DÖNEM: 23 CİLT: 63 YASAMA YILI: 4
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
71’inci Birleşim
10 Mart 2010 Çarşamba
(Bu Tutanak Dergisi’nde yer
alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar
tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına
uygun olarak yazılmıştır.)
İ Ç İ N D E K İ L
E R
I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II. - GELEN KÂĞITLAR
III. - YOKLAMALAR
IV. - GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) MİLLETVEKİLLERİNİN GÜNDEM DIŞI KONUŞMALARI
1.- Şırnak Milletvekili Sevahir Bayındır’ın, 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’ne
ilişkin gündem dışı konuşması
2.- Sivas Milletvekili Malik Ecder Özdemir’in, Alevilerin sorunlarına ve Erzurum Özel
Yetkili Savcısı tarafından hazırlanan iddianameye ilişkin gündem dışı konuşması
3.- Giresun Milletvekili
Murat Özkan’ın, işsizlik konusuna ilişkin gündem dışı konuşması
V. - AÇIKLAMALAR
1.- İstanbul Milletvekili
Birgen Keleş’in, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’ne ilişkin açıklaması
2.- İstanbul Milletvekili
Necla Arat’ın, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’ne ilişkin
açıklaması
3.- Konya Milletvekili Ayşe
Türkmenoğlu’nun, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’ne ilişkin açıklaması
4.- İstanbul Milletvekili
Halide İncekara’nın, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’ne
ilişkin açıklaması
5.- Samsun Milletvekili Suat
Kılıç’ın, Sivas Milletvekili Malik Ecder Özdemir’in,
yaptığı konuşmayla yürütülmekte olan bir soruşturmanın içerisine girdiğine ve
konuşmasının Anayasa’nın ayrımcılığı reddeden kriterlerine
uygun düşmediğine ilişkin açıklaması
VI. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Tokat Milletvekili Reşat
Doğru ve 20 milletvekilinin, yurt dışında yaşayan Türklerin sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/611)
2.- Çankırı Milletvekili
Ahmet Bukan ve 21 milletvekilinin, Çankırı’da
çiftçilik ve hayvancılıkla uğraşanların sorunlarının araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/612)
3.- Gaziantep Milletvekili
Hasan Özdemir ve 22 milletvekilinin, Gaziantep’teki deprem riskinin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/613)
4.- Adana Milletvekili Yılmaz
Tankut ve 20 milletvekilinin, kaçak et ve gıda
üretimi sorununun araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/614)
VII.- SEÇİMLER
A) Komisyonlara Üye Seçimi
1.- (10/90, 190, 210, 235,
312, 433, 438, 466, 474, 496, 531, 539, 558, 563, 564, 565, 566, 567, 568, 569,
570, 571, 572, 573, 574) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonuna üye
seçimi
VIII. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Türk Ticaret Kanunu
Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/324) (S. Sayısı: 96)
2.- Türk Borçlar Kanunu
Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/499) (S. Sayısı: 321)
3.- Milletlerarası Para Fonu
ile Milletlerarası İmar ve Kalkınma Bankasına Katılmak İçin Hükümete Yetki
Verilmesine Dair Kanuna Ek Milletlerarası Para Fonu Ana Sözleşmesinde
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Belgelerin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair
Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/761) (S. Sayısı: 458)
4.- Sebze ve Meyve
Ticaretinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun Tasarısı ile Avrupa Birliği Uyum,
Tarım, Orman ve Köyişleri ile Sanayi, Ticaret,
Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonları Raporları (1/743) (S.
Sayısı: 471)
IX.- ÖNERİLER
A) Danışma Kurulu Önerileri
1.- Gündemdeki sıralamanın
yeniden düzenlenmesine ilişkin Danışma Kurulu Önerisi
X.- YAZILI
SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Adana Milletvekili Yılmaz
Tankut’un, bazı kurumların üst yöneticilerinin yurt
dışına çıkışlarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanı Taner Yıldız’ın cevabı (7/12132)
2.- İstanbul Milletvekili
Mustafa Özyürek’in, nükleer santral tesisi konusunda
Rusya’yla imzalanan iş birliği beyannamesine ilişkin Başbakandan sorusu ve
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın cevabı (7/12238)
3.- Denizli Milletvekili Ali
Rıza Ertemür’ün, bir kuruluştaki yolsuzluk
iddialarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı
Taner Yıldız’ın cevabı (7/12242)
4.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mehmet Akif Paksoy’un, doğal gaz
tüketimindeki ücretlendirmeye ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanı Taner Yıldız’ın cevabı (7/12283)
5.- Kayseri Milletvekili
Mehmet Şevki Kulkuloğlu’nun, bazı kişilere verilen
ihalelere,
İki şirkete verilen
ihalelere,
İlişkin soruları ve Kültür ve
Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın cevabı (7/12300),
(7/12301)
6.- Antalya Milletvekili
Hüseyin Yıldız’ın, bazı ilçelerdeki turizm yatırımlarına ve bir kayak merkezi
projesine ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın cevabı (7/12303)
7.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mehmet Akif Paksoy’un, Tütün ve Alkol
Piyasası Düzenleme Kurumundaki bazı atamalara ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı
ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın cevabı (7/12336)
8.- İzmir Milletvekili Selçuk
Ayhan’ın, enerjideki dış bağımlılığa ve doğal gaz zammına ilişkin Başbakandan
sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın cevabı (7/12418)
9.- Gaziantep Milletvekili
Yaşar Ağyüz’ün, Azerbaycan’ın doğal gaz vermeyeceği
iddiasına ilişkin Başbakandan sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner
Yıldız’ın cevabı (7/12420)
10.- Karaman Milletvekili
Hasan Çalış’ın, Ermenek HES’e
ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın cevabı
(7/12453)
11.- Adana Milletvekili Tacidar Seyhan’ın, Çukurova Üniversitesi yurtlarındaki
yönetime ve öğrenci gösterilerine ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Faruk Nafız Özak’ın cevabı (7/12478)
12.- Muğla Milletvekili Fevzi
Topuz’un, Anadolu Ajansına atanan bir kişi hakkındaki iddialara ilişkin
Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın cevabı (7/12485)
13.- Muş Milletvekili M. Nuri
Yaman’ın, Alparslan II Barajı Projesi’ne ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın cevabı (7/12501)
14.- Antalya Milletvekili Hüsnü
Çöllü’nün, Perge antik kentine ilişkin sorusu ve
Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın cevabı
(7/12515)
15.- İstanbul Milletvekili
Süleyman Yağız’ın, bir basın toplantısında TRT muhabirinin yönelttiği bir
soruyla ilgili iddialara ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın cevabı (7/12529)
16.- Mersin Milletvekili
Kadir Ural’ın, üniversite öğrencilerinin barınma durumuna ilişkin Başbakandan
sorusu ve Devlet Bakanı Faruk Nafız Özak’ın cevabı (7/12533)
17.- Giresun Milletvekili
Murat Özkan’ın, kaçak akaryakıt denetimine ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın cevabı (7/12548)
18.- Giresun Milletvekili
Eşref Karaibrahim’in, bazı enerji politikalarına
ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın cevabı
(7/12549)
19.- Muğla Milletvekili Metin
Ergun’un, Yuvarlakçay’a
yapılacak hidroelektrik santralinin tabiat varlıklarına etkilerine ilişkin
sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın
cevabı (7/12562)
20.- Balıkesir Milletvekili
Ahmet Duran Bulut’un, bir tiyatroya yardım yapılıp yapılmadığına ilişkin sorusu
ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın cevabı
(7/12563)
21.- Tokat Milletvekili Reşat
Doğru’nun, Ankara 19 Mayıs Stadyumunun kapı girişlerine otopark yapılmasına
ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Faruk Nafız Özak’ın cevabı (7/12638)
22.- Antalya Milletvekili
Hüsnü Çöllü’nün, Anadolu Ajansı ile Basın-Yayın ve
Enformasyon Genel Müdürlüğü arasındaki personel hareketlerine ilişkin sorusu ve
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın
cevabı (7/12691)
23.- Zonguldak Milletvekili
Ali İhsan Köktürk’ün, Adıyaman Kâhta’da yaşanan bir olaya ilişkin sorusu ve
Devlet Bakanı Selma Aliye Kavaf’ın cevabı (7/12693)
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu
saat 15.05’te açılarak üç oturum yaptı.
Oturum Başkanı
TBMM Başkan Vekili Meral Akşener, Divan olarak Dünya
Kadınlar Günü’nü kutladıklarına ilişkin bir konuşma yaptı.
Genel Kurulu
ziyaret eden Pakistan Ulusal Meclisi Başkanı Doktor Fehmida
Mirza’ya Başkanlıkça “Hoş geldiniz” denildi.
İzmir
Milletvekili Oğuz Oyan’ın, TARİŞ ve tarım satış
kooperatifleri birliklerinin sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşmasına Sanayi
ve Ticaret Bakanı Nihat Ergün cevap verdi.
Ardahan
Milletvekili Saffet Kaya, Erzurum ili Şenkaya ilçesi Değirmenlidere
köyünün referandumla Ardahan ili Göle ilçesine bağlanmasına,
Niğde
Milletvekili Mümin İnan, işsizlik ve ekonomik sorunlara,
İlişkin gündem
dışı birer konuşma yaptılar.
Tokat
Milletvekili Reşat Doğru, Elâzığ’da meydana gelen depreme,
İzmir
Milletvekili Oktay Vural, ABD Temsilciler Meclisi Dış İlişkiler Komitesinde
alınan sözde Ermeni soykırımı kararına ve Elâzığ’da meydana gelen depreme,
İzmir
Milletvekili Kamil Erdal Sipahi, Hakkâri’de bir askerin şehit olmasına,
Elâzığ’da meydana gelen depreme ve Kemalpaşa Organize Sanayi Bölgesinin
genişletilmesi konusundaki sıkıntılarına,
Edirne
Milletvekili Cemaleddin Uslu, tarım satış
kooperatifleri ve birliklerinin sorunlarına,
Muş Milletvekili
M. Nuri Yaman, Elâzığ’da meydana gelen depreme,
İzmir
Milletvekili K. Kemal Anadol, Elâzığ’da meydana gelen
depreme ve ABD Temsilciler Meclisi Dış İlişkiler Komitesinde kabul edilen sözde
Ermeni soykırımıyla ilgili karara,
Muğla
Milletvekili Mehmet Nil Hıdır, Hakkâri’de bir askerin şehit olmasına ve Elâzığ’da
meydana gelen depreme,
İlişkin birer
açıklamada bulundular.
Afganistan
Parlamentosu Temsilciler Meclisi Din, Kültür, Eğitim ve Yüksek Öğrenim
Komisyonu Başkanı ve beraberindeki Parlamento heyetinin ülkemizi ziyaret
etmesinin uygun bulunduğuna ilişkin Başkanlık tezkeresi Genel Kurulun bilgisine
sunuldu.
Tokat
Milletvekili Reşat Doğru’nun (6/1820) esas numaralı sözlü sorusunu geri
aldığına ilişkin önergesi okundu; sözlü sorunun geri verildiği bildirildi.
Kocaeli
Milletvekili Hikmet Erenkaya ve 27 milletvekilinin,
olası bir afet durumunda Kocaeli’deki sanayi
kuruluşlarının çevreye verebileceği zararların (10/607),
Denizli
Milletvekili Ali Rıza Ertemür ve 28 milletvekilinin,
domuz gribi aşısı konusundaki iddiaların (10/608),
Adıyaman
Milletvekili Şevket Köse ve 26 milletvekilinin, Alevilerin sorunlarının
(10/609),
Tokat
Milletvekili Reşat Doğru ve 20 milletvekilinin, Tokat’taki çiftçilerin
sorunlarının (10/610),
Araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla birer Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergeleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin gündemdeki
yerlerini alacağı ve ön görüşmelerinin, sırası geldiğinde yapılacağı açıklandı.
Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, 3984 Sayılı Radyo ve
Televizyonların Kuruluş ve Yayınları Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi’nin (2/204) İç Tüzük’ün 37’nci maddesine göre doğrudan
gündeme alınmasına ilişkin önergesi, yapılan görüşmelerden sonra, kabul
edilmedi.
Gündemin “Sözlü
Sorular” kısmının:
1’inci sırasında bulunan
(6/824), |
2’nci “ “
(6/849), |
4’üncü “ “
(6/884), |
6’ncı “ “
(6/894), |
7’nci “ “
(6/895) |
8’inci “ “
(6/896), |
9’uncu “ “
(6/897), |
13’üncü “ “
(6/995), |
19’uncu “ “
(6/1011), |
23’üncü “ “
(6/1021), |
44’üncü “ “
(6/1090), |
134’üncü “ “
(6/1299), |
184’üncü “ “
(6/1391), |
244’üncü “ “
(6/1477) |
311’inci “ “
(6/1560), |
Esas numaralı
sözlü sorulara Devlet Bakanı Mehmet Zafer Çağlayan cevap verdi; soru
sahiplerinden Tokat Milletvekili Reşat Doğru, Niğde Milletvekili Mümin İnan,
Antalya Milletvekili Hüsnü Çöllü de cevaplara karşı görüşlerini açıkladı.
Gündemin “Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının:
1’inci sırasında
bulunan ve İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında değerlendirilerek temel kanun
olarak bölümler hâlinde görüşülmesi kabul edilen, Türk Ticaret Kanunu Tasarısı
ve Adalet Komisyonu Raporu’nun (1/324) (S. Sayısı: 96),
2’nci sırasında
bulunan ve İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında değerlendirilerek temel kanun
olarak bölümler hâlinde görüşülmesi kabul edilen, Türk Borçlar Kanunu Tasarısı
ve Adalet Komisyonu Raporu’nun (1/499) (S. Sayısı: 321),
3’üncü sırasında
bulunan, Milletlerarası Para Fonu ile Milletlerarası İmar ve Kalkınma Bankasına
Katılmak İçin Hükümete Yetki Verilmesine Dair Kanuna Ek Milletlerarası Para
Fonu Ana Sözleşmesinde Değişiklik Yapılmasına İlişkin Belgelerin Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun (1/761)
(S. Sayısı: 458),
4’üncü sırasında
bulunan, Milletlerarası İmar ve Kalkınma Bankasının Ana Sözleşmesinde
Değişikliğin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu’nun (1/786) (S. Sayısı: 460),
Görüşmeleri
komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından ertelendi.
5’inci sırasında bulunan ve İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında
değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi kabul edilen,
Sebze ve Meyve Ticaretinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun Tasarısı ile Avrupa
Birliği Uyum; Tarım, Orman ve Köyişleri ile Sanayi,
Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonları Raporlarının
(1/743) (S. Sayısı: 471) tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanarak bölümlerine
geçilmesi kabul edildi.
10 Mart 2010
Çarşamba günü, alınan karar gereğince saat 13.00’te toplanmak üzere birleşime
20.02’de son verildi.
Meral AKŞENER |
Başkan Vekili |
|
Bayram
ÖZÇELİK Harun
TÜFEKCİ |
Burdur Konya |
Kâtip
Üye Kâtip
Üye |
|
No.: 97
II.- GELEN KÂĞITLAR
10 Mart 2010 Çarşamba
Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Tokat Milletvekili Reşat
Doğru ve 20 Milletvekilinin, yurtdışında yaşayan Türklerin sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98
inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/611)
(Başkanlığa geliş tarihi: 8.2.2010)
2.- Çankırı Milletvekili
Ahmet Bukan ve 21 Milletvekilinin, Çankırı’da
çiftçilik ve hayvancılıkla uğraşanların sorunlarının araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve
105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/612) (Başkanlığa geliş tarihi: 9.2.2010)
3.- Gaziantep Milletvekili
Hasan Özdemir ve 22 Milletvekilinin, Gaziantep’teki deprem riskinin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98
inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/613) (Başkanlığa geliş tarihi: 9.2.2010)
4.- Adana Milletvekili Yılmaz
Tankut ve 20 Milletvekilinin, kaçak et ve gıda
üretimi sorununun araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/614) (Başkanlığa geliş
tarihi: 9.2.2010)
10 Mart 2010
Çarşamba
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 13.04
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)
BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 71’inci Birleşimini açıyorum.
Toplantı yeter sayısı vardır,
görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce üç
sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk söz 8 Mart
Dünya Emekçi Kadınlar Günü münasebetiyle söz isteyen Şırnak Milletvekili Sayın Sevahir Bayındır’a aittir. (BDP sıralarından alkışlar)
Sayın milletvekilleri, eğer
uğultuyu kesebilirsek Sayın Hatibi dinleme imkânı buluruz.
Buyurun Sayın Bayındır.
IV.- GÜNDEM
DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Şırnak
Milletvekili Sevahir Bayındır’ın, 8 Mart Dünya Emekçi
Kadınlar Günü’ne ilişkin gündem dışı konuşması
SEVAHİR BAYINDIR (Şırnak) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü
nedeniyle söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bildiğiniz gibi, 8 Mart 1857
yılında Amerika’nın New York kentinde dokuma fabrikasında çalışan kadınların
“eşit işe eşit ücret” talebiyle yükselttikleri mücadeleleri sonucunda fabrika
ateşe verilerek 100’den fazla kadın hayatını kaybetti ve kadınların New York’ta
bedenleriyle ödedikleri bedel ve onların bedenlerinden yükselen ateş, bugüne
kadar kadınların eşitlik, özgürlük mücadelesi için bir meşale rolünü
oynamıştır.
Bizler de geçmişten bugüne
direnen ve kadın özgürlüğü için bedenini veren bütün kadınlar şahsında saygıyla
eğiliyoruz ve anılarına bağlı kalacağımıza söz veriyoruz ve eşitlik sağlayana
kadar dünyada ve dünyada barış tesis edilene kadar bu mücadelemize bıkmadan
usanmadan devam edeceğiz.
Kadın-erkek eşitliği,
kadınların erkeklerle eşit haklara sahip olma yolunda verdiği mücadelenin bir
göstergesidir. Dolayısıyla, dünyada kadın hak mücadelesi… Birleşmiş Milletlerde
1975-1985 arasında “Kadın On Yılı” ilan edilmiştir ve
yine, Türkiye'nin de imzaladığı pek çok konferans yapılmış ve bildirgeler
yayınlanmıştır. Kadın insan hakları bildirgeleri İnsan Hakları Evrensel
Bildirgesi esas alınarak gerçekleştirilmiştir.
Yine CEDAW Sözleşmesi, kadına
yönelik her türlü ayrımcılığı ortadan kaldırma sözleşmesidir ve Türkiye de bu
sözleşmeye imza atmıştır.
Yine en önemli sözleşmelerden
biri de Birleşmiş Milletler Pekin Deklarasyonu’dur. Ben Pekin Deklarasyonu’nun
sadece giriş bölümünü okumak istiyorum. Çünkü bütün hükûmetler bu Pekin Deklarasyonu’nu da taahhüt etmişlerdir
ve diyorlar ki bütün hükûmetler, Türkiye de dâhil:
“Biz, Dördüncü Dünya Kadın Konferansı’na katılan hükûmetler,
Birleşmiş Milletlerin kuruluşunun 50’nci yıl dönümü olan Eylül 1995 tarihinde
Pekin’de toplanarak; bütün insanlığın yararı için her yerdeki bütün kadınlar
adına eşitlik, kalkınma ve barış hedeflerini ileri götürmeye kararlı olarak;
her yerdeki bütün kadınların sesine kulak veren ve kadınların rollerinin ve
koşullarının farklılığını dikkate alan, dünya gençliğinde var olan umuttan güç
alan ve bu yolu açan kadınları saygıyla anarak; son on yılda kadınların
statüsünde bazı önemli konularda ilerleme kaydedildiğini ama gelişmenin eşit
olmadığını, kadınla erkek arasındaki eşitsizliğin devam ettiğini ve bütün
insanların iyiliği için ciddi sonuçlar doğurabilecek başlıca engellerin
varlığını sürdürdüğünü kabul ederek; dünyadaki insanların çoğunluğunun
özellikle de kadın ve çocukların hayatını etkileyen, kökeni hem ulusal hem de
uluslararası alanlarda bulunan artan yoksulluğun bu durumu şiddetlendirdiğini
de kabul ederek; kendimizi koşulsuz olarak bu sınırlama ve engelleri kaldırmaya
ve böylece bütün dünyadaki kadınların ilerlemesini ve güçlendirilmesini
artırmaya adadık ve bunun, şimdi ve bizi gelecek yüzyıla taşıması için,
kararlılık, ümit, iş birliği ve dayanışma ruhuyla acil eylem gerektirdiğini
kabul ederek çalışmalar yapacağız.” Türkiye Hükûmeti
de bu deklarasyonları imzalamış ve taahhütlerde
bulunmuştur. Dolayısıyla biz 8 Martın 100’üncü yılı sebebiyle Meclisimizi acil
olarak, Hükûmetin imzaladığı bu programları hızla
hayata geçirmeye davet ediyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Bir dakika ek süre
veriyorum, tamamlayın lütfen.
SEVAHİR BAYINDIR (Devamla) –
Özellikle, iki buçuk yıllık 23’üncü Dönem Parlamento döneminde Meclis
Başkanlığına sunduğumuz kadınlara dair kanun tekliflerinin bir an önce Meclise
getirilip, artık bu taahhütlerin kâğıt üzerinde kalmasını değil, bu
taahhütlerin pratikleşmesini arzuluyoruz, istiyoruz.
Bu nedenle, kota için
verdiğimiz yasa değişikliği teklifi hızla bu Meclise gelmeli çünkü bütün bu
ayrımcılıkları ortadan kaldırmanın en önemli aracı, kadınları siyasi
mekanizmalarda, karar mekanizmalarında ve en önemlisi yasama gücünde etkili bir
güç hâline getirmektir. Bu da ancak pozitif ayrımcılık desteğini sunarak…
Yine, kadına dönük yaşanan
katliamlar, kadın cinayetleri, kadın istihdamı ve kadına dönük şiddete ilişkin
verdiğimiz araştırma önergelerinin de bir an önce Meclise taşınarak, en azından
100’üncü yılında kadınlara olan saygının gereği, toplumu, eşitlikçi düşünceyi
savunan bir zihniyetin gereği olarak ve bunu taahhüt eden devletin
sorumluluğunun gereği olarak Hükûmeti, Meclisi bir
kez daha kadın hakları ve eşitliği konusunda göreve çağırıyoruz.
Hepinizi saygıyla selamlıyor,
8 Martı, tüm dünya kadınlarını kutluyorum. Saygılar sunuyorum. (BDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim
Sayın Bayındır.
Sayın Keleş, buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR
1.- İstanbul
Milletvekili Birgen Keleş’in, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’ne ilişkin açıklaması
BİRGEN KELEŞ (İstanbul) –
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Ben, Kurtuluş Savaşı’nda ve
ondan sonra Atatürk ilke ve devrimlerinin gerçekleştirilmesinde büyük rol
oynayan kadınları saygı ve sevgi ile selamlayarak konuşmama başlamak istiyorum.
Bugün, kadın-erkek eşitliği,
ailede, eğitimde, çalışma yaşamında, siyasette ve Türkiye'nin dış politikada
temsil edilmesinde kadınların erkeklerle eşit bir konuma gelmesidir. Aslında
kadın-erkek eşitliği, bir insan hakları ve demokrasi sorunudur. İnsan
haklarıdır çünkü çalışma ve çalıştığından elde ettiği gelirle en temel
ihtiyaçlarını karşılama önde gelen bir insan hakkıdır. Bu aynı zamanda bir
demokrasi sorunudur çünkü kadınların siyasi oluşum ve kararlara ağırlık
vermediği, yetkilerini kullanmadıkları bir ortamda çoğulcu ve katılımcı bir
demokrasiden bahsedilemez.
Tabii ki Kadınlara Karşı Her
Türlü Ayrımcılığın Kaldırılması Sözleşmesi’nin gereği yerine getirilmelidir
ancak bununla birlikte Türkiye’de yapılması gereken başka işler de vardır.
Bunlardan bir tanesi, evlilik birliği sırasında elde edilen mallara katılımın
yasal bir rejim hâline gelmesinde 2002’den sonra evlenenler için bunun geçerli
olması doğru bir yaklaşım olmamıştır, kadınlar arasında ayrımcılık
yaratılmıştır ve de kadınlara büyük haksızlıktır, daha önce evlenmiş olan
kadınlara. Bunun düzeltilmesi lazımdır.
İkincisi: Kadın-erkek eşitlik
komisyonu değil de Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu olarak kurulması da
yeterli değildir çünkü Avrupa ülkeleri gibi kadınla erkekler arasındaki statüde
çok az fark olan yerlerde fırsat eşitliği gerekli işlevi yapabilir ama Türkiye
gibi büyük uçurumlar olan ülkelerde bu gerçekleştirilemez, sağlanamaz. Bunun
yanında, kotalar, bütün Avrupa ülkelerinde, kadınların başarılı olduğu,
siyasette yer aldığı Avrupa ülkelerinde etkin bir şekilde kullanılmaktadır, hem
de sadece siyasette değil çalışma yaşamında kullanılmaktadır. Öyle ki bazı
Avrupa ülkeleri kotayı özel sektör için zorunlu hâle getirmiştir.
Ayrıca, pek çok kişinin ihmal
ettiği bir diğer husus da şudur: Uygulanan politikalar kadınları çok yakından
etkilemektedir. Tabii ki eğitim ve sağlık politikaları baştadır ama bunun
dışında, bütün uygulan politikalar, örneğin özelleştirme politikası, ithalatın
hızla ve sorumsuz bir şekilde artırılması politikası, örneğin kamu sektörünün
daraltılması politikası, enerji politikası ve diğer birçok politika kadınları
doğrudan etkilemektedir.
Bakın, Avrupa ülkelerinde,
mesela Kuzey Avrupa ülkelerinde petrol bulunduğu zaman bunun bir kısmını
ayırıyorlar ve bunu da “Gelecek kuşakların da hakkı vardır.” diyerek işleterek
gelecek kuşaklara…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Üç dakikaydı yani
normalde iki dakikaydı, üçer dakika verdim Sayın Keleş.
BİRGEN KELEŞ (İstanbul) – Ama
siz söylemediniz üç dakika olduğunu.
BAŞKAN - Buyurun Sayın Arat.
2.- İstanbul Milletvekili Necla Arat’ın, 8 Mart
Dünya Kadınlar Günü’ne ilişkin açıklaması
NECLA ARAT (İstanbul) – Sayın
Başkan, teşekkür ediyorum.
Sayın milletvekilleri,
bildiğiniz gibi, 8 Mart, emekçi kadınların emeğin değerlendirilmesinde güdülen
kadın-erkek eşitsizliğine ilk baş kaldırışının, canları karşılığında verdikleri
bir savaşımın simgesidir. 8 martlar, kadınların ikinci
sınıf insan olarak sayılmasına son verilmesini ve çağdaş demokrasinin ön koşulu
olduğunu dünyaya bir kez daha duyurmaktır. 8 martlar,
kadınlara karşı her türlü ayrımcılığın kaldırılmasının, örneğin inanç alanından
kaynaklanan kadın-erkek eşitsizliğinin üstesinden gelme yolunun laik yaşam
biçimi olduğunun dile getirilip vurgulanmasıdır. Dolayısıyla Türkiye'nin İslam
dünyasında bu eşitliği yasal düzeyde sağlamış tek laik ülke olarak 8 Martı
kutlaması yüz milyonlarca Müslüman kadın için bir umut olabilmelidir. Ne var ki
8 Martın 100’üncü yıl dönümünde, bugün verilere baktığımız zaman, ilgili
sayısal veriler, yaşamın bütün alanlarına kadınların aktif olarak katılmalarını
ve eşit paya sahip olmalarını önleyen çeşitli engellerin henüz ortadan
kalkmadığını gösteriyor.
Sayın milletvekilleri, bu
durumu düzeltmek, kadın haklarını belgelerden çıkarıp yaşama yansıtmak üzere bu
Meclisin de Mustafa Kemal’in Meclisine yaraşır biçimde büyük bir irade,
kararlılık ve çaba göstermesi gerektiğini anımsatıyor, 8 Mart Dünya Emekçi
Kadınlar Günü kutlu olsun diyorum.
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Türkmenoğlu…
3.- Konya
Milletvekili Ayşe Türkmenoğlu’nun, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’ne ilişkin
açıklaması
AYŞE TÜRKMENOĞLU (Konya) –
Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Öncelikle, sözlerime
başlamadan önce, iki gün önce Elâzığ’da yaşanan deprem felaketinde hayatını
kaybeden vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet, yakınlarına başsağlığı diliyorum,
yaralılara da acil şifalar diliyorum. İnşallah, onların yaralarına tabii ki
bizler hep birlikte derman olmaya çalışacağız ama giden canlar maalesef geri
gelmeyecek. Depremle ilgili duyarlılığımızın tekrar gündeme geldiği bugünlerde,
inşallah, gerekli önlemler de alınacaktır.
Öncelikle, ben, kadınlarımıza
ait sorunların ekonomik kalkınmışlıklarla beraber çözüleceğine inanıyorum. Şu anda Türkiye dünyanın 17’nci büyük ekonomisi durumunda. Ekonomik
kalkınmışlıklarla beraber eminim ki kadınlarımızın eğitim problemleri, sağlık
problemleri de daha hızlı bir şekilde çözülecek. Dolayısıyla, bilinçli,
sağlıklı bireylerin düşünce yetisi, hayata duruşları da kendi sorunlarının
çözümünde çok önemli rol oynayacaktır diye düşünüyorum.
Şu ana kadar yasalarımızda
kadın-erkek eşitliği anlamında gerekli düzenlemeler yapılmaya çalışıldı ve
yapılıyor da. Uygulamada bazı problemlerimiz var, bunun farkındayız. Bu konuda
kadınlarımızın kendi temel hakları konusunda bilinçlendirilmeleri noktasında
hepimize görev düştüğüne inanıyorum. Bununla ilgili çalışmalarda, Meclis ve STK’larla birlikte, inşallah, el birliğiyle bu problemleri
de çözmeye çalışıyoruz.
Şunu da belirtmek istiyorum:
Özellikle kadının siyasi anlamda temsili noktasında tabii ki problemlerimiz
var. Kadınlarımız siyasette yerelde istenilen ölçüde temsil edilemiyor fakat
2009 yerel seçimlerinde bizler il genel meclisi, belediye meclisi üyelikleri
noktasında kadınlarımıza erkeklerle eşit şanslar vermeye çalıştık. Bu konuda da
Türkiye'de olmayan bir oranı da yakalamış durumdayız. Bunu da belirtmek
istiyorum.
Tekrar, inşallah, gelecek
dönemlerde 8 martlarda kadınlarımızın problemlerinin
çözüldüğü, demokrasi ve barışa katkıları noktasında kadınlarımızın emeğinin de
gözden kaçırılmadığı 8 martlar diliyorum. Tekrar kadınlarımızın 8 Martını
kutluyorum.
BAŞKAN – Sayın İncekara…
4.- İstanbul
Milletvekili Halide İncekara’nın, 8 Mart Dünya
Kadınlar Günü’ne ilişkin açıklaması
HALİDE İNCEKARA (İstanbul) –
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Ben de bütün arkadaşlarımın
Kadınlar Günü’nü kutluyorum. Lakin, arzu ediyorum ki kadınların
dışında bey arkadaşlar da buralardan söz alsınlar istiyorum. Bir hanımefendinin
yürüttüğü Mecliste bu konuyu konuşmak benim için ayrıca bir gurur kaynağı.
Şöyle başlamak isterim ki
bireylerin problemleri ülkenin genel demokratik problemlerinden ayrı değildir
ve ülkeyi demokratikleştiremediğimiz süre içinde bir birey olan kadınımızın da
sorunlarını çözmek kolay olmayacaktır. Onun için, kadınlarımızın problemlerini
çözmek de, demokratikleşmenin ve bütün kurumların demokratikleşmesinin yolundan
geçtiğine inanıyorum.
Biz, tarih boyunca görüyoruz
ki, kadın ve erkeği omuz omuza yürüyen toplumlar aydınlığa yürümüşlerdir.
Siyasi hareketlere de baktığımızda, hangi siyasi hareket içinde kadın gücünü
ağırlıklı olarak değerlendirmiş ve birlikte yürümüşse bu aydınlık yolda
başarıya ulaşmışlardır.
Yalnız, dikkatinizi çekerim
ki kadın özgürlüğü dediğimiz zaman bazı kadınların değil tüm kadınların
özgürlüğü hedefimiz olmalıdır diyorum, ama kadınlarımız erkeklerin şiddetinden
şikâyet ederken, üzülerek söylemek isterim ki, hemcinsleri olan diğer
kadınların şiddetlerine ve saldırılarına muhatap olmaktadır. Onun için,
kadınıyla erkeğiyle aydınlık yarınlara yürüyen bir toplumun bireyi olmak
hepimizin hedefi olmalıdır.
Saygılarımı sunuyorum,
teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederim
Sayın İncekara.
Öncelikle şunu söyleyeyim:
Erkek arkadaşlarımızdan söz isteyen oldu, ama ben, sadece bu kadın konusuyla
ilgili kadın milletvekillerimize söz vereceğimi söylediğim için onlar geri
çektiler; haksızlık etmemek için kendilerine, onu bildirmek isterim.
OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) –
Sayın Başkan, ben de kadın şiddetinden şikâyet ediyorum.
BAŞKAN – Takdir yetkisi bende
olduğu için, dolayısıyla öyle takdir ettim.
OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) –
Bazı yaşlı erkekleri hanımefendiler tartaklıyorlar.
BAŞKAN – Gündem dışı ikinci
söz Alevilerin sorunları hakkında söz isteyen Sivas Milletvekili Sayın Malik Ecder Özdemir’e aittir.
Buyurun Sayın Özdemir. (CHP
sıralarından alkışlar)
IV.- GÜNDEM
DIŞI KONUŞMALAR (Devam)
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları (Devam)
2.- Sivas
Milletvekili Malik Ecder Özdemir’in, Alevilerin
sorunlarına ve Erzurum Özel Yetkili Savcısı tarafından hazırlanan iddianameye
ilişkin gündem dışı konuşması
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; konuşmama başlamadan önce yüce
heyetinizi en içten sevgi ve saygılarımla selamlıyorum.
Tam bu konuşmayı yaptığım
sırada şehitlerimizi toprağa veriyoruz, şehit cenazeleri düzenleniyor.
Şehitlerimize Allah’tan rahmet diliyorum, ulusumuza başsağlığı diliyorum.
Değerli arkadaşlarım, ne
yazık ki karanlık bir süreçten geçiyoruz. Bugün kimin suçlu, kimin suçsuz
olduğu belli olmadığı, en temel hukuk kurallarının ayaklar altına alındığı bir
süreçten geçiyoruz.
Sayın Başkan, değerli
arkadaşlarım; elimde, sözüm ona, bir iddianame var, bir hukuk garabeti -bu,
iddianameden çok bir hukuk garabeti- var. Bu iddianame, Erzurum Özel Yetkili
Savcısı tarafından hazırlanmış bir iddianame. Toplam altmış bir sayfadan
oluşuyor ve bu iddianamenin ilk sayfalarında sanıklar sıralanmış: “1 no.lu
sanık Orgeneral Saldıray Berk, Üçüncü Ordu Komutanı.
2 no.lu sanık, şüpheli İlhan Cihaner, Erzincan
Cumhuriyet Başsavcısı. 3 no.lu şüpheli, sanık Ali Tapan, Erzincan İl Jandarma
Alay Komutanı. 4 no.lu şüpheli Recep Gençoğlu,
Eskişehir İl Jandarma Alay Komutanı.” diye liste devam ediyor.
İddianamenin daha sonraki
sayfalarında ise 12 tane gizli tanıktan ve bu tanıkların kod adlarından
bahsediliyor; “Munzur”, “Efe”, “Göyne”, “Kalem”,
“Sokak lambası” vesaire.
Yine, bu iddianamenin on
yedinci sayfasında, soruşturmanın gelişimi ve elde edilen deliller bölümünde
aynen şöyle deniliyor: “Erzincan ili merkeze bağlı Çatalarmut
Baraj Gölü’nde 13 adet el bombası, çeşitli çap ve nitelikte 350 civarında
merminin bulunması üzerine Başsavcılığımızca gerekli soruşturmalara
başlanmıştır.” Yani değerli arkadaşlarım, bu iddianamenin içeriğinde topu topu 14 tane sanık, 12 tane gizli tanık ve 13 tane el
bombası var.
Değerli arkadaşlarım, bu
nasıl hukuk anlayışı? Bu nasıl adalet anlayışı? Emrinde 100
bin kişilik ordu bulunan bir Ordu Komutanı, tankı, topu, uçağı olan bir Ordu
Komutanı ve 2 tane il jandarma alay komutanı, başka bir şey bulamamış da, 14
kişi, 13 tane el bombasıyla darbe yapıyorsa vay gele bu memleketin hâline,
yazıklar olsun bu iddianameyi düzenleyenlere ve bu ve buna benzer iddianameyi
ciddiye alanlara yazıklar olsun diyorum.
Bu iddianamenin ikinci bir
bölümünde bir başka vahim tablo daha var değerli arkadaşlarım. Bir milletvekili
olarak bunu bu kürsüden dile getirmek boynumun borcu olduğu için bunları ifade
ediyorum. Bu iddianamenin elli birinci sayfasında, iddianameyi düzenleyen Sayın
Başsavcı, Orgeneral Saldıray Berk’le ilgili olarak,
suçları tarif ederken aynen şöyle diyor: “Çevredeki Alevi köylerine okul
yaptırıyor, hizmet götürüyor, onlarla çok içli dışlı. Alevi dedeleri tarafından
çok seviliyor.”
Sayın Milletvekili, gülme ve
dinle!
M. MÜCAHİT FINDIKLI (Malatya)
– Oraya konuş, oraya!
GÜROL ERGİN (Muğla) – Hükûmet de öyle diyor!
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Devamla)
– Yani bu Başsavcıya göre Alevi köylerine hizmet götürmek, bu Başsavcıya göre
Alevi köylerine okul yaptırmak suç.
Değerli arkadaşlarım, bu
memlekette Alevi olmak ne zamandan beri suç olmaya başladı? Devletten
hizmet alma, bürokraside bir yerlere gelebilme, devri iktidarınızda vali,
kaymakam ve emniyet müdürü olabilme konusunda Alevi mezhebinden olmanın zaman zaman kusur, zaman zaman kabahat
olduğunu biliyoruz ama Alevi olmanın suç olduğunu, hem de sözüm ona, isminin
önünde “cumhuriyet savcısı” diye adlandırılan bir adam tarafından bir
iddianameyle Alevi olmanın suç olduğunu ilk defa devri iktidarınızda görüyoruz.
Değerli arkadaşlarım,
buradan, bu kürsüden Alevi açılımı yapan Sayın Başbakana, arka arkaya Alevi çalıştayları düzenleyen Sayın Bakana bir davette
bulunuyorum. Anayasa’mızın 2’nci maddesi, Anayasa’mızın 10’uncu maddesi,
Anayasa’mızın 24’üncü maddesi, hangi inançtan ve mezhepten olursak olalım hiç
kimsenin ayrımcılığa tabi tutulamayacağını, bunu yapanların suç işlediğini
söylüyor.
Geçen hafta Sayın
Cumhurbaşkanına mektup yazdım, Adalet Bakanına suç duyurusunda bulundum, bir
milletvekili olarak en son gelebileceğim, yapabileceğim; bu kürsüden, milletin
kürsüsünden açıkça bu Savcı hakkında suç duyurusunda bulunuyorum. Açıkça
Anayasa’daki ayrımcılık suçunu işlemiş olan bu Savcı hakkında devletin harekete
geçmesini bekliyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Bir dakika ek süre
veriyorum, tamamlayın lütfen.
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Devamla)
– Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Değerli arkadaşlarım,
televizyonlarda izledik, Erzincan Başsavcısının makamının nasıl bir başka savcı
tarafından basılıp -benim söylemim değil, Başsavcının söylemiyle, tırnak içinde
söylüyorum- nasıl eşkıyalıkla karşı karşıya kaldığını hep birlikte gördük.
Buradan Sayın Başbakana ve sayın milletvekillerine söylüyorum: Sakın ola ki o
yazılı güvencenize, dokunulmazlığına sığınmayın. Gözü kara bir başka savcı da
yarın gelip sizin makamınızı basıp, ensenizden tutup “Hadi kardeşim, topla
pijamalarını, gidiyoruz.” diyebilir bu uygulama devam ettiği sürece.
SUAT KILIÇ (Samsun) – Bu
nasıl bir konuşma!
FATİH ARIKAN (Kahramanmaraş)
– Bu ne demek ya!
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Devamla)
- Ve buradan yine bu iddianameyi düzenleyen Sayın Başsavcıya bir çağrıda
bulunuyorum.
SUAT KILIÇ (Samsun) – Sayın
Başkan, böyle bir konuşmaya müsaade edilir mi?
FATİH ARIKAN (Kahramanmaraş)
– Konuyla ne ilgisi var Sayın Başkan?
K. KEMAL ANADOL (İzmir) –
Dinle, dinle!
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Devamla)
- İlhan Cihaner’le ilgili hazırladığı dosyada bu
Başsavcı evrakta sahtekârlık, ihaleye fesat karıştırmak suçundan bahsediyor. Bu
Savcı, eğer cumhuriyetin savcısıysa bu Savcı, bu suçtan arananları, yani
evrakta sahtekârlık yapanları…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Teşekkür ederim, sağ
olun.
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Devamla)
- …ihaleye fesat karıştıranları arıyorsa, bu Savcı bu suçtan insanları
arıyorsa, en çok bu Meclis altında ihaleye fesat karıştıran var, evrakta
sahtekârlık yapan var, bu Savcıyı Türkiye Büyük Millet Meclisine davet
ediyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
M. MÜCAHİT FINDIKLI (Malatya)
– Böyle bir şey olmaz Başkanım ya!
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) –
Nasıl oluyor? Çık da o zaman cevap ver.
M. MÜCAHİT FINDIKLI (Malatya)
– Ayıp be ayıp! Bir kere Meclise saygılı olun.
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) –
Çık burada konuş, burada! Burada konuş! Buradan konuşun, buradan konuşun!
M. MÜCAHİT FINDIKLI (Malatya)
– Meclisin tamamını itham edemezsin.
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) –
Bu ayıp, bu rezalet sizin döneminizde yaşandı. Yüz karası bu, yüz karası!
Cumhuriyet tarihinde yüz karası!
M. MÜCAHİT FINDIKLI (Malatya)
– Ayıptır! İnsan utanır!
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) –
Bir savcı tarafından açıkça… (AK PARTİ ve CHP sıralarından gürültüler, AK PARTİ
sıralarından “Size göre öyle!” sesleri)
BAŞKAN – Sayın Özdemir…
BAYRAM ALİ MERAL (İstanbul) –
Ne demek bize göre!
GÜROL ERGİN (Muğla) – Hırsız
Mecliste de hırsızdır! İster başbakan olsun ister bakan olsun, hırsız hırsızdır!
M. MÜCAHİT FINDIKLI (Malatya)
– Çok konuşma, kes sesini! (AK PARTİ ve CHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, lütfen…
Sayın Kılıç…
BAYRAM ALİ MERAL (İstanbul) –
Ayıp ya! Milletvekilisin bir de! Konuştuğuna bak ya!
SUAT KILIÇ (Samsun) – Bayram
Bey, bir saniye… O şekilde bir konuşma var mı karşınızda?
BAYRAM ALİ MERAL (İstanbul) –
Ne demek var mı? Konuştuğuna bak! Ayıp ya, ayıp!
BAŞKAN – Sayın Kılıç, sisteme
girdiniz.
CUMHUR ÜNAL (Karabük) – Siz
itham edince oluyor da, biz böyle deyince zor mu oluyor!
BAYRAM ALİ MERAL (İstanbul) –
Utan, milletvekilisin!
CUMHUR ÜNAL (Karabük) – Evet,
siz de öylesiniz!
BAŞKAN – Sayın Meral, lütfen…
BAYRAM ALİ MERAL (İstanbul) –
Olur mu efendim? Sayın Başkanım, konuştuğunun farkında mısın?
BAŞKAN – Gürültüden farkında
olamadım.
BAYRAM ALİ MERAL (İstanbul) –
Özür dilerim, kusura bakma. Bu kadar saygısızlık olmaz. Ayıp ya!
BAŞKAN – İnanın farkında
olamadım. Eğer biraz daha konuşmaya devam edilecekse ben de seyrederim!
Sayın Kılıç, sisteme
girdiniz.
GÜROL ERGİN (Muğla) – O zaten
cin olmadan adam çarpmaya kalkıyor!
BAŞKAN – Önce, ben, dinleyeceğim,
ondan sonra ne olduğunu öğreneceğim,
sonra açacağım veya oraya çağıracağım. Bakacağız duruma.
BAYRAM ALİ MERAL (İstanbul)
–“Yaptığı yanlış.” diyor. Size göre yanlış, bize göre doğrudur. Öyle şey olur
mu?
SUAT KILIÇ (Samsun) – Sayın
Başkan, yapılan konuşma üzerine kısa bir şekilde görüşlerimi, izninizle,
açıklamak istiyorum.
BAŞKAN – Yerinizden mi?
SUAT KILIÇ (Samsun) –
Kürsüden müsaade ederseniz.
BAŞKAN – Hayır, yani siz
şimdi neye itiraz ediyorsunuz? (CHP sıralarından gürültüler)
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) –
Sataşma mı var Sayın Başkan?
GÜROL ERGİN (Muğla) – Sayın
Başkan…
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) –
Başsavcının iddianamesi…
SUAT KILIÇ (Samsun) –
Yerimden Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hayır, şimdi bakın,
siz…
OKTAY VURAL (İzmir) – Sataşma
mı var Sayın Başkan?
BAŞKAN - Onu öğrenmeye
çalışıyorum.
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) –
Eğer bu iddianameyi siz hazırlattıysanız o zaman üstünüze alın ve cevaplayın.
BAŞKAN - Şimdi, pek kısa söz
talebi isteyebilir, o başka bir şey; der ki “Partimize sataşma var, şahsımıza
sataşma var.” o başka bir şey. Ben de kendisine meramının ne olduğunu sormaya
çalışıyorum fakat herkes bir ağızdan konuştuğu için tek bir kelime dahi
duyamadım.
SUAT KILIÇ (Samsun) – Sayın
Başkan, Hatibin yaptığı konuşmayla aynı konuda kısa bir açıklama yerimden
yapmak istiyorum.
BAŞKAN – Pek kısa söz talebi
istiyorsunuz.
Buyurun, iki dakika süre
veriyorum.
V.- AÇIKLAMALAR
(Devam)
5.- Samsun
Milletvekili Suat Kılıç’ın, Sivas Milletvekili Malik Ecder
Özdemir’in, yaptığı konuşmayla yürütülmekte olan bir soruşturmanın içerisine
girdiğine ve konuşmasının Anayasa’nın ayrımcılığı reddeden kriterlerine
uygun düşmediğine ilişkin açıklaması
SUAT KILIÇ (Samsun) – Sayın
Başkan, teşekkür ediyorum.
Çok saygıdeğer
milletvekilleri, kürsüden gündem dışı konuşan milletvekili arkadaşımızın
konuşma başlığı “Alevi vatandaşlarımızın sorunları hakkında bir söz talebi.”
Gönül arzu ederdi ki
gerçekten bu konuşma Alevi vatandaşlarımızın sorunları üzerindeki cümlelerden
ibaret kalabilsin ama Alevi vatandaşlarımızın sorunları noktasından konuya
girilmekle birlikte konunun getirildiği yer -tamamıyla ve kasıtlı olarak-
yürütülmekte olan bir soruşturmanın devamına ilişkin usul ve esaslar hakkında
bir nokta olmuştur. Bu durum kaygı vericidir. Bu durum tedirginlik yaratan bir
durumdur.
Milletvekili olmamız, devam
eden soruşturmaların içerisine dilediğimizce girme hakkını hiçbirimize
vermiyor. Milletvekili olmamız, soruşturmanın görüldüğü illerde, yürütüldüğü
illerde soruşturma konusu olan kişilerle baş başa görüşmeler yapma hakkını da
hiç kimseye, hiçbir siyasetçiye ve hatta hiçbir hukuk adamına vermiyor.
Yapılan konuşmaların
çerçevesini belirlerken milletimizi kaygıya düşürmeyecek, ayrımcılık yapmayacak
cümlelerle hareket edilmesini herkese tavsiye ederim.
AK PARTİ Hükûmetinin
konuya bakışına gelince: AK PARTİ İktidarı bölgesel ayrımcılığı reddetmiştir,
etnik ayrımcılığı reddetmiş, dinsel ayrımcılığı reddetmiştir. Türkler, Kürtler,
Araplar, Arnavutlar cumhuriyet Türkiyesi’nin eşit
yurttaşlarıdır. Alevi vatandaşlarımız, Sünni vatandaşlarımız ve bu iki inancın
dışında inancı ne olursa olsun tüm vatandaşlarımız cumhuriyet Türkiyesi’nin eşit yurttaşlarıdır. Yapılan konuşma bu
yönüyle ve maalesef Anayasa’nın ayrımcılığı reddeden kriterlerine
uygun düşmemiştir. Sadece düzeltiyorum ve bu düzeltmenin herkese emsal olmasını
yürekten arzu ediyorum.
Saygılar.
Teşekkür ediyorum.
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) –
Bir milletvekili olarak bu iddianame hakkında ne düşünüyorsun? Ne diyorsun?
BAŞKAN – Gündem dışı üçüncü
söz, ülkemizdeki işsizlik sorunu hakkında söz isteyen Giresun Milletvekili
Sayın Murat Özkan’a aittir.
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) –
Ne diyorsun bu iddianame hakkında?
SUAT KILIÇ (Samsun) – Benim
onun hakkında bir şey söyleme yetkim ve görevim yok.
BAŞKAN - Buyurun Sayın Özkan.
(MHP sıralarından alkışlar)
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) –
Bunlar bu yetkiyi sizden alıyor Suat. Alevi köyüne okul yapmak suç mu?
SUAT KILIÇ (Samsun) – Yetkim
ve görevim değil.
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) –
Sizi rencide etmiyor mu? (AK PARTİ ve CHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Sayın Özdemir, Sayın
Kılıç… Sayın Özkan bir hazırlık yaptı, gündem dışı konuşma yapacak.
Sayın milletvekilleri…
Sayın milletvekilleri, herkes
sözünü söyledi, ben de son derece toleranslı davrandım ama Sayın Hatip hazırlık
yaptı, gelip konuşmasını yapacak. Lütfen…
Buyurun Sayın Özkan.
IV.- GÜNDEM
DIŞI KONUŞMALAR (Devam)
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları (Devam)
3.- Giresun
Milletvekili Murat Özkan’ın, işsizlik konusuna ilişkin gündem dışı konuşması
MURAT ÖZKAN (Giresun) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın milletvekilleri,
Türkiye'nin gerçek gündemi konusunda maalesef gündem dışı konuşabiliyorum.
İşsizlik konusunda gündem dışı söz aldım, sözlerime başlamadan önce yüce
Meclisi saygıyla selamlarım.
Sayın milletvekilleri,
Elâzığ’da 51 vatandaşımızın ölümüne sebep olan deprem nedeniyle Hakk’ın
rahmetine ulaşan vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet diliyorum, milletimize
başsağlığı temennilerimi iletiyorum.
Ayrıca Hakkâri’de şehit olan
Mehmetçik’imize Yüce Yaradan’dan, Allah’tan rahmet diliyorum, yüce milletimize
de başsağlığı diliyorum.
Sayın milletvekilleri,
işsizlik konusunda maalesef gündem dışı söz aldım. Sizin çok sevdiğiniz bir
karşılaştırmayla başlamak istiyorum konuya: İşsizlik neydi, ne oldu? 2001
yılında, hani o dillerinizden düşürmediğiniz “kriz” dediğiniz dönemde işsizlik
yüzde 8,4. 2010’a girerken, 2009 yılındaki işsizlik rakamlarımız ne? Yüzde 14.
Artış yüzde 67. Değerli arkadaşlar, kentsel işsizlik oranı yüzde 30 artışla
yüzde 16,6’ya çıkmış vaziyette. Genç nüfusun işsizlik oranı yüzde 25,5; kayıt
dışı çalışan nüfus 9,5 milyon, tarım dışı işsizlik yüzde 22. Peki İşsizlik
Fonu’nun kullanımı ne durumda değerli arkadaşlarım? İşsizlik Fonu şu anda ancak
ve ancak üçte 1 oranında işsizlere yardım amacıyla kullanılmaktadır, diğer
kısmı farklı amaçlarla kullanılmaktadır.
Sayın milletvekilleri, tabii
ki bu dönemde, işsizliğin bu kadar yoğun arttığı bu dönemde Hükûmetin
önlem almaması çok manidar. Gündemi başka konulara kaydırması ise, farklı
gündem maddeleri getirmesi ise ayrıca sıkıntılı bir durum ama bunun bilinçsiz
olduğunu zannetmiyorum.
Değerli arkadaşlar, 2001
yılında İşsizlik Fonu’nun kuruluş amacı emekçinin, işçinin işverenle olan
pazarlığında elinin güçlendirilmesi, her işe evet dememesi amaçlanmıştı ama
bugün geldiğimiz noktada Çalışma Bakanı bile Tekel işçilerine karşı “Sizin
istediğiniz ücretin yarısına çalışacak milyonlar var.” deyip o insanların
yapmış olduğu haklı eylemi bile insanların gözünde haksız hâle getirmeye
çalışıyor. İşsizlik bilinçli bir şekilde önlenmiyor
değerli arkadaşlar çünkü kayıt dışı işsizlik, kayıt dışı çalışma ve patrona
karşı zayıf bir emek piyasası kurulmaya çalışılıyor. Maalesef AKP’nin neoliberal politikalarının bir ürünü olarak bunu görüyoruz.
Sayın milletvekilleri, tabii
şu anda her 3 gençten maalesef 1’i işsiz, her 4 kişiden 1’i işsiz. Gerçek rakam
3,5 milyon değil, 6 milyon civarında. 6 milyon işsiz insanımızın… Çünkü
çalışmak için iş bulma noktasında umudunu kesen insanlarımızı da düşündüğümüzde
rakam 6 milyonu bile geçmektedir. Bunu varsaydığımız takdirde yaklaşık 25-30 milyon kişiyi etkileyen bir işsizlik mevzubahistir ve
bu durumda biz kalkıp Türkiye’nin gündemini farklı konularla işgal ediyorsak bu
çok yanlıştır. Milletimizin gerçek gündemi ise işsizliktir sayın
milletvekilleri.
Hükûmet -şunu
ifade etmek istiyorum- şu anda yargıyla ya da açılımla uğraşacağına, uğraşacağı
tek konu işsizlik konusudur. Milletin umudu kalmamıştır, millet aşa, işe muhtaç
hâle gelmiştir.
Peki, başka neler
yapıyorsunuz iş bulma işiyle uğraşmayarak, insanlara istihdam yaratmayarak?
İnsanları fişlemeye çalışıyorsunuz. Bu işleri bırakın. İnsanların emeğinin,
insanların alın terinin, hakkının verilmesi noktasında, çalışma hayatının
iyileştirilmesi için lütfen çalışın. Lütfen insanlarımızın iş bulması için uğraş
gösterin. İşsize iş bulamayan bir ülkede sosyal barışın sağlanması mümkün
değildir. Nasıl anayasa yaparsanız yapın, bunların hiçbir önemi yok, eğer
insanlarımız çalışmıyorsa sayın milletvekilleri.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Bir dakika ek süre
veriyorum, tamamlayın lütfen.
MURAT ÖZKAN (Devamla) – Sayın
milletvekilleri, biraz önce belirttiğim rakamlardan ve konuşmamın özeti şudur:
Eğer siz işsizlik oranını artırırsanız, işçinin pazarlık gücünü azaltırsınız.
Bu bir ters orantıdır. Bunu bilmek için tabii ki iktisat bilmek, biraz olayları
iyi idrak etmek gerekiyor. Beni iyi dinlemişseniz bunu anlamış olmanız
gerekiyor.
Sayın milletvekilleri, diğer
bir husus da, bu işsizlik ortamında yerel politikacıların baskısıyla insanlar
işten çıkartılmakta. Bunun bir örneğini de Giresun ili Harşıt
ilçesinde, Doğankent ilçesinde yaşıyoruz. Orada bulunan bir belediye başkanımız
insanları özel sektördeki işlerinden bile çıkarttırmak için baskı uyguluyor,
tehditler savuruyor, iktidarım diye bu insanlara zulmediyor.
Bunları takdirlerinize,
bilginize sunuyorum. Hepinize en derin sevgi ve saygılarımı iletiyorum. Sağ
olun. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim
Sayın Özkan.
Gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula
sunuşları vardır.
Meclis araştırması açılmasına
ilişkin dört önerge vardır, ayrı ayrı okutuyorum:
VI.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğru ve 20 milletvekilinin, yurt dışında yaşayan Türklerin
sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/611)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Yurt dışında yaşayan
Türklerin karşılaştıkları ve yaşadığı sorunların araştırılması ve alınması
gereken tedbirler konusunda Anayasanın 98. İçtüzüğün 104 ve 105. maddeleri
gereğince Meclis araştırması yapılmasını arz ve teklif ederiz.
1) Reşat Doğru (Tokat)
2) Mehmet Şandır (Mersin) |
3) Mehmet Serdaroğlu (Kastamonu) |
4) Sabahattin Çakmakoğlu (Kayseri) |
5) Mümin İnan (Niğde) |
6) Recep Taner (Aydın) |
7) Ertuğrul Kumcuoğlu (Aydın) |
8) Cemaleddin Uslu (Edirne) |
9) Yıldırım Tuğrul Türkeş (Ankara) |
10) Kürşat Atılgan (Adana) |
11) Alim Işık (Kütahya) |
12) Yılmaz Tankut (Adana) |
13) Beytullah Asil (Eskişehir) |
14) Gürcan Dağdaş (Kars) |
15) Recai Yıldırım (Adana) |
16) Muharrem Varlı (Adana) |
17) Zeki Ertugay (Erzurum) |
18) Mustafa Kalaycı (Konya) |
19) Abdülkadir Akcan (Afyonkarahisar) |
20) Hasan Çalış (Karaman) |
21) Hüseyin Yıldız (Antalya) |
Gerekçe:
Şu anda milyonlarca
soydaşımız Türkiye dışındaki ülkelerde yaşamaktadır. Resmi rakamlara göre 4
milyonun üzerinde insan yurt dışındaki ülkelerde çeşitli nedenlerle
yaşamaktalar. Bunların %60'ı Avrupa'da, yaşamaktadır. Türkiye dışında yaşayan bu
4 milyon insanımız yurt dışında yaşamalarının en büyük nedeni öncelikle
ekonomik durumlarıdır.
II. Dünya savaşının
bitmesiyle birlikte, savaş döneminde binlerce, hatta milyonlarca insanını
kaybetmiş Batı Avrupa ülkeleri çok acil biçimde yabancı işçiye ihtiyaç
duydular. Başta Türkiye, Yunanistan, Fas, Tunus, Cezayir, Yugoslavya olmak
üzere yüz binlerce insanı kendi ülkelerinde çalışmaya davet ettiler. İlk başta,
geçici olarak çalışmaya gelen ve belirli bir gelir elde ettikten sonra
ülkelerine dönmeyi düşünen bu insanlar, zamanla bu ülkelerin sosyal ve ekonomik
imkânlarını terk etmemek için ve de ülkelerinde bu imkânların olmamasından
dolayı geri dönmek yerine, buralarda kalıcı olmayı tercih ettiler. Batı Avrupa
ülkelerinin de bu yabancı işçilere ihtiyaç duyması, vatandaşlık hakkı vermesi
gibi nedenler bu durumu daha da pekiştirmiş oldu.
O zamanlardan bu güne kadar
dünya üzerinde gelişen teknolojiyle birlikte iletişim, eğitim, ulaşım, inşaat
ve sağlık gibi sektörlerin gelişmesi ve bu sektörlere kalifiye eleman ihtiyacı,
artık dünyanın her yerinde neredeyse bir Türk insanının yaşamasını zaruri
kılmıştır.
Yurt dışında, yaşayan
vatandaşlarımızın sayısız sorunu bulunmaktadır. Bunların bir kısmını ekonomik,
bir kısmını toplumsal, bir kısmını da eğitim sorunları oluşturmaktadır. Örneğin
çalışma saatleri ve aldıkları ücretler, çifte vatandaşlık konusu, ailelerin
birleştirilmesi sorunu, vize ve yabancı düşmanlığı ve eğitimde karşılaşılan
sorunlar Türk ailelerini rahatsız etmektedir.
Konunun bir kez de Türkiye
Büyük Millet Meclisi tarafından araştırılarak gerekli düzenlemelerin yapılması
Yurt dışında yaşayan insanlarımızın daha rahat yaşamalarına imkân
sağlayacaktır.
Araştırma önergemiz bu amaçla
hazırlanmıştır.
2.- Çankırı
Milletvekili Ahmet Bukan ve 21 milletvekilinin,
Çankırı’da çiftçilik ve hayvancılıkla uğraşanların sorunlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/612)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Çankırı İlindeki çiftçilik ve
hayvancılıkla uğraşan üreticilerimizin sorunlarının giderek artması ve üretimin
durma noktasına gelmesi nedeniyle, sorunların araştırılarak, alınması gereken
tedbirler konusunda Anayasanın 98. İçtüzüğün 104 ve 105. maddeleri gereğince
Meclis araştırması yapılmasını arz ve teklif ederiz.
1) Ahmet Bukan
(Çankırı)
2) Mehmet Şandır (Mersin) |
3) Necati Özensoy (Bursa) |
4) Hamza Hamit Homriş (Bursa) |
5) Kamil Erdal Sipahi (İzmir) |
6) Akif Akkuş (Mersin) |
7) Alim Işık (Kütahya) |
8) Yılmaz Tankut (Adana) |
9) Beytullah Asil (Eskişehir) |
10) Hasan Çalış (Karaman) |
11) Recep Taner (Aydın) |
12) Mustafa Enöz (Manisa) |
13) Hasan Özdemir (Gaziantep) |
14) Metin Ergun (Muğla) |
15) Durmuş Ali Torlak (İstanbul) |
16) Cemaleddin Uslu (Edirne) |
17) Bekir Aksoy (Ankara) |
18) Yıldırım Tuğrul Türkeş (Ankara) |
19) Zeki Ertugay (Erzurum) |
20) Ali Uzunırmak (Aydın) |
21) Şenol Bal (İzmir) |
22) Sabahattin Çakmakoğlu (Kayseri) |
Gerekçe:
Ülkemiz küçük ve büyükbaş
hayvan yetiştirilmesine müsait bir konumdadır. Her bölgenin kendine has büyük
ve küçükbaş hayvan çeşidi vardır. Ve ülkemizin her bölgesinde her ilinde
çeşitli küçük ve büyük baş hayvan yetişmektedir.
Son yıllardaki yanlış
politikalar, ülkemizde ve Çankırı İlinde hayvancılığı bitirme noktasına
getirmiştir. Gerekli Devlet desteği alamayan üreticiler mağdur edilmiş, yem ve
benzeri hayvan üretiminde önemli rol oynayan girdi maliyetlerinin yükselmesi,
üreticilerimizi üretimden vazgeçirmiştir.
Çankırı ilinde bulunan
mandıralar birer birer kapanmaktadır. Hayvancılıkla
uğraşan halkımız yavaş yavaş köylerinden illerinden
göç etmektedir. Tarımın bu kolunda çalışan vatandaşlarımız maddi ve manevi
olarak mağdur olmaktadır.
Tarım ve Köyişleri
Bakanlığının 2009 yılı hububat destek primlerinin birçok ilde ödemesi
yapılmışken, Çankırılı çiftçi adeta alacağı üç kuruş primin yolunu gözler hale
gelmiştir..
Türkiye genelinde % 90 ödeme yapılmışken Çankırı'da
yaklaşık 2.200 dosyadan ancak 800 dosyanın ödemesi yapılmış durumda. Ödemelerin
nasıl ve ne şekilde yapıldığına anlam veremeyen çiftçiler "Aynı anda kayıt
yaptırmamıza rağmen benim param ödenmedi. Bu nasıl bir sistem? Nasıl bir
anlayış anlamış değilim." demektedir.
Bunların yanı sıra diğer
sorunları maddeler halinde açıklayacak olursak
1- Destekleme ödemelerinin
zamanında yapılmaması.
2- Yapılan ödemelerinin tek
kalemde Tüm Çiftçilere aynı zamanda aktarılmaması.
3- Çiftçilerimiz için önemli
bir sulama kaynağı olan Hamzalı ve Koyunbaba Sulama
Projelerinin hayata geçirilememesi.
4- Okap
Bölgesi olarak (Çankırı-Sinop-Kastamonu) Süt Sığırcılığı Desteğinden bölgemiz
2010 programına dahil edilmemiştir.
İlimiz en çok göç veren iller
arasında bulunmaktadır. Bu projenin bölgemizde uygulanmasıyla göç önlenmiş olup
köylere dönüş gerçekleşecektir.
Üreticilerimizin problemleri
ivedilikle çözüme kavuşturulmalı ve bu geniş sektörün desteklenmesi
sağlanmalıdır. Bu hususta meclis araştırması yapılması uygun olacaktır.
3.- Gaziantep
Milletvekili Hasan Özdemir ve 22 milletvekilinin, Gaziantep’teki deprem riski-nin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/613)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Ülkemiz büyük çaplı can ve
mal kayıplarına yol açan doğal afetlerle sık sık
karşılaşırken özellikle deprem hususunda halkımızda ciddi bir tedirginlik
vardır. Gaziantep ili de 1 inci ve 4 üncü dereceden deprem bölgeleri arasında
yer aldığından Gaziantep ilinde bir deprem tehlikesine karşın binaların durumu
araştırılarak deprem öncesinde ve sonrasında alınacak önlemlerin tespit
edilmesi amacıyla Anayasanın 98'inci ve TBMM İçtüzüğünün 104'üncü ve 105'inci
maddeleri gereğince Meclis Araştırması açılmasını arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
1) Hasan Özdemir (Gaziantep) |
2) Akif Akkuş (Mersin) |
3) Mustafa Kalaycı (Konya) |
4) Cumali Durmuş (Kocaeli) |
5) Reşat Doğru (Tokat) |
6) S. Nevzat Korkmaz (Isparta) |
7) Durmuş Ali Torlak (İstanbul) |
8) Kürşat Atılgan (Adana) |
9) Abdülkadir Akcan (Afyonkarahisar) |
10) Zeki Ertugay (Erzurum) |
11) Hüseyin Yıldız (Antalya) |
12) Muharrem Varlı (Adana) |
13) Alim Işık (Kütahya) |
14) Süleyman Turan Çirkin (Hatay) |
15) İzzettin Yılmaz (Hatay) |
16) Mustafa Enöz (Manisa) |
17) Mithat Melen (İstanbul) |
18) Metin Ergun (Muğla) |
19) Süleyman Lâtif Yunusoğlu (Trabzon) |
20) Necati Özensoy (Bursa) |
21) Yılmaz Tankut (Adana) |
22) Şenol Bal (İzmir) |
23) Mehmet Şandır (Mersin) |
Gerekçe:
Ülkemiz, sahip olduğu
jeolojik, topoğrafik ve meteorolojik koşulları
nedeniyle büyük çaplı can ve mal kayıplarına yol açan afet olayları ile sıkça
karşılaşmaktadır. Son 58 yıl içerisinde depremlerden, 58 bin 202 yurttaşımız
yaşamını yitirmiş, 122 bin 96 kişi yaralanmış ve yaklaşık olarak 411 bin 465
bina yıkılmış veya ağır hasar görmüştür. Bu yıkımlar sonucu, ülkemiz her yıl
Gayri Safi Milli Hasılamızın % 1-3'ü arasında ve maddi
karşılığı 3- 5 milyar dolar olan bir ekonomik kayba uğramaktadır. Deprem
Bölgeleri Haritası'na göre, yurdumuzun %92'sinin deprem bölgeleri içerisinde
olduğu, nüfusumuzun %95'inin deprem tehlikesi altında yaşadığı ve ayrıca büyük
sanayi merkezlerinin %98'inin ve barajlarımızın %93'ünün deprem bölgesinde
bulunduğu bilinmektedir. Sonuç olarak, aktif bir tektonik kuşak üzerinde yer
alan ülkemizin çeşitli bölgelerinde değişik büyüklüklerde depremler meydana
gelmekte ve ülke coğrafyamızın büyük bir kesiminin her an yıkıcı bir deprem
tehlikesiyle karşı karşıya olduğu açık bir gerçeklik olarak ortaya çıkmaktadır.
Gaziantep de Türkiye'nin en
önemli tektonik hatlarından biri olan Doğu Anadolu Fay Hattı'nın etki alanı
içinde bulunmaktadır. Gaziantep merkezi söz konusu fay hattına yaklaşık 40-
Bu fay hattının Gaziantep'e
de yakın olan
Çağdaş kentleşmenin bir
gereği olan akılcı bir kent planlaması, bu uygulama içerisinde yer alacak olan
bina, yol, köprü, sanayi tesisleri, su depoları, park yerleri, yeşil alanlar,
atık depolama alanları vb. değişik nitelikli yapılar için yapılacak uygun yer
seçimini etkileyen, topoğrafya, jeolojik yapı,
hidrojeolojik koşullar, iklim koşulları, yapı malzemeleri gibi jeolojik ve jeoteknik etmenlerin ayrı ayrı ve
birlikte değerlendirilerek, öngörülen kent planlaması için gereksinim
duyulacak, bilimsel verilere dayalı tekniklerin kullanılarak hazırlanmasını
zorunlu kılmaktadır. Çağdaş bir kent planlaması,
aynı zamanda kent plancıları ile inşaat mühendislerinin, jeoloji mühendislerinin
ve diğer tüm ilgili kişi ve kuruluşların da bu konuda sürekli bir diyalog ve
işbirliği içinde bulunmalarını gerektirmektedir.
Politik bazı çıkar
hesaplarından sıyrılarak, kentsel gelişmeyi ve kent planlamasını, her şeyden
önce bölgenin tüm jeolojik ve jeoteknik koşullarının
iyi değerlendirilmesi ve eldeki alanların planlı bir şekilde kullanılması
yönünden ele almak gerekir. Yapılacak her türlü uygulamada, bölgenin doğal
çevre dengesinin korunması, kent halkının sağlığı, can ve mal güvenliği ve ülke
ekonomisi açısından büyük önem taşımaktadır. Çağdaş bir kent planlamasının
ancak bölgenin jeolojik ve jeoteknik koşulları ile
çevre koşullarının değerlendirilmesi bağdaştırılmasıyla olanaklıdır.
Gaziantep'in deprem tehlikesine karşı bina güvenliğinin ve deprem öncesinde ve
sonrasında alınabilecek tedbirlerin belirlenmesi gerekmektedir.
4.- Adana
Milletvekili Yılmaz Tankut ve 20 milletvekilinin,
kaçak et ve gıda üretimi sorununun araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/614)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Son günlerde gündemden
düşmeyen ve ülkemiz gıda üretimini olumsuz yönde etkileyerek endişelere sevk
eden kaçak at ve eşek etinin gıda üretiminde kullanılması vatandaşlarımızı had
safhada rahatsız etmektedir. Bu durum ilişkili diğer sektörleri de olumsuz
yönde etkilemektedir. İnsanlarımızın sağlığını ve dürüst ticaret erbabını
doğrudan etkileyen bu ve benzer kaçak et ve gıda üretim sorunlarının
araştırılarak tespit edilmesi ve çözümü amacıyla Anayasanın 98. Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünün 104. ve 105. maddeleri gereğince Meclis Araştırması
açılmasını arz ederiz.
1) Yılmaz Tankut (Adana) |
2) İzzettin
Yılmaz (Hatay) |
3) Recai
Yıldırım (Adana) |
4) Süleyman Turan
Çirkin (Hatay) |
5) Mustafa Kemal
Cengiz (Çanakkale) |
6) Mehmet
Şandır (Mersin) |
7) Sabahattin Çakmakoğlu (Kayseri) |
8) Ali Uzunırmak (Aydın) |
9) Reşat Doğru (Tokat) |
10) Recep Taner (Aydın) |
11) Akif Akkuş (Mersin) |
12) Durmuş Ali Torlak (İstanbul) |
13) Gürcan Dağdaş (Kars) |
14) Necati Özensoy (Bursa) |
15) Kürşat Atılgan (Adana) |
16) Hamza Hamit Homriş
(Bursa) |
17) Muharrem
Varlı (Adana) |
18) Osman Durmuş (Kırıkkale) |
19) Mehmet Günal (Antalya) |
20) Bekir Aksoy (Ankara) |
21) Zeki Ertugay (Erzurum)
Gerekçe:
Geçtiğimiz günlerde Adana
Çukurova Üniversitesi Hastanesi ile bir devlet yurdunda hasta ve öğrencilere
servis edilen yemeklere at ve eşek eti karıştırıldığı ortaya çıkmış, ayrıca
Adana'nın dünya çapında tanınmasına vesile olan kebap satışlarında da büyük
oranda düşüş yaşanmıştır. Kendini bilmez, kural tanımaz, gözünü para hırsı
bürümüş bazı insanların yaşattığı bu olumsuz gelişmeler, sağlıklı ve hakkı ile
iş yapmaya çalışan tüm sektör işletmelerini de zor duruma düşürmektedir.
Adana Tarım İl Müdürlüğü'nün
Adana Fevzi Çakmak Öğrenci Yurdu lokanta kantin işletmesinden almış olduğu
numunelerde, lokanta kısmında satılan yemeklerin normal çıktığı, ancak kebap
yapılan çiğ kıymada tek tırnaklı hayvan eti karışımının olduğu, 22 Aralık 2009
günü yapılan kontroller sonucu hazırlanan rapordan anlaşılmıştır. Yemek
Sanayisi uzmanları bu olayın sadece Adana'da yaşanmadığını, olayın ülke
genelinde vahim boyutlara ulaştığını öne sürmektedirler.
Son yıllarda kötü niyetli
insanların artması, Bakanlığın ve Belediyelerin yeterli ve etkin denetim
yapmaması ile birlikte et fiyatlarındaki artış nedeniyle, orta ölçekli,
merdiven altı ve kötü niyetli firmaların yemeklere at ve eşek eti koydukları
iddiaları ülkemizin gıda güvenliğini her yönüyle tehdit etmektedir.
Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı
izni ile yapılan bazı gıda üretimleri ile merdiven altı işletmelerde miktarı ve
büyüklüğü tespit edilemeyen kaçak ve onaysız yapılan bazı gıda üretimleri de
vatandaşları korkutmakta ve endişelere sevk etmektedir.
"Soya Kıyması"
adıyla satılan, yağı alınmış soya küspesinin, et ürünleri ile kullanılması, toz
halinde unlu mamullerde kullanılması, hayvanlardaki sinirlerin -40 derecede
dondurulup, öğütülerek sosis imalatında kullanılması, tavukların boyun, taşlık,
kanat ucu vs gibi ticari değeri olmayan her yeri kemikleriyle öğütülerek tavuk
sucuk ve salamlarında kullanılması gibi gayri sıhhi gıda üretim
sahtekârlıklarının sayısını arttırmak mümkündür.
Bu tür üretimlerin
bazılarının Bakanlık izni ile yapılması da, insanları endişeye sevk ederken,
niçin bu izinlerin verildiği konusunda kamuoyunu tatmin edici ve bilimsel
açıklamalar yapılmamaktadır.
Hamileler, çocuklar, yaşlılar
ve bazı hastalıklara sahip olan bireylerin bağışıklık sistemi daha zayıf
olduğundan risk grubu oluşturmaktadırlar. İçinde mikrobiyolojik ya da kimyasal
etkiler taşıyan sakıncalı etler, her türlü hastalığı beraberinde
getirebilmekte, özellikle bebek ve anne beslenmesi aynı paralelde geliştiği
için annenin aldığı tehlikeli gıdalar, bebek için de geçerli olmakta ve ileride
mutlak suretle zararlı bir durumun ortaya çıkacağı belirtilmektedir.
Netice olarak;
Yukarıda anlatılmaya
çalışılan gerçekler çerçevesinde; son günlerde tespit edilen kaçak at ve eşek
etinin gıda üretiminde kullanılması sonucu tüm sağlıksız ve insan sağlığına
zararlı gıda üretimi ve sorunlarının araştırılarak tespit edilmesi ve çözümü
amacıyla Meclis Araştırma Komisyonu kurulmasını arz ederiz.
BAŞKAN – Bilgilerinize
sunulmuştur.
Önergeler gündemdeki
yerlerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki ön
görüşmeler, sırası geldiğinde yapılacaktır.
Gündemin “Seçim” kısmına
geçiyoruz.
VII.- SEÇİMLER
A) Komisyonlara Üye Seçimi
1.- (10/90,
190, 210, 235, 312, 433, 438, 466, 474, 496, 531, 539, 558, 563, 564, 565, 566,
567, 568, 569, 570, 571, 572, 573, 574) esas numaralı Meclis Araştırması
Komisyonuna üye seçimi
BAŞKAN – Kayıp çocuklar başta
olmak üzere çocukların mağdur olduğu sorunların araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Genel Kurulun 16/2/2010
tarihli 61’inci Birleşiminde kurulan (10/90,190, 210, 235, 312, 433, 438, 466,
474, 496, 531, 539, 558, 563, 564, 565, 566, 567, 568, 569, 570, 571, 572, 573,
574) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonu üyeliklerine siyasi parti
gruplarınca gösterilen adayların listesi bastırılıp sayın üyelere
dağıtılmıştır.
Şimdi listeyi okutup
oylarınıza sunacağım.
Kayıp Çocuklar Başta Olmak
Üzere Çocukların Mağdur Olduğu Sorunların Araştırılarak Alınması Gereken
Önlemlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis Araştırması Komisyonu
Üyelikleri Aday Listesi (10/90,190, 210, 235, 312,
433, 438, 466, 474, 496, 531, 539, 558, 563, 564, 565, 566, 567, 568, 569, 570,
571, 572, 573, 574)
Adı Soyadı Seçim
Çevresi |
AK PARTİ (10) |
Necdet Ünüvar Adana |
İlknur İnceöz Aksaray |
Aşkın Asan Ankara |
Mehmet Emin
Ekmen Batman |
Ali Koyuncu Bursa |
Halide İncekara İstanbul |
Ahmet Öksüzkaya Kayseri |
Gönül Bekin Şahkulubey Mardin |
Çağla Aktemur Özyavuz Şanlıurfa |
Kerem Altun Van |
CHP (3) |
Akif Ekici Gaziantep |
Mehmet Sevigen İstanbul |
Canan Arıtman İzmir |
MHP (2) |
Ahmet Bukan Çankırı |
Süleyman Turan
Çirkin Hatay |
BDP (1) |
Sevahir Bayındır Şırnak |
K. KEMAL ANADOL (İzmir) –
Sayın Başkan, karar yeter sayısı…
BAŞKAN – Arayacağım.
Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime on dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati:
13.56
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.13
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 71’inci Birleşiminin İkinci
Oturumunu açıyorum.
Kayıp çocuklar başta olmak
üzere çocukların mağdur olduğu sorunların araştırılmasına ilişkin kurulan Meclis
Araştırması Komisyonu üyelikleri aday listesinin oylamasında karar yeter sayısı
bulunamamıştı.
Şimdi listeyi yeniden
oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım:
Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Karar yeter sayısı vardır, kabul edilmiştir.
Meclis Araştırması
Komisyonuna seçilmiş bulunan sayın üyelerin 10/3/2010
Çarşamba günü (bugün) saat 17.30’da B Blok, 2’nci Kat, 4’üncü Banko, 10
numaralı Meclis Araştırması Komisyonları Toplantı Salonu’nda toplanarak başkan,
başkan vekili, sözcü ve kâtip seçimini yapmalarını rica ediyorum.
Komisyonun toplantı yer ve
saati ayrıca plazma ekranda ilan edilmiştir.
Alınan karar gereğince sözlü
soru önergelerini görüşmüyor ve gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz.
1’inci sırada yer alan, Türk
Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız
yerden devam edeceğiz.
VIII.- KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Türk Ticaret
Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/324) (S. Sayısı: 96)
BAŞKAN – Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2’nci sırada yer alan, Türk
Borçlar Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız
yerden devam edeceğiz.
2.- Türk
Borçlar Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/499) (S. Sayısı: 321)
BAŞKAN – Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
3’üncü sırada yer alan,
Milletlerarası Para Fonu ile Milletlerarası İmar ve Kalkınma Bankasına Katılmak
İçin Hükümete Yetki Verilmesine Dair Kanuna Ek Milletlerarası Para Fonu Ana
Sözleşmesinde Değişiklik Yapılmasına İlişkin Belgelerin Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine
başlayacağız.
3.-
Milletlerarası Para Fonu ile Milletlerarası İmar ve Kalkınma Bankasına Katılmak
İçin Hükümete Yetki Verilmesine Dair Kanuna Ek Milletlerarası Para Fonu Ana
Sözleşmesinde Değişiklik Yapılmasına İlişkin Belgelerin Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/761) (S.
Sayısı: 458)
BAŞKAN – Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
4’üncü sırada yer alan, Sebze
ve Meyve Ticaretinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun Tasarısı ile Avrupa Birliği
Uyum, Tarım, Orman ve Köyişleri ile Sanayi, Ticaret,
Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonları Raporu’nun
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
4.- Sebze ve
Meyve Ticaretinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun Tasarısı ile Avrupa Birliği Uyum,
Tarım, Orman ve Köyişleri ile Sanayi, Ticaret,
Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonları Raporları (1/743) (S.
Sayısı: 471)(x)
BAŞKAN – Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Geçen birleşimde, İç Tüzük’ün
91’inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülen tasarının tümü üzerindeki
görüşmeler tamamlanmış ve tasarının maddelerine geçilmesi kabul edilmişti.
Şimdi birinci bölümün
görüşmelerine başlıyoruz. Birinci bölüm 1 ila 10’uncu maddeleri kapsamaktadır.
Birinci bölüm üzerinde söz
isteyen: Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Muğla Milletvekili Sayın Gürol
Ergin, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Kütahya Milletvekili Sayın Alim Işık, Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına Siirt
Milletvekili Sayın Osman Özçelik; şahıslar adına,
Nevşehir Milletvekili Sayın Mahmut Dede, Mersin Milletvekili Sayın Vahap Seçer.
Gruplar adına ilk söz,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Muğla Milletvekili Sayın Gürol Ergin. (CHP
sıralarından alkışlar)
Buyurun Sayın Ergin.
CHP GRUBU ADINA GÜROL ERGİN
(Muğla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Sebze ve Meyve Ticaretinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun
Tasarısı’nın birinci bölümü üzerine grubum adına söz almış bulunuyorum.
Sözlerime başlarken Sayın Başkan sizi, değerli milletvekillerini ve yüce Türk
ulusunu saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, bu
yasa tasarısı ile biz ülkemizde üretilen 27 milyon tonun üzerindeki sebzenin,
15 milyon tonun üzerindeki meyvenin ticaretini ve üreticilerin,
komisyoncuların, perakendecilerin, ithalat ve ihracatçıların, sanayicilerin,
tüketicilerin faaliyet ve yaşamını nasıl daha düzenli, yararlı ve uygun hâle
getirebileceğimizi konuşuyoruz. Bu tasarıyla biz, aynı zamanda kamunun,
özellikle belediyelerin nasıl daha işlevsel, etkin ve hem üretici hem tüketici
yararına, kısaca halk yararına görev yapmalarının sağlanabileceğini konuşuyoruz.
Sözlerimin başında, bu
yasanın bir ihtiyacı giderici olduğunu, getirilen düzenlemenin, düzeltilmesi
gereken hususları içermekle birlikte, özellikle Komisyon görüşmelerindeki katkı
ve değişikliklerle oldukça yararlı bir düzenlemeye dönüştüğünü söylemek istiyorum.
Öncelikle söylemeliyim ki Hal
Yasası gelirken 100 binlerce esnafımızı yakından ilgilendiren büyük mağazalar
yasasının nerede kaldığını, niçin getirilemediğini, bu tasarının görüşülmesini
hangi güç ya da güçlerin engellediğini Sayın Bakandan öğrenmek istiyorum. Büyük
mağazalar yasasının daha da geciktirilmeden getirilerek esnafa biraz rahat
nefes aldırılmasını diliyorum.
Değerli milletvekilleri,
Komisyon çalışmaları sırasında “gıda güvenliği” deyiminin “gıda güvenirliliği”
olarak değiştirilmesi doğru olmamıştır. Uluslararası gıda literatüründe
gıdaya ilişkin iki temel kavram vardır. Bunlardan biri “gıda güvencesi”dir.
Gıda güvencesi, toplumun ihtiyacına yeter miktarda gıda üretimini ifade eder.
İkinci kavram “gıda güvenliği”dir. Bu kavram da gıdanın hijyenik
olması, sağlığa zararlı olmaması durumunu ifade eder. Bu nedenle “gıda
güvenirliliği” kavramının yeniden “gıda güvenliği” kavramına, deyimine
dönüştürülmesi gerekmektedir.
Değerli milletvekilleri,
tasarının geneli üzerindeki düşüncelerimizi Sayın Susam net olarak açıkladı.
Ben birinci bölümdeki madde bazında görüşlerimi aktarmak istiyorum.
Tasarının 2’nci maddesine
“denetim elemanı” tanımı eklenmelidir.
Tasarının 7’nci maddesinin
1’inci fıkrasına “belediyelerce kurulur” ifadesinden önce “pazarcı esnafı
odasının yoksa esnaf ve sanatkârlar odasının görüşü alınarak” ifadesi
eklenmelidir. Aynı maddenin 4’üncü fıkrasının sonuna “Üretici olmayanlar
üretici pazarında kesinlikle satış yapamaz.” ifade eklenmelidir.
Tasarının 8’inci maddesinin
1’inci fıkrası “Bakanlar Kurulu, Bakanlığın teklifi üzerine hal rüsumu
oranlarını yüzde 50’ye kadar azaltmaya veya artırmaya yetkilidir.” biçiminde
değiştirilmelidir çünkü tamamen kaldırmaktan çok da farklı bir anlamı olmayan
yüzde 90’a kadar azaltmak, rüsumla sağlanan hizmetleri de ortadan kaldırmak
anlamına gelir.
Tasarının 9’uncu maddesinin
3’üncü fıkrasında “Devir işlemlerinin tabi olacağı hükümler, devredilecek
işletmelerde aranılacak şartlar ile devir işlemlerine ilişkin diğer usul ve
esaslar Bakanlık ve İçişleri Bakanlığınca birlikte belirlenir.” ifadesine
“Belediyeler Birliğinin görüşü alınarak” ifadesi eklenmelidir.
Tasarının 10’uncu maddesinin
2’nci fıkrasında hal hakem heyetinin kimlerden oluşacağı belirtilmektedir.
Yoruma yer bırakmamak açısından “ilgili mühendis odaları” ifadesi yerine
“Ziraat Mühendisleri Odası ve Gıda Mühendisleri Odası” ifadelerinin konması
daha doğru olur.
Aynı maddenin 7’nci
fıkrasında toptancı hali yönetimi ve personelinin uygulamaları ile toptancı
halleri ve pazar yerlerinin yönetim ve işleyişlerinden
kaynaklanan uyuşmazlıklar da hakem heyetinin görev ve yetkisi içine
alınmaktadır. Bu fıkra, belediyeler üzerinde denetim mekanizması oluşturması
anlamına geldiğinden madde metninden çıkarılmalıdır. Eğer bu yapılmayacaksa “pazar yerlerinin” ifadesi mutlaka metinden çıkarılmalıdır.
Aynı maddeyle “Toptancı Hal
Konseyi” adıyla bir konsey kurulması ise kesinlikle gereksiz ve anlamsız bir
tasarruf olduğundan konseye ilişkin hükümler de tasarıdan çıkarılmalıdır.
Değerli milletvekilleri,
meyve-sebze ticaretinden söz ederken yurt dışına ihraç ettiğimiz ancak zirai
mücadele ilacı kalıntısı taşıdığı, bu nedenle sağlığa zararlı olduğu
gerekçesiyle geri gönderilen meyve ve sebzelerden de söz etmemiz ve bu kürsüden
millet adına şunları sormamız gerekir: Örneğin, 2 Şubat 2010 tarihli
gazetelerde Avrupa Birliğinin Türkiye’den ithal edilen domates, kabak, armut ve
biberde saptanan sağlığa zararlı yüksek miktarda ilaç kalıntısı nedeniyle Türk
ürünlerine daha sıkı denetim getirdiği haberi yer aldı. Aslında
bu haber yeni bir haber ya da ilk haber değil. Maalesef, yıllardır, ihraç
ettiğimiz sebze ve meyve, özellikle narenciye ve domates sağlığa zararlı ilaç
kalıntısı taşıdığı nedeniyle geri gönderiliyor. Bu olay yıllardır var ama AKP
döneminde geçmişle kıyaslanmayacak kadar arttı. Domates ve narenciyeye elma,
armut, kabak, biber eklendi. Bu durum neyi gösteriyor?
Birincisi: Bizim Tarım
Bakanımız istediği kadar övünsün, Tarım Bakanlığı, onun döneminde ve AKP
anlayışında üretimde olduğu kadar denetimde de üst üste sınıfta kalıyor,
yakında belge alacak.
İkincisi: Rus’un, Alman’ın,
Fransız’ın, Hollandalının, İngiliz’in, özetle cümle Avrupalının zehirli olduğu
için geri gönderdiği ürünler Türk halkına fütursuzca yediriliyor. Dışarıya
gönderilen meyve- sebze zehirli olur da iç piyasaya sürülen temiz, sağlığa
uygun olabilir mi? Avrupalının zehirli diye yemediği ürünler Türk halkına
yedirilir mi? Bu bakımdan “Hal nasıl olmalıdır?”dan
önce, hale gelen meyve-sebze nedir, nasıldır? Bu araştırılmalı, bu milletin
sağlığı da Avrupalının sağlığı kadar dikkate alınmalıdır.
Değineceğim bir başka husus,
Sayın Başbakanın bir hafta önce, 2 Martta Tohum Bankasını açarken
söyledikleriyle ilgili. Sayın Başbakan “Bizim petrolümüz yok, uçsuz bucaksız
altın madenimiz yok ama belki bunlardan çok daha değerli, bereketli
topraklarımız var.” diyor ve çok bilinen bir Kızılderili atasözünü kendisini
dinleyenlere aktarıyor. Sayın Başbakan diyor ki: “Son ağaç kesildiğinde, son
nehir kirlendiğinde ve son balık öldüğünde, o zaman paranın yenmediğini anlayacaksın.”
İnsan kulaklarına inanamıyor,
bunu söyleyen Başbakan. Sayın Başbakanın Kızılderililerden mülhem çevre
sevgisi, dünyanın nimetlerine, paraya pula boş vermişliği ifade eden sözleri
bizleri acayip şaşırtıyor. Altınımız, petrolümüz yokmuş ama bereketli
topraklarımız varmış.
Sanki, Cargill’e o canım topraklarını katlettiren, İznik Gölü’nü
kirlettiren benim. Sanki, 86 bin hektar arazisi olan
Marmaris’te, o cennet Marmaris’te, 28 bin hektar ormanlık turizm alanına maden
arama ruhsatını veren benim. Sanki, Kaz Dağları’nı, o
güzelim İda’yı, maden aratacağım diye köstebek
yuvasına çeviren benim. Sanki, zeytinlikleri tarım
dışı amaçlar için kullanmaya yönelik kanun teklifini veren, onun 3 Meclis
Komisyon Başkanı değil de benim. Ve sanki, 216 bin
dönüm mayından arındırılarak tarıma kazandırılacak memleket toprağını bu
vatanın evladına değil de İsraillilere vermek için amansız mücadele veren
benim. “Son ağaç kesildiğinde, son nehir kirlendiğinde, son balık öldüğünde…”
diyor Sayın Başbakan. Sanki, binlerce HES kuracağım
diye doğaya, ormana, nehirlere saldıran benim. Sanki,
Doğu Karadeniz’de doğa katliamı yapan benim. Sanki,
Muğla Köyceğiz Yuvarlakçay’da binlerce köylünün
suyuna, toprağına sahip çıkmak için gece gündüz demeden, kar kış, yağmur çamur
demeden nöbet tutmasına karşın, Yuvarlakçay’da HES
kurma izni veren ve halka rağmen inadını sürdüren benim.
Sayın Başbakan “Paranın
yenmediğini görecesin.” diyor. Sanki, çoluk çocuğu
gemiler alan, mücevherat ticaretine ortak olan, villa üzerine villa alan, adı
sayılı zenginlerle anılan ve ormanlık alana villa kurduğu için mahkûm olan
benim.
Dilerim, Sayın Başbakan
paranın yenmeyeceğini halkının anlamasını istediği…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Bir dakika ek süre
veriyorum, tamamlayın lütfen.
GÜROL ERGİN (Devamla) –
Teşekkür ederim.
…kadar, bir gün kendisi de
anlar ve ona göre konuşur. Tarım arazilerini, ormanları, zeytinlikleri ve
güzelim nehirlerimizi katletmenin üzüntüsünü, dilerim, biraz da olsa içinde
hissetmeye başlamıştır.
Sayın Başbakana ve siz
değerli milletvekillerine bir de önerim var: Eğer gitmediyseniz Avatar filmine gidin ve mazlum ve yoksul bir toplumun
toprağına ve suyuna sahip çıkmak için ok ve yaylarıyla verdikleri savaşta,
tankıyla, topuyla gelen varsıl ve kudretli, iktidarın gücünü arkasına almış
zalimleri nasıl yenilgiye uğrattığını görün. Bu mücadele bugün benim ülkemde de
yaşanıyor ve asla kuşku duymuyorum ki bu mücadeleden galip çıkacaklar, suyu,
toprağı ve cennet doğası için mücadele veren ülkemin her yöresindeki ve Yuvarlakçay’daki mazlum Türk halkı olacaktır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
GÜROL ERGİN (Devamla) –
Teşekkürümü tamamlayayım izninizle.
BAŞKAN – Buyurun.
GÜROL ERGİN (Devamla) –
Sözlerime son verirken Sayın Başkan sizi, değerli milletvekillerini ve yüce
Türk milletini bir kez daha içten gelen saygılarımla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim
Hocam.
Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu adına Kütahya Milletvekili Sayın Alim Işık.
Buyurun. (MHP sıralarından
alkışlar)
MHP GRUBU ADINA ALİM IŞIK (Kütahya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan 471 sıra sayılı Sebze ve Meyve Ticaretinin Düzenlemesi
Hakkında Kanun Tasarısı’nın birinci bölümü üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi
Grubunun görüşlerini açıklamak üzere söz almış bulunmaktayım. Sözlerimin
başında yüce Meclisi ve bizleri izleyen aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.
Ülkemizde sebze ve meyve
ticareti ve toptancı hallerini düzenleyen 27 Haziran 1995 tarih ve 552 sayılı
Kanun Hükmünde Kararname ve daha sonra yapılan kanuni düzenlemelerde,
sektördeki ilk ve son halka olan üretici ve tüketicilerin göz ardı edilmesi
nedeniyle mevcut mevzuatın günümüz ihtiyaçlarına cevap veremediği ve yaş
meyve-sebze sektörünün sorunlarının artarak devam ettiği bilinen bir gerçektir.
Sebze ve meyve ticareti bir
sistem olarak incelendiğinde, yapılacak bir yasal düzenlemenin üreticiler,
komisyoncu, halci, market, belediye ve benzeri gibi gruplardan oluşan aracılar
ve tüketiciler ana bileşenlerinin aşağıda özetlenen temel sorunlarına çözüm
bulması beklenecektir.
Üretici sorunlarının başında
ürünün değeriyle satılamaması ve düşük kâr gelirken tüketici sorunlarının
başında yüksek fiyatlı ve kalitesiz ürüne sahip olma, aracı sorunlarının
başında ise kayıt dışılık, haksız rekabet, eksik denetim, düşük ihracat, yüksek
ürün kaybı ve benzeri gibi sorunlar gelmektedir.
Sistemin bu ve buna benzer
sorunlarının çözümü amacıyla, ülke ekonomisi ve istihdamı açısından önemli bir
yere sahip olan sebze ve meyve ticaretinde yeni düzenlemeler zorunlu hâle
gelmiştir.
Tasarının özünün üretici ile
tüketici fiyatları arasındaki uçurumun kapatılmasını amaçlaması gerekirken
maalesef bu düzenlemeyle bu uçurumun kapatılamayacağı da açıktır.
Dört mevsimin yaşandığı ve
verimli arazilere sahip ülkemizin Avrupa ülkeleriyle karşılaştırıldığında
sebze-meyve üretimindeki üstünlüğü tartışmasızdır. Ancak dünya sebze-meyve
üretiminin yaklaşık yüzde 3’ünü üretmesine rağmen bu üretimin sadece yüzde
5’inin ihraç edildiği, aynı oranın İsrail’de yüzde 30’lar, İspanya’da yüzde
45’ler dolayında olduğu dikkate alındığında, sektörde önemli bir ihracat
sorununun bulunduğu açıktır. Başka bir deyişle, yüzde 95’i ülke içinde kalan
yaş meyve ve sebzenin yaklaşık dörtte 1’inin tüketim merkezlerine ulaşmadan
çürüdüğü dikkate alındığında, sektörde fonksiyonel ve yapısal anlamda birçok
değişiklikler içeren ve günlük ihtiyaçlara cevap verebilecek düzenlemelerin yer
aldığı bir yasa, sektörün beklentilerini karşılayabilecektir.
Tasarının Bakanlık
tarafından, daha çok sebze ve meyvenin toptancı hallerinde işlem görmesi,
hallerin birer borsa gibi çalışmaları ve bu suretle spekülatif
amaçlı fiyat oluşumlarının engellenmesi, meyve ve sebze ticaretinde toptancı
hallerinin kuruluşunda ve işleyişinde kamusal denetim etkinliğinin artırılması
amaçlarıyla hazırlandığı belirtilmektedir. Ancak tasarıda, 40 milyon tondan
fazla üretim miktarı ve 40 milyar TL civarındaki cari işlem hacmindeki bu
sektörde yüzde 70’ler oranındaki kayıt dışı üretimin ve yüzde 25’ler
dolayındaki ürün kaybının önüne geçilmesiyle ilgili olarak yapılması gereken
düzenlemelerin maalesef yeterli olmadığı dikkat çekmektedir. Tasarıda, meyve ve
sebze ticaretinde sağlıklı bir rekabet sisteminin oluşturulması, sistemin ana
bileşenleri konumundaki üreticilerin, aracı durumundaki esnaf ve sanatkârların
ve tüketicilerin menfaatlerinin korunması temel ilke olarak dikkate
alınmamıştır. Bu konuda bazı düzenlemelere ihtiyaç duyulmaktadır. Grubumuz
milletvekillerince verilecek değişiklik önergelerinin kabulüyle bu
eksikliklerin giderilmesi sağlanabilecektir. Umarım Bakanlık ve iktidar partisi
yetkilileri her zaman sergiledikleri “Biz biliriz.” anlayışını bu tasarıda da
sürdürmeyeceklerdir.
Değerli milletvekillerim,
tasarının 1’inci maddesinde yer alan “sebze meyve ticareti yanında arz ve talep
derinliğine göre belirlenecek diğer mallar” ifadesi, meyve-sebze sektörünün
zamanla bu ihtisas alanının dışına çıkarak diğer sektörlerin gölgesinde kalma
riskini doğurmaktadır. Sebze-meyve ticaretini esas alarak düzenlenen bu
yasanın, diğer sektörel alanları da kapsaması,
yasanın tekniği ve mantığıyla da çelişmektedir. Tasarının alt komisyon ve
komisyon görüşmeleri sırasında, bu değişiklikle amaçlananın aslında et ve et
ürünleri, süt ve süt ürünleri, yumurta, kesme çiçek ve süs ürünlerinin yasa
kapsamına alınması olduğunun belirtilmesi de meselenin vahametini ortaya
koymaktadır. Bu nedenle, yasanın esas amacına ulaşılabilmesi için sektörel bazda kapsanan ürünlerin net bir şekilde
belirlenmesi ve uygulamada yasayı amacından uzaklaştıracak bu tür muğlak ifadelerin tasarı metninden çıkartılması kaçınılmaz
görünmektedir.
Tasarının 2’nci maddesinde
ürün künyesi ve menşesi ile gerekli belgelerden bahsedilmişken çiftçi kayıt
sistemi ve iyi tarım uygulamalarından bahsedilmemesi önemli bir eksikliktir. Üreticinin
emeğinin karşılığını almasına ve tüketicinin kaliteli, güvenilir, sağlıklı mal
talebinin karşılanmasına dair amaçları açısından yasada bu konuya da yer
verilmeli ve yönetmeliğe atıf yapılarak daha geniş düzenlemelerin sağlanması
düşünülmelidir.
3’üncü maddede hallerin
kurulması, arazi tahsisi ve taşınmasıyla ilgili kriterler
incelendiğinde, belli bir bölgede hal kurulmasının arza göre
sınırlandırılabilmesine dair kriterlerin somut olmadığı görülmektedir. Gerekli
değişiklikler yapılmaz ise gelecekte piyasada rekabet gücünü elde tutmak
isteyen gerçek ve tüzel kişiler, belli bir bölgede arz kapasitesinin üstünde
birçok hal kurmaya teşebbüs edebilecek ve bunlar arasında doğabilecek kıyasıya
rekabet mevcut ve yeni kurulacak halleri olumsuz etkileyebilecektir. 5084
sayılı Kanun kapsamındaki illerde de bedelsiz sağlanan hazine arazilerinin
tahsisinin üretici örgütleri için de sağlanması uygun olacaktır.
4’üncü maddede büyükşehir belediyesi, belediyeler, il özel idareleri,
üretici birlikleri yanında sermaye şirketlerine de hal kurabilme ve
yap-işlet-devret modeliyle devredebilme yetkisinin verilmesi, birincil amacı
kâr olan bu şirketlerin diğer tüzel kişilikleri ikinci planda bırakarak
tekelleşmelerine ve zımni olarak hallerin özelleştirilmesine kapı açacaktır.
Aslında bu düzenlemelerin diğer bir tarafı olan ve 5200 sayılı Yasa kapsamında
birçok vaatlerle kurulan üretici birliklerinin mevcut hukuki statülerinin bile
belli olmadığı, ticaret yapıp yapamayacaklarının mevzuatlarında açık olmadığı
ve her yıl yaptırmak zorunda oldukları bağımsız denetimin ücretini bile
karşılayamadıkları bir konumda olduklarını hatırlatmak isterim. Bu durumdaki
üretici birliklerinin sermaye şirketleriyle rekabet edebileceğini söylemek
sadece iyi niyetlilik olacaktır. Tasarı metninden “sermaye şirketleri”
ibaresinin çıkartılması mutlaka sağlanmalıdır.
Diğer yandan, Sanayi ve
Ticaret Bakanlığından alacağı belgeyle üretici örgütü kabul edilen kooperatif
ve üretici birliklerinin denetime tabi olmaları bu örgütleri kayıtlı ekonomiye
zorunlu kılmaktadır. Ancak söz konusu örgütlerin rakibi olan şirketlerin eksik
denetimden dolayı kayıt dışı ekonomiye kaymalarının engellenememesi bu iki
kesim arasındaki rekabet gücünü tarımsal örgütler aleyhine etkileyecektir.
Bu bağlamda, meyve sebze ticaretinin
yapılacağı hallerde faaliyet gösteren tarımsal örgütlere sağlanacak vergi ve
harç muafiyetleri, istisna ve indirimler hem tarımsal örgütlerin rekabet gücünü
artıracak hem de sürekli değişen piyasalara ayak uydurabilmelerini
sağlayacaktır. Ancak mevcut tasarıda bu hususun göz önüne alınmadığı açıktır.
Sebze-meyve ticareti ve hallerle ilgili, kurma, kapatma ve tüm kontrol ve
denetim yetkilerinin kendileri de hal kurabilecek tüzel kişilikler arasında
sayılan belediyelere verilmesi, belediyelerin, rekabetçi piyasadaki rakiplerini
de aynı zamanda denetlemesi yetkisini alması anlamına geleceğinden, bu
görevlerin Bakanlığa verilmesi objektiflik ve verimlilik açısından büyük önem
taşımaktadır.
Tasarının geneline ve
gerekçelerine bakıldığında, arz ve talebin dengelenmesi, arz ve talep
derinliğinden sıkça bahsedilmesine rağmen, gerçek arzın planlanması yani ürün
planlamasından sorumlu Tarım ve Köyişleri Bakanlığı
ile gerekli koordinasyonun ne yazık ki sağlanamadığı görülmektedir.
Spekülatif hareketlerin önüne
geçilmesi amacıyla piyasa aktörlerinin birbiriyle yapacağı ticareti engelleyen
tasarının ilgili maddesinden üretici örgütlerinin çıkartılması tüketiciler
açısından da sağlıklı bir karar olacaktır.
Öte yandan, toptancı haline
bildirmek kaydıyla, toptancı hali dışında alım satım yapılabilmesi ve
elektronik satışların dahi bu kapsamda sayılması, zamanla, halleri meyve-sebze
piyasasındaki düzenleyici ve denetleyici rolünden çıkararak, daha ziyade kayıt
sisteminin tutulduğu istatistiki birer kuruluş vasfına
dönüştürecektir.
Kısaca özetlemek gerekirse,
ülkemizdeki sebze ve meyve ticaretinin Avrupa Birliği mevzuatına uyumunun
sağlanması amacıyla toptancı halleri ve pazar yerlerinin…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ALİM IŞIK
(Devamla) – Sayın Başkanım, bitireceğim.
BAŞKAN – Buyurun, bir dakika
ek süre veriyorum.
ALİM IŞIK
(Devamla) - …yeniden yapılandırılması gereğinden yola çıkılarak hazırlanan bu
tasarı, gerekli değişiklikler yapılmazsa, sektörde büyük sermaye şirketlerinin
tekelleşmesine yol açacak bir tasarı olmaktan öteye geçemeyecektir.
Diğer yandan, Avrupa Birliği
Genel Sekreterliğinin tasarıyla ilgili olarak AB Uyum Komisyonuna verdiği,
tasarının AB müktesebatı esas alınarak hazırlanmadığı yönündeki olumsuz
görüşüne karşın, Hükûmetin AB müktesebatına uyum
gerekçesinin inandırıcı olmadığı da açıktır. Grubumuz milletvekilleri
tarafından verilecek değişiklik önergelerinin kabul edilmesiyle, belirtilen bu
olumsuzlukların önüne geçilebileceğini söylüyor, bu düşüncelerle tasarının
hayırlı olması dileklerimi sunarak tekrar saygılarımı sunuyorum.
Teşekkür ediyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim
Sayın Işık.
Barış ve Demokrasi Partisi
Grubu adına Siirt Milletvekili Sayın Osman Özçelik.
(BDP sıralarından alkışlar)
BDP GRUBU ADINA OSMAN ÖZÇELİK
(Siirt) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan Sebze ve
Meyve Ticaretinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun Tasarısı’nın birinci bölümü
üzerine partimizin görüşlerini sunmak üzere söz aldım. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
İnsanlık, avcılık ve
toplayıcılıktan yerleşik yaşama ilk olarak Yukarı Mezopotamya’da geçti. Tarihte
bilinen ilk buğday taneleri Yukarı Mezopotamya’da bulundu. Yerleşik yaşam,
toprak damlı, kerpiç evlerde başladı. Yukarı Mezopotamya halkı, tarihin ilk
çağlarında, kerpiç evlerde yaşamaya başladılar. Yazar Ahmet Altan’ın dediği
gibi: Osmanlı İmparatorluğu kurulduğunda Yukarı Mezopotamya halkı hâlâ kerpiç
evlerde yaşıyorlardı. Birinci Meşrutiyette, İkinci Meşrutiyette yine Yukarı
Mezopotamya halkı kerpiç evlerde yaşıyordu. Saltanat kaldırıldığında, hilafet
kaldırıldığında, cumhuriyet ilan edildiğinde Yukarı Mezopotamya halkı hâlâ
kerpiç evlerde yaşıyorlardı. 1960, 1971, 1980 askerî darbeleri yaşandığında
ülkede Yukarı Mezopotamya halkı hâlâ kerpiç evlerde yaşıyorlardı. 28 Şubat
darbesinde, AK PARTİ iktidara geldiğinde, Elâzığ halkı AK PARTİ’ye
5 milletvekili verdiğinde Elâzığ halkı ve Yukarı Mezopotamya halkı hâlâ kerpiç
evlerde yaşıyorlardı ve bugün hâlâ kerpiç evlerde yaşamaya devam ediyorlar.
İşte bu nedenle 6 şiddetindeki deprem 51 vatandaşımızın yaşamına mal oldu.
Deprem, bu şiddetteki bir
deprem birçok Avrupa ülkesinde, hatta Latin Amerika ülkesinde neredeyse hiç
ölümlere neden olmazken ülkemizde hâlâ
-küçük depremlerde bile- insan yaşamına neden oluyor.
Başbakan kerpiç evleri
sorumlu tutuyor. Evet, kerpiç evler sorumlu ama bu kerpiç evlerde yaşamaya
zorlanan insanlarımızın sorumluları kim? Tabii ki sadece AK PARTİ Hükûmeti değil ama sekiz yıldır iktidarda olan AK PARTİ Hükûmetinin de bu konuda sorumluluğu herhâlde yadsınamaz.
Bu nedenle, Elâzığ halkına ve
toprak damlı, kerpiç evlerde yaşayan bütün yukarı Mezopotamya halkına
başsağlığı diliyorum; ölenlere Allah’tan rahmet, yaralılara da acil şifalar
diliyorum.
Ayrıca, bu vesileyle 8 Mart
Dünya Kadınlar Günü’nü kutluyorum.
Değerli milletvekilleri,
üyesi olmaya çalıştığımız Avrupa ülkelerinde üreticiler ve tüketiciler arasında
yoğun bir denge mevcuttur. Bizim Avrupa Birliği ülkeleriyle rekabet
edebileceğimiz tek alan tarım alanı, sebze ve meyve ticareti olmasına rağmen,
hâlâ biz bu sorunları çözebilmiş değiliz. Bu sorunların çözümünün başlıca ilk
adımı, bizce, üreticilerin, tüketicilerin ve bu alanda çalışanların örgütlü
hâle getirilmesidir, örgütlü çalışma yapmalarına olanak sağlanmalıdır.
Bakın, gelişmiş ülkelerde,
örneğin Avrupa ülkelerinden Hollanda’da her 10 çiftçiden 9’u kooperatif
üyesidir, yani örgütlü bir sistemin güvencesinde üretim yapmaktadır. Çiftçiler
kooperatiflerle eş güdümlü bir çalışma yapıyor, kooperatif çiftçiye neyi, ne
zaman, ne kadar üreteceği konusunda bilgi veriyor, üretim garantisi ve
pazarlama garantisi neredeyse bütün çiftçilere sağlanabiliyor. Türkiye’de ise
çiftçinin ürününü pazarlayabilmesi ciddi bir sorun olmakta, ürünlerin büyük bir
bölümü çürümeye terk edilebilmektedir. Yine bu alanda ciddi bir tekelleşme söz
konusu. Bu alandaki tekelleşmeler, yani asıl üreticinin dışındakiler ciddi bir
örgütlenmeye sahip olmaları nedeniyle bu alanın kontrolünü ellerinde
tutabiliyorlar.
Ülkemizde çiftçimizin
ürettiği bir ürün tarladan sofraya gelene kadar yüzde 100 oranında fiyat
artışına maruz kalıyor. Burada büyük market zincirlerinin tekelleşmesi,
piyasayı kontrollerine alması söz konusudur. Yani örgütsüz üretici ve emekçi
ile örgütlü sermaye karşı karşıya bulunmaktadır.
1980 askerî darbesinin vurduğu,
darbelediği alanlardan bir tanesi de Köy-Koop’lardı.
Köy-Koop’lar, köylülerin kooperatifleşmesini
sağlayarak üretim gücünü garanti altına alma ve yaşamlarını daha yaşanılır hâle
getirme çabası içindeydiler. 12 Eylül askerî darbesinin kapattığı ilk sivil
toplum örgütlerinden biri de Köy-Koop’lar olmuştur.
AK PARTİ Hükûmetinin
karşısına aldığı kesimlerden bir tanesi de, bir kesim de hal esnafıdır.
Ülkedeki bütün hal komisyon sözcüleri mevcut yasaya karşı tepkilerini ifade
ediyorlar ve bu konudaki görüşlerini kamuoyuyla paylaşıyorlar. Ancak, ne yazık
ki, hal esnafının sorunları bu yasa tasarısında dikkate alınmamıştır.
Komisyoncuların ürün fiyatını etkilemesindeki payının yüzde 2 olduğu tespit
edilmesine rağmen, hal komisyoncularının sorunları, bu alanın ciddi bir sorunu
olarak görülmeye devam ediyor bu yasa tasarısında.
Türkiye genelinde 35 bin hal
komisyoncusu var. Bunların beşer kişi çalıştırdığı varsayılırsa 175 bin kişinin
bu alanda istihdamı söz konusudur. Bunların da her birinin 3-4
kişiye bakmakla yükümlü olması hesaba katılırsa yarım milyondan fazla insanın
bu alandan ekmek yediği, bu insanların ekmek kapısı olduğunu hesaba
kattığımızda -ciddi bir işsizlik, milyonların işsizliğine- yeni yüz binlerin
işsiz kalması söz konusu olacak.
Bugüne kadar belediyeler,
halleri iyi kötü idare ederlerdi. Şimdi “serbest rekabet” adı altında
tekelleşme gerçekleştirilmektedir. AK PARTİ bütün alanlarda emekçiyi, üreticiyi
bir kenara bırakıp, her alanda bir tekelleşmeye ve sermayeye bu ülkenin bütün
kaynaklarını vermekte ve tekelleşmenin gerçekleşmesi için her türlü yasal
düzenlemeyi Meclisin gündemine getirmektedir.
Bu yasa geçerse bir süre
sonra hal komisyoncuları hipermarketlerin birer elemanı durumuna düşeceklerdir.
Bu yasa, üreticilere ve halka yarar sağlıyormuş gibi görünen ama özünde bir
özelleştirme yasası olduğu çok açık görülmektedir. Tasarının kazananı, AK PARTİ
Hükûmeti ile el ele vermiş olan sermaye olacaktır,
kaybedeni ise üreticiler ve hal emekçileri olacaktır. Belediye sınırları
içerisinde malların toptan alımı ve satımı toptancı hallerinde yapılmalıdır. Yoksa, haller zamanla ortadan kalkacaktır.
Tasarı sadece üreticiyi
değil, küçük esnafı da vurmakta, küçük esnafı piyasa dışına sürmektedir. Bu
konuda, tasarının maddelerine geçildiğinde, tasarının eksiklerinin giderilmesi
amacıyla önergeler vereceğiz. Umarım Genel Kurulumuzda üretici, tüketici ve hal
esnafı aleyhine düzenlenmiş tasarı maddelerinin sözünü ettiğimiz kesimlerin
lehine dönüştürülmesi, en azından bu konudaki haksızlıkların giderilmesi yönünde
yapacağımız önergelerin destekleneceğini umuyoruz.
Her şeye rağmen, yasa
tasarısının yasalaşması hâlinde hayırlı uğurlu olmasını diliyor, Genel Kurula
saygılar sunuyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim
Sayın Özçelik.
Şahıslar adına, Nevşehir
Milletvekili Sayın Mahmut Dede. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MAHMUT DEDE (Nevşehir) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; konuşmama başlamadan önce, 8 Mart 2010
tarihinde Elazığ’da meydana gelen depremde hayatını kaybeden vatandaşlarımıza
ve Hakkâri Şemdinli’de şehit olan askerlerimize Allah’tan rahmet, yakınlarına
başsağlığı, yaralanan vatandaşlarımıza ve askerlerimize de acil şifalar
diliyorum.
471 sıra sayılı Sebze ve
Meyve Ticaretinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun Tasarısı üzerine şahsım adına söz
almış bulunuyor ve yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
ülkemiz bulunduğu coğrafya ve sahip olduğu iklim özellikleriyle sebze ve meyve
üretiminde ciddi rakamlara sahip bir ülke konumundadır. 2008 yılına ait rakamlara
bakıldığında ülkemizde yaklaşık 27,2 milyon ton sebze ve 15,6 milyon ton da
meyve üretimi gerçekleştirilmiştir. Üretilen bu sebze ve meyvenin işlem değeri
de yaklaşık 40 milyar Türk lirası civarındadır. Bu rakamlar gösteriyor ki
ülkemiz ciddi bir potansiyele sahiptir. Sebze ve meyve üretimimizin yüzde 5’ini
ihraç ederken yüzde 95’ini de yurt içinde tüketmekteyiz. İşte, burada asıl
sorun ise bu yüzde 95’lik kısmın sadece ve sadece yüzde 30’luk dilimi toptancı
hallerinde kayıt altında piyasaya sürülmektedir. Kalan yüzde 70’lik kısım ise
hiçbir kayda girmeksizin pazarlanmaktadır. Yani kayıt dışılık çok ciddi
boyutlardadır. Hallerde işlem görmesi gereken malın toplam üretimdeki payı
dikkate alındığında kayıt dışılık oranı 16 milyar Türk lirası civarındadır. Burada
amaç, bu kayıt dışılığın önüne geçmek ve bununla beraber ürünlerin daha
kaliteli ve modern bir şekilde tüketiciye sunulmasıdır.
Yine burada şunu özellikle
belirtmek isterim ki kayıt dışılığın yanında ana sıkıntılarımız şunlardır:
Malların haller üzerinden pazarlanma zorunluluğunun serbest rekabeti olumsuz
yönde etkilemesidir, iç piyasada standart uygulamalarının bulunmaması ve
üreticinin rekabet gücünün zayıf olmasıdır, üreticilerin mallarını pazarlama
imkânlarının yetersiz olmasıdır, müzayede, depolama, tasnifleme ve ambalajlama
tesisleri ile laboratuvarları bulunmayan çok sayıda
toptancı halinin bulunmasıdır, sebze ve meyvelerin fiyat ile miktarlarına
ilişkin bilgilere ulaşılamamasıdır, malların gıda güvenliği ve
izlenilebilirliğinin sağlanmasına imkân veren mekanizmaların bulunmamasıdır. Anlaşmazlıkların
kolay, hızlı ve düşük maliyetli çözümüne olanak veren etkin bir mekanizmanın
oluşturulamaması gibi sorunlar yaşanmaktadır. İşte, bu sorunlara çözüm bulmak
amacıyla bu tasarı hazırlanmıştır. Daha önce, 1995 yılında çıkarılan 552 sayılı
Kanun Hükmünde Kararname’yle sebze ve meyve ticaretinin düzenlenmesi için
çeşitli önlemler alınmak istenmesine karşın maalesef istenen sonuç
alınamamıştır.
Değerli milletvekilleri,
bugün hâlihazırda 195 toptancı hali ve bu hallerde faaliyet gösteren 9.774 iş
yeri ve komisyoncu bulunmaktadır. İlk basamaktaki üreticiden başlayıp son
basamağa kadar olan süreç içerisinde aradaki diğer tüm geçişleri de kapsayan ve
mevcut sorunların çözümünü kolaylaştıracak olan bu tasarıyla sektöre büyük
katkı sağlanacaktır.
Yine, hedefimiz olan Avrupa
Birliği ve müktesebatı çerçevesinde gerekli olan mevzuat değişiklilerinin
yapılması da hasıl olmuştu. Bakınız, bugün Avrupa
Birliği ülkelerindeki mallar, toptancı halleri, büyük mağazalar ve üretici
birlikleri olmak üzere üç ana kanaldan tüketiciye ulaştırılmakta ve
üreticilerin firma düzeyinde faaliyet göstermesi nedeniyle de kayıt dışılık yok
denecek kadar azdır. Aynı ülkelerdeki haller, tecrübe sahibi kişiler arasından
oluşturulan yönetim birimlerince idare edilmenin yanında, laboratuvarlara,
atık ürünleri değerlendirme ünitelerine ve diğer sosyal tesislere de sahiptir.
Gıda güvenliği ve hijyen konusunda da ciddi
mekanizmalar işlerliğini muhafaza etmektedir. Bu konu da çok hassasiyetle
durduğumuz bir konudur.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Bir dakika ek süre
veriyorum, tamamlayın lütfen.
MAHMUT DEDE (Devamla) –
Teşekkür ediyorum.
Biraz önce de bahsettiğim
gibi, mevcut 552 sayılı Yaş Sebze ve Meyve Ticaretinin Düzenlenmesi ve Toptancı
Halleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’yle mevcut sistem istenilen seviyeye
ulaşamamış ve altyapısal sistem tam manasıyla oturtulamamıştır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 471 sıra sayılı Sebze Meyve Ticaretinin Düzenlenmesi Hakkında
Kanun Tasarısı’nın şimdiden ülkemize, vatandaşlarımıza, ekonomimize ve
sektörümüze hayırlara vesile olmasını diler, yüce heyetinizi saygılarımla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim
Sayın Dede.
Şahıslar adına ikinci söz,
Mersin Milletvekili Sayın Vahap Seçer’e
aittir.
Buyurun Sayın Seçer. (CHP
sıralarından alkışlar)
VAHAP SEÇER (Mersin) – Sayın
Başkan, değerli arkadaşlarım; görüşülmekte olan 471 sıra sayılı Kanun
Tasarısı’nın birinci bölümü hakkında şahsım adına söz almış bulunmaktayım.
Hepinizi sevgiyle selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, benden
önceki konuşan hatip arkadaşlarımın da belirttiği gibi, sosyoekonomik anlamda
önemli bir yasa tasarısı. Türkiye’de çok değişik meslek gruplarını
ilgilendiren, tarlada üretimden tüketime, toptancı hallerine, marketlere,
pazarlara kadar bu süreç içerisinde birçok meslek grubunun bu sektörden ekmek
yediğini düşünürsek, önemli bir yasa tasarısı üzerinde çalışıyoruz. Tabii, bu
yasa tasarısı daha önce de, belki de yıllar önce bu çalışmanın yapılması
gerekiyordu. On beş yıldır kanun hükmünde kararnameler ya da bunlar üzerinde
yapılan değişiklikler ya da ikincil birtakım mevzuatlar ile bu konu bugüne
kadar getirildi. Geç de olsa, olumlu bulduğumuz bir yasa tasarısı.
Yasa tasarısı iki bölümden
oluşuyor. Maddeler üzerinde yaptığımız incelemede genel anlamda birçok olumlu
yönlerinin olduğunu burada şahsım adına belirtmek istiyorum. Ancak, tabii ki,
yine de birtakım eksiklikleri müşahede ettiğimi belirtmek istiyorum. Özellikle
bu yasa tasarısı ilk hâliyle komisyonlara geldiğinde, tasarının adı “Yaş Sebze
ve Meyve Ticaretinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun Tasarısı”ydı
ama daha sonra “sebze ve meyveyle yeterli arz ve talep derinliği bulunan diğer
mallar” ibaresi eklendi bu yasa tasarısının ismine. Dolayısıyla burada “yeterli
arz ve talep derinliği bulunan diğer mallar” neyi ifade ediyor, bunun net bir
çerçeve içerisinde çizilmesinin daha doğru olduğunu buradan belirtmek
istiyorum, muğlak bir ifade olduğunu düşünüyorum.
Ayrıca, 8’inci maddenin 4’üncü
fıkrasında yine bu yasa tasarısının ilk, orijinal hâlinde, hal rüsumunun yüzde
50’sinin üretici hallerinin bağlı olduğu belediyeler, kalan yüzde 50’sinin de
tüketici hallerinin bağlı olduğu belediyeler arasında eşit şekilde bölüneceği
ibaresi vardı ama daha sonra komisyon çalışmalarında, bunun yüzde 25 kısmının
üretici hallerinin bağlı bulunduğu belediyelere, diğer kalan yüzde 75 kısmının
da tüketici hallerinin bağlı olduğu belediyelere verilmesi yönünde bir
değişikliğe gidildi. Burada bir adaletsiz durum
olduğunu buradan ifade etmek istiyorum. Türkiye’de en önemli, üç tane, üretici
toptancı hallerinin bağlı bulunduğu belediyeler var. Bunlardan bir tanesi
Mersin Belediyesi, bir tanesi Antalya Belediyesi, diğeri de İzmir Belediyesi.
Burada aklıma şu geliyor: Tabii bu üç belediye Cumhuriyet Halk Partili
belediye. Orijinal şeklinde yarı yarıya bu hal rüsumlarının paylaşımı
öngörülürken, niçin daha sonra bu üretici toptancı hallerinin bağlı bulunduğu
belediyeler oranları üçte 1 oranına çekilmiştir? Burada tabii ki düşündürücü
bir durum vardır diye buradan sizlerle bu konuyu paylaşmak istiyorum.
Değerli arkadaşlarım, tabii,
az önce de konuşmama başlarken söylediğim gibi, önemli bir sektörün yasal
düzenlemesini yapıyoruz. Yasa içerisinde birinci bölümü incelediğimizde
özellikle olumlu yönler olarak baktığım bazı konular var. Tabii, bu meselelerin
gerçekten fiiliyatta uygulanabilmesi durumunda bunu olumlu olarak addetmenin
daha doğru olacağını da buradan ifade etmek istiyorum.
Neticede, biliyorsunuz
Türkiye, belki de, dünyanın parlamentolarıyla karşılaştırdığınız zaman çok
sayıda yasa yapan, çok sayıda yasal değişiklik yapan bir parlamento ama
uygulamaya geldiğimiz zaman burada sıkıntılar doğacağını düşünüyorum.
İşte buradaki endişelerimi de
belirtmeden geçemeyeceğim. Elbette ki, tabii ki burada
özellikle bu sektörün yüzde 70’inin kayıt dışı olduğunu düşünürsek, hal kayıt
sisteminin geliştirilmesiyle, buradan satılan ürünlerin kayıt altına alınması,
gıda güvenilirliği, gıda güvencesi konusu, hallerin fiziki koşullarının
düzeltilmesi, hepsi bu yasa içerisinde var ama tabii ki önümüzdeki süreç
içerisinde, bu yasa içerisinde yer alan bu maddeler gerçekten hayata
uygulanabilecek mi uygulanmayacak mı, bunu tabii ki önümüzdeki günler bize
gösterecek.
Bu yasa tasarısında en önemli
değişiklik, sanıyorum, daha önceki kanun hükmünde kararnamede yer alan sebze ve
meyvelerin sadece toptancı hallerde pazarlanması şartı, toptancı haller dışında
da pazarlamasının önünü açıyor bu yasa tasarısı. Elbette ki üreticilerimizin
kendilerine daha geniş pazar yaratması açısından, daha rekabetçi bir ortamda
mallarını…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Bir dakika ek süre
veriyorum, tamamlayın lütfen.
VAHAP SEÇER (Devamla) –
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
…daha rekabetçi bir ortamda
ürünlerini pazarlaması açısından önemli bir değişiklik olarak görüyorum ama siz
de biliyorsunuz ki bu sektörün en önemli sıkıntılarından biri kayıt dışılık.
Eğer ki gerekli merciler gerekli denetimi yapmazsa bu sıkıntılar had safhaya
ulaşacak ve önümüzdeki süreçte de belki de bu değişikliği yaptığımıza pişman
olacağımız bazı olumsuz neticeler doğurabileceği düşüncesi içerisindeyim.
Değerli arkadaşlarım, yasanın
elbette ki eksikleriyle beraber birçok olumlu yönünün olduğunu sizlere
söylemiştim. Diliyorum, umut ediyorum, toplumun önemli bir kesimini
ilgilendiren bu yasa tasarısının bu sektörün sorunlarını çözme açısından
katkılar sunacağı ümidiyle hepinize sevgi ve saygılarımı sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim
Sayın Seçer.
Soru-cevap işlemine
geçiyorum.
Sayın Doğru… Yok.
Sayın Yıldız…
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) –
Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın Bakan, 8’inci maddenin
1 ve 4’üncü bendiyle ilgili -size de az önce ifade ettiğim gibi- uygulamada pek
çok karışıklığa sebep olacağından uygulamanın mümkün olmadığı kanaatindeyim.
Yasa çıkmadan bunun burada düzeltilmesi gerektiğini düşünüyorum. Örneğin, aynı
bölgede bulunan dört ayrı halden biner kilo domates alan bir tüccar, dört ayrı
fiyattan aldığı bu ürünü paçal yapıp dört ayrı, farklı tüketici haline
gönderdiği zaman, bu yüzde 1’lik rüsumun yüzde 75’inin adaletli ve gerçekçi bir
şekilde hesaplanması şu anda mümkün gözükmüyor. Bunu yasada açıklığa
kavuşturabilecek misiniz?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Sayın Tankut…
YILMAZ TANKUT (Adana) –
Teşekkür ediyorum.
Sayın Bakan, yaş meyve ve
sebze fiyatlarının belirli dönemlerde fahiş bir şekilde yükselmesinin en önemli
nedeni nedir? Hal içerisine giren ürünlere uygulanan rüsum ve komisyonlar,
sebze ve meyve fiyatlarının yükselmesine ne ölçüde etki etmektedir?
Sebze ve meyve fiyatlarının
belirli dönemlerde spekülatif bir şekilde yükselmesi,
söz konusu komisyon ve rüsumlardan dolayı mı, yoksa bir türlü denetlenemeyen
bazı kesimlerin piyasayı ellerinde tutmak istemelerinden dolayı mı gerçekleşmektedir?
Bu tasarı kanunlaştığı
takdirde, sebze ve meyve fiyatlarının belirli dönem ve zamanlarda fahiş ve spekülatif bir şekilde yükselmesinin önüne geçilebilecek
midir?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Sayın Uslu…
CEMALEDDİN USLU (Edirne) –
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Bakanım, 2’nci madde
ile ilgili, zannediyorum, biraz sonra iktidar grubu bir önerge verecek. Burada,
arz ve talep derinliğine göre belirlenecek diğer malların neler olduğunu
açıyorsunuz.
Şimdi ben sormak isterim:
Gerek alt komisyonda gerek asıl komisyonda bununla ilgili çok tartıştık,
ısrarla size bunların açılımının ne olduğunu sorduk. Bundan vazgeçmediniz. Ne
oldu da şimdi, bugün bu önerge veriliyor ve bu açılımı yapıyorsunuz?
Bir de, dün sormuştum, yüz
doksan beş adet halin, standartlarına, sınıflarına göre, hâlihazırda, bu
kanundan sonra, kaç tanesi kalabilecektir size göre? Veya şu an kaç tane hal,
standardına uygun hal sınıfına girmektedir?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Sayın Öztürk…
HARUN ÖZTÜRK (İzmir) –
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan, 3’üncü maddenin
6’ncı fıkrasında imar planlarında toptancı hal yeri olarak belirlenen hazineye
ait taşınmazların belediyelere bedelsiz, üretici örgütlerine Harçlar Kanunu’nun
öngördüğü bedel üzerinden, özel kişilere de rayiç bedel üzerinden
devredileceği, devredilen taşınmazların amacı dışında kullanılması hâlinde ise
geri alınacağı hükme bağlanmaktadır.
Amacı dışında kullanılan
taşınmazlar geri alınırken bir bedel ödenip ödenmeyeceğinin, ödenecekse
miktarının ne olacağının söz konusu fıkrada belirtilmemesi bir eksikliktir. Bu
boşluğu doldurmayı düşünüyor musunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Sayın Işık…
ALİM IŞIK
(Kütahya) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan, Avrupa Birliği Genel
Sekreterliğinin Komisyona sunduğu raporda, tasarının, AB’nin sebze ve meyve
sektörüne ilişkin ayrıntılı kurallar içeren tüzük hükümlerine uyumuna yönelik
herhangi bir düzenleme içermediği ifade edilmektedir. Dolayısıyla -sizin genel
gerekçede de ifade ettiğiniz gibi- bir taraftan AB müktesebatına uyum amaçlanan
bu tasarıda niçin bu eleştiriler dikkate alınmadı? Bu eleştirileri nasıl
kapatmayı düşünüyorsunuz? Buna yönelik bir ek düzenleme söz konusu mudur?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Sayın Aslanoğlu…
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) – Sayın Bakan -dün de iletmiştim- Türkiye’deki bazı hallerimizdeki
standartlar bir facia. Orada hal esnafına veya alışveriş yapan insanlara, insan
onuruna yakışmayacak hallerimiz var. Tabii “Yasa dört yıl
içerisinde tamamlanacak.” diyorsunuz ama dört yıl bekleyecek misiniz, yoksa
yasa çıktığı anda, en azından insan onuruna yakışan, orada hal esnafının asgari
bir şekilde fiziki koşullara sahip olması için, bu uygulamaya dört yıl
beklemeksizin bir an evvel, en azından birtakım değerlerin ortaya çıkması için
bir an önce talimat verecek misiniz? Bir an önce uygulamaya geçecek
misiniz? Yoksa dört yıl… Sayın Bakan, çok geç dört yıl.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Sayın Yaman…
M. NURİ YAMAN (Muş) –
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Bakana şu hususu sormak
istiyorum: Sayın
Bakanım, ülkemizde sebze
ve meyve üreticilerinin yıllık üretiminin yaklaşık yüzde 25’inin her yıl
tarlada toplanmadan çürümeye bırakıldığı bir gerçektir. Yine toplanabilen bu
sebze ve meyvenin de ancak yüzde 4’ü ihraç edilme olanağına kavuşabiliyor.
Sormak istiyorum, Sayın
Bakanım, acaba Avrupa Birliğinin gıda güvenliğinin sağlanmasında Birliğin
belirlediği ihracat kriterlerindeki ana ilkeler, bir
bakıma ihracatın anayasası niteliğinde olan ve HACCP diye değerlendirilen o
kriterlere uyulması konusunda ülkemizde Bakanlık olarak herhangi bir çalışmanız
var mı? Bununla ilgili, HACCP kriterlerinin sağlanması
konusunda bir projeniz yürürlüğe girecek mi?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Sayın Sakık… Yok.
Sayın Doğru…
REŞAT DOĞRU (Tokat) –
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Geçmiş olan zamanlarda
üretici birlikleriyle ilgili kanun çıkarılmıştı ancak üretici birliklerinin
hepsi bu kanundan çok fazla faydalanılmadığını ve içerisinin de
doldurulmadığını ifade ediyorlar. Şu anda ülkemizde 43 milyon ton civarında
sebze üretiliyor ve yaklaşık olarak da 5 milyar dolar civarında para da kayıt
dışı konumda gibi görünüyor. Üretici birliklerinin mensuplarının özellikle
kanunun içerisinin doldurularak daha aktif olmaları, daha faal olmaları
noktasında beklentileri var. Bu kanundan sonra bu üretici birlikleriyle ilgili
bir kanunda değişiklik yapmayı düşünüyor musunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Sayın Bakan…
SANAYİ VE TİCARET BAKANI
NİHAT ERGÜN (Kocaeli) – Çok teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli arkadaşlar, Sayın
Yıldız sorusunda malların paçal yapılması hâlinde nasıl bunun haller arasında
dağıtılacağını -yüzde 75’lik kısmın- ifade ediyor. Aslında bu çok zor bir
mesele değil ancak uygulamada bazı sorunlar ortaya çıkarsa, biliyorsunuz,
birtakım düzenlemeler için, biz, yönetmelikte, altı ay içerisinde
çıkartacağımız yönetmelikte bu tür ayrıntıların da hesaplanmasını dikkate
alarak bir yönetmelik hükmü ortaya koymuştuk. Dolayısıyla öncelikle hangi
halden aldıysa zaten rüsumu orada ilk defa o hal sistemi içerisindeki
belediyeye yatırmış olacaktır. Geri kalan yüzde 75’in paçal yapılması hâlinde
bu fiyat açısından kendisinde farklı bir tablo ortaya koyacak ama yüzde 75’lik
kısmın rüsumun dağıtılması açısından çok fazla bir sorun teşkil etmeyeceğini
biz düşünüyoruz. Ama yine ayrıntıda bir sorun olursa yönetmelikte bunu
açıklayacak imkânımız vardır; orada onu göreceğiz.
Sayın Tankut,
sebze ve meyve piyasasında fiyatların yüksekliğinin en önemli sebeplerinden
birisi, bu sektörün mevsimsellikten çok etkileniyor olmasıdır. Mevsim
şartlarından en çok etkilenen sektörlerden bir tanesi sebze meyve piyasasıdır.
Yani, yarınki pazar yerlerinde, eğer bugün don olsa,
yarın toplanacak ürünlerin son derece kıt olacağı, pazara ulaşamayacağı ve
fiyatların aşırı derecede yükseleceği bir tabloyu görmüş olacağız. Bu nedenle,
mevsimselliği bir kenarda tutarsak, elbette spekülasyonlar
varsa bunlar denetlenmeli ama bizim bu kanunda özellikle hem işlem
maliyetlerinin düşürülmesi açısından -işlem maliyetleri düşürülüyor- hem de
kayıt altına alınması ve tüketici birlikleri vasıtasıyla malların pazarlara
ulaşabilmesine imkân vermesi açısından bir ucuzlama meydana geleceğini, sebze
meyve fiyatlarında işlem maliyetlerinin azalması ve arzın piyasaya fazlalaşması
nedeniyle bir ucuzlama meydana geleceğini düşünüyoruz. Tabii ki, fiyat spekülasyonunu yapanlar olursa bunlarla ilgili de
yaptırımlarımız elbette vardır.
Şimdi, Sayın Uslu “195 halin
ne kadarı kalır?” diyor. Bizim amacımız halin sayısının az ya da çok olması
değil, topluma sağlıklı bir şekilde bu ürünlerin ulaşması, sağlıklı hallerin
ulaşması. Halini sağlıklı hâle getiremeyen kişiler, elbette bu süre içerisinde
tasfiye olacaklardır. Bakın, Avrupa Birliği üyesi ülkelerin tamamında -yirmi
iki ülke mi var, yirmi üç mü- 76 tane hal var. Siz sadece burada 195 halden söz
ediyorsunuz. Yani hal sayısının fazlalığı bu işlerin düzgün gittiği anlamına da
gelmiyor açıkçası.
CEMALEDDİN USLU (Edirne) –
Ben de onu söylüyorum.
SANAYİ VE TİCARET BAKANI
NİHAT ERGÜN (Kocaeli) – Önemli olan burada -hallerin ne kadarı sağlıklı hâle
gelebilirse- topluma sağlıklı bir şekilde bu ürünlerin ulaştırılabilmesidir.
Umarız herkes gayret eder, bütün haller sağlıklı olmak için imkânlarını
seferber ederler. Ama 195 halden sağlıksız bir şekilde varlıklarını sürdürme
şansı olmayanlar da olacaktır. Hal sayısında muhtemelen azalma da meydana
gelebilecektir, ama o sayıyı şimdiden kestirme imkânımız yok. Arzumuz bütün
hallerin bu sağlık şartlarına, yeni teknolojik şartlara ulaşmasıdır.
Sayın Harun Öztürk’ün sorusunda… Bu, ihaleyle ilgili bir konu, yani
ihalede nasıl fiyatlar oluşacağını biz tahmin edemeyiz. Burada o arazi
bedelleriyle alakalı bir rakamı ifade etme imkânımız yoktu açıkçası.
Sayın Işık, Avrupa Birliği
mevzuatına uyum konusu içermiyor diye… Bu bir eleştiri değil. AB Komisyonundaki
bu konu, yani bu tasarı Avrupa Birliği mevzuatına uygun değil, yanlış bir
tasarıdır eleştirisi yok orada. Yani bu tasarıdaki bazı mevzularla Avrupa
Birliği mevzuatının ilgisi olmadığı tespitini yapıyor ama Avrupa Birliği
mevzuatıyla ilgisi olan yönleri de var, bizim kendi koşullarımızı ilgilendiren
tarafları da var. Dolayısıyla -tasarının- Avrupa Birliği mevzuatına aykırılığı
şeklinde bir eleştiri olduğunu şahsen düşünmüyoruz.
Aynı şeyi Sayın Aslanoğlu’nun sorusu için de söyleyebilirim. Halleri dört
yıl bekleyecek misiniz sağlıklı hâle gelmesi için? Elbette beklemeyeceğiz. Yani
özellikle toplumun sağlıklı ürünlere, güvenli ürünlere ulaşması amacıyla,
mevcut hallerin yeni yasadaki şartlara daha hızlı bir şekilde uyumunu sağlamak
için ya da var olan sistemdeki aksaklıkları, sağlıkla ilgili, güvenlikle ilgili
aksaklıkları ortadan kaldırmak amacıyla bu çalışmaları da hızlandırmış
olacağız. Bu tasarı bize yeni bir ivme de kazandırmış olacaktır, bunları
gerçekleştirmek adına.
Sayın Yaman’ın sorusunda…
Elbette ihracat kriterlerine uyumu daha çok Sağlık
Bakanlığı ve Dış Ticaret Müsteşarlığındaki arkadaşlarımız takip ediyorlar. Bize
düşen roller olduğunda Bakanlığımız da ihracat kriterlerine,
sebze-meyve ve diğer gıda ürünlerinin ihracatındaki uyumu takip etmek bizim
açımızdan da bir görev olacaktır ama esas takipçisinin Dış Ticaret Müsteşarlığı
olduğunu görmemiz lazım.
Üretici birlikleri… Dün de
konuşmuştum sorulara cevap verirken. Bu tasarının içerisinde aslında üreticiler
birlikler vasıtasıyla ticaret yapmaya yönlendiriliyorlar burada. Dolayısıyla
birlikleri güçlendiren bir yönü var bu tasarının. Eğer üretici birliklerinde bu
tasarıdan sonra yeni bazı düzenlemelere ihtiyaç olursa, birliklerin
güçlenmesini engelleyici bazı unsurlar görülürse elbette üretici birliklerinin
kanununda da bir değişiklik söz konusu olabilir. Dolayısıyla üretici
birliklerinin bu tasarıyla birlikte daha da güçleneceğini biz bekliyoruz, ümit
ediyoruz.
Çok teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Birinci bölüm üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi, birinci bölümde yer
alan maddeleri, varsa o madde üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra
ayrı ayrı oylarınıza sunacağım.
1’inci madde üzerinde iki
önerge vardır. Önergeleri önce geliş sırasına göre okutacağım, sonra aykırılık
sırasına göre işleme alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1/743 Esas
Numaralı Sebze ve Meyve Ticaretinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun Tasarısının 1
inci maddesinin 1 inci fıkrasında bulunan, “…ile arz
ve talep derinliğine göre belirlenecek diğer malların” kısmının madde metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Orhan Ziya Diren Mehmet
Ali Susam Ahmet Küçük
Tokat İzmir Çanakkale
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Rasim
Çakır R. Kerim Özkan
Malatya Edirne Burdur
BAŞKAN – Şimdi, maddeye en
aykırı önergeyi okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 471 sıra
sayılı Kanun Tasarısı’nın adının “Sebze ve Meyve Ticaretinin Düzenlenmesi ve
Toptancı Halleri Hakkında Kanun Tasarısı” olarak değiştirilmesi ve Tasarının 1.
maddesinin 1 ve 2. bentlerinde yer alan “ile arz ve talep derinliğine göre
belirlenecek diğer malların” ibaresinin madde metninde çıkarılmasını arz ve
teklif ederiz.
Oktay Vural Mehmet Şandır Cemaleddin
Uslu |
İzmir Mersin Edirne |
Ahmet Orhan Alim Işık K. Erdal Sipahi |
Manisa Kütahya İzmir |
M. Akif Paksoy Rıdvan
Yalçın |
Kahramanmaraş Ordu |
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI HASAN ALİ ÇELİK (Sakarya)
– Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet
katılıyor mu?
SANAYİ VE TİCARET BAKANI
NİHAT ERGÜN (Kocaeli) – Katılamıyoruz.
BAŞKAN – Gerekçeyi mi?
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Ben
konuşacağım.
BAŞKAN – Mersin Milletvekili
Sayın Şandır, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
MEHMET ŞANDIR (Mersin) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Gerçekten toplumun çok büyük
bir kısmını ilgilendiren çok önemli bir kanun tasarısını görüşüyoruz. Yeterince
komisyonlarda tartışıldı mı? Bundan çok emin değilim çünkü burada yapılan
konuşmalarda bu konuda bir mutabakatın temin edilmediği ortaya çıkmaktadır.
Bakınız, öncelikle bir hususu
ifade etmek istiyorum, AKP Grubuna veya Sayın Bakana ifade etmek istiyorum. Bu
kanun, bir temel kanun olarak 2 bölüm hâlinde ve 20 madde hâlinde görüşülüyor.
Hâlbuki bu kanun, değerli grup başkan vekilleri, Sayın Bakan, bakın, bu kanun,
125 fıkra, 77 bentten oluşan 202 fıkralık bir kanun. Bu 202 birbirinden farklı
hususu 20 maddede nasıl topluyorsunuz? Bunu da 2 bölüm hâlinde nasıl müzakere
ediyorsunuz? Bunun adına müzakere mi denir? Bir ortak payda nasıl
oluşturacaksınız Sayın Komisyon Başkanı?
Bu kanun, 202 fıkradan
oluşuyor; 125’i fıkra ve bu fıkralara ait 77 tane bent. Eğer böyle bir farklılık
olmasa bu kadar ayrıştırmazdınız. Bu kadar ayrışan bir konuyu 20 maddede, 2
bölümde nasıl görüşüyorsunuz? Bunun adına nasıl “müzakere” diyorsunuz? Bununla
nasıl birleşim yapıyorsunuz ve nasıl toplumun faydasına bir sonuç hasıl edeceğinizi ümit ediyorsunuz? Öncelikle yasama
kalitesi açısından bunu şiddetle tenkit ediyorum. Bunu her defasında da
yapıyorsunuz. Bu, doğru
değil. Bir torba kanun usulünüz, bir de böyle, yani yönetmelik
çıkartır gibi kanun çıkartmanız hiçbir şekilde Türkiye Büyük Millet Meclisinin
kalitesine yakışmamaktadır. Hükûmetin dikkatine,
Sayın Bakanın, sayın grup başkan vekillerinin dikkatine sunuyorum ve milletime
sizi şikâyet ediyorum.
Değerli milletvekilleri,
bakınız, bu kanun, üreticileri ilgilendiriyor, tüccarları ilgilendiriyor, komisyoncuları,
perakendecileri, dış satımcı, dış alımcıları, belediyeleri, maliyeyi,
nakliyecileri, ambarları, soğuk hava depolarını ve her şeyden önemlisi
tüketicileri ilgilendiriyor. Bu kadar çok… Yani bir anlamda toplumun tamamını
ilgilendiren bu konuda, bu usulle nasıl bir optimum
nokta buluyorsunuz, ortak faydayı temin etmeyi umuyorsunuz, gerçekten bunu,
burada ifade etmeniz lazım, yoksa bunun adı milleti aldatmak olur, milletin
aklıyla alay etmek olur.
Bir diğer husus: Dün Sayın
Bakanı dikkatlice dinledik, sorulara verdikleri cevapta. Ben Sayın Bakanın iyi
niyetini sorgulamıyorum ama Sayın Bakan diyor ki: “Yeni bir sistem kuruyoruz.”
Ben hemen soruyorum: Yeni kurduğunuz bu sistemde hangi hususu merkeze
alıyorsunuz? Üreticiyi mi? Demin saydığım diğer faktörlerin hangisini merkeze
alıyorsunuz? Üreticilere göre, üretime göre mi yeni bir sistem kuruyorsunuz,
yoksa neye göre bir sistem kuruyorsunuz, bunu gerçekten anlatmanız lazım Sayın
Bakan.
Bir sistem kuruluyorsa, bu
sistemde önceliklerinizi belirlemeniz lazım. Burada önceliğiniz ne? Üretici mi,
tüketici mi, yoksa aradaki diğer unsurlar mı? Bu nokta çok az…
Ayrıca, şu husustan da
vazgeçmek lazım: Bu konuda bir müzakere yapıyoruz. Bu müzakereyi yaparken Sayın
Komisyonun ve Sayın Bakanın meşgul edilmesini de hiç doğru bulmuyoruz
arkadaşlar. Yani böyle yapacağınıza, o zaman kanunları bir yerde getiriniz, bir
yerde onaylatınız ve ilgili yerlere tebliğ ediniz. Eğer müzakere yapacaksak, bu
müzakereye katılımı seviyeli yapmak veya gerçekten samimiyetle yapmak gerekir.
Burada bir şey konuşuyoruz, Bakan meşgul, Komisyon Başkanı meşgul, zaten
sıralarda milleti 3 kişi dinliyor, perişan bir durum.
Şimdi, Sayın Bakan, tekrar
soruyorum: Yani bu konuda kurduğunuz bu yeni sistemde, siz üreticiyi mi,
üretimi mi destekliyorsunuz, merkeze alıyorsunuz? Kimi merkeze alıyorsunuz?
Eğer üretimi ve üreticiyi merkeze alıyorsanız bu yaptığınız kanun yanlış, çünkü
bu kanunla, bu kanunu uygulamak için kuracağınız kurumlar, şimdi, belediyelere,
hal yönetimlerine büyük bir külfet yüklüyorsunuz.
Dün söylediğiniz söz:
“Efendim, kendi kaynaklarıyla gerçekleştirecekler, gerekirse finansman desteği
vereceğiz.” Nasıl yapacaksınız? Bugün hallerin içerisinde
bulunduğu durum ortada. Ürün künyesi sistemi getiriyorsunuz. Bu ürün
künyesini belirleyecek altyapıyı hallerin kurmasını beklerseniz mümkün değil.
Dolayısıyla, değerli
milletvekilleri, bu kanun bence yeni bir kaosa sebep
olacak, yeni bir kargaşaya sebep olacak. 552 sayılı Kanun Hükmünde
Kararname’nin uygulamalarını arar duruma geleceğiz. Üreticisiyle, tüketicisiyle
ve tüm aradaki unsurlarla yeni bir sistem kuralım derken…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Bir dakika ek süre
veriyorum, tamamlayın lütfen.
MEHMET ŞANDIR (Devamla) –
…bir kaosa, toplumun bu kadar büyük kısmını
ilgilendiren bir konuda yeni bir kaosa sebep olacaksınız. Bu doğru değil. Bu
konuyu yeniden tezekkür edebilmek, yeniden gerçekten sorgulayabilmek için ben
bu kanunun komisyona tekrar çekilerek yeniden görüşmeye alınmasını da teklif
ediyorum bu anlamda. Çünkü, burada, bizim kendi
milletvekillerimiz arasında bile, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
milletvekilleri arasında bile üretici bölgelerin, yani Akdeniz Bölgesi halleri
veya illerin milletvekilleriyle diğer milletvekilleri arasında da bir anlaşmazlık
oluşuyor. Çünkü, bu kanunla üretici haller bitiyor,
üretici çok zor duruma, yani savunmasız, korumasız bir noktaya düşüyor. Ama, amaçlanan tüketici fiyatlarının azalması, üretici
fiyatlarıyla tüketici fiyatları arasındaki makasın azalması amacını da gerçekleştirmeyeceği
ortaya çıkıyor. Onun için, doğru bir şey yapabilmek için bunun üzerinde
yeterince ve usulünce müzakere yapılmasını gerekli görüyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MEHMET ŞANDIR (Devamla) -
Sayın Başkanım, çok teşekkür ediyorum, ilkenizi bozmayın benim için. Ama, Sayın Bakanın ve Sayın AKP Grubu yöneticilerinin
dikkatine bu hususları sunuyorum. Çünkü, gerçekten
önemli bir kanun. Bu kanun, böyle, iktidar-muhalefet çekişmesi…
Mesela Sayın Bakanım, benim
verdiğim önergedeki bu “arz ve talep derinliğine göre belirlenecek diğer
mallar” konusunu düzenleyeceğinizi söylüyorsunuz. Önerge veriyoruz, bunu
reddediyorsunuz. Nasıl müzakere bu? Ne zaman belirleyeceksiniz? Kanun çıkıyor.
Ne zaman belirleyeceksiniz? Buradaki istifhamı nasıl kaldıracaksınız? “Arz ve
talep derinliğine göre belirlenecek diğer mallar…” Ne demek bu? Hangi mallar?
Bunun içerisinde uyuşturucu da var mı? Dolayısıyla, bunlar doğru değil. Kanun
yapıyoruz, hukuk yapıyoruz ve yaptığımız bu hukuka dayalı bir uygulama olacak.
Bu uygulamanın sonucunda toplumun büyük kısmı etkilenecek. Yanlış yapıyoruz.
Yanlış yapmaya hakkımızın
olmadığını ifade ediyor, bu kanunun komisyona geri alınarak tekrar
görüşülmesini takdirlerinize sunuyor, teşekkür ediyorum efendim. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim
Sayın Şandır.
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) –
Karar yeter sayısı istiyorum Başkanım.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime beş dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati:
15.25
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 15.35
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 71’inci Birleşiminin Üçüncü
Oturumunu açıyorum.
471 sıra sayılı Tasarı’nın
1’inci maddesi üzerinde verilen Mersin Milletvekili Sayın Mehmet Şandır ve
arkadaşlarının önergesinin oylanmasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi önergeyi yeniden
oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmemiştir; karar yeter sayısı vardır.
Tasarının görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1/743 Esas
Numaralı Sebze ve Meyve Ticaretinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun Tasarısının 1
inci maddesinin 1 inci fıkrasında bulunan, “… ile arz
ve talep derinliğine göre belirlenecek diğer malların” kısmının madde metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Mehmet Ali Susam (İzmir) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI HASAN ALİ ÇELİK (Sakarya)
– Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet
katılıyor mu?
SANAYİ VE TİCARET BAKANI
NİHAT ERGÜN (Kocaeli) – Katılamıyoruz.
BAŞKAN – Sayın Anadol, kim konuşacak?
K. KEMAL ANADOL (İzmir) –
Sayın Diren…
BAŞKAN - Sayın Diren,
buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
ORHAN ZİYA DİREN (Tokat) –
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın milletvekilleri, kısaca
“Hal yasası” olarak görüştüğümüz tasarının 1’inci maddesi üzerinde Cumhuriyet
Halk Partisinin vermiş olduğu önerge üzerinde söz almış bulunuyorum. Yüce
heyetinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.
Sayın milletvekilleri,
Türkiye’miz, dört mevsimi yaşayabilen, bu nedenle de sebze ve meyve
yetiştiriciliği açısından büyük potansiyele sahip bir ülkedir.
Tasarı, yıllardır gündemde
olan ancak bir türlü yapılamayan malların üretim yerlerini, cinsini, miktarını,
hangi üretici ve işletmeye ait olduğunun bilgilerini kapsayacak ürün künyesi
uygulamasını, üretici, tüketici ve meslek mensuplarının menfaatlerinin
korunmasını, hal ve semt pazarlarının fizikî altyapı ve çevre düzenlemelerinin
iyileştirilmesini, programlı arz ve talep dengeleri gözlenerek üretici
açısından kazançlı ve verimli, tüketici açısından ucuz, kaliteli ve güvenilir
ürün sağlanmasını amaçlamıştır. Ancak tasarının mevcut
hâliyle, bahsini yapmış olduğumuz iyileştirmeleri karşılamaktan çok uzak olduğu
görülmektedir.
Sayın milletvekilleri, Türk
tarımının en önemli sorunlarından biri örgütlenme sorunudur. Örgütlülük üretici
açısından “güç kazanmak” demektir. Üretici örgütleri etkin olduğunda ve mevcut
örgütlerin önündeki engeller kaldırıldığında birçok sorun kendiliğinden
çözülecektir. Üreten köylünün örgütlü olmadığı, tarım işletme ve
kooperatiflerinin devlet tarafından desteklenmediği bir yapı içerisinde
başarılı olmaları mümkün değildir.
Tasarının içeriğinde maalesef
üreticilere dönük hiçbir düzenleme yoktur. Haller “Üreticinin malı değerlensin,
alıcı ile satıcı buluşturulsun, daha doğru fiyatlar oluşturulsun.” diye
kurulmuş yerlerdir. Bugün piyasada hallerin devre dışı bırakıldığı, sadece
bildirim yapılarak sebze ve meyvenin büyük marketlere satıldığı, pazar sayılarının
azaltılarak nihai tüketicinin ucuz mala ulaşımının engellendiği tehlikeli bir
sisteme doğru gidişat tasarının içerisinde açık bir şekilde görülmektedir.
Önergemizde de bahsettiğimiz
gibi tasarı başlığının “Sebze ve Meyveler ile Yeterli Arz ve Talep Derinliği
Bulunan Diğer Malların Ticaretinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun Tasarısı” olarak
alt komisyon görüşmelerinde değiştirilmiş olması ile tasarının kapsamı açık
şekilde sınırsız hâle getirilmiştir. Burada asıl amacın, et ve et ürünleri, süt
ve süt ürünleri, yumurta, kesme çiçek ve süs ürünlerinin yasa kapsamına
alındığı alt komisyon görüşmelerinde defalarca belirtilmiştir. Ancak, sebze ve
meyve ticaretine uygun düzenlenmiş olan yasa, kapsama dâhil edilen diğer gıda
maddelerinin ticaret şekillerine ve kanallarına uygun olmadığı için bu
sektörlerin yıkıma uğrayacağı kaçınılmazdır. Bu durum ayrıca zaten çok yüksek
olan et ve et ürünleri, süt ve süt ürünleri ve yumurta fiyatlarını da daha da
artıracak, tüketicinin zararına bir uygulama olacaktır. Bu nedenle “arz ve
talep derinliği” ifadesi bu metinden mutlaka çıkartılmalıdır.
Yine tasarı metninde toptancı
hal yeri olarak belirlenmiş hazineye ait taşınmazlar belediyelere ücretsiz
olarak tahsis edilirken üretici örgütlerine de 492 sayılı Harçlar Kanunu’nun
63’üncü maddesinde yer alan harca esas değerinden verilebileceği
belirtilmiştir. Bu yasanın özünde üretici örgütlerinin desteklenmesi
gerekliliği varken böyle bir çelişkinin yasa metninden çıkarılması, belediyeye
ücretsiz tahsis edilen hazineye ait yerlerin üretici örgütlerine de bedelsiz
verilmesi şeklinde düzeltilmesi gereklidir.
Sayın milletvekilleri, rüsum
ve komisyon ücretlerindeki düşüşün meyve ve sebze fiyatlarında düşüşe neden
olacağı iddiaları da gerçeği yansıtmamaktadır. Fiyat düşüşü ancak arz-talep
dengesi ve altyapı iyileştirmeleri ile mümkün olabilir.
Tasarıda “Hallerin temizlik,
güvenlik, aydınlatma, bakım ve onarım ihtiyaçlarının karşılanması, kapasite
artırımı, teknik donanım, laboratuvar, depolama,
ambalajlama ve diğer ortak tesislerin kurulması için belediye hesabında biriken
ve belediyeye gelir kaydedilen miktarın yüzde 10’unu kullanabilir.” denmiştir.
Belli bir standarda getirmeye çalıştığımız hallerin yüzde 10’luk bir payla bu
iyileştirmeleri yapabilmesi pek olası gözükmemektedir. Bu sebeple, miktar yüzde
10 yerine en az yüzde 20 olarak belirlenmelidir.
Tasarının ilgili maddesinde
ortaya çıkabilecek uyuşmazlıklara çözüm bulmak amacıyla hal hakem heyeti
oluşturulmuştur. Yasanın kapsamına kesme çiçek, et ve et ürünleri, süt ve süt
ürünlerinin de dâhil edildiği dikkate alındığında, maddenin belirtilen heyete
dâhil olan kurum ve oda temsilcilerinin teknik konularda ihtilaflarını
çözemeyeceği görülmektedir. Bu nedenle, hal hakem heyetine girecek kişilerin
teknik yeterlilikleri de açıkça belirtilmelidir. Hal yöneticisinin devlet
memuru niteliklerinde olma esası belirlenmiş ve tahsil durumunun illerde
üniversite, ilçelerde en az lise düzeyinde olması gerektiği tasarıda
belirlenmiştir, ancak böyle önemli bir görevi ifa eden yöneticinin nitelikleri
belirlenmemiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Bir dakika ek süre
veriyorum. Tamamlayın lütfen.
ORHAN ZİYA DİREN (Devamla) –
Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Yöneticinin, mühendislik
fakültelerinden ziraat veya gıda mühendisliği bölümü mezunu olması ve hukuk,
iktisat veya işletme alanında yüksek lisans veya ikinci bir lisans mezunu olup
Avrupa Birliği resmî dillerinden en az birini iyi derece biliyor olması
şartlarını da taşıması gerekmektedir.
Sayın milletvekilleri,
tasarıda toptancı hallerinin kuruluşuyla ilgili maddede “Koşullar yerine
getirildiği taktirde gerçek ve tüzel kişiler ile
belediye sınırları içindeki belediyeler büyükşehir
belediyeleri sınırları içerisinde büyükşehir
belediyeleri tarafından kurulur.” deniyor. Bu düzenlemede nüfusu 2 bini geçen
ilçelerde belediyeye toptancı hali kurma yetkisi verilirken nüfusu milyonları
aşan ve geniş bir coğrafyaya sahip büyükşehir
belediyesi sınırları içindeki ilçelere toptancı hali kurabilme olanağı
verilmemektedir. Bu tezatlığın ortadan kaldırılması büyükşehir
belediyesinin onayı ile büyük ilçelere de toptancı hali kurabilme imkânı
verilebilmelidir.
Tasarı, gıda güvenliği
piyasasının kayıt altında olması ve kontrollü ticaret gibi çok iyi niyetle
düzenlemeler getirmekle…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Teşekkür ederim
Sayın Diren.
ORHAN ZİYA DİREN (Devamla) –
Hemen bitiriyorum. Teşekküre izin verirseniz…
BAŞKAN – Yani bakın, hep
teşekkür için başka bir ikinci dakika dolduruluyor. Son kez size de bu bir
dakikayı verip… Bir daha sakın kimse istemesin!
ORHAN ZİYA DİREN (Devamla) –
Sağ olunuz efendim.
Özellikle üreticilerin
örgütlenmesine yönelik herhangi bir çalışmanın tasarıda olmaması büyük bir
eksikliktir. Örgütlü üretici yapımız güçlendirilmeli, kayıt dışılık en azından
kabul edilebilir bir seviyeye çekilmeli, standartlaşma ve markalaşma yönünden
üreticimiz desteklenmelidir.
Yaş sebze ve meyve üretiminde
Çin, Amerika ve Hindistan’dan sonra 4’üncü sırada yer alan ülkemizde böyle bir
sektörle ilgili düzenlemenin nokta sorunlara çözüm getirmesi gerekliliğine olan
inancımızla, bahsini yaptığımız iyileştirmelerin yasada olması için gerekli
değişikliklerin görüşmeler sırasında yapılacağını umuyor, önergemize destek
vermeniz dileğiyle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim
Sayın Diren.
Ama tekrar söylüyorum, bundan
sonraki konuşmacılar selamlama için ek bir dakika lütfen istemesin.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge reddedilmiştir.
1’inci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
2’nci madde üzerinde üç
önerge vardır. Önergeleri önce geliş sırasına göre okutacağım, sonra aykırılık
sırasına göre işleme alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 471 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 2 inci maddesinin (1) inci fıkrasının (ğ) bendinde yer
alan “diğer malları” ibaresinin “et ve et ürünleri, süt ve süt ürünleri, su ve
su ürünleri, bal ve yumurta gibi diğer gıda maddeleri ile kesme çiçek ve süs
bitkilerini,” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ayşe Nur Bahçekapılı Nurettin Canikli Veysi
Kaynak |
İstanbul Giresun Kahramanmaraş |
İbrahim Yiğit İhsan Koca Durdu Mehmet Kastal |
İstanbul Malatya Osmaniye |
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’na
Görüşülmekte olan 471 sıra
sayılı Kanun Tasarısı’nın 2 maddesinin k) Pazarcı
tanımında yer alan “Mallar” ifadesi yerine geçmek üzere “Yaş sebze ve meyveler”
ifadesinin yazılmasını arz ve teklif ederiz.
K. Erdal Sipahi Oktay Vural Cemaleddin
Uslu |
İzmir İzmir Edirne |
Alim Işık Ahmet Orhan Nevzat Korkmaz |
Kütahya Manisa Isparta |
M. Akif Paksoy Rıdvan
Yalçın |
Kahramanmaraş Ordu |
BAŞKAN – Şimdi maddeye en aykırı
önergeyi okutup, işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Sebze ve Meyveler ile Yeterli
Arz ve Talep Derinliği Bulunan Diğer Malların Ticaretinin Düzenlenmesi Hakkında
Kanun Tasarısı’nın 2. Maddesi (k) bendinde “perakende olarak satan” ibaresinden
sonra gelmek üzere “esnaf ve sanatkar siciline
kayıtlı” ibaresinin getirilmesini;
2. Maddesi (ş) bendinden
sonra
‘t) Denetim elemanları: Gıda
bilimi konusunda lisans seviyesinde eğitim almış Veteriner Hekim, ziraat, gıda
mühendisi unvanını sahip denetim elemanı ile gıda bilimi konusunda ön lisans
seviyesinde eğitim almış gıda ve meyve sebze teknikleri unvanına sahip yardımcı
denetim elemanını’ bendinin ilave edilmesini arz ve teklif ederim.
Orhan Ziya Diren Ahmet Küçük Mehmet Ali Susam |
Tokat Çanakkale İzmir |
Ensar
Öğüt R.
Kerim Özkan |
Ardahan Burdur
|
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI HASAN ALİ ÇELİK (Sakarya)
– Katılamıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet
katılıyor mu?
SANAYİ VE TİCARET BAKANI
NİHAT ERGÜN (Kocaeli) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Kim konuşacak Sayın Anadol? Gerekçeyi mi okutayım, konuşacak mısınız?
K. KEMAL ANADOL (İzmir) –
Sayın Ramazan Kerim Özkan konuşacak.
BAŞKAN – Buyurun.
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur)
– Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; vermiş olduğumuz önerge hakkında söz
almış bulunuyorum. Yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.
(k) bendinde yapılmasını
istediğimiz değişiklik gerekçesi, pazara çıkan esnafın kayıt altına alınması
amacını taşımaktadır. Yasanın amacı kayıt dışılığın önlenmesi olduğuna göre,
esnaf sicil kaydı aranması, aynı zamanda vergi mükellefiyeti sağlaması
açısından gereklidir. Bu anlamda oda kaydı aranması kayıtlı ekonomik yapıyı
güçlendirecektir.
Yine (t) bendinin
eklenmesiyle de, pazar yeri gibi halkın yoğun
alışveriş yaptığı yerlerde veteriner hekim, ziraat mühendisi ve gıda
mühendislerinden oluşan bir denetim ekibi kurulması Avrupa Birliği
müktesebatına uygun olacaktır. Bundan dolayı önergemizin desteklenmesini
bekliyorum.
Değerli milletvekilleri,
bakın, üreticimiz yurt genelinde hâlâ tam örgütlü değildir. Yine aynı şekilde,
tüketicilerimiz de yurt genelinde hâlâ tam örgüte kavuşamamıştır. Bundan dolayı
ne gerçek üretici ne de gerçek tüketici, ürünleri olması gereken fiyatlarda
değerlendirememektedir. Üretici hâlâ “Eli hamur, karnı aç” bir şekilde
üretimini sürdürmektedir.
Komisyon oranlarındaki yüzde
2’lik düşüşler hiçbir etki yaratmayacaktır çünkü bu malların, yani domatesin,
biberin, fasulyenin, patlıcanın, elmanın, portakalın, muzun, değişik otların
üretiminden tüketiciye varıncaya kadar fiyatlarında yüzde 100, yüzde 400
düzeyinde bir artış şekillenmektedir.
Bu yasayla haller
özelleştirilmektedir. Bunlara kim hâkim olacaktır? Şüphesiz, çoğu yabancı olan hipermarketler
zincirlerine hitap etmiş oluyoruz bu yasayla, yani sermayeyi tekrar
ödüllendirmiş oluyoruz. Bugüne kadar halleri belediyelerimiz iyi kötü idare
ediyordu. Şimdi ise “Serbest rekabeti yaratıyoruz.” etiketi altında
özelleştirme gerçekleştiriyoruz.
Yasa gerçekleştirildiğinde,
hallerde komisyonculuk yapanlar da bir süre sonra hipermarketlerin elemanı
düzeyine gelecektir, köylülerimiz bu durumda mağdur olacaklardır.
Kooperatiflerimizi
güçlendiremediğimiz için -ancak mevcut Hükûmetimiz de
kooperatiflere, tarım satış kooperatiflerine destek olmayı yasa ile
engellemiştir- bu durumda vatandaş nasıl hallerde yüzde 20’lik paydan
yararlanacaktır?
Yasa, üreticilere destek
oluyormuş gibi bir görüntü göstermektedir ancak burada da en önemli şey,
özelleştirmenin yapılmış olmasıdır.
Kaybeden köylüdür,
çiftçimizdir, tüketicidir ve hatta komisyoncudur. Kazanan ise yabancı ve
hipermarket zincirleri olacaktır. “Eller iyisi, evler ağısı” konumunda bir
durum sergiliyoruz. Kendi üreticimize kötüyüz ama hipermarketler zincirine…
Çünkü yabancı sermaye -hipermarketler anlamında- Türkiye’ye hâkim olmuştur,
onlara gayet iyiyiz. Bu vatandaş, bu domatesi, biberi, elmayı nasıl üretiyor,
kaç kere buduyor, kaç kere su veriyor, naylon seralarda ömrünü nasıl tüketiyor;
kış günlerinde o kömürü, yakıtı, ısınmayı nasıl sağlıyor bunları hiç
düşündüğümüz yok. Bunların Ziraat Bankasına borçları var mıdır yok mudur,
onları düşünmüyoruz. Onlar bugünlerde bizlerden bir iyileştirme bekliyor, yaş
meyve-sebze üreticileri.
KAYHAN TÜRKMENOĞLU (Van) –
Destek bekliyor.
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Devamla)
– Evet o desteğin verilmesi gerekiyor.
Ziraat Bankasını bir türlü
çiftçinin, üreticinin bankası hâline getiremediniz değerli arkadaşlarım. Ziraat
Bankası şu anda kâr eden bir kurum konumunda olması gerekir ama üreticinin de
kâr etmesi gerekiyor. 4,5 katrilyon kâr etmiş, çok güzel. Bu kimden alındı? Türk köylüsünden, Türk çiftçisinden. Bunun, bu kârın az
olması çiftçinin lehine bir gelişmedir. Ama bunu bir türlü başaramadınız. Halk
Bankasını esnafın bankası hâline getiremediniz, Ziraat Bankasını da üreticinin
ve çiftçinin bankası hâline getiremediniz. Bunu sizlerden rica ediyoruz. Şu
anda Türk köylüsü, Türk çiftçisi, yaş meyve-sebze üreticisi Ziraat Bankası
borçlarından dolayı icra kapılarındadır, araçları yediemin depolarındadır.
Bunlar bizlerden, Hükûmet yetkililerinden iki yıl
faizsiz bir erteleme beklemektedir. “Hükûmetimiz
güçlü.” diyorsunuz, “Ekonomi iyiye gidiyor.” diyorsunuz, “Kriz bizi
etkilemedi.” diyorsunuz, “Krizi fırsata dönüştürelim.” diyorsunuz, o zaman bu
krizi fırsata dönüştürmek için bu çiftçilerin bu isteklerini yerine getirmek
zorundasınız. Çünkü üretim, üretim, üretim, üretim… Biz pazarlama yapacağız
değerli arkadaşlarım.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Bir dakika ek süre
veriyorum, tamamlayın lütfen.
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Devamla)
– Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Yüzde 5’lik bir ihracatımız
var. Yüzde 25-30’u tarlalarda çürüyor. Ne yazık! Yüzde 5 ihracat yakışıyor mu
böyle büyük bir ülkeye? Aldıklarımız… Yurt dışından hâlâ yaş meyve-sebze almaya
devam ediyorsunuz; İran’dan karpuz alıyorsunuz, elma alıyorsunuz, yurt dışından
muz geliyor. Bunlar yaş meyve-sebze üreticisine bir kurşundur. Bunların
olmaması gerekiyor. Ceviz geliyor yurt dışından, değerli arkadaşlarım, badem
geliyor; bademin anavatanı Türkiye. Bunları bir türlü engelleyemediniz. Bu
ticareti yapmak zorundasınız. Yani Isparta’nın, Antalya’nın, Burdur’un,
Çivril’in elması varken, İtalya elması manavlarda olması beni üzdüğü kadar
sizleri de üzmelidir diyor, yüce Meclisi tekrar saygıyla selamlıyorum.
Önergemizin kabulünü rica ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Çok teşekkür ederim
Sayın Özkan.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) –
Sayın Başkan, karar yeter sayısı…
BAŞKAN – Karar yeter sayısı
arayacağım.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime beş dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati:
15.53
DÖRDÜNCÜ
OTURUM
Açılma Saati: 16.05
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 71’inci Birleşiminin Dördüncü
Oturumunu açıyorum.
471 sıra sayılı Tasarı’nın
2’nci maddesi üzerinde verilen, Burdur Milletvekili Sayın Ramazan Kerim Özkan
ve arkadaşlarının önergesinin oylanmasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi önergeyi yeniden
oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.
Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime beş dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati:
16.06
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 16.17
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 71’inci Birleşiminin Beşinci
Oturumunu açıyorum.
471 sıra sayılı Tasarı’nın
2’nci maddesi üzerinde verilen Burdur Milletvekili Sayın Ramazan Kerim Özkan ve
arkadaşlarının önergesinin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi önergeyi yeniden
oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.
Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Karar yeter sayısı vardır, önerge kabul edilmemiştir.
Tasarının görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon burada.
Hükûmet burada.
Diğer önergeyi okutuyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 471 sıra
sayılı Kanun Tasarısı’nın 2 maddesinin k) Pazarcı tanımında yer alan “Mallar”
ifadesi yerine geçmek üzere “Yaş sebze ve meyveler” ifadesinin yazılmasını arz
ve teklif ederiz.
Oktay Vural (İzmir) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI HASAN ALİ ÇELİK (Sakarya)
– Katılamıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet
katılıyor mu?
SANAYİ VE TİCARET BAKANI
NİHAT ERGÜN (Kocaeli) – Katılamıyoruz efendim.
BAŞKAN – Buyurun Sayın
Korkmaz. (MHP sıralarından alkışlar)
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Önergemizle ilgili konuşmak üzere söz almış bulunuyorum.
Bugün burada milyonlarca
üreticimizi, esnafımızı ve yine 73 milyon tüketiciyi ilgilendiren gerçekten çok
önemli bir hususu tartışıyoruz. Küreselleşmiş, büyükçe bir köy hâline gelmiş,
iletişimin sınır tanımadığı günümüz dünyasında ticaret ve pazarlamanın önemi
artmış, âdeta üretim faaliyetlerinin önüne geçmiştir. Artık, Hollandalı
Karadeniz fındığını, Fransız Ege’nin çekirdeksiz üzümünü, Romanyalı Isparta’nın
elma ve kirazını sorar hâle gelmiştir.
Ürünün tarladan başlayıp
tüketicinin sofrasına uzanan yolculuğunda sebze ve meyve halleri özel bir önem
arz etmektedir. Türkiye’de halciliğin sorunları vardır, konuşmacılar da
belirtti, bu sorunlar çözülemeyen sorunlar değil ancak üreticinin, esnafın
sorunlarının sizin önceliğiniz olması lazım. Kısaca, onların dertleriyle
dertlenmeniz gerekmektedir. Her bir açılan hipermarketin, alışveriş merkezinin
yüzlerce esnafın ocağına incir ağacı dikmesine seyirci kalır, tanzim edici
kanun tasarısını fincancı katırlarını ürkütmeme adına bir türlü Meclise
getirmez iseniz, üstelik açılışlarında yaptığınız konuşmalarda “Bakkalların,
esnafın devri kapandı.” der iseniz elbette bu sorunlar çözülmez. Sonra ne olur?
Sonra çiftçiler, esnaflar aç kalır, üretemez. Onlar üretemezse ülke aç kalır.
AKP için bu tedbirlerin o kadar da önemi yok çünkü kafalarında millî ekonomiyi
çoktan bitirmişler, “Sermayenin milliyeti olmaz.” diye de ahkâm kesiyorlar.
Dünya üzerindeki tüm siyasi kavgaların temelinde ülkelerin ekonomik
menfaatlerinin yattığını unutuyorlar. Belki, unutmuyorlar da dışarıda
yabancılara verilen sözler akıllarına gelmiyor, basiretlerini bağlıyor. Millî
olan ne varsa, hangi firma ayakta kalmışsa onlar birer birer
tarih olurken piyasadaki boşlukları yabancılar ve onlarla iş ortaklığına
soyunmuş doğuştan şanslı AKP yöneticilerinin mahdumları, yeğenleri dolduruyor.
Türkiye’de olan biten budur. 2 milyon çiftçi borçlanmış, üretememiş,
geçinememiş ve âdeta kahredercesine çiftini çubuğunu terk etmiştir. Onlar
yoksullaşıp açlığa mahkûm edilirken akraba, hısım, cümle takım tarikatlardan
zenginler yaratılmıştır.
2009 yılı Aralık ayı
itibarıyla Isparta’da banka borç takibine düşmüş borç miktarı 50 trilyon
liradır. Bunlar uydurulan rakamlar değil, BDDK verileridir. Ne kadar pembe
tablolar çizerseniz çizin çiftçimiz, esnafımız açtır Sayın Başbakan.
Sayın Hükûmet,
Sayın Tarım Bakanı; insanlarımız geçinemiyor, borçlarını ödeyemiyor. Türkçe söylüyoruz: Etrafınızdaki yağcı, yağdanlık çemberinden
kurtulup köylere gidin, insanlarımızla konuşun; tehdit etmeden, müşfik,
munisçe; size methiyeler düzüp “Her şey ne kadar da iyi!” diyen yandaş
gazetelerdeki kalemşorları elinizin tersiyle itin, artık her şeyi göze almış
protestoculara bir kulak verin; bunların önemli bir kısmı size oy vermişti,
şimdi burunlarından soluyorlar, öfkeyle sandıktaki hesap gününü bekliyorlar.
Bunları dile getirdiğimizde
2002’ye dönüyorsunuz, Hükûmetin üçte 1’ini oluşturan
Milliyetçi Hareket Partisine iftira atıyorsunuz. Size verilen çuval çuval oylar, 57’nci Hükûmete
iftira atmak için miydi? Milletin 1’inci döneminizde 370, 2’nci döneminizde 340
milletvekilliği verdiği bir parti olarak kendinizi bir koalisyonun üçte 1’ini
teşkil etmiş ve koalisyon protokolüne bağlı kalarak hizmet etmek zorunda kalmış
bir parti ile kıyaslamaktan yüzünüz kızarmıyor mu?
MUSTAFA CUMUR (Trabzon) –
Yahu, Anayasa’nın 47’nci maddesine bak bakalım.
S. NEVZAT KORKMAZ (Devamla) –
Ailenizin, bütün ülkenizi çözümden çözülmeye doğru götürürken oyunun son
perdesini oynadığınızın farkında mısınız?
Değerli milletvekilleri, Hal
Kanunu’nu toptan değiştirmek yerine, 552 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin
aksayan yönlerinin düzeltilmesini talep etmektedir hal esnafı ve onların
kurduğu birlikler. Nedir bu talepler? Toptancı hallerinin kurulması yetkisinin
Bakanlıkta, hal içinde tahsis, kiralama ve satış yetkilerinin belediyede
kalmasını istiyorlar. Ayrıca, hal dışındaki satışların kayıt dışılığı
artıracağından endişe ediyorlar. Hayat pahalılığının günah keçisi olarak ilan
ettiğiniz hal komisyoncularının aldığı…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Bir dakika ek süre
veriyorum, tamamlayın lütfen.
S. NEVZAT KORKMAZ (Devamla) –
Sağ ol Başkanım.
…yüzde 8 komisyon yerine,
yabancıların ellerinde olan hipermarketlerin yüzde 100, hatta yüzde 200’e varan
aşırı kârlarının engellenmesini istiyorlar. Yine, eğer kiralama getirilecek ise
ihale süresi sonunda tarafların günün şartlarına göre sözleşmelerini
yenileyebilmelerini istiyorlar. Bu talepler, makul taleplerdir. Eğer bu tasarı
bu hâliyle yasalaşırsa bunlar ne olacak? Gecekondu hallerinin sayısı
artacaktır; hale giren ürün miktarının azalmasına, bu da hallerin zamanla
kapanmasına sebep olacaktır; kayıt dışılık artacaktır, yeri belirsiz, ticari
geçmişi belirsiz aracıların artmasına sebep olunacaktır. Bu gerekçelerle tasarı
kamu yararına değildir.
Milliyetçi Hareket Partisi
olarak, tasarıya, ancak bu eksiklikler giderildikten sonra Meclise
getirildiğinde destek vereceğimizi söylüyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim
Sayın Korkmaz.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge reddedilmiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 471 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 2 inci maddesinin (1) inci fıkrasının (ğ) bendinde yer
alan “diğer malları” ibaresinin “et ve et ürünleri, süt ve süt ürünleri, su ve
su ürünleri, bal ve yumurta gibi diğer gıda maddeleri ile kesme çiçek ve süs
bitkilerini,” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ayşe Nur Bahçekapılı (İstanbul) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI HASAN ALİ ÇELİK (Sakarya)
– Takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet
katılıyor mu?
SANAYİ VE TİCARET BAKANI
NİHAT ERGÜN (Kocaeli) – Katılıyoruz.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI
(İstanbul) – Gerekçe…
BAŞKAN – Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Madde metni ile Kanun
Tasarısının diğer maddelerinde geçen diğer mallar ibaresine açıklık
getirilmesine yönelik düzenleme yapılmıştır.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.
2’nci maddeyi kabul edilen
önerge doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
3’üncü madde üzerinde üç
önerge vardır; önergeleri önce geliş sırasına göre okutacağım, sonra aykırılık
sırasına göre işleme alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 471 sıra
sayılı Kanun Tasarısı'nın 3. maddesinin 1. fıkrasının son cümlesi içerisinde
yer alan "Belediye'nin" kelimesinin çıkarılarak yerine
"Bakanlığın" yazılmasını ve 2. fıkranın madde metninden çıkarılmasını
arz ve teklif ederiz.
Oktay Vural Cemaleddin
Uslu K. Erdal
Sipahi |
İzmir Edirne İzmir |
Ahmet Orhan Alim Işık M. Akif Paksoy |
Manisa Kütahya Kahramanmaraş |
Rıdvan Yalçın |
Ordu |
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 471 Sıra
Sayılı Sebze ve Meyve Ticaretinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun Tasarısının 3
üncü maddesinin 1. fıkrasında yer alan "... belediye
sınırları içinde belediyeler, Büyükşehir Belediye sınırları içinde Büyükşehir
Belediyeleri tarafından kurulur" ifadesinden sonra gelmek üzere
"Ancak Büyükşehir belediye sınırları içinde nüfusu 100.000'i geçen
belediyeler, Büyükşehir Belediyesinin onayı ile toptancı hali kurabilir"
ibaresinin getirilmesini arz ve teklif ederiz.
Tasarının 3 üncü maddesinin 3
üncü fıkrasında yer alan "... ile arz ve talep
derinliğine göre belirlenecek diğer malların" ifadesinin yasa metninden
çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.
Ayla Akat Ata Nuri
Yaman Hamit
Geylani |
Batman Muş Hakkâri
|
Sevahir
Bayındır Pervin
Buldan |
Şırnak Iğdır
|
BAŞKAN – Şimdi, maddeye en
aykırı önergeyi okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1/743 Esas
Numaralı Sebze ve Meyve Ticaretinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun Tasarısının 3
üncü maddesinin 1 inci fıkrasında bulunan, "(...) belediye sınırları
içinde belediyeler, Büyükşehir belediye sınırları içinde Büyükşehir
belediyeleri tarafından kurulur", ibaresinden sonra gelmek üzere,
"Ancak Büyükşehir belediye sınırları içinde nüfusu 100.000'i geçen belediyeler,
Büyükşehir Belediyesinin onayı ile toptancı hali kurabilir" ibaresinin
eklenmesini;
Tasarısının 3 üncü maddesinin
(3) fıkrasında bulunan "(...) arz ve talep derinliğinin bulunması”
kısmının madde metninden çıkarılmasını;
Tasarısı'nın 3. Maddesi 6. Fıkrasının
"İmar Planında toptancı hal yeri olarak belirlenmiş alanda bulunan
mülkiyet Hazineye ait taşınmazlar toptancı hali kurulmak üzere belediyelere ve
üretici örgütlerine bedelsiz olarak, diğer gerçek ve tüzel kişilere ise rayiç
bedeli üzerinden doğrudan satış yoluyla devredilir. Bu
şekilde devredilen yerlerin, amacı dışında kullanılması, hukuken geçerli bir
mazeret olmaksızın belirlenen sürede tesisin inşaatına başlanmamış olması,
inşaatı tamamlanmamış olması veya inşaatı tamamlanmasına rağmen faaliyete
geçmemiş olması hâllerinde geri alınacağına yönelik tapu kütüğüne şerh konur ve
bu şartların gerçekleşmemesi durumunda taşınmazlar geri alınır." şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Yaşar Ağyüz R.
Kerim Özkan Mehmet Ali Susam |
Gaziantep Burdur İzmir |
Ahmet Küçük Ensar Öğüt Necla
Arat |
Çanakkale Ardahan İstanbul |
Onur Öymen |
Bursa |
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI HASAN ALİ ÇELİK (Sakarya)
– Katılamıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet
katılıyor mu?
SANAYİ VE TİCARET BAKANI
NİHAT ERGÜN (Kocaeli) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) –
Yaşar Ağyüz konuşacak.
BAŞKAN – Sayın Ağyüz, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 471 sıra sayılı yasanın 3’üncü maddesi
üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına vermiş olduğumuz önerge üzerinde
söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, yine
Meclisimiz bir temel yasayla karşı karşıya ve yönetmelik çıkarır gibi bir yasa
çıkarma uygulamasıyla yine karşı karşıyayız. Gerekçe: 552 sayılı Yasa’nın
günümüz ihtiyaçlarına cevap vermemesi. Bunun için yeni düzenlemeler gerekiyor.
Bu düzenlemeler içerisinde, belediyelere verilen yetkiler var, özel ve tüzel
kişilere hal kurma konusunda verilen yetkiler var. Tabii, belediyelerde, sadece
büyükşehirlerde, büyükşehirle
sınırlandırmak bu yasanın içerisinde en büyük adaletsiz maddelerden bir tanesi.
Siz, 2 bin nüfuslu belediyelere bu yetkiyi vereceksiniz; özel, tüzel kişilere
hal kurma yetkisi vereceksiniz ama metropol ilçe
belediyelerine bu yetkiyi vermeyeceksiniz. Bunun değişmesi gereken bir madde
olduğunu kabul ettiğimiz için bu önergemizi verdik.
Ayrıca da bu madde içerisinde
en büyük özellik, kent arsalarını ranta dönüştürmek
için haller de kapsam içerisine alınıyor. Herkesin dikkatle bu yasayı
incelediği zaman da görmesi gereken olay, belediyelere, kent içinde kalmış, rant etmiş olan arsaları kent dışına halleri çıkararak değerlendirme
yetkisini yasal olarak veriyorsunuz. Yap-işlet-devret yetkisini veriyorsunuz,
halleri bir başka yere taşıma yetkisini veriyorsunuz ve o arsaların -ki bugüne
kadar yapılan uygulamalar böyledir- kent rantına
dönüşmesi için bir yetkilendirme yapıyorsunuz. İşin özü, üretici, haldeki
komisyoncu, kabzımal arkadaşlarımız, tüketici, vesaire olduğu kadar,
belediyelere rant elde etme kokusu veren bir yasadır.
O nedenle, bu maddenin değişmesi gerekmektedir.
Tabii, bugüne kadar, hangi
yasal müeyyideyle hallerden alınan gelirleri belediyeler haller için kullandı?
Aynen Hükûmetiniz gibi; Hükûmetiniz
de 99’da çıkan deprem vergisini -bugüne kadar özellikle iletişim vergisi devam
ediyor ve halkımızı canından bezdirmiş, yüzde 25 oranında, dünyada sayılı en
yüksek vergisi olan ülkeyiz- özel iletişim vergisini bugüne kadar
ettiriyorsunuz ve bunun, depremi önleyici, koruyucu veya afet sonrası tedbirler
için kullanıldığı meçhul. 27 katrilyon, 28 katrilyon para nerede? Bütçe açığını
kapatmak için kullanılmış, faiz ödemeleri için kullanılmış ama bu paralar
amacına uygun kullanılmadığı için, siz şimdi diyorsunuz ki “Belediyeler
hallerden gelen gelirleri amacına uygun kullanmıyor, kullanılır hâle
getireceğiz.” Önce siz kullanılır hâle getirin. İktidar önce bu kurallara uyacak
ki belediyeler de bu kurallara uysun. Dolayısıyla, siz iktidar olarak sekiz
yıldır, doğal afetler konusunda bir şey yapmadığınız gibi, doğal afetleri
önlemek, tedbirini almak, koruyucu tedbirleri almak amacıyla, planlama yapmak
amacıyla vatandaşımızdan topladığınız vergileri de amacı dışında kullandığınız
için suçlusunuz. Bu parayı ya vatandaşa iade edeceksiniz ya amacı doğrultusunda
kullanacaksınız.
Bu vesileyle, Elâzığ
depreminde hayatını kaybedenlere rahmet diliyorum, Elâzığ halkına geçmiş olsun
diyorum. Bir daha bu felaketlerle karşılaşmamak dilekle olmuyor. Sekiz yıldır,
bakın, Kadir Topbaş, Büyükşehir Belediye Başkanı, “Ah vah!” ediyor. “Bir deprem
ucumuzda, 50 bin konut yıkılır.” diyor. Şikâyet etmekle olur mu? Büyükşehir
Belediye Başkanı iktidar partisinden değil mi?
Siz, ama,
uygarlığı rezidansları dikmekte görüyorsunuz; siz uygarlığı yeşil alanları
katletmekte görüyorsunuz; siz uygarlığı ulaşımı sorun hâline getirmekte
görüyorsunuz, altyapıyı sorun hâline getirmekte görüyorsunuz ve ondan sonra felaket
geldiği zaman da diyorsunuz ki: “Kerpicin faturası ağır oldu.” Bir Başbakan
söylüyor bunu!
Ayamama Deresi taşıyor,
“Ayamama Deresi intikam aldı.” diyorsunuz. Deprem oluyor, “Kerpicin intikamı
ağır oldu.” diyorsunuz. Kerpiçte yaşamayı reva gören iktidar neden bugüne kadar
kerpiçli yaşamdan kurtarmak için bir çaba göstermedi? Neden sadece İstanbul dükalarını görüyorsunuz; Şişli’yi, Mecidiyeköy’ü,
Etiler’i görüyorsunuz; Ankara’nın Çankaya’sını görüyorsunuz? Kentimiz, ülkemiz
bu değil. Ülkemizin gerçekleriyle yüzleşin. Zaten yüzleşemediğiniz için,
seçimden seçime oylarını almak amacıyla yüzleştiğiniz için bu gerçekleri
görmüyorsunuz ve ülkemizin sorunları da gittikçe artıyor, gittikçe kabarıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Bir dakika ek süre
veriyorum, tamamlayın lütfen.
YAŞAR AĞYÜZ (Devamla) – Bu
yasayla hal sorununu çözeceksiniz ama üreticinin Hükûmet
tarafından desteklenmesi gereken formasyonlarını niye
sağlamıyorsunuz? Övünüyoruz, Ziraat Bankası kârını katlamış, Halkbank katlamış, Vakıfbank katlamış. Esnaf niye kan
ağlıyor?
Sayın Bakan, AVM’lerden bakkalları kurtaracaktınız. Bakkallarla beraber
altmış tane esnaf AVM’lerin baskısı altında. Yazık,
günah değil mi? Bakkallar kapanıyor. 2-2,5 milyon
esnaf bu. Bunların yarasına merhem olmamız gerekirken biz ana sorunları ihmal
ediyoruz ve ana sorunları görmezlikten gelerek, kurumlar arası kavgayı
kışkırtarak, kurumlarla kavgayı -iktidar- başlatarak maalesef ana sorunları
görmezlikten geliyoruz.
Umarım bu tür felaketler bir
daha yaşanmaz, bu felaketler iktidara ders olur. Ama doğal felaketler kadar,
Türkiye'nin başına gelen en büyük felaket, sekiz yıldır iş başında bulunan AKP
İktidarıdır. AKP İktidarından kurtuluş, Türkiye'nin kurtuluşu olacaktır.
Hepinize saygılar sunuyorum.
Teşekkür ederim. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim
Sayın Ağyüz.
III.- Y O K L A
M A
(CHP sıralarından bir grup
milletvekili ayağa kalktı)
K. KEMAL ANADOL (İzmir) –
Sayın Başkan, yoklama istiyoruz.
BAŞKAN – İşari
oylamaya geçmeden önce yoklama talebi vardır.
Sayın Anadol,
Sayın Aslanoğlu, Sayın Özbolat,
Sayın Seçer, Sayın Keleş, Sayın Karaibrahim, Sayın
Köse, Sayın Emek, Sayın Çöllü, Sayın Güner, Sayın Tüzün, Sayın Ağyüz, Sayın Arat,
Sayın Küçük, Sayın Paçarız, Sayın Ünlütepe, Sayın
Ersin, Sayın Barış, Sayın Akıncı, Sayın Kesici.
Yoklama için üç dakika süre
veriyorum ve yoklamayı başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama
yapıldı)
BAŞKAN – Toplantı yeter
sayısı vardır.
VIII.- KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
4.- Sebze ve
Meyve Ticaretinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun Tasarısı ile Avrupa Birliği Uyum,
Tarım, Orman ve Köyişleri ile Sanayi, Ticaret,
Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonları Raporları (1/743) (S.
Sayısı: 471) (Devam)
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge reddedilmiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 471 Sıra
Sayılı Sebze ve Meyve Ticaretinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun Tasarısının 3
üncü maddesinin 1. fıkrasında yer alan "... belediye
sınırları içinde belediyeler, Büyükşehir Belediye sınırları içinde Büyükşehir
Belediyeleri tarafından kurulur" ifadesinden sonra gelmek üzere
"Ancak Büyükşehir belediye sınırları içinde nüfusu 100.000'i geçen
belediyeler, Büyükşehir Belediyesinin onayı ile toptancı hali kurabilir"
ibaresinin getirilmesini arz ve teklif ederiz.
Tasarının 3 üncü maddesinin 3
üncü fıkrasında yer alan "... ile arz ve talep
derinliğine göre belirlenecek diğer malların" ifadesinin yasa metninden
çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.
Ayla Akat Ata
(Batman) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI HASAN ALİ ÇELİK (Sakarya)
– Katılamıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet
katılıyor mu?
SANAYİ VE TİCARET BAKANI
NİHAT ERGÜN (Kocaeli) – Katılamıyoruz efendim.
BAŞKAN – Buyurun Sayın
Buldan.
PERVİN BULDAN (Iğdır) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; konuşmama başlamadan önce, Elâzığ Karakoçan ve
Kovancılar bölgesinde gerçekleşen depremde yaşamını kaybeden yurttaşlarımıza
Allah’tan rahmet diliyor, olaydan zarar gören bütün yurttaşlarımıza da geçmiş
olsun dileklerimi iletiyorum.
Ayrıca, dünya kadınlarının bu
yıl 100’üncü yılı kutlanan 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nü kutluyor, kadın
cinsinin özgürleşmesini demokratikleşme sürecinin temel bir hedefi olarak
algıladığımızı, başta siyasi alan olmak üzere, yaşamın tüm alanlarında
mücadelemizi bu temelde yürüteceğimizi bildirmek isterim. Bu düşüncemle tüm
kadın yurttaşlarımızı sevgiyle ve saygıyla selamlarım.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; önemli bir tasarıyı görüşmekteyiz. Zira,
sebze ve meyve ticareti 40 milyon tondan daha fazla olan üretim miktarı ile 40
milyar Türk lirası tutarındaki işlem hacmiyle temel yaşamsal boyutta ve
ekonomik alanda oldukça önemli bir potansiyeli ihtiva etmektedir.
Tasarı, üreticileri, aracı,
komisyoncuları, üretici birliklerini, ürünü pazarlayan tüccarları, tüketici
konumunda bulunan halkın tamamını ilgilendirmektedir. Bu pazarda pay sahibi
olan tüm kesimlerin zarar görmemesi bizim için önemli bir noktadır. Fakat en
önemlisi ise bu konuya yaşamsal bağlılığı bulunan tüketicinin lehine olacak
düzenlemelerin yapılmasıdır.
Meyve ve sebze ticareti, bir
türlü çözüme kavuşturulmayan birçok mühim sorunları içerisinde barındıran bir
sektördür. Üretici zarar etmekten yakınırken, tüketici yüksek fiyatlardan
dolayı ihtiyaçlarını yeterli düzeyde karşılayamamaktadır. Diğer taraftan, kayıt
dışılık muazzam bir düzeydedir ve bu kanun tasarısının esas amacının da bu
kanun dışılığı önlemek olduğu bildirilmektedir. Ancak ne var ki yasal
düzenlemeler yeterince detaylandırılmamış, sebze ve meyve hallerine
düzenlemeler getirilirken, bu sektörün kamu denetiminin dışına çıkarılması gibi
bir durumun söz konusu olması işleri daha da içinden çıkılmaz bir hâle
getirmektedir.
Tasarı ile sebze-meyve pazarı
sermaye şirketlerinin denetimine terk edilmektedir. Sektörün serbest piyasanın
acımasız koşullarına terk edilmesi durumunda bunun yükünü üreticilerin ve
tüketicilerin taşıyacağı aşikârdır, bu durum da bizim açımızdan kabul
edilemezdir. Nitekim geniş bir meyve-sebze üretim potansiyeline sahip olan
Türkiye’de, hâlihazırda üretilen ürünlerin büyük ve önemli bir kısmı heba
olurken tüketici yüksek fiyatlarla bu ihtiyaçlarını karşılamaya çalışmaktadır.
Semt pazarları akşam saatlerinde toplanırken pazarın çürükleri içinden rızkını
çıkarmaya çalışan yurttaşlarımızın durumuna hepimiz sürekli tanık oluyoruz.
Yine, çöplerden ihtiyaçlarını karşılamaya çalışan çok büyük bir nüfusumuz var.
Halkımızın büyük bir kısmı sağlıklı beslenme olanaklarından yoksundur. Bu
nedenle, yasal düzenlemeler yapılırken kamu yararı güdülmeli ve öncelikli
olarak büyük sermaye gruplarının değil halkın menfaatleri gözetilmelidir.
Dolayısıyla meyve ve sebze fiyatlandırılması satıcının kararına bırakılmayacak
kadar önemli bir konudur.
Sonuç olarak şunu ifade etmek
isterim: Bizce de sebze ve meyve ticaretinde yasal düzenlemeler yapılması
gerekmektedir. Bu açıdan yasayı önemsiyoruz ve yasa içerisinde olumlu
bulduğumuz noktalar da bulunmaktadır fakat mevcut eksiklikler ve özelleştirmeye
olanak sağlayan maddeler dolayısıyla bu yasayı onaylamadığımızı ifade etmek
istiyorum ve hepinizi saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim
Sayın Buldan.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge reddedilmiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 471 sıra
sayılı Kanun Tasarısı'nın 3. maddesinin 1. fıkrasının son cümlesi içerisinde
yer alan "Belediye'nin" kelimesinin çıkarılarak yerine
"Bakanlığın" yazılmasını ve 2. fıkranın madde metninden çıkarılmasını
arz ve teklif ederiz.
Oktay Vural (İzmir) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI HASAN ALİ ÇELİK (Sakarya)
– Katılamıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet
katılıyor mu?
SANAYİ VE TİCARET BAKANI
NİHAT ERGÜN (Kocaeli) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Şandır…
MEHMET ŞANDIR (Mersin) –
Sayın Ahmet Orhan konuşacak.
BAŞKAN – Sayın Orhan,
buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
AHMET ORHAN (Manisa) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; sözlerimin başında öncelikle bugün kara toprağın bağrına
bıraktığımız, vatan savunmasında şehadet şerbeti
içmiş olan 2 evladımıza Allah’tan rahmet, yakınlarına ve aziz Türk milletine
sabırlar diliyorum.
Ayrıca, geçtiğimiz gün
yaşadığımız Elâzığ’daki elim olayda hayatını kaybeden vatandaşlarımıza yine
rahmet ve geride kalanlara ve aziz Türk milletine sabırlar temenni ediyor,
Allah’ın bizi böyle afetlerle bir daha karşı karşıya getirmemesini diliyorum.
Değerli milletvekilleri,
vermiş olduğumuz değişiklik önergesiyle hiçbir sınırlama olmadan, büyükşehir belediyelerine bağlı belediyeler hariç tutularak
tüm belediyelere verilmiş olan hal kurma yetkisinin ilgili bakanlıkça
kullanılması temin edilmek suretiyle doğacak haksızlık ve karışıklığın önüne
geçilmesi amaçlanmıştır.
Hal Kanunu üzerindeki genel
değerlendirmelere geçmeden önce, konunun en önemli tarafı olan Türk çiftçisi ve
bu sektörde çalışan kişi ve kuruluşların AKP iktidara geldiğinden beri kan
kaybetmekte olduğunu ve bitirilmek istendiğini ifade etmek isterim. AKP Hükûmeti, düşük ürün fiyatı politikasıyla Türk çiftçisini
mağdur etmiştir. Görünen odur ki bu tutumla Türk çiftçisini de sonunda
bitirecektir ancak buna rağmen milletimizin mensuplarının düşük fiyatla
tüketmesi temin edilememektedir.
Geçtiğimiz 2009 yılındaki
market fiyatları göz önüne alındığında, tüketiciler çiftçilerin eline geçen
bedelin yaklaşık 5 katına domates, 4,5 katına elma ve patlıcan, 4 katına biber
satın almak durumunda kalmışlardır. Netice olarak, çiftçiler ürettiklerinden
elde ettikleri gelirle geçinemezken tüketiciler, yani işçi, memur, emekli başta
olmak üzere, halkımız pahalıya tüketmek, hatta çoğu kez tüketememek durumunda
kalmıştır. Bu sorunun aşılabilmesi için üretici ve tüketicilerin geniş bir
zeminde örgütlenmesinden sebze ve meyvelerin tüketiciye ulaştırılmasına kadar
tüm zincirde yer alanların gereken itinayı göstermesine ihtiyaç vardır.
İktidarın her vesileyle
“demokrasi, haklar ve modernleşme” adı altında referans verdikleri AB
raporlarına göre, Türkiye'nin köylüsünü, çiftçisini en az destekleyen ülkeler
arasında olduğu görülmektedir. Bu konudaki bir rapora göre, çiftçiye sağlanan
her türlü desteğin, yetiştirilen tarım ürününün fiyatına oranının yurdumuzda
çoğu kez yüzde 5’lerin bile altında olduğu bilinmektedir. Bu oran, Ekonomik İş
Birliği ve Kalkınma Örgütüne dâhil ülkelerde yüzde 32, AB ülkelerinde yüzde 35,
Japonya, Norveç, İsviçre gibi ülkelerde ise yüzde 60 seviyelerindedir.
Girdi desteklerinin, gelişmiş
ülkeler dâhil hemen her ülkede verildiği akıldan çıkarılmamalıdır. Başka
sektörlere sağlanan avantajlar Türk çiftçisinden kıskanılmaktadır. Bu
tutumunuza çiftçilerin karşılık vermeyeceğini zannediyorsanız, sandıkta
cevabını alacağınızı biliniz.
Girdi desteklerine küçük bir
örnek verirsek her şeyin daha iyi anlaşılacağını ümit ediyorum. Fransa’da
tarımda kullanılan mazota yüzde 40 destek verilmektedir.
Ülkemizde gıda güvenliğinin
en önemli ayağı olan tarım alanında sorunlar büyüktür ve hâlâ
çözümlenememiştir. Üretici birlikleri yeterli etkinlik ve güçte değildir. Tarım
satış kooperatifleri ise tamamen tasfiye sürecine girmiştir. Sektörde çok fazla
sayıda olan küçük işletmelerin üretim ve pazarlama kooperatifleri şeklinde
örgütlenmelerine ihtiyaç vardır. Ürün işleme sektöründe de ARGE çalışmalarına
önem verilmeli ve daha fazla kaynak aktarılmalıdır. Alternatif uç ürünler
oluşturulmalıdır.
Ülkemizde açıklanan mazot ve
gübre destekleri diğer tüm destekler gibi yetersizdir. Meyvede dekar başına
verilen 7,5 lira, kullanılması gereken gübrenin KDV’si bile değildir.
Ülkemizde aşırı oranda
yükselen maliyetlerle rakiplerin düşük girdi fiyatları ve büyük desteklerle
düşen dünya fiyatları karşısında Türk çiftçisinin ve Türk ürünlerinin rekabeti
mümkün değildir.
Bugün Türk çiftçisi, tüm
ekonomik kuralları hiçe sayarcasına, ar belasına, inadına üretmeye devam
etmektedir ancak neredeyse tüm bankalara olan borçları nedeniyle de pes etmek
üzeredir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bir başka husus da sebze ve meyve üreticilerinin tarımsal
desteklerin verilmesinde daima ikinci planda kalmalarıdır. Hâlbuki,
ülkemizin tarımsal üretim yapısı sebze ve meyve üretiminin öncelikli olarak
desteklenmesini gerektirmektedir…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Bir dakika ek süre
veriyorum, tamamlayın lütfen.
AHMET ORHAN (Devamla) –
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
…çünkü bu ürünler yüksek
katma değerli ürünlerdir.
Sonuç olarak, bu tür kanunlar
ele alınmadan, üreticilerin sorunlarında geliştirilecek çözümler ve yapılacak
düzenlemelerin, hem Türk ekonomisine hem Türk çiftçisine hem de bu sektörde
kazanç sağlamak durumunda olan kesimlere ve enflasyonun düşmesine daha fazla
katkısı olacağı aşikârdır.
Zaman geçirilmeden ülkemiz
için hayati önem taşıyan tarım sektörü yeterli oranda desteklenmeli, primler ve
doğrudan gelir desteği artırılarak zamanında ödenmelidir.
Çiftçimizin, köylümüzün
özellikle tarım kredi kooperatiflerine olan borçlarının yapılandırılması temin
edilmeli, enerji borçları silinmelidir. Bundan böyle mazot, gübre, enerji ve
zirai ilaç girdi fiyatlarının düşürülmesi acilen sağlanmalıdır.
Çiftçilerimizin sorunlarının
çözümlenmesi hâlinde bu tür düzenlemelerden beklenenden daha fazlasının temin
edileceği görülecektir.
Kanunun çiftçilerimize,
ürünlerin tüketiciye kadar ulaşmasında yer alan tüm sektör mensuplarına, satın
alıcı olarak bedel ödemek durumunda olan halkımıza hayırlı olmasını diliyor,
yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim
Sayın Orhan.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) –
Karar yeter sayısı...
BAŞKAN – Karar yeter sayısı
arayacağım.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime beş dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati:
16.52
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati: 16.59
BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)
BAŞKAN – Saygıdeğer
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 71’inci Birleşiminin Altıncı
Oturumunu açıyorum.
471 sıra sayılı Tasarı’nın
3’üncü maddesi üzerinde verilen Manisa Milletvekili Ahmet Orhan ve
arkadaşlarının önergesinin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi önergeyi yeniden
oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısını arayacağım.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir, karar
yeter sayısı vardır.
Tasarının görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
3’üncü maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
4’üncü madde üzerinde 4 adet
önerge vardır; önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 471 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 4 üncü maddesinin (5) inci fıkrasında geçen
“perakende” ibaresinden sonra gelmek üzere “ya da toptancı halinde toptan”
ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Ayşe Nur Bahçekapılı Nurettin Canikli Veysi Kaynak |
İstanbul Giresun Kahramanmaraş |
Durdu Mehmet Kastal İbrahim Yiğit İhsan Koca |
Osmaniye İstanbul Malatya |
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’na
Görüşülmekte olan 471 sıra
sayılı Kanun Tasarısı’nın 4. maddesinin 7. fıkrasında yer alan “… malların satışı engellenemez.” ibaresinin “… malların perakende satışı engellenemez.” şeklinde
düzenlenmesini arz ve teklif ederiz.
Oktay Vural Alim Işık Ahmet
Orhan |
İzmir Kütahya Manisa |
Cemaleddin Uslu K. Erdal Sipahi Rıdvan Yalçın |
Edirne İzmir Ordu |
M. Akif Paksoy Erkan
Akçay |
Kahramanmaraş Manisa |
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, şimdi okutacağım iki önerge aynı mahiyettedir. Bu önergeleri
okutup birlikte işleme alacağım, önerge sahiplerinin istemi hâlinde kendilerine
ayrı ayrı söz vereceğim.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1/743 Esas
Numaralı Sebze ve Meyve Ticaretinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun Tasarısının 4
üncü maddesinin (9) uncu fıkrasının madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif
ederiz.
Durdu Özbolat Ahmet
Küçük R. Kerim
Özkan |
Kahramanmaraş Çanakkale Burdur |
Mehmet Ali Susam Mustafa Özyürek |
İzmir İstanbul |
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 471 Sıra
Sayılı Sebze ve Meyve Ticaretinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun Tasarısının 4
üncü maddesinin 9 uncu fıkrasının madde metninden çıkartılmasını arz ve teklif
ederiz.
Ayla Akat Ata Nuri
Yaman Hamit Geylani |
Batman Muş Hakkâri |
Akın Birdal Osman Özçelik Pervin
Buldan |
Diyarbakır Siirt Iğdır |
BAŞKAN – Komisyon önergelere
katılıyor mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI HASAN ALİ ÇELİK (Sakarya)
– Katılamıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet?
SANAYİ VE TİCARET BAKANI
NİHAT ERGÜN (Kocaeli) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Önerge sahipleri
adına Kahramanmaraş Milletvekili Sayın Durdu Özbolat.
Buyurun efendim.
DURDU ÖZBOLAT (Kahramanmaraş)
– Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sebze ve Meyve Ticaretinin
Düzenlenmesi Hakkında Kanun Tasarısı’nın 4’üncü maddesi için vermiş olduğumuz
önergeyle ilgili söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bugün burada sebze ve meyve
halleriyle ilgili düzenlemeleri ele alıyoruz. Bu yasayla sebze ve meyve
ticaretiyle arz talep derinliği bulunan diğer malların ticareti yeniden
düzenleniyor.
Değerli arkadaşlarım,
Türkiye'de sebze ve meyve ticaretindeki kayıt dışılık oranı yüzde 70
civarındadır. Burada devletin uğradığı vergi kaybı da 5 milyar doları buluyor.
Sebze ve meyvenin üreticiden tüketiciye ulaşması sürecindeki fiyat
hareketliliği ise yüzde 100 ile yüzde 300 arasında değişiyor. Bütün bu veriler
dikkate alındığında ülkemizde yaş meyve ve sebze ticaretinin düzenlenmesi tabii
ki bir zorunluluktur. Ama bir ülke düşünün, o ülkenin son sekiz yılında 4 kez
Hal Yasası değişsin.
Değerli arkadaşlarım, doğru
yasa nasıl hazırlanır biliyor musunuz? Yasayla getirilmek istenen
düzenlemelerle ilgili olarak önce işin tarafları belirlenir, sonra tarafların
beklentileri belirlenir, tarafların görüşleri alınır, düzenlemeler böylece
vicdanları rahatlatır ve ortak paydalarda buluşulur.
Şimdiye kadar yaptığınız
düzenlemelerle bu işin üstesinden gelemediğiniz açık çünkü bu işin tarafları
yapacağınız düzenlemelerden memnun değil. Üreticimiz de tüccarımız da yapmak
istediğiniz düzenlemelere karşı; üreticiler bu yasayla hallerin
özelleştirilerek sebze ve meyve fiyatlarının hipermarketlerin insafına
bırakılacağını savunuyorlar; tüccar da yeni durumun kayıt dışını azaltacağını
değil, daha da artıracağını düşünüyor. Tüketici de fiyatların hipermarketlerin
insafına terk edileceğini, bu nedenle yakın vadede fiyatların artacağını
düşünüyor. Yani değerli arkadaşlarım, bir kanun hazırlıyorsunuz, taraflardan hiçbiri
ikna edilmiş değil hipermarket zincirleri hariç. Onlar durumlarından memnun
çünkü bu yasayla çoğu yabancı olan hipermarket zincirleri sebze ve meyve
hallerine hâkim oluyor.
Bu yasanın kabul edilmesinden
sonra en çok mağdur olacak kesimlerden biri de sebze meyve komisyoncuları
olacaktır. Zira, bir müddet sonra bu kişiler
hipermarketlerin elemanı durumuna düşeceklerdir. Bu yasa, görünüşte üreticiyi
koruma gibi bir düşünce ile çıksa da bir özelleştirme yasasıdır. Kaybedenlerden
biri de Türk köylüsüdür. Şimdi, bu toplumun politikacıları, aydınları, çiftçi
kuruluşları, meslek odaları ve birlikleri yeni bir sınavla karşı karşıyadır.
Yasanın 4’üncü maddesi,
birçok ürün için toptancı haline bildirim yapmak şartı ile hal dışında da satış
yapılabilmesi hakkını getiriyor. Peki, bu uygulama zaten yüzde 70’ler düzeyinde
olan kayıt dışını artırmaz mı?
Değerli milletvekilleri, bu
düzenlemeleri getirirken etkin bir denetim mekanizması kurmak da gerekmiyor mu?
Bu işin tarafları bu kanunla kayıt dışı ticaretin yüzde 90’lara varacağını
iddia ediyorlar, isterseniz bir de onlara sorun. Getirdiğiniz düzenlemenin
sıkıntılı noktaları saymakla bitmiyor. Her zaman olduğu gibi yine dersinize iyi
çalışmamışsınız. İşte size eksi puan getirecek sıkıntılardan biri de bu kanunla
hipermarketlerin büyükşehir belediyelerine yüzde 2
vergi ödeyerek üreticiden ürün alabilmeleri. Komisyoncular buna tepkili, kendi
vergi giderlerinin yüzde 15 olduğunu belirtiyorlar, bu durumun haksız bir
rekabete yol açacağını savunuyorlar. Böylesi bir tabloda küçük üretici ve
komisyoncunun bu kişilere karşı fiyat belirleme şansları sıfır olacak.
Değerli milletvekilleri,
Türkiye genelinde 35 bin adet sebze ve meyve komisyoncusunun olduğu söyleniyor.
Bunların her birinin yanında en az 5 işçi çalışıyorsa bu alanda 175 bin kişinin
istihdamı söz konusu. Bunların ailelerini de sayının içerisine katarsanız
mağdur ettiğiniz insan sayısı 1 milyonu bulacak. Yabancı ortaklı büyük
hipermarketler zincirlerini memnun edelim derken birsürü
insanı mağdur edeceksiniz. Bana öyle geliyor ki Kızılay yakın gelecekte sebze
ve meyve komisyoncuları ile onların yanında çalışan insanları misafir edecek bu
kez.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bizim bu kürsüde dile getirdiğimiz düşünceler, bu
düzenlemelerden mağdur olacak kesimlerin düşünceleridir. Bunlardan birisi de TESK’in düşünceleri. TESK, bu düzenlemeyle esnafın piyasa
dışına çıkarılmak istendiğini, fiyatların da büyük mağazalar tarafından
belirleneceğini savunuyor.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Özbolat, konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun efendim.
DURDU ÖZBOLAT (Devamla) –
Esnaf piyasa dışına atılınca rekabet de ortadan kalkacaktır.
İktidara geldiğinizden bu
yana yaptığınız düzenlemelerle tarımı çökerttiniz. Tarımı çökertmenin faturası
2,5 milyon insanın tarımdan koparak işsizler ordusuna katılması oldu. Şimdi bu
sayı, öyle anlaşılıyor ki, 3,5 milyona çıkacak. İşsizlerden birilerinin de
sizlerin yakınları olabileceğini unutmayın. Tarım bu ekonominin yükü değil
ülkemizin gücüdür. Verimli, rekabet gücü yüksek, doğaya saygılı ve insan odaklı
yeni bir tarım düzeni oluşturmamız gerekiyor. Çevre dostu tarım temel
alınmalıdır. Tarımda üretim planlaması yapılmalıdır. Bilgi ve teknolojiyle
donatılmış bir tarım
yapısı kurulmalıdır. Tarım ve sanayinin eş güdüm ve iş birliği içinde çalışması
sağlanmalıdır. Bunlar CHP Programı’nda tarımla ilgili düşüncelerden
bazılarıdır. Benim sizlere önerim, bu konularda hazırlık yaparken açın biraz da
bizim programa bakın.
Hepinize saygılar sunuyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Özbolat, teşekkür ediyorum.
Sayın Ata, siz mi
konuşacaksınız, kim konuşacak?
AYLA AKAT ATA (Batman) – Akın
Bey konuşacak.
BAŞKAN – Akın Birdal, buyurun efendim. (BDP sıralarından alkışlar)
AKIN BİRDAL (Diyarbakır) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 471 sıra sayılı
Tasarı’nın 5’inci maddesindeki değişikliğe ilişkin söz almış bulunuyorum.
Hepinizi saygıyla selamlarım.
Yaklaşık iki gündür bu tasarı
üzerinde görüşülüyor ama işin, gerçekten, demokrasi boyutu ve haklar ve
özgürlükler boyutu pek dillendirilmiyor.
Şimdi, bu yasa tasarısı
hazırlanırken -doğrusu ben merak ediyorum- bu konuda, örneğin sivil toplum
örgütlerinin görüşü alınmış mıdır? Çünkü demokrasi, insan haklarına dayalı,
hukukun üstünlüğünü temel alan, örgütlü, sivil bir toplum rejimidir ve herkesi
ilgilendirir. O nedenle, bu tür tasarılar getirilirken, ki ben anımsarım, 1974-77 yıllarında, hatta 80 yılına değin Türkiye Mühendis
Mimar Odaları Birliğine her gün Meclisten muhalif milletvekilleri gelirdi, bazen
iktidar partisinden milletvekilleri gelirdi ve Mühendis Mimar Odaları
Birliğinin raporlarına, önerilerine, görüşlerine başvururlardı ama şimdi ne
iktidar ne de muhalefet bu örgütlü sivil yapıları görmezlikten geliyorlar ve
“ben yaptım olur” anlayışı ne yazık ki hâkim oldu.
Zaten, hangi örgütler
açısından sorulursa -örgüt de bırakılmadı ya- örneğin, 1980 askerî darbesine
değin, gerçekten, üreticilerin ekonomik, demokratik bir örgütü vardı, Köy-Koop. 1163 sayılı… Tarımsal amaçlı kooperatiflerin merkez birliğiydi
ve üreticiler bu sürece doğrudan dâhil olmuşlardır, ürettikleri üzerinde söz ve
karar sahibi ve yönetim hakkı edinmişlerdir. Şimdi gerçekten bu sürece dâhil
edilen üretici örgütleri var mı? Söz sahibi mi, karar sahibi mi ya da bu işin
planlamasını yaparken yönetim hakkını edinebilmekte mi? Hayır. Örneğin, 1980
askerî darbesi öncesi sıkça söylenen bir söz vardı “Tarım ürünleri ve gıda
ürünlerinde kendi kendine yeten yedi ülkeden biriyiz” diye. Şimdi ne oldu da
son otuz yılda tarım ürünlerinin büyük bir yüzdesini ve gıda ürünlerini
dışarıdan almak durumunda kaldık, bunun sorgulanması gerekmez mi? Çünkü, demokrasilerde, üreticinin, işçinin kıymeti vardır.
Demokrasilerde, bakkalın, manavın ve kısacası demokrasilerde insanın kıymeti
vardır.
Örneğin, Sayın Başbakan
geçtiğimiz günlerde “Bakkal dükkânı olayı bitti. Ne yapacaklar? Belki
marketler, belki süpermarketler hâlinde bunu aşmanın gayreti içinde olacaklar.”
dedi. Nerede dedi? Büyük bir hipermarketin açılışında dedi. İşte, mesele,
tercihimizin neden yana olup olmadığının belirlenmesidir. Gerçekten, üreticiden
yana mıyız, emekçilerden yana mıyız, çalışanlardan yana mıyız yoksa
hipermarketlerden, süpermarketlerden ve onun arkasındaki uluslararası
tekellerden yana mıyız? Bu bile siyasi iktidarın ekonomik, politik tercihlerini
açığa koyması bakımından önemlidir.
Şimdi, kuşkusuz bugün hukuk
dışı yapıların sorgulanıyor olması, yüzleşilecek
olması umut verici gelecek açısından, demokrasi açısından ama peki, 1980 askerî
darbesiyle var olan halkın örgütlerini kesintiye uğratan, dağıtan ve
yöneticilerini zindanlara atan 12 Eylül darbecileri neden sorgulanmıyor,
yargılanmıyor? Gerçekten, eğer bugün 12 Eylül askerî darbesi, halkın
örgütlerine, emek örgütlerine, sendikalarına, kooperatiflerine el koyan, gasbeden ve onları cezaevine tıkan darbecilerle
yargılanmış, yüzleşilmiş olsaydı, bugün de söz konusu
olan birçok darbe planları konusunda herhâlde cesaret edemeyeceklerdi.
Şimdi, değerli
milletvekilleri, işin bir de, tabii, haklar boyutu var. İnsan hakları ne kadar evrenselse
o kadar da bütünseldir, yani birinin yerine diğerinin tercih edilmezliği ilkesi
esastır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Birdal, buyurun efendim.
AKIN BİRDAL (Devamla) –
Teşekkürler Sayın Başkan.
Örneğin, bugün, gerçekten,
önemli bir haftaya giriyoruz. Coğrafyamızdaki birçok halk “nevroz”unu
kutlayacak. Şimdi, örneğin, “nevroz”u kutlamak özellikle bizim bölge halkı
açısından, Kürt halkı açısından, demokratik, barışçıl bu toplantıyı kendi
gelenekleriyle, görenekleriyle, kültürüyle kutlamak bir haktır ve bunun dikkate
alınmasını ister. Ve şu anda gözaltına alınan birinin
gerçekten işkence görmemesi, insanlığa karşı olan o suçun orada işlenmemesi
onun için çok önemli ya da bugün bana ailesi gelen Taylan Çintay,
Gaziantep Cezaevinde, kendisinin, bir hafta sonra -3 kez ameliyat oldu, kanser-
ameliyat olacak, örneğin gerçekten Hipokrat yemini yapmış olan sağlık
emekçilerine güvenip güvenmeme konusunda bir sorunu var çünkü kendisini
terörist ilan ederek bugüne değin ilgilenmedikleri, bakmadıkları söz konusu. Şimdi,
bu nedenle…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Birdal, tamamlayınız lütfen efendim.
AKIN BİRDAL (Devamla) – Peki,
tamamlıyorum Sayın Başkan.
5’inci maddede de
üreticilerin ve örgütlerinin bu yasa tasarısının dışında bırakılmasına ilişkin
bir madde değişikliği var, orada görüşlerimi tamamlayacağım.
Teşekkür ediyorum, hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum
Sayın Birdal.
Önergeleri oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum.
Buyurun:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’na
Görüşülmekte olan 471 sıra
sayılı Kanun Tasarısı’nın 4. maddesinin 7. fıkrasında yer alan “… malların satışı engellenemez.” ibaresinin “… malların perakende satışı engellenemez.” şeklinde
düzenlenmesini arz ve teklif ederiz.
Oktay Vural (İzmir) ve
arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI HASAN ALİ ÇELİK (Sakarya)
– Katılamıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet?
DEVLET BAKANI EGEMEN BAĞIŞ
(İstanbul) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Sayın Akçay, siz mi konuşacaksınız?
ERKAN AKÇAY (Manisa) – Evet.
BAŞKAN – Buyurun efendim.
(MHP sıralarından alkışlar)
ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 471 sıra sayılı Tasarı’nın 4’üncü maddesinde
verdiğimiz önerge üzerine söz aldım. Muhterem heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
ülkemizde yıllık yaklaşık 43 milyon ton sebze ve meyve üretilmektedir. Üretilen
ürünün yüzde 5’i ihraç edilmekte, yüzde 25’i ise maalesef zayi olmaktadır. İç
pazara sürülen yaş sebze ve meyvenin yaklaşık yüzde 30’u toptancı hallerinde
işlem görmektedir. Avrupa Birliği ülkelerinde toptancı hallerinde “kayıt dışı”
diye bir tabir yer almamasına rağmen ülkemizdeki yaş sebze ve meyvenin yüzde
70’i kayıt dışı satılmaktadır. Yaş Sebze ve Meyve Ticaretinin Düzenlenmesi
Hakkında 552 sayılı Kanun Hükmünde Kararname bu sektörün sorunları karşısında
yetersiz kalmaktadır. Üretici bölgelerinin köy ve beldelerde bulunması ve
üretici hallerinin yetki sınırlarının belediye ve mücavir alanlarıyla kısıtlı
olması, üretici bölge hallerinin fonksiyonlarını yerine getirememesi sonucunu
doğurmuştur.
Üretici, mahsul ticaretini
hal dışında gerçekleştirdiği için ticari güvenlikten mahrum kalmakta,
mahsulünün parasını almakta zorlanmaktadır ve üretici sık sık
dolandırılmaktadır. Ayrıca, tarladan alınan malın gittiği yerde, toptancı
haline girdi çıktı oranının düşük olması da kayıt dışı ekonomiyi ayrıca
beslemektedir.
Mevcut mevzuatta olduğu gibi,
bu tasarıyla hal kurma izni belediyelerin yetkisine bırakılmaktadır. Bazı
hallerde toptancı hal sayısı ve tüketici piyasasının büyüklüğü, ulaşım ve
coğrafi konumlar dikkate alınmadan ve çoğunlukla çok yakın mesafelere hal
kurulduğu görülmektedir. Sanayi ve Ticaret Bakanlığının kayıtlarına göre
Türkiye’de 195 adet toptancı hali bulunmaktadır, tüm Avrupa Birliği ülkelerinde
ise 76 adet toptancı hali bulunmaktadır. Bu ülkelerdeki hallerin her türlü alt
yapıları tamamlanmıştır. Ülkemizdeki haller için bunları söyleyebilmek mümkün
değildir.
Ülkemiz iklim itibarıyla
sebze ve meyve üretimine son derece elverişlidir. Küçük ölçekli arazilerde
yapılan ve çok çeşitli olan ürünlerin pazarlanabilmesi için hallere büyük
ihtiyaç duyulmaktadır. Ülkemizde üreticiler sayıca çok olup küçük arazilerde
üretim yapmaktadır. Kapalı alanda üretim yapan işletmeler yaklaşık 2-3 dekar, açık alanlarda ise ortalama işletme büyüklüğü
50-60 dekar civarındadır. Avrupa Birliği ülkelerinde üreticiler çok büyük
arazilerde üretim yapmakta ve ürettiklerini toptan olarak satabilmektedirler.
Üretici birlikleri büyük ölçüde organize olmuştur.
Sebze ve meyve üreticilerinin
rekabet gücü ürünlerin özelliğinden ve üretim planlamasının yapılmamasından
dolayı zayıftır. Daha vahim olanı ise sebze ve meyve üreticileri hal
komisyoncularının kredi ve desteğiyle üretim yapabilmektedir. Hallere mal
getirenler de hal esnafı tarafından her türlü destek verilen üreticilerdir.
Bu tasarının amaçlarından
birisi de -güya- işlenmemiş gıda fiyatlarındaki yüksek fiyat artışlarını
engellemektir. 552 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’de hal komisyoncularının
yüzde 8 komisyon ile hizmet vermesi öngörülmektedir. Bu tasarıyla
“Komisyoncuların satış bedeli üzerinden alacakları komisyon oranı, yüzde sekizi
aşmamak üzere taraflarca serbestçe tespit edilir. Bakanlık bu oranı yarıya
kadar indirmeye yetkilidir.” denilmektedir. Hal komisyoncularının kârlarından
yapılacak birkaç puanlık indirimde hassasiyet gösteren AKP Hükûmeti,
yaş sebze ve meyvede kâr oranları yüzde 500’lere varan perakende zincir
mağazalardaki fiyat belirlenmesine yönelik marketler kanunu konusunda ise hiç
acele etmemektedir. Marketler yasasının Meclisten çıkarılmasını isteyen
vatandaşlarımıza “Alışveriş merkezlerinin altında tekerlek mi var ki şehir
dışına çıkaralım.” diyen Sayın Sanayi ve Ticaret Bakanına buradan sormak
istiyorum: Demek ki bu düzenlemeleri yapınca büyük marketlerin altında tekerlek
var ki bunları hal dışına çıkarıyorsunuz.
Bu tasarıyla, tahsis şeklinde
işletilen toptancı hallerindeki dükkânların kiralama yoluyla işletilmesinin de
önü açılmaktadır. Süresi dolan dükkânlar, Devlet İhale Kanunu hükümlerine göre,
en yüksek bedeli verene kiralanacaktır. Toptancı hal komisyoncularının en az 200-300 müstahsil ile birlikteliği bulunmaktadır. Her
müstahsile komisyoncular tarafından faizsiz finans ve girdi desteği
sağlanmaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Akçay, konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurunuz efendim.
ERKAN AKÇAY (Devamla) – Bu
destek yıl içerisinde mal teslimatı ile bir diğer yıla aktarılarak
sürdürülmektedir. Komisyoncular tarafından, üreticide olduğu gibi satış yapan
müşterilerle de veresiye satışlarla süreklilik sağlanmaktadır. Komisyoncuların
kiralamış olduğu iş yeri süreli olarak verildiğinde, bu sürenin bitmesine en az
üç dört yıl kala komisyoncu vermekte olduğu finans desteğini keserek, vadeli
satışlardan doğan alacaklarını tahsille uğraşacak ve bundan sonra da destek
vermeyecektir. Çünkü kira sözleşmesinin sona ermesinden sonra iş yeri sahibinin
dükkânı tekrar alıp alamayacağı ihale sonucuna göre belirlenecektir. Gerek
üreticiler gerekse müşteriler bir süre sonra kapanacağını bile bile bir komisyoncu ile ticari işlem yapmayacaklardır.
Değerli milletvekilleri,
süremiz burada sona erdiği için diğer hususlara temas edemiyoruz. Hepinize
saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum
Sayın Akçay.
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) –
Karar yeter sayısı, Sayın Başkan.
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, önergeyi oylarınıza sunup karar yeter sayısını arayacağım.
Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime beş dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati:
17.24
YEDİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 17.33
BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 71’inci Birleşiminin Yedinci
Oturumunu açıyorum.
471 sıra sayılı Tasarı’nın
4’üncü maddesi üzerinde verilen Manisa Milletvekili Erkan Akçay
ve arkadaşlarının önergesinin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi önergeyi yeniden
oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısını arayacağım.
Kabul edenler… Kabul
etmeyenler…
Arkadaşlar, oturalım lütfen,
saymamıza müsaade edin.
Saygıdeğer milletvekilleri,
kâtip üyeler arasında ihtilaf vardır, elektronik cihazla oylama yapacağım.
Oylama için üç dakika süre
veriyorum.
Oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama
yapıldı)
BAŞKAN – Karar yeter sayısı
vardır, önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 471 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 4 üncü maddesinin (5) inci fıkrasında geçen
“perakende” ibaresinden sonra gelmek üzere “ya da toptancı halinde toptan”
ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Ayşe Nur
Bahçekapılı (İstanbul) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI HASAN ALİ ÇELİK (Sakarya)
– Takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN –Hükûmet?
SANAYİ VE TİCARET BAKANI
NİHAT ERGÜN (Kocaeli) – Katılıyoruz Sayın Başkanım.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI
(İstanbul) – Gerekçe…
BAŞKAN – Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Piyasaya konu malların pazarlanmasında
önemli kanallardan biri olan toptancılık sektörünün gelişmesi ve üreticilere
mallarını toptancılar üzerinden pazarlayabilme olanağının sunulması ve
depolama, ambalajlama ve taşıma gibi konularda üreticilere nazaran daha iyi
organize olan toptancıların piyasadaki faaliyetlerinin etkinleştirilmesini teminen toptancılar tarafından üreticilerden toptan olarak
alınan malların toptancı hallerde yine toptan olarak satılabilmelerine yönelik
düzenleme yapılmıştır.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge
istikametinde 4’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
5’inci madde üzerinde dört
önerge vardır. Önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 471 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 5 inci maddesinin (7) nci
fıkrasındaki "satış" ibaresinden sonra gelmek üzere "bedeli ile
satın alınan malların alış" ibaresinin, 11 inci fıkrasındaki
"içeren" ibaresinden sonra gelmek üzere "ve Bakanlık ile Tarım
ve Köyişleri Bakanlığınca belirlenecek teknik
özelliklere sahip" ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Ayşe Nur Bahçekapılı Nurettin Canikli Durdu Mehmet Kastal |
İstanbul Giresun Osmaniye |
Veysi Kaynak İbrahim Yiğit İhsan Koca |
Kahramanmaraş İstanbul Malatya |
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 471 sıra
sayılı Kanun Tasarısı'nın 5. maddesinin 14. fıkrasının son cümlesinde
"…görüşleri alınarak" ibaresinden sonra gelmek üzere "6 ay
içinde" ibaresinin yazılmasını aynı fıkrada geçen “ilgili bakanlıkların”
ibaresinin “Tarım ve Köyişleri Bakanlığının” şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Oktay Vural Alim Işık Ahmet
Orhan |
İzmir Kütahya Manisa |
Cemaleddin Uslu Erdal Sipahi M. Akif Paksoy |
Edirne İzmir Kahramanmaraş |
Mustafa Kalaycı Rıdvan Yalçın |
Konya Ordu |
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Sebze ve Meyveler ile Yeterli
Arz ve Talep Derinliği Bulunan Diğer Malların Ticaretinin Düzenlenmesi Hakkında
Kanun Tasarısı'nın 5. Maddesi 6. Fıkrasının; "satış tarihinden itibaren on
beş iş günü içinde üreticiye veya üretici örgütüne" ifadesinin yerine,
"satış tarihinden itibaren 10 işgünü içinde mal sahibine" ifadesinin
getirilmesini arz ve teklif ederiz.
Nesrin Baytok Mehmet
Ali Susam Mustafa Özyürek |
Ankara İzmir İstanbul |
Ahmet Küçük Ferit
Mevlüt Aslanoğlu R. Kerim Özkan |
Çanakkale Malatya Burdur |
Zekeriya
Akıncı |
Ankara |
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 471 Sıra
Sayılı Sebze ve Meyve Ticaretinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun Tasarısının 5
inci maddesinin 10 uncu fıkrasında yer alan “Üreticiler ve üretici örgütleri
hariç” ifadesinin yasa metninden çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.
Ayla Akat Ata Nuri
Yaman Hamit Geylani |
Batman Muş Hakkâri |
Akın Birdal Osman Özçelik Hasip
Kaplan Pervin Buldan |
Diyarbakır Siirt Şırnak Iğdır |
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI HASAN ALİ ÇELİK (Sakarya)
– Katılamıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet?
SANAYİ VE TİCARET BAKANI
NİHAT ERGÜN (Kocaeli) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Birdal, buyurun efendim. (BDP sıralarından alkışlar)
AKIN BİRDAL (Diyarbakır) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 471 sıra sayılı Yasa
Tasarısı’nın 5’inci maddesindeki “Üreticiler ve üretici örgütleri hariç”
deyimine karşı itirazımızı belirtmek için söz almış bulunuyorum. Saygıyla
selamlarım.
Şimdi, neden üreticiler ve
üretici örgütleri? Şimdi, üreticiler adına bir karar alacağız ve üreticiler ve
üretici örgütleri yok. Zaten şimdi üretici örgütleri
açısından, Türkiye Ziraat Odaları Birliği var ve tarım meslek okulları
kapatıldıktan sonra Türkiye Ziraatçılar Derneği -ki onun tabanını oluşturan
okullar kapatıldı- Türkiye Ziraatçılar Derneğinin sağ olan üyeleri -onlar da
tarım konusunda zaman zaman görüşlerini söylüyorlar-
Köy-Koop’un ne hâle geldiğini 12 Eylül darbesiyle, az
önce sizlere sunmaya çalıştım ve Ziraat Mühendisleri Odası var. O da
herhâlde muhalif olmuş olmaktan ötürü onun da görüşlerine başvurma gereği
duyulmamaktadır.
Şimdi, böyle bir demokrasi
anlayışı olur mu? Halka rağmen halk için yönetim. Şimdi, üreticiler adına
burada yasa çıkaracağız, onların örgütleri adına bir şeyler söyleyeceğiz ve
onların bu konuda ne düşündüğünü sormuyoruz.
Değerli arkadaşlar, örneğin,
1980 darbesine değin, 1163 sayılı bir Yasa’yla, tarımsal amaçlı, tek tip ve çok
amaçlı bir kooperatif modeli vardı: Üretim kooperatifleri ya da diğer adıyla,
demokratik halk kooperatifçiliği. Bakın, bu kooperatiflerin işlevi nasıldı:
Örneğin, bu kooperatiflerin kurulduğu yerde bütün üretim girdileri
kooperatifler aracılığıyla sağlanıyordu ortaklara: Tohumu, yemi, gübresi,
ilacı, traktörü ve hatta yedek parçaları.
Ortak makine parkları
öngörülüyordu. Yani herkesin evinin önünde bir traktör değil, her köyde bir
makine parkı, o köyün gereksinmelerini karşılayacak bir makine parkı ve sonra,
kredilerin sağlanması için de bir kooperatifler bankası. Ne oluyordu? Aracısız,
tefecisiz, üretim girdilerini ortaklar, kooperatifçiler, üreticiler
sağlıyorlardı. Sonra ne oluyordu? Gerçekten en bilimsel, verimliliğe dair bilgi
birikimiyle de -eğitimiyle çünkü yapılıyordu onlar- üretim yapılıyor. Bire üç
alınırken bire beş alınmaya başlandı ve sonunda ürünlerin doğrudan tüketim
kooperatifleriyle birlikte üretim-tüketim zinciri oluşturmasıyla halk
kooperatifleri kurulmuştu. Ama elbette ki küçük üreticilerin, yoksulların
çıkarlarını gözettiği için o da egemen güçlerin kadrine uğradı ve onlar da
komünist olarak yargılandı.
Köy-Koop’ta
gerçekten, ulusal, demokratik cephe… Sayın Anadol
anımsar ya da gerçekten ortaklaşa çalışma yapan insanlar bunu bilirler. Biz de
tarihimizin bu belleğini unutturmamak durumundayız. Eğer bir şey yapacaksak
üretici adına, halk adına, emek adına, ezilenler adına, tarihi ve belleği
unutturmamak gerekiyor.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) –
Nedim Tarhan’ı söyle.
AKIN BİRDAL (Devamla) – Nedim
Tarhan’ı, elbette, şimdi, bakın, anacağım. Adana Milletvekili Nedim Tarhan Köy-Koop Genel Başkanımızdı. Köy-Koop
yöneticisi ve Barış Derneği yöneticisi olmaktan ötürü arkadaşımız yargılandı,
mahkûm oldu ve zindanlara terk edildi ve sonra da tabii genç yaşta yüreği
yetmedi ve aramızdan ayrıldı ve onu da şimdi saygıyla anıyorum.
Yani, bir, tarihe de vefa
olması gerekir. Kemal Türkler’i anmadan işçi sınıfı
mücadelesini anamayız. Nedim Tarhan’ı anmadan bir üretici davasını ve gerçekten
üreticinin hak ve özgürlüklerini, çıkarlarını gözetmekten söz edemeyiz çünkü
onları anmak demek, demokrasi bilincini unutmamak demektir, unutturmamak
demektir, üreticileri unutmamak ve unutturmamak demektir. Bu da zaten unutmaya
karşı bizi buraya gönderdi halkımız. O nedenle unutmamak dileğiyle gerçekten…
Örneğin şimdi üretici hallerinde bu işin hamallığını yapanlar da yine yoksullar
ve büyük bir yüzdesi de Kürtlerdir. İsterseniz Zaro
Ağa’yı da anayım. Yüz yirmi bir yaşında ölen Zaro
Ağa, gerçekten o halde bir hamaldı ve Zaro Ağa bizim
tarihimize geçmiştir. Şimdi halleri konuşurken Zaro
Ağa’yı da unutmamak gerektiğini düşünüyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun Sayın Birdal, konuşmanızı tamamlayınız.
AKIN BİRDAL (Devamla) – Ve
doğrusu, işte demokrasi örgütlü bir toplumdur, sivil bir toplumdur.
Üreticilerin ve onların örgütlerinin söz, karar ve önerilerini de dikkate
alırsak, burada murat edilen ne ise, demokrasi, insan hakları, özgürlük, barış
yolunda daha doğru kararlar almış oluruz.
Bu umutla hepinizi saygıyla…
İBRAHİM YİĞİT (İstanbul) –
Akın Özdemir’i de unutma.
AKIN BİRDAL (Devamla) –
Elbette. Akın Özdemir’i nasıl unuturuz. Akın Özdemir de ziraat fakültesi talebe
cemiyetinin ve tarımcıların ve Köy-Koop’un
önderlerinden. Akın’ı da faşistler katletti 1978 yılında ve -Sayın Başkanım
izin verirse- Akın’ın bir tarihî anekdotuyla
bitireyim: Her 10 Ocakta tarımsal öğrenimin yıl dönümü kutlanır ve İsmet Paşa
da gelirdi çünkü fakültemizin kuruluşunda büyük emeği geçmişti ve yine İsmet
Paşa’nın katıldığı bir toplantıda Akın Özdemir talebe cemiyet başkanı olarak
şunu söylemişti: “Toprağı aç, insanı aç, hayvanı aç bir ülkede tarımsal öğrenim
yıl dönümü kutlanamaz, olsa olsa sorgulanır ve özür
dilenir.” demişti.
Hepsini saygıyla anıyorum.
Saygılar sunarım. (BDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum
Sayın Birdal.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Sebze ve Meyveler ile Yeterli
Arz ve Talep Derinliği Bulunan Diğer Malların Ticaretinin Düzenlenmesi Hakkında
Kanun Tasarısı'nın 5. Maddesi 6. Fıkrasının; "satış tarihinden itibaren on
beş iş günü içinde üreticiye veya üretici örgütüne" ifadesinin yerine,
"satış tarihinden itibaren 10 işgünü içinde mal sahibine" ifadesinin
getirilmesini arz ve teklif ederiz.
Nesrin Baytok
(Ankara) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI HASAN ALİ ÇELİK (Sakarya)
– Katılamıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet?
SANAYİ VE TİCARET BAKANI
NİHAT ERGÜN (Kocaeli) – Katılamıyoruz efendim.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) –
Zekeriya Akıncı…
BAŞKAN – Sayın Akıncı,
buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
ZEKERİYA AKINCI (Ankara) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Partimizin ve grubumuzun da
desteklediği ve önemli düzenlemeler getireceği inancında olduğu yasayla ilgili
olarak da ben düzenleme sonrası da ortaya çıkacak konularla ilgili kimi sıkıntıları
dile getirmek istiyorum. Bir kez daha hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Hepiniz biliyorsunuz değerli
arkadaşlarım, bu toptancı haller, her gün binlerce üretici ve satıcılar ile
alıcıların buluştuğu borsalar olup oldukça hareketli ve anında kararların alınması
gereken yerler. Oysa belediye hal yönetimleri de doğal olarak belediye yönetimi
içerisinde daire başkanı, genel sekreter yardımcısı, genel sekreter ve belediye
başkanı olmak üzere alınacak her kararı bu yolla bir silsile içerisinde
götürmektedir. Oysa toptancı haller, yapısı itibarıyla daha pratik yetkili
sistem içerisinde olmalıdır diye düşünüyoruz ve bu hiyerarşik tıkanıklığın
aşılabilmesi için de bir çare aranması gerektiği inancındayız.
Aynı zamanda bu haller yirmi
dört saat esasına göre çalışmak durumundadır. Denetim noktalarında da yirmi
dört saat görev yapılması zorunludur. Hâlbuki hallerdeki personel kadroları
günlük sekiz saatlik mesai de uygulamalarına rağmen bu yetersiz kalmaktadır.
Özellikle denetim konusuyla ilgili olarak haller arası iletişim belirli bir
saatten sonra yapılamamaktadır. Kadroların -yasada var bir düzenleme- hem sayı
olarak hem de nitelik olarak bu çalışmaların, bu iletişimin kurulabilmesine ve
bu denetimin yapılabilmesine olanak sağlayacak şekilde düzenlenmesi gerekiyor.
Ayrıca, biliyorsunuz,
yürürlükteki 552 sayılı Kararname’ye göre de “Hal müdürleri ziraat, ekonomi,
tarım ekonomisi, işletme ve pazarlama konularında dört yıllık yükseköğrenim
görmüş kişiler arasından atanır.” denilmesine karşılık bu 200’e yakın toptancı halinde
bu koşullara uyan müdürlerin bulunduğunu söyleyebilmek çok zordur. Sayın Bakan
da bunu biliyordur. Peki, niye böyle oluyor? Bu evsafta eleman mı yok? Hayır,
var ama genellikle belediye başkanları kendilerine yakın kesimlerden kadrolar
atamakta ve sistemi kilitlemektedir ve bunu da vekâlet sistemiyle
götürmektedirler. Dolayısıyla benzer biçimde toptancı hâl müdürlüğü değil de
“zabıta şube müdürlüğü” diye bir unvan değişikliğiyle de kanuna arkadan dolaşıp
yine istenilen öğrenimi yapmış bir yakının hâl müdürü olarak çalıştırılması da
mümkün olabiliyor. Bu yasa düzenlemesinde bunlara da özen gösterilmesini
diliyoruz.
Yine toptancı haller, değerli
arkadaşlarım, üreticiyi, ticaret yapanı ilgilendirdiği kadar halkı da sağlık
açısından yakından ilgilendiriyor, bütün tüketicileri yakından ilgilendiriyor.
Buralara yapılacak olan altyapı yatırımları, bu analiz laboratuvarları,
temizlik, bakım, onarım, otopark ve benzeri işler de yönetimler tarafından
düzgün bir biçimde planlanmalı ve zorunlu hâllerde çok hızlı bir biçimde yaşama
geçirilebilmeli. Aslında mevcut, yine aynı kararnamede, satış hasılatları üzerinden alınan belediye rüsumunun yüzde
10’unun toptancı hallerinin ihtiyaçları için harcanması hükmü bulunmasına
karşılık bu yaptırıma da uyulmadığı bir gerçektir. Bu payların ayrılması ve
yatırım yapılması bir tarafa, mevcut hallerimizdeki soğuk hava depoları dahi
belediyelerin kimi ihtiyaçları için kullanılabiliyor. Ankara Toptancı Halindeki
soğuk hava depolarının, belediyenin seçmenlere soğan ve patates paketlediği bir
alana dönüştürüldüğünü de dikkatinize sunmak isterim.
Yine aynı şekilde toptancı
hallerinde çok çeşitli olaylara rastlanabilmekte, toplumsal ve adli olaylar
anlamında. Bazı hallerde polis karakolları var, bazılarında ise yok. Hal
zabıtası ise hem toptancı hallerinin düzeninde hem de denetim noktalarında
ciddi görevler üstlenmektedir. Bundan dolayı yeterli sayıda hal zabıtasının
bulunması ve kanun gereği bunların başka yerlerde çalıştırılmaması
gerekmektedir. Kadroların yetersiz kaldığı durumlarda özel güvenlik
elemanlarıyla bu hizmetin mutlaka yerine getirilmesi gerekiyor. Yasa buna cevaz
veriyor, yeni bir düzenleme de var. Dolayısıyla büyük miktarlarda mal satılan
ve büyük paraların döndüğü bu yerlerde her türlü tedbirin alınması da
gerekmektedir.
Yine aynı şekilde, değerli
arkadaşlarım, bir konuyu daha dikkatinize sunmak istiyorum. Haberlerde,
televizyon programlarında ne zaman meyve ve sebzeyle ilgili bir haber izleyecek
olsak mutlaka hallerin o çirkin manzaralarıyla karşılaşıyoruz. Genellikle de
günah keçisi olarak hal komisyoncuları ekranlarda yer alıyor. Oysa bu yerler
belediyelerindir ve her türlü yetki ve sorumluluk da belediyelere aittir.
Aslında temel görevleri olan temizlik, güvenlik ve düzeni sağlamak da
belediyelere aittir. Yani çöplerden araç ve insan kargaşasına kadar yeterli
önlem almayan ve hallerdeki gerekli düzenlemeleri yapmayan belediye
yönetimlerinin de dikkatle izlenmesi gerekmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun Sayın
Akıncı, konuşmanızı tamamlayınız.
ZEKERİYA AKINCI (Devamla) –
Toptancı hallerinin her türlü imkânları olan, hijyenik
ve temizlik kurallarına uygun, bakım ve onarımları yapılmış ticaret
komplekslerine dönüştürülmesi gerekiyor.
Bizim dileğimiz, değerli
arkadaşlarım, eskiden Hal Yasası olarak bilinen bu düzenlemenin yeni adı ile
sektörün tüm paydaşlarına hayırlı olmasıdır. Diğer taraftan, her maddeyle
ilgili olarak üzerine bir sürü yönetmelik düzenleme görevi üstlenen Sanayi ve
Ticaret Bakanlığının da yasanın yürürlüğe girmesine paralel olarak bu
görevlerini hızla yerine getirmesi gerekiyor ancak bu yönetmelik ve
genelgelerin hazırlanmasında paydaşların görüş ve uygulamalarından istifade
ederek çalışmalar yapılması da bir başka dileğimizdir.
Kanunu çıkarmak önemli
değildir, bunun uygulunabilirliği çok daha önemlidir.
Yazılanların kâğıt üzerinde kalmaması çok önemlidir. O nedenle de kanun
maddelerine takılan onlarca bent ve fıkradan sonra yönetmelik ve genelgelerin
daha sade, okuyanların da anlayabileceği bir dilde ve problemleri çözmede
faydalanabileceği şekilde yayınlanması da ilgililerin bir başka temel
dileğidir.
En büyük kaygılardan bir
tanesi de -sözlerimi tamamlamak isterken söylemek isterim- hallerin işletilmesi
sırasında meslek mensuplarının oluşturacağı şirketlerin ve birliklerin öncelik
alabilmesidir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ZEKERİYA AKINCI (Devamla) –
Tamamlıyorum Sayın Başkanım.
Aksi hâlde esnaflarımız
perakende sektöründeki tekelleşmenin benzer biçimde hallerin işletilmesi
alanında da gerçekleşebileceğinden ciddi olarak kaygı duymaktadırlar, bu
kaygılarını bize iletmektedirler. Ben de bu süre içerisinde sıkıntıları ve
kaygıları Sayın Bakana ve yetkililere aktarmakla onların da ufkunu açacağımız
umudundayım.
Yasanın tekrar hayırlı
olmasını diliyorum. Saygıyla sevgiyle hepinizi selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum
Sayın Akıncı.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 471 sıra
sayılı Kanun Tasarısı'nın 5. maddesinin 14. fıkrasının son cümlesinde
"…görüşleri alınarak" ibaresinden sonra gelmek üzere "6 ay
içinde" ibaresinin yazılmasını aynı fıkrada geçen “ilgili bakanlıkların”
ibaresinin “Tarım ve Köyişleri Bakanlığının” şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Oktay Vural (İzmir) ve
arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI HASAN ALİ ÇELİK (Sakarya)
– Katılamıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet?
SANAYİ VE TİCARET BAKANI
NİHAT ERGÜN (Kocaeli) – Katılamıyoruz efendim.
BAŞKAN – Sayın Kalaycı,
buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)
MUSTAFA KALAYCI (Konya) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
Görüşülmekte olan bu tasarı
ile üretici birliklerine dair yapılan düzenlemeler, üretici birlikleriyle
ilgili kanunlara aykırı hususlar içermektedir. Nitekim,
tasarının 18’inci maddesinde birlikler ile ilgili kanunların bu kanuna aykırı
hükümlerinin uygulanamayacağı belirtilmek zorunda kalınmıştır ancak hangi
hükümlerin aykırı olduğu konusunda uygulamada ihtilaflar ortaya çıkacağını,
birçok sorunla karşılaşılacağını şimdiden ifade etmek mümkündür.
Tasarıda “Sebze ve meyvelerin
toptan alım ve satımı toptancı hallerinde yapılır.” denmesine karşın sonraki
hükümlerde “Toptancı haline bildirmek kaydıyla toptancı hali dışında alım ve
satım yapılabilir.” deniliyor. Bu düzenleme ile toptancı hallerin devre dışı
kalmasının amaçlandığı görülmektedir. Kanunun adından bile “toptancı halleri”
ibaresi çıkarılmıştır.
Sebze ve meyvede kayıt dışı
ticaret yüzde 70’ler seviyesinde iken kayıt dışı ticarete bir çare bulunmadan
ve gerekli altyapı oluşturulmadan toptancı haller dışında sebze ve meyve
satışlarının serbest bırakılması doğru olmayacaktır. Üreticinin ürünlerinin
pazarlanması için vazgeçilmez alternatif olan hallerin büyük ölçüde devre dışı
kalmasını kapsayan bu tasarı, hiper ve
süpermarketlerin ekmeklerine yağ sürmektedir.
Tasarı, hal teşekkülleri
dışında her türlü ticari birliktelik ve dayanışma diğer ticaret erbaplarına
serbest bırakılırken hal esnafının kendi aralarındaki birlikteliğinin
konuşulmasını dahi yasaklar konumdadır. Teknik ve hijyen
açısından haller oluşturulmaya çalışılırken tasarı sonucu oluşacak hal dışında
apartman altı, denetimsiz toptan alım satımın yapılacağı gayriresmi
hal benzeri yapılanmanın tezatlığı dikkate alınmamıştır. Hal Yasası’nın şu anki
uygulamasında bile kayıt dışı ticaret bu kadar yüksek düzeydeyken hallerin
devre dışı kalmasıyla bunun önünü nasıl alacaksınız?
Tasarıyla, tahsis şeklinde
işletilen toptancı hallerindeki dükkânların kiralama veya satış yoluyla
işletilmesinin önü de açılmaktadır. Haldeki komisyonculara tahsis edilmiş olan
iş yerlerinin kiralama ve satışı konusu, hal esnafını endişeye sevk etmiştir.
Boş olarak tahsis alınan ve yıllarca emek verilerek çalıştırılan iş yerleri
kiraya çıkacak ve en yüksek kirayı verene kiralanacaktır. Ömürlerini verdikleri
dükkânın bir anda başka birine kiralanarak kendilerinin bir kenara itilmesi,
çaresiz bırakılması büyük bir haksızlık olacaktır. Düşünebiliyor musunuz,
yıllarca çalışmışsınız, işçisiyle, ardiyesiyle, sandığıyla, malzemesiyle büyük
masraflar yaparak bir düzen kurmuşsunuz, üreticiye güven vermişsiniz, ticari
bir itibar elde etmişsiniz, kurumsallaşmışsınız, marka oluşturmuşsunuz ama bir
anda her şeyinizi kaybediyorsunuz, ortada kalıyorsunuz. Bir maddeyle otuz kırk
senelik geçmişini ve birikimlerini tek satırda ellerinden alıyorsunuz. Peki,
sonra ne iş yapacak bu insanlar? Bunu hiç düşünüyor musunuz? Böyle bir
düzenleme, hakka, hukuka, vicdana sığmamaktadır, kabul edilmesi mümkün
değildir. Bu uygulamanın on iki yıl sonraya atılması da soruna çözüm
getirmemektedir. Hal esnafı, kendilerine reva görülen bu haksızlığın
giderilmesini, bu yanlışlığın düzeltilmesini umutla beklemektedir. Tarımsal
üretimde toptan satışın iş bölümü çerçevesinde tüm toptancı hallerinin tahsis
haklarının olması gerekmektedir. Branşlaşmanın, markalaşmanın ve
kurumsallaşmanın daha kolay olabilmesi ve güvenilirlik arz etmesi açısından bu
gereklidir.
Bu tasarı, hipermarketlere
haksız kazanç elde edebilecek kapılar açarken hal esnafının, çiftçinin,
komisyoncunun ve ekmeğini halden kazanan insanların ekonomik bir darboğaza
sürüklenmesine neden olacaktır.
Sebze ve meyve ticareti
konusunda sektör mensuplarının beklentisi, kayıt dışı ticaretin önlenmesi,
kayıtlı çalışan hal esnafının durumunun düzeltilmesi ve toptancı hallerin
fiziki yapılarının çağdaş standartlara yükseltilmesidir. Bu beklentilere
karşılık, bu tasarıyla toptancı halleri âdeta ortadan kaldırılmaya
çalışılmaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Kalaycı,
buyurun efendim.
MUSTAFA KALAYCI (Devamla) –
Buradan AKP Hükûmetine soruyorum: Allah aşkına, sizin
esnaf ile alıp veremediğiniz nedir? Sayın Başbakanın geçtiğimiz günlerde
bakkallıkla uğraşan esnafımızla ilgili sözleri de hepimizi rahatsız etmiş, AKP
zihniyetinin esnaf kardeşlerimize nasıl baktığını açıklıkla gözler önüne
sermiştir. AKP, iyice niyeti bozmuş ve kontrolünü kaybetmiş bir hâlde
bakkallarla uğraşmakta, manavlara göz dikmekte, hal esnafını, komisyoncuları
alaşağı etmenin planlarını yapmaktadır. Büyük iş merkezlerinin, zincir
marketlerin tezgâhladığı lobilerin etkisiyle savunmasız bir duruma mahkûm
edilen esnaflarımızın ekmeklerine el uzatılmakta, çocuklarının rızıklarına engel olunmak istenmektedir. Ancak unutmayın ki
hesap günü yaklaşmıştır. İşini bitirmek istediğiniz, rızkına, ekmeğine göz
diktiğiniz esnafımız o günü sabırla beklemektedir. Sandık önüne geldiğinde, o
da sizi başından alaşağı edecek ve tarihin derinliklerine sizi gömecektir,
bundan hiç şüpheniz olmasın.
Hepinize saygılar sunuyorum.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Kalaycı,
teşekkür ederim.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) –
Sayın Başkan, yoklama istiyoruz.
BAŞKAN – Saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım, oylamaya geçmeden önce bir yoklama talebi vardır.
Yoklama talebinde bulunan
milletvekili arkadaşlarımın, imza sahiplerinin burada olup olmadıklarını
arayacağım:
Sayın Anadol? Burada |
Sayın Susam? Burada. |
Sayın Aslanoğlu? Burada. |
Sayın Seçer? Burada. |
Sayın Keleş? Burada. |
Sayın Güvel? Burada. |
Sayın Çöllü? Burada. |
Sayın Süner? Burada. |
Sayın Güner? Burada. |
Sayın Emek? Burada. |
Sayın Oksal? Burada. |
Sayın Köse? Burada. |
Sayın Kesici? Burada. |
Sayın Öztrak? Burada. |
Sayın Eşref Karaibrahim? Burada. |
Sayın Sönmez? Burada. |
Sayın Kulkuloğlu? Burada. |
Sayın Topuz? Burada. |
Sayın Koçal? Burada. |
Sayın Günday? Burada. |
III.- YOKLAMA
BAŞKAN - Evet, saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım, elektronik cihazla yoklama talebini yerine
getireceğim.
Yoklama için üç dakika süre
veriyorum ve yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama
yapıldı)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.
VIII.- KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
4.- Sebze ve
Meyve Ticaretinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun Tasarısı ile Avrupa Birliği Uyum,
Tarım, Orman ve Köyişleri ile Sanayi, Ticaret,
Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonları Raporları (1/743) (S.
Sayısı: 471) (Devam)
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 471 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 5 inci maddesinin (7) nci
fıkrasındaki "satış" ibaresinden sonra gelmek üzere "bedeli ile
satın alınan malların alış" ibaresinin, 11 inci fıkrasındaki
"içeren" ibaresinden sonra gelmek üzere "ve Bakanlık ile Tarım
ve Köyişleri Bakanlığınca belirlenecek teknik
özelliklere sahip" ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Ayşe Nur Bahçekapılı (İstanbul) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ
KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI HASAN ALİ ÇELİK (Sakarya) –
Takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet?
SANAYİ VE TİCARET BAKANI
NİHAT ERGÜN (Kocaeli) – Katılıyoruz.
BAŞKAN – Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Tasarı ile doğrudan
üreticiden mal alımına yönelik pazarlama kanalına işlerlik kazandırıldığından
üreticiden toptan mal alarak perakende satışa sunan meslek mensuplarınca toptan
alım bedelleri üzerinden kanuni kesintiler dışında kesinti yapılmaması
hususunda ve ayrıca malların kap veya ambalajlarında bulundurulması zorunlu
olan künyelerin sahip olması gereken teknik özelliklerinin Sanayi ve Ticaret
Bakanlığı ile Tarım ve Köyişleri Bakanlığınca
birlikte belirlenmesi yönünde düzenleme yapılmıştır.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge
istikametinde maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
6’ncı madde üzerinde üç adet
önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 471 sıra
sayılı Kanun Tasarısı’nın 6. maddesinin 1. fıkrasında “Fiyatların” ibaresinden
sonra gelmek üzere “ticarete konu” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Oktay Vural Alim Işık Ahmet
Orhan |
İzmir Kütahya Manisa |
Cemaleddin Uslu K. Erdal Sipahi M. Akif Paksoy |
Edirne İzmir Kahramanmaraş |
Rıdvan Yalçın Hakan Coşkun |
Ordu Osmaniye
|
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Sebze ve Meyveler ile Yeterli
Arz ve Talep Derinliği Bulunan Diğer Malların Ticaretinin Düzenlenmesi Hakkında
Kanun Tasarısı’nın 6. Maddesi’ne aşağıdaki fıkranın ilave edilmesi arz ve
teklif olunur.
“(6) Günlük satın alma hacmi
25 bin liranın üzerinde olan şirketlerin, satın almalarının en az yüzde 20’sini
üretici birliklerinden yapılması gerekir.”
Eşref Karaibrahim
Mehmet Ali Susam Ahmet Küçük |
Giresun İzmir Çanakkale |
Mustafa Özyürek Birgen Keleş Ali Koçal |
İstanbul İstanbul Zonguldak |
R. Kerim Özkan Tayfur Süner |
Burdur Antalya |
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 471 Sıra
Sayılı Sebze ve Meyve Ticaretinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun Tasarısının 6 ncı maddesinin 5 inci fıkrasından sonra gelmek üzere
aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.
“(6) Günlük satın alma hacmi
40 bin liranın üzerinde olan şirketlerin, satın almalarının en az yüzde
20’sinin üretici birliklerinden yapılması gerekir.”
Ayla Akat Ata Nuri
Yaman Hamit Geylani |
Batman Muş Hakkâri |
Akın Birdal Pervin Buldan Osman Özçelik |
Diyarbakır Iğdır Siirt |
Hasip Kaplan |
Şırnak |
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI HASAN ALİ ÇELİK (Sakarya)
– Katılamıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet?
SANAYİ VE TİCARET BAKANI
NİHAT ERGÜN (Kocaeli) – Katılamıyoruz.
BAŞKAN – Sayın Kaplan… (BDP
sıralarından alkışlar)
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum ve şunu ifade
etmek istiyorum: Bizim önergemizin özü, bu alanda da tekelleşmeyi önlemeye
yönelik bir önerge. Ancak şunu ifade etmek istiyoruz: Gerçekten üreticiyi
burada güçlendirmek mi hedefleniyor, gerçekten tüketiciyi korumak mı
hedefleniyor, aracıyı arada yüzde 8’den 6’ya komisyonu düşürüp vatandaşa ucuz
sebze ve meyve yedirilmesi mi düşünülüyor, yoksa başka bir şey mi düşünülüyor?
Bence burada başka bir şey düşünülüyor. Burada, dikkat ederseniz, yasanın
gerekçesinde, Avrupa Birliği müktesebatı çerçevesinde bir düzenleme yapılması,
kayıt dışılığın önlenmesi amaçlanan konulardan birisi.
Evet, sebze ve meyve üretimi,
nakliyesi, dağıtımı, ithalatı, ihracatı çok geniş olan bir alan ve 40 milyarın
üzerinde bir iç piyasası olan bir alan. Şimdi, burada meslek kuruluşlarına
bakıyoruz, ziraat odalarına bakıyoruz, komisyoncu esnaf derneklerine, odalarına
bakıyoruz; bunların düşüncesi alınmamış. Yani demokrasilerde çoğulcu, katılımcı
bir anlayışla bunlar ele alınır, konuşulur. Kolay iş değildir yani sebze ve
meyve hallerini yeniden düzenlemek, o kadar basit bir olay değildir. Mersin
Sebze ve Meyve Hali bugün Avrupa’nın bir numarası, bırakın Avrupa’nın bir
numarası, bütün Orta Doğu’ya bakan bir kapı. Ben orada gördüm nasıl
örgütlendiklerini, sorunlarıyla nasıl ilgilendiklerini, oradaki hal esnafının,
hepsinin, komisyoncuların, kamyoncuların. Hal Yasası deyip o kadar ucuz,
üzerinden geçeceğiniz bir konu değil, sadece bir rüsum olayı değil, sadece bir
komisyon olayı değil. Bir hal başlı başına komplikedir.
Onun soğutma depoları vardır, taşımacılığı vardır, nakliyeciliği vardır,
alanından yerine alınması vardır. Ama bir gelenek vardır, bunu da Hükûmetin çok iyi bilmesi lazım, hallerde hal
komisyoncularının Türkiye'deki bir geleneği vardır: Üreticinin tarladan veya
kamyonla gelen mallarının değerlendirilmesini ve fiyatını borsa gibi sağlayan
bir mekanizma, bir sistem kurulmuş. Bu sistemin içinde -şunu çok açık ifade
ediyorum- sebze ve meyve hallerinin büyük çoğunluğunda Siirtli hemşehrilerimiz çalışıyor. Sayın Başbakan da Siirt’in
milletvekili, Siirt onu Başbakan yaptı. Şimdi, enişte Başbakan olarak
Siirtlilere sordu mu? Yani ben bunu merak ediyorum, baktığım
zaman bunu görmüyorum, orada başka bir şey görüyorum: Özelleştirme kokuyor,
hipermarketlere, büyük marketlere yanaşılıyor, kayıt dışılığı daha da özendirme
var, direkt üreticiden mal alınması var, yine Hal Yasası’yla haldeki esnafın
yerinden yurdundan edilme tehlikesi var, özel güvenlik sistemini getirmekle
başka şirketlere, güvenlik şirketlerine yol açma var. Bütün bunları
düşündüğümüz zaman neden böyle bir politika izleniyor? İşte,
buradaki politik yaklaşıma, buradaki stratejik yaklaşıma bakmak lazım.
Bu küresel kriz ortamında
tarım endüstrisi neden çöktü? Tarımda işsizlik neden arttı? Tarımda üreticinin
ürünü neden tarlada kalıyor, niye mazotunu karşılayamıyor, niye gübresini
karşılayamıyor? Niye o kadar tarlada ucuz olan bir ürün, yola çıktıktan sonra
tüketiciye varana kadar 5 katına fiyat alıyor? Bunun çok iyi değerlendirilmesi
ve tartışılması gerekir ki burada milyonlarca ailenin buradan geçindiğini söylemek
lazım. Tabii bunu bilmek için şunu bilmek lazım yani sebze ve meyve halini…
Bakıyoruz karpuz halinin durumu ne olacak? Yani bunlar bir bütün. Şimdi, bir
karpuz tarladan çıktığı zaman halde beş boya bölünerek…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun Sayın
Kaplan.
HASİP KAPLAN (Devamla) –
Teşekkür ediyorum.
Bir karpuz, bostandan,
tarladan çıktıktan sonra İstanbul’a vardığı zaman, karpuz halinde, oradaki hal
esnafı, komisyoncular onu beş boya ayırırlar. Birinci boyun fiyatı ayrıdır,
ikinci boyun ayrıdır, üçüncü boyun ayrıdır, dördüncü boya “Çıkma” derler, onu
başkalarının fiyatı ayrıdır. Birinci sınıf lokantalara farklı sebze meyve
satılır, diğerlerine farklı satılır. Bunun değerlendirilmesi senelerin
tecrübesiyle oluşmuş bir alışkanlıktır. Şimdi siz, bütün bunları
değerlendirdiğiniz zaman, kaş yapayım derken göz çıkardığınızın farkında
değilsiniz. Siz, üreticiyi güçlendirmiyorsunuz, zayıflatıyorsunuz; tüketiciye
de daha fazla pahalı meyve ve sebze yedirmek üzere bir ortam sağlıyorsunuz.
Keşke kayıtdışılığı önleyebilseydiniz, keşke
ucuzlasaydı, keşke Sayın Bakanın dediği gibi…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
HASİP KAPLAN (Devamla) –
…yüzde 25-30 sebze ve meyve ucuzlayabilseydi.
Bir dahaki maddede bunun
nasıl olacağını anlatacağım.
Teşekkür ediyorum. (BDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim
Sayın Kaplan.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Sebze ve Meyveler ile Yeterli
Arz ve Talep Derinliği Bulunan Diğer Malların Ticaretinin Düzenlenmesi Hakkında
Kanun Tasarısı’nın 6. Maddesi’ne aşağıdaki fıkranın ilave edilmesi arz ve
teklif olunur.
“(6) Günlük satın alma hacmi 25 bin liranın
üzerinde olan şirketlerin, satın almalarının en az yüzde 20’sinin üretici
birliklerinden yapılması gerekir.”
Eşref Karaibrahim (Giresun) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI HASAN ALİ ÇELİK (Sakarya)
– Katılamıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet?
SANAYİ VE TİCARET BAKANI
NİHAT ERGÜN (Kocaeli) – Katılamıyoruz.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) –
Eşref Karaibrahim konuşacak.
BAŞKAN – Buyurun Sayın Karaibrahim. (CHP sıralarından alkışlar)
EŞREF KARAİBRAHİM (Giresun) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sebze ve Meyve Ticaretinin Düzenlenmesi
Hakkında Kanun Tasarısı’nın 6’ncı maddesinde verdiğimiz önerge üzerinde söz
aldım. Yüce Meclisi selamlıyorum.
İlk önce, tabii ki
şehitlerimize ve depremde hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet,
ailelerine ve ulusumuza başsağlığı, yaralılarımıza acil şifalar diliyorum.
Sayın milletvekilleri, 6’ncı
maddenin (2)’nci fıkrasında “Meslek mensupları,
serbest rekabeti engellemek amacıyla kendi aralarında veya üreticilerle ticarî
anlaşmalar yapamaz.” denilmektedir ve bunun engellenmesi gerekmektedir, bu
doğrudur. Bizim için şu anda en önemli unsurlardan bir tanesi budur.
Üreticiden alınan ürünlerin
fiyatları nedense hale geldiğinde ikiye üçe katlanmakta ve haldeki bütün
satıcılar tarafından hemen hemen aynı fiyat
uygulanmaktadır. Bu gizli de olsa, açık da olsa aralarında bir anlaşmanın
olduğu varsayımını açıkça göstermektedir. Tabii ki bunun önlenmesi için
Bakanlığımızın ve belediyelerimizin bu konuda duyarlı olması gerekmektedir.
Tabii ki üreticiden alınan malların pazara ya da hale geldiğinde sistem altına
alınması çok önemlidir.
Bu önemli unsuru
bilgilerinize sunduktan sonra, tabii ki ben fındık bölgesinde olduğum için,
fındıkla ve FİSKOBİRLİK’le ilgili bazı şeyler söyleyeceğim. Peki
fındık ne oldu, size onu anlatmaya çalışacağım, fındığın şu andaki durumunu
anlatmaya çalışacağım.
Bildiğiniz gibi FİSKOBİRLİK
şu anda fındık alamamakta, fındıkla ilgili durumunu değerlendirmekte ve
elindeki malları satarak borcundan kurtulmaktadır. Peki
bu duruma neden geldi? FİSKOBİRLİK içinde yaşanan yönetimi ele geçirme, AKP’nin
yönetimi ele geçirme çabaları sonuç vermeyince bölgeye hızlı bir şekilde TMO
getirildi, fındık aldırıldı, FİSKOBİRLİK baypas yapıldı. Ama ondan sonra
nedense FİSKOBİRLİK’in yönetim kuruluna AKP’li bir ilçe başkanı getirilerek
kendisi yönetimi devraldı ama değişen bir şey olmadı. Demek ki FİSKOBİRLİK
devreden çıkarılacak, fındık serbest piyasaya bırakılacaktı. Bunun aşamalarını
yavaş yavaş görmekteydik.
TMO bölgedeydi ama son sene
yani 2009’da TMO bölgeden çekildi. Neden çekildi? Fındık piyasasında fındık az
olduğu için, rekolte az olduğu için TMO bölgeden
çekildi. FİSKOBİRLİK de alım yapamamaktaydı. Bundan sonra ne oldu? Serbest
piyasaya bırakıldı ama serbest piyasaya fındık bırakılırken fındığın ne borsası
ne de lisanslı deposu yoktu. Olmayan durumda, fındık da olmadığına göre,
olmayan fındığın fiyatları Giresun’da ve Karadeniz Bölgesi’nde en fazla -çünkü
Giresun’da en kaliteli fındık yetişiyor diyeceğim, bazı fındık bölgesindeki
arkadaşlarım buna belki alınganlık gösterecekler ama bu doğrudur, Giresun
fındığın başkentidir- 5 milyon liraya kadar çıktı, olmayan fındığın fiyatıydı
bu. Peki arkadaşlar, peki bu sene fındık rekoltesinin
biraz yüksek olduğu -bugün Ziraat Odası başkanlarından aldığım bilgilerle-
varsayımından yola çıkarsak ya yüksekse bu sene fındık rekoltesi -şu anda belli
olmaz ama- peki ne olacaktır, fındık fiyatları, nereye gidecektir ya da fındığı
kim alacaktır? Fındık Avrupa’da bir üretici, Türkiye’de birkaç üreticinin
insafına bırakılacaktır.
Bir önemli konu daha var:
Dönüm başına 250 bin lira fiyat verilmişti. Bunların bu ay içinde ödeneceği
bilgisi bakanlar tarafından açıklandı ama bir şey hatırlatmak istiyorum, şu
anda üreticilere bu ayın 23’ünde veriliyor ama Ziraat Bankası ve tarım krediler
şu anda icra takiplerine başladı. Yani bu paraları bankada icra için ellerinden
gelen her ortamı değerlendiriyorlar.
Peki, ne olacak, üreticinin
eline bu para geçecek mi? Geçmeyecek. Peki, arkadaşlar, buradan sizlere şu
öneriyi yapıyorum: FİSKOBİRLİK’i batırdınız, fındığı batırdınız ama gelin,
2010’da şu dönüm başına vereceğimiz fiyatları fındık üretimi başlamadan
verelim. Bu ne anlama gelecek? Bu şu olacak: Fındıkçı üretimine başladığında
elindeki para olacak ve bu sayede de fındığını borçsuz toplayacak, ondan sonra
da elindeki fındığı bir miktar tutabilirse fındık piyasasında fındık fiyatları
bir miktar yukarı çıkacaktır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun Sayın Karaibrahim, tamamlayınız.
EŞREF KARAİBRAHİM (Devamla) –
Teşekkür ediyorum Başkanım.
Tabii, bununla ilgili çok
söyleyeceğim şeyler vardı ama not aldım. Herhâlde bu beş dakika yetmiyor ama
bir şey söyleyeceğim. Bizim bir Eğribel’imiz vardır,
Şebinkarahisar’
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) – Baharda… Baharda abi…
EŞREF KARAİBRAHİM (Devamla) –
Baharda yapılacaktır ama bu ORGİ havaalanımızı da bekliyoruz, ondan da hiçbir
haber çıkmamaktadır.
Beni dinlediğiniz için
hepinize teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum
Sayın Karaibrahim.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 471 sıra
sayılı Kanun Tasarısı’nın 6. maddesinin 1. fıkrasında “Fiyatların” ibaresinden
sonra gelmek üzere “ticarete konu” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Oktay Vural (İzmir) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI HASAN ALİ ÇELİK (Sakarya)
– Katılamıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet?
SANAYİ VE TİCARET BAKANI
NİHAT ERGÜN (Kocaeli) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) –
Hakan Coşkun konuşacak.
BAŞKAN – Sayın Coşkun,
buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)
HAKAN COŞKUN (Osmaniye) –
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 471 sıra sayılı Kanun
Tasarısı üzerine verdiğimiz önergeye ilişkin söz almış bulunuyorum. Yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, tasarının
6’ncı maddesinin 1’inci fıkrasında yer alan “Fiyatların” ibaresinden sonra
gelmek üzere “ticarete konu” ibaresinin eklenmesi daha doğru bir anlam ifade
edecektir.
Değerli milletvekilleri,
yıllardır üreticilerimizin, çiftçilerimizin ve ilgili diğer sektörün âdeta dört
gözle beklediği meyve-sebze ile hallerimizi ilgilendiren bu düzenleme, mevcut
hâliyle, üreticilerimiz başta olmak üzere diğer ilgililerin beklentilerine
cevaz vermeyecek nitelikleri taşımaktadır. Tasarının mevcut hâli, üretici ve
ilgili diğer kuruluşların imkânlarının düzenlenmesine değil, çoğunluğu yabancı
sermayenin kontrolündeki şirketlere yeni imkânlar sunmaktadır. Bu durumda
üreticiden tüketiciye kadar olan süreçteki, çalışarak evine ekmek götüren
birçok vatandaşımız kazançları, rızıkları global şirketlere devrolacaktır.
Değerli milletvekilleri, bu
tasarıyla anlaşılıyor ki ticaretten sorumlu Bakanlık ile üreticiden sorumlu
Bakanlık arasında koordinasyon eksikliği bariz olarak görülmektedir. Bu da son
yedi yıldır kendi hâline terk edilen, sıkıntı içerisinde bulunan
çiftçilerimizin Tarım ve Köyişleri Bakanımız
tarafından yine yalnız ve sahipsiz bırakıldığı gözlenmektedir.
Ülkemizde tarımın en önemli
sıkıntılarından biri de üreticilerin bir araya gelerek oluşturdukları üretici
birliklerinin ve kooperatiflerinin yasal düzenlemeler ile diğer sorunları etkin
hâle getirilememesidir. 2004 yılında çıkarılan 5200 sayılı Üretici Birliği
Yasası, şu anda değiştirilmek istenen 552 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile
diğer teknik eksiklikleri nedeniyle zaten kör topal olarak çıkarılmıştı. Bu
eksikliğin en azından bu tasarı ile düzenlenmesi beklenirken ne yazık ki tam
tersine daha kötü bir durumları ortaya koyacak gibi görünüyor.
Değerli milletvekilleri, bu
tasarı üretici birlikleri kooperatifler çatısı altında toplanmaya sevk etmesi
beklenirken tam tersi düzenlemeler yapılarak üreticinin rekabet gücü ortadan
kaldırılmak isteniyor.
Birlik ve kooperatiflerin
rekabet gücü ile ilgili bir örnekle konuşmama devam etmek istiyorum.
Son zamanlarda süt üretici
birlikleri bölgesel olarak gelişme göstermektedir. Çanakkale bölgemizdeki süt
üretici birlikleri gelişmiş olması ve akıllı bir yönetim anlayışı ile idare
edilmektedir. Bu vesile ile üreticilerinin ürettiği sütleri piyasaya 85 kuruşa
satabilecek bir rekabet gücüne sahiptir. Ancak, birçok bölgemizde aynı sütü
üreticilerimizin rekabet gücü olmadığından dolayı 65 kuruşa satabilmektedir ve
bu iki sütü de biz marketlerden aynı fiyata almaktayız yani buradaki kazanç
çiftçimizin ucuz almasına rağmen aynı fiyata aracının veya marketin cebine
giren bir kazanç şekline dönüşmektedir.
Değerli milletvekilleri, aynı
süt örneğinde olduğu gibi meyve ve sebze üreticilerimizin de AB’ye uyum çatısı
altında düşündüğünüz, toprak toplulaştırılması, gıda güvenliğinin daha iyi sağlanabilmesi,
gelişmiş teknolojilere ulaşımdaki kolaylık, bilgi paylaşımındaki kolaylık,
maliyetteki düşüklük, rekabet gücünün yüksekliği ve benzeri avantajlardan
dolayı üretici birliği ve kooperatif çatısı altında bir araya gelmeleri
gerekmektedir.
Tarım ve Köyişleri
Bakanlığı bu tasarı ile, başarılamayan üretici
birliklerinin ve kooperatiflerinin özel bir teşvik sistemi geliştirerek acil
olarak uygulamaya koyması kaçınılmaz görülmektedir.
Değerli milletvekilleri, son
zamanda verilen GAP ve DAP Eylem Planı çerçevesinde bölge illerine yapılan
hayvancılık desteğinden, Anadolu’nun yıllarca hayvancılıkla uğraşan diğer
illerini de kapsayacak şekilde geliştirilerek bu haksız rekabetin bir an önce
ortadan kaldırılması gerekmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun efendim.
HAKAN COŞKUN (Devamla) - Bunu
yapacağınız düşüncelerimizle, önergemizi kabul edeceğinizi temenni ediyor ve
tekrar hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim
Sayın Coşkun.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Birleşime on dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati:
18.31
SEKİZİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 18.52
BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 71’inci Birleşiminin Sekizinci
Oturumunu açıyorum.
Danışma Kurulunun bir önerisi
vardır, okutuyorum.
IX.- ÖNERİLER
A) Danışma Kurulu Önerileri
1.- Gündemdeki
sıralamanın yeniden düzenlenmesine ilişkin Danışma Kurulu Önerisi
Danışma Kurulu Önerisi
Tarihi: 10.03.2010
Danışma Kurulunun yaptığı
toplantıda, aşağıdaki önerilerin Genel Kurulun onayına sunulması uygun
görülmüştür.
Mehmet Ali Şahin Türkiye Büyük Millet
Meclisi |
Başkanı |
Ayşe
Nur Bahçekapılı K.
Kemal Anadol |
Adalet ve Kalkınma Partisi Cumhuriyet
Halk Partisi |
Grubu
Başkanvekili Grubu Başkanvekili |
Mehmet
Şandır Ayla
Akat Ata |
Milliyetçi Hareket Partisi Barış
ve Demokrasi Partisi |
Grubu
Başkanvekili Grubu
Başkanvekili |
Öneriler:
Gündemin kanun tasarı ve
teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işler kısmında yer alan 370, 371,
372, 376, 377, 378, 379, 388, 389, 390, 391 sıra sayılı kanun tasarılarının bu
kısmın 6, 7, 8, 9, 10, 11, 12, 13, 14, 15 ve 16’ncı sıralarına alınması ve
diğer işlerin sırasının buna göre teselsül ettirilmesi
Önerilmiştir.
BAŞKAN – Danışma Kurulu
önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
471 sıra sayılı Tasarı’nın
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
VIII.- KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
4.- Sebze ve
Meyve Ticaretinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun Tasarısı ile Avrupa Birliği Uyum,
Tarım, Orman ve Köyişleri ile Sanayi, Ticaret, Enerji,
Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonları Raporları (1/743) (S. Sayısı:
471) (Devam)
BAŞKAN – Komisyon ve Hükûmet yerinde.
7’nci madde üzerinde üç
önerge vardır.
Önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 471 sıra
sayılı Kanun Tasarısı'nın 7. maddesinin 1. fıkrasının sonunda yer alan
"göz önünde bulundurularak" ibaresinden sonra gelmek üzere,
"esnaf ve sanatkarlar odasının görüşü
alınarak" ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Oktay Vural Cemaleddin Uslu Alim
Işık |
İzmir Edirne Kütahya |
Ahmet Orhan K. Erdal Sipahi M. Akif Paksoy |
Manisa İzmir Kahramanmaraş |
Mümin İnan Rıdvan Yalçın |
Niğde Ordu |
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 471 Sıra Sayılı
Sebze ve Meyve Ticaretinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun Tasarısının 7 nci maddesinin 1 inci fıkrasında yer alan "
belediyelerce kurulur" ifadesinden önce gelmek üzere, "pazarcılar
esnafı odasının, yoksa esnaf ve sanatkarlar odasının
görüşü alınarak" ifadesinin getirilmesini arz v e teklif ederiz.
Ayla Akat Ata Nuri
Yaman Hamit Geylani |
Batman Muş Hakkâri |
Hasip Kaplan Pervin Buldan Osman Özçelik |
Şırnak Iğdır Siirt |
Akın
Birdal |
Diyarbakır |
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1/743 Esas
Numaralı Sebze ve Meyve Ticaretinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun Tasarısının 7
inci maddesinin 1 inci fıkrasında bulunan "belediyelerce kurulur"
ifadesinden önce gelmek üzere, "pazarcılar esnafı odasının, yoksa esnaf ve
sanatkârlar odasının görüşü alınarak" ifadesinin getirilmesini;
Tasarısı'nın 7. Maddesi 6.
Fıkrasının "Pazaryerlerinin kurulması ve kapatılmasına, işleyiş, yönetim
ve denetimine, üretici ve pazarcılarda aranacak niteliklere, bunların
çalışmalarına, yapacaklarına satışlara, haklarına uymakla yükümlü bulundukları
kurallara ve faaliyetlerinin yürütülmesine dair diğer hususlara ilişkin usul ve
esaslar Sanayi ve Ticaret Bakanlığı ile İçişleri Bakanlığı ile Türkiye Esnaf ve
Sanatkârları Konfederasyonu, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği, Türkiye Ziraat
Odaları Birliği, TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası, TMMOB Gıda Mühendisleri
Odası'nın uygun görüşleri alınarak Bakanlıkça çıkarılacak yönetmelikle
düzenlenir." şeklinde değiştirilmesini arz ve talep ederiz.
Fevzi Topuz Mehmet Ali Susam Mustafa Özyürek |
Muğla İzmir İstanbul |
Ahmet Küçük Tayfur
Süner Birgen
Keleş |
Çanakkale Antalya İstanbul |
R.
Kerim Özkan |
Burdur |
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI HASAN ALİ ÇELİK (Sakarya)
– Katılamıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet?
SANAYİ VE TİCARET BAKANI
NİHAT ERGÜN (Kocaeli) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Sayın Topuz, buyurun
efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
FEVZİ TOPUZ (Muğla) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Sebze ve Meyveler ile Yeterli Arz ve Talep
Derinliği Bulunan Diğer Malların Ticaretinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun
Tasarısı’nın 7’nci maddesi üzerinde vermiş olduğumuz önerge için söz aldım.
Yüce Meclisi saygıyla selamlarım.
Semt pazarları, toplumun
yüzde 90’ının alışverişini yaptığı, günlük zorunlu ihtiyaçlarının karşılandığı,
halkımızın taze sebze ve meyveye ulaştığı yerlerdir. Pazar
yerleri halkımız için son derece önemlidir. Özellikle dar gelirli
ailelerin haftalık gıda ihtiyaçlarının karşılanmasında önemli rol oynarlar.
Aynı zamanda yerel ve küçük üreticiler de semt pazarlarında kendi ürettikleri
ürünlerini tüketiciye sunarak tüketiciyle aracısız temasa geçme imkânı bulur.
Pazarcı esnafımızın diğer
esnaflar gibi pek çok sorunu bulunmaktadır. Yaz kış demeden sabahın erken
saatlerinde gelip tezgâh açan, gece yarılarına kadar çalışan, kışın ayazında,
yazın sıcağında alışveriş ve satış yapmaya çalışan pazarcı esnafı bugün muhatap
alınmamaktan şikâyetçidir. Bu konuda yine pazarcı esnafımız unutulmuştur.
Pazarcı esnafı, sokak arası olmayan, altyapısı tamamlanmış, üstü kapalı,
standart yükseklikte tezgâhları olan, tuvalet ve lavaboları olan, birden fazla
mahalleye aynı gün hizmet verebilecek bir bölgede yer alan sabit semt pazarları
oluşmasını istemektedir. Bu işin merkezinde olan pazarcı esnafının,
üreticilerin, üretici kooperatiflerinin ve meslek kuruluşlarının görüşü neden
alınmamaktadır?
Değerli milletvekilleri, bu
tasarı, üretici, köylü, komisyoncu, pazarcı ve belediyelerle o işin
organizasyonunu yapan kamu kurumlarıyla birlikte aslında tüketicileri de
etkilemektedir. Köylünün örgütlü olmadığı, tarım işletme ve kooperatiflerinin
devlet tarafından desteklenmediği ve üreticilerin bizzat işin içinde olmadığı
sürece bu işte başarılı olmak mümkün değildir.
Tasarının “Sebze ve Meyveler
ile Yeterli Arz ve Talep Derinliği Bulunan Diğer Malların Ticaretinin
Düzenlenmesi Hakkında Kanun Tasarısı” olarak adlandırılması, tasarının
kapsamını açık şekilde sınırsız bir hâle getirmektedir. Sebze ve meyvenin
ticaret kanallarına dönük düzenlemelerin bulunduğu bu tasarı kapsamına alınmak
istenen diğer gıda maddelerinin ticaret şekilleri, düzenlemeleri ve işleyişinin
farklılığı dikkate alındığında bu yapı ile diğer sektörler düzenlenemez, hatta
buraya almayı düşündüğümüz sektörlere zarar veririz. Ucu açık, ne olduğu
belirsiz gıdalar üzerinde düzenleme yapılmamalı ve kısaca “arz ve talep
derinliği” kavramı tasarıdan çıkarılmalıdır.
Değeri 50 bin Türk lirası ile
üstündeki uyuşmazlıklarda hal hakem heyetinin vereceği kararların asliye
ticaret mahkemesinde delil olarak ileri sürülebileceği düzenlenmiştir. 50 binin
altındaki uyuşmazlıklarda yargı yolu kapanmaktadır. Bu noktada haksızlığa
uğrayacak yurttaşlarımız için yargı yolu kapanmamalıdır.
Tasarıda, hal yöneticisinin
tahsil düzeyi; illerde en az lisans, ilçelerde ise en az lise mezunu olarak
belirlenmiştir ancak hal yöneticisi gibi önemli bir görevi ifa edecek kişinin
nitelikleri konusunda bu düzenleme yetersiz düzeydedir. Hal yöneticisinin,
mühendislik fakültesinin ziraat ve gıda mühendisliği lisans mezunu olması
zorunluluk olmalıdır.
Değerli milletvekilleri,
tasarı, belediyelere, kurdukları toptancı hallerini belediye meclisince
belirlenecek süre, bedel ve koşullarda devredebilme yetkisi vermektedir. Bu
durum, hallerin özelleştirilmesinin önünü açmaktadır. Taslağın temelde bir
özelleştirme yasası olduğu dikkati çekmektedir. Alanda giderek güçlenen ve çoğu
yabancı hipermarketlerin zincirlerini oluşturan bu yapıyla, çiftçiler,
tüketiciler, hatta komisyoncular üzerinde güçlü bir hâkimiyet kuracaklardır.
Amerika Birleşik Devletleri’nde çok güçlü olan bu zincirler, sebze ve meyve
üreticisi üzerinde tam bir hâkimiyet oluşturmuşlardır. Bizim gibi bir ülkede bu
“etki altına alma” daha da hızlı olacaktır.
Bu yasa tasarısı,
tüketicilere fiyat düşüşü getirmeyecektir. Diğer taraftan, çiftçiler de
ürünlerini uzun devrede daha düşük fiyattan satmak zorunda kalacaklardır.
Hallerde ve semt pazarlarında üreticilere yüzde 20 pay ayrılacak olması süreci
engellemeyecektir, bunların aslında pek etkileri olmayacaktır.
Geçici maddede “Hallerde
boşalacak yerler, bu orana ulaşıncaya kadar üretici kuruluşlarına ve semt
pazarlarında ise özellikle üreticilere verilir.” denmektedir. Yüzde 20
oranlarına ulaşmak için yıllarca beklemek gerekebilecektir. Belki de hiçbir
zaman bu oranlara ulaşılmayacaktır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Topuz,
konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun efendim.
FEVZİ TOPUZ (Devamla) – Teşekkürler.
Yer açılması, hemen
kullanılabileceği anlamına gelmez. Kooperatif kuruluşları güçlenmez ise nasıl
buraları tutacaklar? Tarım satış kooperatiflerine karşı olunduğu yerlerde
tüketim kooperatifleri nasıl güçlü olabilir?
Şu anda sebze ve meyveler
çiftçinin elinden çıkıp tüketiciye ulaşıncaya kadar yüzde 150 ile yüzde 400
arasında fiyatlar artmaktadır. Ancak, çözüm özelleştirme değildir. Bugüne kadar
hiçbir özelleştirme halk için iyi sonuçlar vermemiştir. Bu da farklı
olmayacaktır. Gerek çiftçinin eline daha iyi bir fiyat geçmesi gerekse
tüketicinin daha ucuza sebze ve meyve alabilmesi için kooperatiflere destek
verilmelidir. Neden bu taslakta destek için bir tek cümle dahi yok?
Belediyeler, üretici pazarlarını destekleyebilmeli veya doğrudan satış yerleri
açabilmeli ki halkımızın üretici ile direkt bağlantısını sağlayabilsin.
Üreticinin yanında olmak
gerektiğini belirtir, yüce Meclisi saygıyla selamlarım. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Topuz,
teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 471 Sıra
Sayılı Sebze ve Meyve Ticaretinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun Tasarısının 7 nci maddesinin 1 inci fıkrasında yer alan "
belediyelerce kurulur" ifadesinden önce gelmek üzere, "pazarcılar
esnafı odasının, yoksa esnaf ve sanatkarlar odasının
görüşü alınarak" ifadesinin getirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ayla Akat Ata (Batman) ve
arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI HASAN ALİ ÇELİK (Sakarya)
– Katılamıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet?
SANAYİ VE TİCARET BAKANI
NİHAT ERGÜN (Kocaeli) – Katılamıyoruz.
BAŞKAN – Sayın Kaplan,
buyurun efendim. (BDP sıralarından alkışlar)
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bu önergede biz şunu diyoruz:
Belediye başkanları, belediyeler yapar ama yaparken, pazarcılar esnafı odası yoksa, esnaf ve sanatkârlar odasıyla görüşsün, danışsın,
öyle yapsın. Yani bizim demokrasi anlayışımız bu, çoğulculuktan bunu anlıyoruz
ve hayatın içinde en önemli rolü de onlar oynuyor, o zaman onlar da bu konuda
görev alsınlar. Bu nedenle bir önerge verdik.
Tabii, kolay değil sebze ve
meyve ticaretini düzenlemek. Yani cumhuriyet boyunca, ondan öncesi bir gelenek
oluşmuş ülkemizde, yeni bir düzenleme yapacağız. Avrupa Birliği bize bir
standart getiriyor. Şimdi, Avrupa Birliğinin standartlarıyla Türkiye'nin standartlarını
birbirine uydururken, uymuyor; ne numara uyuyor ne ölçü uyuyor. Farklı.
Göreceksiniz, bu tasarı yasalaştıktan çok kısa bir süre sonra tekrar gündeme
gelecek ve görüşeceğiz.
Şimdi, bizim bir tarım
politikamız yok, stratejimiz yok, planlamamız yok ülke olarak. Olmadığı için
Toprak Mahsulleri Ofisinin kaderine bakacaksınız, Süt Endüstrisi Kurumunun
kaderine bakacaksınız, Et ve Balık Kurumunun kaderine bakacaksınız, fındık
üreticilerinin kaderine bakacaksınız, zeytin üreticilerinin kaderine bakacaksınız.
Bunların hepsinde tekeller, özelleştirme, uluslararası sermaye geldi; üretici
yine zararda.
Peki, soruyorum: “Bu yasayla
sebze ve meyve fiyatı ucuzlayacak.” deniyor. Yani burada, gerekçede yüzde 25-30…
Şimdi biz bize konuşalım.
Şimdi, domatesin tarladaki fiyatı -en çok tükettiğimiz sebze domates, ondan
başlayalım- ne kadar? 30 kuruş ile 50 kuruş arasında. Bazı zamanlarda
üreticinin elinde kalıyor, tarlada kalıyor bazen ürün. Şimdi, bu ürün yola
çıktı. Bir kamyonla çıkacak yola. Hemen buna bir nakliye biniyor mu? Biniyor.
Hale geldi, şimdi halde karşılama töreni yapıyoruz domatese, yüzde 1 indirdik
belediye rüsumu, hoş geldin; yüzde 2 de hal rüsumu, vergimizi koyduk; yüzde 3
etti bu tabii. Hemen arkasından yüzde 1,8 de KDV uyguladık. Sonra komisyoncuya
geldiği için yüzde 6 komisyon parası da ekledik. Şimdi de etiketliyoruz, etiket
parasını da etiketledik üstüne ve halden tekrar yola çıkardık domatesi.
Geliyor, nereye gidecek? Manava, manavdan tüketiciye,
vatandaşa. Manavda ne olacak? Manav, elektrikti, kiraydı, bilmem neydi,
yüzde 20-30 arası bir kârını koyması lazım. Alın size,
30 kuruş ila 50 kuruş arasında olan domatesin üreticiden hale geliş fiyatını
söylüyorum. Domates üç dört fiyat, farklı farklı
boylarda olduğu için. Demin telefonla aradım sebze ve meyve halini İstanbul’un,
şu gün itibarıyla dedim domates ne kadar halde? “1,2; 1,5; 2 TL, kaliteye göre
değişiyor, domatesin fiyatı bu.” dediler. “Yalnız Antalya’dan gelen etiketli
olanların, sigara gibi, fiyatı düşmüyor.” dediler. Burada etiketin herhâlde bir
önemi var, bakın hakkını teslim ediyorum.
Şimdi buradan -manav kârı da
eklendiği zaman, yüzde 20, yüzde 25- vatandaşa bu domates 2 ila 2,5 lira
arasında sofrasına geliyor. Şimdi 30 kuruştan, 50 kuruştan bu yasa tasarısıyla,
bu yasayla, sofraya gelen domatesin öyküsü bu. Şimdi bu domatesin öyküsünde bu
yasanın akıbeti de ortada.
Şimdi, bu hâlde sebze ve
meyve hale gelmez. Nereye gider? Hâlden anlayana gider. Nereye gider? Tüketici
marketler, süper, gros… Bunlar daha tarladayken mazot
parasını üreticiye borç verecekler ki malı da, üretimi de önceden alacaklar,
bağlayacaklar önceden, tarlalar önceden kiralanacak. O zaman hâlden anlayana
gidecek.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Kaplan,
buyurun.
HASİP KAPLAN (Devamla) –
Bağlıyorum.
Ne olacak? Kayıt dışına
kaçacak. Tarlada ucuz, sofrada pahalı bir sistem doğuyor. Yani bu sistem
karşısında gerçekten bunun çok ciddi tartışılması gerektiğini söylüyorum ve
sonra şunu sordum sebze ve meyve halinde uzun yıllardır çalışan birine: Bir
yasa görüşülüyor, haberiniz var mı? “Ne yasası?” dediler. Sebze ve meyve
ticaretinin… “Vallahi, haberimiz yoktur.” dediler. Ee,
sorulmamış ki haberi olsun. Koskoca İstanbul Halinde kimsenin haberi yok. Bugün
Mecliste görüşüyoruz. Koskoca Mecliste görüşülen yasadan sebze halinin haberi
yok.
Burada bir enteresanlık var
arkadaşlar gerçekten. Sonra şunu sordum: Ne olacak dedim? “Ağabey, bu yasa zor
uygulanır. Öyle bir yasa ki, buranın örfü var, töresi var, geleneği var, sebze
hallerinin, meyve hallerinin. Bu daha uzun yıllar uygulanır.” dediler.
Elbette değişim kolay değil.
İnşallah ileride değiştirme şansımız olur, daha düzgün bir çarka oturturuz.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim
Sayın Kaplan.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 471 sıra
sayılı Kanun Tasarısı'nın 7. maddesinin 1. fıkrasının sonunda yer alan
"göz önünde bulundurularak" ibaresinden sonra gelmek üzere,
"esnaf ve sanatkarlar odasının görüşü
alınarak" ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Oktay Vural (İzmir) ve
arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI HASAN ALİ ÇELİK (Sakarya)
– Katılamıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet?
SANAYİ VE TİCARET BAKANI
NİHAT ERGÜN (Kocaeli) – Katılamıyoruz.
BAŞKAN – Buyurun Sayın İnan.
(MHP sıralarından alkışlar)
MÜMİN İNAN (Niğde) – Sayın
Başkan, saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım; görüşülmekte olan 471 sıra sayılı
Kanun Tasarısı’nın 7’nci maddesinde verdiğimiz önerge hakkında söz almış
bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygı ve sevgiyle selamlarım.
Tasarının 7’nci maddesinin
birinci fıkrasında, belediyelerce semt pazarları kurulmasına yönelik düzenleme
bulunmaktadır. Burada, tüketici piyasasının büyüklüğü, pazar sayısı, altyapı ve
trafiğe etkisi gibi kriterler göz önünde
bulundurularak belediyelere pazar kurma yetki ve görevi verilmektedir.
Milliyetçi Hareket Partisi
olarak, buna ilave, pazarlarda ticaret yapacak esnafın fikirlerinin de
alınmasının önemli olduğunu düşünmekteyiz. Ayrıca, vatandaşın, kendisiyle
ilgili konularda alınacak kararlarda temsilcileri aracılığıyla yönetime
katılması, demokrasi kültürünün yerleşmesi ve gelişmesi açısından son derece
önemlidir.
Bu düzenleme, sabahın
köründen gecenin yarısına kadar çoluk çocuğuyla beraber ekmek kavgasında olan
esnafımızı ve onların temsilcisi esnaf ve sanatkâr odalarını da memnun
edecektir diye düşünüyoruz.
Bu önergeyle, semt pazarları
kurulması konusunda, esnaf ve sanatkârlar odasının da temsil ettikleri kişiler
adına konu hakkında söz sahibi olmalarını sağlamak istemekteyiz.
Kanunun 4’üncü maddesinin
7’nci fıkrasındaki, “Herhangi bir toptancı halinden satın alındığı veya
herhangi bir toptancı haline bildirildiği belgelenen malların satışı
engellenemez, bu mallar üzerinden mükerreren hal rüsumu alınamaz ve bunlar
toptancı haline girmeye zorlanamaz.” hükmü için de, kanunu hazırlayanlara,
şahsım, partim Milliyetçi Hareket Partisi ve Niğdeli hemşehrilerim
adına teşekkür ederim.
Geçmişte, 552 sayılı Kanun
Hükmünde Kararname’nin 5 ve 17’nci maddeleri, Ankara Büyükşehir Belediyesi
görevlileri tarafından üreticiler için âdeta zulüm maddelerine
dönüştürülmekteydi. Özellikle, Niğde’den satmak için İstanbul’a elma, patates
ve lahana götüren üreticilerimiz, Ankara girişinde belediye ekipleri tarafından
durdurulup, hiçbir belirti ve emare olmadığı hâlde, mallarını Ankara’da perakende
sattıkları için değil, satacakları gerekçesiyle hale çekilip, orada 1-2 milyarı bulan cezalar kesilmekteydi. Üreticilerimiz,
alın teriyle, emekleriyle yetiştirdikleri ürünlerini acaba daha iyi bir fiyata
satabilir miyim umuduyla İstanbul’a götürürken, ürününün yarı parasını ceza
olarak Ankara’da ödemekteydi. Bu, kabul edilebilir bir durum değildir. Konu
hakkında Sayın İçişleri Bakanının cevaplaması talebiyle verdiğim (7/11105) esas
numaralı soru önergemin cevabını beklediğimi de buradan Sayın Bakana ifade
etmek istiyorum.
Sayın Başkan, saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım; ülkemizin meyve ve sebze üretiminde çok önemli
rakamlara ulaştığı artık bilinen bir gerçektir, ancak yanlış tarım politikaları
neticesinde üretimin çok önemli bir kısmı tüketiciye ulaşmadan yolda yok
olmaktadır. Aslında bu yok oluş, Türk tarımı ve Türk çiftçisinin yok oluşudur.
Bu durum, tüm ülkemizde olduğu gibi, benim seçim bölgem olan Niğde’de de üretim
yapan çiftçi sayısını her geçen gün azaltmaktadır. Bu nedenle topraktan kopan vatandaşlarımızın,
farklı alanlarda iş bulamadıkları için, işsizliğe ve açlığa mahkûm edildiğini
görmekteyiz. Bu durumun vahameti, Sayın Maliye Bakanımız Mehmet Şimşek’in,
Hazineden sorumlu Devlet Bakanı iken Niğde'yi ziyaretinde, her yıl ülkemizde 1,5-2 milyona yakın vatandaşımızın köyünü, toprağını bırakarak
çiftçiliği terk ettiğini itiraf etmesiyle kabul edilmiş durumdadır. Üretimini devam ettiremeyip tarlasını,
toprağını yok pahasına satıp veya icra yoluyla kaptırıp ortada kalan insanların
durumları, işsizliğin bugün cumhuriyet tarihinin rekorlarını kırmasına neden
olmaktadır. Çiftçilerimiz, yüksek maliyetli gübre, ilaç, mazot ve elektrik
fiyatlarıyla üretim yapmanın artık mümkün olmadığını ifade etmektedirler.
Bu feryat sadece Niğde'de
değil, Türkiye'nin her tarafından yükselmektedir. Yıllardır hasat zamanı
üreticilerimiz ürünlerini maliyetlerinin çok altında satmak zorunda kalırken,
yurt dışından dengesiz bir biçimde tarımsal ve hayvansal ürünlerin ülkemize
girmesine müsaade edenler rekabet ortamını altüst edip Türk çiftçisini perişan
etmektedirler.
2009 yılı sonu itibarıyla,
TEDAŞ sulama ve zirai kredi borçlarından dolayı Niğde’de ve ülkemizin birçok
bölgesinde icralık olan ve takibe uğramayan çiftçi kalmamıştır. Tarımsal
üreticilerimizin ekimden pazarlamaya kadar birçok sorunu yıllardan beri, büyük
beklentilere rağmen çözüme hâlâ kavuşturulamamıştır. Vatandaşlarımız, sulama
elektrik ve tarım kredi kooperatiflerine olan borçlarının ödenebilir yapıya
dönüştürülmesini hâlâ ümitle beklemektedirler. Bu borçlardan dolayı icra
takiplerinin en kısa sürede durdurulması ve haczedilen üretim araçlarının
çiftçimize iade edilmesi, ekonomiye yeniden kazandırılması gerekmektedir.
Üreticilerin devletten aldığı
tarımsal destekleme paralarına bile haciz yoluyla el konulması çiftçinin ne
hâle düşürüldüğünün çok açık bir göstergesidir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurunuz Sayın
İnan.
MÜMİN İNAN (Devamla) –
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Ülkemizin birçok yerinde
olduğu gibi, Niğde özelinde patates üreticisi ve ihracatçılarımız mevzuattan ve
bürokratik işlemlerden dolayı sıkıntı yaşamaktadırlar. Bir ihracatçı patatesini
kamyonun üzerine yüklemeden ilgili laboratuvara
tahlil için mal gönderememektedir. Laboratuvar azlığı
nedeniyle numunenin Ankara’ya gönderilip inceletilerek sonucunun alınması için,
ihraç edilecek patates kamyonun üzerinde üç gün beklemektedir. Niğde’deki
Patates Araştırma Enstitüsünde acilen bir laboratuvarın
açılması, Türkiye patatesinin dörtte 1’ini üreten Niğde çiftçisine büyük
kolaylık olacaktır. Yurt içinde tüketilen patates için ise her kamyonun mutlaka
Tarım İl Müdürlüğüne uğraması ve yol belgesi alması gerekmektedir. Bu belgenin
depolarda verilmesi ve belge için kamyon başına kuruma döner sermaye katkı payı
ödenmemesi gerekmektedir.
Ayrıca, özellikle İç Anadolu
Bölgesi’ndeki birçok vatandaşımızın, Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerine
tanınan süt hayvanı besiciliği teşvik imkânlarına benzer teşviklerin kendi
bölgelerine de verilmesi konusunda talepleri vardır. Bunu da buradan ilgililere
iletmek istiyorum.
Bu önergenin pazar esnafının
yararına olduğu düşüncesiyle önergemizin kabulünü bekler, kanunun hayırlı ve
uğurlu olması temennisiyle yüce heyetinizi saygı ve sevgiyle selamlarım. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim
Sayın İnan.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) –
Karar yeter sayısı…
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza
sunacağım, karar yeter sayısını arayacağım.
Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime beş dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati:
19.17
DOKUZUNCU
OTURUM
Açılma Saati: 19.27
BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)
BAŞKAN – Saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 71’inci Birleşiminin
Dokuzuncu Oturumunu açıyorum.
471 sıra sayılı Tasarı’nın
7’nci maddesi üzerinde verilen Niğde Milletvekili Mümin İnan ve arkadaşlarının
önergesinin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi, önergeyi
yeniden oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısını arayacağım.
Önergeyi kabul edenler…Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir, karar
yeter sayısı vardır.
Tasarının görüşmelerine devam
ediyoruz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
7’nci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
8’inci madde üzerinde dört
önerge vardır, önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 471 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 8 inci maddesinin (4) üncü fıkrasının sonuna aşağıdaki
cümlenin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
"Bakanlar Kurulu,
Bakanlığın teklifi üzerine, bu oranı değiştirmeye yetkilidir."
Ayşe Nur Bahçekapılı Abdurrahman
Arıcı Nurettin Canikli |
İstanbul Antalya Giresun |
Veysi Kaynak İbrahim Yiğit İhsan Koca |
Kahramanmaraş İstanbul Malatya |
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 471 sıra sayılı
tasarının 8. maddesinin 4. bendinde geçen "yüzde yetmiş beşi"
ifadesinin, "yüzde ellisi" olarak değiştirilmesini, arz ve teklif
ederiz.
Hüsnü Çöllü Mehmet Ali Susam Ramazan Kerim Özkan |
Antalya İzmir Burdur |
Derviş Günday Tayfur
Süner |
Çorum Antalya |
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 471 Sıra
Sayılı Sebze ve Meyve Ticaretinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun Tasarısının 8
inci maddesinin 3 üncü fıkrasında yer alan " yarısı oranında"
ifadesinin " onda biri oranında" şeklinde değiştirilmesini;
Tasarının 8 inci maddesi 9
uncu fıkrasının "Cezalı hal rüsumundan, malları taşıyan nakliyeciler yada depolayanlar mal sahibi ile birlikte müteselsilen sorumlu oldukları gibi münferiden de cezalı
hal rüsumunun yüzde 50'si oranında suç vasıta olma cezası öderler"
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ayla Akat Ata Nuri
Yaman Hamit Geylani |
Batman Muş Hakkâri |
Sevahir
Bayındır Pervin
Buldan |
Şırnak Iğdır |
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına;
Görüşülmekte olan 471 sıra
sayılı kanun tasarısının 8. maddesinin 1. fıkrasının ilk cümlesinin yerine,
“Toptancı halinde satılan mallardan yüzde iki, toptancı hali dışında satılan
mallardan yüzde dört oranında hal rüsumu tahsil edilir.” cümlesinin
getirilmesini ve 8. maddesinin 4. fıkrasının kanun metninden çıkarılmasını arz
ve teklif ederiz.
Ahmet Bukan Recep
Taner Kadir
Ural |
Çankırı Aydın Mersin |
Akif Akkuş Behiç Çelik Rıdvan Yalçın |
Mersin Mersin Ordu |
Hüseyin
Yıldız |
Antalya |
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI HASAN ALİ ÇELİK (Sakarya)
– Katılamıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet?
SANAYİ VE TİCARET BAKANI
NİHAT ERGÜN (Kocaeli) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Çöllü, siz mi
konuşacaksınız efendim?
HÜSNÜ ÇÖLLÜ (Antalya) – Evet.
BAŞKAN - Buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
Hüsnü Bey, affedersiniz, en
son okuduğumuz önerge Milliyetçi Hareket Partisi Grubuna mensup milletvekili
arkadaşlarımızın.
Sayın Ural, siz mi
konuşacaksınız, kim konuşacak?
KADİR URAL (Mersin) – Ben
konuşacağım.
BAŞKAN – Buyurun.
Sayın Çöllü, kusura bakmayın,
özür dilerim.
KADİR URAL (Mersin) –
Konuşabilir Sayın Başkan.
BAŞKAN - Yok, sizin
önergenizdeydi sıra.
Hata bende oldu, kusura
bakmayın.
Sayın Ural, buyurun efendim.
(MHP sıralarından alkışlar)
KADİR URAL (Mersin) –
Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın Bakanım ve komisyon
üyelerime, “Allah rızası için bir tanesini de kabul etseniz ne olur.” diyeceğim
ama yani bir tane de muhalefetten gelen bir şeyi kabul etmenizi arz ediyoruz
efendim.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşülmekte olan 471 sıra sayılı Sebze ve Meyve Ticaretinin
Düzenlenmesi Hakkındaki Kanun Tasarısı’nın 8’inci maddesindeki bazı eksiklik ve
yanlışlıkların düzeltilmesi için vermiş olduğumuz değişiklik önergesi üzerinde
konuşmak için söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygı ve sevgilerimle selamlıyorum.
Öncelikle, Elâzığ ilimizde
meydana gelen ve 57 vatandaşımızın hayatını kaybetmesine, çok sayıda
vatandaşımızın yaralanmasına sebep olan depremin üzüntüsünü bütün Türk milleti
olarak yaşamaktayız. Afette hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Cenabıallah’tan rahmet, yaralılarımıza acil şifalar
diliyorum.
Değerli milletvekilleri,
üzerinde görüştüğümüz kanun tasarısı toplumun hemen hemen
her kesimini ilgilendiren bir kanun tasarısıdır. Üretici olarak tarımla,
hayvancılıkla uğraşan insanlarımızı, çiftçilerimizi, bunların satılması işiyle
uğraşan komisyoncuları, tüccarları, pazarcıları, marketçileri, manavları,
tüketici olarak da bütün milletimizi ilgilendiren bir kanun tasarısı üzerinde
konuşuyoruz. Bu kadar toplum kesiminin tümünü ilgilendiren bir konuda yeteri
kadar çalışma yapılıp yapılmadığıysa ayrı bir konu. Böyle bir kanun çalışması
yapılmalıydı, evet, yapılmalıydı. Bu konuda çalışma yapan Sayın Bakan ve
milletvekillerimize, Bakanlık bürokratlarına çalışmalarından dolayı teşekkür
ediyoruz fakat bu yasa taslağı üzerinde çalışmanın eksik yapıldığı
kanaatindeyiz.
BAŞKAN – Saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım, Genel Kurulda bulunmak tabii ki güzel, bizleri de
çok memnun ediyor ama lütfen biraz daha sükûnet sağlayalım.
Buyurun.
KADİR URAL (Devamla) – Teşekkür
ediyorum Sayın Elitaş, Sayın Başkanım.
MUZAFFER GÜLYURT (Erzurum) –
Biraz bağır.
KADİR URAL (Devamla) – Yani
şimdi bağıracağım, diyeceksiniz ki: ”Bağırıyorsun.” Bağırmayacağım,
“Duyamıyoruz.” diyorsunuz. Yoksa, benim mikrofona da
sesime gerek yok ama bağırdığımız zaman da “Bağırdı.” diyorsunuz.
MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) –
Sayın Vekilim, sizi dinliyoruz.
KADİR URAL (Devamla) – Bu
çalışmadan dolayı herkese teşekkür ediyoruz fakat bu yasa taslağı üzerinde
çalışmanın eksik yapıldığı kanaatindeyim. “Komisyon üyelerimizi, herkesi
dinledik; sivil toplum kuruluşlarıyla görüştük.” diyorlar fakat kimi
dinlediklerini bilmiyoruz. Mesela üretici birlikleri
dinlenildi mi? Üreticilerin, çiftçilerimizin bu konularda yaşadıkları
sıkıntılar yeterince anlatılıp dinlenildi mi? Komisyoncu, tüccar, pazarcı ve bu
işin satışıyla ilgilenenler dinlenildi mi? Bunların en önemlisi olan ve bu işin
kanuni haklara sahip uygulamalarını yapan belediyeler, özellikle üretici
belediyeleri, toptancı hallerine sahip olanlar dinlenildi mi? Eğer üretici
belediyeleri; üretici, toptancı halleri olan belediyeleri dinlediyseniz
duyduklarınız veya dinledikleriniz bir kulağınızdan girmiş, diğer kulağınızdan
çıkmış. Neden? Çünkü hal rüsumlarını düşürdüğünüz zaman belediyelerin
hizmetlerini engellemiş oluyorsunuz, belediyelerin yapması gereken hizmetleri
engellemiş oluyorsunuz. “Biz kaçakları önlediğimiz zaman daha fazla rüsum
alınacağı için gelirlerinde azalma olmayacak.” diyorsanız bu kaçakları nasıl
önleyeceğiniz noktasında Türkiye gerçeklerinde neler yapacağınızı da duymak
isteriz. Çünkü şu anda hal dışında alımlara kanunla izin veriyorsunuz, sadece
bildirim yükümlülüğü getiriyorsunuz, doğru bildirilip bildirilmediğini, mesela,
nasıl kontrol edeceksiniz?
Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; bu yasa taslağı ve 8’inci madde böyle çıkarsa belediyelerin
gelirlerini yarı yarıya azaltmış olacaksınız. Güya bu yasayı çıkarırken
gerekçesinde tüketiciye ucuz ürün yedirilmesi amaçlanmaktadır fakat üretici ve
tüketici fiyatları arasındaki farklara baktığınız zaman yüzde 1, yüzde 2 gibi
farklar, komik rakamlar olduğunu görürüz. Üreticiden tüketiciye uzanan zincir
içerisinde baktığınız zaman hal rüsumlarının çok küçük miktarlarda kaldığını
görürsünüz fakat bu küçük rakamlar özellikle küçük belediyeler için çok büyük
rakamlar oluşturmaktadır. Belediyeler hizmetlerini bu paralarla yapmaya
çalışmaktadır. Siz bu yasayla hem belediyelerin rüsumlarını yüzde 2’den yüzde
1’e düşürüyorsunuz hem de üretici belediye toptancı halinden alınacak rüsum
miktarını binde 25’e, yüzde 0,25’e düşürüyorsunuz. Bu
maddenin en önemli sorusu burada. Niçin üretici toptancı hallerinin
belediyesinin alacağı rüsumun yüzde 75’i tüketici toptancı hallerinin
belediyelerine veriliyor? Şimdi burada bir şey söyleyeceğim Sayın Bakan buna da
kızacak.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun efendim,
konuşmanızı tamamlayınız.
KADİR URAL (Devamla) – Acaba
üretici bölgelerindeki belediyelerin çoğunluğunun muhalefet partilerindeki
belediyelerden olmasından mı kaynaklanıyor? Yani MHP’li veya CHP’li
belediyelerin olduğu yerler genelde üretici yerlerinde de Ankara Büyükşehir,
işte, ne bileyim, İstanbul Büyükşehir gibi belediyelere giden tüketici
hallerindeki yüzde 75’leri buraya mı vermek istiyorsunuz? Amaç bu mu? Eğer bu
değilse, eğer her belediyeye ortak bir şey yapılacaksa bu ortaklaşa işlem en
azından yüzde 50-yüzde 50 olması gerekiyor ama siz bunu üretici belediyelere
yüzde 25, tüketici belediyelere yüzde 75 şeklinde düzenliyorsunuz şu andaki
çıkan kanun tasarısında. Ama bu belediyeler, üretici belediyeleri bu tarlaların
yollarını yapıyorlar, üretici belediyeleri bu arazilerin yollarını yapıyorlar,
oralara hizmet veriyorlar; laboratuvar yapıyorlar,
soğuk hava depoları yapıyorlar, yükleme, indirme, bindirme yerleri yapıyorlar
ama bu yüzde 25’lerle de...
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Ural, sizin
konuşmanıza biraz müdahale etmiştim. Buyurun, konuşmanızı tamamlayınız.
KADİR URAL (Devamla) –
Efendim, bitirebilir miyim?
Yani bu konuda niye Kadir
Ural çok bağırıyor çünkü Sayın Bakanım, sayın milletvekilleri; ben, hem
üreticiyim hem tüketiciyim hem komisyoncuyum hem geçmişte belediye başkanlığı
yaptım ve bu konuları da çok iyi biliyorum ama bu kanun bu şekilde çıkarsa siz
kaçakları önlemeyeceksiniz, kaçakları fazlalaştıracaksınız. Belediyeler,
üretici belediyeleri özellikle de bir şekilde bu rüsumu da alırlar. Bu
rüsumları bir şekilde aldıkları zaman da konu daha sonra tüketiciye
yansıyacağından dolayı bu üretim bölgelerindeki bir şekilde alınan fazla
rüsumlar tüketiciye yansıyacağından dolayı hem kaçaklar fazlalaşacak hem de
tüketici vatandaşlarımız bu ürünleri daha fazla paraya, daha yüksek paralara
yiyecekler.
Bu kanundaki bu teklifimizi
eğer kabul ederseniz memnun olacağız. Teşekkür ediyorum. (MHP ve CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim
Sayın Ural.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 471 Sıra
Sayılı Sebze ve Meyve Ticaretinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun Tasarısının 8
inci maddesinin 3 üncü fıkrasından yer alan "yarısı oranında"
ifadesinin "onda biri oranında" şeklinde değiştirilmesini;
Tasarının 8 inci maddesi 9
uncu fıkrasının "Cezalı hal rüsumundan, malları taşıyan nakliyeciler yada depolayanlar mal sahibi ile birlikte müteselsilen sorumlu oldukları gibi münferiden de cezalı
hal rüsumunun yüzde 50'si oranında suç vasıta olma cezası öderler"
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ayla Akat
Ata (Batman) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ M. MÜCAHİT FINDIKLI
(Malatya) – Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Hükûmet?
SANAYİ VE TİCARET BAKANI
NİHAT ERGÜN (Kocaeli) – Katılamıyoruz.
BAŞKAN - Sayın Özçelik, siz mi konuşacaksınız?
OSMAN ÖZÇELİK (Siirt) – Evet.
BAŞKAN – Buyurun efendim.
(BDP sıralarından alkışlar)
OSMAN ÖZÇELİK (Siirt) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; verdiğimiz önerge üzerine söz aldım. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
AK PARTİ bu yasada da olduğu
gibi üreticilerin, çalışanların ve tüketicilerin çıkarlarını değil sermayenin,
özellikle tekelci sermayenin çıkarlarını savunan ve onların çıkarlarını gözeten
yasa hazırlıkları, yasa teklifleri getirmeye devam ediyor.
Bakın, dünyanın en kaliteli
fıstığı Siirt’te üretilmekte. Siirt fıstığı gıda sanayisinde ve yemişlik
olarak, çerezlik olarak en çok aranan bir çeşit olma yolunda. Tabii, bunun
nedenleri var. Çünkü Siirt fıstığı yağ oranı düşük, doğal çatlama oranı yüksek
ve tadı da harikadır. Siirt fıstığının tadı harika ama Siirt fıstık
üreticisinin tadı hiç yok çünkü fıstık üretimi gerçekten çok zor bir üretim.
Bugün fıstık üretmeye kalksanız en az beş yıl, hatta on yıl beklemek
zorundasınız. Yani beş yıl, on yıl hiçbir gelir sağlamadan sürekli emek
vererek, sürekli sermaye yatırımı yaparak fıstık üretimi yapmak zorundasınız.
İlk ürünü aldığınızda aradan belki on yıl geçmiş oluyor.
Siirt fıstığının üreticileri
kendi aralarında birleşerek Siirt İli Fıstık Üreticileri Birliğini oluşturdular
ve bu birlik sayesinde üretimi daha düzgün, pazarlamayı daha sağlıklı ve dünya
pazarlarına açılma girişimleri de giderek sonuç vermeye başladı.
Fıstık üreticilerinin devlet
yardımı, devlet desteği alma imkânı olmadı bugüne kadar. Bununla da kalmadı,
bildiğiniz gibi geçtiğimiz kasım ayında çok ciddi bir sel felaketiyle
karşılaştı fıstık üreticileri ve fıstık üreticileri kendi çalışmaları sonucu
bir rapor hazırladılar, bu raporu bize gönderdiler, biz de Bakanlığa, Tarım
Bakanlığına durumu bildirdik. Arkadaşlarımızın, birlik
yöneticilerinin tespitlerine göre, Siirt merkezde 2 bin üretici, Aydınlar
ilçesinde 600, Eruh ilçesinde bin, Pervari ilçesinde 200, Kurtalan ilçesinde ve
Baykan ilçesinde 40 üreticinin bu sel felaketinden çok ağır bir şekilde zarar
gördüklerini, 10 bin dekardan fazla arazinin ve fıstık ağaçlarının zarar
gördüğünü, devletten yardım beklediklerini ifade ettiler. Biz de bunu
Tarım Bakanlığına bildirdik, üretici zararlarının karşılanıp karşılanmayacağını
-hiç değilse bir bölümünün- faizsiz kredi sağlanıp sağlanamayacağını ve
bölgenin bir afet bölgesi ilan edilip edilemeyeceğini sorduk. Sayın Bakanın
soru önergemize verdiği cevap geldi. İl Hasar Tespit Komisyonu karar vermiş bu
konuda. Siirt ili Aydınlar ilçesinde sadece 2 çiftçinin zararının yüzde 40
oranında olduğunu ve sadece 2 çiftçiye yardım yapılabileceğini belirtiyor.
Şimdi, binlerce insanın
bizzat üretim yaptığı, yine binlerce insanın bu üretimde çalışan olarak yer
aldığı ve dünya piyasalarında çok ciddi bir ürün olma yolunda olan
fıstığımızın, Siirt fıstığının ve üreticilerinin sorunlarına bu şekilde
yaklaşırsak ülke ekonomisine nasıl bir katkı sağlayacağını gerçekten merak
ediyorum.
Sayın Başbakanımızın fıstık
üreticilerine değil sadece, fındık üreticilerine de yaklaşımı aynı şekilde.
Yani burada sadece bu işten büyük kârlar sağlayanların çıkarlarını gözeten bir
yaklaşım var.
Bu yasa tasarısında da, sebze
ve meyve ticaretinde de yine gördüğümüz şudur ki, sadece bu işten zarar
görenler yine üreticiler, yine bu alanda çalışan insanlar ve tüketiciler
olacaktır.
Önergemizin kabulünü talep
ediyoruz.
Genel Kurula saygılar
sunuyorum.
Teşekkür ederim. (BDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Özçelik, teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum.
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) –
Karar yeter sayısı istiyorum Başkanım.
BAŞKAN – Tamam.
Arkadaşlar, önergeyi
oylarınıza sunacağım, karar yeter sayısını arayacağım.
Kabul edenler… Kabul
etmeyenler…
Kâtip üyeler arasında ihtilaf
vardır, elektronik cihazla oylama yapacağım.
Oylama için iki dakika süre
veriyorum ve oylamayı başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama
yapıldı)
BAŞKAN – Saygıdeğer
milletvekilleri, karar yeter sayısı vardır, önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 471 sıra
sayılı tasarının 8. maddesinin 4. bendinde geçen "yüzde yetmiş beşi"
ifadesinin, "yüzde ellisi" olarak değiştirilmesini, arz ve teklif
ederiz.
Mehmet Ali Susam (İzmir) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ M. MÜCAHİT FINDIKLI
(Malatya) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet?
SANAYİ VE TİCARET BAKANI
NİHAT ERGÜN (Kocaeli) – Katılamıyoruz.
BAŞKAN – Sayın Çöllü,
buyurun, kusura bakmayın. (CHP sıralarından alkışlar)
Evet, önerge sahipleri adına
Antalya Milletvekili Sayın Hüsnü Çöllü.
HÜSNÜ ÇÖLLÜ (Antalya) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; önergemin gerekçelerini açıklamak üzere söz
aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Yaş sebze ve meyve
ticaretinde en önemli nokta üretim merkezlerindeki hallerdir. Fiyatların
belirlendiği, ihracatın büyük bölümünün yapıldığı, malumunuz, üretim
bölgesindeki hallerden yapılmaktadır. Bu düzenleme ile üretici belediyelerin
gelirlerinde büyük düşüş yaşanacaktır. Bir yandan, bu belediyelerden modern,
altyapısı olan hal yapmasını isteyeceğiz, arkasından da asıl işlerin yapıldığı
bu hallere ait belediyelerin gelirlerini azaltacağız. Arkadaşlar, bu büyük bir
çelişkidir. Üretici, yani emek veren iller bu yasadan mağdur olacaklardır.
Kimdir bu emek veren iller ve belediyeler? Başta Akdeniz Bölgesi’dir, Ege
Bölgesi’dir, Antalya’dır, Adana’dır, Mersin’dir, Isparta’dır, İzmir’dir.
Antalya, malumunuz, Türkiye'nin en büyük sebze ve meyve üretim merkezidir Kumluca’sıyla, Demre’siyle, Mavikent’iyle,
Sahilkent’iyle ve Turunçova’sıyla. Yani bir anlamda,
Antalya ve benzeri bölgeler üretecek, Antalyalı ve diğer arkadaşlar çalışacak
ama Antalya ve Antalya Büyükşehir Belediyesi değil Ankara ve İstanbul
belediyeleri kazanacak çünkü en büyük tüketim noktası bu illerdir.
Tasarı taslağı görüşülürken
yüzde 50 oranı getirilmişti. Gerekçede de “Hal rüsumunun paylaşımında üretim
bölgesi belediyeleri ile tüketim bölgesi belediyeleri arasındaki dengesizliğin
giderilmesi, hal rüsumunun iki belediye arasında eşit paylaşılmasıyla
giderilmesi sağlanmış.” deniyordu. Yani “Bir dengesizlik var, bunu eşit
paylaşımla gideriyoruz.” deniyordu. Sonra, neden üretici belediyelere yüzde 25,
tüketici belediyelere yüzde 75 yapıldı bunu merak ediyorum. Bu değişiklik hangi
hesaba göre yapıldı? Kim, nasıl belirledi bu oranları değerli arkadaşlar? Asıl
yükü üretim bölgesi halleri çekmektedir, ihracat -genelde ifade ettiğim gibi-
bu noktalardan yapılmaktadır.
Şimdi, ben, Antalya’dan bir
ürün aldım, hale bildirdim. İstanbul’da ya da Ankara’da hiç hale sokmadan
perakende satabilir ya da kendim kullanabilir miyim? Evet, bu yasaya göre aynen
kullanabilirim. Peki, bundan Ankara Belediyesi ya da İstanbul Belediyesi niye
para kazansın, hem de kaynağın büyük bölümünü yani yüzde 75’ini neden alsın?
Bunda bir adalet, bir mantık var mı soruyorum sizlere değerli milletvekilleri?
Bu hâliyle bu hüküm, Melih Gökçek’i, Kadir Topbaş’ı kurtarma düzenlemesidir. Bu
tasarıyla Ankara ve İstanbul Belediyesine Antalyalı üretici üzerinden, diğer
üretici iller üzerinden ciddi bir kaynak transferi yapılacak demektir. Antalya
Büyükşehir Belediyesi, geçmiş yönetimin har vurup harman savurmasıyla
oluşturduğu borç yükünün altında ezilirken, kaynak yaratmak için bir taraftan
çabalarken, Antalyalı üreticinin çabasıyla oluşan kaynak, Ankara’ya, İstanbul’a
akacak demek oluyor. Ankara ve İstanbul Belediyesinin yandaşlara kıyak ihalelerini hepimiz biliyoruz. Şimdi bu yandaşlara
Antalya üzerinden de bir anlamda aktarım yapılacak demek oluyor bu
düzenlemeyle.
Bakın, Antalyalı
üreticilerimiz, 50 kuruştan, 1 liradan malını satıyor, bazen de satamıyor,
yollara ve denize döküyor değerli arkadaşlar. Ankara ve İstanbul’da, aynı ürün
ise 2 lira ve 3 liradan satılıyor yani arada 4-5 kat
fark var. Bu fark kimlerin cebine gidiyor? Birileri, Antalyalı üretici
üzerinden cebini dolduruyor anlayacağınız. Şimdi aynı yöntemle belediyelerin
cebi doldurulmaya çalışılıyor. Fiyatların oluşumunda, üreticilerle ilişkide ve
ihracatta en önemli nokta, üretim bölgesindeki haller diye bir kez daha altını
çiziyorum. Bu hallere daha özenli yaklaşılması gerekirken, tam tersi bir
uygulamayla bu halleri kapanma noktasına getirecek bir adım atılıyor bu
yasayla. Bu nedenle, bu hüküm yeniden düzenlenmelidir diyorum yani hiç hale
girmeyen, hiçbir işlem yapmayan belediyeye yüzde 75’i vermenin anlamı, mantığı
yoktur ama amaç, kendi belediyenizi kurtarmak ve onun kazanmasıysa bu madde
aynen böyle kalmalıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun Sayın Çöllü,
konuşmanızı tamamlayınız.
HÜSNÜ ÇÖLLÜ (Devamla) – Adil
olanın, doğru olanın yapılması gerekiyorsa -ki milletvekilleri olarak bizim
görevimiz de budur- o zaman, üretim noktasındaki hallerin payını mutlaka
artırmalıyız diyor, önergemde teklif ettiğim gibi, yüzde 50-50
paylaşımı bir kez daha dile getiriyor, tüm milletvekillerine saygılar
sunuyorum.
Teşekkür ederim. (CHP ve MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Çöllü,
teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 471 sıra
sayılı Kanun Tasarısının 8 inci maddesinin (4) üncü fıkrasının sonuna aşağıdaki
cümlenin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
"Bakanlar Kurulu,
Bakanlığın teklifi üzerine, bu oranı değiştirmeye yetkilidir."
Ayşe Nur Bahçekapılı
(İstanbul) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye
katılıyor mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ M. MÜCAHİT FINDIKLI
(Malatya) – Uygun görüşle takdire arz
ediyoruz efendim.
BAŞKAN – Hükûmet?
SANAYİ VE TİCARET BAKANI
NİHAT ERGÜN (Kocaeli) – Katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Hal rüsumun üretim bölgesi
ile tüketim bölgesi belediyeleri ile hal işletmecileri arasındaki dağılımına
ilişkin oranda, önümüzdeki dönemde yaşanması muhtemel değişiklikler
çerçevesinde herhangi bir mevzuat değişikliğine gerek olmadan kısa sürede
değişiklik yapılabilmesi yönünde düzenleme yapılmıştır. Bu şekilde üretim
bölgeleri ile tüketim bölgeleri arasındaki hal rüsumu dağılımında dengenin
kurulmasını teminen Bakanlığın teklifi üzerine
Bakanlar Kurulunca gerekli düzenleme yapılabilecektir.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge
istikametinde maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
Saygıdeğer milletvekili
arkadaşlarım, çalışma süremizin tamamlanmasına çok az bir süre kaldığını da
dikkate alarak, kanun tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer
işleri sırasıyla görüşmek için 11 Mart 2010 Perşembe günü, alınan karar
gereğince saat 13.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
Sizlere ve bizleri izleyen
vatandaşlarımıza hayırlı akşamlar diliyorum.
Kapanma
Saati: 19.56