DÖNEM: 23 CİLT: 63 YASAMA YILI: 4
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
72’nci
Birleşim
11 Mart 2010 Perşembe
(Bu Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından
okunmuş bulunan her tür belge ile
konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş
alıntı sözler aslına uygun olarak
yazılmıştır.)
İ Ç İ N D E K İ L
E R
I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II. - GELEN
KÂĞITLAR
III. - YOKLAMALAR
IV.- GÜNDEM DIŞI
KONUŞMALAR
A) MİLLETVEKİLLERİNİN GÜNDEM DIŞI KONUŞMALARI
1.- Yozgat
Milletvekili Mehmet Çiçek’in, İstiklal Marşı’nın Türkiye Büyük Millet
Meclisince kabulünün 89’uncu yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması
2.- İstanbul
Milletvekili Hasan Macit’in, Balıkesir ili Dursunbey ilçesi Odaköy’de
bir kömür ocağında meydana gelen grizu patlamasına ilişkin gündem dışı
konuşması ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçer’in
cevabı
3.- Erzurum
Milletvekili Zeki Ertugay’ın, Erzurum’un düşman
işgalinden kurtuluşunun 92’nci yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Burdur
Milletvekili Bayram Özçelik’in, 12 Mart İstiklal
Marşı’nın Kabulü ve Mehmet AkifErsoy’u Anma Günü’ne
ilişkin açıklaması
2.- Balıkesir
Milletvekili Ergün Aydoğan’ın, Balıkesir ili
Dursunbey ilçesi Odaköy’de bir kömür ocağında meydana
gelen grizu patlamasına ilişkin açıklaması ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı
Ömer Dinçer’in cevabı
3.- Burdur
Milletvekili Ramazan Kerim Özkan’ın, 12 Mart İstiklal Marşı’nın Kabulü ve
Mehmet AkifErsoy’u Anma Günü’ne ilişkin açıklaması
4.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğru’nun, 14 Mart Tıp Bayramı’na ilişkin açıklaması
5.- Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır’ın, İsveç Parlamentosunun
kabul ettiği sözde Ermeni soykırımı tasarısına ilişkin açıklaması
6.- İzmir
Milletvekili K. Kemal Anadol’un, İsveç
Parlamentosunun kabul ettiği sözde Ermeni soykırımı tasarısına ilişkin
açıklaması
7.- Giresun
Milletvekili Nurettin Canikli’nin, İsveç
Parlamentosunun kabul ettiği sözde Ermeni soykırımı tasarısına ilişkin
açıklaması
8.- Dışişleri
Komisyonu Başkanı ve Eskişehir Milletvekili Hasan Murat Mercan’ın, 15 Mart 2010
Pazartesi günü yapacakları komisyon toplantısında, hem İsveç Parlamentosunun
hem de ABD Temsilciler Meclisi Dış İlişkiler Komitesinin aldığı sözde Ermeni
soykırımı kararlarının enine boyuna tartışılacağına ilişkin açıklaması
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Önergeler
1.- Tokat
Milletvekili Zeyid Aslan’ın, İnsan Haklarını İnceleme
Komisyonu üyeliğinden istifa ettiğine ilişkin önergesi (4/189)
B) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Diyarbakır
Milletvekili Selahattin Demirtaş ve 19
milletvekilinin, 1930 yılında Van’ın Erciş ilçesindeki Zilan
Deresi’nde yaşanan olayların araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/615)
2.- Diyarbakır
Milletvekili Selahattin Demirtaş ve 19
milletvekilinin, kamuda geçici personel istihdamındaki sorunların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/616)
3.- İzmir
Milletvekili Ahmet Ersin ve 34 milletvekilinin, Hrant
Dink cinayetiyle ilgili bazı hususların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/617)
4.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürk ve 34 milletvekilinin,
faili meçhul siyasi cinayetler konusunun araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/618)
VII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Türk Ticaret
Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/324) (S. Sayısı: 96)
2.- Türk Borçlar
Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/499) (S. Sayısı: 321)
3.-
Milletlerarası Para Fonu ile Milletlerarası İmar ve Kalkınma Bankasına Katılmak
İçin Hükümete Yetki Verilmesine Dair Kanuna Ek Milletlerarası Para Fonu Ana
Sözleşmesinde Değişiklik Yapılmasına İlişkin Belgelerin Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/761) (S.
Sayısı: 458)
4.- Sebze ve
Meyve Ticaretinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun Tasarısı ile Avrupa Birliği Uyum,
Tarım, Orman ve Köyişleri ile Sanayi, Ticaret,
Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonları Raporları (1/743) (S.
Sayısı: 471)
5.-
Milletlerarası İmar ve Kalkınma Bankasının Ana Sözleşmesinde Değişikliğin
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu
Raporu (1/786) (S. Sayısı: 460)
6.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Bahreyn Krallığı Hükümeti Arasında Uluslararası
Karayolu Taşımacılığı Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/565) (S. Sayısı: 370)
VIII.- OYLAMALAR
1.- Sebze ve
Meyve Ticaretinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun Tasarısı’nın oylaması
IX.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Tokat Milletvekili
Reşat Doğru’nun, bir işletmenin kamuya olan borçlarına ilişkin Başbakandan
sorusu ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in cevabı (7/12131)
2.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, öğretmenlerin
ödüllendirilmesine ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu’nun cevabı (7/12195)
3.- Balıkesir
Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, ceza alan ve ödüllendirilen personele
ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu’nun
cevabı (7/12197)
4.- Bursa
Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, sözleşmeli
öğretmen alımına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu’nun cevabı (7/12309)
5.- Trabzon
Milletvekili Süleyman Latif Yunusoğlu’nun, eğitim
kurumlarına yönetici atamalarına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu’nun cevabı (7/12315)
6.- Bartın
Milletvekili Muhammet Rıza Yalçınkaya’nın, esnaf ve
sanatkâr sicil hareketlerine ilişkin sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat
Ergün’ün cevabı (7/12517)
7.- Balıkesir
Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, bazı denetim faaliyetlerine ilişkin sorusu
ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat Ergün’ün cevabı (7/12586)
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu
saat 13.04’te açılarak dokuz oturum yaptı.
Birinci, İkinci, Üçüncü, Dördüncü, Beşinci Oturum
Şırnak
Milletvekili Sevahir Bayındır, 8 Mart Dünya Emekçi
Kadınlar Günü’ne,
Sivas
Milletvekili Malik Ecder Özdemir, Alevilerin
sorunlarına, Erzurum Özel Yetkili Savcısı tarafından hazırlanan iddianameye,
Giresun
Milletvekili Murat Özkan, işsizlik konusuna,
İlişkin gündem
dışı birer konuşma yaptılar.
İstanbul
milletvekilleri:
Birgen Keleş,
Necla Arat,
Halide İncekara,
Konya
Milletvekili Ayşe Türkmenoğlu,
8 Mart Dünya
Kadınlar Günü’ne;
Samsun
Milletvekili Suat Kılıç, Sivas Milletvekili Malik Ecder
Özdemir’in, yaptığı konuşmayla yürütülmekte olan bir soruşturmanın içerisine
girdiğine ve konuşmasının Anayasa’nın ayrımcılığı reddeden kriterlerine
uygun düşmediğine;
İlişkin birer
açıklamada bulundular.
Tokat
Milletvekili Reşat Doğru ve 20 milletvekilinin, yurt dışında yaşayan Türklerin
sorunlarının (10/611),
Çankırı Milletvekili
Ahmet Bukan ve 21 milletvekilinin, Çankırı’da
çiftçilik ve hayvancılıkla uğraşanların sorunlarının (10/612),
Gaziantep
Milletvekili Hasan Özdemir ve 22 milletvekilinin, Gaziantep’teki deprem
riskinin (10/613),
Adana
Milletvekili Yılmaz Tankut ve 20 milletvekilinin,
kaçak et ve gıda üretimi sorununun (10/614),
Araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla birer Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergeleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin
gündemdeki yerlerini alacağı ve ön görüşmelerinin, sırası geldiğinde yapılacağı
açıklandı.
Kayıp çocuklar başta olmak üzere çocukların mağdur olduğu
sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
kurulan (10/90, 190, 210, 235, 312, 433, 438, 466, 474, 496, 531, 539, 558,
563, 564, 565, 566, 567, 568, 569, 570, 571, 572, 573, 574) esas numaralı
Meclis Araştırması Komisyonu üyeliklerine gruplarınca aday gösterilen
milletvekilleri seçildi.
Başkanlıkça,
Komisyonun, başkan, başkan vekili, sözcü ve kâtip üye seçimini yapmak üzere
toplanacağı gün, saat ve yere ilişkin duyuruda bulunuldu.
Gündemin “Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının:
1’inci sırasında
bulunan ve İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında değerlendirilerek temel kanun
olarak bölümler hâlinde görüşülmesi kabul edilen, Türk Ticaret Kanunu Tasarısı
ve Adalet Komisyonu Raporu’nun (1/324) (S. Sayısı: 96),
2’nci sırasında
bulunan ve İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında değerlendirilerek temel kanun
olarak bölümler hâlinde görüşülmesi kabul edilen, Türk Borçlar Kanunu Tasarısı
ve Adalet Komisyonu Raporu’nun (1/499) (S. Sayısı: 321),
3’üncü sırasında
bulunan, Milletlerarası Para Fonu ile Milletlerarası İmar ve Kalkınma Bankasına
Katılmak İçin Hükümete Yetki Verilmesine Dair Kanuna Ek Milletlerarası Para
Fonu Ana Sözleşmesinde Değişiklik Yapılmasına İlişkin Belgelerin Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun (1/761)
(S. Sayısı: 458),
Görüşmeleri
komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından ertelendi.
4’üncü sırasında bulunan ve İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında
değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi kabul edilen,
Sebze ve Meyve Ticaretinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun Tasarısı ile Avrupa
Birliği Uyum, Tarım, Orman ve Köyişleri ile Sanayi,
Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonları Raporlarının
(1/743) (S. Sayısı: 471) görüşmelerine devam olunarak birinci bölümünün 3’üncü
maddesine kadar kabul edildi, 3’üncü maddesi üzerinde bir süre görüşüldü.
Karar yeter
sayısı bulunamadığından birleşime 16.52’de ara verildi.
|
|
Meral AKŞENER |
|
|
|
Başkan Vekili |
|
|
Harun TÜFEKCİ |
|
Bayram ÖZÇELİK |
|
Konya |
|
Burdur |
|
Kâtip Üye |
|
Kâtip Üye |
Altıncı, Yedinci, Sekizinci, Dokuzuncu Oturum
Gündemin “Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının:
4’üncü sırasında bulunan ve İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında
değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi kabul edilen,
Sebze ve Meyve Ticaretinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun Tasarısı ile Avrupa
Birliği Uyum, Tarım, Orman ve Köyişleri ile Sanayi,
Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonları Raporlarının
(1/743) (S. Sayısı: 471) görüşmelerine devam olunarak birinci bölümünün 9’uncu
maddesine kadar kabul edildi.
Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen
Diğer İşler” kısmında yer alan 370, 371, 372, 376, 377, 378, 379, 388, 389,
390, 391 sıra sayılı kanun tasarılarının bu kısmın 6, 7, 8, 9, 10, 11, 12, 13,
14, 15 ve 16’ncı sıralarına alınmasına ve diğer işlerin sırasının buna göre
teselsül ettirilmesine ilişkin Danışma Kurulu önerisi kabul edildi.
11 Mart 2010
Perşembe günü, alınan karar gereğince saat 13.00’te toplanmak üzere birleşime
19.56’da son verildi.
|
|
Nevzat PAKDİL |
|
|
|
Başkan Vekili |
|
|
Harun TÜFEKCİ |
|
Bayram ÖZÇELİK |
|
Konya |
|
Burdur |
|
Kâtip Üye |
|
Kâtip Üye |
No.: 98
II.- GELEN KÂĞITLAR
11 Mart 2010 Perşembe
Tasarılar
1.- Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanun Tasarısı (1/820) (Plan ve Bütçe ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma
ve Turizm Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 25.02.2010)
2.- Maden Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı (1/821) (Anayasa; İçişleri; Çevre; Plan ve Bütçe ile Sanayi, Ticaret,
Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş
tarihi: 03.03.2010)
3.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kazakistan Cumhuriyeti
Hükümeti Arasında Bilim ve Teknoloji Alanında İşbirliği Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/822) (Sanayi, Ticaret,
Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ile Dışişleri Komisyonlarına)
(Başkanlığa geliş tarihi: 05.03.2010)
4.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti İçişleri Bakanlığı ile
Suriye Arap Cumhuriyeti Hükümeti İçişleri Bakanlığı Arasında Güvenlik İşbirliği
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/823)
(İçişleri ile Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 05.03.2010)
Teklifler
1.- Aydın Milletvekili Mehmet
Fatih Atay’ın; 5682 Sayılı
Pasaport Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/624) (İçişleri
Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 26.02.2010)
2.- Bitlis Milletvekili Mehmet Nezir Karabaş’ın;
5682 Sayılı Pasaport Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi
(2/625) (İçişleri Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 26.02.2010)
3.- Giresun Milletvekili Murat Özkan ve Milliyetçi Hareket
Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın; Karayolları Trafik
Kanunu, Gümrük Kanunu ile Özel Tüketim Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi (2/626) (Milli Savunma; İçişleri ile Plan ve Bütçe
Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 26.02.2010)
4.- Barış ve Demokrasi Partisi Grup Başkanvekilleri Batman
Milletvekilleri Ayla Akat Ata ve Bengi Yıldız’ın;
Devlet Memurları Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/627)
(Plan ve Bütçe Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 02.03.2010)
5.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in;
5102 Sayılı Yüksek Öğrenim Öğrencilerine Burs, Kredi Verilmesine İlişkin
Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/628) (Plan ve Bütçe ile
Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi:
03.03.2010)
6.- Denizli Milletvekili Ali
Rıza Ertemür’ün; Katma
Değer Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi
(2/629) (Plan ve Bütçe Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 03.03.2010)
7.- Yalova Milletvekili Muharrem İnce’nin; Devlet Memurları
Kanunu ile Milli Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/630) (Milli Eğitim, Kültür,
Gençlik ve Spor ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi:
03.03.2010)
8.- Hakkari Milletvekili Hamit Geylani’nin; Türk Ceza Yasasında Değişiklik Yapılmasına
Dair Yasa Teklifi (2/631) (Anayasa ile Adalet Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş
tarihi: 03.03.2010)
9.- İzmir Milletvekili Selçuk Ayhan’ın; Sosyal Sigortalar
ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi
(2/632) (Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ile Plan ve Bütçe
Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 04.03.2010)
Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Diyarbakır Milletvekili Selahattin
Demirtaş
ve 19 Milletvekilinin, 1930
yılında Van’ın Erciş İlçesindeki Zilan Deresinde
yaşanan olayların araştırılması amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve
105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/615) (Başkanlığa geliş
tarihi: 9.2.2010)
2.- Diyarbakır Milletvekili Selahattin Demirtaş ve 19
Milletvekilinin, kamuda geçici personel istihdamındaki sorunların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün
104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/616) (Başkanlığa geliş tarihi: 9.2.2010)
3.- İzmir Milletvekili Ahmet Ersin ve 34 Milletvekilinin, Hrant Dink cinayetiyle ilgili
bazı hususların araştırılması amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105
inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/617) (Başkanlığa geliş tarihi: 9.2.2010)
4.- Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk
ve 34 Milletvekilinin, faili meçhul siyasi cinayetler konusunun araştırılması
amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/618) (Başkanlığa geliş
tarihi: 9.2.2010)
Süresi İçinde Cevaplanmayan Yazılı Soru Önergeleri
1.- İstanbul
Milletvekili Çetin Soysal’ın, Fransa’daki Türkiye Mevsimi etkinliklerine
ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/11711)
2.- Kocaeli
Milletvekili Hikmet Erenkaya’nın, ödenmemiş
kamulaştırma bedellerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/12134)
3.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, Kütahya Şeker Fabrikasının
değer tespitine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12139)
4.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, bir Bakanlar Kurulu
Kararındaki bir değişikliğe ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/12140)
5.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, Polis Meslek Yüksek
Okulları yazılı sınavında sorulan sorulara ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/12141)
6.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, yeni yatırım teşvik
uygulamalarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12142)
7.- Muğla
Milletvekili Fevzi Topuz’un, aldığı ödüllere ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/12144)
8.- Gaziantep
Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün, Gaziantep’teki bir greve
ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi
(7/12149)
9.- Van
Milletvekili Fatma Kurtulan’ın, Van’daki kadın
istihdamına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi
(7/12150)
10.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, Ziraat Bankasındaki
personel yönetimine ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Ali
Babacan) yazılı soru önergesi (7/12167)
11.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bazı illerdeki
sigortacılık hizmetlerine ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Ali
Babacan) yazılı soru önergesi (7/12168)
12.- Gaziantep
Milletvekili Hasan Özdemir’in, Gaziantep’teki uyuşturucu madde kullanımının
tahliline ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/12171)
13.- Van
Milletvekili Fatma Kurtulan’ın, bir oluşum iddiasına
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/12172)
14.- Diyarbakır
Milletvekili Akın Birdal’ın, bir derneğin
faaliyetlerinin engellendiği iddiasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/12173)
15.- Yalova
Milletvekili Muharrem İnce’nin, bir vakfa bağışlanan gayrimenkulün satıldığı
iddiasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/12174)
16.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirel’in, bir köprülü kavşağın düzenlenmesine ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/12175)
17.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir sulama birliğinde
işten çıkarılan personele ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/12176)
18.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Batman’ın Sason ilçesine
girişteki yola ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/12177)
19.- Batman
Milletvekili Ayla Akat Ata’nın, Batman’da görev yapan
koruculara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/12178)
20.- Batman
Milletvekili Ayla Akat Ata’nın, bazı toplumsal
olaylara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/12179)
21.- Ordu
Milletvekili Rıdvan Yalçın’ın, kamudaki araçlara ve kiralama uygulamalarına
ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/12183)
22.- Gaziantep
Milletvekili Hasan Özdemir’in, Gaziantep’teki özelleştirmelerin gelirlerine
ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/12185)
23.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçay’ın, motorlu taşıtlar vergisindeki artış oranına
ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/12186)
24.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvel’in, Adana’da Hazineye ait
taşınmazların durumuna ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi
(7/12187)
25.- Balıkesir
Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, dolaylı ve dolaysız vergi tahsilatına
ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/12188)
26.- Gaziantep
Milletvekili Hasan Özdemir’in, Gaziantep’teki okulların elektrik borçlarına
ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/12189)
27.- Van
Milletvekili Fatma Kurtulan’ın, bir oluşum iddiasına
ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/12190)
28.- İstanbul
Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaş’ın, ilköğretime
özürsüz olarak devam etmeyen öğrencilere ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı
soru önergesi (7/12191)
29.- Adıyaman
Milletvekili Şevket Köse’nin, bazı illerdeki eğitim kurumlarına yönetici
atamalarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/12192)
30.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, Dumlupınar Üniversitesi Tıp
Fakültesine akademik ve idari personel alımına ilişkin Milli Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/12193)
31.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, PMYO’lardan
ilişiği kesilen öğrencilere ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru
önergesi (7/12194)
32.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, yönetici atamalarına
ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/12196)
33.- Balıkesir
Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, milli eğitim modellerine ilişkin Milli
Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/12198)
34.- Balıkesir
Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, engelli öğretmen adaylarına ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/12199)
35.- Adana
Milletvekili Nevin Gaye Erbatur’un, bir öğrencinin
ölüm olayına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/12200)
36.- Burdur
Milletvekili Ramazan Kerim Özkan’ın, bir okuldaki fizyoterapist
ihtiyacına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/12201)
37.- Mersin
Milletvekili İsa Gök’ün, yönetici atamalarında usulsüzlük yapıldığı iddialarına
ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/12202)
38.- Adana
Milletvekili Nevin Gaye Erbatur’un, internet
yasaklarının yeniden düzenlenmesine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru
önergesi (7/12203)
39.- Zonguldak
Milletvekili Ali Koçal’ın, okullardaki zorunlu bağış
uygulamalarına ve bir iddiaya ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru
önergesi (7/12204)
40.- Van
Milletvekili Fatma Kurtulan’ın, Van’da kız
çocuklarının okullaşma oranına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru
önergesi (7/12205)
41.- Hakkari Milletvekili Hamit Geylani’nin,
askeri karakol alanında bulunan bir okula ilişkin Milli Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/12206)
42.- Tunceli
Milletvekili Şerafettin Halis’in, üniversitelerde bildiri dağıtan öğrencilere
yönelik uygulamalara ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/12207)
43.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvel’in, Adana’da esnaf ve sanatkarlar ile KOBİ’lerin kullandıkları kredilere ilişkin
Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/12218)
44.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvel’in, Osmaniye’de esnaf ve sanatkar ile KOBİ’lerin kullandıkları kredilere ilişkin
Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/12219)
45.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvel’in, esnaf ve sanatkarlar ile KOBİ’lerin kullandıkları kredilere ilişkin
Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/12220)
46.- İstanbul
Milletvekili Hasan Macit’in, demiryollarına ve tren seferlerine ilişkin
Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/12231)
47.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Kars-Ankara tren
seferlerinin kaldırılmasına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi
(7/12232)
48.- İstanbul
Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaş’ın, sinema
çalışanlarının sorunlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/12237)
49.- Gaziantep
Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün, TEKEL’in
özelleştirilmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12243)
50.- İstanbul
Milletvekili Sebahat Tuncel’in, “vicdani red” konusunda düzenleme yapılıp yapılmayacağına ve bir
tutuklunun durumuna ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12245)
51.- Adana
Milletvekili Yılmaz Tankut’un, yalın ADSL
bağlantısındaki ücretlendirmeye ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/12247)
52.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçay’ın, ekonomi yönetimine ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/12249)
53.- Adıyaman
Milletvekili Şevket Köse’nin, bazı illerde İŞKUR’la
sağlanan istihdama ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru
önergesi (7/12262)
54.- Manisa
Milletvekili Ahmet Orhan’ın, kamu kurumlarında çalıştırılan taşeron firma
personeline ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi
(7/12264)
55.- Balıkesir
Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, Gönen ilçesindeki hava kirliliğine ilişkin
Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/12275)
56.- Muş
Milletvekili Sırrı Sakık’ın, Muş Valiliğince
yapıldığı iddia edilen bir uygulamaya ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/12284)
57.- İstanbul
Milletvekili Çetin Soysal’ın, İstanbul Büyükşehir Belediyesinin itfaiye
hizmetleri ihalesine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/12285)
58.- Kayseri
Milletvekili Mehmet Şevki Kulkuloğlu’nun, bir arsanın
imar tadilatına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/12286)
59.- Kayseri
Milletvekili Mehmet Şevki Kulkuloğlu’nun, bir arsa
satışı ihalesine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/12287)
60.- Kayseri
Milletvekili Mehmet Şevki Kulkuloğlu’nun, bir ihale
şartnamesine ve sözleşmesine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/12288)
61.- Kayseri
Milletvekili Mehmet Şevki Kulkuloğlu’nun, bir inşaat
ruhsatına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/12289)
62.- Mersin
Milletvekili Behiç Çelik’in, Deniz Feneri Davası sanıklarına ihale verildiği
iddiasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/12290)
63.- Hatay
Milletvekili Süleyman Turan Çirkin’in, Ankara’da toplu taşıma ücretlerine
yapılan zamma ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/12291)
64.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mehmet Akif Paksoy’un, bir belediyenin
itfaiye eri alımıyla ilgili iddialara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/12292)
65.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mehmet Akif Paksoy’un, personel
maaşlarını ödeyemeyen belediyelere ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/12293)
66.- Kayseri
Milletvekili Mehmet Şevki Kulkuloğlu’nun, Kocasinan
Belediyesinin bazı mali verilerine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/12294)
67.- Kayseri
Milletvekili Mehmet Şevki Kulkuloğlu’nun, Kayseri
Büyükşehir Belediyesinin bazı mali verilerine ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/12295)
68.- Kayseri
Milletvekili Mehmet Şevki Kulkuloğlu’nun, Talas
Belediyesinin bazı mali verilerine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/12296)
69.- Kayseri
Milletvekili Mehmet Şevki Kulkuloğlu’nun, Melikgazi
Belediyesinin bazı mali verilerine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/12297)
70.- Adana
Milletvekili Yılmaz Tankut’un; motorlu bisiklet ve motorsiklet kullanımındaki kask ve gözlük takma şartlarının
denetimine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/12298)
71.- Iğdır
Milletvekili Pervin Buldan’ın, Iğdır’da yapılan bir jandarma operasyonuna
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/12299)
72.- Adana
Milletvekili Yılmaz Tankut’un, TEDAŞ’ın
bir GSM şirketi ile yaptığı protokole ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru
önergesi (7/12304)
73.- Balıkesir
Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, lojman kiralarına yapılan zamma ilişkin
Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/12305)
74.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçay’ın, petrol ve doğalgaz ürünlerinden beklenen vergi
gelirlerine ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/12307)
75.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçay’ın, vergilerde artış yapılıp yapılmayacağına ilişkin
Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/12308)
76.- Bursa
Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, bazı öğretmenlerin
emeklilik işlemlerine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/12310)
77.- İstanbul
Milletvekili Sacid Yıldız’ın, İstanbul’daki eğitim
kurumlarına yapılan yönetici atamalarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı
soru önergesi (7/12311)
78.- Kahramanmaraş
Milletvekili Durdu Özbolat’ın, atama bekleyen
öğretmen adaylarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/12312)
79.- Kahramanmaraş
Milletvekili Durdu Özbolat’ın, Yabancı Uyruklu
Öğrenci Sınavının kaldırılmasına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru
önergesi (7/12313)
80.- Kahramanmaraş
Milletvekili Durdu Özbolat’ın, pedagojik formasyon konusundaki YÖK kararına ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/12314)
81.- Van
Milletvekili Fatma Kurtulan’ın, Van’da şiddet gördüğü
iddia edilen öğrencilere ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/12316)
82.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğru’nun, Tokat’taki çıraklık ve yaygın mesleki eğitime
ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/12317)
83.- Bilecik
Milletvekili Yaşar Tüzün’ün, hızlı trenlerdeki sefer
güvenliğine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/12327)
84.- Bilecik
Milletvekili Yaşar Tüzün’ün, tren kazalarına ilişkin
Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/12328)
85.- Kayseri
Milletvekili Mehmet Şevki Kulkuloğlu’nun, bir şirkete
verilen ihalelere ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi
(7/12329)
86.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Bingöl-Kiğı yoluna
ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/12330)
87.- Hatay
Milletvekili Süleyman Turan Çirkin’in, demiryollarındaki çalışmalara ve bazı
tren seferlerine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi
(7/12331)
88.- Adana
Milletvekili Yılmaz Tankut’un, telefonla yapılan bir
ihbarın tespitine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi
(7/12332)
89.- Antalya
Milletvekili Hüseyin Yıldız’ın, uçak filolarına ve yolcu kapasitelerine ilişkin
Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/12333)
90.- Manisa
Milletvekili Mustafa Enöz’ün, bir karayolundaki
çalışmalara ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/12334)
91.- Zonguldak
Milletvekili Ali İhsan Köktürk’ün, il özel idarelerinin karla mücadele
çalışmalarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12345)
92.- İzmir
Milletvekili Selçuk Ayhan’ın, dershanelerin özel okula dönüştürülmesine ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12347)
93.- Antalya
Milletvekili Hüsnü Çöllü’nün, bir su kanalının
temizlenmesine ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi
(7/12355)
94.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvel’in, Toprakkale
ilçesindeki sulama ve taşkın koruma çalışmalarına ilişkin Çevre ve Orman
Bakanından yazılı soru önergesi (7/12356)
95.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvel’in, Sumbas
ilçesindeki sulama ve taşkın koruma çalışmalarına ilişkin Çevre ve Orman
Bakanından yazılı soru önergesi (7/12357)
96.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvel’in, Tufanbeyli ilçesindeki
sulama ve taşkın koruma çalışmalarına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı
soru önergesi (7/12358)
97.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvel’in, Aladağ ilçesindeki
sulama ve taşkın koruma çalışmalarına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı
soru önergesi (7/12359)
98.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvel’in, Kozan ilçesindeki
sulama ve taşkın koruma çalışmalarına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı
soru önergesi (7/12360)
99.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvel’in, Feke ilçesindeki sulama
ve taşkın koruma çalışmalarına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru
önergesi (7/12361)
100.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvel’in, Ceyhan ilçesindeki
sulama ve taşkın koruma çalışmalarına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı
soru önergesi (7/12362)
101.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in,
İmamoğlu ilçesindeki sulama ve taşkın koruma çalışmalarına ilişkin Çevre ve
Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/12363)
102.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvel’in, Karataş ilçesindeki
sulama ve taşkın koruma çalışmalarına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı
soru önergesi (7/12364)
103.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in,
Pozantı ilçesindeki sulama ve taşkın koruma çalışmalarına ilişkin Çevre ve
Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/12365)
104.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvel’in, Yumurtalık ilçesindeki
sulama ve taşkın koruma çalışmalarına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı
soru önergesi (7/12366)
105.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvel’in, Saimbeyli ilçesindeki
sulama ve taşkın koruma çalışmalarına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı
soru önergesi (7/12367)
106.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvel’in, Bahçe ilçesindeki
sulama ve taşkın koruma çalışmalarına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı
soru önergesi (7/12368)
107.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvel’in, Kadirli ilçesindeki
sulama ve taşkın koruma çalışmalarına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı
soru önergesi (7/12369)
108.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvel’in, Hasanbeyli
ilçesindeki sulama ve taşkın koruma çalışmalarına ilişkin Çevre ve Orman
Bakanından yazılı soru önergesi (7/12370)
109.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvel’in, Düziçi ilçesindeki
sulama ve taşkın koruma çalışmalarına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı
soru önergesi (7/12371)
110.- Iğdır Milletvekili Pervin Buldan’ın, Iğdır’da polisin
yaptığı iddia edilen bazı uygulamalara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/12382)
111.- Siirt
Milletvekili Osman Özçelik’in, defin masraflarından
dolayı bir kişinin nüfus cüzdanına el konulduğu iddiasına ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/12383)
112.-
Gaziantep Milletvekili Akif Ekici’nin, kayıp
çocuklara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/12384)
113.- Ankara Milletvekili Yılmaz Ateş’in, Ankara’daki
kentsel dönüşüm faaliyetlerine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/12385)
114.- İstanbul Milletvekili Mehmet Sevigen’in,
kaçırılan çocuklara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/12386)
115.- Eskişehir Milletvekili Beytullah
Asil’in, bir lisenin müdür yardımcısı hakkında yapılan işlemlere ilişkin Milli
Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/12387)
116.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, bazı
yönetici atamalarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/12388)
117.- Antalya
Milletvekili Hüsnü Çöllü’nün, rektör seçimlerine
ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/12389)
118.- Kayseri
Milletvekili Mehmet Şevki Kulkuloğlu’nun, Kayseri’de
takdir ve teşekkür belgesi verilen memurlara ilişkin Milli Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/12390)
119.- Adana
Milletvekili Nevin Gaye Erbatur’un, okullardaki
şiddet olaylarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/12391)
120.- Adana
Milletvekili Nevin Gaye Erbatur’un, okullardaki
şiddetle ilgili bir forma ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/12392)
121.-
Balıkesir Milletvekili Hüseyin Pazarcı’nın, Marmara
Adası’ndaki ulaşım sorununa ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi
(7/12401)
122.-
Çanakkale Milletvekili Ahmet Küçük’ün, Çanakkale
ilindeki ulaşım yatırımlarına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi
(7/12403)
123.- Konya Milletvekili Atilla Kart’ın, TCDD Genel
Müdürünün makam aracı kullanımına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru
önergesi (7/12404)
124.- Adana
Milletvekili Nevin Gaye Erbatur’un, kaldırılan tren
seferlerine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/12405)
125.-
Kırklareli Milletvekili Tansel Barış’ın, Demirköy ilçesindeki elektrik
kesintilerine ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/12406)
126.- İstanbul Milletvekili Sacid
Yıldız’ın, Türkiye İş Kurumunun İstanbul’daki istihdam faaliyetlerine ilişkin
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/12407)
127.- Trabzon
Milletvekili Süleyman Latif
Yunusoğlu’nun, bölünmüş yol yapımına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12409)
128.- Adana Milletvekili Tacidar
Seyhan’ın, ortam dinleme ve izleme aracı tanıtımı iddiasına ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/12410)
129.- İstanbul
Milletvekili Süleyman Yağız’ın, IMF ile görüşmelere ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/12412)
130.- Tunceli
Milletvekili Şerafettin Halis’in, istisnai memuriyet kadrolarına yapılan
atamalara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12413)
131.-
Balıkesir Milletvekili Ergün Aydoğan’ın, şeker
fabrikalarının özelleştirilmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/12416)
132.- Muğla Milletvekili Fevzi Topuz’un, danışmanlık
hizmeti alımlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12417)
133.-
Kırklareli Milletvekili Turgut Dibek’in, Telekomünikasyon İletişim Başkanının
atanma usulüne ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12419)
134.-
Gaziantep Milletvekili Akif Ekici’nin, öğrenci
servisi şoförlerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12421)
135.- Adana
Milletvekili Yılmaz Tankut’un, belediyelerin
borçlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12422)
136.- Adana
Milletvekili Yılmaz Tankut’un, sabıkalı öğrenci
servisi şoförlerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12423)
137.- Adana Milletvekili Yılmaz Tankut’un,
internet kullanıcılarının tarife sorunlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/12424)
138.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un,
Balıkesir’deki atıl bir tarihi binaya ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/12427)
139.- Karaman Milletvekili
Hasan Çalış’ın, ormana karşı işlenen suçlara ve
küçükbaş hayvan yetiştiriciliğine ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru
önergesi (7/12432)
140.- Muğla
Milletvekili Metin Ergun’un, Hamzabey
Çayının ıslahına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi
(7/12433)
141.- Antalya Milletvekili Hüseyin Yıldız’ın,
ülkemizde yaşayan Ermeni ve Azerilere ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/12455)
142.- İzmir
Milletvekili Kemal Anadol’un, belediyelerin
denetlenmesine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/12456)
143.- İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel’in,
çocuk kaçırma olaylarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/12457)
144.- Iğdır Milletvekili Pervin Buldan’ın, Ağrı-Patnos’ta
çıkan olaylara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/12458)
145.- Van
Milletvekili Özdal Üçer’in, 1930 yılında yaşandığı
iddia edilen bazı olaylara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/12459)
146.- İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel’in,
Romanlara yönelik bazı uygulamalara ve bir olaya ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/12460)
147.-
Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün, bir greve
yönelik emniyet güçlerinin tutumuna ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/12461)
148.- Antalya
Milletvekili Hüsnü Çöllü’nün, bir koy bölgesindeki
yapılaşmaya ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/12462)
149.- Adıyaman
Milletvekili Şevket Köse’nin, Adıyaman’da heyelan nedeniyle oluşan mağduriyete
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/12463)
150.- Bursa
Milletvekili Hamza Hamit Homriş’in, Batman
Belediyesinin internet sitesindeki bazı resimlere ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/12464)
151.-
Kırklareli Milletvekili Turgut Dibek’in, öğretmenlerin istihdam şekillerine
ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/12465)
152.-
Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, öğretmen aylıklarının
iyileştirilmesine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/12466)
153.- Bursa
Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, norm kadro fazlası
öğretmenlerin il içinde değerlendirilmesine ilişkin Milli Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/12467)
154.- Bursa
Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, öğretmenlerin
becayiş haklarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/12468)
155.- Manisa Milletvekili Ahmet Orhan’ın, sosyoloji bölümü
mezunlarının felsefe grup öğretmenliğine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı
soru önergesi (7/12469)
156.- Trabzon Milletvekili Süleyman Latif Yunusoğlu’nun, bölünmüş yol yapımına ilişkin Ulaştırma
Bakanından yazılı soru önergesi (7/12475)
157.- Bursa
Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, Yüksek Hızlı
Trenin sefer güvenliğine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi
(7/12476)
158.-
Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, Avrupa’ya açılan sınır kapılarına
ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/12480)11 Mart 2010
Perşembe
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 13.03
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Harun TÜFEKCİ
(Konya)
BAŞKAN – Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 72’nci Birleşimini açıyorum.
III.- Y O K L A M A
BAŞKAN –
Elektronik cihazla yoklama yapacağız.
Yoklama için üç
dakika süre vereceğim. Sayın milletvekillerinin, oy düğmelerine basarak salonda
bulunduklarını bildirmelerini, bu süre içerisinde elektronik sisteme giremeyen
milletvekillerinin salonda hazır bulunan teknik personelden yardım
istemelerini, buna rağmen sisteme giremeyen üyelerin ise yoklama pusulalarını görevli
personel aracılığıyla üç dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını
rica ediyorum.
Yoklama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN – Toplantı
yeter sayısı yoktur.
Birleşime on
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 13.06
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 13.19
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Harun TÜFEKCİ
(Konya)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri Türkiye Büyük Millet Meclisinin 72’nci Birleşiminin İkinci
Oturumunu açıyorum.
III.- Y O K L A M A
BAŞKAN – Yapılan
ilk yoklamada toplantı yeter sayısı bulunamamıştı. Bu nedenle yeniden yoklama
yapacağız.
Yoklama için üç
dakika süre veriyorum.
Yoklama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN – Eyüp
Fatsa burada mı? Burada.
Ünal Kacır? Burada.
Cemal Öztaylan?
Köksal Toptan?
Faruk Koca?
Fatma Şahin?
Hüsnü Ordu?
Burada.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) – Sayın Başkan, o pusulaları kim gönderdiyse ortaya çıksın, kendileri
yok.
BAŞKAN – Hüsnü Bey tamam, Ünal Bey tamam, Eyüp Bey tamam.
FEVZİ ŞANVERDİ
(Hatay) – Köksal Toptan burada.
BAŞKAN – Toplantı
yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden
önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk
söz İstiklal Marşı’nın kabulünün yıl dönümü münasebetiyle söz isteyen Yozgat
Milletvekili Sayın Mehmet Çiçek’e aittir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Ben Sayın
Çiçek’in mikrofonunu açmadan evvel sayın milletvekillerimizden rica ediyorum,
ya sohbetlerinize dışarıda demli çay eşliğinde devam edin ya da arkadaşımızın
yaptığı hazırlığı dinleyebilecek bir sükûneti sağlayalım.
Buyurun Sayın
Çiçek.
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları
1.- Yozgat Milletvekili Mehmet Çiçek’in, İstiklal Marşı’nın
Türkiye Büyük Millet Meclisince kabulünün 89’uncu yıl dönümüne ilişkin gündem
dışı konuşması
MEHMET ÇİÇEK
(Yozgat) – Sayın Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım; İstiklal Marşı’mızın Türkiye Büyük Millet Meclisince kabulünün
89’uncu yıl dönümü münasebetiyle gündem dışı söz almış bulunuyorum. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
16 cihangir Türk
imparatorluğunun sembolize edildiği 16 avizenin ışığı altında Genel Kurul
çalışmalarını sürdüren siz değerli milletvekili arkadaşlarım bu cihangir
milletin yasama görevini üstlenmiş kişilersiniz. Sizleri, bu tarihî misyonu yerine getirdiğiniz için tebrik ediyorum.
Milletleri
birbirinden ayıran ve büyük millet hâline getiren şey onların vazgeçilmez
değerleridir. Elbette, her milletin tarihinde, o millete düşünceleri, ilmi,
irfanı, aklı, sanatı, ahlakı ve müstesna kişiliğiyle yön vermiş insanlar
vardır; bunlar aynı zamanda vazgeçilmez değerlerimizdir.
Bütün ömrünü bir veli sabrı ve tevekkülüyle milletine adamış, mevkiyi, makamı, ikbali elinin tersiyle bir tarafa iterek
milletinin ve ülküsünün varlığı ve bekası ve muasır medeniyetler seviyesine
yükselmesini kendine iş ve ülkü edinmiş, hayatının her saniyesini bu inancın
uğruna kullanmış, isimlerini tarihe altın harflerle yazdırmış olan bu kişiler
ebediyen unutulamazlar.
Mehmet AkifErsoy, Türk tarihinin bu unutulmazlarından biridir.
Cihangir imparatorluktan sonra Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün öncülüğünde yüce
milletimizin destanlaşan Millî Mücadele’si sonucunda kurulan Türkiye
Cumhuriyeti devletinin İstiklal Marşı’nı o yazmıştır. Türkiye Cumhuriyeti
devleti ve Türk milleti var olduğu sürece millî marş hâline gelmiş olan
İstiklal Marşı şiiri, gönüllere nakşedilerek okunmaya, söylenmeye devam
edecektir.
Saygıdeğer
milletvekilleri, Mehmet AkifErsoy 1873 yılında
İstanbul’da doğdu. Babası, tahsil için küçük yaşta Şuşisa’dan
İstanbul’a gelmiştir. Şuşisa, Osmanlı ülkesinin
Arnavutluk bölgesinde İpek kazasına bağlı bir köydür. Tokat’ta doğan annesi ise
aslen Buharalı olan bir aileye mensuptur. O dönemde
ilk sivil veterinerlik yüksek okulu olan Baytar Mektebinden mezun olmuştur.
Saygıdeğer
milletvekilleri, beş yüz seneden fazla Rumeli’ye akmış ve yerleşmiş Anadolu
çocukları, evladı fatihan, idareleri altında beş
asırdır kurdukları, himaye ettikleri, insanca yaşamalarını temin ettikleri
Bulgar ve Yunanlıların orduları ve haydutları tarafından çoluk çocuk demeden
katlediliyordu. Rumeli’de bir tek Müslüman’ın bile kalmaması için köyler,
şehirler yakılıyor, insanlar toptan öldürülüyor, Müslümanların mezarları bile
tahrip ediliyordu. Bu bölgede Osmanlı ordu birlikleri içindeki çekişmeler ve
siyasi parçalanmalar sebebiyle Yunan ve Bulgar çetelerine karşı çoğu yerde
savaşmadan geri çekilmeye başlamışlardı.
1913 yılının
başlarından itibaren gördüğü facialar karşısında, dede yurdundaki katliamı
gören Âkif, yazdığı şu manzum şiirle milletimizin
hislerine tercüman oluyordu:
“Gitme ey yolcu,
beraber oturup ağlaşalım,
Elemim bir
yüreğin kârı değil, paylaşalım!
Şu mezarlar ki
uzanmış gidiyor ey yolcu,
Nereden başladı
yükselmeye, bak nerde ucu.
Azıcık kurcala
toprakları, seyret ne çıkar;
Dipçik altında
ezilmiş, paralanmış kafalar,
Bereden rengi
hüviyetleri uçmuş yüzler,
Kim bilir hangi
şenaatle oyulmuş gözler!” dedikten sonra, Batı medeniyetinin vahşetle
sergilediği bu manzaraya karşı şu mısralarla cevap veriyordu:
“Tükürün milleti
alçakça vuran darbelere,
Tükürün onlara
alkış dağıtan kahpelere,
Tükürün
Ehlisalibin o hayasız yüzüne,
Tükürün onların
asla güvenilmez sözüne;
Medeniyet denilen
maskara mahluku görün,
Tükürün maskeli
vicdanına asrın, tükürün!”
1920’de Millî
Mücadele faaliyetlerinin başladığı günlerde, ilerleyen Yunan kuvvetlerine karşı
Anadolu’da Ayvalık ve Balıkesir’de açılan ilk İstiklal Harbi cephesine koştu.
Ocak ayı sonunda Eşref Edip’le birlikte Balıkesir’e gitti. Zağnos
Paşa Camisi’nde, Atatürk’ün daha önce hutbe okuduğu o camide, cuma namazında
hutbe okudu ve namaz kıldırdı. İşgal kuvvetleri Bursa’yı işgal ettiğinde, İşgal
Kuvvetleri Komutanı Trikopis’in Bursa’da
Orhangazi’nin türbesini tekmelediğini duyduğunda…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET ÇİÇEK
(Devamla) – … hüzünle bir ağacın dalındaki bülbülü
muhatap alarak Türk milletinin hâlini şu dizelerle dile getiriyordu:
“Eşin var,
aşiyanın var, baharın var ki beklerdin,
Kıyametler
koparmak neydi ey bülbül, nedir derdin?
O zümrüt tahta
kondun bir semavi saltanat kurdun,
Cihanın yurdu hep
çiğnense, çiğnenmez senin yurdun.”
Evet, Anadolu
teşkilatlanmaktadır. 1920 Nisan başında, Âkif,
Ankara’ya gelmeye karar verir, “Artık burada duracak zaman değil.” der ve 23
Nisan Cumartesi günü öğle vaktinde, Büyük Millet Meclisinin açılış günü, ertesi
gün, Ankara’ya gelir. 5 Nisan 1920’de, Âkif,
Burdur’dan milletvekili seçilmiştir. 7 Kasım 1920’de Maarif Vekâleti,
gazetelere verdiği ilanla yeni kurulan cumhuriyetin İstiklal Marşı için
müsabaka açtığını, güfte ve beste için 500’er lira mükâfat konduğunu bildirir.
Müsabaka haberi alınınca Vekâletin bir genelgesiyle tüm okullara duyurulmuştur.
Yedi yüz yirmi dört şiir katılır, bu şiirler içerisinde millî duygularımızı
yansıtan bir eser bulunmadığından Maarif Vekili Hamdullah Suphi ve bazı
arkadaşları Mehmet Âkif’e başvururlar. Akifise para için şiir yazmayacağını söyler, Âkif’e kazansa da para verilmeyeceği belirtilir.
Sayın
milletvekilleri, İstiklal Marşı, 1 Mart 1920’de Türkiye Büyük Millet Meclisinde
okunur ve 12 Martta da resmen kabul edilir.
Saygıdeğer
milletvekilleri, şimdi sizleri bir an gözlerinizi yummaya davet ediyorum;
kendinizi 1 Mart 1921’de olduğunuzu, Atatürk ve silah arkadaşlarının ve
ülkemizin dört bucağından toplanmış olan kurucu Meclisin milletvekillerinin
yerinde olduğunuzu hissediniz. Düşmanlarımız tarafından yok edilmek istenen
yüce Türk milletinin şarkından garbına, cenubundan şimaline bütün illerin vatan
kuruluşu, milletin istiklali için el ele, gönül gönüle
verdiği o millî kutsal mutabakat gününün içinde bir nefer olarak kendinizi
hissedin. Atatürk ve arkadaşlarının ayağa kalkarak alkışları arasında Mehmet Âkif’in bu kürsüde İstiklal Marşı’nı okumaya başladığını
hissedin. O muhteşem İstiklal Marşı’nı Âkif’in
sesinden sizlere arz etmek istiyorum:
“Korkma! Sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak,
Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak.
O benim
milletimin yıldızıdır, parlayacak;
O benimdir, o
benim milletimindir ancak.
Çatma, kurban
olayım, çehreni ey nazlı hilal!
Kahraman ırkıma
bir gül; ne bu şiddet, bu celal?
Sana olmaz
dökülen kanlarımız sonra helal...
Hakkıdır, Hakk’a
tapan milletimin istiklal.
Ben ezelden
beridir hür yaşadım, hür yaşarım,
Hangi çılgın bana
zincir vuracakmış? Şaşarım.
Kükremiş sel
gibiyim, bendimi çiğner, aşarım,
Yırtarım dağları,
enginlere sığmam, taşarım.
Garbın afakını
sarmışsa çelik zırhlı duvar,
Benim iman dolu
göğsüm gibi serhaddim var.
Ulusun, korkma!
Nasıl böyle bir imanı boğar,
“Medeniyet”
dediğin tek dişi kalmış canavar?
Arkadaş! Yurduma
alçakları uğratma sakın,
Siper et gövdeni,
dursun bu hayâsızca akın.
Doğacaktır sana vadettiği günler Hakk’ın,
Kim bilir, belki
yarın belki yarından da yakın.
Bastığın yerleri
“toprak” diyerek geçme, tanı,
Düşün altındaki
binlerce kefensiz yatanı.
Sen şehit oğlusun,
incitme, yazıktır atanı,
Verme, dünyaları
alsan da bu cennet vatanı.
Kim bu cennet
vatanın uğruna olmaz ki feda?
Şüheda
fışkıracak, toprağı sıksan şüheda.
Canı, cananı,
bütün varımı alsın da Hüda,
Etmesin tek
vatanımdan beni dünyada cüda.
Ruhumun senden
İlahî, şudur ancak emeli:
Değmesin
mabedimin göğsüne namahrem eli.
Bu ezanlar, ki şehadetleri dinin
temeli,
Ebedî, yurdumun
üstünde benim inlemeli.
O zaman vecdile bin secde eder, varsa taşım,
Her cerihamdan,
İlahî, boşanıp kanlı yaşım,
Fışkırır ruhumücerret gibi yerden naaşım,
O zaman
yükselerek arşa değer belki başım.
Dalgalan sen de
şafaklar gibi ey şanlı hilal!
Olsun artık
dökülen kanlarımın hepsi helal.
Ebediyen sana
yok, ırkıma yok izmihlal.
Hakkıdır, hür
yaşamış bayrağımın hürriyet;
Hakkıdır, Hakk’a
tapan milletimin istiklal.”
Büyük Âkif’e “Yeniden İstiklal Marşı yazma düşüncen var mı?” diye
sorulduğunda “Allah milletimize yeni bir İstiklal Marşı yazdırmasın.” demişti.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET ÇİÇEK
(Devamla) – Evet saygıdeğer arkadaşlarım, Allah milletimizi ebediyen payidar
eylesin, ülkemizi ve milletimizi ebediyete kadar istiklal ve hürriyet içinde
yaşatsın diyor, hepinizi saygılarımla selamlıyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Çiçek.
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya)
– Sayın Vekil, yalnız sizin dönemde İstiklal Marşı’nı söylemiyorlardı
Türkiye’nin bazı bölgelerinde!
BAŞKAN – Sayın
Yıldız… Sayın Yıldız, lütfen…
HÜSEYİN YILDIZ
(Antalya) – Sizin Hükûmetiniz döneminde!
BAŞKAN - Sayın
Yıldız, lütfen…
Gündem dışı ikinci
söz Balıkesir ili Dursunbey ilçesinde meydana gelen maden ocağındaki kazaya
ilişkin söz isteyen, İstanbul Milletvekili Sayın Hasan Macit’e aittir.
Buyurun Sayın
Macit. (DSP sıralarından alkışlar)
2.- İstanbul Milletvekili Hasan Macit’in, Balıkesir ili
Dursunbey ilçesi Odaköy’de bir kömür ocağında meydana
gelen grizu patlamasına ilişkin gündem dışı konuşması ve Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanı Ömer Dinçer’in cevabı
HASAN MACİT
(İstanbul) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; sözlerime geçmeden önce yüce
heyetinizi şahsım ve Demokratik Sol Parti adına saygılarımla selamlıyorum.
Öncelikle, bugün
kaybettiğimiz ünlü karikatüristimiz Turhan Selçuk ve kaybettiğimiz 2
şehidimize, Elazığ depreminde kaybettiğimiz yurttaşlarımıza Allah’tan rahmet
diliyorum, yakınlarına başsağlığı diliyorum.
Balıkesir ili
Dursunbey ilçesi Odaköy mevkisinde meydana gelen
kömür ocağındaki grizu patlamasından sonra 13 madenci yurttaşımız kaza anında,
daha sonra da 2 madencimiz tedavi gördükleri hastanelerde yaşamlarını
yitirmiştir. Yaşamlarını yitiren bu madenci kardeşlerimize Allah’tan rahmet
diliyorum, yakınlarına başsağlığı diliyorum ve yaralı olan diğer
madencilerimize de Allah’tan şifalar diliyorum.
Biz, tabii bu
maden kazasını duyduktan sonra Demokratik Sol Parti olarak bir heyet oluşturduk
ve kazanın bulunduğu yerde incelemeler yapmak üzere ertesi gün oradaydık.
Gerçekten, maden kazası içler acıtan, yürekleri acıtan, büken bir olay, bir
olgu ama orada daha da acı veren bir manzarayla karşı karşıya geldik. Orada
maden kazasını insanlarımız unutmuş ve muhtarlarımız, orada çalışan
yurttaşlarımız, ocağın kapanmamasıyla ilgili, olumsuz bir açıklama
yapılmamasıyla ilgili bizden ricada bulundular. Gerçekten, ekmek kapısı olan
maden ocağının kapatılmaması ve yöredeki işsizliğe bir nebze olsun çare
bulunmasıyla ilgili kaygılarını dile getirdiler. Bu, işsizliğin hangi
boyutlarda olduğunun bir göstergesiydi. Yani yöre insanının o maden ocaklarına
ne kadar ihtiyacı olduğunu ve orada çalışmak için ne kadar ihtiyaçlarının
olduğunu oradaki muhtarlarımız çok veciz sözlerle bizlere ifade ettiler.
Gerçekten, maden
ocağında gerekli önlemlerin alındığını, iş sağlığı ve iş güvenliğiyle ilgili
her türlü tedbirin alındığını söylediler; doğrudur ve daha önceden, kazadan
önce yapılan denetimde tedbirlerin yeterli olduğu raporunu almış ama Allah’tan
gelen bir kaza sonucu insanlarımızı orada kaybettik.
Bu ilçemizde
madenlerin, maden ocaklarının çok olduğunu fakat bir kısım maden ocaklarının da
kapalı olduğunu söylediler. Bu ocağın da kapatılmamasıyla ilgili muhtarların
söyledikleri gerçekten yürekler burkuyordu.
Bir diğer
anlamda, muhtarların söylediği sözlerin altı çizilmesi gerekir; dediler ki:
“Bize Hükûmetten destek gelmiyor. Yollarımız,
gördüğünüz, geçtiğiniz yollar. Sağlık ocaklarımızla ilgili, okullarımızla
ilgili, yollarımızla ilgili, köyün ihtiyaçlarıyla ilgili ne ihtiyacımız varsa,
biz, bu maden sahibinden alıyoruz. Onun greyderleri buradaki yollarımızı
yapıyor ve bizim köyümüzün her türlü ihtiyaçlarını maden sahipleri karşılıyor. Hükûmetten destek alamıyoruz.” Burası çok önemliydi. Yani
AKP İktidarı, oradaki insanlarımızı oradaki varlıklı insanların artık insafına
terk etmiş bir vaziyette.
Gerçekten, yollar
delik deşikti, biz oraya çıkıncaya kadar akla karayı seçtik. Sayın Bakanımız
oraya gitti, görmüşlerdir. Milletvekillerimiz gitti. Maden Komisyonu üyeleriyle
orada karşılaştık, onlar da bu olaya vâkıftır.
Daha sonraki
köylerimizde ziyaret ettiğimiz ve başsağlığı dilediğimiz yurttaşlar, birincil
öncelikli olarak -kendi canını toprağa vermiş, ondan önce- ocağın
kapatılmamasını dile getiriyordu. Yani işsizliğin ne kadar can yaktığını, yürek
yaktığını orada insanlarımız söylemleriyle dile getiriyordu. Bu acaba gerçek mi
yoksa bize böyle mi bilgi veriliyor diye bizim yaptığımız bir araştırmada, yani
köylülerin, oradaki yurttaşlarımızın söyleminin dışında yaptığımız bir
araştırmada, gerçeklerin ne kadar vahim olduğunu Dursunbey Kaymakamlığının
sitesinde gördük. Yani sitede yazılanlar, durumun oradaki yöre halkımızın
anlattıklarından daha vahim olduğunu gösterdi. Yani eğitimde her yıl öğretmen
değiştiği, öğretmen açıklarının olduğu, okul ihtiyacının olduğu o sitede
yazıyordu ve eğitimin kalitesinin bu nedenle düştüğünü…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun.
HASAN MACİT
(Devamla) – …yeni gelen öğretmenlere öğrencilerin uyum sağlayamamasından dolayı
eğitim kalitesinin düştüğünü söylüyorlardı.
Daha sonra,
sağlık ihtiyacı, sağlık memurları, doktor ihtiyaçlarının olduğu sitede
yazılıyor ve ne yazık ki, oradaki sağlık ocaklarında -yani maden ocağında,
maden çıkarılan yerde, yüzlerce insanın çalıştığı köyde- sağlık personelinin
bulunmadığı görülüyor ve bu da yine İnternet sitesinde gösterilmiş.
Bunu söylememize
bile gerek yok, dünya gördü, orada kaybettiğimiz bir maden mühendisinin cenazesi
araba bagajında Denizli’ye nakledildi. Yani bu, orada Hükûmetin
bir ambülans dahi bulamadığının bir göstergesidir.
Altyapı
sorunlarıyla ilgili yine İnternet sitesinde, köylere içme suyunun
tamamlanmasının hedefler arasında olduğunu yazıyor. Yani hani KÖYDES, BELDES
projelerinin olduğu köylerin içme suyu…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Bir
dakika daha ekliyorum, tamamlayın lütfen.
HASAN MACİT
(Devamla) – …ihtiyacının kalmadığı, içme suyu olmayan köy kalmadığını her yerde
anlatıyorsunuz ama İnternet sitesinde içme suyu ihtiyacının karşılanacağına
dair veriler konulmuş.
Değerli
arkadaşlar, tarım, hayvancılık, madencilik sektörünün orada gerçekten çok büyük
sorunları var.
Bir şey daha
dikkatimizi çekti bu İnternet
sitesinde, yani oradaki insanlarımıza hizmet götürülmediğinin bir
göstergesidir. Yani oradaki insanlarımızın doğduğu yerde doyamadığının bir
göstergesidir. Adrese dayalı nüfus sayımında 2007 yılında köyleriyle birlikte
ilçenin nüfusu 46.938 iken 2008 yılında 45.780, 2009 yılında 44.373 yani
yaklaşık 47 binden 44 bine bu ilçemizde nüfus düşmüş. Doyamadıkları için, başka
yerlere doymak için iş, aş peşine gitmişler. Batıda olan bu ilçemizin -doğuda
veya güneydoğuda bile değil- bu kadar sorunlarının birikmiş olması herhâlde Hükûmetin, yürütmenin öncelikle gündemindedir diye
düşünüyorum.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (DSP ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Macit.
Şimdi, ben size
söz vermeden evvel 60’ıncı maddeye göre söz talebi var -belki sizin konunuzla
da ilgilidir- onları vereyim sonra size söz vereceğim Sayın Bakan.
Sayın Özçelik…
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Burdur Milletvekili Bayram Özçelik’in,
12 Mart İstiklal Marşı’nın Kabulü ve Mehmet AkifErsoy’u
Anma Günü’ne ilişkin açıklaması
BAYRAM ÖZÇELİK
(Burdur) – Sayın Başkanım, çok teşekkür ediyorum.
Türkiye’mizin
yarın, 12 Mart, İstiklal Marşı’ndan dolayı onur ve gurur günü. 12 Mart İstiklal
Marşı’nın Kabulü ve Mehmet AkifErsoy’u Anma Günü, Hükûmetimiz tarafından Bakanlar Kurulu kararıyla bir anma
günü olarak ilan edilmiştir.
1 Mart 2006
tarihinde yine Hükûmetimiz tarafından getirilen
tekliflerle Türkiye Büyük Millet Meclisinde ilk kurulan üniversiteler arasında
Burdur’daki üniversitemiz de vardır. Üniversitemizin ismi Mehmet AkifErsoy Üniversitesi.
Mehmet AkifErsoy Üniversitesi bu yıl 4’üncü yaş yılını kutladı.
Aynı zamanda, hem İstiklal Marşı’nın günlerinde hem de Mehmet AkifErsoy’un anılma günlerinde bundan sonra, öyle
inanıyorum ki, üniversitemiz öncülük edecektir. Zaten üniversitemiz bünyesinde
Mehmet AkifErsoy Araştırma Merkezi bu noktada
çalışmalarına başlamış olup, 2008 yılında da 1’inci Uluslararası Mehmet AkifErsoy Sempozyumu düzenlenmiştir. Bu sempozyumda
Orta Doğu’dan, Balkanlardan, Türk cumhuriyetlerinden yüz on iki bildiri
yayınlayarak gerçekten hem İstiklal Marşı’mızı hem de
Mehmet AkifErsoy’umuzu güzel bir anma noktasına
geldik.
Ayrıca, yarın
Burdur’un da bir onur günü olacak. İlk defa, otuz dokuz yıl sonra bir
cumhurbaşkanı Burdur’umuzu ziyaret edecek. 1971’de Cumhurbaşkanımız Cevdet
Sunay ziyaret etmiş, ondan sonra maalesef hiçbir cumhurbaşkanımız ziyarette
bulunmamışlardır.
Burada,
üniversitemizde bir tören yapılacak ve Cumhurbaşkanımız burada bu günün anlam
ve önemiyle ilgili konuşmalar yapacak ve aynı zamanda Türkiye’de ismi Mehmet
Akif Ersoy olan 195 tane ilköğretim ve liseden öğrencilerimizi de misafir
edeceğiz. Bunun yanında, Kosova’dan Mehmet Akif Ersoy’un birinci derece
akrabalarını da Burdur’da misafir etme imkânını bulacağız.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
AHMET ERSİN
(İzmir) – Sayın Başkanım, gündem dışı verseydiniz!
BAŞKAN – İki
dakika veriyorum herkese, şimdi sizin arkadaşlarınıza da iki dakika vereceğim.
İsterseniz bundan sonra birer dakikaya indireyim.
AHMET ERSİN
(İzmir) – Hayır, fazla konuştu da onun için.
BAŞKAN – Hayır, sadece iki dakika. Ben süreye bakıyorum, işte kesildi.
BAYRAM ÖZÇELİK
(Burdur) – Tüm vatandaşlarımızı Burdur’daki bu törenlere katılmaya davet
ediyorum.
Teşekkür ediyorum
Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Sayın Aydoğan…
2.- Balıkesir Milletvekili Ergün Aydoğan’ın,
Balıkesir ili Dursunbey ilçesi Odaköy’de bir kömür
ocağında meydana gelen grizu patlamasına ilişkin açıklaması ve Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçer’in cevabı
ERGÜN AYDOĞAN
(Balıkesir) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Öncelikle,
İstanbul Milletvekilimizin Balıkesir ili Dursunbey ilçesinde yaşanan elim
kazayı gündeme getirmesinden memnuniyet duyuyoruz ama bu konuyla ilgili bizim
de Divana müracaatımız, talebimiz olmasına rağmen bizim talebimiz
değerlendirilmedi. Bunu doğru bulmadığımı ifade ediyorum.
Gerçekten ilimiz
Dursunbey ilçesinde elim bir kaza yaşadık. Bu kaza sonrasında Cumhuriyet Halk
Partisi olarak gece saat üçte işletmede bulunduk. Tabii, daha önce, dört yıl
önce de aynı işletmede 17 yurttaşımız yaşamını yitirdi. “Bu kazalar öncesi ve
sonrası” diye ikiye ayırmanın daha doğru olacağını düşünüyorum.
Bu işletmenin
gerçekten kendi kriterleri içerisinde çok iyi bir
işletme olduğu ifade edilmekle birlikte, yirmi gün önce Bakanlık tarafından bu
işletmede denetimin yapıldığı ve denetimlerin aksatılmadığı ifade ediliyor.
Şimdi ben buradan soruyorum: Yirmi gün önce yapılan denetimde gerçekten denetim
elemanları ciddi bir denetim yapmış mıdır? Denetim yapmış da işletmeye bazı
öneriler sunmuş mudur? Eğer sunmuşsa, işletme yapmamış mıdır? Yoksa Bakanlık
adına denetime gelenler yeterli denetimi yapmamış mıdır? Bunu buradan -Sayın
Bakanımız da o acılı günümüzde bizlerle birlikteydi- kendisine buradan ifade
ediyorum.
Yine, bir yıl
önce Enerji Bakanlığının hem Balıkesir Valiliğine hem de işletmeye bu bölgenin
riskli bir bölge olduğu, metan gazı üreten bir bölge olduğu, o nedenle
üniversiteler tarafından araştırma yapılması gerektiği yönünde Enerji
Bakanlığının Valilikle yaşadığı yazısı var. Bir yıl geçmesine rağmen bu konuda
valilik veya üniversite aracılığıyla herhangi bir işlem yapılmış mıdır,
yapılmamış mıdır? Bunu da buradan yine Sayın Bakanımıza ifade ediyorum ve kaza
sonrasında yaşanan…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ERGÜN AYDOĞAN
(Devamla) – Lütfen Sayın Başkan…
BAŞKAN – İkişer dakika.
Sayın Özkan…
3.- Burdur Milletvekili Ramazan Kerim Özkan’ın, 12 Mart
İstiklal Marşı’nın Kabulü ve Mehmet Akif Ersoy’u Anma Günü’ne ilişkin
açıklaması
RAMAZAN KERİM
ÖZKAN (Burdur) – Sayın Başkan, teşekkür ederim.
İstiklal
Marşı’nın kabulünün yıl dönümünde Burdur Milletvekili ve bir veteriner hekim
olarak ben de vatan şairi ve 1’inci Dönem Burdur Milletvekili Mehmet Akif
Ersoy’a meslektaşı olarak şükranlarımı sunuyorum. Adını Burdur Mehmet Akif
Ersoy Üniversitesinde yaşattığımızı bilgilerinize sunuyorum. Başarılı bir
üniversitemiz mevcuttur. Mehmet Akif Ersoy adına yakışan bir de Veteriner
Fakültemiz vardır. Öğrencilerimizi bu seçme sınavlarında Burdur Mehmet Akif
Ersoy Üniversitesini tercihlerini ve Veteriner Fakültesinde okumalarını da
tavsiye ediyor, söz verdiğiniz için sizlere teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Ben
teşekkür ederim.
Hükûmet adına, Çalışma
ve Sosyal Güvenlik Bakanı Sayın Ömer Dinçer.
Buyurun. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
(Devam)
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları
(Devam)
2.- İstanbul Milletvekili Hasan Macit’in, Balıkesir ili
Dursunbey ilçesi Odaköy’de bir kömür ocağında meydana
gelen grizu patlamasına ilişkin gündem dışı konuşması ve Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanı Ömer Dinçer’in cevabı (Devam)
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
2.- Balıkesir Milletvekili Ergün Aydoğan’ın,
Balıkesir ili Dursunbey ilçesi Odaköy’de bir kömür
ocağında meydana gelen grizu patlamasına ilişkin açıklaması ve Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçer’in cevabı (Devam)
ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul) – Sayın Başkan, çok değerli arkadaşlar;
sözlerime başlarken hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle
İstiklal Marşı’mızın kabulüyle ilgili yıl dönümü
münasebetiyle yüce Meclisimizi tebrik ediyor, nice yıllara bu mutluluğu, bu
süreyi tekrarlamaksızın, ama aynı daimiyet
içerisinde, süreklilik içerisinde diliyorum.
Ayrıca, Elazığ’da
meydana gelen kaza sebebiyle tüm milletimize baş sağlığı diliyor, ölenlere
rahmet temenni ediyorum.
Benden önceki konuşmacı
arkadaşımın Dursunbey’deki kazayı dile getirmesi sebebiyle bu konuyu tartışmak
için bir fırsat verdi, teşekkür ediyoruz. Hakikaten, konuyla alakalı olarak
baktığımızda, Dursunbey, bizim izah etmekte zorlandığımız bir kaza olarak
ortaya çıktı.
Son yıllarda
Çalışma Bakanlığı olarak biz özel bir proje yürütüyorduk. Bu yürüttüğümüz
proje, aslında, Türkiye’deki iş kazalarıyla alakalı ve iş güvenliğiyle alakalı
kapsamlı bir çalışmanın parçası olarak vardı.
Şunu belirtmekte
yarar var: Bizim ülkemizin aslında çalışma hayatıyla ilgili çok temel iki
sorunu var. Belki bu sorunları ayrıntılaştırmak, daha çok sayıda sorunu dile
getirmek mümkün ama çalışmayan insanlar açısından baktığımızda, işsizler
açısından baktığımızda “mesleksizlik” diye bir sorunumuz var, çalışan insanlar
açısından baktığımızda da iş güvenliğiyle alakalı bir sorunumuz var. Çok temel
iki nokta olarak ben bunu değerlendiriyorum.
Son yıllarda,
mesela yine bu meseleyle ilgili olarak baktığımız zaman sorunun büyüklüğünü
görebilmek için şunu
söylemek mümkün: 2009 yılı rakamları henüz netleşmedi ama 2008 yılında biz bir
milyon sekiz yüz altmış beş bin yüz on beş iş günü kaybettik. Bu iş günü
kaybının üzerine üretim kayıplarını, meslek hastalığına tutulanları, malullüğü
ve ölümlü kazaları da ilave edecek olursak bu ülkenin yaklaşık olarak dört
milyara yakın bir kaybının olduğunu söylememiz mümkün. Olayın büyüklüğünü
görmek açısından bu rakamın altını tekrar çiziyorum.
Tabii, eğer sorun
böyleyse o zaman bu sorunun çözümüyle alakalı da çok daha kapsamlı birtakım
tedbirler almaya ihtiyaç var. Mesela, yine bizim, son yıllarda alınan tedbirler
neticesinde iş kazalarında ciddi birtakım azalmaların olduğunu da söylememiz
mümkün. 2003 yılından 2008 yılı sonuna kadar, aşağı yukarı
yüzde 51 oranında iş yeri sayısının artmasına, yüzde 57 oranında istihdam
oranının artmasına rağmen, iş kazalarının sayısında yüzde 35 ila yüzde 37
arasında azalma söz konusu oldu ama bu azalmaya rağmen, “Giderek bu iş
azalıyor.” diyerek sevinecek bir hâlimiz yok çünkü bu iş kazalarında ölüm
oranları, maalesef, gelişmiş ülkelere göre oldukça daha yüksek. Bir
insanımız ölüyorsa, iş kazası sebebiyle ölüyorsa, o zaman bütün insanlar
ölüyormuşçasına tedbirinin alınması ve acısının yüreğimizde hissedilmesi
gerekiyor. Bir insanımız özürlü kalıyorsa veya meslek hastalığına tutuluyorsa,
bütün insanlarımız meslek hastalığına tutulmuş gibi tedbir almak ve bu sorundan
ızdırap duymamız gerekiyor. Bu açıdan, belki
sıfırlamak mümkün değil ama, en kötü ihtimalle her
ölümlü can için, her hastalanacak can için bizim bir bütünlük içerisinde tedbir
almaya ihtiyacımız var. Biz, bunu, değişik aktörlere değişik roller biçerek
yürütebiliriz.
Çalışma Bakanlığı
olarak bizim konuyla ilgili üç birimimiz bulunuyor; İş Sağlığı ve Güvenliği
Genel Müdürlüğü, İş Teftiş Kurulu Başkanlığı ve ÇASGEM. İş Teftiş Kurulu
Başkanlığında, biz, son zamanlarda denetim sistemlerini önemli oranda
değiştirmeye başladık. Şunun farkındayız: Yaklaşık 600 civarında müfettişimiz
var, tek tek işletmelere giderek kontrol etmek bu işi
çözmemize imkân vermiyor. Sayının yetersizliğinden şikâyet olsun diye
söylemiyorum, olayın yaklaşım tarzıyla alakalı bir değerlendirme yapıyorum. Bu
rakamın 600 değil de 6 bin olması hâlinde de yine bu sorunun üstesinden
gelemeyeceğimizin farkındayız çünkü, mesela,
Almanya’da 6 bine yakın iş müfettişi olmasına rağmen, onların da tek tek işletmelere giderek denetim yapmakla bu sorunun
çözülemeyeceğini fark ettiklerini görüyoruz. Nitekim,
İş Teftiş Kurulunda Almanya ve Belçika’yla, özellikle madencilik sektöründe neler
yapıldığına dair eşleştirme projeleri yaptık. Alman uzmanları, bu bahsedilen
maden ocaklarında gelip incelemeler yaptılar bizim uzmanlarımızla beraber.
Ortaklaşa, Maden Mühendisleri Odasıyla birlikte, işçi ve işveren sendikalarıyla
birlikte Çalışma Bakanlığının liderliğinde denetimler ve özel projeler
uygulandı. Sadece madencilik sektöründe değil… Çünkü bizim en
çok ölümlü kazaların olduğu sektör üç grupta toplanabilir: Bir, metal
sektöründe -metal sanayisiyle alakalı- ölümlü kazaların yüzde 15’i bu sektörde
oluyor ve iş kazalarının önemli bir miktarı bu sektörde oluyor; ikincisi,
madencilik sektöründe, yüzde 10 oranında bir paya sahip, üçüncüsü ise
inşaatçılık sektöründedir, yüzde 7,6 oranında bir paya sahip. Böyle
olunca, bu üç sektör özel projelerle kontrol ediliyor. Sadece Bakanlığın değil,
ilgili bütün sivil toplum örgütlerinin ve aktörlerin, sendikaların, meslek
odalarının ve ilgili diğer kamu kurumlarının bir araya geldiği özel projeler
yürütüyoruz. İşte, Dursunbey’deki maden ocaklarından bir tanesi bu tip
tedbirlerin özel olarak uygulandığı bir maden ocağıydı. Ayrıca, işvereni de bu
konulara gönül vermiş, bilinçli bir şekilde iş güvenliği konusunda çalışan bir
işverendi. Nitekim belki de bunun en önemli göstergelerinden birisi, daha
önceden Bursa-Mustafakemalpaşa’da meydana gelen maden ocağında ilk kurtarma
ekibi olarak gelen ve ilk müdahaleyi yapan ekip bu maden ocağından gelmişlerdi
ama maalesef o ekip burada bu kez can verdi. Tabii, biz belki
resmî olarak baktığımızda birtakım sorumluluklarımızı yerine getirmiş olarak
görünüyoruz ama ölen insanlarımızın hiçbirisinin yerine tekrar gelmeyeceğini
görerek yüreğimiz sızlıyorsa, orada yaralanan insanların artık bir daha belki
de orada çalışamayacağını görüyorsak ve nihayet o bölgedeki insanlar da “Bu maden
ocağı açık kalmalı, bizim tek ekmek kapımız.” diyorlarsa bizim hakikaten
meseleye bir başka bütünlük içerisinde bakmaya ihtiyacımız var.
Ben buradan şunu
söylemek istiyorum: Bakın, Bakanlık olarak biz özel projelerle bu mesele
üzerinde duruyoruz. İş kazalarımızın çok büyük bir bölümü, yüzde 81’i
KOBİ’lerde meydana geliyor. Bugün özel bir başlangıçla KOBİ’lere yönelik iş
güvenliği projeleri başlattık Avrupa Birliğiyle beraber, yine özellikli olarak
madencilik sektörü, metal sektörü ve inşaat sektörüyle birlikte. ÇASGEM’de tüm Türkiye’de bu sene planlama yaptık,
önümüzdeki aylardan itibaren tam kırk üç ilde yürüteceğimiz bir iş güvenliği
seferberliği başlatıyoruz. Meslek odalarıyla ve sendikalarla birlikte iş
güvenliği konusunda yeni bir kültür yaratmak ve hem işçimizin hem de
işverenimizin dikkatini çekmek üzere program yürütmeye başladık. İş
güvenliğiyle ilgili eğitim programlarını özelleştirdik, bütün kurumlara yaydık.
Daha önceden sadece Bakanlığın yaptığı programları şimdi
Bakanlığın ÇASGEM birimiyle birlikte, üniversitelere, Millî Eğitim Bakanlığının
kurumlarına, sivil toplum örgütlerine, meslek odalarına yaygınlaştırmaya
başladık ve onlara, belirli şartlara sahip olmaları hâlinde ve bir kapasite
yaratmaları hâlinde özel belgelerle yetki vermeye başladık ve bu maksatla, şu
anda on yedi üniversitemizde iş sağlığı ve güvenliğiyle ilgili eğitim
programlarını başlatacak merkezler oluşturulmaya başlandı. Ayrıca,
YÖK’le iş birliği hâlinde mühendislik fakültelerinde zorunlu veya seçmeli
-duruma göre- olmak üzere iş güvenliği dersleri konulması konusunda mutabakata
vardık. Millî Eğitim Bakanlığında, anaokulundan liseye kadar
her kademede, çocuklarımızın henüz genç yaşta iş güvenliği meselesine bilinç
oluşturmak amacıyla eğitim programları veya okullarda tedbirler alınmasıyla
alakalı eğiticilerin eğitilmesi programlarını başlattık ama buradan şunu
söylemeyi ben yararlı görüyorum: Aslında bu sadece Çalışma Bakanlığının
yapacağı bir çabayla üstesinden geleceğimiz bir sorun değil, bu bir toplumsal
sorundur ve bu toplumsal sorunu toplumla bir bütünlük içerisinde yapmalıyız.
Ben şunu söylemek
istiyorum buradan, çok açık ve net olarak; nasıl değerlendireceğinizi
bilmiyorum, Bakan itiraf etti diyebilirsiniz, ama eğer herhangi bir işçimiz
motosikletine binerken kaskını motosikletinin arkasına bağlıyorsa, hiçbir
güvenlik tedbiri, hiçbir bakanlığın alacağı önlem ve hiçbir meslek odasının
vereceği çaba fayda etmeyecektir. Bunun odak noktasında önce kendi canına ve
sağlığına sahip çıkması gereken işçiyi oturtmalıyız. Motosikletine binen
işçinin kafasına kaskı koyması gerektiğini yahut da inşaat sektöründe inşaata
giren işçinin kafasına bareti koyması gerektiğini, maden ocağına inen işçinin
elinde sigara olmaması gerektiğini herkesten önce o işçinin biliyor olması ve
bu bilince sahip olması lazım. İş güvenliği tedbiri alınmayan bir işletme
ortamında, bir işçinin çalışmayacak kadar bilinçli olması gerektiğini
düşünüyorum. Hem bir tarafıyla kot taşlama sektöründe çalışacak hem kayıt dışı
olmaya razı olacak hem orada kumlama işçisi olarak görev alacak ama arkasından
da biz meslek odalarını ve Çalışma Bakanlığını sorumlu tutacak olursak, burada
bir eksiklik var demektir. İşçimizin kumlama yerinde aslında gerekli tedbirler
alınmadığı zaman sağlığın ve canın her şeyden önemli olduğunu bilecek kadar
bilinçlendirilmesi gerekiyor ama bu yetmez. Aynı zamanda işverenlerimizin de
neme lazımcı, sorumsuz, ihmalci tavırlarının önünün kesilmesi gerekiyor.
“Hallederiz” yaklaşımından, hangi gerekçeyle olursa olsun, yüksek kâr amacıyla
olabilir, ihmalkârlıkla ve sorumsuzlukla ilgili olabilir, insan hayatını
önemsememekle alakalı olabilir ama bunların hepsinin bir hesabının sorulacağını
onun biliyor olması gerekir.
Bu açıdan
bakıldığında, işverenlerimizin de aslında iş güvenliğiyle ilgili tedbirleri
almak üzere yapacakları masrafların onlar için bir maliyet ögesi
olmadığını, aslında ortaya çıkabilecek çok daha büyük maliyetleri önlemek için
bir erken uyarı çalışması olduğunu kabul edecek bir yaklaşım. O yüzden, biz,
mesela teftiş sisteminde bir zihniyet değişikliğini de öngörmeye başladık.
Gittiğimiz yerlerde mutlaka ceza kesen, mutlaka karşımızdaki insanın
eksiklerini bulan değil; ona rehberlik eden, yol gösteren, danışmanlık sunan ve
karşı tarafın da “İşte, bu bize sunduğu hizmetle bir tarafıyla benim başıma
gelecek bir felaketi önlemeye çalışan bir yardımcı.” gibi algıladığı insanlar
olmak istiyoruz. Tabii, bu karşılıklı bir şey. İşverenin
böyle bir algılamasının olması bizim Bakanlığın motivasyonunda
artacak bir çabadır.
Sadece burayla da
yetmiyor. Meslek odalarının her kaza olduğunda gidip demeç verdikleri bir
algılama ve rolden çıkmaları, aslında her meslek odasının kendi sektörüyle
ilgili bir bilinç yaratacak çabayı ortaya koymasını gerektiriyor. Biz, bu
maksatla meslek odalarımızla iş birliği yapmaya hazırız ve işlerini, hepsini
kolaylaştırmak istiyoruz. Üniversitelerimizle iş birliği yapıyoruz zaten, Millî
Eğitim Bakanlığıyla yapıyoruz, sendikalarımızın yine bu konuda çaba sarf
etmeleri gerektiği kanaatini taşıyoruz.
Dursunbey’le
ilgili olarak tabii ki biz yaklaşık yirmi gün önce, bir ay önce denetim
yapmıştık. Yaptığımız denetimlerde herhangi bir kapatmayı gerektirecek eksiklik
bulmadık. Bizim için gördüğümüz en büyük eksiklik havalandırma tahrik
motorlarının olduğu yerdeki motorlarda grizu önleyici tedbirlerin olmamasıydı.
Ancak bu, maden üretiminin yapıldığı yerde değil maden ocağının girişindeki
hava tahrik motorlarıydı, kapatmayı gerektiren bir durum değildi. Bununla
ilgili gerekli ikazlarımızı yapmıştık. Yönetici de zaten grizu tedbirli olan
motorları getirttiğini bize ifade etmişti. Onun dışında, o maden ocağında
geçekten de çok büyük sorunlar oluşturacak bir eksiklik görünmüyordu. Dediğim
gibi, orada yapılan çalışmalar bir tarafıyla da pilot niteliği taşıyordu ama o
kaza yine oldu. Yakında ön raporlar çıkacak. Hem savcılığın tespit ettiği
bilirkişiler hem de Bakanlığımızın uzmanlarının yapacağı raporlar ortaya
çıkacak, biz gerçek anlamda sorunun sebebini görebileceğiz. Umarım orada bir
ihmalden çok, beklenmedik bir durumun ortaya çıktığı şeklinde olur. Ama bir
ihmal varsa, burada herkes emin olmalı ki, onun hesabını kendi nefsimden
başlayarak herkese soracağımızdan siz de emin olmalısınız.
Biz, bu
vesileyle, Türkiye’de iş güvenliği konusunu toplumun temel meselelerinden
birisi olarak algılayacak bir çaba için sizlerden de destek istiyor, hepinize
teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Bakan.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) – Sayın Başkanım, yerimden bir cümle söylemek istiyorum tutanağa
geçmesi açısından.
Ocak, Enerji
Bakanlığı tarafından kapatılmıştır, Çalışma Bakanlığı tarafından
kapatılmamıştır. Aradaki fark, Çalışma Bakanlığı kapatsaydı işçiler ücret
almaya devam edecekti, Enerji Bakanlığı kapattığı için işçiler ücret alamıyor.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür
ederim.
ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul) – Buna cevap verebilir miyim?
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Tabii tabii, cevap vermesi gerekir. Yanlış
bilgiyse…
BAŞKAN – Bir
saniye…
Sayın Aydoğan, siz sisteme girdiniz…
ERGÜN AYDOĞAN
(Balıkesir) – Evet.
BAŞKAN – Önce
bana söyleyin, niye girdiniz?
ERGÜN AYDOĞAN
(Balıkesir) – Sayın Bakanın açıklamalarına katkı yapmak için.
BAŞKAN – Ama daha
evvel siz konuştunuz, katkıda bulundunuz 60’ıncı maddeye göre.
ERGÜN AYDOĞAN
(Balıkesir) – Bakanın söylediklerine katkı yapmak için.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Başkan, ilave katkısı varmış.
BAŞKAN – Öyle bir
hak yok Sayın Aslanoğlu.
60’ıncı maddeyi
iyi niyetle benim kadar sık işleten kimse yok, doğru mu? Doğru. Şimdi bu
istismar hâline dönüştüğü zaman da, o zaman ne olur? Olmaz.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – Yapmayız Başkanım.
BAŞKAN – Sayın Aydoğan, sizinle konuşmuyorum. Biraz oturun bakayım.
Şimdi, ben, Aslanoğlu’na söylüyorum.
Dolayısıyla, bu
sistemi milletvekillerinin lehine kullanmaya devam etmemiz için istismarından
uzak durmamız lazım.
Şimdi, Sayın Aydoğan, siz ne diyorsunuz, önce bana onu söyleyin, verip
vermeyeceğime karar vereceğim.
ERGÜN AYDOĞAN
(Balıkesir) – Peki Sayın Başkan.
Söyleyeceklerimiz,
tabii, kaza sonrasında yaşananlarla ilgili çıkacak raporla ilgili. Sayın Bakan,
oradaki çalışanların güvenlik önlemlerinin alındığını söylüyor. Ben de diyorum
ki, Türkiye olarak biz ILO’nun 176 sayılı İşçi
Sağlığı…
BAŞKAN – Şimdi
ben size -normalde böyle bir hakkınız yok şu anda, Sayın Anadol
biliyor ama- iyi niyetimle bir dakikalık süre veriyorum. Ona göre, konuyu
yaymadan…
GÜROL ERGİN
(Muğla) – İki dakika…
BAŞKAN – Hocam,
Allah aşkına ya!
GÜROL ERGİN (Muğla) – Ama gerçekten bu çok önemli.
BAŞKAN – Yani
bakın, üçüncü dakikasını kullanmış olacak.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) – Tamam, tamam, bir dakika.
BAŞKAN –
Dolayısıyla, konuyu yaymadan ne söyleyecekseniz söyleyin, ondan sonra Sayın
Bakana söz vereceğim.
Buyurun.
ERGÜN AYDOĞAN
(Balıkesir) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. Tabii, konuyu yaymıyorum.
Sayın Bakanımızın
iş güvenliği ve işçi sağlığıyla ilgili açıklamalarında, ILO’nun
176 sayılı İş Güvenliği ve İşçi Sağlığı Sözleşmesi’ni imzalamayı düşünüyor mu,
düşünmüyor muyuz?
Bir de, o
işletmede kullanılan araç ve gereçlerin ATEX Yönetmeliği’ne uygun olup
olmadığını buradan açıklamanızı diliyorum.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN – Ben
teşekkür ederim bir dakikayı kullandığınız için, güzel.
Sayın Bakan,
buyurun şimdi.
ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul) – Teşekkür ediyorum, sağ olun Sayın
Başkan.
Sayın Anadol aslında doğru söylüyor, Enerji Bakanlığı kapattı.
Bizim kapatmayla ilgili kararımızın gecikmesinin sebebi bizim prosedürümüzü belirleyen hukuki düzenlemelerle alakalı. Biz
bu tip kazalardan sonra, kendi müfettişlerimizi gönderip belirli incelemeleri
yaptıktan sonra bize gelecek rapora göre kapatma yapıyoruz. O açıdan, dikkat
ederseniz Mustafakemalpaşa’daki maden ocağındaki problem şeyde… Kapatma kararı
da daha sonradan bizim tarafımızdan verildi. Bugünlerde raporumuz
tamamlanacaktır. Raporumuz tamamlandıktan sonra kararımızı veririz ve bizim
kapatmamız hâlinde de o işçiler işlerine devam ediyormuş gibi ücretlerini
alırlar. Dediğiniz doğru. Şayet işten çıkarılırlarsa, biz o işçilerimize
işsizlik ödeneğinden ücret ödüyoruz ama bundan daha da önemlisi, orada kazaya
muhatap olmuş olan işçilerimizden ölenlere ve yaralananlara yönelik Sosyal
Güvenlik Kurumunun birtakım tedbirleri vardı, onları aldık, bilmenizde yarar
umuyorum. Özellikle, ölen işçilerimizle ilgili hem cenaze masraflarının
karşılanması hem de ölüm aylığının ve ölüm maaşının alınmasıyla ilgili
tedbirlerimizi tamamladık. Hatta orada örnek bir davranış da sergiledik: Bizzat
yöneticilerimiz ölenlerin ailelerine gittiler, işlemlerini evlerinde yaptılar
ve böylece, onlardan maaş alacak olanlar maaşlarını alacak şekilde, ölüm aylığı
alacak olanlar alacak şekilde, her ikisini alacaklarsa her ikisini de yapacak
şekilde düzenlemeleri yapıldı. Orada bir eksiklik olmadığını buradan, doğrusu,
ifade etmekten de mutluyum.
Öbür bahsedilen
“ATEX standartlarına uygun muydu?” sorusunun cevabını daha sonra verebilirim,
çünkü raporları bilmiyorum doğrusu, o kadar teknik ayrıntısı bilmiyorum. Daha
sonra…
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Gündem dışı
üçüncü söz Erzurum’un düşman işgalinden kurtuluşunun 92’nci yıl dönümü
münasebetiyle söz isteyen Erzurum Milletvekili Sayın Zeki Ertugay’a
aittir.
Buyurun Sayın Ertugay. (MHP sıralarından alkışlar)
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
(Devam)
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları (Devam)
3.- Erzurum Milletvekili Zeki Ertugay’ın,
Erzurum’un düşman işgalinden kurtuluşunun 92’nci yıl dönümüne ilişkin gündem
dışı konuşması
ZEKİ ERTUGAY
(Erzurum) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Erzurum’un
kurtuluş günü olan 12 Mart 1918 tarihi, Anadolu’nun kalbi Erzurum’un bu ülke
uğruna nice canlar feda edilerek elde edildiği bir zafer günüdür. 16 Şubat
1916’dan 12 Mart 1918 tarihine kadar Rus ve Ermeni işgali altında kalan
Erzurum’da Taşnak Ermeni çeteleri tarafından yapılan
insanlık dışı katliam, jenosit ve Engizisyon mezaliminde dahi görülmeyen bir
vahşet, 12 Mart 1918 tarihinde Birinci Kafkas Kolordusunun Erzurum’a girişiyle
son bulmuştur.
Bugün, Erzurum’da
hiçbir aile yoktur ki Rus ve Ermeni savaşlarında şehit vermemiş olsun. Erzurum,
Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da en fazla Türk soykırımının yapıldığı şehirlerin
başında gelmektedir. 1916-18 yılları arasında, vilayet sınırları dâhilindeki
şehit sayısı 50 bindir. Burada şu hususu bilhassa ifade etmek istiyorum: Türk
milleti, bu tarihî gerçeğe rağmen, olayları ters yüz edip Türk’e soykırım
iftirası atanların bu kin ve iftira kampanyası altında asla ezilmeyecek, bütün
engellere rağmen dünya kamuoyunun gerçekleri öğrenmesini sağlayacaktır.
Erzurum, büyük
Türk milletinin tarihî misyonunda ve alın yazısında
her zaman Anadolu’nun kilidi konumunu üstlenmiş tarihî bir Türk yurdudur. Dün
olduğu gibi bugün de bu tarihî şehir stratejik öneminden, tarihî, kültürel ve
siyasi cazibesinden hiçbir şey kaybetmemiştir. Bu konumundan dolayı da Anadolu
tarihiyle uğraşan tarihçilerin hemfikir oldukları yegâne nokta, Erzurum
yaylasına hâkim olan milletler bütün Anadolu’ya hâkim olurlar, bu yaylayı
ellerinden çıkaran milletler er veya geç Anadolu’nun öteki kısımlarındaki
hâkimiyetlerini de kaybederler; bu gerçek, Anadolu’nun beş bin yıllık tarihinde
hiç değişmemiştir ve değişmeyecektir. Onun içindir ki Büyük Önder Atatürk, yeni
devletin ve cumhuriyetin kuruluşuna giden ilk adımı Erzurum Kongresi’ni yaparak
atmıştır. Erzurum Kongresi’ne zemin hazırlayan sürecin başlangıcı, şüphesiz ki
hürriyet ve istiklal mücadelesinin kazanıldığı 12 Mart tarihi yani Erzurum’un
kurtuluşudur. Büyük Önder’in “Tarih bu kongremizi ender ve büyük bir eser
olarak kaydedecektir.” dediği Erzurum Kongresi, Kuvayımilliyenin
amil, millî iradenin hâkim kılındığının ilan edildiği bir kongredir. Bu kongre,
yeni kurulacak bağımsız Türk devletinin kuruluş felsefesini oluşturan
“Azınlıklara imtiyazlar verilemez. Manda ve himaye kabul edilemez. Vatan bir
bütündür, parçalanamaz.” kararlarının alındığı, tarihin akışını değiştiren bir
kongredir.
Yeri gelmişken
burada bir hususu yüksek müsaadelerinizle hatırlatmak istiyorum: Erzurum’da, 23
Temmuz 2003’te, 59’uncu AKP Hükûmeti, seksen dört yıl
önce yukarıda bahsettiğim tarihî kararların alındığı, bağımsızlık meşalesinin
yakıldığı bu kutlu mekânda bir Bakanlar Kurulu toplantısı yapmıştır. Bu
toplantıda “Yedinci Uyum Paketi” adı altında on tane yasanın çıkarılması
kararlaştırılmıştır.
Değerli
milletvekilleri, bugün maalesef yürürlükte olan bu yasaların bazıları Erzurum
Kongresi kararlarıyla âdeta hesaplaşma niteliğindedir ve bin yıllık
kardeşliğimizi dinamitleyen, millî birlik ve beraberliğimize zarar veren,
şehitlerimizin kemiklerini sızlatan bugünkü “açılım” denen yıkım projelerinin
de altyapısını oluşturmuştur.
Türk milletinin
kurtuluşuna ve bağımsızlığına giden bu günleri anarken şüphesiz ki amacımız
tarihten çıkarılan dersleri yeni nesillere aktarmanın yanında, o zor şartlarda
bu aziz vatanı işgalden kurtarıp bize emanet eden Kuvayımilliye
ruhuyla, bugün bu ülkeyi yönetenlerin millete ve devlete bakışı arasındaki
farkı ortaya koymaktır.
Günümüz
Erzurum’una gelince. Geçen sekiz yıllık zaman içerisinde bir taraftan Erzurum
ekonomik olarak kan kaybederken, yani küçük esnafı, çiftçisi yok olurken,
memuru, emeklisi dara düşerken, tarım ve tarım dışı sektörlerde işsizlikte
patlama yaşanırken, diğer taraftan ilde yaşanan iki yönlü göç şehrin kültürel
ve sosyal dokusunu tamamen bozmuştur.
Sadece birkaç
rakam vermek istiyorum: Erzurum’da 2009 yılı Temmuz ayında, 2008 yılı Temmuz
ayına göre, kurulan şirket sayısında yüzde 55, gerçek kişi ticaret işletmesi
sayısında yüzde 41’lik bir azalma olmuştur, tasfiye edilen kooperatif
sayısındaki artış ise yüzde 166’dır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Bir
dakika ek süre veriyorum.
ZEKİ ERTUGAY
(Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Geçen yılın aynı
ayına göre kapanan şirket sayısı yüzde 50, kapanan kooperatif sayısı yüzde 133
artmıştır. Bu rakamlar Erzurum’un sürekli kan kaybettiğini, ekonomik olarak
büyük bir sıkıntı içerisinde olduğunu ve problemlerinin bir an evvel çözüm
beklediğini açıkça göstermektedir.
Değerli
milletvekilleri, 12 Mart aynı zamanda İstiklal Marşı’mızın
da kabulünün 89’uncu yıl dönümüdür.
Sözlerimi burada
bitirirken İstiklal Marşı’mızın yazılmasına vesile
olan kahramanlarımıza, millî şairimiz Mehmet Akif Ersoy’a, millî mücadelede ve
terörle mücadelede hayatını kaybeden aziz şehitlerimize Cenabı Allah’tan
rahmet, milletimize başsağlığı diliyor, aziz hemşehrilerimin
kurtuluş bayramlarını tebrik ediyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Ertugay.
Sayın Doğru,
buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
4.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, 14 Mart Tıp
Bayramı’na ilişkin açıklaması
REŞAT DOĞRU
(Tokat) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Benim söz
talebim, 14 Mart Tıp Bayramı’nın hafta sonuna gelmesiyle ilgilidir. Ben,
buradan, bütün tıp mensuplarının 14 Mart Tıp Bayramı’nı kutluyorum. Türk
milletinin her ferdine hak ettiği sağlık hizmetini sunabildiğimiz zaman,
anlamına uygun olacak bayram kutlamaları daha güzel olacaktır.
Hekimler başta
olmak üzere, bütün sağlık personeli fedakâr bir şekilde çalışmakta ve görev
yapmaktadır. Çıkarılan son kanunlardan birçok şikâyetler vardır. Sağlık
çalışanları, özellikle, son çıkarılan kanunlardan çok şeyler beklemişlerdir
ancak beklentilerinin yerine gelmiş olduğunu söyleyemiyoruz. Ancak yine de
onlar, gecelerini gündüzlerine katarak insanüstü gayretle çalışıyorlar. Devlet
olarak da onları takdir etmek mecburiyetindeyiz.
Ülkemizde en zor
şartlarda çalışan personel başta olmak üzere, bütün hekimlerimize
çalışmalarından dolayı takdir ve şükranlarımı sunuyor, nice yıllara daha güzel
şartlarda ulaşmalarını ve bayram yapmalarını temenni ediyorum.
Söz verdiğiniz
için teşekkür ederim Sayın Başkanım.
BAŞKAN –
Başkanlığın Genel Kurula Sunuşları vardır.
Komisyondan
istifa önergesi vardır, okutuyorum:
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Önergeler
1.- Tokat Milletvekili Zeyid
Aslan’ın, İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu üyeliğinden istifa ettiğine
ilişkin önergesi (4/189)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Ak Parti Genel
Merkezi Teşkilat Başkanlığındaki görevimin yoğunluğu nedeniyle, İnsan Hakları
İnceleme Komisyonu üyeliğinden istifamın kabulünü arz eder, saygılar sunarım. 10/03/2010
Zeyid Aslan
Tokat
BAŞKAN –
Bilgilerinize sunulmuştur.
Meclis
araştırması açılmasına ilişkin dört önerge vardır, ayrı ayrı
okutuyorum:
B) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Diyarbakır Milletvekili Selahattin Demirtaş
ve 19 milletvekilinin, 1930 yılında Van’ın Erciş ilçesindeki Zilan Deresi’nde yaşanan olayların araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/615)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Van’ın Erciş
İlçesinde 1930 yılında yaşanan Zilan Katliamı
araştırılıp, isyan dönemi yaşanan olayların aydınlatılması amacıyla Anayasanın
98’inci, İçtüzüğün 104 ve 105. maddeleri gereğince Meclis araştırması
açılmasını arz ederiz.
1) Selahattin Demirtaş (Diyarbakır)
2) Gültan Kışanak (Diyarbakır)
3) Ayla Akat Ata (Batman)
4) Bengi Yıldız (Batman)
5) Akın Birdal (Diyarbakır)
6) Emine Ayna (Mardin)
7) Fatma Kurtulan (Van)
8) Hasip Kaplan (Şırnak)
9) Hamit Geylani (Hakkâri)
10) İbrahim Binici (Şanlıurfa)
11) M. Nuri Yaman (Muş)
12) Mehmet Nezir Karabaş (Bitlis)
13) Mehmet Ufuk Uras (İstanbul)
14) Osman Özçelik (Siirt)
15) Özdal Üçer (Van)
16) Pervin Buldan (Iğdır)
17) Sebahat Tuncel (İstanbul)
18) Sevahir Bayındır (Şırnak)
19) Sırrı Sakık (Muş)
20) Şerafettin Halis (Tunceli)
Gerekçe:
1930 yılında Ağrı
ili ve civarında Ağrı İsyanı adıyla anılan bir isyan gerçekleşmiş; isyanın
bastırılmasından sonra ise isyana katılan-katılmayan birçok insan Van ili Erciş
ilçesi sınırları içerisindeki Zilan Deresi'ndeki
köylere sığınmıştır. Temmuz 1930 tarihinde ordu güçleri tarafından Zilan Deresi'ne bir operasyon düzenlenmiş, köylerin büyük
bir kısmı yakılarak boşaltılmış ve isyana katılıp katılmadığına bakılmaksızın
binlerce sivil vatandaş katledilmiştir. Bu operasyonda; Hasanabdal, Aks, Şahbazar,
Doğancı, Tendurek, Çakırbey,
Yılanlık, Harhus, Babazeng,
Kömür, Şor, Şorik, Mürşit, Mescitli, Karakilis, Kündük, Zorava, Aryutin, Hallacköy, Koşköprü, Kuruçem, Mülk, Yekmal, Kilise, Gosk, A. Partaş, Y. Partaş, Binesi, Bunizi, Pelexlu, Kerx, Söğütlü, Mığare, Kardoğan, Kelle, Hostekar, Süvarköy, Kızılkılise, Ziyaret, Hiraşen,
Komik, Şeytanava, Birhan ve Yukarı Koçköprü Köyü ateşe verilerek yakılmıştır. Operasyon
sonrası sivil ve silahsız olan 15.000'e yakın kişi öldürülmüştür.
13 Temmuz 1930
tarihli Cumhuriyet gazetesi operasyonu, "Ağrı Dağı tepelerinde kovuklara
iltica eden 1.500 kadar şaki kalmıştır. Tayyarelerimiz şakiler üzerine çok
şiddetli bombardıman ediyorlar. Ağrı dağı daimi olarak infilak ve ateş içinde
inlemektedir. Türkün demir kartalları asilerin hesabını temizlemektedir.
Eşkıyaya iltica eden köyler tamamen yakılmaktadır. Zilan
harekâtında imha edilenlerin sayısı 15.000 kadardır. Zilan
deresi ağzına kadar ceset dolmuştur... Bu hafta içinde Ağrı Dağı tenkil
harekâtına başlanacaktır. Kumandan Salih paşa bizzat Ağrı'da tarama harekâtına
başlayacaktır. Bundan kurtulma imkânı tasavvur edilemez." şeklinde haber
yapmıştır.
1930 tarihindeki
sayısında Cumhuriyet Gazetesi Zilan Deresi'ndeki
toplu katliamı şöyle vermiştir: "Karaköse, 14
(Özel muhabirimiz bildiriyor)- Ağrı eteklerinde eşkıyaya katılan köyler
yakılarak, ahalisi Erciş'e sevk ve orda iskân olunmuştur. Zilan
harekâtında imha edilen eşkıya miktarı, 15 binden fazladır. Yalnız, bir müfreze
önünde düşüp ölenler bin kişi olduğu tahmin ediliyor. Zilan
Deresi'ne sıvışan 5 şaki teslim olmuştur. Buradaki harp, pek müthiş bir tarzda
cereyan etmiştir. Zilan Deresi, lebalep cesetlerle
dolmuştur."
Dönemin
iktidarlarına göre ise; "İsyan mıntıkasında işlenen fiiller suç sayılmaz"dı. Bölge, "serbest atış alanı”ydı. 20 Temmuz 1931 tarih ve 1850 Sayılı Kanunla bu teyid edilmiştir.
Madde 1: Erciş, Zilan, Ağrı dağ havalisinde vuku bulan isyanda, bunu
müteakip Birinci Umumi Müfettişlik mıntıkası ve Erzincan Pülümür kazası
dahilinde yapılan takip ve te'dip hareketleri
münasebetiyle 20 Haziran 1930'dan 1 Kanun-ı Evvel 1930 tarihine kadar askeri
kuvvetler ve devlet memurları ve bunlar ile birlikte hareket eden bekçi,
korucu, milis ve ahali tarafından isyanın ve bu isyanla alakadar vak'aların tenkili emrinde gerek müstakilen
ve gerekse müştereken işlenmiş efal ve hareket suç
sayılamaz..
Madde 3: Bu
kanunun icrasına Adliye ve Dahiliye vekilleri
memurdur.
Katliam sonrası
binlerce insan köylerini terk etmek zorunda bırakılmıştır. Boşaltılan köyler
1980 yılına kadar boş bırakılmış, bu yıldan sonra ise köylere Afganlar
yerleştirilmiştir.
1930 yılında
yaşanan Zilan Katliamı ile ilgili olarak gerekli
araştırmaların yapılması ve dönemin mağdurlarının ve varislerinin
mağduriyetlerinin giderilmesine yönelik çalışmalar biran önce yapılmalıdır.
2.- Diyarbakır Milletvekili Selahattin Demirtaş
ve 19 milletvekilinin, kamuda geçici personel istihdamındaki sorunların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/616)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Ülkemizde
yaygınlaşarak devam eden geçici personel rejiminin ücretler, örgütlenme ve
toplu sözleşme hakları üzerindeki etkilerinin açığa çıkarılması, olumsuz
etkilerin giderilmesi ve üretim faktörlerinin başında gelen emek kesiminin
kaygılarını gidermeye yönelik yeni, alternatif, uluslararası sözleşmelere ve
insan hakları kriterlerine uygun istihdam biçimlerinin
ortaya çıkarılması, geçici personel rejiminden kaynaklı mağdur olmuş
vatandaşlarımızın mağduriyetlerini açığa çıkarıp bunları telafi etmenin
yollarının ortaya çıkarılması amacıyla, Anayasanın 98. İçtüzüğün 104 ve 105.
maddeleri gereğince Meclis Araştırması açılmasını arz ederiz.
1) Selahattin Demirtaş (Diyarbakır)
2) Gültan Kışanak (Diyarbakır)
3) Ayla Akat Ata (Batman)
4) Bengi Yıldız (Batman)
5) Akın Birdal (Diyarbakır)
6) Emine Ayna (Mardin)
7) Fatma Kurtulan (Van)
8) Hasip Kaplan (Şırnak)
9) Hamit Geylani (Hakkâri)
10) İbrahim Binici (Şanlıurfa)
11) M. Nuri Yaman (Muş)
12) Mehmet Nezir Karabaş (Bitlis)
13) Mehmet Ufuk Uras (İstanbul)
14) Osman Özçelik (Siirt)
15) Özdal Üçer (Van)
16) Pervin Buldan (Iğdır)
17) Sebahat Tuncel (İstanbul)
18) Sevahir Bayındır (Şırnak)
19) Sırrı Sakık (Muş)
20) Şerafettin Halis (Tunceli)
Gerekçe:
Ülkemizin
yıllardır devam eden yapısal sorunlarından biri de, işsizlik ve yoksullukla
mücadele etmek amaçlı doğru bir üretim, bölüşüm ve istihdam politikasının
olmamasıdır. Geçmiş hükümetler tarafından uygulanan ekonomi politikaları, bu
sorunları çözememiş ve bu sorun AKP hükümetleriyle birlikte daha da
derinleşerek devam etmiştir.
Uygulanan ekonomi
politikaları sonucunda ülkemizde yoksul sayısı 20 milyona yaklaşmış, resmi
verilere göre işsizlik oranı tarihsel rekorlara ulaşmıştır. İşçi sendikalarına
göre ise işsizlik oranı % 20'nin üzerine çıkmıştır. Bu durumda ortaya çıkan
başka bir sorun ise, bu yoksulluk ve işsizlik durumuyla mücadele amaçlı ortaya
çıkan istihdam biçimleri olmuştur.
Özellikle Tekel
işçileri olarak bilinen yaprak tütün işletmeleri çalışanlarının, eylemleriyle
kamuoyunun yakından takip etme olanağı bulduğu 4-C istihdam biçimi, emek
sömürüsünü derinleştirdiği iddiasıyla karşı çıkılan bir istihdam biçimi olarak
öne çıkmaktadır.
Sendikaların
belirlemiş olduğu açlık ve yoksulluk sınırlarının altında bir ücretle emeğin
satın alınması anlamına gelen geçici personel rejimi, aynı zamanda herhangi bir
iş güvencesi de içermemektedir. Sendikalaşma olanakları ve dolayısıyla da
örgütlenme ve toplu sözleşme haklarından da mahrum olan bu geçici personel
yasasına göre çalışanlar, en temel insan hakkı ve emeğin tarihsel kazanımı olan
toplu örgütlenme ve hak arama hakkından da bizzat devlet tarafından mahrum
bırakılmaktadır.
Sosyal devlet
olmanın temel ilkelerinden biride vatandaşlarına aş, iş bulmak ve bunu yaparken
de emeğin haklarına saygı göstermek gereğiyken, vatandaşlarına güvenceli iş ve
haklarını talep edebilecekleri yasal zeminleri yaratmak ve uygulama özgürlüğü
de sunmaktır.
Tekel işçilerinin
eylemleriyle beraber hükümetin 4-C geçici personel statüsünde yapmış olduğu
değişiklik, yılda 10 aylık çalışma süresinin 11 aya çıkarılması olmuş ve bunun
dışında, bu çalışanların örgütlenme, toplu sözleşme ve kıdem tazminatı
haklarında herhangi iyileştirici bir adım atmamıştır. Ücretlerde de yine
yoksulluk sınırının altında bir rakamda ısrar edilmiştir. Çalışma süresinin 11
aya çıkarılması aynı zamanda kamuoyunda geçici personel rejiminin hükümet
eliyle yaygın istihdam biçimi haline getirileceği kuşkularını da artırmıştır.
Kamuda çalışan ve Tekel işçileriyle beraber sayıları 34 bine ulaşması beklenen
4-C de çalışacak olanların, 657 sayılı Devlet Memurları Yasası’nın istihdam
biçimlerini belirleyen 4. maddesinin C fıkrasında da ifade edildiği gibi, ne
işçi ne memur ne de sözleşmeli personel statüsünde bulunmamaktadırlar. Bu
durum, çalışanlar düşük ücret ve kıdem tazminatsız çalıştırıldıkları ve
sözleşmeleri her yıl yenilendiği için, bir geçici istihdam durumunu aşıp,
sürekli, ucuz ve kıdem tazminatsız çalıştırma anlamına gelen bir istihdam
biçiminin de yolunu açmaktadır. Bu uygulamalar, ucuz ve yaygın istihdam
biçiminin yaygınlaşmasına yönelik kaygıları daha da güçlendirmektedir.
Şu an sayıları 10
binleri bulan geçici personel statüsünde çalışanlara, sırada bekleyen Şeker Fabrikaları
özelleştirmeleri ve devam edecek diğer özelleştirmelerle beraber yenileri
eklenecektir. Vatandaşlarımızda bu sayının katlanarak devam etmesi durumunda
emekçinin hakkı olan insanca yaşam için gerekli ücret hakkı, sendika kurma ve
toplu sözleşme gibi yaptırım kanallarının tamamen kapanacağı kaygısı hâkimdir.
Bunun özellikle hükümet eliyle teşvik ediliyor oluşu ayrıca sosyal devlet,
hukuk devleti gibi olguları da kökünden zedeleyici bir rol oynamaktadır.
Hükümetin,
ülkemizde yaşanan işsizlik ve yoksulluğun varmış olduğu yüksek boyutları, Tekel
işçilerinin eylemlerinden vazgeçmeleri için tehdit unsuru olarak kullanması, bu
durumu düşük ücretle çalıştırma politikasının bir gerekçesi yapması, işsizliği
ve yoksulluğu önleyici politikalar geliştirmemesi mevcut krizi daha da
derinleştirmektedir. Bu krizin aşılması amacıyla yapılacak çalışmaların tespiti
için Meclis araştırması açılması elzemdir.
3.- İzmir Milletvekili Ahmet Ersin ve 34 milletvekilinin, Hrant Dink cinayetiyle ilgili
bazı hususların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/617)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Yaşam hakkı,
temel ve mutlak haklardandır ve gerek Anayasamıza ve gerekse Avrupa İnsan
Hakları Sözleşmesine göre, herkesin yaşamı ve vücut bütünlüğü Devletin teminatı
ve yasaların koruması altındadır. Dolayısıyla, diğer tüm hak ve özgürlükler
gibi, yaşama hakkının da özüne dokunulamaz ve kişinin kendisinden, üçüncü
kişilerden ve toplumdan gelen tehditlere karşı korunması gerekir. Bu konuda
Devlet, herkese etkin güvenceler sunmak zorundadır.
Gerek Anayasa ve
yasalarımız, gerekse Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi gereği Devlet, yaşama
hakkını korumak için gerekli önlemleri almak ve bir saldırı vuku bulduğunda
ise, fail veya faillerini ve saldırıda ihmali olan kamu görevlilerini yargı
önüne çıkarmak, yargılanmalarını ve cezalandırılmalarını sağlamak zorundadır.
Yani Devlet, yaşama hakkına saldırı olması hâlinde, sorumluların kim olduğuna
bakmadan etkin, resmi ve güvenilir bir soruşturma yapmakla yükümlüdür.
Bilindiği gibi,
19 Ocak 2007 tarihinde, Agos Gazetesi yayıncısı
gazeteci Hrant Dink, bir
dizi ihmaller sonucu katledilmiştir.
Hrant Dink'e yönelik tehlikenin varlığından, İstanbul Valisi ve
Emniyetinin 1 yıl öncesinden itibaren haberleri vardır. Türkiye Ermenileri
Patriği 2. Mesrob, 11 Ekim 2006 tarihinde İstanbul
Valiliğine yaptığı müracaatta, gelen tehditler ve duyumlar nedeniyle Ermeni
vatandaşlarımıza ait tüm kurumların güvenliğinin sağlanmasını talep etmiştir.
Ayrıca, Hrant Dink,
İstanbul Valiliğine çağrılarak uyarılmış, ancak korunması için önlem
alınmamıştır.
Keza, Trabzon
Emniyeti ve Jandarmasının haber elamanları, Hrant Dink'in öldürüleceğini ve fiili kimin gerçekleştireceğine
kadar bilgileri vermişlerdir.
Dolayısıyla, Hrant Dink'in öldürüleceği,
Emniyet İstihbarat Dairesi ile Trabzon Emniyeti ve Jandarması ve İstanbul
Emniyeti tarafından önceden bilinmesine rağmen, bir koruma önlemi alınmadığı
gibi, halen yargılanmakta olan sanıkların bu eylemi gerçekleştirmelerini
önleyecek tedbirler de alınmamıştır. Sonuçta, konuyla ilgili her kademedeki
sorumluların ihmali, Hrant Dink'in
yaşamını yitirmesine neden olmuştur.
Öldürülen
gazeteci Hrant Dink'in
yakınlarının başvurusu üzerine, Başbakanlık Teftiş Kurulunun yaptığı
incelemede, aralarında Emniyet İstihbarat Dairesi eski Başkanlarından Ramazan
Akyürek ve Sabri Uzun'un da bulunduğu, İstanbul ve Trabzon'daki 19 polis
hakkında, ihmalleri nedeniyle soruşturma açılması sonucuna varılmıştır. Ancak,
soruşturmayı yürüten İçişleri Bakanlığı Müfettişleri ise, polislerin ihmalinin
olmadığı sonucuna vararak, istihbarat ve önlem almakla ilgili bütün sorumluluğu
halen yargılanmakta olan muhbir Erhan Tuncel'in
üzerine yıkmıştır.
Dolayısıyla, aradan üç yıl geçmesine karşın, yurtiçi ve
yurtdışında halen dahi tartışılan ve Türkiye'nin imajını ciddi ölçüde erozyona
uğratan bu cinayetin aydınlatılmasına katkı verebilecek bazı kayıt ve
belgelerin imha edilmiş olması yanında; ilgili kamu görevlilerinin ihmal ve
sorumluluklarına ilişkin, Başbakanlık Teftiş Kurulu ile İçişleri Bakanlığı
Teftiş Kurulunun birbirine ters raporları kamuoyunun kafasını karıştırmıştır. Sorumlu bazı kişilerin korunmak istendiği kanaati yaygındır.
Bu nedenle de; gazeteci Hrant Dink'in 19 Ocak 2007 tarihinde öldürülmesinden önce
korunmasında ve bu cinayeti önleyecek tedbirlerin alınmasında ve ayrıca
cinayetin bağlantılarının ortaya çıkarılmasında, Emniyet İstihbarat Dairesi ile
Trabzon Emniyeti ve Jandarmasının ve İstanbul Emniyetinin ve diğer kamu
görevlilerinin ihmal ve kusurunun olup olmadığının ve varsa sorumlularının
tespiti için Anayasanın 98 ve İçtüzüğün 104. ve 105. maddeleri gereği bir
Meclis Araştırması açılmasını talep ederim.
1) Ahmet Ersin (İzmir)
2) Durdu Özbolat (Kahramanmaraş)
3) Enis Tütüncü (Tekirdağ)
4) Algan Hacaloğlu (İstanbul)
5) Ali İhsan Köktürk (Zonguldak)
6) Rahmi Güner (Ordu)
7) Fevzi Topuz Muğla)
8) Hüseyin Ünsal (Amasya)
9) AkifEkici (Gaziantep)
10) Yaşar Ağyüz (Gaziantep)
11) Ergün Aydoğan (Balıkesir)
12) Ali Rıza Ertemür (Denizli)
13) Ahmet Küçük (Çanakkale)
14) Faik Öztrak (Tekirdağ)
15) Eşref Karaibrahim (Giresun)
16) Orhan Ziya Diren (Tokat)
17) Fehmi Murat Sönmez (Eskişehir)
18) Şahin Mengü (Manisa)
19) Derviş Günday (Çorum)
20) Osman Kaptan (Antalya)
21) Bülent Baratalı (İzmir)
22) Ali Rıza Öztürk (Mersin)
23) Gürol Ergin (Muğla)
24) Hulusi Güvel (Adana)
25) Şevket Köse (Adıyaman)
26) Erol Tınastepe (Erzincan)
27) Muhammet Rıza Yalçınkaya (Bartın)
28) Mehmet Ali Özpolat (İstanbul)
29) Mevlüt Coşkuner
(Isparta)
30) Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
31) Ensar Öğüt (Ardahan)
32) Hikmet Erenkaya Kocaeli)
33) Tayfur Süner (Antalya)
34) Mehmet Şevki Kulkuloğlu (Kayseri)
35) Sacid Yıldız (İstanbul)
4.- Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk
ve 34 milletvekilinin, faili meçhul siyasi cinayetler konusunun araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/618)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Türkiye'nin
tarihi, çok sayıda faili meçhul siyasi cinayetlerle doludur. Devlet, hiçbir
siyasi cinayetin sırrını çözmemiş, sonunda Türkiye, adeta faili meçhul siyasi
cinayetler mezarlığı haline gelmiştir. 1948 yılında, sürekli izlendiği
nedeniyle tüm işlerini bırakarak kamyonculuk yapmaya başlayan Yazar Sabahattin
Ali'nin, Kırklareli üzerinden Bulgaristan'a geçmek isterken öldürülmesi olayı
hâlâ aydınlatılmadığı gibi mezarının nerede olduğu dahi bilinmemektedir.
1970'li yılların ortasından itibaren toplum tam ortasından sağ ve sol diye
ikiye bölünmüştü.
Ülkenin tümünde
kan gövdeyi götürüyordu. Her gün sokak ortasında insanlar kurşunlanarak
öldürülüyordu. İşte böylesine karanlık, sisli, kaotik bir ortamda hemen
herkesi, uzlaşmaya, barışa çağıran Gazeteci Abdi İpekçi, 1 Şubat 1979 günü
evine giderken arabasının içinde kurşunlanarak katledilmiş ve O'na sıkılan bu
kurşunlar, Türkiye'yi karanlık günlere savurmuştu. Abdi İpekçi, ölümünden bu
yana 31 yılı aşkın bir süre geçmesine karşılık, hâlâ ölümündeki sırlar
çözülememiştir. Abdi İpekçi’nin demokrasi ve özgürlük
anlayışı, bugünlere de ışık tutuyor. Abdi İpekçi kızına yazdığı mektuplarında
"Benim inançlarımın temelinde 'özgürlükçülük' var. Özgürlüğe, yalnız
insanın en kutsal, en doğal bir hakkı olduğu için inanmıyorum. Özgürlüğün aynı
zamanda gerçeklerin araştırılıp bulunmasında vazgeçilmez bir amaç olduğunu
düşünüyorum. İşte, ben, insanların özgür olmalarını, düşüncelerini,
inançlarını, görüşlerini hiçbir baskı ile karşılaşmadan özgürce
açıklayabilmelerini istiyorum. Bu özgürlüğü, yalnız kendi doğrultumdaki kimseler
için değil, karşıtlarım için de savunmak gereğine inanıyorum... Karşıtlarım
dâhil herkesin özgürlüğünü savunmayı ödev biliyorum." demiştir. İpekçi'nin "Sağda ve solda körü körüne angaje olmamış her gerçek aydının kaderi, her iki yandan
gelen suçlamalara hedef olmaktır" şeklindeki sözleri, aslında bugün Türk
basınına ve düşünce dünyasına hâkim olan bölünmüşlük ve gerginlik ortamı içinde
özel bir önem taşımaktadır. Türkiye, 31 yıl önce İpekçi'nin
şahsında simgeleşen sağduyu ve uzlaşı çizgisine bu gün daha çok ihtiyaç
duymaktadır. Mehmet Ali Ağca'nın, kısa bir süre önce
serbest kalması, kamuoyunda İpekçi cinayetinin perde arkasıyla ilgili olarak
yeniden tartışmalar başlatmıştır. Dönemin yetkili kişilerinin basında yer alan
açıklamaları; cinayet sonrasındaki ihmalleri, kusurları ve gariplikleri yeni
sorularla birlikte sarsıcı bir şekilde bir kez daha kamuoyunun dikkatini
çekmiştir. O dönemin İçişleri Bakanı Sayın Hasan Fehmi Güneş, Milliyet
Gazetesindeki açıklamasında; cinayetin birçok ipucunu ele geçirdiklerini,
çözüme gidebileceklerini belirterek "Yol görünmüştü. Orada yürünüyordu.
Heyecanla takip ediyorduk. O yol kesildi. İsyanım o. O yol, kesilmemeliydi.
Soruşturma, cinayeti planlayan merkeze doğru gidiyordu. Bu acı değil mi? Bu
sarsıcı olayları teröriste yaptırırlar. Amaçlanan şiddetin
egemen olduğu ortamı yaratmak. Darbe mi, otoriter mi. Bir düzene zemin
hazırlamak. İpekçi, önemli bir insandı. Senin babanın cinayetini tam
aydınlatmamızın önü kesildi. Acı değil mi? Niye İpekçi'ye
kıyıldığı, niye hedef seçildiğini çözmek üzereydik..." diyor ve dönemin
askerî yetkililerini suçluyor. Mehmet Ali Ağca yakalandıktan sonra
sorgulanırken Sıkıyönetim Komutanlığı tarafından gözaltı için süre uzatımı
verilmemesi, gözaltındayken diğer faillerle görüşmesine izin verilmesi,
üzerinden çıkan bazı isimlerin incelenmemesi, para hareketlerine bakılmaması
gibi pek çok iddianın ve sorunun yanıtı, hâlâ bulunamamıştır. Toplumda Siyasi
Cinayetlere ilişkin kuşkular giderilmediği sürece Abdi İpekçi cinayeti, diğer
tüm faili meçhul siyasi cinayetler gibi Türkiye'nin toplumsal vicdanında açık
bir yara olarak kalacaktır.
Gelinen aşamada
Devletin faili meçhul siyasi cinayetlere seyirci olmaktan çıkması yeni bir
anlayışla olayları araştırması gerekir. Bugün Türkiye’nin geçmişindeki karanlık
bölgelerine ışık tutulmasına, karanlıkların aydınlatılmasına ihtiyaç vardır.
Karanlık bölgelere ışık tutarak aydınlatacak ışık kaynağı da, hiç şüphe yok ki
Milli İradenin temsilcisi olan TBMM'dir. Faili meçhul cinayetlerle ilgili
soruların ısrarla yanıtını bulmak, demokratik hukuk devletinin tarihsel
görevidir. Bu nedenle TBMM'de araştırma komisyonu kurularak
başta Yazar Sabahattin Ali, Savcı Doğan Öz, Gazeteci Abdi İpekçi, Yazar Ümit Kaftancıoğlu, Sendikacı Kemal Türkler, Gazeteci-yazar Uğur
Mumcu, Prof. Dr. Muammer Aksoy, Doç. Dr. Bahriye Üçok,
müzisyen Nesimi Çimen, şair Metin Altıok, gazeteci
Metin Göktepe, gazeteci Cihan Hayırsevener,
Cevat Yurdakul, Musa Anter, Ahmet Taner Kışlalı,
Necip Hablemitoğlu, Behçet Aysan, Hasret Gültekin, Turan Dursun, Sevinç Özgüner
ve Cavit Orhan Tütengil, Hrant
Dink olmak üzere tüm faili meçhul siyasi cinayetlerin
teker teker masaya yatırılarak A'dan
Z'ye mercek altına alınması, demokrasimizin
gelişmesinin ön koşuludur. Çünkü TBMM'de kurulacak bir araştırma
komisyonu, faili meçhul olaylara ilişkin bilgi ve belgelere daha kolaylıkla
ulaşabilecektir. Komisyon, bugün devletin farklı birimlerinin arşivlerine
dağılmış olan dosyaları, belgeleri tek bir havuzda toplayarak, bunların
ışığında o dönemin yetkililerine sorular yönelterek, konuya bütünlük içinde bir
bakış geliştirebilme imkânına sahip olduğundan yakın tarihimizin aydınlatılmayı
bekleyen ve çoğu hâlâ faili meçhul olarak kalan siyasi cinayetlerinin
aydınlatılmasını da tetikleyebilir.
Çocuklarımıza
tarihinde aydınlanmamış faili meçhul siyasi cinayeti olmayan demokratik bir
Türkiye bırakmak için siyasi cinayetlerin öncesindeki ve sonrasındaki tüm
olayların araştırılması, öldürenlerin arkasındaki örgütlenmeyi ortaya çıkarmak,
karanlıkları aydınlatmak için Anayasanın 98. maddesi ve İçtüzüğün 104. ve 105.
maddeleri uyarınca Meclis Araştırma komisyonu kurulmasını saygıyla arz ve talep
ederiz.
1) Ali Rıza Öztürk (Mersin)
2) Durdu Özbolat (Kahramanmaraş)
3) Enis Tütüncü (Tekirdağ)
4) Birgen Keleş (İstanbul)
5) Ali İhsan Köktürk (Zonguldak)
6) Algan Hacaloğlu (İstanbul)
7) Rahmi Güner (Ordu)
8) Fevzi Topuz (Muğla)
9) Hüseyin Ünsal (Amasya)
10) Akif Ekici (Gaziantep)
11) Yaşar Ağyüz (Gaziantep)
12) Sacid Yıldız (İstanbul)
13) Faik Öztrak (Tekirdağ)
14) Eşref Karaibrahim (Giresun)
15) Orhan Ziya Diren (Tokat)
16) Fehmi Murat Sönmez (Eskişehir)
17) Şahin Mengü (Manisa)
18) Derviş Günday (Çorum)
19) Osman Kaptan (Antalya)
20) Ergün Aydoğan (Balıkesir)
21) Bülent Baratalı (İzmir)
22) Gürol Ergin (Muğla)
23) Hulusi Güvel (Adana)
24) Şevket Köse (Adıyaman)
25) Erol Tınastepe (Erzincan)
26) Mevlüt Coşkuner (Isparta)
27) Mehmet Ali Özpolat (İstanbul)
28) Muhammet Rıza Yalçınkaya (Bartın)
29) Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
30) Ahmet Küçük (Çanakkale)
31) Ensar Öğüt (Ardahan)
32) Ali Rıza Ertemür (Denizli)
33) Hikmet Erenkaya (Kocaeli)
34) Tayfur Süner (Antalya)
35) Mehmet Şevki Kulkuloğlu (Kayseri)
BAŞKAN –
Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler
gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki
görüşmeler sırası geldiğinde yapılacaktır.
Gündemin “Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz.
1’inci sırada yer
alan Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
VII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu
(1/324) (S. Sayısı: 96)
BAŞKAN -
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2’nci sırada yer
alan Türk Borçlar Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
2.- Türk Borçlar Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu
(1/499) (S. Sayısı: 321)
BAŞKAN –
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
3’üncü sırada yer
alan Milletlerarası Para Fonu ile Milletlerarası İmar ve Kalkınma Bankasına
Katılmak İçin Hükümete Yetki Verilmesine Dair Kanuna Ek Milletlerarası Para
Fonu Ana Sözleşmesinde Değişiklik Yapılmasına İlişkin Belgelerin Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
3.- Milletlerarası Para Fonu ile Milletlerarası İmar ve
Kalkınma Bankasına Katılmak İçin Hükümete Yetki Verilmesine Dair Kanuna Ek
Milletlerarası Para Fonu Ana Sözleşmesinde Değişiklik Yapılmasına İlişkin
Belgelerin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/761) (S. Sayısı: 458)
BAŞKAN –
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
4’üncü sırada yer
alan Sebze ve Meyve Ticaretinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun Tasarısı ile Avrupa
Birliği Uyum, Tarım, Orman ve Köyişleri ile Sanayi,
Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonları Raporu’nun
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
4.- Sebze ve Meyve Ticaretinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun
Tasarısı ile Avrupa Birliği Uyum, Tarım, Orman ve Köyişleri
ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonları
Raporları (1/743) (S.Sayısı: 471) (x)
BAŞKAN –
Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Geçen birleşimde,
İç Tüzük'ün 91'inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülen tasarının
birinci bölümünün 8’inci maddesi kabul edilmişti.
9’uncu madde
üzerinde üç önerge vardır. Önergeleri önce geliş sırasına göre okutacağım,
sonra aykırılık sırasına göre işleme alacağım.
(x)
471 S. Sayılı Basmayazı 9/3/2010
tarihli 70’inci Birleşim tutanağına eklidir.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
471 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 9. maddesinin 1. fıkrasında “Hal yönetim birimi”nden sonra gelen ibarelerin “hal yöneticisi, ziraat
mühendisi veya gıda mühendisi ile mevcut zabıta personeli arasından
görevlendirilen hal zabıtası ve diğer personelden oluşur” şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Oktay Vural |
Alim Işık |
M. Akif Paksoy |
|
İzmir |
Kütahya |
Kahramanmaraş |
|
Ahmet Orhan |
Akif Akkuş |
Cemaleddin Uslu |
|
Manisa |
Mersin |
Edirne |
|
K. Erdal Sipahi |
Rıdvan Yalçın |
|
|
İzmir |
Ordu |
|
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 471 Sıra Sayılı Sebze ve Meyve Ticaretinin
Düzenlenmesi Hakkında Kanun Tasarısının 9 uncu maddesinin 2 nci
fıkrasında yer alan "halin büyüklüğüne ve işlem hacmine göre yeterli sayı
ve nitelikte toptancı hali zabıtası" ifadesinden sonra gelmek üzere
"kadrosunda denetim elemanları" ifadesinin getirilmesini arz ve teklif
ederiz.
|
Ayla Akat Ata |
Nuri Yaman |
Hamit Geylani |
|
Batman |
Muş |
Hakkâri |
|
Osman Özçelik |
Pervin Buldan |
|
|
Siirt |
Iğdır |
|
BAŞKAN – Şimdi maddeye en aykırı önergeyi okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Sebze ve Meyveler ile Yeterli Arz ve Talep Derinliği Bulunan Diğer
Malların Ticaretinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun Tasarısı'nın 9. Maddesi 2.
Fıkrasının "halin büyüklüğüne ve işlem hacmine göre yeterli sayı ve
nitelikte toptancı hali zabıtası" ifadesinden sonra gelmek üzere,
"kadrosunda denetim elamanları" ifadesinin getirilmesini;
Tasarısının 9 uncu maddesinin 6 ncı
fıkrasının "Hal yöneticisinin; 4857 sayılı İş Kanununa tabi olması ve
mühendislik fakültelerinin ziraat veya gıda mühendisliği lisans mezunu ve
hukuk, iktisat veya işletme alanında yüksek lisans veya ikinci lisans mezunu
olması ve Avrupa Birliğinin resmi dillerinden en az birisini iyi derecede
bilmesi şartlarını taşıması zorunludur. Hal yöneticisi 657 sayılı Devlet Memurları Kanununa tabi memur
olamaz" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
|
Mehmet Ali Susam |
Zekeriya Akıncı |
Ramazan Kerim Özkan |
|
İzmir |
Ankara |
Burdur |
|
Tayfur Süner |
Ali Koçal |
Mustafa Özyürek |
|
Antalya |
Zonguldak |
İstanbul |
|
|
Ahmet Küçük |
|
|
|
Çanakkale |
|
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
SANAYİ, TİCARET,
ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI HASAN ALİ ÇELİK
(Sakarya) – Katılamıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
SANAYİ VE TİCARET
BAKANI NİHAT ERGÜN (Kocaeli) – Katılamıyoruz.
BAŞKAN – Buyurun
Sayın Susam. (CHP sıralarından alkışlar)
MEHMET ALİ SUSAM
(İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; verdiğimiz önergeye Sayın
Başkan da Hükûmete ve Komisyona sorarak “Önergeye
katılıyor musunuz?” dediler.
Aslında verdiğimiz önergenin amacı şu: Bu yasanın en büyük
zaaflarından bir tanesi, denetim konusunda nasıl bir işlem yapılacağı,
piyasanın “serbestleştirme” adı altında özel sektöre açılması, hallerin
özelleştirilmesi, bildirimin elektronik ortamda yapılmasının önünün açılması,
hale girmeden malların bildiriminin yapılması noktası, tümüyle gelip piyasadaki
denetimin nasıl yapılacağı, kayıp kaçağın nasıl önleneceği ve bu denetimlerde
hangi nitelikteki insanların görev alacağı noktası. Bu, yasanın önemli
noktalarından bir tanesi. Bu noktada, hem
hal yöneticilerinin niteliğini artıracak ziraat mühendisleri ve benzeri okul
mezunu arkadaşların görev alması hem hal zabıtasının sayısının artırılması ve
niteliklerinin yükseltilmesi noktasında verdiğimiz önergeye Komisyonun niye
katılmadığını, Hükûmetin niye katılmadığını, bu
yasayı çıkaran anlayışın neden buna karşı olduğunu anlamakta zorluk çekiyorum.
Değerli
arkadaşlar, bakın, muhalefet olarak, üç muhalefet partisi de bu yasayla ilgili
olarak çok olumlu bir yaklaşımla, hem komisyonlarda hem alt komisyonda hem
Mecliste çok önemli katkılar koydular ve bazı değişiklik önergeleriyle de bu
yasanın değiştirilmesi gereken ortak teklifler verdiler. Eğer bu yasa tümüyle
alt komisyon ve komisyonda hiç eksiksiz geldiyse, Hükûmet
bütün maddelerine “Evet.” diyebilirdi ama görüyorum ki Hükûmet
de bu yasanın yeterli olmadığını görmüş, en az 8 tane değişiklik önergeleri
veriyor, muhalefet de değişiklik önergeleri veriyor; bütün muhalefetin verdiği
değişiklik önergeleri reddediliyor, Hükûmetin verdiği
önergeler kabul ediliyor.
Arkadaşlar, bu
nasıl bir anlayış? Bu muhalefette önerge verenlerin hepsi yanlış önerge mi
verdiler, hepsi eksik önerge mi verdiler? Hep sizin verdiğiniz önergeler doğru,
muhalefetin verdiği önergeler yanlış mı?
Örneğin bir
önerge, pazar yeri açılırken açılacak pazar yerine belediyeler yerin uygun olup
olmadığını mevcut pazarcılar odasından veya esnaf odasından sorsun diyor bütün
muhalefet partilerinin ortak önergesi. Buna niye karşı çıkıyorsunuz? Bunu niye
reddediyorsunuz?
ORHAN ZİYA DİREN
(Tokat) – Muhalefet söylüyor diye.
MEHMET ALİ SUSAM
(Devamla) – Muhalefet söylüyor diye.
Değerli
arkadaşlar, bu anlayış Hükûmetin temel anlayışıdır.
Bakın, biz bu
kanunda ne dedik? “Bu kanunda üretici örgütsüz bir noktadadır. Örgütsüz üretici
serbest pazar ekonomisi içerisinde pazara hâkim olan büyük güçler tarafından
istediği gibi yönetilir.” dedik. Bizim üreticinin zayıf olduğu noktasındaki
eleştirimize, ilk günkü genel eleştirimize Hükûmet
“Hayır.” demişti ama bir önerge verdiler. Size okuyayım 4’üncü maddenin beşinci
fıkrasıyla ilgili önergelerini. Gerekçelerini okuyorum. Gerekçeleri ne biliyor
musunuz? “Piyasa konu malların pazarlanmasında önemli
kanallardan biri olan toptancılık sektörünün gelişmesi ve üreticilere malların
toptancılar üzerinden pazarlayabilme olanağının sunulması ve depolama,
ambalajlama, taşıma gibi konularda üreticilere nazaran daha iyi organize olan
toptancıların piyasadaki faaliyetlerini etkinleştirmesini teminen
toptancılar tarafından üreticilerden toptan olarak alınan malların toptancı
hallerinde yine toptan olarak satılmasına yönelik düzenleme yapılması. Ayşe
Nur Bahçekapılı, Nurettin Canakli.” Ne diyorlar bu
gerekçede biliyor musunuz? “Üretici toptancı hallerinde mal satamayacaktır
çünkü örgütlü değildir, hiçbir kaynağı yoktur. Toptancı daha iyi örgütlüdür.
Onun için üreticinin mallarını toptancı hallerinde toptancılar satsın.”
Biz neyi
eleştirmiştik? Demiştik ki: Üreticilere toptancı hallerinde verdiğiniz yüzde 20
payı, pazarlarda verdiğiniz payı örgütlü olmayan üretici kullanamayacaktır.
Dediğimizi siz bu gerekçede aynen kabul ediyorsunuz ve bu yasada üreticiyi,
örgütsüz üreticiyi büyük satın alma gücü olan insanlar karşısında çaresiz
bırakıyorsunuz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın Sayın Susam.
MEHMET ALİ SUSAM
(Devamla) – Değerli arkadaşlarım, bu iktidar anlayışıyla bir iş yapılmaz.
Muhalefetin hiçbir önerisini kabul etmeyen, kendi önerilerini hiç konuşmadan
kabul eden anlayış “Benim çoğunlukla yaptığım yönetim anlayışı, herkese kabul
ettirilmesi gereken…” dediği çoğunluk diktatörlük anlayışıdır. Sizin bu
anlayışınızla ortak kanun çıkarma şansı yoktur. Sizin anlayışınızla, Hal
Kanunu’nda bile ortak bir noktayı bulup en haklı gerekçelerimize destek
vermeyen bu iktidar anlayışıyla biz nasıl anayasa değişikliği yapmaya
kalkacağız da Anayasa’yı değiştirmeye kalkacağız?
Onun için, bu
anlayışınızı bu konuda bir kez daha, kesinlikle, bu Meclisin önünde kamuoyunun
dikkatine sunuyorum. Samimiyetle bir yönetim anlayışı yapmadığınızı, işin
çözümü değil, kendi dediklerinizi dikte ettirme anlayışını bu Meclise kabul
ettirmeye çalıştığınızı görüyorum. Bu nedenle bu yasanın hatalarını söylemeye
devam edeceğiz.
Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim.
K. KEMAL ANADOL (İzmir)
– Sayın Başkan, karar yeter sayısı istiyoruz.
BAŞKAN – Karar
yeter sayısı arayacağım.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı
yoktur.
Birleşime on
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 14.49
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 15.04
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Harun TÜFEKCİ
(Konya)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 72’nci Birleşiminin Üçüncü
Oturumunu açıyorum.
471 sıra sayılı
Kanun Tasarısı’nın 9’uncu maddesi üzerinde verilen, İzmir Milletvekili Sayın
Mehmet Ali Susam ve arkadaşlarının önergesinin oylamasında karar yeter sayısı
bulunamamıştı. Şimdi önergeyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter
sayısını arayacağım.
Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmemiştir, karar yeter sayısı vardır.
Tasarının
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
471 Sıra Sayılı Sebze ve Meyve Ticaretinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun
Tasarısının 9 uncu maddesinin 2 inci fıkrasından yer alan "halin
büyüklüğüne ve işlem hacmine göre yeterli sayı ve nitelikte toptancı hali
zabıtası" ifadesinden sonra gelmek üzere "kadrosunda denetim
elemanları" ifadesinin getirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ayla
Akat Ata (Batman) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
SANAYİ, TİCARET,
ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI HASAN ALİ ÇELİK
(Sakarya) – Katılamıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
SANAYİ VE TİCARET
BAKANI NİHAT ERGÜN (Kocaeli) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın
Yaman, buyurun.
M. NURİ YAMAN
(Muş) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sebze ve meyve ticaretinin
düzenlenmesiyle ilgili 9’uncu maddenin 2’nci fıkrasına ilişkin verdiğimiz
önerge üzerine söz almış buluyorum. Bu nedenle hepinizi en içten duygularımla
selamlarım.
Evet, biraz önce
yakınan Hatibin aynı gerekçelerini burada yinelememe gerek yok. Fakat ne yazıktır ki AKP Hükûmetinin
iktidar olduğu yaklaşık üç yıla yakın bir süredir, muhalefetin bundan önceki
bir sürü yasaların görüşülmesinde, maddi hata dâhil, çok önemli ve kamu
yararına olacağına inandığımız değişiklik önergeleri dahi sırf muhalefet
tarafından verildiği için bugüne değin bu Mecliste olumlu karşılanmamış ve
gündeme alınmasıyla ilgili komisyona ve Hükûmete
sorulan sorularda da hep olumsuz yanıtlar alınmıştır. Tabii ki bu
konularda değerli milletvekillerinin hepsinin belli yasalarla ilgili burada
yapmaları ve kamu yararına olan, halkın yararına olan, kendi bilgi
birikimlerine, kendi deneyimlerine dayanan çok güzel önerilerini de gördük. Şahsen, bu konuda bundan önce Demokratik Toplum Partisi olarak ve
şimdi de Barış ve Demokrasi Partisinin milletvekilleri tarafından verilen bu
tür çok olumlu önergeler ve değişiklikler de sırf muhalefetten geldiği için ne
hikmetse daha komisyona sorulur sorulmaz ve Hükûmete
sorulur sorulmaz olumsuz bir yanıtla karşılaşınca, tabii bu önergelerin
verilmesinin bir anlamının olup olmadığı konusunda da insanda bir tereddüt
yaratılıyor.
Bu son önergemizi
de, konunun biraz da bu belediyelerin kurmuş oldukları halleri ve buna benzer
diğer işletmelerinin denetimini uzun süre bu ülkede yapan bir kişi olarak da
denetimin ne kadar etkin, ne kadar önemli olduğunu bilen bir kişi olarak
düşündük ve verdik. Hiçbir yönetim, iyi bir yönetim denetimsiz olmaz.
Denetimsizlik demek, o işin başıboş ve alelusul bir biçimde yönetilmesi ve
yürütülmesi demektir. Nasıl ki bugün belediyelerin otobüs
işletmeleri, belediyelerin su ve benzer kurdukları çok farklı çeşitli
işletmeleri merkezî hükûmetin vesayet yetkisine
dayalı olan İçişleri Bakanlığının mülkiye teftiş kurulu tarafından
denetleniyorsa, yine bu hal yönetimlerinin de böyle bir denetimden geçirilerek
kamuya daha iyi hizmet üretmesi ve varsa bu konudaki yanlışlıkların, bu
konudaki olumsuzlukların ve hatta diğer işletmelerde görülen yolsuzlukların da
böyle uzman kişiler tarafından denetlenmesi lazım.
Bana göre, hal
yönetimi çok büyük bir özellik isteyen bir yönetimdir. Tabii ki hal
yönetiminde, belediye başkanı, hal yönetiminin rutin genel denetim ve
gözetiminden sorumludur. Belki belediye başkanı, görev bölümü dâhilinde başkan
yardımcılarına veya ilgili birimin hal müdürüne verdiği bu rutin denetimler
yönetimsel denetimlerdir. Ancak unutulmamalıdır ki hallere binlerce ton her gün
meyve ve sebze gelmektedir. Bu meyve ve sebzelerin belki fiyatları konusunda,
belki düzeni konusunda hal zabıtası üstüne düşen görevi yapacaktır, ancak hale
gelen bu meyve ve sebzelerin en azından kalibrasyonunun
ve Avrupa Birliğinin gıda güvenliği bakımından bir bakıma anayasası sayılan ve
artık bizim de ileride uygulamak zorunda kalacağımız HACCP kriterlerine
uygunluğunun…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Bir dakika
ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
M. NURİ YAMAN (Devamla) - …araştırılıp bunun ilgili kişiler
tarafından rapora bağlanması da uzmanlık isteyen bir şeydir ve meyve ve
sebzelerle ilgili olarak da herhâlde sıradan bir genel yönetim içinden gelen bir
zabıta memurunun veya belediye başkan yardımcısıyla hal müdüründen ziyade meyve
ve sebzenin bu niteliklerini bilecek olan da hiç şüphesiz ki bir ziraat
mühendisi olmalıdır. Bu nedenle -bu
önergemizin- hem kamu yararına hem halkın sağlığının korunmasına ve hem de bu
hal yönetimlerinin Avrupa Birliği normlarına uygunluğunun sağlanması konusunda
şimdiden bu düzenlemenin, bu yönetimsel işlemlerin yerine getirilmesi
gerektiğini bu önergeyle belirttik. Bu önergeyi bu gerekçelerle uygun
bulacağınızı düşünüyor, yüce Meclisi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN – Teşekkür
ederim.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge reddedilmiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
471 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 9. maddesinin 1. fıkrasında “Hal yönetim birimi”nden sonra gelen ibarelerin “hal yöneticisi, ziraat
mühendisi veya gıda mühendisi ile mevcut zabıta personeli arasından
görevlendirilen hal zabıtası ve diğer personelden oluşur” şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Alim Işık (Kütahya) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
SANAYİ, TİCARET,
ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI HASAN ALİ ÇELİK
(Sakarya) – Katılamıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
SANAYİ VE TİCARET
BAKANI NİHAT ERGÜN (Kocaeli) – Katılamıyoruz efendim.
BAŞKAN – Sayın
Akkuş, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
AKİF AKKUŞ
(Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 471 sıra sayılı Sebze ve
Meyve Ticaretinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun Tasarısı’nın 9’uncu maddesinde
verdiğimiz değişiklik önergesi üzerinde söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi
saygıyla selamlarım.
Değerli
milletvekilleri, aşağı yukarı üçüncü güne girdi, eski Hal Yasasını, bugün Sebze
ve Meyve Ticaretinin Düzenlenmesi adlı bu yasayı görüşüyoruz. Ancak, bu üç
günlük süre zarfında, bu yasanın üreticiye çok da bir fayda getirmediğini,
tüketicinin faydalanamayacağını anlamış bulunuyoruz. Tabii, bu ara, belediyeler
var, halleri çalıştıran, bugüne kadarki halleri çalıştıran belediyeler var.
Belediyelerin de gelirleri azaltılmakta. O zaman, bu işten kim kâr edecek diye
düşünmekten geri duramıyorum maalesef. Ha, kim kâr edecek? İşte, üreticiden
tüketiciye sebze ve meyveyi ulaştıracak kişiler ancak bu, nakliyeciler değil,
bunları toptan alıp toptan değerlendiren kişiler kazançlı çıkacak veya rant sağlayacak gibi gözüküyor bu yasanın gerçekleşmesiyle.
Şimdi, biz, bu
önergemizde, hal yönetiminin, yönetim biriminin başkanının ziraat mühendisi
yahut gıda mühendisi olması gerektiğini belirtiyoruz. Elbette ki aynı maddenin
6’ncı fıkrasında, bu hal yöneticisinin illerde en az lisans, diğer yerleşim
yerlerinde ise en az lise mezunu olması zorunluluğu getiriliyor. Ama malumunuz,
her bilim dalının belli bir uğraşı alanı vardır. Dolayısıyla bu uğraşı alanını
en iyi yerine getirecek olan ziraat mühendisleri veya gıda mühendisleridir diye
düşünüyoruz, böyle bir önerge vermiş bulunuyoruz.
Değerli
milletvekilleri, ülkemiz, işte hepimizin bildiği gibi –ortaokul, ilkokul,
lisede öğrendik- orta kuşak içerisinde, Akdeniz iklim şartları içerisinde
bulunan bir ülke. Bu konumu, ülkemizi gerçek bir sebze-meyve cenneti hâline
getirmiş bulunmakta. Tabii bu sebze ve meyvenin bolluğunda, vatandaşımızın
çalışkanlığı ve üretme arzusu da önemli bir rol oynamaktadır.
Türk insanının
hoşgörülü, vefalı, cesur, ülke ve milletine sadakatle bağlı oluşu da bu
coğrafyanın kendisine sunduğu imkân, fırsat ve güzellikleri değerlendirmesine
oldukça uygundur. Yani, bizim karakterimize de bu şartlar uygundur diye
belirtiyoruz. Dolayısıyla, fazla miktarda sebze ve meyve üretiyoruz. Ancak,
bakıyoruz ki bu üretilen sebze ve meyve maalesef gereği gibi üreticiye kâr
getirmiyor, fayda sağlamıyor, tüketiciye de bir ucuzluk getirmiyor. Yani, son
derece fazla ürünümüz var elimizde ama bu ürünü üreten de tüketen de bundan
istifade edemiyor diye belirtiyoruz. Bu ürünün büyük bir kısmı tüketicinin
elinden yok pahasına alınarak birilerinin rantına
ilave olmaktadır maalesef.
Değerli
milletvekilleri, yine, gerçekten hoş olmayan, üzücü bir durum; ülkemizde her
yıl üretilen sebze ve meyve miktarı, maalesef, tam olarak bir türlü tespit
edilememektedir. Yani, biz, bugün… İşte bu yasa teklifinin bir yerinde bir
tablo verilmiş, o tablo içerisinde diyor ki: Yıllık şu kadar sebze, şu kadar da
meyve üretiyoruz diye belirtilmiş ama ben tabii bu belirtilen rakamları pek de
inandırıcı bulmuyorum.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
AKİF AKKUŞ
(Devamla) – Teşekkür ederim efendim.
İstatistiklere
bakıyoruz, her yıl yaklaşık olarak 30 milyon ton civarında sebze, 15-16 milyon
ton civarında da meyve üretilmektedir. Üretilen bu sebze ve meyve tam olarak
değerlendirilebilse ülkemizin dışarıdan birtakım borçlar aramasına da ihtiyaç
kalmayacak çünkü üretilen bu ürünün 40 milyar TL’lik bir katma değer
sağlayabileceği dikkati çekmektedir. Ancak, biraz önce de belirttiğim gibi, bu
ürünün bir kısmı heba olmakta, tam olarak kullanılamamakta ve bu miktarın yüzde
25 civarında olduğunu görüyoruz.
Bir başka
özellik, üretilen sebze ve meyvenin ancak yüzde 5-6’lık bir kısmı ihraç
edilebilmektedir. Dolayısıyla yeni pazarlar, yeni pazarlama usulleri ve meyve
ve sebzenin tazeliğini daha uzun koruması için birtakım çalışmaların yapılması
gerekiyor. Bu şartlarda da bu çalışmayı yapacak olan…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
AKİF AKKUŞ
(Devamla) – Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge reddedilmiştir.
9’uncu maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
10’uncu madde
üzerinde üç önerge vardır. Önergeleri önce geliş sırasına göre okutacağım,
sonra aykırılık sırasına göre işleme alacağım.
İlk önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
471 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 10. maddesinin 15. fıkrasının sonunda yer
alan “diğer hususlar”dan sonraki ibarelerin “6 ay
içerisinde Bakanlıkça çıkarılacak yönetmelikle düzenlenir.” şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Oktay Vural |
Alim Işık |
Ahmet Orhan |
|
İzmir |
Kütahya |
Manisa |
|
Cemaleddin Uslu |
K. Erdal Sipahi |
M. Akif Paksoy |
|
Edirne |
İzmir |
Kahramanmaraş |
|
|
Rıdvan Yalçın |
|
|
|
Ordu |
|
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Sebze ve Meyveler ile Yeterli Arz ve Talep Derinliği Bulunan Diğer
Malların Ticaretinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun Tasarısı’nın 10. Maddesi 2.
Fıkrasında bulunan “ticaret ve sanayi odasının ayrı olarak kurulduğu yerlerde
ticaret odası ile esnaf ve sanatkarlar odaları birliği
tarafından” ifadesinin yerine “ticaret ve sanayi odasının ayrı olarak kurulduğu
yerlerde hem ticaret odasınca hem de sanayi odasınca ve varsa Pazarcılar Esnafı
Odası yoksa esnaf ve sanatkarlar odaları birliğince” şeklinde değiştirilmesini
arz ve teklif ederim.
|
Mustafa Özyürek |
R. Kerim Özkan |
Mehmet Ali Susam |
|
İstanbul |
Burdur |
İzmir |
|
Ahmet Küçük |
Ali Koçal |
Zekeriya Akıncı |
|
Çanakkale |
Zonguldak |
Ankara |
|
Hüsnü Çöllü |
Tayfur Süner |
|
|
Antalya |
Antalya |
|
BAŞKAN – Şimdi maddeye
en aykırı önergeyi okutup işleme alacağım:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
471 sıra sayılı Kanun Tasarısının 10 uncu maddesinin (2) nci
fıkrasının aşağıdaki şekilde, (9) uncu fıkrasında geçen “en az beş” ibaresinin
ise “en az altı” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
“(2) Başkanlığı, sanayi ve ticaret il müdürü veya görevlendireceği
bir personel tarafından yürütülen hal hakem heyeti; tarım il müdürlüğü,
belediye, baro, ziraat odası, ilgili mühendis odası, ticaret ve sanayi odası
ile esnaf ve sanatkârlar odaları birliği tarafından görevlendirilecek birer üye
ve en fazla üyeye sahip tüketici örgütü ile komisyoncu ve/veya tüccarların
oluşturduğu dernekçe seçilecek birer temsilcinin katılımı ve o yerin mülki
idare amirinin onayı ile oluşur. Ticaret ve sanayi
odasının ayrı olarak kurulduğu yerlerde, ticaret ve sanayi odasından birer üye
görevlendirilir. Esnaf ve sanatkârlar odaları birliği tarafından yapılacak
görevlendirmeler ihtisas odalarının, ihtisas odası bulunmayan yerlerde ise
karma odaların üyeleri arasından yapılır.”
|
Ayşe Nur
Bahçekapılı |
Nurettin Canikli |
Durdu Mehmet Kastal |
|
İstanbul |
Giresun |
Osmaniye |
|
Veysi Kaynak |
İbrahim Yiğit |
İhsan Koca |
|
Kahramanmaraş |
İstanbul |
Malatya |
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
SANAYİ, TİCARET,
ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI HASAN ALİ ÇELİK
(Sakarya) – Takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
SANAYİ VE TİCARET
BAKANI NİHAT ERGÜN (Kocaeli) – Katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Hal hakem heyetleri, üreticiler ile meslek mensupları arasında
veya meslek mensuplarının kendi aralarında ortaya çıkan uyuşmazlıklara çözüm
bulmak üzere görev yapacağından ve meslek mensupları içerisinde sanayi
odalarına kayıtlı sanayiciler de bulunduğundan sanayi odası temsilcisinin de
hal hakem heyetinde bulunması ve bu şekilde sanayicilerin de heyette temsil
edilebilmesi, ayrıca sanayi odası temsilcisinin de iştiraki ile üye sayısı
artan hal hakem heyetinin toplantı yeter sayısının arttırılması yönünde
düzenleme yapılmıştır. Diğer taraftan
yapılan bu değişikliklere paralel olarak fıkra metni ifade bütünlüğü açısından
yeniden düzenlenmiştir.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) – Karar yeter sayısı istiyoruz.
BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum, karar yeter sayısı arayacağım: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime on
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 15.23
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 15.37
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Harun TÜFEKCİ
(Konya)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 72’nci Birleşiminin Dördüncü
Oturumunu açıyorum.
471 sıra sayılı
Tasarı’nın 10’uncu maddesi üzerinde verilen İstanbul Milletvekili Sayın Ayşe
Nur Bahçekapılı ve arkadaşlarının önergesinin oylanmasında karar yeter sayısı
bulunamamıştı.
Şimdi önergeyi
tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısını arayacağım: Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir, karar yeter sayısı vardır.
Tasarının
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon burada.
Hükûmet burada.
Biraz önce kabul
edilen önergeyle, 10’uncu maddenin (2)’nci fıkrası
tümüyle değiştirildiğinden bu fıkrada değişiklik öngören İzmir Milletvekili
Sayın Mehmet Ali Susam ve arkadaşlarının önergesini işlemden kaldırıyorum.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
471 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 10. maddesinin 15. fıkrasının sonunda yer
alan “diğer hususlar”dan sonraki ibarelerin “6 ay
içerisinde Bakanlıkça çıkarılacak yönetmelikle düzenlenir.” şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet
Akif Paksoy (Kahramanmaraş) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
SANAYİ, TİCARET,
ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI HASAN ALİ ÇELİK
(Sakarya) – Katılamıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
SANAYİ VE TİCARET
BAKANI NİHAT ERGÜN (Kocaeli) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Buyurun
Sayın Paksoy. (MHP sıralarından alkışlar)
MEHMET AKİF
PAKSOY (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte
olan 471 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 10’uncu maddesi üzerinde verdiğimiz
değişiklik önergesi hakkında söz almış bulunuyorum. Sözlerime başlamadan önce
yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın
milletvekilleri, biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak bu tasarının
gerekliliğine inanıyoruz. Ancak tespit ettiğimiz eksikliklerle ilgili ilave
edilmesinde fayda gördüğümüz hususların da tasarıda yerini bularak
yasalaşmasını diliyoruz. Aksi takdirde, bu tasarı tıpkı bunlardan öncekilerde
olduğu gibi bizim öneri ve tenkitlerimiz dikkate alınmadan yüce Mecliste kabul
edilirse amaçlanan fayda hasıl olmayacaktır.
Yüce Meclisin
asli görevi elbette yasa yapmaktır. Ancak biz çok sayıda yasa yapmamıza, bu
yasalarımız da ayrıntılı olmasına rağmen uygulamada bir türlü sorunları
çözemiyoruz. Niye çözemiyoruz? Yasaların uygulanabilirliğini sağlayan diğer enstrümanlara önem vermiyoruz. Yasa yapıyoruz, sorunları
metinlerin çözmesini bekliyoruz. “Bakın, biz diyoruz ki: Bu yasayla kayıt
dışılığı kayıt altına alacağız, üreticiyi koruyacağız, ürünlere standart
getireceğiz, fiyatları kontrol altında tutacağız.” vesaire vesaire…
Ancak biz şu ana kadar -tabii “biz” derken Hükûmeti
kast ediyorum- semt pazarlarında, marketlerde, manavlarda tüketiciye sunulan
ürünlerin standardı, güvenilirliği, hatta fiyat kontrolü konusunda yapmamız
gerekenlerin hangisini yaptık? El cevap: Hiçbirisini veya çok
azını. En basitinden, gidin bir semt pazarına, buradan sorumlu kim?
Belediye. Diğer sorunları bir yana bırakın, temizlik ve ölçü tartı konusunda
bir denetim var mı? Yok veya yetersiz.
Başka bir konu:
Biz önemli oranda tarım ürünleri ihracatı yapan bir ülkeyiz. Bir kısım
ürünlerimiz Avrupa Birliği ülkelerinden, Rusya’dan, standartların üzerinde
kimyasal kalıntı içerdiği için geri çevriliyor veya uzun süre “denetim” adı
altında bahse konu ülkelere girişi engelleniyor. Bundan kim mağdur oluyor?
Elbette üretici. Peki, Tarım Bakanlığı bugüne kadar bahse konu engellemeleri
ortadan kaldırmak için ne yapıyor? Sadece seyrediyor.
Ondan daha
vahimini söyleyeyim: Fazla kimyasal içerdiği veya diğer gerekçelerle ihracı
engellenen bir kısım tarım ürünlerinin iç piyasaya sürüldüğü konusunda medyada
haberler çıkıyor. Üretici zaten bu durumdan dolayı zora girmiş, bir de
tüketicinin kafası karışıyor. Tarım Bakanlığı bu konuda ne yapıyor? Yine
seyrediyor.
Marketlerde,
pazarlarda “iyi gıda, organik ürün” vesaire adlar altında ürünler tüketiciye
sunuluyor, hatta etiketlerle sunuluyor hem de benzerlerinden bir iki katı
pahalı olarak. Peki, tüketici bu ürünlerin iyi gıda, organik ürün olduğunu
nasıl anlayacak, nasıl sorgulayacak? Kimseyi itham etmek istemeyiz ama kötü
niyetli kişilerin istismarından nasıl korunacak? Bu konuda Tarım Bakanlığı ne
yapıyor? Bana göre sadece seyrediyor. Nitekim,
üreticinin ürününü alacak olan yine büyük marketler, toplayıcı tüccarlar,
komisyonculardır. Kanundan beklenen faydanın sağlanması, üretici ve tüketici
arasındaki makasın azaltılması, ancak ve ancak güçlü üretici birliklerinin ve
tüketicilerin varlığıyla mümkün olacaktır. Bu da Hükûmetin
yapacağı çalışmalara ve bu konuda göstereceği kararlı iradeye bağlıdır.
Değerli
milletvekilleri, bu tasarının genelinde küçük üreticilerin kollanmadığı göze
çarpmaktadır. Türkiye’deki çiftçilerin
çoğunluğu küçük aile işletmeleridir. Bu yasada getirilen bir kısım kıstaslara
uyum sağlayabilmeleri için devlet tarafından kollanmaları gerekmektedir. Biz,
millet olarak ahi geleneğiyle övünürüz. O zaman, yasa yapmadan önce esnafımızı,
üreticimizi, pazarcımızı bu gelenekle mücehhez kılmak için çalışmalıyız. Tabii
ki yasa da yapmalıyız ancak toplumda değerler konusunda sivil algıyı
güçlendirmeden ne kadar yasa yaparsak yapalım haksızlık ve suistimalleri
önleyemeyeceğimizi iyi bilelim. Tasarıda üreticiden doğrudan mal işlemi,
özellikle büyük marketler tarafından fiilen uygulanmaktadır. Ancak pazarda
önemli bir rol oynayan aracıların varlığı devam etmektedir. Üretici birlikleri
ve kooperatifler güçlendirilmediği sürece biz ne yaparsak yapalım genel anlamda
üretici açısından çok büyük bir değişiklik olmayacaktır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
MEHMET AKİF
PAKSOY (Devamla) – Aksi takdirde bu yasa, tıpkı küçük esnafın sizin çok övündüğünüz
alışveriş merkezleri karşısında ticari hayattan çekilmek zorunda kaldığı gibi,
kendi hâlinde üreten, bu sayede namerde muhtaç olmadan geçimini temin eden
küçük çiftçimizin de üretimden kopuşunu hızlandıracaktır. Tasarı “Hal hakem
heyeti ve konseye ilişkin diğer hususlar Bakanlıkça belirlenir.” diyor, biz ise
altı ay içerisinde yönetmelik hazırlanarak uygulamaya bir an önce
başlanılmasını uygun mütalaa ediyoruz.
Bu düşüncelerle
önergemize desteğinizi bekliyor, yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
10’uncu maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Birinci bölüm
üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi, ikinci
bölümün görüşmelerine başlıyoruz.
İkinci bölüm,
geçici 1’inci madde dâhil olmak üzere 11 ila 20’nci maddeleri kapsamaktadır.
İkinci bölüm
üzerinde söz isteyenler: Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Antalya Milletvekili
Sayın Hüsnü Çöllü, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Adana Milletvekili
Sayın Yılmaz Tankut; şahıslar adına, İzmir
Milletvekili Sayın Tuğrul Yemişci, Afyonkarahisar Milletvekili Sayın Abdülkadir
Akcan.
İlk söz,
Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına Antalya Milletvekili Sayın Hüsnü Çöllü’ye aittir.
Buyurun Sayın
Çöllü. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
HÜSNÜ ÇÖLLÜ (Antalya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 471 sıra sayılı
Kanun Tasarısı’nın ikinci bölümü üzerinde CHP Grubu adına söz aldım. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Bugün üçüncü gün,
bu tasarıyı görüşmeye hep birlikte devam ediyoruz. İki gündür, gerek biz gerek
muhalefet partisinin çok değerli milletvekilleri tasarıya katkı koyma adına
birtakım önergeler verdiler, yasa tasarısının eksik ve noksanlarını gidermek
için çaba sarf ettiler ama görünen o ki verdiğimiz önergeler ve koymak
istediğimiz katkıların hiçbiri dikkate alınmadı. Bu nedenle, şu an yapacağım
konuşmanın bir anlamı var mı yok mu onu da takdirlerinize sunuyorum.
Tasarıyla ilgili,
bu alanda, değerli arkadaşlar, hiçbir düzenleme yokmuş gibi ve yeni bir sistem
getiriliyormuş gibi bir sunum yapılmakta ama gerçekte bu böyle değildir. 552
sayılı Kanun Hükmünde Kararname’yle tasarı arasında sistemin işleyişine ilişkin
temelde köklü bir değişiklik yoktur ama sonuçlara baktığımızda, 40 milyar
liralık sektörde yüzde 25 ürün kaybı var, yüzde 70 kayıt dışılık var. Yani
sekiz yıldır bu alanı benzer bir düzenlemeyle iktidar olarak yöneteceksiniz ama
böylesi bir tabloyu, yapılacak yeni düzenlemeye gerekçe olarak önümüze
koyacaksınız. Bunu anlamak mümkün değildir değerli arkadaşlar. Mevzuatın
uygulanması için gerekli gayretin gösterilmediği ortadadır, bundan sonra
uygulanacağının da teminatı yoktur. Rüsum yüzde 2’ye indirildi. Bunu ödemekten
kaçınılmaz gibi bir temenniyle sonuç alınması maalesef mümkün değildir.
Bu yasayla kayıt
dışılığı önlemek söz konusu değildir. Bildirim yönteminde denetim nasıl
sağlanacak? Önceki yıllarda yapılamayan bu denetimler yasayla birlikte nasıl
sağlanacak? Bakın, Antalyalı üreticimiz, 50 kuruştan, 1 liradan ürününü
satıyor, hatta bazen satamıyor, denize döküyor, yollara döküyor. Ankara,
İstanbul’da aynı ürün 2 lira ile 3 lira arasında yani 4-5 kat farkla değer
buluyor. Bu fark kimin cebine giriyor? Soruyorum sizlere birileri Antalyalı
üreticimizin sırtından, emektar üreticilerimizin sırtından para kazanıyor,
hatta çok büyük paralar kazanıyor.
Dün, hal
rüsumunun eşit ve adil paylaşımı için verdiğimiz önergeyi reddettiniz, kendi
önergelerinizle Bakanlar Kuruluna yetki verdiniz. Üretici iller üzerinden
Ankara ve İstanbul’a, hem de belki hiçbir yük ve sorumluluk üstlenmeden, yüzde
75 gibi bir pay vermenin vicdanları rahatsız ettiği ortadadır değerli
arkadaşlar, ama nedense, bunu düzeltmek yerine kendinize yetki almayı tercih
ettiniz. Burada kanun yapılırken adil davranılmazken, Bakanlar Kurulunda adil
davranılacağının garantisi nerededir? Kendi belediyelerinizi kurtarmak için bir
sistemi mahvediyorsunuz. Üreticileri, bu sistemde en önemli nokta olan üretici
hallerini bu yasayla cezalandırıyorsunuz. Bu düzenlemeden bu ülkeye de hayır
gelmesi mümkün değildir.
Değerli
milletvekilleri, toptancı hallerindeki iş yerlerinin işletilmesiyle ilgili
önemli bir düzenleme de tahsis yönteminin kaldırılmasıdır. Bu noktada
komisyoncuların ciddi endişeleri ve kaygıları vardır. Komisyoncular, uzun
yıllar süren çabaları ile orada bir müşteri portföyü
oluşturmuşlardır, bir güven oluşturmuşlardır. Bu, meslek sahiplerinin uzun
süreli planlama yapmalarını zorlaştıracak bir düzenlemedir. Hallerde tahsis
kaldırılırken pazar yerleri için tahsis esası getirilmektedir. Şimdi, günlük
işgaliye ödenirken tahsis sistemine geçilmesi, pazarcı esnafı açısından da
ayrıca sıkıntılar doğuracaktır.
Değerli
milletvekilleri, tasarıyla en önemli değişikliğin hal dışı satışlara kolaylık
getirmesi olduğunu söylemiştik. Bu süreç bir süre sonra hallerin devre dışı
kalmasına yol açacaktır. Bir yandan modern haller yapılsın isteyeceğiz bir
yandan halleri sadece kayıt merkezi durumuna getireceğiz. Bu büyük bir
çelişkidir. Bildirim konusunda kayıt dışılığı önleyecek denetim ve yaptırım
sisteminin de etkin şekilde belirlenmesi gerekmektedir. Ancak bu noktada da
tasarının yeterli olduğunu söylemek maalesef mümkün değildir. Denetim
belediyelerden alınmakta,Bakanlığa verilmektedir.
Şehrin giriş ve çıkışında ve kontrol noktaları kurulacak; peki, Bakanlığın
denetimi yapacak yeterli personeli var mıdır bu noktada arkadaşlar? Peki vardı da denetim noktaları bu zamana kadar neden
oluşturulmadı? Soruyorum bunları.
Şimdi, yasaklar
ile ilgili bölüme de bir göz atalım: Hallere ve pazar yerlerine ilişkin bir
dizi yasak ve cezalar var. Hal dışı satışlarda ise sadece hal rüsumunun cezalı
olarak alınması söz konusudur. Bu yaptırımın caydırıcılığı da bence
tartışmalıdır. Komisyonculara bir dizi yasak ve cezalar getirilirken ve bazı
konularda iki kez aynı cezayı alanlara iş yerini kaybetme gibi ciddi bir
yaptırım getirilirken, hal dışı satışlarda bildirim yapmayana yalnızca rüsum
cezası verilmesi adil ve caydırıcı olmayacaktır. Bu tasarının amacı kayıt
dışılığın önlenmesi ise, o zaman hal dışı satışların daha ciddi bir şekilde
denetlenmesi ve yaptırıma bağlanması gereklidir.
Bakın, üretim
noktasından tüketim noktasına kadar fiyatlar 3-4 katına ulaşıyor. Peki, bu fark
kimin cebine giriyor arkadaşlar? Aradaki farkı cebine atanları 25 kuruşla, 50
kuruşla tatmin etmek, yaptıkları hataları engellemek mümkün müdür? Yani, kilosu
1 lira ise, ceza ödediğinde 1 lira 25 kuruşa çıkacak. Bu maliyet, sistemin
işleyişine baktığınızda, kayıt dışını önlemeye yetecek bir maliyet değildir, 25
kuruşla kayıt dışılığı önlemek mümkün değildir. Bu düzenleme böyle yasalaşırsa
hal dışı komisyoncular türeyecektir, büyük marketlerin komisyoncuları
türeyecektir. Komisyoncu bu durumda halde niye uğraşsın? Birileriyle anlaşır,
onlar adına alım yapar, bildirim konusunda da, denetim sağlıklı olmazsa,
istediği zaman istediği miktarda bildirimi yapar. Bunu önleyecek, caydırıcılığı
sağlayacak yaptırımların bu metne eklenmesi zorunludur, aksi hâlde, bir mesafe
almak bu konuda mümkün değildir.
Değerli
milletvekilleri, tasarıyla getirilen gecikmiş düzenlemelerden birisi de hal
kayıt sisteminin kurulmasıdır. Ben sekiz yıldır bu sistemin neden kurulmadığını
da anlamakta zorluk çekiyorum. Türkiye'de ciddi bir üretim planlaması ve
pazarlama sistemi olmadığı için meyve ve sebzeler yollara dökülmekte, denize
dökülmektedir. Bir yandan da yüzde 70 kayıt dışılık var ama siz bu bozuk düzeni
sekiz yıl seyredeceksiniz, bunu anlamak mümkün değildir. Yani bize, tasarıya
“evet” dememiz için sanki gerekli gerekçeler oluşturulmuş gibi görünmektedir.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bu tasarı bu hâliyle, sebze ve meyve ticaretini
istenilen düzeyde işletmesi, gerçekten üreticinin hakkını alacağı, tüketicinin
sağlıklı, kaliteli ve uygun fiyata bu ürünlere ulaşabilmesini sağlayacak bir
yapıyı oluşturması konusunda ciddi endişeler yaratmaktadır. Üretici örgütlerine
yalnızca hallerde ve pazar yerlerinde yer vererek üreticilerin haklarının
korunması mümkün değildir. Üretici birlikleri güçlendirilmeden, gerçekten,
üreticilerden tüketiciye ulaşan zincirdeki halka sayısını azaltmadan fiyatların
düşmesi maalesef mümkün değildir. Yalnızca hal rüsumu düşürülerek kayıt
dışılığın önlenmesi mümkün değildir. 25 kuruş ile, 50
kuruş ile, yüzde 70 olarak açıklanan kayıt dışılığın önlenmesi mümkün değildir.
Yaş sebze ve meyve sektörümüzün sorunlarının iki belediye başkanını kurtarmaya
dönük çabalarla çözülmesi mümkün değildir değerli arkadaşlar, her şeyden önce
üreticiye destek verilmesi zorunludur. Üretici bitmiştir, üretici nefes alamaz
noktaya gelmiştir. Üreticinin ürettiği para etmez durumdadır. Bir dünya banka
kredisi borcu vardır üreticilerin.
Bakın, beş altı
yıldır domatesin, salatalığın, biberin üretici fiyatlarında bir değişim var mı?
Soruyorum sizlere bir Antalyalı olarak. Örtü altı sebzenin merkezi olan Demre,
Kumluca ilçelerimizden bugün aldığımız bilgi ve oradaki vatandaşların telefonda
bize haykırmasıyla söyledikleri söz “Sayın Vekilim, beş altı yıl önce, altı
yedi yıl önce domates 600 liraydı, yine aynı para.” demektedir. “Ama gelin, bir
bakın, tohumun, gübrenin, fidenin, ilacın…”
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
HÜSNÜ ÇÖLLÜ
(Devamla) – “Domatesin fiyatı aynı kalmakla beraber, gübrenin fiyatı o dönem,
altı yedi yıl önce 12 lira, şu an ise 70, 80, 90 lirayı buldu, ona keza,
mazotun, ilacın, fidenin fiyatı da aynı oranlarda yükseldi.” demiştir.
Üreticinin emeğine yazık değil mi değerli milletvekilleri? Emek bu kadar ucuz mu
olmalıdır?
Bu tasarıyla,
üretici, büyük marketlerin, tekellerin insafına terk edilecek, emeği daha da
ucuzlayacaktır diyor, buradan tüm üretici kardeşlerimize selam gönderiyor, her
ne kadar bu yasa geçse de Cumhuriyet Halk Partisi iktidarında değişeceğini
kendilerine müjdeliyor, bu düşüncelerle hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Çöllü.
Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına Adana Milletvekili Sayın Yılmaz Tankut.
(MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
YILMAZ TANKUT (Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte
olan Sebze ve Meyve Ticaretinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun Tasarısı’nın ikinci
bölümü üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi adına söz almış bulunuyorum. Bu
vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, bu tasarı, günün ihtiyaçlarına göre üretici ve hal komplekslerinden oluşan sebze ve meyve sektörüne birtakım
yenilikler getirmekle birlikte, bazı sakıncalı hususları da içermekte olup
ilgili kesimlerin endişelerini tam olarak giderememiştir. Kayıt dışılığın daha
da aşağıya çekilmesi, sebze ve meyvelerin satıldığı hal ve açık pazarların daha
çağdaş ölçüler içinde faaliyet göstermesi, tüketiciye kadar uzanan zincirde ek
standartların getirilmesi gibi birtakım düzenlemeler getireceği ifade edilen
söz konusu tasarı, üretici, hal esnafı ve belediyelerin haklı pek çok
endişesini maalesef giderememiştir.
Bu tasarıya
ilişkin ayrıntılara geçmeden önce, konunun önemine ve ilgisine binaen, bazı
hususları huzurlarınızda arz etmek istiyorum: Kanun tasarısına ilişkin eldeki
resmî veriler kullanılarak paylaşılan bilgilere göre, ülkemizde 2008 yılı sebze
üretimi miktarı yaklaşık 27 milyon ton, meyve üretim miktarı ise yaklaşık 15,6
milyon ton olarak gerçekleşmiştir. Üretilen sebze ve meyvenin yaklaşık yüzde
5’i ihraç edilebilirken yüzde 95’i ülke içerisinde kalmaktadır. Bu miktarın
yaklaşık yüzde 25’i ise tüketim merkezlerine ulaşamadan pazarlama sürecinde
zayi olmaktadır. İç pazara sürülen sebze ve meyvenin yaklaşık yüzde 30’u toptancı
hallerinde işlem görmekte, kalan kısmı ise hiçbir kayda girmeksizin
pazarlanmaktadır. Resmî rakamların ortaya koyduğu bu bilgilere göre, tahıl, yağ
ve endüstri bitkileri ile diğer bağ bahçe ve tarla ürünleri dâhil edilmese
bile, Türkiye iklimiyle, toprağıyla, suyuyla âdeta bir besin deposu
konumundadır. Bütün imkânsızlıklara rağmen, çalışkan insanımızın, üreticimizin,
üretkenlikte son derece mahir ve hırslı olduğu gözükmektedir. Sadece sebze ve
meyve üretim toplamına bakacak olursak, 73 milyonluk Türkiye’de kişi başına
üretim yaklaşık 600 kilogramdır.
Sayın
milletvekilleri, işte, böyle bir tablo içerisinde, bazı detaylara dikkatinizi
çekmek istiyorum: Sebze ve meyvedeki üretim toplamımızın bugün sadece yüzde
5’ini ihraç edebiliyoruz yani üretiyoruz ama satamıyoruz. İçeride kalan
yaklaşık 40 milyon ton sebze ve meyvenin yüzde 25’i olan 10 milyon tonu ise
heba olmaktadır. Yani üretiyoruz ama emeğimiz de paramız da ziyan oluyor.
Dışarıya satılamayan 40 milyon ton sebze ve meyvenin üçte 2’si olan 26 milyon tonu
kayıt dışı olarak işlem görmektedir. Yani üretiyoruz ama örtülü olarak, gizli
ve denetimsiz bir şekilde satıyoruz. Özetle, satamıyoruz, israf ediyoruz,
kontrolsüz ve sağlıksız bir şekilde resmiyetten kaçıyoruz. Netice itibarıyla,
milyonlarca üreticinin, esnafın, pazarlamacının, işletmecinin yer aldığı dev
bir sektörde insanlarımızın alın teri, parası, pulu göz göre göre kaybediliyor. Bu bakımdan, çiftçiyi destekleyen,
tarladan, bahçeden, son tüketiciye kadar uzanan zincirin halkalarında kaçağa
izin vermeyen ama mükelleflerle barışık, ihracatı ise özendiren ve teşvik eden
bir sistemin hayata geçirilmesi lazım gelmektedir.
Değerli
arkadaşlar, özetle şunu demek istiyorum: Bu alandaki fotoğrafı bir bütün olarak
ele alıp, buna göre çağın gereklerini gözetecek bir şekilde, nerede, neyin, ne
zaman, nasıl yapılacağını bilmemiz ve uygulamamız ve buna göre de bir düzenleme
getirmemiz gerekmektedir. “Ben yaptım, oldu bitti.”
mantığıyla hiçbir yere varamayız. Dolayısıyla, tarlasına
tohum ekemeyen çiftçiyi, bağına, bahçesine gübre atamayan, pazara ulaşamayan
üreticiyi, deposu mazota hasret kalan nakliyeciyi, vergisini veremeyen
komisyoncuyu, kur baskısı altında ezilen ihracatçıyı, umudu tablasıyla
sınırlanmış esnafı, her geçen gün alım gücü daha da azalan son tüketiciyi
dinlemeden, onları anlamadan -düşünce ve gerekçe ne kadar halis olursa olsun-
yapılacak her düzenleme, var olan sorunları ötelemekten ya da daha karmaşık
hâle getirmekten başka hiçbir işe yaramayacaktır.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; az önce de ifade ettiğim rakamlar ışığında, bizim,
mevcut üretimi dahi gereği gibi değerlendiremediğimiz net bir şekilde ortada
durmaktadır. Bu durumda, mevcut potansiyeli dikkate alarak tarladan son
tüketiciye, yine tarladan gümrük kapısına kadar her kademenin ihtiyaç ve
sorunlarına gerçekçi bir yaklaşımı öngören, biriken ve artan sorunların en kısa
sürede çözümünü amaçlayan bir modeli hep birlikte geliştirmemiz şarttır.
Diğer taraftan,
ülkemizin sahip olduğu tarımsal üretim potansiyeli ise bilinmektedir ki mevcuttan
çok daha fazladır. Sorunun temeline inersek, öncelikle üretimin önündeki
engellerin kaldırılması gerekmektedir. Yani üreticiye daha ucuz tohum, fide ve
fidan temini ile gübre, ilaç, akaryakıt, elektrik ve sulama gibi girdiler
üzerindeki maliyetlerin de mutlaka aşağı çekilmesi icap etmektedir. Üretici ile
son tüketici arasındaki aracı sayısının azaltılmasının yanında, küresel sermaye
ve kartellerin, üretici ve sektör esnafını insafsızca haksız rekabetle
boğmalarına da meydan verilmemelidir.
Diğer taraftan, nakliyecinin memnun hâle getirilmesi, esnafın
vergi yükünün hafifletilmesi, tüketicinin alım gücünün yükseltilmesi ve
ihracatı tıkayan bürokrasinin basite indirgenmesi de mutlaka
gerçekleştirilmelidir ve hepsinden önemlisi, güvenli gıda üretimi ve sebze ile
meyvelerin son tüketiciye kadar yolculuğunda geçen her evrenin yine güvenli
hâle getirilmesi ve bunun devamının sağlanması hayati önem taşımaktadır.
İşte, bütün
bunları tek kare bir fotoğraf içinde gören bir sistem hayata geçirilmez ise,
iyi niyetle, Meclisimizden toplumumuzun faydası için çıkartmaya çalıştığımız bu
ve benzer kanunların hiçbir önemi olmayacak ve hedeflenen fayda da
sağlanamayacaktır. Ancak, bütün bu gerçeklere rağmen, Milliyetçi Hareket
Partisi olarak yapıcı ve sorumlu muhalefet anlayışımız çerçevesinde, görüşmekte
olduğumuz bu tasarıya elimizden geldiği ölçüde bütün samimiyetimizle katkı
sağlayıp destek olmaya çalıştık. Komisyon görüşmelerinde, ilgili sektör
temsilcilerinin mağduriyetinin önlenebilmesi ve daha kolay bir şekilde pratik
uygulamaların önünün açılabilmesi için, önemli gördüğümüz hususlarda,
önergelerle tasarıya gerçekten de sahip çıkmaya çalıştık. Özellikle alt
komisyonda görev yapan arkadaşlarımız, hemen hemen
sektörün bütün taraflarını dinlemek suretiyle yoğun bir çalışma yaparak önemli
düzenlemeleri de gerçekleştirdiler. Buradan kendilerine teşekkür ediyorum.
Ancak, maalesef,
iyi niyet ve samimiyetle hem üretici hem hal esnafı hem de tüketicilerin
faydasına olacağına inandığımız pek çok önergemiz, yine iktidar taassubundan
kurtulamayan ve “Her şeyi en iyi biz biliriz.” anlayışıyla hareket eden Hükûmet tarafından kabul görmemiştir. Dolayısıyla, bugün
ülkemizin ihtiyaç ve sorunlarına siyasi taassup penceresinden bakma
alışkanlığından kurtulamayan “Önce ülkem, sonra partim, sonra ben.” yerine
“Önce ben, sonra yakınlarım, daha sonra da partim.” diyen bir anlayıştan,
üreticinin, esnafın, ihracatçının, tüketicinin sorunlarına gerçekçi ve
önerilere açık bir bakış açısı kazanmak tek kelimeyle beyhudedir. Beyhudedir
çünkü Milliyetçi Hareket Partisi olarak, az önce de ifade ettiğim gibi, bugüne
kadar ülkemizin ve milletimizin pek çok sorunuyla ilgili çok sayıda önerge
sunup teklif verdiğimiz hâlde ne yazık ki bunların hemen hemen
hiçbirisi AKP tarafından dikkate alınmamıştır. (MHP sıralarından alkışlar)
İşte, bu anlayış,
kendisinden başkasını yok sayan, başkasının görüş ve düşüncesine tahammül
edemeyen bir zihniyetin tezahürüdür ki Türkiye'nin önündeki en büyük
engellerden birisi de budur. Sorunların çözümüne dair samimiyeti olmayan bu
anlayış, ne acıdır ki kurumlar arası çatışmadan medet ummakta, insanlarımızın
manevi duygularını ve dinî hassasiyetlerini siyasi rant
alanı olarak görmekte, kutuplaşmayı ve ayrışmayı ise zenginlik olarak kabul
etmektedir.
Oysa bizler,
Milliyetçi Hareket Partisi mensupları olarak, kimden gelirse gelsin, sorunları
çözüm amacı güden her türlü teklifi değerlendirmeyi, aziz milletimizin bizlere
verdiği kutsal sorumluluğun gereği olarak gördük ve bundan sonra da görmeye
devam edeceğiz.
İçeriden ve
dışarıdan gelen her türlü saldırı ve dayatmalara karşı bin yıllık
kardeşliğimizi bozdurmamanın onurlu mücadelesini veren bizler, millî
hassasiyetlerimizle örtüşmeyen ve temel konularda çok büyük farklılıklarımız
olan AKP İktidarının Meclise getirdiği bu ve benzer kanun tasarılarını,
sorumluluk anlayışımızın omuzlarımıza yüklediği kutsal bir görev içerisinde
değerlendirmekteyiz.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; az önce dile getirmeye çalıştığım hususlar
çerçevesinde yeniden tasarıya dönecek olursak, etkili bir kamusal denetleme
yapılamadığı takdirde bu yasanın hiçbir anlamının olamayacağı gayet açıktır.
Yaş meyve ve sebzenin pazarlama sürecinde üreticiden tüketiciye fiyatların
yüzde 100 ile yüzde 300 arasında artış göstermesi ve çoğu zaman anormal
yükselmesi, sebze ve meyvelerin hallere girme mecburiyeti veya hal
komisyonlarının yüksekliğinden ziyade, fiyatları belirleme gücüne sahip olan
kesimin denetim altına alınamamasından kaynaklanmaktadır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
YILMAZ TANKUT
(Devamla) – Bu tasarıda gerek hal esnafının gerekse diğer ilgili kesimlerin
bazı şikâyet ve endişeleri, maalesef, tam olarak giderilememiştir. Milliyetçi
Hareket Partisi olarak, biz, tasarının pek çok maddesinde bu şikâyet ve
endişeleri giderecek önergelerle katkı sağlamaya çalışıyoruz ama üzülerek
görmekteyiz ki AKP Grubu, bu samimi tekliflerimizi dinleme zahmetinde bile
bulunmadan, otomatik el kaldırma ve indirme yöntemiyle, her zaman olduğu gibi,
reddetmekten vazgeçmemektedir. Her şeye rağmen, bu bölümün maddelerinde de,
sektörün faydasına olacağına inandığımız, katkı sağlayıcı önergelerimizi
sunmaya devam edeceğiz.
Son söz olarak:
Tasarının, ilgili tarafların dinlenerek, istişare edilerek, üreticilerimizin,
tüketicilerimizin, esnaf ve ihracatçılarımızın beklenti, ihtiyaç ve taleplerini
göz önüne alacak şekilde, verilen önergelerin dikkate alınarak düzenlenmesinin
daha hayırlı olacağını bir kez daha hatırlatıyor, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim.
Barış ve
Demokrasi Partisi Grubu adına Muş Milletvekili Sayın Nuri Yaman. (BDP
sıralarından alkışlar)
BDP GRUBU ADINA
M. NURİ YAMAN (Muş) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 471 sıra sayılı
Sebze ve Meyve Ticaretinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun Tasarısı’nın ikinci
bölümüyle ilgili olarak Barış ve Demokrasi Partisi adına söz almış
bulunmaktayım. Bu nedenle, hepinizi sevgi ve saygılarımla selamlıyorum.
Kanun tasarısıyla
ilgili görüşlerimizi belirtmeden önce, ben de Elâzığ ve ilçelerinde meydana
gelen depremden dolayı tüm Elâzığlı hemşehrilerime,
hâlen orada yaşayan yakınlarıma tekrar geçmiş olsun diyor, yaralılara acil
şifalar, ölenler için Allah’tan rahmet dileklerimi iletiyorum.
Bilindiği
gibi, Türkiye, yaş sebze ve meyve
üretiminde tür ve miktar olarak güçlü bir potansiyele sahiptir ve bu
potansiyelin mümkün olan en yüksek verimle kullanılması da ülkemiz için
vazgeçilmez bir zorunluluktur. Hâlen ülkemizde sebze ve meyvelerin ticareti 552
sayılı Yaş Sebze ve Meyve Ticaretinin Düzenlenmesi ve Toptancı Halleri Hakkında
Kanun Hükmünde Kararname çerçevesinde yürütülmektedir. Şu an görüşmekte
olduğumuz tasarının kanunlaşması hâlinde söz konusu kararname yürürlükten
kalkacak ve Hükûmetin görüşüne göre de,
sözüm ona, hallerle ilgili yaşanan sıkıntıların tamamı da ortadan kalkmış
olacaktır.
Değerli
arkadaşlar, ülkemizde maalesef şimdiye kadar gıda ürünlerini üreticiden
tüketiciye aralarında herhangi bir aracı olmaksızın ulaştırabilecek düzenleme
bir türlü getirilememiştir. Bu yasa tasarısı ile üretici kooperatiflerine
hallerde yüzde 10 oranında dükkân verilmesi, rüsum oranının örgütlü çiftçi
lehine düşürülmesi, belediyelerce haftada bir gün sadece üretici köylülerin
ürünlerini getirip satabilecekleri pazar yeri sağlanması ve bunun gibi bir
kısım iyileştirmelere gidildiği görülmektedir. Ancak tasarıyı dikkatli bir
şekilde incelediğimizde görmekteyiz ki bu kanunla belediyelere halleri devretme
yetkisi de bu arada tanınmış olmaktadır. Tasarının 3’üncü maddesinin (8)’inci
fıkrasında bu durum açık bir şekilde belirtilmiştir. Maddenin ilgili fıkrasını
aynen okuyorum: “İmar planlarında ayrılmış hal yerleri toptancı hali kurulmak
üzere belediyeler tarafından yap-işlet, yap-işlet-devret ve üst hakkı tesisi
modelleri ile gerçek veya tüzel kişilere devredilebilir.” hâle
dönüştürülmüştür.
İktidara
geldiğinden bu yana bulduğu her fırsatta devletin ve dolayısıyla halkın malını
özelleştirmeyi kendisine görev edinen AKP Hükûmeti,
belediyelere vermiş olduğu bu devretme yetkisiyle özelleştirme konusundaki
ihtirasını bir kez daha gözler önüne sermektedir.
Yine, tasarının
gerekçe kısmında ifade edilen amaçlarla meydana getirilecek sonuçlar arasında
önemli zıtlıklar ve çelişkiler bulunmaktadır. Denmektedir ki: “Tüketicilerin,
üreticilerin ve sebze-meyve ticaretini meslek edinenlerin çıkarlarını dengeli
ve eşit şekilde korumak amacını gütmekteyiz.” Ayrıca, gerekçenin hemen hemen her paragrafında sürekli olarak rekabetçi yapının
inşasından bahsedilmektedir.
Görünen o ki Hükûmetin rekabetten anladığı tek şey tekelci rekabettir,
kartelleşmektir. Hepimiz bilmekteyiz ki hallerin özelleştirilmesi hâlinde
şirketler üretici örgütlerine kesinlikle yer vermeyeceğinden, Hükûmetin sözüm ona bu kesimlere vermiş olduğu haklar tamamen
ortadan kalkacaktır. Dolayısıyla arz ve talep dengesi, pazarda karşı karşıya
gelen üretici ile tüketici arasında değil, o hali satın almış olan özel
şirketler tarafından belirlenecektir.
Yine, tasarı, iç
pazara sürülen ürünlerin yüzde 70’inin kayıt dışı olduğunu söylemektedir.
Haklıdır ancak kayıt dışı ekonomiyi kayıt altına almanın yolu, bu ticari
faaliyetlerin getirisini büyük şirketlerin, mega
marketlerin kazanç hanesine yazmaktan mı geçmektedir? Ayrıca kayıt dışılığı
kayıt altına alayım derken işleyen bir sistemi işlemez hâle sokabilecek bir
düzenlemeye hiç de ihtiyaç yoktur. Söz gelimi, üretim merkezlerinden ürünler
çıkmadan kayıt altına alınabilir. Bunun çeşitli yolları vardır. Zaten
belediyeler bu işi yapmaya çalışmaktadırlar. Çünkü belediyelerin bu işten ciddi
bir gelirleri söz konusudur. Elbette kayıt dışının kayıt altına alınmasına
karşı çıkmak ve bunu eleştirmek mümkün değildir.
Asgari ücretle
çalışan bir kişi vergisini verirken, senede 50-100 bin lira gelir elde eden bir
üreticinin de vergisini vermesi gerekir, ancak bunun yolu halleri devreden
çıkarmakla değil, özellikle üreticileri sadece market zincirlerinin insafına
terk etmek hiçbir şekilde olmamalıdır. Örneğin, üreticiler, bundan sonra Migrosların, Metroların, gros
marketlerin veya Tansaşların insafına bu yasayla terk
edilmiş olacaklardır. Türkiye’de yaş sebze ve meyve ticaretinde görülen yüksek
kayıt dışılığın nedeni mevzuatın yetersizliği ya da var olan durumun
tekelciliğinden kaynaklanmamaktadır. Asıl sorun mevcut mevzuatın uygulanmamasından
ve haklı rekabetin sağlanmamasından kaynaklanmaktadır.
Şimdi yapılmaya
çalışılan şey ise halleri tamamen kamunun denetiminden çıkarmaktır. Hükûmet, tekelciliğe karşı olmayı kamu yönetimini
etkisizleştirme olarak anlamakta ve böylece kimseye fark ettirmeden asıl
tekelci piyasanın yolunu millete ve halka açmaktadır.
Buradan bir kez
daha uyarıyoruz: Bu düzenleme, bazı aksaklıkları ortadan kaldırmak pahasına,
kurulu bir sistemin tamamen çökmesine yol açabilecek nitelikteki bir
düzenlemedir.
Hükûmet, bu kanun
tasarısıyla yine kimlerin temsilcisi olduğunu, hangi çıkar gruplarına, hangi
güç odaklarına hizmet ettiğini bir kez daha göstermiştir. Siz, köylünün örgütlü
olmadığı, tarım sektörünün ve kooperatiflerin devletçe desteklenmediği bir
sistemde hangi eşitlikten ve hangi adaletten bahsediyorsunuz?
Değerli
milletvekilleri, tasarının genel gerekçesinde, malların haller üzerinden
pazarlanma zorunluluğunun serbest rekabeti olumsuz yönde etkilemesi, sebze ve
meyve ticaretindeki önemli sorunlardan biri olarak sayılmıştır. Bu sorunu
ortadan kaldırmak amacıyla hal dışında da alım satım izni verilmekte, ancak
bunun hale bildirim yapılmak suretiyle gerçekleşeceği ifade edilmektedir.
Tasarının mantığı, fiyatlardaki anormal artışı komisyon oranlarının yüksekliğine
bağlamakta, ancak ne hikmetse bunlarda sadece yüzde 2’lik bir indirime
gidilmektedir.
Bu uygulama
hiçbir soruna çözüm getirmeyeceği gibi, sebze meyve fiyatlarında arzu edilen
ucuzluğu da sağlayamaz. Çünkü pahalılığın gerçek kaynağı küçük ve orta esnaf durumundaki
hal komisyoncuları değil, hâlihazırdaki büyük tüccarlar ve süpermarketlerin
sahipleridir.
Bugün, zincir
marketler malları direkt üreticilerden almakta ve istedikleri fiyatlara da
satabilmektedirler. Dolayısıyla, yasa sayesinde üreticinin emeğinin karşılığını
alacağı, tüketicinin hem güvenli hem de uygun fiyatlı ürünlere ulaşacağı,
maliyetlerin düşürüleceği ifadeleri gerçekleri yansıtmamaktadır. Getirilmek
istenen sistemle, zaten büyük mağazalar tarafından belirlenen fiyat düzeyleri
yine aynı şekilde belirlenmiş olacak ve bunun yanında, ayakta kalmakta zorlanan
esnaf bir de en kısa zamanda piyasa dışına itilmiş olacaktır. Başlangıçta optimum düzeylerde oluşması muhtemel gözüken tüketici
fiyatları, esnafın piyasa dışına itilmesi sonucu zamanla oligopol piyasalarına
dönüşecek ve fiyat düzeyi, alım satım ortalamalarında büyük mağazaların
dayatmasıyla çok kısa sürede yükselişe geçecektir. Üstelik rekabetin kalmadığı
bir ortamda üretici fiyatları artık doğrudan doğruya hâkim durumdaki mağazalar
tarafından belirlenmiş olacaktır.
Tüketiciler
açısından durum böyle iken, kanunun yürürlüğe girmesiyle birlikte ve çok kısa
bir süre içerisinde esnafımız piyasanın hâkimi hâline gelen hipermarketlerin
çalışanı olacak, tarım kesimindekiler ise kendi tarlasında bu büyük mağazaların
sözleşmeli işçi konumuna dönüştürüleceklerdir.
Tasarının
gerekçesinde, Avrupa Birliği mevzuatına uyum sağlanması gerektiğine özellikle
dikkat çekilmiştir. Sebze ve meyve fiyatlarında gerçekten ucuzluk isteniyorsa,
öncelikle AB ülkelerinde olduğu gibi, ülkemizde de üretici örgütlenmesi bu
anlamda teşvik edilmelidir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
M. NURİ YAMAN
(Devamla) – Teşekkür ederim.
Değerli
milletvekilleri, tasarı tartışılmaya başlandığından bugüne kadar, konuyla
ilgili meslek kuruluşları, özellikle TESK ve Türkiye Ziraat Odaları Birliği,
Türkiye Ziraatçılar Derneği ile Ziraat Mühendisleri Odası ve esnaf ve
sanatkârlar odalarının gerekli bütün uyarıları yapmalarına rağmen Hükûmet bütün bu eleştirilere kulaklarını tıkamıştır.
Türkiye, sahip olduğu yaş sebze ve meyve potansiyelini en verimli şekilde
kullanmak istiyorsa tasarının merkezine, üreticilerin rekabet ortamından tam
manasıyla yararlanmalarını sağlayacak güce ulaşmaları için örgütlü bir yapıya
kavuşturulması maksadıyla yapılması gereken düzenlemelere bir an önce başlamalı
ve hayata geçirmeli ve tüketicilerin hem ucuz hem kaliteli hem de sağlıklı
ürünlere ulaşmasını baz alan ve onları rekabet
ortamının yaratacağı olumsuz koşullardan koruyacak mekanizmaları
yerleştirmelidir. Aksi takdirde, ileride düzenlenmesi imkânsız sonuçlarla karşı
karşıya kalmak işten bile olmayacaktır.
Bu
eleştirilerimin, grubumuz tarafından verilecek olan önergelerle düzeltileceğini
belirtir, yüce Meclisi sevgiyle, saygıyla selamlarım. (BDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Yaman.
Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu adına İzmir Milletvekili Sayın Tuğrul Yemişci.
Sayın Yemişci aynı zamanda şahsı adına da söz aldığı için iki
zamanı birleştirerek kendisine söz veriyorum.
Buyurun. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU
ADINA TUĞRUL YEMİŞCİ (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşmekte olduğumuz 471 sıra sayılı Kanun Tasarısı hakkında AK PARTİ Grubu adına
söz aldım. Sözlerime başlarken yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.
Görüşmekte
olduğumuz yaş sebze ve meyve ticaretini düzenleyen yasa tasarısını dünden beri
görüşüyoruz. Yalnız burada bir haksızlığı önlemek için sözlerimin başında ona
değinmek istiyorum. Alt komisyonda ve Komisyonda yapılan çalışmalarda ben de
bulundum. Komisyon üyesi milletvekili değilim. Hele alt komisyonda sabahtan
gecenin geç saatlerine kadar 40’ın üzerinde, konuyla ilgili insanların
fikirleri alındı ve tasarı hakkında tartışma yapıldı. Bu çalışmalarda
muhalefetten ve iktidardan emeği geçen tüm milletvekili arkadaşlarımın burada
emeklerine haksızlık yapmayalım diyorum ve hepsine de baştan teşekkür ediyorum.
Kanunun bize göre
getirdiği en önemli konu, sebze meyve ticaretini düzenlerken, sebze ve meyvede
-bütün konuşmacılar da kısmen değindi- yüzde 25’inin heba olduğu, zayi
olduğundan bahsedildi; bunu önleyecek, çeşitli maddelerinde fıkralar var. Bir
de “Bu yasa genel olarak üreticiyi korumuyor.” diye tenkitte bulunuldu. Aslında
koruduğunu şöyle söyleyeceğim: Üreticinin işi Türkiye’de genelde ürettiği ürünü
tarlanın kenarına getirmekle bitiyor. Pazarlamada mümkün olduğu kadar…
Kendilerinin hallere kadar gelememesi, büyük çapta -istisnaları tabii ki var-
üreticinin işi tarla kenarında bittiği için… Yani buralara, hallere ve pazar
yerlerine üreticinin sokulmaması diye bir şey yok ama genelde Türkiye’de
uygulamada bu işi yapan, sistemin içinde toptan alım satım yapan tüccarların ve
haldeki komisyoncuların olduğunu biliyoruz.
Üreticilerin bu satış
yerlerinden, yani hallerden ve pazar yerlerinden istifade etmesi için yasa,
yüzde 20 kontenjan koyuyor. Bu, üreticileri ve üretici
örgütlerini koruyan bir madde. Hatta bunların herhangi bir şekilde
belediyeler tarafından başkalarına tahsis edilmemesi için de onun yeterli
tedbiri alınmış durumda.
AHMET DURAN BULUT
(Balıkesir) – Neden yüzde 50 değil? Yüzde 50 olsa…
TUĞRUL YEMİŞCİ
(Devamla) – Yüzde 20... Çünkü bakın, Türkiye’deki halleri biz kendilerinden
dinledik alt komisyonda ve şu şekilde bir muamele yaptık: Gelen o 40 kişinin
hepsini bir arada almadık, alt komisyona tek tek
girdiler ve bunlar çeşitli kesimleri -üretici dâhil- temsil eden
insanlarımızdı. Türkiye’deki mevcut
piyasa koşullarında hallerin ve pazar yerlerinin nasıl çalıştığını… Hatta Belediyeler
Birliğini temsil eden, üretici örgütlerini temsil eden, komisyoncuları temsil
eden, odaları temsil eden -40’a yakın diyorum- çeşitli kimseler katıldı. Biz,
tabii, tarafsız olarak bütün bu fikirleri aldık. İktidardaki ve muhalefetteki
arkadaşlar hep birlikte tartıştık ve önümüze bu tasarı geldi.
Şimdi, bakın,
burada, 2’nci maddede neler var, ben onlardan da bahsedeceğim. Zaten ikinci
bölümle birinci bölüm birbirine geçmiş vaziyette bu yasada, yani düzenlemeler
var, birinci kısımdaki maddelere de atıfta bulunuyor.
Dolayısıyla,
ikinci bölümde neler olduğuna bir bakalım: 11’inci madde haller ve pazar
yerlerindeki satış yerlerinin işletmesiyle ilgili. 12’nci madde teminatları
getiriyor. 13’üncü madde yasaklar. 14 cezalar. 15 Bakanlığın görev ve yetkilerini
düzenliyor. 16’ncı madde malların analizi, kaydı ve izlenmesi. Bu, hallere yeni
getirilen bir madde, birazdan açacağım onu. 17’nci madde bütün hatiplerin
şikâyet ettiği denetim mekanizmasını getiriyor. 18’inci madde yürürlükten
kaldırılan daha önceki hükümleri zikrediyor. 19’uncu madde
yürürlük maddesi. Ve bir de süreyi tahdit eden,
belirleyen geçici maddemiz var. 20’nci madde de yürütme.
Şimdi, maddelere
geçtiğimizde -umumuyla da ilgili- işletmeyle ilgili şunu söyleyebilirim:
Hatipler bahsetti ama, hallerdeki mevcut statüko devam
edecek, yani halleri çalıştıran, içinde işletmesi olan komisyoncular -on yıl
süreyleydi- on iki yıl aynı tahsis sistemiyle hak sahipleri devam edecekler, on
iki yıl sonra belediyeler İhale Kanunu’na tabi olarak ihaleyle bu iş yerlerini
kiraya verecekler.
Ancak burada bir
yenilik, yüzde 50’si bunların satış şeklinde de olabilecek, mülkiyeti
satılacak, bu satılan yerler de tapuya şerh konulmak suretiyle satılacak, çünkü
-yasaklar ve cezalar maddesinde söyleyeceğim- aykırı hareket ederlerse bu
maddelere, o yerleri, iş yerleri satış yapılsa bile geriye alınabilecek. Dolayısıyla, bu bir yenilik.
Ayrıca, başka bir
yenilik daha var. Bu gibi işleyen yerlerde mağaza, iş yeri tahsisi alıp,
kirasını verip keyfine göre çalıştırmasın diye, on beş gün mazeretsiz olarak
dükkânını açmayan, bir yıl içinde de altmış günden fazla dükkânını, iş yerini
kapalı tutan insanların elinden bu tahsis edilen haldeki iş yerleri geri
alınabilecek.
Pazar yerleri
için de her ne kadar belediyeler düzenleme yapıyorsa da tahsis yoluyla pazar
yerleri pazarcılara tahsis edilecek, en fazla iki iş yerinden fazla iş yeri
olamayacak, orada da üç kez üst üste ve yılda sekiz seferden fazla iş yerini
açmayan pazarcıdan bu yerler geri alınacak. Kanunun getirdiği özelliklerden bir
tanesi de bu.
Ayrıca, en
önemlisi -burada da üreticileri koruyor- hiçbir ücret almadan, hiçbir şarta
tabi olmadan, hallerde ve pazar yerlerinde yüzde 20’si üretici veya üretici
örgütlerine tahsis edilebilecek. Bu, işletmeyle ilgili.
Teminatla ilgili,
bakın, bu yeni geliyor: Bildiğiniz gibi, daha önce milletvekili arkadaşlarım
ifade ettiler, birinci kısımdaydı, tüketicinin, üreticinin ve arada ticareti
yapanın haklarını düzenleyen yeni bir uygulama olarak hallere hakem heyetleri
geliyor. Bu hakem heyetleri… Bir de hal hakem konseyleri geliyor. Konseyler,
Ankara’da senede en az bir sefer toplanacak. Diğerleri… Hal hakem heyeti ise,
olan ihtilafları çözmek için, asliye ticaret mahkemelerinin yerine ilk mahkeme
gibi hakem heyetine gidilecek ihtilafta. Ne yapacak? İşte bu teminat müessesesi
onun için geliyor, 50 bin liraya kadar olan ihtilafları bu hakem heyeti çözme
yolunda olacak. Peki, bu nedir? “Doğrudan doğruya ürünümü komisyoncuya verdim,
parasını geri alamadım...” Haklı nedenleri varsa, bu hakem heyeti parayı derhâl
teminattan alıp kendisine verecek. Böyle bir, üreticiyi koruyan mekanizma da
var. Yalnız üreticiyi mi? Hayır, bu halden -künye sistemi gelmişti; künye
sistemi, yani hijyen şartında, standartta, düzgün mal
olacak- bu ürünü alan kişi aldatıldığını kabul ediyorsa hakem heyetine itiraz
edip, haklı gerekçeleri varsa, kazanırsa yine tazminatını bu teminattan
alabilecek. Hakem heyetlerinin pratikliği burada. Bu
yenilik… Teminat da doğrudan doğruya belediye meclislerinin her yıl belirlediği
bir rakam olacak ve bunlar nakit gibi, nakdin dışında, devlet tahvili gibi vesair geçerli finans araçları olabilecek.
Ayrıca,
yasaklarla ilgili… Bakın, bu da enteresan, kanunun içinde var yasaklar. Yani,
haldeki komisyoncunun, üreticinin, oraya ürün getirenin veyahut da oradan ürün
alanların ve orada, canlı, yaşayanların uyması gerekli şartlar yasaya konmuş
vaziyette. Bunlara uymazlarsa -aynı zamanda pazar yerlerini- çeşitli cezalar
getiriyor.
Bir de burada
konuşmalarda çok sıkça bahsedilmişti. Neydi o? İşte, anlaşıp da üreticinin
malının değerini fazla yaptırmamak, yani manipülasyonla
dilediği fiyatla mal alıp satmak, aralarında mal satışı yapmak; bunları yasa
tamamen önlüyor, bunların yasak olduğunu belirtiyor ve bunlara para cezaları
getiriyor.
Yasaklarla ilgili
bir de pazar yerlerinde dahi hem ortaya çıkan döküntülerin, kasaların nereye
konulacağı; nara, yüksek sesle alışveriş yapılmaması gibi çeşitli kuralları da
koyan ve karşılığında da ceza veren bir yasa, cezaları öngören.
Bakın, bu cezalar
da -bahsediyorum- 100 liradan başlayıp, 100 lira, 500 lira, 2 bin lira, 3 bin
lira, 5 bin lira, 10 bin liraya kadar giden, kusurlu hareket edenlere ve bu
yasaklara uymayanlara verilecek olan cezalar.
Değerli
milletvekilleri, pazar yerlerinde ise bu cezaları yine yasa şöyle uygun
görüyor: Halde uygulanan cezanın üçte 1’i aynı kusurlar işlenirse pazar yerinde
pazar yerinde, uygulanacak.
Şimdi,
dolayısıyla bu yasanın yenilikleri, birçok yeniliği var. Ama neden endişe
ediliyor ben anlamıyorum. Tabii ki ülkemizde iki tür hal
olduğunu da gözden çıkarmamak lazım. Üreticilerin bölgesinde, ürünlerin
çıktığı yerde daha çok ağırlıklı olan üretici halleri, bir de büyük
kentlerimizde olduğu gibi, daha ziyade orada üretilen ürünler çok çok az yüzde olarak baktığımızda ama diğer kentlerimizden
gelen ürünlerin satıldığı, alınıp satıldığı tüketici halleri.
Bir yenilik de
-burada daha önce de tartışıldı- Bakanlığın düzenlemesine bağlı ürünlerin, yeni
ürünler katılabilecek, derinliği olan ürünlerden bahsediliyordu, onların ismi
sıralandı, açıldı.
Bu ürünler neden
konulmak isteniyor -bana göre- onu anlatayım: Bu çalışmalar uzun süredir
Bakanlıkça devam eden çalışmalar yasa tasarısı hazırlanmadan önce. Heyetteki
milletvekilleriyle yurt dışındaki benzer haller de dolaşılmış. Yurt dışına baktığımızda,
oradaki hallerde çok modern, her türlü ürünün düzen ve disiplin altında, hijyen kurallarına uygun satıldığını görüyoruz. Ola ki,
önümüzdeki süreçte Bakanlığın yeni uygulamasıyla izin verebileceği yerlerde
bazı ürün çeşitlerinin artırılması da gündeme gelebilir. Dolayısıyla bunun için
yasaya konulduğunu kabul ediyoruz.
Ayrıca, yine
yasanın getirdiği en önemli madde, bana göre, ucuzluktan ziyade, ucuzluk o
şekilde sağlanacak… “Fiyatta yüzde 8’den yüzde 6’ya inmekle, yüzde 1, yüzde 2
inmekle ucuzluk olur mu?” diye tenkit ediliyordu; ben de katılıyorum, doğrudur,
yüzde 1’lerle yüzde 2’lerle ucuzluk olmaz. Ancak, başka şeyle ucuzluk olur.
Malın heba edilmesini, yaş sebze ve meyvenin zayi olmasını önlersek o zaman
-yüzde 25 rakamından bahsediyoruz; Türkiye için, millî ekonomi için büyük
kayıp- bunu sağlayabildiği takdirde -ki bu yasanın maddeleri var- o zaman
ucuzluğu sağlayacak.
Bir başka bir şey
de… Burada popülizm yapmayalım ama şu gerçeği de
görelim: Şimdiye kadar yurt dışına, Rusya’ya, Almanya’ya, Fransa’ya satılan
malda ilaç kalıntısıyla ilgili analizler yapılırken bizim hallerimizin kaç
tanesinde yapılıyordu? İşte bu yasa modern hallerin belli süre içinde ortaya
çıkmasını sağlayacak.
HÜSEYİN YILDIZ
(Antalya) – Sekiz senedir niye yapmadınız Sayın Milletvekili; elinizden tutan
mı vardı?
TUĞRUL YEMİŞCİ
(Devamla) – Ayrıca başka bir şey daha var hakem heyetinin bakacağı: Bir kasa
veyahut elli kasa bir ürün aldı. Bu ürünün üstü ile altının değişik çıkmasını
önleyecek; ceza var, standart getirecek. Ürün kimliği olacak; ürünün nerede
üretildiği, kimin sattığı, hangi tip, hangi kalitede ürün olduğunu burada
düzenleyen bir yasa. Bu, nihayetinde tüketiciye dönük önemli bir uygulama ama
üretici için de, tabii onun için de gelen maddeler var, biraz evvel söylediğim
gibi teminatla ilgili madde...
Ben sözlerime
burada son verirken bu yasanın çalışmasında emeği geçen tüm milletvekili
arkadaşlarıma, Bakanlıktaki bürokratlara teşekkür ediyorum. Bu yasanın,
ülkemize, ilgililerine, ekonomimize hayırlı olmasını temenni ediyorum, yüce
heyeti tekrar saygılarımla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Yemişci.
KADİR URAL
(Mersin) – Uygulamada bunların yapılacağına inanıyor musunuz Hocam, Sayın
Vekilim?
TUĞRUL YEMİŞCİ
(İzmir) – İlk önce inanacaksın, sonra…
KADİR URAL
(Mersin) – Helal olsun! Çıkardığınız yasayı değiştirdiniz, 2007’de çıkardığınız
yasayı değiştirdiniz.
BAŞKAN –
Şahısları adına Afyonkarahisar milletvekili Sayın Abdülkadir Akcan. (MHP sıralarından alkışlar)
ABDÜLKADİR AKCAN
(Afyonkarahisar) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 471 sıra sayılı Sebze ve Meyve Ticaretinin Düzenlenmesi
Hakkında Genel Kurula getirilmiş olan Kanun Tasarısı üzerinde şahsım adına söz
almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Sözlerime
başlarken Hakkâri’de şehit edilen 2 gencimize ve Elâzığ depreminde hayatını
kaybeden 41 vatandaşımıza yüce Allah’tan rahmet diliyorum.
Değerli
milletvekilleri, tasarıyı kamuoyuna hal yasası olarak takdim ettik, oysa, tasarının başı “Sebze ve meyve ticaretinin
düzenlenmesi.” Sebze ve meyve ticaretinin düzenlenmesi bu amaçla kurulan
seraların kuruluşuyla başlar.
Tasarının tümü
hakkında Milliyetçi Hareket Partisi Meclis Grubu adına söz alan Edirne
Milletvekilimiz Sayın Camaleddin Uslu Bey,
konuşmasının son bölümünde tasarıyla ilgili altı madde hâlinde özetlediği
olumsuzlukları dile getirdi. Tasarıyı Tarım Komisyonunda, alt komisyon olarak
ele alan milletvekillerinden birisi olarak, ana komisyonda ele alınması
sırasında Sayın Uslu’nun canhıraş, bu tasarıya katkı
vermek isteyen vekillerimizden birisi olduğunu biliyorum, detayına bu tasarıyı
ele alan milletvekillerimizden birisi olarak biliyorum ama altı ayrı noktada
çekinceleri ifade eden de Sayın Milletvekili. Bunu, sırf muhalefet olsun diye
söylemedi Sayın Milletvekili. Mesela, tasarının benim üzerinde özellikle durmak
istediğim hususu üçüncü olumsuz madde olarak ifade ederken “Tasarıyla birçok
komisyoncu sistemden dışlanmış olacaktır.” ifadesini kullandı Sayın Uslu.
Tasarıyı incelediğimizde gerçekten komisyoncuları sistemden dışlıyoruz.
Sayın
milletvekilleri, Tarım Komisyonumuzda Ziraat Bankamızın en üst düzeyde,
kredilerden sorumlu Genel Müdür Yardımcısı bir brifing
verdi. Bu brifingde “Tarım sektöründe kullandırılan
kredilerin 2 katrilyonu eski parayla, yeni parayla 2 milyar TL’si faizi tahsil
edilerek ötelenmiş paradır.” diye bize takdim etti. Yani Türk çiftçisi o kadar
güç durumda ki kredi alabilecek durumda değil.
Şimdi,
komisyoncularla bunun ilişkisi ne? Serasına fideyi dikecek olan üretici kendisi
için pazar garantisi sunan haldeki komisyoncuya gidiyor fideyi almak için ve bu
komisyoncuyla temas hâlinde bulunan fideciden fideyi bedava alıyor Sayın Bakan;
ilacını bedava alıyor, gübresini komisyoncunun kefaletinde bu işin tarımsal
girdi satan tüccarlardan harman veresiye alıyor. Bu sırada da sıfır faizli
kredi kullanıyor. Eğer siz bu tasarıyla -ki dışlıyorsunuz- üreticiyi âdeta
şemsiyesi altında koruyan komisyoncuyu dışlarsanız, büyük marketlerin kucağına
atmış olursunuz. Bizim gördüğümüz endişe de bu.
Sayın Bakan,
Sanayi ve Ticaret Bakanımız; Sayın Bakan ticareti düzenleyecek ama üreticiyi
inkâr ederek düzenlerseniz, sonucu alamazsınız.
Biz iki hafta
önce Enerji eski Bakanımız Sayın Hilmi Güler’le
beraber AGİT kapsamında Tacikistan’a gözlemci olarak gittik. Orada ciddi iş
adamlarımız var, aynı şekilde Kazakistan’da da. Sayın Bakan Kazakistan’da,
Tacikistan’da sebze-meyve pazarında bir tane limon 1 dolar! Dört tane sivri
biber bir poşete konmuş, 2 dolar! Ama niye bu orada öyle? Türkiye’den tırlar yüklüyor
limonu; İran’da sorgusuz, sualsiz on beş gün alıkonuluyor Sayın Bakan. Sıfır
problemli komşumuz İran’a yüzlerce tır Türkiye’den aman bir an önce gitsin diye
kolaylık sağlıyoruz. Nerede mütekabiliyet esası? Sayın milletvekillerimiz de Alaattin Büyükkaya da Hilmi Güler
Bey de hep beraber bunu dinledik. Yanı başımızdaki komşumuzla -pazartesi sabahı
haber portallarında- serbest ticaret bölgesi
oluşturuyormuşuz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
ABDÜLKADİR AKCAN
(Devamla) – Bizim ticaretimize haksız şekilde, rekabeti engelleyecek şekilde,
transit taşımacılık kurallarına aykırı bir şekilde, İran, yanı başımızdaki
komşumuz engel koyuyor Sayın Bakan, buna müdahale etmek zorundasınız. “Sıfır
problem” lafla olmaz. Türk cumhuriyetlerinde ticaret yapan, üretim yapan, ham
maddesini Türkiye’den temin eden tüccarlarımız, transit taşımacılık kurallarına
aykırı şekilde İran tarafından sabote edilmektedir. Bunu hep beraber dinledik
milletvekillerimizle.
Bu nedenle, bu tasarının problem çözücü boyutunun olması lazım. Bu tasarıda komisyoncuları dışlamakla üreticinin sıfır faizli
kredi desteğini elinden alıyoruz. Bunun üstüne tekrar vurgu yaparak, tasarının,
her şeye rağmen hayırlı olmasını, hayırlara vesile olmasını diliyor, yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Akcan.
Soru-cevap
işlemine geçiyoruz on beş dakika süreyle.
Sayın Bulut…
AHMET DURAN BULUT
(Balıkesir) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Bakan,
Dünya Bankası ve IMF politikaları çerçevesinde, görünen odur ki, üreticiyi
tasfiye etmeye çalışıyorsunuz. Artık Balıkesir’in Altınova, Gömeç, Burhaniye
ovalarında pamuk ekilmiyor çünkü Yunanistan’dan ithal ediyorsunuz. Bu yasada,
“Yol kenarında üreticiler, tarlasında ürettiği ürünleri bulunduramaz, satamaz.”
diye bir madde getirmişsiniz. Balıkesir’den Havran’a
gidinceye kadar, tarlalarında ürettikleri ürünleri tüccardan kurtulmak adına,
evine bir ekmek götürebilmek için peşin ticaret yaparak organik ürettiği
ürünleri satmaya çalışan insanlara neden engel oluyorsunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Sayın Tankut…
Sayın Taner…
RECEP TANER
(Aydın) – Sayın Bakan, toptancı hallerinin mevcut işletmecilerine on iki yıl
süreyle kiralanmış sayılacağı öngörülmektedir. Bu on iki yıllık sürecin
tespitinde hangi kriterler göz önüne alınmıştır?
İkincisi: Kanunda
muğlak bir ifade hâlinde olan yeterli arz ve talep
derinliği bulunan ürünlerden maksat nedir? Mesela et, süt, zeytin, zeytinyağı,
arz ve talep derinliği olan ürünler midir?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Sayın
Çalış…
HASAN ÇALIŞ
(Karaman) – Sayın Başkan, teşekkürler.
Sayın Bakan,
üreticiler alın terinin karşılığını alamamaktan, tüketiciler ise pahalı sebze
ve meyve tüketmekten şikâyetçidir. Bugünkü yapısı ile üretici birlikleri ise
etkili olamamaktadır. Üretici birliklerini güçlendirerek üreticiden tüketiciye
direkt ürünün ulaştırılacağı, üreticinin alın terinin karşılığını aldığı,
tüketicinin ise daha ucuz ürün tükettiği bir piyasa oluşturmak için ne gibi çalışmalarınız
vardır?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN – Sayın Paksoy…
MEHMET AKİF
PAKSOY (Kahramanmaraş) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
yıllardan beri iş yerini başarıyla sürdüren bir hal esnafını düşünelim. Sağlık
ve buna benzer sebeplerle iş yerini kapatmak, devretmek istiyor ama buna imkân
tanınmıyor. Bu konuda imkân tanınması, devir hakkı verilmesi gibi bir maddeyi
yasaya koyabilir miyiz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Sayın Öztürk…
HARUN ÖZTÜRK
(İzmir) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan, 15’inci
maddenin (1)’inci fıkrasının (e) bendinde bu kanunun uygulanmasıyla ilgili
olarak yönetmelikler çıkarma konusunda Bakanlığa genel bir yetki verilmektedir.
Tasarının 3, 5, 7, 9 ve 10’uncu maddelerinde hangi konuların yönetmelikle
düzenleneceği hükme bağlanmıştır. 15’inci maddede alınan genel yetkiyle şu anda
öngörülmeyen alanlarda da Bakanlığa yönetmelikle düzenleme yapma yetkisi
verilmektedir. Konusu ve içeriğine ilişkin yasada hiçbir belirleme yapılmadan
idareye yönetmelikle düzenleme yapma konusunda sınırsız bir yetki verilmesi
doğru mudur?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Sayın
Şandır…
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Teşekkür ediyorum.
Sayın Bakan, yaş
sebze-meyve ticaretinde haller gerçekten önemli bir yer tutuyor. Hallerin
işleticisi olarak belediyeler de çok önemli görevler üstleniyorlar. Özellikle
küçük bölgelerde, küçük şehirlerde, beldelerde özellikle kurulu hallerin sahibi
olarak, işleticisi olarak belediyelere bu kanunla, geçici 1’inci maddeyle
önemli görevler yüklüyorsunuz; müzayede salonları, depolama alanları,
tasnifleme ve ambalajlama tesisleri, laboratuvarlar,
soğuk hava depoları ve buna benzer birtakım altyapıların yapılması yükümlülüğü
getiriyorsunuz. Bunlar ağır bir şey. Sordum “Kaynak gerekiyorsa tahsis
edeceğiz.” dediniz ama tanıdığınız süre üç yıl, hâlbuki getirdiğiniz tasarıda
beş yıldı. Yani üç yıl gibi kısa bir sürede bu altyapıyı yapamayan belediyelere
de 100 bin Türk lirasına kadar para cezası vermeyi öngörüyorsunuz. Bu üç yılı
beş yıla çıkarmayı düşünür müsünüz veya belediyelerin bu konuda altyapı
masrafını Bakanlık olarak üstlenmeyi düşünüyor musunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Sayın
Yıldız…
HÜSEYİN YILDIZ
(Antalya) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan, yasa
tasarısının hazırlanmasına ne zaman başlanılmıştır?
Hallerdeki teknik
donanımları tamamlayabilmeleri için ekonomik katkı vermeyi düşünüyor musunuz?
Kanun tasarısının
alt ve üst komisyon çalışmaları yapılırken, Komisyon üyesi milletvekilleri
sebze ve meyve ticareti taraflarıyla yerinde inceleme ve tespitler yapmışlar
mıdır?
Sebze ve meyve
ihracatının artırılabilmesi için ihtisas halleri yani ihracatın, üretimin en
çok yapıldığı yerlerde ihracat halleri kurulması öngörülmekte midir?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN – Sayın
Uslu…
CEMALEDDİN USLU
(Edirne) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Bakanım,
Bakanlığınızın bize verdiği bilgilendirme notlarında Avrupa Birliğinde üretilen
veya ithal edilen malların yüzde 70’inin büyük mağazalar tarafından
pazarlandığını söylemektesiniz. Bizde şu anki uygulama nedir? Böyle bir
tespitiniz var mıdır? Bu yasa bu yüzdeyi bizde nasıl şekillendirecektir?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN – Sayın
Işık…
ALİM IŞIK (Kütahya) –
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
tasarıyla kurulması amaçlanan elektronik hal kayıt sisteminin Bakanlığınız
ilgili birimi ve haller arasındaki bağlantısı nasıl sağlanacaktır? Bu sistem
için altyapı hazırlıkları ne durumdadır? Bu amaçla hangi veri tabanı programı
kullanılacak ve kayıt sisteminde veri güvenliği nasıl sağlanabilecektir?
İkinci sorum da,
Bakanlığınızca meyve-sebze ihracatının artırılmasına yönelik şimdiye kadar ne
tür tedbirler alındı, bundan sonra nasıl tedbirler alınması düşünülmektedir?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN – Sayın
Bakan…
SANAYİ VE TİCARET
BAKANI NİHAT ERGÜN (Kocaeli) – Çok teşekkür ediyorum değerli arkadaşların sorularından
dolayı.
Öncelikle şunu
ifade etmeliyim ki, tarlasındaki ürünleri yol kenarında, turistik bölgelerde
veya diğer bölgelerde, kişilerin, satışına dair bu tasarıda herhangi bir
düzenleme yoktur.
RECEP TANER
(Aydın) – 13’üncü maddenin (i) bendi…
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) – Varsa, çıkarın Sayın Bakan.
SANAYİ VE TİCARET
BAKANI NİHAT ERGÜN (Kocaeli) – Hayır, o, o anlama gelen bir şey değil.
AHMET DURAN BULUT
(Balıkesir) – Değiştirelim Bakanım.
SANAYİ VE TİCARET
BAKANI NİHAT ERGÜN (Kocaeli) – Bu, haller ve pazar yerleriyle ilgili bir
düzenlemedir. Yani oraya atfedilecek bir yönü yok bunun. Yani öyle bir
yorumlamaya tabi tutulması doğru değil. O, bambaşka bir alan.
RECEP TANER
(Aydın) – Sayın Bakanım, “Yasaktır” diyorsunuz.
SANAYİ VE TİCARET
BAKANI NİHAT ERGÜN (Kocaeli) - “İşyeri veya satış yeri dışında ya da geçiş
yollarında…” Pazar yerindeki geçiş yolu bu. Yani pazarda halkın yürüdüğü yerler
yok mu?
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) – Oraya “Pazar yerindeki geçiş yolu” diye ilave edelim Sayın Bakanım.
SANAYİ VE TİCARET
BAKANI NİHAT ERGÜN (Kocaeli) – Olabilir yani. Bu, pazar
yerini düzenleyen bir hadise. Pazar yerindeki, hal içindeki geçiş
yolunun işgal edilmesini önlemek için konulmuş bir madde. Yoksa,
kişinin, tarlanın kenarındaki ürününü halka arz etmesini engelleyen bir madde
değil. Dolayısıyla… Gerekçesinde de var bunlar.
AHMET DURAN BULUT
(Balıkesir) – Sayın Bakanım, Balıkesir’de bu üreticilerle sürekli zor durumda
kalıyorlar. Bunlar bizi arıyorlar. Sizin vekilleriniz de bu konuda mağdur
durumda.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) – Açıklık getirelim oraya.
SANAYİ VE TİCARET
BAKANI NİHAT ERGÜN (Kocaeli) – Yani açıklık da getirilebilir ama bu hal içinde
ve pazar yerindeki halkın yürüdüğü, kişilerin alışveriş yapmasını engelleyecek
yığılmaları önleme amacına dönük bir maddedir, başka da bir madde değildir. Bir
değişiklik de olabilir. Yani buna kapalı değiliz. Bu noktaya geldiği zaman,
arkadaşlar bir hazırlık yaparlarsa açıklık getirebiliriz.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) – İlave “pazar yeri”ni de ekleyelim.
SANAYİ VE TİCARET
BAKANI NİHAT ERGÜN (Kocaeli) – Diğer taraftan, toptancı hallerinde komisyoncu
arkadaşların korunmadığına dair, onların haklarını kaybedeceklerine dair
endişeler çok oldu. Biz başlangıçta otomatik olarak hal komisyoncusu
arkadaşlara on iki yıl süre veriyoruz. On iki yıl bir anlamda tahsisleri
uzatılmış oluyor bu kanunla, 11’inci maddeyle.
On iki yıl sonra,
hallerde tahsis sistemi kalkıyor kiralama sistemi başlıyor, ancak biz, gelen
talepler doğrultusunda -bütün partilerden milletvekili arkadaşlarımıza da geldiler,
bize de geldiler- bu arkadaşlarımızın on iki yılın sonunda belediye encümeniyle
anlaşmaları hâlinde ihaleye girmeden kendilerinin de kiralayabilmelerine imkân
veren önerge verdik. Cumhuriyet Halk Partili arkadaşların da verdiği, başka
arkadaşların da benzer önergeleri var, bu önergeyle bir defa ondan sonraki
kiralama süresinde kendilerine öncelik verilebilmesine imkân veriyoruz.
Dolayısıyla hal komisyoncusu arkadaşlar başkasının ihale baskısı altında
kalmadan belediyeyle anlaşarak kira sürelerini devam ettirebilecekler.
Bir de aynı
önergenin içerisinde ölüm, hastalık ve benzeri nedenler oluyor, bazen hakikaten
devir mecburiyeti olan hâller oluyor, yani onu devredebilmesine de imkân veren
bir düzenlemeyi de getirmiş oluyoruz, sizin zatıâlinizin sormuş olduğu soruyu
da bu önerge içerisinde cevabını bulma imkânını bulmuş olacak. Devir imkânı da
getirmiş oluyoruz.
Şimdi Bakanlığın
yönetmelik çıkarma yetkisi, genel bir yönetmelik. Genel yönetmelik… Bu kanunda
ilgisi olmayan bir konunun yönetmeliğini çıkarma imkânı yok. Yönetmeliklerin
hangi alanda çıkarılabilmesine bir önceki hüküm açıklık getirmişse, Bakanlığın
çıkaracağı yönetmelikler o
konuyla ilgili yönetmeliklerdir. Zaten Bakanlık başka bir konuda
yönetmelik çıkarmaya kalksa bu kanuna dayanarak o yönetmeliğin iptali
gerçekleştirilir; yani yargı yoluyla bunun kanuna uygun olmayan, kanunla ilgisi
olmayan bir yönetmelik olduğu iddiasını herkes kolayca ortaya koyabilir.
Dolayısıyla kanunun kapsamı dışında hangi alanlarda yönetmelik
çıkarılabilecekse o alanlarda yönetmelik çıkarma imkânı vardır.
Biz bu kanunla
hallerin teknik açıdan güçlendirilmesini, fiziki şartların iyileştirilmesini,
donanımlı hâle gelmesini sağlamak istiyoruz ve bu nedenle de belediyeler mevcut
halleri üç yıl içerisinde iyileştirsinler. Bunun uzatmasıyla birlikte
belediyelerin önünde dört yıllık bir süre var. Bu mart ayında birinci
yıllarını, bütün partilerden seçilmiş olan belediyeler dolduruyor ama önlerinde
dört yıllık bir süre var. Bu dönem herkes kendi seçim dönemi içerisinde hallerine
bir çeki düzen versin, bu teknik şartlara uygun hâle getirsin. Dört yıllık süre
az bir zaman değil yani hali teknik bir hâle getirmek için az bir zaman değil
ama yine söylüyorum, bunun finansmanıyla alakalı ilave imkânlar gerekiyorsa o
imkânların oluşturulmasını, biz yine birlikte bir finansman modeliyle onlara
önerebiliriz, katkı sağlayacak imkânlar oluşturabiliriz. Önemli olan, hallerin
bu teknik donanıma sahip hâle gelmesidir.
Ayrıca, yine bir
başka arkadaşımız… İhtisas halleri de oluşabilecektir. Yani değişik, sadece bir
ürünün veya birkaç ürünün satıldığı haller de oluşabilecektir. İşte,
yönetmelikle haller arasındaki esnekliği de sağlamış olacağız veya münhasıran
ihracata dönük ürünlerin oluştuğu haller de oluşabilecektir. Yani bu hallerin
niteliğini, sınıflandırmasını, yönetmelikle Bakanlığımız yapabilecektir;
ihracat halleri gibi, ürün ihtisas halleri gibi haller de oluşabilecektir.
Dolayısıyla yönetmelikler bize bu imkânı vermektedir.
Bu yasa
tasarısıyla ilgili çalışmalar, benim Bakanlığımdan önceki dönemde başlamış olan
çalışmalar. 2005-2006 yılından bu yana arazide veya diğer kurumlarla görüşmeler
şeklinde bu çalışmalar devam ediyor ve nihayetinde, bugün, yasalaşmak üzere
Parlamentoya gelmiş bulunuyor. Yoksa çok değişik kesimlerle bu yasanın
görüşülmesi sağlanmış oldu.
Bu tasarının en
önemli bölümlerinden birisi hal kayıt sistemi. Zaten bütün sektörün kayıt
altına alınmasını ve sağlıklı politikalar oluşturulabilmesi için sağlıklı
veriler oluşturulmasını sağlamak istiyoruz. Bu konuyla ilgili, Bakanlığımızla
bütün haller arasında bir network oluşacaktır, bir ağ oluşacaktır. Biz bunun
elektronik altyapısını sağlamış olacağız. Bu elektronik altyapıya göre bütün
hallerdeki tablo Bakanlık tarafından da görülebilecektir, ilgili ticaret
aktörleri tarafından da görülebilecektir. Bununla ilgili elbette bir veri
tabanı, esnaf veri tabanı, mevcut hallerle ilgili bir veri tabanı var ama bu
yeni bir program çerçevesinde bütün hal kayıt sistemi elektronik ortamda
izlenebilir bir sisteme dönüşecek, veri güvenliği de Bakanlığımız tarafından
sağlanacaktır. Yani verilerin güvenliği, ana güvenlik sistemi de Bakanlığımızın
koordinasyonundaki çalışmalarla sağlanmış olacaktır. Bu konuda arkadaşlarımız
zaten şimdiden bazı çalışmalara başladılar, yani hallerle ilgili nasıl bir
program oluşabileceğine dair. Bununla ilgili, süresi içerisinde bu çalışmaları
tamamlamış olacağımızı ifade etmek istiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür
ederim.
RECEP TANER
(Aydın) – Arz ve talep derinliğiyle ilgili çalışmalarınız…
SANAYİ VE TİCARET
BAKANI NİHAT ERGÜN (Kocaeli) – Önergeyle açıklamıştık arz ve talep derinliğini.
BAŞKAN – İkinci
bölüm üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi, ikinci
bölümde yer alan maddeleri, varsa o madde üzerindeki önerge işlemlerini
yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza sunacağım.
11’inci madde
üzerinde üç önerge vardır. Önergeleri önce geliş sırasına göre okutacağım,
sonra aykırılık sırasına göre işleme alacağım.
İlk önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
471 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 11. maddesinin 1.fıkrasının ilk cümlesinin
“Belediyeler, toptancı hallerini tahsis yoluyla işletebilecekleri gibi kiralama
veya satış yoluyla da işletir veya işlettirir.” şeklinde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
|
Oktay Vural |
Alim Işık |
M. Akif Paksoy |
|
İzmir |
Kütahya |
Kahramanmaraş |
|
Ahmet Orhan |
Cemaleddin Uslu |
K.Erdal Sipahi |
|
Manisa |
Edirne |
İzmir |
|
Rıdvan Yalçın |
Hüseyin Yıldız |
|
|
Ordu |
Antalya |
|
BAŞKAN – Şimdi okutacağım iki önerge aynı mahiyettedir. Bu
önergeleri okutup birlikte işleme alacağım. Önerge sahiplerinin istemi hâlinde
kendilerine ayrı ayrı söz vereceğim.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 471 sıra sayılı Kanun Tasarısının 11 inci
maddesinin (1) inci fıkrasındaki “Kira süresi en fazla on yıldır.” cümlesinden
sonra gelmek üzere “Bakanlıkça
belirlenen esaslara uygun olması kaydıyla, kira süresi sona erenlerle ihaleye
çıkılmaksızın yeniden kira sözleşmesi yapılabilir.” cümlesinin, (6) ncı fıkrasının (ı) bendindeki “Kiraladıkları işyerlerini”
ibaresinden sonra gelmek üzere “Bakanlıkça belirlenen sebepler dışında”
ibaresinin eklenmesini, (8) inci fıkrasında geçen “sözleşmenin feshine ya da
tahsisin iptaline” ibaresinin “fesih veya iptale” olarak, (9) uncu fıkrasındaki
“sözleşmenin feshine” ibaresinin “fesih ve iptale” olarak, “işyeri kiralanamaz”
ibaresinin ise “kiralama veya satış yapılamaz” şeklinde değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
|
Ayşe Nur Bahçekapılı |
Nurettin Canikli |
İbrahim Yiğit |
|
İstanbul |
Giresun |
İstanbul |
|
İhsan Koca |
Veysi Kaynak |
|
|
Malatya |
Kahramanmaraş |
|
BAŞKAN – Diğer önergenin imza sahiplerini okutuyorum:
|
Ferit Mevlüt Aslanoğlu |
Vahap Seçer |
Atila Emek |
|
Malatya |
Mersin |
Antalya |
|
Hüsnü Çöllü |
Orhan Ziya Diren |
Malik Ecder Özdemir |
|
Antalya |
Tokat |
Sivas |
|
|
Tayfur Süner |
|
|
|
Antalya |
|
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
SANAYİ, TİCARET,
ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUSTAFA CUMUR
(Trabzon) – Takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
SANAYİ VE TİCARET
BAKANI NİHAT ERGÜN (Kocaeli) – İki önergeye de katılıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Buyurun
Sayın Seçer.
VAHAP SEÇER
(Mersin) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
471 sıra sayılı
Kanun Tasarısı’nın 11’inci maddesinde verdiğimiz değişiklik önergesi hakkında
söz almış bulunmaktayım.
Değerli
arkadaşlarım, benden önce konuşan hatip arkadaşım Sayın Akcan üreticilerle hal
esnafı komisyoncular arasındaki bağı buradan sizlere aktardı. Gerçekten,
tarımsal üretimde, sebze meyve üretiminde tarladan sofraya bu ürünler gelene
kadar, bu zincir halkası içerisinde belki de en önemli halkayı oluşturan kesim,
sektör içerisinde meslek grubu olarak hal esnafı. Dolayısıyla
bu değişiklik önergemizde “Toptancı hallerinde ve pazar yerlerindeki işyerlerinin
işletilmesi” başlığı altındaki 11’inci madde, buradaki, toptancı hallerindeki
esnaf arkadaşlarımızı ilgilendiren bir kanun maddesi.
Değerli
arkadaşlarım, mevcut mevzuatta belediyeler toptancı hallerini tahsis, kiralama
ya da satış yöntemleriyle işletiyorlardı. Bu yeni tasarıda andığımız 11’inci
maddenin birinci fıkrasında tahsis yöntemi kalkıyor ve kiralama ve satış
yöntemiyle artık bu iş yerlerini işletmesinin önü açılıyor.
Değerli
arkadaşlarım, Kanun Tasarısı’nın geçici 1’inci maddesinde, ileriki maddelerden
biri olan geçici 1’inci maddenin dördüncü fıkrasında “yürürlüğe girdiği
tarihten itibaren -ki bu yasanın 11’inci maddesi on iki ay sonra yürürlüğe
girecek- tahsisli iş yerlerinin tahsis sahiplerine hiçbir işleme gerek
kalmaksızın on iki yıl süreyle kiralanmış sayılacağı” ibaresi var. Dolayısıyla,
bu Kanun Tasarısı on iki ay sonra, yürürlüğe girdikten sonra mevcut tahsis
sahipleri otomatikman on iki yıl süreyle bu işletmelerde kiracı durumuna
düşecekler. Ancak, o süre sonunda iş yerini çalıştıran kiracılar 2886 sayılı
Devlet İhale Kanunu kapsamında, o hükümler içerisinde tekrar kiralamak
yöntemiyle bu işletmelerin işletmesini devam ettirmek durumunda kalacaklar.
Değerli
arkadaşlarım, komisyoncu esnafı diğer meslek gruplarıyla pek benzeşir bir ticari
faaliyet içerisinde değillerdir yani bir bakkal esnafı, bir tuhafiyeci,
manifaturacı esnafı belki günübirlik müşterileriyle alavere yaparlar ama
komisyoncu esnafının toptancı hallerindeki ticari faaliyetleri onlardan çok
farklı birtakım şekiller içerir. Düşünün ki bir müteşebbis,
yıllar süren toptancı halindeki esnaflığı sonucu on yıl, yirmi yıl, otuz yıl;
işte, burada anıldığı gibi bu yasa tasarısı yürürlüğe girdiğinden itibaren on
iki yıl kiracı olarak zaten burayı işletecek -geriye dönük bir yirmi yıllık da
burada bir ticari ömrünün veya yirmi yıl bir meslek hayatının olduğunu düşünün-
otuz iki yıl sonra biz bu insanın karşısına geçiyoruz “Evet, bu dükkânı, bu
işletmeyi tekrar sana tahsis edebiliriz ama biz bunu sana ihaleyle
verebileceğiz.” gibi bir yaklaşımın yanlış olacağını düşünüyoruz. Nihayetinde
geriye dönük, üreticiyle ya da o üreticinin malını pazarladığı marketle,
manavla, hipermarketle bu insanların geriye dönük ya da geleceğe dönük birtakım
ticari ilişkileri oluyor. Artık, orada o komisyoncu markalaşmış oluyor;
yılların emeği var, kadrosunu orada dizmiş oluyor; kâtibi, hamalı, netice
itibarıyla onlarca insan da o dükkândan ekmek yemiş oluyor.
Bizim verdiğimiz
değişiklik önergesinde, işte bunun ihale kapsamı dışına çıkartılarak Bakanlığın
belirlediği esaslara uygun olarak tekrar bu tahsis sahiplerine karşılıklı
belediyeyle uzlaşma, anlaşma neticesinde kira sürelerinin uzatılmasını talep
ediyoruz.
Ayrıca, yine
11’inci maddenin altıncı fıkrasının birinci bendinde, kiraladıkları iş
yerlerini başkalarına devredenlerin ya da kiraladıkları veya satın aldıkları iş
yerlerini herhangi bir şekilde kullandıranların kira sözleşmelerinin ya da
satış sözleşmelerinin iptalini öngörüyordu. Bu maddenin de... Bizim verdiğimiz
önergeyle talebimiz: Bakanlığın belirlediği sebepler dışında, iş yerlerini bir
başkasına devretmesinin ya da kullanılmasının önünü açan işletme sahiplerinin
sözleşmenin iptali şeklinde değiştirilmesini talep ediyoruz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
VAHAP SEÇER
(Devamla) - Değerli arkadaşlarım, az önce de işaret ettiğim gibi, sebze-meyve
sektörü içerisinde bu halkanın en önemli meslek gruplarından biri komisyoncular
yani toptancı hal esnafı. Tabii ki burada toptancı hal esnafının ne kadar çok
yaşamasına müsaade edersek, onların daha ne kadar çok güçlenmesine katkı
sunarsak üreticinin de güçlenmesini, yaşamasını sağlamış durumdayız; zira
onların ilişkileri artık bir aile ilişkisi hâline gelmiş yılın on iki ayı bu
insanlar ilişki içerisinde. Girdilerde sıkıntı yaşadığı zaman üretici
başvurduğu merci komisyoncusudur ya da toptancı halindeki esnafıdır veya
değişik sıkıntılarla karşı karşıya kaldığı zaman yine başvurduğu merci
komisyoncudur. Bu iş gerçekten meşakkatli bir iştir; gecenin saat dördünde
alışverişler başlar öğlenin saat on ikisine, saat birine kadar sürer. Stresli
bir iştir çünkü burası borsadır, alım satım yeridir, günlük arz-talep dengesine
göre fiyatlar oluşur. Onun yaratacağı bu esnaflar üzerindeki stresi de göz önüne
alırsanız…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim.
VAHAP SEÇER
(Devamla) – Selamlayıp hemen bitiriyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN – Bitirdik
süreyi.
Sağ olun, çok
teşekkür ederim.
VAHAP SEÇER
(Devamla) – Peki.
Ben teşekkür
ediyorum, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Diğer
önergenin gerekçesini okutuyorum:
Gerekçe:
Madde metninde,
kira süresi sona erenlerin yeniden ihaleye girmeksizin faaliyetlerine devam
edebilmelerine, kiralanan işyerlerinin Bakanlıkça belirlenen sebepler dahilinde başkalarına devredilebilmesine ve kira sözleşmesi
feshedilenler ile satış işlemi veya tahsisi iptal edilenlere farklı yollarla
yeniden işyeri veya satış yeri verilmesini engelleyecek mahiyette düzenleme
yapılmıştır.
BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
471 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 11. maddesinin 1. fıkrasının ilk cümlesinin
“Belediyeler, toptancı hallerini tahsis yoluyla işletebilecekleri gibi kiralama
veya satış yoluyla da işletir veya işlettirir.” şeklinde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Alim Işık (Kütahya) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
SANAYİ, TİCARET,
ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUSTAFA CUMUR
(Trabzon) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
SANAYİ VE TİCARET
BAKANI NİHAT ERGÜN (Kocaeli) – Gereken değişiklik önceki önergeyle yapıldığı
için katılamıyoruz.
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Sayın Yıldız konuşacak.
BAŞKAN – Buyurun
Sayın Yıldız. (MHP sıralarından alkışlar)
HÜSEYİN YILDIZ
(Antalya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 471 sıra
sayılı Kanun Tasarısı’nın 11’inci maddesi üzerinde vermiş olduğumuz değişiklik
önergesi üzerinde söz aldım. Öncelikle hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, 471 sıra sayılı Kanun Tasarısı da Adalet
ve Kalkınma Partisinin “Ben yaptım böyle olacak.” klasik anlayışıyla getirdiği,
Milliyetçi Hareket Partisi olarak alt ve üst komisyonlarda ve bugünlerde de
Mecliste tespit ederek düzeltilmesini istediğimiz ama Adalet ve Kalkınma
Partisinin, sayısal çoğunluğuyla, doğru olduğunu bile bile
reddettiği bir yasa olarak Meclis tarihi ve millet vicdanındaki yerini
alacaktır.
Değerli
milletvekilleri, tasarının 11’inci maddesinin birinci fıkrasındaki “Belediye
toptancı hallerindeki işyerleri, kiralama veya satış yoluyla işletilir.”
hükmünün “Tahsis yoluyla da işletilir.” şeklinde değiştirilmesini istemekteyiz
ve burada bu işletmecilere devir hakkının da verilmesi gerektiğini söylüyoruz. Çünkü, komisyonculuk mesleği, babadan oğula
geçen bir meslektir. Komisyonculuk mesleği, Adalet ve Kalkınma Partisinin “Her
konuda markalaşmak zorundayız.” dediği gibi markalaşmayı gerektiren bir
meslektir. Komisyonculuk mesleği, sebze ve meyve sektörünün kötü çocuğu
değildir. Hal komisyonculuğu ve çiftçilik mesleği, gemicilik armatörlükleri,
beş yıldızlı otel zincirleri, holdingler, market zincirleri kuracak güçte üretim
yapan, ticaret yapan iş yerleri değildir. Yine, banka hesaplarında 2,5 milyon
TL bulunan, 500 bin lira alacak bulunan servetlere ulaşılabilecek kadar
büyüklükte, büyük ölçekte bir sektör değildir.
Komisyonculuk
mesleği, zaten sektörün ve ticaretin kuralları içinde kötülerini
temizlemektedir. Komisyonculuk mesleği, kadastrosu geçmemiş, tapusunu almamış
2/B arazisi üzerindeki birkaç dönümlük arazilerde, şartları gereği bankalardan
kredi desteği alamayan ya da diğer desteklerden yararlanamayan küçük çiftçimizin
finans dâhil her türlü ihtiyacını sağlayan bir meslektir. Komisyonculuk
mesleği, iflas eden tüccara karşı çiftçinin alacağını garantiye alan bir
meslektir. İş yerlerinin tahsis yoluyla da verilmesi, zor duruma düşen
komisyoncudan alacağı bulunan çiftçilerin ayrıca bir garantisidir.
Bizim
değiştirilerek ilave edilmesini istediğimiz ve Adalet ve Kalkınma Partisi Sayın
Bakanının ve Komisyonunun reddedeceği değişiklik, zaten Adalet ve Kalkınma
Partisi Hükûmetlerinin kararnameyle ilave ettiği
tahsistir. Biz, ayrıca burada bir de devir yetkisinin verilmesini arzu
etmekteyiz. Bizim istediğimiz tahsis, Adalet ve Kalkınma Partisinin getirmiş
olduğu tahsistir, başka bir tahsis değildir.
Değerli
milletvekilleri, yurt içinde veya yurt dışında sektörle ilgili belediyelerle,
komisyoncularla, tüccarlarla, çiftçilerle, nakliyecilerle ve tüm ilgilileriyle
yerinde inceleme ve görüşmeler yapmadan, fiilî gerçeklerden uzak, ömründe hale
girmemiş, işleyişi ve sektörün gerçeklerini hiç yaşamamış, sebze ve meyveyi
sadece sofralarında görmüş bürokratlarca hazırlanan, sekiz yıldır
“hazırlıyoruz” dediğiniz ancak Mecliste de önergelerle değiştirdiğiniz 471 sıra
sayılı kanunla
amacınız olan yaş sebze ve meyve ticaretini düzenleyeceksiniz. Bu doğrudur
ancak uzun vadede bu tasarıyla belediyeler halleri kapatacaklar, birkaç dönem
de üreticilik yapan küçük çiftçiler, üreticiliği bırakacak, komisyoncular iş
yerlerini kaybedecek, hallerde çalışanlar, tüccarlar işlerini kaybedecekler,
diğer işsiz bıraktığınız insanlarımız gibi işsizler ordusuna katılacaklardır.
Şimdiye kadar
yaptığınız gibi bazı yandaş Harunları Karun yapacaksınız. Sebze ve meyve
ticaretini marketler zincirine ve onun insafına terk edeceksiniz. Sonuç olarak
da bakkalları yok ettiğiniz gibi manavları, semt pazarlarını ve halleri de yok
edeceksiniz.
Değerli
milletvekilleri, sekiz yıldır laboratuvarları niye
kurmadınız? Sekiz yıldır çiftçimiz ilaç kalıntılı ürün mü üretti?
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN -
Bir dakikalık ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
HÜSEYİN YILDIZ
(Devamla) - Çok teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Sekiz yıldır
“yüzde 70’i kayıt dışında” dediğiniz sektörü niye kayıt altına almayıp, kayıt
altında olanlarla haksız rekabete maruz bıraktınız? Sekiz yıldır 72 milyona
gıda güvenliği olmayan ürünler mi yedirdiniz? Aklınıza gıda güvenliği yeni mi
geldi? Yıllık ihracatımızda -2002, Milliyetçi Hareket Partisi Hükûmetini- sebze ve meyve ticaretinde nereden nereye
geldiğinizi niçin karşılaştırmıyorsunuz? Alışveriş merkezleri büyüyüp halkın ve
sektörlerin tepkisi azalınca mı sebze ve meyve ticareti aklınıza geldi?
Çok değerli
milletvekilleri, sözlerimin sonunda bir vatandaşımızın sorusunu iletmek
istiyorum. Adalet ve Kalkınma Partisine oy veren bir vatandaşımız şöyle bir
soru yöneltiyor: AKP’ye muhalefet edenleri fişlemeye bakan Sayın Vekille
tahlillere bakan Sayın Vekilin disiplindeki durumunun ne olduğunu merak etmiş.
Ben de burada sizlere bu soruyu aktarıyor, hepinize teşekkür ediyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Yıldız.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge reddedilmiştir.
11’inci maddeyi…
HÜSEYİN YILDIZ
(Antalya) – Karar yeter sayısı istiyorum.
BAŞKAN – Tamam,
arayacağım.
11’inci maddeyi
kabul edilen önerge doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Karar yeter sayısı arayacağımı söylemiştim, karar yeter sayısı
yoktur.
Birleşime on
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 17.14
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 17.28
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Harun TÜFEKCİ
(Konya)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 72’nci Birleşiminin Beşinci
Oturumunu açıyorum.
471 sıra sayılı
Tasarı’nın 11’inci maddesinin oylanmasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi maddeyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısını arayacağım.
Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir, karar yeter sayısı vardır.
Tasarının
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon burada.
Hükûmet burada.
12’nci madde
üzerinde iki önerge vardır.
İlk önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 471 Sıra Sayılı “Sebze ve Meyveler ile Yeterli
Arz ve Talep Derinliği Bulunan Diğer Malların Ticaretinin Düzenlenmesi Hakkında
Kanun Tasarısı”nın 12 inci maddesinin birinci fıkrasının “Ticari güvenin ve
tarafların haklarının korunması amacıyla, hal dışında yaş meyve sebze
ticaretiyle iştigal eden tüccardan, Sanayi ve Ticaret Bakanlığınca belirlenen
miktarda nakit, banka teminat mektubu, hazine bonosu, devlet tahvili, hisse
senedi, gayrimenkul rehini, sigorta teminatı ve nakde çevrilebilir diğer
kıymetler teminat olarak alınır” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
|
Mehmet AkifPaksoy |
Cemaleddin Uslu |
Alim Işık |
|
Kahramanmaraş |
Edirne |
Kütahya |
|
Şenol Bal |
Necati Özensoy |
Yılmaz Tankut |
|
İzmir |
Bursa |
Adana |
|
|
Ahmet Duran Bulut |
|
|
|
Balıkesir |
|
BAŞKAN – Diğer önergeyi okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Sebze ve Meyveler ile Yeterli Arz ve Talep Derinliği
Bulunan Diğer Malların Ticaretinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun Tasarısının 12.
Maddesi 1. Fıkrasının “Ticari güvenin sağlanması ve tarafların haklarının
korunması amacıyla; toptancı hallerindeki kiracılardan, büyükşehirlerde 25.000
TL ‘den az olmamak, diğer şehirlerde tutarı belediye meclisince belirlenecek
miktarda nakit, banka teminat mektubu, hazine bonosu, devlet tahvili, hisse
senedi, gayrimenkul rehni, sigorta teminatı ve nakde
çevrilebilir diğer kıymetler teminat olarak alınır. Teminat tutarı yılda bir kez değerleme oranında artırılabilir”
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Mehmet Ali Susam |
Ahmet Küçük |
Tayfur Süner |
|
İzmir |
Çanakkale |
Antalya |
|
Ali Koçal |
Birgen Keleş |
Mustafa Özyürek |
|
Zonguldak |
İstanbul |
İstanbul |
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
SANAYİ, TİCARET,
ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI HASAN ALİ ÇELİK
(Sakarya) – Katılamıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
SANAYİ VE TİCARET
BAKANI NİHAT ERGÜN (Kocaeli) -
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Buyurun
Sayın Süner.
TAYFUR SÜNER
(Antalya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sebze ve Meyve Ticaretinin
Düzenlenmesi Hakkında Kanun Tasarısı’yla ilgili vermiş olduğumuz önerge üzerine
konuşma yapacağım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Aslında, bu
maddede Milletvekilimiz Sayın Osman Kaptan konuşacaktı ama bölgede olduğu için,
bana nasip oldu. Sayın Osman Kaptan’ı herkes “1402’lik” olarak biliyordu ama
kendisi uzun yıllar halcilik yaptı. Onun için, onun fikirlerini burada dile
getirmek bize düştü. Hepinize saygılar sunuyorum.
Mevcut Kanun’da
“Sebze ve meyvelerin toptan alım ve satımı toptancı halinde yapılır. Hal
dışında alım ve satım yapılamaz.” denmesine karşılık, yüzde 70’lik kayıt dışını
sekiz yıldır kayıt altına alamayan AKP Hükûmeti, bu
kanunun kabulüyle birlikte kayıt dışılığı daha da artıracaktır. Her yıl görünen
tabloda, çiftçi ürettiğini yollara ya da su kanallarına dökmektedir. Bu oran
daha da büyüyecektir.
Değerli
milletvekilleri, toptancı halleri, belediyelerce kurulan, üretici ve tüccar
mallarının pazarlanıp değerlendirilerek paraya çevrildiği, fiyat bulduğu
yerlerdir, yani bir bakıma sebze ve meyve borsasıdır. Toptancı halleri aynı
zamanda belediyelerin rüsum, devletin ise stopaj toplama yerleridir.
Sebze ve meyve,
dayanıklı tüketim malı olmadığı için maliyet esasına göre satılamamaktadır; raf
ömrü kısa olan, çabuk bozulabilen, çürüyebilen, fiyatları da günlük arz ve
talebe göre belirlenen mallardır. Mevcut uygulamada toptancı hallerine gelen
sebze ve meyvenin satış tutarının yüzde 8’i halde komisyon olarak, yüzde 2’si
belediyeye rüsum olarak, yüzde 2’si de devlet stopajı olarak kesilmektedir.
Sebze ve meyve
ticaretindeki en önemli halka ise hal esnafıdır. Bir komisyoncu ve üretici için
en önemli unsur karşılıklı güvendir. Üretici, güvenmediği komisyoncuya malı
“sat” diye göndermez. Komisyoncunun diğer bir özelliği de malı gönderene avans,
sattığına da veresiye verebilmesidir; avans vermezse dükkânına mal gönderen
olmaz, veresiye vermezse de dükkânından mal alan olmaz.
Tasarıda,
komisyon bedeli yüzde 8’den yüzde 6’ya, belediye rüsumu da yüzde 2’den yüzde
1’e indirilirken alt komisyonda komisyon oranı tekrar yüzde 8’e çıkarılmıştır.
Örneğin, Finike Kumluca havzasında seralardan çıkan yıllık bitkisel atık
toplamının 500 bin ton olduğu ve bu atıkların çevreye zarar vermeden
belediyelerce temizleneceği düşünüldüğünde belediye rüsumunun azaltılmasının
yerinde olmadığı daha iyi anlaşılacaktır. Hele üretim bölgelerindeki hallerde
kesilen yüzde 1 belediye payının yüzde 75’inin ürünlerin tüketime sunulduğu
yerin belediye hesabına gönderilmesi adil bir uygulama olmayacaktır. Bu durum,
Antalya ve diğer üretim bölgelerindeki belediyeleri Ankara ve İstanbul
büyükşehir belediyelerine hizmet eder hâle getirecektir.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; üretim bölgelerinde ve Antalya’daki Kumluca ve Sahilkent beldeleri olmak üzere pek çok belediye başkanı,
rüsum oranının düşürülmesini, üretim ve tüketim halleri arasında adil olmayan
paylaşımı tepkiyle karşılamaktadırlar.
Antalya
Büyükşehir Belediyesinin, mevcut uygulamayla, 2009 yılı baz
alınırsa 11 milyon lira olan rüsum geliri, yeni durumda 1,3 milyon liraya
inecektir. Kumluca Toptancı Hali 2 milyon lira gelir sağlarken bu tasarıya göre
269 bin liraya düşecektir. Sahilkent Belediyesi yüzde
1 komisyon alarak 460 bin lira gelir sağlarken bu para 115 bin liraya
inecektir. Bu kanun tasarısı hazırlanırken ilgili kuruluşlardan görüş
alınmamıştır.
Değerli
milletvekilleri, bu tasarının kanunlaşmasıyla:
1) Kayıt dışı
artacaktır.
2) Belediyelerin
rüsum geliri azalacaktır.
3) Toptancı
halleri etkisizleşecek ve giderek kapanacaktır.
4) Belediyeler,
temizlik, aydınlatma, güvenlik, bilgisayar altyapısı, soğuk hava deposu, laboratuvar ve bunun gibi görevlerini yapamayacaktır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
TAYFUR SÜNER
(Devamla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
5) Üreticinin
malı piyasa ortamında değil tarlasında, bahçesinde, günlük piyasadan bihaber
olarak ucuz satılacağından üreticiler kaybedecek, büyük zincir marketler
kazanacaktır.
6) Belediye
rüsumunu yüzde 1 azaltmakla, sebze ve meyvenin tüketici fiyatı
ucuzlamayacaktır. Örneğin, Antalya Toptancı Halinde 1 Türk lirası olan domates,
İstanbul’daki bir markette en az 3-4, hatta 5 liradır.
Özellikle hal
konseyi oluşumunda ziraat mühendislerinin muhakkak yer alması gerekmektedir.
Mevcut
uygulamada, tüketici bölgelerindeki hallerden manav, pazarcı gibi küçük esnaf,
bugün aldığı malı satmakta, parasını yarın getirip vermektedir. Bu şekilde,
hızlı para dönüşü sağlanmaktadır. Büyük şehirlerdeki büyük marketler, halden
malın hepsini mutlaka…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Süner.
TAYFUR SÜNER
(Devamla) – Neyse, 15’inci maddede tekrar sizlere hitap edeceğim.
Saygılar
sunuyorum Sayın Başkanım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 471 Sıra Sayılı “Sebze ve Meyveler ile Yeterli
Arz ve Talep Derinliği Bulunan Diğer Malların Ticaretinin Düzenlenmesi Hakkında
Kanun Tasarısı”nın 12 nci maddesinin birinci
fıkrasının “Ticari güvenin ve tarafların haklarının korunması amacıyla, hal dışında
yaş meyve sebze ticaretiyle iştigal eden tüccardan, Sanayi ve Ticaret
Bakanlığınca belirlenen miktarda nakit, banka teminat mektubu, hazine bonosu,
devlet tahvili, hisse senedi, gayrimenkul rehini, sigorta teminatı ve nakde
çevrilebilir diğer kıymetler teminat olarak alınır” şeklinde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Necati
Özensoy (Bursa) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
SANAYİ, TİCARET,
ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI HASAN ALİ ÇELİK
(Sakarya) – Katılamıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
SANAYİ VE TİCARET
BAKANI NİHAT ERGÜN (Kocaeli) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Buyurun
Sayın Özensoy. (MHP sıralarından alkışlar)
NECATİ ÖZENSOY
(Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; verdiğimiz önerge ile ilgili
söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Tabii, verdiğimiz
önergeleri de Sayın Bakan kabul etmezse, Komisyon kabul etmezse, artık kabul
edilemez hâle geliyor, bizim burada konuşmamız da beyhude oluyor. Bunun için ben
özellikle Karacabey ve Kemalpaşa’da çiftçilerin başına gelen bir felaketten
bahsedeceğim.
Kemalpaşa ve
Karacabey Ovaları, toplamında yaklaşık 700-800 bin dekarlık bir alanda sebze ve
meyve üretilen önemli ovaların başında geliyor. Bakın, size bazı resimler
göstereceğim, bunları kameralar da gösterebilir. Burası Nilüfer Çayı değil,
burası bir köy yolu. Burası Uluabat Gölü değil, İznik
Gölü de değil, buralar tarlaların bulunduğu bölgeler. Dolayısıyla, buraları Ali
Koyuncu Bey -biraz önce buradaydı- görseydi çok iyi tanırdı, tam da köyünün
olduğu yerler, tam Ali Koyuncu Bey’in köyünün olduğu yerler. Biz Ali Bey’in
köyüne de gittik, orada incelemelerde bulunduk. Bu fotoğrafları da ben çektim,
Ali Bey teşekkür etti. Tabii, Ali Bey iktidar milletvekili olarak -geldi
kendisi de- mutlaka bu konuyla ilgileniyordur ama muhalefet partisi
milletvekilleri olarak bizler de bu konuya gereken önemi verip bu konuyu
iktidarın dikkatlerine sunmak durumundayız.
Yapılan ölçümlere
göre -orada ifade edilenler- neredeyse metrekareye yaklaşık
Tarımın ana geçim
kaynağı olduğu bölgede çiftçimiz sezona büyük borçla girmektedir. Bu olumsuz
şartlar çiftçimizin borçlarının ödenmesini zorlaştırmıştır. İnsanlar perişan
durumdadır. Satılığa çıkardıkları tarlalar, değerinin çok altında faizcilere,
tefecilere ve yabancı yatırımcılara satılmaktadır. İkinci el traktör ve ekipmanların ise hiç alıcısı bulunmamaktadır. Acil tedbirler
alınmazsa hayvancılıkta yaşananlar ne yazık ki tarımda da yaşanacaktır. Bütün
tarım ürünlerinde büyük çapta ithalat yapılacaktır. Büyük bir iç ve dış borcu
bulunan ülkemizin bu durumun altından kalkamayacağı açıktır.
Bilindiği üzere,
sel ve su baskını afeti ilk defa bu yıl Tarım Sigortaları Kanunu kapsamında yer
almıştır. Sel ve su baskını teminatı, çoğu ürün için 1 Ocak tarihi itibarıyla
başlamıştır. Bu yıl için çiftçilerimiz henüz sel ve su baskınına karşı sigorta
yaptıramamıştır. Bu nedenle çiftçi mağduriyetlerinin önlenmesi için 2090 sayılı
Kanun’da ürün bazında görülen zararlar dikkate alınmalı, görülen zararların
kısa sürede ödenebilmesi için gerekli bütçe oluşturulmalıdır. Ayrıca, bazı
köyler dere yatağında olduğu gerekçesiyle tarım sigortası yapılamamakta, bu da
çiftçimizi…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
NECATİ ÖZENSOY
(Devamla) – …yaşanan her felaket sonrası mağdur etmektedir. Zarar gören
çiftçilerimizin tarım kredi, Ziraat Bankası, birlikler ve özel bankalara olan
borçları ertelenmeli, taksitlendirilmeli, sosyal güvenlik prim borçları da
faizsiz ertelenerek kolaylık sağlanmalı ve çiftçimiz bu anlamda
rahatlatılmalıdır. En kısa zamanda,
ziraat odaları başta olmak üzere, uygulamada bulunan kuruluşların
katılımı ile tarım çalıştayı toplanmalı, bu çalıştayda millî politikalar tespit edilmeli ve bunlar
derhâl uygulamaya konulmalıdır. Hükûmet taşkınlarla
oluşan ağır mağduriyetin giderilmesi, tahribatın ve mal kayıplarının telafisi
konusunda derhâl harekete geçmeli ve yöre, afet bölgesi ilan edilmelidir.
Devlete ait imkânlar seferber edilerek yardım bekleyen vatandaşlarımızın
yaraları bir an önce sarılmalıdır ve yerinde görmenin de çok önemli olduğunu
söyleyerek bu duygu ve düşüncelerle hepinizi saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN – Teşekkür
ederim.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge reddedilmiştir.
12’nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
13’üncü madde
üzerinde üç önerge vardır.
İlk önergeyi
okutuyorum:
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte olan
471 sıra sayılı yasa tasarısının 13. maddesinin (ı) bendindeki “Ölçü ve tartı
aletlerinin hileli bir şekilde kullanılması” ifadesinden sonra gelmek üzere “ve
kullandırılması” ifadesinin eklenmesini arz ederiz.
Saygılarımızla.
|
Ferit Mevlüt Aslanoğlu |
Tansel Barış |
Hüsnü Çöllü |
|
Malatya |
Kırklareli |
Antalya |
|
Mehmet Ali
Susam |
Birgen Keleş |
Şevket Köse |
|
İzmir |
İstanbul |
Adıyaman |
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 471 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 13 üncü maddesinin (1)
inci fıkrasının (i) bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
“i) Toptancı halinde ya da pazar yerindeki işyeri veya satış yeri
dışında ya da buralardaki geçiş yollarında mal teşhir edilmesi, satılması, mal
veya boş kap bulundurulması,”
|
Mehmet Şandır |
Hasan Çalış |
Recep Taner |
|
Mersin |
Karaman |
Aydın |
|
Cemaleddin Uslu |
Alim Işık |
|
|
Edirne |
Kütahya |
|
BAŞKAN – Şimdi en aykırı önergeyi okutup işleme alacağım:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 471 Sıra Sayılı Sebze ve Meyve Ticaretinin
Düzenlenmesi Hakkında Kanun Tasarısının 13 üncü maddesinin 1 inci fıkrasının
(i) bendinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
|
Ayla Akat Ata |
Hasip Kaplan |
Hamit Geylani |
|
Batman |
Şırnak |
Hakkâri |
|
Akın Birdal |
Pervin
Buldan |
Osman Özçelik |
|
Diyarbakır |
Iğdır |
Siirt |
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
SANAYİ, TİCARET,
ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI HASAN ALİ ÇELİK
(Sakarya) – Katılamıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
SANAYİ VE TİCARET
BAKANI NİHAT ERGÜN (Kocaeli) – Sayın Şandır ve arkadaşlarının verdiği önergede
bu konuya açıklık getirildiği için katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Buyurun
Sayın Geylani. (BDP sıralarından alkışlar)
HAMİT GEYLANİ
(Hakkâri) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan yasa
tasarısının 13’üncü madde değişikliği üzerine Barış ve Demokrasi Partisi adına
söz aldım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, Türkiye genelinde tarımla uğraşan çiftçi kesimi, iktidarın
yanlış politikaları yüzünden ciddi sıkıntılar çekmektedir. Genel olarak tüm
üreticiler, teğet geçmeyen 2008 ekonomik krizinden sonra büyük bir ekonomik
yıkım yaşamışlardır. Çiftçi tarlasını sürüp ekmek için tohum, gübre ve mazotu
alamaz bir duruma gelmiştir. Tarlasını ekenler ise Hükûmetin
tarım ürünlerine koyduğu kotalar ve mahsule verdiği düşük fiyat
politikalarından dolayı tarlasına yaptığı gideri dahi karşılayamaz duruma
gelmiştir. Kısacası, çiftçimizin feryadını AKP Hükûmeti
dışında herkes duymaktadır.
Daha önce dünyada
tarımda kendine yeten sınırlı ülkelerden biri olan ve bununla da haklı olarak
övünen ülkemiz, ne yazık ki IMF’nin talimatları ve ona boyun eğen hükûmet politikaları nedeniyle bugün tarımda dünya ülkelerine
bağımlı bir konuma gelmiştir. Çiftçi lehine teşvikler ve destekler kaldırılarak
ya da azaltılarak onu rekabet edemez duruma getirmiştir. Bununla birlikte,
süreç içinde kurulan hükûmetler ve onların
politikalarından nemalanan yandaş birlikler, tarım ürünlerini Türkiye
çiftçisinden ve üreticisinden değil de yurt dışından ithal etmeyi tercih
etmişlerdir. Bunun doğal sonucu olarak da üreticiler bu kez bir darbeyi de
ithalat politikasından yemişlerdir. Örnek mi istiyorsunuz;
bakınız, Türkiye hangi ürünleri hangi ülkelerden ithal ediyor: Kırmızı
mercimeği Kanada ve Amerika’dan alıyor; kuru fasulyeyi İran, Bulgaristan,
Afganistan ve Çin’den alıyor; barbunyayı Azerbaycan, İran ve Çin’den; baklayı
Amerika’dan; nohudu Meksika’dan, ayçiçeğini Bulgaristan ve Ukrayna’dan; susamı
ise Hindistan’dan; cevizi İran’dan; pamuğu ise yine Amerika Birleşik
Devletleri’nden alıyor.
Değerli
arkadaşlar, Türkiye topraklarının yüzde 60’ı tarıma elverişli topraklardır. Ne
yazık ki bu toprakların sadece yüzde 20’si ekilebilir topraklar olarak
kullanılıyor ve bu yüzden ancak yılda 150 milyon dolara yakın bir rakamla
ihracattan gelir elde edebiliyoruz. Oysaki Türkiye'nin ekilebilir topraklarının
4 katı -altını çiziyorum, tam 4 katı- kadar küçük olan Hollanda 1 milyar dolar
civarında tarım ihracatından gelir elde ediyor. Bunun nedeni ise, her alanda
özgürlükler ülkesi Hollanda modern tarımı uygularken demokrasi ve toplumsal
barış sancısı çeken Türkiye geleneksel tarım ve çiftçilik yöntemlerini
kullanmaktadır. Onun için, Türkiye çiftçisini bu ilkel durumdan kurtarmak için
ilgili bakanlıklar ülke çapında makroekonomik tarım politikalarını uygulamak
zorundalar. Çağın modern üretim politikalarıyla çatışan Türkiye, dünyanın en
büyük tarımı kalkındırma projesinden biri olan GAP projesi bile yıllardır devam
etmesine rağmen hâlâ istenilen potansiyele ulaşmamıştır, bölgenin kalkınmasına
ve istihdamına da yanıt olmaktan oldukça uzaktır.
Değerli
arkadaşlar, sebze ve meyve ticareti öncelikle rantabl
bir üretim gerektirmektedir. Verimli üretim de demokratik ve barışçıl
yöntemlerin, iktidarların ve ülkelerin işidir. Demokrasisini çağın
ihtiyaçlarına göre inşa eden ülkeler toplumsal barış ve çoğulcu kültür içinde
yaşamın her alanında verimliliği sağlamaktadırlar.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
HAMİT GEYLANİ
(Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Konuşmama son
verirken ülkemizin de böylesi standartlara ulaşması dileğiyle Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
471 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 13 üncü maddesinin (1) inci fıkrasının (i)
bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
“i) Toptancı
halinde ya da pazar yerindeki işyeri veya satış yeri dışında ya da buralardaki
geçiş yollarında mal teşhir edilmesi, satılması, mal veya boş kap bulundurulması,”
Mehmet
Şandır (Mersin) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
SANAYİ, TİCARET,
ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI HASAN ALİ ÇELİK
(Sakarya) – Takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
SANAYİ VE TİCARET
BAKANI NİHAT ERGÜN (Kocaeli) – Katılıyoruz Sayın Başkan.
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Gerekçe okunsun.
BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Üreticilerin
kendi ürünlerinin bahçe ve
tarlaları kenarlarından geçen yol boylarında satabilmelerine imkân
verebilmek için bu değişikliğin yapılması gerekmektedir.
BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte olan
471 sıra sayılı yasa tasarısının 13. maddesinin (ı) bendindeki “Ölçü ve tartı
aletlerinin hileli bir şekilde kullanılması” ifadesinden sonra gelmek üzere “ve
kullandırılması” ifadesinin eklenmesini arz ederiz.
Saygılarımızla.
Ferit
Mevlüt Aslanoğlu (Malatya)
ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
SANAYİ, TİCARET,
ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI HASAN ALİ ÇELİK
(Sakarya) – Katılamıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
SANAYİ VE TİCARET
BAKANI NİHAT ERGÜN (Kocaeli) – Sayın Başkanım, burada, ölçü, tartı aletlerini
denetleyecek olan zaten o mekânlarda belediyedir. Dolayısıyla, kullandırıcı
olanın da kendisi olması durumu olmayacaktır diye düşünüyoruz. Bu nedenle
katılamıyoruz.
MEHMET ALİ SUSAM
(İzmir) – Gerekçe okunsun.
BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Kullananların yanında kullandıranları da kapsaması açısından.
BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge
reddedilmiştir.
13’üncü maddeyi
kabul edilen önerge doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
14’üncü madde
üzerinde üç önerge vardır.
İlk önergeyi
okutuyorum:
T.B.M.M.
Başkanlığına
Görüşülmekte olan
471 sıra sayılı yasa tasarısının 14. maddesinin 5. bendindeki “belediye
encümeni kararı ile” ifadesinin yasa metninden çıkartılmasını arz ederiz.
Saygılarımızla.
|
Ferit Mevlüt Aslanoğlu |
Mehmet Ali Susam |
Birgen Keleş |
|
Malatya |
İzmir |
İstanbul |
|
Tansel Barış |
Hüsnü Çöllü |
Şevket Köse |
|
Kırklareli |
Antalya |
Adıyaman |
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 471 Sıra Sayılı Sebze ve Meyve Ticaretinin
Düzenlenmesi Hakkında Kanun Tasarısının 14 üncü maddesinin 1 inci fıkrasının
(b) bendinde yer alan “13 üncü maddesinin 1 inci fıkrasının (ğ), (i), (j) ve
(k)“ ifadesinin “13 üncü maddesinin 1 inci fıkrasının (ğ), (j) ve (k)”
şeklinde;
2 nci fıkrasında yer alan “13 üncü
maddesinin 1 inci fıkrasının (b), (h), (ı), (i), (j) ve (k)” ifadesinin “13
üncü maddesinin 1 inci fıkrasının (b), (h), (ı), (j) ve (k)” şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Ayla Akat Ata |
Hamit Geylani |
Osman Özçelik |
|
Batman |
Hakkâri |
Siirt |
|
Akın Birdal |
Hasip Kaplan |
Pervin Buldan |
|
Diyarbakır |
Şırnak |
Iğdır |
BAŞKAN – Şimdi en aykırı önergeyi okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 471 Sıra Sayılı “Sebze ve Meyveler ile Yeterli
Arz ve Talep Derinliği Bulunan Diğer Malların Ticaretinin Düzenlenmesi Hakkında
Kanun Tasarısı”nın 14 üncü maddesinin (1) inci bendinin (b) fıkrasının (i)
bendinin çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.
|
Oktay Vural |
Mehmet AkifPaksoy |
Alim Işık |
|
İzmir |
Kahramanmaraş |
Kütahya |
|
Cemaleddin Uslu |
Ahmet Duran Bulut |
Yılmaz Tankut |
|
Edirne |
Balıkesir |
Adana |
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
SANAYİ, TİCARET,
ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI HASAN ALİ ÇELİK
(Sakarya) – Katılamıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
SANAYİ VE TİCARET
BAKANI NİHAT ERGÜN (Kocaeli) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Gerekçe.
BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Değişiklik
teklifimizle söz konusu maddedeki (i) bendinin tasarıdan çıkarılmasını talep
etmekteyiz. Bu madde hükmüne daha çok küçük üreticilerin bahçe ve tarlalarında
ürettikleri ürünleri yol kenarlarında, geçiş noktalarında, evlerinin veya
bahçe/tarlalarının yakınlarında açtıkları sergiler girmektedir. Bu durum genel
olmayıp daha çok mevsiminde ve ürünleriyle meşhur olan yörelerde görülmektedir.
Ayrıca bu ürünler (limon, zeytin, incir, domates, biber, fındık, havuç vs)
çoğunlukla bizatihi üreticileri olan küçük çiftçiler tarafından
pazarlanmaktadır. Belirtilen madde bendinin tasarıda yer alması aynı zamanda
turistik özellik de taşıyan yöresel ürünlerini pazarlayan çiftçilerimizin
aleyhine olacaktır.
BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge reddedilmiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
471 Sıra Sayılı Sebze ve Meyve Ticaretinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun
Tasarısının 14 üncü maddesinin 1 inci fıkrasının (b) bendinde yer alan “13 üncü
maddesinin 1 inci fıkrasının (ğ), (i), (j) ve (k)” ifadesinin “13 üncü
maddesinin 1 inci fıkrasının (ğ), (j) ve (k)“ şeklinde;
2 nci fıkrasında yer alan “13 üncü maddesinin 1 inci
fıkrasının (b), (h), (ı), (i), (j) ve (k)” ifadesinin “13 üncü maddesinin 1
inci fıkrasının (b), (h), (ı), (j) ve (k)” şeklinde değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Ayla
Akat Ata (Batman) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
SANAYİ, TİCARET,
ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI HASAN ALİ ÇELİK
(Sakarya) – Katılamıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
SANAYİ VE TİCARET
BAKANI NİHAT ERGÜN (Kocaeli) – 13’üncü madde görüşülürken bu konu düzenlendiği
için katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Buyurun
Sayın Buldan.
PERVİN BULDAN
(Iğdır) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 471 sıra sayılı Sebze ve Meyve
Ticaretinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun Tasarısı’nın 14’üncü maddesi üzerinde
vermiş olduğumuz değişiklik önergesi üzerine Barış ve Demokrasi Partisi adına
söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlarım.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Türkiye sebze ve meyve alanında yılda 42 milyon ton
üretim yapan bir ülkedir. Bu miktarın toplamda yüzde 5’i ihraç edilirken geriye
kalan yaklaşık 40 milyon tonluk önemli bir kısmı iç piyasaya sunulmaktadır.
Dolayısıyla, meyve ve sebze ticareti önemli bir işlem hacmine sahiptir ve bu
alanda yapılan düzenlemelerden satıcılardan komisyonculara, üreticiden
tüketiciye birçok kesim etkilenecektir. Bu nedenle, yasanın dikkatle
düzenlenmesi gerekmektedir. Şayet bu yasa birtakım çevrelere rant
sağlayacak içerikle düzenleniyorsa
-ki, mevcut durum bunu gösteriyor- bu durumda bu piyasanın içinde olan
önemli bir kesime haksızlık yapmış olursunuz. Zira,
üretici temsilcilerinin, ilgili sivil toplum örgütlerinin görüşleri alınmadan
hazırlanan bu yasa var olan sorunlara çözümler getirmediği gibi mevcut
sorunların çözümünden de oldukça uzak bir anlayışla hazırlanmıştır.
AKP Hükûmetinin ana hedefleri doğrultusunda birçok yasada
olduğu gibi bu yasada da özelleştirme hedefleniyor. Öngörülen yasal
değişikliklerle mevcut haller özelleştiriliyor. Ayrıca, özel sektörde yeni kâr
alanları açılıyor.
Yine
belediyelere, kamu mallarının satılması yoluyla, yeni kazançlar sağlanırken, bu
yerlerin satıldığı belli çevreler servetlerine servet katacaklar. Nitekim, belediye sınırları içerisinde çok değerli araziler
üzerine kurulu toptancı hallerinin yapılan bu yasal düzenlemeyle satılması veya
devredilmesi olanağı getiriliyor.
Yasa tasarısıyla
belli kesimlere hak etmedikleri bir rant imkânı
sağlanıyor. Bunun maliyeti de yine üreticinin ve tüketicinin sırtından
karşılanacaktır. Üretici, ürününü şimdi olduğundan daha ucuza satmak zorunda
kalacaktır. Ancak ne var ki, tüketici de bu ürünü daha pahalı bir fiyata satın
almak durumunda kalacaktır. Hâlihazırda zaten üretim maliyetiyle tüketim
maliyeti arasında ciddi bir fark mevcutken, tasarının kanunlaşmasıyla bu fark
daha da açılacaktır. Burada ortaya çıkan fark ise rant
çevrelerine yeni bir rant kapısı daha sağlayacaktır.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; ülkemizin çok büyük bir üretim gücüne sahip olduğu
meyve ve sebze üretimi alanında yalnızca ticari bir sorun varmış gibi yaklaşım
sergilemek de büyük bir eksiklik teşkil etmekte, sorunun bir bütün olarak ele
alınmasına engel oluşturmaktadır. Türkiye’de bu alanda, üretimden dağıtıma
ürünlerin sahip olması gereken niteliklere ve denetime kadar birçok sorun
mevcuttur. İyi tarım uygulamaları konusunda hâlâ ciddi bir çaba mevcut
değildir. Üretici uygun fiyata alamadığı meyve ve sebzeyi sağlıklı niteliklere
sahip olarak da elde edememektedir. Türkiye’nin dışarıya ihraç ettiği toplam
sebze ve meyve miktarının yüzde 5’lik gibi ufak bir kısmında bile sık sık zirai atıkların tespit edildiğine tanıklık ediyoruz.
Mevcut durum çok vahimdir. Ne yazık ki, Türkiye’de üretilen 42 milyon tonluk
meyve ve sebzenin sadece 2 milyon tonluk bir kısmı ilaç kalıntısı analizine
tabi tutulmaktadır. Yani iç piyasada halkımızın tükettiği hiçbir meyve sebzeye
ilaç kalıntısı analizi yapılmamaktadır. Ancak, Hükûmet,
üretimin bu kısmıyla ilgilenmek yerine bu üretimden kimlerin
zenginleşebileceğiyle ilgilenmektedir.
Birinci sınıf verimli tarım arazisi niteliğindeki arazilerde
“Şirketler bu arazilere zarar vererek de olsa kâr etsinler.” diye özel yasalar,
aflar çıkaran, yine tarım arazileri ve ormanlık alanları her türlü maden arama
şirketinin talanına açan, ormanların tahrip edilerek ayrıcalıklı sınıflara
villalar yapılmasına göz yuman AKP Hükûmeti, bu
yasayı da aynı anlayışla çıkarmaktadır. Esnafa, bakkala, manava büyük marketler zinciri karşısında şans
tanımayan bu Hükûmet, şimdi de bu yasa ile
üreticileri büyük sermaye sahipleri karşısında güçsüz bırakmaktadır.
Bu amaçla
hazırlanan ve değişiklik önerilerimiz hiçbir şekilde dikkate alınmadan oylanan
bu yasayı onaylamadığımızı bildirir, Genel Kurulu saygıyla selamlarım. (BDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Buldan.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge reddedilmiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
T.B.M.M. Başkanlığı’na
Görüşülmekte olan
471 sıra sayılı yasa tasarısının 14. maddesinin 5. bendindeki “Belediye
encümeni kararı ile” ifadesinin yasa metninden çıkartılmasını arz ederiz.
Saygılarımızla.
Mehmet
Ali Susam (İzmir) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
SANAYİ, TİCARET,
ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI HASAN ALİ ÇELİK
(Sakarya) – Katılamıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
SANAYİ VE TİCARET
BAKANI NİHAT ERGÜN (Kocaeli) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.
MEHMET ALİ SUSAM
(İzmir) – Gerekçe…
BAŞKAN –
Gerekçeyi okuyun.
Gerekçe:
İki kez aykırı
hareket edenlere verilen cezanın otomatik olması gerekmektedir.
BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge reddedilmiştir.
14’üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
15’inci madde
üzerinde üç önerge vardır, ilk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
471 Sıra Sayılı “Sebze ve Meyveler ile Yeterli Arz ve Talep Derinliği Bulunan
Diğer Malların Ticaretinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun Tasarısı”nın 15 inci
maddesinin 1 inci fıkrasının (ç) bendinin “Mevzuatın uygulanmasında birlik
sağlamak amacıyla eğitim programları hazırlamaya ve toplantı düzenlemeye”
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Oktay Vural |
Mehmet Akif Paksoy |
Alim Işık |
|
İzmir |
Kahramanmaraş |
Kütahya |
|
Yılmaz Tankut |
Cemaleddin Uslu |
Ahmet Duran
Bulut |
|
Adana |
Edirne |
Balıkesir |
|
|
Reşat Doğru |
|
|
|
Tokat |
|
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 471 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 15 inci
maddesinin (1) inci fıkrasının (e) bendinden sonra gelmek üzere aşağıdaki
bendin (f) bendi olarak eklenmesini ve diğer bendin buna göre teselsül
ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
“(f) Arz ve talep derinliği bulunan diğer malları Tarım ve Köyişleri Bakanlığının uygun görüşünü alarak belirlemeye,”
|
Ali Koyuncu |
Nurettin Akman |
Tuğrul Yemişci |
|
Bursa |
Çankırı |
İzmir |
|
Orhan Karasayar |
Yılmaz Helvacıoğlu |
Veysi Kaynak |
|
Hatay |
Siirt |
Kahramanmaraş |
BAŞKAN – Şimdi son önergeyi okutup işleme alacağım.
TBMM Başkanlığı’na
Görüşülmekte olan 471 sıra sayılı yasa tasarısının 15.
maddesindeki (f) fıkrasından sonra (g) fıkrası olarak aşağıdaki ifadenin
eklenmesini arz ederiz.
Saygılarımızla.
|
Ferit Mevlüt Aslanoğlu |
M. Ali Susam |
Birgen Keleş |
|
Malatya |
İzmir |
İstanbul |
|
Hüsnü Çöllü |
Tansel Barış |
Şevket Köse |
|
Antalya |
Kırklareli |
Adıyaman |
|
|
Rahmi Güner |
|
|
|
Ordu |
|
g) Hallerin
denetimini en az her üç ayda bir yapmak veya yaptırmak.
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
SANAYİ, TİCARET,
ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI HASAN ALİ ÇELİK
(Sakarya) – Katılamıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
SANAYİ VE TİCARET
BAKANI NİHAT ERGÜN (Kocaeli) – Efendim, hallerin denetimi yetkisi zaten Bakanlığımızda
var, onun zaman aralığı için herhangi bir sınır koymaya gerek olmadığı
düşüncesiyle katılamıyoruz.
BAŞKAN – Sayın Güner, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
RAHMİ GÜNER
(Ordu) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 471 sıra sayılı Sebze ve Meyve Ticaretinin
Düzenlenmesi Hakkında Kanun Tasarısı’nın 15’inci maddesinde değişiklik
önergemizin lehinde konuşmak için söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlarım, bu Sebze ve Meyve Ticaretinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun Tasarısı’nı
inceledim. Benim düşüncem şu yöndedir: Türkiye’de gerçekten sebze ve meyve
üretimini yapan üreticinin lehine -Hükûmet
tarafından- hiçbir iyileşme var mıdır yok mudur? Bu çok önemli bir durumdur.
Değerli
arkadaşlarım, üretimin gelişmesinin en önemli unsurlarından birisi gübre
dağıtımıdır ve gübrenin üreticiye verilmesidir.
Değerli
arkadaşlarım, bugün, kasım ve ekim aylarında üretici verim gübresi vermekteydi;
maalesef parası olmadığı için, destek de görmediği için bu gübre verilemedi.
Yine, değerli
arkadaşlarım, Karadeniz Bölgesi’nin üretimde daha iyi bir ürün alabilmesi için
mart ve nisan ayları gübre verme zamanıdır. Gübre fiyatlarını incelediğimiz
zaman yüzde 60, yüzde 70 bir zam yapıldığı görülmektedir. Bu zam karşısında
üreticinin fındıklarına gübre verme olanağı yoktur, çünkü tamamen mağdur olmuş,
tamamen parasızlık içinde kıvranan bir üretici nasıl gübre alıp da fındığa
verecektir? Bu konuda da Hükûmetin hiçbir
iyileştirmesi yoktur.
Değerli
arkadaşlarım, üreticinin kapısında icra takipleri yapılmaktadır. Üreticinin
neyi varsa bugün haczedilme noktasındadır. Hükûmet
dönüm başı 150 lira vereceğim diye bir karar almış ve bunu dağıtması için
bankalara belki talimat verilmedi. Şimdiden bankalarda üreticinin bu parasının
haczedilmesi için icra takipleri başlamıştır. Üretici öyle bir mağdur duruma
düşmüştür ki yokluk içinde kıvranmaktadır.
Değerli
arkadaşlarım, yine burada “meyve ve sebzelerin pazarlanması” şeklinde -kanun
tasarısının başında- bir ibare vardır. Eğer üreticinin ürettiği ürün bir rekabet
ortamına gelmezse, tekelleşme noktasına gelmişse o üretici üründen para alamaz.
Değerli
arkadaşlarım, ben fındık üreticisiyim. Benim fındığıma, pazarlayacak olan
komisyoncu, ihracatçı ve tekelci bir sermaye tarafından el konulmaktadır.
Üreticinin lehinde, üreticinin hakkını koruyan, üreticinin emeğini koruyan
hiçbir kuruluş yoktur şu anda.
Değerli
arkadaşlarım, fındık üreticisini bu şekilde, belli komisyoncuya karşı korumak
için, bu üreticinin alın terini ve emeğini alabilmesi için 1936 yılında
FİSKOBİRLİK kurulmuştur.
Değerli
arkadaşlarım, nerede FİSKOBİRLİK? Sekiz sene içinde yok ettiniz. FİSKOBİRLİK
mallarını satar duruma gelmiştir, sizden hiçbir destek görmemektedir.
Değerli
arkadaşlarım -öyle bir noktaya getirdiniz ki- fındıkla alakası olmayan, fındık
ürünüyle, alım satımıyla ilgisi olmayan Toprak Mahsulleri Ofisini gündeme
getirdiniz. Toprak Mahsulleri Ofisi konusunda Sayın Başbakana soru önergesi
verdim. Bana verdiği cevap şudur değerli arkadaşlarım: “Toprak Mahsulleri Ofisi
fındıkla ilgilenmez.” Peki değerli arkadaşlarım, ilgilenmiyor da madem, neden
FİSKOBİRLİK’i kenara ittiniz de Toprak Mahsulleri Ofisini gündeme getirdiniz?
Şimdi onu da çektiniz. Fındık, 3-4 tane ihracatçının elinde oyuncak durumuna
gelmiştir, tekelleşmiştir ve ihracatı onlar tarafından yapılmaktadır.
Üretici, gübre
fiyatlarının artmasıyla, işçi fiyatlarının artmasıyla maliyetinin altında, çok
altında fındığı satma noktasına gelmiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
RAHMİ GÜNER
(Devamla) – Değerli arkadaşlarım, birçok ürün olabilir, birçok ürün üretiriz
ama Türkiye’ye döviz sağlayan, Türkiye’ye gerçekten döviz girdisi sağlayan
ürün, fındık ürünüdür. Buna sahip çıkmıyor bu Hükûmet.
Değerli
arkadaşlarım, fındığın para etmemesinden, üreticinin alın terini, emeğini
alamamasından bugün Karadeniz boşalmıştır. Trabzon milletvekilleri burada değil
mi? Neden sekiz sene içinde 8 milletvekili 6’ya düştü, neden Giresun’da 5
milletvekili 4’e düştü? Değerli arkadaşlarım, neden Ordu’da 7 milletvekilinden
6 milletvekiline düştük? Neden 970 binlerden sizin İktidarınızda biz 700 binin
altına düştük? Bunun nedenini aramak durumundasınız. Tek geçim kaynağı fındık
olan… Bunu başkalarına peşkeş çektiniz, sahip çıkmadınız; gençler hanımlarını,
yavuklularını, annelerini, babalarını terk ederek Karadeniz’i terk ettiler,
bugün büyük şehirlerde iş aramaya başladılar. Sizin İktidarınız bu. İki tane il
var, birisi Ordu, birisi Giresun. Bugün tamamen terk edilmiş, ne devlet sahip
çıkıyor ne de Hükûmet sahip çıkıyor, kendi başına
kalmış iki il. Değerli arkadaşlarım, bundan daha acı bir şey olmaz
. Buna çok iyi dikkat edin.
Hepinize saygılar
sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum. Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge reddedilmiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
471 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 15’inci maddesinin (1) inci fıkrasının (e)
bendinden sonra gelmek üzere aşağıdaki bendin (f) bendi olarak eklenmesini ve
diğer bendin buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
“(f) Ara ve talep
derinliği bulunan diğer malları Tarım ve Köyişleri
Bakanlığının uygun görüşünü alarak belirlemeye,”
Ali
Koyuncu (Bursa) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
SANAYİ, TİCARET,
ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI HASAN ALİ ÇELİK
(Sakarya) – Takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
SANAYİ VE TİCARET
BAKANI NİHAT ERGÜN (Kocaeli) – Bir düzeltmeyle katılıyoruz Sayın Başkan. “Ara”
değil, “Arz ve talep derinliği…” şeklinde… Katılıyoruz.
BAŞKAN – Önerge
sahipleri…
VEYSİ KAYNAK
(Kahramanmaraş) – Gerekçe Sayın Başkan.
BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe: Sanayi
ve Ticaret Bakanlığının, sebze ve meyveler dışındaki yeterli arz ve talep
derinliği bulunan diğer malları belirleme yetkisinin, Bakanlığın görev ve
yetkilerini düzenleyen 15’inci maddesinde de sayılması ve bu yetkinin
kullanımında Tarım ve Köyişleri Bakanlığının uygun
görüşünün alınması amaçlanmıştır.
BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
471 Sıra Sayılı “Sebze ve Meyveler ile Yeterli Arz ve Talep Derinliği Bulunan
Diğer Malların Ticaretinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun Tasarısı”nın 15 inci
maddesinin 1 inci fıkrasının (ç) bendinin “Mevzuatın uygulanmasında birlik
sağlamak amacıyla eğitim programları hazırlamaya ve toplantı düzenlemeye”
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet
AkifPaksoy (Kahramanmaraş) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
SANAYİ, TİCARET,
ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI HASAN ALİ ÇELİK
(Sakarya) – Katılamıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
SANAYİ VE TİCARET
BAKANI NİHAT ERGÜN (Kocaeli) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Gerekçe…
BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Söz konusu
değişiklikle tasarıdaki anlam karışıklığının giderilerek yasa metninin daha anlaşılır
olması hedeflenmiştir.
BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge reddedilmiştir.
15’inci maddeyi
kabul edilen önerge doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
16’ncı madde
üzerinde üç önerge vardır.
İlk önergeyi
okutuyorum:
TBMM
Başkanlığı’na
Görüşülmekte olan
471 sıra sayılı yasa tasarısının 16. maddesinin 2. fıkrasının sonundaki “işlem
tesis edilmek üzere ilgili mercilere bildirilir” ifadesinin “ilgili mercilere gereğinin
yapılması amacıyla bildirilir” şeklinde değiştirilmesini arz ederiz.
Saygılarımızla.
|
Ferit Mevlüt Aslanoğlu |
Mehmet Ali Susam |
Tansel Barış |
|
Malatya |
İzmir |
Kırklareli |
|
Birgen Keleş |
Hüsnü Çöllü |
Şevket Köse |
|
İstanbul |
Antalya |
Adıyaman |
|
|
Tayfur Süner |
|
|
|
Antalya |
|
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 471 Sıra Sayılı Sebze ve Meyve Ticaretinin
Düzenlenmesi Hakkında Kanun Tasarısının 16 ncı
maddesinin 1 inci fıkrasında yer alan “Tarım ve Köyişleri
Bakanlığınca yetkilendirilmiş kamu laboratuvarlarında
veya özel laboratuvarlarda” ifadesinin “Tarım ve Köyişleri Bakanlığınca yetkilendirilmiş kamu laboratuvarlarında” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
|
Ayla Akat Ata |
Hamit Geylani |
Hasip Kaplan |
|
Batman |
Hakkâri |
Şırnak |
|
Osman Özçelik |
Akın Birdal |
Pervin Buldan |
|
Siirt |
Diyarbakır |
Iğdır |
BAŞKAN – Şimdi son önergeyi okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 471 Sıra Sayılı “Sebze ve Meyveler ile
Yeterli Arz ve Talep Derinliği Bulunan Diğer Malların Ticaretinin Düzenlenmesi
Hakkında Kanun Tasarısı”nın 16 ncı maddesinin 1 inci
fıkrasının “Toptancı halleri, halde işlem gören malların gıda güvenliği
analizini, Tarım ve Köyişleri Bakanlığınca
belirlenecek usul ve esaslara göre yetkilendirilmiş kamu veya özel laboratuvarlarda yaptırmakla görevli ve yükümlüdürler”
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Oktay Vural |
Mehmet AkifPaksoy |
Alim Işık |
|
İzmir |
Kahramanmaraş |
Kütahya |
|
Yılmaz Tankut |
Cemaleddin Uslu |
Ahmet Duran Bulut |
|
Adana |
Edirne |
Balıkesir |
|
|
Behiç Çelik |
|
|
|
Mersin |
|
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
SANAYİ, TİCARET,
ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI HASAN ALİ ÇELİK
(Sakarya) – Katılamıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
SANAYİ VE TİCARET
BAKANI NİHAT ERGÜN (Kocaeli) – Katılamıyoruz.
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Gerekçe…
BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe: Söz
konusu değişiklikle tasarıdaki anlam karışıklığının giderilerek yasa metninin
daha anlaşılır olması hedeflenmiştir.
BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge reddedilmiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
471 Sıra Sayılı Sebze ve Meyve Ticaretinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun
Tasarısının 16 ncı maddesinin 1 inci fıkrasında yer
alan “Tarım ve Köyişleri Bakanlığınca
yetkilendirilmiş kamu laboratuvarlarında veya özel laboratuvarlarda” ifadesinin “Tarım ve Köyişleri
Bakanlığınca yetkilendirilmiş kamu laboratuvarlarında”
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Akın
Birdal (Diyarbakır) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
SANAYİ, TİCARET,
ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI HASAN ALİ ÇELİK
(Sakarya) – Katılamıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
SANAYİ VE TİCARET
BAKANI NİHAT ERGÜN (Kocaeli) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Buyurun
Sayın Birdal.
AKIN BİRDAL
(Diyarbakır) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 471
sıra sayılı Yasa Tasarısı’nın 16’ncı maddesinin 1’inci fıkrasındaki değişiklik
için söz almış bulunuyorum. Ama bu vesileyle, birkaç gündür görüşülmekte olan
bu yasaya ilişkin bazı saptamalarımızı da izninizle yapmak istiyorum.
Aslında bu
görüşülmekte olan yasa tasarısı biraz Tarım ve Köyişleri
Bakanlığının da kapsama alanına giren konular. Keşke bu birleştirilseydi,
birlikte bu ele alınsaydı ve birlikte de çözüm önerileri getirilebilseydi. Ama
ne yazık ki olmamış bu.
Şimdi tabii ben
yine işi, insan, emek ve üretim yanıyla ele alacağım. Ve üreticilerin ve bu
üreticilerin üretim sürecindeki söz, karar ve yönetim hakkından
uzaklaştırılması ve de tüketicilerin tüketim ve pazarlama sürecinden
koparılması bence önemli sorun yaratıyor. Aslında bazı sorunların çözümünde
siyasi kaygılardan ve çıkarlardan daha çok, ülkenin ve halkın çıkarlarını eğer
gözetebilsek ve bunu öne çıkarabilsek burada birçok konuda belki ortaklaşma
olanağı da bulunabilir.
Şimdi, kimi
kararlarda, örneğin, Türkiye’nin 1988’de imzalayıp 1991’de onayladığı Avrupa
Yerel Yönetimler Özerklik Şartı, doğrudan konuya ilişkin halkın bilgisine ve
oyuna başvuruluyor ve referanduma gidiliyor, ama bu özerklik şartı 1988’de
imzalanıp 1991’de onaylanırken bu referandum maddesine Türkiye çekince koyuyor.
Gerçekten bu, halkın yararına mıdır değil midir? Halk bunu kentinde,
mahallesinde istiyor mu istemiyor mu? Ne düşünüyor? Onları bu sürece dâhil etme
olanağını ortadan kaldırıyoruz ve yine merkezî iktidar “Ben yaptım oldu.”
anlayışıyla onlara sunuyoruz.
Değerli
arkadaşlar, tabii biz hep sonuçlar üzerinde tartışıyoruz. Gerçekten örneğin
1935 yılında 4753 sayılı Çiftçiyi Topraklandırma Yasası’ndan kaynaklanarak eğer
toprak-insan ilişkilerini demokratik olarak düzenleyebilmiş olsaydık ve
demokratik halk kooperatifçiliği, üreticilerin gerçekten söz ve karar sahibi
olmalarını mümkün kılacak örgütlenme araçlarını yaratabilmiş olsaydık, belki
bugün birçok sorunu burada tartışıyor olmayacaktık.
Ayrıca
üreticileri özendirici ve ödüllendirici bir politika izlenmesi gerekiyor.
Örneğin, ben anımsıyorum, Diyarbakır karpuzuyla bir semboldür, 50-60 kilo
ağırlığında karpuzlar yetişiyordu ve birtakım festivallerle karpuz üreticileri
özendiriliyordu, girdilerde kolaylıklar sağlanıyordu ama şimdi ne yazık ki -ki
o doğal güvercin gübresiyle de önemli bir katkı ve lezzet de veriliyordu- şimdi
bu yok. Ben anımsıyorum, 1980 öncesi birçok ürünlerimizi özendirmek açısından
festivaller düzenleniyordu; örneğin, Çorum’un Yoğunpelit
köyünde kiraz festivali, Niğde’de elma festivali. Şimdi, aile işletmelerini
özendirici politikalardan uzak kaldık.
Ayrıca, üretim
planlaması yok. Bu yıl ürün değer buluyor, üreticiler gelecek yıl da bunun
değer bulacağını sanarak ona yöneliyorlar ama bakıyorsunuz, bu kez de
tarlalarda kalıyor.
Ayrıca, tabii, bu
Bakanlık ne düşünüyor acaba yine eş güdüm içerisinde Tarım ve Köyişleri Bakanlığıyla Sanayi ve Ticaret Bakanlığımız?
Artık insan sağlığı her şeyin önünde geliyor, insanca yaşama... Örneğin, bütün
ürünlerde kanserolojik maddelerin olduğu söz konusu ve artık bütün insanlık
yeniden doğal üretime yöneliyor ama ne yazık ki bu konuda bizim bir politikamız
olmadığı için doğal ürünler çok fazla pahalıya mal oluyor ve halkın da bunu
tüketme olanağı ortadan kalkıyor. Örneğin, maydanoz diye maydanoza benzer yeşil
bir ot yiyoruz şimdi. Maydanozun tadı var mı? Aynen demokrasimiz gibi;
“demokrasi” diyoruz, gerçekten, halka rağmen halkın yönetimi.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
AKIN BİRDAL
(Devamla) – Teşekkürler Sayın Başkan.
Her şeyden uzak,
düşünce ve örgütlenme özgürlüğünden uzak, her türlü, halkın yönetime katılma
hakkını önleyen bir sistem. O nedenle, her şeyi kendimize benzetmişiz. Ama yine de ben sözü bağlarken, üreticilerin örgütlenme özgürlüğü
ve gerçekten üretim sürecine katılmaları, tüketicilerin tüketim ve pazarlama
sürecine katılabilmesi için, demokratik halk kooperatifçiliğini yeniden
özendirici, kolaylaştırıcı yasal düzenlemeler yaparak insan onuruna yaraşır bir
toplum yaratılması konusuna da katkıda bulunuruz çünkü insanlar iyi şeylere layıktır,
üreticiler, emekçiler ve insanlar iyi şeylere layıktır; Türkiye halkı da
emekçileri, yaratıcıları da buna çok daha layıklar.
Bu konuda onların
da doğanın nimetlerinden en iyi şekilde yararlanmasına olanak sağlayıcı
düzenlemeler yapma umuduyla hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür
ediyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Birdal.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge reddedilmiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
TBMM
Başkanlığı’na
Görüşülmekte olan
471 sıra sayılı yasa tasarısının 16. maddesinin 2 fıkrasının sonundaki “işlem
tesis edilmek üzere ilgili mercilere bildirilir” ifadesinin “ilgili mercilere gereğinin yapılması
amacıyla bildirilir” şeklinde değiştirilmesini arz ederiz.
Saygılarımızla.
Mehmet
Ali Susam (İzmir) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
SANAYİ, TİCARET,
ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI HASAN ALİ ÇELİK
(Sakarya) – Katılamıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet önergeye katılıyor mu?
SANAYİ VE TİCARET
BAKANI NİHAT ERGÜN (Kocaeli) – “İşlem tesis etmek” cümlesi daha etkili bir
cümle olduğu için katılamıyoruz.
BAŞKAN – Buyurun
Sayın Süner. (CHP sıralarından alkışlar)
TAYFUR SÜNER
(Antalya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüştüğümüz tasarının
16’ncı maddesi üzerinde vermiş olduğumuz değişiklik önergesi üzerine söz aldım.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Dünyada sağlıklı
ve uzun yaşamanın yolunun sebze ve meyveyle beslenmekten geçtiği bilinmekte,
görülmekte ve yaşanmaktadır. İnsanoğlunun zorunlu ve birincil ihtiyacı olan
sebze ve meyve üretimi de önem ve öncelik kazanmaktadır. Sebze ve meyvenin
üretimiyle tüketiciler arasındaki ara organizasyon toptancı halleridir. Yaş
sebze ve meyve üretiminde dünyanın 4’üncü büyük üretici ülkesiyiz. Ülkemizde,
27 milyon tonu sebze, 16 milyon tonu meyve olmak üzere 43 milyon ton sebze ve
meyve üretilmektedir. Ancak, üretimimizin ancak yüzde 5’ini ihraç etmekteyiz,
kalan yüzde 95’i de ülke içinde tüketilmektedir. Bu miktarın yaklaşık üçte 1’i
de pazarlama sürecine giremeden zayi olmaktadır. İç pazara sürülen sebze
meyvenin yaklaşık yüzde 30’u toptancı hallerinde satılmaktadır.
Mevcut
uygulamada, tüketici bölgelerindeki hallerden “manav, pazarcı” gibi küçük esnaf
bugün aldığı malı satmakta, parasını yarın getirip vermektedir, bu şekilde
hızlı para dönüşü sağlanmaktadır. Büyük şehirlerdeki büyük marketler halden malın hepsini
almakta, bu yolla üç beş veya altı aylık vadeli çek vermektedir. Bu durum
tüketici hallerini zaten bitirmiştir. Bu kanunun kabulüyle birlikte şimdi de
üretici halleri bitecektir. Büyük marketler üretim bölgesinde çiftçiden
doğrudan mal alacak, üretici malını satabilmek için beş altı ay vadeli çek de
almak zorunda kalacaklardır. Çiftçi bu vadeye dayanamaz; alıcı firmanın
sağlamlığını, çürüklüğünü de bilemez, araştıramaz. Komisyoncular, çiftçiye
sezonda göndereceği mala karşılık sezon başında, eylül ayında avans
vermektedir. Bazı halciler 500 bin-1 milyon lira arasında çiftçiye para
dağıtmaktadır. Bu parayla çiftçi serasına naylon, tohum, fidan, fide, gübre,
ilaç almaktadır yani çiftçi için devlet babanın yapamadığını halci baba
yapmaktadır. Banka çiftçiye faizle para vermektedir. Oysa halci faizsiz, avans
olarak veriyor. Sezon iyi giderse üretici mal gönderip borcunu ödüyor; sel, don,
dolu gibi afetler olursa da mal gönderemiyor ancak selam gönderiyor.
Değerli
milletvekilleri, halci sabah namazından önce saat 04.00’te dükkânını açmak,
çiftçinin malını tezgâha çıkarmak, o mala gözü gibi bakmak, satmak zorundadır;
üreticiye avans verebilmek için ya bankadan ya da tefeciden yüksek faizle para
bulmaktadır. Komisyoncu, kullandığı kredinin faizini masraf olarak da
gösterememektedir. Devlet komisyoncuyu kaldırınca bu finansörlüğü kim
yapacaktır, devlet mi yapacaktır? Büyük marketler üretim bölgelerinde sezon
başından sezon sonuna kadar mal almıyor. İkinci kalite ürünler üreticinin ve
halcilerin elinde kalıyor.
Bu tasarı
kanunlaşırsa toptancı halleri Kamu İhale Kanunu’na göre kiraya verilebilecek
yani parası olan düdüğü çalacaktır. Çoluk çocuğuyla ömrünü halde geçiren
insanların otuz kırk yıllık emekleri boşa gitmemeli, dükkân devirleri
kaldırılmamalıdır. Büyük mağazalar kanununu sekiz yıldır çıkaramayan AKP
İktidarı, üreticilerimizin, tüketicilerimizin, halcilerimizin,
belediyelerimizin aleyhine çıkardığı bu kanunla büyük zincir marketlere yeni
bir destek vermektedir. Üretim bölgesinde bulunan belediyeleri de Melih Gökçek
ile Kadir Topbaş’ın tahsildarı hâline getirmektedir.
Zincir marketler
bu yasadan sonra, nasıl diğer sanayi ürünlerinde olduğu gibi, helva
üreticisinden İpana diş macununa, havlu kâğıda kadar
tezgâh parası, raf parası alıyorsa üretici halinden gelen mallardan da raf
parası alarak üretici hallerini bitirecektir. Zincir marketler bu kanun
çıktıktan sonra…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
TAYFUR SÜNER
(Devamla) – Teşekkür ederim Başkanım.
Bu yasa çıktıktan
sonra, zincir marketler diğer sanayi ürünlerinde nasıl diğer sanayicilerden raf
parası alıyorsa üretici hallerinden de raf parası alarak üretici hallerini
bitirecektir. Dolayısıyla üretici de bu yasa tasarısından zarar görecektir.
Bu tasarıya karşı
olduğumuzu belirtir, hepinize saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge reddedilmiştir.
16’ncı maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
17’nci madde
üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
471 Sıra Sayılı “Sebze ve Meyveler ile Yeterli Arz ve Talep Derinliği Bulunan
Diğer Malların Ticaretinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun Tasarısı”nın 17 nci maddesinin 3 üncü fıkrasının “Birinci fıkrada
belirtilenlere, denetim sonucunda Bakanlıkça gerekli görülmesi halinde yaptırım
uygulanabilir” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Oktay Vural |
Mehmet Akif Paksoy |
Alim Işık |
|
İzmir |
Kahramanmaraş |
Kütahya |
|
Yılmaz Tankut |
Cemaleddin Uslu |
Ahmet Duran
Bulut |
|
Adana |
Edirne |
Balıkesir |
|
|
Hasan Çalış |
|
|
|
Karaman |
|
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
SANAYİ, TİCARET,
ENERJİ, TABİÎ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI HASAN ALİ ÇELİK
(Sakarya) – Katılamıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
SANAYİ VE TİCARET
BAKANI NİHAT ERGÜN (Kocaeli) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Gerekçe…
BAŞKAN –
Gerekçeyi okuyun.
Gerekçe:
Madde metninin
daha anlaşılır olması hedeflenmiştir.
BAŞKAN - Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge reddedilmiştir.
17’nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
18’inci madde
üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
471 Sıra Sayılı “Sebze ve Meyveler ile Yeterli Arz ve Talep Derinliği Bulunan
Diğer Malların Ticaretinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun Tasarısı”nın 18 inci
maddesinin 2 nci fıkrasının tasarı metninden
çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.
|
Oktay Vural |
Mehmet Akif Paksoy |
Alim Işık |
|
İzmir |
Kahramanmaraş |
Kütahya |
|
Yılmaz Tankut |
Cemaleddin Uslu |
Ahmet Duran Bulut |
|
Adana |
Edirne |
Balıkesir |
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİÎ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ
KOMİSYONU BAŞKANI HASAN ALİ ÇELİK (Sakarya) – Katılamıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
SANAYİ VE TİCARET BAKANI NİHAT ERGÜN (Kocaeli) – Katılamıyoruz
Sayın Başkanım.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Gerekçe…
BAŞKAN – Gerekçeyi okuyun.
Gerekçe:
Hükümetin teklif ettiği metin esas kabul edilmiştir.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge reddedilmiştir.
18’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Geçici madde 1 üzerinde iki önerge vardır. İlk önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 471 sıra sayılı kanun tasarısının geçici madde
1’in (1) b) bendinde yer alan “üç yıl içinde”
ibaresinin “beş yıl içinde” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Mehmet Şandır |
Hasan Çalış |
Rıdvan Yalçın |
|
Mersin |
Karaman |
Ordu |
|
M. Akif Paksoy |
Cemaleddin Uslu |
|
|
Kahramanmaraş |
Edirne |
|
BAŞKAN – Şimdi son önergeyi okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülecek olan 471 sıra sayılı Kanun Tasarısının Geçici 1 inci
maddesinin dördüncü fıkrasına “Bu işyerleri hakkında on iki yıllık süre
bitmeden hiçbir satış işlemi gerçekleştirilemez.” cümlesinin eklenmesini arz ve
teklif ederim.
Ali
Oksal
Mersin
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
SANAYİ, TİCARET,
ENERJİ, TABİÎ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI HASAN ALİ ÇELİK
(Sakarya) – Katılamıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
SANAYİ VE TİCARET
BAKANI NİHAT ERGÜN (Kocaeli) – Sayın Başkan, bir açıklama yapmak istiyorum izin
verirseniz.
Biz daha önceki
düzenlemelerle komisyoncuların haklarını koruyan önemli açılımlar getirdik bu
madde içerisinde. Öncelikle on iki yıl bir güvence sağlandı. Sonra, verilen bir
önergeyle tekrar bir on yıllık kiralama imkânı getirilmiş oldu, ihaleye
girmeden, belediye encümeniyle anlaşarak. Ancak bu tasarıda haller içerisinde
belediyelere de en fazla dükkânların, iş yerlerinin yüzde 50’sini satabilme
imkânı getirmiştik. Eğer bu şekilde olursa on iki yıl boyunca hiçbir iş yeri
satışı gerçekleştirememesi belediyeler açısından büyük bir sorun teşkil
edecektir diye düşünüyoruz. Dolayısıyla on iki yıl süreyle hiçbir iş yeri
satışı yapılamamasını uygun bulamayacağız. Bu nedenle katılamıyorum.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) – Ali Oksal konuşacak Sayın Başkan.
BAŞKAN – Buyurun
Sayın Oksal. (CHP sıralarından alkışlar)
ALİ OKSAL
(Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; geçici 1’inci maddeyle ilgili
verdiğim önergeyle ilgili görüşlerimi belirtmek için buradayım. Yüce Meclisin
değerli üyelerini saygıyla selamlıyorum.
Sayın Bakan biraz
evvel benim verdiğim önergeyle ilgili bir açıklama yaptı. Geçici 1’inci
maddenin dördüncü fıkrasında diyor ki: “Toptancı hallerinde tahsisli işyerleri,
mevcut tahsis sahiplerine Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren hiçbir
işleme gerek kalmaksızın on iki yıl süreyle kiralanmış sayılır.”
Peki, aynı
kanunun 11’inci maddesi ne diyor: “Belediye toptancı hallerindeki işyerleri,
kiralama veya satış yoluyla işletilir. Ancak satılan işyeri sayısı, o haldeki
toplam işyeri sayısının yüzde ellisini geçemez.” Yani bu iki yasa birbiriyle
çelişki içerisinde. Bu nedenle ben bu önergeyi verdim.
Aslında, zaten
bizler tahsis istiyoruz. Tahsisin kaldırılmasıyla ilgili on iki yıllık süreyi
vermiş olmanız… Yarın bu belediyeyle hal esnafı arasındaki çıkacak ihtilafta
nerenin, hangi tarafın haklı olacağına mahkemelerin karar vermesi yerine, bir
yasa çıkarken mahkemelik olmaktan çıkarmamız lazım hal esnafıyla belediyeleri.
Zira hal esnafı, kendileri bu on iki yıllık süreyi güvence olarak kabul
edecekler ve ondan sonraki süreçte… Demin 11’inci maddeyle ilgili verilen
önergede elbette bir güzellik yapıldı. 8/9/1983
tarihli ve 2886 sayılı Devlet İhale Kanunu’na göre, dışarıdan herkes böyle bir
ihale açıldığı zaman buna girebilecekti ama orada iştigal eden dükkân
sahiplerinin alacaklarını toplamadan, süre bittikten sonra hemen oradan çıkması
gibi bir durumu engellemek adına, belki de ihale kendine kalmayacaktı, böyle
bir encümenle anlaşma olayı iyi olmuştu, fakat benim verdiğim önerge de yerine
getirilecek olsaydı en azından toptancı hal esnafıyla belediye mahkemelik
durumuna gelmezdi.
Şimdi toptancı
hallerindeki dükkânların büyük bir bölümü, tamamına yakını zaten tahsis değerli
arkadaşlar, değerli milletvekilleri. Belediyeler hangi yüzde 50’yi satacak,
hangi dükkânları satacak? Çoğu zaten tahsis. Tahsis
olduğu için de on iki yıllık kiraya verilmiş olacak. Böyle bir yanlış
anlaşılmayı ortadan kaldırmak için bu önergenin kabul edilmesi gerekirdi.
Yine, demin
söylediğim gibi, İhale Yasası’yla açılacak, “On yıldan fazla verilmeyecek.”
deniyor. On yıldan fazla verilmeyecek ama o deminki verdiğiniz önergeyle ilgili
olarak Grubumuzun, AKP Grubunun ve MHP Grubunun farklı vermiş olsa da kabul
edilmiş olması önemli.
Değerli
arkadaşlar, bir de devir hakkı. Yıllardan beri gecenin saat
üçünden kalkıp işinin başına giden, güven tesis etmiş, üreticinin bir yerinde
garantisini almış, güvenini kazanmış olan, babadan oğla geçen, sattığı malın
zaman zaman bedellerini alamayan, zaman zaman üç dört aylık çeklerle verebilen, sadece üreticinin
malını değerlendirmek için fedakârlık yapan bu hal esnafını biz sanki öcü gibi
görüyoruz. Bunun bu şekilde olmadığını bu sektörden gelen arkadaşlarımız
bilir. Ben üreticiyim. Böyle hallerde falan dükkânım da yok ama bunların nasıl
zorluklar içerisinde yapıldığını çok iyi bilen bir arkadaşınızım. O nedenle,
hal esnafını koruyacak bazı kanunların geçirilmesi lazım. Devir hakkını demin
dolaylı olarak Sayın Bakanla özel konuştuğumuzda “Verdik.” diyor. Aslında orası da müphem. Sayın Bakan dedi ki: “Biz onu
yönetmeliğe mutlaka yazacağız ve devir hakkını da vereceğiz.” Tabii ki bunu
görmek bizi de mutlu edecek. Çok iyi durumda olan hal esnafı, bir zaman sonra
bir bakıyorsunuz ki ödeme sıkıntısı çekiyor, dükkânını devretmek zorunda
kalıyor. Ama devir hakkı olmayınca bütün yıllar boyu yaptığı emek araya gitmiş
olacak.
Değerli
arkadaşlar, bir de 8’inci maddeyle ilgili görüşlerimi belirtmek istiyorum. 8’inci madde hal rüsumuyla ilgili. Onun 4’üncü fıkrasında,
üretici toptancı hallerinde yüzde 1 belediye rüsumunun yüzde 25’i üretici
hallerinde, yüzde 75’i de o malın tüketileceği bölgedeki toptancı halinin bağlı
olduğu belediyelere yatırılacak. 5’inci fıkrası da diyor ki: “Nerede olursa
olsun…” Zira, 4’üncü fıkrada, herhangi bir yabancı
toptancı halinden malı aldığı zaman malı nereye götürecek?
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
ALİ OKSAL
(Devamla) – Kim biliyor bunu değerli arkadaşlar? Bunun da önüne geçmek için
5’inci fıkrada deniyor ki: “Nereye giderse gitsin Bakanlık buna yetkilidir.”
6’ncı fıkrada da yüzde 25’in yüzde 10’u ayrılıyor. O yüzde 10 ile siz toptancı
halinin bakımını, onarımını yapmak zorundasınız, aydınlatmasını, güvenliğini
sağlamak zorundasınız. Aynı zamanda, müzayede salonunu, depolamayı,
tasniflemeyi, ambalajlamayı, laboratuvarı, soğuk hava
depolarını bir biçimde yapmak zorundasınız. Bu geçici 1’inci maddenin 1’inci
fıkrasının (a) ve (b) bentlerinde zaman bir yılda ve üç yılda… İdari ceza size
verildikten sonra bunu eğer siz bir yıl içerisinde tamamlamamışsanız, o zaman
tamamen sizin faaliyetiniz durduruluyor. Üreticiler ne olacak? Elbette bunlar
yapılmalı ama yüzde 25’in yüzde 10’uyla yapılmaz değerli milletvekilleri.
Denetim konusunda
da birtakım fikirlerimi ileri sürmek istiyorum. Sayın Başkanım, bir dakika
müsaade ederseniz, sektör için çok önemli.
Değerli
milletvekilleri, bundan önce Gölbaşı’nda sürekli denetim yapılıyordu. Tabii
burada yapılan denetimlerde çok büyük haksızlıkların olduğu da bilenen bir
gerçekti. Yazılan cezaların yarısının ikramiye olarak verilmiş olması, zaman zaman ufak tefek şeyler mesele yapılarak ceza yazılması
zaten sıkıntı içerisinde olan üreticileri bir biçimde bitiriyordu. İnşallah bu
çıkan yasada böyle bir olay olmaz. Sanayi Bakanlığı ve İçişleri Bakanlığı şehirler arası yollarda denetim noktalarında daha adil, daha
yumuşak ve gerçekten üreticinin lehine ama vergi kaybını engelleyen bir
anlayışla denetim yaparsa öyle zannediyorum ki bu sektöre daha çok katkı yapmış
sayılırlar diye düşünüyorum.
Bu duygu ve
düşüncelerle hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge reddedilmiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
471 sıra sayılı kanun tasarısının geçici madde 1’in (1) b)
bendinde yer alan “üç yıl içinde” ibaresinin “beş yıl içinde” olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet
Şandır (Mersin) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
SANAYİ, TİCARET,
ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI HASAN ALİ ÇELİK
(Sakarya) – Katılamıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
SANAYİ VE TİCARET
BAKANI NİHAT ERGÜN (Kocaeli) – Sayın Başkan, bu, bizim Hükûmet
tasarısında beş yıldı ancak Komisyonda arkadaşlarla tartışırken üzerinde genel
bir yaklaşım oldu, belediyelerin hallerin yeni düzenini kendi seçim dönemleri
içerisinde kurmalarının uygun olacağı ve dört buçuk yıl kadar bir zamanın var
olduğu bu görüşmelerde dile getirildi. Zaten üç artı bir yıl var, dört yıl şu
andaki Komisyonun kabul ettiği metinde. Eğer önergedeki gibi beş artı bir yıl
olursa altı yıl olacaktır. O zaman büyük ihtimalle birçok belediye, kendi
dönemi içerisinde, bu dört yıllık dönem içerisinde, hallerin restorasyonu
için ve yeni kurallara uyumu için önemli bir adım atmayacaktır diye
düşünüyoruz, bir sonraki döneme birçok halin bırakılması ihtimali daha fazladır
diye düşünüyoruz. Dolayısıyla, dört yıllık süreyi yeterli bulduğumuz için
katılamıyoruz.
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Dört yıl değil Sayın Bakan, üç yıl.
SANAYİ VE TİCARET BAKANI NİHAT ERGÜN (Kocaeli) – Üç artı bir.
BAŞKAN - Buyurun Sayın Şandır. (MHP sıralarından
alkışlar)
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. Gerçekten önemli, toplumun çok büyük bir kesimini
ilgilendiren bir kanun tasarısının görüşmelerinin sonuna geldiğimiz için bir
genel değerlendirme yapmak arzusuyla söz aldım.
Tabii,
önergemizle ilgili Sayın Bakanla, daha önce soru da sorarak bu konuyla ilgili
görüşmelerimiz oldu. Gerekçesi tutarlı olabilir. Yani “Seçilmiş belediyeler
kendi süreleri içerisinde bu konuyu tamamlasınlar, bir sonraki döneme
bırakmasınlar, böylelikle bu kanun tasarısıyla amaçlanan, hedeflenen husus
gerçekleşsin gerekçesiyle, üç artı bir şeklinde, dört yıl içerisinde bunların
tamamlanması yeterlidir.” deniliyor.
Ben bu arada şunu
da ifade ediyorum: Değerli milletvekilleri, bu kanun, gerçekten toplumun
üreticiden tüketiciye kadar birçok kesimini çok yakından ilgilendiren yeni bir
düzenleme. Sayın Bakanın ifadesiyle “Yeni bir sistem kuruyoruz.” “Yeni bir
sistem kuruyoruz.” dedi. Toplumun büyük kesiminin önemli bir meselesine yeni
bir sistem, hukuki sistem kuruluyor. Bu sistem kurulurken mutlaka eksiklikler
olacaktır, zamanla tamamlanacaktır. Birtakım aksamaların olması ihtimali kabul
edilebilir ama endişemiz odur ki alışılmış bir sistemden, işleyen bir
sistemden, birçok öngörülemeyen soruları içinde barındıran, eksiklikleri de
barındıran yeni bir düzenleme yapıyoruz. İşleyen bir sistemi bir kaos ortamına iteceğimiz endişesini burada tekrar ifade
ediyorum.
Çünkü değerli
milletvekilleri, ben başta sordum, kurulan bu sistemin merkezine üreticiyi
koyuyor musunuz, koymuyor musunuz diye. Böyle bir amaç yok. Öyle bir amaç
olmasa bile bu sistemin başlangıç noktası üreticiler, çiftçiler. Çiftçi
üretecek ki diğer aradaki kademeler görev ifa edebilsinler. Sizler de kabul
edersiniz ki çiftçinin her devirde çok sorunu olmuştur, çok derdi olmuştur.
Çiftçinin derdi bitmez ama şu dönemde, gerçekten, görebildiğimiz kadarıyla -ben
hafta sonu Trakya’daydım- Trakya’da bile çiftçi büyük sorunlarla boğuşuyor.
Kendi ilimden örnek verecek olursam, köy yerlerine icra memurları gider oldu;
üretim araçlarını haczediyor, seraları, traktörleri, tarlaları haczediyor.
Böyle bir sorun… Borcunu ödeyemiyor çiftçi. Tarım krediye, bankalara sorun. Bir
önceki seneye göre kredilerin geri dönüş oranlarında çok ciddi düşüşler var,
dönmüyor, ödeyemiyor çiftçi.
Şimdi, bu
tasarıda, üreticinin, çiftçinin sorunlarını çözecek veya onu destekleyecek yeni
bir husus yok, yeni bir düzenleme yok. Artı, denildiği gibi “Çiftçinin
değerlendiremediği yaş sebze ve meyvesinin yüzde 25’ini bu kanun tasarısıyla
değerlendireceğiz.” sözü de çok havada kalıyor. Nasıl değerlendireceksiniz? Satamayışının
sebeplerini ortadan kaldırmıyorsunuz. Dolayısıyla, bu tasarı, çiftçiye,
üreticiye, çok zor şartlarda üretim yapan insanımıza bir şey getirmiyor, yeni
bir şey getirmiyor.
İkinci bir husus:
Çiftçinin olmazsa olmaz destekçisi hal esnafını, komisyoncuları bana göre çok
zor duruma düşürecek bu tasarı. Çünkü çiftçiye karşılıksız destek veren ve
ürününün pazarlanmasında sorumluluk yüklenen komisyoncular, sahip oldukları
dükkânlarının devrini bir hak olarak görüyorlar, onu bir gelir, bir sermaye
olarak değerlendiriyorlar, onun gücüyle çiftçiye destek veriyorlar. Şimdi,
burada, Sayın Bakan “Koyduk, vereceğiz, yönetmelikle belirleyeceğiz.” diyor ama
devir hakkını ortadan kaldırıyorsunuz. Tahsisi getirdiniz ama Komisyonda -ne
hikmetse- kaldırdınız. Böylelikle çiftçinin destekçisi olan hal esnafını da zor
duruma düşürmüş oluyorsunuz. Yeni bir belirsizlik, yeni bir imkânsızlık
yaratıyorsunuz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
MEHMET ŞANDIR
(Devamla) - Önergemizin gerekçesi olarak ifade ettiğimiz bir başka husus:
Üretici bölgelerdeki belediyeleri de zor durumda bırakıyorsunuz. Birtakım
yükümlülükler getiriyorsunuz ama o yükümlülükleri karşılayacak bir kaynak bu
yasayla verilmiyor. “Efendim, kayıt altına alacağız.” diyorsunuz. Sayın Bakan,
gerekçenizi okuyacak olursanız virgülle, küsurları da yazdığınıza göre yaş
sebze ve meyve kayıt altında. Hangi kayda alacaksınız? “27,2 milyon ton meyve
ve sebze var.” diyorsunuz, “15,6 milyon ton meyve var.” diyorsunuz. Yani kayıt
altına alınmayan bir varlık da yok. Şimdi, belediyelerin gelirlerini, üretici
bölgelerdeki belediyelerin halden, hal rüsumundan gelirlerinin yüzde 75’ini
kalkıp tüketici belediyelerin hal rüsumu olarak onlara aktarırsanız belediyeleri
de zor duruma getiriyorsunuz. Yani ben tekrar soruyorum: Bu yasa kime
yarayacak?
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET ŞANDIR
(Devamla) – Sayın Başkanım…
Tüketiciye
yarayacağını söylemeyin. Manavdaki fiyatları düşüreceğinizi söylemeyin, yarın
önünüze getirirler. “Ankara’daki, İstanbul’daki meyve-sebze fiyatları bu
yasayla düşecek.” derseniz yanlış yaparsınız, düşmez çünkü.
Çiftçiye
yaramayan, komisyoncunun faydasına olmayan, belediyeleri zor duruma düşürecek
olan bu yasaya bir yeni sistem olarak burada hayırlı olması dileğiyle destek de
veriyoruz ama ben büyük endişe duyuyorum. “Çok tartıştık, çok
konuştuk.” diyorsunuz ama yeterince konuşulmadığını ve gerçekten Türkiye'nin
gerçeğine -teoride doğru olabilir ama- realitede bir fayda getirmeyeceği
kanaatiyle bu yasanın eksik çıktığı, bu noktada bir fırsat kaçırıldığı
kanaatindeyim ama emekleri olanlara, emeği geçen herkese de teşekkür ederek
yasanın yine de çiftçimize, üreticimize ve diğer tüm kesimlere hayırlı sonuçlar
getirmesini temenni ederek saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge reddedilmiştir.
Geçici 1’inci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
19’uncu madde
üzerinde iki önerge vardır.
İlk önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
1/743 Esas Numaralı Sebze ve Meyve Ticaretinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun
Tasarısının 19 uncu maddesinin 1 inci fıkrasına
“c) 11 inci maddesi yayımı tarihinden itibaren
beş yıl sonra,” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
|
Mehmet Ali
Susam |
Ali Koçal |
Birgen Keleş |
|
İzmir |
Zonguldak |
İstanbul |
|
Şevket Köse |
Ahmet Küçük |
Mustafa Özyürek |
|
Adıyaman |
Çanakkale |
İstanbul |
BAŞKAN – Şimdi son önergeyi okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 471 Sıra Sayılı “Sebze ve Meyveler ile Yeterli
Arz ve Talep Derinliği Bulunan Diğer Malların Ticaretinin Düzenlenmesi Hakkında
Kanun Tasarısı”nın 19 uncu maddesinin 1 inci fıkrasının (b) bendinin tasarı
metninden çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.
|
Oktay Vural |
Mehmet Akif Paksoy |
Alim Işık |
|
İzmir |
Kahramanmaraş |
Kütahya |
|
Cemaleddin Uslu |
Ahmet Duran Bulut |
Necati Özensoy |
|
Edirne |
Balıkesir |
Bursa |
|
Reşat Doğru |
Yılmaz Tankut |
|
|
Tokat |
Adana |
|
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
SANAYİ, TİCARET,
ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI HASAN ALİ ÇELİK
(Sakarya) – Katılamıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
SANAYİ VE TİCARET
BAKANI NİHAT ERGÜN (Kocaeli) – Efendim, standartların belirlenmesiyle ilgili
bir madde bu. Bu standartların belirlenmesi için üç yıllık bir süreye ihtiyaç
olduğu Komisyonda görüşülmüştü. Bu nedenle, katılamıyoruz.
BAŞKAN – Buyurun
Sayın Doğru.
REŞAT DOĞRU
(Tokat) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 471 sıra sayılı Kanun
Tasarısı’nın 19’uncu maddesi üzerinde vermiş olduğumuz önergeyle ilgili söz
almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Söz konusu
kanunun, yıllar önce acilen çıkarılması gereken kanunlar içerisinde olması
gerekiyordu ancak neden bu zamana kadar bırakıldığını anlayamıyoruz. Tabii, bu
kanundan çok geniş şekilde beklentilerin olduğunu da söylemek
mecburiyetindeyiz. Üreticiler, hal esnafı ve diğer birtakım insanlar bu kanunu
özlemle bekliyorlardı ama biraz da sanki acilen çıkartıldığını ve Komisyonda
tam olarak görüşülmediğini de düşünüyorum. İnşallah, eksiklikleri ilerdeki
zamanlarda tamamlanır ama daha geniş bir şekilde düşünülerek veyahut da tüm
tarafların hepsinin görüşleri alınarak çıkartılmış olsaydı daha farklı olurdu
diye de düşünmek durumundayız.
Sayın
milletvekilleri, çiftçiler, -sebze olsun, meyve olsun- üretimde çok büyük
zorluklar yaşıyor. 2009 tarım döneminde Anadolu’nun her tarafında olduğu gibi
Tokat ili Kazova, Kelkit Vadisi üreticileri
borçlarını ödeyemediler. Hatta öyle oldu ki tarımsal sulamada kullanılan
elektrik borçları bile ödenmedi. Bunun sonunda da ırmaklarda su olmasına
rağmen, kanallara su gelmedi ve su verilmedi, ürünleri susuzluktan yandı,
kavruldu. Birçok çiftçinin şu anda maalesef kapısında icraları vardır. İcraya
düşmemiş çiftçi neredeyse yok denecek sayıdadır. İşte böyle ağır şartlar
içerisinde sebze ve meyve üreten çiftçilerimiz ürünlerini değerinden
satamamakta, zarar etmekte ve mağdur olmaktadır.
Kanunlaşan bu hal
yasasından çok şeyler bekleniyor ancak kanun beklentilere de tam cevap
veremiyor. Üretici insanlar, tüketiciye kadar uzanan yolda büyük oranda fiyat
artışından çok rahatsızlar. Yani fiyat artışı kendilerine yansımıyor, üretici
de çok pahalıya ürününü alıyor. Bu nedenle, direkt olarak üreticiye ulaştıran
sistemlere ihtiyaç vardır. Aracıların spekülatif
amaçlı alım, satım ve devir işlemlerinin önlenmesi gereklidir.
Bu arada,
üretilen ürünün künyesi de çok önemlidir. Artık, genetiği değiştirilmiş organizmalı
ürünler ve hormonal amaçlı kullanılan kimyasalların
insan sağlığına zararlı etkileri ortaya çıkmıştır. Üretilen ürünün nasıl
üretildiği, ne tür kimyasalların kullanıldığı ya da organik tarımla mı
yapıldığını öğrenmek istiyorlar. Özellikle son zamanlardaki genetiği
değiştirilmiş organizmalardan elde edilen, işte çeşitli noktalardaki yemler
olsun veyahut da diğer konular olsun, bunlar ciddi manada insan vücudunda
rahatsızlıklar meydana getirebiliyor. Hatta öyle olabiliyor ki mesela
hastanelerdeki cildiye polikliniklerine gitmiş olsak cildiye
polikliniklerindeki alerjik rahatsızlıkların birçoğunun yenen gıdalardan
veyahut alınan gıdalardan olduğunun ortaya çıktığı görülüyor. Bu manada da
üretilen ürünlerin menşesinin çok önemli olduğunu, hale gelen ürünlerin
esasında nasıl üretilmiş olduğunun veyahut da üretilirken ne tür kimyasalların
kullanılmış olduğunun da oraya yazılmasının çok büyük bir manası olacağını
ifade etmek istiyorum.
Tabii, bunlara
aynı zamanda araştırma yapılması da gerekiyor. Yani, şimdi, genetiği
değiştirilmiş organizmalar, insanımızın vücudunda veyahut da kalıtımsal olarak
çocuklarımızda, bebeklerimizde ne tür etkilere sebep olabiliyor veyahut da
ilerideki dönemlerde ne tür sıkıntılarla karşılaşıyoruz, bunların bir bir ortaya konulması lazım.
Sayın
milletvekilleri, ayrıca, toptancı hallerinde de yeterli denetim
yapılmamaktadır. Belediyeler, toptancı hallerinin kuruluşunda daha dikkatli
davranmalı ve bu amaçla da yeterli şekilde denetimlerini yapmalıdır. Amaç
burada, üreticiyi korumak ve tüketiciye daha sağlıklı ve ucuz, kaliteli besin
maddeleri ulaştırmak olmalıdır. Esas işin temeli, üreticinin korunması ve
beraberinde de tüketiciye giderken tüketicinin de bu mealde korunarak sağlıklı
besinlere ulaştırılmış olmasıdır.
Semt pazarlarında
üreticilere de yerler ayrılması önemlidir. Yani burada, semt pazarlarındaki
üreticilere ayrılan oran sanki biraz düşük gibi görünüyor ama bence daha fazla
ayrılmasının faydası olacağı kanaatindeyim. Tüketici isterse üreticiden direkt
olarak ürününü satın alabilmelidir. Yani bunu sağlamak durumundayız.
Alışveriş
merkezleriyle ilgili kanun da acilen çıkarılmalıdır. Üretici birlikleriyle
ilgili de kanun, geçmişte, 2004 senesinde çıkarılmıştır ancak bunun da… Kanunun
içerisinin boş olduğunu, daha doğrusu doldurulması gerektiğini üretici
birlikleri ifade etmeye çalışıyorlar. Şu anda, Üretici
Birlikleri Kanunu’nun tabii, uygulama aşamasıyla ilgili olarak orada sadece bir
tavsiye niteliğinde olduğu, üretici birliklerinin bir noktada üretilen ürünler
üzerinde, mesela, ilaç kullanımında veyahut da çeşitli tohum kullanımlarında
veyahut da başka kullanımda, girdiler içerisinde üretici birlikleri vasıtasıyla
alınması, toptan alınması ve akabinde de toptan alınmayla beraber üretim
maliyetlerinin düşürüleceği de göz önüne alınmalıdır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
REŞAT DOĞRU
(Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Özellikle üretici
birlikleri, çıkarılmış olan o kanunun içerisinin daha da farklı boyutlarda
doldurulmasını arzu etmektedirler. Gerçi bu kanunla ilgili olarak Sayın Bakan
“Üretici birlikleri de bir noktada desteklenmiş oluyor, üretici korunmuş
oluyor.” diyor ama üretici birliklerinin yöneticilerini veyahut da bilfiil
sahada bulunan insanlarımızı şöyle bir dinlemiş olduğumuz zaman, bu kanunun yer
yer boşluklar içerisinde bulunduğunu ifade etmeye
çalışıyorlar. O manada da Üretici Birlikleri Kanunu’nun süratli bir şekilde
yeniden göz önüne alınıp değiştirilmesi ve üreticilerin bu yönde korunmasının
da çok büyük faydası olacağı kanaatindeyim.
Bugün, sebze ve
meyveler, köy komisyonları kurularak alışveriş merkezlerine aktarılmaktadır.
Bakınız, bu kanunla beraber alışveriş merkezleriyle daha fazla bir üstünlük
sağlanacağı şeklinde bir görüntü vardır. Yani süpermarketlerle ilgili kanunu
çıkarmış olmamızın hem manavları koruyacağı hem beraberinde çiftçilerimizi
koruyacağı düşünülürse köy komisyoncuları eliyle alınan ürünlere verilen
değerin daha da farklı olacağı kanaatindeyim. Yani kanunları çıkarırsak en
azından çiftçimizi ve üreticimizi korumuş oluruz diye düşünüyorum.
Tekrar kanunun
hayırlı olmasını temenni ediyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Önerge reddedilmiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
1/743 Esas Numaralı Sebze ve Meyve Ticaretinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun
Tasarısının 19 uncu maddesinin 1 inci fıkrasına
“c) 11 inci
maddesi yayımı tarihinden itibaren beş yıl sonra,” ibaresinin eklenmesini arz
ve teklif ederiz.
Mehmet
Ali Susam (İzmir) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
SANAYİ, TİCARET,
ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI HASAN ALİ ÇELİK
(Sakarya) – Katılamıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
SANAYİ VE TİCARET
BAKANI NİHAT ERGÜN (Kocaeli) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) – Şevket Köse…
BAŞKAN – Buyurun
Sayın Köse. (CHP sıralarından alkışlar)
ŞEVKET KÖSE
(Adıyaman) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 471 sıra sayılı, Sebze ve
Meyve Ticaretinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun Tasarısı’nın 19’uncu maddesi
üzerine verdiğimiz önerge hakkında söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle
sizleri saygıyla selamlıyorum.
Sözlerime
başlarken, yaşanan deprem nedeniyle Elâzığ’da kaybettiğimiz vatandaşlarımızı
rahmetle anmak istiyorum.
Değerli
arkadaşlar, görüştüğümüz tasarının gerekçesinde hepimizin dikkatini çeken bir
rakam bulunmaktadır. Buna göre ülkemizde 2008 yılında sebze üretim miktarı
yaklaşık 27 milyon ton, meyve üretim miktarı ise yaklaşık 15,6 milyon ton
olarak gerçekleşmiştir. Üretilen sebze ve meyvenin yüzde 95’i ülke içinde
kalmaktadır; başka bir ifadeyle, ihraç oranı yüzde 5 olmuştur. Türkiye gibi sebze
ve meyveciliğe uygun bir ülke için bu rakam oldukça düşüktür. Ayrıca, ülke
içinde kalan sebze ve meyvenin yaklaşık yüzde 25’i, tüketim merkezlerine
ulaşmadan pazarlama sürecinde zayi olmaktadır. İç pazara sürüklenen sebze ve
meyvenin yaklaşık yüzde 30’u toptancı hallerinde işlem görmekte, kalan kısmı
ise hiçbir kayda girmeksizin pazarlanmaktadır. Rakamlara dikkat edecek olursak,
iç pazara giren meyve ve sebzenin yüzde 70’i kayıtsız olarak satışa
sunulmaktadır. Yani ülkemizde sebze ve meyvenin toptan ticaretini bugüne kadar
düzenleyen 552 sayılı Kanun Hükmünde Kararname istenen gelişmeyi
sağlayamamıştır.
Sayın
milletvekilleri, üzerinde görüşlerimizi belirttiğimiz 471 sıra sayılı Yasa
Tasarısı ise mevcut sorunu çözmekten uzak bir görüntü çizmektedir. Üreticilerin ve tüketicilerin bu anlamda istekleri gayet açık. Şöyle
ki: Sebze ve meyve ticaretinin kaliteli standartlara ve gıda güvenirliğine
uygun tedarikinin, dağıtımının ve satışının sağlanmasını istiyorlar. Ayrıca,
üretici ve tüketicilerin hak ve menfaatlerinin korunması, meslek mensuplarının
faaliyetlerinin düzenlenmesi, toptancı halleri ile pazar yerlerinin çağdaş bir
sisteme kavuşturulması gerekmektedir. Görmekteyiz ki hazırlanan tasarı bu istek
ve amaçlardan uzaktır. Bu tasarı üretici köylüyü, komisyoncuyu, pazarcıyı,
tüketiciyi ve belediyeleri olumsuz etkilemektedir.
Köylümüz örgütlü
değil. Tarım işletme ve kooperatifleri devlet tarafından mutlaka
desteklenmelidir çünkü bu desteklenmiyor. Aynı zamanda, üreticiler devlet
tarafından desteklenmeden pazarlama sürecinde nasıl başarılı olacaktır?
Değerli
milletvekilleri, ülke içindeki sebze ve meyvelerin denetimi konusunda da büyük
bir boşluk bulunmaktadır. Daha önce hem bir soru önergesi hem de Meclis
araştırması önergesiyle gündeme getirdiğim bir konu daha bulunmaktadır. Bu konu
ise tarımsal ilaç kalıntılarının meyve ve sebzelerde yoğun oranlarda
görülmesiydi. En son olarak Almanya’ya ihraç ettiğimiz armutların geri
gönderilmesi bu sorunu tekrar gündeme getirmiştir.
Değerli
arkadaşlar, maalesef, ülkemizde bu gibi ürünlerin denetlenmesi konusunda ciddi
düzenlemeler bulunmamaktadır. Ayrıca iade edilen armutların yurt içinde
tüketicilere satıldığı iddiası da konunun daha farklı boyutları olduğunu gözler
önüne sermiştir. Verdiğim önergeler için Tarım ve Köyişleri
Bakanı yanıtında bu gibi ürünlerin derhâl imha edildiğini belirtmiştir. Yurt
dışından tarımsal ilaç kalıntısı nedeniyle iade edilen ürünler imha edilse bile
yurt içinde üretilip ihracatı söz konusu olmayan ürünlerde daha başka
tehlikeler kol gezmektedir. Örneğin, henüz tarımsal ilaçlama konusunda iktidar
Avrupa Birliğiyle uyum sağlayamadı, doğal olarak halk sağlığı da tehdit altındadır.
İç piyasaya sunulan meyve ve sebzelerin yüzde 70’inin kayda geçmeden
pazarlandığını da düşününce yerli tüketicinin daha büyük tehlikeyle karşı
karşıya olduğunu söyleyebiliriz. Bu konuda laboratuvarlara,
sıkı denetlemelere ve yoğun eğitime ihtiyaç vardır. Hükûmet
bu konularda harekete geçmelidir. Ayrıca, ürünleri kayda almak, üretim
miktarını artırmak yetmeyecektir çünkü insan sağlığı her şeyden önemlidir ve
her şeyden önce gelir. Bu noktada acil çözümlere ihtiyacımız vardır.
Sayın
milletvekilleri, özellikle son günlerde yaşanan don ve sel olayları nedeniyle
üretimde büyük sıkıntılar yaşanacaktır. Örnek vermek gerekirse yalnızca
Adıyaman’da don olayları nedeniyle 500 bin hektar alan zarar görmüştür. Benzer
biçimde Aydın, Antalya, Çanakkale, Muğla, İzmir illerimizde de 500 bin dekarın
üzerinde alan zarar görmüştür. Hükûmetin bu
bölgelerdeki çiftçilerimize acilen destek olması gerekiyor. Eğer bu
bölgelerdeki yaralar sarılmazsa ticareti yapılacak meyve ve sebzeler
kalmayacaktır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
ŞEVKET KÖSE
(Devamla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Bu durumun
sonucunda ise yalnızca üretici değil,
tüketici de mağdur olacaktır ve ülke ekonomisi de büyük darbe
yiyecektir.
Değerli
arkadaşlar, tüketicinin kaliteli ve uygun fiyatla ürün alabilmesi için
düzenlemelere ihtiyaç vardır demiştim, ayrıca üretici de mağdur edilmemelidir.
Bakınız, Adıyaman’da Alternatif Ürün Projesi uygulaması sonucu tütün bitirildi.
Bunun sonucunda üretici mağdur duruma düştü ve mevsimlik tarım işçisi oldu. Bu
açıdan alternatif ürün projesiyle Adıyaman’da sebze ve meyve üretimi daha çok
desteklenmelidir.
Sayın
milletvekilleri, Adıyaman’da toprak var, su var, insan gücü var ancak su
tarlalara ulaşamıyor çünkü sulama konusunda yatırımlar yetersizdir. İktidar
tarafından bu potansiyel mutlaka yerine getirilip değerlendirilmelidir.
Sözlerime son
verirken verdiğimiz önergenin kabul edilmesini diler, saygılar sunarım. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge reddedilmiştir.
19’uncu maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
20’nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Tasarının tümünün
oylanmasından önce oyunun rengini belirtmek üzere aleyhte Tunceli Milletvekili
Sayın Kamer Genç söz istemiştir.
Buyurun Sayın
Genç.
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
471 sıra sayılı
Yasa Tasarısı’nın oylanmasından önce oyumun rengini aleyhte belirtmek üzere söz
almış bulunuyorum. Hepinize saygılar sunuyorum.
Elbette ki tabii,
Türkiye coğrafyası sebze ve meyve yetiştirme bakımından en zengin bir coğrafya
ve burada dünyanın en kaliteli sebze ve meyvesini yetiştirmek mümkün, bunu
pazarlamak mümkün ama tabii, bunları yapmak için sağlıklı bir bilgi birikimine
sahip olmak lazım, özellikle üreticiye destek vermek lazım. Üreticinin
sağlıklı ürün elde etmesi ve dünya pazarlarına ulaştırması konusunda devlet
destekli ciddi birtakım desteklerin verilmesi lazım. Maalesef, AKP
iktidara geldiğinden beri emekten yana, üreticiden yana hiç sağlıklı bir tavır
koymamıştır. Bu, üreticiye ve emekçiye karşı gösterdikleri davranışlardan
bellidir. Tekel işçilerine karşı davranışları, işte bir köylü, ziraatçı
vatandaşımızı, birine değil de birkaçına… İşte, Bülent Arınç
“Ben memnun değilim.” diyen çiftçiyi kovmuştur, “Saygısızlık yapma!” demiştir.
Sanki kendisi kraldır.
Ben, tabii, üç
gündür Tunceli ve Elâzığ bölgesinde deprem bölgesini geziyorum. Şimdi, tabii,
Elâzığ’da hayatını kaybeden değerli hemşehrilerime
Allah’tan rahmet diliyorum, yaralılara acil şifalar diliyorum.
Şimdi, Elâzığ
bölgesinde büyük hasar olduğu gibi Tunceli’de de var. İşte, Tunceli’nin
köylerinde, Mazgirt ilçemize bağlı köylerde, Nazımiye’nin içinde ve köylerinde,
Pertek’in birtakım köylerinde var, üç gündür oraları geziyorum. Sabah altıda
kalkmıştım. Bugün Palu’ya gittim, Kovancılar’a…
Sabahleyin, işte, o vatandaşlarımızın, deprem bölgesindeki arkadaşlarımızın
kendilerine başsağlığı diledim, ondan sonra da tekrar Tunceli üzerinden şimdi
yeni geldim yani on dakika önce geldim.
Gerçekten benim
gördüğüm şu: Ya şu Türkiye Cumhuriyeti devleti içinde bir Tunceli ili var. Bu
ilden niye bu kadar habersizsiniz?
Şimdi, değerli
milletvekilleri, bakın, ben
iddia ediyorum… Şimdi, köyleri geziyoruz. Köyden geliyorsunuz,
grup köyünden, altınızda bir pikap, arazi pikabı, dört çarpı dört, grup köyünde
çamurdan çıkmıyor. Yani bu kadar ilkel bir toplum olur mu orada? Yani orada,
maalesef, birtakım yöneticiler gidiyor... İşte, bir tane vali götürdünüz, şimdi
Giresun’a gitti. Oraya gitsin bakalım. “Gidelim şu köylere de ne yol yapılmış…
Var mı, yok mu?” Paralar harcanmış ama yol ortada yok, hizmet yok arkadaşlar.
İçinizde yüreği tutan
varsa buyursun gidelim.
Bakın, bugün yine
Pertek’in köylerini geziyoruz. Yani ana köy yolu, geçemiyorsunuz, çamur yani
normal bir stabilize yapılmamış. Yine Mazgirt’in işte
dün Akdüven, Geçityaka, Yaşaroğlu, Ataçınar diye bir grup
yolu gidiyor ama çıkamıyorsunuz. Yani geldiğim yolda, düşünebiliyor musunuz,
diyorum ki işte arazi çekişli arabayla çıkamıyorsunuz. Bu memlekette maalesef
birtakım paralar ayrılıyor ama o paralar yerine harcanmıyor, birilerinin cebine
giriyor. Birileri size dayanıyor, sırtını dayıyor ve o paralar heba ediliyor.
Buyurun, yiğitliği varsa -bakın ben milletvekilliğimi de koyuyorum ortaya-
gidelim benim Tunceli ilimde birtakım köy yollarını gezelim, hem ana köy
yollarını gezelim. Eğer varsa hakikaten, ben milletvekilliğinden de istifa
ediyorum.
Şimdi,
arkadaşlar, bakın, Tunceli ili de bir vilayet, burada da deprem olmuş. Burada
da Mazgirt’in içinde, Nazımiye’nin içinde, köylerinde -bütün şeyleri de gezdim-
hasarlı çok bina var ama daha bugün bir iki yere çadır gitti. Yani böyle bir
şey olur mu? Politikacılar gidiyor… Yahu bu Tunceli ilini de bir ziyaret edin.
Bunlar da bu Allah’ın kulu, bunlar da Müslüman vatandaşlarımız yahu! Bir de
oraya ayağınızı şey edin.
Şimdi, Tayyip Bey
de bugün gelmiş. Elâzığ Havaalanı’na gittim, VIP salonunu kapatmış, tuvaleti de
kapatmış. Yahu böyle bir şey olur mu arkadaşlar ya? Yani bir tane Tayyip Bey
gelecek Elâzığ’a, VIP salonunu kapatacaksın, tuvaleti kapatacaksın! Böyle bir
şey olmaz arkadaşlar, böyle bir şey olmaz ya! Yani onuruma dokundu. Sen de
insansın kardeşim, biz de insanız. Sen daha dünkü politikacısın, ben kırk
senedir politikanın içindeyim ya! Böyle bir şeyler olur mu arkadaşlar? Böyle
bir şeyler olmaz!
Sonra, Elâzığ’a
gidiyorsunuz, o arkadaşlarımızın tabii ki acısı can kaybından dolayı fazla. Ne
olur bir de bizim Tunceli’ye de bir bakın ya! O köylere de bir bakın, oraya da
bir hizmet getirin, oraya da bir çadır dağıtın. Orada da o insanlar muhtaç
durumda.
Şimdi,
arkadaşlar, gittim, evin içine giremiyorlar, ikide birde sallanıyor, evlerde
çatlak var, hasar var.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
KAMER GENÇ
(Devamla) – Çok teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Köylerimizde işte
geziyorum, vatandaş diyor ki: “Efendim, köy okullarımız kapalı.” İşte geldim,
bugün Pirinççi, Çimenli, sonra Akdüven köyleri. Orada
yani okul binaları yapılmamış. Eskiden bir olay geçmiş Pirinççi köyünde,
öğretmen şehit edilmiş -tabii ki biz hepimiz karşıyız- hâlâ, yirmi sene geçmiş,
aynı köyde okul açılmıyor; yanında Çimenli köyü var, açılmıyor; Akdüven köyünde var, açılmıyor.
Arkadaşlar, yani
bu köyde vatandaş diyor ki: “Ben çocuğumu bölge yatılı okuluna göndermek
istemiyorum. Altı yaşında, yedi yaşındaki çocuğumu bölge yatılı okuluna
göndermek istemiyorum.” Çünkü çocuk altı yaşında gidip de on beş gün ailesinden
ayrı kalamaz. Bunları soru önergesiyle dile getiriyoruz, maalesef bize cevap
veren yok.
Rica ediyorum…
Biz niye bu kadar buraya çıkıyoruz, bu kürsüde canımız, içimiz yanarak hitap
ediyoruz? Bu olaylar… Gerçekten keyfî bir yönetim var, gerçekten oraya kimseler
gitmiyor, gerçekten giden insanlar, maalesef, o halkın dertlerine,
sıkıntılarına çare bulmuyor arkadaşlar. Yani adam diyor ki: “Cenazem gelecek
İstanbul’dan, köyüme getiremiyorum.” Yani bu çağda da bu olur mu arkadaşlar?
Onun için, lütfen…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
KAMER GENÇ
(Devamla) – Başkanım, özür dilerim. Bir şey ilave edeyim.
Yani bu ilimizin
de insanlarının sıkıntılarını görelim. Oraya giden paraların yerine göre
harcanıp harcanmadığını kontrol edelim. İşte, Giresun Valisi, maalesef, şimdi,
bizim Tunceli’den gitti, orada hem de mahkûm oldu, Yargıtay tarafında… Keyfî
yaptığı harcamalarda mahkûm oldu, hâlâ orada vali.
BAŞKAN – Selam
verecektiniz Sayın Genç.
KAMER GENÇ
(Devamla) – Yahu, arkadaşlar, yani Türkiye Cumhuriyeti devleti kanunlarına göre
mahkûm olan insanları, keyfî davranan insanları siz o makamlarda tuttuğunuz
zaman burada kimse hizmet etmez.
Diyor ki: “Ben
nasıl olsa birilerine kölelik yapıyorum, bana başka kimse artık söz geçiremez.”
Yani ben, onu kastetmiyorum, genel konuşuyorum.
Onun için,
devleti yöneten insanların bu devletin hizmetini yapan insanlara objektif,
tarafsız, dürüst görev yapmaları için kendilerine telkinde bulunmaları,
yapmadıkları takdirde de gerekli cezaları vermeleri gerekir.
Sayın Başkanım,
söz verdiğiniz için teşekkür ederim efendim.
Saygılar sunarım.
BAŞKAN – Ben
teşekkür ederim.
60’ıncı maddeye
göre pek kısa söz talepleri vardır.
Sayın Şandır, üç
dakika süre veriyorum.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
5.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın,
İsveç Parlamentosunun kabul ettiği sözde Ermeni soykırımı tasarısına ilişkin
açıklaması
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Çok teşekkür ederim.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; biraz önce öğrendiğimize göre İsveç Parlamentosu sözde
Ermeni soykırım tasarısını kabul etmiş. Bu kararı Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu olarak şiddetle ve nefretle kınıyoruz.
Soykırım, bir
insanlık suçudur ve asla Türk milletine yakıştırılamaz. Bu suçlamayı bizim
milletimize yapanlara bu suçu iade ediyoruz.
Değerli
milletvekilleri, bu konuda Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak ortaya bir
tepki, ortak bir tepki koymamız gerekiyor. Milletin Meclisinde, milletimizin
geçmişine, milletimize hakaret edilmesini geçiştiremeyiz. Bu konuda Hükûmet Meclise bilgi vermelidir. Bunun arkasının geleceği
görülmektedir. Bir genel görüşme açılarak bu çok önemli konuda Türkiye Büyük
Millet Meclisinin ortak bir kararını tüm dünyaya ilan etmemiz gerekmektedir.
Değerli
milletvekilleri, Türk milletinin hukukunu, onurunu korumak hepimizin görevidir
ama öncelikle milletin iradesinin emanet edildiği siyasi iktidarın görevidir.
Bu sebeple, Hükûmeti, dış politikasını sorgulamaya,
değiştirmeye, gerçekten onurlu Türk milletine, Türkiye Cumhuriyeti devletine
yakışır bir dış politika takip etmeye de davet ediyorum.
ÜNAL KACIR
(İstanbul) – Zaten öyle!
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Öyle olsa böyle olmazdı.
Bu sebeple,
tekrar ediyorum, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak Türk milletine hakaret
mahiyeti taşıyan İsveç Parlamentosunun aldığı bu kararı tekrar şiddetle ve
nefretle kınıyor, bu kararı alanlara bu insanlık suçunu iade ettiğimizi buradan
yüksek sesle sizler adına da ifade ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP,
AK PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Anadol…
6.- İzmir Milletvekili K. Kemal Anadol’un,
İsveç Parlamentosunun kabul ettiği sözde Ermeni soykırımı tasarısına ilişkin
açıklaması
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Biraz önce İsveç
Parlamentosunun aldığı kararı öğrendik. İsveç Parlamentosu, seçimlerden önce
aceleye getirerek 2008’de hazırlanan ve Türkiye'yi Ermeni soykırımı suçuyla
itham eden tasarıyı 1 oy farkla kabul etmiş durumdadır.
Şunu söylemek
istiyorum: Türkiye'yi bu konuda kınamaya kimsenin hakkı yoktur, haddi de
değildir ancak İsveç’in hiç yoktur. İkinci Dünya Savaşı’nda komşusu Norveç’i
işgal etmesi için Hitler ordularına koridor açan İsveç’in ve onun
Parlamentosunun böyle bir karar alma hakkı yoktur. Dolaylı biçimde İkinci Dünya
Savaşı’ndaki Yahudi soykırımına ortak olan bir devlettir İsveç; bu bir.
İkincisi:
Amerika’daki komisyon kararından sonra, İsveç’te Parlamento kararından sonra bu
kararların arkası geleceğe benziyor. Ayrıca, Ermenistan Anayasa Mahkemesinin
aldığı kararla Türkiye ile Ermenistan arasında imzalanan protokolün
uygulanmasını imkânsız hâle getirmesi ve Türkiye’yi zor durumda bırakması
karşısında, Cumhuriyet Halk Partisi olarak Hükûmete
çağrıda bulunuyoruz, Ermenistan’la ilgili imzalanan protokolün Meclis
gündeminden derhâl çekilmesini istiyoruz.
CHP olarak tekrar
bu kararı kınadığımı bildirir, yüce Meclise saygılar sunarım. (CHP, AK PARTİ ve
MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Canikli…
7.- Giresun Milletvekili Nurettin Canikli’nin,
İsveç Parlamentosunun kabul ettiği sözde Ermeni soykırımı tasarısına ilişkin
açıklaması
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Biz de AK PARTİ
Grubu olarak İsveç Parlamentosunun aldığı bu kararı lanetliyoruz, telin
ediyoruz, reddediyoruz, kınıyoruz. Türk milleti bunu hak etmiyor. Bunu,
hepimiz, bütün dünya esasında çok net olarak biliyor çünkü geçmişinde insanlık
suçu konusunda en temiz sayfaya sahip olan milletlerden bir tanesi Türk
milletidir. Geçmişte Hükûmetimiz ve bizden önceki hükûmetlerce bu konunun bütün detayıyla üzerine gidilmesi,
gerçeğin ortaya çıkarılması konusunda çok cesur adımlar atıldı, önerilerde
bulunuldu. Ancak, kendine güvenemeyen ve gerçeğin ortaya çıkmasından rahatsız
olanlar Türkiye Cumhuriyeti devletinin bu önerilerine olumlu cevap vermediler.
Buradan tekrar
ediyoruz: Eğer gerçekten gerçeği öğrenmek istiyorsanız o zaman bütün olayların
ayrıntılı bir şekilde üzerine gidelim ve elbette siyasi kurumlar tarafından
değil, ilgili bilim adamları tarafından bu konu araştırılsın ve gerçek ortaya
çıksın. Türk milletinin mazisi tertemizdir bu konuda, hiç kimse aksini
söyleyemez. Alınan kararlar siyasi kararlardır. Benzer kararlar geçmiş
dönemlerde, farklı parlamentolar tarafından, farklı ülkelerin parlamentoları
tarafından alındı ama bunların hiçbir geçerliliği yoktur; hiçbir hukuki
geçerliliği yoktur, ahlaki geçerliliği yoktur; bilimsel geçerliliği yoktur.
Hiç kimsenin
morali bozulmasın. Elbette Hükûmetimiz, bugüne kadar
olduğu gibi bundan sonra da gereken onurlu adımları atacaktır, duruşları ortaya
koyacaktır. Bundan da hiç kimsenin kuşkusu olmasın ve bu kararı da tekrar AK
PARTİ Grubu olarak lanetliyoruz ve Türk milletinin bu tür ithamları hak
etmediğini, haksız ithamlarla karşı karşıya kaldığını buradan ifade ediyorum.
Teşekkür ediyorum
efendim. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Sayın
Mercan…
8.- Dışişleri Komisyonu Başkanı ve Eskişehir Milletvekili Hasan
Murat Mercan’ın, 15 Mart 2010 Pazartesi günü yapacakları komisyon
toplantısında, hem İsveç Parlamentosunun hem de ABD Temsilciler Meclisi Dış
İlişkiler Komitesinin aldığı sözde Ermeni soykırımı kararlarının enine boyuna
tartışılacağına ilişkin açıklaması
DIŞİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKANI HASAN MURAT MERCAN (Eskişehir) – Sayın Başkan, ben de benden
önce konuşan grup başkan vekili arkadaşlarımızın duygularına katılıyorum.
Sadece yüce Meclisi bilgilendirmek için söz almış bulunuyorum, o da şudur:
Bildiğiniz gibi
geçen hafta içinde Amerika Birleşik Devletleri Temsilciler Meclisi Dış
İlişkiler Komisyonunun aldığı karar neticesinde, biz Dışişleri Komisyonu olarak
önümüzdeki pazartesi günü Sayın Dışişleri Bakanımız Ahmet Davutoğlu’nu
Komisyonumuza davet ederek Temsilciler Meclisi Dış İlişkiler Komisyonunun
aldığı kararla ilgili bir genel değerlendirme yapacaktık. Bu son olaydan sonra
eminim ki pazartesi günü Dışişleri Komisyonumuzda yapacağımız bu toplantıda hem
İsveç Parlamentosunun aldığı karar hem Amerika Birleşik Devletleri Temsilciler
Meclisinin aldığı karar enine boyuna tartışılacaktır. Ben bunu yüce Meclisin
dikkatine arz etmek istedim. Daha sonra tabii -pazartesi olacak- önümüzdeki
haftaki gelişmelerle ilgili de eminim hem Bakanlık hem Komisyonumuz yüce heyetinizi
bilgilendirecektir.
Teşekkür
ediyorum, saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim.
VII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
(Devam)
4.- Sebze ve Meyve Ticaretinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun
Tasarısı ile Avrupa Birliği Uyum, Tarım, Orman ve Köyişleri
ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonları
Raporları (1/743) (S. Sayısı: 471) (Devam)
BAŞKAN –
Tasarının görüşmeleri tamamlanmıştır.
Tasarının tümü
açık oylamaya tabidir.
Açık oylamanın
elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Oylama için üç
dakika süre vereceğim. Bu süre içerisinde sisteme giremeyen üyelerin teknik
personelden yardım istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen
üyelerin oy pusulalarını oylama için öngörülen üç dakikalık süre içerisinde
Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.
Ayrıca, vekâleten
oy kullanacak sayın bakanlar var ise hangi bakana vekâleten oy kullandığını,
oyunun rengini ve kendisinin ad ve soyadı ile imzasını da taşıyan oy pusulasını
yine oylama için öngörülen üç dakikalık süre içerisinde Başkanlığa
ulaştırmalarını rica ediyorum.
Oylama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN - 471 sıra
sayılı Kanun Tasarısı’nın açık oylama sonucu:
Kullanılan oy sayısı : 202
Kabul : 200
Ret : 2
(x)
Tasarı kabul
edilmiş ve kanunlaşmıştır.
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Efendim, kabulü söylediniz ama reddi söylemediniz.
BAŞKAN – “2 ret”
dedim, belki hızlı okuduğum için duyulmamıştır.
Teşekkür etmek
üzere Sanayi Bakanı Sayın Nihat Ergün. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
(x)
Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
SANAYİ VE TİCARET
BAKANI NİHAT ERGÜN (Kocaeli) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım;
öncelikle, tasarının görüşmeleri sırasında katkı sağlayan bütün milletvekili
arkadaşlarımıza ve özellikle siyasi partilerimizin grup başkan vekillerine ve
komisyonlarda katkılarını sunan bütün arkadaşlarımıza çok teşekkür ediyorum.
Çok önemli bir
kanun tasarısını bugün yasalaştırdık. Bu yasalaşan şekliyle, önergeleriyle de
görüş ve düşünceleriyle de katkı sağlayan arkadaşlarımızın son şeklini
verdikleri bu hâliyle hem üreticilerimize bu tasarının neler getirdiğini hem
tüketicilerimize neler getirdiğini, pazar yerlerini ve halleri nasıl
düzenlediğini, sistemi nasıl kayıt altına aldığını ve bundan sonra hükûmetlerin özellikle sebze meyve ve gıda politikaları
konusunda daha sağlıklı verilere nasıl ulaşabileceklerini, hasılıkelam
tasarının bütün boyutlarıyla komisyonculara neler kazandırdıklarını bir özet
hâlinde bütün milletvekili arkadaşlarımızla hazırlayacağız, takdim edeceğiz
çünkü birçok yönüyle önemli yenilikler getiren bir tasarıdır. Bu yenilikler
bazen sizlerin karşısına da illerde çıkacaktır. Bunun hangi amaçla yapıldığını
ve ne sağlayacağını mutlaka sizlere de soracaklardır. Özellikle uygulamalar
sırasında ortaya çıkan bazı sorulara daha net bir şekilde cevap verme imkânını
biz de Bakanlık olarak bütün milletvekili arkadaşlarımıza takdim etmiş
olacağız.
Tekrar, tasarının
yasalaşmasında emeği geçen herkese, başta tekrar Sayın Meclis Başkan Vekilimiz
Meral Akşener’e, milletvekili arkadaşlarımıza ve grup
başkan vekillerimize çok teşekkür ediyorum.
Tasarının hayırlı
olmasının diliyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim.
5’inci sırada yer
alan, Milletlerarası İmar ve Kalkınma Bankasının Ana Sözleşmesinde Değişikliğin
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu
Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.
5.- Milletlerarası İmar ve Kalkınma Bankasının Ana
Sözleşmesinde Değişikliğin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/786) (S. Sayısı: 460)
BAŞKAN –
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
6’ncı sırada yer
alan, Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile Bahreyn
Krallığı Hükûmeti Arasında Uluslararası Karayolu
Taşımacılığı Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.
6.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Bahreyn Krallığı
Hükümeti Arasında Uluslararası Karayolu Taşımacılığı Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu
Raporu (1/565) (S. Sayısı: 370)
BAŞKAN –
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Bundan sonraki
işlerde de Dışişleri Komisyonunun olmayacağı anlaşıldığından, alınan karar
gereğince, sözlü soru önergeleri ile kanun tasarı ve teklifleriyle
komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla görüşmek için 16 Mart 2010 Salı
günü saat 15.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati: 19.33