DÖNEM: 23 YASAMA
YILI: 4
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
CİLT : 63
69’uncu Birleşim
4 Mart 2010 Perşembe
(Bu Tutanak
Dergisi’nde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge
ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı
sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İ Ç İ N D E K İ L E R
I. -
GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II. - GELEN KÂĞITLAR
III.
- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A)
MİLLETVEKİLLERİNİN GÜNDEM DIŞI KONUŞMALARI
1.- İstanbul
Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaş’ın, 8 Mart Dünya
Kadınlar Günü’ne ilişkin gündem dışı konuşması
2.- Artvin
Milletvekili Ertekin Çolak’ın, Artvin ilinin düşman
işgalinden kurtuluşunun 89’uncu yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması
3.- Artvin
Milletvekili Metin Arifağaoğlu’nun, Artvin ilinin
düşman işgalinden kurtuluşunun 89’uncu yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması
IV.-
AÇIKLAMALAR
1.- Trabzon
Milletvekili Süleyman Latif Yunusoğlu’nun, Artvin
ilinin düşman işgalinden kurtuluşunun 89’uncu yıl dönümüne ilişkin açıklaması
2.- Artvin
Milletvekili Ertekin Çolak’ın, Artvin Milletvekili
Metin Arifağaoğlu’nun, konuşmasındaki “Aile hekimliği
uygulaması nedeniyle bütün ilçelerdeki hastaneler kapanıyor.” ifadesine ilişkin
açıklaması
V.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Tezkereler
1.- Hırvatistan
Parlamentosu Dışişleri Komisyonu Başkanı Frano Matuşiç ve beraberindeki Parlamento heyetinin ülkemizi
ziyaret etmesinin uygun bulunduğuna ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/1116)
2.- Arnavutluk
Cumhuriyeti Parlamento Başkanı, Pakistan Ulusal Meclisi Başkanı ve Lübnan
Ulusal Meclisi Başkanı ve beraberlerindeki heyetlerin ülkemizi ziyaret
etmelerinin uygun bulunduğuna ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/1117)
3.- Çek
Cumhuriyeti Millet Meclisi Güvenlik Komitesi heyetinin ülkemizi ziyaret
etmesinin uygun bulunduğuna ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/1118)
4.- TBMM
Dışişleri Komisyonu Başkanı Hasan Murat Mercan’ın, beraberinde bir Parlamento
heyetiyle Amerika Birleşik Devletleri Temsilciler Meclisinde 27 Şubat-6 Mart
2010 tarihleri arasında gündeme gelmesi beklenen “1915 Olayları” ile ilgili,
yetkili makamlarla temaslarda bulunmak ve tasarının gündeme gelmemesini
sağlamaya çalışmak üzere Amerika Birleşik Devletleri’ne ziyaret
gerçekleştirmelerine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/1119)
B) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- İstanbul
Milletvekili Fatma Nur Serter ve 21 milletvekilinin,
öğretmenlerin sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/603)
2.- Denizli
Milletvekili Ali Rıza Ertemür ve 25 milletvekilinin, TOKİ’nin uygulamalarına yönelik iddiaların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/604)
3.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvel ve 26 milletvekilinin,
Yumurtalık ve Akyatan lagünlerinin korunması
konusunda yaşanan sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/605)
4.- Kırklareli
Milletvekili Turgut Dibek ve 26 milletvekilinin, TRT’nin özerkliği konusundaki
iddiaların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/606)
VI.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYON-LARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Türk Ticaret
Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/324) (S. Sayısı: 96)
2.- Türk Borçlar
Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/499) (S. Sayısı: 321)
3.-
Milletlerarası Para Fonu ile Milletlerarası İmar ve Kalkınma Bankasına Katılmak
İçin Hükümete Yetki Verilmesine Dair Kanuna Ek Milletlerarası Para Fonu Ana
Sözleşmesinde Değişiklik Yapılmasına İlişkin Belgelerin Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/761) (S.
Sayısı: 458)
4.-
Milletlerarası İmar ve Kalkınma Bankasının Ana Sözleşmesinde Değişikliğin
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu
Raporu (1/786) (S. Sayısı: 460)
5.- Avusturya
Cumhuriyeti, Bulgaristan Cumhuriyeti, Macaristan Cumhuriyeti, Romanya ve Türkiye
Cumhuriyeti Arasında Nabucco Projesi Hakkında
Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/783) (S. Sayısı: 447)
VII.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Rize
Milletvekili A. Mesut Yılmaz’ın, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner
Yıldız’ın, Başbakan olarak mensubu bulunduğu Hükûmete
sataşması nedeniyle konuşması
2.- Tunceli
Milletvekili Kamer Genç’in, Rize Milletvekili A. Mesut Yılmaz’ın, şahsına
sataşması nedeniyle konuşması
3.- Rize
Milletvekili A. Mesut Yılmaz’ın, Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in, şahsına
sataşması nedeniyle konuşması
VIII.-
OYLAMALAR
1.- Avusturya
Cumhuriyeti, Bulgaristan Cumhuriyeti, Macaristan Cumhuriyeti, Romanya ve
Türkiye Cumhuriyeti Arasında Nabucco Projesi Hakkında
Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı’nın oylaması
IX.-
YAZILI SORULAR
VE CEVAPLARI
1.- Hatay
Milletvekili Süleyman Turan Çirkin’in, tarım girdilerindeki ve ürünlerdeki
fiyat artışlarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Tarım ve Köyişleri
Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı (7/12049)
2.- Kırklareli
Milletvekili Turgut Dibek’in, Kırklareli’nin KÖYDES ve BELDES projelerinde
bütçeden aldığı paya ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın cevabı
(7/12078)
3.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, hayvancılık sektöründeki
duruma,
- Kahramanmaraş
Milletvekili Mehmet Akif Paksoy’un, vekâleten kurban
kesimi işiyle ilgili bazı iddialara,
- Bursa
Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, tarım sektörünün
destek-lenmesine,
- Siirt
Milletvekili Osman Özçelik’in, Siirt’teki sel
felaketinin oluş-turduğu zarara,
- Tokat
Milletvekili Reşat Doğru’nun, Tokat’taki hayvancılık des-teklerine,
- İzmir
Milletvekili Kamil Erdal Sipahi’nin, çiftçilerin bazı sorunlarına,
- Aydın
Milletvekili Ali Uzunırmak’ın, iyi tarım uygulamaları
des-teklerine,
- Edirne
Milletvekili Rasim Çakır’ın, Uzunköprü ilçesinde kredi kullanan üreticilere,
İlişkin soruları
ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı (7/12107), (7/12108), (7/12109), (7/12110),
(7/12111), (7/12112), (7/12113), (7/12114)
4.- Balıkesir
Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, baz istasyonlarının sağlığa etkilerinin
raporlanmasına ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı
(7/12154)
5.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün, bir baraj ve HES
projesine ilişkin sorusu ve
Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı (7/12155)
6.- Bursa Milletvekili
Kemal Demirel’in, bir göletin tamamlanmasına ilişkin
sorusu ve Çevre
ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı (7/12158)
7.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirel’in, bir göletin
tamamlanmasına ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı
(7/12161)
8.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğru’nun, Tokat’taki üretim planlamasına,
Tokat’ta
çiftçilere verilen teşviklere,
- Adana
Milletvekili Yılmaz Tankut’un, prim destek ödemeleri
geciken ürünlere,
- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, bazı illerde süt
sığırcılığının desteklenmesine,
Arı
yetiştiricilerinin sorunlarına,
- Konya
Milletvekili Atilla Kart’ın, Konya Tarım İl Müdürlüğünün taşıtlarına,
- Adana
Milletvekili Hulusi Güvel’in, Osmaniye’deki tarım
sigortası uygulamalarına,
Adana’daki tarım
sigortası uygulamalarına,
Tarım sigortası
uygulamalarına,
İlişkin soruları
ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı (7/12222), (7/12223), (7/12224), (7/12225),
(7/12226), (7/12227), (7/12228), (7/12229), (7/12230)
9.- Burdur
Milletvekili Ramazan Kerim Özkan’ın, Tarım ve Köyişleri
Bakanlığının sözleşmeli personelle ilgili bir yönetmeliğine ilişkin Başbakandan
sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı (7/12241)
10.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirel’in, bir göletin tamamlanmasına
ilişkin sorusu ve
Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı (7/12267)
11.- Antalya
Milletvekili Hüseyin Yıldız’ın, bir kayak merkezi için istenen araziye ilişkin
sorusu ve Çevre
ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı (7/12272)
12.- Adıyaman
Milletvekili Şevket Köse’nin, GDO’lu ürünlerle ilgili
düzenlemelere,
- Hatay
Milletvekili Süleyman Turan Çirkin’in, Amik Ovası’ndaki pamuk üretimine,
Kırmızı et
üretimine ve hayvancılığın desteklenmesine,
- Yozgat
Milletvekili Mehmet Ekici’nin, Tarım Kredi
Kooperatifleri Merkez Birliği bağlı ortaklığının İran’da girdiği özelleştirme
ihalesine,
- Giresun
Milletvekili Murat Özkan’ın, bir tabii afet zararının tazminine,
- Adana
Milletvekili Yılmaz Tankut’un, GDO’lu
ürünlerle ilgili yönet-melikte yapılan değişikliğe,
İlişkin soruları
ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı (7/12321), (7/12322), (7/12323), (7/12324),
(7/12325), (7/12326)
13.- Giresun
Milletvekili Murat Özkan’ın, ithal mama ve ek besinlere yönelik bir
düzenlemeye,
- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Erzurum Olur’a soğuk hava
deposu yapılmasına,
Hayvan ıslahına,
Gümüşhane ve
Bayburt’taki aşılama çalışmalarına,
İlişkin soruları
ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı (7/12397),
(7/12398), (7/12399), (7/12400)
14.- Edirne
Milletvekili Rasim Çakır’ın, Ergene Nehri ve Saros
Körfezi’nin temizlenmesine ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı
(7/12431)
15.- Manisa
Milletvekili Ahmet Orhan’ın, Gürdük Barajı’nın yapımına ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman
Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı (7/12434)
16.- Muğla
Milletvekili Fevzi Topuz’un, GDO’lu ürünlerin
satışına,
- Kars
Milletvekili Gürcan Dağdaş’ın, Kars’ta hayvancılığın
destek-lenmesine,
İlişkin soruları
ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı (7/12473), (7/12474)
17.- Yozgat
Milletvekili Mehmet Ekici’nin, Yozgat Şehir Merkezi
Yağmur Suyu Toplama Projesi’ne ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı
(7/12542)
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu
saat 13.00’te açılarak iki oturum yaptı.
Adana
Milletvekili Necdet Ünüvar, Yeşilay Haftası’na,
Kütahya
Milletvekili Alim Işık, Dumlupınar Üniversitesi Tıp
Fakültesinin kadro sorunlarına,
İlişkin gündem
dışı birer konuşma yaptılar.
Zonguldak
Milletvekili Ali Koçal’ın, Zonguldak Kozlu’da 263
madencinin vefat ettiği grizu faciasının 18’inci yıl dönümüne ilişkin gündem
dışı konuşmasına Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız cevap verdi.
Adana
Milletvekili Hulusi Güvel ve 25 milletvekilinin, Çukobirlik’in sorunlarının (10/599),
Karaman
Milletvekili Hasan Çalış ve 20 milletvekilinin, küçük esnaf ve sanatkârların
sorunlarının (10/600),
İzmir
Milletvekili Şenol Bal ve 20 milletvekilinin, akaryakıt kaçakçılığı sorununun
(10/601),
Adıyaman
Milletvekili Şevket Köse ve 19 milletvekilinin, kırmızı et piyasasında yaşanan
sorunların (10/602),
Araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla birer Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergeleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin
gündemdeki yerlerini alacağı ve ön görüşmelerinin, sırası geldiğinde yapılacağı
açıklandı.
Genel Kurulu
ziyaret eden Çek Cumhuriyeti Millet Meclisi Güvenlik Komisyonu Başkanı Frantisek Bublan başkanlığındaki
heyete Başkanlıkça “Hoş geldiniz” denildi.
Sivas Milletvekili ve Büyük Birlik Partisi Genel Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu ve 5 kişinin hayatını kaybettiği helikopter
kazası ve kurtarma çalışmalarının tüm yönleriyle araştırılarak benzer
durumların yaşanmaması için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
yeniden kurulan (10/333, 334, 335-3/1090) esas numaralı Meclis Araştırması
Komisyonunda boş bulunan ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grubuna düşen 1 üyeliğe
partisince aday gösterilen Ordu Milletvekili Mustafa Hamarat seçildi.
Gündemin “Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının:
1’inci sırasında
bulunan ve İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında değerlendirilerek temel kanun
olarak bölümler hâlinde görüşülmesi kabul edilen, Türk Ticaret Kanunu Tasarısı
ve Adalet Komisyonu Raporu’nun (1/324) (S. Sayısı: 96),
2’nci sırasında
bulunan ve İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında değerlendirilerek temel kanun
olarak bölümler hâlinde görüşülmesi kabul edilen, Türk Borçlar Kanunu Tasarısı
ve Adalet Komisyonu Raporu’nun (1/499) (S. Sayısı: 321),
Görüşmeleri
komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından ertelendi.
3’üncü sırasında
bulunan ve görüşmelerine devam olunan Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkanvekili Yozgat Milletvekili Bekir Bozdağ’ın, Anayasa
Değişikliklerinin Halkoyuna Sunulması Hakkındaki Kanunda Değişiklik Yapılmasına
İlişkin Kanun Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/566) (S. Sayısı: 462)
görüşmeleri tamamlanarak kabul edildi ve kanunlaştı.
İzmir
Milletvekili K. Kemal Anadol, Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan’ın,
Şırnak
Milletvekili Hasip Kaplan, İzmir Milletvekili K.
Kemal Anadol’un, söylemediği konuda ifadede
bulunarak,
Ankara
Milletvekili Ahmet İyimaya, Mersin Milletvekili İsa
Gök’ün, yorumundan dolayı,
Şahsına sataşması
nedeniyle birer konuşma yaptılar.
4 Mart 2010
Perşembe günü, alınan karar gereğince saat 13.00’te toplanmak üzere birleşime
20.02’de son verildi.
|
|
Nevzat
PAKDİL |
|
|
|
Başkan Vekili |
|
|
|
|
|
|
Yaşar
TÜZÜN |
|
Fatih
METİN |
|
Bilecik |
|
Bolu |
|
Kâtip Üye |
|
Kâtip Üye |
|
|
|
|
|
|
Gülşen
ORHAN |
|
|
|
Van |
|
|
|
Kâtip Üye |
|
No.: 93
II.- GELEN KÂĞITLAR
4 Mart 2010 Perşembe
Meclis Araştırması Önergeleri
1.- İstanbul
Milletvekili Fatma Nur Serter ve 21 Milletvekilinin,
öğretmenlerin sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri
uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/603)
(Başkanlığa geliş tarihi: 5.2.2010)
2.- Denizli
Milletvekili Ali Rıza Ertemür ve 25 Milletvekilinin, TOKİ’nin uygulamalarına yönelik iddiaların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün
104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/604) (Başkanlığa geliş tarihi: 5.2.2010)
3.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvel ve 26 Milletvekilinin,
Yumurtalık ve Akyatan Lagünlerinin korunması
konusunda yaşanan sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri
uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/605)
(Başkanlığa geliş tarihi: 5.2.2010)
4.- Kırklareli Milletvekili
Turgut Dibek ve 26 Milletvekilinin, TRT’nin özerkliği konusundaki iddiaların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98
inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/606)
(Başkanlığa geliş tarihi: 5.2.2010)
4 Mart 2010 Perşembe
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 13.04
BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Gülşen ORHAN (Van), Fatih METİN (Bolu)
BAŞKAN –
Saygıdeğer milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 69’uncu Birleşimini açıyorum.
Toplantı yeter
sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden
önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk
söz 8 Mart Dünya Kadınlar Günü münasebetiyle söz isteyen İstanbul Milletvekili
Ayşe Jale Ağırbaş’a aittir.
Sayın Ağırbaş, buyurun efendim. (DSP sıralarından alkışlar)
III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin
Gündem Dışı Konuşmaları
1.- İstanbul Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaş’ın,
8 Mart Dünya Kadınlar Günü’ne ilişkin gündem dışı konuşması
AYŞE JALE AĞIRBAŞ
(İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kadınların erkeklerle eşit
olma yolunda başlattıkları mücadelenin tarihi olan 8 Mart Dünya Kadınlar
Günü’ne ilişkin gündem dışı söz almış bulunuyorum. Konuşmama başlamadan önce
sizleri şahsım ve Demokratik Sol Parti adına saygıyla selamlıyorum.
Kadınların uzun
yıllardır süren ve hâlâ devam eden eşitlik mücadelesi toplumlarda kadına
verilen önem konusunda yeni bir gelişme ve anlayışı da beraberinde getirmiştir.
Dünyada bu konuda ilerleme kaydedilmiş olmasına rağmen hâlâ kadınla erkek
arasındaki eşitsizlik devam etmektedir. Kadınla erkek arasındaki eşitsizlik bir
insan hakları sorunudur. Eşitlik, sosyal adaletin önemli bir şartı, aynı
zamanda kalkınma ve barışın vazgeçilmez ve temel ön koşuludur.
Toplumsal
cinsiyet eşitliği olarak da adlandırılan kadın-erkek eşitliğinin sağlanmasına
erkeklerin de katkıları ve müşterek sorumluluk almaları gerekmektedir yani bu
durum sadece kadınları ilgilendiren bir husus değildir. Yasal eşitliğin
fiiliyatta da gerçekleşmesi öncelikle karar alma organlarının tüm düzeylerinde
toplumsal cinsiyet dengesinin gözetilmesiyle mümkün olur.
Adil ve kalkınmış
toplum inşa etmenin tek yolu kadın-erkek eşitliğinin sağlanmasıdır. Bu amaçla
ülkemizde de atılması gereken bazı adımlar bulunmaktadır. Kadınlara yönelik
kısıtlayıcı, dışlayıcı zihniyetlerin dönüştürülmesi gerekmektedir. Kadınlara
kâğıt üzerinde haklar verilmesi yetmez, bir eğitim seferberliğiyle kadınların
üzerinde yılların getirmiş olduğu ezikliğin, çekingenliğin giderilmesine
yönelik çalışmalar yapılmalıdır. Kadınlara haklarını kullanmalarına imkân
verecek eğitim verilmelidir. Eğitim bir insan hakkıdır ve eşitlik, kalkınma ve
barış hedeflerine ulaşılması için gerekli bir araçtır. Kadınların eğitimli
olması, toplumdaki karar alma süreçlerine katılmaları için kadını
güçlendirmenin en önemli anahtarıdır.
Çalışma hayatı da
kadınlar için engellerle ve ön yargılarla doludur. Belli iş ve meslekler
kadınlara uygun işler olarak toplumsal kabul görmemektedir. Görev dağılımında
adil davranılmamakta, ekonomik kriz dönemlerinde önce kadınlar işten
çıkarılmaktadırlar. Kadınlar özellikle kayıt dışı sektörde, düşük ücretle
çalıştırılmaktadırlar. Kadınların çalışma yaşamına girebilmesini
kolaylaştırıcı, kreş, gündüz bakımevi gibi sosyal destek kurumları tüm çabalara
karşın ülkemizde yeterli sayıya ulaşamamıştır.
Kadınlar çeşitli
türden şiddetin kurbanı olmaya devam etmektedirler. Türkiye’de her 3 kadından
1’i şiddet mağdurudur. Aile içi suçların yüzde 87’si kadınlara karşı
işlenmektedir. Başbakanlığın yaptığı Aile İçi Şiddet Araştırması, şiddete maruz
kalan kadınların yüzde 92’sinin şikâyetçi olmadığını ortaya koymaktadır. Zaten
ekonomik özgürlüğü olmayan bir kadın şiddete maruz kalsa da evi terk
edememektedir. Gitse “Ne yapacağım?” diye düşünmektedir. Eşini terk eden bir
kadına toplumda iyi bakılmamaktadır. Burada yapılması gereken, hem kadının hem
de erkeğin eğitilmesidir.
Türkiye’de
kadın-erkek eşitliğinin önünde duran unsur yasal çerçeve değildir. Ancak
geleneksel zihniyet yapıları ve de ayrımcı kültür, maalesef, Türkiye’de kadının
her alanda erkekle eşitliğini fiiliyata dönüştürmesinin önündeki en büyük
engellerden birisidir. Halkımız ve yetkili merciler örf ve âdetleri çoğu zaman
yasaların üzerinde tutmaktadırlar. Ülkemizin geleneksel zihniyeti değiştirmek
üzere, sistemli, planlı ve kararlı bir mücadele içerisine girmesi ve buna ciddi
bir kaynak ayırması gerekmektedir.
Değerli
milletvekilleri, kadının siyasal ve kamusal yaşam içinde bulundukları koşulları
dönüştürmeleri, somut bir şeyler yapmaları lazımdır. Bu da doğrudan siyasal
güce bağlıdır. Hayatın her alanında kadın ve erkek eşitliğini sağlamayı
hedefleyen Demokratik Sol Parti, kadınların siyasete katılımını artıracak,
kadınların önünü açacak bir karar almıştır. Demokratik Sol
Parti, kadınların en az erkekler kadar etkin olmasını sağlamak üzere
milletvekili genel ve ara seçimleriyle belediye başkanı, il genel ve belediye
meclisi adaylıklarında fermuar sisteminin uygulanmasını, bir başka ifadeyle bir
erkek adaya karşı bir kadın aday gösterilmesini ve kadınların her düzeydeki
parti yönetimlerinde yüzde 50 oranında temsil edilmesini kanunla garanti altına
alacak yasa teklifini Meclise sunmuştur.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Ağırbaş, konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun efendim.
AYŞE JALE AĞIRBAŞ
(Devamla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Ayrıca
kadınlarımızın seslerini kitlesel eylemlerle anlatabilmelerine olanak sağlamak
için 8 Martın, dünyanın birçok ülkesinde olduğu gibi Türkiye’de de tatil ilan
edilmesi için kanun teklifi vermiştir. Kadınlarımızı sistemin içinde egemen
kılacak yapının teminini teşkil edecek kanun teklifimizin en kısa zamanda
gündeme alınması, parti ayrımı gözetilmeksizin konsensüs
içerisinde çıkartılması en büyük temennimdir.
Dünyamızdaki ve
ülkemizdeki tüm kadınların Dünya Kadınlar Günü’nü kutlar, daha eşitlikçi,
ayrımcılığın olmadığı, huzur dolu, barışın egemen olduğu bir dünya dileğiyle
hepinize saygılarımı sunarım. (Alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Ağırbaş.
Saygıdeğer
milletvekilleri, gündem dışı konuşmaya Devlet Bakanı Selma Aliye Kavaf cevap
verecekti ama babasının vefatı nedeniyle çalışmalara katılamıyor. Bu arada
Sayın Bakanımıza başsağlığı diliyoruz. Arkadaşlarımıza da bunu iletmeyi bir
görev bildim.
Evet, gündem dışı
ikinci söz Artvin ilinin düşman işgalinden kurtuluş yıl dönümü münasebetiyle
söz isteyen Artvin Milletvekili Ertekin Çolak’a
aittir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Sayın Çolak,
buyurun efendim.
2.- Artvin Milletvekili Ertekin
Çolak’ın, Artvin ilinin düşman işgalinden kurtuluşunun 89’uncu yıl dönümüne
ilişkin gündem dışı konuşması
ERTEKİN ÇOLAK
(Artvin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; konuşmama başlarken yüce
Meclisi ve yüce milletimizi saygıyla selamlıyorum.
Yaklaşmakta olan
8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nü de ayrıca kutluyorum.
Değerli
arkadaşlar, 7 Mart tarihi, cennet ilimiz Artvin’in düşman işgalinden
kurtuluşunun 89’uncu yıl dönümüdür. Ülkemizin her köşesinde yaşayan bütün
Artvinli hemşehrilerim vakıf ve dernekler
aracılığıyla 7 Martı kutlamaktadırlar. Ben de milletin bu kürsüsünden bütün
Artvinli hemşehrilerimin bu güzel gününü kutluyorum,
tebrik ediyorum.
Seksen dokuz yıl
önce düşmana karşı verdiği zorlu mücadeleyi kazanan Artvin, bugün çağdaş,
yaşanabilir ve modern bir il olarak kalkınmanın ve gelişmenin güçlü mücadelesini
vermektedir.
Değerli
arkadaşlar, ilimiz Artvin son yıllarda yapılan yatırımlarla, elde edilen
kazanımlarla âdeta kabuğunu kırmış ve hızla gelişen iller arasında yerini almış
durumdadır. Kurulmuş olan Artvin Çoruh Üniversitesi fakülte ve yüksekokulları,
yapılan modern okul binaları, adalet sarayları, hastaneler, modern Sarp
gümrüğü, modern yurtlar, kayak merkezi, spor salonları ve yeni statlar, tüm
bunların yanı sıra turizm master planını hazırlamış
olması, modern sahil yolu, viyadük ve köprüler, barajlar
ve yapılan tünellerle âdeta Artvin’in her tarafı inşaat hâline gelmiştir.
Değerli
arkadaşlar, tam elli yıldır yapılmasını Artvin halkının beklediği Cankurtaran
Tüneli’nin 25 Mart 2010 tarihinde ihaleye çıkarılmış olması bu yılki 7 Mart
kutlamalarına daha bir anlam kazandırmıştır. Ayrıca -yine ilk defa söylüyorum-
Şavşat çevre yolu, yani şehir geçidi de 24 Mart 2010 tarihinde ihaleye
çıkarılmıştır. Türkiye’de bugüne kadar yapılmış tünellerin en uzunu, yani
Cankurtaran Tüneli, inşallah Artvin halkına hizmet vermeye hazırlanmaktadır. Bu
vesileyle Cankurtaran Tüneli’nin ve Şavşat çevre yolunun Artvin halkına hayırlı
uğurlu olmasını temenni ediyorum.
Değerli
arkadaşlar, buradan şunu da belirtmem gerekiyor ki Yusufeli ilçemiz, Yusufeli
Barajı nedeniyle maalesef suyun altında kalacak olan bir ilçedir.
Şimdi, buradan,
zaman zaman bu kürsüden bu Yusufeli Barajı’yla ilgili
ve orada yapılan inşaatlarla ilgili ve yeni Yusufeli ilçesinin yeriyle ilgili
zaman zaman eleştiriler gelmektedir.
Değerli
arkadaşlar, hemen şunu belirtmem gerekir ki Yusufeli yeni ilçesinin yeriyle
ilgili burada bir kanun çıkardık. Gerekli çalışmalar ve imar planları
hazırlandı fakat gelinen noktada ilçemizin yaklaşık iki bin beş yüz konuta
ihtiyacı olmasına rağmen, seçilen yerde maalesef yer sıkıntısı nedeniyle bu
rakamdaki konutları, sosyal konutları ve hükûmet
binalarını yapmanın mümkün olmadığı görüldü. Bu nedenle, yeni bir arayış içerisine
girildi ve yeni imar, yeni projeler hızlı bir şekilde yapılmaktadır. Fakat
takdir edersiniz ki bu baraj nedeniyle otuz yıldır Yusufeli’ne devlet, maalesef
yeni binalar ve yeni hizmetler yapamamıştır ve kamulaştırmalar da başlamadığı
için burada devlet yatırımları yapılamamış ve halkımız da şehir içerisinde
gerçekten altyapı hizmetlerinde ve konut ihtiyacında sıkıntılar çekmektedir.
Dolayısıyla, kamulaştırma başlayıp ve baraj inşaatı başlayana kadar halkımızın
oradaki ihtiyaçlarını karşılamak üzere hem belediye hem de devletimizin…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN –
Konuşmanızı tamamlayınız Sayın Çolak.
Buyurun.
ERTEKİN ÇOLAK
(Devamla) - …diğer kuruluşları, baraj inşaatı başlayıp tamamlanana kadar
oradaki altyapı ihtiyaçlarını yapmaya devam edecektir.
Bu vesileyle,
yerel seçimlerden önce başlamış olan yüksekokul inşaatıyla ilgili, Cumhuriyet
Halk Partisinin il başkanı, ilçe başkanları, belediye başkanları temel
atılmasında orada olmasına rağmen, görüyorum ki şimdi eleştiri yapmaktadırlar.
Şairin söylediği
bir şey var, şair diyor ki: “Gölge etme başka ihsan istemem.” Hizmet
edemiyorsanız, bari yapılan hizmetleri eleştirmeyin.
Yusufeli
Belediyesinin yapmaya başladığı küçük sanayi sitesi de baraj inşaatı
başladıktan sonra ve şu anda, oradaki halkımıza hizmetlerini vermeye devam
edecektir.
Bu vesileyle
konuşmama son verirken, başta Gazi Mustafa Kemal olmak üzere bütün kahraman ve
şehitlerimizi rahmet ve şükranla anıyor, yüce Meclisi ve Artvin halkını
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Çolak.
Saygıdeğer
milletvekilleri, üçüncü söz yine Artvin’imizin kurtuluşu münasebetiyle söz
isteyen Artvin Milletvekilimiz Metin Arifağaoğlu’na
aittir. (CHP sıralarından alkışlar)
Sayın Arifağaoğlu, buyurun efendim.
3.- Artvin Milletvekili Metin Arifağaoğlu’nun,
Artvin ilinin düşman işgalinden kurtuluşunun 89’uncu yıl dönümüne ilişkin
gündem dışı konuşması
METİN ARİFAĞAOĞLU
(Artvin) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Artvin’in düşman işgalinden
kurtuluşunun 89’uncu yıl dönümü nedeniyle gündem dışı söz almış bulunuyorum.
Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Sayın Başkan, size de teşekkür ediyorum.
Ülkemizin
kuzeydoğu sınırı seksen dokuz yıl önce çizildi. Ulu Önder Mustafa Kemal
Atatürk, kuzeydoğu sınırını belirledikten sonra kurtuluş mücadelesine
başlamıştır. Bu yüce Meclis, Atatürk’ün önderliğinde Kurtuluş Savaşı
mücadelesini vermiş ve yedi düvele karşı savaşarak Türkiye Cumhuriyeti’ni
kurmayı başarmıştır.
Kurtuluş Savaşı
mücadelesi veren bu yüce Meclisin kürsüsünden, Artvinli hemşehrilerimin
kurtuluş bayramını kutluyorum. Ayrıca, Artvin’in dışında yaşayan, doğdukları
değil doydukları illerde Artvin’in kurtuluş bayramı etkinliklerini yaşatan ve
yaşatmaya çalışan Artvinlileri de yürekten kutluyorum.
Ülkemizin on altı
il merkezinde Artvin’in kurtuluşu kutlanmaktadır. Ayrıca, Almanya’da yaşayan
gurbetçi Artvinliler de Artvin’in kurtuluş gününü unutmadan kutlamaktadırlar.
Almanya’da yaşayan ancak kurtuluş bayramı heyecanını oralara taşıyan
Artvinliler, sizleri de tebrik ediyor, kurtuluş bayramınızı kutluyorum.
Başta Ulu Önder
Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarını, ayrıca Kurtuluş Savaşı’nı
gerçekleştiren Gazi Meclisin 1’inci Dönem üyelerini minnetle, şükranla,
saygıyla anıyorum, ruhları şad olsun.
Seksen dokuz
yıldır, iyi eğitimli, üretken ve çalışkan Artvinliler aydınlanma devrimi
yolunda üzerlerine düşen görevleri eksiksiz yapma azim ve kararlılığı
içindedirler. Atatürk’ün çizdiği aydınlık yoldan sapmadan muasır medeniyeti
yakalamak birinci görevimizdir.
Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; Artvin’e hayat veren Çoruh Nehri 21’inci yüzyıla
girerken Türkiye’yi aydınlatmaya devam edecektir. Artvin eğitimli insanların
kentidir, Artvin enerji kentidir, Artvin barajlar kentidir, ülkemizi
aydınlatmada ve sanayisini geliştirmekte önemli bir kenttir ve Artvin, turizm
kenti olma yolunda projeler geliştirmektedir. Doğa turizmi, su sporları turizmi
ve Atabarı Kayak Merkezi ile kış turizmi projeleri
devam etmektedir. Macahel havzası, Otingo Ormanları, Hatila Vadisi
ve Karçal Dağları’nda bulunan Kafkas ırkı arıların
ürettiği ballarıyla, ayrıca akarsularında yetişen kırmızı benekli
alabalıklarıyla Artvin, turizm kenti olarak yerini alacaktır.
Artvinliler
barajların yapımı nedeniyle çok büyük fedakârlıklara katlanmışlardır ve
katlanmaya devam etmektedirler. Artvin-Erzurum yolu yapım nedeniyle trafiğe
kapalıdır, ancak belli saatlerde geçebilirsiniz. Artvinliler yıllardır yapımın
getirdiği sıkıntıya, toza, dumana katlanmaktadırlar. Devlet, sıcak elini
uzatıp, Şavşat ve Ardanuç’tan gelen ırmağın Çoruh Nehri ile birleştiği noktaya
bir viyadük yaparak yeni yapılan Artvin-Erzurum yoluna
bağlantıyı sağlamalıdır. Bu, Artvin’in ve Artvinlilerin geleceğini ilgilendiren
çok önemli, hayati bir projedir. Viyadüğün
yüksekliğini ve uzunluğunu büyük bularak “Fizibıl
değil, yapamayız.” demek Türkiye Cumhuriyeti hükûmetine
yakışmamaktadır. Hükûmetler halkın yaşantısını
rahatlatmak için vardır. Varyant yolu Artvinlilerin yaşantısını zora sokmuştur.
Deriner Barajı inşaatına başlanmadan önce vadiyi
takip eden yolumuz vardı. Şimdi de aynı yolun baraj gölü üstünden devamını
istiyoruz. Bu proje Artvin’de yaşayanlara çok görülmemeli ve bir an önce viyadük projesine başlanılmalıdır.
Artvin-Erzurum
yolunun Şavşat suyu ile birleştiği noktaya viyadük
yapılarak, Şavşat ve Ardanuç bağlantısı sağlanmalıdır. Bu, Artvinlilerin
olmazsa olmaz projesidir. Bu projeden vazgeçmemiz mümkün değildir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun
efendim, konuşmanızı tamamlayınız.
METİN ARİFAĞAOĞLU
(Devamla) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Artvin’in önemli
sıkıntılarından biri de sağlık sorunudur. Aile hekimliğine geçişten sonra
Artvin’de tedavi problemleri artmıştır. Sağlıkla ilgili problemler had safhaya
ulaşmıştır. Artvin’de hastaneler kapanıyor. Hastanede, ameliyathanelerde
bulunan alet edevat başka şehirlere nakledilmektedir.
Bakınız, yerel
gazetenin haberini sizlere sunuyorum: “Borçka Camili köyü, Gürcistan sınırında
on bir saatlik doğum çilesi.” Bir kadın… Doktor yok, yol kapalı. 21’inci yüzyılda
hâlen daha yolumuzun kapalı olduğu köyler var ve buradaki kadın Gürcistan
tarafına geçiyor, hastaneye ulaşamıyor, ilk köyde doğum yapıyor.
Yine, biz her
şeyin yapılmasından yanayız, Yusufeli şehrinde meslek yüksekokulu yapılsın
istiyoruz, sanayi çarşısı da yapılsın istiyoruz. Ancak, bu Meclis karar verdi,
yeni Yusufeli şehrine karar verdi. Yeni inşaatların yeni Yusufeli’nde
yapılmasının doğru olacağını düşünüyoruz. Tenkitlerimi onun için yapmıştım.
Beni dinlediğiniz
için teşekkür ediyorum. Tekrar saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Sayın Çolak,
biraz önce konuştunuz, şimdi…
ERTEKİN ÇOLAK
(Artvin) – Sayın Başkan, bir söz…
BAŞKAN – Efendim,
şöyle: Eğer sayın milletvekilleriyle ilgili olarak bir cevap verilecekse bu
cevap hakkı Hükûmete aittir yani Hükûmet
bu hakkını kullanabilir, cevap verebilir ama vekiller icraatlarıyla ilgili
birbirine cevap verirlerse, biz bu işi usul hâline getiremeyiz, çıkamayız işin
içerisinden; onu söylemek istiyorum.
ERTEKİN ÇOLAK
(Artvin) – Sayın Başkanım, burada yanlış bir beyanda bulunuldu ili
ilgilendiren.
BAŞKAN – Biraz
sonra kısa bir açıklama yaparsınız.
Yani şunu demek
istiyorum: Kim doğrusunu söyledi kim söylemedi, o konuda bir şey diyemem.
Lütfen…
Sayın Yunusoğlu, buyurun efendim.
IV.- AÇIKLAMALAR
1.- Trabzon Milletvekili Süleyman Latif Yunusoğlu’nun,
Artvin ilinin düşman işgalinden kurtuluşunun 89’uncu yıl dönümüne ilişkin
açıklaması
SÜLEYMAN LÂTİF
YUNUSOĞLU (Trabzon) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Hepimizin bildiği
gibi Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra, o yıllarda Doğu Karadeniz Bölgemiz bir
Rus işgaline uğramış ve oradaki yaşlı, çocuk olan halk batıya doğru göç etmiş
ve bu bölge uzun bir süre Rus işgalinde kalmıştır. Ancak daha sonraki yıllarda
batıdan başlamak üzere doğuya doğru bu bölgelerimiz kahraman halkımızın vermiş
olduğu büyük bir mücadeleyle kurtarılmıştır. Ben bu kurtuluş münasebetiyle, 7
Mart günü dolayısıyla Artvinlilerin bu kurtuluşunu, bütün Artvinli hemşehrilerimi kutluyorum ve orada kahraman bir mücadele
veren yöre halkına minnet ve şükranlarımı sunuyorum.
Tabii, Artvin çok önemli bir bölge. Orada yapılan barajlar, oranın iklim değişikliğine çok olumlu
katkıda bulunmuş. Ancak Yusufeli’nde yapılan baraj ve Yusufeli’nin başka bir
yere taşınması konusundaki belirsizlik Yusufeli halkına hâlâ bir tedirginlik
getirmektedir. Bu konunun mutlaka çözüme kavuşturulmasını diliyorum.
Ayrıca Artvin
bölgesi Türkiye'nin en zengin bitki örtüsünün bulunduğu bir ilimizdir. O
bakımdan, turizm açısından da mutlaka değerlendirilmesi gereken bir yöre olduğunu
düşünüyorum. Tabii bu arada, Milliyetçi Hareket Partisinin de bu konudaki
çalışmalarının da Bakanlığımız tarafından dikkate alınmasını çok önemli bir
durum olarak görüyorum.
24 Şubat da
Trabzon’un kurtuluş günüydü ancak üç yıl üst üste bir gündem dışı konuşma
istememe rağmen maalesef bu konuşma imkânını bulamadım. Şimdi bu konuşma
imkânını bana verdiğinizin için Sayın Başkan, sizlere teşekkür ediyorum.
Doğu
Karadeniz’deki bütün bölgelerin kurtuluşunu, orada yaşayan bütün yöre halkını kutluyorum.
Ayrıca, yarın idrak edilecek 8 Mart Dünya Kadınlar Günü münasebetiyle bütün
kadınlarımızın ve Türk analarımızın bu gününü kutluyor, saygılar sunuyorum.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim.
Sayın Çolak, yani
usul ittihaz olmamak üzere… Bundan sonrasında arkadaşlara şunu da hatırlatmak
istiyorum: Dediğim gibi, bir milletvekili arkadaşımızın sözü, kendisine
sataşılma olmadığı müddetçe, cevaplanmaz başka bir milletvekili tarafından.
Açıklama olursa Hükûmet yapabilir veya daha sonra bir
konuşma vesileyle yapılabilir. Bu anlamda bir usulümüz yok ama mikrofonunuzu
açayım, sisteme girmişsiniz.
Buyurun, kısaca
izah ediniz.
2.- Artvin Milletvekili Ertekin
Çolak’ın, Artvin Milletvekili Metin Arifağaoğlu’nun,
konuşmasındaki “Aile hekimliği uygulaması nedeniyle bütün ilçelerdeki
hastaneler kapanıyor.” ifadesine ilişkin açıklaması
ERTEKİN ÇOLAK
(Artvin) – Peki, çok teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Şimdi, burada
Sayın Milletvekilimiz konuşurken “Aile hekimliği uygulaması nedeniyle bütün
ilçelerdeki hastaneler kapanıyor.” diye bir söz söyledi. Bu kesinlikle doğru
değil. Aile hekimliğinin başlamasıyla birlikte aile merkezleri oluşturulmuştur,
doktor sayımız artmıştır, yeni hizmet alanları oluşturulmuştur. Bunun buradan
yanlış anlaşılmaması için ben söz aldım.
Teşekkür
ediyorum, saygılarımı sunuyorum.
BAŞKAN – Teşekkür
ederim.
Saygıdeğer
milletvekilleri, gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel
Kurula sunuşları vardır.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığının üç tezkeresi vardır, ayrı ayrı
okutup bilgilerinize sunacağım.
V.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Tezkereler
1.- Hırvatistan Parlamentosu Dışişleri Komisyonu Başkanı Frano Matuşiç ve beraberindeki
Parlamento heyetinin ülkemizi ziyaret etmesinin uygun bulunduğuna ilişkin
Başkanlık tezkeresi (3/1116)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Genel Kuruluna
Hırvatistan
Parlamentosu Dışişleri Komisyonu Başkanı Sayın Frano Matuşiç ve beraberindeki Parlamento heyetinin, Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’nın konuğu olarak 21-24 Şubat 2010 tarihleri
arasında ülkemize resmî ziyarette bulunmaları TBMM Başkanlık Divanı’nın 25
Şubat 2010 tarih ve 65 sayılı Kararı ile uygun bulunmuştur.
Söz konusu
heyetin ülkemizi ziyareti, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin Dış İlişkilerinin
Düzenlenmesi Hakkında 3620 sayılı Kanun’un 7. Maddesi gereğince Genel Kurul’un
bilgilerine sunulur.
Mehmet
Ali Şahin
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
2.- Arnavutluk Cumhuriyeti Parlamento Başkanı, Pakistan
Ulusal Meclisi Başkanı ve Lübnan Ulusal Meclisi Başkanı ve beraberlerindeki
heyetlerin ülkemizi ziyaret etmelerinin uygun bulunduğuna ilişkin Başkanlık
tezkeresi (3/1117)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Genel Kuruluna
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlık Divanı'nın 25 Şubat 2010 tarih ve 65 sayılı Kararı ile
Arnavutluk Cumhuriyeti Parlamento Başkanı, Pakistan Ulusal Meclisi Başkanı ve
Lübnan Ulusal Meclisi Başkanı ve beraberindeki heyetlerin ülkemizi ziyaret
etmesi uygun bulunmuştur.
Sözkonusu heyetlerin
ülkemizi ziyaretleri, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin Dış İlişkilerinin
Düzenlenmesi Hakkında 3620 sayılı Kanun'un 7. Maddesi gereğince Genel Kurul'un
bilgilerine sunulur.
Mehmet
Ali Şahin
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
3.- Çek Cumhuriyeti Millet Meclisi
Güvenlik Komitesi heyetinin ülkemizi ziyaret etmesinin uygun bulunduğuna
ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/1118)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna
TBMM Başkanlık Divanı'nın 25 Şubat 2010 tarih ve 65 sayılı
Kararıyla, Çek Cumhuriyeti Millet Meclisi Güvenlik Komitesi heyetinin Türkiye
Büyük Millet Meclisi’nin konuğu olarak ülkemizi ziyareti hususu uygun
bulunmuştur.
Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi
Hakkında 3620 sayılı Kanun'un 7. Maddesi gereğince Genel Kurul'un bilgisine
sunulur.
Mehmet
Ali Şahin
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
BAŞKAN –
Bilgilerinize sunulmuştur.
Meclis
araştırması açılmasına ilişkin dört önerge vardır. Önergeleri ayrı ayrı okutuyorum:
B) Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- İstanbul Milletvekili Fatma Nur Serter
ve 21 milletvekilinin, öğretmenlerin sorunlarının araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/603)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Öğretmenlerin
çalışma koşulları ve özlük haklarına ilişkin sorunların ayrıntılı olarak
araştırılması ve gerekli önlemlerin alınabilmesi için bir "Meclis
Araştırma Komisyonu" kurulmasını saygılarımla arz ederim.
1) Fatma Nur Serter (İstanbul)
2) Ensar Öğüt (Ardahan)
3) Durdu Özbolat (Kahramanmaraş)
4) Sacid Yıldız (İstanbul)
5) Gökhan Durgun (Hatay)
6) Canan Arıtman (İzmir)
7) Fevzi Topuz (Muğla)
8) Rasim Çakır (Edirne)
9) Bilgin Paçarız (Edirne)
10) Ali Rıza Ertemür (Denizli)
11) Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
12) Ahmet Küçük (Çanakkale)
13) Ali Rıza Öztürk (Mersin)
14) Mehmet Ali Özpolat (İstanbul)
15) Mevlüt Coşkuner (Isparta)
16) Enis Tütüncü (Tekirdağ)
17) Ali Koçal (Zonguldak)
18) Muhammet Rıza Yalçınkaya (Bartın)
19) Atila Emek (Antalya)
20) Akif Ekici (Gaziantep)
21) Hikmet Erenkaya (Kocaeli)
22) Bülent Baratalı (İzmir)
Gerekçe:
Türkiye'de bugün
300 bini aşkın öğretmen adayı atama beklemekte buna karşılık OECD standartları
yine 300 bini aşkın öğretmen açığı bulunduğunu ortaya koymaktadır. Millî Eğitim
Bakanı Sayın Nimet Çubukçu ise öğretmen açığının 76 bin 721 olduğunu ifade etmektedir.
Buna karşılık,
Millî Eğitim Bakanı yaptığı resmî açıklama ile şubat ayında yapılacak atamaları
keyfî olarak iptal etmiştir. Ardından, Haziran ayında 10 bin atama yapılacağı
duyurulmuştur. Ancak bu atamalar içinde yeni alımların payının 2-3 binle
sınırlı olduğu bilinmektedir.
Danıştay'ın iptal
kararına karşın, 657/4-B’li olarak çalıştırılan
sözleşmeli öğretmenlere 2008'den bu yana 3 kez kadro sözü verilmiş ve bu sözler
tutulmamıştır.
Aile bütünlüğünün
sağlanması devletin en temel görevleri arasında yer almaktadır ve T.C.
Anayasası tarafından da teminat altına alınmıştır.
Anayasa'nın 41.
maddesi "Aile Türk Toplumunun temelidir" demekte ve Devleti
"ailenin huzur ve refahı ile özellikle ananın ve çocukların korunması' ile
ilgili tedbirler almakla yükümlü kılmaktadır.
Ancak sözleşmeli
öğretmenler aile kurumunun bütünlüğü hakkından yoksun bırakılmaktadır. Millî
Eğitim Bakanı Sayın Nimet Çubukçu, sözleşmeli öğretmenlerin eş durumu nedeniyle
il emrine tayin hakkına kavuşacakları açıklamasında bulunmuş ancak verilen bu
söz yine tutulmamıştır. Böylece 5 bin sözleşmeli öğretmenin eşleri ile aynı
ilde görev yapmak gibi son derece insani talepleri yanıtsız bırakılmıştır.
Bununla beraber,
hak mahrumiyetine maruz kalan kesim yalnızca "sözleşmeli öğretmenler"
olmayıp, AKP iktidarı döneminde geliştirilen "ücretli öğretmenlik "
uygulaması ile öğretmenlik mesleği âdeta taşeronlaştırılmıştır. Bu çerçevede,
aynı mesleği farklı statülerde icra eden öğretmenler sorununa, hiçbir statüsü
olmayan ve özlük haklarından tümüyle mahrum bulunan bir kesim daha eklenmiştir.
Ataması
gerçekleşmediği için intihar eden 11 öğretmen adayı konunun ciddiyetini
artırmaktadır.
Bu çerçevede,
öğretmenlerin çalışma koşulları ve özlük haklarına ilişkin sorunların ayrıntılı
olarak araştırılması ve gerekli önlemlerin alınabilmesi için bir "Meclis
Araştırma Komisyonu" kurulmasını saygılarımla arz ederim.
2.- Denizli Milletvekili Ali Rıza Ertemür
ve 25 milletvekilinin, TOKİ’nin uygulamalarına
yönelik iddiaların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/604)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Ülkemizin
yaşadığı hızlı nüfus artışı ve kentleşme konut ve kentleşme sorunlarını da peşi
sıra getirmiştir. Bu sorunların çözülmesi ve konut üretiminin artırılarak
işsizliğin azaltılması amacıyla 1984 yılında Toplu Konut ve Kamu Ortaklığı
İdaresi Başkanlığı kurulmuştur.
TOKİ, son
yıllarda yaptığı konutların yanında, siyasetin finansmanı, şaibeli işler ve
kalitesiz konutlar gibi konularla da gündeme gelmektedir. TOKİ konutlarının
teslim törenleri siyasi iktidarın şovuna dönüştürülmektedir. Yani TOKİ kamu
kaynakları kullanılarak siyasi propaganda aracı olarak kullanılan bir idareye
dönüştürülmüştür. Bunların yanında Sayın Başbakanının katıldığı açılışların
yüksek tören giderlerinin Sayın Başbakana yakınlığı olan tek bir firmaya
yaptırıldığı iddia edilmektedir. Müteahhitlerin bu firmaya yaptıkları ödemeleri
ihale bedellerine yansıtmayacakları düşünülemez. Dolayısıyla bu bedeller TOKİ'den ev alan yurttaşlarımızın sırtına yüklenmektedir.
Bu nedenle TOKİ âdeta Sayın Başbakanın mitinglerini finanse eden bir kuruma
dönüştürülmüştür.
Ülkemizin farklı
illerinde, TOKİ'nin yaptığı konutlara ilişkin çeşitli
şikâyetlerin olduğu ve yöneticilerin bu şikâyetlere çözüm bulmadığı
vurgulanmaktadır. Bu anlamda TOKİ, Denizli ilimizde olduğu gibi, çok sayıda
ilde yoğun tartışmalar yaşanmasına neden olacak faaliyetler bulunmuştur.
Devlete güvenerek TOKİ ile sözleşme yapmakta en ufak bir tereddüt göstermeyen
yurttaşlarımız, sözleşmenin ağır hükümleri altında ezilmektedir.
Ülkemizde TOKİ'den taksitle ev sahibi olan vatandaşlarımız, ciddi
sorunlar yaşamaktadır. Ekonomik krizin de etkisiyle ödemelerde büyük güçlük
yaşanması, TOKİ'den konut alan yurttaşlarımızın
mağduriyet yaşamasına neden olmaktadır. TOKİ konutlarının altyapılarının
tamamlanmadan teslim edildiği, konut maliyetlerinin sosyal donatı alanlarının
inşası gerekçe gösterilerek gereğinden fazla yükseltildiği, konut
teslimlerinden sonra site yönetimlerinin baskı ile ele geçirilerek
vatandaşlarımızdan yüksek miktarda aidat alındığı, bu yolla haksız kazanç elde
edildiği iddiaları sıkça dile getirilmektedir. TOKİ ile ilgili sorunlar bunun
dışında çok çeşitli alanları da etkilemektedir. İhale alan firmaların
ödemelerinde aksamalar olması, piyasada diğer sektörlerin de olumsuz
etkilenmesine neden olmaktadır. Yöre ekonomileri zincirleme iflaslara tanık olmaktadır.
Bunların yanında TOKİ'nin yasal görevleri içinde olduğu yetkililerce
belirtilmesine karşın, ucuza arazi alıp buraları daha pahalı fiyatlara satması
bu yörelerde oturan sakinler tarafından tepkiyle karşılanmaktadır. Ülkemizde
bunun çok sayıda örneği bulunmaktadır. TOKİ tarafından alınan arazilere konut
yapılacağı umuduyla fedakârca davranan yöre halkı, arazilerin satılması yargı
yoluna başvurmaktadır. Bu durumun önüne geçilmesi amacıyla yurttaşlarımız, bir
çözüm yolu bulunmasını istemektedir.
Yaşanan süreçte
TOKİ, Başbakanın himayesinde dokunulmazlığı olan bir konuma taşınmıştır. Ne
yolsuzluk iddiaları ne de halkın çektiği sıkıntıların üzerine gidilmektedir.
TOKİ'nin şaibeli
işlemlerinin, mitinge dönüşen teslim törenlerinin, yaptığı konutlar nedeniyle
yaşanan sorunların ve bu sorunlar için uygulanabilecek çözüm önerilerinin
tespiti amacıyla Anayasa'nın 98. ve TBMM İçtüzüğü'nün 104 ve 105. maddeleri
gereğince Meclis Araştırması açılmasını saygılarımızla arz ederiz.
1) Ali Rıza Ertemür (Denizli)
2) Şevket Köse (Adıyaman)
3) Ali Arslan (Muğla)
4) Turgut Dibek (Kırklareli)
5) Hulusi Güvel (Adana)
6) Gürol Ergin (Muğla)
7) Selçuk Ayhan (İzmir)
8) Necla Arat (İstanbul)
9) Gökhan Durgun (Hatay)
10) Bilgin Paçarız (Edirne)
11) Sacid Yıldız (İstanbul)
12) Canan Arıtman (İzmir)
13) Rasim Çakır (Edirne)
14) Durdu Özbolat (Kahramanmaraş)
15) Fevzi Topuz (Muğla)
16) Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
17) Ali Rıza Öztürk (Mersin)
18) Mehmet Ali Özpolat (İstanbul)
19) Mevlüt Coşkuner (Isparta)
20) Ensar Öğüt (Ardahan)
21) Enis Tütüncü (Tekirdağ)
22) Ali Koçal (Zonguldak)
23) Muhammet Rıza Yalçınkaya (Bartın)
24) Atila Emek (Antalya)
25) Akif Ekici (Gaziantep)
26) Bülent Baratalı (İzmir)
3.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel
ve 26 milletvekilinin, Yumurtalık ve Akyatan
lagünlerinin korunması konusunda yaşanan sorunların araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/605)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Sulak alanların
ekonomik, kültürel ve bilimsel olarak büyük bir kaynak oluşturduğunu, bu
alanların kaybedilmeleri hâlinde bir daha geri getirilmeyeceğini öngören ve bu
nedenlerle büyük öneme sahip olan sulak alanların korunmasını amaçlayan
"Sulak Alanların Korunması Sözleşmesi"ne ülkemiz 17.05.1994
tarihinden bu yana taraftır. RAMSAR adıyla bilinen "Sulak Alanların
Korunması Sözleşmesi" taraf olan ülkelerin her birini, bu sulak alanları
korumakla ve bunların akılcı kullanımlarını sağlamakla yükümlü kılmaktadır. Bu
kapsamda 21.07.2005 tarihinde Yumurtalık Lagünü, 05.08.1998 tarihinde Akyatan Lagünü RAMSAR alanı ilan edilmiştir.
Ancak her iki
lagünün de RAMSAR alanı olarak ilan edilmiş olmasına rağmen söz konusu
lagünlerin bilinçli, etkin ve sürdürülebilir bir şekilde korunmadığı
gözlenmektedir. Bilinçsiz ilaç ve gübre kullanımı, bilinçsiz sulama, evsel ve
endüstriyel atıkların sulak alanlara boşaltılması, yer altı su kaynaklarının
aşırı kullanımı korunması gereken bu alanların yok olmasına neden olmaktadır.
Yumurtalık ve Akyatan Lagünlerinin korunması konusunda yaşanan sorunların
saptanması ve alınacak tedbirlerin yüce Meclisimizce belirlenmesi amacıyla
Anayasanın 98'inci İç Tüzük’ün 104 ve 105'inci maddeleri gereğince Meclis
Araştırması açılmasını arz ederiz. 03.02.2010
1) Hulusi Güvel (Adana)
2) Ali Rıza Öztürk (Mersin)
3) Şevket Köse (Adıyaman)
4) Ali Arslan (Muğla)
5) Turgut Dibek (Kırklareli)
6) Necla Arat (İstanbul)
7) Gürol Ergin (Muğla)
8) Selçuk Ayhan (İzmir)
9) Gökhan Durgun (Hatay)
10) Sacid Yıldız (İstanbul)
11) Canan Arıtman (İzmir)
12) Bilgin Paçarız (Edirne)
13) Rasim Çakır (Edirne)
14) Durdu Özbolat (Kahramanmaraş)
15) Fevzi Topuz (Muğla)
16) Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
17) Ali Rıza Ertemür (Denizli)
18) Ahmet Küçük (Çanakkale)
19) Mehmet Ali Özpolat (İstanbul)
20) Mevlüt Coşkuner (Isparta)
21) Ensar Öğüt (Ardahan)
22) Enis Tütüncü (Tekirdağ)
23) Ali Koçal (Zonguldak)
24) Muhammet Rıza Yalçınkaya (Bartın)
25) Atila Emek (Antalya)
26) Akif Ekici (Gaziantep)
27) Bülent Baratalı (İzmir)
Gerekçe:
Ülkemizin Akdeniz
kıyısındaki en önemli ve büyük sulak alanının bulunduğu Çukurova Deltası'nda
Tuzla Gölü, Akyatan, Ağyatan ve Yumurtalık Lagünleri
olmak üzere uluslararası öneme sahip dört sulak alan eko sistemi bulunmaktadır.
Bu eko sistemlerden Yumurtalık Lagünü ve Akyatan
Lagünü ülkemizin taraf olduğu "Sulak Alanların Korunması Sözleşmesi"
kapsamında RAMSAR alanı ilan edilmiştir.
Yumurtalık Lagünü
Her iki Lagün de
kuşların göç yolu üzerinde bulunmalarından dolayı değişik türden çok kalabalık
kuş gruplarına beslenme ve konaklama sağlamakta, sulak alanlarda kışlayan ve
göç eden kuş türleri açısından yaşamsal önem taşımaktadır.
Ancak doğal yaşam
açısından bu denli önemli olan lagünlerin korunmasında sorunlar yaşanmaktadır.
Bu lagünlerin içinde ve çevresinde ilkbahar ve yaz döneminde yapılan yoğun
tarımsal faaliyetlerden kaynaklanan toprak ve su kirlenmesi gözlenmektedir.
Lagünler etrafındaki doğal habitat tarım amaçlı kulanım için tahrip edilmekte,
sulak alanların su kalitesinde bozulmalara yol açan uygulamalar yapılmaktadır.
Lagünler içinde ve çevresindeki alanlar otlak amaçlı kullanılmaktadır.
Yumurtalık
körfezinde BOTAŞ tesisleri, Termik Santral ve Bakü-Tiflis-Ceyhan boru hattı
gibi birçok tesisle birlikte yoğun bir endüstrileşme süreci yaşanmaktadır.
Bütün bu tesislerin işletmeye alınmasıyla körfezdeki kirliliğin çok daha üst
seviyelere çıkması beklenmektedir. Özellikle Bakü-Ceyhan-Tiflis Boru Hattı
Termik Santrali deniz suyunun ısınmasına neden olmakta, ısınan deniz suyu lagün
ve çevresi gibi sığ bölgelerde daha da ısınarak çok hızlı bir biçimde
buharlaşmaktadır. Bu durum çevrede kurulan barajlar ve açılan su kuyuları
nedeniyle lagünlere girişi azalmış olan tatlı suyun buharlaşarak ortamdan
uzaklaşmasına neden olmaktadır. Sonuç olarak bölgedeki tuzlanma hızla
artmaktadır. Tuzluluğun artması balık sayısı başta olmak üzere lagünlerdeki
yaşam zincirini çok olumsuz etkilemektedir.
Sulak alanlardaki
su kalitesini olumsuz etkileyen bu faktörler nedeniyle gerek sulak alan miktarı
gerekse bu sulak alanlara bağlı yaşayan flora ve fauna
giderek azalma eğilimi göstermektedir.
Yaşanan bu
olumsuzluklar yalnızca Çukurova Deltasında yer alan sulak alanlar için geçerli
değildir. Ülkemizin sulak alanların korunması ve geliştirilmesi açısından
başarılı olduğunu söylemek mümkün değildir. Bu konularda duyarlılığa sahip
Doğal Hayatı Koruma Vakfı, TEMA, Çevre Koruma Vakfı gibi sivil toplum kuruluşlarının
öncülüğü ve katkısı ile birtakım koruma çalışmaları yapılmakla beraber yetersiz
kalınmaktadır. Asıl aktör olması gereken Devlet bu konuya yeterince duyarlılık
göstermemektedir.
Bu nedenlerle
Yumurtalık ve Akyatan Lagünlerinin korunması
konusunda yaşanan sorunların saptanması ve alınacak tedbirlerin yüce
Meclisimizce tespiti amacıyla bir Meclis Araştırması açılmasının yerinde
olacağı kanısını taşımaktayız.
4.- Kırklareli Milletvekili Turgut Dibek ve 26
milletvekilinin, TRT’nin özerkliği konusundaki iddiaların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/606)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Türkiye
Radyo-Televizyon Kurumu (TRT), 12 televizyon kanalı; 6 ulusal, 6 bölgesel, 1 yerel,
2 uluslararası radyo; trt.net.tr ve trt-world.com üzerinden 30 dilde
yayın, teleteks yayını ve radyo-televizyon dergisi ile kamu hizmeti yapması
gereken bir kurumdur.
Anayasamızın 133.
Maddesinin son fıkrasına göre "Devletçe kamu tüzelkişiliği olarak kurulan
tek radyo ve televizyon kurumu ile kamu tüzelkişilerden yardım gören haber
ajanslarının özerkliği ve yayınlarının tarafsızlığı esastır" ifadesi yer
almaktadır. Ayrıca 2954 sayılı Türkiye Radyo ve Televizyon Kanununun 1.
Maddesinde de Anayasamızdaki düzenlemeye paralel olarak TRT'nin özerkliği ve
tarafsızlığı hüküm altına alınmıştır.
Vatandaşın
elektrik faturaları üzerinden aldığı pay ile yayın yapan TRT, 2002 yılından
beri özerkliği tartışmalı bir kurum hâline gelmiştir.
Gazeteciler.com'dan Hacer Alkan’ın incelemesine göre, her
gün yapılan uygulamayla TRT 1'de gazete okuma sıraları şöyledir: 1. sırada
Zaman Gazetesi, 2. sırada Posta Gazetesi, 3. sırada Hürriyet Gazetesi, 4.
sırada Sabah Gazetesi, 5. sırada Milliyet Gazetesi, 6. sırada Habertürk Gazetesi, 7. sırada Vatan Gazetesi, 8. sırada
Türkiye Gazetesi, 9. sırada Akşam Gazetesi, 10. sırada Takvim Gazetesi, 11.
sırada Güneş Gazetesi, 12.sırada Star Gazetesi, 13. sırada Yeni Şafak Gazetesi,
14. sırada Bugün Gazetesi, 15. sırada Vakit Gazetesi, 16. sırada Cumhuriyet
Gazetesi, 17. sırada Yeni Çağ Gazetesi, 18. sırada Taraf Gazetesi.
İlk 7 sırada tiraja göre bir sıralama yapan TRT, tiraja göre 8. sırada
yer alan İktidara muhalif haberleriyle bilinen Sözcü Gazetesine yer
vermemektedir. 14. sıradaki Bugün Gazetesi de tirajda Taraf
ve Vakit Gazetelerinden sonra olmasına rağmen, önce okunmaktadır. Milli Gazete,
Tercüman, Birgün, Radikal, Dünya, Evrensel, Ortadoğu,
Referans ve Yeni Asya Gazeteleri ise hiç okunmamaktadır.
Son olarak, odatv.com sitesinin haberine göre, Bulgaristan Başbakanı
ile canlı yayınlanan basın toplantısı düzenleyen Başbakan Erdoğan bir kâğıda
yazdığı notu yetkililerden birine uzatmıştır. Yetkili hemen koşup üzerinde
"Bana doğalgaz zammını sorsunlar" yazan notu alıp, TRT muhabirine
iletmiştir. TRT muhabiri soruyu sormuştur.
Başbakanın
talimat sorularını sormak zorunda olan TRT muhabiri, TRT 1'de gazeteleri
okurken hükümete muhalif haberler veren gazeteyi okuyamayan TRT spikeri, TRT
tartışma programlarında hükümete yakın olduğu bilinen gazetecilere yer
verilmesi gibi durumlar TRT'nin özerkliğinden söz edilemeyeceğinin kanıtı
olarak ortaya çıkmaktadır. TRT'nin özerkliğinin engellenmesi, Anayasamıza ve
2954 sayılı Radyo ve Televizyon Kanunu'na aykırıdır.
TRT'nin
özerkliğinin önündeki engellerin tespiti, ortaya çıkarılması ve çözümlenmesi
amacı ile Anayasamızın 98. maddesi, İçtüzüğümüzün 104. ve 105. maddeleri
gereğince bir Araştırma Komisyonu kurularak konunun tüm boyutlarıyla
araştırılmasını saygılarımızla arz ederiz.
1) Turgut Dibek (Kırklareli)
2) Şevket Köse (Adıyaman)
3) Ali Arslan (Muğla)
4) Selçuk Ayhan (İzmir)
5) Hulusi Güvel (Adana)
6) Necla Arat (İstanbul)
7) Gürol Ergin (Muğla)
8) Gökhan Durgun (Hatay)
9) Sacid Yıldız (İstanbul)
10) Canan Arıtman (İzmir)
11) Bilgin Paçarız (Edirne)
12) Rasim Çakır (Edirne)
13) Durdu Özbolat (Kahramanmaraş)
14) Fevzi Topuz (Muğla)
15) Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
16) Ali Rıza Ertemür (Denizli)
17) Ahmet Küçük (Çanakkale)
18) Ali Rıza Öztürk (Mersin)
19) Mehmet Ali Özpolat (İstanbul)
20) Mevlüt Coşkuner (Isparta)
21) Ensar Öğüt (Ardahan)
22) Enis Tütüncü (Tekirdağ)
23) Ali Koçal (Zonguldak)
24) Muhammet Rıza Yalçınkaya (Bartın)
25) Atila Emek (Antalya)
26) Akif Ekici (Gaziantep)
27) Bülent Baratalı (İzmir)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler
gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki
görüşmeler sırası geldiğinde yapılacaktır.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığının bir tezkeresi vardır, okutup oylarınıza sunacağım.
Buyurun.
A) Tezkereler
(Devam)
4.- TBMM Dışişleri Komisyonu
Başkanı Hasan Murat Mercan’ın, beraberinde bir Parlamento heyetiyle Amerika
Birleşik Devletleri Temsilciler Meclisinde 27 Şubat-6 Mart 2010 tarihleri
arasında gündeme gelmesi beklenen “1915 Olayları” ile ilgili, yetkili makamlarla
temaslarda bulunmak ve tasarının gündeme gelmemesini sağlamaya çalışmak üzere
Amerika Birleşik Devletleri’ne ziyaret gerçekleştirmelerine ilişkin Başkanlık
tezkeresi (3/1119)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Genel Kuruluna
TBMM Dışişleri Komisyonu Başkanı Sayın Murat Mercan’ın beraberinde
bir parlamento heyetiyle 27 Şubat-6 Mart 2010 tarihleri arasında Amerika
Birleşik Devletleri Temsilciler Meclisi’nde gündeme gelmesi beklenen "1915
Olayları" ile ilgili yetkili makamlarla temaslarda bulunmak ve tasarının
gündeme gelmemesini sağlamaya çalışmak üzere Amerika Birleşik Devletleri’ne
ziyaret gerçekleştirmeleri TBMM Başkanlık Divanı'nın 25 Şubat 2010 tarih ve 65
sayılı Kararı ile önerilmiştir.
Sözkonusu heyetin ABD'yi
ziyareti, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi
Hakkında 3620 sayılı Kanun’un 10. Maddesi gereğince Genel Kurul'un tasviplerine
sunulur.
Mehmet
Ali Şahin
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
H. TAYFUN İÇLİ
(Eskişehir) – Karar yeter sayısı istiyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN – Karar
yeter sayısı istiyorsunuz.
Evet, tezkereyi
oylarınıza sunup karar yeter sayısını arayacağım.
Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime on
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 13.49
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.03
BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Fatih METİN (Bolu), Gülşen ORHAN (Van)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 69’uncu Birleşiminin İkinci
Oturumunu açıyorum.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığı tezkeresinin oylamasında karar yeter sayısı
bulunamamıştı.
Şimdi tezkereyi
tekrar oylarınıza arz edeceğim ve karar yeter sayısını arayacağım.
Tezkereyi kabul
edenler…
Arkadaşlar,
arkadaşlarımız arasında ihtilaf var, elektronik cihazla yapacağım.
Üç dakika süre
veriyorum ve oylama işlemini başlatıyorum.
Saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım, Amerika’ya Ermeni Tasarısı’yla ilgili olarak Türkiye
Büyük Millet Meclisinden gitmiş olan bir heyetin yaptığı çalışmalarla ilgili
olarak gönderilen heyetin oylamasıdır. Arkadaşlarımız ifade etmişti, onu tekrar
açıklama olarak bilgilerinize arz ediyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, tezkere kabul edilmiştir, karar yeter sayısı vardır.
Gündemin “Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz.
1’inci sırada yer
alan, Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
VI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri
1.- Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu
(1/324) (S. Sayısı: 96)
BAŞKAN –
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2’nci sırada yer
alan, Türk Borçlar Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
2.- Türk Borçlar Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu
(1/499) (S. Sayısı: 321)
BAŞKAN –
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
3’üncü sırada yer
alan, Milletlerarası Para Fonu ile Milletlerarası İmar ve Kalkınma Bankasına
Katılmak İçin Hükümete Yetki Verilmesine Dair Kanuna Ek Milletlerarası Para
Fonu Ana Sözleşmesinde Değişiklik Yapılmasına İlişkin Belgelerin Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun
görüşmelerine başlayacağız.
3.- Milletlerarası Para Fonu ile Milletlerarası İmar ve
Kalkınma Bankasına Katılmak İçin Hükümete Yetki Verilmesine Dair Kanuna Ek
Milletlerarası Para Fonu Ana Sözleşmesinde Değişiklik Yapılmasına İlişkin
Belgelerin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/761) (S. Sayısı: 458)
BAŞKAN –
Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Tacidar Seyhan…
Sayın
milletvekilleri, birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 14.09
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 14.21
BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Fatih METİN (Bolu), Gülşen ORHAN (Van)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 69’uncu Birleşiminin Üçüncü Oturumunu
açıyorum.
458 sıra sayılı
Tasarı’nın görüşmelerine başlayacağız.
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Sayın Başkan, bundan sonra Hükûmet ve
Komisyon hangi kanunda oturacağını bilerek oraya otursun. Böyle şey olur mu?
BAŞKAN – 4’üncü
sırada yer alan, Milletlerarası İmar ve Kalkınma Bankasının Ana Sözleşmesinde
Değişikliğin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.
4.- Milletlerarası İmar ve Kalkınma Bankasının Ana
Sözleşmesinde Değişikliğin Onaylanma-sının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/786) (S. Sayısı: 460)
BAŞKAN –
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
5’inci sırada yer
alan, Avusturya Cumhuriyeti, Bulgaristan Cumhuriyeti, Macaristan Cumhuriyeti,
Romanya ve Türkiye Cumhuriyeti Arasında Nabucco
Projesi Hakkında Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair
Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine
başlayacağız.
5.- Avusturya Cumhuriyeti, Bulgaristan Cumhuriyeti,
Macaristan Cumhuriyeti, Romanya ve Türkiye Cumhuriyeti Arasında Nabucco Projesi Hakkında Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/783) (S.
Sayısı: 447) (x)
BAŞKAN - Sayın
Komisyon? Burada.
Sayın Hükûmet? Burada.
Komisyon raporu
447 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının
üzerinde: Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Tacidar
Seyhan, Adana; Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Mehmet Günal, Antalya milletvekilleri.
Şahısları adına:
Afif Demirkıran, Siirt; Bayram Ali Bayramoğlu, Rize milletvekilleri…
İlk söz
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Adana Milletvekili Tacidar
Seyhan’a aittir.
Sayın Seyhan,
buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
TACİDAR SEYHAN (Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım;
Avusturya, Bulgaristan, Macaristan, Romanya, Türkiye ve Almanya’nın RWE
firmaları tarafından imzalanan uluslararası Nabucco
sözleşmesinin onaylanmasına ilişkin anlaşmanın Mecliste görüşmelerine
başlıyoruz. Ben de Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz aldım, hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle değerli
arkadaşlar, Nabucco Türkiye’de çok konuşuldu. Nabucco’nun genel formatına çok doğru bakmak lazım, doğru
yaklaşmak lazım. Biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak Türkiye’nin bir enerji
koridoru olmasından yanayız. Türkiye’nin hem bir Nabucco’ya
ihtiyacı var hem de bunun dışında o geçiş yollarında daha stratejik olarak
Türkiye’yi sadece doğudan batıya değil kuzeyden güneye bağlayan boru hatlarına
da ihtiyacı var. Bunun yapılması konusunda hepimiz, iktidar, muhalefet demeden
el birliği içerisinde olmalıyız. Bu amenna, tamam, olması
gereken şey. Ancak, burada anlatmak istediğimiz şudur: Bu anlaşmalar
yapılırken hükûmetlerin ve anlaşmayı yapan ülkelerin
stratejik duruşları ve siyasi duruşlarının da anlaşmalar üzerinde yoğun bir
etkisi vardır.
Bakın arkadaşlar,
önce Nabucco’ya bir bir
bakalım, diğerlerine de bakacağız. Nabucco nereden
başlıyor? Gürcistan’dan alıyor bir girişini, bir girişini İran’dan alıyor, bu
ülkeleri geçerek Avrupa’ya kadar uzanıyor. Peki, bu bölüm neresi arkadaşlar?
3.300 kilometrelik tüketicilerin bölümü yani tedarikçilerin bölümü. Ancak bir
anlaşmanın iki kısmı vardır; biri tedarikçiler, biri satıcılar. Peki,
anlaşmanın satıcılar kısmı nerede? Yok. Yani şimdi biz Türkiye Büyük Millet
Meclisinde kaynağı olmayan bir projeyi konuşuyoruz. Böyle bir proje olur mu?
Olabilir tabii ki ama siyasi olarak hedeflerinizi de doğru koymalısınız. Hangi
ülkeyle stratejik olarak iş birliğine gireceğinizi ve buradaki kaynak miktarını
belirlemek zorundasınız. Nabucco’nun şimdiki mesafesi
3.300, taşıma kapasitesi 31 milyar metreküp. Bunu da çok abartmaya gerek yok.
Bu, Türkiye’nin kullandığı doğal gazın yarısından biraz fazla, çok büyük bir
miktar değil. Bu, yükseltilebilir mi? Hayır çünkü karadan 56 inçlik bir borudan
geçtiği için 31 milyar metreküpün üstünde bir taşıma kapasitesinin olması
mümkün değil.
Değerli
arkadaşlar, burada kritik nokta şudur: Avrupa’nın gaza ihtiyacı var. Biz bunu
stratejik olarak kullanmalıyız ama bizim de gaza ihtiyacımız var. Bizim ısrarla
üzerinde durduğumuz şey, bu bölgede Türkiye’nin fiziki durumunun Avrupa
tarafından doğru algılanmasıdır. Biz, fiziki konumumuz nedeniyle anlaşmalara
ağırlığımızı koymak zorundayız arkadaşlar. Eğer biz sadece kendimizi bir
transit geçiş yolu olarak görürsek -ki Avrupa’nın yapmak istediği bu,
Türkiye’yi sadece bir transit geçiş yolu gibi göstermek- Türkiye kaybeder çünkü
bizim için bu projeler transit geçiş yolu olmaktan çok stratejik üstünlük
sağlayacak ticaret anlaşmaları şeklinde yönlendirilmelidir. Bu böyle değilse
neden bizim bu çerçevede amacımız olsun ki.
Bir diğer
stratejik konum şu: Avrupa’nın, bu Nabucco 4’üncü
büyük stratejik arteri. Üç tanesini Ukrayna üzerinden Rusya’dan alıyor.
Rusya’dan aldığı üç artere alternatif başka arter geçirebilecek yeri yok. Tek
yer Türkiye. Denizden de alsa Türkiye’yi kullanacak, karadan da alsa Türkiye’yi
kullanacak. Ee, neden biz bu stratejik üstünlüğümüzü
kullanmıyoruz?
Projede kullandık
mı? Ben kullandığımızı düşünmüyorum. Projeye girelim ama üstünlüğümüzü
koruyalım. Bakın beş ülkeydi, RWE Almanya’dan katılınca altı ülke oldu. Altı
ülkede bizim hissemiz şimdi 16,6. Fransa da girmek istiyor. Düşecek. Yarın
İtalya da girmek isterse biraz daha düşecek ve dolayısıyla, Sayın Bakan
defalarca tekrarlıyor, bu projenin bizdeki mesafesi 2 bin kilometre yani
3.300’ün 2 bini bizden geçiyor. Tamam, güzel. O zaman 2 bini bizden geçiyorsa
ve bizden başka geçiş yapacak bir ülke yoksa, projenin
ağırlığı, hükmü, ticari menfaati benim ülkemin üzerine olmalıdır. Bunun adını
böyle koymak lazım.
Peki, öyle mi?
Ona da bakalım, öyle mi? Değerli arkadaşlar, arkadaşlar “Geliştirdik.”
diyorlar. Proje ilk yapıldığında Türkiye’den bir çıkış veriliyordu. O da
Türkiye’nin kuzeybatısından, Trakya’dan çıkış veriliyor. Eğer Ankara’ya tekrar
biz projeden gaz almak istersek yeni bir hat çekmemiz gerekiyordu. Biz orayı
atladık ama şimdi yeni hazırlıklar yapıyorlar arkadaşlar. Bunu görmüşler.
Memnuniyet duyuyorum. Ama daha kısa mesafedeki Romanya kafadan iki çıkışı
koymuş. Kaldı ki bunlar içerisinde, arkadaşlar,
İkinci eleştirim
şu: Siz, madem alıcılar belli değil, projeye bakıyorsunuz. Arkadaşlar, nereden
alacağımız belli değil. Bakın, taşıma mesafeniz belli değil. Çünkü,
eğer İran’dan alacak olursanız bunu, 1.800 ila 2 bin kilometre arasında boru
hattı yapmanız lazım. Katar’dan alacaksanız -Katar konuşuluyor- 1.700-1.800
aşağı yukarı. Nereden geçirecekleri belli olmaz, onun için
Şimdi, durum
böyleyken, kâr-zarar, Türkiye’ye menfaat hesabını neye göre yaptınız? Tamam,
güzel, bunu kutlayalım ama bunu yaparken de henüz bunların olmadığını, tespit
edilemediğini ve getirdiniz bir yere, Horasan’a hub
koydunuz. Niye Horasan’a koydunuz? Gürcistan, Azerbaycan, İran’dan besleme
yeterli miydi? Siz emin misiniz gazın oradan geleceğinden? Horasan’da birleşme
noktası yaparsanız “Mısır’dan gaz alacağız” diyorsunuz, o zaman Mısır’dan
alacağınız gazı önce Horasan’a götürüp bağlayıp, oradan geri mi
döndüreceksiniz? Akılcı bir hub niye planlamadınız?
Şimdi, arkadaşlar onu da planlıyorlar.
Ben rica
ediyorum, önerim de var: Bir kere, eğer Türkiye’nin bir hub
olmasını istiyorsanız, şu stratejik olarak gaz alabileceğiniz ülkeleri doğru
tetkik edin, birlikte edelim, getirin, bu Gürcistan-İran sınırından çatal
girişi bırakalım, farklı bir giriş arayalım. Çünkü görünüyor ki bu proje daha
çok İran ve Irak’tan beslenmeye mahkûm. O zaman oradaki giriş, son derece
yanlış. Eğer Irak’tan beslenecekse, sonuçta Mısır’ı ekleyecekseniz, projede
“Türkiye’de hub olacak” diyorsanız, hub’ın konulacağı yer, birleşme noktasını da Ahiboz’a çekmek zorundasınız.
Diğer konulara da
değinmek istiyorum değerli arkadaşlar. Bakın, bir şey daha var. Bu proje için
firmalar talep topluyor yani üye ülkeler. Henüz hiç talep toplayamadılar. Böyle
bir gerçekle karşı karşıyayız. Burada kritik nokta Ukrayna dışında bir geçiş
yolu hazırlanması ise, Türkiye bunu hakikaten şu anda Nabucco’yla
doğru kullanıyor çünkü karasal geçişi. Burada ikinci yapması
gereken de şudur: Mademki bu ülkede 2 bin kilometre benden geçiyor, mademki
fiziki üstünlüğüm var, keşke o projenin içerisine ben 31 milyar metreküplük
doğal gazın en azından yüzde 10’unu ikili ticaret anlaşmalarıyla geçirme
hakkını koyabilmiş olsaydım işte o zaman ben bakanın elini sıkardım -Sayın
Yıldız için söylemiyorum, bu proje gerilerden geliyor, herkes görevini yapıyor-
her kim yapıyorsa. Bunu koyabilseydiniz işte o zaman fiziki
üstünlüğünüzü kullanırdınız, o zaman 2 bin kilometrenin anlamı olurdu, o zaman
bölgede geçiş yapılabilecek tek ülke olduğunuzu anlatabilirdiniz ama şimdi
anlatamazsınız. Bütün üstünlük bende, mesafe bende, ülkemi vereceğim, herkesle
aynı koşullara sahip olacağım!
Kaldı ki bir
büyük hata daha yapıldı. Maalesef, Türkiye transit ticaret merkezi gibi
görülüyor ama bildiğiniz gibi, uluslararası charter
anlaşmasına, enerji charter’ına imza attık, Türkiye Büyük Millet Meclisinden de
geçti. Gaz ihtiyacına karşın Avrupa bu gazını bir şekilde bir yerlerden almak
istiyor. Biz ne yaptık biliyor musunuz? Avrupa müktesebatını bu sözleşmede
olduğu gibi kabul ettik ama Avrupa Birliği üyesi değiliz. Olacak iş mi
arkadaşlar? Hani stratejik üstünlüğümüz? “Ee, biz yapalım,
nasılsa gireceğiz…” Siz projenin ne zaman gerçekleşeceğini biliyor musunuz?
Anlaşma olmazsa ne olacak? Bazı arkadaşların farklı görüşleri var, diyorlar ki:
“Hayır, bu anlaşmada ilgili maddeyi imzalamak, anlaşmayı imzalamak,
uluslararası düzeyde geçiş hakkından imtina etmek anlamına gelmez.” Doğru,
şimdi gelmez ama dün ilgili bürokrat arkadaşlarımla da konuştum, ilgili
anlaşmada, 3.3’te “Directive
2003/55/EC” maddesi. Burası, arkadaşlar, uluslararası transit taşımacılığı
öngörüyor, transit taşımacılığın maddelerini belirliyor; ilkelerini,
gruplarını, yapısal özelliğini belirliyor.
Şimdi, İsviçre bu
uluslararası taşımacılık maddesine doğal gazı ve petrolü de eklemek istiyor.
Eklediği zaman işimiz bitti. Biz artık transit geçiş hakkını Avrupa’ya vermiş oluyoruz.
Transit geçiş hakkınızdan dolayı 1 lira talep edemezsiniz.
“Ama bu anlaşma
daha imzalanmadı ki…” ya da “Bu iş olmadı ki…” Eğer siz sözleşmenize bu maddeyi
koyamıyorsanız ve Avrupa’da insanların bu maddeyi onaylamasına engel olacak bir
yaptırım gücünüz yoksa yine eksik yapmışsınızdır. Bu tehdidin var olması bile
Türkiye açısından büyük bir üzüntü kaynağıdır değerli arkadaşlarım.
Bir yandan da bu
gaz meselesine değinmek istiyorum. Güney Akım çıktığında da kıyamet koptu, “Hem
onu yaparız hem onu yaparız, gaz var.” dediler ama Sayın Bakanın bildiği gibi,
bu geçiş noktalarında ciddi sıkıntı var. “Türkmenistan gazını alacağız.”
diyorlar. Trans-Hazar geçişi problemli, hâlâ mahkemede, ülkeler arasında
problem var.
Elbette
varsayımlara, projelere göre anlaşmalar imzalanır, ama siz kaynak gelmiş gibi,
sistem oturmuş gibi ve her şey yolunda gibi sunuş yaparsanız, projenin
sahipleri de yerlerinden hareket etmezlerse, ülkeler sorumluluk almazlarsa
çocuk böyle prematüre olur. Bu iş şimdi prematüre arkadaşlar, küçücük, köşede
duruyor. Bunu üstlenen, sırtına alan kimse var mı? Hayır.
Hep korkumuz şuydu:
Ya bu Nabucco ile Güney Akım çakışırsa ikisi de olmaz
mı? Burada Güney Akım’da birkaç şey söylemek istiyorum: Güney Akım’ın oluru
yok. Nedeni şu: Rusya’nın elinde gaz yok. 31 milyar metreküplük bir gaza
ihtiyacı var, en az Nabucco kadar. Ancak Güney Akım’ın
yapılabilmesi için deniz altından bin kilometrelik hattın döşenmesi lazım. Eğer
16 milyar metreküp bulursa fizibl olmaz, mutlaka 31 milyar metreküpü bulacak ki deniz
altından bin kilometrelik hat döşeme riskini alabilsin. Şu anda o gaz yok.
Bakın, biz 16 milyar metreküpü aşağı yukarı Mavi Akım’dan çekmeyi taahhüt
etmişiz, çekiyoruz diye hesap edelim, ama bizim deniz altına, Karadeniz’e
verdiğimiz mesafe
Kalan süremde
birkaç hususa daha değinmek istiyorum.
Arkadaşlar, hadi Nabucco’yu yaptınız, peki, bu Nabucco’nun
yüzde 50’sini üye ülkeler aralarında paylaşacaklar yani ihtiyaçlarına göre,
diğer yüzde 50’sini de isteyen şirketlere satacaklar. Bir de şunu anlatayım:
Böyle bir proje dünyada yok arkadaşlar yani Nabucco’nun
bir benzeri proje yok. Nabucco, yapıcısı ve
işletmecisi kendi olan bir firma, beş katılımcısı var, bir de Alman RWE, altı;
bunlar gazı getirecekler, yüzde 50’sini ülkelerinde kullandıracaklar, yüzde
50’sini de, gaz bulan, oradan geçirmek isteyen insanlara boru hattını
kullandırıp oradan para kazanacaklar. Böyle bir konsorsiyum,
böyle bir yapı dünyanın hiçbir yerinde yok, yeni bir yapı. Pekâlâ, güzel, bir
kenara koyalım. Ancak bu yüzde 50’nin içinden biz Türkiye'de pay alacağımız
zaman kim alacak, BOTAŞ mı özel firmalar mı? İkisi de alamaz. BOTAŞ alamaz
çünkü ben bu kürsüden beş yıl önce “BOTAŞ’ın elini kolunu bağlamayın, yüzde
20’nin altına inmeden ithalat yapamaz kanununu geçirmeyin.” diye rica ettim,
siz geçirdiniz, şimdi benim söylediğime muhtaç oldunuz. Geleceksiniz, burada, o
maddeyi aslanlar gibi kaldıracaksınız bu işi yapabilmek için. Türkiye’nin de
elini kolunu bağladınız, veremezsiniz. Daha ortada kanun yok, kanunun kapsamı
içerisinde yer alan bir anlaşma imzaladınız. Onun için, anlaşmanın ticari
nitelikleri 46-46’ya uygun değildir arkadaşlar, kanunsuzdur. Siz, kanununuzu
hazırlamadan o kanunda birtakım haklar öngören anlaşmayı imzalayamazsınız.
Böyle bir şey olabilir mi? Ne güne duruyorsunuz? Nabucco,
hani böyle üç ay önce gelmiş olsa anlarım, on yıldır konuşulan proje. Bugüne
kadar oturacaksınız… Şimdi, eminim, kalkıp diyeceklerdir ki “Biz bu konuda
hazırlık yapıyoruz, bu hazırlık sonucunda biz bu ilgili yasalardaki
eksiklikleri kapatacağız.” Arkadaşlar, yasalarınızı çıkarın, uluslararası
anlaşmalara da ona göre oturun.
Bir diğeri:
Şimdi, bu projeler bir yerden onaylanmayacak mı? Ruhsat almayacak mısınız?
Lisans almayacak mısınız? Alacaksınız. Ama Nabucco
Projesi’ndeki lisans yapılanması Enerji Piyasası Düzenleme Kurulunun
kanunlarına aykırı. Bu nedenle EPDK’ya yönelik
birtakım değişiklikleri de yapmak lazım.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Seyhan, konuşmanızı tamamlar mısınız.
Buyurun efendim.
TACİDAR SEYHAN
(Devamla)- Tamamlıyorum Sayın Başkan.
Siz bunları
yapmayacaksınız ama “Biz Nabucco’yla Avrupa’yı
fethettik.” diyeceksiniz; birlikte fethedelim, Samsun-Ceyhan’ı da yapalım, Nabucco’yu da yapalım, doğru yapalım. Türkiye’yi bir hub merkezi hâline getirelim. Kerkük-Yumurtalık’ı tam
kapasite çalıştıralım. BTC’nin yanına ikinci hat düşünülüyor,
onu yapalım. Irak’tan ikinci hat düşünülüyor, onu yapalım ama Türkiye’yi merkez
yaparken Türk kanunlarının üzerinde anlaşmalar yapmayalım. Önce yasal olarak
kendimizi düzenleyelim, kendi elimizi, ayağımızı bağlamayalım. Yani, değerli
arkadaşlar, zincirle maraton koşulmaz; hem “Maraton koşacağız” diyorsunuz hem
ayağınıza zincir bağlıyorsunuz, böyle şey olmaz.
Anlaşmanın
hayırlı olmasını diliyorum. Cumhuriyet Halk Partisi olarak anlaşmanın
onaylanmasına destek vereceğimizi bildiriyor, hepinize saygılar ve sevgiler
sunuyorum. (CHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın
Seyhan, teşekkür ederim.
Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına Antalya Milletvekili Mehmet Günal.
(MHP sıralarından alkışlar)
Buyurun efendim.
MHP GRUBU ADINA
MEHMET GÜNAL (Antalya) – Teşekkürler Sayın Başkan.
Değerli
milletvekilleri, Avusturya Cumhuriyeti, Bulgaristan Cumhuriyeti, Macaristan
Cumhuriyeti, Romanya ve Türkiye Cumhuriyeti Arasında Nabucco
Projesi Hakkında Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı hakkında Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum.
Hepinizi ve yüce Türk milletini saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlarım, öncelikle “Nabucco” isminin nereden
geldiğiyle başlayacağım ki sonunda tekrar oraya döneceğim. Yapılan bazı
röportajlarda, o zamanki bürokratlarımız otururken, İtalyan besteci Verdi’nin “Nabucco Operası”nın dinlendiğini, dolayısıyla o anda
akıllarına gelmiş –hani böyle bir proje oluştururken oturup düşünülür ya- bir
anda “’Nabucco’ adını verelim.” demişler. Şimdi, “Nabucco” ismi bizim çok eski tarih kitaplarında vardı “Nabukadnezar” diye, Babil
Krallığı’nda, aslında, onun kısaltılması. “Nabukodonosor”
diye söylüyorlar, İngilizcesiyle de “Nabukadnezar”
diye bizim de Türkçeye çevirdiğimiz bir isim. Zaman zaman
eski tarih kitaplarında vardı, şimdisini bilmiyorum. Artı, bir de bizim popüler
kültür arasında çok fazla tartışılan, seyredilen “Matrix”
filmi vardı, hatırlarsınız. Onun içerisinde de yine filmin kahramanının
-genelde serinin tamamında var ama- ustası tarafından bu özel ortamda
yetiştirildiği geminin ismi olarak yani kötülüklerle, şeytanlarla, virüslerle,
kötü makinelerle, insanlığı yok etmeye çalışanlarla mücadelesinin bir simgesi
olarak ortaya konulmuş bir isim. Öncelikle buraya geldim ki sonra buraya
biterken döneceğim. Başında size kısaca ismini söyleyeyim istedim.
Değerli
arkadaşlar, kanun tasarısına ilişkin gerekçeye baktığımız zaman, burada aslında
ipucu veriyor ama söylenen bir iki şeye değineceğim konu çok derin olduğu için:
“Türkiye'nin fiziki enerji merkezi rolünü ortaya çıkaracak. Aynı zamanda,
ileriye yönelik fiziki ve ticari enerji merkezi olma hedefimize büyük katkı
sağlayacaktır. Diğer taraftan, Hazar ve Orta Doğu bölgesinin yıllardır
yürüttüğü Avrupa enerji pazarına açılım hedefleri, bahse konu ülkelerin ve
Avrupa’nın enerji şebekelerinin Türkiye üzerinden açılacak dördüncü ana arter
ile birbirine bağlanması, dolayısıyla karşılıklı ticaretin geliştirilmesi
yoluyla hayata geçirilmiş olacaktır.”
Şimdi, değerli
arkadaşlar, buraya baktığım zaman ve bu anlaşma metnine, bunun nasıl olacağını
ben göremiyorum. Burada sadece bir niyet anlaşması var. Uzun süre beklemiş,
şirket kuruluyor, daha önce de benzer bir şirket bunun araştırılması için
kurulmuştu, sonra uluslararası şirkete dönüştürülmüş. Böyle bir şeye baktığım
zaman bu amacın olması için, gerçi ipucunu veriyor “prensipleri tesis
etmektedir” diye söylüyor, herhangi bir şey, somut bir şey yapılmadığını
belirtiyor ama ben medyada yer alan, özellikle yandaş medyada yer alan
haberlere bakınca Türkiye'nin bütün enerji arz güvenliği sorunu bu projeyle
çözülüyormuş gibi görüyorum. Sayın Bakanın, sayın bürokratların anlattığına
bakınca sanki bütün enerji meselesi çözülmüş gibi görünüyor. Ama,
anlaşmanın hiçbir yerinde, Türkiye'nin lehine olacak, ne enerji arz
güvenliğiyle ilgili ne alacağı gelirlerle ilgili ne daha önceki Bakanın ısrar
ettiği bizim alacağımız payla ilgili, satın alacağımız doğal gazla ilgili
hiçbir hüküm yok ve tam tersine, bütün yetkiler, Avusturya’da kurulu olacak
olan uluslararası şirkete bırakılıyor.
Şimdi, bunlara
bakınca bunun bir niyet anlaşması olmanın ötesinde bir hüküm içermediği ifade
ediliyor. Sadece hükûmetleri de işin içine koyarak
“Hadi biz bu işi verelim, sizler de destek olun.” diyor. Peki, Türkiye'nin
enerji arz güvenliğiyle ilgili bir şey var mı? Yok. Doğal gaz tedarikiyle
ilgili bir şey var mı? O da yok. Ne var? Güzel güzel,
böyle üzeri örtülmüş sözler var.
Şimdi, değerli
arkadaşlarım, bunu niçin söylüyorum? Çünkü, bu, AKP Hükûmetinin bir enerji politikasının ve enerji
stratejisinin olmadığını gösterir. Kendince var; benim söylediğim, millî bir
enerji stratejisi yani kendi yerli kaynaklarımıza ilişkin olarak onların
değerlendirilmesi, önümüzdeki sorunların giderilmesi.
Düşünün ki öyle bir
hâle geldik, şu anda bunu tartışmıyoruz. Neden tartışmıyoruz? Enerji Komisyonu
Başkanımız burada, Bakanımız burada. Bize önceki yılların tüketim projeksiyonlarını versinler. Eğer bu yıl kriz yaşanmasaydı,
ekonomide daralma olmasaydı ve normal şartlarda elektrik enerjisi talebimiz
devam etseydi Türkiye bir enerji açığıyla karşılaşacak mıydı, karşılaşmayacak
mıydı, onu bize birazdan bilgilendirir. Soru olarak da sormuş olayım.
Yani şu anda
sadece bu konjonktürel daralmadan dolayı,
talebimizdeki düşüşten dolayı sıkıntı yaşamıyoruz. Şimdi, bu anlaşmalar, evet,
önemlidir. Biz, Milliyetçi Hareket Partisi olarak, bu projelerin -ama- kendi
çıkarlarımıza uygun şekilde, kendi yerli kaynaklarımızı değerlendirecek
şekilde, uluslararası diğer şirketlerle de iş birliği içerisinde yapılmasına
taraftarız. Bizim söylediğimiz, “Bunun içerisinde öyle bir şey yok”, yani
“İçini dolduralım.” Neden o zaman daha önceki Sayın Bakan “yüzde 15, yüzde
O zaman, değerli
arkadaşlarım, bunların hepsinin bir bütünlük içerisinde ele alınması gerekir.
Onun için diyorum, burada bizim doğal gaz tedarikine ilişkin bir şey yok. Yani
dünyanın doğal gazdaki bir numaralı ülkesi olan Rusya’nın lideri gülüyor, bizim
yaptığımız anlaşmaya diyor ki: “İnsanlar isterlerse yerin altına boru hattı
döşeyebilirler, bizim bir itirazımız yok.” Bu ne demek? “Kardeşim sen daha
tedarikçiyi bulmamışsın, kimseyle anlaşmamışsın, burada bir doğal gaz anlaşması
imzalıyorsun.” Yani basına yansıdı, sizler de okudunuz, aynen bu cümleyi
söyledi, “Bizim ona bir itirazımız yok, isteyen yerin altına istediği kadar hat
döşeyebilir.” dedi. “İçini doldurmadıktan sonra ne işe yarar?” anlamında bir
şey söyledi.
E, peki, şimdi
bakıyoruz, en büyük doğal gaz tedarikçileri kim? Bu ülkelerle biz, kendi
-herhangi- anlaşmalarımızı belli bir noktaya getirebildik mi? Hayır, hâlâ
görüşmelerimiz devam ediyor. E, İran’la ilgili sıkıntı var. Amerika müsaade
etmiyor, siz de gidip anlaşamıyorsunuz şimdi. E, Irak’la zaten sıkıntı var. Son
aşamada o da işin içine sokulmaya çalışıldı ama bölgesel hükûmet
başka bir şey diyor, merkezî hükûmet başka bir şey
diyor. Peki kim gaz verecek bu boru hattına?
Dolayısıyla, burada, planlanmamış, sadece “dostlar alışverişte görsün” misali
imzalanan bir anlaşma söz konusu.
Ha, “Bu bir niyet
anlaşmasıdır, üzerine gideceğiz.” derseniz… Doğrudur ama içine koyduğumuz
hükümlerle bütün yetkileri Avusturya merkezine veriyoruz. O zaman biz şundan
vazgeçmiş oluyoruz… Yani, göz boyamayı bırakalım, o söylediğiniz gerekçedeki
“fiilî enerji merkezi olma” işi bizden çıkmış. Nereye gitmiş? Baumgarten’a. Yani,
Avusturya olmuş artık; doğal gazın merkezi, böylece, orası olmuş. Ceyhan’daki
beklentilerimiz, bir terminal olmanın ötesinde, bölgesel olarak bir enerji
piyasası olmak değil miydi? Öncelikle, bunların hepsini planlayan bir anlayışa
ihtiyacımız var.
Sayın Bakanım
burada. Kendisine bu bütçe sırasında sormuştum. Ondan önce de iki defa, 2007,
2008… Buraya çıkardım söylediklerimi, “Ne söylemişim?” diye. Önceki Bakanımız
sırasında sordum: “Bizim bir millî enerji stratejimiz var mı Sayın Bakanım?”
dedim. 2007’de yoktu. 2008’de, geldiğimizde konuştuk, yine sordum, dedi ki:
“Var.” “Hayır, yok.” dedim. Kendisi bana, elektrik işleriyle ilgili şirketin
altında bir strateji olduğunu söyledi, ben de onun özelleştirme stratejisi
olduğunu söyledim. Yani, bizim buradaki anlayışımız, işin özelleştirilmesi,
özel sektöre devredilmesi. Sonra ne olacak? Ondan sonra, bunun üzerine -iki
senedir söylüyordum, üçüncü sene bu defa- Sayın Yıldız da yeni Bakan oldu, hem
“Hayırlı olsun.” deyip hem sordum. Baktım, bir YPK kararı, DPT’nin hazırladığı,
bir Enerji Strateji Belgesi hazırlanmış. Tamamı ne kadar, biliyor musunuz
arkadaşlar? On sayfa, Resmî Gazete sayfasıyla. Yani, on sayfacık! Burada,
isteyen arkadaşlara gösterebilirim.
BAYRAM ÖZÇELİK
(Burdur) – Anayasalar bile az sayfa olur.
MEHMET GÜNAL
(Devamla) – Şu büyüklükte, bakın isterseniz. Yani, yazı büyüklüğü Resmî Gazete
sayfasıyla, aynen aldım.
İlginç şeyler
var. O da bir niyet belgesi, yani aynen şimdi anlaşmada olduğu gibi. Onun için,
dikkatinize sunuyorum. Strateji belgesi nedir? Yani, “strateji” deyince, on
sayfaya Türkiye'nin enerji stratejisini nasıl sığdırabilirsiniz değerli
arkadaşlar? Ben anlamakta zorluk çekiyorum.
AYHAN SEFER ÜSTÜN
(Sakarya) – Anlamazsın Hocam…
MEHMET GÜNAL
(Devamla) – Anlatıver sen bana.
Peki, oku:
Nükleer enerji, üç satır. Nükleer enerji, üç satır. Oku, oku…
AKİF AKKUŞ
(Mersin) – Okuması yok onun, okuması yok!
MEHMET GÜNAL
(Devamla) – Bak, doğal gaz, iki satır. Doğal gaz iki satır arkadaşlar. Enerji
Strateji Belgesi’nde doğal gaza ayırdığımız şey iki satır -isteyen arkadaşlara
dağıtayım biraz sonra- nükleer üç satır.
Şimdi, değerli
arkadaşlarım, söylemeye çalıştığım şey bu. Yani bu anlaşmanın içeriği… Bu bir niyet belgesi. Bu, Türkiye'nin enerji sorunuyla
ilgili bir şey getirmiyor. Strateji Belgesi dediğimiz şey de -arkadaşlarımız-
bir yönetici özeti olmanın da özeti yani yönetici özetinin de aslında bu özeti.
Türkiye'nin, en önemli sorunu olarak kaç yıldır tartıştığımız, çözemediğimiz,
şimdi Rusya’yla devletlerarası anlaşmayla çözmeye kalktığımız, sürekli karar
değiştirdiğimiz bir nükleer problemi var. Dünyada herkes santraller inşa
ediyor, burada üç satır. Bugün tartıştığımız, “Çok önemli bir merkez olacağız
bu anlaşmayı imzalarsak” dediğimiz konuda, doğal gazla ilgili iki satırcık…
Şimdi şunu
anlatmaya çalışıyorum değerli arkadaşlarım, benim anlayamadığımı belki sonra
arkadaşlarım anlatabilir de, bakarlar oraya, ben bu gördüklerimden anlayamıyorum.
Bunun dışında olanları da, niyetleri zaman zaman
toplantılarda konuşuyoruz, Sayın Bakanım söylüyor ama uygulamada
göremiyoruz. Uygulamada göremeyince de bizim için bu şey, bir şey ifade etmiyor
yani söylemle eylem arasındaki fark uymadığı zaman, bu bir şey ifade etmiyor.
Şimdi, değerli
arkadaşlar, burada tabii çok söyleyecek şey var ama enerji konusunu genel
olarak bu vesileyle tartışalım istedim, onun için size bunları söyledim. Bu
anlaşmanın şeyi belli ama bizim hâlâ doğal gaz sıkıntımız devam ediyor. Yani doğal gazımızın üçte 2’sini Rusya’dan alıyor isek, yüzde
50’den fazlası, ürettiğimiz elektrik enerjisinin, doğal gazla üretiliyor ise,
şu anda verdiğimiz lisanslarla bu önümüzdeki yıllarda yüzde 55’i geçecek ise ve
tutup nükleeri de devletlerarası bir anlaşma ile Rusya’ya veriyor isek, bununla
beraber şu anda yüzde 30’u geçen kısmı yüzde 50’yi geçecek ise, bana bunlardan
bahsedin, bunu nasıl çözeceğiz? Hangi ülkelerden hangi tedarikler… Önce
Türkiye'nin, enerji sorununu çözelim, tamam. Enerji köprüsü olmayalım ama sizin
söylediğiniz gibi. Türkiye, bir enerji koridoru, enerji köprüsü olmamalıdır.
Türkiye, enerji piyasasının buradaki merkezi olmalıdır, bir enerji marketi
olmalıdır. Ceyhan’ı onun için düşünmedik mi? Onun yanına doğal gazı getirip Ahiboz merkezli olarak, İç Anadolu merkezli olarak yeni bir
doğal gaz piyasasını da getirmemiz gerekirken şimdi sadece transit ülke
konumundayız. Yeterli geliri de buradan elde etmeyi sağlayacak hükümleri
anlaşmaya koymamışız. Kimin inisiyatifine bırakmışız?
Uluslararası şirket Avusturya’da karar verecek, bizim de karar mekanizmasında
hakkımız yok. Dolayısıyla, bizim söylediklerimizle bunların uyuşması gerekir.
Aksi takdirde bizim buradan bir şey yakalama şansımız fazlaca yok.
Şimdi, değerli
arkadaşlar, bu söylediklerim… Yani söylediklerimizle yaptıklarımız arasındaki
tutarsızlık önemli. Size bir iki pasaj okuyacağım: “Yani bu konuda politikalar
var ama uygulama yetersiz demiştim. Bana göre politikalar tutarsız değil, kendi
içinde tutarlı. İletişim, sözlü olarak bizim anlattıklarımızla gerçekten
yaptıklarımız arasında farklılıklardır aslında. Mesela özelleştirme stratejisi
80’li yılların başında yapılırken kapsamlı master
planları yapılmış, sonra değişmiş.” diye söylüyor. Hangi sektörden, nasıl,
hangi oranda çekileceği veya çekilmeyeceği orada belirtilmiş. “Ama ben
gidiyorum, bir petrol dağıtım şirketi satıyorum, daha sonra da gidiyorum bir
petrol dağıtım şirketi kuruyorum. Bu dağıtım şirketinin piyasada çok büyük rolü
yok ama davranış bizim politikalarımıza olan barışıklığımızı sorgulatıyor. Biz
bankaların sigorta şirketlerini satarken kamu bankaları yeni bir sigorta
şirketi kuruyorsa bu da tutarsızlıktır.” Kim demiş? Sayın Müsteşarımız Metin
Kilci Bey’in sözleri Sayın Bakanım. Yani bu söylediğim sözler benim değil. Yani
söylediğimizden ziyade yapıp uyguladıklarımız… Sadece strateji belgesinde
yazdıklarımız yeterli değil.
Yine aynı şekilde
BOTAŞ’ta da değişikliklere değinmiş Sayın Kilci. “Orada da geçmişten gelen en
büyük eksiğimiz, geçmişte çok oynadık bunlarla. TEK’ti TEDAŞ oldu, şu oldu bu
oldu.”
Bakın, burada bir
sistemik şeyi söylüyorum, şu anda AKP Hükûmeti şunu şunu yaptı diye söylemiyorum. Enerji meselesi millî bir
meseledir diye baştan söyledim. Bu gelen yanlışlıkların düzeltilmesi lazım ama
sekiz yıl oldu biz hâlâ sistemik şeylerle uğraşıyoruz değerli arkadaşlar. Yani
gelen sorunların daha kısa sürede çözülüp daha fazla adımlar atmamız
gerekirken, maalesef, bu sistemsel şeylerle uğraşıyoruz.
Şimdi, değerli
arkadaşlarım, size bir örnek daha okumak istiyorum. Bu konudaki dağınıklıktan
dolayı “Ben anlayamıyorum.” dedim, demin Sayın Üstün diyordu “Anlarsın.” diye.
Bir şeyi daha soracağım arkadaşlara. Hadi bunu baştan söyleyeyim kim olduğunu
da “Yanlış söylüyorsun.” diye merak etmeyin. BOTAŞ’ın eski Genel Müdürü Sayın
Cüneyt Düzyol diyor ki TPAO- BOTAŞ entegrasyonuyla
ilgili konuda -çok kısa bir cümle söyleyeceğim- “Stratejik önemi haiz enerji
sektöründe faaliyet gösteren BOTAŞ gibi bir şirketin özelleştirilmesinin çok
büyük bir hata olacağını, BOTAŞ’ın küçültülmesi ve parçalanması, satılması
değil, dikey bütünleşerek yapısının korunması, kısa vadede bölgesel, uzun
vadede küresel oyuncu hâline dönüştürülmesiyle, mümkünse birleşme ve
devralmalarla daha da büyütülmesini ve devler liginde rekabet edebilmesi için
yeniden yapılandırılmasını…” diye devam ediyor.
Şimdi, bizim
bunlara kafa yormamız lazım, millî bir bilinç içerisinde bunları toparlamamız
lazım. Aksi takdirde, birçok sorun var şu anda tartışabileceğimiz. Ama bu
çerçevede bizim sürdürülebilir bir enerji politikasını, yani hem kaynak
çeşitlendirmesini hem arz güvenliğini hem uzun vadedeki projeksiyonlara
bakarak, bu, kendimizin uluslararası projelerde yer aldığımız çerçeve
içerisinde, yine enerjide bölgesel bir güç olmamızı sağlayacak projelere kafa
yormamız gerekiyor. Bu belki bir iyi niyet beyanı olabilir. Ama esas
itibarıyla, bu, sürdürülebilir enerji yaklaşımı çerçevesinde en az finansmanla,
en az maliyetle, en az çevresel etkiyle ve sosyal maliyetle ve sürekli olarak
Türkiye'nin, geleceğin Türkiyesi’nin, nüfusu artan
Türkiye'nin enerji ihtiyacını karşılayacak, aynı zamanda bundan da,
uluslararası konjonktürden de yararlanarak bir
ekonomik katkı sağlayacak bir strateji belirlememiz gerekiyor.
Kısacası, bu
anlaşmanın dışında yapılacak çok şeyimiz var. Yani bunları gerçekten yeniden…
Sayın Bakandan da istirhamım, on sayfada, tamam, niyet var ama söylediğim gibi,
iki satır Sayın Bakanım. Yani bu “strateji belgesi” dediğimiz zaman biz durum
tespitini, zayıflıkları, avantajları, dezavantajları, önümüzdeki süreci nasıl
yöneteceğimizi ve bu sürecin izlenmesini anlarız. O bir niyet belgesi olmuş
sadece. Şimdi, bu çerçeveden baktığımız zaman sürekli olarak gelip giden, 2001,
2002’den bu tarafa tartışılan bir konuydu.
Aynı şekilde
petrolle ilgili sıkıntımız var. Bir kanun tasarısı buraya geldi, çıktı, Sayın
Cumhurbaşkanı kısmen iptal etti. Ne kadar oldu Sayın Başkanım? İki buçuk yıl
oluyor değil mi, bekliyor. Ya, bu sizin, dün akşam burada patırtılı kütürtülü
tartıştığınız referandum kanun değişikliğinden daha mı önemsiz? Neyse sorun,
oturun, bürokratlarla tartışın, muhalefet partileriyle uzlaşın, millî bir
petrol kanunu çıkaralım. Yani BOTAŞ’ın entegrasyonu
-düzgün bir şekilde- uluslararası şirket olması –eski Genel Müdür söylüyor- bu
çıkaracağımız kanunlardan daha mı önemsiz? Kaç yıldır bekliyor. Söylemeye
çalıştığım bu anlayıştır, söylemeye çalıştığım gündelik şeylerle… O gün ne
önemli? İşte falanca meseleyi tartışalım, efendim falanca bakanımız ısrar etti,
onu getirelim… Öyle bir şey olmaz. Enerji en önemli meselelerden bir tanesi ve
biz de bütün arz ve talebin kesiştiği noktanın merkezindeyiz. Türkiye’nin bu
konumundan, göstermelik anlaşmalarla değil gerçekten bu potansiyelimizi
değerlendirecek şekilde faydalanmamız lazım, bizim bütün söylediğimiz budur. Bu
anlaşmaların genel felsefesine karşı değiliz, yapılacak uluslararası projelerin
felsefesine karşı değiliz ama bu kadar süre beklerse, tutup yabancılara peşkeş
çekmek üzere bir petrol kanunu çıkarırsak tabii ki karşı çıkarız. Ama ortak
noktalarda anlaşabilirsek bunlara yeniden dönme şansımız olur.
Biz de Milliyetçi
Hareket Partisi olarak, Türkiye’nin önümüzdeki süreçte -önce 2023, sonra
2050’ye kadar dünyadaki projeksiyonlar bellidir- 2053
yılında, İstanbul’un fethinin yıl dönümünde, bir uzun vadeli vizyonla, diğer
ekonomik meselelerde olduğu gibi, siyasi meselelerde olduğu gibi, enerji
meselesinin de bir millî vizyonla kendi yerli kaynaklarımızı ön plana alan bir
yaklaşımla, ama neyi, nerede yapacağımızı, hangi kaynakları ne kadar sürede
devreye sokacağımızı, yenilenebilir enerjinin ne kadarını, tamamını kullanırsak
doğal gazdan, ne kadarından vazgeçebileceğimizi ve en önemlisi de bu dışa
bağımlılığımızı azaltarak, millî güvenliğimizi tehdit eden bu konularda ciddi bir
çalışmayla millî bir strateji belirlememiz gerektiğine inanıyorum.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun.
MEHMET GÜNAL
(Devamla) – Bu konuda yapacağınız çalışmalarda milletin gerçek gündemine
dönerek ekonomik ve sosyal konularda -bugünkü işsizlik rakamları açıklandı,
yeni- bu konularda yapacağınız çalışmalarda yapıcı olarak destek vereceğimizi
burada beyan etmek istiyorum ama bizi lütfen bu sanal gündemlerle, gerilimle,
çatışmayla uğraştırmayın. Bekleyen sorunlarımız var, sadece niyet beyanlarıyla,
niyet içeren strateji belgeleriyle ve bir iyi niyet beyanı olan bu anlaşmayla
bizim enerji sorunumuzun çözülmesi mümkün değil ama buna millî bir bakış
açısıyla yaklaşmamız gerekiyor.
Sonuç olarak,
burada bu anlaşmanın içeriğinin doldurulması -siz kabul edeceksiniz şimdi,
“Sayısal çoğunluğumuz var.” diyeceksiniz ama- sonraki uygulamada en azından
sıkı bir pazarlıkla o vazgeçtiğimiz birtakım avantajlarımızın geri alınması
gerektiğini düşünüyorum. İnşallah bu vesileyle millî bir enerji stratejisinin
hazırlanmasına ve millî politikaların uygulanmasına vesile olmuş oluruz.
Teşekkür ediyor,
saygılar sunuyorum. Hayırlı olmasını diliyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Günal, teşekkür ediyorum.
Barış ve
Demokrasi Partisi Grubu adına Şırnak Milletvekili Hasip
Kaplan.
Buyurun Sayın
Kaplan. (BDP sıralarından alkışlar)
BDP GRUBU ADINA
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Nabucco Projesi olarak kısaca adlandırılan anlaşmanın
onaylanmasıyla ilgili olarak Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına söz almış
bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Türkiye'nin
enerjide geçiş ülkesi olması, enerji kaynaklarının Türkiye’den geçmesi şüphesiz
ülkemizin yararına ve biz de böylesi bir anlaşmanın onaylanmasının ülkenin
hayrına olduğunu düşünüyoruz. Ancak Avusturya, Bulgaristan,
Macaristan, Romanya, Türkiye, hatta Almanya da bu sözleşmede bir taraf
durumunda. Bunlar imzalanırken sözleşmenin teknik, hukuk boyutları bir
yana, enerji politikalarımız açısından da ayrıca irdelenmesi gerekiyor.
Tabii, bütün
araştırmalar, stratejiler şunu gösteriyor: Enerji, dünyada güvenlik problemiyle
başa baş bağlantılı. Dünyanın son on beş yılındaki çatışmalar, önümüzdeki otuz
kırk yılın politikalarının belirlenmesi, ABD’nin Irak’a müdahalesi,
Afganistan’a müdahale, bütün bunların temelinde enerji politikaları
yatmaktadır.
Şimdi, bakıyoruz,
önümüzde bir İtalya-Türkiye-Yunanistan Doğal Gaz Boru Hattı Projesi ayrıca var
kısaca “ITGI” olarak adlandırılan. 10 milyar metreküp civarında doğal gazın
Türkiye ve Yunanistan’dan İtalya ve Avrupa’ya nakli planlanıyor. İşte, o arada Silvio Berlusconi’ye bir yumruk
saldırısı olunca biraz askıya uğradı, sekteye uğradı, yani yumruktan etkilendi.
Yumruktan boru hattı da etkilendi, gecikti biraz doğrusunu isterseniz, üç ay
içinde zirve yapılması düşünülüyordu.
Tabii, bu arada,
Türkiye, Rusya’ya Nabucco’yu desteklemesi veya 500
milyon dolarlık doğal gaz borcunun ertelenmesi için bir nükleer enerji gündeme
geldi o arada.
Bunlara, böyle
başlıklar olarak değiniyorum ama bunların hepsi sıradan konular değil.
Şimdi,
Türkiye'nin Rusya’dan al ya da öde anlaşmasıyla aldığı veya tüketemediği 500
milyon dolarlık bir gazın Bulgaristan’a satılacağı söylentileri oldu.
Şimdi, Hazar
gazını taşıyacak olan bu anlaşmada hükme bağlanması düşünülen Nabucco, Hazar Havzası doğal gazını Avrupa’ya taşıyacak
3.300 kilometrelik boru hattının yüzde 60’ının Türkiye'den geçişini öngörüyor.
Hattın ortakları,
işte, Türkiye, Avusturya, Macaristan, Romanya ve Bulgaristan. Türkiye'den
BOTAŞ, Bulgaristan’dan Bulgargaz, Romanya’dan Transgaz, Macaristan’dan MOL, Avusturya’dan OMV ve Almanya’dan
RWE şirketleri eşit hisseye sahip. Projenin 2014 yılında bitirilmesi
hedefleniyor.
Yine, boru hattı
Hazar-İtalya kesimi de
Tabii, enerji
deyince elektrik, elektrik deyince Edison akla geliyor, fakat bizim ülkemizde
de Edison’un kemiklerini sızlatırcasına, işkencelerde de bol bol kullandığımız elektrik, şu günlerde sürekli kesintiler,
sanayi çarşılarındaki yetersizlik, otomatik zam ve ülkenin içinde bulunduğu
sıkıntılar düşünüldüğü zaman “Biz doğru bir politika izliyor muyuz?” sorusunu
getiriyor.
Hemen hemen her gün elektrikler kesiliyor, ama hesap soran yok.
Elektrikli cihazlar bozuluyor, bunun hesabını veren yok. Gaz kesiliyor canı
istediği zaman bazı ülkelerin, bunun hesabını soran yok.
Peki, Türkiye
nasıl oluyor, bir enerji bölgesinin ortasındaki bir köprü, bir ada, bir
stratejik ülke olarak niye bu kadar dışarıya muhtaç, niye hâlâ yüzde 90
oranında dışarıdan enerji ithalatı yapıyor? Bu sorunun cevabını bir türlü
tartışamıyoruz.
Geçen, Avrupa’da,
Avrupa Parlamentosundaki bir toplantıda bize “Türkiye’yi niye Avrupa Birliğine
almıyorlar?” diye bir soru yöneltmişlerdi. ”Türkiye’yi Avrupa Birliğine
alırlarsa Avrupa Parlamentosuna 80 tane milletvekili gelecek, bunların da 30
tanesi bizden olur, Barış ve Demokrasi Partisinden, sizin de çok güzel bir Kürt
sorununuz olur. Ama 80 milletvekilinin gelmesi sizi korkutuyor.” dedim. Tabii
ki, en büyük grup olacak Türkiye. 80 milletvekilinin gelmesi korkutuyor. Oradan
bir soru daha sordukları zaman Berlusconi ile Almanya
Başbakanı için “Vallahi, siz de biraz düşünürseniz bundan sonra iyi olur,
bizimle iyi geçinmezseniz arada bir Avrupa üşür.“ dedim. Niçin üşür? İşte bu
projeler, bu enerji geçiş hattı Türkiye’den geçtiği zaman elbette bizim de
elimizde birtakım kozlar olacak, onlar da bunun hesabını biliyor ve Türkiye’ye
ilişkin olarak da önümüzdeki dönem politikalarını ona göre şekillendiriyorlar.
Biz tabii ki,
para kazanmak istiyoruz, ülkemiz kazansın istiyoruz, enerjimizi kendi ülkemizde
kaynağından kazanalım istiyoruz. Bizim temel amacımız bu. Peki, bu konuda doğru
mu yapıyoruz? Bence doğru yapmıyoruz. AK PARTİ hükûmetlerinin
en büyük hatalarından birini söyleyeyim: Açılım politikasında “enerjide açılım”
parantezini açamadığı için… Bakın, çok açık söylüyorum, “enerjide açılım”
parantezini açarak başlamış olsaydı açılımda en ciddi, doğru adımı atmış
olurdu. Çünkü Orta Doğu’nun ve geleceğin, önümüzdeki kırk yılın belirleyicisi
olan enerji hangi havzalardan gelecek?
Katar’dan gelecek
doğal gaza bakalım: Katar’dan Kerkük-Yumurtalık üzeri. İran’dan gelecek olan
petrol, doğal gaza bakalım: Yine doğudan geliyor. Hazar’dan gelecek petrol ve
doğal gaza baktığımız zaman, yine güney hattından, doğu bölgesinden geliyor.
Şimdi, bu boru
hatlarının geçtiği bütün alanlar, Kuzey Irak dâhil, İran dâhil, hatta Suriye
dâhil ve Kafkasya dâhil 45 milyon Kürt nüfusunun yaşadığı bir bölgeden geçiyor.
O zaman, enerji politikası ve açılımda, çok ciddi bir şekilde açılımın,
güvenlik artı demokrasi artı barış boyutuyla, çok köklü bir şekilde bu
boyutuyla ele alınması gerekiyor. Bu alınmadığı takdirde, boru hatlarının,
gelecek Katar doğal gazının veya İran üzerinden gelecek enerjinin geçişi
durumunda rahat bir ülke olamayacağımız gerçeği var. O zaman, çok iyi
değerlendirip, yeni bir stratejiyle, Türkiye, dünyanın enerji koridoru
olacaksa, bu koridorda yaşayan bütün insanlar, bütün halklar öncelikle bundan
yararlanmak zorundadır. Yani bunun yararlanma yöntemini, yolunu bulduğumuz
zaman barış içinde bunun çok ciddi boyutlarda çözümü de sağlanmış olur.
Bakın, merkezi
Londra’da bulunan… “Avrupa Enerji Güvenliğinde Türkiye’nin Rolü…” Bu, herkesin
tartıştığı bu stratejik konular, maalesef bizde tartışılmıyor. Enerjiyle ilgili
bir araştırma önergesi vermiştik, Meclise geldi. Böylesine önemli bir konuda
araştırma yapılması talebimiz reddedildi.
Şimdi, burada,
Türkiye'nin büyük ve hızla gelişen bir ekonomi ve stratejik bir konuma sahip
olduğu da ifade ediliyor. Evet, eğer planlanan boru hatlarının tamamı yapılırsa
dünyadaki petrolün yüzde 10’unun ve doğal gazın yüzde 15’inin Türkiye'den
geçeceği belirtiliyor. Peki, burada, baktığımız zaman bu petrolün gideceği
ülkeler Avrupa Birliği. O zaman neden Türkiye'den vazgeçebilsin? İşte sorun
burada. Avrupa Birliğinin geleceğinde, politikalarında Türkiye daha çok önemli
bir yer almaya başlayacaktır.
Kafkaslardaki enerji koridorunda da anahtar ülke Türkiye. Onun için Osetya’daki, Abhazya’daki, Gürcistan’daki bütün sorunlar Türkiye'nin
sorunudur. Ermenistan’la sorunları çözmek zorundayız. Her 24 Nisan yaklaştığında
görüyoruz, Amerikan Kongresi hareketleniyor, Fransa hareketleniyor ve bütün
bunlar geliyor, sadece komşuluk ilişkileri değil, enerji koridoru ve yeni
enerji politikalarında da bu sorunun artık zamana yayılmadan, mutlak bir
çözümünün şart olduğunu ortaya koyuyor.
Tarihe bakıyoruz,
bakın, 19’uncu yüzyılın ilk yarıları; buharlı makineler icat oldu, dünya
tarihinde yeni bir dönem başladı. Neydi bu dönemin adı? Sanayi Devrimi. Sanayi
Devriminin arkasından makinelerin üretimdeki rolü anlaşıldı. Bu sefer, o
makineleri daha iyi çalıştıracak enerji arayışları başladı. Bu sefer, kömüre
alternatif olabilecek bir güç ve enerji arayışı 20’nci yüzyılda petrolün
keşfiyle son buldu. Bugün petrol sahalarının büyük bölümü,
onu ilk kullanan Batılı devletlerin sınırları dışında kalsa bile, mücadelenin
daha çok bu geniş alanlara taşması, bugün dünya üzerindeki petrol kaynaklarının
belli başlı iki sahada, yani Orta Doğu petrol havzaları ile Orta Asya’daki
petrol havzalarında bulunması, Türkiye'nin de koridorun anahtarı durumuna
gelmesi stratejisini çok iyi değerlendirmemiz gerekiyor.
İster kabul
edelim ister etmeyelim, bakıyoruz, dünyada, dergiler, yazılar, Türkiye’deki
Kürt sorununun da çözümü konusunun enerjiyle çok yakın bağlantısı olduğunu
ortaya koyuyor; aslında, gelişmeler de bunu gösteriyor.
Yine, İsrail’le
enerji koridoru çalışmalarımızın, sadece akıllı füzeler, gece uçuş sistemleri,
elektronik harp kameraları, mini insansız uçaklar, ileri teknoloji sistemleri
olmadığı, bir de enerji boyutu olduğunu biliyoruz. İsrail Enerji ve Altyapı
Bakanı Joseph Paritzky, geçenlerde, Zorlu Enerji
grubu ile İsrail Dorad Enerji şirketinin imzaladığı
ortaklıklar, İsrail’de üç doğal gaz çevrim santrali çabaları…
Bakın, Türkiye,
devlet olarak Şırnak kömür havzasındaki Türkiye Kömür İşletmelerini “Orada
güvenliği sağlayamıyorum.” diye kapattı, özelleştirdi, özele verdiler fakat Ciner Grubu-Park Holding Silopi’de termik santral
kurabiliyor. Demek ki şirketler devletten daha güçlü. Onların güvenlik nedeniyle
kapattıklarını, şirketler, gidebiliyor, taa da dağın
başında, Cudi Dağı’nın eteklerinde çok rahatlıkla
kendi termik santrallerini kurabiliyorlar. Burada da üzerinde durulması gereken
bir nokta var.
Zaman zaman Ermenistan’la ilişkiler Azerbaycan’la ilişkileri
gerginleştiriyor ve yakın tarihte bunun örneklerini gördük. Evet, hoş olmayan
şeyler de yaşandı ve Azerbaycan’la aramızdaki Şahdeniz
gazı konusundaki anlaşmazlık yakın tarihimizde not almamız gereken bir konu.
Nabucco Konsorsiyumunun
tepe yöneticileri bir an önce bu çalışmanın başlatılması gerektiğini
söylüyorlar, doğru olan da budur. Çalışmalara baktığımız zaman ilgi çeken bir
konu daha var. Rusya’nın bölgemizde 2’nci petrol üreten büyük güç olması, bunu
dikkate almak zorundayız. Bugün Türkiye'nin Rusya ile olan ticari hacmine
baktığımız zaman hızla gelişen bir ticari hacimden söz edebiliriz.
Yalnız, burada,
bu sözleşmede dikkat edilmeyen bazı şeylere vurgu yapmak istiyoruz. Şimdi,
Türkiye’de kaynak enerjisine yönelme yok, 24 yerli, 24 yabancı 48 şirket
faaliyeti devam ediyor. En son, Şırnak ili Cudi
Dağı’nda Cudi-1 petrol kuyusunda petrol bulundu.
Sultan Abdülhamid döneminde, 1901’de Türkiye'nin bir
petrol haritası çıkarılmıştı ve bu petrol haritasına göre Türkiye'nin
güneydoğusu petrolün olduğu yer; Batman, Mardin, Şırnak, Siirt, Hakkâri
bölgeleri. Yine, Abdülhamid’in petrol haritası bugün
de verileri doğruluyor, Azerbaycan güzergâhından, Kafkaslardan, Karadeniz’den
Romanya’ya kadar olan kuşak, yani Karadeniz’de petrol yataklarının olduğu
yönünde çok güçlü veriler var. Sinop-1 arama gemisi, biliyorsunuz, Boğaz’dan
geçti. Türkiye’nin Brezilya’yla ilk ortak çalışması, 300 milyon dolarlık bir
çalışma ve umut vadediyor. Yani bu haritaya göre de
sadece Trakya’nın Karadeniz’e yakın olan kesimlerinde doğal gaz ve petrol
verileri olduğu belirtiliyor. Esasen o alana bakıldığı zaman kömürün olduğunu
görürüz. Amasra-Bartın-Zonguldak kuşağında da aynı şekilde kömür yataklarının
çok yaygın olduğunu görürüz.
Bugün Türkiye'nin
ham petrolü yüzde 95 Güneydoğu’dan, doğal gazı yüzde 52 Güneydoğu’dan, geri
kalan doğal gaz Trakya’dan. Arama yüzde 20 karada, yüzde 1 denizlerde.
Şimdi, biz
istediğimiz kadar geçiş enerjisinin anahtar ülkesi olursak olalım, bu geçecek petrol
Türkiye'nin ithal enerjiden kurtulmasını sağlamıyor. Hatta ve hatta yüzde 5’ini
karşılamıyor. Bizim 50-60 milyar lira ithal enerjiye verdiğimiz parayı,
otomatik zamları karşılamıyor ve bu bizi, Türkiye'yi, zorunlu olarak yeni bir kaynak enerjisi
üretme, kendi denizlerinin içinde kuyular açma, Güneydoğu’da her alanda petrol
kuyuları açmaya yöneltiyor. Gidin Şırnak’a, -zaten yakında Meclisten bir
araştırma komisyonuyla gideceğiz inşallah ve ben göstereceğim- bütün dağlarına
taburlar, tugaylar, tümenler yapılmış Şırnak’ın; bir noktadan sekiz tanesini
sayabilirsiniz. Oysaki arada bir cılız ışık yanar, o da Cudi-1
petrol kuyusudur.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun
Sayın Kaplan.
HASİP KAPLAN
(Devamla) – Bağlıyorum Sayın Başkan.
Şimdi, biz
kömürümüzü çıkarmamışız, petrolümüzü çıkarmamışız, dağların tepelerine beş
yıldızlı turistik otel yapacağımıza bolca karakol yapmışız, bu karakollarla
sorun çözmeyi aramışız. Bu, sorun çözmez.
Sayın Bakan bir
noktayı hatırlatmadan geçemeyeceğim. Bunu dikkate almanızı ve teknik
elemanlarla bunu konuşmanızı istiyorum. Bu Nabucco
Projesi’nin hukukunda şöyle bir tabir var. Madde 6’da var, Yargı: “Ulusal
mevzuat, uluslararası hukuk ve Avrupa Birliğinin üyesi olan taraf devletler
bakımından Avrupa Birliği hukuku uygulanır.” diyor.
Unutmayın, Gümrük
Birliği Anlaşması’nı imzaladığımız 95’den bu yana Avrupa Adalet Divanının
aldığı her karar Türkiye’yi bağlamaktadır. Bu konuda, bu sözleşmenin yargılama
noktasına baktığımız zaman, vergi muafiyetleri var ama,
uluslararası yükümlülükler olarak Nabucco
şirketlerinin hukuku açısından bir netlik…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
HASİP KAPLAN
(Devamla) - …göremiyoruz. Bu, ileride -risk bölgesindeyiz, fırsat bölgesi kadar
risk bölgesi de var- savaşlar, çatışmalar sonucu kesilmeler olabilir. Bunun
sonucunda gideceğimiz mahkemeyi çok iyi bilmemiz lazım, buna göre hazırlıklı
olmamız gerekir diyorum, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
AK PARTİ Grubu
adına ve şahsı adına Afif Demirkıran, Siirt
Milletvekili.
Buyurun Sayın Demirkıran. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU
ADINA AFİF DEMİRKIRAN (Siirt) – Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; Avusturya Cumhuriyeti, Bulgaristan Cumhuriyeti, Macaristan
Cumhuriyeti, Romanya ve Türkiye Cumhuriyeti Arasında Nabucco
Projesi Hakkında Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı’nı görüşmek üzere bir aradayız. Grubum adına ve şahsım adına söz almış
bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, muhalefete mensup arkadaşlarımız da, gördüğümüz kadarıyla,
anladığımız kadarıyla, memnuniyetle müşahede ettiğimiz kadarıyla bu anlaşmayı
desteklemektedirler. Gerçekten uluslararası bir anlaşma, Türkiye’nin menfaatlerini
sonuna kadar koruyan bir anlaşma, Türkiye’nin geleceğinde çok önemli rolü
olacak olan bir anlaşma. Tabii ki muhalefetteki arkadaşlarımızın bazı
çekinceleri olacaktır, soruları olacaktır, yorumları olacaktır, tenkitleri
olacaktır, eleştirileri olacaktır. Sayın Bakan da bunları herhâlde biraz
sonraki konuşmasında değerlendirecektir.
Ancak, bu
anlaşmanın ehemmiyetini iyice kavrayabilmek için, müsaadenizle, önce dünya
enerji ve doğal gaz durumuna bir göz atmak lazım. Uluslararası Enerji Örgütünün
verilerine göre 2030 yılına kadar dünya enerji talebi bugüne nazaran en az
yüzde 40-45 civarında artacaktır. Dünyanın bugünkü doğal gaz rezervlerine
baktığımız zaman… Tabii ki diğer enerjilere girmiyorum çünkü gerçekten enerji,
bir ülkenin olmazsa olmaz şartıdır, hem sosyal hayatın hem de ekonomik hayatın
mutlaka olmazsa olmazıdır ve enerji her sektörde, her hizmet dalında kullanılan
bir meta olması sebebiyle ülkelerin kendi enerjilerinin geleceğini, dünyanın
kendi enerjisinin geleceğini garanti etmek durumu söz konusudur. Dolayısıyla
dünya gaz rezervlerine baktığımız zaman, her yeni istatistik çıktığı zaman
artmakla birlikte, son istatistiğe göre 180 trilyon metreküp kadar bir doğal
gaz rezervi var dünyanın hâlen.
Tüketimine
baktığımız zaman dünyanın, yılda 3 trilyon metreküp kadar bir tüketimi var;
altmış yıl, böldüğümüz zaman 180’i 3’e, altmış yıl. Aslında yıllardır hep
“altmış yıl” diyoruz. Tabii tüketim bir yandan artıyor ama yeni yeni rezervler de bulunuyor. Fakat öyle bir noktaya gelecek
ki, yeni teknolojilerle rezervlerin, artık belli bir noktadan sonra, tamamı
tespit edilmiş olacak ama tüketim gittikçe artıyor, biraz önce söylediğim dünya
enerji talebindeki artışı göz önüne aldığımızda.
Peki, Avrupa’da
durum nasıl diye baktığımızda: Avrupa -yirmi yedi Avrupa ülkesinden
bahsediyorum- bugün için 500 milyar metreküp kadar bir doğal gaz tüketiyor.
Bunun aşağı yukarı 300 milyar metreküpünü İthal ediyor, 200 milyar metreküpünü
ülkeler, kendi yerli kaynaklarından temin ediyor.
Geleceğe bir projeksiyon yaptığımızda burada durum nedir? 2020’ye
geldiğimiz zaman bu 500 milyar metreküpün 700 milyar gibi bir rakama baliğ
olduğunu görüyoruz ama buna mukabil yerli üretimin bugünkü 200 milyar
metreküpten 100 milyar metreküpe düştüğünü görüyoruz. Arada büyük bir fark
oluşuyor. Bu farkı bir şekilde bir yerden karşılamak durumundadır. Çünkü
Avrupa… Her ne kadar tabii bu enerji artışı bu şekilde söz konusu ama doğal
gazda bugünkü kullandığı miktar, yani enerji miksinin,
enerji karışımının içinde bugün kullandığı miktarda da bir artış söz konusu.
Bugün yüzde 23-25’ler civarında enerjisinin içinde doğal gaz var ama 2020’ye
geldiğimiz zaman bu yüzde 33, yüzde 34’ler seviyesine çıkmaktadır. Dolayısıyla
doğal gaz temini, enerji arz güvenliği için olmazsa olmazdır Avrupa’da. İşte bu
nedenden dolayı… Şu anda ithali nereden yapıyor diye baktığımızda Avrupa’ya, üç
tane ana arteri vardır. Bir tanesi Rusya -ki önemli bir kısmını oradan alıyor-
kuzeybatıda Norveç’ten alıyor ve Cezayir’den alıyor, üç tane ana arter var.
Dolayısıyla önümüzdeki yılların gaz ihtiyacını Avrupa’nın temin edebilmesi için
yeni kaynaklara gitmesi gerekiyor.
Peki bu kaynaklar
nerede, buraya ulaşım imkânı nasıldır diye baktığımız zaman, Türkiye'nin
komşusu olan, tarihî ve kültürel bağlarla Türkiye'nin bağlı olduğu, arada çok
güzel temasların, irtibatların, diyalogların, kardeşliklerin olduğu Orta Doğu
bölgesi, Kafkaslar bölgesi, Kuzey Afrika’da Mısır; bunlar gerçekten doğal gaz
açısından dünyanın ihtiyaçlarını temin eden ülkelerdir ve Avrupa, bu ülkelerden
ihtiyacı olan doğal gazı temin etmek durumundadır. Boru hatlarıyla temin etmek
mecburiyetindedir. Cezayir’den, Katar’dan LNG, sıvılaştırılmış doğal gaz temin
etme imkânı vardır ama normal doğal gazı borularla nakletmek durumundadır. İşte burada Türkiye'nin ehemmiyeti ortaya çıkıyor; Türkiye'nin
konumu, Türkiye'nin coğrafi konumu, jeopolitik konumu ortaya çıkıyor ve bu
ihtiyacı karşılamak üzere, Avrupa, gelecekteki enerji güvenliğini sağlama almak
üzere yapmış oldukları görüşmelerde, temaslarda Türkiye’yle -teşekkür ediyoruz
BOTAŞ’taki arkadaşlarımıza, BOTAŞ’ın da gerçekten burada çok ciddi bir rolü söz
konusu- ta 2002’lerde Nabucco Projesi’nin nüvesini
atmışlardır. Önce bir iyi niyet sözleşmesi yapılmıştır ve aynı yıl
içinde bir ortaklık anlaşmasına kadar olayı götürmüşlerdir.
Biraz önce bir
arkadaşımız “Nabucco” isminden bahsetti, işin biraz
da espri tarafına girersek gerçekten öyle olmuş “Nabucco”
isminin projeye verilmesi. 10 Ekim 2002 yılında akşam -hatta zannedersem,
orada, o akşam olan bürokrat arkadaşlardan da bir tanesi burada şu anda- meşhur
İtalyan besteci Verdi’nin “Nabucco” ismindeki
operasına gidiliyor -Babil Kralı’dır Nabucco. Dört bölüm hâlinde bir drama- ve ertesi gün
oturuyorlar, isim üzerine “Ne yapalım?” diyorlar. İşte “Türkiye, Bulgaristan,
Romanya, Macaristan, Avusturya doğal gaz boru hattı” çok uzun. Başka isimler de
gündeme geliyor. Bir arkadaş diyor ki “Niçin ‘Nabucco’
olmasın.” İlginçtir, kulağa hoş geliyor, ezberlemesi kolay falan. “Olur, Nabucco olsun.” diyorlar, bu şekilde “Nabucco”
ismi çıkıyor. Başka da bir anlamı yok.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) – “Cane Cane”
çalınsaydı belki “Cane Cane
sözleşmesi” olurdu!
AFİF DEMİRKIRAN
(Devamla) – Yani “Cane Cane”
çalınsa belki “Cane Cane”
olurdu ama sonuç itibarıyla “Nabucco” ismi, bence,
yani uluslararası arenada da hoş karşılanan bir isim olmuş. Önemli olan,
çalışma yapması.
Şimdi, bu
anlaşmadan sonra işte Avrupa Birliğinin desteğiyle fizibilitesi yapılıyor ve bu
anlaşmaya beş tane ülke; Türkiye, Bulgaristan, Romanya, Macaristan ve Avusturya
eşit hisselerle ortak oluyorlar. Daha sonra 2008 yılında Alman RWE de ortak
oluyor ve hisseler ortaktır, eşittir; yüzde 16,67 hisseyle şu anda taraflar bu
projenin ortağıdır.
Şimdi, değerli
arkadaşlar, bu proje Türkiye’ye ne kazandırıyor, bunu sizlerle biraz paylaşmak
istiyorum. Bu projeyle bir defa Türkiye uzun vadeli enerji ihtiyacını karşılama
imkânı buluyor nispeten. Çünkü buradan geçecek olan nihai 31 milyar metreküplük
doğal gazın yüzde 50’sini taraflar ihtiyaçlarına göre bu boru hattından
karşılayabilecekler.
Borunun çapı
Şimdi değerli
arkadaşlar, eğer bizim boru fabrikalarımız, başta Ereğli vesaire, yassı çelik
yapan tesislerimiz ciddi bir şekilde bu işin üzerinde dururlarsa gerçekten bu
boruların, bu malzemelerin önemli bir kısmını Türkiye’den temini mümkündür,
tabii bankalarımızın, Eximbank’ın da buna göre
hareket etmesi lazım.
Bu proje
sayesinde, değerli arkadaşlar, geçiş ülkeleri arasında ve kaynak ülkeleri
arasında ciddi bir çok kültürlü iş birliği imkânı var.
Bu projenin bu safahatlarını biraz, değerli arkadaşlar, sizlerle paylaştıktan
sonra, müsaadenizle, biraz da Türkiye'nin doğal gaz durumuna bir göz atalım,
arkadaşlar da burada ifade ettiler. Türkiye 2008 yılında 37 milyar metreküp
doğal gaz kullandı. Tabii ki 2009’da kriz nedeniyle bir miktar düşüş var ama
krizler hiçbir zaman ülkelerin uzun vadeli planlarını etkilemez; dinamik olur
planlar, programlar, stratejiler, ona kendini adapte eder.
Şimdi arkadaşımız
dedi ki: “Efendim, Türkiye'nin bir ulusal, millî stratejisi yok, bir ulusal
politikası yok. Bir strateji belgesi var, doğal gaz iki üç satırla, nükleer iki
satırla ifade ediliyor.” Değerli arkadaşlar, o kadar ifade ediliyor. Orada
“muhtemelen” diyor. “Muhtemelen” dediği şu: Efendim, şu anda doğal gaz
kullanımı Türkiye’de enerjide yüksektir, özellikle elektrik sektöründe
yüksektir. Orada diyor ki: “Doğal gaz miktarı yüzde 30’a düşürülecektir en az.”
Orada diyor ki: “2020’ye geldiğimizde enerjimizin en az yüzde 5’i nükleerden
karşılanacak.” Ve orada diyor ki: “2020’ye geldiğimiz zaman yenilenebilir
enerji miktarı yüzde 30’a çıkarılacaktır.” Ki bu çok önemlidir. Avrupa
Birliğine üye olacağız. Avrupa Birliğinin de burada kriterleri
var. Ki “Yenilenebilir enerji” dediğimiz zaman yerli kaynaklardan bahsediyoruz.
Zaten Hükûmetimiz iktidara geldiğinden beri özellikle
yerli kaynaklarımızın geliştirilmesi üzerine çok ciddi politikalar
uygulamaktadır. Bunu zaman zaman sizlerle buradan da
paylaştım.
Mesela kömür, hep
“8 milyar ton kömürümüz var.” diyorduk, şimdi 12 milyar, 12,5 milyar tona
çıktı, daha da çıkacak.
Petrol, eskiden
yılda dört, beş tane kuyu açılıyorken şimdi kırk, elli, altmış tane kuyu
açılıyor. Biraz önce Hasip Bey bahsetti.
NECATİ ÖZENSOY
(Bursa) – Hocam yapma! Ne kadar varil çıkıyor? Yediye düştü…
AFİF DEMİRKIRAN
(Devamla) – Efendim, arama yapmazsanız üretim yapamazsınız. Arama yapacaksınız
ki üretim…
NECATİ ÖZENSOY
(Bursa) – Sekiz senedir niye yapmadınız ki?
AFİF DEMİRKIRAN
(Devamla) - Önemli olan burada… Bakın Türkiye’de çok ciddi bazı kaynaklar da
Türkiye’de petrolün var olduğunu ancak kuyuların zamanında açılıp kapandığını
iddia etmektedirler. Şimdi var mı yok mu, bir defa bunun ispat edilmesi lazım.
ABDÜLKADİR AKCAN
(Afyonkarahisar) – Sekiz yıldır niye
ispatlayamadınız?
AFİF DEMİRKIRAN
(Devamla) - Onun için aramalar yapılıyor ama Karadeniz’de yapılan çalışmalarda
o kadar ümit var ki… Hem Amerikalılar hem Brezilyalılar, kendileri Türkiye
Petrollerinden herhangi bir masraf almadan her birisi 400’er milyon dolar bir
yatırım yapacaklar.
AKİF AKKUŞ
(Mersin) – Yıllardan beri ümit satıyorsunuz.
AFİF DEMİRKIRAN
(Devamla) – Ha, o kuyuların şeyi de çok fazla…
NECATİ ÖZENSOY
(Bursa) – Kaç ortak olacaklar Hocam?
AFİF DEMİRKIRAN
(Devamla) – Dolayısıyla, eğer çıkarsa bölüşecekler ve inanıyoruz ki, çok ciddi
şekilde bir petrol Karadeniz’den temin edilecektir.
Ha,
hidroelektrik… O strateji belgesi diyor ki “2020’ye geldiğimiz zaman bütün
hidroelektrik kaynaklarımızın tamamı enerjiye dönüştürülecektir.” ve
jeotermalimiz de mevcut. İşte, ekonomik olan, işletilebilecek olan
jeotermalimiz de enerjiye dönüştürecektir. Güneşte de ulaşılabildiği noktaya
kadar ulaşılacaktır. Onun için birçok kanunlar çıkardık; efendim, Yenilenebilir
Enerjiyi Teşvik Kanunu’nu çıkardık, Jeotermal Kanunu’nu çıkardık, Nükleer Kanunu’nu
çıkardık. Ha, nükleer olmazsa olmazdır, yani nükleer de olacak bizim enerji miksimizin içinde.
Değerli
arkadaşlar, kaynak noktasına gelirsek Nabucco’nun,
Sayın Bakan belki daha detaylı izahat verecektir ama burada önemli olan,
gerçekten, hem kaynak ülkelerin hem Türkiye'nin hem Avrupa’daki ortak ülkelerin
ihtiyacını karşılayacak olan bu projenin -bu güzel, bu devasa şimdiye kadar bu ebatta, bu uzunlukta
herhangi bir boru hattı yok- önemli olan, bir an önce gerçekleştirilmesinin
sağlanması. Buna hepimiz destek veriyoruz ve vermeye devam edeceğiz. Ancak
kaynak noktasına geldiğimiz zaman, bakın, hemen yanı başımızda İran’ın 28-29
trilyon metreküp bir doğal gazı var. Ümit ediyoruz ve inanıyoruz ki bir gün
İran ile normalleşme olacaktır ve İran doğal gazı hem Türkiye hem Türkiye
üzerinden dünyanın diğer taraflarına, özellikle Avrupa’ya akacaktır. Irak’ta 3
milyar metreküpün üzerinde doğal gaz söz konusu. Maliki İstanbul’da temmuz
ayında yapılan şu anda görüştüğümüz anlaşmanın imza törenine geldiği zaman 15
milyar metreküpe kadar bir gaz vereceğini ifade etmişti ve Irak’taki
normalleşme sonucunda en az bu kadar gazın Irak’tan bu hatta verilebileceğini
biliyoruz ve ümit ediyoruz. Zaten bu hattın kapasitesi, tamamı 31 milyar
metreküp. Çünkü aslında biraz önce konuşmamın başında vermiş olduğum Avrupa’nın
enerji, özelikle doğal gaz ihtiyacıyla karşılaştırdığımız zaman çok büyük bir
rakam olmadığı zaten görülmektedir. Türkiye’nin transit ülke mi, geçiş ülkesi
mi veyahut da bir terminal ülke mi olması noktasına gelirsek değerli
arkadaşlar, Türkiye, evet, bir transit ülkedir ama aynı zamanda bir terminal
ülkedir. Bakü-Tiflis-Ceyhan, Samsun-Ceyhan, Kerkük-Ceyhan hatlarından Ceyhan’a
gelmekte olan ve gelecek olan petrol, Türkiye’yi gerçekten bölgenin en önemli
bir petrol dağıtım terminali hâline getirmektedir.
Doğal gaz
açısından da, biliyorsunuz, Yunanistan’la şu anda aramızdaki doğal gaz hattı
faaldir, Yunanistan’a doğal gaz veriyoruz. İtalya’ya uzandığı zaman güneyden
Avrupa’ya bir hat çekmiş oluyoruz. Nabucco üzerinden
de ta Avusturya’ya, belki de oradan da Avrupa’nın diğer ülkelerine bağlantı
kurarak Avrupa’nın ana iletim veyahut da doğal gaz şebekesinin bir parçası
hâline gelmiş olacağız.
Peki, Türkiye ve
Avrupa’yla ilgili durum bu şekildeyse, Türkiye’nin diğer kendi komşularıyla,
kaynak ülkelerle temasları nedir diye olaya baktığımız zaman, Katar ile çok
yakında çok ciddi anlaşmalar yaptık. Katar’da çok önemli doğal gaz rezervi var,
25 trilyon metreküp. Dünya doğal gazının yüzde 14’ü Katar’dadır ve Katar’la
yapmış olduğumuz anlaşma… İleride Katar doğal gazının Türkiye’ye gelmesiyle,
işte, “Kaynak nerede?” dediğimiz hususu çözmüş oluyoruz. Arap boru hattı,
Mısır’dan gelecek olan boru hattı, işte kaynak. Irak, aynı
şekilde. İran’ın kendi içinde biz doğal gaz aramaları yapıyoruz.
Dolayısıyla kaynak hususunda herhangi bir tereddüt söz konusu değildir. Kaldı
ki bu projenin ortakları ticari bazda çalışan, işini
bilen firmalardır. Eğer kaynak olmamış olsa, zaten bu projenin bu noktaya kadar
gelebilme imkânı olmazdı. Kaynak olmamış olsa, Avrupa Birliği bu projeyi
desteklemezdi, kaynak olmamış olsa Avrupa Yatırım Bankası, Avrupa Kalkınma
Bankası “Bu projenin yüzde 50’sini finanse edeceğim.” demezdi, kaynak olmamış
olsa Amerika Birleşik Devletleri bu projenin arkasında durmazdı. Dolayısıyla
kaynak noktasında da herhangi bir problem söz konusu değildir.
Ben daha fazla
zamanınızı almak istemiyorum. Projenin hayırlara vesile olmasını diliyorum ve
inanıyorum ki, inşallah, bu projeyle Türkiye, mevcut, zaten çok stratejik olan
konumunu daha da artıracaktır. Hem Türkiye’nin hem diğer ortak ülkelerin hem
Avrupa’nın hem bizim komşu kaynak ülkelerin ekonomisine, geleceğine çok ciddi
katkısı olacağına inandığım bu projenin tekrar ulusumuza hayırlı olması
dileğiyle hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Hükûmet adına Enerji ve
Tabii Kaynaklar Bakanı Sayın Taner Yıldız.
Sayın Bakanım,
buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; ben
de heyetinizi saygıyla, hürmetle selamlayarak sözlerime başlamak istiyorum.
Öncelikle, Nabucco hükûmetler arası
anlaşmanın biraz önce isimleri sayılan ülkeler arasındaki anlaşmanın -imzalanan
bu güzel anlaşma olarak söyleyeceğim- bunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel
Kurulundan onaylanmasıyla alakalı toplanmış bulunuyoruz.
Öncelikle,
iktidarıyla, muhalefetiyle, bütün, destek veren ve grubu bulunan partilere
teşekkür ediyorum çünkü bu millî bir mesele. Bu millî meselenin üzerinde hep
beraber bir kısım detaylarını, olumlu eleştirilerini de aktarmakla beraber bir
ortak paydaya koyabileceğimiz bir mesele. Stratejik yönü var, ticari yönü var,
ekonomik yönü var ama bir bu kadar daha önemli olan Türk cumhuriyetlerinin -şu
ana kadar çok fazla vurgusu yapılmayan, tekrarlardan da kaçarak sözlerime devam
etmek istiyorum- daha çok normalleşmesi ve ekonomilerini, idarelerini ve
iradelerini güçlendirmekle alakalı önemli bir projedir. Üretim yanında önemli
bir paydası var, aynı zamanda tüketim yanında da Avrupa Birliği üyesi ülkelerin
gaz güvenliğiyle alakalı arz güvenliğini sağlamak açısından probleminin
çözümünün bir parçası olması açısından da bir önemi var. Bir farklı önemi de
ülkelerin siyaseten uluslararası ilişkilerden arındırılamayacak kadar büyük bir
proje olması açısından da önemi var. Bazı ülkelerin siyaseten sıkıntıya
düştüğünü ve çatışmaya doğru gittiğini görüyoruz ama yine ortak paydaya
aldıkları enerji konularında iki ülke ilişkilerini güçlendirebilecek,
iyileştirebilecek kadar bir yapı da arz ediyor. Birçok açıdan
önemli.
Tabii,
avantajları var mıdır, dezavantajları var mıdır bunların hepsi tartışılabilir.
Stratejik midir, stratejikse ne kadar stratejiktir? Getirileri, götürüleri nelerdir? Nasıl bir dinamik oluşturur bu,
bölgemizde? Bu anlaşmanın imzalanmasıyla beraber Sayın Başbakanımızın ev
sahipliğinde beş ülkeyle beraber imzalanmasıyla beraber bölgede ne tür
dinamikler hareketlendi, bütün bunlara bakmak lazım.
Tabii ki enerji
konusu aynı zamanda bir savaş gerekçesi ama bu tür projelerin bir barış
gerekçesi olduğunu da görüyoruz. Komşularımız ve bizler bu projeden nasıl
etkilendik ve bu projeleri tercih etmenin diğer projelerinden vazgeçmek
anlamına mı geldiğini, bütün bunları bence irdelemek lazım. Ülkenin şu anki
büyüklüğü aslında bir projeyi tercih etmenin diğer projeden vazgeçmek anlamına
gelmediğini ve Türkiye’nin ekonomideki derinliğinin, bütün bunları istiap
edebilecek, kucaklayabilecek kadar bir genişliğe ulaştığını görebiliriz. Bize
deniyor “Bu projeyi tercih ettiğinizde siz acaba Rusya’yla ne yapıyorsunuz?”
Biz, Rusya Federasyonu’yla da yapacağımız anlaşmalar eğer ülke çıkarları
doğrultusundaysa onu da yaparız, Amerika Birleşik Devletleri’yle model ortaklık
olarak nitelendirilen ilişkilerimizin güçlenmesi için bir başka projede
bulunmamız gerekiyorsa onunla beraber bunu gerçekleştiririz. Şu anda sıfır
problem olarak hedeflediğimiz komşu ülkelerle olan ilişkilerimizde hangi
ülkeyle bu anlaşmaları yapmamız gerekiyorsa onunla da o anlaşmayı yaparız.
Bunların hiç biri diğeriyle yaptığımız anlaşmayı aslında kesmez, yeter ki -tek
hedefimiz var- ülke çıkarlarımız doğrultusunda olsun.
O açıdan, ben,
dediğim gibi, bu büyük resmi kaybetmeksizin bu meseleye bakmak gerektiği
kanaatindeyim ve iftiharla da söylüyorum, şu anda Türkiye Büyük Millet Meclisi
Genel Kurulunda bu konsensüsün sağlandığını görüyorum.
Yapılan eleştirilerin de mutlaka olumlu yönde, bizim imzalayacağımız ve millî Nabucco şirketiyle alakalı “PSA Anlaşması” dediğimiz proje
destekleme anlaşmalarına olumlu bir katkı olarak görüyorum. Bu büyük resmin
kaybedilmediğini gördüm. Çünkü hemen doğumuzda Türkmenistan’da, Azerbaycan’da,
İran’da, Katar’da, Irak’ta, Rusya Federasyonu’ndaki potansiyelin çok yüksek
olduğunu söylemeliyim. Vatandaşlarımız da izliyorlar. Ne kadar yüksek, ne kadar
büyüktür dersek değerli arkadaşlar, Türkiye’nin yaptığı gaz anlaşması 2010 yılı
itibarıyla yaklaşık 45 milyar metreküpler civarında. Kullandığımızı da global krizin tesiriyle 33-34 milyar metreküpler civarında
olduğunu düşünürsek, yalnızca Türkmenistan’ın tespit edilmiş gaz rezervleri
açısından baktığımızda Türkiye’nin sekiz yüz yıllık ihtiyacını karşılıyor.
Rusya Federasyonu’nda Sibirya’daki geçen yıl tespit edilen yalnızca bir kuyu
Türkiye’nin seksen beş yıllık ihtiyacını karşılıyor. O yüzden, konuştuğumuz
büyüklükler, rakamlar bir üretim merkezinin tüketim noktalarıyla
buluşturulmasıyla alakalı önemli bir konudur.
Avrupa’da ne
oluyor? Yaklaşık 522 milyar metreküp civarındaki cari gaz tüketiminin, yine
Uluslararası Enerji Ajansının verileriyle beraber 700 milyar metreküpler
civarına çıkması bekleniyor 2030 yılında. O zaman üretim noktalarının tüketim
merkezleriyle buluşturulma işi bu. Peki, münhasır ekonomik sahamızın ve -ki,
yaklaşık, Karadeniz’de 288 bin kilometrekaredir- bu sahamızdan geçecek Güney
Akım Projesi’nin bununla bir rakip, bir rekabet oluşturduğu konusunda zaman zaman tereddütler yaşanıyor. Kısa vadede baktığınızda,
evet, bir rakip olabilir ama orta ve uzun vadede baktığınızda birbirini
destekleyen projeler, hatta bunun kadar iki proje daha gereklidir Avrupa
Birliği üyesi ülkelerin gaz ihtiyacını karşılamak açısından.
Peki, bütün
bunları yapabilmek için ne gerekli? Yalnızca teknik gerekçeler, teknik
çıkarlar, ülke çıkarları yeterli midir? Hayır. Aynı zamanda ülkede siyasi bir
istikrar olması lazım değerli arkadaşlar. Hiçbir sektörün ekonomik büyüklüğü ve
iktisadi büyüklüğü o ülkenin siyasi istikrarının büyüklüğünün geçemiyor.
Yalnızca siyaset yapmak adına değil, uluslararası bir gerçeği vurgulamak
açısından da söylüyorum, AK PARTİ’nin özellikle 2002
yılından sonra bu ülkenin idaresine irade koymasından sonra bütün bu projelerin
hareketlendiğini görüyoruz. Bundan önce olmuyor muydu? Bundan önce olan büyük
projeler de var. Hakkını teslim etmek lazım. Bakü-Tiflis-Ceyhan
Boru Hattı’nın bizden önceki hükûmetler zamanında
başlayıp hükûmetlerimiz zamanında bunun bitirilmiş
olması, aynı zamanda Türkiye’nin gaz arz güvenliğiyle alakalı projelerde Mavi
Akım Projesi’nin şu anda ihtiyaçlarımızı karşılaması, bir dizi projeler
sayabiliriz. Ancak, en son Katar’a yaptığımız ziyarette, Katar’da...
KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Bakan, sizin zamanınızda hangi
projeyi yaptınız, onu söyler misiniz.
ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) – Bakın, bir şey anlatayım. Siyasi
istikrarla alakalı çok önemli bir anekdottur bu
değerli arkadaşlar. Bu, iktidar olmayı bekleyen her partinin aslında dikkat
etmesi gereken de konudur. Biz bunların hepsini yaşıyoruz; omuzlarımızda bu
sorumluluğu hisseden bir grup olarak, bir parti olarak bunu yaşıyoruz.
Sene 1998’ler
civarında, 1996’dan başlayan süreçte bu yaşandı. Katar’a gittiğimizde bize bir
şey anlattılar. Orada iki tane büyük aile var şu anda, bir tanesi Al Attiyah ailesidir. Abdullah Bin Al Attiyah,
şu anda Başbakan Yardımcısıdır ve enerjiden sorumludur, Enerji Bakanıdır aynı
zamanda. Bir anısını anlattı.
Katar nasıl bir ülkedir dersek: Katar, değerli arkadaşlar, biraz
önce söylediğim gibi, aynen Rusya, İran ve iki ülkeden sonra dünyanın üçüncü
büyük gaz rezervidir ve yine Uluslararası Enerji Ajansının verilerine göre
harekete geçirilebilir gaz rezervleri ve gaz üretimi açısından dünyanın bütün
gaz ihtiyacının beşte 1’ini karşılayacak kapasiteye ulaşmıştır LNG
tesisleriyle. Yaklaşık, Türkiye’nin tüketiminin
850 katı kadar tespit edilmiş rezervi var.
Şimdi, böyle bir
ülkeye yapılan bir işlemden bahsedeceğim yani siyasi istikrar niçin önemli,
niçin gerekli? Hepsinin isimleri filan var, burada zikretmeyeceğim ayrıca. O
anki Enerji Bakanımızdan bir randevu talep ediyorlar. 1993 yılında Katar bir
açılıma giriyor enerjide, gaz rezervleri var ama üretemiyor. Şu anda 122 milyar
dolarlık, Katar’da müstakil kurulan 350 bin nüfuslu bir şehir vardır. Orayı
gezip görme fırsatım oldu ve hayran kalınmaması mümkün değil. 18 milyar
dolarlık, yalnızca bir şirketin yaptığı yatırım var orada. Uluslararası arenaya
açılmış, uluslararası sermayeye açılmış ve uluslararası büyük enerji
aktörlerinin rol aldığı bir yer. Buranın yöneticisi, o anki Maliye Bakanı
geliyor, Enerji Bakanı da ayrıca geliyor. Bir randevu istiyorlar Enerji
Bakanından. Vaktinin müsait olmadığını, ilgili BOTAŞ genel müdürüyle
görüşmesini tavsiye ediyorlar büyükelçilik kanalıyla. O da “Tamam, önemli olan
iştir, bağlantıdır.” diyor, BOTAŞ genel müdürüyle görüşmek için randevusunu
alıyorlar. Uzunca bir müddet özel kalemde bekledikten sonra, ilgili daire
başkanıyla görüşmesini tavsiye ediyorlar. İlgili daire başkanıyla görüşmesini
tavsiye edince oradan, özel kalemden telefon açıyor Maliye Bakanına, şu anki
Başbakan Yardımcısına “Biz gaz anlaşması yapalım… Bakın şu anda LNG’yle alakalı, hem spot hem de uzun dönemli kontratlarla
alakalı çok önemli avantajlar çıkacaktır her iki ülke arasında, boru hattı da
dâhil olarak…” Gittiğimizde bize bu hikâyeyi anlattılar, dediler ki: “Özel
kalemden telefon açtım Maliye Bakanına, “Bu ülkeyle olan ilişkilerimizin
hepsini dondurun şu anda…” Bundan sonra, bizim şu anki getirdiğimiz seviye yani
iki ülke arasındaki boru hattının tesis edilmesinden tutun ki gazdaki enerji
kaynaklarımızı çeşitlendirmeye varıncaya kadar; küçümsenmeyecek nokta dediğimiz
bu. Bir daire başkanına gönderiyorlar ve…
İşte, bu
anlayışla eğer biz, gaz kaynaklarıyla alakalı, enerji kaynaklarıyla alakalı bir
ülkeyi hangi önyargılarımızdan dolayı beğenmediğimizi bilmediğimiz bir ortamda
ülkeyi bu noktaya getiriyorsak, Türkiye'nin şu anki yaptığı anlaşmaların ne
kadar önemli olduğunu daha fazla anlarız. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Bu
çok önemli bir şey.
Değerli
arkadaşlar, bu millî bir proje. Biz beğenmemişiz, Türk cumhuriyetlerinden de
beğenmediklerimiz olmuş; hâlbuki bizim kardeşlerimiz.
RIDVAN YALÇIN
(Ordu) – Efendim, hangi bakan yapmış biraz önce söylediğiniz şeyi?
ENEJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) –Azerbaycan’la alakalı, Türkmenistan’la
alakalı bütün bu emeği geçen arkadaşlarımıza, ben hem BOTAŞ’taki hem de bütün
kamu kurum ve kuruluşlarındaki arkadaşlara… Dışişleri Bakanlığımızın da bu
konuda önemli katkısı var. Bu büyük resmi elde etmek açısından çok önemlidir.
RIDVAN YALÇIN
(Ordu) – Sayın Bakanım, hangi bakan yapmış bunu?
MEHMET GÜNAL
(Antalya) – Azerbaycan’ın katkısı ne Sayın Bakan? Ne kadar gaz verecek
Azerbaycan? Katkı ne sağlamış? Biraz da onları söyleyin.
ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) – Açıklarım… Açıklarım…
13 Temmuz 2009 tarihinde bu anlaşma imzalandıktan sonra 14 Temmuz
sabahı bizi aradılar, üç dört tane ülkeden aradılar: “Bakın, bu Nabucco’nun kaynağı var mıdır?”, “Bu, acaba ne tür sonuçlar
getirecektir bize?”, “Ya, biz bunu gerçekleştirebilir miyiz?”, “Hayal midir,
ümit midir, vatandaşın ümitleriyle oynamak mıdır?” derken bırakın bu projenin
gerçekleştirilmesini, bu projenin imzalanmış olmasının bile çok büyük yankıları
oldu, çok büyük dinamikleri oldu. Değerli
arkadaşlar, bunları hepimizin gördüğünden eminim. Bunları ihmal etmememiz
lazım.
Hemen arkasından,
bildiğiniz gibi, 6 Ağustosta -13 Temmuz-6 Ağustos- Rusya Federasyonu’yla tam
yirmi tane anlaşma imzaladık. O açıdan, ben Nabucco’nun
yalnızca bir gaz iletim, yalnızca stratejik bir proje olmasının daha ötesinde,
ülke çıkarını tetikleyebilecek birçok ilişkiyi tahrik ettiği kanaatindeyim. Bu
meseleye daha geniş manada böyle bakmamız lazım.
Tabii ki kaynak
problemiyle alakalı, altı tane ortağı olan bir projenin bu kaynak probleminin
çözümünü yalnızca Türkiye kendi başına omzunda hissetmemektedir, beraberce
oturulup beraberce davranılacak. Farklı platformlarda birçok anlaşmayı
imzalayacağımız bir sürece girdik. Şu anda üç ayrı noktada anlaşmayla alakalı
görüşmede arkadaşlarımız, hem Avusturya’da hem Türkiye’de hem de kaynak ülke
arayışlarıyla alakalı.
Tabii ki
tarafları olan bir konuda yani “Hukuk var mıdır?”, “AB hukukuna mı tabiyiz?”
filan, bunların her birinin çözümü var değerli arkadaşlar. Bir “negotiation”da, bir müzakere sürecinde -ki bunu da bizler
yapıyoruz, yapmalıyız da, daha fazlasını da yapmamız lazım- zaman zaman ön plana aldığınız, zaman zaman
da onu arka plana itip diğer konuları ön plana aldığınız olacaktır. Bunların
her birinde, altını çizdiğinizde Türkiye’nin toplam çıkarına olan ne kadar
fayda elde etmişsiniz, bu önemli. O yüzden müzakere süreci
içerisinde ülkelerin birbirine söyleyeceği şeyler olabilir, zaman zaman da onları geriye çektiği şeyler olabilir ama
Türkiye’nin hem doğu-batı aksında hem de kuzey-güney aksında gittikçe
projelerini zenginleştiren ve temel bir strateji oluşturan ve hatta millî bir
projeden arındırılamayacak kadar uluslararası ilişkileri olan bir ülke hâline
gelmiştir.
Bakın,
Samsun-Ceyhan Petrol Boru Hattı’nın özellikle Nabucco
Projesi’nden sonra hareketlendiğini rahatlıkla söyleyebilirim. Bunu kronolojiye
baktığınızda rahatlıkla görebilirsiniz. Aynı zamanda, doğu-batı aksında
Bakü-Tiflis-Ceyhan Boru Hattı’na yardımcı olabilecek ve onu daha da
güçlendirebilecek, kapasite artırımını güçlendirebilecek ve bu konuda
ilerleyebilecek mesafeler kat ettiğimizi söyleyebilirim. Kerkük-Yumurtalık Boru
Hattı, bildiğiniz gibi 70 milyon tondur, ham petrol boru hattı projesidir.
Irak’ın normalleşmesi için orada petrol ve doğal gazın çıkması, petrol ve doğal
gazın çıkmasıyla beraber de Irak’ın daha hızlı normalleştiğini göreceğiz. Bunun
en önemli kapılarından, çıkış yollarından bir tanesi, Kerkük-Yumurtalık Petrol
Boru Hattı’dır. Bakü-Tiflis-Ceyhan boru hattı 50 milyon tondur, bu dediğim hat
70 milyon tondur ve buranın amortismanlarını itfa
etmiş bir hattır, sıfırlamıştır. Şimdi, yeniden bir anlaşmayla beraber Irak’la
görüşmelerimiz devam etmektedir ve bu daha da hareketlendirilecektir.
Bütün bunların
hepsi Türkiye’nin önemini, coğrafyasından kaynaklanan jeostratejik
önemini daha da vurgulamaktadır. Biz, bir yandan bunların tedarikiyle alakalı
çalışırken tabii ki yine dil bütünlüğümüzü sağlayabilecek millî enerji
stratejimizi güçlendirmemiz lazım. Nedir o? Bugün 18 tane bölgeye ayrılmış
Türkiye’de 786 bin kilometrekarenin -belki bu rakam bilginizde olmayabilir- şu
anda 386 bin kilometrekaresi, yani yaklaşık yarısı ruhsatlıdır değerli arkadaşlar,
petrol ve doğal gaz aramalarıyla alakalı.
Aramak, bu iş
için gerekli şarttır ama yeterli şart değildir. Arama sayılarının artmış olması
arama faaliyetlerinin arttığı anlamına gelmez ama önemli bir habercisidir.
Şimdi, siz, hiçbir idareyi “Niçin arama sayıları arttı?” diye suçlayamazsınız,
suçlamamak da lazım ama arama sayılarının artmış olması üretime geçildiği
anlamına gelmiyor, asıl ondan sonra yapılacak faaliyetler de vardır. Bu ülke
büyümeye karar verdikten sonra -en önemli kelime bu- büyümeye karar verdikten
sonra yapacağı en önemli konu, hem millî kaynaklarını artırmaktır hem de “En
yakın tehlike, ilk önce bertaraf edilmesi gereken tehlikedir.” prensibine
dayalı olarak da arz güvenliğini sağlamasıdır yani ithalatını da yapması lazım.
İthalatını ne zamana kadar yapacak değerli arkadaşlar? Hiç kusura bakmayalım,
ağrımıza gitse de yerli kaynaklar ikame edilinceye kadar yapacaktır. Biz yerli
kaynaklarımızı ne kadar ithal kaynakların yerine koyarsak o kadar ithalat
düşecektir, yerine koymadan düşürülme imkânı yoktur.
Şimdi, bununla
alakalı önemli bir konuya geçmek istiyorum. Nabucco’yu
nasıl olsa şahıslar üzerinde de konuşacağız, soru-cevaplar üzerinde de
konuşacağız. Bu tartışmayı mutlaka yapmamız lazım. “Yerli kaynakların hepsini
harekete geçirmemiz lazım.” diyoruz, içinde su kaynakları var, jeotermal var,
güneş var, rüzgâr var. Yaşadığımız bir hadiseyi, hepimizin şahit olduğu bir
hadiseyi söyleyeyim: Geçen hafta sonunda madencilerimizle beraber -madencilik
sektörünün, kömür dâhil, bütün kıymetli madenler dâhil- bir toplantı yaptık,
yaklaşık yirmi sekiz tane sivil toplum örgütü katıldı, diyorlar ki: “Bu
madenlerimiz yerli kaynak mı? Yerli kaynak, altınından agregaya varıncaya
kadar. Bununla alakalı biz şu anda yargı kararlarından dolayı çalışamıyoruz,
bir kısım çevre şartlarından dolayı çalışamıyoruz, sit alanlarından dolayı
çalışamıyoruz, koruma kurullarından dolayı çalışamıyoruz.” Sayıyorlar alt alta,
tam dokuz tane kırmızı haritası var Türkiye’nin. Aynı şekilde…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın
Bakanım, konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun efendim.
ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) – Yenilenebilir ve yerli kaynaklarla
alakalı da aynı şekilde bir kısım tehditler var. Somut örnek vereyim:
Karadeniz’de nehir tipi santrallerimiz var. Yaklaşık 1.640 tane nehir tipi
santralin 1.530 tanesi -yaklaşık söylüyorum- lisanslandı, katkı payıyla bunlara
lisans verildi. Havza çalışmasıydı, delta çalışmasıydı, vatandaşımızın yanlış
algılamasıydı, algılamasıydı, anlatmasıydı derken şu anda o bölgede, sırf Doğu
Karadeniz Bölgesi’nde otuz beşe yakın santrali durdurduk biz gerek yerel
mahkemeler kanalıyla gerek bölge idare mahkemeleri gerek merkezî yargı
kararıyla gerekse kurum ve kuruluşlarımızın kendi arasındaki koordinasyon
gerekçesiyle.
Şimdi, bir şeye
karar vermemiz lazım: Biz 2020 yılına kadar, hatta 2023 yılına kadar bütün
yerli kaynaklarımızın hareketlendirilmesine, sonuçlanmasına ve bitirilmesine
karar verdik strateji belgemizde. Hani millî midir falan diye tartışıyoruz ya…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun
efendim.
ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) – Sayın Başkanım, tamamlıyorum
hoşgörünüze sığınarak. Önemli bir konu olduğu için bunu tamamlamam lazım.
Şimdi, biz bunu
tamamlayacak mıyız, tamamlamayacak mıyız; buna karar verelim.
Değerli arkadaşlar,
madenler ancak bulunduğu yerde üretilebiliyorlar, dünyanın her tarafında böyle.
Madenler de böyle çölün ortasında falan olmuyor, ya üzerinde ağaç oluyor ya
deniz kenarında oluyor. Bir dezavantajı da var, her güzelliğin bir bedeli var.
Şimdi, hep beraber, ben diyorum ki bu Genel Kurulda bu yetki olsa ve
imzalarımızla bunu yapsak neye karar vermemiz lazım? İşte, o zaman şu soru
çıkıyor ortaya: Türkiye’deki yerli kaynakların şu veya bu gerekçeyle
üretilemeyen kısmını ikame etmek üzere ithalat yapmak zorundasınız. Gönül ister
ki ithalatı biz sıfır oranına düşürelim ama Türkiye'nin büyüme hızını
karşılayabilecek yerli kaynak üretimi istatistiklere göre yok. O zaman acı da
olsa bu reçete, belli bir ithalat oranını kabul etmek zorundasınız.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun
efendim.
ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) – Bunu bir enerji bakanının söylemesi
zordur ama gerçek bu. Dünyada Uluslararası Enerji Ajansının verilerine göre,
hemen hemen bütün ülkelerin ortalamaları alınmıştır,
yerli kaynak oranı yüzde 18’dir. Biz, bunu, inşallah yüzde 25’lere, 30’lara
kadar taşımayı düşünüyoruz ama ister nehir tipi santrallerde olsun ister
madenlerimizde olsun, kendi öz kaynaklarımızı kullanmadıkça ithalatımız düşmez.
Ben diyorum ki ister çevre saikalarıyla, gerekçeleriyle isterse bir başka
gerekçeyle, manzarası, yeşili, ne olursa olsun, inanın, bunu ironi olsun diye
söylemiyorum, hangi gerekçeyle biz onu durduruyorsak onun yerine o kadar gaz
alacağımızı bilmemiz lazım. Onu savunan arkadaşların, aynı zamanda, doğal gaz
ithalatını çıkıp savunabilmesi lazım yani yalnızca bir cümleyi söyleyip
bırakmaması gerekiyor.
O yüzden, değerli
arkadaşlar, bakın, millî bir konudan bahsediyorum, bunun iktidarı-muhalefeti
yok. Ben biliyorum ki Türkiye Büyük Millet Meclisi…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın
Bakanım, lütfen, tamamlayınız konuşmanızı.
Buyurun.
ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) – Affedersiniz Sayın Başkanım,
gerçekten, fazlaca hoşgörü de gösterdiniz. Hemen tamamlıyorum.
BAŞKAN –
Estağfurullah.
ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) –Burada bulunan bütün milletvekillerimizin
ben aynı şeyi düşündüğü kanaatindeyim ama bunu hangi yöntemlerle ve nasıl
yapacağımıza karar vermemiz lazım. Hiçbir milletvekilimizin, ben, burada, ithal
edilen gaza sıcak baktığını zannetmiyorum ama yerli kaynakların hangi usullerle
ve o belirlediğimiz hedef doğrultusunda nasıl kullanılacağını çok iyi bilmemiz
lazım.
Ben, Nabucco’ya destek veren, başta Sayın Başbakanımız olmak
üzere, bütün iktidar ve muhalefet parti üyelerine teşekkür ediyorum, emeği
geçen kamu kurum ve kuruluşlarımıza da teşekkür ediyorum, saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Bakanım.
Şahsı adına tümü
üzerinde son konuşmacı Rize Milletvekili Bayram Ali Bayramoğlu.
Buyurun efendim.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAYRAM ALİ
BAYRAMOĞLU (Rize) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 447 sıra sayılı
Kanun Tasarısı’yla ilgili olarak geneli üzerinde şahsım adına söz almış
bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Aslında, benden
önce gerek Sayın Demirkıran gerek Sayın Bakanım
birçok konuda açıklamalarda bulundu ama teknik konularla ilgili, onların
içerisinde zikredilmemiş konuları gündeme getirmek, olayın biraz daha objektif
olarak uzun vadeli projeksiyonda Türkiye’ye neler
kazandırıp kazandıramayacağı konularındaki fikirlerimi sizlerle paylaşmak
istiyorum ancak buna başlamadan önce bir yanlış anlaşılmayı veya ismin nereden
nüfuz ettiği konusuyla ilgili bir eksikliği de ortadan kaldırmak için Nabucco’nun nasıl isimlendirildiğini de size anlatmakta
fayda görüyorum.
Nabucco Projesi, ilk
önce 2003 yılında Almanya’yla Avusturya’nın, iki ülkenin gelecekteki doğal gaz
veya enerji ihtiyaçlarını nazarıitibara alarak prensipte İran ve Irak’la ortak
geliştirilebileceği ve Babil bölgesinden taşıtılması
düşünülen doğal gaz çalışmasıyla başlamış ve dolayısıyla, Babil
bölgesinin de tarihe nüfuz etmiş en önemli kralı “Nabukodonosor”
ismindeki bir şahıs. Hatta Verdi’nin operasında, özellikle onunla ilgili bir
opera da bestelenmiş. Dolayısıyla, “Nabucco” ismi,
sonu “corporation” olan kısımdaki, baştaki “Nabuc” kısmı “Nabukodonosor”
isminden kaynaklandığı için en azından bu düzeltmeyi ve bilgilendirmeyi
yapmakta da fayda görüyorum.
O zaman dikkat ederseniz Almanya ve Avusturya ilk önce bu işe
başlıyor, yine aynı 31 milyar metreküplük bir taleple başlıyor fakat bunun
yanına özellikle hattın geçecek olduğu ülkelerin, işte Türkiye gibi, Romanya
gibi, Macaristan gibi ülkelerin bu işe mutlaka dâhil edilmesi gerekliliği ön
plana çıktığı için arkasından gelişmeler, görüşmeler birçok noktalara kadar
taşınıyor. Bunun içerisine Rusya dâhil olmak
istiyor, İran projenin içerisinde yer almaya devam etmek istiyor, vesaire -ona
girersem çok uzun bir tarihî hikâyesi var- ama temel nitelikte, en sonunda altı
ortaklı beş ana ülkeyi doğal gaz tüketimi olarak ilgilendiren bir Nabucco Projesi son hâline gelmiş oluyor. Şimdi, bu noktada
-Sayın Demirkıran da açıkladı- işte, toplam yatırım
miktarının yaklaşık 8 milyar euro civarında
olacağını, Türkiye’den geçen kısmının da 2 bin kilometre yani toplam yatırım
miktarının üçte 2’sinin Türkiye sınırları içerisinde olacağını söyledi. Tamamen doğru, 5 ile 5,5 milyar euro
arasında çok ciddi bir altyapı yatırımı ve malzeme yatırımıyla birlikte
oluşturulacak bir proje ama burada unutulmaması gereken bir nokta: Bugün kabul
edecek olduğumuz bu kanun da elli yıllık bir kanun yani sistem devreye
girdikten sonraki süre içerisinde, Türkiye, aynı zamanda bu sistemin geçişinden
dolayı elli yıl süreyle kira gelirini almaya devam edecek bir ülke. Dolayısıyla,
olayı sadece bugün itibarıyla değerlendirmek bu anlamda yanlış olur. Birinci nokta bu.
İkincisi, bence
dikkat etmemiz gereken en önemli konulardan bir tanesi, Avrupa’nın gelecekteki
ciddi miktardaki doğal gaz ihtiyacının ne olduğu konusudur. Sayın Bakanım da az
evvel söyledi, 2030 yılı itibarıyla, bugünden 2030 yılına, yani yirmi yıl
sonrasına, Avrupa ülkelerinin minimum doğal gaz ihtiyacı yaklaşık 150 milyar
metreküp yani bugünden itibaren 150 milyar metreküp daha ihtiyaçları var. Bu,
şu demek: Mevcut, şu anda Türkiye'nin bugün itibarıyla kullandığı miktarın 4
katına daha 2030 yılında ihtiyaçları var. Peki, mevcut, bu imzalanan anlaşmayla
Avrupa’ya transfer edilebilecek doğal gaz miktarı ne kadar? 31 milyar
metreküpün yarısı yani Türkiye isterse yüzde 50’lik kısmını alabiliyor yani 15
milyar metreküp ancak transfer edebiliyoruz. Dolayısıyla, önümüzdeki süreç
açısından baktığımızda, Avrupa’nın ihtiyacı olan doğal gaz miktarının, şu
imzalayacağımız anlaşma sadece yüzde 10’luk kısmını telafi edebiliyor. Yani dolayısıyla, Rusya’nın Ukrayna bacağıyla yapacak olduğu yeni
çalışmalar veya Nabucco Projesi’nin önümüzdeki
yıllarda katma değer olarak oluşturacağı 2015, 2020, 2025 yıllarındaki
getirilerini hesap ettiğimizde, bazı anlaşmalar vardır; hani tarihe güzel güzel imzalanarak, nakışlarla imza atılmış olur anlaşmalar,
bu anlaşma öyle bir anlaşmadır yani bir şeylerin en önemli başlangıcı
noktasıdır.
Arkadaşlarımız
haklı olarak “Bu anlaşma bize neler getiriyor, neler sağlıyor, taraf mıyız,
değil miyiz, Avusturya isterse bunu yapabilir, yapamaz mı?” gibi ifadelerde
bulundular. Bu çok yanlış ve eksik bir ifade. Özellikle
bürokrat arkadaşlarla da o maddeye tekrar, yerinde, bizatihi bakmak istedim.
Şimdi,
biliyorsunuz, biz bir anlaşmayı Parlamentodan geçiriyoruz. Bir de bu işin
içerisinde altı tane şirketin kendi arasındaki, konsorsiyum
ortaklığı statüsünde imza ettiği anlaşma var. Bu anlaşmanın ana hükmü, hangi
konuda olursa olsun, oy birliği olmadan hiçbir konuda karar alınmayacağıdır.
Yani hangi konuda olursa olsun, “ortak” sıfatıyla BOTAŞ’ın “Ben bunu kabul
etmiyorum.” veya “Onay vermiyorum.” dediği hiçbir anlaşmanın hükmü yoktur. O
zaman, başka bir tarafın sizin hakkınızda hüküm koyması veya sizin aleyhinize
herhangi bir uygulamayı gündeme getirmesi diye bir şey söz konusu değildir.
Aynı zamanda,
unutmayın ki bütün sistemin ilk çıkacağı merkez, Azerbaycan’dan sonraki ana
nakil hattı tamamıyla Türkiye’dedir. Yani eninde sonunda, tavuk mu yumurta mı
hikâyesi, meselesi gündeme geldiğinde, Türkiye, buradaki, hangi şartta olursa
olsun, hem jeopolitik konum açısından hem coğrafi konum açısından hem de
gelecekteki ihtiyaçlar açısından baktığımızda, en kritik ülkedir.
Ama, tabii, kritik
ülke olmak demek işi bitirmiyor. Yani öbür ülkeler de aynı zamanda tüketici ve
market. Yarın, bunun içerisinde, dikkat edin… Ben Sayın Bakanım konuşurken
anlatacak diye düşünüyordum, hatırlarsanız, Sayın Putin
ile Başbakanımızın görüşmesi yine doğal gaz görüşmeleri çerçevesinde
yapılırken, özellikle İtalya’dan Sayın Başbakan Berlusconi,
bu anlaşmaya dâhil olmak suretiyle, aslında bu projenin içerisine İtalya’nın da
dâhil edilmesini ısrarla
istemiştir. Niye? Çünkü geçen sene yaşanmış doğal gaz krizi
meselesi, İtalya’yı gelecekle ilgili son derece ciddi problemlerin
yaşanabileceği noktasında uyarmış bir gelişme olarak değerlendirilir.
Slovakya’nın, aynı zamanda Sırbistan’ın -bakın, bu anlaşmaların
içerisinde olmayan ülkeleri söylüyorum size- Hırvatistan’ın geçen seneki kış döneminde
yaşamış oldukları problemleri şöyle bir düşünürseniz, Nabucco
Anlaşması’nın önümüzdeki süreç içerisinde Türkiye’ye sağlayacağı avantajların,
mevcut, şu konuştuğumuz konuların en az 5 kat-10 kat daha önemli konular
olduğunu, bu anlamda oluşturacak olduğu istihdam katkısını, kira geliri
katkısını, teknolojiye, katma değer olarak kullanılacak malzemelere getirecek
olduğu katkıyı, az evvel gündeme getirilen binlerce kaynakçı istihdamını da
düşünürsek, son derece önemli bir proje olduğunu unutmamamız gerekir.
Bir diğer konu da
bu olayın kredilendirme konusudur. Ben, kredilendirme konusunda, şu anda
bankaların, çeşitli fonların uluslararası arenada kaynak dağıtmak için yatırım
aradığı bir noktada, en önemli girdi kalemi dediğimiz enerji, su, telefon ve doğal
gaz gibi, yani gelir getiren, sürekli akarı olan sistemlere her türlü kaynağı
vermek için aslında sıraya gireceklerini ve hatta,
rakamların, maliyet rakamlarının son derece minimize rakamlar olacağını da
söylemekte fayda görüyorum.
Bunun yanında,
özellikle burada bir stratejik önemi de vurgulamakta fayda görüyorum. Şimdi biz
ne yapıyoruz? Bazı milletvekili arkadaşlarımız “Türkiye ciddi bir terminal
olmalıdır, köprü olmamalıdır.” diyor. Buna katılmak hiçbir şekilde mümkün değil
çünkü Boğazları aşmanız için bir köprüye ihtiyacınız vardır. Köprü de önemlidir
ama köprülerin yanlarında istediğiniz gibi terminal yapabilirsiniz. Yani,
terminal olmak demek köprü olmama anlamına gelmez ve üstelik,
bütün sistemi de kendiniz tüketemeyeceğiniz için, bu sistemin bir yerlere
naklini öyle veya böyle uygulamaya koymak zorundasınız.
İşte bu noktada,
Doğu’yu Batı’ya bağlayan, Doğu’yu Batı’yla bütünleştiren ve aynı zamanda
Türkiye'nin her iki tarafta da, hem Avrupa Birliğine tam üyelik noktasındaki
ilişkilerinde ve görüşmelerinde hem de doğunun ekonomik kalkınması ve doğuya
yönelik yaptırımlar konusunda Türkiye’ye son derece kritik bir önem ve misyon da bu anlaşmalarla yüklenmiş olmaktadır. Bunu
unutmamamız lazım. Nabucco’yu sadece bir doğal gaz
projesi olarak düşünürsek çok büyük hata ederiz. Nabucco,
Doğu-Batı arasındaki ilişkilerde Türkiye’nin önemini vurgulayan ve bu önemi…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Bayramoğlu, konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
BAYRAM ALİ
BAYRAMOĞLU (Devamla) – Tamamlıyorum Sayın Başkan.
…her iki tarafa
da çok rahatlıkla hissettirtebilecek boyutta önemi gündeme taşıtan bir
fonksiyon icra etmektedir.
Ben Sayın Bakanla
enerji konularıyla ilgili birçok konuda çalıştığım için biliyorum hadiseleri.
Bu Nabucco meselesi gündeme geldiğinde kendisini
Türkiye’de göremiyorduk, o kadar yoğundular ki bir Rusya, bir Azerbaycan, bir
Avrupa, Avusturya, sürekli toplantılarda. Kim için yapılıyor bu toplantılar?
Türkiye Cumhuriyeti devleti için. Bunu atlamamamız lazım.
O nedenle Nabucco’yu sadece bir doğal gaz projesi olarak düşünmekten
çok, gelecekte “Hakikaten bunun altına imza atan o parlamenterlerden Allah razı
olsun, bu ülkeye çok büyük hizmet etmişler.” denecek bir kanun taslağı olarak
görülmesi gerektiğini hatırlatıyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Bayramoğlu.
Saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım, soru-cevap işlemi gerçekleştireceğiz.
A. MESUT YILMAZ
(Rize) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Buyurun
Sayın Yılmaz.
A. MESUT YILMAZ
(Rize) – Sayın Başkan, hem kişisel söz talebim vardı anlaşmanın aleyhine hem de
Sayın Bakanın
biraz önce dile getirdiği 98’deki olayla ilgili söz istiyorum.
BAŞKAN – O,
oyunuzun rengini belirtmek üzere olan husus değerlendirmeye alındı, sırası
geldiğinde yapılacak, sonunda. Ama 98’deki, göreviniz sırasındaki olayla ilgili
olarak kısa bir açıklama yapacaksanız buyurun.
A. MESUT YILMAZ
(Rize) – İkisini birleştirebilir miyim Sayın Başkan?
BAŞKAN – Yok, o,
oyunuzun rengini belirtmek üzere; siz daha iyi bilirsiniz.
Buyurun efendim.
A. MESUT YILMAZ
(Rize) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Kaç dakika
konuşabilirim?
BAŞKAN – Üç
dakika süre verdim size Sayın Yılmaz.
AHMET KÜÇÜK
(Çanakkale) – Beş dakika verelim.
BAŞKAN – Evet,
buyurun efendim.
VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Rize Milletvekili A. Mesut Yılmaz’ın, Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın, Başbakan olarak mensubu bulunduğu Hükûmete sataşması nedeniyle konuşması
A. MESUT YILMAZ
(Rize) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Değerli
milletvekilleri, burada anlaşmasının onaylanmasını görüştüğümüz Nabucco Anlaşması, Nabucco
Projesi, Türkiye açısından çok önemli bir projedir. Enerji konusu, tıpkı
demokrasi gibi aslında asıl önemi olmadığı zaman anlaşılan bir konudur. Türkiye
açısından bu kadar önem taşıyan bir projenin bu kadar az sayıda milletvekilinin
katılımıyla görüşülüyor olması aslında Meclisimiz açısından acıdır.
Benim bu söz alma
gerekçem… Aslında ben kişisel olarak söz talep ettim. Projenin bütünü hakkında
görüşlerimi ifade etmek isterim, niye aleyhte oy vereceğimi ifade etmek isterim
ama Sayın Bakan konuşması sırasında benim Başbakanlığım dönemine tesadüf eden
bir olayı, bir anekdotu kendi ifadesiyle dile getirdi,
o konuda birkaç söz söylemek isterim. Olayı bilmiyorum, Sayın Bakanın söylediği
olayın ne kadar doğru olduğunu bilmiyorum. İlgili o zamanki görevdeki
arkadaşlarımdan araştıracağım, gerekirse tekrar Sayın Başkandan söz talep edip
o olayın aslını sizlere ifade edeceğim. Yalnız tümü üzerinde yani konu
üzerindeki söz hakkım baki kalmak üzere o konuyla ilgili kişisel bir bilgimi
sizlerle paylaşmak istiyorum.
Buraya biz 1997
yılı Temmuzunda bir anlaşma getirdik, tıpkı Nabucco
gibi bir anlaşma, Mavi Akım Anlaşması. Yine bugün olduğu gibi bütün parti
grupları bu anlaşmanın lehinde konuştular, o zaman Cumhuriyet Halk Partisi,
Refah Partisi, bütün partiler Mavi Akım Anlaşması’nın lehinde konuştular. Bu tabii, Sayın Bakan gibi beni de o zaman çok memnun etti çünkü
böyle bir önemli projenin, Türkiye'nin enerji açığını kapatacak bir projenin
Mecliste bütün partilerin onayıyla geçmiş olması hakikaten göreve yeni başlayan
ve büyük bir enerji açığını devralan, hatta elektrik kısıntısı yapmak zorunda
kalan bir Hükûmet için çok sevindirici bir husustu. Ama
biz anlaşmayı geçirdik, Mavi Akım Anlaşması’nı Meclisten oy birliği ile
geçirdik. Daha sonra Enerji Bakanlığımıza ve ona bağlı olan BOTAŞ’a yabancı
elçiler, yabancı şirket temsilcileri gelmeye başladı.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun
efendim, devam edin.
A. MESUT YILMAZ
(Devamla) – Teşekkür ediyorum.
Enerji Bakanımız
bana da bilgi veriyor: İşte, Amerikan elçisi geliyor -bilmem ne- Katar elçisi
geliyor, Mısır elçisi geliyor filan. Sonra anladık ki meselenin özünde dünya
doğal gaz piyasasına yeni bir oyuncu olarak katılan Türkiye pazarını ele
geçirme motifi yatıyor.
Türkiye'nin doğal
gaz ihtiyacı 2015 yılında, zannediyorum, 50 milyar metreküp civarında olacak.
Ruslar bize cazip bir teklif yapmışlar, aslında bize değil, bizden önceki Refahyol Hükûmeti zamanında
yapılmış teklif. Getirecekler, gazı Samsun’da teslim edecekler. Bütün risk onlara ait. Biz gazı Samsun’da devralacağız.
Sayın Bakanın dediği doğrudur, doğal gaz meselesinde önemli olan kaynak değil,
önemli olan ulaşımdır, taşımadır, iletimdir. Yoksa gaz dünyada çok, Rusya’da
var, İran’da var.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun
efendim, konuşmanızı tamamlayınız.
A. MESUT YILMAZ
(Devamla) – Teşekkür ediyorum.
Bizim açımızdan
çok cazip bir anlaşmaydı. Bunu baltalamak…
ALGAN HACALOĞLU
(İstanbul) – Sayın Başkan, burada bir eski Başbakan konuşuyor, biraz anlayışla
karşılayın.
RASİM ÇAKIR
(Edirne) – İkide bir de kesmeyin yani.
BAŞKAN – Sayın
Yılmaz, bir dakika…
Sayın Hacaloğlu, burada, malum ki, bir İç Tüzük, bir usul var,
yasalar var, onu uyguluyoruz. Yani benim burada Sayın…
RASİM ÇAKIR
(Edirne) – Ama bir dakikada bir… Bir dakikada bir…
ALGAN HACALOĞLU
(İstanbul) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Sayın Hacaloğlu, lütfen efendim, bakınız, Başbakanlık yapmış olan
bir insandır Sayın Mesut Yılmaz. Ben kendisine önce üç dakikalık bir süre
verdim, sonra bir dakika daha ilave ettim, arkasından bir dakika daha ilave
ettim. Bakınız, bu, beş dakikadır. Zaten kişisel konuşma hakkı da normal
şartlar altında beş dakikadır. Lütfen, ben bir kısıtlama falan yapmıyorum ki,
azami ölçüde itinayla bunu koruyorum. Bunu sizler de görüyorsunuz, ekrandan da
görünüyor zaten, lütfen. İstirham ederim yani.
Buyurun Sayın
Yılmaz.
A. MESUT YILMAZ
(Devamla) – Türkiye bir önemli oyuncu olarak enerji piyasasına giriyor, doğal
gaz alıcısı olarak. Amerikan şirketleri, İngiliz şirketleri gitmişler, Sayın
Bakanın dediği gibi Katar’da çok büyük yatakları kapatmışlar, Mısır’da büyük
imtiyazlar almışlar ama doğal gazı satacak yerleri yok. Çünkü dünyanın büyük
alıcı ülkeleri -bunların başında Avrupa geliyor- hiçbir şekilde boru hattıyla
buralara ulaşma imkânına sahip değil veya bu kaynaklar Avrupa’ya boru hattıyla
ulaşma imkânına sahip değil. En yakın ve en cazip alıcı ülke Türkiye. Bize
BOTAŞ vasıtasıyla, Enerji Bakanlığı vasıtasıyla, bunlar yetmedi en son Amerikan
elçisi iki defa bana geldi, dedi ki “Bu Mavi Akım Anlaşması’nı iptal edin,
etmezseniz bu sizin için de kötü sonuçlar doğurur. Yani şahsen sizin için de kötü
sonuç doğurur.” “Ya, neyse doğursun sonuç.” dedim. Yani bu ülke için gerekliyse
ben bunu yaptım, bütün riskini de aldım.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın
Yılmaz, lütfen tamamlayın efendim.
A. MESUT YILMAZ
(Devamla) – Sağ olsun, Meclis de bana destek verdi, “Benim hiç korkum yok.”
dedim, bu anlaşmayı imzaladık. Dedi ki: “Zaten bu anlaşma olmaz. Karadeniz’in
altından boru geçmez, geçerse korozyon olur, bilmem ne olur, Karadeniz’in
altında şu var, bu var.” Ya, beni ilgilendirmiyor ki risk Ruslara ait. Adam
getirecek, Samsun’da bana gazı verecek, iki senede verecek.
Değerli
arkadaşlarım, siyasi hayatımın en en ilginç olayına
bu vesileyle muhatap oldum. Hemen akabinde, o güne kadar bize övgüler dizen
gazetelerin köşe yazarları birdenbire Mavi Akım Projesi’ni, Türkiye’nin en
büyük yanlışı, Türk dünyasına en büyük ihaneti olarak nitelediler. Mecliste
siyasi partiler bu konuda -Sayın Kamer Genç başta olmak üzere- Hükûmetimizi akıl almaz eleştirilere tabi tuttular. Mavi
Akım’da yolsuzluklar yapıldığı iddia edildi, mahkemelere gittik.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın
Yılmaz, şunu yapayım: Yani ben size bakınız yaklaşık yedi dakikalık bir süre
verdim ama benim yetkim bu kadar, ben son olarak bir dakika açayım. (CHP
sıralarında “Sayın Başkan, müsaade edin.” sesleri)
BAŞKAN –
Arkadaşlar…
ENSAR ÖĞÜT
(Ardahan) – Sayın Başkan, bizleri bilgilendiriyor.
BAŞKAN –
Arkadaşlar, bakınız, bir şeyi uygulayacağız, Tüzük’e göre hareket etmek
mecburiyetindeyiz. Ben şunu söyleyeyim: Kendi aranızda oturursunuz,
konuşursunuz, anlaşırsınız, başka şey olur. Siyasi partiler burada, bu şey
olur. Arkasından belirli şeyler yaptığımız zaman, o zaman…
ENSAR ÖĞÜT
(Ardahan) – Ama Türkiye için çok önemli bir şey anlatıyor Sayın Başkan.
RASİM ÇAKIR
(Edirne) – Tarihî bir olayı aydınlığa çıkarmaya çalışıyor.
BAŞKAN – Lütfen
Sayın Çakır…
Son olarak
açıyorum ve ondan sonra açamayacağım. Yetkimi ancak bu şekilde kullanıyorum,
lütfen efendim.
Buyurun Sayın
Yılmaz.
A. MESUT YILMAZ
(Devamla) – Ne kadar süre veriyorsunuz Sayın Başkan?
BAŞKAN – Bir
dakika efendim, en son.
A. MESUT YILMAZ
(Devamla) – Hemen bağlıyorum Sayın Başkanım.
Neticede Mavi
Akım aleyhine çok büyük bir lobi oluştu. Bundan önceki dönemdeki Meclis de o
lobinin etkisinde kaldı, Mavi Akım’la ilgili bakanları, bürokratları hepsini
Yüce Divana gönderdiler. Bugün huzurunuzda iftiharla ifade ediyorum ki bu kadar
kötülemeye, bu kadar kötü niyete rağmen o arkadaşlarım, bürokratlar dâhil,
bütün siyasi arkadaşlarım bu projeyle ilgili, aslında enerjiyle ilgili diğer
bütün suçlamalardan, hepsinden yargı önünde aklanmışlardır.
Binaenaleyh,
Sayın Bakanın ifade ettiği anekdotun bir de bu yönü
vardır çünkü onlar bize kapattıkları o doğal gaz kaynaklarındaki gazı LNG
olarak satmak istiyorlardı. Bize dediler ki: “İskenderun’da rafineri kurun
Marmara Ereğlisi gibi. İzmir’de rafineri kurun. Aliağa’da rafineri kurun.
Gemiler getirsinler, Amerikan şirketlerinin kapattığı doğal gazı bize orada
teslim etsinler. Biz orada bunları ameliye tabi tutalım likitten
gaza çevirelim.”
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın
Yılmaz, teşekkür ediyorum.
A. MESUT YILMAZ
(Devamla) – Hemen bitiriyorum Sayın Başkan.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Sayın Başkan, sürekli on dakika verin ama tek tek
birer dakika…
BAŞKAN –
Saygıdeğer arkadaşlarım, bakınız, yaptığımız zaman, bir müddet sonraki başka
bir uygulamada başka bir ifadeyi kullanacaksınız. Bakınız, ben azami inisiyatifimi kullandım, yani benim şeyim budur. Onun için,
ben Sayın Yılmaz’a teşekkür etmek istiyorum, şöyle: Sayın Bakan burada,
diğerleri burada efendim, herkes oturup konuşabilir, diğer şeyleri yapabilir.
Teşekkür
cümlesini alayım, beni mazur görmenizi istirham ediyorum.
Buyurun Sayın
Yılmaz.
A. MESUT YILMAZ
(Devamla) – Tabii bu da bir yoldu. Rafineri yapardık, likit
olarak getirirdik, doğal gaz ihtiyacımızı böyle sağlayabilirdik. Nitekim
yıllarca böyle sağlamıştık Cezayir’den, Nijerya’dan, hâlâ böyle sağlıyoruz, ama
maliyeti ne olurdu? O zamanki fiyatla 300 dolar olurdu. Biz, zannediyorum
100-130 dolar civarına aldık o zaman Mavi Akım’ı Rusya’dan ve Türkiye’ye
alınmış en ucuz doğal gazdır.
Değerli
arkadaşlarım, şunu söylemek istiyorum: Sayın Bakanın anlattığı anekdotun altında, aslında Türkiye pazarına mal satma gayesi
yatmaktaydı. Biz, buna karşı koyduk, bunun siyasi bedelini de ödedik neyse ama
Sayın Bakan bilmelidir ki enerji konuları böyle ucuz siyasi polemiklere
alet edilecek kadar önemsiz konular değildir.
Burada nasıl bir
ulusal konsensüs, bir partiler arası konsensüs
yaratılmış olmasından memnuniyet duyuyorlarsa…
BAŞKAN – Sayın
Yılmaz, teşekkür ediyorum.
Son cümlenizi
alayım efendim.
A. MESUT YILMAZ
(Devamla) - …bu konulara da siyaset üstü bakmak en başta Sayın Bakanın
yükümlülüğündedir.
Saygılar
sunuyorum.
Tekrar teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür
ederim.
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Sayın Başkan, sataşmadan dolayı söz istiyorum efendim.
BAŞKAN – Buyurun.
Saygıdeğer
arkadaşlarım, yani Başkanlık Divanının nasıl şartlar altında görev yaptığını
görüyorsunuz. Siz, tabii, orada gayet rahat bir şekilde “Konuşsun.” diyorsunuz
ama arkasından, işinize geldiğinde filan zaman şöyle bir uygulama yapılmıştı,
ismim geçmişti, grubumun ismi geçmişti, filan şeyler geçmişti, bu şekilde…
Sayın Genç, iki
dakika süre veriyorum.
Buyurun,
konuşmanızı yapınız.
2.- Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in, Rize Milletvekili
A. Mesut Yılmaz’ın, şahsına sataşması nedeniyle konuşması
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Mavi Akım Projesi’ne çok karşı çıktım. Neden çıktım
biliyor musunuz? Samsun’dan Ceyhan’a kadar yapılan ihalede büyük yolsuzluk
vardı.
A. MESUT YILMAZ
(Rize) – İhale yok muydu?
KAMER GENÇ
(Devamla) – Vardı.
Kendi
adamlarınıza o ihaleyi vermiştiniz.
Bakın, o Mavi
Akım Projesi’nde bir Turusgaz meselesi vardı arkadaşlar,
Turusgaz.
Şimdi,
Bulgaristan sınırından gaz giriyor. Orada, o gazın galiba önce 2 milyar
metreküpü, sonra da Mesut Bey’in iktidarı zamanında 8 milyar metreküpü özel bir
şirket üzerinden geçiriliyor ve devlet, burada yüzde 12 komisyon ödüyor. Bu
komisyonun, bu Turusgaz’ın ortakları kim hâlâ
açıklanmadı. Sizin Bakanınıza da söyledim, hâlâ açıklamadı, gizliyorlar.
Arkadaşlar,
devletin kesesinde, halkın kesesinde o kadar büyük soygunlar yapıldı ki. Yani
tabii, Anayasa Mahkemesine… Siz, geldiniz, dediniz ki “Soygunculardan hesap
sorarız.” ama sormadınız, çünkü bir ucu da sizin yakınlarınıza değiyordu, onun
için sormadınız. Çünkü orada Anayasa Mahkemesi enerji bakanlarının
yargılanmasıyla ilgili zaten ciddi…
ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Ne alakası var?
KAMER GENÇ
(Devamla) – Bilmiyorum, kararını tam hatırlamıyorum, burada da zaten beraat
edilmedi, sadece… O kararları getirip okumak lazım.
Şimdi, enerji
meselesi, bakın, o zaman, biz, burada bir gizli toplantı yaptık. Gizli toplantıda,
hiçbir zaman, burada, sırf işte gizli toplantı yapılıyor izlenimi vermek için,
o zaman, hangi ülkeden -bin metreküpünün- kaç liraya doğal gaz alındığı
açıklanmadı, anlaşmalar açıklanmadı, sırf kamuoyuna, efendim, “Meclis gizli
oturum yaptı, bilgi verildi.” izlenimi yaratmak için böyle bir şey edildi.
Hatta o Mavi Akım Projesi’nin Meclisten geçirilmesinin tek nedeni de orada
yapılan suistimallere Meclisi alet etmekti.
Tabii, zamanımız
çok kısa olduğu için bunları açıklamıyoruz, o zaman şey vardı…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın
Genç, lütfen tamamlayınız.
KAMER GENÇ
(Devamla) – Şimdi, MHP, ANAP ve DSP İktidarı, koalisyon olduğu zaman, ben, bu
kürsüde bir şey tavsiye etmiştim: “Yahu, ANAP’a bir Enerji Bakanlığı
verseydiniz yeterliydi, başka, yani öteki bakanlıklara da ihtiyaç yoktu.” Bunu
da söyledim ve Enerji Bakanlığında, maalesef, hâlâ, benim kanaatime göre çok
büyük suistimaller oluyor; enerji pahalıya alınıyor,
maalesef çok sıkıntı yaratılıyor madenlerde, işte alınan madenler, kömür
ocakları olsun, diğer madenlerde çok büyük soygunlar var. Ama tabii, Türkiye'de
denetim sistemi olmadığı için, bize yeterli bilgi akışı olmadığı için ben bunları
dile getirdim. Ama Turusgaz meselesini Sayın Bakan
açıklasın. Kaç lira verdiniz Turusgaz’a? Kimlerin
cebine kaç lira gitti? O şirketin ortakları kimler?
Teşekkür ederim.
A. MESUT YILMAZ
(Rize) – Sayın Başkan…
ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Yanlış adrese konuşuyorsun, yanlış!
KAMER GENÇ
(Devamla) – Efendim, adres…
ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Anlatacağım şimdi!
KAMER GENÇ
(Devamla) – Ben, o zaman var, ama sonra sizin zamanınızda kapatıldı da ama ben
de söylüyorum işte, o Mavi Akım Projesi’nin bir devamıydı onlar.
BAŞKAN – Sayın
Genç, teşekkür ediyorum.
ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) –Burası serbest atış yeri değil!
BAŞKAN – Sayın
Bakanım…
Teşekkür ederim
Sayın Genç.
KAMER GENÇ
(Devamla) – Peki, teşekkür ederim.
ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Ve çıkıp özür dileyeceksin ben
anlattıktan sonra.
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Niye özür dileyeyim ki, Turusgaz’dan para
alınmadı mı? Ne özrü ya! Havadan para aldılar, para. (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN – Sayın Genç, teşekkür ederim.
Arkadaşlar…
A. MESUT YILMAZ
(Rize) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Buyurun
Sayın Yılmaz.
A. MESUT YILMAZ
(Rize) – Sayın Başkan, sataşmadan söz istiyorum.
BAŞKAN – Arkadaşlar,
öncelikle şunu ifade etmek istiyorum: Bu şekildeki bir üslupla herkes
birbirinin ismini ifade ederek konuştuğu zaman o zaman Genel Kurulu falan
yönetemeyiz biz. Yani birisi oturur birisi çıkar, birisi oturur birisi çıkar.
Yani bunun basın yoluyla açıklanması var, diğer şeyler var, vesairesi
var, ben bunu demek istiyorum.
Bakınız, Sayın
Genç’in bir ismi çıktı “Ben, bir açıklayayım.” dedi, geldi, Turusgaz’dan
falan bahsetti. Doğru. Şimdi, tekrar oldu. Ama bunun bir usulü var, diğer
şeyleri var.
Tabii, görev
yaptığınız zamanla ilgili, söylüyorum. Bakınız, oradaki arkadaşlarımız itiraz
etti ama ben size yaklaşık on dakikalık bir süreyi kullandırdım. Bunu da
herkesin o anlam içerisinde bilmesi lazım. Meclisi çalıştırmak gibi de bir
görevimiz var.
Şimdi, o konuyla
ilgili olarak, yapılan gizli anlaşmadan bahsetti. Son defa olarak, size sadece
iki dakika, hiç süre uzatmadan, vereceğim ve ondan sonra bu konuyu kapatacağım.
Başka türlü bu işin içerisinden, takdir edersiniz ki çıkamayız.
Sayın Yılmaz, iki
dakikalık süre veriyorum size. İki dakikalık süre içerinde açıklayacaksınız son
olarak, sonra kapatacağım.
Buyurun Sayın
Yılmaz.
3.- Rize Milletvekili A. Mesut Yılmaz’ın, Tunceli
Milletvekili Kamer Genç’in, şahsına sataşması nedeniyle konuşması
A. MESUT YILMAZ
(Rize) – Değerli milletvekilleri, zamanınızı almayacağım. Sayın Kamer Genç’in
söylediği konulardan gerçeğe uymayanları dikkatinize getirmek istiyorum.
Mavi Akım
Projesi’nin hiçbir aşamasında Ceyhan filan söz konusu değildir. Mavi Akım,
Samsun ile Rusya’daki doğal gazın çıkış limanı arasında döşenen bir doğal gaz
boru hattı anlaşmasıdır. Anlaşmanın Samsun’dan Ankara’ya kadar olan kara kısmı
da Gazprom’un seçeceği bir Türk firma tarafından
yaptırılmıştır. Bu konuda da yolsuzluk olmadığı hem adli mahkemelerin
kararlarında hem de Yüce Divanın kararında ortaya çıkmıştır. Bu konuya başkaca
söyleyeceğim bir şey yok.
Yalnız, şunu
bilmenizi isterim: Turusgaz Anlaşması Refahyol Hükûmeti zamanında,
Sayın Recai Kutan’ın Enerji Bakanı olduğu dönemde kendisi tarafından
imzalanmıştır, bizimle alakası yoktur, bizim devraldığımız bir anlaşmadır.
Bizim maalesef…
ÖMER FARUK ÖZ
(Malatya) – O proje iptal.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – O proje iptal oldu biliyorsunuz.
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, lütfen arkadaşlar…
Sayın Yılmaz,
konuşmanızı tamamlayın.
Buyurun efendim.
A. MESUT YILMAZ
(Devamla) – Şunda bir yanlışlık var mı sayın milletvekilleri: Turusgaz Projesi’nin bizimle hiçbir ilgisi yoktur.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Zamanınızda proje iptal oldu yalnız. Mavi Akım Projesi iptal oldu,
siz yeniden ihaleye çıkardınız.
BAŞKAN – Sayın
Yılmaz, buyurun efendim.
A. MESUT YILMAZ
(Devamla) – Mavi Akım ile ilgili hiçbir şey söylemiyorum. Diyorum ki,
mahkemeler bu konuda zaten kararını vermiştir; herhangi bir yolsuzluk,
usulsüzlük yoktur.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Anayasa Mahkemesi erteledi biliyorsunuz.
A. MESUT YILMAZ
(Devamla) – Hayır, ertelemedi. Hayır, yok öyle bir şey, yanılıyorsunuz.
Anayasa Mahkemesi
Yüce Divan sıfatıyla, Mavi Akım dâhil bütün projelerde beraat kararı vermiştir,
gidin bakın tekrar kararlara. Bunları dile getirmek için söz aldım.
Sayın Kamer Genç
o gizli oturuma katılmıştır. O gizli oturumda Sayın Kutan bunu hangi zaruretler
sonucunda yaptığını da ikrar etmiştir, bu kürsüden dile getirmiştir. Bunu
herhâlde hatırlamıyor veya o gün dikkati başka yerdeydi. İşin doğrusu budur.
Hepinize saygılar
sunuyorum.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
VI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri (Devam)
5.- Avusturya Cumhuriyeti, Bulgaristan Cumhuriyeti,
Macaristan Cumhuriyeti, Romanya ve Türkiye Cumhuriyeti Arasında Nabucco Projesi Hakkında Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/783) (S.
Sayısı: 447) (Devam)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, soru-cevap işlemi gerçekleştireceğiz.
Sayın Tankut...
YILMAZ TANKUT
(Adana) – Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Sayın Bakan,
ülkemiz için son derece önemi haiz olan bu projenin kaynağı olmayan bir proje
olduğu çeşitli kesimlerce dile getirilmektedir.
Nitekim bu husus
Dışişleri Komisyonunun Raporu’nda da önemli bir risk olarak belirtilmektedir.
Raporda, ülkemizin jeopolitik önemini güçlendirecek bu projeye Azerbaycan’ın
vereceği desteğin ise kilit bir rol oynayacağı ifade edilmektedir. Yani
Azerbaycan’ın bu projeyi kaynak sağlayıcı olarak mutlaka desteklemesinin lazım
geldiğinin altı çizilmektedir.
Ancak Hükûmetinizin Ermenistan ile sınırların açılmasına yönelik
imzaladığı Protokol ortada durmakta iken ve bundan dolayı da kardeş ülke
Azerbaycan, tepkisini açık bir şekilde ortaya koymuş iken bu önemli projede
Azerbaycan’ın desteği nasıl sağlanacaktır? Bu konuda Azerbaycan ikna edilmiş
midir? Bu durumda Azerbaycan’ı ikna etmek ve projeye tam desteğini sağlamak
için Ermenistan ile imzalanan ve Mecliste…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim.
Sayın Altay,
buyurun efendim.
ENGİN ALTAY
(Sinop) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Hükûmetin enerji
politikalarıyla ilgili, biraz sonra 2’nci madde üzerinde görüşlerimi
açıklayacağım ancak şimdi buradaki tartışmalardan da esinlenerek Sayın Bakana
iki soru sormak istiyorum.
Bu Nabucco Projesi kapsamında Türkiye üzerinden geçecek boru
hattını döşeyecek firma şimdiden b elli midir? Bu iş ihale ile mi verilecektir,
yoksa özel olarak mı verilecektir?
İkincisi de
Sinop’un Erfelek ilçesinde istisnasız her gün, Gerze ve Dikmen ilçelerinde de
sık sık elektrik kesintileri yaşanmaktadır. Sayın
Bakanın bu konuda bir tasarruf ve tedbiri olacak mıdır? Konu elektrik iletim hatlarıyla
ilgilidir. Bunları soruyorum.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Altay.
Sayın Uslu…
CEMALEDDİN USLU
(Edirne) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan, bu
proje Avusturya, Bulgaristan, Macaristan ve Romanya parlamentolarında
onaylanmış mıdır? Bunu öğrenmek istiyorum.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Uslu.
Sayın Özdemir…
HASAN ÖZDEMİR
(Gaziantep) – Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Sayın Bakana
soruyorum: Nabucco Projesi ekonomik olarak
Türkiye'nin lehine bir proje olmamasına rağmen hattın stratejik bir önemde
olduğu doğrudur. Türkiye normal şartlarda Nabucco
dışında başka bir hat inşa ederek kendi ihtiyaçlarını Türk cumhuriyetlerinden
daha uygun şartlarla temin edemez mi?
İkinci sorum:
Türkiye kendi sınırları içerisinde çok ciddi enerji arz sorunu yaşarken AB’ye
karşı bu kozunu nasıl kullanacaktır? Nabucco
Projesi’nin Türkiye'nin enerji talebini karşılamada nasıl bir etkisi olacaktır?
Bu anlaşmada Türkiye'nin bu boru hattından doğal gaz alacağına dair bir hüküm
var mıdır? Nabucco Projesi’ne doğal gaz verebilecek
muhtemel ülkeler sizlerce hangisidir? Bu ülkelerin söz konusu projeye bakışları
nedir?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Sayın Işık…
ALİM IŞIK (Kütahya) –
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan, Nabucco Projesi’nin inşaatına 2011’de başlanıp 2014’te ilk
aşamasının bitirileceği ifadeleri doğru mudur? Bu uygulama takviminde herhangi
bir değişiklik var mıdır?
İkincisi:
Projenin Türkiye’deki temsilcisi şirket BOTAŞ mı olacak yoksa başka bir şirket
kurulmuş mudur? Kurulmuşsa, bu şirket ve özellikleri nelerdir?
Üç: Türkiye'nin
bu boru hattından birkaç çıkış noktası tesis edebilmesi için bir girişiminiz
olmuş mudur? Olduysa, bu hub’ların nerelerde
kurulması düşünülmektedir?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Sayın Akkuş…
AKİF AKKUŞ
(Mersin) – Sayın Başkan, Sayın Bakanım; Sayın Başbakan bir konuşmasında,
vatandaşı vatandaşa şikâyeti sırasında, bir gazete patronu iş adamının
Yumurtalık’ta rafineri kurmak için kendisinden yer konusunda yardım istediğini
belirtmişti ve vatandaşa verdiği cevapta “Oraya bizim Çalık rafineri kuracak.”
dediği ortaya çıkmıştı. Sayın Çalık’a söz verilen rafineri kuruldu mu veya ne
aşamada?
2) Nabucco Projesi’yle Rusya, Orta Doğu ve Orta Asya’dan gelen
doğal gazın Batı Avrupa’ya kadar ulaştırılacağı anlaşılıyor. Bu nakil
aşamasında terminal ülke Türkiye olacağına göre, doğal gazı satan ülke ile bir
ihtilaf çıktığında, bu ihtilaf satıcı ülkelerle sadece Türkiye arasında mı
kalacak; gaz sıkıntısı dışında, üçüncü ülkeleri ihtilaf nasıl etkileyecek?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Sayın İnan…
MÜMİN İNAN
(Niğde) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın Bakanım, bu
projenin götürüleceği yer belli ama gaz tedarikçilerinin henüz burada belli
olmadığı çok açık bir biçimde bütün konuşmacılar tarafından eleştirilmiştir.
Dolayısıyla bu projenin yapılması noktasında Rusya’nın da birtakım karşı
duruşları vardır ve karşı çıkmaktadır. Sayın eski Başbakan Mesut Yılmaz, Mavi
Akım Projesi’nde Amerikan büyükelçisinin kendisine bu projenin yapılmaması
noktasında birtakım telkinlerde bulunduğunu ifade etti. Acaba, Rusya
büyükelçisi ya da Rusya’nın üst düzeyinde, bu projenin yapılmaması noktasında Hükûmetinize ve size bir telkin olmuş mudur?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür
ederim.
Sayın Paksoy…
MEHMET AKİF PAKSOY
(Kahramanmaraş) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakanım, bu
projenin hayırlı olmasını diliyorum ülkemize.
Ben, seçim
bölgemdeki Afşin-Elbistan Termik Santralinden bahsetmek istiyorum. Şimdi,
Türkiye’de 9,5 milyar linyit rezervinin yarısı Afşin-Elbistan havzasında;
bununla ilgili bir master planımız yok. Bu (A)
santralimizdeki baca gazı arıtma cihazı hâlâ yapılamadı.
Personel alımında
öncelik verilmesi lazım bölge halkına, o konuya ben önem vermenizi istiyorum.
Bir de burada
büyük sıkıntılar var.
Bu konuda söz
aldım, inşallah güzel haberlerinizi alırız diye düşünüyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Paksoy.
Sayın Genç…
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Tayyip Bey’in
damadının başında bulunduğu Çalık Grubu ile devletin herhangi bir kurumu doğal
gaz ve petrol arama konusunda bir müşterek şirket kurmuşlar mıdır, kurmuşlarsa
sermayesi ne kadardır? Çalık Grubu ile kamu kurumunun buraya koyduğu fiilî
nakit para ne kadardır?
İki: Munzur
üzerinde kurulması tasarlanan Konaktepe barajı ne
durumdadır, bu barajdan vazgeçmeyi düşünüyor musunuz?
Üç: İran’dan ve
Rusya’dan alınan doğal gazın metreküpü kaç liraya alınmaktadır?
Dört: Türkiye’de
kaç tane doğal gaz çevrim santrali vardır? Bunlara elektrik satın alma
konusunda ne garantiler verilmiştir? Bu konuda bir açıklama bekliyorum.
Ayrıca, Sayın
Başkanım, biraz önce burada Anayasa Mahkemesinde beraat edildiğinden söz
edildi. Hâlbuki o zamanki Enerji Bakanı Anayasa Mahkemesinde beraat etmedi,
aftan kurtardı efendim. Af Kanunu var, o affın da…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Sayın Kaptan…
OSMAN KAPTAN
(Antalya) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
İran’dan aldığımız ve kullanmadığımız hâlde doğal gaza ödediğimiz para ne
kadardır?
İkinci soru:
Geçen yıl 10 Ekimde Ermenistan’la imzaladığımız protokolden sonra, 14 Ekimde
Azerbaycan Rusya’ya 350 dolardan doğal gaz vermiştir, biz 120 dolara alıyorduk.
Bizim 120 dolara aldığımız doğal gaz ne zamana kadar devam edecek? Bu
fiyatlarda bir değişiklik var mıdır, yoksa bu Ermenistan’la imzaladığımız
protokol bizim aleyhimize mi olmuştur?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum.
Sayın Sakık…
SIRRI SAKIK (Muş)
– Sayın Başkan, ben de teşekkür ediyorum.
İki sorum olacak.
Birincisi: Muş
Alparslan Barajı yapımında sular altında kalan köylerin yeni yerleşim
birimlerinde yerleşirken hâlen çok ciddi sıkıntıları var, elektrik konusunda
sıkıntıları var.
İkincisi,
Türkiye, evet, bu yakın tarihte birçok anlaşmaya imza attı, Rusya’dan
Balkanlara, Kafkasya’ya, Orta Doğu’ya ve Avrupa’ya kadar giden bu anlaşmalarda,
sadece lojistik destek sunan bir Türkiye var. Şimdi, lojistik destek sunan bir
ülkenin iç güvenliğinin de iç barışının da olması gerekir. Bu kadar önemli
projeler yapılırken bu iç barışla ilgili acaba Hükûmetimizin
nasıl bir politikası vardır, bunu öğrenmek istiyorum.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Sayın Coşkunoğlu…
OSMAN COŞKUNOĞLU
(Uşak) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakana üç
tane sorum var.
Birincisi: Sayın
Bakan, konuşmanızda yerel ve yerli kaynakları kullanmak konusuna değinirken
sizin de taraftarı olduğunuz güneş, rüzgâr ve jeotermali, vurgulayarak
söylüyorum, yenilenebilir enerji kanunu teklifini ne zaman getireceksiniz ve bu
yönde destekler sağlamayı düşünüyor musunuz?
İkinci sorum:
Bütçe görüşmenizde aynen şöyle bir cümle kullanmıştınız: “Proje Destek
Anlaşması müzakereleri 14 Temmuz 2009 tarihinde yine Ankara’da başlamış olup
2009 yılı içerisinde tamamlanması beklenmektedir.” Proje Destek Anlaşması, 2009
yılında bitmesi beklenmektedir. Bütçe konuşmanızdan aynen aldım.
Üçüncü soru:
Avrupa Birliği…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Evet,
vaktimiz doldu ama son olarak Sayın Yaman’a da söz vereyim, sonra, Sayın Bakan
o sürenizi kullandırırım ben size.
M. NURİ YAMAN
(Muş) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Bakanım,
bilindiği gibi Alparslan-1 Barajı’nın 98 yılında inşaatına başlandı ve DSİ
projesine göre 2007 yılında bitmesi lazımdı. Neticede 2007 yılında su tutmaya
başladı ve 4 türbinden 1’inin bu yılın haziran ayına kadar devreye alınması
gerekiyordu. Geçen hafta bölgede yaptığım incelemede ilgili firmanın yanlış bir
yöntemle ve hatalı bir davranışı sonucunda bu türbinlerin ta ekim ayına kadar
sarkacağı ve bir türbinin dahi devreye alınamayacağı duyumları, dedikodusu
dolanıyor. Bu ne kadar doğrudur? Böyle giderse beş yıllık gecikmeye rağmen, her
türbine bir yıl gecikme yaparsanız bu projenin gecikme süresi sekiz yılı
bulacak. Bu konuyla ilgili bir tedbiriniz var mı? Ne tür işlemler yapmayı
düşünüyorsunuz ilgili firmanın hataları ve yanlışları konusunda?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Yaman.
Sayın Bakanım,
buyurun efendim.
ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar;
tekrar saygıyla selamlayarak sözlerime başlıyorum.
Tabii, birçok
soru soruldu, şu ana kadar gerek soru önergeleri gerek Türkiye Büyük Millet
Meclisi Genel Kurulu gerekse komisyonlarda sorulan hiçbir sorunun cevabı
Bakanlığımızca cevapsız bırakılmadı, bu da aynı şekilde yapılacaktır. Süremin
yetmediği sorulara yazılı cevap vereceğimi söyleyerek devam edeceğim.
Sayın Yılmaz’ın
da bahsettiği gibi, “İşte, Amerikan büyükelçisi geldi, bir başkası gitti…”
Bunların her birisi, özellikle uluslararası ilişkilerden arındırılamayacak
kadar büyük olan projelerin hepsinde söz konusudur. Bir büyükelçi, bir ülkenin
büyükelçisi gelip, bir kısım tavsiyelerde bulunmak isteyebilir, görüşlerini
paylaşmak isteyebilir, bölgedeki gelişmeleri izlediğini belirtmek isteyebilir.
Önemli olan sizin nasıl davrandığınızdır. Biz, açıkça ifade ediyoruz ki, bu süreç
içerisinde özellikle Nabucco ile başlayan ve daha
önceki AK PARTİ hükûmetleri zamanında da yapılan
birçok anlaşmada bu tür görüşmeler söz konusu olmuştur.
Bölgedeki
gelişmeler, dünyadaki enerji konseptini son derece
yakından ilgilendirmektedir. Biz açıkça ifade ediyoruz ki, gerek Rusya
Federasyonu Büyükelçisiyle gerekse Amerikan Büyükelçisiyle, birçok ülkenin
büyükelçisiyle görüşmelerimizde ve ilgili bakanlarıyla görüşmelerimizde,
Türkiye'nin çıkarları doğrultusundaki her projede olabileceğimizi belirtmişizdir.
Tekrar ifade ediyorum: Bölgede bizim katıldığımız bir projenin bir başka
projenin yapılmayacağı anlamına gelmediğini, her ülkenin her projeden aynı
şekilde müstefit olamayabileceğini, herkesin menfaatlerinin farklı
olabileceğini ve Türkiye'nin büyüme hızlarıyla karşılaştırdığımızda, şu anda
istiap edemeyeceği bir enerji projesinin hemen hemen
olmadığını açıkça belirtiyoruz.
Bakû-Tiflis-Ceyhan
boru hattını Amerika Birleşik Devletleri bu bölgede desteklemiştir ama aynı
zamanda bu ülkenin gaz tedarikiyle alakalı konuda, Türkiye, Mavi Akım’a
tercihini kullanmıştır. Bu, model ortaklık konsepti
altında, başlığı altında, Amerika Birleşik Devletleri ilişkisine bir zarar, bir
sıkıntı getirmemiştir. Her ülkenin farklı sektörlerde geliştirebileceği ilişki
vardır. Bu açıdan bunu söylüyorum. Ben, bütün bunların başına, hemen hemen her bakanlıkla alakalı faaliyetleri söylerken, siyasi
istikrarın veya tam tersi, siyasi istikrarsızlığın bütün konuşmaların başlığına
geçirilmesi gerektiği kanaatindeyim.
Katar’la olan ilişkilerde
de, bizim herhangi bir ülkeyle yapacağımız ticari bir tercihin, ülkeyle alakalı
bir tercihin, stratejik bir tercihin hiçbir şekilde hiçbir ülkeyle böyle bir
hareketi makul ve mazur hâle getirmeyeceğine inanıyorum. Biz, şu anda da
alışveriş yapmayacağımız ülkelerle karşılaşıyoruz. Beraber oturup “Sizinle bu
projede, bu masada anlaşamadık.” diyoruz ama bu, görüşmemeyi gerektirmez; bu,
herhangi bir, öyle bir hareketi yapmayı gerektirmez.
Uluslararası
ilişkilerde, özellikle hele hele bugün içinde bulunduğumuz
şu anda, kritik bir noktada, sözde Ermeni soykırımıyla alakalı on beş tane
ülkenin meclislerinde almış olduğu kararlara karşı tabii ki bizim de
projelerimizde vereceğimiz cevaplar vardır. Uluslararası ilişkilerden
arındırılamaz dediğim konu budur. O yüzden… Ama, ben
şuna inanıyorum: Her hükûmetin, özellikle Türkiye
Cumhuriyeti’nde, ülkenin aleyhine oluşabilecek bir konuda, kesinlikle,
görüştüğü ülkelere tavır alacağına inanıyorum.
Şimdi, İran’la
alakalı konular ve Azerbaycan’la alakalı konular çok fazla, soru olarak da
söylendi. Değerli arkadaşlar, Azerbaycan, bizim kardeşimizdir. Bununla alakalı
bizim üç temel konuda verdiğimiz üç tane teklif vardır: Birincisi, Şahdeniz 1 Projesi’nin… Hepinizin de bildiği gibi şu anda
gaz aldığımız, şu anda cari işlemde bulunduğumuz ve parasını ödediğimiz konuda
15 Nisan 2008 tarihinden bu tarafa, yine anlaşmadan doğan haklar yüzünden fiyat
revizyon hakkı doğmuştur Azerbaycan’a. Biz bunu makul
ve doğru bulmuşuz. Dokuz defa müzakere etmişiz bunu, gerek Bakû’de
gerek Ankara, İstanbul ve değişik yerlerde.
İkinci başlık Şahdeniz 2 Projesi. Yani, 2016 yılında harekete geçecek
yeni gaz kaynağıyla alakalıdır. Burada hem fiyat hem de miktar söz konusudur. Nabucco’ya kaynak oluşturabilecek olan proje de budur.
Üçüncü konu,
Azerbaycan’ın tercih etmesi hâlinde Türkiye’den geçecek gazın taşıma
ücretleriyle alakalı konudur. Biz, üç başlıkta da tekliflerimizi verdik.
Sondan
başlayayım, farklı platformlarda farklı şeyler söylenebilir ama siz bilin ki
doğrusu budur. Taşıma ücretlerine verdiğimiz fiyat hem ülkemizin dengelerini
hem de Azerbaycanlı kardeşlerimizin ticaretini makul hâle getirebilecek bir
fiyattır. Uluslararası arenada bin metreküp gazı
KAMER GENÇ
(Tunceli) – İran’ı söyle.
ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Geliyorum, bir dakika…
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Niye çarpıtıyorsun? Rakamı ver.
ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Sabret kardeşim, bir dakika…
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Rakamı söyle.
ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Bir dakika, sabret.
BAŞKAN – Sayın
Bakanım, Sayın Genç…
ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Biz seni, senin bu kadar akılcı
olmayan konuşmalarına rağmen dinliyoruz, sen de dinleyeceksin.
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Rakam ver o zaman.
ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Azerbaycan’la alakalı ikinci başlık
da, hem miktar olarak Türkiye'nin arz güvenliğini garanti altına alabilecek
miktar teklifleri yapılmıştır hem de fiyatıyla alakalı, piyasa şartlarını
öngören ve yine uluslararası arenada kabul görebilecek fiyat teklifleri
yapılmıştır.
“Şahdeniz 1’de şu anki aldığımız gazı
120 dolardan mı alıyoruz?” derseniz, şu anda faturalar 120 dolar üzerinden
gelse de 15 Nisan 2008’den itibaren uygulanmak kaydıyla, altını çiziyorum -bunu
Sayın Başbakanımız, Sayın Cumhurbaşkanımız farklı platformlarda Sayın Aliyev’e de bildirmiştir, bizzat benim de bulunduğum
ortamlarda bunu bildirmiştir- biz diyoruz ki, anlaşmamız hâlinde, Azerbaycanlı
kardeşlerimizin hiçbirinin hakkı zail olmamak kaydıyla, Sokar Gaz ve Petrol
Şirketinin 15 Nisan 2008’den bu tarafa olan bütün farkları taraflarına
ödenecektir. Verdiğimiz fiyat yine yaptığımız
anlaşma gereği makul bir fiyattır. 2001 yılında, bakın, 120 dolara anlaşma
yapılırken, Rusya Federasyonu 30 dolardan gaz anlaşması yapmıştır. O zaman
tamamen ekonomik ve enerji şartlarına bağlı olarak bu anlaşma yapılmamıştır,
aynı zamanda Türki cumhuriyetlerle olan bağımızı
kuvvetlendirmek adına yapılmıştır. Şu anda bütün bu dengeleri unutup da
yalnızca bir ekonomik, ticari platform üzerine oturtmak bu ilişkilere
haksızlıktır. O açıdan, biz, kendilerini kendilerinden daha az düşünmediğimizi
bir kez daha Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda, huzurlarınızda ifade
ediyorum. Biz böyle bir şeyi zaten yapmayız.
Ermenistan’la
alakalı konuda “O protokol mâni midir, değil midir; enerjiye yük müdür;
omuzlarına yük olarak mı binmiştir?” derseniz, biz bu konuda Sayın
Başbakanımızın ve Sayın Cumhurbaşkanımızın yine Sayın Aliyev’in
razı olmayacağı bir çözüme, Yukarı Karabağ’da ve Ermenistan konusunda, sınır
konusunda taraf olmadığımızı açıkça beyan etmişiz. Bunun üzerindeki yanlış
anlamaların, ben, biraz iyi niyetin dışında olduğunu tahmin ediyorum ve bir
ilişkiyle bağdaşmadığı kanaatindeyim.
İran’a
geldiğimizde ise, İran’da bizim “al ya da öde”yle
alakalı 2008 yılında ve 2009 yılında tahakkuk eden “al ya da öde” miktarları
fatura miktarı olarak çıkmıştır. Dünyadaki bütün anlaşmalar, doğal gaz
anlaşmaları bizden önce yapılmış anlaşmalardır biliyorsunuz, “al ya da öde” ile
alakalı yükümlülük içermektedir. En son Roma’da yapılan G-20 Enerji Bakanları
Toplantısı’nda kaynak ülkeler tüketici ülkeleri yeterince talep miktarında
bulunmamakla suçlamışlardır, tüketici ülkeler de zamanında -üretici ülkeleri-
üretim yapmamakla itham etmişlerdir. Bütün bunların ortak bir noktası, ortak
bir çıkar yolu, protokole bağlanabilecek anlaşmalarda “al ya da öde”yle alakalı yükümlülüklerdir.
Türkiye,
özellikle kamuoyunda oluşturulan bir yanlış algılamayla “al ya da öde”yi şöyle anlamaktadır: Verilen paralar, 704 milyon
dolar ödenmiş para, İran’daki tahkim davasını kazanmış olmamızdan dolayı
mahsuplaşma yoluyla üzerine 200 milyon dolar daha para alınarak o konu
kapatılmıştır. Yani Türkiye'nin kazandığı 900 küsur milyon dolarlık davayla mahsuplaşılmıştır. Bakın, şu anda İran’la geldiğimiz
noktada “al ya da öde”yle alakalı Türkiye'nin global krizin tesiriyle düşen tüketim eğrilerinden dolayı şu
anda yine aynı tehdit söz konusudur. Türkiye, şu anda yaptığı anlaşmaların,
ülkesine göre yüzde 75’i, yüzde 85’i, yüzde 80’i gibi oranlarda anlaşma yaptığı
miktarın bu kadar dediğim oranıyla almak durumundadır. Bu almadığı gazın
karşılığında ödediği miktar boşa giden bir rakam değildir. Yine anlaşmalar
farklıdır. Beş yıl içerisinde o gazı tüketmesi hâlinde o ödediği para avans niteliğindedir.
Sonradan o para kullandığı yılın gaz fiyatlarıyla değerlendirilecektir. Bundan
sonra gazın pahalanması hâlinde ucuz fiyattan alınmış bir avans niteliğindedir.
Ama beş yıl içerisinde kullanmaması hâlinde o gaza ödediği para ayrı bir
noktaya taşınacaktır.
Bunların
içerisinde yaptığı anlaşmalardan, anlaşma fiyatları, gaz fiyatlarını burada
deklare etmek gizlilik anlaşması çerçevesinde mümkün olmadığı için rakamları
söyleyemiyorum. Ama…
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Niye gizli olsun ki?
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR
BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Bakın, anlaşma budur.
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Birtakım evrakları açıklıyorsunuz da bunu niye açıklamıyorsunuz?
ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Siz, şimdi, devlet ciddiyeti
içerisinde attığınız imzaya, bizden önceki hükûmetler
zamanında atılan imzalara “Hayır, biz sahip çıkmıyoruz.” noktasında
bulunamayız. Biz ciddi bir hükûmetiz. AK PARTİ hükûmetleri üç hükûmet zamanında
da bunu uygulamıştır.
Değerli
arkadaşlar, konuşulacak çok fazla konu var. Nabucco
hem stratejik bir konudur hem ekonomik bir konudur hem de ülkeler arasındaki
bir barış projesidir.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) – Sorulara cevap vermiyorsunuz.
M. NURİ YAMAN
(Muş) - Sayın Bakan, sorularımıza cevap vermiyorsunuz.
ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) -Özellikle enerjideki güç noktalarının
enerji noktalarıyla örtüşmeye çalıştığı bir dünyada yaşıyoruz.
SIRRI SAKIK (Muş)
– Sadece yorum yaptınız.
ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) - O zaman, Türkiye, -tekraren söylüyorum-
coğrafyasından kaynaklanan avantajları çok iyi kullanmak durumundadır, bunun da
ancak siyaseti güçlü olan iktidar zamanında, bir siyasi istikrar zamanında
yapılma imkânı vardır, o da AK PARTİ hükûmetleri
zamanındadır.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) - Sorulara cevap vermediniz.
ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) - Değerli arkadaşlar, ben…
Sayın Başkanım…
BAŞKAN – Sayın
Bakanım, bir hususu hatırlatmak istiyorum.
Saygıdeğer
arkadaşlarım, ben sadece bir tespitimi aktarıyorum. Soru soran her arkadaşımız
üç dört tane soru soruyor, sayın bakanlar da bu soruları cevaplandırırken tabii
bir kısmını böyle yorumla da anlatıyorlar. Dolayısıyla on dakikanın içerisinde
ben 10 arkadaşıma söz veriyorum, üç kere on otuz soru yapar. Otuz soruya hiçbir
bakanın, ne kadar gayret ederse etsin, on dakika içerisinde cevap verme şansı
yoktur. Onun için, Sayın Bakanım eğer cevap verecekse süresini biraz daha
uzatayım, ama soru sorarken sizler hesap edeceksiniz. Otuz soruya on dakikada
kimse cevap veremez arkadaşlar, böyle bir yeteneği hiç kimsenin yok, açık, onu
diyorum.
SIRRI SAKIK (Muş)
- On dakika değil ki yirmi dakika…
M. NURİ YAMAN
(Muş) - Bir soru sordum.
SIRRI SAKIK (Muş)
– Birer cevap verse Sayın Bakan… Sadece yorum yapıyor.
BAŞKAN - Sayın
Bakanım, cevap verecekseniz biraz daha bekleyeyim. Mesela Sayın Genç’in bir
Munzur baraj şeyi vardı, Muş Ovası’nda Alparslan Barajı vardı, bir baca şeyi
vardı. Eğer cevap verecekseniz, yazılı cevap vermeyecekseniz daha doğrusu,
vakit vereyim, yoksa şeye geçeceğim.
Buyurun.
ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) -
Sayın Başkanım, hoşgörünüze teşekkür ediyorum.
Ben açıkça bir
şey ifade ettim konuşmamın başında bu tür cümleleri kullanmayasınız diye.
Geçenlerde çıkarttırdım Strateji Geliştirme Başkanlığına, yüz yirmi iki tane
soru sorulmuş komisyon zamanında, yüz yirmi ikisine de cevap vermişiz. Süreyle alakalı bir konu. Ben açıkça bunu söylüyorum. Eğer
Başkanım bana kırk beş dakika süre veriyorsa, bütün bu soruların cevabını şu
anda vermeye hazırım. Bakın, bunda herhangi bir çekinecek, kaçınacak bir durum
yok.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) – Format yanlış. Enerji konferansında konuşuyor gibi konuşuyorsunuz.
ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri)
- AK PARTİ kadar şeffaflığın gücüne inanan ve bunu kullanan herhangi bir
parti zannetmiyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) O açıdan, bana ne kadar
cevap hakkı veriliyorsa ben o kadarını kullanmaya hazırım.
GÜROL ERGİN
(Muğla) - Şiir gibi konuşuyorsun, devam et!
ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Değerli arkadaşlar…
M. NURİ YAMAN
(Muş) – Sayın Başkan, net soru sordum.
BAŞKAN –
Saygıdeğer arkadaşlarım, bakınız, şimdi…
ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Şimdi…
BAŞKAN - Sayın
Bakanım, müsaade eder misiniz, pardon.
Şimdi, mesela
barajlarla ilgili konu, bilgim dâhilinde olduğu kadarıyla, Devlet Su İşleri
Genel Müdürlüğüne ait. Devlet Su İşleri… Ondan sonra Genel Müdürle Çevre ve
Orman Bakanlığı... Şu anda Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğünden burada bir
kısım arkadaşlar yoksa Sayın Bakanın bunu birkaç dakika içerisinde bilgi olarak
alıp size sunma şansı yoktur. Bunu ihtimaldir ki sonradan cevap olarak
verebilir çünkü DSİ Genel Müdürlüğünü temsilen burada kimse yok. Şimdi Nabucco Projesi görüşülüyor, o konulara cevap verecek ama
bilgisinde varsa, ulaştırmışsa arkadaşlar, onları size cevap versin, buyursun.
Ama…
M. NURİ YAMAN
(Muş) – Sayın Başkan, DSİ devretmiş, işletmeye açacaklar, DSİ’nin
işi bitmiştir.
SUAT KILIÇ
(Samsun) – Sayın Başkan, zaman verin de bütün soruları cevaplasın Sayın Bakan.
ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Arkadaşlar…
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Sayın Başkan, kötü niyetli
olmadığımızı Sayın Bakana açıklar mısınız.
BAŞKAN –
Arkadaşlar, bir şey demiyorum. Verecek olurlarsa Sayın Bakan burada, versin.
Bakınız,
arkadaşlar, İç Tüzük’te sayın bakanlar soruları cevaplama hakkını sözlü olarak
yaptıkları gibi yazılı olarak da cevap verme hakları vardır. Bu haklarını
kullanabilir, ben ona bir şey demiyorum.
Sayın Bakanım,
tamam mı efendim?
ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Süre verdiğiniz kadar, Başkanım, ben
cevap verebilirim, ne kadar veriyorsanız. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –
Arkadaşlar, soru-cevap işlemi tamamlanmıştır. Süremizi aştık.
M. NURİ YAMAN
(Muş) – Sayın Başkanım, yani hiç olmazsa yazılı cevap vereceğini belirtsin
Sayın Bakan.
ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Belirtiyorum onu.
BAŞKAN – Evet,
sonradan yazılı olarak cevap versin.
M. NURİ YAMAN
(Muş) – Hayır, niye soruyoruz, soru sormamızın ne anlamı var?
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) – Enerji konferansında konuşur gibi konuşuyor Sayın Bakan.
BAŞKAN –
Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Birleşime on dakika
ara veriyorum.
Kapanma Saati: 17.16
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 17.36
BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Fatih METİN (Bolu), Gülşen ORHAN (Van)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 69’uncu Birleşiminin Dördüncü
Oturumunu açıyorum.
447 sıra sayılı
Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
1’inci maddeyi
okutuyorum:
AVUSTURYA CUMHURİYETİ,
BULGARİSTAN CUMHURİYETİ, MACARİSTAN CUMHURİYETİ, ROMANYA VE TÜRKİYE
CUMHURİYETİ ARASINDA NABUCCO PROJESİ HAKKINDA ANLAŞMANIN ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1- (1) 13
Temmuz 2009 tarihinde Ankara’da imzalanan “Avusturya Cumhuriyeti, Bulgaristan
Cumhuriyeti, Macaristan Cumhuriyeti, Romanya ve Türkiye Cumhuriyeti Arasında Nabucco Projesi Hakkında Anlaşma”nın onaylanması uygun
bulunmuştur.
BAŞKAN – Madde
üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Kütahya Milletvekili Alim Işık.
Sayın Işık,
buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA ALİM IŞIK (Kütahya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
ilk kez BOTAŞ tarafından Şubat 2002’de gündeme getirilen ve bazı evrelerden
geçtikten sonra 13 Temmuz 2009’da Ankara’da imzalanan, büyük bir bölümü Türkiye
topraklarından geçerek Hazar ve Orta Doğu’daki doğal gazı Avrupa’ya nakledecek
olan Nabucco Boru Hattı Projesi’ne dayalı
uluslararası anlaşmanın onaylanmasına ilişkin 447 sıra sayılı Kanun
Tasarısı’nın 1’inci maddesi üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz
almış bulunmaktayım. Bu vesileyle, yüce Meclisin siz değerli üyelerini saygıyla
selamlıyorum.
Ülkemiz ve dünya enerji sektörü açısından önemine herkesin
inandığı bu önemli projeye ilişkin anlaşmanın onaylanması hakkında görüşümüzün
olumlu olduğunu başlangıçta belirtmek isterim ancak ülkemizin enerji geleceğini
yakından ilgilendiren böyle bir anlaşmada tali komisyon olarak belirlenen
Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonunun görüşünün
alınmamış olmasını yadırgadığımı da ifade etmek isterim. Nitekim, görüşmelerde Hükûmet adına Enerji ve
Tabii Kaynaklar Bakanının bugün aramızda oluyor olması, konunun sahibinin,
adresinin orası olduğunu göstermektedir fakat böyle bir önemli anlaşmada maalesef
ne Bakanlığın ne de Komisyonun görüşü alınmamıştır.
Nabucco Projesi’ne ilişkin teknik özelliklere benden önceki değerli
konuşmacılar detaylı bir şekilde değindiği için bu projenin bu tür
özelliklerini tekrarlamayacağım fakat projenin büyüklüğünü size özetle şöyle
tanımlamak istiyorum: Avrupa Birliğinin toplam gaz tüketiminin 2008 yılı
rakamlarıyla 517 milyar metreküp olduğu düşünülürse Nabucco’nun
sağlayacağı gaz toplam AB tüketiminin yaklaşık yüzde 5’i kadardır ancak bu
miktardaki gazın hangi kaynaklardan temin edileceği ise henüz netleşmiş durumda
değildir.
Diğer taraftan,
proje kapsamında topraklarından boru hattı geçen ülkeler geçiş ücreti
alamayacaklar ancak vergi gelirlerini topraklarındaki boru hattı uzunluğuyla
orantılı olarak paylaşacaklardır. Vergi gelirinin ne olacağı da henüz belli
değildir. Sayın Bakanın ifadesine göre, ülkemizin Nabucco’dan
yirmi beş yılda 4,2 milyar avro vergi geliri elde etmesi beklenmektedir.
Dolayısıyla projenin aslında dünya gözü önündeki büyüklüğünü bu şekilde
özetlemek mümkündür.
Genel anlamda
projeyi bu şekilde özetledikten sonra, bu konuda öncelikle Türkiye Büyük Millet
Meclisi Araştırma Merkezi tarafından Temmuz 2009’da hazırlanan raporda da yer
almış bazı görüşleri, konunun genel hatlarıyla daha iyi anlaşılabilmesi
açısından, sizlerle paylaşmak istiyorum. Büyük ölçüde Rus enerji kaynaklarına
bağlı olan ve bu bağımlılığını azaltmak isteyen AB ülkeleri Nabucco
teklifini sıcak karşılamakla kalmamış, Türkiye’nin yanı sıra Bulgaristan,
Romanya, Macaristan, Avusturya ve Almanya da projeye taraf olmuşlardır. Proje
Avrupa Birliği ülkelerinin Rus enerjisine bağımlı kalmasından rahatsızlık duyan
ABD tarafından da desteklenmiştir. AB ve ABD’nin projenin arkasında durması,
Rusya’nın ise projeyi küçümseyici ve eleştirel bir tutum takınması projenin
ekonomik olmaktan çok, siyasi unsurlarını öne çıkarmıştır. Rusya AB’nin enerji
tedarikindeki egemenliğinin sarsılmaması için Nabucco’nun
alternatifi olarak Güney Akım Projesi’ni ortaya atmıştır. AB enerji
kaynaklarını ve nakil yollarını çeşitlendirerek enerji güvenliğine katkı
sağlamayı hedeflerken Türkiye de bu konuda üstlendiği rolle AB için taşıdığı
önemi artırmak istemektedir. Projenin Türkiye’nin AB üyeliği için ne getireceği
şimdilik bilinmese de inşaatın başlaması ve sonradan da hattın devreye
girmesiyle elbette ki bazı getirileri olacaktır ancak bu getirilerin hak ettiği
düzeyde olup olmayacağı şimdilik belli değildir. Önümüzdeki süreçte sahip
olduğumuz stratejik konumu ve fiziki üstünlüğü mutlaka ekonomik anlamda da
üstünlüğe çevirmek için gerekli politikaları üretmek zorundayız. Projeye AB ve
ABD’den destek gelse de projede bazı belirsizlikler vardır ve bu da Nabucco’nun başarılı olup olamayacağı hakkında tereddütlere
neden olmaktadır. Yılda 31 milyar metreküp doğal gaz taşıma kapasitesi olan
hattın bu gazı nereden ve nasıl temin edeceği netleşmiş değildir. Bu noktada,
başta Azerbaycan ve Türkmenistan olmak üzere İran, Irak, Mısır, Katar ve
Rusya’nın da adı potansiyel tedarikçi ülkeler arasında geçmektedir.
Söz konusu
anlaşmayla ilgili bu genel tespitlerden sonra altı ülkenin taraf olduğu Nabucco boru hattıyla ilgili hükûmetler
arası anlaşmada önemli gördüğümüz bazı konuları ve bu konulara ilişkin
görüşlerimizi dört ana maddede özetlemek istiyorum:
1) Türkiye’nin
doğal gaz arz güvenliği açısından Azerbaycan’dan almakta olduğu ve kademeli
olarak yıllık 6,6 milyar metreküp değerine yükselecek olan doğal gaz alımına ek
olarak daha fazla gaz alma talebi söz konusudur. Ancak AB ve Şahdeniz Konsorsiyumu -Azerbaycan dâhil- bu konuda olumlu
görüş taşımamaktadır. Türkiye’nin yılda 8 milyar metreküp daha gaz talebi
olduğunu da özellikle hatırlatmak isterim. Bu konu imzalanmış olan anlaşmanın
3’üncü maddesinde “Boru hattının içinden geçecek en çok 31 milyar metreküp
doğal gazın yarısı -yani yılda 15 milyar metreküpü geçmeyecek şekilde-
öncelikle Nabucco hissedarı ülkelere, bağlı
şirketlere ya da devralanlara teklif edilir ve eğer kabul edilirse rezerve
edilir.” şeklinde ifade edilmektedir. Bu hüküm doğrultusunda her hissedar
hissesi oranında doğal gaz talep ettiği takdirde Türkiye’ye 15 milyar metreküp
gazın yüzde 16,67’si kadar yani yaklaşık 2,5 milyar metreküp gaz kalacaktır.
Diğer hissedarlar hiç talepte bulunmazlar ise en fazla 15 milyar metreküp gaz
kalacak demektir.
Türkiye’nin
enerji arz güvenliğine katkı sağlayacak bu konunun doğal gazda Rusya’ya olan
yüzde 63 oranındaki aşırı bağımlılığı bir ölçüde azaltacak biçimde
Azerbaycan’dan daha fazla gaz alabileceğinin daha net bir ifadeyle mutlaka
belirtilmesi gerekmektedir.
2) Ülkemiz ve
BOTAŞ açısından bir diğer önemli talep, daha ucuza gaz alabilmektir. Bu konu,
imzalanan anlaşmanın giriş bölümünde “kendi doğal gaz pazarını geliştirme
isteği doğrultusunda rekabetçi fiyatlarla kendisine doğal gaz sağlanması
gerektiği konusunda Türkiye Cumhuriyeti’nin arzusunun kaydedildiği” şeklinde
ifade edilmiştir. Mevcut ifadeden bu talebin karşılanmasının garanti edildiği
anlamı asla çıkmamaktadır. Hâlbuki Türkiye doğal gaz kaynağına, yani Hazar ve
Orta Doğu bölgesindeki Azerbaycan ve diğer ülkelere, Nabucco
ortağı diğer ülkelerden daha yakındır. Dolayısıyla ülkemizin ucuz gaz talebi
haklı bir taleptir. Ancak anlaşmada bu konuya ilişkin bağlayıcı bir ifade yer
almamakta. Bunun sağlanmasında mutlaka yarar olduğu kanaatindeyiz.
3) Türkiye’nin
haklı taleplerinden bir diğeri de gaz ticaretinde hub
olmaktır, yani bir noktadan çıkışa sahip olmaktır en az. Mevcut anlaşmada gazın
boru hattına girildikten sonra çıkış noktası olarak Avusturya’nın Baumgarten yerleşkesinin belirlenmiş olması, Türkiye’nin hub olabilme arzusunu mümkün kılmamaktadır. Bu konunun da
Türkiye’nin beklentisine cevap verecek şekilde yeniden düzenlenmesinde yarar
görülmektedir. Örneğin, Ahiboz mevkisinin bir hub olabilecek biçimde anlaşma maddelerine
yerleştirilmesinde fayda vardır.
4) Nabucco’nun hedeflediği arz kaynaklarının, yani Azerbaycan,
Irak, İran ve benzeri gibi ülkelerin her birinin teknik ve jeopolitik yönden
sorunları bulunmaktadır. Azerbaycan’la, Türkiye-Ermenistan ilişkisi nedeniyle
yaşanmakta olan sorunlar bunun çarpıcı bir örneğidir. Ermenistan açılımının bu
konudaki mevcut sorunları olumsuz yönde etkileyerek artırdığı açıktır. Öte
yandan, ABD’nin İran üzerinde uyguladığı ambargo ve benzeri kısıtlayıcı
politikalar stratejik ortak olarak ülkemizin bu ülkenin kaynaklarından
yararlanmasını bu aşamada engellemektedir. Aynı zamanda Irak’taki istikrarsız
durum, bu ülkede yapılabilecek yatırımları ve taşımayı engeller durumdadır.
Yukarıda ana
hatlarıyla özetlemeye çalıştığım, ülkemiz açısından hayati öneme sahip
konularda Nabucco Projesi’ne bakışımız yeniden
değerlendirilmeli, ülkemizin doğu ile batı arasındaki enerji koridoru olma
özelliği mutlaka anlaşma kapsamında gözden geçirilmelidir.
Bu düşüncelerle,
anlaşmanın ülkemize hayırlı olmasını diliyor, tekrar hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Işık.
Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına Uşak Milletvekili Osman Coşkunoğlu.
Buyurun efendim.
(CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
OSMAN COŞKUNOĞLU (Uşak) – Teşekkür ederim.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Nabucco Projesi Hakkında
Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı’nın 1’inci
maddesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisinin görüşlerini belirtmek için
huzurunuzdayım. Yüce Meclisi saygıyla selamlarım.
Baştan ifade
edeyim ki bu projenin önemini hepimiz biliyoruz, hepimiz takdir ediyoruz; böyle
bir projenin Türkiye için çok yararlı olabileceğini, olma ihtimalinin yüksek
olduğunu, doğru politikalarla hepimiz kabul ediyoruz. Dolayısıyla ender bir konsensüs görüyoruz şu anda Parlamentoda bu projeyle ilgili
fakat bazı kaygılar da var. Projeyi, sadece bir mühendislik projesi, bir enerji
projesi, bir teknoloji projesi olarak görmemek gerekir. Proje, aslında son
derece yoğun olarak siyasi bir projedir. Şu anda jeopolitik güçlerin, bu Hazar
bölgesindeki doğal gaza talip, bunları yönetmeye talip, bunları tüketmeye talip
ülkeler arasındaki bir siyasi güç projesi olarak ele alınması daha doğru
olacaktır öncelikli olarak.
Şimdi, ben, bazı
tarihlerle çok kısa olarak bazı olayları size hatırlatacağım. Bunları alt alta
koyarsak bir manzara çıkacak ortaya diye umuyorum. 19 Ocak 2009’la
başlayacağım. 19 Ocak 2009’da Sayın Cumhurbaşkanımız Brüksel’deydi ve
Brüksel’de şöyle konuştu: “Eğer Avrupa Birliği üyelik süreci içerisinde hâlâ
açılmamış olan enerji faslını açmazsanız, o zaman biz de Nabucco
Projesi’ne olan desteğimizi gözden geçiririz.” şeklinde biraz tehdit kokan bir
söylem içerisine girmiştir. Tarih 19 Ocak 2009. Arkasından enerji faslıyla
ilgili herhangi bir gelişme yok ve bunu engelleyen sadece Güney Kıbrıs Rum
yönetiminin olduğunu da biliyoruz, başka hiçbir teknik veya mevzuat nedeni yok.
Geldik 13 Temmuza. Sayın Cumhurbaşkanının bu iddialı sözünden sonra, 13
Temmuzda Türkiye’de bu Anlaşma imzalandı.
Şimdi, Anlaşma
imzalandıktan sonraki, ertesi günkü 14 Temmuz tarihli gazetelerin
başlıklarından biraz okumak istiyorum size: “Türkiye Avrupa’ya biraz daha
yaklaştı.” Başka bir başlık: “Nabucco imzası Sevr sendromunun defin belgesidir.” Sevr sendromunu
defnetmişiz bununla! “AB ile Türkiye arasında yeni dönem başlıyor.”, “Nabucco ile dünyalı olan Türkiye.”, “Enerji, Türkiye ile
AB’yi yakınlaştırıyor.”, “Güney Akım Projesi Nabucco’yu
yenemedi.” vesaire vesaire. Bu da ilginç: “Enerjide
Avrupa Birliği’yle Katolik nikâhı kıyıldı.” Katolik nikâhlarında boşanma yoktur
biliyorsunuz. Daha bunun gibi şaşaalı başlıklar. Bir kişi dürüst yazdı, onu en
sonunda okuyacağım. Bu tabii bize, 17 Aralık 2004 tarihinde, Avrupa Birliğiyle
müzakereler için tarih alındığı sıra, gündüz vakti havai fişeklerin atıldığı,
sokaklarda göbek atıldığı anları hatırlatıyor. Bu gibi şovlar yerine olayın
aslına ilgi gösterirsek, zannedersem hepimizin arzu ettiği başarıyı bu projeden
de elde ederiz.
14 Temmuzdaki bu
şaşaadan sonra, 5 Ağustosta, Ağustos başında İkinci Mavi Akım Projesi, tabii
Samsun-Ceyhan’a petrol verilmesi gibi, nükleerle beraber, bazı anlaşmalar
imzalandı. Mavi Akım Projesi Nabucco Projesi’ni
zayıflatma ihtimali taşıyan bir projedir, İkinci Mavi Akım. İhtimal diyorum. Bu
tartışılabilir.
10 Ekimde,
arkasında Hillary Clinton’ın falan bulunduğu böyle
bir şaşaa ile Türkiye ile Ermenistan bir protokol imzaladı. Tarih 10 Ekim.
Hemen arkasından
14 Ekimde, Sayın Bakan “Güney Akım Projesi ile Nabucco
birbirine alternatif değil, birbirini tamamlayan proje.” dedi. Rusya
Federasyonu Başkanı, bunu âdeta tekzip edercesine, bunun böyle olmadığını
söylemişti zaten.
22 Ekimde Sayın
Başbakanın “Sevgili Putin” ve “Sevgili Berlusconi” diye bir telekonferans konuşması var. Bu
telekonferans konuşmasında hafifçe üstünden geçiliyor konunun.
20 Kasımda
Azerbaycan’ın doğal gaz şirketi olan SOCAR’dan zehir
zemberek bir açıklama yapılıyor. Çok özetle şudur açıklama. O anın politik
durumu, havasına göre yapılmış olabilir ama Azerbaycan’ın devlet elindeki
şirketi SOCAR, Azerbaycan’ın Çin’e ihracat yapmayı düşündüğünü söylüyor. Şimdi,
tabii, o noktada bazı uluslararası çevreler bunu bir blöf olarak algıladılar
çok uzak mesafe ve aradaki diğer ülkeler nedeniyle fakat şunu da ekledi,
“Avrupa eğer ayağını sürümeye devam ederse Hazar gazı Çin’e gidebilir.” dedi.
Tarih 20 Kasım.
Aralık başında
Fransa Güney Akım’da yerini aldı yani alternatif olmadığı iddia edilen Güney
Akım Projesi’nde ki Avrupa’nın büyük ülkeleri, Almanya, İtalya destekliyordu
bunu zaten. Böylece Fransa da Güney Akım’daki bu ülkeler arasına katılmış oldu.
Aralık ortasında birkaç ilginç olay oldu. Aralık başında Fransa Güney Akım’a
girdikten sonra, en ilginci, Türkmenistan’la Çin arasında doğal gaz anlaşması
imzalandı ve imzalamada ilginç olan, Kazakistan ve Özbekistan Devlet Başkanları
da oradaydı. Yani yeni bir boyut, yeni bir yol açıldı, o sadece Avrupa ile
Rusya arasında geçen rekabete yeni bir rekabet eklenmiş oldu ve Çin’i Sovyetler
Birliğinin arka bahçesinde görmeye başladık bu noktada. Zaten, daha önceden
beri Güney Akım’la yapmış olduğu girişimlerle Nabucco’nun
önünü kesmek isteyen Rusya, böylece Çin’i de bir bakıma aynı yönde bir konuya
çekmiş oluyor.
Aynı anda Sayın
Bakan, Türkiye Büyük Millet Meclisinde komisyonda bu tasarı taslak hâlinde
görüşülürken aynen şöyle diyor: “Nabucco Projesi
Türkiye’nin enerji diplomasisiyle alakalı olarak yürüttüğü en önemli
projelerden biridir.” Doğru, enerji diplomasisiyle ilgili fakat müthiş bir
yanlışa düştüğünü zannediyorum. Yine Sayın Bakan Yıldız, “Nabucco
Projesi’nin Güney Akım Projesi’ne rakip olmadığına inanıyoruz. Çünkü, bu tür projelerin dizayn edilmesi, fikrinin
oluşturulması, realize edilmesiyle ilgili süreç
minimum sekiz ila on yıldır.” diyor. Bu arada, Güney Akım aldı başını gidiyor,
Çin devreye giriyor ama hâlâ Nabucco Projesi maalesef
ayağını sürüyor. Aralık ortasında bunları gördük.
Ondan sonra Sayın
Bakanı merakla bekledim bütçe görüşmesinde ne diyecek bu proje hakkında diye.
Bütçe görüşmesinde sadece bir cümle var konuyla ilgili: “Proje destek anlaşması
müzakereleri, 14 Temmuz 2009 tarihinde Ankara’da başlatılmış olup 2009 yılı
içerisinde tamamlanması, hattın 2014 yılında işletmeye alınması
planlanmaktadır.” cümlesinin dışında, bu kadar önemli bir projede başka bir
cümle yok. O soruyu da sordum “2009 sonunda bu proje destek anlaşması
müzakereleri tamamlanmış mıdır?” diye.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Coşkunoğlu, konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
OSMAN COŞKUNOĞLU
(Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Onun da cevabını
alacağımı umuyorum.
Değerli
arkadaşlar, bunları alt alta koyarsak… Foreign Policy diye uluslararası ilişkilerde çok saygın bir dergi
var. Bu dergide 4 Ocak 2010 tarihli bir makale çıktı bu projeyle ilgili. Yani
başlığı aslında İngilizce, kelime oyunları var ama Türkçesini söyleyeceğim:
“Avrupalılar boru rüyası görürken Çinliler boruyla buluştu bile” diye, doğal
gaz taşıyan boruyla.
Şimdi, değerli
arkadaşlar, burada şunu söylemek istiyorum özetle: Bunları alt alta koyarsak…
19 Ocakta, Sayın Cumhurbaşkanının, Brüksel’de “Enerji faslını açmazsanız Nabucco’ya olan desteği gözden geçiririz.” cümlesiyle
başlayan süreç içerisinde maalesef… Ha, bir de şunu ekleyeyim, eklenecek çok nokta var da: 2 Martta Rusya
Hırvatistan’ı da Güney Akım’a dâhil etti. Yani birkaç gün önce olmuş bir olay.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
OSMAN COŞKUNOĞLU
(Devamla) – Son cümlem Sayın Başkan.
BAŞKAN – Buyurun,
son cümlenizi alayım.
OSMAN COŞKUNOĞLU
(Devamla) – Şimdi, değerli arkadaşlar, ne enerji faslını biz görüşmeye
açabildik ne de… Nabucco, evet önemli, evet
destekleyelim. Nabucco Projesi’nde Avrupa Birliği
ayağını sürüdüğü için ve Rusya Güney Akım’ı ön plana çıkartmak için çeşitli
engeller ortaya çıkartmış olduğu için -Rusya’yı eleştirmek için söylemiyorum
bunu- bu kadar önemli bir proje diplomatik alanda, doğrusu, yeterli ele
alınmamıştır gibi geliyor.
Son olarak, bir
milletvekili olarak millete doğru haber vermiş olan Vatan yazarı Mehmet Tezkan’a teşekkür etmiş olayım. 14 Temmuzda şöyle bir
başlık atıyor: “Hükûmete şirin gözükmek için ortalığı
nasıl gazlıyorlar; abarttıkça abartıyorlar...” Evet, aradan geçen süre
içerisinde bu projenin önemine inanmış birisi olarak üzülerek söylüyorum: O zaman
abartılmış ve şov yapılmış olan bu proje…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
OSMAN COŞKUNOĞLU
(Devamla) - …maalesef şimdi pek de iyi bir durumda değil. Bu projeyi
canlandırmak için elimizden gelen desteği vermeye de Cumhuriyet Halk Partisi
olarak hazır olduğumuzu bildirir, hepinize saygılar sunarım. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Şahsı adına Halil
Mazıcıoğlu, Gaziantep Milletvekili…
Mustafa Cumur Bey, siz buyurun efendim, o arkadaşımız sonra
gelirse… (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Buyurun Sayın Cumur.
MUSTAFA CUMUR
(Trabzon) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 447 sıra sayılı, Avusturya
Cumhuriyeti, Bulgaristan Cumhuriyeti, Macaristan Cumhuriyeti, Romanya ve
Türkiye Cumhuriyeti Arasında Nabucco Projesi Hakkında
Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı’nın 1’inci
maddesi üzerine söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Tabii, gerek
Sayın Bakanımız gerek Afif Bey gerek bizim grup sözcüleri bu konu üzerinde
gerekli açıklamaları yaptılar. Ben finans ayağıyla ilgili sorular olduğu için
bu konu üzerinde bir açıklayıcı bilgi vermek istiyorum.
Tüm taraf
devletlerce taraf olunan Enerji Şartı Anlaşması ve Avrupa Birliği üyesi ülkeler
için Avrupa Birliği hukuk düzeninin temel kaynağını oluşturan, Avrupa Birliği
kurucu anlaşmalarından kaynaklanan hak ve yükümlülükler de dâhil olmak üzere,
taraf devletlerin diğer uluslararası anlaşmalardan doğan hak ve
yükümlülüklerini etkilemeyeceğini teyit etmektedir. Madde kapsamında, proje
yararına her bir taraf devlet, Nabucco Projesi’nin uygulanması
için en uygun, ayrımcı olmayan düzenleyici koşulları sağlamayı da taahhüt
ederek, bu durumun ve de projenin tasdikinin taraf devletler için hiçbir finans
yükümlülüğü doğurmayacağını da düzenlemiştir.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; madde kapsamında, Avrupa Parlamentosunun ve Konseyinin
26 Haziran 2003 tarihli doğal gaz iç pazarı için ortak kuralları belirleyen ve
98/30/EC sayılı Direktifi ilga eden 2003/55/EC sayılı Direktifin madde 18 ve
25/(2), (3), (4) hükümleri uyarınca, proje hususunda her Avrupa Birliği üyesi
ülke düzenleyici kurumları tarafından verilen üçüncü şahıs erişiminden muafiyet
kararlarının ana özellikleri, uluslararası bir anlaşma kapsamında da stabil bir durum oluşturmak ve özellikle, bu hususta Türk
mevzuatında hiçbir düzenleme bulunmadığı için, anılan kararlara benzer bir
şekilde yeniden hükme bağlanmıştır. Bu durum, kreditörler
tarafından üzerinde hassasiyetle durulan düzenleyici kurum riskini de tamamıyla
minimize ederek, projenin finansmanını da kolaylaştırmıştır. Bu bağlamda, boru
hattının kapasitesinin yarısının, yıllık 15 milyar metreküpten fazla olmamak
üzere, projeyi yürüten ortaklara tahsis edildiği açıkça belirtilmektedir. Hükûmetler arası anlaşma ekinde tanımlanan tarifeye uygun
olarak uygulanacak tarifenin tespiti, salt Nabucco
Uluslararası Şirketinin takdirine bırakılmıştır. Bu bağlamda, boru hattı
kapasitesinin diğer yarısı, üçüncü şahıslara açık sezon ile şeffaf, objektif ve
ayrımcı olmayan bir bazda, Nabucco
Uluslararası Şirketi üzerinden satılacağı ve yine bu şirket tarafından,
taşıtıcılar tarafından kullanılmayan kapasitenin stoklanmasını önlemek
amacıyla, söz konusu kapasitenin serbest bırakımı için özel bir mekanizma
uygulanacağı da düzenlenmiştir. Madde 3/4 kapsamında, arz güvenliği
endişelerini giderebilmek için, teknik olarak mümkün ve ekonomik olması
şartları ile ters akış yönünde doğal gaz taşımasının gerçekleştirilebileceği de
hüküm altına alınmıştır.
Bu duygu ve
düşüncelerle yüce heyetinizi saygılarla selamlıyor, tasarının hazırlanmasında
emeği geçen herkese teşekkür ediyor ve bu tasarının milletimiz ve ülkemiz için
hayırlara vesile olmasını temenni ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Sayın Halil Mazıcıoğlu, Gaziantep Milletvekili.
Buyurun efendim.
HALİL MAZICIOĞLU
(Gaziantep) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 447 sıra
sayılı, Avusturya Cumhuriyeti, Bulgaristan Cumhuriyeti, Macaristan Cumhuriyeti,
Romanya ve Türkiye Cumhuriyeti Arasında Nabucco
Projesi Hakkında Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı’nın 1’inci maddesi üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum. Yüce
Meclisinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, Nabucco Boru Hattı Projesi’nin hayata
geçirilmesiyle Hazar ve Orta Doğu doğal gaz kaynaklarının Türkiye, Bulgaristan,
Romanya, Macaristan ve Avusturya üzerinden Avrupa’ya taşınması öngörülmektedir.
Projenin taraf devletleri boru hattının transit geçtiği söz konusu ülkelerdir.
Projenin ortakları ise BOTAŞ, Türkiye adına; Bulgargaz,
Bulgaristan adına; Transgaz, Romanya adına; MOL,
Macaristan adına; OMV, Avusturya; RWE, Almanya şirketleridir. BOTAŞ, Bulgargaz, Transgaz, MOL ve OMV
11 Ekim 2002 tarihinde Viyana’da bir iş birliği anlaşması imzalamışlardır. Aynı
akşam -daha önceki konuşmacıların
belirttiği gibi- “Nabucco Operası”nı izlemişler ve
ertesi gün de “Nabucco” olarak adlandırmayı
kararlaştırmışlardır.
Değerli
milletvekilleri, Nabucco Uluslararası Boru Hattı
Şirketi 31 Aralık 2005 tarihinde tesis edilmiş olup merkezi Viyana’da bulunmaktadır.
Tüm şirketler NIC bünyesinde eşit oranda bir paya sahiptirler. RWE, projeye en
son katılan şirket olup iştirak süreci 5 Şubat 2008 tarihinde Viyana’da
düzenlenen imza töreni ile gerçekleştirilmiştir.
Türkiye'nin doğu
ve güney sınırlarından başlayarak Avusturya’da bulunan Baumgarten
doğal gaz hub’ına kadar tasarlanan boru hattının
toplam uzunluğu, 2 bin kilometresi Türkiye’de olmak üzere toplam
Değerli milletvekilleri,
yapılan ön fizibilite çalışmaları neticesinde, boru hattının iki ana aşamada
gerçekleştirilmesi yönünde karar alınmıştır. İlk etapta, 2011 yılı itibarıyla,
Ankara Ahiboz ile Baumgarten
arasındaki 2 bin kilometreye tekabül eden bölümün yapımı öngörülmektedir. Diğer
bir deyişle, ilk evrede, Türkiye-Gürcistan sınırı ile Ankara arasında BOTAŞ’ın
mevcut altyapısı kullanılacak ve böylelikle boru hattının 2014 yılında 8 milyar
metreküp ile işletime alınması mümkün olabilecektir. İkinci etapta ise boru hattının
Ahiboz-Türkiye-Gürcistan bölümünün yapımı
gerçekleştirilecektir. Türkiye-İran sınırına yönelik inşaat, uluslararası
siyasi platformdaki gelişmelere bağlı olarak değerlendirilecektir. Ayrıca,
zaman içerisinde de hattın kapasitesinin 31 milyar metreküpe çıkartılabilmesini
teminen güzergâh üzerinde uygun bulunacak yerlere
kompresör istasyonları inşa edilecektir.
Değerli
milletvekilleri, Nabucco Boru Hattı bir özel sektör
projesidir. Devletler, maddi kaynak verme yükümlülüğünü üstlenmemektedirler.
Devletlerin yükümlülüğü, projeye siyasi destek vermek ve gerçekleştirilmesini
kolaylaştıracak tedbirlerin alınmasını desteklemekle sınırlıdır. Nabucco Projesi, bir konsorsiyum
tarafından gerçekleştirilmektedir. Konsorsiyumda BOTAŞ dâhil altı şirketin eşit
oranda payı vardır. Merkezi Viyana’da olan NIC, aynı zamanda her bir ülkede
oluşturulacak Nabucco ulusal şirketlerinin de sahibi
olacaktır. NIC, gaz taşıyıcıları ile anlaşmalar yapmaya yeterli olacak ancak
gazın sahibi olmayacaktır. Elli yıl geçerli olacak söz konusu oluşumun
yürümesi, karşılıklı güven ve iş birliği ruhunun gelişmesiyle mümkün olacaktır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Mazıcıoğlu, konuşmanızı tamamlayınız.
HALİL MAZICIOĞLU
(Devamla) – Bitiriyorum Başkanım. Teşekkür ediyorum.
Anlaşmanın bize
getirisi, önemli bir yabancı sermaye girişi, ayrıca inşaat aşamalarında
istihdam, ileriki yıllarda vergi gelirleri ve ülkemizin enerji güvenliği
sorununa katkı şeklinde özetlenebilir. Ayrıca ve belki de en önemlisi, ülkemiz
ile Avrupa Birliği arasında yeni bir bağ tesis edilecek ve ülkemizin Avrupa
Birliği için güvenli bir ortak olduğu tezine de katkıda bulunulacaktır.
Bu duygu ve
düşüncelerimle sözlerime son verirken, bu kanunda emeği geçen çok Değerli
Bakanımıza, bürokratlarımıza ve bu kanunda olumlu görüş bildiren, iktidar ve
muhalefet, tüm vekillerime sevgi ve saygılarımı sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Sayın
milletvekilleri, soru-cevap işlemi gerçekleştireceğiz.
Sayın Tankut, buyurun efendim… Sayın Tankut
yok.
Sayın Işık…
ALİM IŞIK (Kütahya) –
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
anlaşmanın imzalandığı 13 Temmuz 2009 tarihinden bu yana projeyle ilgili olarak
hangi somut gelişmeler olmuştur? Projenin inşasına 2011 yılında başlanabilecek
midir? Taraf ülkelerin görüşlerinde herhangi bir değişme ya da gelişme var
mıdır?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Sayın İnan… Yok.
Sayın Genç,
buyurun efendim.
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Tabii,
sorularımız hep cevapsız kalıyor. Aynı soruyu tekrarlıyorum: Çalık Grubu ile
BOTAŞ veya herhangi bir devlet kurumu yurt dışında doğal gaz ve petrol arama
konusunda bir şirket kurdular mı? Kurdularsa, ne kadar sermaye koydu? Devlet
buraya ne kadar koydu?
İkincisi: Siz
biraz önce yiğitlik yaptınız Sayın Bakan, “Ben Turusgaz’ı
açıklayacağım.” dediniz. Niye açıklamadınız? Açıklamanız lazım, çünkü Turusgaz sizin eski parti zamanında ortaya atıldı.
ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Hangi eski parti?
KAMER GENÇ
(Tunceli) – İşte, Refah Partisi miydi, Saadet Partisi miydi, neyse, bilmiyorum.
Yani, onun zamanında.
ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Allah Allah!
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Recai Kutan o zaman Enerji Bakanıydı, 96 yılında. Yalnız, bir sene
için o Turusgaz’ı kurdular, orada 2 milyar metreküp
meselesi söz konusuydu. Sonra, Mesut Bey’in Hükûmetinde
yirmi küsur yıla çıkarıldı ve 8 milyar metreküpe çıkarıldı bunlar. Tabii,
zamanımız olmadığı için şey etmiyoruz bunları. O zaman oraya çok açıktan para
gitti, vatandaşın cebinden para gitti. O giden para kimlerin cebine gitti, onu
açıklayın. Devlet sizsiniz…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Sayın Altay…
ENGİN ALTAY
(Sinop) – Benim sorum yok Sayın Başkan, konuşacağım ben şimdi.
BAŞKAN – Burada,
girmişsiniz, onun için sordum. Tamam efendim.
Sayın Bakanım,
buyurun efendim.
ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar;
heyetinizi saygıyla selamlayarak sözlerime başlıyorum.
Bir kere,
öncelikle -sondan başlayayım eğer arkadaşlarım müsaade ederse- AK PARTİ, hiçbir
partinin devamı olarak kurulmuş bir parti değildir. Müstakil, 2001 yılında… Hatta, önceden farklı partilerde görev yapmış olan arkadaşlarımız
vardır. Siyaset, Türkiye’deki siyasi hayat 2001 yılında başlamamıştır. AK PARTİ
2001 yılında kurulmuştur. O yüzden, 2001 yılından önce farklı partilerde görev
yapan arkadaşlarımızın ve hemen hemen ülkesini seven
bütün insanları kucaklayabilecek bir yapı içerisinde kurulmuş olmasının
kendisine bu şekilde fatura edilmemesi lazım geldiğini söylüyorum.
BAYRAM ALİ
BAYRAMOĞLU (Rize) – Kendisi kaç parti değiştirmiş Sayın Bakan?
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Sivas) – Gerçeği ret mi ediyorsunuz? Reddi mirasta mı bulunuyorsunuz?
ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Şöyle: Bu siyasi bir tercihtir,
herkes istediği partide görev alabilir, yeter ki bu ülkeye hizmetle alakalı bir
gerekçesi olsun. Ben AK PARTİ’yle alakalı olanı
söyledim, yeri geldiğinde CHP’yle alakalı olanı da mutlaka siz de
söyleyeceksinizdir.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) – Hepimizi aynı kefeye koyuyorsunuz.
ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Yok, hayır.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) – İkinci Dünya Savaşı’nın karnesini soruyorsunuz, biz de hesabını
veriyoruz.
ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Şimdi bakın, Çalık Grubu bugün Petrol
İşleri Genel Müdürlüğüne müracaatı olan firmalardan bir tanesidir. Türkiye’de
yaklaşık kırk sekiz tane uluslararası sermayeye sahip olan ve yerli sermayeye
sahip olan firmalar petrol aramaları ve doğal gaz aramalarıyla alakalı
müracaatlarda bulunmuşlardır. Bunun için herhangi bir firmaya kısıtımız yoktur. Bunların içerisinden arama ruhsatına
layık olabilenler vardır, olamayanlar vardır, müstakil müracaatlarıyla alakalı.
Şimdi bakın…
KAMER GENÇ
(Tunceli) – BOTAŞ’la var mı?
ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Sabrederseniz teker teker hepsini cevaplıyorum. Burada kaçınacak herhangi bir
durum yok ki. Tekraren söylüyorum: AK PARTİ şeffaflığın gücüne inanan bir
partidir; hesabını veremeyeceği herhangi bir konu da yoktur bu manada.
Çalık Grubuyla
BOTAŞ’ın uluslararası arenada beraberce mesafe katedeceği,
beraberce rol alacağı herhangi bir proje yoktur. BOTAŞ’ın gerek Irak’ta gerekse
farklı ülkelerde boru hatlarıyla alakalı projeleri vardır ama Çalık Grubuyla
bir projesi yoktur. Çalık Grubunun uluslararası arenada müracaat ettiği
projeler vardır, başka firmalar da olduğu gibi.
Biz şimdi şunu
açıkça söylüyoruz: Eğer Libya’da, Katar’da, Irak’ta, Azerbaycan’da, Rusya’da,
adını sanını bildiğimiz bilmediğimiz herhangi bir yerli firma varsa, biz o
yerli firmayı uluslararası platformda destelemekle alakalı kararlılığımızı
belirttik. Bunun Çalık olanı veya Çalık olmayanı ayrımı yoktur.
Bakın, hem Sayın
Başbakanımız hem de Sayın Cumhurbaşkanımız uluslararası herhangi bir görüşmeye
giderken iş adamlarımızla alakalı bir platform varsa DEİK bünyesinde, TÜSİAD
bünyesinde, MÜSİAD bünyesinde, TUSKON’la, hangi sivil
toplum örgütü olursa olsun onunla alakalı Dış Ticaret Müsteşarlığımız da ilgili
bakanlığımız da bu konuda iş adamlarımızı desteklemektedirler. Bununla alakalı
herhangi bir komplekse girmeye gerek yok ki.
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Ne kompleksi?
ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Ben nasıl yerli firmamın, herhangi
bir yerli firmamın oradaki iş almasına, orada herhangi bir işe girmesine nasıl
mâni olurum, tam tersi, destekleyeceğim tabii.
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Sayın Bakan, olay…
ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – O açıdan, bakın, bununla alakalı,
değerli arkadaşlar, biz, şu anda Çin’den sonra dünyada en büyük müteahhitlik hizmetine sahip bir ülkeyiz. Bununla
hepimizin iftihar etmesi lazım. Bunu ille bir firma bazına indirmenin
hiçbirimize faydası yoktur. O açıdan, eğer -ben, tekraren söylüyorum-
Amerika’da, Rusya’da, Japonya’da, Moğolistan’da bir yerli firmam benim, benim
ülkemin bir firması -hangi zihniyete tabi olursa olsun, ben onu araştırmak
durumunda değilim- bir iş alacaksa ona yardımcı olurum arkadaş. O açıdan, sizin
de yardımcı olmanız lazım Sayın Genç.
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Hayır, soruyu yanlış yöne çekiyorsunuz, benim sorum o değil.
ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Şimdi devam ediyorum: Bizim,
özellikle bir önceki soruları da katarak… Afşin-Elbistan (A) baca gazı proje
yatırımıyla alakalı EÜAŞ’ın Devlet Planlama Teşkilatına
müracaatı oldu. Özelleştirme programlarında da olması hasebiyle bununla alakalı
zaman zaman gecikmeler oldu. Ama ben şunu söylüyorum:
Afşin-Elbistan (A) özellikle yargı kararlarıyla beraber, bu ülkedeki ibretli
projelerden bir tanesidir. On üç yıldan beri, olsun ve olmasın diyenlerin bir
nevi kanuni mevzuat çerçevesindeki mücadelesi olarak geçmiştir.
Biz, şimdi,
firmayı da çağırıyoruz, görüşmeye çağırıyoruz, hukuki haklarını masanın üzerine
oturtuyoruz. Bunların arasından neler alabileceğiz, neler karşılıklı bu
projenin gerçekleşmesi hem ülke çıkarına… Yerli kaynaklarımızın kullanılması
açısından bakın söylendi. En büyük şu anda bizim linyit havzalarımızdan bir
tanesi Afşin-Elbistan’la alakalı. Bizim buraya kayıtsız kalma gibi bir
durumumuz olamaz ve en son yaptığımız çalışmada bir havza çalışması yaptık,
Afşin-Elbistan (A), (B), ihalesini yapacağımız (C), (D) ve (E) projeleriyle
alakalı bir havza çalışması yaptık. Bunu inşallah kamuoyuyla da paylaşacağız.
Bu projeyi mutlaka yerli kaynak olarak, yerli kömür kaynaklarımızın
değerlendirilmesi olarak mutlaka hayatiyete geçirmemiz lazım.
Değerli
arkadaşlar, şimdi yenilenebilir enerji kaynaklarıyla alakalı kanun tasarısı
soruldu. Hepimizin canıgönülden desteklediği ve bizim
ana politikalarımızın arasına koyduğumuz bir projedir bu. Rüzgârıyla,
güneşiyle, jeotermaliyle, biyokütlesi, biyomasıyla, her bir şeyiyle beraber, su kaynaklarımızla
beraber bizim bunu ön plana almamız lazım.
Yalnız geçtiğimiz
yıl içerisinde, dikkat ederseniz, bu kanun tasarısı geldiğinde 28 euro/sentlerden bahsetmiştik. 28 euro/sent
yani 40 dolar/sentler civarına denk gelir. 40 dolar/sentler civarında alım
garantisi vermek bize yol, su, köprü olarak geri dönmez, vatandaşımızın
cebinden tarife yoluyla alınacak fiyatlar safhasına girer. Biz bunu Sayın
Başbakanımızla istişare ettik. “Efendim, yenilenebilir enerji kaynaklarının,
sizin de imzanızla strateji belgesinde yer aldığını biliyorsunuz. Ne dersiniz?”
dedik. “Biz güneşi, suyu, rüzgârı, jeotermali sonuna kadar destekliyoruz yerli
kaynaklarla ama ben vatandaşımın cebine artı yük gelecek bir şekilde bunu
yapmam.” dedi. Bakın, şimdi nereye geldik biliyor musunuz? Biz bunu, yine
yenilenebilir enerji kaynaklarıyla alakalı kanun tasarısını inşallah
kanunlaştıracağız, hep beraber sizin de desteklerinizle ama…
YILMAZ TANKUT
(Adana) – Ne zaman?
ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Bakın, şu anda hazırlıkları yapıldı.
…güneşteki katedilen mesafeyi biliyor musunuz?
Petrolle ilintili
bir örnek vererek sözlerime devam edeceğim. 1700 küsurlu yıllardan itibaren ilk
1 trilyon varilin çıkartılma süresi yüz yirmi beş yıl, ikinci 1 trilyonluk
varilin çıkartılma süresi yirmi beş yıl, üçüncü 1 trilyonluk varilin çıkartılma
süresi daha tamamlanmadı, herhâlde on iki-on üç yılda tamamlanacak. Malzeme
bilimi ve teknoloji geliştikçe, bizim bundan yararlanma fırsatını kendimize
vermemiz lazım. Güneş 24-28 euro/sent yerine bu
ülkede 12 dolar/sente kazandırılsa daha iyi olmaz mı? Teknolojisini, know how’ını dışarıdan alacağız.
Bizim neyi finanse ettiğimizi çok iyi bilmemiz lazım değerli arkadaşlar:
Teknoloji sahibini mi, buraya yatırım yapan yatırımcıyı mı, vatandaşın
kendisini mi? Biz sondan başlayarak başa doğru gitmek istiyoruz. Hem bir yandan
Türkiye’deki yerli teknolojinin ilerlemesini sağlamamız lazım, bir yandan da
vatandaşımıza olabildiğince az yük getirerek bunları yapmamız lazım. Dolayısıyla zamanı, kanunun kendisi kadar önemli.
Rüzgârdaki
gecikmeleri inşallah telafien önümüzdeki hafta
içerisinde Enerji Piyasası Düzenleme Kurumuyla beraber, aldıkları karar
doğrultusunda bunları kamuoyuna açıklayacağız ve bunları beraberce de
paylaşacağız. Yerli kaynakların 2023 yılı yani Türkiye Cumhuriyeti’nin 100’üncü
kuruluş yıl dönümüyle alakalı süreçte, bütün yerli kaynaklarımızın sonuna kadar
tüketilmesiyle alakalı stratejimizi gerçekleştirmiş olacağız inşallah.
Sayın Başkanım,
eğer sürem varsa devam etmek istiyorum.
BAŞKAN – Birkaç
arkadaşın sorusu vardı, onları da cevaplarsanız…
ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Devam ediyorum o zaman Sayın
Başkanım.
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Sayın Başkan, bakın…
ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Değerli arkadaşlar, şimdi Turusgaz’ın -Tekrar Sayın Genç’e dönüyorum müsaadenizle- 8 bcm’lik bir kontratı vardı ve 4 bcm’le
alakalı…
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Sayın Bakan…
ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Sayın Genç, sizinle alakalı cevap
veriyorum, bütün arkadaşlarımın da hakkını ihlal ederek hatta,
size cevap veriyorum.
ABDÜLKADİR AKCAN
(Afyonkarahisar) – Sayın Başkan, böyle bir usul yok!
ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Turusgaz’la
alakalı en son geldiğimiz noktada… Bu anlaşmanın altına AK PARTİ hükûmetleri mi imza koydu?
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Recai Kutan imza attı canım.
ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Bir dakika, nereden karıştırıyorsun
şimdi onu canım.
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Onun altında Recai Kutan’ın imzası var.
ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Sana söylüyorum: AK PARTİ hükûmetleri hiçbir partinin devamı değildir. Nasıl muaheze
ediyorsun? Bunu söylüyorum.
BAŞKAN – Sayın
Bakanım, siz Genel Kurula cevap verin.
ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – AK PARTİ hükûmetleriyle,
değerli arkadaşlar, AK PARTİ hükûmetleri zamanında
imzalanmamış bir anlaşmanın hesabını vermekle alakalı bir soruyla karşı
karşıyayım, onu da şöyle söylüyorum: Turusgaz’la
alakalı, Turusgaz’ın şu anda fonksiyonel, fiilî bir
faaliyeti yoktur. Şirket kurulmuş durumda devam etmektedir ama herhangi bir
alım satımla alakalı faaliyeti yoktur. 4 bcm’lik Turusgaz’ın en son üzerinde alınan ve ticaretini yaptığı
gaz miktarı 4 bcm’lik (4 milyarmetre
küplük) kısım özel şirketlerin kontrat devriyle beraber devredilmiştir. Şu anda
piyasanın liberalleşmesiyle, serbestleşmesiyle alakalı yürütülen, bizim
stratejimiz çerçevesinde 4 bcm’i (4 milyar metreküpü)
beş tane özel firma gaz alım satımını yapmaktadır. O yüzden Turusgaz’la
alakalı AK PARTİ hükûmetleri zamanında herhangi bir dahli olmadığı gibi tam tersi, faaliyetlerine de son verici
bir işlem üzerinde devam etmektedir.
Şimdi, diğer bir
konu, Sinop’ta ben sorunlarından sorumlu olduğum Bakanlık olarak… TEDAŞ,
biliyorsunuz, Enerji Bakanlığına bağlı değildir ama sorunlarına kayıtsız kalmak
da benim işime gelmez. Ben hem enerji mühendisiyim hem de TEDAŞ’ın
ilgili yatırımlarını, Maliye Bakanlığına bağlı olmasına rağmen takip
etmekteyim. Sinop’taki arızalarla alakalı sordurdum “Ne oldu burada?” diye.
Salı ve çarşamba günlerinde bir teknik çalışmadan dolayı enerji kesilmiş ama
uzun süreli bir enerji kesintisinden bahsetmediler.
ENGİN ALTAY
(Sinop) – Olur mu ya? Size yanlış bilgi verilmiş, vallahi yanlış bilgi
verilmiş.
ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Engin Bey, ben tekrar bakacağım.
Bakın, şu anda
otuz sekiz bin küsur tane köyden daha fazla bağlı mezrası vardır Türkiye'nin. Mezraları da dâhil ederek söylüyorum, kırk beş bin tane “bağıtlı”
dediğimiz on beş haneli yerden tutun ki seksen üç direkle tek eve enerji
götürülen, sosyal devlet anlayışı içerisinde enerji götürdüğümüz bütün yerleşim
birimlerine varıncaya kadar mezralar, köyler, beldeler, ilçeler ve şehirler
olmak üzere TEDAŞ, bu görevini kesintisiz enerji safında yapmak durumundadır. Herhangi
bir arızadan kaynaklanan durum varsa bunu da inceleyeceğimi tekrar söyledim.
Değerli
arkadaşlar, içinde bulunduğumuz Avrasya’yla alakalı genel…
BAŞKAN – Sayın
Bakanım, süremiz doldu, biraz hızlıca toplarsanız…
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Cevap vermeye başlayalı yirmi beş dakika oldu.
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR
BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – O zaman Sayın Başkanım, ben kalan kısımların,
bir önceki oturumda olduğu gibi, yüz yirmi iki tane sorunun yazılı olarak
cevaplandığı gibi, aynen burada da bir eksiği kalmaksızın cevaplanacağını
tekrar hatırlatıyorum ve saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Karar yeter sayısı istiyorum.
BAŞKAN – Tamam,
Sayın Genç.
Maddeyi
oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısını arayacağım.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Karar yeter
sayısı yoktur.
Birleşime on
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 18.28
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 18.38
BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Fatih METİN (Bolu), Gülşen ORHAN (Van)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 69’uncu Birleşiminin Beşinci
Oturumunu açıyorum.
1’inci maddenin
oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi, maddeyi
tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısını arayacağım.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
KAMER GENÇ
(Tunceli) – 139 kişi yok Sayın Başkan.
BAŞKAN – Kabul
etmeyenler… Karar yeter sayısı vardır, madde kabul edilmiştir.
Arkadaşlar,
lütfen, istirham ediyorum. Bakınız, bir çalışma süremiz var, çok önemli bir
proje var, çıkıp gideceğiz. Lütfen, birbirimize biraz saygılı olalım, istirham
ediyorum.
Hükûmet ve Komisyon
yerinde.
447 sıra sayılı
Tasarı’nın görüşmelerine devam ediyoruz.
2’nci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu
Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN – Madde
üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi adına Bursa Milletvekili Necati Özensoy.
Buyurun efendim.
MHP GRUBU ADINA
NECATİ ÖZENSOY (Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Avusturya,
Bulgaristan, Macaristan, Romanya ve Türkiye Cumhuriyeti arasında Nabucco Projesi Hakkında Anlaşma’nın onaylanmasıyla ilgili
tasarının 2’nci maddesiyle ilgili söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Bir KİT alt
komisyon denetlemesinden çıktığımızda Sayın Bakanla kısa da olsa bir görüşme
şansımız olmuştu. Orada Sayın Bakana enerji meselelerine bizim bakışımızı, bir
millî mesele olarak baktığımızı, dolayısıyla KİT Komisyonunda da bütün bu
enerji koridorunda bulunan kuruluşların denetiminde de bu meselelere böyle
bakarak, özellikle katkı sağlayan olumlu eleştirilerle yaklaştığımızı ifade
etmiştim.
Tabii, bu Nabucco Projesi de aynı şekilde, diğer konuşmacı arkadaşlarımın
da ifade ettiği gibi yine bunu bir millî proje olarak görüyoruz ve bu konuya
böyle yaklaşıyoruz. Ama tabii, Nabucco ile ilgili de
gördüğümüz eksiklikleri, yanlışlıkları da burada ifade etmek istiyoruz.
Bu görüşmeler
yapılırken Dışişleri Komisyonunda Sayın Bakan Taner Yıldız tasarının tümü
üzerindeki müzakerelerde “Nabucco Projesi,
Türkiye’nin enerji diplomasisiyle alakalı olarak yürüttüğü en önemli
projelerden biridir.” demiş; doğrudur. “Türkiye’nin coğrafyasından kaynaklanan
jeopolitik durumunu, hak ettiği pozisyonu almasıyla ilgili olarak yürütülen bir
projedir.” demiş; o da doğrudur. Bütün bunlara katılıyoruz.
Tabii, Komisyonun
diğer üyeleri de yine tasarının tümü üzerinde görüşlerini dile getirirken “Projenin
ekonomik boyutu aşan siyasi bir boyutu da bulunmaktadır. Projenin Türkiye’nin
çıkarlarını koruyacak şekilde hayata geçirilmesi ülkemizin başarısı olacaktır.”
demiş. “Projeye hangi ülkeden kaynak sağlanacağı konusundaki belirsizlikler
mevcut bulunmakta olup, bu konu önemli bir risk taşımaktadır.” demiş. Yine
“Projenin Türkiye'nin jeopolitik önemini güçlendirecek hayati bir önemi
bulunmakta olup Azerbaycan’ın projeye vereceği destek kilit bir rol
oynamaktadır.” denmiş. Bu da çok önemli.
Tabii, bütün bu
konulara geçmeden önce, Nabucco’nun Türkiye'deki imza
töreninden ertesi gün gazete manşetlerinden örnekleri vererek, buradaki
tabloyla pek fazla bağdaşmadığını ifade etmek istiyorum. İşte, burada, yine
manşette “Tam gaz Avrupa” denmiş. Yine “Türkiye enerji aktörü” diye manşet
atılmış. Yine bir gazetede “Yüzyılın imzası” diye manşet atılmış. Yine aynı
şekilde “Asrın imzası” diye manşet atılmış. Yine “Hayal gerçek oldu” diye bir
manşet atılmış. Yani buna benzer, gazetelerde, gazete köşelerinde yorumcuların
yaptığı birçok haberler ve yorumlar var.
Belki de
projelerin içerisinde konuyla alakalı en çok yazılıp çizilen, reklamı yapılan
projelerden bir tanesi ama ben, başta burada, Genel Kurulda bulunan iktidar
partisi milletvekillerimizin yoğunluğuyla, sadece Sayın Bakanımız, Enerji
Bakanının bulunmasıyla o gün atılan bu yaygaranın, bu abartının çok fazla
özdeşleştiğini düşünmüyorum. Tabii, bu anlaşma Türkiye'de bu anlamda yapılırken
bütün taraf ve taraf olmayan, bunu izleyen ülkeleri de davet ederek burada böyle
bir anlaşmanın basına reklamlarla yansıtılmasının da doğrusu bize neye mal
olduğunu, bunun karşılığında da ne kazandığımızı da ciddi anlamda düşünüyorum
ve cevabının da olmasını diliyorum.
Tabii yine burada
ifade ettiğim gibi, bu projeye, yani tedarikçiler noktasında Azerbaycan’ın katılımının
önemli olduğu ifade edilmiş; yine, bunun doğru olduğunu ifade ettik ama
maalesef -hepinizin bildiği gibi- Azerbaycan, bırakın Nabucco’ya
dâhil olmayı, bizim daha önce yaptığımız kontratın bile iptalinden ve anlaşmanın
tekrar yapılmasından söz ediyor. Bunun da sebebinin, hepiniz, özellikle
Ermenistan’la gelişen olaylar olduğunu biliyorsunuz.
Tabii,
Azerbaycan’la yapılan anlaşmanın da altını çizmek lazım. Azerbaycan’la anlaşma
2001 yılında yapılmış. Belki de bizim doğal gaz fiyatlarını minimuma çekecek,
daha doğrusu, çok aşırı, fiyatların yükseğe çıkmasını engelleyecek bir anlaşma
çünkü üst limit konulmuş yani maksimum 120 dolar fiyat konmuş. Bir fiyat
denklemi olmasına rağmen, bunu o zamanki sayın genel müdüre sorduğumda,
“Azerbaycan’la yapılan anlaşmalar böyle olmuşken diğerlerinin niye eksiklikleri
olmuş? Özellikle Mavi Akım Anlaşması tekrar bu Hükûmet
tarafından düzeltilirken ve YDK raporlarına göre, bu 2003-2009 arasında
maalesef bizi 550 milyon dolar zarara uğratan bu anlaşma niye göz önünde
bulundurulmamış? Bu anlaşma kim tarafından yapılmış?” diye sorduğumda, bana,
sayın genel müdür: “Bu, bizim ustalık dönemimizin anlaşması.” diye ifade
etmişti. Tabii, şimdi, Nabucco’nun da ustalık
döneminde yapılmış ustaca bir anlaşma olmasını dilerdik ama maalesef kafada
soru işaretleriyle gelen, gelişen bir sürü konu var.
Tabii,
tedarikçiler konusunda sıkıntıların olduğunu ifade ettik, hatta 2010 bütçe
konuşmasında yine, BOTAŞ, yapılan kanun gereği 2009’da kontratların mevcut
piyasa rakamlarının yüzde 20’sine inmediği sürece yeni bir anlaşma
yapamadığından dolayı, bu kontratları kimin yapacağını sormuştum. Verilen
cevaba göre, Sayın Bakan, bana “Bu proje destek anlaşmasına yönelik çalışmalar
devam ediyor, diğer taraftan BOTAŞ’ın yeni doğal gaz alım anlaşmaları yaparak
boru hattını doldurmak gibi bir yükümlülüğü bulunmadığı gibi proje modeli de
bunu öngörmemektedir. Nabucco Projesi, doğal gaz
iletimi amacıyla inşa edilecek bir boru hattı sistemi olup bir doğal gaz boru
hattı işletme projesidir. BOTAŞ’ın Nabucco Projesi
kapsamında rolü ve projede yer alması konusunda bir yetki sorunu
bulunmamaktadır.” diye cevap verdi. Ama buna karşın yine YDK raporlarına
baktığımızda, BOTAŞ’ı denetleyen Yüksek Denetlemenin raporlarına baktığımızda, ki BOTAŞ’ı denetlerken de aynı kaygılarla
sorduğum sorunun burada bir anlamda cevabı yine raporlarda işaret edilmiş.
Projenin gerçekleştirilmesine yönelik en büyük adım, hükûmetler
arası anlaşma 13 Temmuzda imzalanmış. Yapılan bu anlaşma, doğal gazdan
yararlanacak ülkelerin kendi aralarında yaptıkları bir anlaşmadır. Nabucco doğal gaz boru hattına gaz verecek olan ülkelerle
gaz arzı konusunda mutabakata varılmaması, projenin gerçekleştirilmesinin
önünde en büyük tehdittir. Denetim tarihi 2009 itibarıyla yapılan “Gaz
tedarikçisi konumunda olan ülkelerden herhangi biri ile gaz arzı anlaşması
yapılmadığı anlaşılmıştır. Nabucco Projesi’nde
öncelikli olarak gaz verecek ülkelerle mutabakata varılması projenin başarı
şansını artıracaktır, aksi hâlde projenin başarısızlıkla sonuçlanması ve
katlanılan maliyetlerin zarara dönüşmesi yadsınamaz bir gerçek olarak karşımıza
çıkacaktır.” diye Yüksek Denetleme Kurulu raporlarında bizlere ifade edilmiş.
Tabii, bu projenin, bu anlaşmanın ifade edilecek, endişe edilecek birçok
yerlerinin, yönlerinin olduğunu da burada yaptığımız incelemelerde gördük ama
zaman kısa, dar olduğu için birçok şeyi burada ifade edemiyoruz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Özensoy, konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
NECATİ ÖZENSOY
(Devamla) – İşte, önümüzde yine örnek olarak BOTAŞ International
şirketinin işletim anlamında BTC boru hattında zarar ettiği de açık bir şekilde
duruyor. Bu yapılan anlaşma sonuçlarında ucu açık olan o maddelerin de çok iyi
irdelenerek… Özellikle vergilendirme konusunda da ucu açık birtakım konuların
olduğunun da altını çizmek istiyorum.
Bir de Sayın
Bakan özellikle yenilenebilir enerji kaynaklarıyla ilgili birtakım şikâyetlerde
bulundu, işte ÇED raporları, KİT, sit vesairelerle
ilgili ama Sayın Bakanın şikâyet makamı olmadığını düşünüyorum. Bunların
çözümlerini ortaya koyarak bizlerden de böyle katkılar talep etmesini diliyor,
bu projenin hayırlı olmasını diliyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP ve CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Özensoy, teşekkür ediyorum.
Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına Sinop Milletvekili Sayın Engin Altay.
Buyurun efendim.
(CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
ENGİN ALTAY (Sinop) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Nabucco Projesi Hakkında
Anlaşmanın Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı’nın 2’nci maddesinde CHP Grubu
adına söz aldım.
Konuşmama
başlamadan önce, Amerika Birleşik Devletleri Temsilciler Meclisini aklıselime
davet ediyorum. İnşallah, benim buradaki duygu ve temennilerimi hissederler,
akıllarını başlarına alırlar, fevkalade kötü sonuçlar doğuracak bir kararın
altına imza atmazlar diye düşünüyorum.
Sayın Bakanım,
biraz önceki soruda, size verilen bilgi: Geçen hafta Sinop Merkez köylerinde
bir sorun vardı. Benim yerimden sorduğum: Her gün istisnasız Erfelek ilçesinde
elektrik kesiliyor. Tabii, Sinop’taki arkadaşların, çalışanların bir kusuru yok
yani bu kesinlikle kaynakla falan ilgili bir durum. Bunu tekrar bilginize
sunuyorum.
Sayın
milletvekilleri, Hükûmetin enerji politikası kötüdür.
Bu politika doğru bir politika değildir. Şimdi, enerjide asıl olan, temel olan,
ucuz olmasıdır, güvenilir olmasıdır, çevreci olmasıdır, temiz olmasıdır ve
hepsinden önemlisi, sayın milletvekilleri, enerji millî olmalıdır, mümkünse
millî olmalıdır. Hele de kaynağınız varken bunu kullanmıyorsanız o başka bir
garabettir.
Şimdi, Nabucco Projesi, grubumuza mensup milletvekillerimizin de
izah ettiği, anlattığı gibi, ufak tefek eksiğine, gediğine, bazı muğlak yanlarına rağmen grubumuzun da destek verdiği bir
projedir. Böylece, Türkiye, uluslararası enerji koridoru olacak, muhtemel,
belki ana terminallerinden de birisi olacaktır. Olabilir, olmalıdır; biz bu
konuda, yıllardır, yıllara sâri bir projedir, elbette, bunda bir yanlış
görmüyoruz ama böylece, Türkiye, yeni bir jeopolitik misyon
da üstlenecektir, bu çok önemlidir. Burada, Hükûmetin
atacağı her adım, yapacağı her türlü anlaşmada, her türlü hassasiyetin ve
geleceğe yönelik, güvenlik dâhil, her şeyin dikkate alınması lazım.
Ben notumu
almışım, Sayın Bakan söyledi diye söylemiyorum. Ben şöyle almışım: Eskiden
buğday için, arpa için, ipek için savaşlar yapılırdı, şimdi enerji için savaş
çıkarsa çıkacak ya da çıkmayacak. Yani fevkalade büyük duyarlılığa ihtiyaç var
ama öz kaynak konusunda Sayın Bakan müteaddit defalar “Yerli kaynak, yerli
kaynak…” İktidar partisinin sayın milletvekili “AKP geldiğinden beri ‘yerli
kaynak, yerli kaynak’ diyor.” Ama ben size söyleyeyim, yerli kaynak deyince ben
HES’i anlarım, yerli kaynak deyince ben rüzgârı,
güneşi anlarım, jeotermali anlarım ve mikro HES’i
anlarım. Yani, sizin icraatlarınıza baktığımızda bu konuda hiçbir şey yok.
Nükleeri getirdiniz çok tartıştık. Şimdi artık buradaki zemin bitti, onu
meydanda tartışacağız, Sinop meydanında, Mersin meydanında tartışacağız. Ama
ben size soruyorum: Bu Hükûmet Küçükçekmece Nükleer
Araştırma Merkeziyle ilgili 1 TL’lik yatırım yapmış mı? Hem nükleerin
faziletinden bahsediyorsunuz hem de bu konuda maalesef hiçbir duyarlılık yok.
Şimdi, daha vahim
bir durumla karşı karşıyayız. Sayın milletvekilleri, Sayın Başkan; Sinop,
Türkiye’de kendine vizyon belirlemiş tek ildir. Seksen
bir il içinde vizyonu olan ve bu vizyonu yediden
yetmişe herkesin bildiği, ezbere söylediği, Türkiye’de ve belki dünyada başka
bir il yoktur. Sinop, bir eğitim, kültür, turizm kenti vizyonunu
kendine biçmiş, bu yolda ilerlemektedir.
Bakın, enerji,
eyvallah, ihtiyaçtır, kabul. Şimdi, Karadeniz’de, Sinop açıklarında TPAO ile
bir Brezilyalı firma hep beraber bir sondaj başlattı; ne güzel, iftihar
ediyoruz. Boyabat Barajı yap-işlet modeliyle… İftihar ediyorum, göğsüm
kabarıyor. Bakın, doğruya doğru, iyiye iyi. Bunlar çok güzel. Mikro HES’ler yapılıyor, benim bölgemde de var; Ayancık’ta var,
Dikmen’de var, Erfelek’te var. Küçük problemlere rağmen, yerel bazda, su kaynaklarıyla ilgili, köy yollarının bozulmasıyla
ilgili problemlere rağmen, bunlara da eyvallah.
Ama şimdi,
Türkiye’de planladığınız bu kırk yedi adet termik santral, Sayın Bakan, ithal
kömür kaynaklı ya da ithal doğal gaz kaynaklı. Şimdi bu caiz mi? Buna niye
ihtiyaç duyuyorsunuz?
Şimdi, 380 milyar
kilovatsaatlik güneş potansiyeli olduğunu uzmanlar söylüyor.
170 milyar kilovatsaat HES potansiyelimiz olduğunu bu
ülkenin iyi yetişmiş mühendisleri söylüyor. Siz, daha, Hükûmet
olarak, HES potansiyelinizin dörtte 3’ünü kullanmadınız. “Yerli kaynak”, “yerli
kaynak”, “yerli kaynak” diyorsun; dörtte 3’ünü kullan, elinizden tutan yok.
Yap-işlet-devret ile bunu yapın.
Rüzgâr… Gene
Türkiye'nin iyi yetişmiş çocukları diyor ki: “48 bin megavat Türkiye'nin rüzgâr
potansiyeli var.” Siz, Türkiye olarak, daha bin megavatı hayata
geçirememişsiniz. Kaldı ki Türkiye olarak, sayın milletvekilleri, yanlış
bilmiyorsam -bir iki aşağıya oynar ama- kurulu gücümüz de 44 bin megavattır ve
bugün, Türkiye’de, benim Erfelek hariç, her yerde de ışıklar yanıyor.
Ha, şimdi, sayın
milletvekilleri, bu, bir isyandır, yani bir memleket aşkının isyanıdır. Niye
isyandır? Şimdi Sinop’ta Ayancık-İstefan-Çaylı,
Gerze-Yaykıl-Çakıroğlu ve
Erfelek-Karacaköy’e Hükûmet
termik santral kurduruyor. Adama diyor ki, tüccara: “Sen buraya bu santrali
kur. Sibirya’dan bir kömür madeni kirala, olmadı Afrika’dan kömür getir, bu
kömürü burada yak. Bak şimdi dünya değişiyor, elektrikte de artık, eskiden hani
enterkonnekte diyoruz, ulusal şebeke, şimdi
uluslararası dolaşım başlıyor, sen bu elektriği burada üret, Almanya’ya,
Avrupa’ya sat.” Niye? Bak şimdi, Almanya artık kömür tozu, cürufu, gazı, zehri
istemiyor. Almanya kapatıyor; çimento fabrikalarını kapattılar, Türkiye’den
çimento fabrikası aldılar, şimdi, termik santralleri de kapatıyorlar. Sayın
Bakan, Sinoplu Avrupa’nın kazan dairesinde oturmayı hak etmiyor. Sinop
Avrupa’nın kazan dairesi değildir. Avrupa’ya elektrik lazımsa gitsin orada
-Almanya’da kömür bizim en az 10 katımız- yapsın kardeşim. Sayın
milletvekilleri, bu ciddi bir durumdur.
Bakın, nükleeri
de burada çok konuştuk. Şimdi öyle bir hâle geldik ki biz, ölümü görüp sıtmaya
razı olduk. Yani, termik santralleri yapamazsınız. Buradan söylüyorum, ilgili
şirketlere de söylüyorum, olmaz! Sinop bunu hak etmiyor. Böyle bir şeye müsaade
edemeyiz, hiçbir şekilde edemeyiz Sayın Bakanım.
Şimdi, bu üç
termik santralin tozu, külü, dumanı, zehri Sinop’un üzerine çökecek,
karbondioksiti, kükürt dioksiti, sülfürik asidi, bu gazlar havada yedi gün
içinde kimyasal reaksiyona uğrayıp asit yağmuru olarak yere yağacak. Şunu
şuradan çıkıp Sayın Bakan derse: Sayın milletvekilleri, öyle bir teknoloji var
ki, sıfır hata, yani yüzde 100 emisyon, sıfır emisyon,
gökyüzünde bir tane gaz, duman olmayacak, yüzde 100. Dünyada böyle bir
teknoloji yok. Elin Almanı rahatsız oluyor diye, onun kullanacağı elektriği
Sinop’ta üretmek zorunda mıyız?
Bakın, şimdi
Afşin-Elbistan kahverengi bir kent oldu. Afşin-Elbistan’da çiftçi dava açmış,
termik santralden 120 milyar para almış.
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Sivas) – Kangal Termik Santrali…
ENGİN ALTAY (Devamla) – Evet.
Yatağan’a gittim,
bir dünya harikası, kahverengi bir kent! Şimdi, Sugözü,
en çok iftihar edilen santral, gidin Çukurova Üniversitesine bakın, kanser
vakaları artmış. Bunu niye yapıyorsunuz, bunda gayeniz nedir?
Şimdi, Sinop’un
eşsiz yeşilini ve ormanını yok etmeyin. Emsalsiz flora çeşitliliği… Sinop,
flora çeşitliliğinde Türkiye'nin tümüne yakın zenginliğe sahip. Bunu yok
edeceksiniz. En zengin deniz faunasını ve dolayısıyla balık popülasyonunu
yok edeceksiniz. Sonra, tüm Sinopluların akciğerlerini bitireceksiniz. Bakın,
bir Çernobil vakası… Kanser vakaları o kadar çok arttı ki, bir araştırma yapın,
Karadeniz Bölgesi’nden Ankara ve İstanbul’daki tıp fakültelerinde ölen insanlar
yüzde 70 oranında. Bunlar vaka. İşin hep teknik ve mali boyutuna bakmayın,
biraz da insani boyutuna bakın.
Bakın, Sayın
Bakanım, şimdi, Sinop’un bu asit yağmuru Sinop’un yeşilini bitirir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın
Altay, konuşmanızı tamamlayınız lütfen; buyurun.
ENGİN ALTAY
(Devamla) – Sayın Başkan, Sayın Bakana, Sayın Başbakana gösterdiğiniz toleransı
bana da gösterirsiniz diye umuyorum. Önemli bir konu Sayın Başkanım. Başkanım,
olabildiği kadar... Hemen toparlıyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın
Altay, mikrofonunuzu kapatayım da şunu heyetinize söyleyeyim: Eğer diğer
arkadaşlara da olursa, normal şartlar altında madem her şeyde Avrupalı
olacağız, Avrupalı gibi bu hususta da olalım. Süresi biten arkadaşın… Hiç süre
vermeden bitirelim. Ben arkadaşlarıma teklif edeceğim. Bu hususta…
ENGİN ALTAY
(Devamla) – Başkanım, ben sizden yüz buldum! Yani herkes geniş geniş konuştu.
BAŞKAN – Yok yok, sana burada bir dakika vereyim de… Avrupa Birliği uyum
yasasını yapıyoruz ya, Avrupa Birliği Uyum Komisyonu da kurduk, bu hususta da
Avrupalı olalım. Madem Avrupalı olmaya bu kadar meraklıyız, onu da yapalım.
Buyurun.
ENGİN ALTAY
(Devamla) – Evet, çok teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Bu, demin de
söylediğim bir isyandır; bir memleket sevdası, bir insan sevdası isyanıdır
sayın milletvekilleri. Bakın, ben size şimdi bir şey söyleyeyim: Bu asit
yağmurları Sinop’un yeşilini yok ettiği zaman -harita bilgimizi, dağarcığımızı
bir tazeleyelim; Sinop böyle denize tutunmuş bir kenttir- ve bu orman, yeşil
bittiği zaman Sinop’u ve Sinopluyu denizden toplarsınız; o zaman hükûmette kalırsanız! Yani bize bunu yapmayın. Bunu
istemiyoruz.
Bakın, Sayın
Cumhurbaşkanı 22 Şubatta Sinop’u ziyaret etti. Hoş karşılandı, hoş tutuldu,
kendisi de Sinop’u çok sevdi. Yalnız, Sayın Cumhurbaşkanı yaptığı temaslarda
kendisine Sinop’taki bu termik santrallerle ilgili tablo anlatıldığı zaman
Sinop’tan üzgün ayrıldı. Bunun en yakın şahidi de -şimdilik burada yok-
Bayındırlık Bakanımız Mustafa Demir’dir. Cumhurbaşkanını niye üzüyoruz?
Cumhurbaşkanını da üzmeyin.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ENGİN ALTAY
(Devamla) – Sayın Başkanım, hemen bitiriyorum.
BAŞKAN – Buyurun.
ENGİN ALTAY
(Devamla) – Sinop halkını da üzmeyelim. Sayın Milletvekilim de burada. Kendisi
de benim gibi düşünüyor, bunu biliyorum ve Hükûmetin
bu konuda bu yanlıştan bir an önce dönmesini rica ediyorum, sizlere
yalvarıyorum ve Sayın Bakana açık çağrı yapıyorum: Sayın Bakanım, sizi Sinop’a
davet ediyorum. Sinop’a geleceksiniz ama en az bir yarım gün ayıracaksınız...
ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Bir gün.
ENGİN ALTAY
(Devamla) – Bir gün ayıracaksınız, sizi gezdireceğiz; ondan sonra, bize “evet,
kardeşim, dediğiniz gibi bir şey değil, buraya termik santral yakışır” derseniz
ben de arkanızda olacağım ama “evet ya, biraz da bu olmuyor buraya” derseniz
bundan vazgeçeceksiniz.
Dinlediğiniz için
teşekkür ediyorum ve yüce heyeti saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Şahsı
adına Sayın Afif Demirkıran, buyurun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
AFİF DEMİRKIRAN
(Siirt) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Doğrusu, hemen
bir teşekkür edip inecektim ama Değerli Konuşmacı, yerli kaynakların
değerlendirilmediğini ifade ediyor. Allah aşkına, bakın, sadece Siirt’te, Botan Çayı üzerinde beş tane santral yapılıyor. Kolları
üzerinde -birkaç tane kolu var- irili ufaklı toplam on beş-yirmi tane etüdü
devam eden… Şu anda inşaatı başlayan -hidroelektrik santrallerden bahsediyorum-
bu beş tane santralin toplamı 1.500 megavattır. Bunlar Ilısu’dan
yukarıda. Dolayısıyla “yapılmıyor” demek… Rüzgâr bin megavata kadar çıktı.
Kömür… Şırnak’ta kimse o kömürün yüzüne bakmıyordu, bir tanesi bitti, üretime
geçti, bir tane daha santral yapılıyor. Bunlar yerli üretimi değerlendirmek
değildir de nedir? Tabii ki biz enerjiyi çevreci olarak kullanacağız, halkımıza
temiz enerji katkısında bulunacağız. Onun içindir ki beş tane ilden aldık
altmış beş ile çıkardık doğal gazı. Türkiye’de altmış beş ilde şu anda doğal
gaz var. 12 bin kilometreye çıkardık doğal gaz hatlarını. Bunlar hep bu Hükûmet zamanında yapıldı. Elbistan’ı, Çan’ı, onlarca
hidroelektriği saymıyorum.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum ve bu anlaşmanın hem kaynak ülkelerine hem geçiş ülkelerine hem
Avrupa’nın tümüne hayırlı olmasını diliyorum. Dördüncü arterin Türkiye’yi
gerçekten mevcut konumundan daha yukarılara doğru çektiğini biliyoruz.
İnsanlığa barış
getirmesini diliyorum. Hayırlı olsun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Demirkıran.
Şahsı adına Rize
Milletvekili Bayram Ali Bayramoğlu, buyurun efendim.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAYRAM ALİ
BAYRAMOĞLU (Rize) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Bu kanunun 2’nci
maddesi, hepinizce malum, yürürlük maddesidir. Bu kadar önemli, ülkemize bu
kadar çok fayda sağlayacak bir kanunun çok daha fazla zaman aşımına uğrayarak
geç zamana kalmasındansa bir an önce yürürlüğe girmesinde fayda görüyor ve
hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Bayramoğlu, teşekkür ediyorum.
Saygıdeğer
arkadaşlarım, soru-cevap işlemini gerçekleştireceğiz.
Sayın Genç,
buyurun.
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Ben biraz önce
Bakan Bey’e sordum, “Çalık Grubuyla herhangi bir devlet kurumu arasında kurulan
bir ortaklık var mı?” dedim. “Yok” dedi, inkâr etti.
Şimdi, bakın,
“Gizli anlaşmayı yaptı, bir ay sonra Çalık Enerjiye transfer oldu.” “Türkiye
Petrolleri Anonim Ortaklığında genel müdür olan zat…” O ayrı bir… “İmzalanan
mutabakat zaptı ile Afganistan’da, Çalık ile Türkiye Petrolleri Anonim
ortaklığı doğal gaz elektrik santrali inşa etmeyi amaçlayan bir müşterek şirket
kurmuşlardır.”
Şimdi, bu şirkete
Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı ne kadar sermaye koymuş, Çalık Grubu ne
kadar koymuş ve ne kadarını ödemiş? O şirket kurulduğu zaman Çalık’ın 1 milyar
100 milyon dolar borcu var, daha TMSF fonundan aldığı Sabah ve ATV grubunun
parasını ödememiş. Tarih de burada.
Şimdi, birtakım
şeyleri inkâr etmek size ne kazandırıyor, bilmiyorum. Doğruları söyleyin,
vatandaş da…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Sayın Tankut...
YILMAZ TANKUT
(Adana) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
Amerika Birleşik Devletleri ve Avrupa Birliğinin, bu projeyi, Avrupa’nın en
büyük tedarikçisi konumunda olan Rusya’dan yapılan sevkiyata alternatif olması
açısından desteklediği bilinmektedir. Bu projenin tedarikçileri arasında önemli
bir ülke konumunda olan İran ile proje kapsamında hangi görüşmeler yapılmış ve
gaz temini konusunda ne gibi teminatlar alınmıştır? İran İslam Cumhuriyeti’nin
bu projeye bakışı olumlu mudur? ABD ile İran arasında mevcut olan gerginlik
dikkate alındığında bu projeye İran’ın dâhil olması ABD ve AB tarafından nasıl
karşılanmaktadır? Bu hususlarda söz konusu ülkeler arasında bir ön kabul ve
anlaşma sağlanmış mıdır?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Tankut.
Sayın Ural…
KADİR URAL
(Mersin) – Teşekkür ediyorum Başkanım.
Sayın Bakanım,
Mersin Büyükeceli beldesinde yapılması düşünülen
nükleer santral konusundaki son gelişmeler nelerdir? Biz nükleer enerjiye karşı
değiliz fakat Büyükeceli’ye yapılması düşünülen
nükleer santrali daha uygun bir yere yapmayı düşünüyor musunuz? Sizi Sinop’ta
ağırlayacakları gibi Mersin Büyükeceli’de ben iki gün
ağırlamak istiyorum. O gecenin ve o denizin güzelliğini de görmenizi arzu
ediyorum.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Ural.
Sayın Işık…
ALİM IŞIK (Kütahya) –
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, AB
üyesi olmadığımız ve ne zaman olacağımız da belli olmadığı hâlde, Nabucco Projesi kapsamında ülkemizden geçerek Avrupa
Birliği ülkelerine ulaştırılacak doğal gazdan alınacak geçiş ücretinden niçin
vazgeçilmiştir? Bu ücretten ve doğal haktan vazgeçilen bir anlaşmayı kamuoyuna
başarılı bir anlaşma olarak nasıl anlatacaksınız?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum.
Sayın Bulut…
AHMET DURAN BULUT
(Balıkesir) – Teşekkür ederim Başkanım.
Sayın Bakan,
Avrupa’da temiz enerji elde etmek için, neredeyse senede iki ay güneş gören
ülkeler, güneş enerjisi tarlaları oluşturmuşlar. Bu tarlaların oluşumunda
devlet finans açısından yatırımcıya destek olmakta, yörenin enerji ihtiyacını
karşılamakta, şirketler, firmalar, fabrikalar bunu kurmakta, artan enerjiyi de yerel belediyelere
satmaktalar. Ülkemiz de neredeyse on ay güneş enerjisi alan bir ülke. Bu konuda
güneş enerjisini Balıkesir’in… Evliya Çelebi Seyahatnamesi’nde “rüzgârlar
ülkesi” der Edremit Körfezi’ne. Oralarda neden rüzgâr enerjisi elde edilmesi
konusunda bir çaba gösterilmiyor da, Bandırma…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.
Evet, süremiz
doldu.
Sayın Bakanım,
siz de süreye riayet ederseniz sevineceğim.
Buyurun efendim.
ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar;
öncelikle illerden aldığım davetler için teşekkür ederek sözlerime
başlayacağım. Tabii, AK PARTİ seksen ilde milletvekilliğini kazanmış bir parti,
ben bütün illerimi vaktim ölçüsünde tek tek dolaşmak
isterim, hatta Tunceli’den başlayarak bütün illerimizi tek tek
dolaşmak isterim.
Tabii, burada çok
fazla konu var. Türkiye’nin enerji politikalarıyla alakalı da tabii ki konulara
girildi. Yerli kaynaklar, güneş, yerli kömürümüz ne durumda?
Değerli
arkadaşlar, bir kere, AK PARTİ hükûmetleri iktidarı
aldıktan sonra karşılaştırılamayacak kadar bir artış var, ama bölümlerine göre.
Nedir bu bölümler? Rüzgârda, normalde, şu ana kadar, ilk başladığımızda 18,9
megavat, şu anda bir tane ilimizde kurulan 20 megavatın üzerinde. Değerli
arkadaşlar, şu anda 1.000 megavatı buluyoruz. Eğer siz çıplak maliyetler diye
sübvanse edeceğiniz bir enerji sektörü üzerinde konuşuyorsanız bu iş ayrı,
yerli kaynakların aynı zamanda harekete geçirilmesini vatandaşın cebinden
finanse edecekseniz bu ayrı bir şey.
Şimdi, biz
diyoruz ki, güneş, bizim vazgeçemeyeceğimiz ve yine bizim yaptığımız bir
çalışmayla güneş enerjisi haritaları çıkartılmış bir sektör, rüzgâr da aynı
şekilde. Değerli arkadaşlar, rüzgârı desteklemek, yerli linyitlerle alakalı,
taş kömürüyle alakalı yapılacak yatırıma mâni şeyler değil. Bir yandan linyiti
yaparsınız, bir yandan rüzgârı yaparsınız, bir yandan güneşi yaparsınız ama
bilirsiniz ki bir yandan da ben büyümemi doğal gazla ikame edeyim, doğal gazla
devam ettireyim. Biz, her birinin, her bir enerji kaynağının kendine has önemi
olduğu kanaatindeyiz. Arkadaşımız konuşmasında söyledi, geldiğimizde 9 tane
ilde doğal gaz vardı, şu anda biz 65 ilde doğal gazı getirdik, daha da tamamlayacağız
inşallah, ama bununla alakalı çalışmaları yaparken, enerjide, nükleerinden
tutun güneşine varıncaya kadar her türlü kaynağın değerlendirilmesiyle alakalı
çalışmamız devam ediyor.
AB üyesi ülkesi
değilseniz buna rağmen niçin AB’yle alakalı proje yapıyorsunuz? Yani biz bugün…
ALİM IŞIK (Kütahya) –
Taşıma ücretinden niye vazgeçtiniz?
ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Bugün niye biz başka ülkelerle hiçbir
üyeliğimiz olmadığı hâlde… Afrika’ya yapacağımız ticareti üyesi olduğumuz için
mi yapıyoruz?
ALİM IŞIK (Kütahya) –
Soru o değil. Geçiş hakkından niye vazgeçtiniz?
ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Değerli arkadaşlar, ben açıkça bir
şey söylüyorum. En son iki hafta kadar önce…
ALİM IŞIK (Kütahya) –
Yanlış anlamayın, soru o değil.
ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – İki hafta kadar önce İspanya’da Sayın
Başbakanımızla Sayın İspanya Başbakanı Zapatero’nun
yaptığı anlaşmanın içerisinde -dönem başkanlığı olması sıfatıyla- dört tane
başlığın açılmasıyla alakalı prensip kararı alındı. Bunlardan bir tanesi de
enerji başlığıdır. Bizim mücadelemiz, enerji başlığının açılmasıyla alakalı,
çoktan bunu hak ettiğimizle alakalıdır ve biz bunu inşallah gerçekleştireceğiz.
ALİM IŞIK (Kütahya) –
Sayın Bakan, bu projenin en kritik sorusu bu: Niçin Türkiye hakkından vazgeçti?
Size “Niye anlaşma yaptınız?” demiyoruz.
ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Biz, Güney Kıbrıs yerel yönetiminin,
400 bin nüfuslu bir yerel yönetimin -Türkiye'nin büyüklüğüyle karşılaştırılama-yacak kadar- Avrupa’da yer aldığını düşünüyoruz. Biz, Güney
Kıbrıs’ın şerhinin burada kalkacağını ve kalkması gerektiğini Fransa’yla da
Almanya’yla da ve değişik ülkelerle de konuşuyoruz.
ALİM IŞIK (Kütahya) –
Buna karşılık mı vazgeçtiniz bu haktan?
ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – O yüzden bizim güneşle alakalı
kararlılığımız da yenilenebilir enerji kaynaklarıyla alakalı kararlılığımız da
eksilmeden devam edecek ancak makul fiyat şartlarıyla.
Bir milletvekili
arkadaşımız gayet güzel konuştu. Enerji fiyatlarının, sürekli, sürdürülebilir,
rekabet içerisinde ve serbest piyasa içerisinde olması gerektiğini söyledi.
Evet, biz de aynı şeyi söylüyoruz: Kamu kendi ayakları üzerinde durabilecek.
Özel sektörün orta ve uzun vadeli fiyatlarını düşürebileceği bir yapıyı mutlaka
gerçekleştireceğiz.
Şimdi, diğer
konulara geçmek istiyorum. Arkadaşlar, enerji diplomasisi, Çin’den tutun ki
Azerbaycan, Rusya’ya varıncaya kadar aslında bir satranç oyunu şeklinde, yani
bir hamle yapıldıktan sonra herkes tabii ki durmayacak, biz de aynı şekilde. Bu
dinamik bir sektördür, hiçbir zaman için dikkatleri dağıtmaya gelmez ve ülkenin
maksimum çıkarları, faydası için de biz bunları devam ettireceğiz.
Benim burada bir
şey daha dikkatimi çekti. Yine, kıvançla söylüyorum: İktidarıyla muhalefetiyle
böyle bir millî projenin desteklenme kararı alınmış. Ticari bir projede siyasi
bir desteğin olması son derece önemli ama belki de bizden kaynaklanan sebepler yüzünden
bir bilgi eksikliği olduğunu görüyorum, gerek hukuki alanlarda gerekse taşıma,
taşıtmayla alakalı. Mesela, BOTAŞ, esas itibarıyla, taşıyıcı bir firmanın
ortağı, altı tane ortağı var. Herhangi bir Türk firması, kamu veya özel sektör,
taşıtıcı olarak kaynak ve pazar ülkeyle anlaşma yaptığı takdirde bu boru
hattını kullanıp -bakın, ortağı olması gerekmiyor ille de- bunun üzerinden
1.000 metreküplük gazı 100 kilometrelik mesafeye belli bir ücretle taşıtmayı
kabul ederse bu projeden yararlanabilecek. Bu, son derece flexible
bir proje. O yüzden, Nabucco International
Corporation dediğimiz NIC, taşıma ve taşıtma
anlaşmasını imzaladığı herhangi bir firmayla beraber bunu yapabilir. En son
olarak, aslında, çok fazla konu var ama…
BAŞKAN – Sayın
Bakanım, süreniz doldu.
Baştan, size de
uygun kullanmanızı söylemiştim. Onun için, kalanlara yazılı cevap verirsiniz.
ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) -
Peki, teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Madde
üzerinde bir adet önerge vardır.
Önergeyi
okutuyorum:
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte olan
447 sıra sayılı yasa tasarısının 2. maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ederiz.
“Madde 2: Bu
kanun yayımını takip eden 6 ay sonra yürürlüğe girer.”
|
Kamer Genç |
Mustafa Vural |
İlhan Kesici |
|
Tunceli |
Adana |
İstanbul |
|
Derviş Günday |
Orhan Ziya
Diren |
|
|
Çorum |
Tokat |
|
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
DIŞİŞLERİ
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ MEHMET CEYLAN (Karabük) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) -
Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Sayın
Genç, buyurun.
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 447 sıra sayılı Yasa
Tasarısı’nın 2’nci maddesiyle ilgili olarak verdiğim önerge üzerinde söz almış
bulunuyorum. Hepinize saygılar sunuyorum. Önergeme imza atan Cumhuriyet Halk
Partili milletvekillerine de teşekkür ediyorum. Tabii, burada karanlıkta kalan
birtakım noktaları açıklamak için de bu önerge üzerinde söz almış bulunuyorum.
Değerli
milletvekilleri, şimdi, tabii, karşımda bir AKP İktidarı varken, AKP bu
memleketi bu kadar kötü yönetirken, geçmişe dönerek, geçmiş olayları dile
getirmeyi vicdanım kabul etmiyor ancak bir iki şey söylemek istiyorum.
Turusgaz diye bir şirket
kuruluyor. Bakın, doğal gaz geliyor, Bulgaristan hududunda, oradan Türkiye’ye
giriyor. Normal olarak, bu Turusgaz şirketine bir
para ödeniyor. Bu, senede 300 veya 500 milyon dolar oluyor. Bunun on iki
hissesinin kime ait olduğu belli değil. Taa 96’da
kuruluyor bu. On iki mi on üç mü yani o civarlarda, tam rakamlar aklımda değil
çünkü zaman aradan geçmiş. Defalarca bu soruyu sordum, bunun cevabı verilmedi.
Bu, birilerine gidiyor, siyasilerin cebine gidiyor. Bu Turusgaz,
Sayın Erbakan’ın iktidarı zamanında, 96’da kuruldu, o zamanın Enerji Bakanı
bunu imzaladı. Yani oradan gelen 2 milyar metreküp Turusgaz
vasıtasıyla Türkiye’ye giriyor. Bir sene veya iki seneydi ama
Mesut Bey iktidara gelince bunu 8 milyar metreküp yaptı ve yirmi seneye bunu
çıkardı, sonra devam ediyor mu etmiyor mu…
ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Devam etmiyor.
KAMER GENÇ
(Devamla) – Etmiyorsa mesele değil, açıklamadınız.
ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Söylüyorum, anlamıyorsun ki!
KAMER GENÇ
(Devamla) – Onun için, yani bu çok önemli bir olay. Yani birileri hiç elini
sıcaktan soğuğa vurmadan, oradan cebine milyon dolarlar giriyor. Bizim rahatsız
olduğumuz bu.
Ayrıca da yani
ben… Amerika elçisinin bu Mavi Akım’a karşı olduğu ilk defa burada ifade
edildi, aradan kaç sene geçmiş. Benim, Mavi Akım’da karşı olduğum şu:
Rusya’daki Gasprom şirketiyle görüşme yapılıyor,
anlaşma yapılıyor. Nedense Gasprom Genel Müdürü diyor
ki: “Efendim, Türkiye’deki ihaleyi falanca şirkete vereceksin.” Şart koşuyor. O
ihaleyi alan kişi –geçmiş rakamlar tam aklımda değil- ihalenin bedeli normal
olarak 220 milyon dolar ama 550 milyon dolara yapılıyor. Benim karşı olduğum
olaylar bunlar, yoksa ki Mavi Akım’ın karşısında değilim, elbette ki yani o…
Sonra, burada gizli toplantı yapıldı. Gizli toplantıda da hiçbir şey
açıklanmadı.
Bunlar çok önemli
şeyler, bilinmesinde de yarar var. Ama tabii, daha önce burada işte zaman zaman soru soruyoruz, soruların hiçbirisi maalesef
cevaplandırılmıyor, yanlış cevaplandırılıyor. Şimdi, soruyorum Bakana: TPAO ile
Çalık Grubu arasında bir şirket kuruldu, söylemiyor ki… Ya, tamam, ben sana
demiyorum ki… Türk şirketleri yurt dışına gitsin, araştırma yapsın, enerji
üretsin, Türkiye’ye kazanç getirsin. Memleketini, milletini seven herkes böyle
şirketlerin faaliyetlerini teşvik eder ama maalesef böyle olmuyor. Hatta, o zamanlarda, geçmişte bakın… Doğal gaz fiyatını
inkâr ediyorsunuz. Niye inkâr ediyorsunuz? “Gizlidir.” Ne gizli yahu? Ne gizli?
Çünkü, İran’dan aldığınız doğal gazı inkâr ediyorsunuz
çünkü “din kardeşimiz...” Ahmet Nejat hileyle seçimi kazandı, ilk tebrik eden
sizsiniz.
HALİL MAZICIOĞLU
(Gaziantep) – Ahmedinejad…
KAMER GENÇ
(Devamla) – Ve orada bir sürü vahşet yapılıyor, bir sürü insan öldürüyor. Hani
insan haklarından yanaydınız? Gidip de ilk defa tebrik eden sizsiniz. Ayrıca,
İran doğal gazı pahalıya alınıyor, kendiniz söylediniz, din kardeşiyiz ya! Ama, o fazlalıklar kimin cebine gidiyor, onu bilmiyoruz, hep
gizli anlaşmalar; çıkın burada söyleyin.
Siz kendiniz
dediniz: “Tahkime gittik, bilmem şu kadar tahkimden hak ettik.” Nasıl oldu yani
o? Yine, siz gitmemişsiniz de bir mesele çıkmıştır oraya. Yani, İran’dan alınan
doğal gaz çok pahalı alınıyor değerli arkadaşlar. Bunun alınmasının da
nedenleri var. Fikir arkadaşları var, fikir yandaşları var. İşte, onlar da
tabii ki… Türk halkının sırtından büyük paralar vuruyorlar birileri.
Şimdi, Türkiye’de
en büyük soygun enerji sahasında oluyor. Bakın, denildi ki “Cumhur Ersümer beraat etti.” Hayır
efendim, Cumhur Ersümer, Anayasa Mahkemesine gitti,
on sekiz ay ceza aldı, Rahşan Hanım’ın affından kurtardı. Ayrıca, o zamanda da
mahkûm olan diğer arkadaşlarımız da var, onlar da şey etti. Yani, ben siyasette
böyle bir şey görmüyorum. Yani arkadaşlar, insan siyasette bir hata etmişse
sonucuna katlanır. Çıkıp da burada geçmişi ben dile getirmesini gerçekten uygun
bulmadım ve kimseye, yaralı kuşa da taş atmam, benim huyum da değil ama benim
karşımda, AKP gibi, bu memleketi çok kötü bir rejimle yöneten…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Genç, konuşmanızı tamamlar mısınız.
Buyurun.
KAMER GENÇ
(Devamla) – …devletin kaynaklarını yandaşlarına kanalize
eden, bir sürü şeyler şey ettiği kişiler var.
Şimdi, şu
kanunla, Türkiye’de 2 bin kilometrekarelik arazide gidiyor, bunlar istimlak edilecek mi? Türkiye’deki bu vatandaşların arazisi
ne olacak? Siz buradan hangi… Türkiye ne kazanıyor? Şimdi, evvela onları
getirin bize, yoksa yani Türkiye'nin hiçbir menfaati yok, 2 bin
kilometrekarelik alanı gidecek, orada bizim vatandaşların arazileri tahrip
olacak. Bazı yerlerde, farz edelim
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın
Genç, teşekkür cümlenizi alayım.
KAMER GENÇ
(Devamla) – Teşekkür ederim.
Karar yeter
sayısı istiyorum.
BAŞKAN – Tamam.
Önergeyi
oylarınıza sunacağım, karar yeter sayısını arayacağım. Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir, karar yeter sayısı vardır.
2’nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
3’üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu
Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN – Madde
üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına İzmir Milletvekili ve Grup
Başkan Vekili Sayın Oktay Vural.
Sayın Vural,
buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
OKTAY VURAL (İzmir) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Bugün
görüştüğümüz Nabucco Projesi, aslında, Türkiye'nin
enerji güvenliği açısından olduğu kadar, Avrupa Birliğinin enerji güvenliği
açısından son derece önemli.
Bir kere, Türkiye'nin enerji kaynaklarını çeşitlendirmesi lazım,
doğal gaz kaynaklarını çeşitlendirmesi lazım, Rusya’ya olan bağımlılığının
azaltılması lazım. Dolayısıyla
doğu-batı enerji koridorunu oluşturmak açısından özellikle Hazar bölgesi ve
doğumuzdaki zengin gaz rezervlerine sahip ülkelerle tüketicileri bir araya
getiren bir proje, Türkiye'nin millî menfaatleri için de önemlidir, aynı
zamanda Avrupa Birliğinin enerji güvenliği açısından da avantajlara sahiptir.
Dolayısıyla böyle bir projede hem Türkiye'nin enerji güvenliğini düşünürken hem
de Türkiye'nin dost ve kardeş ülkelerle, enerji açısından zengin olan ülkelerle
doğrudan doğruya bağlı kalmasının getireceği önemli stratejik avantajlar
vardır. Bu bakımdan, bu projenin rakipleri vardır. Bu projenin rakiplerinden
biri de güney hattıdır.
Özellikle
Rusya’yla yapılan anlaşma neticesinde, bu güney hattına onay verdiğimiz
anlamına gelen birtakım girişimler, aslında Nabucco
Projesi gibi stratejik olarak doğu ve batıyı oluşturacak bir güzergâhın
oluşması için bir tehdittir. O bakımdan, böyle bir projede öncelikli olarak
Türkiye'nin menfaatlerinin dikkate alınması gerektiğini düşünüyorum. Bu
bakımdan, doğu-batı enerji koridorunu oluştururken güney hattına verilecek bir
ivmenin, özellikle de Ceyhan-Yumurtalık hattına petrol verme karşılığında böyle
bir desteğin verilmesinin gerçekten araştırılması gerekiyor.
Bizim için son
derece önemli olan husus, enerji kaynaklarımızın, doğal gaz kaynaklarımızın
çeşitlendirilmesi, ikincisi de özellikle doğu ve batı enerji koridorunun
oluşturulmasıdır. Bu bakımdan, rakibimiz olan güney hattı, alternatif olan bir
güney hattıyla ilgili atılacak adımlarda dikkatli olunması gerekmektedir. Bu
tip rakip projeler, bu tip projelerin gerçekleştirilmesini öteleyebilir.
Dolayısıyla şunu hatırlatmak istiyorum: “Güney hattına Putin
ve Berlusconi ENI’yle
birlikte ortaktır, dolayısıyla Ceyhan-Yumurtalık boru hattından gelecek petrolü
TÜPRAŞ...” Daha doğrusu, bir rafineri kurmak, buraya da “Putin
ve Berlusconi de bu işin içerisinde.” demek suretiyle
böyle bir millî menfaati özel birtakım ticari menfaatlerle bağdaştırmanın doğru
olmadığını belirtmek istiyorum.
Bir başka konu
da: Sayın Bakan Katar’daki doğal gazla ilgili söyledi. Gerçekten, Katar, dünya
enerjisi için çok önemli doğal gaz rezervlerine sahip. Yalnız, Sayın Bakan,
1993 yılında Katar’da bir açılım oldu. Ben, 89-92 arasında, 91 sonuna kadar,
92’nin başlarına kadar BOTAŞ Genel Müdürlüğü yaptım. Katar’a gidip Cabir El Merry ile görüştük ve özellikle LNG projesine ortak olma
dâhil, boru hattı projesiyle Türkiye’ye getirilmesi de dâhil bir sürü görüşmeyi
orada BOTAŞ yaptı. Daha sonra, 29-30 Aralık 1991 tarihinde Veliaht Prens
geldiği zaman da Sheraton’da görüşme yapıldı, daha sonra Cumhurbaşkanına da
çıkıldı. Dolayısıyla, sanki bu konularda hiç görüşmeler yapılmıyormuş ifadesi
doğru değildir. Evet, orada, hatta, LNG projesine
BOTAŞ’ın ortak olması konusu dâhil görüşülmüştür ve boru hattının yapılması
konuları dâhil görüşülmüştür. Tabii, ondan sonraki, 92’den, 91 sonundan sonraki
sürecin nasıl geliştiğini bilmiyorum ama bu konuda, BOTAŞ’ın yaptığı, bizim
yaptığımız girişimler vardır. Hatta, o zaman El Tani sülalesi de iktidarda değildi -onlarla da vaki bir
görüşmem de olmuştur- Katar önemli bir rezervdir. Katar rezervlerinden
Türkiye'nin faydalanmasına yönelik projeleri BOTAŞ da dile getirmiş, bu konuda
(Memorandum of Understanding) bir anlayış tutanağı da
imzalanmıştır. Dolayısıyla bütün bunlar sadece AKP döneminde gündeme getirilmiş
konular değildir. Bu konuda BOTAŞ’ın çok uluslararası deneyimi ve ilişkileri
vardır, bunların göz ardı edilmesini doğru bulmuyorum.
Bu vesileyle bu
kanunun ülkemizin enerji güvenliğini temin etmede, stratejik menfaatlerine
öncelik tanımada bir vesile olmasını diliyor, hepinize saygılarımı arz
ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Vural.
Evet, şahsı adına
Mustafa Cumur, Trabzon Milletvekili.
Buyurun Sayın Cumur. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MUSTAFA CUMUR
(Trabzon) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Bu kanunun ve bu
anlaşmanın ortaya konulmasında emeği geçen tüm arkadaşlara teşekkür ediyorum,
hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Cumur.
Sayın Mazıcıoğlu…
Başka söz talebi?
Yok.
Evet, soru-cevap
işlemi gerçekleştireceğiz.
Sayın Susam,
buyurun.
MEHMET ALİ SUSAM (İzmir) – Sayın Başkan, Cumhuriyet Halk Partisi
olarak Nabucco Projesi’ne verdiğimiz önem ve
Türkiye'nin enerjide arz güvenliğinin artması ve Türkiye'nin enerji konusunda
tüm Avrupa’yla Orta Doğu arasında ve Kafkaslar’la
yine Avrupa ve diğer ülkeler arasında bir geçiş yolu olması ve enerji anlamında
bu konumunu korumasına verdiğimiz önemden dolayı bugünkü yasaya her türlü
desteği verdik.
Aslında geçmişte
de nükleerde de bu tür destekleri komisyon üyesi olarak da Sayın Bakanlığa hep
verdik ama bu destekleri vermiş olmamıza rağmen bugün burada izlediğim bir
tablonun altını çizmek istiyorum ve Sayın Bakandan bu konuda…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Süre
sınırlı olduğu için otomatik kesildi.
MEHMET ALİ SUSAM
(İzmir) – Konuşmacı olmadığına göre…
BAŞKAN – Evet,
Sayın Işık…
ALİM IŞIK (Kütahya) –
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
biraz önceki soruya verdiğiniz cevaptan sanırım sorumun yanlış anlaşıldığını
düşünüyorum. Sorum “Niçin AB ülkeleriyle anlaşma yapıyoruz?” şeklinde değildi.
Sorum, niçin AB ülkesi olmadığımız hâlde AB ülkesi diğer ülkelerle eşit şekilde
bu projeden yararlanmayı kabul ettiğiniz yönündeydi. Dolayısıyla tekrar
soruyorum: Türkiye'nin 2 bin kilometreye yakın uzunluktaki güzergâha sahip
olmasına karşılık bu projede diğer ülkelerden farklı olarak hangi avantajları
vardır? Türkiye'nin bu konudaki çıkarları niçin yeterince korunmamıştır?
Türkiye bu anlaşmayla transit geçiş hakkından alacağı ücretten niçin
vazgeçmiştir? Lütfen doğru anlayıp doğru cevaplandırırsak daha iyi olur diye
düşünüyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür
ederim.
Sayın Ural…
KADİR URAL
(Mersin) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın Bakanım,
Mersin Büyükeceli konusundaki cevabı vermediniz
herhâlde.
BAŞKAN – Sayın
Bakanım…
Evet, buyurun
Sayın Ural, devam edin.
KADİR URAL (Mersin)
– Sayın Bakanım, dinliyor musunuz? Yani dinlemiyorsanız sormayalım Sayın
Bakanım.
ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Dinliyorum.
BAŞKAN –
Arkadaşlar, sonra bilgilendirin lütfen, bürokrat arkadaşlar…
Sayın Ural,
buyurun efendim.
KADİR URAL
(Mersin) – Büyükeceli… (AK PARTİ sıralarından
“Dinliyor, dinliyor” sesleri)
Sayın Bakana soru
soruyoruz ya! Size soran mı oldu?
BAŞKAN –
Arkadaşlar, lütfen…
KADİR URAL
(Mersin) – Yani cevap verecekseniz çıkın siz cevap verin. Hayret bir şey ya!
Sayın Bakanım,
Mersin’de Büyükeceli’ye yapmayı düşündüğünüz nükleer santralı başka bir yere yapmayı düşünüyor musunuz? Şu andaki
gelişmeler nedir?
İkinci sorum:
Kayseri’de imtiyazlı bir elektrik şirketinde herhangi bir ortaklığınız var
mıdır?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Sayın Coşkunoğlu…
OSMAN COŞKUNOĞLU
(Uşak) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakana iki
sorum var: Bir tanesi, galiba dünyada elektrik için doğal gazı en fazla
kullanan ülkelerden biriyiz değil mi? Her 100 birimlik elektrik üretiminin 49
birimi doğal gazdan diye biliyorum. 6 milyar dolarlık doğal gaz ithal ediyoruz,
bunun yüzde 50’si de elektrik üretimi için kullanılıyor. Bu uygulama… Bu
anlaşmayı uygularken bu konudaki politikalarınızı merak ediyorum, bir.
İkincisi, ekim
ortasında Mavi Akım… Güney Akım Projesi’nin bir alternatifi olmadığını,
birbirini tamamlayan, Nabucco’yla birbirini
tamamlayan olduğunu söylediniz. Hâlâ bu konuda ısrar ediyor musunuz? Rusya’nın,
yoksa Nabucco’nun önünü kesen, Güney Akım’ı destekleyen
ve Avrupa Birliği…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Sayın Bulut…
AHMET DURAN BULUT
(Balıkesir) – Teşekkür ederim Başkanım.
Sayın Bakan,
Balıkesir, Çanakkale, İzmir gibi tarihî, termal ve doğal turizm açısından
ülkemizin çok önemli olan merkezlerinde, bu tabiatın ve doğanın kirlenmesinin
önlenmesi adına termik santrallerin yapılmasını engellemek için bir düşünceniz
var mı? Bugüne kadar termik santral kurmak için ruhsat almış firma var mı veya
kaç tane? Bundan vazgeçmeyi düşünüyor musunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Bulut.
Sayın Susam, eğer
Bakandan süre kalırsa size söz vereceğim.
Sayın Bakanım,
buyurun.
ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; çok
kısa cevaplamak istiyorum vakit daraldığı için ama tekraren söylüyorum: Yazılı
olarak bütün sorular cevaplanacaktır.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi ciddi bir platform ve ciddi bir konuyu da görüşüyoruz. Bu
nezakete itina göstermeyen arkadaşların olduğunu üzülerek söylemeliyim. Ben
Sayın Genç’in sorduğu soruları, diğer arkadaşlarımın hakkını da yemek adına
cevaplıyorum ve cevap almadığını söylüyor.
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Cevaplandırmadınız.
ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Şimdi, ben, açıkça arkadaşlar bir şey
ilan ediyorum buradan: BOTAŞ ve TPAO uluslararası platformda, uluslararası
sermaye veya yerli sermayeden herhangi birisiyle ortaklık yapabilir, herhangi
bir işlem yapabilir, uygun gördüğü bir projede yüzde 5; 15; 55 ortak olabilir.
Ancak şimdi tekraren söylüyorum, bir tane bir kuyuya taş atıp da ondan sonra
onu çıkarmak için uğraşanlardan olmayacağım Sayın Genç. “Çalık’la uluslararası
arenada -sorunuzu tutanaklardan çıkarttırdım- BOTAŞ’la ortaklığı var mı?”
dediniz. Ben “Yok.” dedim. Sonra bir gazete haberine istinaden diyorsunuz ki
“TPAO’yla ortaklığı var mı?” Tekrar söylüyorum değerli arkadaşlar, Çalık
Holdingin TPAO’yla beraber yürüttüğü şu anda bir iş bulunmamaktadır, ancak
“Bulunabilirdi de.” diyorum. Bir başka firmayla beraber şu anda yürüttüğü işler
de var, bunun adı “Çalık Holding” değil. Şimdi, nasıl kalkıp da bu kadar yalan
söylemekten, iftira atmaktan sıkılmayıp da tekrar tekrar
aynı konuyu vurgulayabiliyorsunuz? Yazık değil mi yani bu? Bu kadar kolay mı
yani bu? (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Bu kadar ciddi bir platformda ondan
sonra sizin attığınız taşları ayıklamakla mı uğraşacağız burada? Lütfen bu
konuda itina gösterin.
AHMET DURAN BULUT
(Balıkesir) – Sayın Bakan, açıklayın siz de.
ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Değerli arkadaşlar, bakın şimdi bir
soru geldi, ben bu soruyu sükûnetle cevaplamak zorundayım. Değerli Arkadaşım
merak etmiş, Kayseri ve Civarı Elektrik AŞ’de -beş yıl genel müdürlük yaptığım
yerde- “herhangi bir hisseniz var mı?” dedi. Bu soruyu sormak herkesin
hakkıdır. Merak etmiştir, doğru cevabı öğrenmek isteyebilir. Ben buna biraz
önceki verdiğim tepkiyi veremem, buna hakkım yok. Doğru cevabı her zaman olduğu
gibi vermek zorundayım. Benim Kayseri ve Civarı Elektrik AŞ’de yedi yıl yönetim
kurulu üyeliği yaptığım, beş yıl genel müdürlük yaptığım bir şirkette hiçbir
ortaklığım ve hiçbir hissem yoktur.
ABDURRAHMAN
DODURGALI (Sinop) – Gayet net.
KADİR URAL
(Mersin) – Teşekkür ederiz.
ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Ben de teşekkür ediyorum.
Nükleer enerjiyle
alakalı söylüyorum, nükleer enerjiyle alakalı AK PARTİ hükûmetlerinin
her zaman olduğu gibi kararlılığı devam etmekte. Süre olarak geciktiğimizi
söyleyebilirim ama Akkuyu’yla alakalı herhangi bir
yer değişikliği düşünmüyoruz. Akkuyu, yaklaşık sekiz
tane ayrı hükûmetin beraberce farklı farklı platformlarda yaptığı çalışmalardan dolayı üzerinde
mutabakat sağladığı ve lisanslamayla alakalı, yer tahsisiyle alakalı
lisanslamanın da olduğu bir yerdir. O yüzden Akkuyu’yla
alakalı böyle bir fikrimiz bulunmamaktadır.
Değerli
arkadaşlar, bir konuya daha değinmek istiyorum. “Termik santralleri engellemek
gibi bir politikanız var mı?” dendi. Termik santralleri engellemek gibi,
özellikle yerli kömürü engellemek gibi bir politikamız yok ancak şu politikamız
var: Biz, yerli kömürden elde edilen kömür santrallerini teşvik ediyoruz ancak
kuralına uygun olarak, temiz kömür teknolojileriyle beraber bunun
üretilmesinden yanayız ve bunun da mutlaka yapılması lazım, yerli kömürlerle
alakalı mutlaka üretimin gerçekleştirilmesi lazım. Her yerli kaynak
yenilenebilir kaynak değildir ama yenilenebilir kaynaklar ve yerli kaynakların
mutlaka üretiminin Türkiye’de son noktasına kadar zorlanması gerektiği
kanaatindeyim.
Nabucco’yla alakalı bir
bilgilendirme eksikliğinin olduğunu söyledim.
Yine, bir örnek
vermek isterim hukukla alakalı, Avrupa Birliği üyesi ülkelerle alakalı
“Hukukuna biz tabi olmadığımız hâlde nasıl bu işlemi yapıyoruz?” diye soruldu.
Değerli
arkadaşlar, konuşmacılar bahsettiler, ilgili protokolün 6’ncı maddesinden bir
satır okuyacağım, zaten bunun içerisinde bu geçiyor. “Bu ticari düzenlemelerin
ilgili ulusal mevzuat, uluslararası hukuk ve Avrupa Birliğinin üyesi olan taraf
devletler bakımından Avrupa Birliği hukukuyla uyumlu olması kaydıyla riayet
edeceklerdir.” Yani buna Avrupa Birliği üyesi ülkeleri bağlayan kısımları
vardır. Ve yine devamla söylüyorum “AB hukukuna uygunluk kaydı esasen bize
yönelik değil, AB üyesi devletlere yöneliktir. Bu hükümle Türkiye'nin tarafı
olmadığımız AB anlaşmalarına ve bunlardan kaynaklanan AB mevzuatına aykırı
davranmama yükümlülüğünü kabul ettiğimiz sonucu çıkmamaktadır.” Buradan bu
sonuç çıkmamaktadır. Ve özellikle alınacak kararlarla alakalı birçok detay
bilgi var ama ben detay bilgileri bu platformda değil, isterseniz grubunuza
veya farklı ortamlarda size de aktarabilirim.
Saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Bakanım.
Sayın Susam, kısa
bir söz hakkı vereyim, cümleniz yarım kalmıştı, tamamlamak isterseniz.
Buyurun,
tamamlayın cümlenizi.
MEHMET ALİ SUSAM
(İzmir) – Sayın Bakana sormak istediğim konu şuydu, zaman kısıtlı olduğu için
hemen tamamlayayım. Sekiz yıllık AKP İktidarı döneminde, Enerji Bakanlığı,
dünyada en pahalı enerjilerden birini sanayinin kullandığı bir ülke, arz
güvenliği açısından en çok dışa bağımlı bir ülke hâline gelmiş olmasının, bu
dönemdeki yapılmış olan yanlış politikaların bir öz eleştirisini yapmayı
gerekli görür mü diye Sayın Bakana da sormak istiyorum.
BAŞKAN – Peki,
Sayın Bakanımız sonra cevaplandırır.
Teşekkür
ediyorum.
Evet, sayın
milletvekilleri, maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
Saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım, tasarının tümünün oylamasından önce lehte ve aleyhte
iki arkadaşımıza söz vereceğim.
Evet, lehte Haluk
Özdalga, Ankara Milletvekili. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Sayın Özdalga, buyurun.
HALUK ÖZDALGA
(Ankara) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; 447 sıra sayılı Kanun
Tasarısı hakkında lehte oyumu açıklamak ve ilgili görüşlerimi kısaca belirtmek
için söz aldım. Çok uzun konuşmayacağım.
Bir kere her
şeyden önce şunu söyleyeyim: Tabii, çok doğal olarak farklı bazı görüşler ve
tereddütlerle beraber geniş bir mutabakatın olması bu projeyle ilgili çok
sevindirici, ben de bunu izlemekten memnun oldum. Ben birkaç hususa kısaca
işaret edeceğim.
Bu projeyle
ilgili en sık dile getirilen tereddütlerden bir tanesi kaynak sıkıntısı, yani
bu boru hattının taşıyacağı gazla ilgili kesin taahhütlerin alınmamış olması,
satın alma anlaşmalarının yapılmamış olması. Ama ben şuna inanıyorum, bu bir
avantaj teşkil edecektir zaman içinde. Neden? Bunun da sebebi şu: Şu anda dünya
piyasalarına baktığımız zaman, dünyada gaz rezervlerindeki artış, yani piyasaya
sunulan gaz miktarındaki artış ve önümüzdeki yıllarda beklenen artış talepten
daha fazla. Doğal gaz rezervlerindeki yeni bulgular, mesela petrolle
kıyaslandığında petrolden daha hızlı yükseliyor. Dolayısıyla, uluslararası Nabucco Şirketinin elinde güçlü bir pazarlık kozunun
olabileceğini düşünüyorum ve buradan hareket ederek bir noktaya işaret edeyim:
Geçmiş yıllarda petrol fiyatlarına endeksli doğal gaz anlaşmaları yapılmış
olmasının ileriye dönük olarak çok basiretli bir karar olmadığını da
söyleyebiliriz, çok büyük bir yanlış olmaz diye düşünüyorum.
İkincisi, Güney Akım’la ilgili. Güney Akım, acaba Nabucco’ya alternatif
midir, rakip midir, yoksa değil midir konusuyla ilgili değişik görüşler
belirtildi. Şuna işaret etmek istiyorum: Büyük fotoğrafı bir önce görmemiz
gerekiyor, Türkiye'nin konumunu. Türkiye'nin kuzeyinde, doğusunda, güneyinde
üreticiler var, gaz üreticileri var; batısında ise çok büyük bir pazar var,
talep pazarı var. Bu çerçeveden, Türkiye'nin iki koşula çok dikkat etmesi
gerekiyor bu işlerde. Bunlardan bir tanesi çok taraflı ilişkilerini iyi
götürmesi, iyi çok taraflı ilişkiler götürmesi gerekiyor. İkinci koşul da
akıllı iş birlikleri yapması gerekiyor. Yani, bilek güreşi, sürtüşme yapmak
yerine çok taraflı iyi ilişkiler ve akıllı iş birliği çerçevesinde götürmesi,
Türkiye'nin zannedersem menfaatine olacaktır. Bu, genel resim.
Üçüncü konu, bazı
sayın konuşmacılar Mavi Akım’la kıyasladılar Nabucco
Projesi’ni. Tabii, ikisi de doğal gaz projesidir, ikisi de transmisyon, iletim
projesidir, bu bakımdan benzerlikler olduğu düşünülebilir ilk bakışta. Ama
ikisinin arasında önemli farklar da var. Nedir bu fark? Bir tanesine işaret
edeyim: Nabucco Projesi, Türkiye'nin de dâhil olduğu
beş ülkenin imzaladığı bir uluslararası anlaşma ve beş ülke de aynı vasıfta,
aynı nitelikte şartlarla bu anlaşmaya imza atıyorlar, aynı statüde imza
atıyorlar. Mavi Akım’a baktığımız zaman iki ülke var. Tabii, sayısından daha
önemlisi de şu: Birisi satıcı, birisi alıcı. Satan ve alan taraf arasında o
açıdan ticari anlaşma niteliği ağır basan bir sözleşme. Yani ilk bakıştaki
benzerlikten daha farklı bir durum da var diyebiliriz rahatlıkla zannediyorum.
Ben tabii,
hepimizin mutabık olduğunu memnuniyetle gördüm. Konunun stratejik ağırlığına,
önemine, Türkiye’ye getireceği ekonomik kazançlara değinmeyeceğim. Türkiye için
hayırlı olsun diyorum, saygılarımı
sunuyorum.
Teşekkür
ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Oyunun rengini
belirtmek üzere, aleyhte, Ahmet Mesut Yılmaz, Rize Milletvekili.
Sayın Yılmaz,
buyurun efendim.
A. MESUT YILMAZ
(Rize) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, önemli bir anlaşmanın onay
görüşmesinin sonuna geldik. Fakat zannediyorum en önemli soruya hâlâ cevap
vermedik. Acaba Enerji Bakanlığımızın ve Hükûmetimizin
Nabucco konusunda yürüttüğü görüşmelerde Türkiye’nin
çıkarları yeteri kadar gözetilmiş midir, güvence altına alınmış mıdır,
sağlanmış mıdır, yoksa sağlanamamış mıdır?
Bakın, bu
anlaşmanın tarihçesi 2001 Ekimine dayanıyor. 2001 Ekiminde Türkiye ile Romanya
enerji bakanlıkları ilk defa bu konuda bir iş birliği anlaşması imzalıyorlar.
Sonra, katılan beş ülke arasındaki iş birliği anlaşması da 2002’nin Ekiminde
imzalanıyor, yani daha AKP iş başına gelmeden önce imzalanıyor.
Bu anlaşma niye
bugüne kadar gerçekleşmedi biliyor musunuz? En önemli sebebi, Sayın Bakanın
selefi olan Bakan, Enerji Bakanı, Türkiye’nin, bu anlaşmadan birtakım
ayrıcalıklar, birtakım avantajlar elde etmesi gerektiğini savundu. Bunu
defalarca basına da söyledi. Bunlardan bir tanesi buradan geçecek olan gazın
yüzde 15’inin ucuz fiyattan Türkiye'ye verilmesi idi. Bu da haklı bir talepti
çünkü Türkiye 3.200 kilometrelik güzergâhta 2 bin kilometresini tek başına
üstlenen bir ülke. 2 bin kilometre boru hattı için alanı kamulaştıracağım,
orada inşaat yapılması için izin vereceğim, o kurulan şirkete her türlü
ayrıcalıkları vereceğim, vergi muafiyeti sağlayacağım, o boru hattının
güvenliğini sağlayacağım; peki, bunun karşılığında ne elde edeceğim, Türkiye
olarak ne elde ettim? Sorum bu.
Şimdi ben size
iddia ediyorum ki: Bu görüşmeler maalesef Türkiye'nin lehine sonuçlanmamıştır,
Türkiye bu konuda elde etmesi gereken tavizleri elde edememiştir. Sayın Bakan
burada defalarca bu projenin ne kadar stratejik, önemli bir proje olduğunu
söyledi, onu hepimiz biliyoruz. Eğer bu proje olmazsa Kuzey Irak’taki doğal
gazın gidecek hiçbir yeri yoktur. Türkiye'yi ikame edecek ikinci bir ülke yok
dünyada. Ama Avrupa bu işe önem veriyor, tabii önem verir. Avrupa Birliği
Rusya’ya bağımlılıktan kurtulmak istiyor. Avrupa Birliği aynı zamanda
Ukrayna’da tehlikeye düşen arz güvenliğini sağlamak istiyor, ürün
çeşitlendirmesi istiyor, rekabet şartları yaratmak istiyor, ucuza doğal gaz
almak istiyor. Bu onun hakkı ama burada Türkiye'nin hakkını kim koruyacak? Avrupa’nın
menfaati, Türkiye'nin stratejik önemini ucuza kapatmaktır. Ben iddia ediyorum
ki bu anlaşmayla bedavaya kapanmıştır. Türkiye'nin menfaati bu stratejik önemi
pahalıya satmaktı. Ben iddia ediyorum ki bu yapılmamıştır.
Değerli
milletvekilleri, bundan bir ay kadar önce Avusturya’da Innsbruck’ta
bu anlaşmanın iki ortağı olan RWE ve OMV şirketlerinin düzenlediği bir
toplantıya katıldım Nabucco konusunda. Orada
tartıştık bu meseleyi. Dedim ki “buraya gaz nereden gelecek?” Dediler ki “Şahdeniz-2’den gelecek.” Azerbaycan’ın Şahdeniz-2
fazındaki doğal gazı 96 yılında yapılan bir zeyilnameyle Azerbaycan tümünü
Türkiye’ye ucuz fiyatla vermeyi zaten kabul etmiş. Azerbaycan’ın millî şirketi SOCAR’ın yabancı şirketlerle, uluslararası şirketlerle
anlaşması var, “Tamamını Türkiye’ye vereceğim.” diyor. Şimdi siz bu hattı
yaptığınız zaman, hele Ermeni tasarısı dolayısıyla bize soğuk bakan, alınan
Azerbaycan şimdi çok büyük bir imkâna kavuşuyor. Bu, elbette onun lehine,
elbette Avrupa’nın lehine, en fazla da Kuzey Irak’ın lehine, başka türlü
değerlendirmesi mümkün değil oradaki şeyleri. Bundan yararlanan başka biri daha
var, o da orada imtiyaz alanlar. Kuzey Irak’ta işte o Dana şirketi var, Dana Gas, onun Türk ortakları da var, tanıdığınız isimler de
var, onların hepsinin menfaatine bu. Ama ben size soruyorum: “Türkiye'nin
menfaati nerede? Türkiye ne sağladı bu anlaşmayla?” Ha, Türkiye şunu kaybetti,
onu iddia ediyorum; bir enerji merkezi olacaktık, enerji ticaret merkezi
olacaktık, şimdi bundan vazgeçiyoruz. Bulgaristan gibi, Romanya gibi,
Macaristan gibi bir geçiş ülkesiyiz artık. O geçen gazdan hiçbir söz hakkımız
yok. Gaz bir yerden girecek, öbür yerden çıkacak. Bize bir tane vana vermişler,
Bursa’da, Gürsu’da, kendi ihtiyacımız için oradan alacağız. Ali Bayramoğlu’nun dediği gibi öyle yüzde 50’sini filan
alamayız, yüzde 50’sini bütün ortaklar alabilir. Yani kapasiteyi altı ortak
paylaşacağız, o yüzde 50’nin altıda 1’ini biz alacağız.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın
Yılmaz, konuşmanızı tamamlayınız lütfen.
A. MESUT YILMAZ
(Devamla) – Hemen bağlıyorum.
Binaenaleyh,
sayın milletvekilleri, maalesef, gelinen noktadan ben Hükûmetin
de rahat olduğu görüşünde değilim. Maalesef bu kadarına güçleri yetmiştir, bunu
da anlayışla karşılıyorum. Ama bu anlaşmaya kabul oyu verip de bu işin vebalini
üstlenmeye elim varmıyor. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Hepinize saygılar
sunuyorum.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım, tasarının tümü açık oylamaya tabidir. Açık oylamanın
elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Oylama için iki
dakikalık süre veriyorum ve oylama işlemini başlatıyorum:
(Elektronik
cihazla oylamaya başlandı)
BAŞKAN – Sayın
Milletvekilleri, Sayın Bakanın teşekkür konuşması çok fazla sürmeyecek, birkaç
dakikalık süre içerisinde tamamlanıncaya kadar çalışma süremizin uzatılmasını
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Teşekkür
ediyorum.
(Elektronik
cihazla oylamaya devam edildi)
BAŞKAN –
Saygıdeğer milletvekilleri, Avusturya Cumhuriyeti, Bulgaristan Cumhuriyeti,
Macaristan Cumhuriyeti, Romanya ve Türkiye Cumhuriyeti Arasında Nabucco Projesi Hakkında Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı açık oylama sonucunu arz ediyorum.
Kabul : 229
Ret : 14
Çekimser : 8
(x)
Boş ve geçersiz
oy yok.
Sayın Bakanımızın
kısa bir teşekkür konuşması olacak.
Buyurun Sayın
Bakanım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Bu arada,
çalışmalara büyük katkıda bulunan muhalefet ve iktidar grup başkan vekillerine
ve bütün milletvekili arkadaşlarıma ve Sayın Bakanımıza teşekkür ediyoruz.
Sayın Bakanım,
buyurun efendim.
ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; ben
de öncelikle iktidarıyla-muhalefetiyle Nabucco
Projesi’nin onaylanmasıyla alakalı verdiğiniz emeklere ve onaylarınıza ben de
teşekkür ediyorum.
Aslında çok fazla
konuşmayacaktım ama yanlış bilgilendirme açısından bir düzeltme yapmam lazım.
Çünkü bir yanlış bilginin tekrar düzeltilmesi için en az on bir tane benzer
konuşma yapmak lazım geldiğini söylüyorlar.
Şimdi, zamanın
ruhu aslında ekonomik kalkınmadan, siyasi istikrardan ve entegrasyondan
yana. Sermayeler, finans sektörü globalleştikçe
aslında politikalar daha da ulusallaşıyor. Bu Nabucco
Projesi bunların en önemli örneklerinden bir tanesidir.
“Bu projeden biz
ne elde ettik, Türkiye'nin çıkarları yeterince dikkate alındı mı?” diye
soruldu. Özellikle büyük projelerle uğraşmış birinin çok tanımadığı böyle bir
projeyle alakalı konuşmasına şahsen üzüldüm. Şimdi bakın dört tane kalem üzerinde
söyleyeceğim ve o dört kalem üzerinden değerlendirme yapın. Diğer ayrıntılı
bilgiyi istemeniz hâlinde de bütün ayrıntılara girebilirim.
Şimdi “Geçiş
ücreti alınıyor mu?” dendi. Bu, hava parası gibi bir şey
aslında. Taşıma ücretiyle geçiş ücretleri farklı kavramlar. Türkiye
buradan geçiş ücreti almıyor, taşıma ücreti alıyor. Yani oradan geçiş...
ALİM IŞIK (Kütahya) –
Geçiş ücreti niye almadı Sayın Bakan?
ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) – Şimdi, bakın, onun yerine ne
aldığınız önemli.
ALİM IŞIK (Kütahya) –
7.500 kilometrelik bir mesafeye sahip bir ülke için...
BAŞKAN – Sayın
Işık, bir dinleyelim.
ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) – Sizin, şimdi geçiş ücretinden kasıt,
taşıma ücretiyse, taşıma ücretini alıyor. BOTAŞ ve Türkiye Cumhuriyeti buradan
taşıma ücreti alıyor.
“2 bin kilometre
olması ile
OKTAY VURAL
(İzmir) – Sayın Başkan, teşekkür konuşması, lütfen yani...
ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) – Alacağımız vergi, buradan elde
edeceğimiz vergi...
OKTAY VURAL
(İzmir) - Bu iddialara bizim de cevap vermemiz gerekir.
BAŞKAN – Sayın
Vural, birkaç dakika... Tamamlayacak zaten.
ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) – Söylüyorum, bakın, bilgilenme
eksikliğini telafiyen söylüyorum.
OKTAY VURAL
(İzmir) – O zaman biz de konuşsaydık.
ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) – Buradan alınan vergi, bize teklif
edilen vergi, her kesimin kendi hisseleriyle alakalı vergi teklif edilmişti…
OKTAY VURAL
(İzmir) - Meclise teşekkür edeceksiniz, cevap verecek değilsiniz ki!
ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) – …yani yüzde 16,6 civarında elde
edilen verginin paylaşılmasıydı. Peki, şu anda geldiğimiz nokta böyle mi?
Geldiğimiz nokta böyle değil. Geldiğimiz nokta...
OKTAY VURAL
(İzmir) – Teşekküre, dediğimizi kastetmiş artık!
ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) – Sayın Başkan Vekilim, ben size
söylemiyorum. Bunu kim iddia ettiyse ona cevap veriyorum. Size burada herhangi
bir cevap hakkı filan doğmuyor...
OKTAY VURAL
(İzmir) – Sayın Bakan, size teşekkür amacıyla söz verildi. İç Tüzük’e lütfen
uyunuz.
ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) – …ama, bakın,
önemli bir şey bu, önemli bir şey.
BAŞKAN – Sayın
Bakanım, konuşmanızı...
OKTAY VURAL
(İzmir) – Teşekkür edin! Niye cevap veriyorsunuz siz?
ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) – Arkadaşlar, dinlemek istemeyen tabii
ki istediği gibi çıkabilir.
BAŞKAN – Sayın
Bakanım... Sayın Bakanım...
OKTAY VURAL
(İzmir) – Ne demek “çıkabilir” ya? Sen kimsin ya?
ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) – Ama burada vatandaşımızın zihninde
bir istifham bırakılmak isteniyor. Ben o hâliyle bıraktıramam.
BAŞKAN – Sayın
Bakanım...
ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) – O hâliyle bırakamam.
OKTAY VURAL
(İzmir) - Sayın Başkanım, lütfen teşekkür etsinler, bıraksınlar.
BAŞKAN – Sayın Başkanım, müsaade eder misiniz...
ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) – Hayır, o hâliyle bırakamam.
BAŞKAN – Sayın
Bakanım, bir şunu söyleyeyim.
OKTAY VURAL
(İzmir) – İç Tüzük’te imkân olmayan bir konuyu size verdiler, teşekkür edin,
bitirin.
BAŞKAN – Bakınız,
çok güzel bir şekilde, özverili bir şekilde hem iktidar hem muhalefet bu şeyi
yaptık. Şimdi, son...
BAYRAM ÖZÇELİK
(Burdur) – Soruya cevap veriyor.
BAŞKAN -
Arkadaşlar, Sayın Özçelik, lütfen, istirham
ediyorum...
OKTAY VURAL
(İzmir) – Başbakan bile bütçeye cevap verdiği zaman teşekkür ediyor.
ALİM IŞIK (Kütahya) –
Niye o zaman cevap vermedi?
BAŞKAN –
Saygıdeğer arkadaşlarım... Sayın Işık, siz de lütfen...
ALİM IŞIK (Kütahya) –
Ben sorduğumda niye cevap vermedi?
BAŞKAN – Sayın
Işık, bakın arkadaşımıza da söyledim, lütfen...
Dediğimiz şu...
OKTAY VURAL
(İzmir) – Geçiştirdiniz.
YÜKSEL
COŞKUNYÜREK (Bolu) – Cevap almaktan niye rahatsız oluyorsunuz, ben
anlayamıyorum ki!
BAŞKAN –
Arkadaşlar, beklemiyorsunuz ki...
Bakın, dediğim
şu: Tamam, yorulduk, belirli bir mesai izledik. Arkadaşlar, yaptık, bakın,
hoşlukla geldik, iktidar-muhalefet, herkes bu işe destek veriyordu, kimse karşı
çıkmadı. Sayın Okay da aynısını söyledi, Sayın Vural
da aynısını söyledi, Sayın Bakan da söylüyor, Sayın Kılıç da aynısını söylüyor.
Dolayısıyla, Sayın Bakan “Orada bir kısım hususlara bir değineyim.” dedi ama
özü bir teşekkür konuşmasıdır.
Sayın Bakanım,
süremiz de sizinle bağlı, şu anda sizi bekliyoruz. Lütfen, konuşmanızı
tamamlayınız ve hoşlukla tamamlayalım haftamızı.
ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) – Tamam Sayın Başkanım.
Sayın Başkanım,
ben şu açıdan diyorum: Bizi izleyen vatandaşlarımızın kafasında tam tersi
olumsuz bir istifham kalmaması lazım, hak etmiyorsak. Mesela “İran gazı en
pahalı gaz.” dendi. Yalan, en pahalı gaz o değil. O zaman benim bunu bildirmem
gerekiyor.
BAŞKAN – Anladım,
anladım da, teşekkür konuşmasıyla sınırlayın.
ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) – Bakın, Sayın Başkanım, hoşgörünüze
sığınarak kısaca bir şey söyleyeceğim. Vergide şu anda yüzde 61’ler civarında,
Türkiye, bu projeden en yüksek vergi payını almaktadır. Yani “Çıkarları
doğrultusunda davranmış mıdır?” diyoruz, taşıma ücretini almaktadır. BOTAŞ
işletme ücretini alacaktır. Bu dediğim rakamlar işletme süresi dâhil 4,2 milyar
euro’dur. Ondan sonra taşıma maliyetleriyle alakalı
500 milyon euro civarında biz ücret alacağız, aynı
zamanda bu projenin ortağıyız. Ortak olmak hasebiyle alacağız, bir de
ülkemizden geçmiş olması hasebiyle alacağız. O açıdan, değerli arkadaşlar, ben,
Türkiye'nin çıkarlarının yeterince ve olabildiğince korunduğu kanaatindeyim. Fakat, bu, tarafları olan bir anlaşmadır, sizin oturup da
tek başınıza imzaladığınız bir anlaşma değildir. O yüzden, biz, altı tane
ortağı olan bir anlaşmada ve 3.300 kilometrelik bir hattı ilgilendiren bir
güzergâhta olabildiğince Türkiye'nin çıkarları doğrultusunda davranmışızdır.
İnşallah, bundan
sonraki yapacağımız anlaşmalarda da, proje destek anlaşmasında… Bu uzun soluklu
bir iştir. Şu anda biz… Şahdeniz-1 Projesi şu anda
alınan bir gaz projesidir. Şahdeniz-2 Projesi ise
daha henüz gerçekleşmemiş bir projedir. Bunlarla alakalı bir kısım bilgi
kirliliklerinin olduğunu görüyorum ve bunların bundan sonraki yapacağımız
programlarda da düzelteceğine inanıyorum. Bu konuda benim de gayretim olacak.
Ben tekraren,
iktidarıyla muhalefetiyle bütün arkadaşlarımıza, bu projeye destek veren bütün
arkadaşlarımıza teşekkür ediyorum. Türkiye’mize de hayırlı uğurlu olmasını
temenni ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Bakanım.
Bütün arkadaşlara
katkılarından dolayı teşekkür ediyoruz.
Anlaşmanın
ülkemiz ve diğer ülkeler için hayırlar getirmesini diliyorum.
Saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım, alınan karar gereğince, sözlü soru önergelerini,
kanun tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla
görüşmek için 9 Mart 2010 Salı günü saat 15.00’te toplanmak üzere birleşimi
kapatıyorum.
Hayırlı hafta
sonları diliyorum.