Normal nuri 2 2 2010-04-20T13:01:00Z 2010-04-20T13:01:00Z 1 41441 236214 TBMM 1968 554 277101 11.9999 Clean Clean 0 0 nk 0 nk 0 0 false false false 0 nk 0 nk MicrosoftInternetExplorer4

DÖNEM: 23                            CİLT: 63                    YASAMA YILI: 4

 

 

 

 

 

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

TUTANAK DERGİSİ

 

70’inci Birleşim

9 Mart 2010 Salı

 

(Bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)

İ Ç İ N D E K İ L E R

 

 

   I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

  II. - GELEN KÂĞITLAR

III. - YOKLAMA

 IV. - OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI

1.- TBMM Başkan Vekili Meral Akşener’in, Divan olarak Dünya Kadınlar Günü’nü kutladıklarına ilişkin konuşması

 

V.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Çeşitli İşler

1.- Genel Kurulu ziyaret eden Pakistan Ulusal Meclisi Başkanı Doktor Fehmida Mirza’ya Başkanlıkça “Hoş geldiniz” denilmesi

B) Tezkereler

1.- Afganistan Parlamentosu Temsilciler Meclisi Din, Kültür, Eğitim ve Yüksek Öğrenim Komisyonu Başkanı ve beraberindeki Parlamento heyetinin ülkemizi ziyaret etmesinin uygun bulunduğuna ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/1121 )

C) Önergeler

1.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun (6/1820) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/187)

2.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, (2/204) esas numaralı Kanun Teklifi’nin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/188)

D) Meclis Araştırması Önergeleri

1.- Kocaeli Milletvekili Hikmet Erenkaya ve 27 milletvekilinin, olası bir afet durumunda Kocaeli’deki sanayi kuruluşlarının çevreye verebileceği zararların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/607)

2.- Denizli Milletvekili Ali Rıza Ertemür ve 28 milletvekilinin, domuz gribi aşısı konusundaki iddiaların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/608)

3.- Adıyaman Milletvekili Şevket Köse ve 26 milletvekilinin, Alevilerin sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/609)

4.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru ve 20 milletvekilinin, Tokat’taki çiftçilerin sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/610)

 

VI.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Ardahan Milletvekili Saffet Kaya’nın, Erzurum ili Şenkaya ilçesi Değirmenlidere ve çevresindeki bazı köylerin referandumla Ardahan ili Göle ilçesine bağlanması isteğine ilişkin gündem dışı konuşması

2.- İzmir Milletvekili Oğuz Oyan’ın, TARİŞ ve tarım satış kooperatifleri birliklerinin sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat Ergün’ün cevabı

3.- Niğde Milletvekili Mümin İnan’ın, Amerika Birleşik Devletleri Temsilciler Meclisi Dış İlişkiler Komitesinde 1915 olaylarına ilişkin Ermeni iddialarına yönelik tasarının kabul edilmesinin Hükûmetin yanlış politikalarının neticesi olduğuna, işsizlik ve ekonomik sorunlara ilişkin gündem dışı konuşması

 

VII.- AÇIKLAMALAR

1.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, Elâzığ’da meydana gelen depreme ilişkin açıklaması

2.- İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın, ABD Temsilciler Meclisi Dış İlişkiler Komitesinde alınan sözde Ermeni soykırımı kararına ve Elâzığ’da meydana gelen depreme ilişkin açıklaması

3.- İzmir Milletvekili Kamil Erdal Sipahi’nin, Hakkâri’de bir askerin şehit olmasına; Elâzığ’da meydana gelen depreme ve Kemalpaşa Organize Sanayi Bölgesinin genişletilmesi konusundaki sıkıntılara ilişkin açıklaması

4.- Edirne Milletvekili Cemaleddin Uslu’nun, tarım satış kooperatifleri ve birliklerinin sorunlarına ilişkin açıklaması

5.- Muş Milletvekili M. Nuri Yaman’ın, Elâzığ’da meydana gelen depreme ilişkin açıklaması

6.- İzmir Milletvekili K. Kemal Anadol’un, Elâzığ’da meydana gelen depreme ve ABD Temsilciler Meclisi Dış İlişkiler Komitesinde kabul edilen sözde Ermeni soykırımıyla ilgili karara ilişkin açıklaması

7.- Muğla Milletvekili Mehmet Nil Hıdır’ın, Hakkâri’de bir askerin şehit olmasına, Elâzığ’da meydana gelen depreme ve TOKİ’nin faaliyetlerine ilişkin açıklaması

 

VIII.- SÖZLÜ SORULAR VE CEVAPLARI

1.- Niğde Milletvekili Mümin İnan’ın, ithalatta koruma önlemlerine ilişkin sözlü soru önergesi (6/824) ve Devlet Bakanı Mehmet Zafer Çağlayan’ın cevabı

2.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, KİT’lerin ihalelerine ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından sözlü soru önergesi (6/849) ve Devlet Bakanı Mehmet Zafer Çağlayan’ın cevabı

3.- Niğde Milletvekili Mümin İnan’ın, standart dışı mallara karşı alınan ithalat tedbirlerine ilişkin sözlü soru önergesi (6/884) ve Devlet Bakanı Mehmet Zafer Çağlayan’ın cevabı

4.- Niğde Milletvekili Mümin İnan’ın, ikili ticaret anlaşması yapılan ülkelere ilişkin sözlü soru önergesi (6/894) ve Devlet Bakanı Mehmet Zafer Çağlayan’ın cevabı

5.- Niğde Milletvekili Mümin İnan’ın, tüketiciyi mağdur eden ithal mallara karşı tedbir alınmasına ilişkin sözlü soru önergesi (6/895) ve Devlet Bakanı Mehmet Zafer Çağlayan’ın cevabı

6.- Niğde Milletvekili Mümin İnan’ın, dahilde işleme rejiminin denetimine ilişkin sözlü soru önergesi (6/896) ve Devlet Bakanı Mehmet Zafer Çağlayan’ın cevabı

7.- Niğde Milletvekili Mümin İnan’ın, ihracatçıların karşılaştıkları bürokratik işlemlere ilişkin sözlü soru önergesi (6/897) ve Devlet Bakanı Mehmet Zafer Çağlayan’ın cevabı

8.- Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in, özel kalem müdürlüklerine yapılan atamalarla ilgili iddialara ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/995) ve Devlet Bakanı Mehmet Zafer Çağlayan’ın cevabı

9.- Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in, ihracattan sağlanan dövize ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1011) ve Devlet Bakanı Mehmet Zafer Çağlayan’ın cevabı

10.- Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in, İETT’nin VIP otobüsü kiralamasıyla ilgili iddialara ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1021) ve Devlet Bakanı Mehmet Zafer Çağlayan’ın cevabı

11.- Batman Milletvekili Bengi Yıldız’ın, Batman’daki su sorununa ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1090) ve Devlet Bakanı Mehmet Zafer Çağlayan’ın cevabı

12.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, tarımsal ürün ithalatına ilişkin sözlü soru önergesi (6/1299) ve Devlet Bakanı Mehmet Zafer Çağlayan’ın cevabı

13.- Manisa Milletvekili Mustafa Enöz’ün, üzüm ihracatındaki teşviklere ilişkin sözlü soru önergesi (6/1391) ve Devlet Bakanı Mehmet Zafer Çağlayan’ın cevabı

14.- Antalya Milletvekili Hüsnü Çöllü’nün, Antalya’dan yapılan yaş sebze ve meyve ihracatına ilişkin sözlü soru önergesi (6/1477) ve Devlet Bakanı Mehmet Zafer Çağlayan’ın cevabı

15.- Karaman Milletvekili Hasan Çalış’ın, ihracattaki düşüşe ilişkin sözlü soru önergesi (6/1560) ve Devlet Bakanı Mehmet Zafer Çağlayan’ın cevabı

 

IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri

1.- Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/324) (S. Sayısı: 96)

2.- Türk Borçlar Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/499) (S. Sayısı: 321)

3.- Milletlerarası Para Fonu ile Milletlerarası İmar ve Kalkınma Bankasına Katılmak İçin Hükümete Yetki Verilmesine Dair Kanuna Ek Milletlerarası Para Fonu Ana Sözleşmesinde Değişiklik Yapılmasına İlişkin Belgelerin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/761) (S. Sayısı: 458)

4.- Milletlerarası İmar ve Kalkınma Bankasının Ana Sözleşmesinde Değişikliğin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/786) (S. Sayısı: 460)

5.- Sebze ve Meyve Ticaretinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun Tasarısı ile Avrupa Birliği Uyum, Tarım, Orman ve Köyişleri ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonları Raporları (1/743) (S. Sayısı: 471)

 

X.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1.- İzmir Milletvekili Ahmet Ersin’in, Erzincan Başsavcısı hakkında soruşturma başlatılmasına ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Sadullah Ergin’in cevabı (7/11571)

2.- Adıyaman Milletvekili Şevket Köse’nin, bürokrat atamalarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Hayati Yazıcı’nın cevabı (7/11682)

3.- Tunceli Milletvekili Şerafettin Halis’in, bir cemaatle ilişkilere ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Faruk Çelik’in cevabı (7/12053)

4.- Zonguldak Milletvekili Ali İhsan Köktürk’ün, Zonguldak Limanı’nın özelleştirilmesine ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın cevabı (7/12071)

5.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, taşımalı eğitim kapsamında kapatılan okullara ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu’nun cevabı (7/12086)

6.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, şubat döneminde öğretmen ataması yapılmamasına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu’nun cevabı (7/12087)

7.- Antalya Milletvekili Hüseyin Yıldız’ın, yaptırılan okullara ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu’nun cevabı (7/12089)

8.- İzmir Milletvekili Kamil Erdal Sipahi’nin, taşımalı eğitim kapsamındaki bir servisin kaldırılmasına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu’nun cevabı (7/12090)

9.- Van Milletvekili Fatma Kurtulan’ın, cinsiyet ayrımcılığına yönelik eğitime ve bir olaya ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu’nun cevabı (7/12095)

10.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, bir yönetmeliğin AB mevzuatına uyumuna ilişkin sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat Ergün’ün cevabı (7/12105)

11.- İstanbul Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaş’ın, İstanbul’da satılması planlanan okullara ilişkin Başbakandan sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu’nun cevabı (7/12143)

12.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, bir göletin tamamlanmasına ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı (7/12164)

13.- Gaziantep Milletvekili Hasan Özdemir’in, Gaziantep’teki teşvikli turizm yatırımlarına ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın cevabı (7/12180)

14.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, İshakpaşa Sarayı’nın restorasyonuna ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın cevabı (7/12181)

15.- Ordu Milletvekili Rıdvan Yalçın’ın, doğrudan temin ile yapılan alımlara ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in cevabı (7/12184)

16.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, kaçakçılık olaylarına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Hayati Yazıcı’nın cevabı (7/12234)

17.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, GAP’ın bitiş süresine ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Cevdet Yılmaz’ın cevabı (7/12248)

18.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, Tokat’ta yapılan ağaçlandırma çalışmalarına ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı (7/12269)

19.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, Tokat’taki orman alanlarına ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı (7/12270)

20.- Bartın Milletvekili Muhammet Rıza Yalçınkaya’nın, nükleer santral kurulmasına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın cevabı (7/12282)

21.- Muğla Milletvekili Gürol Ergin’in, İzmir’e kurulacak bir sanat ve kültür merkezinin adına ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın cevabı (7/12302)

22.- Bursa Milletvekili H. Hamit Homriş’in, memur ve emekli maaş artışları ile TOKİ ödemelerindeki artışlara ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in cevabı (7/12306)

23.- Sinop Milletvekili Engin Altay’ın, Orta Karadeniz Kalkınma Projesi’ne ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Cevdet Yılmaz’ın cevabı (7/12346)

24.- Kocaeli Milletvekili Cevdet Selvi’nin, büyük marketlere yönelik düzenleme yapılmasına ilişkin Başbakandan sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat Ergün’ün cevabı (7/12415)

25.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, Bandırma’da yapılacağı söylenen termik santralin çevreye etkilerine ilişkin Başbakandan sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı (7/12426)

26.- Hatay Milletvekili Süleyman Turan Çirkin’in, Erzin ilçesinde termik santral kurulmasına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın cevabı (7/12454)

27.- Adana Milletvekili Nevingaye Erbatur’un, Adana ilinden yapılan ihracatın azalmasına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Zafer Çağlayan’ın cevabı (7/12486)

28.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, personel alımına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Mehmet Zafer Çağlayan’ın cevabı (7/12496)

29.- Adana Milletvekili Nevingaye Erbatur’un, kadına yönelik şiddetin izlenmesine,

- Muğla Milletvekili Ali Arslan’ın, bir yurt müdürü hakkındaki iddialara,

- Van Milletvekili Fatma Kurtulan’ın, Adıyaman Kâhta’da meydana gelen bir olaya,

İlişkin soruları ve Devlet Bakanı Selma Aliye Kavaf’ın cevabı (7/12498), (7/12497), (7/12499)

30.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, personel alımına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Faruk Çelik’in cevabı (7/12521)

31.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, Manisa TOKİ 3. Etap konutlarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’in cevabı (7/12526)

32.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, TOKİ uygulamalarındaki sorunlara ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’in cevabı (7/12527)

33.- Erzincan Milletvekili Erol Tınastepe’nin, SGK müfettişlerine yönelik uygulamalara ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçer’in cevabı (7/12541)

34.- Van Milletvekili Fatma Kurtulan’ın, kadına yönelik bazı şiddet vakalarına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Selma Aliye Kavaf’ın cevabı (7/12587)

35.- Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu’nun, SGK’nın trafik kazası geçirenlerin sağlık giderlerini ödememesine ilişkin Başbakandan sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçer’in cevabı (7/12648)

36.- Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan’ın, Erzincan Cumhuriyet Başsavcısını telefonla aradığı iddiasına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’in cevabı (7/12885)

37.- Balıkesir Milletvekili Ergün Aydoğan’ın, Erzincan Cumhuriyet Başsavcısını telefonla aradığı iddiasına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’in cevabı (7/12886)

38.- Yalova Milletvekili Muharrem İnce’nin, banka promosyonunun kullanımına ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Nevzat Pakdil’in cevabı (7/12922)

39.- Kırklareli Milletvekili Turgut Dibek’in, banka promosyonunun kullanımına ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Nevzat Pakdil’in cevabı (7/12923)

 


I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

TBMM Genel Kurulu saat 13.04’te açılarak beş oturum yaptı.

İstanbul Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaş, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’ne;

Artvin milletvekilleri:

Ertekin Çolak,

Metin Arifağaoğlu,

Artvin ilinin düşman işgalinden kurtuluşunun 89’uncu yıl dönümüne;

İlişkin gündem dışı birer konuşma yaptılar.

Trabzon Milletvekili Süleyman Latif Yunusoğlu, Artvin ilinin düşman işgalinden kurtuluşunun 89’uncu yıl dönümüne,

Artvin Milletvekili Ertekin Çolak, Artvin Milletvekili Metin Arifağaoğlu’nun, konuşmasındaki “Aile hekimliği uygulaması nedeniyle bütün ilçelerdeki hastaneler kapanıyor.” ifadesinin kesinlikle doğru olmadığına, aile hekimliğinin başlamasıyla birlikte aile merkezleri ve yeni hizmet alanları oluşturulduğuna, doktor sayısının arttığına,

İlişkin birer açıklamada bulundular.

Hırvatistan Parlamentosu Dışişleri Komisyonu Başkanı Frano Matuşiç ve beraberindeki Parlamento heyetinin,

Arnavutluk Cumhuriyeti Parlamento Başkanı, Pakistan Ulusal Meclisi Başkanı ve Lübnan Ulusal Meclisi Başkanı ve beraberlerindeki heyetlerin,

Çek Cumhuriyeti Millet Meclisi Güvenlik Komitesi heyetinin,

Ülkemizi ziyaret etmelerinin uygun bulunduğuna ilişkin Başkanlık tezkereleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu.

İstanbul Milletvekili Fatma Nur Serter ve 21 milletvekilinin, öğretmenlerin sorunlarının (10/603),

Denizli Milletvekili Ali Rıza Ertemür ve 25 milletvekilinin, TOKİ’nin uygulamalarına yönelik iddiaların (10/604),

Adana Milletvekili Hulusi Güvel ve 26 milletvekilinin, Yumurtalık ve Akyatan Lagünlerinin korunması konusunda yaşanan sorunların (10/605),

Kırklareli Milletvekili Turgut Dibek ve 26 milletvekilinin, TRT’nin özerkliği konusundaki iddiaların (10/606),

Araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla birer Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergeleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin gündemdeki yerlerini alacağı ve ön görüşmelerinin, sırası geldiğinde yapılacağı açıklandı.

TBMM Dışişleri Komisyonu Başkanı Hasan Murat Mercan’ın, beraberinde bir Parlamento heyetiyle Amerika Birleşik Devletleri Temsilciler Meclisinde 27 Şubat-6 Mart 2010 tarihleri arasında gündeme gelmesi beklenen “1915 Olayları” ile ilgili, yetkili makamlarla temaslarda bulunmak ve tasarının gündeme gelmemesini sağlamaya çalışmak üzere Amerika Birleşik Devletleri’ne ziyaret gerçekleştirmelerine ilişkin Başkanlık tezkeresi kabul edildi.

Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının:

1’inci sırasında bulunan ve İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi kabul edilen, Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu’nun (1/324) (S. Sayısı: 96),

2’nci sırasında bulunan ve İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi kabul edilen, Türk Borçlar Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu’nun (1/499) (S. Sayısı: 321),

3’üncü sırasında bulunan, Milletlerarası Para Fonu ile Milletlerarası İmar ve Kalkınma Bankasına Katılmak İçin Hükümete Yetki Verilmesine Dair Kanuna Ek Milletlerarası Para Fonu Ana Sözleşmesinde Değişiklik Yapılmasına İlişkin Belgelerin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun (1/761) (S. Sayısı: 458),

4’üncü sırasında bulunan, Milletlerarası İmar ve Kalkınma Bankasının Ana Sözleşmesinde Değişikliğin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun (1/786) (S. Sayısı: 460),

Görüşmeleri, komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından ertelendi.

5’inci sırasında bulunan, Avusturya Cumhuriyeti, Bulgaristan Cumhuriyeti, Macaristan Cumhuriyeti, Romanya ve Türkiye Cumhuriyeti Arasında Nabucco Projesi Hakkında Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/783) (S. Sayısı: 447) görüşmeleri tamamlanarak elektronik cihazla yapılan açık oylamadan sonra kabul edildi ve kanunlaştı.

Rize Milletvekili A. Mesut Yılmaz, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın, Başbakan olarak mensubu bulunduğu Hükûmete,

Tunceli Milletvekili Kamer Genç, Rize Milletvekili A. Mesut Yılmaz’ın, şahsına,

Rize Milletvekili A. Mesut Yılmaz, Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in, şahsına,

Sataşması nedeniyle birer konuşma yaptılar.

9 Mart 2010 Salı günü saat 15.00’te toplanmak üzere birleşime 20.06’da son verildi.

 

 

 

Nevzat PAKDİL

 

 

 

Başkan Vekili

 

 

Gülşen ORHAN

 

Fatih METİN

 

Van

 

Bolu

 

Kâtip Üye

 

Kâtip Üye

No.: 94

II.- GELEN KÂĞITLAR

5 Mart 2010 Cuma

Tasarılar

1.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Suriye Arap Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Turizm Alanında İşbirliği Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/817) (Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ile Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 25.2.2010)

2.- Devlet Yardımlarının İzlenmesi ve Denetlenmesi Hakkında Kanun Tasarısı (1/818) (Avrupa Birliği Uyum ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 25.2.2010)

3.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Libya Arap Halk Sosyalist Büyük Cemahiriyesi Arasında Tarım Alanında Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/819) (Tarım, Orman ve Köyişleri ile Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 25.2.2010)

Teklif

1.- Muğla Milletvekili Fevzi Topuz’un; 5682 Sayılı Pasaport Kanununun 14. Maddesinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/623) (İçişleri Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 26.2.2010)

Raporlar

1.- İller Bankası Anonim Şirketi Hakkında Kanun Tasarısı ile 190 Sayılı Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Eki Cetvellerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Hükmünde Kararname ve İçişleri ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/371, 1/101) (S. Sayısı: 477) (Dağıtma tarihi: 5.3.2010) (GÜNDEME)

2.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Malavi Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Ticaret, Ekonomik ve Teknik İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/345) (S. Sayısı: 478) (Dağıtma tarihi: 5.3.2010) (GÜNDEME)

3.- Türkiye Cumhuriyeti ile İrlanda Arasında Gelir ve Sermaye Değer Artış Kazançları Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme ve Vergi Kaçakçılığına Engel Olma Anlaşmasının ve Eki Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/689) (S. Sayısı: 479) (Dağıtma tarihi: 5.3.2010) (GÜNDEME)

4.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Paraguay Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Ticari İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/732) (S. Sayısı: 480) (Dağıtma tarihi: 5.3.2010) (GÜNDEME)

5.- Türkiye Cumhuriyeti ile Filipinler Cumhuriyeti Arasında Gelir Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme ve Vergi Kaçakçılığına Engel Olma Anlaşması ve Eki Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/738) (S. Sayısı: 481) (Dağıtma tarihi: 5.3.2010) (GÜNDEME)

6.- Türkiye Cumhuriyeti ile Bosna ve Hersek Arasındaki Serbest Ticaret Anlaşmasının Değiştirilmesi Hakkında Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/754) (S. Sayısı: 482) (Dağıtma tarihi: 5.3.2010) (GÜNDEME)

7.- Türkiye Cumhuriyeti ile Kazakistan Cumhuriyeti Arasında Stratejik Ortaklık Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/792) (S. Sayısı: 483) (Dağıtma tarihi: 5.3.2010) (GÜNDEME)

8.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Slovak Cumhuriyeti Hükümeti Arasındaki Askeri Mezarlık Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/803) (S.Sayısı: 484) (Dağıtma tarihi: 5.3.2010) (GÜNDEME)

No.: 95

8 Mart 2010 Pazartesi

Sözlü Soru Önergeleri

1.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, Dalyan Gölünden kum alınmasına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından sözlü soru önergesi (6/1891) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/02/2010)

2.- Aydın Milletvekili Ertuğrul Kumcuoğlu’nun, bir yazılı soru önergesine ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanından sözlü soru önergesi (6/1892) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/02/2010)

Yazılı Soru Önergeleri

1.- İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel’in, bir derneğin kiracısı olduğu araziden tahliyesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12864) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/02/2010)

2.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, bir bakanın AOÇ’de gerçekleştirdiği bir görüşmeye ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12865) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/02/2010)

3.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, TEKEL işçilerinin okullarda yardımcı hizmetler kadrosunda değerlendirilmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12866) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/02/2010)

4.- Muğla Milletvekili Fevzi Topuz’un, yabancı mimar ve mühendislerin çalışmasına imkan veren düzenlemeye ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12867) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/02/2010)

5.- Muğla Milletvekili Fevzi Topuz’un, Milas-Güllük Dalyan Bölgesindeki balık üreticilerinin sorunlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12868) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/02/2010)

6.- Zonguldak Milletvekili Ali İhsan Köktürk’ün, bir şirketin vergi ödemelerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12869) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/02/2010)

7.- İzmir Milletvekili Selçuk Ayhan’ın, cemevlerinin ibadet yeri sayılmasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12870) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/02/2010)

8.- Yalova Milletvekili Muharrem İnce’nin, bazı telefonların dinlenmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12871) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/02/2010)

9.- Konya Milletvekili Atilla Kart’ın, bazı kamu kurumlarının satın aldığı veya kiraladığı binalara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12872) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/02/2010)

10.- Batman Milletvekili Ayla Akat Ata’nın, barajlara ve hidroelektrik santrallere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12873) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/02/2010)

11.- Tunceli Milletvekili Şerafettin Halis’in, sağlık ocağında görevli bir doktorun görevden uzaklaştırılmasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12874) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/02/2010)

12.- Tunceli Milletvekili Şerafettin Halis’in, geçici güvenlik bölgesi uygulamasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12875) (Başkanlığa geliş tarihi: 25/02/2010)

13.- Denizli Milletvekili Hasan Erçelebi’nin, borçlarını ödemeyen çiftçilerin durumuna ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12876) (Başkanlığa geliş tarihi: 25/02/2010)

14.- Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan’ın, hakkındaki dinleme ve izleme kararlarına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/12877) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/02/2010)

15.- Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan’ın, savcı ve hakimlerin dinlenmesine ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/12878) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/02/2010)

16.- Antalya Milletvekili Mehmet Günal’ın, istinaf mahkemelerine ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/12879) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/02/2010)

17.- Van Milletvekili Fatma Kurtulan’ın, cezaevlerinde elektrik kullanım bedeli alınmasına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/12880) (Başkanlığa geliş tarihi: 25/02/2010)

18.- Balıkesir Milletvekili Hüseyin Pazarcı’nın, maden ocaklarında yaşanan grizu patlamalarının önlenmesine ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/12881) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/02/2010)

19.- İstanbul Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaş’ın, madenlerdeki iş güvenliğine ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/12882) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/02/2010)

20.- Edirne Milletvekili Bilgin Paçarız’ın, Edirne’de su taşkınlarının önlenmesine ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/12883) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/02/2010)

21.- Hakkari Milletvekili Hamit Geylani’nin, Hakkari’de yapımı devam eden barajlara ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/12884) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/02/2010)

22.- Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan’ın, Erzincan Cumhuriyet Başsavcısını telefonla aradığı iddiasına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Cemil Çiçek) yazılı soru önergesi (7/12885) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/02/2010)

23.- Balıkesir Milletvekili Ergün Aydoğan’ın, Erzincan Cumhuriyet Başsavcısını telefonla aradığı iddiasına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Cemil Çiçek) yazılı soru önergesi (7/12886) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/02/2010)

24.- Trabzon Milletvekili M. Akif Hamzaçebi’nin, Yanbolu Deresine yapılması planlanan hidroelektrik santrale ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/12887) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/02/2010)

25.- İstanbul Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaş’ın, maden ocaklarının denetimine ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/12888) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/02/2010)

26.- Van Milletvekili Fatma Kurtulan’ın, Muş’taki bir intihar vakasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/12889) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/02/2010)

27.- Hakkari Milletvekili Hamit Geylani’nin, Şemdinli’deki bir patlama olayına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/12890) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/02/2010)

28.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, Bursa İl Özel İdaresi yöneticileri hakkındaki iddialara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/12891) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/02/2010)

29.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, bir Ermeni kilisesinin internet sitesindeki bir duruma ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/12892) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/02/2010)

30.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı hakkındaki soruşturma dosyasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/12893) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/02/2010)

31.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, bir köyün bazı sorunlarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/12894) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/02/2010)

32.- Tunceli Milletvekili Şerafettin Halis’in, Antalya Valiliğinin bir davayı etkilemeye çalıştığı iddiasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/12895) (Başkanlığa geliş tarihi: 25/02/2010)

33.- Van Milletvekili Fatma Kurtulan’ın, bir ölüm olayına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/12896) (Başkanlığa geliş tarihi: 25/02/2010)

34.- Balıkesir Milletvekili Hüseyin Pazarcı’nın, Milli Emlak Genel Müdürlüğünde çalışan bazı personelin sorunlarına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/12897) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/02/2010)

35.- Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan’ın, sipariş verildiği iddia edilen çelik gömleklere ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/12898) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/02/2010)

36.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, Erzurum Büyükşehir Belediyesinin kredi kullanımına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/12899) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/02/2010)

37.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, Kayseri Büyükşehir Belediyesinin kredi kullanımına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/12900) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/02/2010)

38.- Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan’ın, bir öğretmenin durumuna ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/12901) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/02/2010)

39.- Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan’ın, ana dilde eğitim taleplerine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/12902) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/02/2010)

40.- Muğla Milletvekili Fevzi Topuz’un, Marmaris İlçe Milli Eğitim Müdürü hakkındaki iddialara ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/12903) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/02/2010)

41.- İstanbul Milletvekili Sacid Yıldız’ın, sağlık kurumları yöneticiliği yüksek lisans programına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/12904) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/02/2010)

42.- Diyarbakır Milletvekili Akın Birdal’ın, bir yatılı ilköğretim bölge okulunun sorunlarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/12905) (Başkanlığa geliş tarihi: 25/02/2010)

43.- İstanbul Milletvekili Sacid Yıldız’ın, sağlık kurumları yöneticiliği yüksek lisans programına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/12906) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/02/2010)

44.- İstanbul Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaş’ın, maden ocağı kazalarındaki tıbbi müdahalelere ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/12907) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/02/2010)

45.- Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan’ın, bir hastanede yaşandığı iddia edilen bir olaya ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/12908) (Başkanlığa geliş tarihi: 25/02/2010)

46.- Şırnak Milletvekili Sevahir Bayındır’ın, bir köydeki sağlık ocağının durumuna ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/12909) (Başkanlığa geliş tarihi: 25/02/2010)

47.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, Balıkesir’de tarıma zarar veren farelerle mücadeleye ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/12910) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/02/2010)

48.- Edirne Milletvekili Bilgin Paçarız’ın, Edirne’de su taşkınının yol açtığı zararın karşılanmasına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/12911) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/02/2010)

49.- Kayseri Milletvekili Mehmet Şevki Kulkuloğlu’nun, bazı illerdeki tarla faresi sorununa ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/12912) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/02/2010)

50.- Bursa Milletvekili Abdullah Özer’in, Karacabey ilçesinde meydana gelen sel ve su baskınlarına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/12913) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/02/2010)

51.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, tren kazalarına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/12914) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/02/2010)

52.- Edirne Milletvekili Bilgin Paçarız’ın, Edirne merkezindeki yeni köprü ihtiyacına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/12915) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/02/2010)

53.- Van Milletvekili Fatma Kurtulan’ın, askerlik görevi esnasında hayatını kaybedenlere ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/12916) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/02/2010)

54.- Ankara Milletvekili Yılmaz Ateş’in, Ankara’da bazı tarihi eserlerin bulunduğu alanlardaki çalışmalara ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/12917) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/02/2010)

55.- Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün, 2016 UEFA Avrupa Şampiyonası için Gaziantep’in aday gösterilmemesine ilişkin Devlet Bakanından (Faruk Nafız Özak) yazılı soru önergesi (7/12918) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/02/2010)

56.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, yabancı yatırımcıların para ve sermaye piyasasında yaptıkları işlemlere ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Ali Babacan) yazılı soru önergesi (7/12919) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/02/2010)

57.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, TRT’nin kurum dışına yaptırdığı programlara ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Bülent Arınç) yazılı soru önergesi (7/12920) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/02/2010)

58.- İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel’in, Malatya’da inşası devam eden barajlara ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/12921) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/02/2010)

Süresi İçinde Cevaplanmayan Yazılı Soru Önergeleri

1.- Hatay Milletvekili Süleyman Turan Çirkin’in, tedavi katılım payı uygulamasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/11250)

2.- Kırklareli Milletvekili Turgut Dibek’in, Deniz Feneri Davasındaki adli yardım talebine ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/11572)

3.- Adıyaman Milletvekili Şevket Köse’nin, pişmanlık yasalarından faydalananlara ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/11575)

4.- Kayseri Milletvekili Mehmet Şevki Kulkuloğlu’nun, Çek Kanununun yeterliliğine ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/11576)

5.- Denizli Milletvekili Hasan Erçelebi’nin, Abdullah Öcalan’ın direktiflerinin iletilmesine ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/11577)

6.- Isparta Milletvekili Mevlüt Coşkuner’in, Deniz Feneri Davasına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/11578)

7.- İstanbul Milletvekili Necla Arat’ın, Fransa’daki bir serginin tanıtım kataloğuna ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/11642)

8.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, Kütahya Şeker Fabrikasının pancar kotasının düşürülmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12041)

9.- Karaman Milletvekili Hasan Çalış’ın, zamlara ve maaş artışlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12043)

10.- Adana Milletvekili Yılmaz Tankut’un, yerleşim yerlerindeki yüksek gerilim hatlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12044)

11.- Adana Milletvekili Yılmaz Tankut’un, memurlara yemek yardımı konusundaki farklı uygulamalara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12045)

12.- Adana Milletvekili Yılmaz Tankut’un, BOTAŞ’ın Bakü-Tiflis-Ceyhan petrol boru hattı projesinde uğradığı zarara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12046)

13.- Diyarbakır Milletvekili Selahattin Demirtaş’ın, EMASYA Protokolüne ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12050)

14.- Adana Milletvekili Yılmaz Tankut’un, muhtarların sorunlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12054)

15.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, tasarruf sahiplerini mağdur eden holdinglere yönelik işlemlere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12056)

16.- Muğla Milletvekili Fevzi Topuz’un, mermer ve doğal taş sektörünün desteklenmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12060)

17.- İzmir Milletvekili Ahmet Ersin’in, hakkındaki bazı iddialara ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Bülent Arınç) yazılı soru önergesi (7/12066)

18.- Hatay Milletvekili Süleyman Turan Çirkin’in, yüksek gerilim hatlarının insan sağlığına etkilerine ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/12072)

19.- Van Milletvekili Fatma Kurtulan’ın, bir öğrencinin ölümü olayına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/12073)

20.- Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu’nun, Daday’daki bir grup yoluna ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/12074)

21.- Giresun Milletvekili Murat Özkan’ın, sokakta çalışan ve yaşayan çocuklara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/12075)

22.- Niğde Milletvekili Mümin İnan’ın, çeşitli nedenlerle hayatını kaybedenlerin sayısına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/12076)

23.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, pasaportla ilgili bir uygulamaya ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/12077)

24.- İstanbul Milletvekili Sacid Yıldız’ın, İstanbul Büyükşehir Belediyesinin kaldırdığı bir heykele ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/12079)

25.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, bir işletmenin vergi borcuna ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/12081)

26.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, bir açıklamasına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/12082)

27.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, vergi dairelerindeki kod uygulamalarına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/12083)

28.- Van Milletvekili Fatma Kurtulan’ın, VEDAŞ İl Müdürünün bir açıklamasına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/12084)

29.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, üniversite çalışanlarının özlük haklarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/12093)

30.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, Antalya-İstanbul Hızlı Tren Projesine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/12115)

31.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, Bursa-Simav karayolundaki çalışmalara ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/12116)

32.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, Ankara-İzmir Hızlı Tren Projesine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/12117)

33.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, Ankara-İzmir Otoyol Projesine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/12118)

34.- İzmir Milletvekili Kamir Erdal Sipahi’nin, İzmir’deki metro inşaatlarına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/12119)

35.- İzmir Milletvekili Kamil Erdal Sipahi’nin, Alsancak Limanının durumuna ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/12120)

36.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, bir anayol bağlantısındaki soruna ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/12121)

37.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, karayolu istimlak bedellerinin ödemelerine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/12122)

No.: 96

9 Mart 2010 Salı

Tezkere

1.- Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç’un Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi (3/1120) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 01.03.2010)

 

Sözlü Soru Önergeleri

1.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Bursa Yenişehir Havaalanından yapılan bazı uçak seferlerinin iptaline ilişkin Ulaştırma Bakanından sözlü soru önergesi (6/1893) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/02/2010)

2.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, şeker piyasasındaki bazı işlemlere ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi (6/1894) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/02/2010)

3.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir köydeki öğretmen lojmanı ihtiyacına ilişkin Milli Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/1895) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/02/2010)

4.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, uzmanlık sınavlarındaki yaş sınırlamasına ilişkin Devlet Bakanından (Hayati Yazıcı) sözlü soru önergesi (6/1896) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/02/2010)

5.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Erzurum’un içme suyu şebekesinin yenilenmesine ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/1897) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/02/2010)

6.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Ağrı-Doğubeyazıt’taki liselerde branş öğretmeni ihtiyacına ilişkin Milli Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/1898) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/02/2010)

7.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Ardahan’daki esnafın bazı sorunlarına ilişkin Maliye Bakanından sözlü soru önergesi (6/1899) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/02/2010)

8.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bazı illerdeki fizik tedavi ve rehabilitasyon merkezi ihtiyacı ile hastanelere ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/1900) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/02/2010)

9.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Abant’taki turizm tesislerinin atık deşarjına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından sözlü soru önergesi (6/1901) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/02/2010)

10.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir köyün yol sorununa ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/1902) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/02/2010)

11.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Kura Nehri sularının Çoruh Nehrine aktarılması projesine ilişkin Çevre ve Orman Bakanından sözlü soru önergesi (6/1903) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/02/2010)

12.- Karaman Milletvekili Hasan Çalış’ın, su kotası uygulamasına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından sözlü soru önergesi (6/1904) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/02/2010)

13.- Ordu Milletvekili Rıdvan Yalçın’ın, tanık koruma tedbiri kararlarına ilişkin Adalet Bakanından sözlü soru önergesi (6/1905) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/02/2010)

Yazılı Soru Önergeleri

1.- Yalova Milletvekili Muharrem İnce’nin, banka promosyonunun kullanımına ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanından yazılı soru önergesi (7/12922) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/02/2010)

2.- Kırklareli Milletvekili Turgut Dibek’in, banka promosyonunun kullanımına ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanından yazılı soru önergesi (7/12923) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/02/2010)

3.- Balıkesir Milletvekili Ergün Aydoğan’ın, maden ocaklarının denetimine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12924) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/02/2010)

4.- Denizli Milletvekili Ali Rıza Ertemür’ün, maden kazalarına ve sağlık hizmetlerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12925) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/02/2010)

5.- Konya Milletvekili Atilla Kart’ın, Ankara Büyükşehir Belediyesinin bazı medya şirketleri yönetimleriyle ilişkisi olduğu iddialarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12926) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/02/2010)

6.- Zonguldak Milletvekili Ali İhsan Köktürk’ün, Adli Tıp Kurumuna yönelik bazı iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12927) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/02/2010)

7.- Trabzon Milletvekili M. Akif Hamzaçebi’nin, TOKİ’nin bir iştirakiyle ilişkilerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12928) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/02/2010)

8.- Antalya Milletvekili Hüsnü Çöllü’nün, kamudaki personel istihdamına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12929) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/02/2010)

9.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, esnek çalışma modeline yönelik çalışmalara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12930) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/02/2010)

10.- Samsun Milletvekili Osman Çakır’ın, bir şube müdürünün tayinine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12931) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/02/2010)

11.- Bursa Milletvekili H. Hamit Homriş’in, fişleme iddialarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12932) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/02/2010)

12.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, işsizlik ve kayıt dışı istihdam sorunlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12933) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/02/2010)

13.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, şeker fabrikalarının özelleştirilmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12934) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/02/2010)

14.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, Kolon Operasyonuna ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12935) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/02/2010)

15.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, yolsuzlukların arttığı iddialarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12936) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/02/2010)

16.- Edirne Milletvekili Cemaleddin Uslu’nun, borçlu spor kulüplerinin durumuna ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/12937) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/02/2010)

17.- Giresun Milletvekili Murat Özkan’ın, bazı eski milletvekillerinin maaşlarına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/12938) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/02/2010)

18.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, kamu çalışanlarına toplu sözleşme ve grev hakkı tanınmasına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/12939) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/02/2010)

19.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, işçilere yönelik vergi düzenlemelerine ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/12940) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/02/2010)

20.- Muş Milletvekili M. Nuri Yaman’ın, Murat Nehri üzerindeki barajlara ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/12941) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/02/2010)

21.- Edirne Milletvekili Cemaleddin Uslu’nun, Edirne’deki taşkın önleme çalışmalarına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/12942) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/02/2010)

22.- Edirne Milletvekili Cemaleddin Uslu’nun, özel ağaçlandırma sahalarına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/12943) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/02/2010)

23.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, DSİ’de çalışan ziraat mühendislerinin bazı sorunlarına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/12944) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/02/2010)

24.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, sulama birliklerine ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/12945) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/02/2010)

25.- Zonguldak Milletvekili Ali Koçal’ın, TRT Genel Müdürünün yürüttüğü diğer görevlere ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Bülent Arınç) yazılı soru önergesi (7/12946) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/02/2010)

26.- Zonguldak Milletvekili Ali Koçal’ın, TRT’nin bir binasının stüdyoya dönüştürülmesine ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Bülent Arınç) yazılı soru önergesi (7/12947) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/02/2010)

27.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, satışı yasak olan bir petrol türevinin denetlenmesine ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/12948) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/02/2010)

28.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, elektrik iletim hatlarının satışına ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/12949) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/02/2010)

29.- Erzincan Milletvekili Erol Tınastepe’nin, Ankara’da ilan panolarına asılan bazı afişlere ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/12950) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/02/2010)

30.- Çanakkale Milletvekili Ahmet Küçük’ün, karayollarındaki hız sınırı aşımı cezalarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/12951) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/02/2010)

31.- Muş Milletvekili M. Nuri Yaman’ın, bir köyün kanalizasyon sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/12952) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/02/2010)

32.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, bir köyün yol sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/12953) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/02/2010)

33.- Edirne Milletvekili Cemaleddin Uslu’nun, Meriç Nehrinden yapılan yasal olmayan geçişlere ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/12954) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/02/2010)

34.- Giresun Milletvekili Murat Özkan’ın, İstanbul’da İsrail Konsolosluğunun bulunduğu sokakta yaşandığı iddia edilen bazı olaylara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/12955) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/02/2010)

35.- Antalya Milletvekili Hüseyin Yıldız’ın, terör olaylarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/12956) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/02/2010)

36.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, Ankara’daki kent içi ulaşım projelerine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/12957) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/02/2010)

37.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, Mardin-Nusaybin Belediye Meclisinin basında çıkan bir kararına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/12958) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/02/2010)

38.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, uyuşturucu kaçakçılığına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/12959) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/02/2010)

39.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, belediyelere yapılan yardımlara ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/12960) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/02/2010)

40.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, kurum içi milli emlak uzmanlığı sınavı açılmasına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/12961) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/02/2010)

41.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, özürlü çocukların eğitimlerine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/12962) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/02/2010)

42.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, katkı ve öğrenim kredisi geri ödemelerine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/12963) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/02/2010)

43.- Van Milletvekili Fatma Kurtulan’ın, anadilde eğitime ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/12964) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/02/2010)

44.- Batman Milletvekili Bengi Yıldız’ın, öğrenci devamsızlığıyla ilgili bir genelgeye ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/12965) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/02/2010)

45.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, atıl bir okul binasına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/12966) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/02/2010)

46.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, özel rehabilitasyon merkezlerine verilmeyen ödeneklere ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/12967) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/02/2010)

47.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, onur üyesi kartının öğretmenler dışındaki çalışanlara verilmemesine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/12968) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/02/2010)

48.- Antalya Milletvekili Hüseyin Yıldız’ın, yapılan dersliklere ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/12969) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/02/2010)

49.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, sağlık ocaklarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/12970) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/02/2010)

50.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, Adana’daki sağlık ocaklarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/12971) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/02/2010)

51.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, Osmaniye’deki sağlık ocaklarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/12972) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/02/2010)

52.- Antalya Milletvekili Hüseyin Yıldız’ın, domuz gribi salgınına yönelik çalışmalara ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/12973) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/02/2010)

53.- Antalya Milletvekili Hüseyin Yıldız’ın, 112 çalışanlarının sorunlarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/12974) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/02/2010)

54.- Antalya Milletvekili Hüseyin Yıldız’ın, bazı sözleşmeli personelin intibak sorunlarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/12975) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/02/2010)

55.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, Kütahya’daki aile hekimliği uygulamalarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/12976) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/02/2010)

56.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, Susurluk Çayının taşmasıyla oluşan zarara ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/12977) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/02/2010)

57.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, Uluabat Gölünün taşmasıyla oluşan zarara ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/12978) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/02/2010)

58.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, Bursa’da aşırı yağışlar dolayısıyla maddi zarara uğrayan çiftçilere ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/12979) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/02/2010)

59.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, afet mağduru çiftçilerin borçlarına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/12980) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/02/2010)

60.- Manisa Milletvekili Mustafa Enöz’ün, pamuk primine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/12981) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/02/2010)

61.- Manisa Milletvekili Mustafa Enöz’ün, pamuk ithaline ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/12982) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/02/2010)

62.- Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı’nın, bazı hayvancılık desteklemeleri kapsamına Konya’nın alınmamasına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/12983) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/02/2010)

63.- Bursa Milletvekili Necati Özensoy’un, Alanya’da ölen gösteri yunuslarına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/12984) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/02/2010)

64.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, kırmızı et ve süt tüketimi ile fiyatlarına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/12985) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/02/2010)

65.- Adıyaman Milletvekili Şevket Köse’nin, Adıyaman’daki özürlülere yönelik mesleki rehabilitasyon hizmetlerine ilişkin Devlet Bakanından (Selma Aliye Kavaf) yazılı soru önergesi (7/12986) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/02/2010)

66.- İstanbul Milletvekili Bayram Ali Meral’in, TEKEL işçilerinin eylemiyle ilgili açıklamasına ilişkin Devlet Bakanından (Hayati Yazıcı) yazılı soru önergesi (7/12987) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/02/2010)

67.- Giresun Milletvekili Eşref Karaibrahim’in, Giresun’daki bazı ulaşım projelerine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/12988) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/02/2010)

68.- Manisa Milletvekili Mustafa Enöz’ün, Rusya’ya yapılan ihracata yönelik çalışmalara ilişkin Devlet Bakanından (Mehmet Zafer Çağlayan) yazılı soru önergesi (7/12989) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/02/2010)

69.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, camilerdeki tarihi eserlerin korunmasına ilişkin Devlet Bakanından (Faruk Çelik) yazılı soru önergesi (7/12990) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/02/2010)

70.- Kars Milletvekili Gürcan Dağdaş’ın, Kars’ta düzenlenebilecek yaz spor organizasyonlarına ilişkin Devlet Bakanından (Faruk Nafız Özak) yazılı soru önergesi (7/12991) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/02/2010)

71.- Giresun Milletvekili Murat Özkan’ın, İstanbul’da İsrail Konsolosluğunun bulunduğu sokakta yaşandığı iddia edilen bazı olaylara ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/12992) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/02/2010)

72.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, Balıkesir’deki uzman doktor açığına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/12993) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/02/2010)

73.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, Savaştepe Devlet Hastanesindeki uzman doktor açığına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/12994) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/02/2010)

 

Meclis Araştırması Önergeleri

1.- Kocaeli Milletvekili Hikmet Erenkaya ve 27 Milletvekilinin, olası bir afet durumunda Kocaeli’deki sanayi kuruluşlarının çevreye verebileceği zararların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/607) (Başkanlığa geliş tarihi: 5.2.2010)

2.- Denizli Milletvekili Ali Rıza Ertemür ve 28 Milletvekilinin, domuz gribi aşısı konusundaki iddiaların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/608) (Başkanlığa geliş tarihi: 5.2.2010)

3.- Adıyaman Milletvekili Şevket Köse ve 26 Milletvekilinin, Alevilerin sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/609) (Başkanlığa geliş tarihi: 5.2.2010)

4.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru ve 20 Milletvekilinin, Tokat’taki çiftçilerin sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/610) (Başkanlığa geliş tarihi: 8.2.2010)

9 Mart 2010 Salı

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 15.05

BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER

KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Harun TÜFEKCİ (Konya)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 70’inci Birleşimini açıyorum.

III.- Y O K L A M A

BAŞKAN - Elektronik cihazla yoklama yapacağız.

Yoklama için üç dakika süre vereceğim.

Sayın milletvekillerinin, oy düğmelerine basarak salonda bulunduklarını bildirmelerini, bu süre içerisinde elektronik sisteme giremeyen milletvekillerinin salonda hazır bulunan teknik personelden yardım istemelerini, buna rağmen sisteme giremeyen üyelerin ise yoklama pusulalarını görevli personel aracılığıyla üç dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı vardır.

IV.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI

1.- TBMM Başkan Vekili Meral Akşener’in, Divan olarak Dünya Kadınlar Günü’nü kutladıklarına ilişkin konuşması

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nü dün kutladık. Divan olarak, Dünya Kadınlar Günü’nü kutluyoruz. Bu konuda, kadın hakları ve kadın-erkek eşitliği konusunda Türkiye'de farkındalığın artması, kadın-erkek eşitliği konusunda kat edilen yolda emeği geçen sivil toplum örgütlerine, aydınlarımıza, politikacılarımıza, kadın sivil toplum örgütlerine, bilim insanlarına teşekkürü bir borç biliyorum.

Görüşmelere başlıyoruz.

V.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Çeşitli İşler

1.- Genel Kurulu ziyaret eden Pakistan Ulusal Meclisi Başkanı Doktor Fehmida Mirza’ya Başkanlıkça “Hoş geldiniz” denilmesi

BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının davetlisi olarak ülkemize resmî bir ziyarette bulunan Pakistan Ulusal Meclisi Başkanı Sayın Doktor Fehmida Mirza Genel Kurulumuzu teşrif etmişlerdir. Kendilerine Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu adına “Hoş Geldiniz.” diyorum. (Alkışlar)

Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.

Gündem dışı ilk söz Erzurum ili Şenkaya ilçesi Değirmenlidere köyünün referandum ile Ardahan ili Göle ilçesine bağlanması hakkında söz isteyen Ardahan Milletvekili Sayın Saffet Kaya’ya aittir.

Buyurun Sayın Kaya. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

VI.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Ardahan Milletvekili Saffet Kaya’nın, Erzurum ili Şenkaya ilçesi Değirmenlidere ve çevresindeki bazı köylerin referandumla Ardahan ili Göle ilçesine bağlanması isteğine ilişkin gündem dışı konuşması

SAFFET KAYA (Ardahan) – Değerli Başkan, çok değerli milletvekili arkadaşlarımız; hazırunu saygı ve sevgiyle selamlarken ben de Değerli Meclis Başkan Vekilimizin de ifade ettiği gibi Dünya Kadınlar Günü’nü yürekten kutluyorum, tebrik ediyorum.

Onun dışında, Elâzığ’da yaşanan deprem hepimizi üzmüştür. Tüm Türkiye’ye metanet ve sabır diliyoruz. Elâzığ’daki tüm dostlarımızın buradan bu sabırlarını paylaşmak istiyoruz, acılarını paylaşmak istiyoruz.

Ardahan ili Göle ilçemizle ilgili gündem dışı söz aldım. Yüce Parlamentoda birkaç konuyu, bölgenin ortak istençlerini paylaşmak adına huzurunuzdayım. Göle ilçemizin, diğer adıyla serhat ilimizin “yeşil Göle”si olarak da gönlümüzde ayrı bir yeri var. Beş ilçemizden en büyük nüfusa sahip olan Göle ilçesi gerçekten tarım ve hayvancılıkta…

BAŞKAN – Sayın Kaya, bir saniye.

Sayın milletvekilleri, Genel Kurulumuzda gerçekten yoğun bir uğultu var. Hatibin konuşmasını ben dinleyemiyorum. Bu uğultuyu izale edebilirseniz çok sevineceğim.

Buyurun Sayın Kaya.

SAFFET KAYA (Devamla) – Başkanım, söz hakkım saklı herhâlde?

BAŞKAN – Evet.

SAFFET KAYA (Devamla) – Genelde, coğrafik olarak, hayvancılıkla ve tarımla karakterize olmuş bir coğrafyada yaşayan bir ilçemizdir, Ardahan ve doğu genelde öyledir. Son zamanlarda, Hükûmetimizin aldığı kararla, DAP uygulamasıyla, gerçekten, bölgede hayvancılığa çok ciddi bir destek sunulmuştur, Göle ilçemiz de bundan istifade edecektir hiç şüphesiz ancak asıl bugün gündem dışı sözümün esprisi, geçmiş dönemlerde “Karıncadüzü” diye tabir edilen ve Göle’nin hudutlarında olan ve o hudutların hinterlandı içindeki Değirmenlidere köyü, Dolunay köyü ve Köşk köyünün de Göle’ye bağlanması noktasında, halkımızın bu anlamda çok ciddi bir talebinin olduğunu bu yüce Parlamentoda özellikle tarihe not düşmek adına ifade etmek istiyorum.

Bunun genel esprisi de şu değerli arkadaşlar: Göle ile bu köyler arasındaki mesafe son derece yakın. Yani Şenkaya’ya bağlı olan bu köyler, yaklaşık olarak Göle’ye 2 kilometre mesafede ve oradaki tüm taleplerini, tüm ihtiyaçlarını Göle ilçesinden tedarik etmek zorunda bu halkımız ve bu köylerin muhtarlarıyla yani devletin temsilcisi olan muhtarlarla görüştüğümüzde, kendilerinin halkla bu referandum sürecini değerlendireceğini ve bizim de, Ardahan olarak bu köyleri mutlaka ve mutlaka Göle sınırına ve Ardahan sınırına katmamız gerektiğini ifade ettik. Son derece müspet bir bakışları var, kendilerinin de ortak noktada kanaati “Evet, Göle’ye bağlanırsak, Ardahan’a bağlanırsak çok çok iyi olacak.” şeklinde. Elbette ki burada bir sınır istiskali söz konusu değil yani Erzurum’da olmuş, Şenkaya’da olmuş meselesi değil ama yakın olması nedeniyle, bu köylerin bu tür sosyal ihtiyaçlarını Göle’den ve Ardahan’dan karşılamaları adına da, kendileri adına da şüphesiz ki bu referandum çok yararlı olacak.

Biz, Ardahan olarak, özellikle Göle olarak, Karıncadüzü’nü ve bu üç köyümüzü talep ediyoruz. Oradaki köy halkımızın da hiç şüphesiz ki bu referandumda Göle’ye bağlanmalarını, Ardahan’a bağlanmalarını ortak bir sonuçla, sandıktan çıkacak kanaatle değerlendireceklerinden şüphem yoktur. Bu anlamda, ben, özellikle Değirmenlidere köyüne, Dolunay köyüne ve Köşk köyüne, verecekleri kararın mutlaka Ardahan’a ve Göle’ye bağlanma noktasındaki bir süreç noktasında olacağını bilerek, şimdiden buradan kendilerini tebrik etmek ve kutlamak istiyorum çünkü kendilerinin istifade edeceği Erzurum’un uzak olması nedeniyle -ki Erzurum doğunun hakikaten çok önemli bir ilidir- bu anlamda gitmek gelmek çok zor, ihtiyaçlarını karşılamak çok zor. Elbette ki Erzurum’umuzun çok değerli milletvekilleri var, değerli milletvekillerimiz de bu bölgeyle, Şenkaya’yla çok yakın ilgililer ama yakın olması, fiziki şartların da buna uygun olması, geçmişte de Karıncadüzü’nün ve bu köylerin bizim uhdemizde olması nedeniyle hiç şüphesiz ki bu köylerin bağlanmasının çok yararlı bir sonuç doğuracağını… Bu safahattan sonra da referandumdan sonra da biliniyor ki Ardahan İl Encümeninin, Erzurum İl Encümeninin de bu konuda karar vererek İçişleri Bakanımız, Başbakanımız ve Sayın Cumhurbaşkanımızın da ortak üçlü kararnamesiyle bu konu inşallah Ankara’ya taşınmış olacak. Umut ediyoruz ki bu referandum bir an önce gerçekleşir ve yöremizin ve bu köylerimizin talebi bu anlamda gerçekten yerine gelmiş olur.

Ben, buradan tabii, özellikle Göle’mizle ilgili, yeşil Göle’mizle ilgili -gündem dışı söz aldığım için- yakın zamanda yapılacak olan projelerimizle ilgili de yüce heyetinize özellikle seslenmek istiyorum. Sayın Başbakanımızın delaletiyle, AK PARTİ hükûmetlerinin yedi yıldan beri bölgemizdeki gerçekten…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bir dakikalık ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.

SAFFET KAYA (Devamla) - …yatırımlara verdiği öncelikten dolayı geçmiş dönemlerde bölgede TOKİ yapılmıştı, bu dönemde üç yüz otuz konutluk TOKİ’miz yeşil Göle’mizde yapılmaya başlanacak ve çok yakın bir zamanda temeli atılacak.

Onun dışında, elli yataklı bir hastanemiz yine tekrar Hükûmetimizin sayesinde, özellikle Sayın Başbakanımıza teşekkürlerimi burada bir borç olarak ifade etmek istiyorum, yüce heyetinizde… Hastanemizin ihaleye çıkarılması koşulları var.

Küçük sanayi sitemizle ilgili -başkanların burada olması- yatırım programına alınarak jeolojik tespitler yapıldıktan sonra küçük sanayi sitemizin hayatiyete geçmesi ve onun dışında da daha önemli, Göle’mize bir yüksekokulun yapılması adına, üniversitemizi Ardahan’a bahşeden bu yüce Parlamento ve Hükûmetimize özellikle buradan teşekkürlerimi ifade etmek istiyorum çünkü üniversite bir ışıktır kesinlikle, bir gelecektir, bir ikbaldir, bir istikrardır ve onun yansımaları da Göle’mizde bir yüksekokulun yapılmasına, bir fakülte yapılmasına vesile olacaktır. Bu anlamda, Hükûmetimize tekrar tekrar, Ardahan’ı üniversiteye kavuşturduğu için, paralel olarak, eş zamanlı olarak ilçelerimizde de yüksekokulların oluşmasından dolayı da minnettarlığımı ifade etmek istiyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

SAFFET KAYA (Devamla) – Son teşekkür sözümü…

BAŞKAN – Şimdi normalde hiç vermiyorum ben ama sizin biraz sözünüzü kesmiş olduğum için…

SAFFET KAYA (Devamla) – Çok teşekkür ediyorum Başkanım.

BAŞKAN – Lütfen tamamlayın.

SAFFET KAYA (Devamla) – Özellikle yüksekokulun, yalnızca Ardahan Göle’de değil, işte, çok yakın bir zamanda, Posof’ta kültür evimizin de oradaki Millî Eğitimin fiziki yapıdaki altyapısını olgunlaştırarak Posof’umuzda, Hanak’ımızda, Damal’ımızda ve Çıldır’ımızda da bu anlamda yüksekokulların açılmasına vesile olmuştur bu üniversite; bu Hükûmetin katkısıdır. Son dönemlerde, Hükûmetimiz… 81 yılında 21 üniversite varken şimdi 150’ye yakın üniversite var. Elbette ki bu, AK PARTİ Hükûmetinin ciddi başarısıdır. Bu yadsınamaz ve alkışlamak lazım Hükûmetimizi diye düşünüyorum.

Ardahan adına bu anlamda hem DAP projesi, hem üniversitemiz, barajlarımız, organize sanayi sitemiz ve bununla birlikte araştırma hastanemiz gibi, cumhuriyet tarihinde bugüne kadar gerçekten ilk defa Ardahan’a ve doğuya böyle ciddi yatırım yapan Hükûmete ve Sayın Başbakanımıza bir kez daha teşekkürlerimi borç bilerek yüce heyetinize en derin sevgi ve saygılarımı arz ediyorum.

Başkanım, size de çok teşekkür ediyorum, saygı sunuyorum, sağ olun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Kaya.

Gündem dışı ikinci söz TARİŞ ve tarım satış kooperatifleri birliklerinin sorunları hakkında söz isteyen İzmir Milletvekili Sayın Oğuz Oyan’a aittir.

Buyurun Sayın Oyan. (CHP sıralarından alkışlar)

2.- İzmir Milletvekili Oğuz Oyan’ın, TARİŞ ve tarım satış kooperatifleri birliklerinin sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat Ergün’ün cevabı

OĞUZ OYAN (İzmir) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Ben de Elâzığ depremi dolayısıyla yaşamını yitiren yurttaşların yakınlarına başsağlığı dileklerimle sözlerime başlamak istiyorum.

Efendim, bu tarım satış kooperatifleri birlikleri ve TARİŞ konusunda konuşacağım. Bugün İzmir’de TARİŞ işçilerinin, özellikle Pamuk Birliği işçilerinin, 600 kadar işçinin işlerini kaybetmeleri yani pamuk ipliği fabrikasının, anonim şirketinin bir iflas durumuna gelmesi nedeniyle birlikler tekrar ön plana geldi. Aslında, bu iplik fabrikası, bir yıldır çalışmıyordu, bir yıldır kısa çalışma ödeneğinden yararlanıyor ve çalışmıyordu.

Şimdi, aslında, bu kısa çalışma ödeneği içinde olan başka çalışanlar var. Örneğin, TARİŞ’in gene pamuk yağı kombinası işçileri var, başka birlikler de var. Dolayısıyla, bu mesele yani bu kısa çalışma ödeneği bittikçe karşımıza yeni bu tür sorunlar gelecek ve bu toplumsal sorunları çözmek öncelikle Hükûmetin görevidir. Bu anımsatmayı yapmak üzere bugün görüşlerimi bildireceğim.

Bir kere, öncelikle, birliklerin asıl idam fermanı, 9 Aralık 1999’da IMF’ye verilen birinci niyet mektubuyla yazılmıştır. 16 Haziran 2000’de 4572 sayılı Tarım Satış Kooperatif ve Birlikleri Yasası’yla ikinci idam fermanı oluşturulmuştur. Bu Yasa’ya “Kooperatif ve Birliklere … Devlet veya diğer kamu tüzel kişilerinden herhangi bir mali destek sağlanamaz.” hükmü işlenmiştir. Yani aslında, bir anlamda, ancak bir sömürge ülkesine “Kooperatiflere destek verilemez.” hükmü konulabilirdi, öyle bir hüküm getirilmiştir.

Aslında, Şubat 2001 krizinden sonra IMF ile yeniden düzenlenen niyet mektubunda tarıma ilişkin bütün taahhütlerle, Dünya Bankasının gözetiminde yürütülen bütün bu bağımlılık ilişkileri ile tarımı aslında büyük ölçüde tasfiye etme, birlikleri tasfiye operasyonu yürürlüğe konmuştur. Ama sürecin en önemli bölümünde iktidarda olan AKP, bu idam fermanlarının infaz memuru olarak çalışmıştır.

Değerli arkadaşlarım, bakınız, şimdi, birliklere havuç olarak şu ikram edilmişti: “Biz 2000 Mayıs öncesindeki borçlarınızı silelim, sizin belli bir süre içinde işten çıkarılacak işçilerinizin de kıdem tazminatını verelim ama siz de ‘Yeniden Yapılandırma Kurulu’ diye kuracağımız Kurulun direktiflerine tabi olun, kendinizi yeniden yapılandırın, daralın, küçülün, sanayi ve diğer faaliyetlerinizi tamamen bitirin.” talimatları verildi.

Aslında, 2000 başında bu operasyona birçok birlik katıldı -bazıları katılmadı, FİSKOBİRLİK gibi, onları dâhil etmediler- ama sonuçta, 250 milyon liralık bir DFİF kredisiyle birliklere başlatılan 2000 sonrası destek, bugün birliklerin 850 milyon liralık -ya da eski parayla trilyon liralık -bir borcuna dönüşmüş bulunmaktadır.

Tabii, “Birlik yönetimlerinde de hiç hata yoktur.” denilemez. Birlik yönetimleri bu süreci yeterince erkenden kavrayamadılar. Kendilerine verilen kısmi özerkliği çok büyük bir avantaj saydılar. Bu sürecin bir tasfiye süreci olduğunu göremediler ve bütün birlikler güçlerini birleştiremediler. Yine, sendikalarla güç birliği içine giremediler ve Ankara’ya tepkilerini iletemediler. İkincisi: Yeterince profesyonel bir kadrolaşmayı, daha önceden olduğu gibi, götüremediler. Üçüncüsü, belki daha önemlisi: Ellerinde yeterince DFİF kaynağı olmaksızın ürün alımlarına girmeye yöneldiler, yani bankalardan borç aldılar. Bankalardan alınan bu borçlar da birlikleri bugün çok daha zor duruma sürükledi ama aslında, tabii, bunun temelinde, birliklere mali destek yapılmasını engelleyen bir kanun hükmü vardı.

Bu durumdan nasıl çıkılabilir? Bir kere, birincisi: Bu 4572’nin mutlaka değişmesi lazım -zaten vadesi doldu- ve birliklere destek verilmesi bir kanun hükmü hâline -yani, tam tersine- getirilmelidir. İkincisi: Birliklerin birikmiş DFİF borçları mutlaka tahkim edilmelidir. Üçüncüsü: Birliklerin banka borçları da bir defalık hazine hibesiyle tasfiye edilmelidir. Dördüncüsü: Birliklere, bundan böyle, faizsiz ya da enflasyonun en fazla yarısı faizlerle kredi desteği verilmelidir. Beşincisi: Arz açığı olan ürünlerde fark ödeme sistemi, 2006 yılında çıkan Tarım Kanunu’nda olduğu gibi, yürürlüğe sokulmalıdır. Bütün bunların aslında kaynağı da vardır. Nerede vardır? 2006 yılındaki Tarım Kanunu, tarım desteklerinin millî gelirin yüzde 1’inden az olamayacağını öngörüyor. Oysa, bugün, bu yüzde yarım dolayında.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.

OĞUZ OYAN (Devamla) – Teşekkür ederim.

Bunu yüzde 1’e çıkarmanız hâlinde bu ilave farkın… Yani bugün 5,5 milyar lira tarıma destek veriyorsunuz. Bunu yaklaşık 10 milyar liraya çıkardığınızda, ilave 4,5 milyarın sadece üçte 1’i bile, yani 1,5 milyarı bile 16 tane birliğin mali sorunlarını bugün çözmeye yeterli olacaktır.

Altıncı olarak şunu söyleyeyim: Aslında ülkenin bütün tarım ve dış ticaret politikalarının gözden geçirilmesi gerekmektedir çünkü Türkiye, gümrük birliğiyle üçüncü ülkelere karşı verdiği tavizlerle, Avrupa Birliği gümrük rejimini uygulamaktan dolayı tavizlerle birçok ürünü bugün üretemez noktaya gelmiştir. Bu nedenle Türkiye’de 350 iplik fabrikasının yarısı kapalıdır, TARİŞ’in iplik fabrikasının başına gelen de budur.

Son olarak şunu söylemek istiyorum: Kısa çalışma ödeneği meselesini, bugün altı artı altı ay olmak üzere on iki ay uygulama imkânı var. Bakanlar Kurulu şimdi başvuru süresini 2010’un yarısına kadar da götürecek -öyle anlaşılıyor bir Bakanlar Kurulu kararıyla- fakat bu sürenin yetmediği anlaşılıyor, bu süreyi behemehâl…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bir dakika ek süre vermiştim ben size ama bakın hiç bunu yapmıyorum, lütfen hemen tamamlayın.

OĞUZ OYAN (Devamla) – Peki, teşekkür ederim.

Bunun bir altı ay daha uzatılmasını sağlayacak bir kanun değişikliği ki bu konuda bir kanun teklifini bugün itibarıyla hazırlayıp vermiş bulunuyorum. Bunun mutlaka çözülmesi gerekir.

Şunu ifade edeyim, kısa çalışma ödeneğiyle bugüne kadar bu konumdaki işsiz ya da yarım zaman çalışanlara verilen toplam ödenek 173 milyon liradır sadece. Oysa İşsizlik Sigortası Fonu’nun toplam girişleri 52 katrilyondan ya da 52 milyardan fazladır yani sadece binde 3’üdür. Kısa çalışma ödeneğinde yapılacak bir düzeltme, keza işsizlik sigortasında yapılacak bir yeni düzenleme aslında gerçek hak sahiplerine bu kaynakların kullanılmasına yarayacaktır.

Ben bu konuda Hükûmeti göreve davet ediyorum. Biraz sonra konuşacak Sayın Bakanı da bunlara bir yanıt vermeye davet ediyorum.

Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Oyan.

Hükûmet adına Sanayi Bakanı Sayın Nihat Ergün. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

SANAYİ VE TİCARET BAKANI NİHAT ERGÜN (Kocaeli) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; ülkemizde Tarım Reformu Uygulama Projesi kapsamında rantabl olmayan, maliyeti yüksek destekleme modellerinin değiştirilmesi ve daha etkin ve verimliliği yüksek ve doğrudan üreticilerin desteklenmesini amaçlayan modellerin uygulanması hedeflenmiştir. Bu kapsamda yakın zamana kadar belli ürünlerin desteklenmesine aracılık eden tarım satış kooperatifleri ve birliklerin yeniden yapılandırılması amaçlanmış, bu amaç doğrultusunda da bu kuruluşlar üzerindeki kamu vesayeti ortadan kaldırılmış, kooperatif ve birliklerin piyasa koşullarına mali yönden bağımsız bir şekilde faaliyet göstermeleri, gerçek anlamda işletmecilik ve kooperatifçilik anlayışına dönmeleri hedeflenmiştir. Buna ilişkin bir yeniden yapılandırma programı uygulamaya konuldu. Bu uygulamayı koordine etmek ve yönlendirmek üzere de tamamıyla uzman kadrolardan oluşan bir yeniden yapılandırma kurulu oluşturuldu. Yeniden yapılandırma programı kapsamında birliklerin vesayet döneminden gelen yapısal sorunlarının çözümüne yönelik ciddi katkı ve destekler sağlandı. Birliklerin bilançolarını düzeltmek ve kredibilitelerini artırmak amacıyla on üç birliğin 2000 tarihi öncesinden gelen faizleriyle birlikte 1,3 milyar Türk lirasına ulaşan DFİF kredisi borçları hazine tarafından üstlenilerek silindi, 1,3 katrilyon eski parayla. Yine mahsuplaşmalar sonucunda FİSKOBİRLİK’in borçları ortadan kaldırıldı ve kalan 94,5 milyon Türk lirası özel bünye borcu da silindi ve 2000 öncesine ait 313,6 milyon Türk lirası özel banka borçları hazine tarafından üstlenildi.

Aşırı ve niteliksiz personel yapısının değiştirilmesi yönündeki çalışmalara destek sağlamak amacıyla personel tazminatları hazine kaynaklarından karşılandı ve bu kapsamda birliklere yaklaşık 156 milyon lira ilave kaynak aktarıldı. Diğer yandan DFİF kaynaklarından düşük maliyetli kredi kullandırma uygulamasına da devam edildi bu arada. Birliklere her ürün döneminde DFİF kaynaklarından ürün alım kredisi de kullandırıldı. Hâlen birliklerin üzerinde yaklaşık 920 milyon Türk lirası DFİF kredisi bulunmaktadır.

Ayrıca, bedeli proje kaynaklarından karşılanarak birlik bazında danışmanlık hizmetleri satın alınmış ve her birlik için oluşturulan programlar uygulanmak üzere protokollerle birliklere teslim edilmiştir. Birliklere kendilerini yeniden yapılandırmaları için eğitim, uzmanlık ve teknik destek sağlanmıştır bu süreç içerisinde fakat yeniden yapılandırma programının sonuçları birliklere göre farklı olmuştur. Bazı birlikler bu süreci çok iyi değerlendirdiler ve kendilerini yapılandırarak ciddi başarılar elde ettiler. Trakya Birlik gibi, Marmarabirlik gibi, Gülbirlik gibi birliklerin bu konuda çok ciddi başarılar elde ettiklerini söyleyebiliriz. Fakat bu süreci önemsemeyen, gerekli adımları atmayan veya atamayan birlikler ise yapısal sorunlarını bugüne kadar taşıdılar. Bugün bu durumdaki birliklerin sorunlarına baktığımız zaman hâlen yönetim sorunlarını sürdürdükleri, geçmiş alışkanlıkları hiç değiştirmedikleri, yüksek maliyetlerle faaliyet gösterdikleri, öz kaynaklarını yeterince güçlendirmedikleri ve finansman yönünden sürekli dış kaynaklara bağımlı hareket ettikleri görülmektedir.

Buna karşın, bundan önceki süreçte de birliklerin piyasa koşullarında rekabetçi bir şekilde faaliyet göstermeleri ve zayıf oldukları noktalarda bu kuruluşların desteklenmesi yine hedeflerimiz arasındadır. Nitekim Hükûmet Programı’nda tarım satış kooperatif ve birliklerinin sürdürülebilir bir rasyonel finansman modeline kavuşturulması tedbirlerine de yer verdik. Bu yönde, ilgili kurum ve kuruluşların mutabakatıyla bir kanun tasarısı da hazırladık ve Başbakanlığa sunduk.

Hazırlanan bu tasarı taslağında birliklerin ödemekte güçlük çektikleri mevcut DFİF kredisi borçlarının yeniden yapılandırılması ve ödemenin uzun bir vadeye yayılması, bu kuruluşlar için faiz destekli kredi sisteminin getirilmesi, ürün alımı için ihtiyaç duydukları dış finansmanın bu yolla karşılanabilmesi yönünde düzenlemeler getirilmektedir. Ayrıca işlevini önemli ölçüde tamamlamış olan yeniden yapılandırma programının sonlandırılması, birliklerin uygulamada karşılaştıkları mevzuat eksikliklerinin giderilmesi, bu kuruluşların kooperatifçilik ve kurumsal yönetim ilkelerine göre faaliyet göstermeleri yönündeki düzenlemelere de bu taslakta yer verilmiştir. Örgütlenme yapılarının da gözden geçirilmesi gerekmektedir.

TARİŞ birliklerine şimdiye kadar ne tür destekler sağlandı? Bakın, TARİŞ Pamuk Birliğinin mevcut DFİF kredisi borçlarından 167,7 milyon borcu silindi, faizleriyle beraber 234 milyon lira kredi borcu silindi. TARİŞ Zeytin Birliğinin 74,7 milyon borcu silindi, TARİŞ Üzüm Birliğinin 105,8 milyon borcu silindi, TARİŞ İncir Birliğinin 40,4 milyon borcu silindi. Bu kadar borç silinmesine rağmen bu birliklerin, şu anda Pamuk Birliğinin 167 milyon, Zeytin ve Zeytinyağı Birliğinin 122 milyon, Üzüm Birliğinin 118 milyon, İncir Birliğinin 20 milyon lira borcu bulunmaktadır. Ayrıca bu birliklere toplam 43,7 milyon Türk lirası personel tazminatı desteği de sağlanmış bulunuyor TARİŞ birliklerine. Sağlanan bu desteklere rağmen başta TARİŞ Pamuk Birliği olmak üzere TARİŞ birlikleri geçmiş alışkanlıklarını sürdürmüş, yönetim hatalarını giderememiş, rantabl olmayan ve birliklerin iş hacimlerini ve mali imkânlarını aşan yeni yatırımlara girmişlerdir. Yeniden yapılandırma programı kapsamında istihdam yapılarını gözden geçirmeleri ve maliyetleri düşürmeleri hedeflenmiş ve danışmanlık firmaları tarafından bu yönde ciddi uyarılar yapılmış olmasına rağmen ve program kapsamında destek de verilmesine rağmen bu alanda gereken radikal adımları atamamıştır birliklerimiz.

Nitekim TARİŞ Pamuk Birliğinin önemli bir işletmesi olan ve yakın zamanda kapatılma kararı alınan TARİŞ İplik Anonim Şirketinin durumuyla ilgili Bakanlığımızca yapılan incelemede, sektör ortalamalarına göre yıllık işçi başına iplik üretimi 28 ila 33 ton iken -bütün sektörde- bu rakam TARİŞ İplik Anonim Şirketinde 22 tonda kalmıştır. Benzer bir şekilde 1 kilogram iplik üretiminde işçilik payı sektör ortalaması yüzde 5 ila 8 iken TARİŞ İplik Anonim Şirketinde işçilik payı yüzde 21,23 seviyesinde olmuştur. Elbette bu koşullarda bir işletmenin ayakta kalması ve rakip firmalarla rekabet edebilmesi mümkün değildir. TARİŞ Pamuk Birliğinin diğer işletmelerinde de benzer sorunlar yaşanmaktadır.

Öte yandan TARİŞ birlikleri önemli ve kıymeti yüksek atıl varlıklara sahiptir, çok kıymetli değerleri var. İşletme, sermaye yapılarını güçlendirmek için bu varlıklarını değerlendirmesi yönündeki telkinlere de kulak vermemiş, yakın zamana kadar bu konuda ciddi bir adım da atılamamıştır. Bunun yerine sürekli borçlanma yolu tercih edilmiştir. Gelinen nokta itibarıyla bu borçların çevrilmesi de son derece güç bir hâle gelmiştir. Buna rağmen alacaklı bankalar TARİŞ Pamuk Birliğine gerekli kolaylıkları göstermiş ve özel banka borçları yeniden vadelendirilmiştir. Bakanlık olarak TARİŞ Pamuk Birliğinin durumuyla ilgili inceleme yaptırılmış ve Birliğe atılması gereken adımlar ve alınması gereken tedbirlerle ilgili önerilerde de bulunulmuştur. Bundan sonraki sürecin başarısı Birlik yöneticilerinin bu rasyonel ilkelere göre atacakları adımlara bağlıdır; ellerindeki gayrimenkul değerleri, sermayelerini güçlendirmek, finans yapılarını güçlendirmek için kullanma yeteneklerine bağlıdır. Ayrıca Bakanlık olarak birliklere yönelik öngördüğümüz yasal düzenlemeyle getirilmesi planlanan desteklerden tabii ki TARİŞ birlikleri de yararlanmış olacaklardır o yasal düzenleme Parlamentodan geçtiği takdirde.

Teşekkür ederim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Gündem dışı üçüncü söz ülkemizdeki işsizlik ve ekonomik sorunlar hakkında söz isteyen Niğde Milletvekili Sayın Mümin İnan’a aittir.

Buyurun Sayın İnan. (MHP sıralarından alkışlar)

3.- Niğde Milletvekili Mümin İnan’ın, Amerika Birleşik Devletleri Temsilciler Meclisi Dış İlişkiler Komitesinde 1915 olaylarına ilişkin Ermeni iddialarına yönelik tasarının kabul edilmesinin Hükûmetin yanlış politikalarının neticesi olduğuna, işsizlik ve ekonomik sorunlara ilişkin gündem dışı konuşması

MÜMİN İNAN (Niğde) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım; ülkemizdeki işsizlik ve ekonomik sorunlar hakkında gündem dışı söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygı ve sevgiyle selamlarım.

Elâzığ ilimiz çevresinde meydana gelen depremde ölen vatandaşlarımıza ve hain saldırı sonucu Hakkâri’de şehit edilen askerimize Allah’tan rahmet, yakınlarına ve milletimize başsağlığı, yaralanan vatandaşlarımıza ve askerlerimize acil şifalar diliyorum.

Ayrıca, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü dolayısıyla bütün kadınlarımızı saygı ve sevgiyle selamlıyorum.

Ayrıca, Amerika Birleşik Devletleri Temsilciler Meclisi Dış İlişkiler Komitesinde 1915 olaylarına ilişkin Ermeni iddialarına yönelik tasarının kabul edilmesini Milliyetçi Hareket Partisi olarak da şiddetle kınıyoruz. Bu önemli konu karşısında Sayın Dışişleri Bakanı, öyle bir tablonun çıkmasını sadece üzücü olarak belirtmiş ve bununla yetinmiştir. Oysa, bu karar, başta kendisini dünya lideri olarak tanıtmaya çalıştığınız Sayın Başbakan ve onun Dışişleri Bakanının yanlış politikalarının neticesidir.

1915 olaylarını Ermeni soykırımı olarak tanımış, dolayısıyla bu konuda taraf olduğunu açıkça dünyaya ilan etmiş olan İsviçre’nin ara buluculuğunda ve ABD Başkanının telkin ve tavsiyeleriyle politika belirlenirse olacak sonuç budur. Ermenistanlı yetkililerin bir sürü kaprisine boyun eğip saatlerce bekleyerek imzalanan protokolün ülkemize ne kazandırdığı ortadadır. Bunun sonucu olarak, sadece Azeri kardeşlerimizle arada bir dargınlık ve kırgınlık oluşmuştur. Bu, maalesef Hükûmetin komşularla sıfır sorun politikasının bir neticesidir.

Bu kararların sonucunda, Obama’nın, Sayın Cumhurbaşkanımıza telefon açarak protokollerin derhâl Mecliste onaylanmasını istemesi de ayrıca bir garabettir. Türk milleti ve Milliyetçi Hareket Partisi olarak protokollerin bu konunun neticesinde derhâl Meclisten çekilmesini talep etmekteyiz.

Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım; birçok ekonomi uzmanının belirttiği gibi, 2003 yılı sonrasında uygulanan yanlış politika sonucunda, yani düşük döviz kuruyla ithalat teşvik edici ekonomi politikası, istihdam dostu olan üreterek güçlü ekonomiye geçişi engellemiştir.

Bugün, her ne kadar Hükûmetin gündeminde olmasa da işsizlik sorunu hâlâ ülkemizin gerçek gündeminde bir numaralı sorun olarak varlığını sürdürmektedir. Uygulanan yanlış ekonomi politikalarıyla ülkemizdeki işsiz sayısı hızla yükselmiştir. Şu an Türkiye’de her 4 gençten 1’i işsizdir. Resmî rakamlara göre işsiz sayısı, 2009 yılı sonu itibarıyla yaklaşık 4 milyona yükselmiştir. Sendikaların rakamlarına göre ise işsiz sayısı, tarımda çalışan sezonluk işçileri, geçici işçileri ve gizli işsizleri de katınca bu rakamın çok daha üstündedir ve 6-7 milyon civarındadır. Bu rakam ülkemizin gerçeklerini daha iyi yansıtmaktadır. İşsizliğin bu kadar yoğun olması sosyal tahribatı da beraberinde getirmekte, acil önlem alınmadığı takdirde toplumsal yapımızda ve siyasi hayatımızda kalıcı hasar bırakması ihtimali de çok yüksektir.

Üye sayısı ve kontrol ettikleri ekonomik büyüklük bakımından ülkemizin büyük sivil toplum kuruluşlarından olan TOBB’un başkanı, 2009 yılının sonlarında Balıkesir’de yaptığı bir konuşmada, “Geçmişteki krizleri biz şöyle okurduk: Yükselen döviz fiyatları, düşen borsa ve artan faizler, bunlarda dengeler bozulduğunda ‘Kriz var.’ derdik. Bütün dünyada da böyle görünürdü. Bu seferki kriz göstergesi iki noktadadır: Birincisi, hangi ülkedeyseniz o ülkenin gayrisafi millî hasılası, ikincisi ise işsizlik rakamları. Kriz tespit edebildiğimiz her yer burasıdır.” diyerek, ülkemizde TÜİK’in rakamlarına göre 6 milyon 100 bin işsiz bulunduğunu ve her yıl 700 bin kişinin istihdam nüfusuna katıldığını belirterek, ülkemiz açısından bugün, yarın ve gelecekte olsun en büyük tehdidi ve tehlikeyi işsizlikte gördüğünü ifade etmiştir.

Türkiye'de sivil toplum kuruluşlarının tamamına yakını böyle düşünmektedir, ancak ekonomik koordinasyondan sorumlu Devlet Bakanı, işsizliğin abartılacak boyutlarda olmadığını söyleyerek olayı hafife almaktadır. Sayın Ali Babacan böyle söylese de TÜİK rakamları ve OECD raporları bunun aksini göstermektedir.

Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütünün dünya ekonomisinin yıllık görünümüyle ilgili raporunda, ülkemizdeki işsizliğin 2010 yılında yüzde 15’in üzerine çıkabileceği söylenmektedir.

Milliyetçi Hareket Partisi olarak, defalarca işsizlik ve istihdamla ilgili olarak konuşmalar yaptığımızda, araştırma önergeleri vermemize rağmen, AKP’nin böyle bir derdi ve gündemi olmadığı için, işsizliğin araştırılmasına dair önergemiz maalesef reddedilmiştir.

AKP hükûmetleri gerçek gündemleri örtmek için ortaya getirdiği diğer konularda da başarılı olamamıştır. Türkiye, AKP’nin yanlış politikaları yüzünden sürekli geriletilmiş ve köşeye sıkıştırılmaya çalışılmıştır. Ermeni meselesi, ABD’den gelen olumsuz raporlar ve ABD’deki son gelişmeler AKP’nin suratında patlasa da maalesef Hükûmet hâlâ uykudan uyanamamıştır.

Sayın Başbakan iktidara ilk geldiğinde, vatandaşlarımızdan kendisine üç yıl müsaade edilmesini istemiştir ve üç yılın sonunda da her yıl 1 milyon insana iş bulabileceğini söylemiştir…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.

MÜMİN İNAN (Devamla) – Teşekkür ederim.

…ama maalesef, bu üç yılın sonunda, bırakın üç yılın sonunu sekiz yılın sonunda da insanlara iş bulmayı bırakın, her geçen gün artan işsizlerle ülkemiz karşı karşıya kalmaktadır.

Bu konuda, Sayın Başbakan bazı konuşmalarında ülkeyi uçuracağını ve İngilizce tabiriyle “take off” durumuna geçireceğini söylemiştir. Bu konuda Sayın Başbakanın hakkını teslim etmek lazımdır. Sayın Başbakan, ülkeyi teslim aldığından bugüne, ülke borçlarını 2’ye katlayarak, işsizliği cumhuriyet tarihinin en yüksek seviyesine çıkararak, kapanan fabrika sayılarıyla, icradaki kredi takipleriyle, dönüşleri hızla artan karşılıksız çeklerle ülkeyi gerçekten sonu belli olmayan bir maceraya doğru uçuşa geçirmiştir. Sayın Başbakan çok yükseklerde olduğu için işsizin, asgari ücretlinin, esnafın, çiftçinin, sanatkârın, emeklinin sesini duymamakta ve onları görmemektedir.

Şunu hiçbir zaman unutmamak gerekir ki, her uçuşun bir de inişi vardır, bu bazen ayaklar üzerine bazen de burun üzerine çakılmayla gerçekleşebilir.

Bu vesileyle hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın İnan.

İç Tüzük’ün 60’ıncı maddesine göre, pek kısa söz hakkı talebi vardır.

Sayın milletvekillerine ikişer dakika söz vereceğim.

Sayın Doğru…

VII.- AÇIKLAMALAR

1.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, Elâzığ’da meydana gelen depreme ilişkin açıklaması

REŞAT DOĞRU (Tokat) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Elâzığ ili Karakoçan ilçesinde meydana gelen depremde 51 vatandaşımızı kaybetmiş bulunuyoruz. Hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet diliyorum, yaralananlara da acil şifalar diliyorum.

Ülkemiz yoğun bir deprem kuşağında bulunmaktadır. Ülkemizin her tarafında olduğu gibi, Kuzey Anadolu fay hattı bölgesinde bulunan Tokat, Amasya, Çorum, Gümüşhane, Erzincan gibi bütün vilayetlerimizde, başta devlet binaları olmak üzere bütün binalar deprem dayanıklılık testinden geçirilmelidir. Sağlıksız binalar yerine yeni binalar yapılmalı, binalar daha dayanıklı olmalı, önlemler tekrar gözden geçirilmelidir. Örneğin, bazı illerde itfaiye binaları açık alanlarda değil, apartmanların altında bulunmaktadır. Ondan dolayı, devletin bu konulara ciddi manada eğilmesi gerekmektedir. Başımıza bir felaket geldikten sonra değil, şimdiden önlemler alınması gerekmektedir.

Bakınız, Karakoçan’daki gibi dayanaksız binalar Tokat gibi birçok vilayetimizin köylerinde bulunmaktadır. Ondan dolayı da daha önce yaşanan Erzincan ve Erbaa depremleri de göz önüne alınarak, buralar tekrar değerlendirilmeli ve insanlarımız rahatlatılmalıdır diyor, teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Vural…

2.- İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın, ABD Temsilciler Meclisi Dış İlişkiler Komitesinde alınan sözde Ermeni soykırımı kararına ve Elâzığ’da meydana gelen depreme ilişkin açıklaması

OKTAY VURAL (İzmir) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Öncelikle Milliyetçi Hareket Partisi olarak, ABD Temsilciler Meclisi Dış İlişkiler Komitesinde alınan sözde Ermeni soykırım kararıyla ilgili bu kararı kınıyoruz ve reddediyoruz. Aslında bu karar, bu kararı alanların tarihinde yeni bir kara leke olarak tarihteki yerini almıştır.

Ayrıca, Milliyetçi Hareket Partisi olarak, Elazığ’da meydana gelen depremde hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet, yaralılara acil şifalar diliyoruz. Hükûmeti bu acı depremin yaralarını sarma konusunda acilen harekete geçmeye ve her türlü girişimi yapmaya davet ediyoruz.

Bu vesileyle de Milliyetçi Hareket Partisi olarak bir heyetin incelemelerde bulunmak üzere Elazığ’a doğru gittiğini, gönderildiğini ifade ediyor, hepinize saygılarımı arz ediyorum.

Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Sayın Sipahi…

3.- İzmir Milletvekili Kamil Erdal Sipahi’nin, Hakkâri’de bir askerin şehit olmasına; Elâzığ’da meydana gelen depreme ve Kemalpaşa Organize Sanayi Bölgesinin genişletilmesi konusundaki sıkıntılara ilişkin açıklaması

KAMİL ERDAL SİPAHİ (İzmir) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Bu vesileyle Hakkâri’deki şehidimize ve Elazığ’da kaybettiğimiz vatandaşlarımıza rahmet diliyorum.

Sayın Sanayi Bakanı ayrıldı ama bir bakanımız daha burada. İzmir’le ilgili TARİŞ konusu gündeme geldi, bir başka konuyu gündeme getirmek istiyorum.

Kemalpaşa Organize Sanayi Bölgesinin genişleme konusunda birtakım sıkıntıları oldu. Şu anda 10 bin dönümlük bir arazide genişleme söz konusu. Bunun 2.800 dönümü lojistik olarak ayrıldı, 3 bin dönümlük bir arazi de kamulaştırılacak. Ancak köylülerin, bu bölgedeki köylülerin tarım arazisine şerh konularak 25-30 liraya kamulaştırılmak istenirken, bu konudaki Akdöküm adındaki bir şirket, her kamulaştırılacak yerin hangi şirkete ve hangi iş adamına verileceğini bilerek, köylülerden âdeta baskıyla toprak toplama, satın alma girişiminde bulunmaktadır.

Bu köyler gerçekten son derece mağdur durumdadır. Maalesef, müracaat ettikleri Kemalpaşa Kaymakamı, Savcısı gibi devlet makamları da kendilerine baskı ile bu konudaki mağduriyetlere karşı herhangi bir işlem yapmamaktadır.

Bu köylüler bir taraftan, tarım arazileri kamulaştırılırken, öbür taraftan, köylere çok yakın bir yerde Akmaden isimli bir şirkete taş ocağı ruhsatı verilmek suretiyle, hem ovadaki tarım arazilerini hem de arkadaki orman ve meyvelik arazilerini kaybederek, âdete köylerinden göç etmek zorunda bırakılmışlardır. Ben bu konuyu Sayın Bakanın ve onun nezdinde Hükûmetimizin bilgilerini sunuyorum.

Söz verdiğiniz için teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Uslu…

4.- Edirne Milletvekili Cemaleddin Uslu’nun, tarım satış kooperatifleri ve birliklerinin sorunlarına ilişkin açıklaması

CEMALEDDİN USLU (Edirne) – Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.

Ben tarım satış kooperatifleri ve birliklerinin sorunlarıyla ilgili kısaca bir şey söylemek istiyorum.

Bu kuruluşlar cumhuriyetin kurulduğu ilk yıllardan itibaren özel sektörün sermaye yetersizliği sebepleriyle devlet eliyle ve o ürünle ilgili çiftçilerimize kurdurulan önemli kuruluşlar olup günümüze kadar görevlerini özveri içerisinde sürdürmüşlerdir. 2000 yılından itibaren ARIP projesi kapsamında yeniden yapılandırma çalışmalarına özellikle son yıllarda Hükûmetçe gereken ilgi gösterilmediği için TASKOBİRLİK ve Kayısıbirlik iflas etmiş, FİSKOBİRLİK ve diğer bazı birlikler üreticiye olan borçları nedeniyle faaliyetlerini sürdüremez hâle gelmiş, TARİŞ Pamuk Birliği ise gayrimenkullerini satarak işçisine maaş ödemeye çalışmaktadır. Birlikler bugün mevzuat boşluğu içerisindedirler. Kanuni düzenlemelerin bir an önce yapılarak DFİF kaynaklı borçlarının yeniden yapılandırılması ve birikmiş personel kıdem tazminatlarıyla ilgili olarak ayrıca desteklenmesi gerekmektedir.

Söz verdiğiniz için teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Yaman…

5.- Muş Milletvekili M. Nuri Yaman’ın, Elâzığ’da meydana gelen depreme ilişkin açıklaması

M. NURİ YAMAN (Muş) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Ben de dün Elâzığ Karakoçan ve Kovancılar çevresinde meydana gelen depremden dolayı halkımıza içtenlikle “Geçmiş olsun.” diyorum ve bir Elâzığlı olarak, Elâzığlı bir hemşehrileri olarak, orada yaşayan akrabalarıma ve Elâzığ Lisesi mezunu olarak da yine bu acıyı yaşayan bütün sınıf arkadaşlarıma ve yakınlarına da “Geçmiş olsun.” diyorum.

Bu arada, tabii, bu depremi Sayın Başkanının bir kerpiç masumiyetine sığınarak bunu böyle geçiştirmesini de o halka yapılmış olan bence bir haksızlık olarak değerlendirmek lazım. Aslında TOKİ’nin kuruluş amaçlarından biri de dar gelirli ve yoksullara konut edindirmek ve önemli bir işlevi de kentsel dönüşüm ve deprem dönüşüm konutlarıyla ilgili bir araştırma yapmaktır. Sekiz yıldan beri iktidarda bulunan sayın AKP Hükûmetinin Başbakanının durup dururken bunu bir kerpiç yapıya dayandırmasının doğrusu pek şık olmadığını görüyorum.

Bu nedenle TOKİ’nin, artık, rant getirici, büyük kentlerdeki üst düzey grubuna hitap eden projelerini derhâl durdurmasını ve TOKİ’nin çok kısa sürede bu deprem dönüşüm projeleriyle bu halkın sorununa bir an önce çözüm bulmasını, ikincisi de yine yapı denetim bürolarının on dokuz ilin dışına çıkartılarak, bilhassa deprem kuşağında bulunan halkımızın bu sorununa çözüm bulacak şekilde yapı denetim bürolarının da bu yapıları sıkı bir şekilde denetlemesini diliyor ve tekrar, oradaki hemşehrilerimin ve bütün orada bu acıyı paylaşanların acısını paylaşıyorum.

BAŞKAN – Sayın Anadol

6.- İzmir Milletvekili K. Kemal Anadol’un, Elâzığ’da meydana gelen depreme ve ABD Temsilciler Meclisi Dış İlişkiler Komitesinde kabul edilen sözde Ermeni soykırımıyla ilgili karara ilişkin açıklaması

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Ben de diğer gruplardan konuşan arkadaşlar gibi, Hakkâri’deki şehidimize Allah’tan rahmet diliyorum, yaralılara acil şifalar diliyorum Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına.

Ayrıca, Elâzığ’daki deprem, gerçekten, böyle depremden sonra ölülerimizi rahmetle anacak bir protokol olmaktan çıkarılmalı. Depremden önce ve sonra ne yapılacağına dair ulusal bir planımızın bir an evvel gerçekleşmesi gerekiyor.

Diğer konu da, Amerikan Kongresindeki komisyonda kabul edilen Ermeni soykırımıyla ilgili konuda da çok erken Meclisimize getirilen ve yanlışlığı ortaya çıkan bu protokolün iktidar tarafından Meclis gündeminden derhâl çekilmesini Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına talep ediyorum.

Söz verdiğiniz için teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Hıdır…

7.- Muğla Milletvekili Mehmet Nil Hıdır’ın, Hakkâri’de bir askerin şehit olmasına, Elâzığ’da meydana gelen depreme ve TOKİ’nin faaliyetlerine ilişkin açıklaması

MEHMET NİL HIDIR (Muğla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Ben de öncelikle Hakkâri’de mayına basmak suretiyle şehit olan kardeşimize Allah’tan rahmet diliyorum, Elâzığ’da hayatını kaybeden 51 vatandaşımıza yine Allah’tan rahmet diliyorum.

Ümit ediyorum ki büyük şehirlerde başlatmış olduğumuz TOKİ hamlesi, bundan böyle kırsal alanda da kerpiç evlerimizin yerine inşallah inşaatlarını yükseltmek suretiyle, devletin bütün kademeleri el birliği içerisinde, yeni acıların yaşanmasını önleriz diye ümit ediyorum.

Söz verdiğiniz için de saygı ve sevgilerimi iletiyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.

Sayın milletvekilleri, Devlet Bakanı Sayın Mehmet Zafer Çağlayan, gündemin “Sözlü Sorular” kısmında yer alan sorulardan 1, 2, 4, 6, 7, 8, 9, 13, 19, 23, 44, 134, 184, 244 ve 311’inci sıralarındaki soruları birlikte cevaplandırmak istemişlerdir. Sayın Bakanın bu istemini sırası geldiğinde yerine getireceğim.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının bir tezkeresi vardır, okutup bilgilerinize sunacağım.

V.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)

B) Tezkereler

1.- Afganistan Parlamentosu Temsilciler Meclisi Din, Kültür, Eğitim ve Yüksek Öğrenim Komisyonu Başkanı ve beraberindeki Parlamento heyetinin ülkemizi ziyaret etmesinin uygun bulunduğuna ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/1121 )

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

Afganistan Parlamentosu Temsilciler Meclisi Din, Kültür, Eğitim ve Yüksek Öğrenim Komisyonu Başkanı ve beraberindeki parlamento heyetinin Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin konuğu olarak resmi temaslarda bulunmak üzere ülkemizi ziyaretleri TBMM Başkanlık Divanı'nın 28 Ocak 2010 tarih ve 64 sayılı Kararı ile uygun bulunmuştur.

Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkındaki 3620 sayılı Kanun'un 7. Maddesi gereğince Genel Kurul'un bilgisine sunulur.

                                                                                                                   Sadık Yakut

                                                                                                     Türkiye Büyük Millet Meclisi

                                                                                                                    Başkanı V.

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Sözlü soru önergesinin geri alınmasına dair bir tezkere vardır, okutuyorum:

C) Önergeler

1.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun (6/1820) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/187)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Gündemin Sözlü Sorular Kısmının 546. sırasında yer alan (6/1820) esas numaralı sözlü soru önergemi geri alıyorum.

Gereğini saygılarımla arz ederim.

                                                                                                                Dr. Reşat Doğru

                                                                                                                        Tokat

BAŞKAN – Sözlü soru önergesi geri verilmiştir.

Meclis araştırması açılmasına ilişkin dört önerge vardır, ayrı ayrı okutuyorum:

D) Meclis Araştırması Önergeleri

1.- Kocaeli Milletvekili Hikmet Erenkaya ve 27 milletvekilinin, olası bir afet durumunda Kocaeli’deki sanayi kuruluşlarının çevreye verebileceği zararların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/607)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Kocaeli Marmara Bölgesinin doğusunda yer alan Karadeniz ve Marmara denizlerine kıyısı bulunan ülke nüfusunun yoğunluğu en fazla olan illerinden birisidir. İki denize bağlantısı bulunmasından dolayı sanayi, ticaret ve lojistik merkezi olma özelliğini taşımaktadır. İstanbul'a yakınlığı, Asya ve Avrupa'yı birbirine bağlayan karayolu üzerinde yer alması Kocaeli'nde sanayinin gelişmesini ve sanayi kenti olarak anılmasını sağlamıştır. Sanayi kenti olmasından dolayı İlimiz sürekli göç almaktadır. Son yapılan adrese dayalı nüfus sayımında Kocaeli 1.522.408 nüfusuyla Türkiye'de 11. sırada yer almaktadır.

Kocaeli sanayi odası verilerine göre, değişik sektörlerde hizmet veren 1.800 tane sanayi kuruluşu bulunmaktadır. Son on yıllık veriler baz alındığında Kocaeli, imalat sanayi üretimde %13-14 lük bir paya sahiptir. Ülke kimya sanayisinin %27'sini, otomotiv sanayisinin %34,5'ni karşılamaktadır.

Kocaeli 59 milyar dolarlık dış ticaret rakamı ile Türkiye'nin %17,6'sını karşılamaktadır. 2008 yılı verileri göstermiştir ki ilk büyük 100 sanayi kuruluşu içerisinde 25 Kocaelili firma yer almaktadır. Kocaeli'nde 7 tanesi aktif olmak üzere 12 tane organize sanayi bölgesi, 3 tane teknopark ve 2 tane serbest bölge bulunmaktadır.

Ülkemiz, sahip olduğu jeolojik koşullar nedeniyle büyük can ve mal kayıplarına yol açan doğal afetlerle karşı karşıyadır. Bölge 17 Ağustos ve 12 Kasım 1999 depremlerine maruz kalmış, telafisi mümkün olmayan zararlar meydana gelmiştir. Doğal afetler kaçınılmaz bir gerçektir. Bu gerçeğin göz ardı edilmemesi hayati bir önem arz etmektedir.

Kocaeli, sanayi kenti olması nedeniyle doğal afetler durumunda, gerek çevre gerekse insan sağlığının korunması büyük önem taşımaktadır. Bu bağlamda olası bir doğal afet sonucunda sanayi kuruluşlarının bu afetlerden en az seviyede zararla atlatması, bölgenin deniz ve çevre kirliliğine zarar vermemesi açısından önemlidir. Bu sanayi kuruluşlarının afetlerde çok büyük zarar görmesinin çevreye ne ölçüde zarar vereceği ve bunun uzun vadede bölgeye ne gibi sorunlar getireceği belli değildir.

Sonuç olarak Kocaeli'nde meydana gelebilecek doğal afetler neticesinde özellikle kıyı şeridinde bulunan sanayi kuruluşlarının başta İzmit Körfezine ve çevreye vereceği zararların önceden tespit edilip gerekli önlemlerin alınması amacıyla Anayasanın 98. ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 104. ve 105. Maddeleri gereğince 'Meclis araştırması' açılmasını arz ve teklif ederiz.

1) Hikmet Erenkaya                        (Kocaeli)

2) Şevket Köse                               (Adıyaman)

3) Ali Arslan                                  (Muğla)

4) Turgut Dibek                              (Kırklareli)

5) Selçuk Ayhan                             (İzmir)

6) Hulusi Güvel                              (Adana)

7) Necla Arat                                  (İstanbul)

8) Gürol Ergin                                (Muğla)

9) Gökhan Durgun                         (Hatay)

10) Sacid Yıldız                              (İstanbul)

11) Canan Arıtman                         (İzmir)

12) Rasim Çakır                             (Edirne)

13) Bilgin Paçarız                           (Edirne)

14) Durdu Özbolat                         (Kahramanmaraş)

15) Fevzi Topuz                             (Muğla)

16) Ramazan Kerim Özkan            (Burdur)

17) Ali Rıza Ertemür                      (Denizli)

18) Ahmet Küçük                           (Çanakkale)

19) Ali Rıza Öztürk                        (Mersin)

20) Mehmet Ali Özpolat                 (İstanbul)

21) Mevlüt Coşkuner                     (Isparta)

22) Ensar Öğüt                               (Ardahan)

23) Enis Tütüncü                            (Tekirdağ)

24) Ali Koçal                                  (Zonguldak)

25) Muhammet Rıza Yalçınkaya    (Bartın)

26) Atila Emek                               (Antalya)

27) Akif Ekici                                 (Gaziantep)

28) Bülent Baratalı                          (İzmir)

2.- Denizli Milletvekili Ali Rıza Ertemür ve 28 milletvekilinin, domuz gribi aşısı konusundaki iddiaların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/608)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Dünyada yaşanan küreselleşme, sağlıktaki sınırların da kalkmasına neden olmaktadır. Bunun en iyi örnekleri hastalıklardır. Hastalıklar, artık sınır tanımamakta ve dünyanın bir ucunda başlayan bir bulaşıcı hastalık, kısa süre içerisinde dünyanın çok yerinde görülebilmektedir. Bu nedenle alınacak koruyucu önlemler de önem taşımaktadır. Koruyucu önlemlerin de hastalıklar gibi, uluslararası bir niteliği olmalıdır. Yaşanan gelişmeler, önlemlerin de küreselleştiği gerçeğini ispatlamaktadır. Küresel olayların kontrol edilebilirliği noktasında doğan sıkıntılar ise çeşitli olayların farklı biçimde algılanmasına ve kötü niyetle kullanılmasına olanak vermektedir. Domuz gribi konusu bunun son örneği olmuştur.

Domuz gribi hastalığının ortaya çıkmasından, aşının üretilip satılmasına kadar geçen süre, çeşitli tartışmaların, spekülasyonların ve olumsuzlukların doğmasını da peşinden getirmiştir. Domuz gribi mikrobunun aslında olmadığı, aşı üretimi ve satışı için bu gibi senaryoların düzenlendiği, ilaç şirketlerinin büyük bir manipülasyona neden olduğu gibi tartışmalar dünya gündemini olduğu gibi, ülkemiz gündemini de meşgul etmektedir. Domuz gribi olayının medyatik bir hal alması, konunun magazinsel biçim almasını sağlamıştır. Sayın Başbakanın aşı üzerine söylediği sözler üzerine, konu farklı bir yöne kaymıştır.

Dünya Sağlık Örgütünün domuz gribi aşısını önermesine rağmen, aşı üzerine yaşanan tartışmalar son bulmamıştır. Bunun başlıca nedenlerinden biri, çok büyük bir maddi kaynağın yalnızca bu iş için ayrılmasıdır. Örnek vermek gerekirse ABD yönetimi, 195 milyon doz için 2 milyar dolar ayırmıştır. Bu rakamın 5 milyar dolara çıkacağı söylenmektedir. Sadece aşı kampanyası için 4,8 milyon dolar harcanmıştır. Genel olarak domuz gribinin maliyetinin 4,4 trilyon dolar olacağı tahmin edilmektedir. Başka bir ifadeyle insanlık tarihinin en büyük sağlık kampanyalarından biri yürütülmektedir.

Ülkemizde kullanılacak domuz gribi aşısı konusunda da tartışmalar yaşanmış ve yaşanmaya da devam etmektedir. Bu bağlamda, aşı üreticisi firmalarla 43 milyon doz aşı için yaklaşık 220 milyon Euro tutarında anlaşma yapılmıştır. Bu anlaşma aşının tamamının alınması durumunda yapılacak ödemedir. Aşı başına yaklaşık 5,2 Euroluk fiyat belirlenmiştir. Aşının tamamının kullanılmaması da olanaklıdır.

Domuz gribinin büyük maliyetli bir hastalık olması, hakkında yapılan spekülasyonların da büyümesine neden olmaktadır. Aşının yan etkilerinin haricinde, domuz gribi aşısının hastalık amacıyla değil, firmaların kârı amacı güdülerek kullanılan bir ürün olduğu gibi tartışmalar gündemde önemli bir yer tutmaktadır. Bu tartışmalar, özellikle aşı yaptıran vatandaşlarımızın büyük bir tedirginliğe kapılmasına neden olmuştur. Aşıda görülen yan etkilerin de artması sonucunda bu tedirginlik had safhaya ulaşmıştır.

Bu nedenlerle domuz gribi aşısında son yaşanan gelişmelerin konunun uzmanları aracılığıyla görüşülmesi ve ortaya çıkan sorunlara çözüm önerilerinin bulunması amacıyla Anayasa'nın 98. ve TBMM İçtüzüğü'nün 104 ve 105. maddeleri gereğince Meclis Araştırması açılmasını saygılarımızla arz ederiz.

1) Ali Rıza Ertemür                        (Denizli)

2) Şevket Köse                               (Adıyaman)

3) Ali Rıza Öztürk                          (Mersin)

4) Tekin Bingöl                              (Ankara)

5) Ferit Mevlüt Aslanoğlu              (Malatya)

6) Ali Arslan                                  (Muğla)

7) Turgut Dibek                              (Kırklareli)

8) Hulusi Güvel                              (Adana)

9) Rasim Çakır                               (Edirne)

10) Selçuk Ayhan                           (İzmir)

11) Gökhan Durgun                       (Hatay)

12) Necla Arat                                (İstanbul)

13) Bilgin Paçarız                           (Edirne)

14) Gürol Ergin                              (Muğla)

15) Sacid Yıldız                              (İstanbul)

16) Canan Arıtman                         (İzmir)

17) Durdu Özbolat                         (Kahramanmaraş)

18) Fevzi Topuz                             (Muğla)

19) Ramazan Kerim Özkan            (Burdur)

20) Ahmet Küçük                           (Çanakkale)

21) Mehmet Ali Özpolat                 (İstanbul)

22) Mevlüt Coşkuner                     (Isparta)

23) Ensar Öğüt                               (Ardahan)

24) Enis Tütüncü                            (Tekirdağ)

25) Ali Koçal                                  (Zonguldak)

26) Muhammet Rıza Yalçınkaya    (Bartın)

27) Atila Emek                               (Antalya)

28) Akif Ekici                                 (Gaziantep)

29) Bülent Baratalı                          (İzmir)

3.- Adıyaman Milletvekili Şevket Köse ve 26 milletvekilinin, Alevilerin sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/609)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İnsan hakları, insanın yalnızca insan olduğu için kazandığı haklardır. Bu hakları elde etmek için herhangi bir çaba harcamasına gerek yoktur. Ancak; bu hakların korunması için çok çaba harcamak gerektiği kesindir. Nitekim, İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi'nin 2. maddesi, insan hakları konusunda net bir çerçeve çizmektedir: "Herkes ırk, renk, cins, din, siyasal ya da başka herhangi bir ayrılık gözetmeksizin, bildiride yazılı bütün haklardan ve özgürlüklerden yararlanma hakkına sahiptir." Bu madde ışığında bakıldığında, ülkemizde inançları nedeniyle insan hakları konusunda mağduriyet yaşayan kesimlerden biri Alevilerdir.

Ülkemizde, nüfuslarının yaklaşık 20 milyon olduğu bilinen Alevilerin yaşadıkları sorunlar, son günlerde de kamuoyu gündemini meşgul etmektedir. Alevilerin inançlarına ve ibadet yerlerine karşı yok sayma ve görmezden gelme politikasının yoğun olarak tartışıldığı günlerden geçmekteyiz. Yıllardan beri Alevilerin inançları resmi olarak bir mezhep sayılmamış, ibadet yerleri resmi statüye kavuşturulmamış olmakla birlikte Aleviler; haklarında çıkarılan iftiralar, diri diri yakılmalarına göz yumulması, yakan kişilerin iktidarca affedilmesi, kamu kurum ve kuruluşlarına alınmamaları, yüksek bürokrasi görevlerinde yer alamamaları gibi çok sayıda insan haklarına aykırı durumla karşı karşıya kalmışlardır. Verdikleri vergiler ile Diyanet İşleri Başkanlığı'nın giderlerinin bir kısmı ödenmekte; ancak, kendileri Diyanet İşleri Başkanlığı’nda yer bulamamaktadır. Ayrıca; zorunlu din dersleri konusunda da görüşlerini dile getirmelerine rağmen bu konuda kesin çözümler bulunamamıştır. Nitekim, Laikliğin, yılmaz savunucuları olan Alevilerin de aldığı zorunlu din dersleri Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne kadar gitmiş ve bu mahkemece de hak ihlali olarak değerlendirilmiştir.

Ülkemizde yaşayan Aleviler ve sorunları günümüze kadar çok kez gündeme taşınmaya çalışılmış; ama, bu konuda kesin çözümler getirilemediğine tanık olunmuştur. Alevilerin yaşadıkları sorunlara dönük olarak sunulan iyi niyetli çözüm önerilerinin de reddedildiğini yakın zamanlarda yaşanılan olaylardan görme şansı olmaktadır. Aleviliğin bir mezhep olarak sayılmadığı günümüzde, Cemevlerinin ibadethane statüsünde alınmasının ya da Sivas’ta yanarak canlarını veren aydınlarımızın anısına bir müze kurulmasının reddedilmesi bu durumun yakın örnekleridir.

Son günlerde, çeşitli yargı organları aleyhinde yürütülen linç kampanyaları yeni bir boyut almış ve bu organlardan bazılarının üyelerinin Alevi olduğu için kararların farklı çıktığı gibi yakışıksız yaklaşımlar, Aleviler tarafından rahatsız edici bulunmuştur. Kişileri deşifre etme ve hedef gösterme amacıyla yapıldığı belli olan bu girişimlerin engellenmesi için ise hiçbir girişimin bulunmaması, toplum içinde endişe ile karşılanmıştır.

Alevi yurttaşlarımızın yaşadığı sorunların çözümüne dönük olarak net sonuçların alınamamış olunması, getirilen önerilerin reddedilmesi, bununla birlikte iftar yemekleri ve Çalıştay gibi çalışmaların yapılması kamuoyunda kafa karışıklığına neden olmaktadır. Alevilerin sorunlarının çözümü amaçlı yapıldığı iddia edilen çalışmaların, oy kazanmak amacıyla yapıldığına dair kamuoyunda ciddi tartışmalar bulunmaktadır. Oysa Aleviler, sorunları konusunda iyi niyetli olarak atılacak adımlara destek olacaklarını basın- yayın yoluyla mitingler aracılığıyla iletmişlerdir.

Alevilerin yaşadığı sorunların araştırılması ve bu sorunlara çözüm önerilerinin bulunması amacıyla Anayasa'nın 98. ve TBMM İçtüzüğü'nün 104 ve 105. maddeleri gereğince Meclis Araştırması açılmasını saygılarımızla arz ederiz.

1) Şevket Köse                               (Adıyaman)

2) Ferit Mevlüt Aslanoğlu              (Malatya)

3) Ali Arslan                                  (Muğla)

4) Turgut Dibek                              (Kırklareli)

5) Hulusi Güvel                              (Adana)

6) Sacid Yıldız                                (İstanbul)

7) Necla Arat                                  (İstanbul)

8) Selçuk Ayhan                             (İzmir)

9) Gürol Ergin                                (Muğla)

10) Gökhan Durgun                       (Hatay)

11) Canan Arıtman                         (İzmir)

12) Rasim Çakır                             (Edirne)

13) Bilgin Paçarız                           (Edirne)

14) Durdu Özbolat                         (Kahramanmaraş)

15) Fevzi Topuz                             (Muğla)

16) Ramazan Kerim Özkan            (Burdur)

17) Ali Rıza Ertemür                      (Denizli)

18) Ahmet Küçük                           (Çanakkale)

19) Ali Rıza Öztürk                        (Mersin)

20) Mehmet Ali Özpolat                 (İstanbul)

21) Mevlüt Coşkuner                     (Isparta)

22) Ensar Öğüt                               (Ardahan)

23) Enis Tütüncü                            (Tekirdağ)

24) Ali Koçal                                  (Zonguldak)

25) Muhammet Rıza Yalçınkaya    (Bartın)

26) Atila Emek                               (Antalya)

27) Akif Ekici                                 (Gaziantep)

4.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru ve 20 milletvekilinin, Tokat’taki çiftçilerin sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/610)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Tokat İlindeki Çiftçilerin sorunlarının araştırılarak, alınması gereken tedbirler konusunda Anayasanın 98. İçtüzüğün 104 ve 105. maddeleri gereğince Meclis araştırması yapılmasını arz ve teklif ederiz.

1) Reşat Doğru                               (Tokat)

2) Mehmet Şandır                           (Mersin)

3) Mehmet Serdaroğlu                    (Kastamonu)

4) Sabahattin Çakmakoğlu              (Kayseri)

5) Mümin İnan                               (Niğde)

6) Recep Taner                               (Aydın)

7) Ertuğrul Kumcuoğlu                  (Aydın)

8) Cemaleddin Uslu                        (Edirne)

9) Yıldırım Tuğrul Türkeş              (Ankara)

10) Kürşat Atılgan                          (Adana)

11) Alim Işık                                  (Kütahya)

12) Yılmaz Tankut                          (Adana)

13) Beytullah Asil                          (Eskişehir)

14) Gürcan Dağdaş                        (Kars)

15) Recai Yıldırım                          (Adana)

16) Muharrem Varlı                       (Adana)

17) Mustafa Kalaycı                       (Konya)

18) Zeki Ertugay                             (Erzurum)

19) Abdülkadir Akcan                    (Afyonkarahisar)

20) Hasan Çalış                              (Karaman)

21) Hüseyin Yıldız                         (Antalya)

Gerekçe:

Bilindiği üzere 2003 yılından itibaren işbaşına gelen hükümet ülkemizdeki işkollarında faaliyet gösteren diğer birimler gibi çiftçilikle uğraşan vatandaşlarımızı da mağdur etmiştir.

Tarımsal alanda kullanılan Tohum, Gübre, Mazot ve Zirai mücadele ilaçlarının maliyetlerinin her geçen gün yükselmesi, aynı şekilde zor şartlar altında ürettiği ürünün değerinin yıldan yıla düşmesi de çiftçimizi ekonomik olarak çok zor durumda bırakmış, artık tarlasını ekemez hale getirmiştir. Bu durum il genelinde göçleri artırmıştır.

Ülkemizde süregelen Ekonomik Krizle birlikte ürünleri para etmediği için esnafa ve Bankalara olan borçlarını ödeyemez hale gelmişlerdir. Tarıma dayalı ekonomi ile ayakta duran ilimizde bu durumdan çiftçinin yanında esnaf da etkilenmektedir.

İlimizde Tekel Sigara Fabrikasının kapatılması ve özellikle sanayi ürünlerine konulan kota sistemi çiftçimizin adeta elini kolunu bağlamıştır. Bu durum tabandan tavana tüm üretim ve tüketim sektörlerimizi etkilemektedir.

Bütün bunlara ilaveten 2009 yazında elektrik borcundan dolayı sulama kanallarına su verilmediğinden bütün çiftçilerimiz daha ürünü hasat etmeden tarlada yok olup gitmiştir. Çiftçimizin 1 yıllık emeği heba olmuştur.

Çiftçilerimizin bu durumdan kurtulmaları için Bakanlık ve ilgili kuruluşlar nezdinde yapılan bütün girişimler sonuçsuz kalmıştır. Şu anda çiftçilerimiz almış oldukları kredileri, devlet kurum ve kuruluşlarına olan borçlarını ödeyemez durumdadır. Teşvik primleri çiftçinin ihtiyacı olduğu dönemde verilmemiştir. Borç faizi arttığında ödeme yapılmış, teşvik primleri borç faizlerine gittiğinden çiftçiye hiçbir fayda sağlamamıştır.

Bu şekilde devam etmesi halinde çiftçilerimizi çok zor bir gelecek beklemektedir. Çünkü ürettiği ürün, yaptığı masrafı karşılayamaz duruma gelmiştir. Bu durum işsizliğe çare aranırken, giderek artan işsizler ordusuna yenilerini ekleyecek ve büyükşehirlere daha fazla göç olacaktır.

Konunun Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından araştırılması, hem ilimizde hem de ülke genelinde bu durumda olan çiftçilerimizin durumunun düzeltilmesi açısından yararlı olacaktır.

Araştırma önergemiz bu amaçla hazırlanmıştır.

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Önergeler gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki görüşmeler, sırası geldiğinde yapılacaktır.

İç Tüzük’ün 37’nci maddesine göre verilmiş bir doğrudan gündeme alınma önergesi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım:

C) Önergeler (Devam)

2.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, (2/204) esas numaralı Kanun Teklifi’nin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/188)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

2/204 esas numaralı Kanun Teklifimin İç Tüzüğün 37. Maddesi gereğince doğrudan gündeme alınması konusunda gereğinin yapılmasını saygılarımla arz ederim. 01.10.2009

                                                                                                                          Ensar Öğüt

                                                                                                                            Ardahan

BAŞKAN – Sayın Öğüt, buyurun.

ENSAR ÖĞÜT (Ardahan) – Sayın Başkanım, değerli arkadaşlar; Radyo ve Televizyon Kuruluşu ve Yayınları Hakkında Kanun Teklifim üzerine söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygılarımla selamlarım.

Değerli arkadaşlarım, sözlerime başlamadan önce, Elâzığ’daki depremde hayatını kaybedenlere Allah’tan rahmet, büyük Türk milletine başsağlığı, kalanlara da Allah’tan şifalar diliyorum.

Değerli arkadaşlar, sözlerime başlamadan önce, ataması yapılmayan öğretmenlerle ilgili konuya girmek istiyorum. Pazar günü Batman’daydım, oradan Diyarbakır’a geçtim. Orada, Batman’da ataması yapılmayan öğretmenlerle ilgili bir toplantı yaptık Sayın Kılıçdaroğlu’yla beraber. Ve ataması yapılmayan branş öğretmeni Türkiye genelinde 327 bin tane. Bunlar uzman olmalarına rağmen ataması yapılmıyor veya çocuklar bekletiliyor ama bir yandan da hem Doğu Anadolu’da, benim bölgem Ardahan’da hem de diğer illerde öğretmen açığı var. Öğretmen açığı ücretli kişilerle giderilmeye çalışılıyor. Ücretli kişiler de öğretmenlikle alakası olmayan kişilerdir. Bu nedenle bunu derhâl Hükûmetten rica ediyorum, düzeltsin. Branş öğretmeni, sınıf öğretmeni, uzman öğretmen olan öğretmenlerin bu açık okullara gönderilmesini ve atamasının yapılmasını istirham ediyorum.

Konu bu olmadığı için kısa kısa geçeceğim.

Bir de Doğu Anadolu’da ve Türkiye genelinde şu anda kış bitmek üzere ama benim bölgem Ardahan dâhil, yem bitkileri hâlen ödenmedi, yani fiğ parası diyoruz diğer adıyla. Bu fiğ parası ve yem bitkileri mart ayı içerisinde ödenecek dediler. Bugün martın 9’u, hâlen ödenmedi. Köylümüz ve çiftçimiz çok zor durumda, hakikaten bahara hayvanını çıkartmakta çok zorlanıyor. Bu nedenle istirham ediyorum Hükûmetten, yem bitkileri bir an evvel ödensin.

Değerli arkadaşlar, Radyo Televizyon Üst Kurulu, RTÜK’ün özel televizyonlardan reklam payı olarak kesmiş olduğu yüzde 5 var. Şimdi bununla ilgili rakam vereceğim: 2008 yılında Radyo Televizyon Üst Kuruluna özel televizyonların reklam payından kesilen paranın toplamı 80 trilyon civarında ancak bu paranın 31 trilyonunu Maliye hazinesine yatırmış. Fazla gelmiş bu para, 31 trilyonu Maliye hazinesine vermiş. 2009 yılında 60 trilyon bir para gelmiş, bunun da 20 trilyonunu Maliye hazinesine vermiş. Şimdi benim vermiş olduğum kanun teklifim şudur: Radyo Televizyon Üst Kuruluna yatırılan bir para var. Bu para özel televizyonların reklam gelirinin yüzde 5’idir. Yüzde 5’i çok büyük bir kesintidir arkadaşlar. Türkiye genelindeki krizi gündeme alırsak ve krizi de göz önünde tuttuğumuz zaman radyoların ve televizyonların ne kadar zor durumda olduğunu hepimiz biliyoruz. Bu nedenle bu RTÜK parası, kesilen paranın yüzde 5’ten yüzde 2’ye inmesini teklif ediyorum. Bunu bütün partilerin uzlaşarak, gündeme alarak televizyon kuruluşlarına reklam payı olarak yatırılan yüzde 5’in yüzde 2’ye çekilmesiyle hem televizyon kuruluşları rahatlayacaklar hem işçi çıkartmayacaklar hem de vergi gelirini en iyi şekilde ödemiş olacaklar. Zaten televizyonlar hem vergilerini hem SSK primlerini hem de diğer vergileriyle beraber bütün devlete olan yükümlerini en iyi şekilde yerine getiriyorlar ama bu reklam geliri zaten düştüğüne göre -buradaki rakamlara göre, işte, 2008’de 80 trilyon para toplamış Radyo Televizyon Üst Kurulu, 2009’da 60 trilyon- demek ki bu rakam düştüğüne göre gelir de düşüyor. Bu nedenle, özel radyo ve televizyonların daha iyi yaşayabilmesi için reklam payının yüzde 5’ten yüzde 2’ye düşürülmesi gerektiğine inanıyoruz efendim.

Bunun dışında, değerli arkadaşlar, bir de TÜRKSAT’a ödenen paralar var. Türkiye’de dört yüz elli civarında televizyon var. Bunların bir kısmı ulusal, bir kısmı bölgesel, bir kısmı da yereldir ama dört yüz elli televizyona ödenen TÜRKSAT payı, çok büyük o da. Yani TÜRKSAT uydu fırlattı diye o uydunun parasını maalesef televizyon kuruluşlarından alıyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.

ENSAR ÖĞÜT (Devamla) - Şu anda benim bildiğim bir sürü televizyon kapalı ve ceza uygulanıyor; televizyon kuruluşları adam çıkarttılar, kapattılar, iflas ettiler, icra geldi ama bunları yaşatmak için de hem RTÜK’e kesilen paranın az olması lazım hem de uydu sisteminde TÜRKSAT’a ödenen paranın mutlak surette azalması gereklidir. Eğer bu azalmadığı takdirde, ben inanın samimi söylüyorum, en büyük televizyon kuruluşları bile yakında kapanma noktasına gelecektir. Yani demokrasinin sesi, dördüncü kuvvet olan basını susturmak, tahmin ediyorum, faşist devletlere, faşist hükûmetlere yakışır.

Bu anlamda, biz demokrasiyi daha çok yaşatmak istiyorsak televizyon kuruluşlarını ve basını daha çok yaşatmamız gerekiyor diye inanıyorum ve bu kanun teklifinin kabulünü arz ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıraların alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Öğüt.

Malatya Milletvekili Sayın Ferit Mevlüt Aslanoğlu. (CHP sıralarından alkışlar)

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; Sayın Ensar Öğüt’ün verdiği teklifle ilgili ben de görüşlerimi ifade etmek istiyorum.

Tabii, bir kere RTÜK, yayınlara karşı vatandaşın hakkını koruyan, toplumun etik değerlerine saygı gösteren, bunları denetleyen bir kurum olmalıdır. Bizim anladığımız RTÜK budur. Yani, burada, ülkemizin etik değerlerini, vatandaşın her türlü hakkını koruyan ve tehlikeli yayınlara ve ülkemizin birtakım değerlerini bozan yayınlara karşı önlem alması gereken bir kurumdur. Benim anladığım RTÜK budur.

Ancak, ülkemizde bir SMS faciası yaşanıyor arkadaşlar, bunu açık söyleyeyim. Ülkemizde bir SMS faciası yaşanıyor. Her önüne gelen radyo, her önüne gelen televizyon, işte “Şu kadar SMS yarışmaya gönder.” diyor. Bunu kim denetliyor? Arkadaşlar, ne kadar para giriyor? SMS şirketleri, kurumları, kaç para, kime, ne ödüyor? Bu, televizyon şirketlerine mi kalıyor, yapımcı şirketlere mi kalıyor? Vaatler yapılıyor. Eğer, diyor… Örneğin… Bir örnek vereceğim size: İller yarışıyor. İller yarışıyor, on hafta, on iki hafta devam ediyor. Önce yirmi il, yirmi iki il devam ediyor, yirmi iki hafta devam ediyor. Önce yirmi iki ilden SMS geliyor, arkasından on sekiz, on dokuz, on yedi, yirmi hafta devam ediyor ve o kadar birbirine düşürüyorlar ki “final, yarı final (dömifinal)” diyor ve yirmi iki hafta SMS gönderiyorlar. Diyor ki sonuçta: “Ben bu yarışma sonunda birinci olan ile bir okul yapacağım.” Arkadaş, yirmi iki hafta gelen SMS’in bedeli nedir? Kaç para geldi? Kaç parayı, kime ödediniz? Kime ödediniz? Yani vatandaşın parasını -bir gül veriyorlar, “bir okul” diyorlar- kime ödediniz? Kaç para ödediniz? Ne kadarlık SMS geldi? Belli değil ve sonuçta da arkadaşlar, okul yapılmıyor. Vatandaşın hakkını koruyan… Ülkemizde her önüne gelene SMS attırılıyor.

Değerli arkadaşlarım, özellikle televizyonlardaki bu SMS olayına mutlak… Ben defalarca RTÜK’e bu konuyu iletmeme rağmen, maalesef duyarsız kalınmıştır. Burası bir SMS mezarlığıdır. Hangi vatandaştan ne kadar para alındığını kimse bilmemektedir. Hangi yarışmaya, hangi konuda ne kadar SMS geldiğini kimse bilmemektedir, kaç para ödendiğini kimse bilmemektedir. Ben burada hepinizi uyarıyorum. Vatandaşın hakkını korumak açısından, vatandaşa sahip çıkmak açısından ülkede her önüne gelen bir yarışma düzenleyip her önüne gelen bu yarışmadan bir şekilde bir çıkarı toplum yararı olmayan bir şekilde alıyorsa buna özellikle RTÜK’ün el koyması lazım. Maalesef Radyo Televizyon Kurumu bugüne kadar bu konuda hiç duyarlı davranmamıştır. Her önüne gelen yarışma düzenliyor, her önüne gelen SMS attırıyor; kime, ne kadar, hangi bedel ödeniyor bilinmiyor. Bu, televizyon şirketlerine mi gidiyor, yapımcı şirketlere mi gidiyor, bunu da bilmiyorum. Yani ben burada televizyon şirketlerimizi herhangi bir şekilde onları üzmek adına konuşmuyorum ama televizyon şirketlerimizde SMS pazarlığını yapımcı şirket mi yapıyor, kim yapıyor, SMS şirketleri bu paraları kime ödüyor?

Değerli arkadaşlarım, belirgin bir örnek veriyorum. On iki ilde İller Yarışıyor programı yapıldı, on iki hafta devam etti. Sonuçta ben biliyorum ki bir tanesi Malatya’ydı. İki il finale kaldı: Mardin, Malatya. Malatyalıların attığı SMS’lerin haddi hesabı yoktu. Bir okul yapacaklardı. Okul da yok. Ben şimdi RTÜK’ten şunu rica ediyorum: Ben ilgili televizyon kurumuna asla saygısızlık yapmak istemiyorum ama bunun sorumlusu kim? Yapımcı şirket mi, yarışmayı düzenleyen bir başkası mı veya ilgili televizyon kurumu mu? RTÜK bunun hesabını vermeli ve önümüzdeki süreçte de bu SMS olaylarını mutlaka toplum yararına olan… Örneğin son haftalarda bir yarışma düzenleniyor, açık seçik söylüyor, diyor ki: “Bu gelen SMS’lerin tümünü falanca topluma yararlı bir vakfa hediye ediyorum.” Başımla beraber! Açık seçik söylüyor. Onun için, değerli arkadaşlarım, RTÜK’ün özellikle bir taraftan sayın Ardahan milletvekilimizin söylediği bedeller çok yüksek…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Özellikle yerel televizyonların yaşaması açısından hakikaten çok yüksektir. Bunun mutlaka belirli bir rakama çekilmesi lazım ama toplumun en önemli sorunu olan bu konuda da bugüne kadar RTÜK görevini yapmamıştır. Ben RTÜK’ü hepinize şikâyet ediyorum, toplum adına, halk adına, halkın çıkarı adına. Hepinize saygılar sunuyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge reddedilmiştir.

Gündemin “Sözlü Sorular” kısmına geçiyoruz.

VIII.- SÖZLÜ SORULAR VE CEVAPLARI

1.- Niğde Milletvekili Mümin İnan’ın, ithalatta koruma önlemlerine ilişkin sözlü soru önergesi (6/824) ve Devlet Bakanı Mehmet Zafer Çağlayan’ın cevabı

2.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, KİT’lerin ihalelerine ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından sözlü soru önergesi (6/849) ve Devlet Bakanı Mehmet Zafer Çağlayan’ın cevabı

3.- Niğde Milletvekili Mümin İnan’ın, standart dışı mallara karşı alınan ithalat tedbirlerine iliş-kin sözlü soru önergesi (6/884) ve Devlet Bakanı Mehmet Zafer Çağlayan’ın cevabı

4.- Niğde Milletvekili Mümin İnan’ın, ikili ticaret anlaşması yapılan ülkelere ilişkin sözlü soru önergesi (6/894) ve Devlet Bakanı Mehmet Zafer Çağlayan’ın cevabı

5.- Niğde Milletvekili Mümin İnan’ın, tüketiciyi mağdur eden ithal mallara karşı tedbir alınma-sına ilişkin sözlü soru önergesi (6/895) ve Devlet Bakanı Mehmet Zafer Çağlayan’ın cevabı

6.- Niğde Milletvekili Mümin İnan’ın, dahilde işleme rejiminin denetimine ilişkin sözlü soru önergesi (6/896) ve Devlet Bakanı Mehmet Zafer Çağlayan’ın cevabı

7.- Niğde Milletvekili Mümin İnan’ın, ihracatçıların karşılaştıkları bürokratik işlemlere ilişkin sözlü soru önergesi (6/897) ve Devlet Bakanı Mehmet Zafer Çağlayan’ın cevabı

8.- Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in, özel kalem müdürlüklerine yapılan atamalarla ilgili id-dialara ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/995) ve Devlet Bakanı Mehmet Zafer Çağlayan’ın cevabı

9.- Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in, ihracattan sağlanan dövize ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1011) ve Devlet Bakanı Mehmet Zafer Çağlayan’ın cevabı

10.- Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in, İETT’nin VIP otobüsü kiralamasıyla ilgili iddialara ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1021) ve Devlet Bakanı Mehmet Zafer Çağlayan’ın cevabı

11.- Batman Milletvekili Bengi Yıldız’ın, Batman’daki su sorununa ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1090) ve Devlet Bakanı Mehmet Zafer Çağlayan’ın cevabı

12.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, tarımsal ürün ithalatına ilişkin sözlü soru önergesi (6/1299) ve Devlet Bakanı Mehmet Zafer Çağlayan’ın cevabı

13.- Manisa Milletvekili Mustafa Enöz’ün, üzüm ihracatındaki teşviklere ilişkin sözlü soru öner-gesi (6/1391) ve Devlet Bakanı Mehmet Zafer Çağlayan’ın cevabı

14.- Antalya Milletvekili Hüsnü Çöllü’nün, Antalya’dan yapılan yaş sebze ve meyve ihracatına ilişkin sözlü soru önergesi (6/1477) ve Devlet Bakanı Mehmet Zafer Çağlayan’ın cevabı

15.- Karaman Milletvekili Hasan Çalış’ın, ihracattaki düşüşe ilişkin sözlü soru önergesi (6/1560) ve Devlet Bakanı Mehmet Zafer Çağlayan’ın cevabı

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Devlet Bakanı Sayın Mehmet Zafer Çağlayan gündemin “Sözlü Sorular” kısmında yer alan sorulardan 1, 2, 4, 6, 7, 8, 9, 13, 19, 23, 44, 134, 184, 244 ve 311’inci sıralarındaki soruları birlikte cevaplandırmak istemişlerdir.

Şimdi bu soruları sırasıyla okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki yazılı sorularımın Dış Ticaretten Sorumlu Devlet Bakanı Sn. Mehmet Zafer Çağlayan tarafından sözlü olarak cevaplandırılması konusunda gereğinin yapılmasını arz ederim.

                                                                                                                         Mümin İnan

                                                                                                                              Niğde

Soru 1- 23 Mayıs 2008 tarih ve 26884 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan “2008/5 numaralı İthalatta Korunma Önlemlerine İlişkin Tebliğde belirtilen koruma önlemlerini ne zaman hayata geçirmeyi düşünüyorsunuz?

Soru 2- Ülkemizdeki dış ticaret açığının tehlikeli boyutlara ulaşması dolayısıyla ithalat rejiminde bir yapısal değişikliğe gitme konusunda bir çalışmanız var mıdır?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorumun Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

Saygılarımla.

                                                                                                                         Reşat Doğru

                                                                                                                               Tokat

Soru: 16.06.2008 tarihli ülke genelinde yayın yapan bir gazetede, Kamu İhale Kurumu Başkanına atfen yayınlanan haberde mevzuata aykırılık nedeniyle en fazla Sağlık Bakanlığı, Belediyeler ve KİT’lerin ihalelerinin iptal edildiği haberi yayınlanmıştır. Bu itibarla,

1- 2007 yılında KİT’lerde kaç ihale yapılmıştır?

2- Bu ihalelerden kaç tanesi Kamu İhale Kurumu tarafından iptal edilmiştir?

3- Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu tarafından yapılan denetimler sırasında usulsüzlük tespit edilerek soruşturulması istenen ve iptal edilen ihale sayısı kaçtır?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki yazılı sorularımın Dış Ticaretten sorumlu Devlet Bakanı Sn. Mehmet Zafer Çağlayan tarafından sözlü olarak cevaplandırılması konusunda gereğinin yapılmasını arz ederim.

                                                                                                                         Mümin İnan

                                                                                                                              Niğde

Soru:1- Türkiye’ye Çin ve bazı Uzakdoğu ülkelerinden çok ucuz ve kalitesiz malların geldiği bilinmektedir. Bu Türk sanayi ve üretim sistemini felç etmektedir. Bu konuda, dünya kalite standartlarına uymayan malların ülkemize girmemesi için, gerekli ithalat tedbirlerini almayı planlıyor musunuz?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki yazılı sorularımın Dış Ticaretten sorumlu Devlet Bakanı Sn. Mehmet Zafer Çağlayan tarafından sözlü olarak cevaplandırılması konusunda gereğinin yapılmasını arz ederim.

                                                                                                                         Mümin İnan

                                                                                                                              Niğde

Soru:1- Hükumetleriniz döneminde, İkili Ticaret anlaşmaları yaptığımız ve aynı zamanda yıllık ticaret hacmimizin bir milyar doları geçtiği ülkeler kaç tanedir?

Soru:2- Bu ülkelerden kaç tanesi ile dış ticaretimiz ne kadarlık lehimize, kaç tanesi ile ne kadarlık aleyhimize gerçekleşmiştir.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki yazılı sorularımın Dış Ticaretten sorumlu Devlet Bakanı Sn. Mehmet Zafer Çağlayan tarafından sözlü olarak cevaplandırılması konusunda gereğinin yapılmasını arz ederim.

                                                                                                                         Mümin İnan

                                                                                                                              Niğde

Soru:1- 4412 Sayılı Değişik 3577 Sayılı İthalatta Haksız Rekabetin Önlenmesi Hakkında Kanunda gerekli değişiklikleri yaparak, ucuz olması nedeniyle özellikle haksız rekabete yol açarak üreticilerimizi zor durumda bırakan ve kalite ve sağlık standartları açısından da tüketicilerimizi mağdur eden ithal malları hakkında tedbir almayı düşünüyor musunuz?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki yazılı sorularımın Dış Ticaretten sorumlu Devlet Bakanı Sn. Mehmet Zafer Çağlayan tarafından sözlü olarak cevaplandırılması konusunda gereğinin yapılmasını arz ederim.

                                                                                                                         Mümin İnan

                                                                                                                              Niğde

Soru:1- Dahilde işleme rejimi çerçevesinde vergisiz ithal edilen maddelerin işlenerek mamul haline getirilip getirilmediği konusunda denetimlerin yeterli olduğunu düşünüyor musunuz?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki yazılı sorularımın Dış Ticaretten sorumlu Devlet Bakanı Sn. Mehmet Zafer Çağlayan tarafından sözlü olarak cevaplandırılması konusunda gereğinin yapılmasını arz ederim.

                                                                                                                         Mümin İnan

                                                                                                                              Niğde

Soru:1- İhracatçıların karşılaştıkları bürokratik işlemlerin çok olduğunu düşünüyor musunuz? Benzer formaliteler ithalatçılar için de geçerli midir?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın aracılığınızla Başbakan tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim. 16.9.2008

                                                                                                                         Kamer Genç

                                                                                                                             Tunceli

Hükümetiniz döneminde (istisnai kadrolu Özel Kalem Müdürlükleri kadrosu) ihdas edilmiştir. Birçok Bakanınız, tahsiline bakmadan sınavsız olarak yakınlarını bu kadrolara atayıp çok kısa bir süre sonra asaleten birinci derece devlet memuriyetine atayarak yerine yeni bir başka akraba atamaktadırlar. Örneğin Devlet Bakanı Nimet Çubukçu, Şükrü Barışık, Zekeriya Baş, Bahadır Kara, Barış Baş, Sadrettin Öztürk, Aslınur Kadıoğlu böyle bir uygulama ile göreve alındıkları iddia edilmektedir.

1- Bu olaylar doğru mudur?

2- Bu yolla hangi bakanlık veya Genel Müdürlüğe kaç elaman alınmıştır.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın aracılığınızla Başbakan tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim. 13.10.2008

                                                                                                                         Kamer Genç

                                                                                                                             Tunceli

Eylül 2008 tarihi itibarı ile Türkiye’nin ihracatının 132 milyar Dolar olduğu resmi kayıtlarda belirtilmiştir.

1- Bu dövizin ne kadarı ve hangi bankalar kanalı ile Türkiye’ye getirilmiştir? Getirilmeyen döviz kimler tarafından ve hangi ülkelere yapılan ihracattan kaynaklanmaktadır?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın aracılığınızla Başbakan tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim. 20.10.2008

                                                                                                                         Kamer Genç

                                                                                                                             Tunceli

Basına intikal eden bir olayda, İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin (İETT) ilk kez Boğaz geçiş hatlarında çalıştırmak üzere 25 VIP otobüs kiraladığı ve bu kiralamayı partinize ve size yakın Nuri Albayrak'ın damadı Adem Altunsoy'a davet usulü ile ihalesiz verildiği belirtilmektedir.

1- Bu olay doğru mudur?

2- Doğru ise neden bu iş ihale yolu ile değilde yakınlarınıza ihalesiz verilmiştir? Bu yasalara aykırı değil midir? Bu işlemi iptal edip ihale yolu ile vermeyi düşünüyor musunuz?

3- Bu işin hacmi kaç liradır?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Başbakan Sayın Recep Tayip Erdoğan tarafından sözlü olarak yanıtlanmasını saygılarımla arz ederim. 19.11.2008.

                                                                                                                         Bengi Yıldız

                                                                                                                             Batman

2008 yılında G.Doğu Anadolu bölgesinde yaşanan kuraklık bir afet boyutundaydı.Tarım ve hayvancılıkla uğraşan binlerce ailemiz mağdur oldu ve batıya göç eden aileler kervanına katıldı. Bu kuraklık aynı zamanda yüzyıllardır köylerin su ihtiyacını karşılayan kaynak sularının da kurumasına neden oldu. Sadece Batman'a bağlı yüzlerce köyün günlük içme su ihtiyacını karşılamakta büyük problemler yaşadığını ve su ihtiyaçlarını Belediye, İl Özel İdaresi, hayırsever vatandaşların tuttuğu tankerlerle karşılandığını biIiyoruz. Bu durum valilik kayıtlarıyla sabittir.

Bu durum karşısında:

1) Hükümet 2009 yılı için gerekli hazırlıkları yapmış mıdır yoksa vatandaşı yine susuzluğa mahkum mu edecektir?

2) Kozluk İlçesinin Yedibölük Köyünde ihalesi yapılan, parası müteahhide ödenen ve resmiyette 2 yıldır suyu akıyor gözükmektedir. Ancak köye bir damla su dahi verilmemiştir. Ne yazık ki bu köylere su götürme ihalesini de sürekli bir AKP'li il Encümeninin şirketi kazanmıştır. Yedibölük köyü gibi Batman İlinde onlarca hayali olarak su götürdüğünüz köy vardır.Bu köylere gerçek anlamda su götürmeyi düşünüyor musunuz?

Saygılarımla.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorumun Devlet Bakanı Sayın Mehmet Zafer Çağlayan tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

Saygılarımla.

                                                                                                                         Reşat Doğru

                                                                                                                               Tokat

Soru:

2008 yılında ithal edilen tarımsal ürünlerin, çeşitler üzerinden miktar ve değeri nedir?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Devlet Bakanı Sayın Zafer Çağlayan tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

Saygılarımla.

                                                                                                                        Mustafa Enöz

                                                                                                                             Manisa

Sorular:

1- 2009 yılı yaş üzüm ihracatında ton başına vergi iadesi veya prim miktarının ne olacağı konusunda bir çalışmanız bulunmakta mıdır?

2- Çekirdeksiz kuru üzüm için de ihracat teşviki vermeyi planlıyor musunuz?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Devlet Bakanı Sayın Zafer Çağlayan tarafından sözlü olarak yanıtlanması için gereğini arz ederim. 17/06/2009

                                                                                                                         Hüsnü Çöllü

                                                                                                                             Antalya

Örtüaltı üretimin merkezi konumundaki Antalya’da hasat sezonu ile birlikte fiyatların düşmesi, üreticileri zor durumda bırakmaktadır. Ekonomik krizle birlikte ihracatta da sorunlar yaşanmaktadır.

Bu kapsamda;

1- Son üç yılda Antalya’dan yapılan yaş sebze ve meyve ihracatının ekonomik değeri nasıl gerçekleşmiştir?

2- Örtüaltı üretimde sürekliliğin sağlanabilmesi ve ihracatta rekabet gücü kazandırılabilmesi için yaş sebze ve meyve ihracatında önem arz eden ürünlere yılsonuna kadar teşvik verilmesi için bir girişimde bulunacak mısınız? Bu kapsamda ton başına 50 dolar mahsup teşvik verilmesi sağlanacak mıdır?

3- İhracat yoluyla ülkemize önemli katkılar sağlayan Antalyalı üreticilere ve ihracatçılara, küresel ekonomik krizin yaşandığı bu dönemde gerekli desteği verecek misiniz?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Devlet Bakanı Zafer Çağlayan tarafından sözlü olarak yanıtlanmasını arz ederim.

Saygılarımla.

                                                                                                                          Hasan Çalış

                                                                                                                            Karaman

İhracattaki kan kaybı eylül ayında da sürdü. Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) verilerine göre, Türkiye'nin ihracatı eylül ayında geçen yılın aynı ayına oranla yüzde 30.53 oranında gerilemiştir.

Bu bilgiler ışığında;

1- Tarım, sanayi ve madencilik gibi sektörlerde en yüksek ihracat düşüşü hangi alanda gerçekleşmektedir? Niçin özellikle bu sektörlerde ihracat düşüşü yaşanıyor?

2- İhracat düşüşü yaşanan bu sektörlere Hükûmet tarafından destek sağlanmakta mıdır? Sağlanıyorsa hangi destekler sağlanmaktadır?

3- İhracatı artırma konusunda çalışmanız var mıdır? İhracatı ne zaman ve ne şekilde artırmayı planlıyorsunuz?

BAŞKAN – Sayın Bakan, buyurun.

Size otuz beş dakika süre veriyorum.

DEVLET BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Ankara) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Efendim, bana tevdi edilen 10 sözlü soru önergesi, Sayın Cemil Çiçek Beyefendi’ye yöneltilen 1 sözlü soru önergesi ve Sayın Başbakanımıza yöneltilen 4 sözlü soru önergesiyle ilgili açıklamalar yapmak için söz aldım. Yüce heyetinizi tekrar saygıyla selamlıyorum.

Öncelikle, Sayın Cemil Çiçek’e yöneltilen (6/849) sayılı Sözlü Soru Önergesi’ne cevap vermek istiyorum.

2007 yılında KİT’ler tarafından 23.397 adet ihale yapılmış olup bu ihalelerin 72 adedi Kamu İhale Kurumu tarafından iptal edilmiştir. Yüksek Denetleme Kurulunca yapılan denetimlerde, ilgili mevzuat gereği, ihale komisyonlarına müdahale anlamına gelecek, dolayısıyla ihale işleminin iptaline yol açacak bir girişimde ve soruşturma talebinde bulunulmamaktadır. Ancak sözleşmelerin imzalanmasını müteakip, tespit edilecek usulsüzlüklerle ilgili olarak inceleme ve soruşturma yoluna gidilmekte ve sorumluların yasal takibata tabi tutulmalarının yolu açılmaktadır. Bu itibarla Kurulca soruşturulması istenen ve iptal edilen bir ihale mevcut değildir.

Sayın Başbakanımıza yöneltilen 4 adet sözlü soru önergesi vardır; (6/1011), (6/1021), (6/995) ve (6/1090). Bunun dördüne de cevap vereceğim.

Türk parasının kıymetini korumak amacıyla, Türk parasının yabancı paralar karşısındaki değerinin belirlenmesine, döviz ve dövizi temsil eden belgelere (menkul değerler ve diğer piyasa araçları dâhil) ilişkin tüm işlemler ile dövizlerin tasarruf ve idaresine, Türk parası ve Türk parasını temsil eden belgelerin ithal ve ihracına, kıymetli maden, taş ve eşyalara ilişkin işlemlere, ihracata, ithalata, özelliği olan ihracat ve ithalata, görünmeyen işlemlere, sermaye hareketlerine ilişkin kambiyo işlemlerine ait düzenleyici, sınırlayıcı esaslar 89/14391 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile kararlaştırılan ve 11/8/1989 tarih, 20249 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Türk Parası Kıymetini Koruma Kanunu Hakkında 32 sayılı Karar ile tayin ve tespit edilmiştir.

Buna göre;

“Madde 8-

a) Ticari amaçlarla ihraç edilen mal bedelinin, bu Karar’da öngörülen özel haller ile Bakanlıkça uygun görülen mücbir sebeplerden kaynaklanan gecikmeler hariç, fiilî ihraç tarihinden itibaren en çok 180 gün içinde ihracatçılar tarafından yurda getirilerek bankalara, Türk parası olması halinde tevsiki, döviz ise satılması zorunludur.

Ancak;

i) Söz konusu ihracat dövizlerinin en az yüzde 70’inin ihraç tarihinden itibaren 90 gün içerisinde getirilerek bankalara satılması halinde bakiye yüzde 30’una tekabül eden kısmı üzerinde ihracatçı serbestçe tasarruf edebilir.

ii) Türkiye’de yerleşik kişilerin yurtdışında yerleşik kişilere yaptıkları teknik hizmet sözleşmelerine istinaden yurtdışındaki kişilere verdikleri hizmetler kapsamında (tamir, bakım, montaj hizmetleri ve benzerleri dahil) ve sözleşmede belirtilen hizmet bedeli içinde yurtdışına götürecekleri yedek parça ve malzemelerin ihraç işlemleri yürürlükteki ihracat rejimi hükümlerine tabidir.

iii) İşlenmemiş altın ihracatında, ihracat bedellerinin yurda getirilmesi zorunlu değildir.

b) Bakanlık,

İhracat bedelinin süresinde, yurda getirilmesine engel olan haklı ve mücbir sebep hallerinde uygulanacak süre, ek süre ve döviz kuru konusundaki esasları,

ii) Özelliği olan ihracat konusu mal bedellerinin yurda getirilme süresine ilişkin usul ve esasları,

iii) İhracat bedellerinin süresi içinde yurda getirilmemesi halinde yapılacak işlemleri,

iv) Faktoring, leasing işlemlerinde ihracat hesaplarının kapatılmasına ilişkin usul ve esasları,

İhracatta ödeme şekillerine ilişkin usul ve esasları,

belirlemeye yetkilidir.

c) Gümrük kapılarından miktar, kalite veya kıymet itibariyle beyan dışı veya gümrük kapısı yahut sair sınır veya sahillerden kaçak olarak mal ihraç edenler, bu malların bedelini teşkil eden dövizleri, kambiyo murakabe mercilerince kendilerine yapılacak, tebliğ tarihinden itibaren 90 gün içinde yurda getirilerek bir bankaya satmak zorundadırlar. Dövizlerin getirilmesi ilgililerin 1567 sayılı Kanun ve bu Kanun’un ek ve tadilleri gereğince cezai sorumluluklarını ortadan kaldırmaz.” yolunda düzenleme bulunmaktayken, anılan madde hükmü, 2008/13186 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı’yla karşılaştırılarak 8 Şubat 2008 tarihli ve 26781 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Türk Parasının Kıymetini Koruma Hakkında 32 Sayılı Kararda Değişiklik Yapılmasına Dair Karar’ın 3’üncü maddesiyle değiştirilmiş ve “İhracat bedellerinde tasarrufu serbesttir. Bakanlık ihtiyaç duyulması halinde ihracat bedellerinin yurda getirilmesine ilişkin düzenleme yapmaya yetkilidir.” şeklinde yeniden düzenlenmiştir. Bu nedenle, 8 Şubat 2008 tarihinden itibaren ihracat bedellerinin tasarrufu serbest hâle getirilmiş bulunmaktadır.

Yine, (6/1021) sayılı Sözlü Soru Önergesi’nin cevabı olarak da: İstanbul Büyükşehir Belediyesi Ulaşım Koordinasyon Merkezince (UKOME) 8 Eylül 2008 tarihi itibarıyla şehrimizde doğabilecek ulaşım problemlerinin çözümlenmesi için bir dizi karar alınmıştır. İETT İşletmeleri Genel Müdürlüğünce uygulanması için azami gayret gösterilen kararlar arasında trafik problemlerinin çözümü için 800 adet aracın ilave olarak hizmete sunulması da yer almaktadır. Bunun yanı sıra mevcut otobüslerle yapılan seferleri çoğaltabilecek çözüm arayışlarına girilmiş olup, özellikle ekspres otobüs hizmetlerinin hayata geçirilmesi amaçlanmış ve bu çerçevede, ulaşımda geçen zamanı ofis hizmeti şeklinde değerlendirilmeye imkân tanınması nedeniyle özel araç sahibi iş adamlarının toplu taşımacılığa çekilmesini teminen bilgisayarlı, İnternet erişimli, faks hizmetleri verebilen, her türlü konforu haiz, ilk aşamada deneme mahiyetinde yirmi beş araçlık, yedi ay süreli ekspres otobüs hizmetinin, kiralama yoluyla, Kamu İhale Kanunu’nun 21/b maddesine göre alınan 2 Eylül 2008 tarihli karar gereğince satın alınması cihetine gidilmiştir. Sözü edilen ihaleyle ilgili olarak 6 firmaya ihale davet mektubu gönderilmiş, 5 firma ihale dokümanını satın almıştır. İhaleye 3 firma iştirak etmiş, bu firmalar arasında ekonomik yönden en avantajlı teklifi veren Platform Turizm Taşımacılık Gıda İnşaat Temizlik Hizmetleri Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi firmasına, her araç için 499 TL birim fiyattan toplam 2 milyon 619 bin 750 TL bedelle adı geçen iş ihale edilmiştir. Yüklenici ile 25 Eylül 2008 tarihinde sözleşme imzalanmıştır. İhale dosyasının Kamu İhale Kurumunca incelenmesi sonucu alınan 1/12/2008 tarih ve 2008/UH1-4850 sayılı Karar’daki belirtilen hususlar ile yüklenici firmanın araçların tamamını şartnameye uygun olarak teslim edememesi nedeninden dolayı 6 Ocak 2009 tarihinde ihale iptal edilmiştir.

(6/995) sayılı Sözlü Soru Önergesi’ne cevap olarak da: 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 59’uncu maddesinde yer alan kamu kurum ve kuruluşlarına, mezkûr Kanun’un atanma, sınavlar, kademe ilerlemesi ve derece yükselmesine ilişkin hükümlerine bağlı kalmaksızın atama yapma yetkisi verilmiştir. Bahsi geçen atama yetkisi sınırsız olmayıp kamu kurumları her yıl kontenjanlarını hizmet icapları çerçevesinde düzenlemekte ve bu kontenjanlarla sınırlı olarak kadrolarına atama yapabilmektedirler. 657 sayılı Kanun’un 59’uncu maddesine istinaden 1/1/2008-3/11/2008 tarihleri arasında İçişleri Bakanlığına 1, Çevre ve Orman Bakanlığına 1, Sağlık Bakanlığına 1, Bayındırlık ve İskân Bakanlığına 3, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığına 1, Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Genel Müdürlüğüne 3 adet olmak üzere, 8 adet kamu kurumu için toplam 18 adet özel kalem müdürü kadrosuna açıktan atama izni verilmiştir.

Yine, (6/1090) sayılı Sözlü Soru Önergesi’nin cevabı olarak da: 2008 yılında Batman’a gönderilen 5 milyon 150 bin TL KÖYDES ödeneğinden 1 milyon 700 bin TL içme suları için tahsis edilmiştir. Bu ödenekle merkez ilçede dört köyde sondaj kuyusu açılmış, içme suyu tesisleri tamamlanmıştır.

Beşiri ilçesinde 3 köyde sondaj kuyusu açılmış ve tesisler tamamlanmıştır. Gercüş ilçesinde 8 köyde sondaj kuyusu açılmış, 7 köyün tesisi tamamlanmış, 1 köyümüzde çalışmalar devam etmektedir. Kozluk ilçesinde 4 köyde sondaj kuyusu açılmış, tesisler tamamlanmıştır. Sason ilçesinde ise 2 köyde sondaj kuyusu açılmış, tesis çalışmaları devam etmektedir.

2008 yılında ilde yaşanan kuraklık nedeniyle önceki yıllarda yapılan içme suyu tesislerinde kaynakların kuruduğu ve yetersiz kaldığı görülmüştür. Bu köylerin su sorununu çözmek amacıyla İçişleri Bakanlığı Mahalli İdareler Genel Müdürlüğünden ödenek talep edilmiş, kuraklıktan etkilenen köyler için ile 2 milyon 310 bin TL ödenek tahsis edilmiştir. Bu ödenekten merkez ilçeye 300 bin lira ödenek aktarılmış, 4 köyde sondaj kuyusu açılmış ve tesisler tamamlanmıştır. Beşiri ilçesine 350 bin lira ödenek aktarılmış, 6 köy programa alınmış, 4 köyde sondaj kuyusu açılmış, tesisleri tamamlanmış ve 6 köyde sondaj çalışmaları devam etmektedir. Gercüş ilçesine 450 bin lira ödenek aktarılmış, 12 köy programa alınmış, 6 köyde sondaj çalışmaları ve tesisleri tamamlanmış, 6 köyde sondaj çalışmaları devam etmektedir. Hasankeyf ilçesine 200 bin lira ödenek aktarılmış, 2 köy programa alınmış ve çalışmalar devam etmektedir. Kozluk ilçesine 900 bin lira ödenek aktarılmış, 22 köy programa alınmış, 9 köyde sondaj çalışmaları ve tesisler tamamlanmış, 13 köyde çalışmalar devam etmekte. Ayrıca dağ köylerine içme suyu borusu dağıtılarak su sorunları giderilmiştir. Sason ilçesine ise 110 bin TL ödenek aktarılmış, dağ köyleri için içme suyu borusu alınarak su sorunları giderilmiştir.

Soru önergesinde adı geçen Yedibölük köyü yaklaşık dört beş mahalleden oluşan çok dağınık bir konuma sahiptir. Bu köy için Kozluk Kaymakamlığı Köylere Hizmet Götürme Birliği Başkanlığı tarafından 14/12/2006 tarihinde 109.237,01 TL yaklaşık maliyetle çıkılan içme suyu inşaatı yapım işi yüzde 39,5 kırım ve 65.593,53 TL ile Aşkınlar Müteahhitlik Firmasına ihale edilmiştir. 12 Haziran 2008 tarihinde geçici kabulü yapılan iş için yapılan imalatlar karşılığı toplam 64.495,76 TL ödenmiştir. Bu iş kapsamında 1 adet 50 metreküp gömme su deposu, 2.790 metre 50x60 PVC boru döşeme, 2.100 metre 65x75 PVC boru döşeme, 1.500 metre 80x90 PVC boru döşeme, 1 adet toplama odası, 1 adet kaplaj ile tüm bu işlere ait kanal kazısı dolgusu, vana ve tahliye işleri yapılmıştır.

Geçici kabul tarihinden bu yana köye su verilmiştir. İlimizde yaşanan kuraklık nedeniyle kaynaklardan alınan suyun yetersiz geldiği ve tüm köyün ihtiyacının karşılanmadığı görülmüştür. Bunun üzerine, köyün içme suyu ihtiyacını karşılamak için sondaj kuyusu açılması gerektiği, kuyudan alınacak suyun mevcut yapıya aktarılarak içme suyu probleminin giderilmesi uygun görülmüştür. Sondaj için gerekli hidrojeolojik etütler yapılarak sondaj keşfi hazırlanmış, 9/12/2008 tarihinde Kozluk Kaymakamlığına gönderilmiştir. Söz konusu köy, kuraklıktan etkilenen köyler kapsamında olup Kaymakamlık tarafından sondaj programına alınmıştır. İlde, hâlen boş bulunan bir tanesi Gercüş, bir tanesi Hasankeyf ilçesindeki köyler dışında, suyu olmayan hiçbir köy mevcut değildir. İçme suyu tesisi yapılan tüm köylerde tesisler faal olup zaman zaman tesislerdeki olası arızalar köylünün müracaatı hâlinde derhâl giderilmektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın Başbakana tevdi edilen 4 adet sözlü soru önergesi ve Sayın Cemil Çiçek’e tevdi edilen 1 adet sözlü soru önergesinden sonra, tarafıma tevdi edilen ve biraz evvel okutulan 10 adet sözlü soru önergesini bana verdiğiniz zaman içinde cevaplamaya çalışacağım.

Öncelikle, (6/824) sayılı Sözlü Soru Önergesi’nin cevabı olarak: 23 Mayıs 2008 tarihli ve 26884 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan 2008/5 sayılı İthalatta Koruma Önlemlerine İlişkin Tebliğ konusu korunma önlemleri, 15 Temmuz 2008 tarihli ve 26884 sayılı Resmî Gazetede yayımlanan 2008/13857 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı uyarınca 15/7/2008 tarihinde yürürlüğe girmiş bulunmaktadır.

Diğer taraftan, 11/8/2008 tarihli ve 26964 sayılı İthalatta Korunma Önlemlerine İlişkin 2008/7 sayılı Tebliğ ile 23 Mayıs 2008 tarihli ve 26884 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan İthalatta Koruma Önlemlerine İlişkin 2008/5 sayılı Tebliğ ile başlatılan ve 10 Mayıs 2004 tarihli ve 2004/7305 sayılı Kararname’nin eki İthalatta Korunma Önlemleri Hakkında Karar ve İthalatta Korunma Önlemleri Yönetmeliği çerçevesinde yürütülen korunma önlemi soruşturması sonuçlandırılmış ve 21/10/2008 tarihli 27031 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan 2008/14234 sayılı Belirli Pamuk İpliği İthalatında Korunma Önlemi Uygulanması Hakkındaki Bakanlar Kurulu Kararı ile uygulamaya konulmuştur. Anılan karar ile gümrük tarife pozisyonu belirtilen eşyanın ithalat artışının ve ithalatının gerçekleşme koşullarının yerli üretimde neden olduğu ciddi zarar ve ciddi zarar tehdidinin ortadan kaldırılmasını teminen anılan eşyanın ithalatında korunma önlemi olarak karşılarında gösterilen oranlarda ek mali yükümlülük tahsil edileceği hükme bağlanmış bulunmakta olup uygulama hâlihazırda devam etmektedir.

İthalat rejimi, diğer hususlarla beraber Türkiye'nin taraf olduğu başta Avrupa Birliği ile Dünya Ticaret Örgütüne katılımına ilişkin muhtelif uluslararası anlaşmaların hükümleri de dikkate alınarak düzenlenmektedir ancak ithalatın yerli üretime zarar verdiği veya ciddi zarar tehdidi oluşturduğu, ilgili sektörlerin şikâyeti üzerine veya resen tespit edilmesi durumunda ise söz konusu ithalatta korunma önlemleri gibi muhtelif ticaret politikası önlemlerinin uygulanması da mümkün bulunmaktadır.

(6/884) sayılı Sözlü Soru Önergesi’nin cevabı olarak da: Sanayimizin ihtiyaçları doğrultusunda yatırım ortamının ve denetim sisteminin iyileştirilmesi gereğinin yanı sıra, gümrük birliğinden doğan taahhütlerimiz sonucu Avrupa Birliği teknik mevzuatına uyum çalışmaları ile Dünya Ticaret Örgütü üyeliğimizden kaynaklanan yükümlülüklerimiz dikkate alınarak ithalat denetim sisteminde çağdaş ve sonuçları itibarıyla ülkemiz sanayisi ve tüketicisini etkili bir şekilde koruyacak bazı uygulamalar hayata geçirilmiş bulunmaktadır. Ülkemiz dış ticaret politikasının saptanmasında özellikle Dünya Ticaret Örgütü üyeliğimiz ile Avrupa Birliği ile gerçekleştirilen gümrük birliğinden kaynaklanan yükümlülüklerimiz rol oynamaktadır. Bu çerçevede, Dünya Ticaret Örgütü kapsamında tüm üye ülkelerde olduğu gibi ülkemizde de gümrük vergilerinde indirime gidilmiş, AB ile kurulan gümrük birliği çerçevesinde ortak gümrük tarifesinin belirlenmiş olması nedeniyle de gümrük tarifelerinin yerli üreticileri korumak için birer araç olarak kullanılmasının imkânı kalmamıştır.

Bununla beraber, gümrük birliği kapsamına girmeyen demir-çelik, tarım ve işlenmiş tarım ürünleri ithalatında uygulanan madde politikaları; yerli üretim, iç ve dış piyasa fiyatları, arz ve talep dengesi ile döviz kurları ve diğer makroekonomik değişkenler dikkate alınarak belirlenmekte, korunma oranları sektörden ve ilgili kamu kurum ve kuruluşlarından gelen talep ve öneriler dikkate alınarak değerlendirilip uygulanmaktadır.

Sanayi ürünleriyle ilgili olarak da uluslararası anlaşmalar, kalkınma planları ve yıllık programlar ile sektörün ihtiyaçları dikkate alınarak bu ürünlerin madde politikaları belirlenmekte, yerli sanayiye zarar veren, ithalat artışı veya haksız rekabet yaratan damping fiyatlı ithalata karşı ticaret politikası araçları etkili bir biçimde uygulanmaktadır.

Tarım ürünleri ile demir-çelik ürünlerinde gümrük vergileri ile korunma sağlanırken diğer sanayi ürünlerinde dampinge karşı vergiyle korunma önlemi olarak ek mali yükümlülük, kota ve gözetim önlemlerine de başvurulmaktadır.

Öte yandan, Türkiye-Avrupa Birliği arasında ihdas edilmiş olan gümrük birliği çerçevesinde taraflar, malların serbest dolaşımını etkileyen hususlardan Dünya Ticaret Örgütü Korunma Önlemleri Anlaşması’nı, birbirlerini üçüncü taraf kabul ederek ve gümrük birliğinin işleyişini en az etkilemeye özen göstererek uygulamaktadırlar. Bu kapsamda, anlaşmanın şartlarını yerine getirmiş olmak kaydıyla, yerli sanayinin ihtiyaç duyduğu korumayı sağlamak üzere serbest dolaşıma kısıtlama getirilebilmektedir.

Söz konusu anlaşma ithalatta korunma önlemleri mevzuatı çerçevesinde uygulanmakta olup mevzuat ve buna bağlı olarak yapılan işlemler Dünya Ticaret Örgütü ve AB yükümlülüklerimize uygun bulunmaktadır. Bu aşamada, mevzuatta tam üyeliğin gerçekleşmesi durumunda yapılacak olanlar hariç, daha ileri bir uyum yapma ihtiyacı bulunmamaktadır.

İthalatta korunma önlemleri mevzuatının gümrük birliğinden bağımsız olarak kullanılabilmesi, yerli sanayinin Dünya Ticaret Örgütü Korunma Önlemleri Anlaşması’na uygun şekilde ihtiyaç duyduğu korunma önlemlerinin alınabilmesini sağlayan bir mekanizma getirmektedir. Bu anlamda, Müsteşarlığıma bağlı İthalat Genel Müdürlüğü, yerli sanayinin ithalatta korunma önlemleri getirmesine yönelik taleplerini Dünya Ticaret Örgütü Korunma Önlemleri Anlaşması çerçevesinde etkin bir şekilde incelemekte ve inceleme sonuçlarına göre de sonuçlandırmaktadır.

Bu çerçevede Dış Ticaret Müsteşarlığı tarafından yapılan çalışmalar, teknik mevzuat, AB mevzuatıyla uyumlaştırılmış ve bu konuda daha hızlı, daha etkin ve şeffaf bir şekilde yapılması için çağdaş bir sisteme oturtulmuştur. Bu sebeple, kamu kaynakları, risk taşımayan malların denetimine değil, riskli ve kritik malların denetimine tahsis edilmektedir. Bu amaçla, denetimleri kayıt altına alınarak ürünleri iç piyasada izleme imkânı sağlayan on-line bir veri tabanı uygulamaya konulmuş ve sektörler itibarıyla yeni sisteme adım adım geçilmiştir.

(2009/1) sayılı, Türk Standartları Enstitüsü tarafından uygunluk değerlendirmesi yapılan ürünlerin ithalatına dair Dış Ticarette Standardizasyon Tebliği kapsamında ithalatta da zorunlu standart denetimine tabi tutulmaktadır. Ayrıca, dış ticarette standardizasyon tebliğlerinde yapılan düzenlemelerle yakıt, kimyasal atıklar, gıdalar, yemler, ilaçlar, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı ve Sağlık Bakanlığınca kontrol altında tutulan ürünler gibi geniş kapsamdaki ürünler, ilgili kamu kuruluşlarının izin ve kontrolüne tabi olarak piyasa gözetim ve denetim çalışmalarına tabi tutulmaktadır.

Bu çerçevede, ithalat denetimleri ise risk analizi prensibine dayalı olarak ürün-ithalatçı-menşe ülke temelinde yapılmaktadır. Dolayısıyla ithalat aşamasında her ürün değil, sadece ürün-ithalatçı-menşe ülke bağlamında risk oluşturma ihtimali bulunan ürünler denetlenmekte, iç piyasada ise düzenli olarak gözetim ve denetim faaliyetleri yapılmaktadır. Yapılan bu denetimler menşe bakımından daha riskli addedilen üçüncü ülke ürünleri üzerinde de yoğunlaşmaktadır.

Önlemlerin çoğu, Çin Halk Cumhuriyeti ve Uzak Doğu menşeli ithalata yönelik olup yaptığımız soruşturmalar ve kompozisyonları farklılık arz ediyor. Nitekim, ağırlıklı olarak tekstil, demir ve çelikten mamul ürünler, petrokimya ürünleri, orman ürünleri, elektrik-elektronik eşya gibi birçok eşya grubunda kesin veya geçici önlem uygulaması söz konusu olmaktadır.

Ayrıca, Türkiye 2008 yılı itibarıyla önlem sayısı bakımından dünyada 6’ncı olmakla birlikte, açılan soruşturmalar açısından ilk altı aylık dönemde 1’inci, ikinci altı aylık dönemde ise 4’üncü sırada yer almıştır. Dünya Ticaret Örgütü tarafından yayımlanan verilere göre 2009 yılının ilk altı aylık döneminde soruşturma açan ülkeler arasında ülkemiz 4’üncü sırada yer almaktadır.

(6/894) sayılı Sözlü Soru Önergesi’yle ilgili cevaba gelince: Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2002 yılında ticaret hacmi 1 milyar doları geçen ülkelerin sayısı 19 olup bu ülkelerden ticaret anlaşması imzalanan ülke sayısı 9’dur.

2003 yılında ticaret hacmi 1 milyar doları geçen ülkelerin sayısı 24’e çıkmış olup ticaret anlaşması imzalanan ülke sayısı ise 12 olmuştur.

2004 yılında ticaret hacmi 1 milyar doları geçen ülkelerin sayısı 32 olup bu ülkelerden ticaret anlaşması yapılan ülke sayısı 17 olmuştur.

2005 yılında ticaret hacmi 1 milyar doları geçen ülkelerin sayısı 35 olup bu ülkelerden ticaret anlaşması imzalanan ülke sayısı 18’dir.

2006 yılında ticaret hacmi 1 milyar doları geçen ülkelerin sayısı 41 olup bu ülkelerden ticaret anlaşması imzalanan ülke sayısı 21’dir.

Ülkeleri okumuyorum ama istenirse tekrar bunları da söyleyebilirim.

2007 yılında ticaret hacmi 1 milyar doları geçen ülkelerin sayısı 44 olmuştur. Bu ülkelerden ticaret anlaşması imzalanan ülke sayısı 24 olmuştur ve 2008 yılında ticaret hacmi 1 milyar doları geçen ülkelerin sayısı 57 olmuştur. Bu ülkelerden ticaret anlaşması imzalanan ülke sayısı 31’dir.

2009 yılında ise -tabii ki küresel krize bağlı olarak- ticaret hacmi 1 milyar doları geçen ülke sayısı 47’ye düşmüştür ve bu ülkelerden ticaret anlaşması imzalanan ülke sayısı da 21 olmuştur.

Bu ülkeleri, dediğim gibi, tekrar belirtme imkânına sahip olmakla beraber, zaman almamak için okumuyorum.

(6/895) sayılı Sözlü Soru Önergesi’ne cevap olarak da: 4412 sayılı Kanun’la değişik 3577 sayılı İthalatta Haksız Rekabetin Önlenmesi Hakkında Kanun ve bu Kanun’a bağlı alt mevzuat, ithalatta haksız rekabet hâllerinden dampingli veya sübvansiyonlu ithalatın yerli üretim dalı üzerinde neden olduğu zararı bertaraf etmeyi amaçlamaktadır. Bu itibarla, şikâyet veya soruşturma konusu ülkelerden gerçekleşen ithalat ancak dampingli (genel tanım gereği, iç piyasa satış fiyatlarının altında bir fiyatla ihracat gerçekleştirmek) veya sübvansiyonlu (Dünya Ticaret Örgütü Sübvansiyon ve Telafi Edici Önlemler Anlaşması’nda gösterilen desteklerle ihracat gerçekleştirmek) fiyatlarla gerçekleştiriliyorsa ve bu durum yerli üretim dalına zarar veriyorsa anılan mevzuatın uygulanabilirliği doğmaktadır. Bu çerçevede, soruşturmaya konu ithalatın düşük fiyatlarla yapılıp yapılmadığından ziyade, ithalatın dampingli veya sübvansiyonlu fiyatlarla gerçekleştirilip gerçekleştirilmediği hususu mevzuatın uygulanması bakımından daha büyük önem taşımaktadır.

Türkiye, Dünya Ticaret Örgütü üyesi ülkeler arasında, dampinge karşı önlemleri en yaygın kullanan ülkelerin başında gelmektedir. Kanun’un uygulanmaya başlandığı 1989 yılından bu yana 300 soruşturma açılmış ve 164 adet dampinge karşı kesin önlem alınmıştır. Hâlen yürürlükte 115 dampinge karşı kesin önlem ve 1 adet sübvansiyon soruşturması sonucunda telafi edici vergi önlemi bulunmakta olup 30 adet soruşturma da devam etmektedir.

Dünya Ticaret Örgütü verilerine göre, ülkemiz, toplam önlem sayısı itibarıyla Ocak 1995-Haziran 2008’i kapsayan dönemde Dünya Ticaret Örgütü üyeleri arasında 6’ncı sırada, 2008 yılı genelinde açılan soruşturma sayısı itibarıyla da 3’üncü sırada yer almıştır. Dampingli veya sübvansiyonlu fiyatların doğurduğu haksız rekabet neticesinde yerli üreticilerimizi korumak amacıyla önlem alınan ülkeler arasında, başta Çin Halk Cumhuriyeti olmak üzere, Uzak Doğu Asya ülkeleri gelmektedir. Bununla birlikte, önlemler geniş bir ürün yelpazesini kapsamakta olup önleme tabi eşya, kimyasallar, plastik, lastik, tekstil, metal eşya, elektrik ve elektronik ürünleri gibi sektörlerde yoğunlaşma yapılmaktadır.

Denetimler kayıt altına alınarak ürünleri iç piyasada izleme imkânı sağlayan on-line bir veri tabanı uygulamaya konulmuş, sektörler itibarıyla yeni sisteme de adım adım geçilmiştir.

Gümrük Müsteşarlığından elde edilen veriler ışığında toplam 18.239 adet gümrük tarife istatistik pozisyonundan 9.391’i dış ticarette standardizasyon tebliğleri, 4.754 GTİP ise ithalat tebliğleri kapsamında olmak üzere 14.145 gümrük tarife istatistik pozisyonu için gümrük işlemleri sırasında ilgili kurumlarca denetim yapılmaktadır.

(6/896) sayılı Sözlü Soru Önergesi’nin cevabına gelince: Dâhilde işleme rejimi, ihraç ürünlerimize dünya piyasalarında rekabet gücü kazandırmak ve ihraç ürünlerimizi çeşitlendirmek amacıyla ihracatçılarımızın fiyat ve/veya kalite bakımından yurt içi piyasalardan temin edemediği ham madde, yardımcı madde ve ambalaj malzemeleri ithalatına imkân veren önemli bir sistemdir.

Türkiye'nin 2009 yılı ihracat rakamı -bildiğiniz gibi- 102 milyar 160 milyon dolardır. Aynı yıl DİR kapsamında gerçekleştirilen ihracat 46,43 milyar dolar olmuştur. Buna göre 2009 yılı ihracatımızın yaklaşık yüzde 45,44’ü dâhilde işleme rejimi kapsamında gerçekleştirilmiş bulunmaktadır.

Türkiye'nin 2009 yılı ithalat rakamı 140 milyar 770 milyon dolar olarak gerçekleşirken aynı yıl dâhilde işleme rejimi kapsamında gerçekleştirilen ithalat 20,47 milyar dolar olarak gerçekleşmiştir. Buna göre 2009 yılı ithalatının sadece yüzde 14,54’ü dâhilde işleme rejimi kapsamında gerçekleştirilmiştir.

Dâhilde işleme izin belgesi müracaatları değerlendirilirken:

İthal eşyanın işlem görmüş ürünlerin üretiminde kullanıldığının tespitinin mümkün olması,

Serbest bölgeler hariç, Türkiye gümrük bölgesindeki yerleşik üreticilerin temel ekonomik çıkarlarının olumsuz etkilenmemesi,

İşleme faaliyetinin katma değer yaratan ve kapasite kullanımını artıran bir faaliyet olması yanında mamulün rekabet gücünü ve ihracat potansiyelini artıran bir nitelik taşıması,

Firmaların dâhilde işleme izin belgesi kapsamında gerçekleştirdiği performansı gibi hususlar dikkate alınmaktadır.

Bununla birlikte, ilk kez dâhilde işleme izin belgesi talebinde bulunan firma müracaatlarında firmanın belirtilen adreste üretim faaliyetinde bulunup bulunmadığı, kapasite durumu ve bunun gibi konularda ve ihracatçı birliğine üye olup olmadığı hususlarında araştırma ve tespit yapılmaktadır.

DİR kapsamında ithal edilen bir eşyanın, ihraç ürününün bünyesinde kullanıldıktan sonra ilgili mevzuat uyarınca ihraç edilmesi gerekmektedir. Bu kapsamdaki ihracatın gerçekleştirilmesi, dâhilde işleme izin belgelerinin ihracat taahhüt kapatma işlemleri, belge kapsamında ithal edilen ürünün ihraç edilen ürün bünyesinde kullanılarak yurt dışı edildiği hususunun tespiti ihracatçı birlikleri genel sekreterlikleri tarafından detaylı bir inceleme neticesinde sonuçlandırılmaktadır.

DİR çerçevesinde öngörülen ihracatın gerçekleştirilememesi hâlinde ihracatı gerçekleştirmeyi taahhüt eden gerçek ya da tüzel kişiden ithal edilen eşyaya ilişkin gümrük vergileri 4458 sayılı Gümrük Kanunu ile 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümlerine göre tahsilinin yanı sıra, 4458 sayılı Gümrük Kanunu’nun 238’inci maddesi çerçevesinde bu vergilerin 2 katı para cezası olarak alınmaktadır.

DİR kapsamında ithal edilen bir eşyanın yurt içinde satılması veya bilerek satın alınması hâlinde 5607 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu’na göre kaçakçılık suçu işlenmiş olmaktadır. Bu itibarla dâhilde işleme izin belgesi kapsamında ithal edilen eşyanın belge süresi içerisinde ihracatı gerçekleştirilemez ve söz konusu ithal eşyanın belge sahibi firmanın stoklarında bulunmadığı tespit edilirse bu firma hakkında ayrıca gümrük idarelerince savcılığa suç duyurusunda bulunulmaktadır.

Evet, (6/897) sayılı sözlü soru önergesiyle ilgili cevaba gelince: İhracı yasaklanmış veya belirli kamu kurum ve kuruluşlarının özel iznine tabi kılınmış mallar dışındaki ürünlerin (19/9/1996 tarihli ve 22762 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanmış bulunan ihracat, 96/31 sayılı İhracı Yasak ve Ön İzne Bağlı Mallara İlişkin Tebliğ) ihracı herhangi bir bürokratik engelle karşılaşmaksızın yapılabilmektedir.

Diğer taraftan, kamu ahlakı, kamu düzeni veya kamu güvenliğinin sağlanması, insan, hayvan ve bitki sağlığının korunması, sınai ve ticari mülkiyet ile yerli sanayinin korunması ve ticaret politikası önlemlerinin uygulanmasını teminen ithalata konu bazı ürünler, ilgili kurumların denetimine, kontrolüne, iznine ve kayıt altına alınmasına tabi kılınmış bulunmaktadır.

İthalat denetimleri kapsamında ise Dış Ticarette Standardizasyon Genel Müdürlüğünün yapmış olduğu rejim kararı ve Müsteşarlığımızca yayımlanan tebliğler çerçevesinde işlem yapılmaktadır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın Reşat Doğru tarafından tarafıma yöneltilen (6/1299) sayılı soru önergesinin cevabı olarak da: 2008 ve 2009 yılları itibarıyla ülkemizin 01 ve 24’üncü fasıllar arasında yer alan tarım ürünleri ithalatı sırasıyla 8 milyar 760 milyon ve 6 milyar 350 milyon dolar olarak gerçekleşmiştir. Söz konusu fasıllarda yer alan tarım ürünlerinin miktar birimleri litre, kilogram, adet ve bin adet olarak çeşitlilik göstermesi sebebiyle tek bir miktar birimi ile ifade edilmesi imkânı bulunmamaktadır.

(6/1391) sayılı sözlü soru önergesinin cevabı olarak da: Tarım ürünlerine yönelik ihracat teşvikleri ülkemizin de taraf olduğu, 25 Şubat 1995 tarihli ve 22213 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan GATT Tarım Anlaşması’na istinaden yürürlüğe konulan 11 Ocak 1995 tarihli ve (94/6401) sayılı İhracata Yönelik Devlet Yardımına Dair Bakanlar Kurulu Kararı’na dayanılarak, Para-Kredi ve Koordinasyon Kurulu tarafından alınan kararlar doğrultusunda uygulanmaktadır. Bu kapsamda, 08.06 gümrük tarife pozisyonunda bulunan taze ve çekirdeksiz üzüm, kırk dört mal grubuyla sınırlı olan Dünya Ticaret Örgütü taahhüt listemiz içerisinde yer almamaktadır.

Yine (6/1477) sayılı tarafıma tevdi edilen sözlü soru önergesiyle ilgili cevaba gelince: Antalya Yaş Meyve Sebze İhracatçıları Birliği tarafından onaylanan 2007, 2008 ve 2009 yıllarına ait ihracat değerleri sırasıyla 324 milyon 216 bin 745 ABD doları, 2008 yılında 375 milyon 666 bin 166 ABD doları ve 2009 yılında ise 382 milyon 188 bin 319 ABD doları olarak gerçekleşmiştir.

Ülkemizde tarım ürünlerine yönelik ihracat teşvikleri, tarım ürünlerinin ticaretini uluslararası kurallara bağlayan Dünya Ticaret Örgütü Tarım Anlaşması çerçevesinde sağlanmaktadır. Dünya Ticaret Örgütü Tarım Anlaşması’nın ihracat sübvansiyonlarının düzenlendiği beşinci bölüm 8’inci maddesi uyarınca, ülkeler anlaşmayla uyumlu sübvansiyon sağlama yükümlülüğünü üstlenmişlerdir. Ülkemiz taahhüt listesi kırk dört mal grubuyla sınırlı bulunmakta olup, yaş meyve ve sebze ürünlerinde ihracat iadesi taahhütlerimiz arasında yer almaktadır. Bu itibarla tarımsal ürünlerde ihracat iadesi yardımları ülkemizin de taraf olduğu 25 Şubat 1995 tarihli ve 22213 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan GATT Tarım Anlaşması çerçevesinde, Bakanlar Kurulunun 11/1/1995 tarihli ve (94/6401) sayılı İhracata Yönelik Devlet Yardımları Kararı’na dayanılarak Para Kredi ve Koordinasyon Kurulunca alınan kararlar doğrultusunda uygulanmaktadır.

Tarafıma tevdi edilen (6/1560) sayılı sözlü soru önergesiyle ilgili cevap olarak da: Bilindiği üzere 2008 yılı Ağustos ayıyla birlikte dünya genelinde bir ekonomik kriz yaşanmaya başlanmış ve tüm ülkeler bu ekonomik krizden olumsuz etkilenmiş ve ülkelerin ihracatında genel bazda bir düşüş yaşanmıştır. Dünya ihracatında 2009 yılında yüzde 27,28’lik bir küçülme yaşanarak, 2008 yılında 16 trilyon dolar olan dünya mal ihracatı 2009 yılında ise 11,6 trilyon dolara düşmüştür.

Bizim ihracatımıza gelince, 2008 yılı sonu itibarıyla 132 milyar dolar olan ihracatımız 2009 yılı sonunda ise yüzde 22,6’lık bir değer düşüşü kaydetmiş ve 102,2 milyar dolara baliğ olmuştur.

2009 yılı ihracatımız sektörler bazında incelendiğinde, değer bazında en fazla azalan sektör olarak madencilik ürünleri ile sanayi ürünlerinde olduğu görülmektedir. 2009 yılı ihracatımızın yüzde 7’sini oluşturan madencilik ürünleri ihracatı yüzde 41, ihracatımızın yüzde 76,9’unu oluşturan sanayi ürünleri ihracatı ise yüzde 24,6 oranında azalış kaydetmiştir.

Madencilik ürünleri ihracatımızdaki azalışta, mineral yakıtlar ve yağlar ihracatımızda meydana gelen yüzde 48,2 düzeyindeki gerileme belirleyici olmuştur. Bu gerilemede 2008 yılı Ocak-Ağustos döneminde ortalama 113,2 varil/dolar olan brent tipi ham petrol fiyatları ağustos ayı sonrası düşmüş ve 2009 yılı genelinde ise 61,9 dolar seviyesinde gerçekleşmiş olması belirleyici kriter olmuştur.

Küresel kriz sebebiyle düşen talebe bağlı olarak azalan emtia fiyatları ve petrol ürünleri dışında maden cevherleri yüzde 24,7; demir dışı metaller yüzde 34,2 bir azalmaya sebebiyet vermiştir.

Sanayi ürünlerinin ihracatındaki azalışta ise demir-çelik ürünleri ve otomotiv sanayisi, ulaşım araçları ihracatı düşüşleri etkili olmuştur. Evet, küresel ekonomik krizin etkisiyle birçok ülkede kamu ve özel sektör yatırımlarında meydana gelen azalma uluslararası piyasalarda demir-çelik ürünlerine olan talebi düşürmüş ve ton başına fiyatlar önemli ölçüde gerilemiştir. Aslında demir-çelik ürünü ihracatında miktar bazında çok az bir düşüş yaşanırken değer bazında yüzde 46’lık bir düşüş yaşanmıştır.

Otomotiv sektörü ise demir-çelik ürünleri gibi dünya genelindeki krizden en fazla etkilenen sektörler olmuş ve bu çerçevede bu sektörlerde de düşüş 2009 yılında yaşanmıştır. Ancak şunu çok net ifade edeyim ki, 2010 yılıyla beraber otomotiv sektöründeki yükseliş yeniden başlamış ve aylık yaklaşık 1,5 milyar dolarlık 2008’deki bir ihracat yakalanmıştır.

Bunun yanı sıra destekler olarak da markalaşma, pazara giriş, tasarım, yurt dışı ofis, mağaza, ARGE, istihdam ve eğitim, danışmanlık alanlarında destekler vermeye devam ediyoruz. Dünya Ticaret Örgütü Tarım Anlaşması taahhüdümüz kapsamındaki biraz evvel ifade ettiğim kırk dört ürün grubunda aralarında meyve konserveleri ile meyve ve sebze sularının da bulunduğu on altı üründe ihracat iadesi desteği verilmektedir. Geçen yıl, 2009’da verilen toplam desteğimiz 566 milyon 100 bin lira olmuşken 2010 yılında 603 milyon liralık bir kaynak aktarılmış durumdadır.

Yine bu çerçevede ihracat stratejisini hazırladık. Cumhuriyetimizin 100’üncü kuruluş yıl dönümünde ihracatımızın 500 milyar dolara çıkarılması noktasında üç aşamalı bir plan gerçekleştirdik. Birinci plan bu yıl, 2010 yılını kapsayacak. 2010 yılı kısa vadeli programda ihracatın toparlanması ve yeni dünya koşullarına göre yasal ve zihinsel altyapı hazırlanacak. İkinci aşama, 2011-2013 dönemini kapsayan Orta Vadeli Program döneminde değişim ve dönüşümün sağlanması olarak öngörülmüş. 2014-2023 dönemini kapsayan üçüncü aşamada ise ihracatımızda katma değeri yüksek, ileri teknolojiye dayanan ürünlerin ihraç edildiği bir ihracat yapısına dönüşüm tamamlanmış olacaktır.

Bu çerçevede özellikle yeni bir başlangıç olarak üzerinde çalışmış olduğumuz ihracat stratejimizin bir parçası olarak Dış Ticaret Müsteşarlığı, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı, Hazine Müsteşarlığı, Merkez Bankası, Başbakanlık Yatırım Ajansı, TÜBİTAK, TOBB ve TİM başta olmak üzere sivil toplum kuruluşlarımızla beraber “ihracata dönük üretim stratejisi değerlendirme kurulu” oluşturulacaktır. Bu kapsamda, ihracata dönük üretim stratejisi kapsamında ara malı ithalatının azaltılması ve cari açığın düzeltilmesi açısından girdi tedarik stratejisi çalışması başlatılacaktır ve burada -ki bunlar önümüzdeki birkaç gün içinde başlayacak çalışmalardır- kritik girdiler için bir veri tabanı oluşturularak ara malı ithalatının yerine, yerli malı üretiminin yapılması konusunda önemli bir strateji tespit edilmiş olacaktır.

Yine, burada, elli dokuz ihracatçı birliğimizi bir “E-Birlik Projesi” kapsamında toplayarak bütün verilerin tek merkezden işlendiği ve günlük olarak takip edildiği, güncelleştirildiği bir veri tabanı oluşacak.

Otuz üç ülkeyle ilgili ülke masaları oluşturduk. Bu ülke masalarında Dış Ticaret Müsteşarlığından 11 uzman ve uzman yardımcısı, İGEME’den 1 uzman, ihracatçı birliklerinden 1 uzman ve her ihracatçı birliğinden 1 ihracatçı da 14 kişilik bir grupla bütün ülkeleri tek tek analiz ederek, ithalatlarını, ihracatlarını inceleyerek bizim hangi sektörlerde potansiyel olabileceğimizi, hangi sektörlerde öne çıkabileceğimizi veya hangi sektörlerde neden ihracat yapamadığımızı tek tek tespit ederek buna uygun bir çerçeve geliştirecektir.

Efendim, bu çerçevede yine, ülke masalarıyla beraber şu anda yetmiş yedi ülkede, yüz merkezde görev yapan toplam 115 müşavir kadromuz var. Bu çerçevede, 30 ilave kadro konusu, Plan ve Bütçe Komisyonundan oy birliğiyle, muhalefet-iktidar partisinin tamamı, tüm milletvekillerimizin -teşekkür ediyorum tekrar kendilerine- desteğiyle geçmiş ve Genel Kurula gelmiştir. Ümit ediyorum, inşallah Genel Kurulda da bu sayı artırılınca daha geniş bir çalışma alanına gireceğiz.

Ayrıyeten, “pazara giriş komitesi” oluşturuyoruz. “Pazara giriş faaliyetleri çalışma grubu” oluşturuyoruz ve yine pazara girişi engelleyen konular hakkında özel sektörle beraber yine bir çalışma ortamına giriyoruz ve bu çerçevede ülkemizin ilk yirmi ihracatını yapmış olduğu ülke ve potansiyel ülkeleri dikkate alarak gerek müteahhitlik sektörü gerek ihracat sektörüyle ilgili çalışmalarımızı burada gerçekleştireceğiz.

Dört adet Türk Ticaret Merkezi yaptık. Bunlar tamamıyla ihracatçı birliklerinin kendi finansman desteğiyle yapılmıştır ki sizlerin çıkartmış olduğu kanun çerçevesinde gerçekleştirilmiştir. Pekin, Sofya, Riyad ve Cidde’de kurulan bu ticaret merkezlerimizi iş adamları, kendi ofisi gibi kullanabiliyor, randevularını veriyor, gerekirse elemanlarımızın yapmış olduğu tercümanlık hizmetlerini alıyor, faks ve bütün iletişim imkânlarını da buradan kullanabiliyor.

Bir diğer çalışmamız da Sanayi Bakanıyken yapmış olduğumuz girişimci bilgi sistemi sanayi envanteri, şimdi ihracatçı envanteri çalışmasıyla çok önemli bir çalışma gerçekleştireceğiz ve bu konuda KOBİ’lerimizi ihracatçı yapmak istiyoruz, ihracatçı sayısını artırmak istiyoruz. Ve bu çerçevede daha fazla ihracatçı artırmak ve KOBİ’leri ihracatçı yapmak için de “İhracat Koçluğu” şeklinde bir programı uygulamaya koyduğumuzu da özellikle buradan ifade etmek istiyorum. Ve Türkiye'nin hizmet ihracatının artırılması da son derece önem arz ediyor, gerek lojistik gerek teknik müşavirlik gerek sağlık hizmetleri, finansal hizmetler, taşımacılık son derece önem arz ediyor.

Bakın, bu hizmet sektöründe de geçen yıl dünyada yapılan toplam ihracat 3,1 trilyon dolar olmuştur. Türkiye 32,7 milyar dolar hizmet ihracatı gerçekleştirip, 16 milyar dolar da hizmet ithalatı gerçekleştirmiştir, müteahhitlik sektörü ile taşımacılıkta ve lojistikte olmak üzere. Dolayısıyla, Türkiye hizmet sektöründe yaklaşık 16 milyar dolar ihracat fazlası verir bir yapıya kavuşmuştur.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; son olarak da bütün sorulara cevap verdikten sonra, ihracatı gün gün takip ediyoruz, ihracatçı birliklerimizin yapmış olduğu kayıt sistemiyle beraber. Bu konuda mutlaka bilgilendirmek açısından veya bu konudaki gelişmeleri sizlere anlatmak açısından, 1-8 Mart tarihi arasındaki ihracattaki gelişmeleri de sizlere arz ederek konuşmamı bitirmek istiyorum.

Efendim, 1-8 Mart tarihleri arasında tarım alanında yüzde 42,4’lük bir artış gerçekleşmiştir, geçen yılın aynı dönemine göre, yani 2009 yılı 1-8 Martında tarım ihracatımız 226 milyon dolarken, bu yıl sekiz günlük sürede 322 milyon dolar olarak gerçekleşmiştir.

Sanayi ihracatımız 2009’un 1-8 Martında 1 milyar 236 milyon dolarken, şu anda, bu yıl, 2010’da 1 milyar 840 milyon dolara çıkmıştır, yani yüzde 48,9’luk bir artış kaydetmiştir.

Aynı şekilde madencilik sektörü yüzde 61,5’luk bir artış kaydetmiştir.

Toplam olarak baktığımız zaman, 2009’un 1-8 Martında yaklaşık 1 milyar 495 milyon dolarlık bir ihracat gerçekleştirilirken, 2010 yılı 1-8 Martında bu ihracat rakamı 2 milyar 215 milyon dolara çıkmış, yani ihracatımızda yüzde 48,2’lik bir artış olmuştur ve bunu, mart ayındaki ihracatı, aynı şekilde şubat ayındaki aynı dönemdeki ihracatla mukayese edecek olursak görüyoruz ki yüzde 7’lik bir artış da bir önceki aya göre ihracat artışı var. Yani ihracatımız -şükürler olsun- özellikle sanayi ürünleri başta olmak üzere yeniden artış trendine girmiştir.

Fındık ve mamullerinde yüzde 77’lik bir artış vardır. Bunun yanı sıra özellikle tekstil ham maddelerinde yüzde 44,5’luk bir artış, deride yüzde 60’lık bir artış ve kimyevi maddelerde yüzde 117,5’luk bir ihracat artışı; buna karşılık taşıt ihracatında yüzde 76’lık bir artış var. Demir ve demir dışı metallerde yüzde 78’lik bir artış var ve bunun yanı sıra demir çelik sektörü bu ay itibarıyla, mart ayı başlangıcı itibarıyla ilk defa pozitif büyümeye geçmiştir.

İhracatı her gün, gün gün izleyerek, bu konuda ihracatçılarımızın ihtiyaç duyduğu her türlü bilgiyi verirken, diğer taraftan da on aylık Bakanlık yapmış olduğum bu süre içinde 33 ülkeye tam 43 seyahat gerçekleştirdim. Bu seyahatlerimin birçoğuna zaten çok değerli milletvekillerimiz de katıldılar, gerek iktidar gerek muhalefet milletvekillerimiz ve kendileri de bu konuda yapmış oldukları bu ziyaretlerde gerekli katkıyı verdiler ve kendilerine gerçekten teşekkür etmek istiyorum. Bu yapmış olduğumuz 43 ülke ziyareti, tabii süratle devam edecek.

Ümit ediyoruz ki, inşallah, ihracat da 2009 yılı küresel krizinin Türkiye’ye yaşatmış olduğu kaybı yeniden elde edecektir. Yeniden ihracatta Türkiye’yi lider duruma getirecek ve mümkün olduğunca ithal yerine yerli üretimi, ara malı olarak yerli üretimi kullanacak bir yapıya kavuşacağız. Bu yapmış olduğumuz ihracat stratejisinin de ben bu anlamda önemli çalışmalar getireceğine inanıyorum ve 59 ihracatçı birliği başkanımızla beraber bütün gün, bütün saatler boyunca tek tek konuları analiz ederek, onların karşılaşmış olduğu sorunların anında çözümü ve yeni öneriler gerçekleştirilmesi, ülke ülke, hatta ülkelerin özellikle…

BAŞKAN – Sayın Bakan, tamamlayabilirseniz. On dakika ek süre verdim size deminden beri. Diğer sorular var çünkü.

DEVLET BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Devamla) – Çok teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Son o zaman, bitiriyorum.

Efendim, konu ihracat olunca, ne yapayım, hakikaten insanın çok konuşası geliyor.

Şunu çok net ifade edeyim ki, Çin, Amerika, Kanada ve Almanya’yı ülke bazında değil eyaletler bazında tek tek incelemeye başladık ve o kadar çok eyalet var ki, dış ticareti Türkiye'nin dış ticaretinden daha fazla olan yerlerdir, buralarla ilgili çalışmamız da devam ediyor. Dış Ticaret Müsteşarlığının elemanlarının sayısının artırılmasıyla beraber, ümit ediyorum, bu eksiklik de giderilecek.

Bana bu imkânı verdiğiniz için Sayın Başkanım, zatıalinize teşekkür ediyorum.

Yüce heyeti ve tüm milletvekillerimizi saygıyla, sevgiyle, hürmetle tekrar selamlıyor, teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Bakan, bekleyebilirsiniz, oturabilirsiniz; yalnız soruları dinlerseniz, tekrar cevap vereceksiniz.

Sayın Doğru…

REŞAT DOĞRU (Tokat) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Hükûmet sorularımıza biraz geç cevap veriyor, zamanında verse herhâlde güncelliğini korumuş oluruz.

Avrupa Birliği ülkeleri, üreticileri korumak için şeker mamulü ürünlerine yüzde 200’lere varan gümrük uygularken, ülkemiz, bu oranı 2005 senesinde yüzde 130’lar civarına düşürmüştür. Bu durum, şeker pancarı üretimini çok etkilemektedir.

Avrupa Birliği ülkeleri gümrükleri yükseltirken, biz ülke olarak neden bu oranı düşürdük?

İkinci olarak; ülkemizin her tarafında olduğu gibi, Tokat ili Kazova, Kelkit, Zile, Artova ovalarındaki çiftçiler üretimden dolayı yaptıkları borçları ödeyemiyorlar. Ürünler yeterli para yapmamış, değerinde satılmamıştır. Bu da evlere icralar gelmesine sebep olmaktadır. Çiftçiler bitmektedir. Çiftçiler “Devlet borçlarımızı ertelesin, yapılandırsın, ödeyelim.” diyorlar.

Çiftçi, ithal edilen başta soya ve mısır olmak üzere her ürünü üretmeye taliptir. Hükûmetten destek bekleniyor. Hükûmet olarak yeni destekler verecek misiniz? Borçlarla ilgili neler yapmayı düşünüyorsunuz? Eğer destek verilmezse, korkarım önümüzdeki dönemlerde herhâlde epey çiftçilik ürünlerini de ithal ederiz diyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın İnan…

MÜMİN İNAN (Niğde) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Sayın Bakanım, bugün ülkemizde ve Niğde’mizde yaşayan insanların çok önemli bir bölümü bu uygulanan yanlış politikalar sonucu ümitsizlik içerisindedir ve hayata karamsar bakmaktadırlar.

Sosyal hayatın her alanında sorunlar giderek büyümekte, yapılan anketlerde hayatından memnun olmayanların sayısı gittikçe artmaktadır. En önemlisi de toplum içerisinde gittikçe derinleşen bir ayrışma ve kutuplaşmanın baş göstermesidir. Türkiye, normal seyrinden çıkmış ve anormal bir ortamda başıboş bir durumda görünmektedir. Türkiye’nin bu ortamdan çıkması ancak millî ve güçlü bir ekonomik sistemle mümkündür. Şu anda işsizlik almış başını gitmiş ve üretimsizlik Türkiye’nin en baş belaları hâline gelmiştir.

Bu durumdan çıkmanın emek vererek, alın teri dökerek, üreterek ve ürettiğini iyi fiyatlarla satarak mümkün olduğunu belirtmek isterim. Dolayısıyla istihdamı yaratıcı, üretimi teşvik edici tedbirlerin sonuna kadar desteklenmesini, sanayicinin ve ihracatçının önündeki engellerin kaldırılması ve ithalattaki kısıtlamaların giderilmesi için alınabilecek her türlü kanuni çalışmaların yanında olabileceğimizi Milliyetçi Hareket Partisi adına söylüyor ve çalışmalarınızda başarılar diliyor, kolay gelsin diyorum.

BAŞKAN – Sayın Çöllü…

HÜSNÜ ÇÖLLÜ (Antalya) – Efendim, Sayın Bakana dokuz ay sonra da olsa verdiği yanıt için öncelikle teşekkür ediyorum ve şu katkıyı yapmak istiyorum: Türkiye, iklimi ve verimli toprakları, çalışkan üreticileriyle, coğrafyasının sebze ve meyve üretim merkezi hâline gelebilir ama nedense, sağlıklı bir planlama ve doğru bir yönlendirme yapılamadığı için, bu potansiyeli değerlendirmediğinizi düşünüyorum.

Bakın, üretimimizin yüzde 5’ini ihraç edebiliyoruz. Geçen yılın rakamlarına göre ürünümüzün yüzde 25’ini çöpe atmışız. Antalya’da dönem dönem ürünler yollara dökülmekte çünkü emeğinin karşılığını alamaz üretici. O zaman, ihracata özel bir önem vermeli, dönemsel uygulamalar yerine, sistemi sürekli işletecek kurumsal bir destekleme mekanizması kurulmalıdır; böylelikle hem üretici kazanır hem de ülkemiz kazanır diyor, teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Sayın Bakan, size tam on dakika süre veriyorum, bu 3 sayın milletvekilinin sorularını cevaplandırmak için.

Buyurun.

DEVLET BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tekrar yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Efendim, özellikle şunu ifade edeyim: Ben yazılı soru önergelerine -ki Bakanlık yaptım, zannediyorum otuz ay oldu- gerek Sanayi Bakanlığım gerek şimdiki Bakanlığım döneminde, hiçbir şekilde bir tanesine geç cevap vermedim.

REŞAT DOĞRU (Tokat) – Size söylemedim, diğerlerine söyledim.

DEVLET BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Devamla) – Sözlü soru önergelerine gelince, sözlü soru önergelerinde de tabii bana sıra bugün geldi yani özellikle dokuz ay ben bekletmedim. Yani, her zaman için ben sizin sorularınıza amadeyim, her zaman da bilgim çerçevesinde cevap vereceğimi bir kere kesinlikle ifade etmek istiyorum. Gerçekten de sizden gelen soruları ben önemsiyorum çünkü bu sorular bizim çalışmalarımıza bir taraftan yön verirken bizim çalışmalarımıza bir taraftan nerede eksikliğimiz var, hangi problem var, neleri yapmamız noktasında bizi de aydınlatıyor. Ben teşekkür ediyorum, sormaya devam ederseniz ben sevinirim.

Ve bunun çerçevesinde şunu ifade edeyim: Sayın Reşat Doğru’nun bahsetmiş olduğu, özellikle şeker ithalatı, tarımsal ürünleri konusunda... Tabii, bu şeker konusu, biliyorsunuz önemli bir konu. Bununla ilgili kararlar, aslında, tamamıyla Şeker Kurulu, biliyorsunuz Sanayi ve Ticaret Bakanlığıyla ilişkili kuruluş olarak tamamıyla Şeker Kurulu tarafından alınmış olan kararlardır. Ancak, zaman zaman şeker ihracatçılarımızın gündeme getirmiş olduğu, işte, üzerinde fazla gümrük olduğu için, bunun ithalatı ve ihracatı noktasında sıkıntıyla karşılaşmış oldukları görüşünü Şeker Kuruluyla görüştüm ben. Şeker Kurulunun ifadesi de kendilerinin şu anda yüzde 61’lik bir vergi uyguladıklarını yani talep ettiklerini, bu kendileri tarafından yapılsa, tamamıyla serbest bırakılsa, alan, navlun ücretlerinden dolayı yüzde 100’ü aşabilecek bir maliyete geldiğini ifade ediyorlar. Bu konuda Şeker Kurulunda olan arkadaşlarımız da görüşmeleri devam ettiriyor. Tabii ki şeker konusunda, Türkiye'nin maalesef üretim ve üretim fiyatları oldukça yüksektir. Ama bir taraftan da yerli üretimin mutlaka korunması gerekiyor, bu da hep beraber kabul ettiğimiz bir hadise.

Efendim, tarım ürünleri desteği, ihracat desteğine gelince şöyle bir rakam vermek istiyorum. Aslında ihracatçılardan en çok şikâyet aldığım konuların başında geliyor: Geçen yıl, ifade ettiğim gibi, 566 milyon liralık bir ihracat desteği, bana verilen, Müsteşarlığıma verilen destekle yapıldı. 566 milyon liralık bu verilen toplam desteğin yüzde 70’ini biz tarım ürünlerinin ihracatına vermişiz ve tarım ürünlerine verilen destek, toplam desteğin yüzde 70’ini kapsarken, tarım ürünleri ihracatı ise toplam ihracatımızın sadece yüzde 13’üdür ve bu konuda diğer ihracatçılarımız, haklı olarak, verilen ihracat desteklerinin yüzde 70’ine yakınının ihracatın yüzde 13’ünü oluşturan tarım ürünlerine verilmesinin haksızlık olduğunu, dolayısıyla sanayinin özellikle yüzde 80’lere varan bir pay aldığını ve sanayi ürünlerine verilmesi gerektiğini her fırsatta ifade ediyorlar. Bu çerçeveden hareketle, özellikle tarım ürünleri ihracatının desteklenmesi, tarım ürünlerinin desteklenmesi ve bu anlamda Dünya Ticaret Örgütü ve Avrupa Birliğiyle yapmış olduğumuz tabii ki anlaşmalar çerçevesinde kalmak kayıt ve şartıyla, bu çerçevede yapılan destekleri aslında Tarım Bakanlığımızla ve bizim Ekonomi Koordinasyon Kurulunda yapmış olduğumuz görüşmeyle bunları da Tarım Bakanlığının yapabileceği bir mekanizmaya dönüştürmek istiyoruz. En azından, belki daha yüksek, daha ciddi rakamlarla Tarım Bakanlığımızın özellikle tarıma yapmış olduğu milyarlar seviyesindeki -6 milyar lira diye rakamı hatırlıyorum- destekle beraber bunların da yapılabileceği ve daha fazla bir volüme erişebileceği tarafımızdan tespit edildi. Bu konuda, Ekonomi Koordinasyon Kurulunda yapacağımız çalışmalarla tarım ürünlerinin ve tarım ürünleri ihracatının daha fazla desteklenmesi ve tarım ürünlerinin sanayiyle entegrasyonunun sağlanması bizim açımızdan son derece önemli, özellikle meyve suyu, konsantre vesaire başta olmak üzere. Bu çerçevede, tarım ürünlerine olan ihracat desteği de Tarım Bakanlığı olarak, şu anda ama bir çalışmadır bu, netleşmiş bir çalışma değildir, böyle bir şekilde yapma düşüncesi içindeyiz. Bu sene de verilen pay bize 603 milyon liradır. 603 milyon lirayla ihracatımızı, ki 107,5 milyar dolar Orta Vadeli Program’da hedefimizdir ama biz 111 milyar doların -inşallah- altına düşmeyecek şekilde bir seferberlik içindeyiz, 111 milyar doların daha üzerine taşıyabilecek bir ihracat çalışması içindeyiz. Tabii, bunu yapmak için de ihracatımıza gerekli desteği -biraz evvel saymış olduğum on üç başlıkta- vermeye devam edeceğiz.

Efendim, bunun yanı sıra Sayın Mümin İnan’ın bahsettiği konu -ki desteklerine her zaman teşekkür ediyorum, sizlerden gelecek her türlü desteğe- ihracat konusu Türkiye'nin konusu, Türkiye'nin meselesi ve gerçekten ihracat, Türkiye'nin bu geçmiş olduğumuz son yedi yıldaki üretimini artıran, istihdamını gerçekleştiren ve Türkiye'nin ekonomi sıralamasını düzelten, gerçekleştiren bir ivme olmuştur. Bugün dünyanın birçok ülkesinde istihdam yaratmanın yolunun ihracatı artırmak olduğu bütün idareler tarafından bir yerde belirlenmiştir. Biz de aynen -yine bu yıldan başlamak üzere- ihracatımızın daha fazla artırılmasını, ihracatın artırılmasıyla beraber sanayi üretimi ve yatırımın artırılması ve istihdamın artırılmasını hedefledik ve bu zaten rakamlara yansıyor, görüyorsunuz. İhracatın artış açıklamasının arkasında bu sefer, sanayi ürünleri, sanayi üretim endeksi ve kapasite kullanım oranlarının birbirine paralel seyreden bir gelişmesini de izliyoruz. İhracat rakamları arttıkça sanayi üretimi artıyor birbirine bağlı olarak ve sanayinin, ihracatın dışındaki payının yüzde 80’e yakın olmasından kaynaklanan bir gelişmedir bu, doğrudur; bu konuda, işsizlik konusu sadece Türkiye'nin değil, kabul etmek gerekir ki dünyanın başının belasıdır. Gerçekten, bu konuda İspanya’da çok ciddi sıkıntılar vardır. Evet, Türkiye'deki işsizlik yüzde 14’lere çıkmıştır ama bu yüzde 14’lerde Türkiye'deki nüfusun artması, iş gücüne katılım sayısının fazlalaşması… Ben yirmi yedi yıl sanayicilik yapmış, yirmi yedi yıl boyunca da nitelikli eleman bulamamış bir eski sanayici olarak bu konudaki temel problemin istihdamın arzı ile talebi arasındaki dengesizlikten kaynaklandığını ifade ediyorum. Bunun için de yapmış olduğumuz çalışmada, aktif iş gücü programlarıyla ve ayırmış olduğumuz kaynaklarla, Çalışma Bakanlığımız tarafından illerde istihdam kurulları oluşturuldu biliyorsunuz. İllerde odaların, esnaf odalarının bir araya gelerek ve ilin yetkililerinin bir araya gelerek hangi ilin hangi istihdam konusunda talebi olduğu ve buna uygun bir arzın sağlanmasıyla, işsizlik üzerinde bunun çok önemli bir etki yapacağına inanıyorum. Çünkü gitmiş olduğum organize sanayi bölgelerinde, gitmiş olduğum sanayi sitelerinde, girişlerinde hâlâ ciddi manada eleman arandığını… Benim eski firmamda -ki kardeşlerime devrettim siyasete girdikten sonra- bile şu anda nitelikli eleman arayışında olduğunu kendi kardeşim ifade ediyor. Gazete ilanlarına bakın, eleman… Türkiye’de -dediğim gibi- istihdamın arzı ile talebini buluşturmak zorundayız, tabii ki bu da bizim yapacağımız çalışmalarla. Yani, ben topu başka yere atmak için söylemiyorum, ama bunun kesin çözümünün -tabii ki bugünden yarına hemen çözülebilecek bir konu değil- mesleki eğitim ve ihtiyaç duyulan alanlarda arz yapılmasıyla beraber bir nebze olsun çözülebileceği kanaatindeyim.

Sayın Çöllü’nün bahsetmiş olduğu konuyla… Yine, aynen, biraz evvel Sayın Hocama, Sayın Doğru’ya vermiş olduğum cevapta olduğu gibi, tabii ki tarımsal ürünlerin desteklenmesi ve Türkiye’de tarımsal ürünlerin üretiminin yapılması ve bunların ihracatının yapılması, ihracatıyla beraber sanayi entegrasyonunun yapılması, üretim açısından, istihdam açısından, ihracat açısından büyük rol oynamaktadır. Bunu –dediğim gibi- Tarım Bakanlığımızla yeni yapmış olduğumuz çalışma çerçevesinde daha geniş bir şekilde ele alarak… Tabii ki ihracatından sorumlu yine mevki ve yer olarak gerek benim Müsteşarlığım gerek bana, benim Bakanlığıma bağlı Müsteşarlık olarak bu konudaki çalışmalarımızı yapıyoruz ancak tarım ürünlerinde, biraz evvel bahsettim, verilen desteklerde elimiz kolumuz tabii ki çok sağlam, çok rahat değil. Gerek Dünya Ticaret Örgütünün bu alanlarda koymuş olduğu kısıtlamalar var gerek Avrupa Birliğinin, Gümrük Birliği Anlaşması’ndan kaynaklanan anlaşmalar var; bu çerçevede bunlar dikkate alınacak.

Burada tek bir problem, bize geçmişten beri gelen en büyük problem şudur: Avrupa Birliğiyle Gümrük Birliği Anlaşması yapılırken maalesef bu konuda biz Gümrük Birliği Anlaşması’na, Avrupa’nın üçüncü ülkelerle yapmış olduğu anlaşmalara Türkiye’nin taraf olmasını koymamışız. 1 Ocak 1996 yılında bu anlaşma yapılırken, bu anlaşmaya bu madde konulmadığı için bugün Avrupa Birliği ülkelerle serbest ticaret anlaşmasını yapıyor ve ancak biz, Avrupa Birliği serbest ticaret anlaşması yaptıktan sonra devreye girebiliyoruz. Şu anda Türkiye, 12, Avrupa Birliği, EFTA, artı 12 ülkeyle serbest ticaret anlaşması yapmıştır ancak, 1 Ocak 1996’da konulmayan bu hükümden dolayı maalesef bugün Avrupa Birliğinin arkasından resmen nal topluyoruz ve haksız rekabet var.

Bakın, Meksika 2000 yılında Avrupa Birliğiyle serbest ticaret anlaşması yaptı, sene 2010, aradan geçen on yıla rağmen biz hâlâ müzakereleri başlatamadık, Meksika kabul etmiyor. Aynı şekilde Cezayir 2005 yılında bu anlaşmayı yaptı, Serbest Ticaret Anlaşması’nı Avrupa’yla, biz beş yıldır nal topluyoruz ve yapamıyoruz. Dolayısıyla Avrupa’nın ürünü Cezayir’e, Meksika’ya çok düşük tarifelerle, hatta gümrüksüz girerken, maalesef, bizim ürünlerimiz, serbest ticaret anlaşması olmadığı için, yüksek gümrüklerle giremiyor.

Cezayir’in ithalatına baktığımız zaman yüzde 44’ü Avrupa mallarından, yüzde 4’ü sadece Türk ürünlerinden müteşekkil. Bu çerçevede bunu da Avrupa Birliği nezdinde yeniden görüşüyoruz, yeniden onlarla tartışıyoruz. İnşallah, bu konudaki kapıyı da açarsak, Serbest Ticaret Anlaşması’na, Avrupa’nın yaptığına ben de aynı gün taraf olursam, zannediyorum, bu da önemli bir etki getirecektir.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; tekrar teşekkür ediyor, yüce heyeti saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakan.

Sayın milletvekilleri, 1, 2, 4, 6, 7, 8, 9, 13, 19, 23, 44, 134, 184, 244 ve 311’inci sıralardaki sözlü soru önergeleri cevaplandırılmıştır.

Birleşime on beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 17.31


İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 18.01

BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER

KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Harun TÜFEKCİ (Konya)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 70’inci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

Alınan karar gereğince diğer denetim konularını görüşmüyor ve gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına geçiyoruz.

1’inci sırada yer alan, Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu'nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri

1.- Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/324) (S. Sayısı: 96)

BAŞKAN - Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

2’nci sırada yer alan, Türk Borçlar Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu'nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

2.- Türk Borçlar Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/499) (S. Sayısı: 321)

BAŞKAN - Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

3’üncü sırada yer alan, Milletlerarası Para Fonu ile Milletlerarası İmar ve Kalkınma Bankasına Katılmak İçin Hükümete Yetki Verilmesine Dair Kanuna Ek Milletlerarası Para Fonu Ana Sözleşmesinde Değişiklik Yapılmasına İlişkin Belgelerin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu'nun görüşmelerine başlayacağız.

3.- Milletlerarası Para Fonu ile Milletlerarası İmar ve Kalkınma Bankasına Katılmak İçin Hükümete Yetki Verilmesine Dair Kanuna Ek Milletlerarası Para Fonu Ana Sözleşmesinde Değişiklik Yapılmasına İlişkin Belgelerin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/761) (S. Sayısı: 458)

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

4’üncü sırada yer alan, Milletlerarası İmar ve Kalkınma Bankasının Ana Sözleşmesinde Değişikliğin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

4.- Milletlerarası İmar ve Kalkınma Bankasının Ana Sözleşmesinde Değişikliğin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/786) (S. Sayısı: 460)

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

5’inci sırada yer alan, Sebze ve Meyve Ticaretinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun Tasarısı ile Avrupa Birliği Uyum, Tarım, Orman ve Köyişleri ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonları raporlarının görüşmelerine başlayacağız.

5.- Sebze ve Meyve Ticaretinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun Tasarısı ile Avrupa Birliği Uyum, Tarım, Orman ve Köyişleri ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonları Raporları (1/743) (S. Sayısı: 471) (x)

BAŞKAN - Komisyon? Burada.

Hükûmet? Burada.

Komisyon raporu 471 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Sayın milletvekilleri, alınan karar gereğince, bu tasarı İç Tüzük'ün 91'inci maddesi kapsamında temel kanun olarak görüşülecektir. Bu nedenle, tasarı, tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanıp maddelerine geçilmesi kabul edildikten sonra bölümler hâlinde görüşülecek ve bölümlerde yer alan maddeler ayrı ayrı oylanacaktır.

Tasarının tümü üzerinde gruplar adına söz isteyen: Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İzmir Milletvekili Sayın Mehmet Ali Susam, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Edirne Milletvekili Sayın Cemaleddin Uslu, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Trabzon Milletvekili Sayın Mustafa Cumur, Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına Hakkâri Milletvekili Sayın Hamit Geylani.

Şahıslar adına: Yozgat Milletvekili Sayın Abdulkadir Akgül, Antalya Milletvekili Sayın Tayfur Süner.

İlk söz Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İzmir Milletvekili Sayın Mehmet Ali Susam’a aittir.

Buyurun Sayın Susam. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA MEHMET ALİ SUSAM (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sebze ve Meyve Ticaretinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun Tasarısı’yla ilgili Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına görüşlerimizi belirtmek üzere söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Öncelikle, bu yasayla ilgili görüş ve önerilerimizi belirtmeden önce, bu yasayla ilgili önemli çalışmalara katkı koyan hem Komisyonun hem alt komisyonun çalışmaları nedeniyle kendilerine teşekkür ediyorum.

Tabii ki bu yasanın genel itibarıyla her aşamasında grup olarak da katkılarımızı koymaya çalıştık. Bu yasa çok önemli bir yasa. Bu yasa, üreticiden tüketiciye kadarki zincirde üretici, üretici birlikleri, kooperatifler, taşıma, ambalaj, depolama, buzhane, bu işin satımıyla uğraşan pazarcı, lokantacı, market ve en sonunda büyük halk kesimini ilgilendiren bir yasa. Meyve ve sebze Türkiye’de her yaşayan insanın çok ciddi şekilde ilgisini çeken ve bu konudaki düzenlemeleri yakından takip ettiği bir olay. Bu anlayışla sebze ve meyvenin her aşamasında olayı derinlemesine incelemek ve bu yasada her kesimin ortak çıkarlarını yakalamak ve ortak çıkarlarını uyuşturma noktasındayız. Tabii ki bu noktada üretici ile tüketici birinci öncelikle bu yasanın ana unsurları hâlinde kendini göstermektedir.

                        

(x) 471 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

Ülkemizde meyve ve sebze ticaretinin toplam değeri yaklaşık 42 milyon ton civarında. Bunun 27 milyon tonu sebze olarak, 15 milyon tonu da meyve olarak kendini gösteriyor. Ticaretin yüzde 5’i ihracat olarak toplam mal değeri içerisinde yer alıyor ve geri kalan yüzde 95 oranın yaklaşık yüzde 25’i zayi olan bir noktada. Geriye kalan malın da bir kısmının hallerde, bir kısmının da serbest ticaret içerisinde satışı yapılıyor.

Bakanlığın bu yasayı hazırlarken temel mantığı, hallerin bugüne kadar yönetildiği yasal düzenlemelerde piyasanın istediği kuralları yerine getirmede yetersizlikler doğduğu, özellikle 552 sayılı Kanun Hükmündeki Kararname’de yönetilen son yapının eksiklikler barındırdığı, piyasada rekabeti yaygınlaştırmaya yönelik bir yapının olması, tekelleşme var olduğu ve bu tekelleşmenin ortadan kaldırılması gerektiği gibi bazı gerekçelerle, hallerin modernizasyonu, ürünlerin ve üreticilerin hal ve üretici pazarlarında daha iyi temsil edilmesi ve malların kimliğinin olması, gıda güvenliğinin olması, hallerin modernizasyonuyla birlikte üreticinin elinden çıkan malın tüketiciye giden aşamasında düzenlemelerin ve değerlendirmelerin iyi yapılması noktasındaki düşünce tarzıyla hazırlandığı, Bakanlığın sunuş konuşmalarında da gösterilmektedir. Bu tespitler, katılınmayacak ve üzerinde ortak fikir oluşturulmayacak düşünceler değildir. Biz de bu anlamıyla bunlara katılıyoruz, ancak Bakanlığın Avrupa Birliğine uyum sağlama aşamasında bu işleri yaparken, bu meydana getirdiği tasarıda çok önemli bir eksiklikle karşı karşıyayız. Bu tasarıda üretici, Avrupa Birliğinin normlarına uygun bir örgütlenme anlayışı içerisinde değil. Türkiye’de üretici birlikleri yeteri kadar oluşmuş durumda değil. Üretici, malı üretim aşamasından önce başlayarak, üretim aşamasında ve pazara sunuş aşamasına kadar örgütlü bir güçle piyasanın ve fiyatın oluşmasına katkı koyabilecek güçlü bir organizasyon içerisinde değil. Üreticinin bu noktadaki eksikliği, doğal olaraktır ki, bu yasayı yaparken piyasada oyuncularla üretici arasındaki dengede üreticiyi destekleyen bir anlayış içerisinde olmalıdır.

Avrupa Birliğinde tarım politikaları oluşturulmuş ve oluşturulan bu tarım politikalarında üretici birlikleri çok önemli yer almıştır. Maalesef bizim ülkemizde üreticiler “küçük çiftçi işletmeleri” şeklinde büyük oranda örgütlendikleri için bunların bu aşamada organize bir şekilde piyasada fiyat oluşturma şansları yoktur.

Bakanlığın tarım politikalarına da baktığınızda, üretimin desteklenmesi konusunda çok önemli katkılar koyduğunu söylemek mümkün değildir. Üretimi teşvik eden bir tarım politikası, Hükûmetin, yoktur. Buna son 2010 yılı bütçe rakamlarıyla baktığınızda, 2010 yılında 286 milyarlık harcama kalemleri olan bütçede faize ayrılan kalem 56 milyar, tarım desteklenmelerine ayrılan para 5,6 milyar. Yani bu bütçeden 10 birim faize para giderken 1 birim üreticiyi desteklemeye gitmektedir ve bu anlayışla Türkiye’de üreticiye verilen desteğin eksikliği nedeniyle üretici hem üretim aşamasında hem de pazar aşamasında Hükûmet tarafından tarım politikaları açısından iyi bir desteğe tabi olmadığı için, maalesef, sıkıntı içerisindedir.

Bu yasada Hükûmetin üreticinin örgütlü üretici birlikleriyle desteklenmesi için yaptığı tek şey vardır:

1) Hallerde ve üretici pazarlarında üretici birliklerine ve üreticiye yüzde 20 kontenjan koyması,

2) Üreticinin hale gönderdiği üründe üreticinin alacağının tahsil edilmesinde, kurulmuş olan hal hakem heyetleri vasıtasıyla tahsilatta çıkan zorlukların üretici lehine güvence altına alınmasıdır.

Bu iki nokta, bizim açımızdan da katıldığımız ve desteklediğimiz bir noktadır ancak üreticinin üretici pazarlarında ve hallerde yüzde 20 kontenjanı kullanamaması ihtimali değerlendirilmiş ve “O noktalarda diğer taliplilere bu yerler verilir.” denmiştir. Neden bu nokta konmuştur? Neden üreticiler halde ve üretici pazarlarında yüzde 20’lik bir yer bulamamaktadırlar? Çünkü, üretici örgütlü bir güç olarak ne halde ne de üretici pazarında kendini temsil edebilecek noktada değildir. Geçmiş Yasa’da da, aynı şekilde, hem üretici pazarlarında ve hem halde üreticiye ayrılmış yerler vardı. Ama, bunlar, yine, üreticiler tarafından, maalesef, doldurulamamıştır. Bunun nedeni Türkiye’de üreticinin güçsüz olmasıdır.

İkinci bir olay: Üreticiye, bu süreç içerisinde, piyasada hal dışındaki unsurların devreye girmesi noktasında bu kanunun verdiği imkândır. Bu kanun, eskiden hale giren malların bundan sonra hale girmeden bildirim yapılarak, yüzde 2 rüsum ödeyerek alım satımını yapmaya imkân vermektedir. Belki de bu yasa tasarısının en önemli farklılıklarından bir tanesi budur. Yani tekelleşmeyi, hale girmeyi azaltarak, piyasada marketlerin, büyük tüccarın veya hal dışı komisyoncuların bu işi yapabilmesinin önünü açmaya yönelik önemli imkânlar sağlamaktadır. Bu konuda getirilen bu düzenlemenin anlatımında da, Bakanlık “Piyasada bir tekelleşme var, herkes hale girmek zorunda kalıyordu. Avrupa Birliğinde de mallar büyük oranda zincir mağazalarda satılıyor. Onun için, biz, hale bildirim dışında hiçbir zorlama getirmeden serbest pazar içerisinde piyasanın oluşmasını sağlayalım.” diye bir mantık içerisinde gelmiştir. Bu, ilk görünüşte haklı, doğru görülen bir mantık olabilir ancak meyve ve sebzede bugün piyasayı oluşturan, piyasanın fiyatını oluşturan üreticiler değil, büyük oranda pazara hâkim olan güçlerdir. Bunun neden böyle olduğunu sizler de yaşayarak görürsünüz. Dönem dönem üreticinin tarlada döktüğü ürünün İstanbul’da, İzmir’de, Ankara’da çok yüksek fiyatla satıldığını görünce, neden tarlada dökülen ürün şehirde bu kadar pahalı diye isyan edenlerin altında yatan neden, üreticinin ürettiği malı pazarlama aşamasına kadar getirme organizasyonundan yoksun olması, pazara hâkim olanların aldıkları malı pazara hâkim olmanın verdiği güçle istedikleri gibi pazarlayabilme şansına sahip olmalarıdır. Bugün bu yasayla böyle bir imkân oluşma ve böyle bir tehlike oluşma noktasına gitmektedir.

Bugün Bakanlığın hazırladığı sunumda, örnek aldıkları Avrupa Birliğinde yüzde 70 oranda mallar, zincir mağazalar ve büyük alışveriş merkezlerinde satılmaktadır. Bakanlığın görüşü şudur: “Ben kayıt dışılığı önleyen bir kontrolü yapamıyorum. Ben kamu denetimini bu yasada, geçmiş yasalarda da istediğim gibi kullanamıyorum ve sonuçta yüzde 70 kayıt dışılık var. Bu kayıt dışılığı nasıl önlerim? Büyükler bu piyasaya girip iş yaparsa onlar zaten kayıt içerisindedir. Kayıt içerisinde oldukları için, ben bu işin ticaretini büyüklere aktarırsam, o zaman ben piyasada kayıt dışılığı önlemiş olurum.” mantığı vardır. Bu ise, kayıt dışılığı önleme anlamında başlanan yolda, sonuç itibarıyla pazara egemen olan büyük güçlerin nasıl marketçilikte küçük esnafı devre dışı bırakıp büyük bir güç elde edip üreticiler üzerinde baskı oluşturup fiyatı istedikleri gibi oluşturdukları, onların üzerlerinden ciddi yükler ve bedeller alarak para kazandıkları gibi, yakında, bu yasa eğer büyük bir piyasa kontrolü, büyük bir denetim olmazsa, üreticinin üzerinde pazara hâkim olmanın vermiş olduğu güçle, pazarda bu gücün verdiği güçle üreticiden istediği fiyata malı alabilme noktasına gelecektir. Bizim bu yasada en büyük çekincemiz, en büyük karşı çıktığımız noktaların başında bu gelmektedir.

Yavaş yavaş bu yasada haller devre dışı kalacaktır çünkü halin rüsum gelirleri azaltılmıştır. Özel sektörün hal yönetimindeki ve hal kurma yetkileri artırılmıştır ve hallerin yap-işlet-devret modelleriyle özelleştirilmesinin önü açılmıştır. Rüsumu azalmış, yükü ağır gelen ve belediyelerin şu an içinde bulundukları koşullarda mali imkânsızlıkları nedeniyle hem hallere yatırım yapmaktan vazgeçer hem de halleri özelleştirme noktasına giderek, giderek bu piyasayı kamu denetiminden uzaklaştırıp büyük oranda serbest pazarın insafına terk eden bir noktaya gelecektir. Burada en büyük tehlike budur. Bu anlamıyla, biz bu yasa çıkarken Bakanlığa bu konuda uyarıyı yapmayı ve bu Meclisin huzurunda kamuoyuna bu konudaki uyarıyı yapmayı bir görev biliyoruz. Giderek Avrupa Birliğinde var olan, pazardaki satılan malın yüzde 70’ine hâkim olan zincirler bizde de olacaktır.

“Peki, Avrupa Birliğinde böyle, biz Avrupa Birliğine girmek istemiyor muyuz, neden buna karşı çıkıyorsunuz?” derseniz, Avrupa Birliğinde o pazarda yüzde 70’i satan güçler karşısında üretici örgütlü bir güce sahip. Bakın, Fransa’da satılan narenciyeyi beş tane firma alıyor ama bütün narenciye, üretici birlikleri ve kooperatifler vasıtasıyla satılıyor. Yani piyasayı belirlemede üretici birlikleri kendi kaderine terk edilmiş noktada değil, onlar gerekirse pazarlamayı yapabilecek noktada güçlü olma durumundalar ama Türkiye’de üretici birlikleri bu anlamıyla güçlü değil. Onun için, güçlü, pazara hâkim bir grubu kendi başına bıraktığınızda o üreticiyi, hele hele finansmana erişmesi zor, ürünü ekmeden önce paraya ihtiyacı olan, nereye  satacağı konusunda kendisini bilgili hissetmeyen üreticiyi, bugün giderek ciddi bir şekilde bu güçlerin karşısında çaresiz ve tek başına bırakabilirsiniz. Bu anlayışla bu konunun altını çizmek istiyoruz. Bizim bu yasadaki en büyük sıkıntımız budur.

Bu yasa aynı şekilde “Avrupa Birliği normlarına göre hazırlandık.” demelerine rağmen Avrupa Birliği tarafından da benzer çekinceler dikkate alınarak şu değerlendirme yapılmıştır şubat ayında: Avrupa Birliği Genel Sekterliği, Avrupa Birliği uyum yasası çerçevesinde bu çıkan yasanın Avrupa Birliğine uyumu sağlamadığı, sadece ülkede ulusal bazı ihtiyaçlara cevap verdiği raporunu vermiştir. Yani Avrupa Birliği de bu çıkan yasadan memnun değildir. Bunun nedeni nedir? Bunun nedeni bizde bu yasa çıkarken, az önce söylediğim gibi üreticinin örgütlü olmadığı, hallerin gücünün giderek azaldığı, Avrupa’da var olan hallerdeki kamu yönetiminin giderek özel sektöre devredildiği şeklindedir. Bakınız, Bakanlık burada hazırlık yapmış, Almanya’dan, Amsterdam’dan, Londra’dan ve Paris hallerinden örnekler vermiş. Bütün hepsinin hal yönetimlerinde etkin olan yapı, kamu yapısı; belediye, devlet ve oradaki örgütlü güçlerin ortak yapılanması veya sadece belediye-kamu yapılanması. Eğer bu işin içerisinden kamuyu çekip alırsanız, kamu denetimini etkin kılmazsanız, bir süre sonra “serbest pazar oluşturuyorum” adı altında başladığınız süreç, sizi büyük satın alma gücüne sahip olanların küçükleri ve üreticiyi ezdiği bir noktaya götürme noktasında olacaktır.

İkincisi, bu yasanın adında, sebze meyvenin dışında, piyasada derinliği olan malların satılabilmesi adına yasanın adında da değişiklik yapılmıştır. Bu değişiklik de Avrupa’daki örneklerine bakılarak yapılmaya çalışılmış ancak bu yasada Türkiye’deki var olan bazı yapılar atlatılmıştır. Türkiye’de gıda sektöründe uzun sürelerdir var olan gıda çarşıları, borsalar, ürün borsaları ciddi şekilde bir güç olarak kendilerini hissettiren noktadadır. Bu anlamıyla bu yasada ağırlık, sebze ve meyvenin yer aldığı ve kamu denetiminde üretici birliklerinin pazara egemen olabileceği kanalların açık olduğu, üreticilerin desteklendiği bir yapıda olmak zorundaydı.

Bu anlamıyla bu yasaya genel çerçevesinde destek verirken, genel çerçevesinde kabul oyu kullanırken, üreticinin kendi kaderine terk ettiği bir tarım politikası, üreticinin pazara egemen olamadığı bir hal yasası ve “serbest rekabet” adı altında kamu denetiminden ve kamunun etkinliğinden uzaklaştırılan bir pazarlama anlayışının egemen olması nedeniyle eleştirilerimizi burada belirtmek durumundayız.

Değerli arkadaşlarım, burada pazarcıların ve market, lokanta ve restoran gibi işletmecilerin...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.

MEHMET ALİ SUSAM (Devamla) - ...hak ve menfaatlerinin korunabilmesi noktasında da yine onların örgütlü güçlerinin devreye sokulması olumlu bir çaba olarak görülmelidir. Ancak burada sadece yapılan, hal hakem heyetlerinde bu kuruluşların temsilcilerinin görüş belirtmesi noktasında komisyonlarda yer alınmasıdır.

Genel çerçevede söylediğimizde, özünde itirazlarımız, üreticinin örgütlü olmadığı, serbest pazar adına büyük güçlerin tekel oluşturabileceği çekinceleriyle birlikte, genelinde yapılan düzenlemelere komisyonlarda verdiğimiz katkıları burada da -bazı değişiklik önergeleriyle- vererek bu yasanın çıkıp piyasada hızla üreticinin malının değerlenmesi, tüketicinin hak ettiği fiyatla daha ucuza, kaliteli, nereden aldığını bildiği ve sağlıklı, hijyen koşullarda ürün almasını sağlayacak bir yasanın oluşmasına katkı koymaktır.

Bu duygularla, huzurlarınızı saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Susam.

Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Edirne Milletvekili Sayın Cemaleddin Uslu. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA CEMALEDDİN USLU (Edirne) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 471 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın geneli üzerinde Milliyetçi Hareket Partisinin görüş ve önerilerini belirtmek üzere söz aldım. Sizleri saygılarımla selamlıyorum.

Konuşmama başlarken, Hakkâri’nin Şemdinli ilçesinde PKK terör örgütü tarafından döşenen mayının patlaması sonucunda 1 askerimizin şehadeti ve 3 askerimizin yaralanmasıyla vuku bulan elim hadisenin hepimizi yüreğimizden yaraladığını belirtmek istiyorum. Ayrıca, Elâzığ ilimizin Karakoçan ve Kovancılar ilçelerinde meydana gelen ve 57 vatandaşımızın hayatını kaybetmesine, çok sayıda vatandaşımızın ise yaralanmasına neden olan depremin üzüntüsü içerisindeyiz. Terör saldırısında şehit olan Mehmetçik’imize ve bu doğal afette hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Cenabıallah’tan rahmet, yaralılara acil şifalar, milletimize başsağlığı diliyorum.

Değerli milletvekilleri, bu yasa tasarısı toplumun tamamını ilgilendiren önemli bir tasarıdır. Yaş sebze ve meyvenin hem üretimi hem ticareti ve hem de tüketimi, bu ürünlerin üretimiyle uğraşan üreticileri, üretici kooperatifleri ve birlikleri, taşıyıcıları, aracı ve komisyoncuları, toptan ve perakende çalışan tüccarları, dış satımcı ve dış alımcıları, yerel ve merkezî kamu kurumlarını ve en önemlisi, bu ürünlerin tüketicisi konumunda geniş halk kitlelerini çok yakından ilgilendirmektedir.

Toptancı halleri Türk üreticisinin yıllar önce tanıştığı ve ürünlerini paraya çevirdiği borsalardır. Eski deyimiyle burada faaliyette bulunanlara “kabzımal” denilerek, hukuk dilimizdeki “ahzükabz” yetkisi verilen kişi olarak literatürümüze giren bu meslek, yıllar önce hal komisyonculuğu şeklinde devam etmektedir. Böyle bir sisteme neden gerek duyulduğunun çok kişi tarafından merak edildiği görülmektedir.

Konuyu kısaca özetlemek gerekirse, Türkiye resmî verilere göre 43-45 milyon ton sebze ve meyve üreten büyük bir ülkedir. Dünya sebze üretimindeki payı yüzde 5, meyve üretimindeki payı yüzde 3 seviyelerindedir. Sebze ve meyve, raf ömürleri çok kısa olan ve anında satılarak tüketiciye ulaştırılması gereken gıda maddeleri grubunun en üst sırasında yer almaktadır. Mevsiminde bu ürünleri satın alarak depolamaya imkân bulunamadığı için, günlük olarak borsada bu malların hem fiyatlarının belirlenmesi hem de satışının bir an önce yapılmasından başka çare bulunamamıştır. Bilinmesi gereken çok önemli bir nokta da, sebze ve meyvenin maliyet esasına göre değil de borsada oluşan günlük fiyata göre satılıyor olmasıdır. 2008 yılı fiyatlarıyla 40 milyar TL seviyelerinde bir işlem değeri oluşmuştur. İşte bugünkü şekliyle toptancı hallerinin böylesine önemli bir fonksiyon üstlendikleri de zamanla anlaşılmıştır.

Türkiye, sahip olduğu uygun toprak ve iklim koşulları sebebiyle, sebze ve meyvede çeşitlilik ve üretim miktarları yönüyle Avrupa Birliğinin rekabet edemeyeceği ülkelerin başında gelmektedir. Üretilenlerin acilen pazarlanması ve paraya çevrilmesinde yıllardır hizmet veren toptancı halleri, borsa görevini başarıyla yerine getiren yerler olmuştur.

Toptancı halleri, kamuoyunda bilinenin aksine, komisyonculara değil üreticilere ve üretici malını pazarlayan ticaret erbabına çok gerekli olan bir mahaldir, üretici mallarının fiyat bulduğu yerlerdir. Bu malların fiyatları günlük arz ve talebe göre belirlenmekte, maliyet unsuru dikkate alınmamaktadır. Bu gerekçe bile toptancı hallerinin mutlaka faal olmasını gerektirmektedir. Sebze ve meyveler raf ömrü çok kısa olan mallardır. Alım satımlarının mutlaka gününde ve kısa sürede yapılması zorunludur. Bu sebeple sebze ve meyvelerin çevre ve insan sağlığı düşünülerek ayrı bir mahalde toplanması ve alım satışlarının özel yerlerde yapılması çok önemlidir. Türkiye’nin yıllık 45-50 milyon tonluk üretimi düşünüldüğünde toptancı hallerine kesinlikle ihtiyaç bulunduğu görülecektir.

Türk çiftçisi küçük ölçekli arazide işleyerek üretim yapmaktadır. Tasarıyla öngörülen husus, zincir marketlerin büyük üreticiler yaratıp küçük üreticileri kendi arazilerinde veya büyük tarımsal sanayi kuruluşlarında çalışır duruma getirmesi olmamalıdır. Türk çiftçisi bu duruma düşürülmemelidir.

Değerli milletvekilleri, bir konuya da dikkatlerinizi çekmek istiyorum. Bütün ülkelerde olduğu gibi ülkemizde de tarım ürünlerini uzun yıllardan beri desteklediğimiz bilinmektedir. Bu amaçla çeşitli organizasyonlar kurulmuş ve devlet bu kuruluşlara ürün satın alma, işleme ve pazarlama görevleri vermiştir. Örnek olarak Toprak Mahsulleri Ofisi buğday ve diğer tahılları, tarım satış kooperatifleri birlikleri on beş civarında tarım ürününün destekleme alımları, işletilmesi ve pazarlamasını üstlenmişlerdir. Devlet, bu kuruluşları, üreticiye ve tüketiciye olan görevlerini yerine getirebilmeleri için mevzuat düzenlemeleriyle desteklemiştir. Uzun yıllar, bu kuruluşlar, destekleme alımları sebebiyle görev zararlarıyla karşılaşmış, bu zararlar da bir şekilde hazinece üstlenilmiştir. Dikkatinizi çekmek isterim, bu zararlar devletin siyaseten verdiği kararların neticesinde oluşmuştur. Bugün Hükûmetin kenara attığı, ilgilenmediği ve zor durumda olan bu kuruluşlar da ne yazık ki batma noktasına getirilmişlerdir.

Türkiye’de devletin doğrudan hiçbir desteğinin bulunmadığı ürünlerin başında sebze ve meyveler gelmektedir. Bu sektör yıllardır kendi imkânlarıyla milyonlarca ton sebze ve meyve üretmekte, yeni çeşitler geliştirmekte, milyonlarca üreticimiz ürettiklerini toptancı hallerinde paraya çevirmekte ve her geçen gün üretim alanları büyümektedir.

Kapalı seralarda, çok küçük alanlarda başlayan örtü altı üretim bugün çok büyük sanayi tesisleri hâline gelmiş ve yılın on iki ayı üretim yapılmaktadır. Bu sektörde ürünlerin satın alınması, işletilmesi ve pazarlanmasında devletin 1 lira desteği yoktur. Toptancı hal sistemi, başarıyla, yıllardır bu sektörü Türkiye’nin üretim ve ihracat lokomotifi yapma gayretindedir. Her ne olduysa, ülkemizde mantar gibi biten ve şehir merkezlerini, hatta ara sokaklara kadar ülkemizi işgal eden perakende zincirlerin para kazanma hırsı küçük esnafımızı bitirmiş, birçok işyeri kepenk kapatarak yerini bu zincir mağazalara terk etmiştir.

Bugün kapanan iş yeri sayısı ve işsizliğin geldiği seviye ortadadır. İşte bu yüzden bu yasa tasarısı da toplumda zincir mağazalarla ilgili bir yasa tasarısı gibi algılanmış ve haklı tepkilere sebep olmuştur. Bugün burada tartışılan bu tasarı, genel gerekçesinde ifade edilen hususların yanında, yabancı zincir gruplarının üreticilerimizden direkt mal alabilmelerinin yolunu açmaya yönelik olduğu izlenimini vermektedir. Eğer ki temel amaç kayıt dışı ticareti önlemek olsaydı, bunun için yeni bir kanuna gerek yoktu. Mevcut düzenlemelerle de kayıt dışı ticaret pekâlâ önlenebilirdi.

Yıllardır Dünya Bankası ve IMF direktifleri doğrultusunda şekil verilmeye çalışılan tarımsal, ekonomik ve ticari kuruluşlarımızın ve oralarda çalışanların durumları ortadadır. Kredi vermek için özellikle kendi kuruluşlarımızı yıkan bu zihniyetin son kalesi çok sayıda küçük üreticimize hizmet veren toptancı halleri olmamalıdır. IMF ve Dünya Bankasının el attığı hiçbir kurumumuz ayakta ka-lamamaktadır. Dün FİSKOBİRLİK, bugün TARİŞ ve diğer birlikler batma noktasındadır.

Toprak Mahsulleri Ofisinin hâli ortadadır. Asli görevi dururken fındık alımıyla görevlendirilen Toprak Mahsulleri Ofisi ciddi zararlara uğratılmıştır. Üreticimize hizmet verecek bir tane kuruluşumuz kalmamıştır. Özelleştirilen devlet kurumlarından atılan binlerce işçi sokakta hak arama eylemlerini sürdürürken, tarımdan uzaklaştırılacak milyonlarca küçük üreticiyi bu devlet nerede istihdam edecektir?

Değerli milletvekilleri, Milliyetçi Hareket Partisi olarak bu yasa düzenlemesinden beklediğimiz, üreticimizin alın terinin değerinin verilebilmesi, kayıtlı çalışan hal esnafının durumunun düzeltilmesi, halleri daha etkin hâle getirmesi ve kayıt dışı ticareti önlemesiyle tüketicinin ucuz ve kaliteli mal tüketmesidir. En büyük beklentilerimizden birisi de toptancı hallerinin fizikî yapılarının çağdaş standartlara yükseltilmesidir.

Genel olarak belirttiğim bu beklentilere karşılık, yeni kanun tasarısı ile toptancı hallerimiz fonksiyonlarını kaybetme endişesi taşımaktadır. Sanayi ve Ticaret Bakanlığının açıklamalarına göre sebze ve meyvede kayıt dışı ticaret yüzde 70’ler seviyesinde olup parasal tutarı 22 milyar liradır. Kayıt dışı ticarete bir çare bulunmadan ve gerekli altyapı oluşturulmadan, bildirim yapmak suretiyle toptancı halleri dışında sebze ve meyve satışlarının özendirilmesi sektör temsilcilerini endişelendirmektedir.

Tasarının tüketiciye bir faydasının olup olmayacağı da tartışılmaktadır. Toptancı hallerinde işlem gören ürünlerden alınan belediye payının yüzde 2’den yüzde 1’e düşürülmesi, hal dışı satışlardan da yüzde 2 rüsum alınacak olması perakende ürün fiyatlarında bir değişiklik getirmeyecektir. Üretici fiyatlarıyla market raflarındaki fiyatlar arasında tartışılan, kamuoyunda gündeme oturan fark yüzde 2’ler, yüzde 5’ler değil, yüzde 200, 300, 500’ler seviyesindedir. Üretici fiyatlarıyla tüketiciye kaliteli sebze ve meyvenin ulaşması iyi bir organizasyon, uygun ulaşım şartları ve iklim koşullarıdır. O hâlde, hal rüsumunun düşürülmesi belediyelerin gelirlerini azaltacak, belediyelerin haller üzerinden hizmet verme şevkini kıracaktır. Kaldı ki denetim, yerinde yapılmadığı sürece hâl dışı satışların doğru bildiriminin yapılıp yapılmayacağı da tartışılmalıdır.

Tasarı, üreticilerimize de bir fayda sağlamaktan uzaktır. Sebze ve meyvede pazarlama sorunu yoktur ancak üreticinin beklediği fiyatı bulup bulamadığı tartışılabilir. Ürünlerin arz-talebe göre fiyatlarının oluştuğu bir ortamda üretici umduğunu bulamazken, bağ-bahçesinde piyasadan bihaber olarak malını büyük zincir marketlere sattığında beklediği fiyatı bulması asla mümkün olmayacaktır. Kanun tasarısının asli mimarları olarak görünen büyük zincir marketlerin aşırı rekabetçi oranlarda, yüksek miktarlarda mal satın alabilme güçleri ve yetenekleri üreticilere bazı şartları dikte ettirmelerine ve üretici gelirlerinin sık sık düşmesine sebep olmaktadır; bu gerçeğin unutulmaması ve çok iyi değerlendirilmesi gerekmektedir.

Avrupa Birliği ülkelerinde başlangıçta yüzde 60 seviyelerinde olması amaçlanan üretici örgütlerinin arz yoğunluğu yüzde 30, yüzde 40 arasında durgunlaşmıştır ve bu değerlerin gerisine düşebilecek durumda olduğu belirtilmektedir. Çok çeşitli korumalara ve desteklere sahip Avrupa üreticilerini bu hâle getiren sistemin, korumasız ve desteksiz Türk çiftçisine etkilerini de düşünmemiz gerekiyor. Bugün Avrupa Birliği üyesi İspanya üreticilerinin ve üretici birliklerinin en büyük problemi, zincir marketlerin alım güçlerini kullanarak fiyat dikte ettirmeleri ve üretici gelirlerinin her yıl azalmasıdır.

Değerli milletvekilleri, tasarının adı “Sebze ve Meyveler ile Yeterli Arz ve Talep Derinliği Bulunan Diğer Malların Ticaretinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun Tasarısı”dır. “Arz ve talep derinliği bulunan mallar” ifadesi çok derin ve genel bir anlam içermektedir. Bunların hangi malları kapsadığı belirtilmelidir. Komisyon çalışmaları esnasında bu husus üzerinde çokça durulmuş ancak Bakanlık bu ısrarından vazgeçmemiştir. 2’nci maddede de mal tanımında aynı ifade vardır. Aslında Sayın Bakan tasarının gerekçesinde bu ifadeyi açabileceklerini belirtmesine rağmen gerek genel gerekçede gerekse madde gerekçelerinde buna dair bir açıklama bulunmamaktadır. Bu ifade ile kastedilen et ve et ürünleri, süt ve süt ürünleri, yumurta, kesme çiçek ve süs bitkisi ürünleri midir? Sayın Bakan Genel Kurulda bizlere neyi kastettiğini açıklarsa memnun oluruz. Diğer taraftan, yasanın uygulanmasında ihtiyaç duyulan ikincil mevzuatta bu eksikliklerin giderilmesi gerekir, aksi hâlde bu ifadenin yasa metninden çıkarılması daha doğru olacaktır.

Değerli milletvekilleri, toptancı hallerinin kurulmasında belediyeler yetkili kılınmıştır. Aslında bu yetki Bakanlık uhdesinde bulunsa daha uygun olurdu; zira, hâlen yüz doksan beş adet hal faaliyet göstermektedir ve bu sayı belediyelerce çok yerinde olmayan gerekçelerle artırılabilecektir.

Yine, tasarıda 4’üncü madde ile “Toptancı hale bildirim” başlıklı yeni bir düzenleme getirilmektedir. Bu madde ile maliyetlerin azalacağı ve zaman kayıplarının giderileceği ifade edilse de toptancı hallerin devre dışı bırakılmasının amaçlandığı görülmektedir. Hal dışında satılan sebze ve meyvelerin en yakın hal müdürlüklerine bildirimde bulunularak ve yüzde 2 rüsum ödenmesiyle ticarette serbestlik getirilecek olması, ticaretin hal dışına kaymasına vesile olacaktır.

Değerli milletvekilleri, 5’inci maddeyle ürün künyesi uygulaması getirilmiş ve satıcılara ürün künyelerini mallarının kap ve ambalajlarında bulundurma yükümlülüğü getirilmiştir. Böylece, gıda güvenliğinin temin edilerek insan sağlığının korunması ve malların izlenebilirliğinin sağlanması hedeflenmiştir. Bu, yerinde bir uygulama olmuştur.

7’nci maddeyle, semt pazarlarının kurulması ve işletilmesi, hijyenik şartlara uygun bir ortam geliştirilmesi, altyapı ve çevre düzenlemelerinin yapılması ve bunlarla ilgili her türlü tedbirin alınması görev ve yetkisi belediyelere verilmiştir. Diğer taraftan, üreticilerin bizzat ürettikleri malları semt pazarlarında satabilmelerine imkân tanınmıştır.

Tasarıdaki en önemli değişiklik içeren maddelerden biri de 11’inci maddedir. Bu maddeyle, tahsis şeklinde işletilen toptancı hallerindeki dükkânların kiralama yoluyla işletilmesinin önü açılmaktadır. Bu düzenleme, sektör temsilcilerinin ciddi tepkisine sebep olmuştur. Zira, bütün mesleklerde olduğu gibi, komisyonculuk mesleği de zor şartlarda ifa edilen bir meslektir. Uzun yıllar emek verilerek isim yapmış bir iş yerinin kiralama suretiyle veya satış yoluyla el değiştirmesi ihtimali, o iş yerinin uzun vadeli ticari plan yapmasını engelleyecek veya ticari hayatını sona erdirecektir. Bu uygulamanın on iki yıl sonrasına atılmış olması dahi problemi çözmemiş olacaktır.

Değerli milletvekilleri, bize göre bu tasarının amacına ulaşabilmesi bakımından en can alıcı düzenlemesi, denetim maddesidir. Kayıt dışı işlemlerin kayıt altına alınabilmesi ancak denetim sayesinde olacaktır. Bakanlık, denetim elemanları aracılığıyla her türlü araştırma, inceleme ve denetim yapmaya yetkili kılınmıştır. Aynı şekilde, görev sahaları gereği Tarım Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı ve özellikle belediyeler de denetim yetkisini haizdir. Bu kadar çok yetkilinin koordineli bir şekilde görev yapması önemlidir. Zira, yüzde 70 kayıt dışı işlemin kayıt altına alınması çok kolay bir iş değildir.

Değerli milletvekilleri, bu tasarının hazırlanmasında, başta Sayın Komisyon Başkanı olmak üzere, Komisyon üyeleri ve Bakanlık mensupları ciddi emek vermişlerdir ancak buna rağmen, bu tasarı sektörün bütün ilgilileri tarafından olumlu karşılanmamaktadır. Nitekim, toptancı hallerinde iş yerleri olan bir sivil toplum kuruluşu üyelerinin tarafımıza ulaştırdıkları bir yazıyı hiçbir yorum yapmadan sizlere ulaştırmak isterim: “Sayın ilgili…” diyerek başlıyor ve “…böyle bir kanun tasarısını son derece tehlikeli buluyoruz. Bu tasarının bu hâliyle kanunlaşması hâlinde olacakları da aşağıda kısaca özetlemek istiyoruz:

1) Belediyeler, gerekli gereksiz demeden, siyasi geleceklerine katkısı uğruna ticari, sosyal, ekonomik fonksiyonlarını dikkate almadan gecekondu haller açacaklardır, sonra da ürünlerin çok el değiştirdiği kamuoyunda devamlı tartışılır hâle gelecektir.

2) Üretim bölgelerinde toptancı hallere giren ürün miktarı hızla azalacaktır. Belediyeler, miktar olarak azalan ürün girişleri yanında yüzde yarıma indirilen rüsum geliri ile bu sistemi yürütmelerinin imkânsızlaştığını ileri sürerek toptancı halleri kapatacaklardır.

3) Bugün büyük boyutlarda had safhaya ulaşmış kayıt dışı ticaret, hal komisyoncularının serbest rekabet şansını ortadan kaldırmaktadır. Tasarı, bu durumu yasal bir zemine oturtacak, birçok komisyoncu sistemden dışlanmış olacaktır.

4) Hallerin ve komisyoncuların fonksiyonlarının sona ermesi, başta küçükler olmak üzere tüm üreticileri aracı ve korsan satıcıların insafına terk edecektir. Kısa süre sonra küçük üreticiler üretimden çekilecek ve ortalık, büyük sermayenin oluşturduğu tarımsal sanayi kuruluşlarına kalacaktır.

5) Üretimden çekilen veya üretim yapamaz hâle gelen küçük çiftçimiz yerli ve yabancı sermayeli büyük zincir market gruplarının marabası hâline gelecek ve onların istedikleri fiyatlara kendi arazilerinde mal üretmek zorunda kalacaklardır.

6) Pahalı üretilen ürünler pahalı olarak tüketiciye sunulacak ve halkımız bugünkü fiyatların birkaç katına sebze ve meyve tüketmek zorunda kalacak ve büyük çoğunlukla da tüketemeyeceklerdir. Kazanan, yabancı zincir marketler olacaktır.

7) Kanun tasarısının uluslararası büyük organize marketlerin istediği bu şekilde kanunlaşması, nihai tüketici pazarını elinde tutan bu grupların üreticimizi de ele geçirmesini sağlayacaktır. Böylece küçük esnafımızın, pazar yerlerimizin, yerel marketlerimizin, toptancı hallerimizin, bu haksız rekabet ortamında tamamen devre dışı kalmasından başka bir faydası görülmeyecek ve kesinlikle fiyatlara olumlu bir yansıması olmayacaktır.”

Değerli milletvekilleri, bütün bu yazılanları temenni etmemekle birlikte, tasarının bizim için de yeterli olmadığını düşünmekteyiz. İlgili bütün kesimlerin bu yasadan gerekli faydayı sağlamalarını temin bakımından, maddeler üzerinde değişiklik önergelerimiz vardır. Bu önergelerle düşündüklerimizi ifade edeceğiz. Umarım, gereken desteği görürüz.

Sözlerime son verirken sizleri bir kez daha saygılarımla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Uslu.

Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına Hakkâri Milletvekili Sayın Hamit Geylani. (BDP sıralarından alkışlar)

BDP GRUBU ADINA HAMİT GEYLANİ (Hakkâri) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan yasa tasarısının tümü üzerine Barış ve Demokrasi Partisi adına söz aldım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Konuşmama başlamadan önce, yıllardır yurttaşın yaşamına gereken önemi vermediği politikalardan kaynaklı, bu kez de Elâzığ’ın Karakoçan ve Kovancılar köylerinde meydana gelen depremde yaşamını yitiren tüm yurttaşlarımıza Allah’tan rahmet, yakınlarına, ailelerine başsağlığı ve sabır diliyorum.

Değerli milletvekilleri, dünya nüfusunun sürekli arttığı, buna karşılık tarım arazilerinin ve temiz su kaynaklarının giderek azaldığı yüzyılımızda gıda ve suya ulaşmak ülkeler için daha zor olacak ve tarım, 2000’li yılların en stratejik sektörü olmaya devam edecektir. Genelde tarım, özelde yaş sebze meyve üretimi, temel besin maddelerinin sağlanmasının yanı sıra, sağlıklı beslenmenin de temini bakımından hayati önem taşımaktadır. Günümüz yaşam koşullarında pek çok hastalığın ortaya çıkmasıyla birlikte, sağlıklı beslenmeye yönelik ürünlerin tüketimi de hız kazanmıştır. Bu ürünler, bünyelerinde yararlı bileşenleri içermeleri nedeniyle de kronik hastalıklara karşı koruyucu özellik taşımakta, vücudumuzun zararlı maddelerden temizlenmesini sağlamaktadır. Nitekim, yapılan bilimsel araştırmalar sonucunda, sebze ve meyve tüketimi kansere karşı korunmada da oldukça etkin bulunmaktadır.

Yaş sebze ve meyvenin insan sağlığı ve ülke ekonomisindeki öneminin giderek artmasıyla talepte ve buna bağlı olarak da üretimde büyük bir artış gözlenmektedir. Ancak, stratejik bir sektör olan tarımda üretimin artırılması, tarımsal gelirlerin yükseltilmesi için yeterli değil diye düşünüyoruz.

Üretimin doğru yönlendirilmemesi hâlinde pazarlama ve değerlendirme sorunu da ortaya çıkmaktadır. Ülkemizde yaş sebze-meyve sektörü için etkin bir pazarlama sistemi ve organizasyonun kurulamamış olması, mevcut sistemin ise aracılar tarafından kontrol ediliyor olması hem ürün yapılarına hem de diğer besin maddelerine neden olmakta, ayrıca üretici-tüketici niteliğindeki geniş toplum kesimlerinin çıkarlarını da son derece olumsuz etkilemektedir.

Hasat döneminde çok miktarda ürünün pazara çıkması, depolama olanaklarının yetersizliği, üreticinin içinde bulunduğu finansman olanaklarının yetersizliği hasat döneminde fiyatların düşmesine ve üreticilerin önemli miktarda gelir kaybına uğramasına da neden olmaktadır. Ayrıca, tarım işletmelerinin büyük çoğunluğu ekonomik ölçeklere göre küçük ve çok parçalı araziye sahip verimli üretim koşulları olmayan işletmelerden de oluşmaktadır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu sistem, içinde barındırdığı etnik ve kültürel zenginliklerin farkına varmadığı ve bunun verimliliğinden yararlanamadığı gibi, dünyada çok nadir bulunan iklim ve coğrafik olanakları da ne yazık ki gerektiği gibi değerlendiremiyor ya da basiretsiz ve beceriksiz hükûmetler yüzünden yararlandırılamamaktadır. Hepinizin bildiği gibi ülkemiz, aynı zaman diliminde dört mevsimi yaşayabilen bir ülkedir. Bu nedenle, meyve ve sebze yetiştiriciliği için büyük bir potansiyel oluşturmaktadır.

Ama bu bağlamda bir gerçeği de yeniden açmak kaçınılmazdır. Ülkemizde otuz yıla yakındır süren ölme ve öldürme kültüründen beslenen bir sistem anlayışı ve onu uygulayanların ezberinde yatan, çağla çatışan paradigmalardaki sonuç, yaşamın her alanında olduğu gibi tarımı da büyük ölçüde etkilemektedir. Bu süreç içinde 40 bin canın yaşamıyla birlikte 4 bin civarında köy yakılarak yıkılarak talan edilmiş, 4 milyon civarında yurttaşımız da en azından, geçimini sürdürebilir tüm ilişkilerinden koparılmış ve göçe zorlanmıştır. Bu yurttaşların kendi geçimlerine yetecek ve belli dallarda satışa bile arz edilecek hayvancılık, arıcılık yanında tarım ürünleri, sebze ve meyve hasılatları da bulunmaktaydı ama milyonlarca insanı mağdur eden, ülke ekonomisindeki katkılarını sonlandıran bu son yirmi beş yılın tüm hükûmetleri bence bu anlamda bir vebal altındadırlar. Onun için, bu günahların daha da büyümemesi için, “Gelin, toplumsal barışı öğrenin.” diye sesleniyoruz. Bu insanlarımızı ülkenin üretimine, kalkınmasına, çağdaşlaşmasına, toplumsal barışına ve demokratikleşmesine yeniden kazandıralım.

Değerli milletvekilleri, Türkiye İstatistik Kurumu 2008 yılı verileri, sebze üretiminin yaklaşık olarak 27 milyon ton, meyve üretiminin de yaklaşık olarak 15 milyon ton olduğunu göstermektedir. Dünyada üretilen incirin yaklaşık yüzde 27’si, kayısının yüzde 17’si, kavunun yüzde 12’si, karpuzun yüzde 11’i, yeşil fasulyenin yüzde 14’ü, patlıcan ve domatesin yüzde 9’u, ayrıca turunçgillerin de yüzde 13’ü Türkiye’de üretilmektedir. Dünya sebze üretiminde Türkiye'nin payı ise yüzde 3 dolayındadır. Türkiye’de yaş sebze ve meyve üretiminin yalnızca yüzde 5’i ihracata konu olmaktadır; aynı oran İspanya’da yüzde 45, İsrail’de ise yüzde 31’dir. Bu anlamda, üretilen yaş sebze ve meyvenin yüzde 95’i ülke içinde kalmakta, bu miktarın yüzde 25 ve 30’u civarında ise tüketim merkezlerine ulaşmadan çürümeye terk edilmektedir. Bu da hem üretici hem tüketici başta olmak üzere ülke için çok ciddi bir kayba neden olmaktadır.

Değerli arkadaşlar, yaş sebze ve meyve ticareti bu ürünlerin üretimiyle uğraşan üreticileri, üretici birlikleri ve kooperatifleri, taşıyıcıları, aracı ve komisyoncuları, toptan ve perakende çalışan tüccarları, ithalat ve ihracatçıları, yerel ve merkezî kamu örgütünü ve en önemlisi de bu ürünlerin tüketicisi konumundaki geniş halk yığınlarını çok yakından ilgilendirmektedir.

Türkiye’de yaş meyve ve sebze sektörünün, üretim yapısı, fiziki ve pazarlama altyapısından kaynaklanan çokça sorunları da bulunmaktadır. Özellikle muhafaza, ambalaj, girdiler ve diğer organik tarım yetiştiricilik sistemleri, pazarlama altyapısının uygunsuzluğu ve eksikliği, üretici örgütlenmesindeki yetersizlik ve diğer sorunlar öne çıkmaktadır.

Alanla ilgili olarak daha önce yapılan yasal düzenlemeler -ki bunların başında 24/6/1995 tarihli ve 552 sayılı Yaş Sebze ve Meyve Ticaretinin Düzenlenmesi ve Toptancı Halleri Hakkında Yasa Hükmünde Kararname gelmektedir- bu sorunların çözümüne yönelik yaklaşımlar içermekten öte, zincirin ilk ve son halkası olan üretici ve tüketici aleyhine bir eğilim sergilenmiştir.

Görüştüğümüz yasa tasarısı, kimi madde ve fıkralarında üreticileri pazarla buluşturan zincirler oluşturmuştur ancak kimi maddeler ve fıkralarda demokratik haklar ve yönetim konusunda üreticiler ve meslek odaları açısından eksiklikler barındırdığını düşünmekteyiz. Bu eksikliklerin de meslek odalarının görüşleri alınarak yeniden düzenlenmesi gerekmektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüştüğümüz yasa tasarısının konusu yaş sebze ve meyve olunca, ayrıca derin bir yargı krizini tartıştığımız şu günlerden geçerken yaş sebze ve meyvenin, daha doğrusu narenciyenin kalbi olan Akdeniz Bölgesi’nde yaşanan bir hukuk skandalına da değinme gereğini duyuyorum. Adana 6. Ağır Ceza Mahkemesi, Şubat 2009 yılında yaşanan olaylarda gözaltına alınarak tutuklanan Murat Baran adındaki yurttaş dokuz yıl dokuz ay hapis cezasına çarptırılıyor. Peki, bu cezanın gerekçesi nedir biliyor musunuz değerli milletvekilleri? Tek bir kanıt var: Olayların yaşandığı günde cebinde yarım limonun bulunmuş olması kendisine on yıl hapis cezası vermeye yetmiştir yani cebinde yarım limonu taşıması o hadiselere karıştığının karinesi ve kanıtı olarak gösterilmiştir.

Evet, değerli arkadaşlar, bakınız, ülkeyi kaosa götürecek darbe planları yapan ve bu yolda her türlü şiddet yöntemine başvuracaklarını ıslak imzalı belgelerle anlatan kişiler Adli Tıp Kurumunun tüm birimlerince kanıtlanan suç imzası olduğu hâlde ciddi hiçbir soruşturmaya tabi tutulamazken, cebinde ıslak yarım limon bulunduran bir genç yaklaşık on yıl hapis cezasına çarptırılıyor! Ne garip bir kanun ülkesi değil mi değerli arkadaşlar? “Kanun ülkesi” diyoruz çünkü bu ülkede gerçek anlamda, çağcıl anlamda, evrensel anlamda bir hukuktan söz etmek olanaklı değildir.

Değerli arkadaşlar, toplumsal barış ve demokrasiyi içselleştiremeyen, şimdi de af polemiğiyle tüm insani çözümleri kelepçelerle kilitliyorlar. Bakınız değerli arkadaşlar, Batman şehrimiz kutsal bir şehrimizdir hem de Hasankeyf’e iki kaş arası uzaklıktadır ve Tanrı orada insanlara birtakım güzel şeyler de söyletebiliyor. Onun için, biri, Batman havasında kılıcı çekiyor ve şaşırarak bir genel aftan söz ediyor. Ama ne var ki onun arkası ve Ankara’sı “Zinhar böyle bir şey olamaz.” diyorlar ve “mahkemede şaşar”a çeviriyorlar. En ilginci de, bu olay üzerine en ilginci de Hükûmetin sayın bir bakanı -tırnak içinde diyorum- “Namusumu ortaya koyuyorum, böyle bir projenin içinde değiliz.” diyerek gözyaşı döküyor. İşte, tam da burada “aman Tanrım” “… …” (*) demek gerekmez mi?

Değerli arkadaşlar, işte Türkiye’deki tarihsel sorunların çözümü bu seviyededir. Tek kelimeyle bu, yirmi beş yıllık şiddetten ölmenin ve öldürmenin dayanılmaz hafifliği diyebiliriz. Ayrıca, kimse af da dilemiyor ama bu ülkenin ve herkesin kendisiyle yüzleşmesi gerektiğini söylüyoruz. Bu yirmi beş yıllık ezberler… Yirmi beş yılda hükûmet olanların hiçbiri de çözmedi, bu mantık, bu anlayış, bu yöntemle de çözmesi mümkün değildir.

Bize göre tek çözüm yolu diyalog, demokrasi, hukuk ve cesaretli irade ile siyasi çıkarları bastırmaktan geçer, istenen demokratik çözüm arayışı ile toplumsal barışın sağlanmasından geçer. Bu da toplumsal ve siyasal yaşam yolunun açılmasıyla olanaklıdır. İşte, istenen toplumsal barışa hizmet sunacak hukuki bir düzenleme istenmektedir.

Değerli arkadaşlar, konuşmama son verirken bu yasanın da demin altını çizerek ifade ettiğim istenen toplumsal barışa hizmet sunması dileğiyle Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Geylani.

Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Trabzon Milletvekili Sayın Mustafa Cumur. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA MUSTAFA CUMUR (Trabzon) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; “Sebze ve Meyveler ile Yeterli Arz ve Talep Derinliği Bulunan Diğer Malların Ticaretinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun Tasarısı” üzerinde AK PARİ Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Hepinizi bu vesileyle saygıyla selamlıyorum.

Dün meydana gelen Elâzığ depreminde hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet, yaralılara da acil şifalar diliyorum.

Tabii, bilindiği üzere, ülkemizde sebze ve meyve sektörü, temel gıda ihtiyacının karşılanması, iş gücü, istihdama ve millî ekonomimize katkısı bakımından çok büyük bir öneme sahip bulunmaktadır.

Birçok sebze ve meyve üretimine uygun iklim koşulları, ekolojik ve doğal özellikleri bakımından büyük bir potansiyele sahip bulunan ülkemiz hem üretim alanı hem üretim miktarı bakımından dünyada sayılı ülkeler arasında yer almaktadır.

2008 yılı Türkiye İstatistik Kurumu verilerine göre, ülkemizde sebze üretim miktarı yaklaşık 27,2 milyon ton, meyve üretim miktarı ise 15,6 milyon ton olarak gerçekleşmiştir.

Sanayi ve Ticaret Bakanlığının toptancı hal fiyatlarını baz alarak yapmış olduğu bir çalışmada bu üretim miktarlarına ilişkin  toplam işlem değeri yıllık 40 milyar liraya ulaşmaktadır ancak özellikle pazarlama yapısından kaynaklanan birtakım sorunlar, ülkemizin mevcut üretim potansiyelinin kullanılmasını olumsuz yönde etkilemektedir. Dış satımlarda zaman zaman yaşanan sorunlar da bu olumsuzluğu daha da artırmaktadır.

                        

(*) Bu bölümde Hatip tarafından, Türkçe olmayan bir dille birtakım kelimeler ifade edildi.

İhracata ve ürün kaybına ilişkin rakamsal değerlere baktığımızda, üretim potansiyelimizi yeterince kullanamadığımızı ve buna bağlı olarak da elde edebileceğimiz yararların çok sınırlı kaldığını daha net bir şekilde görmekteyiz. Şöyle ki, 40 milyon sebze ve meyve üretiminde önemli bir üretici konumunda bulunan ülkemiz, üretimin yaklaşık yüzde 5’ini ihraç edebilmektedir. Diğer bir ifadeyle, üretilen sebze ve meyvenin yüzde 95’i ülke içinde kalmaktadır. Bunun yanında, ülke içinde kalan bu miktarın dörtte 1’i zayi olmaktadır. Başka bir deyişle, toplam üretim kaybı yaklaşık yüzde 25’i bulmaktadır; bunun da ekonomik değeri, 40 milyar lirayı göz önünde bulundurduğumuz zaman 10 milyar TL civarındadır.

Yukarıda ifade ettiğim toplam sebze ve meyve miktarları ve işlem değeri dikkate alındığında, üretim kaybının ekonomik değerinin büyüklüğü açıkça görülmektedir. Bu durum, bizlere üretimin tek başına yeterli olmadığını, üretilen ürünlerin etkin bir şekilde nihai tüketicilere ulaştırılmasının da önemli olduğunu göstermektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sebze ve meyve pazarlamasının, üreticileri, bunların kurdukları üretici örgütlerini, ürünleri taşıyan ve depolayan nakliyecileri, depo sahiplerini, ürünlerin toptan ve perakende ticaretiyle uğraşan komisyoncuları, tüccar, toptancı ve perakendecileri, ithalat ve ihracatçıları, yerel ve merkezî idareleri ve en önemlisi bu ürünleri tüketen tüketicilerimizi ilgilendirdiği göz önünde bulundurulduğunda, pazarlama yapısından kaynaklanan sorunların çözülüp sistemin günümüz koşullarına uygun hâle getirilmesi kuşkusuz bir büyük öneme sahip bulunmaktadır.

Ülkemizde sebze ve meyvelerin ticareti, 24/6/1995 tarihli ve 552 sayılı Yaş Sebze ve Meyve Ticaretinin Düzenlenmesi ve Toptancı Halleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’yle bu kanun hükmünde kararnameye istinaden çıkarılan ikincil mevzuatta yer alan hükümler çerçevesinde yapılmaktadır.

Toptancı halleri de anılan mevzuat hükümleri çerçevesinde kurulmakta ve işletilmektedir. Anılan kanun hükmünde kararnameyle sebze ve meyve ticaretinin kalite, standart ve sağlık kurallarına uygun olarak serbest rekabet sistemi içerisinde yapılması, üretici ve tüketiciler ile sebze ve meyve ticaretini meslek edinenlerin çıkarlarının dengeli ve eşit şekilde korunması ve toptancı hallerin modern ve çağdaş bir altyapı sistemine kavuşturulması amaçlanmış ancak aradan yaklaşık on beş yıllık dönem geçmiş olmasına ve bu kararnamede üç kez yasal değişiklikler yapılmış olmasına rağmen, öngörülen amaçlara ulaşılamamıştır. Bu nedenle, ülkemizde sebze ve meyve ticaretini yeniden düzenlemek, mevcut sistemin aksayan yönlerini gidermek amacıyla Sanayi ve Ticaret Bakanlığımızca bu tasarı hazırlanmıştır.

Hükûmetimizce yüce Meclise sevk edilen bu tasarı üzerinde esas komisyon olarak Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonumuz oldukça titiz bir çalışma yürütmüştür. Bu çalışmalar sırasında, konuyla ilgili üretici ve tüketici örgütleri, kamu kurumları ile sivil toplum ve meslek kuruluşlarıyla bire bir görüşülerek onların görüşlerinden azami derecede istifade edilmiştir. Bu vesileyle, burada, özellikle alt komisyondaki çalışmalara katkı sağlayan değerli milletvekillerimiz başta olmak üzere esas ve tali komisyonlarımızın üyelerine ve katkı sağlayan diğer ilgililere teşekkür ediyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şu anda görüşülmekte olan kanun tasarısının getirdiği yeniliklerden kısaca bahsetmek istiyorum:

Tasarıda öngörülen en önemli düzenlemelerden birisi, malların toptancı hale bildirim esasını getirmesidir. Bu şekilde, toptancı halde bildirimde bulunmak şartıyla, genel olarak hal dışında da toptan alım ve satım yapılabilecektir. Bu sayede, ticarete serbestlik getirilecek, alternatif pazarlama kanalları oluşacak, Avrupa Birliği mevzuatına uyum sağlanacak, tekelleşme giderilerek rekabet temin edilecektir; maliyetler azalacak, zaman kayıpları giderilecek, haksız kazançlara son verilecektir.

Bildirim uygulamasıyla ilgili usul ve esaslar kanuna istinaden çıkarılacak ikincil düzenlemelerle detaylı bir şekilde düzenlenecektir. Bu konuda Komisyonumuz tasarıyla ilgili Sanayi ve Ticaret Bakanlığına yetki verilmiştir.

Tasarının öngördüğü ve bildirim uygulamasıyla desteklenecek bir başka önemli düzenleme de Sanayi ve Ticaret Bakanlığı bünyesinde oluşturulacak merkezî hal kayıt sisteminin kurulmasıdır. Merkezî hal kayıt sistemi elektronik ortamda oluşturulacak, gerekli görülmesi hâlinde diğer kamu kurumları nezdinde kayıt sistemleriyle birbirine bağlanacaktır.

Hal kayıt sisteminin kurulmasıyla, alım ve satıma konu sebze ve meyvelerin miktar ve fiyatlarına ulaşılabilecek, meslek mensupları kayıt altına alınacak, üreteciler mallarını satacakları tacirlerin irtibat bilgilerine erişebilecek ve onlar hakkında bilgi sahibi olabilecek, üreticiler, ürünlerini daha çok kâr edebileceği pazarlara yönlendirebilecektir; geleceğe yönelik planlama yapabilecek ve tacirler karşısında daha güçlü bir pozisyonda bulunabileceklerdir. Tarım ve Köyişleri Bakanlığınca yürütülen çiftçi kayıt sistemiyle, tarım sektörüne yönelik kamunun diğer bilgi sistemleriyle entegrasyon sağlanacaktır.

Yine tasarıyla, hem hal içerisinde hem hal dışında işlem maliyetleri azaltılacaktır. Mevcut uygulamada, hallerde satılan mallardan yüzde 2, hal dışında satılan mallardan yüzde 15 oranında hal rüsumu alınmaktaydı. Yeni düzenlemeyle bu işlemde, maliyetlerinde önemli bir indirim sağlanmakla beraber, hallerde satılan mallardan yüzde 1, hal dışında satılan mallardan ise yüzde 2 oranında hal rüsumu alınması öngörülmektedir. Bu sayede tüketicimiz daha ucuza mal temin edebilecek, sebze ve meyve fiyatlarının enflasyon üzerindeki olumsuz etkisi giderilecektir. Rüsum ve komisyon oranının düşürülmesiyle kayıt dışılık azalacak ve buna bağlı olarak belediye gelirleri de artacaktır. Burada az önce söz alan arkadaşımız, bu kanunla, üretici birlikleriyle ilgili, rüsumların üreticilerden alınmayacağını, bu üreticilere fazla bir katkı sağlanacağını belirtmedi; bunu belirtmek istiyorum.

Tasarıyla, hal rüsumundan üretim bölgesi belediyelerin de belli oranda pay almaları sağlanacaktır. Böylece, bu belediyelerin de ticarete yönelik sundukları hizmetlerin kalitesini artırmaları ve sürece etkin bir şekilde dâhil olmaları temin edilecektir.

Bunun yanında, hal rüsumuna ilişkin, uygulamada yaşanan pek çok sıkıntılar da giderilmektedir. Mallar üzerinden mükerrer hal rüsumunun alınması engellenmektedir. Ayrıca, hal rüsumunun üreticiler değil malı satın alanlar tarafından ödenmesi ve malların gıda güvenliği analizini yaptıranların –bu çok önemli arkadaşlar- hal rüsumunun yarısını ödemesi öngörülmektedir. Yani, gıda güvenliğine bu kanun çok önem vermektedir. Biliyorsunuz, ülkemizde 500 bin civarında kanser hastası var; bunun da sadece yıllık ilaç tüketimi 2,5 milyar doları bulmaktadır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepimizin bildiği gibi, üretilen sebze ve meyveler nihai tüketiciye ulaşıncaya kadar çeşitli kaynaklardan geçmektedir. Toptancı halleri bunlardan biri ve en önemlisidir. Gerçekten de toptancı halleri, sebze ve meyvelerin toptan alım ve satımının gerçekleşmesinde, fiyatların oluşmasında ve ticaretin kayıt altına alınmasında üstlendiği roller ile üretici, pazarlayıcı ve tüketici açısından icra ettiği fonksiyonlar bakımından pazarlama sisteminin temelini oluşturmaktadır. Ancak, biraz önce de ifade ettiğim gibi, özellikle ürünlerin pazarlama yapısından kaynaklı birtakım sorunlar yaşanmaktadır ve bu sorunların önemli bir bölümü de toptancı halleriyle yakından ilgili bulunmaktadır. Tasarıyla toptancı hallerinin daha iyi hizmet standartlarına kavuşmasını sağlamaya yönelik önemli adımlar atılmaktadır. Toptancı hal kurma faaliyetleri disiplin altına alınmakta, sebze ve meyve ticaretinin daha sağlıklı fiziki mekânlarda ve gıda güvenliğine uygun olarak yapılmasını sağlamak amacıyla toptancı hallerinin belli altyapı standartlarında kurulması amaçlanmıştır. Yine bu amaçla mevcut hallere dört yıllık bir geçiş süresi verilmekte, bu süre içinde kanunda belirtilen asgari koşulları sağlamayan hallerin faaliyetlerinin durdurulması öngörülmektedir.

Tasarıda semt pazarlarının modern bir yapıya kavuşturularak tüketicilere daha düzenli, modern ve hijyenik bir ortamda alışveriş imkânı sunulması amacıyla gerekli düzenlemeler de yapılmakta; bu bağlamda, belediyeler gerekli her türlü tedbirin alınması için görevli ve yetkili kılınmaktadır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tasarıyla üreticilerimiz lehine de önemli düzenlemeler getirilmektedir. Sebze ve meyvelerin yaklaşık yüzde 1’lik bir kısmının üreticiler tarafından doğrudan tüketicilere satıldığı hususu dikkate alınırsa bu düzenlemelerin ne kadar önemli olduğu ortaya çıkmaktadır. Tasarıda, ürettikleri malları doğrudan tüketicilere satabilmesi amacıyla semt pazarlarında toplam satış yeri sayısının en az yüzde 20’sinin üreticilere tahsis edilmesi öngörülmektedir. Ayrıca, toptancı hallerinde iş yerlerinin en az yüzde 20’sinin üretici örgütlerine ayrılması benimsenmiştir.

Piyasada yaşanan önemli sorunlardan birisi de üreticilerin özellikle ürünlerinin pazarlanmasında yeterince etkili olamamasıdır. Bu bağlamda, tasarıda üreticilerin örgütlenmelerini teşvik edici mahiyette düzenlemeler öngörülmektedir. Buna göre üretici örgütü kapsamı genişletilmekte ve üretici örgütlerine rüsum ödenmeksizin hal dışında da sadece kendi ortak ve üyelerinin mallarını değil, aynı zamanda ortak veya üyesi olmayan üreticiler ile diğer üretici örgütlerinin mallarını da hem toptan hem de perakende olarak satabilme imkânı verilmektedir.

Tasarıda, özellikle üreticilerimizin haklarını korumaya yönelik önemli düzenlemelere de yer verilmektedir. Bu bağlamda, Sanayi ve Ticaret Bakanlığına alım satım işlerinden kaynaklanan mağduriyetlerin giderilmesine yönelik olarak bu işlemleri düzenleyen, sözleşmelerde bulunması gerekli asgari şartları belirme yetkisi verilmektedir. Üreticiye zamanında ödenmeyen mal bedelinin komisyoncu ve tacirlerden alınan teminattan karşılanması öngörülmektedir.

Öte yandan, hal hakem heyetleri yeniden yapılandırılmakta, bu heyetlere toptancı hal dışındaki anlaşmazlıkların çözümünde de yetkili bir organ olma vasfı kazandırılmaktadır. Ayrıca, değeri 50 bin liranın altındaki uyuşmazlıklarda da heyete başvuru zorunlu hâle getirilmekte, hakem heyetlerinin toptancı hali bünyesinde değil il merkezleri ile Sanayi ve Ticaret Bakanlığınca uygun görülen ilçe merkezlerinde kurularak işleyişinde etkinlik sağlanması öngörülmektedir. Böylece, anlaşmazlıkların kolay, hızlı ve düşük maliyetle çözülmesi ve mahkemelerimiz üzerindeki yüklerin azaltılması amaçlanmaktadır.

Tasarıda yer alan en önemli düzenlemelerden birisi, malların izlenebilirliliğini sağlamak amacıyla ürün künyesi uygulamasını getirmesidir. Bu uygulama sayesinde vatandaşlarımız, artık, tükettikleri ürünün nerede ve kimin tarafından üretildiğini bilme imkânına kavuşacaktır. Ürün künyesi, malların üretim yerini, cinsini, miktarını, hangi üretici ve işletmeye ait olduğunu ve varsa sertifika bilgilerini kapsayacaktır. Satıcılar ürün künyelerini mallarının kap veya ambalajlarında bulundurmakla yükümlü olacaklardır.

Son olarak, büyük oranlara varan ürün kayıplarının önlenmesi ve tüketicilerimizin daha hijyenik mal tüketmesini temin etmek amacıyla tasarıda malların ayıklanması, sınıflandırılması, hazırlanması, ambalajlanması, işaretlenmesi ve etiketlenmesi ile taşıma ve muhafazasına ilişkin standartların belirlenmesi ve bu standartların üç yıl içinde mecburi uygulamaya konulması öngörülmektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yukarıda genel hatlarıyla belirttiğim hususları dikkate aldığımızda bu tasarının pazarlama yapısından kaynaklanan mevcut sorunları gidereceğine ve günümüz ihtiyaçlarına büyük ölçüde cevap vereceğine olan inancımı belirtmek istiyorum. Üretici-tüketici, tüccar-ihracatçı arasındaki dengeyi korumak, gıda güvenliğini ön planda tutmak bu kanunun temel amaçlarından biridir. Üretimden tüketimine kadar geniş bir kesimi ilgilendiren tasarının kanunlaşmasıyla beraber tarladan sofraya kadar izlenebilir güvenli bir ticaret ve tüketim döneminin başlayacağını belirtmek istiyorum.

Bu duygu ve düşüncelerle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyor, tasarının hazırlanmasında emeği geçen herkese teşekkür ediyorum.

Ayrıca, Sanayi Bakanımıza kendi yöremle ilgili ayrı bir teşekkür etmek istiyorum; Akçaabat Organize Sanayi Bölgesi’ne gösterdiği ilgiden dolayı kendisine teşekkür ediyorum.

Bu tasarının milletimiz ve ülkemiz için hayırlara vesile olmasını temenni ediyorum, saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Cumur.

Şahıslar adına ilk söz, Yozgat Milletvekili Sayın Abdulkadir Akgül’e aittir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ABDULKADİR AKGÜL (Yozgat) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sebze ve Meyve Ticaretinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun Tasarısı üzerine şahsım adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Konuşmama başlamadan önce, Güneydoğu’da şehit düşen askerimize Cenabıallah’tan rahmet diliyorum.

Yine, Elazığ’daki depremde hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Cenabıallah’tan rahmet diliyorum.

Değerli arkadaşlar, üretiminden tüketimine kadar geniş bir kesimi ilgilendiren tasarının kanunlaşmasıyla birlikte, tarladan sofraya kadar izlenebilir güvenli bir ticaret ve tüketim dönemi başlatacak olan bu kanun tasarısının Meclise getirilmesi önemli bir dönüm noktasıdır.

Tabii, kanunun elzem olması, Komisyonumuza geldiğinde bazı aksaklıklarının giderilebilmesi için, bu kanunla iştigal eden, kanunu ilgilendiren tüm kesimlerle, özellikle alt komisyonda, ana komisyonda, bütün bu kesimlerin temennileri, dilekleri tartışılarak, kanun, önemli ölçüde işe yarar şekilde, ülkemizin menfaatlerine uygun şekilde hazırlanmıştır. Tabii, bir iki husus da yine daha sonradan, Komisyondan geçtikten sonra, bu kanunun aksayacak yerleri tekrar dinlenilmiştir. Maddelere geldiğinde de önemli ölçüde bu istekler üzerinde durulacağına inanmaktayız.

Değerli arkadaşlar, özellikle kanunla ilgili şikâyetlerin önemli ölçüde Komisyonda giderildiğini birlikte müşahede ettik. Ancak, bir iki husus var ki bunlar, özellikle sebze ve meyve komisyoncularının, bu işle iştigal eden dernek mensuplarının ve bazı belediyelerin bu kanun üzerindeki istekleri daha sonradan tarafımıza iletilmiştir. Maddeler geldiğinde bunların bütün gruplarla paylaşılması ve bu kanun üzerindeki aksaklıkların en asgari seviyeye indirilmesi üzerinde çalışılacağına inanmaktayız.

Değerli arkadaşlar -bunlar, özellikle asgariye inen bu şikâyetler- belediyelerin almış olduğu, özellikle üretici bölgelerdeki belediyelerimizin almış oldukları rüsumlarla ilgili şikâyetler söz konusudur. Daha önce yüzde 2 olan rüsumun yarıya indirilmesi, Antalya yöremizdeki bazı belediyelerden gelen talepler doğrultusundadır. Bunların madde gerekçelerinde tekrar değerlendirileceği kanaatindeyim.

Bir diğer istek ise yine sebze ve meyve komisyoncularından gelmiştir. Bu da toptancı hallerindeki mülkiyete sahip olan belediyelerin, yürürlükteki 552 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’de olduğu gibi, tahsis, kiralama ve satış yetkisinin aynen muhafaza edilmesi talebidir ki bunlar kanunun üzerinde en çok durmuş olduğumuz hususlardan bazılarıdır.

Fakat, bu ufak istekler dışında, kanunun mükemmele yakın bir şekilde hazırlandığı kanaatindeyiz. Özellikle malların haller üzerinden pazarlanma zorunluluğu serbest rekabeti olumsuz yönde etkilemekte, rüsum ve komisyon oranları da ticareti zorlaştıracak ve kayıt dışılığı artıracak düzeydedir. Önemli ölçüde bunun giderildiğini görmekteyiz.

Tasarının amaç ve kapsam maddesi başlığından daha geniş bir anlama sahip olduğu için başlığın kapsamının da biraz daha genişletilmesi yine Komisyonumuzca benimsenmiştir.

Özellikle “arz ve talep derinliğine göre olan belirlenecek diğer mallar” ibaresinin ise kanun kapsamında dâhil olacak farklı mal gruplarına ilişkin farklı düzenlemelerin yapılması hususundadır.

Değerli arkadaşlarım, tasarı yalnızca toptancı hal işlemlerini düzenlememekte, üreticiden tüketiciye kadar bütün perakende ve toptancı zincirini de düzenlemektedir. Bu nedenle de tasarının kapsamının doğru olduğu kanaatindeyim.

Bugünkü hâliyle Türkiye’deki haller her türlü ürünün satılmasına elverişli değildir. Ancak, tasarıyla hallerin modernizasyonu da düzenlenmekte ve öngörülen süreler sonunda hallerin modern altyapılarının tamamlanması, arz ve talep derinliğine göre Bakanlığın belirleyeceği ürünlerin de Avrupa Birliği üyesi ülke hallerinde olduğu gibi farklı ürün yelpazesinin sunulduğu yerler olması özellikle kanun kapsamında hedeflenmektedir.

Toptancı hallerinin üretici ve tüccar mallarının değerlendirilerek paraya çevrildiği yerler olduğu, malların güvenilirlik ve izlenebilirliğinin sağlanacağı, laboratuvar kontrollerinin yapılabileceği en uygun yerler haller olduğu, hal dışında satışların yasal olarak oluşturulmasının kayıt dışılığı artırabileceği de… Bunun için tasarının bu şekilde de düzenlendiği hususlar göz ardı edilmemiştir.

Sebze ve meyvenin maliyet esasına göre satılmadığı, söz konusu malların arz ve talebe göre fiyat bulduğu şeklindeki şikâyetlerin de, asgari düzeyde, bu kanun kapsamında üzerine düşülen en önemli hususlardan olduğu görülmüştür.

Özellikle, esnafların, üyesi olduğu odalarla bağını güçlendirmek, oda kayıtlarının tutarlı olmasını sağlamak ve ülkemizin bir numaralı sorunu olan kayıt dışı faaliyette bulunmayı önleyebilmek için meslek mensubu, pazarcı, perakendeci tanımlarıyla ilgili, “bu ilgili meslek odalarına kayıtlı” ibarelerinin bu kanun kapsamına Komisyonumuzca eklenerek özellikle meslek odalarındaki sivil toplum kuruluşlarının da bu işe dahli söz konusu olmuştur.

Toptancı hallerinde alınan rüsum oranının hal içinde yapılan satışlarda yüzde 1’e indirilmesinin… Ki özellikle belediyelerimizi ve diğer kesimlerden gelen şikâyet bu doğrultudadır. Tabii, maddeler geldiğinde bu konunun tekrar gözden geçirileceğini biliyorum ama bugün üretici üretmiş olduğu ürünün karşılığını tam manasıyla alamadığı, ülkemizde bu kanun kapsamında aksaklıklar olduğundan üreticinin alın terinin tam manasıyla yansımadığı görülmektedir. Bu kanundaki bu düzenlemeyle de üreticilerin şikâyetlerinin en asgari düzeye ineceği kanaatindeyim.

Özellikle Komisyonumuzdaki diğer üyeler ve buradaki milletvekillerimizin kanun kapsamında bazı endişelerinin olduğu hususlardan bir tanesi de büyük marketlerin, büyük sermaye birliklerinin bu konuda daha aktif hâle geleceği, üreticilerin, küçük esnaf gruplarının bu kanun kapsamında zarar göreceği hususu vardır ki buna, tüm gelişmiş ülkelerde olduğu gibi artık ülkemizde de bir yerinden başlanmasının gerektiği, özellikle tüketici birliklerinin tam manasıyla bu işte önemli rol oynamalarının gerektiği ve onların da düzenlemelerde, kapsamda kendi faaliyetlerini artırıcı düzeyde olmaları gerektiği kanaatindeyim. Onun için de serbest piyasa içinde bu kanunun bir an önce… Büyük marketlerin de endişesinin giderilerek, küçük esnaf ve sanatkârların, üreticilerin bu kanun kapsamında kendilerini buna göre hazırlamaları gerektiği söz konusudur.

Değerli arkadaşlar, özellikle kayıt sisteminin ve bildirimin tasarının omurgası olduğu, tasarının yürürlüğe girmesiyle Türkiye’deki hallerin borsa niteliğinde olacağı, Bakanlıkta bu sürecin sağlıklı işlemesi için çalışmaların hızla yürütüldüğünü biliyoruz. Tasarının yürürlüğe girmesiyle birlikte öngörülen süre bir yılın sonunda bu sistemin tamamlanacağı şeklindedir. Bu yüzden, yaş sebze ve meyve ile arz ve talep derinliğine göre belirlenecek malların satış usulünde farklılıklar olabileceği, bu sebeple ikincil mevzuatta bu farkın dikkate alınarak düzenlemenin yapılması gerektiği kanaatindeyiz.

Ama bütün şikâyetlerin asgariye indirildiği bu kanunla özellikle ülkemizde yaş sebze ve meyve ticaretinin en iyi şekilde düzenleneceği ortadadır. Bu kanun onun için de iyi bir çalışmayla buraya kadar getirilmiştir.

Bazı küçük aksaklıkların da maddeler görüşüldüğünde giderileceği düşünülerek bu kanunun inşallah ülkemize, üreticilerimize ve bu kanunla ilgili tüm camiamıza hayırlı olmasını diliyorum, emeği geçenlere teşekkür ediyorum.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Akgül.

Birleşime beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 19.31


ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 19.38

BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER

KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Harun TÜFEKCİ (Konya)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 70’inci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

471 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Komisyon burada.

Hükûmet burada.

Şimdi söz sırası Antalya Milletvekili Sayın Tayfur Süner’e aittir.

Sayın Süner… Yok.

Konuşmalar tamamlanmıştır.

Soru-cevap işlemine geçiyorum.

Sayın Tankut… Yok.

Sayın Yıldız…

HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Bakan, az önce AKP yetkilileri de ifade ettiler, sebze ve meyve ticaretini düzenleyen yasa tasarısıyla kayıt dışılığın önleneceğini, tüketicilerin korunacağını, fiyat istikrarının sağlanacağını, üreticilerin rekabet gücünü artıracağını ve koruyacağını, toptancı hal esnafının kazançlı çıkacağını, depolama, ambalajlama laboratuvarları bulunan haller vasıtasıyla gıda güvenliğinin sağlanacağını, vergi kayıp ve kaçağının önleneceğini, sebze ve meyve ile ilgilenen herkesin sorunlarının çözüleceğini gerekçede ve konuşmalarda anlatmaktasınız.

Peki, Sayın Bakan, sekiz yıldır bu güzelliklerden bu tarafları niye yararlandırmanız da sekiz yıl sonra bu yasayı getiriyorsunuz madem bu kadar faydası olacaktı da? Yoksa bu da AB’nin her zamanki siparişlerinden birisi değil midir Sayın Bakan? Bu suçlardan dolayı Avrupa Birliği ülkelerindeki örnekleri gibi istifa etmeyi düşünüyor musunuz? Gerçi siz daha yeni Bakan oldunuz ama…

Sayın Bakan, sorumu dinlemiyorsunuz.

Sorumu geri alıyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Yıldız, tekrar sisteme girersiniz.

Sayın Uslu…

CEMALEDDİN USLU (Edirne) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Sayın Bakanım, yüz doksan beş adet hal olduğunu biliyoruz. Bu yasa geçici maddesinde de burada üç yıl içerisinde belirlenen usullere uymaları hâlinde bu sizce kaç adede düşecektir? Bu hal sayısı veya bu özellikleri ihtiva eden şu an kaç tane halimiz vardır bizim? Bunu öğrenmek istiyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Şandır…

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Teşekkür ederim.

Sayın Bakan, bu kanun toplumun azımsanmayacak bir kesimini ilgilendiren bir kanun; üreticiler, ticaretle uğraşanlar, belediyeler, nakliyeciler, maliye, komisyoncular, perakendeciler, ayrıca tüketiciler. Diyebiliriz ki toplumun tümünü ilgilendiren çok temel bir kanun düzenlemesi yapıyoruz.

Ben meselenin, sebze ve meyve üreticileri açısından bu kanunla getirilen düzenlemelerin bir mağduriyet oluşturacağı gibi bir endişeyi taşımaktayım çünkü özellikle Akdeniz Bölgesi’nde sebze ve meyve üreticileri için komisyoncular çok önemli bir görev üstlenirler, üretimi destekleyen, üretimi finanse eden bir görevleri vardır.

Şimdi, hal rüsumlarını düşürerek ve hal dışında da ticareti bir anlamda serbest bırakarak…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Başkanım, zaman olduğu için müsaade ederseniz…

BAŞKAN – Tekrar girerseniz açacağım.

Buyurun Sayın Şandır.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Böyle bir ihtimale binaen, bu kanunda, özellikle üretici hallerinin rüsumlarının düşürülmesi veya işte tüketici hallerine aktarılması hususu, üreticilerin desteklenmesi anlamında bir zafiyet yaratacak mıdır? Bu ihtimali ortadan kaldırmak üzere hangi tedbirleri alacaksınız?

Bir diğer hadise, hallerin -özellikle üretici hallerinin- kestikleri rüsumlarla, bu kanunla onlara yüklediğiniz yükümlülükleri nasıl karşılayacaklarını düşünüyorsunuz? Laboratuvarları, denetimleri nasıl yapacaklar? Verilen üç yıllık sürenin bu altyapıyı kurmaya yetip yetmeyeceği noktasında bir araştırmanız oldu mu?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Aslanoğlu

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Bakan, sabahın 4’ünden o günün sonuna kadar halde vakit geçiren hal esnafı ve halden alışveriş yapanlar için, 3’üncü maddede belirtilen halde, belli standartlarınız var mı? Belli standardı taşımayan haller var mı? Ve o belediyenin insafına kalarak “Hadi kardeşim, buraya taşınacaksın” diyeceksin, hiçbir fiziki şart olmayacak orada, insanlar perişan olacak, soğukta, karda, kışta hal esnafı yok olacak, gelen insanlar doğru alışverişini yapamayacak, adı “hal” olacak. Bakanlığınızın bu konuda bir denetimi var mı? Mevcut haller veya yeni yapılan hallerde asgari koşullarda fiziki olanaklar aranıyor mu? Olmayan hallerde hangi uygulamayı yapıyorsunuz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Yıldız…

HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Teşekkür ediyorum.

Sayın Bakan, hem yasanın gerekçesinde hem de partinizin hatiplerinin konuşmasında, az önce de ifade ettiğim gibi, sebze ve meyveyle ilgilenen herkesin sorunlarının çözüleceğini anlatmaktasınız. Ben şunu soruyorum: Bu yasa bu kadar önemliydi de sekiz yıldır niye beklediniz diyorum yani sekiz yıldır insanlarımız bu faydalardan niye yararlanmadılar ya da bu sakıncalardan niye korunmadılar? Az önce Hatip “Yılda 2,5 milyar dolar kanser ilaçlarına ödeme yapıyoruz, gıda güvenliğimiz olmadığı için insanlarımız kansere yakalanıyor.” dedi. Sekiz yıldır insanlarımızı kansere yakalatmaktan sorumlu değil misiniz bu durumda ya da bu da yine alışveriş merkezlerinde olduğu gibi, Avrupa Birliğinin her zamanki siparişlerinden birisi mi diye insanın aklına maalesef geliyor. Bu, dolayısıyla sizin her konuda örnek aldığınız Avrupa Birliği ülkelerindeki örnekleri gibi istifa etmeyi düşünüyor musunuz diye soracaktım ama tabii meşguldünüz, bunu sormak istiyorum çünkü Avrupa Birliği ülkelerinde bu konumda olan yöneticiler, siyasetçiler istifa ediyorlar.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Susam…

MEHMET ALİ SUSAM (İzmir) – Sayın Başkan, son TÜİK’in rakamlarına göre enflasyonda ilk defa, uzun zamandan sonra, yüzde 10’u aşan çift haneli rakamlar yakalandı. Bu rakamların yakalanmasında da önemli bir oran tarım ürünlerindeki fiyat artışlarından kaynaklanıyor ve fiyat artışları bu anlamıyla tarım ürünlerinde yüzde 19,73 üretici fiyat endeksinde. Giderek de tarımda üretim maliyetleri artıyor. Bu yasada üreticilerin maliyetinin düşürülmesi için herhangi bir destek olarak yasaya koyduğunuz bir şey olduğunu kabul ediyor musunuz, var mı böyle bir destek? Üretimin artması için üreticilere bu yasanın işleyişinden sorumlu bir Bakanlık olarak ne gibi destek vermeyi düşünüyorsunuz?

BAŞKAN – Sayın Torlak…

D. ALİ TORLAK (İstanbul) – Teşekkür ederim.

Sayın Bakan, Türkiye’de sanayinin gelişmesinin en önemli etkeni bankaların sanayiciyi desteklemesi olarak değerlendirilir. Ülkemizde kâr eden tek sektör olan bankaların sanayicilere destek olmamasını, kredi taleplerinde ağır ve aşırı teminat istenmesini nasıl değerlendiriyorsunuz?

İkinci sorum: Bankaların firmaları, sanayicileri krediyle desteklenmesiyle ilgili, Hükûmet olarak bir çalışmanız var mıdır, varsa açıklar, bilgi verir misiniz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Bakan…

SANAYİ VE TİCARET BAKANI NİHAT ERGÜN (Kocaeli) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; ben soruları dikkatle not etmek gayreti içerisinde oldum. Herhangi bir sorunun atlandığı kaygısı arkadaşların taşımamasını isterim. Dolayısıyla Sayın Yıldız’ın sorularını daha baştan söylerken ben not etmiştim. Öyle bir endişe taşımasını şahsen uygun bulmam, öyle bir endişeye kapılmasın.

Evet, elbette her kanun hükmünde kararname veya her kanunun belirli bir yenilenme zamanı olacaktır, karşımıza çıkacaktır. Dolayısıyla bugün de bu kanunun yenilenmesiyle ilgili başlatılmış olan çalışmalar, benim Bakanlık görevine gelmemden çok önce arkadaşlarımız bu çalışmaları başlattılar ama Parlamento gündemi, Parlamentonun çalışma temposu, bu tasarıların arzu edilen zamanda yasalaşmasını her zaman mümkün kılmıyor, bunu da görüyoruz. Dolayısıyla “Böylesine önemli bir tasarı sekiz yıldır niye gelmedi?” derken, bu konuyla ilgili kapsamlı araştırmalar, kapsamlı çalışmalar yapıldığını, ben burada Grup Başkan Vekili olduğum dönemde de komisyondaki arkadaşlarımızın yurt dışında bir çok ülkede halleri gidip yerinde gördüklerini, birtakım tespitler yaptıklarını ve dünyadaki hallerin Türkiye’de de benzerlerinin olması gerektiği konusunda Sanayi ve Ticaret Komisyonunda arkadaşların kapsamlı çalışmaları sürdürdüklerini, hatta bunu geçen dönemden bu yana devam ettirdiklerini, bu yurt dışı seyahatlerini, ben de şahsen biliyorum. Dolayısıyla bugün bu tasarının gelmiş olması bizim açımızdan önemli bir avantaj.

Tasarıda, aslında gerçekten de sizin ifade ettiğiniz birçok husus yer alıyor yani çok tarafı olan bir tasarı bu. Üreticiden başlayan, tüketiciye kadar, arada ne geçiyorsa, aradaki bütün unsurları, nakliyecisine varana kadar, haldeki komisyoncuyu dikkate alan, hal işletmesini dikkate alan, bütün bunlar arasında bir denge kurmaya ama bu arada yeni bir sistem inşa etmeye çalışan bir tasarı ortaya koymuş olduk. Takdir edersiniz ki bu kadar çok tarafı olan bir tasarıyı bu taraflarla enine boyuna müzakere etmeden de yapmak mümkün değil. Bu tasarı, hem Komisyonda müzakere edilirken hem alt komisyonda görüşülürken, ondan önce Bakanlığımızda bu tasarı hazırlanırken mümkün olduğu kadar bütün kesimlerle, sivil toplum örgütleriyle ayrıntılı çalışmalar yapmaya özen gösterildi. Buna Komisyondaki müzakereler sırasında katkı veren muhalefet partisi milletvekili arkadaşlarımız da dâhil, gerçekten onlar da çok önemli katkılar verdiler ve alt komisyonda güzel çalışmalar oldu.

Tabii ki bazı noktalarını yarın tasarıyı görüşmeye devam ederken tekrar burada ele alacağız yani bazı yeni öneriler de olacaktır, o önerileri de Genel Kurulda birlikte değerlendireceğiz, o öneriler çerçevesinde revize edilmesi gereken bazı konular olursa elbette bunları önergelerle revize edeceğiz. Mesela bunlardan bir tanesi -konuşmaları sırasında- hem Sayın Susam’ın söylemiş olduğu hem Sayın Uslu’nun söylemiş olduğu konular vardı konuşmalarında “Arz-talep derinliğine göre mal tanımını koyabilecek miyiz?” diye. Arkadaşlar Komisyon raporuna koymuşlar, gerekçeyi değiştirme imkânları olmadığı için Komisyonda, Komisyon raporunda bu konuya bir açıklık getirmişler. Ancak biz ilgili madde geldiğinde bir önergeyle hep birlikte “arz-talep derinliği”nin neyi ifade ettiğini, işte, et-et ürünleri, süt-süt ürünleri, belki kuru gıdalar ve bal gibi ürünleri de içeren, kesme çiçek ve benzeri ürünleri de içeren bir çerçeveye oturtmanın daha doğru olabileceğini Komisyonda da arkadaşlarımız önermişlerdi. Belki onu bir önergeyle burada tanımların içerisine koyma imkânına da sahip olabileceğiz. Bunun gibi bazı değişiklikler tasarının son safhasında, Genel Kurul safhasında da olabilecektir.

O açıdan, bizim Avrupa Birliğinin dayatması olan bir şey olarak bunu mütalaa etmemiz doğru değil Sayın Yıldız. Yani Avrupa Birliğinde de elbette haller var ve bu hallerin standartlarının eğer yüksekliği bizim için bir örnek teşkil edecekse bunu bir dayatma olarak değil, bir örnek yüksek standartlardaki hal uygulamalarının ülkemize taşınması olarak algılamamız icap eder. Dolayısıyla bizim Avrupa’daki, dünyadaki halleri dolaşan ve o örnekleri ülkemize taşımaya çalışan arkadaşlarımızın çalışmaları bir dayatmayı değil, bir güzel örnekleri Türkiye’ye taşımayı amaçlayan çalışmalar olmuştur.

Sekiz yıllık gecikmede yani Bakanlığımızın doğrudan doğruya bir gecikme olarak bunu algılaması değil, yani yıllar itibarıyla zaten var olan bir mevzuat, kanun hükmünde kararname, üzerinde birkaç defa da değişiklik yapılmış aslında. O değişikliklerle konu restore edilmeye çalışılmış ama restorasyondan ziyade bir yeniden yapılanma ihtiyacı ortaya çıktığı için de bugün bu ihtiyacı karşılamış oluyoruz.

Sayın Uslu “Üç yıl içerisinde bu haller yenilenebilir mi?” diye ifade ediyor. Evet, hallere bir standart getiriyoruz burada; laboratuvarları olsun, hijyen şartları taşınsın... Bu tür olmayan haller, bu hâle getirilemeyen hallerle ilgili işlemler yapılsın ve bundan sonra gerçekten bu standartlarda hal işletmeciliği yapabilecek olan belediyeler hal işletmeciliği yapsın. Bu standartları taşımadıktan sonra yapamayacaksan bu senin işin olmadığı anlamına geliyor yani bunu bu şekilde algılamak gerekir.

Şimdi, seçimlerin üzerinden bir yıl geçti, önümüzde dört yıl zamanı var. Bütün partilerden seçilen belediye başkanı arkadaşlarımız, ister ilçe belediyesi olsun ister belde veya büyükşehir belediyesi, bu dört yıllık zaman içerisinde biz kendilerine işte, makul bir uzatma süresiyle beraber istiyoruz ki herkes bu dört yıllık zamanda hallerini yenilesin, bu dönem içerisinde bu hallerini yenileyebilsinler.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Hangi kaynakla yapılacak?

SANAYİ VE TİCARET BAKANI NİHAT ERGÜN (Kocaeli) – Kaynakları var efendim. Buradan, yani hallerden gelir de elde ediyorlar. Eğer kendi hemşehrilerine sağlıklı sebze, meyve ve gıdalar iletmek gibi bir görevleri varsa, kaynaklarından bir kısmını da belediyelerimiz bu hallerin yenilenmesine tahsis edeceklerdir. Gerekirse kendilerine kaynak takviyesi, kaynak desteği sağlayacak imkânları da elbette oluşturabiliriz ama bu sistem -Sayın Şandır’ın sorusuna geçiyorum- üreticilerin mağdur olması muhtemel bir sisteme dönüşebilir mi yani hal rüsumları düştüğü zaman gelirler azalmayacak mı?

Gelirlerin azalacağı varsayımı doğru değil çünkü bu sistem gerçekten  yüzde 70’i kayıt dışı olan bir sebze meyve ticaretini birtakım farklı argümanlarla kayıt altına alan bir sistem. Hem denetim mekanizmalarıyla hem de en önemli unsurlardan bir tanesi ürün künyesinin getirilmesi. Bundan sonra ne manavda ne markette ne de çarşıda pazarda ürün künyesi olmayan bir sebze meyve satılamayacaktır. Bütün sebze ve meyvelerde ürün künyesi bulunacaktır. Ürün künyesi, aynı zamanda onun hale bildirilip bildirilmediğini de açığa çıkaracak bir uygulamadır. Ürün künyesi sistemiyle büyük bir kayıt altına alma, ayrıca denetlemeyle kayıt altına alma da getirilmiş olacaktır.

Rüsumların indirilmesi kayıt altına almayı ayrıca teşvik eden bir unsur olmuş olacak çünkü rüsumların yüksekliği de kayıt dışına doğru sevk ediyor insanları. Biz hale girme mecburiyeti getirmiyoruz ama bildirme mecburiyeti getiriyoruz çünkü hale girme mecburiyeti gerçekten bazen üreticiler için de nakliyeciler için de ürünü en son satın alacak kişiler için de bir eziyete dönüşüyor. Yani bir ilçede hal yoksa o il merkezinde, büyük şehirde bir yerde hal varsa, geliyor… Mesela Ankara’ya geldi ürün, Çubuk’a gidecek, geri dönecek buradan, tekrar Çubuk’a. Buradaki hale girecek, ondan sonra Çubuk’a geri dönecek veya işte Polatlı’ya geri dönecek veya Elmadağ’a geri dönecek. Buradaki hale ürününü soktuktan sonra geri dönecek, böyle bir tablo var. Şimdi bunu ortadan kaldırıyoruz. Üretici bölgesindeki hale bildirimini yap, doğrudan doğruya tüketici bölgesindeki veya tüketiciye getir, ulaştır. Sistem kolaylaşıyor, işlem maliyetleri düşüyor ve kayıt altında olan ürün miktarı çoğalıyor.

Dolayısıyla burada ayrıca üreticiye üretici birlikleri üzerinden çok ciddi avantajlar getirilmektedir. Üreticinin birlikleri vasıtasıyla ürününü her yerde satabilmesine imkân getirilmektedir. Üretici birlikleri vasıtasıyla ürün satanların rüsum ödemesi kaldırılmaktadır bu sistem içerisinde ve böylece üretici birliklerine üreticilerin yönelmesi, birliklerin güçlenmesi ayrıca bu mekanizmanın içerisinde teşvik edilmektedir. Dolayısıyla hem belediyelerin gelirlerinde bir azalma olmayacaktır, kayıt altındaki ürün miktarı artacağı için doğal olarak hem de üreticinin mağduriyeti gündeme gelmeyecektir çünkü üreticiler kendi birlikleri güçleneceği için kendi birlikleri vasıtasıyla ürünlerini daha kolay bir şekilde satabileceklerdir.

Haller elbette denetlenmektedir. Zaten bu denetimler bizim bu eksiklikleri görmemize yol açmıştır. Bu eksikliklerin, sadece şimdi denetlemekle, “Hadi bakalım bunu yap.” demekle bitmeyeceğini gördüğümüz için… Bundan sonra haller nasıl olacak, nasıl olmasını istiyoruz ve size şu kadar zaman veriyoruz. Bu kadar zaman içerisinde bu meseleyi bitirmeyen belediyeler hallerinin kapatılacağını bilmelidirler.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Kaç ay sonra Sayın Bakan? On gün mü, bir ay mı, iki ay mı, altı ay mı, bir sene mi?

SANAYİ VE TİCARET BAKANI NİHAT ERGÜN (Kocaeli) – Bakın, biz süre vermişiz. Herkes bu seçim döneminde, döneminin sonuna kadar, dört yıl zamanları var. Dört yıl içerisinde hallerini bu hijyen şartlarına ve teknolojik şartlara uygun hâle getirsinler. Biz gerekirse onlara finansman desteği sağlayacak çalışmaları da elbette yapabiliriz.

Sayın Susam’ın sorusunda, “Enflasyon çift haneli rakamlara ulaşıyor, bunda tarım ürünlerindeki fiyat artışları etkili oluyor. Bu konuda üreticilere bir destek verip maliyetleri aşağıya çekmeyi düşünüyor musunuz?” Tabii ki üreticilerle ilgili doğrudan destekler Tarım Bakanlığı bünyesinde yürütülen destekler. O desteklerle ilgili rakamları da burada gerektiğinde, yani tasarı görüşülürken Tarım Bakanlığımızdan gereken rakamları, hangi çiftçiye, hangi konuda, ne kadar destek verildiğiyle ilgili ayrıntılı olarak ortaya koymamız mümkün ama tasarıda üreticiye en önemli desteklerden bir tanesi şudur: Bu işlem maliyetlerinin azalması, üretici birlikleri vasıtasıyla ürünlerini pazarlara ulaştırabilmeleri ve hem hallerde hem de semt pazarlarında üreticilere en az halin ve pazarın yüzde 20’sinin tahsis edilme mecburiyeti getirilmesi. Bugün itibarıyla ürünlerinin yüzde 25’i tarlada kalan üretici artık ürünü tarlada kalmayan üretici. Bu tarlada kalan ürünün tamamı hiç kimsenin para kazanamadığı bir ürün hâline dönüşmüş oluyor. Dolayısıyla biz üreticimizin tarlada kalan ürünü meselesini de bu tasarıyla beraber bir noktaya ulaştırmış oluyoruz.

Elbette bankalar ve sanayi konusu ayrı bir konu. Bu konuya bu tasarının kapsamı dışında olması açısından bir başka şekilde cevap vermeyi düşünüyorum. Diğer bölümlere geçildiğinde de diğer konuların cevabını ayrıca sorular olduğunda vermeye çalışacağım.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Bakan teşekkür ederim.

Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Alınan karar gereğince, kanun tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla görüşmek için 10 Mart 2010 Çarşamba günü saat 13.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.

Kapanma Saati: 20.02