mahkûmların bireysel başvuru ve bilgi edinme hakkından yararlanma hakları engellenmektedir. İletişim hakkı idarece engellenmekte, mektuplara el konularak imha edilmekte ve sansürlenmektedir. Mahkûmların cezaevinde maruz kaldıkları sorunlara ilişkin mektupları nedeniyle disiplin suçları cezalarına maruz kaldıkları öğrenilmiştir. Haklarında mahkemece verilmiş toplatma ve yasaklama kararları olmamasına rağmen, bazı muhalif yayınlara cezaevi idaresince keyfî olarak el konulmakta ve mahkûmlara verilmemektedir. Ortak yaşam alanlarından mahkûmların yararlanması konusunda cezaevi idaresince zorluk çıkartılmaktadır. Cezaevlerinde mahkûmlara gereken sağlık hizmeti verilmemektedir. Bulaşıcı ve devamlı bakım isteyen hastalıklar konusunda gerekli hassasiyet gösterilmemektedir. Cezaevi idaresinin mahkûmların sağlığı konusundaki duyarsızlık ve keyfiyetleri mahkûmların tedavi edilemez derecede hastalanmasına neden olmakta ve tedavileri aksatılmaktadır. Cezaevlerinde görevli doktorların, mahkûmları tam anlamıyla muayene etmeden ilaç vermesi ve doktorlar hakkındaki şikâyetlerin sonuçsuz kalması da mahkûmların dile getirdiği önemli bir husustur. Mahkûmların içme suyu ve temiz su ihtiyacı yeterince karşılanmamaktadır. Mahkûmların odalarında üç kitaptan fazlasının bulundurulmasına izin verilmemektedir. Mahkûmların spor yaparken boyunlarının altına koydukları gazeteler gardiyanlarca “Amaç dışı kullanılamaz.” gerekçesiyle verilmemektedir. Mahkûmların TV sehpası ve çöp kovası olarak kullandığı pet şişelere cezaevi yönetimince “Amacı dışında kullanılamaz.” gerekçesiyle el konulmuştur. Cezaevi yönetimince sadece siyah, beyaz ve gri renk iç çamaşırı giyilmesine izin verilmektedir. Kırmızı iç çamaşırı bayrak yapıldığından, yeşil iç çamaşırı asker kıyafetinin rengini çağrıştırdığından, lacivert iç çamaşırı gardiyan kıyafetinin rengi olduğundan, bordo iç çamaşırı ise kırmızıya yakın olduğu için, kimi cezaevi yönetimlerince sakıncalı iç çamaşırı ilan edilmiştir. Şüphesiz bunlar bütün cezaevlerinde yaşanan tablolar değildir ancak bizlerin bu konuda sıfır toleranslı olmamız gerekmektedir.

Değerli milletvekilleri, daha önceden ülkemizin gündemine taşıdığım bir konu vardı. Bir paket sigara çaldığı için yedi buçuk yıl hapis cezasına çarptırılan, Kayseri İncesu Çocuk Cezaevinde tutuklanan on beş yaşındaki Osman Güneş’in yazdığı mektup üzerine harekete geçmiştik. Bu mektupların ardı kesilmemekte, her gün onlarca mektup, cezaevlerinden, cezaevleri şartlarıyla ilgili konularla ilgili, tarafımıza gönderilmekte. Ne yapmıştı Osman Güneş? Bir paket sigara çalmıştı ve yedi buçuk yıl hapis cezası aldı. Adam mı öldürdü, terör mü yaptı, yolsuzluğa mı bulaşmıştı? Hayır, sadece bir paket sigara çalmıştı. Elbette bunun bir suçu vardı ancak bir de insaf vardır, insan hakkı vardır. Bu konunun peşini de asla bırakmadan devam edeceğiz.

Değerli milletvekilleri, cezaevlerindeki sağlık sorunu, ülkemiz gündemindeki yerini önemli bir sorun olarak da korumaya devam ediyor. Tutuklu ve hükümlülerden en zor durumda olanlar cezaevlerinde hastalananlardır. Sağlıklı bir insan olarak girdikleri cezaevlerinde olumsuz koşullar nedeniyle kısa süre içerisinde hastalanan tutuklu ve hükümlülerin, zamanında tedavi edilmedikleri için hastalıkları ilerlemekte, sonuç olarak da ölümlerine neden olmaktadır.

Değerli milletvekilleri, devlet, herkesin hayatını beden ve ruh sağlığı içerisinde sürdürmesini sağlamak zorundadır. Bu nedenle, devlet, tutuklu ve hükümlülere sağlık hizmeti vererek buralarda ortaya çıkan hastalıkların tedavisini mutlaka eksiksiz olarak üstlenmelidir. Bunun için de cezaevi yönetimleri ve kurum doktorları duyarlı ve iş birliği içinde olmalıdır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sorun, insan hakkı ve cezaevleri olunca ülkemizde çok sayıda örnek bulmak olanaklıdır. Konuşma süresi, bunları, bu dönemde, bugünde yetmeyecek, daha da uzun bir ortam içerisinde bu cezaevleri koşullarının tartışılması gerektiğine inanıyorum.

Bundan dolayı, sözlerime burada son verirken yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Ertemür.

Barış ve Demokrasi Partisi Grubu önerisi aleyhinde son söz Bitlis Milletvekili Sayın Cemal Taşar’a ait.

Buyurun Sayın Taşar. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

CEMAL TAŞAR (Bitlis) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; biz, Millî Eğitim Bakanlığının günümüz şartlarında, yine, globalleşen dünyada meydana gelen sosyal ve ekonomik gelişmelerin ışığında, bilim ve teknolojinin gerekleri doğrultusunda ortaya konmuş vizyon çerçevesinde birçok yenilikleri uygulamaya koyarak yarınımızın teminatı sevgili gençlerimize ve çocuklarımıza, gelişmiş ülkelerdeki akranlarının seviyesinde, hatta daha üst düzeyde imkânlar oluşturmak için birçok ilki hizmete sunmuş bulunmaktayız.

Bilginin hızlı değişimi, bilim ve teknolojideki gelişmeler, nitelikli insan yetiştirme ihtiyacının daha yoğun hissedilmesine neden olmuştur.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Elitaş, konumuz cezaevleri değil miydi? Millî Eğitim Bakanlığı değil konumuz.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan…

CEMAL TAŞAR (Devamla) – İktidarımız bu anlayıştan hareketle bütçesinden sekiz yıldır büyük payı ve önceliği Millî Eğitim Bakanlığına ayırmıştır.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Arkadaşlar, konumuz cezaevleri değil mi?

CEMAL TAŞAR (Devamla) – Ayrılan bu pay kuruşu kuruşuna yerinde, zamanında, etkin ve verimli biçimde kullanılmıştır.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Cemal Bey, gençleri cezaevine mi gönderiyorsunuz?

OKTAY VURAL (İzmir) – Yanlış oldu galiba.

CEMAL TAŞAR (Devamla) – Okul öncesinden yükseköğretime kadar reform niteliğinde köklü çalışmalar yapılmıştır.

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Yanlış konuda konuşuyorsunuz Cemal Bey.

BAŞKAN – Sayın Taşar, öneriye dönerseniz iyi olacak.

ÜNAL KACIR (İstanbul) – Sayın Başkan, az önce konuşan öneriyle ilgili mi konuştu? Öneriyle alakası olmayan şeyler söyledi az önce konuşan arkadaş.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, az önce konuşan milletvekilini uyarmanız gerekirdi. Farklı şeylerle ilgili…

BAŞKAN – Şimdi…

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Az önce konuşan sayın milletvekili gazete kupürlerini burada gösterip hiç alakası olmayan şeylerden bahsetti.

BAŞKAN – Biliyorum, biliyorum, biliyorum, biliyorum…

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Burada milletvekilleri özgür şekilde kullanıyor demek ki.

BAŞKAN – Özgürlükleri kısıtlamak…

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Ya İç Tüzük’e davet edin…

BAŞKAN – Sayın Elitaş… Sayın Elitaş

RIDVAN YALÇIN (Ordu) – Farkında değil, Sayın Elitaş.

CEMAL TAŞAR (Devamla) – Tabii, arkadaşlarımızın konuyla ilgili söyledikleri malumdur ancak ben burada, bugün çalışmalarımızı özetlemek istiyorum, kürsüyü kullanmak istiyorum değerli dostlar.

İktidarımız, bu anlayıştan hareketle, bütçesinde sekiz yıldır büyük payı ve önceliği Millî Eğitim Bakanlığına ayırmıştır. Ayrılan bu pay kuruşu kuruşuna yerinde, zamanında, en etkin ve verimli biçimde kullanılmıştır. [CHP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar (!)]

Okul öncesinden yükseköğretime kadar reform niteliğinde köklü çalışmalar yapılmıştır. [CHP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar (!)] Teşekkür ederim.

Elli yılda yapılamayan hizmetler son sekiz yılda yapılmıştır. [CHP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar (!)]

Memlekete, millete yapılan hizmetler sizi niye bu kadar kızdırıyor, onu anlamıyorum. [CHP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar (!)]

ALİ ARSLAN (Muğla) – Kızdırmıyor, alkışlıyoruz.

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Alkışlıyoruz, alkışlıyoruz...

CEMAL TAŞAR (Devamla) – Yani, birileri buraya çıkıp sağdan soldan yanlış şeyler anlattığında, birilerine iftira atıldığında hoşunuza gidiyor ama Hükûmetimizin, ama İktidarımızın yapmış olduğu çalışmalar, güzellikler anlatıldığında da zorunuza gidiyor. Ama vatandaş her defasında sandıkta bunu yüzünüze şamar gibi de vuruyor, bunun da farkındasınız. [CHP sıralarından alkışlar (!)]

ABDULLAH ÖZER (Bursa) – O şamarı siz yiyeceksiniz! O şamarı siz yiyeceksiniz!

CEMAL TAŞAR (Devamla) – Evet, her seferinde o mağlubiyeti, o güzelliği, vatandaşımız size bu hazzı tattırıyor. Onun için, siz burada bu alkışları çalmaya devam edin, Allah nasip ederse bir daha bunları yaşayacaksınız.

OKTAY VURAL (İzmir) – Allah aşkına, biz millet iradesiyle geldik, ne şamarı?

CEMAL TAŞAR (Devamla) – Vallahi, onu kendinize sorun.

OKTAY VURAL (İzmir) – Millet bana oy verdi, geldim. Ben şerefli milletin temsilcisiyim, ne şamarından bahsediyorsun Allah’ını seversen?

CEMAL TAŞAR (Devamla) – Onu kendinize sorun, onu kendinize sorun.

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Sen ne demek istiyorsun?

CEMAL TAŞAR (Devamla) – Değerli arkadaşlar…

OKTAY VURAL (İzmir) – Bize oy veren millet değil mi? Daha ne o zaman? Ne şamarı? Allah Allah!

CEMAL TAŞAR (Devamla) – Şimdi, bize de, size de oy veren millettir ama millete yaptığımız hizmeti takdir etmeyip farklı yönlere çekmenizi de yadırgıyorum işin doğrusu…

OKTAY VURAL (İzmir) – Allah Allah!

CEMAL TAŞAR (Devamla) – …yadırgıyorum işin doğrusu. Onun için kusura bakmayın.

OKTAY VURAL (İzmir) – Sen gel de konunun üzerinde konuş!

CEMAL TAŞAR (Devamla) – Kusura bakmayın, ben bugün bu kürsüden İktidarımın yapmış olduğu güzellikleri anlatmak istiyorum.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Cezaevi… Cezaevi…

CEMAL TAŞAR (Devamla) – Evet, evet.

ABDULLAH ÖZER (Bursa) – Yanlış metin vermişler sana, yanlış metin!

CEMAL TAŞAR (Devamla) – Ben bugün bunu hazırlamışım, bunu okuyorum, halka bunu anlatacağım, evet. [CHP ve MHP sıralarından gülüşmeler, alkışlar (!)]

OKTAY VURAL (İzmir) – İmzalar gibi…

CEMAL TAŞAR (Devamla) – Değerli milletvekilleri, tabii…

BAŞKAN – Sayın Taşar… Sayın Taşar, bir saniye…

Şimdi, gene bunları anlatabilirsiniz ama bu arada da yani verilen önergeye de o konuşmanız içinde atıf yaparak giderseniz en azından biraz daha iyi olabilir.

CEMAL TAŞAR (Devamla) – Şimdi, Sayın Başkan, tabii ki buraya çıkan hatip…

ÜNAL KACIR (İstanbul) – Sayın Başkan, Sayın İçli hiç konuşmadı önergeyle ilgili.

BAŞKAN – Yapmayın ya!

Sayın Taşar, bir saniye, ben size ek süre vereceğim.

Şimdi bakın, konu öyle değil. Sayın İçli’yi ben dikkatle izledim yani her bir cümlesini sonuçta getirdi, o önergeye bağladı. Çoğu hatip aynı şeyi yapıyor.

MEHMET OCAKDEN (Bursa) – Üçkâğıtçılık yaptı yani.

BAŞKAN – Arkadaşımızı da ben incitmek istemiyorum, kimseyi de incitmiyorum ama…

MEHMET OCAKDEN (Bursa) – Üçkağıtçılık yaptı, işi…

OKTAY VURAL (İzmir) – İmzalar gibi.

BAŞKAN – Yani hem oraya atıf yapıp hem bunları söyleyebilir. Onu söyledim.

CEMAL TAŞAR (Devamla) – Şimdi, Sayın Başkan tabii ki…

OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Genel Kurulu bile selamlamadı.

CEMAL TAŞAR (Devamla) – Ben Genel Kurulu selamladım. Arkadaşlar, tabii ki… (MHP sıralarından gürültüler)

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Ne zaman?

BAŞKAN – Yok, yok, selamladı. (Gürültüler)

Sayın milletvekilleri… Sayın milletvekilleri…

ÜNAL KACIR (İstanbul) – Notlarına devam et.

CEMAL TAŞAR (Devamla) – Arkadaşlar, ben…

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lehte ve aleyhte konuşanlar, birbirlerine laf atanlar, lütfen susar mısınız.

Sayın Hatip, devam edin siz, Genel Kurula konuşun, şahıslarla konuşmayın.

CEMAL TAŞAR (Devamla) – Şimdi, tabii ki ben anlatacaklarımı, ben bu kürsüden Hükûmetimin yapmış olduğu çalışmaların -her alanda- anlatılmasını gayet doğal görüyorum. Yani bunun bir başkası tarafından “Niçin bunu anlatıyorsun? Bugün niye buradasın?” denmesini de yadırgıyorum.

Buraya başka zaman çıkan hatip -biraz önce söylendi- hiç alakası olmayan konuları anlatırken hoşunuza gidiyor, ben de bugünü anlatmak istiyorum.

OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Bu bir itiraf yani.

CEMAL TAŞAR (Devamla) – Evet, şimdi, biraz önce söylediğim gibi elli yılda yapılamayanları bizim bu Hükûmetimiz -Allah’a şükürler olsun- milletimize verdiği sözü yerine getirmiştir. Bu demokratik açılımdan, insan haklarından, temel özgürlüklerden tutun bütün konularda halkımıza verdiğimiz sözün arkasında olmuşuz, hizmetimize devam ediyoruz. Bunun için buraya kalkan arkadaşlarımıza veya bizlere farklı bir şekilde söylemenize gerek yok. Biz bu önergenin karşısındayız.

Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar, CHP sıralarından alkışlar [!])

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Taşar.

Barış ve Demokrasi Partisi grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…

OKTAY VURAL (İzmir) – Karar yeter sayısı istemiştik.

BAŞKAN – Arayacağım.

Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.

Birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 14.33


İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 14.49

BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER

KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 83’üncü Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

Barış ve Demokrasi Partisi Grubu önerisinin oylanmasında karar yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi, öneriyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısını arayacağım.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Grup önerisi reddedilmiştir, karar yeter sayısı vardır.

Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım:

2.- (10/348) esas numaralı Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin Genel Kurulun 7/4/2010 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin MHP Grubu önerisi

                                                                                                                     Tarih: 07.04.2010

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu’nun 07.04.2010 Çarşamba günü (bugün) yaptığı toplantısında, Siyasi Parti Grupları arasında oybirliği sağlanamadığından Grubumuzun aşağıdaki önerisinin İçtüzüğün 19 uncu Maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını arz ederim.

Saygılarımla.

                                                                                                                         Oktay Vural

                                                                                                                               İzmir

                                                                                                               MHP Grup Başkanvekili

Öneri:

Türkiye Büyük Millet Meclisinin Gündeminin, Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler Kısmında yer alan 10/348 esas numaralı “Kanser hastalığının boyutlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla” Anayasanın 98. ve İçtüzüğün 104 ve 105. Maddeleri Gereğince Meclis Araştırması önergesinin görüşmelerinin Genel Kurulun 07.04.2010 Çarşamba günlü birleşiminde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisinin lehinde ilk söz Kastamonu Milletvekili Sayın Mehmet Serdaroğlu’na ait.

Buyurun Sayın Serdaroğlu. (MHP sıralarından alkışlar)

MEHMET SERDAROĞLU (Kastamonu) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kanser hastalığıyla ilgili verdiğimiz araştırma önergemiz hakkında Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz aldım. Sizleri en iyi dileklerimle selamlıyorum.

Önergemiz gayet açık ve nettir ancak her zaman olduğu gibi iktidarın ilgisini ne derecede çekecektir bilmemekteyiz. Ülkemizde ve dünyada en önemli sağlık problemlerinin başında gelen kanser hastalığı her yıl artarak devam etmektedir. Bu vesileyle dün kanser hastalığından hayatını kaybeden 21’inci Dönem Balıkesir Milletvekilimiz Hüseyin Kalkan Bey’e Milliyetçi Hareket Partisi ve şahsım adına Allah’tan rahmet, ailesine ve yakınlarına başsağlığı diliyorum.

Kanser hastalığının bölgeler ve iller bazında hangi boyutta olduğunun tespiti, hasta sayısı, hastalığın türleri, tanı, tedavi, ekipman ve hekim ihtiyacı gibi tüm eksikliklerinin giderilmesi gerekmektedir ve bu konularda çok ciddi bir yol haritasına ihtiyaç vardır.

Değerli milletvekilleri, ülkemizde her yıl 150 bin civarında kişinin yakalandığı kanser hastalığıyla ilgili net bilgiler bulunmamaktadır. Kansere yakalanan hasta sayısı her geçen gün artarken hastaneler dolup taşmaktadır. Dolayısıyla bu hastalıkla ilgili tüm eksiklikleri araştırmak, önlem almak devletin, hükûmetin, milletvekillerinin ve nihayetinde Türkiye Büyük Millet Meclisinin görevi değil midir? Böylesine önemli bir konuda bir araştırma komisyonunun kurulması neden çok görülebilir?

İlim Kastamonu’dan her gün 10-15 kişi Demetevler’deki Onkoloji Hastanesine hasta ziyaretine gelmektedir. Bu bile, bu hastalığın ne kadar ileri seviyede olduğunun en basit göstergesidir.

Değerli milletvekilleri, kanser tedavi hizmetlerinin organizasyonunda en çarpıcı ve önemli nokta, ülkemizdeki tıbbi onkolog ve hematologların sayısal yetersizliğidir. Şu an sayıları milyonlara yaklaşan kanserli hastaların tedavi ve takibinin yetersiz sayıdaki tıbbi onkolog ve hematologlarla götürülemediği ve sıkıntıların varlığı açıkça ortadadır.

Ülkemizde en sık görülen iki kanser türünden akciğer kanserine yılda 50 bin kişi, meme kanserine yılda 16 bin kişi yakalanmaktadır. Yine, ülkemizde 50 bini aşkın lösemi hastası takip edilmekte, yılda 15 bini aşkın lenfoma ve 10 bini aşkın yeni lösemi olgusu saptanmaktadır.

Gerekli uzman ihtiyacının karşılanması için de üniversiteler ve tıp fakülteleriyle birlikte ortak çalışmaların yapılarak tespit ve çözümlerinin belirlenmesi gerekmektedir.

Erken teşhis ile kanserle savaş politikasına yön verilmesi, nüfus tabanlı kanser kayıt sistemlerinin kurulması ve daha sağlıklı veri toplanması sağlanmalıdır.

Dünyada kanser hastalığının tedavisinde önemli gelişmelerin olması, bizim de bu gelişmeler paralelinde çalışmalar yapmamızı gerektirmektedir.

Medikal onkoloji konusunda uzman yetişmesi seneler almaktadır. 11 milyon nüfuslu Yunanistan’da bile medikal onkolog sayısı bizden fazladır. Bu konudaki yetişmiş eleman sayımız gerçekten yetersizdir. Üstelik sadece onkolog yetiştirmek de yeterli olmamaktadır. Patolojide uzmanınız yoksa yeterli onkolog olması da bir şey ifade etmemektedir. O nedenle, radyolog, stolog ve patologların yetiştirilmesine de önem verilmelidir ve insan kaynakları yetersizliği mutlaka giderilmelidir.

Bakınız, bir medikal onkolog ve hematolog, tıp fakültesini bitirdikten sonra on dört-on beş yıl daha eğitim alarak ancak kırk yaşında göreve başlayabilmektedir. Bu durum ise bu uzmanlığın tercih edilmemesine neden olmaktadır. O yüzden bu uzmanların yetiştirilmesi konusunda yeni idari ve yasal düzenlemelere ihtiyaç olduğu aşikârdır.

İşte tüm bu nedenlerle ülkemizin en önemli sağlık problemlerinden biri olan kanser hastalığının hangi boyutlarda olduğunun tespiti, araştırma merkezleri, tıbbi cihaz ve uzman hekim ihtiyacı, hasta sayısının belirlenmesi, tanı ve tedavi şekilleri dâhil tüm eksikliklerin giderilmesi için gerekli önlemlerin ortaya konulması amacıyla bir Meclis araştırma komisyonu kurulması mutlaka gerekmektedir.

Değerli milletvekilleri, AKP İktidarı muhalefetin her şeye muhalefet ettiğini ve çözüm üretmediğini iddia ederek Türk siyasetine “muhalefete muhalefet” anlayışını yerleştirmiştir. Şimdi ben de iktidara soruyorum: Muhalefetin önerileri, kanun teklifleri, araştırma önergeleri muhalefet olsun diye mi veriliyor? Milliyetçi Hareket Partisi olarak gündeme getirdiğimiz hemen hemen her konu bu ülkenin ve insanlarının gerçek sorunlarıdır ve bu sorunlara çözüm önerileridir. Yaratılan sanal gündemler değil, vatandaşımızın bizden beklediği gerçek gündemlerdir ama üzülerek ifade ediyorum ki AKP İktidarı insanların kafalarını karıştırarak suni kavgalarla yarattığı gündemi bizlere ve vatandaşlarımıza dikta ettirmeye çalışmaktadır. İktidar, her konuda ama her konuda icraat, söylem ve suni gündemleriyle kamuoyunu ikiye bölmekte, insanların kafasını karıştırmaktadır. Böylece de doğrunun veya yanlışın ne olduğu konusunda tereddütler yaratmaktadır. Özellikle kamuoyunu aylarca meşgul eden ve insanları ikiye bölen ve fiyaskoyla sonuçlanan domuz gribi aşısı da buna son örnektir. Bu konuda Sayın Başbakan ve Sayın Sağlık Bakanı bile ikiye bölünmüş, vatandaşın kafası baştan karıştırılmıştır. Milliyetçi Hareket Partisi başından beri domuz gribi salgını ve aşıları konusunda Sağlık Bakanlığının yanlış politika izlediğini, vatandaşlarımızın paniğe sevk edildiğini, domuz gribinin diğer griplerden bir farkının olmadığını ve aşılara verilecek paranın da heba olacağını her platformda dile getirmiştir. Geldiğimiz noktada Dünya Sağlık Örgütü Başkanı ve Sayın Başbakanın da şahitlikleriyle domuz gribi meselesinin sadece bir palavradan ibaret olduğu ortaya çıkmıştır.

Domuz gribi olayına değinmemin sebebi ise ülkenin milyonlarca doları bir palavraya heba edilirken her yıl 150 bin kişinin yakalandığı kanser hastalığı gibi ciddi sorunlarımıza gereken hassasiyetin ve önlemlerin mutlaka ve mutlaka alınması içindir. 4 Nisan 2010 tarihinde düzenlenen Kanser Kongresinde konuşan Sayın Sağlık Bakanı bakınız manşette ne diyor: “Akdağ Türkiye'nin korkunç kanser raporunu açıkladı: Her yıl 150 bin yeni hasta.” Evet, her yıl Türkiye’de 150 bin kişiye kanser teşhisi konulmaktadır ve bu rakamın -Sayın Bakan tarafından ifade ediliyor ki- 2011’de hızla artarak 155 bin olacağı söyleniyor.

Sayın Bakanın bu açıklaması bile araştırma önergemizin haklılığını desteklemekte, sizin de oy vermenizi gerektirmektedir. Umarım bu konuda çelişkiye düşmeyeceksiniz.

Bakınız, Kastamonu’yu da içine alan başta Karadeniz Bölgesi olmak üzere tüm yurtta kanser hastalığında ciddi artışlar görülürken şayet reddederseniz, bu amansız hastalıkla ilgili gerekli önlemlerin alınmasında, ciddi bir araştırmanın yapılmasında ne gibi bir sakınca gördüğünüzü açıklamanız ve bunu milletimizin bilmesi gerekmektedir.

Milyonlarca insanımızın bugününü ve geleceğini ilgilendiren kanser konusunda verdiğimiz araştırma önergemizin kabul edilmesi ve kurulacak komisyonla bu sorunlara vakit geçirilmeden çare aranması ve bulunması şarttır. Hiç olmazsa bu araştırma önergemizi bir kerecik olsun muhalefetten gelen önerge ayrımından vazgeçerek, öncelikle milletin vekilleri olarak, bu hastalığa yakalanmış veya yakalanabilecek potansiyel hastaların vekilleri olarak önergemizi desteklemenizi umuyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Serdaroğlu.

Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisinin aleyhinde ilk söz Hakkâri Milletvekili Sayın Rüstem Zeydan’a aittir.

Buyurun Sayın Zeydan. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

RÜSTEM ZEYDAN (Hakkâri) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Milliyetçi Hareket Partisinin vermiş olduğu önerinin aleyhinde söz almış bulunmakla birlikte, konunun özüne muhalefet yapmam söz konusu değildir. Sadece çalışma sürelerimizin bir takvime bağlanmış olmasından ötürü, bu çalışma takvimine uygun olsun diye biz bugün bu önerinin tartışılmasının tarafgiri olamayacağız. Onun için, yanlış anlaşılmaktan korktuğumdan dolayı bu açıklamayı size arz etmek istedim. Yoksa çok önemli bir konu, gerçekten çok anlamlı bir konu, çok güncel bir konu.

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Evet deyin, araştıralım.

RÜSTEM ZEYDAN (Devamla) - Ülkemizin her köşesinden, muzdarip olan insanlarımızın karşı karşıya bulunduğu bir konu. Elbette ki önerinin özüne evet diyoruz, ama zamanlaması itibarıyla…

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Şimdi başlamıyoruz zaten, daha sonra başlayacağız.

RÜSTEM ZEYDAN (Devamla) – Nevzat Bey, zamanlaması itibarıyla çok zamanında gelmiş bir öneri olmadığını zannediyoruz.

ABDÜLKADİR AKCAN (Afyonkarahisar) – Hastalığın zamanı mı olur?

RÜSTEM ZEYDAN (Devamla) - Yoksa, kanser, sık görülmesi ve öldürücülüğünün yüksek olması nedeniyle gerçekten önemli bir sağlık problemidir. Dünyada her yıl 11 milyon kişi kansere yakalanmakta ve 7 milyon kişi maalesef kanserden ölmektedir. Üstelik gelişmiş ülkelere özgü bir hastalık olarak bilinse de, kanser vakalarının yüzde 70’i az gelişmiş ülkelerde görülmektedir.

Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre 2008 yılında tüm dünyada 12,4 milyon yeni kanser vakası, 25 milyon kanserle yaşayan hasta sayısı ve 7,6 milyon kansere bağlı ölüm gerçekleşmektedir. Kanser vakalarının yarıdan fazlası ve ölümlerin yüzde 60’ı az gelişmiş ülkelerde meydana gelmektedir. 2000 ve 2007 yılları arasında kanserden ölen kişi sayısında yüzde 32’lik bir artış söz konusudur, bu da gerçekten ürkütücüdür.

Ülkemizde en son verilen rakamlara ve gerçekten değerlendirilen verilere göre kanser insidansımızın her yıl 100 bin kişide 229 olduğu gerçeğiyle maalesef karşı karşıyayız. Yani bunun anlamı, her 100 bin kişinin 229 kişisi maalesef bu amansız hastalığa yakalanmaktadır.

Genel olarak kanser erkeklerde kadınlara göre daha sık görülmektedir. Ülkemizde en sık görülen kanser türü akciğer kanserleridir ve yılda 50 bin yeni olguyla karşı karşıya kalmaktayız. Çoğunuzun bildiği gibi tıp alanında yaşanan gelişmeler kanserli kişilerin konuya bakışı üzerinde büyük etki yaratmıştır. Her zaman iyi sonuçlar alınmasa da, yeni bin yılın başlangıcında eskiden beri çok daha az korkulan ve diğer pek çok hastalıkla karşılaştırıldığında birçok kanserli hasta için gelecek daha umut vericidir. Bu olumlu gelişmelerin nedenleri arasında erken tanı, daha etkili tedavi olanakları, daha başarılı destekleyici tedaviler ve daha başarılı sağlık örgütlenmesi bulunmaktadır.

AK PARTİ Hükûmeti olarak, kanserle ilgili ulusal politikaların oluşturulmasında, kanserden korunma önlemlerinin alınmasında, kanserli hastaların tanı, tedavi ve izlenmelerinde karşılaşılan sorunlara çözüm aranmasında, kanserle ilgili konularda toplumun bilgilendirilmesi, bilinçlendirilmesi ve eylem planları hazırlanmasında, tavsiye niteliğinde görüş bildirmek üzere Ulusal Kanser Danışma Kurulu oluşturulmuştur.

Sağlık Bakanlığı Kanserle Savaş Daire Başkanlığımız, ülkemizin önde gelen bilim adamları ve sivil toplum örgütlerini bir araya getirerek, Dünya Sağlık Örgütünün de katılımı ile birlikte, önümüzdeki beş yıl içerisinde uygulanacak olan Ulusal Kanser Kontrol Programı’mızı hazırlamıştır. Bu program, oldukça geniş kapsamlı olup, kanser kayıtçılığı, önleme, erken teşhis, tedavi ve palyatif bakım gibi başlıklar altında bir dizi yapılacak eylem planı içermektedir. Kurumlar arası iletişim ve iş birliği Kanser Kontrol Programı’mızın başarısında oldukça anlamlı ve önemlidir. Ülkemizde kanser konusunda yapılan sağlık harcamaları pek çok Avrupa ülkesinin önünde yer almaktadır.

Değerli milletvekilleri, kanser için yapılan harcama bazında ülkemiz Avrupa Birliği ülkeleri arasında 3’üncü sırada bulunmaktadır. Burada AK PARTİ hükûmetleri adına, sosyal devlet anlayışı içerisinde kanserli hastaların tüm masraflarını karşılamamızın önemli bir rolü olduğunu bilerek, kendilerine şükranlarımızı bir insanlık borcu olarak ifade etmek istiyorum. Gelişmiş pek çok Batı toplumunda kanserli tüm hastalar tedavi masraflarına aktif katılım göstermekteyken, ülkemizde en ufak bir ücret talebi bu anlamda yapılamamaktadır. Şu an ülkemiz kanser tedavisine doğrudan harcamalarla yıllık 2,5 milyar dolar ödemektedir. Bu çok önemli bir rakamdır. Eğer hiçbir önlem alınmaz ise 2030’lu yıllarda kansere harcanan para 12 milyar dolara kadar çıkacaktır. Her ne kadar bu tür önlemler sonuçlarını en az on beş senede gösterecek ise de ülkemizi bekleyen tablo bu tedbirlerin hızla yaşama geçirilmesini zorunlu kılmaktadır.

Hükûmet olarak bu sene en önemli önleyici tedbir olarak tütün ve pasif içicilikle mücadele konusunda yeterince gayret gösterilmiş, ülkemiz bu yasayı en önce çıkaran ve uygulayan ülkeler arasına girmiştir. Bu yasa günü kurtarmaya yönelik popülist yaklaşımdan çok, uzun dönem fayda sağlayacak ve gelecek nesillerimize parlak ve temiz bir gelecek sağlayacak bir atılımdır.

Dünya Sağlık Örgütü tarafından tarama yapılması önerilen kanserlerde toplum tabanlı tarama programlarını yürütmek üzere kanser erken teşhis, tarama ve eğitim merkezleri, kısacası KETEM’leri Sağlık Bakanlığımız kurdu. Yurdun dört bir yanında kurduğumuz bu kanser erken teşhis, tarama ve eğitim merkezlerimiz uluslararası örnek model olarak gösterilmektedir. Şu anda ülkemizde yüz yirmiye yakın KETEM merkezi bulunmaktadır.

Bu merkezlerde hastalarımıza ücretsiz kanser taraması yapılmakta, kanser ve beslenme eğitimleri verilmektedir. Son iki yıl içerisinde ulusal meme, serviks ve kolorektal kanser tarama standartlarımızı Bakanlığımız yayınladı ve başta gelen eleştirilere rağmen bugün pek çok ülkenin bizim standartlarımıza yaklaştığını da memnuniyetle müşahede etmiş bulunmaktayız. Bugün her ilimizde bulunan KETEM’lerimiz toplum bazlı kanser taraması için evlere mektup göndererek halkımızı bilinçlendirmekte, bilgilendirmekte ve bu merkezlere davet etmektedir.

2015 yılına kadar toplumun yüzde 70’inin taranması bitmiş olacaktır. 2010 yılı içerisinde yapacağımız eğitimler ve sertifikalandırmalar neticesinde her bir KETEM merkezimizi aynı zamanda ücretsiz hizmet veren bir sigara bıraktırma merkezi hâline getirmeyi düşünmekteyiz.

Bu sigara içiciliğiyle mücadele konusunda hakkını ödemek adına kıymetli Başkanımız burada, tabii ki Profesör Doktor Cevdet Erdöl Bey’in Başkanlığındaki çalışmalar ve yüce Meclisin bütün milletvekillerinin vermiş olduğu destekle gerçekten ülkemiz bir model ülke hâline getirilmiştir. Bu anlamda bir milletvekili olarak, bir insan olarak ve bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak kendilerine ve yüce Meclise içtenlikli şükranlarımızı, yoğun desteğimizi, içimizde sigara içen milletvekili sayımızın her ne kadar parmakla sayılacak kadar az olsa bile onların da bir an önce bu alışkanlıklarından vazgeçmesini diliyor, yüce heyeti sevgiyle, saygıyla selamlıyorum efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Zeydan.

Milliyetçi Hareket Partisi Grubu önerisinin lehinde İstanbul Milletvekili Sayın Sacid Yıldız. (CHP sıralarından alkışlar)

SACİD YILDIZ (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun kanser konusunda araştırma önergesinin lehinde söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Benden evvelki değerli konuşmacı “AKP Grubu adına aleyhte söz aldım, ama özünde karşı değilim.” dedi. Gündemin yoğun olması nedeniyle şeklen karşı olduğunu söyledi. Bu yoğun gündemde mademki gündeme alındı bu konu, yani yoğun gündemin bundan sonra bir şeyi yok, hiç olmazsa komisyonu kuralım geçsin değerli arkadaşlar. Yani zaten gündeme alınmış, bundan sonra fazla bir zaman harcanmayacak. Yaklaşık bir yıl evvel Milliyetçi Hareket Partisi bu araştırma önergesini vermiş, 20 Nisan 2009 tarihinde ve bu içinde bulunduğumuz hafta da 1-7 Nisan haftası Kanserle Savaş Haftası. Kanserin ne kadar önemli olduğunu değerli konuşmacı da söyledi, bütün herkesin de malumu. Bu kadar bir kanserin çok önemli olduğunu bilmemize rağmen bir yıl içinde niçin gündeme gelmemiş, buna şaşırmak lazım, bunu anlamak mümkün değil. Onun için, komisyonun kurulmasını… Sonunda, inşallah, kendi özgür iradeleriyle hareket ederler değerli AKP milletvekilleri, grup baskısı altında kalmazlar ve bir komisyon kurulur mademki gündeme gelmiş.

Değerli arkadaşlar, içinde bulunduğumuz hafta, 1-7 Nisan, dediğim gibi, Kanserle Savaş Haftası, 7 Nisan (bugün) Dünya Sağlık Günü, 7-13 Nisan Sağlık ve Sosyal Güvenlik Haftası. O nedenle, bu haftalar önemli. Yine önümüzdeki hafta da 12-18 Nisan Kalp Sağlığı Haftası. O nedenle, bu nisanın ilk yarısı sağlığa ayrılmış haftalar olmaktadır.

Değerli milletvekilleri, şimdi, kanserin ne kadar önemli olduğunu hepimiz biliyoruz dediğim gibi. Bu kanserde erkeklerde -bütün dünyada da öyle, bizde de öyle- en fazla akciğer hastalığı, akciğer kanseri, prostat kanseri, kalın bağırsak kanseri, rektum, mide kanseri, daha sonra pankreas kanseri gelmekte; kadınlarda ise meme kanseri, akciğer kanseri, rahim ağzı, kalın bağırsak kanseri, rektum ve yumurtalık yani over kanserleri gelmekte değerli arkadaşlar.

Bu kanserde üç tane aşama var hepimizin bildiği gibi. Bunlardan bir tanesi korunmadır değerli milletvekilleri. Neden korunma? Çevre, sağlıklı bir çevre olacak, hava kirliliği olmayacak, su kirliliği olmayacak, gıda güvenliği olacak. Geçtiğimiz günlerde burada Biyogüvenlik Yasası konuşulurken GDO'ları tartıştık. Bu GDO'lar da -araştırmalarda, hayvan deneylerinde gösterilmiş- immüniteyi bozarak kansere yol açmaktadır değerli milletvekilleri.

Aynı zamanda, GDO'lar alerjik hastalıklara da yol açmakta, onu da burada belirteyim. Bizim, eskiden -hepimiz tanığıyız- çocuklarda alerjik olgular olmazdı ama son zamanlarda çocuk alerji olguları çok arttı, bu GDO'lar sayesinde olmakta ve gene dediğim gibi, kanser olgularını da artırmakta.

Gene, biraz evvel değerli konuşmacı arkadaşımız dedi, “Gündem yoğunluğu.” dedi ama sağlıklı yaşam hakkı, daha doğrusu yaşam hakkı, Dünya Sağlık Örgütünün üzerinde durduğu en kutsal haklardan biri değerli milletvekilleri. Bu gündem ne kadar yoğun olursa olsun sağlıklı yaşam hakkına her zaman yer ayırabilmelidir, zaman ayırabilmelidir bu yüce Meclis.

Değerli arkadaşlar, bazı, bu kanserde korunmada katkı maddeleri, özellikle tarımda kullanılan katkı maddeleri -bunlar böcek öldürücü ilaçlar, gübreler- bunların da Tarım Bakanlığı tarafından çok iyi denetlenmesi lazım.

Sigara konusu, tabii bu Meclisin oy birliğiyle geçirdiği bir yasa tasarısıydı, yasalaştı. Sigara çok önemli, özellikle akciğer kanserinde çok önemli, içenler için önemli, pasif içiciler için önemli. Hatta son zamanlarda üçüncü grup, pasif içici değil de, işte kahvede sigara içmeye maruz kalmış ama giysileriyle eve götürmüş, o şekilde de geçişten bahsediliyor değerli arkadaşlar. Bu çok önemli. Fakat, ne yazık ki, İstanbul’da ve Ankara’da benim gözlemlerim -çok kimsenin de gözlemidir- bu yasaklara uyulmuyor. Ben sorduğumda -kendim de sordum- işte belediyelerin veya sağlık müdürlüklerinin göz yumdukları söyleniyor. Ben gittiğimde lokantalarda sigara yasak olmasına rağmen, diyorlar ki, burası sigaralı alanımız. Ya nasıl olur, izin çıktı mı? Öyle diyorlar. Bu yasaklara dikkat… Meclis bir yasa çıkarıyor, ama bunu denetleyemiyor.

Daha birkaç gün evvel Bursa’da bir avukat arkadaşımız kendi iş yerinde sigara içenleri uyardığı için bıçaklanarak öldürüldü değerli arkadaşlar. Her zaman bu tip tartışmalar çıkıyor, bu konuda da mutlaka bunun denetlenmesi ve uygulanması lazım ya değilse Meclisin saygınlığına gölge düşmüş olur değerli arkadaşlar.

İBRAHİM YİĞİT (İstanbul) – Nasıl olacak bu?

SACİD YILDIZ (Devamla) – İşte, bu, sıkı denetlenecek, denetlenme eksik, ben onu söylüyorum. Belki seçim veya başka kaygılarla denetlenme eksik.

Değerli arkadaşlar, bu sigara konusu gelmişken sanatsal faaliyetlerde olan -benim şahsi görüşüm- sinema ve tiyatro nedeniyle olan gösterilerde sigaraya sanat anlamında izin verilmesi lazım. Mesela sigara aleyhinde bir program yapılmış -geçen gün yine basında yer aldı- sigara aleyhinde yapılan programda sigara gösterilmiş. Yahu, program sigara aleyhine ve ceza yemiş. Bu olmaz.

CEVDET ERDÖL (Trabzon) – Örtülü reklam.

SACİD YILDIZ (Devamla) – Yani her neyse. Bu olmaz yani sigara konusunda. Geçtiğimiz yıllarda bu sigara yasası çıkmadan evvel film çevrilmiş. Mesela daha evvel de… Casablanca filminin çevrimi, Casablanca filminin her sahnesinde sigara var. Yani “İyi Şanslar İyi Geceler” diye bir film var, her sahnesinde… Yani bu sanatsal faaliyetlerde bu başka türlü anlatılmaz. Bunlara izin verilmesi lazım değerli arkadaşlar.

Kanserde ikinci önemli konu erken tanı. Bu, sağlıkta erken tanı ve sağlıkta normal tanı çok önemli. İyi bir sağlık hizmetinde hızlı, nitelikli, ulaşılabilir, ücretsiz, eşit sağlık hizmeti sunulmalıdır değerli arkadaşlar. Günümüzde, bakalım, eşit sağlık hizmeti sunabiliyor muyuz ülkemizde? Sunamıyoruz. Nitelikli sağlık hizmeti çok farklı. Bazı yerler nitelikli, bazı yerler değil. Çok heterojen sağlık hizmetleri sunumu var. Ulaşılabilir mi? Ulaşılamıyor. Helikopterle hasta taşıyoruz ama bir tarafta normal ambulansın lastiği bozuk, şoförü mevcut değil, hasta getirilemiyor, ulaşılamıyor. Ücretsiz mi? Değil. Daha bu Hükûmet zamanında koruyucu sağlık hizmetlerine, birinci basamak sağlık hizmetlerine ücret getirildi değerli arkadaşlar. Bu bazı hastalıkların belki ilk basamakta kansere yol açması mümkün olan bazı hastalıklar önlenecek ama buna ücret getirildi. Onun için bu erken tanı konusu da çok önemli değerli arkadaşlar.

Diğer üçüncü konu, kanserde tedavi. Tedavi tabii çok önemli ama her nedense Sağlık Bakanlığı, Sosyal Güvenlik ve Çalışma Bakanlığı, Maliye Bakanlığı sık sık tebliğler yayınlıyorlar ve bu vatandaşların, tabii bu arada kanserli hastaların da mağduriyetine yol açıyorlar değerli milletvekilleri. Daha geçtiğimiz günlerde, bir hafta-iki hafta oldu olmadı, meme hastalıklarında kullanılan bir tedavi ilacı -Sağlık Bakanlığı bir genelge çıkarttı- elli iki haftayken dokuz haftaya indirildi. Bütün dünyada elli iki hafta diye uygulanıyor bu ilaç. Bende de ismi, karışık olduğu için söylemiyorum, yazılı. Ama ülkemizde “Hayır, elli iki hafta değil, dokuz hafta yeter.” dedi değerli milletvekilleri. Oysaki bu belki başlangıç hâlindeki kanser hastalarına dokuz hafta yeter ama orta ve ilerlemiş meme kanserlerinde bu ilerlemeye yol açıyor, ondan sonra sürekli kullanmak gerekiyor, tedavide maliyeti artırıyor, hastanın konforunu da azaltıyor değerli arkadaşlar.

Bir de dünyada çıkan kanser ilaçlarının ülkemize hızla gelemediğinden yakınıyorlar bu onkolojiyle uğraşan arkadaşlar. Mesela Amerika’da FDA onay veriyor ama ülkemizde hızla onay alamıyorlar. Hatta şöyle yakınmalar var, doğru mudur bilmiyorum, Sağlık Bakanlığı yetkilileri söylerler: Bazı firmaların kolay ruhsat aldığı, bazı firmaların ise kolay ruhsat alamadığını söylüyorlar değerli arkadaşlar.

Ülkemizde bazı bölgelerde özellikle bazı kanserler var, bunların üzerine de eğilmek lazım. Mesela Doğu Anadolu’da, gene arkadaşlarım söyledi bu arada konuştuğumda, mide, yemek borusu kanserleri daha fazla deniyor. Bunların niye olduğunun araştırılması lazım. Orta Anadolu’da asbestozis, mezotelyomaya yol açan bir vaka. Bunların araştırılması lazım değerli arkadaşlar. Kanser de 1982’den beri bildirimi zorunlu bir hastalık fakat nedense bu bildirim konusunda da sıkıntılarımız var, yeterli sayıda bildirim olmuyor değerli arkadaşlar.

Konum olduğu için o kısmını söyleyeyim, şimdi vakit yetmez belki söyleyemeyebilirim: Prostat kanserinde de erken tanı çok önemli, kendi ülkemizde de önemli, bütün dünyada da. Elli yaşın üstündeki erkeklerde en fazla görülen kanser türü prostat kanseri değerli arkadaşlar. Ülkemizde de iki tane Cumhurbaşkanımızda -basına yansıdığı için- prostat kanseri vardı ve gittiler, ameliyat oldular geldiler. Yani oran yüzde 20 civarında ülkemizde, cumhurbaşkanları arasında dersek. Bu konuda da PSA taramalarının da önemi çok önemli. Son zamanlarda Türkiye’de on iki ilde yapılan yeni çalışmada, beş yıl öncekine göre prostat kanserli vakalar iki kat artmıştır değerli arkadaşlar. Bu, erken tanı ve PSA taramasıyla oluyor. Ben bundan evvelki Meclis Başkanımıza, Mecliste de hem milletvekilleri hem tüm çalışanlar arasında elli yaşın üstünde böyle bir prostat kanseri taraması yapalım, PSA bakalım dedim -nasıl ki böbrek sağlığına bakılıyor, kalp sağlığına, tansiyonuna bakılıyor- ama pek kabul görmedi. Bunu da dikkatlerinize sunuyorum değerli arkadaşlarım.

Şimdi, 1 Nisandan itibaren uygulanmaya başlanan Sağlık Uygulama Tebliği’nde de bazı hizmetlerde öğretim üyesi katkı payı kaldırıldı değerli arkadaşlarımız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.

SACİD YILDIZ (Devamla) – Teşekkür ederim.

Bunlar acil sağlık hizmetleri, yoğun bakım hizmetleri, yanık tedavisi ve aynı zamanda kanserde radyoterapi, kemoterapi ve radyoizotop tedavilerinde de kaldırıldı. O zaman öğretim üyeleri bunlara bakmıyor. Bu, tabii, öğretim üyesi katkısı olmasın demek kolay ama öğretim üyesine de bir şey olmadığı zaman bu hastalar mağdur olmakta ve çalışma barışını da bozmakta, bu kanserle uğraşan kimselerde bu tip şeylerin, katkıların kalkması. Bu tebliğde mesela olumlu bir şey var, onu da burada söylüyorum bu olumsuzluğu: Bir, organ naklinde uğraşan yerlerde kadavradan nakil alanlara destek verildi. Eskiden ben bunda, organ nakli konusunda da konuşmuştum gündem dışında, 12 bin lira destek verildi. Bu sayede kadavradan organ nakilleri artacak. Bu olurken kanser tedavisinde görev alanların bir çalışma barışı bozuluyor, onların mağduriyetlerine yol açılıyor değerli arkadaşlar. Zaten Türkiye’de yeterli hematolog, onkolog sayısı yok, bundan sonra bu kanser vakaları artarsa daha da güçlük olacak değerli arkadaşlarımız.

Bu düşüncelerle önerinin desteklenmesini canıgönülden istiyorum, AKP Grubundan hele hele hekim milletvekili arkadaşları burada gözleyeceğim, ne diyecekler.

Saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Yıldız.

Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisinin aleyhinde son söz Trabzon Milletvekili Sayın Cevdet Erdöl’e aittir.

Buyurun Sayın Erdöl. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

CEVDET ERDÖL (Trabzon) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum. 7 Nisan Dünya Sağlık Günü ve 1-7 Nisan Kanserle Savaş Haftası nedeniyle tüm hastalarımıza Allah’tan şifalar diliyorum. Bu vesileyle hepinize sağlık, mutluluk, esenlik dilerken tekrar sizleri en kalbî duygularımla selamlıyorum.

Tabii, kanser korkulan bir hastalık. Gerek beklenen yaşın, ömrün uzaması, diğer hastalıkların kolaylıkla tedavi edilebilmesi ve erişimin, hastaların, hastanelere, hekime ulaşmasının erişiminin kolaylaşması kanser insidansını artırmaktadır. Tabii ki genetik faktörler, çevresel faktörler ve hele beslenme ve tütün faktörleri çok ciddi kanser yapıcı faktörlerdir. Bunlardan özelikle üç kanserden biri beslenme, bir diğeri sigaraya bağlı olduğunu söyleyecek olursak eğer gerekli tedbirleri aldığımız takdirde üç kanserden ikisini önleyebileceğimiz anlamına gelir, bunu da dikkatlerinize sunuyorum.

Karadeniz Bölgesi’ne has olarak, özellikle son zamanlarda, son on yılda en çok iddia edilen konu Çernobil felaketinin Karadeniz’deki yaptığı etkidir ve bir diğeri de son zamanlarda değerli mesai arkadaşım Sayın Profesör Tahsin Yomralıoğlu ve arkadaşlarının yapmış olduğu elektrik hatlarının, yüksek gerilim hattının ve çevresinin insanlara, insanlarda kanser yapıcı etkiye yol açtığına dair bilimsel çalışmalarıdır. Tabii bizler bilim adamları olarak kanıta dayalı konuşmalıyız, kanaate dayalı olarak konuşmamalıyız, kanıtla kanaati birbirinden ayırmamız lazım. Bu vesileyle ben de sizlere bilimsel kanıtlarla ilgili bir doküman arz edeceğim.

Çernobil vakası, malumunuz, 1986 yılı 26 Nisanında patlayan nükleer santralde, muhtemeldir ki o zamanki Sovyetler Birliği Hükûmeti bunu çok da duyurmak istememiş ve birkaç gün esen rüzgârlarla, kuzeye doğru esen rüzgârlarla nükleer serpinti ulaşmış, taa İsveç’e kadar ve İsveç’te ve Norveç’te, o civarda yapılan ölçümlerde radyasyon miktarının beklenenin 14 kat yükseğine çıktığı anlaşılınca bir sızıntı olduğu, bir patlama olduğu düşünülmüş ve araştırmalar sonucunda Çernobil’de bir nükleer kaza olduğu gözlemlenmiş ve ardından 5 Mayısta ikinci bir patlama olmuş fakat rüzgâr bu arada yön değiştirerek güneye doğru dönmüş ve Türkiye’nin de içinde bulunduğu pek çok ülkeye radyasyon serpiştirmiştir. Bunlardan en çok etkilenen bölge Edirne Havsa bölgesi ve Rize, Hopa, Trabzon bölgesidir. Bu nedenle, buralarda yapılmış ve yapılmakta olan araştırmalar bizim Çernobil’le ilgili kanaatlerimizi kanıta dökmüş veya dökmemiştir. Bununla ilgili çalışmalar epeyce yapılmıştır.

Nasıl etki ediyor radyasyon? Ya bulutlardan direkt ışınlamayla veya bulutlardan solumayla veya toprakta olan radyasyonun serpişmesiyle veya radyoaktif maddelerle kontamine yani bulaşan besinlerin gıdalarla alınması. İşte, Türkiye’de en çok bu gıdalarla alınması ile bulaşma olduğu söylenmektedir ve bununla ilgili maalesef çok kötü örnekler de... Hani, çayı içen “İşte, bak, bir şey olmuyor.” diyen ve işi önemsemeyen, âdeta savsaklayan yetkili kişiler de olmuştur.

Fakat elde edilen bilimsel veriler Türkiye Atom Enerjisi Kurumunun resmî rakamlarına göre şöyle diyor, aynen okuyorum 7’nci cildinden: “Türkiye’de Çernobil kazası nedeniyle kazadan en fazla etkilenen Doğu Karadeniz Bölgesi’nde kırsalda yetişkinlerin yaşam boyu alacakları etkin doz değerinin ortalaması 4,49 milisievert olarak hesaplanmıştır.” Bu değer tek bir akciğer tomografisinden alınan dozun yarısı civarındadır. Yani biz Çernobil olayını küçümsemek taraftarı değiliz ama bilimsel gerçek bu. Hatta ve hatta şunu size söyleyebilirim, ben bir konuşmamda da söylemiştim: Bir paket sigaradan daha az tesiri vardır bugünkü insanların üzerinde. Onun için, “Siz mini Çernobilleri cebinizde gezdirmeyin.” diye vatandaşlarımıza söylediğimiz budur.

Bir diğer önemli konu, bununla ilgili pek çok üniversitemizde araştırmalar yapılmıştır. Hacettepe Üniversitesi, bölgedeki üniversitemiz olan, eski bir personeli olarak gurur duyduğum Karadeniz Teknik Üniversitesi, Gazi Üniversitesi, Ege Üniversitesi, İstanbul Üniversitesi, Boğaziçi Üniversitesi hep bu konuyu araştırmışlardı ve nihayet Başkanlığını Rize Milletvekili Mustafa Parlak Bey’in yapmış olduğu Türkiye Büyük Millet Meclisi Araştırma Komisyonu zaten 1993’te kurulmuş ve bu konuyu detaylı olarak araştırmıştır.

Bu konuya 2 milletvekilimiz muhalefet şerhi koymuştur. Birisi Mustafa Ünaldı’dır. Geçtiğimiz dönemde milletvekili arkadaşımızdı Sayın Hocamız. O, içerik olarak değil de teknik olarak bir, mahiyet olarak ciddi bir eleştirisi olmamış ama diğer muhalefet şerhini de, bugün Cumhuriyet Halk Partisi Milletvekili olan Sayın Algan Hacaloğlu muhalefet şerhini koymuştur. Onun muhalefet şerhinin 7’nci maddesinde diyor ki: “Ancak tüm bunlara rağmen, Hükûmetin ihmaline rağmen –ihmali vurguluyor- Çernobil kazasının ülkemizde sağlık riski yaratabilecek bir radyasyon tehlikesi yarattığını söyleyemeyiz. En azından elde bunu kanıtlayacak güvenilir tıbbi veriler yoktur.” 8’inci maddede “Aradan çok uzun zaman geçmiş olduğu için Çernobil olayı nedeniyle yurttaşlarımızın uğramış olabileceği sağlık riski dışındaki zarar ve mağduriyetleri saptayabilmek mümkün değildir.” Ve nihayet Karadeniz Bölgesi’ne mahsus 2006 yılında yapılan çok büyük bir araştırmada Rize ve Edirne, en çok radyasyon serpintisini alan bu iki ilimiz, hiç radyasyona maruz kalmadığı düşünülen Isparta ile karşılaştırılmış ve 19.211 hane üzerinde yapılan araştırmalarda 73.470 kişi üzerinde çalışma yapılmış -74 bine yakın- ve burada denilmiş ki: “Bu illerimiz arasında kanser görülme sıklığı bakımından belirgin bir fark yoktur.” Şimdi, bu kadar çok çalışma yapılmış. Biz Meclis olarak bunun neyini araştıralım? Araştıralım, araştırılsın ama bilimsel araştırmaların belki devam etmesi, genetik çalışmaların devam etmesi doğrudur. Bu çalışılmasın demiyoruz ama bunu, Meclis olarak araştırmaya... Zaten araştırılmış, her şeyi yapılmış. Ben şunu söylüyorum, bunun da -altını çizerek- akıllarda tutulması gerektiğine inanıyorum; Çernobil’in yapmış olduğu sağlık etkilerinin yanında psikolojik etkileri çok çok çok daha fazladır. Psikolojik olarak Çernobil hâlâ insanları etkilemektedir. Ama her nedense, kalplerinin üzerine koydukları, ölüm sebeplerinden en birincisi olan, her satılan müşterisinden yarısını öldüren sigarayı ceplerinde insanlar taşımaya devam ediyor. Bakınız, hiçbir ürün yoktur ki satın alanı, o iki kişiden birini öldürsün. Evet, bu böyle. Onun için bu mücadeleye devam edeceğiz.

Değerli arkadaşlar, bilinen sebepler içerisinde kalp damar hastalıkları ve kanserler en çok ölüm sebebi. Bunları da önlemede bilinen birinci sebep, dediğimiz gibi sigara. Bununla ilgili 22’nci Dönem ve 23’üncü Dönem milletvekillerini, Sayın Başbakanımızı, Sağlık Bakanımızı başta tabii ki ve değerli bütün grupları tebrik ediyorum. Biz milletvekilleri olarak, kanserle mücadelede, kanserle savaşta Meclis olarak üzerimize düşen en büyük görevi yaptık, bundan sonraki nesillerin kurtulması açısından.

Şimdi, tabii ki KETEM’ler kuruldu, çalışıyor, onlarla ilgili gerekli bilgileri arkadaşımız verdi. Hastanelerin altyapısı, personelinin artırılması, elbette bunlar çok önemli şeyler. Özellikle onkoloji uzmanlarını Sayın Serdaroğlu söyledi; on dört-on beş yılda yetişiyor, doğrudur. Bunu, on dört-on beş yıl önce “hekim sayısı fazla, hekim sayısı fazla” diyen insanlara sormamız lazım hep birlikte. Bu tedbirler alınmamıştır ama bugün, sizlerin, bizlerin sayesinde de sağlık politikalarındaki yapılan gelişmeler ve personel politikaları bu açığı önümüzdeki yıllarda kapatacaktır inşallah.

Kanser araştırma kurumu kurulmasını öneriyor Sayın Serdaroğlu gerekçesinde. Ben gönülden katılıyorum. Bütün bu çalışmaları koordine edecek kanser araştırma kurumu mutlaka kurulmalıdır. El birliği yapalım, destek olalım, bunu kuralım.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Gelin yapalım o zaman.

CEVDET ERDÖL (Devamla) – Kesinlikle yapalım, kesinlikle yapılmalıdır. Bununla ilgili Sağlık Bakanlığı hukuki düzenleme üzerinde çalışıyor. İnşallah önümüze geldiğinde…

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Hocam, biz de katkı verelim.

CEVDET ERDÖL (Devamla) – Tabii ki efendim, tabii ki efendim.

Taslak çalışılıyor. Hep birlikte çalışacağız buna. İnşallah en verimli şekliyle bunu yapacağız.

Yalnız, Serdaroğlu’nun gerekçesinden bir cümleyi tarihe not düşülsün diye okuyorum, şunu söylüyor: “Unutulmaması gereken diğer bir nokta ise, göğüs hastalıkları uzmanlarının akciğer kanseri takip ve tedavisini üstlenmedikleri, beş altı yıl öncesinde bu hastalara -yani kanser hastalarına- onkoloji kliniklerinde aylar sonrasına randevu verildiğidir.” Şükürler olsun ki bunlar beş altı yıl öncesindeki gibi değil. Şu anda daha iyiye gidiyor. Elbette ki eksikler vardır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Hastaneleri kapattınız Erdöl, göğüs hastalıkları hastanelerini kapattınız, hepsini kapattınız.

BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.

CEVDET ERDÖL (Devamla) – İnşallah bununla ilgili diğer eksiklikler de giderilecektir.

Sayın Reşat Doğru Milletvekilimizin verdiği önergede de, gerçekten 250 kilometrelik yüksek gerilim hattının kanser vakalarına etkisini, önemini vurgulamıştır. Bu çok ciddi olarak araştırılması gereken bir konudur. Ancak, bu, Meclis araştırmasından ziyade bilimsel olarak öncelikle araştırılması gereken bir konudur.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Toplumsal duyarlılığı…

CEVDET ERDÖL (Devamla) – Toplumsal duyarlılığı artırıyoruz Sayın Başkanım.

Şimdi, elbette ki bununla ilgili Sayın Tahsin Yomralıoğlu ve arkadaşları bir çalışma yapmışlar. Ama bir çalışmaya bakarak karar vermemek lazım. Bu çok ciddi bir konudur. Bunu diğer bölgelerdeki elektrik gerilim hatlarıyla kıyaslamak gerekiyor ve ondan sonra, bunu yer altına alırsak bundan kurtulur muyuz kurtulamaz mıyız gibi risklerini bilim adamlarının araştırması gerekir. Meclisin araştıracağı bir konunun ötesinde olduğunu düşünüyorum.

ABDÜLKADİR AKCAN (Afyonkarahisar) – Sayın Erdöl, Faraday Kafesi’nin neyini araştıracaksınız bilimsel olarak?

CEVDET ERDÖL (Devamla) – Değerli arkadaşlar, bilimsel araştırmalara evet, ulusal kanser kurumu kurulmasına evet ama…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

CEVDET ERDÖL (Devamla) – Sayın Başkan, tamamlıyorum müsaade ederseniz.

BAŞKAN – Yani, hiç yapmıyorum.

CEVDET ERDÖL (Devamla) – Bitiriyorum efendim.

BAŞKAN – Ama şimdi, çok uzun sürecek bugün. Onun için, sizinle başlarsak hepsine devam eder, çok özür dilerim.

CEVDET ERDÖL (Devamla) – Peki efendim.

Ben bu vesileyle, hepinizin bu konuda verdiği desteğe teşekkür ediyorum. Bunun bilimsel bir konu olduğunu ifade ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Erdöl.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Başkanım, iktidar partisinin sözcüleri bizim vermiş olduğumuz bu araştırma önergesinin çok doğru ve çok gerekli olduğunu ifade ettiler. Gerçekten, ülkemizin sağlık alanında en önemli sorunu bugün kansere yakalanma riski ile kanser hastalarının yaşadığı sorunlardır, dolayısıyla toplum adına burada siyaset yapan partiler olarak bir toplumsal duyarlılığı temsilen bir komisyon kurulması, kabul edilen bir gerçektir. Madem böyle bu hadise, Meclis bünyesinde bir araştırma grubunun kurulmasını ben kabul edecekleri inancındayım arkadaşlarımın. Bu noktada -Sayın Grup Başkan Vekili, sayın bakanlar burada- bir araştırma grubu kurulsun, toplum adına…

BAŞKAN – Anlaşıldı.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) - Bu hastalarımıza ve bu hastalığa karşı yapılan ilmî çalışmaları da koordine edecek, bir araya getirecek, bunu bir kuruma dönüştürecek bir çalışmayı yapmamız gerekir. Bu duyarlılığı ben iktidar partisi grubundan da bekliyorum. Burada çok sayıda araştırma grubu kuruldu, faydalı çalışmalar yaptı. Bu, bir iktidar-muhalefet çekişmesi olmanın dışına taşınır ve bugün burada bir araştırma grubunun kurulması kararı çıkar diye ümit ediyorum.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkanım…

BAŞKAN – Sayın Elitaş, buyurun.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Şandır’ın önermelerine katılmamak mümkün değil ama bizim grup önerimizle değerli milletvekillerinin dün kabul ettiği bu haftanın gündemi var. O gündemi bitirdikten sonra, gelecek haftalarda, salı günü araştırma önergelerinin görüşülmesi esnasında bu konu görüşülüp dikkate alınır. Zaten bizim AK PARTİ Grubundan konuşan milletvekili arkadaşlarımız da bu önergelere itiraz etmediklerini ifade ettiler. Biz, sadece gündem değiştirmek maksatlı verilmiş bir önergenin gündem değiştirilmemesi amacıyla aleyhinde olduğumuzu ifade etmek istiyoruz.

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Sayın Başkan sadece “Evet”, “Hayır” diyeceğiz.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Yani efendim, şu anda görüşmeler tamamlandı, bir oylama yapılacak. Bu araştırma grubu kurulsun mu kurulmasın mı, oylama bu.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Hayır, görüşmeler tamamlanmadı. Görüşme yapmak istiyorsunuz, görüşmeler tamamlanmadı.

ALİ RIZA ALABOYUN (Aksaray) – Sayın Başkan, kürsüden konuşsunlar da ne dediklerini duyalım!

BAŞKAN – Sizin duymanız gerekmiyor, ben duyuyorum yetişir. (Gülüşmeler) Şimdi veririm yarım saat ara, ondan sonra görürsünüz! (AK PARTİ sıralarından “Verin!” sesleri, gülüşmeler)

Tamam, hay hay, hemen veririm. (AK PARTİ sıralarından “Aman Başkan!” sesleri) Oturduğunuz yerden konuşmayın.

Evet, Sayın Şandır.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Dolayısıyla, yani eğer ki, iktidar partisi sözcüleri bu araştırma konusunun çok değerli ve önemli olduğuna inanıyorlarsa, grup olarak araştırma grubunun kurulmasına “evet” oyu vermeleri lazım.

BAŞKAN - Evet, anladım, teşekkür ederim.

Şimdi, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu önerisini oylarınıza sunuyorum…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Karar yeter sayısı…

BAŞKAN - Karar yeter sayısı arayacağım: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – İşte, yani samimiyet göstergesi…

AHMET YENİ (Samsun) – Samimiyetimizi ölçme sen şimdi!

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Hayır hayır Sayın Şandır, biz şimdi bunu kabul ettiğimiz anda gündem değişir.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Önümüzdeki hafta yapalım.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Onu görüşürüz.

BAŞKAN - İki Kâtip Üye arasında anlaşmazlık olduğu için elektronik cihazla oylama yapacağım.

Üç dakika süre veriyorum ve başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Öneri reddedilmiştir, karar yeter sayısı vardır.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup oylarınıza sunacağım.

3.- (10/654) esas numaralı Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin Genel Kurulun 7/4/2010 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin CHP Grubu önerisi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu’nun, 07.04.2010 Çarşamba günü (Bugün) yaptığı toplantısında, siyasi parti grupları arasında oy birliği sağlanamadığından, Grubumuzun aşağıdaki önerisinin İçtüzüğün 19 uncu maddesi gereğince Genel Kurul’un onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                                                    Kemal Kılıçdaroğlu

                                                                                                                             İstanbul

                                                                                                                   Grup Başkan Vekili

Öneri:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu’nun, 06.04.2010 Salı günlü, 82. Birleşiminde okunan (10/654) esas numaralı Meclis Araştırma Önergesinin görüşmesinin, Genel Kurul’un 07.04.2010 Çarşamba günlü birleşiminde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN - Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisinin lehinde ilk söz Sinop Milletvekili Sayın Engin Altay’a aittir.

Buyurun Sayın Altay. (CHP sıralarından alkışlar)

ENGİN ALTAY (Sinop) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; yaklaşık 1,5 milyon insanımızı doğrudan ya da dolaylı olarak etkileyen ve maalesef sık sık çok trajik sonuçlar doğuran çok büyük bir toplumsal sorunumuz var. İktidarı devraldığınız Türkiye’de sayısı 60 bin olan, bugün itibarıyla 300 bine ulaşan atama bekleyen öğretmenlerin, onların ailelerinin mağduriyetinden bahsetmek istiyorum. Bu çerçevede verdiğimiz bir Meclis araştırma önergesinin bugün bu Parlamentodan kabul görerek bu toplumsal trajik sorunun çözümüne katkı sağlayacağınıza da gerçekten yürekten inanıyorum. Ve yüce Meclisin sayın üyelerine, milletin yetkisini burada kullanan siz saygıdeğer milletvekillerine, bugün bu trajik duruma bir son vermeniz için bir öğretmen olarak, geçmişte de beş yıl işsiz kalmış, atama beklemiş bir öğretmen olarak yüce heyetinize yalvarıyorum. Gelin, bu trajik sorunu bugün burada el birliği içinde çözelim sayın milletvekilleri.

Sayın milletvekilleri, tablo şudur: Eğitimdeki tablo, maalesef biraz önce konuşan iktidar partisi sözcüsünün söylediğinin tam tersidir. Bugün itibarıyla Türkiye'nin 9.439 yerleşim biriminde okul yoktur. 667 bin öğrencimizi -ki bunların içinde altı yaşında çocuklar da var- her gün taşıyoruz. Öğretmen başına İspanya’da 14, Yunanistan’da 10, Portekiz’de 12 öğrenci düşerken Türkiye’de öğretmen başına 34 gibi çok büyük bir rakamda öğrenci düşüyor.

Sayın milletvekilleri, bugün okul öncesinde 8.588 kurumda, ilköğretimde 7.540 kurumda, ortaöğretimde 962 kurumda ikili öğretim yapan bir millî eğitim sistemiyle karşı karşıyayız ve daha vahimi, 11.349 okulumuzda bugün, birleştirilmiş sınıflı ilköğretim okullarında eğitim öğretim yapılıyor. Meslek liselerinin, imam-hatipler hariç, derslik başına düşen öğrenci sayısı 40,5’tir.

Sayın milletvekilleri, şimdi, Şubat 2010’da yayımlanan Millî Eğitim Bakanlığı İç Denetim Raporu’nda sistemde olması gereken öğretmen miktarı 717.824’tür, mevcut 584.507’dir. Millî Eğitim Bakanlığının kendi İç Denetim Raporu 133.317 öğretmen açığını işaret ediyor ama gelin görün ki 2009 Kamu Personeli Seçme Sınavı öğretmenlik sınavında 243 bin öğretmen adayı, eğitim fakültesi mezunu genç arkadaşım, meslektaşım sınava giriyor ve bu sistem bunlardan sadece 30.564’ünü sisteme dâhil ediyor. 213 bin öğretmeni kapı dışarı bırakan bir sistemle karşı karşıyayız. Tabii ki bu sınava girenler içinde, sistem içinde sözleşmeli ve vekil öğretmenler de var.

Sayın milletvekilleri, aslında söze gerek yok. Şu tabloda gördüğünüz, şu grafikte gördüğünüz mavi sütunlar Hükûmetinizin ve millî eğitim politikanızın iflas çubuklarıdır ve bakın, burada mavi sütunlarda, sınava giren öğretmen adaylarının oranına ve şu kırmızı, sisteme giren, öğretmenliğe alınan öğretmenlerin oranına. Bunu hiçbir milletvekilinin vicdanen kabul edeceğine ben inanmıyorum. Çok basit bir örnek vermek istiyorum: Sınıf öğretmenliğinde, 30.395 kişi sınava girmiş, 4.500 kişi öğretmen olarak alınmış; fizikte, 7.098 kişi girmiş, 152 kişi alınmış. Sınava girenlerden yüzde 2,1’i öğretmen olarak alınmış.

Sayın milletvekilleri, bu tablo kabul edilemez. Bu manzarayı, bu 300 bin insanın trajik durumunu bu Parlamento daha fazla seyredemez.

Şimdi, sayın milletvekilleri, sistem dışında 200 bine yakın öğretmenimiz var. 73 bin sözleşmeli, 55 bin de ücretli öğretmenimiz var. Sistem, okulları fiilen devre dışı bırakmıştır. Pazar günü üniversite sınavı var, liselerdeki öğrencilerin kırk beş gündür okula gitmediğini biliyor musunuz? Biliyorsunuz. Sistem bunlara diyor ki, millî eğitim bunlara diyor ki: “Biz sana dört yılda veremedik, biz seni dört yılda üniversiteye hazırlayamadık, sen git kırk beş günde hazırlan.” diyor. Böyle bir çarpık manzara içindeyiz. Öte yandan, ilköğretimde, 6, 7, 8’de, dershanelere gitmekten okullar şu anda boş. Daha vahimi var, eğitim fakülteleri son sınıf öğrencileri de KPSS sınavlarına hazırlandıkları için okula gitmiyor. İlköğretim boş, ortaöğretim boş, eğitim fakülteleri boş.

Şimdi, gelelim Başbakana ve Başbakanın bu konudaki yaklaşımına. Tarih: 2002 Mayıs. Yer: İzmit Merkez Mitingi. “Şu sisteme bakın hele, ülkede 72 bin öğretmen açığı var, sen sınavla öğretmen seçiyorsun. Hangi akla hizmet ediyorsun? Bırak da öğretmenlerimiz okul seçsin, göreve başlasınlar, önüne niye engel koyuyorsun?” diyor. “Ama, inşallah, biz hükûmetimizi kurduğumuzda, bütün öğretmenlerimizi göreve başlatacağız ve öncelikli olarak eğitim sorununu çözeceğiz.” Recep Tayyip Erdoğan.

Yer: Gaziantep. Tarih: Haziran 2000. “Yahu -bu ‘yahu’yu çok kullanır- bir sürü bölüm öğretmeniniz boşta geziyor. Resim öğretmeni matematiğe, müzik öğretmeni beden dersine giriyor. Niye? Öğretmen ihtiyacı var. Ama bakın ki işe bunlar bir de sınavla öğretmen alıyor. O zaman niye okutuyorsun bu öğrencileri? Yazık değil mi? ‘Öğretmen almıyorum.’ de, bu evlatlarım boşuna okumasın. Biz iktidar olunca inşallah boşta öğretmen adayı olmayacak.” Recep Tayyip Erdoğan.

Recep Tayyip Erdoğan iktidar değil mi? Ya da iktidar da, iktidarsız mı?

ABDÜLKADİR AKCAN (Afyonkarahisar) – Sekiz yıldır.

BEYTULLAH ASİL (Eskişehir) – Hangi sözünü tuttu ki bunu tutacak?

ENGİN ALTAY (Devamla) – Tarih: 2002. Yer: Samsun Mitingi. “Buradan sözüm -söz veriyor, sözü er kişi verir, sözünde er kişi durur- tüm genç öğretmen adaylarına. Siz merak etmeyin, biz geldiğimizde, üniversiteyi bitirdiğinizde ‘Ne yapacağım sınavı, ya kazanamazsam?’ korkun olmayacak çünkü öğretmen sınavı olmayacak.” Recep Tayyip Erdoğan.

Daha böyle çok var. Ama Sayın Başbakana buradan sesleniyorum: Sen bu vaatleri millete verdin, bu sözleri millete verdin. Sen bu Türkiye’yi devraldığında -bir tane bakan var orada- 60 bin işsiz öğretmeni vardı bu ülkenin, şimdi 300 bin.

Sayın milletvekilleri, şimdi bu olay trajik bir duruma dönüştü. Vicdanlarınıza seslenmek istiyorum. Bakın, bir haber: “KPSS’de yine intihar geldi. Bursa’da geçtiğimiz yılki KPSS sınavında başarılı olamayan ve vekil öğretmenlik yapan Fikret Ercan girdiği bunalım sonucu kendini asarak intihar etti. KPSS’yi kazanamayan öğretmen ‘Artık yoruldum, çalışıyorum ama olmuyor.’” Bu hoş bir şey mi?

HÜSEYİN DEVECİOĞLU (Kilis) – Sayın Altay…

ENGİN ALTAY (Devamla) – Böyle bir şeye bir de orada laf atıyorsun! Utanmıyorsun!

Şimdi, başka bir trajik vaka: “Merhabalar. Ben Emre Yılmaz. Müzik öğretmeniyim ve dört yıldır atamam yapılmadı. Ücretli olarak da çalıştırmıyorlar. Bu yüzden böbreğimin tekini satmaya karar verdim. İlgilenen -falan mail adresiyle- bana ulaşsın.” diyor.

Sayın milletvekilleri, burada siyaset yapmıyoruz. Bu tabloyu vicdanınıza sunuyorum.

Daha vahim bir manzara: Ataması Yapılmayan Öğretmenler Platformu Başkanı, AYÖP kurucularından Şafak Bay -öğretmen adayı- beş yıldır atama bekliyor, beş yıldır kemik kanseriyle savaşıyor, beş yıldır… Hepimizin çoluk çocuğu var sayın milletvekilleri. Günah değil mi bu çocuğa? Böyle adalet olur mu? Böyle devlet olur mu? Bu çocuğa sahip çıkmayacağız da bu Meclis, bu devlet, bu Hükûmet, kime sahip çıkacağız? Lütfen, vicdanınıza sesleniyorum. Hepimiz okullardan geldik, hepimiz çocuk okutuyoruz. Birisi kanserle savaşır, birisi intihar eder, birisi böbreğini satışa çıkarır, daha değişik trajik, ailevi vakalar var. Bu manzaraya…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.

ENGİN ALTAY (Devamla) – Lütfen, ben hepinizden… Bir mesai arkadaşı olarak, bir meslektaş olarak, milletin vekilleri olarak bu tabloya bu Parlamentonun daha fazla seyirci kalması benim kabul edebileceğim bir şey değildir. Eminim ve inanıyorum ki siz de bu vahim manzaraya, bu trajik duruma daha fazla seyirci kalmayacaksınız.

Şunu söylemek istemiyorum… Buna da seyirci kalırsanız şunu da artık söyleyeceğim: Partinizin boyası döküldü, Başbakanınızın cilası döküldü, üstünüzdeki pulları da millet silkeler!

Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Altay.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisinin aleyhinde, Tunceli Milletvekili Sayın Kamer Genç.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi Grubu tarafından verilen öneriyle ilgili olarak söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Aslında bu “lehinde” ve “aleyhinde” kelimesi biraz yanlış bir ifade. Bence “üzerinde” diye bir ifade kullanmak lazım çünkü bir önerge, işte “aleyhinde” denilince biraz ters anlaşılıyor. Geçenlerde ben, Barış ve Demokrasi Partisinin sırf konuşmak için önergesinin aleyhine bir söz almıştım, önerge de aslında aleyhine söz alınacak bir önerge değildi ama gittim baktım vatandaşlar bana diyorlar “Yahu, sen nasıl o önerge aleyhinde söz aldın?” Yani böyle ilk görüntü maalesef şey değil.

ÜNAL KACIR (İstanbul) – Konuşmak mecburiyetinde değilsin ki.

KAMER GENÇ (Devamla) – Vatandaşlar tabii olayın inceliklerini bilmediği için, “Yahu, hakikaten niye yani bunun aleyhinde?” diye… Bu, bence, işte vatandaşlar konuyu yakından takip etmedikleri için yanlış anlıyorlar.

ÜNAL KACIR (İstanbul) – Onlar çok iyi anlıyorlar.

OSMAN ÖZÇELİK (Siirt) – Aleyhimizde konuşursan Tunceli’ye sokmazlar seni(!)

KAMER GENÇ (Devamla) – Şimdi, değerli milletvekilleri, tabii, AKP’nin iktidara gelmesiyle beraber devlet tefessüh etti, devletin organları işlemiyor. İşte, millî eğitim neye bağlandı? Otomatik pilot… Şimdi bir Millî Eğitim Bakanı değişmesi oldu, o giden Millî Eğitim Bakanı dedi ki: “Otomatik pilota bağladık, gidiyor.” Bu otomatik pilot bakalım Türkiye’yi, eğitimi nereye getirecek, göreceğiz; felakete mi götürecek, devirecek mi uçağı onu da göreceğiz.

Gerçekten, AKP’yle beraber ciddi bir eğitim erozyonu başladı. Âdeta eğitim, ortaöğretimde, lisede ve fakültelerde, medrese öğretimine çevrildi. İşte bir YÖK Başkanı, böyle nereden bulunduysa getirdiler YÖK’ün başına atadılar ve Türkiye’deki belki yükseköğretim kurumları içinde bin tane profesör varsa, son sırada dahi o makama gelecek bir durumu yok, ne bilgisiyle ne becerisiyle ne kültürüyle.

ÜNAL KACIR (İstanbul) – Sende onu ölçecek kapasite var mı?

KAMER GENÇ (Devamla) – Ama hedef millî eğitimi yok etmek olduğuna göre onu yok etmek için ne yapacaksınız? En kalitesiz kişileri getirip oraya koyacaksınız.

Ben kendi ilimden biraz bahsedeyim: Benim ilim, eskiden özellikle Tunceli ili çok zeki, çalışkan, eğitimi seven, okumayı seven çok kaliteli bir bölge, il. Geçmişte hep üniversitelerde, her yerde girilen imtihanları birincilikle kazanıyordu, kadın-erkek ayrımı yapılmadan kızlarımız okullara severek gidiyorlardı. Gençlerimiz zeki fakat tabii bu bazı çevreleri rahatsız etti ve bu rahatsız etme sonucunda eskiden Türkiye’de yirminci sırada yer alan Tunceli’deki eğitim seviyesi, işte yetmiş bir, yetmiş ikiye gitti. Çünkü, sebebi, doğru dürüst oraya bürokrat atanmıyor, Tunceli’de yerli öğretmenlerin hakkı verilmiyor, illa yöneticiler dışarıdan getiriliyor. Dışarıdan getirilen yöneticiler de maalesef bu eğitimin sağlıklı oluşumuna, sağlıklı bir eğitimin gelişmesine katkı sağlamıyor. İşte okullarımız, birçok köy okullarımız kapalı. Bölge yatılı okullarda sağlıklı bir eğitim yapılmıyor. İşte genç yaşta, altı yedi yaşında çocuğu alıp da anasından babasından ayırıp on beş gün bölge yatılı okullarda okutmak da bence çok hatalı bir eğitim sistemi.

Dolayısıyla eğitim sorunu çok ciddi bir sorun. Bu, devletin temel bir sorunu bana göre. Öğretmenlerin maalesef maaşları çok düşük. Çok çeşitli kademede öğretmen var. Hâlbuki öğretmen öğretmendir. İlkokul öğretmenine belli bir maaş vereceksin, ortaokul ve liseye ve bir de kıdemlerini hesaba katarak böyle bir sistem uygulamak gerekirken bir bakıyorsunuz bilmem 4/C imiş, 4/B imiş veya sözleşmeliymiş, yok çakılı öğretmenmiş derken ve böylece çok tuhaf bir uygulamaya geçildi. Ayrıca da eş durumundan dolayı birçok öğretmen maalesef kendi ailesinden uzakta kalmak zorunda kalıyor. İşte bunları tabii araştırmak lazım.

Eğitimin sorununu çözmeyen bir toplumda, o toplumda sağlıklı bir sonuca ulaşmak mümkün müdür? Eğitimi sağlıklı bir eğitime kavuşmuş bir toplum, bana göre, en rahat içinde olan, en hayatı rahatlıkla geçirebilen bir toplumdur. Ama AKP, tabii bunlarla hiç ilgilenmiyor, işte “Acaba ben bu devleti nasıl da kendi kafamdaki tahayyül ettiğim veyahut da öteden beri propagandasını yaptığım bir rejime kavuşturacağım?” O rejim de belli işte. Geçmişte bazı AKP’li, eskiden tabii Saadet Partisi, Fazilet Partisindeki milletvekilleriyle görüşüyorduk. Diyorduk “Ya, biz Müslüman değil miyiz?” “Kardeşim, Kur’an’a göre yönetilelim.” diyorlar, dolayısıyla anayasaya ve hukuka ihtiyaç yok.

Şimdi, burada, AKP zamanında işletilmeyen en önemli organlardan birisi de yargı görevidir arkadaşlar. Şimdi, düşünebiliyor musunuz, bir memlekette on binlerce, yüz binlerce dava karar bekliyor ama Adalet Bakanı Müsteşarı ile Adalet Bakanı Hâkimler ve Savcılar Kurulunu işletemiyor. Niye işletemiyor? Çünkü onların kafasına göre belirlenmiş bazı hâkim ve savcılar var, bunları -kendi istedikleri- atamak istiyorlar, atamadıkları için de, onların dedikleri ille olsun diye yargıyı etkisiz hâle getiriyorlar. Geçmişte, sizden önceki bazı bakanları ben biliyordum. İşte, Hâkimler ve Savcılar Kurulunu bir Kıbrıs’ta topluyorlardı, bir Antalya’da topluyorlardı, böyle anlaşıyorlardı, pek de aralarında bir ihtilaf da yoktu. Ama nedense, demek ki siz… Son Hâkimler ve Savcılar Kuruluna gelen arkadaşlarımız çok objektif ve iktidarın da emrine girmediği için ve böyle kişisel menfaatlere de tenezzül etmedikleri için maalesef böyle bir sıkıntıya giriyorlar. Bence, bu Adalet Bakanının en kısa zamanda görevden alınması lazım çünkü adaleti işlemez hâle koyan kişinin başında bu kişi geliyor.

Hele, geçen, sizin -dün de burada ifade etmiştim- Sanayi Bakanınız diyor ki: “Çetenin maalesef nöbetçi hâkimi ve savcısı var.” Yani bu Bakana göre… Yani Bakan demek de bana göre çok yersiz bir paye vermektir buna. Bir hâkim eğer objektif bir karar veriyorsa çetenin hâkimi oluyor. Böyle bir, bakanlık sıfatı altında görev yapan bir kişinin böyle bir pot kırması veyahut da böyle, hâkim ve savcılara hakaret etmesi bence affedilmez. Çağdaş medeniyetlerde, sorumluluk duygusu gelişmiş memleketlerde bu kesinlikle affedilecek bir suç değil.

Tabii, Tayyip Bey… Kendisinin nere mezunu olduğunu da ben de hâlâ bilmiyorum. Kendisine bir soru önergesi verdim: Ya, sen nereyi bitirdin? Hele bu diplomanın tarihini, numarasını ver. Ne zaman okula gittin, ne zaman çıktın, belli değil. Tutuyor, Yargıtay Başkanıyla, Danıştay Başkanıyla hukuk tartışmasını yapıyor.

Arkadaşlar, herkes kendi seviyesini bilmeli. Daha senin hukukla ne ilgin var? Sen hangi hukuk tahsilini yaptın da… Efendim, diyor ki: “Cüppeni çıkar gel.” Yahu, yani “Cüppeni çıkar gel…” Yargıtay Başkanı, Danıştay Başkanı, bunun görevi kendi meslek grubuna göre kendi mesleğini korumak, onun haysiyetini korumak, sağlıklı bir adalet işleyişini sağlamak için oraya gelmiştir. Sen gelmişsin devleti maalesef çıkmaz hâle getirmişsin, devletin bütün kaynaklarını yok etmişsin, bütün KİT’leri kendi yandaşlarına satmışsın, ortada, işte İstanbul Belediyesinde yapılan soygunlar ortada, suistimaller ortada. Bir korku imparatorluğu yaratmak suretiyle Türkiye’de herkesi tehdit ederek siyasi bir iktidar oluşturmaya çalışıyorsun, bunun karşısında da yargı pekâlâ diyor ki: “Kardeşim, sizin bu yaptığınız şeyler hukuka aykırı, Anayasa’ya aykırı. Benim görevimi yapamaz duruma sokuyor.” Bir yargı mensubunun yargıya yapılan bir saldırıya karşı kendi kendisini savunmasından daha doğal ne olabilir? Bununla çıkıp “Cübbeni çıkar gel.” demek kadar seviye itibarıyla düşük bir ifade olur mu? Hayatın gerçeklerinden mahrum bir ifade tarzı olabilir mi? Yani yargı demiyor ki: “Ben seninle politika yapacağım. Ben politikayı konuşacağım.” Yargıtay Başkanı diyor ki: “Biz vicdanımızın emrettiği doğruları söyleyeceğiz.” Tayyip ne diyor? “Yok, vicdanının söylediği doğruları söyleyemezsin.” Yahu, hangi kişi bu lafı edebilir arkadaşlar? Hangi kişi laf edebilir? Yani bir Yargıtay Başkanı diyor ki: “Biz bundan sonra vicdanımızın gerektirdiği doğruları söyleyeceğiz.” Tayyip Bey diyor ki: “Yok, söyleyemezsin.” Ya ne söyleyecek Tayyip Bey? Senin kafana göre mi konuşacak?

ABDURRAHMAN DODURGALI (Sinop) – Hukuka göre konuşacak!

KAMER GENÇ (Devamla) – Böyle bir laf olmaz arkadaşlar.

Bu nitelikteki kişilerin Türkiye Cumhuriyeti devletini yönetmesi Türkiye için büyük bir talihsizlik, büyük bir zaaf.

Bir bakıyorsunuz… Yahu, sen şimdi Amerika’nın dostu musun, düşmanı mısın? Yahu, bir insanda bir istikrar olur, ya bir devlete karşı düşman olursun ya dost olursun.

ABDURRAHMAN DODURGALI (Sinop) – Çarpıtma!

KAMER GENÇ (Devamla) – Bir bakıyorsun, böyle, numaradan Amerika’ya karşı bir cephe almış gibi oluyor, İsrail’e karşı bir cephe almış gibi görünüyor, arkasından da bir bakıyorsun yelkenleri indirmiş, tıpış tıpış oraya gidiyor. Böyle bir şey olur mu arkadaşlar yahu? Bir devletin bir haysiyeti var. Bu devleti yöneten insanlarda bir haysiyet olması lazım.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.

ÜNAL KACIR (İstanbul) - Aklının ermediği şeylere karışma.

KAMER GENÇ (Devamla) – Yahu, akıl bende var, benim aklımı kullansaydınız, benim o aklımla bu Türkiye’yi siz çok iyi yere getirecektiniz.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, lütfen konuşmacıyı uyarınız. Bakınız, Hükûmet hakkında, Hükûmet üyeleri hakkında haysiyetsizce sözler kullanıyor. Lütfen uyarınız. Biraz önce bir milletvekiliyle ilgili, gündeme gelmesini davet ettiniz ama şu anda hiç alakası olmadan Hükûmeti, Sayın Başbakanı haysiyetsizlikle itham ediyor. Lütfen sözlerini geri almasını söyleyin.

KAMER GENÇ (Devamla) – Şimdi, sen otur Mustafa Bey, otur, otur! Otur, şimdi, Kayseri’yle ilgili şeyleri dile getirmediğime şey etme. Bakın, o Kayseri Belediyesine verilen, o Sümerbank arsalarıyla ilgili bir şeyler söylersem çok utanırsın. Otur bakalım yerine.

BAŞKAN – Sayın Genç…

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Lütfen sözlerini geri almasını söyleyiniz.

BAŞKAN – Sayın Genç…

KAMER GENÇ (Devamla) – Sayın Başkan, efendim, bakın zamanımızı şey ediyor.

BAŞKAN – Genel Kurula hitap edin.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) - Sayın Başkan, sözünü geri alsın.

KAMER GENÇ (Devamla) – Efendim, bu Grup Başkanı…

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) - “Bu memleketi idare edenlerde haysiyet olması gerekir.” dedi. Haysiyetli konuşsun. Lütfen sözünü geri alsın.

KAMER GENÇ (Devamla) – Efendim, bakın, konuşulan lafları anlayacaksınız.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Lütfen sözünü geri alsın Sayın Başkan.

KAMER GENÇ (Devamla) - İnsanlar kendi seviyesini bilmezlerse, yönettikleri devletin seviyesine uygun hareket etmezlerse, onun konuşma seviyesinin gerektirdikleri nitelikler kendisine izafe edilir. Bunu herkes biliyor ama siz çok…

LÜTFİ ÇIRAKOĞLU (Rize) – Sayın Başbakana hakaret ediyor.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Seviyesiz!

KAMER GENÇ (Devamla) - Ben diyorum ki, yani ne yüksekokul okuduğu bile belli olmayan bir kişi çıkıp da Yargıtay Başkanıyla, ben seninle hukuk tartışmasını yapmak kadar doğru olmayan bir şey var mıdır?

VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) – Grup önerisiyle ne alakası var Başkanım?

KAMER GENÇ (Devamla) - Benim söylemek istediğim bu.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Ne söylediğin belirsiz.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Genç.

KAMER GENÇ (Devamla) – Sayın Başkan, ama benim sözümü bırakmadılar…

BAŞKAN – Bakın, bir dakika da ek süre verdim. Lütfen…

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, konuşmacı, Grup Başkanımıza, Hükûmet Başkanımıza, Genel Başkanımıza hakaret etmiştir. O konuda söz almak istiyorum.

BAŞKAN – Buyurun.

Üç dakika süre veriyorum.

VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in, AK PARTİ Grubu Başkanına sataşması nedeniyle konuşması

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Değerli milletvekilleri, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Aslında her söze cevap vermek, iktidar partisinin söylediği söylemlerle ilgili muhalefetin eleştirilerini, konularını değerlendirmesi kadar olağan bir şey olmaz. Biz burada doğru söyleyebiliriz, eksik söyleyebiliriz. Söylediklerimiz siyasi hareketimiz. Yaptığımız işin doğru olduğu inancıyla yaptığımız işlemin inanç çerçevesinde önünde, arkasında dururuz. Muhalefet partileri de bunu eleştirebilirler, yıpratmak adına eleştirebilirler, düzeltmek adına eleştirebilirler. Bunlara cevap vermek, seçildiğimiz millet adına bunların karşılığını “Yok, sizin söylediğiniz değil, bizim söylediğimiz...” diye ifade etmek, bizim için bir onurdur, şereftir çünkü milletin seçtiği temsilcilerin burada konuşmaları hep milletin lehine, menfaatinedir diye düşünüyoruz.

En çok sıkıldığım, en çok haz duymadığım, birine cevap verirken, buraya gelip konuşan milletvekili adına cevap vermek kadar, inanın üzüldüğümü hayatımda hiç hissetmedim.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Pek üzülmüyorsun da…

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Her sözün cevabı verilebilir, her sözün muhakkak bir değeri vardır ama inanın iki buçuk yıldır burada milletvekilliği yapan kişinin yaptığı hakaretler, ağzı dolu pisliklerle yaptığı işi ifade etmek ve onun seviyesinde bulunabilip onu benimle ilgili bir cevap verme mahiyetine gelmek kadar sıkıntı içerisinde bulunduğum durumu hissetmiyorum, yaşamıyorum.

Siz, nasıl Türkiye Cumhuriyetinin Başbakanını… 60 hükûmet gelmiş, 60 tane başbakan gelmiş. Hepsi de haysiyetli, şerefli ve onurludur, hiçbirinin haysiyeti ve şerefi seninle kantara konulacak kadar değildir! (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Bir Başbakana bu şekilde, Hükûmetin üyelerine bu şekilde ağza alınmayacak ifadeleri kullanmak milletvekilliğine yakışmaz.

Öncelikle sen saman duvarlarıyla yapmaya çalıştığın, Aksaray’da kurmaya çalıştığın, Tunceli’deki insanlara ekmek, aş vermek için gayret göstermek yerine, orada, Aksaray’da kuracağın fabrikayı git Tunceli’de kur. O parayı nasıl aldığınla ilgili hâlâ belge de yok. Alman ortaklardan hissenin sana bedelsiz olarak devredildiğini ifade ediyorsun ama arkasından hâlâ kalkıp “aç açıkta olan, işsiz olan Tunceli halkının meseleleri” diye söylüyorsun. Şu günlerde senin şirketinin genel kurulunun yapılması gerekir. O şirkette Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısısın. Yüzde 5 hisseyle kim kime Yönetim Kurulu Başkan Yardımcılığı verir? Muhakkak senin nüfuzunu kullanarak, senin imtiyazını kullanarak birileri senin üzerinden tüfek atmak istiyor olabilirler.

Onun için, önce kendini bir temizle. Analarının ak sütü gibi milletin helal oylarıyla seçilmiş iktidar partisinin milletvekillerini burada lekelemeye kalkmak hiç kimseye yakışık almaz ama eleştiri mübahtır, her türlü eleştiriyi yapabiliriz, ağır olabilir, hakaret yakışmaz.

Hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Elitaş.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, beni itham etti, yani fabrika ortaklığında menfaat sağladığımı, ayrıca “Ağzı pislik kokuyor.” falan dedi. Bu konuda sataşma…

BAŞKAN – “Ağzı pislik kokuyor.” demedi.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Öyle dedi efendim.

BAŞKAN – Hayır, hayır, öyle demedi.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Öyle dedi efendim.

BAŞKAN – “Pislik kokuyor.” demedi; “Ağzından pislik akıyor.” dedi; ben öyle duydum. (Gülüşmeler)

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan doğrusunu duymuş.

BAŞKAN – Ben öyle duydum. Öyle mi dediniz?

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Doğru söylüyorsunuz Sayın Başkan, tutanaklara bakın.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Yani, tutanağa da bakacağız efendim. Müsaade ederseniz ben de cevap vermek istiyorum.

LÜTFİ ÇIRAKOĞLU (Rize) – Ne müsaadesi ya, geç yerine otur!

BAŞKAN – Yapmayın!

Buyurun, üç dakika süre veriyorum, bu sürede tamamlayın.

2.- Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, şahsına sataşması nedeniyle konuşması

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şimdi, bu Mustafa Bey’i ben iyi tanırım. Kayserili olduğunu da iyi biliyorum. Benim Kayserililere çok saygım var ama nasıl bir Kayserili böyle çıkmış, göndermiş buraya, ben onu araştıracağım.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Daha araştırmadın mı hâlâ? Her çıktığında “araştıracağım” diyorsun.

KAMER GENÇ (Devamla) – Şimdi, değerli milletvekilleri, evvela bu fabrika meselesini konuşayım.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – 700 milyar lira borcun var.

KAMER GENÇ (Devamla) – Şimdi, ben, bir arkadaşımız… Yani, bu arkadaşlarımız, bazıları “Niye samandan tuğla yapıyorsunuz?” diye hayıflanıyorlar. Yani, niye hayıflanıyorlar?

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Hayıflanmıyoruz, Tunceli’ye yap, Tunceli’ye.

KAMER GENÇ (Devamla) – Bizim kışlık yiyeceğimiz diyorlar. Tamam, samanın bir kısmını tuğla yapacağız ama kışlık yiyeceklerinizi biraz bırakacağız, onu merak etmeyin.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan!..

Önce sen bir atıştır!

KAMER GENÇ (Devamla) – Ya, Mustafa Bey, onu hiç şey etme. Yani, bir kısım samanı kışlık yiyeceğiniz olarak bırakacağız.

Şimdi, bir arkadaşımızla bir şirket…

ÜNAL KACIR (İstanbul) – Sen yarısını yiyip yarısını tuğla mı yapıyorsun?

KAMER GENÇ (Devamla) – Yabancı ortakla bir şirket kurulmuş, ben yüzde 5 hissesini almışım. 12 milyar liraya ben yüzde 5 hissesini almışım. Bir fabrika kuracaktık fakat fabrika olmadı. Yani, ben sonradan ortak oldum, bedavaya da girmedim. İddianı ispat etmezsen müfterisin! Ben oraya cebimden para verdim, biz başladık inşaata. Olmadı, fazladan da 30 milyar lira para verdim, şimdi fabrika iflas etti. Onu da söyleyeyim size. Olmadı. Yani, ondan sonra… Kayıtlar oradadır…

ÜNAL KAÇIR (İstanbul) – Bir de ülkeyi sen yönetsen nasıl olur!

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – 700 milyar lira borç var.

KAMER GENÇ (Devamla) – …ama yabancı hissedar olduğu için onun da yönetim kuruluna girmesi mümkün değildi.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – 1 trilyon borç takmışsın, 1 trilyon.

KAMER GENÇ (Devamla) – Beni rica etti, yönetim kuruluna girdim. Bunda anormal ne var arkadaşlar?

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – 1 trilyon borç takmışsın.

KAMER GENÇ (Devamla) – Siz her gün devletten o kadar soyguna dayalı ihaleler alıyorsunuz ki, ben gitmişim bir fabrikaya ortak olmuşum, cebimden para ödemişim.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Müteahhit firmayı batırıyormuşsun, müteahhit firmayı.

KAMER GENÇ (Devamla) – Fabrika da… Yani, devletten bir kuruş para almamışım. Alsam da kredi almak herkesin hakkıdır.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Devletten bedava arsa almışsın.

KAMER GENÇ (Devamla) – Dolayısıyla bunu…

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Devletten bedava arsa almışsın.

KAMER GENÇ (Devamla) – Yani bak, olayı başka yere çevirme. Bak sen iktidarsın, bütün inceleme…

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Tunceli’de de bedava arsa var, niye gittin oraya?

KAMER GENÇ (Devamla) – Benim…

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Tunceli’deki bedava arsaya niye gitmedin?

KAMER GENÇ (Devamla) – Sonra, bu fabrikanın, saman o bölgede olduğu için orada yapılmasına karar vermiş. Daha fabrika da yapılsa keşke…

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Tunceli’de de bedava arsa vardı, oraya niye gitmedin?

KAMER GENÇ (Devamla) – Şimdi, seni ilgilendirmez o Mustafa Bey.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)- Tunceli’de bedava arsa vardı.

KAMER GENÇ (Devamla) – Efendim?

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Tunceli’de de bedava arsa vardı, niye gitmedin oraya?

KAMER GENÇ (Devamla) – Ne davası yahu?

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – O arsa bedava değil mi, Aksaray’daki arsa?

KAMER GENÇ (Devamla) – Efendim, varsa…

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Arsa bedava değil mi?

KAMER GENÇ (Devamla) – Efendim, teşvik…

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Arsa bedava değil mi, arsa?

KAMER GENÇ (Devamla) – Ben, bak…

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Arsa bedava mı değil mi?

KAMER GENÇ (Devamla) – Şimdi, bak…

Sayın Başkan, devamlı müdahale ediyor ama.

BAŞKAN – Karşılıklı konuşuyorsunuz ama Sayın Genç.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Arsa bedava mı? Cevap ver.

KAMER GENÇ (Devamla) – Şimdi, arkadaşlar, burada bir suistimal varsa suistimalin üzerine gitmeyen şerefsiz, namussuzdur!

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Bursa’daki arsalar, araziler ne oldu?

KAMER GENÇ (Devamla) – İktidar sizin elinizdedir, git hesapları incele ama bu devletin malını talan eden de şerefsiz oğlu şerefsizdir!

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) - Bursa’daki araziler, lokanta ne oluyor?

KAMER GENÇ (Devamla) – Şimdi, değerli arkadaşlarım, ayrıca da bakın, bu Mustafa Elitaş çıkıyor, burada ağır konuşuyor. Kendisinin burada kullandığı ifadeden dolayı kendisini mahkemeye vereceğim. O lafları…

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Ver, ver.

KAMER GENÇ (Devamla) – Hem burada diyorlar ki “Düzgün konuşun.” hem de üzerime geliyor, yani şurada en seviyesiz adamın ağzına almayacağı küfürleri, hakaretleri yapıyor. Ben şimdi bunun seviyesine nasıl ineyim arkadaşlar? (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ALİ TEMÜR (Giresun) – Onu sen yaparsın.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sana seviyeli demek seviyeye hakaret olur.

KAMER GENÇ (Devamla) – İşte, bu kadar seviyen, sana cevap vermeyeceğim.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sana bir seviye atfetmek seviyeye hakaret olur.

BAŞKAN – Birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 16.14


ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 16.27

BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER

KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 83’üncü Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

VII.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

3.- (10/654) esas numaralı Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin Genel Kurulun 7/4/2010 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin CHP Grubu önerisi (Devam)

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisinin görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Şimdi, öneri üzerinde söz sırası, lehinde olmak üzere Eskişehir Milletvekili Sayın Beytullah Asil’de.

Buyurun Sayın Asil. (MHP sıralarından alkışlar)

BEYTULLAH ASİL (Eskişehir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; eğitim fakültesini bitirerek Millî Eğitim Bakanlığından hakları olan atamayı bekleyerek ömür tüketen gençlerimizin içinde bulunduğu olumsuz sosyal, psikolojik ve ekonomik koşulların, eğitim sisteminin öğretmen gereksiniminin, YÖK’ün insan gücü planlamasının irdelenmesi ve acilen bu sosyal vakaya çözüm yollarının belirlenmesi amacıyla Cumhuriyet Halk Partisinin vermiş olduğu grup önerisinin lehinde görüşlerimizi ifade etmek için söz aldım. Bu vesileyle yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, bu konunun birinci öncelikli ayağı istihdam. Ülkemizin de en önemli meselelerinden birisi istihdam meselesi. Değerli arkadaşlarım, gençliğe istihdam yaratılması kalkınma ve ekonomik istikrar açısından son derece gerekli. Geçenlerde bir konuşmamda da ifade ettim, bu konuyla örtüştüğü için tekrar etmek istiyorum, bir lise mezunu bayanın mektubundan bir alıntı. Şöyle diyor: “On altı yıl okuyor, birçok aşamadan geçiyorlar ama onlar bile iş bulamıyor. Artık bu gençler nasıl düşünsün? Bir insanın mantıklı ve doğru dürüst düşünebilmesi için koşulların iyi olması lazım. İnsanların kendi sorunlarını düşünmekten ülkeyi kalkındırmak için proje ve fikirler üretmeye vakti kalmıyor.”

Değerli arkadaşlarım, insanın ülkesini kalkındırmak için proje ve fikirler üretebilmesi için önce bir işinin olması lazım. Biz eğitim sistemi içerisinde YÖK’ün insan gücünü, eğitim-öğretimdeki ihtiyacı planlayamamasından, eksik planlamasından, yanlış planlamasından kaynaklanan bir sorunla, Türkiye'nin kalkınmasına, gelişmesine, büyümesine, refah ve huzurunun artmasına destek sağlayacak, katkı sağlayacak gençlerimizi psikolojik sorunlar içerisine gark etmekle meşgulüz. Bu acil ve çok önemli konunun Meclisin gündemine bir an önce alınıp bunun üzerinde kafa yorulması lazım.

Değerli arkadaşlarım, bakın, bu öğretmen arkadaşlarımızın, ataması yapılmayan, şu anda işsiz, başka da herhangi bir çaresi bulunmayan üniversite mezunu bu genç kardeşlerimizin feryatlarını sizlere kendi ağızlarından birkaç örnekle duyurmak istiyorum: “Bizler, yıllardır ‘Öğretmen açığımız yok.’ söylemleriyle bilinçli ve tercihli bir şekilde atamaları yapılmayan öğretmenleriz.” Bu genç kardeşlerimizde algı bu. “Bizler, kendi eğitim alanı dışında iş bulamayan, tam gün kadrolu, iş güvencesinden yoksun, ‘Ücretli öğretmen’ adı altında 400-600 lira arasındaki asgari ücretle devlet okullarında ve dershanelerde kölece çalıştırılanlarız.” Algı bu. “Bizler, kurumsal bir hizmet olan eğitimin neoliberal politikalar doğrultusunda piyasalaştırılmasının getirdiği esnek çalışma biçimlerinin -öğretmenlerdeki sözleşmeli ve ücretli öğretmenlik mantığı ifade ediliyor- doğrudan muhataplarıyız.” diyor. Bu genç kardeşlerimizdeki algı maalesef bu.

Değerli arkadaşlarım, yine devam ediyorum: “Bizler yıllarca bin bir emekle okuyan, üniversite eğitimi sonrasında açıkta bırakılan, yok sayılan, görmezden gelinen genç eğitimcileriz.” Bunlara bu algıyı vermemize sebep olan ortamı ortadan kaldırmak için hiçbir çaba sarf etmeyecek miyiz? “Bizler her yıl hayallerimizi bir başka bahara erteliyoruz. Otuzlu yaşlarımıza gelip evlenemiyor, ailelerimizden harçlık almak zorunda kalıyoruz. İş bulamadığımız için işportacılık, inşaat işçiliği, tezgâhtarlık yapıyoruz. Her şeyden önce sağlık güvencesinden yoksun yaşıyoruz. Atanamadığı için hayatını düzene koyamayan, çeşitli psikolojik, fiziksel sorunlar yaşayan ve çözüm yolu olarak intiharı seçen bir çok arkadaşımız mevcuttur, bu sayı her geçen gün de artmaktadır.” Değerli arkadaşlarım tablo bu.

Yine devam ediyorum: “243 bin insan sınava giriyor, 15 bin öğretmen alınıyor, bunun 6 bini tek branştan, geriye kalan 230 bine yakın insana ne yapmaları öneriliyor?”

Değerli arkadaşlarım, bu konu da son derece üzerinde durulması gereken bir konu. Öğretmen alımını KPS sınavıyla yapıyoruz, fakat sınav sistemi o kadar yanlış, o kadar bozuk bir sistem ki âdeta eğitim fakültelerinde, liselerde üniversiteye hazırlanacağız diye son sınıfta okula gitmeyen, çaresizlik karşısında tedbir geliştiremeyip, çaresizlik karşısında çocukları izinli saymaktan başka bir tedbir geliştiremeyen bir millî eğitim camiasına sahibiz. Böyle bir şey olabilir mi? Burada da aynı noktayla karşı karşıyayız. KPS sınavına girecek; çocuk, eğitim fakültesinde, beden eğitimi öğretmeni ama sınavda sorulan sorular matematik, tarih, coğrafya, fizik, kimya, sosyal bilgiler. “Bu okul nasıl olsa bitecek.” diyor. “Ne yapmam lazım?” Bu sınavı hayat meselesi görüyor. Ondan sonra da son sınıfa geldiğinde, çocuk, artık okulun telaşında değil, eğitim ve öğretimin telaşında değil, KPSS’ye hazırlanmak için çaba sarf ediyor.

Şimdi, böyle bir eğitim sistemi olmaz. Bunlara mutlaka bir çare bulunması lazım. İşte, bu çareyi geliştirecek tek yer de burası. Bunları burada konuşacağız, tartışacağız, verilen bu önergeleri fırsat sayacağız, komisyonlar oluşturacağız ve bu gençlerimizin hayatlarının baharında iş gücüne katılımlarını sağlayacak tedbirler geliştirmek zorundayız. Yoksa, az önce Sayın Engin Altay ifade etti Başbakanın 2002’deki bu konu ile ilgili görüşlerini. Tekrara düşmemek için ifade etmiyorum ama o gün için doğru söylenen bir sözün bugün sekizinci yılındayız, hâlâ bir tedbir geliştirilememiş. Başbakan tedbiri geliştirmemişse biz geliştirmek zorundayız değerli arkadaşlarım, bu heyet geliştirecek. İşte, o nedenle, bu fırsatı iyi değerlendirip bu komisyonun kurulmasına lütfen destek verin.

Değerli arkadaşlarım, bu arkadaşlarımızı, bu genç kardeşlerimizi, önce sağlıklı bir birey olarak yetiştirebilmemiz, onları bir iş sahibi yapabilmemiz noktasında bir çaba gösterilmeyişini de, maalesef, buradan esefle karşılıyorum.

Şimdi, tabii, bu noktada hâlâ bir aymazlığın içerisindeyiz, hâlâ öğretmen yetiştirme noktasında…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.

BEYTULLAH ASİL (Devamla) – …bir planlamanın içerisinde değiliz. İşte, son bir ay içerisinde yaşanan olayı sizlerle paylaşmak istiyorum. Üniversiteyi kurmak bu yüce heyetin görevi. Ama, şu 487 sıra sayılı gündemin de ilk sırasını alan vakıf üniversitelerinin kurulmasıyla ilgili yasa tasarısı görüşülürken, burada da eğitim fakülteleri var bu eğitim fakülteleriyle ilgili bir planlama yapılmış mıdır? YÖK bunun bir projeksiyonunu çıkarmış mıdır? Bununla ilgili görüşlerini lütfen bizlere iletsin. Bunu parlamenter olarak bizler de görmek istiyoruz, bizler de duymak istiyoruz, bizler de öğrenmek istiyoruz, buna dayanarak da çareler üretmek istiyoruz. Hâlâ YÖK sağır sultan, Millî Eğitim Bakanı sağır sultan. Böyle bir eğitim planlaması olmaz.

İşte, değerli arkadaşlarım, bunu bir fırsat olarak değerlendirelim ve bu komisyonun kurulmasına olumlu oy verelim diyor, katkılarınızı bekliyor, yüce heyeti saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Asil.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisinin aleyhinde son söz Konya Milletvekili Sayın Ali Öztürk’e aittir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Buyurun Sayın Öztürk.

ALİ ÖZTÜRK (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisinin aleyhinde söz aldım. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Aslında gündemimiz çok yoğun. Özgür, eşit ve dürüst seçimler demokrasinin temelidir. Gündemimizde Seçim Kanunu var. Gündemimizdeki bu Seçim Kanunu’nun bir an önce gerçekleşmesi ve Genel Kurul’da görüşülüp sonuçlandırılması bakımından ben Meclisimizin yoğun gündemine bir an önce dönülmesi dileğiyle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Karar yeter sayısı istiyorum.

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun önerisini oylarınıza sunuyorum, karar yeter sayısı arayacağım: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…

Kâtip üyeler arasında mutabakat olmadığından üç dakika süre veriyorum. İşari oylamayı elektronik cihazla yapacağız ve yoklamayı başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Karar yeter sayısı vardır, öneri reddedilmiştir.

Alınan karar gereğince sözlü soru önergelerini görüşmüyor ve gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz.

1’inci sırada yer alan Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri

1.- Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/324) (S. Sayısı: 96)

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

2’nci sırada yer alan Türk Borçlar Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

2.- Türk Borçlar Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/499) (S. Sayısı: 321)

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

3’üncü sırada yer alan Milletlerarası Para Fonu ile Milletlerarası İmar ve Kalkınma Bankasına Katılmak İçin Hükûmete Yetki Verilmesine Dair Kanuna Ek Milletlerarası Para Fonu Ana Sözleşmesinde Değişiklik Yapılmasına İlişkin Belgelerin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

3.- Milletlerarası Para Fonu ile Milletlerarası İmar ve Kalkınma Bankasına Katılmak İçin Hükümete Yetki Verilmesine Dair Kanuna Ek Milletlerarası Para Fonu Ana Sözleşmesinde Değişiklik Yapılmasına İlişkin Belgelerin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/761) (S. Sayısı: 458)

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

4’üncü sırada yer alan Ankara Milletvekili Sayın Haluk İpek’in; Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanun ile Milletvekili Seçimi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve 18 Milletvekilinin; Afyonkarahisar Milletvekili Sayın Halil Ünlütepe ve Denizli Milletvekili Sayın Ali Rıza Ertemür’ün; Denizli Milletvekili Sayın Hasan Erçelebi ve 10 Milletvekilinin; Diyarbakır Milletvekili Sayın Gültan Kışanak ve 19 Milletvekilinin; Şırnak Milletvekili Sayın Sevahir Bayındır’ın; Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekilleri İzmir Milletvekili Sayın Oktay Vural ve Mersin Milletvekili Sayın Mehmet Şandır’ın; Tunceli Milletvekili Sayın Kamer Genç’in; Denizli Milletvekili Sayın Hasan Erçelebi ve 5 Milletvekilinin Benzer Mahiyetteki Kanun Teklifleri ile Anayasa Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

4.- Ankara Milletvekili Haluk İpek’in, Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hak-kında Kanun ile Milletvekili Seçimi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Kasta-monu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve 18 Milletvekilinin, Afyonkarahisar Milletvekili Halil Ünlütepe ve Denizli Milletvekili Ali Rıza Ertemür’ün, Denizli Milletvekili Hasan Erçelebi ve 10 Milletvekilinin, Diyarbakır Milletvekili Gültan Kışanak ve 19 Milletvekilinin, Şırnak Milletvekili Sevahir Bayındır’ın, Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekilleri İzmir Milletvekili Oktay Vural ve Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın, Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in, Denizli Milletvekili Hasan Erçelebi ve 5 Milletvekilinin Benzer Mahiyetteki Kanun Teklifleri ile Anayasa Komisyonu Raporu (2/636, 2/123, 2/200, 2/288, 2/304, 2/342, 2/364, 2/474, 2/596) (S. Sayısı: 490) (x)

BAŞKAN – Komisyon? Burada.

Hükûmet? Burada.

Dünkü birleşimde teklifin birinci bölümünde yer alan maddelerin oylamaları tamamlanmıştı. Şimdi ikinci bölümün görüşmelerine başlıyoruz. İkinci bölüm geçici madde dâhil olmak üzere 18 ila 33’üncü maddeleri kapsamaktadır.

                        

(x) 490 S. Sayılı Basmayazı 01/4/2010 tarihli 81’inci Birleşim Tutanağı’na eklidir.

İkinci bölüm üzerinde söz isteyen Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Antalya Milletvekili Sayın Atila Emek, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Isparta Milletvekili Sayın Nevzat Korkmaz; şahıslar adına Isparta Milletvekili Sayın Nevzat Korkmaz, Tunceli Milletvekili Sayın Kamer Genç.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Antalya Milletvekili Sayın Atila Emek. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA ATİLA EMEK (Antalya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Değişiklik Yapılmasına İlişkin 490 sıra sayılı Teklif’in ikinci bölümü üzerine Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Grubum ve şahsım adına yüce Meclisi saygıyla selamlarım.

Değerli milletvekilleri, seçim kanunları seçimlerin tam bir güven içinde yapılmasını düzenleyen temel kanunlardır. Seçim kanunlarında yapılacak değişikliklerin aceleye getirilmemesi, üzerinde ciddi çalışma yapılması ve ilgili toplum kesimlerinin kurum ve kuruluşların görüşleri alınarak düzenlenmesi gerekir; ancak görüşmekte olduğumuz bu teklif aceleye getirilmiş, her konuda yaşandığı üzere seçim kanunu gibi temel bir kanunda AKP anlayışı duruma hâkim olmuş, Anayasa Komisyonunda çok acele bir şekilde görüşülerek Genel Kurul huzuruna getirilmiştir. Oysa, daha geniş bir zaman dilimi içinde teklif görüşülebilir, ilgili kurum ve kuruluşların katkılarıyla kamuoyunda tartışma ve endişe yaratan sorunlara çözüm getirilerek daha çağdaş ve demokratik bir seçim kanununa ülkemiz kavuşmuş olurdu.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi Grubuna mensup Komisyon üyeleri olarak Komisyonda ve alt komisyon çalışmalarında teklifin sakıncalı olan maddeleri ve düzenlemelerine karşı görüşlerimizi ifade ettik, yanlışların teklif metninden çıkarılması ve düzeltilmesi yolunda gerekli uyarıları yaptık. Ne var ki AKP tarafından aceleye getirilen bu teklifin eksikliklerinin ve yanlışlarının giderildiğini söylemek olanaklı değildir.

Değerli milletvekilleri, muhalefet şerhimizde de açıkladığımız üzere teklifin çerçeve 18’inci maddesinde kolluk güçlerinin ve ulaştırma görevlilerinin oy kullanmaları hakkında bu kişilerin kayıtlı oldukları ilçe ya da oy kullanma zorunluluğu netleştirilmemiş olup özellikle seçim sonucunu etkileyebilecek seçmen hareketlerinden birinin yaratılma olasılığına karşın özellikle mahallî idareler seçimlerinde sorun yaratabilme olanağı olan bu yeni düzenlemenin hatalı olduğunu belirtmek isterim. Yerel seçimlerde belediye başkanlarının bir oy farkıyla seçildiğini düşündüğümüzde kolluk güçleri ve ulaştırma görevlilerinin kullanacakları oylarla seçim sonuçlarını doğrudan etkileyeceği açıkça görülmektedir. Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak bu sakıncalı durumun çözüme kavuşturulmasını öneriyoruz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; teklifin çerçeve 23’üncü maddesinde, müşahitlere verilmesi düşünülen sandık sonuç tutanağının verildiğine ilişkin bir zorunlu tutanak örneğinin basılı olarak sandık kurullarına verilmesi hususunun metne dâhil edilmemiş olması eksiklik teşkil etmektedir.

Değerli arkadaşlarım, seçimlerin kamu vicdanında rahatsızlık yaratmadan ve kuşkulara neden olmadan demokratik bir şekilde gerçekleşmesi esastır. Demokratik seçimlerde her seçmenin oyu altın değerindedir. Seçimlerde seçmen oyunu her türlü baskıdan uzak, özgürce kullanmalıdır. Seçmenin kullandığı bu oy sandığa girdiği gibi çıkmalı, seçmenin ortaya koyduğu irade üzerine gölge ve kuşku düşmemelidir.

Sayın milletvekilleri, Yüksek Seçim Kurulunun seçimlerde kullandığı “SEÇSİS” adı verilen bilgisayar işletim sistemiyle ilgili kamu vicdanında rahatsızlık yaratan kuşkular nedeniyle toplumda tartışmalar devam etmektedir. 22 Temmuz 2007 genel seçimlerinde kullanılan bu sistem nedeniyle seçimlerde hile olduğuna ilişkin iddialar toplumun her kesiminde dile getirilmektedir. Amerika Birleşik Devletleri ve Avrupa Birliği ülkelerinde sakıncalı bulunduğu için yasaklanmış ve uygulamadan kaldırılmış SEÇSİS işletim sisteminin kamuoyunda yarattığı tartışmaları göz önüne alarak bu sistemin üzerinde bağımsız bir teknik grup tarafından inceleme yapılması, düzenlenecek raporun kamuoyu ile paylaşılması ve sistem üzerinde güvenliğin sağlanması için, görüşmekte olduğumuz teklifte gerekli düzenlemeler kamu vicdanını rahatlatmak için mutlaka yapılmalıdır.

Değerli arkadaşlarım, bu konu, hepinizce de hatırlanacağı gibi, kamuoyunda tartışması ve özellikle yurttaşlarımızın vicdanında rahatsızlık yaratmaktadır. Bununla ilgili olarak bir soru önergesini Meclis gündemine taşımıştım ama ne acıdır ki verilen cevapta özellikle Adalet Bakanlığı konuyu Yüksek Seçim Kuruluna göndermiş ve Yüksek Seçim Kurulu da bu konuda, konunun Yüksek Seçim yargısal niteliği ve konumuyla bağdaşır görülmediğinden cevap verilmemiştir.

Peki, değerli arkadaşlarım, bu konu kamuoyunda tartışılmaya devam edecek, vicdanları rahatsız edecek, biz bir milletvekili olarak, milletin vekili olarak bu konuda bir cevap dahi alamayacağız. Bu kuşku mutlaka giderilmelidir. Bu, seçimin, hem demokratik olması hem de yurttaşın verdiği oyun yerini bulması bakımından son derece önemlidir.

Değerli arkadaşlarım, bu durumu sağlayacak olan iyi düzenlenmiş ve kuşkuya neden olacak sorunları ortadan kaldırmış seçim kanunlarıdır. Bunun gerçekleşmesi için, seçim kanunları üzerindeki çalışmaların aceleye getirilmeden, soğukkanlı ve geniş zaman dilimi içerisinde, ilgili tüm çevrelerin görüşleri alınarak çalışmaların yapılmasıdır.

Değerli milletvekilleri, zamanla yarışırcasına bir temel kanun üzerinde çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Her konuda olduğu gibi bu konuda da AKP anlayışını, kendisini göstermektedir. AKP, her geçen gün, milletin gündeminden uzak kendi gündemini yaratmakta; milletin geçimiyle ilgili sorunların çözümü ve tartışılması yerine bunların üstünü örtecek gündem yaratmaktadır. Bu Seçim Kanunu çalışmaları da AKP gündeminin yansımasıdır. Toplumun bütün kesimleri, yoksulluk ve işsizlik sıkıntılarıyla kıvranırken, yolsuzluklar had safhaya çıkmış ve AKP çevrelerini sarmışken, AKP İktidarı baskıcı ve yasakçı anlayışıyla toplum üzerinde bir korku imparatorluğu oluşturmuştur.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; AKP İktidarı yarattığı kendi gündemiyle devletin önemli kurumlarını yönlendirmiş ve şekillendirmiştir, bu aşamada yargıyı ele geçirmek ve AKP yargısını yaratmak üzere yola çıkmıştır. Önümüzdeki günlerde bu gündemi değerlendireceğiz. Görüşmekte olduğumuz seçim kanunu yasalaştığında, yapılacak ilk genel seçimde uygulamaya konulması amaçlanmıştır. AKP İktidarı halkın çektiği sıkıntılar karşısında seçim kanunlarından medet umar hâle gelmiştir. AKP İktidarı, Seçim Kanunu’nu kendi lehine düzenlemekle milletin kendisi aleyhine vereceği kararı değiştirmeyi başaramayacaktır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak, ülkenin ve milletin gerçek gündemine uygun düşmeyen AKP dayatmalarına ne biz ne de milletimiz izin verecektir. AKP, milleti canından bezdiren, artarak devam eden yoksulluğa, işsizliğe, aşsızlığa çare bulacağı yerde her gün yeni sorunlar yaratarak insanımızı umutsuzluğa ve karamsarlığa sevk ediyor. Mille-timiz bunun cevabını yapılacak ilk seçimde sandıkta verecek, AKP geldiği gibi halkın oylarıyla iktidardan gidecektir.

Bu duygu ve düşüncelerle, yüce Meclise saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Emek.

Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Isparta Milletvekili Sayın Nevzat Korkmaz. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 490 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin ikinci bölümü hakkında Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına görüşlerimi açıklamak üzere huzurlarınızdayım. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Demokrasinin tecellisi için olmazsa olmazlardan birisi ve en önemlisi, serbest, eşit ve adil yarışma şartlarının sağlandığı seçimlerdir. Bu alanda karşılaşılacak yetersizlikler rejimi tehlikeye sokacaktır, demokratiklik ve çoğulculuktan uzaklaştıracaktır. Türkiye Cumhuriyeti Anayasası, Türkiye Büyük Millet Meclisi İç Tüzüğü, Seçim Kanunu, Siyasi Partiler Kanunu gibi Türk siyasi hayatının bütününü ilgilendiren ve parlamenter demokrasinin vazgeçilmezleri olan siyasi partilerin siyaset yapma zeminlerini belirleyen yasalar düzenlenirken daha uzlaşımcı, daha katılımcı ve Meclis çoğunluğunun getirdiği kendini beğenmişlikten uzak, daha mütevazı olmak gerekir. Hem hükûmet eden siyasi partilerin hem de sistemin inandırıcılığı ve güvenirliliği buna bağlıdır yani bu düzenlemeleri yaparken, kendine yontan nalıncı keseri değil, adaletin terazisi olmayı bilmek lazımdır.

Fazla söze gerek yok. Bir zihniyetin demokratik olup olmadığının mihenk taşına vurulduğu noktadır buradaki duruş. “Ben yüzde 47 oy aldım, istediğimi yapar, istediğim düzenlemeyi Meclisten geçiririm.” diyemezsiniz. Eğer bu yola tevessül ederseniz -ki şu an itibarıyla öyle görünüyor- yarın bir başka çoğunluğun size dayatacaklarına da ses çıkarmamanız gerekiyor. Bir başka deyişle, hem Kunta Kinteliğe hem de nemrutluğa soyunamazsınız. Bu oylar size, barış, huzur, sosyal mutabakat ve karşılıklı anlayış içerisinde ülkeyi idare etmeniz için verilmiştir, yoksa Meclisteki diğer siyasi partileri ve halkın seçtiği milletvekillerini yok saymanız, kendi görüş ve siyasi tavrınızı onlara dayatmanız için değil çünkü yarın iktidardan uzaklaştığınızda bu yaptıklarınız bumerang gibi size geri dönecektir. “Adalet istiyoruz.” dediğinizde bugünkü söyledikleriniz önünüze mutlaka konacak ve bugün yaptıklarınız size hatırlatılacaktır.

Uzlaşma dendiğinde “Efendim biz teklifimizi Komisyona, hatta alt komisyona getirip tartıştırmadık mı?” diyorsunuz değerli AKP milletvekilleri. Yanlış biliyorsunuz, bunun adı “uzlaşma” değil; bu, düşündüğünüzü, tasarladığınızı karşınızdakine dayatmadır, buna “uzlaşma” denmez. Uzlaşmada gruplar oturur, konuşur, kendi zaviyelerinden eksiklikleri ve ihtiyaçları belirler, ortaya bir metin çıkarırlar ve bu metin Genel Kurulun görüş ve katkılarına sunulur. Acaba dedim, AKP sürekli “Uzlaşıyoruz, biz de uzlaşmacıyız.” derken uzlaşmanın anlamını bilmiyorlar mı diye bu açıklamayı zorunlu hissettim.

Bakın, Türk Dil Kurumunun Büyük Türkçe Sözlük’ünde “uzlaşmak” nasıl tanımlanmış; bu tanımı AKP milletvekillerinin bilgisine sunarken kamuoyu ile de paylaşmak istedim: “Uzlaşmak: Aralarındaki düşünce ayrılığını karşılıklı tavizler vererek uyuşmak, karşılıklı anlaşmak ve mutabık kalmak.” Sözlük anlamı bu, yani herkes bir adım geri çekilecek ve ortadaki anlaşma zeminini, uzlaşma alanını büyüteceğiz. AKP, bu seçim kanunu ve bundan sonra Genel Kurula getireceklerini söyledikleri Anayasa değişikliklerini böyle mi yaptı? Hayır. Herhangi bir uzlaşma arayışı içinde olmadan ya da izlediği tek yönlü görüşme biçiminden en küçük bir rahatsızlık hissetmeden kendi metninin Komisyonda görüşülmesini yeterli gördü. Unutmayalım ki bu seçime AKP gibi diğer partiler de katılacak. Nerede onların hakkı, hukuku? Onların sisteme güvenmesini temin edecek eksikliklerinin giderilmesi gibi bir kaygıyı neden hissetmiyorsunuz?

Değerli milletvekilleri, başından beri teklifin geneli ve birinci bölümü üzerinde eleştiri ve endişelerimizi dile getiriyoruz, ikinci bölüm de son derece sıkıntılı maddeler içermektedir. İşte, 18’inci madde, ilçe seçim kurulu başkanı, seçim çevresi listesinde olduğu hâlde görev yaptığı sandığa ait seçmen listesinde olmayan güvenlik görevlileri ile sandık kurulu üyelerini getirip götürmekle görevli şoförlerin o sandıkta oy kullanmalarına cevaz veren madde. Bunların sayıları çoğu zaman 60-70, hatta büyük yerlerde 250-300’ü bulabilmektedir. Şoförlerin sayısı da kabarık. Uygulamada, ilçe seçim kurulu mülki amire yazar, sandık başlarında gereken güvenlik tedbirlerinin alınmasını ister. Mülki amir, her sandığın başında yeterli güvenlik elemanı planlaması yapar ama bu görevlilerin isimlerini seçim kuruluna bildirmez. Oy verme gününde bu görevlilerin sandık sandık dolaştırılıp oy kullandırılması riski her zaman mevcuttur. Siyasi partiler ya da adaylar, işleri güçleri yok da güvenlik görevlileri sirkülasyonunu mu takip edecekler veya bunu ne kadar denetleyebilecekler? Bu risk, milletvekili seçimlerinde, yerel seçimlerde de var. Bu yoğunluktaki insanlar, görev yaptıkları yerlerde oylarını kullandıklarında -hepinizin bildiği üzere- sandık sonuçlarını doğrudan etkileyecek, belki de sonucu değiştirecektir. Bunun, orada yaşayan seçmenlerin iradesine saygısızlık olacağını hepimiz biliyoruz. Biz demiyoruz ki sandık mahallinde görevli arkadaşlarımız oy kullanmasın. Elbette, her vatandaş gibi kullanacak, kullanmalılar ancak sandığın kurulduğu mahalde yeni tartışmalara, yeni gerginliklere sebebiyet verilmemelidir. Devletimizin güvenlik güçlerini bu tartışmaların içine itmemek, sandıklardan istediği sonucu alamayan kesimlerin husumeti ile karşı karşıya getirmemek lazımdır. Bu yüzden, bunların eskiden olduğu gibi görev yerlerinden dönüşümlü olarak ayrılarak kayıtlı oldukları kendi sandıklarında oy kullanmaları sağlanmalıdır. Senelerce yönetimler bunu sağlamışlar da siz neden sağlayamıyorsunuz? Bu, yönetiminizin âcizliğinin bir ifadesi midir?

19’uncu madde düzenlemesi, üzülerek söylüyorum ki kargaları bile güldürecek cinstendir, oyların 2 defa sayılması şartı getiriliyor, iki sayım arasında fark olursa, 3’üncü sayım yapılacak. “3’üncü sayımdan elde edilen sonuca göre işlem yapılır.” deniyor.

Değerli arkadaşlar, önemli olan oyların 2 ya da 3 kez sayılması değil, doğru sayılmasıdır. Örneğin, sayım yapan görevli 3’üncü kez de saydı ancak hata yaptığı söylendi yahut kendisi de şüpheye düştü, 4’üncü kere saymayacak mı? Saydı, diyelim ki ikinci sayımdan farklı bir netice ortaya çıktı. Birileri yargıya gidip “Efendim, Seçim Kanunu’nda 2 kez sayım esastır. Sonraki sayımın değil de 2’nci sayım sonucunun tescilini istiyorum.” diyemez mi? Dese karmaşa ortaya çıkmaz mı? Sayım görevlilerine sanki sayma özürlülermiş gibi muamele yapıp bu kadar detaya inmek ne derece işlevseldir?

20’nci maddede getirilen hükümler, Yüksek Seçim Kurulunun 135 ve 138 sayılı genelgelerinde düzenlenmiş. Eksikler varsa yine orada düzenlenir. Bunu bu kadar ayrıntılı bir kanun maddesi hâline getirmek, kanun yapma tekniğine aykırılık, işgüzarlık değil mi? Türkiye Büyük Millet Meclisinin, Yüksek Seçim Kurulunun hareket alanını bu kadar kısıtlaması doğru mudur?

21’inci maddede ve 22’nci maddede noksanlıklar var, önergelerimizi vereceğiz.

24’üncü maddede yeni bir düzenleme yapılması gerekiyor. Siyasetin baş aktörleri, siyasi parti teşkilatları ve onların yöneticileridir. Oyların birden fazla bilgisayarda sayıldığı durumlarda, her bilgisayarın yakınında siyasi parti temsilcilerine uygun yer ayrılarak daha sayımın başında onları sürece katacak rahat bir izleme imkânı getirmek lazımdır. Sayım görevlilerinden ve oy pusulalarından, âdeta, fersah fersah uzaklıkta kalan teşkilat yöneticilerini tatmin etmek ve onları sonuçlardan emin kılmak zor olacaktır. En fazla şikâyet edilen konu budur. Şimdi bunu düzeltmenin tam zamanı. Yeni gerginlikler ve küskünlükler yaratmanın zamanı değil.

25’inci maddede, ilçe seçim kurullarına itiraz etmede önce sandık kuruluna başvurmak şartı kaldırılıyor. Buradaki düşünce, bizce de çok yanlış değil. İtirazların yargı mensubu olmayan sandık kurulu başkanının iki dudağı arasından çıkartılıp bu konuda uzmanlaşmış ve başkanlığının da bir hâkim tarafından yapıldığı ilçe seçim kuruluna bırakılması doğru bir yöntem. Ancak, buna bir eleme kriteri getirmek lazım. Her önüne gelen itiraz dilekçesini alıp ilçe seçim kurulunun önüne gittiği zaman –ki bu sayıları binleri, on binleri bulabilir büyük yerlerde- iki gün içinde bunlara cevap vermek mümkün müdür?

O hâlde, başından beri vurguladığımız mutabakat gerekliliği burada da kendini gösteriyor. Grupların, uygun bir çıkış yolu, bir tercihte bulunması lazım. Ancak, sizin yasa yapmada bulduğunuz yöntem, üzülerek söylüyorum ki, deneme yanılma yöntemidir. Denemeden, görüşmeden, illa ki kafanızı duvara bir çarpacaksınız, Türkiye Büyük Millet Meclisine de hata yaptıracaksınız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.

S. NEVZAT KORKMAZ (Devamla) – Teşekkür ederim Başkanım.

Sırası gelmişken, millî teknoloji şirketi HAVELSAN’ın önerisini tekrar değerlendirmenizi istiyoruz, gerçekten bu sıkıntıları ortadan kaldırabilecek elektronik bir sistem öngörüyor.

Kıymetli arkadaşlarım, biz, Milliyetçi Hareket Partisi olarak düzeltebileceklerimizi düzeltmek ve millî iradenin tecellisine verilecek zararı en aza indirgemek adına hem alt komisyonlarda hem de esas komisyonlarda gerekli katkıyı yaptığımızı düşünüyoruz. Bir kısmını kabul etmiştir AKP komisyon çoğunluğu ama büyük bir kısmını da reddetmiştir.

Milliyetçi Hareket Partisi olarak bu gerekçelerle mevcut metnin bu hâliyle ülke bütünlüğüne, millî birliğe, demokrasiye, çoğulculuğa ve seçimlerin eşit ve adil şartlarda yapılmasına hizmet etmeyeceğini düşündüğümüzden teklifi desteklemediğimizi beyan ediyor, ret oyu vereceğimizi kamuoyuyla paylaşıyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Korkmaz.

Barış ve Demokrasi Partisi adına Van Milletvekili Sayın Özdal Üçer. (BDP sıralarından alkışlar)

BDP GRUBU ADINA ÖZDAL ÜÇER (Van) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlar; grubum adına ikinci bölüm üzerine söz almış bulunmaktayım. Hepinizi sevgi ve saygıyla selamlarım.

Aslında seçim kanunlarında, seçmen kütükleriyle ilgili 298 sayılı Kanun, milletvekilleri seçimiyle ilgili Kanun, yerel idarecilerle ilgili kanunlar, Anayasa’nın seçimlerle ilgili hükümlerinde birçok değişiklik yapılması gerekmekte. Şöyle tanımlayabiliriz: Ev ihtiyacı olan birinin ev inşaatına başlarken terastan başlaması gibi bir şey söz konusu burada.

Şimdi, seçimlerle ilgili anayasal düzenlemeler yapılmaksızın, Siyasi Partiler Kanunu düzeltimi yapılmaksızın, milletvekilleri ve mahalle muhtarları, yerel, mahallî idarecilerle ilgili seçim kanunları düzenlemesi yapılmaksızın seçmen kütükleriyle ilgili bir düzenlemeyi çok öncelikli tutmak, bu işin esas, mihenk noktasıymış gibi kamuoyuna lanse etmek aldatmacı bir yaklaşım olur, kandırmacı bir yaklaşım olur. Zaten 2002’den bu yana AKP Hükûmetinin temelde esas aldığı şey, kamuoyunu yanıltmak, kamuoyunun taleplerini istismar etmek, beklentilerini istismar etmek, vizyonu söylemlerle güçlü tutarak kamuoyunu müşkül durumda bırakmak, beklentilerini bir istismar aracına dönüştürerek kendi rant alanını sağlayacak bir iktidar pozisyonu oluşturmak. “Hangi alanda yedi yıllık iktidarı boyunca AKP Hükûmeti çözüm getirdi de seçim kanunlarıyla ilgili çözüm getirecek?” diye genel bir kanaat söz konusu. Eğitim alanında, sağlık alanında bugün tartışılan, görüşülen önergeler bile bunun en bariz örneği. Cezaevlerinin sorunlarıyla ilgili, kanser tedavisiyle ilgili araştırma önergelerinin AKP Hükûmetinin tamamı tarafından reddedilmiş olması ve özellikle bu iki önerge aleyhine de, AKP’nin, Erdoğan’ın “Kürt milletvekilleri” diye basına yansıyan milletvekilleri tarafından aleyhte konuşturulması da ilginç bir nüanstır.

Aslında, burada CHP ve MHP’yi de değerlendirmek lazım. Seçimlerde sırf DTP milletvekili çıkarmasın diye zımni uzlaşı alanlarını yapan il, ilçe teşkilatlarının da bunda etkisi vardır. Eğer böyle bir tutum söz konusu olmamış olsaydı bugün Meclis aritmetiği bu şekilde olmamış olacaktı, bunu hepimiz çok iyi biliyoruz.

Güvenlik güçlerinin baskısı, güvenlik güçlerinin sandığa müdahalesi AKP’nin aynı dönemde idare ettiği, Hükûmette bulunduğu idareler çerçevesinde baskılanan bir seçim ortamı olmamış olsaydı, antidemokratik bir seçim ortamı olmamış olsaydı, bugün antidemokratik seçim yasaları olmamış olsaydı Meclis aritmetiğinin bugün bu olmayacağını hepimiz çok iyi bilmekteyiz.

Mevcut seçim kanunlarından dolayı birçok ötekileştirilmiş kesim kendi siyasi düşüncesini, sosyal politikalarını Meclise yansıtabilme şansına sahip değil. Peki, yerel yönetim seçimlerinden sonra güç kaybına uğrayan ve emekçiler tarafından dışlanan, kendisine yakın olarak bir gecede kurduğu sendika konfederasyonu tarafından bile reddedilen AKP Hükûmeti, artık muhalefet edilen AKP Hükûmeti eğer kamuoyuna karşı çok yürekliyse buyursun, 2010 yılı içerisinde bir erken seçim yapalım da boyunun ölçüsünü alsın, diye halkın da söylemleri söz konusudur.

ASIM AYKAN (Trabzon) – Acele etme, geliyor, geliyor.

ÖZDAL ÜÇER (Devamla) – Gelecek, görüşeceğiz o zaman.

ASIM AYKAN (Trabzon) – İnşallah.

ÖZDAL ÜÇER (Devamla) – İnşallah, inşallah.

ASIM AYKAN (Trabzon) – Yaz bir tarafa.

ÖZDAL ÜÇER (Devamla) – Yazacağız ve şunu kesinlikle söyleyeyim ki sizin bu kadar sandalyeniz olmayacak. Seçimlerle ilgili… Çok fazlası olmayacak bundan eminim, yani bu kadar olmayacak derken fazlası olabilir anlamında söylemedim.

Şimdi, güvenlik güçlerinin seçim sandık kurulunda görev yapacak kişilerin hangi sandıklarda oy kullanacağına ait düzenleme gerçekten sorun alanıdır çünkü birçok ilçede birkaç oyla seçimler kazanılabiliyor, birçok beldede birkaç oyla seçimler kazanılabiliyor. Bununla ilgili güçlü bir denetim mekanizması olmazsa sıkıntı yaşanır.

Zarfların sayılması, efendim dökümün yapılması, sayımın yapılması -bundan dün de bahsetmiştik- teknik mevzular. Bunları, hiç, bu Genel Kurulu böyle yormaya da gerek olan şeyler olarak görmüyoruz. Bununla ilgili komisyonlar vardır, komisyon çalışır ama Meclis yasama faaliyetlerinin kalitesiyle ilgili sorunu üç yıldır bizatihi gözlemledik. “Ben yaparım, sayım buna yeterlidir, herkes de buna riayet etmek zorundadır.” gibi bir yaklaşım söz konusu. Bunun çok da doğru olmadığını ve mantıklı olan herkesin bunu eleştireceğini, eleştirmesi gerektiğini ifade etmek isterim.

Önemli bir konu, memurların siyaset hakkının yine bu düzenlemede, Anayasa’da engelleniyor olması. Şimdi, herkes siyaset yapabiliyor. Memurların ideolojik düşünce geliştirme hakkı var. Tamam, siyasi partilerin faaliyetlerine ya da memur sorumluluklarını taşımak yükümlülüğü ayrı bir şeydir ama siyaset yapma hakkı herkes için eşitlikçi olmalıdır. Neden bir memur siyasi partiden aday olmak için ya da milletvekili adayı, muhtar adayı veyahut da belediye başkanı adayı olmak için görevinden istifa etmek zorunda kalsın? Bunun için daha makul bir çözüm bulunamaz mı? Bulunabilir ama “Benim memurum işini bilir.” zihniyeti ile bugüne kadar yansıyan “Ben, kendi kadrolaşmamı nasıl yaparım?” zihniyetinin ortaklaştığı bir alan bürokrasiye bu anlamda çok müdahale ediyor.

Ben de memur kökenli biriyim. İşin aslı, memuriyet görevinden istifa edip de salt ekonomik gerekçelerinden dolayı ya da görevime bir daha dönebilir miyim kaygısıyla memuriyet görevinden istifa edip de siyasete girebilme şansına sahip olmayan binlerce insan var. Eğer öyle olursa -biz, tabii o ikili polemik sürecine dâhil olmak istemiyoruz ama Sayın Erdoğan’ın bahsettiği gibi- böyle AKP politikalarına karşı çıkıp da “Ben, siyasete giriyorum.” diyecek binlerce öğretmen vardır, binlerce doktor vardır, binlerce mühendis vardır kamu kuruluşlarında çalışan. O zaman siyaset nasıl yapılır görürdü aslında ama mevcut yasalar buna müsaade etmiyor. Acaba ben görevimden istifa etsem birkaç ay sonra görevime dönebilir miyim, hükûmet bu konuda beni baskılar mı baskılamaz mı diye tereddüt yaşayan ve görevinden istifa ettiği için başka bir partiden, hükûmet yanlısı olmayan başka bir partiden ya da bir düşünceden yana tavır geliştirdi diye görevinden olan, soruşturma açılan binlerce insan var.

Şimdi, siyaset ve toplumsal yaşam döngüsü itibarıyla değerlendirdiğimizde, siyasetin temel sorumluluğu toplumsal yaşamı düzenlemektir, toplumsal yaşamı kendi çıkarlarına göre monte etmek rantçı bir anlayıştır. Zaten yedi yıllık AKP Hükûmeti süresince en çok üzerinde durulması gereken şey, bence rant ve hukuktur, haksız rant ve hukuktur. Bu konuda şunu çok iyi bilmekteyim ki ve bunun takipçisi olacağız: Bugün bu koltuklarda oturup da yarın halka hesap verecek onlarca milletvekili vardır ve cezaevlerine ret oyu, cezaevlerinin sorunlarının yerinden tespiti ve sorunlarının giderilmesi için ret oyu verenlerin çoğu, yarın belki yolsuzluk davalarından dolayı cezaevinde kalacaktır ve birilerinin kendi sorunlarını Mecliste gündeme getirmesini temenni edecektir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.

ÖZDAL ÜÇER (Devamla) – AKP’nin yola çıkarken, Sayın Erdoğan’ın söylediği, temelde söylediği iki şey vardı: “Yolları yapacağız, yolsuzluk yaptırmayacağız.” Yaptıkları yollar çukurlardan geçilmez oluyor. Yolsuzluk da yaptırmadılar çünkü kimseye yolsuzluk yaptırmadılar, kendi yakınları, kendi yandaşlarından başka kimseye yolsuzluk yaptırmadılar.

Bunlar, söylenmesi ve seçimlerle ilgili tartışılması gereken çok şeyin, aslında ifade edilmesi gereken çok şeyin varlığının göstergesidir. Yani bu sefer, değil makarna, bulgur, fasulye, nohut, değil çamaşır makinesi, buzdolabı, Sayın Başbakan oğlunun gemisini de hediye etse insanlara, kimse oy vermeyecektir.

Saygılarımla hepinizi selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Üçer.

Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Ankara Milletvekili Sayın Haluk İpek. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA HALUK İPEK (Ankara) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bütün siyasi partiler ve bütün bağımsız adaylarla ilgili seçim yarışını düzenleyen ve bundan önceki seçimlere göre çok daha sağlıklı, çok daha iyi seçimleri yapacağımız düzenlemeleri getiren kanun teklifini düzenliyoruz. İlk bölümünü dün tamamladık, şimdi ikinci bölümündeyiz; inşallah onu da bugün tamamlayacağız ve bundan sonra seçimlerimizi daha güvenilir, daha sağlıklı ve daha iyi yapacağız. Bunu hep birlikte, bu kanun geçtikten sonra uygulamaya başladığımızda bütün siyasi partiler ve adaylar bunu hissedecekler.

Esasen 298 sayılı Yasa’yı şöyle bir inceleyebilseydi konuşmacılar, yani bunun felsefesini anlayabilseydi, kuralları ve kavramları algılayabilselerdi, buradaki konuşmaları, hazırlanan teklifi dikkatli okuduktan sonra buradaki konuşmaları yapmazlardı. (MHP sıralarından gürültüler)

HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Sayın Vekilim, ayıp oluyor. Algılama sorunumuz yok!

ÖZDAL ÜÇER (Van) – Sayın Başkan, bu ne demek? Bizim algımızla ilgili değerlendirme yapma hakkına sahip değil.

HALUK İPEK (Devamla) – Şimdi, 298 sayılı Yasa’nın ruhunda şu var: Bütün seçimleri siyasi partilerle birlikte yapmak ve sonuçlandırmak, siyasi partileri, seçimin her aşamasında, siyasi partileri aşama aşama onun içine yerleştirmek.

Teklifi incelediğiniz zaman 1’inci maddeden başlayarak…

HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Senin bildiğin kadar bizim unuttuğumuz var Sayın Vekilim.

HALUK İPEK (Devamla) – …şöyle bir incelediğiniz zaman, 1’inci maddeden itibaren siyasi partiler, seçim hukukunun, işleyen seçimin içine dâhil edilmiştir ve bütün maddeleri, dün görüştüğümüz on yedi maddeyi ve bundan sonraki maddeleri incelediğiniz zaman, teklif Anayasa Komisyonuna geldiği andan itibaren alt komisyonda ve daha sonraki aşamalarda bütün siyasi partilerin önergeleriyle aşama aşama bu hâle gelmiştir.

Şimdi sırasıyla tek tek saymak istemiyorum ama bu öğleden sonraki görüşmeye baktığımız zaman iki tane önerge var, hazırlandı veriliyor. Açın, gidin Anayasa Komisyonunun tutanaklarını, bu önergelerin, bu hazırlanan önergelerin, bu şekilde olmasını hangi parti arzu etti? Bir tanesi şu…

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – O önergeleri de vermesek iyice kötü olacakmış Haluk Bey, inan bak.

HALUK İPEK (Devamla) – Arkadaşlar, birlikte çok iyi bir aşamaya getirdiğimiz kanunu burada konuşurken, benim de algılayamadığım -mesela şimdi birazdan ona cevap vereceğim- bir kısım cümleler kullandınız, kanunun içinde yok. Sloganla konuşuyorsunuz, deseniz ki şu maddenin, şu fıkrası buna yol açıyor, anlarım.

HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Dediğimizde anlamıyorsunuz, değiştirmiyorsunuz, sonra, oradan “Reddediyoruz, kabul etmiyoruz.” diyorsunuz. O zaman yazın bize verin ne konuşacağımızı, onu konuşalım.

HALUK İPEK (Devamla) – Dolayısıyla, örneğin 23’üncü maddede verilecek önergeyle yine, Komisyonda gelmişti bu, “Sandık sonuç tutanağı verilen müşahit ve sandık kurulu üyelerinin ad ve soyadları ile temsilcileri oldukları siyasi partinin adı veya bağımsız adayın adı ve soyadı sandık kurulu tutanak defterine yazıldıktan sonra tutanağın teslim alındığına dair imzaları alınır…” Arkadaşlar, bunu muhalefet partileri önerdi ve şu anda öneri olarak birazdan oylanacak.

Dolayısıyla, arkasından “SEÇSİS’le ilgili sisteme girişleri siyasi partiler takip edemiyor. Bunu bütün siyasi partilerin takip edeceği bir hâle getirelim” denildi, öyle değil mi? Bu konu, oradaki MHP’li bir milletvekili arkadaşın önerisi sonucunda şu anda Genel Kurula gelen teklifin içinde var ancak yeterli görülmedi, bakın, çok daha iyi bir hâle getirildi. Onu da okuyacağım: “İlçe seçim kurullarından Yüksek Seçim Kuruluna elektronik ortamda gönderilen sandık ölçekli seçim sonuçlarını talepleri hâlinde seçime katılan siyasi parti genel merkezlerinin ve eş zamanlı olarak izleyebilmeleri ve aynı formatta bilgisayar ortamında saklayabilmeleri için gerekli her türlü tedbir Yüksek Seçim Kurulu tarafından alınır. Siyasi parti genel merkezleri bu suretle elde ettikleri seçim sonuçlarını Yüksek Seçim Kurlunca belirlenen süre bitimine kadar kendi teşkilatlarına veya üçüncü şahıslara gönderemez ve kamuoyuna açıklayamaz. Yüksek Seçim Kurulu siyasi parti genel merkezlerinin kullanımına açılacak veri tabanlarıyla ilgili her türlü güvenlik tedbirlerini alır.” Arkadaşlar, talebinizdi bak.

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Bunu eleştirmiyoruz.

HALUK İPEK (Devamla) – Şimdi, biraz önce her üç siyasi partinin konuşmacısı şunu söyledi, okuyorum: “Kolluk güçleri seçimi etkiler.” Yine bir başka siyasi parti: “Güvenlik kuvvetlerinin oy kullanmaları seçimi etkiler.” Değil mi? Yine, en son konuşmacı: “Güvenlik kuvvetlerinin durumu seçimi etkiler.” Yani söylediğiniz şu: Güvenlik kuvvetleri…

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Bu sirkülasyonu takip edemeyiz.

ÖZDAL ÜÇER (Van) – Sandık kurulunun görevlileri… Algılayamamışsınız Sayın Vekil, algılayamamışsınız!

HALUK İPEK (Devamla) – Arkadaşlar, dinlemesini bir öğrenirsen…

ÖZDAL ÜÇER (Van) – Ben öğrenmişim, sana öğretirim, senin gibilerine öğretirim!

BAŞKAN – Sayın Üçer, lütfen…

SONER AKSOY (Kütahya) – Ne öğrenmişsin?

HALUK İPEK (Devamla) – Şimdi, iddianız şu: Güvenlik kuvvetleri bu kanun geldiği için oy kullanmaları gereken yerin dışında oy kullanacaklar. Bu değil mi?

Arkadaşlar, milletvekilliği seçiminde bir güvenlik görevlisi hangi milletvekilliğine seçimde oy kullanacaksa orada kullanacak, belediye seçimlerinde hangi belediyenin hizmet alanında bulunuyorsa orada oy kullanacak. Peki, bu…

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Mükerrer oy…

HALUK İPEK (Devamla) – Bir saniye ya… Dinleyin arkadaşlar ya…

ÖZDAL ÜÇER (Van) – Senin bahsettiğin güvenlik görevlisi 3 defa yaraladı beni. Milletvekiliydim, soruşturma açtım. İktidar partin yapsaydı madem öyle! Yapsaydı onu…

BAŞKAN – Sayın Üçer… Sayın Üçer, lütfen…

HALUK İPEK (Devamla) – Bir anlayabilsem…

ÖZDAL ÜÇER (Van) – Anlatırım ben. Sen konuşmanı yap. Başkasının söylemi üzerinden yorum yapma!

BAŞKAN – Sayın Üçer, lütfen…

MEHMET CEMAL ÖZTAYLAN (Balıkesir) – Başka bir emrin var mı?

ÖZDAL ÜÇER (Van) – Var tabii!

MEHMET CEMAL ÖZTAYLAN (Balıkesir) – Kimsin sen ya!

ÖZDAL ÜÇER (Van) – Sana ne! Sen kimsin! Kimsin sen!

BAŞKAN – Sayın Üçer, lütfen…

HALUK İPEK (Devamla) – Sayın Başkan, şimdi, bu bizim icat ettiğimiz bir şey mi? Bakın, şimdi okuyorum: “Güvenlik görevlileri ise seçmen bilgi kartları bulunmak şartıyla görevli oldukları sandıkta oy kullanabilirler.” Tekrar ediyorum: “Güvenlik görevlileri ise seçmen bilgi kartları bulunmak şartıyla görevli oldukları sandıkta oy kullanabilirler.”

Yine, başka bir kararı: “Sandık kurulu üyeleri, bina sorumluları ve güvenlik görevlileri oy kullanmış ise sandık seçmen listesinde oy verenler toplamına dâhil edilir.” Yüksek Seçim Kurulunun 2007 tarihli kararı. Karar numarası burada.

Yine “Sandık kurulu başkan ve üyelerini köye getirip götürmekle görevli şoförler, ilçe seçim kurulu başkanı tarafından verilecek belgeye istinaden bu köyde oyunu kullanabilir.” Yüksek Seçim Kurulunun kararı. 27/10/1982’ye 405.

Arkadaşlar, Yüksek Seçim Kurulunun kararını kanuna yerleştiriyoruz, yeni bir şey icat etmiyoruz. Sonra…

HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Onda problem yok Sayın Vekilim, problem uygulamanızda.

BAŞKAN – Sayın Yıldız, lütfen…

HALUK İPEK (Devamla) – Arkadaşlar, şunu çok iddialı bir şekilde söylüyorum: Bu kanun geçtiğinde siyasetin bütün aktörleri için seçimleri çok daha sağlıklı, çok daha güvenli bir şekilde yapabileceğiz.

Mesela, dedi ki: “Sandıktaki oyları niye 2 kere sayıyoruz, niye 3 kere sayıyoruz?” Seçmen iradesini tabelaya tam ve net olarak yansıtabilmek için yapıyoruz. Ne olacak yeni gelen düzenlemeyle?

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Şu anda…

BAŞKAN – Sayın Korkmaz, lütfen…

HALUK İPEK (Devamla) – Oylar sayılacak. 2 görevli olacak, oyları sayacak, iki sayım arasında eğer fark varsa oylar bir daha sayılacak arkadaşlar. Bu bir seçim güvenliğidir, seçimin tam ve sağlıklı olarak tabelaya yansıtılması için bir önlemdir.

Eğer şu teklifi baştan sona bütün arkadaşlarımız net bir şekilde okuduğunda veya her şeyi bir kenara bırakın, bu kanun geçtikten sonra uygulamada hepiniz çok daha rahat edecek, çok daha sağlıklı bir şekilde seçim neticelerini alabileceksiniz. Seçimin sağlıklı yapılması, daha güvenli yapılması adına bir sürü önlemler alındı.

Mesela, bütün oylar ilçe seçim kurulunda birleştirildikten sonra çıktılar alınacak ve o çıktılar orada bulunan siyasi parti temsilcilerine verilecek ve ilçe seçim kurulu hâkimi yüksek sesle birine seçim sandık sonuçlarını okutacak ve bütün orada bulunan siyasi parti temsilcileri sonuçları tek tek kontrol edecek ve bir denetim tutanağı düzenlenecek. Bu, ilk defa getirilen bir husus.

O yüzden, ben bu düzenlemenin demokrasimize, seçim sistemimize, seçimlerimize çok iyi uygulamalar getireceğini ve seçimleri bundan sonra hepimizin çok daha sağlıklı, çok daha güvenli yapacağımızı biliyor, inanıyor, milletimize, demokrasimize hayırlı, uğurlu olmasını temenni ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkan, hatip siyasi parti grupları adına söz alanların teklifi algılayamadığını ifade etti. Zannederim konuşmalar iyi algılanamamış, seçimin daha iyi nasıl yapılması konusundaki görüş ve düşünceleri biz ilettik. Herhâlde kimseden icazet alacak değiliz. Seçimlerin daha iyi olması konusunda atılması gereken adımları paylaşmışlardır, düşüncelerini paylaşmışlardır. Bunu çarpıtmanın bir anlamı yoktur.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Şahıslar adına ilk söz Isparta Milletvekili Sayın Nevzat Korkmaz’da.

Buyurun Sayın Korkmaz. (MHP sıralarından alkışlar)

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan kanun teklifinin ikinci bölümü hakkında şahsım adına görüşlerimi açıklamak üzere yeniden huzurlarınızdayım. Yüce Meclisi bir kez daha saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, farkında mısınız bilmiyorum ancak Türk demokrasisinin yönünü tayin edecek önemde bir yasayı görüşüyoruz, millî iradenin doğru bir biçimde tecellisinin kurallarını koyuyoruz. Milletin gözünden kaçmıyor, yasa teklifi ya da tasarısının olgunlaşarak gelip siyasi değerlendirme ve tartışmasının yapıldığı yer olması gereken Genel Kurulda, köşe bucak bir taraflarda hâlâ daha teklif hakkında pazarlıklar yapılıyor, son dakika değişiklik önergeleri veriliyor ve son dönemeçte yasa şekillendirilmeye çalışılıyor. Milliyetçi Hareket Partisinin, yasa teklifinin, hem hazırlanış hem de görüşülme biçimine muhalefetinin gerekçesini anladınız mı değerli milletvekilleri?

Bu yasa hazırlanırken uzlaşılarak ve tüm siyasi partilerin ve kamu kurum ve kuruluşlarının görüş ve katkıları alınmalıydı; bu yapılmamıştır. Hukuk alanında yapılan düzenlemelerde, ortalama çözümler, palyatif öneriler olamaz; hele hele, kimilerinin hukuk alanını genişletirken kimilerininkini daraltan “Göç yolda düzelir.” mantığıyla yasa yapılmaz. “Türk demokrasisinin kilometre taşı.” diye adlandırılabilecek kanunlardan biri olan Seçim Kanunu -bütün iyi niyetlerine rağmen, öyle olduğuna inanıyorum- Sayın Haluk İpek ve Sayın Ayhan Sefer Üstün’e emanet edilmiş, Türkiye Büyük Millet Meclisi de bu kurguya hizmet ediyor; gerçi, her tarafına dokunula dokunula onların verdiği teklife de artık benzemiyor. Ancak, temel kötü, üzerine bina kondurulamıyor, “Devenin boynu” misali, neresini düzelteceğimizi artık biz de bilemiyoruz.

Değerli milletvekilleri, bu teklifin hem hazırlanış hem de komisyonlarda görüşülme yöntemi, en basit tanımlama ile Meclis iradesine yönelik bir kabalıktır; yeni marazlara sebep olacaktır. Ya uzlaşmayı bu şekilde hayata geçirin yahut da anlamını kaybettirdiğiniz bu kelime ile milleti kandırmaktan, uzlaşıyor görünmekten vazgeçin.

Sayın Hükûmet, bu metni teklif olarak değil de tasarı olarak getirseydiniz, böylece, Genel Kurula gelmeden önce İçişleri ve Adalet Bakanlıkları, Yüksek Seçim Kurulu gibi birtakım kurumların yazılı görüş ve katkılarını alıp onların özellikle uygulamada karşılaştığı sıkıntılar ve önerilerini de metne yansıtsaydınız -merak ediyorum- bundan kaybınız ne olurdu, neyiniz eksilirdi? Türkiye Cumhuriyeti’nin resmî dili olan Türkçe dışında yerel dil ve lehçelerle propagandayı delikanlıca, milletten kaçırmadan, açık açık tasarıya iliştirseydiniz ve milletin de görüşünü alsaydınız, son dakikada yangından mal kaçırırcasına alt komisyonda verilen bir önerge ile yapmadan, adam mı ölürdü? Bu teklifi, Başbakanın isteği, Sayın İçişleri Bakanının işgüzarlığı üzerine Sayın Anayasa Komisyonu Başkanı Burhan Kuzu’nun “Tiz yedi günde tamamlayıp gelin.” talimatıyla gönderdiği alt komisyonda ve raporunu sunduğu esas Komisyonda sadece bir oturumda yapılan on-on iki saat toplantılarla yeterli tartışma ortamı yaratmadan, katkı ve eleştirileri almadan çıkarmasaydınız, bu kadar önemli bir yasa teklifini telaşa ve aceleye boğmadan, daha doğru olmaz mıydı? Tüm bunlar, sizin, milletin gözünden bir şeyler kaçırmak istediğinizi göstermiyor mu? Millî ve üniter devleti yakından ilgilendiren böyle bir husus, anlaşıldı ki kargaşaya getirilecek ve bir oldubitti yaratılacak ve size bu antidemokratik yöntemlerinizden dolayı güvenmemizi bekleyeceksiniz.

Değerli milletvekilleri, anlaşılıyor ki AKP gözünü karartmış, siyasi istikbalinin son dönemecine girerken peşinden sistemi de kurumları da kaosa götürmek, milletimizi de birbirine düşürmek istiyor. Bu teklif ile ilgili olarak seçim yargısıyla ilgili en üst kuruluş olan Yüksek Seçim Kurulunun da ciddi itiraz ve eleştirileri, hatta Türk demokrasisiyle ilgili gelecek kaygıları vardır. Bu kaygılar ve eleştiriler mutlaka dikkate alınmalıdır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.

S. NEVZAT KORKMAZ (Devamla) – Teşekkür ederim Başkanım.

Yüksek Seçim Kurulunun Komisyona gönderdiği bu satırlar da dikkate alınmamıştır. AKP, kendisine hizmet edecek ve birçok eksiklik, kayırmacılık içeren ve seçimlerde çatışmayı körükleyecek bir düzenleme peşindedir. Bu, açıkçası, AKP’nin devleti yönetme anlayışının bir tezahürüdür. Yine burada yeni bir film vizyona konulmaktadır. Bu filmin adı kaostur, tozun toprağın birbirine karışmasıdır. İnşallah, bu aziz millet, bu karmaşaya, bu tozun toprağın birbirine karışmasına müsaade etmeyecektir. İlk yapılan genel seçimlerde de Şark kurnazı, emrivaki üstadına bir emrivaki yapıp haddini bildirecektir. AKP diğer siyasi partiler için kazdığı mezara kendisi düşecek ve her seçim kanununda görülen son burada da görülecektir.

Bu düşüncelerle, Seçim Kanunu’nun bu hâliyle demokrasimize ve adalete hizmet etmeyeceğini, bu bakımdan desteklenmemesi gerektiğini düşünüyor, heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Korkmaz.

Şahıslar adına son söz Tunceli Milletvekili Sayın Kamer Genç’te.

Buyurun Sayın Genç.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 490 sıra sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Milletvekili Seçimi Kanununda Yapılan Değişikliğe İlişkin Teklif üzerinde ikinci bölüm üzerine şahsım adına söz almış bulunuyorum. Hepinize saygılar sunuyorum.

Değerli milletvekilleri, seçim tabii ki demokrasinin temel direğidir. Seçim, dürüst, tarafsız, gerçek halkın iradesini ortaya çıkaracak yöntemlerle yapılırsa, o seçim sonucunda teşekkül eden kurumlar da sağlıklı olur, sağlıklı karar verir, vicdanının sesini dinler ona göre karar verir ama bizim, getirilen bu kanunla hiç temel sorunlar görüşülmemiş, ele alınmamış. Mesela ön seçim veyahut da yüzde 10 baraj. Parti genel başkanlarının iradelerini aşan bir seçim sistemi getirilmemiş. Şimdi, halkın karşısına, önce genel başkanlar bir aday çıkarıyorlar, halk da o genel başkanların çıkardığı kişiye oy veriyor. Ondan sonra, bu seçim sistemiyle gelen milletvekilleri, otuz senedir görüyoruz, devamlı görüyoruz, burada maalesef kendi vicdanlarının sesi yerine genel başkanlarının iradeleri doğrultusunda oy kullanıyorlar. Bunu herkes için söylüyorum, herhangi bir kimse için de söylemiyorum. Yani eğer buraya gelen milletvekilleri milletin menfaatinin gerektirdiği doğrultuda oy kullanırlarsa, halkın menfaatinin gerektirdiği doğrultuda oy kullanırlarsa, dürüst hareket ederlerse o memlekete gelen parlamento o memleketin yönetimini sağlıklı bir zemine taşır ve o memlekette çok ciddi sıkıntılar olmaz; rejim sıkıntısı da olmaz, soygun da olmaz, hırsızlık da olmaz, hiçbir şey olmaz. Ama bu yönden gelmeyen, yani vatandaşın iradesiyle Türkiye Büyük Millet Meclisine gelmeyen bir milletvekilinin burada sağlıklı hareket ettiğini göremiyoruz. İşte, hep bir gensoru önergesi geliyor, bir bakıyorsunuz ki iktidar partisindekilerin hepsi yüzde 100 suç teşkil eden o gensoruda tutuyor parmak kaldırıyor, mesela Tayyip Bey’le ilgili. Gitti bankalardan 750 milyon dolarlık usulsüz kredi aldı, hakkında gensoru verildi, bütün herkes “Burada usulsüzlük yok…” Ama o milletvekilleri Genel Başkanlıktan korkmasalar da vicdanlarının sesini dinleselerdi yüzde 100’ü o önergeye evet verirdi. Yani bu gerçek, memleketin gerçekleri.

Şimdi, barajı niye getiriyorsunuz? Barajı bırakın da, yani getirdiğiniz barajın hiç olmazsa normal bir seviyede olması lazım. Vatandaşın yüzde 30’unun, yüzde 40’ının iradesinin dışarıda kaldığı bir Meclisten sağlıklı bir Meclis olarak bahsedilebilir mi? Yani yüzde 3 irade bile Meclisin dışında kalsa orada halkın iradesi doğrultusunda maalesef bir irade beyanı gelişmiyor.

Değerli milletvekilleri, özellikle bu bağımsız adayların seçilmesinde de büyük bir hata yapılıyor. Bu geçen seçimde bağımsız adaylar o kadar küçük harflerle yazılmıştı ki, ben kendi ismimi okuyamıyordum. Düşünebilir misiniz? Yani Yüksek Seçim Kuruluna da itiraz ettik. Burada gerekirse, partilerin amblemleri var, bağımsız aday da kendi parasını versin, ya resmini koysunlar oraya, en azından isimlerin büyüklükleri de partiler gibi büyük olsun. Yani bunu bu kadar bağımsızlığı burada siyaset yapamaz duruma sokmanın bu memlekete çok büyük sıkıntı yaratacağına inanıyorum. Hiç olmazsa öyle bir sistem uygulayalım ki… Partilerde maalesef milletvekilleri, genel başkanları ve genel merkezlerin iradeleri doğrultusunda geliyorlar ama bağımsız hiç olmazsa buraya geldiği zaman işte korkmuyor, ülkenin ve milletin menfaatine uygun olan her sorunu burada pervasızca, korkmadan, gelecek korkusunu taşımadan dile getiriyor ve bu, millet için, memleket için, Meclis için çok sağlıklı bir davranış biçimidir.

Onun için, bağımsızlar için Yüksek Seçim Kuruluna da özellikle rica ediyorum: Mesela, bazen partileri böyle baştan aşağı yazıyorsunuz, ondan sonra sonuna bir yer getiriyorsunuz, her parti bir sütun ama bağımsızı… Mesela, bizim Tunceli’de üç tanesini yukarıya almıştı, üç tanesini de altına. Sanki hangi bağımsıza oy verdiğini vatandaş kestiremiyor, onu yapamıyor. Bu, gerçekten, bağımsızların seçim kazanmasının önüne konulan çok önemli bir engel, bana göre haksızlıktır değerli milletvekilleri.

Gerçekten, getirilen bu yasa Anayasa’ya da aykırı. Bakın, Anayasa’nın 79’uncu maddesine göre, seçimler, başlangıç ve bitimine kadar yargı denetimindedir. Şimdi, burada getirmişsiniz, yasakları inceleme yetkisini seçim gününe otuz gün kalıncaya kadar mülki amirlere veriyorsunuz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.

KAMER GENÇ (Devamla) – Bu, 79’uncu maddeye tamamen aykırı çünkü başlangıcından bitimine kadar denetim yetkisi, şikâyet yetkisi hâkimlerde olması lazım.

Şimdi, değerli arkadaşlar, bazı gerçekleri kabul etmemiz lazım. Bakın, bir Anayasa değişikliğini getirdi, AKP verdi. Önce getirdi, 184’ü aşan bir iradeyle Meclise verdi. Arkasından gitti -tabii, bunda çok büyük hata yaptıkları için- onun bir kısmını aldılar, 61 kişiyi, “düşürdük” güya dediler ama Anayasa Mahkemesinin bir kararı var. Sayın Suha Okay Bey bugün basın toplantısında da onu söyledi, yani 61 kişinin oradan imzasını çekmesi bu kolektif iradeyi… Tümüyle çekmesi lazım yoksa bunu hükümsüz kılar. Mesela, yarın bir cumhurbaşkanı seçimine gidildi, 20 milletvekili imza verdi, milletvekili gitti cumhurbaşkanı adayı oldu. Güçlü olduğu zaman, 2 milletvekili imzasını çekerse, o zaman, “Senin cumhurbaşkanı adaylığın düştü.” mü diyeceğiz? Yani bunun gibi yüzlerce misal vermek lazım. Gerçekten bu konuyu becermediniz ve yarın öbür gün…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

KAMER GENÇ (Devamla) – Müsaade ederseniz çok…

BAŞKAN – Yani hiç yapmadım.

Çok teşekkür ederim. Bir dakika ek süre vermiştim.

Sağ olun.

Soru-cevap işlemine geçiyorum.

Sayın Yıldız…

HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakan, kanunun 86’ncı maddesi ve 94’üncü maddesi birbiriyle çelişmektedir. Bu nedenle dört sorum olacak.

Çelişen kanun maddelerini değiştirmeyi düşünüyor musunuz?

Seçmen listesinde kayıtlı olduğu yer dışında oy kullanılması seçim sonuçlarını etkilemiyor mu? 2004-2009 yerel seçimlerinde bunu Adalet ve Kalkınma Partisi lehine çok iyi kullandınız, sonucu değiştirdiniz. Yapılacak seçimlerde yine aynı uygulamayı yapacak mısınız?

Bu yasayı düzeltmeyi düşünüyor musunuz?

298 sayılı Yasa’nın görüşülmesinin başlamasından bu yana pek çok bakan görev yaptı ama ilgili bakanı yine orada görememekteyiz. Bunu bir tenezzül meselesi olarak değerlendiriyor musunuz?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Ünlütepe

HALİL ÜNLÜTEPE (Afyonkarahisar) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Aracılığınızla Sayın Bakana şu soruyu yöneltmek istiyorum: Yapılan düzenleme ile sandık kurulları iki sefer sayım yapma yükümlülüğü altına sokuluyor. Önemli olan burada sandıkta meydana gelen iradenin doğru bir şekilde yansıtılmasıdır. Hepimizin de bildiği gibi, seçimlerde açık sayım ve döküm esası vardır. Yurttaşların önünde yapılan sayımda kurul üyelerinin de o sayım sonucunun doğru olduğu konusunda hiçbir itirazı olmadığı hâlde ikinci bir sefer sayım yapılmasında beklenen amaç nedir? Eğer daha doğruyu yakalamak mantığı var ise, o zaman, Türkiye Büyük Millet Meclisinde de yasaları acaba iki sefer görüşmek daha doğru bir yöntem mi…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Birdal

AKIN BİRDAL (Diyarbakır) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Geçtiğimiz 22 Temmuz seçimlerinde birleşik oy pusulasında bağımsız adayların adlarına yer verilmeyişi nedeniyle yurt dışına çıkanlar ya da yurt dışından gelip sınırda oy kullanmak isteyenler bağımsız adaylara oy veremediler. O nedenle bu seçimlerin adil ve eşitlikçi olması konusunda da ciddi bir gölge düşürmüştür. Acaba bunu düzeltmeyi düşünüyorlar mı?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Güvel

HULUSİ GÜVEL (Adana) – Teşekkür ediyorum Başkanım.

Sayın Bakan, seçim döneminde açılış yapmak, tapu dağıtmak, temel atmak adı altında devletin olanaklarının kullanılmasını nasıl değerlendiriyorsunuz? Bu törenlerin hepsinin seçimlerin hemen öncesine rastlaması tesadüfi midir? Kamu kaynaklarının seçim propagandasında kullanılması nedeniyle ceza alan belediye başkanı veya kamu kurum yöneticisi var mıdır?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Kaplan…

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakan, bir tek sorum var: Şu yüzde 10 barajında AK PARTİ, CHP ve MHP çok iyi uyuşuyorsunuz, uzlaşıyorsunuz; bunun hikmeti hükûmetini bir anlatır mısınız, sizi ne bir araya getiriyor? Çünkü yüzde 10 barajı demek 4 milyon seçmen demek. 4 milyon seçmenin altında oy alan bir parti, yüzde 3 oy alan bir parti Mecliste grup kurabiliyor. Neden bu konuda bir değişiklik yapma gereğini duymadınız?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Yıldız…

HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Bakan, seçmen listelerinde kayıtlı olup oy kullanmayan seçmenlere yaptırım miktarı ne kadardır? Bu ceza bedellerinden tahsilat yapılmış mıdır? Yapılmamışsa neden yapılmamıştır?

2007 ve 2009 seçimlerinde SEÇSİS ile ilgili ciddi şikâyetler olmuştur. Bu şikâyetlerle ilgili bir araştırmanız olmuş mudur?

Seçmen listelerinde seçmenin istemi dışında yer değişiklikleri yapılmıştır, 2009 seçimlerinde özellikle bu çok olmuştur.

Bu şikâyetlerle ilgili bir araştırmanız olmuş mudur? Bu uygulamaları devam ettirecek misiniz?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Bakan…

DEVLET BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım. Değerli milletvekili arkadaşlarımıza da teşekkür ediyorum.

Tabii, önemli bir yasa teklifi görüşülüyor. Seçim güvenliğini artırmaya dönük bir kanun, 33 maddeden oluşuyor ve bunun 30 maddesi 298 sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanun’u, 3 maddesi ise 2839 sayılı Milletvekili Seçimi Kanunu’nu içermektedir. Çok önemli düzenlemeler dedim. Gerçekten çağdaş araç gereçlerin kullanılması başta olmak üzere, bugüne kadar seçimlerde aksayan birçok yönlerin, birçok hususların giderilmesi açısından son derece önemli bir düzenleme. Ayrıca, bildiğiniz gibi, sekiz ayrı teklif de bu teklifle bir arada ele alınmış, birleştirilmiş. Dolayısıyla herkesin görüşü, hemen hemen her siyasi partinin mensubu arkadaşlarımızın görüşleri de azami ölçüde teklife yansıtılmaya gayret edilmiştir.

Burada sorulan sorular çerçevesinde olaya baktığımız zaman, Sayın Yıldız “86 ve 94’üncü maddelerle ilgili bir değişiklik düşünüyor musunuz?” dediler. Bu maddelerle ilgili bir değişiklik düşünmediğimizi ifade etmek istiyorum, yerinde bulduğumuzu ifade etmek istiyorum. Kolluk kuvvetlerinin, güvenlik görevlilerinin oy kullanmalarının bu derece tartışma konusu olmasını, hatta bu kadar önemli düzenlemeler içeren bu yasayla ilgili bu tartışmaların çok farklı zeminlere çekilmesini ben doğrusu anlamakta zorlanıyorum. Bunlar gerekli düzenlemelerdir, gerekli olduğu için zaten sekiz teklif Komisyona iletilmiş ve orada bunlar birleştirilmiş. Mutlaka hiçbir düzenleme, hiçbir çalışma mükemmel değildir, eksikleri vardır. Bunların bir hoşgörü ortam içerisinde burada ele alınıp iyileştirilmesinin mümkün olduğu inancı içerisindeyim. Kolluk güçlerinin oy kullanarak siyasi dengeleri değiştireceği gibi bir yaklaşım veya seçimlerin güvenliğini ihlal edeceği gibi bir yaklaşım da doğru olmasa gerektir diye düşünüyorum.

İlgili bakan arkadaşımızın burada olmamasını değerlendirdiniz. Bu eleştirinizi saygıyla karşılıyorum fakat çoğu zaman arkadaşımız burada bulunmaya çalıştı, mutlaka çok daha önemli bir görevinden dolayı, bu görev hepsinden önemli onu kabul ediyorum…

HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Az önce konuştunuz…

DEVLET BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Hayır… Müsaade eder misiniz.

Hepsinden önemli, fakat meşru bir mazeret olmamış olsa mutlaka arkadaşımızın burada olması gerekir, yani dolayısıyla bu eleştirinize saygıyla baktığımı ifade etmek istiyorum.

Ayrıca yine, Sayın Yıldız, oy kullanamayanlarla ilgili müeyyidelerin güncellendiğini biliyorsunuz. Dolayısıyla ayrıca bir düzenleme burada gerekmiyor.

Bir diğer önemli konu, sayımda, özellikle sandıklar açıldıktan sonra yapılan değerlendirmelerde sayımda çift, iki tutanak kullanılıyor -Halil Bey’in sorusuydu yanılmıyorsam- iki tutanak kullanıldığı için meydana gelecek olan farklılıkta yeniden sayım söz konusudur burada. Yoksa sayımda söz konusu bir farklılık tutanaklarda söz konusu değil ise ikinci bir sayımın zaten gündeme gelmesi mümkün değil. Bunu da bu şekilde izah etmeyi uygun buluyorum.

Yurt dışındaki bağımsız adaylarla ilgili bir düzenlemeyi bu teklif içermemektedir. Böyle bir talep, inanıyorum ki Komisyonda değerlendirilmiştir veya ilgili kurullarda değerlendirilmiş ve tekliflerin diğerlerinde de var mı, şu anda bilemiyorum ama…

HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – İlgili Bakan olsaydı bilirdi Sayın Bakan. Maalesef verdiğiniz cevaplar da…

DEVLET BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Ona olan saygımızı size ifade ettik Sayın Yıldız.

Yüzde 10 barajına gelince, yüzde 10 barajıyla ilgili uzun bir açıklama istendi bizden. Gerçekten, bu konu çok derin ve herhâlde, bu soru-cevap kapsamında ele alınmasının doğru olmayacağını siz de takdir edersiniz. O genişlikte, belki bir açık oturum konusu, belki bir ciddi tartışma konusu. O boyutuyla o ortamlarda değerlendirilmesinin daha doğru olacağı inancındayım.

Genelde sorular bu çerçevede fakat yıllardır seçimlere hepimiz giriyoruz, seçimlerde yaşadığımız çok önemli sorunlar var. Bu eksiklikleri giderme açısından bu düzenleme son derece önemli. Sandık başında bulunan arkadaşlarımız vardır mutlaka -birçok arkadaşımız siyasetin içinden geliyor- sandık tutanağını alamazsınız. Dolayısıyla, sandıkların toplamında partinizin oyuyla ilgili merak ettiğiniz neticede veya sağlamaya çalıştığınız başarıda bir güven problemi yaşanıp yaşanmadığı konusunda öteden beri hep sıkıntı yaşardık ve burada, bu tutanakların verilme zorunluluğunun getirilmesini son derece anlamlı ve yerinde bulduğumuzu ifade etmek istiyorum.

Her şeyin ötesinde, bizim, bu yasayla ilgili birçok düzenlemenin, Yüksek Seçim Kurulu genelgeleriyle böyle önemli yasanın yürütülmesi, böyle önemli bir işlemin yürütülmesi, inancıma göre doğru olmasa gerek. Bunun, mutlaka, bir yasal çerçeveye bütünüyle gelişen şartlar çerçevesinde kavuşturulmasının doğru olacağı inancıyla bu genelgelerdeki, YSK genelgelerindeki bu düzenlemelerin yasada yer almasının son derece yerinde olduğunu da bu vesileyle ifade ediyorum.

Hepinize çok teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakan.

İkinci bölüm üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Şimdi, ikinci bölümde yer alan maddeleri, varsa o madde üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza sunacağım.

18’inci madde üzerinde üç önerge vardır.

İlk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 490 Sıra Sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanun ile Milletvekili Seçimi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin çerçeve 18'inci Maddesi ile değiştirilen 94'üncü maddesinin birinci fıkrası ikinci cümlesinde yer alan "meşruhat verilmek" ibaresinin 'açıklama eklenmek" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Ayla Akat Ata

Pervin Buldan

Osman Özçelik

 

Batman

Iğdır

Siirt

 

Özdal Üçer

Akın Birdal

Sırrı Sakık

 

Van

Diyarbakır

Muş

 

Hamit Geylani

Şerafettin Halis

 

 

Hakkâri

Tunceli

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun teklifinin 18. maddesi ile değiştirilen 298 Sayılı Kanunun 94. maddesinin (b) ve (c) bentlerinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

 

Faruk Bal

Mehmet Şandır

Behiç Çelik

 

Konya

Mersin

Mersin

 

S. Nevzat Korkmaz

Oktay Vural

K. Erdal Sipahi

 

Isparta

İzmir

İzmir

 

 

Ertuğrul Kumcuoğlu

 

 

 

Aydın

 

BAŞKAN – Şimdi, en aykırı önergeyi okutup işleme alacağım:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 490 Sıra Sayılı Yasa Tasarısının çerçeve 18. maddesi ile değiştirilen 298 sayılı yasanın 94. maddesinin başlığı ile birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Şahin Mengü

Atilla Kart

İsa Gök

 

Manisa

Konya

Mersin

 

Abdulaziz Yazar

Ali İhsan Köktürk

Rahmi Güner

 

Hatay

Zonguldak

Ordu

Madde 18- 298 sayılı Kanunun 94 üncü maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

Madde 94- İlçe seçim kurulu başkanı, seçimin yapıldığı çevrede oy verme hakkına sahip olduğu halde, görev yaptığı sandığa ait seçmen listesinde kayıtlı bulunmayan sandık kurulu başkan ve üyeleri ile bina sorumlularının her birine seçmen olduğunu ve hangi seçimde oy kullanabileceğini gösteren ve sandık seçmen listesindeki bilgileri kapsayan bir belge verir. Ayrıca, bu seçmenlerin esas kayıtlı olduğu sandık seçmen listesine meşruhat verilmek üzere kayıtlı bulunduğu sandık kurulu başkanlığına durumu yazı ile bildirir.

Bu madde uyarınca, ilçe seçim kurulu başkanı tarafından kendilerine oy kullanma hakkı bulunduğuna ilişkin olarak belge verilen görevliler, bu belge ile görevli oldukları sandık bölgesinde oy verirler.

Milletvekilleri ile milletvekili adayları seçmen bilgi kağıdını göstermek suretiyle kayıtlı oldukları seçim çevresi dışında da oylarını kullanabilirler.

Sandık kurulu, bu madde kapsamında oy kullanan kimselerin ilgili belgelerini, oy verme işleminden önce alır. Bu belgeler, diğer seçim evrakı ile birlikte ilçe seçim kuruluna teslim edilir.

Bu madde uyarınca oy kullanan seçmenlerin ad ve soyadları ile kimlik bilgileri, oy kullandıkları sandık seçmen listesinin sonuna yazılarak, karşısına imzaları alınır."

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ AYHAN SEFER ÜSTÜN (Sakarya) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet önergeye katılıyor mu?

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Yazar. (CHP sıralarından alkışlar)

ABDULAZİZ YAZAR (Hatay) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 490 sıra sayılı kanunun 18’inci maddesi üzerine vermiş olduğumuz önerge üzerinde söz almış bulunuyorum. Şahsım ve Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına yüce Meclisi saygılarımla selamlıyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; değişiklik için önerge verdiğimiz madde sandık seçmen listesinde kayıtlı olmayan seçmenlerin oy kullanmasıyla ilişkilidir. Önergemizin amacı, kolluk güçleriyle ulaştırma görevlilerinin görevli oldukları sandık bölgesinde oy kullanmaları özellikle büyük şehirlerde seçim sonuçlarını etkileyecek sonuçlar doğurabilir. Bu açıdan kolluk güçleri ile ulaştırma görevlilerinin kendi sandıklarında oy kullanması ilkesi getirilmiştir.

Değerli milletvekilleri, bu tasarının demokrasiye, hukukun gelişmesine katkıda bulunmasını beklemek yanlış olacaktır. Halkın gerçek, doğru, akılcı bir seçim yasası isteği ile getirilmek istenen bu yasanın uzaktan yakından ilgisi olmadığı anlaşılmaktadır. Bu değişikliğin demokrasiyle, insan haklarıyla, özgürlüklerle alakası olmadığı açıktır. İktidarın yapmaya çalıştığı yasaların demokratik olduğunu kabul etmek, bunu beklemek de hayalcilik olacaktır.

Bunun bir örneği de görüştüğümüz Seçim Yasası’dır. Seçim Yasası’nda getirdikleri değişiklikler hangi gerekçeyle, hangi ad altında olursa olsun, getirilen değişikliklerin hiçbirinin toplumun ihtiyacını karşılamadığı, ancak ve ancak AKP’nin ihtiyacını karşılamaya yönelik olduğu çok açıktır. Seçme ve seçilme hakkı kullanılırken son derece hakkaniyetli olunmalı ve evrensel hukuk kurallarına uyulması temel hedef olmalıdır. Bir ülkenin demokratik bir ülke olabilmesi, o ülkenin seçim kanunlarının demokratik olmasıyla doğrudan ilişkilidir. Yani bir ülkenin seçim kanunları demokratik hükümler içermiyorsa, o ülkede demokrasiden söz etmek mümkün olmayacaktır.

Görüştüğümüz kanun teklifi maalesef uzlaşmaktan uzak, dayatmacı bir tekliftir. Devlet yetkilerini iktidarın emrine vererek seçmen iradesini iktidar istekleri doğrultusunda gerçekleştirmeyi amaçlamıştır. Bu teklif Genel Kurula gelmeden, devletin ilgili kurum ve kuruluşlarının bilgisinden gerektiği kadar yararlanılmamıştır. Bu teklif Komisyonda da alelacele görüşülmüş, Komisyonda Hükûmet teklifi tek yanlı olarak değerlendirilmiştir. Seçmen iradesi maalesef hiç dikkate alınmamıştır. Dolayısıyla bu teklif, üzerinde fazla çalışılmadan ve bir mutabakat sağlanmadan Genel Kurula indirilmiştir.

AKP İktidarı döneminde yasaların dolambaçlı yollarla kendi çıkarlarına göre oluşturulmasına birçok kez şahit olduk. Yine bu iktidar döneminde çok sıkça şahit olduğumuz diğer bir konu da bazı valilerin tutum ve davranışlarıyla AKP il başkanı gibi davranmaları olmuştur. Bunun son örneği seçim bölgem olan Hatay ili ile ilgili yaşanmıştır. Osmaniye Valisi Sayın Celalettin Cerrah Hatay ili Dörtyol ilçesine bağlı Yeşilköy beldesine yaptığı ziyaret sırasında yaptığı açıklamada Hatay iline bağlı bazı ilçelerin Osmaniye iline bağlanmasında fayda gördüğünü belirterek bu konuda ön çalışma yaptıklarını ifade etmiştir. Yine aynı ziyarette Sayın Cerrah gündemde olan Anayasa değişikliği konusunda görüşlerini belirtmiş “Mecliste muhalefette olan partiler geçmişte 12 Eylül Anayasası’nın mutlaka değiştirilmesini ifade ederlerken bugün maalesef sadece muhalefet yapmak adına farklı hareket etmektedirler.” diye konuşmuştur. Özellikle Sayın Cerrah yaptığı bu açıklama ve değerlendirmelerde yetkisini ve haddini aşmıştır. Devletin valisi görev yaptığı ilin sınırları içerisinde kendisine verilen görevlerden sorumludur. İllerin sınırlarını değiştirmek, ilçeleri istediği illere bağlamak diğer valilerin görevi olmadığı gibi Sayın Cerrah’ın da görevi değildir. Bazı ilçelerimizin il merkezine uzak olmasıyla ilgili bir sorun yaşanmakta ise bunun çözümü ilçelerimizin başka illere bağlanması değil İskenderun ilçemizin il yapılmasıdır.

Sayın Cerrah ayrıca yukarıda belirttiğim gibi…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.

ABDULAZİZ YAZAR (Devamla) – Teşekkür ediyorum.

…Anayasa değişikliği konusunda yaptığı açıklamada “Muhalefet partileri bugün maalesef sadece muhalefet yapmak adına farklı hareket etmektedirler.” diyerek vali olduğu bilincini unutmuş, siyasi bir partinin üyesi gibi yorum yapmış, haddini aşmıştır.

AKP Hükûmeti döneminde sıkça yaşanmaya başlanan bu durumdan vatandaşlarımız rahatsızdır. Kamu görevlisi yani devlet memuru olan kişiler politik taraf olamazlar. Sayın Cerrah’ın açıklamaları ayrıca devlet geleneklerimize yakışmamıştır. Önümüzde genel bir seçim vardır. Bu seçimlere bu gibi davranışlarda bulunan bu gibi valilerle nasıl gideceğiz? İllerinde seçimlerin sağlıklı ve güvenli bir şekilde yapılmasını sağlamakla görevli yöneticilerin başında gelen valilerin tarafsız olması gerekmez midir? Seçim Yasası değiştirilmeden önce bu tür olumsuz davranışların ortadan kaldırılması gereklidir.

Herkesi bir kez daha görev ve sorumluluklarının gereğini yapmaya davet ediyor, Genel Kurula saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…

III.- YOKLAMA

(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Toplantı yeter sayısı istiyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı istiyorsunuz.

Yoklama talebi vardır. İsimleri tespit ediyoruz.

Sayın Kılıçdaroğlu, Sayın Gök, Sayın Bingöl, Sayın Barış, Sayın Yazar, Sayın Diren, Sayın Küçük, Sayın Paçarız, Sayın Anadol, Sayın Oksal, Sayın Arat, Sayın Emek, Sayın Güner, Sayın Seçer, Sayın Köktürk, Sayın Öztürk, Sayın Sönmez, Sayın Erten, Sayın Yalçınkaya, Sayın Özkan, Sayın Tüzün.

Yoklama için üç dakika süre veriyorum ve süreyi başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı vardır.

IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

4.- Ankara Milletvekili Haluk İpek’in, Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanun ile Milletvekili Seçimi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve 18 Milletvekilinin, Afyonkarahisar Milletvekili Halil Ünlütepe ve Denizli Milletvekili Ali Rıza Ertemür’ün, Denizli Milletvekili Hasan Erçelebi ve 10 Milletvekilinin, Diyarbakır Milletvekili Gültan Kışanak ve 19 Milletvekilinin, Şırnak Milletvekili Sevahir Bayındır’ın, Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekilleri İzmir Milletvekili Oktay Vural ve Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın, Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in, Denizli Milletvekili Hasan Erçelebi ve 5 Milletvekilinin Benzer Mahiyetteki Kanun Teklifleri ile Anayasa Komisyonu Raporu (2/636, 2/123, 2/200, 2/288, 2/304, 2/342, 2/364, 2/474, 2/596) (S. Sayısı: 490) (Devam)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge reddedilmiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun teklifinin 18. maddesi ile değiştirilen 298 Sayılı Kanunun 94. maddesinin (b) ve (c) bentlerinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                                                                                        Mehmet Şandır (Mersin) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ AYHAN SEFER ÜSTÜN (Sakarya) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Korkmaz. (MHP sıralarından alkışlar)

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; 18’inci maddeyle ilgili olarak Milliyetçi Hareket Partisinin vermiş olduğu önerge hakkında söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Bu önergemizde (b) ve (c) bentlerinin teklif metninden çıkarılmasını teklif ettik. Açıkçası şudur: Seçimin güvenliğini sağlamakla görevli kolluk güçlerinin ve ilçe seçim kurulu tarafından sandık kurulu üyelerini görev yerine ulaştırmak için görevlendirilmiş kişilerin kayıtlı oldukları sandıklarda oy kullanmaları; görevlendirildikleri yerlerde oy kullanmalarının özellikle iradenin tecellisine, millî iradenin tecellisine zarar verebileceğini düşünerek biz bu öneride bulunduk. Hele büyük şehirleri düşündüğümüzde...

Sayın Başkanım, Genel Kurulda bir uğultu var efendim.

ÜNAL KACIR (İstanbul) – Yoklama sayısı isteyip zorla bizi içeri getiriyorsunuz, sessiz dinleyin diyorsunuz.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri...

Buyurun Sayın Korkmaz.

S. NEVZAT KORKMAZ (Devamla) – Teşekkür ederim Başkanım.

Özellikle büyük şehirleri düşündüğümüz zaman şoförlerin, bazı sandıkların başlarında sayılarının 60’ı, 70’i bulduğunu ve güvenlik güçlerinin 250-300, hatta 500’e kadar çıktığını biliyoruz. Biz bunları dillendirdiğimiz zaman teklif sahibi Sayın İpek bize sinirleniyor biraz. Yani “Sadece milletvekili seçimlerinde oy kullanacaklar, mahallî seçimlerde yine kayıtlı oldukları yerlerde oy kullanacaklar.” diyor ama uygulamada değişen bir şey yok kıymetli arkadaşlarım. Ben, eski bir mülki amir olarak, birkaç seçimi yaşamış bir kardeşiniz olarak söylüyorum. Güvenliği sağlamak üzere ilçe seçim kurulundan bir yazı geldiği zaman biz bu güvenlik görevlilerinin planlamasını yapar ve ilçe seçim kuruluna bilgi veririz, ama bu bilgilendirmede güvenlik görevlilerinin isimleri sayılmaz. Yani, “Şu TC kimlik numaralı, işte filan polis memuru, feşmekan sandıkta görevlendirilmiştir.” denmez. Dolayısıyla, bu sirkülasyonu takip etmekte ciddi güçlükler vardır. Ben bunun özellikle düzeltilmesi gerektiğini düşünüyorum. Ayrıca, artık bu klasik yöntemlerden bütün çağdaş ülkeler gibi vazgeçmemiz gerektiğini, bütün yine uygar, medeni ülkelerde uygulamada olan elektronik oy kullanma sistemlerinin bir şekilde ülkemize adapte edilmesi gerektiğinin zamanı gelmiştir diye düşünüyorum. Eğer böyle olursa da, özellikle seçim huzurunun sağlanması ve milletin birbirine düşmesinin de önüne geçilecektir diye düşünüyorum.

Millî teknoloji şirketimiz HAVELSAN, bu seçim kanunu görüşülmeden önce bizleri özellikle ziyaret ettiler ve oy kullanmada iradenin tecellisinde mahremiyeti tesis etmede hata payını neredeyse sıfıra indirecek bir sistemi tanıttılar, elektronik seçim programını tanıttılar. HAVELSAN’ın bu önerisi, gerçekten bizlere de çok makul geldi ve birçok sorunu ortadan kaldıracağını düşünüyoruz. Cam sandıklar, oy verme kabinleri gibi şekle, görüntüye hizmet edecek ancak millî iradenin tecellisinde dürüstlük ve hakkaniyete belki de hiçbir katkısı olmayacak, yine depolarda bekleyen trilyonlarca liralık malzemenin de kullanılmayacağını düşünürsek, devlete trilyonlarca liralık ek külfet getirecek bu sistemden vazgeçip bu elektronik seçim programlarını görmek, varsa eksikliklerini birlikte gidermek daha doğrudur diye düşünüyorum.

SEÇSİS’le ilgili önergemizi verdik. Kabul edileceğini düşünüyoruz. SEÇSİS’te zaten büyük bir şayia, büyük bir dedikodu türemişti. Doğrusu, merak ediyorum, bundan sonra, bu şayialardan sonra gerek Yüksek Seçim Kurulunun gerekse Adalet Bakanlığının bu konuları araştırıp, bir rapor hâline getirip getirmediğini merak ediyorum. Böyle bir şey varsa da doğrusu Meclisimizle paylaşmanın, milleti aydınlatmanın bir gereği olduğunu düşünüyorum.

Önergemize destek vermeniz gerektiğini ifade ediyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Korkmaz.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge reddedilmiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 490 Sıra Sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanun ile Milletvekili Seçimi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin çerçeve 18'inci Maddesi ile değiştirilen 94'üncü maddesinin birinci fıkrası ikinci cümlesinde yer alan "meşruhat verilmek" ibaresinin 'açıklama eklenmek" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                        Ayla Akat Ata (Batman) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ AYHAN SEFER ÜSTÜN (Sakarya) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet önergeye katılıyor mu?

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Halis.

ŞERAFETTİN HALİS (Tunceli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben de görüşülmekte olan tasarı üzerine Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Sizleri saygıyla selamlıyorum.

Tabii tüm dünyada seçimler, artık hukukun, adaletin ve demokrasinin birer ölçümetresi hâline gelmiştir ancak Türkiye’ye bakıldığında ne yazık ki bu ölçümetre, toplumsal sorunları konuştuğumuz her cümlenin başında “ne yazık ki” dedirten bir durumdadır. Özellikle burada konuşan milletvekili arkadaşlarımızın, halkın iradesinin temsiliyeti üzerinde söz söylemeleri üzerine şunu söyleme gereği duyuyorum: Teknik iyileştirmelerle halkın iradesinin Parlamentoya yansıtılmasının bir yol ve yöntemi bulunamaz. Halkın iradesinin Parlamentoya yansıtılmasının tek bir yolu var, o da seçim barajının düşürülmesi.

Tabii bu yasa tasarılarıyla, yeni düzenlemelerle yeni iyileştirmeler yapılmak isteniyor ancak bugüne kadar AKP’nin yapmış olduğu iyileştirmelerde ne yazık ki her iyileştirmeden sonra bir önceki durum aranır hâle gelmiştir. Örneğin, bu tasarıyla ilçe seçim kurulu başkanı seçimin yapıldığı çevrede oy verme hakkına sahip olduğu hâlde, görev yaptığı sandığa ait seçmen listesinde kayıtlı bulunmayan, seçimin güvenliğini sağlamakla görevli kolluk kuvvetlerinin, yine ilçe seçim kurulu tarafından sandık kurulu üyelerini görev yerine ulaştırmak için görevlendirilmiş kişilerin ilçe seçim kurulu başkanının vermiş olduğu imzalı, yazılı bir kartla, bir kâğıtla, bir pusulayla oy kullanmaları sağlanacak. Şimdi, kimin bir yazısıyla, imzasıyla oy kullanılacak? Yasaların ötesinde, bir ilçe seçim kurulu başkanı tarafından verilecek. Tabii, bu, yasaya bağlanacak.

Şimdi, değerli milletvekilleri, bugüne kadar Türkiye’de askerin, güvenlik güçlerinin kendisini toplum üzerinde bir erk gördüğü ve yine bu ülkenin doğusunda, kararnamelerle idare edilen bu ülkenin doğusunda askerin ve kolluk güçlerinin kendisini bir baskı gücü hâline getirdiği bir yerde, yine askerin ve kolluk kuvvetlerinin belli yargı mensuplarıyla bir konsept oluşturduğu bir yerde böyle bir uygulamanın sonuçları ne olur bir bakalım: Bugüne kadar bu ülkenin doğusunda, özellikle Kürtlerin Parlamentoya gelmek için 1995 seçimlerinde “HADEP” adıyla seçimlere girmesiyle beraber kolluk kuvvetleri tarafından uygulanan bir yığın engel vardı. Neydi bunlar? Sandık güvenliğini sağlamakla görevli olan kolluk kuvvetleri, sandıklara 100 metre dahi yanaşmaması, yaklaşmaması gerekirken sandıkları zapturapt altına alıyorlardı. Öyle ki sandık bölgesi kuşatılıyordu. Yine karakol komutanları, köy muhtarlarını ve halktan belli kişileri çağırarak kime, nasıl, nerede oy vermeleri ya da vermemeleri noktasında telkin ve tehditlerde bulunuyorlardı. Yine sayımlar neredeyse halktan uzak, gizlilik esası, ilkesi içinde yapılmaya çalışılıyordu ve siyasi partilere mensup ya da bağımsız adayların görevlendirmiş olduğu kişiler sandık başlarından uzaklaştırılıyordu. Yine, kolluk kuvvetleri, dengeleri bekleyerek seçimin son dakikalarına kadar oy kullandırtmadıkları güvenlik görevlilerine telsizlerle ve sair iletişim araçlarıyla, hangi adaya oy kullanmaları gerektiğinin anonslarını veriyorlardı ve işine gelmediği siyasi partilerin -ki benim mensup olduğum partinin ya da gelenekten gelmiş olduğum partilerin- ulaşım hakkı engelleniyordu, propaganda hakkı engelleniyordu ve o halkın ana dili olan -ki en anlaşılır, kendileri için, dil olan- dille propagandası engelleniyordu.

Şimdi, böyle bir durumda, bunlar yaşanmışken, bu yeni düzenlemeyle, sandık güvenliğini sağlamak için, o sandık bölgesine gönderilen ama orada oy kullanma hakkı olmayanlara oy kullanma hakkı veriliyor. Şimdi, küçük ilçelerde ve Türkiye'nin beldelerinde, büyük oranda, 50 oyun, 40 oyun, hatta 30 oyun kader belirlediği bu alanlarda, 100 tane, 200 tane güvenlik mensubunun orada oy kullanmış olabileceğini düşünün. Bu hesabın altında biz çok iyimser bir niyetin olduğuna inanmıyoruz. Bugüne kadar hiç…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.

ŞERAFETTİN HALİS (Devamla) – Daha önce de küçük beldeleri oy oranı itibarıyla kapatıp belli beldeleri birleştirerek kendileri üzerine lehte bir denge yaratmak için hesap tutanların da böyle bir yasa tasarısıyla güvenlik güçleri üzerinden sonuç almaya çalıştığını herkesin bilmesi gerekir.

Ve ben diliyorum ve umuyorum ki halkın iradesini Parlamentoya yansıtabilecek bir seçim yasası olsun ama bu, bundan uzak. Bizim verdiğimiz önergenin de yine bu Meclisten, özellikle AKP sıralarından reddedileceğini biliyorum ve bu yasa tasarısının, esası itibarıyla, Türkiye demokrasisine, Kürtlere, Alevilere, ötekilere ve emekçilere bir yarar getirmeyeceğine inanıyorum ve bu inançla sizleri tekrardan selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…Kabul etmeyenler… Önerge reddedilmiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

19’uncu madde üzerinde üç önerge vardır.

İlk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

 Görüşülmekte olan 490 Sıra Sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanun ile Milletvekili Seçimi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin çerçeve 19'uncu Maddesi ile değiştirilen 98'inci maddesinin dördüncü fıkrası birinci cümlesinde yer alan "...tamamı yırtılmış..." ibaresinin "bütünlüğü bozulacak şekilde yırtılmış veya koparılmış" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Ayla Akat Ata

Pervin Buldan

Osman Özçelik

 

Batman

Iğdır

Siirt

 

Sırrı Sakık

Akın Birdal

Özdal Üçer

 

Muş

Diyarbakır

Van

 

Hamit Geylani

Ufuk Uras

 

 

Hakkâri

İstanbul

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 490 sıra sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanun ile Milletvekili Seçimi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin çerçeve 19 uncu maddesiyle değiştirilen 298 sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanunun 98 inci maddesinin birinci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Fehmi Murat Sönmez

Hulusi Güvel

Ali İhsan Köktürk

 

Eskişehir

Adana

Zonguldak

 

Ali Oksal

Turgut Dibek

 

 

Mersin

Kırklareli

 

“Sandık, yukarıdaki maddelerde belirtilen iş ve işlemler tamamlandıktan sonra, oy verme yönünde hazır bulunanların gözü önünde, sandık kurulu başkanı ve sandık kurulu üyeleri tarafından birlikte açılır.”

BAŞKAN – Şimdi en aykırı önergeyi okutup işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun teklifinin 19. maddesinin madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

 

Faruk Bal

Mehmet Şandır

Rıdvan Yalçın

 

Konya

Mersin

Ordu

 

Oktay Vural

S. Nevzat Korkmaz

Behiç Çelik

 

İzmir

Isparta

Mersin

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ AYHAN SEFER ÜSTÜN (Sakarya) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Yalçın. (MHP sıralarından alkışlar)

RIDVAN YALÇIN (Ordu) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; görüşülen tasarının 19’uncu maddesi üzerinde verdiğimiz değişiklik önergesi üzerinde söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, önergemizle, maddede yapılan yeni düzenlemenin mahzurlarına dikkat çekiyoruz. Öncelikle, özellikle oy zarflarının iki defa sayılacağı, bu iki sayım arasında fark olursa üçüncü kez sayım yapılacağı ve sonucuna göre işlem yapılacağı belirtilmektedir.

Değerli arkadaşlarım, bu ne anlama gelmektedir? Üçüncü kez sayımdan da farklı bir sonuç çıkarsa, ilk iki sayımı teyit etmeyen bir sonuç çıkarsa hangi sayım esas alınacaktır? Burada itiraz olmadan ikinci bir sayım yapılmasını genel hukuk ilkelerine aykırı buluyoruz. Madde metninde de bu üçüncü sayımın da farklı çıkması hâlinde ne yapılacağı belirlenmiş değildir. Hâlihazır uygulamanın daha doğru olduğunu, itiraz üzerine tekrar saymanın daha doğru olduğunu düşünüyoruz.

Sayın Başkanım, arkadaşlarımızın sohbet etme hakkına saygı duyuyorum ama dışarıda yapsalar da bizim de konuşma hakkımıza saygı duysalar diyorum, ne dersiniz acaba?

BAŞKAN – Ben de sizinle aynı fikirdeyim.

Sayın milletvekilleri, sükûneti lütfen tesis edelim.

Buyurun Sayın Hatip.

RIDVAN YALÇIN (Devamla) – Değerli milletvekilleri, ülkemiz bir seçim atmosferine girmiş, iktidarın kendisi dışındaki hiçbir toplumsal merkezin görüşlerine değer vermediği bir ortamda bu görüşmeyi yapıyoruz. Seçim kanunları bir Parlamentonun yenilendiği, meşruiyetinin tartışılmadığı bir dönemde yapılmalıdır diye düşünüyoruz. Bu sebeple bugünkü Parlamento yapısının bir seçim kanunu yapmaya çok müsait olmadığı inancındayım. Bu görüşmelerin sakin geçiyor olması, seçim kanunları üzerinde bir değişiklik olmasına rağmen sakin geçiyor olması -bana göre- getirilen teklifin doğruluğundan değil içeriğinin boş olmasından kaynaklanmaktadır. Tasarı uygulamada karşılığı olmayan bir iki rötuş getirmektedir. Seçim ve siyasi partiler alanında hiçbir tartışma alanı tasarı içerisinde yer almamaktadır.

Değerli arkadaşlarım, Anayasa’nın 67’nci maddesinde siyasi haklara işaret edildikten sonra seçimler ve halk oylamasının usulü gösterilmektedir. Buna göre seçimler serbest, eşit, gizli, genel oy, açık sayım esaslarına göre yargı gözetimi altında yapılacaktır. Demokrasi her şeyden önce birey bilinciyle başlamaktadır. Cumhuriyetin en önemli turnusolü de bireydir.

Değerli arkadaşlarım, cumhuriyet kitleden, tebaadan, müritten, mensupluktan bireyliğe terfi edilen bir rejimin adıdır. Bu anlamıyla demokrasi ise bu terfinin çerçevesini çizecek rejimin adıdır. Bu noktada her şey yasa yapmak, yasada kazuistik yöntemlerle bunları saymak yerine demokrasiyi içselleştirmekle ilgili bir problemle karşı karşıyayız.

Şimdi, Anayasa’da yazan ya da yasalarda yazan bu temel ilkelerin pratik hayatta ne kadar karşılığının olduğuna bakmak gerekir. Mesela, oyun gizliliği pratik hayatta ne kadar sağlanabilmektedir? Oyun gizliliği de serbestlikle, seçimlerin serbestliğiyle doğrudan ilgili olmasına rağmen bununla fiilî yaşamda ne kadar karşılaştığımızı, karşı karşıya kaldığımızı sizlerle paylaşmak istiyorum.

Değerli arkadaşlarım, oy neden gizlidir diye düşündüğümüzde, bunun sebebi, seçmen iradesini, seçmen iradesi üzerinde baskı kurmaya meyilli resmî, gayriresmî, legal, illegal yapılara karşı serbest tutmak ve seçmenin vicdani bireysel kanaatini oyuna yansıtmasını temin etmek adına bu gizlilik getirilmektedir.

Şimdi, 200 kişinin oy kullandığı sandıklar gizlilik için acaba yeterli midir? Akraba ya da aynı sitede, aynı apartman içerisinde oturan insanların aynı sandıkta oy kullandığı bir atmosferde bu kişilerin seçim öncesi baskıya maruz kaldıkları hepimizin karşılaştığı bir vakıadır. Köylerde bu baskı daha barizdir. Bazen gönderilen bir iş makinesinin tulum oy çıkmazsa geri alınacağı tehdidi sonucu belirlemektedir, bazen tulum oyu çıkmasıyla insanların hayatları tehlike altına girebilmektedir. Birey, birçok açıdan özgür iradesiyle oyunu kullanamamaktadır. Birey, çoğu zaman iktidarı elinde bulunduranların ya da artık ölçüsü kaçmış, sayısız lokal iktidarcıkların baskısı altındadır. Bu nedenle, samimi bir seçim kanunu ilk önce oyun gizliliğini sağlamaya dönük olmalıdır. Bunun için sandık seçmen sayıları artırılmalı…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.

RIDVAN YALÇIN (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

…en azından aynı koridorda kullanılan oyların birlikte büyük bir masa etrafında boşaltılarak sayımının birlikte yapılması düşünülmelidir. Oy verme işlemi dışında, değerli milletvekilleri, bütün seçim işlemlerinin mutlaka kamera kaydı altına alınması gerektiğini öneriyoruz. Bu şekilde yapılması hâlinde vatandaşın oy kullanması dışındaki iradesini etkileyecek bütün unsurlardan uzaklaştığı bir ortam söz konusu olabilecektir. Tabii bu şekilde yapılan kayıtların partilerin merkezlerinde de oluşturulacak sistemle canlı izlenmesi de mümkün olabilecektir.

Yine değerli arkadaşlarım, bir önerimiz daha, oyun gizliliği prensibi doğrultusunda oyların mutlaka bir optik okuyucuyla okunması ve siyasi parti temsilcilerine bir çıktı verilerek bu gizliliğin temini hususlarıdır.

Tabii söylenecek birçok husus daha var ama zamanım bitti. Ben bu duygularla yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Önergeyi oylarınızı sunuyorum…

KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Karar yeter sayısı istiyorum efendim.

BAŞKAN – Karar yeter sayısı arayacağım.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.

Birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 18.33

DÖRDÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 18.51

BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER

KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 83’üncü Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.

490 sıra sayılı Teklif’in 19’uncu maddesi üzerinde verilen Ordu Milletvekili Sayın Rıdvan Yalçın ve arkadaşlarının önergesinin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi önergeyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısını arayacağım.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı vardır, önerge kabul edilmemiştir.

Teklifin görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Komisyon? Burada.

Hükûmet? Burada.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 490 sıra sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanun ile Milletvekili Seçimi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin çerçeve 19 uncu maddesiyle değiştirilen 298 sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanunun 98 inci maddesinin birinci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                          Fehmi Murat Sönmez (Eskişehir) ve arkadaşları

“Sandık, yukarıdaki maddelerde belirtilen iş ve işlemler tamamlandıktan sonra, oy verme yönünde hazır bulunanların gözü önünde, sandık kurulu başkanı ve sandık kurulu üyeleri tarafından birlikte açılır.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ AYHAN SEFER ÜSTÜN (Sakarya) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, biraz uğultuyu kesersek iyi olacak.

Buyurun Sayın Sönmez. (CHP sıralarından alkışlar)

FEHMİ MURAT SÖNMEZ (Eskişehir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan yasa tasarısının 19’uncu maddesine yönelik önerge üzerine söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, hatibin sözlerini ben duyamıyorum.

Buyurun.

FEHMİ MURAT SÖNMEZ (Devamla) – Herhangi bir nedenle sandık açılımı sırasında başkan yalnız kalabilir. Bu nedenle sandıkların açılması sırasında muhakkak sandık kurulunun da bulunması gerektiğini önermekteyiz ve bu önerinin sizin tarafınızdan da desteklenmesini istiyoruz.

Biz seçim kanunlarında düzenlemeler yapıyoruz. Acaba vatandaşın gönül rahatlığıyla oy atmasını, oy kullanmasını, kullandığı oyun da bir işe yaradığını hissetmesini sağlayabiliyor muyuz? Vatandaş, derdine kulak tıkayan anlayış içindeki iktidara -oy kaybettirecektir bu anlayış iktidara- oyunu vermeyecektir ama milletvekilliğinin de Parlamentonun da saygınlığını yitirmesine neden olmayacak mıdır acaba? “Biz bu görevleri yaparken aynı zamanda sandıklarda her türlü düzeni sağlamak, düzenlemeleri yapmak görevini yapıyoruz ama acaba iktidar olarak üzerimize düşen görevleri yapabiliyor muyuz?” diye bir gözden geçiriyor musunuz?

Şimdi, ben Sayın Tarım Bakanımızın Hükûmet koltuğunda oturduğunu görünce, fırsat bilerek bir sorunu, bir durumu kendisine aksettirmek istiyorum: Eskişehir’de Çifteler, Mahmudiye, Alpu, İnönü, Seyitgazi, Sivrihisar ilçelerindeki çiftçiler aylardır çalmadık kapı bırakmadılar. Eskişehir’de biliyorsunuz şeker pancarı tarımın lokomotifi durumundadır. 2010 yılında bölge çiftçisi Adapazarı Şeker Fabrikasıyla pancar ekimi taahhütnamesi yaparak tarlalarını pancar ekimi için hazırlamış, büyük oranlarda ekim yapacağını düşünerek çoğu kredi kullanmak üzere ekipman almış, birçok çiftçi pancar ekmek üzere tarla kiralamış ve icar sözleşmesi yapmış, hatta peşin ve senetli ödemede bulunmuştur. Ancak Adapazarı Şeker Fabrikasının 2009 yılında 60 bin ton olan şeker üretim kotası 2010 yılında yarı yarıya azaltılarak 30 bin tona düşürülmüştür. Bu yapılırken fabrikayla taahhütname imzalamış binlerce çiftçinin ekim yapma umuduyla borçlanması, gelecek yıl nasıl geçineceği, tarla icar anlaşması yapanlar ile tarla sahipleri arasında çıkacak ihtilaflar, pancar ekimi için hazırlanan tarlaların boş kalacak olması ve daha birçok sakıncalı sonuç hiç düşünülmemiştir. Ayrıca, Eskişehir bölgesinde Adapazarı Şeker Fabrikasına pancar taşımamasından dolayı birçok şoför esnaf da zarar görecektir.

Bu sıkıntıları yöre çiftçisi, hem iktidar hem biz muhalif milletvekillerine defalarca anlattılar. Ben -daha çok tabii ki iktidar milletvekillerine düşecek- size de ulaştığına inanıyorum bu sorunun ama maalesef hiçbir sonuç alınamadı ve biz şimdi bu yörelere gittiğimizde milletvekili olarak “Ya, bizim en önemli derdimiz buydu. İktidar olarak, muhalefet olarak niye bir araya gelip de bu sorunu çözemediniz?” diye… Ben muhalefet milletvekili olarak bile üzülüyorum oraya gittiğimde, herhâlde iktidar milletvekilleri daha çok üzülüyordur ama sorunun size yansıdığına eminim ve şu andaki durum aynen bu şekildedir ve çiftçi mağdur durumdadır burada. Eğer biz milletvekilliğini hakikaten vatandaşın derdine çare olacak makam olarak görüyorsak, parlamentoların özel ve saygınlığını yitirmeyecek bir şekilde görevini yapmasını istiyorsak bu feryatlara kulak vermemiz lazım ve çare bulmalarının gerekliliğine de inanıyorum.

Ben sözlerime son verirken hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge reddedilmiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 490 Sıra Sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanun ile Milletvekili Seçimi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin çerçeve 19'uncu Maddesi ile değiştirilen 98'inci maddesinin dördüncü fıkrası birinci cümlesinde yer alan "...tamamı yırtılmış..." ibaresinin "bütünlüğü bozulacak şekilde yırtılmış veya koparılmış" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                        Ayla Akat Ata (Batman) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ AYHAN SEFER ÜSTÜN - (Sakarya) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Kaplan.

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bir kere şunu peşinen söylemekte yarar görüyorum: Siyasetçiler iki şeyden kaçamaz: Birisi sandıktır diğeri de mezardır, ikisi de önündedir. Eğer bunun imkânını bulsalardı onun da yasasını yaparlardı. Bakın, çok açık söylüyorum.

Şimdi, yutturuyoruz halka, 72 milyon insana, 48 milyon seçmene: “Mükemmel bir Seçim Yasası yapıyoruz.” Ne yapıyoruz? Ne yapıyoruz ki! Lider sultasını yıkmışız, liderler artık demokratik seçilecek, parti içi demokrasiyi gerçekleştirmişiz; halk, üye, parti artık adaylarını seçecek, Hazine yardımını getirmişiz, bütün siyasi partiler eşit olacak; seçim barajını yüzde 10’dan düşürmüşüz yüzde 3’lere, 2 milyon oy alan da Parlamentoya girecek. Böyle… Daha da sayabiliriz. Sonra, siyasi partiler demokrasinin vazgeçilmez unsurlarıdır, siyasi haklar, seçme hakkı, seçilme hakkı temel haklardır. Bunların hepsi yalan, vallahi yalan! Halkı kandırıyoruz burada.

Bir de diyorlar ki: “AK PARTİ, CHP, MHP uzlaşamıyor Mecliste.” Bu Seçim Kanunu ortaya çıkardı ki bal gibi uzlaşıyorlar, yüzde 10 seçim barajında uzlaşıyorlar. Nasıl uzlaşıyorlar? “99’da Cumhuriyet Halk Partisi barajın altında kalmıştı, sonra 2002’de MHP kalmıştı. Acaba AK PARTİ’yi de barajın altına düşürüp bir de onları eşite çekebilir miyiz?” diyorlar. Böyle bir anlayış hangi seçim mantığıyla olur? 12 Eylül askerî darbesinin getirdiği yüzde 10 barajına herkes sarılmış, Meclisin çoğunluğu sarılmış. Halkın adaletli temsilinin önüne geçmiş, halkın özgür iradesinin seçilmesinin önüne geçmiş, ondan sonra “Mükemmel bir seçim yasası yapıyoruz.”

Arkadaşlar, halkı kandırmayalım ama kendimizi kandırmayalım. Bakın, çoğunluk sistemini denedik, nispi temsili denedik, barajlı d’Hondt usulünü denedik, barajsız d’Hondt usulünü denedik, millî bakiye sistemini denedik, çifte barajlı d’Hondt sistemini uyguladık, çifte barajlı d’Hondt artı kontenjan sistemini uyguladık, sonra 91’de tercih sistemini uyguladık. Geldik geldik Kenan Evren’in yasasına sarıldık kaldık, yüzde 10 barajının şeyine sarılıyoruz burada.

Bunun izahını yapabilir misiniz halka? Bunun vicdanını, bunun halkın özgür iradesini, halkın kendi adayını seçme hakkını, eşit olarak seçme hakkını, üstelik de Avrupa Birliğinin demokratik değerlerini savunuyoruz. AGİT’in seçim denetleme sisteminde yer alan bir ülkeyiz, demokrat bir ülkeyiz. Müreffeh bir ülke olacağız. Parlamentoda temsil edecek... Bu yalanlar, bu yalanlar biz siyasilere yakışıyor mu acaba, gerçekten yakışıyor mu? Bundan ne zevk alıyoruz? Yani demokrat olmanın ölçütü nedir, söyler misiniz? Halkın özgür iradesinin Parlamentoya yansıması.

Bakın, size iki örnek vereceğim: Bu örnekler utandırıcıdır. Şimdi, yüzde 10 barajı… Yüzde 10 barajı değil, sadece yüzde 10 değil. Geçtiniz mi yetmiyor. 5-6 milletvekili çıkaran yerde yüzde 20,4’tür -fiilen böyle- 4 milletvekili çıkaran yerde yüzde 25,3’tür, 3 milletvekili çıkaran yerde 33,3’tür, 2 milletvekili çıkaran yerde çoğunluktur, yüzde 50’dir. Zaten baraj var. Zaten Türkiye’nin her tarafında, her şehrinde baraj var ama bu baraj olayını arkadaşlar, Türkiye geneline yaymanın anlamı beleş milletvekilliğidir. Bu beleş milletvekilliğini nasıl izah edersiniz? Çok basit: 2002 Diyarbakır seçimlerini alın. DEHAP, bizim önceki parti 236.689 seçmen oyu almış, AK PARTİ 67 bin, CHP 24 bin. Sonuç: DEHAP milletvekili çıkaramıyor, AK PARTİ 8 tane çıkarıyor. 3 bin oyla milletvekili getirdiniz buraya. 236 bin kişinin temsilcisi gelemedi bu Meclise. CHP de eşantiyondan, amorti 2 milletvekili çıkardı orada, 2 milletvekili çıkardı, AK PARTİ 8.

Şimdi, vicdanınız, temsiliniz, adaletiniz, eşitliğiniz bu ise demokrat olmanın ölçüsü, halkın özgür iradesinin önündeki engeli kaldırmaktır. Önce buna başlarsınız, sonra Anayasa…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.

HASİP KAPLAN (Devamla) – Bakın arkadaşlar, çok basit bir örnek vereceğim: Yumurta hırsızlığı ile oy hırsızlığı arasında bir fark var mıdır? İkisi de hırsızlık. Ama yumurta hırsızlığı gizli yapılıyor, yakalarsa cürmümeşhut mal sahibi hâkimin karşısına çıkarıyor ama oy hırsızlığı alenen yapılıyor, açık yapılıyor, milletin gözünün içine bakıla bakıla yapılıyor. Bunu artık Türkiye'de 72 milyon insanımıza reva görmek, bu korkular içinde yaşamak, AK PARTİ’nin Saadetten, CHP’nin Sarıgül’den, MHP’nin Büyük Birlik Partisinden veya Demokrat Partiden veya bir başka partiden korkarak barajların arkasına sığınması adalet değildir, korkaklıktır, halktan korkmaktır, halktan. Barajı savunanlar barajın altında kaldılar. O baraj da vız geldi bize vız ve geldik ve yine geleceğiz. Ama halkla oynamayın, iradesiyle oynamayın, kendinizle oynamış olursunuz. Ha yumurta hırsızlığı ha oy hırsızlığı; ikisinin farkı yok. Farkı olan çıksın gelsin, televizyonda karşılaşıp konuşalım. (BDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge reddedilmiştir. 

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. 

20’nci madde üzerinde üç önerge vardır.

İlk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 490 sıra sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanun ile Milletvekili Seçimi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin çerçeve 20 nci maddesiyle değiştirilen 298 sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanunun 100 üncü maddesinin son fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Necla Arat

Hulusi Güvel

Yaşar Ağyüz

 

İstanbul

Adana

Gaziantep

 

Turgut Dibek

Abdulaziz Yazar

 

 

Kırklareli

Hatay

 

“Parti müşahitlerinin tamamı, sayım masası başında yer alabilir ve oy pusulalarını görebilirler.”

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 490 Sıra Sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanun ile Milletvekili Seçimi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin çerçeve 20’nci Maddesi ile değiştirilen 100’üncü maddesinin yirmi üçüncü fıkrası birinci cümlesinde yer alan “Parti müşahitleri…” ibaresinden sonra gelmek üzere “ve bağımsız aday müşahitleri” ibaresinin eklenmesini, ikinci ve üçüncü cümlelerin de madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

 

Ayla Akat Ata

Pervin Buldan

Osman Özçelik

 

Batman

Iğdır

Siirt

 

Özdal Üçer

Akın Birdal

Sırrı Sakık

 

Van

Diyarbakır

Muş

 

 

Hamit Geylani

 

 

 

Hakkâri

 

BAŞKAN – Şimdi en aykırı önergeyi okutup işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun teklifinin 20. maddesinin madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

 

Faruk Bal

Mehmet Şandır

Behiç Çelik

 

Konya

Mersin

Mersin

 

S. Nevzat Korkmaz

Oktay Vural

K. Erdal Sipahi

 

Isparta

İzmir

İzmir

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ AYHAN SEFER ÜSTÜN (Sakarya) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Kim konuşacak?

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Sipahi…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Sipahi. (MHP sıralarından alkışlar)

KAMİL ERDAL SİPAHİ (İzmir) – Sayın Başkan, size ve yüce Meclise saygılar sunarım.

490 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 20’nci maddesiyle ilgili olarak Milliyetçi Hareket Partisi olarak verdiğimiz değişiklik önergesi üzerine söz almış bulunuyorum.

Bu değişiklik önergemiz, görüşülmekte olan kanun teklifinin 20’nci maddesinin metinden tamamen çıkarılmasını içermektedir. Kanunlar ana ilkeleri belirtirler; kısa, öz, açıkça anlaşılır olmalıdır. Devlet geleneğinde, kanunlarda belirtilen ana ilkelerin tüzük, yönetmelik, genelge gibi diğer vasıtalarla teferruatlı olarak açıklanması gibi hususlar vardır. Yüksek Seçim Kurulunun milletvekili ve mahallî idareler seçimleri için hazırladığı ve Seçim Sandık Kurullarının Görev ve Yetkilerini Gösterir Örnek: 135 ve 138 sayılı Genelgeler yeteri kadar bu konuda açıktır ve teferruatlıdır. Eğer bu teklif yasalaşırsa ve gerekiyorsa Yüksek Seçim Kurulu biraz önce sıraladığım genelgeleri güncelleştirebilir veya üzerlerinde uygun değişiklikleri yapar. Dolayısıyla ilgili genelgelerde değişiklik yapılmasının bile gerekli olup olmadığının tartışılır olduğu bu durumda bir kanun maddesinin genelgeleştirilmesi gereksizdir, lüzumsuzdur, fazladır, teferruat içerisine kanunu boğmaktır.

Kanunun bütünü hakkında parti görüşlerimizi açıklayan Sayın Konuşmacımızın ifadesiyle, seçim kanunları seçmen eğilimlerinin millî irade hâline dönüşmesini sağlayan usul kanunlarıdır. Böylesine önemli bir konu getirilen teklifle klasik iktidar zihniyetini yani dayatmacı, yasaklayıcı, zorlayıcı, uzlaşmaya kapalı bir anlayışı yansıtmaktadır. Çok önemli olan bu konu, millet iradesiyle âdeta alay edercesine Hükûmetin bir tasarısı olmak yerine, bir AKP’li milletvekilinin teklifi hâlinde Meclise sunulan, diğer partilerin görüşleri alınmış gibi gösterilmeye çalışılan, aşırı bir telaş ve aceleyle, anlaşılmaz ve art niyetli bir telaşla ve süratle Meclis gündemine taşınmıştır. İktidarın seçim anlayışında bağımsız ve tarafsız seçim kurullarıyla millet iradesinin sandığa ve sandıktan Meclise ve mahallî idarelere yansıması fazla önem arz etmemektedir. AKP, millî irade ve vatandaş eksenli seçimler yerine, yandaş medyayla pompalanmış, baskı ve nemayla yönlendirilmiş, sahte anketler, seçmen kaydırmalar, sahte adreslerde seçmen yaratmalar, beyaz eşya acentesi veya kömür kamyonlarının şoför muavini mülki amirler, seçim gecesi dağıtılan paketler, bayanlara çeyrek altınlar, bilgisayar oyunları…

AHMET YENİ (Samsun) – Yalan konuşuyorsun, yalan!

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Yalan ve iftiradan başka hiçbir şey yapmıyorsun!

KAMİL ERDAL SİPAHİ (Devamla) - …gece belli saatlerden sonra sadece AKP oylarını artıran bilgisayar seçim programları…

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Yalan ve iftira!

BEYTULLAH ASİL (Eskişehir) – İspatı var, ispatı!

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – İspatlayacaksın, vereceksin mahkemeye yalan mı, gerçek mi?

KAMİL ERDAL SİPAHİ (Devamla) - …sandıkta oy verirken cep telefonuyla çekilmiş resimler ve ardından tutanak oyunları, o da olmadı itirazlar…

AHMET YENİ (Samsun) – İspat edeceksin! Yalan konuşuyorsun, yalan!

KAMİL ERDAL SİPAHİ (Devamla) – Şimdi, ispat edeceğim.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri… sayın milletvekilleri, lütfen…

KAMİL ERDAL SİPAHİ (Devamla) – Her nasılsa AKP’nin itirazları sonuçta hep haklı, diğer partilerin itirazları ya geç kalındığı için geçersiz ya da haksız.

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Elitaş’a söyler misiniz Hatibe müdahale etmesin!

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Hatip de iftira atmasın. Yakışıyor mu hiç?

KAMİL ERDAL SİPAHİ (Devamla) – 2007 milletvekilleri seçimlerinde seçim bölgem İzmir’de Karşıyaka ilçesinde elli üç sandıkta, daha sonra elli yedi sandıkta seçim hileleri ve yanlışları tespit edildi, tescillendi. Tutanaklarla İlçe Seçim Kurulundaki kayıtlar karşılaştırıldığında onlarca rakamdan bir tane doğru rakam yok. Bir rakam hata olur, iki rakam hata olur; bir tutanaktaki bütün rakamların yanlış olmasını  nasıl açıklarsınız?

İRFAN GÜNDÜZ (İstanbul) – Onun için bu kanun çıkıyor zaten?

KAMİL ERDAL SİPAHİ (Devamla) -  İtiraz, ispat… Sonuç: Geç kaldınız. Önemli olan, niyet, seçmenin oyunun millî iradeye doğru yansıması değil. İyi niyet yoksa, kafaların ardında hile, ihtikâr, yanıltma, sahtekârlık, kazanalım da nasıl olursa olsun, her yol mübah anlayışı varsa siz getirdiğiniz kanun teklifinin her maddesini pehlivan tefrikasına çevirseniz ne olacak?

20’nci maddede teklif ediyorsunuz: Sandık kurul başkanı, 1 üyeyi sandıktan zarfları kendisine vermek, 2 üyeyi sayım döküm cetvellerini işlemek, 1 üyeyi de okunan pusulaları ve zarfları masa üzerine yerleştirmekle görevlendirirmiş. Yani ne demek?

MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) – Asker dediğin doğru konuşur!

KAMİL ERDAL SİPAHİ (Devamla) – Sen doğru konuş!

Yani biri açar, ikisi yazar, birisi masaya zarf koyar. Aklımıza, ister istemez bir çocuk tekerlemesi geldi: Biri tutar, biri keser, biri pişirir… İşte, hazırlanan kanun teklifinin mantığı bu çocuk tekerlemesiyle aynı.

Anayasa değişikliğinin 20’nci maddesiyle ilgili dün bir hususu arz etmiştim. 20’nci maddede katsayılı, gösterge rakamlı bir Anayasa; dünyada bir benzeri yok. Eğer Anayasa değişikliklerinin…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.

KAMİL ERDAL SİPAHİ (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Anayasa maddelerinin göstergeli, katsayılı yazıldığı bir ortamda bu kadar teferruatın bir tekerleme anlayışıyla Seçim Kanunu’na gelmesine hayret etmemek gerekir. Bu tekerleme maddesinin metinden çıkartılmasını teklif ediyoruz.

Ayrıca, getirilecek Anayasa değişikliği teklifiyle ilgili olarak dün belirttiğim bir konu vardı. Sürekli olarak yargının “AK yargı” hâline getirilmesi konusu gündeme getirildi ama bir konu hep gündemden kaçırılmaya çalışılıyor, o da PKK açılımının, bu Anayasa değişikliğiyle, kapısının açılması tehlikesidir. Bu konuda yüce milletimizi uyarmakta fayda görüyoruz.

Yüce Meclise saygılar sunarım. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Sipahi.

RECEP KORAL (İstanbul) – Ağzından çıkanı kulağın duymuyor!

KAMİL ERDAL SİPAHİ (İzmir) – Sen kendi kulağına bak!

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge reddedilmiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 490 Sıra Sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanun ile Milletvekili Seçimi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin çerçeve 20’nci Maddesi ile değiştirilen 100’üncü maddesinin yirmi üçüncü fıkrası birinci cümlesinde yer alan “Parti müşahitleri…” ibaresinden sonra gelmek üzere “ve bağımsız aday müşahitleri” ibaresinin eklenmesini, ikinci ve üçüncü cümlelerin de madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                                                                                        Ayla Akat Ata (Batman) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ AYHAN SEFER ÜSTÜN (Sakarya) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Kim konuşacak?

Buyurun Sayın Buldan.

PERVİN BULDAN (Iğdır) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 490 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 20’nci maddesi üzerine vermiş olduğumuz değişiklik önergesi hakkında konuşmak üzere söz almış bulunmaktayım. Konuşmama başlarken hepinizi saygıyla selamlarım.

Bildiğiniz gibi, çok önemli ve doğru bir söylem vardır, seçimler masa başında değil, sandık başında kazanılır diye. Fakat maalesef ki ülkemizde yapılan seçimlerde zarfların açılması esnasında zarfların değiştirilmesi, oyların sayımında başvurulan hileler, seçim bölgesinde oluşturulan baskı ortamı ve siyasi parti müşahitlerinin dikkate alınmaması ve hatta baskı altına alınması gibi olumsuz etkiler seçimlerin güvenilirliği üzerinde ciddi şaibeler yaratmıştır ve yaratmaya da devam etmektedir.

Seçimlerin demokratik bir şekilde yapılması önünde ciddi engeller oluşturan bu olumsuzluklardan dolayı özellikle partimizin çok sayıda oyu gasbedildi. “Kapalı oy, açık sayım” ilkesi sıklıkla ihlal edildi. Seçimler istenilen doğrultuda gitmeyince “açık oy, kapalı sayım” yegâne seçim yöntemi olarak belirlendi. Birçok seçim bölgesinde askerlerin ve korucuların eşliğinde, halkımız tehditler altında açık oy kullanmaya zorlandı. Seçim bölgelerimizde partimize verilen sayısız oy pusulalarını çöplerde bulduk, çok sayıda hatalı sayımı tespit ettik, ölüler adına oy kullanıldığına tanık olduk, oy dökümlerinde oy kullanması kanunen yasaklanmış durumda olanların oylarına rastladık. En son, 2007 yılında yapılan seçimlerde Hakkâri’de örneğini yaşadık. Hakkâri il merkezinde partimizin kazandığı milletvekilliği seçimi 72 oy farkla kaybettirildi ve anlaşıldı ki sadece bizim belgelediğimiz 80 oy usulsüz kullanıldı. Bu oylar içerisinde yaşamını yitirmiş insanlar adına kullanılmış oylar, askerlerin kullandığı oylar ve yurt dışında yaşayan insanların oyları vardı. Aynı durum Mersin’de de yaşandı. Birleşik oy pusulasında kurulan oyun yetmedi, bir önceki seçimlerin tam 4 katı oy iptal edildi. Aslında hak kazanmış olduğumuz hâlde Mersin’den milletvekili çıkarmamız engellendi. Nitekim 1999 yılında Mersin yerel seçimlerini kazanan HADEP’in itirazlarında ne kadar haklı olduğu Ergenekon davasında da ortaya çıktı. Çete üyesi Sedat Peker, bir mahkemeye verdiği ifadede, 1998 yılında HADEP’in seçimi kazandığını ve bu sonuçları HADEP’in aleyhine kendilerinin değiştirdiğini itiraf etti.

Sayın milletvekilleri, bu hukuksuzlukları daha yüzlerce örneği ile sıralayabilirim ancak buna ne süre yeter ne de bu örneklerin  sonu gelir. Ne var ki, antidemokratik uygulamalar bu örneklerle sınırlı da değildir. Seçim bölgelerindeki bu antidemokratik uygulamalar makro düzeydeki uygulamaların sadece birer tezahürüdür.

Bilirsiniz ki hukuk, yasaların tamamı temel hakları düzenler. Bu nedenle bu kurallarda, yasal düzenlemelerde bir sorun varsa bu direkt olarak hak ihlallerini doğurur ki işte yüzde 10 barajı bu ihlallerin en bariz örneğidir ve demokrasi açısından utanç vericidir. Darbeci cunta döneminin bir ürünü olan yüzde 10 barajının dünyada hiçbir demokraside örneğine rastlayamazsınız. Çünkü demokrasiler, halkın hür iradeleriyle temsilcilerini seçmesi ve parlamentoda adil bir şekilde temsil edilmesini öngörür. Bizim demokrasimizde bu temsiliyet sorunundan istikrar sağlamayı ümit eden, daha doğrusu istikrar sağladığını iddia eden bir siyasi anlayış var, hatta anlayışlar var. Her konuda çatışma içine giren bu anlayışlar mesele halkın oylarının adil temsili olunca tam bir uzlaşı içerisine girmektedirler.

İktidar bir yandan “Anayasa’yı değiştiriyorum, demokratikleşmeyi hedefliyorum.” derken diğer taraftan bu Anayasa’yı hazırlayan darbecilerin zihniyetlerini sahiplenmekte, bu konuda en ufak bir değişikliğe yanaşmamaktadır. Şunu söylemek isterim ki, sizler bu tavrınızla en başta Atatürk’ün belirttiği “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir.” felsefesine ters düşmektesiniz çünkü bugünün Türkiye’sinde egemenlik kayıtsız şartsız milletin değildir. Milletin egemenliği yüzde 10 barajı kaydına bağlı tutulmuştur.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.

PERVİN BULDAN (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bütün bunlarla beraber bu yıl içerisinde partimiz milletvekili Sayın Ahmet Türk ve Sayın Aysel Tuğluk’a siyaset yasağı getirildi ve Parlamento dışında bırakıldılar. Çok sayıda belediye başkanımız seçildikten sonra senelerini dahi doldurmadan tutuklandılar. Binin üzerinde parti yöneticimiz ve üyemiz tutuklu bulunmaktadır. Siz deyin ki biz demokratik bir hukuk devletiyiz. Ne kadar inandırıcı olduğunuz bütün bu antidemokratik uygulamalarla sabittir.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge reddedilmiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 490 sıra sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanun ile Milletvekili Seçimi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin çerçeve 20 nci maddesiyle değiştirilen 298 sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanunun 100 üncü maddesinin son fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                             Necla Arat (İstanbul) ve arkadaşları

“Parti müşahitlerinin tamamı, sayım masası başında yer alabilir ve oy pusulalarını görebilirler.”

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ AYHAN SEFER ÜSTÜN (Sa-karya) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN -  Hükûmet katılıyor mu?

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN -  Buyurun Sayın Arat. (CHP sıralarından alkışlar)

NECLA ARAT (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanun ile Milletvekili Seçimi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 20’nci maddesine ilişkin önerge üzerinde şahsım adına söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Sayın milletvekilleri, aslında seçim kanunlarında yapılacak değişiklikler, Siyasî Partiler Kanunu ile birlikte ele alınmalıdır. Bu tür çalışmalarda teknik ayrıntılardan önce kanunun ruhu, özü, felsefesi, çağdaş siyasal değerlere uyumu gözetilmelidir. Oysa, gerekçesinde “Elli yıldır uygulanmakta olan bu kanun, güncel gelişmeler karşısında yetersiz kaldığı için değiştirilmektedir.” dendiği hâlde bu teklifte ön seçim, seçim barajı, kota veya olumlu ayrımcılık yöntemlerine hiç değinilmemektedir.

Sayın milletvekilleri, biz, Cumhuriyet Halk Partisi olarak, önerge verdiğimiz fıkranın “Parti müşahitlerinin tamamı, sayım masasında yer alabilir ve oy pusulalarını görebilirler.” şeklinde değişmesini öneriyoruz. Çünkü böyle bir değişiklik seçim sırasında lüzumsuz tartışmaları, seçim sonrasında da yaygın bir şekilde karşılaştığımız olumsuz söylentileri engelleyebilecektir. Ayrıca, parti müşahitlerinin 5 kişiyle sınırlanması, kanımızca, hakkaniyet ilkelerine uymamaktadır.

Sayın milletvekilleri, bu vesileyle, yine seçimlerle ilgili olarak cumhuriyet tarihimizin başlangıçlarına ilişkin bir değerlendirme yapan AKP temsilcisi bir arkadaşımızın ileri sürdüğü görüşlerde bir iki düzeltme yapma ihtiyacını duyuyorum. Bu sayın milletvekili, kadınların yerel seçimlere katılma hakkını kazanmalarının yıl dönümünde Cumhuriyet Halk Partisi adına gündem dışı bir konuşmaya gönderme yaparak 1920’li ve 30’lu yıllarda gerçekleştirilen kadın haklarına ilişkin devrimleri ne yazık ki örtük bir biçimde eleştirmiştir, bunu yaparken de bazı öncü kadınların ve derneklerin çalışmalarını örnek göstermiştir. Hiç kuşkusuz, o somut kadın hakları devrimini önceleyen çalışmalar vardı. Örneğin daha 1927 yılında Giresun’da yapılan bir toplantıda Süreyya Hulusi Hanım “Kadınların ülke yönetiminde neden söz hakları yok?” diye sorabilmişti. Yine 1928’de Nezihe Muhittin Hanım başkanı olduğu Türk Kadınlar Birliğinin tüzüğünün amaç maddesine “Devrimler haklı taleplerden doğarlar. Kadınlar seçme ve seçilme haklarını elde etmelidirler.” ekini yaptırmıştı. Ayrıca, Kadınlar Halk Fırkasının yani bir kadın partisinin kurulması için girişimler başlatılmıştı. Ne var ki 1920’li yıllar kadınlarımızın henüz yüzde 90,4’ünün okuryazar olmadığı ve geleneksel kültürün ağır baskısının hâlâ kadınları ezmekte olduğu yıllardı. Uluslaşma sürecinde yeni bir devlet kurarken bölünmek değil, birleşmek gerekliydi. Bu nedenle bu girişimden kadınlar kendileri vazgeçtiler.

Yapmak istediğim çok önemli bir düzeltme de Türk Kadınlar Birliğinin, kimi ikinci cumhuriyet yanlısı sosyal bilimcilerin savunduğu bir tez doğrultusunda kapatıldığı efsanesiyle ilgili. Tek parti hükûmetinin böyle bir baskı uyguladığı söylencesi çok yaygın ama dönemin tanığı olan aydın kadınların günümüze bıraktıkları yazılı belgelerde ve onlardan bir bölümüyle yapılan sözlü tarih çalışmalarında, bu kapatma olayının ne yazık ki o birlik içerisindeki iç çekişmelerden kaynaklandığı doğrultusunda veriler vardır bugün elimizde. Sabiha Sertel’in anılarına göz attığımızda bu konunun ayrıntılarına değinilmektedir.

Sayın milletvekilleri, AKP temsilcileri, cinsiyet eşitliği politikasının ve siyasete katılımının öncülüğünü Mustafa Kemal Atatürk’ün ve Cumhuriyet Halk Partisinin yaptığını görmezlikten gelmekten vazgeçmeli, tarihsel durum ve verileri saptırmamalıdır.

AKP, ne yazık ki cumhuriyetin değerlerini, yerleşik kurum ve geleneklerini yıkıcı bir yaklaşımı huy edinmiş bulunuyor. Önce üniversiteleri, sonra silahlı kuvvetlerimizi, şimdi de yargıyı hedef aldı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.

NECLA ARAT (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Yaygın bir korkutma ve susturma politikasını uyguluyor AKP.

Değerli milletvekilleri, AKP, kendisini bir milat olarak görmekten, sekiz yılda elli yıldan daha çok ve başarılı işler yaptığı megalomanisinden kurtulmalıdır çünkü tevazu önemli bir erdemdir.

Sayın milletvekilleri, çoğulculuk demokratik ilkelerden biridir ama demokrasiye öncülük etme iddiasında olan bir parti liderinin, Sayın Erdoğan’ın “biz” sözcüğünü lügatinden atıp hep “ben” ve “benim” sözcüğünü kullanması demokrasiyle bağdaşıyor mu? Bu konular üzerinde bir kez daha derin düşünmemiz gerektiği inancındayım.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Arat.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge reddedilmiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

Saat sekize kadar birleşime ara veriyorum.

Kapanma Saati: 19.26

BEŞİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 20.05

BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER

KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 83’üncü Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.

490 sıra sayılı Teklif’in görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Komisyon burada.

Hükûmet burada.

21’inci madde üzerinde üç önerge vardır, ilk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun teklifinin 21. maddesi ile düzenlenen 298 Sayılı Kanunun 101. maddesinin 6. bendinin "Birden fazla siyasi partiye ya da bağımsız adaya ayrılan alana taşacak şekilde basılan EVET mührü bulunan" şeklinde değiştirilmesini, arz ve teklif ederiz.

 

Faruk Bal

Mehmet Şandır

Behiç Çelik

 

Konya

Mersin

Mersin

 

S. Nevzat Korkmaz

Oktay Vural

M. Akif Paksoy

 

Isparta

İzmir

Kahramanmaraş

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 490 sıra sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanun ile Milletvekili Seçimi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin çerçeve 21 inci maddesiyle değiştirilen 298 sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanunun 101 inci maddesinin birinci fıkrasının (6) nolu bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Selçuk Ayhan

Yaşar Ağyüz

Ali Oksal

 

İzmir

Gaziantep

Mersin

 

Ferit Mevlüt Aslanoğlu

Hulusi Güvel

 

 

Malatya

Adana

 

"6. Birden fazla siyasi partiye veya bağımsız adaya ayrılan alana taşmış 'EVET' mührü bulunuyor ve sandık kurulu 'EVET' mührünün gerçekte nereye basıldığını tespit edemiyor ise "

BAŞKAN – Şimdi en aykırı önergeyi okutup işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 490 Sıra Sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanun ile Milletvekili Seçimi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin çerçeve 21'inci Maddesi ile değiştirilen 101'inci maddenin başlığının “Oy pusulalarının geçerlilik ve geçersizlik halleri" şeklinde değiştirilmesini, dördüncü fıkrasının madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

 

Ayla Akat Ata

Pervin Buldan

Osman Özçelik

 

Batman

Iğdır

Siirt

 

Özdal Üçer

Akın Birdal

Sırrı Sakık

 

Van

Diyarbakır

Muş

 

 

Hamit Geylani

 

 

 

Hakkâri

 

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ AYHAN SEFER ÜSTÜN (Sakarya) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Katılmıyoruz Değerli Başkan.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Birdal.

AKIN BİRDAL (Diyarbakır) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; birleşik oy pusulasının hangi durumlarda geçerli ya da değile ilişkin 21’inci madde üzerine söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlarım.

Yalnız, bugünkü bir üzüntümü izninizle paylaşmak istiyorum. Şimdi, bugün, cezaevlerinde bulunan hasta tutuklu ve hükümlülerin sağlığına nasıl kavuşabileceğine ilişkin bir Meclis araştırma önergesi verdik ve bu önerge, AKP tarafından gerekçe gösterilmeden… Araştırma önergesi üzerine söz alan değerli hatip, AKP’nin hizmetlerinden falan söz etti yani biraz ciddi olmak gerekiyor. Bakın, 2008 ve 2009 yıllarında 52 kişinin öldüğünü söylüyoruz cezaevlerinde ve şu anda da 49 kişi, gerçekten, ölümcül, ağır hasta. Kanayan bir yara, bunu nasıl sarabilirizi konuşuyoruz, arkadaşımız kalkıyor, verdiğimiz önergeyi bile ciddiye alacak bir şeyde değil ve AKP’nin yaptığı hizmetlerden söz ediyor. Yani şimdi, bence bu ruh hâlinden kurtulmak gerekiyor.

Bunu söyledikten sonra, seçim sisteminde dün ne ise, bence bugün bir nitelik değişikliği var. Şimdi, anımsayacaktır arkadaşlarımız yaş itibarıyla, yaşı uygun olmayanlar da sonradan okumuşlardır belki birtakım, Türkiye siyasi tarihinin tutanaklarından, anılarından. Örneğin, 1960 sonrası, seçimlerde -yeni çıkmıştı düdüklü tencere- tencereyi verdiler, kapağını vermediler. Belediye meclisi seçimlerinde, muhtarlık seçimlerinde falan, eğer seçilirlerse kapağını da vereceklerdi. Bu, seçmen için gerçekten bir cazibe oluşturdu. Daha sonra, ayakkabının birini verdiler, diğer ikincisini seçildikten sonra verdiler. İşte, kâğıt paralar vardı, 5 lira, 10 lira, yarısını verdiler seçmene, geri kalan diğer yarısını seçildikten sonra verdiler. E şimdi de, örneğin Batman Sason ilçesinde geçen seçimlerde buzdolabı verdiler elektriği olmayan yere ama dediler ki: “Siz eğer seçerseniz bu elektriği de vereceğiz.” Yine Sason’un başka bir köyünde çamaşır makinesi verdiler ve su yoktu ama…

MEHMET EMİN EKMEN (Batman) – Yok öyle bir şey. Sason’a kim ne dağıtmış?

AKIN BİRDAL (Devamla) – Hayır, o köylerin adlarını size getirelim, verelim.

MEHMET EMİN EKMEN (Batman) – Sason’a kim ne dağıtmış?

AKIN BİRDAL (Devamla) – Bakın, hayır, o köylerin adını verelim.

Mehmet Emin Bey, yani, şimdi, özellikle o ilin milletvekili olarak, gerçekten yurttaşların iradesinin kötüye kullanılmasına önce sizin izin vermemeniz gerekir ve sonra da yüce Meclise getirip bunu burada hepimizin müdahale etmesi gerekir.

Şimdi, bu nedenle, ayrıca, dün, “Yardımı, muhtaç olanlara verdik.” diyorlar. Sosyal devlet anlayışı seçimlerden önce mi akla geliyor? Eğer gerçekten gereksinmesi varsa halkın, bunları seçim öncesi verirsiniz. Sosyal devlet anlayışını da Kızılay’da Tekel işçilerine karşı tutumunuzdan da gördük ve tanık olduk.

Şimdi, değerli arkadaşlar, bölgenin, tabii, özellikleri açısından, gerçekten Yargıtay Ceza Genel Kurulu hukuk dışı kararları verirken, bölgenin özelliklerine ve bölgenin farklılıklarına atfederken, doğru, yani seçimde de özellikler, farklılıklar var. Örneğin birleşik oy pusulasında, gerçekten, bağımsız adayların adlarını okumak, onlara seçmenin kendi iradesi doğrultusunda oy kullanması o kadar güçtü ki örneğin, rastlantı sonucu, benim birleşik oy pusulasındaki sıram soldan da saysan sağdan da saysan 9’uncu sıradaydı ve ben o seçmenlerime, yaşlı annelere, babalara anlatmaya başlamıştım “…”(x)  diye. 9’uncu sırayı anlatabilmek için gerçekten sağdan ve soldan saymalarını söyledim ve kurtardım ama başka sırada olanlar büyük oy kaybına neden oldular.

BENGİ YILDIZ (Batman) – Kürtçeyi de öğrenmiş oldunuz böylelikle Akın Bey.

AKIN BİRDAL (Devamla) – Bu nedenle, birleşik oy pusulasında, gerçekten, bağımsızların da kendi seçmeninin iradesi doğrultusunda haklarını kullanabilmesi şeklinde düzenlemeler yapmak gerekir. Herkesin seçme ve seçilme hakkı olduğu kadar yönetme hakkı da vardır. O nedenle, gerçekten, AKP getirdi… Bakın, tanık oluyoruz -umarız Anayasa konusundaki yaklaşım böyle olmaz- dünden beri izliyoruz, ana muhalefet, muhalefet partileri birçok görüş getiriyor.

Sayın milletvekilleri, neden? Yani, bazen bunu değiştirme konusunda acaba muktedir mi değiliz ya da örneğin, bu getirilen teklif konusunda “Hayır, aynen böyle çıkacak.” diyen bir irade mi var?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.

AKIN BİRDAL (Devamla) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Yani, bazen muktedir olmalıyız, tartışmalıyız. Muhalefetin getirdiği konu da toplumun bu seçimlerde demokratik, adil, eşit, özgür olması konusunda gerçekten tercihini doğru koyabileceği bir düzenlemeyse buna dikkat göstermeliyiz. Yoksa, birçok fiziki koşullar var. Örneğin, seçimlerde, okullarda 3’üncü, 4’üncü kata engellilerin ve yaşlıların çıkmasını istiyoruz. Bu olacak şey değil. Yani, şimdi… Ya da bölgede… Şunu bir kez daha söylüyorum: Seçimlerin demokratik, adil ve özgür olması için önce dilin özgür olması gerekiyor, düşüncenin özgür olması gerekiyor ve en önemlisi de bölgenin çatışma hâlinden kurtulması gerekiyor.

Barış, demokrasi ve bununla ilişkilendirilen demokratik bir toplum projesi. Biz buna varız, o nedenle bu doğrultuda gelecek önerilere de açığız ve gerçekten toplumun gereksindiği bu sistemi onlara armağan edelim.

Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (BDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge reddedilmiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 490 sıra sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanun ile Milletvekili Seçimi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin çerçeve 21 inci maddesiyle değiştirilen 298 sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanunun 101 inci maddesinin birinci fıkrasının (6) nolu bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                             Selçuk Ayhan (İzmir) ve arkadaşları

"6. Birden fazla siyasi partiye veya bağımsız adaya ayrılan alana taşmış 'EVET' mührü bulunuyor ve sandık kurulu 'EVET' mührünün gerçekte nereye basıldığını tespit edemiyor ise "

                        

(x) Bu bölümde Hatip tarafından, Türkçe olmayan bir dille birtakım kelimeler ifade edildi.

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ AYHAN SEFER ÜSTÜN (Sakarya) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet önergeye katılıyor mu?

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Ayhan.

SELÇUK AYHAN (İzmir) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; görüşülmekte olan tasarının ikinci bölümünün 21’inci maddesi üzerine vermiş olduğumuz önergeyle ilgili söz almış bunuyorum. Bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlarım.

Bir önceki oturumda Sayın Hasip Kaplan bir şey söyledi, dedi ki: “Siyasetçiler iki şeyden kaçamaz: Birisi sandık, birisi de mezar.” Şimdi mezardan kaçmak isterler ama kaçınılmaz son, bu doğru ama siyasiler sandıktan da kaçabilirler. Eğer ellerindeki mutlak sayısal hâkimiyeti tüm milletin kendilerine her şeyi yapma yetkisini vermiş gibi algılarlarsa, önlerini tümüyle temizlemeye kalkarlarsa, Anayasa’yı da istedikleri gibi biçimlemeye kalkarlarsa, yargıyı da biz yapalım, her şeyi biz yapalım derlerse bunun sonunda siyasette sandığı da ortadan kaldırabilirler, ondan sonra sultanlıklar, krallıklar, padişahlıklar da oluşabilir. Yani burada bir yanılgıya düşmeyelim diye bu açıklamayı yapma gereği duydum.

Değerli arkadaşlarım, şimdi 2007 seçimlerini kısaca anımsarsak, gerek bilgisayar sistemi gerekse diğer iddialarla ilgili kuşkular hâlâ halkımızın belleğinden silinmemiştir. Bu  dönemde İzmir gibi siyasi partilerin ve bizzat seçmenin bile doğrudan seçimleri takip ettiği, sandık sonuçlarını takip ettiği bir ilin Karşıyaka ilçesinde bile sadece 890 civarında CHP oyuyla bir miktar Demokrat Parti oyunun birleştirme tutanaklarına AKP oyu olarak eklendiği belgelenmişti, bunu bir anımsatmak istiyorum.

2009 seçimlerine baktığımızda başka bir komediyle karşılaştık. Adrese dayalı olarak hazırlandığı iddia edilen seçmen listelerinde yirmi otuz yıl önce ölen insanların isimlerini gördük. Otuz kırk yıldır büyük kentlerde yaşayan insanların ve bu illerde oy kullanan insanların son seçimde on beş-yirmi saatlik otobüs mesafesindeki illerde isimlerinin seçmen olarak çıktığına tanık olduk. Halkı menfaat ile satın alma anlayışının bir sonucu olarak devlet kesesinden elektriksiz köylere buzdolabı, susuz köylere çamaşır makinesi dağıtılmaya kadar varıldığına tanık olduk. Askerde, gurbette olan ya da oy kullanma ehliyeti olmayanların oy kullandırıldığı yerler gördük. Seçim gecesi gecenin ilerleyen saatlerinde tüm Türkiye’de aynı anda elektriklerin kesildiğine, bilgisayarların kilitlendiğine, sistemin çökme tehlikesiyle karşı karşıya kaldığına tanık olduk.

Hâl böyle iken seçimlerle ilgili bu yasa tasarısının gündeme getiriliş biçimi bile apar topar olması itibarıyla, tüm siyasi partilerin bilgi edinme, araştırma, inceleme zamanı bile bulamaması nedeniyle, birçok siyasi parti grubunun verdiği seçimlerle ilgili önergeler olduğu hâlde, siyasi parti grubu dışındaki milletvekili arkadaşlarımızın verdiği önergeler olduğu hâlde komisyona bile sadece şu an görüştüğümüz önerge getirilmiş, daha sonraki itirazlarla alt komisyonda diğer önergelerin de değerlendirilmesi ve kısmen bunların olumlu görüldüğü gözlenmiştir.

Şimdi, işin özü şu değerli arkadaşlar: Niyetimiz bozuksa en iyi kanun bile uygulayanların elinde yanlış kullanılabiliyor. Türkiye’de bunun ne yazık ki birçok örneğini görmeye devam ediyoruz.

Ben, sözlerimi Mahatma Gandhi’nin yedi ölümcül günah listesiyle bitirmek istiyorum: Birincisi, ilkesiz siyaset; ikincisi, emeksiz zenginlik; üçüncüsü, vicdansız haz; dördüncüsü, niteliksiz bilgi; beşincisi, ahlaksız ticaret; altıncısı, insaniyetsiz bilim ve yedincisi, özverisiz ibadet. Bunun yorumunu, algılayana ve anlayana bırakıyorum.

Hepinize saygılar sunuyorum, dinlediğiniz için teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Ayhan.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge reddedilmiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun teklifinin 21. maddesi ile düzenlenen 298 Sayılı Kanunun 101. maddesinin 6. bendinin "Birden fazla siyasi partiye ya da bağımsız adaya ayrılan alana taşacak şekilde basılan EVET mührü bulunan" şeklinde değiştirilmesini, arz ve teklif ederiz.

                                                                Mehmet Akif Paksoy (Kahramanmaraş) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ AYHAN SEFER ÜSTÜN (Sakarya) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Paksoy.(MHP sıralarından alkışlar)

MEHMET AKİF PAKSOY (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 490 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 21’inci maddesi hakkında verdiğimiz değişiklik önergesi hakkında söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Kıymetli arkadaşlar, bu teklifin, bir sefer, zamanlaması fevkalade yanlış olmuştur. Öncelikle, Seçim Kanunu’nda birtakım düzenlemelerin yapılması için bugüne kadar niçin beklendiğini şahsen ben anlamış değilim. Bunun yanında, yapılmak istenen değişikliklerin ihtiyacı tam olarak karşılamadığı noktasında ciddi tenkitlerimiz var. Komisyonlarda gerek bizim arkadaşlarımız gerekse de diğer muhalefet milletvekilleri tenkitlerini dile getirdiler. Bu tenkitlerin hiçbir şekilde dikkate alınmadığını görüyoruz.

Mesela, niçin bu kanunu bir temel kanun olarak getirdiniz? Niyetiniz gayet açık: Yeterince tartışılmasın, bizim uygun gördüğümüz düzenlemeler yasalaşsın. Öyle tartışmaya, ilgili kurum ve kuruluşların fikrinin alınmasına ne gerek var? Sizin bakış açınız bu.

Değerli arkadaşlar, kendinizin dışındakilerin varlığına da fikirlerine de, velev ki bu fikirler çok doğru da olsa toptan karşı çıkıyorsunuz. Yedi buçuk yıllık İktidarınız süresince gerilimden medet umma, “ben ve öteki” şeklindeki çok tehlikeli ayrıştırmalı politikalarınızdan bir türlü vazgeçmediniz. Ancak bir türlü, bu ülkenin gerçek gündemi olan işsizliği, üretimi, bölücü terörü, hırsızlığı, yolsuzluğu, hortumu, yandaşı tartışmaya fırsat vermediniz, hep bu gerçek gündemden kaçtınız. Güya devri İktidarınızda kişi başına millî geliri 10 bin dolara çıkardınız. Peki, böyle bir ülkede kayıt dışı istihdamı ne kadar düşürdüğünüzü, işsizliği ne kadar azalttığınızı, 15 milyonu bulan yeşil kartlı sayısını, fakruzaruretin nasıl önleneceğini niçin bir kez bile tartışma cesaretini gösteremediniz? Hep millete cambazı gösterip yandaşlarınıza köşe döndürdünüz. Seçim zamanlarında kamunun kaynaklarını oy aracı yapmaktan çekinmediniz. Hep merak etmişimdir, acaba Tunceli’ye dağıttığınız buzdolapları ve çamaşır makinelerinden Kahramanmaraş’ın fakirlerine, Mersin’in Yörüklerine, Kastamonu’nun ihtiyaç sahiplerine, büyük kentlerin varoşlarına da dağıttınız mı veya bu beyaz eşyaların dağıtımı seçimden sonra da devam etti mi? Bu konuda yetkili ağızdan bir açıklama yaparsanız öğrenmiş olacağız.

Değerli arkadaşlar, AKP bir gün iktidara geldi, hemen değişti. Acaba sizin bu değişiminiz iktidardan gidince nasıl bir hâl alır, doğrusu çok merak ediyorum. Bir zaman YÖK düşmanıydınız, YÖK’ün varlığına toptan karşıydınız. Şimdi YÖK sizden oldu, hiç bu konuları konuşmaz oldunuz. Lise, hatta ilköğretim okulu açmadığınız yerlere tabela üniversiteleri kurduk.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu teklifte biz, SEÇSİS sistemiyle ilgili bir iyileştirme ve çalışma öngörülmediğini görüyoruz. Her seçimden sonra ifrata varan birtakım iddialardan geçilmiyor. Bu sistemin kamuoyunun tam güvenini sağlayacak, şeffaf ve hızlı bir şekilde işlev görecek bir yapıya kavuşturulması gerekirdi.

Bir başka husus, seçimlere katılmak isteyen devlet memurlarının durumu. Bildiğiniz gibi, seçim takviminin ilanıyla birlikte, seçimlere katılmak isteyen devlet memurları görevden ayrılmak zorundalar. Bu süre, geçmiş seçimlerde üç ayı geçiyordu. Bu süre zarfında devlet memurları ve onların bakmakla yükümlü oldukları eş ve çocukları sosyal güvenlik sisteminden yararlanamıyorlar. Nasıl olsa yasal hakları var, seçimler tamamlandıktan sonra görevlerine geri dönebiliyorlar… Seçimlere katılmak amacıyla istifa eden devlet memurlarının seçim döneminde sosyal güvenlik kurumlarıyla kesilen ilişkilerinin en azından sağlık yardımından faydalanabilmeleri sağlanmalıdır.

Bunun ötesinde, yoksul vatandaşlarımıza yapılan bir kısım ayni, hatta nakdî yardımların seçim döneminde dağıtılmasına bir düzen getirilebilirdi çünkü bu konu kamuoyunca çok ciddi tartışmalara sebep oluyor. Şimdi, bu yardımları açıkça yasaya aykırı bir şekilde dağıttırdığınızdan dolayı mahkemece ceza verilmiş bir valiyi siz ödüllendirdiniz. Valilerimizin, özellikle seçim dönemlerinde hükûmetin değil, devletin valisi olduğunu unutmamaları gerekir. Ancak Hükûmetin artık herkesçe malum tavrından biz döneceğini düşünmüyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.

MEHMET AKİF PAKSOY (Devamla) – Teşekkür ederim.

Tıpkı bundan önceki birçok teklif ve tasarıda olduğu gibi, bu teklifin de bir oldubittiyle yüce Meclisten yasalaştırılmaya çalışılmasını üzüntüyle karşılıyoruz. Sağduyulu, vicdanının sesini dinleyen bütün arkadaşlarımızı da önergemize destek vermeye davet ediyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Paksoy.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge reddedilmiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum…

HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Karar yeter sayısı istiyorum.

BAŞKAN – Arayacağım.

Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Karar yeter sayısı yoktur.

Birleşime beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 20.26


ALTINCI OTURUM

Açılma Saati: 20.31

BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER

KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 83’üncü Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.

490 sıra sayılı Teklif’in 21’inci maddesinin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi, maddeyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısını arayacağım.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir, karar yeter sayısı vardır.

Teklifin görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Komisyon burada.

Hükûmet burada.

22’nci madde üzerinde üç önerge vardır, önergeleri okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 490 Sıra Sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanun ile Milletvekili Seçimi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin çerçeve 22’nci Maddesi ile değiştirilen 102’nci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan “Zarfın içinden…” ibaresinden sonra gelmek üzere “oy pusulaları haricinde” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

 

Ayla Akat Ata

Pervin Buldan

Osman Özçelik

 

Batman

Iğdır

Siirt

 

Sırrı Sakık

Akın Birdal

Özdal Üçer

 

Muş

Diyarbakır

Van

 

 

Hamit Geylani

 

 

 

Hakkâri

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 490 sıra sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanun ile Milletvekili Seçimi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin çerçeve 22 inci maddesiyle değiştirilen 298 sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanunun 102 nci maddesinin beşinci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Yaşar Ağyüz

Ali Oksal

Turgut Dibek

 

Gaziantep

Mersin

Kırklareli

 

Vahap Seçer

Ferit Mevlüt Aslanoğlu

 

 

Mersin

Malatya

 

“Bir zarfta birden fazla oy pusulası kullanılan seçimlerde, o zarfta kullanılması gereken oy pusularının dışında başka bir seçim türüne ait oy pusulası çıkmış olması hâlinde, bu zarftan çıkan başka seçim türüne ait oy pusulası hesaba katılmaz.”

BAŞKAN – Şimdi en aykırı önergeyi okutup işleme alacağım.

TBMM Başkanlığına

Görüşülmekte olan 490 Sıra Sayılı Kanun Teklifinin 22. maddesiyle değiştirilen madde 102’nin 1. paragrafının sonuna; “Ancak, oy pusulasının katlanması nedeniyle karşı tarafta belirgin bir iz bırakan EVET mührü, mührün vuruluş yönü dikkate alınarak değerlendirilir.” cümlesinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

 

Prof. Dr. Alim Işık

Prof. Dr. Akif Akkuş

Hakan Coşkun

 

Kütahya

Mersin

Osmaniye

 

Recep Taner

Necati Özensoy

Hamit Homriş

 

Aydın

Bursa

Bursa

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ AYHAN SEFER ÜSTÜN (Sakarya) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Işık. (MHP sıralarından alkışlar)

ALİM IŞIK (Kütahya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 490 sıra sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanun ile Milletvekili Seçimi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 22’nci maddesi üzerine vermiş olduğumuz değişiklik önergesi hakkında söz aldım. Bu vesileyle, yüce Meclisin siz değerli üyelerini ve bizleri izleyen aziz milletimizi saygılarımla selamlıyorum.

Biraz önce Sayın Kâtip Üyemizin de okuduğu gibi, bu önerge aslında hepimizin seçim zamanlarında sandık başında yaşanan kargaşaları bizzat gördüğümüz bir konunun giderilmesine yönelik bir önerge. Bilindiği gibi, katlanan oy pusulalarında “Evet” mührünün izinin karşı tarafa da çıkması nedeniyle birçok yerde iptal sebebi sayılıyordu. İşte burada, oy pusulası katlanması hâlinde “Evet” mührünün karşı tarafa geçmiş olması durumunda sandık başındaki anlaşmazlıklara neden olabilecek konunun çözümü amacıyla mührün vurulma yönü dikkate alınarak bu tür durumdaki kargaşanın önlenmesini amaçlıyor.

Sayın Komisyonun ve Bakanın hangi gerekçeyle bu önergeye katılmadığını gerçekten merak ediyorum. Ama şimdiye kadar olduğu gibi, bundan sonra da herhâlde birçok önergeye katılmayacaklarını, iktidar tavrıyla bir kez daha göstermiş olduğu için de Komisyona ve Bakana şaşırmadığımı da ifade etmek istiyorum.

Bu vesileyle, seçim zamanlarında sandık başlarında birçok kargaşaya neden olan bu ve benzeri konuya ek olarak, son seçimlerde, 29 Mart yerel seçimlerinde bir ilde yaşanan ama Türkiye’de birçok ilde de benzerinin yaşandığına inandığım bir konuyu sizlerle paylaşmak istiyorum: İlin bir şirketi Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfından yardıma muhtaç ailelerin listesini ister. 1.200’e yakın ailenin ismi resmî kanalla bu şirkete iletilir. Şirketin yönetim kurulu ve yetkilisi 1.200 aileyi yetersiz bulur, 6 bin adet, her biri 90 ya da 100 TL’lik paketin hazırlanarak bu yardıma muhtaç ailelere dağıtılmasını karara bağlar. Ancak dağıtılan paketler -üzülerek ifade ediyorum ve ismini kullanmak zorundayım- “Türk Kızılay” adında, bu ülkenin resmî kurumu kanalıyla dağıtılır. Dağıtımda kullanılan araçlar şirketin özel araçlarıdır ve paketi alan ailelere ertesi günü bir yetkili gider. Muhtar adayı ya da ilgili partinin yetkilisi, bir gün önce kendilerine ulaştırılan paketin iktidar partisi belediye başkanı adayı adına (x) şirketi tarafından gönderildiğini ve bu paket karşılığında oylarının lütfen iktidar partisinin adayına verilmesini isterler.

Değerli milletvekilleri, bu, bu ülkede yaşanan çok acı gerçeklerden birisidir. Türk Kızılay buna alet olmuştur ve bu şirket, hayır adı altında bunu dağıtır ve devletten, vergiden de düşer.

Arz ediyorum, bu seçim kanunu keşke bu tür olayların yaşanmasını engelleyebilecek bir değişiklik içerseydi. Bunların hiçbirisi maalesef bu teklifte olmadığı gibi, bundan sonra da hepimizin yaşayacağı ve birçok insanımızın oy uğruna istismar edileceği bir konudur.

Şirketin adını ve ili vermeme gerek yok. Ama ben inanıyorum ki, bu yüce Meclis bu tür olayların da önüne geçecek yasal düzenlemeleri önümüzdeki zaman içerisinde yapacaktır. 

Bu düşüncelerle, vermiş olduğumuz değişiklik önergesinin yüce Meclis tarafından kabulünü arz ediyor, tekrar saygılarımı sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Işık.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler. Önerge reddedilmiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 490 sıra sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanun ile Milletvekili Seçimi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin çerçeve 22 inci maddesiyle değiştirilen 298 sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanunun 102 nci maddesinin beşinci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                       Yaşar Ağyüz (Gaziantep) ve arkadaşları

“Bir zarfta birden fazla oy pusulası kullanılan seçimlerde, o zarfta kullanılması gereken oy pusularının dışında başka bir seçim türüne ait oy pusulası çıkmış olması hâlinde, bu zarftan çıkan başka seçim türüne ait oy pusulası hesaba katılmaz.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ AYHAN SEFER ÜSTÜN (Sakarya) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Sayın Ağyüz, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 490 sayılı yasal değişiklik teklifi üzerinde CHP Grubu adına söz aldım. Hepinize saygılar sunuyorum.

Bizim önerimiz, çokça zarfın bulunduğu sandıklarda kazara herhangi bir değişik oy pusulası girmemesi gereken zarfa girmişse asıl oyun kabulü, tesadüfen veya bilinçsizce giren oyun iptali şeklinde. Buna desteğinizi istiyoruz.

Desteğinizi isterken de bu yasa teklifi, değişiklik teklifi dokuz değişik grup ve kişilerin imzasının bulunduğu teklifler şeklinde sunulmuş. Mesela bir grubun teklifi yerel yönetim seçimlerinden önce, diğer grupların veya şahısların da öyledir ama ne hikmetse bu değişiklik teklifi AKP Genel Başkan Yardımcısının 15/3/2010’da verdiği ve Komisyonda… Çok acube bir teklif, Komisyonca değiştirile değiştirile bir şekle getirildi. Bir teklif, hız kazandırmış, ne hikmetse! Bugünlerde siz yasal değişikliklerle çok uğraşmaya başladınız ya yargıyla… Bu acelenizi de anlamak mümkün değil.

Sonra, Komisyon çok büyük şekilde çalışmış, 16’da Komisyona gelmiş, 25’te alt komisyona gitmiş, 29’da Anayasa Komisyonundan çıkmış, 2/4’te buraya gelmiş. Kaç gün serüven? Serüven on beş gün bile değil. Peki, gündemde bekleyen alışveriş merkezleri yasasının ne günahı var? Gündeminizde bekleyen intibak yasasının, emeklilerin, bekleyen yasanın ne günahı var?

Hepimiz adil, dürüst, katılımcı seçimi istiyoruz. Katılımcılığı artıran özelliği mi var? Adaleti artıran özelliği mi var? Hayır. Siz öncelikle sosyal dayanışmanın kaynaklarının seçim dönemi kullanılmasını, gerek etik olarak gerek yasal olarak kafanızdan geçirmelisiniz. Seçimlere yakın 200 milyon dağıtılan nakitler, kaymakamların bire bir, kapı kapı dolaşarak yaptığı yardımlar; bunlar adalet mi? Adaletsizlik. Sizin adınızda adillik var, siz demokrat değilsiniz, siz adil değilsiniz, siz kendinize demokratsınız.

FEVZİ ŞANVERDİ (Hatay) – Sen kendine bak!

YAŞAR AĞYÜZ (Devamla) – O nedenle, bu yasal aldatmacalarla kamuoyunun gündemini doldurup oyalamaya çalışıyorsunuz.

Bakın, her iktidarın döneminde özellikler vardır. Bir iktidar gelir, bolluk bereketlik olur, işsizlik ortadan kalkar, yatırım artar. Bir iktidar da gelir, karabasan gibi çöker.

ORHAN KARASAYAR (Hatay) – Tam CHP’yi tarif ediyorsun!

YAŞAR AĞYÜZ (Devamla) - Dershane parasını ödeyemeyen analar hapse düşer, dershane parası ödenmediği için öğrenci intihar eder, onur intiharları artar, işsizlik artar, yatırım eksilir. Ne artar? Yoksulluk, döneminizde artar; yolsuzluk, döneminizde artar ve siz, Yüce Divana gitmemek için, Cumhurbaşkanı yaptığınız Sayın Gül’e geniş yetkiler vererek Sayın Gül’den ve Anayasa Mahkemesinden, Yüce Divandan kaçmak için düzenlemeler yapıyorsunuz. Varsayalım ki bu divanda Yüce Divandan kaçtınız, hesap vermediniz, öteki dünyada ne yapacaksınız, öteki dünyada? (CHP sıralarından alkışlar) Aranızda çok iyi insanlar var, çok güzel insanlar var aranızda.

MİTHAT EKİCİ (Denizli) – Kendine bak, kendine…

YAŞAR AĞYÜZ (Devamla) – Onları tenzih ederek…

ORHAN KARASAYAR (Hatay) – CHP…

YAŞAR AĞYÜZ (Devamla) – CHP’nin hiçbir günahı yok. Bugüne kadar, olsa hesap verirdi. Biliyorsan buraya çıkar konuşursun! Yerinden konuşma! Ücretli laf atıcı gibi laf da atma!

Şimdi, böyle bir durumda, siz yargıyla uğraşıyorsunuz. Ekonomi çökmüş, işsizlik, esnaf perişan, emekli perişan; bu konuları düşünmüyorsunuz. Gündemde, Seçim Kanunu değişikliği, Anayasa değişikliği; bununla kamuoyundan ana gündemi gizleyerek zaman kazanmaya çalışıyorsunuz, zaman kazanmaya.

Sizin, iyi niyetli arkadaşlar olarak günahınız yok mu? Sizin de var. Bakın, anneler hapse düştü, sesiniz çıkmadı. Çocuklar intihar etti, sesiniz çıkmadı. Müslümanlar soyuldu Deniz Feneri kanalıyla, sesiniz çıkmadı. Deniz Fenerinde ihaleler peşkeş çekildi, 750 milyon dolar. Bir gecede kuralsız, kaidesiz, sizin yandaşınız, sizin demeyeyim, partinizin yandaşına verildi, sesiniz çıkmadı değerli arkadaşlar. Sizin günahınız yok mu? Otobüs son durağa geldi. Parmak kaldıranlara söylüyorum, parmak kaldırmaktan vazgeçin. Bir daha gelme şansınız yok. Bari günahınızı artırmayın, katkınızı artırmayın değerli arkadaşlarım. Bunları söylerken tabii sizin bunun tersini yapacağınız ve yapmayacağınız inancındayım.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.

YAŞAR AĞYÜZ (Devamla) - Bu tür değişiklikleri getiriyorsunuz da toplumun beklentisi olan, siyasetteki kirlenmeyi önleyecek olan dokunulmazlığı kaldırmayı niye getirmiyorsunuz? Yürek ister, yürek. Yürek ister. Çünkü, var olan dosyalarınızda yolsuzluk var, irtikâp var, ihaleye fesat karıştırma var ama gariban vatandaşların yanına gittiğiniz zaman da şeker dağıtarak, buğday dağıtarak, irmik dağıtarak, para dağıtarak oylarını alıyorsunuz.

ORHAN KARASAYAR (Hatay) – Sen vatandaşımıza hakaret ediyorsun!

YAŞAR AĞYÜZ (Devamla) - Bu, siyasi etik değildir ve bu yasada da bu siyasi etiği sağlayacak maddeler yoktur.

ORHAN KARASAYAR (Hatay) – Vatandaşın oyu sapmaz!

YAŞAR AĞYÜZ (Devamla) - Otobüs son durağa geldi. Ya kafanızı çalıştıracaksınız, ülke yararına, halk yararına olanlara öncelik vereceksiniz ya da önümüzdeki seçimde kaybolup tarihin çöplüğüne gideceksiniz.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge reddedilmiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 490 Sıra Sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanun ile Milletvekili Seçimi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin çerçeve 22’nci Maddesi ile değiştirilen 102’nci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan “Zarfın içinden…” ibaresinden sonra gelmek üzere “oy pusulaları haricinde” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                         Ayla Akat Ata (Batman) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ AYHAN SEFER ÜSTÜN (Sakarya) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Sayın Sakık, buyurun. (BDP sıralarından alkışlar)

SIRRI SAKIK (Muş) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; hepinize iyi akşamlar diliyorum.

Şimdi, aslında nereden başlayacağımızı bilmiyoruz, yani hep “12 Eylülün ürünü.” diyoruz, noktalarla, virgüllerle, sözcüklerle oynayarak kamuoyuna demokratik bir Seçim Yasası sunmaya çalışıyoruz. Aslında, burada 12 Eylülün ürünü olan bu Yasa… 12 Eylülde Kenan Evren ve arkadaşları bir veto grubu oluşturmuşlardı, 4 general Danışma Meclisini seçiyordu, kurulan, o dönemin partilerinden SODEP’ten tutun ANAP’a, Halkçı Partiye kadar bütün partilerin mimarları kendileriydi.

Şimdi, aslında o Konsey gitti, burada 4 tane lider… Bu liderler bu Parlamentoyu oluşturuyor, bu liderler halkın bütün iradesini elinde bulunduruyor. Şimdi, o günkü Kenan Evren demokrasisiyle bugünkü bu demokrasi arasında bir fark var mı? İçinde halk var mı? İçinde mahallesinden ilçesine, beldesine kadar örgütlü bir halkın iradesi var mı? Yok. Adayları kim belirliyor? Siyasi aktörler. Yani, içinde halkın olmadığı bir yerde demokrasiden bahsedilir mi? Onun için, bir bütün olarak, burada, halkın içinde olmadığı bir anlayış ve o dönemde, düşünün, Erdal İnönü’yü bile veto eden bir Konsey vardı, bugün de halkın içerisinden gelenler eğer aktörlere, yani siyasi parti aktörlerine biat etmiyorsa hepsi veto ediliyor ve bunun adına da “demokrasi” diyoruz.

Şimdi, sevgili arkadaşlar, bu, demokrasi değil. 12 Eylülün demokrasisine, adı neyse, işte ona sığınarak şeklen demokrasicilik oynanıyor ve burada, geçen dönem, 2002 döneminde halkın yüzde 47’si size oy vermedi ama  seçim barajı, bu Siyasi Partiler ve Seçim Kanunu’ndaki hileler, halkın iradesi olan yüzde 47 Parlamentoya yansımadı. Arkadaşlarımız belirtti, üç bin oyla insanlar burada parlamenter olarak görev yaptılar. Allah aşkına, bu hilelerle, halkın onay vermediği bir şeyi nasıl içinize sindiriyorsunuz? Buna nasıl demokrasi diyorsunuz?

İsterseniz şöyle bir küme oluşturalım: Gelin, gücünüz var, barajı yüzde 10’dan yüzde 25’e çıkaralım, şu iki partiyi de içinden çıkaralım, biz bağımsız geleceğiz, sizinle oturalım. Buna demokrasi diyebilir miyiz? Var böyle bir gücünüz. Şimdi, üç partinin yaptığı şeyin bundan farkı yok. Siz, halkın büyük bir iradesini bu sayısal gücünüzle yok sayıyorsunuz.

Bakın, muhalefet size ne diyor: “Gelin, uzlaşalım” diyor, tankıyla, topuyla, yargısıyla, ordusuyla siperlere yatıyor “Gelin, teslim olun.” diyor ve siz de diyorsunuz ki: “Biz de elimizdeki yüzde 47 oyla, 340 milletvekiliyle elimizdeki gücü acımasız bir silah gibi kullanırız.” Şimdi, içinde uzlaşı yok. Biz de dönüp size diyoruz ki, bu iki uzlaşı da uzlaşı değil, gelin oturalım, halkın ihtiyacına cevap verecek yasaları, anayasaları yeniden dizayn edelim, korkmayalım, ürkmeyelim. Hâlen burada -dün gece izledim- bir partinin temsilcisi çıkıp diyor ki: “Dil birliğimize zarar verir.” Neymiş? Biz, efendim, Kürtçe konuştuğumuz için bu, kutsal dile zarar veriyormuş. Niye zarar versin Allah aşkına? İngilizce konuşulunca, Fransızca, Almanca, Arapça konuşulunca...

OSMAN ÖZÇELİK (Siirt) – İbranice.

SIRRI SAKIK (Devamla) – ...bu Türk diline zarar vermiyor da Kürtçe konuşulunca niye zarar veriyor? Bunun adı niye zarar oluyor?

Bakın, önümde bir sürü fezlekeler var. “Su istendi” diye dava açılmış, “çok yaşayın” diye dava açılmış, “biz vatanperveriz, bu ülkenin bölünmesini istemiyoruz” diye dava açılmış. Ama niye? Kürtçe.

Şimdi, bir dile bu kadar düşmanlık edilir mi, bir halk bu kadar yok sayılır mı? Hayatın her alanında birlikten, kardeşlikten bahseden aktörler, sorun Kürtlerin dili ve kültürü olunca niye bu kadar kıyametler koparılıyor, niye bu kadar demokrasi ayaklar altına alınıyor? Yani, eğer gerçekten kardeşlik ve barışla ilgili bir adım atılacaksa, ilk önce birlikte hayatı inşa ettiğiniz, birlikte mücadele ettiğiniz, birlikte ülkenin harcında, temelinde emeği ve kanı olan insanların hakkını, hukukunu yerli yerine oturtmak zorundasınız. Bu bir lütuf değil.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.

SIRRI SAKIK (Devamla) – Teşekkür ediyorum, sağ olun Sevgili Başkanım.

Şimdi, onun için diyoruz ki, bu ne Kürtlere ne diğer halklara bir lütuf olarak sunulmamalıdır. Herkesin doğuştan sahip olduğu haklara bu halk da, bu ülkede yaşayan diğer halklar da sahip olmalıdır. Yani bütün yasaların üzerinde bir yasa vardır, o da vicdan yasasıdır. Eğer siz vicdan yasasını yok sayarsanız, siz bu ülkede hak, hukuk ve adaleti yerli yerine oturtamazsınız. Onun için, herkesin tabi olacağı bir yasa vicdan yasasıdır. Bu vicdanınızla baş başa kaldığınızda, yanı başınızdaki kardeşlerinize ne kadar haksızlık ettiğinizi, Türkiye demokrasi güçlerine ne kadar haksızlık ettiğinizi, 12 Eylül Anayasası’na, 12 Eylül yasalarına sığınarak kendi iktidarlarınızı ne kadar sürdürdüğünüzü görürsünüz.

Ben hepinizin gece uyurken vicdan muhasebesi yapmanızı diliyor, hepinize saygılar sunuyorum. (BDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge reddedilmiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

23’üncü madde üzerinde dört önerge vardır, önergeleri okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Temel kanun olarak görüşülmekte olan 490 sıra sayılı Kanun Teklifinin çerçeve 23. maddesi ile düzenlenen 298 sayılı Kanunun 105’inci maddesinin 4’üncü fıkrasının sonuna aşağıdaki cümlenin eklenmesi arz ve teklif olunur.

 

Haluk İpek

Suat Kılıç

Abdullah Çalışkan

 

Ankara

Samsun

Kırşehir

 

D. Mehmet Kastal

Hayrettin Çakmak

Ünal Kacır

 

Osmaniye

Bursa

İstanbul

“Sandık sonuç tutanağı verilen müşahit ve sandık kurulu üyelerinin ad ve soyadları ile temsilcisi oldukları siyasi partinin adı veya bağımsız adayın adı ve soyadı sandık kurulu tutanak defterine yazıldıktan sonra tutanağın teslim alındığına dair imzaları alınır.”

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 490 Sıra Sayılı Yasa Tasarısının çerçeve 23. maddesi ile değiştirilen 298 sayılı yasanın 105. maddesinin 4. fıkrasının sonuna aşağıdaki cümlenin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

 

Şahin Mengü

Atilla Kart

İsa Gök

 

Manisa

Konya

Mersin

 

Ali İhsan Köktürk

Rahmi Güner

 

 

Zonguldak

Ordu

 

“Bu maddede öngörülen sandık sonuç tutanağını talepleri halinde sandık kurulunun siyasi parti üyeleri ya da parti müşahidine vermeyen görevliler hakkında bu Kanunun 138. maddesi uyarınca cezaya hükmolunur.”

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun teklifinin 23. maddesi ile düzenlenen 298 Sayılı Kanunun 105. maddesinin 2. fıkrasına “13. Saklanan zarf sayısı.” Bendinin eklenmesini ve bent numaralarının teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Faruk Bal

Mehmet Şandır

Behiç Çelik

 

Konya

Mersin

Mersin

 

S. Nevzat Korkmaz

Oktay Vural

Hüseyin Yıldız

 

Isparta

İzmir

Antalya

BAŞKAN – Şimdi, son önergeyi okutup işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 490 Sıra Sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanun ile Milletvekili Seçimi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin çerçeve 23’üncü Maddesi ile değiştirilen 105’inci maddesinin dördüncü fıkrasının üçüncü cümlesini teşkil eden “Ancak bu halde o parti müşahidine ayrıca tutanak verilmez.” ifadesinin madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

 

Ayla Akat Ata

Pervin Buldan

Osman Özçelik

 

Batman

Iğdır

Siirt

 

Özdal Üçer

Akın Birdal

Sırrı Sakık

 

Van

Diyarbakır

Muş

 

Hamit Geylani

M. Nezir Karabaş

 

 

Hakkâri

Bitlis

 

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ AYHAN SEFER ÜSTÜN (Sakarya) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Katılmıyoruz Değerli Başkanım.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Karabaş.

MEHMET NEZİR KARABAŞ (Bitlis) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kanun teklifiyle ilgili verdiğimiz önerge üzerinde söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın milletvekilleri, AKP’li hatip Sayın İpek konuşmasında “Kanun teklifinin felsefesini muhalefet anlamamış.” dedi.

Şimdi, biz de soruyoruz: Bu kanun teklifinin çeşitli maddelerinde yeni düzenlemeler yapılmış. Kanunun 81’inci maddesinde değişiklik yapan 12’nci maddede “sandık çevresi ve sandık alanı” diyor. Şimdi, yıllardır, on yıllardır Türkiye’de seçimlerde sandık alanı kullanılıyor; güvenlik güçleri sandık alanının dışında kalıyor, seçmenler ve sandık görevlileri de sandık alanının içinde. Peki, soruyorum şu anda, bu tasarıyı hazırlayanlara, AKP’nin yetkililerine, Sayın Bakana: Bu konuda 2009, 2007, 2002, daha önceki seçimlerde güvenlik anlamında güvenlik güçleri 100 metre sandığın dışında olduğu için hangi güvenlik zafiyeti yaratıldı? Şimdi, biz yıllardır bu konuda polisle, köyde jandarmayla cebelleşiyoruz, güvenlik güçlerini yasada olan o belirlenen 100 metrede tutmak için. Şimdi 15 metrelik sandık çevresi var ve iddia ediyorum, yarın öbür gün -zaten sandığın kurulduğu salonların birçoğu büyük salonlardır- 15 metre, oy kullanılan salonun kapısıdır ve özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu başta olmak üzere birçok yerde sandığın ağzında insanlar, oy kullanmak için gelen seçmenlerin geldiği kapının ağzında güvenlik güçleri barikat kuracak, gelip oraya yerleşecektir. Şimdi, düşünebiliyor musunuz? Peki, bu hangi ihtiyaçtan doğdu? Geçmiş seçimlerde güvenlik güçleri 15 metre değil de 100 metre uzakta olduğu için, güvenlik anlamında sandığın hangi güvenliği sağlanamadı ki bu sandık çevresini getirdiniz? Bunu soruyoruz işte Sayın İpek. Biz, bu yasanın mantığını böyle anlıyoruz.

SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Ne mahzuru var?

MEHMET NEZİR KARABAŞ (Devamla) – Evet, mahzuru var. Biz diyoruz ki, iddia ediyoruz ki, polisle, askerle seçim zamanında cebelleşiyoruz, siz bizi daha fazla boğaz boğaza getiriyorsunuz ve yarın burada seçimler olduğu za-man, o güvenliğin olmadığı, güvenlik gücüyle vatandaşın birbirine girdiği yerde siz de zarar görürsünüz. Orada aday olan, orada seçime giren her parti sıkıntı yaşayacaktır diyoruz. Yani, sandık çevresi hangi ihtiyaçtan doğmuştur? Yıllar-dır her seçimde uygulanan sandık alanı neye yetmemiştir?

Şimdi, yine bu teklifin felsefesine baktığımız zaman, şimdi, daha önce, görev alan güvenlik güçleri hangi seçim alanında görev yapıyorken aynı za-manda gidip kendi sandığında oy kullanamadı? Bunun için bu teklifte “Görev aldığı sandıkta oy kullanır.” diyor. Şimdi, şunu söylemek istiyorum: Gidin, bölgede -ben kendi ilimi örnek veriyorum- polisin, subayın oy kullandığı san-dıklarda denetim sağlanamıyor, o sandıktaki görevli orada görev yapamıyor ve iddia ediyorum, kendi görevli olduğu alanda oy kullanan polis ve subayla-rın, askerlerin yüzde 80’i gidip kendi sandığında da oy kullanacaktır. Peki, bunu neden getirdiniz? Şimdiye kadar, gerçekten, sandıklarda görev alan güvenlik güçlerimiz, yetkililerimiz, polis ve askerler oylarını kullanamadı mı? Yani böyle bir zafiyet mi doğdu? Biz seçimlere gidiyoruz, defalarca seçim kampanyası yaptık, görevli olduğu için sandığında oy kullanmayan tek bir tane polise, tek bir tane askere rastlamadık.

Yine, sandık görevlilerini taşımakla görevli olanlar… Zaten şunu diyorsunuz “taşıma” altında aracı olan, güvenlik görevlisini, oradaki sandık kurulu görevlisini taşıyan kişi, altında da aracı var, işi bu. Neden gelip oyunun bulunduğu seçmen sandığında oyunu kullanamıyor da siz ayrıca kendisine kâğıt vererek oy kullanmasını istiyorsunuz?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.

MEHMET NEZİR KARABAŞ (Devamla) – Teşekkür ediyorum Başkan.

Şimdi bu tür oy kullanmalar yarın öbür gün birçok seçim sandığında ve çevresinde gerçekten ciddi sıkıntılara, oyların kaydırılmasına ve halkla, siyasi partilerle yetkililer arasında kargaşaya, seçim sonrasında da ciddi bir şekilde şaibeye neden olacaktır. Bu tür düzenlemelere hiç ihtiyaç yokken -yine soruyorum- Sayın İpek çıksın, teklif vermiş, Sayın Bakan çıksın, desin ki “Geçen seçimlerde şunları, şunları yaşadık. Şu sandıklarımızda görevliler, sandık kurulu görevlileri, güvenlik görevlileri 100 metre uzakta olduğu için, yetişemedikleri için bu olaylar yaşandı. Şu görevlilerimiz, şu polisimiz, şu askerimiz, şu yetkileri taşıyanlar bunun için oylarını kullanmadılar. Bu ilde, bu bölgede bu kadar oy kullanılmadı.” onu kabul edelim ama değilse, burada bu tür niyetler arıyoruz; onun için bu tür maddelerin değişmesini istiyoruz.

Hepinize saygılar sunuyorum. (BDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge reddedilmiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun teklifinin 23. maddesi ile düzenlenen 298 Sayılı Kanunun 105. maddesinin 2. fıkrasına “13. Saklanan zarf sayısı.” bendinin eklenmesini ve bent numaralarının teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                                  Faruk Bal (Konya) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ AYHAN SEFER ÜSTÜN (Sakarya) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet önergeye katılıyor mu?

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Yıldız. (MHP sıralarından alkışlar)

HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 490 sıra sayılı Yasa Teklifi’nin 23’üncü maddesi üzerinde vermiş olduğumuz değişiklik önergesi üzerinde söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygılarımla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, demokrasinin temel ilkesi, halkın yöneticilerini seçebilmesi, insan hak ve hürriyetlerinin güvence altında olması, bütün partiler ve adaylar için eşit koşulların sağlanarak seçimlerin gerçekleştirilmesi, halkın yönetimlere katılmasının temin edilmesi ülkemizdeki demokrasinin en önemli göstergelerinden bir tanesidir. Bu amaçla da seçim sistemimiz 298, 2839, 2972 ve 2820 sayılı kanunlar ile düzenlenmiştir. 490 sıra sayılı Yasa Teklifi ile 298 sıra sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkındaki Kanun’da yapılacak değişikliklerle seçmen eğilimlerinin millî iradeye tam yansımasını sağlayacağını, daha güvenlikli, daha dürüst, daha adil, sonuçları itibarıyla da daha güvenli olacağını ifade etmektesiniz. Yasa teklifini incelediğimizde kabul edebileceğimiz maddeler olduğu gibi kabul edemeyeceğimiz, sonuçları itibarıyla seçmen iradesini engelleyen maddeler bulunduğunu… Milliyetçi Hareket Partisinin iyi niyetli değişiklik tekliflerini değerlendirmenizi, eksikleri giderilmiş bir yasanın çıkarılmasını dilemekteyiz ancak şu ana kadar bunu gerçekleştirebilmiş değiliz.

Değerli milletvekilleri, bu yasa teklifi, seçimlerin başlangıcından bitimine kadar seçmenlerin özgür eğilimlerinin millî iradeye dönüştürülmesini gerçekleştirebilecek şekilde düzenlenmeli ve seçimlerin demokratik kurallara uygun olarak yapılmasını, seçim iş ve işlemlerine iktidarın müdahalesinin önlenmesini, yürütmenin etkisinin ve yetkisinin azaltılmasını, ülkenin tümünde seçim güvenliğinin sağlanmasını, seçim sürecinin tüm aday ve partilerle dürüstlük kuralları içinde gerçekleştirilmesini, seçim sürecinin tüm aday ve partilere adil olarak uygulanmasını ve ayrıca da en önemlisi seçim sonuçlarının güvenilir olmasını sağlamak gerekmektedir. Ancak bu getirdiğiniz yasa bunları sağlamaktan uzak, Adalet ve Kalkınma Partisinin gelecek seçimlerde yapılacak başarısını amaçlamak üzere getirilmiş bir seçim yasası teklifidir. AKP’nin sekiz yıllık yasama faaliyetleri sırasında yaşananlara bakıldığında, bu getirdiğiniz yasadaki gizli amaçları çok iyi araştırmak zorundayız. Her konuda olduğu gibi Adalet ve Kalkınma Partisinin Türkiye Büyük Millet Meclisinde yasama faaliyetlerinde çıkardığınız yasalara, 2004, 2007, 2009 seçimleri sürecindeki söylemlerinize, uygulamalarınıza, tehditlerinize ve seçim sonuçlarına baktığımız zaman sosyal konularda da Türk milletini otuz altı etnisiteye ayırmanızı, Kürt, Roman, Alevi, gayrimüslim açılımlarınızı hatırladığımızda, yani sizin çok kullandığınız cemaziyelevvelinize baktığımızda, Adalet ve Kalkınma Partisine güvenmememiz gerektiği bunun altında yatmaktadır.

AKP iktidarları dönemindeki 2004, 2007, 2009 seçimleri, güvenliği sağlanmış, dürüst, adil, sonuçlarına güvenilebilir seçimler maalesef olmamıştır. Gerekçenizde siz de zaten bunu kabul etmektesiniz. Adalet ve Kalkınma Partisini iktidara taşıyan 2002 tarihindeki Anayasa, seçim kanunları ve diğer yasaları, 2011’de yapılacak seçimlerde sizi tekrar iktidara taşıyacağını umut ederek, AKP’yi tekrar iktidara taşıyabilecek yasaları, burada, Türkiye Büyük Millet Meclisinde sayısal çoğunluğunuzla çıkarmaya çalışmaktasınız. Çıkardığınız yasalarla, ülkenin bir bölümünde sekiz yıldır sağlayamadığınız sandık güvenliğini sağlayıp o yörelere yapacağınız yardımlar, baskılarla oy kayıplarınızın bir bölümünü telafi edeceğinize inanmaktasınız ya da planlamaktasınız. Aslında, farkınız yok ki, birileri silah ve tehditle, siz de para ve iktidar gücünüzle seçmen iradesini etkilemeye çalışmaktasınız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.

HÜSEYİN YILDIZ (Devamla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Sekiz yıldır hiçbir siyasi partiye olmayan çoğunlukla Türkiye Büyük Millet Meclisindesiniz. Grup başkan vekilleriniz, milletvekilleriniz, özellikle Sayın Elitaş ve Başbakan, bazı siyasi partilerin Sivas’tan öteye gidemediklerini ifade edecek kadar acziyet ve pişkinlik içerisindesiniz. Bu ülkeyi sekiz yıldır siz yönetmiyor musunuz? Yoksa, bu ülkeyi başkaları mı yönetiyor? Hükûmet yani AKP, her siyasi partinin ve adayın ülkenin her köşesine gidilebilir olmasını sağlamakla görevli değil midir? Bu nasıl çarpık bir anlayıştır? Siyasi parti temsilcilerinin can güvenliğini sağlamak Hükûmetin görevi değil midir? Ülkenin bir bölümüne gidilemiyorsa burada utanması gereken Adalet ve Kalkınma Partisi Hükûmeti değil midir? Yaptığınız ve yapacağınız yasal değişikliklerle İktidarınızın devamını sağlayabileceğinizi sanıyorsanız yanıldığınızı erken ya da zamanında yapılacak olan seçimde anlayacaksınız.

Bu duygu ve düşüncelerle hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum:  Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge reddedilmiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 490 Sıra Sayılı Yasa Tasarısının çerçeve 23. maddesi ile değiştirilen 298 sayılı yasanın 105. maddesinin 4. fıkrasının sonuna aşağıdaki cümlenin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                           Şahin Mengü (Manisa) ve arkadaşları

“Bu maddede öngörülen sandık sonuç tutanağını talepleri halinde sandık kurulunun siyasi parti üyeleri ya da parti müşahidine vermeyen görevliler hakkında bu Kanunun 138. maddesi uyarınca cezaya hükmolunur.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ AYHAN SEFER ÜSTÜN (Sakarya) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Köktürk. (CHP sıralarından alkışlar)

ALİ İHSAN KÖKTÜRK (Zonguldak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz 490 sayılı Yasa Teklifi’nin 23’üncü maddesi üzerine söz almış bulunuyorum. Öncelikle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, hepimizin bildiği gibi ve yine bu tasarının genel gerekçesinde ifade edildiği üzere, özgürlükçü, çoğulcu parlamenter rejimlerin temeli özgür seçimlere dayanmaktadır. Özgür, eşit, dürüst seçimlerin yapılamadığı bir ülkede demokrasinin varlığından söz edebilmek olanaklı değildir ve yine biliyoruz ki özgür ve demokratik yönetimin temeli sayılan serbest seçim hakkı, ancak her türlü etkiden uzak olarak kullanılan oylarla bir anlam ve değer ifade eder. Bu anlamda, oy kullanmayı tek yanlı olarak etkileyecek, seçmenin özgür iradesini baskılayacak koşulların ve eylemlerin varlığı hâlinde, seçimlerin serbest yani özgür iradeyle gerçekleştiğinin kabulü olanaksızdır. Ayrıca, yine biliyoruz ki hepimiz, seçimlerin serbest ve dürüstlük ilkeleri uyarınca gerçekleştirilmesi devletimizin asli görevidir.

Değerli milletvekilleri, bu değerlendirmeler teklifin genel gerekçesinde yer alıyor ve bu değerlendirmeler herkesin üzerinde antant kaldığı evrensel ilke ve doğrular içeriyor. Ancak hepimiz biliyoruz ve takdir ediyoruz ki bu ilke ve değerlendirmelerin, bu doğruların sadece yasa metinlerinde ve gerekçelerinde yer alması bir anlam ifade etmemektedir. Aslolan, bu ilkelerin, bu doğruların eylemsel olarak hayat bulması, eylemsel olarak yaşama geçmesidir. Bu çerçeveden bakıldığında, sadece bu yasayla getirilen düzenlemelerle, bahsettiğimiz bu ilkelere dayanan bir seçim ortamını yaratabilmek acaba mümkün müdür?

Değerli milletvekilleri, sosyal devlet anlayışının âdeta oy avcılığına dayalı sadaka devlet anlayışına dönüştüğü ve siyasal iktidar tarafından bu anlayışın kalıcılaştırılmaya çalışıldığı bir süreçte özgür seçimden bahsetmek acaba olanaklı mıdır? Yine, seçim sonucuna bağlı olarak dağıtılacağı sanısı yaratılarak iktidar partisi yöneticileriyle birlikte hazırlanan listelerdeki yüzlerce, binlerce kişinin seçimden bir gün sonra bir devlet bankası önünde sosyal yardımlaşma bütçesinden dağıtılacak paraları almak üzere uzun kuyruklar oluşturması herkesin gözü önünde gerçekleşirken acaba demokratik bir seçimden ve demokratik bir sonuçtan söz etmek olanaklı mıdır?

Değerli milletvekilleri, Sayın Bakan; yine, Yüksek Seçim Kurulunun karar ve ihtarlarına rağmen Sayın Başbakan tarafından azmettirilen, teşvik edilen devletin valisinin seçim yasaklarını ihlal etmekten ceza aldığı bir ülkede seçimlerin adil bir ortamda gerçekleşmesinin devlet tarafından güvence altına alındığından acaba bahsedilebilir mi? Her türlü gerçek bilgi kanallarının tıkandığı, dördüncü güç olan özgür medyanın sansür edildiği, gerçekleri yazan gazetecilerin iktidarın baskısıyla işlerinden uzaklaştırıldığı, ağır yargılama süreçlerinden geçirildiği, buna karşın medya yandaşı kalemlerin TRT gibi bütçesinin yüzde 80’ini halktan toplanan vergilerle oluşturulan TRT’de kadrolaştığı ve TRT bütçesinden finanse edildiği ve yine -az önce Sayın Yaşar Ağyüz’ün bahsettiği gibi- oğlunun 1.400 TL dershane ücretini ödeyemeyen annenin cezaevine girdiği ve bu sorumluluğu aslında üzerine almaması gereken gencecik bir evladımızın yaşamına kıydığı bir süreçte, bu paralarla ölçülemeyecek kadar büyük miktardaki paraların, tam 750 milyon doların yandaş medya yaratabilme gayesiyle damat holdinglerine transfer edildiği, peşkeş çekildiği bir süreçten geçerken bu yasayla getirilen düzenlemelerin genel gerekçede bahsedilen amaçları gerçekleştirmesi acaba mümkün müdür?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.

ALİ İHSAN KÖKTÜRK (Devamla) – Yine, din ve dince kutsal sayılan şeyler istismar edilerek siyasete bulaştırılıyorsa hepimizce ortak değerlerin oya dönüştürülmesi çabası içine giriliyorsa bırakın özgür ve serbest seçimi, kısmi bir demokrasiden söz etmek bile acaba olanaklı mıdır?

Değerli milletvekilleri, sonuç olarak bütün bu yaşananlara iktidar temsilcileri sadece seyirci kalmakla yetinmeyip aynı zamanda bu sürecin kurucusu ve yöneticisi oluyorlarsa o ülkede yasalar nasıl çıkarsa çıksın, hangi gerekçeler yer alırsa alsın dürüst, demokratik, adil bir seçim ortamından söz etmek olanaklı değildir.

Ancak ben yine de katkı sağlayacağı inancıyla önergemizin kabulünü diliyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Köktürk.

III.- YOKLAMA

(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Toplantı yeter sayısının…

BAŞKAN – Evet, yoklama talebi var.

Sayın Kılıçdaroğlu, Sayın Aslanoğlu, Sayın Özkan, Sayın Hacaloğlu, Sayın Köktürk, Sayın İçli, Sayın Ergün, Sayın Kulkuloğlu, Sayın Tütüncü, Sayın Dibek, Sayın Sönmez, Sayın Ağyüz, Sayın Okay, Sayın Oksal, Sayın Karaibrahim, Sayın Seçer, Sayın Küçük, Sayın Çakır, Sayın Altay, Sayın Koçal.

Üç dakika süre veriyorum ve yoklamayı başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı vardır.

IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

4.- Ankara Milletvekili Haluk İpek’in, Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanun ile Milletvekili Seçimi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve 18 Milletvekilinin, Afyonkarahisar Milletvekili Halil Ünlütepe ve Denizli Milletvekili Ali Rıza Ertemür’ün, Denizli Milletvekili Hasan Erçelebi ve 10 Milletvekilinin, Diyarbakır Milletvekili Gültan Kışanak ve 19 Milletvekilinin, Şırnak Milletvekili Sevahir Bayındır’ın, Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekilleri İzmir Milletvekili Oktay Vural ve Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın, Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in, Denizli Milletvekili Hasan Erçelebi ve 5 Milletvekilinin Benzer Mahiyetteki Kanun Teklifleri ile Anayasa Komisyonu Raporu (2/636, 2/123, 2/200, 2/288, 2/304, 2/342, 2/364, 2/474, 2/596) (S. Sayısı: 490) (Devam)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge reddedilmiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Temel Kanun olarak görüşülmekte olan 490 sıra sayılı Kanun Teklifinin Çerçeve 23. maddesi ile düzenlenen 298 sayılı Kanunun 105 inci maddesinin 4’üncü fıkrasının sonuna aşağıdaki cümlenin eklenmesi arz ve teklif olunur.

                                                                                               Haluk İpek (Ankara) ve arkadaşları

“Sandık sonuç tutanağı verilen müşahit ve sandık kurulu üyelerinin ad ve soyadları ile temsilcisi oldukları siyasi partinin adı veya bağımsız adayın adı ve soyadı sandık kurulu tutanak defterine yazıldıktan sonra tutanağın teslim alındığına dair imzaları alınır.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ AYHAN SEFER ÜSTÜN (Sakarya) – Olumlu görüşle takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum)- Katılıyoruz efendim.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Gerekçe okunsun.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Verilen önerge ile müşahit veya sandık kurulu üyelerine verilecek sandık sonuç tutanaklarının bu kişilere imza karşılığında verilmesi öngörülerek uygulamada yaşanabilecek problemlerin önlenmesi amaçlanmaktadır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.

Maddeyi kabul edilen önerge doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

24’üncü madde üzerinde üç önerge vardır.

İlk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 490 Sıra Sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanun ile Milletvekili Seçimi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin çerçeve 24’üncü Maddesi ile değiştirilen 108’inci maddesinin üçüncü fıkrasının birinci cümlesinde yer alan “…almakla beraber…” ibaresinin “…almak suretiyle…” şeklinde ve yine aynı cümlede yer alan “…işlemek suretiyle…” ibaresinin “…işleyerek…” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Ayla Akat Ata

Pervin Buldan

Hamit Geylani

 

Batman

Iğdır

Hakkâri

 

Sırrı Sakık

Şerafettin Halis

Akın Birdal

 

Muş

Tunceli

Diyarbakır

                                                                                                               01/04/2010

TBMM Başkanlığına

Görüşülmekte olan 490 sıra nolu yasa teklifinin 24’üncü maddesinde yer alan;

“Kanunda belirtilen usul ve esaslara uygun olmak şartıyla, Yüksek Seçim Kurulu’nca belirlenecek usul ve esaslar çerçevesinde, bilgisayar ortamında yapılabilir.” ifadesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesi için gereğini arz ederiz.

 

Osman Coşkunoğlu

Algan Hacaloğlu

Şevket Köse

 

Uşak

İstanbul

Adıyaman

 

Hulusi Güvel

Bilgin Paçarız

Tansel Barış

 

Adana

Edirne

Kırklareli

Değişiklik Metni:

“Kanunda belirtilen usul ve esaslara uygun olmak şartıyla, Yüksek Seçim Kurulu’nca belirlenecek usul ve esaslar çerçevesinde, bilgisayar ortamında yapılır. Seçim sonuçlarının ilçe seçim kurullarınca birleştirilmesi ve denetlenmesi sürecinde sandık kurullarından gelen sonuç tutanaklarının, bilgisayar ve iletişim teknolojilerinin sağladığı tüm olanaklardan yararlanılarak, doğrudan bilgisayar ortamına aktarılması ve anında büyük elektronik ekranda izlenebilmesi sağlanır. Bu konudaki uygulama esasları Yüksek Seçim Kurulu tarafından düzenlenir.”

BAŞKAN – Şimdi, en aykırı önergeyi okutup işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun teklifinin 24. maddesi ile düzenlenen 298 Sayılı Kanunun 108. maddesinin; 1. fıkrasından sonra gelmek üzere “Sandık kurullarından gelen sonuçların birden fazla bilgisayar ile kabul edildiği hallerde ilçe seçim kurulu başkanı her bilgisayar girişinin yapıldığı yerde siyasi parti temsilcileri veya müşahitleri ile bağımsız aday müşahitlerine seçim sonuçlarının teslimini izlemelerine imkân sağlayacak yeri ayırır.” Cümlesinin eklenmesini, arz ve teklif ederiz.

 

Faruk Bal

Mehmet Şandır

S. Nevzat Korkmaz

 

Konya

Mersin

Isparta

 

Rıdvan Yalçın

Oktay Vural

 

 

Ordu

İzmir

 

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ AYHAN SEFER ÜSTÜN (Sakarya) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Kim konuşacak?

Buyurun Sayın Yalçın. (MHP sıralarından alkışlar)

RIDVAN YALÇIN (Ordu) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; görüşülen teklifin 24’üncü maddesine ilişkin verdiğimiz değişiklik önergesi üzerinde söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, verdiğimiz değişiklik önergesiyle birinci fıkradan sonra gelmek üzere “Sandık kurullarından gelen sonuçların birden fazla bilgisayar ile kabul edildiği hallerde ilçe seçim kurulu başkanı her bilgisayar girişinin yapıldığı yerde siyasi parti temsilcileri veya müşahitleriyle bağımsız aday müşahitlerine seçim sonuçlarının teslimini izlemelerine imkân sağlayacak yeri ayırır.” ibaresinin eklenmesini önermekteyiz. Şimdi, Komisyonu temsil eden arkadaşımız katılmadı, Hükûmet önergeye katılmadı.

Değerli arkadaşlarım, bu önerge, bana göre, bu teklife getirilmiş en makul önergelerden bir tanesi. Şunu teklif ediyoruz… Yani seçim sonuçları birden fazla bilgisayar ile takip edilecekse her bilgisayarın başında siyasi partilerin ya da bağımsız adayların bu bilgisayar girişlerini takip etmelerini istemekten daha doğal ne olabilir ki buna karşı çıkılmaktadır? Açıkçası, arkadaşlarımızın takdirini anlamakta zorlanmaktayım.

Değerli arkadaşlarım, biliyorsunuz, ülkemizi tekrar kamplaştıran, kutuplaştıran bir Anayasa paketi üzerinde görüşmeler yakın zaman sonra başlayacak. Şimdi, bu pakette Hükûmetin temelde yargıyı kuşatma altına almak isteği gözlerden kaçmayan bir gerçektir. Burada acaba yargının kuşatılma isteği, yargının efendim, daha demokratikleştirilmesi gerektiğine ilişkin iddianız acaba biraz siyaset kurumuyla karşılaştırıldığında ne ölçüde gerçekçidir diye düşünmek zorunda değil miyiz?

Değerli arkadaşlar, bugün, milletimizin gönlünde en saygın kurum olması gereken yer bu Parlamentodur; çünkü milletimizin Türkiye’de belki bürokrasiyi direkt tayin etme imkânı bulunmamaktadır ama bu yüce Meclis milletimizin iradesiyle oluşmaktadır. Öyleyse bu milletin gönlünde saygınlığı en fazla olması gereken kurum da bu Meclis olmalıdır, en başta bu Meclis, en itibarlı kurum olmalıdır. Peki, biliyorsunuz, birçok kamuoyu araştırmasından çıkan sonuçlar ne yazık ki milletimizin doğrudan seçtiği bu Meclis saygınlık sıralamasında çok geri sıralarda kalmaktadır. Parlamento olarak, bu Parlamentoda milletimizin yüce iradesini temsil eden milletvekilleri olarak ve parlamenter sistemi partiler eliyle yürüten insanlar olarak acaba bu sonucu hep birlikte tartışmak durumunda olmamalı mıyız? Neden milletin doğrudan seçtiği bu yüce Parlamento, bu gazi Meclis acaba milletin gönlünde yeter derecede saygın değildir? Bunun sonuçlarını hep beraber düşünmek durumunda değil miyiz acaba değerli milletvekilleri?

Değerli arkadaşlarım, seçim kanunları ve siyasi partiler kanunları üzerinde bir değişiklik görüşüyoruz. Tabii, bu teklifi biraz da hayretle karşılıyorum. Bu kadar içi boş, bu kadar rötuşlarla dolu bir teklifle burada Meclisin zamanını harcamak belki milletimize de haksızlık diye değerlendiriyorum. Milliyetçi Hareket Partisinin öteden beri savunduğu, Türkiye'nin en büyük ihtiyacı olan bir siyasi etik yasasını burada tartışıyor olmayı arzu ederdim.

Hepiniz taşrada siyaset yaptınız. Bulunduğunuz yerlerde siyasi rakiplerinizin hangi yöntemlerle mücadele ettiğini görüyorsunuz. Bakıyorsunuz, bazı adayların peşinde olağanüstü paralarla, devasa bütçelerle yapılan seçim kampanyalarıyla karşılaşıyoruz. Şimdi, bakıyorsunuz televizyonlarda seçim dönemi siyasi partilerin reklamının yasak olduğunu görüyoruz. Bir yanda bakıyorsunuz haberlerin reklamlaştırıldığı bir kampanya dönemini hep beraber görüyoruz, gözlemliyoruz. O hâlde değerli milletvekilleri, bu Meclisin siyaset adına ilk gündem maddelerinden birisi siyasetin finansmanını gözden geçirmek olmamalı mı diye düşünüyorum.

Burada, bir kısım konuşmacılar da söyledi değerli arkadaşlarım, bir dönem önceki Parlamentoda gerçekten de milletimizin yarıya yakınının oyunun bu Mecliste temsil edilemediği günler oldu. O hâlde hep beraber yüce milletimizin temsilcileri olarak seçmen iradesini bu Mecliste temsilde adalete uygun ölçülerle nasıl yapabilirizi oturup daha dingin zamanlarda konuşmayı başarmalı değil miyiz diye açıkçası sormaktan kendimi alamıyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.

RIDVAN YALÇIN (Devamla) – Çok teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli arkadaşlarım, söz almışken bir üzüntümü sizlerle paylaşmak istiyorum. Bu necip milletin gönlünde, zengininden yoksuluna her kesimdeki insanın çok temel bir anlayışı vardı ve “Oy namustur.” diye tanımlanırdı. Bu benim çok saygı duyduğum bir anlayıştır, kutsanacak bir anlayıştır, fakat birçok seçim kampanyasında içim acıyarak müşahede ettiğim durumlarla karşılaştım. Gidip insanlarımıza, o muhtaç insanlarımıza partimizin propagandalarını anlatmak istediğimizde, mutlaka o dinleyenlerden bir kısmının “Ya, bu propagandaları geçin, siz ne veriyorsunuz?” dediğine şahit oldum. Bu benim yüreğimi acıtan bir durumdur, ne Türk siyaseti ne yüce Türk milleti bu aşağılayıcı duruma layık değildir.

İnşallah milletimizin onurunu hep birlikte yüceltmek bizlere nasip olur diyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge reddedilmiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

                                                                                                                          01/04/2010

TBMM Başkanlığına

Görüşülmekte olan 490 sıra nolu yasa teklifinin 24’üncü maddesinde yer alan;

“Kanunda belirtilen usul ve esaslara uygun olmak şartıyla, Yüksek Seçim Kurulu’nca belirlenecek usul ve esaslar çerçevesinde, bilgisayar ortamında yapılabilir.” ifadesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesi için gereğini arz ederiz.

                                                                                    Algan Hacaloğlu (İstanbul) ve arkadaşları

Değişiklik Metni:

“Kanunda belirtilen usul ve esaslara uygun olmak şartıyla, Yüksek Seçim Kurulu’nca belirlenecek usul ve esaslar çerçevesinde, bilgisayar ortamında yapılır. Seçim sonuçlarının ilçe seçim kurullarınca birleştirilmesi ve denetlenmesi sürecinde sandık kurullarından gelen sonuç tutanaklarının, bilgisayar ve iletişim teknolojilerinin sağladığı tüm olanaklardan yararlanılarak, doğrudan bilgisayar ortamına aktarılması ve anında büyük elektronik ekranda izlenebilmesi sağlanır. Bu konudaki uygulama esasları Yüksek Seçim Kurulu tarafından düzenlenir.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ AYHAN SEFER ÜSTÜN (Sakarya) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Hacaloğlu. (CHP sıralarından alkışlar)

ALGAN HACALOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Cumhuriyet Halk Partisi milletvekilleri olarak vermiş olduğumuz bu değişiklik önergesinde temel amacımız, seçim sonuçlarının ilçe seçim kurullarında toplaştırılma sürecinde, aşamasında insan hatasından veya hilesinden kaynaklanan yanlışlıkları giderebilmek amacıyla teknolojiden yararlanılarak doğru sonuçları elde edebilmek ve bu çerçeve içinde, halkın iradesinin sandıkta doğru ortaya çıkmasına katkıda bulunmak.

Ben, tabii, burada, Sayın Bakanın ve Komisyonun “Ret” demesini anlamakta zorlukla karşılaşıyorum, “Belki ne olduğu anlaşılmadı.” diyorum. O nedenle, bir iki cümleyle bunu açıklamak ve değerlendirmede bulunmak istiyorum.

Bildiğiniz gibi, sandıklarda sonuçlar tutanaklara yansıtılır. Bu tutanaklar her parti temsilcisine verilir. Partilerin seçim sonuçlarını sandıklarda takip edebilmesinin tek dayanağı budur. O aşamadan sonra, bu tutanaklar bir şekilde sandıklarla beraber ilçe seçim kurullarına intikal ettirilir ve orada partilerin temsilcilerinin nezdinde okunarak ve sonuçlar toplulaştırılarak ilçe seçim kurulları düzeyinde sonuçlar elde edilir. Biliyoruz ki, yıllardır buralarda son derece vahim hatalar yapılabilmektedir, insani hatalar yapılabilmektedir. Bu sürecin, bir şekilde, ideali, sandıktan başlayarak, sandıkta elektronik oy tespitiyle ve o sonuçların elektronik ortamda, bilgisayar ortamında, dijital ortamda ilçe seçim kurullarına yansıtılmasıdır. Ama bunu yapacak noktada değiliz. Dolayısıyla, elden getirilen sandık sonuçlarının ilçe seçim kurullarında toplaştırılması amacında, değerli arkadaşlarım, sandıklardaki tutanakların uygun formatlarda hazırlanarak, bunların “scanner” dediğimiz, optik okuyuculu bilgisayar teknolojisinin olanakları kullanılarak, doğrudan doğruya ilçe seçim kurullarında bilgisayara aktarılması ve bu sonuçların anında elektronik büyük ekrana yansıtılması.

Böylelikle iki yarar ortaya çıkacaktır: Hem ilçe seçim kurullarında mevcut olan parti temsilcileri anında bunları izleyebilecekler, denetleyebilecekler. Aynı zamanda, sonuçlar doğrudan doğruya, insan eli değmeden ve insanların orada okuyarak yanlışlıklar yapabilme olasılığını engelleyerek, doğrudan doğruya bilgisayar ortamına aktarılması ve HAVELSAN tarafından denetlenen, sürdürülen o ortamda doğrudan doğruya Yüksek Seçim Kuruluna aktarılması. Bunun için Türkiye genelinde bin adet bilgisayara, bin adet optik okuyucu “scanner”a, bin adet de büyük ekrana ihtiyaç vardır. Bu, son derece kolaylıkla altından kalkılabilecek bir harcamadır. Demokrasimiz bunu hak etmektedir.

Ancak, değerli arkadaşlarım, gerek burada Sayın Bakanın ve Komisyonun otomatikman, yaptığımız teklife soğuk bakması ve gerekse son zamanlarda genel seçim yaklaşırken iktidarda, AKP’de genel bir telaş ve tedirginliğin ortaya çıktığını görmekte oluşumuz bizi bu teklif konusunda da karamsarlığa götürmektedir.

Özellikle son bir yıldır, ülkemizde inanılmaz boyutta kurumların bir çatışma sürecine çekilmekte olduğunu görmekteyiz. Artık, yaratmakta olduğunuz, iktidarın yaratmakta olduğu bu kaos ve çatışma ortamında burada yasa çıkarma çabalarımızın da bir nafile çabaya dönüşmekte olduğunu görmekteyiz. Biz burada istediğimiz kadar seçimlerin daha adil, daha güvenilir, daha açık ortamda yapılmasını sağlamak amacıyla yasalar çıkarma çabası içinde olalım.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.

ALGAN HACALOĞLU (Devamla) – Bağlıyorum. Ancak bir şeyi unutmaktayız: Doğru, dürüst seçimler, halkın iradesini doğru yansıtan seçimler ancak yargı sistemine halkın tam güvendiği ortamlarda olabilir. Bunun için de yargıç, yargı bağımsızlığının ve tarafsızlığının tam olarak sağlanması gerekir. Keza, hukuk devleti normlarının eksiksiz bir şekilde uygulanması gereklidir ve onun ötesinde, hepsinden önemlisi, sağlıklı seçimler, ancak halkın tüm kurumlara yeterince güven duyması ile sağlanabilir.

Ne yazık ki iktidarın, özellikle son zamanlardaki davranışlarıyla, özellikle Anayasa üzerinde getirmek istediği dayatmalarla Türkiye'de demokrasimizi bekleyen kökler kurutulmakta ve halkımızın bu iradesinin önüne engeller çıkartılmaktadır. Ben burada iktidar partisini bir kez daha sağduyuya çağırıyorum.

Bu duygularla sevgi ve saygılarımı sunuyorum. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Hacaloğlu.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge reddedilmiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 490 Sıra Sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanun ile Milletvekili Seçimi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin çerçeve 24’üncü Maddesi ile değiştirilen 108’inci maddesinin üçüncü fıkrasının birinci cümlesinde yer alan “…almakla beraber…” ibaresinin “…almak suretiyle…” şeklinde ve yine aynı cümlede yer alan “…işlemek suretiyle…” ibaresinin “…işleyerek…” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                         Ayla Akat Ata (Batman) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ AYHAN SEFER ÜSTÜN (Sakarya) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) – Hayır, katılmıyoruz.  

BAŞKAN – Buyurun Sayın Geylani. (BDP sıralarından alkışlar)

HAMİT GEYLANİ (Hakkâri) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; okunan değişiklik önergesi üzerine söz aldım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, ülkemizin seçim hukukuna baktığımızda, başta 82 darbe Anayasası olmak üzere bütün yasal düzenlemelerde antidemokratik hükümlere rastlamaktayız. Seçimlerin demokratik ve adil bir yarış içinde yapılmasına engel Siyasi Partiler Yasası, Seçim Yasası ve Milletvekili Seçimi Yasası’nın çokça sayıda haksız ve hukuksuz maddeleri ne yazık ki şu an görüşmekte olduğumuz yasa teklifinde de çözümsüz kalmaktadır. Oysaki en az Anayasa kadar önemli olan bu yasaların evrensel hukuk normları standartlarına çekilmesi artık günümüzde kaçınılmaz bir hâl almıştır. Görüştüğümüz yasa teklifi, kuşkusuz, az da olsa önemli düzenlemeler de içermektedir. Ancak, az önce de söz ettiğim yasaların özüne yani antidemokratik ruhuna dokunulmadan yapılacak düzenlemelerin uzun vadeli hiçbir kıymeti harbiyesi olmayacağı açıktır.

Değerli arkadaşlar, seçim hukuku bir bütündür ve çok geniş bir alanı kapsamaktadır. Seçme ve seçilme yeterliği, adaylığa ilişkin kurallar, oy verme yöntemleri, seçim çevreleri, seçim ilkeleri, seçimlerin düzenlenmesi, seçimlerin yönetim ve denetimi, seçmenler tarafından kullanılan oyların Mecliste sandalyelere bölüştürülmesi veya dönüştürülmesi, seçimlere katılan siyasi partiler ve özgürlükleri, her dilde propaganda yapma özgürlüğü, baraj sistemi, azınlıkların temsili, siyasi partilere ödenen hazine yardımı, seçim yasakları, seçimlerin güvenliği ve çokça daha sayacağımız çok sayıda hadise seçim hukukunu bir bütün olarak ortaya koymaktadır. Örnek olarak sunduğumuz bu konulardan sadece bir tanesinin bile eksik ya da haksız bir şekilde düzenlenmiş olması hâli, haksız ve adaletsiz bir seçimin yapılmasına neden olacaktır.

Ne yazık ki Türkiye’de hiçbir zaman adil ve demokratik bir seçim bugüne kadar yapılmamıştır. Seçmenin iradesi sandıklara yansımadığı gibi sandıklardan çıkan sonuçlar da hiçbir zaman demokratik bir şekilde Mecliste temsiliyetini bulamamıştır. Bu anlamda, Türkiye'nin atması gereken çokça adım ve katetmesi gereken uzun bir yol vardır.

Değerli milletvekilleri, kuşkusuz, seçimlerde kullanılan oy pusulaları sayılmaları ve hesaba katılmaları ya da geçersiz sayılmaları çok önemli konulardır. Oy pusulalarının düzenlenmesi iki bakımdan çok önemlidir. Oy pusulası, seçmenin seçimlerde yarışan parti ya da adaylar arasında tercihini rahatlıkla yapabilmesi ve bu tercihini geçerli bir şekilde belirtmesinde tereddüde yer vermeyecek biçimde olmasına olanak sağlamalıdır. Ayrıca, oy pusulası oy sayımının doğru yapılmasını sağlayacak nitelikte olmalıdır. Kötü düzenlenmiş, örneğin küçük ve birbirine yakın tercih bölmelerine yer verilmeyen bir oy pusulasında, seçmenin hangi parti ya da adaya oy verdiğini belirlemekte güçlük çekilmektedir. Oy pusulasında kullanılan yazı biçimi, fotoğraf, işaret ve sembollerin en uygun büyüklük ve aralıklarla yerleştirilmesi ve pusula baskısının da çok net, kaliteli olması gerekmektedir. Ülkemizde çok sayıda partinin seçime katılması karşısında oy pusulasının elverişsiz olması nedeniyle seçmenlere kullanılmasını güçlendirmekte, hatta geçersiz oyların artmasına bile yol açmaktadır. 99 milletvekili genel seçimlerinde ortaya çıkan geçersiz oy sayısı 1 milyon 470 bin 500’dür, yaklaşık oyların yüzde 4,5’u demektir. 2002 seçimlerinde ise bu sayı ve oran 1 milyon 270 bin küsurdur…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.

HAMİT GEYLANİ (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

…yani bu da yaklaşık yüzde 4 olarak gerçekleşmiştir. Geçersiz oy oranlarının ülkemiz seçimlerinde bu kadar yüksek olmasının oy pusulasının düzenlenmesi ve oy kullanma yöntemindeki sorunlarla ilişkili olduğu da bir gerçeklik.

Oy pusulalarının doğurduğu sorunların başında, oy pusulalarında partilere ayrılan yerlerin küçük olması ve mühür kullanılarak oy verilmesi, çok sayıda geçersiz oyun ortaya çıkmasına neden olmaktadır. Ayrıca, yapılan haksız bir değişiklikle bağımsız adayların da birleşik oy pusulasında yer alması pusulaların daha karmaşık hâle gelmesine neden olmuştur, bu da çok ciddi bir soruna neden olmaktadır. Bu konuda da değişiklik önergemiz verilmiştir, ne yazık ki bu ana kadar kabul edildiği görülmemektedir.

Kısaca arz ettiğim nedenlerle değişiklik önergemizin kabul edilmesini saygıyla dilerim.

Teşekkür ederim. (BDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge reddedilmiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

25’inci madde üzerinde üç önerge vardır.

İlk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi  Başkanlığına

Görüşülmekte olan 490 Sıra Sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanun ile Milletvekili Seçimi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin çerçeve 25’inci Maddesi ile değiştirilen 128’inci maddesinin ikinci fıkrasının birinci cümlesinde yer alan “… imzalanmasına kadar…” ibaresinden sonra gelmek üzere “… düzenlenecek bir tutanak ile…” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

 

Ayla Akat Ata

Akın Birdal

Pervin Buldan

 

Batman

Diyarbakır

Iğdır

 

Hamit Geylani

Şerafettin Halis

Osman Özçelik

 

Hakkâri

Tunceli

Siirt

Türkiye Büyük Millet Meclisi  Başkanlığına

Görüşülmekte olan 490 sıra sayılı “Seçimlerin temel hükümleri ve seçmen kütükleri hakkında kanun ile milletvekili seçimi kanununda değişiklik yapılmasına dair kanun” teklifinin Madde 25’in 1. fıkrasında geçmekte olan “ilçe seçim kuruluna itiraz olunabilir” ibaresinin yerine “il ve ilçe seçim kuruluna itiraz olunabilir” ibaresinin getirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Oktay Vural

Hüseyin Yıldız

Nevzat Korkmaz

 

İzmir

Antalya

Isparta

 

Kadir Ural

M. Akif Paksoy

Mustafa Enöz

 

Mersin

Kahramanmaraş

Manisa

BAŞKAN – En aykırı önergeyi okutup işleme alıyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 490 sıra sayılı Kanun Teklifinin 25 inci maddesi ile değiştirilen 298 sayılı Kanunun 128 inci maddesinin ikinci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Vahap Seçer

Engin Altay

Orhan Ziya Diren

 

Mersin

Sinop

Tokat

 

Ali İhsan Köktürk

Turgut Dibek

Necla Arat

 

Zonguldak

Kırklareli

İstanbul

“Bu itirazlar, sandık sonuç tutanağının düzenlenip başkan ve üyeler tarafından imzalanmasına kadar sözle veya yazıyla, sandık kurulları vasıtasıyla yapılabileceği gibi, oy verme gününden sonraki Perşembe günü saat 17.00’a kadar doğrudan ilçe seçim kurullarına yapılabilir. Sözle yapılan itirazlar yazı ile yinelenir.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ AYHAN SEFER ÜSTÜN (Sakarya) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) – Hayır, katılmıyoruz.

BAŞKAN – Sayın Seçer, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

VAHAP SEÇER (Mersin) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Görüşülmekte olan kanun teklifinin 25’inci maddesinde verdiğimiz değişiklik önergesi hakkında söz almış bulunmaktayım.

Değerli arkadaşlarım, verdiğimiz değişiklik önergesi, sandık kurullarının kararlarının, oyların sayım ve dökümü ile tutanakların düzenlenmesine ilişkin iş ve işlemlerin aleyhine ilçe seçim kuruluna itirazlarla ilgili. Verdiğimiz değişiklik önergesi, bu itirazların sandık sonuç tutanağının düzenlenip başkan ve üyeler tarafından imzalanmasına kadar sözle veya yazıyla, sandık kurulları vasıtasıyla yapılabileceği gibi, oy verme gününden sonraki perşembe günü saat 17.00’ye kadar doğrudan ilçe seçim kurullarına yapılabilir; ayrıca sözle yapılan itirazlar yazıyla yinelenebilir şeklinde. Yasa metninde bu süre, oy verme gününden sonraki salı günü saat 15.00’e kadar. Ancak, biz, bu verdiğimiz önergeyle, oy verme gününden sonraki perşembe günü saat 17.00’ye kadar bu itirazların yapılmasını talep ediyoruz. Tabii bunun gerekçesi, seçim sonuçlarının incelenmesi, değerlendirilmesi, edinilen bilgilerin tutanaklara geçirilmesi belirli bir süreç alıyor. Bu nedenle, itiraz süresini daha uzun tutarak seçim sonuçları hakkındaki değerlendirmelerin daha sağlıklı yapılmasını burada amaçlamaktayız. Ayrıca, sözlü olarak yapılan itirazların da, daha sonra tereddütlere sebebiyet verilmemesi için, yazılı olarak da ilenmesi amaçlanmıştır.

Değerli arkadaşlarım, tabii burada geçtiğimiz hafta başladı bu yasa değişikliğiyle ilgili çalışmalarımız. İki gündür de, salı ve çarşamba, bu haftanın çalışma günlerinde bu yasa üzerinde çalışmalarımız devam ediyor. Buradaki tabii ki temel amaç, seçimlerde, daha adaletli bir seçim, halkın iradesinin, seçmenin iradesinin sandığa doğru bir şekilde yansımasını, halkın, milletin etki altında ya da baskı altında kalmadan iradesini sandığın başına giderek, oyunu kullanarak yerine getirmesini sağlamak.

Yasaları yapabiliyorsunuz ama yaşadığınız toplumda, hem toplumsal anlamda hem de bu yasayla ilgili siyasi anlayış, mantalite farklı boyutlardaysa ne kadar yasa yaparsanız yapın ne kadar bu konuda ciddi birtakım buraya maddeler de koyarsanız koyun, yine seçimlerde yolsuzlukların, haksızlıkların, hukuksuzlukların önünü almanız mümkün değil. Geçtiğimiz son seçimlerde, 2009 yerel seçimlerinde olsun, daha önce 2007’de yapılan genel seçimlerde olsun, özellikle bu konudaki şaibeler, seçime hile karıştırıldığına dönük birtakım şaibeler ayyuka çıkmıştır. Benden önceki hatip arkadaşlarım da bu konuya değindiler ama iktidar sıralarından itirazlar yükseldi. Bulunduğumuz seçim bölgelerinde gerçekten bu konularla karşı karşıya geldik. Oy pusulalarının ya da oy sandıklarının çöplerden toplandığını biliyoruz ya da seçimlerden hemen önce iktidarda bulunan partinin iktidar erkini kullanarak, devlet organlarını kullanarak, devletin memurunu kullanarak, devletin kolluk güçlerini kullanarak ya da siyasi erkin kendine verdiği yetkiyle, güçle, seçim öncesi halka, millete ya da toplumun belirli kesimlerine birtakım menfaat sağlayarak şu ya da bu şekilde, oylamaların ya da seçimlerin kendi lehine sonuçlandırılmasını sağlama gayreti içerisinde olduğunu görüyoruz.

Daha önceden hep yadırgardık, özellikle 1980’li yıllardan önce toplumun büyük bir kesimini oluşturan çiftçi kesiminin oylarını alabilmek için -şimdi adını buradan zikretmeyeceğim- geçmişte de Cumhurbaşkanlığı yapmış bir liderimiz, seçimlerin tarihine bakarak hemen o seçim tarihinden önce Türkiye’de hangi bölgede hangi ürün hasat ediliyorsa onun taban fiyatını yüksek vererek o kesimin, çiftçilerin, üreticilerin oylarını kendi partisine kanalize etme gayretleri içerisinde olurdu. Ben bunu 2007 seçimlerinde yaşadım. Bakıyorum, o günleri hatırladığımda, seçim öncesinde Hükûmetin, özellikle yine tarım sektörüne dönük birtakım tedbirleri oldu ya da onlara avantaj sağlama yönünde birtakım eylemleri oldu.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.

VAHAP SEÇER (Devamla) – Hep buradan, kürsüden çıkar bağırırız, üreticilerin destekleme primlerini ya da verdiğiniz ürün primlerini geciktiriyorsunuz, gübre desteklerini geç ödüyorsunuz, mazot desteklerini geç ödüyorsunuz diye ama 2007 seçimlerinden önce baktım, ödenmesi gereken tarihten üç ay önce, dört ay önce bu üreticilerimize ait olan primler Hükûmet tarafından ödenmiş. Tabii, herkesin de konuştuğu, gıda paketlerinin dağıtımı, kış ortasında dağıtılan buzdolapları vesaire vesaire.

Gerçekten, 21’inci yüzyılda modern Türkiye’ye, çağdaş Türkiye’ye, hak, hukuk devleti Türkiye’ye iktidar iradesiyle gerçekleşen bu tip birtakım tavır ve hareketlerin yakışmadığını ve bunu yadırgadığımı da buradan ifade etmek istiyorum.

Önergemiz konusunda bizlere destek vereceğinizi umut ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Seçer.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Karar yeter sayısı…

BAŞKAN – Karar yeter sayısını arayacağım.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.

Birleşime beş dakika… (AK PARTİ sıralarından “Komisyondakileri saymadınız.” sesleri)

Pardon… Tamam… Tamam… (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Arkadaşlar, niye bağrışıyorsunuz? Saydırıyorum işte.

Sayar mısınız…

Kâtip Üyeler arasında mutabakat olmadığından, üç dakika süre veriyo-rum, işari oylamayı elektronik oylamayla yapıyorum.

Oylamayı da başlatıyorum:

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Karar yeter sayısı vardır, önerge reddedilmiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 490 sıra sayılı “Seçimlerin Temel hükümleri ve seçmen kütükleri hakkında kanun ile milletvekili seçimi kanununda değişiklik yapılmasına dair kanun” teklifinin Madde 25’in 1. fıkrasında geçmekte olan “ilçe seçim kuruluna itiraz olunabilir” ibaresinin yerine “il ve ilçe seçim kurullarına itiraz olunabilir” ibaresinin getirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                               Oktay Vural (İzmir) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ AYHAN SEFER ÜSTÜN (Sakarya) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) – Hayır, katılmıyoruz.

BAŞKAN – Sayın Ural, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)

KADİR URAL (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 490 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 25’inci maddesi hakkında vermiş olduğumuz değişiklik önergesi üzerinde konuşmak üzere huzurlarınıza gelmiş bulunmaktayım. Genel Kurulda bulunan sayın milletvekillerini ve televizyonları başında bizleri bu saate kadar dinleyen, izleyen bütün milletimizi saygı ve sevgilerimle selamlıyorum.

Her ne kadar vermiş olduğumuz değişiklik önergelerimize uzlaşmacı olmayan tavrınızla ret vereceğinizi tahmin etsek de bıkmadan, usanmadan, kanunu doğru yola getirmek ve düzeltmek için bu değişiklik önergelerini vermeye devam edeceğiz. Vermiş olduğumuz değişiklik önergesiyle kanunun bütünlüğüne uyum sağlanması amaçlanmıştır çünkü değiştirdiğiniz 298 sayılı Kanun’un bundan sonraki maddelerinde il seçim kurullarına da itiraz edilebileceği belirtilmekte, ayrıca itirazlar ilçe seçim kurulunda incelenirken aynı zamanda il seçim kurulu da bu itirazların ve incelemelerin takipçisi olacaktır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; benden önce Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına konuşan ve önergelerle bu kanun değişikliklerini, bu kanun teklifini düzeltmeye çalışan değerli milletvekillerimizin de belirttiği gibi, bu kanunun çıkmasına ve değişikliklerin yapılmasına karşı bir parti değiliz hatta birçok maddesinde alt komisyondaki Milliyetçi Hareket Partisi temsilcisi büyüklerimizin, milletvekillerimizin çok büyük katkılarının da olduğunu biliyoruz ve bu katkılarından, iktidar partisi milletvekillerinin de memnuniyetlerini bu kürsüden belirttiklerini müşahede ettik. Biz de bu çalışmalardan dolayı bütün Komisyon üyelerine ve milletvekillerine teşekkür ediyoruz. Ayrıca, dün gece Genel Kurulda sabaha karşı saat dörde kadar çalışan milletvekillerimize de teşekkür ediyoruz fakat sayın iktidar milletvekilleri, bu çalışmalarınıza saygı duymakla birlikte, teklif kamuoyunun beklentileriyle örtüşen bir kanun teklifi olmadığı için birçok eleştirilerin odağı olma durumuna geliyor. Mesela, yürütme gücünün seçim iş ve işlemlerine ilişkin yetkileri bu kanunla genişletilerek yürütmenin yani iktidarın seçim iş ve işlemlerine müdahalesi sağlanmaya çalışılmaktadır. Yürütme yani iktidarın seçimlere müdahalesi demokratik toplumlarda ve yönetimlerde olmaması gereken bir durum iken mülki idare amirlerine verilen yetkilerin bazı iktidar yanlısı kaymakam ve valiler tarafından art niyetli bir şekilde kullanılabileceği göz ardı edilmemelidir ki bu son dönemlerde, özellikle AKP İktidarı döneminde çok rastlanan bir durum hâline gelmiştir. Bu mülki amirlerin iyi bir şeklide denetlenmesi ve gereken cezai işlemlerin de uygulanması gerekmektedir.

Ayrıca, bin yıllık kardeşlik hukukumuzu bozacak art niyetli bölücülere fırsat olarak verilmeye çalışılan yerel dillerde propaganda yapılabilmeye olanak tanıyan madde üzerinde de çok konuşulmuş, muhalefet partilerinin, özellikle Milliyetçi Hareket Partisinin çekincilerinin anlatılmasına rağmen madde AKP’li milletvekillerinin oylarıyla kabul edilmiştir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kamuoyuna çıktığınız zaman, halkın içerisine girdiğiniz zaman aslında Mecliste çıkartılan bu tür yasaların vatandaşı pek ilgilendirmediğini de söyleyebiliriz. Seçim kanunları, Anayasa değişikliği, İller Bankasının şirket olması gibi konular toplumun genelinin ilgisini çekmemektedir. Sanal gündemler yaratılarak Türk milletinin esas gündemi gözden kaçırılmaktadır. Özellikle iktidar partisi AKP, kamuoyu yoklamalarında vatandaşın derdinin işsizlik, yoksulluk, enflasyon, ücretlerdeki azlık gibi konular olduğunu gördükçe -ki, özellikle “kamuoyu yoklamaları” diyorum çünkü kendilerinin tuzu kuru olduğu için pek vatandaşın içine girip de derdini sormadıklarını zannediyorum çünkü sorsalar vatandaşın derdinin işsizlik, yoksulluk, fakirlik olduğunu göreceklerdir- sanal gündemler yaratarak gerçek gündemle uğraşmıyorlar.

Sayın Hükûmet ve iktidar yetkilileri; geçen hafta Mersin ili Aydıncık ilçesinde değişik toplum kesimleri ile bir araya geldik, özellikle tarımla uğraşan vatandaşlarımızın sıkıntılarını dinledik. Millet ağlıyor sayın yetkililer. Çiftçi, tarım kredisine olan borçlarını ödeyememiş durumda. Almış krediyi vatandaş “inadına üretim” demiş, domatesi, patlıcanı, salatalığı üretmiş fakat tarlasında kalmış, satamamış, alan yok. Almaya gelen de 1,5 liraya ürettiği malı 70-80 kuruşa almaya çalışıyor. Ne yapsın vatandaş, 1 liraya ürettiği sebze meyvesini 50-60 kuruşa satıyor. Tabii, sezon sonunda da ne elektrik parasını ne su parasını ne de bankalardan ve tarım krediden çektiği parayı ödeyemiyor ve daha sonra da gelsin haciz memurları. Vatandaş, çiftçi haciz kıskacında. Esnaf, siftah yapmadan dükkânı kapatıyor. Memur, işçi ay sonunu kredi kartına yüklenerek getirmeye çalışıyor.

Mersin’in Mut ilçesinin Göksu beldesindeki milletimiz sıkıntısını anlatacak iktidar yetkililerini arıyorlar. Diştaş ve Gökçetaş köylüleri iktidar yetkililerini köylerine bekliyorlar. Muhtarlar kendilerini dinleyecek yetkili istiyorlar; velhasıl vatandaşlar işsizliğe, yoksulluklarına, fakirliklerine çare olacak kanunlar, yasalar istiyorlar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.

KADİR URAL (Devamla) - Yoksa burada çıkardığınız, yandaş medyayla el ele vererek gündem değiştirmek için yaptığınız yasa teklifleri, tasarılar falan vatandaşın çok da umurunda değil. Vatandaş sizleri seçerken kendi problemlerine çözüm bulacak, işsizliği, yoksulluğu, terörü bitirecek, huzurlu ve mutlu, müreffeh bir Türkiye’yi yaratacak yönetim kadroları olarak seçtiler. HSYK’nın ve yüksek yargının gücü ile oynayın, Türk Silahlı Kuvvetlerini vatandaşın gözünde yıpratmaya yönelik çalışmalar yapın, çiftçiyi bitirin, işçiye cop ve biber gazı sıkın, terör örgütü mensuplarını kırmızı halılarla Habur’da karşılayın diye iktidara getirmedi. Herkesle kavga edin diye de seçmediler. Esnafla kavgalı, memur, işçi, emekliyle kavgalı, çiftçiyle artık kavga etme gereği bile duymayan, devletin üst kademesinde Anayasa’nın güçler ayrılığı ilkesini çiğneyip bütün yetkileri eline geçirmek için orduyla, yargıyla kavga eden, muhalefetin söylediklerini kulak ardı eden “Benim gücüm var, Mecliste istediğim gibi oylama yapıp kanunları çıkartırım.” diyen bir zihniyet, her yeri ele geçirse bile Türk milletini ele geçiremeyecektir. Bu kanunun uygulanacağı ilk seçimlerde de Türk milleti gereken cevabı verecektir.

Önergeye desteklerinizi bekliyoruz. Saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge reddedilmiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 490 Sıra Sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanun ile Milletvekili Seçimi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin çerçeve 25’inci Maddesi ile değiştirilen 128’inci maddesinin ikinci fıkrasının birinci cümlesinde yer alan “…imzalanmasına kadar…” ibaresinden sonra gelmek üzere “…düzenlenecek bir tutanak ile…” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                         Ayla Akat Ata (Batman) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ AYHAN SEFER ÜSTÜN (Sakarya) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) – Hayır, katılmıyoruz.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Özçelik.

OSMAN ÖZÇELİK (Siirt) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz yasa tasarısının çerçeve 25’inci maddesi üzerine verdiğimiz önergeyle ilgili söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

AK PARTİ, içselleştirilmiş bir demokrasi anlayışından yoksundur, bu nedenledir ki darbe Anayasası’yla yaşamaya devam ediyor, yine bu nedenledir ki darbe Anayasası’na uygun hazırlanmış yasaları yürürlükte tutmaya devam ediyor. Kimi yasalarda makyaj mahiyetinde teknik düzenlemeler yaparak demokratikleşmenin sağlanamayacağı çok açıktır.

Söz konusu yasa tasarısı, Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanun, teknik konuları ağırlıklı olarak içermekte ve bu tasarıyla kimi, gerçekten küçük de olsa makyaj mahiyetinde teknik düzeltmeler yapılmaktadır. Seçimlerde yurttaşın, seçmenin özgür iradesinin önce sandığa sonra da Parlamentoya yansımasının -önündeki engel- bu yasadaki kimi teknik düzeltmelerle sağlanamayacağı açıktır.

AK PARTİ girmiş olduğu bütün seçimlerde darbe Anayasası’nın bu ülkeye demokratikleşme getiremeyeceğini, sivil, demokratik bir anayasaya ihtiyaç olduğunu ve bunu en kısa zamanda gerçekleştireceklerinin sözünü vermişti ancak sekiz yıldır iktidarda olmasına rağmen hâlâ 1982 Anayasası’yla yaşamaya devam ediyoruz çünkü gerek bu Anayasa gerekse bu Anayasa mantığına uygun düzenlenmiş yasalar, iktidar partilerine kimi avantajlar, olanaklar sağlıyor. İşte AK PARTİ bu olanakları kullanmak istiyor ve bu olanaklara sığınıyor. Yoksa, demokratikleşme kaygısı olmuş olsaydı bu halkın beklentisi doğrultusunda Anayasa’yı ve yasaları kökten demokratikleştirme yolunda bir çaba içinde olurdu ve biz de bu çabalarını sevinçle, istekle desteklerdik.

Seçimlerde seçmenin özgür iradesinin sandığa yansımasının önündeki temel eksikler yasalardaki antidemokratik hükümlerden kaynaklandığı gibi, gerek iktidarın gerekse seçimde görev alan sandık kurulu başkanlarının, ilçe seçim kurulu başkanlarının, il seçim kurulu başkanlarının yanlı tutumu da engel olmaktadır. Yine, vatandaşın, seçmenin özgür iradesini engelleyen diğer bir husus da: Kimi valiler AK PARTİ’nin il başkanları gibi, kimi ilçelerde kimi kaymakamlar AK PARTİ’nin ilçe başkanları gibi, hatta kimi güvenlik görevlileri de AK PARTİ’nin komiserleri gibi seçimlerde bire bir çalışma yapmaktalar. AK PARTİ’ye oy verilmemesi hâlinde yeşil kartlarının iptal edileceği tehdidi yapılıyor, AK PARTİ’ye oy verilmemesi hâlinde o köye su götürülmeyeceği, o köyün yollarının yapılmayacağı tehdidinde bulunuluyor.

ABDULLAH ÇALIŞKAN (Kırşehir) – İspatla!

OSMAN ÖZÇELİK (Devamla) – Bunlar bir bakıma sonuç veriyor ama buna rağmen halkımız büyük ölçüde bu tehditlere kulak asmıyor ve oy vermek istediği siyasi partiye oy vermeye devam ediyor.

Bunlar ispatlanmış şeylerdir, bunlar çok kolay… Defalardır söylüyoruz, bunlar bir polemik konusu da değildir. Bunu Meclis kürsüsünden defalarca ifade ettik, bunlar tartışılacak konular değildir.

Evet, AK PARTİ, seçim yasalarında ve Anayasa’da değişiklik yapmayarak, seçim barajını düşürmeyerek, seçimlerde siyasi partilerin ittifak kurmaları önündeki yasal engelleri kaldırmayarak temsilde adaletten çok yönetimde istikrar ilkesine sarılmış durumda.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.

OSMAN ÖZÇELİK (Devamla) – Yönetimde istikrar da sağlanabilmiş değil. Temsilde adaletin olmadığı bir seçim sisteminde, temsilde adaletin sağlanmadığı bir ülkede demokrasiden bahsetmek söz konusu değildir.

Sayın milletvekilleri, önümüzde hâlâ bir fırsat var, hâlâ demokratik bir Anayasa yapma imkânına sahibiz. Böyle değilse bile, bütünüyle demokratik bir Anayasa değilse bile, Anayasa’nın kimi maddelerinde değişiklik yapma gücü vardır bu Parlamentonun. Eğer gerçekten demokratikleşmeden yana, eğer gerçekten bu ülkenin barışına, huzuruna, kalkınmasına katkıda bulunabilecek yeni düzenlemeler, hazırlıklarınız varsa bunu hep birlikte gerçekleştirebiliriz.

Böyle umutlarla bu seçim çalışmalarının her şeye rağmen hayırlı olmasını diliyoruz. Umarım güzel günleri birlikte yaşama umudumuzu korumaya devam ederiz.

Saygılar sunuyorum. (BDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Özçelik.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, yeni madde ihdasına dair bir önerge vardır.

Malumları olduğu üzere, görüşülmekte olan tasarı veya teklife konu kanunun, komisyon metninde bulunmayan, ancak tasarı veya teklif ile çok yakın ilgisi bulunan bir maddesinin değiştirilmesini isteyen ve komisyonun salt çoğunlukla katıldığı önergeler üzerinde yeni bir madde olarak görüşme açılacağı İç Tüzük'ün 87'nci maddesinin dördüncü fıkrası hükmüdür. Bu nedenle, önergeyi okutup Komisyona soracağım. Komisyon önergeye salt çoğunlukla, 13 üyesiyle katılırsa önerge üzerinde yeni bir madde olarak görüşme açacağım. Komisyonun salt çoğunlukla katılmaması hâlinde ise önergeyi işlemden kaldıracağım.

Şimdi önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 490 sıra sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanun ile Milletvekili Seçimi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin Çerçeve 25 inci maddesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki maddenin yeni madde ihdas edilerek 26 ncı madde olarak teklif metnine eklenmesini ve sıradaki maddelerin buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Suat Kılıç

Ahmet Aydın

Ali Bayramoğlu

 

Samsun

Adıyaman

Rize

 

Safiye Seymenoğlu

Ayşe Nur Bahçekapılı

 

 

Trabzon

İstanbul

 

Madde 26 – 298 sayılı Kanunun 151 inci maddesinin 2 nci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

Bu  Kanunun 58 inci maddesinin birinci fıkrası ile 60 ve 61 inci maddelerinde yazılı yasaklara aykırı hareket edenler, altı aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.”

BAŞKAN – Sayın Komisyon, önergeye salt çoğunlukla katılıyor musunuz?

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ AYHAN SEFER ÜSTÜN (Sakarya) – Sayın Başkan, Komisyonumuzun çoğunluğu vardır ve salt çoğunlukla katılıyoruz önergeye.

OKTAY VURAL (İzmir) – Tespit edebilir miyiz efendim?

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Var var, 15… 

BAŞKAN – Evet, vardır.

Komisyon önergeye salt çoğunlukla katılmış olduğundan önerge üzerinde yeni bir madde olarak görüşme açıyorum.

Söz isteyen?

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, şahsım adına söz istiyorum.

BAŞKAN – Önce, gruplar adına söz isteyen var mı?

Şahıslar adına Sayın Genç…

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkanım…

BAŞKAN – Efendim?

OKTAY VURAL (İzmir) – Şey için söylüyorum, tabii bu, açıkçası belli bir cezai hükmü affeden bir şeydir. Dolayısıyla oylamasında 330 milletvekiliyle…

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – İlgisi yok Sayın Başkanım.

OKTAY VURAL (İzmir) - …kabul edilmesi gerektiği hususunu Yüce Başkanlığınıza arz etmek istiyorum. Çünkü 60’ıncı maddedeki cezai hüküm sadece bir fıkrayla sınırlandırmaktadır. Dolayısıyla 60’ıncı maddede hüküm almış olanlarla ilgili bir af söz konusudur. 330 tane oyun aranması gerektiğini düşünüyorum. Ona göre…

BAŞKAN – Şimdi Sayın Vural ve diğer saygıdeğer grup başkan vekillerini kürsü arkasına davet ediyorum ve birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 22.17

YEDİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 23.14

BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT

KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 83’üncü Birleşiminin Yedinci Oturumunu açıyorum.

490 sıra sayılı Teklif’in görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Komisyon ve Hükûmet yerinde.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, bir buçuk saattir birleşime ara vermişsiniz. Bu Meclis oyuncak bir Meclis değil, ciddiyetle… (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Sayın Genç, bir saniye…

KAMER GENÇ (Tunceli) - Eski Başkan Vekili niye gitti, siz geldiniz? (AK PARTİ sıralarından “Sana ne!” sesleri) Biz bir buçuk saattir burada bekliyoruz. Bu Meclisin bir kişiliği olması lazım. Bir buçuk saattir biz burada neyi bekliyoruz Sayın Başkan? (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Neyi bekliyoruz burada, öğrenmek istiyorum sizden. Niye değiştiniz burada?

BAŞKAN – Sayın Genç, sözleriniz tutanaklara geçti efendim.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Öteki Başkan Vekili gitti de siz niye geldiniz?

BAŞKAN – Yeni madde üzerinde şimdi söz sırası…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Efendim, bir cevap verir misiniz. Öteki Başkan Vekili gitti, siz niye geldiniz?

BAŞKAN – Gruplar adına söz talebi? Yok.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Ben milletvekiliyim, size soru soruyorum.

BAŞKAN – Sayın Genç, sözlerinizin tutanaklara geçtiğini söyledim ben.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sizin diliniz var herhâlde değil mi, konuşabiliyorsunuz.

BAŞKAN – Cevap verdim Sayın Genç size.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Böyle bir şey olur mu Sayın Başkan? Bu Meclisi oyuncak hâline getiriyorsunuz. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Lütfen sayın milletvekilleri…

Şahısları adına Ahmet Aydın, Harun Öztürk.

Ahmet Aydın, Adıyaman Milletvekili.

Buyurun Sayın Aydın. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Sayın Aydın, süreniz beş dakikadır.

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Teşekkür ediyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ihdas edilecek madde üzerine şahsım adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, dün de gecenin ilerleyen saatlerine kadar görüşmüş olduğumuz 298 sayılı Seçim Kanunu’na yönelik teklifte, verilen bir önergeyle, teklifin çerçeve 7’nci maddesinin 298 sayılı Kanun’un 58’inci maddesini değiştirecek bir önergeyle birlikte bugün verdiğimiz önergede de ona paralel bir düzenleme getiriyoruz.

Değerli arkadaşlar, mevcut yasada, yürürlükte olan 298 sayılı Kanun’da Türkçe dışında başka dil ve yazı kullanılması propagandalarda yasaktı. Aynı şekilde dün verilen önergeyle birlikte “Siyasi parti ve adayların yapacakları propagandalarda Türkçenin kullanılması esastır.” dedik. Dolayısıyla “yasak” yerine “esastır” geldi. Esas bu olmakla birlikte iletişimin kurulabilmesi adına başka dillerde de, yerel lehçelerde de propaganda yapılabilecek.

Bu düzenlemeyle beraber şu anda mevcut 151’inci maddesinin ikinci paragrafı, bu Kanun’un 58, 60 ve 61’inci maddelerinde yazılan yasaklara aykırı hareket edenler altı aydan bir yıla kadar cezalandırılıyor. Getirdiğimiz önergeyle ise, değerli arkadaşlar, dünkü önerge doğrultusunda yine bu önergede 58’inci maddenin birinci fıkrası ile 60 ve 61’inci maddelerinde yazılı yasaklara aykırılık hâlinde altı ayla bir sene arası ceza verilecek.

Bu önergeyle, özellikle 58’in birinci paragrafı olan, propaganda için kullanılan el ilanları ve diğer her türlü matbualar üzerinde Türk Bayrağı, dinî ibareler bulundurulması yasaktır. Bu yasağın ihlali hâlinde bu ceza uygulanabilecek. Dolayısıyla bu düzenleme, getirdiğimiz önergeyle, madde ihdasıyla 298 sayılı Kanun’un 58’inci maddesinin ikinci fıkrasının ihlali hâlinde 151’e göre suç oluşmayacak ve burada ceza indirimi ya da cezayı ortadan kaldıran bir durum yok. Burada bir eylemin suç olmadığına yönelik bir önerge var. Ben bu önergenin Türk demokrasi tarihi için hayırlı olmasını diliyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Aydın.

Söz sırası şahsı adına söz isteyen Harun Öztürk, İzmir Milletvekili.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, birinci sözü ben istedim. Yani bakın tutanaklara, kişisel sözü ben istedim. Bakın tutanaklara.

BAŞKAN – Sayın Genç, yazılı olarak dört tane talebin olduğu, kura çekilmesi sonucu Sayın…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Kura yok. Ben daha o önerge okunur okunmaz söz istedim. Ama böyle bir şey olmaz ya!

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) - Hayır, hayır.

VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) - Biz daha önce verdik.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Böyle bir şey olur mu? Yani bunu vicdan da kabul etmez.

BAŞKAN – Sayın Genç, taleplerin aynı anda geldiği ifade edilmekte Kanunlar tarafından.

KAMER GENÇ (Tunceli) - İlk sözü ben istedim, tutanaklara bakın Sayın Başkan, sen burada yoktun. Böyle bir şey olur mu ya!

BAŞKAN – Söz taleplerinin aynı anda geldiğini sayın kâtip üyeler ifade ettiler.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Hayır, aynı anda değil.

BAŞKAN – Bilemem Sayın Genç, bilemem ki yani ben.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) - İlk sözü Sayın Genç istedi, hiç kimse istemedi.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, önerge okunur okunmaz ilk sözü ben istedim. Böyle bir şey olur mu? Böyle keyfîlik olmaz.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Biz yazılı olarak söz talebimizi Komisyon sırasından kalktık ve verdik.

BAŞKAN – Sayın Genç, ben sayın kâtip üyelerin sözlerine itibar etmek zorundayım.

İkinci söz sırası Harun Öztürk, İzmir Milletvekili.

Buyurun Sayın Öztürk.

HARUN ÖZTÜRK (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; çerçeve 25’inci maddeden sonra ihdas edilmesi için verilen, 26’ncı madde olarak verilen önerge üzerine şahsım adına söz aldım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, dün ve bugün yapmakta olduklarımızı  bir kez daha sizlerin ve milletin dikkatine -eğer izleyenler varsa- getirmek istiyorum. Görüştüğümüz kanun teklifinin 7’nci maddesi 298 sayılı Kanun’un 58’inci maddesini değiştirmekteydi ve aynen şöyle denmekteydi: “Propaganda için kullanılan el ilanları ve diğer her türlü matbualar üzerinde, Türk Bayrağı, dinî ibareler bulundurulması yasaktır. Radyo ve televizyonda yapılacak propaganda yayınlarıyla, diğer seçim propagandalarında Türkçenin kullanılması esastır ancak siyasi partiler ve adaylar seçim döneminde cumhuriyetin Anayasa’da belirtilen temel niteliklerine, devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne aykırı olmamak şartıyla Türk vatandaşlarının günlük yaşamlarında geleneksel olarak kullandıkları yerel dil ve lehçelerde de sözlü propaganda yapabilirler.”

Dün verilen bir önergeyle bu teklifin “ancak”la başlayan ifadesi metinden çıkarılmış bulunuyor ve “radyo ve televizyon” ibareleri de çıkarılıyor ve ne hâle geliyor şey? İki fıkraya ayrılıyor madde yani bugün yaptığımızın hazırlıkları dün yapılmıştı. İkinci fıkra “Siyasi partiler ve adayların yapacakları propagandalarda Türkçe kullanılması esastır.” deniyordu, madde bu şekilde bitiyor. “Türkçe kullanılması esastır.” demek… “radyo ve televizyon” ibarelerinin de buradan çıkarılmış olması Meclis tutanaklarında var, raporda var. Dolayısıyla ileride bir şekilde gündeme geldiğinde zaten madde diyor, esas Türkçe kullanmaktır ama bunun dışında da her dili kullanabilirsiniz demektir.

Değerli milletvekilleri, diğer dillerde kullanılmak için özel koşullar öngörülüyordu. Bu koşulların kaldırılmış olmasını da önümüzdeki haftalardan itibaren görüşeceğimiz Anayasa değişikliklerinde, parti kapatılmasıyla ilgili 69’uncu maddedeki bir değişikliğe dikkatlerinizi çekmek istiyorum. 69’uncu maddede parti kapatmanın nedenleri arasında bir fıkra var, bir atıf vardı ki 68’inci maddenin dördüncü fıkrasına yapılan atıftı bu ve bu atıf teklifte kaldırılıyor.

Kaldırılınca ne demektir? Şimdi okuyacağım hükümler siyasi partilerin tüzük ve programlarında yer alabilecek ve eylemleri arasında yer alabilecek ancak kapatılma nedeni olarak değerlendirilmeyecek ve aynı hükümleri biz de paralel olarak buradan yavaş yavaş ayırmaya başlıyoruz.

“Siyasi partilerin tüzük ve programları ile eylemleri, Devletin bağımsızlığına, ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne, insan haklarına, eşitlik ve hukuk devleti ilkelerine, millet egemenliğine, demokratik ve laik Cumhuriyet ilkelerine aykırı olamaz.” Olabilecek, yani bundan sonra bir siyasi parti bu hükümlere aykırı, tüzüğüne ve programına, hükümler koyabilecek. Dahası “…sınıf veya zümre diktatörlüğü veya herhangi bir tür diktatörlüğü savunmayı ve yerleştirmeyi amaçlayamaz; suç işlenmesini teşvik edemez.” Bunların hepsini bir siyasi parti tüzel kişilik olarak yapacak ancak o siyasi partinin, anayasal düzenimizi korumak açısından, kapatılmasını bir şekilde yargı isteyemeyecek ve kapatma nedeni olamayacak.

Değerli milletvekilleri, bu önergeyle de -tekrar ediyorum- yapılmak istenen “Siyasi partiler ve adayların yapacakları propagandalarda Türkçe kullanılması esastır.” ibaresine, hükmüne aykırı olarak propaganda yapılması hâlinde, bu fiil herhangi bir ceza yaptırımına çarptırılmayacak diyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Öztürk.

On dakika süreyle soru-cevap işlemi yapılacaktır. Ancak soru olmadığı için soru-cevap işlemi tamamlanmıştır.

KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, az önce kürsüde Hatip çok ciddi iddialarda bulundu. Yani, bu teklifi veren arkadaşlar bir açıklama yapma ihtiyacı duymayacaklar mı acaba?

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Açıkladılar.

KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Yani, bu iddialar…

BAŞKAN – Şahısları adına söz isteyen arkadaşlar açıklama yaptılar anladığım kadarıyla Sayın Kılıçdaroğlu.

KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Ama, efendim, 68/4’e yollama yaptı.

KAMER GENÇ (Tunceli) - Sayın Başkan, tutanağa bakar mısınız. Şahısları adına kim söz istemiş?

BAŞKAN – Sayın Genç, ona cevap verdim. Benden önce 4 sayın milletvekilinin müracaatta bulunduğu ve aynı…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Efendim, dört mört yok.

İlk defa, önerge oylandıktan sonra ben yerimden kalktım “Kişisel söz istiyorum.” dedim. Orada…

Bakın Sayın Başkan, biz burada kaba kuvvete mi başvuralım İç Tüzük’ü mü uygulayalım? (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Benim burada tek milletvekili olmam…

BAŞKAN – Sayın Genç, ne münasebet! Yani, şimdi…

KAMER GENÇ (Tunceli) - Sizin burada beni susturmaya hakkınız var mı? Bir defa, sen oraya sonradan geldin. Nasıl geldin oraya? Niye geldin? Bir bakalım. İzah et bakalım. Orada bir Meclis Başkan Vekili vardı, o niye gitti de siz yerine geldiniz?

BAŞKAN – Doğru. Benden önce Sayın Başkan Vekili buradaydı. Sayın Başkan Vekili…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Hayır, niye geldiniz?

Yani, Sayın Başkan, bakın, insanları gayrimeşru yollarla mücadeleye zorlamayın. Siz, burada, insanları gayrimeşru yollarla mücadeleye zorluyorsunuz.

BAŞKAN – Lütfen Sayın Genç… Söylediğiniz konuların hiçbirisi hukuki değil. 

KAMER GENÇ (Tunceli) - Söz hakkı benim. Tutanağı açıklar mısınız. Önerge oya sunulduktan sonra ben “Söz istiyorum.” dedim, daha hiç kimsenin söz hakkı yoktu. Yani, buna hakkınız var mı?

BAŞKAN – Anladım da Sayın Genç, o benim sorunum değil.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Açıkla… O zaman, özür dile.

BAŞKAN – Benden önceki Sayın Başkan Vekilinin…

KAMER GENÇ (Tunceli) – O zaman özür dile. De ki: Ben yanlış yaptım.

SUAT KILIÇ (Samsun) – Yazılı istekler Divana ulaşmıştı o sırada Sayın Başkan.

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Biz yazılı gönderdik.

BAŞKAN – Benden önceki dönemde Sayın Başkan Vekili idare ederken müracaat etmişsiniz ve…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Hayır efendim.

BAŞKAN - Sayın kâtip üyelerin ifadesine göre dört müracaatın da aynı anda geldiği söylenmektedir.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Tutanak… Bakın, önerge oylamaya sunuldu yeni madde. 87’nci maddeye göre diyor ki: “Önerge işleme konunca yeni bir madde olarak müzakere edilir.” Ben de kişisel söz istiyorum. Bakın, tutanağa bakın. Onun üzerine, ben “Kişisel söz istiyorum.” dedikten sonra öteki arkadaşlar yazılı gönderdiler.

BAŞKAN – Anladım da Sayın Genç, bu saatten sonra, 2 sayın milletvekiline söz verdim, daha düzeltecek herhangi bir şey söz konusu değil. 

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, bakın, o kürsüde oturmak onurlu ve şerefli bir görevdir.

BAŞKAN – Lütfen Sayın Genç…

KAMER GENÇ (Tunceli) – O onurlu ve şerefli göreve uygun hareket etmek gerekir. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

BAŞKAN - Lütfen…

KAMER GENÇ (Tunceli) - Eğer bizi, beni milletvekili kabul etmezseniz, taleplerimi dikkate almazsanız, kaba kuvvete başvurursanız, bu bir kaba kuvvete başvurmak demektir…

BAŞKAN – Sayın Genç, kaba kuvvete başvuran yok burada.

KAMER GENÇ (Tunceli) - Bu, benim İç Tüzük’ten doğan hakkımı gasbetmek demektir. Bu benim hakkımı gasbederseniz, bunun sonunun nereye varacağı belli olmaz. Kaba kuvvete başvurduğunuz zaman kimin ne yapacağı belli olmaz. Yani böyle bir… Ben utanıyorum yani sizin yerinize girmekten. Çünkü benim söz hakkımı gasbettiniz.

BAŞKAN – Hukuki ve tüzüğe uygun olmayan her türlü söz sahibine aittir Sayın Genç, lütfen…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Gasbettiniz. Tutanağı açıklayın. Lütfen tutanağı açıklayın bakalım.

BAŞKAN – Tutanağı getirir misiniz? Verin tutanağı, getirin.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Tutanağı açıklar mısınız, tutanağı? Açın bakın, tutanağı okuyun bakalım. Tutanağı okuyun efendim. En azından ben haklı mıyım haksız mıyım? (AK PARTİ sıralarından “Haksızsın, haksız” sesleri) Ve sizin arkanızdaki o arkadaşlar da sizi yanlış yönlendiriyorlar. Böyle bir şey olur mu ya?

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, AK PARTİ Grubuna mensup milletvekili Sayın Ahmet Aydın 2 kişi hakkında söz isteme dilekçesi vermiştir.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Efendim, daha gelmeden… Tutanağı açalım, tutanağı.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Orada, Komisyon sıralarında oturup, arkasından Sayın Harun Öztürk

KAMER GENÇ (Tunceli) –  Mustafa, sen bu işleri bilmiyorsun.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) - …kavasla birlikte söz talebini yazılı olarak göndermiştir.

KAMER GENÇ (Tunceli) - Efendim, tutanağı açıklayalım.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Meclis Başkan Vekili…

BAŞKAN – Sayın Genç, istedim tutanağı. Tutanağı istedim, bekliyorum.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Tamam, tutanağı açıklayalım. Açıklayın.

BAŞKAN – Lütfen Sayın Genç…

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, Sayın Meclis Başkan Vekili, iki ve Sayın Harun Öztürk’ün yazılı dilekçesi kavas tarafından getirildikten sonra Sayın Genç “Söz istiyorum.” demiştir ve dörde çıkmıştır.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Efendim, öyleyse, ben milletvekilliğinden istifa ediyorum; bu milletvekilliğinden istifa etmeyi göze alıyor musun?

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Ediyorum. Etmeyen şerefsizdir, etmeyen şerefsizdir.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Tutanağı açıkla bakalım, tutanağı açıkla.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – İşte bunlar… Komisyon sıralarından çıkıyor.

KAMER GENÇ (Tunceli) - Açıklayalım, tutanağı açıklayalım. Eğer ben sonradan söz istemişsem…

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Yazılı talep tutanağa girmez.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Söz istiyorum efendim ben.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Yazılı metinle oldu.

KAMER GENÇ (Tunceli) - Daha oylama yapılır yapılmaz ben söz istedim.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Bu arkadaş yazılı metinle istedi.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Hayır efendim, sonradan istedi onlar.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Harun Öztürk kavasla gönderdi.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Hayır efendim, onlar sonra istedi. Harun Öztürk de benden sonra… (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

Orada arkadaşınız, çıksın şereflice konuşsun. O arkadaşınız benden sonra pusula gönderdi.

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Efendim, ben, önerge okunur okunmaz 2 arkadaşımızla birlikte söz istemini yazılı olarak vermiştik.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) - Ahmet Aydın adına, önerge…

BAŞKAN – Lütfen Sayın Aydın… Bir oturur musunuz Sayın Aydın.

Sayın Genç, Sayın Genç…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Tutanağı açıklayalım efendim.

BAŞKAN – Lütfen Sayın Genç... Her iki sayın kâtip üye de sözlü taleplerde tutanak tutulmadığını belirttiler.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Efendim?.. Ya, sesin bir çıksın, gür konuş ya! (AK PARTİ sıralarından “Ayıp, ayıp” sesleri, gürültüler)

BAŞKAN – Lütfen, Sayın Genç, şu hitap tarzınızı bir düzeltir misiniz.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Kimse Başkanlık makamına hakaret edemez.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Hayır, sesinizi gür duyalım, duymuyorum. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Siz doktor musunuz Sayın Genç?

KAMER GENÇ (Tunceli) – Ya, ne diyorsunuz? Ayıp yapan sizsiniz. Benim söz hakkımı nasıl kısarsınız ya! Ben bir milletvekiliyim. Benim söz hakkımı nasıl kısarsınız! (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

SUAT KILIÇ (Samsun) – Kurada çıkmadı.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Hayır, efendim, tutanağı açıklasın.

SUAT KILIÇ (Samsun) – Kurada çıkmadı. Zorla mı alacaksın?

KAMER GENÇ (Tunceli) – Tutanağı açıklasın.

SUAT KILIÇ (Samsun) – Kurada çıkmadı.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Kura değil kardeşim, ben önce söz istedim.

SUAT KILIÇ (Samsun) – Kura çekti Divan üyeleri.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Ya, açıklasın, tutanağı okusun.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, eğer görüntüleri, Meclis Televizyonu görüntülerini getirirseniz Ahmet Aydın’ın orada ilk verdiğini, arkasından Harun Öztürk’ün önergesi, söz talebi gelirken Kamer Genç’in çıktığını görürsünüz.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Efendim, ben yerimden kalktım, “Söz istiyorum.” dedim.

BAŞKAN – Sayın Genç, tamam da benden önceki Sayın Başkan Vekilinin yönetiminde olan bir hadise.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, Meclis görüntülerini inceleyin, ondan sonra istifa etsin.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Hayır, izlemeye gerek yok.

BAŞKAN – Şimdi, sayın kâtip üyeler ve…

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Görüntüleri incelesin.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Görüntülerin gereği yok.

Bak, sözünde duracaksın ha! Sözünde duracaksın, ya sen istifa edeceksin ya ben istifa edeceğim. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Görüntüleri inceleyeceksin, görüntüleri…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Tamam, görüntüleri inceleyeceğim, ya sen edeceksin ya ben edeceğim.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Tamam, görüntüleri inceleyeceksin sen.

BAŞKAN – Madde üzerinde görüşmeler tamamlanmıştır.

Sayın milletvekilleri, teklifin 26’ncı maddesinin açık oylama şeklinde yapılmasına dair bir önerge vardır, önergeyi okutup imza sahiplerini arayacağım.

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkanım…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Vural.

OKTAY VURAL (İzmir) – Efendim, “Görüşmeler tamamlanmıştır. Oylamaya geçiliyor.” diye bir ifadeniz olmadı. Bundan önce, 330 milletvekilinin iradesinin aranması gerektiğini ifade ettim. Başkanlığınızın bu konuda bir beyanı olmalıdır. Bu bir aftır. Bunun 330 milletvekiliyle kabul edilmesi gerekmektedir. Dolayısıyla bununla ilgili irade beyanınızın olması gerekiyor.

BAŞKAN – Sayın Vural, madde üzerindeki görüşmelerin tamamlandığını açık oylama talebinden önce söyledim.

OKTAY VURAL (İzmir) – Duymadım.

BAŞKAN – Tutanakları getirdiğimizde, incelendiğinde anlaşılır bu konu.

OKTAY VURAL (İzmir) – Ha, bu gürültüde duymamış olabilirim.

BAŞKAN – Aynı zamanda “Açık oylama şeklinde bir talep vardır, önerge vardır, okutup imza sahiplerini arayacağım.” diye söyledim.

Şimdi, daha önce, 330’la ilgili…

OKTAY VURAL (İzmir) – Evet, önce onunla ilgili…

BAŞKAN – …talebiniz varsa Sayın Vural…

OKTAY VURAL (İzmir) – Vardı ki…

BAŞKAN -  …ki var, oylama sırasında arayacağım.

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkan, bakın, bir şey söyleyeyim.

BAŞKAN – Oylama sırasında düşüncemi belirteceğim.

Kaldı ki bugüne kadar yaptığımız uygulamalarda bir düzenlemeyi af olarak nitelendirebilmek için yürürlükteki kuralda bir değişikliğin olmaması, kuralın…

OKTAY VURAL (İzmir) – Değişiklik yok zaten, yok.

BAŞKAN – Evet, ben de onu söylüyorum zaten. Bugüne kadar yaptığımız uygulamalarda -tekrar ediyorum- bir düzenlemeyi af olarak nitelemek için, yürürlükteki kuralda bir değişikliğin olmaması…

OKTAY VURAL (İzmir) – Evet.

BAŞKAN - …kuralın geçmişe yönelik uygulamalarından kaynaklanan cezalarda indirim yapılması…

OKTAY VURAL (İzmir) – Yapılıyor, suç olmaktan çıkarılıyor.

BAŞKAN - …ya da cezanın ortadan kaldırılması gerekmiştir.

OKTAY VURAL (İzmir) – Kaldırılıyor.

BAŞKAN - Ceza Kanunu’nda…

OKTAY VURAL (İzmir) – Kaldırılıyor.

BAŞKAN - Bir sözümü tamamlayayım Sayın Vural.

Ceza Kanunu’nda…

OKTAY VURAL (İzmir) – 330’u aramanız gerekiyor.

BAŞKAN - Hayır, tamamlanmadı ama; sözüm tamamlansın Sayın Vural.

Ceza kanunlarında, cezanın indirilmesi ya da kaldırılmasına yönelik düzenlemeler af kapsamında sayılmamıştır.

OKTAY VURAL (İzmir) – Efendim, ceza…

BAŞKAN - Bu nedenle, maddenin…

OKTAY VURAL (İzmir) – Hayır efendim, değil.

SERACETTİN KARAYAĞIZ (Muş) – Dinle ya, dinle!

OKTAY VURAL (İzmir) – Hayır, bununla ilgili uygulama örneğinizi gösterin.

BAŞKAN - …af kapsamında değerlendirilmesi mümkün değildir Sayın Vural, af kapsamında.

OKTAY VURAL (İzmir) – Efendim?

BAŞKAN -  Bu nedenle, izah ettiğim sebeplerle…

OKTAY VURAL (İzmir) – Hangi konuda Başkanlığın böyle bir duruşu olmuştur, ifade eder misiniz, hangi tarihte?

BAŞKAN - Uygulamaları çıkartalım Sayın Vural o zaman. Evet.

OKTAY VURAL (İzmir) – E çıkartmadan, afaki söylenir mi?

BAŞKAN - Şimdi, Sayın Vural…

OKTAY VURAL (İzmir) – Bu, gelip geçilecek bir konu değildir.

BAŞKAN -  Hayır.

OKTAY VURAL (İzmir) - Bakın, bir şey söyleyeyim.

BAŞKAN – Buyurun.

OKTAY VURAL (İzmir) – Burada, Anayasa’mıza göre ve Siyasi Partiler Kanunu’na göre, Türkçenin bir propaganda ve iletişim dili olduğu esastır. Bunu ortadan kaldırmaya yönelik ve bunlarla ilgili yasaklar karşısında yaptırımı ortadan kaldırmaya yönelik bir fiil af niteliğindedir. Dolayısıyla, 330’u aramanız gerekmektedir. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

SERACETTİN KARAYAĞIZ (Muş) – Ne alakası var?

BAŞKAN - Bir saniye sayın milletvekilleri, lütfen…

OKTAY VURAL (İzmir) – Aramanız gerekiyor, Başkanlık olarak bunu aramanız gerekiyor. Eğer sizin Başkanlık olarak bunun hilafında bir tutumunuz olmuş ise hangi tarihte, ne zaman böyle olmuştur, bunu lütfen bizimle paylaşırsanız, burada…

BAŞKAN - Sayın Vural, ben bu konudaki görüşlerimi, düşüncemi belirttim. Eğer bu konuda bir tartışma istiyorsanız, buyurun, tartışma açıp tartışmanın sonunda kararımı veririm.

OKTAY VURAL (İzmir) – Evet, bakın “Ben kararımı verdim.” diyorsunuz, tartışmanın sonuna bırakıyorsunuz.

BAŞKAN - Hayır, “Düşüncemi söyledim.” diyorum. Değil. “Düşüncemi söyledim, sonunda kararımı veririm.” diyorum.

OKTAY VURAL (İzmir) – Evet, bakın Sayın Başkan…

BAŞKAN - Düşüncemiz zaten tutanaklara geçti Sayın Vural biraz önce. Kararımı değil, düşüncemi okudum, tüm Genel Kuruldaki sayın milletvekilleri dinlediler ve tutanaklara geçti. Onu belirtiyorum.

OKTAY VURAL (İzmir) – Evet, kararınız nedir?

BAŞKAN – Efendim?

OKTAY VURAL (İzmir) - 330 arayacak mısınız?

BAŞKAN - Hayır, aranmayacağı şeklinde. Bunun bir af kapsamında olmadığını biraz önceki izahatta anlattım.

OKTAY VURAL (İzmir) – Evet, o zaman usul tartışması…

Sayın Başkan, Anayasa’ya ve İç Tüzük’e aykırı işlem yapıyorsunuz. Bununla açıkçası birtakım suçları yaptırımsız bırakmak suretiyle, birtakım kimselerin emellerine açıkçası burada zemin hazırlanmaktadır. Anayasa’mızın, Siyasi Partiler Kanunu’nun ve Seçim Kanunu’nun emredici hükümlerine aykırı bir şekilde, dolanılmak suretiyle burada, açıkçası, bir boşluk oluşturulmak isteniyor. Buna lütfen izin vermeyiniz. Bu, doğrudan doğruya yasak devam etmesine rağmen yaptırımı ortadan kaldırmak suretiyle bir dolanmadır. Buna lütfen izin vermeyin. Suç devam etmektedir.

BAŞKAN – Sayın Vural, Başkanlık olarak af olmadığı kanaatindeyiz. Maddeye ilişkin açık oylama talebi vardır.

OKTAY VURAL (İzmir) – Evet, usul tartışması açıyorum.

SUAT KILIÇ (Samsun) – Tutumunuzun lehinde söz istiyorum.

OKTAY VURAL (İzmir) – Aleyhinde…

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkanım, tutumunuzun lehinde Ayşe Nur Bahçekapılı, Suat Kılıç.

BAŞKAN – Usul tartışması açtım.

Usul tartışmasının lehinde, tutumumun lehinde söz isteyen Samsun Milletvekili Suat Kılıç.

Buyurun Sayın Kılıç. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

X.- USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER

1.- Kanun teklifine, af niteliği taşıyan yeni madde ihdasına dair önergenin oylamasında nitelikli çoğunluk aranıp aranmayacağı hususunda

SUAT KILIÇ (Samsun) -  Sayın Başkan, çok saygıdeğer milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, yapmakta olduğumuz düzenleme, Türkiye'de yaşanacak seçimlere ilişkin güvenliği tesis etme, seçimlerin demokrasisine katkı sağlama, seçimlerin demokratik bir ortamda açık, şeffaf bir şekilde yürütülmesine imkân sağlamaya yönelik bir düzenlemedir. İki gündür bu düzenlemeler üzerinde tartışıyoruz. Esasında, bakıldığında, yapılan düzenlemeler madde madde ele alındığında görülecek olan şey şudur: Değişiklik teklifinin içindeki maddelerin hiçbiri ne bir partinin doğrudan lehindedir ne de herhangi bir siyasal partinin doğrudan aleyhindedir. Ama iki günden bu yana devam etmekte olan tartışmalarda, sanki seçimlerin sonuçları üzerinde doğrudan değişiklik teklifinin sahipleri lehine hükümler icra edecek birtakım düzenlemeler yapılıyormuşcasına bir hava yaratılmak isteniyor.

Değerli arkadaşlar, yapılmakta olan kanun son derece açık ve şeffaf bir kanun; bütün maddeleriyle, bütün hükümleriyle, bütün unsurlarıyla apaçık ortada. Bütün önergelerimiz apaçık ortada. Hiçbir şeyin Genel Kuruldan gizlenmesi, dikkatlerden kaçırılması zaten mümkün değil.

İstediğimiz şey nedir? Çoğulculuk adına, katılımcılık adına, demokratik olgunluk adına, şeffaflık adına ve demokrasi hayatımızın kazanmakta olduğu nitelikli bir çizgi adına, Türkiye'nin Seçim Yasası’nı günün ihtiyaçlarına uygun hâle getirebilmektir ve bütün bunlar yapılırken her şeyden evvel Yüksek Seçim Kuruluyla kapsamlı değerlendirme ve istişarelerde bulunulmuştur. Her seçim döneminde, gerek genel seçimlerde gerekse yerel seçimlerde Yüksek Seçim Kurulunun uygulamada karşılaşmakta olduğu bütün sıkıntılar nazarı dikkate alınmıştır. YSK’nın talep ve beklentilerine bu değişiklik teklifiyle cevap verilmeye gayret edilmiştir. Bunun dışında, Türkiye'nin doğusunda, batısında, AK PARTİ’lisiyle, CHP’lisiyle, MHP’lisiyle, diğer siyasal partileriyle, bütün siyasi hareketlerin, seçimlerin güvenliği, seçim sayımları, sandık sonuçları, sonuç tutanakları, kurul raporları gibi unsurlar altında bugüne kadar gündeme getirmekte oldukları bütün kaygılara cevap vermeye ve bu kaygıları ortadan kaldırmaya yönelik bir düzenlemedir. Sandık güvenliğini sağlamak, sandık alanını belirlemek, sandık çevresini belirlemek, seçim kabinine girilirken oy kullanma kabinine hangi koşullarda girileceğinin kurallarını ortaya koymak, sandığın bile şeffaf olmasını sağlamak adına yapılan çok kapsamlı ve Türkiye’nin demokratik seçimleri adına son derece büyük, reform sayılması gereken bir düzenlemedir. Ama iki günden bu yana yapılan tartışmalara baktığımız zaman, sanki kendimiz için bir şey yapmaya çalışıyormuşuz gibi bir gayret var ortada.

Değerli arkadaşlar, biz, 2002 seçimlerine kendi yaptığımız Seçim Kanunu’yla girmedik. 2004 seçimleri öncesinde Seçim Kanunu’yla ilgili bir düzenlememiz olmadı, 2007’de olmadı, 2009’da olmadı. 17 Temmuz 2011 tarihinde yapılacak seçimler öncesinde hazırlanan bu değişikliklerin tamamı, siyasal partilerin tamamına fayda sağlayacaktır. Herkesin oyuna sahip çıkması, herkesin oyunu doğru ve güvenli bir ortamda kullanması, her parti için sandığa yansıyan iradenin sonuç tutanaklarına da yansıması amaçlanmaktadır. Vatandaşın iradesi sandığa ne şekilde giriyorsa, yerel seçimlere yöneticileri belirleme noktasında da o şekilde yansısın; kim, hangi parti, kaç milletvekili kazanacak, buraya da bu şekilde yansısın arzusuyla hareket ediyoruz.

Bütün bu paketin içerisinde propaganda süreçlerini etkileyecek diğer bir düzenleme, propagandanın diliyle alakalı olan düzenlemedir.

KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Sayın Kılıç, Başkanın tutumu hakkında konuşacaksınız, yasayla ilgili değil.

SUAT KILIÇ (Devamla) – Efendim, Sayın Kılıçdaroğlu, oraya geldim. Sabırlı olun. Benim on dakikam var, ne şekilde kullanacağıma...

KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Hayır ama biz usul tartışması yapıyoruz.

SUAT KILIÇ (Devamla) –  Kapsam içerisinde kalıyorum, üzerinde konuşuyorum, Başkanın tutumunun lehinde ben görüşlerimi ortaya koyuyorum.

BAŞKAN – Sayın Kılıç, Genel Kurula hitap ediniz lütfen.

SUAT KILIÇ (Devamla) – Değerli arkadaşlar, propagandanın dili noktasında yürütülen tartışmalara bakıldığı zaman şu görülecektir: Yargı kararları, Türkiye’deki seçim mevzuatının önüne geçmiştir ve yargının ortaya koyduğu kararlar yasalardaki yasakları, artık Türkiye’nin parlamenter demokratik rejimi ve seçimlere yansıyan demokratik meşruiyet açısından tartışılır hâle geldiğini göstermektedir. Dolayısıyla, yargı kararlarının gereği olan özgürlükçü düzenlemeleri yapmak Türkiye'nin huzuruna ve demokrasisine sadece katkı sağlayacaktır. Burada yapılmakta olan düzenlemenin af niteliği kesinlikle söz konusu değildir. Yapılmakta olan düzenleme yine, propaganda dili olarak Türkçenin kullanılmasının esas olduğunu vurgulayan bir düzenlemedir. Yaptırımlarıyla alakalı hususun kişilerin lehine olmak üzere geriye yürüyebileceği konusundaki yaklaşım, kesinlikle bir af mahiyetinde düşünülemez, değerlendirilemez, telakki edilemez.

Türkiye'nin ceza kanunlarını yaparkenki yaklaşımları bellidir. Hukuku bir bütünlük içerisinde ele almak lazım. Seçimlerle ilgili mevzuat üzerinde değişiklik yapılırken Türk Ceza Kanunu’ndan bağımsız, mevzuatın diğer unsurlarından bağımsız düşünebilmek kesinlikle mümkün değildir. Dolayısıyla, buradaki düzenlemenin af kapsamında değerlendirilmesi söz konusu edilemez. Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının bu konuyla ilgili tutumu yerindedir, olumludur ve doğrudur. 330 aranması gerektiğine ilişkin yaklaşım hukuki temellerden ve Parlamentonun uygulamalarından bakıldığı zaman, yersiz ve gereksiz bir değerlendirmedir.

Bu nedenle, Başkanlığın tutumunun lehinde olduğumuzu beyan ediyor, sizleri saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Kılıç.

Tutumum aleyhinde söz isteyen Oktay Vural, İzmir Milletvekili.

Buyurun Sayın Vural. (MHP sıralarından alkışlar)

OKTAY VURAL (İzmir) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Çok değerli milletvekili arkadaşlarım, bugün burada aslında gerçekten görüştüğümüz konu, özellikle Anayasa’mıza göre, dili Türkçe olan bir milletin ve Siyasi Partiler Kanunu’na göre de propaganda alanında Türkçeden başka dil kullanamayacağına amir hükümlerin delinilmesi ve dolanılması ve devam eden bir yasağın yaptırımsız hâle dönüştürülmesi suretiyle hukukun ve Anayasa’nın koruduğu öz değeri tahrip etmektir. Dolayısıyla amaç ve hedef budur.

Bu bakımdan, Sayın Başkanın 330 milletvekilinin iradesini araması gerektiğine ilişkin tereddüt Başkanlıkta hasıl olacak ki… Bundan önce Meclisi yöneten Sayın Başkan tereddüt içerisinde kalmıştır. Dolayısıyla bu konuda Başkanlığın bir görüşü de yoktur, uygulaması da yoktur. Biraz önce “Başkanlığınızın bu konuda vaki bir tartışma neticesinde ortaya koyduğu bir irade hangi tarihte olmuştur? Ne zaman olmuştur?” diye sordum, belirtilmedi. Belirtilmediğine göre, genel mahiyet itibarıyla Başkanlığın bu konuda afaki bir görüş ifade ederek 330’u aramaktan imtina etmesini doğru bulmuyorum.

Değerli milletvekilleri, Siyasi Partiler Kanunu’nun İkinci Bölümünün başlığı “Millî Devlet Niteliğinin Korunması”dır. Bunun içerisinde 81’inci maddede “azınlık yaratılmasının önlenmesi” hükmü vardır. Burada açıkçası “Siyasi partilerin açık veya kapalı salon toplantılarında, mitinglerinde, propagandalarında Türkçeden başka dil kullanamazlar.” hükmü bulunmaktadır. Dolayısıyla bugün yine Seçim Kanunu’na göre 58’inci maddede “Türkçeden başka dil ve yazı kullanılması yasaktır.” hükmü yerine “Türkçe esastır.” demek suretiyle, esas itibarıyla esasın dışında kullanımı suç sayan bir fiil devam etmektedir. Yapılan nedir? Suç devam ediyor ama yaptırımsız bırakılıyor. Bu, doğrudan doğruya kanunun dolanılmasıdır. Burada çıkın, mertçe, biz bu konuda devletin dili Türkçe olmaktan, kamusal alanda Türkçenin kullanılmasından sarfınazar ediyoruz diye bununla ilgili irade beyanı getirin, daha doğru olur. Dolayısıyla bir fiil yasak olmasına rağmen yaptırımsız hâle dönüştürülmesi doğrudan doğruya Siyasi Partiler Kanunu ve Anayasa’mızın koruduğu öz değeri korumaktan uzaktır.

Bu konuda Anayasa’nın 87’nci maddesinde afla ilgili yapılan bazı değerlendirmeler var. Bunu sizlere okumak istiyorum: Anayasa Mahkemesinin 18 Temmuz 2001 tarih, 2001/4 esas, 2001/332 sayılı Kararı. Anayasa Mahkemesi bu kararında affı, “suç teşkil eden fiiller için ceza vermek hakkını ortadan kaldıran…” Kaldırıyor mu? Kaldırıyor. Suç devam ediyor mu? Ediyor. “Verilmiş olan cezaların, kısmen/tamamen infazını önleyen…” Yaptırım kaldırıldığına göre infaz hâlinde olanları ya da mahkûm olanların bütün dosyaları kaldırılmış olacaktır, yaptırımsız kalmaktadır. Hem suç vardır ama yaptırımsız bırakmak suretiyle, suç tarif ediliyor ama yaptırımsız bırakılmaktadır. O bakımdan af, bazen sadece kesinleşmiş cezaları kaldıran, hafifleten veya değiştiren, bazen de kamu davasını düşüren veya mahkûmiyeti bütün sonuçlarıyla birlikte yok sayan bir kamu hukuku tasarrufudur. Bunun adına af dersiniz, demezsiniz, başında af var mı, yok mu önemli değildir.

Bakın, Anayasa Mahkemesinin 28 Mayıs 2002 tarihinde verdiği bir karar var. O zaman çıkarılmış olan, özellikle şartla salıvermeyle ilgili bir kanun çıktığı zaman, Cumhurbaşkanı bununla ilgili, bu Kanun’un, 4754 sayılı Kanun’un af niteliğinde olduğunu, bu nedenle de nitelikli çoğunlukla kabul edilmesi gerektiğini vurguluyor. Anayasa, Türkiye Büyük Millet Meclisi ise söz konusu kanundaki düzenlemenin şartla salıverme olduğu, af niteliğinde olmadığı düşüncesiyle aynı kanunu, gönderilen kanunu 4758 olarak kabul ediyor ve Anayasa Mahkemesi 1’inci maddenin (2) numaralı bendinin şartla salıverme olmayıp af niteliğinde olduğunu belirtiyor. Dolayısıyla, burada aranması gereken husus, bir ceza affediliyorsa, ceza, suç devam etmesine rağmen yaptırım ortadan kaldırılıyorsa ki, bu kaldırıldığına göre zannederim bundan sonra bu yasağa aykırı fiillerde hareket etmiş olanların mahkûmiyetleri de tamamlanmışsa ortadan kalkacaktır, burada da dosyaları varsa gönderilecektir. Bu, fiilen bir af hükmündedir. Dolayısıyla, burada aranması gereken husus 330 sayın milletvekilinin iradesidir. Nasıl yeni madde için üçte 2 çoğunluk arıyorsak burada da bunu aramamız gerekmektedir. İşin özü budur. Bir taraftan Türkçenin esas olduğunu ifade edeceksiniz, diğer taraftan bu esası korumayıp yaptırımsız bırakacaksınız. Bu bir aftır değerli milletvekilleri, buna hayır dememiz gerekir.

Şimdi, biz, Türkiye’nin her yerinde, eğer, bundan sonra herkes birtakım etnik kimliklere göre, siyasi partiler televizyonlarda ya da başka yerlerde farklı dillerde, lehçelerde propaganda yaparsa birliğimizi, aynı mesajımızı nasıl vereceğiz? Bu doğru bir şey değildir. Vatandaşlarımızın kendi arasında, mahalli seviyede kullandığı dillere hiçbir diyeceğimiz yok ama seçim ve propaganda gibi kamusal özellikli olan bir konuda iletişim dilimizin Türkçe esas olması ve yaptırımsız bırakılmaması gerekiyor. Bu bakımdan, yaptırımsız bırakmak suretiyle Türkçe esas olmaktan çıkarıldığına göre, bu konuda kesinlikle 330 milletvekilinin iradesinin aranması gerektiğini düşünüyorum. Gelin, hep beraber, birlikte… Hiç kimsenin diline hiçbir diyeceğimiz yok ama eğer biz Türkiye milletvekiliysek, hepimiz, hep birlikte, propagandamızı ve mesajlarımızı hepimizin anladığı şekilde verelim. Bunu böyle geçirirseniz, bundan sonra televizyonlarda, radyolarda, her yerde, her türlü farklı dil ve lehçelerde propaganda yapılmış olmasının önünü açmış olacaksınız ki sizlerin de milletvekili olarak yemin ettiğiniz esaslara uygun olmadığı kanaatindeyim.

O bakımdan, Sayın Başkanım, bu konuda Başkanlığınızın daha önce yapılmış bir uygulaması da olmadığına göre, bence bu konuda yapılması gereken husus, 330 milletvekilinin iradesini arayalım, eğer 330 milletvekilinin iradesi varsa bununla ilgili şey açıkçası yürürlüğe girmiş olur ve böylelikle hukuku da dolanmamış oluruz. Suç olmasına rağmen bu suçu yaptırımsız hâle getirmenin bir anlamı yok.

Samimiyetle söylüyorum değerli kardeşlerim, “Türkçe esastır.” deniyor. Niye kandırıyoruz birbirimizi? Esastır. Peki, esasa aykırı olunca ne olacak? İstediği gibi yapar. O zaman “esastır” demenin anlamı ne? Yani doğrusu bizim hiçbir şeyden anlamayan insanlar yerine konulmamızı doğru bulmadığımı belirtmek istiyorum değerli kardeşlerim. Yani esastır… Ee, esassa ne olacak? Yaptı. E, yok, ne isterse yapsın. E, olmaz böyle, böyle hukuk düzenlenmez değerli arkadaşlarım. O bakımdan, bu konudaki düzenlemenin bu şekilde yaptırımsız bırakılması koruduğumuz değer açısından bence son derece yanlıştır. Hiç olmazsa -siyasi partileri ve adaylarımızı- bu konularla ilgili, Türkçe esasında propaganda yapması konusunda öngördüğünüz esasın dışına çıkanlarla ilgili bir yaptırım olmalı ki hepimiz aynı çerçevede buluşabilelim. Bu çoğulculuk değildir, bu açıkçası milletimizi birbirinden ayırmak ve kopartmaktır.

Bu bakımdan, böyle koparıcı dillerle propaganda yapılmasını ve buna da af getirilmesini doğru bulmadığımı ifade ediyor; Sayın Başkanım, tutumunuzu yeniden gözden geçirmek suretiyle kesinlikle -Anayasa Mahkemesinin de kararları böyle olduğuna göre- nitelikli çoğunluk aramanız gerektiğini ifade ediyorum. Çünkü Anayasa Mahkemesinin kararlarında idari ve cezai konular ikiye ayrılmıştır: İdari cezalarda “Bunlarla ilgili yapılan düzenlemeler af kapsamında değildir.” demiştir ama cezai olduğu zaman “Af kapsamına girer.” diye söylemiştir. O bakımdan, bu konu da cezai olduğuna göre, bununla ilgili cezai bir konu da yaptırımsız bırakıldığına göre -gelin, hep beraber, birlikte- bu konuda -birbirimizi acıtmamıza da gerek yok- 330 milletvekili aranması gerektiğini düşünüyorum. Yoksa bu teklifin kabul edilmemiş, bu önerinin kabul edilmemiş olması gerekmektedir.

Hepinize saygılarımı arz ediyorum efendim. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Vural.

Şimdi, tutumumun lehinde söz isteyen Ayşe Nur Bahçekapılı, İstanbul Milletvekili.

Buyurun Sayın Bahçekapılı.

AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) – Sayın Başkan, sevgili arkadaşlar; gecenin bu saatinde hepinize iyi çalışmalar diliyorum.

İki gündür, 298 sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkındaki Kanun’un değişiklik teklifini görüşüyoruz. Dün akşam da hep birlikte sabahın erken saatlerine kadar bu konuda mesai verdik. Dileğimiz, elbette ki kanunun isminde ifadesini bulduğu gibi, seçimlerin düzenli ve güvenli bir ortamda yapılmasını sağlamaktır. Bizim de milletvekili olarak görevimiz elbette ki bu anlamdaki çalışmalara, bu anlam içeriğinde olan bir kanuna destek vermektir, oyumuzu onun lehine kullanmaktır.

Şimdi, bu Kanun’un 151’inci maddesini görüşürken bu maddenin AK PARTİ Grubu olarak ikinci fıkrasını değiştiren bir önerge verdik. Bu önerge yeni bir madde ihdası şeklinde belirdi. Usule uygun olarak Anayasa Komisyonunun çoğunluğunu sağlayan üyeler yerini aldı ve madde görüşülmeye başlandı ancak burada, Milliyetçi Hareket Partisinin Sayın Grup Başkan Vekili Oktay Vural’ın bir itirazı oldu. Sayın Oktay Vural bu değişiklik önergesinin, madde ihdasının içeriğinin -Anayasa’ya bir af kanunu- afla ilişkisini kurarak 330 milletvekilinin imzasını istedi.

Şunu öncelikle söylemek isterim ki 151’inci maddenin ikinci fıkrasında yapmak istediğimiz değişikliğin veya madde ihdasının af ile hiçbir ilgisi yoktur. Biz buradaki düzenlememizde bir eylemi, suç olarak sayılan bir eylemi yürürlükten kaldırıyoruz. Oysa af, genel hükümler çerçevesine baktığınız zaman ve kısaca tanımlamaya kalktığınızda, afta, suç sayılan eylem yani suç yerinde durur, ortadan kaldırılmaz ancak o suçun karşılığı olan ceza belli miktarlarda indirilir, bu nedenle tutuklu bulunanlar salıverilir, hükümlü bulunanlar salıverilir. Af budur. Oysa biz suç olarak tanımlanan bir eylemi yürürlükten kaldırıyoruz. Dolayısıyla, bunun afla bir ilgisi yoktur. 330 tane milletvekilinin oy kullanmasına da ihtiyaç yoktur. Şunu da belirtmek istiyorum ki konusu suç olan sözler ve beyanlar, zaten Ceza Yasası’nda karşılığını bulacaktır. Dilleri yasaklamayalım, biz birlikte kardeşiz diyelim ve hepinize saygılarımı sunuyorum efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Bahçekapılı.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Genç.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, aleyhte söz istiyorum.

BAŞKAN - Tutumum aleyhinde söz isteyen Kamer Genç, Tunceli Milletvekili.

Buyurun Sayın Genç.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; aslında bir Meclis Başkanlık Divanı yok ki ben onların tutumunun aleyhinde veya lehinde söz isteyeyim.

Şimdi, bakın, biraz önceki olay. Önerge Mecliste şey ediliyor. Bakın, diyor ki:

“Anayasa Komisyonu Başkan Vekili Ayhan Sefer Üstün (Sakarya) – Sayın Başkan, Komisyonumuzun çoğunluğu vardır ve salt çoğunlukla katılıyoruz önergeye.

Oktay Vural (İzmir) – Tespit edebilir miyiz efendim?

Ferit Mevlüt Aslanoğlu (Malatya) – Var var, 15… 

Başkan – Evet, vardır.

Komisyon önergeye salt çoğunlukla katılmış olduğundan önerge üzerinde yeni bir madde olarak görüşme açıyorum.

Söz isteyen?

Kamer Genç (Tunceli) – Sayın Başkan, şahsım adına söz istiyorum.

Başkan – Önce, gruplar adına söz isteyen var mı?

Şahıslar adına Sayın Genç…”

Bakın, çok açık ve net yani.

Ondan sonra, Oktay Bey söz istiyor “Efendim, 330 milletvekili gerekir.” diyor. Bunun üzerine, Mustafa Elitaş, her zamanki gibi yerinden hemen “Sayın Başkan, ilgisi yok.” diyor ve onun üzerine “Şahıslar adına Kamer Genç.” diyor. Başkan oturumu kapatıyor, birleşime ara veriyor.

Şimdi, Mustafa Elitaş, seninle bahse girdik, milletvekilliğinden istifayı artık hak ettin.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Görüntüler… Görüntüler…

KAMER GENÇ (Devamla) – Bak, şeref üzerine söz verdin.

BAŞKAN – Sayın Genç… Sayın Genç, lütfen…

KAMER GENÇ (Devamla) – Bakın, burada, söz verdik…

BAŞKAN – Sayın Genç, lütfen, Genel Kurula hitap edin.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Görüntüler… Görüntüler…

KAMER GENÇ (Devamla) – Sayın Başkan, bakın, işte bu tutanağı okuyun ve size yanlış bilgi veren o Kanunlar Müdürü var ya, bir daha onu oraya getirmeyin.

ÜNAL KACIR (İstanbul) – Orada “Yazılı verilir.” yazmış mı? Yazılı müracaattan bahsediyor mu orada?

KAMER GENÇ (Devamla) – Hep yanlış bilgileri o arkadaş veriyor size. Böyle bir şey olur mu? Tutanak açık. Ben söz istedikten sonra, Harun Öztürk arkadaşımız da kâğıt gönderdi buraya, başka da yoktu.

ÜNAL KACIR (İstanbul) – Yani kâğıt gönderme senin sözünden önce mi, sonra mı?

KAMER GENÇ (Devamla) – Yani beni konuşturup konuşturmamak meselesi önemli değil değerli arkadaşlarım.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Görüntülere bakacaksın.

KAMER GENÇ (Devamla) – Şimdi, bu kadar keyfî, bu kadar kine, nefrete dayalı bir uygulama ve Başkanlık Divanı idaresi olmaz. Şimdi, onun için…

SERACETTİN KARAYAĞIZ (Muş) – Senden fazla konuşan var mı bu Mecliste?

KAMER GENÇ (Devamla) – Ya, sana ne! Ben fazla konuşuyorum, sen de gel konuş.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Yarın görüntülere bakacaksın, yarın görüntülere.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen…

KAMER GENÇ (Devamla) –  Sen de konuş, bilgin varsa, görgün varsa, kişiliğin varsa, yurtseverliğin varsa çık burada konuş ama ben sizin yaptığınız yolsuzlukları, soygunları, keyfîlikleri dile getirdiğim için beni konuşturmamakla bir yere varamazsınız. Millet zaten bizi dinliyor.

Şimdi, burada bir önerge verildi. Şimdi, ceza hukukunun bir genel kuralı var. Bir fiil geçmiş bir kanunda suç sayılıyorsa, yeni çıkan bir kanunda suç olmaktan çıkarsa, benim de kanaatime göre bu, af değildir. Yani nedir bu? Eski kanunda suç sayılmıştır, yeni kanun bunu suç olmaktan çıkarıyorsa otomatikman Ceza Kanunu’nun genel ilkeleri gereği yeni kanun uygulanır buna.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Helal olsun!

KAMER GENÇ (Devamla) – Dolayısıyla burada bana göre bir af yok çünkü yeni bir ceza kanunu çıkıyor ve bu yeni ceza kanununa göre işlem yapılacaktır. Onun için, benim şahsi kanaatim budur ama bu Mecliste maalesef AKP daima keyfî, hukuku tanımaz kurallar uyguluyor. Bunları yapmayın. Bu Meclisi size…

Bakın, bir buçuk saat ara verdiniz. Bu Meclis oyuncak değil. Orada, Meclis Başkanlığı makamında oturan arkadaşımız kişilik sahibi olacak ve iradesini kullanacak.

MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) – Ne demek istiyorsun? Terbiyenle konuş!

BAŞKAN – Sayın Genç…

KAMER GENÇ (Devamla) – Yahu, şimdi senden ders alacak değilim. Sen bir dakika sus. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Sayın Genç, lütfen!

KAMER GENÇ (Devamla) – Ondan sonra keyfî hareket ediyorsun.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Başkanlık makamına hakaret edemezsin.

SUAT KILIÇ (Samsun) – Ayıp, ayıp!

BAŞKAN – Sayın Genç, sizi temiz bir dille konuşmaya davet ediyorum, lütfen!

KAMER GENÇ (Devamla) – Şimdi, orada eğer bir önergeyi işleme koyacaksa koyar, koymazsa orayı terk etmekle bir yere varılmaz.

SERACETTİN KARAYAĞIZ (Muş) – Hiç kimseye saygın yok!

KAMER GENÇ (Devamla) – Meclis yönetimi böyle yapılmaz.

SUAT KILIÇ (Samsun) – Kim terk etti?

KAMER GENÇ (Devamla) – Meclisi böyle her isteyen terk eder, onun yerine gelen, gruba yaranmak için Meclisi yönetmeye kalkarsa bu Mecliste sağlıklı bir sonuca varılmaz.

SERACETTİN KARAYAĞIZ (Muş) – Bozuk plak gibi aynı şeyleri konuşup duruyorsun, sinirleniyoruz sana.

KAMER GENÇ (Devamla) - Sayın milletvekilleri, ben bu Meclis kürsüsünü yedi sene idare ettim ve burada en çıkmaz olayları oradaki dirayetli yönetimle sağladım. Anayasa değişiklikleri önündeki… Bakın, geçmiş tutanakları eğer incelerseniz, burada birçok Anayasa değişikliklerinin önü tıkandığı zaman, koyduğum sağlıklı irade ve yönetim sayesinde bunları çıkardık. Bunu, bu tutanakları okuyanlar bilirler. Ama sizin benimle anlaşmadığınız bir tarafınız var, sizin İktidarınız zamanında çok soygun var, çok talan var, ben bunların üzerine gittiğim için siz bana karşı çıkıyorsunuz. Onun için…

SERACETTİN KARAYAĞIZ (Muş) – Bir tanesini ispat et.

KAMER GENÇ (Devamla) - Yani, benim elimde belgeler var. Bundan sonra daha da müşahhas, hangi olaylarda nasıl soygun yapıldığını, bunları getireceğim tek tek buraya. Buraya getireceğim ve göreceksin…

SERACETTİN KARAYAĞIZ (Muş) – Bir tanesini ispat et, bir tanesini…

SUAT KILIÇ (Samsun) – Saman tuğla fabrikası ne oldu?

KAMER GENÇ (Devamla) - Suat Kılıç, seninle de ilgili getireceğim, merak etme, görüşeceğiz.

SUAT KILIÇ (Samsun) – Saman tuğla fabrikası ne oldu? Doktor Brechmann nerede?

KAMER GENÇ (Devamla) - Onun için, Sayın Başkan, bu kadar basit bir meseleyi bu kadar uzatmaya gerek yok. Bana göre, hukukun genel ilkelerini bilmeyen, Ceza Kanunu’nun genel ilkelerini bilmeyen kişiler burada çıkıp kendilerine göre birtakım fikirler söylüyorlar. Ben özellikle şu Başkan benim söz hakkımı gasbettiği için bunu dile getirdim.

Bakın, 1993 yılında RTÜK Kanunu, Radyo Televizyon Kanunu müzakere edilirken ben burada bir önerge verdim. “Radyo ve televizyonlarda mahallî lisanlarla yayın yapılır.” dedim 1993 yılında. Daha sizler yoktunuz, birçoğunuz daha çocuktu. Ben o zaman o önergeyi verdim.

Ben demokrasiden yanayım, temel hak ve özgürlüklerden yanayım. Ben istiyorum ki şu memlekette insanlarımız kardeşçe yaşasın. Ben 1997’lerde Tunceli'nin dağlarında seçim propagandası yaparken ATV geldi, benimle gezdi. Yaşlı bir kadın rast geldi. Dedim ki: “Bak, teyze, sen…” Benim ilimde, Tunceli’de Dersimce konuşuluyor ve bu ne Kürtçedir ne de Zazacadır, özel bir dil. Baktım, kadın bilmiyor. Ben o zaman Doğru Yol Partisinin adayıydım, “Teyze, bak, bu “…”(x)’dur, “…”(x)’un altına mührü vur.” “…”(x) Biliyor musunuz bunu? Bilmiyorsunuz. Onun için, ta o zaman dahi, bakın, o zaman dahi… Çünkü insanların anladığı lisanda insanlara dert anlatmak, onlara fikirlerini söylemek gerekli. Yani eğer yürürlükteki kanunlar gerçeklere uymuyorsa bizler politikacı olarak bunun önünü açmaktan korkmamalıyız. Onun için ben bunları 90’larda, 96’larda yaptım ama maalesef siz birtakım şeyler yaparken yüzünüze gözünüze bulaştırıyorsunuz. Olmaz böyle şey ya.

Evet, teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Genç.

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Vural.

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkan, tutanaklara girmesi açısından bir cümleyle bir şey arz etmek istiyorum.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Vural.

OKTAY VURAL (İzmir) – Biraz önce Ayşe Nur Hanım da  söyledi, Kamer Bey’le Ayşe Nur Hanım aynı noktada birleşiyor, “Suç sayılan eylem ortadan kalkıyor.” diyor. Hayır, kalkmıyor. “Madde 58 – Propaganda Yayınlarına İlişkin Yasaklar.” Kalkmıyor. Dolayısıyla eylem kalkmıyor, yaptırım ortadan kalkıyor. Dolayısıyla benim dediğime gelmeleri açısından…

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Anayasa Mahkemesine müracaat eder Sayın Başkanım.

OKTAY VURAL (İzmir) – Dolayısıyla bununla ilgili suç ortadan kalkmamaktadır, sadece yaptırım değiştirilmektedir. Dolayısıyla yaptırımın değiştirilmesi de cezai hükme tabidir.

Bunun tutanaklara girmesi açısından ifade etmek istedim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Vural.

Sayın milletvekilleri, usule ilişkin konuşmalar sonunda  tutumumda herhangi bir değişiklik olmamıştır.

Yeni maddeyle getirilen düzenlemenin af niteliğinde olmadığına yönelik tutumumu oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

                         

(x) Bu bölümlerde Hatip tarafından, Türkçe olmayan bir dille birtakım kelimeler ifade edildi.

IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

4.- Ankara Milletvekili Haluk İpek’in, Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanun ile Milletvekili Seçimi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve 18 Milletvekilinin, Afyonkarahisar Milletvekili Halil Ünlütepe ve Denizli Milletvekili Ali Rıza Ertemür’ün, Denizli Milletvekili Hasan Erçelebi ve 10 Milletvekilinin, Diyarbakır Milletvekili Gültan Kışanak ve 19 Milletvekilinin, Şırnak Milletvekili Sevahir Bayındır’ın, Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekilleri İzmir Milletvekili Oktay Vural ve Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın, Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in, Denizli Milletvekili Hasan Erçelebi ve 5 Milletvekilinin Benzer Mahiyetteki Kanun Teklifleri ile Anayasa Komisyonu Raporu (2/636, 2/123, 2/200, 2/288, 2/304, 2/342, 2/364, 2/474, 2/596) (S. Sayısı: 490) (Devam)

BAŞKAN – Şimdi teklifin yeni 26’ncı maddesinin oylanmasının açık oylama şeklinde yapılmasına dair bir önerge vardır.

Önergeyi okutup imza sahiplerini arayacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclis Başkanlığına

298 sayılı Kanunun 151’inci maddesinde değişiklik öngören önergenin açık oylamasını arz ederiz.

Nevzat Korkmaz, Isparta? Burada.

Mehmet Şandır, Mersin? Burada.

Oktay Vural, İzmir? Burada.

Rıdvan Yalçın, Ordu? Burada.

Beytullah Asil, Eskişehir? Burada.

Şenol Bal, İzmir? Burada.

Hüseyin Yıldız, Antalya? Burada.

Behiç Çelik, Mersin? Burada.

Kemalettin Nalcı, Tekirdağ? Burada.

Kadir Ural, Mersin? Burada.

Alim Işık, Kütahya? Burada.

Ahmet Orhan, Manisa? Burada.

Mehmet Serdaroğlu, Kastamonu? Burada.

Mehmet Akif Paksoy, Kahramanmaraş? Burada.

Mustafa Kalaycı, Konya? Burada.

Mehmet Günal, Antalya? Burada.

Hakan Coşkun, Osmaniye? Burada.

Durmuş Ali Torlak, İstanbul? Burada.

Metin Ergun, Muğla? Burada.

Abdülkadir Akcan, Afyonkarahisar? Burada.

Açık oylamanın şekli hakkında Genel Kurulun kararını alacağım.

Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Üç dakika süre veriyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, 490 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin yeni ihdas edilmesi öngörülen 26’ncı maddesinin açık oylama sonucu:

Kullanılan oy sayısı       : 259

Kabul                            : 236

Ret                                 : 23(x)

Kabul edilmiştir.

Böylece teklife yeni 26’ncı madde eklenmiş ve diğer madde numaraları teselsül ettirilmiştir. Ancak görüşmelerde kolaylık sağlanması açısından bundan sonraki önerge işlemlerini teklifteki mevcut madde sıralaması üzerinden sürdüreceğiz. Kanunun yazımı esnasında madde numaraları teselsül ettirilecektir.

Teklifin mevcut 26’ncı maddesi üzerinde iki adet önerge vardır, geliş sırasına göre okutup aykırılıklarına göre işleme alıyorum.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 490 sıra sayılı Kanun Teklifinin 26 ncı maddesi ile değiştirilen 298 sayılı Kanunun 153 üncü maddesinin birinci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Halil Ünlütepe

R. Kerim Özkan

Abdullah Özer

 

Afyonkarahisar

Burdur

Bursa

 

Rahmi Güner

Bilgin Paçarız

 

 

Ordu

Edirne

 

“Seçim günü, sandık seçmen listesinde kayıtlı olan seçmenin, sandık alanına girmesine veya oy kullanmasına, kanuna aykırı biçimde engel olan kimse, üç yıldan 9 yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Engelleme işleminin silah ile yapılması halinde bu süre iki katı olarak uygulanır.”

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 490 Sıra Sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanun ile Milletvekili Seçimi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin çerçeve 26’ncı Maddesinin ikinci fıkrasından sonra gelmek üzere aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.

“Bu maddede tanımlanan suçların bir tüzel kişinin faaliyeti çerçevesinde işlenmesi hâlinde, tüzel kişi hakkında bunlara özgü güvenlik tedbirlerine hükmolunur.”

 

Ayla Akat Ata

Pervin Buldan

Hamit Geylani

 

Batman

Iğdır

Hakkâri

 

Hasip Kaplan

Şerafettin Halis

Akın Birdal

 

Şırnak

Tunceli

Diyarbakır

 

 

Osman Özçelik

 

 

 

Siirt

 

                        

(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ AYHAN SEFER ÜSTÜN (Sakarya) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde konuşacak mısınız?

BENGİ YILDIZ (Batman) – Gerekçe okunsun.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Madde metninde ifade edilen suç ve cezaların aynı zamanda tüzel kişiler için de düzenlenmesi gerekmektedir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 490 sıra sayılı Kanun Teklifinin 26 ncı maddesi ile değiştirilen 298 sayılı Kanunun 153 üncü maddesinin birinci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                          Halil Ünlütepe (Afyonkarahisar) ve arkadaşları.

“Seçim günü, sandık seçmen listesinde kayıtlı olan seçmenin, sandık alanına girmesine veya oy kullanmasına, kanuna aykırı biçimde engel olan kimse, üç yıldan 9 yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Engelleme işleminin silah ile yapılması halinde bu süre iki katı olarak uygulanır.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ AYHAN SEFER ÜSTÜN (Sakarya) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Sayın Kılıçdaroğlu

KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Halil Ünlütepe konuşacak.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Halil Ünlütepe, Afyonkarahisar Milletvekili.

Buyurun Sayın Ünlütepe. (CHP sıralarından alkışlar)

HALİL ÜNLÜTEPE (Afyonkarahisar) – Sayın Başkan, saygıdeğer üyeler; verdiğimiz önerge üzerinde düşüncelerimizi paylaşmak üzere söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli üyeler, seçim hukuku kamuoyunda hep tartışılmıştır ve seçim hukukunda çok sık da değişiklikler yapılmaktadır. Seçmen iradesinin tespitinden ziyade, iktidar partisinin kendileri açısından olumlu sonuç verecek bir düzenleme yapmaya çalışılmaktadır. Elbette seçim hukukunda istikrar önemlidir ama seçmen iradesinin de göz ardı edilmemesi gerekmektedir.

Bu yasa tasarısı, aceleci bir ortamda, günde on üç-on dört saat çalışarak çıkartılmaya çalışılıyor. Bu acelece davranışın nedenini anlamakta da zorlanıyorum. Elbette, yangından mal kaçırırmış gibi, 298 sayılı  Seçimlerin Temel Hükümleri Yasası’nda değişiklik yapıyoruz. Hâlbuki seçim yasaları, ülkedeki demokrasinin gelişmişliğiyle yakın ilişkilidir, Parlamento içindeki siyasi partiler kadar Parlamento dışındaki partileri de ilgilendirmektedir. Bu nedenle kamuoyunda yeterince tartışılmadan, ivedilikle, öncelikle görüşülerek bu yasa taslağının kamuoyundan kaçırılır gibi tartışılmasını uygun bulmadığımı sizlerle paylaşmak istiyorum.

Elbette seçme hakkı, seçilme hakkı ve siyasi faaliyette bulunma hakkı Anayasa teminatı altına alınmıştır. Anayasa’mızın 67’nci maddesinde seçme, seçilme ve siyasi faaliyette bulunma hakkı yurttaşlarımız için anayasal bir teminat olarak görülmüştür ama seçimler ayrıca Anayasa’mızın 79’uncu maddesinde de yargı organlarının yönetimi altında yapılır denilmektedir. Şimdi, son verilen Anayasa değişikliklerini de dikkate aldığımızda yargı üzerinde yapılacak olan kuşatmanın yapılacak olan seçimler üzerinde ciddi bir etkisi olduğunu da düşünmeden geçemeyeceğim.

Örneğin, olan bir olayı sizlerle paylaşmak istiyorum: İlimin, Afyon ilinin Şuhut ilçesinde son yapılan yerel seçimlerde İlçe Seçim Kurulu Başkanının verdiği bir karar var. O da şudur: Bildiğiniz gibi, ilçe seçim kurulları bir yargıcın başkanlığında siyasi partilerin temsilcileri ve 2 bürokrat üyeden oluşur. Ortak bir irade belirlenir. Yargıç seçim günü akşamı siyasi partilerin temsilcileriyle birlikte yaptığı bir toplantıda seçimin sonucunu açıklıyor ve o sırada toplantıyı erteliyor, bir belediyeyle ilgili. Ertesi gün aynı yargıç ilçe seçim kurullarında asıl olan üyelerle bu görevi yürütemeyeceğini belirterek asıl üyeleri lağvediyor, yedek üyelerle çalışıyor.

Şimdi, zaman zaman benden önce konuşma yapan arkadaşlarımız şu konuda partizanca kadrolaşmaların seçim güvenliğini sağlayamadığını iddia etmişlerdir. Bunlar doğru bir olaydır ama ya yargıç güvencesi? İşte, biraz önce söylediğim gibi, bir yargıç siyasi partilerin temsilcilerinin üzerinde dahi tasarrufta bulunarak onları görevden azledebiliyor. Bu yargıdaki kadrolaşmanın önümüzde yapılacak olan seçimlerde çok daha sıkıntısını çekeceğimizi, bunu belirtmeden geçemeyeceğim.

Sevgili arkadaşlar, bu verdiğimiz önergeyle oy kullanmaya engel olmada seçmenin oyunu verebilmesini sağlayabilmek amacıyla cezaların artırılması yönünde bir talepte bulunulmuştur. Amaç, seçmen listesinde kayıtlı olan seçmenin sandık alanına girmesine ve oy kullanmasına engel olunmasının önüne geçmektir. Bu nedenle, cezai yaptırımın artırılmasından hem seçmen iradesinin daha sağlıklı bir şekilde ortaya çıkması sağlanmış…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Ünlütepe, lütfen sözlerinizi tamamlayınız.

Buyurun.

HALİL ÜNLÜTEPE (Devamla) – …hem de seçimlerdeki sandık güvenliğinin sağlanmasında etkili bir güç olacağı inancıyla bu önergeyi vermiş bulunuyoruz.

Tüm gruplardan önergemize destekçi olmalarını rica ediyor, hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Ünlütepe.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

27’nci madde üzerinde dört adet önerge vardır, geliş sırasına göre okutup aykırılıklarına göre işleme alacağım.

Okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 490 Sıra Sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanun ile Milletvekili Seçimi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin çerçeve 27’nci Maddesiyle eklenen EK MADDE 9’da yer alan “…siyasi partilerin genel merkezlerine…” ibaresinden sonra gelmek üzere “…ve bağımsız adaylara…” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

 

Ayla Akat Ata

Pervin Buldan

Akın Birdal

 

Batman

Iğdır

Diyarbakır

 

Şerafettin Halis

Hamit Geylani

Osman Özçelik

 

Tunceli

Hakkâri

Siirt

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun teklifinin 27. maddesi ile 298 Sayılı Kanuna eklenen Ek 9. Maddesinin 2. ve 3. Fıkraları olarak aşağıdaki fıkraların eklenmesini saygılarımızla arz ve teklif ederiz.

Yüksek Seçim Kurulu 33. Madde çerçevesinde belirlenen yurt içinde bulunan vatandaşların TC Kimlik numarası aracılığıyla elektronik ortamda oy kullanabilmeleri amacıyla gerekli teknik alt yapıyı kurmaya; güvenli oy kullanılabilmesi amacıyla seçmenler için şifre ve benzeri güvenlik tedbirleriyle mükerrer oy kullanılmasını engelleyecek önlemler almaya yetkilidir.

Teknik alt yapı sürecinin yurt geneline yaygınlaştırılması amacıyla gerekli ödenek Yüksek Seçim kuruluna aktarılır ve eklenir.

 

Faruk Bal

Mehmet Şandır

S. Nevzat Korkmaz

 

Konya

Mersin

Isparta

 

Kemalettin Nalcı

Beytullah Asil

Oktay Vural

 

Tekirdağ

Eskişehir

İzmir

 

Mehmet Serdaroğlu

Behiç Çelik

 

 

Kastamonu

Mersin

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Temel Kanun olarak görüşülmekte olan 490 sıra sayılı Kanun Teklifinin çerçeve 27 nci maddesiyle düzenlenen 298 sayılı Kanuna eklenen Ek Madde 9’un aşağıdaki şekilde değiştirilmesi arz ve teklif olunur.

 

Haluk İpek

Suat Kılıç

Abdullah Çalışkan

 

Ankara

Samsun

Kırşehir

 

Hayrettin Çakmak

D. Mehmet Kastal

Ünal Kacır

 

Bursa

Osmaniye

İstanbul

“Ek Madde 9- İlçe Seçim Kurullarından Yüksek Seçim Kuruluna elektronik ortamda gönderilen sandık ölçekli seçim sonuçlarını, talepleri halinde seçime katılan siyasi parti genel merkezlerinin de eş zamanlı olarak izleyebilmeleri ve aynı formatta bilgisayar ortamında saklayabilmeleri için gerekli her türlü tedbir, Yüksek Seçim Kurulu tarafından alınır. Siyasi parti genel merkezleri bu suretle elde ettikleri seçim sonuçlarını, Yüksek Seçim Kurulunca belirlenen süre bitimine kadar kendi teşkilatlarına veya üçüncü şahıslara gönderemez ve kamuoyuna açıklayamaz.

Yüksek Seçim Kurulu, siyasi parti genel merkezlerinin kullanımına açılacak veri tabanları ile ilgili her türlü güvenlik tedbirlerini de alır.”

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 490 sıra sayılı Kanun Teklifinin 27 nci maddesi ile 298 sayılı Kanuna eklenen Ek Madde 9’a aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.

 

Harun Öztürk

Hüseyin Pazarcı

Tayfun İçli

 

İzmir

Balıkesir

Eskişehir

 

Emrehan Halıcı

Kamer Genç

 

 

Ankara

Tunceli

 

“Seçmen kütüklerinin oluşturulması, seçimlerde kullanılan oyların sayımı, döküm ve birleştirme işlemlerine ait geçici ve kesin sonuçların ilanına kadar kullanılan bilgisayar yazılım programları ve bu programlarda yapılan değişiklikler seçim takvimi başlamadan önce Yüksek Seçim Kurulu tarafından oluşturulacak bir bilim kuruluna incelettirilir.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ AYHAN SEFER ÜSTÜN (Sakarya) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAŞKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Harun Öztürk, İzmir Milletvekili.

Buyurun Sayın Öztürk.

HARUN ÖZTÜRK (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 490 sıra sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanun ile Milletvekili Seçimi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 27’nci maddesiyle ilgili vermiş olduğumuz değişiklik önergesi üzerine söz aldım. Bu vesileyle, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, temsilde adaleti sağlamaktan uzak yüzde 10 barajının gündeme getirilmemesi, partilerin ve adayların seçim bütçelerine ilişkin düzenlemeler içermemesi, kadınların siyasete katılımını artıracak düzenlemelere yer verilmemesi, AKP döneminde devlet memuru anlayışının parti memuru anlayışına dönüşmesi nedeniyle, seçimlerde güvenlik güçlerinin seçim sonuçlarının güvenilirliği üzerine gölge düşürebileceği yönündeki eleştiri ve endişelerin karşılanamaması, Türkiye Büyük Millet Meclisine aynı konuda teklif veren teklif sahiplerine haber verilmeden teklifin görüşülüp Genel Kurula indirilmesi, kanun tasarısı şeklinde düzenlenmesi gereken hususların, Bakanlar Kurulunda görüşülmeden, ilgili kurumların görüşleri alınmadan ve kamuoyunda tartışılmadan teklif hâlinde doğrudan Türkiye Büyük Millet Meclisine sunulması gibi olumsuzluklar ne yazık ki bu teklifte de giderilememiştir.

Değerli milletvekilleri, 298 sayılı Kanun’da kısa aralıklarla yapılan değişikliklere de dikkatlerinizi çekmek istiyorum: 08/02/2008 tarihinde 33, 22/03/2008 tarihli kanunla da 22 maddesi değiştirilen Kanun’un bu teklifle 31 maddesi daha değiştirilmektedir. AKP Hükûmeti yapmak istediği değişikliklerin tamamını bütünlük içinde yapmayı niçin bir türlü becerememektedir, doğrusu merak ediyoruz.

Değerli milletvekilleri, bundan önceki düzenlemelerde olduğu gibi bu teklifin de seçmenin iradesinin seçim sonuçlarına doğru ve şaibesiz bir şekilde yansımasını sağlayacak mekanizmaları bünyesinde tam olarak barındırmadığı, bu nedenle seçimlerden sonra ortaya çıkacak seçimlere hile karıştığı şeklindeki suçlamaları ortadan kaldırmayacağı kanaatindeyim. 22/03/2008 tarih ve 5728 sayılı Kanun’la 298 sayılı Kanun’da yapılan değişiklikler görüşülürken, seçimlerden sonra açıklanan sonuçların seçmenin sandıkta ortaya koyduğu iradesiyle paralellik taşıdığına seçmeni ikna edebilecek bir mekanizmaya ihtiyaç olduğunu bu kürsüden dile getirmiştik. Sadece dile getirmekle yetinmemiştik, bugün burada verdiğimiz önergenin aynısını o zaman da vermiştik.

O gün verdiğimiz ve bugün de tekrarladığımız değişiklik önergemiz şudur: “Seçmen kütüklerinin oluşturulması, seçimlerde kullanılan oyların sayım, döküm ve birleştirme işlemlerine ait geçici ve kesin sonuçların ilanına kadar kullanılan bilgisayar yazılım programları ve bu programlarda yapılan değişiklikler seçim takvimi başlamadan önce Yüksek Seçim Kurulu tarafından oluşturulacak bir bilim kuruluna incelettirilir.” Ne var ki o gün önergemiz oylarınıza sunulmadan önce, Hükûmet adına Sayın Cemil Çiçek daha sonraki maddelerde bu konuyla ilgili Yüksek Seçim Kuruluna verilmiş yetkiler olduğundan bahisle -ki bu ifade doğru değildi- önergeye katılmadıklarını belirtmiş, sizler de önergemizi reddetmiştiniz.

Değerli milletvekilleri, şimdi yukarıda sözü edilen amacı tesis etmek üzere, teklifin 27’nci maddesiyle 298 sayılı Kanun’a eklenen ek 9’uncu maddeye aynı hükmün eklenmesini öneriyoruz. Önergeyle ilgili olarak 13 Mart 2008 Perşembe günü 77’nci Birleşimde ifade ettiğim düşüncelerimi sizlerle bir kez daha paylaşmak istiyorum.

Seçimlerin yargı denetiminde ve tarafsız bir şekilde gerçekleştirildiği konusunda yasal düzenleme olarak bir eksikliğimiz bulunmamaktadır. Ancak Yüksek Seçim Kurulunun kullandığı bilgisayar yazılım programlarının güvenilirliği konusunda zaman zaman tereddütler ve endişeler dile getirildiğini de hepimiz biliyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Öztürk, lütfen tamamlayınız.

Buyurun.

HARUN ÖZTÜRK (Devamla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Kamuoyunda oluşan bu tereddüt ve endişeleri gidermek üzere Yüksek Seçim Kurulu tarafından kullanılan yazılım programlarının uzman bir kurula denetlettirilmesi uygun olacaktır. Seçimler yapıldıktan sonra seçim sonuçları üzerindeki her türlü tereddüt ve endişenin giderilmesi, toplumu ve siyaseti rahatlatacaktır. Bu nedenledir ki hiç değilse bu kez önerimize destek vermenizi beklediğimi ifade ederek yüce heyetinizi tekrar saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Öztürk.

HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Karar yeter sayısı istiyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Oylamaya sunuyorum, aynı zamanda karar yeter sayısı arayacağım.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Var, var Sayın Başkan, var.

BAŞKAN – Lütfen Sayın Elitaş… Burada Sayın Kâtip Üyeler sayıyorlar.

HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Başkan, evdekileri falan da saysak daha iyi olur! Evdekileri de say!

BAŞKAN - Karar yeter sayısı vardır, önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

“Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına”

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, bugün mesai bitmiştir, çalışmaya devam edemeyiz. Bir dakika, bakın… Şimdi, bakın, Genel Kurulun… (AK PARTİ sıralarından “Oku” sesleri) Müsaade eder  misiniz Sayın Başkan.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, okuma işlemi devam ediyor.

BAŞKAN – Bir dakika sayın milletvekilleri… Sayın Genç…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Müsaade eder misiniz efendim.

BAŞKAN - Dinliyorum Sayın Genç.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Diyor ki: “Genel Kurulun; 07 Nisan 2010 Çarşamba günkü birleşimde 490 sıra sayılı kanun teklifinin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar…”

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, dünkü grup önerisinin…

BAŞKAN – Bir saniye sayın milletvekilleri… Lütfen…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Bir dakika, lütfen…

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Çok bildiğini söyleyerek yanlış şeyler söylüyor.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Bakın, Sayın Başkan, “8 Nisan Perşembe günü de şu sayılı kanunun tamamlanmasına kadar…” Şimdi, Sayın Başkan, bugün gün nerede başlamıştır? 24.00’te bitmiştir. Daha önce biz aldığımız kararlarda diyorduk ki: “O günkü birleşimde tamamlanmayınca ertesi gün de devam edilmesine…” şeklinde karar alıyorduk. Ben hatırlatma yapıyorum. Bugünkü, çarşamba günkü birleşim 24.00’te bitmiştir. Ertesi gün devam edeceğine dair de burada, Danışma Kurulunda veya grup önerisinde bir karar olmadığı için, bana göre bugünkü mesai saatimiz bitmiştir ama takdir sizin.

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Bitmiştir.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen…

Sayın Genç, tabii ki o size göre. İç Tüzük’ün 1’inci maddesinde Birleşim, “Genel Kurulun belli bir gününde açılan toplantısı” olarak…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Belli bir gün ama belli bir gün… Gün, çarşamba günü…

BAŞKAN – Sayın Genç, lütfen, bir sabredin. İç Tüzük hükmünü okuyorum burada.

OKTAY VURAL (İzmir) – Bir de bizim lehimize bir yorumlasanız.

BAŞKAN – Birleşim, “Genel Kurulun belli bir gününde açılan toplantısı” olarak tanımlanmıştır. Genel Kurulun 6/4/2010 tarihli kararıyla, 7 Nisan 2010 Çarşamba günkü birleşiminde 490 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar çalışmaların sürdürülmesine karar verilmiştir. Bugünkü birleşim saat 13.00’te açılmış ve birleşim hâlen devam etmektedir.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Gün bitti. 24.00’te kapanıyor Sayın Başkan.

OKTAY VURAL (İzmir) – “Birleşimin devamına kadar” demiyor efendim, “Çarşamba günkü birleşim” diyor.

BAŞKAN – Bir saniye…

OKTAY VURAL (İzmir) - Yorumlayamazsınız öyle!

BAŞKAN - Bu nedenle, bugüne kadarki uygulamalarımızda olduğu gibi alınan karar gereğince…

OKTAY VURAL (İzmir) – Efendim, hayır…

BAŞKAN - Sayın Vural, bir saniye müsaade edin.

OKTAY VURAL (İzmir) – Yani burada yazıyor, “çarşamba günkü birleşim” diyor.

BAŞKAN - Ben konuşmamı bitireyim, ondan sonra tekrar size söz vereyim.

OKTAY VURAL (İzmir) – Hep böyle “nalıncı keseri” gibi o tarafa şey yapmayın.

BAŞKAN – Hayır, hep o tarafa yapmıyoruz ki Sayın Vural. Ben görüşümü söylüyorum size.

HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Başkanlık yapın Sayın Başkan!

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, gün bitmiştir ama siz keyfî devam ederseniz o takdirinizde.

BAŞKAN – Çalışmalarımızın 490 sıra sayılı Teklif’in görüşmelerinin tamamlanmasına kadar devam etmesi zorunludur, benim görüşüm.

OKTAY VURAL (İzmir) – “Çarşamba günü” olarak sınırlandırmış, “açılan” demiyor efendim.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Şandır.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Grup önerisi “çarşamba günü başlayan birleşimde 490 sıra sayılı…” “Başlayan birleşim” denilmiş olsaydı, İç Tüzük’ün 1’inci maddesindeki o yorum doğruydu.

BAŞKAN – Sayın Şandır, “Birleşim, Genel Kurulun belli bir gününde açılan toplantısıdır.” diyor İç Tüzük’ün 1’inci maddesinin üçüncü fıkrası. Eğer bu konuda da tartışma istiyorsanız, buyurun. Bizim buradaki maksadımız, Türkiye Büyük Millet Meclisinin çalıştırılması. Ama tartışma istiyorsanız, usul tartışması diyorsanız, buyurun Sayın Şandır. Benim görüşüm bu, çalışmalar devam edecek.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Başkan, dün gece dört, bu gece beş olur mu? Böyle bir çalışma olur mu Sayın Başkan?

BAŞKAN - O ayrı bir konu, o benim sorunum değil Sayın Milletvekilim. Genel Kurulun karar alması…

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkan, sizin yorumlamanız mümkün değil. “Çarşamba günkü birleşim” diyor, “açılan birleşim” demiyor. Gün olarak belirlenmiştir, sizin yorumunuza ihtiyaç yok. Danışma Kurulunun kararı, yüce Kurulun kararı, çarşamba günkü birleşim… “Açılan” demiyor “başlayıp ve sonu belli olmayan…” demiyor. Takvim günü olarak belirlenmiş. Dolayısıyla, bunu uygulayın diyoruz.

BAŞKAN – Lütfen…

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – On ikiden sonra perşembe başlıyor Başkan, en azından bize göre. (AK PARTİ sıralarından “Devam Sayın Başkan, durmak yok.” sesleri)

OKTAY VURAL (İzmir) – Yok yani, açık hüküm var ya “çarşamba günü” diyor.

BAŞKAN – Sayın Vural “Birleşim, Genel Kurulun belirli bir günde açılan toplantısıdır.” diyor ve kapatmadan bahsetmiyor bakın.

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkan, bakın…

BAŞKAN – Buyurun.

OKTAY VURAL (İzmir) – “Açılan” demiyor Danışma Kurulunda zaten “çarşamba günkü…” diyor. “Açılan” deseydi haklısınız, bir diyeceğim yok. “Çarşamba günkü toplantı, 7 Nisandaki toplantı” diyor.

BAŞKAN – Sayın Vural, ben uygulamaya devam edeceğim. Eğer istiyorsanız, tutumum hakkında yine tartışma açarım.

OKTAY VURAL (İzmir) – Yani bugüne kadar siz Meclisi yönetmek yerine çoğunluk iradesine Meclisi mahkûm ettirmek istiyorsunuz.

BAŞKAN – Değil Sayın Vural, sizin yorumlamanız o şekilde.

OKTAY VURAL (İzmir) – Bugüne kadar hangi konuda objektif bir karar verdiniz?

ÖMER FARUK ÖZ (Malatya) -  Dün de aynısı oldu, Meral Hanım aynısını yaptı. Niye itiraz etmediniz?

BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum…

HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Sayın Başkan, burada yazılanları okumuyor musunuz, anlamıyor musunuz siz? (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Sayın Yıldız, lütfen Sayın Yıldız…

HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Sayın Başkan, sizin düşüncenize göre karar veremezsiniz!

BAŞKAN – Benim okumam ve anlamam için sizin yardımınıza ihtiyacım yok. Ben görüşümü söyledim. (AK PARTİ sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar) Sizin de Başkanlığa o şekilde hitap etme hakkınız yok.

OKTAY VURAL (İzmir) - Milletvekillerinin hangi saatte ve nasıl çalışacağı hususuna riayet etmek sizin göreviniz.

BAŞKAN – Sayın Vural, benim görevim burada Meclisi çalıştırmak.

MEHMET GÜNAL (Antalya) - Senin görevin, Meclisi kanuna göre çalıştırmaktır.

BAŞKAN – Bu tavırla durduramazsınız!

OKTAY VURAL (İzmir) – Milletvekili sizin memurunuz değildir.

BAŞKAN – Eğer tutumum hakkında tartışma istiyorsanız, buyurun.

OKTAY VURAL (İzmir) - Hitap ederken saygılı hitap edin!

BAŞKAN – Sayın Vural, Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunu çalıştırmak Başkanlığın görevi.

HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Sayın Başkan, İç Tüzük’e göre hareket etmek zorundasınız, alınan kararlara göre hareket etmek zorundasınız. Sizin keyfinize göre burayı çalıştıramazsınız!

BAŞKAN – Biz burada bunu yapıyoruz.

HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Çalıştıramazsınız burayı keyfinize göre. Tüzük’e göre, alınan kararlara göre hareket etmek zorundasınız.

BAŞKAN – İç Tüzük’e göre hareket ediyoruz efendim.

HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – İç Tüzük’e göre hareket etmiyorsun.

OKTAY VURAL (İzmir) – Karar “çarşamba günü” diyor. Sayın Başkan “çarşamba günü” diyor, bugün perşembe.

HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Sayın Başkan, böyle keyfî hareket edemezsiniz!

BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Temel Kanun olarak görüşülmekte olan 490 sıra sayılı  Kanun Teklifinin çerçeve 27 nci maddesiyle düzenlenen 298 sayılı Kanuna eklenen Ek Madde 9’un aşağıdaki şekilde değiştirilmesi arz ve teklif olunur.

                                                                                              Haluk İpek (Ankara) ve arkadaşları

HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Danışma Kurulunda alınan kararlara göre yönetmek durumundasınız. Sizin görüşleriniz bizi ilgilendirmiyor.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Milletvekilim. Görüşümü bildirdim ben zaten.

Okumaya devam edin…

“Ek Madde 9- İlçe Seçim Kurullarından Yüksek Seçim Kuruluna elektronik ortamda gönderilen sandık ölçekli seçim sonuçlarını, talepleri halinde seçime katılan siyasi parti genel merkezlerinin de eş zamanlı olarak izleyebilmeleri ve aynı formatta bilgisayar ortamında saklayabilmeleri için gerekli her türlü tedbir, Yüksek Seçim Kurulu tarafından alınır. Siyasi parti genel merkezleri bu suretle elde ettikleri seçim sonuçlarını, Yüksek Seçim Kurulunca belirlenen süre bitimine kadar kendi teşkilatlarına veya üçüncü şahıslara gönderemez ve kamuoyuna açıklayamaz.

Yüksek Seçim Kurulu, siyasi parti genel merkezlerinin kullanımına açılacak veri tabanları ile ilgili her türlü güvenlik tedbirlerini de alır.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ AYHAN SEFER ÜSTÜN (Sakarya) – Olumlu görüşle takdire bırakıyoruz Sayın Başkanım.

HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Sayın Başkan, siz bizi burada var saymıyor musunuz?

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Katılıyoruz Değerli Başkanım.

BAŞKAN – Sayın Milletvekilim, ben görüşümü belirttim.

HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Sizin görüşünüzle burayı yönetemezsiniz Sayın Başkan. Bakın İç Tüzük’te ne yazıyor?

BAŞKAN – Efendim, lütfen Sayın Milletvekilim.

HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – “Lütfen”i yok.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Gerekçe...

KADİR URAL (Mersin) – Burası Sadık Yakut’un Meclisi değil Sayın Başkan!

BAŞKAN – Lütfen Sayın Milletvekilim.

KADİR URAL (Mersin) – Sadık Yakut Meclisi değil burası!

BAŞKAN – Değil tabii ki. Öyle bir iddia yok Sayın Vekilim.

KADİR URAL (Mersin) – Türkiye Büyük Millet Meclisi.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Gerekçe.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Verilen önergeyle siyasi parti genel merkezlerinin sandık ölçekli seçim sonuçlarını izleyebilmeleri ve saklayabilmeleri ile bu verilerin güvenliğini sağlayabilmesine ilişkin hususların Yüksek Seçim Kurulu tarafından düzenlenmesi amaçlanmıştır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.

Biraz önce kabul edilen önergeyle 27’nci maddeye bağlı ek 9’uncu madde tümüyle değiştirildiğinden, ek maddede değişiklik öngören Konya Milletvekili Faruk Bal ve arkadaşlarının önergesi ile Batman Milletvekili Ayla Akat Ata ve arkadaşlarının önergesini işlemden kaldırıyorum.

Maddeyi kabul edilen önerge doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Sayın Başkan, almış olduğunuz bu kararların hepsi sakıttır. Bakınız, çalışma saatlerinin dışında çalışma yapıyorsunuz. Olmazsa siz evinizde bir çalışma yapın, onları da getirin burada kabul edin ya da AKP Grubunda yapın.

BAŞKAN – 28’inci maddede üç adet önerge vardır, geliş sırasına göre okutup aykırılıklarına göre işleme alıyorum.

HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Sayın Başkan, sesim gelmiyor mu?

BAŞKAN – Siz devam edin, okuyun:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 490 sıra sayılı Kanun Teklifinin 28 inci maddesinde geçen 7 günlük sürenin on gün olarak belirlenmesini arz ve teklif ederiz.

 

Ali Koçal

Hulusi Güvel

Turgut Dibek

 

Zonguldak

Adana

Kırklareli

 

Ali Oksal

Ali İhsan Köktürk

 

 

Mersin

Zonguldak

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 490 sıra sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanun ile Milletvekili Seçimi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin çerçeve 28’inci maddesinde yer alan “…Yükseköğretim Kurulu…” ibaresinden sonra gelmek üzere “üyeleri” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

 

Ayla Akat Ata

Pervin Buldan

Hamit Geylani

 

Batman

Iğdır

Hakkâri

 

Akın Birdal

Şerafettin Halis

Osman Özçelik

 

Diyarbakır

Tunceli

Siirt

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 490 sıra sayılı Kanun Tasarısının 28’inci maddesi ile değiştirilmesi öngörülen, 2839 sayılı Kanunun 18’inci maddesinin sonuna aşağıdaki cümlenin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

 

Mustafa Kalaycı

Emin Haluk Ayhan

Mehmet Günal

 

Konya

Denizli

Antalya

 

Nevzat Korkmaz

Rıdvan Yalçın

 

 

Isparta

Ordu

 

“Görevinden ayrılmadan seçilenlerin belirlenmesi durumunda, tutanağı iptal edilir.”

HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Sayın Başkan, hâlâ kararımda ısrarlıyım.

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ AYHAN SEFER ÜSTÜN (Sakarya) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Katılmıyoruz Değerli Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Mustafa Kalaycı, Konya Milletvekili.

Buyurun Sayın Kalaycı.

HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Sayın Başkan, kararımda ısrar ediyorum.

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkanım, Milletvekili, çalışma usullerine davet ediyor sizi.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Usul tartışması açın.

OKTAY VURAL (İzmir) – Dolayısıyla, çalışma usullerine davet ederken milletvekilini dinlememeniz ve bu konuda bir şey söylememeniz doğru değil. Çalışma usullerine davet ediyor.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Hayır, her şeyin bir adabı var, bir usulü var.

BAŞKAN – Sayın Vural, ben sayın milletvekillerini de sizi de dinledim. Usul tartışması açıyorsanız buyurun, yoksa benim görüşüm…

OKTAY VURAL (İzmir) – Davet ediyor, daha ne demek? İşte burada diyor.

BAŞKAN – E, buyurun Sayın Vural…

OKTAY VURAL (İzmir) –  Diyor ki: “Davet etme: Önce konuşulur.” diyor, davet ediyor.

BAŞKAN – Buyurun.

OKTAY VURAL (İzmir) – Davet ediyor.

BAŞKAN – Tamam, “Buyurun.” diyorum ben de.

OKTAY VURAL (İzmir) – Biz söylemeseydik ne olacaktı?

HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Öyle azarlar gibi konuşma Sayın Başkan!

BAŞKAN – Ben çalışmanın devam etmesi düşüncesindeyim ve kanaatindeyim, bu irademi beyan ettim ve “Başkanlığın görevi de Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunu çalıştırmaktır.” diye söyledim. Sayın Vural, eğer usul tartışması istiyorsanız buyurun diyorum.

HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – İstiyoruz.

OKTAY VURAL (İzmir) – Bu “keyfî yönetim” demek değildir.

BAŞKAN – Sayın Vural, keyfî yönetmiyorum. Usul…

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Milletvekillerinin keyfî olarak Başkanlık Divanını rahatsız etmeleri de keyfîliktir.

OKTAY VURAL (İzmir) – Bizi de “çalıştırmıyor” şeklinde ithamınız tamamen hangi zihniyette olduğunuzu ortaya koyuyor. Biz burada mıyız? Buradayız.

BAŞKAN – Sayın Vural, şimdi ne yapalım biz? Ne yapalım şimdi, onu söyleyin o şekilde yapalım.

OKTAY VURAL (İzmir) – Siz ne yapmak istiyorsunuz? Tarafsız olun. Çıkartın şu AKP şeyini. Meclis Başkan Vekilisiniz. (MHP sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından gürültüler ve “Bravo!” sesleri)

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, usul tartışması açmıyorlar, devam edin.

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkan, Divanda muhalefeti temsil eden bir arkadaşımız da yok. Lütfen…

BAŞKAN – O benim sorunum değil Sayın Vural.

ÖZKAN ÖKSÜZ (Konya) – Gitmeseydiniz, Başkanlığı niye bıraktınız?

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Otursaydınız, “Divan boşluğu olmaz” diyor, muhalefetten biri gitsin. Yani İç Tüzük’ü yeniden yazalım.

BAŞKAN – Evet, Sayın Kalaycı, buyurun.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Bugün çarşamba mı, perşembe mi Sayın Başkan?

HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Sayın Başkan, ben usul tartışması açılmasını istiyorum, siz hâlâ devam ediyorsunuz!

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, bugün çarşamba mı, perşembe mi? Hayır, şimdi ben onu öğrenmek istiyorum, bugün çarşamba mı, perşembe mi?

BAŞKAN – Bir saniye Sayın Kalaycı…

Sayın Yıldız, tartışma mı istiyorsunuz usul hakkında?

HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Evet.

BAŞKAN – Buyurun, söz veriyorum.

Sayın Kalaycı, müsaade eder misiniz lütfen.

Buyurun Sayın Yıldız.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, tutumunuzun lehinde söz talep ediyorum. Tutumunuzun lehinde söz talep ediyorum.

BAŞKAN – Lehinde mi aleyhinde mi?

HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Aleyhinde.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Hüseyin Yıldız.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Bugün perşembe mi, çarşamba mı Sayın Başkan?

Ben de aleyhte istiyorum.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, tutumunuzun lehinde arkadaşlar söz talep ediyor.

AGÂH KAFKAS (Çorum) – Sayın Başkanım, tutumunuzun lehinde söz istiyorum.

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Sayın Başkanım, tutumunuzun aleyhinde söz istiyorum.

BAŞKAN – Sayın Yıldız, aleyhte istediniz, buyurun.

X.- USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER (Devam)

2.- Genel Kurulca alınan kararın “7 Nisan 2010 Çarşamba günü 490 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin bitimine kadar görüşülmesi” şeklinde olduğu, saat 24.00’ü geçince 7 Nisanın bittiği ve bu nedenle çalışmalara devam edilip edilemeyeceği hakkında

HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Ben aleyhte söz istedim. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Hayır, istemedin.

BAŞKAN – Sayın Yıldız, buyurun.

HÜSEYİN YILDIZ (Devamla) – Sayın Başkan, söz verdiniz mi?

BAŞKAN – Buyurun açtım, tabii ki.

HÜSEYİN YILDIZ (Devamla) – Sizin tutumunuzdan dolayı ben ne zaman söz vereceksiniz, ne zaman vermeyeceksiniz çok anlayamıyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın Başkanın, Meclis Başkanımızın taraflı tutumu üzerinde aleyhinde söz aldım. Sayın Meclis Başkan Vekilimiz her Meclisi yönettiğinde aynı yöntemle yönetiyor. Burada Meclis Başkanı kendi görüş ve düşüncelerini milletvekillerine zorla kabul ettirmek, buradaki Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun sayısal gücüyle kabul ettirmek durumunda değil. Sayın Meclis Başkanı açacak, İç Tüzük’e bakacak, yasalara bakacak, Anayasa’ya bakacak, bu Meclisi ona göre yönetecek. Bir de Danışma Kurulunun almış olduğu kararlara göre bu Meclisi yönetmek mecburiyetinde. Bizim size yönetiminizle ilgili yapmış olduğumuz itirazlar orada devam ederken, keyfî olarak buradaki görüşmeleri sürdüremezsiniz. Orada başlamış bulunan bir tartışmanın sonuçlanmasını sağladıktan sonra, elbette düşünceniz öyleyse, yanlı tutumunuzda devam etmek istiyorsanız… (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

BAŞKAN -  Arkadaşlar, lütfen…

HÜSEYİN YILDIZ (Devamla) -  Arkadaşlar, bakın, ben otuz beş yıldır siyasetin sahasından, arazisinden geliyorum. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

BAŞKAN -  Sayın milletvekilleri, lütfen…

KAYHAN TÜRKMENOĞLU (Van) – Geç onu, geç!

HÜSEYİN YILDIZ (Devamla) -  Bende sana da çok laf var, sana da verecek cevap var, o laf atanlara da çok var. Onun için hesabınızı kitabınızı ona göre yapacaksınız. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Öyle mi!

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkan, Hatibe müdahale etmesin AKP milletvekilleri!

SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Tehdit ediyor!

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, lütfen, Hatibe müdahale etmeyin. (MHP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Biraz önce kendilerini uyarması gereken Başkanlık Divanını uyaranlar, kendilerini kontrol etmesi gerekenlerdir.

HÜSEYİN YILDIZ (Devamla) -  Evet, Sayın Başkanım, biz oradan sizin tutumunuzla ilgili itiraz ediyoruz. Diyorum ki, İç Tüzük’te birleşim, Genel Kurulun belli bir gününde açılan toplantıdır.

SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Hüseyin Bey, sesiniz gelmiyor.

AGÂH KAFKAS (Çorum) – Sayın Başkan, duyamıyoruz!

HÜSEYİN YILDIZ (Devamla) -  Yani, biz çarşamba günkü toplantıyı, saat 13.00’te bugünkü toplantıyı açtık, Danışma Kurulu da bir karar almış, siz de bize bu kâğıtla iletmişsiniz. Burada diyorsunuz ki Sayın Başkan: “Genel Kurulun 7 Nisan 2010 Çarşamba günkü birleşiminde 490 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar…” Açık seçik, net. “8 Nisan 2010 Perşembe günkü birleşiminde ise…”

FİKRİ IŞIK (Kocaeli) – Birleşim kaçta başlıyor?

HÜSEYİN YILDIZ (Devamla) – 13.00’te başlıyor.

FİKRİ IŞIK (Kocaeli) – Saat 13.00’e kadar devam edecek yani.

BAŞKAN – Sayın Milletvekili, lütfen…

HÜSEYİN YILDIZ (Devamla) - Ya, sen ne akıllısın ya! Vallahi helal olsun sana!

Şimdi, bu durumda, Sayın Başkan, yapmanız gereken, bu İç Tüzük ve Danışma Kurulu kararını uygulamaktır. Bunun dışında yapmış olduğunuz her türlü uygulama, Adalet ve Kalkınma Partisi rozeti yakanızda burada Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekilliğini idare etmeniz demektir. Böyle bir uygulama bugüne kadar bu Mecliste olduysa bile yanlış olmuştur, yanlışın deva-mında bir…

OKTAY VURAL (İzmir) – İç Tüzük’ü bir daha oku, duymayanlar var.

ÖZKAN ÖKSÜZ (Konya) – Meral Hanım’ın yönetimine niye itiraz etmediniz?

CEMAL KAYA (Ağrı) – Sabah dörde kadar çalıştık.

OKTAY VURAL (İzmir) – Müdahale etmesinler.

HÜSEYİN YILDIZ (Devamla) – Meral Hanım…

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen…

HÜSEYİN YILDIZ (Devamla) – Bakın, Meral Hanım öyle yönettiyse Meral Hanım’ın yönetiminde böyle bir karar yok, okumamışsınız. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

KADİR URAL (Mersin) – Sayın Yıldız, muhatap alma onları, devam et.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri…

HÜSEYİN YILDIZ (Devamla) – Eğer bir yanlış da varsa bu yanlış devam edecek değildir arkadaşlar.

FİKRİ IŞIK (Kocaeli) – Meclisin teamülünü bozmayın.

HÜSEYİN YILDIZ (Devamla) – Teamülle bu işler yönetilmez Değerli Milletvekilim, bu Tüzük’ü o zaman iptal edelim, sizin teamüllerinizle, AKP’nin yukarıdan aldığı emirleri Sayın Başkan Vekilimiz uygulasın.

FİKRİ IŞIK (Kocaeli) – Hüseyin Bey, Meral Akşener yukarıdan mı emir aldı?

HÜSEYİN YILDIZ (Devamla) – Burada Sayın Başbakan Meclis Başkan Vekilini azarlarken hiç sesiniz çıkıyor muydu? Sesiniz çıkmaz. Neden çıkmaz?

BAYRAM ALİ BAYRAMOĞLU (Rize) – İki kişi arasına girmeyiz biz.

HÜSEYİN YILDIZ (Devamla) – Biat etmişsiniz, biat.

ABDULLAH ÇALIŞKAN (Kırşehir) – Çarpıtma olayı, konuya gel.

HÜSEYİN YILDIZ (Devamla) – Biraz da bu vicdanınızı kullanacaksınız, doğrulara doğru demesini bileceksiniz.

Sayın Elitaş bire bir konuşmamızda bunun böyle olduğunu kabul ediyor ama iş buraya, mikrofona geldiği zaman bunu kabul etmiyor. Bu doğruları ne zaman söyleyeceksiniz? Mezarda mı söyleyeceksiniz? Sizin mezar taşınıza mı yazacaklar “Doğruları söyleyemeden gitti.” diye Sayın Elitaş?

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sen ne dediğinin farkında mısın? Başka dünyada mısın?

HÜSEYİN YILDIZ (Devamla) – Ben buradayım.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Ben seninle bunu ne zaman konuştum?

HÜSEYİN YILDIZ (Devamla) – Ben duyuyorum konuşmalarınızı.

BAŞKAN – Sayın Elitaş, lütfen…

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Bire bir konuşuyor musun? Başkasıyla konuştuğumu mu duyuyorsun?

BAŞKAN – Sayın Elitaş

HÜSEYİN YILDIZ (Devamla) – Neyse, Sayın Elitaş, doğruları yapmak gibi bir huyunuz yok.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Ben seninle bu konuyu bire bir konuşmadım.

HÜSEYİN YILDIZ (Devamla) – Doğruları yapmak gibi bir huyunuz yok.

Sayın Başkan, ilk defa bir millî olun, buradaki İç Tüzük’ü, Danışma Kurulu kararını alın, uygulayın, bir ilke imza atın. Bugüne kadar bütün kararlarınız yanlıydı.

CEMAL KAYA (Ağrı) – Genel Kurula bak.

SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Duyamıyoruz Hatibi.

BAŞKAN – Genel Kurula hitap edin Sayın Yıldız lütfen.

HÜSEYİN YILDIZ (Devamla) – Bütün kararlarınız yanlıydı, ilk defa yanlı olmayan bir karar verin.

Bu duygu ve düşüncelerle hepinize saygılar sunuyorum. [MHP ve CHP sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından alkışlar (!)]

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Yıldız.

Tutumum lehinde söz isteyen Mustafa Elitaş, Kayseri Milletvekili.

Buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Herhâlde Türkiye Büyük Millet Meclisi tarihinde ilk defa birleşimin nasıl açıldığı, kapanacağıyla ilgili önemli bir toplantı yapıyoruz. Aslında Türkiye Büyük Millet Meclisi kurulduğu günden, doksan yıldan bu tarafa birleşimin tanımı burada tartışılmamış, ne zaman açılıp kapanacağıyla ilgili doksan yıl sonra bazı milletvekillerinin aklına gelmiş.

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Böyle bir yönetimde daha çok tartışmalar olacak.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Bakın, az önce Hüseyin Yıldız’ın okuduğu madde 1’inci madde, İç Tüzük’ün; birleşimin tanımını yapıyor, diyor ki: “Birleşim, Genel Kurulun belli bir gününde açılan toplantısıdır.”

HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Sayın Elitaş, bana “sayın” diye hitap edeceksin, ben size “sayın” diye hitap ediyorum.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – “Birleşim, Genel Kurulun belli bir gününde açılan toplantısıdır.” Arkasından, İç Tüzük’ün 55’inci maddesi var. Bak, bak, 55’inci madde, sayfa 42.

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Oku, oku.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – “Başkan oturumu açar ve gerekirse kapatır. Oturumun devamınca Başkanlık makamı ve kâtip üyelikler boş kalamaz…”

MEHMET GÜNAL (Antalya) – “Gerekirse sabaha kadar devam eder.” ekle oraya.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – “…Zorunlu hâllerde, o birleşim için geçerli olmak kaydıyla ve sona ermek üzere olan işlerin tamamlanması amacıyla oturumun uzatılmasına Genel Kurulca karar verilebilir.”

OKTAY VURAL (İzmir) – Alalım o hâlde.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Biz ne karar almışız?

OKTAY VURAL (İzmir) – Tamam, evet.

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Karar alındı mı?

OKTAY VURAL (İzmir) – Doğru diyor.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Sayın Oktay Vural’ın 6 Nisan 2010 tarihli grup önerisi: “Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin, sözlü sorulardan sonra kanun tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işler kısmında yer alan…”

RIDVAN YALÇIN (Ordu) – Sayın Elitaş, kabul edilen önergeyi okusanız ya.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – “…321 Sıra Sayılı ‘Türk Borçlar Kanunu Tasarısı’ görüşmelerinin Genel Kurulun…”

RIDVAN YALÇIN (Ordu) – Sayın Elitaş, kabul edilen önergeyi okusana.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – “…6 Nisan 2010 Salı, 7 Nisan 2010 Çarşamba ve 8 Nisan 2010 Perşembe günlü birleşimlerinde yapılması.” Nerede bunun açılması?

RIDVAN YALÇIN (Ordu) – Beyefendi, bu kabul edildi mi?

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Şimdi, Sayın Hüseyin Yıldız, benim senin grup başkan vekilinle konuşurken orada dinlediğin, kulak misafiri olarak dinlediğin ama “bire bir” diye ifade ettiğin meseleyi söyleyeyim. Sayın Şandır dedi ki: “Benim verdiğim de yanlıştı.” Ama ben iddia ediyorum, benim verdiğim yanlış değil. Eğer siz 6 Nisan tarihli, dünkü grup önerisini okumuş olsaydınız… Ne diyor? “06 Nisan 2010 Salı günkü birleşiminde 490 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 1’inci bölümündeki 17’nci maddenin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar…” Birleşim kapandı mı? Kapanmadı. Birleşimin açılmasının…

HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Çarşamba günü bitti.

OKTAY VURAL (İzmir) – Çarşamba bitti.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – …tanımını ve 55’inci maddeyi…

OKTAY VURAL (İzmir) – Çarşambayı sel aldı!

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – …okumadığınızdan -ama gecenin bu saatinde normal olabilir- dolayı gün bitmemiştir…

HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Bizim saat sorunumuz yok.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – …birleşim bitmemiştir, birleşim aynı şekilde devam etmektedir.

OKTAY VURAL (İzmir) – Çarşamba günü bitti.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Ortada hiç olmayan bir şeyi…

RIDVAN YALÇIN (Ordu) – Biz hangi gündeyiz Sayın Elitaş, söyler misin?

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Bugüne kadar -aslında Meclis tutanaklarını incelemek gerekir- birleşimin açılıp kapanmasıyla ilgili Türkiye Büyük Millet Meclisi tarihinde hiç olmuş mudur diye bakmak gerekir.

HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Olmaması, olmayacağı anlamına gelmez Sayın Elitaş.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – İlk yapan arkadaşlar eğer bu arkadaşlarsa -onlara da- bunun mükâfatı ve hakkı kendilerine teslim edilmelidir.

Sayın Başkanın tutumunun yerinde olduğu kanaatindeyim.

KEMALETTİN NALCI (Tekirdağ) – Sayın Elitaş, haksız görseydin şaşardım.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Sayın Başkan, İç Tüzük’e göre, bugüne kadarki olan Meclis başkan vekillerimiz Sayın Akşener, Sayın Yakut, ve Sayın Pakdil gerçekten tarafsız bir şekilde Türkiye Büyük Millet Meclisini yönetmek için gayret gösteriyorlar.

Sayın Başkanın tutumunun olumlu olduğunu ifade ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ENGİN ALTAY (Sinop) – Bizimkini niye saymadın Mustafa Bey?

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Mumcu da dâhil.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Elitaş.

Tutumum aleyhinde söz isteyen Ahmet Aydın, Adıyaman Milletvekili. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, aleyhte ben istedim. (Gürültüler)

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Geç kaldın, geç.

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkan, istedi aleyhte.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, aleyhte ben istedim. İnsaf yahu!

OKTAY VURAL (İzmir) – İnsaf yahu!

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; burası millî iradenin temsil edildiği yer, mekân ve saygın bir kürsü.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Bu fikri ortaya atan benim. Hayır, Sayın Başkan, sizin kulaklarınız duymuyorsa ben ne yapayım!

AHMET AYDIN (Devamla) – Gecenin bu saatinde diliyorum ve umuyorum ki asil milletimiz bizleri, bu Meclisi izlemiyorlardır. Hakikaten tiyatrovari bir oyun sergileniyor.

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Evet, evet, aynen.

OKTAY VURAL (İzmir) – Kevin Costner de var!

S. NEVZAT KORMAZ (Isparta) – Başrolde siz varsınız.

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Ne alakası var?

AHMET AYDIN (Devamla) – Burada, millî iradenin temsil edildiği bu mekânda bizler gecenin bu saatine kadar ve inşallah daha da sonuna kadar, çıkarana kadar… Millî iradeyi doğru ve sağlıklı bir şekilde sandığa yansıtacak olan bu güzelim -demokratik, özgür, adil seçimleri sağlayacak olan- kanunun çıkması adına bu kadar gayret sarf ederken birileri Meclisin önünü tıkamak…

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Tamam Ahmet, yeter, yeter.

AHMET AYDIN (Devamla) –  …kanunları çıkartmamak adına olur olmadık yerlerde usul tartışması açılıyor ki…

OKTAY VURAL (İzmir) – Hiçbir dayatmanıza “evet” demeyeceğiz.

AHMET AYDIN (Devamla) – Maalesef az önceki usul tartışmasında Sayın Başkanım, sizler oylamaya geçtikten sonra usul tartışması istendi ve haksız bir şekilde usul tartışmasını açtınız. Bundan dolayı, ben bu haksız usul tartışmalarından dolayı tutumunuzu kınıyorum.

Sizleri saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Aydın.

HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Ahmet Bey, Tüzük’te olmayan bir hakkı mı kullanıyorum ben?

KEMALETTİN NALCI (Tekirdağ) – Ahmet Bey, biz de seni kınıyoruz.

BAŞKAN - Lehinde söz isteyen Agâh Kafkas, Çorum Milletvekili.

Buyurun Sayın Kafkas. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Neye göre istedi? Neyi istedi?

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan…

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkan, biraz önce istendi. Şu söz dağılımı neye göre yapılıyor?

BAŞKAN – Sayın Kafkas, buyurun…

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Kameraya bak, kameraya! Hani demin “Yazılı var” dedin, şimdi ne var?

ÜNAL KACIR (İstanbul) – Kamer’in avukatı mısın sen?

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, daha önce bizim burada aldığımız kararlar var, aldığımız Danışma Kurulu kararları var. “O gün bitmezse ertesi gün devam eder.” diyor. Böyle bir ibare yok burada.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Kafkas.

AGÂH KAFKAS (Çorum) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Başkanlığın tutumu lehinde söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Gecenin bu saatinde, Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak demokrasimizin daha sağlıklı işlemesi, halkın iradesinin daha sağlıklı yansıması konusunda, uzun bir çalışma sonucunda oluşturulmuş seçim kanununu tartışıyoruz. Demokrasi, hepimiz için gereken ve hepimizin mutabık olduğu bir düzenleme, bir davranış biçimi, bir yaşam biçimi. Demokrasi başıboşluk değil, demokrasi bir disiplin rejimi ve hiçbirimiz geçerken buraya gelmedik, halkın iradesiyle geldik ve halkın iradesini ve rolünü Türkiye Büyük Millet Meclisinin hiçbir üyesinin küçümseme hakkının olmaması gerektiğini düşünüyorum.

Şimdi burada, değerli konuşmacılar çıkıyorlar: “Sayısal gücünüz…” Sayısal güç dediğiniz, milletin gücü, milletin iradesi. Biz geçerken “Şu kadar sayıda milletvekili olalım” diye karar verip de şu kadar sayıda milletvekili bir araya gelip burada oturmadık ki. Halkın iradesi, bu Mecliste hangi sandalyede kaç kişinin…

ŞENOL BAL (İzmir) – O iradeye layık olun.

FAZLI ERDOĞAN (Zonguldak) – Sen muhalefete layık ol da…

AGÂH KAFKAS (Devamla) - …kaç kişinin oturacağına…

ŞENOL BAL (İzmir) – Biz layığız.

AGÂH KAFKAS (Devamla) - …yüce millet karar verir. Cumhuriyet tarihimiz boyunca böyle olmuştur. Bundan sonra da bu sıralara oturma hakkını -kim kaç tane sıraya oturacaksa- milletin iradesi belirler ve milletin iradesine hepimiz saygılı olmak durumundayız. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ŞENOL BAL (İzmir) – İyi yolda kullanın bu iradeyi.

AGÂH KAFKAS (Devamla) – Bu iradenin doğru kullanılıp kullanılmaması konusunda herkesin özgürlüğü vardır. Bu millet, iradesini doğru kullanmayan, kendisine verdiği emaneti doğru kullanmayanlara her zaman anladığı dilde cevabını vermiş, tasfiye etmiştir; “Bu benim koltuğumdur, sen burada oturamazsın, kalk.” demiştir ve kaldırmıştır.

OKTAY VURAL (İzmir) – Millî irade sana verdi, yolsuzluk yapacaksın, değil mi?

ŞENOL BAL (İzmir) – Hukukun arkasından dolaşacaksınız.

AGÂH KAFKAS (Devamla) – Onun için, değerli milletvekilleri, hepimiz demokrasinin kodları konusunda, yüce Meclisin mehabeti konusunda daha duyarlı olmak durumundayız. Parlamentoya olan saygınlık, bu yüce Meclisin çatısı altındaki her milletvekilinin temel görevidir.

OKTAY VURAL (İzmir) – Tabii, tabii. İmzalarla onu sağladınız zaten, çakma imzalarla Anayasa değişikliği getirdiniz.

RIDVAN YALÇIN (Ordu) – İmzayla Anayasa değişikliği getiriyorsunuz, ondan sonra saygıdan bahsediyorsunuz!

AGÂH KAFKAS (Devamla) – Bu yüce Mecliste kimin nasıl hareket edeceğine dair de…

KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Sahte oy pusulaları gönderdiniz kardeşim! Daha ne konuşuyorsunuz ya? Sahte oy pusulası göndermediniz mi? Mehabetten bahsediyor.

AGÂH KAFKAS (Devamla) – Her milletvekili, milletin vekilleri tarafından belirlenmiş Anayasa ve İç Tüzük’teki kurallar çerçevesinde davranmak zorundadır ve Meclis Başkanlık Divanı da bugüne kadar olduğu gibi, bundan sonra da yasaların ve İç Tüzük’ün kendisine verdiği haklar çerçevesinde yüce Meclisi yönetmek durumundadır.

HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Ne zaman yönetti? Cumhurbaşkanlığı Vekilliği yaparken geldi burada Meclisi yönetti!

AGÂH KAFKAS (Devamla) – Şimdi, tabii, milletin iradesi konusunda, Meclisin iradesi konusunda, gerçekten bunu hazmetmek durumundayız. Hazmetmek durumundayız, yoksa…

İSA GÖK (Mersin) – Bir şey söyleyeyim mi? İyi bir iş yapmak istiyor musun? Teşekkür et, geç, otur Allah aşkına! Bu saatte iyi bir iş yap, hadi!

AGÂH KAFKAS (Devamla) – Gerçekten bu milletin ölçüsü şaşmaz ve mutlaka ölçüsü doğrudur. Onun için, milletin iradesini küçümsemeye kimsenin hakkı yok; milletin vermediği hakkı da kimsenin kullanmaya hakkı yok.

O nedenle, Sayın Başkan, ben tutumunuzu alkışlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ŞENOL BAL (İzmir) – Oh, oh! Alkışlayın, alkışlayın! Bravo!

AGÂH KAFKAS (Devamla) – Bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da bu tutumunuzun, bu Mecliste bütün milletvekillerine güven veren bu tutumunuzun devamını diliyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Kafkas.

Tutumumda bir değişiklik olmamıştır.

KADİR URAL (Mersin) – Demokrasi anlayışınız bu işte! Meclis Başkanının demokrasi anlayışı bu! AKP’nin Meclis Başkanı işte bu! AKP’nin Meclis Başkanı bu işte!

AGÂH KAFKAS (Çorum) – Türkiye Büyük Millet Meclisinin Başkanı.

IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

4.- Ankara Milletvekili Haluk İpek’in, Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanun ile Milletvekili Seçimi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve 18 Milletvekilinin, Afyonkarahisar Milletvekili Halil Ünlütepe ve Denizli Milletvekili Ali Rıza Ertemür’ün, Denizli Milletvekili Hasan Erçelebi ve 10 Milletvekilinin, Diyarbakır Milletvekili Gültan Kışanak ve 19 Milletvekilinin, Şırnak Milletvekili Sevahir Bayındır’ın, Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekilleri İzmir Milletvekili Oktay Vural ve Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın, Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in, Denizli Milletvekili Hasan Erçelebi ve 5 Milletvekilinin Benzer Mahiyetteki Kanun Teklifleri ile Anayasa Komisyonu Raporu (2/636, 2/123, 2/200, 2/288, 2/304, 2/342, 2/364, 2/474, 2/596) (S. Sayısı: 490) (Devam)

BAŞKAN – 490 sıra sayılı Teklif’in görüşmelerine devam ediyoruz.

28’inci madde üzerinde biraz önce okuttuğum önergeyi işleme almıştım.

Şimdi, Komisyonun ve Hükûmetin katılmadığı önerge üzerinde söz isteyen Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı.

Buyurun Sayın Kalaycı.

MUSTAFA KALAYCI (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 490 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 28’inci maddesiyle ilgili önergemiz hakkında görüşlerimizi açıklamak üzere huzurlarınızda bulunmaktayım. Bu vesileyle hepinizi saygılarımla selamlıyorum.

Anayasa’nın “Seçme, seçilme ve siyasi faaliyette bulunma hakları” başlıklı 67’nci maddesinde vatandaşların kanunda gösterilen şartlara uygun olarak seçme, seçilme ve bağımsız olarak veya bir siyasi parti içinde siyasi faaliyette bulunma ve halk oylamasına katılma hakkına sahip olduğu belirtilmiştir.

Kamu hizmeti ifa eden kamu görevlilerinin de siyasete katılmaları kendilerine tanınan bir hak olarak karşımıza çıkar. Bununla birlikte, bir kamu görevlisinin belli şartları yerine getirmedikçe bu haktan yararlanması düşünülemez. Bu şartların başında çekilme, yani istifa gelir çünkü kamu görevlileri için siyaset yapma yasağı mevcuttur ve aksi davranışta bulunanlara disiplin cezası uygulanır. O hâlde, kamu görevlilerinin seçimlerden belli bir süre önce görevlerinden çekilmeleri Anayasa ve Seçim Kanunu hükümleri gereğidir.

Milletvekili seçimlerine katılan kamu görevlilerinin seçimden belli bir süre önce görevlerinden çekilmeleri öngörülmekle, kamu görevlisi statüsünden yararlanmaları, diğer adaylar karşısında avantajlı konuma gelmeleri, seçmenler üzerinde kendi yararlarına bir durum sağlamaları, sahip oldukları yetkileri kişisel çıkarları yönünde kullanmaları önlenmek istenmiştir. Kamu görevi statüsünden kaynaklanan idari gücün, oy temini için siyasi bir güç olarak kullanılması önlenmeye çalışılmıştır. Anayasa’nın 76’ncı ve Milletvekili Seçimi Kanunu’nun şu an değişikliğini görüşmekte olduğumuz 18’inci maddesiyle, kamu görevlerinde uzun yıllar çalışılarak elde edilen bilgi ve deneyimden yasama faaliyetlerinde de yararlanılması ve seçmenlerin daha çok aday arasından seçme haklarını kullanmalarını kolaylaştırmak amacıyla kamu görevlilerinin görevlerinden çekilerek milletvekili seçimlerine katılmalarına imkân tanınmıştır.

Aday olmak isteyen kamu görevlisinin seçimden belli bir süre önce görevinden çekilmesi gerekir. Hatta çekilme, müracaatla değil işlemin tamamlanması ile sonuç doğurur. Kanunun öngördüğü belli sürede görevlerinden çekilmeyenlerin, adaylıklarını koymamaları, aday gösterilmemeleri ve seçilmemeleri esastır. Görevinden çekilmesi gereken bir kamu görevlisinin çekilmeden seçilmesi durumunda Yüksek Seçim Kurulu kararları, süresi içinde yapılacak itiraz üzerine tutanağın iptal edilmesi, itiraz olmaması hâlinde iptal edilmemesi yönündedir. Bu durumun kanunla düzenlenmesi ihtiyacı bulunmaktadır. Milletvekili seçimlerine katılan kamu görevlilerinin  seçimden belli bir süre önce görevlerinden çekilmeleri esasına uygun olarak görevinden ayrılmadan seçilenlerin belirlenmesi durumunda her hâl ve zamanda tutanağının iptal edilmesinin uygun olacağı düşünülmektedir. Önergemiz de bu hususu düzenlemektedir.

Değerli milletvekilleri, seçim kanunlarında yapılan değişiklikleri görüşüyoruz. Esasen ülkemizde siyaset  sisteminde sorunlar  bulunmaktadır. Siyasette ahlaki kirlilik had safhada yaşanmaktadır. Siyaset kurumunun faaliyetlerini ahlaki süzgeçten geçireceğine, siyasete etik bir temel ve form kazandıracağına inandığımız siyasi ahlak yasasının Meclisten acilen çıkartılmasını tekraren teklif ediyoruz. Siyasi parti gelir kaynaklarının ve harcamalarının şeffaf hâle getirilmesi ve etkin denetlenmesi düzenlenmelidir.

Milletvekilleri, belediye başkanları ve üst siyasi yönetim kadrolarının görev öncesi ve görev sonrası mal bildirimleri kamuoyuyla paylaşılmalıdır.

Siyasetteki kirliliğin çözümünün yegâne kaynağı Türkiye Büyük Millet Meclisi, bu konuda büyük bir erdem göstererek sorumluluk alacak olanlar ise milletimizin temsilcileri olan milletvekilleridir. Başta sayısal çoğunluk açısından iktidar partisinin milletvekilleri olmak üzere hepimize temiz siyasetin, temiz yönetimin ve nihayet temiz toplumun tesisi için büyük bir vebal ve sorumluluk yüklenmiştir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Kalaycı, lütfen tamamlayınız.

Buyurun.

MUSTAFA KALAYCI (Devamla) – Teşekkürler Sayın Başkanım.

Bunu gerçekleştiremediğimiz takdirde, temizlikle hesap sorma ve kirlenmeyle hesaba çekilme arasında çok yakın ve kaçınılmaz bir ilişkinin bulunduğunu herkese hatırlatmak isterim. Demokrasilerde bu hesabın bir gün hukuk içinde ve adalet önünde tecelli edeceğinin bilindiğini ümit ediyorum.

Teşekkür ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Kalaycı.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 490 sıra sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanun ile Milletvekili Seçimi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin çerçeve 28’inci maddesinde yer alan “…Yükseköğretim Kurulu…” ibaresinden sonra gelmek üzere “üyeleri” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                        Ayla Akat Ata (Batman) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ AYHAN SEFER ÜSTÜN (Sakarya) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Katılmıyoruz efendim.

SIRRI SAKIK (Muş) – Gerekçe…

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Madde metnine yapılan ekleme ile anlatım bozukluğunun giderilmesi ve anlam bütünlüğünün sağlanması amaçlanmaktadır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 490 sıra sayılı Kanun Teklifinin 28 inci maddesinde geçen 7 günlük sürenin on gün olarak belirlenmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                            Ali Koçal (Zonguldak) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ AYHAN SEFER ÜSTÜN (Sakarya) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Komisyon katılmıyor, Hükûmet katılmıyor.

Önerge üzerinde söz isteyen Ali Koçal, Zonguldak Milletvekili.

Buyurun Sayın Koçal. (CHP sıralarından alkışlar)

ALİ KOÇAL (Zonguldak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 490 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 28’inci maddesine yönelik Cumhuriyet Halk Partisi önergesi hakkında söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, gerçekten, bugün bu Meclisin yaşadığı bu ortam, bugün buradaki manzara, bu fotoğraf, Türkiye Büyük Millet Meclisine ve milletvekillerine yakışmamaktadır. Esasında bu ortamı yaratan, bilinmelidir ki herkes tarafından, AKP İktidarı tarafından gerçekleştirilmektedir. Çünkü AKP İktidarının beceriksizliği, yeteneksizliği, işi bilmezliği, işi ne yazık ki bu noktaya taşımıştır. İktidar mensupları ne bir kanun teklifi hazırlayabilmektedir ne bir tasarı hazırlayabilmektedir ne de bir irade ortaya koyabilmektedir. O nedenle bu sıkıntılar oluyor.

Bakın, bugün, önemli bir zaman dilimini boşuna yitirmiş olduk, kaybettik.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Boş olur mu?

ALİ KOÇAL (Devamla) – Boşuna gitti, bugünkü günümüzün büyük bölümü boşuna. Niye? Burada iktidarın getirdiği öneriler yalan yanlış… Zaman zaman korsan önergelerle, korsan eklemeler, çıkarmalarla, milletin ne olduğunu bilmediği konularla bizi oyalamış oldular. Burada tabii esas olan, yasalarda bir eksiklik varsa, bir sıkıntı varsa bu eksiklikleri, sıkıntıları gidermek elbette Meclisin görevidir. Biz de zaten o nedenle burada bulunuyoruz. Gelen teklif de bu mahiyette bir tekliftir. Biz de muhalefet olarak katkı vermeye gayret ediyoruz.

Katkı vermeye gayret ediyoruz ama ne yazık ki iktidarın böyle, başkalarından bir öneri alma, başkalarının düşüncelerini değerlendirme, önemseme gibi bir anlayışı yok, böyle bir yaklaşımı yok. Ne talimat alıyorsa, uzaktan kumandalı televizyon kumandası gibi ne talimat alıyorsa aldığı talimatları yerine getiriyor.

FİKRİ IŞIK (Kocaeli) – O talimatları almayı siz bilirsiniz.

ALİ KOÇAL (Devamla) – Onun ötesinde ortaya koyabildiği ne akılcı ne milleti düşünceye sevk edebilen ne de herkes tarafından benimsenebilen bir anlayış yok.

Biraz önce iktidar partisi Grup Başkan Vekili Suat Kılıç diyor ki: “Biz Yüksek Seçim Kurulundan, işte, görüş aldık. Yüksek Seçim Kuruluyla ilgili istişarelerde bulunduk.” Bu istişarelerde bulundunuz da teklifi veren milletvekilleri mi istişarede bulundu, Hükûmet olarak mı siz bir istişarede bulundunuz yoksa Komisyon mu istişarede bulundu?

HALUK İPEK (Ankara) – Anayasa Komisyonuna yazılı olarak bildirdiler.

ALİ KOÇAL (Devamla) – O zaman bu bir teklif midir, bir tasarı mıdır, nedir? Ne olduğu belli değil.

SUAT KILIÇ (Samsun) – Anayasa Komisyonuna yazılı olarak bildirdiler.

ALİ KOÇAL (Devamla) – Yani, böyle, kendi kendinize yeni yeni işler yaratıyorsunuz. Bunların hiçbiri doğru değil arkadaşlar.

SUAT KILIÇ (Samsun) – Tutanaklara sağlam geçsin. Anayasa Komisyonuna yazılı gönderildi.

ALİ KOÇAL (Devamla) – Yani, bu sizin beceriksizliğiniz, bu sizin yeteneksizliğiniz, bu sizin liyakatsizliğiniz durumu bu noktaya getirmiştir. Bundan sonra bu tür davranışlardan kaçınmaya davet ediyorum sizi.

Değerli arkadaşlar…

FİKRİ IŞIK (Kocaeli) – Anayasa Komisyonu diye bir komisyon var, haberiniz var mı?

ALİ KOÇAL (Devamla) – Evet, komisyon var.

FİKRİ IŞIK (Kocaeli) – Bravo!

ALİ KOÇAL (Devamla) – Komisyon ne olmuş? Bu Komisyon ne yapmış?

FİKRİ IŞIK (Kocaeli) – Komisyon yazmış.

ALİ KOÇAL (Devamla) – Yani, ne yapmış? Yani, şimdi diyor ki…

FİKRİ IŞIK (Kocaeli) – Yani bunu bile bilmiyorsunuz, çıkıp kürsüde konuşuyorsunuz.

ALİ KOÇAL (Devamla) – Siz ne biliyorsunuz kardeşim? Siz neyi biliyorsunuz?

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen müdahale etmeyin.

ALİ KOÇAL (Devamla) – Siz neyi biliyorsunuz? Bu, teklif midir, tasarı mıdır, nedir?

FİKRİ IŞIK (Kocaeli) – Komisyon var kardeşim.

ALİ KOÇAL (Devamla) – Teklif olduğunu söylüyoruz, milletvekilleri getirmiş bunu.

BAŞKAN – Sayın Koçal, lütfen Genel Kurula hitap edin.

ALİ KOÇAL (Devamla) – Ben diyorum ki Yüksek Seçim Kuruluyla istişare etmişsiniz, bu istişareyi milletvekilleri mi yaptı?

FİKRİ IŞIK (Kocaeli) – Komisyon var kardeşim, komisyon diye bir şey var.

ALİ KOÇAL (Devamla) – Komisyon mu yaptı Hükûmet mi yaptı? Kim geldi? Bu istişareleri muhalefetle niye yapmadınız? Muhalefetle niye yapmadınız bu istişareleri?

SUAT KILIÇ (Samsun) – Yüksek Seçim Kurulu Anayasa Komisyonuna yazılı görüş bildirdi.

ALİ KOÇAL (Devamla) –Evet, bu anlayışınız doğru bir anlayış değildir arkadaşlar.

FİKRİ IŞIK (Kocaeli) – Bu kadar hazırlıksız konuşma olur mu ya!

ALİ KOÇAL (Devamla) – Her zaman siz bu ve buna benzer şeyleri yapıyorsunuz zaten. Zaten bu konuda da siciliniz var. Sicilinizi siz kendiniz biliyorsunuz, sürekli yasaların arkasından dolanarak bir şeyleri yapmaya gayret ediyorsunuz, bu konuda da tescillisiniz; bu, herkes tarafından biliniyor. Korsan önergelerle hareket ediyorsunuz. Değişiklik yapmayı, böyle, yasa teklifi yahut tasarısı verildikten sonra değişiklik yapmayı, farklı farklı maddeler ilave etmeyi bir alışkanlık hâline getirdiniz her nedense; bunu anlamakta güçlük çekiyoruz. Bu, tabii, aslında bir ciddiyetsizliktir, değerli arkadaşlar, yani Hükûmetin, iktidarın bir  ciddiyetsizliğidir. Ciddi olunması gerekiyor, biraz daha dikkatli olunması gerekiyor, bu Meclise, bu ülkeye, bu insanlara layık olunacak hareketler içerisinde bulunmak gerekiyor. Böyle, sıradan davranışlarla, sokak insanının davranışlarıyla hareket etmemesi gerekiyor iktidarın. Bunlara dikkat edin lütfen.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Koçal, lütfen tamamlayınız sözlerinizi.

Buyurun.

M. MÜCAHİT FINDIKLI (Malatya) – Sokak çok mübarek bir sokak.

ALİ KOÇAL (Devamla) – Ve bir başka arkadaşımız çıkıyor, işte, milletin iradesi şöyle, milletin iradesi böyle…

Değerli arkadaşlar, sayılı günler tükenir, sayılı günler yakındır, tükenir ve tükendiği zaman da, yer değiştirdiğinizde o zaman gününüzü daha iyi görmüş olursunuz.

FİKRİ IŞIK (Kocaeli) – Biraz çalış da gel kürsüye.

ALİ KOÇAL (Devamla) – Burada esas olan… Değerli arkadaşlar, kamuoyunda hâlâ yaygın bir kanı var, seçimlerle ilgili, hile yapıldığına yönelik yaygın bir kanı var. Önce bu kanıyı değiştirmekle ilgili bir çaba içerisinde olun, 2007 ve 2009 seçimleriyle ilgili hile yapıldığına yönelik yaygın kanıyı ortadan kaldırmaya çalışın.

Bu önergenin kabulünü diliyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Koçal.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

Birleşime beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 01.14


SEKİZİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 01.20

BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT

KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 83’üncü Birleşiminin Sekizinci Oturumunu açıyorum.

490 sıra sayılı Teklif’in görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Komisyon ve Hükûmet yerinde.

Teklifin 29’uncu maddesi üzerinde dört adet önerge vardır. Önergeleri geliş sırasına göre okutup aykırılıklarına göre işleme alacağım.

Okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 490 Sıra Sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanun ile Milletvekili Seçimi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin çerçeve 29’uncu maddesinde yer alan “en yüksek derecedeki Devlet memuruna mali haklar kapsamında yapılmakta olan her türlü ödemelerin bir aylık brüt tutarını” ifadesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

“en yüksek derecedeki Devlet memuruna ödenen brüt aylığı kadar para ile brüt aylığın haricinde mali haklar kapsamında  yapılan diğer ödemelerin brüt toplam tutarı”

 

Ayla Akat Ata

Pervin Buldan

Hamit Geylani

 

Batman

Iğdır

Hakkâri

 

Osman Özçelik

Akın Birdal

Şerafettin Halis

 

Siirt

Diyarbakır

Tunceli

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 490 sıra sayılı Kanun Teklifinin 29’uncu maddesinde yer alan “en yüksek derecedeki devlet memuruna mali haklar kapsamında yapılmakta olan her türlü ödemelerin bir aylık brüt tutarını” ibaresinin “en yüksek devlet memuru aylığının (ek gösterge dâhil) yüzde 200’ünü” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Harun Öztürk

Hüseyin Pazarcı

Tayfun İçli

 

İzmir

Balıkesir

Eskişehir

 

Emrehan Halıcı

Kamer Genç

 

 

Ankara

Tunceli

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 490 sıra sayılı Kanun Teklifinin 29 uncu maddesi ile değiştirilen 2839 sayılı Kanunun 21 inci maddesinin son fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Engin Altay

Vahap Seçer

Durdu Özbolat

 

Sinop

Mersin

Kahramanmaraş

 

Orhan Ziya Diren

Derviş Günday

 

 

Tokat

Çorum

 

“Bağımsız adaylık için başvuranlar, en yüksek derecedeki Devlet memuruna brüt bir aylığının dörtte biri kadar parayı ilgili mal sandığına emaneten yatırıp makbuzunu milletvekili seçilebilmek için gerekli başvurma belgelerine eklerler.”

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

490 Sıra Sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 29. Maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ederiz.

 

Ahmet Orhan

Nevzat Korkmaz

Alim Işık

 

Manisa

Isparta

Kütahya

 

K. Erdal Sipahi

Mümin İnan

 

 

İzmir

Niğde

 

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ AYHAN SEFER ÜSTÜN (Sakarya) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) – Hayır, katılmıyoruz.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Ahmet Orhan, Manisa Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)

Buyurun Sayın Orhan.

AHMET ORHAN (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 490 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 29’uncu maddesi üzerinde vermiş olduğumuz değişiklik önergesiyle ilgili söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

2839 sayılı Milletvekili Seçimi Kanunu’nun 21’inci maddesinde bağımsız milletvekili adaylığının maddi şartları düzenlenmektedir. Vermiş olduğumuz değişiklik önergesiyle, ilgili maddenin değiştirilmeden muhafaza edilmesini teklif etmekteyiz.

Demokrasi ve seçimler birbiriyle iç içe girmiş, birisi olmazsa diğeri olmaz kavramlardır. Dünyada demokrasi gelişim sürecinde değişik dönemler yaşanmış ve bu alandaki gelişmeler de dinamik bir şekilde sürmektedir. Türk demokrasi tecrübesi de ciddi birikime sahiptir. Bizim demokrasi tarihimizde “aleni oy, gizli sayım” gibi ucubelikler olsa da her şeye rağmen halk iradesinin ortaya sağlıklı bir şekilde çıkması için, mücadeleler sonunda olumlu ilerlemeler temin edilmiştir. Ancak, halk iradesinin üzerinde tehditler hiçbir zaman ortadan kaldırılamamış, zamana bağlı olarak yeni tehlikeler ortaya çıkmış, çıkmaya devam etmektedir.

İlk özel televizyonun Mayıs 1989’da teknolojinin yarattığı imkânlarla yayına başlaması haber alma hürriyetinin tüm unsurlarıyla ülkemizde yerleşeceği beklentisini yaratmıştır. Bu durumun bir süreliğine olumlu etkileri olsa da içinde bulunduğumuz AKP İktidarı döneminde demokrasimiz üzerinde medya kökenli tehditler daha çok artmıştır. Yine bu dönemde söz dağarcığımıza yeni sözcükler girmiştir. Bunlardan biri de “yandaş medya” ifadesidir. “Yandaş medya” ifadesi, her ne surette olursa olsun iktidarın yaptıklarında keramet arayan, kamuoyunu bu yönde oluşturmak için çaba gösteren, karşılığında da sistemden nemalanan kuruluşları ifade eder. Esasında, basının demokrasilerde fonksiyonları itibarıyla sorgulayan, eleştiren bir tutum içinde olma zorunluluğu vardır. Bu sebeple, illa bir isim verilecekse “muhalif basın” modern demokrasilerde basına daha yakışan ifade olacaktır. Oysa, Türkiye’de durum öyle mi? Maalesef, hayır.

Bugün, AKP İktidarı dönemindeki Türkiye’de, dünyanın en büyük hayır yolsuzluğu olarak kayıtlara geçmiş, insanımızı cümle âleme mahcup etmiş olan, mütedeyyin Türk insanının hayırları, rızaları hilafına, iktidar sözcüsü gibi hareket eden televizyonlara aktarılmış, onlar da yayınlarıyla insanımızı yönlendirmeye çalışmışlardır. Bu konuyla ilgili Türk milleti işin sorumlularının bulunup cezalandırılmasını hâlâ sabırla beklemektedir. Önceki yıllarda örnekleri görülmekle birlikte, içinde bulunduğumuz dönemlerde iktidar imkânlarından faydalanmak beklentisi içinde olan medya kuruluşlarının sayısı hiç görülmediği kadar artmış durumdadır.

Bahsettiğim bu türlerden daha tehlikeli olan bir grup medya kuruluşu vardır ki, bunlar devlet bankalarınca krediyle desteklenerek bir şekilde devlet kontrolüne geçmiş, sonra da özelleştirilmesi yapılmış olan medya kuruluşlarıdır.

Tüm bunların dışında, kanunla kurulmuş olan, Milliyetçi Hareket Partili, CHP’li, DSP’li, Türkiye Partili, AKP’li, Mecliste temsil edilsin veya edilmesin tüm partilere gönül vermiş vatandaşlarımızın vergileriyle görev yapmak durumunda olan TRT, şu günlerde yandaşlıkta gemi iyice azıya almış durumdadır. Neresinden bakarsanız bakın ele alınacak durumu kalmamıştır. TRT her dönem tartışılmıştır. Ancak bugünkü kadar pervasızlık içerisinde olmamıştır. Kurumun başındakiler AKP İktidarının mutlak olarak süreceğini düşünüyorlarsa, bilsinler ki, onların da sonu gelecek ve o gün kanun tanımazlıklarının hesabını vereceklerdir.

İşte, bu vasat üzerinde demokrasimizin tüm unsurlarıyla ülkemizin ve insanımızın gelişmesine hizmet etmesini beklemekteyiz. 21’inci yüzyılda kamuoyu oluşturmanın en önemli unsurlarından biri şüphesiz medya kuruluşlarıdır. Ancak takdir edersiniz ki, gerçekleri ters yüz etmeyi görev edinmiş olanlarla sağlıklı bir kamuoyu oluşturulması mümkün değildir.

Yandaş medyanın neleri ters yüz ettiğini şöyle bir gözden geçirecek olursak: “Yolsuzluğu, yoksulluğu yok edeceğiz.” dediniz, yarattığınız tablo ortadadır. “AB’ye giriyoruz.” dediniz, Merkel, yüzünüze ve tüm dünyaya ortak olamayacağımızı Ankara’da ilan etti. Kıbrıs’ta Denktaş’ın bütün uyarılarına rağmen, Annan Planı’nın kabulü hâlinde hemen AB’ye alınacakları izlenimi yaratılarak, “Yes be annem” sloganları arasında Türkler tarafından kabul edilmiş olmasına rağmen, Rumlar “hayır” oyu vermişti. Sonuç; Rumlar AB’ye alınmış, Türkler dışarıda kalmıştı, yani fiyasko.

“Türban yasağını kaldıracağız.” dediniz, sonuç ortada.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Orhan, lütfen tamamlayınız.

Buyurun.

AHMET ORHAN (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Bir de açılım fiyaskolarınız var. Kürt açılımı, Ermeni açılımı, Alevi açılımı, papaz okulu açılımı.

Ekonomiye ne demeli? AKP İktidarınızın “teğet geçti” söylemlerine rağmen Türk ekonomisi, iflas ettiği söylenen komşu yüzde 2 seviyesinde küçülürken, yüzde 4,7 küçülmüştür. Çok övünmenize rağmen, yönetimi devraldığınız 2002 yılı yüzde 6,5’luk kalkınma hızının ne kadar gerisinde olduğunuzu görüyor musunuz? İşte, işsizlik 2001 kriz dönemini bile aşmış durumda.

Kısacası, her alanda tam bir bozgun ve başarısızlık içinde olmanıza rağmen, yandaş medya “kriz bitti” manşetleri atabilmekte. Türk milleti büyük bir bilgi kirletme operasyonuyla karşı karşıyadır. Millet iradesinin sağlıklı bir şekilde ortaya çıkabilmesi için ifade edebilme eşitliği sağlanmasını temin etme mecburiyetimiz vardır. Ancak adil şartlarda yapılacak seçimlerde halk iradesinin iktidara taşınması mümkün olacaktır.

Bu vesileyle aziz Meclisi saygıyla selamlarım. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Orhan.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir. 

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 490 sıra sayılı Kanun Teklifinin 29 uncu maddesi ile değiştirilen 2839 sayılı Kanunun 21 inci maddesinin son fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                                Engin Altay (Sinop) ve arkadaşları

“Bağımsız adaylık için başvuranlar, en yüksek derecedeki Devlet memuruna brüt bir aylığının dörtte biri kadar parayı ilgili mal sandığına emaneten yatırıp makbuzunu milletvekili seçilebilmek için gerekli başvurma belgelerine eklerler.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ AYHAN SEFER ÜSTÜN (Sakarya) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Engin Altay, Sinop Milletvekili.

Buyurun Sayın Altay. (CHP sıralarından alkışlar)

ENGİN ALTAY (Sinop) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Anlıyorum ki bu saatte Genel Kurulun böyle bir kanun için burada mesai harcaması size de çok doğru ve mantıklı gelmiyor.

VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) – Geliyor canım!

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Geliyor, geliyor ki herkes burada!

ENGİN ALTAY (Devamla) – Sayın milletvekilleri, yani Allah için konuşun; geçen hafta perşembe günü saat üçte bu Meclis kapandı, gündüz üçte. Niye kapandı? Şu anda gecenin ikisinde burada sağladığınız çoğunluğu sağlayamadınız, şu Parlamentoyu kapattınız. Dün sabah dört buçuğa kadar… Bugün de muhtemelen öyle olacak. Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu! Yani böyle bir yasama anlayışı, böyle gayriciddi bir mantık, yaklaşım…

Ben bu Parlamentoyu çocuk yaşımdan beri izlerim yani siyasete hevesli olduğumuz için hep izledik. Biraz önce, son iki saattir yaşananları şurada oturduğum yerde izlerken… Eminim siz de üzüldünüz, hiç hoş bir şey değil.

Biraz önce Sayın Kafkas bir şeyler söyledi. Bilinmelidir ki, bu Parlamentonun şu sıradan bu tarafı millet iradesinin buraya yansıması da şu sıradan bu tarafı başka bir iradenin yansıması değil. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen…

ENGİN ALTAY (Devamla) – Orası da ne kadar millet iradesinin yansımasıysa, orada öyle. Siz, orayı da gördünüz, burayı da gördünüz. Ama, yakın siyasi tarihimizde, böyle “çoğunluk şımarıklığı” mı diyelim, ne diyelim; buna düşenlerin siyasi sonlarını Türk milleti de bilir, aslında siz de bilirsiniz.

Bakın, sayın milletvekilleri, Anayasa’mızın “Başlangıç” bölümünün sanıyorum üçüncü paragrafında şöyle hüküm vardır: “Kuvvetler ayrılığı, devlet organları arasında üstünlük sıralaması anlamına gelmez. Belli devlet yetki ve görevlerinin kullanılmasından ibarettir.” der ve devamında der ki: “Medeni bir iş bölümü ve iş birliğidir.” “Üstünlük bir şeyde aranacaksa Anayasa’da aranır, kanunlarda aranır.” der.

Bunu şunun için söylüyorum: Şimdi, Seçim Kanunu görüşüyoruz. Bu ülkede parlamenter demokrasi üç sacayak bacağı üzerinden idare edilen bir sistemdir.

Sayın milletvekilleri, hepimiz köylü çocuğuyuz, “sacayak” deriz biz; üç ayaklı bir şeydir, altında ateşi yakarsın, üstüne kazanı koyarsın, bir şeyler pişirirsin, su ısıtırsın, vesaire, vesaire. Şimdi, bu sacayağının bir ayağını kırdığınız zaman onun üstünde bir daha aş pişiremezsiniz. Şimdi, yasama, yürütme ve yargı... Şimdi, getirmek istediğiniz Anayasa değişikliğiyle niyetinizi, zihniyetinizi, çeşitli vesilelerle siyasi parti genel başkanları da bizler de söylüyoruz -onu konuşmuyorum- ama yahu, bir yürütme organının bir yasama organını bu kadar, böyle zapturapt altına alıp yasamanın yürütmenin bir manivelası hâline çevrildiği bir parlamento dünyada da yoktur. Elbette, yani Hükûmetin mensubu olduğu partinin milletvekili olarak tabii ki Hükûmetinizden gelen kanun tasarılarını ya da Hükûmetinizin istediği çerçevede kanun tekliflerini vererek burada bir yasama işi göreceksiniz, bunda bir tereddüt yok. Ama şu iki saattir yaşananlar… Yani dün gece dört buçuğa kadar burada oturmak, kanun yapmak -bana göre bir sürü eksiği, gediği de var- caiz midir? Günahtır! Böyle bir şey olmaz. İşte bu yanlış. (Gürültüler)

SUAT KILIÇ (Samsun) – Fetva makamı mısın?

ENGİN ALTAY (Devamla) – Bu yaptığınız, bak şu tavır, işte o çoğunluk şımarıklığı diyorum ya, bu, odur. O sırıtmalar falan odur, o sırıtmaları, sonra ben bu gözlerden birer ikişer damlaları akıtan siyasetçileri gördüm bu ülkede. Bu şımarıklığı yapmayın bence. Şurada laf konuşuyoruz, kanunla ilgili de konuşacağız.

BAŞKAN – Sayın Altay, lütfen…

ENGİN ALTAY (Devamla) – Şimdi, sayın milletvekilleri, seçimleri konuşuyoruz.

Başkanım, iki dakika ek süre verir misiniz bana?

BAŞKAN – Vereceğim bir dakika ek.

ENGİN ALTAY (Devamla) – Yani ikisini bir alayım da!

Şimdi, seçimle ilgili birkaç not aldım ama…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Altay, iki dakika veriyorum.

Buyurun.

ENGİN ALTAY (Devamla) – Evet, teşekkür ederim Sayın Başkan.

Şimdi arkadaşlar, seçim demokrasinin mihengidir. Seçim olmasa demokrasi olmaz. Demokrasiyi bir şeyle ifade edeceksek seçimle edeceğiz. Ama seçim sürecinde insanların karşısına çıkıp -hangi dille olursa olsun o beni ilgilendirmez- insanlara bir şeyler vadedeceksiniz, insanların güvenine mazhar olacaksınız, şu ya da bu şekilde; kandırarak, aldatarak, yalan söyleyerek, yanlış söyleyerek ya da doğru söyleyerek insanların güvenine mazhar olacaksınız, insanlardan bir yetki alacaksınız ve sonra o yetkiyi o insanların aleyhine kullanacaksınız! Bu olmaz. Ya da bugün Genel Kurulda söylediğim gibi beş mitingde; Gaziantep’te, Samsun’da, Adana’da, İzmit’te insanların umuduyla oynayıp “Biz iktidar olunca bütün işsiz öğretmenleri işe alacağım.” diyeceksiniz, sekiz yıl sonra da işsizlik patlaması yapacaksınız. Bu kadar insanın yüzüne nasıl bakacaksınız? Aslında bu kanuna bence bir şey koymak lazım; demek lazım ki “kardeşim, seçim kampanyasında halka vadettiklerini gerçekleştiremeyenler, noterce bunun tespiti hâlinde, bir sonraki seçimde aday olabilemez” diye bir kanun! Koysanıza buraya! (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Yaa!. Yaa! Yaa!

Şimdi, “seçim” dersiniz… Eskiden, ben çocukken seçim kamyonları vardı, “nafıa” derdik biz, peşinden koşardık. Benim biraz gençlik yıllarımda seçim asfaltları vardı. Bunlar biraz, hani, yani devlettir mevlettir… Yahu şimdi sizle birlikte… (AK PARTİ sıralarından gülüşmeler, alkışlar)

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Altay, teşekkür ediyorum.

ENGİN ALTAY (Devamla) – Teşekkür etmek için Sayın Başkan…

BAŞKAN – İki dakika verdim zaten Sayın Altay!

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Başkanım bir dakika daha verin.

ENGİN ALTAY (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Sizle birlikte kamyon, asfalt işi bitti. Daha üzücü bir şey var: Şimdi seçim torbaları, seçim poşetleri var. Sosyal devlet olmak tabii güzel bir şey, olması gereken bir şey ama sosyal devlet aç açık bırakmaz da… (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

SUAT KILIÇ (Samsun) – Yakakent-Gerze yolundan bahset Engin Bey.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lüften

ENGİN ALTAY (Devamla) – “Geçen sene 10 tane aç doyuruyordum, şimdi 15 tane doyuruyorum.” diye övünen devlet sosyal devlet olamaz.  O devlet, olsa olsa, tarlaları kurutan, fabrikaları kapatan, milleti ezen, ülkeyi soyan devlet olur.

Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. [CHP sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından alkışlar (!)]

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Altay. Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 490 sıra sayılı Kanun Teklifinin 29 uncu maddesinde yer alan “en yüksek derecedeki devlet memuruna mali haklar kapsamında yapılmakta olan her türlü ödemelerin bir aylık brüt tutarını” ibaresinin “en yüksek devlet memuru aylığının (ek gösterge dâhil) yüzde 200’ünü” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                             Harun Öztürk (İzmir) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ AYHAN SEFER ÜSTÜN (Sakarya) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Öztürk.

HARUN ÖZTÜRK (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan kanun teklifinin 29’uncu maddesiyle ilgili vermiş olduğumuz değişiklik önergesi üzerine söz aldım. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Önergemin gerekçesini açıkladıktan sonra -herhâlde- Sayın Bakan ve Komisyon Başkanının, katılmadıklarından mahcubiyet duyacaklarını zannediyorum.

Değerli milletvekilleri, bu önergemin dışında teklifin geçici maddesi üzerinde bir değişiklik önergemiz daha olacaktır. Teknik düzenlemeleri içerdiğini düşündüğüm bu önerge üzerinde ayrıca konuşmayacağım, konuşmayacağım için veriliş amacını aşağıda kısaca bilgilerinize sunacağım. Yeri gelene kadar Hükûmet ve Komisyonun gerekli incelemeyi yaparak bu önergemize katılabileceklerini umuyorum.

Değerli milletvekilleri, şimdi bu maddeyle ilgili olarak verdiğimiz önergeye ilişkin düşüncelerimi ifade etmek istiyorum. Teklifin 29’uncu maddesinde yer alan “en yüksek derecedeki devlet memuruna mali haklar kapsamında yapılmakta olan her türlü ödemelerin bir aylık brüt tutarını” ibaresinin “en yüksek devlet memuru aylığının (ek gösterge dâhil) yüzde 200’ünü” şeklinde değiştirilmesini önerdik. Çünkü mali mevzuatta yerleşmiş olan tabir, önerdiğimiz tabirdir. Teklifte aylığına atıfta bulunulan kamu görevlisi Başbakanlık Müsteşarıdır. Başbakanlık Müsteşarı, kadro karşılığı sözleşmeli çalışması durumunda sözleşme aylığı, sözleşmeli statüyü tercih etmediğinde de baremin kendisi için öngördüğü aylığı almaktadır. Teklifte tarif edilen tutar bizim önerdiğimiz yüzde 200’ün üzerinde bir rakama karşılık geliyorsa ya da aşağısına, yüzde 200’ü 250 ya da 300 şeklinde değiştirebiliriz. Amacımız, mali mevzuatta genel olarak kullanılan tabirin kullanılmasını sağlamaktır, yoksa öngörülen ödemenin azaltılması ya da artırılması gibi bir amacımız bulunmamaktadır. Değerli milletvekilleri, bu değişikliği yapmaz iseniz, yazdığınız hükmün kaç liraya tekabül ettiğini Maliye Bakanlığından sormak zorunda kalacaksınız.

Diğer bir değişiklik önergemiz, üzerinde ayrıca konuşmayacağımı ifade ettiğim geçici maddenin üçüncü fıkrasıyla ilgilidir. Bu fıkra “Bu Kanun gereğince hazırlanacak oy verme araç ve gereçlerinin alımı veya imali için gerekli ödenek ayrılır.” şeklindedir. Eğer bu kanun teklifi 2011 yılı bütçesini görüşeceğimiz döneme rastlasaydı, kullanılan bu ifade doğru olurdu. Bu hükme dayanarak 2011 yılı bütçesinde sayılan işler için ödenek ayırırdık. Ancak, teklifi mart ayında görüşüyoruz ve yasalaştıktan sonra sayılan işler için 2010 yılı bütçesinden harcama yapmak durumundayız. Bu nedenle, “ödenek ayrılır” ibaresi yerine “ödenek aktarılır” ibaresinin kullanılması daha doğru olacaktır. Bu amaçla, söz konusu fıkranın “Bu kanun gereğince hazırlanacak oy verme araç ve gereçlerinin alımı veya imali için gerekli ödenek Maliye Bakanlığınca Yüksek Seçim Kurulu bütçesine aktarılır.” şeklinde değiştirilmesini öneriyoruz.

Düzenlemenin hayırlı olması dileğiyle yüce heyetinizi tekrar saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Öztürk.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 490 Sıra Sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanun ile Milletvekili Seçimi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin çerçeve 29’uncu Maddesinde yer alan “en yüksek derecedeki Devlet memuruna mali haklar kapsamında yapılmakta olan her türlü ödemelerin bir aylık brüt tutarını” ifadesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

“en yüksek derecedeki Devlet memuruna ödenen brüt aylığı kadar para ile brüt aylığın haricinde mali haklar kapsamında yapılan diğer ödemelerin brüt toplam tutarı”

                                                                                        Ayla Akat Ata (Batman) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ AYHAN SEFER ÜSTÜN (Sakarya) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe: Madde metnine yapılan değişiklik ile yapılacak olan ödemelerin kapsamının netleştirilmesi amaçlanmaktadır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

30’uncu madde üzerinde üç adet önerge vardır, geliş sırasına göre okutup aykırılıklarına göre işleme alıyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 490 sıra sayılı Kanun Teklifinin 30 uncu maddesi ile değiştirilen 2839 sayılı Kanunun 26 ncı maddesinin birinci fıkrasının (c) bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Atila Emek

Halil Ünlütepe

Ali Oksal

 

Antalya

Afyonkarahisar

Mersin

 

Sacid Yıldız

Turgut Dibek

Orhan Ziya Diren

 

İstanbul

Kırklareli

Tokat

“c) Siyasi parti sütunları arasında (1 cm) ve iki çizgi ile belirlenmiş bir aralık bırakılır.”

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 490 Sıra Sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanun ile Milletvekili Seçimi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 30'uncu Maddesinin çerçeve hükmüne "birinci fıkrasının" ibaresinden sonra gelmek üzere '"(a), (b)" ibaresinin eklenmesini, maddeye (a) ve (b) bentlerinin ilave edilmesini ve bu maddeye bağlı (c) ve (d) bentlerinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Ayla Akat Ata

Pervin Buldan

M. Nezir Karabaş

 

Batman

Iğdır

Bitlis

 

Şerafettin Halis

Hamit Geylani

 

 

Tunceli

Hakkâri

 

" a) Oy pusulaları, 298 sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanunun 14 üncü maddesinin (1) numaralı bendindeki esaslara uygun olarak, kağıdında "Türkiye Cumhuriyeti Yüksek Seçim Kurulu" filigranı bulunan kâğıtlara Yüksek Seçim Kurulu tarafından bastırılır.

b) Birleşik oy pusulasının en üstüne "Siyasi Partiler" ibaresi yazılır. Bu ibarenin altına seçime katılan siyasi parti temsilcileri huzurunda Yüksek Seçim Kurulu tarafından çekilen kura sırasına göre, en başta ve ortada partinin özel işaretinin altında kısaltılmış adı, onun altında da tam yazı hâlinde adı, onun altında koyu renkli harflerle parti genel başkanının adı ve soyadı, belirli bir aralık veya çizgiden sonra çapı iki santimetre olan bir boş daire basılır ve bütün bunların altı çizilir. Bu

c) Siyasi parti sütunları arasında yarım (0,5) cm ve iki çizgi ile belirlenmiş bir aralık bırakılır.

d) Bağımsız adaylar oy pusulalarını Yüksek Seçim Kurulunun tayin edeceği ebat, şekil ve miktarda kendileri bastırarak ilan edilen süre içerisinde il seçim kurullarına teslim ederler."   

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun teklifinin 30. maddesinin madde metninden çıkarılarak madde numaralarının bu değişikliğe göre teselsül ettirilmesini saygılarımızla arz ve teklif ederiz

 

Faruk Bal

Mehmet Şandır

Necati Özensoy

 

Konya

Mersin

Bursa

 

Oktay Vural

S. Nevzat Korkmaz

 

 

İzmir

Isparta

 

OKTAY VURAL (İzmir) – Önergeyi geri çekiyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN -  Okunan önerge geri çekildiği için geri verilmiştir.

Diğer önergeyi okutup işleme alıyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 490 Sıra Sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanun ile Milletvekili Seçimi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 30'uncu Maddesinin çerçeve hükmüne "birinci fıkrasının" ibaresinden sonra gelmek üzere '"(a), (b)" ibaresinin eklenmesini, maddeye (a) ve (b) bentlerinin ilave edilmesini ve bu maddeye bağlı (c) ve (d) bentlerinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                        Ayla Akat Ata (Batman) ve arkadaşları

" a) Oy pusulaları, 298 sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanunun 14 üncü maddesinin (1) numaralı bendindeki esaslara uygun olarak, kağıdında "Türkiye Cumhuriyeti Yüksek Seçim Kurulu" filigranı bulunan kâğıtlara Yüksek Seçim Kurulu tarafından bastırılır.

b) Birleşik oy pusulasının en üstüne "Siyasi Partiler" ibaresi yazılır. Bu ibarenin altına seçime katılan siyasi parti temsilcileri huzurunda Yüksek Seçim Kurulu tarafından çekilen kura sırasına göre, en başta ve ortada partinin özel işaretinin altında kısaltılmış adı, onun altında da tam yazı hâlinde adı, onun altında koyu renkli harflerle parti genel başkanının adı ve soyadı, belirli bir aralık veya çizgiden sonra çapı iki santimetre olan bir boş daire basılır ve bütün bunların altı çizilir. Bu

c) Siyasi parti sütunları arasında yarım (0,5) cm ve iki çizgi ile belirlenmiş bir aralık bırakılır.

d) Bağımsız adaylar oy pusulalarını Yüksek Seçim Kurulunun tayin edeceği ebat, şekil ve miktarda kendileri bastırarak ilan edilen süre içerisinde il seçim kurullarına teslim ederler."   

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ AYHAN SEFER ÜSTÜN (Sakarya) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) – Hayır, katılmıyoruz.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Milletvekili genel seçimlerine katılan bağımsız adayların, birleşik oy pusulasında yer almasından kaynaklı meydana gelen olumsuzlukların önlenmesi amacı güdülmektedir. Birleşik oy pusulasında yer alan bağımsız adayların, sadece isim ve soy isimlerinin yanı sıra kendilerini tanıtıcı hiçbir ibarenin olmaması, okuma-yazma bilmeyen vatandaşlar bakımından ciddi bir sorun teşkil edecektir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 490 sıra sayılı Kanun Teklifinin 30 uncu maddesi ile değiştirilen 2839 sayılı Kanunun 26 ncı maddesinin birinci fıkrasının (c) bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                              Atila Emek (Antalya) ve arkadaşları

c) “Siyasi parti sütunları arasında (1 cm) ve iki çizgi ile belirlenmiş bir aralık bırakılır.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ AYHAN SEFER ÜSTÜN (Sakarya) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Ferit Mevlüt Aslanoğlu; Malatya Milletvekili, söz istemiştir.

Buyurun Sayın Aslanoğlu. (Alkışlar)

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; Sayın Başkan önce bir çift lafım size: Deminden beri diyorsunuz ki “Benim görevim Meclisi çalıştırmak.” Doğrudur ama milletvekillerinin sağlığını düşünmek de sizin görevinizdir.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Aslanoğlu.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Milletvekillerinin çalışma koşullarını bilmek bir kere Meclis Başkanlığının görevidir. Hangi koşullarda çalışacaklar, hangi koşullarda bu hizmeti verecekler, bunları da bilmek Meclis Başkanlığının görevidir. Şahsınıza söylemiyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Aslanoğlu.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Meclis Başkanlık Divanının görevidir.

Değerli arkadaşlarım, birtakım şeyleri doğru konuşalım, doğru tespit yapalım. Biz dün gece buradan dört buçukta gittik. Benim sorumluluğum, benim milletvekilliği anlayışım, burası ne zaman bitecekse, ben o zaman gitmeliyim. Bu benim anlayışım, bu benim anlayışımı kimse değiştiremez, benim görev anlayışım bu. Bugün de dört buçukta gideceğim, muhtemelen yarın da dört buçukta gideceğiz, muhtemelen…

Şimdi değerli arkadaşlarım, sabah ben randevu vermiştim, sabah dokuzda bir sürü insan gelecek. İki, bugün 11.00’de komisyon vardı. Şimdi, milletvekillerinin çalışma koşullarını, özellikle milletvekillerinin içinde olduğu koşulları gerek sosyal gerek psikolojik olarak bilmek Meclis Başkanlığının görevidir. Bu nedenle, Meclis Başkanlığı, istediği kadar gruplar karar alsın, bu konuda görevini yapmıyor. Milletvekillerinin çalışma koşullarını ve çalışma zeminlerini yeterince dikkate almıyor. Bu nedenle benim ilk lafım sizeydi; yani sizin şahsınıza değil Meclis Başkanlığına ve özellikle çalışma koşulları konusunda insanların sağlığını, insanların psikolojik ortamını, insanların görev anlayışları gereği diğer yapacağı tüm diğer sosyal hizmetleri de gözden geçirmek Meclis Başkanlığının görevidir. Bu nedenle ben burada grup başkan vekillerine de gine bir çift laf ediyorum: “Ey, özellikle iktidar grup başkan vekilleri…”

M. MÜCAHİT FINDIKLI (Malatya) – Muhalefet de dâhil.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – “…siz de milletvekillerinin sorumluluk duygusunu, sağlığını ve diğer koşullarını dikkate almadan insanları bir makine gibi çalıştırıyorsunuz. Buna hakkınız yoktur.”

SUAT KILIÇ (Samsun) – Bu kararı beraber aldık.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) -  Buna hakkınız yoktur. Çok çalışalım. Sabah sekizde gelelim.

SUAT KILIÇ (Samsun) – Değiştirelim İç Tüzük’ü.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Tamam, çok çalışalım. Ben “Niye çok çalışıyoruz?” demiyorum.

Arkadaşlar, insanların fiziki bir şeyi vardır. Gecenin belli saatinden sonra insan vücudunun -ben hekim değilim ama hekimler karar versin- tartacağı, insan vücudunun taşıyacağı belli yükler vardır yani bu nedenle illa sabaha kadar değil; bilmem sabahın sekizinde koyun, bilmem akşamın yedisinde bitirelim. Hakikaten bu sabaha kadar çalışma, Sayın Elitaş da hepsi de… İnsan vücudunun arkadaşlar, belli bir taşıma yükü vardır, bu yükü aşarsa hepimiz sağlıksız oluruz.

Bu nedenle, bir sözüm de grup başkan vekillerine. Bu konuda sizler de milletvekillerinin sağlığını, milletvekillerinin psikolojik yapısını bozacak hareketler yapıyorsunuz, buna hakkınız yoktur, buna hakkınız yoktur. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Şimdi yine bakıyorum, herkes birbirine güvensiz ve inançsız.

SUAT KILIÇ (Samsun) – Bak ama biz seni seviyoruz ya niye öyle diyorsun?

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) - Ben bu ülkeyi seviyorum Suat Bey.

SUAT KILIÇ (Samsun) – Ben de seni seviyorum.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) - Ben bu ülkeyi seviyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Bu ülkeyi de seviyorum, seni de seviyorum.

SUAT KILIÇ (Samsun) – Bu ülkeyi sevmek seni sevmemize mâni değil ki.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) - Ancak sizin bana, benim size inancım gitmiş, bitmiş… Bitmiş…

SUAT KILIÇ (Samsun) – Bitmedi ya, bitmedi; olur mu ya!

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) - Bir görüş farkımız var, anlayış farkımız var… Anlayış farkımız var; neden? İzah edeyim, neden.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Neden?

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) - Şimdi, arkadaşlar, bu ülkedeki tüm vatandaşlar… Bu ülkede kim yaşıyorsa bizim vatandaşımızdır, bizim başımızın tacıdır.

SUAT KILIÇ (Samsun) – Eyvallah, o kadar.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen…

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) - Ancak bir şeye karar vermemiz lazım, bu ülkede sadaka devleti mi yaratacağız, sosyal devlet mi?

SUAT KILIÇ (Samsun) – Sosyal devlet.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) - Haa, işte farkımız burada… Farkımız burada…

SUAT KILIÇ (Samsun) – Biz, sosyal devleti savunuyoruz.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) - Siz, sosyal devleti eylemle yaratmıyorsunuz, söylemle yaratıyorsunuz. Haa, hayır, sosyal devlet olmak sadaka devletten geçmez. Sosyal devlet olmak, bu ülkedeki kaynakları daha da artırmaktan, bu ülkedeki tüm insanların mutlu edilmesinden geçer.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Aslanoğlu, sözlerinizi tamamlar mısınız lütfen.

Buyurun.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) - Onun için, birbirimize karşı samimi olalım, birbirimize karşı açık olalım. Ben bunu görmüyorum.

Sayın Başkan, Meclis Başkanlık Divanına da serzenişim aynen devam ediyor.

Grup başkan vekillerine de milletvekili sağlığına dikkat etmediğiniz için, milletvekili sağlığını hiçe saydığınız için hepinizi esefle karşılıyorum.

Teşekkür ederim. (CHP ve BDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Aslanoğlu, milletvekillerimizin sağlığıyla ilgili bu anlamlı ve güzel konuşmanızdan dolayı teşekkür ediyorum.

Sayın milletvekillerimize de sağlıklı günler diliyorum efendim. (Alkışlar)

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, yeni madde ihdasına dair bir önerge vardır. Malumlarınız olduğu üzere, görüşülmekte olan tasarı veya teklife konu kanunun komisyon metninde bulunmayan, ancak tasarı veya teklif ile çok yakın ilgisi bulunan bir maddesinin değiştirilmesini isteyen ve komisyonun salt çoğunlukla katıldığı önergeler üzerinde yeni bir madde olarak görüşme açılacağı İç Tüzük'ün 87'nci maddesinin dördüncü fıkrası hükmüdür. İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre de yeni bir madde olarak görüşülmesine komisyonun salt çoğunlukla katıldığı önergeler üzerinde görüşme açılır ve bu maddede belirtilen sayıda önerge verilebilir. Bu nedenle, önergeyi okutup komisyona soracağım. Komisyon önergeye salt çoğunlukla, 13 üyesiyle katılırsa önerge üzerinde yeni bir madde olarak görüşme açacağım. Komisyonun salt çoğunlukla katılmaması hâlinde ise önergeyi işlemden kaldıracağım.

Şimdi, önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 490 Sıra Sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanun ile Milletvekili Seçimi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 30’uncu maddesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki maddenin eklenmesini ve diğer maddelerin buna göre teselsül edilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Ayla Akat Ata

Hamit Geylani

Pervin Buldan

 

Batman

Hakkâri

Iğdır

 

Emine Ayna

Osman Özçelik

Akın Birdal

 

Mardin

Siirt

Diyarbakır

Madde 31- 10/6/1983 tarihli ve 2839 sayılı Milletvekili Seçimi Kanununun 33 üncü maddesinin birinci fıkrasında yer alan “% 10’u” ibaresi “% 3’ü”, üçüncü fıkrasında yer alan “yüzde onluk” ibaresi “yüzde üçlük” şeklinde değiştirilmiştir.

BAŞKAN – Komisyon önergeye salt çoğunlukla katılıyor mu?

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ AYHAN SEFER ÜSTÜN (Sakarya) – Sayın Başkan, Komisyonumuzun salt çoğunluğu olmadığından katılamıyoruz.

BAŞKAN – Komisyon önergeye salt çoğunlukla katılmamış olduğundan önergeyi işlemden kaldırıyorum.

31’inci madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutup işleme alıyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 490 sıra sayılı Kanun Teklifinin 31. maddesinin madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

 

Hakan Coşkun

Hüseyin Yıldız

Süleyman Lâtif Yunusoğlu

 

Osmaniye

Antalya

Trabzon

 

Akif Akkuş

Beytullah Asil

 

 

Mersin

Eskişehir

 

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ AYHAN SEFER ÜSTÜN (Sakarya) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) – Hayır, katılmıyoruz.

BAŞKAN – Hakan Coşkun, Osmaniye Milletvekili söz istemişlerdir.

Buyurun Sayın Coşkun. (MHP sıralarından alkışlar)

HAKAN COŞKUN (Osmaniye) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 490 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 31’inci maddesinde vermiş olduğumuz önerge üzerine söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, bu düzenlenen kanun teklifiyle seçimlerde halkın iradesinin, millî iradenin daha dürüst, daha adil, daha eşit ve daha güvenilir olması için çaba sarf ediyoruz. Bu milletin iradesinin tam olarak yansıtılması gereken bu kanunda, Türkiye Büyük Millet Meclisinde bulunan milletvekillerinin iktidarıyla muhalefetiyle kafalarında soru işareti kalmaması gerekmektedir. Ancak her zamanki AKP anlayışı ile “Biz uzlaşmaya yanaşmayız.” diyerek muhalefet partisinin vermiş olduğu önerileri dinlemeden reddediyorsunuz.

Değerli milletvekilleri, 2007 genel seçimlerinde, bildiğiniz gibi, 1’inci seçmen listesi, 2’nci seçmen listesi ve daha sonra da 3’üncü seçmen listesi açıklandı ve 3’üncü seçmen listesiyle 22 Temmuz 2007 tarihinde bu listeye uygun olarak iradesini yansıtabilmek için halk sandığa gitmiştir.

Osmaniye ilimizde karşılaştığımız bazı sıkıntıları sizlerle paylaşmak istiyorum: 1’inci ve 2’nci seçmen listesinde bulunup da 3’üncü seçmen listesinde bulunmayanlar: Emine Şahin, İbrahim Çevik, Ayşe Alçı, Zübeyde Beycioğlu, Süleyman Karatekin. Emine Şahin, Doğubeyazıt; hayatı boyunca Doğubeyazıt’a gitmemiş. İbrahim Çevik, Gaziantep; hayatı boyunca Gaziantep’e gitmemiş. Ayşe Alçı, Kayseri; hayatı boyunca Kayseri’ye gitmemiş. Zübeyde Beycioğlu, Siirt çıkmış; hayatı boyunca Siirt’e gitmemiş. Süleyman Karatekin, Malatya; hayatı boyunca Malatya’ya gitmemiş. Ne yazık ki bunların 3’üncü seçmen listesinde oyları bu illerde çıktı. Bunu çoğaltmak mümkün. Hatta size çarpıcı bir örnek vereceğim: Yirmi yıldan bu yana Osmaniye ilimizin Muhtarlar Derneği Başkanı Ahmet Demir’in -hatta 2009 yerel seçimlerine kadar da, yirmi yıldan beri Osmaniye merkezde bulunan Doktor İhsan Göknel Mahallesi’nin muhtarı- 3’üncü seçmen listesinde oyu Kahramanmaraş… Bunun gibi birçok örnekleri var. İncelediğimizde, Osmaniye ilimizde 1’inci seçmen listesi ve 2’nci seçmen listesinde olup da 3’üncü seçmen listesinde olmayan 30 bin seçmenimiz var, yani 30 bin Osmaniyeli hemşehrimizin millî iradesi sandığa yansıtılmamış.

Bu sıkıntıların diğer illerde de olduğunu biliyorum. Yani, şöyle bir düşünürsek, Osmaniye ilimizde 30 bin oy, yaklaşık yüzde 12’ye tekabül eden bir seçmenimizin oyu. Türkiye'nin diğer illerinde de bu yanlışlıkların yapıldığını varsayarsak, Türkiye’de bulunan yüzde 12 vatandaşımızın iradesi 2007 seçimlerinde ne yazık ki sandığa yansımamıştır.

Değerli milletvekilleri, bunun yanında 2007 genel seçimlerinde kullandığımız program. Bunu Yunanistan, ihalesini almasına rağmen, şaibeli diye kullanmadı ama biz, yine bunu da kullandık, bununla da ilgili bir sürü şaibe söz konusu.

Sayın milletvekilleri, bizim buradaki görevimiz vatandaşımızın temel hakkı olan seçme ve seçilme iradesinin şaibesiz bir şekilde sandığa yansımasını sağlayabilmektir ama hiçbir zaman unutulmamalı ki bu millet için öngördüğünüz hak ve adalet bir gün size de lazım olacaktır.

Değerli milletvekilleri, İktidarınız döneminde Türk milletinin faydasına olan kanunlarda da, bu millete sıkıntı yaşatacak kanunlarda da sığındığınız üç kelimeye rastlıyoruz: “Daha fazla demokrasi, daha fazla özgürlük ve daha fazla insan hakları.” Kanunlar için sığındığınız bu kelimeleri Türk milletine uygularken nasıl uyguluyorsunuz, sizlere bir hatırlatmak istiyorum: Adana Büyükşehir Belediye Başkanı, demokrasinin kılıcı ama İstanbul, Ankara, Diyarbakır Belediye Başkanına demokrasinin ödülleri. “Gözünüzü toprak doyursun, “Ananı da al git.” özgürlüğü çiftçimize; gemicik, mısır ithalatı, Ofer kazanç özgürlüğü yandaşlara. Tekel işçilerine ve memurlarına coplu, biber gazlı insan hakları; Habur’da kırmızı halılı, mobil mahkemeli karşılamalı insan hakları teröriste. AKP İktidarının ne yazık ki şu sekiz yılda reva gördüğü…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Coşkun.

HAKAN COŞKUN (Devamla) – Değerli milletvekilleri, yaptığınız yasal değişikliklerle bu saltanatın devamını  sağlayacağınızı sanıyorsanız Türk milleti sizin zulmünüzden kurtulmak için ilk seçimde AKP zihniyetini sandığa gömeceği günü iple çekmektedir.

Bu kadar eksikliklerine rağmen bu kanunumuzun milletimize ve ülkemize hayırlı olmasını temenni ediyorum. Hepinizi tekrar saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Coşkun.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

Geçici madde üzerinde iki adet önerge vardır, okutup işleme alıyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi  Başkanlığına

Görüşülmekte olan 490 sıra sayılı Kanun Teklifinin Geçici Maddesinin üçüncü fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Harun Öztürk

Hüseyin Pazarcı

Tayfun İçli

 

İzmir

Balıkesir

Eskişehir

 

Emrehan Halıcı

Kamer Genç

 

 

Ankara

Tunceli

 

“Bu kanun gereğince hazırlanacak oy verme araç ve gereçlerinin alımı veya imali için gerekli ödenek Maliye Bakanlığınca Yüksek Seçim Kurulu bütçesine aktarılır.”

Türkiye Büyük Millet Meclisi  Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun teklifinin Geçici maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Geçici Madde - Yüksek Seçim Kurulu nezdinde mevcut oy sandıkları, evet mührü, oy kabinleri ve oy zarfları, bu Kanunun yürürlüğe girmesinden sonra yapılacak ilk seçimde veya halkoylamasında kullanılabilir. Daha sonra mevcut oy sandıkları ilgili mevzuat gereğince terkin işlemi yapılarak Maliyeye, Evet ve Tercih mühürleri ise Darphane ve Damga Matbaası Genel Müdürlüğüne devredilir.

 

Faruk Bal

Mehmet Şandır

S. Nevzat Korkmaz

 

Konya

Mersin

Isparta

 

Şenol Bal

Oktay Vural

Behiç Çelik

 

İzmir

İzmir

Mersin

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ AYHAN SEFER ÜSTÜN (Sakarya) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) – Hayır, katılmıyoruz.

OKTAY VURAL (İzmir) – Şenol Bal Hanımefendi…

BAŞKAN – Önerge üzerinde Şenol Bal, İzmir Milletvekili.

Buyurun Sayın Bal. (MHP sıralarından alkışlar)

ŞENOL BAL (İzmir) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz 490 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin geçici maddesi hakkında vermiş olduğumuz değişiklik önergesi hakkında söz almış bulunmaktayım. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Sayın milletvekilleri, önergemizin gerekçesinde de olduğu gibi, getireceği mali yükün 150 milyon Türk lirası olduğu göz önüne alındığında, sandıkların, oy verme kabinlerinin hemen değiştirilmesi yerine Yüksek Seçim Kurulunun teklifinde olduğu gibi peyderpey bir değişikliğin yapılması daha doğru gözükmektedir.

Sayın Başkan, lütfen ikaz eder misiniz sayın vekilleri.

BAŞKAN – Hayhay Sayın Bal.

Sayın milletvekilleri, lütfen…

Buyurun.

ŞENOL BAL (Devamla) – Sayın milletvekilleri, her malzemenin bir miadı var, bir ömrü vardır. Kullanılabilirlik kabiliyetini kaybetmemiş malzemelerin terkin işlemine tabi tutulması ne gerekçeyle yapılırsa yapılırsın israftır. Bu maliyetin yine vatandaşlarımızın sırtına yükleneceği de ortadadır. Bu malzeme beytülmaldır, yani kamunundur, yani millet malıdır. Bu malzemeyi çöpe atmak gibi bir lüks içerisinde değiliz hiçbirimiz.

Evet, değerli milletvekilleri, siyasi iktidarların da bir miadı vardır. Hizmet etme kabiliyetini kaybetmiş bir iktidarı millet terkin işlemine tabi tutacaktır.

Sayın milletvekilleri, hâlen Yüksek Seçim Kurulu nezdinde bulunan oy sandıkları, oy kabinleri, evet mühürleri, oy zarfları kullanılabilirlik ömürleri tamamlandıktan sonra peyderpey terkin işlemine tabi tutulmalıdır.

Evet, seçim sandıklarının camdan olmasını hepimiz arzu ederiz, tercih ederiz ama camdan olması demokrasimize seviye kazandırmaz. Keza, kabinler kumaşla kaplanarak demokrasi standardımız yükselmez. Demokrasi seviyesini ve standardımızı, vatandaşımızın hür iradesiyle oyunu kullanabileceği vasatı sağlamak, bu şekilde kullanılan oyların sağlıklı şekilde sayımının yapılarak doğru şekilde ilgili ve yetkili mercilere ulaştırılmasının şartlarını oluşturmak yükseltecektir. Yani sayın milletvekilleri, zarfla uğraşmayalım, esas olan mazruftur.

Demokrasi konusunda haklı olarak toplumun bütün kesimleri yüksek bir hassasiyete sahiptir. Aslında bu sevindiricidir ama AKP İktidarı bu hassasiyeti kötüye kullanmaktadır. Bu iktidar, demokrasiyi tahrip eden, demokrasi dışı olan her konuyu demokrasinin kuralıymış gibi lanse etme, gösterme kabiliyeti konusunda gerçekten büyük bir başarı kazanmıştır yani tam bir takiye sanatı sergilenmektedir. Aslında, demokrasiye inanmayanlar, demokrasiyi araç olarak kullananlar, demokrasiyi ağızlarına sakız edenler, birçok evrensel değer gibi demokrasi kavramının içini de boşaltmayı başarmışlardır. Gerçek demokrasi yanlıları demokrasi karşıtı gibi gösterilmekte, demokrasi karşıtları da demokrasi havarileri gibi boy göstermektedir. Uygulamalar ortadadır sayın milletvekilleri. Bugün burada görüşülen bu kanunla ilgili verilmiş olan değişiklik de bunun bir örneğidir.

Sayın milletvekilleri, demokrasinin temelini seçim oluşturur. Halk kendini yönetecek, temsil edecek kişileri kendisi seçer. Her dönemde seçim şaibeleri yaşanmıştır. Ülkemizde münferit olaylara geçmişte de rastlanmıştır. Ama özellikle 2007 ve 2009 seçimlerinde oyların hilesiz bir şekilde sonuçlara yansımadığı kuşkusu vatandaşlarımızda artarak büyüyor. Bir anket yaptırın lütfen bu konuda, vatandaşların görüşlerinin ne olduğunu göreceksiniz. Bu şaibe konusu bir korku hâline dönüştüğünde, demokrasi kuralları işlemez sayın milletvekilleri.

Mevcut teklifte görüyoruz ki böyle hassas teklifler ve hile olarak düşünülen konular cevap bulmuyor, tam tersine yürütmenin, yani Hükûmetin sandıklara âdeta tam hâkimiyetini sağlamaya matuf bir teşebbüsüyle karşı karşıyayız. Bu durum grubumuzdan daha önceki konuşmacılarımız tarafından dile getirildi.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Bal, lütfen tamamlayınız.

Buyurun.

ŞENOL BAL (Devamla) – O bakımdan tekrara girecek zamanım yok ama şunu belirtmeliyim ki demokrasimizin birinci müessesesi olan seçimlerin her bakımdan daha yoğun şaibelerle malul hâle gelmesinden endişe ediyoruz çünkü her ne kadar tartıştığımız konu bir kanun teklifi ise de arkasında Hükûmetin olduğu açıktır. Dolayısıyla, Hükûmet sandıklara hâkim olma planını bu kanun teklifiyle gerçekleştirmek düşüncesi içindedir. Bu ise demokrasiyle hiçbir şekilde bağdaşmayan antidemokratik bir uygulamadır.

Bütün bu tedbirleri oluşturmak mecburiyeti hisseden Hükûmetin seçim sonuçlarından oldukça endişeli olduğu da ortadadır. AKP İktidarına karşı vatandaşın göstermeyeceği kesin olan teveccühünü kendi lehineymiş gibi göstermenin bir tedbiri olarak mı bu kanun değişikliği getirilmiştir, diye sormak istiyorum. Eğer iyi niyetli olunsaydı süreç içindeki teklif ve tavsiyelerimize kulak verip adaletli bir sandık düzeni konusunda gayret gösterilirdi.

Evet, önergemize desteklerinizi bekliyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Bal.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 490 sıra sayılı Kanun Teklifinin Geçici Maddesinin üçüncü fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                             Harun Öztürk (İzmir) ve arkadaşları

“Bu Kanun gereğince hazırlanacak oy verme araç ve gereçlerinin alımı veya imali için gerekli ödenek Maliye Bakanlığınca Yüksek Seçim Kurulu bütçesine aktarılır.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ AYHAN SEFER ÜSTÜN (Sakarya) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum.

Gerekçe:

Yılı içinde ihtiyaç duyulması hâlinde, ilgili yıl bütçesinden ödenek aktarılmasının daha uygun ifade olacağı düşüncesiyle işbu değişiklik önergesi verilmiştir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

Teklife yeni bir geçici madde ilave edilmesine ilişkin bir önerge vardır, okutuyorum:

T.B.M. Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 490 sıra sayılı yasa teklifine aşağıdaki şekilde geçici maddenin eklenmesini arz ederim.

Geçici madde: 2011 yılında yapılacak genel seçimlerde hâlihazır 2010 olan ülke barajı 2005 olarak uygulanır.

                                                                                                                         Kamer Genç

                                                                                                                             Tunceli

İSA GÖK (Mersin) – Yüzde 10 olan, yüzde 5… Ne 2010’u? Yüzde 10, yüzde 5. Yanlış okuyor önergeyi. Ne 2010’u, ne 2005’i?

Sayın Başkan, önergeler doğru okunsun, zabta yanlış geçiyor önergeler. “Yüzde 10, yüzde 5” yazıyor önergede. Arkadaşımız “2010, 2005” diye okuyor önergeyi. Siz de dinlemiyorsunuz, kimse dinlemiyor zaten. Allah Allah!

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ AYHAN SEFER ÜSTÜN (Sakarya) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Hükûmet katılıyor mu?

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) - Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Kamer Genç Tunceli Milletvekili.

Buyurun Sayın Genç.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; çok keyfî bir Meclis yönetimiyle karşı karşıya bulunuyoruz. Aslında “Başkan” bile demek, hitap etmek de hata ama neyse.

Şimdi, sayın milletvekilleri, seçim bir ülkenin hayatı kadar önemlidir, demokrasinin de her şeyin yolu seçimden geçer.

Şimdi, son AKP İktidarıyla beraber seçimlerde kömür para ediyor, makarna para ediyor, ondan sonra buzdolabı para ediyor, çamaşır makinesi ediyor, yani aklınıza gelen her türlü menfaat ilişkisi kullanılıyor bu yolda.

Bana göre doğru bir seçim yapılmak isteniyorsa buraya bir hüküm koymamız lazım:

Her kim ki, parti veya bağımsız aday, oy almak amacıyla vatandaşa menfaat temin ederse… Ona bir hakaret cümlesini kuralım.

İki: Ayrıca, her kim ki veya siyasi parti ki, bir seçim bölgesinde menfaat karşılığı oy aldığı kanıtlandığı takdirde o siyasi partiyi ve o bağımsız adayı oradan, seçimden men edelim eğer doğru dürüst bir seçim yapılmasını istiyorsanız.

Yine, buraya bir şey ilave edelim, bir hüküm getirelim, diyelim ki: “Seçim, oy vatandaşın şerefi ve haysiyetidir. İnsanların şerefi ve haysiyetiyle oynanamaz.” Bunu oynayanlara yine bir cezai müeyyide getirelim, vatandaşlara da hitap edelim: “Ey vatandaş, oyunu makarnaya, kömüre satma. Makarnaya ve kömüre sattığın oy senin memleketini satma anlamına gelir.” biçiminde bir ifade de kullanalım ama tabii ki, kimse daha doğrusu halkın karşısına açık alınla, temiz yüzle gitme durumunda olmayan kişiler ve siyasi güçler böyle bir dürüst seçim yapılmasını istemezler çünkü onların temel hedefi halkı kandırmak, halkı kandırarak oy almak.

Sonra tabii, seçimlerde yayın organları var. Ayrıca da seçimlerde devlet gücünü kullanmak var. Şimdi, düşünün iktidarda olan partiler devletin otobüslerini kullanıyorlar, uçaklarını kullanıyorlar; icabında gidiyorlar, valilere kendilerini davet ettiriyorlar, orada yiyeceklerini yiyorlar, içeceklerini içiyorlar; ondan sonra kendi seçmenlerine devletin, bizim o vatandaşların orada verdikleri vergileri getirip maşallah çok iştahla yiyorlar. Böyle bir seçim olmaz. Bunun da önünü almak lazım eğer doğru dürüst bir seçim yapılması isteniyorsa. Ama benim gördüğüm kadarıyla böyle bir anlayış bugünkü siyasi iktidarda yok.

Ayrıca barajı niye… Hiç olmazsa indirelim yüzde 3’e. Benim önergem bu, 3’e indirelim. Ne olacak yani? Burada, yüzde 3 oy alan vatandaş gelsin halkı temsil etsin. Bundan niye kaçıyorsunuz? Bundan kaçan insanlarda halka karşı saygı var mı? Yok. Yani gidip, halkı kandırıp da belli bir oy aldıktan sonra öteki insanları burada bana göre alıkoymak, insanlara, vatana, millete, dürüstlüğe karşı saygısız bir davranış anlamındadır.

O bakımdan, doğru bir seçim yapmak gördüğüm kadarıyla içinizden gelmiyor, dürüst bir seçim yapmak içinizden gelmiyor. Böyle bir, yani vatandaşları, insanları kandırmak için de bence bunlara da gerek yok. Zaten Başkanlık makamında olan Başkan Vekili tamamen keyfî davranıyor; biz burada söz istiyoruz -tutanaklar burada- söz vermiyor.

Mustafa Elitaş, söz verdik…

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Görüntüler var, görüntülere bakacağız.

KAMER GENÇ (Devamla) – …bak, istifa edeceksin; ya sen edeceksin ya ben edeceğim, çünkü görüntülere bakacağız.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Ahmet Aydın görüntüleri oraya verdi, görüntülere bakacağız.

KAMER GENÇ (Devamla) – Görüntülere bakacağız. Bak, şeref sözü veriyoruz! Bak şeref sözü!

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Görüntülere bakacağız!

KAMER GENÇ (Devamla) – Bak şeref sözü, herkes sözünde duracak. Ya sen istifa edeceksin ya ben edeceğim. Tamam, göreceğiz.

Onun için, değerli milletvekilleri, tabii, bu kürsü bana göre çok kutsal bir kürsüdür. Bu kürsüde görev yapan kişilerin çok tarafsız olması lazım, çünkü burası milletin kürsüsüdür; milletin kürsüsünde görev yapan insanların dürüst davranması lazım, tarafsız davranması lazım. Biz tartışmayı başlatıyoruz, bize söz vermiyor. Arkadaki özel birtakım AKP’nin grubunun etkisi altında kalan bir tane kamu görevlisi var, bu görevli bunu devamlı AKP’nin lehine kullanıyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

KAMER GENÇ (Devamla) – AKP’liler size de samimi, dostça bir tavsiyem var. Evvela şu grup başkan vekillerinizi değiştirin. Neden değiştirin biliyor musunuz? (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Bakın, getirdikleri önerilerin hepsi yanlış. Ayrıca, bu Hükûmeti de değiştirin ya! Bakın, bir tek bakan bile yok. Bakın, yani yazık bu memlekete, gerçekten bu millete bunların saygıları yok. Şimdi, bir tane bakan… Şimdi, bu bakan burada sıkışırsa ne olacak? Ne olacak şimdi, kim kalacak burada? Yani böyle bir şey olmaz arkadaşlar. (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Millete, vatandaşa saygısı olan Hükûmet gelir, buradaki en azından müzakereleri takip eder; bu vatandaş ne diyor, milletvekilleri ne diyor…

Onun için, bakın, burada getirdiğiniz öneriler yanlış. Eskiden biz diyorduk ki: “O birleşimde şu müzakereler tamamlanmadığı takdirde ertesi gün de devam eder.” Ama, yok. Okuma yazması mı yok? Herhâlde… Kayserililer zeki olur ama hiç olmazsa bir, Kayserilisin, doğru dürüst bir okuma yazma öğrenseydin.

Saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Genç.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

32’nci madde üzerinde iki adet önerge vardır, gelişlerine göre okutup aykırılıklarına göre işleme alacağım.

Okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 490 S. Sayılı Kanun Teklifinin 32. maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Madde 32. Bu Kanun yayımı tarihinden bir ay sonra yürürlüğe girer.

 

Nevzat Korkmaz

Hüseyin Yıldız

Mehmet Serdaroğlu

 

 

Isparta

Antalya

Kastamonu

 

 

Ahmet Duran Bulut

Kemalettin Nalcı

 

 

 

Balıkesir

Tekirdağ

 

 

T.B.M. Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 490 sıra sayılı yasa teklifinin 32. maddesinde geçen (yayımı tarihinde) ibaresinin (yayımı tarihinden üç ay sonra) biçiminde değiştirilmesini arz ederim.

                                                                                                              Kamer Genç

                                                                                                                  Tunceli

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ AYHAN SEFER ÜSTÜN (Sakarya) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) – Katılmıyoruz.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sizin keyfî yönetiminizi protesto etmek için önerge üzerinde konuşmuyorum. [AK PARTİ sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar(!)]

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Kanunun özelliği gereği 3 ay sonra yürürlüğe girmesi daha uygundur.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 490 S. Sayılı Kanun Teklifinin 32. maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Madde 32. Bu Kanun yayımı tarihinden bir ay sonra yürürlüğe girer.

                                                                                     Nevzat Korkmaz (Isparta) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ANAYASA KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ AYHAN SEFER ÜSTÜN (Sakarya) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI ALİ BABACAN (Ankara) – Katılmıyoruz.

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Serdaroğlu konuşacak.

BAŞKAN – Mehmet Serdaroğlu, Kastamonu Milletvekili.

Buyurun Sayın Serdaroğlu. (MHP sıralarından alkışlar)

MEHMET SERDAROĞLU (Kastamonu) – Değerli Başkanım, çok değerli milletvekilleri; 490 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 32’nci maddesinde verilen önerge üzerine söz aldım. Sizleri en iyi dileklerimle selamlıyorum.

Görüşülmekte olan Kanun Teklifi’ne benim ve Milliyetçi Hareket Partili milletvekili arkadaşlarımca verilen 2839 sayılı Milletvekili Seçim Kanunu’nda değişiklik yapan teklifimizin de birleştirilmesi ve bunun 28’inci maddede yer alması nedeniyle öncelikle duyduğumuz memnuniyeti dile getiriyor, hepinize ayrı ayrı teşekkür ediyorum.

2839 sayılı mevcut Milletvekili Seçimi Kanunu’na göre, aday olacak ya da gösterilecek kamu görevlileri, siyasi parti yöneticileri ve Türk Silahlı Kuvvetleri mensuplarının görevlerinden ayrılmaları gerekirken, kamu görevi yapan kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları ile sendikalar, kamu bankaları ve üst birlikleri ve bunların üst kuruluşlarının katıldıkları teşebbüs ve ortaklıkların yönetim ve denetim kurullarında görev alanların görevden ayrılma zorunluluğu bulunmamakta idi. Hatta 3069 sayılı Kanun’la, milletvekili seçildikten itibaren görevlerinden ayrılmaları için kendilerine altı aylık da süre tanınmaktaydı.

Değerli milletvekilleri, bu durum, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları ile sendikalar, kamu bankaları ile üst birlikleri ve bunların üst kuruluşlarının ve katıldıkları teşebbüs veya ortaklıkların yönetim ve denetim kurullarında görevli adayların kurumlarının teşkilat ve imkânlarını seçimlerde kullanmalarına, dolayısıyla haksız bir rekabete yol açmaktaydı.

Ayrıca, milletvekili seçilemeyenlerin görevine devam etmesi de içinde bulundukları kurumu siyasallaştırmakta ve temsil kabiliyetini zayıflatmaktaydı. Milletvekili seçilenlere tanınan altı aylık süre ile de özellikle bu kurumların başkanlıklarından gelenler için yeni yönetim kurulunu tanzim etme, bir nevi o kurumda varlığını ve ağırlığını devam ettirme yolunu açmaktaydı.

İşte, sıra sayısında 28’inci madde olarak yer alan ve sizlerin çok değerli oylarıyla kabul edilen teklifimiz ile Milletvekili Seçim Kanunu’nun 18’inci maddesinin başlığı “Adaylık İçin Görevden Çekilmesi Gerekenler” şeklinde değiştirilmiş ve kapsamı genişletilmiştir. Böylece kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları, sendikalar, kamu bankaları ve üst birliklerinin ve bunların üst kuruluşlarının yönetim ve denetim kurullarında görev alanların da aday olmak için kamu görevlileri, siyasi parti yöneticileri ve Türk Silahlı Kuvvetleri mensupları gibi görevlerinden ayrılmaları öngörülmüştür.

Değerli milletvekilleri, uzatmadan kısaca ifade edersek: Seçimlerde adaylık için görevden çekilmesi gerekenlere yukarıda belirttiğim kurum mensuplarının da bu kapsama alınmasıyla adaletsizlik ortadan kaldırılmış olacaktır. Ayrıca bu değişiklikle 2972 sayılı Kanun’un 36’ncı maddesi gereğince mahallî idare seçimlerinde de aynen bu uygulanacaktır.

Kanun teklifimize 28’inci maddede yer vererek kabul edilmesini sağlayan Anayasa Komisyonunun Başkanına ve Komisyon üyelerine ve siz değerli sayın milletvekillerine şahsım ve Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına teşekkür ediyorum.

Kanunun seçim sistemimize ve büyük milletimize hayırlara vesile olmasını dileyerek sizleri bir kez daha saygıyla selamlıyorum. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Serdaroğlu.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

33’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Şimdi İçtüzük’ün 86’ncı maddesi gereğince, oyunun rengini belirtmek üzere ve lehte olmak üzere Nurettin Akman, Çankırı Milletvekili söz istemişlerdir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Buyurun Sayın Akman.

NURETTİN AKMAN (Çankırı) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanun ile Milletvekili Seçimi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi hakkında, oyumun rengini belli etmek üzere söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Seçim, bir ülkede, yönetilenlerin yani vatandaşların kendilerini yönetecek ve temsil edecek kişileri seçip onları iktidara taşımalarıdır. Bu seçim sadece ve sadece iktidarla sınırlı kalmamaktadır, demokrasinin diğer vazgeçilmez unsurları olan Parlamento yapısı içerisindeki diğer kanatları da belirlemektedir.

Demokratik sistemlerde esas olan, halkın yönetim yetkisini bizzat kaynağından almasıdır. Tabii, bu arada sözü edilen halk, belli bir sınıfı veya zümreyi temsil eden halk değil, vatandaşların tamamıdır. Aslolan da bir bütün olarak vatandaşların hepsinin katılacağı bir seçimdir. Ancak gerçek bir demokrasinin varlığını böylece hissedebiliriz.

Demokrasi tarihi boyunca seçimler pek çok aşamadan geçmiştir. Günümüz çağdaş demokrasilerine ulaşıncaya kadar, bu süreçte önemli değişimler kaydedilmiştir. En son, günümüzde ise seçimler artık belirli evrensel ilkelere ve değerlere sahip bir demokratik araç olarak karşımıza çıkmaktadır.

Değerli milletvekilleri, görüşülmekte olan yasayla ilgili olarak sona gelmiş bulunuyoruz. Yüce Meclis, Seçim Kanunu’ndaki bu değişikliklerle bazı yeniliklere daha imza atmaktadır. 298 sayılı Yasa yaklaşık elli yıldır uygulanmaktadır. Zaman zaman değişiklikler yapılmış, ancak bu süreçte bugünkü değişimlerin mutlaka yapılması da gerekmektedir.

Esasen, bugünkü düzenlemeleri özetle belirtecek olursak, bu düzenlemeler Yüksek Seçim Kuruluna intikal eden şikâyet ve itirazlar sonucu alınan bağlayıcı kararları da içermektedir. Genel ve yerel seçimlerde açılan seçim büroları bu kanunla yasal hâle getirilmektedir. Seçimlerde çevre kirliliğinin önlenmesi amacıyla kamuyu rahatsız edecek şekilde bayrak, flama, reklam vesaire asılmasının önüne geçilmekte, bu husus belli yerlerle sınırlanmaktadır. Açık yerlerdeki sözlü propaganda süresi güneş battıktan sonra iki saat uzatılmıştır.

Değerli arkadaşlarım, günlük hayatımızın vazgeçilmez bir parçası hâline gelen İnternet, cep telefonu, billboard’ların kanun kapsamına alınması öngörülmüş, propagandada bu vasıtalardan yararlanılması esas alınmıştır. Genel ve yerel seçimlerde adayların seçmenlere hediye olarak dağıttıkları şapka, kalem, anahtarlık gibi malzemelerin değerlerine 5 Türk lirasıyla sınır getirilmiştir. Sandık ve oy kullanma kabinleri yeniden düzenlenmiştir. Dikkat etmişsinizdir, Mecliste Sayın Cumhurbaşkanı Demirel’in Başbakan olduğu dönemde çöp kutusuna oy kullanılmaktaydı. Artık bu kanunla bunlar ortadan kalkacak, ağaç sandıklar tarihe karışacak, şeffaf sandıklar… (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Değerli arkadaşlarım, Türkiye geleceğe koşuyor. Konuşmamı kısa kesmek istiyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Bugün bir köşe yazarının yazısı çok dikkatimi çekti. “Seçim Kanunu nasıl ilklere imza atmışsa -bir köşe yazarı öyle diyor- vergi barışıyla 7,1 milyar Türk lirası beyan edilen bir ülke; İsrail’in sınırlarını çizen bir Türkiye; Hindistan’ın, Pakistan’ın yetkililerini bir araya getiren ve etkileri Hindistan’a kadar ulaşan bir Türkiye. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Değerli arkadaşlarım, Türkiye, her geçen gün kabuğunu yırtmaktadır. Bu Seçim Kanunu’yla da ben ümit ediyorum bütün siyasi partilerimiz bundan istifade edecektir.

Ben, bu yasanın hazırlanmasında emeği geçen Değerli Genel Başkan Yardımcısı Haluk İpek Bey başta olmak üzere tüm milletvekillerimize… (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

NURETTİN AKMAN (Devamla) - …bu saate kadar Genel Kurulda emek sarf eden değerli milletvekillerimize huzurlarınızda şükranlarımı sunuyorum.

Değerli arkadaşlarım, tasarının, partilerimize, Meclisimize, ülkemize, milletimize hayırlar getirmesini diliyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Akman.

İç Tüzük’ün 86’ncı maddesi gereğince oyunun rengini belirtmek üzere ve aleyhte söz isteyen Kamer Genç, Tunceli Milletvekili… Yok.

Sayın milletvekilleri, teklifin tümü açık oylamaya tabidir.

Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Oylama için iki dakika süre veriyorum.

Oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylamaya başlandı)

OKTAY VURAL (İzmir) – Efendim, pusulaları da okursanız, açık oylama olduğu için verenlerin olup olmadığını kontrol ederiz. Pusuluların okunması gerekiyor, salonda olup olmadıklarını kontrol için.

Pusulalar geçerli değil herhâlde, değil mi Sayın Başkan?

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Bakanlara vekâleti var.

OKTAY VURAL (İzmir) – Efendim, buradalar mı? Vekâlet veren bakanlar buradaysa…

KÂTİP ÜYE HARUN TÜFEKCİ (Konya) – Sayın Recep Akdağ Tamer Yıldız’a vekâleten, Sayın Ali Babacan Beşir Atalay’a vekâleten, Sayın Mehdi Eker Cevdet Yılmaz’a vekâleten.

EYÜP AYAR (Kocaeli) – Harun Bey, ben de verdim, benim de var, Eyüp Ayar da var.

(Elektronik cihazla oylamaya devam edildi)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, 490 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin açık oylama sonucu:

Kabul         : 197

Ret             :     3

Oy sayısı    : 200 (x)

Böylece teklif kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.

Kanun tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri  sırasıyla görüşmek için, 8 Nisan 2010 Perşembe günü, alınan karar gereğince saat 13.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.

Kapanma Saati: 02.41

                        

(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.