Normal 25669 2 3 2010-04-20T12:56:00Z 2010-04-20T12:56:00Z 1 46464 264851 TBMM 2207 621 310694 11.9999 Clean Clean 0 0 nk 0 nk 0 0 false false false 0 nk 0 nk MicrosoftInternetExplorer4

 

DÖNEM: 23                                                                YASAMA YILI: 4

 

 

 

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

TUTANAK DERGİSİ

CİLT : 63

69’uncu Birleşim

4 Mart 2010 Perşembe

(Bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)

İ Ç İ N D E K İ L E R

 

   I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

  II. - GELEN KÂĞITLAR

III. - GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) MİLLETVEKİLLERİNİN GÜNDEM DIŞI KONUŞMALARI

1.- İstanbul Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaş’ın, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’ne ilişkin gündem dışı konuşması

2.- Artvin Milletvekili Ertekin Çolak’ın, Artvin ilinin düşman işgalinden kurtuluşunun 89’uncu yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması

3.- Artvin Milletvekili Metin Arifağaoğlu’nun, Artvin ilinin düşman işgalinden kurtuluşunun 89’uncu yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması

 

IV.- AÇIKLAMALAR

1.- Trabzon Milletvekili Süleyman Latif Yunusoğlu’nun, Artvin ilinin düşman işgalinden kurtuluşunun 89’uncu yıl dönümüne ilişkin açıklaması

2.- Artvin Milletvekili Ertekin Çolak’ın, Artvin Milletvekili Metin Arifağaoğlu’nun, konuşmasındaki “Aile hekimliği uygulaması nedeniyle bütün ilçelerdeki hastaneler kapanıyor.” ifadesine ilişkin açıklaması

V.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Tezkereler

1.- Hırvatistan Parlamentosu Dışişleri Komisyonu Başkanı Frano Matuşiç ve beraberindeki Parlamento heyetinin ülkemizi ziyaret etmesinin uygun bulunduğuna ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/1116)

2.- Arnavutluk Cumhuriyeti Parlamento Başkanı, Pakistan Ulusal Meclisi Başkanı ve Lübnan Ulusal Meclisi Başkanı ve beraberlerindeki heyetlerin ülkemizi ziyaret etmelerinin uygun bulunduğuna ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/1117)

3.- Çek Cumhuriyeti Millet Meclisi Güvenlik Komitesi heyetinin ülkemizi ziyaret etmesinin uygun bulunduğuna ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/1118)

4.- TBMM Dışişleri Komisyonu Başkanı Hasan Murat Mercan’ın, beraberinde bir Parlamento heyetiyle Amerika Birleşik Devletleri Temsilciler Meclisinde 27 Şubat-6 Mart 2010 tarihleri arasında gündeme gelmesi beklenen “1915 Olayları” ile ilgili, yetkili makamlarla temaslarda bulunmak ve tasarının gündeme gelmemesini sağlamaya çalışmak üzere Amerika Birleşik Devletleri’ne ziyaret gerçekleştirmelerine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/1119)

B) Meclis Araştırması Önergeleri

1.- İstanbul Milletvekili Fatma Nur Serter ve 21 milletvekilinin, öğretmenlerin sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla  Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/603)

2.- Denizli Milletvekili Ali Rıza Ertemür ve 25 milletvekilinin, TOKİ’nin uygulamalarına yönelik iddiaların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla  Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/604)

3.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel ve 26 milletvekilinin, Yumurtalık ve Akyatan lagünlerinin korunması konusunda yaşanan sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla  Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/605)

4.- Kırklareli Milletvekili Turgut Dibek ve 26 milletvekilinin, TRT’nin özerkliği konusundaki iddiaların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla  Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/606)

 

VI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYON-LARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri

1.- Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/324) (S. Sayısı: 96)

2.- Türk Borçlar Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/499) (S. Sayısı: 321)

3.- Milletlerarası Para Fonu ile Milletlerarası İmar ve Kalkınma Bankasına Katılmak İçin Hükümete Yetki Verilmesine Dair Kanuna Ek Milletlerarası Para Fonu Ana Sözleşmesinde Değişiklik Yapılmasına İlişkin Belgelerin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/761) (S. Sayısı: 458)

4.- Milletlerarası İmar ve Kalkınma Bankasının Ana Sözleşmesinde Değişikliğin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/786) (S. Sayısı: 460)

5.- Avusturya Cumhuriyeti, Bulgaristan Cumhuriyeti, Macaristan Cumhuriyeti, Romanya ve Türkiye Cumhuriyeti Arasında Nabucco Projesi Hakkında Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/783) (S. Sayısı: 447)

 

VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- Rize Milletvekili A. Mesut Yılmaz’ın, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın, Başbakan olarak mensubu bulunduğu Hükûmete sataşması nedeniyle konuşması

2.- Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in, Rize Milletvekili A. Mesut Yılmaz’ın, şahsına sataşması nedeniyle konuşması

3.- Rize Milletvekili A. Mesut Yılmaz’ın, Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in, şahsına sataşması nedeniyle konuşması

 

VIII.- OYLAMALAR

1.- Avusturya Cumhuriyeti, Bulgaristan Cumhuriyeti, Macaristan Cumhuriyeti, Romanya ve Türkiye Cumhuriyeti Arasında Nabucco Projesi Hakkında Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı’nın oylaması

 

IX.- YAZILI  SORULAR VE CEVAPLARI

1.- Hatay Milletvekili Süleyman Turan Çirkin’in, tarım girdilerindeki ve ürünlerdeki fiyat artışlarına ilişkin Başbakandan  sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı  (7/12049)

2.- Kırklareli Milletvekili Turgut Dibek’in, Kırklareli’nin KÖYDES ve BELDES projelerinde bütçeden aldığı paya ilişkin sorusu ve  İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın cevabı (7/12078)

3.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, hayvancılık sektöründeki duruma,

- Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif Paksoy’un, vekâleten kurban kesimi işiyle ilgili bazı iddialara,

- Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, tarım sektörünün destek-lenmesine,

- Siirt Milletvekili Osman Özçelik’in, Siirt’teki sel felaketinin oluş-turduğu zarara,

- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, Tokat’taki hayvancılık des-teklerine,

- İzmir Milletvekili Kamil Erdal Sipahi’nin, çiftçilerin bazı sorunlarına,

- Aydın Milletvekili Ali Uzunırmak’ın, iyi tarım uygulamaları des-teklerine,

- Edirne Milletvekili Rasim Çakır’ın, Uzunköprü ilçesinde kredi kullanan üreticilere,

İlişkin soruları ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı (7/12107), (7/12108), (7/12109), (7/12110), (7/12111), (7/12112), (7/12113), (7/12114)

4.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, baz istasyonlarının sağlığa etkilerinin raporlanmasına ilişkin sorusu ve  Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu’nun  cevabı (7/12154)

5.- Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün, bir baraj ve HES projesine ilişkin sorusu ve  Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu’nun  cevabı (7/12155)

6.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, bir göletin tamamlanmasına ilişkin sorusu ve  Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu’nun  cevabı (7/12158)

7.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, bir göletin tamamlanmasına ilişkin sorusu ve  Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu’nun  cevabı (7/12161)

8.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, Tokat’taki üretim planlamasına,

Tokat’ta çiftçilere verilen teşviklere,

- Adana Milletvekili Yılmaz Tankut’un, prim destek ödemeleri geciken ürünlere,

- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, bazı illerde süt sığırcılığının desteklenmesine,

Arı yetiştiricilerinin sorunlarına,

- Konya Milletvekili Atilla Kart’ın, Konya Tarım İl Müdürlüğünün taşıtlarına,

- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, Osmaniye’deki tarım sigortası uygulamalarına,

Adana’daki tarım sigortası uygulamalarına,

Tarım sigortası uygulamalarına,

İlişkin soruları ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı (7/12222), (7/12223), (7/12224), (7/12225), (7/12226), (7/12227), (7/12228), (7/12229), (7/12230)

9.- Burdur Milletvekili Ramazan Kerim Özkan’ın, Tarım ve Köyişleri Bakanlığının sözleşmeli personelle ilgili bir yönetmeliğine ilişkin Başbakandan sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı (7/12241)

10.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, bir göletin tamamlanmasına ilişkin sorusu ve  Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu’nun  cevabı (7/12267)

11.- Antalya Milletvekili Hüseyin Yıldız’ın, bir kayak merkezi için istenen araziye ilişkin sorusu ve  Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu’nun  cevabı (7/12272)

12.- Adıyaman Milletvekili Şevket Köse’nin, GDO’lu ürünlerle ilgili düzenlemelere,

- Hatay Milletvekili Süleyman Turan Çirkin’in, Amik Ovası’ndaki pamuk üretimine,

Kırmızı et üretimine ve hayvancılığın desteklenmesine,

- Yozgat Milletvekili Mehmet Ekici’nin, Tarım Kredi Kooperatifleri Merkez Birliği bağlı ortaklığının İran’da girdiği özelleştirme ihalesine,

- Giresun Milletvekili Murat Özkan’ın, bir tabii afet zararının tazminine,

- Adana Milletvekili Yılmaz Tankut’un, GDO’lu ürünlerle ilgili yönet-melikte yapılan değişikliğe,

İlişkin soruları ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı (7/12321), (7/12322), (7/12323), (7/12324), (7/12325), (7/12326)

13.- Giresun Milletvekili Murat Özkan’ın, ithal mama ve ek besinlere yönelik bir düzenlemeye,

- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Erzurum Olur’a soğuk hava deposu yapılmasına,

Hayvan ıslahına,

Gümüşhane ve Bayburt’taki aşılama çalışmalarına,

İlişkin soruları ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı (7/12397),  (7/12398), (7/12399), (7/12400)

14.- Edirne Milletvekili Rasim Çakır’ın, Ergene Nehri ve Saros Körfezi’nin temizlenmesine ilişkin sorusu ve  Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu’nun  cevabı (7/12431)

15.- Manisa Milletvekili Ahmet Orhan’ın, Gürdük Barajı’nın yapımına ilişkin sorusu ve  Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu’nun  cevabı (7/12434)

16.- Muğla Milletvekili Fevzi Topuz’un, GDO’lu ürünlerin satışına,

- Kars Milletvekili Gürcan Dağdaş’ın, Kars’ta hayvancılığın destek-lenmesine,

İlişkin soruları ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı (7/12473), (7/12474)

17.- Yozgat Milletvekili Mehmet Ekici’nin, Yozgat Şehir Merkezi Yağmur Suyu Toplama Projesi’ne ilişkin sorusu ve  Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu’nun  cevabı (7/12542)

I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

 

TBMM Genel Kurulu saat 13.00’te açılarak iki oturum yaptı.

 

Adana Milletvekili Necdet Ünüvar, Yeşilay Haftası’na,

Kütahya Milletvekili Alim Işık, Dumlupınar Üniversitesi Tıp Fakültesinin kadro sorunlarına,

İlişkin gündem dışı birer konuşma yaptılar.

 

Zonguldak Milletvekili Ali Koçal’ın, Zonguldak Kozlu’da 263 madencinin vefat ettiği grizu faciasının 18’inci yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşmasına Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız cevap verdi.

 

Adana Milletvekili Hulusi Güvel ve 25 milletvekilinin, Çukobirlik’in sorunlarının (10/599),

Karaman Milletvekili Hasan Çalış ve 20 milletvekilinin, küçük esnaf ve sanatkârların sorunlarının (10/600),

İzmir Milletvekili Şenol Bal ve 20 milletvekilinin, akaryakıt kaçakçılığı sorununun (10/601),

Adıyaman Milletvekili Şevket Köse ve 19 milletvekilinin, kırmızı et piyasasında yaşanan sorunların (10/602),

Araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla birer Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergeleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin gündemdeki yerlerini alacağı ve ön görüşmelerinin, sırası geldiğinde yapılacağı açıklandı.

 

Genel Kurulu ziyaret eden Çek Cumhuriyeti Millet Meclisi Güvenlik Komisyonu Başkanı Frantisek Bublan başkanlığındaki heyete Başkanlıkça “Hoş geldiniz” denildi.

 

Sivas Milletvekili ve Büyük Birlik Partisi Genel Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu ve 5 kişinin hayatını kaybettiği helikopter kazası ve kurtarma çalışmalarının tüm yönleriyle araştırılarak benzer durumların yaşanmaması için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla yeniden kurulan (10/333, 334, 335-3/1090) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonunda boş bulunan ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grubuna düşen 1 üyeliğe partisince aday gösterilen Ordu Milletvekili Mustafa Hamarat seçildi.

 

Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının:

1’inci sırasında bulunan ve İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi kabul edilen, Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu’nun (1/324) (S. Sayısı: 96),

2’nci sırasında bulunan ve İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi kabul edilen, Türk Borçlar Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu’nun (1/499) (S. Sayısı: 321),

Görüşmeleri komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından ertelendi.

3’üncü sırasında bulunan ve görüşmelerine devam olunan Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Yozgat Milletvekili Bekir Bozdağ’ın, Anayasa Değişikliklerinin Halkoyuna Sunulması Hakkındaki Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/566) (S. Sayısı: 462) görüşmeleri tamamlanarak kabul edildi ve kanunlaştı.

 

İzmir Milletvekili K. Kemal Anadol, Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan’ın,

Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan, İzmir Milletvekili K. Kemal Anadol’un, söylemediği konuda ifadede bulunarak,

Ankara Milletvekili Ahmet İyimaya, Mersin Milletvekili İsa Gök’ün, yorumundan dolayı,

Şahsına sataşması nedeniyle birer konuşma yaptılar.

 

4 Mart 2010 Perşembe günü, alınan karar gereğince saat 13.00’te toplanmak üzere birleşime 20.02’de son verildi.

 

 

 

Nevzat PAKDİL

 

 

 

Başkan Vekili

 

 

 

 

 

 

Yaşar TÜZÜN

 

Fatih METİN

 

Bilecik

 

Bolu

 

Kâtip Üye

 

Kâtip Üye

 

 

 

 

 

 

Gülşen ORHAN

 

 

 

Van

 

 

 

Kâtip Üye

 


No.: 93

II.- GELEN KÂĞITLAR

4 Mart 2010 Perşembe

 

Meclis Araştırması Önergeleri

 

1.- İstanbul Milletvekili Fatma Nur Serter ve 21 Milletvekilinin, öğretmenlerin sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/603) (Başkanlığa geliş tarihi: 5.2.2010)

2.- Denizli Milletvekili Ali Rıza Ertemür ve 25 Milletvekilinin, TOKİ’nin uygulamalarına yönelik iddiaların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/604) (Başkanlığa geliş tarihi: 5.2.2010)

3.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel ve 26 Milletvekilinin, Yumurtalık ve Akyatan Lagünlerinin korunması konusunda yaşanan sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/605) (Başkanlığa geliş tarihi: 5.2.2010)

4.- Kırklareli Milletvekili Turgut Dibek ve 26 Milletvekilinin, TRT’nin özerkliği konusundaki iddiaların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi  (10/606) (Başkanlığa geliş tarihi: 5.2.2010)

4 Mart 2010 Perşembe

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 13.04

BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL

KÂTİP ÜYELER: Gülşen ORHAN (Van), Fatih METİN (Bolu)

BAŞKAN – Saygıdeğer milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 69’uncu  Birleşimini açıyorum.

Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.

Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.

Gündem dışı ilk söz 8 Mart Dünya Kadınlar Günü münasebetiyle söz isteyen İstanbul Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaş’a aittir.

Sayın Ağırbaş, buyurun efendim. (DSP sıralarından alkışlar)

III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- İstanbul Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaş’ın, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’ne ilişkin gündem dışı konuşması

AYŞE JALE AĞIRBAŞ (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kadınların erkeklerle eşit olma yolunda başlattıkları mücadelenin tarihi olan 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’ne ilişkin gündem dışı söz almış bulunuyorum. Konuşmama başlamadan önce sizleri şahsım ve Demokratik Sol Parti adına saygıyla selamlıyorum.

Kadınların uzun yıllardır süren ve hâlâ devam eden eşitlik mücadelesi toplumlarda kadına verilen önem konusunda yeni bir gelişme ve anlayışı da beraberinde getirmiştir. Dünyada bu konuda ilerleme kaydedilmiş olmasına rağmen hâlâ kadınla erkek arasındaki eşitsizlik devam etmektedir. Kadınla erkek arasındaki eşitsizlik bir insan hakları sorunudur. Eşitlik, sosyal adaletin önemli bir şartı, aynı zamanda kalkınma ve barışın vazgeçilmez ve temel ön koşuludur.

Toplumsal cinsiyet eşitliği olarak da adlandırılan kadın-erkek eşitliğinin sağlanmasına erkeklerin de katkıları ve müşterek sorumluluk almaları gerekmektedir yani bu durum sadece kadınları ilgilendiren bir husus değildir. Yasal eşitliğin fiiliyatta da gerçekleşmesi öncelikle karar alma organlarının tüm düzeylerinde toplumsal cinsiyet dengesinin gözetilmesiyle mümkün olur.

Adil ve kalkınmış toplum inşa etmenin tek yolu kadın-erkek eşitliğinin sağlanmasıdır. Bu amaçla ülkemizde de atılması gereken bazı adımlar bulunmaktadır. Kadınlara yönelik kısıtlayıcı, dışlayıcı zihniyetlerin dönüştürülmesi gerekmektedir. Kadınlara kâğıt üzerinde haklar verilmesi yetmez, bir eğitim seferberliğiyle kadınların üzerinde yılların getirmiş olduğu ezikliğin, çekingenliğin giderilmesine yönelik çalışmalar yapılmalıdır. Kadınlara haklarını kullanmalarına imkân verecek eğitim verilmelidir. Eğitim bir insan hakkıdır ve eşitlik, kalkınma ve barış hedeflerine ulaşılması için gerekli bir araçtır. Kadınların eğitimli olması, toplumdaki karar alma süreçlerine katılmaları için kadını güçlendirmenin en önemli anahtarıdır.

Çalışma hayatı da kadınlar için engellerle ve ön yargılarla doludur. Belli iş ve meslekler kadınlara uygun işler olarak toplumsal kabul görmemektedir. Görev dağılımında adil davranılmamakta, ekonomik kriz dönemlerinde önce kadınlar işten çıkarılmaktadırlar. Kadınlar özellikle kayıt dışı sektörde, düşük ücretle çalıştırılmaktadırlar. Kadınların çalışma yaşamına girebilmesini kolaylaştırıcı, kreş, gündüz bakımevi gibi sosyal destek kurumları tüm çabalara karşın ülkemizde yeterli sayıya ulaşamamıştır.

Kadınlar çeşitli türden şiddetin kurbanı olmaya devam etmektedirler. Türkiye’de her 3 kadından 1’i şiddet mağdurudur. Aile içi suçların yüzde 87’si kadınlara karşı işlenmektedir. Başbakanlığın yaptığı Aile İçi Şiddet Araştırması, şiddete maruz kalan kadınların yüzde 92’sinin şikâyetçi olmadığını ortaya koymaktadır. Zaten ekonomik özgürlüğü olmayan bir kadın şiddete maruz kalsa da evi terk edememektedir. Gitse “Ne yapacağım?” diye düşünmektedir. Eşini terk eden bir kadına toplumda iyi bakılmamaktadır. Burada yapılması gereken, hem kadının hem de erkeğin eğitilmesidir.

Türkiye’de kadın-erkek eşitliğinin önünde duran unsur yasal çerçeve değildir. Ancak geleneksel zihniyet yapıları ve de ayrımcı kültür, maalesef, Türkiye’de kadının her alanda erkekle eşitliğini fiiliyata dönüştürmesinin önündeki en büyük engellerden birisidir. Halkımız ve yetkili merciler örf ve âdetleri çoğu zaman yasaların üzerinde tutmaktadırlar. Ülkemizin geleneksel zihniyeti değiştirmek üzere, sistemli, planlı ve kararlı bir mücadele içerisine girmesi ve buna ciddi bir kaynak ayırması gerekmektedir.

Değerli milletvekilleri, kadının siyasal ve kamusal yaşam içinde bulundukları koşulları dönüştürmeleri, somut bir şeyler yapmaları lazımdır. Bu da doğrudan siyasal güce bağlıdır. Hayatın her alanında kadın ve erkek eşitliğini sağlamayı hedefleyen Demokratik Sol Parti, kadınların siyasete katılımını artıracak, kadınların önünü açacak bir karar almıştır. Demokratik Sol Parti, kadınların en az erkekler kadar etkin olmasını sağlamak üzere milletvekili genel ve ara seçimleriyle belediye başkanı, il genel ve belediye meclisi adaylıklarında fermuar sisteminin uygulanmasını, bir başka ifadeyle bir erkek adaya karşı bir kadın aday gösterilmesini ve kadınların her düzeydeki parti yönetimlerinde yüzde 50 oranında temsil edilmesini kanunla garanti altına alacak yasa teklifini Meclise sunmuştur.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Ağırbaş, konuşmanızı tamamlayınız.

Buyurun efendim.

AYŞE JALE AĞIRBAŞ (Devamla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Ayrıca kadınlarımızın seslerini kitlesel eylemlerle anlatabilmelerine olanak sağlamak için 8 Martın, dünyanın birçok ülkesinde olduğu gibi Türkiye’de de tatil ilan edilmesi için kanun teklifi vermiştir. Kadınlarımızı sistemin içinde egemen kılacak yapının teminini teşkil edecek kanun teklifimizin en kısa zamanda gündeme alınması, parti ayrımı gözetilmeksizin konsensüs içerisinde çıkartılması en büyük temennimdir.

Dünyamızdaki ve ülkemizdeki tüm kadınların Dünya Kadınlar Günü’nü kutlar, daha eşitlikçi, ayrımcılığın olmadığı, huzur dolu, barışın egemen olduğu bir dünya dileğiyle hepinize saygılarımı sunarım. (Alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Ağırbaş.

Saygıdeğer milletvekilleri, gündem dışı konuşmaya Devlet Bakanı Selma Aliye Kavaf cevap verecekti ama babasının vefatı nedeniyle çalışmalara katılamıyor. Bu arada Sayın Bakanımıza başsağlığı diliyoruz. Arkadaşlarımıza da bunu iletmeyi bir görev bildim.

Evet, gündem dışı ikinci söz Artvin ilinin düşman işgalinden kurtuluş yıl dönümü münasebetiyle söz isteyen Artvin Milletvekili Ertekin Çolak’a aittir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Sayın Çolak, buyurun efendim.

2.- Artvin Milletvekili Ertekin Çolak’ın, Artvin ilinin düşman işgalinden kurtuluşunun 89’uncu yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması

ERTEKİN ÇOLAK (Artvin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; konuşmama başlarken yüce Meclisi ve yüce milletimizi saygıyla selamlıyorum.

Yaklaşmakta olan 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nü de ayrıca kutluyorum.

Değerli arkadaşlar, 7 Mart tarihi, cennet ilimiz Artvin’in düşman işgalinden kurtuluşunun 89’uncu yıl dönümüdür. Ülkemizin her köşesinde yaşayan bütün Artvinli hemşehrilerim vakıf ve dernekler aracılığıyla 7 Martı kutlamaktadırlar. Ben de milletin bu kürsüsünden bütün Artvinli hemşehrilerimin bu güzel gününü kutluyorum, tebrik ediyorum.

Seksen dokuz yıl önce düşmana karşı verdiği zorlu mücadeleyi kazanan Artvin, bugün çağdaş, yaşanabilir ve modern bir il olarak kalkınmanın ve gelişmenin güçlü mücadelesini vermektedir.

Değerli arkadaşlar, ilimiz Artvin son yıllarda yapılan yatırımlarla, elde edilen kazanımlarla âdeta kabuğunu kırmış ve hızla gelişen iller arasında yerini almış durumdadır. Kurulmuş olan Artvin Çoruh Üniversitesi fakülte ve yüksekokulları, yapılan modern okul binaları, adalet sarayları, hastaneler, modern Sarp gümrüğü, modern yurtlar, kayak merkezi, spor salonları ve yeni statlar, tüm bunların yanı sıra turizm master planını hazırlamış olması, modern sahil yolu, viyadük ve köprüler, barajlar ve yapılan tünellerle âdeta Artvin’in her tarafı inşaat hâline gelmiştir.

Değerli arkadaşlar, tam elli yıldır yapılmasını Artvin halkının beklediği Cankurtaran Tüneli’nin 25 Mart 2010 tarihinde ihaleye çıkarılmış olması bu yılki 7 Mart kutlamalarına daha bir anlam kazandırmıştır. Ayrıca -yine ilk defa söylüyorum- Şavşat çevre yolu, yani şehir geçidi de 24 Mart 2010 tarihinde ihaleye çıkarılmıştır. Türkiye’de bugüne kadar yapılmış tünellerin en uzunu, yani Cankurtaran Tüneli, inşallah Artvin halkına hizmet vermeye hazırlanmaktadır. Bu vesileyle Cankurtaran Tüneli’nin ve Şavşat çevre yolunun Artvin halkına hayırlı uğurlu olmasını temenni ediyorum.

Değerli arkadaşlar, buradan şunu da belirtmem gerekiyor ki Yusufeli ilçemiz, Yusufeli Barajı nedeniyle maalesef suyun altında kalacak olan bir ilçedir.

Şimdi, buradan, zaman zaman bu kürsüden bu Yusufeli Barajı’yla ilgili ve orada yapılan inşaatlarla ilgili ve yeni Yusufeli ilçesinin yeriyle ilgili zaman zaman eleştiriler gelmektedir.

Değerli arkadaşlar, hemen şunu belirtmem gerekir ki Yusufeli yeni ilçesinin yeriyle ilgili burada bir kanun çıkardık. Gerekli çalışmalar ve imar planları hazırlandı fakat gelinen noktada ilçemizin yaklaşık iki bin beş yüz konuta ihtiyacı olmasına rağmen, seçilen yerde maalesef yer sıkıntısı nedeniyle bu rakamdaki konutları, sosyal konutları ve hükûmet binalarını yapmanın mümkün olmadığı görüldü. Bu nedenle, yeni bir arayış içerisine girildi ve yeni imar, yeni projeler hızlı bir şekilde yapılmaktadır. Fakat takdir edersiniz ki bu baraj nedeniyle otuz yıldır Yusufeli’ne devlet, maalesef yeni binalar ve yeni hizmetler yapamamıştır ve kamulaştırmalar da başlamadığı için burada devlet yatırımları yapılamamış ve halkımız da şehir içerisinde gerçekten altyapı hizmetlerinde ve konut ihtiyacında sıkıntılar çekmektedir. Dolayısıyla, kamulaştırma başlayıp ve baraj inşaatı başlayana kadar halkımızın oradaki ihtiyaçlarını karşılamak üzere hem belediye hem de devletimizin…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Konuşmanızı tamamlayınız Sayın Çolak.

Buyurun.

ERTEKİN ÇOLAK (Devamla) - …diğer kuruluşları, baraj inşaatı başlayıp tamamlanana kadar oradaki altyapı ihtiyaçlarını yapmaya devam edecektir.

Bu vesileyle, yerel seçimlerden önce başlamış olan yüksekokul inşaatıyla ilgili, Cumhuriyet Halk Partisinin il başkanı, ilçe başkanları, belediye başkanları temel atılmasında orada olmasına rağmen, görüyorum ki şimdi eleştiri yapmaktadırlar.

Şairin söylediği bir şey var, şair diyor ki: “Gölge etme başka ihsan istemem.” Hizmet edemiyorsanız, bari yapılan hizmetleri eleştirmeyin.

Yusufeli Belediyesinin yapmaya başladığı küçük sanayi sitesi de baraj inşaatı başladıktan sonra ve şu anda, oradaki halkımıza hizmetlerini vermeye devam edecektir.

Bu vesileyle konuşmama son verirken, başta Gazi Mustafa Kemal olmak üzere bütün kahraman ve şehitlerimizi rahmet ve şükranla anıyor, yüce Meclisi ve Artvin halkını saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Çolak.

Saygıdeğer milletvekilleri, üçüncü söz yine Artvin’imizin kurtuluşu münasebetiyle söz isteyen Artvin Milletvekilimiz Metin Arifağaoğlu’na aittir. (CHP sıralarından alkışlar)

Sayın Arifağaoğlu, buyurun efendim.

3.- Artvin Milletvekili Metin Arifağaoğlu’nun, Artvin ilinin düşman işgalinden kurtuluşunun 89’uncu yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması

METİN ARİFAĞAOĞLU (Artvin) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Artvin’in düşman işgalinden kurtuluşunun 89’uncu yıl dönümü nedeniyle gündem dışı söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Sayın Başkan, size de teşekkür ediyorum.

Ülkemizin kuzeydoğu sınırı seksen dokuz yıl önce çizildi. Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk, kuzeydoğu sınırını belirledikten sonra kurtuluş mücadelesine başlamıştır. Bu yüce Meclis, Atatürk’ün önderliğinde Kurtuluş Savaşı mücadelesini vermiş ve yedi düvele karşı savaşarak Türkiye Cumhuriyeti’ni kurmayı başarmıştır.

Kurtuluş Savaşı mücadelesi veren bu yüce Meclisin kürsüsünden, Artvinli hemşehrilerimin kurtuluş bayramını kutluyorum. Ayrıca, Artvin’in dışında yaşayan, doğdukları değil doydukları illerde Artvin’in kurtuluş bayramı etkinliklerini yaşatan ve yaşatmaya çalışan Artvinlileri de yürekten kutluyorum.

Ülkemizin on altı il merkezinde Artvin’in kurtuluşu kutlanmaktadır. Ayrıca, Almanya’da yaşayan gurbetçi Artvinliler de Artvin’in kurtuluş gününü unutmadan kutlamaktadırlar. Almanya’da yaşayan ancak kurtuluş bayramı heyecanını oralara taşıyan Artvinliler, sizleri de tebrik ediyor, kurtuluş bayramınızı kutluyorum.

Başta Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarını, ayrıca Kurtuluş Savaşı’nı gerçekleştiren Gazi Meclisin 1’inci Dönem üyelerini minnetle, şükranla, saygıyla anıyorum, ruhları şad olsun.

Seksen dokuz yıldır, iyi eğitimli, üretken ve çalışkan Artvinliler aydınlanma devrimi yolunda üzerlerine düşen görevleri eksiksiz yapma azim ve kararlılığı içindedirler. Atatürk’ün çizdiği aydınlık yoldan sapmadan muasır medeniyeti yakalamak birinci görevimizdir.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Artvin’e hayat veren Çoruh Nehri 21’inci yüzyıla girerken Türkiye’yi aydınlatmaya devam edecektir. Artvin eğitimli insanların kentidir, Artvin enerji kentidir, Artvin barajlar kentidir, ülkemizi aydınlatmada ve sanayisini geliştirmekte önemli bir kenttir ve Artvin, turizm kenti olma yolunda projeler geliştirmektedir. Doğa turizmi, su sporları turizmi ve Atabarı Kayak Merkezi ile kış turizmi projeleri devam etmektedir. Macahel havzası, Otingo Ormanları, Hatila Vadisi ve Karçal Dağları’nda bulunan Kafkas ırkı arıların ürettiği ballarıyla, ayrıca akarsularında yetişen kırmızı benekli alabalıklarıyla Artvin, turizm kenti olarak yerini alacaktır.

Artvinliler barajların yapımı nedeniyle çok büyük fedakârlıklara katlanmışlardır ve katlanmaya devam etmektedirler. Artvin-Erzurum yolu yapım nedeniyle trafiğe kapalıdır, ancak belli saatlerde geçebilirsiniz. Artvinliler yıllardır yapımın getirdiği sıkıntıya, toza, dumana katlanmaktadırlar. Devlet, sıcak elini uzatıp, Şavşat ve Ardanuç’tan gelen ırmağın Çoruh Nehri ile birleştiği noktaya bir viyadük yaparak yeni yapılan Artvin-Erzurum yoluna bağlantıyı sağlamalıdır. Bu, Artvin’in ve Artvinlilerin geleceğini ilgilendiren çok önemli, hayati bir projedir. Viyadüğün yüksekliğini ve uzunluğunu büyük bularak “Fizibıl değil, yapamayız.” demek Türkiye Cumhuriyeti hükûmetine yakışmamaktadır. Hükûmetler halkın yaşantısını rahatlatmak için vardır. Varyant yolu Artvinlilerin yaşantısını zora sokmuştur. Deriner Barajı inşaatına başlanmadan önce vadiyi takip eden yolumuz vardı. Şimdi de aynı yolun baraj gölü üstünden devamını istiyoruz. Bu proje Artvin’de yaşayanlara çok görülmemeli ve bir an önce viyadük projesine başlanılmalıdır.

Artvin-Erzurum yolunun Şavşat suyu ile birleştiği noktaya viyadük yapılarak, Şavşat ve Ardanuç bağlantısı sağlanmalıdır. Bu, Artvinlilerin olmazsa olmaz projesidir. Bu projeden vazgeçmemiz mümkün değildir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun efendim, konuşmanızı tamamlayınız.

METİN ARİFAĞAOĞLU (Devamla) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Artvin’in önemli sıkıntılarından biri de sağlık sorunudur. Aile hekimliğine geçişten sonra Artvin’de tedavi problemleri artmıştır. Sağlıkla ilgili problemler had safhaya ulaşmıştır. Artvin’de hastaneler kapanıyor. Hastanede, ameliyathanelerde bulunan alet edevat başka şehirlere nakledilmektedir.

Bakınız, yerel gazetenin haberini sizlere sunuyorum: “Borçka Camili köyü, Gürcistan sınırında on bir saatlik doğum çilesi.” Bir kadın… Doktor yok, yol kapalı. 21’inci yüzyılda hâlen daha yolumuzun kapalı olduğu köyler var ve buradaki kadın Gürcistan tarafına geçiyor, hastaneye ulaşamıyor, ilk köyde doğum yapıyor.

Yine, biz her şeyin yapılmasından yanayız, Yusufeli şehrinde meslek yüksekokulu yapılsın istiyoruz, sanayi çarşısı da yapılsın istiyoruz. Ancak, bu Meclis karar verdi, yeni Yusufeli şehrine karar verdi. Yeni inşaatların yeni Yusufeli’nde yapılmasının doğru olacağını düşünüyoruz. Tenkitlerimi onun için yapmıştım.

Beni dinlediğiniz için teşekkür ediyorum. Tekrar saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Çolak, biraz önce konuştunuz, şimdi…

ERTEKİN ÇOLAK (Artvin) – Sayın Başkan, bir söz…

BAŞKAN – Efendim, şöyle: Eğer sayın milletvekilleriyle ilgili olarak bir cevap verilecekse bu cevap hakkı Hükûmete aittir yani Hükûmet bu hakkını kullanabilir, cevap verebilir ama vekiller icraatlarıyla ilgili birbirine cevap verirlerse, biz bu işi usul hâline getiremeyiz, çıkamayız işin içerisinden; onu söylemek istiyorum.

ERTEKİN ÇOLAK (Artvin) – Sayın Başkanım, burada yanlış bir beyanda bulunuldu ili ilgilendiren.

BAŞKAN – Biraz sonra kısa bir açıklama yaparsınız.

Yani şunu demek istiyorum: Kim doğrusunu söyledi kim söylemedi, o konuda bir şey diyemem. Lütfen…

Sayın Yunusoğlu, buyurun efendim.

IV.- AÇIKLAMALAR

1.- Trabzon Milletvekili Süleyman Latif Yunusoğlu’nun, Artvin ilinin düşman işgalinden kurtuluşunun 89’uncu yıl dönümüne ilişkin açıklaması

SÜLEYMAN LÂTİF YUNUSOĞLU (Trabzon) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Hepimizin bildiği gibi Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra, o yıllarda Doğu Karadeniz Bölgemiz bir Rus işgaline uğramış ve oradaki yaşlı, çocuk olan halk batıya doğru göç etmiş ve bu bölge uzun bir süre Rus işgalinde kalmıştır. Ancak daha sonraki yıllarda batıdan başlamak üzere doğuya doğru bu bölgelerimiz kahraman halkımızın vermiş olduğu büyük bir mücadeleyle kurtarılmıştır. Ben bu kurtuluş münasebetiyle, 7 Mart günü dolayısıyla Artvinlilerin bu kurtuluşunu, bütün Artvinli hemşehrilerimi kutluyorum ve orada kahraman bir mücadele veren yöre halkına minnet ve şükranlarımı sunuyorum.

Tabii, Artvin çok önemli bir bölge. Orada yapılan barajlar, oranın iklim değişikliğine çok olumlu katkıda bulunmuş. Ancak Yusufeli’nde yapılan baraj ve Yusufeli’nin başka bir yere taşınması konusundaki belirsizlik Yusufeli halkına hâlâ bir tedirginlik getirmektedir. Bu konunun mutlaka çözüme kavuşturulmasını diliyorum.

Ayrıca Artvin bölgesi Türkiye'nin en zengin bitki örtüsünün bulunduğu bir ilimizdir. O bakımdan, turizm açısından da mutlaka değerlendirilmesi gereken bir yöre olduğunu düşünüyorum. Tabii bu arada, Milliyetçi Hareket Partisinin de bu konudaki çalışmalarının da Bakanlığımız tarafından dikkate alınmasını çok önemli bir durum olarak görüyorum.

24 Şubat da Trabzon’un kurtuluş günüydü ancak üç yıl üst üste bir gündem dışı konuşma istememe rağmen maalesef bu konuşma imkânını bulamadım. Şimdi bu konuşma imkânını bana verdiğinizin için Sayın Başkan, sizlere teşekkür ediyorum.

Doğu Karadeniz’deki bütün bölgelerin kurtuluşunu, orada yaşayan bütün yöre halkını kutluyorum. Ayrıca, yarın idrak edilecek 8 Mart Dünya Kadınlar Günü münasebetiyle bütün kadınlarımızın ve Türk analarımızın bu gününü kutluyor, saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Çolak, yani usul ittihaz olmamak üzere… Bundan sonrasında arkadaşlara şunu da hatırlatmak istiyorum: Dediğim gibi, bir milletvekili arkadaşımızın sözü, kendisine sataşılma olmadığı müddetçe, cevaplanmaz başka bir milletvekili tarafından. Açıklama olursa Hükûmet yapabilir veya daha sonra bir konuşma vesileyle yapılabilir. Bu anlamda bir usulümüz yok ama mikrofonunuzu açayım, sisteme girmişsiniz.

Buyurun, kısaca izah ediniz.

2.- Artvin Milletvekili Ertekin Çolak’ın, Artvin Milletvekili Metin Arifağaoğlu’nun, konuşmasındaki “Aile hekimliği uygulaması nedeniyle bütün ilçelerdeki hastaneler kapanıyor.” ifadesine ilişkin açıklaması

ERTEKİN ÇOLAK (Artvin) – Peki, çok teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Şimdi, burada Sayın Milletvekilimiz konuşurken “Aile hekimliği uygulaması nedeniyle bütün ilçelerdeki hastaneler kapanıyor.” diye bir söz söyledi. Bu kesinlikle doğru değil. Aile hekimliğinin başlamasıyla birlikte aile merkezleri oluşturulmuştur, doktor sayımız artmıştır, yeni hizmet alanları oluşturulmuştur. Bunun buradan yanlış anlaşılmaması için ben söz aldım.

Teşekkür ediyorum, saygılarımı sunuyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Saygıdeğer milletvekilleri, gündeme geçiyoruz.

Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının üç tezkeresi vardır, ayrı ayrı okutup bilgilerinize sunacağım.

V.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Tezkereler

1.- Hırvatistan Parlamentosu Dışişleri Komisyonu Başkanı Frano Matuşiç ve beraberindeki Parlamento heyetinin ülkemizi ziyaret etmesinin uygun bulunduğuna ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/1116)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

Hırvatistan Parlamentosu Dışişleri Komisyonu Başkanı Sayın Frano Matuşiç ve beraberindeki Parlamento heyetinin, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’nın konuğu olarak 21-24 Şubat 2010 tarihleri arasında ülkemize resmî ziyarette bulunmaları TBMM Başkanlık Divanı’nın 25 Şubat 2010 tarih ve 65 sayılı Kararı ile uygun bulunmuştur.

Söz konusu heyetin ülkemizi ziyareti, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında 3620 sayılı Kanun’un 7. Maddesi gereğince Genel Kurul’un bilgilerine sunulur.

                                                                                                       Mehmet Ali Şahin

                                                                                              Türkiye Büyük Millet Meclisi

                                                                                                               Başkanı

2.- Arnavutluk Cumhuriyeti Parlamento Başkanı, Pakistan Ulusal Meclisi Başkanı ve Lübnan Ulusal Meclisi Başkanı ve beraberlerindeki heyetlerin ülkemizi ziyaret etmelerinin uygun bulunduğuna ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/1117)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık Divanı'nın 25 Şubat 2010 tarih ve 65 sayılı Kararı ile Arnavutluk Cumhuriyeti Parlamento Başkanı, Pakistan Ulusal Meclisi Başkanı ve Lübnan Ulusal Meclisi Başkanı ve beraberindeki heyetlerin ülkemizi ziyaret etmesi uygun bulunmuştur.

Sözkonusu heyetlerin ülkemizi ziyaretleri, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında 3620 sayılı Kanun'un 7. Maddesi gereğince Genel Kurul'un bilgilerine sunulur.

                                                                                                       Mehmet Ali Şahin

                                                                                              Türkiye Büyük Millet Meclisi

                                                                                                               Başkanı

3.- Çek Cumhuriyeti Millet Meclisi Güvenlik Komitesi heyetinin ülkemizi ziyaret etmesinin uygun bulunduğuna ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/1118)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

TBMM Başkanlık Divanı'nın 25 Şubat 2010 tarih ve 65 sayılı Kararıyla, Çek Cumhuriyeti Millet Meclisi Güvenlik Komitesi heyetinin Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin konuğu olarak ülkemizi ziyareti hususu uygun bulunmuştur.

Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında 3620 sayılı Kanun'un 7. Maddesi gereğince Genel Kurul'un bilgisine sunulur.

                                                                                                       Mehmet Ali Şahin

                                                                                              Türkiye Büyük Millet Meclisi

                                                                                                               Başkanı

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Meclis araştırması açılmasına ilişkin dört önerge vardır. Önergeleri ayrı ayrı okutuyorum:

B) Meclis Araştırması Önergeleri

1.- İstanbul Milletvekili Fatma Nur Serter ve 21 milletvekilinin, öğretmenlerin sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla  Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/603)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Öğretmenlerin çalışma koşulları ve özlük haklarına ilişkin sorunların ayrıntılı olarak araştırılması ve gerekli önlemlerin alınabilmesi için bir "Meclis Araştırma Komisyonu" kurulmasını saygılarımla arz ederim.

1) Fatma Nur Serter                     (İstanbul)

2) Ensar Öğüt                              (Ardahan)

3) Durdu Özbolat                         (Kahramanmaraş)

4) Sacid Yıldız                             (İstanbul)

5) Gökhan Durgun                              (Hatay)

6) Canan Arıtman                                (İzmir)

7) Fevzi Topuz                                    (Muğla)

8) Rasim Çakır                                    (Edirne)

9) Bilgin Paçarız                                  (Edirne)

10) Ali Rıza Ertemür                           (Denizli)

11) Ramazan Kerim Özkan                 (Burdur)

12) Ahmet Küçük                               (Çanakkale)

13) Ali Rıza Öztürk                             (Mersin)

14) Mehmet Ali Özpolat                     (İstanbul)

15) Mevlüt Coşkuner                          (Isparta)

16) Enis Tütüncü                                 (Tekirdağ)

17) Ali Koçal                                      (Zonguldak)

18) Muhammet Rıza Yalçınkaya         (Bartın)

19) Atila Emek                                    (Antalya)

20) Akif Ekici                                     (Gaziantep)

21) Hikmet Erenkaya                          (Kocaeli)

22) Bülent Baratalı                              (İzmir)

Gerekçe:

Türkiye'de bugün 300 bini aşkın öğretmen adayı atama beklemekte buna karşılık OECD standartları yine 300 bini aşkın öğretmen açığı bulunduğunu ortaya koymaktadır. Millî Eğitim Bakanı Sayın Nimet Çubukçu ise öğretmen açığının 76 bin 721 olduğunu ifade etmektedir.

Buna karşılık, Millî Eğitim Bakanı yaptığı resmî açıklama ile şubat ayında yapılacak atamaları keyfî olarak iptal etmiştir. Ardından, Haziran ayında 10 bin atama yapılacağı duyurulmuştur. Ancak bu atamalar içinde yeni alımların payının 2-3 binle sınırlı olduğu bilinmektedir.

Danıştay'ın iptal kararına karşın, 657/4-B’li olarak çalıştırılan sözleşmeli öğretmenlere 2008'den bu yana 3 kez kadro sözü verilmiş ve bu sözler tutulmamıştır.

Aile bütünlüğünün sağlanması devletin en temel görevleri arasında yer almaktadır ve T.C. Anayasası tarafından da teminat altına alınmıştır.

Anayasa'nın 41. maddesi "Aile Türk Toplumunun temelidir" demekte ve Devleti "ailenin huzur ve refahı ile özellikle ananın ve çocukların korunması' ile ilgili tedbirler almakla yükümlü kılmaktadır.

Ancak sözleşmeli öğretmenler aile kurumunun bütünlüğü hakkından yoksun bırakılmaktadır. Millî Eğitim Bakanı Sayın Nimet Çubukçu, sözleşmeli öğretmenlerin eş durumu nedeniyle il emrine tayin hakkına kavuşacakları açıklamasında bulunmuş ancak verilen bu söz yine tutulmamıştır. Böylece 5 bin sözleşmeli öğretmenin eşleri ile aynı ilde görev yapmak gibi son derece insani talepleri yanıtsız bırakılmıştır.

Bununla beraber, hak mahrumiyetine maruz kalan kesim yalnızca "sözleşmeli öğretmenler" olmayıp, AKP iktidarı döneminde geliştirilen "ücretli öğretmenlik " uygulaması ile öğretmenlik mesleği âdeta taşeronlaştırılmıştır. Bu çerçevede, aynı mesleği farklı statülerde icra eden öğretmenler sorununa, hiçbir statüsü olmayan ve özlük haklarından tümüyle mahrum bulunan bir kesim daha eklenmiştir.

Ataması gerçekleşmediği için intihar eden 11 öğretmen adayı konunun ciddiyetini artırmaktadır.

Bu çerçevede, öğretmenlerin çalışma koşulları ve özlük haklarına ilişkin sorunların ayrıntılı olarak araştırılması ve gerekli önlemlerin alınabilmesi için bir "Meclis Araştırma Komisyonu" kurulmasını saygılarımla arz ederim.

2.- Denizli Milletvekili Ali Rıza Ertemür ve 25 milletvekilinin, TOKİ’nin uygulamalarına yönelik iddiaların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla  Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/604)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Ülkemizin yaşadığı hızlı nüfus artışı ve kentleşme konut ve kentleşme sorunlarını da peşi sıra getirmiştir. Bu sorunların çözülmesi ve konut üretiminin artırılarak işsizliğin azaltılması amacıyla 1984 yılında Toplu Konut ve Kamu Ortaklığı İdaresi Başkanlığı kurulmuştur.

TOKİ, son yıllarda yaptığı konutların yanında, siyasetin finansmanı, şaibeli işler ve kalitesiz konutlar gibi konularla da gündeme gelmektedir. TOKİ konutlarının teslim törenleri siyasi iktidarın şovuna dönüştürülmektedir. Yani TOKİ kamu kaynakları kullanılarak siyasi propaganda aracı olarak kullanılan bir idareye dönüştürülmüştür. Bunların yanında Sayın Başbakanının katıldığı açılışların yüksek tören giderlerinin Sayın Başbakana yakınlığı olan tek bir firmaya yaptırıldığı iddia edilmektedir. Müteahhitlerin bu firmaya yaptıkları ödemeleri ihale bedellerine yansıtmayacakları düşünülemez. Dolayısıyla bu bedeller TOKİ'den ev alan yurttaşlarımızın sırtına yüklenmektedir. Bu nedenle TOKİ âdeta Sayın Başbakanın mitinglerini finanse eden bir kuruma dönüştürülmüştür.

Ülkemizin farklı illerinde, TOKİ'nin yaptığı konutlara ilişkin çeşitli şikâyetlerin olduğu ve yöneticilerin bu şikâyetlere çözüm bulmadığı vurgulanmaktadır. Bu anlamda TOKİ, Denizli ilimizde olduğu gibi, çok sayıda ilde yoğun tartışmalar yaşanmasına neden olacak faaliyetler bulunmuştur. Devlete güvenerek TOKİ ile sözleşme yapmakta en ufak bir tereddüt göstermeyen yurttaşlarımız, sözleşmenin ağır hükümleri altında ezilmektedir.

Ülkemizde TOKİ'den taksitle ev sahibi olan vatandaşlarımız, ciddi sorunlar yaşamaktadır. Ekonomik krizin de etkisiyle ödemelerde büyük güçlük yaşanması, TOKİ'den konut alan yurttaşlarımızın mağduriyet yaşamasına neden olmaktadır. TOKİ konutlarının altyapılarının tamamlanmadan teslim edildiği, konut maliyetlerinin sosyal donatı alanlarının inşası gerekçe gösterilerek gereğinden fazla yükseltildiği, konut teslimlerinden sonra site yönetimlerinin baskı ile ele geçirilerek vatandaşlarımızdan yüksek miktarda aidat alındığı, bu yolla haksız kazanç elde edildiği iddiaları sıkça dile getirilmektedir. TOKİ ile ilgili sorunlar bunun dışında çok çeşitli alanları da etkilemektedir. İhale alan firmaların ödemelerinde aksamalar olması, piyasada diğer sektörlerin de olumsuz etkilenmesine neden olmaktadır. Yöre ekonomileri zincirleme iflaslara tanık olmaktadır.

Bunların yanında TOKİ'nin yasal görevleri içinde olduğu yetkililerce belirtilmesine karşın, ucuza arazi alıp buraları daha pahalı fiyatlara satması bu yörelerde oturan sakinler tarafından tepkiyle karşılanmaktadır. Ülkemizde bunun çok sayıda örneği bulunmaktadır. TOKİ tarafından alınan arazilere konut yapılacağı umuduyla fedakârca davranan yöre halkı, arazilerin satılması yargı yoluna başvurmaktadır. Bu durumun önüne geçilmesi amacıyla yurttaşlarımız, bir çözüm yolu bulunmasını istemektedir.

Yaşanan süreçte TOKİ, Başbakanın himayesinde dokunulmazlığı olan bir konuma taşınmıştır. Ne yolsuzluk iddiaları ne de halkın çektiği sıkıntıların üzerine gidilmektedir.

TOKİ'nin şaibeli işlemlerinin, mitinge dönüşen teslim törenlerinin, yaptığı konutlar nedeniyle yaşanan sorunların ve bu sorunlar için uygulanabilecek çözüm önerilerinin tespiti amacıyla Anayasa'nın 98. ve TBMM İçtüzüğü'nün 104 ve 105. maddeleri gereğince Meclis Araştırması açılmasını saygılarımızla arz ederiz.

1) Ali Rıza Ertemür                             (Denizli)

2) Şevket Köse                                    (Adıyaman)

3) Ali Arslan                                       (Muğla)

4) Turgut Dibek                                  (Kırklareli)

5) Hulusi Güvel                                  (Adana)

6) Gürol Ergin                                     (Muğla)

7) Selçuk Ayhan                                 (İzmir)

8) Necla Arat                                       (İstanbul)

9) Gökhan Durgun                              (Hatay)

10) Bilgin Paçarız                                (Edirne)

11) Sacid Yıldız                                  (İstanbul)

12) Canan Arıtman                              (İzmir)

13) Rasim Çakır                                  (Edirne)

14) Durdu Özbolat                              (Kahramanmaraş)

15) Fevzi Topuz                                  (Muğla)

16) Ramazan Kerim Özkan                 (Burdur)

17) Ali Rıza Öztürk                             (Mersin)

18) Mehmet Ali Özpolat                     (İstanbul)

19) Mevlüt Coşkuner                          (Isparta)

20) Ensar Öğüt                                    (Ardahan)

21) Enis Tütüncü                                 (Tekirdağ)

22) Ali Koçal                                      (Zonguldak)

23) Muhammet Rıza Yalçınkaya         (Bartın)

24) Atila Emek                                    (Antalya)

25) Akif Ekici                                     (Gaziantep)

26) Bülent Baratalı                              (İzmir)

3.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel ve 26 milletvekilinin, Yumurtalık ve Akyatan lagünlerinin korunması konusunda yaşanan sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla  Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/605)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Sulak alanların ekonomik, kültürel ve bilimsel olarak büyük bir kaynak oluşturduğunu, bu alanların kaybedilmeleri hâlinde bir daha geri getirilmeyeceğini öngören ve bu nedenlerle büyük öneme sahip olan sulak alanların korunmasını amaçlayan "Sulak Alanların Korunması Sözleşmesi"ne ülkemiz 17.05.1994 tarihinden bu yana taraftır. RAMSAR adıyla bilinen "Sulak Alanların Korunması Sözleşmesi" taraf olan ülkelerin her birini, bu sulak alanları korumakla ve bunların akılcı kullanımlarını sağlamakla yükümlü kılmaktadır. Bu kapsamda 21.07.2005 tarihinde Yumurtalık Lagünü, 05.08.1998 tarihinde Akyatan Lagünü RAMSAR alanı ilan edilmiştir.

Ancak her iki lagünün de RAMSAR alanı olarak ilan edilmiş olmasına rağmen söz konusu lagünlerin bilinçli, etkin ve sürdürülebilir bir şekilde korunmadığı gözlenmektedir. Bilinçsiz ilaç ve gübre kullanımı, bilinçsiz sulama, evsel ve endüstriyel atıkların sulak alanlara boşaltılması, yer altı su kaynaklarının aşırı kullanımı korunması gereken bu alanların yok olmasına neden olmaktadır.

Yumurtalık ve Akyatan Lagünlerinin korunması konusunda yaşanan sorunların saptanması ve alınacak tedbirlerin yüce Meclisimizce belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98'inci İç Tüzük’ün 104 ve 105'inci maddeleri gereğince Meclis Araştırması açılmasını arz ederiz. 03.02.2010

1) Hulusi Güvel                                   (Adana)

2) Ali Rıza Öztürk                               (Mersin)

3) Şevket Köse                                    (Adıyaman)

4) Ali Arslan                                       (Muğla)

5) Turgut Dibek                                   (Kırklareli)

6) Necla Arat                                       (İstanbul)

7) Gürol Ergin                                     (Muğla)

8) Selçuk Ayhan                                  (İzmir)

9) Gökhan Durgun                              (Hatay)

10) Sacid Yıldız                                   (İstanbul)

11) Canan Arıtman                              (İzmir)

12) Bilgin Paçarız                                (Edirne)

13) Rasim Çakır                                  (Edirne)

14) Durdu Özbolat                              (Kahramanmaraş)

15) Fevzi Topuz                                  (Muğla)

16) Ramazan Kerim Özkan                 (Burdur)

17) Ali Rıza Ertemür                           (Denizli)

18) Ahmet Küçük                                (Çanakkale)

19) Mehmet Ali Özpolat                      (İstanbul)

20) Mevlüt Coşkuner                          (Isparta)

21) Ensar Öğüt                                    (Ardahan)

22) Enis Tütüncü                                 (Tekirdağ)

23) Ali Koçal                                       (Zonguldak)

24) Muhammet Rıza Yalçınkaya         (Bartın)

25) Atila Emek                                    (Antalya)

26) Akif Ekici                                      (Gaziantep)

27) Bülent Baratalı                               (İzmir)

Gerekçe:

Ülkemizin Akdeniz kıyısındaki en önemli ve büyük sulak alanının bulunduğu Çukurova Deltası'nda Tuzla Gölü, Akyatan, Ağyatan ve Yumurtalık Lagünleri olmak üzere uluslararası öneme sahip dört sulak alan eko sistemi bulunmaktadır. Bu eko sistemlerden Yumurtalık Lagünü ve Akyatan Lagünü ülkemizin taraf olduğu "Sulak Alanların Korunması Sözleşmesi" kapsamında RAMSAR alanı ilan edilmiştir.

Yumurtalık Lagünü 20.000 Hektar alanı kaplamaktadır. Söz konusu lagünde 48 tanesinin bu alanda ürediği belirlenen 163 kuş türü tespit edilmiştir. 14.700 Hektar alan kaplayan Akyatan Lagünü ise ev sahipliği yaptığı 250 kuş türünün yanı sıra yeşil deniz kaplumbağası ve iri başlı deniz kaplumbağası başta olmak üzere deniz kaplumbağaları için Akdeniz'deki önemli birkaç üreme alanından birisidir.

Her iki Lagün de kuşların göç yolu üzerinde bulunmalarından dolayı değişik türden çok kalabalık kuş gruplarına beslenme ve konaklama sağlamakta, sulak alanlarda kışlayan ve göç eden kuş türleri açısından yaşamsal önem taşımaktadır.

Ancak doğal yaşam açısından bu denli önemli olan lagünlerin korunmasında sorunlar yaşanmaktadır. Bu lagünlerin içinde ve çevresinde ilkbahar ve yaz döneminde yapılan yoğun tarımsal faaliyetlerden kaynaklanan toprak ve su kirlenmesi gözlenmektedir. Lagünler etrafındaki doğal habitat tarım amaçlı kulanım için tahrip edilmekte, sulak alanların su kalitesinde bozulmalara yol açan uygulamalar yapılmaktadır. Lagünler içinde ve çevresindeki alanlar otlak amaçlı kullanılmaktadır.

Yumurtalık körfezinde BOTAŞ tesisleri, Termik Santral ve Bakü-Tiflis-Ceyhan boru hattı gibi birçok tesisle birlikte yoğun bir endüstrileşme süreci yaşanmaktadır. Bütün bu tesislerin işletmeye alınmasıyla körfezdeki kirliliğin çok daha üst seviyelere çıkması beklenmektedir. Özellikle Bakü-Ceyhan-Tiflis Boru Hattı Termik Santrali deniz suyunun ısınmasına neden olmakta, ısınan deniz suyu lagün ve çevresi gibi sığ bölgelerde daha da ısınarak çok hızlı bir biçimde buharlaşmaktadır. Bu durum çevrede kurulan barajlar ve açılan su kuyuları nedeniyle lagünlere girişi azalmış olan tatlı suyun buharlaşarak ortamdan uzaklaşmasına neden olmaktadır. Sonuç olarak bölgedeki tuzlanma hızla artmaktadır. Tuzluluğun artması balık sayısı başta olmak üzere lagünlerdeki yaşam zincirini çok olumsuz etkilemektedir.

Sulak alanlardaki su kalitesini olumsuz etkileyen bu faktörler nedeniyle gerek sulak alan miktarı gerekse bu sulak alanlara bağlı yaşayan flora ve fauna giderek azalma eğilimi göstermektedir.

Yaşanan bu olumsuzluklar yalnızca Çukurova Deltasında yer alan sulak alanlar için geçerli değildir. Ülkemizin sulak alanların korunması ve geliştirilmesi açısından başarılı olduğunu söylemek mümkün değildir. Bu konularda duyarlılığa sahip Doğal Hayatı Koruma Vakfı, TEMA, Çevre Koruma Vakfı gibi sivil toplum kuruluşlarının öncülüğü ve katkısı ile birtakım koruma çalışmaları yapılmakla beraber yetersiz kalınmaktadır. Asıl aktör olması gereken Devlet bu konuya yeterince duyarlılık göstermemektedir.

Bu nedenlerle Yumurtalık ve Akyatan Lagünlerinin korunması konusunda yaşanan sorunların saptanması ve alınacak tedbirlerin yüce Meclisimizce tespiti amacıyla bir Meclis Araştırması açılmasının yerinde olacağı kanısını taşımaktayız.

4.- Kırklareli Milletvekili Turgut Dibek ve 26 milletvekilinin, TRT’nin özerkliği konusundaki iddiaların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla  Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/606)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Türkiye Radyo-Televizyon Kurumu (TRT), 12 televizyon kanalı; 6 ulusal, 6 bölgesel, 1 yerel, 2 uluslararası radyo; trt.net.tr ve trt-world.com üzerinden 30 dilde yayın, teleteks yayını ve radyo-televizyon dergisi ile kamu hizmeti yapması gereken bir kurumdur.

Anayasamızın 133. Maddesinin son fıkrasına göre "Devletçe kamu tüzelkişiliği olarak kurulan tek radyo ve televizyon kurumu ile kamu tüzelkişilerden yardım gören haber ajanslarının özerkliği ve yayınlarının tarafsızlığı esastır" ifadesi yer almaktadır. Ayrıca 2954 sayılı Türkiye Radyo ve Televizyon Kanununun 1. Maddesinde de Anayasamızdaki düzenlemeye paralel olarak TRT'nin özerkliği ve tarafsızlığı hüküm altına alınmıştır.

Vatandaşın elektrik faturaları üzerinden aldığı pay ile yayın yapan TRT, 2002 yılından beri özerkliği tartışmalı bir kurum hâline gelmiştir.

Gazeteciler.com'dan Hacer Alkan’ın incelemesine göre, her gün yapılan uygulamayla TRT 1'de gazete okuma sıraları şöyledir: 1. sırada Zaman Gazetesi, 2. sırada Posta Gazetesi, 3. sırada Hürriyet Gazetesi, 4. sırada Sabah Gazetesi, 5. sırada Milliyet Gazetesi, 6. sırada Habertürk Gazetesi, 7. sırada Vatan Gazetesi, 8. sırada Türkiye Gazetesi, 9. sırada Akşam Gazetesi, 10. sırada Takvim Gazetesi, 11. sırada Güneş Gazetesi, 12.sırada Star Gazetesi, 13. sırada Yeni Şafak Gazetesi, 14. sırada Bugün Gazetesi, 15. sırada Vakit Gazetesi, 16. sırada Cumhuriyet Gazetesi, 17. sırada Yeni Çağ Gazetesi, 18. sırada Taraf Gazetesi.

İlk 7 sırada tiraja göre bir sıralama yapan TRT, tiraja göre 8. sırada yer alan İktidara muhalif haberleriyle bilinen Sözcü Gazetesine yer vermemektedir. 14. sıradaki Bugün Gazetesi de tirajda Taraf ve Vakit Gazetelerinden sonra olmasına rağmen, önce okunmaktadır. Milli Gazete, Tercüman, Birgün, Radikal, Dünya, Evrensel, Ortadoğu, Referans ve Yeni Asya Gazeteleri ise hiç okunmamaktadır.

Son olarak, odatv.com sitesinin haberine göre, Bulgaristan Başbakanı ile canlı yayınlanan basın toplantısı düzenleyen Başbakan Erdoğan bir kâğıda yazdığı notu yetkililerden birine uzatmıştır. Yetkili hemen koşup üzerinde "Bana doğalgaz zammını sorsunlar" yazan notu alıp, TRT muhabirine iletmiştir. TRT muhabiri soruyu sormuştur.

Başbakanın talimat sorularını sormak zorunda olan TRT muhabiri, TRT 1'de gazeteleri okurken hükümete muhalif haberler veren gazeteyi okuyamayan TRT spikeri, TRT tartışma programlarında hükümete yakın olduğu bilinen gazetecilere yer verilmesi gibi durumlar TRT'nin özerkliğinden söz edilemeyeceğinin kanıtı olarak ortaya çıkmaktadır. TRT'nin özerkliğinin engellenmesi, Anayasamıza ve 2954 sayılı Radyo ve Televizyon Kanunu'na aykırıdır.               

TRT'nin özerkliğinin önündeki engellerin tespiti, ortaya çıkarılması ve çözümlenmesi amacı ile Anayasamızın 98. maddesi, İçtüzüğümüzün 104. ve 105. maddeleri gereğince bir Araştırma Komisyonu kurularak konunun tüm boyutlarıyla araştırılmasını saygılarımızla arz ederiz.

 

1) Turgut Dibek                            (Kırklareli)

2) Şevket Köse                              (Adıyaman)

3) Ali Arslan                                 (Muğla)

4) Selçuk Ayhan                           (İzmir)

5) Hulusi Güvel                            (Adana)

6) Necla Arat                                 (İstanbul)

7) Gürol Ergin                               (Muğla)

8) Gökhan Durgun                        (Hatay)

9) Sacid Yıldız                              (İstanbul)

10) Canan Arıtman                        (İzmir)

11) Bilgin Paçarız                          (Edirne)

12) Rasim Çakır                            (Edirne)

13) Durdu Özbolat                        (Kahramanmaraş)

14) Fevzi Topuz                            (Muğla)

15) Ramazan Kerim Özkan           (Burdur)

16) Ali Rıza Ertemür                     (Denizli)

17) Ahmet Küçük                         (Çanakkale)

18) Ali Rıza Öztürk                       (Mersin)

19) Mehmet Ali Özpolat               (İstanbul)

20) Mevlüt Coşkuner                    (Isparta)

21) Ensar Öğüt                              (Ardahan)

22) Enis Tütüncü                           (Tekirdağ)

23) Ali Koçal                                (Zonguldak)

24) Muhammet Rıza Yalçınkaya   (Bartın)

25) Atila Emek                              (Antalya)

26) Akif Ekici                               (Gaziantep)

27) Bülent Baratalı                        (İzmir)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, bilgilerinize sunulmuştur.

Önergeler gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki görüşmeler sırası geldiğinde yapılacaktır.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının bir tezkeresi vardır, okutup oylarınıza sunacağım.

Buyurun.

 

A) Tezkereler (Devam)

4.- TBMM Dışişleri Komisyonu Başkanı Hasan Murat Mercan’ın, beraberinde bir Parlamento heyetiyle Amerika Birleşik Devletleri Temsilciler Meclisinde 27 Şubat-6 Mart 2010 tarihleri arasında gündeme gelmesi beklenen “1915 Olayları” ile ilgili, yetkili makamlarla temaslarda bulunmak ve tasarının gündeme gelmemesini sağlamaya çalışmak üzere Amerika Birleşik Devletleri’ne ziyaret gerçekleştirmelerine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/1119)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

TBMM Dışişleri Komisyonu Başkanı Sayın Murat Mercan’ın beraberinde bir parlamento heyetiyle 27 Şubat-6 Mart 2010 tarihleri arasında Amerika Birleşik Devletleri Temsilciler Meclisi’nde gündeme gelmesi beklenen "1915 Olayları" ile ilgili yetkili makamlarla temaslarda bulunmak ve tasarının gündeme gelmemesini sağlamaya çalışmak üzere Amerika Birleşik Devletleri’ne ziyaret gerçekleştirmeleri TBMM Başkanlık Divanı'nın 25 Şubat 2010 tarih ve 65 sayılı Kararı ile önerilmiştir.

Sözkonusu heyetin ABD'yi ziyareti, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında 3620 sayılı Kanun’un 10. Maddesi gereğince Genel Kurul'un tasviplerine sunulur.

                                                                                                        Mehmet Ali Şahin

                                                                                               Türkiye Büyük Millet Meclisi

                                                                                                                Başkanı

H. TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) – Karar yeter sayısı istiyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Karar yeter sayısı istiyorsunuz.

Evet, tezkereyi oylarınıza sunup karar yeter sayısını arayacağım.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.

Birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 13.49


İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 14.03

BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL

KÂTİP ÜYELER: Fatih METİN (Bolu), Gülşen ORHAN (Van)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 69’uncu Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı tezkeresinin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.

Şimdi tezkereyi tekrar oylarınıza arz edeceğim ve karar yeter sayısını arayacağım.

Tezkereyi kabul edenler…

Arkadaşlar, arkadaşlarımız arasında ihtilaf var, elektronik cihazla yapacağım.

Üç dakika süre veriyorum ve oylama işlemini başlatıyorum.

Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, Amerika’ya Ermeni Tasarısı’yla ilgili olarak Türkiye Büyük Millet Meclisinden gitmiş olan bir heyetin yaptığı çalışmalarla ilgili olarak gönderilen heyetin oylamasıdır. Arkadaşlarımız ifade etmişti, onu tekrar açıklama olarak bilgilerinize arz ediyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, tezkere kabul edilmiştir, karar yeter sayısı vardır.

Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz.

1’inci sırada yer alan, Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

VI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

 GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri

1.- Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/324) (S. Sayısı: 96)

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

2’nci sırada yer alan, Türk Borçlar Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

2.- Türk Borçlar Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/499) (S. Sayısı: 321)

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

3’üncü sırada yer alan, Milletlerarası Para Fonu ile Milletlerarası İmar ve Kalkınma Bankasına Katılmak İçin Hükümete Yetki Verilmesine Dair Kanuna Ek Milletlerarası Para Fonu Ana Sözleşmesinde Değişiklik Yapılmasına İlişkin Belgelerin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

3.- Milletlerarası Para Fonu ile Milletlerarası İmar ve Kalkınma Bankasına Katılmak İçin Hükümete Yetki Verilmesine Dair Kanuna Ek Milletlerarası Para Fonu Ana Sözleşmesinde Değişiklik Yapılmasına İlişkin Belgelerin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/761) (S. Sayısı: 458)

BAŞKAN – Komisyon? Burada.

Hükûmet? Burada.

Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Tacidar Seyhan…

Sayın milletvekilleri, birleşime beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 14.09


ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 14.21

BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL

KÂTİP ÜYELER: Fatih METİN (Bolu), Gülşen ORHAN (Van)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 69’uncu  Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

458 sıra sayılı Tasarı’nın görüşmelerine başlayacağız.

Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, bundan sonra Hükûmet ve Komisyon hangi kanunda oturacağını bilerek oraya otursun. Böyle şey olur mu?

BAŞKAN – 4’üncü sırada yer alan, Milletlerarası İmar ve Kalkınma Bankasının Ana Sözleşmesinde Değişikliğin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

4.- Milletlerarası İmar ve Kalkınma Bankasının Ana Sözleşmesinde Değişikliğin Onaylanma-sının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/786) (S. Sayısı: 460)

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

5’inci sırada yer alan, Avusturya Cumhuriyeti, Bulgaristan Cumhuriyeti, Macaristan Cumhuriyeti, Romanya ve Türkiye Cumhuriyeti Arasında Nabucco Projesi Hakkında Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna  Dair  Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

5.- Avusturya Cumhuriyeti, Bulgaristan Cumhuriyeti, Macaristan Cumhuriyeti, Romanya ve Türkiye Cumhuriyeti Arasında Nabucco Projesi Hakkında Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/783) (S. Sayısı: 447) (x)

BAŞKAN - Sayın Komisyon? Burada.

Sayın Hükûmet? Burada.

Komisyon raporu 447 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Tasarının üzerinde: Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Tacidar Seyhan, Adana; Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Mehmet Günal, Antalya milletvekilleri.

Şahısları adına: Afif Demirkıran, Siirt; Bayram Ali Bayramoğlu, Rize milletvekilleri…

İlk söz Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Adana Milletvekili Tacidar Seyhan’a aittir.

Sayın Seyhan, buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA TACİDAR SEYHAN (Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Avusturya, Bulgaristan, Macaristan, Romanya, Türkiye ve Almanya’nın RWE firmaları tarafından imzalanan uluslararası Nabucco sözleşmesinin onaylanmasına ilişkin anlaşmanın Mecliste görüşmelerine başlıyoruz. Ben de Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz aldım, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Öncelikle değerli arkadaşlar, Nabucco Türkiye’de çok konuşuldu. Nabucco’nun genel formatına çok doğru bakmak lazım, doğru yaklaşmak lazım. Biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak Türkiye’nin bir enerji koridoru olmasından yanayız. Türkiye’nin hem bir Nabucco’ya ihtiyacı var hem de bunun dışında o geçiş yollarında daha stratejik olarak Türkiye’yi sadece doğudan batıya değil kuzeyden güneye bağlayan boru hatlarına da ihtiyacı var. Bunun yapılması konusunda hepimiz, iktidar, muhalefet demeden el birliği içerisinde olmalıyız. Bu amenna, tamam, olması gereken şey. Ancak, burada anlatmak istediğimiz şudur: Bu anlaşmalar yapılırken hükûmetlerin ve anlaşmayı yapan ülkelerin stratejik duruşları ve siyasi duruşlarının da anlaşmalar üzerinde yoğun bir etkisi vardır.

Bakın arkadaşlar, önce Nabucco’ya bir bir bakalım, diğerlerine de bakacağız. Nabucco nereden başlıyor? Gürcistan’dan alıyor bir girişini, bir girişini İran’dan alıyor, bu ülkeleri geçerek Avrupa’ya kadar uzanıyor. Peki, bu bölüm neresi arkadaşlar? 3.300 kilometrelik tüketicilerin bölümü yani tedarikçilerin bölümü. Ancak bir anlaşmanın iki kısmı vardır; biri tedarikçiler, biri satıcılar. Peki, anlaşmanın satıcılar kısmı nerede? Yok. Yani şimdi biz Türkiye Büyük Millet Meclisinde kaynağı olmayan bir projeyi konuşuyoruz. Böyle bir proje olur mu? Olabilir tabii ki ama siyasi olarak hedeflerinizi de doğru koymalısınız. Hangi ülkeyle stratejik olarak iş birliğine gireceğinizi ve buradaki kaynak miktarını belirlemek zorundasınız. Nabucco’nun şimdiki mesafesi 3.300, taşıma kapasitesi 31 milyar metreküp. Bunu da çok abartmaya gerek yok. Bu, Türkiye’nin kullandığı doğal gazın yarısından biraz fazla, çok büyük bir miktar değil. Bu, yükseltilebilir mi? Hayır çünkü karadan 56 inçlik bir borudan geçtiği için 31 milyar metreküpün üstünde bir taşıma kapasitesinin olması mümkün değil.

Değerli arkadaşlar, burada kritik nokta şudur: Avrupa’nın gaza ihtiyacı var. Biz bunu stratejik olarak kullanmalıyız ama bizim de gaza ihtiyacımız var. Bizim ısrarla üzerinde durduğumuz şey, bu bölgede Türkiye’nin fiziki durumunun Avrupa tarafından doğru algılanmasıdır. Biz, fiziki konumumuz nedeniyle anlaşmalara ağırlığımızı koymak zorundayız arkadaşlar. Eğer biz sadece kendimizi bir transit geçiş yolu olarak görürsek -ki Avrupa’nın yapmak istediği bu, Türkiye’yi sadece bir transit geçiş yolu gibi göstermek- Türkiye kaybeder çünkü bizim için bu projeler transit geçiş yolu olmaktan çok stratejik üstünlük sağlayacak ticaret anlaşmaları şeklinde yönlendirilmelidir. Bu böyle değilse neden bizim bu çerçevede amacımız olsun ki.

Bir diğer stratejik konum şu: Avrupa’nın, bu Nabucco 4’üncü büyük stratejik arteri. Üç tanesini Ukrayna üzerinden Rusya’dan alıyor. Rusya’dan aldığı üç artere alternatif başka arter geçirebilecek yeri yok. Tek yer Türkiye. Denizden de alsa Türkiye’yi kullanacak, karadan da alsa Türkiye’yi kullanacak. Ee, neden biz bu stratejik üstünlüğümüzü kullanmıyoruz?

Projede kullandık mı? Ben kullandığımızı düşünmüyorum. Projeye girelim ama üstünlüğümüzü koruyalım. Bakın beş ülkeydi, RWE Almanya’dan katılınca altı ülke oldu. Altı ülkede bizim hissemiz şimdi 16,6. Fransa da girmek istiyor. Düşecek. Yarın İtalya da girmek isterse biraz daha düşecek ve dolayısıyla, Sayın Bakan defalarca tekrarlıyor, bu projenin bizdeki mesafesi 2 bin kilometre yani 3.300’ün 2 bini bizden geçiyor. Tamam, güzel. O zaman 2 bini bizden geçiyorsa ve bizden başka geçiş yapacak bir ülke yoksa, projenin ağırlığı, hükmü, ticari menfaati benim ülkemin üzerine olmalıdır. Bunun adını böyle koymak lazım.

Peki, öyle mi? Ona da bakalım, öyle mi? Değerli arkadaşlar, arkadaşlar “Geliştirdik.” diyorlar. Proje ilk yapıldığında Türkiye’den bir çıkış veriliyordu. O da Türkiye’nin kuzeybatısından, Trakya’dan çıkış veriliyor. Eğer Ankara’ya tekrar biz projeden gaz almak istersek yeni bir hat çekmemiz gerekiyordu. Biz orayı atladık ama şimdi yeni hazırlıklar yapıyorlar arkadaşlar. Bunu görmüşler. Memnuniyet duyuyorum. Ama daha kısa mesafedeki Romanya kafadan iki çıkışı koymuş. Kaldı ki bunlar içerisinde, arkadaşlar, 75 kilometre sadece geçişi olan ülkeler var, 200 kilometre geçişi olan ülkeler var, 290 kilometre olan ülkeler var. Yani biz 290, 75, 200’le aynı çerçevede bu projeye katılıyoruz. Türkiye’nin bir tek noktada ayrıcalığı yok. Meseleye lütfen böyle bakın. Evet, istiyoruz. Evet, olsun ama diğer ülkelerde gazete manşetlerinin köşesinde bir ibareyle çıkan Nabucco, biz de Avrupa’nın fethi gibi gösterilmeye çalışıldı; elbette önemlidir; arkadaşlara teşekkür ediyorum ama eksikliklerini de görsünler.

İkinci eleştirim şu: Siz, madem alıcılar belli değil, projeye bakıyorsunuz. Arkadaşlar, nereden alacağımız belli değil. Bakın, taşıma mesafeniz belli değil. Çünkü, eğer İran’dan alacak olursanız bunu, 1.800 ila 2 bin kilometre arasında boru hattı yapmanız lazım. Katar’dan alacaksanız -Katar konuşuluyor- 1.700-1.800 aşağı yukarı. Nereden geçirecekleri belli olmaz, onun için 100 kilometre aşağı yukarı tartışmasına girmeyelim. Irak için 500. Eğer hub’ı, yani birleşme noktasını Ahiboz’a koyacaksanız 600 kilometre daha gelmeniz lazım; 1.100 kilometre de Irak’a lazım; Azerbaycan için 800, Türkmenistan için 1.200 kilometre boru hattı çekilecek. Bunların beşinden aldığınızı düşünürseniz, 3.300 kilometrelik boru hattı aşağı yukarı 8 binin üstüne çıkıyor.

Şimdi, durum böyleyken, kâr-zarar, Türkiye’ye menfaat hesabını neye göre yaptınız? Tamam, güzel, bunu kutlayalım ama bunu yaparken de henüz bunların olmadığını, tespit edilemediğini ve getirdiniz bir yere, Horasan’a hub koydunuz. Niye Horasan’a koydunuz? Gürcistan, Azerbaycan, İran’dan besleme yeterli miydi? Siz emin misiniz gazın oradan geleceğinden? Horasan’da birleşme noktası yaparsanız “Mısır’dan gaz alacağız” diyorsunuz, o zaman Mısır’dan alacağınız gazı önce Horasan’a götürüp bağlayıp, oradan geri mi döndüreceksiniz? Akılcı bir hub niye planlamadınız? Şimdi, arkadaşlar onu da planlıyorlar.

Ben rica ediyorum, önerim de var: Bir kere, eğer Türkiye’nin bir hub olmasını istiyorsanız, şu stratejik olarak gaz alabileceğiniz ülkeleri doğru tetkik edin, birlikte edelim, getirin, bu Gürcistan-İran sınırından çatal girişi bırakalım, farklı bir giriş arayalım. Çünkü görünüyor ki bu proje daha çok İran ve Irak’tan beslenmeye mahkûm. O zaman oradaki giriş, son derece yanlış. Eğer Irak’tan beslenecekse, sonuçta Mısır’ı ekleyecekseniz, projede “Türkiye’de hub olacak” diyorsanız, hub’ın konulacağı yer, birleşme noktasını da Ahiboz’a çekmek zorundasınız.

Diğer konulara da değinmek istiyorum değerli arkadaşlar. Bakın, bir şey daha var. Bu proje için firmalar talep topluyor yani üye ülkeler. Henüz hiç talep toplayamadılar. Böyle bir gerçekle karşı karşıyayız. Burada kritik nokta Ukrayna dışında bir geçiş yolu hazırlanması ise, Türkiye bunu hakikaten şu anda Nabucco’yla doğru kullanıyor çünkü karasal geçişi. Burada ikinci yapması gereken de şudur: Mademki bu ülkede 2 bin kilometre benden geçiyor, mademki fiziki üstünlüğüm var, keşke o projenin içerisine ben 31 milyar metreküplük doğal gazın en azından yüzde 10’unu ikili ticaret anlaşmalarıyla geçirme hakkını koyabilmiş olsaydım işte o zaman ben bakanın elini sıkardım -Sayın Yıldız için söylemiyorum, bu proje gerilerden geliyor, herkes görevini yapıyor- her kim yapıyorsa. Bunu koyabilseydiniz işte o zaman fiziki üstünlüğünüzü kullanırdınız, o zaman 2 bin kilometrenin anlamı olurdu, o zaman bölgede geçiş yapılabilecek tek ülke olduğunuzu anlatabilirdiniz ama şimdi anlatamazsınız. Bütün üstünlük bende, mesafe bende, ülkemi vereceğim, herkesle aynı koşullara sahip olacağım!

Kaldı ki bir büyük hata daha yapıldı. Maalesef, Türkiye transit ticaret merkezi gibi görülüyor ama bildiğiniz gibi, uluslararası charter anlaşmasına, enerji charter’ına imza attık, Türkiye Büyük Millet Meclisinden de geçti. Gaz ihtiyacına karşın Avrupa bu gazını bir şekilde bir yerlerden almak istiyor. Biz ne yaptık biliyor musunuz? Avrupa müktesebatını bu sözleşmede olduğu gibi kabul ettik ama Avrupa Birliği üyesi değiliz. Olacak iş mi arkadaşlar? Hani stratejik üstünlüğümüz? “Ee, biz yapalım, nasılsa gireceğiz…” Siz projenin ne zaman gerçekleşeceğini biliyor musunuz? Anlaşma olmazsa ne olacak? Bazı arkadaşların farklı görüşleri var, diyorlar ki: “Hayır, bu anlaşmada ilgili maddeyi imzalamak, anlaşmayı imzalamak, uluslararası düzeyde geçiş hakkından imtina etmek anlamına gelmez.” Doğru, şimdi gelmez ama dün ilgili bürokrat arkadaşlarımla da konuştum, ilgili anlaşmada, 3.3’teDirective 2003/55/EC” maddesi. Burası, arkadaşlar, uluslararası transit taşımacılığı öngörüyor, transit taşımacılığın maddelerini belirliyor; ilkelerini, gruplarını, yapısal özelliğini belirliyor.

Şimdi, İsviçre bu uluslararası taşımacılık maddesine doğal gazı ve petrolü de eklemek istiyor. Eklediği zaman işimiz bitti. Biz artık transit geçiş hakkını Avrupa’ya vermiş oluyoruz. Transit geçiş hakkınızdan dolayı 1 lira talep edemezsiniz.

“Ama bu anlaşma daha imzalanmadı ki…” ya da “Bu iş olmadı ki…” Eğer siz sözleşmenize bu maddeyi koyamıyorsanız ve Avrupa’da insanların bu maddeyi onaylamasına engel olacak bir yaptırım gücünüz yoksa yine eksik yapmışsınızdır. Bu tehdidin var olması bile Türkiye açısından büyük bir üzüntü kaynağıdır değerli arkadaşlarım.

Bir yandan da bu gaz meselesine değinmek istiyorum. Güney Akım çıktığında da kıyamet koptu, “Hem onu yaparız hem onu yaparız, gaz var.” dediler ama Sayın Bakanın bildiği gibi, bu geçiş noktalarında ciddi sıkıntı var. “Türkmenistan gazını alacağız.” diyorlar. Trans-Hazar geçişi problemli, hâlâ mahkemede, ülkeler arasında problem var. 280 kilometre alttan geçiş yapılacak. Bu problemler arasında Türkmenistan’dan bu projeye gaz aktarmak mümkün görünmüyor arkadaşlar. Türkmenistan’ı unutun. Azerbaycan’dan belki projenin ilk başladığında 8 ila 10 milyar metreküplük bir gaz bulabilirsiniz muhtemelen ama bundan sonraki gazı nereden bulacağımız belli değil. “Trans-Persian, yani İran’dan belli miktarda gaz alırız.” diyorlar. Şah Denizi, Pars sahasından vesaire… Zaten, bu Pars sahası hikâyesi, Sayın Güler zamanında da gidip konuşulmuş bir şeydi, yeni bir şey gibi sunmaya gerek yok. Orada yeni bir şey yapılmadı ama bana kuyu verirseniz, bana miktar verirseniz, nasıl taşıyacağınızı, ne kadar boru hattı yapacağınızı verirseniz, ben o zaman oradan ne kadar gazın Nabucco’ya katkı yapacağını size söylerim. Irak için de aynı şey söz konusu. Irak’ta çalışır bir tek doğal gaz kuyusu yokken, “Ben Irak’tan doğal gaz alacağım, bununla da Nabucco’yu besleyeceğim.” diye...

Elbette varsayımlara, projelere göre anlaşmalar imzalanır, ama siz kaynak gelmiş gibi, sistem oturmuş gibi ve her şey yolunda gibi sunuş yaparsanız, projenin sahipleri de yerlerinden hareket etmezlerse, ülkeler sorumluluk almazlarsa çocuk böyle prematüre olur. Bu iş şimdi prematüre arkadaşlar, küçücük, köşede duruyor. Bunu üstlenen, sırtına alan kimse var mı? Hayır.

Hep korkumuz şuydu: Ya bu Nabucco ile Güney Akım çakışırsa ikisi de olmaz mı? Burada Güney Akım’da birkaç şey söylemek istiyorum: Güney Akım’ın oluru yok. Nedeni şu: Rusya’nın elinde gaz yok. 31 milyar metreküplük bir gaza ihtiyacı var, en az Nabucco kadar. Ancak Güney Akım’ın yapılabilmesi için deniz altından bin kilometrelik hattın döşenmesi lazım. Eğer 16 milyar metreküp bulursa fizibl olmaz,  mutlaka 31 milyar metreküpü bulacak ki deniz altından bin kilometrelik hat döşeme riskini alabilsin. Şu anda o gaz yok. Bakın, biz 16 milyar metreküpü aşağı yukarı Mavi Akım’dan çekmeyi taahhüt etmişiz, çekiyoruz diye hesap edelim, ama bizim deniz altına, Karadeniz’e verdiğimiz mesafe 380 kilometre. 380 kilometre için o riski aldık, ama Rusya’nın 31 milyar metreküpü görmeden oraya Güney Akım’ı yapması mümkün değil. Bunu niçin söylüyorum: Nabucco’ya Avrupa muhtaç, Nabucco için de Avrupa Türkiye’ye muhtaç; bunu doğru değerlendirmek lazım, iyi değerlendirmek lazım, Türkiye’nin fiziki konumunu öne çıkarmak lazım. Yoksa “Ben bir transit geçiş üstülüğündeyim, ben transit ülkeyim.” diyerek Türkiye önemli hâle gelmez; bunu ticarete dönüştürüyorsanız, eğer bunu bir ticari hafızayla fiziki üstünlük hâlinde Avrupa’ya sunabiliyorsanız bunun bir anlamı vardır.

Kalan süremde birkaç hususa daha değinmek istiyorum.

Arkadaşlar, hadi Nabucco’yu yaptınız, peki, bu Nabucco’nun yüzde 50’sini üye ülkeler aralarında paylaşacaklar yani ihtiyaçlarına göre, diğer yüzde 50’sini de isteyen şirketlere satacaklar. Bir de şunu anlatayım: Böyle bir proje dünyada yok arkadaşlar yani Nabucco’nun bir benzeri proje yok. Nabucco, yapıcısı ve işletmecisi kendi olan bir firma, beş katılımcısı var, bir de Alman RWE, altı; bunlar gazı getirecekler, yüzde 50’sini ülkelerinde kullandıracaklar, yüzde 50’sini de, gaz bulan, oradan geçirmek isteyen insanlara boru hattını kullandırıp oradan para kazanacaklar. Böyle bir konsorsiyum, böyle bir yapı dünyanın hiçbir yerinde yok, yeni bir yapı. Pekâlâ, güzel, bir kenara koyalım. Ancak bu yüzde 50’nin içinden biz Türkiye'de pay alacağımız zaman kim alacak, BOTAŞ mı özel firmalar mı? İkisi de alamaz. BOTAŞ alamaz çünkü ben bu kürsüden beş yıl önce “BOTAŞ’ın elini kolunu bağlamayın, yüzde 20’nin altına inmeden ithalat yapamaz kanununu geçirmeyin.” diye rica ettim, siz geçirdiniz, şimdi benim söylediğime muhtaç oldunuz. Geleceksiniz, burada, o maddeyi aslanlar gibi kaldıracaksınız bu işi yapabilmek için. Türkiye’nin de elini kolunu bağladınız, veremezsiniz. Daha ortada kanun yok, kanunun kapsamı içerisinde yer alan bir anlaşma imzaladınız. Onun için, anlaşmanın ticari nitelikleri 46-46’ya uygun değildir arkadaşlar, kanunsuzdur. Siz, kanununuzu hazırlamadan o kanunda birtakım haklar öngören anlaşmayı imzalayamazsınız. Böyle bir şey olabilir mi? Ne güne duruyorsunuz? Nabucco, hani böyle üç ay önce gelmiş olsa anlarım, on yıldır konuşulan proje. Bugüne kadar oturacaksınız… Şimdi, eminim, kalkıp diyeceklerdir ki “Biz bu konuda hazırlık yapıyoruz, bu hazırlık sonucunda biz bu ilgili yasalardaki eksiklikleri kapatacağız.” Arkadaşlar, yasalarınızı çıkarın, uluslararası anlaşmalara da ona göre oturun.

Bir diğeri: Şimdi, bu projeler bir yerden onaylanmayacak mı? Ruhsat almayacak mısınız? Lisans almayacak mısınız? Alacaksınız. Ama Nabucco Projesi’ndeki lisans yapılanması Enerji Piyasası Düzenleme Kurulunun kanunlarına aykırı. Bu nedenle EPDK’ya yönelik birtakım değişiklikleri de yapmak lazım.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Seyhan, konuşmanızı tamamlar mısınız.

Buyurun efendim.

TACİDAR SEYHAN (Devamla)- Tamamlıyorum Sayın Başkan.

Siz bunları yapmayacaksınız ama “Biz Nabucco’yla Avrupa’yı fethettik.” diyeceksiniz; birlikte fethedelim, Samsun-Ceyhan’ı da yapalım, Nabucco’yu da yapalım, doğru yapalım. Türkiye’yi bir hub merkezi hâline getirelim. Kerkük-Yumurtalık’ı tam kapasite çalıştıralım. BTC’nin yanına ikinci hat düşünülüyor, onu yapalım. Irak’tan ikinci hat düşünülüyor, onu yapalım ama Türkiye’yi merkez yaparken Türk kanunlarının üzerinde anlaşmalar yapmayalım. Önce yasal olarak kendimizi düzenleyelim, kendi elimizi, ayağımızı bağlamayalım. Yani, değerli arkadaşlar, zincirle maraton koşulmaz; hem “Maraton koşacağız” diyorsunuz hem ayağınıza zincir bağlıyorsunuz, böyle şey olmaz.

Anlaşmanın hayırlı olmasını diliyorum. Cumhuriyet Halk Partisi olarak anlaşmanın onaylanmasına destek vereceğimizi bildiriyor, hepinize saygılar ve sevgiler sunuyorum. (CHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Seyhan, teşekkür ederim.

Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Antalya Milletvekili Mehmet Günal. (MHP sıralarından alkışlar)

Buyurun efendim.

MHP GRUBU ADINA MEHMET GÜNAL (Antalya) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, Avusturya Cumhuriyeti, Bulgaristan Cumhuriyeti, Macaristan Cumhuriyeti, Romanya ve Türkiye Cumhuriyeti Arasında Nabucco Projesi Hakkında Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı hakkında Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi ve yüce Türk milletini saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, öncelikle “Nabucco” isminin nereden geldiğiyle başlayacağım ki sonunda tekrar oraya döneceğim. Yapılan bazı röportajlarda, o zamanki bürokratlarımız otururken, İtalyan besteci Verdi’nin “Nabucco Operası”nın dinlendiğini, dolayısıyla o anda akıllarına gelmiş –hani böyle bir proje oluştururken oturup düşünülür ya- bir anda “’Nabucco’ adını verelim.” demişler. Şimdi, “Nabucco” ismi bizim çok eski tarih kitaplarında vardı “Nabukadnezar” diye, Babil Krallığı’nda, aslında, onun kısaltılması. “Nabukodonosor” diye söylüyorlar, İngilizcesiyle de “Nabukadnezar” diye bizim de Türkçeye çevirdiğimiz bir isim. Zaman zaman eski tarih kitaplarında vardı, şimdisini bilmiyorum. Artı, bir de bizim popüler kültür arasında çok fazla tartışılan, seyredilen “Matrix” filmi vardı, hatırlarsınız. Onun içerisinde de yine filmin kahramanının -genelde serinin tamamında var ama- ustası tarafından bu özel ortamda yetiştirildiği geminin ismi olarak yani kötülüklerle, şeytanlarla, virüslerle, kötü makinelerle, insanlığı yok etmeye çalışanlarla mücadelesinin bir simgesi olarak ortaya konulmuş bir isim. Öncelikle buraya geldim ki sonra buraya biterken döneceğim. Başında size kısaca ismini söyleyeyim istedim.

Değerli arkadaşlar, kanun tasarısına ilişkin gerekçeye baktığımız zaman, burada aslında ipucu veriyor ama söylenen bir iki şeye değineceğim konu çok derin olduğu için: “Türkiye'nin fiziki enerji merkezi rolünü ortaya çıkaracak. Aynı zamanda, ileriye yönelik fiziki ve ticari enerji merkezi olma hedefimize büyük katkı sağlayacaktır. Diğer taraftan, Hazar ve Orta Doğu bölgesinin yıllardır yürüttüğü Avrupa enerji pazarına açılım hedefleri, bahse konu ülkelerin ve Avrupa’nın enerji şebekelerinin Türkiye üzerinden açılacak dördüncü ana arter ile birbirine bağlanması, dolayısıyla karşılıklı ticaretin geliştirilmesi yoluyla hayata geçirilmiş olacaktır.”

Şimdi, değerli arkadaşlar, buraya baktığım zaman ve bu anlaşma metnine, bunun nasıl olacağını ben göremiyorum. Burada sadece bir niyet anlaşması var. Uzun süre beklemiş, şirket kuruluyor, daha önce de benzer bir şirket bunun araştırılması için kurulmuştu, sonra uluslararası şirkete dönüştürülmüş. Böyle bir şeye baktığım zaman bu amacın olması için, gerçi ipucunu veriyor “prensipleri tesis etmektedir” diye söylüyor, herhangi bir şey, somut bir şey yapılmadığını belirtiyor ama ben medyada yer alan, özellikle yandaş medyada yer alan haberlere bakınca Türkiye'nin bütün enerji arz güvenliği sorunu bu projeyle çözülüyormuş gibi görüyorum. Sayın Bakanın, sayın bürokratların anlattığına bakınca sanki bütün enerji meselesi çözülmüş gibi görünüyor. Ama, anlaşmanın hiçbir yerinde, Türkiye'nin lehine olacak, ne enerji arz güvenliğiyle ilgili ne alacağı gelirlerle ilgili ne daha önceki Bakanın ısrar ettiği bizim alacağımız payla ilgili, satın alacağımız doğal gazla ilgili hiçbir hüküm yok ve tam tersine, bütün yetkiler, Avusturya’da kurulu olacak olan uluslararası şirkete bırakılıyor.

Şimdi, bunlara bakınca bunun bir niyet anlaşması olmanın ötesinde bir hüküm içermediği ifade ediliyor. Sadece hükûmetleri de işin içine koyarak “Hadi biz bu işi verelim, sizler de destek olun.” diyor. Peki, Türkiye'nin enerji arz güvenliğiyle ilgili bir şey var mı? Yok. Doğal gaz tedarikiyle ilgili bir şey var mı? O da yok. Ne var? Güzel güzel, böyle üzeri örtülmüş sözler var.

Şimdi, değerli arkadaşlarım, bunu niçin söylüyorum? Çünkü, bu, AKP Hükûmetinin bir enerji politikasının ve enerji stratejisinin olmadığını gösterir. Kendince var; benim söylediğim, millî bir enerji stratejisi yani kendi yerli kaynaklarımıza ilişkin olarak onların değerlendirilmesi, önümüzdeki sorunların giderilmesi.

Düşünün ki öyle bir hâle geldik, şu anda bunu tartışmıyoruz. Neden tartışmıyoruz? Enerji Komisyonu Başkanımız burada, Bakanımız burada. Bize önceki yılların tüketim projeksiyonlarını versinler. Eğer bu yıl kriz yaşanmasaydı, ekonomide daralma olmasaydı ve normal şartlarda elektrik enerjisi talebimiz devam etseydi Türkiye bir enerji açığıyla karşılaşacak mıydı, karşılaşmayacak mıydı, onu bize birazdan bilgilendirir. Soru olarak da sormuş olayım.

Yani şu anda sadece bu konjonktürel daralmadan dolayı, talebimizdeki düşüşten dolayı sıkıntı yaşamıyoruz. Şimdi, bu anlaşmalar, evet, önemlidir. Biz, Milliyetçi Hareket Partisi olarak, bu projelerin -ama- kendi çıkarlarımıza uygun şekilde, kendi yerli kaynaklarımızı değerlendirecek şekilde, uluslararası diğer şirketlerle de iş birliği içerisinde yapılmasına taraftarız. Bizim söylediğimiz, “Bunun içerisinde öyle bir şey yok”, yani “İçini dolduralım.” Neden o zaman daha önceki Sayın Bakan “yüzde 15, yüzde 15” diye ısrar etti de bu seferki Sayın Bakanımız vazgeçti, anlaşma imzalandı? 2002’den beri duruyor, yeni bir konu değil.

O zaman, değerli arkadaşlarım, bunların hepsinin bir bütünlük içerisinde ele alınması gerekir. Onun için diyorum, burada bizim doğal gaz tedarikine ilişkin bir şey yok. Yani dünyanın doğal gazdaki bir numaralı ülkesi olan Rusya’nın lideri gülüyor, bizim yaptığımız anlaşmaya diyor ki: “İnsanlar isterlerse yerin altına boru hattı döşeyebilirler, bizim bir itirazımız yok.” Bu ne demek? “Kardeşim sen daha tedarikçiyi bulmamışsın, kimseyle anlaşmamışsın, burada bir doğal gaz anlaşması imzalıyorsun.” Yani basına yansıdı, sizler de okudunuz, aynen bu cümleyi söyledi, “Bizim ona bir itirazımız yok, isteyen yerin altına istediği kadar hat döşeyebilir.” dedi. “İçini doldurmadıktan sonra ne işe yarar?” anlamında bir şey söyledi.

E, peki, şimdi bakıyoruz, en büyük doğal gaz tedarikçileri kim? Bu ülkelerle biz, kendi -herhangi- anlaşmalarımızı belli bir noktaya getirebildik mi? Hayır, hâlâ görüşmelerimiz devam ediyor. E, İran’la ilgili sıkıntı var. Amerika müsaade etmiyor, siz de gidip anlaşamıyorsunuz şimdi. E, Irak’la zaten sıkıntı var. Son aşamada o da işin içine sokulmaya çalışıldı ama bölgesel hükûmet başka bir şey diyor, merkezî hükûmet başka bir şey diyor. Peki kim gaz verecek bu boru hattına? Dolayısıyla, burada, planlanmamış, sadece “dostlar alışverişte görsün” misali imzalanan bir anlaşma söz konusu.

Ha, “Bu bir niyet anlaşmasıdır, üzerine gideceğiz.” derseniz… Doğrudur ama içine koyduğumuz hükümlerle bütün yetkileri Avusturya merkezine veriyoruz. O zaman biz şundan vazgeçmiş oluyoruz… Yani, göz boyamayı bırakalım, o söylediğiniz gerekçedeki “fiilî enerji merkezi olma” işi bizden çıkmış. Nereye gitmiş?  Baumgarten’a. Yani, Avusturya olmuş artık; doğal gazın merkezi, böylece, orası olmuş. Ceyhan’daki beklentilerimiz, bir terminal olmanın ötesinde, bölgesel olarak bir enerji piyasası olmak değil miydi? Öncelikle, bunların hepsini planlayan bir anlayışa ihtiyacımız var.

Sayın Bakanım burada. Kendisine bu bütçe sırasında sormuştum. Ondan önce de iki defa, 2007, 2008… Buraya çıkardım söylediklerimi, “Ne söylemişim?” diye. Önceki Bakanımız sırasında sordum: “Bizim bir millî enerji stratejimiz var mı Sayın Bakanım?” dedim. 2007’de yoktu. 2008’de, geldiğimizde konuştuk, yine sordum, dedi ki: “Var.” “Hayır, yok.” dedim. Kendisi bana, elektrik işleriyle ilgili şirketin altında bir strateji olduğunu söyledi, ben de onun özelleştirme stratejisi olduğunu söyledim. Yani, bizim buradaki anlayışımız, işin özelleştirilmesi, özel sektöre devredilmesi. Sonra ne olacak? Ondan sonra, bunun üzerine -iki senedir söylüyordum, üçüncü sene bu defa- Sayın Yıldız da yeni Bakan oldu, hem “Hayırlı olsun.” deyip hem sordum. Baktım, bir YPK kararı, DPT’nin hazırladığı, bir Enerji Strateji Belgesi hazırlanmış. Tamamı ne kadar, biliyor musunuz arkadaşlar? On sayfa, Resmî Gazete sayfasıyla. Yani, on sayfacık! Burada, isteyen arkadaşlara gösterebilirim.

BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur) – Anayasalar bile az sayfa olur.

MEHMET GÜNAL (Devamla) – Şu büyüklükte, bakın isterseniz. Yani, yazı büyüklüğü Resmî Gazete sayfasıyla, aynen aldım.

İlginç şeyler var. O da bir niyet belgesi, yani aynen şimdi anlaşmada olduğu gibi. Onun için, dikkatinize sunuyorum. Strateji belgesi nedir? Yani, “strateji” deyince, on sayfaya Türkiye'nin enerji stratejisini nasıl sığdırabilirsiniz değerli arkadaşlar? Ben anlamakta zorluk çekiyorum.

AYHAN SEFER ÜSTÜN (Sakarya) – Anlamazsın Hocam…

MEHMET GÜNAL (Devamla) – Anlatıver sen bana.

Peki, oku: Nükleer enerji, üç satır. Nükleer enerji, üç satır. Oku, oku…

AKİF AKKUŞ (Mersin) – Okuması yok onun, okuması yok!

MEHMET GÜNAL (Devamla) – Bak, doğal gaz, iki satır. Doğal gaz iki satır arkadaşlar. Enerji Strateji Belgesi’nde doğal gaza ayırdığımız şey iki satır -isteyen arkadaşlara dağıtayım biraz sonra- nükleer üç satır.

Şimdi, değerli arkadaşlarım, söylemeye çalıştığım şey bu. Yani bu anlaşmanın içeriği… Bu bir niyet belgesi. Bu, Türkiye'nin enerji sorunuyla ilgili bir şey getirmiyor. Strateji Belgesi dediğimiz şey de -arkadaşlarımız- bir yönetici özeti olmanın da özeti yani yönetici özetinin de aslında bu özeti. Türkiye'nin, en önemli sorunu olarak kaç yıldır tartıştığımız, çözemediğimiz, şimdi Rusya’yla devletlerarası anlaşmayla çözmeye kalktığımız, sürekli karar değiştirdiğimiz bir nükleer problemi var. Dünyada herkes santraller inşa ediyor, burada üç satır. Bugün tartıştığımız, “Çok önemli bir merkez olacağız bu anlaşmayı imzalarsak” dediğimiz konuda, doğal gazla ilgili iki satırcık…

Şimdi şunu anlatmaya çalışıyorum değerli arkadaşlarım, benim anlayamadığımı belki sonra arkadaşlarım anlatabilir de, bakarlar oraya, ben bu gördüklerimden anlayamıyorum. Bunun dışında olanları da, niyetleri zaman zaman toplantılarda konuşuyoruz, Sayın  Bakanım söylüyor ama uygulamada göremiyoruz. Uygulamada göremeyince de bizim için bu şey, bir şey ifade etmiyor yani söylemle eylem arasındaki fark uymadığı zaman, bu bir şey ifade etmiyor.

Şimdi, değerli arkadaşlar, burada tabii çok söyleyecek şey var ama enerji konusunu genel olarak bu vesileyle tartışalım istedim, onun için size bunları söyledim. Bu anlaşmanın şeyi belli ama bizim hâlâ doğal gaz sıkıntımız devam ediyor. Yani doğal gazımızın üçte 2’sini Rusya’dan alıyor isek, yüzde 50’den fazlası, ürettiğimiz elektrik enerjisinin, doğal gazla üretiliyor ise, şu anda verdiğimiz lisanslarla bu önümüzdeki yıllarda yüzde 55’i geçecek ise ve tutup nükleeri de devletlerarası bir anlaşma ile Rusya’ya veriyor isek, bununla beraber şu anda yüzde 30’u geçen kısmı yüzde 50’yi geçecek ise, bana bunlardan bahsedin, bunu nasıl çözeceğiz? Hangi ülkelerden hangi tedarikler… Önce Türkiye'nin, enerji sorununu çözelim, tamam. Enerji köprüsü olmayalım ama sizin söylediğiniz gibi. Türkiye, bir enerji koridoru, enerji köprüsü olmamalıdır. Türkiye, enerji piyasasının buradaki merkezi olmalıdır, bir enerji marketi olmalıdır. Ceyhan’ı onun için düşünmedik mi? Onun yanına doğal gazı getirip Ahiboz merkezli olarak, İç Anadolu merkezli olarak yeni bir doğal gaz piyasasını da getirmemiz gerekirken şimdi sadece transit ülke konumundayız. Yeterli geliri de buradan elde etmeyi sağlayacak hükümleri anlaşmaya koymamışız. Kimin inisiyatifine bırakmışız? Uluslararası şirket Avusturya’da karar verecek, bizim de karar mekanizmasında hakkımız yok. Dolayısıyla, bizim söylediklerimizle bunların uyuşması gerekir. Aksi takdirde bizim buradan bir şey yakalama şansımız fazlaca yok.

Şimdi, değerli arkadaşlar, bu söylediklerim… Yani söylediklerimizle yaptıklarımız arasındaki tutarsızlık önemli. Size bir iki pasaj okuyacağım: “Yani bu konuda politikalar var ama uygulama yetersiz demiştim. Bana göre politikalar tutarsız değil, kendi içinde tutarlı. İletişim, sözlü olarak bizim anlattıklarımızla gerçekten yaptıklarımız arasında farklılıklardır aslında. Mesela özelleştirme stratejisi 80’li yılların başında yapılırken kapsamlı master planları yapılmış, sonra değişmiş.” diye söylüyor. Hangi sektörden, nasıl, hangi oranda çekileceği veya çekilmeyeceği orada belirtilmiş. “Ama ben gidiyorum, bir petrol dağıtım şirketi satıyorum, daha sonra da gidiyorum bir petrol dağıtım şirketi kuruyorum. Bu dağıtım şirketinin piyasada çok büyük rolü yok ama davranış bizim politikalarımıza olan barışıklığımızı sorgulatıyor. Biz bankaların sigorta şirketlerini satarken kamu bankaları yeni bir sigorta şirketi kuruyorsa bu da tutarsızlıktır.” Kim demiş? Sayın Müsteşarımız Metin Kilci Bey’in sözleri Sayın Bakanım. Yani bu söylediğim sözler benim değil. Yani söylediğimizden ziyade yapıp uyguladıklarımız… Sadece strateji belgesinde yazdıklarımız yeterli değil.

Yine aynı şekilde BOTAŞ’ta da değişikliklere değinmiş Sayın Kilci. “Orada da geçmişten gelen en büyük eksiğimiz, geçmişte çok oynadık bunlarla. TEK’ti TEDAŞ oldu, şu oldu bu oldu.”

Bakın, burada bir sistemik şeyi söylüyorum, şu anda AKP Hükûmeti şunu şunu yaptı diye söylemiyorum. Enerji meselesi millî bir meseledir diye baştan söyledim. Bu gelen yanlışlıkların düzeltilmesi lazım ama sekiz yıl oldu biz hâlâ sistemik şeylerle uğraşıyoruz değerli arkadaşlar. Yani gelen sorunların daha kısa sürede çözülüp daha fazla adımlar atmamız gerekirken, maalesef, bu sistemsel şeylerle uğraşıyoruz.

Şimdi, değerli arkadaşlarım, size bir örnek daha okumak istiyorum. Bu konudaki dağınıklıktan dolayı “Ben anlayamıyorum.” dedim, demin Sayın Üstün diyordu “Anlarsın.” diye. Bir şeyi daha soracağım arkadaşlara. Hadi bunu baştan söyleyeyim kim olduğunu da “Yanlış söylüyorsun.” diye merak etmeyin. BOTAŞ’ın eski Genel Müdürü Sayın Cüneyt Düzyol diyor ki TPAO- BOTAŞ entegrasyonuyla ilgili konuda -çok kısa bir cümle söyleyeceğim- “Stratejik önemi haiz enerji sektöründe faaliyet gösteren BOTAŞ gibi bir şirketin özelleştirilmesinin çok büyük bir hata olacağını, BOTAŞ’ın küçültülmesi ve parçalanması, satılması değil, dikey bütünleşerek yapısının korunması, kısa vadede bölgesel, uzun vadede küresel oyuncu hâline dönüştürülmesiyle, mümkünse birleşme ve devralmalarla daha da büyütülmesini ve devler liginde rekabet edebilmesi için yeniden yapılandırılmasını…” diye devam ediyor.

Şimdi, bizim bunlara kafa yormamız lazım, millî bir bilinç içerisinde bunları toparlamamız lazım. Aksi takdirde, birçok sorun var şu anda tartışabileceğimiz. Ama bu çerçevede bizim sürdürülebilir bir enerji politikasını, yani hem kaynak çeşitlendirmesini hem arz güvenliğini hem uzun vadedeki projeksiyonlara bakarak, bu, kendimizin uluslararası projelerde yer aldığımız çerçeve içerisinde, yine enerjide bölgesel bir güç olmamızı sağlayacak projelere kafa yormamız gerekiyor. Bu belki bir iyi niyet beyanı olabilir. Ama esas itibarıyla, bu, sürdürülebilir enerji yaklaşımı çerçevesinde en az finansmanla, en az maliyetle, en az çevresel etkiyle ve sosyal maliyetle ve sürekli olarak Türkiye'nin, geleceğin Türkiyesi’nin, nüfusu artan Türkiye'nin enerji ihtiyacını karşılayacak, aynı zamanda bundan da, uluslararası konjonktürden de yararlanarak bir ekonomik katkı sağlayacak bir strateji belirlememiz gerekiyor.

Kısacası, bu anlaşmanın dışında yapılacak çok şeyimiz var. Yani bunları gerçekten yeniden… Sayın Bakandan da istirhamım, on sayfada, tamam, niyet var ama söylediğim gibi, iki satır Sayın Bakanım. Yani bu “strateji belgesi” dediğimiz zaman biz durum tespitini, zayıflıkları, avantajları, dezavantajları, önümüzdeki süreci nasıl yöneteceğimizi ve bu sürecin izlenmesini anlarız. O bir niyet belgesi olmuş sadece. Şimdi, bu çerçeveden baktığımız zaman sürekli olarak gelip giden, 2001, 2002’den bu tarafa tartışılan bir konuydu.

Aynı şekilde petrolle ilgili sıkıntımız var. Bir kanun tasarısı buraya geldi, çıktı, Sayın Cumhurbaşkanı kısmen iptal etti. Ne kadar oldu Sayın Başkanım? İki buçuk yıl oluyor değil mi, bekliyor. Ya, bu sizin, dün akşam burada patırtılı kütürtülü tartıştığınız referandum kanun değişikliğinden daha mı önemsiz? Neyse sorun, oturun, bürokratlarla tartışın, muhalefet partileriyle uzlaşın, millî bir petrol kanunu çıkaralım. Yani BOTAŞ’ın entegrasyonu -düzgün bir şekilde- uluslararası şirket olması –eski Genel Müdür söylüyor- bu çıkaracağımız kanunlardan daha mı önemsiz? Kaç yıldır bekliyor. Söylemeye çalıştığım bu anlayıştır, söylemeye çalıştığım gündelik şeylerle… O gün ne önemli? İşte falanca meseleyi tartışalım, efendim falanca bakanımız ısrar etti, onu getirelim… Öyle bir şey olmaz. Enerji en önemli meselelerden bir tanesi ve biz de bütün arz ve talebin kesiştiği noktanın merkezindeyiz. Türkiye’nin bu konumundan, göstermelik anlaşmalarla değil gerçekten bu potansiyelimizi değerlendirecek şekilde faydalanmamız lazım, bizim bütün söylediğimiz budur. Bu anlaşmaların genel felsefesine karşı değiliz, yapılacak uluslararası projelerin felsefesine karşı değiliz ama bu kadar süre beklerse, tutup yabancılara peşkeş çekmek üzere bir petrol kanunu çıkarırsak tabii ki karşı çıkarız. Ama ortak noktalarda anlaşabilirsek bunlara yeniden dönme şansımız olur.

Biz de Milliyetçi Hareket Partisi olarak, Türkiye’nin önümüzdeki süreçte -önce 2023, sonra 2050’ye kadar dünyadaki projeksiyonlar bellidir- 2053 yılında, İstanbul’un fethinin yıl dönümünde, bir uzun vadeli vizyonla, diğer ekonomik meselelerde olduğu gibi, siyasi meselelerde olduğu gibi, enerji meselesinin de bir millî vizyonla kendi yerli kaynaklarımızı ön plana alan bir yaklaşımla, ama neyi, nerede yapacağımızı, hangi kaynakları ne kadar sürede devreye sokacağımızı, yenilenebilir enerjinin ne kadarını, tamamını kullanırsak doğal gazdan, ne kadarından vazgeçebileceğimizi ve en önemlisi de bu dışa bağımlılığımızı azaltarak, millî güvenliğimizi tehdit eden bu konularda ciddi bir çalışmayla millî bir strateji belirlememiz gerektiğine inanıyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

MEHMET GÜNAL (Devamla) – Bu konuda yapacağınız çalışmalarda milletin gerçek gündemine dönerek ekonomik ve sosyal konularda -bugünkü işsizlik rakamları açıklandı, yeni- bu konularda yapacağınız çalışmalarda yapıcı olarak destek vereceğimizi burada beyan etmek istiyorum ama bizi lütfen bu sanal gündemlerle, gerilimle, çatışmayla uğraştırmayın. Bekleyen sorunlarımız var, sadece niyet beyanlarıyla, niyet içeren strateji belgeleriyle ve bir iyi niyet beyanı olan bu anlaşmayla bizim enerji sorunumuzun çözülmesi mümkün değil ama buna millî bir bakış açısıyla yaklaşmamız gerekiyor.

Sonuç olarak, burada bu anlaşmanın içeriğinin doldurulması -siz kabul edeceksiniz şimdi, “Sayısal çoğunluğumuz var.” diyeceksiniz ama- sonraki uygulamada en azından sıkı bir pazarlıkla o vazgeçtiğimiz birtakım avantajlarımızın geri alınması gerektiğini düşünüyorum. İnşallah bu vesileyle millî bir enerji stratejisinin hazırlanmasına ve millî politikaların uygulanmasına vesile olmuş oluruz.

Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. Hayırlı olmasını diliyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Günal, teşekkür ediyorum.

Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan.

Buyurun Sayın Kaplan. (BDP sıralarından alkışlar)

BDP GRUBU ADINA HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Nabucco Projesi olarak kısaca adlandırılan anlaşmanın onaylanmasıyla ilgili olarak Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Türkiye'nin enerjide geçiş ülkesi olması, enerji kaynaklarının Türkiye’den geçmesi şüphesiz ülkemizin yararına ve biz de böylesi bir anlaşmanın onaylanmasının ülkenin hayrına olduğunu düşünüyoruz. Ancak Avusturya, Bulgaristan, Macaristan, Romanya, Türkiye, hatta Almanya da bu sözleşmede bir taraf durumunda. Bunlar imzalanırken sözleşmenin teknik, hukuk boyutları bir yana, enerji politikalarımız açısından da ayrıca irdelenmesi gerekiyor.

Tabii, bütün araştırmalar, stratejiler şunu gösteriyor: Enerji, dünyada güvenlik problemiyle başa baş bağlantılı. Dünyanın son on beş yılındaki çatışmalar, önümüzdeki otuz kırk yılın politikalarının belirlenmesi, ABD’nin Irak’a müdahalesi, Afganistan’a müdahale, bütün bunların temelinde enerji politikaları yatmaktadır.

Şimdi, bakıyoruz, önümüzde bir İtalya-Türkiye-Yunanistan Doğal Gaz Boru Hattı Projesi ayrıca var kısaca “ITGI” olarak adlandırılan. 10 milyar metreküp civarında doğal gazın Türkiye ve Yunanistan’dan İtalya ve Avrupa’ya nakli planlanıyor. İşte, o arada Silvio Berlusconi’ye bir yumruk saldırısı olunca biraz askıya uğradı, sekteye uğradı, yani yumruktan etkilendi. Yumruktan boru hattı da etkilendi, gecikti biraz doğrusunu isterseniz, üç ay içinde zirve yapılması düşünülüyordu.

Tabii, bu arada, Türkiye, Rusya’ya Nabucco’yu desteklemesi veya 500 milyon dolarlık doğal gaz borcunun ertelenmesi için bir nükleer enerji gündeme geldi o arada.

Bunlara, böyle başlıklar olarak değiniyorum ama bunların hepsi sıradan konular değil.

Şimdi, Türkiye'nin Rusya’dan al ya da öde anlaşmasıyla aldığı veya tüketemediği 500 milyon dolarlık bir gazın Bulgaristan’a satılacağı söylentileri oldu.

Şimdi, Hazar gazını taşıyacak olan bu anlaşmada hükme bağlanması düşünülen Nabucco, Hazar Havzası doğal gazını Avrupa’ya taşıyacak 3.300 kilometrelik boru hattının yüzde 60’ının Türkiye'den geçişini öngörüyor.

Hattın ortakları, işte, Türkiye, Avusturya, Macaristan, Romanya ve Bulgaristan. Türkiye'den BOTAŞ, Bulgaristan’dan Bulgargaz, Romanya’dan Transgaz, Macaristan’dan MOL, Avusturya’dan OMV ve Almanya’dan RWE şirketleri eşit hisseye sahip. Projenin 2014 yılında bitirilmesi hedefleniyor.

Yine, boru hattı Hazar-İtalya kesimi de 2.100 kilometre. İtalyan enerji şirketi Edison, İtalya-Yunanistan arasındaki nakil kapasitesindeki yüzde 80’lik kullanım hakkına sahip. Hattın 300 kilometresi Türkiye'den geçiyor, İtalya’yla anlaşılması durumunda hemen proje başlayacak ve sanıyorum 2013 bitme tarihi olarak düşünülüyor.

Tabii, enerji deyince elektrik, elektrik deyince Edison akla geliyor, fakat bizim ülkemizde de Edison’un kemiklerini sızlatırcasına, işkencelerde de bol bol kullandığımız elektrik, şu günlerde sürekli kesintiler, sanayi çarşılarındaki yetersizlik, otomatik zam ve ülkenin içinde bulunduğu sıkıntılar düşünüldüğü zaman “Biz doğru bir politika izliyor muyuz?” sorusunu getiriyor.

Hemen hemen her gün elektrikler kesiliyor, ama hesap soran yok. Elektrikli cihazlar bozuluyor, bunun hesabını veren yok. Gaz kesiliyor canı istediği zaman bazı ülkelerin, bunun hesabını soran yok.

Peki, Türkiye nasıl oluyor, bir enerji bölgesinin ortasındaki bir köprü, bir ada, bir stratejik ülke olarak niye bu kadar dışarıya muhtaç, niye hâlâ yüzde 90 oranında dışarıdan enerji ithalatı yapıyor? Bu sorunun cevabını bir türlü tartışamıyoruz.

Geçen, Avrupa’da, Avrupa Parlamentosundaki bir toplantıda bize “Türkiye’yi niye Avrupa Birliğine almıyorlar?” diye bir soru yöneltmişlerdi. ”Türkiye’yi Avrupa Birliğine alırlarsa Avrupa Parlamentosuna 80 tane milletvekili gelecek, bunların da 30 tanesi bizden olur, Barış ve Demokrasi Partisinden, sizin de çok güzel bir Kürt sorununuz olur. Ama 80 milletvekilinin gelmesi sizi korkutuyor.” dedim. Tabii ki, en büyük grup olacak Türkiye. 80 milletvekilinin gelmesi korkutuyor. Oradan bir soru daha sordukları zaman Berlusconi ile Almanya Başbakanı için “Vallahi, siz de biraz düşünürseniz bundan sonra iyi olur, bizimle iyi geçinmezseniz arada bir Avrupa üşür.“ dedim. Niçin üşür? İşte bu projeler, bu enerji geçiş hattı Türkiye’den geçtiği zaman elbette bizim de elimizde birtakım kozlar olacak, onlar da bunun hesabını biliyor ve Türkiye’ye ilişkin olarak da önümüzdeki dönem politikalarını ona göre şekillendiriyorlar.

Biz tabii ki, para kazanmak istiyoruz, ülkemiz kazansın istiyoruz, enerjimizi kendi ülkemizde kaynağından kazanalım istiyoruz. Bizim temel amacımız bu. Peki, bu konuda doğru mu yapıyoruz? Bence doğru yapmıyoruz. AK PARTİ hükûmetlerinin en büyük hatalarından birini söyleyeyim: Açılım politikasında “enerjide açılım” parantezini açamadığı için… Bakın, çok açık söylüyorum, “enerjide açılım” parantezini açarak başlamış olsaydı açılımda en ciddi, doğru adımı atmış olurdu. Çünkü Orta Doğu’nun ve geleceğin, önümüzdeki kırk yılın belirleyicisi olan enerji hangi havzalardan gelecek?

Katar’dan gelecek doğal gaza bakalım: Katar’dan Kerkük-Yumurtalık üzeri. İran’dan gelecek olan petrol, doğal gaza bakalım: Yine doğudan geliyor. Hazar’dan gelecek petrol ve doğal gaza baktığımız zaman, yine güney hattından, doğu bölgesinden geliyor.

Şimdi, bu boru hatlarının geçtiği bütün alanlar, Kuzey Irak dâhil, İran dâhil, hatta Suriye dâhil ve Kafkasya dâhil 45 milyon Kürt nüfusunun yaşadığı bir bölgeden geçiyor. O zaman, enerji politikası ve açılımda, çok ciddi bir şekilde açılımın, güvenlik artı demokrasi artı barış boyutuyla, çok köklü bir şekilde bu boyutuyla ele alınması gerekiyor. Bu alınmadığı takdirde, boru hatlarının, gelecek Katar doğal gazının veya İran üzerinden gelecek enerjinin geçişi durumunda rahat bir ülke olamayacağımız gerçeği var. O zaman, çok iyi değerlendirip, yeni bir stratejiyle, Türkiye, dünyanın enerji koridoru olacaksa, bu koridorda yaşayan bütün insanlar, bütün halklar öncelikle bundan yararlanmak zorundadır. Yani bunun yararlanma yöntemini, yolunu bulduğumuz zaman barış içinde bunun çok ciddi boyutlarda çözümü de sağlanmış olur.

Bakın, merkezi Londra’da bulunan… “Avrupa Enerji Güvenliğinde Türkiye’nin Rolü…” Bu, herkesin tartıştığı bu stratejik konular, maalesef bizde tartışılmıyor. Enerjiyle ilgili bir araştırma önergesi vermiştik, Meclise geldi. Böylesine önemli bir konuda araştırma yapılması talebimiz reddedildi.

Şimdi, burada, Türkiye'nin büyük ve hızla gelişen bir ekonomi ve stratejik bir konuma sahip olduğu da ifade ediliyor. Evet, eğer planlanan boru hatlarının tamamı yapılırsa dünyadaki petrolün yüzde 10’unun ve doğal gazın yüzde 15’inin Türkiye'den geçeceği belirtiliyor. Peki, burada, baktığımız zaman bu petrolün gideceği ülkeler Avrupa Birliği. O zaman neden Türkiye'den vazgeçebilsin? İşte sorun burada. Avrupa Birliğinin geleceğinde, politikalarında Türkiye daha çok önemli bir yer almaya başlayacaktır.

Kafkaslardaki enerji koridorunda da anahtar ülke Türkiye. Onun için Osetya’daki, Abhazya’daki, Gürcistan’daki bütün sorunlar Türkiye'nin sorunudur. Ermenistan’la sorunları çözmek zorundayız. Her 24 Nisan yaklaştığında görüyoruz, Amerikan Kongresi hareketleniyor, Fransa hareketleniyor ve bütün bunlar geliyor, sadece komşuluk ilişkileri değil, enerji koridoru ve yeni enerji politikalarında da bu sorunun artık zamana yayılmadan, mutlak bir çözümünün şart olduğunu ortaya koyuyor.

Tarihe bakıyoruz, bakın, 19’uncu yüzyılın ilk yarıları; buharlı makineler icat oldu, dünya tarihinde yeni bir dönem başladı. Neydi bu dönemin adı? Sanayi Devrimi. Sanayi Devriminin arkasından makinelerin üretimdeki rolü anlaşıldı. Bu sefer, o makineleri daha iyi çalıştıracak enerji arayışları başladı. Bu sefer, kömüre alternatif olabilecek bir güç ve enerji arayışı 20’nci yüzyılda petrolün keşfiyle son buldu. Bugün petrol sahalarının büyük bölümü, onu ilk kullanan Batılı devletlerin sınırları dışında kalsa bile, mücadelenin daha çok bu geniş alanlara taşması, bugün dünya üzerindeki petrol kaynaklarının belli başlı iki sahada, yani Orta Doğu petrol havzaları ile Orta Asya’daki petrol havzalarında bulunması, Türkiye'nin de koridorun anahtarı durumuna gelmesi stratejisini çok iyi değerlendirmemiz gerekiyor.

İster kabul edelim ister etmeyelim, bakıyoruz, dünyada, dergiler, yazılar, Türkiye’deki Kürt sorununun da çözümü konusunun enerjiyle çok yakın bağlantısı olduğunu ortaya koyuyor; aslında, gelişmeler de bunu gösteriyor.

Yine, İsrail’le enerji koridoru çalışmalarımızın, sadece akıllı füzeler, gece uçuş sistemleri, elektronik harp kameraları, mini insansız uçaklar, ileri teknoloji sistemleri olmadığı, bir de enerji boyutu olduğunu biliyoruz. İsrail Enerji ve Altyapı Bakanı Joseph Paritzky, geçenlerde, Zorlu Enerji grubu ile İsrail Dorad Enerji şirketinin imzaladığı ortaklıklar, İsrail’de üç doğal gaz çevrim santrali çabaları…

Bakın, Türkiye, devlet olarak Şırnak kömür havzasındaki Türkiye Kömür İşletmelerini “Orada güvenliği sağlayamıyorum.” diye kapattı, özelleştirdi, özele verdiler fakat Ciner Grubu-Park Holding Silopi’de termik santral kurabiliyor. Demek ki şirketler devletten daha güçlü. Onların güvenlik nedeniyle kapattıklarını, şirketler, gidebiliyor, taa da dağın başında, Cudi Dağı’nın eteklerinde çok rahatlıkla kendi termik santrallerini kurabiliyorlar. Burada da üzerinde durulması gereken bir nokta var.

Zaman zaman Ermenistan’la ilişkiler Azerbaycan’la ilişkileri gerginleştiriyor ve yakın tarihte bunun örneklerini gördük. Evet, hoş olmayan şeyler de yaşandı ve Azerbaycan’la aramızdaki Şahdeniz gazı konusundaki anlaşmazlık yakın tarihimizde not almamız gereken bir konu.

Nabucco Konsorsiyumunun tepe yöneticileri bir an önce bu çalışmanın başlatılması gerektiğini söylüyorlar, doğru olan da budur. Çalışmalara baktığımız zaman ilgi çeken bir konu daha var. Rusya’nın bölgemizde 2’nci petrol üreten büyük güç olması, bunu dikkate almak zorundayız. Bugün Türkiye'nin Rusya ile olan ticari hacmine baktığımız zaman hızla gelişen bir ticari hacimden söz edebiliriz.

Yalnız, burada, bu sözleşmede dikkat edilmeyen bazı şeylere vurgu yapmak istiyoruz. Şimdi, Türkiye’de kaynak enerjisine yönelme yok, 24 yerli, 24 yabancı 48 şirket faaliyeti devam ediyor. En son, Şırnak ili Cudi Dağı’nda Cudi-1 petrol kuyusunda petrol bulundu. Sultan Abdülhamid döneminde, 1901’de Türkiye'nin bir petrol haritası çıkarılmıştı ve bu petrol haritasına göre Türkiye'nin güneydoğusu petrolün olduğu yer; Batman, Mardin, Şırnak, Siirt, Hakkâri bölgeleri. Yine, Abdülhamid’in petrol haritası bugün de verileri doğruluyor, Azerbaycan güzergâhından, Kafkaslardan, Karadeniz’den Romanya’ya kadar olan kuşak, yani Karadeniz’de petrol yataklarının olduğu yönünde çok güçlü veriler var. Sinop-1 arama gemisi, biliyorsunuz, Boğaz’dan geçti. Türkiye’nin Brezilya’yla ilk ortak çalışması, 300 milyon dolarlık bir çalışma ve umut vadediyor. Yani bu haritaya göre de sadece Trakya’nın Karadeniz’e yakın olan kesimlerinde doğal gaz ve petrol verileri olduğu belirtiliyor. Esasen o alana bakıldığı zaman kömürün olduğunu görürüz. Amasra-Bartın-Zonguldak kuşağında da aynı şekilde kömür yataklarının çok yaygın olduğunu görürüz.

Bugün Türkiye'nin ham petrolü yüzde 95 Güneydoğu’dan, doğal gazı yüzde 52 Güneydoğu’dan, geri kalan doğal gaz Trakya’dan. Arama yüzde 20 karada, yüzde 1 denizlerde.

Şimdi, biz istediğimiz kadar geçiş enerjisinin anahtar ülkesi olursak olalım, bu geçecek petrol Türkiye'nin ithal enerjiden kurtulmasını sağlamıyor. Hatta ve hatta yüzde 5’ini karşılamıyor. Bizim 50-60 milyar lira ithal enerjiye verdiğimiz parayı, otomatik zamları karşılamıyor ve bu bizi, Türkiye'yi, zorunlu olarak yeni bir  kaynak enerjisi üretme, kendi denizlerinin içinde kuyular açma, Güneydoğu’da her alanda petrol kuyuları açmaya yöneltiyor. Gidin Şırnak’a, -zaten yakında Meclisten bir araştırma komisyonuyla gideceğiz inşallah ve ben göstereceğim- bütün dağlarına taburlar, tugaylar, tümenler yapılmış Şırnak’ın; bir noktadan sekiz tanesini sayabilirsiniz. Oysaki arada bir cılız ışık yanar, o da Cudi-1 petrol kuyusudur.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Kaplan.

HASİP KAPLAN (Devamla) – Bağlıyorum Sayın Başkan.

Şimdi, biz kömürümüzü çıkarmamışız, petrolümüzü çıkarmamışız, dağların tepelerine beş yıldızlı turistik otel yapacağımıza bolca karakol yapmışız, bu karakollarla sorun çözmeyi aramışız. Bu, sorun çözmez.

Sayın Bakan bir noktayı hatırlatmadan geçemeyeceğim. Bunu dikkate almanızı ve teknik elemanlarla bunu konuşmanızı istiyorum. Bu Nabucco Projesi’nin hukukunda şöyle bir tabir var. Madde 6’da var, Yargı: “Ulusal mevzuat, uluslararası hukuk ve Avrupa Birliğinin üyesi olan taraf devletler bakımından Avrupa Birliği hukuku uygulanır.” diyor.

Unutmayın, Gümrük Birliği Anlaşması’nı imzaladığımız 95’den bu yana Avrupa Adalet Divanının aldığı her karar Türkiye’yi bağlamaktadır. Bu konuda, bu sözleşmenin yargılama noktasına baktığımız zaman, vergi muafiyetleri var ama, uluslararası yükümlülükler olarak Nabucco şirketlerinin hukuku açısından bir netlik…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HASİP KAPLAN (Devamla) - …göremiyoruz. Bu, ileride -risk bölgesindeyiz, fırsat bölgesi kadar risk bölgesi de var- savaşlar, çatışmalar sonucu kesilmeler olabilir. Bunun sonucunda gideceğimiz mahkemeyi çok iyi bilmemiz lazım, buna göre hazırlıklı olmamız gerekir diyorum, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

AK PARTİ Grubu adına ve şahsı adına Afif Demirkıran, Siirt Milletvekili.

Buyurun Sayın Demirkıran. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA AFİF DEMİRKIRAN (Siirt) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Avusturya Cumhuriyeti, Bulgaristan Cumhuriyeti, Macaristan Cumhuriyeti, Romanya ve Türkiye Cumhuriyeti Arasında Nabucco Projesi Hakkında Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı’nı görüşmek üzere bir aradayız. Grubum adına ve şahsım adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, muhalefete mensup arkadaşlarımız da, gördüğümüz kadarıyla, anladığımız kadarıyla, memnuniyetle müşahede ettiğimiz kadarıyla bu anlaşmayı desteklemektedirler. Gerçekten uluslararası bir anlaşma, Türkiye’nin menfaatlerini sonuna kadar koruyan bir anlaşma, Türkiye’nin geleceğinde çok önemli rolü olacak olan bir anlaşma. Tabii ki muhalefetteki arkadaşlarımızın bazı çekinceleri olacaktır, soruları olacaktır, yorumları olacaktır, tenkitleri olacaktır, eleştirileri olacaktır. Sayın Bakan da bunları herhâlde biraz sonraki konuşmasında değerlendirecektir.

Ancak, bu anlaşmanın ehemmiyetini iyice kavrayabilmek için, müsaadenizle, önce dünya enerji ve doğal gaz durumuna bir göz atmak lazım. Uluslararası Enerji Örgütünün verilerine göre 2030 yılına kadar dünya enerji talebi bugüne nazaran en az yüzde 40-45 civarında artacaktır. Dünyanın bugünkü doğal gaz rezervlerine baktığımız zaman… Tabii ki diğer enerjilere girmiyorum çünkü gerçekten enerji, bir ülkenin olmazsa olmaz şartıdır, hem sosyal hayatın hem de ekonomik hayatın mutlaka olmazsa olmazıdır ve enerji her sektörde, her hizmet dalında kullanılan bir meta olması sebebiyle ülkelerin kendi enerjilerinin geleceğini, dünyanın kendi enerjisinin geleceğini garanti etmek durumu söz konusudur. Dolayısıyla dünya gaz rezervlerine baktığımız zaman, her yeni istatistik çıktığı zaman artmakla birlikte, son istatistiğe göre 180 trilyon metreküp kadar bir doğal gaz rezervi var dünyanın hâlen.

Tüketimine baktığımız zaman dünyanın, yılda 3 trilyon metreküp kadar bir tüketimi var; altmış yıl, böldüğümüz zaman 180’i  3’e, altmış yıl. Aslında yıllardır hep “altmış yıl” diyoruz. Tabii tüketim bir yandan artıyor ama yeni yeni rezervler de bulunuyor. Fakat öyle bir noktaya gelecek ki, yeni teknolojilerle rezervlerin, artık belli bir noktadan sonra, tamamı tespit edilmiş olacak ama tüketim gittikçe artıyor, biraz önce söylediğim dünya enerji talebindeki artışı göz önüne aldığımızda.

Peki, Avrupa’da durum nasıl diye baktığımızda: Avrupa -yirmi yedi Avrupa ülkesinden bahsediyorum- bugün için 500 milyar metreküp kadar bir doğal gaz tüketiyor. Bunun aşağı yukarı 300 milyar metreküpünü İthal ediyor, 200 milyar metreküpünü ülkeler, kendi yerli kaynaklarından temin ediyor.

Geleceğe bir projeksiyon yaptığımızda burada durum nedir? 2020’ye geldiğimiz zaman bu 500 milyar metreküpün 700 milyar gibi bir rakama baliğ olduğunu görüyoruz ama buna mukabil yerli üretimin bugünkü 200 milyar metreküpten 100 milyar metreküpe düştüğünü görüyoruz. Arada büyük bir fark oluşuyor. Bu farkı bir şekilde bir yerden karşılamak durumundadır. Çünkü Avrupa… Her ne kadar tabii bu enerji artışı bu şekilde söz konusu ama doğal gazda bugünkü kullandığı miktar, yani enerji miksinin, enerji karışımının içinde bugün kullandığı miktarda da bir artış söz konusu. Bugün yüzde 23-25’ler civarında enerjisinin içinde doğal gaz var ama 2020’ye geldiğimiz zaman bu yüzde 33, yüzde 34’ler seviyesine çıkmaktadır. Dolayısıyla doğal gaz temini, enerji arz güvenliği için olmazsa olmazdır Avrupa’da. İşte bu nedenden dolayı… Şu anda ithali nereden yapıyor diye baktığımızda Avrupa’ya, üç tane ana arteri vardır. Bir tanesi Rusya -ki önemli bir kısmını oradan alıyor- kuzeybatıda Norveç’ten alıyor ve Cezayir’den alıyor, üç tane ana arter var. Dolayısıyla önümüzdeki yılların gaz ihtiyacını Avrupa’nın temin edebilmesi için yeni kaynaklara gitmesi gerekiyor.

Peki bu kaynaklar nerede, buraya ulaşım imkânı nasıldır diye baktığımız zaman, Türkiye'nin komşusu olan, tarihî ve kültürel bağlarla Türkiye'nin bağlı olduğu, arada çok güzel temasların, irtibatların, diyalogların, kardeşliklerin olduğu Orta Doğu bölgesi, Kafkaslar bölgesi, Kuzey Afrika’da Mısır; bunlar gerçekten doğal gaz açısından dünyanın ihtiyaçlarını temin eden ülkelerdir ve Avrupa, bu ülkelerden ihtiyacı olan doğal gazı temin etmek durumundadır. Boru hatlarıyla temin etmek mecburiyetindedir. Cezayir’den, Katar’dan LNG, sıvılaştırılmış doğal gaz temin etme imkânı vardır ama normal doğal gazı borularla nakletmek durumundadır. İşte burada Türkiye'nin ehemmiyeti ortaya çıkıyor; Türkiye'nin konumu, Türkiye'nin coğrafi konumu, jeopolitik konumu ortaya çıkıyor ve bu ihtiyacı karşılamak üzere, Avrupa, gelecekteki enerji güvenliğini sağlama almak üzere yapmış oldukları görüşmelerde, temaslarda Türkiye’yle -teşekkür ediyoruz BOTAŞ’taki arkadaşlarımıza, BOTAŞ’ın da gerçekten burada çok ciddi bir rolü söz konusu- ta 2002’lerde Nabucco Projesi’nin nüvesini atmışlardır. Önce bir iyi niyet sözleşmesi yapılmıştır ve aynı yıl içinde bir ortaklık anlaşmasına kadar olayı götürmüşlerdir.

Biraz önce bir arkadaşımız “Nabucco” isminden bahsetti, işin biraz da espri tarafına girersek gerçekten öyle olmuş “Nabucco” isminin projeye verilmesi. 10 Ekim 2002 yılında akşam -hatta zannedersem, orada, o akşam olan bürokrat arkadaşlardan da bir tanesi burada şu anda- meşhur İtalyan besteci Verdi’nin “Nabucco” ismindeki operasına gidiliyor -Babil Kralı’dır Nabucco. Dört bölüm hâlinde bir drama- ve ertesi gün oturuyorlar, isim üzerine “Ne yapalım?” diyorlar. İşte “Türkiye, Bulgaristan, Romanya, Macaristan, Avusturya doğal gaz boru hattı” çok uzun. Başka isimler de gündeme geliyor. Bir arkadaş diyor ki “Niçin ‘Nabucco’ olmasın.” İlginçtir, kulağa hoş geliyor, ezberlemesi kolay falan. “Olur, Nabucco olsun.” diyorlar, bu şekilde “Nabucco” ismi çıkıyor. Başka da bir anlamı yok.

HASİP KAPLAN (Şırnak) – “Cane Cane” çalınsaydı belki “Cane Cane sözleşmesi” olurdu!

AFİF DEMİRKIRAN (Devamla) – Yani “Cane Cane” çalınsa belki “Cane Cane” olurdu ama sonuç itibarıyla “Nabucco” ismi, bence, yani uluslararası arenada da hoş karşılanan bir isim olmuş. Önemli olan, çalışma yapması.

Şimdi, bu anlaşmadan sonra işte Avrupa Birliğinin desteğiyle fizibilitesi yapılıyor ve bu anlaşmaya beş tane ülke; Türkiye, Bulgaristan, Romanya, Macaristan ve Avusturya eşit hisselerle ortak oluyorlar. Daha sonra 2008 yılında Alman RWE de ortak oluyor ve hisseler ortaktır, eşittir; yüzde 16,67 hisseyle şu anda taraflar bu projenin ortağıdır.

Şimdi, değerli arkadaşlar, bu proje Türkiye’ye ne kazandırıyor, bunu sizlerle biraz paylaşmak istiyorum. Bu projeyle bir defa Türkiye uzun vadeli enerji ihtiyacını karşılama imkânı buluyor nispeten. Çünkü buradan geçecek olan nihai 31 milyar metreküplük doğal gazın yüzde 50’sini taraflar ihtiyaçlarına göre bu boru hattından karşılayabilecekler.

Borunun çapı 56 inç, uzunluğu 3.300 kilometre. Ama bu 3.300 kilometrenin 2 bin kilometresi Türkiye'nin içinde, yani üçte 2’si kadar bir miktarı Türkiye'nin içinde. Bu ne demektir Türkiye için? Çünkü projenin toplam maliyeti 7,9 milyar euro; 8 milyar euro diyelim. Bu 8 milyar euronun aşağı yukarı 5-6 milyar eurosu Türkiye içinde. Yatırım Türkiye içinde olacak. Büyük bir sermaye, yabancı sermaye akışıdır. Çünkü ortaklar yüzde 30 finansmanla katılacaklar öz kaynak olarak ve yüzde 70’i krediyle gerçekleşecek, karşılanacak. “Peki bu kadar miktar bir krediyi bulabilirler mi, projenin finansmanı garanti altına alınmış mı?” diye bir arkadaşımız sorarsa, orda da “evet” diyoruz, çünkü Avrupa Kalkınma Bankası, Avrupa Yatırım Bankası, diğer ihracat bankaları ve ticari bankalar projeye ciddi ilgi gösteriyorlar ve özellikle Avrupa Yatırım Bankası ve Avrupa Kalkınma Bankası projenin yüzde 50’sini finanse edeceğini şimdiden iyi niyet olarak taahhüt etmiştir. Dolayısıyla burada Türkiye’den çıkacak olan, Türkiye’nin, BOTAŞ’ın ödeyeceği miktar, işte öz kaynak yüzde 30 olduğu için 400-500 milyon dolar civarındadır ama buna mukabil, Türkiye, 5 milyar dolar bir yatırım alacak ve en az 5-6 bin Türk işçisi çalışacak. Bakın Bakü-Tiflis-Ceyhan Projesi’nde kaynakçı bulamadık, yurt dışından kaynakçılar geldi. Onun için bu projede şimdiden… Aslında Türkiye’nin her tarafından arkadaşlara sesleniyorum, hazırlıklarını yapsınlar; kaynakçı belgesi olmayan insanlar eğitimlere katılsın kaynakçı belgesi alsınlar, çünkü gerçekten bu projede ciddi şekilde çok yüksek ücretlerle iş var herkese. Türkiye’deki boru fabrikaları buraya ciddi şekilde boru verecekler, 200 bin adet boru, 2 milyon ton çelik kullanılacak. Bakın dile kolay, söylemesi kolay 2 milyon ton çelik kullanılacak, 200 bin adet boru.

Şimdi değerli arkadaşlar, eğer bizim boru fabrikalarımız, başta Ereğli vesaire, yassı çelik yapan tesislerimiz ciddi bir şekilde bu işin üzerinde dururlarsa gerçekten bu boruların, bu malzemelerin önemli bir kısmını Türkiye’den temini mümkündür, tabii bankalarımızın, Eximbank’ın da buna göre hareket etmesi lazım.

Bu proje sayesinde, değerli arkadaşlar, geçiş ülkeleri arasında ve kaynak ülkeleri arasında ciddi bir çok kültürlü iş birliği imkânı var. Bu projenin bu safahatlarını biraz, değerli arkadaşlar, sizlerle paylaştıktan sonra, müsaadenizle, biraz da Türkiye'nin doğal gaz durumuna bir göz atalım, arkadaşlar da burada ifade ettiler. Türkiye 2008 yılında 37 milyar metreküp doğal gaz kullandı. Tabii ki 2009’da kriz nedeniyle bir miktar düşüş var ama krizler hiçbir zaman ülkelerin uzun vadeli planlarını etkilemez; dinamik olur planlar, programlar, stratejiler, ona kendini adapte eder.

Şimdi arkadaşımız dedi ki: “Efendim, Türkiye'nin bir ulusal, millî stratejisi yok, bir ulusal politikası yok. Bir strateji belgesi var, doğal gaz iki üç satırla, nükleer iki satırla ifade ediliyor.” Değerli arkadaşlar, o kadar ifade ediliyor. Orada “muhtemelen” diyor. “Muhtemelen” dediği şu: Efendim, şu anda doğal gaz kullanımı Türkiye’de enerjide yüksektir, özellikle elektrik sektöründe yüksektir. Orada diyor ki: “Doğal gaz miktarı yüzde 30’a düşürülecektir en az.” Orada diyor ki: “2020’ye geldiğimizde enerjimizin en az yüzde 5’i nükleerden karşılanacak.” Ve orada diyor ki: “2020’ye geldiğimiz zaman yenilenebilir enerji miktarı yüzde 30’a çıkarılacaktır.” Ki bu çok önemlidir. Avrupa Birliğine üye olacağız. Avrupa Birliğinin de burada kriterleri var. Ki “Yenilenebilir enerji” dediğimiz zaman yerli kaynaklardan bahsediyoruz. Zaten Hükûmetimiz iktidara geldiğinden beri özellikle yerli kaynaklarımızın geliştirilmesi üzerine çok ciddi politikalar uygulamaktadır. Bunu zaman zaman sizlerle buradan da paylaştım.

Mesela kömür, hep “8 milyar ton kömürümüz var.” diyorduk, şimdi 12 milyar, 12,5 milyar tona çıktı, daha da çıkacak.

Petrol, eskiden yılda dört, beş tane kuyu açılıyorken şimdi kırk, elli, altmış tane kuyu açılıyor. Biraz önce Hasip Bey bahsetti.

NECATİ ÖZENSOY (Bursa) – Hocam yapma! Ne kadar varil çıkıyor? Yediye düştü…

AFİF DEMİRKIRAN (Devamla) – Efendim, arama yapmazsanız üretim yapamazsınız. Arama yapacaksınız ki üretim…

NECATİ ÖZENSOY (Bursa) – Sekiz senedir niye yapmadınız ki?

AFİF DEMİRKIRAN (Devamla) - Önemli olan burada… Bakın  Türkiye’de çok ciddi bazı kaynaklar da Türkiye’de petrolün var olduğunu ancak kuyuların zamanında açılıp kapandığını iddia etmektedirler. Şimdi var mı yok mu, bir defa bunun ispat edilmesi lazım.

ABDÜLKADİR AKCAN (Afyonkarahisar) – Sekiz yıldır niye ispatlayamadınız?

AFİF DEMİRKIRAN (Devamla) - Onun için aramalar yapılıyor ama Karadeniz’de yapılan çalışmalarda o kadar ümit var ki… Hem Amerikalılar hem Brezilyalılar, kendileri Türkiye Petrollerinden herhangi bir masraf almadan her birisi 400’er milyon dolar bir yatırım yapacaklar.

AKİF AKKUŞ (Mersin) – Yıllardan beri ümit satıyorsunuz.

AFİF DEMİRKIRAN (Devamla) – Ha, o kuyuların şeyi de çok fazla…

NECATİ ÖZENSOY (Bursa) – Kaç ortak olacaklar Hocam?

AFİF DEMİRKIRAN (Devamla) – Dolayısıyla, eğer çıkarsa bölüşecekler ve inanıyoruz ki, çok ciddi şekilde bir petrol Karadeniz’den temin edilecektir.

Ha, hidroelektrik… O strateji belgesi diyor ki “2020’ye geldiğimiz zaman bütün hidroelektrik kaynaklarımızın tamamı enerjiye dönüştürülecektir.” ve jeotermalimiz de mevcut. İşte, ekonomik olan, işletilebilecek olan jeotermalimiz de enerjiye dönüştürecektir. Güneşte de ulaşılabildiği noktaya kadar ulaşılacaktır. Onun için birçok kanunlar çıkardık; efendim, Yenilenebilir Enerjiyi Teşvik Kanunu’nu çıkardık, Jeotermal Kanunu’nu çıkardık, Nükleer Kanunu’nu çıkardık. Ha, nükleer olmazsa olmazdır, yani nükleer de olacak bizim enerji miksimizin içinde.

Değerli arkadaşlar, kaynak noktasına gelirsek Nabucco’nun, Sayın Bakan belki daha detaylı izahat verecektir ama burada önemli olan, gerçekten, hem kaynak ülkelerin hem Türkiye'nin hem Avrupa’daki ortak ülkelerin ihtiyacını karşılayacak olan bu projenin -bu güzel, bu devasa  şimdiye kadar bu ebatta, bu uzunlukta herhangi bir boru hattı yok- önemli olan, bir an önce gerçekleştirilmesinin sağlanması. Buna hepimiz destek veriyoruz ve vermeye devam edeceğiz. Ancak kaynak noktasına geldiğimiz zaman, bakın, hemen yanı başımızda İran’ın 28-29 trilyon metreküp bir doğal gazı var. Ümit ediyoruz ve inanıyoruz ki bir gün İran ile normalleşme olacaktır ve İran doğal gazı hem Türkiye hem Türkiye üzerinden dünyanın diğer taraflarına, özellikle Avrupa’ya akacaktır. Irak’ta 3 milyar metreküpün üzerinde doğal gaz söz konusu. Maliki İstanbul’da temmuz ayında yapılan şu anda görüştüğümüz anlaşmanın imza törenine geldiği zaman 15 milyar metreküpe kadar bir gaz vereceğini ifade etmişti ve Irak’taki normalleşme sonucunda en az bu kadar gazın Irak’tan bu hatta verilebileceğini biliyoruz ve ümit ediyoruz. Zaten bu hattın kapasitesi, tamamı 31 milyar metreküp. Çünkü aslında biraz önce konuşmamın başında vermiş olduğum Avrupa’nın enerji, özelikle doğal gaz ihtiyacıyla karşılaştırdığımız zaman çok büyük bir rakam olmadığı zaten görülmektedir. Türkiye’nin transit ülke mi, geçiş ülkesi mi veyahut da bir terminal ülke mi olması noktasına gelirsek değerli arkadaşlar, Türkiye, evet, bir transit ülkedir ama aynı zamanda bir terminal ülkedir. Bakü-Tiflis-Ceyhan, Samsun-Ceyhan, Kerkük-Ceyhan hatlarından Ceyhan’a gelmekte olan ve gelecek olan petrol, Türkiye’yi gerçekten bölgenin en önemli bir petrol dağıtım terminali hâline getirmektedir.

Doğal gaz açısından da, biliyorsunuz, Yunanistan’la şu anda aramızdaki doğal gaz hattı faaldir, Yunanistan’a doğal gaz veriyoruz. İtalya’ya uzandığı zaman güneyden Avrupa’ya bir hat çekmiş oluyoruz. Nabucco üzerinden de ta Avusturya’ya, belki de oradan da Avrupa’nın diğer ülkelerine bağlantı kurarak Avrupa’nın ana iletim veyahut da doğal gaz şebekesinin bir parçası hâline gelmiş olacağız.

Peki, Türkiye ve Avrupa’yla ilgili durum bu şekildeyse, Türkiye’nin diğer kendi komşularıyla, kaynak ülkelerle temasları nedir diye olaya baktığımız zaman, Katar ile çok yakında çok ciddi anlaşmalar yaptık. Katar’da çok önemli doğal gaz rezervi var, 25 trilyon metreküp. Dünya doğal gazının yüzde 14’ü Katar’dadır ve Katar’la yapmış olduğumuz anlaşma… İleride Katar doğal gazının Türkiye’ye gelmesiyle, işte, “Kaynak nerede?” dediğimiz hususu çözmüş oluyoruz. Arap boru hattı, Mısır’dan gelecek olan boru hattı, işte kaynak. Irak, aynı şekilde. İran’ın kendi içinde biz doğal gaz aramaları yapıyoruz. Dolayısıyla kaynak hususunda herhangi bir tereddüt söz konusu değildir. Kaldı ki bu projenin ortakları ticari bazda çalışan, işini bilen firmalardır. Eğer kaynak olmamış olsa, zaten bu projenin bu noktaya kadar gelebilme imkânı olmazdı. Kaynak olmamış olsa, Avrupa Birliği bu projeyi desteklemezdi, kaynak olmamış olsa Avrupa Yatırım Bankası, Avrupa Kalkınma Bankası “Bu projenin yüzde 50’sini finanse edeceğim.” demezdi, kaynak olmamış olsa Amerika Birleşik Devletleri bu projenin arkasında durmazdı. Dolayısıyla kaynak noktasında da herhangi bir problem söz konusu değildir.

Ben daha fazla zamanınızı almak istemiyorum. Projenin hayırlara vesile olmasını diliyorum ve inanıyorum ki, inşallah, bu projeyle Türkiye, mevcut, zaten çok stratejik olan konumunu daha da artıracaktır. Hem Türkiye’nin hem diğer ortak ülkelerin hem Avrupa’nın hem bizim komşu kaynak ülkelerin ekonomisine, geleceğine çok ciddi katkısı olacağına inandığım bu projenin tekrar ulusumuza hayırlı olması dileğiyle hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Hükûmet adına Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Sayın Taner Yıldız.

Sayın Bakanım, buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; ben de heyetinizi saygıyla, hürmetle selamlayarak sözlerime başlamak istiyorum.

Öncelikle, Nabucco hükûmetler arası anlaşmanın biraz önce isimleri sayılan ülkeler arasındaki anlaşmanın -imzalanan bu güzel anlaşma olarak söyleyeceğim- bunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulundan onaylanmasıyla alakalı toplanmış bulunuyoruz.

Öncelikle, iktidarıyla, muhalefetiyle, bütün, destek veren ve grubu bulunan partilere teşekkür ediyorum çünkü bu millî bir mesele. Bu millî meselenin üzerinde hep beraber bir kısım detaylarını, olumlu eleştirilerini de aktarmakla beraber bir ortak paydaya koyabileceğimiz bir mesele. Stratejik yönü var, ticari yönü var, ekonomik yönü var ama bir bu kadar daha önemli olan Türk cumhuriyetlerinin -şu ana kadar çok fazla vurgusu yapılmayan, tekrarlardan da kaçarak sözlerime devam etmek istiyorum- daha çok normalleşmesi ve ekonomilerini, idarelerini ve iradelerini güçlendirmekle alakalı önemli bir projedir. Üretim yanında önemli bir paydası var, aynı zamanda tüketim yanında da Avrupa Birliği üyesi ülkelerin gaz güvenliğiyle alakalı arz güvenliğini sağlamak açısından probleminin çözümünün bir parçası olması açısından da bir önemi var. Bir farklı önemi de ülkelerin siyaseten uluslararası ilişkilerden arındırılamayacak kadar büyük bir proje olması açısından da önemi var. Bazı ülkelerin siyaseten sıkıntıya düştüğünü ve çatışmaya doğru gittiğini görüyoruz ama yine ortak paydaya aldıkları enerji konularında iki ülke ilişkilerini güçlendirebilecek, iyileştirebilecek kadar bir yapı da arz ediyor. Birçok açıdan önemli.

Tabii, avantajları var mıdır, dezavantajları var mıdır bunların hepsi tartışılabilir. Stratejik midir, stratejikse ne kadar stratejiktir? Getirileri, götürüleri nelerdir? Nasıl bir dinamik oluşturur bu, bölgemizde? Bu anlaşmanın imzalanmasıyla beraber Sayın Başbakanımızın ev sahipliğinde beş ülkeyle beraber imzalanmasıyla beraber bölgede ne tür dinamikler hareketlendi, bütün bunlara bakmak lazım.

Tabii ki enerji konusu aynı zamanda bir savaş gerekçesi ama bu tür projelerin bir barış gerekçesi olduğunu da görüyoruz. Komşularımız ve bizler bu projeden nasıl etkilendik ve bu projeleri tercih etmenin diğer projelerinden vazgeçmek anlamına mı geldiğini, bütün bunları bence irdelemek lazım. Ülkenin şu anki büyüklüğü aslında bir projeyi tercih etmenin diğer projeden vazgeçmek anlamına gelmediğini ve Türkiye’nin ekonomideki derinliğinin, bütün bunları istiap edebilecek, kucaklayabilecek kadar bir genişliğe ulaştığını görebiliriz. Bize deniyor “Bu projeyi tercih ettiğinizde siz acaba Rusya’yla ne yapıyorsunuz?” Biz, Rusya Federasyonu’yla da yapacağımız anlaşmalar eğer ülke çıkarları doğrultusundaysa onu da yaparız, Amerika Birleşik Devletleri’yle model ortaklık olarak nitelendirilen ilişkilerimizin güçlenmesi için bir başka projede bulunmamız gerekiyorsa onunla beraber bunu gerçekleştiririz. Şu anda sıfır problem olarak hedeflediğimiz komşu ülkelerle olan ilişkilerimizde hangi ülkeyle bu anlaşmaları yapmamız gerekiyorsa onunla da o anlaşmayı yaparız. Bunların hiç biri diğeriyle yaptığımız anlaşmayı aslında kesmez, yeter ki -tek hedefimiz var- ülke çıkarlarımız doğrultusunda olsun.

O açıdan, ben, dediğim gibi, bu büyük resmi kaybetmeksizin bu meseleye bakmak gerektiği kanaatindeyim ve iftiharla da söylüyorum, şu anda Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda bu konsensüsün sağlandığını görüyorum. Yapılan eleştirilerin de mutlaka olumlu yönde, bizim imzalayacağımız ve millî Nabucco şirketiyle alakalı “PSA Anlaşması” dediğimiz proje destekleme anlaşmalarına olumlu bir katkı olarak görüyorum. Bu büyük resmin kaybedilmediğini gördüm. Çünkü hemen doğumuzda Türkmenistan’da, Azerbaycan’da, İran’da, Katar’da, Irak’ta, Rusya Federasyonu’ndaki potansiyelin çok yüksek olduğunu söylemeliyim. Vatandaşlarımız da izliyorlar. Ne kadar yüksek, ne kadar büyüktür dersek değerli arkadaşlar, Türkiye’nin yaptığı gaz anlaşması 2010 yılı itibarıyla yaklaşık 45 milyar metreküpler civarında. Kullandığımızı da global krizin tesiriyle 33-34 milyar metreküpler civarında olduğunu düşünürsek, yalnızca Türkmenistan’ın tespit edilmiş gaz rezervleri açısından baktığımızda Türkiye’nin sekiz yüz yıllık ihtiyacını karşılıyor. Rusya Federasyonu’nda Sibirya’daki geçen yıl tespit edilen yalnızca bir kuyu Türkiye’nin seksen beş yıllık ihtiyacını karşılıyor. O yüzden, konuştuğumuz büyüklükler, rakamlar bir üretim merkezinin tüketim noktalarıyla buluşturulmasıyla alakalı önemli bir konudur.

Avrupa’da ne oluyor? Yaklaşık 522 milyar metreküp civarındaki cari gaz tüketiminin, yine Uluslararası Enerji Ajansının verileriyle beraber 700 milyar metreküpler civarına çıkması bekleniyor 2030 yılında. O zaman üretim noktalarının tüketim merkezleriyle buluşturulma işi bu. Peki, münhasır ekonomik sahamızın ve -ki, yaklaşık, Karadeniz’de 288 bin kilometrekaredir- bu sahamızdan geçecek Güney Akım Projesi’nin bununla bir rakip, bir rekabet oluşturduğu konusunda zaman zaman tereddütler yaşanıyor. Kısa vadede baktığınızda, evet, bir rakip olabilir ama orta ve uzun vadede baktığınızda birbirini destekleyen projeler, hatta bunun kadar iki proje daha gereklidir Avrupa Birliği üyesi ülkelerin gaz ihtiyacını karşılamak açısından.

Peki, bütün bunları yapabilmek için ne gerekli? Yalnızca teknik gerekçeler, teknik çıkarlar, ülke çıkarları yeterli midir? Hayır. Aynı zamanda ülkede siyasi bir istikrar olması lazım değerli arkadaşlar. Hiçbir sektörün ekonomik büyüklüğü ve iktisadi büyüklüğü o ülkenin siyasi istikrarının büyüklüğünün geçemiyor. Yalnızca siyaset yapmak adına değil, uluslararası bir gerçeği vurgulamak açısından da söylüyorum, AK PARTİ’nin özellikle 2002 yılından sonra bu ülkenin idaresine irade koymasından sonra bütün bu projelerin hareketlendiğini görüyoruz. Bundan önce olmuyor muydu? Bundan önce olan büyük projeler de var. Hakkını teslim etmek lazım. Bakü-Tiflis-Ceyhan Boru Hattı’nın bizden önceki hükûmetler zamanında başlayıp hükûmetlerimiz zamanında bunun bitirilmiş olması, aynı zamanda Türkiye’nin gaz arz güvenliğiyle alakalı projelerde Mavi Akım Projesi’nin şu anda ihtiyaçlarımızı karşılaması, bir dizi projeler sayabiliriz. Ancak, en son Katar’a yaptığımız ziyarette, Katar’da...

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Bakan, sizin zamanınızda hangi projeyi yaptınız, onu söyler misiniz.

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) – Bakın, bir şey anlatayım. Siyasi istikrarla alakalı çok önemli bir anekdottur bu değerli arkadaşlar. Bu, iktidar olmayı bekleyen her partinin aslında dikkat etmesi gereken de konudur. Biz bunların hepsini yaşıyoruz; omuzlarımızda bu sorumluluğu hisseden bir grup olarak, bir parti olarak bunu yaşıyoruz.

Sene 1998’ler civarında, 1996’dan başlayan süreçte bu yaşandı. Katar’a gittiğimizde bize bir şey anlattılar. Orada iki tane büyük aile var şu anda, bir tanesi Al Attiyah ailesidir. Abdullah Bin Al Attiyah, şu anda Başbakan Yardımcısıdır ve enerjiden sorumludur, Enerji Bakanıdır aynı zamanda. Bir anısını anlattı.

Katar nasıl bir ülkedir dersek: Katar, değerli arkadaşlar, biraz önce söylediğim gibi, aynen Rusya, İran ve iki ülkeden sonra dünyanın üçüncü büyük gaz rezervidir ve yine Uluslararası Enerji Ajansının verilerine göre harekete geçirilebilir gaz rezervleri ve gaz üretimi açısından dünyanın bütün gaz ihtiyacının beşte 1’ini karşılayacak kapasiteye ulaşmıştır LNG tesisleriyle. Yaklaşık, Türkiye’nin tüketiminin 850 katı kadar tespit edilmiş rezervi var.

Şimdi, böyle bir ülkeye yapılan bir işlemden bahsedeceğim yani siyasi istikrar niçin önemli, niçin gerekli? Hepsinin isimleri filan var, burada zikretmeyeceğim ayrıca. O anki Enerji Bakanımızdan bir randevu talep ediyorlar. 1993 yılında Katar bir açılıma giriyor enerjide, gaz rezervleri var ama üretemiyor. Şu anda 122 milyar dolarlık, Katar’da müstakil kurulan 350 bin nüfuslu bir şehir vardır. Orayı gezip görme fırsatım oldu ve hayran kalınmaması mümkün değil. 18 milyar dolarlık, yalnızca bir şirketin yaptığı yatırım var orada. Uluslararası arenaya açılmış, uluslararası sermayeye açılmış ve uluslararası büyük enerji aktörlerinin rol aldığı bir yer. Buranın yöneticisi, o anki Maliye Bakanı geliyor, Enerji Bakanı da ayrıca geliyor. Bir randevu istiyorlar Enerji Bakanından. Vaktinin müsait olmadığını, ilgili BOTAŞ genel müdürüyle görüşmesini tavsiye ediyorlar büyükelçilik kanalıyla. O da “Tamam, önemli olan iştir, bağlantıdır.” diyor, BOTAŞ genel müdürüyle görüşmek için randevusunu alıyorlar. Uzunca bir müddet özel kalemde bekledikten sonra, ilgili daire başkanıyla görüşmesini tavsiye ediyorlar. İlgili daire başkanıyla görüşmesini tavsiye edince oradan, özel kalemden telefon açıyor Maliye Bakanına, şu anki Başbakan Yardımcısına “Biz gaz anlaşması yapalım… Bakın şu anda LNG’yle alakalı, hem spot hem de uzun dönemli kontratlarla alakalı çok önemli avantajlar çıkacaktır her iki ülke arasında, boru hattı da dâhil olarak…” Gittiğimizde bize bu hikâyeyi anlattılar, dediler ki: “Özel kalemden telefon açtım Maliye Bakanına, “Bu ülkeyle olan ilişkilerimizin hepsini dondurun şu anda…” Bundan sonra, bizim şu anki getirdiğimiz seviye yani iki ülke arasındaki boru hattının tesis edilmesinden tutun ki gazdaki enerji kaynaklarımızı çeşitlendirmeye varıncaya kadar; küçümsenmeyecek nokta dediğimiz bu. Bir daire başkanına gönderiyorlar ve…

İşte, bu anlayışla eğer biz, gaz kaynaklarıyla alakalı, enerji kaynaklarıyla alakalı bir ülkeyi hangi önyargılarımızdan dolayı beğenmediğimizi bilmediğimiz bir ortamda ülkeyi bu noktaya getiriyorsak, Türkiye'nin şu anki yaptığı anlaşmaların ne kadar önemli olduğunu daha fazla anlarız. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Bu çok önemli bir şey.

Değerli arkadaşlar, bu millî bir proje. Biz beğenmemişiz, Türk cumhuriyetlerinden de beğenmediklerimiz olmuş; hâlbuki bizim kardeşlerimiz.

RIDVAN YALÇIN (Ordu) – Efendim, hangi bakan yapmış biraz önce söylediğiniz şeyi?

ENEJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) –Azerbaycan’la alakalı, Türkmenistan’la alakalı bütün bu emeği geçen arkadaşlarımıza, ben hem BOTAŞ’taki hem de bütün kamu kurum ve kuruluşlarındaki arkadaşlara… Dışişleri Bakanlığımızın da bu konuda önemli katkısı var. Bu büyük resmi elde etmek açısından çok önemlidir.

RIDVAN YALÇIN (Ordu) – Sayın Bakanım, hangi bakan yapmış bunu?

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Azerbaycan’ın katkısı ne Sayın Bakan? Ne kadar gaz verecek Azerbaycan? Katkı ne sağlamış? Biraz da onları söyleyin.

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) – Açıklarım… Açıklarım…

13 Temmuz 2009 tarihinde bu anlaşma imzalandıktan sonra 14 Temmuz sabahı bizi aradılar, üç dört tane ülkeden aradılar: “Bakın, bu Nabucco’nun kaynağı var mıdır?”, “Bu, acaba ne tür sonuçlar getirecektir bize?”, “Ya, biz bunu gerçekleştirebilir miyiz?”, “Hayal midir, ümit midir, vatandaşın ümitleriyle oynamak mıdır?” derken bırakın bu projenin gerçekleştirilmesini, bu projenin imzalanmış olmasının bile çok büyük yankıları oldu, çok büyük dinamikleri oldu. Değerli arkadaşlar, bunları hepimizin gördüğünden eminim. Bunları ihmal etmememiz lazım.

Hemen arkasından, bildiğiniz gibi, 6 Ağustosta -13 Temmuz-6 Ağustos- Rusya Federasyonu’yla tam yirmi tane anlaşma imzaladık. O açıdan, ben Nabucco’nun yalnızca bir gaz iletim, yalnızca stratejik bir proje olmasının daha ötesinde, ülke çıkarını tetikleyebilecek birçok ilişkiyi tahrik ettiği kanaatindeyim. Bu meseleye daha geniş manada böyle bakmamız lazım.

Tabii ki kaynak problemiyle alakalı, altı tane ortağı olan bir projenin bu kaynak probleminin çözümünü yalnızca Türkiye kendi başına omzunda hissetmemektedir, beraberce oturulup beraberce davranılacak. Farklı platformlarda birçok anlaşmayı imzalayacağımız bir sürece girdik. Şu anda üç ayrı noktada anlaşmayla alakalı görüşmede arkadaşlarımız, hem Avusturya’da hem Türkiye’de hem de kaynak ülke arayışlarıyla alakalı.

Tabii ki tarafları olan bir konuda yani “Hukuk var mıdır?”, “AB hukukuna mı tabiyiz?” filan, bunların her birinin çözümü var değerli arkadaşlar. Bir “negotiation”da, bir müzakere sürecinde -ki bunu da bizler yapıyoruz, yapmalıyız da, daha fazlasını da yapmamız lazım- zaman zaman ön plana aldığınız, zaman zaman da onu arka plana itip diğer konuları ön plana aldığınız olacaktır. Bunların her birinde, altını çizdiğinizde Türkiye’nin toplam çıkarına olan ne kadar fayda elde etmişsiniz, bu önemli. O yüzden müzakere süreci içerisinde ülkelerin birbirine söyleyeceği şeyler olabilir, zaman zaman da onları geriye çektiği şeyler olabilir ama Türkiye’nin hem doğu-batı aksında hem de kuzey-güney aksında gittikçe projelerini zenginleştiren ve temel bir strateji oluşturan ve hatta millî bir projeden arındırılamayacak kadar uluslararası ilişkileri olan bir ülke hâline gelmiştir.

Bakın, Samsun-Ceyhan Petrol Boru Hattı’nın özellikle Nabucco Projesi’nden sonra hareketlendiğini rahatlıkla söyleyebilirim. Bunu kronolojiye baktığınızda rahatlıkla görebilirsiniz. Aynı zamanda, doğu-batı aksında Bakü-Tiflis-Ceyhan Boru Hattı’na yardımcı olabilecek ve onu daha da güçlendirebilecek, kapasite artırımını güçlendirebilecek ve bu konuda ilerleyebilecek mesafeler kat ettiğimizi söyleyebilirim. Kerkük-Yumurtalık Boru Hattı, bildiğiniz gibi 70 milyon tondur, ham petrol boru hattı projesidir. Irak’ın normalleşmesi için orada petrol ve doğal gazın çıkması, petrol ve doğal gazın çıkmasıyla beraber de Irak’ın daha hızlı normalleştiğini göreceğiz. Bunun en önemli kapılarından, çıkış yollarından bir tanesi, Kerkük-Yumurtalık Petrol Boru Hattı’dır. Bakü-Tiflis-Ceyhan boru hattı 50 milyon tondur, bu dediğim hat 70 milyon tondur ve buranın amortismanlarını itfa etmiş bir hattır, sıfırlamıştır. Şimdi, yeniden bir anlaşmayla beraber Irak’la görüşmelerimiz devam etmektedir ve bu daha da hareketlendirilecektir.

Bütün bunların hepsi Türkiye’nin önemini, coğrafyasından kaynaklanan jeostratejik önemini daha da vurgulamaktadır. Biz, bir yandan bunların tedarikiyle alakalı çalışırken tabii ki yine dil bütünlüğümüzü sağlayabilecek millî enerji stratejimizi güçlendirmemiz lazım. Nedir o? Bugün 18 tane bölgeye ayrılmış Türkiye’de 786 bin kilometrekarenin -belki bu rakam bilginizde olmayabilir- şu anda 386 bin kilometrekaresi, yani yaklaşık yarısı ruhsatlıdır değerli arkadaşlar, petrol ve doğal gaz aramalarıyla alakalı.

Aramak, bu iş için gerekli şarttır ama yeterli şart değildir. Arama sayılarının artmış olması arama faaliyetlerinin arttığı anlamına gelmez ama önemli bir habercisidir. Şimdi, siz, hiçbir idareyi “Niçin arama sayıları arttı?” diye suçlayamazsınız, suçlamamak da lazım ama arama sayılarının artmış olması üretime geçildiği anlamına gelmiyor, asıl ondan sonra yapılacak faaliyetler de vardır. Bu ülke büyümeye karar verdikten sonra -en önemli kelime bu- büyümeye karar verdikten sonra yapacağı en önemli konu, hem millî kaynaklarını artırmaktır hem de “En yakın tehlike, ilk önce bertaraf edilmesi gereken tehlikedir.” prensibine dayalı olarak da arz güvenliğini sağlamasıdır yani ithalatını da yapması lazım. İthalatını ne zamana kadar yapacak değerli arkadaşlar? Hiç kusura bakmayalım, ağrımıza gitse de yerli kaynaklar ikame edilinceye kadar yapacaktır. Biz yerli kaynaklarımızı ne kadar ithal kaynakların yerine koyarsak o kadar ithalat düşecektir, yerine koymadan düşürülme imkânı yoktur.

Şimdi, bununla alakalı önemli bir konuya geçmek istiyorum. Nabucco’yu nasıl olsa şahıslar üzerinde de konuşacağız, soru-cevaplar üzerinde de konuşacağız. Bu tartışmayı mutlaka yapmamız lazım. “Yerli kaynakların hepsini harekete geçirmemiz lazım.” diyoruz, içinde su kaynakları var, jeotermal var, güneş var, rüzgâr var. Yaşadığımız bir hadiseyi, hepimizin şahit olduğu bir hadiseyi söyleyeyim: Geçen hafta sonunda madencilerimizle beraber -madencilik sektörünün, kömür dâhil, bütün kıymetli madenler dâhil- bir toplantı yaptık, yaklaşık yirmi sekiz tane sivil toplum örgütü katıldı, diyorlar ki: “Bu madenlerimiz yerli kaynak mı? Yerli kaynak, altınından agregaya varıncaya kadar. Bununla alakalı biz şu anda yargı kararlarından dolayı çalışamıyoruz, bir kısım çevre şartlarından dolayı çalışamıyoruz, sit alanlarından dolayı çalışamıyoruz, koruma kurullarından dolayı çalışamıyoruz.” Sayıyorlar alt alta, tam dokuz tane kırmızı haritası var Türkiye’nin. Aynı şekilde…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Bakanım, konuşmanızı tamamlayınız.

Buyurun efendim.

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) – Yenilenebilir ve yerli kaynaklarla alakalı da aynı şekilde bir kısım tehditler var. Somut örnek vereyim: Karadeniz’de nehir tipi santrallerimiz var. Yaklaşık 1.640 tane nehir tipi santralin 1.530 tanesi -yaklaşık söylüyorum- lisanslandı, katkı payıyla bunlara lisans verildi. Havza çalışmasıydı, delta çalışmasıydı, vatandaşımızın yanlış algılamasıydı, algılamasıydı, anlatmasıydı derken şu anda o bölgede, sırf Doğu Karadeniz Bölgesi’nde otuz beşe yakın santrali durdurduk biz gerek yerel mahkemeler kanalıyla gerek bölge idare mahkemeleri gerek merkezî yargı kararıyla gerekse kurum ve kuruluşlarımızın kendi arasındaki koordinasyon gerekçesiyle.

Şimdi, bir şeye karar vermemiz lazım: Biz 2020 yılına kadar, hatta 2023 yılına kadar bütün yerli kaynaklarımızın hareketlendirilmesine, sonuçlanmasına ve bitirilmesine karar verdik strateji belgemizde. Hani millî midir falan diye tartışıyoruz ya…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun efendim.

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) – Sayın Başkanım, tamamlıyorum hoşgörünüze sığınarak. Önemli bir konu olduğu için bunu tamamlamam lazım.

Şimdi, biz bunu tamamlayacak mıyız, tamamlamayacak mıyız; buna karar verelim.

Değerli arkadaşlar, madenler ancak bulunduğu yerde üretilebiliyorlar, dünyanın her tarafında böyle. Madenler de böyle çölün ortasında falan olmuyor, ya üzerinde ağaç oluyor ya deniz kenarında oluyor. Bir dezavantajı da var, her güzelliğin bir bedeli var. Şimdi, hep beraber, ben diyorum ki bu Genel Kurulda bu yetki olsa ve imzalarımızla bunu yapsak neye karar vermemiz lazım? İşte, o zaman şu soru çıkıyor ortaya: Türkiye’deki yerli kaynakların şu veya bu gerekçeyle üretilemeyen kısmını ikame etmek üzere ithalat yapmak zorundasınız. Gönül ister ki ithalatı biz sıfır oranına düşürelim ama Türkiye'nin büyüme hızını karşılayabilecek yerli kaynak üretimi istatistiklere göre yok. O zaman acı da olsa bu reçete, belli bir ithalat oranını kabul etmek zorundasınız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun efendim.

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) – Bunu bir enerji bakanının söylemesi zordur ama gerçek bu. Dünyada Uluslararası Enerji Ajansının verilerine göre, hemen hemen bütün ülkelerin ortalamaları alınmıştır, yerli kaynak oranı yüzde 18’dir. Biz, bunu, inşallah yüzde 25’lere, 30’lara kadar taşımayı düşünüyoruz ama ister nehir tipi santrallerde olsun ister madenlerimizde olsun, kendi öz kaynaklarımızı kullanmadıkça ithalatımız düşmez. Ben diyorum ki ister çevre saikalarıyla, gerekçeleriyle isterse bir başka gerekçeyle, manzarası, yeşili, ne olursa olsun, inanın, bunu ironi olsun diye söylemiyorum, hangi gerekçeyle biz onu durduruyorsak onun yerine o kadar gaz alacağımızı bilmemiz lazım. Onu savunan arkadaşların, aynı zamanda, doğal gaz ithalatını çıkıp savunabilmesi lazım yani yalnızca bir cümleyi söyleyip bırakmaması gerekiyor.

O yüzden, değerli arkadaşlar, bakın, millî bir konudan bahsediyorum, bunun iktidarı-muhalefeti yok. Ben biliyorum ki Türkiye Büyük Millet Meclisi…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Bakanım, lütfen, tamamlayınız konuşmanızı.

Buyurun.

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) – Affedersiniz Sayın Başkanım, gerçekten, fazlaca hoşgörü de gösterdiniz. Hemen tamamlıyorum.

BAŞKAN – Estağfurullah.

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) –Burada bulunan bütün milletvekillerimizin ben aynı şeyi düşündüğü kanaatindeyim ama bunu hangi yöntemlerle ve nasıl yapacağımıza karar vermemiz lazım. Hiçbir milletvekilimizin, ben, burada, ithal edilen gaza sıcak baktığını zannetmiyorum ama yerli kaynakların hangi usullerle ve o belirlediğimiz hedef doğrultusunda nasıl kullanılacağını çok iyi bilmemiz lazım.

Ben, Nabucco’ya destek veren, başta Sayın Başbakanımız olmak üzere, bütün iktidar ve muhalefet parti üyelerine teşekkür ediyorum, emeği geçen kamu kurum ve kuruluşlarımıza da teşekkür ediyorum, saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Bakanım.

Şahsı adına tümü üzerinde son konuşmacı Rize Milletvekili Bayram Ali Bayramoğlu.

Buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAYRAM ALİ BAYRAMOĞLU (Rize) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 447 sıra sayılı Kanun Tasarısı’yla ilgili olarak geneli üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Aslında, benden önce gerek Sayın Demirkıran gerek Sayın Bakanım birçok konuda açıklamalarda bulundu ama teknik konularla ilgili, onların içerisinde zikredilmemiş konuları gündeme getirmek, olayın biraz daha objektif olarak uzun vadeli projeksiyonda Türkiye’ye neler kazandırıp kazandıramayacağı konularındaki fikirlerimi sizlerle paylaşmak istiyorum ancak buna başlamadan önce bir yanlış anlaşılmayı veya ismin nereden nüfuz ettiği konusuyla ilgili bir eksikliği de ortadan kaldırmak için Nabucco’nun nasıl isimlendirildiğini de size anlatmakta fayda görüyorum.

Nabucco Projesi, ilk önce 2003 yılında Almanya’yla Avusturya’nın, iki ülkenin gelecekteki doğal gaz veya enerji ihtiyaçlarını nazarıitibara alarak prensipte İran ve Irak’la ortak geliştirilebileceği ve Babil bölgesinden taşıtılması düşünülen doğal gaz çalışmasıyla başlamış ve dolayısıyla, Babil bölgesinin de tarihe nüfuz etmiş en önemli kralı “Nabukodonosor” ismindeki bir şahıs. Hatta Verdi’nin operasında, özellikle onunla ilgili bir opera da bestelenmiş. Dolayısıyla, “Nabucco” ismi, sonu “corporation” olan kısımdaki, baştaki “Nabuc” kısmı “Nabukodonosor” isminden kaynaklandığı için en azından bu düzeltmeyi ve bilgilendirmeyi yapmakta da fayda görüyorum.

O zaman dikkat ederseniz Almanya ve Avusturya ilk önce bu işe başlıyor, yine aynı 31 milyar metreküplük bir taleple başlıyor fakat bunun yanına özellikle hattın geçecek olduğu ülkelerin, işte Türkiye gibi, Romanya gibi, Macaristan gibi ülkelerin bu işe mutlaka dâhil edilmesi gerekliliği ön plana çıktığı için arkasından gelişmeler, görüşmeler birçok noktalara kadar taşınıyor. Bunun içerisine Rusya dâhil olmak istiyor, İran projenin içerisinde yer almaya devam etmek istiyor, vesaire -ona girersem çok uzun bir tarihî hikâyesi var- ama temel nitelikte, en sonunda altı ortaklı beş ana ülkeyi doğal gaz tüketimi olarak ilgilendiren bir Nabucco Projesi son hâline gelmiş oluyor. Şimdi, bu noktada -Sayın Demirkıran da açıkladı- işte, toplam yatırım miktarının yaklaşık 8 milyar euro civarında olacağını, Türkiye’den geçen kısmının da 2 bin kilometre yani toplam yatırım miktarının üçte 2’sinin Türkiye sınırları içerisinde olacağını söyledi. Tamamen doğru, 5 ile 5,5 milyar euro arasında çok ciddi bir altyapı yatırımı ve malzeme yatırımıyla birlikte oluşturulacak bir proje ama burada unutulmaması gereken bir nokta: Bugün kabul edecek olduğumuz bu kanun da elli yıllık bir kanun yani sistem devreye girdikten sonraki süre içerisinde, Türkiye, aynı zamanda bu sistemin geçişinden dolayı elli yıl süreyle kira gelirini almaya devam edecek bir ülke. Dolayısıyla, olayı sadece bugün itibarıyla değerlendirmek bu anlamda yanlış olur. Birinci nokta bu.

İkincisi, bence dikkat etmemiz gereken en önemli konulardan bir tanesi, Avrupa’nın gelecekteki ciddi miktardaki doğal gaz ihtiyacının ne olduğu konusudur. Sayın Bakanım da az evvel söyledi, 2030 yılı itibarıyla, bugünden 2030 yılına, yani yirmi yıl sonrasına, Avrupa ülkelerinin minimum doğal gaz ihtiyacı yaklaşık 150 milyar metreküp yani bugünden itibaren 150 milyar metreküp daha ihtiyaçları var. Bu, şu demek: Mevcut, şu anda Türkiye'nin bugün itibarıyla kullandığı miktarın 4 katına daha 2030 yılında ihtiyaçları var. Peki, mevcut, bu imzalanan anlaşmayla Avrupa’ya transfer edilebilecek doğal gaz miktarı ne kadar? 31 milyar metreküpün yarısı yani Türkiye isterse yüzde 50’lik kısmını alabiliyor yani 15 milyar metreküp ancak transfer edebiliyoruz. Dolayısıyla, önümüzdeki süreç açısından baktığımızda, Avrupa’nın ihtiyacı olan doğal gaz miktarının, şu imzalayacağımız anlaşma sadece yüzde 10’luk kısmını telafi edebiliyor. Yani dolayısıyla, Rusya’nın Ukrayna bacağıyla yapacak olduğu yeni çalışmalar veya Nabucco Projesi’nin önümüzdeki yıllarda katma değer olarak oluşturacağı 2015, 2020, 2025 yıllarındaki getirilerini hesap ettiğimizde, bazı anlaşmalar vardır; hani tarihe güzel güzel imzalanarak, nakışlarla imza atılmış olur anlaşmalar, bu anlaşma öyle bir anlaşmadır yani bir şeylerin en önemli başlangıcı noktasıdır.

Arkadaşlarımız haklı olarak “Bu anlaşma bize neler getiriyor, neler sağlıyor, taraf mıyız, değil miyiz, Avusturya isterse bunu yapabilir, yapamaz mı?” gibi ifadelerde bulundular. Bu çok yanlış ve eksik bir ifade. Özellikle bürokrat arkadaşlarla da o maddeye tekrar, yerinde, bizatihi bakmak istedim.

Şimdi, biliyorsunuz, biz bir anlaşmayı Parlamentodan geçiriyoruz. Bir de bu işin içerisinde altı tane şirketin kendi arasındaki, konsorsiyum ortaklığı statüsünde imza ettiği anlaşma var. Bu anlaşmanın ana hükmü, hangi konuda olursa olsun, oy birliği olmadan hiçbir konuda karar alınmayacağıdır. Yani hangi konuda olursa olsun, “ortak” sıfatıyla BOTAŞ’ın “Ben bunu kabul etmiyorum.” veya “Onay vermiyorum.” dediği hiçbir anlaşmanın hükmü yoktur. O zaman, başka bir tarafın sizin hakkınızda hüküm koyması veya sizin aleyhinize herhangi bir uygulamayı gündeme getirmesi diye bir şey söz konusu değildir.

Aynı zamanda, unutmayın ki bütün sistemin ilk çıkacağı merkez, Azerbaycan’dan sonraki ana nakil hattı tamamıyla Türkiye’dedir. Yani eninde sonunda, tavuk mu yumurta mı hikâyesi, meselesi gündeme geldiğinde, Türkiye, buradaki, hangi şartta olursa olsun, hem jeopolitik konum açısından hem coğrafi konum açısından hem de gelecekteki ihtiyaçlar açısından baktığımızda, en kritik ülkedir.

Ama, tabii, kritik ülke olmak demek işi bitirmiyor. Yani öbür ülkeler de aynı zamanda tüketici ve market. Yarın, bunun içerisinde, dikkat edin… Ben Sayın Bakanım konuşurken anlatacak diye düşünüyordum, hatırlarsanız, Sayın Putin ile Başbakanımızın görüşmesi yine doğal gaz görüşmeleri çerçevesinde yapılırken, özellikle İtalya’dan Sayın Başbakan Berlusconi, bu anlaşmaya dâhil olmak suretiyle, aslında bu projenin içerisine İtalya’nın da dâhil edilmesini ısrarla  istemiştir. Niye? Çünkü geçen sene yaşanmış doğal gaz krizi meselesi, İtalya’yı gelecekle ilgili son derece ciddi problemlerin yaşanabileceği noktasında uyarmış bir gelişme olarak değerlendirilir.

Slovakya’nın, aynı zamanda Sırbistan’ın -bakın, bu anlaşmaların içerisinde olmayan ülkeleri söylüyorum size- Hırvatistan’ın geçen seneki kış döneminde yaşamış oldukları problemleri şöyle bir düşünürseniz, Nabucco Anlaşması’nın önümüzdeki süreç içerisinde Türkiye’ye sağlayacağı avantajların, mevcut, şu konuştuğumuz konuların en az 5 kat-10 kat daha önemli konular olduğunu, bu anlamda oluşturacak olduğu istihdam katkısını, kira geliri katkısını, teknolojiye, katma değer olarak kullanılacak malzemelere getirecek olduğu katkıyı, az evvel gündeme getirilen binlerce kaynakçı istihdamını da düşünürsek, son derece önemli bir proje olduğunu unutmamamız gerekir.

Bir diğer konu da bu olayın kredilendirme konusudur. Ben, kredilendirme konusunda, şu anda bankaların, çeşitli fonların uluslararası arenada kaynak dağıtmak için yatırım aradığı bir noktada, en önemli girdi kalemi dediğimiz enerji, su, telefon ve doğal gaz gibi, yani gelir getiren, sürekli akarı olan sistemlere her türlü kaynağı vermek için aslında sıraya gireceklerini ve hatta, rakamların, maliyet rakamlarının son derece minimize rakamlar olacağını da söylemekte fayda görüyorum.

Bunun yanında, özellikle burada bir stratejik önemi de vurgulamakta fayda görüyorum. Şimdi biz ne yapıyoruz? Bazı milletvekili arkadaşlarımız “Türkiye ciddi bir terminal olmalıdır, köprü olmamalıdır.” diyor. Buna katılmak hiçbir şekilde mümkün değil çünkü Boğazları aşmanız için bir köprüye ihtiyacınız vardır. Köprü de önemlidir ama köprülerin yanlarında istediğiniz gibi terminal yapabilirsiniz. Yani, terminal olmak demek köprü olmama anlamına gelmez ve üstelik, bütün sistemi de kendiniz tüketemeyeceğiniz için, bu sistemin bir yerlere naklini öyle veya böyle uygulamaya koymak zorundasınız.

İşte bu noktada, Doğu’yu Batı’ya bağlayan, Doğu’yu Batı’yla bütünleştiren ve aynı zamanda Türkiye'nin her iki tarafta da, hem Avrupa Birliğine tam üyelik noktasındaki ilişkilerinde ve görüşmelerinde hem de doğunun ekonomik kalkınması ve doğuya yönelik yaptırımlar konusunda Türkiye’ye son derece kritik bir önem ve misyon da bu anlaşmalarla yüklenmiş olmaktadır. Bunu unutmamamız lazım. Nabucco’yu sadece bir doğal gaz projesi olarak düşünürsek çok büyük hata ederiz. Nabucco, Doğu-Batı arasındaki ilişkilerde Türkiye’nin önemini vurgulayan ve bu önemi…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Bayramoğlu, konuşmanızı tamamlayınız.

Buyurun.

BAYRAM ALİ BAYRAMOĞLU (Devamla) – Tamamlıyorum Sayın Başkan.

…her iki tarafa da çok rahatlıkla hissettirtebilecek boyutta önemi gündeme taşıtan bir fonksiyon icra etmektedir.

Ben Sayın Bakanla enerji konularıyla ilgili birçok konuda çalıştığım için biliyorum hadiseleri. Bu Nabucco meselesi gündeme geldiğinde kendisini Türkiye’de göremiyorduk, o kadar yoğundular ki bir Rusya, bir Azerbaycan, bir Avrupa, Avusturya, sürekli toplantılarda. Kim için yapılıyor bu toplantılar? Türkiye Cumhuriyeti devleti için. Bunu atlamamamız lazım.

O nedenle Nabucco’yu sadece bir doğal gaz projesi olarak düşünmekten çok, gelecekte “Hakikaten bunun altına imza atan o parlamenterlerden Allah razı olsun, bu ülkeye çok büyük hizmet etmişler.” denecek bir kanun taslağı olarak görülmesi gerektiğini hatırlatıyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Bayramoğlu.

Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, soru-cevap işlemi gerçekleştireceğiz.

A. MESUT YILMAZ (Rize) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Yılmaz.

A. MESUT YILMAZ (Rize) – Sayın Başkan, hem kişisel söz talebim vardı anlaşmanın aleyhine hem de Sayın  Bakanın biraz önce dile getirdiği 98’deki olayla ilgili söz istiyorum.

BAŞKAN – O, oyunuzun rengini belirtmek üzere olan husus değerlendirmeye alındı, sırası geldiğinde yapılacak, sonunda. Ama 98’deki, göreviniz sırasındaki olayla ilgili olarak kısa bir açıklama yapacaksanız buyurun.

A. MESUT YILMAZ (Rize) – İkisini birleştirebilir miyim Sayın Başkan?

BAŞKAN – Yok, o, oyunuzun rengini belirtmek üzere; siz daha iyi bilirsiniz.

Buyurun efendim.

A. MESUT YILMAZ (Rize) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Kaç dakika konuşabilirim?

BAŞKAN – Üç dakika süre verdim size Sayın Yılmaz.

AHMET KÜÇÜK (Çanakkale) – Beş dakika verelim.

BAŞKAN – Evet, buyurun efendim.

VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- Rize Milletvekili A. Mesut Yılmaz’ın, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın, Başbakan olarak mensubu bulunduğu Hükûmete sataşması nedeniyle konuşması

A. MESUT YILMAZ (Rize) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, burada anlaşmasının onaylanmasını görüştüğümüz Nabucco Anlaşması, Nabucco Projesi, Türkiye açısından çok önemli bir projedir. Enerji konusu, tıpkı demokrasi gibi aslında asıl önemi olmadığı zaman anlaşılan bir konudur. Türkiye açısından bu kadar önem taşıyan bir projenin bu kadar az sayıda milletvekilinin katılımıyla görüşülüyor olması aslında Meclisimiz açısından acıdır.

Benim bu söz alma gerekçem… Aslında ben kişisel olarak söz talep ettim. Projenin bütünü hakkında görüşlerimi ifade etmek isterim, niye aleyhte oy vereceğimi ifade etmek isterim ama Sayın Bakan konuşması sırasında benim Başbakanlığım dönemine tesadüf eden bir olayı, bir anekdotu kendi ifadesiyle dile getirdi, o konuda birkaç söz söylemek isterim. Olayı bilmiyorum, Sayın Bakanın söylediği olayın ne kadar doğru olduğunu bilmiyorum. İlgili o zamanki görevdeki arkadaşlarımdan araştıracağım, gerekirse tekrar Sayın Başkandan söz talep edip o olayın aslını sizlere ifade edeceğim. Yalnız tümü üzerinde yani konu üzerindeki söz hakkım baki kalmak üzere o konuyla ilgili kişisel bir bilgimi sizlerle paylaşmak istiyorum.

Buraya biz 1997 yılı Temmuzunda bir anlaşma getirdik, tıpkı Nabucco gibi bir anlaşma, Mavi Akım Anlaşması. Yine bugün olduğu gibi bütün parti grupları bu anlaşmanın lehinde konuştular, o zaman Cumhuriyet Halk Partisi, Refah Partisi, bütün partiler Mavi Akım Anlaşması’nın lehinde konuştular. Bu tabii, Sayın Bakan gibi beni de o zaman çok memnun etti çünkü böyle bir önemli projenin, Türkiye'nin enerji açığını kapatacak bir projenin Mecliste bütün partilerin onayıyla geçmiş olması hakikaten göreve yeni başlayan ve büyük bir enerji açığını devralan, hatta elektrik kısıntısı yapmak zorunda kalan bir Hükûmet için çok sevindirici bir husustu. Ama biz anlaşmayı geçirdik, Mavi Akım Anlaşması’nı Meclisten oy birliği ile geçirdik. Daha sonra Enerji Bakanlığımıza ve ona bağlı olan BOTAŞ’a yabancı elçiler, yabancı şirket temsilcileri gelmeye başladı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun efendim, devam edin.

A. MESUT YILMAZ (Devamla) – Teşekkür ediyorum.

Enerji Bakanımız bana da bilgi veriyor: İşte, Amerikan elçisi geliyor -bilmem ne- Katar elçisi geliyor, Mısır elçisi geliyor filan. Sonra anladık ki meselenin özünde dünya doğal gaz piyasasına yeni bir oyuncu olarak katılan Türkiye pazarını ele geçirme motifi yatıyor.

Türkiye'nin doğal gaz ihtiyacı 2015 yılında, zannediyorum, 50 milyar metreküp civarında olacak. Ruslar bize cazip bir teklif yapmışlar, aslında bize değil, bizden önceki Refahyol Hükûmeti zamanında yapılmış teklif. Getirecekler, gazı Samsun’da teslim edecekler. Bütün risk onlara ait. Biz gazı Samsun’da devralacağız. Sayın Bakanın dediği doğrudur, doğal gaz meselesinde önemli olan kaynak değil, önemli olan ulaşımdır, taşımadır, iletimdir. Yoksa gaz dünyada çok, Rusya’da var, İran’da var.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun efendim, konuşmanızı tamamlayınız.

A. MESUT YILMAZ (Devamla) – Teşekkür ediyorum.

Bizim açımızdan çok cazip bir anlaşmaydı. Bunu baltalamak…

ALGAN HACALOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, burada bir eski Başbakan konuşuyor, biraz anlayışla karşılayın.

RASİM ÇAKIR (Edirne) – İkide bir de kesmeyin yani.

BAŞKAN – Sayın Yılmaz, bir dakika…

Sayın Hacaloğlu, burada, malum ki, bir İç Tüzük, bir usul var, yasalar var, onu uyguluyoruz. Yani benim burada Sayın…

RASİM ÇAKIR (Edirne) – Ama bir dakikada bir… Bir dakikada bir…

ALGAN HACALOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Hacaloğlu, lütfen efendim, bakınız, Başbakanlık yapmış olan bir insandır Sayın Mesut Yılmaz. Ben kendisine önce üç dakikalık bir süre verdim, sonra bir dakika daha ilave ettim, arkasından bir dakika daha ilave ettim. Bakınız, bu, beş dakikadır. Zaten kişisel konuşma hakkı da normal şartlar altında beş dakikadır. Lütfen, ben bir kısıtlama falan yapmıyorum ki, azami ölçüde itinayla bunu koruyorum. Bunu sizler de görüyorsunuz, ekrandan da görünüyor zaten, lütfen. İstirham ederim yani.

Buyurun Sayın Yılmaz.

A. MESUT YILMAZ (Devamla) – Türkiye bir önemli oyuncu olarak enerji piyasasına giriyor, doğal gaz alıcısı olarak. Amerikan şirketleri, İngiliz şirketleri gitmişler, Sayın Bakanın dediği gibi Katar’da çok büyük yatakları kapatmışlar, Mısır’da büyük imtiyazlar almışlar ama doğal gazı satacak yerleri yok. Çünkü dünyanın büyük alıcı ülkeleri -bunların başında Avrupa geliyor- hiçbir şekilde boru hattıyla buralara ulaşma imkânına sahip değil veya bu kaynaklar Avrupa’ya boru hattıyla ulaşma imkânına sahip değil. En yakın ve en cazip alıcı ülke Türkiye. Bize BOTAŞ vasıtasıyla, Enerji Bakanlığı vasıtasıyla, bunlar yetmedi en son Amerikan elçisi iki defa bana geldi, dedi ki “Bu Mavi Akım Anlaşması’nı iptal edin, etmezseniz bu sizin için de kötü sonuçlar doğurur. Yani şahsen sizin için de kötü sonuç doğurur.” “Ya, neyse doğursun sonuç.” dedim. Yani bu ülke için gerekliyse ben bunu yaptım, bütün riskini de aldım.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Yılmaz, lütfen tamamlayın efendim.

A. MESUT YILMAZ (Devamla) – Sağ olsun, Meclis de bana destek verdi, “Benim hiç korkum yok.” dedim, bu anlaşmayı imzaladık. Dedi ki: “Zaten bu anlaşma olmaz. Karadeniz’in altından boru geçmez, geçerse korozyon olur, bilmem ne olur, Karadeniz’in altında şu var, bu var.” Ya, beni ilgilendirmiyor ki risk Ruslara ait. Adam getirecek, Samsun’da bana gazı verecek, iki senede verecek.

Değerli arkadaşlarım, siyasi hayatımın en en ilginç olayına bu vesileyle muhatap oldum. Hemen akabinde, o güne kadar bize övgüler dizen gazetelerin köşe yazarları birdenbire Mavi Akım Projesi’ni, Türkiye’nin en büyük yanlışı, Türk dünyasına en büyük ihaneti olarak nitelediler. Mecliste siyasi partiler bu konuda -Sayın Kamer Genç başta olmak üzere- Hükûmetimizi akıl almaz eleştirilere tabi tuttular. Mavi Akım’da yolsuzluklar yapıldığı iddia edildi, mahkemelere gittik.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Yılmaz, şunu yapayım: Yani ben size bakınız yaklaşık yedi dakikalık bir süre verdim ama benim yetkim bu kadar, ben son olarak bir dakika açayım. (CHP sıralarında “Sayın Başkan, müsaade edin.” sesleri)

BAŞKAN – Arkadaşlar…

ENSAR ÖĞÜT (Ardahan) – Sayın Başkan, bizleri bilgilendiriyor.

BAŞKAN – Arkadaşlar, bakınız, bir şeyi uygulayacağız, Tüzük’e göre hareket etmek mecburiyetindeyiz. Ben şunu söyleyeyim: Kendi aranızda oturursunuz, konuşursunuz, anlaşırsınız, başka şey olur. Siyasi partiler burada, bu şey olur. Arkasından belirli şeyler yaptığımız zaman, o zaman…

ENSAR ÖĞÜT (Ardahan) – Ama Türkiye için çok önemli bir şey anlatıyor Sayın Başkan.

RASİM ÇAKIR (Edirne) – Tarihî bir olayı aydınlığa çıkarmaya çalışıyor.

BAŞKAN – Lütfen Sayın Çakır…

Son olarak açıyorum ve ondan sonra açamayacağım. Yetkimi ancak bu şekilde kullanıyorum, lütfen efendim.

Buyurun Sayın Yılmaz.

A. MESUT YILMAZ (Devamla) – Ne kadar süre veriyorsunuz Sayın Başkan?

BAŞKAN – Bir dakika efendim, en son.

A. MESUT YILMAZ (Devamla) – Hemen bağlıyorum Sayın Başkanım.

Neticede Mavi Akım aleyhine çok büyük bir lobi oluştu. Bundan önceki dönemdeki Meclis de o lobinin etkisinde kaldı, Mavi Akım’la ilgili bakanları, bürokratları hepsini Yüce Divana gönderdiler. Bugün huzurunuzda iftiharla ifade ediyorum ki bu kadar kötülemeye, bu kadar kötü niyete rağmen o arkadaşlarım, bürokratlar dâhil, bütün siyasi arkadaşlarım bu projeyle ilgili, aslında enerjiyle ilgili diğer bütün suçlamalardan, hepsinden yargı önünde aklanmışlardır.

Binaenaleyh, Sayın Bakanın ifade ettiği anekdotun bir de bu yönü vardır çünkü onlar bize kapattıkları o doğal gaz kaynaklarındaki gazı LNG olarak satmak istiyorlardı. Bize dediler ki: “İskenderun’da rafineri kurun Marmara Ereğlisi gibi. İzmir’de rafineri kurun. Aliağa’da rafineri kurun. Gemiler getirsinler, Amerikan şirketlerinin kapattığı doğal gazı bize orada teslim etsinler. Biz orada bunları ameliye tabi tutalım likitten gaza çevirelim.”

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Yılmaz, teşekkür ediyorum.

A. MESUT YILMAZ (Devamla) – Hemen bitiriyorum Sayın Başkan.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, sürekli on dakika verin ama tek tek birer dakika…

BAŞKAN – Saygıdeğer arkadaşlarım, bakınız, yaptığımız zaman, bir müddet sonraki başka bir uygulamada başka bir ifadeyi kullanacaksınız. Bakınız, ben azami inisiyatifimi kullandım, yani benim şeyim budur. Onun için, ben Sayın Yılmaz’a teşekkür etmek istiyorum, şöyle: Sayın Bakan burada, diğerleri burada efendim, herkes oturup konuşabilir, diğer şeyleri yapabilir.

Teşekkür cümlesini alayım, beni mazur görmenizi istirham ediyorum.

Buyurun Sayın Yılmaz.

A. MESUT YILMAZ (Devamla) – Tabii bu da bir yoldu. Rafineri yapardık, likit olarak getirirdik, doğal gaz ihtiyacımızı böyle sağlayabilirdik. Nitekim yıllarca böyle sağlamıştık Cezayir’den, Nijerya’dan, hâlâ böyle sağlıyoruz, ama maliyeti ne olurdu? O zamanki fiyatla 300 dolar olurdu. Biz, zannediyorum 100-130 dolar civarına aldık o zaman Mavi Akım’ı Rusya’dan ve Türkiye’ye alınmış en ucuz doğal gazdır.

Değerli arkadaşlarım, şunu söylemek istiyorum: Sayın Bakanın anlattığı anekdotun altında, aslında Türkiye pazarına mal satma gayesi yatmaktaydı. Biz, buna karşı koyduk, bunun siyasi bedelini de ödedik neyse ama Sayın Bakan bilmelidir ki enerji konuları böyle ucuz siyasi polemiklere alet edilecek kadar önemsiz konular değildir.

Burada nasıl bir ulusal konsensüs, bir partiler arası konsensüs yaratılmış olmasından memnuniyet duyuyorlarsa…

BAŞKAN – Sayın Yılmaz, teşekkür ediyorum.

Son cümlenizi alayım efendim.

A. MESUT YILMAZ (Devamla) - …bu konulara da siyaset üstü bakmak en başta Sayın Bakanın yükümlülüğündedir.

Saygılar sunuyorum.

Tekrar teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, sataşmadan dolayı söz istiyorum efendim.

BAŞKAN – Buyurun.

Saygıdeğer arkadaşlarım, yani Başkanlık Divanının nasıl şartlar altında görev yaptığını görüyorsunuz. Siz, tabii, orada gayet rahat bir şekilde “Konuşsun.” diyorsunuz ama arkasından, işinize geldiğinde filan zaman şöyle bir uygulama yapılmıştı, ismim geçmişti, grubumun ismi geçmişti, filan şeyler geçmişti, bu şekilde…

Sayın Genç, iki dakika süre veriyorum.

Buyurun, konuşmanızı yapınız.

2.- Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in, Rize Milletvekili A. Mesut Yılmaz’ın, şahsına sataşması nedeniyle konuşması

KAMER GENÇ (Tunceli) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Mavi Akım Projesi’ne çok karşı çıktım. Neden çıktım biliyor musunuz? Samsun’dan Ceyhan’a kadar yapılan ihalede büyük yolsuzluk vardı.

A. MESUT YILMAZ (Rize) – İhale yok muydu?

KAMER GENÇ (Devamla) – Vardı.

Kendi adamlarınıza o ihaleyi vermiştiniz.

Bakın, o Mavi Akım Projesi’nde bir Turusgaz meselesi vardı arkadaşlar, Turusgaz.

Şimdi, Bulgaristan sınırından gaz giriyor. Orada, o gazın galiba önce 2 milyar metreküpü, sonra da Mesut Bey’in iktidarı zamanında 8 milyar metreküpü özel bir şirket üzerinden geçiriliyor ve devlet, burada yüzde 12 komisyon ödüyor. Bu komisyonun, bu Turusgaz’ın ortakları kim hâlâ açıklanmadı. Sizin Bakanınıza da söyledim, hâlâ açıklamadı, gizliyorlar.

Arkadaşlar, devletin kesesinde, halkın kesesinde o kadar büyük soygunlar yapıldı ki. Yani tabii, Anayasa Mahkemesine… Siz, geldiniz, dediniz ki “Soygunculardan hesap sorarız.” ama sormadınız, çünkü bir ucu da sizin yakınlarınıza değiyordu, onun için sormadınız. Çünkü orada Anayasa Mahkemesi enerji bakanlarının yargılanmasıyla ilgili zaten ciddi…

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Ne alakası var?

KAMER GENÇ (Devamla) – Bilmiyorum, kararını tam hatırlamıyorum, burada da zaten beraat edilmedi, sadece… O kararları getirip okumak lazım.

Şimdi, enerji meselesi, bakın, o zaman, biz, burada bir gizli toplantı yaptık. Gizli toplantıda, hiçbir zaman, burada, sırf işte gizli toplantı yapılıyor izlenimi vermek için, o zaman, hangi ülkeden -bin metreküpünün- kaç liraya doğal gaz alındığı açıklanmadı, anlaşmalar açıklanmadı, sırf kamuoyuna, efendim, “Meclis gizli oturum yaptı, bilgi verildi.” izlenimi yaratmak için böyle bir şey edildi. Hatta o Mavi Akım Projesi’nin Meclisten geçirilmesinin tek nedeni de orada yapılan suistimallere Meclisi alet etmekti.

Tabii, zamanımız çok kısa olduğu için bunları açıklamıyoruz, o zaman şey vardı…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Genç, lütfen tamamlayınız.

KAMER GENÇ (Devamla) – Şimdi, MHP, ANAP ve DSP İktidarı, koalisyon olduğu zaman, ben, bu kürsüde bir şey tavsiye etmiştim: “Yahu, ANAP’a bir Enerji Bakanlığı verseydiniz yeterliydi, başka, yani öteki bakanlıklara da ihtiyaç yoktu.” Bunu da söyledim ve Enerji Bakanlığında, maalesef, hâlâ, benim kanaatime göre çok büyük suistimaller oluyor; enerji pahalıya alınıyor, maalesef çok sıkıntı yaratılıyor madenlerde, işte alınan madenler, kömür ocakları olsun, diğer madenlerde çok büyük soygunlar var. Ama tabii, Türkiye'de denetim sistemi olmadığı için, bize yeterli bilgi akışı olmadığı için ben bunları dile getirdim. Ama Turusgaz meselesini Sayın Bakan açıklasın. Kaç lira verdiniz Turusgaz’a? Kimlerin cebine kaç lira gitti? O şirketin ortakları kimler?

Teşekkür ederim.

A. MESUT YILMAZ (Rize) – Sayın Başkan…

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Yanlış adrese konuşuyorsun, yanlış!

KAMER GENÇ (Devamla) – Efendim, adres…

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Anlatacağım şimdi!

KAMER GENÇ (Devamla) – Ben, o zaman var, ama sonra sizin zamanınızda kapatıldı da ama ben de söylüyorum işte, o Mavi Akım Projesi’nin bir devamıydı onlar.

BAŞKAN – Sayın Genç, teşekkür ediyorum.

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) –Burası serbest atış yeri değil!

BAŞKAN – Sayın Bakanım…

Teşekkür ederim Sayın Genç.

KAMER GENÇ (Devamla) – Peki, teşekkür ederim.

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Ve çıkıp özür dileyeceksin ben anlattıktan sonra.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Niye özür dileyeyim ki, Turusgaz’dan para alınmadı mı? Ne özrü ya! Havadan para aldılar, para. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

BAŞKAN –  Sayın Genç, teşekkür ederim.

Arkadaşlar…

A. MESUT YILMAZ (Rize) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Yılmaz.

A. MESUT YILMAZ (Rize) – Sayın Başkan, sataşmadan söz istiyorum.

BAŞKAN – Arkadaşlar, öncelikle şunu ifade etmek istiyorum: Bu şekildeki bir üslupla herkes birbirinin ismini ifade ederek konuştuğu zaman o zaman Genel Kurulu falan yönetemeyiz biz. Yani birisi oturur birisi çıkar, birisi oturur birisi çıkar. Yani bunun basın yoluyla açıklanması var, diğer şeyler var, vesairesi var, ben bunu demek istiyorum.

Bakınız, Sayın Genç’in bir ismi çıktı “Ben, bir açıklayayım.” dedi, geldi, Turusgaz’dan falan bahsetti. Doğru. Şimdi, tekrar oldu. Ama bunun bir usulü var, diğer şeyleri var.

Tabii, görev yaptığınız zamanla ilgili, söylüyorum. Bakınız, oradaki arkadaşlarımız itiraz etti ama ben size yaklaşık on dakikalık bir süreyi kullandırdım. Bunu da herkesin o anlam içerisinde bilmesi lazım. Meclisi çalıştırmak gibi de bir görevimiz var.

Şimdi, o konuyla ilgili olarak, yapılan gizli anlaşmadan bahsetti. Son defa olarak, size sadece iki dakika, hiç süre uzatmadan, vereceğim ve ondan sonra bu konuyu kapatacağım. Başka türlü bu işin içerisinden, takdir edersiniz ki çıkamayız.

Sayın Yılmaz, iki dakikalık süre veriyorum size. İki dakikalık süre içerinde açıklayacaksınız son olarak, sonra kapatacağım.

Buyurun Sayın Yılmaz.

3.- Rize Milletvekili A. Mesut Yılmaz’ın, Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in, şahsına sataşması nedeniyle konuşması

A. MESUT YILMAZ (Rize) – Değerli milletvekilleri, zamanınızı almayacağım. Sayın Kamer Genç’in söylediği konulardan gerçeğe uymayanları dikkatinize getirmek istiyorum.

Mavi Akım Projesi’nin hiçbir aşamasında Ceyhan filan söz konusu değildir. Mavi Akım, Samsun ile Rusya’daki doğal gazın çıkış limanı arasında döşenen bir doğal gaz boru hattı anlaşmasıdır. Anlaşmanın Samsun’dan Ankara’ya kadar olan kara kısmı da Gazprom’un seçeceği bir Türk firma tarafından yaptırılmıştır. Bu konuda da yolsuzluk olmadığı hem adli mahkemelerin kararlarında hem de Yüce Divanın kararında ortaya çıkmıştır. Bu konuya başkaca söyleyeceğim bir şey yok.

Yalnız, şunu bilmenizi isterim: Turusgaz Anlaşması Refahyol Hükûmeti zamanında, Sayın Recai Kutan’ın Enerji Bakanı olduğu dönemde kendisi tarafından imzalanmıştır, bizimle alakası yoktur, bizim devraldığımız bir anlaşmadır. Bizim maalesef…

ÖMER FARUK ÖZ (Malatya) – O proje iptal.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – O proje iptal oldu biliyorsunuz.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen arkadaşlar…

Sayın Yılmaz, konuşmanızı tamamlayın.

Buyurun efendim.

A. MESUT YILMAZ (Devamla) – Şunda bir yanlışlık var mı sayın milletvekilleri: Turusgaz Projesi’nin bizimle hiçbir ilgisi yoktur.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Zamanınızda proje iptal oldu yalnız. Mavi Akım Projesi iptal oldu, siz yeniden ihaleye çıkardınız.

BAŞKAN – Sayın Yılmaz, buyurun efendim.

A. MESUT YILMAZ (Devamla) – Mavi Akım ile ilgili hiçbir şey söylemiyorum. Diyorum ki, mahkemeler bu konuda zaten kararını vermiştir; herhangi bir yolsuzluk, usulsüzlük yoktur. 

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Anayasa Mahkemesi erteledi biliyorsunuz.

A. MESUT YILMAZ (Devamla) – Hayır, ertelemedi. Hayır, yok öyle bir şey, yanılıyorsunuz.

Anayasa Mahkemesi Yüce Divan sıfatıyla, Mavi Akım dâhil bütün projelerde beraat kararı vermiştir, gidin bakın tekrar kararlara. Bunları dile getirmek için söz aldım.

Sayın Kamer Genç o gizli oturuma katılmıştır. O gizli oturumda Sayın Kutan bunu hangi zaruretler sonucunda yaptığını da ikrar etmiştir, bu kürsüden dile getirmiştir. Bunu herhâlde hatırlamıyor veya o gün dikkati başka yerdeydi. İşin doğrusu budur.

Hepinize saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

VI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

5.- Avusturya Cumhuriyeti, Bulgaristan Cumhuriyeti, Macaristan Cumhuriyeti, Romanya ve Türkiye Cumhuriyeti Arasında Nabucco Projesi Hakkında Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/783) (S. Sayısı: 447) (Devam)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, soru-cevap işlemi gerçekleştireceğiz.

Sayın Tankut...

YILMAZ TANKUT (Adana) – Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Sayın Bakan, ülkemiz için son derece önemi haiz olan bu projenin kaynağı olmayan bir proje olduğu çeşitli kesimlerce dile getirilmektedir.

Nitekim bu husus Dışişleri Komisyonunun Raporu’nda da önemli bir risk olarak belirtilmektedir. Raporda, ülkemizin jeopolitik önemini güçlendirecek bu projeye Azerbaycan’ın vereceği desteğin ise kilit bir rol oynayacağı ifade edilmektedir. Yani Azerbaycan’ın bu projeyi kaynak sağlayıcı olarak mutlaka desteklemesinin lazım geldiğinin altı çizilmektedir.

Ancak Hükûmetinizin Ermenistan ile sınırların açılmasına yönelik imzaladığı Protokol ortada durmakta iken ve bundan dolayı da kardeş ülke Azerbaycan, tepkisini açık bir şekilde ortaya koymuş iken bu önemli projede Azerbaycan’ın desteği nasıl sağlanacaktır? Bu konuda Azerbaycan ikna edilmiş midir? Bu durumda Azerbaycan’ı ikna etmek ve projeye tam desteğini sağlamak için Ermenistan ile imzalanan ve Mecliste…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Altay, buyurun efendim.

ENGİN ALTAY (Sinop) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Hükûmetin enerji politikalarıyla ilgili, biraz sonra 2’nci madde üzerinde görüşlerimi açıklayacağım ancak şimdi buradaki tartışmalardan da esinlenerek Sayın Bakana iki soru sormak istiyorum.

Bu Nabucco Projesi kapsamında Türkiye üzerinden geçecek boru hattını döşeyecek firma şimdiden b elli midir? Bu iş ihale ile mi verilecektir, yoksa özel olarak mı verilecektir?

İkincisi de Sinop’un Erfelek ilçesinde istisnasız her gün, Gerze ve Dikmen ilçelerinde de sık sık elektrik kesintileri yaşanmaktadır. Sayın Bakanın bu konuda bir tasarruf ve tedbiri olacak mıdır? Konu elektrik iletim hatlarıyla ilgilidir. Bunları soruyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Altay.

Sayın Uslu…

CEMALEDDİN USLU (Edirne) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Bakan, bu proje Avusturya, Bulgaristan, Macaristan ve Romanya parlamentolarında onaylanmış mıdır? Bunu öğrenmek istiyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Uslu.

Sayın Özdemir…

HASAN ÖZDEMİR (Gaziantep) – Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Sayın Bakana soruyorum: Nabucco Projesi ekonomik olarak Türkiye'nin lehine bir proje olmamasına rağmen hattın stratejik bir önemde olduğu doğrudur. Türkiye normal şartlarda Nabucco dışında başka bir hat inşa ederek kendi ihtiyaçlarını Türk cumhuriyetlerinden daha uygun şartlarla temin edemez mi?

İkinci sorum: Türkiye kendi sınırları içerisinde çok ciddi enerji arz sorunu yaşarken AB’ye karşı bu kozunu nasıl kullanacaktır? Nabucco Projesi’nin Türkiye'nin enerji talebini karşılamada nasıl bir etkisi olacaktır? Bu anlaşmada Türkiye'nin bu boru hattından doğal gaz alacağına dair bir hüküm var mıdır? Nabucco Projesi’ne doğal gaz verebilecek muhtemel ülkeler sizlerce hangisidir? Bu ülkelerin söz konusu projeye bakışları nedir?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Işık…

ALİM IŞIK (Kütahya) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Bakan, Nabucco Projesi’nin inşaatına 2011’de başlanıp 2014’te ilk aşamasının bitirileceği ifadeleri doğru mudur? Bu uygulama takviminde herhangi bir değişiklik var mıdır?

İkincisi: Projenin Türkiye’deki temsilcisi şirket BOTAŞ mı olacak yoksa başka bir şirket kurulmuş mudur? Kurulmuşsa, bu şirket ve özellikleri nelerdir?

Üç: Türkiye'nin bu boru hattından birkaç çıkış noktası tesis edebilmesi için bir girişiminiz olmuş mudur? Olduysa, bu hub’ların nerelerde kurulması düşünülmektedir?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Akkuş…

AKİF AKKUŞ (Mersin) – Sayın Başkan, Sayın Bakanım; Sayın Başbakan bir konuşmasında, vatandaşı vatandaşa şikâyeti sırasında, bir gazete patronu iş adamının Yumurtalık’ta rafineri kurmak için kendisinden yer konusunda yardım istediğini belirtmişti ve vatandaşa verdiği cevapta “Oraya bizim Çalık rafineri kuracak.” dediği ortaya çıkmıştı. Sayın Çalık’a söz verilen rafineri kuruldu mu veya ne aşamada?

2) Nabucco Projesi’yle Rusya, Orta Doğu ve Orta Asya’dan gelen doğal gazın Batı Avrupa’ya kadar ulaştırılacağı anlaşılıyor. Bu nakil aşamasında terminal ülke Türkiye olacağına göre, doğal gazı satan ülke ile bir ihtilaf çıktığında, bu ihtilaf satıcı ülkelerle sadece Türkiye arasında mı kalacak; gaz sıkıntısı dışında, üçüncü ülkeleri ihtilaf nasıl etkileyecek?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın İnan…

MÜMİN İNAN (Niğde) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Sayın Bakanım, bu projenin götürüleceği yer belli ama gaz tedarikçilerinin henüz burada belli olmadığı çok açık bir biçimde bütün konuşmacılar tarafından eleştirilmiştir. Dolayısıyla bu projenin yapılması noktasında Rusya’nın da birtakım karşı duruşları vardır ve karşı çıkmaktadır. Sayın eski Başbakan Mesut Yılmaz, Mavi Akım Projesi’nde Amerikan büyükelçisinin kendisine bu projenin yapılmaması noktasında birtakım telkinlerde bulunduğunu ifade etti. Acaba, Rusya büyükelçisi ya da Rusya’nın üst düzeyinde, bu projenin yapılmaması noktasında Hükûmetinize ve size bir telkin olmuş mudur?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Paksoy

MEHMET AKİF PAKSOY (Kahramanmaraş) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakanım, bu projenin hayırlı olmasını diliyorum ülkemize.

Ben, seçim bölgemdeki Afşin-Elbistan Termik Santralinden bahsetmek istiyorum. Şimdi, Türkiye’de 9,5 milyar linyit rezervinin yarısı Afşin-Elbistan havzasında; bununla ilgili bir master planımız yok. Bu (A) santralimizdeki baca gazı arıtma cihazı hâlâ yapılamadı.

Personel alımında öncelik verilmesi lazım bölge halkına, o konuya ben önem vermenizi istiyorum.

Bir de burada büyük sıkıntılar var.

Bu konuda söz aldım, inşallah güzel haberlerinizi alırız diye düşünüyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Paksoy.

Sayın Genç…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Tayyip Bey’in damadının başında bulunduğu Çalık Grubu ile devletin herhangi bir kurumu doğal gaz ve petrol arama konusunda bir müşterek şirket kurmuşlar mıdır, kurmuşlarsa sermayesi ne kadardır? Çalık Grubu ile kamu kurumunun buraya koyduğu fiilî nakit para ne kadardır?

İki: Munzur üzerinde kurulması tasarlanan Konaktepe barajı ne durumdadır, bu barajdan vazgeçmeyi düşünüyor musunuz?

Üç: İran’dan ve Rusya’dan alınan doğal gazın metreküpü kaç liraya alınmaktadır?

Dört: Türkiye’de kaç tane doğal gaz çevrim santrali vardır? Bunlara elektrik satın alma konusunda ne garantiler verilmiştir? Bu konuda bir açıklama bekliyorum.

Ayrıca, Sayın Başkanım, biraz önce burada Anayasa Mahkemesinde beraat edildiğinden söz edildi. Hâlbuki o zamanki Enerji Bakanı Anayasa Mahkemesinde beraat etmedi, aftan kurtardı efendim. Af Kanunu var, o affın da…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Kaptan…

OSMAN KAPTAN (Antalya) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakan, İran’dan aldığımız ve kullanmadığımız hâlde doğal gaza ödediğimiz para ne kadardır?

İkinci soru: Geçen yıl 10 Ekimde Ermenistan’la imzaladığımız protokolden sonra, 14 Ekimde Azerbaycan Rusya’ya 350 dolardan doğal gaz vermiştir, biz 120 dolara alıyorduk. Bizim 120 dolara aldığımız doğal gaz ne zamana kadar devam edecek? Bu fiyatlarda bir değişiklik var mıdır, yoksa bu Ermenistan’la imzaladığımız protokol bizim aleyhimize mi olmuştur?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.

Sayın Sakık

SIRRI SAKIK (Muş) – Sayın Başkan, ben de teşekkür ediyorum.

İki sorum olacak.

Birincisi: Muş Alparslan Barajı yapımında sular altında kalan köylerin yeni yerleşim birimlerinde yerleşirken hâlen çok ciddi sıkıntıları var, elektrik konusunda sıkıntıları var.

İkincisi, Türkiye, evet, bu yakın tarihte birçok anlaşmaya imza attı, Rusya’dan Balkanlara, Kafkasya’ya, Orta Doğu’ya ve Avrupa’ya kadar giden bu anlaşmalarda, sadece lojistik destek sunan bir Türkiye var. Şimdi, lojistik destek sunan bir ülkenin iç güvenliğinin de iç barışının da olması gerekir. Bu kadar önemli projeler yapılırken bu iç barışla ilgili acaba Hükûmetimizin nasıl bir politikası vardır, bunu öğrenmek istiyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Coşkunoğlu

OSMAN COŞKUNOĞLU (Uşak) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakana üç tane sorum var.

Birincisi: Sayın Bakan, konuşmanızda yerel ve yerli kaynakları kullanmak konusuna değinirken sizin de taraftarı olduğunuz güneş, rüzgâr ve jeotermali, vurgulayarak söylüyorum, yenilenebilir enerji kanunu teklifini ne zaman getireceksiniz ve bu yönde destekler sağlamayı düşünüyor musunuz?

İkinci sorum: Bütçe görüşmenizde aynen şöyle bir cümle kullanmıştınız: “Proje Destek Anlaşması müzakereleri 14 Temmuz 2009 tarihinde yine Ankara’da başlamış olup 2009 yılı içerisinde tamamlanması beklenmektedir.” Proje Destek Anlaşması, 2009 yılında bitmesi beklenmektedir. Bütçe konuşmanızdan aynen aldım.

Üçüncü soru: Avrupa Birliği…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Evet, vaktimiz doldu ama son olarak Sayın Yaman’a da söz vereyim, sonra, Sayın Bakan o sürenizi kullandırırım ben size.

M. NURİ YAMAN (Muş) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Sayın Bakanım, bilindiği gibi Alparslan-1 Barajı’nın 98 yılında inşaatına başlandı ve DSİ projesine göre 2007 yılında bitmesi lazımdı. Neticede 2007 yılında su tutmaya başladı ve 4 türbinden 1’inin bu yılın haziran ayına kadar devreye alınması gerekiyordu. Geçen hafta bölgede yaptığım incelemede ilgili firmanın yanlış bir yöntemle ve hatalı bir davranışı sonucunda bu türbinlerin ta ekim ayına kadar sarkacağı ve bir türbinin dahi devreye alınamayacağı duyumları, dedikodusu dolanıyor. Bu ne kadar doğrudur? Böyle giderse beş yıllık gecikmeye rağmen, her türbine bir yıl gecikme yaparsanız bu projenin gecikme süresi sekiz yılı bulacak. Bu konuyla ilgili bir tedbiriniz var mı? Ne tür işlemler yapmayı düşünüyorsunuz ilgili firmanın hataları ve yanlışları konusunda?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Yaman.

Sayın Bakanım, buyurun efendim.

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; tekrar saygıyla selamlayarak sözlerime başlıyorum.

Tabii, birçok soru soruldu, şu ana kadar gerek soru önergeleri gerek Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu gerekse komisyonlarda sorulan hiçbir sorunun cevabı Bakanlığımızca cevapsız bırakılmadı, bu da aynı şekilde yapılacaktır. Süremin yetmediği sorulara yazılı cevap vereceğimi söyleyerek devam edeceğim.

Sayın Yılmaz’ın da bahsettiği gibi, “İşte, Amerikan büyükelçisi geldi, bir başkası gitti…” Bunların her birisi, özellikle uluslararası ilişkilerden arındırılamayacak kadar büyük olan projelerin hepsinde söz konusudur. Bir büyükelçi, bir ülkenin büyükelçisi gelip, bir kısım tavsiyelerde bulunmak isteyebilir, görüşlerini paylaşmak isteyebilir, bölgedeki gelişmeleri izlediğini belirtmek isteyebilir. Önemli olan sizin nasıl davrandığınızdır. Biz, açıkça ifade ediyoruz ki, bu süreç içerisinde özellikle Nabucco ile başlayan ve daha önceki AK PARTİ hükûmetleri zamanında da yapılan birçok anlaşmada bu tür görüşmeler söz konusu olmuştur.

Bölgedeki gelişmeler, dünyadaki enerji konseptini son derece yakından ilgilendirmektedir. Biz açıkça ifade ediyoruz ki, gerek Rusya Federasyonu Büyükelçisiyle gerekse Amerikan Büyükelçisiyle, birçok ülkenin büyükelçisiyle görüşmelerimizde ve ilgili bakanlarıyla görüşmelerimizde, Türkiye'nin çıkarları doğrultusundaki her projede olabileceğimizi belirtmişizdir. Tekrar ifade ediyorum: Bölgede bizim katıldığımız bir projenin bir başka projenin yapılmayacağı anlamına gelmediğini, her ülkenin her projeden aynı şekilde müstefit olamayabileceğini, herkesin menfaatlerinin farklı olabileceğini ve Türkiye'nin büyüme hızlarıyla karşılaştırdığımızda, şu anda istiap edemeyeceği bir enerji projesinin hemen hemen olmadığını açıkça belirtiyoruz.

Bakû-Tiflis-Ceyhan boru hattını Amerika Birleşik Devletleri bu bölgede desteklemiştir ama aynı zamanda bu ülkenin gaz tedarikiyle alakalı konuda, Türkiye, Mavi Akım’a tercihini kullanmıştır. Bu, model ortaklık konsepti altında, başlığı altında, Amerika Birleşik Devletleri ilişkisine bir zarar, bir sıkıntı getirmemiştir. Her ülkenin farklı sektörlerde geliştirebileceği ilişki vardır. Bu açıdan bunu söylüyorum. Ben, bütün bunların başına, hemen hemen her bakanlıkla alakalı faaliyetleri söylerken, siyasi istikrarın veya tam tersi, siyasi istikrarsızlığın bütün konuşmaların başlığına geçirilmesi gerektiği kanaatindeyim.

Katar’la olan ilişkilerde de, bizim herhangi bir ülkeyle yapacağımız ticari bir tercihin, ülkeyle alakalı bir tercihin, stratejik bir tercihin hiçbir şekilde hiçbir ülkeyle böyle bir hareketi makul ve mazur hâle getirmeyeceğine inanıyorum. Biz, şu anda da alışveriş yapmayacağımız ülkelerle karşılaşıyoruz. Beraber oturup “Sizinle bu projede, bu masada anlaşamadık.” diyoruz ama bu, görüşmemeyi gerektirmez; bu, herhangi bir, öyle bir hareketi yapmayı gerektirmez.

Uluslararası ilişkilerde, özellikle hele hele bugün içinde bulunduğumuz şu anda, kritik bir noktada, sözde Ermeni soykırımıyla alakalı on beş tane ülkenin meclislerinde almış olduğu kararlara karşı tabii ki bizim de projelerimizde vereceğimiz cevaplar vardır. Uluslararası ilişkilerden arındırılamaz dediğim konu budur. O yüzden… Ama, ben şuna inanıyorum: Her hükûmetin, özellikle Türkiye Cumhuriyeti’nde, ülkenin aleyhine oluşabilecek bir konuda, kesinlikle, görüştüğü ülkelere tavır alacağına inanıyorum.

Şimdi, İran’la alakalı konular ve Azerbaycan’la alakalı konular çok fazla, soru olarak da söylendi. Değerli arkadaşlar, Azerbaycan, bizim kardeşimizdir. Bununla alakalı bizim üç temel konuda verdiğimiz üç tane teklif vardır: Birincisi, Şahdeniz 1 Projesi’nin… Hepinizin de bildiği gibi şu anda gaz aldığımız, şu anda cari işlemde bulunduğumuz ve parasını ödediğimiz konuda 15 Nisan 2008 tarihinden bu tarafa, yine anlaşmadan doğan haklar yüzünden fiyat revizyon hakkı doğmuştur Azerbaycan’a. Biz bunu makul ve doğru bulmuşuz. Dokuz defa müzakere etmişiz bunu, gerek Bakû’de gerek Ankara, İstanbul ve değişik yerlerde.

İkinci başlık Şahdeniz 2 Projesi. Yani, 2016 yılında harekete geçecek yeni gaz kaynağıyla alakalıdır. Burada hem fiyat hem de miktar söz konusudur. Nabucco’ya kaynak oluşturabilecek olan proje de budur.

Üçüncü konu, Azerbaycan’ın tercih etmesi hâlinde Türkiye’den geçecek gazın taşıma ücretleriyle alakalı konudur. Biz, üç başlıkta da tekliflerimizi verdik.

Sondan başlayayım, farklı platformlarda farklı şeyler söylenebilir ama siz bilin ki doğrusu budur. Taşıma ücretlerine verdiğimiz fiyat hem ülkemizin dengelerini hem de Azerbaycanlı kardeşlerimizin ticaretini makul hâle getirebilecek bir fiyattır. Uluslararası arenada bin metreküp gazı 100 kilometre ileriye taşıyabileceğiniz birim fiyat tarifeleri oluşmuştur. O tarifelerin üzerinde değil, tam tersi, miktar belirtmeyeceğim, altındadır. O yüzden, ben şu ana kadar Azerbaycan’la yaşadığımız konunun…

KAMER GENÇ (Tunceli) – İran’ı söyle.

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Geliyorum, bir dakika…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Niye çarpıtıyorsun? Rakamı ver.

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Sabret kardeşim, bir dakika…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Rakamı söyle.

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Bir dakika, sabret.

BAŞKAN – Sayın Bakanım, Sayın Genç…

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Biz seni, senin bu kadar akılcı olmayan konuşmalarına rağmen dinliyoruz, sen de dinleyeceksin.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Rakam ver o zaman.

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Azerbaycan’la alakalı ikinci başlık da, hem miktar olarak Türkiye'nin arz güvenliğini garanti altına alabilecek miktar teklifleri yapılmıştır hem de fiyatıyla alakalı, piyasa şartlarını öngören ve yine uluslararası arenada kabul görebilecek fiyat teklifleri yapılmıştır.

Şahdeniz 1’de şu anki aldığımız gazı 120 dolardan mı alıyoruz?” derseniz, şu anda faturalar 120 dolar üzerinden gelse de 15 Nisan 2008’den itibaren uygulanmak kaydıyla, altını çiziyorum -bunu Sayın Başbakanımız, Sayın Cumhurbaşkanımız farklı platformlarda Sayın Aliyev’e de bildirmiştir, bizzat benim de bulunduğum ortamlarda bunu bildirmiştir- biz diyoruz ki, anlaşmamız hâlinde, Azerbaycanlı kardeşlerimizin hiçbirinin hakkı zail olmamak kaydıyla, Sokar Gaz ve Petrol Şirketinin 15 Nisan 2008’den bu tarafa olan bütün farkları taraflarına ödenecektir. Verdiğimiz fiyat yine yaptığımız anlaşma gereği makul bir fiyattır. 2001 yılında, bakın, 120 dolara anlaşma yapılırken, Rusya Federasyonu 30 dolardan gaz anlaşması yapmıştır. O zaman tamamen ekonomik ve enerji şartlarına bağlı olarak bu anlaşma yapılmamıştır, aynı zamanda Türki cumhuriyetlerle olan bağımızı kuvvetlendirmek adına yapılmıştır. Şu anda bütün bu dengeleri unutup da yalnızca bir ekonomik, ticari platform üzerine oturtmak bu ilişkilere haksızlıktır. O açıdan, biz, kendilerini kendilerinden daha az düşünmediğimizi bir kez daha Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda, huzurlarınızda ifade ediyorum. Biz böyle bir şeyi zaten yapmayız.

Ermenistan’la alakalı konuda “O protokol mâni midir, değil midir; enerjiye yük müdür; omuzlarına yük olarak mı binmiştir?” derseniz, biz bu konuda Sayın Başbakanımızın ve Sayın Cumhurbaşkanımızın yine Sayın Aliyev’in razı olmayacağı bir çözüme, Yukarı Karabağ’da ve Ermenistan konusunda, sınır konusunda taraf olmadığımızı açıkça beyan etmişiz. Bunun üzerindeki yanlış anlamaların, ben, biraz iyi niyetin dışında olduğunu tahmin ediyorum ve bir ilişkiyle bağdaşmadığı kanaatindeyim.

İran’a geldiğimizde ise, İran’da bizim “al ya da öde”yle alakalı 2008 yılında ve 2009 yılında tahakkuk eden “al ya da öde” miktarları fatura miktarı olarak çıkmıştır. Dünyadaki bütün anlaşmalar, doğal gaz anlaşmaları bizden önce yapılmış anlaşmalardır biliyorsunuz, “al ya da öde” ile alakalı yükümlülük içermektedir. En son Roma’da yapılan G-20 Enerji Bakanları Toplantısı’nda kaynak ülkeler tüketici ülkeleri yeterince talep miktarında bulunmamakla suçlamışlardır, tüketici ülkeler de zamanında -üretici ülkeleri- üretim yapmamakla itham etmişlerdir. Bütün bunların ortak bir noktası, ortak bir çıkar yolu, protokole bağlanabilecek anlaşmalarda “al ya da öde”yle alakalı yükümlülüklerdir.

Türkiye, özellikle kamuoyunda oluşturulan bir yanlış algılamayla “al ya da öde”yi şöyle anlamaktadır: Verilen paralar, 704 milyon dolar ödenmiş para, İran’daki tahkim davasını kazanmış olmamızdan dolayı mahsuplaşma yoluyla üzerine 200 milyon dolar daha para alınarak o konu kapatılmıştır. Yani Türkiye'nin kazandığı 900 küsur milyon dolarlık davayla mahsuplaşılmıştır. Bakın, şu anda İran’la geldiğimiz noktada “al ya da öde”yle alakalı Türkiye'nin global krizin tesiriyle düşen tüketim eğrilerinden dolayı şu anda yine aynı tehdit söz konusudur. Türkiye, şu anda yaptığı anlaşmaların, ülkesine göre yüzde 75’i, yüzde 85’i, yüzde 80’i gibi oranlarda anlaşma yaptığı miktarın bu kadar dediğim oranıyla almak durumundadır. Bu almadığı gazın karşılığında ödediği miktar boşa giden bir rakam değildir. Yine anlaşmalar farklıdır. Beş yıl içerisinde o gazı tüketmesi hâlinde o ödediği para avans niteliğindedir. Sonradan o para kullandığı yılın gaz fiyatlarıyla değerlendirilecektir. Bundan sonra gazın pahalanması hâlinde ucuz fiyattan alınmış bir avans niteliğindedir. Ama beş yıl içerisinde kullanmaması hâlinde o gaza ödediği para ayrı bir noktaya taşınacaktır.

Bunların içerisinde yaptığı anlaşmalardan, anlaşma fiyatları, gaz fiyatlarını burada deklare etmek gizlilik anlaşması çerçevesinde mümkün olmadığı için rakamları söyleyemiyorum. Ama…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Niye gizli olsun ki?

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Bakın, anlaşma budur.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Birtakım evrakları açıklıyorsunuz da bunu niye açıklamıyorsunuz?

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Siz, şimdi, devlet ciddiyeti içerisinde attığınız imzaya, bizden önceki hükûmetler zamanında atılan imzalara “Hayır, biz sahip çıkmıyoruz.” noktasında bulunamayız. Biz ciddi bir hükûmetiz. AK PARTİ hükûmetleri üç hükûmet zamanında da bunu uygulamıştır.

Değerli arkadaşlar, konuşulacak çok fazla konu var. Nabucco hem stratejik bir konudur hem ekonomik bir konudur hem de ülkeler arasındaki bir barış projesidir.

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Sorulara cevap vermiyorsunuz.

M. NURİ YAMAN (Muş) - Sayın Bakan, sorularımıza cevap vermiyorsunuz.

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) -Özellikle enerjideki güç noktalarının enerji noktalarıyla örtüşmeye çalıştığı bir dünyada yaşıyoruz.

SIRRI SAKIK (Muş) – Sadece yorum yaptınız.

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) - O  zaman, Türkiye, -tekraren söylüyorum- coğrafyasından kaynaklanan avantajları çok iyi kullanmak durumundadır, bunun da ancak siyaseti güçlü olan iktidar zamanında, bir siyasi istikrar zamanında yapılma imkânı vardır, o da AK PARTİ hükûmetleri zamanındadır.

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) - Sorulara cevap vermediniz.

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) - Değerli arkadaşlar, ben…

Sayın Başkanım…

BAŞKAN – Sayın Bakanım, bir hususu hatırlatmak istiyorum.

Saygıdeğer arkadaşlarım, ben sadece bir tespitimi aktarıyorum. Soru soran her arkadaşımız üç dört tane soru soruyor, sayın bakanlar da bu soruları cevaplandırırken tabii bir kısmını böyle yorumla da anlatıyorlar. Dolayısıyla on dakikanın içerisinde ben 10 arkadaşıma söz veriyorum, üç kere on otuz soru yapar. Otuz soruya hiçbir bakanın, ne kadar gayret ederse etsin, on dakika içerisinde cevap verme şansı yoktur. Onun için, Sayın Bakanım eğer cevap verecekse süresini biraz daha uzatayım, ama soru sorarken sizler hesap edeceksiniz. Otuz soruya on dakikada kimse cevap veremez arkadaşlar, böyle bir yeteneği hiç kimsenin yok, açık, onu diyorum.

SIRRI SAKIK (Muş) - On dakika değil ki yirmi dakika…

M. NURİ YAMAN (Muş) - Bir soru sordum.

SIRRI SAKIK (Muş) – Birer cevap verse Sayın Bakan… Sadece yorum yapıyor.

BAŞKAN - Sayın Bakanım, cevap verecekseniz biraz daha bekleyeyim. Mesela Sayın Genç’in bir Munzur baraj şeyi vardı, Muş Ovası’nda Alparslan Barajı vardı, bir baca şeyi vardı. Eğer cevap verecekseniz, yazılı cevap vermeyecekseniz daha doğrusu, vakit vereyim, yoksa şeye geçeceğim.

Buyurun.

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) -  Sayın Başkanım, hoşgörünüze teşekkür ediyorum.

Ben açıkça bir şey ifade ettim konuşmamın başında bu tür cümleleri kullanmayasınız diye. Geçenlerde çıkarttırdım Strateji Geliştirme Başkanlığına, yüz yirmi iki tane soru sorulmuş komisyon zamanında, yüz yirmi ikisine de cevap vermişiz. Süreyle alakalı bir konu. Ben açıkça bunu söylüyorum. Eğer Başkanım bana kırk beş dakika süre veriyorsa, bütün bu soruların cevabını şu anda vermeye hazırım. Bakın, bunda herhangi bir çekinecek, kaçınacak bir durum yok.

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Format yanlış. Enerji konferansında konuşuyor gibi konuşuyorsunuz.

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri)  - AK PARTİ kadar şeffaflığın gücüne inanan ve bunu kullanan herhangi bir parti zannetmiyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) O açıdan, bana ne kadar cevap hakkı veriliyorsa ben o kadarını kullanmaya hazırım.

GÜROL ERGİN (Muğla) - Şiir gibi konuşuyorsun, devam et!

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Değerli arkadaşlar…

M. NURİ YAMAN (Muş) – Sayın Başkan, net soru sordum.

BAŞKAN – Saygıdeğer arkadaşlarım, bakınız, şimdi…

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Şimdi…

BAŞKAN - Sayın Bakanım, müsaade eder misiniz, pardon.

Şimdi, mesela barajlarla ilgili konu, bilgim dâhilinde olduğu kadarıyla, Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğüne ait. Devlet Su İşleri… Ondan sonra Genel Müdürle Çevre ve Orman Bakanlığı... Şu anda Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğünden burada bir kısım arkadaşlar yoksa Sayın Bakanın bunu birkaç dakika içerisinde bilgi olarak alıp size sunma şansı yoktur. Bunu ihtimaldir ki sonradan cevap olarak verebilir çünkü DSİ Genel Müdürlüğünü temsilen burada kimse yok. Şimdi Nabucco Projesi görüşülüyor, o konulara cevap verecek ama bilgisinde varsa, ulaştırmışsa arkadaşlar, onları size cevap versin, buyursun. Ama…

M. NURİ YAMAN (Muş) – Sayın Başkan, DSİ devretmiş, işletmeye açacaklar, DSİ’nin işi bitmiştir.

SUAT KILIÇ (Samsun) – Sayın Başkan, zaman verin de bütün soruları cevaplasın Sayın Bakan.

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Arkadaşlar…

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Sayın Başkan, kötü niyetli olmadığımızı Sayın Bakana açıklar mısınız.

BAŞKAN – Arkadaşlar, bir şey demiyorum. Verecek olurlarsa Sayın Bakan burada, versin.

Bakınız, arkadaşlar, İç Tüzük’te sayın bakanlar soruları cevaplama hakkını sözlü olarak yaptıkları gibi yazılı olarak da cevap verme hakları vardır. Bu haklarını kullanabilir, ben ona bir şey demiyorum.

Sayın Bakanım, tamam mı efendim?

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Süre verdiğiniz kadar, Başkanım, ben cevap verebilirim, ne kadar veriyorsanız. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Arkadaşlar, soru-cevap işlemi tamamlanmıştır. Süremizi aştık.

M. NURİ YAMAN (Muş) – Sayın Başkanım, yani hiç olmazsa yazılı cevap vereceğini belirtsin Sayın Bakan.

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Belirtiyorum onu.

BAŞKAN – Evet, sonradan yazılı olarak cevap versin.

M. NURİ YAMAN (Muş) – Hayır, niye soruyoruz, soru sormamızın ne anlamı var?

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Enerji konferansında konuşur gibi konuşuyor Sayın Bakan.

BAŞKAN – Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 17.16


DÖRDÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 17.36

BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL

KÂTİP ÜYELER: Fatih METİN (Bolu), Gülşen ORHAN (Van)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 69’uncu Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.

447 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine devam edeceğiz.

Komisyon ve Hükûmet yerinde.

1’inci maddeyi okutuyorum:

AVUSTURYA CUMHURİYETİ,  BULGARİSTAN CUMHURİYETİ, MACARİSTAN CUMHURİYETİ, ROMANYA VE TÜRKİYE CUMHURİYETİ ARASINDA NABUCCO PROJESİ HAKKINDA ANLAŞMANIN  ONAYLANMASININ  UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI

MADDE 1- (1) 13 Temmuz 2009 tarihinde Ankara’da imzalanan “Avusturya Cumhuriyeti, Bulgaristan Cumhuriyeti, Macaristan Cumhuriyeti, Romanya ve Türkiye Cumhuriyeti Arasında Nabucco Projesi Hakkında Anlaşma”nın onaylanması uygun bulunmuştur.

BAŞKAN – Madde üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Kütahya Milletvekili Alim Işık.

Sayın Işık, buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA ALİM IŞIK (Kütahya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ilk kez BOTAŞ tarafından Şubat 2002’de gündeme getirilen ve bazı evrelerden geçtikten sonra 13 Temmuz 2009’da Ankara’da imzalanan, büyük bir bölümü Türkiye topraklarından geçerek Hazar ve Orta Doğu’daki doğal gazı Avrupa’ya nakledecek olan Nabucco Boru Hattı Projesi’ne dayalı uluslararası anlaşmanın onaylanmasına ilişkin 447 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 1’inci maddesi üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle, yüce Meclisin siz değerli üyelerini saygıyla selamlıyorum.

Ülkemiz ve dünya enerji sektörü açısından önemine herkesin inandığı bu önemli projeye ilişkin anlaşmanın onaylanması hakkında görüşümüzün olumlu olduğunu başlangıçta belirtmek isterim ancak ülkemizin enerji geleceğini yakından ilgilendiren böyle bir anlaşmada tali komisyon olarak belirlenen Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonunun görüşünün alınmamış olmasını yadırgadığımı da ifade etmek isterim. Nitekim, görüşmelerde Hükûmet adına Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanının bugün aramızda oluyor olması, konunun sahibinin, adresinin orası olduğunu göstermektedir fakat böyle bir önemli anlaşmada maalesef ne Bakanlığın ne de Komisyonun görüşü alınmamıştır.

Nabucco Projesi’ne ilişkin teknik özelliklere benden önceki değerli konuşmacılar detaylı bir şekilde değindiği için bu projenin bu tür özelliklerini tekrarlamayacağım fakat projenin büyüklüğünü size özetle şöyle tanımlamak istiyorum: Avrupa Birliğinin toplam gaz tüketiminin 2008 yılı rakamlarıyla 517 milyar metreküp olduğu düşünülürse Nabucco’nun sağlayacağı gaz toplam AB tüketiminin yaklaşık yüzde 5’i kadardır ancak bu miktardaki gazın hangi kaynaklardan temin edileceği ise henüz netleşmiş durumda değildir.

Diğer taraftan, proje kapsamında topraklarından boru hattı geçen ülkeler geçiş ücreti alamayacaklar ancak vergi gelirlerini topraklarındaki boru hattı uzunluğuyla orantılı olarak paylaşacaklardır. Vergi gelirinin ne olacağı da henüz belli değildir. Sayın Bakanın ifadesine göre, ülkemizin Nabucco’dan yirmi beş yılda 4,2 milyar avro vergi geliri elde etmesi beklenmektedir. Dolayısıyla projenin aslında dünya gözü önündeki büyüklüğünü bu şekilde özetlemek mümkündür.

Genel anlamda projeyi bu şekilde özetledikten sonra, bu konuda öncelikle Türkiye Büyük Millet Meclisi Araştırma Merkezi tarafından Temmuz 2009’da hazırlanan raporda da yer almış bazı görüşleri, konunun genel hatlarıyla daha iyi anlaşılabilmesi açısından, sizlerle paylaşmak istiyorum. Büyük ölçüde Rus enerji kaynaklarına bağlı olan ve bu bağımlılığını azaltmak isteyen AB ülkeleri Nabucco teklifini sıcak karşılamakla kalmamış, Türkiye’nin yanı sıra Bulgaristan, Romanya, Macaristan, Avusturya ve Almanya da projeye taraf olmuşlardır. Proje Avrupa Birliği ülkelerinin Rus enerjisine bağımlı kalmasından rahatsızlık duyan ABD tarafından da desteklenmiştir. AB ve ABD’nin projenin arkasında durması, Rusya’nın ise projeyi küçümseyici ve eleştirel bir tutum takınması projenin ekonomik olmaktan çok, siyasi unsurlarını öne çıkarmıştır. Rusya AB’nin enerji tedarikindeki egemenliğinin sarsılmaması için Nabucco’nun alternatifi olarak Güney Akım Projesi’ni ortaya atmıştır. AB enerji kaynaklarını ve nakil yollarını çeşitlendirerek enerji güvenliğine katkı sağlamayı hedeflerken Türkiye de bu konuda üstlendiği rolle AB için taşıdığı önemi artırmak istemektedir. Projenin Türkiye’nin AB üyeliği için ne getireceği şimdilik bilinmese de inşaatın başlaması ve sonradan da hattın devreye girmesiyle elbette ki bazı getirileri olacaktır ancak bu getirilerin hak ettiği düzeyde olup olmayacağı şimdilik belli değildir. Önümüzdeki süreçte sahip olduğumuz stratejik konumu ve fiziki üstünlüğü mutlaka ekonomik anlamda da üstünlüğe çevirmek için gerekli politikaları üretmek zorundayız. Projeye AB ve ABD’den destek gelse de projede bazı belirsizlikler vardır ve bu da Nabucco’nun başarılı olup olamayacağı hakkında tereddütlere neden olmaktadır. Yılda 31 milyar metreküp doğal gaz taşıma kapasitesi olan hattın bu gazı nereden ve nasıl temin edeceği netleşmiş değildir. Bu noktada, başta Azerbaycan ve Türkmenistan olmak üzere İran, Irak, Mısır, Katar ve Rusya’nın da adı potansiyel tedarikçi ülkeler arasında geçmektedir.

Söz konusu anlaşmayla ilgili bu genel tespitlerden sonra altı ülkenin taraf olduğu Nabucco boru hattıyla ilgili hükûmetler arası anlaşmada önemli gördüğümüz bazı konuları ve bu konulara ilişkin görüşlerimizi dört ana maddede özetlemek istiyorum:

1) Türkiye’nin doğal gaz arz güvenliği açısından Azerbaycan’dan almakta olduğu ve kademeli olarak yıllık 6,6 milyar metreküp değerine yükselecek olan doğal gaz alımına ek olarak daha fazla gaz alma talebi söz konusudur. Ancak AB ve Şahdeniz Konsorsiyumu -Azerbaycan dâhil- bu konuda olumlu görüş taşımamaktadır. Türkiye’nin yılda 8 milyar metreküp daha gaz talebi olduğunu da özellikle hatırlatmak isterim. Bu konu imzalanmış olan anlaşmanın 3’üncü maddesinde “Boru hattının içinden geçecek en çok 31 milyar metreküp doğal gazın yarısı -yani yılda 15 milyar metreküpü geçmeyecek şekilde- öncelikle Nabucco hissedarı ülkelere, bağlı şirketlere ya da devralanlara teklif edilir ve eğer kabul edilirse rezerve edilir.” şeklinde ifade edilmektedir. Bu hüküm doğrultusunda her hissedar hissesi oranında doğal gaz talep ettiği takdirde Türkiye’ye 15 milyar metreküp gazın yüzde 16,67’si kadar yani yaklaşık 2,5 milyar metreküp gaz kalacaktır. Diğer hissedarlar hiç talepte bulunmazlar ise en fazla 15 milyar metreküp gaz kalacak demektir.

Türkiye’nin enerji arz güvenliğine katkı sağlayacak bu konunun doğal gazda Rusya’ya olan yüzde 63 oranındaki aşırı bağımlılığı bir ölçüde azaltacak biçimde Azerbaycan’dan daha fazla gaz alabileceğinin daha net bir ifadeyle mutlaka belirtilmesi gerekmektedir.

2) Ülkemiz ve BOTAŞ açısından bir diğer önemli talep, daha ucuza gaz alabilmektir. Bu konu, imzalanan anlaşmanın giriş bölümünde “kendi doğal gaz pazarını geliştirme isteği doğrultusunda rekabetçi fiyatlarla kendisine doğal gaz sağlanması gerektiği konusunda Türkiye Cumhuriyeti’nin arzusunun kaydedildiği” şeklinde ifade edilmiştir. Mevcut ifadeden bu talebin karşılanmasının garanti edildiği anlamı asla çıkmamaktadır. Hâlbuki Türkiye doğal gaz kaynağına, yani Hazar ve Orta Doğu bölgesindeki Azerbaycan ve diğer ülkelere, Nabucco ortağı diğer ülkelerden daha yakındır. Dolayısıyla ülkemizin ucuz gaz talebi haklı bir taleptir. Ancak anlaşmada bu konuya ilişkin bağlayıcı bir ifade yer almamakta. Bunun sağlanmasında mutlaka yarar olduğu kanaatindeyiz.

3) Türkiye’nin haklı taleplerinden bir diğeri de gaz ticaretinde hub olmaktır, yani bir noktadan çıkışa sahip olmaktır en az. Mevcut anlaşmada gazın boru hattına girildikten sonra çıkış noktası olarak Avusturya’nın Baumgarten yerleşkesinin belirlenmiş olması, Türkiye’nin hub olabilme arzusunu mümkün kılmamaktadır. Bu konunun da Türkiye’nin beklentisine cevap verecek şekilde yeniden düzenlenmesinde yarar görülmektedir. Örneğin, Ahiboz mevkisinin bir hub olabilecek biçimde anlaşma maddelerine yerleştirilmesinde fayda vardır.

4) Nabucco’nun hedeflediği arz kaynaklarının, yani Azerbaycan, Irak, İran ve benzeri gibi ülkelerin her birinin teknik ve jeopolitik yönden sorunları bulunmaktadır. Azerbaycan’la, Türkiye-Ermenistan ilişkisi nedeniyle yaşanmakta olan sorunlar bunun çarpıcı bir örneğidir. Ermenistan açılımının bu konudaki mevcut sorunları olumsuz yönde etkileyerek artırdığı açıktır. Öte yandan, ABD’nin İran üzerinde uyguladığı ambargo ve benzeri kısıtlayıcı politikalar stratejik ortak olarak ülkemizin bu ülkenin kaynaklarından yararlanmasını bu aşamada engellemektedir. Aynı zamanda Irak’taki istikrarsız durum, bu ülkede yapılabilecek yatırımları ve taşımayı engeller durumdadır.

Yukarıda ana hatlarıyla özetlemeye çalıştığım, ülkemiz açısından hayati öneme sahip konularda Nabucco Projesi’ne bakışımız yeniden değerlendirilmeli, ülkemizin doğu ile batı arasındaki enerji koridoru olma özelliği mutlaka anlaşma kapsamında gözden geçirilmelidir.

Bu düşüncelerle, anlaşmanın ülkemize hayırlı olmasını diliyor, tekrar hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Işık.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Uşak Milletvekili Osman Coşkunoğlu.

Buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA OSMAN COŞKUNOĞLU (Uşak) – Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Nabucco Projesi Hakkında Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı’nın 1’inci maddesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisinin görüşlerini belirtmek için huzurunuzdayım. Yüce Meclisi saygıyla selamlarım.

Baştan ifade edeyim ki bu projenin önemini hepimiz biliyoruz, hepimiz takdir ediyoruz; böyle bir projenin Türkiye için çok yararlı olabileceğini, olma ihtimalinin yüksek olduğunu, doğru politikalarla hepimiz kabul ediyoruz. Dolayısıyla ender bir konsensüs görüyoruz şu anda Parlamentoda bu projeyle ilgili fakat bazı kaygılar da var. Projeyi, sadece bir mühendislik projesi, bir enerji projesi, bir teknoloji projesi olarak görmemek gerekir. Proje, aslında son derece yoğun olarak siyasi bir projedir. Şu anda jeopolitik güçlerin, bu Hazar bölgesindeki doğal gaza talip, bunları yönetmeye talip, bunları tüketmeye talip ülkeler arasındaki bir siyasi güç projesi olarak ele alınması daha doğru olacaktır öncelikli olarak.

Şimdi, ben, bazı tarihlerle çok kısa olarak bazı olayları size hatırlatacağım. Bunları alt alta koyarsak bir manzara çıkacak ortaya diye umuyorum. 19 Ocak 2009’la başlayacağım. 19 Ocak 2009’da Sayın Cumhurbaşkanımız Brüksel’deydi ve Brüksel’de şöyle konuştu: “Eğer Avrupa Birliği üyelik süreci içerisinde hâlâ açılmamış olan enerji faslını açmazsanız, o zaman biz de Nabucco Projesi’ne olan desteğimizi gözden geçiririz.” şeklinde biraz tehdit kokan bir söylem içerisine girmiştir. Tarih 19 Ocak 2009. Arkasından enerji faslıyla ilgili herhangi bir gelişme yok ve bunu engelleyen sadece Güney Kıbrıs Rum yönetiminin olduğunu da biliyoruz, başka hiçbir teknik veya mevzuat nedeni yok. Geldik 13 Temmuza. Sayın Cumhurbaşkanının bu iddialı sözünden sonra, 13 Temmuzda Türkiye’de bu Anlaşma imzalandı.

Şimdi, Anlaşma imzalandıktan sonraki, ertesi günkü 14 Temmuz tarihli gazetelerin başlıklarından biraz okumak istiyorum size: “Türkiye Avrupa’ya biraz daha yaklaştı.” Başka bir başlık: “Nabucco imzası Sevr sendromunun defin belgesidir.” Sevr sendromunu defnetmişiz bununla! “AB ile Türkiye arasında yeni dönem başlıyor.”, “Nabucco ile dünyalı olan Türkiye.”, “Enerji, Türkiye ile AB’yi yakınlaştırıyor.”, “Güney Akım Projesi Nabucco’yu yenemedi.” vesaire vesaire. Bu da ilginç: “Enerjide Avrupa Birliği’yle Katolik nikâhı kıyıldı.” Katolik nikâhlarında boşanma yoktur biliyorsunuz. Daha bunun gibi şaşaalı başlıklar. Bir kişi dürüst yazdı, onu en sonunda okuyacağım. Bu tabii bize, 17 Aralık 2004 tarihinde, Avrupa Birliğiyle müzakereler için tarih alındığı sıra, gündüz vakti havai fişeklerin atıldığı, sokaklarda göbek atıldığı anları hatırlatıyor. Bu gibi şovlar yerine olayın aslına ilgi gösterirsek, zannedersem hepimizin arzu ettiği başarıyı bu projeden de elde ederiz.

14 Temmuzdaki bu şaşaadan sonra, 5 Ağustosta, Ağustos başında İkinci Mavi Akım Projesi, tabii Samsun-Ceyhan’a petrol verilmesi gibi, nükleerle beraber, bazı anlaşmalar imzalandı. Mavi Akım Projesi Nabucco Projesi’ni zayıflatma ihtimali taşıyan bir projedir, İkinci Mavi Akım. İhtimal diyorum. Bu tartışılabilir.

10 Ekimde, arkasında Hillary Clinton’ın falan bulunduğu böyle bir şaşaa ile Türkiye ile Ermenistan bir protokol imzaladı. Tarih 10 Ekim.

Hemen arkasından 14 Ekimde, Sayın Bakan “Güney Akım Projesi ile Nabucco birbirine alternatif değil, birbirini tamamlayan proje.” dedi. Rusya Federasyonu Başkanı, bunu âdeta tekzip edercesine, bunun böyle olmadığını söylemişti zaten.

22 Ekimde Sayın Başbakanın “Sevgili Putin” ve “Sevgili Berlusconi” diye bir telekonferans konuşması var. Bu telekonferans konuşmasında hafifçe üstünden geçiliyor konunun.

20 Kasımda Azerbaycan’ın doğal gaz şirketi olan SOCAR’dan zehir zemberek bir açıklama yapılıyor. Çok özetle şudur açıklama. O anın politik durumu, havasına göre yapılmış olabilir ama Azerbaycan’ın devlet elindeki şirketi SOCAR, Azerbaycan’ın Çin’e ihracat yapmayı düşündüğünü söylüyor. Şimdi, tabii, o noktada bazı uluslararası çevreler bunu bir blöf olarak algıladılar çok uzak mesafe ve aradaki diğer ülkeler nedeniyle fakat şunu da ekledi, “Avrupa eğer ayağını sürümeye devam ederse Hazar gazı Çin’e gidebilir.” dedi. Tarih 20 Kasım.

Aralık başında Fransa Güney Akım’da yerini aldı yani alternatif olmadığı iddia edilen Güney Akım Projesi’nde ki Avrupa’nın büyük ülkeleri, Almanya, İtalya destekliyordu bunu zaten. Böylece Fransa da Güney Akım’daki bu ülkeler arasına katılmış oldu. Aralık ortasında birkaç ilginç olay oldu. Aralık başında Fransa Güney Akım’a girdikten sonra, en ilginci, Türkmenistan’la Çin arasında doğal gaz anlaşması imzalandı ve imzalamada ilginç olan, Kazakistan ve Özbekistan Devlet Başkanları da oradaydı. Yani yeni bir boyut, yeni bir yol açıldı, o sadece Avrupa ile Rusya arasında geçen rekabete yeni bir rekabet eklenmiş oldu ve Çin’i Sovyetler Birliğinin arka bahçesinde görmeye başladık bu noktada. Zaten, daha önceden beri Güney Akım’la yapmış olduğu girişimlerle Nabucco’nun önünü kesmek isteyen Rusya, böylece Çin’i de bir bakıma aynı yönde bir konuya çekmiş oluyor.

Aynı anda Sayın Bakan, Türkiye Büyük Millet Meclisinde komisyonda bu tasarı taslak hâlinde görüşülürken aynen şöyle diyor: “Nabucco Projesi Türkiye’nin enerji diplomasisiyle alakalı olarak yürüttüğü en önemli projelerden biridir.” Doğru, enerji diplomasisiyle ilgili fakat müthiş bir yanlışa düştüğünü zannediyorum. Yine Sayın Bakan Yıldız, “Nabucco Projesi’nin Güney Akım Projesi’ne rakip olmadığına inanıyoruz. Çünkü, bu tür projelerin dizayn edilmesi, fikrinin oluşturulması, realize edilmesiyle ilgili süreç minimum sekiz ila on yıldır.” diyor. Bu arada, Güney Akım aldı başını gidiyor, Çin devreye giriyor ama hâlâ Nabucco Projesi maalesef ayağını sürüyor. Aralık ortasında bunları gördük.

Ondan sonra Sayın Bakanı merakla bekledim bütçe görüşmesinde ne diyecek bu proje hakkında diye. Bütçe görüşmesinde sadece bir cümle var konuyla ilgili: “Proje destek anlaşması müzakereleri, 14 Temmuz 2009 tarihinde Ankara’da başlatılmış olup 2009 yılı içerisinde tamamlanması, hattın 2014 yılında işletmeye alınması planlanmaktadır.” cümlesinin dışında, bu kadar önemli bir projede başka bir cümle yok. O soruyu da sordum “2009 sonunda bu proje destek anlaşması müzakereleri tamamlanmış mıdır?” diye.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Coşkunoğlu, konuşmanızı tamamlayınız.

Buyurun.

OSMAN COŞKUNOĞLU (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Onun da cevabını alacağımı umuyorum.

Değerli arkadaşlar, bunları alt alta koyarsak… Foreign Policy diye uluslararası ilişkilerde çok saygın bir dergi var. Bu dergide 4 Ocak 2010 tarihli bir makale çıktı bu projeyle ilgili. Yani başlığı aslında İngilizce, kelime oyunları var ama Türkçesini söyleyeceğim: “Avrupalılar boru rüyası görürken Çinliler boruyla buluştu bile” diye, doğal gaz taşıyan boruyla.

Şimdi, değerli arkadaşlar, burada şunu söylemek istiyorum özetle: Bunları alt alta koyarsak… 19 Ocakta, Sayın Cumhurbaşkanının, Brüksel’de “Enerji faslını açmazsanız Nabucco’ya olan desteği gözden geçiririz.” cümlesiyle başlayan süreç içerisinde maalesef… Ha, bir de şunu ekleyeyim,   eklenecek çok nokta var da: 2 Martta Rusya Hırvatistan’ı da Güney Akım’a dâhil etti. Yani birkaç gün önce olmuş bir olay.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

OSMAN COŞKUNOĞLU (Devamla) – Son cümlem Sayın Başkan.

BAŞKAN – Buyurun, son cümlenizi alayım.

OSMAN COŞKUNOĞLU (Devamla) – Şimdi, değerli arkadaşlar, ne enerji faslını biz görüşmeye açabildik ne de… Nabucco, evet önemli, evet destekleyelim. Nabucco Projesi’nde Avrupa Birliği ayağını sürüdüğü için ve Rusya Güney Akım’ı ön plana çıkartmak için çeşitli engeller ortaya çıkartmış olduğu için -Rusya’yı eleştirmek için söylemiyorum bunu- bu kadar önemli bir proje diplomatik alanda, doğrusu, yeterli ele alınmamıştır gibi geliyor.

Son olarak, bir milletvekili olarak millete doğru haber vermiş olan Vatan yazarı Mehmet Tezkan’a teşekkür etmiş olayım. 14 Temmuzda şöyle bir başlık atıyor: “Hükûmete şirin gözükmek için ortalığı nasıl gazlıyorlar; abarttıkça abartıyorlar...” Evet, aradan geçen süre içerisinde bu projenin önemine inanmış birisi olarak üzülerek söylüyorum: O zaman abartılmış ve şov yapılmış olan bu proje…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

OSMAN COŞKUNOĞLU (Devamla) - …maalesef şimdi pek de iyi bir durumda değil. Bu projeyi canlandırmak için elimizden gelen desteği vermeye de Cumhuriyet Halk Partisi olarak hazır olduğumuzu bildirir, hepinize saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Şahsı adına Halil Mazıcıoğlu, Gaziantep Milletvekili…

Mustafa Cumur Bey, siz buyurun efendim, o arkadaşımız sonra gelirse… (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Buyurun Sayın Cumur.

MUSTAFA CUMUR (Trabzon) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 447 sıra sayılı, Avusturya Cumhuriyeti, Bulgaristan Cumhuriyeti, Macaristan Cumhuriyeti, Romanya ve Türkiye Cumhuriyeti Arasında Nabucco Projesi Hakkında Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı’nın 1’inci maddesi üzerine söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Tabii, gerek Sayın Bakanımız gerek Afif Bey gerek bizim grup sözcüleri bu konu üzerinde gerekli açıklamaları yaptılar. Ben finans ayağıyla ilgili sorular olduğu için bu konu üzerinde bir açıklayıcı bilgi vermek istiyorum.

Tüm taraf devletlerce taraf olunan Enerji Şartı Anlaşması ve Avrupa Birliği üyesi ülkeler için Avrupa Birliği hukuk düzeninin temel kaynağını oluşturan, Avrupa Birliği kurucu anlaşmalarından kaynaklanan hak ve yükümlülükler de dâhil olmak üzere, taraf devletlerin diğer uluslararası anlaşmalardan doğan hak ve yükümlülüklerini etkilemeyeceğini teyit etmektedir. Madde kapsamında, proje yararına her bir taraf devlet, Nabucco Projesi’nin uygulanması için en uygun, ayrımcı olmayan düzenleyici koşulları sağlamayı da taahhüt ederek, bu durumun ve de projenin tasdikinin taraf devletler için hiçbir finans yükümlülüğü doğurmayacağını da düzenlemiştir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; madde kapsamında, Avrupa Parlamentosunun ve Konseyinin 26 Haziran 2003 tarihli doğal gaz iç pazarı için ortak kuralları belirleyen ve 98/30/EC sayılı Direktifi ilga eden 2003/55/EC sayılı Direktifin madde 18 ve 25/(2), (3), (4) hükümleri uyarınca, proje hususunda her Avrupa Birliği üyesi ülke düzenleyici kurumları tarafından verilen üçüncü şahıs erişiminden muafiyet kararlarının ana özellikleri, uluslararası bir anlaşma kapsamında da stabil bir durum oluşturmak ve özellikle, bu hususta Türk mevzuatında hiçbir düzenleme bulunmadığı için, anılan kararlara benzer bir şekilde yeniden hükme bağlanmıştır. Bu durum, kreditörler tarafından üzerinde hassasiyetle durulan düzenleyici kurum riskini de tamamıyla minimize ederek, projenin finansmanını da kolaylaştırmıştır. Bu bağlamda, boru hattının kapasitesinin yarısının, yıllık 15 milyar metreküpten fazla olmamak üzere, projeyi yürüten ortaklara tahsis edildiği açıkça belirtilmektedir. Hükûmetler arası anlaşma ekinde tanımlanan tarifeye uygun olarak uygulanacak tarifenin tespiti, salt Nabucco Uluslararası Şirketinin takdirine bırakılmıştır. Bu bağlamda, boru hattı kapasitesinin diğer yarısı, üçüncü şahıslara açık sezon ile şeffaf, objektif ve ayrımcı olmayan bir bazda, Nabucco Uluslararası Şirketi üzerinden satılacağı ve yine bu şirket tarafından, taşıtıcılar tarafından kullanılmayan kapasitenin stoklanmasını önlemek amacıyla, söz konusu kapasitenin serbest bırakımı için özel bir mekanizma uygulanacağı da düzenlenmiştir. Madde 3/4 kapsamında, arz güvenliği endişelerini giderebilmek için, teknik olarak mümkün ve ekonomik olması şartları ile ters akış yönünde doğal gaz taşımasının gerçekleştirilebileceği de hüküm altına alınmıştır.

Bu duygu ve düşüncelerle yüce heyetinizi saygılarla selamlıyor, tasarının hazırlanmasında emeği geçen herkese teşekkür ediyor ve bu tasarının milletimiz ve ülkemiz için hayırlara vesile olmasını temenni ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Halil Mazıcıoğlu, Gaziantep Milletvekili.

Buyurun efendim.

HALİL MAZICIOĞLU (Gaziantep) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 447 sıra sayılı, Avusturya Cumhuriyeti, Bulgaristan Cumhuriyeti, Macaristan Cumhuriyeti, Romanya ve Türkiye Cumhuriyeti Arasında Nabucco Projesi Hakkında Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı’nın 1’inci maddesi üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, Nabucco Boru Hattı Projesi’nin hayata geçirilmesiyle Hazar ve Orta Doğu doğal gaz kaynaklarının Türkiye, Bulgaristan, Romanya, Macaristan ve Avusturya üzerinden Avrupa’ya taşınması öngörülmektedir. Projenin taraf devletleri boru hattının transit geçtiği söz konusu ülkelerdir. Projenin ortakları ise BOTAŞ, Türkiye adına; Bulgargaz, Bulgaristan adına; Transgaz, Romanya adına; MOL, Macaristan adına; OMV, Avusturya; RWE, Almanya şirketleridir. BOTAŞ, Bulgargaz, Transgaz, MOL ve OMV 11 Ekim 2002 tarihinde Viyana’da bir iş birliği anlaşması imzalamışlardır. Aynı akşam  -daha önceki konuşmacıların belirttiği gibi- “Nabucco Operası”nı izlemişler ve ertesi gün de “Nabucco” olarak adlandırmayı kararlaştırmışlardır.

Değerli milletvekilleri, Nabucco Uluslararası Boru Hattı Şirketi 31 Aralık 2005 tarihinde tesis edilmiş olup merkezi Viyana’da bulunmaktadır. Tüm şirketler NIC bünyesinde eşit oranda bir paya sahiptirler. RWE, projeye en son katılan şirket olup iştirak süreci 5 Şubat 2008 tarihinde Viyana’da düzenlenen imza töreni ile gerçekleştirilmiştir.

Türkiye'nin doğu ve güney sınırlarından başlayarak Avusturya’da bulunan Baumgarten doğal gaz hub’ına kadar tasarlanan boru hattının toplam uzunluğu, 2 bin kilometresi Türkiye’de olmak üzere toplam 3.300 kilometre olacaktır. Yılda azami 31 milyar metreküp kapasiteye sahip olacak Nabucco boru hattından taşınacak doğal gazın Baumgarten’den Doğu ve Batı Avrupa’ya dağıtımı planlanmaktadır. Finansman maliyetleri dâhil olmak üzere yeni boru hattı sistemine yönelik yatırım maliyetlerinin 7,9 milyar avroya tekabül edeceği de tahmin edilmektedir.

Değerli milletvekilleri, yapılan ön fizibilite çalışmaları neticesinde, boru hattının iki ana aşamada gerçekleştirilmesi yönünde karar alınmıştır. İlk etapta, 2011 yılı itibarıyla, Ankara Ahiboz ile Baumgarten arasındaki 2 bin kilometreye tekabül eden bölümün yapımı öngörülmektedir. Diğer bir deyişle, ilk evrede, Türkiye-Gürcistan sınırı ile Ankara arasında BOTAŞ’ın mevcut altyapısı kullanılacak ve böylelikle boru hattının 2014 yılında 8 milyar metreküp ile işletime alınması mümkün olabilecektir. İkinci etapta ise boru hattının Ahiboz-Türkiye-Gürcistan bölümünün yapımı gerçekleştirilecektir. Türkiye-İran sınırına yönelik inşaat, uluslararası siyasi platformdaki gelişmelere bağlı olarak değerlendirilecektir. Ayrıca, zaman içerisinde de hattın kapasitesinin 31 milyar metreküpe çıkartılabilmesini teminen güzergâh üzerinde uygun bulunacak yerlere kompresör istasyonları inşa edilecektir.

Değerli milletvekilleri, Nabucco Boru Hattı bir özel sektör projesidir. Devletler, maddi kaynak verme yükümlülüğünü üstlenmemektedirler. Devletlerin yükümlülüğü, projeye siyasi destek vermek ve gerçekleştirilmesini kolaylaştıracak tedbirlerin alınmasını desteklemekle sınırlıdır. Nabucco Projesi, bir konsorsiyum tarafından gerçekleştirilmektedir. Konsorsiyumda BOTAŞ dâhil altı şirketin eşit oranda payı vardır. Merkezi Viyana’da olan NIC, aynı zamanda her bir ülkede oluşturulacak Nabucco ulusal şirketlerinin de sahibi olacaktır. NIC, gaz taşıyıcıları ile anlaşmalar yapmaya yeterli olacak ancak gazın sahibi olmayacaktır. Elli yıl geçerli olacak söz konusu oluşumun yürümesi, karşılıklı güven ve iş birliği ruhunun gelişmesiyle mümkün olacaktır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Mazıcıoğlu, konuşmanızı tamamlayınız.

HALİL MAZICIOĞLU (Devamla) – Bitiriyorum Başkanım. Teşekkür ediyorum.

Anlaşmanın bize getirisi, önemli bir yabancı sermaye girişi, ayrıca inşaat aşamalarında istihdam, ileriki yıllarda vergi gelirleri ve ülkemizin enerji güvenliği sorununa katkı şeklinde özetlenebilir. Ayrıca ve belki de en önemlisi, ülkemiz ile Avrupa Birliği arasında yeni bir bağ tesis edilecek ve ülkemizin Avrupa Birliği için güvenli bir ortak olduğu tezine de katkıda bulunulacaktır.

Bu duygu ve düşüncelerimle sözlerime son verirken, bu kanunda emeği geçen çok Değerli Bakanımıza, bürokratlarımıza ve bu kanunda olumlu görüş bildiren, iktidar ve muhalefet, tüm vekillerime sevgi ve saygılarımı sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın milletvekilleri, soru-cevap işlemi gerçekleştireceğiz.

Sayın Tankut, buyurun efendim… Sayın Tankut yok.

Sayın Işık…

ALİM IŞIK (Kütahya) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakan, anlaşmanın imzalandığı 13 Temmuz 2009 tarihinden bu yana projeyle ilgili olarak hangi somut gelişmeler olmuştur? Projenin inşasına 2011 yılında başlanabilecek midir? Taraf ülkelerin görüşlerinde herhangi bir değişme ya da gelişme var mıdır?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın İnan… Yok.

Sayın Genç, buyurun efendim.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Tabii, sorularımız hep cevapsız kalıyor. Aynı soruyu tekrarlıyorum: Çalık Grubu ile BOTAŞ veya herhangi bir devlet kurumu yurt dışında doğal gaz ve petrol arama konusunda bir şirket kurdular mı? Kurdularsa, ne kadar sermaye koydu? Devlet buraya ne kadar koydu?

İkincisi: Siz biraz önce yiğitlik yaptınız Sayın Bakan, “Ben Turusgaz’ı açıklayacağım.” dediniz. Niye açıklamadınız? Açıklamanız lazım, çünkü Turusgaz sizin eski parti zamanında ortaya atıldı.

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Hangi eski parti?

KAMER GENÇ (Tunceli) – İşte, Refah Partisi miydi, Saadet Partisi miydi, neyse, bilmiyorum. Yani, onun zamanında.

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Allah Allah!

KAMER GENÇ (Tunceli) – Recai Kutan o zaman Enerji Bakanıydı, 96 yılında. Yalnız, bir sene için o Turusgaz’ı kurdular, orada 2 milyar metreküp meselesi söz konusuydu. Sonra, Mesut Bey’in Hükûmetinde yirmi küsur yıla çıkarıldı ve 8 milyar metreküpe çıkarıldı bunlar. Tabii, zamanımız olmadığı için şey etmiyoruz bunları. O zaman oraya çok açıktan para gitti, vatandaşın cebinden para gitti. O giden para kimlerin cebine gitti, onu açıklayın. Devlet sizsiniz…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Altay…

ENGİN ALTAY (Sinop) – Benim sorum yok Sayın Başkan, konuşacağım ben şimdi.

BAŞKAN – Burada, girmişsiniz, onun için sordum. Tamam efendim.

Sayın Bakanım, buyurun efendim.

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; heyetinizi saygıyla selamlayarak sözlerime başlıyorum.

Bir kere, öncelikle -sondan başlayayım eğer arkadaşlarım müsaade ederse- AK PARTİ, hiçbir partinin devamı olarak kurulmuş bir parti değildir. Müstakil, 2001 yılında… Hatta, önceden farklı partilerde görev yapmış olan arkadaşlarımız vardır. Siyaset, Türkiye’deki siyasi hayat 2001 yılında başlamamıştır. AK PARTİ 2001 yılında kurulmuştur. O yüzden, 2001 yılından önce farklı partilerde görev yapan arkadaşlarımızın ve hemen hemen ülkesini seven bütün insanları kucaklayabilecek bir yapı içerisinde kurulmuş olmasının kendisine bu şekilde fatura edilmemesi lazım geldiğini söylüyorum.

BAYRAM ALİ BAYRAMOĞLU (Rize) – Kendisi kaç parti değiştirmiş Sayın Bakan?

MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) – Gerçeği ret mi ediyorsunuz? Reddi mirasta mı bulunuyorsunuz?

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Şöyle: Bu siyasi bir tercihtir, herkes istediği partide görev alabilir, yeter ki bu ülkeye hizmetle alakalı bir gerekçesi olsun. Ben AK PARTİ’yle alakalı olanı söyledim, yeri geldiğinde CHP’yle alakalı olanı da mutlaka siz de söyleyeceksinizdir.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Hepimizi aynı kefeye koyuyorsunuz.

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Yok, hayır.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – İkinci Dünya Savaşı’nın karnesini soruyorsunuz, biz de hesabını veriyoruz. 

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Şimdi bakın, Çalık Grubu bugün Petrol İşleri Genel Müdürlüğüne müracaatı olan firmalardan bir tanesidir. Türkiye’de yaklaşık kırk sekiz tane uluslararası sermayeye sahip olan ve yerli sermayeye sahip olan firmalar petrol aramaları ve doğal gaz aramalarıyla alakalı müracaatlarda bulunmuşlardır. Bunun için herhangi bir firmaya kısıtımız yoktur. Bunların içerisinden arama ruhsatına layık olabilenler vardır, olamayanlar vardır, müstakil müracaatlarıyla alakalı. Şimdi bakın…

KAMER GENÇ (Tunceli) – BOTAŞ’la var mı?

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Sabrederseniz teker teker hepsini cevaplıyorum. Burada kaçınacak herhangi bir durum yok ki. Tekraren söylüyorum: AK PARTİ şeffaflığın gücüne inanan bir partidir; hesabını veremeyeceği herhangi bir konu da yoktur bu manada.

Çalık Grubuyla BOTAŞ’ın uluslararası arenada beraberce mesafe katedeceği, beraberce rol alacağı herhangi bir proje yoktur. BOTAŞ’ın gerek Irak’ta gerekse farklı ülkelerde boru hatlarıyla alakalı projeleri vardır ama Çalık Grubuyla bir projesi yoktur. Çalık Grubunun uluslararası arenada müracaat ettiği projeler vardır, başka firmalar da olduğu gibi.

Biz şimdi şunu açıkça söylüyoruz: Eğer Libya’da, Katar’da, Irak’ta, Azerbaycan’da, Rusya’da, adını sanını bildiğimiz bilmediğimiz herhangi bir yerli firma varsa, biz o yerli firmayı uluslararası platformda destelemekle alakalı kararlılığımızı belirttik. Bunun Çalık olanı veya Çalık olmayanı ayrımı yoktur.

Bakın, hem Sayın Başbakanımız hem de Sayın Cumhurbaşkanımız uluslararası herhangi bir görüşmeye giderken iş adamlarımızla alakalı bir platform varsa DEİK bünyesinde, TÜSİAD bünyesinde, MÜSİAD bünyesinde, TUSKON’la, hangi sivil toplum örgütü olursa olsun onunla alakalı Dış Ticaret Müsteşarlığımız da ilgili bakanlığımız da bu konuda iş adamlarımızı desteklemektedirler. Bununla alakalı herhangi bir komplekse girmeye gerek yok ki.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Ne kompleksi?

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Ben nasıl yerli firmamın, herhangi bir yerli firmamın oradaki iş almasına, orada herhangi bir işe girmesine nasıl mâni olurum, tam tersi, destekleyeceğim tabii.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Bakan, olay…

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – O açıdan, bakın, bununla alakalı, değerli arkadaşlar, biz, şu anda Çin’den sonra dünyada en büyük müteahhitlik hizmetine sahip bir ülkeyiz. Bununla hepimizin iftihar etmesi lazım. Bunu ille bir firma bazına indirmenin hiçbirimize faydası yoktur. O açıdan, eğer -ben, tekraren söylüyorum- Amerika’da, Rusya’da, Japonya’da, Moğolistan’da bir yerli firmam benim, benim ülkemin bir firması -hangi zihniyete tabi olursa olsun, ben onu araştırmak durumunda değilim- bir iş alacaksa ona yardımcı olurum arkadaş. O açıdan, sizin de yardımcı olmanız lazım Sayın Genç.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Hayır, soruyu yanlış yöne çekiyorsunuz, benim sorum o değil.

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Şimdi devam ediyorum: Bizim, özellikle bir önceki soruları da katarak… Afşin-Elbistan (A) baca gazı proje yatırımıyla alakalı EÜAŞ’ın Devlet Planlama Teşkilatına müracaatı oldu. Özelleştirme programlarında da olması hasebiyle bununla alakalı zaman zaman gecikmeler oldu. Ama ben şunu söylüyorum: Afşin-Elbistan (A) özellikle yargı kararlarıyla beraber, bu ülkedeki ibretli projelerden bir tanesidir. On üç yıldan beri, olsun ve olmasın diyenlerin bir nevi kanuni mevzuat çerçevesindeki mücadelesi olarak geçmiştir.

Biz, şimdi, firmayı da çağırıyoruz, görüşmeye çağırıyoruz, hukuki haklarını masanın üzerine oturtuyoruz. Bunların arasından neler alabileceğiz, neler karşılıklı bu projenin gerçekleşmesi hem ülke çıkarına… Yerli kaynaklarımızın kullanılması açısından bakın söylendi. En büyük şu anda bizim linyit havzalarımızdan bir tanesi Afşin-Elbistan’la alakalı. Bizim buraya kayıtsız kalma gibi bir durumumuz olamaz ve en son yaptığımız çalışmada bir havza çalışması yaptık, Afşin-Elbistan (A), (B), ihalesini yapacağımız (C), (D) ve (E) projeleriyle alakalı bir havza çalışması yaptık. Bunu inşallah kamuoyuyla da paylaşacağız. Bu projeyi mutlaka yerli kaynak olarak, yerli kömür kaynaklarımızın değerlendirilmesi olarak mutlaka hayatiyete geçirmemiz lazım.

Değerli arkadaşlar, şimdi yenilenebilir enerji kaynaklarıyla alakalı kanun tasarısı soruldu. Hepimizin canıgönülden desteklediği ve bizim ana politikalarımızın arasına koyduğumuz bir projedir bu. Rüzgârıyla, güneşiyle, jeotermaliyle, biyokütlesi, biyomasıyla, her bir şeyiyle beraber, su kaynaklarımızla beraber bizim bunu ön plana almamız lazım.

Yalnız geçtiğimiz yıl içerisinde, dikkat ederseniz, bu kanun tasarısı geldiğinde 28 euro/sentlerden bahsetmiştik. 28 euro/sent yani 40 dolar/sentler civarına denk gelir. 40 dolar/sentler civarında alım garantisi vermek bize yol, su, köprü olarak geri dönmez, vatandaşımızın cebinden tarife yoluyla alınacak fiyatlar safhasına girer. Biz bunu Sayın Başbakanımızla istişare ettik. “Efendim, yenilenebilir enerji kaynaklarının, sizin de imzanızla strateji belgesinde yer aldığını biliyorsunuz. Ne dersiniz?” dedik. “Biz güneşi, suyu, rüzgârı, jeotermali sonuna kadar destekliyoruz yerli kaynaklarla ama ben vatandaşımın cebine artı yük gelecek bir şekilde bunu yapmam.” dedi. Bakın, şimdi nereye geldik biliyor musunuz? Biz bunu, yine yenilenebilir enerji kaynaklarıyla alakalı kanun tasarısını inşallah kanunlaştıracağız, hep beraber sizin de desteklerinizle ama…

YILMAZ TANKUT (Adana) – Ne zaman?

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Bakın, şu anda hazırlıkları yapıldı.

…güneşteki katedilen mesafeyi biliyor musunuz?

Petrolle ilintili bir örnek vererek sözlerime devam edeceğim. 1700 küsurlu yıllardan itibaren ilk 1 trilyon varilin çıkartılma süresi yüz yirmi beş yıl, ikinci 1 trilyonluk varilin çıkartılma süresi yirmi beş yıl, üçüncü 1 trilyonluk varilin çıkartılma süresi daha tamamlanmadı, herhâlde on iki-on üç yılda tamamlanacak. Malzeme bilimi ve teknoloji geliştikçe, bizim bundan yararlanma fırsatını kendimize vermemiz lazım. Güneş 24-28 euro/sent yerine bu ülkede 12 dolar/sente kazandırılsa daha iyi olmaz mı? Teknolojisini, know how’ını dışarıdan alacağız. Bizim neyi finanse ettiğimizi çok iyi bilmemiz lazım değerli arkadaşlar: Teknoloji sahibini mi, buraya yatırım yapan yatırımcıyı mı, vatandaşın kendisini mi? Biz sondan başlayarak başa doğru gitmek istiyoruz. Hem bir yandan Türkiye’deki yerli teknolojinin ilerlemesini sağlamamız lazım, bir yandan da vatandaşımıza olabildiğince az yük getirerek bunları yapmamız lazım. Dolayısıyla zamanı, kanunun kendisi kadar önemli.

Rüzgârdaki gecikmeleri inşallah telafien önümüzdeki hafta içerisinde Enerji Piyasası Düzenleme Kurumuyla beraber, aldıkları karar doğrultusunda bunları kamuoyuna açıklayacağız ve bunları beraberce de paylaşacağız. Yerli kaynakların 2023 yılı yani Türkiye Cumhuriyeti’nin 100’üncü kuruluş yıl dönümüyle alakalı süreçte, bütün yerli kaynaklarımızın sonuna kadar tüketilmesiyle alakalı stratejimizi gerçekleştirmiş olacağız inşallah.

Sayın Başkanım, eğer sürem varsa devam etmek istiyorum.

BAŞKAN – Birkaç arkadaşın sorusu vardı, onları da cevaplarsanız…

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Devam ediyorum o zaman Sayın Başkanım.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, bakın…

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Değerli arkadaşlar, şimdi Turusgaz’ın -Tekrar Sayın Genç’e dönüyorum müsaadenizle- 8 bcm’lik bir kontratı vardı ve 4 bcm’le alakalı…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Bakan…

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Sayın Genç, sizinle alakalı cevap veriyorum, bütün arkadaşlarımın da hakkını ihlal ederek hatta, size cevap veriyorum.

ABDÜLKADİR AKCAN (Afyonkarahisar) – Sayın Başkan, böyle bir usul yok!

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Turusgaz’la alakalı en son geldiğimiz noktada… Bu anlaşmanın altına AK PARTİ hükûmetleri mi imza koydu?

KAMER GENÇ (Tunceli) – Recai Kutan imza attı canım.

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Bir dakika, nereden karıştırıyorsun şimdi onu canım.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Onun altında Recai Kutan’ın imzası var.

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Sana söylüyorum: AK PARTİ hükûmetleri hiçbir partinin devamı değildir. Nasıl muaheze ediyorsun? Bunu söylüyorum.

BAŞKAN – Sayın Bakanım, siz Genel Kurula cevap verin.

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – AK PARTİ hükûmetleriyle, değerli arkadaşlar, AK PARTİ hükûmetleri zamanında imzalanmamış bir anlaşmanın hesabını vermekle alakalı bir soruyla karşı karşıyayım, onu da şöyle söylüyorum: Turusgaz’la alakalı, Turusgaz’ın şu anda fonksiyonel, fiilî bir faaliyeti yoktur. Şirket kurulmuş durumda devam etmektedir ama herhangi bir alım satımla alakalı faaliyeti yoktur. 4 bcm’lik Turusgaz’ın en son üzerinde alınan ve ticaretini yaptığı gaz miktarı 4 bcm’lik (4 milyarmetre küplük) kısım özel şirketlerin kontrat devriyle beraber devredilmiştir. Şu anda piyasanın liberalleşmesiyle, serbestleşmesiyle alakalı yürütülen, bizim stratejimiz çerçevesinde 4 bcm’i (4 milyar metreküpü) beş tane özel firma gaz alım satımını yapmaktadır. O yüzden Turusgaz’la alakalı AK PARTİ hükûmetleri zamanında herhangi bir dahli olmadığı gibi tam tersi, faaliyetlerine de son verici bir işlem üzerinde devam etmektedir.

Şimdi, diğer bir konu, Sinop’ta ben sorunlarından sorumlu olduğum Bakanlık olarak… TEDAŞ, biliyorsunuz, Enerji Bakanlığına bağlı değildir ama sorunlarına kayıtsız kalmak da benim işime gelmez. Ben hem enerji mühendisiyim hem de TEDAŞ’ın ilgili yatırımlarını, Maliye Bakanlığına bağlı olmasına rağmen takip etmekteyim. Sinop’taki arızalarla alakalı sordurdum “Ne oldu burada?” diye. Salı ve çarşamba günlerinde bir teknik çalışmadan dolayı enerji kesilmiş ama uzun süreli bir enerji kesintisinden bahsetmediler.

ENGİN ALTAY (Sinop) – Olur mu ya? Size yanlış bilgi verilmiş, vallahi yanlış bilgi verilmiş.

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Engin Bey, ben tekrar bakacağım.

Bakın, şu anda otuz sekiz bin küsur tane köyden daha fazla bağlı mezrası vardır Türkiye'nin. Mezraları da dâhil ederek söylüyorum, kırk beş bin tane “bağıtlı” dediğimiz on beş haneli yerden tutun ki seksen üç direkle tek eve enerji götürülen, sosyal devlet anlayışı içerisinde enerji götürdüğümüz bütün yerleşim birimlerine varıncaya kadar mezralar, köyler, beldeler, ilçeler ve şehirler olmak üzere TEDAŞ, bu görevini kesintisiz enerji safında yapmak durumundadır. Herhangi bir arızadan kaynaklanan durum varsa bunu da inceleyeceğimi tekrar söyledim.

Değerli arkadaşlar, içinde bulunduğumuz Avrasya’yla alakalı genel…

BAŞKAN – Sayın Bakanım, süremiz doldu, biraz hızlıca toplarsanız…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Cevap vermeye başlayalı yirmi beş dakika oldu.

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – O zaman Sayın Başkanım, ben kalan kısımların, bir önceki oturumda olduğu gibi, yüz yirmi iki tane sorunun yazılı olarak cevaplandığı gibi, aynen burada da bir eksiği kalmaksızın cevaplanacağını tekrar hatırlatıyorum ve saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Karar yeter sayısı istiyorum.

BAŞKAN – Tamam, Sayın Genç.

Maddeyi oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısını arayacağım.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...

Karar yeter sayısı yoktur.

Birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 18.28


BEŞİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 18.38

BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL

KÂTİP ÜYELER: Fatih METİN (Bolu), Gülşen ORHAN (Van)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 69’uncu Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.

1’inci maddenin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.

Şimdi, maddeyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısını arayacağım.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…

KAMER GENÇ (Tunceli) – 139 kişi yok Sayın Başkan.

BAŞKAN – Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı vardır, madde kabul edilmiştir.

Arkadaşlar, lütfen, istirham ediyorum. Bakınız, bir çalışma süremiz var, çok önemli bir proje var, çıkıp gideceğiz. Lütfen, birbirimize biraz saygılı olalım, istirham ediyorum.

Hükûmet ve Komisyon yerinde.

447 sıra sayılı Tasarı’nın görüşmelerine devam ediyoruz.

2’nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN – Madde üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi adına Bursa Milletvekili Necati Özensoy.

Buyurun efendim.

MHP GRUBU ADINA NECATİ ÖZENSOY (Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Avusturya, Bulgaristan, Macaristan, Romanya ve Türkiye Cumhuriyeti arasında Nabucco Projesi Hakkında Anlaşma’nın onaylanmasıyla ilgili tasarının 2’nci maddesiyle ilgili söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bir KİT alt komisyon denetlemesinden çıktığımızda Sayın Bakanla kısa da olsa bir görüşme şansımız olmuştu. Orada Sayın Bakana enerji meselelerine bizim bakışımızı, bir millî mesele olarak baktığımızı, dolayısıyla KİT Komisyonunda da bütün bu enerji koridorunda bulunan kuruluşların denetiminde de bu meselelere böyle bakarak, özellikle katkı sağlayan olumlu eleştirilerle yaklaştığımızı ifade etmiştim.

Tabii, bu Nabucco Projesi de aynı şekilde, diğer konuşmacı arkadaşlarımın da ifade ettiği gibi yine bunu bir millî proje olarak görüyoruz ve bu konuya böyle yaklaşıyoruz. Ama tabii, Nabucco ile ilgili de gördüğümüz eksiklikleri, yanlışlıkları da burada ifade etmek istiyoruz.

Bu görüşmeler yapılırken Dışişleri Komisyonunda Sayın Bakan Taner Yıldız tasarının tümü üzerindeki müzakerelerde “Nabucco Projesi, Türkiye’nin enerji diplomasisiyle alakalı olarak yürüttüğü en önemli projelerden biridir.” demiş; doğrudur. “Türkiye’nin coğrafyasından kaynaklanan jeopolitik durumunu, hak ettiği pozisyonu almasıyla ilgili olarak yürütülen bir projedir.” demiş; o da doğrudur. Bütün bunlara katılıyoruz.

Tabii, Komisyonun diğer üyeleri de yine tasarının tümü üzerinde görüşlerini dile getirirken “Projenin ekonomik boyutu aşan siyasi bir boyutu da bulunmaktadır. Projenin Türkiye’nin çıkarlarını koruyacak şekilde hayata geçirilmesi ülkemizin başarısı olacaktır.” demiş. “Projeye hangi ülkeden kaynak sağlanacağı konusundaki belirsizlikler mevcut bulunmakta olup, bu konu önemli bir risk taşımaktadır.” demiş. Yine “Projenin Türkiye'nin jeopolitik önemini güçlendirecek hayati bir önemi bulunmakta olup Azerbaycan’ın projeye vereceği destek kilit bir rol oynamaktadır.” denmiş. Bu da çok önemli.

Tabii, bütün bu konulara geçmeden önce, Nabucco’nun Türkiye'deki  imza töreninden ertesi gün gazete manşetlerinden örnekleri vererek, buradaki tabloyla pek fazla bağdaşmadığını ifade etmek istiyorum. İşte, burada, yine manşette “Tam gaz Avrupa” denmiş. Yine “Türkiye enerji aktörü” diye manşet atılmış. Yine bir gazetede “Yüzyılın imzası” diye manşet atılmış. Yine aynı şekilde “Asrın imzası” diye manşet atılmış. Yine “Hayal gerçek oldu” diye bir manşet atılmış. Yani buna benzer, gazetelerde, gazete köşelerinde yorumcuların yaptığı birçok haberler ve yorumlar var.

Belki de projelerin içerisinde konuyla alakalı en çok yazılıp çizilen, reklamı yapılan projelerden bir tanesi ama ben, başta burada, Genel Kurulda bulunan iktidar partisi milletvekillerimizin yoğunluğuyla, sadece Sayın Bakanımız, Enerji Bakanının bulunmasıyla o gün atılan bu yaygaranın, bu abartının çok fazla özdeşleştiğini düşünmüyorum. Tabii, bu anlaşma Türkiye'de bu anlamda yapılırken bütün taraf ve taraf olmayan, bunu izleyen ülkeleri de davet ederek burada böyle bir anlaşmanın basına reklamlarla yansıtılmasının da doğrusu bize neye mal olduğunu, bunun karşılığında da ne kazandığımızı da ciddi anlamda düşünüyorum ve cevabının da olmasını diliyorum.

Tabii yine burada ifade ettiğim gibi, bu projeye, yani tedarikçiler noktasında Azerbaycan’ın katılımının önemli olduğu ifade edilmiş; yine, bunun doğru olduğunu ifade ettik ama maalesef -hepinizin bildiği gibi- Azerbaycan, bırakın Nabucco’ya dâhil olmayı, bizim daha önce yaptığımız kontratın bile iptalinden ve anlaşmanın tekrar yapılmasından söz ediyor. Bunun da sebebinin, hepiniz, özellikle Ermenistan’la gelişen olaylar olduğunu biliyorsunuz.

Tabii, Azerbaycan’la yapılan anlaşmanın da altını çizmek lazım. Azerbaycan’la anlaşma 2001 yılında yapılmış. Belki de bizim doğal gaz fiyatlarını minimuma çekecek, daha doğrusu, çok aşırı, fiyatların yükseğe çıkmasını engelleyecek bir anlaşma çünkü üst limit konulmuş yani maksimum 120 dolar fiyat konmuş. Bir fiyat denklemi olmasına rağmen, bunu o zamanki sayın genel müdüre sorduğumda, “Azerbaycan’la yapılan anlaşmalar böyle olmuşken diğerlerinin niye eksiklikleri olmuş? Özellikle Mavi Akım Anlaşması tekrar bu Hükûmet tarafından düzeltilirken ve YDK raporlarına göre, bu 2003-2009 arasında maalesef bizi 550 milyon dolar zarara uğratan bu anlaşma niye göz önünde bulundurulmamış? Bu anlaşma kim tarafından yapılmış?” diye sorduğumda, bana, sayın genel müdür: “Bu, bizim ustalık dönemimizin anlaşması.” diye ifade etmişti. Tabii, şimdi, Nabucco’nun da ustalık döneminde yapılmış ustaca bir anlaşma olmasını dilerdik ama maalesef kafada soru işaretleriyle gelen, gelişen bir sürü konu var.

Tabii, tedarikçiler konusunda sıkıntıların olduğunu ifade ettik, hatta 2010 bütçe konuşmasında yine, BOTAŞ, yapılan kanun gereği 2009’da kontratların mevcut piyasa rakamlarının yüzde 20’sine inmediği sürece yeni bir anlaşma yapamadığından dolayı, bu kontratları kimin yapacağını sormuştum. Verilen cevaba göre, Sayın Bakan, bana “Bu proje destek anlaşmasına yönelik çalışmalar devam ediyor, diğer taraftan BOTAŞ’ın yeni doğal gaz alım anlaşmaları yaparak boru hattını doldurmak gibi bir yükümlülüğü bulunmadığı gibi proje modeli de bunu öngörmemektedir. Nabucco Projesi, doğal gaz iletimi amacıyla inşa edilecek bir boru hattı sistemi olup bir doğal gaz boru hattı işletme projesidir. BOTAŞ’ın Nabucco Projesi kapsamında rolü ve projede yer alması konusunda bir yetki sorunu bulunmamaktadır.” diye cevap verdi. Ama buna karşın yine YDK raporlarına baktığımızda, BOTAŞ’ı denetleyen Yüksek Denetlemenin raporlarına baktığımızda, ki BOTAŞ’ı denetlerken de aynı kaygılarla sorduğum sorunun burada bir anlamda cevabı yine raporlarda işaret edilmiş. Projenin gerçekleştirilmesine yönelik en büyük adım, hükûmetler arası anlaşma 13 Temmuzda imzalanmış. Yapılan bu anlaşma, doğal gazdan yararlanacak ülkelerin kendi aralarında yaptıkları bir anlaşmadır. Nabucco doğal gaz boru hattına gaz verecek olan ülkelerle gaz arzı konusunda mutabakata varılmaması, projenin gerçekleştirilmesinin önünde en büyük tehdittir. Denetim tarihi 2009 itibarıyla yapılan “Gaz tedarikçisi konumunda olan ülkelerden herhangi biri ile gaz arzı anlaşması yapılmadığı anlaşılmıştır. Nabucco Projesi’nde öncelikli olarak gaz verecek ülkelerle mutabakata varılması projenin başarı şansını artıracaktır, aksi hâlde projenin başarısızlıkla sonuçlanması ve katlanılan maliyetlerin zarara dönüşmesi yadsınamaz bir gerçek olarak karşımıza çıkacaktır.” diye Yüksek Denetleme Kurulu raporlarında bizlere ifade edilmiş. Tabii, bu projenin, bu anlaşmanın ifade edilecek, endişe edilecek birçok yerlerinin, yönlerinin olduğunu da burada yaptığımız incelemelerde gördük ama zaman kısa, dar olduğu için birçok şeyi burada ifade edemiyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Özensoy, konuşmanızı tamamlayınız.

Buyurun.

NECATİ ÖZENSOY (Devamla) – İşte, önümüzde yine örnek olarak BOTAŞ International şirketinin işletim anlamında BTC boru hattında zarar ettiği de açık bir şekilde duruyor. Bu yapılan anlaşma sonuçlarında ucu açık olan o maddelerin de çok iyi irdelenerek… Özellikle vergilendirme konusunda da ucu açık birtakım konuların olduğunun da altını çizmek istiyorum.

Bir de Sayın Bakan özellikle yenilenebilir enerji kaynaklarıyla ilgili birtakım şikâyetlerde bulundu, işte ÇED raporları, KİT, sit vesairelerle ilgili ama Sayın Bakanın şikâyet makamı olmadığını düşünüyorum. Bunların çözümlerini ortaya koyarak bizlerden de böyle katkılar talep etmesini diliyor, bu projenin hayırlı olmasını diliyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Özensoy, teşekkür ediyorum.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Sinop Milletvekili Sayın Engin Altay.

Buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA ENGİN ALTAY (Sinop) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Nabucco Projesi Hakkında Anlaşmanın Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı’nın 2’nci maddesinde CHP Grubu adına söz aldım.

Konuşmama başlamadan önce, Amerika Birleşik Devletleri Temsilciler Meclisini aklıselime davet ediyorum. İnşallah, benim buradaki duygu ve temennilerimi hissederler, akıllarını başlarına alırlar, fevkalade kötü sonuçlar doğuracak bir kararın altına imza atmazlar diye düşünüyorum.

Sayın Bakanım, biraz önceki soruda, size verilen bilgi: Geçen hafta Sinop Merkez köylerinde bir sorun vardı. Benim yerimden sorduğum: Her gün istisnasız Erfelek ilçesinde elektrik kesiliyor. Tabii, Sinop’taki arkadaşların, çalışanların bir kusuru yok yani bu kesinlikle kaynakla falan ilgili bir durum. Bunu tekrar bilginize sunuyorum.

Sayın milletvekilleri, Hükûmetin enerji politikası kötüdür. Bu politika doğru bir politika değildir. Şimdi, enerjide asıl olan, temel olan, ucuz olmasıdır, güvenilir olmasıdır, çevreci olmasıdır, temiz olmasıdır ve hepsinden önemlisi, sayın milletvekilleri, enerji millî olmalıdır, mümkünse millî olmalıdır. Hele de kaynağınız varken bunu kullanmıyorsanız o başka bir garabettir.

Şimdi, Nabucco Projesi, grubumuza mensup milletvekillerimizin de izah ettiği, anlattığı gibi, ufak tefek eksiğine, gediğine, bazı muğlak yanlarına rağmen grubumuzun da destek verdiği bir projedir. Böylece, Türkiye, uluslararası enerji koridoru olacak, muhtemel, belki ana terminallerinden de birisi olacaktır. Olabilir, olmalıdır; biz bu konuda, yıllardır, yıllara sâri bir projedir, elbette, bunda bir yanlış görmüyoruz ama böylece, Türkiye, yeni bir jeopolitik misyon da üstlenecektir, bu çok önemlidir. Burada, Hükûmetin atacağı her adım, yapacağı her türlü anlaşmada, her türlü hassasiyetin ve geleceğe yönelik, güvenlik dâhil, her şeyin dikkate alınması lazım.

Ben notumu almışım, Sayın Bakan söyledi diye söylemiyorum. Ben şöyle almışım: Eskiden buğday için, arpa için, ipek için savaşlar yapılırdı, şimdi enerji için savaş çıkarsa çıkacak ya da çıkmayacak. Yani fevkalade büyük duyarlılığa ihtiyaç var ama öz kaynak konusunda Sayın Bakan müteaddit defalar “Yerli kaynak, yerli kaynak…” İktidar partisinin sayın milletvekili “AKP geldiğinden beri ‘yerli kaynak, yerli kaynak’ diyor.” Ama ben size söyleyeyim, yerli kaynak deyince ben HES’i anlarım, yerli kaynak deyince ben rüzgârı, güneşi anlarım, jeotermali anlarım ve mikro HES’i anlarım. Yani, sizin icraatlarınıza baktığımızda bu konuda hiçbir şey yok. Nükleeri getirdiniz çok tartıştık. Şimdi artık buradaki zemin bitti, onu meydanda tartışacağız, Sinop meydanında, Mersin meydanında tartışacağız. Ama ben size soruyorum: Bu Hükûmet Küçükçekmece Nükleer Araştırma Merkeziyle ilgili 1 TL’lik yatırım yapmış mı? Hem nükleerin faziletinden bahsediyorsunuz hem de bu konuda maalesef hiçbir duyarlılık yok.

Şimdi, daha vahim bir durumla karşı karşıyayız. Sayın milletvekilleri, Sayın Başkan; Sinop, Türkiye’de kendine vizyon belirlemiş tek ildir. Seksen bir il içinde vizyonu olan ve bu vizyonu yediden yetmişe herkesin bildiği, ezbere söylediği, Türkiye’de ve belki dünyada başka bir il yoktur. Sinop, bir eğitim, kültür, turizm kenti vizyonunu kendine biçmiş, bu yolda ilerlemektedir.

Bakın, enerji, eyvallah, ihtiyaçtır, kabul. Şimdi, Karadeniz’de, Sinop açıklarında TPAO ile bir Brezilyalı firma hep beraber bir sondaj başlattı; ne güzel, iftihar ediyoruz. Boyabat Barajı yap-işlet modeliyle… İftihar ediyorum, göğsüm kabarıyor. Bakın, doğruya doğru, iyiye iyi. Bunlar çok güzel. Mikro HES’ler yapılıyor, benim bölgemde de var; Ayancık’ta var, Dikmen’de var, Erfelek’te var. Küçük problemlere rağmen, yerel bazda, su kaynaklarıyla ilgili, köy yollarının bozulmasıyla ilgili problemlere rağmen, bunlara da eyvallah.

Ama şimdi, Türkiye’de planladığınız bu kırk yedi adet termik santral, Sayın Bakan, ithal kömür kaynaklı ya da ithal doğal gaz kaynaklı. Şimdi bu caiz mi? Buna niye ihtiyaç duyuyorsunuz?

Şimdi, 380 milyar kilovatsaatlik güneş potansiyeli olduğunu uzmanlar söylüyor. 170 milyar kilovatsaat HES potansiyelimiz olduğunu bu ülkenin iyi yetişmiş mühendisleri söylüyor. Siz, daha, Hükûmet olarak, HES potansiyelinizin dörtte 3’ünü kullanmadınız. “Yerli kaynak”, “yerli kaynak”, “yerli kaynak” diyorsun; dörtte 3’ünü kullan, elinizden tutan yok. Yap-işlet-devret ile bunu yapın.

Rüzgâr… Gene Türkiye'nin iyi yetişmiş çocukları diyor ki: “48 bin megavat Türkiye'nin rüzgâr potansiyeli var.” Siz, Türkiye olarak, daha bin megavatı hayata geçirememişsiniz. Kaldı ki Türkiye olarak, sayın milletvekilleri, yanlış bilmiyorsam -bir iki aşağıya oynar ama- kurulu gücümüz de 44 bin megavattır ve bugün, Türkiye’de, benim Erfelek hariç, her yerde de ışıklar yanıyor.

Ha, şimdi, sayın milletvekilleri, bu, bir isyandır, yani bir memleket aşkının isyanıdır. Niye isyandır? Şimdi Sinop’ta Ayancık-İstefan-Çaylı, Gerze-Yaykıl-Çakıroğlu ve Erfelek-Karacaköy’e Hükûmet termik santral kurduruyor. Adama diyor ki, tüccara: “Sen buraya bu santrali kur. Sibirya’dan bir kömür madeni kirala, olmadı Afrika’dan kömür getir, bu kömürü burada yak. Bak şimdi dünya değişiyor, elektrikte de artık, eskiden hani enterkonnekte diyoruz, ulusal şebeke, şimdi uluslararası dolaşım başlıyor, sen bu elektriği burada üret, Almanya’ya, Avrupa’ya sat.” Niye? Bak şimdi, Almanya artık kömür tozu, cürufu, gazı, zehri istemiyor. Almanya kapatıyor; çimento fabrikalarını kapattılar, Türkiye’den çimento fabrikası aldılar, şimdi, termik santralleri de kapatıyorlar. Sayın Bakan, Sinoplu Avrupa’nın kazan dairesinde oturmayı hak etmiyor. Sinop Avrupa’nın kazan dairesi değildir. Avrupa’ya elektrik lazımsa gitsin orada -Almanya’da kömür bizim en az 10 katımız- yapsın kardeşim. Sayın milletvekilleri, bu ciddi bir durumdur.

Bakın, nükleeri de burada çok konuştuk. Şimdi öyle bir hâle geldik ki biz, ölümü görüp sıtmaya razı olduk. Yani, termik santralleri yapamazsınız. Buradan söylüyorum, ilgili şirketlere de söylüyorum, olmaz! Sinop bunu hak etmiyor. Böyle bir şeye müsaade edemeyiz, hiçbir şekilde edemeyiz Sayın Bakanım.

Şimdi, bu üç termik santralin tozu, külü, dumanı, zehri Sinop’un üzerine çökecek, karbondioksiti, kükürt dioksiti, sülfürik asidi, bu gazlar havada yedi gün içinde kimyasal reaksiyona uğrayıp asit yağmuru olarak yere yağacak. Şunu şuradan çıkıp Sayın Bakan derse: Sayın milletvekilleri, öyle bir teknoloji var ki, sıfır hata, yani yüzde 100 emisyon, sıfır emisyon, gökyüzünde bir tane gaz, duman olmayacak, yüzde 100. Dünyada böyle bir teknoloji yok. Elin Almanı rahatsız oluyor diye, onun kullanacağı elektriği Sinop’ta üretmek zorunda mıyız?

Bakın, şimdi Afşin-Elbistan kahverengi bir kent oldu. Afşin-Elbistan’da çiftçi dava açmış, termik santralden 120 milyar para almış.

MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) – Kangal Termik Santrali…

ENGİN ALTAY (Devamla) – Evet.

Yatağan’a gittim, bir dünya harikası, kahverengi bir kent! Şimdi, Sugözü, en çok iftihar edilen santral, gidin Çukurova Üniversitesine bakın, kanser vakaları artmış. Bunu niye yapıyorsunuz, bunda gayeniz nedir?

Şimdi, Sinop’un eşsiz yeşilini ve ormanını yok etmeyin. Emsalsiz flora çeşitliliği… Sinop, flora çeşitliliğinde Türkiye'nin tümüne yakın zenginliğe sahip. Bunu yok edeceksiniz. En zengin deniz faunasını ve dolayısıyla balık popülasyonunu yok edeceksiniz. Sonra, tüm Sinopluların akciğerlerini bitireceksiniz. Bakın, bir Çernobil vakası… Kanser vakaları o kadar çok arttı ki, bir araştırma yapın, Karadeniz Bölgesi’nden Ankara ve İstanbul’daki tıp fakültelerinde ölen insanlar yüzde 70 oranında. Bunlar vaka. İşin hep teknik ve mali boyutuna bakmayın, biraz da insani boyutuna bakın.

Bakın, Sayın Bakanım, şimdi, Sinop’un bu asit yağmuru Sinop’un yeşilini bitirir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Altay, konuşmanızı tamamlayınız lütfen; buyurun.

ENGİN ALTAY (Devamla) – Sayın Başkan, Sayın Bakana, Sayın Başbakana gösterdiğiniz toleransı bana da gösterirsiniz diye umuyorum. Önemli bir konu Sayın Başkanım. Başkanım, olabildiği kadar... Hemen toparlıyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Altay, mikrofonunuzu kapatayım da şunu heyetinize söyleyeyim: Eğer diğer arkadaşlara da olursa, normal şartlar altında madem her şeyde Avrupalı olacağız, Avrupalı gibi bu hususta da olalım. Süresi biten arkadaşın… Hiç süre vermeden bitirelim. Ben arkadaşlarıma teklif edeceğim. Bu hususta…

ENGİN ALTAY (Devamla) – Başkanım, ben sizden yüz buldum! Yani herkes geniş geniş konuştu.

BAŞKAN – Yok yok, sana burada bir dakika vereyim de… Avrupa Birliği uyum yasasını yapıyoruz ya, Avrupa Birliği Uyum Komisyonu da kurduk, bu hususta da Avrupalı olalım. Madem Avrupalı olmaya bu kadar meraklıyız, onu da yapalım.

Buyurun.

ENGİN ALTAY (Devamla) – Evet, çok teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Bu, demin de söylediğim bir isyandır; bir memleket sevdası, bir insan sevdası isyanıdır sayın milletvekilleri. Bakın, ben size şimdi bir şey söyleyeyim: Bu asit yağmurları Sinop’un yeşilini yok ettiği zaman -harita bilgimizi, dağarcığımızı bir tazeleyelim; Sinop böyle denize tutunmuş bir kenttir- ve bu orman, yeşil bittiği zaman Sinop’u ve Sinopluyu denizden toplarsınız; o zaman hükûmette kalırsanız! Yani bize bunu yapmayın. Bunu istemiyoruz.

Bakın, Sayın Cumhurbaşkanı 22 Şubatta Sinop’u ziyaret etti. Hoş karşılandı, hoş tutuldu, kendisi de Sinop’u çok sevdi. Yalnız, Sayın Cumhurbaşkanı yaptığı temaslarda kendisine Sinop’taki bu termik santrallerle ilgili tablo anlatıldığı zaman Sinop’tan üzgün ayrıldı. Bunun en yakın şahidi de -şimdilik burada yok- Bayındırlık Bakanımız Mustafa Demir’dir. Cumhurbaşkanını niye üzüyoruz? Cumhurbaşkanını da üzmeyin.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ENGİN ALTAY (Devamla) – Sayın Başkanım, hemen bitiriyorum.

BAŞKAN – Buyurun.

ENGİN ALTAY (Devamla) – Sinop halkını da üzmeyelim. Sayın Milletvekilim de burada. Kendisi de benim gibi düşünüyor, bunu biliyorum ve Hükûmetin bu konuda bu yanlıştan bir an önce dönmesini rica ediyorum, sizlere yalvarıyorum ve Sayın Bakana açık çağrı yapıyorum: Sayın Bakanım, sizi Sinop’a davet ediyorum. Sinop’a geleceksiniz ama en az bir yarım gün ayıracaksınız...

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Bir gün.

ENGİN ALTAY (Devamla) – Bir gün ayıracaksınız, sizi gezdireceğiz; ondan sonra, bize “evet, kardeşim, dediğiniz gibi bir şey değil, buraya termik santral yakışır” derseniz ben de arkanızda olacağım ama “evet ya, biraz da bu olmuyor buraya” derseniz bundan vazgeçeceksiniz.

Dinlediğiniz için teşekkür ediyorum ve yüce heyeti saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Şahsı adına Sayın Afif Demirkıran, buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AFİF DEMİRKIRAN (Siirt) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Doğrusu, hemen bir teşekkür edip inecektim ama Değerli Konuşmacı, yerli kaynakların değerlendirilmediğini ifade ediyor. Allah aşkına, bakın, sadece Siirt’te, Botan Çayı üzerinde beş tane santral yapılıyor. Kolları üzerinde -birkaç tane kolu var- irili ufaklı toplam on beş-yirmi tane etüdü devam eden… Şu anda inşaatı başlayan -hidroelektrik santrallerden bahsediyorum- bu beş tane santralin toplamı 1.500 megavattır. Bunlar Ilısu’dan yukarıda. Dolayısıyla “yapılmıyor” demek… Rüzgâr bin megavata kadar çıktı. Kömür… Şırnak’ta kimse o kömürün yüzüne bakmıyordu, bir tanesi bitti, üretime geçti, bir tane daha santral yapılıyor. Bunlar yerli üretimi değerlendirmek değildir de nedir? Tabii ki biz enerjiyi çevreci olarak kullanacağız, halkımıza temiz enerji katkısında bulunacağız. Onun içindir ki beş tane ilden aldık altmış beş ile çıkardık doğal gazı. Türkiye’de altmış beş ilde şu anda doğal gaz var. 12 bin kilometreye çıkardık doğal gaz hatlarını. Bunlar hep bu Hükûmet zamanında yapıldı. Elbistan’ı, Çan’ı, onlarca hidroelektriği saymıyorum.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum ve bu anlaşmanın hem kaynak ülkelerine hem geçiş ülkelerine hem Avrupa’nın tümüne hayırlı olmasını diliyorum. Dördüncü arterin Türkiye’yi gerçekten mevcut konumundan daha yukarılara doğru çektiğini biliyoruz.

İnsanlığa barış getirmesini diliyorum. Hayırlı olsun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Demirkıran.

Şahsı adına Rize Milletvekili Bayram Ali Bayramoğlu, buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAYRAM ALİ BAYRAMOĞLU (Rize) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Bu kanunun 2’nci maddesi, hepinizce malum, yürürlük maddesidir. Bu kadar önemli, ülkemize bu kadar çok fayda sağlayacak bir kanunun çok daha fazla zaman aşımına uğrayarak geç zamana kalmasındansa bir an önce yürürlüğe girmesinde fayda görüyor ve hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Bayramoğlu, teşekkür ediyorum.

Saygıdeğer arkadaşlarım, soru-cevap işlemini gerçekleştireceğiz.

Sayın Genç, buyurun.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Ben biraz önce Bakan Bey’e sordum, “Çalık Grubuyla herhangi bir devlet kurumu arasında kurulan bir ortaklık var mı?” dedim. “Yok” dedi, inkâr etti.

Şimdi, bakın, “Gizli anlaşmayı yaptı, bir ay sonra Çalık Enerjiye transfer oldu.” “Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığında genel müdür olan zat…” O ayrı bir… “İmzalanan mutabakat zaptı ile Afganistan’da, Çalık ile Türkiye Petrolleri Anonim ortaklığı doğal gaz elektrik santrali inşa etmeyi amaçlayan bir müşterek şirket kurmuşlardır.”

Şimdi, bu şirkete Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı ne kadar sermaye koymuş, Çalık Grubu ne kadar koymuş ve ne kadarını ödemiş? O şirket kurulduğu zaman Çalık’ın 1 milyar 100 milyon dolar borcu var, daha TMSF fonundan aldığı Sabah ve ATV grubunun parasını ödememiş. Tarih de burada.

Şimdi, birtakım şeyleri inkâr etmek size ne kazandırıyor, bilmiyorum. Doğruları söyleyin, vatandaş da…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Tankut...

YILMAZ TANKUT (Adana) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Bakan, Amerika Birleşik Devletleri ve Avrupa Birliğinin, bu projeyi, Avrupa’nın en büyük tedarikçisi konumunda olan Rusya’dan yapılan sevkiyata alternatif olması açısından desteklediği bilinmektedir. Bu projenin tedarikçileri arasında önemli bir ülke konumunda olan İran ile proje kapsamında hangi görüşmeler yapılmış ve gaz temini konusunda ne gibi teminatlar alınmıştır? İran İslam Cumhuriyeti’nin bu projeye bakışı olumlu mudur? ABD ile İran arasında mevcut olan gerginlik dikkate alındığında bu projeye İran’ın dâhil olması ABD ve AB tarafından nasıl karşılanmaktadır? Bu hususlarda söz konusu ülkeler arasında bir ön kabul ve anlaşma sağlanmış mıdır?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Tankut.

Sayın Ural…

KADİR URAL (Mersin) – Teşekkür ediyorum Başkanım.

Sayın Bakanım, Mersin Büyükeceli beldesinde yapılması düşünülen nükleer santral konusundaki son gelişmeler nelerdir? Biz nükleer enerjiye karşı değiliz fakat Büyükeceli’ye yapılması düşünülen nükleer santrali daha uygun bir yere yapmayı düşünüyor musunuz? Sizi Sinop’ta ağırlayacakları gibi Mersin Büyükeceli’de ben iki gün ağırlamak istiyorum. O gecenin ve o denizin güzelliğini de görmenizi arzu ediyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN -  Teşekkür ederim Sayın Ural.

Sayın Işık…

ALİM IŞIK (Kütahya) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakan, AB üyesi olmadığımız ve ne zaman olacağımız da belli olmadığı hâlde, Nabucco Projesi kapsamında ülkemizden geçerek Avrupa Birliği ülkelerine ulaştırılacak doğal gazdan alınacak geçiş ücretinden niçin vazgeçilmiştir? Bu ücretten ve doğal haktan vazgeçilen bir anlaşmayı kamuoyuna başarılı bir anlaşma olarak nasıl anlatacaksınız?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.

Sayın Bulut…

AHMET DURAN BULUT (Balıkesir) – Teşekkür ederim Başkanım.

Sayın Bakan, Avrupa’da temiz enerji elde etmek için, neredeyse senede iki ay güneş gören ülkeler, güneş enerjisi tarlaları oluşturmuşlar. Bu tarlaların oluşumunda devlet finans açısından yatırımcıya destek olmakta, yörenin enerji ihtiyacını karşılamakta, şirketler, firmalar, fabrikalar bunu kurmakta,  artan enerjiyi de yerel belediyelere satmaktalar. Ülkemiz de neredeyse on ay güneş enerjisi alan bir ülke. Bu konuda güneş enerjisini Balıkesir’in… Evliya Çelebi Seyahatnamesi’nde “rüzgârlar ülkesi” der Edremit Körfezi’ne. Oralarda neden rüzgâr enerjisi elde edilmesi konusunda bir çaba gösterilmiyor da, Bandırma…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN -  Teşekkür ediyorum.

Evet, süremiz doldu.

Sayın Bakanım, siz de süreye riayet ederseniz sevineceğim.

Buyurun efendim.

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; öncelikle illerden aldığım davetler için teşekkür ederek sözlerime başlayacağım. Tabii, AK PARTİ seksen ilde milletvekilliğini kazanmış bir parti, ben bütün illerimi vaktim ölçüsünde tek tek dolaşmak isterim, hatta Tunceli’den başlayarak bütün illerimizi tek tek dolaşmak isterim.

Tabii, burada çok fazla konu var. Türkiye’nin enerji politikalarıyla alakalı da tabii ki konulara girildi. Yerli kaynaklar, güneş, yerli kömürümüz ne durumda?

Değerli arkadaşlar, bir kere, AK PARTİ hükûmetleri iktidarı aldıktan sonra karşılaştırılamayacak kadar bir artış var, ama bölümlerine göre. Nedir bu bölümler? Rüzgârda, normalde, şu ana kadar, ilk başladığımızda 18,9 megavat, şu anda bir tane ilimizde kurulan 20 megavatın üzerinde. Değerli arkadaşlar, şu anda 1.000 megavatı buluyoruz. Eğer siz çıplak maliyetler diye sübvanse edeceğiniz bir enerji sektörü üzerinde konuşuyorsanız bu iş ayrı, yerli kaynakların aynı zamanda harekete geçirilmesini vatandaşın cebinden finanse edecekseniz bu ayrı bir şey.

Şimdi, biz diyoruz ki, güneş, bizim vazgeçemeyeceğimiz ve yine bizim yaptığımız bir çalışmayla güneş enerjisi haritaları çıkartılmış bir sektör, rüzgâr da aynı şekilde. Değerli arkadaşlar, rüzgârı desteklemek, yerli linyitlerle alakalı, taş kömürüyle alakalı yapılacak yatırıma mâni şeyler değil. Bir yandan linyiti yaparsınız, bir yandan rüzgârı yaparsınız, bir yandan güneşi yaparsınız ama bilirsiniz ki bir yandan da ben büyümemi doğal gazla ikame edeyim, doğal gazla devam ettireyim. Biz, her birinin, her bir enerji kaynağının kendine has önemi olduğu kanaatindeyiz. Arkadaşımız konuşmasında söyledi, geldiğimizde 9 tane ilde doğal gaz vardı, şu anda biz 65 ilde doğal gazı getirdik, daha da tamamlayacağız inşallah, ama bununla alakalı çalışmaları yaparken, enerjide, nükleerinden tutun güneşine varıncaya kadar her türlü kaynağın değerlendirilmesiyle alakalı çalışmamız devam ediyor.

AB üyesi ülkesi değilseniz buna rağmen niçin AB’yle alakalı proje yapıyorsunuz? Yani biz bugün…

ALİM IŞIK (Kütahya) – Taşıma ücretinden niye vazgeçtiniz?

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Bugün niye biz başka ülkelerle hiçbir üyeliğimiz olmadığı hâlde… Afrika’ya yapacağımız ticareti üyesi olduğumuz için mi yapıyoruz?

ALİM IŞIK (Kütahya) – Soru o değil. Geçiş hakkından niye vazgeçtiniz?

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Değerli arkadaşlar, ben açıkça bir şey söylüyorum. En son iki hafta kadar önce…

ALİM IŞIK (Kütahya) – Yanlış anlamayın, soru o değil.

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – İki hafta kadar önce İspanya’da Sayın Başbakanımızla Sayın İspanya Başbakanı Zapatero’nun yaptığı anlaşmanın içerisinde -dönem başkanlığı olması sıfatıyla- dört tane başlığın açılmasıyla alakalı prensip kararı alındı. Bunlardan bir tanesi de enerji başlığıdır. Bizim mücadelemiz, enerji başlığının açılmasıyla alakalı, çoktan bunu hak ettiğimizle alakalıdır ve biz bunu inşallah gerçekleştireceğiz.

ALİM IŞIK (Kütahya) – Sayın Bakan, bu projenin en kritik sorusu bu: Niçin Türkiye hakkından vazgeçti? Size “Niye anlaşma yaptınız?” demiyoruz.

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Biz, Güney Kıbrıs yerel yönetiminin, 400 bin nüfuslu bir yerel yönetimin -Türkiye'nin büyüklüğüyle karşılaştırılama-yacak kadar- Avrupa’da yer aldığını düşünüyoruz. Biz, Güney Kıbrıs’ın şerhinin burada kalkacağını ve kalkması gerektiğini Fransa’yla da Almanya’yla da ve değişik ülkelerle de konuşuyoruz.

ALİM IŞIK (Kütahya) – Buna karşılık mı vazgeçtiniz bu haktan?

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – O yüzden bizim güneşle alakalı kararlılığımız da yenilenebilir enerji kaynaklarıyla alakalı kararlılığımız da eksilmeden devam edecek ancak makul fiyat şartlarıyla.

Bir milletvekili arkadaşımız gayet güzel konuştu. Enerji fiyatlarının, sürekli, sürdürülebilir, rekabet içerisinde ve serbest piyasa içerisinde olması gerektiğini söyledi. Evet, biz de aynı şeyi söylüyoruz: Kamu kendi ayakları üzerinde durabilecek. Özel sektörün orta ve uzun vadeli fiyatlarını düşürebileceği bir yapıyı mutlaka gerçekleştireceğiz.

Şimdi, diğer konulara geçmek istiyorum. Arkadaşlar, enerji diplomasisi, Çin’den tutun ki Azerbaycan, Rusya’ya varıncaya kadar aslında bir satranç oyunu şeklinde, yani bir hamle yapıldıktan sonra herkes tabii ki durmayacak, biz de aynı şekilde. Bu dinamik bir sektördür, hiçbir zaman için dikkatleri dağıtmaya gelmez ve ülkenin maksimum çıkarları, faydası için de biz bunları devam ettireceğiz.

Benim burada bir şey daha dikkatimi çekti. Yine, kıvançla söylüyorum: İktidarıyla muhalefetiyle böyle bir millî projenin desteklenme kararı alınmış. Ticari bir projede siyasi bir desteğin olması son derece önemli ama belki de bizden kaynaklanan sebepler yüzünden bir bilgi eksikliği olduğunu görüyorum, gerek hukuki alanlarda gerekse taşıma, taşıtmayla alakalı. Mesela, BOTAŞ, esas itibarıyla, taşıyıcı bir firmanın ortağı, altı tane ortağı var. Herhangi bir Türk firması, kamu veya özel sektör, taşıtıcı olarak kaynak ve pazar ülkeyle anlaşma yaptığı takdirde bu boru hattını kullanıp -bakın, ortağı olması gerekmiyor ille de- bunun üzerinden 1.000 metreküplük gazı 100 kilometrelik mesafeye belli bir ücretle taşıtmayı kabul ederse bu projeden yararlanabilecek. Bu, son derece flexible bir proje. O yüzden, Nabucco International Corporation dediğimiz NIC, taşıma ve taşıtma anlaşmasını imzaladığı herhangi bir firmayla beraber bunu yapabilir. En son olarak, aslında, çok fazla konu var ama…

BAŞKAN – Sayın Bakanım, süreniz doldu.

Baştan, size de uygun kullanmanızı söylemiştim. Onun için, kalanlara yazılı cevap verirsiniz.

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) -  Peki, teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Madde üzerinde bir adet önerge vardır.

Önergeyi okutuyorum:

TBMM Başkanlığına

Görüşülmekte olan 447 sıra sayılı yasa tasarısının 2. maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ederiz.

“Madde 2: Bu kanun yayımını takip eden 6 ay sonra yürürlüğe girer.”

 

Kamer Genç

Mustafa Vural

İlhan Kesici

 

Tunceli

Adana

İstanbul

 

Derviş Günday

Orhan Ziya Diren

 

 

Çorum

Tokat

 

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

DIŞİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ MEHMET CEYLAN (Karabük) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) -  Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Sayın Genç, buyurun.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 447 sıra sayılı Yasa Tasarısı’nın 2’nci maddesiyle ilgili olarak verdiğim önerge üzerinde söz almış bulunuyorum. Hepinize saygılar sunuyorum. Önergeme imza atan Cumhuriyet Halk Partili milletvekillerine de teşekkür ediyorum. Tabii, burada karanlıkta kalan birtakım noktaları açıklamak için de bu önerge üzerinde söz almış bulunuyorum.

Değerli milletvekilleri, şimdi, tabii, karşımda bir AKP İktidarı varken, AKP bu memleketi bu kadar kötü yönetirken, geçmişe dönerek, geçmiş olayları dile getirmeyi vicdanım kabul etmiyor ancak bir iki şey söylemek istiyorum.

Turusgaz diye bir şirket kuruluyor. Bakın, doğal gaz geliyor, Bulgaristan hududunda, oradan Türkiye’ye giriyor. Normal olarak, bu Turusgaz şirketine bir para ödeniyor. Bu, senede 300 veya 500 milyon dolar oluyor. Bunun on iki hissesinin kime ait olduğu belli değil. Taa 96’da kuruluyor bu. On iki mi on üç mü yani o civarlarda, tam rakamlar aklımda değil çünkü zaman aradan geçmiş. Defalarca bu soruyu sordum, bunun cevabı verilmedi. Bu, birilerine gidiyor, siyasilerin cebine gidiyor. Bu Turusgaz, Sayın Erbakan’ın iktidarı zamanında, 96’da kuruldu, o zamanın Enerji Bakanı bunu imzaladı. Yani oradan gelen 2 milyar metreküp Turusgaz vasıtasıyla Türkiye’ye giriyor. Bir sene veya iki seneydi ama Mesut Bey iktidara gelince bunu 8 milyar metreküp yaptı ve yirmi seneye bunu çıkardı, sonra devam ediyor mu etmiyor mu…

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Devam etmiyor.

KAMER GENÇ (Devamla) – Etmiyorsa mesele değil, açıklamadınız.

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Söylüyorum, anlamıyorsun ki!

KAMER GENÇ (Devamla) – Onun için, yani bu çok önemli bir olay. Yani birileri hiç elini sıcaktan soğuğa vurmadan, oradan cebine milyon dolarlar giriyor. Bizim rahatsız olduğumuz bu.

Ayrıca da yani ben… Amerika elçisinin bu Mavi Akım’a karşı olduğu ilk defa burada ifade edildi, aradan kaç sene geçmiş. Benim, Mavi Akım’da karşı olduğum şu: Rusya’daki Gasprom şirketiyle görüşme yapılıyor, anlaşma yapılıyor. Nedense Gasprom Genel Müdürü diyor ki: “Efendim, Türkiye’deki ihaleyi falanca şirkete vereceksin.” Şart koşuyor. O ihaleyi alan kişi –geçmiş rakamlar tam aklımda değil- ihalenin bedeli normal olarak 220 milyon dolar ama 550 milyon dolara yapılıyor. Benim karşı olduğum olaylar bunlar, yoksa ki Mavi Akım’ın karşısında değilim, elbette ki yani o… Sonra, burada gizli toplantı yapıldı. Gizli toplantıda da hiçbir şey açıklanmadı.

Bunlar çok önemli şeyler, bilinmesinde de yarar var. Ama tabii, daha önce burada işte zaman zaman soru soruyoruz, soruların hiçbirisi maalesef cevaplandırılmıyor, yanlış cevaplandırılıyor. Şimdi, soruyorum Bakana: TPAO ile Çalık Grubu arasında bir şirket kuruldu, söylemiyor ki… Ya, tamam, ben sana demiyorum ki… Türk şirketleri yurt dışına gitsin, araştırma yapsın, enerji üretsin, Türkiye’ye kazanç getirsin. Memleketini, milletini seven herkes böyle şirketlerin faaliyetlerini teşvik eder ama maalesef böyle olmuyor. Hatta, o zamanlarda, geçmişte bakın… Doğal gaz fiyatını inkâr ediyorsunuz. Niye inkâr ediyorsunuz? “Gizlidir.” Ne gizli yahu? Ne gizli? Çünkü, İran’dan aldığınız doğal gazı inkâr ediyorsunuz çünkü “din kardeşimiz...” Ahmet Nejat hileyle seçimi kazandı, ilk tebrik eden sizsiniz.

HALİL MAZICIOĞLU (Gaziantep) – Ahmedinejad

KAMER GENÇ (Devamla) – Ve orada bir sürü vahşet yapılıyor, bir sürü insan öldürüyor. Hani insan haklarından yanaydınız? Gidip de ilk defa tebrik eden sizsiniz. Ayrıca, İran doğal gazı pahalıya alınıyor, kendiniz söylediniz, din kardeşiyiz ya! Ama, o fazlalıklar kimin cebine gidiyor, onu bilmiyoruz, hep gizli anlaşmalar; çıkın burada söyleyin.

Siz kendiniz dediniz: “Tahkime gittik, bilmem şu kadar tahkimden hak ettik.” Nasıl oldu yani o? Yine, siz gitmemişsiniz de bir mesele çıkmıştır oraya. Yani, İran’dan alınan doğal gaz çok pahalı alınıyor değerli arkadaşlar. Bunun alınmasının da nedenleri var. Fikir arkadaşları var, fikir yandaşları var. İşte, onlar da tabii ki… Türk halkının sırtından büyük paralar vuruyorlar birileri.

Şimdi, Türkiye’de en büyük soygun enerji sahasında oluyor. Bakın, denildi ki “Cumhur Ersümer beraat etti.” Hayır efendim, Cumhur Ersümer, Anayasa Mahkemesine gitti, on sekiz ay ceza aldı, Rahşan Hanım’ın affından kurtardı. Ayrıca, o zamanda da mahkûm olan diğer arkadaşlarımız da var, onlar da şey etti. Yani, ben siyasette böyle bir şey görmüyorum. Yani arkadaşlar, insan siyasette bir hata etmişse sonucuna katlanır. Çıkıp da burada geçmişi ben dile getirmesini gerçekten uygun bulmadım ve kimseye, yaralı kuşa da taş atmam, benim huyum da değil ama benim karşımda, AKP gibi, bu memleketi çok kötü bir rejimle yöneten…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Genç, konuşmanızı tamamlar mısınız.

Buyurun.

KAMER GENÇ (Devamla) – …devletin kaynaklarını yandaşlarına kanalize eden, bir sürü şeyler şey ettiği kişiler var.

Şimdi, şu kanunla, Türkiye’de 2 bin kilometrekarelik arazide gidiyor, bunlar istimlak edilecek mi? Türkiye’deki bu vatandaşların arazisi ne olacak? Siz buradan hangi… Türkiye ne kazanıyor? Şimdi, evvela onları getirin bize, yoksa yani Türkiye'nin hiçbir menfaati yok, 2 bin kilometrekarelik alanı gidecek, orada bizim vatandaşların arazileri tahrip olacak. Bazı yerlerde, farz edelim 100 kilometre var, bazılarında 300 kilometre gidiyorsa en azından, bu boru hattı, nerede, ne kadar kişilere zarar veriyorsa onu karşılamak lazım. 8 milyar euroluk bir yatırım var diyorsunuz. Şimdi, sermayesi ne? Kim ödemiş bunu? Nasıl olacak? Hangi müteahhitlere vereceksiniz? Yani sizin AKP İktidarı zamanındaki ihalelerin felsefesini biliyoruz. Bizden olsun da çamurdan olsun, yüzde 5 bin pahalı olsun. Bunları bilmiyor muyuz? İşte bizim gördüğümüz şu: Özellikle uluslararası alanlarda yapılan bu tür…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Genç, teşekkür cümlenizi alayım.

KAMER GENÇ (Devamla) – Teşekkür ederim.

Karar yeter sayısı istiyorum.

BAŞKAN – Tamam.

Önergeyi oylarınıza sunacağım, karar yeter sayısını arayacağım. Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir, karar yeter sayısı vardır.

2’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum:  Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

3’üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3- (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN – Madde üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına İzmir Milletvekili ve Grup Başkan Vekili Sayın Oktay Vural.

Sayın Vural, buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA OKTAY VURAL (İzmir) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Bugün görüştüğümüz Nabucco Projesi, aslında, Türkiye'nin enerji güvenliği açısından olduğu kadar, Avrupa Birliğinin enerji güvenliği açısından son derece önemli.

Bir kere, Türkiye'nin enerji kaynaklarını çeşitlendirmesi lazım, doğal gaz kaynaklarını çeşitlendirmesi lazım, Rusya’ya olan bağımlılığının azaltılması lazım. Dolayısıyla doğu-batı enerji koridorunu oluşturmak açısından özellikle Hazar bölgesi ve doğumuzdaki zengin gaz rezervlerine sahip ülkelerle tüketicileri bir araya getiren bir proje, Türkiye'nin millî menfaatleri için de önemlidir, aynı zamanda Avrupa Birliğinin enerji güvenliği açısından da avantajlara sahiptir. Dolayısıyla böyle bir projede hem Türkiye'nin enerji güvenliğini düşünürken hem de Türkiye'nin dost ve kardeş ülkelerle, enerji açısından zengin olan ülkelerle doğrudan doğruya bağlı kalmasının getireceği önemli stratejik avantajlar vardır. Bu bakımdan, bu projenin rakipleri vardır. Bu projenin rakiplerinden biri de güney hattıdır.

Özellikle Rusya’yla yapılan anlaşma neticesinde, bu güney hattına onay verdiğimiz anlamına gelen birtakım girişimler, aslında Nabucco Projesi gibi stratejik olarak doğu ve batıyı oluşturacak bir güzergâhın oluşması için bir tehdittir. O bakımdan, böyle bir projede öncelikli olarak Türkiye'nin menfaatlerinin dikkate alınması gerektiğini düşünüyorum. Bu bakımdan, doğu-batı enerji koridorunu oluştururken güney hattına verilecek bir ivmenin, özellikle de Ceyhan-Yumurtalık hattına petrol verme karşılığında böyle bir desteğin verilmesinin gerçekten araştırılması gerekiyor.

Bizim için son derece önemli olan husus, enerji kaynaklarımızın, doğal gaz kaynaklarımızın çeşitlendirilmesi, ikincisi de özellikle  doğu ve batı enerji koridorunun oluşturulmasıdır. Bu bakımdan, rakibimiz olan güney hattı, alternatif olan bir güney hattıyla ilgili atılacak adımlarda dikkatli olunması gerekmektedir. Bu tip rakip projeler, bu tip projelerin gerçekleştirilmesini öteleyebilir. Dolayısıyla şunu hatırlatmak istiyorum: “Güney hattına Putin ve Berlusconi ENI’yle birlikte ortaktır, dolayısıyla Ceyhan-Yumurtalık boru hattından gelecek petrolü TÜPRAŞ...” Daha doğrusu, bir rafineri kurmak, buraya da “Putin ve Berlusconi de bu işin içerisinde.” demek suretiyle böyle bir millî menfaati özel birtakım ticari menfaatlerle bağdaştırmanın doğru olmadığını belirtmek istiyorum.

Bir başka konu da: Sayın Bakan Katar’daki doğal gazla ilgili söyledi. Gerçekten, Katar, dünya enerjisi için çok önemli doğal gaz rezervlerine sahip. Yalnız, Sayın Bakan, 1993 yılında Katar’da bir açılım oldu. Ben, 89-92 arasında, 91 sonuna kadar, 92’nin başlarına kadar BOTAŞ Genel Müdürlüğü yaptım. Katar’a gidip Cabir El Merry ile görüştük ve özellikle LNG projesine ortak olma dâhil, boru hattı projesiyle Türkiye’ye getirilmesi de dâhil bir sürü görüşmeyi orada BOTAŞ yaptı. Daha sonra, 29-30 Aralık 1991 tarihinde Veliaht Prens geldiği zaman da Sheraton’da görüşme yapıldı, daha sonra Cumhurbaşkanına da çıkıldı. Dolayısıyla, sanki bu konularda hiç görüşmeler yapılmıyormuş ifadesi doğru değildir. Evet, orada, hatta, LNG projesine BOTAŞ’ın ortak olması konusu dâhil görüşülmüştür ve boru hattının yapılması konuları dâhil görüşülmüştür. Tabii, ondan sonraki, 92’den, 91 sonundan sonraki sürecin nasıl geliştiğini bilmiyorum ama bu konuda, BOTAŞ’ın yaptığı, bizim yaptığımız girişimler vardır. Hatta, o zaman El Tani sülalesi de iktidarda değildi -onlarla da vaki bir görüşmem de olmuştur- Katar önemli bir rezervdir. Katar rezervlerinden Türkiye'nin faydalanmasına yönelik projeleri BOTAŞ da dile getirmiş, bu konuda (Memorandum of Understanding) bir anlayış tutanağı da imzalanmıştır. Dolayısıyla bütün bunlar sadece AKP döneminde gündeme getirilmiş konular değildir. Bu konuda BOTAŞ’ın çok uluslararası deneyimi ve ilişkileri vardır, bunların göz ardı edilmesini doğru bulmuyorum.

Bu vesileyle bu kanunun ülkemizin enerji güvenliğini temin etmede, stratejik menfaatlerine öncelik tanımada bir vesile olmasını diliyor, hepinize saygılarımı arz ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Vural.

Evet, şahsı adına Mustafa Cumur, Trabzon Milletvekili.

Buyurun Sayın Cumur. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

MUSTAFA CUMUR (Trabzon) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bu kanunun ve bu anlaşmanın ortaya konulmasında emeği geçen tüm arkadaşlara teşekkür ediyorum, hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Cumur.

Sayın Mazıcıoğlu

Başka söz talebi? Yok.

Evet, soru-cevap işlemi gerçekleştireceğiz.

Sayın Susam, buyurun.

MEHMET ALİ SUSAM (İzmir) – Sayın Başkan, Cumhuriyet Halk Partisi olarak Nabucco Projesi’ne verdiğimiz önem ve Türkiye'nin enerjide arz güvenliğinin artması ve Türkiye'nin enerji konusunda tüm Avrupa’yla Orta Doğu arasında ve Kafkaslar’la yine Avrupa ve diğer ülkeler arasında bir geçiş yolu olması ve enerji anlamında bu konumunu korumasına verdiğimiz önemden dolayı bugünkü yasaya her türlü desteği verdik.

Aslında geçmişte de nükleerde de bu tür destekleri komisyon üyesi olarak da Sayın Bakanlığa hep verdik ama bu destekleri vermiş olmamıza rağmen bugün burada izlediğim bir tablonun altını çizmek istiyorum ve Sayın Bakandan bu konuda…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Süre sınırlı olduğu için otomatik kesildi.

MEHMET ALİ SUSAM (İzmir) – Konuşmacı olmadığına göre…

BAŞKAN – Evet, Sayın Işık…

ALİM IŞIK (Kütahya) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Bakan, biraz önceki soruya verdiğiniz cevaptan sanırım sorumun yanlış anlaşıldığını düşünüyorum. Sorum “Niçin AB ülkeleriyle anlaşma yapıyoruz?” şeklinde değildi. Sorum, niçin AB ülkesi olmadığımız hâlde AB ülkesi diğer ülkelerle eşit şekilde bu projeden yararlanmayı kabul ettiğiniz yönündeydi. Dolayısıyla tekrar soruyorum: Türkiye'nin 2 bin kilometreye yakın uzunluktaki güzergâha sahip olmasına karşılık bu projede diğer ülkelerden farklı olarak hangi avantajları vardır? Türkiye'nin bu konudaki çıkarları niçin yeterince korunmamıştır? Türkiye bu anlaşmayla transit geçiş hakkından alacağı ücretten niçin vazgeçmiştir? Lütfen doğru anlayıp doğru cevaplandırırsak daha iyi olur diye düşünüyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Ural… 

KADİR URAL (Mersin) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Sayın Bakanım, Mersin Büyükeceli konusundaki cevabı vermediniz herhâlde.

BAŞKAN – Sayın Bakanım…

Evet, buyurun Sayın Ural, devam edin.

KADİR URAL (Mersin) – Sayın Bakanım, dinliyor musunuz? Yani dinlemiyorsanız sormayalım Sayın Bakanım.

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Dinliyorum.

BAŞKAN – Arkadaşlar, sonra bilgilendirin lütfen, bürokrat arkadaşlar…

Sayın Ural, buyurun efendim.

KADİR URAL (Mersin) – Büyükeceli… (AK PARTİ sıralarından “Dinliyor, dinliyor” sesleri)

Sayın Bakana soru soruyoruz ya! Size soran mı oldu?

BAŞKAN – Arkadaşlar, lütfen…

KADİR URAL (Mersin) – Yani cevap verecekseniz çıkın siz cevap verin. Hayret bir şey ya!

Sayın Bakanım, Mersin’de Büyükeceli’ye yapmayı düşündüğünüz nükleer santralı başka bir yere yapmayı düşünüyor musunuz? Şu andaki gelişmeler nedir?

İkinci sorum: Kayseri’de imtiyazlı bir elektrik şirketinde herhangi bir ortaklığınız var mıdır?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Coşkunoğlu

OSMAN COŞKUNOĞLU (Uşak) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakana iki sorum var: Bir tanesi, galiba dünyada elektrik için doğal gazı en fazla kullanan ülkelerden biriyiz değil mi? Her 100 birimlik elektrik üretiminin 49 birimi doğal gazdan diye biliyorum. 6 milyar dolarlık doğal gaz ithal ediyoruz, bunun yüzde 50’si de elektrik üretimi için kullanılıyor. Bu uygulama… Bu anlaşmayı uygularken bu konudaki politikalarınızı merak ediyorum, bir.

İkincisi, ekim ortasında Mavi Akım… Güney Akım Projesi’nin bir alternatifi olmadığını, birbirini tamamlayan, Nabucco’yla birbirini tamamlayan olduğunu söylediniz. Hâlâ bu konuda ısrar ediyor musunuz? Rusya’nın, yoksa Nabucco’nun önünü kesen, Güney Akım’ı destekleyen ve Avrupa Birliği…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Bulut…

AHMET DURAN BULUT (Balıkesir) – Teşekkür ederim Başkanım.

Sayın Bakan, Balıkesir, Çanakkale, İzmir gibi tarihî, termal ve doğal turizm açısından ülkemizin çok önemli olan merkezlerinde, bu tabiatın ve doğanın kirlenmesinin önlenmesi adına termik santrallerin yapılmasını engellemek için bir düşünceniz var mı? Bugüne kadar termik santral kurmak için ruhsat almış firma var mı veya kaç tane? Bundan vazgeçmeyi düşünüyor musunuz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bulut.

Sayın Susam, eğer Bakandan süre kalırsa size söz vereceğim.

Sayın Bakanım, buyurun.

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; çok kısa cevaplamak istiyorum vakit daraldığı için ama tekraren söylüyorum: Yazılı olarak bütün sorular cevaplanacaktır.

Türkiye Büyük Millet Meclisi ciddi bir platform ve ciddi bir konuyu da görüşüyoruz. Bu nezakete itina göstermeyen arkadaşların olduğunu üzülerek söylemeliyim. Ben Sayın Genç’in sorduğu soruları, diğer arkadaşlarımın hakkını da yemek adına cevaplıyorum ve cevap almadığını söylüyor.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Cevaplandırmadınız.

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Şimdi, ben, açıkça arkadaşlar bir şey ilan ediyorum buradan: BOTAŞ ve TPAO uluslararası platformda, uluslararası sermaye veya yerli sermayeden herhangi birisiyle ortaklık yapabilir, herhangi bir işlem yapabilir, uygun gördüğü bir projede yüzde 5; 15; 55 ortak olabilir. Ancak şimdi tekraren söylüyorum, bir tane bir kuyuya taş atıp da ondan sonra onu çıkarmak için uğraşanlardan olmayacağım Sayın Genç. “Çalık’la uluslararası arenada -sorunuzu tutanaklardan çıkarttırdım- BOTAŞ’la ortaklığı var mı?” dediniz. Ben “Yok.” dedim. Sonra bir gazete haberine istinaden diyorsunuz ki “TPAO’yla ortaklığı var mı?” Tekrar söylüyorum değerli arkadaşlar, Çalık Holdingin TPAO’yla beraber yürüttüğü şu anda bir iş bulunmamaktadır, ancak “Bulunabilirdi de.” diyorum. Bir başka firmayla beraber şu anda yürüttüğü işler de var, bunun adı “Çalık Holding” değil. Şimdi, nasıl kalkıp da bu kadar yalan söylemekten, iftira atmaktan sıkılmayıp da tekrar tekrar aynı konuyu vurgulayabiliyorsunuz? Yazık değil mi yani bu? Bu kadar kolay mı yani bu? (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Bu kadar ciddi bir platformda ondan sonra sizin attığınız taşları ayıklamakla mı uğraşacağız burada? Lütfen bu konuda itina gösterin.

AHMET DURAN BULUT (Balıkesir) – Sayın Bakan, açıklayın siz de.

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Değerli arkadaşlar, bakın şimdi bir soru geldi, ben bu soruyu sükûnetle cevaplamak zorundayım. Değerli Arkadaşım merak etmiş, Kayseri ve Civarı Elektrik AŞ’de -beş yıl genel müdürlük yaptığım yerde- “herhangi bir hisseniz var mı?” dedi. Bu soruyu sormak herkesin hakkıdır. Merak etmiştir, doğru cevabı öğrenmek isteyebilir. Ben buna biraz önceki verdiğim tepkiyi veremem, buna hakkım yok. Doğru cevabı her zaman olduğu gibi vermek zorundayım. Benim Kayseri ve Civarı Elektrik AŞ’de yedi yıl yönetim kurulu üyeliği yaptığım, beş yıl genel müdürlük yaptığım bir şirkette hiçbir ortaklığım ve hiçbir hissem yoktur.

ABDURRAHMAN DODURGALI (Sinop) – Gayet net.

KADİR URAL (Mersin) – Teşekkür ederiz.

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Ben de teşekkür ediyorum.

Nükleer enerjiyle alakalı söylüyorum, nükleer enerjiyle alakalı AK PARTİ hükûmetlerinin her zaman olduğu gibi kararlılığı devam etmekte. Süre olarak geciktiğimizi söyleyebilirim ama Akkuyu’yla alakalı herhangi bir yer değişikliği düşünmüyoruz. Akkuyu, yaklaşık sekiz tane ayrı hükûmetin beraberce farklı farklı platformlarda yaptığı çalışmalardan dolayı üzerinde mutabakat sağladığı ve lisanslamayla alakalı, yer tahsisiyle alakalı lisanslamanın da olduğu bir yerdir. O yüzden Akkuyu’yla alakalı böyle bir fikrimiz bulunmamaktadır.

Değerli arkadaşlar, bir konuya daha değinmek istiyorum. “Termik santralleri engellemek gibi bir politikanız var mı?” dendi. Termik santralleri engellemek gibi, özellikle yerli kömürü engellemek gibi bir politikamız yok ancak şu politikamız var: Biz, yerli kömürden elde edilen kömür santrallerini teşvik ediyoruz ancak kuralına uygun olarak, temiz kömür teknolojileriyle beraber bunun üretilmesinden yanayız ve bunun da mutlaka yapılması lazım, yerli kömürlerle alakalı mutlaka üretimin gerçekleştirilmesi lazım. Her yerli kaynak yenilenebilir kaynak değildir ama yenilenebilir kaynaklar ve yerli kaynakların mutlaka üretiminin Türkiye’de son noktasına kadar zorlanması gerektiği kanaatindeyim.

Nabucco’yla alakalı bir bilgilendirme eksikliğinin olduğunu söyledim.

Yine, bir örnek vermek isterim hukukla alakalı, Avrupa Birliği üyesi ülkelerle alakalı “Hukukuna biz tabi olmadığımız hâlde nasıl bu işlemi yapıyoruz?” diye soruldu.

Değerli arkadaşlar, konuşmacılar bahsettiler, ilgili protokolün 6’ncı maddesinden bir satır okuyacağım, zaten bunun içerisinde bu geçiyor. “Bu ticari düzenlemelerin ilgili ulusal mevzuat, uluslararası hukuk ve Avrupa Birliğinin üyesi olan taraf devletler bakımından Avrupa Birliği hukukuyla uyumlu olması kaydıyla riayet edeceklerdir.” Yani buna Avrupa Birliği üyesi ülkeleri bağlayan kısımları vardır. Ve yine devamla söylüyorum “AB hukukuna uygunluk kaydı esasen bize yönelik değil, AB üyesi devletlere yöneliktir. Bu hükümle Türkiye'nin tarafı olmadığımız AB anlaşmalarına ve bunlardan kaynaklanan AB mevzuatına aykırı davranmama yükümlülüğünü kabul ettiğimiz sonucu çıkmamaktadır.” Buradan bu sonuç çıkmamaktadır. Ve özellikle alınacak kararlarla alakalı birçok detay bilgi var ama ben detay bilgileri bu platformda değil, isterseniz grubunuza veya farklı ortamlarda size de aktarabilirim.

Saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Bakanım.

Sayın Susam, kısa bir söz hakkı vereyim, cümleniz yarım kalmıştı, tamamlamak isterseniz.

Buyurun, tamamlayın cümlenizi.

MEHMET ALİ SUSAM (İzmir) – Sayın Bakana sormak istediğim konu şuydu, zaman kısıtlı olduğu için hemen tamamlayayım. Sekiz yıllık AKP İktidarı döneminde, Enerji Bakanlığı, dünyada en pahalı enerjilerden birini sanayinin kullandığı bir ülke, arz güvenliği açısından en çok dışa bağımlı bir ülke hâline gelmiş olmasının, bu dönemdeki yapılmış olan yanlış politikaların bir öz eleştirisini yapmayı gerekli görür mü diye Sayın Bakana da sormak istiyorum.

BAŞKAN – Peki, Sayın Bakanımız sonra cevaplandırır.

Teşekkür ediyorum.

Evet, sayın milletvekilleri, maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, tasarının tümünün oylamasından önce lehte ve aleyhte iki arkadaşımıza söz vereceğim.

Evet, lehte Haluk Özdalga, Ankara Milletvekili. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Sayın Özdalga, buyurun.

HALUK ÖZDALGA (Ankara) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; 447 sıra sayılı Kanun Tasarısı hakkında lehte oyumu açıklamak ve ilgili görüşlerimi kısaca belirtmek için söz aldım. Çok uzun konuşmayacağım.

Bir kere her şeyden önce şunu söyleyeyim: Tabii, çok doğal olarak farklı bazı görüşler ve tereddütlerle beraber geniş bir mutabakatın olması bu projeyle ilgili çok sevindirici, ben de bunu izlemekten memnun oldum. Ben birkaç hususa kısaca işaret edeceğim.

Bu projeyle ilgili en sık dile getirilen tereddütlerden bir tanesi kaynak sıkıntısı, yani bu boru hattının taşıyacağı gazla ilgili kesin taahhütlerin alınmamış olması, satın alma anlaşmalarının yapılmamış olması. Ama ben şuna inanıyorum, bu bir avantaj teşkil edecektir zaman içinde. Neden? Bunun da sebebi şu: Şu anda dünya piyasalarına baktığımız zaman, dünyada gaz rezervlerindeki artış, yani piyasaya sunulan gaz miktarındaki artış ve önümüzdeki yıllarda beklenen artış talepten daha fazla. Doğal gaz rezervlerindeki yeni bulgular, mesela petrolle kıyaslandığında petrolden daha hızlı yükseliyor. Dolayısıyla, uluslararası Nabucco Şirketinin elinde güçlü bir pazarlık kozunun olabileceğini düşünüyorum ve buradan hareket ederek bir noktaya işaret edeyim: Geçmiş yıllarda petrol fiyatlarına endeksli doğal gaz anlaşmaları yapılmış olmasının ileriye dönük olarak çok basiretli bir karar olmadığını da söyleyebiliriz, çok büyük bir yanlış olmaz diye düşünüyorum.

İkincisi, Güney Akım’la ilgili. Güney Akım, acaba Nabucco’ya alternatif midir, rakip midir, yoksa değil midir konusuyla ilgili değişik görüşler belirtildi. Şuna işaret etmek istiyorum: Büyük fotoğrafı bir önce görmemiz gerekiyor, Türkiye'nin konumunu. Türkiye'nin kuzeyinde, doğusunda, güneyinde üreticiler var, gaz üreticileri var; batısında ise çok büyük bir pazar var, talep pazarı var. Bu çerçeveden, Türkiye'nin iki koşula çok dikkat etmesi gerekiyor bu işlerde. Bunlardan bir tanesi çok taraflı ilişkilerini iyi götürmesi, iyi çok taraflı ilişkiler götürmesi gerekiyor. İkinci koşul da akıllı iş birlikleri yapması gerekiyor. Yani, bilek güreşi, sürtüşme yapmak yerine çok taraflı iyi ilişkiler ve akıllı iş birliği çerçevesinde götürmesi, Türkiye'nin zannedersem menfaatine olacaktır. Bu, genel resim.

Üçüncü konu, bazı sayın konuşmacılar Mavi Akım’la kıyasladılar Nabucco Projesi’ni. Tabii, ikisi de doğal gaz projesidir, ikisi de transmisyon, iletim projesidir, bu bakımdan benzerlikler olduğu düşünülebilir ilk bakışta. Ama ikisinin arasında önemli farklar da var. Nedir bu fark? Bir tanesine işaret edeyim: Nabucco Projesi, Türkiye'nin de dâhil olduğu beş ülkenin imzaladığı bir uluslararası anlaşma ve beş ülke de aynı vasıfta, aynı nitelikte şartlarla bu anlaşmaya imza atıyorlar, aynı statüde imza atıyorlar. Mavi Akım’a baktığımız zaman iki ülke var. Tabii, sayısından daha önemlisi de şu: Birisi satıcı, birisi alıcı. Satan ve alan taraf arasında o açıdan ticari anlaşma niteliği ağır basan bir sözleşme. Yani ilk bakıştaki benzerlikten daha farklı bir durum da var diyebiliriz rahatlıkla zannediyorum.

Ben tabii, hepimizin mutabık olduğunu memnuniyetle gördüm. Konunun stratejik ağırlığına, önemine, Türkiye’ye getireceği ekonomik kazançlara değinmeyeceğim. Türkiye için hayırlı olsun diyorum,  saygılarımı sunuyorum.

Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Oyunun rengini belirtmek üzere, aleyhte, Ahmet Mesut Yılmaz, Rize Milletvekili.

Sayın Yılmaz, buyurun efendim.

A. MESUT YILMAZ (Rize) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, önemli bir anlaşmanın onay görüşmesinin sonuna geldik. Fakat zannediyorum en önemli soruya hâlâ cevap vermedik. Acaba Enerji Bakanlığımızın ve Hükûmetimizin Nabucco konusunda yürüttüğü görüşmelerde Türkiye’nin çıkarları yeteri kadar gözetilmiş midir, güvence altına alınmış mıdır, sağlanmış mıdır, yoksa sağlanamamış mıdır?

Bakın, bu anlaşmanın tarihçesi 2001 Ekimine dayanıyor. 2001 Ekiminde Türkiye ile Romanya enerji bakanlıkları ilk defa bu konuda bir iş birliği anlaşması imzalıyorlar. Sonra, katılan beş ülke arasındaki iş birliği anlaşması da 2002’nin Ekiminde imzalanıyor, yani daha AKP iş başına gelmeden önce imzalanıyor.

Bu anlaşma niye bugüne kadar gerçekleşmedi biliyor musunuz? En önemli sebebi, Sayın Bakanın selefi olan Bakan, Enerji Bakanı, Türkiye’nin, bu anlaşmadan birtakım ayrıcalıklar, birtakım avantajlar elde etmesi gerektiğini savundu. Bunu defalarca basına da söyledi. Bunlardan bir tanesi buradan geçecek olan gazın yüzde 15’inin ucuz fiyattan Türkiye'ye verilmesi idi. Bu da haklı bir talepti çünkü Türkiye 3.200 kilometrelik güzergâhta 2 bin kilometresini tek başına üstlenen bir ülke. 2 bin kilometre boru hattı için alanı kamulaştıracağım, orada inşaat yapılması için izin vereceğim, o kurulan şirkete her türlü ayrıcalıkları vereceğim, vergi muafiyeti sağlayacağım, o boru hattının güvenliğini sağlayacağım; peki, bunun karşılığında ne elde edeceğim, Türkiye olarak ne elde ettim? Sorum bu.

Şimdi ben size iddia ediyorum ki: Bu görüşmeler maalesef Türkiye'nin lehine sonuçlanmamıştır, Türkiye bu konuda elde etmesi gereken tavizleri elde edememiştir. Sayın Bakan burada defalarca bu projenin ne kadar stratejik, önemli bir proje olduğunu söyledi, onu hepimiz biliyoruz. Eğer bu proje olmazsa Kuzey Irak’taki doğal gazın gidecek hiçbir yeri yoktur. Türkiye'yi ikame edecek ikinci bir ülke yok dünyada. Ama Avrupa bu işe önem veriyor, tabii önem verir. Avrupa Birliği Rusya’ya bağımlılıktan kurtulmak istiyor. Avrupa Birliği aynı zamanda Ukrayna’da tehlikeye düşen arz güvenliğini sağlamak istiyor, ürün çeşitlendirmesi istiyor, rekabet şartları yaratmak istiyor, ucuza doğal gaz almak istiyor. Bu onun hakkı ama burada Türkiye'nin hakkını kim koruyacak? Avrupa’nın menfaati, Türkiye'nin stratejik önemini ucuza kapatmaktır. Ben iddia ediyorum ki bu anlaşmayla bedavaya kapanmıştır. Türkiye'nin menfaati bu stratejik önemi pahalıya satmaktı. Ben iddia ediyorum ki bu yapılmamıştır.

Değerli milletvekilleri, bundan bir ay kadar önce Avusturya’da Innsbruck’ta bu anlaşmanın iki ortağı olan RWE ve OMV şirketlerinin düzenlediği bir toplantıya katıldım Nabucco konusunda. Orada tartıştık bu meseleyi. Dedim ki “buraya gaz nereden gelecek?” Dediler ki “Şahdeniz-2’den gelecek.” Azerbaycan’ın Şahdeniz-2 fazındaki doğal gazı 96 yılında yapılan bir zeyilnameyle Azerbaycan tümünü Türkiye’ye ucuz fiyatla vermeyi zaten kabul etmiş. Azerbaycan’ın millî şirketi SOCAR’ın yabancı şirketlerle, uluslararası şirketlerle anlaşması var, “Tamamını Türkiye’ye vereceğim.” diyor. Şimdi siz bu hattı yaptığınız zaman, hele Ermeni tasarısı dolayısıyla bize soğuk bakan, alınan Azerbaycan şimdi çok büyük bir imkâna kavuşuyor. Bu, elbette onun lehine, elbette Avrupa’nın lehine, en fazla da Kuzey Irak’ın lehine, başka türlü değerlendirmesi mümkün değil oradaki şeyleri. Bundan yararlanan başka biri daha var, o da orada imtiyaz alanlar. Kuzey Irak’ta işte o Dana şirketi var, Dana Gas, onun Türk ortakları da var, tanıdığınız isimler de var, onların hepsinin menfaatine bu. Ama ben size soruyorum: “Türkiye'nin menfaati nerede? Türkiye ne sağladı bu anlaşmayla?” Ha, Türkiye şunu kaybetti, onu iddia ediyorum; bir enerji merkezi olacaktık, enerji ticaret merkezi olacaktık, şimdi bundan vazgeçiyoruz. Bulgaristan gibi, Romanya gibi, Macaristan gibi bir geçiş ülkesiyiz artık. O geçen gazdan hiçbir söz hakkımız yok. Gaz bir yerden girecek, öbür yerden çıkacak. Bize bir tane vana vermişler, Bursa’da, Gürsu’da, kendi ihtiyacımız için oradan alacağız. Ali Bayramoğlu’nun dediği gibi öyle yüzde 50’sini filan alamayız, yüzde 50’sini bütün ortaklar alabilir. Yani kapasiteyi altı ortak paylaşacağız, o yüzde 50’nin altıda 1’ini biz alacağız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Yılmaz, konuşmanızı tamamlayınız lütfen.

A. MESUT YILMAZ (Devamla) – Hemen bağlıyorum.

Binaenaleyh, sayın milletvekilleri, maalesef, gelinen noktadan ben Hükûmetin de rahat olduğu görüşünde değilim. Maalesef bu kadarına güçleri yetmiştir, bunu da anlayışla karşılıyorum. Ama bu anlaşmaya kabul oyu verip de bu işin vebalini üstlenmeye elim varmıyor. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

Hepinize saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, tasarının tümü açık oylamaya tabidir. Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Oylama için iki dakikalık süre veriyorum ve oylama işlemini başlatıyorum:

(Elektronik cihazla oylamaya başlandı)

BAŞKAN – Sayın Milletvekilleri, Sayın Bakanın teşekkür konuşması çok fazla sürmeyecek, birkaç dakikalık süre içerisinde tamamlanıncaya kadar çalışma süremizin uzatılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Teşekkür ediyorum.

(Elektronik cihazla oylamaya devam edildi)

BAŞKAN – Saygıdeğer milletvekilleri, Avusturya Cumhuriyeti, Bulgaristan Cumhuriyeti, Macaristan Cumhuriyeti, Romanya ve Türkiye Cumhuriyeti Arasında Nabucco Projesi Hakkında Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı açık oylama sonucunu arz ediyorum.

Kabul           : 229

Ret               :    14

Çekimser      :       8 (x)

Boş ve geçersiz oy yok.  

Sayın Bakanımızın kısa bir teşekkür konuşması olacak.

Buyurun Sayın Bakanım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Bu arada, çalışmalara büyük katkıda bulunan muhalefet ve iktidar grup başkan vekillerine ve bütün milletvekili arkadaşlarıma ve Sayın Bakanımıza teşekkür ediyoruz.

Sayın Bakanım, buyurun efendim.

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; ben de öncelikle iktidarıyla-muhalefetiyle Nabucco Projesi’nin onaylanmasıyla alakalı verdiğiniz emeklere ve onaylarınıza ben de teşekkür ediyorum.

Aslında çok fazla konuşmayacaktım ama yanlış bilgilendirme açısından bir düzeltme yapmam lazım. Çünkü bir yanlış bilginin tekrar düzeltilmesi için en az on bir tane benzer konuşma yapmak lazım geldiğini söylüyorlar.

Şimdi, zamanın ruhu aslında ekonomik kalkınmadan, siyasi istikrardan ve entegrasyondan yana. Sermayeler, finans sektörü globalleştikçe aslında politikalar daha da ulusallaşıyor. Bu Nabucco Projesi bunların en önemli örneklerinden bir tanesidir.

“Bu projeden biz ne elde ettik, Türkiye'nin çıkarları yeterince dikkate alındı mı?” diye soruldu. Özellikle büyük projelerle uğraşmış birinin çok tanımadığı böyle bir projeyle alakalı konuşmasına şahsen üzüldüm. Şimdi bakın dört tane kalem üzerinde söyleyeceğim ve o dört kalem üzerinden değerlendirme yapın. Diğer ayrıntılı bilgiyi istemeniz hâlinde de bütün ayrıntılara girebilirim.

Şimdi “Geçiş ücreti alınıyor mu?” dendi. Bu, hava parası gibi bir şey aslında. Taşıma ücretiyle geçiş ücretleri farklı kavramlar. Türkiye buradan geçiş ücreti almıyor, taşıma ücreti alıyor. Yani oradan geçiş...

ALİM IŞIK (Kütahya) – Geçiş ücreti niye almadı Sayın Bakan?

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) – Şimdi, bakın, onun yerine ne aldığınız önemli.

ALİM IŞIK (Kütahya) – 7.500 kilometrelik bir mesafeye sahip bir ülke için...

BAŞKAN – Sayın Işık, bir dinleyelim.

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) – Sizin, şimdi geçiş ücretinden kasıt, taşıma ücretiyse, taşıma ücretini alıyor. BOTAŞ ve Türkiye Cumhuriyeti buradan taşıma ücreti alıyor.

“2 bin kilometre olması ile 46 kilometre olması arasında bir fark yok” dendi. Nasıl fark olmaz değerli arkadaşlar?

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkan, teşekkür konuşması, lütfen yani...

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) – Alacağımız vergi, buradan elde edeceğimiz vergi...

OKTAY VURAL (İzmir) - Bu iddialara bizim de cevap vermemiz gerekir.

BAŞKAN – Sayın Vural, birkaç dakika... Tamamlayacak zaten.

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) – Söylüyorum, bakın, bilgilenme eksikliğini telafiyen söylüyorum.

OKTAY VURAL (İzmir) – O zaman biz de konuşsaydık.

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) – Buradan alınan vergi, bize teklif edilen vergi, her kesimin kendi hisseleriyle alakalı vergi teklif edilmişti…

OKTAY VURAL (İzmir) - Meclise teşekkür edeceksiniz, cevap verecek değilsiniz ki!

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) – …yani yüzde 16,6 civarında elde edilen verginin paylaşılmasıydı. Peki, şu anda geldiğimiz nokta böyle mi? Geldiğimiz nokta böyle değil. Geldiğimiz nokta...

OKTAY VURAL (İzmir) – Teşekküre, dediğimizi kastetmiş artık!

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) – Sayın Başkan Vekilim, ben size söylemiyorum. Bunu kim iddia ettiyse ona cevap veriyorum. Size burada herhangi bir cevap hakkı filan doğmuyor...

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Bakan, size teşekkür amacıyla söz verildi. İç Tüzük’e lütfen uyunuz.

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) – …ama, bakın, önemli bir şey bu, önemli bir şey.

BAŞKAN – Sayın Bakanım, konuşmanızı...

OKTAY VURAL (İzmir) – Teşekkür edin! Niye cevap veriyorsunuz siz?

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) – Arkadaşlar, dinlemek istemeyen tabii ki istediği gibi çıkabilir.

BAŞKAN – Sayın Bakanım... Sayın Bakanım...

OKTAY VURAL (İzmir) – Ne demek “çıkabilir” ya? Sen kimsin ya?

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) – Ama burada vatandaşımızın zihninde bir istifham bırakılmak isteniyor. Ben o hâliyle bıraktıramam.

BAŞKAN – Sayın Bakanım...

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) – O hâliyle bırakamam.

OKTAY VURAL (İzmir) - Sayın Başkanım, lütfen teşekkür etsinler, bıraksınlar.

BAŞKAN – Sayın Başkanım, müsaade eder misiniz...

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) – Hayır, o hâliyle bırakamam.

BAŞKAN – Sayın Bakanım, bir şunu söyleyeyim.

OKTAY VURAL (İzmir) – İç Tüzük’te imkân olmayan bir konuyu size verdiler, teşekkür edin, bitirin.

BAŞKAN – Bakınız, çok güzel bir şekilde, özverili bir şekilde hem iktidar hem muhalefet bu şeyi yaptık. Şimdi, son...

BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur) – Soruya cevap veriyor.

BAŞKAN - Arkadaşlar, Sayın Özçelik, lütfen, istirham ediyorum...

OKTAY VURAL (İzmir) – Başbakan bile bütçeye cevap verdiği zaman teşekkür ediyor.

ALİM IŞIK (Kütahya) – Niye o zaman cevap vermedi?

BAŞKAN – Saygıdeğer arkadaşlarım... Sayın Işık, siz de lütfen...

ALİM IŞIK (Kütahya) – Ben sorduğumda niye cevap vermedi?

BAŞKAN – Sayın Işık, bakın arkadaşımıza da söyledim, lütfen...

Dediğimiz şu...

OKTAY VURAL (İzmir) – Geçiştirdiniz.

YÜKSEL COŞKUNYÜREK (Bolu) – Cevap almaktan niye rahatsız oluyorsunuz, ben anlayamıyorum ki!

BAŞKAN – Arkadaşlar, beklemiyorsunuz ki...

Bakın, dediğim şu: Tamam, yorulduk, belirli bir mesai izledik. Arkadaşlar, yaptık, bakın, hoşlukla geldik, iktidar-muhalefet, herkes bu işe destek veriyordu, kimse karşı çıkmadı. Sayın Okay da aynısını söyledi, Sayın Vural da aynısını söyledi, Sayın Bakan da söylüyor, Sayın Kılıç da aynısını söylüyor. Dolayısıyla, Sayın Bakan “Orada bir kısım hususlara bir değineyim.” dedi ama özü bir teşekkür konuşmasıdır.

Sayın Bakanım, süremiz de sizinle bağlı, şu anda sizi bekliyoruz. Lütfen, konuşmanızı tamamlayınız ve hoşlukla tamamlayalım haftamızı.

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) – Tamam Sayın Başkanım.

Sayın Başkanım, ben şu açıdan diyorum: Bizi izleyen vatandaşlarımızın kafasında tam tersi olumsuz bir istifham kalmaması lazım, hak etmiyorsak. Mesela “İran gazı en pahalı gaz.” dendi. Yalan, en pahalı gaz o değil. O zaman benim bunu bildirmem gerekiyor.

BAŞKAN – Anladım, anladım da, teşekkür konuşmasıyla sınırlayın.

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) – Bakın, Sayın Başkanım, hoşgörünüze sığınarak kısaca bir şey söyleyeceğim. Vergide şu anda yüzde 61’ler civarında, Türkiye, bu projeden en yüksek vergi payını almaktadır. Yani “Çıkarları doğrultusunda davranmış mıdır?” diyoruz, taşıma ücretini almaktadır. BOTAŞ işletme ücretini alacaktır. Bu dediğim rakamlar işletme süresi dâhil 4,2 milyar euro’dur. Ondan sonra taşıma maliyetleriyle alakalı 500 milyon euro civarında biz ücret alacağız, aynı zamanda bu projenin ortağıyız. Ortak olmak hasebiyle alacağız, bir de ülkemizden geçmiş olması hasebiyle alacağız. O açıdan, değerli arkadaşlar, ben, Türkiye'nin çıkarlarının yeterince ve olabildiğince korunduğu kanaatindeyim. Fakat, bu, tarafları olan bir anlaşmadır, sizin oturup da tek başınıza imzaladığınız bir anlaşma değildir. O yüzden, biz, altı tane ortağı olan bir anlaşmada ve 3.300 kilometrelik bir hattı ilgilendiren bir güzergâhta olabildiğince Türkiye'nin çıkarları doğrultusunda davranmışızdır.

İnşallah, bundan sonraki yapacağımız anlaşmalarda da, proje destek anlaşmasında… Bu uzun soluklu bir iştir. Şu anda biz… Şahdeniz-1 Projesi şu anda alınan bir gaz projesidir. Şahdeniz-2 Projesi ise daha henüz gerçekleşmemiş bir projedir. Bunlarla alakalı bir kısım bilgi kirliliklerinin olduğunu görüyorum ve bunların bundan sonraki yapacağımız programlarda da düzelteceğine inanıyorum. Bu konuda benim de gayretim olacak.

Ben tekraren, iktidarıyla muhalefetiyle bütün arkadaşlarımıza, bu projeye destek veren bütün arkadaşlarımıza teşekkür ediyorum. Türkiye’mize de hayırlı uğurlu olmasını temenni ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakanım.

Bütün arkadaşlara katkılarından dolayı teşekkür ediyoruz.

Anlaşmanın ülkemiz ve diğer ülkeler için hayırlar getirmesini diliyorum.

Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, alınan karar gereğince, sözlü soru önergelerini, kanun tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla görüşmek için 9 Mart 2010 Salı günü saat 15.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.

Hayırlı hafta sonları diliyorum.

Kapanma Saati: 20.06