Normal 26011 3 8 2010-04-20T13:18:00Z 2010-04-20T13:18:00Z 1 47316 269705 TBMM 2247 632 316389 11.9999 Clean Clean 0 0 nk 0 nk 0 0 false false false 0 nk 0 nk MicrosoftInternetExplorer4

DÖNEM: 23                            CİLT: 63                    YASAMA YILI: 4

 

 

 

 

 

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

TUTANAK DERGİSİ

 

72’nci Birleşim

11 Mart 2010 Perşembe

 

(Bu Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile

konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun olarak

yazılmıştır.)

 

İ Ç İ N D E K İ L E R

   I. -  GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

  II. - GELEN KÂĞITLAR

III. -  YOKLAMALAR

IV.-   GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) MİLLETVEKİLLERİNİN GÜNDEM DIŞI KONUŞMALARI

1.- Yozgat Milletvekili Mehmet Çiçek’in, İstiklal Marşı’nın Türkiye Büyük Millet Meclisince kabulünün 89’uncu yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması

2.- İstanbul Milletvekili Hasan Macit’in, Balıkesir ili Dursunbey ilçesi Odaköy’de bir kömür ocağında meydana gelen grizu patlamasına ilişkin gündem dışı konuşması ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçer’in cevabı

3.- Erzurum Milletvekili Zeki Ertugay’ın, Erzurum’un düşman işgalinden kurtuluşunun 92’nci yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması

V.- AÇIKLAMALAR

1.- Burdur Milletvekili Bayram Özçelik’in, 12 Mart İstiklal Marşı’nın Kabulü ve Mehmet AkifErsoy’u Anma Günü’ne ilişkin açıklaması

2.- Balıkesir Milletvekili Ergün Aydoğan’ın, Balıkesir ili Dursunbey ilçesi Odaköy’de bir kömür ocağında meydana gelen grizu patlamasına ilişkin açıklaması ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçer’in cevabı

3.- Burdur Milletvekili Ramazan Kerim Özkan’ın, 12 Mart İstiklal Marşı’nın Kabulü ve Mehmet AkifErsoy’u Anma Günü’ne ilişkin açıklaması

4.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, 14 Mart Tıp Bayramı’na ilişkin açıklaması

5.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın, İsveç Parlamentosunun kabul ettiği sözde Ermeni soykırımı tasarısına ilişkin açıklaması

6.- İzmir Milletvekili K. Kemal Anadol’un, İsveç Parlamentosunun kabul ettiği sözde Ermeni soykırımı tasarısına ilişkin açıklaması

7.- Giresun Milletvekili Nurettin Canikli’nin, İsveç Parlamentosunun kabul ettiği sözde Ermeni soykırımı tasarısına ilişkin açıklaması

8.- Dışişleri Komisyonu Başkanı ve Eskişehir Milletvekili Hasan Murat Mercan’ın, 15 Mart 2010 Pazartesi günü yapacakları komisyon toplantısında, hem İsveç Parlamentosunun hem de ABD Temsilciler Meclisi Dış İlişkiler Komitesinin aldığı sözde Ermeni soykırımı kararlarının enine boyuna tartışılacağına ilişkin açıklaması

 

VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Önergeler

1.- Tokat Milletvekili Zeyid Aslan’ın, İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu üyeliğinden istifa ettiğine ilişkin önergesi (4/189)

 

B) Meclis Araştırması Önergeleri

1.- Diyarbakır Milletvekili Selahattin Demirtaş ve 19 milletvekilinin, 1930 yılında Van’ın Erciş ilçesindeki Zilan Deresi’nde yaşanan olayların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/615)

2.- Diyarbakır Milletvekili Selahattin Demirtaş ve 19 milletvekilinin, kamuda geçici personel istihdamındaki sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/616)

3.- İzmir Milletvekili Ahmet Ersin ve 34 milletvekilinin, Hrant Dink cinayetiyle ilgili bazı hususların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/617)

4.- Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk ve 34 milletvekilinin, faili meçhul siyasi cinayetler konusunun araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/618)

 

VII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri

1.- Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/324) (S. Sayısı: 96)

2.- Türk Borçlar Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/499) (S. Sayısı: 321)

3.- Milletlerarası Para Fonu ile Milletlerarası İmar ve Kalkınma Bankasına Katılmak İçin Hükümete Yetki Verilmesine Dair Kanuna Ek Milletlerarası Para Fonu Ana Sözleşmesinde Değişiklik Yapılmasına İlişkin Belgelerin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/761) (S. Sayısı: 458)

4.- Sebze ve Meyve Ticaretinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun Tasarısı ile Avrupa Birliği Uyum, Tarım, Orman ve Köyişleri ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonları Raporları (1/743) (S. Sayısı: 471)

5.- Milletlerarası İmar ve Kalkınma Bankasının Ana Sözleşmesinde Değişikliğin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/786) (S. Sayısı: 460)

6.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Bahreyn Krallığı Hükümeti Arasında Uluslararası Karayolu Taşımacılığı Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/565) (S. Sayısı: 370)

 

VIII.- OYLAMALAR

1.- Sebze ve Meyve Ticaretinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun Tasarısı’nın oylaması

 

IX.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, bir işletmenin kamuya olan borçlarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in cevabı (7/12131)

2.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, öğretmenlerin ödüllendirilmesine ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu’nun cevabı (7/12195)

3.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, ceza alan ve ödüllendirilen personele ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu’nun cevabı (7/12197)

4.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, sözleşmeli öğretmen alımına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu’nun cevabı (7/12309)

5.- Trabzon Milletvekili Süleyman Latif Yunusoğlu’nun, eğitim kurumlarına yönetici atamalarına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu’nun cevabı (7/12315)

6.- Bartın Milletvekili Muhammet Rıza Yalçınkaya’nın, esnaf ve sanatkâr sicil hareketlerine ilişkin sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat Ergün’ün cevabı (7/12517)

7.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, bazı denetim faaliyetlerine ilişkin sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat Ergün’ün cevabı (7/12586)

 

I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

TBMM Genel Kurulu saat 13.04’te açılarak dokuz oturum yaptı.

 

Birinci, İkinci, Üçüncü, Dördüncü, Beşinci Oturum

 

Şırnak Milletvekili Sevahir Bayındır, 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’ne,

Sivas Milletvekili Malik Ecder Özdemir, Alevilerin sorunlarına, Erzurum Özel Yetkili Savcısı tarafından hazırlanan iddianameye,

Giresun Milletvekili Murat Özkan, işsizlik konusuna,

İlişkin gündem dışı birer konuşma yaptılar.

 

İstanbul milletvekilleri:

Birgen Keleş,

Necla Arat,

Halide İncekara,

Konya Milletvekili Ayşe Türkmenoğlu,

8 Mart Dünya Kadınlar Günü’ne;

 

Samsun Milletvekili Suat Kılıç, Sivas Milletvekili Malik Ecder Özdemir’in, yaptığı konuşmayla yürütülmekte olan bir soruşturmanın içerisine girdiğine ve konuşmasının Anayasa’nın ayrımcılığı reddeden kriterlerine uygun düşmediğine;

İlişkin birer açıklamada bulundular.

 

Tokat Milletvekili Reşat Doğru ve 20 milletvekilinin, yurt dışında yaşayan Türklerin sorunlarının (10/611),

Çankırı Milletvekili Ahmet Bukan ve 21 milletvekilinin, Çankırı’da çiftçilik ve hayvancılıkla uğraşanların sorunlarının (10/612),

Gaziantep Milletvekili Hasan Özdemir ve 22 milletvekilinin, Gaziantep’teki deprem riskinin (10/613),

Adana Milletvekili Yılmaz Tankut ve 20 milletvekilinin, kaçak et ve gıda üretimi sorununun (10/614),

 

Araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla birer Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergeleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin gündemdeki yerlerini alacağı ve ön görüşmelerinin, sırası geldiğinde yapılacağı açıklandı.

 

Kayıp çocuklar başta olmak üzere çocukların mağdur olduğu sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla kurulan (10/90, 190, 210, 235, 312, 433, 438, 466, 474, 496, 531, 539, 558, 563, 564, 565, 566, 567, 568, 569, 570, 571, 572, 573, 574) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonu üyeliklerine gruplarınca aday gösterilen milletvekilleri seçildi.

 

Başkanlıkça, Komisyonun, başkan, başkan vekili, sözcü ve kâtip üye seçimini yapmak üzere toplanacağı gün, saat ve yere ilişkin duyuruda bulunuldu.

Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının:

1’inci sırasında bulunan ve İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi kabul edilen, Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu’nun (1/324) (S. Sayısı: 96),

2’nci sırasında bulunan ve İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi kabul edilen, Türk Borçlar Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu’nun (1/499) (S. Sayısı: 321),

3’üncü sırasında bulunan, Milletlerarası Para Fonu ile Milletlerarası İmar ve Kalkınma Bankasına Katılmak İçin Hükümete Yetki Verilmesine Dair Kanuna Ek Milletlerarası Para Fonu Ana Sözleşmesinde Değişiklik Yapılmasına İlişkin Belgelerin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun (1/761) (S. Sayısı: 458),

Görüşmeleri komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından ertelendi.

 

4’üncü sırasında bulunan ve İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi kabul edilen, Sebze ve Meyve Ticaretinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun Tasarısı ile Avrupa Birliği Uyum, Tarım, Orman ve Köyişleri ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonları Raporlarının (1/743) (S. Sayısı: 471) görüşmelerine devam olunarak birinci bölümünün 3’üncü maddesine kadar kabul edildi, 3’üncü maddesi üzerinde bir süre görüşüldü.

 

Karar yeter sayısı bulunamadığından birleşime 16.52’de ara verildi.

 

 

 

Meral AKŞENER

 

 

 

Başkan Vekili

 

 

Harun TÜFEKCİ

 

Bayram ÖZÇELİK

 

Konya

 

Burdur

 

Kâtip Üye

 

Kâtip Üye

 

Altıncı, Yedinci, Sekizinci, Dokuzuncu Oturum

 

Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının:

4’üncü sırasında bulunan ve İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi kabul edilen, Sebze ve Meyve Ticaretinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun Tasarısı ile Avrupa Birliği Uyum, Tarım, Orman ve Köyişleri ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonları Raporlarının (1/743) (S. Sayısı: 471) görüşmelerine devam olunarak birinci bölümünün 9’uncu maddesine kadar kabul edildi.

 

Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmında yer alan 370, 371, 372, 376, 377, 378, 379, 388, 389, 390, 391 sıra sayılı kanun tasarılarının bu kısmın 6, 7, 8, 9, 10, 11, 12, 13, 14, 15 ve 16’ncı sıralarına alınmasına ve diğer işlerin sırasının buna göre teselsül ettirilmesine ilişkin Danışma Kurulu önerisi kabul edildi.

 

11 Mart 2010 Perşembe günü, alınan karar gereğince saat 13.00’te toplanmak üzere birleşime 19.56’da son verildi.

 

 

 

Nevzat PAKDİL

 

 

 

Başkan Vekili

 

 

Harun TÜFEKCİ

 

Bayram ÖZÇELİK

 

Konya

 

Burdur

 

Kâtip Üye

 

Kâtip Üye

                                                                                                                                                 No.:  98

 

II.- GELEN KÂĞITLAR

11 Mart 2010 Perşembe

Tasarılar

1.- Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı (1/820) (Plan ve Bütçe ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 25.02.2010)

2.- Maden Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/821) (Anayasa; İçişleri; Çevre; Plan ve Bütçe ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 03.03.2010)

3.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kazakistan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Bilim ve Teknoloji Alanında İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/822) (Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ile Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 05.03.2010)

4.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti İçişleri Bakanlığı ile Suriye Arap Cumhuriyeti Hükümeti İçişleri Bakanlığı Arasında Güvenlik İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/823) (İçişleri ile Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 05.03.2010)

Teklifler

1.- Aydın   Milletvekili  Mehmet  Fatih  Atay’ın; 5682 Sayılı Pasaport Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/624) (İçişleri Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 26.02.2010)

2.- Bitlis  Milletvekili Mehmet Nezir Karabaş’ın; 5682 Sayılı Pasaport Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/625) (İçişleri Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 26.02.2010)

3.- Giresun Milletvekili Murat Özkan ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın; Karayolları Trafik Kanunu, Gümrük Kanunu ile Özel Tüketim Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/626) (Milli Savunma; İçişleri ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 26.02.2010)

4.- Barış ve Demokrasi Partisi Grup Başkanvekilleri Batman Milletvekilleri Ayla Akat Ata ve Bengi Yıldız’ın; Devlet Memurları Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/627) (Plan ve Bütçe Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 02.03.2010)

5.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in; 5102 Sayılı Yüksek Öğrenim Öğrencilerine Burs, Kredi Verilmesine İlişkin Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/628) (Plan ve Bütçe ile Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 03.03.2010)

6.- Denizli  Milletvekili  Ali  Rıza  Ertemür’ün;  Katma  Değer Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/629) (Plan ve Bütçe Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 03.03.2010)

7.- Yalova Milletvekili Muharrem İnce’nin; Devlet Memurları Kanunu ile Milli Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/630) (Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 03.03.2010)

8.- Hakkari Milletvekili Hamit Geylani’nin; Türk Ceza Yasasında Değişiklik Yapılmasına Dair Yasa Teklifi (2/631) (Anayasa ile Adalet Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 03.03.2010)

9.- İzmir Milletvekili Selçuk Ayhan’ın; Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/632) (Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 04.03.2010)

Meclis Araştırması Önergeleri

1.- Diyarbakır  Milletvekili  Selahattin  Demirtaş  ve 19 Milletvekilinin, 1930  yılında Van’ın Erciş İlçesindeki Zilan Deresinde yaşanan olayların araştırılması amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi  (10/615) (Başkanlığa geliş tarihi: 9.2.2010)

2.- Diyarbakır  Milletvekili Selahattin  Demirtaş ve 19 Milletvekilinin, kamuda geçici personel istihdamındaki sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/616) (Başkanlığa geliş tarihi: 9.2.2010)

3.- İzmir Milletvekili Ahmet Ersin ve 34 Milletvekilinin, Hrant Dink cinayetiyle ilgili bazı hususların araştırılması amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/617) (Başkanlığa geliş tarihi: 9.2.2010)

4.- Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk ve 34 Milletvekilinin, faili meçhul siyasi cinayetler konusunun araştırılması amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/618) (Başkanlığa geliş tarihi: 9.2.2010)

Süresi İçinde Cevaplanmayan Yazılı Soru Önergeleri

1.-            İstanbul Milletvekili Çetin Soysal’ın, Fransa’daki Türkiye Mevsimi etkinliklerine ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/11711)

2.-            Kocaeli Milletvekili Hikmet Erenkaya’nın, ödenmemiş kamulaştırma bedellerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12134)  

3.-            Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, Kütahya Şeker Fabrikasının değer tespitine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12139)  

4.-            Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, bir Bakanlar Kurulu Kararındaki bir değişikliğe ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12140)  

5.-            Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, Polis Meslek Yüksek Okulları yazılı sınavında sorulan sorulara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12141)  

6.-            Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, yeni yatırım teşvik uygulamalarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12142)  

7.-            Muğla Milletvekili Fevzi Topuz’un, aldığı ödüllere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12144)  

8.-            Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün, Gaziantep’teki bir greve ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/12149)  

9.-            Van Milletvekili Fatma Kurtulan’ın, Van’daki kadın istihdamına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/12150)  

10.-          Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, Ziraat Bankasındaki personel yönetimine ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Ali Babacan) yazılı soru önergesi (7/12167)  

11.-          Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bazı illerdeki sigortacılık hizmetlerine ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Ali Babacan) yazılı soru önergesi (7/12168)  

12.-          Gaziantep Milletvekili Hasan Özdemir’in, Gaziantep’teki uyuşturucu madde kullanımının tahliline ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/12171)  

13.-          Van Milletvekili Fatma Kurtulan’ın, bir oluşum iddiasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/12172)  

14.-          Diyarbakır Milletvekili Akın Birdal’ın, bir derneğin faaliyetlerinin engellendiği iddiasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/12173)  

15.-          Yalova Milletvekili Muharrem İnce’nin, bir vakfa bağışlanan gayrimenkulün satıldığı iddiasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/12174)  

16.-          Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, bir köprülü kavşağın düzenlenmesine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/12175)  

17.-          Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir sulama birliğinde işten çıkarılan personele ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/12176)  

18.-          Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Batman’ın Sason ilçesine girişteki yola ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/12177)  

19.-          Batman Milletvekili Ayla Akat Ata’nın, Batman’da görev yapan koruculara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/12178)  

20.-          Batman Milletvekili Ayla Akat Ata’nın, bazı toplumsal olaylara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/12179)  

21.-          Ordu Milletvekili Rıdvan Yalçın’ın, kamudaki araçlara ve kiralama uygulamalarına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/12183)  

22.-          Gaziantep Milletvekili Hasan Özdemir’in, Gaziantep’teki özelleştirmelerin gelirlerine ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/12185)  

23.-          Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, motorlu taşıtlar vergisindeki artış oranına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/12186)  

24.-          Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, Adana’da Hazineye ait taşınmazların durumuna ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/12187)  

25.-          Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, dolaylı ve dolaysız vergi tahsilatına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/12188)  

26.-          Gaziantep Milletvekili Hasan Özdemir’in, Gaziantep’teki okulların elektrik borçlarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/12189)  

27.-          Van Milletvekili Fatma Kurtulan’ın, bir oluşum iddiasına ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/12190)

28.-          İstanbul Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaş’ın, ilköğretime özürsüz olarak devam etmeyen öğrencilere ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/12191)  

29.-          Adıyaman Milletvekili Şevket Köse’nin, bazı illerdeki eğitim kurumlarına yönetici atamalarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/12192)  

30.-          Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, Dumlupınar Üniversitesi Tıp Fakültesine akademik ve idari personel alımına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/12193)  

31.-          Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, PMYO’lardan ilişiği kesilen öğrencilere ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/12194)  

32.-          Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, yönetici atamalarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/12196)  

33.-          Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, milli eğitim modellerine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/12198)  

34.-          Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, engelli öğretmen adaylarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/12199)  

35.-          Adana Milletvekili Nevin Gaye Erbatur’un, bir öğrencinin ölüm olayına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/12200)  

36.-          Burdur Milletvekili Ramazan Kerim Özkan’ın, bir okuldaki fizyoterapist ihtiyacına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/12201)  

37.-          Mersin Milletvekili İsa Gök’ün, yönetici atamalarında usulsüzlük yapıldığı iddialarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/12202)  

38.-          Adana Milletvekili Nevin Gaye Erbatur’un, internet yasaklarının yeniden düzenlenmesine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/12203)

39.-          Zonguldak Milletvekili Ali Koçal’ın, okullardaki zorunlu bağış uygulamalarına ve bir iddiaya ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/12204)  

40.-          Van Milletvekili Fatma Kurtulan’ın, Van’da kız çocuklarının okullaşma oranına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/12205)  

41.-          Hakkari Milletvekili Hamit Geylani’nin, askeri karakol alanında bulunan bir okula ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/12206)  

42.-          Tunceli Milletvekili Şerafettin Halis’in, üniversitelerde bildiri dağıtan öğrencilere yönelik uygulamalara ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/12207)  

43.-          Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, Adana’da esnaf ve sanatkarlar ile KOBİ’lerin kullandıkları kredilere ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/12218)  

44.-          Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, Osmaniye’de esnaf ve sanatkar ile KOBİ’lerin kullandıkları kredilere ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/12219)  

45.-          Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, esnaf ve sanatkarlar ile KOBİ’lerin kullandıkları kredilere ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/12220)  

46.-          İstanbul Milletvekili Hasan Macit’in, demiryollarına ve tren seferlerine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/12231)  

47.-          Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Kars-Ankara tren seferlerinin kaldırılmasına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/12232)  

48.-          İstanbul Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaş’ın, sinema çalışanlarının sorunlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12237)  

49.-          Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün, TEKEL’in özelleştirilmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12243)  

50.-          İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel’in, “vicdani red” konusunda düzenleme yapılıp yapılmayacağına ve bir tutuklunun durumuna ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12245)  

51.-          Adana Milletvekili Yılmaz Tankut’un, yalın ADSL bağlantısındaki ücretlendirmeye ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12247)  

52.-          Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, ekonomi yönetimine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12249)  

53.-          Adıyaman Milletvekili Şevket Köse’nin, bazı illerde İŞKUR’la sağlanan istihdama ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/12262)  

54.-          Manisa Milletvekili Ahmet Orhan’ın, kamu kurumlarında çalıştırılan taşeron firma personeline ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/12264)  

55.-          Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, Gönen ilçesindeki hava kirliliğine ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/12275)  

56.-          Muş Milletvekili Sırrı Sakık’ın, Muş Valiliğince yapıldığı iddia edilen bir uygulamaya ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/12284)  

57.-          İstanbul Milletvekili Çetin Soysal’ın, İstanbul Büyükşehir Belediyesinin itfaiye hizmetleri ihalesine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/12285)  

58.-          Kayseri Milletvekili Mehmet Şevki Kulkuloğlu’nun, bir arsanın imar tadilatına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/12286)  

59.-          Kayseri Milletvekili Mehmet Şevki Kulkuloğlu’nun, bir arsa satışı ihalesine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/12287)  

60.-          Kayseri Milletvekili Mehmet Şevki Kulkuloğlu’nun, bir ihale şartnamesine ve sözleşmesine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/12288)  

61.-          Kayseri Milletvekili Mehmet Şevki Kulkuloğlu’nun, bir inşaat ruhsatına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/12289)  

62.-          Mersin Milletvekili Behiç Çelik’in, Deniz Feneri Davası sanıklarına ihale verildiği iddiasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/12290)  

63.-          Hatay Milletvekili Süleyman Turan Çirkin’in, Ankara’da toplu taşıma ücretlerine yapılan zamma ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/12291)  

64.-          Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif Paksoy’un, bir belediyenin itfaiye eri alımıyla ilgili iddialara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/12292)  

65.-          Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif Paksoy’un, personel maaşlarını ödeyemeyen belediyelere ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/12293)  

66.-          Kayseri Milletvekili Mehmet Şevki Kulkuloğlu’nun, Kocasinan Belediyesinin bazı mali verilerine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/12294)  

67.-          Kayseri Milletvekili Mehmet Şevki Kulkuloğlu’nun, Kayseri Büyükşehir Belediyesinin bazı mali verilerine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/12295)  

68.-          Kayseri Milletvekili Mehmet Şevki Kulkuloğlu’nun, Talas Belediyesinin bazı mali verilerine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/12296)  

69.-          Kayseri Milletvekili Mehmet Şevki Kulkuloğlu’nun, Melikgazi Belediyesinin bazı mali verilerine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/12297)  

70.-          Adana Milletvekili Yılmaz Tankut’un; motorlu bisiklet ve motorsiklet kullanımındaki kask ve gözlük takma şartlarının denetimine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/12298)  

71.-          Iğdır Milletvekili Pervin Buldan’ın, Iğdır’da yapılan bir jandarma operasyonuna ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/12299)  

72.-          Adana Milletvekili Yılmaz Tankut’un, TEDAŞ’ın bir GSM şirketi ile yaptığı protokole ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/12304)  

73.-          Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, lojman kiralarına yapılan zamma ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/12305)  

74.-          Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, petrol ve doğalgaz ürünlerinden beklenen vergi gelirlerine ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/12307)  

75.-          Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, vergilerde artış yapılıp yapılmayacağına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/12308)  

76.-          Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, bazı öğretmenlerin emeklilik işlemlerine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/12310)  

77.-          İstanbul Milletvekili Sacid Yıldız’ın, İstanbul’daki eğitim kurumlarına yapılan yönetici atamalarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/12311)  

78.-          Kahramanmaraş Milletvekili Durdu Özbolat’ın, atama bekleyen öğretmen adaylarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/12312)  

79.-          Kahramanmaraş Milletvekili Durdu Özbolat’ın, Yabancı Uyruklu Öğrenci Sınavının kaldırılmasına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/12313)  

80.-          Kahramanmaraş Milletvekili Durdu Özbolat’ın, pedagojik formasyon konusundaki YÖK kararına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/12314)  

81.-          Van Milletvekili Fatma Kurtulan’ın, Van’da şiddet gördüğü iddia edilen öğrencilere ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/12316)  

82.-          Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, Tokat’taki çıraklık ve yaygın mesleki eğitime ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/12317)  

83.-          Bilecik Milletvekili Yaşar Tüzün’ün, hızlı trenlerdeki sefer güvenliğine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/12327)  

84.-          Bilecik Milletvekili Yaşar Tüzün’ün, tren kazalarına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/12328)  

85.-          Kayseri Milletvekili Mehmet Şevki Kulkuloğlu’nun, bir şirkete verilen ihalelere ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/12329)  

86.-          Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Bingöl-Kiğı yoluna ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/12330)  

87.-          Hatay Milletvekili Süleyman Turan Çirkin’in, demiryollarındaki çalışmalara ve bazı tren seferlerine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/12331)  

88.-          Adana Milletvekili Yılmaz Tankut’un, telefonla yapılan bir ihbarın tespitine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/12332)  

89.-          Antalya Milletvekili Hüseyin Yıldız’ın, uçak filolarına ve yolcu kapasitelerine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/12333)  

90.-          Manisa Milletvekili Mustafa Enöz’ün, bir karayolundaki çalışmalara ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/12334)  

91.-          Zonguldak Milletvekili Ali İhsan Köktürk’ün, il özel idarelerinin karla mücadele çalışmalarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12345)  

92.-          İzmir Milletvekili Selçuk Ayhan’ın, dershanelerin özel okula dönüştürülmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12347)  

93.-          Antalya Milletvekili Hüsnü Çöllü’nün, bir su kanalının temizlenmesine ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/12355)  

94.-          Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, Toprakkale ilçesindeki sulama ve taşkın koruma çalışmalarına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/12356)  

95.-          Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, Sumbas ilçesindeki sulama ve taşkın koruma çalışmalarına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/12357)   

96.-          Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, Tufanbeyli ilçesindeki sulama ve taşkın koruma çalışmalarına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/12358)  

97.-          Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, Aladağ ilçesindeki sulama ve taşkın koruma çalışmalarına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/12359)  

98.-          Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, Kozan ilçesindeki sulama ve taşkın koruma çalışmalarına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/12360)  

99.-          Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, Feke ilçesindeki sulama ve taşkın koruma çalışmalarına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/12361)  

100.-        Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, Ceyhan ilçesindeki sulama ve taşkın koruma çalışmalarına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/12362)  

101.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, İmamoğlu ilçesindeki sulama ve taşkın koruma çalışmalarına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/12363)  

102.-        Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, Karataş ilçesindeki sulama ve taşkın koruma çalışmalarına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/12364)  

103.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, Pozantı ilçesindeki sulama ve taşkın koruma çalışmalarına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/12365)  

104.-        Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, Yumurtalık ilçesindeki sulama ve taşkın koruma çalışmalarına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/12366)  

105.-        Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, Saimbeyli ilçesindeki sulama ve taşkın koruma çalışmalarına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/12367)  

106.-        Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, Bahçe ilçesindeki sulama ve taşkın koruma çalışmalarına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/12368)  

107.-        Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, Kadirli ilçesindeki sulama ve taşkın koruma çalışmalarına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/12369)  

108.-        Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, Hasanbeyli ilçesindeki sulama ve taşkın koruma çalışmalarına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/12370)  

109.-        Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, Düziçi ilçesindeki sulama ve taşkın koruma çalışmalarına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/12371)  

110.- Iğdır Milletvekili Pervin Buldan’ın, Iğdır’da polisin yaptığı iddia edilen bazı uygulamalara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/12382) 

111.-        Siirt Milletvekili Osman Özçelik’in, defin masraflarından dolayı bir kişinin nüfus cüzdanına el konulduğu iddiasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/12383)  

112.-        Gaziantep Milletvekili Akif Ekici’nin, kayıp çocuklara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/12384)  

113.- Ankara Milletvekili Yılmaz Ateş’in, Ankara’daki kentsel dönüşüm faaliyetlerine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/12385)  

114.- İstanbul Milletvekili Mehmet Sevigen’in, kaçırılan çocuklara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/12386)  

115.- Eskişehir Milletvekili Beytullah Asil’in, bir lisenin müdür yardımcısı hakkında yapılan işlemlere ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/12387)  

116.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, bazı yönetici atamalarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/12388)  

117.-        Antalya Milletvekili Hüsnü Çöllü’nün, rektör seçimlerine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/12389)  

118.-        Kayseri Milletvekili Mehmet Şevki Kulkuloğlu’nun, Kayseri’de takdir ve teşekkür belgesi verilen memurlara ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/12390)  

119.-        Adana Milletvekili Nevin Gaye Erbatur’un, okullardaki şiddet olaylarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/12391)  

120.-        Adana Milletvekili Nevin Gaye Erbatur’un, okullardaki şiddetle ilgili bir forma ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/12392)  

121.-        Balıkesir Milletvekili Hüseyin Pazarcı’nın, Marmara Adası’ndaki ulaşım sorununa ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/12401)  

122.-        Çanakkale Milletvekili Ahmet Küçük’ün, Çanakkale ilindeki ulaşım yatırımlarına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/12403)  

123.- Konya Milletvekili Atilla Kart’ın, TCDD Genel Müdürünün makam aracı kullanımına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/12404)  

124.-        Adana Milletvekili Nevin Gaye Erbatur’un, kaldırılan tren seferlerine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/12405)  

125.-        Kırklareli Milletvekili Tansel Barış’ın, Demirköy ilçesindeki elektrik kesintilerine ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/12406)  

126.-          İstanbul Milletvekili Sacid Yıldız’ın, Türkiye İş Kurumunun İstanbul’daki istihdam faaliyetlerine ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/12407)  

127.-        Trabzon Milletvekili Süleyman Latif  Yunusoğlu’nun, bölünmüş yol yapımına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12409)  

128.- Adana Milletvekili Tacidar Seyhan’ın, ortam dinleme ve izleme aracı tanıtımı iddiasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12410)  

129.-        İstanbul Milletvekili Süleyman Yağız’ın, IMF ile görüşmelere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12412)  

130.-        Tunceli Milletvekili Şerafettin Halis’in, istisnai memuriyet kadrolarına yapılan atamalara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12413)  

131.-        Balıkesir Milletvekili Ergün Aydoğan’ın, şeker fabrikalarının özelleştirilmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12416)  

132.- Muğla Milletvekili Fevzi Topuz’un, danışmanlık hizmeti alımlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12417)  

133.-        Kırklareli Milletvekili Turgut Dibek’in, Telekomünikasyon İletişim Başkanının atanma usulüne ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12419)  

134.-        Gaziantep Milletvekili Akif Ekici’nin, öğrenci servisi şoförlerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12421)

135.-        Adana Milletvekili Yılmaz Tankut’un, belediyelerin borçlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12422)  

136.-        Adana Milletvekili Yılmaz Tankut’un, sabıkalı öğrenci servisi şoförlerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12423)  

137.- Adana Milletvekili Yılmaz Tankut’un, internet kullanıcılarının tarife sorunlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12424)  

138.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, Balıkesir’deki atıl bir tarihi binaya ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12427)  

139.-        Karaman  Milletvekili Hasan Çalış’ın, ormana karşı işlenen suçlara ve küçükbaş hayvan yetiştiriciliğine ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/12432)  

140.-        Muğla Milletvekili Metin Ergun’un, Hamzabey Çayının ıslahına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/12433)   

141.-          Antalya Milletvekili Hüseyin Yıldız’ın, ülkemizde yaşayan Ermeni ve Azerilere ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/12455)  

142.-        İzmir Milletvekili Kemal Anadol’un, belediyelerin denetlenmesine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/12456)  

143.- İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel’in, çocuk kaçırma olaylarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/12457)  

144.- Iğdır Milletvekili Pervin Buldan’ın, Ağrı-Patnos’ta çıkan olaylara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/12458)

145.-        Van Milletvekili Özdal Üçer’in, 1930 yılında yaşandığı iddia edilen bazı olaylara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/12459)  

146.- İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel’in, Romanlara yönelik bazı uygulamalara ve bir olaya ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/12460)  

147.-        Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün, bir greve yönelik emniyet güçlerinin tutumuna ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/12461)  

148.-        Antalya Milletvekili Hüsnü Çöllü’nün, bir koy bölgesindeki yapılaşmaya ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/12462)  

149.-        Adıyaman Milletvekili Şevket Köse’nin, Adıyaman’da heyelan nedeniyle oluşan mağduriyete ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/12463)  

150.-        Bursa Milletvekili Hamza Hamit Homriş’in, Batman Belediyesinin internet sitesindeki bazı resimlere ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/12464)  

151.-        Kırklareli Milletvekili Turgut Dibek’in, öğretmenlerin istihdam şekillerine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/12465)   

152.-        Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, öğretmen aylıklarının iyileştirilmesine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/12466)  

153.-        Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, norm kadro fazlası öğretmenlerin il içinde değerlendirilmesine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/12467)  

154.-        Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, öğretmenlerin becayiş haklarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/12468)  

155.- Manisa Milletvekili Ahmet Orhan’ın, sosyoloji bölümü mezunlarının felsefe grup öğretmenliğine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/12469)  

156.- Trabzon Milletvekili Süleyman Latif Yunusoğlu’nun, bölünmüş yol yapımına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/12475)  

157.-        Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, Yüksek Hızlı Trenin sefer güvenliğine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/12476)  

158.-        Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, Avrupa’ya açılan sınır kapılarına ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/12480)11 Mart 2010 Perşembe

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 13.03

BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER

KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Harun TÜFEKCİ (Konya)

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 72’nci Birleşimini açıyorum.

III.- Y O K L A M A

BAŞKAN – Elektronik cihazla yoklama yapacağız.

Yoklama için üç dakika süre vereceğim. Sayın milletvekillerinin, oy düğmelerine basarak salonda bulunduklarını bildirmelerini, bu süre içerisinde elektronik sisteme giremeyen milletvekillerinin salonda hazır bulunan teknik personelden yardım istemelerini, buna rağmen sisteme giremeyen üyelerin ise yoklama pusulalarını görevli personel aracılığıyla üç dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı yoktur.

Birleşime on dakika ara veriyorum.

 

Kapanma Saati: 13.06

 

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 13.19

BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER

KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Harun TÜFEKCİ (Konya)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri Türkiye Büyük Millet Meclisinin 72’nci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

III.- Y O K L A M A

BAŞKAN – Yapılan ilk yoklamada toplantı yeter sayısı bulunamamıştı. Bu nedenle yeniden yoklama yapacağız.

Yoklama için üç dakika süre veriyorum.

Yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Eyüp Fatsa burada mı? Burada.

Ünal Kacır? Burada.

Cemal Öztaylan?

Köksal Toptan?

Faruk Koca?

Fatma Şahin?

Hüsnü Ordu? Burada.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Sayın Başkan, o pusulaları kim gönderdiyse ortaya çıksın, kendileri yok.

BAŞKAN – Hüsnü Bey tamam, Ünal Bey tamam, Eyüp Bey tamam.

FEVZİ ŞANVERDİ (Hatay) – Köksal Toptan burada.

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.

Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.

Gündem dışı ilk söz İstiklal Marşı’nın kabulünün yıl dönümü münasebetiyle söz isteyen Yozgat Milletvekili Sayın Mehmet Çiçek’e aittir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Ben Sayın Çiçek’in mikrofonunu açmadan evvel sayın milletvekillerimizden rica ediyorum, ya sohbetlerinize dışarıda demli çay eşliğinde devam edin ya da arkadaşımızın yaptığı hazırlığı dinleyebilecek bir sükûneti sağlayalım.

Buyurun Sayın Çiçek.

IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Yozgat Milletvekili Mehmet Çiçek’in, İstiklal Marşı’nın Türkiye Büyük Millet Meclisince kabulünün 89’uncu yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması

MEHMET ÇİÇEK (Yozgat) – Sayın Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım; İstiklal Marşı’mızın Türkiye Büyük Millet Meclisince kabulünün 89’uncu yıl dönümü münasebetiyle gündem dışı söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

16 cihangir Türk imparatorluğunun sembolize edildiği 16 avizenin ışığı altında Genel Kurul çalışmalarını sürdüren siz değerli milletvekili arkadaşlarım bu cihangir milletin yasama görevini üstlenmiş kişilersiniz. Sizleri, bu tarihî misyonu yerine getirdiğiniz için tebrik ediyorum.

Milletleri birbirinden ayıran ve büyük millet hâline getiren şey onların vazgeçilmez değerleridir. Elbette, her milletin tarihinde, o millete düşünceleri, ilmi, irfanı, aklı, sanatı, ahlakı ve müstesna kişiliğiyle yön vermiş insanlar vardır; bunlar aynı zamanda vazgeçilmez değerlerimizdir.

Bütün ömrünü bir veli sabrı ve tevekkülüyle milletine adamış, mevkiyi, makamı, ikbali elinin tersiyle bir tarafa iterek milletinin ve ülküsünün varlığı ve bekası ve muasır medeniyetler seviyesine yükselmesini kendine iş ve ülkü edinmiş, hayatının her saniyesini bu inancın uğruna kullanmış, isimlerini tarihe altın harflerle yazdırmış olan bu kişiler ebediyen unutulamazlar.

Mehmet AkifErsoy, Türk tarihinin bu unutulmazlarından biridir. Cihangir imparatorluktan sonra Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün öncülüğünde yüce milletimizin destanlaşan Millî Mücadele’si sonucunda kurulan Türkiye Cumhuriyeti devletinin İstiklal Marşı’nı o yazmıştır. Türkiye Cumhuriyeti devleti ve Türk milleti var olduğu sürece millî marş hâline gelmiş olan İstiklal Marşı şiiri, gönüllere nakşedilerek okunmaya, söylenmeye devam edecektir.

Saygıdeğer milletvekilleri, Mehmet AkifErsoy 1873 yılında İstanbul’da doğdu. Babası, tahsil için küçük yaşta Şuşisa’dan İstanbul’a gelmiştir. Şuşisa, Osmanlı ülkesinin Arnavutluk bölgesinde İpek kazasına bağlı bir köydür. Tokat’ta doğan annesi ise aslen Buharalı olan bir aileye mensuptur. O dönemde ilk sivil veterinerlik yüksek okulu olan Baytar Mektebinden mezun olmuştur.

Saygıdeğer milletvekilleri, beş yüz seneden fazla Rumeli’ye akmış ve yerleşmiş Anadolu çocukları, evladı fatihan, idareleri altında beş asırdır kurdukları, himaye ettikleri, insanca yaşamalarını temin ettikleri Bulgar ve Yunanlıların orduları ve haydutları tarafından çoluk çocuk demeden katlediliyordu. Rumeli’de bir tek Müslüman’ın bile kalmaması için köyler, şehirler yakılıyor, insanlar toptan öldürülüyor, Müslümanların mezarları bile tahrip ediliyordu. Bu bölgede Osmanlı ordu birlikleri içindeki çekişmeler ve siyasi parçalanmalar sebebiyle Yunan ve Bulgar çetelerine karşı çoğu yerde savaşmadan geri çekilmeye başlamışlardı.

1913 yılının başlarından itibaren gördüğü facialar karşısında, dede yurdundaki katliamı gören Âkif, yazdığı şu manzum şiirle milletimizin hislerine tercüman oluyordu:

“Gitme ey yolcu, beraber oturup ağlaşalım,

Elemim bir yüreğin kârı değil, paylaşalım!

Şu mezarlar ki uzanmış gidiyor ey yolcu,

Nereden başladı yükselmeye, bak nerde ucu.

Azıcık kurcala toprakları, seyret ne çıkar;

Dipçik altında ezilmiş, paralanmış kafalar,

Bereden rengi hüviyetleri uçmuş yüzler,

Kim bilir hangi şenaatle oyulmuş gözler!” dedikten sonra, Batı medeniyetinin vahşetle sergilediği bu manzaraya karşı şu mısralarla cevap veriyordu:

“Tükürün milleti alçakça vuran darbelere,

Tükürün onlara alkış dağıtan kahpelere,

Tükürün Ehlisalibin o hayasız yüzüne,

Tükürün onların asla güvenilmez sözüne;

Medeniyet denilen maskara mahluku görün,

Tükürün maskeli vicdanına asrın, tükürün!”

1920’de Millî Mücadele faaliyetlerinin başladığı günlerde, ilerleyen Yunan kuvvetlerine karşı Anadolu’da Ayvalık ve Balıkesir’de açılan ilk İstiklal Harbi cephesine koştu. Ocak ayı sonunda Eşref Edip’le birlikte Balıkesir’e gitti. Zağnos Paşa Camisi’nde, Atatürk’ün daha önce hutbe okuduğu o camide, cuma namazında hutbe okudu ve namaz kıldırdı. İşgal kuvvetleri Bursa’yı işgal ettiğinde, İşgal Kuvvetleri Komutanı Trikopis’in Bursa’da Orhangazi’nin türbesini tekmelediğini duyduğunda…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET ÇİÇEK (Devamla) – … hüzünle bir ağacın dalındaki bülbülü muhatap alarak Türk milletinin hâlini şu dizelerle dile getiriyordu:

“Eşin var, aşiyanın var, baharın var ki beklerdin,

Kıyametler koparmak neydi ey bülbül, nedir derdin?

O zümrüt tahta kondun bir semavi saltanat kurdun,

Cihanın yurdu hep çiğnense, çiğnenmez senin yurdun.”

Evet, Anadolu teşkilatlanmaktadır. 1920 Nisan başında, Âkif, Ankara’ya gelmeye karar verir, “Artık burada duracak zaman değil.” der ve 23 Nisan Cumartesi günü öğle vaktinde, Büyük Millet Meclisinin açılış günü, ertesi gün, Ankara’ya gelir. 5 Nisan 1920’de, Âkif, Burdur’dan milletvekili seçilmiştir. 7 Kasım 1920’de Maarif Vekâleti, gazetelere verdiği ilanla yeni kurulan cumhuriyetin İstiklal Marşı için müsabaka açtığını, güfte ve beste için 500’er lira mükâfat konduğunu bildirir. Müsabaka haberi alınınca Vekâletin bir genelgesiyle tüm okullara duyurulmuştur. Yedi yüz yirmi dört şiir katılır, bu şiirler içerisinde millî duygularımızı yansıtan bir eser bulunmadığından Maarif Vekili Hamdullah Suphi ve bazı arkadaşları Mehmet Âkif’e başvururlar. Akifise para için şiir yazmayacağını söyler, Âkif’e kazansa da para verilmeyeceği belirtilir.

Sayın milletvekilleri, İstiklal Marşı, 1 Mart 1920’de Türkiye Büyük Millet Meclisinde okunur ve 12 Martta da resmen kabul edilir.

Saygıdeğer milletvekilleri, şimdi sizleri bir an gözlerinizi yummaya davet ediyorum; kendinizi 1 Mart 1921’de olduğunuzu, Atatürk ve silah arkadaşlarının ve ülkemizin dört bucağından toplanmış olan kurucu Meclisin milletvekillerinin yerinde olduğunuzu hissediniz. Düşmanlarımız tarafından yok edilmek istenen yüce Türk milletinin şarkından garbına, cenubundan şimaline bütün illerin vatan kuruluşu, milletin istiklali için el ele, gönül gönüle verdiği o millî kutsal mutabakat gününün içinde bir nefer olarak kendinizi hissedin. Atatürk ve arkadaşlarının ayağa kalkarak alkışları arasında Mehmet Âkif’in bu kürsüde İstiklal Marşı’nı okumaya başladığını hissedin. O muhteşem İstiklal Marşı’nı Âkif’in sesinden sizlere arz etmek istiyorum:

 “Korkma! Sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak,

Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak.

O benim milletimin yıldızıdır, parlayacak;

O benimdir, o benim milletimindir ancak.

Çatma, kurban olayım, çehreni ey nazlı hilal!

Kahraman ırkıma bir gül; ne bu şiddet, bu celal?

Sana olmaz dökülen kanlarımız sonra helal...

Hakkıdır, Hakk’a tapan milletimin istiklal.

 

Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım,

Hangi çılgın bana zincir vuracakmış? Şaşarım.

Kükremiş sel gibiyim, bendimi çiğner, aşarım,

Yırtarım dağları, enginlere sığmam, taşarım.

 

Garbın afakını sarmışsa çelik zırhlı duvar,

Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddim var.

Ulusun, korkma! Nasıl böyle bir imanı boğar,

“Medeniyet” dediğin tek dişi kalmış canavar?

 

 

Arkadaş! Yurduma alçakları uğratma sakın,

Siper et gövdeni, dursun bu hayâsızca akın.

Doğacaktır sana vadettiği günler Hakk’ın,

Kim bilir, belki yarın belki yarından da yakın.

 

Bastığın yerleri “toprak” diyerek geçme, tanı,

Düşün altındaki binlerce kefensiz yatanı.

Sen şehit oğlusun, incitme, yazıktır atanı,

Verme, dünyaları alsan da bu cennet vatanı.

 

Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda?

Şüheda fışkıracak, toprağı sıksan şüheda.

Canı, cananı, bütün varımı alsın da Hüda,

Etmesin tek vatanımdan beni dünyada cüda.

 

Ruhumun senden İlahî, şudur ancak emeli:

Değmesin mabedimin göğsüne namahrem eli.

Bu ezanlar, ki şehadetleri dinin temeli,

Ebedî, yurdumun üstünde benim inlemeli.

O zaman vecdile bin secde eder, varsa taşım,

Her cerihamdan, İlahî, boşanıp kanlı yaşım,

Fışkırır ruhumücerret gibi yerden naaşım,

O zaman yükselerek arşa değer belki başım.

 

Dalgalan sen de şafaklar gibi ey şanlı hilal!

Olsun artık dökülen kanlarımın hepsi helal.

Ebediyen sana yok, ırkıma yok izmihlal.

Hakkıdır, hür yaşamış bayrağımın hürriyet;

Hakkıdır, Hakk’a tapan milletimin istiklal.”

Büyük Âkif’e “Yeniden İstiklal Marşı yazma düşüncen var mı?” diye sorulduğunda “Allah milletimize yeni bir İstiklal Marşı yazdırmasın.” demişti.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET ÇİÇEK (Devamla) – Evet saygıdeğer arkadaşlarım, Allah milletimizi ebediyen payidar eylesin, ülkemizi ve milletimizi ebediyete kadar istiklal ve hürriyet içinde yaşatsın diyor, hepinizi saygılarımla selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Çiçek.

HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Sayın Vekil, yalnız sizin dönemde İstiklal Marşı’nı söylemiyorlardı Türkiye’nin bazı bölgelerinde!

BAŞKAN – Sayın Yıldız… Sayın Yıldız, lütfen…

HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Sizin Hükûmetiniz döneminde!

BAŞKAN - Sayın Yıldız, lütfen…

Gündem dışı ikinci söz Balıkesir ili Dursunbey ilçesinde meydana gelen maden ocağındaki kazaya ilişkin söz isteyen, İstanbul Milletvekili Sayın Hasan Macit’e aittir.

Buyurun Sayın Macit. (DSP sıralarından alkışlar)

2.- İstanbul Milletvekili Hasan Macit’in, Balıkesir ili Dursunbey ilçesi Odaköy’de bir kömür ocağında meydana gelen grizu patlamasına ilişkin gündem dışı konuşması ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçer’in cevabı

HASAN MACİT (İstanbul) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; sözlerime geçmeden önce yüce heyetinizi şahsım ve Demokratik Sol Parti adına saygılarımla selamlıyorum.

Öncelikle, bugün kaybettiğimiz ünlü karikatüristimiz Turhan Selçuk ve kaybettiğimiz 2 şehidimize, Elazığ depreminde kaybettiğimiz yurttaşlarımıza Allah’tan rahmet diliyorum, yakınlarına başsağlığı diliyorum.

Balıkesir ili Dursunbey ilçesi Odaköy mevkisinde meydana gelen kömür ocağındaki grizu patlamasından sonra 13 madenci yurttaşımız kaza anında, daha sonra da 2 madencimiz tedavi gördükleri hastanelerde yaşamlarını yitirmiştir. Yaşamlarını yitiren bu madenci kardeşlerimize Allah’tan rahmet diliyorum, yakınlarına başsağlığı diliyorum ve yaralı olan diğer madencilerimize de Allah’tan şifalar diliyorum.

Biz, tabii bu maden kazasını duyduktan sonra Demokratik Sol Parti olarak bir heyet oluşturduk ve kazanın bulunduğu yerde incelemeler yapmak üzere ertesi gün oradaydık. Gerçekten, maden kazası içler acıtan, yürekleri acıtan, büken bir olay, bir olgu ama orada daha da acı veren bir manzarayla karşı karşıya geldik. Orada maden kazasını insanlarımız unutmuş ve muhtarlarımız, orada çalışan yurttaşlarımız, ocağın kapanmamasıyla ilgili, olumsuz bir açıklama yapılmamasıyla ilgili bizden ricada bulundular. Gerçekten, ekmek kapısı olan maden ocağının kapatılmaması ve yöredeki işsizliğe bir nebze olsun çare bulunmasıyla ilgili kaygılarını dile getirdiler. Bu, işsizliğin hangi boyutlarda olduğunun bir göstergesiydi. Yani yöre insanının o maden ocaklarına ne kadar ihtiyacı olduğunu ve orada çalışmak için ne kadar ihtiyaçlarının olduğunu oradaki muhtarlarımız çok veciz sözlerle bizlere ifade ettiler.

Gerçekten, maden ocağında gerekli önlemlerin alındığını, iş sağlığı ve iş güvenliğiyle ilgili her türlü tedbirin alındığını söylediler; doğrudur ve daha önceden, kazadan önce yapılan denetimde tedbirlerin yeterli olduğu raporunu almış ama Allah’tan gelen bir kaza sonucu insanlarımızı orada kaybettik.

Bu ilçemizde madenlerin, maden ocaklarının çok olduğunu fakat bir kısım maden ocaklarının da kapalı olduğunu söylediler. Bu ocağın da kapatılmamasıyla ilgili muhtarların söyledikleri gerçekten yürekler burkuyordu.

Bir diğer anlamda, muhtarların söylediği sözlerin altı çizilmesi gerekir; dediler ki: “Bize Hükûmetten destek gelmiyor. Yollarımız, gördüğünüz, geçtiğiniz yollar. Sağlık ocaklarımızla ilgili, okullarımızla ilgili, yollarımızla ilgili, köyün ihtiyaçlarıyla ilgili ne ihtiyacımız varsa, biz, bu maden sahibinden alıyoruz. Onun greyderleri buradaki yollarımızı yapıyor ve bizim köyümüzün her türlü ihtiyaçlarını maden sahipleri karşılıyor. Hükûmetten destek alamıyoruz.” Burası çok önemliydi. Yani AKP İktidarı, oradaki insanlarımızı oradaki varlıklı insanların artık insafına terk etmiş bir vaziyette.

Gerçekten, yollar delik deşikti, biz oraya çıkıncaya kadar akla karayı seçtik. Sayın Bakanımız oraya gitti, görmüşlerdir. Milletvekillerimiz gitti. Maden Komisyonu üyeleriyle orada karşılaştık, onlar da bu olaya vâkıftır.

Daha sonraki köylerimizde ziyaret ettiğimiz ve başsağlığı dilediğimiz yurttaşlar, birincil öncelikli olarak -kendi canını toprağa vermiş, ondan önce- ocağın kapatılmamasını dile getiriyordu. Yani işsizliğin ne kadar can yaktığını, yürek yaktığını orada insanlarımız söylemleriyle dile getiriyordu. Bu acaba gerçek mi yoksa bize böyle mi bilgi veriliyor diye bizim yaptığımız bir araştırmada, yani köylülerin, oradaki yurttaşlarımızın söyleminin dışında yaptığımız bir araştırmada, gerçeklerin ne kadar vahim olduğunu Dursunbey Kaymakamlığının sitesinde gördük. Yani sitede yazılanlar, durumun oradaki yöre halkımızın anlattıklarından daha vahim olduğunu gösterdi. Yani eğitimde her yıl öğretmen değiştiği, öğretmen açıklarının olduğu, okul ihtiyacının olduğu o sitede yazıyordu ve eğitimin kalitesinin bu nedenle düştüğünü…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

HASAN MACİT (Devamla) – …yeni gelen öğretmenlere öğrencilerin uyum sağlayamamasından dolayı eğitim kalitesinin düştüğünü söylüyorlardı.

Daha sonra, sağlık ihtiyacı, sağlık memurları, doktor ihtiyaçlarının olduğu sitede yazılıyor ve ne yazık ki, oradaki sağlık ocaklarında -yani maden ocağında, maden çıkarılan yerde, yüzlerce insanın çalıştığı köyde- sağlık personelinin bulunmadığı görülüyor ve bu da yine İnternet  sitesinde gösterilmiş.

Bunu söylememize bile gerek yok, dünya gördü, orada kaybettiğimiz bir maden mühendisinin cenazesi araba bagajında Denizli’ye nakledildi. Yani bu, orada Hükûmetin bir ambülans dahi bulamadığının bir göstergesidir.

Altyapı sorunlarıyla ilgili yine İnternet  sitesinde, köylere içme suyunun tamamlanmasının hedefler arasında olduğunu yazıyor. Yani hani KÖYDES, BELDES projelerinin olduğu köylerin içme suyu…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bir dakika daha ekliyorum, tamamlayın lütfen.

HASAN MACİT (Devamla) – …ihtiyacının kalmadığı, içme suyu olmayan köy kalmadığını her yerde anlatıyorsunuz ama İnternet sitesinde içme suyu ihtiyacının karşılanacağına dair veriler konulmuş.

Değerli arkadaşlar, tarım, hayvancılık, madencilik sektörünün orada gerçekten çok büyük sorunları var.

Bir şey daha dikkatimizi çekti bu İnternet  sitesinde, yani oradaki insanlarımıza hizmet götürülmediğinin bir göstergesidir. Yani oradaki insanlarımızın doğduğu yerde doyamadığının bir göstergesidir. Adrese dayalı nüfus sayımında 2007 yılında köyleriyle birlikte ilçenin nüfusu 46.938 iken 2008 yılında 45.780, 2009 yılında 44.373 yani yaklaşık 47 binden 44 bine bu ilçemizde nüfus düşmüş. Doyamadıkları için, başka yerlere doymak için iş, aş peşine gitmişler. Batıda olan bu ilçemizin -doğuda veya güneydoğuda bile değil- bu kadar sorunlarının birikmiş olması herhâlde Hükûmetin, yürütmenin öncelikle gündemindedir diye düşünüyorum.

Hepinize saygılar sunuyorum. (DSP ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Macit.

Şimdi, ben size söz vermeden evvel 60’ıncı maddeye göre söz talebi var -belki sizin konunuzla da ilgilidir- onları vereyim sonra size söz vereceğim Sayın Bakan.

Sayın Özçelik

V.- AÇIKLAMALAR

1.- Burdur Milletvekili Bayram Özçelik’in, 12 Mart İstiklal Marşı’nın Kabulü ve Mehmet AkifErsoy’u Anma Günü’ne ilişkin açıklaması

BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur) – Sayın Başkanım, çok teşekkür ediyorum.

Türkiye’mizin yarın, 12 Mart, İstiklal Marşı’ndan dolayı onur ve gurur günü. 12 Mart İstiklal Marşı’nın Kabulü ve Mehmet AkifErsoy’u Anma Günü, Hükûmetimiz tarafından Bakanlar Kurulu kararıyla bir anma günü olarak ilan edilmiştir.

1 Mart 2006 tarihinde yine Hükûmetimiz tarafından getirilen tekliflerle Türkiye Büyük Millet Meclisinde ilk kurulan üniversiteler arasında Burdur’daki üniversitemiz de vardır. Üniversitemizin ismi Mehmet AkifErsoy Üniversitesi.

Mehmet AkifErsoy Üniversitesi bu yıl 4’üncü yaş yılını kutladı. Aynı zamanda, hem İstiklal Marşı’nın günlerinde hem de Mehmet AkifErsoy’un anılma günlerinde bundan sonra, öyle inanıyorum ki, üniversitemiz öncülük edecektir. Zaten üniversitemiz bünyesinde Mehmet AkifErsoy Araştırma Merkezi bu noktada çalışmalarına başlamış olup, 2008 yılında da 1’inci Uluslararası Mehmet AkifErsoy Sempozyumu düzenlenmiştir. Bu sempozyumda Orta Doğu’dan, Balkanlardan, Türk cumhuriyetlerinden yüz on iki bildiri yayınlayarak gerçekten hem İstiklal Marşı’mızı hem de Mehmet AkifErsoy’umuzu güzel bir anma noktasına geldik.

Ayrıca, yarın Burdur’un da bir onur günü olacak. İlk defa, otuz dokuz yıl sonra bir cumhurbaşkanı Burdur’umuzu ziyaret edecek. 1971’de Cumhurbaşkanımız Cevdet Sunay ziyaret etmiş, ondan sonra maalesef hiçbir cumhurbaşkanımız ziyarette bulunmamışlardır.

Burada, üniversitemizde bir tören yapılacak ve Cumhurbaşkanımız burada bu günün anlam ve önemiyle ilgili konuşmalar yapacak ve aynı zamanda Türkiye’de ismi Mehmet Akif Ersoy olan 195 tane ilköğretim ve liseden öğrencilerimizi de misafir edeceğiz. Bunun yanında, Kosova’dan Mehmet Akif Ersoy’un birinci derece akrabalarını da Burdur’da misafir etme imkânını bulacağız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

AHMET ERSİN (İzmir) – Sayın Başkanım, gündem dışı verseydiniz!

BAŞKAN – İki dakika veriyorum herkese, şimdi sizin arkadaşlarınıza da iki dakika vereceğim. İsterseniz bundan sonra birer dakikaya indireyim.

AHMET ERSİN (İzmir) – Hayır, fazla konuştu da onun için.

BAŞKAN – Hayır, sadece iki dakika. Ben süreye bakıyorum, işte kesildi.

BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur) – Tüm vatandaşlarımızı Burdur’daki bu törenlere katılmaya davet ediyorum.

Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

BAŞKAN - Sayın Aydoğan

2.- Balıkesir Milletvekili Ergün Aydoğan’ın, Balıkesir ili Dursunbey ilçesi Odaköy’de bir kömür ocağında meydana gelen grizu patlamasına ilişkin açıklaması ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçer’in cevabı

ERGÜN AYDOĞAN (Balıkesir) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Öncelikle, İstanbul Milletvekilimizin Balıkesir ili Dursunbey ilçesinde yaşanan elim kazayı gündeme getirmesinden memnuniyet duyuyoruz ama bu konuyla ilgili bizim de Divana müracaatımız, talebimiz olmasına rağmen bizim talebimiz değerlendirilmedi. Bunu doğru bulmadığımı ifade ediyorum.

Gerçekten ilimiz Dursunbey ilçesinde elim bir kaza yaşadık. Bu kaza sonrasında Cumhuriyet Halk Partisi olarak gece saat üçte işletmede bulunduk. Tabii, daha önce, dört yıl önce de aynı işletmede 17 yurttaşımız yaşamını yitirdi. “Bu kazalar öncesi ve sonrası” diye ikiye ayırmanın daha doğru olacağını düşünüyorum.

Bu işletmenin gerçekten kendi kriterleri içerisinde çok iyi bir işletme olduğu ifade edilmekle birlikte, yirmi gün önce Bakanlık tarafından bu işletmede denetimin yapıldığı ve denetimlerin aksatılmadığı ifade ediliyor. Şimdi ben buradan soruyorum: Yirmi gün önce yapılan denetimde gerçekten denetim elemanları ciddi bir denetim yapmış mıdır? Denetim yapmış da işletmeye bazı öneriler sunmuş mudur? Eğer sunmuşsa, işletme yapmamış mıdır? Yoksa Bakanlık adına denetime gelenler yeterli denetimi yapmamış mıdır? Bunu buradan -Sayın Bakanımız da o acılı günümüzde bizlerle birlikteydi- kendisine buradan ifade ediyorum.

Yine, bir yıl önce Enerji Bakanlığının hem Balıkesir Valiliğine hem de işletmeye bu bölgenin riskli bir bölge olduğu, metan gazı üreten bir bölge olduğu, o nedenle üniversiteler tarafından araştırma yapılması gerektiği yönünde Enerji Bakanlığının Valilikle yaşadığı yazısı var. Bir yıl geçmesine rağmen bu konuda valilik veya üniversite aracılığıyla herhangi bir işlem yapılmış mıdır, yapılmamış mıdır? Bunu da buradan yine Sayın Bakanımıza ifade ediyorum ve kaza sonrasında yaşanan…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ERGÜN AYDOĞAN (Devamla) – Lütfen Sayın Başkan…

BAŞKAN – İkişer dakika.

Sayın Özkan…

3.- Burdur Milletvekili Ramazan Kerim Özkan’ın, 12 Mart İstiklal Marşı’nın Kabulü ve Mehmet Akif Ersoy’u Anma Günü’ne ilişkin açıklaması

RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) – Sayın Başkan, teşekkür ederim.

İstiklal Marşı’nın kabulünün yıl dönümünde Burdur Milletvekili ve bir veteriner hekim olarak ben de vatan şairi ve 1’inci Dönem Burdur Milletvekili Mehmet Akif Ersoy’a meslektaşı olarak şükranlarımı sunuyorum. Adını Burdur Mehmet Akif Ersoy Üniversitesinde yaşattığımızı bilgilerinize sunuyorum. Başarılı bir üniversitemiz mevcuttur. Mehmet Akif Ersoy adına yakışan bir de Veteriner Fakültemiz vardır. Öğrencilerimizi bu  seçme sınavlarında Burdur Mehmet Akif Ersoy Üniversitesini tercihlerini ve Veteriner Fakültesinde okumalarını da tavsiye ediyor, söz verdiğiniz için sizlere teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Ben teşekkür ederim.

Hükûmet adına, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Sayın Ömer Dinçer.

Buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR (Devam)

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları (Devam)

2.- İstanbul Milletvekili Hasan Macit’in, Balıkesir ili Dursunbey ilçesi Odaköy’de bir kömür ocağında meydana gelen grizu patlamasına ilişkin gündem dışı konuşması ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçer’in cevabı (Devam)

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

2.- Balıkesir Milletvekili Ergün Aydoğan’ın, Balıkesir ili Dursunbey ilçesi Odaköy’de bir kömür ocağında meydana gelen grizu patlamasına ilişkin açıklaması ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçer’in cevabı (Devam)

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul) – Sayın Başkan, çok değerli arkadaşlar; sözlerime başlarken hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Öncelikle İstiklal Marşı’mızın kabulüyle ilgili yıl dönümü münasebetiyle yüce Meclisimizi tebrik ediyor, nice yıllara bu mutluluğu, bu süreyi tekrarlamaksızın, ama aynı daimiyet içerisinde, süreklilik içerisinde diliyorum.

Ayrıca, Elazığ’da meydana gelen kaza sebebiyle tüm milletimize baş sağlığı diliyor, ölenlere rahmet temenni ediyorum.

Benden önceki konuşmacı arkadaşımın Dursunbey’deki kazayı dile getirmesi sebebiyle bu konuyu tartışmak için bir fırsat verdi, teşekkür ediyoruz. Hakikaten, konuyla alakalı olarak baktığımızda, Dursunbey, bizim izah etmekte zorlandığımız bir kaza olarak ortaya çıktı.

Son yıllarda Çalışma Bakanlığı olarak biz özel bir proje yürütüyorduk. Bu yürüttüğümüz proje, aslında, Türkiye’deki iş kazalarıyla alakalı ve iş güvenliğiyle alakalı kapsamlı bir çalışmanın parçası olarak vardı.

Şunu belirtmekte yarar var: Bizim ülkemizin aslında çalışma hayatıyla ilgili çok temel iki sorunu var. Belki bu sorunları ayrıntılaştırmak, daha çok sayıda sorunu dile getirmek mümkün ama çalışmayan insanlar açısından baktığımızda, işsizler açısından baktığımızda “mesleksizlik” diye bir sorunumuz var, çalışan insanlar açısından baktığımızda da iş güvenliğiyle alakalı bir sorunumuz var. Çok temel iki nokta olarak ben bunu değerlendiriyorum.

Son yıllarda, mesela yine bu meseleyle ilgili olarak baktığımız zaman sorunun büyüklüğünü görebilmek için  şunu söylemek mümkün: 2009 yılı rakamları henüz netleşmedi ama 2008 yılında biz bir milyon sekiz yüz altmış beş bin yüz on beş iş günü kaybettik. Bu iş günü kaybının üzerine üretim kayıplarını, meslek hastalığına tutulanları, malullüğü ve ölümlü kazaları da ilave edecek olursak bu ülkenin yaklaşık olarak dört milyara yakın bir kaybının olduğunu söylememiz mümkün. Olayın büyüklüğünü görmek açısından bu rakamın altını tekrar çiziyorum.

Tabii, eğer sorun böyleyse o zaman bu sorunun çözümüyle alakalı da çok daha kapsamlı birtakım tedbirler almaya ihtiyaç var. Mesela, yine bizim, son yıllarda alınan tedbirler neticesinde iş kazalarında ciddi birtakım azalmaların olduğunu da söylememiz mümkün. 2003 yılından 2008 yılı sonuna kadar, aşağı yukarı yüzde 51 oranında iş yeri sayısının artmasına, yüzde 57 oranında istihdam oranının artmasına rağmen, iş kazalarının sayısında yüzde 35 ila yüzde 37 arasında azalma söz konusu oldu ama bu azalmaya rağmen, “Giderek bu iş azalıyor.” diyerek sevinecek bir hâlimiz yok çünkü bu iş kazalarında ölüm oranları, maalesef, gelişmiş ülkelere göre oldukça daha yüksek. Bir insanımız ölüyorsa, iş kazası sebebiyle ölüyorsa, o zaman bütün insanlar ölüyormuşçasına tedbirinin alınması ve acısının yüreğimizde hissedilmesi gerekiyor. Bir insanımız özürlü kalıyorsa veya meslek hastalığına tutuluyorsa, bütün insanlarımız meslek hastalığına tutulmuş gibi tedbir almak ve bu sorundan ızdırap duymamız gerekiyor. Bu açıdan, belki sıfırlamak mümkün değil ama, en kötü ihtimalle her ölümlü can için, her hastalanacak can için bizim bir bütünlük içerisinde tedbir almaya ihtiyacımız var. Biz, bunu, değişik aktörlere değişik roller biçerek yürütebiliriz.

Çalışma Bakanlığı olarak bizim konuyla ilgili üç birimimiz bulunuyor; İş Sağlığı ve Güvenliği Genel Müdürlüğü, İş Teftiş Kurulu Başkanlığı ve ÇASGEM. İş Teftiş Kurulu Başkanlığında, biz, son zamanlarda denetim sistemlerini önemli oranda değiştirmeye başladık. Şunun farkındayız: Yaklaşık 600 civarında müfettişimiz var, tek tek işletmelere giderek kontrol etmek bu işi çözmemize imkân vermiyor. Sayının yetersizliğinden şikâyet olsun diye söylemiyorum, olayın yaklaşım tarzıyla alakalı bir değerlendirme yapıyorum. Bu rakamın 600 değil de 6 bin olması hâlinde de yine bu sorunun üstesinden gelemeyeceğimizin farkındayız çünkü, mesela, Almanya’da 6 bine yakın iş müfettişi olmasına rağmen, onların da tek tek işletmelere giderek denetim yapmakla bu sorunun çözülemeyeceğini fark ettiklerini görüyoruz. Nitekim, İş Teftiş Kurulunda Almanya ve Belçika’yla, özellikle madencilik sektöründe neler yapıldığına dair eşleştirme projeleri yaptık. Alman uzmanları, bu bahsedilen maden ocaklarında gelip incelemeler yaptılar bizim uzmanlarımızla beraber. Ortaklaşa, Maden Mühendisleri Odasıyla birlikte, işçi ve işveren sendikalarıyla birlikte Çalışma Bakanlığının liderliğinde denetimler ve özel projeler uygulandı. Sadece madencilik sektöründe değil… Çünkü bizim en çok ölümlü kazaların olduğu sektör üç grupta toplanabilir: Bir, metal sektöründe -metal sanayisiyle alakalı- ölümlü kazaların yüzde 15’i bu sektörde oluyor ve iş kazalarının önemli bir miktarı bu sektörde oluyor; ikincisi, madencilik sektöründe, yüzde 10 oranında bir paya sahip, üçüncüsü ise inşaatçılık sektöründedir, yüzde 7,6 oranında bir paya sahip. Böyle olunca, bu üç sektör özel projelerle kontrol ediliyor. Sadece Bakanlığın değil, ilgili bütün sivil toplum örgütlerinin ve aktörlerin, sendikaların, meslek odalarının ve ilgili diğer kamu kurumlarının bir araya geldiği özel projeler yürütüyoruz. İşte, Dursunbey’deki maden ocaklarından bir tanesi bu tip tedbirlerin özel olarak uygulandığı bir maden ocağıydı. Ayrıca, işvereni de bu konulara gönül vermiş, bilinçli bir şekilde iş güvenliği konusunda çalışan bir işverendi. Nitekim belki de bunun en önemli göstergelerinden birisi, daha önceden Bursa-Mustafakemalpaşa’da meydana gelen maden ocağında ilk kurtarma ekibi olarak gelen ve ilk müdahaleyi yapan ekip bu maden ocağından gelmişlerdi ama maalesef o ekip burada bu kez can verdi. Tabii, biz belki resmî olarak baktığımızda birtakım sorumluluklarımızı yerine getirmiş olarak görünüyoruz ama ölen insanlarımızın hiçbirisinin yerine tekrar gelmeyeceğini görerek yüreğimiz sızlıyorsa, orada yaralanan insanların artık bir daha belki de orada çalışamayacağını görüyorsak ve nihayet o bölgedeki insanlar da “Bu maden ocağı açık kalmalı, bizim tek ekmek kapımız.” diyorlarsa bizim hakikaten meseleye bir başka bütünlük içerisinde bakmaya ihtiyacımız var.

Ben buradan şunu söylemek istiyorum: Bakın, Bakanlık olarak biz özel projelerle bu mesele üzerinde duruyoruz. İş kazalarımızın çok büyük bir bölümü, yüzde 81’i KOBİ’lerde meydana geliyor. Bugün özel bir başlangıçla KOBİ’lere yönelik iş güvenliği projeleri başlattık Avrupa Birliğiyle beraber, yine özellikli olarak madencilik sektörü, metal sektörü ve inşaat sektörüyle birlikte. ÇASGEM’de tüm Türkiye’de bu sene planlama yaptık, önümüzdeki aylardan itibaren tam kırk üç ilde yürüteceğimiz bir iş güvenliği seferberliği başlatıyoruz. Meslek odalarıyla ve sendikalarla birlikte iş güvenliği konusunda yeni bir kültür yaratmak ve hem işçimizin hem de işverenimizin dikkatini çekmek üzere program yürütmeye başladık. İş güvenliğiyle ilgili eğitim programlarını özelleştirdik, bütün kurumlara yaydık. Daha önceden sadece Bakanlığın yaptığı programları şimdi Bakanlığın ÇASGEM birimiyle birlikte, üniversitelere, Millî Eğitim Bakanlığının kurumlarına, sivil toplum örgütlerine, meslek odalarına yaygınlaştırmaya başladık ve onlara, belirli şartlara sahip olmaları hâlinde ve bir kapasite yaratmaları hâlinde özel belgelerle yetki vermeye başladık ve bu maksatla, şu anda on yedi üniversitemizde iş sağlığı ve güvenliğiyle ilgili eğitim programlarını başlatacak merkezler oluşturulmaya başlandı. Ayrıca, YÖK’le iş birliği hâlinde mühendislik fakültelerinde zorunlu veya seçmeli -duruma göre- olmak üzere iş güvenliği dersleri konulması konusunda mutabakata vardık. Millî Eğitim Bakanlığında, anaokulundan liseye kadar her kademede, çocuklarımızın henüz genç yaşta iş güvenliği meselesine bilinç oluşturmak amacıyla eğitim programları veya okullarda tedbirler alınmasıyla alakalı eğiticilerin eğitilmesi programlarını başlattık ama buradan şunu söylemeyi ben yararlı görüyorum: Aslında bu sadece Çalışma Bakanlığının yapacağı bir çabayla üstesinden geleceğimiz bir sorun değil, bu bir toplumsal sorundur ve bu toplumsal sorunu toplumla bir bütünlük içerisinde yapmalıyız.

Ben şunu söylemek istiyorum buradan, çok açık ve net olarak; nasıl değerlendireceğinizi bilmiyorum, Bakan itiraf etti diyebilirsiniz, ama eğer herhangi bir işçimiz motosikletine binerken kaskını motosikletinin arkasına bağlıyorsa, hiçbir güvenlik tedbiri, hiçbir bakanlığın alacağı önlem ve hiçbir meslek odasının vereceği çaba fayda etmeyecektir. Bunun odak noktasında önce kendi canına ve sağlığına sahip çıkması gereken işçiyi oturtmalıyız. Motosikletine binen işçinin kafasına kaskı koyması gerektiğini yahut da inşaat sektöründe inşaata giren işçinin kafasına bareti koyması gerektiğini, maden ocağına inen işçinin elinde sigara olmaması gerektiğini herkesten önce o işçinin biliyor olması ve bu bilince sahip olması lazım. İş güvenliği tedbiri alınmayan bir işletme ortamında, bir işçinin çalışmayacak kadar bilinçli olması gerektiğini düşünüyorum. Hem bir tarafıyla kot taşlama sektöründe çalışacak hem kayıt dışı olmaya razı olacak hem orada kumlama işçisi olarak görev alacak ama arkasından da biz meslek odalarını ve Çalışma Bakanlığını sorumlu tutacak olursak, burada bir eksiklik var demektir. İşçimizin kumlama yerinde aslında gerekli tedbirler alınmadığı zaman sağlığın ve canın her şeyden önemli olduğunu bilecek kadar bilinçlendirilmesi gerekiyor ama bu yetmez. Aynı zamanda işverenlerimizin de neme lazımcı, sorumsuz, ihmalci tavırlarının önünün kesilmesi gerekiyor. “Hallederiz” yaklaşımından, hangi gerekçeyle olursa olsun, yüksek kâr amacıyla olabilir, ihmalkârlıkla ve sorumsuzlukla ilgili olabilir, insan hayatını önemsememekle alakalı olabilir ama bunların hepsinin bir hesabının sorulacağını onun biliyor olması gerekir.

Bu açıdan bakıldığında, işverenlerimizin de aslında iş güvenliğiyle ilgili tedbirleri almak üzere yapacakları masrafların onlar için bir maliyet ögesi olmadığını, aslında ortaya çıkabilecek çok daha büyük maliyetleri önlemek için bir erken uyarı çalışması olduğunu kabul edecek bir yaklaşım. O yüzden, biz, mesela teftiş sisteminde bir zihniyet değişikliğini de öngörmeye başladık. Gittiğimiz yerlerde mutlaka ceza kesen, mutlaka karşımızdaki insanın eksiklerini bulan değil; ona rehberlik eden, yol gösteren, danışmanlık sunan ve karşı tarafın da “İşte, bu bize sunduğu hizmetle bir tarafıyla benim başıma gelecek bir felaketi önlemeye çalışan bir yardımcı.” gibi algıladığı insanlar olmak istiyoruz. Tabii, bu karşılıklı bir şey. İşverenin böyle bir algılamasının olması bizim Bakanlığın motivasyonunda artacak bir çabadır.

Sadece burayla da yetmiyor. Meslek odalarının her kaza olduğunda gidip demeç verdikleri bir algılama ve rolden çıkmaları, aslında her meslek odasının kendi sektörüyle ilgili bir bilinç yaratacak çabayı ortaya koymasını gerektiriyor. Biz, bu maksatla meslek odalarımızla iş birliği yapmaya  hazırız ve işlerini, hepsini kolaylaştırmak istiyoruz. Üniversitelerimizle iş birliği yapıyoruz zaten, Millî Eğitim Bakanlığıyla yapıyoruz, sendikalarımızın yine bu konuda çaba sarf etmeleri gerektiği kanaatini taşıyoruz.

Dursunbey’le ilgili olarak tabii ki biz yaklaşık yirmi gün önce, bir ay önce denetim yapmıştık. Yaptığımız denetimlerde herhangi bir kapatmayı gerektirecek eksiklik bulmadık. Bizim için gördüğümüz en büyük eksiklik havalandırma tahrik motorlarının olduğu yerdeki motorlarda grizu önleyici tedbirlerin olmamasıydı. Ancak bu, maden üretiminin yapıldığı yerde değil maden ocağının girişindeki hava tahrik motorlarıydı, kapatmayı gerektiren bir durum değildi. Bununla ilgili gerekli ikazlarımızı yapmıştık. Yönetici de zaten grizu tedbirli olan motorları getirttiğini bize ifade etmişti. Onun dışında, o maden ocağında geçekten de çok büyük sorunlar oluşturacak bir eksiklik görünmüyordu. Dediğim gibi, orada yapılan çalışmalar bir tarafıyla da pilot niteliği taşıyordu ama o kaza yine oldu. Yakında ön raporlar çıkacak. Hem savcılığın tespit ettiği bilirkişiler hem de Bakanlığımızın uzmanlarının yapacağı raporlar ortaya çıkacak, biz gerçek anlamda sorunun sebebini görebileceğiz. Umarım orada bir ihmalden çok, beklenmedik bir durumun ortaya çıktığı şeklinde olur. Ama bir ihmal varsa, burada herkes emin olmalı ki, onun hesabını kendi nefsimden başlayarak herkese soracağımızdan siz de emin olmalısınız.

Biz, bu vesileyle, Türkiye’de iş güvenliği konusunu toplumun temel meselelerinden birisi olarak algılayacak bir çaba için sizlerden de destek istiyor, hepinize teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakan.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Sayın Başkanım, yerimden bir cümle söylemek istiyorum tutanağa geçmesi açısından.

Ocak, Enerji Bakanlığı tarafından kapatılmıştır, Çalışma Bakanlığı tarafından kapatılmamıştır. Aradaki fark, Çalışma Bakanlığı kapatsaydı işçiler ücret almaya devam edecekti, Enerji Bakanlığı kapattığı için işçiler ücret alamıyor.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul) – Buna cevap verebilir miyim?

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Tabii tabii, cevap vermesi gerekir. Yanlış bilgiyse…

BAŞKAN – Bir saniye…

Sayın Aydoğan, siz sisteme girdiniz…

ERGÜN AYDOĞAN (Balıkesir) – Evet.

BAŞKAN – Önce bana söyleyin, niye girdiniz?

ERGÜN AYDOĞAN (Balıkesir) – Sayın Bakanın açıklamalarına katkı yapmak için.

BAŞKAN – Ama daha evvel siz konuştunuz, katkıda bulundunuz 60’ıncı maddeye göre.

ERGÜN AYDOĞAN (Balıkesir) – Bakanın söylediklerine katkı yapmak için.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Başkan, ilave katkısı varmış.

BAŞKAN – Öyle bir hak yok Sayın Aslanoğlu.

60’ıncı maddeyi iyi niyetle benim kadar sık işleten kimse yok, doğru mu? Doğru. Şimdi bu istismar hâline dönüştüğü zaman da, o zaman ne olur? Olmaz.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Yapmayız Başkanım.

BAŞKAN – Sayın Aydoğan, sizinle konuşmuyorum. Biraz oturun bakayım.

Şimdi, ben, Aslanoğlu’na söylüyorum.

Dolayısıyla, bu sistemi milletvekillerinin lehine kullanmaya devam etmemiz için istismarından uzak durmamız lazım.

Şimdi, Sayın Aydoğan, siz ne diyorsunuz, önce bana onu söyleyin, verip vermeyeceğime karar vereceğim.

ERGÜN AYDOĞAN (Balıkesir) – Peki Sayın Başkan.

Söyleyeceklerimiz, tabii, kaza sonrasında yaşananlarla ilgili çıkacak raporla ilgili. Sayın Bakan, oradaki çalışanların güvenlik önlemlerinin alındığını söylüyor. Ben de diyorum ki, Türkiye olarak biz ILO’nun 176 sayılı İşçi Sağlığı…

BAŞKAN – Şimdi ben size -normalde böyle bir hakkınız yok şu anda, Sayın Anadol biliyor ama- iyi niyetimle bir dakikalık süre veriyorum. Ona göre, konuyu yaymadan…

GÜROL ERGİN (Muğla) – İki dakika…

BAŞKAN – Hocam, Allah aşkına ya!

GÜROL ERGİN (Muğla) – Ama gerçekten bu çok önemli.

BAŞKAN – Yani bakın, üçüncü dakikasını kullanmış olacak.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Tamam, tamam, bir dakika.

BAŞKAN – Dolayısıyla, konuyu yaymadan ne söyleyecekseniz söyleyin, ondan sonra Sayın Bakana söz vereceğim.

Buyurun.

ERGÜN AYDOĞAN (Balıkesir) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. Tabii, konuyu yaymıyorum.

Sayın Bakanımızın iş güvenliği ve işçi sağlığıyla ilgili açıklamalarında, ILO’nun 176 sayılı İş Güvenliği ve İşçi Sağlığı Sözleşmesi’ni imzalamayı düşünüyor mu, düşünmüyor muyuz?

Bir de, o işletmede kullanılan araç ve gereçlerin ATEX Yönetmeliği’ne uygun olup olmadığını buradan açıklamanızı diliyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Ben teşekkür ederim bir dakikayı kullandığınız için, güzel.

Sayın Bakan, buyurun şimdi.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul) – Teşekkür ediyorum, sağ olun Sayın Başkan.

Sayın Anadol aslında doğru söylüyor, Enerji Bakanlığı kapattı. Bizim kapatmayla ilgili kararımızın gecikmesinin sebebi bizim prosedürümüzü belirleyen hukuki düzenlemelerle alakalı. Biz bu tip kazalardan sonra, kendi müfettişlerimizi gönderip belirli incelemeleri yaptıktan sonra bize gelecek rapora göre kapatma yapıyoruz. O açıdan, dikkat ederseniz Mustafakemalpaşa’daki maden ocağındaki problem şeyde… Kapatma kararı da daha sonradan bizim tarafımızdan verildi. Bugünlerde raporumuz tamamlanacaktır. Raporumuz tamamlandıktan sonra kararımızı veririz ve bizim kapatmamız hâlinde de o işçiler işlerine devam ediyormuş gibi ücretlerini alırlar. Dediğiniz doğru. Şayet işten çıkarılırlarsa, biz o işçilerimize işsizlik ödeneğinden ücret ödüyoruz ama bundan daha da önemlisi, orada kazaya muhatap olmuş olan işçilerimizden ölenlere ve yaralananlara yönelik Sosyal Güvenlik Kurumunun birtakım tedbirleri vardı, onları aldık, bilmenizde yarar umuyorum. Özellikle, ölen işçilerimizle ilgili hem cenaze masraflarının karşılanması hem de ölüm aylığının ve ölüm maaşının alınmasıyla ilgili tedbirlerimizi tamamladık. Hatta orada örnek bir davranış da sergiledik: Bizzat yöneticilerimiz ölenlerin ailelerine gittiler, işlemlerini evlerinde yaptılar ve böylece, onlardan maaş alacak olanlar maaşlarını alacak şekilde, ölüm aylığı alacak olanlar alacak şekilde, her ikisini alacaklarsa her ikisini de yapacak şekilde düzenlemeleri yapıldı. Orada bir eksiklik olmadığını buradan, doğrusu, ifade etmekten de mutluyum.

Öbür bahsedilen “ATEX standartlarına uygun muydu?” sorusunun cevabını daha sonra verebilirim, çünkü raporları bilmiyorum doğrusu, o kadar teknik ayrıntısı bilmiyorum. Daha sonra…

BAŞKAN -  Teşekkür ederim.

Gündem dışı üçüncü söz Erzurum’un düşman işgalinden kurtuluşunun 92’nci yıl dönümü münasebetiyle söz isteyen Erzurum Milletvekili Sayın Zeki Ertugay’a aittir.

Buyurun Sayın Ertugay. (MHP sıralarından alkışlar)

IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR (Devam)

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları (Devam)

3.- Erzurum Milletvekili Zeki Ertugay’ın, Erzurum’un düşman işgalinden kurtuluşunun 92’nci yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması

ZEKİ ERTUGAY (Erzurum) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Erzurum’un kurtuluş günü olan 12 Mart 1918 tarihi, Anadolu’nun kalbi Erzurum’un bu ülke uğruna nice canlar feda edilerek elde edildiği bir zafer günüdür. 16 Şubat 1916’dan 12 Mart 1918 tarihine kadar Rus ve Ermeni işgali altında kalan Erzurum’da Taşnak Ermeni çeteleri tarafından yapılan insanlık dışı katliam, jenosit ve Engizisyon mezaliminde dahi görülmeyen bir vahşet, 12 Mart 1918 tarihinde Birinci Kafkas Kolordusunun Erzurum’a girişiyle son bulmuştur.

Bugün, Erzurum’da hiçbir aile yoktur ki Rus ve Ermeni savaşlarında şehit vermemiş olsun. Erzurum, Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da en fazla Türk soykırımının yapıldığı şehirlerin başında gelmektedir. 1916-18 yılları arasında, vilayet sınırları dâhilindeki şehit sayısı 50 bindir. Burada şu hususu bilhassa ifade etmek istiyorum: Türk milleti, bu tarihî gerçeğe rağmen, olayları ters yüz edip Türk’e soykırım iftirası atanların bu kin ve iftira kampanyası altında asla ezilmeyecek, bütün engellere rağmen dünya kamuoyunun gerçekleri öğrenmesini sağlayacaktır.

Erzurum, büyük Türk milletinin tarihî misyonunda ve alın yazısında her zaman Anadolu’nun kilidi konumunu üstlenmiş tarihî bir Türk yurdudur. Dün olduğu gibi bugün de bu tarihî şehir stratejik öneminden, tarihî, kültürel ve siyasi cazibesinden hiçbir şey kaybetmemiştir. Bu konumundan dolayı da Anadolu tarihiyle uğraşan tarihçilerin hemfikir oldukları yegâne nokta, Erzurum yaylasına hâkim olan milletler bütün Anadolu’ya hâkim olurlar, bu yaylayı ellerinden çıkaran milletler er veya geç Anadolu’nun öteki kısımlarındaki hâkimiyetlerini de kaybederler; bu gerçek, Anadolu’nun beş bin yıllık tarihinde hiç değişmemiştir ve değişmeyecektir. Onun içindir ki Büyük Önder Atatürk, yeni devletin ve cumhuriyetin kuruluşuna giden ilk adımı Erzurum Kongresi’ni yaparak atmıştır. Erzurum Kongresi’ne zemin hazırlayan sürecin başlangıcı, şüphesiz ki hürriyet ve istiklal mücadelesinin kazanıldığı 12 Mart tarihi yani Erzurum’un kurtuluşudur. Büyük Önder’in “Tarih bu kongremizi ender ve büyük bir eser olarak kaydedecektir.” dediği Erzurum Kongresi, Kuvayımilliyenin amil, millî iradenin hâkim kılındığının ilan edildiği bir kongredir. Bu kongre, yeni kurulacak bağımsız Türk devletinin kuruluş felsefesini oluşturan “Azınlıklara imtiyazlar verilemez. Manda ve himaye kabul edilemez. Vatan bir bütündür, parçalanamaz.” kararlarının alındığı, tarihin akışını değiştiren bir kongredir.

Yeri gelmişken burada bir hususu yüksek müsaadelerinizle hatırlatmak istiyorum: Erzurum’da, 23 Temmuz 2003’te, 59’uncu AKP Hükûmeti, seksen dört yıl önce yukarıda bahsettiğim tarihî kararların alındığı, bağımsızlık meşalesinin yakıldığı bu kutlu mekânda bir Bakanlar Kurulu toplantısı yapmıştır. Bu toplantıda “Yedinci Uyum Paketi” adı altında on tane yasanın çıkarılması kararlaştırılmıştır.

Değerli milletvekilleri, bugün maalesef yürürlükte olan bu yasaların bazıları Erzurum Kongresi kararlarıyla âdeta hesaplaşma niteliğindedir ve bin yıllık kardeşliğimizi dinamitleyen, millî birlik ve beraberliğimize zarar veren, şehitlerimizin kemiklerini sızlatan bugünkü “açılım” denen yıkım projelerinin de altyapısını oluşturmuştur.

Türk milletinin kurtuluşuna ve bağımsızlığına giden bu günleri anarken şüphesiz ki amacımız tarihten çıkarılan dersleri yeni nesillere aktarmanın yanında, o zor şartlarda bu aziz vatanı işgalden kurtarıp bize emanet eden Kuvayımilliye ruhuyla, bugün bu ülkeyi yönetenlerin millete ve devlete bakışı arasındaki farkı ortaya koymaktır.

Günümüz Erzurum’una gelince. Geçen sekiz yıllık zaman içerisinde bir taraftan Erzurum ekonomik olarak kan kaybederken, yani küçük esnafı, çiftçisi yok olurken, memuru, emeklisi dara düşerken, tarım ve tarım dışı sektörlerde işsizlikte patlama yaşanırken, diğer taraftan ilde yaşanan iki yönlü göç şehrin kültürel ve sosyal dokusunu tamamen bozmuştur.

Sadece birkaç rakam vermek istiyorum: Erzurum’da 2009 yılı Temmuz ayında, 2008 yılı Temmuz ayına göre, kurulan şirket sayısında yüzde 55, gerçek kişi ticaret işletmesi sayısında yüzde 41’lik bir azalma olmuştur, tasfiye edilen kooperatif sayısındaki artış ise yüzde 166’dır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum.

ZEKİ ERTUGAY (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Geçen yılın aynı ayına göre kapanan şirket sayısı yüzde 50, kapanan kooperatif sayısı yüzde 133 artmıştır. Bu rakamlar Erzurum’un sürekli kan kaybettiğini, ekonomik olarak büyük bir sıkıntı içerisinde olduğunu ve problemlerinin bir an evvel çözüm beklediğini açıkça göstermektedir.

Değerli milletvekilleri, 12 Mart aynı zamanda İstiklal Marşı’mızın da kabulünün 89’uncu yıl dönümüdür.

Sözlerimi burada bitirirken İstiklal Marşı’mızın yazılmasına vesile olan kahramanlarımıza, millî şairimiz Mehmet Akif Ersoy’a, millî mücadelede ve terörle mücadelede hayatını kaybeden aziz şehitlerimize Cenabı Allah’tan rahmet, milletimize başsağlığı diliyor, aziz hemşehrilerimin kurtuluş bayramlarını tebrik ediyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Ertugay.

Sayın Doğru, buyurun.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

4.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, 14 Mart Tıp Bayramı’na ilişkin açıklaması

REŞAT DOĞRU (Tokat) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Benim söz talebim, 14 Mart Tıp Bayramı’nın hafta sonuna gelmesiyle ilgilidir. Ben, buradan, bütün tıp mensuplarının 14 Mart Tıp Bayramı’nı kutluyorum. Türk milletinin her ferdine hak ettiği sağlık hizmetini sunabildiğimiz zaman, anlamına uygun olacak bayram kutlamaları daha güzel olacaktır.

Hekimler başta olmak üzere, bütün sağlık personeli fedakâr bir şekilde çalışmakta ve görev yapmaktadır. Çıkarılan son kanunlardan birçok şikâyetler vardır. Sağlık çalışanları, özellikle, son çıkarılan kanunlardan çok şeyler beklemişlerdir ancak beklentilerinin yerine gelmiş olduğunu söyleyemiyoruz. Ancak yine de onlar, gecelerini gündüzlerine katarak insanüstü gayretle çalışıyorlar. Devlet olarak da onları takdir etmek mecburiyetindeyiz.

Ülkemizde en zor şartlarda çalışan personel başta olmak üzere, bütün hekimlerimize çalışmalarından dolayı takdir ve şükranlarımı sunuyor, nice yıllara daha güzel şartlarda ulaşmalarını ve bayram yapmalarını temenni ediyorum.

Söz verdiğiniz için teşekkür ederim Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Başkanlığın Genel Kurula Sunuşları vardır.

Komisyondan istifa önergesi vardır, okutuyorum:

VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Önergeler

1.- Tokat Milletvekili Zeyid Aslan’ın, İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu üyeliğinden istifa ettiğine ilişkin önergesi (4/189)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Ak Parti Genel Merkezi Teşkilat Başkanlığındaki görevimin yoğunluğu nedeniyle, İnsan Hakları İnceleme Komisyonu üyeliğinden istifamın kabulünü arz eder, saygılar sunarım. 10/03/2010

                                                                                                                   Zeyid Aslan

                                                                                                                        Tokat

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Meclis araştırması açılmasına ilişkin dört önerge vardır, ayrı ayrı okutuyorum:

B) Meclis Araştırması Önergeleri

1.- Diyarbakır Milletvekili Selahattin Demirtaş ve 19 milletvekilinin, 1930 yılında Van’ın Erciş ilçesindeki Zilan Deresi’nde yaşanan olayların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/615)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Van’ın Erciş İlçesinde 1930 yılında yaşanan Zilan Katliamı araştırılıp, isyan dönemi yaşanan olayların aydınlatılması amacıyla Anayasanın 98’inci, İçtüzüğün 104 ve 105. maddeleri gereğince Meclis araştırması açılmasını arz ederiz.

1) Selahattin Demirtaş                   (Diyarbakır)

2) Gültan Kışanak                         (Diyarbakır)

3) Ayla Akat Ata                          (Batman)

4) Bengi Yıldız                             (Batman)

5) Akın Birdal                               (Diyarbakır)

6) Emine Ayna                              (Mardin)

7) Fatma Kurtulan                         (Van)

8) Hasip Kaplan                            (Şırnak)

9) Hamit Geylani                          (Hakkâri)

10) İbrahim Binici                         (Şanlıurfa)

11) M. Nuri Yaman                      (Muş)

12) Mehmet Nezir Karabaş           (Bitlis)

13) Mehmet Ufuk Uras                (İstanbul)

14) Osman Özçelik                       (Siirt)

15) Özdal Üçer                             (Van)

16) Pervin Buldan                         (Iğdır)

17) Sebahat Tuncel                       (İstanbul)

18) Sevahir Bayındır                     (Şırnak)

19) Sırrı Sakık                              (Muş)

20) Şerafettin Halis                       (Tunceli)

Gerekçe:

1930 yılında Ağrı ili ve civarında Ağrı İsyanı adıyla anılan bir isyan gerçekleşmiş; isyanın bastırılmasından sonra ise isyana katılan-katılmayan birçok insan Van ili Erciş ilçesi sınırları içerisindeki Zilan Deresi'ndeki köylere sığınmıştır. Temmuz 1930 tarihinde ordu güçleri tarafından Zilan Deresi'ne bir operasyon düzenlenmiş, köylerin büyük bir kısmı yakılarak boşaltılmış ve isyana katılıp katılmadığına bakılmaksızın binlerce sivil vatandaş katledilmiştir. Bu operasyonda; Hasanabdal, Aks, Şahbazar, Doğancı, Tendurek, Çakırbey, Yılanlık, Harhus, Babazeng, Kömür, Şor, Şorik, Mürşit, Mescitli, Karakilis, Kündük, Zorava, Aryutin, Hallacköy, Koşköprü, Kuruçem, Mülk, Yekmal, Kilise, Gosk, A. Partaş, Y. Partaş, Binesi, Bunizi, Pelexlu, Kerx, Söğütlü, Mığare, Kardoğan, Kelle, Hostekar, Süvarköy, Kızılkılise, Ziyaret, Hiraşen, Komik, Şeytanava, Birhan ve Yukarı Koçköprü Köyü ateşe verilerek yakılmıştır. Operasyon sonrası sivil ve silahsız olan 15.000'e yakın kişi öldürülmüştür.

13 Temmuz 1930 tarihli Cumhuriyet gazetesi operasyonu, "Ağrı Dağı tepelerinde kovuklara iltica eden 1.500 kadar şaki kalmıştır. Tayyarelerimiz şakiler üzerine çok şiddetli bombardıman ediyorlar. Ağrı dağı daimi olarak infilak ve ateş içinde inlemektedir. Türkün demir kartalları asilerin hesabını temizlemektedir. Eşkıyaya iltica eden köyler tamamen yakılmaktadır. Zilan harekâtında imha edilenlerin sayısı 15.000 kadardır. Zilan deresi ağzına kadar ceset dolmuştur... Bu hafta içinde Ağrı Dağı tenkil harekâtına başlanacaktır. Kumandan Salih paşa bizzat Ağrı'da tarama harekâtına başlayacaktır. Bundan kurtulma imkânı tasavvur edilemez." şeklinde haber yapmıştır.

1930 tarihindeki sayısında Cumhuriyet Gazetesi Zilan Deresi'ndeki toplu katliamı şöyle vermiştir: "Karaköse, 14 (Özel muhabirimiz bildiriyor)- Ağrı eteklerinde eşkıyaya katılan köyler yakılarak, ahalisi Erciş'e sevk ve orda iskân olunmuştur. Zilan harekâtında imha edilen eşkıya miktarı, 15 binden fazladır. Yalnız, bir müfreze önünde düşüp ölenler bin kişi olduğu tahmin ediliyor. Zilan Deresi'ne sıvışan 5 şaki teslim olmuştur. Buradaki harp, pek müthiş bir tarzda cereyan etmiştir. Zilan Deresi, lebalep cesetlerle dolmuştur."

Dönemin iktidarlarına göre ise; "İsyan mıntıkasında işlenen fiiller suç sayılmaz"dı. Bölge, "serbest atış alanı”ydı. 20 Temmuz 1931 tarih ve 1850 Sayılı Kanunla bu teyid edilmiştir.

Madde 1: Erciş, Zilan, Ağrı dağ havalisinde vuku bulan isyanda, bunu müteakip Birinci Umumi Müfettişlik mıntıkası ve Erzincan Pülümür kazası dahilinde yapılan takip ve te'dip hareketleri münasebetiyle 20 Haziran 1930'dan 1 Kanun-ı Evvel 1930 tarihine kadar askeri kuvvetler ve devlet memurları ve bunlar ile birlikte hareket eden bekçi, korucu, milis ve ahali tarafından isyanın ve bu isyanla alakadar vak'aların tenkili emrinde gerek müstakilen ve gerekse müştereken işlenmiş efal ve hareket suç sayılamaz..

Madde 3: Bu kanunun icrasına Adliye ve Dahiliye vekilleri memurdur.

Katliam sonrası binlerce insan köylerini terk etmek zorunda bırakılmıştır. Boşaltılan köyler 1980 yılına kadar boş bırakılmış, bu yıldan sonra ise köylere Afganlar yerleştirilmiştir.

1930 yılında yaşanan Zilan Katliamı ile ilgili olarak gerekli araştırmaların yapılması ve dönemin mağdurlarının ve varislerinin mağduriyetlerinin giderilmesine yönelik çalışmalar biran önce yapılmalıdır.

2.- Diyarbakır Milletvekili Selahattin Demirtaş ve 19 milletvekilinin, kamuda geçici personel istihdamındaki sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/616)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Ülkemizde yaygınlaşarak devam eden geçici personel rejiminin ücretler, örgütlenme ve toplu sözleşme hakları üzerindeki etkilerinin açığa çıkarılması, olumsuz etkilerin giderilmesi ve üretim faktörlerinin başında gelen emek kesiminin kaygılarını gidermeye yönelik yeni, alternatif, uluslararası sözleşmelere ve insan hakları kriterlerine uygun istihdam biçimlerinin ortaya çıkarılması, geçici personel rejiminden kaynaklı mağdur olmuş vatandaşlarımızın mağduriyetlerini açığa çıkarıp bunları telafi etmenin yollarının ortaya çıkarılması amacıyla, Anayasanın 98. İçtüzüğün 104 ve 105. maddeleri gereğince Meclis Araştırması açılmasını arz ederiz.

1) Selahattin Demirtaş                      (Diyarbakır)

2) Gültan Kışanak                            (Diyarbakır)

3) Ayla Akat Ata                              (Batman)

4) Bengi Yıldız                                 (Batman)

5) Akın Birdal                                  (Diyarbakır)

6) Emine Ayna                                 (Mardin)

7) Fatma Kurtulan                            (Van)

8) Hasip Kaplan                               (Şırnak)

9) Hamit Geylani                              (Hakkâri)

10) İbrahim Binici                            (Şanlıurfa)

11) M. Nuri Yaman                         (Muş)

12) Mehmet Nezir Karabaş              (Bitlis)

13) Mehmet Ufuk Uras                    (İstanbul)

14) Osman Özçelik                          (Siirt)

15) Özdal Üçer                                 (Van)

16) Pervin Buldan                            (Iğdır)

17) Sebahat Tuncel                           (İstanbul)

18) Sevahir Bayındır                        (Şırnak)

19) Sırrı Sakık                                  (Muş)

20) Şerafettin Halis                          (Tunceli)

Gerekçe:

Ülkemizin yıllardır devam eden yapısal sorunlarından biri de, işsizlik ve yoksullukla mücadele etmek amaçlı doğru bir üretim, bölüşüm ve istihdam politikasının olmamasıdır. Geçmiş hükümetler tarafından uygulanan ekonomi politikaları, bu sorunları çözememiş ve bu sorun AKP hükümetleriyle birlikte daha da derinleşerek devam etmiştir.

Uygulanan ekonomi politikaları sonucunda ülkemizde yoksul sayısı 20 milyona yaklaşmış, resmi verilere göre işsizlik oranı tarihsel rekorlara ulaşmıştır. İşçi sendikalarına göre ise işsizlik oranı % 20'nin üzerine çıkmıştır. Bu durumda ortaya çıkan başka bir sorun ise, bu yoksulluk ve işsizlik durumuyla mücadele amaçlı ortaya çıkan istihdam biçimleri olmuştur.

Özellikle Tekel işçileri olarak bilinen yaprak tütün işletmeleri çalışanlarının, eylemleriyle kamuoyunun yakından takip etme olanağı bulduğu 4-C istihdam biçimi, emek sömürüsünü derinleştirdiği iddiasıyla karşı çıkılan bir istihdam biçimi olarak öne çıkmaktadır.

Sendikaların belirlemiş olduğu açlık ve yoksulluk sınırlarının altında bir ücretle emeğin satın alınması anlamına gelen geçici personel rejimi, aynı zamanda herhangi bir iş güvencesi de içermemektedir. Sendikalaşma olanakları ve dolayısıyla da örgütlenme ve toplu sözleşme haklarından da mahrum olan bu geçici personel yasasına göre çalışanlar, en temel insan hakkı ve emeğin tarihsel kazanımı olan toplu örgütlenme ve hak arama hakkından da bizzat devlet tarafından mahrum bırakılmaktadır.

Sosyal devlet olmanın temel ilkelerinden biride vatandaşlarına aş, iş bulmak ve bunu yaparken de emeğin haklarına saygı göstermek gereğiyken, vatandaşlarına güvenceli iş ve haklarını talep edebilecekleri yasal zeminleri yaratmak ve uygulama özgürlüğü de sunmaktır.

Tekel işçilerinin eylemleriyle beraber hükümetin 4-C geçici personel statüsünde yapmış olduğu değişiklik, yılda 10 aylık çalışma süresinin 11 aya çıkarılması olmuş ve bunun dışında, bu çalışanların örgütlenme, toplu sözleşme ve kıdem tazminatı haklarında herhangi iyileştirici bir adım atmamıştır. Ücretlerde de yine yoksulluk sınırının altında bir rakamda ısrar edilmiştir. Çalışma süresinin 11 aya çıkarılması aynı zamanda kamuoyunda geçici personel rejiminin hükümet eliyle yaygın istihdam biçimi haline getirileceği kuşkularını da artırmıştır. Kamuda çalışan ve Tekel işçileriyle beraber sayıları 34 bine ulaşması beklenen 4-C de çalışacak olanların, 657 sayılı Devlet Memurları Yasası’nın istihdam biçimlerini belirleyen 4. maddesinin C fıkrasında da ifade edildiği gibi, ne işçi ne memur ne de sözleşmeli personel statüsünde bulunmamaktadırlar. Bu durum, çalışanlar düşük ücret ve kıdem tazminatsız çalıştırıldıkları ve sözleşmeleri her yıl yenilendiği için, bir geçici istihdam durumunu aşıp, sürekli, ucuz ve kıdem tazminatsız çalıştırma anlamına gelen bir istihdam biçiminin de yolunu açmaktadır. Bu uygulamalar, ucuz ve yaygın istihdam biçiminin yaygınlaşmasına yönelik kaygıları daha da güçlendirmektedir.

Şu an sayıları 10 binleri bulan geçici personel statüsünde çalışanlara, sırada bekleyen Şeker Fabrikaları özelleştirmeleri ve devam edecek diğer özelleştirmelerle beraber yenileri eklenecektir. Vatandaşlarımızda bu sayının katlanarak devam etmesi durumunda emekçinin hakkı olan insanca yaşam için gerekli ücret hakkı, sendika kurma ve toplu sözleşme gibi yaptırım kanallarının tamamen kapanacağı kaygısı hâkimdir. Bunun özellikle hükümet eliyle teşvik ediliyor oluşu ayrıca sosyal devlet, hukuk devleti gibi olguları da kökünden zedeleyici bir rol oynamaktadır.

Hükümetin, ülkemizde yaşanan işsizlik ve yoksulluğun varmış olduğu yüksek boyutları, Tekel işçilerinin eylemlerinden vazgeçmeleri için tehdit unsuru olarak kullanması, bu durumu düşük ücretle çalıştırma politikasının bir gerekçesi yapması, işsizliği ve yoksulluğu önleyici politikalar geliştirmemesi mevcut krizi daha da derinleştirmektedir. Bu krizin aşılması amacıyla yapılacak çalışmaların tespiti için Meclis araştırması açılması elzemdir.

3.- İzmir Milletvekili Ahmet Ersin ve 34 milletvekilinin, Hrant Dink cinayetiyle ilgili bazı hususların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/617)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Yaşam hakkı, temel ve mutlak haklardandır ve gerek Anayasamıza ve gerekse Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine göre, herkesin yaşamı ve vücut bütünlüğü Devletin teminatı ve yasaların koruması altındadır. Dolayısıyla, diğer tüm hak ve özgürlükler gibi, yaşama hakkının da özüne dokunulamaz ve kişinin kendisinden, üçüncü kişilerden ve toplumdan gelen tehditlere karşı korunması gerekir. Bu konuda Devlet, herkese etkin güvenceler sunmak zorundadır.

Gerek Anayasa ve yasalarımız, gerekse Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi gereği Devlet, yaşama hakkını korumak için gerekli önlemleri almak ve bir saldırı vuku bulduğunda ise, fail veya faillerini ve saldırıda ihmali olan kamu görevlilerini yargı önüne çıkarmak, yargılanmalarını ve cezalandırılmalarını sağlamak zorundadır. Yani Devlet, yaşama hakkına saldırı olması hâlinde, sorumluların kim olduğuna bakmadan etkin, resmi ve güvenilir bir soruşturma yapmakla yükümlüdür.

Bilindiği gibi, 19 Ocak 2007 tarihinde, Agos Gazetesi yayıncısı gazeteci Hrant Dink, bir dizi ihmaller sonucu katledilmiştir.

Hrant Dink'e yönelik tehlikenin varlığından, İstanbul Valisi ve Emniyetinin 1 yıl öncesinden itibaren haberleri vardır. Türkiye Ermenileri Patriği 2. Mesrob, 11 Ekim 2006 tarihinde İstanbul Valiliğine yaptığı müracaatta, gelen tehditler ve duyumlar nedeniyle Ermeni vatandaşlarımıza ait tüm kurumların güvenliğinin sağlanmasını talep etmiştir. Ayrıca, Hrant Dink, İstanbul Valiliğine çağrılarak uyarılmış, ancak korunması için önlem alınmamıştır.

Keza, Trabzon Emniyeti ve Jandarmasının haber elamanları, Hrant Dink'in öldürüleceğini ve fiili kimin gerçekleştireceğine kadar bilgileri vermişlerdir.

Dolayısıyla, Hrant Dink'in öldürüleceği, Emniyet İstihbarat Dairesi ile Trabzon Emniyeti ve Jandarması ve İstanbul Emniyeti tarafından önceden bilinmesine rağmen, bir koruma önlemi alınmadığı gibi, halen yargılanmakta olan sanıkların bu eylemi gerçekleştirmelerini önleyecek tedbirler de alınmamıştır. Sonuçta, konuyla ilgili her kademedeki sorumluların ihmali, Hrant Dink'in yaşamını yitirmesine neden olmuştur.

Öldürülen gazeteci Hrant Dink'in yakınlarının başvurusu üzerine, Başbakanlık Teftiş Kurulunun yaptığı incelemede, aralarında Emniyet İstihbarat Dairesi eski Başkanlarından Ramazan Akyürek ve Sabri Uzun'un da bulunduğu, İstanbul ve Trabzon'daki 19 polis hakkında, ihmalleri nedeniyle soruşturma açılması sonucuna varılmıştır. Ancak, soruşturmayı yürüten İçişleri Bakanlığı Müfettişleri ise, polislerin ihmalinin olmadığı sonucuna vararak, istihbarat ve önlem almakla ilgili bütün sorumluluğu halen yargılanmakta olan muhbir Erhan Tuncel'in üzerine yıkmıştır.

Dolayısıyla, aradan üç yıl geçmesine karşın, yurtiçi ve yurtdışında halen dahi tartışılan ve Türkiye'nin imajını ciddi ölçüde erozyona uğratan bu cinayetin aydınlatılmasına katkı verebilecek bazı kayıt ve belgelerin imha edilmiş olması yanında; ilgili kamu görevlilerinin ihmal ve sorumluluklarına ilişkin, Başbakanlık Teftiş Kurulu ile İçişleri Bakanlığı Teftiş Kurulunun birbirine ters raporları kamuoyunun kafasını karıştırmıştır. Sorumlu bazı kişilerin korunmak istendiği kanaati yaygındır.

Bu nedenle de; gazeteci Hrant Dink'in 19 Ocak 2007 tarihinde öldürülmesinden önce korunmasında ve bu cinayeti önleyecek tedbirlerin alınmasında ve ayrıca cinayetin bağlantılarının ortaya çıkarılmasında, Emniyet İstihbarat Dairesi ile Trabzon Emniyeti ve Jandarmasının ve İstanbul Emniyetinin ve diğer kamu görevlilerinin ihmal ve kusurunun olup olmadığının ve varsa sorumlularının tespiti için Anayasanın 98 ve İçtüzüğün 104. ve 105. maddeleri gereği bir Meclis Araştırması açılmasını talep ederim.

1) Ahmet Ersin                                   (İzmir)

2) Durdu Özbolat                                (Kahramanmaraş)

3) Enis Tütüncü                                  (Tekirdağ)

4) Algan Hacaloğlu                             (İstanbul)

5) Ali İhsan Köktürk                          (Zonguldak)

6) Rahmi Güner                                  (Ordu)

7) Fevzi Topuz                                    Muğla)

8) Hüseyin Ünsal                                 (Amasya)

9) AkifEkici                                        (Gaziantep)

10) Yaşar Ağyüz                                (Gaziantep)

11) Ergün Aydoğan                            (Balıkesir)

12) Ali Rıza Ertemür                           (Denizli)

13) Ahmet Küçük                               (Çanakkale)

14) Faik Öztrak                                   (Tekirdağ)

15) Eşref Karaibrahim                        (Giresun)

16) Orhan Ziya Diren                         (Tokat)

17) Fehmi Murat Sönmez                   (Eskişehir)

18) Şahin Mengü                                (Manisa)

19) Derviş Günday                             (Çorum)

20) Osman Kaptan                              (Antalya)

21) Bülent Baratalı                              (İzmir)

22) Ali Rıza Öztürk                            (Mersin)

23) Gürol Ergin                                  (Muğla)

24) Hulusi Güvel                                (Adana)

25) Şevket Köse                                 (Adıyaman)

26) Erol Tınastepe                               (Erzincan)

27) Muhammet Rıza Yalçınkaya         (Bartın)

28) Mehmet Ali Özpolat                     (İstanbul)

29) Mevlüt Coşkuner                          (Isparta)

30) Ramazan Kerim Özkan                 (Burdur)

31) Ensar Öğüt                                   (Ardahan)

32) Hikmet Erenkaya                          Kocaeli)

33) Tayfur Süner                                (Antalya)

34) Mehmet Şevki Kulkuloğlu           (Kayseri)

35) Sacid Yıldız                                  (İstanbul)

4.- Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk ve 34 milletvekilinin, faili meçhul siyasi cinayetler konusunun araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/618)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Türkiye'nin tarihi, çok sayıda faili meçhul siyasi cinayetlerle doludur. Devlet, hiçbir siyasi cinayetin sırrını çözmemiş, sonunda Türkiye, adeta faili meçhul siyasi cinayetler mezarlığı haline gelmiştir. 1948 yılında, sürekli izlendiği nedeniyle tüm işlerini bırakarak kamyonculuk yapmaya başlayan Yazar Sabahattin Ali'nin, Kırklareli üzerinden Bulgaristan'a geçmek isterken öldürülmesi olayı hâlâ aydınlatılmadığı gibi mezarının nerede olduğu dahi bilinmemektedir. 1970'li yılların ortasından itibaren toplum tam ortasından sağ ve sol diye ikiye bölünmüştü.

Ülkenin tümünde kan gövdeyi götürüyordu. Her gün sokak ortasında insanlar kurşunlanarak öldürülüyordu. İşte böylesine karanlık, sisli, kaotik bir ortamda hemen herkesi, uzlaşmaya, barışa çağıran Gazeteci Abdi İpekçi, 1 Şubat 1979 günü evine giderken arabasının içinde kurşunlanarak katledilmiş ve O'na sıkılan bu kurşunlar, Türkiye'yi karanlık günlere savurmuştu. Abdi İpekçi, ölümünden bu yana 31 yılı aşkın bir süre geçmesine karşılık, hâlâ ölümündeki sırlar çözülememiştir. Abdi İpekçi’nin demokrasi ve özgürlük anlayışı, bugünlere de ışık tutuyor. Abdi İpekçi kızına yazdığı mektuplarında "Benim inançlarımın temelinde 'özgürlükçülük' var. Özgürlüğe, yalnız insanın en kutsal, en doğal bir hakkı olduğu için inanmıyorum. Özgürlüğün aynı zamanda gerçeklerin araştırılıp bulunmasında vazgeçilmez bir amaç olduğunu düşünüyorum. İşte, ben, insanların özgür olmalarını, düşüncelerini, inançlarını, görüşlerini hiçbir baskı ile karşılaşmadan özgürce açıklayabilmelerini istiyorum. Bu özgürlüğü, yalnız kendi doğrultumdaki kimseler için değil, karşıtlarım için de savunmak gereğine inanıyorum... Karşıtlarım dâhil herkesin özgürlüğünü savunmayı ödev biliyorum." demiştir. İpekçi'nin "Sağda ve solda körü körüne angaje olmamış her gerçek aydının kaderi, her iki yandan gelen suçlamalara hedef olmaktır" şeklindeki sözleri, aslında bugün Türk basınına ve düşünce dünyasına hâkim olan bölünmüşlük ve gerginlik ortamı içinde özel bir önem taşımaktadır. Türkiye, 31 yıl önce İpekçi'nin şahsında simgeleşen sağduyu ve uzlaşı çizgisine bu gün daha çok ihtiyaç duymaktadır. Mehmet Ali Ağca'nın, kısa bir süre önce serbest kalması, kamuoyunda İpekçi cinayetinin perde arkasıyla ilgili olarak yeniden tartışmalar başlatmıştır. Dönemin yetkili kişilerinin basında yer alan açıklamaları; cinayet sonrasındaki ihmalleri, kusurları ve gariplikleri yeni sorularla birlikte sarsıcı bir şekilde bir kez daha kamuoyunun dikkatini çekmiştir. O dönemin İçişleri Bakanı Sayın Hasan Fehmi Güneş, Milliyet Gazetesindeki açıklamasında; cinayetin birçok ipucunu ele geçirdiklerini, çözüme gidebileceklerini belirterek "Yol görünmüştü. Orada yürünüyordu. Heyecanla takip ediyorduk. O yol kesildi. İsyanım o. O yol, kesilmemeliydi. Soruşturma, cinayeti planlayan merkeze doğru gidiyordu. Bu acı değil mi? Bu sarsıcı olayları teröriste yaptırırlar. Amaçlanan şiddetin egemen olduğu ortamı yaratmak. Darbe mi, otoriter mi. Bir düzene zemin hazırlamak. İpekçi, önemli bir insandı. Senin babanın cinayetini tam aydınlatmamızın önü kesildi. Acı değil mi? Niye İpekçi'ye kıyıldığı, niye hedef seçildiğini çözmek üzereydik..." diyor ve dönemin askerî yetkililerini suçluyor. Mehmet Ali Ağca yakalandıktan sonra sorgulanırken Sıkıyönetim Komutanlığı tarafından gözaltı için süre uzatımı verilmemesi, gözaltındayken diğer faillerle görüşmesine izin verilmesi, üzerinden çıkan bazı isimlerin incelenmemesi, para hareketlerine bakılmaması gibi pek çok iddianın ve sorunun yanıtı, hâlâ bulunamamıştır. Toplumda Siyasi Cinayetlere ilişkin kuşkular giderilmediği sürece Abdi İpekçi cinayeti, diğer tüm faili meçhul siyasi cinayetler gibi Türkiye'nin toplumsal vicdanında açık bir yara olarak kalacaktır.

Gelinen aşamada Devletin faili meçhul siyasi cinayetlere seyirci olmaktan çıkması yeni bir anlayışla olayları araştırması gerekir. Bugün Türkiye’nin geçmişindeki karanlık bölgelerine ışık tutulmasına, karanlıkların aydınlatılmasına ihtiyaç vardır. Karanlık bölgelere ışık tutarak aydınlatacak ışık kaynağı da, hiç şüphe yok ki Milli İradenin temsilcisi olan TBMM'dir. Faili meçhul cinayetlerle ilgili soruların ısrarla yanıtını bulmak, demokratik hukuk devletinin tarihsel görevidir. Bu nedenle TBMM'de araştırma komisyonu kurularak başta Yazar Sabahattin Ali, Savcı Doğan Öz, Gazeteci Abdi İpekçi, Yazar Ümit Kaftancıoğlu, Sendikacı Kemal Türkler, Gazeteci-yazar Uğur Mumcu, Prof. Dr. Muammer Aksoy, Doç. Dr. Bahriye Üçok, müzisyen Nesimi Çimen, şair Metin Altıok, gazeteci Metin Göktepe, gazeteci Cihan Hayırsevener, Cevat Yurdakul, Musa Anter, Ahmet Taner Kışlalı, Necip Hablemitoğlu, Behçet Aysan, Hasret Gültekin, Turan Dursun, Sevinç Özgüner ve Cavit Orhan Tütengil, Hrant Dink olmak üzere tüm faili meçhul siyasi cinayetlerin teker teker masaya yatırılarak A'dan Z'ye mercek altına alınması, demokrasimizin gelişmesinin ön koşuludur. Çünkü TBMM'de kurulacak bir araştırma komisyonu, faili meçhul olaylara ilişkin bilgi ve belgelere daha kolaylıkla ulaşabilecektir. Komisyon, bugün devletin farklı birimlerinin arşivlerine dağılmış olan dosyaları, belgeleri tek bir havuzda toplayarak, bunların ışığında o dönemin yetkililerine sorular yönelterek, konuya bütünlük içinde bir bakış geliştirebilme imkânına sahip olduğundan yakın tarihimizin aydınlatılmayı bekleyen ve çoğu hâlâ faili meçhul olarak kalan siyasi cinayetlerinin aydınlatılmasını da tetikleyebilir.

Çocuklarımıza tarihinde aydınlanmamış faili meçhul siyasi cinayeti olmayan demokratik bir Türkiye bırakmak için siyasi cinayetlerin öncesindeki ve sonrasındaki tüm olayların araştırılması, öldürenlerin arkasındaki örgütlenmeyi ortaya çıkarmak, karanlıkları aydınlatmak için Anayasanın 98. maddesi ve İçtüzüğün 104. ve 105. maddeleri uyarınca Meclis Araştırma komisyonu kurulmasını saygıyla arz ve talep ederiz.

1) Ali Rıza Öztürk                            (Mersin)

2) Durdu Özbolat                              (Kahramanmaraş)

3) Enis Tütüncü                                (Tekirdağ)

4) Birgen Keleş                                 (İstanbul)

5) Ali İhsan Köktürk                        (Zonguldak)

6) Algan Hacaloğlu                           (İstanbul)

7) Rahmi Güner                                (Ordu)

8) Fevzi Topuz                                  (Muğla)

9) Hüseyin Ünsal                              (Amasya)

10) Akif Ekici                                   (Gaziantep)

11) Yaşar Ağyüz                              (Gaziantep)

12) Sacid Yıldız                                (İstanbul)

13) Faik Öztrak                                 (Tekirdağ)

14) Eşref Karaibrahim                      (Giresun)

15) Orhan Ziya Diren                       (Tokat)

16) Fehmi Murat Sönmez                 (Eskişehir)

17) Şahin Mengü                              (Manisa)

18) Derviş Günday                           (Çorum)

19) Osman Kaptan                            (Antalya)

20) Ergün Aydoğan                          (Balıkesir)

21) Bülent Baratalı                            (İzmir)

22) Gürol Ergin                                (Muğla)

23) Hulusi Güvel                              (Adana)

24) Şevket Köse                               (Adıyaman)

25) Erol Tınastepe                             (Erzincan)

26) Mevlüt Coşkuner                        (Isparta)

27) Mehmet Ali Özpolat                   (İstanbul)

28) Muhammet Rıza Yalçınkaya       (Bartın)

29) Ramazan Kerim Özkan               (Burdur)

30) Ahmet Küçük                             (Çanakkale)

31) Ensar Öğüt                                 (Ardahan)

32) Ali Rıza Ertemür                         (Denizli)

33) Hikmet Erenkaya                        (Kocaeli)

34) Tayfur Süner                              (Antalya)

35) Mehmet Şevki Kulkuloğlu         (Kayseri)

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Önergeler gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki görüşmeler sırası geldiğinde yapılacaktır.

Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz.

1’inci sırada yer alan Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

VII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri

1.- Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/324) (S. Sayısı: 96)

BAŞKAN - Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

2’nci sırada yer alan Türk Borçlar Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

2.- Türk Borçlar Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/499) (S. Sayısı: 321)

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

3’üncü sırada yer alan Milletlerarası Para Fonu ile Milletlerarası İmar ve Kalkınma Bankasına Katılmak İçin Hükümete Yetki Verilmesine Dair Kanuna Ek Milletlerarası Para Fonu Ana Sözleşmesinde Değişiklik Yapılmasına İlişkin Belgelerin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

3.- Milletlerarası Para Fonu ile Milletlerarası İmar ve Kalkınma Bankasına Katılmak İçin Hükümete Yetki Verilmesine Dair Kanuna Ek Milletlerarası Para Fonu Ana Sözleşmesinde Değişiklik Yapılmasına İlişkin Belgelerin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/761) (S. Sayısı: 458)

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

4’üncü sırada yer alan Sebze ve Meyve Ticaretinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun Tasarısı ile Avrupa Birliği Uyum, Tarım, Orman ve Köyişleri ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonları Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

4.- Sebze ve Meyve Ticaretinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun Tasarısı ile Avrupa Birliği Uyum, Tarım, Orman ve Köyişleri ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonları Raporları (1/743) (S.Sayısı: 471) (x)

BAŞKAN – Komisyon? Burada.

Hükûmet? Burada.

Geçen birleşimde, İç Tüzük'ün 91'inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülen tasarının birinci bölümünün 8’inci maddesi kabul edilmişti.

9’uncu madde üzerinde üç önerge vardır. Önergeleri önce geliş sırasına göre okutacağım, sonra aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

                         

(x) 471 S. Sayılı Basmayazı 9/3/2010 tarihli 70’inci Birleşim tutanağına eklidir.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 471 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 9. maddesinin 1. fıkrasında “Hal yönetim birimi”nden sonra gelen ibarelerin “hal yöneticisi, ziraat mühendisi veya gıda mühendisi ile mevcut zabıta personeli arasından görevlendirilen hal zabıtası ve diğer personelden oluşur” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Oktay Vural

Alim Işık

M. Akif Paksoy

 

İzmir

Kütahya

Kahramanmaraş

 

Ahmet Orhan

Akif Akkuş

Cemaleddin Uslu

 

Manisa

Mersin

Edirne

 

K. Erdal Sipahi

Rıdvan Yalçın

 

 

İzmir

Ordu

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 471 Sıra Sayılı Sebze ve Meyve Ticaretinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun Tasarısının 9 uncu maddesinin 2 nci fıkrasında yer alan "halin büyüklüğüne ve işlem hacmine göre yeterli sayı ve nitelikte toptancı hali zabıtası" ifadesinden sonra gelmek üzere "kadrosunda denetim elemanları" ifadesinin getirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Ayla Akat Ata

Nuri Yaman

Hamit Geylani

 

Batman

Muş

Hakkâri

 

Osman Özçelik

Pervin Buldan

 

 

Siirt

Iğdır

 

BAŞKAN – Şimdi maddeye en aykırı önergeyi okutup işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Sebze ve Meyveler ile Yeterli Arz ve Talep Derinliği Bulunan Diğer Malların Ticaretinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun Tasarısı'nın 9. Maddesi 2. Fıkrasının "halin büyüklüğüne ve işlem hacmine göre yeterli sayı ve nitelikte toptancı hali zabıtası" ifadesinden sonra gelmek üzere, "kadrosunda denetim elamanları" ifadesinin getirilmesini;

Tasarısının 9 uncu maddesinin 6 ncı fıkrasının "Hal yöneticisinin; 4857 sayılı İş Kanununa tabi olması ve mühendislik fakültelerinin ziraat veya gıda mühendisliği lisans mezunu ve hukuk, iktisat veya işletme alanında yüksek lisans veya ikinci lisans mezunu olması ve Avrupa Birliğinin resmi dillerinden en az birisini iyi derecede bilmesi şartlarını taşıması zorunludur. Hal yöneticisi 657 sayılı Devlet Memurları Kanununa tabi memur olamaz" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederim.

 

Mehmet Ali Susam

Zekeriya Akıncı

Ramazan Kerim Özkan

 

İzmir

Ankara

Burdur

 

Tayfur Süner

Ali Koçal

Mustafa Özyürek

 

Antalya

Zonguldak

İstanbul

 

 

Ahmet Küçük

 

 

 

Çanakkale

 

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI HASAN ALİ ÇELİK (Sakarya) – Katılamıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

SANAYİ VE TİCARET BAKANI NİHAT ERGÜN (Kocaeli) – Katılamıyoruz.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Susam. (CHP sıralarından alkışlar)

MEHMET ALİ SUSAM (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; verdiğimiz önergeye Sayın Başkan da Hükûmete ve Komisyona sorarak “Önergeye katılıyor musunuz?” dediler.

Aslında verdiğimiz önergenin amacı şu: Bu yasanın en büyük zaaflarından bir tanesi, denetim konusunda nasıl bir işlem yapılacağı, piyasanın “serbestleştirme” adı altında özel sektöre açılması, hallerin özelleştirilmesi, bildirimin elektronik ortamda yapılmasının önünün açılması, hale girmeden malların bildiriminin yapılması noktası, tümüyle gelip piyasadaki denetimin nasıl yapılacağı, kayıp kaçağın nasıl önleneceği ve bu denetimlerde hangi nitelikteki insanların görev alacağı noktası. Bu, yasanın önemli noktalarından bir tanesi. Bu noktada, hem hal yöneticilerinin niteliğini artıracak ziraat mühendisleri ve benzeri okul mezunu arkadaşların görev alması hem hal zabıtasının sayısının artırılması ve niteliklerinin yükseltilmesi noktasında verdiğimiz önergeye Komisyonun niye katılmadığını, Hükûmetin niye katılmadığını, bu yasayı çıkaran anlayışın neden buna karşı olduğunu anlamakta zorluk çekiyorum.

Değerli arkadaşlar, bakın, muhalefet olarak, üç muhalefet partisi de bu yasayla ilgili olarak çok olumlu bir yaklaşımla, hem komisyonlarda hem alt komisyonda hem Mecliste çok önemli katkılar koydular ve bazı değişiklik önergeleriyle de bu yasanın değiştirilmesi gereken ortak teklifler verdiler. Eğer bu yasa tümüyle alt komisyon ve komisyonda hiç eksiksiz geldiyse, Hükûmet bütün maddelerine “Evet.” diyebilirdi ama görüyorum ki Hükûmet de bu yasanın yeterli olmadığını görmüş, en az 8 tane değişiklik önergeleri veriyor, muhalefet de değişiklik önergeleri veriyor; bütün muhalefetin verdiği değişiklik önergeleri reddediliyor, Hükûmetin verdiği önergeler kabul ediliyor.

Arkadaşlar, bu nasıl bir anlayış? Bu muhalefette önerge verenlerin hepsi yanlış önerge mi verdiler, hepsi eksik önerge mi verdiler? Hep sizin verdiğiniz önergeler doğru, muhalefetin verdiği önergeler yanlış mı?

Örneğin bir önerge, pazar yeri açılırken açılacak pazar yerine belediyeler yerin uygun olup olmadığını mevcut pazarcılar odasından veya esnaf odasından sorsun diyor bütün muhalefet partilerinin ortak önergesi. Buna niye karşı çıkıyorsunuz? Bunu niye reddediyorsunuz?

ORHAN ZİYA DİREN (Tokat) – Muhalefet söylüyor diye.

MEHMET ALİ SUSAM (Devamla) – Muhalefet söylüyor diye.

Değerli arkadaşlar, bu anlayış Hükûmetin temel anlayışıdır.

Bakın, biz bu kanunda ne dedik? “Bu kanunda üretici örgütsüz bir noktadadır. Örgütsüz üretici serbest pazar ekonomisi içerisinde pazara hâkim olan büyük güçler tarafından istediği gibi yönetilir.” dedik. Bizim üreticinin zayıf olduğu noktasındaki eleştirimize, ilk günkü genel eleştirimize Hükûmet “Hayır.” demişti ama bir önerge verdiler. Size okuyayım 4’üncü maddenin beşinci fıkrasıyla ilgili önergelerini. Gerekçelerini okuyorum. Gerekçeleri ne biliyor musunuz? “Piyasa konu malların pazarlanmasında önemli kanallardan biri olan toptancılık sektörünün gelişmesi ve üreticilere malların toptancılar üzerinden pazarlayabilme olanağının sunulması ve depolama, ambalajlama, taşıma gibi konularda üreticilere nazaran daha iyi organize olan toptancıların piyasadaki faaliyetlerini etkinleştirmesini teminen toptancılar tarafından üreticilerden toptan olarak alınan malların toptancı hallerinde yine toptan olarak satılmasına yönelik düzenleme yapılması. Ayşe Nur Bahçekapılı, Nurettin Canakli.” Ne diyorlar bu gerekçede biliyor musunuz? “Üretici toptancı hallerinde mal satamayacaktır çünkü örgütlü değildir, hiçbir kaynağı yoktur. Toptancı daha iyi örgütlüdür. Onun için üreticinin mallarını toptancı hallerinde toptancılar satsın.”

Biz neyi eleştirmiştik? Demiştik ki: Üreticilere toptancı hallerinde verdiğiniz yüzde 20 payı, pazarlarda verdiğiniz payı örgütlü olmayan üretici kullanamayacaktır. Dediğimizi siz bu gerekçede aynen kabul ediyorsunuz ve bu yasada üreticiyi, örgütsüz üreticiyi büyük satın alma gücü olan insanlar karşısında çaresiz bırakıyorsunuz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın Sayın Susam.

MEHMET ALİ SUSAM (Devamla) – Değerli arkadaşlarım, bu iktidar anlayışıyla bir iş yapılmaz. Muhalefetin hiçbir önerisini kabul etmeyen, kendi önerilerini hiç konuşmadan kabul eden anlayış “Benim çoğunlukla yaptığım yönetim anlayışı, herkese kabul ettirilmesi gereken…” dediği çoğunluk diktatörlük anlayışıdır. Sizin bu anlayışınızla ortak kanun çıkarma şansı yoktur. Sizin anlayışınızla, Hal Kanunu’nda bile ortak bir noktayı bulup en haklı gerekçelerimize destek vermeyen bu iktidar anlayışıyla biz nasıl anayasa değişikliği yapmaya kalkacağız da Anayasa’yı değiştirmeye kalkacağız?

Onun için, bu anlayışınızı bu konuda bir kez daha, kesinlikle, bu Meclisin önünde kamuoyunun dikkatine sunuyorum. Samimiyetle bir yönetim anlayışı yapmadığınızı, işin çözümü değil, kendi dediklerinizi dikte ettirme anlayışını bu Meclise kabul ettirmeye çalıştığınızı görüyorum. Bu nedenle bu yasanın hatalarını söylemeye devam edeceğiz.

Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Sayın Başkan, karar yeter sayısı istiyoruz.

BAŞKAN – Karar yeter sayısı arayacağım.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.

Birleşime on dakika ara veriyorum.

 

Kapanma Saati: 14.49

 

 

ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 15.04

BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER

KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Harun TÜFEKCİ (Konya)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 72’nci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

471 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 9’uncu maddesi üzerinde verilen, İzmir Milletvekili Sayın Mehmet Ali Susam ve arkadaşlarının önergesinin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi önergeyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısını arayacağım.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir, karar yeter sayısı vardır.

Tasarının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Komisyon? Burada.

Hükûmet? Burada.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 471 Sıra Sayılı Sebze ve Meyve Ticaretinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun Tasarısının 9 uncu maddesinin 2 inci fıkrasından yer alan "halin büyüklüğüne ve işlem hacmine göre yeterli sayı ve nitelikte toptancı hali zabıtası" ifadesinden sonra gelmek üzere "kadrosunda denetim elemanları" ifadesinin getirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                         Ayla Akat Ata (Batman) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI HASAN ALİ ÇELİK (Sakarya) – Katılamıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

SANAYİ VE TİCARET BAKANI NİHAT ERGÜN (Kocaeli) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Yaman, buyurun.

M. NURİ YAMAN (Muş) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sebze ve meyve ticaretinin düzenlenmesiyle ilgili 9’uncu maddenin 2’nci fıkrasına ilişkin verdiğimiz önerge üzerine söz almış buluyorum. Bu nedenle hepinizi en içten duygularımla selamlarım.

Evet, biraz önce yakınan Hatibin aynı gerekçelerini burada yinelememe gerek yok. Fakat ne yazıktır ki AKP Hükûmetinin iktidar olduğu yaklaşık üç yıla yakın bir süredir, muhalefetin bundan önceki bir sürü yasaların görüşülmesinde, maddi hata dâhil, çok önemli ve kamu yararına olacağına inandığımız değişiklik önergeleri dahi sırf muhalefet tarafından verildiği için bugüne değin bu Mecliste olumlu karşılanmamış ve gündeme alınmasıyla ilgili komisyona ve Hükûmete sorulan sorularda da hep olumsuz yanıtlar alınmıştır. Tabii ki bu konularda değerli milletvekillerinin hepsinin belli yasalarla ilgili burada yapmaları ve kamu yararına olan, halkın yararına olan, kendi bilgi birikimlerine, kendi deneyimlerine dayanan çok güzel önerilerini de gördük. Şahsen, bu konuda bundan önce Demokratik Toplum Partisi olarak ve şimdi de Barış ve Demokrasi Partisinin milletvekilleri tarafından verilen bu tür çok olumlu önergeler ve değişiklikler de sırf muhalefetten geldiği için ne hikmetse daha komisyona sorulur sorulmaz ve Hükûmete sorulur sorulmaz olumsuz bir yanıtla karşılaşınca, tabii bu önergelerin verilmesinin bir anlamının olup olmadığı konusunda da insanda bir tereddüt yaratılıyor.

Bu son önergemizi de, konunun biraz da bu belediyelerin kurmuş oldukları halleri ve buna benzer diğer işletmelerinin denetimini uzun süre bu ülkede yapan bir kişi olarak da denetimin ne kadar etkin, ne kadar önemli olduğunu bilen bir kişi olarak düşündük ve verdik. Hiçbir yönetim, iyi bir yönetim denetimsiz olmaz. Denetimsizlik demek, o işin başıboş ve alelusul bir biçimde yönetilmesi ve yürütülmesi demektir. Nasıl ki bugün belediyelerin otobüs işletmeleri, belediyelerin su ve benzer kurdukları çok farklı çeşitli işletmeleri merkezî hükûmetin vesayet yetkisine dayalı olan İçişleri Bakanlığının mülkiye teftiş kurulu tarafından denetleniyorsa, yine bu hal yönetimlerinin de böyle bir denetimden geçirilerek kamuya daha iyi hizmet üretmesi ve varsa bu konudaki yanlışlıkların, bu konudaki olumsuzlukların ve hatta diğer işletmelerde görülen yolsuzlukların da böyle uzman kişiler tarafından denetlenmesi lazım.

Bana göre, hal yönetimi çok büyük bir özellik isteyen bir yönetimdir. Tabii ki hal yönetiminde, belediye başkanı, hal yönetiminin rutin genel denetim ve gözetiminden sorumludur. Belki belediye başkanı, görev bölümü dâhilinde başkan yardımcılarına veya ilgili birimin hal müdürüne verdiği bu rutin denetimler yönetimsel denetimlerdir. Ancak unutulmamalıdır ki hallere binlerce ton her gün meyve ve sebze gelmektedir. Bu meyve ve sebzelerin belki fiyatları konusunda, belki düzeni konusunda hal zabıtası üstüne düşen görevi yapacaktır, ancak hale gelen bu meyve ve sebzelerin en azından kalibrasyonunun ve Avrupa Birliğinin gıda güvenliği bakımından bir bakıma anayasası sayılan ve artık bizim de ileride uygulamak zorunda kalacağımız HACCP kriterlerine uygunluğunun…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.

M. NURİ YAMAN (Devamla) - …araştırılıp bunun ilgili kişiler tarafından rapora bağlanması da uzmanlık isteyen bir şeydir ve meyve ve sebzelerle ilgili olarak da herhâlde sıradan bir genel yönetim içinden gelen bir zabıta memurunun veya belediye başkan yardımcısıyla hal müdüründen ziyade meyve ve sebzenin bu niteliklerini bilecek olan da hiç şüphesiz ki bir ziraat mühendisi olmalıdır. Bu nedenle -bu önergemizin- hem kamu yararına hem halkın sağlığının korunmasına ve hem de bu hal yönetimlerinin Avrupa Birliği normlarına uygunluğunun sağlanması konusunda şimdiden bu düzenlemenin, bu yönetimsel işlemlerin yerine getirilmesi gerektiğini bu önergeyle belirttik. Bu önergeyi bu gerekçelerle uygun bulacağınızı düşünüyor, yüce Meclisi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge reddedilmiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 471 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 9. maddesinin 1. fıkrasında “Hal yönetim birimi”nden sonra gelen ibarelerin “hal yöneticisi, ziraat mühendisi veya gıda mühendisi ile mevcut zabıta personeli arasından görevlendirilen hal zabıtası ve diğer personelden oluşur” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                          Alim Işık (Kütahya) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI HASAN ALİ ÇELİK (Sakarya) – Katılamıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

SANAYİ VE TİCARET BAKANI NİHAT ERGÜN (Kocaeli) – Katılamıyoruz efendim.

BAŞKAN – Sayın Akkuş, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)

AKİF AKKUŞ (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 471 sıra sayılı Sebze ve Meyve Ticaretinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun Tasarısı’nın 9’uncu maddesinde verdiğimiz değişiklik önergesi üzerinde söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlarım.

Değerli milletvekilleri, aşağı yukarı üçüncü güne girdi, eski Hal Yasasını, bugün Sebze ve Meyve Ticaretinin Düzenlenmesi adlı bu yasayı görüşüyoruz. Ancak, bu üç günlük süre zarfında, bu yasanın üreticiye çok da bir fayda getirmediğini, tüketicinin faydalanamayacağını anlamış bulunuyoruz. Tabii, bu ara, belediyeler var, halleri çalıştıran, bugüne kadarki halleri çalıştıran belediyeler var. Belediyelerin de gelirleri azaltılmakta. O zaman, bu işten kim kâr edecek diye düşünmekten geri duramıyorum maalesef. Ha, kim kâr edecek? İşte, üreticiden tüketiciye sebze ve meyveyi ulaştıracak kişiler ancak bu, nakliyeciler değil, bunları toptan alıp toptan değerlendiren kişiler kazançlı çıkacak veya rant sağlayacak gibi gözüküyor bu yasanın gerçekleşmesiyle.

Şimdi, biz, bu önergemizde, hal yönetiminin, yönetim biriminin başkanının ziraat mühendisi yahut gıda mühendisi olması gerektiğini belirtiyoruz. Elbette ki aynı maddenin 6’ncı fıkrasında, bu hal yöneticisinin illerde en az lisans, diğer yerleşim yerlerinde ise en az lise mezunu olması zorunluluğu getiriliyor. Ama malumunuz, her bilim dalının belli bir uğraşı alanı vardır. Dolayısıyla bu uğraşı alanını en iyi yerine getirecek olan ziraat mühendisleri veya gıda mühendisleridir diye düşünüyoruz, böyle bir önerge vermiş bulunuyoruz.

Değerli milletvekilleri, ülkemiz, işte hepimizin bildiği gibi –ortaokul, ilkokul, lisede öğrendik- orta kuşak içerisinde, Akdeniz iklim şartları içerisinde bulunan bir ülke. Bu konumu, ülkemizi gerçek bir sebze-meyve cenneti hâline getirmiş bulunmakta. Tabii bu sebze ve meyvenin bolluğunda, vatandaşımızın çalışkanlığı ve üretme arzusu da önemli bir rol oynamaktadır.

Türk insanının hoşgörülü, vefalı, cesur, ülke ve milletine sadakatle bağlı oluşu da bu coğrafyanın kendisine sunduğu imkân, fırsat ve güzellikleri değerlendirmesine oldukça uygundur. Yani, bizim karakterimize de bu şartlar uygundur diye belirtiyoruz. Dolayısıyla, fazla miktarda sebze ve meyve üretiyoruz. Ancak, bakıyoruz ki bu üretilen sebze ve meyve maalesef gereği gibi üreticiye kâr getirmiyor, fayda sağlamıyor, tüketiciye de bir ucuzluk getirmiyor. Yani, son derece fazla ürünümüz var elimizde ama bu ürünü üreten de tüketen de bundan istifade edemiyor diye belirtiyoruz. Bu ürünün büyük bir kısmı tüketicinin elinden yok pahasına alınarak birilerinin rantına ilave olmaktadır maalesef.

Değerli milletvekilleri, yine, gerçekten hoş olmayan, üzücü bir durum; ülkemizde her yıl üretilen sebze ve meyve miktarı, maalesef, tam olarak bir türlü tespit edilememektedir. Yani, biz, bugün… İşte bu yasa teklifinin bir yerinde bir tablo verilmiş, o tablo içerisinde diyor ki: Yıllık şu kadar sebze, şu kadar da meyve üretiyoruz diye belirtilmiş ama ben tabii bu belirtilen rakamları pek de inandırıcı bulmuyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.

AKİF AKKUŞ (Devamla) – Teşekkür ederim efendim.

İstatistiklere bakıyoruz, her yıl yaklaşık olarak 30 milyon ton civarında sebze, 15-16 milyon ton civarında da meyve üretilmektedir. Üretilen bu sebze ve meyve tam olarak değerlendirilebilse ülkemizin dışarıdan birtakım borçlar aramasına da ihtiyaç kalmayacak çünkü üretilen bu ürünün 40 milyar TL’lik bir katma değer sağlayabileceği dikkati çekmektedir. Ancak, biraz önce de belirttiğim gibi, bu ürünün bir kısmı heba olmakta, tam olarak kullanılamamakta ve bu miktarın yüzde 25 civarında olduğunu görüyoruz.

Bir başka özellik, üretilen sebze ve meyvenin ancak yüzde 5-6’lık bir kısmı ihraç edilebilmektedir. Dolayısıyla yeni pazarlar, yeni pazarlama usulleri ve meyve ve sebzenin tazeliğini daha uzun koruması için birtakım çalışmaların yapılması gerekiyor. Bu şartlarda da bu çalışmayı yapacak olan…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

AKİF AKKUŞ (Devamla) – Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge reddedilmiştir.

9’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

10’uncu madde üzerinde üç önerge vardır. Önergeleri önce geliş sırasına göre okutacağım, sonra aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

İlk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 471 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 10. maddesinin 15. fıkrasının sonunda yer alan “diğer hususlar”dan sonraki ibarelerin “6 ay içerisinde Bakanlıkça çıkarılacak yönetmelikle düzenlenir.” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Oktay Vural

Alim Işık

Ahmet Orhan

 

İzmir

Kütahya

Manisa

 

Cemaleddin Uslu

K. Erdal Sipahi

M. Akif Paksoy

 

Edirne

İzmir

Kahramanmaraş

 

 

Rıdvan Yalçın

 

 

 

Ordu

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Sebze ve Meyveler ile Yeterli Arz ve Talep Derinliği Bulunan Diğer Malların Ticaretinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun Tasarısı’nın 10. Maddesi 2. Fıkrasında bulunan “ticaret ve sanayi odasının ayrı olarak kurulduğu yerlerde ticaret odası ile esnaf ve sanatkarlar odaları birliği tarafından” ifadesinin yerine “ticaret ve sanayi odasının ayrı olarak kurulduğu yerlerde hem ticaret odasınca hem de sanayi odasınca ve varsa Pazarcılar Esnafı Odası yoksa esnaf ve sanatkarlar odaları birliğince” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederim.

 

Mustafa Özyürek

R. Kerim Özkan

Mehmet Ali Susam

 

İstanbul

Burdur

İzmir

 

Ahmet Küçük

Ali Koçal

Zekeriya Akıncı

 

Çanakkale

Zonguldak

Ankara

 

Hüsnü Çöllü

Tayfur Süner

 

 

Antalya

Antalya

 

BAŞKAN – Şimdi maddeye en aykırı önergeyi okutup işleme alacağım:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 471 sıra sayılı Kanun Tasarısının 10 uncu maddesinin (2) nci fıkrasının aşağıdaki şekilde, (9) uncu fıkrasında geçen “en az beş” ibaresinin ise “en az altı” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

“(2) Başkanlığı, sanayi ve ticaret il müdürü veya görevlendireceği bir personel tarafından yürütülen hal hakem heyeti; tarım il müdürlüğü, belediye, baro, ziraat odası, ilgili mühendis odası, ticaret ve sanayi odası ile esnaf ve sanatkârlar odaları birliği tarafından görevlendirilecek birer üye ve en fazla üyeye sahip tüketici örgütü ile komisyoncu ve/veya tüccarların oluşturduğu dernekçe seçilecek birer temsilcinin katılımı ve o yerin mülki idare amirinin onayı ile oluşur. Ticaret ve sanayi odasının ayrı olarak kurulduğu yerlerde, ticaret ve sanayi odasından birer üye görevlendirilir. Esnaf ve sanatkârlar odaları birliği tarafından yapılacak görevlendirmeler ihtisas odalarının, ihtisas odası bulunmayan yerlerde ise karma odaların üyeleri arasından yapılır.”

 

Ayşe Nur Bahçekapılı

Nurettin Canikli

Durdu Mehmet Kastal

 

İstanbul

Giresun

Osmaniye

 

Veysi Kaynak

İbrahim Yiğit

İhsan Koca

 

Kahramanmaraş

İstanbul

Malatya

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI HASAN ALİ ÇELİK (Sakarya) – Takdire bırakıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

SANAYİ VE TİCARET BAKANI NİHAT ERGÜN (Kocaeli) – Katılıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Hal hakem heyetleri, üreticiler ile meslek mensupları arasında veya meslek mensuplarının kendi aralarında ortaya çıkan uyuşmazlıklara çözüm bulmak üzere görev yapacağından ve meslek mensupları içerisinde sanayi odalarına kayıtlı sanayiciler de bulunduğundan sanayi odası temsilcisinin de hal hakem heyetinde bulunması ve bu şekilde sanayicilerin de heyette temsil edilebilmesi, ayrıca sanayi odası temsilcisinin de iştiraki ile üye sayısı artan hal hakem heyetinin toplantı yeter sayısının arttırılması yönünde düzenleme yapılmıştır. Diğer taraftan yapılan bu değişikliklere paralel olarak fıkra metni ifade bütünlüğü açısından yeniden düzenlenmiştir.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Karar yeter sayısı istiyoruz.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum, karar yeter sayısı arayacağım: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.

Birleşime on dakika ara veriyorum.

 

Kapanma Saati: 15.23

 

 

DÖRDÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 15.37

BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER

KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Harun TÜFEKCİ (Konya)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 72’nci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.

471 sıra sayılı Tasarı’nın 10’uncu maddesi üzerinde verilen İstanbul Milletvekili Sayın Ayşe Nur Bahçekapılı ve arkadaşlarının önergesinin oylanmasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.

Şimdi önergeyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısını arayacağım: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir, karar yeter sayısı vardır.

Tasarının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Komisyon burada.

Hükûmet burada.

Biraz önce kabul edilen önergeyle, 10’uncu maddenin (2)’nci fıkrası tümüyle değiştirildiğinden bu fıkrada değişiklik öngören İzmir Milletvekili Sayın Mehmet Ali Susam ve arkadaşlarının önergesini işlemden kaldırıyorum.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 471 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 10. maddesinin 15. fıkrasının sonunda yer alan “diğer hususlar”dan sonraki ibarelerin “6 ay içerisinde Bakanlıkça çıkarılacak yönetmelikle düzenlenir.” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                  Mehmet Akif Paksoy (Kahramanmaraş) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI HASAN ALİ ÇELİK (Sakarya) – Katılamıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

SANAYİ VE TİCARET BAKANI NİHAT ERGÜN (Kocaeli) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Paksoy. (MHP sıralarından alkışlar)

MEHMET AKİF PAKSOY (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 471 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 10’uncu maddesi üzerinde verdiğimiz değişiklik önergesi hakkında söz almış bulunuyorum. Sözlerime başlamadan önce yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın milletvekilleri, biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak bu tasarının gerekliliğine inanıyoruz. Ancak tespit ettiğimiz eksikliklerle ilgili ilave edilmesinde fayda gördüğümüz hususların da tasarıda yerini bularak yasalaşmasını diliyoruz. Aksi takdirde, bu tasarı tıpkı bunlardan öncekilerde olduğu gibi bizim öneri ve tenkitlerimiz dikkate alınmadan yüce Mecliste kabul edilirse amaçlanan fayda hasıl olmayacaktır.

Yüce Meclisin asli görevi elbette yasa yapmaktır. Ancak biz çok sayıda yasa yapmamıza, bu yasalarımız da ayrıntılı olmasına rağmen uygulamada bir türlü sorunları çözemiyoruz. Niye çözemiyoruz? Yasaların uygulanabilirliğini sağlayan diğer enstrümanlara önem vermiyoruz. Yasa yapıyoruz, sorunları metinlerin çözmesini bekliyoruz. “Bakın, biz diyoruz ki: Bu yasayla kayıt dışılığı kayıt altına alacağız, üreticiyi koruyacağız, ürünlere standart getireceğiz, fiyatları kontrol altında tutacağız.” vesaire vesaire… Ancak biz şu ana kadar -tabii “biz” derken Hükûmeti kast ediyorum- semt pazarlarında, marketlerde, manavlarda tüketiciye sunulan ürünlerin standardı, güvenilirliği, hatta fiyat kontrolü konusunda yapmamız gerekenlerin hangisini yaptık? El cevap: Hiçbirisini veya çok azını. En basitinden, gidin bir semt pazarına, buradan sorumlu kim? Belediye. Diğer sorunları bir yana bırakın, temizlik ve ölçü tartı konusunda bir denetim var mı? Yok veya yetersiz.

Başka bir konu: Biz önemli oranda tarım ürünleri ihracatı yapan bir ülkeyiz. Bir kısım ürünlerimiz Avrupa Birliği ülkelerinden, Rusya’dan, standartların üzerinde kimyasal kalıntı içerdiği için geri çevriliyor veya uzun süre “denetim” adı altında bahse konu ülkelere girişi engelleniyor. Bundan kim mağdur oluyor? Elbette üretici. Peki, Tarım Bakanlığı bugüne kadar bahse konu engellemeleri ortadan kaldırmak için ne yapıyor? Sadece seyrediyor.

Ondan daha vahimini söyleyeyim: Fazla kimyasal içerdiği veya diğer gerekçelerle ihracı engellenen bir kısım tarım ürünlerinin iç piyasaya sürüldüğü konusunda medyada haberler çıkıyor. Üretici zaten bu durumdan dolayı zora girmiş, bir de tüketicinin kafası karışıyor. Tarım Bakanlığı bu konuda ne yapıyor? Yine seyrediyor.

Marketlerde, pazarlarda “iyi gıda, organik ürün” vesaire adlar altında ürünler tüketiciye sunuluyor, hatta etiketlerle sunuluyor hem de benzerlerinden bir iki katı pahalı olarak. Peki, tüketici bu ürünlerin iyi gıda, organik ürün olduğunu nasıl anlayacak, nasıl sorgulayacak? Kimseyi itham etmek istemeyiz ama kötü niyetli kişilerin istismarından nasıl korunacak? Bu konuda Tarım Bakanlığı ne yapıyor? Bana göre sadece seyrediyor. Nitekim, üreticinin ürününü alacak olan yine büyük marketler, toplayıcı tüccarlar, komisyonculardır. Kanundan beklenen faydanın sağlanması, üretici ve tüketici arasındaki makasın azaltılması, ancak ve ancak güçlü üretici birliklerinin ve tüketicilerin varlığıyla mümkün olacaktır. Bu da Hükûmetin yapacağı çalışmalara ve bu konuda göstereceği kararlı iradeye bağlıdır.

Değerli milletvekilleri, bu tasarının genelinde küçük üreticilerin kollanmadığı göze çarpmaktadır.  Türkiye’deki çiftçilerin çoğunluğu küçük aile işletmeleridir. Bu yasada getirilen bir kısım kıstaslara uyum sağlayabilmeleri için devlet tarafından kollanmaları gerekmektedir. Biz, millet olarak ahi geleneğiyle övünürüz. O zaman, yasa yapmadan önce esnafımızı, üreticimizi, pazarcımızı bu gelenekle mücehhez kılmak için çalışmalıyız. Tabii ki yasa da yapmalıyız ancak toplumda değerler konusunda sivil algıyı güçlendirmeden ne kadar yasa yaparsak yapalım haksızlık ve suistimalleri önleyemeyeceğimizi iyi bilelim. Tasarıda üreticiden doğrudan mal işlemi, özellikle büyük marketler tarafından fiilen uygulanmaktadır. Ancak pazarda önemli bir rol oynayan aracıların varlığı devam etmektedir. Üretici birlikleri ve kooperatifler güçlendirilmediği sürece biz ne yaparsak yapalım genel anlamda üretici açısından çok büyük bir değişiklik olmayacaktır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.

MEHMET AKİF PAKSOY (Devamla) – Aksi takdirde bu yasa, tıpkı küçük esnafın sizin çok övündüğünüz alışveriş merkezleri karşısında ticari hayattan çekilmek zorunda kaldığı gibi, kendi hâlinde üreten, bu sayede namerde muhtaç olmadan geçimini temin eden küçük çiftçimizin de üretimden kopuşunu hızlandıracaktır. Tasarı “Hal hakem heyeti ve konseye ilişkin diğer hususlar Bakanlıkça belirlenir.” diyor, biz ise altı ay içerisinde yönetmelik hazırlanarak uygulamaya bir an önce başlanılmasını uygun mütalaa ediyoruz.

Bu düşüncelerle önergemize desteğinizi bekliyor, yüce heyetinizi saygılarımla  selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

10’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Birinci bölüm üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Şimdi, ikinci bölümün görüşmelerine başlıyoruz.

İkinci bölüm, geçici 1’inci madde dâhil olmak üzere 11 ila 20’nci maddeleri kapsamaktadır.

İkinci bölüm üzerinde söz isteyenler: Cumhuriyet Halk  Partisi Grubu adına Antalya Milletvekili Sayın Hüsnü Çöllü, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Adana Milletvekili Sayın Yılmaz Tankut; şahıslar adına, İzmir Milletvekili Sayın Tuğrul Yemişci, Afyonkarahisar Milletvekili Sayın Abdülkadir Akcan.

İlk söz, Cumhuriyet Halk  Partisi Grubu adına Antalya Milletvekili Sayın Hüsnü Çöllü’ye aittir.

Buyurun Sayın Çöllü. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA HÜSNÜ ÇÖLLÜ (Antalya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 471 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın ikinci bölümü üzerinde CHP Grubu adına söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bugün üçüncü gün, bu tasarıyı görüşmeye hep birlikte devam ediyoruz. İki gündür, gerek biz gerek muhalefet partisinin çok değerli milletvekilleri tasarıya katkı koyma adına birtakım önergeler verdiler, yasa tasarısının eksik ve noksanlarını gidermek için çaba sarf ettiler ama görünen o ki verdiğimiz önergeler ve koymak istediğimiz katkıların hiçbiri dikkate alınmadı. Bu nedenle, şu an yapacağım konuşmanın bir anlamı var mı yok mu onu da takdirlerinize sunuyorum.

Tasarıyla ilgili, bu alanda, değerli arkadaşlar, hiçbir düzenleme yokmuş gibi ve yeni bir sistem getiriliyormuş gibi bir sunum yapılmakta ama gerçekte bu böyle değildir. 552 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’yle tasarı arasında sistemin işleyişine ilişkin temelde köklü bir değişiklik yoktur ama sonuçlara baktığımızda, 40 milyar liralık sektörde yüzde 25 ürün kaybı var, yüzde 70 kayıt dışılık var. Yani sekiz yıldır bu alanı benzer bir düzenlemeyle iktidar olarak yöneteceksiniz ama böylesi bir tabloyu, yapılacak yeni düzenlemeye gerekçe olarak önümüze koyacaksınız. Bunu anlamak mümkün değildir değerli arkadaşlar. Mevzuatın uygulanması için gerekli gayretin gösterilmediği ortadadır, bundan sonra uygulanacağının da teminatı yoktur. Rüsum yüzde 2’ye indirildi. Bunu ödemekten kaçınılmaz gibi bir temenniyle sonuç alınması maalesef mümkün değildir.

Bu yasayla kayıt dışılığı önlemek söz konusu değildir. Bildirim yönteminde denetim nasıl sağlanacak? Önceki yıllarda yapılamayan bu denetimler yasayla birlikte nasıl sağlanacak? Bakın, Antalyalı üreticimiz, 50 kuruştan, 1 liradan ürününü satıyor, hatta bazen satamıyor, denize döküyor, yollara döküyor. Ankara, İstanbul’da aynı ürün 2 lira ile 3 lira arasında yani 4-5 kat farkla değer buluyor. Bu fark kimin cebine giriyor? Soruyorum sizlere birileri Antalyalı üreticimizin sırtından, emektar üreticilerimizin sırtından para kazanıyor, hatta çok büyük paralar kazanıyor.

Dün, hal rüsumunun eşit ve adil paylaşımı için verdiğimiz önergeyi reddettiniz, kendi önergelerinizle Bakanlar Kuruluna yetki verdiniz. Üretici iller üzerinden Ankara ve İstanbul’a, hem de belki hiçbir yük ve sorumluluk üstlenmeden, yüzde 75 gibi bir pay vermenin vicdanları rahatsız ettiği ortadadır değerli arkadaşlar, ama nedense, bunu düzeltmek yerine kendinize yetki almayı tercih ettiniz. Burada kanun yapılırken adil davranılmazken, Bakanlar Kurulunda adil davranılacağının garantisi nerededir? Kendi belediyelerinizi kurtarmak için bir sistemi mahvediyorsunuz. Üreticileri, bu sistemde en önemli nokta olan üretici hallerini bu yasayla cezalandırıyorsunuz. Bu düzenlemeden bu ülkeye de hayır gelmesi mümkün değildir.

Değerli milletvekilleri, toptancı hallerindeki iş yerlerinin işletilmesiyle ilgili önemli bir düzenleme de tahsis yönteminin kaldırılmasıdır. Bu noktada komisyoncuların ciddi endişeleri ve kaygıları vardır. Komisyoncular, uzun yıllar süren çabaları ile orada bir müşteri portföyü oluşturmuşlardır, bir güven oluşturmuşlardır. Bu, meslek sahiplerinin uzun süreli planlama yapmalarını zorlaştıracak bir düzenlemedir. Hallerde tahsis kaldırılırken pazar yerleri için tahsis esası getirilmektedir. Şimdi, günlük işgaliye ödenirken tahsis sistemine geçilmesi, pazarcı esnafı açısından da ayrıca sıkıntılar doğuracaktır.

Değerli milletvekilleri, tasarıyla en önemli değişikliğin hal dışı satışlara kolaylık getirmesi olduğunu söylemiştik. Bu süreç bir süre sonra hallerin devre dışı kalmasına yol açacaktır. Bir yandan modern haller yapılsın isteyeceğiz bir yandan halleri sadece kayıt merkezi durumuna getireceğiz. Bu büyük bir çelişkidir. Bildirim konusunda kayıt dışılığı önleyecek denetim ve yaptırım sisteminin de etkin şekilde belirlenmesi gerekmektedir. Ancak bu noktada da tasarının yeterli olduğunu söylemek maalesef mümkün değildir. Denetim belediyelerden alınmakta,Bakanlığa verilmektedir. Şehrin giriş ve çıkışında ve kontrol noktaları kurulacak; peki, Bakanlığın denetimi yapacak yeterli personeli var mıdır bu noktada arkadaşlar? Peki vardı da denetim noktaları bu zamana kadar neden oluşturulmadı? Soruyorum bunları.

Şimdi, yasaklar ile ilgili bölüme de bir göz atalım: Hallere ve pazar yerlerine ilişkin bir dizi yasak ve cezalar var. Hal dışı satışlarda ise sadece hal rüsumunun cezalı olarak alınması söz konusudur. Bu yaptırımın caydırıcılığı da bence tartışmalıdır. Komisyonculara bir dizi yasak ve cezalar getirilirken ve bazı konularda iki kez aynı cezayı alanlara iş yerini kaybetme gibi ciddi bir yaptırım getirilirken, hal dışı satışlarda bildirim yapmayana yalnızca rüsum cezası verilmesi adil ve caydırıcı olmayacaktır. Bu tasarının amacı kayıt dışılığın önlenmesi ise, o zaman hal dışı satışların daha ciddi bir şekilde denetlenmesi ve yaptırıma bağlanması gereklidir.

Bakın, üretim noktasından tüketim noktasına kadar fiyatlar 3-4 katına ulaşıyor. Peki, bu fark kimin cebine giriyor arkadaşlar? Aradaki farkı cebine atanları 25 kuruşla, 50 kuruşla tatmin etmek, yaptıkları hataları engellemek mümkün müdür? Yani, kilosu 1 lira ise, ceza ödediğinde 1 lira 25 kuruşa çıkacak. Bu maliyet, sistemin işleyişine baktığınızda, kayıt dışını önlemeye yetecek bir maliyet değildir, 25 kuruşla kayıt dışılığı önlemek mümkün değildir. Bu düzenleme böyle yasalaşırsa hal dışı komisyoncular türeyecektir, büyük marketlerin komisyoncuları türeyecektir. Komisyoncu bu durumda halde niye uğraşsın? Birileriyle anlaşır, onlar adına alım yapar, bildirim konusunda da, denetim sağlıklı olmazsa, istediği zaman istediği miktarda bildirimi yapar. Bunu önleyecek, caydırıcılığı sağlayacak yaptırımların bu metne eklenmesi zorunludur, aksi hâlde, bir mesafe almak bu konuda mümkün değildir.

Değerli milletvekilleri, tasarıyla getirilen gecikmiş düzenlemelerden birisi de hal kayıt sisteminin kurulmasıdır. Ben sekiz yıldır bu sistemin neden kurulmadığını da anlamakta zorluk çekiyorum. Türkiye'de ciddi bir üretim planlaması ve pazarlama sistemi olmadığı için meyve ve sebzeler yollara dökülmekte, denize dökülmektedir. Bir yandan da yüzde 70 kayıt dışılık var ama siz bu bozuk düzeni sekiz yıl seyredeceksiniz, bunu anlamak mümkün değildir. Yani bize, tasarıya “evet” dememiz için sanki gerekli gerekçeler oluşturulmuş gibi görünmektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu tasarı bu hâliyle, sebze ve meyve ticaretini istenilen düzeyde işletmesi, gerçekten üreticinin hakkını alacağı, tüketicinin sağlıklı, kaliteli ve uygun fiyata bu ürünlere ulaşabilmesini sağlayacak bir yapıyı oluşturması konusunda ciddi endişeler yaratmaktadır. Üretici örgütlerine yalnızca hallerde ve pazar yerlerinde yer vererek üreticilerin haklarının korunması mümkün değildir. Üretici birlikleri güçlendirilmeden, gerçekten, üreticilerden tüketiciye ulaşan zincirdeki halka sayısını azaltmadan fiyatların düşmesi maalesef mümkün değildir. Yalnızca hal rüsumu düşürülerek kayıt dışılığın önlenmesi mümkün değildir. 25 kuruş ile, 50 kuruş ile, yüzde 70 olarak açıklanan kayıt dışılığın önlenmesi mümkün değildir. Yaş sebze ve meyve sektörümüzün sorunlarının iki belediye başkanını kurtarmaya dönük çabalarla çözülmesi mümkün değildir değerli arkadaşlar, her şeyden önce üreticiye destek verilmesi zorunludur. Üretici bitmiştir, üretici nefes alamaz noktaya gelmiştir. Üreticinin ürettiği para etmez durumdadır. Bir dünya banka kredisi borcu vardır üreticilerin.

Bakın, beş altı yıldır domatesin, salatalığın, biberin üretici fiyatlarında bir değişim var mı? Soruyorum sizlere bir Antalyalı olarak. Örtü altı sebzenin merkezi olan Demre, Kumluca ilçelerimizden bugün aldığımız bilgi ve oradaki vatandaşların telefonda bize haykırmasıyla söyledikleri söz “Sayın Vekilim, beş altı yıl önce, altı yedi yıl önce domates 600 liraydı, yine aynı para.” demektedir. “Ama gelin, bir bakın, tohumun, gübrenin, fidenin, ilacın…”

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.

HÜSNÜ ÇÖLLÜ (Devamla) – “Domatesin fiyatı aynı kalmakla beraber, gübrenin fiyatı o dönem, altı yedi yıl önce 12 lira, şu an ise 70, 80, 90 lirayı buldu, ona keza, mazotun, ilacın, fidenin fiyatı da aynı oranlarda yükseldi.” demiştir. Üreticinin emeğine yazık değil mi değerli milletvekilleri? Emek bu kadar ucuz mu olmalıdır?

Bu tasarıyla, üretici, büyük marketlerin, tekellerin insafına terk edilecek, emeği daha da ucuzlayacaktır diyor, buradan tüm üretici kardeşlerimize selam gönderiyor, her ne kadar bu yasa geçse de Cumhuriyet Halk Partisi iktidarında değişeceğini kendilerine müjdeliyor, bu düşüncelerle hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Çöllü.

Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Adana Milletvekili Sayın Yılmaz Tankut. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA YILMAZ TANKUT (Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan Sebze ve Meyve Ticaretinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun Tasarısı’nın ikinci bölümü üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, bu tasarı, günün ihtiyaçlarına göre üretici ve hal komplekslerinden oluşan sebze ve meyve sektörüne birtakım yenilikler getirmekle birlikte, bazı sakıncalı hususları da içermekte olup ilgili kesimlerin endişelerini tam olarak giderememiştir. Kayıt dışılığın daha da aşağıya çekilmesi, sebze ve meyvelerin satıldığı hal ve açık pazarların daha çağdaş ölçüler içinde faaliyet göstermesi, tüketiciye kadar uzanan zincirde ek standartların getirilmesi gibi birtakım düzenlemeler getireceği ifade edilen söz konusu tasarı, üretici, hal esnafı ve belediyelerin haklı pek çok endişesini maalesef giderememiştir.

Bu tasarıya ilişkin ayrıntılara geçmeden önce, konunun önemine ve ilgisine binaen, bazı hususları huzurlarınızda arz etmek istiyorum: Kanun tasarısına ilişkin eldeki resmî veriler kullanılarak paylaşılan bilgilere göre, ülkemizde 2008 yılı sebze üretimi miktarı yaklaşık 27 milyon ton, meyve üretim miktarı ise yaklaşık 15,6 milyon ton olarak gerçekleşmiştir. Üretilen sebze ve meyvenin yaklaşık yüzde 5’i ihraç edilebilirken yüzde 95’i ülke içerisinde kalmaktadır. Bu miktarın yaklaşık yüzde 25’i ise tüketim merkezlerine ulaşamadan pazarlama sürecinde zayi olmaktadır. İç pazara sürülen sebze ve meyvenin yaklaşık yüzde 30’u toptancı hallerinde işlem görmekte, kalan kısmı ise hiçbir kayda girmeksizin pazarlanmaktadır. Resmî rakamların ortaya koyduğu bu bilgilere göre, tahıl, yağ ve endüstri bitkileri ile diğer bağ bahçe ve tarla ürünleri dâhil edilmese bile, Türkiye iklimiyle, toprağıyla, suyuyla âdeta bir besin deposu konumundadır. Bütün imkânsızlıklara rağmen, çalışkan insanımızın, üreticimizin, üretkenlikte son derece mahir ve hırslı olduğu gözükmektedir. Sadece sebze ve meyve üretim toplamına bakacak olursak, 73 milyonluk Türkiye’de kişi başına üretim yaklaşık 600 kilogramdır.

Sayın milletvekilleri, işte, böyle bir tablo içerisinde, bazı detaylara dikkatinizi çekmek istiyorum: Sebze ve meyvedeki üretim toplamımızın bugün sadece yüzde 5’ini ihraç edebiliyoruz yani üretiyoruz ama satamıyoruz. İçeride kalan yaklaşık 40 milyon ton sebze ve meyvenin yüzde 25’i olan 10 milyon tonu ise heba olmaktadır. Yani üretiyoruz ama emeğimiz de paramız da ziyan oluyor. Dışarıya satılamayan 40 milyon ton sebze ve meyvenin üçte 2’si olan 26 milyon tonu kayıt dışı olarak işlem görmektedir. Yani üretiyoruz ama örtülü olarak, gizli ve denetimsiz bir şekilde satıyoruz. Özetle, satamıyoruz, israf ediyoruz, kontrolsüz ve sağlıksız bir şekilde resmiyetten kaçıyoruz. Netice itibarıyla, milyonlarca üreticinin, esnafın, pazarlamacının, işletmecinin yer aldığı dev bir sektörde insanlarımızın alın teri, parası, pulu göz göre göre kaybediliyor. Bu bakımdan, çiftçiyi destekleyen, tarladan, bahçeden, son tüketiciye kadar uzanan zincirin halkalarında kaçağa izin vermeyen ama mükelleflerle barışık, ihracatı ise özendiren ve teşvik eden bir sistemin hayata geçirilmesi lazım gelmektedir.

Değerli arkadaşlar, özetle şunu demek istiyorum: Bu alandaki fotoğrafı bir bütün olarak ele alıp, buna göre çağın gereklerini gözetecek bir şekilde, nerede, neyin, ne zaman, nasıl yapılacağını bilmemiz ve uygulamamız ve buna göre de bir düzenleme getirmemiz gerekmektedir. “Ben yaptım, oldu bitti.” mantığıyla hiçbir yere varamayız. Dolayısıyla, tarlasına tohum ekemeyen çiftçiyi, bağına, bahçesine gübre atamayan, pazara ulaşamayan üreticiyi, deposu mazota hasret kalan nakliyeciyi, vergisini veremeyen komisyoncuyu, kur baskısı altında ezilen ihracatçıyı, umudu tablasıyla sınırlanmış esnafı, her geçen gün alım gücü daha da azalan son tüketiciyi dinlemeden, onları anlamadan -düşünce ve gerekçe ne kadar halis olursa olsun- yapılacak her düzenleme, var olan sorunları ötelemekten ya da daha karmaşık hâle getirmekten başka hiçbir işe yaramayacaktır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; az önce de ifade ettiğim rakamlar ışığında, bizim, mevcut üretimi dahi gereği gibi değerlendiremediğimiz net bir şekilde ortada durmaktadır. Bu durumda, mevcut potansiyeli dikkate alarak tarladan son tüketiciye, yine tarladan gümrük kapısına kadar her kademenin ihtiyaç ve sorunlarına gerçekçi bir yaklaşımı öngören, biriken ve artan sorunların en kısa sürede çözümünü amaçlayan bir modeli hep birlikte geliştirmemiz şarttır.

Diğer taraftan, ülkemizin sahip olduğu tarımsal üretim potansiyeli ise bilinmektedir ki mevcuttan çok daha fazladır. Sorunun temeline inersek, öncelikle üretimin önündeki engellerin kaldırılması gerekmektedir. Yani üreticiye daha ucuz tohum, fide ve fidan temini ile gübre, ilaç, akaryakıt, elektrik ve sulama gibi girdiler üzerindeki maliyetlerin de mutlaka aşağı çekilmesi icap etmektedir. Üretici ile son tüketici arasındaki aracı sayısının azaltılmasının yanında, küresel sermaye ve kartellerin, üretici ve sektör esnafını insafsızca haksız rekabetle boğmalarına da meydan verilmemelidir.

Diğer taraftan, nakliyecinin memnun hâle getirilmesi, esnafın vergi yükünün hafifletilmesi, tüketicinin alım gücünün yükseltilmesi ve ihracatı tıkayan bürokrasinin basite indirgenmesi de mutlaka gerçekleştirilmelidir ve hepsinden önemlisi, güvenli gıda üretimi ve sebze ile meyvelerin son tüketiciye kadar yolculuğunda geçen her evrenin yine güvenli hâle getirilmesi ve bunun devamının sağlanması hayati önem taşımaktadır.

İşte, bütün bunları tek kare bir fotoğraf içinde gören bir sistem hayata geçirilmez ise, iyi niyetle, Meclisimizden toplumumuzun faydası için çıkartmaya çalıştığımız bu ve benzer kanunların hiçbir önemi olmayacak ve hedeflenen fayda da sağlanamayacaktır. Ancak, bütün bu gerçeklere rağmen, Milliyetçi Hareket Partisi olarak yapıcı ve sorumlu muhalefet anlayışımız çerçevesinde, görüşmekte olduğumuz bu tasarıya elimizden geldiği ölçüde bütün samimiyetimizle katkı sağlayıp destek olmaya çalıştık. Komisyon görüşmelerinde, ilgili sektör temsilcilerinin mağduriyetinin önlenebilmesi ve daha kolay bir şekilde pratik uygulamaların önünün açılabilmesi için, önemli gördüğümüz hususlarda, önergelerle tasarıya gerçekten de sahip çıkmaya çalıştık. Özellikle alt komisyonda görev yapan arkadaşlarımız, hemen hemen sektörün bütün taraflarını dinlemek suretiyle yoğun bir çalışma yaparak önemli düzenlemeleri de gerçekleştirdiler. Buradan kendilerine teşekkür ediyorum.

Ancak, maalesef, iyi niyet ve samimiyetle hem üretici hem hal esnafı hem de tüketicilerin faydasına olacağına inandığımız pek çok önergemiz, yine iktidar taassubundan kurtulamayan ve “Her şeyi en iyi biz biliriz.” anlayışıyla hareket eden Hükûmet tarafından kabul görmemiştir. Dolayısıyla, bugün ülkemizin ihtiyaç ve sorunlarına siyasi taassup penceresinden bakma alışkanlığından kurtulamayan “Önce ülkem, sonra partim, sonra ben.” yerine “Önce ben, sonra yakınlarım, daha sonra da partim.” diyen bir anlayıştan, üreticinin, esnafın, ihracatçının, tüketicinin sorunlarına gerçekçi ve önerilere açık bir bakış açısı kazanmak tek kelimeyle beyhudedir. Beyhudedir çünkü Milliyetçi Hareket Partisi olarak, az önce de ifade ettiğim gibi, bugüne kadar ülkemizin ve milletimizin pek çok sorunuyla ilgili çok sayıda önerge sunup teklif verdiğimiz hâlde ne yazık ki bunların hemen hemen hiçbirisi AKP tarafından dikkate alınmamıştır. (MHP sıralarından alkışlar)

İşte, bu anlayış, kendisinden başkasını yok sayan, başkasının görüş ve düşüncesine tahammül edemeyen bir zihniyetin tezahürüdür ki Türkiye'nin önündeki en büyük engellerden birisi de budur. Sorunların çözümüne dair samimiyeti olmayan bu anlayış, ne acıdır ki kurumlar arası çatışmadan medet ummakta, insanlarımızın manevi duygularını ve dinî hassasiyetlerini siyasi rant alanı olarak görmekte, kutuplaşmayı ve ayrışmayı ise zenginlik olarak kabul etmektedir.

Oysa bizler, Milliyetçi Hareket Partisi mensupları olarak, kimden gelirse gelsin, sorunları çözüm amacı güden her türlü teklifi değerlendirmeyi, aziz milletimizin bizlere verdiği kutsal sorumluluğun gereği olarak gördük ve bundan sonra da görmeye devam edeceğiz.

İçeriden ve dışarıdan gelen her türlü saldırı ve dayatmalara karşı bin yıllık kardeşliğimizi bozdurmamanın onurlu mücadelesini veren bizler, millî hassasiyetlerimizle örtüşmeyen ve temel konularda çok büyük farklılıklarımız olan AKP İktidarının Meclise getirdiği bu ve benzer kanun tasarılarını, sorumluluk anlayışımızın omuzlarımıza yüklediği kutsal bir görev içerisinde değerlendirmekteyiz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; az önce dile getirmeye çalıştığım hususlar çerçevesinde yeniden tasarıya dönecek olursak, etkili bir kamusal denetleme yapılamadığı takdirde bu yasanın hiçbir anlamının olamayacağı gayet açıktır. Yaş meyve ve sebzenin pazarlama sürecinde üreticiden tüketiciye fiyatların yüzde 100 ile yüzde 300 arasında artış göstermesi ve çoğu zaman anormal yükselmesi, sebze ve meyvelerin hallere girme mecburiyeti veya hal komisyonlarının yüksekliğinden ziyade, fiyatları belirleme gücüne sahip olan kesimin denetim altına alınamamasından kaynaklanmaktadır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.

YILMAZ TANKUT (Devamla) – Bu tasarıda gerek hal esnafının gerekse diğer ilgili kesimlerin bazı şikâyet ve endişeleri, maalesef, tam olarak giderilememiştir. Milliyetçi Hareket Partisi olarak, biz, tasarının pek çok maddesinde bu şikâyet ve endişeleri giderecek önergelerle katkı sağlamaya çalışıyoruz ama üzülerek görmekteyiz ki AKP Grubu, bu samimi tekliflerimizi dinleme zahmetinde bile bulunmadan, otomatik el kaldırma ve indirme yöntemiyle, her zaman olduğu gibi, reddetmekten vazgeçmemektedir. Her şeye rağmen, bu bölümün maddelerinde de, sektörün faydasına olacağına inandığımız, katkı sağlayıcı önergelerimizi sunmaya devam edeceğiz.

Son söz olarak: Tasarının, ilgili tarafların dinlenerek, istişare edilerek, üreticilerimizin, tüketicilerimizin, esnaf ve ihracatçılarımızın beklenti, ihtiyaç ve taleplerini göz önüne alacak şekilde, verilen önergelerin dikkate alınarak düzenlenmesinin daha hayırlı olacağını bir kez daha hatırlatıyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına Muş Milletvekili Sayın Nuri Yaman. (BDP sıralarından alkışlar)

BDP GRUBU ADINA M. NURİ YAMAN (Muş) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 471 sıra sayılı Sebze ve Meyve Ticaretinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun Tasarısı’nın ikinci bölümüyle ilgili olarak Barış ve Demokrasi Partisi adına söz almış bulunmaktayım. Bu nedenle, hepinizi sevgi ve saygılarımla selamlıyorum.

Kanun tasarısıyla ilgili görüşlerimizi belirtmeden önce, ben de Elâzığ ve ilçelerinde meydana gelen depremden dolayı tüm Elâzığlı hemşehrilerime, hâlen orada yaşayan yakınlarıma tekrar geçmiş olsun diyor, yaralılara acil şifalar, ölenler için Allah’tan rahmet dileklerimi iletiyorum.

Bilindiği gibi,  Türkiye, yaş sebze ve meyve üretiminde tür ve miktar olarak güçlü bir potansiyele sahiptir ve bu potansiyelin mümkün olan en yüksek verimle kullanılması da ülkemiz için vazgeçilmez bir zorunluluktur. Hâlen ülkemizde sebze ve meyvelerin ticareti 552 sayılı Yaş Sebze ve Meyve Ticaretinin Düzenlenmesi ve Toptancı Halleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname çerçevesinde yürütülmektedir. Şu an görüşmekte olduğumuz tasarının kanunlaşması hâlinde söz konusu kararname yürürlükten kalkacak ve Hükûmetin  görüşüne göre de, sözüm ona, hallerle ilgili yaşanan sıkıntıların tamamı da ortadan kalkmış olacaktır.

Değerli arkadaşlar, ülkemizde maalesef şimdiye kadar gıda ürünlerini üreticiden tüketiciye aralarında herhangi bir aracı olmaksızın ulaştırabilecek düzenleme bir türlü getirilememiştir. Bu yasa tasarısı ile üretici kooperatiflerine hallerde yüzde 10 oranında dükkân verilmesi, rüsum oranının örgütlü çiftçi lehine düşürülmesi, belediyelerce haftada bir gün sadece üretici köylülerin ürünlerini getirip satabilecekleri pazar yeri sağlanması ve bunun gibi bir kısım iyileştirmelere gidildiği görülmektedir. Ancak tasarıyı dikkatli bir şekilde incelediğimizde görmekteyiz ki bu kanunla belediyelere halleri devretme yetkisi de bu arada tanınmış olmaktadır. Tasarının 3’üncü maddesinin (8)’inci fıkrasında bu durum açık bir şekilde belirtilmiştir. Maddenin ilgili fıkrasını aynen okuyorum: “İmar planlarında ayrılmış hal yerleri toptancı hali kurulmak üzere belediyeler tarafından yap-işlet, yap-işlet-devret ve üst hakkı tesisi modelleri ile gerçek veya tüzel kişilere devredilebilir.” hâle dönüştürülmüştür.

İktidara geldiğinden bu yana bulduğu her fırsatta devletin ve dolayısıyla halkın malını özelleştirmeyi kendisine görev edinen AKP Hükûmeti, belediyelere vermiş olduğu bu devretme yetkisiyle özelleştirme konusundaki ihtirasını bir kez daha gözler önüne sermektedir.

Yine, tasarının gerekçe kısmında ifade edilen amaçlarla meydana getirilecek sonuçlar arasında önemli zıtlıklar ve çelişkiler bulunmaktadır. Denmektedir ki: “Tüketicilerin, üreticilerin ve sebze-meyve ticaretini meslek edinenlerin çıkarlarını dengeli ve eşit şekilde korumak amacını gütmekteyiz.” Ayrıca, gerekçenin hemen hemen her paragrafında sürekli olarak rekabetçi yapının inşasından bahsedilmektedir.

Görünen o ki Hükûmetin rekabetten anladığı  tek şey tekelci rekabettir, kartelleşmektir. Hepimiz bilmekteyiz ki hallerin özelleştirilmesi hâlinde şirketler üretici örgütlerine kesinlikle yer vermeyeceğinden, Hükûmetin sözüm ona bu kesimlere vermiş olduğu haklar tamamen ortadan kalkacaktır. Dolayısıyla arz ve talep dengesi, pazarda karşı karşıya gelen üretici ile tüketici arasında değil, o hali satın almış olan özel şirketler tarafından belirlenecektir.

Yine, tasarı, iç pazara sürülen ürünlerin yüzde 70’inin kayıt dışı olduğunu söylemektedir. Haklıdır ancak kayıt dışı ekonomiyi kayıt altına almanın yolu, bu ticari faaliyetlerin getirisini büyük şirketlerin, mega marketlerin kazanç hanesine yazmaktan mı geçmektedir? Ayrıca kayıt dışılığı kayıt altına alayım derken işleyen bir sistemi işlemez hâle sokabilecek bir düzenlemeye hiç de ihtiyaç yoktur. Söz gelimi, üretim merkezlerinden ürünler çıkmadan kayıt altına alınabilir. Bunun çeşitli yolları vardır. Zaten belediyeler bu işi yapmaya çalışmaktadırlar. Çünkü belediyelerin bu işten ciddi bir gelirleri söz konusudur. Elbette kayıt dışının kayıt altına alınmasına karşı çıkmak ve bunu eleştirmek mümkün değildir.

Asgari ücretle çalışan bir kişi vergisini verirken, senede 50-100 bin lira gelir elde eden bir üreticinin de vergisini vermesi gerekir, ancak bunun yolu halleri devreden çıkarmakla değil, özellikle üreticileri sadece market zincirlerinin insafına terk etmek hiçbir şekilde olmamalıdır. Örneğin, üreticiler, bundan sonra Migrosların, Metroların, gros marketlerin veya Tansaşların insafına bu yasayla terk edilmiş olacaklardır. Türkiye’de yaş sebze ve meyve ticaretinde görülen yüksek kayıt dışılığın nedeni mevzuatın yetersizliği ya da var olan durumun tekelciliğinden kaynaklanmamaktadır. Asıl sorun mevcut mevzuatın uygulanmamasından ve haklı rekabetin sağlanmamasından kaynaklanmaktadır.

Şimdi yapılmaya çalışılan şey ise halleri tamamen kamunun denetiminden çıkarmaktır. Hükûmet, tekelciliğe karşı olmayı kamu yönetimini etkisizleştirme olarak anlamakta ve böylece kimseye fark ettirmeden asıl tekelci piyasanın yolunu millete ve halka açmaktadır.

Buradan bir kez daha uyarıyoruz: Bu düzenleme, bazı aksaklıkları ortadan kaldırmak pahasına, kurulu bir sistemin tamamen çökmesine yol açabilecek nitelikteki bir düzenlemedir.

Hükûmet, bu kanun tasarısıyla yine kimlerin temsilcisi olduğunu, hangi çıkar gruplarına, hangi güç odaklarına hizmet ettiğini bir kez daha göstermiştir. Siz, köylünün örgütlü olmadığı, tarım sektörünün ve kooperatiflerin devletçe desteklenmediği bir sistemde hangi eşitlikten ve hangi adaletten bahsediyorsunuz?

Değerli milletvekilleri, tasarının genel gerekçesinde, malların haller üzerinden pazarlanma zorunluluğunun serbest rekabeti olumsuz yönde etkilemesi, sebze ve meyve ticaretindeki önemli sorunlardan biri olarak sayılmıştır. Bu sorunu ortadan kaldırmak amacıyla hal dışında da alım satım izni verilmekte, ancak bunun hale bildirim yapılmak suretiyle gerçekleşeceği ifade edilmektedir. Tasarının mantığı, fiyatlardaki anormal artışı komisyon oranlarının yüksekliğine bağlamakta, ancak ne hikmetse bunlarda sadece yüzde 2’lik bir indirime gidilmektedir.

Bu uygulama hiçbir soruna çözüm getirmeyeceği gibi, sebze meyve fiyatlarında arzu edilen ucuzluğu da sağlayamaz. Çünkü pahalılığın gerçek kaynağı küçük ve orta esnaf durumundaki hal komisyoncuları değil, hâlihazırdaki büyük tüccarlar ve süpermarketlerin sahipleridir.

Bugün, zincir marketler malları direkt üreticilerden almakta ve istedikleri fiyatlara da satabilmektedirler. Dolayısıyla, yasa sayesinde üreticinin emeğinin karşılığını alacağı, tüketicinin hem güvenli hem de uygun fiyatlı ürünlere ulaşacağı, maliyetlerin düşürüleceği ifadeleri gerçekleri yansıtmamaktadır. Getirilmek istenen sistemle, zaten büyük mağazalar tarafından belirlenen fiyat düzeyleri yine aynı şekilde belirlenmiş olacak ve bunun yanında, ayakta kalmakta zorlanan esnaf bir de en kısa zamanda piyasa dışına itilmiş olacaktır. Başlangıçta optimum düzeylerde oluşması muhtemel gözüken tüketici fiyatları, esnafın piyasa dışına itilmesi sonucu zamanla oligopol piyasalarına dönüşecek ve fiyat düzeyi, alım satım ortalamalarında büyük mağazaların dayatmasıyla çok kısa sürede yükselişe geçecektir. Üstelik rekabetin kalmadığı bir ortamda üretici fiyatları artık doğrudan doğruya hâkim durumdaki mağazalar tarafından belirlenmiş olacaktır.

Tüketiciler açısından durum böyle iken, kanunun yürürlüğe girmesiyle birlikte ve çok kısa bir süre içerisinde esnafımız piyasanın hâkimi hâline gelen hipermarketlerin çalışanı olacak, tarım kesimindekiler ise kendi tarlasında bu büyük mağazaların sözleşmeli işçi konumuna dönüştürüleceklerdir.

Tasarının gerekçesinde, Avrupa Birliği mevzuatına uyum sağlanması gerektiğine özellikle dikkat çekilmiştir. Sebze ve meyve fiyatlarında gerçekten ucuzluk isteniyorsa, öncelikle AB ülkelerinde olduğu gibi, ülkemizde de üretici örgütlenmesi bu anlamda teşvik edilmelidir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.

M. NURİ YAMAN (Devamla) – Teşekkür ederim.

Değerli milletvekilleri, tasarı tartışılmaya başlandığından bugüne kadar, konuyla ilgili meslek kuruluşları, özellikle TESK ve Türkiye Ziraat Odaları Birliği, Türkiye Ziraatçılar Derneği ile Ziraat Mühendisleri Odası ve esnaf ve sanatkârlar odalarının gerekli bütün uyarıları yapmalarına rağmen Hükûmet bütün bu eleştirilere kulaklarını tıkamıştır. Türkiye, sahip olduğu yaş sebze ve meyve potansiyelini en verimli şekilde kullanmak istiyorsa tasarının merkezine, üreticilerin rekabet ortamından tam manasıyla yararlanmalarını sağlayacak güce ulaşmaları için örgütlü bir yapıya kavuşturulması maksadıyla yapılması gereken düzenlemelere bir an önce başlamalı ve hayata geçirmeli ve tüketicilerin hem ucuz hem kaliteli hem de sağlıklı ürünlere ulaşmasını baz alan ve onları rekabet ortamının yaratacağı olumsuz koşullardan koruyacak mekanizmaları yerleştirmelidir. Aksi takdirde, ileride düzenlenmesi imkânsız sonuçlarla karşı karşıya kalmak işten bile olmayacaktır.

Bu eleştirilerimin, grubumuz tarafından verilecek olan önergelerle düzeltileceğini belirtir, yüce Meclisi sevgiyle, saygıyla selamlarım. (BDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Yaman.

Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına İzmir Milletvekili Sayın Tuğrul Yemişci.

Sayın Yemişci aynı zamanda şahsı adına da söz aldığı için iki zamanı birleştirerek kendisine söz veriyorum.

Buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA TUĞRUL YEMİŞCİ (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz 471 sıra sayılı Kanun Tasarısı hakkında AK PARTİ Grubu adına söz aldım. Sözlerime başlarken yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.

Görüşmekte olduğumuz yaş sebze ve meyve ticaretini düzenleyen yasa tasarısını dünden beri görüşüyoruz. Yalnız burada bir haksızlığı önlemek için sözlerimin başında ona değinmek istiyorum. Alt komisyonda ve Komisyonda yapılan çalışmalarda ben de bulundum. Komisyon üyesi milletvekili değilim. Hele alt komisyonda sabahtan gecenin geç saatlerine kadar 40’ın üzerinde, konuyla ilgili insanların fikirleri alındı ve tasarı hakkında tartışma yapıldı. Bu çalışmalarda muhalefetten ve iktidardan emeği geçen tüm milletvekili arkadaşlarımın burada emeklerine haksızlık yapmayalım diyorum ve hepsine de baştan teşekkür ediyorum.

Kanunun bize göre getirdiği en önemli konu, sebze meyve ticaretini düzenlerken, sebze ve meyvede -bütün konuşmacılar da kısmen değindi- yüzde 25’inin heba olduğu, zayi olduğundan bahsedildi; bunu önleyecek, çeşitli maddelerinde fıkralar var. Bir de “Bu yasa genel olarak üreticiyi korumuyor.” diye tenkitte bulunuldu. Aslında koruduğunu şöyle söyleyeceğim: Üreticinin işi Türkiye’de genelde ürettiği ürünü tarlanın kenarına getirmekle bitiyor. Pazarlamada mümkün olduğu kadar… Kendilerinin hallere kadar gelememesi, büyük çapta -istisnaları tabii ki var- üreticinin işi tarla kenarında bittiği için… Yani buralara, hallere ve pazar yerlerine üreticinin sokulmaması diye bir şey yok ama genelde Türkiye’de uygulamada bu işi yapan, sistemin içinde toptan alım satım yapan tüccarların ve haldeki komisyoncuların olduğunu biliyoruz.

Üreticilerin bu satış yerlerinden, yani hallerden ve pazar yerlerinden istifade etmesi için yasa, yüzde 20 kontenjan koyuyor. Bu, üreticileri ve üretici örgütlerini koruyan bir madde. Hatta bunların herhangi bir şekilde belediyeler tarafından başkalarına  tahsis edilmemesi için de onun yeterli tedbiri alınmış durumda.

AHMET DURAN BULUT (Balıkesir) – Neden yüzde 50 değil? Yüzde 50 olsa…

TUĞRUL YEMİŞCİ (Devamla) – Yüzde 20... Çünkü bakın, Türkiye’deki halleri biz kendilerinden dinledik alt komisyonda ve şu şekilde bir muamele yaptık: Gelen o 40 kişinin hepsini bir arada almadık, alt komisyona tek tek girdiler ve bunlar çeşitli kesimleri -üretici dâhil- temsil eden insanlarımızdı.  Türkiye’deki mevcut piyasa koşullarında hallerin ve pazar yerlerinin nasıl çalıştığını… Hatta Belediyeler Birliğini temsil eden, üretici örgütlerini temsil eden, komisyoncuları temsil eden, odaları temsil eden -40’a yakın diyorum- çeşitli kimseler katıldı. Biz, tabii, tarafsız olarak bütün bu fikirleri aldık. İktidardaki ve muhalefetteki arkadaşlar hep birlikte tartıştık ve önümüze bu tasarı geldi.

Şimdi, bakın, burada, 2’nci maddede neler var, ben onlardan da bahsedeceğim. Zaten ikinci bölümle birinci bölüm birbirine geçmiş vaziyette bu yasada, yani düzenlemeler var, birinci kısımdaki maddelere de atıfta bulunuyor.

Dolayısıyla, ikinci bölümde neler olduğuna bir bakalım: 11’inci madde haller ve pazar yerlerindeki satış yerlerinin işletmesiyle ilgili. 12’nci madde teminatları getiriyor. 13’üncü madde yasaklar. 14 cezalar. 15 Bakanlığın görev ve yetkilerini düzenliyor. 16’ncı madde malların analizi, kaydı ve izlenmesi. Bu, hallere yeni getirilen bir madde, birazdan açacağım onu. 17’nci madde bütün hatiplerin şikâyet ettiği denetim mekanizmasını getiriyor. 18’inci madde yürürlükten kaldırılan daha önceki hükümleri zikrediyor. 19’uncu madde yürürlük maddesi. Ve bir de süreyi tahdit eden, belirleyen geçici maddemiz var. 20’nci madde de yürütme.

Şimdi, maddelere geçtiğimizde -umumuyla da ilgili- işletmeyle ilgili şunu söyleyebilirim: Hatipler bahsetti ama, hallerdeki mevcut statüko devam edecek, yani halleri çalıştıran, içinde işletmesi olan komisyoncular -on yıl süreyleydi- on iki yıl aynı tahsis sistemiyle hak sahipleri devam edecekler, on iki yıl sonra belediyeler İhale Kanunu’na tabi olarak ihaleyle bu iş yerlerini kiraya verecekler.

Ancak burada bir yenilik, yüzde 50’si bunların satış şeklinde de olabilecek, mülkiyeti satılacak, bu satılan yerler de tapuya şerh konulmak suretiyle satılacak, çünkü -yasaklar ve cezalar maddesinde söyleyeceğim- aykırı hareket ederlerse bu maddelere, o yerleri, iş yerleri satış yapılsa bile geriye alınabilecek. Dolayısıyla, bu bir yenilik.

Ayrıca, başka bir yenilik daha var. Bu gibi işleyen yerlerde mağaza, iş yeri tahsisi alıp, kirasını verip keyfine göre çalıştırmasın diye, on beş gün mazeretsiz olarak dükkânını açmayan, bir yıl içinde de altmış günden fazla dükkânını, iş yerini kapalı tutan insanların elinden bu tahsis edilen haldeki iş yerleri geri alınabilecek.

Pazar yerleri için de her ne kadar belediyeler düzenleme yapıyorsa da tahsis yoluyla pazar yerleri pazarcılara tahsis edilecek, en fazla iki iş yerinden fazla iş yeri olamayacak, orada da üç kez üst üste ve yılda sekiz seferden fazla iş yerini açmayan pazarcıdan bu yerler geri alınacak. Kanunun getirdiği özelliklerden bir tanesi de bu.

Ayrıca, en önemlisi -burada da üreticileri koruyor- hiçbir ücret almadan, hiçbir şarta tabi olmadan, hallerde ve pazar yerlerinde yüzde 20’si üretici veya üretici örgütlerine tahsis edilebilecek. Bu, işletmeyle ilgili.

Teminatla ilgili, bakın, bu yeni geliyor: Bildiğiniz gibi, daha önce milletvekili arkadaşlarım ifade ettiler, birinci kısımdaydı, tüketicinin, üreticinin ve arada ticareti yapanın haklarını düzenleyen yeni bir uygulama olarak hallere hakem heyetleri geliyor. Bu hakem heyetleri… Bir de hal hakem konseyleri geliyor. Konseyler, Ankara’da senede en az bir sefer toplanacak. Diğerleri… Hal hakem heyeti ise, olan ihtilafları çözmek için, asliye ticaret mahkemelerinin yerine ilk mahkeme gibi hakem heyetine gidilecek ihtilafta. Ne yapacak? İşte bu teminat müessesesi onun için geliyor, 50 bin liraya kadar olan ihtilafları bu hakem heyeti çözme yolunda olacak. Peki, bu nedir? “Doğrudan doğruya ürünümü komisyoncuya verdim, parasını geri alamadım...” Haklı nedenleri varsa, bu hakem heyeti parayı derhâl teminattan alıp kendisine verecek. Böyle bir, üreticiyi koruyan mekanizma da var. Yalnız üreticiyi mi? Hayır, bu halden -künye sistemi gelmişti; künye sistemi, yani hijyen şartında, standartta, düzgün mal olacak- bu ürünü alan kişi aldatıldığını kabul ediyorsa hakem heyetine itiraz edip, haklı gerekçeleri varsa, kazanırsa yine tazminatını bu teminattan alabilecek. Hakem heyetlerinin pratikliği burada. Bu yenilik… Teminat da doğrudan doğruya belediye meclislerinin her yıl belirlediği bir rakam olacak ve bunlar nakit gibi, nakdin dışında, devlet tahvili gibi vesair geçerli finans araçları olabilecek.

Ayrıca, yasaklarla ilgili… Bakın, bu da enteresan, kanunun içinde var yasaklar. Yani, haldeki komisyoncunun, üreticinin, oraya ürün getirenin veyahut da oradan ürün alanların ve orada, canlı, yaşayanların uyması gerekli şartlar yasaya konmuş vaziyette. Bunlara uymazlarsa -aynı zamanda pazar yerlerini- çeşitli cezalar getiriyor.

Bir de burada konuşmalarda çok sıkça bahsedilmişti. Neydi o? İşte, anlaşıp da üreticinin malının değerini fazla yaptırmamak, yani manipülasyonla dilediği fiyatla mal alıp satmak, aralarında mal satışı yapmak; bunları yasa tamamen önlüyor, bunların yasak olduğunu belirtiyor ve bunlara para cezaları getiriyor.

Yasaklarla ilgili bir de pazar yerlerinde dahi hem ortaya çıkan döküntülerin, kasaların nereye konulacağı; nara, yüksek sesle alışveriş yapılmaması gibi çeşitli kuralları da koyan ve karşılığında da ceza veren bir yasa, cezaları öngören.

Bakın, bu cezalar da -bahsediyorum- 100 liradan başlayıp, 100 lira, 500 lira, 2 bin lira, 3 bin lira, 5 bin lira, 10 bin liraya kadar giden, kusurlu hareket edenlere ve bu yasaklara uymayanlara verilecek olan cezalar.

Değerli milletvekilleri, pazar yerlerinde ise bu cezaları yine yasa şöyle uygun görüyor: Halde uygulanan cezanın üçte 1’i aynı kusurlar işlenirse pazar yerinde pazar yerinde, uygulanacak.

Şimdi, dolayısıyla bu yasanın yenilikleri, birçok yeniliği var. Ama neden endişe ediliyor ben anlamıyorum. Tabii ki ülkemizde iki tür hal olduğunu da gözden çıkarmamak lazım. Üreticilerin bölgesinde, ürünlerin çıktığı yerde daha çok ağırlıklı olan üretici halleri, bir de büyük kentlerimizde olduğu gibi, daha ziyade orada üretilen ürünler çok çok az yüzde olarak baktığımızda ama diğer kentlerimizden gelen ürünlerin satıldığı, alınıp satıldığı tüketici halleri.

Bir yenilik de -burada daha önce de tartışıldı- Bakanlığın düzenlemesine bağlı ürünlerin, yeni ürünler katılabilecek, derinliği olan ürünlerden bahsediliyordu, onların ismi sıralandı, açıldı.

Bu ürünler neden konulmak isteniyor -bana göre- onu anlatayım: Bu çalışmalar uzun süredir Bakanlıkça devam eden çalışmalar yasa tasarısı hazırlanmadan önce. Heyetteki milletvekilleriyle yurt dışındaki benzer haller de dolaşılmış. Yurt dışına baktığımızda, oradaki hallerde çok modern, her türlü ürünün düzen ve disiplin altında, hijyen kurallarına uygun satıldığını görüyoruz. Ola ki, önümüzdeki süreçte Bakanlığın yeni uygulamasıyla izin verebileceği yerlerde bazı ürün çeşitlerinin artırılması da gündeme gelebilir. Dolayısıyla bunun için yasaya konulduğunu kabul ediyoruz.

Ayrıca, yine yasanın getirdiği en önemli madde, bana göre, ucuzluktan ziyade, ucuzluk o şekilde sağlanacak… “Fiyatta yüzde 8’den yüzde 6’ya inmekle, yüzde 1, yüzde 2 inmekle ucuzluk olur mu?” diye tenkit ediliyordu; ben de katılıyorum, doğrudur, yüzde 1’lerle yüzde 2’lerle ucuzluk olmaz. Ancak, başka şeyle ucuzluk olur. Malın heba edilmesini, yaş sebze ve meyvenin zayi olmasını önlersek o zaman -yüzde 25 rakamından bahsediyoruz; Türkiye için, millî ekonomi için büyük kayıp- bunu sağlayabildiği takdirde -ki bu yasanın maddeleri var- o zaman ucuzluğu sağlayacak.

Bir başka bir şey de… Burada popülizm yapmayalım ama şu gerçeği de görelim: Şimdiye kadar yurt dışına, Rusya’ya, Almanya’ya, Fransa’ya satılan malda ilaç kalıntısıyla ilgili analizler yapılırken bizim hallerimizin kaç tanesinde yapılıyordu? İşte bu yasa modern hallerin belli süre içinde ortaya çıkmasını sağlayacak.

HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Sekiz senedir niye yapmadınız Sayın Milletvekili; elinizden tutan mı vardı?

TUĞRUL YEMİŞCİ (Devamla) – Ayrıca başka bir şey daha var hakem heyetinin bakacağı: Bir kasa veyahut elli kasa bir ürün aldı. Bu ürünün üstü ile altının değişik çıkmasını önleyecek; ceza var, standart getirecek. Ürün kimliği olacak; ürünün nerede üretildiği, kimin sattığı, hangi tip, hangi kalitede ürün olduğunu burada düzenleyen bir yasa. Bu, nihayetinde tüketiciye dönük önemli bir uygulama ama üretici için de, tabii onun için de gelen maddeler var, biraz evvel söylediğim gibi teminatla ilgili madde...

Ben sözlerime burada son verirken bu yasanın çalışmasında emeği geçen tüm milletvekili arkadaşlarıma, Bakanlıktaki bürokratlara teşekkür ediyorum. Bu yasanın, ülkemize, ilgililerine, ekonomimize hayırlı olmasını temenni ediyorum, yüce heyeti tekrar saygılarımla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Yemişci.

KADİR URAL (Mersin) – Uygulamada bunların yapılacağına inanıyor musunuz Hocam, Sayın Vekilim?

TUĞRUL YEMİŞCİ (İzmir) – İlk önce inanacaksın, sonra…

KADİR URAL (Mersin) – Helal olsun! Çıkardığınız yasayı değiştirdiniz, 2007’de çıkardığınız yasayı değiştirdiniz.

BAŞKAN – Şahısları adına Afyonkarahisar milletvekili Sayın Abdülkadir Akcan. (MHP sıralarından alkışlar)

ABDÜLKADİR AKCAN (Afyonkarahisar) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 471 sıra sayılı Sebze ve Meyve Ticaretinin Düzenlenmesi Hakkında Genel Kurula getirilmiş olan Kanun Tasarısı üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Sözlerime başlarken Hakkâri’de şehit edilen 2 gencimize ve Elâzığ depreminde hayatını kaybeden 41 vatandaşımıza yüce Allah’tan rahmet diliyorum.

Değerli milletvekilleri, tasarıyı kamuoyuna hal yasası olarak takdim ettik, oysa, tasarının başı “Sebze ve meyve ticaretinin düzenlenmesi.” Sebze ve meyve ticaretinin düzenlenmesi bu amaçla kurulan seraların kuruluşuyla başlar.

Tasarının tümü hakkında Milliyetçi Hareket Partisi Meclis Grubu adına söz alan Edirne Milletvekilimiz Sayın Camaleddin Uslu Bey, konuşmasının son bölümünde tasarıyla ilgili altı madde hâlinde özetlediği olumsuzlukları dile getirdi. Tasarıyı Tarım Komisyonunda, alt komisyon olarak ele alan milletvekillerinden birisi olarak, ana komisyonda ele alınması sırasında Sayın Uslu’nun canhıraş, bu tasarıya katkı vermek isteyen vekillerimizden birisi olduğunu biliyorum, detayına bu tasarıyı ele alan milletvekillerimizden birisi olarak biliyorum ama altı ayrı noktada çekinceleri ifade eden de Sayın Milletvekili. Bunu, sırf muhalefet olsun diye söylemedi Sayın Milletvekili. Mesela, tasarının benim üzerinde özellikle durmak istediğim hususu üçüncü olumsuz madde olarak ifade ederken “Tasarıyla birçok komisyoncu sistemden dışlanmış olacaktır.” ifadesini kullandı Sayın Uslu. Tasarıyı incelediğimizde gerçekten komisyoncuları sistemden dışlıyoruz.

Sayın milletvekilleri, Tarım Komisyonumuzda Ziraat Bankamızın en üst düzeyde, kredilerden sorumlu Genel Müdür Yardımcısı bir brifing verdi. Bu brifingde “Tarım sektöründe kullandırılan kredilerin 2 katrilyonu eski parayla, yeni parayla 2 milyar TL’si faizi tahsil edilerek ötelenmiş paradır.” diye bize takdim etti. Yani Türk çiftçisi o kadar güç durumda ki kredi alabilecek durumda değil.

Şimdi, komisyoncularla bunun ilişkisi ne? Serasına fideyi dikecek olan üretici kendisi için pazar garantisi sunan haldeki komisyoncuya gidiyor fideyi almak için ve bu komisyoncuyla temas hâlinde bulunan fideciden fideyi bedava alıyor Sayın Bakan; ilacını bedava alıyor, gübresini komisyoncunun kefaletinde bu işin tarımsal girdi satan tüccarlardan harman veresiye alıyor. Bu sırada da sıfır faizli kredi kullanıyor. Eğer siz bu tasarıyla -ki dışlıyorsunuz- üreticiyi âdeta şemsiyesi altında koruyan komisyoncuyu dışlarsanız, büyük marketlerin kucağına atmış olursunuz. Bizim gördüğümüz endişe de bu.

Sayın Bakan, Sanayi ve Ticaret Bakanımız; Sayın Bakan ticareti düzenleyecek ama üreticiyi inkâr ederek düzenlerseniz, sonucu alamazsınız.

Biz iki hafta önce Enerji eski Bakanımız Sayın Hilmi Güler’le beraber AGİT kapsamında Tacikistan’a gözlemci olarak gittik. Orada ciddi iş adamlarımız var, aynı şekilde Kazakistan’da da. Sayın Bakan Kazakistan’da, Tacikistan’da sebze-meyve pazarında bir tane limon 1 dolar! Dört tane sivri biber bir poşete konmuş, 2 dolar! Ama niye bu orada öyle? Türkiye’den tırlar yüklüyor limonu; İran’da sorgusuz, sualsiz on beş gün alıkonuluyor Sayın Bakan. Sıfır problemli komşumuz İran’a yüzlerce tır Türkiye’den aman bir an önce gitsin diye kolaylık sağlıyoruz. Nerede mütekabiliyet esası? Sayın milletvekillerimiz de Alaattin Büyükkaya da Hilmi Güler Bey de hep beraber bunu dinledik. Yanı başımızdaki komşumuzla -pazartesi sabahı haber portallarında- serbest ticaret bölgesi oluşturuyormuşuz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.

ABDÜLKADİR AKCAN (Devamla) – Bizim ticaretimize haksız şekilde, rekabeti engelleyecek şekilde, transit taşımacılık kurallarına aykırı bir şekilde, İran, yanı başımızdaki komşumuz engel koyuyor Sayın Bakan, buna müdahale etmek zorundasınız. “Sıfır problem” lafla olmaz. Türk cumhuriyetlerinde ticaret yapan, üretim yapan, ham maddesini Türkiye’den temin eden tüccarlarımız, transit taşımacılık kurallarına aykırı şekilde İran tarafından sabote edilmektedir. Bunu hep beraber dinledik milletvekillerimizle.

Bu nedenle, bu tasarının problem çözücü boyutunun olması lazım. Bu tasarıda komisyoncuları dışlamakla üreticinin sıfır faizli kredi desteğini elinden alıyoruz. Bunun üstüne tekrar vurgu yaparak, tasarının, her şeye rağmen hayırlı olmasını, hayırlara vesile olmasını diliyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Akcan.

Soru-cevap işlemine geçiyoruz on beş dakika süreyle.

Sayın Bulut…

AHMET DURAN BULUT (Balıkesir) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Sayın Bakan, Dünya Bankası ve IMF politikaları çerçevesinde, görünen odur ki, üreticiyi tasfiye etmeye çalışıyorsunuz. Artık Balıkesir’in Altınova, Gömeç, Burhaniye ovalarında pamuk ekilmiyor çünkü Yunanistan’dan ithal ediyorsunuz. Bu yasada, “Yol kenarında üreticiler, tarlasında ürettiği ürünleri bulunduramaz, satamaz.” diye bir madde getirmişsiniz. Balıkesir’den Havran’a gidinceye kadar, tarlalarında ürettikleri ürünleri tüccardan kurtulmak adına, evine bir ekmek götürebilmek için peşin ticaret yaparak organik ürettiği ürünleri satmaya çalışan insanlara neden engel oluyorsunuz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Tankut

Sayın Taner…

RECEP TANER (Aydın) – Sayın Bakan, toptancı hallerinin mevcut işletmecilerine on iki yıl süreyle kiralanmış sayılacağı öngörülmektedir. Bu on iki yıllık sürecin tespitinde hangi kriterler göz önüne alınmıştır?

İkincisi: Kanunda muğlak bir ifade hâlinde olan yeterli arz ve talep derinliği bulunan ürünlerden maksat nedir? Mesela et, süt, zeytin, zeytinyağı, arz ve talep derinliği olan ürünler midir?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Çalış…

HASAN ÇALIŞ (Karaman) – Sayın Başkan, teşekkürler.

Sayın Bakan, üreticiler alın terinin karşılığını alamamaktan, tüketiciler ise pahalı sebze ve meyve tüketmekten şikâyetçidir. Bugünkü yapısı ile üretici birlikleri ise etkili olamamaktadır. Üretici birliklerini güçlendirerek üreticiden tüketiciye direkt ürünün ulaştırılacağı, üreticinin alın terinin karşılığını aldığı, tüketicinin ise daha ucuz ürün tükettiği bir piyasa oluşturmak için ne gibi çalışmalarınız vardır?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Paksoy

MEHMET AKİF PAKSOY (Kahramanmaraş) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakan, yıllardan beri iş yerini başarıyla sürdüren bir hal esnafını düşünelim. Sağlık ve buna benzer sebeplerle iş yerini kapatmak, devretmek istiyor ama buna imkân tanınmıyor. Bu konuda imkân tanınması, devir hakkı verilmesi gibi bir maddeyi yasaya koyabilir miyiz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Öztürk

HARUN ÖZTÜRK (İzmir) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Bakan, 15’inci maddenin (1)’inci fıkrasının (e) bendinde bu kanunun uygulanmasıyla ilgili olarak yönetmelikler çıkarma konusunda Bakanlığa genel bir yetki verilmektedir. Tasarının 3, 5, 7, 9 ve 10’uncu maddelerinde hangi konuların yönetmelikle düzenleneceği hükme bağlanmıştır. 15’inci maddede alınan genel yetkiyle şu anda öngörülmeyen alanlarda da Bakanlığa yönetmelikle düzenleme yapma yetkisi verilmektedir. Konusu ve içeriğine ilişkin yasada hiçbir belirleme yapılmadan idareye yönetmelikle düzenleme yapma konusunda sınırsız bir yetki verilmesi doğru mudur?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Şandır…

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Teşekkür ediyorum.

Sayın Bakan, yaş sebze-meyve ticaretinde haller gerçekten önemli bir yer tutuyor. Hallerin işleticisi olarak belediyeler de çok önemli görevler üstleniyorlar. Özellikle küçük bölgelerde, küçük şehirlerde, beldelerde özellikle kurulu hallerin sahibi olarak, işleticisi olarak belediyelere bu kanunla, geçici 1’inci maddeyle önemli görevler yüklüyorsunuz; müzayede salonları, depolama alanları, tasnifleme ve ambalajlama tesisleri, laboratuvarlar, soğuk hava depoları ve buna benzer birtakım altyapıların yapılması yükümlülüğü getiriyorsunuz. Bunlar ağır bir şey. Sordum “Kaynak gerekiyorsa tahsis edeceğiz.” dediniz ama tanıdığınız süre üç yıl, hâlbuki getirdiğiniz tasarıda beş yıldı. Yani üç yıl gibi kısa bir sürede bu altyapıyı yapamayan belediyelere de 100 bin Türk lirasına kadar para cezası vermeyi öngörüyorsunuz. Bu üç yılı beş yıla çıkarmayı düşünür müsünüz veya belediyelerin bu konuda altyapı masrafını Bakanlık olarak üstlenmeyi düşünüyor musunuz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Yıldız…

HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Bakan, yasa tasarısının hazırlanmasına ne zaman başlanılmıştır?

Hallerdeki teknik donanımları tamamlayabilmeleri için ekonomik katkı vermeyi düşünüyor musunuz?

Kanun tasarısının alt ve üst komisyon çalışmaları yapılırken, Komisyon üyesi milletvekilleri sebze ve meyve ticareti taraflarıyla yerinde inceleme ve tespitler yapmışlar mıdır?

Sebze ve meyve ihracatının artırılabilmesi için ihtisas halleri yani ihracatın, üretimin en çok yapıldığı yerlerde ihracat halleri kurulması öngörülmekte midir?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Uslu…

CEMALEDDİN USLU (Edirne) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Sayın Bakanım, Bakanlığınızın bize verdiği bilgilendirme notlarında Avrupa Birliğinde üretilen veya ithal edilen malların yüzde 70’inin büyük mağazalar tarafından pazarlandığını söylemektesiniz. Bizde şu anki uygulama nedir? Böyle bir tespitiniz var mıdır? Bu yasa bu yüzdeyi bizde nasıl şekillendirecektir?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Işık…

ALİM IŞIK (Kütahya) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Bakan, tasarıyla kurulması amaçlanan elektronik hal kayıt sisteminin Bakanlığınız ilgili birimi ve haller arasındaki bağlantısı nasıl sağlanacaktır? Bu sistem için altyapı hazırlıkları ne durumdadır? Bu amaçla hangi veri tabanı programı kullanılacak ve kayıt sisteminde veri güvenliği nasıl sağlanabilecektir?

İkinci sorum da, Bakanlığınızca meyve-sebze ihracatının artırılmasına yönelik şimdiye kadar ne tür tedbirler alındı, bundan sonra nasıl tedbirler alınması düşünülmektedir?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Bakan…

SANAYİ VE TİCARET BAKANI NİHAT ERGÜN (Kocaeli) – Çok teşekkür ediyorum değerli arkadaşların sorularından dolayı.

Öncelikle şunu ifade etmeliyim ki, tarlasındaki ürünleri yol kenarında, turistik bölgelerde veya diğer bölgelerde, kişilerin, satışına dair bu tasarıda herhangi bir düzenleme yoktur.

RECEP TANER (Aydın) – 13’üncü maddenin (i) bendi…

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Varsa, çıkarın Sayın Bakan.

SANAYİ VE TİCARET BAKANI NİHAT ERGÜN (Kocaeli) – Hayır, o, o anlama gelen bir şey değil.

AHMET DURAN BULUT (Balıkesir) – Değiştirelim Bakanım.

SANAYİ VE TİCARET BAKANI NİHAT ERGÜN (Kocaeli) – Bu, haller ve pazar yerleriyle ilgili bir düzenlemedir. Yani oraya atfedilecek bir yönü yok bunun. Yani öyle bir yorumlamaya tabi tutulması doğru değil. O, bambaşka bir alan.

RECEP TANER (Aydın) – Sayın Bakanım, “Yasaktır” diyorsunuz.

SANAYİ VE TİCARET BAKANI NİHAT ERGÜN (Kocaeli) - “İşyeri veya satış yeri dışında ya da geçiş yollarında…” Pazar yerindeki geçiş yolu bu. Yani pazarda halkın yürüdüğü yerler yok mu?

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Oraya “Pazar yerindeki geçiş yolu” diye ilave edelim Sayın Bakanım.

SANAYİ VE TİCARET BAKANI NİHAT ERGÜN (Kocaeli) – Olabilir yani. Bu, pazar yerini düzenleyen bir hadise. Pazar yerindeki, hal içindeki geçiş yolunun işgal edilmesini önlemek için konulmuş bir madde. Yoksa, kişinin, tarlanın kenarındaki ürününü halka arz etmesini engelleyen bir madde değil. Dolayısıyla… Gerekçesinde de var bunlar.

AHMET DURAN BULUT (Balıkesir) – Sayın Bakanım, Balıkesir’de bu üreticilerle sürekli zor durumda kalıyorlar. Bunlar bizi arıyorlar. Sizin vekilleriniz de bu konuda mağdur durumda.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Açıklık getirelim oraya.

SANAYİ VE TİCARET BAKANI NİHAT ERGÜN (Kocaeli) – Yani açıklık da getirilebilir ama bu hal içinde ve pazar yerindeki halkın yürüdüğü, kişilerin alışveriş yapmasını engelleyecek yığılmaları önleme amacına dönük bir maddedir, başka da bir madde değildir. Bir değişiklik de olabilir. Yani buna kapalı değiliz. Bu noktaya geldiği zaman, arkadaşlar bir hazırlık yaparlarsa açıklık getirebiliriz.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – İlave “pazar yeri”ni de ekleyelim.

SANAYİ VE TİCARET BAKANI NİHAT ERGÜN (Kocaeli) – Diğer taraftan, toptancı hallerinde komisyoncu arkadaşların korunmadığına dair, onların haklarını kaybedeceklerine dair endişeler çok oldu. Biz başlangıçta otomatik olarak hal komisyoncusu arkadaşlara on iki yıl süre veriyoruz. On iki yıl bir anlamda tahsisleri uzatılmış oluyor bu kanunla, 11’inci maddeyle.

On iki yıl sonra, hallerde tahsis sistemi kalkıyor kiralama sistemi başlıyor, ancak biz, gelen talepler doğrultusunda -bütün partilerden milletvekili arkadaşlarımıza da geldiler, bize de geldiler- bu arkadaşlarımızın on iki yılın sonunda belediye encümeniyle anlaşmaları hâlinde ihaleye girmeden kendilerinin de kiralayabilmelerine imkân veren önerge verdik. Cumhuriyet Halk Partili arkadaşların da verdiği, başka arkadaşların da benzer önergeleri var, bu önergeyle bir defa ondan sonraki kiralama süresinde kendilerine öncelik verilebilmesine imkân veriyoruz. Dolayısıyla hal komisyoncusu arkadaşlar başkasının ihale baskısı altında kalmadan belediyeyle anlaşarak kira sürelerini devam ettirebilecekler.

Bir de aynı önergenin içerisinde ölüm, hastalık ve benzeri nedenler oluyor, bazen hakikaten devir mecburiyeti olan hâller oluyor, yani onu devredebilmesine de imkân veren bir düzenlemeyi de getirmiş oluyoruz, sizin zatıâlinizin sormuş olduğu soruyu da bu önerge içerisinde cevabını bulma imkânını bulmuş olacak. Devir imkânı da getirmiş oluyoruz.

Şimdi Bakanlığın yönetmelik çıkarma yetkisi, genel bir yönetmelik. Genel yönetmelik… Bu kanunda ilgisi olmayan bir konunun yönetmeliğini çıkarma imkânı yok. Yönetmeliklerin hangi alanda çıkarılabilmesine bir önceki hüküm açıklık getirmişse, Bakanlığın çıkaracağı yönetmelikler o  konuyla ilgili yönetmeliklerdir. Zaten Bakanlık başka bir konuda yönetmelik çıkarmaya kalksa bu kanuna dayanarak o yönetmeliğin iptali gerçekleştirilir; yani yargı yoluyla bunun kanuna uygun olmayan, kanunla ilgisi olmayan bir yönetmelik olduğu iddiasını herkes kolayca ortaya koyabilir. Dolayısıyla kanunun kapsamı dışında hangi alanlarda yönetmelik çıkarılabilecekse o alanlarda yönetmelik çıkarma imkânı vardır.

Biz bu kanunla hallerin teknik açıdan güçlendirilmesini, fiziki şartların iyileştirilmesini, donanımlı hâle gelmesini sağlamak istiyoruz ve bu nedenle de belediyeler mevcut halleri üç yıl içerisinde iyileştirsinler. Bunun uzatmasıyla birlikte belediyelerin önünde dört yıllık bir süre var. Bu mart ayında birinci yıllarını, bütün partilerden seçilmiş olan belediyeler dolduruyor ama önlerinde dört yıllık bir süre var. Bu dönem herkes kendi seçim dönemi içerisinde hallerine bir çeki düzen versin, bu teknik şartlara uygun hâle getirsin. Dört yıllık süre az bir zaman değil yani hali teknik bir hâle getirmek için az bir zaman değil ama yine söylüyorum, bunun finansmanıyla alakalı ilave imkânlar gerekiyorsa o imkânların oluşturulmasını, biz yine birlikte bir finansman modeliyle onlara önerebiliriz, katkı sağlayacak imkânlar oluşturabiliriz. Önemli olan, hallerin bu teknik donanıma sahip hâle gelmesidir.

Ayrıca, yine bir başka arkadaşımız… İhtisas halleri de oluşabilecektir. Yani değişik, sadece bir ürünün veya birkaç ürünün satıldığı haller de oluşabilecektir. İşte, yönetmelikle haller arasındaki esnekliği de sağlamış olacağız veya münhasıran ihracata dönük ürünlerin oluştuğu haller de oluşabilecektir. Yani bu hallerin niteliğini, sınıflandırmasını, yönetmelikle Bakanlığımız yapabilecektir; ihracat halleri gibi, ürün ihtisas halleri gibi haller de oluşabilecektir. Dolayısıyla yönetmelikler bize bu imkânı vermektedir.

Bu yasa tasarısıyla ilgili çalışmalar, benim Bakanlığımdan önceki dönemde başlamış olan çalışmalar. 2005-2006 yılından bu yana arazide veya diğer kurumlarla görüşmeler şeklinde bu çalışmalar devam ediyor ve nihayetinde, bugün, yasalaşmak üzere Parlamentoya gelmiş bulunuyor. Yoksa çok değişik kesimlerle bu yasanın görüşülmesi sağlanmış oldu.

Bu tasarının en önemli bölümlerinden birisi hal kayıt sistemi. Zaten bütün sektörün kayıt altına alınmasını ve sağlıklı politikalar oluşturulabilmesi için sağlıklı veriler oluşturulmasını sağlamak istiyoruz. Bu konuyla ilgili, Bakanlığımızla bütün haller arasında bir network oluşacaktır, bir ağ oluşacaktır. Biz bunun elektronik altyapısını sağlamış olacağız. Bu elektronik altyapıya göre bütün hallerdeki tablo Bakanlık tarafından da görülebilecektir, ilgili ticaret aktörleri tarafından da görülebilecektir. Bununla ilgili elbette bir veri tabanı, esnaf veri tabanı, mevcut hallerle ilgili bir veri tabanı var ama bu yeni bir program çerçevesinde bütün hal kayıt sistemi elektronik ortamda izlenebilir bir sisteme dönüşecek, veri güvenliği de Bakanlığımız tarafından sağlanacaktır. Yani verilerin güvenliği, ana güvenlik sistemi de Bakanlığımızın koordinasyonundaki çalışmalarla sağlanmış olacaktır. Bu konuda arkadaşlarımız zaten şimdiden bazı çalışmalara başladılar, yani hallerle ilgili nasıl bir program oluşabileceğine dair. Bununla ilgili, süresi içerisinde bu çalışmaları tamamlamış olacağımızı ifade etmek istiyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

RECEP TANER (Aydın) – Arz ve talep derinliğiyle ilgili çalışmalarınız…

SANAYİ VE TİCARET BAKANI NİHAT ERGÜN (Kocaeli) – Önergeyle açıklamıştık arz ve talep derinliğini.

BAŞKAN – İkinci bölüm üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Şimdi, ikinci bölümde yer alan maddeleri, varsa o madde üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza sunacağım.

11’inci madde üzerinde üç önerge vardır. Önergeleri önce geliş sırasına göre okutacağım, sonra aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

İlk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 471 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 11. maddesinin 1.fıkrasının ilk cümlesinin “Belediyeler, toptancı hallerini tahsis yoluyla işletebilecekleri gibi kiralama veya satış yoluyla da işletir veya işlettirir.” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Oktay Vural

Alim Işık

M. Akif Paksoy

 

İzmir

Kütahya

Kahramanmaraş

 

Ahmet Orhan

Cemaleddin Uslu

K.Erdal Sipahi

 

Manisa

Edirne

İzmir

 

Rıdvan Yalçın

Hüseyin Yıldız

 

 

Ordu

Antalya

 

BAŞKAN – Şimdi okutacağım iki önerge aynı mahiyettedir. Bu önergeleri okutup birlikte işleme alacağım. Önerge sahiplerinin istemi hâlinde kendilerine ayrı ayrı söz vereceğim.

İlk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 471 sıra sayılı Kanun Tasarısının 11 inci maddesinin (1) inci fıkrasındaki “Kira süresi en fazla on yıldır.” cümlesinden sonra gelmek üzere  “Bakanlıkça belirlenen esaslara uygun olması kaydıyla, kira süresi sona erenlerle ihaleye çıkılmaksızın yeniden kira sözleşmesi yapılabilir.” cümlesinin, (6) ncı fıkrasının (ı) bendindeki “Kiraladıkları işyerlerini” ibaresinden sonra gelmek üzere “Bakanlıkça belirlenen sebepler dışında” ibaresinin eklenmesini, (8) inci fıkrasında geçen “sözleşmenin feshine ya da tahsisin iptaline” ibaresinin “fesih veya iptale” olarak, (9) uncu fıkrasındaki “sözleşmenin feshine” ibaresinin “fesih ve iptale” olarak, “işyeri kiralanamaz” ibaresinin ise “kiralama veya satış yapılamaz” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Ayşe Nur Bahçekapılı

Nurettin Canikli

İbrahim Yiğit

 

İstanbul

Giresun

İstanbul

 

İhsan Koca

Veysi Kaynak

 

 

Malatya

Kahramanmaraş

 

BAŞKAN – Diğer önergenin imza sahiplerini okutuyorum:

 

Ferit Mevlüt Aslanoğlu

Vahap Seçer

Atila Emek

 

Malatya

Mersin

Antalya

 

Hüsnü Çöllü

Orhan Ziya Diren

Malik Ecder Özdemir

 

Antalya

Tokat

Sivas

 

 

Tayfur Süner

 

 

 

Antalya

 

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUSTAFA CUMUR (Trabzon) – Takdire bırakıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

SANAYİ VE TİCARET BAKANI NİHAT ERGÜN (Kocaeli) – İki önergeye de katılıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Seçer.

VAHAP SEÇER (Mersin) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

471 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 11’inci maddesinde verdiğimiz değişiklik önergesi hakkında söz almış bulunmaktayım.

Değerli arkadaşlarım, benden önce konuşan hatip arkadaşım Sayın Akcan üreticilerle hal esnafı komisyoncular arasındaki bağı buradan sizlere aktardı. Gerçekten, tarımsal üretimde, sebze meyve üretiminde tarladan sofraya bu ürünler gelene kadar, bu zincir halkası içerisinde belki de en önemli halkayı oluşturan kesim, sektör içerisinde meslek grubu olarak hal esnafı. Dolayısıyla bu değişiklik önergemizde “Toptancı hallerinde ve pazar yerlerindeki işyerlerinin işletilmesi” başlığı altındaki 11’inci madde, buradaki, toptancı hallerindeki esnaf arkadaşlarımızı ilgilendiren bir kanun maddesi.

Değerli arkadaşlarım, mevcut mevzuatta belediyeler toptancı hallerini tahsis, kiralama ya da satış yöntemleriyle işletiyorlardı. Bu yeni tasarıda andığımız 11’inci maddenin birinci fıkrasında tahsis yöntemi kalkıyor ve kiralama ve satış yöntemiyle artık bu iş yerlerini işletmesinin önü açılıyor.

Değerli arkadaşlarım, Kanun Tasarısı’nın geçici 1’inci maddesinde, ileriki maddelerden biri olan geçici 1’inci maddenin dördüncü fıkrasında “yürürlüğe girdiği tarihten itibaren -ki bu yasanın 11’inci maddesi on iki ay sonra yürürlüğe girecek- tahsisli iş yerlerinin tahsis sahiplerine hiçbir işleme gerek kalmaksızın on iki yıl süreyle kiralanmış sayılacağı” ibaresi var. Dolayısıyla, bu Kanun Tasarısı on iki ay sonra, yürürlüğe girdikten sonra mevcut tahsis sahipleri otomatikman on iki yıl süreyle bu işletmelerde kiracı durumuna düşecekler. Ancak, o süre sonunda iş yerini çalıştıran kiracılar 2886 sayılı Devlet İhale Kanunu kapsamında, o hükümler içerisinde tekrar kiralamak yöntemiyle bu işletmelerin işletmesini devam ettirmek durumunda kalacaklar.

Değerli arkadaşlarım, komisyoncu esnafı diğer meslek gruplarıyla pek benzeşir bir ticari faaliyet içerisinde değillerdir yani bir bakkal esnafı, bir tuhafiyeci, manifaturacı esnafı belki günübirlik müşterileriyle alavere yaparlar ama komisyoncu esnafının toptancı hallerindeki ticari faaliyetleri onlardan çok farklı birtakım şekiller içerir. Düşünün ki bir müteşebbis, yıllar süren toptancı halindeki esnaflığı sonucu on yıl, yirmi yıl, otuz yıl; işte, burada anıldığı gibi bu yasa tasarısı yürürlüğe girdiğinden itibaren on iki yıl kiracı olarak zaten burayı işletecek -geriye dönük bir yirmi yıllık da burada bir ticari ömrünün veya yirmi yıl bir meslek hayatının olduğunu düşünün- otuz iki yıl sonra biz bu insanın karşısına geçiyoruz “Evet, bu dükkânı, bu işletmeyi tekrar sana tahsis edebiliriz ama biz bunu sana ihaleyle verebileceğiz.” gibi bir yaklaşımın yanlış olacağını düşünüyoruz. Nihayetinde geriye dönük, üreticiyle ya da o üreticinin malını pazarladığı marketle, manavla, hipermarketle bu insanların geriye dönük ya da geleceğe dönük birtakım ticari ilişkileri oluyor. Artık, orada o komisyoncu markalaşmış oluyor; yılların emeği var, kadrosunu orada dizmiş oluyor; kâtibi, hamalı, netice itibarıyla onlarca insan da o dükkândan ekmek yemiş oluyor.

Bizim verdiğimiz değişiklik önergesinde, işte bunun ihale kapsamı dışına çıkartılarak Bakanlığın belirlediği esaslara uygun olarak tekrar bu tahsis sahiplerine karşılıklı belediyeyle uzlaşma, anlaşma neticesinde kira sürelerinin uzatılmasını talep ediyoruz.

Ayrıca, yine 11’inci maddenin altıncı fıkrasının birinci bendinde, kiraladıkları iş yerlerini başkalarına devredenlerin ya da kiraladıkları veya satın aldıkları iş yerlerini herhangi bir şekilde kullandıranların kira sözleşmelerinin ya da satış sözleşmelerinin iptalini öngörüyordu. Bu maddenin de... Bizim verdiğimiz önergeyle talebimiz: Bakanlığın belirlediği sebepler dışında, iş yerlerini bir başkasına devretmesinin ya da kullanılmasının önünü açan işletme sahiplerinin sözleşmenin iptali şeklinde değiştirilmesini talep ediyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.

VAHAP SEÇER (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, az önce de işaret ettiğim gibi, sebze-meyve sektörü içerisinde bu halkanın en önemli meslek gruplarından biri komisyoncular yani toptancı hal esnafı. Tabii ki burada toptancı hal esnafının ne kadar çok yaşamasına müsaade edersek, onların daha ne kadar çok güçlenmesine katkı sunarsak üreticinin de güçlenmesini, yaşamasını sağlamış durumdayız; zira onların ilişkileri artık bir aile ilişkisi hâline gelmiş yılın on iki ayı bu insanlar ilişki içerisinde. Girdilerde sıkıntı yaşadığı zaman üretici başvurduğu merci komisyoncusudur ya da toptancı halindeki esnafıdır veya değişik sıkıntılarla karşı karşıya kaldığı zaman yine başvurduğu merci komisyoncudur. Bu iş gerçekten meşakkatli bir iştir; gecenin saat dördünde alışverişler başlar öğlenin saat on ikisine, saat birine kadar sürer. Stresli bir iştir çünkü burası borsadır, alım satım yeridir, günlük arz-talep dengesine göre fiyatlar oluşur. Onun yaratacağı bu esnaflar üzerindeki stresi de göz önüne alırsanız…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

VAHAP SEÇER (Devamla) – Selamlayıp hemen bitiriyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Bitirdik süreyi.

Sağ olun, çok teşekkür ederim.

VAHAP SEÇER (Devamla) – Peki.

Ben teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Diğer önergenin gerekçesini okutuyorum:

Gerekçe:

Madde metninde, kira süresi sona erenlerin yeniden ihaleye girmeksizin faaliyetlerine devam edebilmelerine, kiralanan işyerlerinin Bakanlıkça belirlenen sebepler dahilinde başkalarına devredilebilmesine ve kira sözleşmesi feshedilenler ile satış işlemi veya tahsisi iptal edilenlere farklı yollarla yeniden işyeri veya satış yeri verilmesini engelleyecek mahiyette düzenleme yapılmıştır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 471 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 11. maddesinin 1. fıkrasının ilk cümlesinin “Belediyeler, toptancı hallerini tahsis yoluyla işletebilecekleri gibi kiralama veya satış yoluyla da işletir veya işlettirir.” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                     Alim Işık (Kütahya) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUSTAFA CUMUR (Trabzon) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

SANAYİ VE TİCARET BAKANI NİHAT ERGÜN (Kocaeli) – Gereken değişiklik önceki önergeyle yapıldığı için katılamıyoruz.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Yıldız konuşacak.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Yıldız. (MHP sıralarından alkışlar)

HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 471 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 11’inci maddesi üzerinde vermiş olduğumuz değişiklik önergesi üzerinde söz aldım. Öncelikle hepinizi saygılarımla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, 471 sıra sayılı Kanun Tasarısı da Adalet ve Kalkınma Partisinin “Ben yaptım böyle olacak.” klasik anlayışıyla getirdiği, Milliyetçi Hareket Partisi olarak alt ve üst komisyonlarda ve bugünlerde de Mecliste tespit ederek düzeltilmesini istediğimiz ama Adalet ve Kalkınma Partisinin, sayısal çoğunluğuyla, doğru olduğunu bile bile reddettiği bir yasa olarak Meclis tarihi ve millet vicdanındaki yerini alacaktır.

Değerli milletvekilleri, tasarının 11’inci maddesinin birinci fıkrasındaki “Belediye toptancı hallerindeki işyerleri, kiralama veya satış yoluyla işletilir.” hükmünün “Tahsis yoluyla da işletilir.” şeklinde değiştirilmesini istemekteyiz ve burada bu işletmecilere devir hakkının da verilmesi gerektiğini söylüyoruz. Çünkü, komisyonculuk mesleği, babadan oğula geçen bir meslektir. Komisyonculuk mesleği, Adalet ve Kalkınma Partisinin “Her konuda markalaşmak zorundayız.” dediği gibi markalaşmayı gerektiren bir meslektir. Komisyonculuk mesleği, sebze ve meyve sektörünün kötü çocuğu değildir. Hal komisyonculuğu ve çiftçilik mesleği, gemicilik armatörlükleri, beş yıldızlı otel zincirleri, holdingler, market zincirleri kuracak güçte üretim yapan, ticaret yapan iş yerleri değildir. Yine, banka hesaplarında 2,5 milyon TL bulunan, 500 bin lira alacak bulunan servetlere ulaşılabilecek kadar büyüklükte, büyük ölçekte bir sektör değildir.

Komisyonculuk mesleği, zaten sektörün ve ticaretin kuralları içinde kötülerini temizlemektedir. Komisyonculuk mesleği, kadastrosu geçmemiş, tapusunu almamış 2/B arazisi üzerindeki birkaç dönümlük arazilerde, şartları gereği bankalardan kredi desteği alamayan ya da diğer desteklerden yararlanamayan küçük çiftçimizin finans dâhil her türlü ihtiyacını sağlayan bir meslektir. Komisyonculuk mesleği, iflas eden tüccara karşı çiftçinin alacağını garantiye alan bir meslektir. İş yerlerinin tahsis yoluyla da verilmesi, zor duruma düşen komisyoncudan alacağı bulunan çiftçilerin ayrıca bir garantisidir.

Bizim değiştirilerek ilave edilmesini istediğimiz ve Adalet ve Kalkınma Partisi Sayın Bakanının ve Komisyonunun reddedeceği değişiklik, zaten Adalet ve Kalkınma Partisi Hükûmetlerinin kararnameyle ilave ettiği tahsistir. Biz, ayrıca burada bir de devir yetkisinin verilmesini arzu etmekteyiz. Bizim istediğimiz tahsis, Adalet ve Kalkınma Partisinin getirmiş olduğu tahsistir, başka bir tahsis değildir.

Değerli milletvekilleri, yurt içinde veya yurt dışında sektörle ilgili belediyelerle, komisyoncularla, tüccarlarla, çiftçilerle, nakliyecilerle ve tüm ilgilileriyle yerinde inceleme ve görüşmeler yapmadan, fiilî gerçeklerden uzak, ömründe hale girmemiş, işleyişi ve sektörün gerçeklerini hiç yaşamamış, sebze ve meyveyi sadece sofralarında görmüş bürokratlarca hazırlanan, sekiz yıldır “hazırlıyoruz” dediğiniz ancak Mecliste de önergelerle değiştirdiğiniz 471 sıra sayılı  kanunla amacınız olan yaş sebze ve meyve ticaretini düzenleyeceksiniz. Bu doğrudur ancak uzun vadede bu tasarıyla belediyeler halleri kapatacaklar, birkaç dönem de üreticilik yapan küçük çiftçiler, üreticiliği bırakacak, komisyoncular iş yerlerini kaybedecek, hallerde çalışanlar, tüccarlar işlerini kaybedecekler, diğer işsiz bıraktığınız insanlarımız gibi işsizler ordusuna katılacaklardır.

Şimdiye kadar yaptığınız gibi bazı yandaş Harunları Karun yapacaksınız. Sebze ve meyve ticaretini marketler zincirine ve onun insafına terk edeceksiniz. Sonuç olarak da bakkalları yok ettiğiniz gibi manavları, semt pazarlarını ve halleri de yok edeceksiniz.

Değerli milletvekilleri, sekiz yıldır laboratuvarları niye kurmadınız? Sekiz yıldır çiftçimiz ilaç kalıntılı ürün mü üretti?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

 BAŞKAN -  Bir dakikalık ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.

HÜSEYİN YILDIZ (Devamla) -  Çok teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sekiz yıldır “yüzde 70’i kayıt dışında” dediğiniz sektörü niye kayıt altına almayıp, kayıt altında olanlarla haksız rekabete maruz bıraktınız? Sekiz yıldır 72 milyona gıda güvenliği olmayan ürünler mi yedirdiniz? Aklınıza gıda güvenliği yeni mi geldi? Yıllık ihracatımızda -2002, Milliyetçi Hareket Partisi Hükûmetini- sebze ve meyve ticaretinde nereden nereye geldiğinizi niçin karşılaştırmıyorsunuz? Alışveriş merkezleri büyüyüp halkın ve sektörlerin tepkisi azalınca mı sebze ve meyve ticareti aklınıza geldi?

Çok değerli milletvekilleri, sözlerimin sonunda bir vatandaşımızın sorusunu iletmek istiyorum. Adalet ve Kalkınma Partisine oy veren bir vatandaşımız şöyle bir soru yöneltiyor: AKP’ye muhalefet edenleri fişlemeye bakan Sayın Vekille tahlillere bakan Sayın Vekilin disiplindeki durumunun ne olduğunu merak etmiş. Ben de burada sizlere bu soruyu aktarıyor, hepinize teşekkür ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Yıldız.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge reddedilmiştir.

11’inci maddeyi…

HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Karar yeter sayısı istiyorum.

BAŞKAN – Tamam, arayacağım.

11’inci maddeyi kabul edilen önerge doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı arayacağımı söylemiştim, karar yeter sayısı yoktur.

Birleşime on dakika ara veriyorum.

 

Kapanma Saati: 17.14

BEŞİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 17.28

BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER

KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Harun TÜFEKCİ (Konya)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 72’nci Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.

471 sıra sayılı Tasarı’nın 11’inci maddesinin oylanmasında karar yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi maddeyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısını arayacağım.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir, karar yeter sayısı vardır.

Tasarının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Komisyon burada.

Hükûmet burada.

12’nci madde üzerinde iki önerge vardır.

İlk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 471 Sıra Sayılı “Sebze ve Meyveler ile Yeterli Arz ve Talep Derinliği Bulunan Diğer Malların Ticaretinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun Tasarısı”nın 12 inci maddesinin birinci fıkrasının “Ticari güvenin ve tarafların haklarının korunması amacıyla, hal dışında yaş meyve sebze ticaretiyle iştigal eden tüccardan, Sanayi ve Ticaret Bakanlığınca belirlenen miktarda nakit, banka teminat mektubu, hazine bonosu, devlet tahvili, hisse senedi, gayrimenkul rehini, sigorta teminatı ve nakde çevrilebilir diğer kıymetler teminat olarak alınır” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Mehmet AkifPaksoy

Cemaleddin Uslu

Alim Işık

 

Kahramanmaraş

Edirne

Kütahya

 

Şenol Bal

Necati Özensoy

Yılmaz Tankut

 

İzmir

Bursa

Adana

 

 

Ahmet Duran Bulut

 

 

 

Balıkesir

 

BAŞKAN – Diğer önergeyi okutup işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Sebze ve Meyveler ile Yeterli Arz ve Talep Derinliği Bulunan Diğer Malların Ticaretinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun Tasarısının 12. Maddesi 1. Fıkrasının “Ticari güvenin sağlanması ve tarafların haklarının korunması amacıyla; toptancı hallerindeki kiracılardan, büyükşehirlerde 25.000 TL ‘den az olmamak, diğer şehirlerde tutarı belediye meclisince belirlenecek miktarda nakit, banka teminat mektubu, hazine bonosu, devlet tahvili, hisse senedi, gayrimenkul rehni, sigorta teminatı ve nakde çevrilebilir diğer kıymetler teminat olarak alınır. Teminat tutarı yılda bir kez değerleme oranında artırılabilir” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Mehmet Ali Susam

Ahmet Küçük

Tayfur Süner

 

İzmir

Çanakkale

Antalya

 

Ali Koçal

Birgen Keleş

Mustafa Özyürek

 

Zonguldak

İstanbul

İstanbul

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI HASAN ALİ ÇELİK (Sakarya) – Katılamıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

SANAYİ VE TİCARET BAKANI NİHAT ERGÜN (Kocaeli) -  Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Süner.

TAYFUR SÜNER (Antalya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sebze ve Meyve Ticaretinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun Tasarısı’yla ilgili vermiş olduğumuz önerge üzerine konuşma yapacağım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Aslında, bu maddede Milletvekilimiz Sayın Osman Kaptan konuşacaktı ama bölgede olduğu için, bana nasip oldu. Sayın Osman Kaptan’ı herkes “1402’lik” olarak biliyordu ama kendisi uzun yıllar halcilik yaptı. Onun için, onun fikirlerini burada dile getirmek bize düştü. Hepinize saygılar sunuyorum.

Mevcut Kanun’da “Sebze ve meyvelerin toptan alım ve satımı toptancı halinde yapılır. Hal dışında alım ve satım yapılamaz.” denmesine karşılık, yüzde 70’lik kayıt dışını sekiz yıldır kayıt altına alamayan AKP Hükûmeti, bu kanunun kabulüyle birlikte kayıt dışılığı daha da artıracaktır. Her yıl görünen tabloda, çiftçi ürettiğini yollara ya da su kanallarına dökmektedir. Bu oran daha da büyüyecektir.

Değerli milletvekilleri, toptancı halleri, belediyelerce kurulan, üretici ve tüccar mallarının pazarlanıp değerlendirilerek paraya çevrildiği, fiyat bulduğu yerlerdir, yani bir bakıma sebze ve meyve borsasıdır. Toptancı halleri aynı zamanda belediyelerin rüsum, devletin ise stopaj toplama yerleridir.

Sebze ve meyve, dayanıklı tüketim malı olmadığı için maliyet esasına göre satılamamaktadır; raf ömrü kısa olan, çabuk bozulabilen, çürüyebilen, fiyatları da günlük arz ve talebe göre belirlenen mallardır. Mevcut uygulamada toptancı hallerine gelen sebze ve meyvenin satış tutarının yüzde 8’i halde komisyon olarak, yüzde 2’si belediyeye rüsum olarak, yüzde 2’si de devlet stopajı olarak kesilmektedir.

Sebze ve meyve ticaretindeki en önemli halka ise hal esnafıdır. Bir komisyoncu ve üretici için en önemli unsur karşılıklı güvendir. Üretici, güvenmediği komisyoncuya malı “sat” diye göndermez. Komisyoncunun diğer bir özelliği de malı gönderene avans, sattığına da veresiye verebilmesidir; avans vermezse dükkânına mal gönderen olmaz, veresiye vermezse de dükkânından mal alan olmaz.

Tasarıda, komisyon bedeli yüzde 8’den yüzde 6’ya, belediye rüsumu da yüzde 2’den yüzde 1’e indirilirken alt komisyonda komisyon oranı tekrar yüzde 8’e çıkarılmıştır. Örneğin, Finike Kumluca havzasında seralardan çıkan yıllık bitkisel atık toplamının 500 bin ton olduğu ve bu atıkların çevreye zarar vermeden belediyelerce temizleneceği düşünüldüğünde belediye rüsumunun azaltılmasının yerinde olmadığı daha iyi anlaşılacaktır. Hele üretim bölgelerindeki hallerde kesilen yüzde 1 belediye payının yüzde 75’inin ürünlerin tüketime sunulduğu yerin belediye hesabına gönderilmesi adil bir uygulama olmayacaktır. Bu durum, Antalya ve diğer üretim bölgelerindeki belediyeleri Ankara ve İstanbul büyükşehir belediyelerine hizmet eder hâle getirecektir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; üretim bölgelerinde ve Antalya’daki Kumluca ve Sahilkent beldeleri olmak üzere pek çok belediye başkanı, rüsum oranının düşürülmesini, üretim ve tüketim halleri arasında adil olmayan paylaşımı tepkiyle karşılamaktadırlar.

Antalya Büyükşehir Belediyesinin, mevcut uygulamayla, 2009 yılı baz alınırsa 11 milyon lira olan rüsum geliri, yeni durumda 1,3 milyon liraya inecektir. Kumluca Toptancı Hali 2 milyon lira gelir sağlarken bu tasarıya göre 269 bin liraya düşecektir. Sahilkent Belediyesi yüzde 1 komisyon alarak 460 bin lira gelir sağlarken bu para 115 bin liraya inecektir. Bu kanun tasarısı hazırlanırken ilgili kuruluşlardan görüş alınmamıştır.

Değerli milletvekilleri, bu tasarının kanunlaşmasıyla:

1) Kayıt dışı artacaktır.

2) Belediyelerin rüsum geliri azalacaktır.

3) Toptancı halleri etkisizleşecek ve giderek kapanacaktır.

4) Belediyeler, temizlik, aydınlatma, güvenlik, bilgisayar altyapısı, soğuk hava deposu, laboratuvar ve bunun gibi görevlerini yapamayacaktır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.

TAYFUR SÜNER (Devamla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

5) Üreticinin malı piyasa ortamında değil tarlasında, bahçesinde, günlük piyasadan bihaber olarak ucuz satılacağından üreticiler kaybedecek, büyük zincir marketler kazanacaktır.

6) Belediye rüsumunu yüzde 1 azaltmakla, sebze ve meyvenin tüketici fiyatı ucuzlamayacaktır. Örneğin, Antalya Toptancı Halinde 1 Türk lirası olan domates, İstanbul’daki bir markette en az 3-4, hatta 5 liradır.

Özellikle hal konseyi oluşumunda ziraat mühendislerinin muhakkak yer alması gerekmektedir.

Mevcut uygulamada, tüketici bölgelerindeki hallerden manav, pazarcı gibi küçük esnaf, bugün aldığı malı satmakta, parasını yarın getirip vermektedir. Bu şekilde, hızlı para dönüşü sağlanmaktadır. Büyük şehirlerdeki büyük marketler, halden malın hepsini mutlaka…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Süner.

TAYFUR SÜNER (Devamla) – Neyse, 15’inci maddede tekrar sizlere hitap edeceğim.

Saygılar sunuyorum Sayın Başkanım. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum:  Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 471 Sıra Sayılı “Sebze ve Meyveler ile Yeterli Arz ve Talep Derinliği Bulunan Diğer Malların Ticaretinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun Tasarısı”nın 12 nci maddesinin birinci fıkrasının “Ticari güvenin ve tarafların haklarının korunması amacıyla, hal dışında yaş meyve sebze ticaretiyle iştigal eden tüccardan, Sanayi ve Ticaret Bakanlığınca belirlenen miktarda nakit, banka teminat mektubu, hazine bonosu, devlet tahvili, hisse senedi, gayrimenkul rehini, sigorta teminatı ve nakde çevrilebilir diğer kıymetler teminat olarak alınır” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                               Necati Özensoy (Bursa) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI HASAN ALİ ÇELİK (Sakarya) – Katılamıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

SANAYİ VE TİCARET BAKANI NİHAT ERGÜN (Kocaeli) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Özensoy. (MHP sıralarından alkışlar)

NECATİ ÖZENSOY (Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; verdiğimiz önerge ile ilgili söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Tabii, verdiğimiz önergeleri de Sayın Bakan kabul etmezse, Komisyon kabul etmezse, artık kabul edilemez hâle geliyor, bizim burada konuşmamız da beyhude oluyor. Bunun için ben özellikle Karacabey ve Kemalpaşa’da çiftçilerin başına gelen bir felaketten bahsedeceğim.

Kemalpaşa ve Karacabey Ovaları, toplamında yaklaşık 700-800 bin dekarlık bir alanda sebze ve meyve üretilen önemli ovaların başında geliyor. Bakın, size bazı resimler göstereceğim, bunları kameralar da gösterebilir. Burası Nilüfer Çayı değil, burası bir köy yolu. Burası Uluabat Gölü değil, İznik Gölü de değil, buralar tarlaların bulunduğu bölgeler. Dolayısıyla, buraları Ali Koyuncu Bey -biraz önce buradaydı- görseydi çok iyi tanırdı, tam da köyünün olduğu yerler, tam Ali Koyuncu Bey’in köyünün olduğu yerler. Biz Ali Bey’in köyüne de gittik, orada incelemelerde bulunduk. Bu fotoğrafları da ben çektim, Ali Bey teşekkür etti. Tabii, Ali Bey iktidar milletvekili olarak -geldi kendisi de- mutlaka bu konuyla ilgileniyordur ama muhalefet partisi milletvekilleri olarak bizler de bu konuya gereken önemi verip bu konuyu iktidarın dikkatlerine sunmak durumundayız.

Yapılan ölçümlere göre -orada ifade edilenler- neredeyse metrekareye yaklaşık 240 kilogram yağış düştüğü tespit edilmiş. Sadece Karacabey’de 110 bin dekar buğday ekilmiş, buğday ekili alanların yarısı tahrip olmuştur. Bu tarlalarda yapılan işçilik, atılan tohum ve gübre heba olmuştur, telafisi mümkün olmayan zararlar meydana gelmiştir. Karacabey ilçemizin önemli ürünlerinden bezelye ve şeker pancarının ekilmesi de şu anda imkânsız görülmektedir. Mart ayı sonuna kadar bu tarlaların ekime hazır hâle gelmesi imkânsızdır. 400 bin dekar sulu, 200 bin dekar kuru tarım yapılan ilçede tarlaların yarısının boş kalması gibi bir durum söz konusudur. Kemalpaşa’da, Kumkadı’da 65 bin dönüm, Karaoğlan’da 3 bin dönüm ve Ali Bey’in köyü Ormankadı’da da bir o kadar arazi sular altında kalmıştır. Karacabey Harmanlı köyünde 15 bin dönüm tarım arazisi, 3 bin dönüm ekili arazi su altındadır, 10 bin dönüm ekimi gecikecek durumda arazi bulunmaktadır. Ayrıca, Hayırlar, Seyhan, Seyran, Yolağzı, Taşlık, Eskisarıbey, Ortasarıbey, İsmetpaşa, Sultaniye, Tophisar, Akhisar, Beylik, Hamidiye, Sazlıca, Hotanlı ve Küçükkaraağaç köylerinde büyük miktarda arazi su altında kalmıştır.

Tarımın ana geçim kaynağı olduğu bölgede çiftçimiz sezona büyük borçla girmektedir. Bu olumsuz şartlar çiftçimizin borçlarının ödenmesini zorlaştırmıştır. İnsanlar perişan durumdadır. Satılığa çıkardıkları tarlalar, değerinin çok altında faizcilere, tefecilere ve yabancı yatırımcılara satılmaktadır. İkinci el traktör ve ekipmanların ise hiç alıcısı bulunmamaktadır. Acil tedbirler alınmazsa hayvancılıkta yaşananlar ne yazık ki tarımda da yaşanacaktır. Bütün tarım ürünlerinde büyük çapta ithalat yapılacaktır. Büyük bir iç ve dış borcu bulunan ülkemizin bu durumun altından kalkamayacağı açıktır.

Bilindiği üzere, sel ve su baskını afeti ilk defa bu yıl Tarım Sigortaları Kanunu kapsamında yer almıştır. Sel ve su baskını teminatı, çoğu ürün için 1 Ocak tarihi itibarıyla başlamıştır. Bu yıl için çiftçilerimiz henüz sel ve su baskınına karşı sigorta yaptıramamıştır. Bu nedenle çiftçi mağduriyetlerinin önlenmesi için 2090 sayılı Kanun’da ürün bazında görülen zararlar dikkate alınmalı, görülen zararların kısa sürede ödenebilmesi için gerekli bütçe oluşturulmalıdır. Ayrıca, bazı köyler dere yatağında olduğu gerekçesiyle tarım sigortası yapılamamakta, bu da çiftçimizi…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.

NECATİ ÖZENSOY (Devamla) – …yaşanan her felaket sonrası mağdur etmektedir. Zarar gören çiftçilerimizin tarım kredi, Ziraat Bankası, birlikler ve özel bankalara olan borçları ertelenmeli, taksitlendirilmeli, sosyal güvenlik prim borçları da faizsiz ertelenerek kolaylık sağlanmalı ve çiftçimiz bu anlamda rahatlatılmalıdır. En kısa zamanda,  ziraat odaları başta olmak üzere, uygulamada bulunan kuruluşların katılımı ile tarım çalıştayı toplanmalı, bu çalıştayda millî politikalar tespit edilmeli ve bunlar derhâl uygulamaya konulmalıdır. Hükûmet taşkınlarla oluşan ağır mağduriyetin giderilmesi, tahribatın ve mal kayıplarının telafisi konusunda derhâl harekete geçmeli ve yöre, afet bölgesi ilan edilmelidir. Devlete ait imkânlar seferber edilerek yardım bekleyen vatandaşlarımızın yaraları bir an önce sarılmalıdır ve yerinde görmenin de çok önemli olduğunu söyleyerek bu duygu ve düşüncelerle hepinizi saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge reddedilmiştir.

12’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

13’üncü madde üzerinde üç önerge vardır.

İlk önergeyi okutuyorum:

TBMM Başkanlığına

Görüşülmekte olan 471 sıra sayılı yasa tasarısının 13. maddesinin (ı) bendindeki “Ölçü ve tartı aletlerinin hileli bir şekilde kullanılması” ifadesinden sonra gelmek üzere “ve kullandırılması” ifadesinin eklenmesini arz ederiz.

Saygılarımızla.

 

Ferit Mevlüt Aslanoğlu

Tansel Barış

Hüsnü Çöllü

 

Malatya

Kırklareli

Antalya

 

Mehmet Ali Susam

Birgen Keleş

Şevket Köse

 

İzmir

İstanbul

Adıyaman

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 471 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 13 üncü  maddesinin (1) inci fıkrasının (i) bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

“i) Toptancı halinde ya da pazar yerindeki işyeri veya satış yeri dışında ya da buralardaki geçiş yollarında mal teşhir edilmesi, satılması, mal veya boş kap bulundurulması,”

 

Mehmet Şandır

Hasan Çalış

Recep Taner

 

Mersin

Karaman

Aydın

 

Cemaleddin Uslu

Alim Işık

 

 

Edirne

Kütahya

 

BAŞKAN – Şimdi en aykırı önergeyi okutup işleme alacağım:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 471 Sıra Sayılı Sebze ve Meyve Ticaretinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun Tasarısının 13 üncü maddesinin 1 inci fıkrasının (i) bendinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

 

Ayla Akat Ata

Hasip Kaplan

Hamit Geylani

 

Batman

Şırnak

Hakkâri

 

Akın Birdal

Pervin Buldan 

Osman Özçelik

 

Diyarbakır

Iğdır

Siirt

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI HASAN ALİ ÇELİK (Sakarya) – Katılamıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

SANAYİ VE TİCARET BAKANI NİHAT ERGÜN (Kocaeli) – Sayın Şandır ve arkadaşlarının verdiği önergede bu konuya açıklık getirildiği için katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Geylani. (BDP sıralarından alkışlar)

HAMİT GEYLANİ (Hakkâri) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan yasa tasarısının 13’üncü madde değişikliği üzerine Barış ve Demokrasi Partisi adına söz aldım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, Türkiye genelinde tarımla uğraşan çiftçi kesimi, iktidarın yanlış politikaları yüzünden ciddi sıkıntılar çekmektedir. Genel olarak tüm üreticiler, teğet geçmeyen 2008 ekonomik krizinden sonra büyük bir ekonomik yıkım yaşamışlardır. Çiftçi tarlasını sürüp ekmek için tohum, gübre ve mazotu alamaz bir duruma gelmiştir. Tarlasını ekenler ise Hükûmetin tarım ürünlerine koyduğu kotalar ve mahsule verdiği düşük fiyat politikalarından dolayı tarlasına yaptığı gideri dahi karşılayamaz duruma gelmiştir. Kısacası, çiftçimizin feryadını AKP Hükûmeti dışında herkes duymaktadır.

Daha önce dünyada tarımda kendine yeten sınırlı ülkelerden biri olan ve bununla da haklı olarak övünen ülkemiz, ne yazık ki IMF’nin talimatları ve ona boyun eğen hükûmet politikaları nedeniyle bugün tarımda dünya ülkelerine bağımlı bir konuma gelmiştir. Çiftçi lehine teşvikler ve destekler kaldırılarak ya da azaltılarak onu rekabet edemez duruma getirmiştir. Bununla birlikte, süreç içinde kurulan hükûmetler ve onların politikalarından nemalanan yandaş birlikler, tarım ürünlerini Türkiye çiftçisinden ve üreticisinden değil de yurt dışından ithal etmeyi tercih etmişlerdir. Bunun doğal sonucu olarak da üreticiler bu kez bir darbeyi de ithalat politikasından yemişlerdir. Örnek mi istiyorsunuz; bakınız, Türkiye hangi ürünleri hangi ülkelerden ithal ediyor: Kırmızı mercimeği Kanada ve Amerika’dan alıyor; kuru fasulyeyi İran, Bulgaristan, Afganistan ve Çin’den alıyor; barbunyayı Azerbaycan, İran ve Çin’den; baklayı Amerika’dan; nohudu Meksika’dan, ayçiçeğini Bulgaristan ve Ukrayna’dan; susamı ise Hindistan’dan; cevizi İran’dan; pamuğu ise yine Amerika Birleşik Devletleri’nden alıyor.

Değerli arkadaşlar, Türkiye topraklarının yüzde 60’ı tarıma elverişli topraklardır. Ne yazık ki bu toprakların sadece yüzde 20’si ekilebilir topraklar olarak kullanılıyor ve bu yüzden ancak yılda 150 milyon dolara yakın bir rakamla ihracattan gelir elde edebiliyoruz. Oysaki Türkiye'nin ekilebilir topraklarının 4 katı -altını çiziyorum, tam 4 katı- kadar küçük olan Hollanda 1 milyar dolar civarında tarım ihracatından gelir elde ediyor. Bunun nedeni ise, her alanda özgürlükler ülkesi Hollanda modern tarımı uygularken demokrasi ve toplumsal barış sancısı çeken Türkiye geleneksel tarım ve çiftçilik yöntemlerini kullanmaktadır. Onun için, Türkiye çiftçisini bu ilkel durumdan kurtarmak için ilgili bakanlıklar ülke çapında makroekonomik tarım politikalarını uygulamak zorundalar. Çağın modern üretim politikalarıyla çatışan Türkiye, dünyanın en büyük tarımı kalkındırma projesinden biri olan GAP projesi bile yıllardır devam etmesine rağmen hâlâ istenilen potansiyele ulaşmamıştır, bölgenin kalkınmasına ve istihdamına da yanıt olmaktan oldukça uzaktır.

Değerli arkadaşlar, sebze ve meyve ticareti öncelikle rantabl bir üretim gerektirmektedir. Verimli üretim de demokratik ve barışçıl yöntemlerin, iktidarların ve ülkelerin işidir. Demokrasisini çağın ihtiyaçlarına göre inşa eden ülkeler toplumsal barış ve çoğulcu kültür içinde yaşamın her alanında verimliliği sağlamaktadırlar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.

HAMİT GEYLANİ (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Konuşmama son verirken ülkemizin de böylesi standartlara ulaşması dileğiyle Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 471 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 13 üncü  maddesinin (1) inci fıkrasının (i) bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

“i) Toptancı halinde ya da pazar yerindeki işyeri veya satış yeri dışında ya da buralardaki geçiş yollarında mal teşhir edilmesi, satılması, mal veya boş kap bulundurulması,”

                                                                                  Mehmet Şandır (Mersin) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI HASAN ALİ ÇELİK (Sakarya) – Takdire bırakıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

SANAYİ VE TİCARET BAKANI NİHAT ERGÜN (Kocaeli) – Katılıyoruz Sayın Başkan.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Gerekçe okunsun.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Üreticilerin kendi ürünlerinin bahçe ve  tarlaları kenarlarından geçen yol boylarında satabilmelerine imkân verebilmek için bu değişikliğin yapılması gerekmektedir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

TBMM Başkanlığına

Görüşülmekte olan 471 sıra sayılı yasa tasarısının 13. maddesinin (ı) bendindeki “Ölçü ve tartı aletlerinin hileli bir şekilde kullanılması” ifadesinden sonra gelmek üzere “ve kullandırılması” ifadesinin eklenmesini arz ederiz.

Saygılarımızla.

                                                                   Ferit Mevlüt Aslanoğlu (Malatya) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor  mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI HASAN ALİ ÇELİK (Sakarya) – Katılamıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

SANAYİ VE TİCARET BAKANI NİHAT ERGÜN (Kocaeli) – Sayın Başkanım, burada, ölçü, tartı aletlerini denetleyecek olan zaten o mekânlarda belediyedir. Dolayısıyla, kullandırıcı olanın da kendisi olması durumu olmayacaktır diye düşünüyoruz. Bu nedenle katılamıyoruz.

MEHMET ALİ SUSAM (İzmir) – Gerekçe okunsun.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Kullananların yanında kullandıranları da kapsaması açısından.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge reddedilmiştir.

13’üncü maddeyi kabul edilen önerge doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

14’üncü madde üzerinde üç önerge vardır.

İlk önergeyi okutuyorum:

T.B.M.M. Başkanlığına

Görüşülmekte olan 471 sıra sayılı yasa tasarısının 14. maddesinin 5. bendindeki “belediye encümeni kararı ile” ifadesinin yasa metninden çıkartılmasını arz ederiz.

Saygılarımızla.

 

Ferit Mevlüt Aslanoğlu

Mehmet Ali Susam

Birgen Keleş

 

Malatya

İzmir

İstanbul

 

Tansel Barış

Hüsnü Çöllü

Şevket Köse

 

Kırklareli

Antalya

Adıyaman

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 471 Sıra Sayılı Sebze ve Meyve Ticaretinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun Tasarısının 14 üncü maddesinin 1 inci fıkrasının (b) bendinde yer alan “13 üncü maddesinin 1 inci fıkrasının (ğ), (i), (j) ve (k)“ ifadesinin “13 üncü maddesinin 1 inci fıkrasının (ğ), (j) ve (k)” şeklinde;

2 nci fıkrasında yer alan “13 üncü maddesinin 1 inci fıkrasının (b), (h), (ı), (i), (j) ve (k)” ifadesinin “13 üncü maddesinin 1 inci fıkrasının (b), (h), (ı), (j) ve (k)” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Ayla Akat Ata

Hamit Geylani

Osman Özçelik

 

Batman

Hakkâri

Siirt

 

Akın Birdal

Hasip Kaplan

Pervin Buldan

 

Diyarbakır

Şırnak

Iğdır

BAŞKAN – Şimdi en aykırı önergeyi okutup işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 471 Sıra Sayılı “Sebze ve Meyveler ile Yeterli Arz ve Talep Derinliği Bulunan Diğer Malların Ticaretinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun Tasarısı”nın 14 üncü maddesinin (1) inci bendinin (b) fıkrasının (i) bendinin çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.

 

Oktay Vural

Mehmet AkifPaksoy

Alim Işık

 

İzmir

Kahramanmaraş

Kütahya

 

Cemaleddin Uslu

Ahmet Duran Bulut

Yılmaz Tankut

 

Edirne

Balıkesir

Adana

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI HASAN ALİ ÇELİK (Sakarya) – Katılamıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

SANAYİ VE TİCARET BAKANI NİHAT ERGÜN (Kocaeli) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Gerekçe.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Değişiklik teklifimizle söz konusu maddedeki (i) bendinin tasarıdan çıkarılmasını talep etmekteyiz. Bu madde hükmüne daha çok küçük üreticilerin bahçe ve tarlalarında ürettikleri ürünleri yol kenarlarında, geçiş noktalarında, evlerinin veya bahçe/tarlalarının yakınlarında açtıkları sergiler girmektedir. Bu durum genel olmayıp daha çok mevsiminde ve ürünleriyle meşhur olan yörelerde görülmektedir. Ayrıca bu ürünler (limon, zeytin, incir, domates, biber, fındık, havuç vs) çoğunlukla bizatihi üreticileri olan küçük çiftçiler tarafından pazarlanmaktadır. Belirtilen madde bendinin tasarıda yer alması aynı zamanda turistik özellik de taşıyan yöresel ürünlerini pazarlayan çiftçilerimizin aleyhine olacaktır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge reddedilmiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 471 Sıra Sayılı Sebze ve Meyve Ticaretinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun Tasarısının 14 üncü maddesinin 1 inci fıkrasının (b) bendinde yer alan “13 üncü maddesinin 1 inci fıkrasının (ğ), (i), (j) ve (k)” ifadesinin “13 üncü maddesinin 1 inci fıkrasının (ğ), (j) ve (k)“ şeklinde;

2 nci fıkrasında yer alan “13 üncü maddesinin 1 inci fıkrasının (b), (h), (ı), (i), (j) ve (k)” ifadesinin “13 üncü maddesinin 1 inci fıkrasının (b), (h), (ı), (j) ve (k)” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                  Ayla Akat Ata (Batman) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI HASAN ALİ ÇELİK (Sakarya) – Katılamıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

SANAYİ VE TİCARET BAKANI NİHAT ERGÜN (Kocaeli) – 13’üncü madde görüşülürken bu konu düzenlendiği için katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Buldan.

PERVİN BULDAN (Iğdır) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 471 sıra sayılı Sebze ve Meyve Ticaretinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun Tasarısı’nın 14’üncü maddesi üzerinde vermiş olduğumuz değişiklik önergesi üzerine Barış ve Demokrasi Partisi adına söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlarım.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye sebze ve meyve alanında yılda 42 milyon ton üretim yapan bir ülkedir. Bu miktarın toplamda yüzde 5’i ihraç edilirken geriye kalan yaklaşık 40 milyon tonluk önemli bir kısmı iç piyasaya sunulmaktadır. Dolayısıyla, meyve ve sebze ticareti önemli bir işlem hacmine sahiptir ve bu alanda yapılan düzenlemelerden satıcılardan komisyonculara, üreticiden tüketiciye birçok kesim etkilenecektir. Bu nedenle, yasanın dikkatle düzenlenmesi gerekmektedir. Şayet bu yasa birtakım çevrelere rant sağlayacak içerikle düzenleniyorsa    -ki, mevcut durum bunu gösteriyor- bu durumda bu piyasanın içinde olan önemli bir kesime haksızlık yapmış olursunuz. Zira, üretici temsilcilerinin, ilgili sivil toplum örgütlerinin görüşleri alınmadan hazırlanan bu yasa var olan sorunlara çözümler getirmediği gibi mevcut sorunların çözümünden de oldukça uzak bir anlayışla hazırlanmıştır.

AKP Hükûmetinin ana hedefleri doğrultusunda birçok yasada olduğu gibi bu yasada da özelleştirme hedefleniyor. Öngörülen yasal değişikliklerle mevcut haller özelleştiriliyor. Ayrıca, özel sektörde yeni kâr alanları açılıyor.

Yine belediyelere, kamu mallarının satılması yoluyla, yeni kazançlar sağlanırken, bu yerlerin satıldığı belli çevreler servetlerine servet katacaklar. Nitekim, belediye sınırları içerisinde çok değerli araziler üzerine kurulu toptancı hallerinin yapılan bu yasal düzenlemeyle satılması veya devredilmesi olanağı getiriliyor.

Yasa tasarısıyla belli kesimlere hak etmedikleri bir rant imkânı sağlanıyor. Bunun maliyeti de yine üreticinin ve tüketicinin sırtından karşılanacaktır. Üretici, ürününü şimdi olduğundan daha ucuza satmak zorunda kalacaktır. Ancak ne var ki, tüketici de bu ürünü daha pahalı bir fiyata satın almak durumunda kalacaktır. Hâlihazırda zaten üretim maliyetiyle tüketim maliyeti arasında ciddi bir fark mevcutken, tasarının kanunlaşmasıyla bu fark daha da açılacaktır. Burada ortaya çıkan fark ise rant çevrelerine yeni bir rant kapısı daha sağlayacaktır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemizin çok büyük bir üretim gücüne sahip olduğu meyve ve sebze üretimi alanında yalnızca ticari bir sorun varmış gibi yaklaşım sergilemek de büyük bir eksiklik teşkil etmekte, sorunun bir bütün olarak ele alınmasına engel oluşturmaktadır. Türkiye’de bu alanda, üretimden dağıtıma ürünlerin sahip olması gereken niteliklere ve denetime kadar birçok sorun mevcuttur. İyi tarım uygulamaları konusunda hâlâ ciddi bir çaba mevcut değildir. Üretici uygun fiyata alamadığı meyve ve sebzeyi sağlıklı niteliklere sahip olarak da elde edememektedir. Türkiye’nin dışarıya ihraç ettiği toplam sebze ve meyve miktarının yüzde 5’lik gibi ufak bir kısmında bile sık sık zirai atıkların tespit edildiğine tanıklık ediyoruz. Mevcut durum çok vahimdir. Ne yazık ki, Türkiye’de üretilen 42 milyon tonluk meyve ve sebzenin sadece 2 milyon tonluk bir kısmı ilaç kalıntısı analizine tabi tutulmaktadır. Yani iç piyasada halkımızın tükettiği hiçbir meyve sebzeye ilaç kalıntısı analizi yapılmamaktadır. Ancak, Hükûmet, üretimin bu kısmıyla ilgilenmek yerine bu üretimden kimlerin zenginleşebileceğiyle ilgilenmektedir.

Birinci sınıf verimli tarım arazisi niteliğindeki arazilerde “Şirketler bu arazilere zarar vererek de olsa kâr etsinler.” diye özel yasalar, aflar çıkaran, yine tarım arazileri ve ormanlık alanları her türlü maden arama şirketinin talanına açan, ormanların tahrip edilerek ayrıcalıklı sınıflara villalar yapılmasına göz yuman AKP Hükûmeti, bu yasayı da aynı anlayışla çıkarmaktadır. Esnafa, bakkala, manava büyük marketler zinciri karşısında şans tanımayan bu Hükûmet, şimdi de bu yasa ile üreticileri büyük sermaye sahipleri karşısında güçsüz bırakmaktadır.

Bu amaçla hazırlanan ve değişiklik önerilerimiz hiçbir şekilde dikkate alınmadan oylanan bu yasayı onaylamadığımızı bildirir, Genel Kurulu saygıyla selamlarım. (BDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Buldan.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge reddedilmiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

T.B.M.M. Başkanlığı’na

Görüşülmekte olan 471 sıra sayılı yasa tasarısının 14. maddesinin 5. bendindeki “Belediye encümeni kararı ile” ifadesinin yasa metninden çıkartılmasını arz ederiz.

Saygılarımızla.

                                                                              Mehmet Ali Susam (İzmir) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI HASAN ALİ ÇELİK (Sakarya) – Katılamıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

SANAYİ VE TİCARET BAKANI NİHAT ERGÜN (Kocaeli) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

MEHMET ALİ SUSAM (İzmir) – Gerekçe…

BAŞKAN – Gerekçeyi okuyun.

Gerekçe:

İki kez aykırı hareket edenlere verilen cezanın otomatik olması gerekmektedir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge reddedilmiştir.

14’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

15’inci madde üzerinde üç önerge vardır, ilk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 471 Sıra Sayılı “Sebze ve Meyveler ile Yeterli Arz ve Talep Derinliği Bulunan Diğer Malların Ticaretinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun Tasarısı”nın 15 inci maddesinin 1 inci fıkrasının (ç) bendinin “Mevzuatın uygulanmasında birlik sağlamak amacıyla eğitim programları hazırlamaya ve toplantı düzenlemeye” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Oktay Vural

Mehmet Akif Paksoy

Alim Işık

 

İzmir

Kahramanmaraş

Kütahya

 

Yılmaz Tankut

Cemaleddin Uslu

Ahmet Duran Bulut

 

Adana

Edirne

Balıkesir

 

 

Reşat Doğru

 

 

 

Tokat

 

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 471 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 15 inci maddesinin (1) inci fıkrasının (e) bendinden sonra gelmek üzere aşağıdaki bendin (f) bendi olarak eklenmesini ve diğer bendin buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.

“(f) Arz ve talep derinliği bulunan diğer malları Tarım ve Köyişleri Bakanlığının uygun görüşünü alarak belirlemeye,”

 

Ali Koyuncu

Nurettin Akman

Tuğrul Yemişci

 

Bursa

Çankırı

İzmir

 

Orhan Karasayar

Yılmaz Helvacıoğlu

Veysi Kaynak

 

Hatay

Siirt

Kahramanmaraş

BAŞKAN – Şimdi son önergeyi okutup işleme alacağım.

TBMM Başkanlığı’na

Görüşülmekte olan 471 sıra sayılı yasa tasarısının 15. maddesindeki (f) fıkrasından sonra (g) fıkrası olarak aşağıdaki ifadenin eklenmesini arz ederiz.

Saygılarımızla.

 

Ferit Mevlüt Aslanoğlu

M. Ali Susam

Birgen Keleş

 

Malatya

İzmir

İstanbul

 

Hüsnü Çöllü

Tansel Barış

Şevket Köse

 

Antalya

Kırklareli

Adıyaman

 

 

Rahmi Güner

 

 

 

Ordu

 

g) Hallerin denetimini en az her üç ayda bir yapmak veya yaptırmak.

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI HASAN ALİ ÇELİK (Sakarya) – Katılamıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

SANAYİ VE TİCARET BAKANI NİHAT ERGÜN (Kocaeli) – Efendim, hallerin denetimi yetkisi zaten Bakanlığımızda var, onun zaman aralığı için herhangi bir sınır koymaya gerek olmadığı düşüncesiyle katılamıyoruz.

BAŞKAN – Sayın Güner, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

RAHMİ GÜNER (Ordu) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 471 sıra sayılı Sebze ve Meyve Ticaretinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun Tasarısı’nın 15’inci maddesinde değişiklik önergemizin lehinde konuşmak için söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, bu Sebze ve Meyve Ticaretinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun Tasarısı’nı inceledim. Benim düşüncem şu yöndedir: Türkiye’de gerçekten sebze ve meyve üretimini yapan üreticinin lehine -Hükûmet tarafından- hiçbir iyileşme var mıdır yok mudur? Bu çok önemli bir durumdur.

Değerli arkadaşlarım, üretimin gelişmesinin en önemli unsurlarından birisi gübre dağıtımıdır ve gübrenin üreticiye verilmesidir.

Değerli arkadaşlarım, bugün, kasım ve ekim aylarında üretici verim gübresi vermekteydi; maalesef parası olmadığı için, destek de görmediği için bu gübre verilemedi.

Yine, değerli arkadaşlarım, Karadeniz Bölgesi’nin üretimde daha iyi bir ürün alabilmesi için mart ve nisan ayları gübre verme zamanıdır. Gübre fiyatlarını incelediğimiz zaman yüzde 60, yüzde 70 bir zam yapıldığı görülmektedir. Bu zam karşısında üreticinin fındıklarına gübre verme olanağı yoktur, çünkü tamamen mağdur olmuş, tamamen parasızlık içinde kıvranan bir üretici nasıl gübre alıp da fındığa verecektir? Bu konuda da Hükûmetin hiçbir iyileştirmesi yoktur.

Değerli arkadaşlarım, üreticinin kapısında icra takipleri yapılmaktadır. Üreticinin neyi varsa bugün haczedilme noktasındadır. Hükûmet dönüm başı 150 lira vereceğim diye bir karar almış ve bunu dağıtması için bankalara belki talimat verilmedi. Şimdiden bankalarda üreticinin bu parasının haczedilmesi için icra takipleri başlamıştır. Üretici öyle bir mağdur duruma düşmüştür ki yokluk içinde kıvranmaktadır.

Değerli arkadaşlarım, yine burada “meyve ve sebzelerin pazarlanması” şeklinde -kanun tasarısının başında- bir ibare vardır. Eğer üreticinin ürettiği ürün bir rekabet ortamına gelmezse, tekelleşme noktasına gelmişse o üretici üründen para alamaz.

Değerli arkadaşlarım, ben fındık üreticisiyim. Benim fındığıma, pazarlayacak olan komisyoncu, ihracatçı ve tekelci bir sermaye tarafından el konulmaktadır. Üreticinin lehinde, üreticinin hakkını koruyan, üreticinin emeğini koruyan hiçbir kuruluş yoktur şu anda.

Değerli arkadaşlarım, fındık üreticisini bu şekilde, belli komisyoncuya karşı korumak için, bu üreticinin alın terini ve emeğini alabilmesi için 1936 yılında FİSKOBİRLİK kurulmuştur.

Değerli arkadaşlarım, nerede FİSKOBİRLİK? Sekiz sene içinde yok ettiniz. FİSKOBİRLİK mallarını satar duruma gelmiştir, sizden hiçbir destek görmemektedir.

Değerli arkadaşlarım -öyle bir noktaya getirdiniz ki- fındıkla alakası olmayan, fındık ürünüyle, alım satımıyla ilgisi olmayan Toprak Mahsulleri Ofisini gündeme getirdiniz. Toprak Mahsulleri Ofisi konusunda Sayın Başbakana soru önergesi verdim. Bana verdiği cevap şudur değerli arkadaşlarım: “Toprak Mahsulleri Ofisi fındıkla ilgilenmez.” Peki değerli arkadaşlarım, ilgilenmiyor da madem, neden FİSKOBİRLİK’i kenara ittiniz de Toprak Mahsulleri Ofisini gündeme getirdiniz? Şimdi onu da çektiniz. Fındık, 3-4 tane ihracatçının elinde oyuncak durumuna gelmiştir, tekelleşmiştir ve ihracatı onlar tarafından yapılmaktadır.

Üretici, gübre fiyatlarının artmasıyla, işçi fiyatlarının artmasıyla maliyetinin altında, çok altında fındığı satma noktasına gelmiştir.

 (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.

RAHMİ GÜNER (Devamla) – Değerli arkadaşlarım, birçok ürün olabilir, birçok ürün üretiriz ama Türkiye’ye döviz sağlayan, Türkiye’ye gerçekten döviz girdisi sağlayan ürün, fındık ürünüdür. Buna sahip çıkmıyor bu Hükûmet.

Değerli arkadaşlarım, fındığın para etmemesinden, üreticinin alın terini, emeğini alamamasından bugün Karadeniz boşalmıştır. Trabzon milletvekilleri burada değil mi? Neden sekiz sene içinde 8 milletvekili 6’ya düştü, neden Giresun’da 5 milletvekili 4’e düştü? Değerli arkadaşlarım, neden Ordu’da 7 milletvekilinden 6 milletvekiline düştük? Neden 970 binlerden sizin İktidarınızda biz 700 binin altına düştük? Bunun nedenini aramak durumundasınız. Tek geçim kaynağı fındık olan… Bunu başkalarına peşkeş çektiniz, sahip çıkmadınız; gençler hanımlarını, yavuklularını, annelerini, babalarını terk ederek Karadeniz’i terk ettiler, bugün büyük şehirlerde iş aramaya başladılar. Sizin İktidarınız bu. İki tane il var, birisi Ordu, birisi Giresun. Bugün tamamen terk edilmiş, ne devlet sahip çıkıyor ne de Hükûmet sahip çıkıyor, kendi başına kalmış iki il. Değerli arkadaşlarım, bundan daha acı bir şey olmaz . Buna çok iyi dikkat edin.

Hepinize saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum. Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge reddedilmiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 471 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 15’inci maddesinin (1) inci fıkrasının (e) bendinden sonra gelmek üzere aşağıdaki bendin (f) bendi olarak eklenmesini ve diğer bendin buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.

“(f) Ara ve talep derinliği bulunan diğer malları Tarım ve Köyişleri Bakanlığının uygun görüşünü alarak belirlemeye,”

                                                                                         Ali Koyuncu (Bursa) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI HASAN ALİ ÇELİK (Sakarya) – Takdire bırakıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

SANAYİ VE TİCARET BAKANI NİHAT ERGÜN (Kocaeli) – Bir düzeltmeyle katılıyoruz Sayın Başkan. “Ara” değil, “Arz ve talep derinliği…” şeklinde… Katılıyoruz.

BAŞKAN – Önerge sahipleri…

VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) – Gerekçe Sayın Başkan.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe: Sanayi ve Ticaret Bakanlığının, sebze ve meyveler dışındaki yeterli arz ve talep derinliği bulunan diğer malları belirleme yetkisinin, Bakanlığın görev ve yetkilerini düzenleyen 15’inci maddesinde de sayılması ve bu yetkinin kullanımında Tarım ve Köyişleri Bakanlığının uygun görüşünün alınması amaçlanmıştır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 471 Sıra Sayılı “Sebze ve Meyveler ile Yeterli Arz ve Talep Derinliği Bulunan Diğer Malların Ticaretinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun Tasarısı”nın 15 inci maddesinin 1 inci fıkrasının (ç) bendinin “Mevzuatın uygulanmasında birlik sağlamak amacıyla eğitim programları hazırlamaya ve toplantı düzenlemeye” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                      Mehmet AkifPaksoy (Kahramanmaraş) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI HASAN ALİ ÇELİK (Sakarya) – Katılamıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

SANAYİ VE TİCARET BAKANI NİHAT ERGÜN (Kocaeli) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Gerekçe…

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Söz konusu değişiklikle tasarıdaki anlam karışıklığının giderilerek yasa metninin daha anlaşılır olması hedeflenmiştir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge reddedilmiştir.

15’inci maddeyi kabul edilen önerge doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

16’ncı madde üzerinde üç önerge vardır.

İlk önergeyi okutuyorum:

TBMM Başkanlığı’na

Görüşülmekte olan 471 sıra sayılı yasa tasarısının 16. maddesinin 2. fıkrasının sonundaki “işlem tesis edilmek üzere ilgili mercilere bildirilir” ifadesinin “ilgili mercilere gereğinin yapılması amacıyla bildirilir” şeklinde değiştirilmesini arz ederiz.

Saygılarımızla.

 

Ferit Mevlüt Aslanoğlu

Mehmet Ali Susam

Tansel Barış

 

Malatya

İzmir

Kırklareli

 

Birgen Keleş

Hüsnü Çöllü

Şevket Köse

 

İstanbul

Antalya

Adıyaman

 

 

Tayfur Süner

 

 

 

Antalya

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 471 Sıra Sayılı Sebze ve Meyve Ticaretinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun Tasarısının 16 ncı maddesinin 1 inci fıkrasında yer alan “Tarım ve Köyişleri Bakanlığınca yetkilendirilmiş kamu laboratuvarlarında veya özel laboratuvarlarda” ifadesinin “Tarım ve Köyişleri Bakanlığınca yetkilendirilmiş kamu laboratuvarlarında” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Ayla Akat Ata

Hamit Geylani

Hasip Kaplan

 

Batman

Hakkâri

Şırnak

 

Osman Özçelik

Akın Birdal

Pervin Buldan

 

Siirt

Diyarbakır

Iğdır

BAŞKAN – Şimdi son önergeyi okutup işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 471 Sıra Sayılı “Sebze ve Meyveler ile Yeterli Arz ve Talep Derinliği Bulunan Diğer Malların Ticaretinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun Tasarısı”nın 16 ncı maddesinin 1 inci fıkrasının “Toptancı halleri, halde işlem gören malların gıda güvenliği analizini, Tarım ve Köyişleri Bakanlığınca belirlenecek usul ve esaslara göre yetkilendirilmiş kamu veya özel laboratuvarlarda yaptırmakla görevli ve yükümlüdürler” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Oktay Vural

Mehmet AkifPaksoy

Alim Işık

 

İzmir

Kahramanmaraş

Kütahya

 

Yılmaz Tankut

Cemaleddin Uslu

Ahmet Duran Bulut

 

Adana

Edirne

Balıkesir

 

 

Behiç Çelik

 

 

 

Mersin

 

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI HASAN ALİ ÇELİK (Sakarya) – Katılamıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

SANAYİ VE TİCARET BAKANI NİHAT ERGÜN (Kocaeli) – Katılamıyoruz.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Gerekçe…

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe: Söz konusu değişiklikle tasarıdaki anlam karışıklığının giderilerek yasa metninin daha anlaşılır olması hedeflenmiştir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge reddedilmiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 471 Sıra Sayılı Sebze ve Meyve Ticaretinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun Tasarısının 16 ncı maddesinin 1 inci fıkrasında yer alan “Tarım ve Köyişleri Bakanlığınca yetkilendirilmiş kamu laboratuvarlarında veya özel laboratuvarlarda” ifadesinin “Tarım ve Köyişleri Bakanlığınca yetkilendirilmiş kamu laboratuvarlarında” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                    Akın Birdal (Diyarbakır) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI HASAN ALİ ÇELİK (Sakarya) – Katılamıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

SANAYİ VE TİCARET BAKANI NİHAT ERGÜN (Kocaeli) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Birdal.

AKIN BİRDAL (Diyarbakır) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 471 sıra sayılı Yasa Tasarısı’nın 16’ncı maddesinin 1’inci fıkrasındaki değişiklik için söz almış bulunuyorum. Ama bu vesileyle, birkaç gündür görüşülmekte olan bu yasaya ilişkin bazı saptamalarımızı da izninizle yapmak istiyorum.

Aslında bu görüşülmekte olan yasa tasarısı biraz Tarım ve Köyişleri Bakanlığının da kapsama alanına giren konular. Keşke bu birleştirilseydi, birlikte bu ele alınsaydı ve birlikte de çözüm önerileri getirilebilseydi. Ama ne yazık ki olmamış bu.

Şimdi tabii ben yine işi, insan, emek ve üretim yanıyla ele alacağım. Ve üreticilerin ve bu üreticilerin üretim sürecindeki söz, karar ve yönetim hakkından uzaklaştırılması ve de tüketicilerin tüketim ve pazarlama sürecinden koparılması bence önemli sorun yaratıyor. Aslında bazı sorunların çözümünde siyasi kaygılardan ve çıkarlardan daha çok, ülkenin ve halkın çıkarlarını eğer gözetebilsek ve bunu öne çıkarabilsek burada birçok konuda belki ortaklaşma olanağı da bulunabilir.

Şimdi, kimi kararlarda, örneğin, Türkiye’nin 1988’de imzalayıp 1991’de onayladığı Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı, doğrudan konuya ilişkin halkın bilgisine ve oyuna başvuruluyor ve referanduma gidiliyor, ama bu özerklik şartı 1988’de imzalanıp 1991’de onaylanırken bu referandum maddesine Türkiye çekince koyuyor. Gerçekten bu, halkın yararına mıdır değil midir? Halk bunu kentinde, mahallesinde istiyor mu istemiyor mu? Ne düşünüyor? Onları bu sürece dâhil etme olanağını ortadan kaldırıyoruz ve yine merkezî iktidar “Ben yaptım oldu.” anlayışıyla onlara sunuyoruz.

Değerli arkadaşlar, tabii biz hep sonuçlar üzerinde tartışıyoruz. Gerçekten örneğin 1935 yılında 4753 sayılı Çiftçiyi Topraklandırma Yasası’ndan kaynaklanarak eğer toprak-insan ilişkilerini demokratik olarak düzenleyebilmiş olsaydık ve demokratik halk kooperatifçiliği, üreticilerin gerçekten söz ve karar sahibi olmalarını mümkün kılacak örgütlenme araçlarını yaratabilmiş olsaydık, belki bugün birçok sorunu burada tartışıyor olmayacaktık.

Ayrıca üreticileri özendirici ve ödüllendirici bir politika izlenmesi gerekiyor. Örneğin, ben anımsıyorum, Diyarbakır karpuzuyla bir semboldür, 50-60 kilo ağırlığında karpuzlar yetişiyordu ve birtakım festivallerle karpuz üreticileri özendiriliyordu, girdilerde kolaylıklar  sağlanıyordu ama şimdi ne yazık ki -ki o doğal güvercin gübresiyle de önemli bir katkı ve lezzet de veriliyordu- şimdi bu yok. Ben anımsıyorum, 1980 öncesi birçok ürünlerimizi özendirmek açısından festivaller düzenleniyordu; örneğin, Çorum’un Yoğunpelit köyünde kiraz festivali, Niğde’de elma festivali. Şimdi, aile işletmelerini özendirici politikalardan uzak kaldık.

Ayrıca, üretim planlaması yok. Bu yıl ürün değer buluyor, üreticiler gelecek yıl da bunun değer bulacağını sanarak ona yöneliyorlar ama bakıyorsunuz, bu kez de tarlalarda kalıyor.

Ayrıca, tabii, bu Bakanlık ne düşünüyor acaba yine eş güdüm içerisinde Tarım ve Köyişleri Bakanlığıyla Sanayi ve Ticaret Bakanlığımız? Artık insan sağlığı her şeyin önünde geliyor, insanca yaşama... Örneğin, bütün ürünlerde kanserolojik maddelerin olduğu söz konusu ve artık bütün insanlık yeniden doğal üretime yöneliyor ama ne yazık ki bu konuda bizim bir politikamız olmadığı için doğal ürünler çok fazla pahalıya mal oluyor ve halkın da bunu tüketme olanağı ortadan kalkıyor. Örneğin, maydanoz diye maydanoza benzer yeşil bir ot yiyoruz şimdi. Maydanozun tadı var mı? Aynen demokrasimiz gibi; “demokrasi” diyoruz, gerçekten, halka rağmen halkın yönetimi.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.

AKIN BİRDAL (Devamla) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Her şeyden uzak, düşünce ve örgütlenme özgürlüğünden uzak, her türlü, halkın yönetime katılma hakkını önleyen bir sistem. O nedenle, her şeyi kendimize benzetmişiz. Ama yine de ben sözü bağlarken, üreticilerin örgütlenme özgürlüğü ve gerçekten üretim sürecine katılmaları, tüketicilerin tüketim ve pazarlama sürecine katılabilmesi için, demokratik halk kooperatifçiliğini yeniden özendirici, kolaylaştırıcı yasal düzenlemeler yaparak insan onuruna yaraşır bir toplum yaratılması konusuna da katkıda bulunuruz çünkü insanlar iyi şeylere layıktır, üreticiler, emekçiler ve insanlar iyi şeylere layıktır; Türkiye halkı da emekçileri, yaratıcıları da buna çok daha layıklar.

Bu konuda onların da doğanın nimetlerinden en iyi şekilde yararlanmasına olanak sağlayıcı düzenlemeler yapma umuduyla hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Teşekkür ediyorum. (BDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Birdal.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge reddedilmiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

TBMM Başkanlığı’na

Görüşülmekte olan 471 sıra sayılı yasa tasarısının 16. maddesinin 2 fıkrasının sonundaki “işlem tesis edilmek üzere ilgili mercilere bildirilir” ifadesinin  “ilgili mercilere gereğinin yapılması amacıyla bildirilir” şeklinde değiştirilmesini arz ederiz.

Saygılarımızla.

                                                                            Mehmet Ali Susam (İzmir) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI HASAN ALİ ÇELİK (Sakarya) – Katılamıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet önergeye katılıyor mu?

SANAYİ VE TİCARET BAKANI NİHAT ERGÜN (Kocaeli) – “İşlem tesis etmek” cümlesi daha etkili bir cümle olduğu için katılamıyoruz.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Süner. (CHP sıralarından alkışlar)

TAYFUR SÜNER (Antalya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüştüğümüz tasarının 16’ncı maddesi üzerinde vermiş olduğumuz değişiklik önergesi üzerine söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Dünyada sağlıklı ve uzun yaşamanın yolunun sebze ve meyveyle beslenmekten geçtiği bilinmekte, görülmekte ve yaşanmaktadır. İnsanoğlunun zorunlu ve birincil ihtiyacı olan sebze ve meyve üretimi de önem ve öncelik  kazanmaktadır. Sebze ve meyvenin üretimiyle tüketiciler arasındaki ara organizasyon toptancı halleridir. Yaş sebze ve meyve üretiminde dünyanın 4’üncü büyük üretici ülkesiyiz. Ülkemizde, 27 milyon tonu sebze, 16 milyon tonu meyve olmak üzere 43 milyon ton sebze ve meyve üretilmektedir. Ancak, üretimimizin ancak yüzde 5’ini ihraç etmekteyiz, kalan yüzde 95’i de ülke içinde tüketilmektedir. Bu miktarın yaklaşık üçte 1’i de pazarlama sürecine giremeden zayi olmaktadır. İç pazara sürülen sebze meyvenin yaklaşık yüzde 30’u toptancı hallerinde satılmaktadır.

Mevcut uygulamada, tüketici bölgelerindeki hallerden “manav, pazarcı” gibi küçük esnaf bugün aldığı malı satmakta, parasını yarın getirip vermektedir, bu şekilde hızlı para dönüşü sağlanmaktadır. Büyük şehirlerdeki  büyük marketler halden malın hepsini almakta, bu yolla üç beş veya altı aylık vadeli çek vermektedir. Bu durum tüketici hallerini zaten bitirmiştir. Bu kanunun kabulüyle birlikte şimdi de üretici halleri bitecektir. Büyük marketler üretim bölgesinde çiftçiden doğrudan mal alacak, üretici malını satabilmek için beş altı ay vadeli çek de almak zorunda kalacaklardır. Çiftçi bu vadeye dayanamaz; alıcı firmanın sağlamlığını, çürüklüğünü de bilemez, araştıramaz. Komisyoncular, çiftçiye sezonda göndereceği mala karşılık sezon başında, eylül ayında avans vermektedir. Bazı halciler 500 bin-1 milyon lira arasında çiftçiye para dağıtmaktadır. Bu parayla çiftçi serasına naylon, tohum, fidan, fide, gübre, ilaç almaktadır yani çiftçi için devlet babanın yapamadığını halci baba yapmaktadır. Banka çiftçiye faizle para vermektedir. Oysa halci faizsiz, avans olarak veriyor. Sezon iyi giderse üretici mal gönderip borcunu ödüyor; sel, don, dolu gibi afetler olursa da mal gönderemiyor ancak selam gönderiyor.

Değerli milletvekilleri, halci sabah namazından önce saat 04.00’te dükkânını açmak, çiftçinin malını tezgâha çıkarmak, o mala gözü gibi bakmak, satmak zorundadır; üreticiye avans verebilmek için ya bankadan ya da tefeciden yüksek faizle para bulmaktadır. Komisyoncu, kullandığı kredinin faizini masraf olarak da gösterememektedir. Devlet komisyoncuyu kaldırınca bu finansörlüğü kim yapacaktır, devlet mi yapacaktır? Büyük marketler üretim bölgelerinde sezon başından sezon sonuna kadar mal almıyor. İkinci kalite ürünler üreticinin ve halcilerin elinde kalıyor.

Bu tasarı kanunlaşırsa toptancı halleri Kamu İhale Kanunu’na göre kiraya verilebilecek yani parası olan düdüğü çalacaktır. Çoluk çocuğuyla ömrünü halde geçiren insanların otuz kırk yıllık emekleri boşa gitmemeli, dükkân devirleri kaldırılmamalıdır. Büyük mağazalar kanununu sekiz yıldır çıkaramayan AKP İktidarı, üreticilerimizin, tüketicilerimizin, halcilerimizin, belediyelerimizin aleyhine çıkardığı bu kanunla büyük zincir marketlere yeni bir destek vermektedir. Üretim bölgesinde bulunan belediyeleri de Melih Gökçek ile Kadir Topbaş’ın tahsildarı hâline getirmektedir.

Zincir marketler bu yasadan sonra, nasıl diğer sanayi ürünlerinde olduğu gibi, helva üreticisinden İpana diş macununa, havlu kâğıda kadar tezgâh parası, raf parası alıyorsa üretici halinden gelen mallardan da raf parası alarak üretici hallerini bitirecektir. Zincir marketler bu kanun çıktıktan sonra…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.

TAYFUR SÜNER (Devamla) – Teşekkür ederim Başkanım.

Bu yasa çıktıktan sonra, zincir marketler diğer sanayi ürünlerinde nasıl diğer sanayicilerden raf parası alıyorsa üretici hallerinden de raf parası alarak üretici hallerini bitirecektir. Dolayısıyla üretici de bu yasa tasarısından zarar görecektir.

Bu tasarıya karşı olduğumuzu belirtir, hepinize saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge reddedilmiştir.

16’ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

17’nci madde üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 471 Sıra Sayılı “Sebze ve Meyveler ile Yeterli Arz ve Talep Derinliği Bulunan Diğer Malların Ticaretinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun Tasarısı”nın 17 nci maddesinin 3 üncü fıkrasının “Birinci fıkrada belirtilenlere, denetim sonucunda Bakanlıkça gerekli görülmesi halinde yaptırım uygulanabilir” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Oktay Vural

Mehmet Akif Paksoy

Alim Işık

 

İzmir

Kahramanmaraş

Kütahya

 

Yılmaz Tankut

Cemaleddin Uslu

Ahmet Duran Bulut

 

Adana

Edirne

Balıkesir

 

 

Hasan Çalış

 

 

 

Karaman

 

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİÎ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI HASAN ALİ ÇELİK (Sakarya) – Katılamıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

SANAYİ VE TİCARET BAKANI NİHAT ERGÜN (Kocaeli) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Gerekçe…

BAŞKAN – Gerekçeyi okuyun.

Gerekçe:

Madde metninin daha anlaşılır olması hedeflenmiştir.

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge reddedilmiştir.

17’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

18’inci madde üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 471 Sıra Sayılı “Sebze ve Meyveler ile Yeterli Arz ve Talep Derinliği Bulunan Diğer Malların Ticaretinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun Tasarısı”nın 18 inci maddesinin 2 nci fıkrasının tasarı metninden çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.

 

Oktay Vural

Mehmet Akif Paksoy

Alim Işık

 

İzmir

Kahramanmaraş

Kütahya

 

Yılmaz Tankut

Cemaleddin Uslu

Ahmet Duran Bulut

 

Adana

Edirne

Balıkesir

 

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİÎ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI HASAN ALİ ÇELİK (Sakarya) – Katılamıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

SANAYİ VE TİCARET BAKANI NİHAT ERGÜN (Kocaeli) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Gerekçe…

BAŞKAN – Gerekçeyi okuyun.

Gerekçe:

Hükümetin teklif ettiği metin esas kabul edilmiştir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge reddedilmiştir.

18’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Geçici madde 1 üzerinde iki  önerge vardır. İlk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 471 sıra sayılı kanun tasarısının geçici madde 1’in (1) b) bendinde yer alan “üç yıl içinde” ibaresinin “beş yıl içinde” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Mehmet Şandır

Hasan Çalış

Rıdvan Yalçın

 

Mersin

Karaman

Ordu

 

M. Akif Paksoy

Cemaleddin Uslu

 

 

Kahramanmaraş

Edirne

 

BAŞKAN – Şimdi son önergeyi okutup işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülecek olan 471 sıra sayılı Kanun Tasarısının Geçici 1 inci maddesinin dördüncü fıkrasına “Bu işyerleri hakkında on iki yıllık süre bitmeden hiçbir satış işlemi gerçekleştirilemez.” cümlesinin eklenmesini arz ve teklif ederim.

                                                                                                                     Ali Oksal

                                                                                                                       Mersin

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİÎ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI HASAN ALİ ÇELİK (Sakarya) – Katılamıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

SANAYİ VE TİCARET BAKANI NİHAT ERGÜN (Kocaeli) – Sayın Başkan, bir açıklama yapmak istiyorum izin verirseniz.

Biz daha önceki düzenlemelerle komisyoncuların haklarını koruyan önemli açılımlar getirdik bu madde içerisinde. Öncelikle on iki yıl bir güvence sağlandı. Sonra, verilen bir önergeyle tekrar bir on yıllık kiralama imkânı getirilmiş oldu, ihaleye girmeden, belediye encümeniyle anlaşarak. Ancak bu tasarıda haller içerisinde belediyelere de en fazla dükkânların, iş yerlerinin yüzde 50’sini satabilme imkânı getirmiştik. Eğer bu şekilde olursa on iki yıl boyunca hiçbir iş yeri satışı gerçekleştirememesi belediyeler açısından büyük bir sorun teşkil edecektir diye düşünüyoruz. Dolayısıyla on iki yıl süreyle hiçbir iş yeri satışı yapılamamasını uygun bulamayacağız. Bu nedenle katılamıyorum.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Ali Oksal konuşacak Sayın Başkan.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Oksal. (CHP sıralarından alkışlar)

ALİ OKSAL (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; geçici 1’inci maddeyle ilgili verdiğim önergeyle ilgili görüşlerimi belirtmek için buradayım. Yüce Meclisin değerli üyelerini saygıyla selamlıyorum.

Sayın Bakan biraz evvel benim verdiğim önergeyle ilgili bir açıklama yaptı. Geçici 1’inci maddenin dördüncü fıkrasında diyor ki: “Toptancı hallerinde tahsisli işyerleri, mevcut tahsis sahiplerine Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren hiçbir işleme gerek kalmaksızın on iki yıl süreyle kiralanmış sayılır.”

Peki, aynı kanunun 11’inci maddesi ne diyor: “Belediye toptancı hallerindeki işyerleri, kiralama veya satış yoluyla işletilir. Ancak satılan işyeri sayısı, o haldeki toplam işyeri sayısının yüzde ellisini geçemez.” Yani bu iki yasa birbiriyle çelişki içerisinde. Bu nedenle ben bu önergeyi verdim.

Aslında, zaten bizler tahsis istiyoruz. Tahsisin kaldırılmasıyla ilgili on iki yıllık süreyi vermiş olmanız… Yarın bu belediyeyle hal esnafı arasındaki çıkacak ihtilafta nerenin, hangi tarafın haklı olacağına mahkemelerin karar vermesi yerine, bir yasa çıkarken mahkemelik olmaktan çıkarmamız lazım hal esnafıyla belediyeleri. Zira hal esnafı, kendileri bu on iki yıllık süreyi güvence olarak kabul edecekler ve ondan sonraki süreçte… Demin 11’inci maddeyle ilgili verilen önergede elbette bir güzellik yapıldı. 8/9/1983 tarihli ve 2886 sayılı Devlet İhale Kanunu’na göre, dışarıdan herkes böyle bir ihale açıldığı zaman buna girebilecekti ama orada iştigal eden dükkân sahiplerinin alacaklarını toplamadan, süre bittikten sonra hemen oradan çıkması gibi bir durumu engellemek adına, belki de ihale kendine kalmayacaktı, böyle bir encümenle anlaşma olayı iyi olmuştu, fakat benim verdiğim önerge de yerine getirilecek olsaydı en azından toptancı hal esnafıyla belediye mahkemelik durumuna gelmezdi.

Şimdi toptancı hallerindeki dükkânların büyük bir bölümü, tamamına yakını zaten tahsis değerli arkadaşlar, değerli milletvekilleri. Belediyeler hangi yüzde 50’yi satacak, hangi dükkânları satacak? Çoğu zaten tahsis. Tahsis olduğu için de on iki yıllık kiraya verilmiş olacak. Böyle bir yanlış anlaşılmayı ortadan kaldırmak için bu önergenin kabul edilmesi gerekirdi.

Yine, demin söylediğim gibi, İhale Yasası’yla açılacak, “On yıldan fazla verilmeyecek.” deniyor. On yıldan fazla verilmeyecek ama o deminki verdiğiniz önergeyle ilgili olarak Grubumuzun, AKP Grubunun ve MHP Grubunun farklı vermiş olsa da kabul edilmiş olması önemli.

Değerli arkadaşlar, bir de devir hakkı. Yıllardan beri gecenin saat üçünden kalkıp işinin başına giden, güven tesis etmiş, üreticinin bir yerinde garantisini almış, güvenini kazanmış olan, babadan oğla geçen, sattığı malın zaman zaman bedellerini alamayan, zaman zaman üç dört aylık çeklerle verebilen, sadece üreticinin malını değerlendirmek için fedakârlık yapan bu hal esnafını biz sanki öcü gibi görüyoruz. Bunun bu şekilde olmadığını bu sektörden gelen arkadaşlarımız bilir. Ben üreticiyim. Böyle hallerde falan dükkânım da yok ama bunların nasıl zorluklar içerisinde yapıldığını çok iyi bilen bir arkadaşınızım. O nedenle, hal esnafını koruyacak bazı kanunların geçirilmesi lazım. Devir hakkını demin dolaylı olarak Sayın Bakanla özel konuştuğumuzda “Verdik.” diyor. Aslında orası da müphem. Sayın Bakan dedi ki: “Biz onu yönetmeliğe mutlaka yazacağız ve devir hakkını da vereceğiz.” Tabii ki bunu görmek bizi de mutlu edecek. Çok iyi durumda olan hal esnafı, bir zaman sonra bir bakıyorsunuz ki ödeme sıkıntısı çekiyor, dükkânını devretmek zorunda kalıyor. Ama devir hakkı olmayınca bütün yıllar boyu yaptığı emek araya gitmiş olacak.

Değerli arkadaşlar, bir de 8’inci maddeyle ilgili görüşlerimi belirtmek istiyorum. 8’inci madde hal rüsumuyla ilgili. Onun 4’üncü fıkrasında, üretici toptancı hallerinde yüzde 1 belediye rüsumunun yüzde 25’i üretici hallerinde, yüzde 75’i de o malın tüketileceği bölgedeki toptancı halinin bağlı olduğu belediyelere yatırılacak. 5’inci fıkrası da diyor ki: “Nerede olursa olsun…” Zira, 4’üncü fıkrada, herhangi bir yabancı toptancı halinden malı aldığı zaman malı nereye götürecek?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.

ALİ OKSAL (Devamla) – Kim biliyor bunu değerli arkadaşlar? Bunun da önüne geçmek için 5’inci fıkrada deniyor ki: “Nereye giderse gitsin Bakanlık buna yetkilidir.” 6’ncı fıkrada da yüzde 25’in yüzde 10’u ayrılıyor. O yüzde 10 ile siz toptancı halinin bakımını, onarımını yapmak zorundasınız, aydınlatmasını, güvenliğini sağlamak zorundasınız. Aynı zamanda, müzayede salonunu, depolamayı, tasniflemeyi, ambalajlamayı, laboratuvarı, soğuk hava depolarını bir biçimde yapmak zorundasınız. Bu geçici 1’inci maddenin 1’inci fıkrasının (a) ve (b) bentlerinde zaman bir yılda ve üç yılda… İdari ceza size verildikten sonra bunu eğer siz bir yıl içerisinde tamamlamamışsanız, o zaman tamamen sizin faaliyetiniz durduruluyor. Üreticiler ne olacak? Elbette bunlar yapılmalı ama yüzde 25’in yüzde 10’uyla yapılmaz değerli milletvekilleri.

Denetim konusunda da birtakım fikirlerimi ileri sürmek istiyorum. Sayın Başkanım, bir dakika müsaade ederseniz, sektör için çok önemli.

Değerli milletvekilleri, bundan önce Gölbaşı’nda sürekli denetim yapılıyordu. Tabii burada yapılan denetimlerde çok büyük haksızlıkların olduğu da bilenen bir gerçekti. Yazılan cezaların yarısının ikramiye olarak verilmiş olması, zaman zaman ufak tefek şeyler mesele yapılarak ceza yazılması zaten sıkıntı içerisinde olan üreticileri bir biçimde bitiriyordu. İnşallah bu çıkan yasada böyle bir olay olmaz. Sanayi Bakanlığı ve İçişleri Bakanlığı şehirler arası yollarda denetim noktalarında daha adil, daha yumuşak ve gerçekten üreticinin lehine ama vergi kaybını engelleyen bir anlayışla denetim yaparsa öyle zannediyorum ki bu sektöre daha çok katkı yapmış sayılırlar diye düşünüyorum.

Bu duygu ve düşüncelerle hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge reddedilmiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 471 sıra sayılı kanun tasarısının geçici madde 1’in (1) b) bendinde yer alan “üç yıl içinde” ibaresinin “beş yıl içinde” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                    Mehmet Şandır (Mersin) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI HASAN ALİ ÇELİK (Sakarya) – Katılamıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

SANAYİ VE TİCARET BAKANI NİHAT ERGÜN (Kocaeli) – Sayın Başkan, bu, bizim Hükûmet tasarısında beş yıldı ancak Komisyonda arkadaşlarla tartışırken üzerinde genel bir yaklaşım oldu, belediyelerin hallerin yeni düzenini kendi seçim dönemleri içerisinde kurmalarının uygun olacağı ve dört buçuk yıl kadar bir zamanın var olduğu bu görüşmelerde dile getirildi. Zaten üç artı bir yıl var, dört yıl şu andaki Komisyonun kabul ettiği metinde. Eğer önergedeki gibi beş artı bir yıl olursa altı yıl olacaktır. O zaman büyük ihtimalle birçok belediye, kendi dönemi içerisinde, bu dört yıllık dönem içerisinde, hallerin restorasyonu için ve yeni kurallara uyumu için önemli bir adım atmayacaktır diye düşünüyoruz, bir sonraki döneme birçok halin bırakılması ihtimali daha fazladır diye düşünüyoruz. Dolayısıyla, dört yıllık süreyi yeterli bulduğumuz için katılamıyoruz.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Dört yıl değil Sayın Bakan, üç yıl.

SANAYİ VE TİCARET BAKANI NİHAT ERGÜN (Kocaeli) – Üç artı bir.

BAŞKAN -  Buyurun Sayın Şandır. (MHP sıralarından alkışlar)

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Gerçekten önemli, toplumun çok büyük bir kesimini ilgilendiren bir kanun tasarısının görüşmelerinin sonuna geldiğimiz için bir genel değerlendirme yapmak arzusuyla söz aldım.

Tabii, önergemizle ilgili Sayın Bakanla, daha önce  soru da sorarak bu konuyla ilgili görüşmelerimiz oldu. Gerekçesi tutarlı olabilir. Yani “Seçilmiş belediyeler kendi süreleri içerisinde bu konuyu tamamlasınlar, bir sonraki döneme bırakmasınlar, böylelikle bu kanun tasarısıyla amaçlanan, hedeflenen husus gerçekleşsin gerekçesiyle, üç artı bir şeklinde, dört yıl içerisinde bunların tamamlanması yeterlidir.” deniliyor.

Ben bu arada şunu da ifade ediyorum: Değerli milletvekilleri, bu kanun, gerçekten toplumun üreticiden tüketiciye kadar birçok kesimini çok yakından ilgilendiren yeni bir düzenleme. Sayın Bakanın ifadesiyle “Yeni  bir sistem kuruyoruz.” “Yeni bir sistem kuruyoruz.” dedi. Toplumun büyük kesiminin önemli bir meselesine yeni bir sistem, hukuki sistem kuruluyor. Bu sistem kurulurken mutlaka eksiklikler olacaktır, zamanla tamamlanacaktır. Birtakım aksamaların olması ihtimali kabul edilebilir ama endişemiz odur ki alışılmış bir sistemden, işleyen bir sistemden, birçok öngörülemeyen soruları içinde barındıran, eksiklikleri de barındıran yeni bir düzenleme yapıyoruz. İşleyen bir sistemi bir kaos ortamına iteceğimiz endişesini burada tekrar ifade ediyorum.

Çünkü değerli milletvekilleri, ben başta sordum, kurulan bu sistemin merkezine üreticiyi koyuyor musunuz, koymuyor musunuz diye. Böyle bir amaç yok. Öyle bir amaç olmasa bile bu sistemin başlangıç noktası üreticiler, çiftçiler. Çiftçi üretecek ki diğer aradaki kademeler görev ifa edebilsinler. Sizler de kabul edersiniz ki çiftçinin her devirde çok sorunu olmuştur, çok derdi olmuştur. Çiftçinin derdi bitmez ama şu dönemde, gerçekten, görebildiğimiz kadarıyla -ben hafta sonu Trakya’daydım- Trakya’da bile çiftçi büyük sorunlarla boğuşuyor. Kendi ilimden örnek verecek olursam, köy yerlerine icra memurları gider oldu; üretim araçlarını haczediyor, seraları, traktörleri, tarlaları haczediyor. Böyle bir sorun… Borcunu ödeyemiyor çiftçi. Tarım krediye, bankalara sorun. Bir önceki seneye göre kredilerin geri dönüş oranlarında çok ciddi düşüşler var, dönmüyor, ödeyemiyor çiftçi.

Şimdi, bu tasarıda, üreticinin, çiftçinin sorunlarını çözecek veya onu destekleyecek yeni bir husus yok, yeni bir düzenleme yok. Artı, denildiği gibi “Çiftçinin değerlendiremediği yaş sebze ve meyvesinin yüzde 25’ini bu kanun tasarısıyla değerlendireceğiz.” sözü de çok havada kalıyor. Nasıl değerlendireceksiniz? Satamayışının sebeplerini ortadan kaldırmıyorsunuz. Dolayısıyla, bu tasarı, çiftçiye, üreticiye, çok zor şartlarda üretim yapan insanımıza bir şey getirmiyor, yeni bir şey getirmiyor.

İkinci bir husus: Çiftçinin olmazsa olmaz destekçisi hal esnafını, komisyoncuları bana göre çok zor duruma düşürecek bu tasarı. Çünkü çiftçiye karşılıksız destek veren ve ürününün pazarlanmasında sorumluluk yüklenen komisyoncular, sahip oldukları dükkânlarının devrini bir hak olarak görüyorlar, onu bir gelir, bir sermaye olarak değerlendiriyorlar, onun gücüyle çiftçiye destek veriyorlar. Şimdi, burada, Sayın Bakan “Koyduk, vereceğiz, yönetmelikle belirleyeceğiz.” diyor ama devir hakkını ortadan kaldırıyorsunuz. Tahsisi getirdiniz ama Komisyonda -ne hikmetse- kaldırdınız. Böylelikle çiftçinin destekçisi olan hal esnafını da zor duruma düşürmüş oluyorsunuz. Yeni bir belirsizlik, yeni bir imkânsızlık yaratıyorsunuz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.

MEHMET ŞANDIR (Devamla) - Önergemizin gerekçesi olarak ifade ettiğimiz bir başka husus: Üretici bölgelerdeki belediyeleri de zor durumda bırakıyorsunuz. Birtakım yükümlülükler getiriyorsunuz ama o yükümlülükleri karşılayacak bir kaynak bu yasayla verilmiyor. “Efendim, kayıt altına alacağız.” diyorsunuz. Sayın Bakan, gerekçenizi okuyacak olursanız virgülle, küsurları da yazdığınıza göre yaş sebze ve meyve kayıt altında. Hangi kayda alacaksınız? “27,2 milyon ton meyve ve sebze var.” diyorsunuz, “15,6 milyon ton meyve var.” diyorsunuz. Yani kayıt altına alınmayan bir varlık da yok. Şimdi, belediyelerin gelirlerini, üretici bölgelerdeki belediyelerin halden, hal rüsumundan gelirlerinin yüzde 75’ini kalkıp tüketici belediyelerin hal rüsumu olarak onlara aktarırsanız belediyeleri de zor duruma getiriyorsunuz. Yani ben tekrar soruyorum: Bu yasa kime yarayacak?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET ŞANDIR (Devamla) – Sayın Başkanım…

Tüketiciye yarayacağını söylemeyin. Manavdaki fiyatları düşüreceğinizi söylemeyin, yarın önünüze getirirler. “Ankara’daki, İstanbul’daki meyve-sebze fiyatları bu yasayla düşecek.” derseniz yanlış yaparsınız, düşmez çünkü.

Çiftçiye yaramayan, komisyoncunun faydasına olmayan, belediyeleri zor duruma düşürecek olan bu yasaya bir yeni sistem olarak burada hayırlı olması dileğiyle destek de veriyoruz ama ben büyük endişe duyuyorum. “Çok tartıştık, çok konuştuk.” diyorsunuz ama yeterince konuşulmadığını ve gerçekten Türkiye'nin gerçeğine -teoride doğru olabilir ama- realitede bir fayda getirmeyeceği kanaatiyle bu yasanın eksik çıktığı, bu noktada bir fırsat kaçırıldığı kanaatindeyim ama emekleri olanlara, emeği geçen herkese de teşekkür ederek yasanın yine de çiftçimize, üreticimize ve diğer tüm kesimlere hayırlı sonuçlar getirmesini temenni ederek saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge reddedilmiştir.

Geçici 1’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

19’uncu madde üzerinde iki önerge vardır.

İlk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 1/743 Esas Numaralı Sebze ve Meyve Ticaretinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun Tasarısının 19 uncu maddesinin 1 inci fıkrasına  “c) 11 inci maddesi yayımı tarihinden itibaren beş yıl sonra,” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

 

Mehmet Ali Susam

Ali Koçal

Birgen Keleş

 

İzmir

Zonguldak

İstanbul

 

Şevket Köse

Ahmet Küçük

Mustafa Özyürek

 

Adıyaman

Çanakkale

İstanbul

BAŞKAN – Şimdi son önergeyi okutup işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 471 Sıra Sayılı “Sebze ve Meyveler ile Yeterli Arz ve Talep Derinliği Bulunan Diğer Malların Ticaretinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun Tasarısı”nın 19 uncu maddesinin 1 inci fıkrasının (b) bendinin tasarı metninden çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.

 

Oktay Vural

Mehmet Akif Paksoy

Alim Işık

 

İzmir

Kahramanmaraş

Kütahya

 

Cemaleddin Uslu

Ahmet Duran Bulut

Necati Özensoy

 

Edirne

Balıkesir

Bursa

 

Reşat Doğru

Yılmaz Tankut

 

 

Tokat

Adana

 

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI HASAN ALİ ÇELİK (Sakarya) – Katılamıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

SANAYİ VE TİCARET BAKANI NİHAT ERGÜN (Kocaeli) – Efendim, standartların belirlenmesiyle ilgili bir madde bu. Bu standartların belirlenmesi için üç yıllık bir süreye ihtiyaç olduğu Komisyonda görüşülmüştü. Bu nedenle, katılamıyoruz.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Doğru.

REŞAT DOĞRU (Tokat) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 471 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 19’uncu maddesi üzerinde vermiş olduğumuz önergeyle ilgili söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Söz konusu kanunun, yıllar önce acilen çıkarılması gereken kanunlar içerisinde olması gerekiyordu ancak neden bu zamana kadar bırakıldığını anlayamıyoruz. Tabii, bu kanundan çok geniş şekilde beklentilerin olduğunu da söylemek mecburiyetindeyiz. Üreticiler, hal esnafı ve diğer birtakım insanlar bu kanunu özlemle bekliyorlardı ama biraz da sanki acilen çıkartıldığını ve Komisyonda tam olarak görüşülmediğini de düşünüyorum. İnşallah, eksiklikleri ilerdeki zamanlarda tamamlanır ama daha geniş bir şekilde düşünülerek veyahut da tüm tarafların hepsinin görüşleri alınarak çıkartılmış olsaydı daha farklı olurdu diye de düşünmek durumundayız.

Sayın milletvekilleri, çiftçiler, -sebze olsun, meyve olsun- üretimde çok büyük zorluklar yaşıyor. 2009 tarım döneminde Anadolu’nun her tarafında olduğu gibi Tokat ili Kazova, Kelkit Vadisi üreticileri borçlarını ödeyemediler. Hatta öyle oldu ki tarımsal sulamada kullanılan elektrik borçları bile ödenmedi. Bunun sonunda da ırmaklarda su olmasına rağmen, kanallara su gelmedi ve su verilmedi, ürünleri susuzluktan yandı, kavruldu. Birçok çiftçinin şu anda maalesef kapısında icraları vardır. İcraya düşmemiş çiftçi neredeyse yok denecek sayıdadır. İşte böyle ağır şartlar içerisinde sebze ve meyve üreten çiftçilerimiz ürünlerini değerinden satamamakta, zarar etmekte ve mağdur olmaktadır.

Kanunlaşan bu hal yasasından çok şeyler bekleniyor ancak kanun beklentilere de tam cevap veremiyor. Üretici insanlar, tüketiciye kadar uzanan yolda büyük oranda fiyat artışından çok rahatsızlar. Yani fiyat artışı kendilerine yansımıyor, üretici de çok pahalıya ürününü alıyor. Bu nedenle, direkt olarak üreticiye ulaştıran sistemlere ihtiyaç vardır. Aracıların spekülatif amaçlı alım, satım ve devir işlemlerinin önlenmesi gereklidir.

Bu arada, üretilen ürünün künyesi de çok önemlidir. Artık, genetiği değiştirilmiş organizmalı ürünler ve hormonal amaçlı kullanılan kimyasalların insan sağlığına zararlı etkileri ortaya çıkmıştır. Üretilen ürünün nasıl üretildiği, ne tür kimyasalların kullanıldığı ya da organik tarımla mı yapıldığını öğrenmek istiyorlar. Özellikle son zamanlardaki genetiği değiştirilmiş organizmalardan elde edilen, işte çeşitli noktalardaki yemler olsun veyahut da diğer konular olsun, bunlar ciddi manada insan vücudunda rahatsızlıklar meydana getirebiliyor. Hatta öyle olabiliyor ki mesela hastanelerdeki cildiye polikliniklerine gitmiş olsak cildiye polikliniklerindeki alerjik rahatsızlıkların birçoğunun yenen gıdalardan veyahut alınan gıdalardan olduğunun ortaya çıktığı görülüyor. Bu manada da üretilen ürünlerin menşesinin çok önemli olduğunu, hale gelen ürünlerin esasında nasıl üretilmiş olduğunun veyahut da üretilirken ne tür kimyasalların kullanılmış olduğunun da oraya yazılmasının çok büyük bir manası olacağını ifade etmek istiyorum.

Tabii, bunlara aynı zamanda araştırma yapılması da gerekiyor. Yani, şimdi, genetiği değiştirilmiş organizmalar, insanımızın vücudunda veyahut da kalıtımsal olarak çocuklarımızda, bebeklerimizde ne tür etkilere sebep olabiliyor veyahut da ilerideki dönemlerde ne tür sıkıntılarla karşılaşıyoruz, bunların bir bir ortaya konulması lazım.

Sayın milletvekilleri, ayrıca, toptancı hallerinde de yeterli denetim yapılmamaktadır. Belediyeler, toptancı hallerinin kuruluşunda daha dikkatli davranmalı ve bu amaçla da yeterli şekilde denetimlerini yapmalıdır. Amaç burada, üreticiyi korumak ve tüketiciye daha sağlıklı ve ucuz, kaliteli besin maddeleri ulaştırmak olmalıdır. Esas işin temeli, üreticinin korunması ve beraberinde de tüketiciye giderken tüketicinin de bu mealde korunarak sağlıklı besinlere ulaştırılmış olmasıdır.

Semt pazarlarında üreticilere de yerler ayrılması önemlidir. Yani burada, semt pazarlarındaki üreticilere ayrılan oran sanki biraz düşük gibi görünüyor ama bence daha fazla ayrılmasının faydası olacağı kanaatindeyim. Tüketici isterse üreticiden direkt olarak ürününü satın alabilmelidir. Yani bunu sağlamak durumundayız.

Alışveriş merkezleriyle ilgili kanun da acilen çıkarılmalıdır. Üretici birlikleriyle ilgili de kanun, geçmişte, 2004 senesinde çıkarılmıştır ancak bunun da… Kanunun içerisinin boş olduğunu, daha doğrusu doldurulması gerektiğini üretici birlikleri ifade etmeye çalışıyorlar. Şu anda, Üretici Birlikleri Kanunu’nun tabii, uygulama aşamasıyla ilgili olarak orada sadece bir tavsiye niteliğinde olduğu, üretici birliklerinin bir noktada üretilen ürünler üzerinde, mesela, ilaç kullanımında veyahut da çeşitli tohum kullanımlarında veyahut da başka kullanımda, girdiler içerisinde üretici birlikleri vasıtasıyla alınması, toptan alınması ve akabinde de toptan alınmayla beraber üretim maliyetlerinin düşürüleceği de göz önüne alınmalıdır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.

REŞAT DOĞRU (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Özellikle üretici birlikleri, çıkarılmış olan o kanunun içerisinin daha da farklı boyutlarda doldurulmasını arzu etmektedirler. Gerçi bu kanunla ilgili olarak Sayın Bakan “Üretici birlikleri de bir noktada desteklenmiş oluyor, üretici korunmuş oluyor.” diyor ama üretici birliklerinin yöneticilerini veyahut da bilfiil sahada bulunan insanlarımızı şöyle bir dinlemiş olduğumuz zaman, bu kanunun yer yer boşluklar içerisinde bulunduğunu ifade etmeye çalışıyorlar. O manada da Üretici Birlikleri Kanunu’nun süratli bir şekilde yeniden göz önüne alınıp değiştirilmesi ve üreticilerin bu yönde korunmasının da çok büyük faydası olacağı kanaatindeyim.

Bugün, sebze ve meyveler, köy komisyonları kurularak alışveriş merkezlerine aktarılmaktadır. Bakınız, bu kanunla beraber alışveriş merkezleriyle daha fazla bir üstünlük sağlanacağı şeklinde bir görüntü vardır. Yani süpermarketlerle ilgili kanunu çıkarmış olmamızın hem manavları koruyacağı hem beraberinde çiftçilerimizi koruyacağı düşünülürse köy komisyoncuları eliyle alınan ürünlere verilen değerin daha da farklı olacağı kanaatindeyim. Yani kanunları çıkarırsak en azından çiftçimizi ve üreticimizi korumuş oluruz diye düşünüyorum.

Tekrar kanunun hayırlı olmasını temenni ediyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum:  Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge reddedilmiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 1/743 Esas Numaralı Sebze ve Meyve Ticaretinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun Tasarısının 19 uncu maddesinin 1 inci fıkrasına

“c) 11 inci maddesi yayımı tarihinden itibaren beş yıl sonra,” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                     Mehmet Ali Susam (İzmir) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI HASAN ALİ ÇELİK (Sakarya) – Katılamıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

SANAYİ VE TİCARET BAKANI NİHAT ERGÜN (Kocaeli) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Şevket Köse…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Köse. (CHP sıralarından alkışlar)

ŞEVKET KÖSE (Adıyaman) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 471 sıra sayılı, Sebze ve Meyve Ticaretinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun Tasarısı’nın 19’uncu maddesi üzerine verdiğimiz önerge hakkında söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle sizleri saygıyla selamlıyorum.

Sözlerime başlarken, yaşanan deprem nedeniyle Elâzığ’da kaybettiğimiz vatandaşlarımızı rahmetle anmak istiyorum.

Değerli arkadaşlar, görüştüğümüz tasarının gerekçesinde hepimizin dikkatini çeken bir rakam bulunmaktadır. Buna göre ülkemizde 2008 yılında sebze üretim miktarı yaklaşık 27 milyon ton, meyve üretim miktarı ise yaklaşık 15,6 milyon ton olarak gerçekleşmiştir. Üretilen sebze ve meyvenin yüzde 95’i ülke içinde kalmaktadır; başka bir ifadeyle, ihraç oranı yüzde 5 olmuştur. Türkiye gibi sebze ve meyveciliğe uygun bir ülke için bu rakam oldukça düşüktür. Ayrıca, ülke içinde kalan sebze ve meyvenin yaklaşık yüzde 25’i, tüketim merkezlerine ulaşmadan pazarlama sürecinde zayi olmaktadır. İç pazara sürüklenen sebze ve meyvenin yaklaşık yüzde 30’u toptancı hallerinde işlem görmekte, kalan kısmı ise hiçbir kayda girmeksizin pazarlanmaktadır. Rakamlara dikkat edecek olursak, iç pazara giren meyve ve sebzenin yüzde 70’i kayıtsız olarak satışa sunulmaktadır. Yani ülkemizde sebze ve meyvenin toptan ticaretini bugüne kadar düzenleyen 552 sayılı Kanun Hükmünde Kararname istenen gelişmeyi sağlayamamıştır.

Sayın milletvekilleri, üzerinde görüşlerimizi belirttiğimiz 471 sıra sayılı Yasa Tasarısı ise mevcut sorunu çözmekten uzak bir görüntü çizmektedir. Üreticilerin ve tüketicilerin bu anlamda istekleri gayet açık. Şöyle ki: Sebze ve meyve ticaretinin kaliteli standartlara ve gıda güvenirliğine uygun tedarikinin, dağıtımının ve satışının sağlanmasını istiyorlar. Ayrıca, üretici ve tüketicilerin hak ve menfaatlerinin korunması, meslek mensuplarının faaliyetlerinin düzenlenmesi, toptancı halleri ile pazar yerlerinin çağdaş bir sisteme kavuşturulması gerekmektedir. Görmekteyiz ki hazırlanan tasarı bu istek ve amaçlardan uzaktır. Bu tasarı üretici köylüyü, komisyoncuyu, pazarcıyı, tüketiciyi ve belediyeleri olumsuz etkilemektedir.

Köylümüz örgütlü değil. Tarım işletme ve kooperatifleri devlet tarafından mutlaka desteklenmelidir çünkü bu desteklenmiyor. Aynı zamanda, üreticiler devlet tarafından desteklenmeden pazarlama sürecinde nasıl başarılı olacaktır?

Değerli milletvekilleri, ülke içindeki sebze ve meyvelerin denetimi konusunda da büyük bir boşluk bulunmaktadır. Daha önce hem bir soru önergesi hem de Meclis araştırması önergesiyle gündeme getirdiğim bir konu daha bulunmaktadır. Bu konu ise tarımsal ilaç kalıntılarının meyve ve sebzelerde yoğun oranlarda görülmesiydi. En son olarak Almanya’ya ihraç ettiğimiz armutların geri gönderilmesi bu sorunu tekrar gündeme getirmiştir.

Değerli arkadaşlar, maalesef, ülkemizde bu gibi ürünlerin denetlenmesi konusunda ciddi düzenlemeler bulunmamaktadır. Ayrıca iade edilen armutların yurt içinde tüketicilere satıldığı iddiası da konunun daha farklı boyutları olduğunu gözler önüne sermiştir. Verdiğim önergeler için Tarım ve Köyişleri Bakanı yanıtında bu gibi ürünlerin derhâl imha edildiğini belirtmiştir. Yurt dışından tarımsal ilaç kalıntısı nedeniyle iade edilen ürünler imha edilse bile yurt içinde üretilip ihracatı söz konusu olmayan ürünlerde daha başka tehlikeler kol gezmektedir. Örneğin, henüz tarımsal ilaçlama konusunda iktidar Avrupa Birliğiyle uyum sağlayamadı, doğal olarak halk sağlığı da  tehdit altındadır. İç piyasaya sunulan meyve ve sebzelerin yüzde 70’inin kayda geçmeden pazarlandığını da düşününce yerli tüketicinin daha büyük tehlikeyle karşı karşıya olduğunu söyleyebiliriz. Bu konuda laboratuvarlara, sıkı denetlemelere ve yoğun eğitime ihtiyaç vardır. Hükûmet bu konularda harekete geçmelidir. Ayrıca, ürünleri kayda almak, üretim miktarını artırmak yetmeyecektir çünkü insan sağlığı her şeyden önemlidir ve her şeyden önce gelir. Bu noktada acil çözümlere ihtiyacımız vardır.

Sayın milletvekilleri, özellikle son günlerde yaşanan don ve sel olayları nedeniyle üretimde büyük sıkıntılar yaşanacaktır. Örnek vermek gerekirse yalnızca Adıyaman’da don olayları nedeniyle 500 bin hektar alan zarar görmüştür. Benzer biçimde Aydın, Antalya, Çanakkale, Muğla, İzmir illerimizde de 500 bin dekarın üzerinde alan zarar görmüştür. Hükûmetin bu bölgelerdeki çiftçilerimize acilen destek olması gerekiyor. Eğer bu bölgelerdeki yaralar sarılmazsa ticareti yapılacak meyve ve sebzeler kalmayacaktır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.

ŞEVKET KÖSE (Devamla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Bu durumun sonucunda ise yalnızca üretici değil,  tüketici de mağdur olacaktır ve ülke ekonomisi de büyük darbe yiyecektir.

Değerli arkadaşlar, tüketicinin kaliteli ve uygun fiyatla ürün alabilmesi için düzenlemelere ihtiyaç vardır demiştim, ayrıca üretici de mağdur edilmemelidir. Bakınız, Adıyaman’da Alternatif Ürün Projesi uygulaması sonucu tütün bitirildi. Bunun sonucunda üretici mağdur duruma düştü ve mevsimlik tarım işçisi oldu. Bu açıdan alternatif ürün projesiyle Adıyaman’da sebze ve meyve üretimi daha çok desteklenmelidir.

Sayın milletvekilleri, Adıyaman’da toprak var, su var, insan gücü var ancak su tarlalara ulaşamıyor çünkü sulama konusunda yatırımlar yetersizdir. İktidar tarafından bu potansiyel mutlaka yerine getirilip değerlendirilmelidir.

Sözlerime son verirken verdiğimiz önergenin kabul edilmesini diler, saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge reddedilmiştir.

19’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

20’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Tasarının tümünün oylanmasından önce oyunun rengini belirtmek üzere aleyhte Tunceli Milletvekili Sayın Kamer Genç söz istemiştir.

Buyurun Sayın Genç.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

471 sıra sayılı Yasa Tasarısı’nın oylanmasından önce oyumun rengini aleyhte belirtmek üzere söz almış bulunuyorum. Hepinize saygılar sunuyorum.

Elbette ki tabii, Türkiye coğrafyası sebze ve meyve yetiştirme bakımından en zengin bir coğrafya ve burada dünyanın en kaliteli sebze ve meyvesini yetiştirmek mümkün, bunu pazarlamak mümkün ama tabii, bunları yapmak için sağlıklı bir bilgi birikimine sahip olmak lazım, özellikle üreticiye destek vermek lazım. Üreticinin sağlıklı ürün elde etmesi ve dünya pazarlarına ulaştırması konusunda devlet destekli ciddi birtakım desteklerin verilmesi lazım. Maalesef, AKP iktidara geldiğinden beri emekten yana, üreticiden yana hiç sağlıklı bir tavır koymamıştır. Bu, üreticiye ve emekçiye karşı gösterdikleri davranışlardan bellidir. Tekel işçilerine karşı davranışları, işte bir köylü, ziraatçı vatandaşımızı, birine değil de birkaçına… İşte, Bülent Arınç “Ben memnun değilim.” diyen çiftçiyi kovmuştur, “Saygısızlık yapma!” demiştir. Sanki kendisi kraldır.

Ben, tabii, üç gündür Tunceli ve Elâzığ bölgesinde deprem bölgesini geziyorum. Şimdi, tabii, Elâzığ’da hayatını kaybeden değerli hemşehrilerime Allah’tan rahmet diliyorum, yaralılara acil şifalar diliyorum.

Şimdi, Elâzığ bölgesinde büyük hasar olduğu gibi Tunceli’de de var. İşte, Tunceli’nin köylerinde, Mazgirt ilçemize bağlı köylerde, Nazımiye’nin içinde ve köylerinde, Pertek’in birtakım köylerinde var, üç gündür oraları geziyorum. Sabah altıda kalkmıştım. Bugün Palu’ya gittim, Kovancılar’a… Sabahleyin, işte, o vatandaşlarımızın, deprem bölgesindeki arkadaşlarımızın kendilerine başsağlığı diledim, ondan sonra da tekrar Tunceli üzerinden şimdi yeni geldim yani on dakika önce geldim.

Gerçekten benim gördüğüm şu: Ya şu Türkiye Cumhuriyeti devleti içinde bir Tunceli ili var. Bu ilden niye bu kadar habersizsiniz?

Şimdi, değerli milletvekilleri, bakın, ben  iddia ediyorum… Şimdi, köyleri geziyoruz. Köyden geliyorsunuz, grup köyünden, altınızda bir pikap, arazi pikabı, dört çarpı dört, grup köyünde çamurdan çıkmıyor. Yani bu kadar ilkel bir toplum olur mu orada? Yani orada, maalesef, birtakım yöneticiler gidiyor... İşte, bir tane vali götürdünüz, şimdi Giresun’a gitti. Oraya gitsin bakalım. “Gidelim şu köylere de ne yol yapılmış… Var mı, yok mu?” Paralar harcanmış ama yol ortada yok, hizmet yok arkadaşlar. İçinizde yüreği  tutan varsa buyursun gidelim.

Bakın, bugün yine Pertek’in köylerini geziyoruz. Yani ana köy yolu, geçemiyorsunuz, çamur yani normal bir stabilize yapılmamış. Yine Mazgirt’in işte dün Akdüven, Geçityaka, Yaşaroğlu, Ataçınar diye bir grup yolu gidiyor ama çıkamıyorsunuz. Yani geldiğim yolda, düşünebiliyor musunuz, diyorum ki işte arazi çekişli arabayla çıkamıyorsunuz. Bu memlekette maalesef birtakım paralar ayrılıyor ama o paralar yerine harcanmıyor, birilerinin cebine giriyor. Birileri size dayanıyor, sırtını dayıyor ve o paralar heba ediliyor. Buyurun, yiğitliği varsa -bakın ben milletvekilliğimi de koyuyorum ortaya- gidelim benim Tunceli ilimde birtakım köy yollarını gezelim, hem ana köy yollarını gezelim. Eğer varsa hakikaten, ben milletvekilliğinden de istifa ediyorum.

Şimdi, arkadaşlar, bakın, Tunceli ili de bir vilayet, burada da deprem olmuş. Burada da Mazgirt’in içinde, Nazımiye’nin içinde, köylerinde -bütün şeyleri de gezdim- hasarlı çok bina var ama daha bugün bir iki yere çadır gitti. Yani böyle bir şey olur mu? Politikacılar gidiyor… Yahu bu Tunceli ilini de bir ziyaret edin. Bunlar da bu Allah’ın kulu, bunlar da Müslüman vatandaşlarımız yahu! Bir de oraya ayağınızı şey edin.

Şimdi, Tayyip Bey de bugün gelmiş. Elâzığ Havaalanı’na gittim, VIP salonunu kapatmış, tuvaleti de kapatmış. Yahu böyle bir şey olur mu arkadaşlar ya? Yani bir tane Tayyip Bey gelecek Elâzığ’a, VIP salonunu kapatacaksın, tuvaleti kapatacaksın! Böyle bir şey olmaz arkadaşlar, böyle bir şey olmaz ya! Yani onuruma dokundu. Sen de insansın kardeşim, biz de insanız. Sen daha dünkü politikacısın, ben kırk senedir politikanın içindeyim ya! Böyle bir şeyler olur mu arkadaşlar? Böyle bir şeyler olmaz!

Sonra, Elâzığ’a gidiyorsunuz, o arkadaşlarımızın tabii ki acısı can kaybından dolayı fazla. Ne olur bir de bizim Tunceli’ye de bir bakın ya! O köylere de bir bakın, oraya da bir hizmet getirin, oraya da bir çadır dağıtın. Orada da o insanlar muhtaç durumda.

Şimdi, arkadaşlar, gittim, evin içine giremiyorlar, ikide birde sallanıyor, evlerde çatlak var, hasar var.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.

KAMER GENÇ (Devamla) – Çok teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Köylerimizde işte geziyorum, vatandaş diyor ki: “Efendim, köy okullarımız kapalı.” İşte geldim, bugün Pirinççi, Çimenli, sonra Akdüven köyleri. Orada yani okul binaları yapılmamış. Eskiden bir olay geçmiş Pirinççi köyünde, öğretmen şehit edilmiş -tabii ki biz hepimiz karşıyız- hâlâ, yirmi sene geçmiş, aynı köyde okul açılmıyor; yanında Çimenli köyü var, açılmıyor; Akdüven köyünde var, açılmıyor.

Arkadaşlar, yani bu köyde vatandaş diyor ki: “Ben çocuğumu bölge yatılı okuluna göndermek istemiyorum. Altı yaşında, yedi yaşındaki çocuğumu bölge yatılı okuluna göndermek istemiyorum.” Çünkü çocuk altı yaşında gidip de on beş gün ailesinden ayrı kalamaz. Bunları soru önergesiyle dile getiriyoruz, maalesef bize cevap veren yok.

Rica ediyorum… Biz niye bu kadar buraya çıkıyoruz, bu kürsüde canımız, içimiz yanarak hitap ediyoruz? Bu olaylar… Gerçekten keyfî bir yönetim var, gerçekten oraya kimseler gitmiyor, gerçekten giden insanlar, maalesef, o halkın dertlerine, sıkıntılarına çare bulmuyor arkadaşlar. Yani adam diyor ki: “Cenazem gelecek İstanbul’dan, köyüme getiremiyorum.” Yani bu çağda da bu olur mu arkadaşlar? Onun için, lütfen…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

KAMER GENÇ (Devamla) – Başkanım, özür dilerim. Bir şey ilave edeyim.

Yani bu ilimizin de insanlarının sıkıntılarını görelim. Oraya giden paraların yerine göre harcanıp harcanmadığını kontrol edelim. İşte, Giresun Valisi, maalesef, şimdi, bizim Tunceli’den gitti, orada hem de mahkûm oldu, Yargıtay tarafında… Keyfî yaptığı harcamalarda mahkûm oldu, hâlâ orada vali.

BAŞKAN – Selam verecektiniz Sayın Genç.

KAMER GENÇ (Devamla) – Yahu, arkadaşlar, yani Türkiye Cumhuriyeti devleti kanunlarına göre mahkûm olan insanları, keyfî davranan insanları siz o makamlarda tuttuğunuz zaman burada kimse hizmet etmez.

Diyor ki: “Ben nasıl olsa birilerine kölelik yapıyorum, bana başka kimse artık söz geçiremez.” Yani ben, onu kastetmiyorum, genel konuşuyorum.

Onun için, devleti yöneten insanların bu devletin hizmetini yapan insanlara objektif, tarafsız, dürüst görev yapmaları için kendilerine telkinde bulunmaları, yapmadıkları takdirde de gerekli cezaları vermeleri gerekir.

Sayın Başkanım, söz verdiğiniz için teşekkür ederim efendim.

Saygılar sunarım.

BAŞKAN – Ben teşekkür ederim.

60’ıncı maddeye göre pek kısa söz talepleri vardır.

Sayın Şandır, üç dakika süre veriyorum.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

5.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın, İsveç Parlamentosunun kabul ettiği sözde Ermeni soykırımı tasarısına ilişkin açıklaması

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Çok teşekkür ederim.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; biraz önce öğrendiğimize göre İsveç Parlamentosu sözde Ermeni soykırım tasarısını kabul etmiş. Bu kararı Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak şiddetle ve nefretle kınıyoruz.

Soykırım, bir insanlık suçudur ve asla Türk milletine yakıştırılamaz. Bu suçlamayı bizim milletimize yapanlara bu suçu iade ediyoruz.

Değerli milletvekilleri, bu konuda Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak ortaya bir tepki, ortak bir tepki koymamız gerekiyor. Milletin Meclisinde, milletimizin geçmişine, milletimize hakaret edilmesini geçiştiremeyiz. Bu konuda Hükûmet Meclise bilgi vermelidir. Bunun arkasının geleceği görülmektedir. Bir genel görüşme açılarak bu çok önemli konuda Türkiye Büyük Millet Meclisinin ortak bir kararını tüm dünyaya ilan etmemiz gerekmektedir.

Değerli milletvekilleri, Türk milletinin hukukunu, onurunu korumak hepimizin görevidir ama öncelikle milletin iradesinin emanet edildiği siyasi iktidarın görevidir. Bu sebeple, Hükûmeti, dış politikasını sorgulamaya, değiştirmeye, gerçekten onurlu Türk milletine, Türkiye Cumhuriyeti devletine yakışır bir dış politika takip etmeye de davet ediyorum.

ÜNAL KACIR (İstanbul) – Zaten öyle!

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Öyle olsa böyle olmazdı.

Bu sebeple, tekrar ediyorum, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak Türk milletine hakaret mahiyeti taşıyan İsveç Parlamentosunun aldığı bu kararı tekrar şiddetle ve nefretle kınıyor, bu kararı alanlara bu insanlık suçunu iade ettiğimizi buradan yüksek sesle sizler adına da ifade ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP, AK PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Anadol

6.- İzmir Milletvekili K. Kemal Anadol’un, İsveç Parlamentosunun kabul ettiği sözde Ermeni soykırımı tasarısına ilişkin açıklaması

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Biraz önce İsveç Parlamentosunun aldığı kararı öğrendik. İsveç Parlamentosu, seçimlerden önce aceleye getirerek 2008’de hazırlanan ve Türkiye'yi Ermeni soykırımı suçuyla itham eden tasarıyı 1 oy farkla kabul etmiş durumdadır.

Şunu söylemek istiyorum: Türkiye'yi bu konuda kınamaya kimsenin hakkı yoktur, haddi de değildir ancak İsveç’in hiç yoktur. İkinci Dünya Savaşı’nda komşusu Norveç’i işgal etmesi için Hitler ordularına koridor açan İsveç’in ve onun Parlamentosunun böyle bir karar alma hakkı yoktur. Dolaylı biçimde İkinci Dünya Savaşı’ndaki Yahudi soykırımına ortak olan bir devlettir İsveç; bu bir.

İkincisi: Amerika’daki komisyon kararından sonra, İsveç’te Parlamento kararından sonra bu kararların arkası geleceğe benziyor. Ayrıca, Ermenistan Anayasa Mahkemesinin aldığı kararla Türkiye ile Ermenistan arasında imzalanan protokolün uygulanmasını imkânsız hâle getirmesi ve Türkiye’yi zor durumda bırakması karşısında, Cumhuriyet Halk Partisi olarak Hükûmete çağrıda bulunuyoruz, Ermenistan’la ilgili imzalanan protokolün Meclis gündeminden derhâl çekilmesini istiyoruz.

CHP olarak tekrar bu kararı kınadığımı bildirir, yüce Meclise saygılar sunarım. (CHP, AK PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Canikli

7.- Giresun Milletvekili Nurettin Canikli’nin, İsveç Parlamentosunun kabul ettiği sözde Ermeni soykırımı tasarısına ilişkin açıklaması

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Biz de AK PARTİ Grubu olarak İsveç Parlamentosunun aldığı bu kararı lanetliyoruz, telin ediyoruz, reddediyoruz, kınıyoruz. Türk milleti bunu hak etmiyor. Bunu, hepimiz, bütün dünya esasında çok net olarak biliyor çünkü geçmişinde insanlık suçu konusunda en temiz sayfaya sahip olan milletlerden bir tanesi Türk milletidir. Geçmişte Hükûmetimiz ve bizden önceki hükûmetlerce bu konunun bütün detayıyla üzerine gidilmesi, gerçeğin ortaya çıkarılması konusunda çok cesur adımlar atıldı, önerilerde bulunuldu. Ancak, kendine güvenemeyen ve gerçeğin ortaya çıkmasından rahatsız olanlar Türkiye Cumhuriyeti devletinin bu önerilerine olumlu cevap vermediler.

Buradan tekrar ediyoruz: Eğer gerçekten gerçeği öğrenmek istiyorsanız o zaman bütün olayların ayrıntılı bir şekilde üzerine gidelim ve elbette siyasi kurumlar tarafından değil, ilgili bilim adamları tarafından bu konu araştırılsın ve gerçek ortaya çıksın. Türk milletinin mazisi tertemizdir bu konuda, hiç kimse aksini söyleyemez. Alınan kararlar siyasi kararlardır. Benzer kararlar geçmiş dönemlerde, farklı parlamentolar tarafından, farklı ülkelerin parlamentoları tarafından alındı ama bunların hiçbir geçerliliği yoktur; hiçbir hukuki geçerliliği yoktur, ahlaki geçerliliği yoktur; bilimsel geçerliliği yoktur.

Hiç kimsenin morali bozulmasın. Elbette Hükûmetimiz, bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da gereken onurlu adımları atacaktır, duruşları ortaya koyacaktır. Bundan da hiç kimsenin kuşkusu olmasın ve bu kararı da tekrar AK PARTİ Grubu olarak lanetliyoruz ve Türk milletinin bu tür ithamları hak etmediğini, haksız ithamlarla karşı karşıya kaldığını buradan ifade ediyorum.

Teşekkür ediyorum efendim.  (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Mercan…

8.- Dışişleri Komisyonu Başkanı ve Eskişehir Milletvekili Hasan Murat Mercan’ın, 15 Mart 2010 Pazartesi günü yapacakları komisyon toplantısında, hem İsveç Parlamentosunun hem de ABD Temsilciler Meclisi Dış İlişkiler Komitesinin aldığı sözde Ermeni soykırımı kararlarının enine boyuna tartışılacağına ilişkin açıklaması

DIŞİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI HASAN MURAT MERCAN (Eskişehir) – Sayın Başkan, ben de benden önce konuşan grup başkan vekili arkadaşlarımızın duygularına katılıyorum. Sadece yüce Meclisi bilgilendirmek için söz almış bulunuyorum, o da şudur:

Bildiğiniz gibi geçen hafta içinde Amerika Birleşik Devletleri Temsilciler Meclisi Dış İlişkiler Komisyonunun aldığı karar neticesinde, biz Dışişleri Komisyonu olarak önümüzdeki pazartesi günü Sayın Dışişleri Bakanımız Ahmet Davutoğlu’nu Komisyonumuza davet ederek Temsilciler Meclisi Dış İlişkiler Komisyonunun aldığı kararla ilgili bir genel değerlendirme yapacaktık. Bu son olaydan sonra eminim ki pazartesi günü Dışişleri Komisyonumuzda yapacağımız bu toplantıda hem İsveç Parlamentosunun aldığı karar hem Amerika Birleşik Devletleri Temsilciler Meclisinin aldığı karar enine boyuna tartışılacaktır. Ben bunu yüce Meclisin dikkatine arz etmek istedim. Daha sonra tabii -pazartesi olacak- önümüzdeki haftaki gelişmelerle ilgili de eminim hem Bakanlık hem Komisyonumuz yüce heyetinizi bilgilendirecektir.

Teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

VII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri  (Devam)

4.- Sebze ve Meyve Ticaretinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun Tasarısı ile Avrupa Birliği Uyum, Tarım, Orman ve Köyişleri ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonları Raporları (1/743) (S. Sayısı: 471) (Devam)

BAŞKAN – Tasarının görüşmeleri tamamlanmıştır.

Tasarının tümü açık oylamaya tabidir.

Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Oylama için üç dakika süre vereceğim. Bu süre içerisinde sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden yardım istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen üyelerin oy pusulalarını oylama için öngörülen üç dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Ayrıca, vekâleten oy kullanacak sayın bakanlar var ise hangi bakana vekâleten oy kullandığını, oyunun rengini ve kendisinin ad ve soyadı ile imzasını da taşıyan oy pusulasını yine oylama için öngörülen üç dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN - 471 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın açık oylama sonucu:

Kullanılan oy sayısı    :    202

Kabul                         :    200

Ret                              :        2 (x)

Tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Efendim, kabulü söylediniz ama reddi söylemediniz.

BAŞKAN – “2 ret” dedim, belki hızlı okuduğum için duyulmamıştır.

Teşekkür etmek üzere Sanayi Bakanı Sayın Nihat Ergün. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

                     

(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.

SANAYİ VE TİCARET BAKANI NİHAT ERGÜN (Kocaeli) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; öncelikle, tasarının görüşmeleri sırasında katkı sağlayan bütün milletvekili arkadaşlarımıza ve özellikle siyasi partilerimizin grup başkan vekillerine ve komisyonlarda katkılarını sunan bütün arkadaşlarımıza çok teşekkür ediyorum.

Çok önemli bir kanun tasarısını bugün yasalaştırdık. Bu yasalaşan şekliyle, önergeleriyle de görüş ve düşünceleriyle de katkı sağlayan arkadaşlarımızın son şeklini verdikleri bu hâliyle hem üreticilerimize bu tasarının neler getirdiğini hem tüketicilerimize neler getirdiğini, pazar yerlerini ve halleri nasıl düzenlediğini, sistemi nasıl kayıt altına aldığını ve bundan sonra hükûmetlerin özellikle sebze meyve ve gıda politikaları konusunda daha sağlıklı verilere nasıl ulaşabileceklerini, hasılıkelam tasarının bütün boyutlarıyla komisyonculara neler kazandırdıklarını bir özet hâlinde bütün milletvekili arkadaşlarımızla hazırlayacağız, takdim edeceğiz çünkü birçok yönüyle önemli yenilikler getiren bir tasarıdır. Bu yenilikler bazen sizlerin karşısına da illerde çıkacaktır. Bunun hangi amaçla yapıldığını ve ne sağlayacağını mutlaka sizlere de soracaklardır. Özellikle uygulamalar sırasında ortaya çıkan bazı sorulara daha net bir şekilde cevap verme imkânını biz de Bakanlık olarak bütün milletvekili arkadaşlarımıza takdim etmiş olacağız.

Tekrar, tasarının yasalaşmasında emeği geçen herkese, başta tekrar Sayın Meclis Başkan Vekilimiz Meral Akşener’e, milletvekili arkadaşlarımıza ve grup başkan vekillerimize çok teşekkür ediyorum.

Tasarının hayırlı olmasının diliyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

5’inci sırada yer alan, Milletlerarası İmar ve Kalkınma Bankasının Ana Sözleşmesinde Değişikliğin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

5.- Milletlerarası İmar ve Kalkınma Bankasının Ana Sözleşmesinde Değişikliğin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/786) (S. Sayısı: 460)

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

6’ncı sırada yer alan, Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile Bahreyn Krallığı Hükûmeti Arasında Uluslararası Karayolu Taşımacılığı Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine  başlayacağız.

6.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Bahreyn Krallığı Hükümeti Arasında Uluslararası Karayolu Taşımacılığı Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/565) (S. Sayısı: 370)

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

Bundan sonraki işlerde de Dışişleri Komisyonunun olmayacağı anlaşıldığından, alınan karar gereğince, sözlü soru önergeleri ile kanun tasarı ve teklifleriyle komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla görüşmek için 16 Mart 2010 Salı günü saat 15.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.

Kapanma Saati: 19.33