DÖNEM: 23 CİLT: 63 YASAMA YILI: 4
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
70’inci
Birleşim
9 Mart 2010 Salı
(Bu
Tutanak Dergisi’nde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür
belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş
alıntı sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İ Ç İ N D E K İ L E R
I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II. - GELEN KÂĞITLAR
III.
- YOKLAMA
IV. - OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- TBMM Başkan
Vekili Meral Akşener’in, Divan olarak Dünya Kadınlar
Günü’nü kutladıklarına ilişkin konuşması
V.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Çeşitli İşler
1.- Genel Kurulu
ziyaret eden Pakistan Ulusal Meclisi Başkanı Doktor Fehmida
Mirza’ya Başkanlıkça “Hoş geldiniz” denilmesi
B) Tezkereler
1.- Afganistan
Parlamentosu Temsilciler Meclisi Din, Kültür, Eğitim ve Yüksek Öğrenim
Komisyonu Başkanı ve beraberindeki Parlamento heyetinin ülkemizi ziyaret
etmesinin uygun bulunduğuna ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/1121 )
C) Önergeler
1.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğru’nun (6/1820) esas numaralı sözlü sorusunu geri
aldığına ilişkin önergesi (4/187)
2.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, (2/204) esas numaralı
Kanun Teklifi’nin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/188)
D) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Kocaeli
Milletvekili Hikmet Erenkaya ve 27 milletvekilinin,
olası bir afet durumunda Kocaeli’deki sanayi
kuruluşlarının çevreye verebileceği zararların araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/607)
2.- Denizli
Milletvekili Ali Rıza Ertemür ve 28 milletvekilinin,
domuz gribi aşısı konusundaki iddiaların araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/608)
3.- Adıyaman
Milletvekili Şevket Köse ve 26 milletvekilinin, Alevilerin sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/609)
4.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğru ve 20 milletvekilinin, Tokat’taki çiftçilerin
sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/610)
VI.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Ardahan
Milletvekili Saffet Kaya’nın, Erzurum ili Şenkaya ilçesi Değirmenlidere
ve çevresindeki bazı köylerin referandumla Ardahan ili Göle ilçesine bağlanması
isteğine ilişkin gündem dışı konuşması
2.- İzmir
Milletvekili Oğuz Oyan’ın, TARİŞ ve tarım satış
kooperatifleri birliklerinin sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması ve
Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat Ergün’ün cevabı
3.- Niğde
Milletvekili Mümin İnan’ın, Amerika Birleşik Devletleri Temsilciler Meclisi Dış
İlişkiler Komitesinde 1915 olaylarına ilişkin Ermeni iddialarına yönelik
tasarının kabul edilmesinin Hükûmetin yanlış
politikalarının neticesi olduğuna, işsizlik ve ekonomik sorunlara ilişkin
gündem dışı konuşması
VII.-
AÇIKLAMALAR
1.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğru’nun, Elâzığ’da meydana gelen depreme ilişkin açıklaması
2.- İzmir
Milletvekili Oktay Vural’ın, ABD Temsilciler Meclisi Dış İlişkiler Komitesinde
alınan sözde Ermeni soykırımı kararına ve Elâzığ’da meydana gelen depreme
ilişkin açıklaması
3.- İzmir
Milletvekili Kamil Erdal Sipahi’nin, Hakkâri’de bir askerin şehit olmasına;
Elâzığ’da meydana gelen depreme ve Kemalpaşa Organize Sanayi Bölgesinin
genişletilmesi konusundaki sıkıntılara ilişkin açıklaması
4.- Edirne
Milletvekili Cemaleddin Uslu’nun,
tarım satış kooperatifleri ve birliklerinin sorunlarına ilişkin açıklaması
5.- Muş
Milletvekili M. Nuri Yaman’ın, Elâzığ’da meydana gelen depreme ilişkin
açıklaması
6.- İzmir
Milletvekili K. Kemal Anadol’un, Elâzığ’da meydana
gelen depreme ve ABD Temsilciler Meclisi Dış İlişkiler Komitesinde kabul edilen
sözde Ermeni soykırımıyla ilgili karara ilişkin açıklaması
7.- Muğla
Milletvekili Mehmet Nil Hıdır’ın, Hakkâri’de bir
askerin şehit olmasına, Elâzığ’da meydana gelen depreme ve TOKİ’nin
faaliyetlerine ilişkin açıklaması
VIII.-
SÖZLÜ SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Niğde Milletvekili
Mümin İnan’ın, ithalatta koruma önlemlerine ilişkin sözlü soru önergesi (6/824)
ve Devlet Bakanı Mehmet Zafer Çağlayan’ın cevabı
2.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğru’nun, KİT’lerin ihalelerine ilişkin Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısından sözlü soru önergesi (6/849) ve Devlet Bakanı Mehmet
Zafer Çağlayan’ın cevabı
3.- Niğde
Milletvekili Mümin İnan’ın, standart dışı mallara karşı alınan ithalat
tedbirlerine ilişkin sözlü soru önergesi (6/884) ve Devlet Bakanı Mehmet Zafer
Çağlayan’ın cevabı
4.- Niğde Milletvekili
Mümin İnan’ın, ikili ticaret anlaşması yapılan ülkelere ilişkin sözlü soru
önergesi (6/894) ve Devlet Bakanı Mehmet Zafer Çağlayan’ın cevabı
5.- Niğde
Milletvekili Mümin İnan’ın, tüketiciyi mağdur eden ithal mallara karşı tedbir
alınmasına ilişkin sözlü soru önergesi (6/895) ve Devlet Bakanı Mehmet Zafer
Çağlayan’ın cevabı
6.- Niğde
Milletvekili Mümin İnan’ın, dahilde işleme rejiminin
denetimine ilişkin sözlü soru önergesi (6/896) ve Devlet Bakanı Mehmet Zafer
Çağlayan’ın cevabı
7.- Niğde Milletvekili
Mümin İnan’ın, ihracatçıların karşılaştıkları bürokratik işlemlere ilişkin
sözlü soru önergesi (6/897) ve Devlet Bakanı Mehmet Zafer Çağlayan’ın cevabı
8.- Tunceli
Milletvekili Kamer Genç’in, özel kalem müdürlüklerine yapılan atamalarla ilgili
iddialara ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/995) ve Devlet Bakanı
Mehmet Zafer Çağlayan’ın cevabı
9.- Tunceli
Milletvekili Kamer Genç’in, ihracattan sağlanan dövize ilişkin Başbakandan
sözlü soru önergesi (6/1011) ve Devlet Bakanı Mehmet Zafer Çağlayan’ın cevabı
10.- Tunceli
Milletvekili Kamer Genç’in, İETT’nin VIP otobüsü kiralamasıyla ilgili iddialara
ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1021) ve Devlet Bakanı Mehmet Zafer
Çağlayan’ın cevabı
11.- Batman
Milletvekili Bengi Yıldız’ın, Batman’daki su sorununa ilişkin Başbakandan sözlü
soru önergesi (6/1090) ve Devlet Bakanı Mehmet Zafer Çağlayan’ın cevabı
12.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğru’nun, tarımsal ürün ithalatına ilişkin sözlü soru
önergesi (6/1299) ve Devlet Bakanı Mehmet Zafer Çağlayan’ın cevabı
13.- Manisa
Milletvekili Mustafa Enöz’ün, üzüm ihracatındaki
teşviklere ilişkin sözlü soru önergesi (6/1391) ve Devlet Bakanı Mehmet Zafer
Çağlayan’ın cevabı
14.- Antalya
Milletvekili Hüsnü Çöllü’nün, Antalya’dan yapılan yaş
sebze ve meyve ihracatına ilişkin sözlü soru önergesi (6/1477) ve Devlet Bakanı
Mehmet Zafer Çağlayan’ın cevabı
15.- Karaman
Milletvekili Hasan Çalış’ın, ihracattaki düşüşe
ilişkin sözlü soru önergesi (6/1560) ve Devlet Bakanı Mehmet Zafer Çağlayan’ın
cevabı
IX.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Türk Ticaret
Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/324) (S. Sayısı: 96)
2.- Türk Borçlar
Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/499) (S. Sayısı: 321)
3.- Milletlerarası
Para Fonu ile Milletlerarası İmar ve Kalkınma Bankasına Katılmak İçin Hükümete
Yetki Verilmesine Dair Kanuna Ek Milletlerarası Para Fonu Ana Sözleşmesinde
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Belgelerin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair
Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/761) (S. Sayısı: 458)
4.-
Milletlerarası İmar ve Kalkınma Bankasının Ana Sözleşmesinde Değişikliğin
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu
Raporu (1/786) (S. Sayısı: 460)
5.- Sebze ve
Meyve Ticaretinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun Tasarısı ile Avrupa Birliği Uyum,
Tarım, Orman ve Köyişleri ile Sanayi, Ticaret,
Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonları Raporları (1/743) (S.
Sayısı: 471)
X.-
YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- İzmir
Milletvekili Ahmet Ersin’in, Erzincan Başsavcısı hakkında soruşturma
başlatılmasına ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Sadullah
Ergin’in cevabı (7/11571)
2.- Adıyaman
Milletvekili Şevket Köse’nin, bürokrat atamalarına ilişkin Başbakandan sorusu
ve Devlet Bakanı Hayati Yazıcı’nın cevabı (7/11682)
3.- Tunceli
Milletvekili Şerafettin Halis’in, bir cemaatle ilişkilere ilişkin Başbakandan
sorusu ve Devlet Bakanı Faruk Çelik’in cevabı (7/12053)
4.- Zonguldak
Milletvekili Ali İhsan Köktürk’ün, Zonguldak Limanı’nın özelleştirilmesine
ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın cevabı
(7/12071)
5.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, taşımalı eğitim kapsamında
kapatılan okullara ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu’nun cevabı (7/12086)
6.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, şubat döneminde öğretmen
ataması yapılmamasına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu’nun cevabı (7/12087)
7.- Antalya
Milletvekili Hüseyin Yıldız’ın, yaptırılan okullara ilişkin sorusu ve Millî
Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu’nun cevabı (7/12089)
8.- İzmir
Milletvekili Kamil Erdal Sipahi’nin, taşımalı eğitim kapsamındaki bir servisin
kaldırılmasına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu’nun
cevabı (7/12090)
9.- Van
Milletvekili Fatma Kurtulan’ın, cinsiyet
ayrımcılığına yönelik eğitime ve bir olaya ilişkin sorusu ve Millî Eğitim
Bakanı Nimet Çubukçu’nun cevabı (7/12095)
10.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, bir yönetmeliğin AB
mevzuatına uyumuna ilişkin sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat Ergün’ün
cevabı (7/12105)
11.- İstanbul
Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaş’ın, İstanbul’da
satılması planlanan okullara ilişkin Başbakandan sorusu ve Millî Eğitim Bakanı
Nimet Çubukçu’nun cevabı (7/12143)
12.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirel’in, bir göletin
tamamlanmasına ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı (7/12164)
13.- Gaziantep
Milletvekili Hasan Özdemir’in, Gaziantep’teki teşvikli turizm yatırımlarına
ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın
cevabı (7/12180)
14.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, İshakpaşa Sarayı’nın restorasyonuna ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı
Ertuğrul Günay’ın cevabı (7/12181)
15.- Ordu
Milletvekili Rıdvan Yalçın’ın, doğrudan temin ile yapılan alımlara ilişkin sorusu
ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in cevabı (7/12184)
16.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçay’ın, kaçakçılık olaylarına ilişkin sorusu ve Devlet
Bakanı Hayati Yazıcı’nın cevabı (7/12234)
17.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçay’ın, GAP’ın bitiş süresine ilişkin Başbakandan sorusu
ve Devlet Bakanı Cevdet Yılmaz’ın cevabı (7/12248)
18.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğru’nun, Tokat’ta yapılan ağaçlandırma çalışmalarına
ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu’nun
cevabı (7/12269)
19.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğru’nun, Tokat’taki orman alanlarına ilişkin sorusu ve
Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı
(7/12270)
20.- Bartın
Milletvekili Muhammet Rıza Yalçınkaya’nın, nükleer
santral kurulmasına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner
Yıldız’ın cevabı (7/12282)
21.- Muğla
Milletvekili Gürol Ergin’in, İzmir’e kurulacak bir sanat ve kültür merkezinin
adına ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın
cevabı (7/12302)
22.- Bursa
Milletvekili H. Hamit Homriş’in, memur ve emekli maaş
artışları ile TOKİ ödemelerindeki artışlara ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı
Mehmet Şimşek’in cevabı (7/12306)
23.- Sinop
Milletvekili Engin Altay’ın, Orta Karadeniz Kalkınma Projesi’ne ilişkin
Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Cevdet Yılmaz’ın cevabı (7/12346)
24.- Kocaeli
Milletvekili Cevdet Selvi’nin, büyük marketlere
yönelik düzenleme yapılmasına ilişkin Başbakandan sorusu ve Sanayi ve Ticaret
Bakanı Nihat Ergün’ün cevabı (7/12415)
25.- Balıkesir
Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, Bandırma’da yapılacağı söylenen termik
santralin çevreye etkilerine ilişkin Başbakandan sorusu ve Çevre ve Orman
Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı (7/12426)
26.- Hatay
Milletvekili Süleyman Turan Çirkin’in, Erzin ilçesinde termik santral
kurulmasına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın
cevabı (7/12454)
27.- Adana
Milletvekili Nevingaye Erbatur’un,
Adana ilinden yapılan ihracatın azalmasına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet
Bakanı Zafer Çağlayan’ın cevabı (7/12486)
28.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirel’in, personel alımına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı
Mehmet Zafer Çağlayan’ın cevabı (7/12496)
29.- Adana
Milletvekili Nevingaye Erbatur’un,
kadına yönelik şiddetin izlenmesine,
- Muğla
Milletvekili Ali Arslan’ın, bir yurt müdürü
hakkındaki iddialara,
- Van
Milletvekili Fatma Kurtulan’ın, Adıyaman Kâhta’da
meydana gelen bir olaya,
İlişkin soruları
ve Devlet Bakanı Selma Aliye Kavaf’ın cevabı (7/12498), (7/12497), (7/12499)
30.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirel’in, personel alımına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı
Faruk Çelik’in cevabı (7/12521)
31.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçay’ın, Manisa TOKİ 3. Etap konutlarına ilişkin
Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’in
cevabı (7/12526)
32.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçay’ın, TOKİ uygulamalarındaki sorunlara ilişkin
Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’in
cevabı (7/12527)
33.- Erzincan
Milletvekili Erol Tınastepe’nin, SGK müfettişlerine
yönelik uygulamalara ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçer’in cevabı (7/12541)
34.- Van
Milletvekili Fatma Kurtulan’ın, kadına yönelik bazı
şiddet vakalarına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Selma Aliye Kavaf’ın cevabı
(7/12587)
35.- Kastamonu
Milletvekili Mehmet Serdaroğlu’nun, SGK’nın trafik kazası geçirenlerin sağlık giderlerini
ödememesine ilişkin Başbakandan sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı
Ömer Dinçer’in cevabı (7/12648)
36.- Şırnak
Milletvekili Hasip Kaplan’ın, Erzincan Cumhuriyet
Başsavcısını telefonla aradığı iddiasına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’in cevabı (7/12885)
37.- Balıkesir
Milletvekili Ergün Aydoğan’ın, Erzincan Cumhuriyet
Başsavcısını telefonla aradığı iddiasına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’in cevabı (7/12886)
38.- Yalova
Milletvekili Muharrem İnce’nin, banka promosyonunun
kullanımına ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Nevzat
Pakdil’in cevabı (7/12922)
39.- Kırklareli
Milletvekili Turgut Dibek’in, banka promosyonunun
kullanımına ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Nevzat
Pakdil’in cevabı (7/12923)
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu
saat 13.04’te açılarak beş oturum yaptı.
İstanbul
Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaş, 8 Mart Dünya Kadınlar
Günü’ne;
Artvin
milletvekilleri:
Ertekin Çolak,
Metin Arifağaoğlu,
Artvin ilinin
düşman işgalinden kurtuluşunun 89’uncu yıl dönümüne;
İlişkin gündem
dışı birer konuşma yaptılar.
Trabzon
Milletvekili Süleyman Latif Yunusoğlu, Artvin ilinin
düşman işgalinden kurtuluşunun 89’uncu yıl dönümüne,
Artvin
Milletvekili Ertekin Çolak, Artvin Milletvekili Metin
Arifağaoğlu’nun, konuşmasındaki “Aile hekimliği
uygulaması nedeniyle bütün ilçelerdeki hastaneler kapanıyor.” ifadesinin
kesinlikle doğru olmadığına, aile hekimliğinin başlamasıyla birlikte aile
merkezleri ve yeni hizmet alanları oluşturulduğuna, doktor sayısının arttığına,
İlişkin birer
açıklamada bulundular.
Hırvatistan
Parlamentosu Dışişleri Komisyonu Başkanı Frano Matuşiç ve beraberindeki Parlamento heyetinin,
Arnavutluk
Cumhuriyeti Parlamento Başkanı, Pakistan Ulusal Meclisi Başkanı ve Lübnan
Ulusal Meclisi Başkanı ve beraberlerindeki heyetlerin,
Çek Cumhuriyeti
Millet Meclisi Güvenlik Komitesi heyetinin,
Ülkemizi ziyaret
etmelerinin uygun bulunduğuna ilişkin Başkanlık tezkereleri Genel Kurulun
bilgisine sunuldu.
İstanbul
Milletvekili Fatma Nur Serter ve 21 milletvekilinin,
öğretmenlerin sorunlarının (10/603),
Denizli
Milletvekili Ali Rıza Ertemür ve 25 milletvekilinin, TOKİ’nin uygulamalarına yönelik iddiaların (10/604),
Adana
Milletvekili Hulusi Güvel ve 26 milletvekilinin,
Yumurtalık ve Akyatan Lagünlerinin korunması
konusunda yaşanan sorunların (10/605),
Kırklareli
Milletvekili Turgut Dibek ve 26 milletvekilinin, TRT’nin özerkliği konusundaki
iddiaların (10/606),
Araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla birer Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergeleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin
gündemdeki yerlerini alacağı ve ön görüşmelerinin, sırası geldiğinde yapılacağı
açıklandı.
TBMM Dışişleri Komisyonu Başkanı Hasan Murat Mercan’ın,
beraberinde bir Parlamento heyetiyle Amerika Birleşik Devletleri Temsilciler
Meclisinde 27 Şubat-6 Mart 2010 tarihleri arasında gündeme gelmesi beklenen
“1915 Olayları” ile ilgili, yetkili makamlarla temaslarda bulunmak ve tasarının
gündeme gelmemesini sağlamaya çalışmak üzere Amerika Birleşik Devletleri’ne
ziyaret gerçekleştirmelerine ilişkin Başkanlık tezkeresi kabul edildi.
Gündemin “Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının:
1’inci sırasında
bulunan ve İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında değerlendirilerek temel kanun
olarak bölümler hâlinde görüşülmesi kabul edilen, Türk Ticaret Kanunu Tasarısı
ve Adalet Komisyonu Raporu’nun (1/324) (S. Sayısı: 96),
2’nci sırasında
bulunan ve İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında değerlendirilerek temel kanun
olarak bölümler hâlinde görüşülmesi kabul edilen, Türk Borçlar Kanunu Tasarısı
ve Adalet Komisyonu Raporu’nun (1/499) (S. Sayısı: 321),
3’üncü sırasında
bulunan, Milletlerarası Para Fonu ile Milletlerarası İmar ve Kalkınma Bankasına
Katılmak İçin Hükümete Yetki Verilmesine Dair Kanuna Ek Milletlerarası Para
Fonu Ana Sözleşmesinde Değişiklik Yapılmasına İlişkin Belgelerin Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun (1/761)
(S. Sayısı: 458),
4’üncü sırasında
bulunan, Milletlerarası İmar ve Kalkınma Bankasının Ana Sözleşmesinde
Değişikliğin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu’nun (1/786) (S. Sayısı: 460),
Görüşmeleri,
komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından ertelendi.
5’inci sırasında
bulunan, Avusturya Cumhuriyeti, Bulgaristan Cumhuriyeti, Macaristan
Cumhuriyeti, Romanya ve Türkiye Cumhuriyeti Arasında Nabucco
Projesi Hakkında Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/783) (S. Sayısı: 447) görüşmeleri
tamamlanarak elektronik cihazla yapılan açık oylamadan sonra kabul edildi ve
kanunlaştı.
Rize Milletvekili
A. Mesut Yılmaz, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın, Başbakan
olarak mensubu bulunduğu Hükûmete,
Tunceli
Milletvekili Kamer Genç, Rize Milletvekili A. Mesut Yılmaz’ın, şahsına,
Rize Milletvekili
A. Mesut Yılmaz, Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in, şahsına,
Sataşması
nedeniyle birer konuşma yaptılar.
9 Mart 2010 Salı
günü saat 15.00’te toplanmak üzere birleşime 20.06’da son verildi.
|
|
Nevzat PAKDİL |
|
|
|
Başkan Vekili |
|
|
Gülşen ORHAN |
|
Fatih METİN |
|
Van |
|
Bolu |
|
Kâtip Üye |
|
Kâtip Üye |
No.: 94
II.-
GELEN KÂĞITLAR
5
Mart 2010 Cuma
Tasarılar
1.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Suriye Arap Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Turizm
Alanında İşbirliği Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair
Kanun Tasarısı (1/817) (Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ile Dışişleri
Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 25.2.2010)
2.- Devlet
Yardımlarının İzlenmesi ve Denetlenmesi Hakkında Kanun Tasarısı (1/818) (Avrupa
Birliği Uyum ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi:
25.2.2010)
3.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Libya Arap Halk Sosyalist Büyük Cemahiriyesi
Arasında Tarım Alanında Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı (1/819) (Tarım, Orman ve Köyişleri
ile Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 25.2.2010)
Teklif
1.- Muğla
Milletvekili Fevzi Topuz’un; 5682 Sayılı Pasaport Kanununun 14. Maddesinde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/623) (İçişleri Komisyonuna)
(Başkanlığa geliş tarihi: 26.2.2010)
Raporlar
1.- İller Bankası
Anonim Şirketi Hakkında Kanun Tasarısı ile 190 Sayılı Genel Kadro ve Usulü
Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Eki Cetvellerde Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Hükmünde Kararname ve İçişleri ile Plan ve Bütçe Komisyonları
Raporları (1/371, 1/101) (S. Sayısı: 477) (Dağıtma tarihi: 5.3.2010) (GÜNDEME)
2.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Malavi Cumhuriyeti Hükümeti
Arasında Ticaret, Ekonomik ve Teknik İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/345) (S.
Sayısı: 478) (Dağıtma tarihi: 5.3.2010) (GÜNDEME)
3.- Türkiye
Cumhuriyeti ile İrlanda Arasında Gelir ve Sermaye Değer Artış Kazançları
Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme ve Vergi Kaçakçılığına
Engel Olma Anlaşmasının ve Eki Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair
Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/689) (S. Sayısı: 479) (Dağıtma
tarihi: 5.3.2010) (GÜNDEME)
4.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ve Paraguay Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Ticari İşbirliği
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/732) (S. Sayısı: 480) (Dağıtma tarihi: 5.3.2010) (GÜNDEME)
5.- Türkiye
Cumhuriyeti ile Filipinler Cumhuriyeti Arasında Gelir Üzerinden Alınan
Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme ve Vergi Kaçakçılığına Engel Olma
Anlaşması ve Eki Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/738) (S. Sayısı: 481) (Dağıtma
tarihi: 5.3.2010) (GÜNDEME)
6.- Türkiye
Cumhuriyeti ile Bosna ve Hersek Arasındaki Serbest Ticaret Anlaşmasının
Değiştirilmesi Hakkında Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/754) (S. Sayısı: 482) (Dağıtma
tarihi: 5.3.2010) (GÜNDEME)
7.- Türkiye Cumhuriyeti
ile Kazakistan Cumhuriyeti Arasında Stratejik Ortaklık Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu
Raporu (1/792) (S. Sayısı: 483) (Dağıtma tarihi: 5.3.2010) (GÜNDEME)
8.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Slovak Cumhuriyeti Hükümeti Arasındaki Askeri Mezarlık
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/803) (S.Sayısı: 484) (Dağıtma tarihi: 5.3.2010) (GÜNDEME)
No.: 95
8
Mart 2010 Pazartesi
Sözlü Soru Önergeleri
1.- Bursa
Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, Dalyan Gölünden
kum alınmasına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından sözlü soru önergesi (6/1891)
(Başkanlığa geliş tarihi: 23/02/2010)
2.- Aydın
Milletvekili Ertuğrul Kumcuoğlu’nun, bir yazılı soru
önergesine ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanından sözlü soru önergesi
(6/1892) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/02/2010)
Yazılı Soru Önergeleri
1.- İstanbul
Milletvekili Sebahat Tuncel’in, bir derneğin kiracısı
olduğu araziden tahliyesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12864)
(Başkanlığa geliş tarihi: 23/02/2010)
2.- Balıkesir
Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, bir bakanın AOÇ’de gerçekleştirdiği bir
görüşmeye ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12865) (Başkanlığa geliş
tarihi: 23/02/2010)
3.- Balıkesir
Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, TEKEL işçilerinin okullarda yardımcı
hizmetler kadrosunda değerlendirilmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/12866) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/02/2010)
4.- Muğla
Milletvekili Fevzi Topuz’un, yabancı mimar ve mühendislerin çalışmasına imkan
veren düzenlemeye ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12867)
(Başkanlığa geliş tarihi: 23/02/2010)
5.- Muğla
Milletvekili Fevzi Topuz’un, Milas-Güllük Dalyan Bölgesindeki balık
üreticilerinin sorunlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12868)
(Başkanlığa geliş tarihi: 23/02/2010)
6.- Zonguldak
Milletvekili Ali İhsan Köktürk’ün, bir şirketin vergi ödemelerine ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12869) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/02/2010)
7.- İzmir
Milletvekili Selçuk Ayhan’ın, cemevlerinin ibadet
yeri sayılmasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12870) (Başkanlığa
geliş tarihi: 23/02/2010)
8.- Yalova
Milletvekili Muharrem İnce’nin, bazı telefonların dinlenmesine ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12871) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/02/2010)
9.- Konya
Milletvekili Atilla Kart’ın, bazı kamu kurumlarının satın aldığı veya
kiraladığı binalara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12872)
(Başkanlığa geliş tarihi: 23/02/2010)
10.- Batman
Milletvekili Ayla Akat Ata’nın, barajlara ve
hidroelektrik santrallere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12873)
(Başkanlığa geliş tarihi: 24/02/2010)
11.- Tunceli
Milletvekili Şerafettin Halis’in, sağlık ocağında görevli bir doktorun görevden
uzaklaştırılmasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12874)
(Başkanlığa geliş tarihi: 24/02/2010)
12.- Tunceli
Milletvekili Şerafettin Halis’in, geçici güvenlik bölgesi uygulamasına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12875) (Başkanlığa geliş tarihi: 25/02/2010)
13.- Denizli
Milletvekili Hasan Erçelebi’nin, borçlarını ödemeyen
çiftçilerin durumuna ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12876)
(Başkanlığa geliş tarihi: 25/02/2010)
14.- Şırnak
Milletvekili Hasip Kaplan’ın, hakkındaki dinleme ve
izleme kararlarına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/12877)
(Başkanlığa geliş tarihi: 22/02/2010)
15.- Şırnak
Milletvekili Hasip Kaplan’ın, savcı ve hakimlerin dinlenmesine ilişkin Adalet Bakanından yazılı
soru önergesi (7/12878) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/02/2010)
16.- Antalya
Milletvekili Mehmet Günal’ın, istinaf mahkemelerine
ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/12879) (Başkanlığa geliş
tarihi: 23/02/2010)
17.- Van
Milletvekili Fatma Kurtulan’ın, cezaevlerinde
elektrik kullanım bedeli alınmasına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru
önergesi (7/12880) (Başkanlığa geliş tarihi: 25/02/2010)
18.- Balıkesir
Milletvekili Hüseyin Pazarcı’nın, maden ocaklarında
yaşanan grizu patlamalarının önlenmesine ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanından yazılı soru önergesi (7/12881) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/02/2010)
19.- İstanbul
Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaş’ın, madenlerdeki iş
güvenliğine ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi
(7/12882) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/02/2010)
20.- Edirne
Milletvekili Bilgin Paçarız’ın, Edirne’de su taşkınlarının önlenmesine ilişkin
Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/12883) (Başkanlığa geliş
tarihi: 23/02/2010)
21.- Hakkari
Milletvekili Hamit Geylani’nin, Hakkari’de yapımı
devam eden barajlara ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi
(7/12884) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/02/2010)
22.- Şırnak
Milletvekili Hasip Kaplan’ın, Erzincan Cumhuriyet
Başsavcısını telefonla aradığı iddiasına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısından (Cemil Çiçek) yazılı soru önergesi (7/12885) (Başkanlığa geliş
tarihi: 22/02/2010)
23.- Balıkesir
Milletvekili Ergün Aydoğan’ın, Erzincan Cumhuriyet
Başsavcısını telefonla aradığı iddiasına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısından (Cemil Çiçek) yazılı soru önergesi (7/12886) (Başkanlığa geliş
tarihi: 23/02/2010)
24.- Trabzon
Milletvekili M. Akif Hamzaçebi’nin, Yanbolu Deresine yapılması planlanan hidroelektrik santrale
ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/12887)
(Başkanlığa geliş tarihi: 23/02/2010)
25.- İstanbul
Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaş’ın, maden ocaklarının
denetimine ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi
(7/12888) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/02/2010)
26.- Van
Milletvekili Fatma Kurtulan’ın, Muş’taki bir intihar
vakasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/12889) (Başkanlığa
geliş tarihi: 22/02/2010)
27.- Hakkari
Milletvekili Hamit Geylani’nin, Şemdinli’deki bir
patlama olayına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/12890)
(Başkanlığa geliş tarihi: 23/02/2010)
28.- Bursa
Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, Bursa İl Özel
İdaresi yöneticileri hakkındaki iddialara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/12891) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/02/2010)
29.- Bursa
Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, bir Ermeni
kilisesinin internet sitesindeki bir duruma ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/12892) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/02/2010)
30.- Bursa
Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, Bursa Büyükşehir
Belediye Başkanı hakkındaki soruşturma dosyasına ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/12893) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/02/2010)
31.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirel’in, bir köyün bazı sorunlarına ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/12894) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/02/2010)
32.- Tunceli
Milletvekili Şerafettin Halis’in, Antalya Valiliğinin bir davayı etkilemeye
çalıştığı iddiasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/12895)
(Başkanlığa geliş tarihi: 25/02/2010)
33.- Van
Milletvekili Fatma Kurtulan’ın, bir ölüm olayına
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/12896) (Başkanlığa geliş
tarihi: 25/02/2010)
34.- Balıkesir
Milletvekili Hüseyin Pazarcı’nın, Milli Emlak Genel
Müdürlüğünde çalışan bazı personelin sorunlarına ilişkin Maliye Bakanından
yazılı soru önergesi (7/12897) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/02/2010)
35.- Şırnak
Milletvekili Hasip Kaplan’ın, sipariş verildiği iddia
edilen çelik gömleklere ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi
(7/12898) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/02/2010)
36.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirel’in, Erzurum Büyükşehir Belediyesinin kredi
kullanımına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/12899)
(Başkanlığa geliş tarihi: 23/02/2010)
37.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirel’in, Kayseri Büyükşehir Belediyesinin kredi
kullanımına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/12900)
(Başkanlığa geliş tarihi: 23/02/2010)
38.- Şırnak Milletvekili
Hasip Kaplan’ın, bir öğretmenin durumuna ilişkin
Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/12901) (Başkanlığa geliş
tarihi: 22/02/2010)
39.- Şırnak
Milletvekili Hasip Kaplan’ın, ana dilde eğitim
taleplerine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/12902)
(Başkanlığa geliş tarihi: 22/02/2010)
40.- Muğla
Milletvekili Fevzi Topuz’un, Marmaris İlçe Milli Eğitim Müdürü hakkındaki
iddialara ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/12903)
(Başkanlığa geliş tarihi: 23/02/2010)
41.- İstanbul
Milletvekili Sacid Yıldız’ın, sağlık kurumları
yöneticiliği yüksek lisans programına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı
soru önergesi (7/12904) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/02/2010)
42.- Diyarbakır
Milletvekili Akın Birdal’ın, bir yatılı ilköğretim
bölge okulunun sorunlarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/12905) (Başkanlığa geliş tarihi: 25/02/2010)
43.- İstanbul
Milletvekili Sacid Yıldız’ın, sağlık kurumları
yöneticiliği yüksek lisans programına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru
önergesi (7/12906) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/02/2010)
44.- İstanbul
Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaş’ın, maden ocağı
kazalarındaki tıbbi müdahalelere ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/12907) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/02/2010)
45.- Şırnak
Milletvekili Hasip Kaplan’ın, bir hastanede yaşandığı
iddia edilen bir olaya ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/12908)
(Başkanlığa geliş tarihi: 25/02/2010)
46.- Şırnak
Milletvekili Sevahir Bayındır’ın, bir köydeki sağlık
ocağının durumuna ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/12909)
(Başkanlığa geliş tarihi: 25/02/2010)
47.- Balıkesir
Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, Balıkesir’de tarıma zarar veren farelerle
mücadeleye ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/12910) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/02/2010)
48.- Edirne
Milletvekili Bilgin Paçarız’ın, Edirne’de su taşkınının yol açtığı zararın
karşılanmasına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/12911) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/02/2010)
49.- Kayseri
Milletvekili Mehmet Şevki Kulkuloğlu’nun, bazı
illerdeki tarla faresi sorununa ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/12912) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/02/2010)
50.- Bursa
Milletvekili Abdullah Özer’in, Karacabey ilçesinde meydana gelen sel ve su
baskınlarına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/12913) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/02/2010)
51.- Balıkesir
Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, tren kazalarına ilişkin Ulaştırma Bakanından
yazılı soru önergesi (7/12914) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/02/2010)
52.- Edirne
Milletvekili Bilgin Paçarız’ın, Edirne merkezindeki yeni köprü ihtiyacına
ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/12915) (Başkanlığa geliş
tarihi: 23/02/2010)
53.- Van
Milletvekili Fatma Kurtulan’ın, askerlik görevi
esnasında hayatını kaybedenlere ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı soru
önergesi (7/12916) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/02/2010)
54.- Ankara
Milletvekili Yılmaz Ateş’in, Ankara’da bazı tarihi eserlerin bulunduğu
alanlardaki çalışmalara ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru
önergesi (7/12917) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/02/2010)
55.- Gaziantep
Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün, 2016 UEFA Avrupa
Şampiyonası için Gaziantep’in aday gösterilmemesine ilişkin Devlet Bakanından
(Faruk Nafız Özak) yazılı
soru önergesi (7/12918) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/02/2010)
56.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvel’in, yabancı yatırımcıların
para ve sermaye piyasasında yaptıkları işlemlere ilişkin Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısından (Ali Babacan) yazılı soru önergesi (7/12919)
(Başkanlığa geliş tarihi: 23/02/2010)
57.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvel’in, TRT’nin kurum dışına
yaptırdığı programlara ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Bülent
Arınç) yazılı soru önergesi (7/12920) (Başkanlığa
geliş tarihi: 23/02/2010)
58.- İstanbul
Milletvekili Sebahat Tuncel’in, Malatya’da inşası
devam eden barajlara ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi
(7/12921) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/02/2010)
Süresi İçinde Cevaplanmayan Yazılı Soru Önergeleri
1.- Hatay
Milletvekili Süleyman Turan Çirkin’in, tedavi katılım payı uygulamasına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/11250)
2.- Kırklareli
Milletvekili Turgut Dibek’in, Deniz Feneri Davasındaki adli yardım talebine
ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/11572)
3.- Adıyaman
Milletvekili Şevket Köse’nin, pişmanlık yasalarından faydalananlara ilişkin
Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/11575)
4.- Kayseri
Milletvekili Mehmet Şevki Kulkuloğlu’nun, Çek
Kanununun yeterliliğine ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi
(7/11576)
5.- Denizli
Milletvekili Hasan Erçelebi’nin, Abdullah Öcalan’ın
direktiflerinin iletilmesine ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/11577)
6.- Isparta
Milletvekili Mevlüt Coşkuner’in,
Deniz Feneri Davasına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/11578)
7.- İstanbul
Milletvekili Necla Arat’ın, Fransa’daki bir serginin
tanıtım kataloğuna ilişkin Kültür ve Turizm
Bakanından yazılı soru önergesi (7/11642)
8.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, Kütahya Şeker Fabrikasının
pancar kotasının düşürülmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/12041)
9.- Karaman
Milletvekili Hasan Çalış’ın, zamlara ve maaş
artışlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12043)
10.- Adana
Milletvekili Yılmaz Tankut’un, yerleşim yerlerindeki
yüksek gerilim hatlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12044)
11.- Adana
Milletvekili Yılmaz Tankut’un, memurlara yemek
yardımı konusundaki farklı uygulamalara ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/12045)
12.- Adana
Milletvekili Yılmaz Tankut’un, BOTAŞ’ın
Bakü-Tiflis-Ceyhan petrol boru hattı projesinde uğradığı zarara ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12046)
13.- Diyarbakır
Milletvekili Selahattin Demirtaş’ın, EMASYA
Protokolüne ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12050)
14.- Adana
Milletvekili Yılmaz Tankut’un, muhtarların
sorunlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12054)
15.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, tasarruf sahiplerini mağdur
eden holdinglere yönelik işlemlere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/12056)
16.- Muğla
Milletvekili Fevzi Topuz’un, mermer ve doğal taş sektörünün desteklenmesine
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12060)
17.- İzmir
Milletvekili Ahmet Ersin’in, hakkındaki bazı iddialara ilişkin Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısından (Bülent Arınç) yazılı soru
önergesi (7/12066)
18.- Hatay
Milletvekili Süleyman Turan Çirkin’in, yüksek gerilim hatlarının insan
sağlığına etkilerine ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru
önergesi (7/12072)
19.- Van
Milletvekili Fatma Kurtulan’ın, bir öğrencinin ölümü
olayına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/12073)
20.- Kastamonu
Milletvekili Mehmet Serdaroğlu’nun, Daday’daki bir
grup yoluna ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/12074)
21.- Giresun
Milletvekili Murat Özkan’ın, sokakta çalışan ve yaşayan çocuklara ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/12075)
22.- Niğde
Milletvekili Mümin İnan’ın, çeşitli nedenlerle hayatını kaybedenlerin sayısına
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/12076)
23.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, pasaportla ilgili bir
uygulamaya ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/12077)
24.- İstanbul
Milletvekili Sacid Yıldız’ın, İstanbul Büyükşehir
Belediyesinin kaldırdığı bir heykele ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/12079)
25.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğru’nun, bir işletmenin vergi borcuna ilişkin Maliye
Bakanından yazılı soru önergesi (7/12081)
26.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçay’ın, bir açıklamasına ilişkin Maliye Bakanından yazılı
soru önergesi (7/12082)
27.- Bursa
Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, vergi
dairelerindeki kod uygulamalarına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru
önergesi (7/12083)
28.- Van
Milletvekili Fatma Kurtulan’ın, VEDAŞ İl Müdürünün
bir açıklamasına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/12084)
29.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, üniversite çalışanlarının
özlük haklarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/12093)
30.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, Antalya-İstanbul Hızlı Tren
Projesine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/12115)
31.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, Bursa-Simav karayolundaki
çalışmalara ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/12116)
32.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, Ankara-İzmir Hızlı Tren
Projesine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/12117)
33.- Kütahya Milletvekili
Alim Işık’ın, Ankara-İzmir Otoyol Projesine ilişkin
Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/12118)
34.- İzmir
Milletvekili Kamir Erdal Sipahi’nin, İzmir’deki metro inşaatlarına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru
önergesi (7/12119)
35.- İzmir
Milletvekili Kamil Erdal Sipahi’nin, Alsancak
Limanının durumuna ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/12120)
36.- Bursa
Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, bir anayol
bağlantısındaki soruna ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi
(7/12121)
37.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, karayolu istimlak
bedellerinin ödemelerine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi
(7/12122)
No.: 96
9
Mart 2010 Salı
Tezkere
1.- Bartın
Milletvekili Yılmaz Tunç’un Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında
Başbakanlık Tezkeresi (3/1120) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden
Kurulu Karma Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 01.03.2010)
Sözlü Soru Önergeleri
1.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Bursa Yenişehir
Havaalanından yapılan bazı uçak seferlerinin iptaline ilişkin Ulaştırma
Bakanından sözlü soru önergesi (6/1893) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/02/2010)
2.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, şeker piyasasındaki bazı
işlemlere ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi (6/1894)
(Başkanlığa geliş tarihi: 26/02/2010)
3.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir köydeki öğretmen
lojmanı ihtiyacına ilişkin Milli Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/1895)
(Başkanlığa geliş tarihi: 26/02/2010)
4.- Ardahan Milletvekili
Ensar Öğüt’ün, uzmanlık sınavlarındaki yaş
sınırlamasına ilişkin Devlet Bakanından (Hayati Yazıcı) sözlü soru önergesi
(6/1896) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/02/2010)
5.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Erzurum’un içme suyu
şebekesinin yenilenmesine ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi
(6/1897) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/02/2010)
6.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Ağrı-Doğubeyazıt’taki
liselerde branş öğretmeni ihtiyacına ilişkin Milli
Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/1898) (Başkanlığa geliş tarihi:
26/02/2010)
7.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Ardahan’daki esnafın bazı
sorunlarına ilişkin Maliye Bakanından sözlü soru önergesi (6/1899) (Başkanlığa
geliş tarihi: 26/02/2010)
8.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bazı illerdeki fizik
tedavi ve rehabilitasyon merkezi ihtiyacı ile
hastanelere ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/1900) (Başkanlığa
geliş tarihi: 26/02/2010)
9.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Abant’taki turizm
tesislerinin atık deşarjına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından sözlü soru
önergesi (6/1901) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/02/2010)
10.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir köyün yol sorununa
ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/1902) (Başkanlığa geliş
tarihi: 26/02/2010)
11.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Kura Nehri sularının
Çoruh Nehrine aktarılması projesine ilişkin Çevre ve Orman Bakanından sözlü
soru önergesi (6/1903) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/02/2010)
12.- Karaman
Milletvekili Hasan Çalış’ın, su kotası uygulamasına
ilişkin Çevre ve Orman Bakanından sözlü soru önergesi (6/1904) (Başkanlığa
geliş tarihi: 26/02/2010)
13.- Ordu
Milletvekili Rıdvan Yalçın’ın, tanık koruma tedbiri kararlarına ilişkin Adalet
Bakanından sözlü soru önergesi (6/1905) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/02/2010)
Yazılı Soru Önergeleri
1.- Yalova
Milletvekili Muharrem İnce’nin, banka promosyonunun kullanımına ilişkin Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanından yazılı soru önergesi (7/12922) (Başkanlığa
geliş tarihi: 23/02/2010)
2.- Kırklareli Milletvekili
Turgut Dibek’in, banka promosyonunun kullanımına ilişkin Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanından yazılı soru önergesi (7/12923) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/02/2010)
3.- Balıkesir
Milletvekili Ergün Aydoğan’ın, maden ocaklarının
denetimine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12924) (Başkanlığa geliş
tarihi: 26/02/2010)
4.- Denizli
Milletvekili Ali Rıza Ertemür’ün, maden kazalarına ve
sağlık hizmetlerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12925)
(Başkanlığa geliş tarihi: 26/02/2010)
5.- Konya
Milletvekili Atilla Kart’ın, Ankara Büyükşehir Belediyesinin bazı medya
şirketleri yönetimleriyle ilişkisi olduğu iddialarına ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/12926) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/02/2010)
6.- Zonguldak
Milletvekili Ali İhsan Köktürk’ün, Adli Tıp Kurumuna yönelik bazı iddialara
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12927) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/02/2010)
7.- Trabzon
Milletvekili M. Akif Hamzaçebi’nin, TOKİ’nin bir iştirakiyle ilişkilerine ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/12928) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/02/2010)
8.- Antalya
Milletvekili Hüsnü Çöllü’nün, kamudaki personel
istihdamına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12929) (Başkanlığa
geliş tarihi: 26/02/2010)
9.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçay’ın, esnek çalışma modeline yönelik çalışmalara ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12930) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/02/2010)
10.- Samsun
Milletvekili Osman Çakır’ın, bir şube müdürünün tayinine ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/12931) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/02/2010)
11.- Bursa
Milletvekili H. Hamit Homriş’in, fişleme iddialarına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12932) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/02/2010)
12.- Balıkesir
Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, işsizlik ve kayıt dışı istihdam sorunlarına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12933) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/02/2010)
13.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, şeker fabrikalarının
özelleştirilmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12934)
(Başkanlığa geliş tarihi: 26/02/2010)
14.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, Kolon Operasyonuna ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12935) (Başkanlığa geliş tarihi:
26/02/2010)
15.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, yolsuzlukların arttığı iddialarına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12936) (Başkanlığa geliş tarihi:
26/02/2010)
16.- Edirne
Milletvekili Cemaleddin Uslu’nun,
borçlu spor kulüplerinin durumuna ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından
yazılı soru önergesi (7/12937) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/02/2010)
17.- Giresun
Milletvekili Murat Özkan’ın, bazı eski milletvekillerinin maaşlarına ilişkin
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/12938)
(Başkanlığa geliş tarihi: 26/02/2010)
18.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, kamu çalışanlarına toplu
sözleşme ve grev hakkı tanınmasına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanından yazılı soru önergesi (7/12939) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/02/2010)
19.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, işçilere yönelik vergi
düzenlemelerine ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru
önergesi (7/12940) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/02/2010)
20.- Muş
Milletvekili M. Nuri Yaman’ın, Murat Nehri üzerindeki barajlara ilişkin Çevre
ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/12941) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/02/2010)
21.- Edirne
Milletvekili Cemaleddin Uslu’nun,
Edirne’deki taşkın önleme çalışmalarına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından
yazılı soru önergesi (7/12942) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/02/2010)
22.- Edirne Milletvekili
Cemaleddin Uslu’nun, özel
ağaçlandırma sahalarına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi
(7/12943) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/02/2010)
23.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, DSİ’de
çalışan ziraat mühendislerinin bazı sorunlarına ilişkin Çevre ve Orman
Bakanından yazılı soru önergesi (7/12944) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/02/2010)
24.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, sulama birliklerine ilişkin
Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/12945) (Başkanlığa geliş
tarihi: 26/02/2010)
25.- Zonguldak
Milletvekili Ali Koçal’ın, TRT Genel Müdürünün
yürüttüğü diğer görevlere ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından
(Bülent Arınç) yazılı soru önergesi (7/12946)
(Başkanlığa geliş tarihi: 26/02/2010)
26.- Zonguldak
Milletvekili Ali Koçal’ın, TRT’nin bir binasının
stüdyoya dönüştürülmesine ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından
(Bülent Arınç) yazılı soru önergesi (7/12947)
(Başkanlığa geliş tarihi: 26/02/2010)
27.- Bursa
Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, satışı yasak olan
bir petrol türevinin denetlenmesine ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanından yazılı soru önergesi (7/12948) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/02/2010)
28.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, elektrik iletim hatlarının
satışına ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi
(7/12949) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/02/2010)
29.- Erzincan
Milletvekili Erol Tınastepe’nin, Ankara’da ilan
panolarına asılan bazı afişlere ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/12950) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/02/2010)
30.- Çanakkale
Milletvekili Ahmet Küçük’ün, karayollarındaki hız
sınırı aşımı cezalarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/12951) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/02/2010)
31.- Muş
Milletvekili M. Nuri Yaman’ın, bir köyün kanalizasyon sorununa ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/12952) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/02/2010)
32.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğru’nun, bir köyün yol sorununa ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/12953) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/02/2010)
33.- Edirne
Milletvekili Cemaleddin Uslu’nun,
Meriç Nehrinden yapılan yasal olmayan geçişlere ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/12954) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/02/2010)
34.- Giresun
Milletvekili Murat Özkan’ın, İstanbul’da İsrail Konsolosluğunun bulunduğu
sokakta yaşandığı iddia edilen bazı olaylara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/12955) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/02/2010)
35.- Antalya
Milletvekili Hüseyin Yıldız’ın, terör olaylarına ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/12956) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/02/2010)
36.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, Ankara’daki kent içi ulaşım
projelerine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/12957)
(Başkanlığa geliş tarihi: 26/02/2010)
37.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, Mardin-Nusaybin Belediye
Meclisinin basında çıkan bir kararına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/12958) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/02/2010)
38.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, uyuşturucu kaçakçılığına
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/12959) (Başkanlığa geliş
tarihi: 26/02/2010)
39.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçay’ın, belediyelere yapılan yardımlara ilişkin Maliye
Bakanından yazılı soru önergesi (7/12960) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/02/2010)
40.- Balıkesir
Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, kurum içi milli emlak uzmanlığı sınavı
açılmasına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/12961) (Başkanlığa
geliş tarihi: 26/02/2010)
41.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvel’in, özürlü çocukların
eğitimlerine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/12962)
(Başkanlığa geliş tarihi: 26/02/2010)
42.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvel’in, katkı ve öğrenim
kredisi geri ödemelerine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/12963) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/02/2010)
43.- Van
Milletvekili Fatma Kurtulan’ın, anadilde eğitime
ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/12964) (Başkanlığa
geliş tarihi: 26/02/2010)
44.- Batman
Milletvekili Bengi Yıldız’ın, öğrenci devamsızlığıyla ilgili bir genelgeye
ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/12965) (Başkanlığa
geliş tarihi: 26/02/2010)
45.- Bursa
Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, atıl bir okul
binasına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/12966)
(Başkanlığa geliş tarihi: 26/02/2010)
46.- Balıkesir
Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, özel rehabilitasyon
merkezlerine verilmeyen ödeneklere ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru
önergesi (7/12967) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/02/2010)
47.- Balıkesir
Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, onur üyesi kartının öğretmenler dışındaki
çalışanlara verilmemesine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/12968) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/02/2010)
48.- Antalya
Milletvekili Hüseyin Yıldız’ın, yapılan dersliklere ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/12969) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/02/2010)
49.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvel’in, sağlık ocaklarına
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/12970) (Başkanlığa geliş
tarihi: 26/02/2010)
50.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvel’in, Adana’daki sağlık
ocaklarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/12971) (Başkanlığa
geliş tarihi: 26/02/2010)
51.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvel’in, Osmaniye’deki sağlık
ocaklarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/12972) (Başkanlığa
geliş tarihi: 26/02/2010)
52.- Antalya
Milletvekili Hüseyin Yıldız’ın, domuz gribi salgınına yönelik çalışmalara
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/12973) (Başkanlığa geliş
tarihi: 26/02/2010)
53.- Antalya
Milletvekili Hüseyin Yıldız’ın, 112 çalışanlarının sorunlarına ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/12974) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/02/2010)
54.- Antalya
Milletvekili Hüseyin Yıldız’ın, bazı sözleşmeli personelin intibak sorunlarına
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/12975) (Başkanlığa geliş
tarihi: 26/02/2010)
55.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, Kütahya’daki aile hekimliği
uygulamalarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/12976)
(Başkanlığa geliş tarihi: 26/02/2010)
56.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirel’in, Susurluk Çayının taşmasıyla oluşan zarara
ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/12977) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/02/2010)
57.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirel’in, Uluabat Gölünün
taşmasıyla oluşan zarara ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/12978) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/02/2010)
58.- Bursa
Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, Bursa’da aşırı
yağışlar dolayısıyla maddi zarara uğrayan çiftçilere ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/12979)
(Başkanlığa geliş tarihi: 26/02/2010)
59.- Balıkesir
Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, afet mağduru çiftçilerin borçlarına ilişkin
Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/12980) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/02/2010)
60.- Manisa
Milletvekili Mustafa Enöz’ün, pamuk primine ilişkin
Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/12981) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/02/2010)
61.- Manisa
Milletvekili Mustafa Enöz’ün, pamuk ithaline ilişkin
Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/12982) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/02/2010)
62.- Konya
Milletvekili Mustafa Kalaycı’nın, bazı hayvancılık
desteklemeleri kapsamına Konya’nın alınmamasına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/12983)
(Başkanlığa geliş tarihi: 26/02/2010)
63.- Bursa
Milletvekili Necati Özensoy’un, Alanya’da ölen
gösteri yunuslarına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/12984) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/02/2010)
64.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, kırmızı et ve süt tüketimi
ile fiyatlarına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/12985) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/02/2010)
65.- Adıyaman
Milletvekili Şevket Köse’nin, Adıyaman’daki özürlülere yönelik mesleki rehabilitasyon hizmetlerine ilişkin Devlet Bakanından (Selma
Aliye Kavaf) yazılı soru önergesi (7/12986) (Başkanlığa geliş tarihi:
26/02/2010)
66.- İstanbul
Milletvekili Bayram Ali Meral’in, TEKEL işçilerinin eylemiyle ilgili
açıklamasına ilişkin Devlet Bakanından (Hayati Yazıcı) yazılı soru önergesi
(7/12987) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/02/2010)
67.- Giresun
Milletvekili Eşref Karaibrahim’in, Giresun’daki bazı
ulaşım projelerine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/12988)
(Başkanlığa geliş tarihi: 26/02/2010)
68.- Manisa
Milletvekili Mustafa Enöz’ün, Rusya’ya yapılan
ihracata yönelik çalışmalara ilişkin Devlet Bakanından (Mehmet Zafer Çağlayan)
yazılı soru önergesi (7/12989) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/02/2010)
69.- Bursa
Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, camilerdeki tarihi
eserlerin korunmasına ilişkin Devlet Bakanından (Faruk Çelik) yazılı soru
önergesi (7/12990) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/02/2010)
70.- Kars
Milletvekili Gürcan Dağdaş’ın, Kars’ta
düzenlenebilecek yaz spor organizasyonlarına ilişkin Devlet Bakanından (Faruk Nafız Özak) yazılı soru önergesi
(7/12991) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/02/2010)
71.- Giresun
Milletvekili Murat Özkan’ın, İstanbul’da İsrail Konsolosluğunun bulunduğu
sokakta yaşandığı iddia edilen bazı olaylara ilişkin Dışişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/12992) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/02/2010)
72.- Balıkesir
Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, Balıkesir’deki uzman doktor açığına ilişkin
Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/12993) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/02/2010)
73.- Balıkesir
Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, Savaştepe Devlet Hastanesindeki uzman doktor
açığına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/12994) (Başkanlığa
geliş tarihi: 26/02/2010)
Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Kocaeli
Milletvekili Hikmet Erenkaya ve 27 Milletvekilinin,
olası bir afet durumunda Kocaeli’deki sanayi
kuruluşlarının çevreye verebileceği zararların araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci
maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/607)
(Başkanlığa geliş tarihi: 5.2.2010)
2.- Denizli
Milletvekili Ali Rıza Ertemür ve 28 Milletvekilinin,
domuz gribi aşısı konusundaki iddiaların araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci
maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/608)
(Başkanlığa geliş tarihi: 5.2.2010)
3.- Adıyaman
Milletvekili Şevket Köse ve 26 Milletvekilinin, Alevilerin sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98
inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/609) (Başkanlığa geliş tarihi: 5.2.2010)
4.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğru ve 20 Milletvekilinin, Tokat’taki çiftçilerin
sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/610) (Başkanlığa geliş tarihi:
8.2.2010)
9 Mart 2010 Salı
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.05
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Harun TÜFEKCİ
(Konya)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 70’inci Birleşimini açıyorum.
III.- Y O K L A M A
BAŞKAN -
Elektronik cihazla yoklama yapacağız.
Yoklama için üç
dakika süre vereceğim.
Sayın milletvekillerinin,
oy düğmelerine basarak salonda bulunduklarını bildirmelerini, bu süre
içerisinde elektronik sisteme giremeyen milletvekillerinin salonda hazır
bulunan teknik personelden yardım istemelerini, buna rağmen sisteme giremeyen
üyelerin ise yoklama pusulalarını görevli personel aracılığıyla üç dakikalık
süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.
Yoklama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN – Toplantı
yeter sayısı vardır.
IV.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- TBMM Başkan Vekili Meral Akşener’in,
Divan olarak Dünya Kadınlar Günü’nü kutladıklarına ilişkin konuşması
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nü dün kutladık. Divan
olarak, Dünya Kadınlar Günü’nü kutluyoruz. Bu konuda, kadın hakları ve
kadın-erkek eşitliği konusunda Türkiye'de farkındalığın
artması, kadın-erkek eşitliği konusunda kat edilen yolda emeği geçen sivil
toplum örgütlerine, aydınlarımıza, politikacılarımıza, kadın sivil toplum
örgütlerine, bilim insanlarına teşekkürü bir borç biliyorum.
Görüşmelere
başlıyoruz.
V.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Çeşitli İşler
1.- Genel Kurulu ziyaret eden Pakistan Ulusal Meclisi
Başkanı Doktor Fehmida Mirza’ya Başkanlıkça “Hoş
geldiniz” denilmesi
BAŞKAN - Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığının davetlisi olarak ülkemize resmî bir
ziyarette bulunan Pakistan Ulusal Meclisi Başkanı Sayın Doktor Fehmida Mirza Genel Kurulumuzu teşrif etmişlerdir.
Kendilerine Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu adına “Hoş Geldiniz.”
diyorum. (Alkışlar)
Gündeme geçmeden
önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk
söz Erzurum ili Şenkaya ilçesi Değirmenlidere köyünün
referandum ile Ardahan ili Göle ilçesine bağlanması hakkında söz isteyen
Ardahan Milletvekili Sayın Saffet Kaya’ya aittir.
Buyurun Sayın
Kaya. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
VI.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları
1.- Ardahan Milletvekili Saffet Kaya’nın, Erzurum ili
Şenkaya ilçesi Değirmenlidere ve çevresindeki bazı
köylerin referandumla Ardahan ili Göle ilçesine bağlanması isteğine ilişkin
gündem dışı konuşması
SAFFET KAYA
(Ardahan) – Değerli Başkan, çok değerli milletvekili arkadaşlarımız; hazırunu saygı ve sevgiyle selamlarken ben de Değerli
Meclis Başkan Vekilimizin de ifade ettiği gibi Dünya Kadınlar Günü’nü yürekten
kutluyorum, tebrik ediyorum.
Onun dışında,
Elâzığ’da yaşanan deprem hepimizi üzmüştür. Tüm Türkiye’ye metanet ve sabır
diliyoruz. Elâzığ’daki tüm dostlarımızın buradan bu sabırlarını paylaşmak istiyoruz,
acılarını paylaşmak istiyoruz.
Ardahan ili Göle
ilçemizle ilgili gündem dışı söz aldım. Yüce Parlamentoda birkaç konuyu,
bölgenin ortak istençlerini paylaşmak adına huzurunuzdayım. Göle ilçemizin,
diğer adıyla serhat ilimizin “yeşil Göle”si olarak da gönlümüzde ayrı bir yeri
var. Beş ilçemizden en büyük nüfusa sahip olan Göle ilçesi gerçekten tarım ve
hayvancılıkta…
BAŞKAN – Sayın
Kaya, bir saniye.
Sayın
milletvekilleri, Genel Kurulumuzda gerçekten yoğun bir uğultu var. Hatibin
konuşmasını ben dinleyemiyorum. Bu uğultuyu izale edebilirseniz çok
sevineceğim.
Buyurun Sayın
Kaya.
SAFFET KAYA
(Devamla) – Başkanım, söz hakkım saklı herhâlde?
BAŞKAN – Evet.
SAFFET KAYA
(Devamla) – Genelde, coğrafik olarak, hayvancılıkla ve tarımla karakterize
olmuş bir coğrafyada yaşayan bir ilçemizdir, Ardahan ve doğu genelde öyledir. Son zamanlarda, Hükûmetimizin aldığı
kararla, DAP uygulamasıyla, gerçekten, bölgede hayvancılığa çok ciddi bir
destek sunulmuştur, Göle ilçemiz de bundan istifade edecektir hiç şüphesiz ancak
asıl bugün gündem dışı sözümün esprisi, geçmiş dönemlerde “Karıncadüzü”
diye tabir edilen ve Göle’nin hudutlarında olan ve o hudutların hinterlandı
içindeki Değirmenlidere köyü, Dolunay köyü ve Köşk
köyünün de Göle’ye bağlanması noktasında, halkımızın bu anlamda çok ciddi bir
talebinin olduğunu bu yüce Parlamentoda özellikle tarihe not düşmek adına ifade
etmek istiyorum.
Bunun genel
esprisi de şu değerli arkadaşlar: Göle ile bu köyler arasındaki mesafe son
derece yakın. Yani Şenkaya’ya bağlı olan bu köyler, yaklaşık
olarak Göle’ye
Biz, Ardahan
olarak, özellikle Göle olarak, Karıncadüzü’nü ve bu
üç köyümüzü talep ediyoruz. Oradaki köy halkımızın da hiç şüphesiz ki bu
referandumda Göle’ye bağlanmalarını, Ardahan’a bağlanmalarını ortak bir
sonuçla, sandıktan çıkacak kanaatle değerlendireceklerinden şüphem yoktur. Bu anlamda, ben, özellikle Değirmenlidere
köyüne, Dolunay köyüne ve Köşk köyüne, verecekleri kararın mutlaka Ardahan’a ve
Göle’ye bağlanma noktasındaki bir süreç noktasında olacağını bilerek, şimdiden
buradan kendilerini tebrik etmek ve kutlamak istiyorum çünkü kendilerinin
istifade edeceği Erzurum’un uzak olması nedeniyle -ki Erzurum doğunun hakikaten
çok önemli bir ilidir- bu anlamda gitmek gelmek çok zor, ihtiyaçlarını
karşılamak çok zor. Elbette ki Erzurum’umuzun çok değerli
milletvekilleri var, değerli milletvekillerimiz de bu bölgeyle, Şenkaya’yla çok
yakın ilgililer ama yakın olması, fiziki şartların da buna uygun olması, geçmişte
de Karıncadüzü’nün ve bu köylerin bizim uhdemizde
olması nedeniyle hiç şüphesiz ki bu köylerin bağlanmasının çok yararlı bir
sonuç doğuracağını… Bu safahattan sonra da referandumdan sonra da biliniyor ki
Ardahan İl Encümeninin, Erzurum İl Encümeninin de bu konuda karar vererek
İçişleri Bakanımız, Başbakanımız ve Sayın Cumhurbaşkanımızın da ortak üçlü
kararnamesiyle bu konu inşallah Ankara’ya taşınmış olacak. Umut ediyoruz ki bu
referandum bir an önce gerçekleşir ve yöremizin ve bu köylerimizin talebi bu
anlamda gerçekten yerine gelmiş olur.
Ben, buradan
tabii, özellikle Göle’mizle ilgili, yeşil Göle’mizle ilgili -gündem dışı söz
aldığım için- yakın zamanda yapılacak olan projelerimizle ilgili de yüce
heyetinize özellikle seslenmek istiyorum. Sayın Başbakanımızın delaletiyle, AK
PARTİ hükûmetlerinin yedi yıldan beri bölgemizdeki
gerçekten…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Bir
dakikalık ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
SAFFET KAYA
(Devamla) - …yatırımlara verdiği öncelikten dolayı geçmiş dönemlerde bölgede
TOKİ yapılmıştı, bu dönemde üç yüz otuz konutluk TOKİ’miz
yeşil Göle’mizde yapılmaya başlanacak ve çok yakın bir zamanda temeli atılacak.
Onun dışında,
elli yataklı bir hastanemiz yine tekrar Hükûmetimizin
sayesinde, özellikle Sayın Başbakanımıza teşekkürlerimi burada bir borç olarak
ifade etmek istiyorum, yüce heyetinizde… Hastanemizin ihaleye çıkarılması
koşulları var.
Küçük sanayi sitemizle ilgili -başkanların burada olması- yatırım
programına alınarak jeolojik tespitler yapıldıktan sonra küçük sanayi sitemizin
hayatiyete geçmesi ve onun dışında da daha önemli, Göle’mize bir yüksekokulun
yapılması adına, üniversitemizi Ardahan’a bahşeden bu yüce Parlamento ve Hükûmetimize özellikle buradan teşekkürlerimi ifade etmek
istiyorum çünkü üniversite bir ışıktır kesinlikle, bir gelecektir, bir
ikbaldir, bir istikrardır ve onun yansımaları da Göle’mizde bir yüksekokulun
yapılmasına, bir fakülte yapılmasına vesile olacaktır. Bu anlamda, Hükûmetimize tekrar tekrar, Ardahan’ı üniversiteye kavuşturduğu için, paralel
olarak, eş zamanlı olarak ilçelerimizde de yüksekokulların oluşmasından dolayı
da minnettarlığımı ifade etmek istiyorum.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
SAFFET KAYA
(Devamla) – Son teşekkür sözümü…
BAŞKAN – Şimdi
normalde hiç vermiyorum ben ama sizin biraz sözünüzü kesmiş olduğum için…
SAFFET KAYA
(Devamla) – Çok teşekkür ediyorum Başkanım.
BAŞKAN – Lütfen
tamamlayın.
SAFFET KAYA
(Devamla) – Özellikle yüksekokulun, yalnızca Ardahan Göle’de değil, işte, çok yakın
bir zamanda, Posof’ta kültür evimizin de oradaki Millî Eğitimin fiziki yapıdaki
altyapısını olgunlaştırarak Posof’umuzda, Hanak’ımızda, Damal’ımızda ve
Çıldır’ımızda da bu anlamda yüksekokulların açılmasına vesile olmuştur bu
üniversite; bu Hükûmetin katkısıdır. Son dönemlerde, Hükûmetimiz… 81 yılında 21 üniversite varken şimdi 150’ye
yakın üniversite var. Elbette ki bu, AK PARTİ Hükûmetinin
ciddi başarısıdır. Bu yadsınamaz ve alkışlamak lazım Hükûmetimizi
diye düşünüyorum.
Ardahan adına bu anlamda hem DAP projesi, hem üniversitemiz,
barajlarımız, organize sanayi sitemiz ve bununla birlikte araştırma hastanemiz
gibi, cumhuriyet tarihinde bugüne kadar gerçekten ilk defa Ardahan’a ve doğuya
böyle ciddi yatırım yapan Hükûmete ve Sayın
Başbakanımıza bir kez daha teşekkürlerimi borç bilerek yüce heyetinize en derin
sevgi ve saygılarımı arz ediyorum.
Başkanım, size de
çok teşekkür ediyorum, saygı sunuyorum, sağ olun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Kaya.
Gündem dışı
ikinci söz TARİŞ ve tarım satış kooperatifleri birliklerinin sorunları hakkında
söz isteyen İzmir Milletvekili Sayın Oğuz Oyan’a
aittir.
Buyurun Sayın
Oyan. (CHP sıralarından alkışlar)
2.- İzmir Milletvekili Oğuz Oyan’ın,
TARİŞ ve tarım satış kooperatifleri birliklerinin sorunlarına ilişkin gündem
dışı konuşması ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat Ergün’ün cevabı
OĞUZ OYAN (İzmir)
– Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Ben de Elâzığ
depremi dolayısıyla yaşamını yitiren yurttaşların yakınlarına başsağlığı
dileklerimle sözlerime başlamak istiyorum.
Efendim, bu tarım
satış kooperatifleri birlikleri ve TARİŞ konusunda konuşacağım. Bugün İzmir’de
TARİŞ işçilerinin, özellikle Pamuk Birliği işçilerinin, 600 kadar işçinin
işlerini kaybetmeleri yani pamuk ipliği fabrikasının, anonim şirketinin bir
iflas durumuna gelmesi nedeniyle birlikler tekrar ön plana geldi. Aslında, bu
iplik fabrikası, bir yıldır çalışmıyordu, bir yıldır kısa çalışma ödeneğinden
yararlanıyor ve çalışmıyordu.
Şimdi, aslında,
bu kısa çalışma ödeneği içinde olan başka çalışanlar var. Örneğin, TARİŞ’in
gene pamuk yağı kombinası işçileri var, başka birlikler de var. Dolayısıyla, bu
mesele yani bu kısa çalışma ödeneği bittikçe karşımıza yeni bu tür sorunlar
gelecek ve bu toplumsal sorunları çözmek öncelikle Hükûmetin
görevidir. Bu anımsatmayı yapmak üzere bugün görüşlerimi bildireceğim.
Bir kere,
öncelikle, birliklerin asıl idam fermanı, 9 Aralık 1999’da IMF’ye verilen
birinci niyet mektubuyla yazılmıştır. 16 Haziran 2000’de 4572 sayılı Tarım
Satış Kooperatif ve Birlikleri Yasası’yla ikinci idam fermanı oluşturulmuştur.
Bu Yasa’ya “Kooperatif ve Birliklere … Devlet veya
diğer kamu tüzel kişilerinden herhangi bir mali destek sağlanamaz.” hükmü
işlenmiştir. Yani aslında, bir anlamda, ancak bir sömürge ülkesine “Kooperatiflere
destek verilemez.” hükmü konulabilirdi, öyle bir hüküm getirilmiştir.
Aslında, Şubat
2001 krizinden sonra IMF ile yeniden düzenlenen niyet mektubunda tarıma ilişkin
bütün taahhütlerle, Dünya Bankasının gözetiminde yürütülen bütün bu bağımlılık
ilişkileri ile tarımı aslında büyük ölçüde tasfiye etme, birlikleri tasfiye
operasyonu yürürlüğe konmuştur. Ama sürecin en önemli bölümünde iktidarda olan
AKP, bu idam fermanlarının infaz memuru olarak çalışmıştır.
Değerli arkadaşlarım, bakınız, şimdi, birliklere havuç olarak şu
ikram edilmişti: “Biz 2000 Mayıs öncesindeki borçlarınızı silelim, sizin belli
bir süre içinde işten çıkarılacak işçilerinizin de kıdem tazminatını verelim
ama siz de ‘Yeniden Yapılandırma Kurulu’ diye kuracağımız Kurulun
direktiflerine tabi olun, kendinizi yeniden yapılandırın, daralın, küçülün,
sanayi ve diğer faaliyetlerinizi tamamen bitirin.” talimatları verildi.
Aslında, 2000
başında bu operasyona birçok birlik katıldı -bazıları katılmadı, FİSKOBİRLİK
gibi, onları dâhil etmediler- ama sonuçta, 250 milyon liralık bir DFİF
kredisiyle birliklere başlatılan 2000 sonrası destek, bugün birliklerin 850
milyon liralık -ya da eski parayla trilyon liralık -bir borcuna dönüşmüş
bulunmaktadır.
Tabii, “Birlik
yönetimlerinde de hiç hata yoktur.” denilemez. Birlik yönetimleri bu süreci
yeterince erkenden kavrayamadılar. Kendilerine verilen kısmi özerkliği çok
büyük bir avantaj saydılar. Bu sürecin bir tasfiye süreci olduğunu göremediler
ve bütün birlikler güçlerini birleştiremediler. Yine, sendikalarla güç birliği
içine giremediler ve Ankara’ya tepkilerini iletemediler. İkincisi: Yeterince
profesyonel bir kadrolaşmayı, daha önceden olduğu gibi, götüremediler.
Üçüncüsü, belki daha önemlisi: Ellerinde yeterince DFİF kaynağı olmaksızın ürün
alımlarına girmeye yöneldiler, yani bankalardan borç aldılar. Bankalardan
alınan bu borçlar da birlikleri bugün çok daha zor duruma sürükledi ama
aslında, tabii, bunun temelinde, birliklere mali destek yapılmasını engelleyen
bir kanun hükmü vardı.
Bu durumdan nasıl
çıkılabilir? Bir kere, birincisi: Bu 4572’nin mutlaka değişmesi lazım -zaten
vadesi doldu- ve birliklere destek verilmesi bir kanun hükmü hâline -yani, tam
tersine- getirilmelidir. İkincisi: Birliklerin birikmiş DFİF borçları mutlaka
tahkim edilmelidir. Üçüncüsü: Birliklerin banka borçları da bir defalık hazine
hibesiyle tasfiye edilmelidir. Dördüncüsü: Birliklere, bundan böyle, faizsiz ya
da enflasyonun en fazla yarısı faizlerle kredi desteği verilmelidir. Beşincisi:
Arz açığı olan ürünlerde fark ödeme sistemi, 2006 yılında çıkan Tarım
Kanunu’nda olduğu gibi, yürürlüğe sokulmalıdır. Bütün bunların aslında kaynağı
da vardır. Nerede vardır? 2006 yılındaki Tarım Kanunu, tarım desteklerinin
millî gelirin yüzde 1’inden az olamayacağını öngörüyor. Oysa,
bugün, bu yüzde yarım dolayında.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
OĞUZ OYAN
(Devamla) – Teşekkür ederim.
Bunu yüzde 1’e
çıkarmanız hâlinde bu ilave farkın… Yani bugün 5,5 milyar lira tarıma destek
veriyorsunuz. Bunu yaklaşık 10 milyar liraya çıkardığınızda, ilave 4,5 milyarın
sadece üçte 1’i bile, yani 1,5 milyarı bile 16 tane birliğin mali sorunlarını
bugün çözmeye yeterli olacaktır.
Altıncı olarak
şunu söyleyeyim: Aslında ülkenin bütün tarım ve dış ticaret politikalarının
gözden geçirilmesi gerekmektedir çünkü Türkiye, gümrük birliğiyle üçüncü
ülkelere karşı verdiği tavizlerle, Avrupa Birliği gümrük rejimini uygulamaktan
dolayı tavizlerle birçok ürünü bugün üretemez noktaya gelmiştir. Bu nedenle
Türkiye’de 350 iplik fabrikasının yarısı kapalıdır, TARİŞ’in iplik fabrikasının
başına gelen de budur.
Son olarak şunu
söylemek istiyorum: Kısa çalışma ödeneği meselesini, bugün altı artı altı ay
olmak üzere on iki ay uygulama imkânı var. Bakanlar Kurulu şimdi başvuru
süresini 2010’un yarısına kadar da götürecek -öyle anlaşılıyor bir Bakanlar
Kurulu kararıyla- fakat bu sürenin yetmediği anlaşılıyor, bu süreyi behemehâl…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Bir
dakika ek süre vermiştim ben size ama bakın hiç bunu yapmıyorum, lütfen hemen
tamamlayın.
OĞUZ OYAN
(Devamla) – Peki, teşekkür ederim.
Bunun bir altı ay
daha uzatılmasını sağlayacak bir kanun değişikliği ki bu konuda bir kanun
teklifini bugün itibarıyla hazırlayıp vermiş bulunuyorum. Bunun mutlaka
çözülmesi gerekir.
Şunu ifade
edeyim, kısa çalışma ödeneğiyle bugüne kadar bu konumdaki işsiz ya da yarım
zaman çalışanlara verilen toplam ödenek 173 milyon liradır sadece. Oysa
İşsizlik Sigortası Fonu’nun toplam girişleri 52 katrilyondan ya da 52 milyardan
fazladır yani sadece binde 3’üdür. Kısa çalışma ödeneğinde yapılacak bir
düzeltme, keza işsizlik sigortasında yapılacak bir yeni düzenleme aslında
gerçek hak sahiplerine bu kaynakların kullanılmasına yarayacaktır.
Ben bu konuda Hükûmeti göreve davet ediyorum. Biraz sonra konuşacak Sayın
Bakanı da bunlara bir yanıt vermeye davet ediyorum.
Teşekkür
ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Oyan.
Hükûmet adına Sanayi
Bakanı Sayın Nihat Ergün. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
SANAYİ VE TİCARET
BAKANI NİHAT ERGÜN (Kocaeli) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım;
ülkemizde Tarım Reformu Uygulama Projesi kapsamında rantabl
olmayan, maliyeti yüksek destekleme modellerinin değiştirilmesi ve daha etkin
ve verimliliği yüksek ve doğrudan üreticilerin desteklenmesini amaçlayan
modellerin uygulanması hedeflenmiştir. Bu kapsamda yakın zamana kadar belli
ürünlerin desteklenmesine aracılık eden tarım satış kooperatifleri ve
birliklerin yeniden yapılandırılması amaçlanmış, bu amaç doğrultusunda da bu
kuruluşlar üzerindeki kamu vesayeti ortadan kaldırılmış, kooperatif ve
birliklerin piyasa koşullarına mali yönden bağımsız bir şekilde faaliyet
göstermeleri, gerçek anlamda işletmecilik ve kooperatifçilik anlayışına dönmeleri
hedeflenmiştir. Buna ilişkin bir yeniden yapılandırma programı uygulamaya
konuldu. Bu uygulamayı koordine etmek ve yönlendirmek üzere de tamamıyla uzman
kadrolardan oluşan bir yeniden yapılandırma kurulu oluşturuldu. Yeniden
yapılandırma programı kapsamında birliklerin vesayet döneminden gelen yapısal
sorunlarının çözümüne yönelik ciddi katkı ve destekler sağlandı. Birliklerin
bilançolarını düzeltmek ve kredibilitelerini artırmak
amacıyla on üç birliğin 2000 tarihi öncesinden gelen faizleriyle birlikte 1,3
milyar Türk lirasına ulaşan DFİF kredisi borçları hazine tarafından
üstlenilerek silindi, 1,3 katrilyon eski parayla. Yine mahsuplaşmalar sonucunda
FİSKOBİRLİK’in borçları ortadan kaldırıldı ve kalan 94,5 milyon Türk lirası
özel bünye borcu da silindi ve 2000 öncesine ait 313,6 milyon Türk lirası özel
banka borçları hazine tarafından üstlenildi.
Aşırı ve
niteliksiz personel yapısının değiştirilmesi yönündeki çalışmalara destek
sağlamak amacıyla personel tazminatları hazine kaynaklarından karşılandı ve bu
kapsamda birliklere yaklaşık 156 milyon lira ilave kaynak aktarıldı. Diğer
yandan DFİF kaynaklarından düşük maliyetli kredi kullandırma uygulamasına da
devam edildi bu arada. Birliklere her ürün döneminde DFİF kaynaklarından ürün
alım kredisi de kullandırıldı. Hâlen birliklerin üzerinde yaklaşık 920 milyon
Türk lirası DFİF kredisi bulunmaktadır.
Ayrıca, bedeli
proje kaynaklarından karşılanarak birlik bazında danışmanlık hizmetleri satın
alınmış ve her birlik için oluşturulan programlar uygulanmak üzere
protokollerle birliklere teslim edilmiştir. Birliklere kendilerini yeniden
yapılandırmaları için eğitim, uzmanlık ve teknik destek sağlanmıştır bu süreç
içerisinde fakat yeniden yapılandırma programının sonuçları birliklere göre
farklı olmuştur. Bazı birlikler bu süreci çok iyi değerlendirdiler ve
kendilerini yapılandırarak ciddi başarılar elde ettiler. Trakya Birlik gibi, Marmarabirlik gibi, Gülbirlik
gibi birliklerin bu konuda çok ciddi başarılar elde ettiklerini söyleyebiliriz.
Fakat bu süreci önemsemeyen, gerekli adımları atmayan veya atamayan birlikler
ise yapısal sorunlarını bugüne kadar taşıdılar. Bugün bu durumdaki birliklerin
sorunlarına baktığımız zaman hâlen yönetim sorunlarını sürdürdükleri, geçmiş
alışkanlıkları hiç değiştirmedikleri, yüksek maliyetlerle faaliyet
gösterdikleri, öz kaynaklarını yeterince güçlendirmedikleri ve finansman
yönünden sürekli dış kaynaklara bağımlı hareket ettikleri görülmektedir.
Buna karşın,
bundan önceki süreçte de birliklerin piyasa koşullarında rekabetçi bir şekilde
faaliyet göstermeleri ve zayıf oldukları noktalarda bu kuruluşların
desteklenmesi yine hedeflerimiz arasındadır. Nitekim Hükûmet
Programı’nda tarım satış kooperatif ve birliklerinin sürdürülebilir bir
rasyonel finansman modeline kavuşturulması tedbirlerine de yer verdik. Bu
yönde, ilgili kurum ve kuruluşların mutabakatıyla bir kanun tasarısı da
hazırladık ve Başbakanlığa sunduk.
Hazırlanan bu
tasarı taslağında birliklerin ödemekte güçlük çektikleri mevcut DFİF kredisi
borçlarının yeniden yapılandırılması ve ödemenin uzun bir vadeye yayılması, bu
kuruluşlar için faiz destekli kredi sisteminin getirilmesi, ürün alımı için
ihtiyaç duydukları dış finansmanın bu yolla karşılanabilmesi yönünde
düzenlemeler getirilmektedir. Ayrıca işlevini önemli ölçüde tamamlamış olan
yeniden yapılandırma programının sonlandırılması, birliklerin uygulamada
karşılaştıkları mevzuat eksikliklerinin giderilmesi, bu kuruluşların
kooperatifçilik ve kurumsal yönetim ilkelerine göre faaliyet göstermeleri
yönündeki düzenlemelere de bu taslakta yer verilmiştir. Örgütlenme yapılarının
da gözden geçirilmesi gerekmektedir.
TARİŞ
birliklerine şimdiye kadar ne tür destekler sağlandı? Bakın, TARİŞ Pamuk
Birliğinin mevcut DFİF kredisi borçlarından 167,7 milyon borcu silindi,
faizleriyle beraber 234 milyon lira kredi borcu silindi. TARİŞ Zeytin
Birliğinin 74,7 milyon borcu silindi, TARİŞ Üzüm Birliğinin 105,8 milyon borcu
silindi, TARİŞ İncir Birliğinin 40,4 milyon borcu silindi. Bu kadar borç
silinmesine rağmen bu birliklerin, şu anda Pamuk Birliğinin 167 milyon, Zeytin
ve Zeytinyağı Birliğinin 122 milyon, Üzüm Birliğinin 118 milyon, İncir
Birliğinin 20 milyon lira borcu bulunmaktadır. Ayrıca bu birliklere toplam 43,7
milyon Türk lirası personel tazminatı desteği de sağlanmış bulunuyor TARİŞ birliklerine.
Sağlanan bu desteklere rağmen başta TARİŞ Pamuk Birliği olmak üzere TARİŞ
birlikleri geçmiş alışkanlıklarını sürdürmüş, yönetim hatalarını giderememiş, rantabl olmayan ve birliklerin iş hacimlerini ve mali
imkânlarını aşan yeni yatırımlara girmişlerdir. Yeniden yapılandırma programı
kapsamında istihdam yapılarını gözden geçirmeleri ve maliyetleri düşürmeleri
hedeflenmiş ve danışmanlık firmaları tarafından bu yönde ciddi uyarılar
yapılmış olmasına rağmen ve program kapsamında destek de verilmesine rağmen bu
alanda gereken radikal adımları atamamıştır birliklerimiz.
Nitekim TARİŞ
Pamuk Birliğinin önemli bir işletmesi olan ve yakın zamanda kapatılma kararı
alınan TARİŞ İplik Anonim Şirketinin durumuyla ilgili Bakanlığımızca yapılan
incelemede, sektör ortalamalarına göre yıllık işçi başına iplik üretimi 28 ila
33 ton iken -bütün sektörde- bu rakam TARİŞ İplik Anonim Şirketinde 22 tonda
kalmıştır. Benzer bir şekilde
Öte yandan TARİŞ
birlikleri önemli ve kıymeti yüksek atıl varlıklara sahiptir, çok kıymetli
değerleri var. İşletme, sermaye yapılarını güçlendirmek için bu varlıklarını
değerlendirmesi yönündeki telkinlere de kulak vermemiş, yakın zamana kadar bu
konuda ciddi bir adım da atılamamıştır. Bunun yerine sürekli borçlanma yolu
tercih edilmiştir. Gelinen nokta itibarıyla bu borçların çevrilmesi de son
derece güç bir hâle gelmiştir. Buna rağmen alacaklı bankalar TARİŞ Pamuk
Birliğine gerekli kolaylıkları göstermiş ve özel banka borçları yeniden vadelendirilmiştir. Bakanlık olarak TARİŞ Pamuk Birliğinin
durumuyla ilgili inceleme yaptırılmış ve Birliğe atılması gereken adımlar ve
alınması gereken tedbirlerle ilgili önerilerde de bulunulmuştur. Bundan sonraki
sürecin başarısı Birlik yöneticilerinin bu rasyonel ilkelere göre atacakları
adımlara bağlıdır; ellerindeki gayrimenkul değerleri, sermayelerini
güçlendirmek, finans yapılarını güçlendirmek için kullanma yeteneklerine
bağlıdır. Ayrıca Bakanlık olarak birliklere yönelik öngördüğümüz yasal
düzenlemeyle getirilmesi planlanan desteklerden tabii ki TARİŞ birlikleri de
yararlanmış olacaklardır o yasal düzenleme Parlamentodan geçtiği takdirde.
Teşekkür ederim.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim.
Gündem dışı
üçüncü söz ülkemizdeki işsizlik ve ekonomik sorunlar hakkında söz isteyen Niğde
Milletvekili Sayın Mümin İnan’a aittir.
Buyurun Sayın
İnan. (MHP sıralarından alkışlar)
3.- Niğde Milletvekili Mümin İnan’ın, Amerika Birleşik
Devletleri Temsilciler Meclisi Dış İlişkiler Komitesinde 1915 olaylarına
ilişkin Ermeni iddialarına yönelik tasarının kabul edilmesinin Hükûmetin yanlış politikalarının neticesi olduğuna,
işsizlik ve ekonomik sorunlara ilişkin gündem dışı konuşması
MÜMİN İNAN
(Niğde) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım; ülkemizdeki
işsizlik ve ekonomik sorunlar hakkında gündem dışı söz almış bulunuyorum. Bu
vesileyle yüce heyetinizi saygı ve sevgiyle selamlarım.
Elâzığ ilimiz
çevresinde meydana gelen depremde ölen vatandaşlarımıza ve hain saldırı sonucu
Hakkâri’de şehit edilen askerimize Allah’tan rahmet, yakınlarına ve milletimize
başsağlığı, yaralanan vatandaşlarımıza ve askerlerimize acil şifalar diliyorum.
Ayrıca, 8 Mart
Dünya Kadınlar Günü dolayısıyla bütün kadınlarımızı saygı ve sevgiyle
selamlıyorum.
Ayrıca, Amerika
Birleşik Devletleri Temsilciler Meclisi Dış İlişkiler Komitesinde 1915
olaylarına ilişkin Ermeni iddialarına yönelik tasarının kabul edilmesini
Milliyetçi Hareket Partisi olarak da şiddetle kınıyoruz. Bu önemli konu karşısında
Sayın Dışişleri Bakanı, öyle bir tablonun çıkmasını sadece üzücü olarak
belirtmiş ve bununla yetinmiştir. Oysa, bu karar,
başta kendisini dünya lideri olarak tanıtmaya çalıştığınız Sayın Başbakan ve
onun Dışişleri Bakanının yanlış politikalarının neticesidir.
1915 olaylarını
Ermeni soykırımı olarak tanımış, dolayısıyla bu konuda taraf olduğunu açıkça
dünyaya ilan etmiş olan İsviçre’nin ara buluculuğunda ve ABD Başkanının telkin
ve tavsiyeleriyle politika belirlenirse olacak sonuç budur. Ermenistanlı
yetkililerin bir sürü kaprisine boyun eğip saatlerce bekleyerek imzalanan
protokolün ülkemize ne kazandırdığı ortadadır. Bunun sonucu olarak, sadece
Azeri kardeşlerimizle arada bir dargınlık ve kırgınlık oluşmuştur. Bu, maalesef
Hükûmetin komşularla sıfır sorun politikasının bir
neticesidir.
Bu kararların
sonucunda, Obama’nın, Sayın Cumhurbaşkanımıza telefon
açarak protokollerin derhâl Mecliste onaylanmasını istemesi de ayrıca bir
garabettir. Türk milleti ve Milliyetçi Hareket Partisi olarak protokollerin bu
konunun neticesinde derhâl Meclisten çekilmesini talep etmekteyiz.
Sayın Başkan,
saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım; birçok ekonomi uzmanının belirttiği gibi,
2003 yılı sonrasında uygulanan yanlış politika sonucunda, yani düşük döviz
kuruyla ithalat teşvik edici ekonomi politikası, istihdam dostu olan üreterek
güçlü ekonomiye geçişi engellemiştir.
Bugün, her ne
kadar Hükûmetin gündeminde olmasa da işsizlik sorunu
hâlâ ülkemizin gerçek gündeminde bir numaralı sorun olarak varlığını
sürdürmektedir. Uygulanan yanlış ekonomi politikalarıyla ülkemizdeki işsiz
sayısı hızla yükselmiştir. Şu an Türkiye’de her 4 gençten 1’i işsizdir. Resmî
rakamlara göre işsiz sayısı, 2009 yılı sonu itibarıyla yaklaşık 4 milyona
yükselmiştir. Sendikaların rakamlarına göre ise işsiz sayısı, tarımda çalışan
sezonluk işçileri, geçici işçileri ve gizli işsizleri de katınca bu rakamın çok
daha üstündedir ve 6-7 milyon civarındadır. Bu rakam ülkemizin gerçeklerini
daha iyi yansıtmaktadır. İşsizliğin bu kadar yoğun olması sosyal tahribatı da
beraberinde getirmekte, acil önlem alınmadığı takdirde toplumsal yapımızda ve
siyasi hayatımızda kalıcı hasar bırakması ihtimali de çok yüksektir.
Üye sayısı ve
kontrol ettikleri ekonomik büyüklük bakımından ülkemizin büyük sivil toplum
kuruluşlarından olan TOBB’un başkanı, 2009 yılının
sonlarında Balıkesir’de yaptığı bir konuşmada, “Geçmişteki krizleri biz şöyle
okurduk: Yükselen döviz fiyatları, düşen borsa ve artan faizler, bunlarda
dengeler bozulduğunda ‘Kriz var.’ derdik. Bütün dünyada da böyle görünürdü. Bu
seferki kriz göstergesi iki noktadadır: Birincisi, hangi ülkedeyseniz o ülkenin
gayrisafi millî hasılası, ikincisi ise işsizlik
rakamları. Kriz tespit edebildiğimiz her yer burasıdır.” diyerek, ülkemizde TÜİK’in rakamlarına göre 6 milyon 100 bin işsiz bulunduğunu
ve her yıl 700 bin kişinin istihdam nüfusuna katıldığını belirterek, ülkemiz
açısından bugün, yarın ve gelecekte olsun en büyük tehdidi ve tehlikeyi
işsizlikte gördüğünü ifade etmiştir.
Türkiye'de sivil
toplum kuruluşlarının tamamına yakını böyle düşünmektedir, ancak ekonomik
koordinasyondan sorumlu Devlet Bakanı, işsizliğin abartılacak boyutlarda
olmadığını söyleyerek olayı hafife almaktadır. Sayın Ali Babacan böyle söylese
de TÜİK rakamları ve OECD raporları bunun aksini göstermektedir.
Ekonomik
İşbirliği ve Kalkınma Örgütünün dünya ekonomisinin yıllık görünümüyle ilgili
raporunda, ülkemizdeki işsizliğin 2010 yılında yüzde 15’in üzerine çıkabileceği
söylenmektedir.
Milliyetçi
Hareket Partisi olarak, defalarca işsizlik ve istihdamla ilgili olarak
konuşmalar yaptığımızda, araştırma önergeleri vermemize rağmen, AKP’nin böyle
bir derdi ve gündemi olmadığı için, işsizliğin araştırılmasına dair önergemiz
maalesef reddedilmiştir.
AKP hükûmetleri gerçek gündemleri örtmek için ortaya getirdiği
diğer konularda da başarılı olamamıştır. Türkiye, AKP’nin yanlış politikaları
yüzünden sürekli geriletilmiş ve köşeye sıkıştırılmaya çalışılmıştır. Ermeni
meselesi, ABD’den gelen olumsuz raporlar ve ABD’deki son gelişmeler AKP’nin
suratında patlasa da maalesef Hükûmet hâlâ uykudan
uyanamamıştır.
Sayın Başbakan
iktidara ilk geldiğinde, vatandaşlarımızdan kendisine üç yıl müsaade edilmesini
istemiştir ve üç yılın sonunda da her yıl 1 milyon insana iş bulabileceğini
söylemiştir…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
MÜMİN İNAN
(Devamla) – Teşekkür ederim.
…ama maalesef, bu
üç yılın sonunda, bırakın üç yılın sonunu sekiz yılın sonunda da insanlara iş
bulmayı bırakın, her geçen gün artan işsizlerle ülkemiz karşı karşıya
kalmaktadır.
Bu konuda, Sayın
Başbakan bazı konuşmalarında ülkeyi uçuracağını ve İngilizce tabiriyle “take off” durumuna geçireceğini
söylemiştir. Bu konuda Sayın Başbakanın hakkını teslim etmek lazımdır. Sayın
Başbakan, ülkeyi teslim aldığından bugüne, ülke borçlarını 2’ye katlayarak,
işsizliği cumhuriyet tarihinin en yüksek seviyesine çıkararak, kapanan fabrika
sayılarıyla, icradaki kredi takipleriyle, dönüşleri hızla artan karşılıksız
çeklerle ülkeyi gerçekten sonu belli olmayan bir maceraya doğru uçuşa
geçirmiştir. Sayın Başbakan çok yükseklerde olduğu için işsizin, asgari
ücretlinin, esnafın, çiftçinin, sanatkârın, emeklinin sesini duymamakta ve
onları görmemektedir.
Şunu hiçbir zaman
unutmamak gerekir ki, her uçuşun bir de inişi vardır, bu bazen ayaklar üzerine
bazen de burun üzerine çakılmayla gerçekleşebilir.
Bu vesileyle
hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın İnan.
İç Tüzük’ün
60’ıncı maddesine göre, pek kısa söz hakkı talebi vardır.
Sayın
milletvekillerine ikişer dakika söz vereceğim.
Sayın Doğru…
VII.- AÇIKLAMALAR
1.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, Elâzığ’da meydana
gelen depreme ilişkin açıklaması
REŞAT DOĞRU
(Tokat) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Elâzığ ili
Karakoçan ilçesinde meydana gelen depremde 51 vatandaşımızı kaybetmiş
bulunuyoruz. Hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet diliyorum,
yaralananlara da acil şifalar diliyorum.
Ülkemiz yoğun bir
deprem kuşağında bulunmaktadır. Ülkemizin her tarafında olduğu gibi, Kuzey
Anadolu fay hattı bölgesinde bulunan Tokat, Amasya, Çorum, Gümüşhane, Erzincan
gibi bütün vilayetlerimizde, başta devlet binaları olmak üzere bütün binalar
deprem dayanıklılık testinden geçirilmelidir. Sağlıksız binalar yerine yeni
binalar yapılmalı, binalar daha dayanıklı olmalı, önlemler tekrar gözden
geçirilmelidir. Örneğin, bazı illerde itfaiye binaları açık alanlarda değil,
apartmanların altında bulunmaktadır. Ondan dolayı, devletin bu konulara ciddi
manada eğilmesi gerekmektedir. Başımıza bir felaket geldikten sonra değil,
şimdiden önlemler alınması gerekmektedir.
Bakınız,
Karakoçan’daki gibi dayanaksız binalar Tokat gibi birçok vilayetimizin
köylerinde bulunmaktadır. Ondan dolayı da daha önce yaşanan Erzincan ve Erbaa
depremleri de göz önüne alınarak, buralar tekrar değerlendirilmeli ve
insanlarımız rahatlatılmalıdır diyor, teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın
Vural…
2.- İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın, ABD Temsilciler
Meclisi Dış İlişkiler Komitesinde alınan sözde Ermeni soykırımı kararına ve
Elâzığ’da meydana gelen depreme ilişkin açıklaması
OKTAY VURAL
(İzmir) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Öncelikle
Milliyetçi Hareket Partisi olarak, ABD Temsilciler Meclisi Dış İlişkiler
Komitesinde alınan sözde Ermeni soykırım kararıyla ilgili bu kararı kınıyoruz
ve reddediyoruz. Aslında bu karar, bu kararı alanların tarihinde yeni bir kara
leke olarak tarihteki yerini almıştır.
Ayrıca,
Milliyetçi Hareket Partisi olarak, Elazığ’da meydana gelen depremde hayatını
kaybeden vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet, yaralılara acil şifalar diliyoruz. Hükûmeti bu acı depremin yaralarını sarma konusunda acilen
harekete geçmeye ve her türlü girişimi yapmaya davet ediyoruz.
Bu vesileyle de
Milliyetçi Hareket Partisi olarak bir heyetin incelemelerde bulunmak üzere
Elazığ’a doğru gittiğini, gönderildiğini ifade ediyor, hepinize saygılarımı arz
ediyorum.
Teşekkür ederim
Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Sayın
Sipahi…
3.- İzmir Milletvekili Kamil Erdal Sipahi’nin, Hakkâri’de
bir askerin şehit olmasına; Elâzığ’da meydana gelen depreme ve Kemalpaşa
Organize Sanayi Bölgesinin genişletilmesi konusundaki sıkıntılara ilişkin
açıklaması
KAMİL ERDAL
SİPAHİ (İzmir) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Bu vesileyle
Hakkâri’deki şehidimize ve Elazığ’da kaybettiğimiz vatandaşlarımıza rahmet
diliyorum.
Sayın Sanayi
Bakanı ayrıldı ama bir bakanımız daha burada. İzmir’le ilgili TARİŞ konusu
gündeme geldi, bir başka konuyu gündeme getirmek istiyorum.
Kemalpaşa
Organize Sanayi Bölgesinin genişleme konusunda birtakım sıkıntıları oldu. Şu
anda 10 bin dönümlük bir arazide genişleme söz konusu. Bunun 2.800 dönümü
lojistik olarak ayrıldı, 3 bin dönümlük bir arazi de kamulaştırılacak. Ancak
köylülerin, bu bölgedeki köylülerin tarım arazisine şerh konularak 25-30 liraya
kamulaştırılmak istenirken, bu konudaki Akdöküm
adındaki bir şirket, her kamulaştırılacak yerin hangi şirkete ve hangi iş
adamına verileceğini bilerek, köylülerden âdeta baskıyla toprak toplama, satın
alma girişiminde bulunmaktadır.
Bu köyler
gerçekten son derece mağdur durumdadır. Maalesef, müracaat ettikleri Kemalpaşa
Kaymakamı, Savcısı gibi devlet makamları da kendilerine baskı ile bu konudaki
mağduriyetlere karşı herhangi bir işlem yapmamaktadır.
Bu köylüler bir
taraftan, tarım arazileri kamulaştırılırken, öbür taraftan, köylere çok yakın
bir yerde Akmaden isimli bir şirkete taş ocağı
ruhsatı verilmek suretiyle, hem ovadaki tarım arazilerini hem de arkadaki orman
ve meyvelik arazilerini kaybederek, âdete köylerinden göç etmek zorunda bırakılmışlardır.
Ben bu konuyu Sayın Bakanın ve onun nezdinde Hükûmetimizin
bilgilerini sunuyorum.
Söz verdiğiniz
için teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Sayın
Uslu…
4.- Edirne Milletvekili Cemaleddin
Uslu’nun, tarım satış kooperatifleri ve birliklerinin
sorunlarına ilişkin açıklaması
CEMALEDDİN USLU
(Edirne) – Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.
Ben tarım satış
kooperatifleri ve birliklerinin sorunlarıyla ilgili kısaca bir şey söylemek
istiyorum.
Bu kuruluşlar
cumhuriyetin kurulduğu ilk yıllardan itibaren özel sektörün sermaye
yetersizliği sebepleriyle devlet eliyle ve o ürünle ilgili çiftçilerimize
kurdurulan önemli kuruluşlar olup günümüze kadar görevlerini özveri içerisinde
sürdürmüşlerdir. 2000 yılından itibaren ARIP projesi kapsamında yeniden
yapılandırma çalışmalarına özellikle son yıllarda Hükûmetçe
gereken ilgi gösterilmediği için TASKOBİRLİK ve Kayısıbirlik
iflas etmiş, FİSKOBİRLİK ve diğer bazı birlikler üreticiye olan borçları
nedeniyle faaliyetlerini sürdüremez hâle gelmiş, TARİŞ Pamuk Birliği ise
gayrimenkullerini satarak işçisine maaş ödemeye çalışmaktadır. Birlikler bugün
mevzuat boşluğu içerisindedirler. Kanuni düzenlemelerin bir an önce yapılarak
DFİF kaynaklı borçlarının yeniden yapılandırılması ve birikmiş personel kıdem
tazminatlarıyla ilgili olarak ayrıca desteklenmesi gerekmektedir.
Söz verdiğiniz
için teşekkür ederim.
BAŞKAN – Sayın
Yaman…
5.- Muş Milletvekili M. Nuri Yaman’ın, Elâzığ’da meydana
gelen depreme ilişkin açıklaması
M. NURİ YAMAN
(Muş) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Ben de dün Elâzığ
Karakoçan ve Kovancılar çevresinde meydana gelen depremden dolayı halkımıza
içtenlikle “Geçmiş olsun.” diyorum ve bir Elâzığlı olarak, Elâzığlı bir hemşehrileri olarak, orada yaşayan akrabalarıma ve Elâzığ
Lisesi mezunu olarak da yine bu acıyı yaşayan bütün sınıf arkadaşlarıma ve
yakınlarına da “Geçmiş olsun.” diyorum.
Bu arada, tabii,
bu depremi Sayın Başkanının bir kerpiç masumiyetine sığınarak bunu böyle
geçiştirmesini de o halka yapılmış olan bence bir haksızlık olarak
değerlendirmek lazım. Aslında TOKİ’nin kuruluş
amaçlarından biri de dar gelirli ve yoksullara konut edindirmek ve önemli bir
işlevi de kentsel dönüşüm ve deprem dönüşüm konutlarıyla ilgili bir araştırma
yapmaktır. Sekiz yıldan beri iktidarda bulunan sayın
AKP Hükûmetinin Başbakanının durup dururken bunu bir
kerpiç yapıya dayandırmasının doğrusu pek şık olmadığını görüyorum.
Bu nedenle TOKİ’nin, artık, rant getirici,
büyük kentlerdeki üst düzey grubuna hitap eden projelerini derhâl durdurmasını
ve TOKİ’nin çok kısa sürede bu deprem dönüşüm
projeleriyle bu halkın sorununa bir an önce çözüm bulmasını, ikincisi de yine
yapı denetim bürolarının on dokuz ilin dışına çıkartılarak, bilhassa deprem
kuşağında bulunan halkımızın bu sorununa çözüm bulacak şekilde yapı denetim
bürolarının da bu yapıları sıkı bir şekilde denetlemesini diliyor ve tekrar,
oradaki hemşehrilerimin ve bütün orada bu acıyı
paylaşanların acısını paylaşıyorum.
BAŞKAN – Sayın Anadol…
6.- İzmir Milletvekili K. Kemal Anadol’un,
Elâzığ’da meydana gelen depreme ve ABD Temsilciler Meclisi Dış İlişkiler
Komitesinde kabul edilen sözde Ermeni soykırımıyla ilgili karara ilişkin
açıklaması
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) – Ben de diğer gruplardan konuşan arkadaşlar gibi, Hakkâri’deki
şehidimize Allah’tan rahmet diliyorum, yaralılara acil şifalar diliyorum
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına.
Ayrıca,
Elâzığ’daki deprem, gerçekten, böyle depremden sonra ölülerimizi rahmetle
anacak bir protokol olmaktan çıkarılmalı. Depremden önce ve sonra ne
yapılacağına dair ulusal bir planımızın bir an evvel gerçekleşmesi gerekiyor.
Diğer konu da,
Amerikan Kongresindeki komisyonda kabul edilen Ermeni soykırımıyla ilgili
konuda da çok erken Meclisimize getirilen ve yanlışlığı ortaya çıkan bu
protokolün iktidar tarafından Meclis gündeminden derhâl çekilmesini Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına talep ediyorum.
Söz verdiğiniz
için teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Sayın
Hıdır…
7.- Muğla Milletvekili Mehmet Nil Hıdır’ın,
Hakkâri’de bir askerin şehit olmasına, Elâzığ’da meydana gelen depreme ve TOKİ’nin faaliyetlerine ilişkin açıklaması
MEHMET NİL HIDIR
(Muğla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Ben de öncelikle
Hakkâri’de mayına basmak suretiyle şehit olan kardeşimize Allah’tan rahmet
diliyorum, Elâzığ’da hayatını kaybeden 51 vatandaşımıza yine Allah’tan rahmet
diliyorum.
Ümit ediyorum ki
büyük şehirlerde başlatmış olduğumuz TOKİ hamlesi, bundan böyle kırsal alanda
da kerpiç evlerimizin yerine inşallah inşaatlarını yükseltmek suretiyle,
devletin bütün kademeleri el birliği içerisinde, yeni acıların yaşanmasını
önleriz diye ümit ediyorum.
Söz verdiğiniz
için de saygı ve sevgilerimi iletiyorum.
BAŞKAN – Teşekkür
ederim.
Başkanlığın Genel
Kurula sunuşları vardır.
Sayın
milletvekilleri, Devlet Bakanı Sayın Mehmet Zafer Çağlayan, gündemin “Sözlü
Sorular” kısmında yer alan sorulardan 1, 2, 4, 6, 7, 8, 9, 13, 19, 23, 44, 134,
184, 244 ve 311’inci sıralarındaki soruları birlikte cevaplandırmak
istemişlerdir. Sayın Bakanın bu istemini sırası geldiğinde yerine getireceğim.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığının bir tezkeresi vardır, okutup bilgilerinize
sunacağım.
V.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)
B) Tezkereler
1.- Afganistan Parlamentosu Temsilciler Meclisi Din,
Kültür, Eğitim ve Yüksek Öğrenim Komisyonu Başkanı ve beraberindeki Parlamento
heyetinin ülkemizi ziyaret etmesinin uygun bulunduğuna ilişkin Başkanlık
tezkeresi (3/1121 )
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Genel Kuruluna
Afganistan
Parlamentosu Temsilciler Meclisi Din, Kültür, Eğitim ve Yüksek Öğrenim
Komisyonu Başkanı ve beraberindeki parlamento heyetinin Türkiye Büyük Millet
Meclisi'nin konuğu olarak resmi temaslarda bulunmak üzere ülkemizi ziyaretleri
TBMM Başkanlık Divanı'nın 28 Ocak 2010 tarih ve 64 sayılı Kararı ile uygun
bulunmuştur.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi'nin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkındaki 3620 sayılı
Kanun'un 7. Maddesi gereğince Genel Kurul'un bilgisine sunulur.
Sadık
Yakut
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
V.
BAŞKAN –
Bilgilerinize sunulmuştur.
Sözlü soru
önergesinin geri alınmasına dair bir tezkere vardır, okutuyorum:
C) Önergeler
1.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun (6/1820) esas
numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/187)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Gündemin Sözlü
Sorular Kısmının 546. sırasında yer alan (6/1820) esas numaralı sözlü soru
önergemi geri alıyorum.
Gereğini
saygılarımla arz ederim.
Dr.
Reşat Doğru
Tokat
BAŞKAN – Sözlü
soru önergesi geri verilmiştir.
Meclis
araştırması açılmasına ilişkin dört önerge vardır, ayrı ayrı
okutuyorum:
D) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Kocaeli Milletvekili Hikmet Erenkaya
ve 27 milletvekilinin, olası bir afet durumunda Kocaeli’deki
sanayi kuruluşlarının çevreye verebileceği zararların araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/607)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Kocaeli Marmara
Bölgesinin doğusunda yer alan Karadeniz ve Marmara denizlerine kıyısı bulunan
ülke nüfusunun yoğunluğu en fazla olan illerinden birisidir. İki denize
bağlantısı bulunmasından dolayı sanayi, ticaret ve lojistik merkezi olma
özelliğini taşımaktadır. İstanbul'a yakınlığı, Asya ve Avrupa'yı birbirine
bağlayan karayolu üzerinde yer alması Kocaeli'nde sanayinin gelişmesini ve
sanayi kenti olarak anılmasını sağlamıştır. Sanayi kenti olmasından dolayı
İlimiz sürekli göç almaktadır. Son yapılan adrese dayalı nüfus sayımında
Kocaeli 1.522.408 nüfusuyla Türkiye'de 11. sırada yer almaktadır.
Kocaeli sanayi
odası verilerine göre, değişik sektörlerde hizmet veren 1.800 tane sanayi
kuruluşu bulunmaktadır. Son on yıllık veriler baz
alındığında Kocaeli, imalat sanayi üretimde %13-14 lük bir paya sahiptir. Ülke
kimya sanayisinin %27'sini, otomotiv sanayisinin %34,5'ni karşılamaktadır.
Kocaeli 59 milyar
dolarlık dış ticaret rakamı ile Türkiye'nin %17,6'sını karşılamaktadır. 2008
yılı verileri göstermiştir ki ilk büyük 100 sanayi kuruluşu içerisinde 25
Kocaelili firma yer almaktadır. Kocaeli'nde 7 tanesi aktif olmak üzere 12 tane
organize sanayi bölgesi, 3 tane teknopark ve 2 tane serbest bölge
bulunmaktadır.
Ülkemiz, sahip olduğu
jeolojik koşullar nedeniyle büyük can ve mal kayıplarına yol açan doğal
afetlerle karşı karşıyadır. Bölge 17 Ağustos ve 12 Kasım 1999 depremlerine
maruz kalmış, telafisi mümkün olmayan zararlar meydana gelmiştir. Doğal afetler
kaçınılmaz bir gerçektir. Bu gerçeğin göz ardı edilmemesi hayati bir önem arz
etmektedir.
Kocaeli, sanayi
kenti olması nedeniyle doğal afetler durumunda, gerek çevre gerekse insan
sağlığının korunması büyük önem taşımaktadır. Bu bağlamda olası bir doğal afet
sonucunda sanayi kuruluşlarının bu afetlerden en az seviyede zararla atlatması,
bölgenin deniz ve çevre kirliliğine zarar vermemesi açısından önemlidir. Bu
sanayi kuruluşlarının afetlerde çok büyük zarar görmesinin çevreye ne ölçüde
zarar vereceği ve bunun uzun vadede bölgeye ne gibi sorunlar getireceği belli
değildir.
Sonuç olarak
Kocaeli'nde meydana gelebilecek doğal afetler neticesinde özellikle kıyı
şeridinde bulunan sanayi kuruluşlarının başta İzmit Körfezine ve çevreye
vereceği zararların önceden tespit edilip gerekli önlemlerin alınması amacıyla
Anayasanın 98. ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 104. ve 105.
Maddeleri gereğince 'Meclis araştırması' açılmasını arz ve teklif ederiz.
1) Hikmet Erenkaya (Kocaeli)
2) Şevket Köse (Adıyaman)
3) Ali Arslan (Muğla)
4) Turgut Dibek (Kırklareli)
5) Selçuk Ayhan (İzmir)
6) Hulusi Güvel (Adana)
7) Necla Arat (İstanbul)
8) Gürol Ergin (Muğla)
9) Gökhan Durgun (Hatay)
10) Sacid Yıldız (İstanbul)
11) Canan Arıtman (İzmir)
12) Rasim Çakır (Edirne)
13) Bilgin Paçarız (Edirne)
14) Durdu Özbolat (Kahramanmaraş)
15) Fevzi Topuz (Muğla)
16) Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
17) Ali Rıza Ertemür (Denizli)
18) Ahmet Küçük (Çanakkale)
19) Ali Rıza Öztürk (Mersin)
20) Mehmet Ali Özpolat (İstanbul)
21) Mevlüt Coşkuner
(Isparta)
22) Ensar Öğüt (Ardahan)
23) Enis Tütüncü (Tekirdağ)
24) Ali Koçal (Zonguldak)
25) Muhammet Rıza Yalçınkaya (Bartın)
26) Atila Emek (Antalya)
27) Akif Ekici (Gaziantep)
28) Bülent Baratalı (İzmir)
2.- Denizli Milletvekili Ali Rıza Ertemür
ve 28 milletvekilinin, domuz gribi aşısı konusundaki iddiaların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/608)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Dünyada yaşanan
küreselleşme, sağlıktaki sınırların da kalkmasına neden olmaktadır. Bunun en
iyi örnekleri hastalıklardır. Hastalıklar, artık sınır tanımamakta ve dünyanın
bir ucunda başlayan bir bulaşıcı hastalık, kısa süre içerisinde dünyanın çok
yerinde görülebilmektedir. Bu nedenle alınacak koruyucu önlemler de önem
taşımaktadır. Koruyucu önlemlerin de hastalıklar gibi, uluslararası bir
niteliği olmalıdır. Yaşanan gelişmeler, önlemlerin de küreselleştiği gerçeğini
ispatlamaktadır. Küresel olayların kontrol edilebilirliği noktasında doğan sıkıntılar
ise çeşitli olayların farklı biçimde algılanmasına ve kötü niyetle
kullanılmasına olanak vermektedir. Domuz gribi konusu bunun son örneği
olmuştur.
Domuz gribi
hastalığının ortaya çıkmasından, aşının üretilip satılmasına kadar geçen süre,
çeşitli tartışmaların, spekülasyonların ve
olumsuzlukların doğmasını da peşinden getirmiştir. Domuz gribi mikrobunun
aslında olmadığı, aşı üretimi ve satışı için bu gibi senaryoların düzenlendiği,
ilaç şirketlerinin büyük bir manipülasyona neden
olduğu gibi tartışmalar dünya gündemini olduğu gibi, ülkemiz gündemini de
meşgul etmektedir. Domuz gribi olayının medyatik bir hal alması, konunun
magazinsel biçim almasını sağlamıştır. Sayın Başbakanın aşı üzerine söylediği
sözler üzerine, konu farklı bir yöne kaymıştır.
Dünya Sağlık
Örgütünün domuz gribi aşısını önermesine rağmen, aşı üzerine yaşanan
tartışmalar son bulmamıştır. Bunun başlıca nedenlerinden biri, çok büyük bir
maddi kaynağın yalnızca bu iş için ayrılmasıdır. Örnek vermek gerekirse ABD
yönetimi, 195 milyon doz için 2 milyar dolar ayırmıştır. Bu rakamın 5 milyar
dolara çıkacağı söylenmektedir. Sadece aşı kampanyası için 4,8 milyon dolar
harcanmıştır. Genel olarak domuz gribinin maliyetinin 4,4 trilyon dolar olacağı
tahmin edilmektedir. Başka bir ifadeyle insanlık tarihinin en büyük sağlık
kampanyalarından biri yürütülmektedir.
Ülkemizde
kullanılacak domuz gribi aşısı konusunda da tartışmalar yaşanmış ve yaşanmaya
da devam etmektedir. Bu bağlamda, aşı üreticisi firmalarla 43 milyon doz aşı
için yaklaşık 220 milyon Euro tutarında anlaşma yapılmıştır. Bu anlaşma aşının
tamamının alınması durumunda yapılacak ödemedir. Aşı başına yaklaşık 5,2 Euroluk fiyat belirlenmiştir. Aşının tamamının
kullanılmaması da olanaklıdır.
Domuz gribinin
büyük maliyetli bir hastalık olması, hakkında yapılan spekülasyonların
da büyümesine neden olmaktadır. Aşının yan etkilerinin haricinde, domuz gribi
aşısının hastalık amacıyla değil, firmaların kârı amacı güdülerek kullanılan
bir ürün olduğu gibi tartışmalar gündemde önemli bir yer tutmaktadır. Bu
tartışmalar, özellikle aşı yaptıran vatandaşlarımızın büyük bir tedirginliğe
kapılmasına neden olmuştur. Aşıda görülen yan etkilerin de artması sonucunda bu
tedirginlik had safhaya ulaşmıştır.
Bu nedenlerle
domuz gribi aşısında son yaşanan gelişmelerin konunun uzmanları aracılığıyla
görüşülmesi ve ortaya çıkan sorunlara çözüm önerilerinin bulunması amacıyla
Anayasa'nın 98. ve TBMM İçtüzüğü'nün 104 ve 105. maddeleri gereğince Meclis
Araştırması açılmasını saygılarımızla arz ederiz.
1) Ali Rıza Ertemür (Denizli)
2) Şevket Köse (Adıyaman)
3) Ali Rıza Öztürk (Mersin)
4) Tekin Bingöl (Ankara)
5) Ferit Mevlüt Aslanoğlu (Malatya)
6) Ali Arslan (Muğla)
7) Turgut Dibek (Kırklareli)
8) Hulusi Güvel (Adana)
9) Rasim Çakır (Edirne)
10) Selçuk Ayhan (İzmir)
11) Gökhan Durgun (Hatay)
12) Necla Arat (İstanbul)
13) Bilgin Paçarız (Edirne)
14) Gürol Ergin (Muğla)
15) Sacid Yıldız (İstanbul)
16) Canan Arıtman (İzmir)
17) Durdu Özbolat (Kahramanmaraş)
18) Fevzi Topuz (Muğla)
19) Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
20) Ahmet Küçük (Çanakkale)
21) Mehmet Ali Özpolat (İstanbul)
22) Mevlüt Coşkuner (Isparta)
23) Ensar Öğüt (Ardahan)
24) Enis Tütüncü (Tekirdağ)
25) Ali Koçal (Zonguldak)
26) Muhammet Rıza Yalçınkaya (Bartın)
27) Atila Emek (Antalya)
28) Akif Ekici (Gaziantep)
29) Bülent Baratalı (İzmir)
3.- Adıyaman Milletvekili Şevket Köse ve 26
milletvekilinin, Alevilerin sorunlarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/609)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
İnsan hakları,
insanın yalnızca insan olduğu için kazandığı haklardır. Bu hakları elde etmek
için herhangi bir çaba harcamasına gerek yoktur. Ancak; bu hakların korunması
için çok çaba harcamak gerektiği kesindir. Nitekim,
İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi'nin 2. maddesi, insan hakları konusunda net
bir çerçeve çizmektedir: "Herkes ırk, renk, cins, din, siyasal ya da başka
herhangi bir ayrılık gözetmeksizin, bildiride yazılı bütün haklardan ve
özgürlüklerden yararlanma hakkına sahiptir." Bu madde ışığında
bakıldığında, ülkemizde inançları nedeniyle insan hakları konusunda mağduriyet
yaşayan kesimlerden biri Alevilerdir.
Ülkemizde,
nüfuslarının yaklaşık 20 milyon olduğu bilinen Alevilerin yaşadıkları sorunlar,
son günlerde de kamuoyu gündemini meşgul etmektedir. Alevilerin inançlarına ve
ibadet yerlerine karşı yok sayma ve görmezden gelme politikasının yoğun olarak
tartışıldığı günlerden geçmekteyiz. Yıllardan beri Alevilerin inançları resmi
olarak bir mezhep sayılmamış, ibadet yerleri resmi statüye kavuşturulmamış
olmakla birlikte Aleviler; haklarında çıkarılan iftiralar, diri diri yakılmalarına göz yumulması, yakan kişilerin iktidarca
affedilmesi, kamu kurum ve kuruluşlarına alınmamaları, yüksek bürokrasi
görevlerinde yer alamamaları gibi çok sayıda insan haklarına aykırı durumla
karşı karşıya kalmışlardır. Verdikleri vergiler ile Diyanet İşleri
Başkanlığı'nın giderlerinin bir kısmı ödenmekte; ancak, kendileri Diyanet
İşleri Başkanlığı’nda yer bulamamaktadır. Ayrıca; zorunlu din dersleri konusunda
da görüşlerini dile getirmelerine rağmen bu konuda kesin çözümler
bulunamamıştır. Nitekim, Laikliğin, yılmaz
savunucuları olan Alevilerin de aldığı zorunlu din dersleri Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesi'ne kadar gitmiş ve bu mahkemece de hak ihlali olarak
değerlendirilmiştir.
Ülkemizde yaşayan
Aleviler ve sorunları günümüze kadar çok kez gündeme taşınmaya çalışılmış; ama, bu konuda kesin çözümler getirilemediğine tanık
olunmuştur. Alevilerin yaşadıkları sorunlara dönük olarak sunulan iyi niyetli
çözüm önerilerinin de reddedildiğini yakın zamanlarda yaşanılan olaylardan
görme şansı olmaktadır. Aleviliğin bir mezhep olarak sayılmadığı günümüzde, Cemevlerinin ibadethane statüsünde alınmasının ya da
Sivas’ta yanarak canlarını veren aydınlarımızın anısına bir müze kurulmasının
reddedilmesi bu durumun yakın örnekleridir.
Son günlerde,
çeşitli yargı organları aleyhinde yürütülen linç kampanyaları yeni bir boyut
almış ve bu organlardan bazılarının üyelerinin Alevi olduğu için kararların
farklı çıktığı gibi yakışıksız yaklaşımlar, Aleviler tarafından rahatsız edici
bulunmuştur. Kişileri deşifre etme ve hedef gösterme amacıyla yapıldığı belli
olan bu girişimlerin engellenmesi için ise hiçbir girişimin bulunmaması, toplum
içinde endişe ile karşılanmıştır.
Alevi yurttaşlarımızın
yaşadığı sorunların çözümüne dönük olarak net sonuçların alınamamış olunması,
getirilen önerilerin reddedilmesi, bununla birlikte iftar yemekleri ve Çalıştay gibi çalışmaların yapılması kamuoyunda kafa
karışıklığına neden olmaktadır. Alevilerin sorunlarının çözümü amaçlı yapıldığı
iddia edilen çalışmaların, oy kazanmak amacıyla yapıldığına dair kamuoyunda
ciddi tartışmalar bulunmaktadır. Oysa Aleviler, sorunları konusunda iyi niyetli
olarak atılacak adımlara destek olacaklarını basın- yayın yoluyla mitingler
aracılığıyla iletmişlerdir.
Alevilerin
yaşadığı sorunların araştırılması ve bu sorunlara çözüm önerilerinin bulunması
amacıyla Anayasa'nın 98. ve TBMM İçtüzüğü'nün 104 ve 105. maddeleri gereğince
Meclis Araştırması açılmasını saygılarımızla arz ederiz.
1) Şevket Köse (Adıyaman)
2) Ferit Mevlüt Aslanoğlu (Malatya)
3) Ali Arslan (Muğla)
4) Turgut Dibek (Kırklareli)
5) Hulusi Güvel (Adana)
6) Sacid Yıldız (İstanbul)
7) Necla Arat (İstanbul)
8) Selçuk Ayhan (İzmir)
9) Gürol Ergin (Muğla)
10) Gökhan Durgun (Hatay)
11) Canan Arıtman (İzmir)
12) Rasim Çakır (Edirne)
13) Bilgin Paçarız (Edirne)
14) Durdu Özbolat (Kahramanmaraş)
15) Fevzi Topuz (Muğla)
16) Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
17) Ali Rıza Ertemür (Denizli)
18) Ahmet Küçük (Çanakkale)
19) Ali Rıza Öztürk (Mersin)
20) Mehmet Ali Özpolat (İstanbul)
21) Mevlüt Coşkuner (Isparta)
22) Ensar Öğüt (Ardahan)
23) Enis Tütüncü (Tekirdağ)
24) Ali Koçal (Zonguldak)
25) Muhammet Rıza Yalçınkaya (Bartın)
26) Atila Emek (Antalya)
27) Akif Ekici (Gaziantep)
4.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru ve 20 milletvekilinin,
Tokat’taki çiftçilerin sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/610)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Tokat İlindeki
Çiftçilerin sorunlarının araştırılarak, alınması gereken tedbirler konusunda
Anayasanın 98. İçtüzüğün 104 ve 105. maddeleri gereğince Meclis araştırması
yapılmasını arz ve teklif ederiz.
1) Reşat Doğru (Tokat)
2) Mehmet Şandır (Mersin)
3) Mehmet Serdaroğlu (Kastamonu)
4) Sabahattin Çakmakoğlu (Kayseri)
5) Mümin İnan (Niğde)
6) Recep Taner (Aydın)
7) Ertuğrul Kumcuoğlu (Aydın)
8) Cemaleddin Uslu (Edirne)
9) Yıldırım Tuğrul Türkeş (Ankara)
10) Kürşat Atılgan (Adana)
11) Alim Işık (Kütahya)
12) Yılmaz Tankut (Adana)
13) Beytullah Asil (Eskişehir)
14) Gürcan Dağdaş (Kars)
15) Recai Yıldırım (Adana)
16) Muharrem Varlı (Adana)
17) Mustafa Kalaycı (Konya)
18) Zeki Ertugay (Erzurum)
19) Abdülkadir Akcan (Afyonkarahisar)
20) Hasan Çalış (Karaman)
21) Hüseyin Yıldız (Antalya)
Gerekçe:
Bilindiği üzere
2003 yılından itibaren işbaşına gelen hükümet ülkemizdeki işkollarında faaliyet
gösteren diğer birimler gibi çiftçilikle uğraşan vatandaşlarımızı da mağdur
etmiştir.
Tarımsal alanda
kullanılan Tohum, Gübre, Mazot ve Zirai mücadele ilaçlarının maliyetlerinin her
geçen gün yükselmesi, aynı şekilde zor şartlar altında ürettiği ürünün
değerinin yıldan yıla düşmesi de çiftçimizi ekonomik olarak çok zor durumda
bırakmış, artık tarlasını ekemez hale getirmiştir. Bu durum il genelinde
göçleri artırmıştır.
Ülkemizde
süregelen Ekonomik Krizle birlikte ürünleri para etmediği için esnafa ve
Bankalara olan borçlarını ödeyemez hale gelmişlerdir. Tarıma dayalı ekonomi ile
ayakta duran ilimizde bu durumdan çiftçinin yanında esnaf da etkilenmektedir.
İlimizde Tekel
Sigara Fabrikasının kapatılması ve özellikle sanayi ürünlerine konulan kota
sistemi çiftçimizin adeta elini kolunu bağlamıştır. Bu durum tabandan tavana
tüm üretim ve tüketim sektörlerimizi etkilemektedir.
Bütün bunlara
ilaveten 2009 yazında elektrik borcundan dolayı sulama kanallarına su
verilmediğinden bütün çiftçilerimiz daha ürünü hasat etmeden tarlada yok olup
gitmiştir. Çiftçimizin 1 yıllık emeği heba olmuştur.
Çiftçilerimizin
bu durumdan kurtulmaları için Bakanlık ve ilgili kuruluşlar nezdinde yapılan
bütün girişimler sonuçsuz kalmıştır. Şu anda çiftçilerimiz almış oldukları
kredileri, devlet kurum ve kuruluşlarına olan borçlarını ödeyemez durumdadır.
Teşvik primleri çiftçinin ihtiyacı olduğu dönemde verilmemiştir. Borç faizi
arttığında ödeme yapılmış, teşvik primleri borç faizlerine gittiğinden çiftçiye
hiçbir fayda sağlamamıştır.
Bu şekilde devam
etmesi halinde çiftçilerimizi çok zor bir gelecek beklemektedir. Çünkü ürettiği
ürün, yaptığı masrafı karşılayamaz duruma gelmiştir. Bu durum işsizliğe çare
aranırken, giderek artan işsizler ordusuna yenilerini ekleyecek ve
büyükşehirlere daha fazla göç olacaktır.
Konunun Türkiye
Büyük Millet Meclisi tarafından araştırılması, hem ilimizde hem de ülke
genelinde bu durumda olan çiftçilerimizin durumunun düzeltilmesi açısından
yararlı olacaktır.
Araştırma
önergemiz bu amaçla hazırlanmıştır.
BAŞKAN –
Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler
gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki
görüşmeler, sırası geldiğinde yapılacaktır.
İç Tüzük’ün
37’nci maddesine göre verilmiş bir doğrudan gündeme alınma önergesi vardır,
okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım:
C) Önergeler (Devam)
2.- Ardahan Milletvekili Ensar
Öğüt’ün, (2/204) esas numaralı Kanun Teklifi’nin doğrudan gündeme alınmasına
ilişkin önergesi (4/188)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
2/204 esas
numaralı Kanun Teklifimin İç Tüzüğün 37. Maddesi gereğince doğrudan gündeme
alınması konusunda gereğinin yapılmasını saygılarımla arz ederim. 01.10.2009
Ensar Öğüt
Ardahan
BAŞKAN – Sayın
Öğüt, buyurun.
ENSAR ÖĞÜT
(Ardahan) – Sayın Başkanım, değerli arkadaşlar; Radyo ve Televizyon Kuruluşu ve
Yayınları Hakkında Kanun Teklifim üzerine söz almış bulunuyorum. Hepinizi
saygılarımla selamlarım.
Değerli
arkadaşlarım, sözlerime başlamadan önce, Elâzığ’daki depremde hayatını
kaybedenlere Allah’tan rahmet, büyük Türk milletine başsağlığı, kalanlara da
Allah’tan şifalar diliyorum.
Değerli
arkadaşlar, sözlerime başlamadan önce, ataması yapılmayan öğretmenlerle ilgili
konuya girmek istiyorum. Pazar günü Batman’daydım, oradan Diyarbakır’a geçtim.
Orada, Batman’da ataması yapılmayan öğretmenlerle ilgili bir toplantı yaptık
Sayın Kılıçdaroğlu’yla beraber. Ve ataması yapılmayan
branş öğretmeni Türkiye genelinde 327 bin tane. Bunlar
uzman olmalarına rağmen ataması yapılmıyor veya çocuklar bekletiliyor ama bir
yandan da hem Doğu Anadolu’da, benim bölgem Ardahan’da hem de diğer illerde
öğretmen açığı var. Öğretmen açığı ücretli kişilerle giderilmeye çalışılıyor.
Ücretli kişiler de öğretmenlikle alakası olmayan kişilerdir. Bu nedenle bunu
derhâl Hükûmetten rica ediyorum, düzeltsin. Branş
öğretmeni, sınıf öğretmeni, uzman öğretmen olan öğretmenlerin bu açık okullara
gönderilmesini ve atamasının yapılmasını istirham ediyorum.
Konu bu olmadığı
için kısa kısa geçeceğim.
Bir de Doğu
Anadolu’da ve Türkiye genelinde şu anda kış bitmek üzere ama benim bölgem
Ardahan dâhil, yem bitkileri hâlen ödenmedi, yani fiğ parası diyoruz diğer
adıyla. Bu fiğ parası ve yem bitkileri mart ayı içerisinde ödenecek dediler.
Bugün martın 9’u, hâlen ödenmedi. Köylümüz ve
çiftçimiz çok zor durumda, hakikaten bahara hayvanını çıkartmakta çok
zorlanıyor. Bu nedenle istirham ediyorum Hükûmetten,
yem bitkileri bir an evvel ödensin.
Değerli
arkadaşlar, Radyo Televizyon Üst Kurulu, RTÜK’ün özel televizyonlardan reklam
payı olarak kesmiş olduğu yüzde 5 var. Şimdi bununla ilgili rakam vereceğim:
2008 yılında Radyo Televizyon Üst Kuruluna özel televizyonların reklam payından
kesilen paranın toplamı 80 trilyon civarında ancak bu paranın 31 trilyonunu
Maliye hazinesine yatırmış. Fazla gelmiş bu para, 31 trilyonu Maliye hazinesine
vermiş. 2009 yılında 60 trilyon bir para gelmiş, bunun da 20 trilyonunu Maliye
hazinesine vermiş. Şimdi benim vermiş olduğum kanun teklifim şudur: Radyo
Televizyon Üst Kuruluna yatırılan bir para var. Bu para özel televizyonların
reklam gelirinin yüzde 5’idir. Yüzde 5’i çok büyük bir kesintidir arkadaşlar.
Türkiye genelindeki krizi gündeme alırsak ve krizi de göz önünde tuttuğumuz
zaman radyoların ve televizyonların ne kadar zor durumda olduğunu hepimiz
biliyoruz. Bu nedenle bu RTÜK parası, kesilen paranın yüzde 5’ten yüzde 2’ye
inmesini teklif ediyorum. Bunu bütün partilerin uzlaşarak, gündeme alarak
televizyon kuruluşlarına reklam payı olarak yatırılan yüzde 5’in yüzde 2’ye
çekilmesiyle hem televizyon kuruluşları rahatlayacaklar hem işçi
çıkartmayacaklar hem de vergi gelirini en iyi şekilde ödemiş olacaklar. Zaten televizyonlar hem vergilerini hem SSK primlerini hem de diğer
vergileriyle beraber bütün devlete olan yükümlerini en iyi şekilde yerine
getiriyorlar ama bu reklam geliri zaten düştüğüne göre -buradaki rakamlara
göre, işte, 2008’de 80 trilyon para toplamış Radyo Televizyon Üst Kurulu,
2009’da 60 trilyon- demek ki bu rakam düştüğüne göre gelir de düşüyor. Bu
nedenle, özel radyo ve televizyonların daha iyi yaşayabilmesi için reklam
payının yüzde 5’ten yüzde 2’ye düşürülmesi gerektiğine inanıyoruz efendim.
Bunun dışında,
değerli arkadaşlar, bir de TÜRKSAT’a ödenen paralar
var. Türkiye’de dört yüz elli civarında televizyon var. Bunların bir kısmı
ulusal, bir kısmı bölgesel, bir kısmı da yereldir ama dört yüz elli televizyona
ödenen TÜRKSAT payı, çok büyük o da. Yani TÜRKSAT uydu fırlattı diye o uydunun
parasını maalesef televizyon kuruluşlarından alıyor.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
ENSAR ÖĞÜT
(Devamla) - Şu anda benim bildiğim bir sürü televizyon kapalı ve ceza
uygulanıyor; televizyon kuruluşları adam çıkarttılar, kapattılar, iflas
ettiler, icra geldi ama bunları yaşatmak için de hem RTÜK’e kesilen paranın az
olması lazım hem de uydu sisteminde TÜRKSAT’a ödenen
paranın mutlak surette azalması gereklidir. Eğer bu azalmadığı takdirde, ben
inanın samimi söylüyorum, en büyük televizyon kuruluşları bile yakında kapanma
noktasına gelecektir. Yani demokrasinin sesi, dördüncü kuvvet olan basını
susturmak, tahmin ediyorum, faşist devletlere, faşist hükûmetlere
yakışır.
Bu anlamda, biz
demokrasiyi daha çok yaşatmak istiyorsak televizyon kuruluşlarını ve basını
daha çok yaşatmamız gerekiyor diye inanıyorum ve bu kanun teklifinin kabulünü
arz ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıraların alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Öğüt.
Malatya Milletvekili
Sayın Ferit Mevlüt Aslanoğlu.
(CHP sıralarından alkışlar)
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; Sayın Ensar Öğüt’ün verdiği teklifle ilgili ben de görüşlerimi
ifade etmek istiyorum.
Tabii, bir kere
RTÜK, yayınlara karşı vatandaşın hakkını koruyan, toplumun etik değerlerine
saygı gösteren, bunları denetleyen bir kurum olmalıdır. Bizim anladığımız RTÜK
budur. Yani, burada, ülkemizin etik değerlerini, vatandaşın her türlü hakkını
koruyan ve tehlikeli yayınlara ve ülkemizin birtakım değerlerini bozan
yayınlara karşı önlem alması gereken bir kurumdur. Benim anladığım RTÜK budur.
Ancak, ülkemizde
bir SMS faciası yaşanıyor arkadaşlar, bunu açık söyleyeyim. Ülkemizde bir SMS
faciası yaşanıyor. Her önüne gelen radyo, her önüne gelen televizyon, işte “Şu
kadar SMS yarışmaya gönder.” diyor. Bunu kim denetliyor? Arkadaşlar, ne kadar
para giriyor? SMS şirketleri, kurumları, kaç para, kime, ne ödüyor? Bu,
televizyon şirketlerine mi kalıyor, yapımcı şirketlere mi kalıyor? Vaatler
yapılıyor. Eğer, diyor… Örneğin… Bir örnek vereceğim size: İller yarışıyor.
İller yarışıyor, on hafta, on iki hafta devam ediyor. Önce yirmi il, yirmi iki
il devam ediyor, yirmi iki hafta devam ediyor. Önce yirmi iki ilden SMS
geliyor, arkasından on sekiz, on dokuz, on yedi, yirmi hafta devam ediyor ve o
kadar birbirine düşürüyorlar ki “final, yarı final (dömifinal)” diyor ve yirmi
iki hafta SMS gönderiyorlar. Diyor ki sonuçta: “Ben bu yarışma sonunda birinci
olan ile bir okul yapacağım.” Arkadaş, yirmi iki hafta gelen SMS’in bedeli nedir? Kaç para geldi? Kaç parayı, kime
ödediniz? Kime ödediniz? Yani vatandaşın parasını -bir gül veriyorlar, “bir
okul” diyorlar- kime ödediniz? Kaç para ödediniz? Ne kadarlık
SMS geldi? Belli değil ve sonuçta da arkadaşlar, okul yapılmıyor. Vatandaşın
hakkını koruyan… Ülkemizde her önüne gelene SMS attırılıyor.
Değerli
arkadaşlarım, özellikle televizyonlardaki bu SMS olayına mutlak… Ben defalarca
RTÜK’e bu konuyu iletmeme rağmen, maalesef duyarsız kalınmıştır. Burası bir SMS
mezarlığıdır. Hangi vatandaştan ne kadar para alındığını kimse bilmemektedir.
Hangi yarışmaya, hangi konuda ne kadar SMS geldiğini kimse bilmemektedir, kaç
para ödendiğini kimse bilmemektedir. Ben burada hepinizi uyarıyorum. Vatandaşın
hakkını korumak açısından, vatandaşa sahip çıkmak açısından ülkede her önüne
gelen bir yarışma düzenleyip her önüne gelen bu yarışmadan bir şekilde bir
çıkarı toplum yararı olmayan bir şekilde alıyorsa buna özellikle RTÜK’ün el
koyması lazım. Maalesef Radyo Televizyon Kurumu bugüne kadar bu konuda hiç
duyarlı davranmamıştır. Her önüne gelen yarışma düzenliyor, her önüne gelen SMS
attırıyor; kime, ne kadar, hangi bedel ödeniyor bilinmiyor. Bu, televizyon
şirketlerine mi gidiyor, yapımcı şirketlere mi gidiyor, bunu da bilmiyorum.
Yani ben burada televizyon şirketlerimizi herhangi bir şekilde onları üzmek
adına konuşmuyorum ama televizyon şirketlerimizde SMS pazarlığını yapımcı
şirket mi yapıyor, kim yapıyor, SMS şirketleri bu paraları kime ödüyor?
Değerli
arkadaşlarım, belirgin bir örnek veriyorum. On iki ilde İller Yarışıyor
programı yapıldı, on iki hafta devam etti. Sonuçta ben biliyorum ki bir tanesi
Malatya’ydı. İki il finale kaldı: Mardin, Malatya. Malatyalıların attığı SMS’lerin haddi hesabı yoktu. Bir okul yapacaklardı. Okul
da yok. Ben şimdi RTÜK’ten şunu rica ediyorum: Ben ilgili televizyon kurumuna
asla saygısızlık yapmak istemiyorum ama bunun sorumlusu kim? Yapımcı şirket mi,
yarışmayı düzenleyen bir başkası mı veya ilgili televizyon kurumu mu? RTÜK
bunun hesabını vermeli ve önümüzdeki süreçte de bu SMS olaylarını mutlaka
toplum yararına olan… Örneğin son haftalarda bir yarışma düzenleniyor, açık
seçik söylüyor, diyor ki: “Bu gelen SMS’lerin tümünü
falanca topluma yararlı bir vakfa hediye ediyorum.” Başımla beraber! Açık seçik
söylüyor. Onun için, değerli arkadaşlarım, RTÜK’ün özellikle bir taraftan sayın Ardahan milletvekilimizin söylediği bedeller çok
yüksek…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Devamla) – Özellikle yerel televizyonların yaşaması açısından
hakikaten çok yüksektir. Bunun mutlaka belirli bir rakama çekilmesi lazım ama
toplumun en önemli sorunu olan bu konuda da bugüne kadar RTÜK görevini
yapmamıştır. Ben RTÜK’ü hepinize şikâyet ediyorum, toplum adına, halk adına,
halkın çıkarı adına. Hepinize saygılar sunuyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge reddedilmiştir.
Gündemin “Sözlü
Sorular” kısmına geçiyoruz.
VIII.- SÖZLÜ SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Niğde Milletvekili Mümin İnan’ın, ithalatta koruma
önlemlerine ilişkin sözlü soru önergesi (6/824) ve Devlet Bakanı Mehmet Zafer
Çağlayan’ın cevabı
2.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, KİT’lerin
ihalelerine ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından sözlü soru
önergesi (6/849) ve Devlet Bakanı Mehmet Zafer Çağlayan’ın cevabı
3.- Niğde Milletvekili Mümin İnan’ın, standart dışı mallara
karşı alınan ithalat tedbirlerine iliş-kin sözlü soru önergesi (6/884) ve Devlet
Bakanı Mehmet Zafer Çağlayan’ın cevabı
4.- Niğde Milletvekili Mümin İnan’ın, ikili ticaret
anlaşması yapılan ülkelere ilişkin sözlü soru önergesi (6/894) ve Devlet Bakanı
Mehmet Zafer Çağlayan’ın cevabı
5.- Niğde Milletvekili Mümin İnan’ın, tüketiciyi mağdur
eden ithal mallara karşı tedbir alınma-sına ilişkin sözlü soru önergesi (6/895)
ve Devlet Bakanı Mehmet Zafer Çağlayan’ın cevabı
6.- Niğde Milletvekili Mümin İnan’ın, dahilde
işleme rejiminin denetimine ilişkin sözlü soru önergesi (6/896) ve Devlet Bakanı
Mehmet Zafer Çağlayan’ın cevabı
7.- Niğde Milletvekili Mümin İnan’ın, ihracatçıların
karşılaştıkları bürokratik işlemlere ilişkin sözlü soru önergesi (6/897) ve
Devlet Bakanı Mehmet Zafer Çağlayan’ın cevabı
8.- Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in, özel kalem
müdürlüklerine yapılan atamalarla ilgili id-dialara
ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/995) ve Devlet Bakanı Mehmet Zafer
Çağlayan’ın cevabı
9.- Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in, ihracattan sağlanan
dövize ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1011) ve Devlet Bakanı Mehmet
Zafer Çağlayan’ın cevabı
10.- Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in, İETT’nin VIP
otobüsü kiralamasıyla ilgili iddialara ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi
(6/1021) ve Devlet Bakanı Mehmet Zafer Çağlayan’ın cevabı
11.- Batman Milletvekili Bengi Yıldız’ın, Batman’daki su
sorununa ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1090) ve Devlet Bakanı
Mehmet Zafer Çağlayan’ın cevabı
12.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, tarımsal ürün
ithalatına ilişkin sözlü soru önergesi (6/1299) ve Devlet Bakanı Mehmet Zafer
Çağlayan’ın cevabı
13.- Manisa Milletvekili Mustafa Enöz’ün,
üzüm ihracatındaki teşviklere ilişkin sözlü soru öner-gesi
(6/1391) ve Devlet Bakanı Mehmet Zafer Çağlayan’ın cevabı
14.- Antalya Milletvekili Hüsnü Çöllü’nün,
Antalya’dan yapılan yaş sebze ve meyve ihracatına ilişkin sözlü soru önergesi
(6/1477) ve Devlet Bakanı Mehmet Zafer Çağlayan’ın cevabı
15.- Karaman Milletvekili Hasan Çalış’ın,
ihracattaki düşüşe ilişkin sözlü soru önergesi (6/1560) ve Devlet Bakanı Mehmet
Zafer Çağlayan’ın cevabı
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Devlet Bakanı Sayın Mehmet Zafer Çağlayan gündemin “Sözlü
Sorular” kısmında yer alan sorulardan 1, 2, 4, 6, 7, 8, 9, 13, 19, 23, 44, 134,
184, 244 ve 311’inci sıralarındaki soruları birlikte cevaplandırmak
istemişlerdir.
Şimdi bu soruları
sırasıyla okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki yazılı
sorularımın Dış Ticaretten Sorumlu Devlet Bakanı Sn. Mehmet Zafer Çağlayan
tarafından sözlü olarak cevaplandırılması konusunda gereğinin yapılmasını arz
ederim.
Mümin
İnan
Niğde
Soru 1- 23 Mayıs
2008 tarih ve 26884 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan “2008/5 numaralı İthalatta
Korunma Önlemlerine İlişkin Tebliğde belirtilen koruma önlemlerini ne zaman
hayata geçirmeyi düşünüyorsunuz?
Soru 2-
Ülkemizdeki dış ticaret açığının tehlikeli boyutlara ulaşması dolayısıyla
ithalat rejiminde bir yapısal değişikliğe gitme konusunda bir çalışmanız var
mıdır?
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorumun
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek tarafından sözlü olarak
cevaplandırılmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Reşat
Doğru
Tokat
Soru: 16.06.2008
tarihli ülke genelinde yayın yapan bir gazetede, Kamu İhale Kurumu Başkanına
atfen yayınlanan haberde mevzuata aykırılık nedeniyle en fazla Sağlık
Bakanlığı, Belediyeler ve KİT’lerin ihalelerinin iptal edildiği haberi
yayınlanmıştır. Bu itibarla,
1- 2007 yılında
KİT’lerde kaç ihale yapılmıştır?
2- Bu ihalelerden
kaç tanesi Kamu İhale Kurumu tarafından iptal edilmiştir?
3- Başbakanlık
Yüksek Denetleme Kurulu tarafından yapılan denetimler sırasında usulsüzlük
tespit edilerek soruşturulması istenen ve iptal edilen ihale sayısı kaçtır?
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki yazılı
sorularımın Dış Ticaretten sorumlu Devlet Bakanı Sn. Mehmet Zafer Çağlayan
tarafından sözlü olarak cevaplandırılması konusunda gereğinin yapılmasını arz
ederim.
Mümin
İnan
Niğde
Soru:1-
Türkiye’ye Çin ve bazı Uzakdoğu ülkelerinden çok ucuz ve kalitesiz malların
geldiği bilinmektedir. Bu Türk sanayi ve üretim sistemini felç etmektedir. Bu
konuda, dünya kalite standartlarına uymayan malların ülkemize girmemesi için,
gerekli ithalat tedbirlerini almayı planlıyor musunuz?
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki yazılı
sorularımın Dış Ticaretten sorumlu Devlet Bakanı Sn. Mehmet Zafer Çağlayan
tarafından sözlü olarak cevaplandırılması konusunda gereğinin yapılmasını arz
ederim.
Mümin
İnan
Niğde
Soru:1- Hükumetleriniz döneminde, İkili Ticaret anlaşmaları
yaptığımız ve aynı zamanda yıllık ticaret hacmimizin bir milyar doları geçtiği
ülkeler kaç tanedir?
Soru:2- Bu
ülkelerden kaç tanesi ile dış ticaretimiz ne kadarlık
lehimize, kaç tanesi ile ne kadarlık aleyhimize
gerçekleşmiştir.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki yazılı
sorularımın Dış Ticaretten sorumlu Devlet Bakanı Sn. Mehmet Zafer Çağlayan
tarafından sözlü olarak cevaplandırılması konusunda gereğinin yapılmasını arz
ederim.
Mümin
İnan
Niğde
Soru:1- 4412 Sayılı Değişik 3577 Sayılı İthalatta Haksız Rekabetin
Önlenmesi Hakkında Kanunda gerekli değişiklikleri yaparak, ucuz olması
nedeniyle özellikle haksız rekabete yol açarak üreticilerimizi zor durumda
bırakan ve kalite ve sağlık standartları açısından da tüketicilerimizi mağdur
eden ithal malları hakkında tedbir almayı düşünüyor musunuz?
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki yazılı sorularımın Dış Ticaretten sorumlu Devlet Bakanı
Sn. Mehmet Zafer Çağlayan tarafından sözlü olarak cevaplandırılması konusunda
gereğinin yapılmasını arz ederim.
Mümin
İnan
Niğde
Soru:1- Dahilde işleme rejimi
çerçevesinde vergisiz ithal edilen maddelerin işlenerek mamul haline getirilip
getirilmediği konusunda denetimlerin yeterli olduğunu düşünüyor musunuz?
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki yazılı sorularımın Dış Ticaretten sorumlu Devlet Bakanı
Sn. Mehmet Zafer Çağlayan tarafından sözlü olarak cevaplandırılması konusunda
gereğinin yapılmasını arz ederim.
Mümin
İnan
Niğde
Soru:1- İhracatçıların karşılaştıkları bürokratik işlemlerin çok
olduğunu düşünüyor musunuz? Benzer formaliteler ithalatçılar için de geçerli
midir?
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın aracılığınızla Başbakan tarafından sözlü
olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim. 16.9.2008
Kamer
Genç
Tunceli
Hükümetiniz döneminde (istisnai kadrolu Özel Kalem Müdürlükleri
kadrosu) ihdas edilmiştir. Birçok Bakanınız, tahsiline bakmadan sınavsız olarak
yakınlarını bu kadrolara atayıp çok kısa bir süre sonra asaleten birinci derece
devlet memuriyetine atayarak yerine yeni bir başka akraba atamaktadırlar.
Örneğin Devlet Bakanı Nimet Çubukçu, Şükrü Barışık, Zekeriya Baş, Bahadır Kara,
Barış Baş, Sadrettin Öztürk,
Aslınur Kadıoğlu böyle bir
uygulama ile göreve alındıkları iddia edilmektedir.
1- Bu olaylar doğru mudur?
2- Bu yolla hangi bakanlık veya Genel Müdürlüğe kaç elaman
alınmıştır.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın aracılığınızla Başbakan tarafından sözlü
olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim. 13.10.2008
Kamer
Genç
Tunceli
Eylül 2008 tarihi itibarı ile Türkiye’nin ihracatının 132 milyar
Dolar olduğu resmi kayıtlarda belirtilmiştir.
1- Bu dövizin ne kadarı ve hangi bankalar kanalı ile Türkiye’ye
getirilmiştir? Getirilmeyen döviz kimler tarafından ve hangi ülkelere yapılan
ihracattan kaynaklanmaktadır?
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın aracılığınızla Başbakan tarafından sözlü
olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim. 20.10.2008
Kamer
Genç
Tunceli
Basına intikal eden bir olayda, İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin
(İETT) ilk kez Boğaz geçiş hatlarında çalıştırmak üzere 25 VIP otobüs
kiraladığı ve bu kiralamayı partinize ve size yakın Nuri Albayrak'ın
damadı Adem Altunsoy'a davet
usulü ile ihalesiz verildiği belirtilmektedir.
1- Bu olay doğru mudur?
2- Doğru ise neden bu iş ihale yolu ile değilde
yakınlarınıza ihalesiz verilmiştir? Bu yasalara aykırı değil midir? Bu işlemi
iptal edip ihale yolu ile vermeyi düşünüyor musunuz?
3- Bu işin hacmi kaç liradır?
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Başbakan Sayın Recep Tayip Erdoğan
tarafından sözlü olarak yanıtlanmasını saygılarımla arz ederim. 19.11.2008.
Bengi
Yıldız
Batman
2008 yılında G.Doğu Anadolu bölgesinde
yaşanan kuraklık bir afet boyutundaydı.Tarım ve
hayvancılıkla uğraşan binlerce ailemiz mağdur oldu ve batıya göç eden aileler
kervanına katıldı. Bu kuraklık aynı zamanda yüzyıllardır köylerin su ihtiyacını
karşılayan kaynak sularının da kurumasına neden oldu. Sadece Batman'a bağlı
yüzlerce köyün günlük içme su ihtiyacını karşılamakta büyük problemler
yaşadığını ve su ihtiyaçlarını Belediye, İl Özel İdaresi, hayırsever
vatandaşların tuttuğu tankerlerle karşılandığını biIiyoruz.
Bu durum valilik kayıtlarıyla sabittir.
Bu durum karşısında:
1) Hükümet 2009 yılı için gerekli hazırlıkları yapmış mıdır yoksa
vatandaşı yine susuzluğa mahkum mu edecektir?
2) Kozluk İlçesinin Yedibölük Köyünde
ihalesi yapılan, parası müteahhide ödenen ve resmiyette 2 yıldır suyu akıyor
gözükmektedir. Ancak köye bir damla su dahi verilmemiştir. Ne yazık ki bu
köylere su götürme ihalesini de sürekli bir AKP'li il Encümeninin şirketi
kazanmıştır. Yedibölük köyü gibi Batman İlinde
onlarca hayali olarak su götürdüğünüz köy vardır.Bu
köylere gerçek anlamda su götürmeyi düşünüyor musunuz?
Saygılarımla.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorumun Devlet Bakanı Sayın Mehmet Zafer Çağlayan
tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Reşat
Doğru
Tokat
Soru:
2008 yılında ithal edilen tarımsal ürünlerin, çeşitler üzerinden
miktar ve değeri nedir?
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Devlet Bakanı Sayın Zafer Çağlayan
tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Mustafa
Enöz
Manisa
Sorular:
1- 2009 yılı yaş üzüm ihracatında ton başına vergi iadesi veya
prim miktarının ne olacağı konusunda bir çalışmanız bulunmakta mıdır?
2- Çekirdeksiz kuru üzüm için de ihracat teşviki vermeyi planlıyor
musunuz?
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Devlet Bakanı Sayın Zafer Çağlayan
tarafından sözlü olarak yanıtlanması için gereğini arz ederim. 17/06/2009
Hüsnü
Çöllü
Antalya
Örtüaltı üretimin merkezi
konumundaki Antalya’da hasat sezonu ile birlikte fiyatların düşmesi,
üreticileri zor durumda bırakmaktadır. Ekonomik krizle birlikte ihracatta da
sorunlar yaşanmaktadır.
Bu kapsamda;
1- Son üç yılda Antalya’dan yapılan yaş sebze ve meyve ihracatının
ekonomik değeri nasıl gerçekleşmiştir?
2- Örtüaltı üretimde sürekliliğin
sağlanabilmesi ve ihracatta rekabet gücü kazandırılabilmesi için yaş sebze ve
meyve ihracatında önem arz eden ürünlere yılsonuna kadar teşvik verilmesi için
bir girişimde bulunacak mısınız? Bu kapsamda ton başına 50 dolar mahsup teşvik
verilmesi sağlanacak mıdır?
3- İhracat yoluyla ülkemize önemli katkılar sağlayan Antalyalı
üreticilere ve ihracatçılara, küresel ekonomik krizin yaşandığı bu dönemde
gerekli desteği verecek misiniz?
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Devlet Bakanı Zafer Çağlayan tarafından
sözlü olarak yanıtlanmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Hasan
Çalış
Karaman
İhracattaki kan
kaybı eylül ayında da sürdü. Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) verilerine
göre, Türkiye'nin ihracatı eylül ayında geçen yılın aynı ayına oranla yüzde
30.53 oranında gerilemiştir.
Bu bilgiler
ışığında;
1- Tarım, sanayi
ve madencilik gibi sektörlerde en yüksek ihracat düşüşü hangi alanda
gerçekleşmektedir? Niçin özellikle bu sektörlerde ihracat düşüşü yaşanıyor?
2- İhracat düşüşü
yaşanan bu sektörlere Hükûmet tarafından destek
sağlanmakta mıdır? Sağlanıyorsa hangi destekler sağlanmaktadır?
3- İhracatı
artırma konusunda çalışmanız var mıdır? İhracatı ne zaman ve ne şekilde
artırmayı planlıyorsunuz?
BAŞKAN – Sayın
Bakan, buyurun.
Size otuz beş
dakika süre veriyorum.
DEVLET BAKANI
MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Ankara) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Efendim, bana
tevdi edilen 10 sözlü soru önergesi, Sayın Cemil Çiçek Beyefendi’ye yöneltilen
1 sözlü soru önergesi ve Sayın Başbakanımıza yöneltilen 4 sözlü soru
önergesiyle ilgili açıklamalar yapmak için söz aldım. Yüce heyetinizi tekrar
saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle, Sayın
Cemil Çiçek’e yöneltilen (6/849) sayılı Sözlü Soru Önergesi’ne cevap vermek
istiyorum.
2007 yılında KİT’ler
tarafından 23.397 adet ihale yapılmış olup bu ihalelerin 72 adedi Kamu İhale
Kurumu tarafından iptal edilmiştir. Yüksek Denetleme Kurulunca yapılan
denetimlerde, ilgili mevzuat gereği, ihale komisyonlarına müdahale anlamına
gelecek, dolayısıyla ihale işleminin iptaline yol açacak bir girişimde ve
soruşturma talebinde bulunulmamaktadır. Ancak sözleşmelerin imzalanmasını
müteakip, tespit edilecek usulsüzlüklerle ilgili olarak inceleme ve soruşturma
yoluna gidilmekte ve sorumluların yasal takibata tabi tutulmalarının yolu
açılmaktadır. Bu itibarla Kurulca soruşturulması istenen ve iptal edilen bir
ihale mevcut değildir.
Sayın
Başbakanımıza yöneltilen 4 adet sözlü soru önergesi vardır; (6/1011), (6/1021),
(6/995) ve (6/1090). Bunun dördüne de cevap vereceğim.
Türk parasının
kıymetini korumak amacıyla, Türk parasının yabancı paralar karşısındaki
değerinin belirlenmesine, döviz ve dövizi temsil eden belgelere (menkul
değerler ve diğer piyasa araçları dâhil) ilişkin tüm işlemler ile dövizlerin
tasarruf ve idaresine, Türk parası ve Türk parasını temsil eden belgelerin
ithal ve ihracına, kıymetli maden, taş ve eşyalara ilişkin işlemlere, ihracata,
ithalata, özelliği olan ihracat ve ithalata, görünmeyen işlemlere, sermaye
hareketlerine ilişkin kambiyo işlemlerine ait düzenleyici, sınırlayıcı esaslar
89/14391 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile kararlaştırılan ve 11/8/1989 tarih, 20249 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak
yürürlüğe giren Türk Parası Kıymetini Koruma Kanunu Hakkında 32 sayılı Karar
ile tayin ve tespit edilmiştir.
Buna göre;
“Madde 8-
a) Ticari
amaçlarla ihraç edilen mal bedelinin, bu Karar’da öngörülen özel haller ile
Bakanlıkça uygun görülen mücbir sebeplerden kaynaklanan gecikmeler hariç, fiilî
ihraç tarihinden itibaren en çok 180 gün içinde ihracatçılar tarafından yurda
getirilerek bankalara, Türk parası olması halinde tevsiki, döviz ise satılması
zorunludur.
Ancak;
i) Söz konusu
ihracat dövizlerinin en az yüzde 70’inin ihraç tarihinden itibaren 90 gün
içerisinde getirilerek bankalara satılması halinde bakiye yüzde 30’una tekabül
eden kısmı üzerinde ihracatçı serbestçe tasarruf edebilir.
ii) Türkiye’de yerleşik kişilerin
yurtdışında yerleşik kişilere yaptıkları teknik hizmet sözleşmelerine istinaden
yurtdışındaki kişilere verdikleri hizmetler kapsamında (tamir, bakım, montaj
hizmetleri ve benzerleri dahil) ve sözleşmede
belirtilen hizmet bedeli içinde yurtdışına götürecekleri yedek parça ve
malzemelerin ihraç işlemleri yürürlükteki ihracat rejimi hükümlerine tabidir.
iii) İşlenmemiş
altın ihracatında, ihracat bedellerinin yurda getirilmesi zorunlu değildir.
b) Bakanlık,
İhracat bedelinin
süresinde, yurda getirilmesine engel olan haklı ve mücbir sebep hallerinde
uygulanacak süre, ek süre ve döviz kuru konusundaki esasları,
ii) Özelliği olan ihracat konusu mal
bedellerinin yurda getirilme süresine ilişkin usul ve esasları,
iii) İhracat
bedellerinin süresi içinde yurda getirilmemesi halinde yapılacak işlemleri,
iv) Faktoring, leasing işlemlerinde ihracat hesaplarının
kapatılmasına ilişkin usul ve esasları,
İhracatta ödeme
şekillerine ilişkin usul ve esasları,
belirlemeye yetkilidir.
c) Gümrük
kapılarından miktar, kalite veya kıymet itibariyle beyan dışı veya gümrük
kapısı yahut sair sınır veya sahillerden kaçak olarak mal ihraç edenler, bu
malların bedelini teşkil eden dövizleri, kambiyo murakabe mercilerince
kendilerine yapılacak, tebliğ tarihinden itibaren 90 gün içinde yurda
getirilerek bir bankaya satmak zorundadırlar. Dövizlerin
getirilmesi ilgililerin 1567 sayılı Kanun ve bu Kanun’un ek ve tadilleri
gereğince cezai sorumluluklarını ortadan kaldırmaz.” yolunda düzenleme
bulunmaktayken, anılan madde hükmü, 2008/13186 sayılı Bakanlar Kurulu
Kararı’yla karşılaştırılarak 8 Şubat 2008 tarihli ve 26781 sayılı Resmî
Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Türk Parasının Kıymetini Koruma Hakkında
32 Sayılı Kararda Değişiklik Yapılmasına Dair Karar’ın 3’üncü maddesiyle
değiştirilmiş ve “İhracat bedellerinde tasarrufu serbesttir. Bakanlık
ihtiyaç duyulması halinde ihracat bedellerinin yurda getirilmesine ilişkin
düzenleme yapmaya yetkilidir.” şeklinde yeniden düzenlenmiştir. Bu nedenle, 8
Şubat 2008 tarihinden itibaren ihracat bedellerinin tasarrufu serbest hâle
getirilmiş bulunmaktadır.
Yine, (6/1021)
sayılı Sözlü Soru Önergesi’nin cevabı olarak da: İstanbul Büyükşehir Belediyesi
Ulaşım Koordinasyon Merkezince (UKOME) 8 Eylül 2008 tarihi itibarıyla
şehrimizde doğabilecek ulaşım problemlerinin çözümlenmesi için bir dizi karar
alınmıştır. İETT İşletmeleri Genel Müdürlüğünce uygulanması için azami gayret
gösterilen kararlar arasında trafik problemlerinin çözümü için 800 adet aracın
ilave olarak hizmete sunulması da yer almaktadır. Bunun yanı
sıra mevcut otobüslerle yapılan seferleri çoğaltabilecek çözüm arayışlarına
girilmiş olup, özellikle ekspres otobüs hizmetlerinin hayata geçirilmesi
amaçlanmış ve bu çerçevede, ulaşımda geçen zamanı ofis hizmeti şeklinde
değerlendirilmeye imkân tanınması nedeniyle özel araç sahibi iş adamlarının
toplu taşımacılığa çekilmesini teminen bilgisayarlı,
İnternet erişimli, faks hizmetleri verebilen, her türlü konforu haiz, ilk
aşamada deneme mahiyetinde yirmi beş araçlık, yedi ay süreli ekspres otobüs
hizmetinin, kiralama yoluyla, Kamu İhale Kanunu’nun 21/b maddesine göre alınan
2 Eylül 2008 tarihli karar gereğince satın alınması cihetine gidilmiştir. Sözü
edilen ihaleyle ilgili olarak 6 firmaya ihale davet mektubu gönderilmiş, 5
firma ihale dokümanını satın almıştır. İhaleye 3 firma iştirak etmiş, bu
firmalar arasında ekonomik yönden en avantajlı teklifi veren Platform Turizm
Taşımacılık Gıda İnşaat Temizlik Hizmetleri Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi
firmasına, her araç için 499 TL birim fiyattan toplam 2 milyon 619 bin 750 TL
bedelle adı geçen iş ihale edilmiştir. Yüklenici ile 25 Eylül 2008 tarihinde
sözleşme imzalanmıştır. İhale dosyasının Kamu İhale Kurumunca incelenmesi
sonucu alınan 1/12/2008 tarih ve 2008/UH1-4850 sayılı
Karar’daki belirtilen hususlar ile yüklenici firmanın araçların tamamını
şartnameye uygun olarak teslim edememesi nedeninden dolayı 6 Ocak 2009
tarihinde ihale iptal edilmiştir.
(6/995) sayılı
Sözlü Soru Önergesi’ne cevap olarak da: 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun
59’uncu maddesinde yer alan kamu kurum ve kuruluşlarına, mezkûr Kanun’un
atanma, sınavlar, kademe ilerlemesi ve derece yükselmesine ilişkin hükümlerine
bağlı kalmaksızın atama yapma yetkisi verilmiştir. Bahsi geçen atama yetkisi
sınırsız olmayıp kamu kurumları her yıl kontenjanlarını hizmet icapları
çerçevesinde düzenlemekte ve bu kontenjanlarla sınırlı olarak kadrolarına atama
yapabilmektedirler. 657 sayılı Kanun’un 59’uncu maddesine istinaden 1/1/2008-3/11/2008 tarihleri arasında İçişleri Bakanlığına
1, Çevre ve Orman Bakanlığına 1, Sağlık Bakanlığına 1, Bayındırlık ve İskân
Bakanlığına 3, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığına 1, Sosyal Hizmetler ve
Çocuk Esirgeme Kurumu Genel Müdürlüğüne 3 adet olmak üzere, 8 adet kamu kurumu
için toplam 18 adet özel kalem müdürü kadrosuna açıktan atama izni verilmiştir.
Yine, (6/1090)
sayılı Sözlü Soru Önergesi’nin cevabı olarak da: 2008 yılında Batman’a
gönderilen 5 milyon 150 bin TL KÖYDES ödeneğinden 1 milyon 700 bin TL içme
suları için tahsis edilmiştir. Bu ödenekle merkez ilçede dört köyde sondaj
kuyusu açılmış, içme suyu tesisleri tamamlanmıştır.
Beşiri ilçesinde
3 köyde sondaj kuyusu açılmış ve tesisler tamamlanmıştır. Gercüş ilçesinde 8
köyde sondaj kuyusu açılmış, 7 köyün tesisi tamamlanmış, 1 köyümüzde çalışmalar
devam etmektedir. Kozluk ilçesinde 4 köyde sondaj kuyusu açılmış, tesisler
tamamlanmıştır. Sason ilçesinde ise 2 köyde sondaj kuyusu açılmış, tesis
çalışmaları devam etmektedir.
2008 yılında ilde
yaşanan kuraklık nedeniyle önceki yıllarda yapılan içme suyu tesislerinde
kaynakların kuruduğu ve yetersiz kaldığı görülmüştür. Bu köylerin su sorununu
çözmek amacıyla İçişleri Bakanlığı Mahalli İdareler Genel Müdürlüğünden ödenek
talep edilmiş, kuraklıktan etkilenen köyler için ile 2 milyon 310 bin TL ödenek
tahsis edilmiştir. Bu ödenekten merkez ilçeye 300 bin lira ödenek aktarılmış, 4
köyde sondaj kuyusu açılmış ve tesisler tamamlanmıştır. Beşiri ilçesine 350 bin
lira ödenek aktarılmış, 6 köy programa alınmış, 4 köyde sondaj kuyusu açılmış,
tesisleri tamamlanmış ve 6 köyde sondaj çalışmaları devam etmektedir. Gercüş
ilçesine 450 bin lira ödenek aktarılmış, 12 köy programa alınmış, 6 köyde
sondaj çalışmaları ve tesisleri tamamlanmış, 6 köyde sondaj çalışmaları devam
etmektedir. Hasankeyf ilçesine 200 bin lira ödenek aktarılmış, 2 köy programa
alınmış ve çalışmalar devam etmektedir. Kozluk ilçesine 900 bin lira ödenek
aktarılmış, 22 köy programa alınmış, 9 köyde sondaj çalışmaları ve tesisler
tamamlanmış, 13 köyde çalışmalar devam etmekte. Ayrıca dağ köylerine içme suyu
borusu dağıtılarak su sorunları giderilmiştir. Sason ilçesine ise 110 bin TL
ödenek aktarılmış, dağ köyleri için içme suyu borusu alınarak su sorunları
giderilmiştir.
Soru önergesinde
adı geçen Yedibölük köyü yaklaşık dört beş mahalleden
oluşan çok dağınık bir konuma sahiptir. Bu köy için Kozluk Kaymakamlığı Köylere
Hizmet Götürme Birliği Başkanlığı tarafından 14/12/2006
tarihinde 109.237,01 TL yaklaşık maliyetle çıkılan içme suyu inşaatı yapım işi
yüzde 39,5 kırım ve 65.593,53 TL ile Aşkınlar Müteahhitlik Firmasına ihale
edilmiştir. 12 Haziran 2008 tarihinde geçici kabulü yapılan iş için yapılan
imalatlar karşılığı toplam 64.495,76 TL ödenmiştir. Bu iş
kapsamında 1 adet
Geçici kabul
tarihinden bu yana köye su verilmiştir. İlimizde yaşanan kuraklık nedeniyle
kaynaklardan alınan suyun yetersiz geldiği ve tüm köyün ihtiyacının
karşılanmadığı görülmüştür. Bunun üzerine, köyün içme suyu ihtiyacını
karşılamak için sondaj kuyusu açılması gerektiği, kuyudan alınacak suyun mevcut
yapıya aktarılarak içme suyu probleminin giderilmesi uygun görülmüştür. Sondaj
için gerekli hidrojeolojik etütler yapılarak sondaj keşfi hazırlanmış, 9/12/2008 tarihinde Kozluk Kaymakamlığına gönderilmiştir. Söz
konusu köy, kuraklıktan etkilenen köyler kapsamında olup Kaymakamlık tarafından
sondaj programına alınmıştır. İlde, hâlen boş bulunan bir tanesi Gercüş, bir
tanesi Hasankeyf ilçesindeki köyler dışında, suyu olmayan hiçbir köy mevcut
değildir. İçme suyu tesisi yapılan tüm köylerde tesisler faal olup zaman zaman tesislerdeki olası arızalar köylünün müracaatı
hâlinde derhâl giderilmektedir.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Sayın Başbakana tevdi edilen 4 adet sözlü soru
önergesi ve Sayın Cemil Çiçek’e tevdi edilen 1 adet sözlü soru önergesinden
sonra, tarafıma tevdi edilen ve biraz evvel okutulan 10 adet sözlü soru
önergesini bana verdiğiniz zaman içinde cevaplamaya çalışacağım.
Öncelikle,
(6/824) sayılı Sözlü Soru Önergesi’nin cevabı olarak: 23 Mayıs 2008 tarihli ve
26884 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan 2008/5 sayılı İthalatta Koruma
Önlemlerine İlişkin Tebliğ konusu korunma önlemleri, 15 Temmuz 2008 tarihli ve
26884 sayılı Resmî Gazetede yayımlanan 2008/13857 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı
uyarınca 15/7/2008 tarihinde yürürlüğe girmiş
bulunmaktadır.
Diğer taraftan, 11/8/2008 tarihli ve 26964 sayılı İthalatta Korunma
Önlemlerine İlişkin 2008/7 sayılı Tebliğ ile 23 Mayıs 2008 tarihli ve 26884
sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan İthalatta Koruma Önlemlerine İlişkin 2008/5
sayılı Tebliğ ile başlatılan ve 10 Mayıs 2004 tarihli ve 2004/7305 sayılı
Kararname’nin eki İthalatta Korunma Önlemleri Hakkında Karar ve İthalatta
Korunma Önlemleri Yönetmeliği çerçevesinde yürütülen korunma önlemi
soruşturması sonuçlandırılmış ve 21/10/2008 tarihli 27031 sayılı Resmî
Gazete’de yayımlanan 2008/14234 sayılı Belirli Pamuk İpliği İthalatında Korunma
Önlemi Uygulanması Hakkındaki Bakanlar Kurulu Kararı ile uygulamaya
konulmuştur. Anılan karar ile gümrük tarife pozisyonu belirtilen eşyanın
ithalat artışının ve ithalatının gerçekleşme koşullarının yerli üretimde neden
olduğu ciddi zarar ve ciddi zarar tehdidinin ortadan kaldırılmasını teminen anılan eşyanın ithalatında korunma önlemi olarak
karşılarında gösterilen oranlarda ek mali yükümlülük tahsil edileceği hükme
bağlanmış bulunmakta olup uygulama hâlihazırda devam etmektedir.
İthalat rejimi, diğer hususlarla beraber Türkiye'nin taraf olduğu
başta Avrupa Birliği ile Dünya Ticaret Örgütüne katılımına ilişkin muhtelif
uluslararası anlaşmaların hükümleri de dikkate alınarak düzenlenmektedir ancak
ithalatın yerli üretime zarar verdiği veya ciddi zarar tehdidi oluşturduğu,
ilgili sektörlerin şikâyeti üzerine veya resen tespit edilmesi durumunda ise
söz konusu ithalatta korunma önlemleri gibi muhtelif ticaret politikası
önlemlerinin uygulanması da mümkün bulunmaktadır.
(6/884) sayılı Sözlü Soru Önergesi’nin cevabı olarak da:
Sanayimizin ihtiyaçları doğrultusunda yatırım ortamının ve denetim sisteminin
iyileştirilmesi gereğinin yanı sıra, gümrük birliğinden doğan taahhütlerimiz
sonucu Avrupa Birliği teknik mevzuatına uyum çalışmaları ile Dünya Ticaret
Örgütü üyeliğimizden kaynaklanan yükümlülüklerimiz dikkate alınarak ithalat
denetim sisteminde çağdaş ve sonuçları itibarıyla ülkemiz sanayisi ve
tüketicisini etkili bir şekilde koruyacak bazı uygulamalar hayata geçirilmiş
bulunmaktadır. Ülkemiz dış ticaret politikasının
saptanmasında özellikle Dünya Ticaret Örgütü üyeliğimiz ile Avrupa Birliği ile
gerçekleştirilen gümrük birliğinden kaynaklanan yükümlülüklerimiz rol
oynamaktadır. Bu çerçevede, Dünya Ticaret Örgütü kapsamında tüm üye ülkelerde
olduğu gibi ülkemizde de gümrük vergilerinde indirime gidilmiş, AB ile kurulan
gümrük birliği çerçevesinde ortak gümrük tarifesinin belirlenmiş olması
nedeniyle de gümrük tarifelerinin yerli üreticileri korumak için birer araç
olarak kullanılmasının imkânı kalmamıştır.
Bununla beraber, gümrük birliği kapsamına girmeyen demir-çelik,
tarım ve işlenmiş tarım ürünleri ithalatında uygulanan madde politikaları;
yerli üretim, iç ve dış piyasa fiyatları, arz ve talep dengesi ile döviz
kurları ve diğer makroekonomik değişkenler dikkate alınarak belirlenmekte,
korunma oranları sektörden ve ilgili kamu kurum ve kuruluşlarından gelen talep
ve öneriler dikkate alınarak değerlendirilip uygulanmaktadır.
Sanayi
ürünleriyle ilgili olarak da uluslararası anlaşmalar, kalkınma planları ve
yıllık programlar ile sektörün ihtiyaçları dikkate alınarak bu ürünlerin madde
politikaları belirlenmekte, yerli sanayiye zarar veren, ithalat artışı veya
haksız rekabet yaratan damping fiyatlı ithalata karşı
ticaret politikası araçları etkili bir biçimde uygulanmaktadır.
Tarım ürünleri
ile demir-çelik ürünlerinde gümrük vergileri ile korunma sağlanırken diğer
sanayi ürünlerinde dampinge karşı vergiyle korunma
önlemi olarak ek mali yükümlülük, kota ve gözetim önlemlerine de
başvurulmaktadır.
Öte yandan,
Türkiye-Avrupa Birliği arasında ihdas edilmiş olan gümrük birliği çerçevesinde
taraflar, malların serbest dolaşımını etkileyen hususlardan Dünya Ticaret
Örgütü Korunma Önlemleri Anlaşması’nı, birbirlerini üçüncü taraf kabul ederek
ve gümrük birliğinin işleyişini en az etkilemeye özen göstererek
uygulamaktadırlar. Bu kapsamda, anlaşmanın şartlarını yerine getirmiş olmak
kaydıyla, yerli sanayinin ihtiyaç duyduğu korumayı sağlamak üzere serbest
dolaşıma kısıtlama getirilebilmektedir.
Söz konusu
anlaşma ithalatta korunma önlemleri mevzuatı çerçevesinde uygulanmakta olup
mevzuat ve buna bağlı olarak yapılan işlemler Dünya Ticaret Örgütü ve AB yükümlülüklerimize
uygun bulunmaktadır. Bu aşamada, mevzuatta tam üyeliğin gerçekleşmesi durumunda
yapılacak olanlar hariç, daha ileri bir uyum yapma ihtiyacı bulunmamaktadır.
İthalatta korunma
önlemleri mevzuatının gümrük birliğinden bağımsız olarak kullanılabilmesi,
yerli sanayinin Dünya Ticaret Örgütü Korunma Önlemleri Anlaşması’na uygun
şekilde ihtiyaç duyduğu korunma önlemlerinin alınabilmesini sağlayan bir
mekanizma getirmektedir. Bu anlamda, Müsteşarlığıma bağlı İthalat Genel
Müdürlüğü, yerli sanayinin ithalatta korunma önlemleri getirmesine yönelik
taleplerini Dünya Ticaret Örgütü Korunma Önlemleri Anlaşması çerçevesinde etkin
bir şekilde incelemekte ve inceleme sonuçlarına göre de sonuçlandırmaktadır.
Bu çerçevede Dış
Ticaret Müsteşarlığı tarafından yapılan çalışmalar, teknik mevzuat, AB
mevzuatıyla uyumlaştırılmış ve bu konuda daha hızlı, daha etkin ve şeffaf bir
şekilde yapılması için çağdaş bir sisteme oturtulmuştur. Bu sebeple, kamu
kaynakları, risk taşımayan malların denetimine değil, riskli ve kritik malların
denetimine tahsis edilmektedir. Bu amaçla, denetimleri kayıt altına alınarak
ürünleri iç piyasada izleme imkânı sağlayan on-line
bir veri tabanı uygulamaya konulmuş ve sektörler itibarıyla yeni sisteme adım adım geçilmiştir.
(2009/1) sayılı, Türk
Standartları Enstitüsü tarafından uygunluk değerlendirmesi yapılan ürünlerin
ithalatına dair Dış Ticarette Standardizasyon Tebliği kapsamında ithalatta da
zorunlu standart denetimine tabi tutulmaktadır. Ayrıca, dış ticarette
standardizasyon tebliğlerinde yapılan düzenlemelerle yakıt, kimyasal atıklar,
gıdalar, yemler, ilaçlar, Tarım ve Köyişleri
Bakanlığı ve Sağlık Bakanlığınca kontrol altında tutulan ürünler gibi geniş
kapsamdaki ürünler, ilgili kamu kuruluşlarının izin ve kontrolüne tabi olarak
piyasa gözetim ve denetim çalışmalarına tabi tutulmaktadır.
Bu çerçevede,
ithalat denetimleri ise risk analizi prensibine dayalı olarak
ürün-ithalatçı-menşe ülke temelinde yapılmaktadır. Dolayısıyla ithalat
aşamasında her ürün değil, sadece ürün-ithalatçı-menşe ülke bağlamında risk
oluşturma ihtimali bulunan ürünler denetlenmekte, iç piyasada ise düzenli
olarak gözetim ve denetim faaliyetleri yapılmaktadır. Yapılan bu denetimler
menşe bakımından daha riskli addedilen üçüncü ülke ürünleri üzerinde de
yoğunlaşmaktadır.
Önlemlerin çoğu,
Çin Halk Cumhuriyeti ve Uzak Doğu menşeli ithalata yönelik olup yaptığımız
soruşturmalar ve kompozisyonları farklılık arz ediyor. Nitekim,
ağırlıklı olarak tekstil, demir ve çelikten mamul ürünler, petrokimya ürünleri,
orman ürünleri, elektrik-elektronik eşya gibi birçok eşya grubunda kesin veya
geçici önlem uygulaması söz konusu olmaktadır.
Ayrıca, Türkiye
2008 yılı itibarıyla önlem sayısı bakımından dünyada 6’ncı olmakla birlikte,
açılan soruşturmalar açısından ilk altı aylık dönemde 1’inci, ikinci altı aylık
dönemde ise 4’üncü sırada yer almıştır. Dünya Ticaret Örgütü tarafından
yayımlanan verilere göre 2009 yılının ilk altı aylık döneminde soruşturma açan
ülkeler arasında ülkemiz 4’üncü sırada yer almaktadır.
(6/894) sayılı
Sözlü Soru Önergesi’yle ilgili cevaba gelince: Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 2002 yılında ticaret hacmi 1 milyar doları geçen ülkelerin
sayısı 19 olup bu ülkelerden ticaret anlaşması imzalanan ülke sayısı 9’dur.
2003 yılında
ticaret hacmi 1 milyar doları geçen ülkelerin sayısı 24’e çıkmış olup ticaret
anlaşması imzalanan ülke sayısı ise 12 olmuştur.
2004 yılında
ticaret hacmi 1 milyar doları geçen ülkelerin sayısı 32 olup bu ülkelerden
ticaret anlaşması yapılan ülke sayısı 17 olmuştur.
2005 yılında ticaret
hacmi 1 milyar doları geçen ülkelerin sayısı 35 olup bu ülkelerden ticaret
anlaşması imzalanan ülke sayısı 18’dir.
2006 yılında
ticaret hacmi 1 milyar doları geçen ülkelerin sayısı 41 olup bu ülkelerden
ticaret anlaşması imzalanan ülke sayısı 21’dir.
Ülkeleri
okumuyorum ama istenirse tekrar bunları da söyleyebilirim.
2007 yılında
ticaret hacmi 1 milyar doları geçen ülkelerin sayısı 44 olmuştur. Bu ülkelerden
ticaret anlaşması imzalanan ülke sayısı 24 olmuştur ve 2008 yılında ticaret
hacmi 1 milyar doları geçen ülkelerin sayısı 57 olmuştur. Bu ülkelerden ticaret
anlaşması imzalanan ülke sayısı 31’dir.
2009 yılında ise
-tabii ki küresel krize bağlı olarak- ticaret hacmi 1 milyar doları geçen ülke
sayısı 47’ye düşmüştür ve bu ülkelerden ticaret anlaşması imzalanan ülke sayısı
da 21 olmuştur.
Bu ülkeleri,
dediğim gibi, tekrar belirtme imkânına sahip olmakla beraber, zaman almamak
için okumuyorum.
(6/895) sayılı
Sözlü Soru Önergesi’ne cevap olarak da: 4412 sayılı Kanun’la değişik 3577
sayılı İthalatta Haksız Rekabetin Önlenmesi Hakkında Kanun ve bu Kanun’a bağlı
alt mevzuat, ithalatta haksız rekabet hâllerinden dampingli
veya sübvansiyonlu ithalatın yerli üretim dalı üzerinde neden olduğu zararı
bertaraf etmeyi amaçlamaktadır. Bu itibarla, şikâyet veya soruşturma konusu
ülkelerden gerçekleşen ithalat ancak dampingli (genel
tanım gereği, iç piyasa satış fiyatlarının altında bir fiyatla ihracat
gerçekleştirmek) veya sübvansiyonlu (Dünya Ticaret Örgütü Sübvansiyon ve Telafi
Edici Önlemler Anlaşması’nda gösterilen desteklerle ihracat gerçekleştirmek)
fiyatlarla gerçekleştiriliyorsa ve bu durum yerli üretim dalına zarar veriyorsa
anılan mevzuatın uygulanabilirliği doğmaktadır. Bu çerçevede, soruşturmaya konu
ithalatın düşük fiyatlarla yapılıp yapılmadığından ziyade, ithalatın dampingli veya sübvansiyonlu fiyatlarla gerçekleştirilip
gerçekleştirilmediği hususu mevzuatın uygulanması bakımından daha büyük önem
taşımaktadır.
Türkiye, Dünya
Ticaret Örgütü üyesi ülkeler arasında, dampinge karşı
önlemleri en yaygın kullanan ülkelerin başında gelmektedir. Kanun’un
uygulanmaya başlandığı 1989 yılından bu yana 300 soruşturma açılmış ve 164 adet
dampinge karşı kesin önlem alınmıştır. Hâlen
yürürlükte 115 dampinge karşı kesin önlem ve 1 adet
sübvansiyon soruşturması sonucunda telafi edici vergi önlemi bulunmakta olup 30
adet soruşturma da devam etmektedir.
Dünya Ticaret
Örgütü verilerine göre, ülkemiz, toplam önlem sayısı itibarıyla Ocak
1995-Haziran 2008’i kapsayan dönemde Dünya Ticaret Örgütü üyeleri arasında
6’ncı sırada, 2008 yılı genelinde açılan soruşturma sayısı itibarıyla da 3’üncü
sırada yer almıştır. Dampingli veya sübvansiyonlu fiyatların doğurduğu haksız
rekabet neticesinde yerli üreticilerimizi korumak amacıyla önlem alınan ülkeler
arasında, başta Çin Halk Cumhuriyeti olmak üzere, Uzak Doğu Asya ülkeleri
gelmektedir. Bununla birlikte, önlemler geniş bir ürün yelpazesini kapsamakta
olup önleme tabi eşya, kimyasallar, plastik, lastik, tekstil, metal eşya,
elektrik ve elektronik ürünleri gibi sektörlerde yoğunlaşma yapılmaktadır.
Denetimler kayıt
altına alınarak ürünleri iç piyasada izleme imkânı sağlayan on-line bir veri tabanı uygulamaya konulmuş, sektörler
itibarıyla yeni sisteme de adım adım geçilmiştir.
Gümrük
Müsteşarlığından elde edilen veriler ışığında toplam 18.239 adet gümrük tarife
istatistik pozisyonundan 9.391’i dış ticarette standardizasyon tebliğleri,
4.754 GTİP ise ithalat tebliğleri kapsamında olmak üzere 14.145 gümrük tarife
istatistik pozisyonu için gümrük işlemleri sırasında ilgili kurumlarca denetim
yapılmaktadır.
(6/896) sayılı
Sözlü Soru Önergesi’nin cevabına gelince: Dâhilde işleme rejimi, ihraç
ürünlerimize dünya piyasalarında rekabet gücü kazandırmak ve ihraç ürünlerimizi
çeşitlendirmek amacıyla ihracatçılarımızın fiyat ve/veya kalite bakımından yurt
içi piyasalardan temin edemediği ham madde, yardımcı madde ve ambalaj
malzemeleri ithalatına imkân veren önemli bir sistemdir.
Türkiye'nin 2009
yılı ihracat rakamı -bildiğiniz gibi- 102 milyar 160 milyon dolardır. Aynı yıl
DİR kapsamında gerçekleştirilen ihracat 46,43 milyar dolar olmuştur. Buna göre
2009 yılı ihracatımızın yaklaşık yüzde 45,44’ü dâhilde işleme rejimi kapsamında
gerçekleştirilmiş bulunmaktadır.
Türkiye'nin 2009
yılı ithalat rakamı 140 milyar 770 milyon dolar olarak gerçekleşirken aynı yıl
dâhilde işleme rejimi kapsamında gerçekleştirilen ithalat 20,47 milyar dolar
olarak gerçekleşmiştir. Buna göre 2009 yılı ithalatının sadece yüzde 14,54’ü
dâhilde işleme rejimi kapsamında gerçekleştirilmiştir.
Dâhilde işleme
izin belgesi müracaatları değerlendirilirken:
İthal eşyanın
işlem görmüş ürünlerin üretiminde kullanıldığının tespitinin mümkün olması,
Serbest bölgeler
hariç, Türkiye gümrük bölgesindeki yerleşik üreticilerin temel ekonomik
çıkarlarının olumsuz etkilenmemesi,
İşleme faaliyetinin
katma değer yaratan ve kapasite kullanımını artıran bir faaliyet olması yanında
mamulün rekabet gücünü ve ihracat potansiyelini artıran bir nitelik taşıması,
Firmaların
dâhilde işleme izin belgesi kapsamında gerçekleştirdiği performansı gibi hususlar
dikkate alınmaktadır.
Bununla birlikte,
ilk kez dâhilde işleme izin belgesi talebinde bulunan firma müracaatlarında
firmanın belirtilen adreste üretim faaliyetinde bulunup bulunmadığı, kapasite
durumu ve bunun gibi konularda ve ihracatçı birliğine üye olup olmadığı
hususlarında araştırma ve tespit yapılmaktadır.
DİR kapsamında
ithal edilen bir eşyanın, ihraç ürününün bünyesinde kullanıldıktan sonra ilgili
mevzuat uyarınca ihraç edilmesi gerekmektedir. Bu kapsamdaki ihracatın
gerçekleştirilmesi, dâhilde işleme izin belgelerinin ihracat taahhüt kapatma
işlemleri, belge kapsamında ithal edilen ürünün ihraç edilen ürün bünyesinde
kullanılarak yurt dışı edildiği hususunun tespiti ihracatçı birlikleri genel
sekreterlikleri tarafından detaylı bir inceleme neticesinde
sonuçlandırılmaktadır.
DİR çerçevesinde öngörülen ihracatın gerçekleştirilememesi hâlinde
ihracatı gerçekleştirmeyi taahhüt eden gerçek ya da tüzel kişiden ithal edilen
eşyaya ilişkin gümrük vergileri 4458 sayılı Gümrük Kanunu ile 6183 sayılı Amme
Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümlerine göre tahsilinin yanı
sıra, 4458 sayılı Gümrük Kanunu’nun 238’inci maddesi çerçevesinde bu vergilerin
2 katı para cezası olarak alınmaktadır.
DİR kapsamında
ithal edilen bir eşyanın yurt içinde satılması veya bilerek satın alınması
hâlinde 5607 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu’na göre kaçakçılık suçu
işlenmiş olmaktadır. Bu itibarla dâhilde işleme izin belgesi kapsamında ithal
edilen eşyanın belge süresi içerisinde ihracatı gerçekleştirilemez ve söz
konusu ithal eşyanın belge sahibi firmanın stoklarında bulunmadığı tespit
edilirse bu firma hakkında ayrıca gümrük idarelerince savcılığa suç duyurusunda
bulunulmaktadır.
Evet, (6/897)
sayılı sözlü soru önergesiyle ilgili cevaba gelince: İhracı yasaklanmış veya
belirli kamu kurum ve kuruluşlarının özel iznine tabi kılınmış mallar dışındaki
ürünlerin (19/9/1996 tarihli ve 22762 sayılı Resmî
Gazete’de yayımlanmış bulunan ihracat, 96/31 sayılı İhracı Yasak ve Ön İzne
Bağlı Mallara İlişkin Tebliğ) ihracı herhangi bir bürokratik engelle
karşılaşmaksızın yapılabilmektedir.
Diğer taraftan,
kamu ahlakı, kamu düzeni veya kamu güvenliğinin sağlanması, insan, hayvan ve
bitki sağlığının korunması, sınai ve ticari mülkiyet
ile yerli sanayinin korunması ve ticaret politikası önlemlerinin uygulanmasını teminen ithalata konu bazı ürünler, ilgili kurumların
denetimine, kontrolüne, iznine ve kayıt altına alınmasına tabi kılınmış
bulunmaktadır.
İthalat
denetimleri kapsamında ise Dış Ticarette Standardizasyon Genel Müdürlüğünün
yapmış olduğu rejim kararı ve Müsteşarlığımızca yayımlanan tebliğler
çerçevesinde işlem yapılmaktadır.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Sayın Reşat Doğru tarafından tarafıma yöneltilen
(6/1299) sayılı soru önergesinin cevabı olarak da: 2008 ve 2009 yılları
itibarıyla ülkemizin 01 ve 24’üncü fasıllar arasında yer alan tarım ürünleri
ithalatı sırasıyla 8 milyar 760 milyon ve 6 milyar 350 milyon dolar olarak
gerçekleşmiştir. Söz konusu fasıllarda yer alan tarım ürünlerinin miktar
birimleri litre, kilogram, adet ve bin adet olarak çeşitlilik göstermesi
sebebiyle tek bir miktar birimi ile ifade edilmesi imkânı bulunmamaktadır.
(6/1391) sayılı sözlü soru önergesinin cevabı olarak da: Tarım
ürünlerine yönelik ihracat teşvikleri ülkemizin de taraf olduğu, 25 Şubat 1995
tarihli ve 22213 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan GATT Tarım Anlaşması’na
istinaden yürürlüğe konulan 11 Ocak 1995 tarihli ve (94/6401) sayılı İhracata
Yönelik Devlet Yardımına Dair Bakanlar Kurulu Kararı’na dayanılarak, Para-Kredi
ve Koordinasyon Kurulu tarafından alınan kararlar doğrultusunda
uygulanmaktadır. Bu kapsamda,
08.06 gümrük tarife pozisyonunda bulunan taze ve çekirdeksiz üzüm, kırk dört
mal grubuyla sınırlı olan Dünya Ticaret Örgütü taahhüt listemiz içerisinde yer
almamaktadır.
Yine (6/1477) sayılı tarafıma tevdi edilen sözlü soru önergesiyle
ilgili cevaba gelince: Antalya Yaş Meyve Sebze İhracatçıları Birliği tarafından
onaylanan 2007, 2008 ve 2009 yıllarına ait ihracat değerleri sırasıyla 324
milyon 216 bin 745 ABD doları, 2008 yılında 375 milyon 666 bin 166 ABD doları
ve 2009 yılında ise 382 milyon 188 bin 319 ABD doları olarak gerçekleşmiştir.
Ülkemizde tarım
ürünlerine yönelik ihracat teşvikleri, tarım ürünlerinin ticaretini
uluslararası kurallara bağlayan Dünya Ticaret Örgütü Tarım Anlaşması
çerçevesinde sağlanmaktadır. Dünya Ticaret Örgütü Tarım Anlaşması’nın ihracat
sübvansiyonlarının düzenlendiği beşinci bölüm 8’inci maddesi uyarınca, ülkeler
anlaşmayla uyumlu sübvansiyon sağlama yükümlülüğünü üstlenmişlerdir. Ülkemiz taahhüt
listesi kırk dört mal grubuyla sınırlı bulunmakta olup, yaş meyve ve sebze
ürünlerinde ihracat iadesi taahhütlerimiz arasında yer almaktadır. Bu itibarla
tarımsal ürünlerde ihracat iadesi yardımları ülkemizin de taraf olduğu 25 Şubat
1995 tarihli ve 22213 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan GATT Tarım Anlaşması
çerçevesinde, Bakanlar Kurulunun 11/1/1995 tarihli ve
(94/6401) sayılı İhracata Yönelik Devlet Yardımları Kararı’na dayanılarak Para
Kredi ve Koordinasyon Kurulunca alınan kararlar doğrultusunda uygulanmaktadır.
Tarafıma tevdi
edilen (6/1560) sayılı sözlü soru önergesiyle ilgili cevap olarak da: Bilindiği
üzere 2008 yılı Ağustos ayıyla birlikte dünya genelinde bir ekonomik kriz
yaşanmaya başlanmış ve tüm ülkeler bu ekonomik krizden olumsuz etkilenmiş ve
ülkelerin ihracatında genel bazda bir düşüş
yaşanmıştır. Dünya ihracatında 2009 yılında yüzde 27,28’lik bir küçülme
yaşanarak, 2008 yılında 16 trilyon dolar olan dünya mal ihracatı 2009 yılında
ise 11,6 trilyon dolara düşmüştür.
Bizim ihracatımıza
gelince, 2008 yılı sonu itibarıyla 132 milyar dolar olan ihracatımız 2009 yılı
sonunda ise yüzde 22,6’lık bir değer düşüşü kaydetmiş ve 102,2 milyar dolara
baliğ olmuştur.
2009 yılı
ihracatımız sektörler bazında incelendiğinde, değer bazında en fazla azalan
sektör olarak madencilik ürünleri ile sanayi ürünlerinde olduğu görülmektedir.
2009 yılı ihracatımızın yüzde 7’sini oluşturan madencilik ürünleri ihracatı
yüzde 41, ihracatımızın yüzde 76,9’unu oluşturan sanayi ürünleri ihracatı ise
yüzde 24,6 oranında azalış kaydetmiştir.
Madencilik
ürünleri ihracatımızdaki azalışta, mineral yakıtlar ve yağlar ihracatımızda
meydana gelen yüzde 48,2 düzeyindeki gerileme belirleyici olmuştur. Bu
gerilemede 2008 yılı Ocak-Ağustos döneminde ortalama 113,2 varil/dolar olan brent tipi ham petrol fiyatları ağustos ayı sonrası düşmüş
ve 2009 yılı genelinde ise 61,9 dolar seviyesinde gerçekleşmiş olması
belirleyici kriter olmuştur.
Küresel kriz
sebebiyle düşen talebe bağlı olarak azalan emtia fiyatları ve petrol ürünleri
dışında maden cevherleri yüzde 24,7; demir dışı metaller yüzde 34,2 bir
azalmaya sebebiyet vermiştir.
Sanayi
ürünlerinin ihracatındaki azalışta ise demir-çelik ürünleri ve otomotiv
sanayisi, ulaşım araçları ihracatı düşüşleri etkili olmuştur. Evet, küresel ekonomik
krizin etkisiyle birçok ülkede kamu ve özel sektör yatırımlarında meydana gelen
azalma uluslararası piyasalarda demir-çelik ürünlerine olan talebi düşürmüş ve
ton başına fiyatlar önemli ölçüde gerilemiştir. Aslında demir-çelik ürünü
ihracatında miktar bazında çok az bir düşüş yaşanırken değer bazında yüzde
46’lık bir düşüş yaşanmıştır.
Otomotiv sektörü
ise demir-çelik ürünleri gibi dünya genelindeki krizden en fazla etkilenen
sektörler olmuş ve bu çerçevede bu sektörlerde de düşüş 2009 yılında yaşanmıştır.
Ancak şunu çok net ifade edeyim ki, 2010 yılıyla beraber otomotiv sektöründeki
yükseliş yeniden başlamış ve aylık yaklaşık 1,5 milyar dolarlık 2008’deki bir
ihracat yakalanmıştır.
Bunun yanı sıra
destekler olarak da markalaşma, pazara giriş, tasarım, yurt dışı ofis, mağaza,
ARGE, istihdam ve eğitim, danışmanlık alanlarında destekler vermeye devam
ediyoruz. Dünya Ticaret Örgütü Tarım Anlaşması taahhüdümüz kapsamındaki biraz
evvel ifade ettiğim kırk dört ürün grubunda aralarında meyve konserveleri ile
meyve ve sebze sularının da bulunduğu on altı üründe ihracat iadesi desteği
verilmektedir. Geçen yıl, 2009’da verilen toplam desteğimiz 566 milyon 100 bin
lira olmuşken 2010 yılında 603 milyon liralık bir kaynak aktarılmış durumdadır.
Yine bu çerçevede
ihracat stratejisini hazırladık. Cumhuriyetimizin 100’üncü kuruluş yıl
dönümünde ihracatımızın 500 milyar dolara çıkarılması noktasında üç aşamalı bir
plan gerçekleştirdik. Birinci plan bu yıl, 2010 yılını kapsayacak. 2010 yılı
kısa vadeli programda ihracatın toparlanması ve yeni dünya
koşullarına göre yasal ve zihinsel altyapı hazırlanacak. İkinci aşama,
2011-2013 dönemini kapsayan Orta Vadeli Program döneminde değişim ve dönüşümün
sağlanması olarak öngörülmüş. 2014-2023 dönemini kapsayan üçüncü aşamada ise
ihracatımızda katma değeri yüksek, ileri teknolojiye dayanan ürünlerin ihraç
edildiği bir ihracat yapısına dönüşüm tamamlanmış olacaktır.
Bu çerçevede
özellikle yeni bir başlangıç olarak üzerinde çalışmış olduğumuz ihracat
stratejimizin bir parçası olarak Dış Ticaret Müsteşarlığı, Sanayi ve Ticaret
Bakanlığı, Hazine Müsteşarlığı, Merkez Bankası, Başbakanlık Yatırım Ajansı,
TÜBİTAK, TOBB ve TİM başta olmak üzere sivil toplum kuruluşlarımızla beraber
“ihracata dönük üretim stratejisi değerlendirme kurulu” oluşturulacaktır. Bu kapsamda, ihracata dönük üretim stratejisi kapsamında ara malı
ithalatının azaltılması ve cari açığın düzeltilmesi açısından girdi tedarik
stratejisi çalışması başlatılacaktır ve burada -ki bunlar önümüzdeki birkaç gün
içinde başlayacak çalışmalardır- kritik girdiler için bir veri tabanı
oluşturularak ara malı ithalatının yerine, yerli malı üretiminin yapılması
konusunda önemli bir strateji tespit edilmiş olacaktır.
Yine, burada,
elli dokuz ihracatçı birliğimizi bir “E-Birlik Projesi” kapsamında toplayarak
bütün verilerin tek merkezden işlendiği ve günlük olarak takip edildiği,
güncelleştirildiği bir veri tabanı oluşacak.
Otuz üç ülkeyle
ilgili ülke masaları oluşturduk. Bu ülke masalarında Dış
Ticaret Müsteşarlığından 11 uzman ve uzman yardımcısı, İGEME’den
1 uzman, ihracatçı birliklerinden 1 uzman ve her ihracatçı birliğinden 1
ihracatçı da 14 kişilik bir grupla bütün ülkeleri tek tek
analiz ederek, ithalatlarını, ihracatlarını inceleyerek bizim hangi sektörlerde
potansiyel olabileceğimizi, hangi sektörlerde öne çıkabileceğimizi veya hangi
sektörlerde neden ihracat yapamadığımızı tek tek
tespit ederek buna uygun bir çerçeve geliştirecektir.
Efendim, bu
çerçevede yine, ülke masalarıyla beraber şu anda yetmiş yedi ülkede, yüz
merkezde görev yapan toplam 115 müşavir kadromuz var. Bu çerçevede, 30 ilave
kadro konusu, Plan ve Bütçe Komisyonundan oy birliğiyle, muhalefet-iktidar
partisinin tamamı, tüm milletvekillerimizin -teşekkür ediyorum tekrar
kendilerine- desteğiyle geçmiş ve Genel Kurula gelmiştir. Ümit ediyorum,
inşallah Genel Kurulda da bu sayı artırılınca daha geniş bir çalışma alanına
gireceğiz.
Ayrıyeten, “pazara giriş
komitesi” oluşturuyoruz. “Pazara giriş faaliyetleri çalışma grubu”
oluşturuyoruz ve yine pazara girişi engelleyen konular hakkında özel sektörle
beraber yine bir çalışma ortamına giriyoruz ve bu çerçevede ülkemizin ilk yirmi
ihracatını yapmış olduğu ülke ve potansiyel ülkeleri dikkate alarak gerek müteahhitlik sektörü gerek ihracat sektörüyle ilgili
çalışmalarımızı burada gerçekleştireceğiz.
Dört adet Türk
Ticaret Merkezi yaptık. Bunlar tamamıyla ihracatçı birliklerinin kendi
finansman desteğiyle yapılmıştır ki sizlerin çıkartmış olduğu kanun
çerçevesinde gerçekleştirilmiştir. Pekin, Sofya, Riyad
ve Cidde’de kurulan bu ticaret merkezlerimizi iş adamları, kendi ofisi gibi
kullanabiliyor, randevularını veriyor, gerekirse elemanlarımızın yapmış olduğu
tercümanlık hizmetlerini alıyor, faks ve bütün iletişim imkânlarını da buradan
kullanabiliyor.
Bir diğer
çalışmamız da Sanayi Bakanıyken yapmış olduğumuz girişimci bilgi sistemi sanayi
envanteri, şimdi ihracatçı envanteri çalışmasıyla çok
önemli bir çalışma gerçekleştireceğiz ve bu konuda KOBİ’lerimizi ihracatçı
yapmak istiyoruz, ihracatçı sayısını artırmak istiyoruz. Ve bu çerçevede daha
fazla ihracatçı artırmak ve KOBİ’leri ihracatçı yapmak için de “İhracat
Koçluğu” şeklinde bir programı uygulamaya koyduğumuzu da özellikle buradan
ifade etmek istiyorum. Ve Türkiye'nin hizmet ihracatının artırılması da son
derece önem arz ediyor, gerek lojistik gerek teknik müşavirlik gerek sağlık
hizmetleri, finansal hizmetler, taşımacılık son derece önem arz ediyor.
Bakın, bu hizmet
sektöründe de geçen yıl dünyada yapılan toplam ihracat 3,1 trilyon dolar
olmuştur. Türkiye 32,7 milyar dolar hizmet ihracatı gerçekleştirip, 16 milyar
dolar da hizmet ithalatı gerçekleştirmiştir, müteahhitlik
sektörü ile taşımacılıkta ve lojistikte olmak üzere. Dolayısıyla, Türkiye
hizmet sektöründe yaklaşık 16 milyar dolar ihracat fazlası verir bir yapıya
kavuşmuştur.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; son olarak da bütün sorulara cevap verdikten sonra,
ihracatı gün gün takip ediyoruz, ihracatçı
birliklerimizin yapmış olduğu kayıt sistemiyle beraber. Bu konuda mutlaka
bilgilendirmek açısından veya bu konudaki gelişmeleri sizlere anlatmak
açısından, 1-8 Mart tarihi arasındaki ihracattaki gelişmeleri de sizlere arz
ederek konuşmamı bitirmek istiyorum.
Efendim, 1-8 Mart
tarihleri arasında tarım alanında yüzde 42,4’lük bir artış gerçekleşmiştir,
geçen yılın aynı dönemine göre, yani 2009 yılı 1-8 Martında tarım ihracatımız
226 milyon dolarken, bu yıl sekiz günlük sürede 322 milyon dolar olarak
gerçekleşmiştir.
Sanayi
ihracatımız 2009’un 1-8 Martında 1 milyar 236 milyon dolarken, şu anda, bu yıl,
2010’da 1 milyar 840 milyon dolara çıkmıştır, yani yüzde 48,9’luk bir artış
kaydetmiştir.
Aynı şekilde
madencilik sektörü yüzde 61,5’luk bir artış kaydetmiştir.
Toplam olarak baktığımız zaman, 2009’un 1-8 Martında yaklaşık 1
milyar 495 milyon dolarlık bir ihracat gerçekleştirilirken, 2010 yılı 1-8
Martında bu ihracat rakamı 2 milyar 215 milyon dolara çıkmış, yani
ihracatımızda yüzde 48,2’lik bir artış olmuştur ve bunu, mart ayındaki
ihracatı, aynı şekilde şubat ayındaki aynı dönemdeki ihracatla mukayese edecek
olursak görüyoruz ki yüzde 7’lik bir artış da bir önceki aya göre ihracat
artışı var. Yani ihracatımız -şükürler olsun-
özellikle sanayi ürünleri başta olmak üzere yeniden artış trendine
girmiştir.
Fındık ve
mamullerinde yüzde 77’lik bir artış vardır. Bunun yanı sıra özellikle tekstil
ham maddelerinde yüzde 44,5’luk bir artış, deride yüzde 60’lık bir artış ve
kimyevi maddelerde yüzde 117,5’luk bir ihracat artışı; buna karşılık taşıt
ihracatında yüzde 76’lık bir artış var. Demir ve demir dışı metallerde yüzde
78’lik bir artış var ve bunun yanı sıra demir çelik sektörü bu ay itibarıyla,
mart ayı başlangıcı itibarıyla ilk defa pozitif büyümeye geçmiştir.
İhracatı her gün,
gün gün izleyerek, bu konuda ihracatçılarımızın
ihtiyaç duyduğu her türlü bilgiyi verirken, diğer taraftan da on aylık Bakanlık
yapmış olduğum bu süre içinde 33 ülkeye tam 43 seyahat gerçekleştirdim. Bu
seyahatlerimin birçoğuna zaten çok değerli milletvekillerimiz de katıldılar,
gerek iktidar gerek muhalefet milletvekillerimiz ve kendileri de bu konuda yapmış
oldukları bu ziyaretlerde gerekli katkıyı verdiler ve kendilerine gerçekten
teşekkür etmek istiyorum. Bu yapmış olduğumuz 43 ülke ziyareti, tabii süratle
devam edecek.
Ümit ediyoruz ki,
inşallah, ihracat da 2009 yılı küresel krizinin Türkiye’ye yaşatmış olduğu
kaybı yeniden elde edecektir. Yeniden ihracatta Türkiye’yi lider duruma
getirecek ve mümkün olduğunca ithal yerine yerli üretimi, ara malı olarak yerli
üretimi kullanacak bir yapıya kavuşacağız. Bu yapmış olduğumuz ihracat
stratejisinin de ben bu anlamda önemli çalışmalar getireceğine inanıyorum ve 59
ihracatçı birliği başkanımızla beraber bütün gün, bütün saatler boyunca tek tek konuları analiz ederek, onların karşılaşmış olduğu
sorunların anında çözümü ve yeni öneriler gerçekleştirilmesi, ülke ülke, hatta ülkelerin özellikle…
BAŞKAN – Sayın
Bakan, tamamlayabilirseniz. On dakika ek süre verdim size deminden beri. Diğer
sorular var çünkü.
DEVLET BAKANI
MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Devamla) – Çok teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Son o zaman,
bitiriyorum.
Efendim, konu
ihracat olunca, ne yapayım, hakikaten insanın çok konuşası geliyor.
Şunu çok net
ifade edeyim ki, Çin, Amerika, Kanada ve Almanya’yı ülke bazında değil
eyaletler bazında tek tek incelemeye başladık ve o
kadar çok eyalet var ki, dış ticareti Türkiye'nin dış ticaretinden daha fazla
olan yerlerdir, buralarla ilgili çalışmamız da devam ediyor. Dış Ticaret
Müsteşarlığının elemanlarının sayısının artırılmasıyla beraber, ümit ediyorum,
bu eksiklik de giderilecek.
Bana bu imkânı
verdiğiniz için Sayın Başkanım, zatıalinize teşekkür
ediyorum.
Yüce heyeti ve
tüm milletvekillerimizi saygıyla, sevgiyle, hürmetle tekrar selamlıyor,
teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın
Bakan, bekleyebilirsiniz, oturabilirsiniz; yalnız soruları dinlerseniz, tekrar
cevap vereceksiniz.
Sayın Doğru…
REŞAT DOĞRU
(Tokat) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Hükûmet sorularımıza
biraz geç cevap veriyor, zamanında verse herhâlde güncelliğini korumuş oluruz.
Avrupa Birliği
ülkeleri, üreticileri korumak için şeker mamulü ürünlerine yüzde 200’lere varan
gümrük uygularken, ülkemiz, bu oranı 2005 senesinde yüzde 130’lar civarına
düşürmüştür. Bu durum, şeker pancarı üretimini çok etkilemektedir.
Avrupa Birliği
ülkeleri gümrükleri yükseltirken, biz ülke olarak neden bu oranı düşürdük?
İkinci olarak;
ülkemizin her tarafında olduğu gibi, Tokat ili Kazova,
Kelkit, Zile, Artova ovalarındaki çiftçiler üretimden dolayı yaptıkları
borçları ödeyemiyorlar. Ürünler yeterli para yapmamış, değerinde satılmamıştır.
Bu da evlere icralar gelmesine sebep olmaktadır. Çiftçiler bitmektedir.
Çiftçiler “Devlet borçlarımızı ertelesin, yapılandırsın, ödeyelim.” diyorlar.
Çiftçi, ithal
edilen başta soya ve mısır olmak üzere her ürünü üretmeye taliptir. Hükûmetten destek bekleniyor. Hükûmet
olarak yeni destekler verecek misiniz? Borçlarla ilgili neler yapmayı
düşünüyorsunuz? Eğer destek verilmezse, korkarım önümüzdeki dönemlerde herhâlde
epey çiftçilik ürünlerini de ithal ederiz diyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Sayın
İnan…
MÜMİN İNAN
(Niğde) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın Bakanım,
bugün ülkemizde ve Niğde’mizde yaşayan insanların çok önemli bir bölümü bu
uygulanan yanlış politikalar sonucu ümitsizlik içerisindedir ve hayata karamsar
bakmaktadırlar.
Sosyal hayatın
her alanında sorunlar giderek büyümekte, yapılan anketlerde hayatından memnun
olmayanların sayısı gittikçe artmaktadır. En önemlisi de toplum içerisinde
gittikçe derinleşen bir ayrışma ve kutuplaşmanın baş göstermesidir. Türkiye,
normal seyrinden çıkmış ve anormal bir ortamda başıboş bir durumda
görünmektedir. Türkiye’nin bu ortamdan çıkması ancak millî ve güçlü bir
ekonomik sistemle mümkündür. Şu anda işsizlik almış başını gitmiş ve
üretimsizlik Türkiye’nin en baş belaları hâline gelmiştir.
Bu durumdan
çıkmanın emek vererek, alın teri dökerek, üreterek ve ürettiğini iyi fiyatlarla
satarak mümkün olduğunu belirtmek isterim. Dolayısıyla istihdamı yaratıcı,
üretimi teşvik edici tedbirlerin sonuna kadar desteklenmesini, sanayicinin ve
ihracatçının önündeki engellerin kaldırılması ve ithalattaki kısıtlamaların
giderilmesi için alınabilecek her türlü kanuni çalışmaların yanında
olabileceğimizi Milliyetçi Hareket Partisi adına söylüyor ve çalışmalarınızda
başarılar diliyor, kolay gelsin diyorum.
BAŞKAN – Sayın
Çöllü…
HÜSNÜ ÇÖLLÜ (Antalya) – Efendim, Sayın Bakana dokuz ay sonra da
olsa verdiği yanıt için öncelikle teşekkür ediyorum ve şu katkıyı yapmak
istiyorum: Türkiye, iklimi ve verimli toprakları, çalışkan üreticileriyle,
coğrafyasının sebze ve meyve üretim merkezi hâline gelebilir ama nedense,
sağlıklı bir planlama ve doğru bir yönlendirme yapılamadığı için, bu
potansiyeli değerlendirmediğinizi düşünüyorum.
Bakın,
üretimimizin yüzde 5’ini ihraç edebiliyoruz. Geçen yılın rakamlarına göre
ürünümüzün yüzde 25’ini çöpe atmışız. Antalya’da dönem dönem
ürünler yollara dökülmekte çünkü emeğinin karşılığını alamaz üretici. O zaman,
ihracata özel bir önem vermeli, dönemsel uygulamalar yerine, sistemi sürekli
işletecek kurumsal bir destekleme mekanizması kurulmalıdır; böylelikle hem
üretici kazanır hem de ülkemiz kazanır diyor, teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür
ederim.
Sayın Bakan, size
tam on dakika süre veriyorum, bu 3 sayın milletvekilinin sorularını
cevaplandırmak için.
Buyurun.
DEVLET BAKANI
MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tekrar
yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Efendim,
özellikle şunu ifade edeyim: Ben yazılı soru önergelerine -ki Bakanlık yaptım,
zannediyorum otuz ay oldu- gerek Sanayi Bakanlığım gerek şimdiki Bakanlığım döneminde,
hiçbir şekilde bir tanesine geç cevap vermedim.
REŞAT DOĞRU
(Tokat) – Size söylemedim, diğerlerine söyledim.
DEVLET BAKANI
MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Devamla) – Sözlü soru önergelerine gelince, sözlü soru
önergelerinde de tabii bana sıra bugün geldi yani özellikle dokuz ay ben
bekletmedim. Yani, her zaman için ben sizin sorularınıza amadeyim, her zaman da
bilgim çerçevesinde cevap vereceğimi bir kere kesinlikle ifade etmek istiyorum.
Gerçekten de sizden gelen soruları ben önemsiyorum çünkü bu sorular bizim
çalışmalarımıza bir taraftan yön verirken bizim çalışmalarımıza bir taraftan
nerede eksikliğimiz var, hangi problem var, neleri yapmamız noktasında bizi de
aydınlatıyor. Ben teşekkür ediyorum, sormaya devam ederseniz ben sevinirim.
Ve bunun çerçevesinde
şunu ifade edeyim: Sayın Reşat Doğru’nun bahsetmiş olduğu, özellikle şeker
ithalatı, tarımsal ürünleri konusunda... Tabii, bu şeker konusu, biliyorsunuz
önemli bir konu. Bununla ilgili kararlar, aslında, tamamıyla Şeker Kurulu,
biliyorsunuz Sanayi ve Ticaret Bakanlığıyla ilişkili kuruluş olarak tamamıyla
Şeker Kurulu tarafından alınmış olan kararlardır. Ancak, zaman zaman şeker ihracatçılarımızın gündeme getirmiş olduğu,
işte, üzerinde fazla gümrük olduğu için, bunun ithalatı ve ihracatı noktasında
sıkıntıyla karşılaşmış oldukları görüşünü Şeker Kuruluyla görüştüm ben. Şeker
Kurulunun ifadesi de kendilerinin şu anda yüzde 61’lik bir vergi
uyguladıklarını yani talep ettiklerini, bu kendileri tarafından yapılsa,
tamamıyla serbest bırakılsa, alan, navlun ücretlerinden dolayı yüzde 100’ü
aşabilecek bir maliyete geldiğini ifade ediyorlar. Bu konuda Şeker Kurulunda
olan arkadaşlarımız da görüşmeleri devam ettiriyor. Tabii ki şeker konusunda,
Türkiye'nin maalesef üretim ve üretim fiyatları oldukça yüksektir. Ama bir
taraftan da yerli üretimin mutlaka korunması gerekiyor, bu da hep beraber kabul
ettiğimiz bir hadise.
Efendim, tarım
ürünleri desteği, ihracat desteğine gelince şöyle bir rakam vermek istiyorum.
Aslında ihracatçılardan en çok şikâyet aldığım konuların başında geliyor: Geçen
yıl, ifade ettiğim gibi, 566 milyon liralık bir ihracat desteği, bana verilen,
Müsteşarlığıma verilen destekle yapıldı. 566 milyon liralık
bu verilen toplam desteğin yüzde 70’ini biz tarım ürünlerinin ihracatına
vermişiz ve tarım ürünlerine verilen destek, toplam desteğin yüzde 70’ini
kapsarken, tarım ürünleri ihracatı ise toplam ihracatımızın sadece yüzde
13’üdür ve bu konuda diğer ihracatçılarımız, haklı olarak, verilen ihracat
desteklerinin yüzde 70’ine yakınının ihracatın yüzde 13’ünü oluşturan tarım
ürünlerine verilmesinin haksızlık olduğunu, dolayısıyla sanayinin özellikle
yüzde 80’lere varan bir pay aldığını ve sanayi ürünlerine verilmesi gerektiğini
her fırsatta ifade ediyorlar. Bu çerçeveden hareketle, özellikle tarım ürünleri
ihracatının desteklenmesi, tarım ürünlerinin desteklenmesi ve bu anlamda Dünya
Ticaret Örgütü ve Avrupa Birliğiyle yapmış olduğumuz tabii ki anlaşmalar
çerçevesinde kalmak kayıt ve şartıyla, bu çerçevede yapılan destekleri aslında
Tarım Bakanlığımızla ve bizim Ekonomi Koordinasyon Kurulunda yapmış olduğumuz
görüşmeyle bunları da Tarım Bakanlığının yapabileceği bir mekanizmaya
dönüştürmek istiyoruz. En azından, belki daha yüksek, daha ciddi
rakamlarla Tarım Bakanlığımızın özellikle tarıma yapmış olduğu milyarlar
seviyesindeki -6 milyar lira diye rakamı hatırlıyorum- destekle beraber
bunların da yapılabileceği ve daha fazla bir volüme
erişebileceği tarafımızdan tespit edildi. Bu konuda, Ekonomi Koordinasyon
Kurulunda yapacağımız çalışmalarla tarım ürünlerinin ve tarım ürünleri
ihracatının daha fazla desteklenmesi ve tarım ürünlerinin sanayiyle
entegrasyonunun sağlanması bizim açımızdan son derece önemli, özellikle meyve
suyu, konsantre vesaire başta olmak üzere. Bu
çerçevede, tarım ürünlerine olan ihracat desteği de Tarım Bakanlığı olarak, şu
anda ama bir çalışmadır bu, netleşmiş bir çalışma değildir, böyle bir şekilde
yapma düşüncesi içindeyiz. Bu sene de verilen pay bize 603 milyon liradır. 603
milyon lirayla ihracatımızı, ki 107,5 milyar dolar
Orta Vadeli Program’da hedefimizdir ama biz 111 milyar doların -inşallah-
altına düşmeyecek şekilde bir seferberlik içindeyiz, 111 milyar doların daha
üzerine taşıyabilecek bir ihracat çalışması içindeyiz. Tabii, bunu yapmak için
de ihracatımıza gerekli desteği -biraz evvel saymış olduğum on üç başlıkta-
vermeye devam edeceğiz.
Efendim, bunun
yanı sıra Sayın Mümin İnan’ın bahsettiği konu -ki desteklerine her zaman
teşekkür ediyorum, sizlerden gelecek her türlü desteğe- ihracat konusu
Türkiye'nin konusu, Türkiye'nin meselesi ve gerçekten ihracat, Türkiye'nin bu
geçmiş olduğumuz son yedi yıldaki üretimini artıran, istihdamını gerçekleştiren
ve Türkiye'nin ekonomi sıralamasını düzelten, gerçekleştiren bir ivme olmuştur.
Bugün dünyanın birçok ülkesinde istihdam yaratmanın yolunun ihracatı artırmak
olduğu bütün idareler tarafından bir yerde belirlenmiştir. Biz de aynen -yine
bu yıldan başlamak üzere- ihracatımızın daha fazla artırılmasını, ihracatın
artırılmasıyla beraber sanayi üretimi ve yatırımın artırılması ve istihdamın
artırılmasını hedefledik ve bu zaten rakamlara yansıyor, görüyorsunuz.
İhracatın artış açıklamasının arkasında bu sefer, sanayi ürünleri, sanayi
üretim endeksi ve kapasite kullanım oranlarının birbirine paralel seyreden bir
gelişmesini de izliyoruz. İhracat rakamları arttıkça sanayi üretimi artıyor
birbirine bağlı olarak ve sanayinin, ihracatın dışındaki payının yüzde 80’e
yakın olmasından kaynaklanan bir gelişmedir bu, doğrudur; bu konuda, işsizlik
konusu sadece Türkiye'nin değil, kabul etmek gerekir ki dünyanın başının
belasıdır. Gerçekten, bu konuda İspanya’da çok ciddi sıkıntılar vardır. Evet,
Türkiye'deki işsizlik yüzde 14’lere çıkmıştır ama bu yüzde 14’lerde
Türkiye'deki nüfusun artması, iş gücüne katılım sayısının fazlalaşması… Ben
yirmi yedi yıl sanayicilik yapmış, yirmi yedi yıl boyunca da nitelikli eleman
bulamamış bir eski sanayici olarak bu konudaki temel problemin istihdamın arzı
ile talebi arasındaki dengesizlikten kaynaklandığını ifade ediyorum. Bunun için
de yapmış olduğumuz çalışmada, aktif iş gücü programlarıyla ve ayırmış
olduğumuz kaynaklarla, Çalışma Bakanlığımız tarafından illerde istihdam
kurulları oluşturuldu biliyorsunuz. İllerde odaların, esnaf odalarının bir
araya gelerek ve ilin yetkililerinin bir araya gelerek hangi ilin hangi istihdam
konusunda talebi olduğu ve buna uygun bir arzın sağlanmasıyla, işsizlik
üzerinde bunun çok önemli bir etki yapacağına inanıyorum. Çünkü gitmiş olduğum
organize sanayi bölgelerinde, gitmiş olduğum sanayi sitelerinde, girişlerinde
hâlâ ciddi manada eleman arandığını… Benim eski firmamda -ki kardeşlerime
devrettim siyasete girdikten sonra- bile şu anda nitelikli eleman arayışında
olduğunu kendi kardeşim ifade ediyor. Gazete ilanlarına bakın, eleman…
Türkiye’de -dediğim gibi- istihdamın arzı ile talebini buluşturmak zorundayız,
tabii ki bu da bizim yapacağımız çalışmalarla. Yani, ben topu başka yere atmak
için söylemiyorum, ama bunun kesin çözümünün -tabii ki bugünden yarına hemen
çözülebilecek bir konu değil- mesleki eğitim ve ihtiyaç duyulan alanlarda arz
yapılmasıyla beraber bir nebze olsun çözülebileceği kanaatindeyim.
Sayın Çöllü’nün bahsetmiş olduğu konuyla… Yine, aynen, biraz
evvel Sayın Hocama, Sayın Doğru’ya vermiş olduğum cevapta olduğu gibi, tabii ki
tarımsal ürünlerin desteklenmesi ve Türkiye’de tarımsal ürünlerin üretiminin
yapılması ve bunların ihracatının yapılması, ihracatıyla beraber sanayi entegrasyonunun yapılması, üretim açısından, istihdam
açısından, ihracat açısından büyük rol oynamaktadır. Bunu –dediğim gibi- Tarım
Bakanlığımızla yeni yapmış olduğumuz çalışma çerçevesinde daha geniş bir
şekilde ele alarak… Tabii ki ihracatından sorumlu yine mevki ve yer olarak
gerek benim Müsteşarlığım gerek bana, benim Bakanlığıma bağlı Müsteşarlık
olarak bu konudaki çalışmalarımızı yapıyoruz ancak tarım ürünlerinde, biraz
evvel bahsettim, verilen desteklerde elimiz kolumuz tabii ki çok sağlam, çok
rahat değil. Gerek Dünya Ticaret Örgütünün bu alanlarda koymuş olduğu
kısıtlamalar var gerek Avrupa Birliğinin, Gümrük Birliği Anlaşması’ndan
kaynaklanan anlaşmalar var; bu çerçevede bunlar dikkate alınacak.
Burada tek bir
problem, bize geçmişten beri gelen en büyük problem şudur: Avrupa Birliğiyle
Gümrük Birliği Anlaşması yapılırken maalesef bu konuda biz Gümrük Birliği
Anlaşması’na, Avrupa’nın üçüncü ülkelerle yapmış olduğu anlaşmalara Türkiye’nin
taraf olmasını koymamışız. 1 Ocak 1996 yılında bu anlaşma yapılırken, bu
anlaşmaya bu madde konulmadığı için bugün Avrupa Birliği ülkelerle serbest
ticaret anlaşmasını yapıyor ve ancak biz, Avrupa Birliği serbest ticaret
anlaşması yaptıktan sonra devreye girebiliyoruz. Şu anda Türkiye, 12, Avrupa
Birliği, EFTA, artı 12 ülkeyle serbest ticaret anlaşması yapmıştır ancak, 1
Ocak 1996’da konulmayan bu hükümden dolayı maalesef bugün Avrupa Birliğinin
arkasından resmen nal topluyoruz ve haksız rekabet var.
Bakın, Meksika
2000 yılında Avrupa Birliğiyle serbest ticaret anlaşması yaptı, sene 2010,
aradan geçen on yıla rağmen biz hâlâ müzakereleri başlatamadık, Meksika kabul
etmiyor. Aynı şekilde Cezayir 2005 yılında bu anlaşmayı yaptı, Serbest Ticaret
Anlaşması’nı Avrupa’yla, biz beş yıldır nal topluyoruz ve yapamıyoruz.
Dolayısıyla Avrupa’nın ürünü Cezayir’e, Meksika’ya çok düşük tarifelerle, hatta
gümrüksüz girerken, maalesef, bizim ürünlerimiz, serbest ticaret anlaşması olmadığı
için, yüksek gümrüklerle giremiyor.
Cezayir’in
ithalatına baktığımız zaman yüzde 44’ü Avrupa mallarından, yüzde 4’ü sadece
Türk ürünlerinden müteşekkil. Bu çerçevede bunu da Avrupa Birliği nezdinde
yeniden görüşüyoruz, yeniden onlarla tartışıyoruz. İnşallah, bu konudaki kapıyı
da açarsak, Serbest Ticaret Anlaşması’na, Avrupa’nın yaptığına ben de aynı gün
taraf olursam, zannediyorum, bu da önemli bir etki getirecektir.
Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; tekrar teşekkür ediyor, yüce heyeti saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Bakan.
Sayın
milletvekilleri, 1, 2, 4, 6, 7, 8, 9, 13, 19, 23, 44, 134, 184, 244 ve 311’inci
sıralardaki sözlü soru önergeleri cevaplandırılmıştır.
Birleşime on beş
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 17.31
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 18.01
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Harun TÜFEKCİ
(Konya)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 70’inci Birleşiminin İkinci Oturumunu
açıyorum.
Alınan karar
gereğince diğer denetim konularını görüşmüyor ve gündemin "Kanun Tasarı ve
Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına geçiyoruz.
1’inci sırada yer
alan, Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu'nun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu
(1/324) (S. Sayısı: 96)
BAŞKAN - Komisyon?
Yok.
Ertelenmiştir.
2’nci sırada yer
alan, Türk Borçlar Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu'nun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
2.- Türk Borçlar Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu
(1/499) (S. Sayısı: 321)
BAŞKAN - Komisyon?
Yok.
Ertelenmiştir.
3’üncü sırada yer
alan, Milletlerarası Para Fonu ile Milletlerarası İmar ve Kalkınma Bankasına
Katılmak İçin Hükümete Yetki Verilmesine Dair Kanuna Ek Milletlerarası Para
Fonu Ana Sözleşmesinde Değişiklik Yapılmasına İlişkin Belgelerin Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu'nun
görüşmelerine başlayacağız.
3.- Milletlerarası Para Fonu ile Milletlerarası İmar ve
Kalkınma Bankasına Katılmak İçin Hükümete Yetki Verilmesine Dair Kanuna Ek Milletlerarası
Para Fonu Ana Sözleşmesinde Değişiklik Yapılmasına İlişkin Belgelerin
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu
Raporu (1/761) (S. Sayısı: 458)
BAŞKAN –
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
4’üncü sırada yer
alan, Milletlerarası İmar ve Kalkınma Bankasının Ana Sözleşmesinde Değişikliğin
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu
Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.
4.- Milletlerarası İmar ve Kalkınma Bankasının Ana
Sözleşmesinde Değişikliğin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/786) (S. Sayısı: 460)
BAŞKAN –
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
5’inci sırada yer
alan, Sebze ve Meyve Ticaretinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun Tasarısı ile
Avrupa Birliği Uyum, Tarım, Orman ve Köyişleri ile
Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonları
raporlarının görüşmelerine başlayacağız.
5.- Sebze ve Meyve Ticaretinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun
Tasarısı ile Avrupa Birliği Uyum, Tarım, Orman ve Köyişleri
ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonları
Raporları (1/743) (S. Sayısı: 471) (x)
BAŞKAN -
Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Komisyon raporu
471 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.
Sayın milletvekilleri,
alınan karar gereğince, bu tasarı İç Tüzük'ün 91'inci maddesi kapsamında temel
kanun olarak görüşülecektir. Bu nedenle, tasarı, tümü üzerindeki görüşmeler
tamamlanıp maddelerine geçilmesi kabul edildikten sonra bölümler hâlinde
görüşülecek ve bölümlerde yer alan maddeler ayrı ayrı
oylanacaktır.
Tasarının tümü üzerinde gruplar adına söz isteyen: Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına İzmir Milletvekili Sayın Mehmet Ali Susam, Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına Edirne Milletvekili Sayın Cemaleddin
Uslu, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Trabzon Milletvekili Sayın Mustafa
Cumur, Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına Hakkâri
Milletvekili Sayın Hamit Geylani.
Şahıslar adına:
Yozgat Milletvekili Sayın Abdulkadir Akgül, Antalya Milletvekili Sayın Tayfur Süner.
İlk söz
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İzmir Milletvekili Sayın Mehmet Ali Susam’a
aittir.
Buyurun Sayın
Susam. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
MEHMET ALİ SUSAM (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sebze ve Meyve
Ticaretinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun Tasarısı’yla ilgili Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına görüşlerimizi belirtmek üzere söz aldım. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Öncelikle, bu
yasayla ilgili görüş ve önerilerimizi belirtmeden önce, bu yasayla ilgili
önemli çalışmalara katkı koyan hem Komisyonun hem alt komisyonun çalışmaları
nedeniyle kendilerine teşekkür ediyorum.
Tabii ki bu
yasanın genel itibarıyla her aşamasında grup olarak da katkılarımızı koymaya
çalıştık. Bu yasa çok önemli bir yasa. Bu yasa, üreticiden tüketiciye kadarki
zincirde üretici, üretici birlikleri, kooperatifler, taşıma, ambalaj, depolama,
buzhane, bu işin satımıyla uğraşan pazarcı, lokantacı, market ve en sonunda
büyük halk kesimini ilgilendiren bir yasa. Meyve ve sebze
Türkiye’de her yaşayan insanın çok ciddi şekilde ilgisini çeken ve bu konudaki
düzenlemeleri yakından takip ettiği bir olay. Bu anlayışla sebze ve
meyvenin her aşamasında olayı derinlemesine incelemek ve bu yasada her kesimin
ortak çıkarlarını yakalamak ve ortak çıkarlarını uyuşturma noktasındayız. Tabii
ki bu noktada üretici ile tüketici birinci öncelikle bu yasanın ana unsurları
hâlinde kendini göstermektedir.
(x)
471 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
Ülkemizde meyve
ve sebze ticaretinin toplam değeri yaklaşık 42 milyon ton civarında. Bunun 27
milyon tonu sebze olarak, 15 milyon tonu da meyve olarak kendini gösteriyor.
Ticaretin yüzde 5’i ihracat olarak toplam mal değeri içerisinde yer alıyor ve
geri kalan yüzde 95 oranın yaklaşık yüzde 25’i zayi olan bir noktada. Geriye
kalan malın da bir kısmının hallerde, bir kısmının da serbest ticaret
içerisinde satışı yapılıyor.
Bakanlığın bu yasayı hazırlarken temel mantığı, hallerin bugüne
kadar yönetildiği yasal düzenlemelerde piyasanın istediği kuralları yerine
getirmede yetersizlikler doğduğu, özellikle 552 sayılı Kanun Hükmündeki
Kararname’de yönetilen son yapının eksiklikler barındırdığı, piyasada rekabeti
yaygınlaştırmaya yönelik bir yapının olması, tekelleşme var olduğu ve bu
tekelleşmenin ortadan kaldırılması gerektiği gibi bazı gerekçelerle, hallerin
modernizasyonu, ürünlerin ve üreticilerin hal ve üretici pazarlarında daha iyi
temsil edilmesi ve malların kimliğinin olması, gıda güvenliğinin olması,
hallerin modernizasyonuyla birlikte üreticinin elinden çıkan malın tüketiciye
giden aşamasında düzenlemelerin ve değerlendirmelerin iyi yapılması
noktasındaki düşünce tarzıyla hazırlandığı, Bakanlığın sunuş konuşmalarında da
gösterilmektedir. Bu tespitler, katılınmayacak ve üzerinde ortak fikir oluşturulmayacak
düşünceler değildir. Biz de bu anlamıyla bunlara katılıyoruz, ancak Bakanlığın
Avrupa Birliğine uyum sağlama aşamasında bu işleri yaparken, bu meydana
getirdiği tasarıda çok önemli bir eksiklikle karşı karşıyayız. Bu tasarıda
üretici, Avrupa Birliğinin normlarına uygun bir örgütlenme anlayışı içerisinde
değil. Türkiye’de üretici birlikleri yeteri kadar oluşmuş durumda değil.
Üretici, malı üretim aşamasından önce başlayarak, üretim aşamasında ve pazara
sunuş aşamasına kadar örgütlü bir güçle piyasanın ve fiyatın oluşmasına katkı
koyabilecek güçlü bir organizasyon içerisinde değil. Üreticinin bu noktadaki
eksikliği, doğal olaraktır ki, bu yasayı yaparken
piyasada oyuncularla üretici arasındaki dengede üreticiyi destekleyen bir
anlayış içerisinde olmalıdır.
Avrupa Birliğinde
tarım politikaları oluşturulmuş ve oluşturulan bu tarım politikalarında üretici
birlikleri çok önemli yer almıştır. Maalesef bizim ülkemizde üreticiler “küçük
çiftçi işletmeleri” şeklinde büyük oranda örgütlendikleri için bunların bu
aşamada organize bir şekilde piyasada fiyat oluşturma şansları yoktur.
Bakanlığın tarım
politikalarına da baktığınızda, üretimin desteklenmesi konusunda çok önemli
katkılar koyduğunu söylemek mümkün değildir. Üretimi teşvik eden bir tarım politikası,
Hükûmetin, yoktur. Buna son 2010 yılı bütçe
rakamlarıyla baktığınızda, 2010 yılında 286 milyarlık harcama kalemleri olan
bütçede faize ayrılan kalem 56 milyar, tarım desteklenmelerine ayrılan para 5,6
milyar. Yani bu bütçeden 10 birim faize para giderken 1 birim üreticiyi
desteklemeye gitmektedir ve bu anlayışla Türkiye’de üreticiye verilen desteğin
eksikliği nedeniyle üretici hem üretim aşamasında hem de pazar aşamasında Hükûmet tarafından tarım politikaları açısından iyi bir
desteğe tabi olmadığı için, maalesef, sıkıntı içerisindedir.
Bu yasada Hükûmetin üreticinin örgütlü üretici birlikleriyle
desteklenmesi için yaptığı tek şey vardır:
1) Hallerde ve
üretici pazarlarında üretici birliklerine ve üreticiye yüzde 20 kontenjan
koyması,
2) Üreticinin
hale gönderdiği üründe üreticinin alacağının tahsil edilmesinde, kurulmuş olan
hal hakem heyetleri vasıtasıyla tahsilatta çıkan
zorlukların üretici lehine güvence altına alınmasıdır.
Bu iki nokta,
bizim açımızdan da katıldığımız ve desteklediğimiz bir noktadır ancak
üreticinin üretici pazarlarında ve hallerde yüzde 20 kontenjanı kullanamaması
ihtimali değerlendirilmiş ve “O noktalarda diğer taliplilere bu yerler
verilir.” denmiştir. Neden bu nokta konmuştur? Neden üreticiler halde ve
üretici pazarlarında yüzde 20’lik bir yer bulamamaktadırlar? Çünkü,
üretici örgütlü bir güç olarak ne halde ne de üretici pazarında kendini temsil
edebilecek noktada değildir. Geçmiş Yasa’da da, aynı şekilde, hem üretici
pazarlarında ve hem halde üreticiye ayrılmış yerler vardı. Ama,
bunlar, yine, üreticiler tarafından, maalesef, doldurulamamıştır. Bunun nedeni
Türkiye’de üreticinin güçsüz olmasıdır.
İkinci bir olay:
Üreticiye, bu süreç içerisinde, piyasada hal dışındaki unsurların devreye
girmesi noktasında bu kanunun verdiği imkândır. Bu kanun, eskiden hale giren
malların bundan sonra hale girmeden bildirim yapılarak, yüzde 2 rüsum ödeyerek
alım satımını yapmaya imkân vermektedir. Belki de bu yasa tasarısının en önemli
farklılıklarından bir tanesi budur. Yani tekelleşmeyi, hale girmeyi azaltarak,
piyasada marketlerin, büyük tüccarın veya hal dışı komisyoncuların bu işi
yapabilmesinin önünü açmaya yönelik önemli imkânlar sağlamaktadır. Bu konuda
getirilen bu düzenlemenin anlatımında da, Bakanlık “Piyasada bir tekelleşme var,
herkes hale girmek zorunda kalıyordu. Avrupa Birliğinde de mallar büyük oranda
zincir mağazalarda satılıyor. Onun için, biz, hale bildirim dışında hiçbir
zorlama getirmeden serbest pazar içerisinde piyasanın oluşmasını sağlayalım.”
diye bir mantık içerisinde gelmiştir. Bu, ilk görünüşte haklı, doğru görülen
bir mantık olabilir ancak meyve ve sebzede bugün piyasayı oluşturan, piyasanın
fiyatını oluşturan üreticiler değil, büyük oranda pazara hâkim olan güçlerdir.
Bunun neden böyle olduğunu sizler de yaşayarak görürsünüz. Dönem
dönem üreticinin tarlada döktüğü ürünün İstanbul’da,
İzmir’de, Ankara’da çok yüksek fiyatla satıldığını görünce, neden tarlada
dökülen ürün şehirde bu kadar pahalı diye isyan edenlerin altında yatan neden,
üreticinin ürettiği malı pazarlama aşamasına kadar getirme organizasyonundan
yoksun olması, pazara hâkim olanların aldıkları malı pazara hâkim olmanın
verdiği güçle istedikleri gibi pazarlayabilme şansına sahip olmalarıdır. Bugün
bu yasayla böyle bir imkân oluşma ve böyle bir tehlike oluşma noktasına
gitmektedir.
Bugün Bakanlığın
hazırladığı sunumda, örnek aldıkları Avrupa Birliğinde yüzde 70 oranda mallar,
zincir mağazalar ve büyük alışveriş merkezlerinde satılmaktadır. Bakanlığın
görüşü şudur: “Ben kayıt dışılığı önleyen bir kontrolü yapamıyorum. Ben kamu
denetimini bu yasada, geçmiş yasalarda da istediğim gibi kullanamıyorum ve
sonuçta yüzde 70 kayıt dışılık var. Bu kayıt dışılığı nasıl önlerim? Büyükler
bu piyasaya girip iş yaparsa onlar zaten kayıt içerisindedir. Kayıt içerisinde
oldukları için, ben bu işin ticaretini büyüklere aktarırsam, o zaman ben
piyasada kayıt dışılığı önlemiş olurum.” mantığı vardır. Bu
ise, kayıt dışılığı önleme anlamında başlanan yolda, sonuç itibarıyla pazara
egemen olan büyük güçlerin nasıl marketçilikte küçük esnafı devre dışı bırakıp
büyük bir güç elde edip üreticiler üzerinde baskı oluşturup fiyatı istedikleri
gibi oluşturdukları, onların üzerlerinden ciddi yükler ve bedeller alarak para
kazandıkları gibi, yakında, bu yasa eğer büyük bir piyasa kontrolü, büyük bir
denetim olmazsa, üreticinin üzerinde pazara hâkim olmanın vermiş olduğu güçle,
pazarda bu gücün verdiği güçle üreticiden istediği fiyata malı alabilme
noktasına gelecektir. Bizim bu yasada en büyük çekincemiz, en büyük
karşı çıktığımız noktaların başında bu gelmektedir.
Yavaş yavaş bu yasada haller devre dışı kalacaktır çünkü halin
rüsum gelirleri azaltılmıştır. Özel sektörün hal yönetimindeki ve hal kurma
yetkileri artırılmıştır ve hallerin yap-işlet-devret modelleriyle
özelleştirilmesinin önü açılmıştır. Rüsumu azalmış, yükü ağır gelen ve
belediyelerin şu an içinde bulundukları koşullarda mali imkânsızlıkları
nedeniyle hem hallere yatırım yapmaktan vazgeçer hem de halleri özelleştirme
noktasına giderek, giderek bu piyasayı kamu denetiminden uzaklaştırıp büyük
oranda serbest pazarın insafına terk eden bir noktaya gelecektir. Burada en
büyük tehlike budur. Bu anlamıyla, biz bu yasa çıkarken Bakanlığa bu konuda
uyarıyı yapmayı ve bu Meclisin huzurunda kamuoyuna bu konudaki uyarıyı yapmayı
bir görev biliyoruz. Giderek Avrupa Birliğinde var olan, pazardaki satılan
malın yüzde 70’ine hâkim olan zincirler bizde de olacaktır.
“Peki, Avrupa
Birliğinde böyle, biz Avrupa Birliğine girmek istemiyor muyuz, neden buna karşı
çıkıyorsunuz?” derseniz, Avrupa Birliğinde o pazarda yüzde 70’i satan güçler
karşısında üretici örgütlü bir güce sahip. Bakın, Fransa’da satılan narenciyeyi
beş tane firma alıyor ama bütün narenciye, üretici birlikleri ve kooperatifler
vasıtasıyla satılıyor. Yani piyasayı belirlemede üretici birlikleri kendi
kaderine terk edilmiş noktada değil, onlar gerekirse pazarlamayı yapabilecek
noktada güçlü olma durumundalar ama Türkiye’de üretici birlikleri bu anlamıyla
güçlü değil. Onun için, güçlü, pazara hâkim bir grubu kendi başına bıraktığınızda
o üreticiyi, hele hele finansmana erişmesi zor, ürünü
ekmeden önce paraya ihtiyacı olan, nereye satacağı konusunda kendisini bilgili
hissetmeyen üreticiyi, bugün giderek ciddi bir şekilde bu güçlerin karşısında
çaresiz ve tek başına bırakabilirsiniz. Bu anlayışla bu konunun altını çizmek
istiyoruz. Bizim bu yasadaki en büyük sıkıntımız budur.
Bu yasa aynı
şekilde “Avrupa Birliği normlarına göre hazırlandık.” demelerine rağmen Avrupa
Birliği tarafından da benzer çekinceler dikkate alınarak şu değerlendirme
yapılmıştır şubat ayında: Avrupa Birliği Genel Sekterliği, Avrupa Birliği uyum
yasası çerçevesinde bu çıkan yasanın Avrupa Birliğine uyumu sağlamadığı, sadece
ülkede ulusal bazı ihtiyaçlara cevap verdiği raporunu vermiştir. Yani Avrupa
Birliği de bu çıkan yasadan memnun değildir. Bunun nedeni nedir? Bunun nedeni
bizde bu yasa çıkarken, az önce söylediğim gibi üreticinin örgütlü olmadığı,
hallerin gücünün giderek azaldığı, Avrupa’da var olan hallerdeki kamu
yönetiminin giderek özel sektöre devredildiği şeklindedir. Bakınız, Bakanlık
burada hazırlık yapmış, Almanya’dan, Amsterdam’dan, Londra’dan ve Paris
hallerinden örnekler vermiş. Bütün hepsinin hal
yönetimlerinde etkin olan yapı, kamu yapısı; belediye, devlet ve oradaki
örgütlü güçlerin ortak yapılanması veya sadece belediye-kamu yapılanması. Eğer
bu işin içerisinden kamuyu çekip alırsanız, kamu denetimini etkin kılmazsanız,
bir süre sonra “serbest pazar oluşturuyorum” adı altında başladığınız süreç,
sizi büyük satın alma gücüne sahip olanların küçükleri ve üreticiyi ezdiği bir
noktaya götürme noktasında olacaktır.
İkincisi, bu
yasanın adında, sebze meyvenin dışında, piyasada derinliği olan malların
satılabilmesi adına yasanın adında da değişiklik yapılmıştır. Bu değişiklik de
Avrupa’daki örneklerine bakılarak yapılmaya çalışılmış ancak bu yasada
Türkiye’deki var olan bazı yapılar atlatılmıştır. Türkiye’de gıda sektöründe
uzun sürelerdir var olan gıda çarşıları, borsalar, ürün borsaları ciddi şekilde
bir güç olarak kendilerini hissettiren noktadadır. Bu anlamıyla bu yasada
ağırlık, sebze ve meyvenin yer aldığı ve kamu denetiminde üretici birliklerinin
pazara egemen olabileceği kanalların açık olduğu, üreticilerin desteklendiği
bir yapıda olmak zorundaydı.
Bu anlamıyla bu
yasaya genel çerçevesinde destek verirken, genel çerçevesinde kabul oyu
kullanırken, üreticinin kendi kaderine terk ettiği bir tarım politikası,
üreticinin pazara egemen olamadığı bir hal yasası ve “serbest rekabet” adı
altında kamu denetiminden ve kamunun etkinliğinden uzaklaştırılan bir pazarlama
anlayışının egemen olması nedeniyle eleştirilerimizi burada belirtmek
durumundayız.
Değerli
arkadaşlarım, burada pazarcıların ve market, lokanta ve restoran gibi
işletmecilerin...
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
MEHMET ALİ SUSAM
(Devamla) - ...hak ve menfaatlerinin korunabilmesi noktasında da yine onların
örgütlü güçlerinin devreye sokulması olumlu bir çaba olarak görülmelidir. Ancak
burada sadece yapılan, hal hakem heyetlerinde bu kuruluşların temsilcilerinin
görüş belirtmesi noktasında komisyonlarda yer alınmasıdır.
Genel çerçevede
söylediğimizde, özünde itirazlarımız, üreticinin örgütlü olmadığı, serbest
pazar adına büyük güçlerin tekel oluşturabileceği çekinceleriyle birlikte,
genelinde yapılan düzenlemelere komisyonlarda verdiğimiz katkıları burada da
-bazı değişiklik önergeleriyle- vererek bu yasanın çıkıp piyasada hızla
üreticinin malının değerlenmesi, tüketicinin hak ettiği fiyatla daha ucuza,
kaliteli, nereden aldığını bildiği ve sağlıklı, hijyen
koşullarda ürün almasını sağlayacak bir yasanın oluşmasına katkı koymaktır.
Bu duygularla,
huzurlarınızı saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Susam.
Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına Edirne Milletvekili Sayın Cemaleddin
Uslu. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
CEMALEDDİN USLU (Edirne) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte
olan 471 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın geneli üzerinde Milliyetçi Hareket
Partisinin görüş ve önerilerini belirtmek üzere söz aldım. Sizleri saygılarımla
selamlıyorum.
Konuşmama
başlarken, Hakkâri’nin Şemdinli ilçesinde PKK terör örgütü tarafından döşenen
mayının patlaması sonucunda 1 askerimizin şehadeti ve
3 askerimizin yaralanmasıyla vuku bulan elim hadisenin hepimizi yüreğimizden
yaraladığını belirtmek istiyorum. Ayrıca, Elâzığ ilimizin Karakoçan ve
Kovancılar ilçelerinde meydana gelen ve 57 vatandaşımızın hayatını
kaybetmesine, çok sayıda vatandaşımızın ise yaralanmasına neden olan depremin
üzüntüsü içerisindeyiz. Terör saldırısında şehit olan Mehmetçik’imize ve bu
doğal afette hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Cenabıallah’tan
rahmet, yaralılara acil şifalar, milletimize başsağlığı diliyorum.
Değerli
milletvekilleri, bu yasa tasarısı toplumun tamamını ilgilendiren önemli bir
tasarıdır. Yaş sebze ve meyvenin hem üretimi hem ticareti ve
hem de tüketimi, bu ürünlerin üretimiyle uğraşan üreticileri, üretici
kooperatifleri ve birlikleri, taşıyıcıları, aracı ve komisyoncuları, toptan ve
perakende çalışan tüccarları, dış satımcı ve dış alımcıları, yerel ve merkezî
kamu kurumlarını ve en önemlisi, bu ürünlerin tüketicisi konumunda geniş halk
kitlelerini çok yakından ilgilendirmektedir.
Toptancı halleri
Türk üreticisinin yıllar önce tanıştığı ve ürünlerini paraya çevirdiği
borsalardır. Eski deyimiyle burada faaliyette bulunanlara “kabzımal” denilerek,
hukuk dilimizdeki “ahzükabz” yetkisi verilen kişi olarak literatürümüze
giren bu meslek, yıllar önce hal komisyonculuğu şeklinde devam etmektedir.
Böyle bir sisteme neden gerek duyulduğunun çok kişi tarafından merak edildiği
görülmektedir.
Konuyu kısaca
özetlemek gerekirse, Türkiye resmî verilere göre 43-45 milyon ton sebze ve
meyve üreten büyük bir ülkedir. Dünya sebze üretimindeki payı yüzde 5, meyve
üretimindeki payı yüzde 3 seviyelerindedir. Sebze ve meyve, raf ömürleri çok
kısa olan ve anında satılarak tüketiciye ulaştırılması gereken gıda maddeleri
grubunun en üst sırasında yer almaktadır. Mevsiminde bu ürünleri satın alarak
depolamaya imkân bulunamadığı için, günlük olarak borsada bu malların hem
fiyatlarının belirlenmesi hem de satışının bir an önce yapılmasından başka çare
bulunamamıştır. Bilinmesi gereken çok önemli bir nokta da, sebze ve meyvenin
maliyet esasına göre değil de borsada oluşan günlük fiyata göre satılıyor
olmasıdır. 2008 yılı fiyatlarıyla 40 milyar TL seviyelerinde bir işlem değeri
oluşmuştur. İşte bugünkü şekliyle toptancı hallerinin böylesine önemli bir
fonksiyon üstlendikleri de zamanla anlaşılmıştır.
Türkiye, sahip
olduğu uygun toprak ve iklim koşulları sebebiyle, sebze ve meyvede çeşitlilik
ve üretim miktarları yönüyle Avrupa Birliğinin rekabet edemeyeceği ülkelerin
başında gelmektedir. Üretilenlerin acilen pazarlanması ve paraya çevrilmesinde
yıllardır hizmet veren toptancı halleri, borsa görevini başarıyla yerine
getiren yerler olmuştur.
Toptancı halleri,
kamuoyunda bilinenin aksine, komisyonculara değil üreticilere ve üretici malını
pazarlayan ticaret erbabına çok gerekli olan bir mahaldir, üretici mallarının
fiyat bulduğu yerlerdir. Bu malların fiyatları günlük arz ve talebe göre
belirlenmekte, maliyet unsuru dikkate alınmamaktadır. Bu gerekçe bile toptancı
hallerinin mutlaka faal olmasını gerektirmektedir. Sebze ve meyveler raf ömrü
çok kısa olan mallardır. Alım satımlarının mutlaka gününde ve kısa sürede
yapılması zorunludur. Bu sebeple sebze ve meyvelerin çevre ve insan sağlığı
düşünülerek ayrı bir mahalde toplanması ve alım satışlarının özel yerlerde
yapılması çok önemlidir. Türkiye’nin yıllık 45-50 milyon tonluk üretimi
düşünüldüğünde toptancı hallerine kesinlikle ihtiyaç bulunduğu görülecektir.
Türk çiftçisi
küçük ölçekli arazide işleyerek üretim yapmaktadır. Tasarıyla öngörülen husus,
zincir marketlerin büyük üreticiler yaratıp küçük üreticileri kendi arazilerinde
veya büyük tarımsal sanayi kuruluşlarında çalışır duruma getirmesi olmamalıdır.
Türk çiftçisi bu duruma düşürülmemelidir.
Değerli
milletvekilleri, bir konuya da dikkatlerinizi çekmek istiyorum. Bütün ülkelerde
olduğu gibi ülkemizde de tarım ürünlerini uzun yıllardan beri desteklediğimiz
bilinmektedir. Bu amaçla çeşitli organizasyonlar kurulmuş ve devlet bu
kuruluşlara ürün satın alma, işleme ve pazarlama görevleri vermiştir. Örnek
olarak Toprak Mahsulleri Ofisi buğday ve diğer tahılları, tarım satış kooperatifleri
birlikleri on beş civarında tarım ürününün destekleme alımları, işletilmesi ve
pazarlamasını üstlenmişlerdir. Devlet, bu kuruluşları, üreticiye ve tüketiciye
olan görevlerini yerine getirebilmeleri için mevzuat düzenlemeleriyle
desteklemiştir. Uzun yıllar, bu kuruluşlar, destekleme alımları sebebiyle görev
zararlarıyla karşılaşmış, bu zararlar da bir şekilde hazinece üstlenilmiştir.
Dikkatinizi çekmek isterim, bu zararlar devletin siyaseten verdiği kararların
neticesinde oluşmuştur. Bugün Hükûmetin kenara
attığı, ilgilenmediği ve zor durumda olan bu kuruluşlar da ne yazık ki batma
noktasına getirilmişlerdir.
Türkiye’de
devletin doğrudan hiçbir desteğinin bulunmadığı ürünlerin başında sebze ve
meyveler gelmektedir. Bu sektör yıllardır kendi imkânlarıyla milyonlarca ton
sebze ve meyve üretmekte, yeni çeşitler geliştirmekte, milyonlarca üreticimiz
ürettiklerini toptancı hallerinde paraya çevirmekte ve her geçen gün üretim
alanları büyümektedir.
Kapalı seralarda,
çok küçük alanlarda başlayan örtü altı üretim bugün çok büyük sanayi tesisleri
hâline gelmiş ve yılın on iki ayı üretim yapılmaktadır. Bu sektörde ürünlerin
satın alınması, işletilmesi ve pazarlanmasında devletin 1 lira desteği yoktur.
Toptancı hal sistemi, başarıyla, yıllardır bu sektörü Türkiye’nin üretim ve
ihracat lokomotifi yapma gayretindedir. Her ne olduysa, ülkemizde mantar gibi
biten ve şehir merkezlerini, hatta ara sokaklara kadar ülkemizi işgal eden
perakende zincirlerin para kazanma hırsı küçük esnafımızı bitirmiş, birçok
işyeri kepenk kapatarak yerini bu zincir mağazalara terk etmiştir.
Bugün kapanan iş
yeri sayısı ve işsizliğin geldiği seviye ortadadır. İşte bu yüzden bu yasa
tasarısı da toplumda zincir mağazalarla ilgili bir yasa tasarısı gibi
algılanmış ve haklı tepkilere sebep olmuştur. Bugün burada tartışılan bu
tasarı, genel gerekçesinde ifade edilen hususların yanında, yabancı zincir
gruplarının üreticilerimizden direkt mal alabilmelerinin yolunu açmaya yönelik
olduğu izlenimini vermektedir. Eğer ki temel amaç kayıt dışı ticareti önlemek
olsaydı, bunun için yeni bir kanuna gerek yoktu. Mevcut düzenlemelerle de kayıt
dışı ticaret pekâlâ önlenebilirdi.
Yıllardır Dünya
Bankası ve IMF direktifleri doğrultusunda şekil verilmeye çalışılan tarımsal,
ekonomik ve ticari kuruluşlarımızın ve oralarda çalışanların durumları
ortadadır. Kredi vermek için özellikle kendi kuruluşlarımızı yıkan bu
zihniyetin son kalesi çok sayıda küçük üreticimize hizmet veren toptancı
halleri olmamalıdır. IMF ve Dünya Bankasının el attığı hiçbir kurumumuz ayakta ka-lamamaktadır. Dün FİSKOBİRLİK,
bugün TARİŞ ve diğer birlikler batma noktasındadır.
Toprak Mahsulleri
Ofisinin hâli ortadadır. Asli görevi dururken fındık alımıyla görevlendirilen
Toprak Mahsulleri Ofisi ciddi zararlara uğratılmıştır. Üreticimize hizmet
verecek bir tane kuruluşumuz kalmamıştır. Özelleştirilen devlet kurumlarından
atılan binlerce işçi sokakta hak arama eylemlerini sürdürürken, tarımdan
uzaklaştırılacak milyonlarca küçük üreticiyi bu devlet nerede istihdam
edecektir?
Değerli milletvekilleri,
Milliyetçi Hareket Partisi olarak bu yasa düzenlemesinden beklediğimiz,
üreticimizin alın terinin değerinin verilebilmesi, kayıtlı çalışan hal
esnafının durumunun düzeltilmesi, halleri daha etkin hâle getirmesi ve kayıt
dışı ticareti önlemesiyle tüketicinin ucuz ve kaliteli mal tüketmesidir. En
büyük beklentilerimizden birisi de toptancı hallerinin fizikî yapılarının
çağdaş standartlara yükseltilmesidir.
Genel olarak
belirttiğim bu beklentilere karşılık, yeni kanun tasarısı ile toptancı
hallerimiz fonksiyonlarını kaybetme endişesi taşımaktadır. Sanayi ve Ticaret
Bakanlığının açıklamalarına göre sebze ve meyvede kayıt dışı ticaret yüzde
70’ler seviyesinde olup parasal tutarı 22 milyar liradır. Kayıt dışı ticarete
bir çare bulunmadan ve gerekli altyapı oluşturulmadan, bildirim yapmak
suretiyle toptancı halleri dışında sebze ve meyve satışlarının özendirilmesi
sektör temsilcilerini endişelendirmektedir.
Tasarının
tüketiciye bir faydasının olup olmayacağı da tartışılmaktadır. Toptancı
hallerinde işlem gören ürünlerden alınan belediye payının yüzde 2’den yüzde 1’e
düşürülmesi, hal dışı satışlardan da yüzde 2 rüsum alınacak olması perakende
ürün fiyatlarında bir değişiklik getirmeyecektir. Üretici fiyatlarıyla market
raflarındaki fiyatlar arasında tartışılan, kamuoyunda gündeme oturan fark yüzde
2’ler, yüzde 5’ler değil, yüzde 200, 300, 500’ler seviyesindedir. Üretici
fiyatlarıyla tüketiciye kaliteli sebze ve meyvenin ulaşması iyi bir
organizasyon, uygun ulaşım şartları ve iklim koşullarıdır. O hâlde, hal rüsumunun
düşürülmesi belediyelerin gelirlerini azaltacak, belediyelerin haller üzerinden
hizmet verme şevkini kıracaktır. Kaldı ki denetim, yerinde yapılmadığı sürece
hâl dışı satışların doğru bildiriminin yapılıp yapılmayacağı da
tartışılmalıdır.
Tasarı,
üreticilerimize de bir fayda sağlamaktan uzaktır. Sebze ve meyvede pazarlama
sorunu yoktur ancak üreticinin beklediği fiyatı bulup bulamadığı
tartışılabilir. Ürünlerin arz-talebe göre fiyatlarının oluştuğu bir ortamda
üretici umduğunu bulamazken, bağ-bahçesinde piyasadan bihaber olarak malını
büyük zincir marketlere sattığında beklediği fiyatı bulması asla mümkün
olmayacaktır. Kanun tasarısının asli mimarları olarak görünen büyük zincir
marketlerin aşırı rekabetçi oranlarda, yüksek miktarlarda mal satın alabilme
güçleri ve yetenekleri üreticilere bazı şartları dikte ettirmelerine ve üretici
gelirlerinin sık sık düşmesine sebep olmaktadır; bu
gerçeğin unutulmaması ve çok iyi değerlendirilmesi gerekmektedir.
Avrupa Birliği
ülkelerinde başlangıçta yüzde 60 seviyelerinde olması amaçlanan üretici
örgütlerinin arz yoğunluğu yüzde 30, yüzde 40 arasında durgunlaşmıştır ve bu
değerlerin gerisine düşebilecek durumda olduğu belirtilmektedir. Çok çeşitli
korumalara ve desteklere sahip Avrupa üreticilerini bu hâle getiren sistemin,
korumasız ve desteksiz Türk çiftçisine etkilerini de düşünmemiz gerekiyor.
Bugün Avrupa Birliği üyesi İspanya üreticilerinin ve üretici birliklerinin en
büyük problemi, zincir marketlerin alım güçlerini kullanarak fiyat dikte
ettirmeleri ve üretici gelirlerinin her yıl azalmasıdır.
Değerli
milletvekilleri, tasarının adı “Sebze ve Meyveler ile Yeterli Arz ve Talep
Derinliği Bulunan Diğer Malların Ticaretinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun
Tasarısı”dır. “Arz ve talep derinliği bulunan mallar” ifadesi çok derin ve
genel bir anlam içermektedir. Bunların hangi malları kapsadığı belirtilmelidir.
Komisyon çalışmaları esnasında bu husus üzerinde çokça durulmuş ancak Bakanlık
bu ısrarından vazgeçmemiştir. 2’nci maddede de mal tanımında aynı ifade vardır.
Aslında Sayın Bakan tasarının gerekçesinde bu ifadeyi açabileceklerini
belirtmesine rağmen gerek genel gerekçede gerekse madde gerekçelerinde buna
dair bir açıklama bulunmamaktadır. Bu ifade ile kastedilen et ve et ürünleri,
süt ve süt ürünleri, yumurta, kesme çiçek ve süs bitkisi ürünleri midir? Sayın
Bakan Genel Kurulda bizlere neyi kastettiğini açıklarsa memnun oluruz. Diğer
taraftan, yasanın uygulanmasında ihtiyaç duyulan ikincil mevzuatta bu
eksikliklerin giderilmesi gerekir, aksi hâlde bu ifadenin yasa metninden
çıkarılması daha doğru olacaktır.
Değerli
milletvekilleri, toptancı hallerinin kurulmasında belediyeler yetkili
kılınmıştır. Aslında bu yetki Bakanlık uhdesinde bulunsa daha uygun olurdu; zira, hâlen yüz doksan beş adet hal faaliyet göstermektedir
ve bu sayı belediyelerce çok yerinde olmayan gerekçelerle artırılabilecektir.
Yine, tasarıda
4’üncü madde ile “Toptancı hale bildirim” başlıklı yeni bir düzenleme
getirilmektedir. Bu madde ile maliyetlerin azalacağı ve zaman kayıplarının
giderileceği ifade edilse de toptancı hallerin devre dışı bırakılmasının
amaçlandığı görülmektedir. Hal dışında satılan sebze ve meyvelerin en yakın hal
müdürlüklerine bildirimde bulunularak ve yüzde 2 rüsum ödenmesiyle ticarette
serbestlik getirilecek olması, ticaretin hal dışına kaymasına vesile olacaktır.
Değerli
milletvekilleri, 5’inci maddeyle ürün künyesi uygulaması getirilmiş ve
satıcılara ürün künyelerini mallarının kap ve ambalajlarında bulundurma
yükümlülüğü getirilmiştir. Böylece, gıda güvenliğinin temin edilerek insan
sağlığının korunması ve malların izlenebilirliğinin sağlanması hedeflenmiştir.
Bu, yerinde bir uygulama olmuştur.
7’nci maddeyle,
semt pazarlarının kurulması ve işletilmesi, hijyenik
şartlara uygun bir ortam geliştirilmesi, altyapı ve çevre düzenlemelerinin
yapılması ve bunlarla ilgili her türlü tedbirin alınması görev ve yetkisi
belediyelere verilmiştir. Diğer taraftan, üreticilerin bizzat ürettikleri
malları semt pazarlarında satabilmelerine imkân tanınmıştır.
Tasarıdaki en
önemli değişiklik içeren maddelerden biri de 11’inci maddedir. Bu maddeyle,
tahsis şeklinde işletilen toptancı hallerindeki dükkânların kiralama yoluyla
işletilmesinin önü açılmaktadır. Bu düzenleme, sektör temsilcilerinin ciddi
tepkisine sebep olmuştur. Zira, bütün mesleklerde
olduğu gibi, komisyonculuk mesleği de zor şartlarda ifa edilen bir meslektir.
Uzun yıllar emek verilerek isim yapmış bir iş yerinin kiralama suretiyle veya
satış yoluyla el değiştirmesi ihtimali, o iş yerinin uzun vadeli ticari plan
yapmasını engelleyecek veya ticari hayatını sona erdirecektir. Bu uygulamanın
on iki yıl sonrasına atılmış olması dahi problemi çözmemiş olacaktır.
Değerli
milletvekilleri, bize göre bu tasarının amacına ulaşabilmesi bakımından en can
alıcı düzenlemesi, denetim maddesidir. Kayıt dışı işlemlerin kayıt altına
alınabilmesi ancak denetim sayesinde olacaktır. Bakanlık, denetim elemanları
aracılığıyla her türlü araştırma, inceleme ve denetim yapmaya yetkili
kılınmıştır. Aynı şekilde, görev sahaları gereği Tarım Bakanlığı, Sağlık
Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı ve özellikle belediyeler de denetim yetkisini
haizdir. Bu kadar çok yetkilinin koordineli bir şekilde görev yapması
önemlidir. Zira, yüzde 70 kayıt dışı işlemin kayıt
altına alınması çok kolay bir iş değildir.
Değerli milletvekilleri,
bu tasarının hazırlanmasında, başta Sayın Komisyon Başkanı olmak üzere,
Komisyon üyeleri ve Bakanlık mensupları ciddi emek vermişlerdir ancak buna
rağmen, bu tasarı sektörün bütün ilgilileri tarafından olumlu
karşılanmamaktadır. Nitekim, toptancı hallerinde iş
yerleri olan bir sivil toplum kuruluşu üyelerinin tarafımıza ulaştırdıkları bir
yazıyı hiçbir yorum yapmadan sizlere ulaştırmak isterim: “Sayın ilgili…”
diyerek başlıyor ve “…böyle bir kanun tasarısını son derece tehlikeli
buluyoruz. Bu tasarının bu hâliyle kanunlaşması hâlinde olacakları da aşağıda
kısaca özetlemek istiyoruz:
1) Belediyeler,
gerekli gereksiz demeden, siyasi geleceklerine katkısı uğruna ticari, sosyal,
ekonomik fonksiyonlarını dikkate almadan gecekondu haller açacaklardır, sonra
da ürünlerin çok el değiştirdiği kamuoyunda devamlı tartışılır hâle gelecektir.
2) Üretim
bölgelerinde toptancı hallere giren ürün miktarı hızla azalacaktır.
Belediyeler, miktar olarak azalan ürün girişleri yanında yüzde yarıma indirilen
rüsum geliri ile bu sistemi yürütmelerinin imkânsızlaştığını ileri sürerek
toptancı halleri kapatacaklardır.
3) Bugün büyük
boyutlarda had safhaya ulaşmış kayıt dışı ticaret, hal komisyoncularının
serbest rekabet şansını ortadan kaldırmaktadır. Tasarı, bu durumu yasal bir
zemine oturtacak, birçok komisyoncu sistemden dışlanmış olacaktır.
4) Hallerin ve
komisyoncuların fonksiyonlarının sona ermesi, başta küçükler olmak üzere tüm
üreticileri aracı ve korsan satıcıların insafına terk edecektir. Kısa süre
sonra küçük üreticiler üretimden çekilecek ve ortalık, büyük sermayenin
oluşturduğu tarımsal sanayi kuruluşlarına kalacaktır.
5) Üretimden
çekilen veya üretim yapamaz hâle gelen küçük çiftçimiz yerli ve yabancı
sermayeli büyük zincir market gruplarının marabası hâline gelecek ve onların
istedikleri fiyatlara kendi arazilerinde mal üretmek zorunda kalacaklardır.
6) Pahalı
üretilen ürünler pahalı olarak tüketiciye sunulacak ve halkımız bugünkü
fiyatların birkaç katına sebze ve meyve tüketmek zorunda kalacak ve büyük
çoğunlukla da tüketemeyeceklerdir. Kazanan, yabancı zincir marketler olacaktır.
7) Kanun
tasarısının uluslararası büyük organize marketlerin istediği bu şekilde
kanunlaşması, nihai tüketici pazarını elinde tutan bu grupların üreticimizi de
ele geçirmesini sağlayacaktır. Böylece küçük esnafımızın, pazar yerlerimizin,
yerel marketlerimizin, toptancı hallerimizin, bu haksız rekabet ortamında
tamamen devre dışı kalmasından başka bir faydası görülmeyecek ve kesinlikle
fiyatlara olumlu bir yansıması olmayacaktır.”
Değerli
milletvekilleri, bütün bu yazılanları temenni etmemekle birlikte, tasarının
bizim için de yeterli olmadığını düşünmekteyiz. İlgili bütün kesimlerin bu
yasadan gerekli faydayı sağlamalarını temin bakımından, maddeler üzerinde
değişiklik önergelerimiz vardır. Bu önergelerle düşündüklerimizi ifade
edeceğiz. Umarım, gereken desteği görürüz.
Sözlerime son
verirken sizleri bir kez daha saygılarımla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Uslu.
Barış ve
Demokrasi Partisi Grubu adına Hakkâri Milletvekili Sayın Hamit Geylani. (BDP sıralarından alkışlar)
BDP GRUBU ADINA
HAMİT GEYLANİ (Hakkâri) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte
olan yasa tasarısının tümü üzerine Barış ve Demokrasi Partisi adına söz aldım.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Konuşmama
başlamadan önce, yıllardır yurttaşın yaşamına gereken önemi vermediği
politikalardan kaynaklı, bu kez de Elâzığ’ın Karakoçan ve Kovancılar köylerinde
meydana gelen depremde yaşamını yitiren tüm yurttaşlarımıza Allah’tan rahmet,
yakınlarına, ailelerine başsağlığı ve sabır diliyorum.
Değerli
milletvekilleri, dünya nüfusunun sürekli arttığı, buna karşılık tarım
arazilerinin ve temiz su kaynaklarının giderek azaldığı yüzyılımızda gıda ve
suya ulaşmak ülkeler için daha zor olacak ve tarım, 2000’li yılların en
stratejik sektörü olmaya devam edecektir. Genelde tarım, özelde yaş sebze meyve
üretimi, temel besin maddelerinin sağlanmasının yanı sıra, sağlıklı beslenmenin
de temini bakımından hayati önem taşımaktadır. Günümüz yaşam koşullarında pek
çok hastalığın ortaya çıkmasıyla birlikte, sağlıklı beslenmeye yönelik
ürünlerin tüketimi de hız kazanmıştır. Bu ürünler, bünyelerinde yararlı
bileşenleri içermeleri nedeniyle de kronik hastalıklara karşı koruyucu özellik
taşımakta, vücudumuzun zararlı maddelerden temizlenmesini sağlamaktadır. Nitekim, yapılan bilimsel araştırmalar sonucunda, sebze ve
meyve tüketimi kansere karşı korunmada da oldukça etkin bulunmaktadır.
Yaş sebze ve
meyvenin insan sağlığı ve ülke ekonomisindeki öneminin giderek artmasıyla
talepte ve buna bağlı olarak da üretimde büyük bir artış gözlenmektedir. Ancak,
stratejik bir sektör olan tarımda üretimin artırılması, tarımsal gelirlerin
yükseltilmesi için yeterli değil diye düşünüyoruz.
Üretimin doğru
yönlendirilmemesi hâlinde pazarlama ve değerlendirme sorunu da ortaya
çıkmaktadır. Ülkemizde yaş sebze-meyve sektörü için etkin bir pazarlama sistemi
ve organizasyonun kurulamamış olması, mevcut sistemin ise aracılar tarafından
kontrol ediliyor olması hem ürün yapılarına hem de diğer besin maddelerine
neden olmakta, ayrıca üretici-tüketici niteliğindeki geniş toplum kesimlerinin
çıkarlarını da son derece olumsuz etkilemektedir.
Hasat döneminde
çok miktarda ürünün pazara çıkması, depolama olanaklarının yetersizliği, üreticinin
içinde bulunduğu finansman olanaklarının yetersizliği hasat döneminde
fiyatların düşmesine ve üreticilerin önemli miktarda gelir kaybına uğramasına
da neden olmaktadır. Ayrıca, tarım işletmelerinin büyük çoğunluğu ekonomik
ölçeklere göre küçük ve çok parçalı araziye sahip verimli üretim koşulları
olmayan işletmelerden de oluşmaktadır.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bu sistem, içinde barındırdığı etnik ve kültürel
zenginliklerin farkına varmadığı ve bunun verimliliğinden yararlanamadığı gibi,
dünyada çok nadir bulunan iklim ve coğrafik olanakları da ne yazık ki gerektiği
gibi değerlendiremiyor ya da basiretsiz ve beceriksiz hükûmetler
yüzünden yararlandırılamamaktadır. Hepinizin bildiği gibi ülkemiz, aynı zaman
diliminde dört mevsimi yaşayabilen bir ülkedir. Bu nedenle, meyve ve sebze
yetiştiriciliği için büyük bir potansiyel oluşturmaktadır.
Ama bu bağlamda
bir gerçeği de yeniden açmak kaçınılmazdır. Ülkemizde otuz yıla yakındır süren
ölme ve öldürme kültüründen beslenen bir sistem anlayışı ve onu uygulayanların
ezberinde yatan, çağla çatışan paradigmalardaki sonuç,
yaşamın her alanında olduğu gibi tarımı da büyük ölçüde etkilemektedir. Bu
süreç içinde 40 bin canın yaşamıyla birlikte 4 bin civarında köy yakılarak
yıkılarak talan edilmiş, 4 milyon civarında yurttaşımız da en azından, geçimini
sürdürebilir tüm ilişkilerinden koparılmış ve göçe zorlanmıştır. Bu
yurttaşların kendi geçimlerine yetecek ve belli dallarda satışa bile arz
edilecek hayvancılık, arıcılık yanında tarım ürünleri, sebze ve meyve hasılatları da bulunmaktaydı ama milyonlarca insanı mağdur
eden, ülke ekonomisindeki katkılarını sonlandıran bu son yirmi beş yılın tüm hükûmetleri bence bu anlamda bir vebal altındadırlar. Onun
için, bu günahların daha da büyümemesi için, “Gelin, toplumsal barışı öğrenin.”
diye sesleniyoruz. Bu insanlarımızı ülkenin üretimine, kalkınmasına,
çağdaşlaşmasına, toplumsal barışına ve demokratikleşmesine yeniden
kazandıralım.
Değerli
milletvekilleri, Türkiye İstatistik Kurumu 2008 yılı verileri, sebze üretiminin
yaklaşık olarak 27 milyon ton, meyve üretiminin de yaklaşık olarak 15 milyon
ton olduğunu göstermektedir. Dünyada üretilen incirin yaklaşık yüzde 27’si,
kayısının yüzde 17’si, kavunun yüzde 12’si, karpuzun yüzde 11’i, yeşil
fasulyenin yüzde 14’ü, patlıcan ve domatesin yüzde 9’u, ayrıca turunçgillerin
de yüzde 13’ü Türkiye’de üretilmektedir. Dünya sebze üretiminde Türkiye'nin
payı ise yüzde 3 dolayındadır. Türkiye’de yaş sebze ve meyve üretiminin
yalnızca yüzde 5’i ihracata konu olmaktadır; aynı oran İspanya’da yüzde 45,
İsrail’de ise yüzde 31’dir. Bu anlamda, üretilen yaş sebze ve meyvenin yüzde
95’i ülke içinde kalmakta, bu miktarın yüzde 25 ve 30’u civarında ise tüketim
merkezlerine ulaşmadan çürümeye terk edilmektedir. Bu da hem üretici hem
tüketici başta olmak üzere ülke için çok ciddi bir kayba neden olmaktadır.
Değerli
arkadaşlar, yaş sebze ve meyve ticareti bu ürünlerin üretimiyle uğraşan
üreticileri, üretici birlikleri ve kooperatifleri, taşıyıcıları, aracı ve
komisyoncuları, toptan ve perakende çalışan tüccarları, ithalat ve
ihracatçıları, yerel ve merkezî kamu örgütünü ve en önemlisi de bu ürünlerin
tüketicisi konumundaki geniş halk yığınlarını çok yakından ilgilendirmektedir.
Türkiye’de yaş
meyve ve sebze sektörünün, üretim yapısı, fiziki ve pazarlama altyapısından
kaynaklanan çokça sorunları da bulunmaktadır. Özellikle muhafaza, ambalaj,
girdiler ve diğer organik tarım yetiştiricilik sistemleri, pazarlama
altyapısının uygunsuzluğu ve eksikliği, üretici örgütlenmesindeki yetersizlik
ve diğer sorunlar öne çıkmaktadır.
Alanla ilgili
olarak daha önce yapılan yasal düzenlemeler -ki bunların başında 24/6/1995 tarihli ve 552 sayılı Yaş Sebze ve Meyve
Ticaretinin Düzenlenmesi ve Toptancı Halleri Hakkında Yasa Hükmünde Kararname
gelmektedir- bu sorunların çözümüne yönelik yaklaşımlar içermekten öte,
zincirin ilk ve son halkası olan üretici ve tüketici aleyhine bir eğilim
sergilenmiştir.
Görüştüğümüz yasa
tasarısı, kimi madde ve fıkralarında üreticileri pazarla buluşturan zincirler
oluşturmuştur ancak kimi maddeler ve fıkralarda demokratik haklar ve yönetim
konusunda üreticiler ve meslek odaları açısından eksiklikler barındırdığını
düşünmekteyiz. Bu eksikliklerin de meslek odalarının görüşleri alınarak yeniden
düzenlenmesi gerekmektedir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüştüğümüz yasa tasarısının konusu yaş sebze ve meyve
olunca, ayrıca derin bir yargı krizini tartıştığımız şu günlerden geçerken yaş
sebze ve meyvenin, daha doğrusu narenciyenin kalbi olan Akdeniz Bölgesi’nde
yaşanan bir hukuk skandalına da değinme gereğini duyuyorum. Adana 6. Ağır Ceza
Mahkemesi, Şubat 2009 yılında yaşanan olaylarda gözaltına alınarak tutuklanan
Murat Baran adındaki yurttaş dokuz yıl dokuz ay hapis cezasına çarptırılıyor.
Peki, bu cezanın gerekçesi nedir biliyor musunuz değerli milletvekilleri? Tek
bir kanıt var: Olayların yaşandığı günde cebinde yarım limonun bulunmuş olması
kendisine on yıl hapis cezası vermeye yetmiştir yani cebinde yarım limonu
taşıması o hadiselere karıştığının karinesi ve kanıtı olarak gösterilmiştir.
Evet, değerli
arkadaşlar, bakınız, ülkeyi kaosa götürecek darbe
planları yapan ve bu yolda her türlü şiddet yöntemine başvuracaklarını ıslak
imzalı belgelerle anlatan kişiler Adli Tıp Kurumunun tüm birimlerince
kanıtlanan suç imzası olduğu hâlde ciddi hiçbir soruşturmaya tabi tutulamazken,
cebinde ıslak yarım limon bulunduran bir genç yaklaşık on yıl hapis cezasına
çarptırılıyor! Ne garip bir kanun ülkesi değil mi değerli arkadaşlar? “Kanun
ülkesi” diyoruz çünkü bu ülkede gerçek anlamda, çağcıl anlamda, evrensel
anlamda bir hukuktan söz etmek olanaklı değildir.
Değerli
arkadaşlar, toplumsal barış ve demokrasiyi içselleştiremeyen, şimdi de af polemiğiyle tüm insani çözümleri kelepçelerle kilitliyorlar.
Bakınız değerli arkadaşlar, Batman şehrimiz kutsal bir şehrimizdir hem de
Hasankeyf’e iki kaş arası uzaklıktadır ve Tanrı orada insanlara birtakım güzel
şeyler de söyletebiliyor. Onun için, biri, Batman havasında kılıcı çekiyor ve
şaşırarak bir genel aftan söz ediyor. Ama ne var ki onun arkası ve Ankara’sı
“Zinhar böyle bir şey olamaz.” diyorlar ve “mahkemede şaşar”a
çeviriyorlar. En ilginci de, bu olay üzerine en ilginci de Hükûmetin
sayın bir bakanı -tırnak içinde diyorum- “Namusumu ortaya koyuyorum, böyle bir
projenin içinde değiliz.” diyerek gözyaşı döküyor. İşte, tam da burada “aman
Tanrım” “… …” (*) demek gerekmez mi?
Değerli
arkadaşlar, işte Türkiye’deki tarihsel sorunların çözümü bu seviyededir. Tek
kelimeyle bu, yirmi beş yıllık şiddetten ölmenin ve öldürmenin dayanılmaz
hafifliği diyebiliriz. Ayrıca, kimse af da dilemiyor ama bu ülkenin ve herkesin
kendisiyle yüzleşmesi gerektiğini söylüyoruz. Bu yirmi beş yıllık ezberler…
Yirmi beş yılda hükûmet olanların hiçbiri de çözmedi,
bu mantık, bu anlayış, bu yöntemle de çözmesi mümkün değildir.
Bize göre tek
çözüm yolu diyalog, demokrasi, hukuk ve cesaretli irade ile siyasi çıkarları
bastırmaktan geçer, istenen demokratik çözüm arayışı ile toplumsal barışın
sağlanmasından geçer. Bu da toplumsal ve siyasal yaşam yolunun açılmasıyla
olanaklıdır. İşte, istenen toplumsal barışa hizmet sunacak hukuki bir düzenleme
istenmektedir.
Değerli
arkadaşlar, konuşmama son verirken bu yasanın da demin altını çizerek ifade
ettiğim istenen toplumsal barışa hizmet sunması dileğiyle Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Geylani.
Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu adına Trabzon Milletvekili Sayın Mustafa Cumur. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU
ADINA MUSTAFA CUMUR (Trabzon) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; “Sebze
ve Meyveler ile Yeterli Arz ve Talep Derinliği Bulunan Diğer Malların
Ticaretinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun Tasarısı” üzerinde AK PARİ Grubu adına
söz almış bulunmaktayım. Hepinizi bu vesileyle saygıyla selamlıyorum.
Dün meydana gelen
Elâzığ depreminde hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet,
yaralılara da acil şifalar diliyorum.
Tabii, bilindiği
üzere, ülkemizde sebze ve meyve sektörü, temel gıda ihtiyacının karşılanması,
iş gücü, istihdama ve millî ekonomimize katkısı bakımından çok büyük bir öneme
sahip bulunmaktadır.
Birçok sebze ve
meyve üretimine uygun iklim koşulları, ekolojik ve
doğal özellikleri bakımından büyük bir potansiyele sahip bulunan ülkemiz hem
üretim alanı hem üretim miktarı bakımından dünyada sayılı ülkeler arasında yer
almaktadır.
2008 yılı Türkiye
İstatistik Kurumu verilerine göre, ülkemizde sebze üretim miktarı yaklaşık 27,2
milyon ton, meyve üretim miktarı ise 15,6 milyon ton olarak gerçekleşmiştir.
Sanayi ve Ticaret
Bakanlığının toptancı hal fiyatlarını baz alarak yapmış olduğu bir çalışmada bu
üretim miktarlarına ilişkin
toplam işlem değeri yıllık 40 milyar liraya ulaşmaktadır ancak
özellikle pazarlama yapısından kaynaklanan birtakım sorunlar, ülkemizin mevcut
üretim potansiyelinin kullanılmasını olumsuz yönde etkilemektedir. Dış
satımlarda zaman zaman yaşanan sorunlar da bu
olumsuzluğu daha da artırmaktadır.
(*)
Bu bölümde Hatip tarafından, Türkçe olmayan bir dille birtakım kelimeler ifade
edildi.
İhracata ve ürün
kaybına ilişkin rakamsal değerlere baktığımızda, üretim potansiyelimizi
yeterince kullanamadığımızı ve buna bağlı olarak da elde edebileceğimiz
yararların çok sınırlı kaldığını daha net bir şekilde görmekteyiz. Şöyle ki, 40
milyon sebze ve meyve üretiminde önemli bir üretici konumunda bulunan ülkemiz,
üretimin yaklaşık yüzde 5’ini ihraç edebilmektedir. Diğer bir ifadeyle,
üretilen sebze ve meyvenin yüzde 95’i ülke içinde kalmaktadır. Bunun yanında,
ülke içinde kalan bu miktarın dörtte 1’i zayi olmaktadır. Başka bir deyişle,
toplam üretim kaybı yaklaşık yüzde 25’i bulmaktadır; bunun da ekonomik değeri,
40 milyar lirayı göz önünde bulundurduğumuz zaman 10 milyar TL civarındadır.
Yukarıda ifade
ettiğim toplam sebze ve meyve miktarları ve işlem değeri dikkate alındığında, üretim
kaybının ekonomik değerinin büyüklüğü açıkça görülmektedir. Bu durum, bizlere
üretimin tek başına yeterli olmadığını, üretilen ürünlerin etkin bir şekilde
nihai tüketicilere ulaştırılmasının da önemli olduğunu göstermektedir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sebze ve meyve
pazarlamasının, üreticileri, bunların kurdukları üretici örgütlerini, ürünleri
taşıyan ve depolayan nakliyecileri, depo sahiplerini, ürünlerin toptan ve
perakende ticaretiyle uğraşan komisyoncuları, tüccar, toptancı ve perakendecileri,
ithalat ve ihracatçıları, yerel ve merkezî idareleri ve en önemlisi bu ürünleri
tüketen tüketicilerimizi ilgilendirdiği göz önünde bulundurulduğunda, pazarlama
yapısından kaynaklanan sorunların çözülüp sistemin günümüz koşullarına uygun
hâle getirilmesi kuşkusuz bir büyük öneme sahip bulunmaktadır.
Ülkemizde sebze
ve meyvelerin ticareti, 24/6/1995 tarihli ve 552
sayılı Yaş Sebze ve Meyve Ticaretinin Düzenlenmesi ve Toptancı Halleri Hakkında
Kanun Hükmünde Kararname’yle bu kanun hükmünde kararnameye istinaden çıkarılan
ikincil mevzuatta yer alan hükümler çerçevesinde yapılmaktadır.
Toptancı halleri
de anılan mevzuat hükümleri çerçevesinde kurulmakta ve işletilmektedir. Anılan kanun hükmünde kararnameyle sebze ve meyve ticaretinin
kalite, standart ve sağlık kurallarına uygun olarak serbest rekabet sistemi
içerisinde yapılması, üretici ve tüketiciler ile sebze ve meyve ticaretini
meslek edinenlerin çıkarlarının dengeli ve eşit şekilde korunması ve toptancı
hallerin modern ve çağdaş bir altyapı sistemine kavuşturulması amaçlanmış ancak
aradan yaklaşık on beş yıllık dönem geçmiş olmasına ve bu kararnamede üç kez
yasal değişiklikler yapılmış olmasına rağmen, öngörülen amaçlara
ulaşılamamıştır. Bu nedenle, ülkemizde sebze ve meyve ticaretini yeniden
düzenlemek, mevcut sistemin aksayan yönlerini gidermek amacıyla Sanayi ve
Ticaret Bakanlığımızca bu tasarı hazırlanmıştır.
Hükûmetimizce yüce Meclise
sevk edilen bu tasarı üzerinde esas komisyon olarak Sanayi, Ticaret, Enerji,
Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonumuz oldukça titiz bir çalışma
yürütmüştür. Bu çalışmalar sırasında, konuyla ilgili üretici ve tüketici
örgütleri, kamu kurumları ile sivil toplum ve meslek kuruluşlarıyla bire bir
görüşülerek onların görüşlerinden azami derecede istifade edilmiştir. Bu
vesileyle, burada, özellikle alt komisyondaki çalışmalara katkı sağlayan
değerli milletvekillerimiz başta olmak üzere esas ve tali komisyonlarımızın
üyelerine ve katkı sağlayan diğer ilgililere teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; şu anda görüşülmekte olan kanun tasarısının getirdiği
yeniliklerden kısaca bahsetmek istiyorum:
Tasarıda
öngörülen en önemli düzenlemelerden birisi, malların toptancı hale bildirim
esasını getirmesidir. Bu şekilde, toptancı halde bildirimde bulunmak şartıyla,
genel olarak hal dışında da toptan alım ve satım yapılabilecektir. Bu sayede,
ticarete serbestlik getirilecek, alternatif pazarlama kanalları oluşacak,
Avrupa Birliği mevzuatına uyum sağlanacak, tekelleşme giderilerek rekabet temin
edilecektir; maliyetler azalacak, zaman kayıpları giderilecek, haksız
kazançlara son verilecektir.
Bildirim
uygulamasıyla ilgili usul ve esaslar kanuna istinaden çıkarılacak ikincil
düzenlemelerle detaylı bir şekilde düzenlenecektir. Bu konuda Komisyonumuz
tasarıyla ilgili Sanayi ve Ticaret Bakanlığına yetki verilmiştir.
Tasarının
öngördüğü ve bildirim uygulamasıyla desteklenecek bir başka önemli düzenleme de
Sanayi ve Ticaret Bakanlığı bünyesinde oluşturulacak merkezî hal kayıt
sisteminin kurulmasıdır. Merkezî hal kayıt sistemi elektronik ortamda
oluşturulacak, gerekli görülmesi hâlinde diğer kamu kurumları nezdinde kayıt
sistemleriyle birbirine bağlanacaktır.
Hal kayıt sisteminin kurulmasıyla, alım ve satıma konu sebze ve
meyvelerin miktar ve fiyatlarına ulaşılabilecek, meslek mensupları kayıt altına
alınacak, üreteciler mallarını satacakları tacirlerin irtibat bilgilerine
erişebilecek ve onlar hakkında bilgi sahibi olabilecek, üreticiler, ürünlerini
daha çok kâr edebileceği pazarlara yönlendirebilecektir; geleceğe yönelik
planlama yapabilecek ve tacirler karşısında daha güçlü bir pozisyonda
bulunabileceklerdir. Tarım ve Köyişleri Bakanlığınca yürütülen çiftçi kayıt sistemiyle,
tarım sektörüne yönelik kamunun diğer bilgi sistemleriyle entegrasyon
sağlanacaktır.
Yine tasarıyla,
hem hal içerisinde hem hal dışında işlem maliyetleri azaltılacaktır. Mevcut
uygulamada, hallerde satılan mallardan yüzde 2, hal dışında satılan mallardan
yüzde 15 oranında hal rüsumu alınmaktaydı. Yeni düzenlemeyle bu işlemde,
maliyetlerinde önemli bir indirim sağlanmakla beraber, hallerde satılan
mallardan yüzde 1, hal dışında satılan mallardan ise yüzde 2 oranında hal
rüsumu alınması öngörülmektedir. Bu sayede tüketicimiz daha ucuza mal temin
edebilecek, sebze ve meyve fiyatlarının enflasyon üzerindeki olumsuz etkisi
giderilecektir. Rüsum ve komisyon oranının düşürülmesiyle kayıt dışılık
azalacak ve buna bağlı olarak belediye gelirleri de artacaktır. Burada az önce
söz alan arkadaşımız, bu kanunla, üretici birlikleriyle ilgili, rüsumların üreticilerden
alınmayacağını, bu üreticilere fazla bir katkı sağlanacağını belirtmedi; bunu
belirtmek istiyorum.
Tasarıyla, hal
rüsumundan üretim bölgesi belediyelerin de belli oranda pay almaları
sağlanacaktır. Böylece, bu belediyelerin de ticarete yönelik sundukları
hizmetlerin kalitesini artırmaları ve sürece etkin bir şekilde dâhil olmaları
temin edilecektir.
Bunun yanında,
hal rüsumuna ilişkin, uygulamada yaşanan pek çok sıkıntılar da giderilmektedir.
Mallar üzerinden mükerrer hal rüsumunun alınması engellenmektedir. Ayrıca, hal
rüsumunun üreticiler değil malı satın alanlar tarafından ödenmesi ve malların
gıda güvenliği analizini yaptıranların –bu çok önemli arkadaşlar- hal rüsumunun
yarısını ödemesi öngörülmektedir. Yani, gıda güvenliğine bu kanun çok önem
vermektedir. Biliyorsunuz, ülkemizde 500 bin civarında kanser hastası var;
bunun da sadece yıllık ilaç tüketimi 2,5 milyar doları bulmaktadır.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepimizin bildiği gibi, üretilen sebze ve meyveler
nihai tüketiciye ulaşıncaya kadar çeşitli kaynaklardan geçmektedir. Toptancı
halleri bunlardan biri ve en önemlisidir. Gerçekten de toptancı halleri, sebze
ve meyvelerin toptan alım ve satımının gerçekleşmesinde, fiyatların oluşmasında
ve ticaretin kayıt altına alınmasında üstlendiği roller ile üretici,
pazarlayıcı ve tüketici açısından icra ettiği fonksiyonlar bakımından pazarlama
sisteminin temelini oluşturmaktadır. Ancak, biraz önce de ifade ettiğim gibi,
özellikle ürünlerin pazarlama yapısından kaynaklı birtakım sorunlar yaşanmaktadır
ve bu sorunların önemli bir bölümü de toptancı halleriyle yakından ilgili
bulunmaktadır. Tasarıyla toptancı hallerinin daha iyi hizmet standartlarına
kavuşmasını sağlamaya yönelik önemli adımlar atılmaktadır. Toptancı hal kurma
faaliyetleri disiplin altına alınmakta, sebze ve meyve ticaretinin daha
sağlıklı fiziki mekânlarda ve gıda güvenliğine uygun olarak yapılmasını
sağlamak amacıyla toptancı hallerinin belli altyapı standartlarında kurulması
amaçlanmıştır. Yine bu amaçla mevcut hallere dört yıllık bir geçiş süresi
verilmekte, bu süre içinde kanunda belirtilen asgari koşulları sağlamayan
hallerin faaliyetlerinin durdurulması öngörülmektedir.
Tasarıda semt
pazarlarının modern bir yapıya kavuşturularak tüketicilere daha düzenli, modern
ve hijyenik bir ortamda alışveriş imkânı sunulması
amacıyla gerekli düzenlemeler de yapılmakta; bu bağlamda, belediyeler gerekli
her türlü tedbirin alınması için görevli ve yetkili kılınmaktadır.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; tasarıyla üreticilerimiz lehine de önemli düzenlemeler
getirilmektedir. Sebze ve meyvelerin yaklaşık yüzde 1’lik bir kısmının
üreticiler tarafından doğrudan tüketicilere satıldığı hususu dikkate alınırsa
bu düzenlemelerin ne kadar önemli olduğu ortaya çıkmaktadır. Tasarıda, ürettikleri
malları doğrudan tüketicilere satabilmesi amacıyla semt pazarlarında toplam
satış yeri sayısının en az yüzde 20’sinin üreticilere tahsis edilmesi
öngörülmektedir. Ayrıca, toptancı hallerinde iş yerlerinin en az yüzde 20’sinin
üretici örgütlerine ayrılması benimsenmiştir.
Piyasada yaşanan
önemli sorunlardan birisi de üreticilerin özellikle ürünlerinin pazarlanmasında
yeterince etkili olamamasıdır. Bu bağlamda, tasarıda üreticilerin
örgütlenmelerini teşvik edici mahiyette düzenlemeler öngörülmektedir. Buna göre
üretici örgütü kapsamı genişletilmekte ve üretici örgütlerine rüsum
ödenmeksizin hal dışında da sadece kendi ortak ve üyelerinin mallarını değil,
aynı zamanda ortak veya üyesi olmayan üreticiler ile diğer üretici örgütlerinin
mallarını da hem toptan hem de perakende olarak satabilme imkânı verilmektedir.
Tasarıda,
özellikle üreticilerimizin haklarını korumaya yönelik önemli düzenlemelere de
yer verilmektedir. Bu bağlamda, Sanayi ve Ticaret Bakanlığına alım satım
işlerinden kaynaklanan mağduriyetlerin giderilmesine yönelik olarak bu
işlemleri düzenleyen, sözleşmelerde bulunması gerekli asgari şartları belirme
yetkisi verilmektedir. Üreticiye zamanında ödenmeyen mal bedelinin komisyoncu
ve tacirlerden alınan teminattan karşılanması öngörülmektedir.
Öte yandan, hal
hakem heyetleri yeniden yapılandırılmakta, bu heyetlere toptancı hal dışındaki
anlaşmazlıkların çözümünde de yetkili bir organ olma vasfı kazandırılmaktadır.
Ayrıca, değeri 50 bin liranın altındaki uyuşmazlıklarda da heyete başvuru
zorunlu hâle getirilmekte, hakem heyetlerinin toptancı hali bünyesinde değil il
merkezleri ile Sanayi ve Ticaret Bakanlığınca uygun görülen ilçe merkezlerinde
kurularak işleyişinde etkinlik sağlanması öngörülmektedir. Böylece,
anlaşmazlıkların kolay, hızlı ve düşük maliyetle çözülmesi ve mahkemelerimiz
üzerindeki yüklerin azaltılması amaçlanmaktadır.
Tasarıda yer alan
en önemli düzenlemelerden birisi, malların izlenebilirliliğini sağlamak
amacıyla ürün künyesi uygulamasını getirmesidir. Bu uygulama sayesinde vatandaşlarımız,
artık, tükettikleri ürünün nerede ve kimin tarafından üretildiğini bilme
imkânına kavuşacaktır. Ürün künyesi, malların üretim yerini, cinsini,
miktarını, hangi üretici ve işletmeye ait olduğunu ve varsa sertifika
bilgilerini kapsayacaktır. Satıcılar ürün künyelerini mallarının kap veya
ambalajlarında bulundurmakla yükümlü olacaklardır.
Son olarak, büyük
oranlara varan ürün kayıplarının önlenmesi ve tüketicilerimizin daha hijyenik mal tüketmesini temin etmek amacıyla tasarıda
malların ayıklanması, sınıflandırılması, hazırlanması, ambalajlanması,
işaretlenmesi ve etiketlenmesi ile taşıma ve muhafazasına ilişkin standartların
belirlenmesi ve bu standartların üç yıl içinde mecburi uygulamaya konulması
öngörülmektedir.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; yukarıda genel hatlarıyla belirttiğim hususları
dikkate aldığımızda bu tasarının pazarlama yapısından kaynaklanan mevcut
sorunları gidereceğine ve günümüz ihtiyaçlarına büyük ölçüde cevap vereceğine
olan inancımı belirtmek istiyorum. Üretici-tüketici, tüccar-ihracatçı
arasındaki dengeyi korumak, gıda güvenliğini ön planda tutmak bu kanunun temel
amaçlarından biridir. Üretimden tüketimine kadar geniş bir kesimi ilgilendiren
tasarının kanunlaşmasıyla beraber tarladan sofraya kadar izlenebilir güvenli bir
ticaret ve tüketim döneminin başlayacağını belirtmek istiyorum.
Bu duygu ve
düşüncelerle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyor, tasarının hazırlanmasında
emeği geçen herkese teşekkür ediyorum.
Ayrıca, Sanayi
Bakanımıza kendi yöremle ilgili ayrı bir teşekkür etmek istiyorum; Akçaabat
Organize Sanayi Bölgesi’ne gösterdiği ilgiden dolayı kendisine teşekkür
ediyorum.
Bu tasarının
milletimiz ve ülkemiz için hayırlara vesile olmasını temenni ediyorum, saygılar
sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Cumur.
Şahıslar adına
ilk söz, Yozgat Milletvekili Sayın Abdulkadir Akgül’e aittir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ABDULKADİR AKGÜL
(Yozgat) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sebze ve Meyve Ticaretinin
Düzenlenmesi Hakkında Kanun Tasarısı üzerine şahsım adına söz almış
bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Konuşmama
başlamadan önce, Güneydoğu’da şehit düşen askerimize Cenabıallah’tan
rahmet diliyorum.
Yine, Elazığ’daki
depremde hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Cenabıallah’tan
rahmet diliyorum.
Değerli
arkadaşlar, üretiminden tüketimine kadar geniş bir kesimi ilgilendiren
tasarının kanunlaşmasıyla birlikte, tarladan sofraya kadar izlenebilir güvenli
bir ticaret ve tüketim dönemi başlatacak olan bu kanun tasarısının Meclise
getirilmesi önemli bir dönüm noktasıdır.
Tabii, kanunun
elzem olması, Komisyonumuza geldiğinde bazı aksaklıklarının giderilebilmesi
için, bu kanunla iştigal eden, kanunu ilgilendiren tüm kesimlerle, özellikle
alt komisyonda, ana komisyonda, bütün bu kesimlerin temennileri, dilekleri
tartışılarak, kanun, önemli ölçüde işe yarar şekilde, ülkemizin menfaatlerine
uygun şekilde hazırlanmıştır. Tabii, bir iki husus da yine daha sonradan,
Komisyondan geçtikten sonra, bu kanunun aksayacak yerleri tekrar
dinlenilmiştir. Maddelere geldiğinde de önemli ölçüde bu istekler üzerinde
durulacağına inanmaktayız.
Değerli
arkadaşlar, özellikle kanunla ilgili şikâyetlerin önemli ölçüde Komisyonda
giderildiğini birlikte müşahede ettik. Ancak, bir iki husus var ki bunlar,
özellikle sebze ve meyve komisyoncularının, bu işle iştigal eden dernek
mensuplarının ve bazı belediyelerin bu kanun üzerindeki istekleri daha sonradan
tarafımıza iletilmiştir. Maddeler geldiğinde bunların bütün gruplarla
paylaşılması ve bu kanun üzerindeki aksaklıkların en asgari seviyeye
indirilmesi üzerinde çalışılacağına inanmaktayız.
Değerli
arkadaşlar -bunlar, özellikle asgariye inen bu şikâyetler- belediyelerin almış
olduğu, özellikle üretici bölgelerdeki belediyelerimizin almış oldukları rüsumlarla
ilgili şikâyetler söz konusudur. Daha önce yüzde 2 olan rüsumun yarıya
indirilmesi, Antalya yöremizdeki bazı belediyelerden gelen talepler
doğrultusundadır. Bunların madde gerekçelerinde tekrar değerlendirileceği
kanaatindeyim.
Bir diğer istek
ise yine sebze ve meyve komisyoncularından gelmiştir. Bu da toptancı
hallerindeki mülkiyete sahip olan belediyelerin, yürürlükteki 552 sayılı Kanun
Hükmünde Kararname’de olduğu gibi, tahsis, kiralama ve satış yetkisinin aynen
muhafaza edilmesi talebidir ki bunlar kanunun üzerinde en çok durmuş olduğumuz
hususlardan bazılarıdır.
Fakat, bu ufak istekler
dışında, kanunun mükemmele yakın bir şekilde hazırlandığı kanaatindeyiz.
Özellikle malların haller üzerinden pazarlanma zorunluluğu serbest rekabeti
olumsuz yönde etkilemekte, rüsum ve komisyon oranları da ticareti zorlaştıracak
ve kayıt dışılığı artıracak düzeydedir. Önemli ölçüde bunun giderildiğini
görmekteyiz.
Tasarının amaç ve
kapsam maddesi başlığından daha geniş bir anlama sahip olduğu için başlığın
kapsamının da biraz daha genişletilmesi yine Komisyonumuzca benimsenmiştir.
Özellikle “arz ve
talep derinliğine göre olan belirlenecek diğer mallar” ibaresinin ise kanun
kapsamında dâhil olacak farklı mal gruplarına ilişkin farklı düzenlemelerin
yapılması hususundadır.
Değerli
arkadaşlarım, tasarı yalnızca toptancı hal işlemlerini düzenlememekte,
üreticiden tüketiciye kadar bütün perakende ve toptancı zincirini de
düzenlemektedir. Bu nedenle de tasarının kapsamının doğru olduğu kanaatindeyim.
Bugünkü hâliyle Türkiye’deki
haller her türlü ürünün satılmasına elverişli değildir. Ancak, tasarıyla
hallerin modernizasyonu da düzenlenmekte ve öngörülen süreler sonunda hallerin
modern altyapılarının tamamlanması, arz ve talep derinliğine göre Bakanlığın
belirleyeceği ürünlerin de Avrupa Birliği üyesi ülke hallerinde olduğu gibi
farklı ürün yelpazesinin sunulduğu yerler olması özellikle kanun kapsamında
hedeflenmektedir.
Toptancı
hallerinin üretici ve tüccar mallarının değerlendirilerek paraya çevrildiği
yerler olduğu, malların güvenilirlik ve izlenebilirliğinin sağlanacağı, laboratuvar kontrollerinin yapılabileceği en uygun yerler
haller olduğu, hal dışında satışların yasal olarak oluşturulmasının kayıt
dışılığı artırabileceği de… Bunun için tasarının bu şekilde de düzenlendiği
hususlar göz ardı edilmemiştir.
Sebze ve meyvenin
maliyet esasına göre satılmadığı, söz konusu malların arz ve talebe göre fiyat
bulduğu şeklindeki şikâyetlerin de, asgari düzeyde, bu kanun kapsamında üzerine
düşülen en önemli hususlardan olduğu görülmüştür.
Özellikle, esnafların, üyesi olduğu odalarla bağını güçlendirmek,
oda kayıtlarının tutarlı olmasını sağlamak ve ülkemizin bir numaralı sorunu
olan kayıt dışı faaliyette bulunmayı önleyebilmek için meslek mensubu, pazarcı,
perakendeci tanımlarıyla ilgili, “bu ilgili meslek odalarına kayıtlı”
ibarelerinin bu kanun kapsamına Komisyonumuzca eklenerek özellikle meslek
odalarındaki sivil toplum kuruluşlarının da bu işe dahli
söz konusu olmuştur.
Toptancı
hallerinde alınan rüsum oranının hal içinde yapılan satışlarda yüzde 1’e
indirilmesinin… Ki özellikle belediyelerimizi ve diğer kesimlerden gelen
şikâyet bu doğrultudadır. Tabii, maddeler geldiğinde bu konunun tekrar gözden
geçirileceğini biliyorum ama bugün üretici üretmiş olduğu ürünün karşılığını tam
manasıyla alamadığı, ülkemizde bu kanun kapsamında aksaklıklar olduğundan
üreticinin alın terinin tam manasıyla yansımadığı görülmektedir. Bu kanundaki
bu düzenlemeyle de üreticilerin şikâyetlerinin en asgari düzeye ineceği
kanaatindeyim.
Özellikle Komisyonumuzdaki diğer üyeler ve buradaki
milletvekillerimizin kanun kapsamında bazı endişelerinin olduğu hususlardan bir
tanesi de büyük marketlerin, büyük sermaye birliklerinin bu konuda daha aktif
hâle geleceği, üreticilerin, küçük esnaf gruplarının bu kanun kapsamında zarar
göreceği hususu vardır ki buna, tüm gelişmiş ülkelerde olduğu gibi artık
ülkemizde de bir yerinden başlanmasının gerektiği, özellikle tüketici
birliklerinin tam manasıyla bu işte önemli rol oynamalarının gerektiği ve
onların da düzenlemelerde, kapsamda kendi faaliyetlerini artırıcı düzeyde
olmaları gerektiği kanaatindeyim. Onun için de
serbest piyasa içinde bu kanunun bir an önce… Büyük marketlerin de endişesinin
giderilerek, küçük esnaf ve sanatkârların, üreticilerin bu kanun kapsamında kendilerini
buna göre hazırlamaları gerektiği söz konusudur.
Değerli
arkadaşlar, özellikle kayıt sisteminin ve bildirimin tasarının omurgası olduğu,
tasarının yürürlüğe girmesiyle Türkiye’deki hallerin borsa niteliğinde olacağı,
Bakanlıkta bu sürecin sağlıklı işlemesi için çalışmaların hızla yürütüldüğünü
biliyoruz. Tasarının yürürlüğe girmesiyle birlikte öngörülen süre bir yılın
sonunda bu sistemin tamamlanacağı şeklindedir. Bu yüzden, yaş sebze ve meyve
ile arz ve talep derinliğine göre belirlenecek malların satış usulünde
farklılıklar olabileceği, bu sebeple ikincil mevzuatta bu farkın dikkate
alınarak düzenlemenin yapılması gerektiği kanaatindeyiz.
Ama bütün
şikâyetlerin asgariye indirildiği bu kanunla özellikle ülkemizde yaş sebze ve
meyve ticaretinin en iyi şekilde düzenleneceği ortadadır. Bu kanun onun için de
iyi bir çalışmayla buraya kadar getirilmiştir.
Bazı küçük
aksaklıkların da maddeler görüşüldüğünde giderileceği düşünülerek bu kanunun
inşallah ülkemize, üreticilerimize ve bu kanunla ilgili tüm camiamıza hayırlı
olmasını diliyorum, emeği geçenlere teşekkür ediyorum.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Akgül.
Birleşime beş
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 19.31
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 19.38
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Harun TÜFEKCİ
(Konya)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 70’inci Birleşiminin Üçüncü
Oturumunu açıyorum.
471 sıra sayılı
Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon burada.
Hükûmet burada.
Şimdi söz sırası
Antalya Milletvekili Sayın Tayfur Süner’e aittir.
Sayın Süner… Yok.
Konuşmalar
tamamlanmıştır.
Soru-cevap
işlemine geçiyorum.
Sayın Tankut… Yok.
Sayın Yıldız…
HÜSEYİN YILDIZ
(Antalya) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan, az önce AKP yetkilileri de ifade ettiler, sebze ve
meyve ticaretini düzenleyen yasa tasarısıyla kayıt dışılığın önleneceğini,
tüketicilerin korunacağını, fiyat istikrarının sağlanacağını, üreticilerin
rekabet gücünü artıracağını ve koruyacağını, toptancı hal esnafının kazançlı
çıkacağını, depolama, ambalajlama laboratuvarları
bulunan haller vasıtasıyla gıda güvenliğinin sağlanacağını, vergi kayıp ve
kaçağının önleneceğini, sebze ve meyve ile ilgilenen herkesin sorunlarının
çözüleceğini gerekçede ve konuşmalarda anlatmaktasınız.
Peki, Sayın
Bakan, sekiz yıldır bu güzelliklerden bu tarafları niye yararlandırmanız da
sekiz yıl sonra bu yasayı getiriyorsunuz madem bu kadar faydası olacaktı da?
Yoksa bu da AB’nin her zamanki siparişlerinden birisi değil midir Sayın Bakan?
Bu suçlardan dolayı Avrupa Birliği ülkelerindeki örnekleri gibi istifa etmeyi
düşünüyor musunuz? Gerçi siz daha yeni Bakan oldunuz ama…
Sayın Bakan,
sorumu dinlemiyorsunuz.
Sorumu geri
alıyorum.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın
Yıldız, tekrar sisteme girersiniz.
Sayın Uslu…
CEMALEDDİN USLU
(Edirne) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Bakanım,
yüz doksan beş adet hal olduğunu biliyoruz. Bu yasa geçici maddesinde de burada
üç yıl içerisinde belirlenen usullere uymaları hâlinde bu sizce kaç adede
düşecektir? Bu hal sayısı veya bu özellikleri ihtiva eden şu an kaç tane
halimiz vardır bizim? Bunu öğrenmek istiyorum.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN – Sayın
Şandır…
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Teşekkür ederim.
Sayın Bakan, bu
kanun toplumun azımsanmayacak bir kesimini ilgilendiren bir kanun; üreticiler,
ticaretle uğraşanlar, belediyeler, nakliyeciler, maliye, komisyoncular,
perakendeciler, ayrıca tüketiciler. Diyebiliriz ki toplumun tümünü ilgilendiren
çok temel bir kanun düzenlemesi yapıyoruz.
Ben meselenin,
sebze ve meyve üreticileri açısından bu kanunla getirilen düzenlemelerin bir
mağduriyet oluşturacağı gibi bir endişeyi taşımaktayım çünkü özellikle Akdeniz
Bölgesi’nde sebze ve meyve üreticileri için komisyoncular çok önemli bir görev
üstlenirler, üretimi destekleyen, üretimi finanse eden bir görevleri vardır.
Şimdi, hal
rüsumlarını düşürerek ve hal dışında da ticareti bir anlamda serbest bırakarak…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Sayın Başkanım, zaman olduğu için müsaade ederseniz…
BAŞKAN – Tekrar
girerseniz açacağım.
Buyurun Sayın
Şandır.
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Böyle bir ihtimale binaen, bu kanunda, özellikle üretici hallerinin
rüsumlarının düşürülmesi veya işte tüketici hallerine aktarılması hususu,
üreticilerin desteklenmesi anlamında bir zafiyet yaratacak mıdır? Bu ihtimali
ortadan kaldırmak üzere hangi tedbirleri alacaksınız?
Bir diğer hadise,
hallerin -özellikle üretici hallerinin- kestikleri rüsumlarla, bu kanunla
onlara yüklediğiniz yükümlülükleri nasıl karşılayacaklarını düşünüyorsunuz? Laboratuvarları, denetimleri nasıl yapacaklar? Verilen üç
yıllık sürenin bu altyapıyı kurmaya yetip yetmeyeceği noktasında bir
araştırmanız oldu mu?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Sayın Aslanoğlu…
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Bakan, sabahın 4’ünden o günün sonuna kadar halde
vakit geçiren hal esnafı ve halden alışveriş yapanlar için, 3’üncü maddede
belirtilen halde, belli standartlarınız var mı? Belli standardı taşımayan
haller var mı? Ve o belediyenin insafına kalarak “Hadi kardeşim, buraya
taşınacaksın” diyeceksin, hiçbir fiziki şart olmayacak orada, insanlar perişan
olacak, soğukta, karda, kışta hal esnafı yok olacak, gelen insanlar doğru
alışverişini yapamayacak, adı “hal” olacak. Bakanlığınızın bu konuda bir
denetimi var mı? Mevcut haller veya yeni yapılan hallerde asgari koşullarda
fiziki olanaklar aranıyor mu? Olmayan hallerde hangi uygulamayı yapıyorsunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Sayın
Yıldız…
HÜSEYİN YILDIZ
(Antalya) – Teşekkür ediyorum.
Sayın Bakan, hem
yasanın gerekçesinde hem de partinizin hatiplerinin konuşmasında, az önce de
ifade ettiğim gibi, sebze ve meyveyle ilgilenen herkesin sorunlarının
çözüleceğini anlatmaktasınız. Ben şunu soruyorum: Bu yasa bu kadar önemliydi de
sekiz yıldır niye beklediniz diyorum yani sekiz yıldır insanlarımız bu
faydalardan niye yararlanmadılar ya da bu sakıncalardan niye korunmadılar? Az
önce Hatip “Yılda 2,5 milyar dolar kanser ilaçlarına ödeme yapıyoruz, gıda
güvenliğimiz olmadığı için insanlarımız kansere yakalanıyor.” dedi. Sekiz
yıldır insanlarımızı kansere yakalatmaktan sorumlu değil misiniz bu durumda ya
da bu da yine alışveriş merkezlerinde olduğu gibi, Avrupa Birliğinin her
zamanki siparişlerinden birisi mi diye insanın aklına maalesef geliyor. Bu,
dolayısıyla sizin her konuda örnek aldığınız Avrupa Birliği ülkelerindeki
örnekleri gibi istifa etmeyi düşünüyor musunuz diye soracaktım ama tabii
meşguldünüz, bunu sormak istiyorum çünkü Avrupa Birliği ülkelerinde bu konumda
olan yöneticiler, siyasetçiler istifa ediyorlar.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN – Sayın
Susam…
MEHMET ALİ SUSAM
(İzmir) – Sayın Başkan, son TÜİK’in rakamlarına göre
enflasyonda ilk defa, uzun zamandan sonra, yüzde 10’u aşan çift haneli rakamlar
yakalandı. Bu rakamların yakalanmasında da önemli bir oran tarım ürünlerindeki
fiyat artışlarından kaynaklanıyor ve fiyat artışları bu anlamıyla tarım
ürünlerinde yüzde 19,73 üretici fiyat endeksinde. Giderek de tarımda üretim
maliyetleri artıyor. Bu yasada üreticilerin maliyetinin düşürülmesi için
herhangi bir destek olarak yasaya koyduğunuz bir şey olduğunu kabul ediyor
musunuz, var mı böyle bir destek? Üretimin artması için üreticilere bu yasanın
işleyişinden sorumlu bir Bakanlık olarak ne gibi destek vermeyi düşünüyorsunuz?
BAŞKAN – Sayın
Torlak…
D. ALİ TORLAK
(İstanbul) – Teşekkür ederim.
Sayın Bakan,
Türkiye’de sanayinin gelişmesinin en önemli etkeni bankaların sanayiciyi
desteklemesi olarak değerlendirilir. Ülkemizde kâr eden tek sektör olan
bankaların sanayicilere destek olmamasını, kredi taleplerinde ağır ve aşırı
teminat istenmesini nasıl değerlendiriyorsunuz?
İkinci sorum:
Bankaların firmaları, sanayicileri krediyle desteklenmesiyle ilgili, Hükûmet olarak bir çalışmanız var mıdır, varsa açıklar,
bilgi verir misiniz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Sayın
Bakan…
SANAYİ VE TİCARET
BAKANI NİHAT ERGÜN (Kocaeli) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım;
ben soruları dikkatle not etmek gayreti içerisinde oldum. Herhangi bir sorunun
atlandığı kaygısı arkadaşların taşımamasını isterim. Dolayısıyla Sayın
Yıldız’ın sorularını daha baştan söylerken ben not etmiştim. Öyle bir endişe
taşımasını şahsen uygun bulmam, öyle bir endişeye kapılmasın.
Evet, elbette her
kanun hükmünde kararname veya her kanunun belirli bir yenilenme zamanı
olacaktır, karşımıza çıkacaktır. Dolayısıyla bugün de bu kanunun yenilenmesiyle
ilgili başlatılmış olan çalışmalar, benim Bakanlık görevine gelmemden çok önce
arkadaşlarımız bu çalışmaları başlattılar ama Parlamento gündemi, Parlamentonun
çalışma temposu, bu tasarıların arzu edilen zamanda yasalaşmasını her zaman
mümkün kılmıyor, bunu da görüyoruz. Dolayısıyla “Böylesine önemli bir tasarı
sekiz yıldır niye gelmedi?” derken, bu konuyla ilgili kapsamlı araştırmalar,
kapsamlı çalışmalar yapıldığını, ben burada Grup Başkan Vekili olduğum dönemde
de komisyondaki arkadaşlarımızın yurt dışında bir çok
ülkede halleri gidip yerinde gördüklerini, birtakım tespitler yaptıklarını ve
dünyadaki hallerin Türkiye’de de benzerlerinin olması gerektiği konusunda
Sanayi ve Ticaret Komisyonunda arkadaşların kapsamlı çalışmaları
sürdürdüklerini, hatta bunu geçen dönemden bu yana devam ettirdiklerini, bu
yurt dışı seyahatlerini, ben de şahsen biliyorum. Dolayısıyla bugün bu
tasarının gelmiş olması bizim açımızdan önemli bir avantaj.
Tasarıda, aslında
gerçekten de sizin ifade ettiğiniz birçok husus yer alıyor yani çok tarafı olan
bir tasarı bu. Üreticiden başlayan, tüketiciye kadar, arada ne geçiyorsa,
aradaki bütün unsurları, nakliyecisine varana kadar, haldeki komisyoncuyu
dikkate alan, hal işletmesini dikkate alan, bütün bunlar arasında bir denge
kurmaya ama bu arada yeni bir sistem inşa etmeye çalışan bir tasarı ortaya
koymuş olduk. Takdir edersiniz ki bu kadar çok tarafı olan bir tasarıyı bu
taraflarla enine boyuna müzakere etmeden de yapmak mümkün değil. Bu tasarı, hem
Komisyonda müzakere edilirken hem alt komisyonda görüşülürken, ondan önce
Bakanlığımızda bu tasarı hazırlanırken mümkün olduğu kadar bütün kesimlerle,
sivil toplum örgütleriyle ayrıntılı çalışmalar yapmaya özen gösterildi. Buna
Komisyondaki müzakereler sırasında katkı veren muhalefet partisi milletvekili
arkadaşlarımız da dâhil, gerçekten onlar da çok önemli katkılar verdiler ve alt
komisyonda güzel çalışmalar oldu.
Tabii ki bazı
noktalarını yarın tasarıyı görüşmeye devam ederken tekrar burada ele alacağız
yani bazı yeni öneriler de olacaktır, o önerileri de Genel Kurulda birlikte
değerlendireceğiz, o öneriler çerçevesinde revize edilmesi gereken bazı konular
olursa elbette bunları önergelerle revize edeceğiz. Mesela bunlardan bir tanesi
-konuşmaları sırasında- hem Sayın Susam’ın söylemiş olduğu hem Sayın Uslu’nun söylemiş olduğu konular vardı konuşmalarında
“Arz-talep derinliğine göre mal tanımını koyabilecek miyiz?” diye. Arkadaşlar
Komisyon raporuna koymuşlar, gerekçeyi değiştirme imkânları olmadığı için
Komisyonda, Komisyon raporunda bu konuya bir açıklık getirmişler. Ancak biz
ilgili madde geldiğinde bir önergeyle hep birlikte “arz-talep derinliği”nin neyi ifade ettiğini, işte, et-et ürünleri,
süt-süt ürünleri, belki kuru gıdalar ve bal gibi ürünleri de içeren, kesme
çiçek ve benzeri ürünleri de içeren bir çerçeveye oturtmanın daha doğru
olabileceğini Komisyonda da arkadaşlarımız önermişlerdi. Belki onu bir
önergeyle burada tanımların içerisine koyma imkânına da sahip olabileceğiz.
Bunun gibi bazı değişiklikler tasarının son safhasında, Genel Kurul safhasında
da olabilecektir.
O açıdan, bizim
Avrupa Birliğinin dayatması olan bir şey olarak bunu mütalaa etmemiz doğru
değil Sayın Yıldız. Yani Avrupa Birliğinde de elbette haller var ve bu hallerin
standartlarının eğer yüksekliği bizim için bir örnek teşkil edecekse bunu bir
dayatma olarak değil, bir örnek yüksek standartlardaki hal uygulamalarının
ülkemize taşınması olarak algılamamız icap eder. Dolayısıyla bizim Avrupa’daki,
dünyadaki halleri dolaşan ve o örnekleri ülkemize taşımaya çalışan
arkadaşlarımızın çalışmaları bir dayatmayı değil, bir güzel örnekleri
Türkiye’ye taşımayı amaçlayan çalışmalar olmuştur.
Sekiz yıllık
gecikmede yani Bakanlığımızın doğrudan doğruya bir gecikme olarak bunu
algılaması değil, yani yıllar itibarıyla zaten var olan bir mevzuat, kanun
hükmünde kararname, üzerinde birkaç defa da değişiklik yapılmış aslında. O değişikliklerle
konu restore edilmeye çalışılmış ama restorasyondan
ziyade bir yeniden yapılanma ihtiyacı ortaya çıktığı için de bugün bu ihtiyacı
karşılamış oluyoruz.
Sayın Uslu “Üç
yıl içerisinde bu haller yenilenebilir mi?” diye ifade ediyor. Evet, hallere bir
standart getiriyoruz burada; laboratuvarları olsun, hijyen şartları taşınsın... Bu tür olmayan haller, bu hâle
getirilemeyen hallerle ilgili işlemler yapılsın ve bundan sonra gerçekten bu
standartlarda hal işletmeciliği yapabilecek olan belediyeler hal işletmeciliği
yapsın. Bu standartları taşımadıktan sonra yapamayacaksan bu senin işin
olmadığı anlamına geliyor yani bunu bu şekilde algılamak gerekir.
Şimdi, seçimlerin
üzerinden bir yıl geçti, önümüzde dört yıl zamanı var. Bütün partilerden
seçilen belediye başkanı arkadaşlarımız, ister ilçe belediyesi olsun ister
belde veya büyükşehir belediyesi, bu dört yıllık zaman içerisinde biz
kendilerine işte, makul bir uzatma süresiyle beraber istiyoruz ki herkes bu
dört yıllık zamanda hallerini yenilesin, bu dönem içerisinde bu hallerini
yenileyebilsinler.
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Hangi kaynakla yapılacak?
SANAYİ VE TİCARET
BAKANI NİHAT ERGÜN (Kocaeli) – Kaynakları var efendim. Buradan, yani hallerden
gelir de elde ediyorlar. Eğer kendi hemşehrilerine
sağlıklı sebze, meyve ve gıdalar iletmek gibi bir görevleri varsa,
kaynaklarından bir kısmını da belediyelerimiz bu hallerin yenilenmesine tahsis
edeceklerdir. Gerekirse kendilerine kaynak takviyesi, kaynak desteği sağlayacak
imkânları da elbette oluşturabiliriz ama bu sistem -Sayın Şandır’ın
sorusuna geçiyorum- üreticilerin mağdur olması muhtemel bir sisteme dönüşebilir
mi yani hal rüsumları düştüğü zaman gelirler azalmayacak mı?
Gelirlerin
azalacağı varsayımı doğru değil çünkü bu sistem gerçekten yüzde 70’i kayıt dışı olan bir sebze
meyve ticaretini birtakım farklı argümanlarla kayıt altına alan bir sistem. Hem
denetim mekanizmalarıyla hem de en önemli unsurlardan bir tanesi ürün
künyesinin getirilmesi. Bundan sonra ne manavda ne markette ne de çarşıda
pazarda ürün künyesi olmayan bir sebze meyve satılamayacaktır. Bütün sebze ve
meyvelerde ürün künyesi bulunacaktır. Ürün künyesi, aynı zamanda onun hale
bildirilip bildirilmediğini de açığa çıkaracak bir uygulamadır. Ürün künyesi
sistemiyle büyük bir kayıt altına alma, ayrıca denetlemeyle kayıt altına alma
da getirilmiş olacaktır.
Rüsumların
indirilmesi kayıt altına almayı ayrıca teşvik eden bir unsur olmuş olacak çünkü
rüsumların yüksekliği de kayıt dışına doğru sevk ediyor insanları. Biz hale
girme mecburiyeti getirmiyoruz ama bildirme mecburiyeti getiriyoruz çünkü hale
girme mecburiyeti gerçekten bazen üreticiler için de nakliyeciler için de ürünü
en son satın alacak kişiler için de bir eziyete dönüşüyor. Yani bir ilçede hal
yoksa o il merkezinde, büyük şehirde bir yerde hal varsa, geliyor… Mesela
Ankara’ya geldi ürün, Çubuk’a gidecek, geri dönecek buradan, tekrar Çubuk’a.
Buradaki hale girecek, ondan sonra Çubuk’a geri dönecek veya işte Polatlı’ya
geri dönecek veya Elmadağ’a geri dönecek. Buradaki hale ürününü soktuktan sonra
geri dönecek, böyle bir tablo var. Şimdi bunu ortadan kaldırıyoruz. Üretici
bölgesindeki hale bildirimini yap, doğrudan doğruya tüketici bölgesindeki veya
tüketiciye getir, ulaştır. Sistem kolaylaşıyor, işlem maliyetleri düşüyor ve
kayıt altında olan ürün miktarı çoğalıyor.
Dolayısıyla
burada ayrıca üreticiye üretici birlikleri üzerinden çok ciddi avantajlar
getirilmektedir. Üreticinin birlikleri vasıtasıyla ürününü her yerde
satabilmesine imkân getirilmektedir. Üretici birlikleri vasıtasıyla ürün
satanların rüsum ödemesi kaldırılmaktadır bu sistem içerisinde ve böylece
üretici birliklerine üreticilerin yönelmesi, birliklerin güçlenmesi ayrıca bu
mekanizmanın içerisinde teşvik edilmektedir. Dolayısıyla hem belediyelerin
gelirlerinde bir azalma olmayacaktır, kayıt altındaki ürün miktarı artacağı
için doğal olarak hem de üreticinin mağduriyeti gündeme gelmeyecektir çünkü
üreticiler kendi birlikleri güçleneceği için kendi birlikleri vasıtasıyla
ürünlerini daha kolay bir şekilde satabileceklerdir.
Haller elbette
denetlenmektedir. Zaten bu denetimler bizim bu eksiklikleri görmemize yol
açmıştır. Bu eksikliklerin, sadece şimdi denetlemekle, “Hadi bakalım bunu yap.”
demekle bitmeyeceğini gördüğümüz için… Bundan sonra haller nasıl olacak, nasıl
olmasını istiyoruz ve size şu kadar zaman veriyoruz. Bu kadar zaman içerisinde
bu meseleyi bitirmeyen belediyeler hallerinin kapatılacağını bilmelidirler.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – Kaç ay sonra Sayın Bakan? On gün mü, bir ay mı, iki ay
mı, altı ay mı, bir sene mi?
SANAYİ VE TİCARET
BAKANI NİHAT ERGÜN (Kocaeli) – Bakın, biz süre vermişiz. Herkes bu seçim
döneminde, döneminin sonuna kadar, dört yıl zamanları var. Dört yıl içerisinde
hallerini bu hijyen şartlarına ve teknolojik şartlara
uygun hâle getirsinler. Biz gerekirse onlara finansman desteği sağlayacak
çalışmaları da elbette yapabiliriz.
Sayın Susam’ın
sorusunda, “Enflasyon çift haneli rakamlara ulaşıyor, bunda tarım ürünlerindeki
fiyat artışları etkili oluyor. Bu konuda üreticilere bir destek verip maliyetleri
aşağıya çekmeyi düşünüyor musunuz?” Tabii ki üreticilerle ilgili doğrudan
destekler Tarım Bakanlığı bünyesinde yürütülen destekler. O
desteklerle ilgili rakamları da burada gerektiğinde, yani tasarı görüşülürken
Tarım Bakanlığımızdan gereken rakamları, hangi çiftçiye, hangi konuda, ne kadar
destek verildiğiyle ilgili ayrıntılı olarak ortaya koymamız mümkün ama tasarıda
üreticiye en önemli desteklerden bir tanesi şudur: Bu işlem maliyetlerinin
azalması, üretici birlikleri vasıtasıyla ürünlerini pazarlara ulaştırabilmeleri
ve hem hallerde hem de semt pazarlarında üreticilere en az halin ve pazarın
yüzde 20’sinin tahsis edilme mecburiyeti getirilmesi. Bugün itibarıyla
ürünlerinin yüzde 25’i tarlada kalan üretici artık ürünü tarlada kalmayan
üretici. Bu tarlada kalan ürünün tamamı hiç kimsenin para kazanamadığı
bir ürün hâline dönüşmüş oluyor. Dolayısıyla biz üreticimizin tarlada kalan
ürünü meselesini de bu tasarıyla beraber bir noktaya ulaştırmış oluyoruz.
Elbette bankalar
ve sanayi konusu ayrı bir konu. Bu konuya bu tasarının kapsamı dışında olması
açısından bir başka şekilde cevap vermeyi düşünüyorum. Diğer bölümlere
geçildiğinde de diğer konuların cevabını ayrıca sorular olduğunda vermeye
çalışacağım.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Sayın
Bakan teşekkür ederim.
Tasarının tümü
üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
Alınan karar
gereğince, kanun tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri
sırasıyla görüşmek için 10 Mart 2010 Çarşamba günü saat 13.00’te toplanmak
üzere birleşimi kapatıyorum.