Normal nuri 2 3 2010-04-20T12:57:00Z 2010-04-20T12:57:00Z 1 49854 284168 TBMM 2368 666 333356 11.9999 Clean Clean 0 0 nk 0 nk 0 0 false false false 0 nk 0 nk MicrosoftInternetExplorer4

 

DÖNEM: 23                            CİLT: 61                    YASAMA YILI: 4

 

 

 

 

 

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

TUTANAK DERGİSİ

 

63’üncü Birleşim

18 Şubat 2010 Perşembe

 

(Bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)

İ Ç İ N D E K İ L E R

 

   I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

  II. - GELEN KÂĞITLAR

III. - YOKLAMA

 IV. - GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) MİLLETVEKİLLERİNİN GÜNDEM DIŞI KONUŞMALARI

1.- Van Milletvekili Kayhan Türkmenoğlu’nun, Van ilindeki enerji yatırımlarına ilişkin gündem dışı konuşması

2.- Adana Milletvekili Nevingaye Erbatur’un, Türk Medeni Kanunu’nun kabulünün 84’üncü yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması

3.- Bilecik Milletvekili Yaşar Tüzün’ün, kömür, doğal gaz veya tüp gaz ile kullanılan soba, şofben, benzeri eşya kaynaklı gaz zehirlenmesinden meydana gelen ölüm olaylarına ilişkin gündem dışı konuşması

 

V.- AÇIKLAMALAR

1.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, Kütahya-Balıkesir hattında çalışan posta treninin kaldırılması sonucunda Tavşanlı ilçesine bağlı Balıköy beldesi ve civarındaki otuz beş köyün mağduriyetine ve Dumlupınar Üniversitesi Tıp Fakültesine YÖK tarafından akademik ve idari kadro verilmemesine ilişkin açıklaması

2.- Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat Ergün’ün, İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu’nun sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasında geçen iddialara ilişkin açıklaması

 

VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Tezkereler

1.- İtalya Temsilciler Meclisi Başkanı Gianfranco Fini’nin davetine icabet edecek olan Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Mehmet Ali Şahin’in beraberindeki Parlamento heyetini oluşturmak üzere siyasi parti gruplarınca ismi bildirilen milletvekillerine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/1097)

B) Gensoru Önergeleri

1.- Cumhuriyet Halk Partisi Grubu Adına Grup Başkan Vekilleri Ankara Milletvekili Hakkı Suha Okay, İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu ve İzmir Milletvekili Kemal Anadol’un “Demokratik Açılım” olarak adlandırılan proje kapsamında gizli görüşmelerde bulunduğu, terör örgütü mensupları hakkındaki yargı sürecini etkilediği iddiasıyla İçişleri Bakanı Beşir Atalay hakkında gensoru açılmasına ilişkin önergesi (11/10)

C) Meclis Araştırması Önergeleri

1.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru ve 19 milletvekilinin, TOKİ projelerinde yaşanan sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/579)

2.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru ve 21 milletvekilinin, Tokat esnafının sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/580)

3.- Gaziantep Milletvekili Hasan Özdemir ve 20 milletvekilinin, Gaziantep’te göç alımından doğan sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/581)

4.- Şırnak Milletvekili Sevahir Bayındır ve 19 milletvekilinin, asgari ücret uygulamasının doğurduğu sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/582)

 

VII.- SEÇİMLER

A) Komisyonlara Üye Seçimi

1.- (10/333, 334, 335-3/1090) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonuna üye seçimi

 

VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri

 

1.- Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/324) (S. Sayısı: 96)

2.- Türk Borçlar Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/499) (S. Sayısı: 321)

3.- Arsa Üretimi ve Değerlendirilmesi Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Manisa Milletvekili Recai Berber ve 5 Milletvekilinin; 2985 Sayılı Toplu Konut Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları (1/762, 2/475) (S. Sayısı: 455)

 

IX.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in, grubuna sataşması nedeniyle konuşması

2.- Devlet Bakanı Egemen Bağış’ın, Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in, Hükûmete sataşması nedeniyle konuşması

3.- Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in, Devlet Bakanı Egemen Bağış ve Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, şahsına sataşması nedeniyle konuşması

4.- İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu’nun, Muş Milletvekili Sırrı Sakık’ın, grubuna sataşması nedeniyle konuşması

5.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, Sinop Milletvekili Engin Altay’ın, grubuna sataşması nedeniyle konuşması

6.- İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu’nun, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, grubuna sataşması nedeniyle konuşması

 

X.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1.- Adana Milletvekili Nevingaye Erbatur’un, diyabetli çocukların eğitimindeki sorunlara ilişkin Başbakandan sorusu ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı (7/11063)

2.- Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün, domuz gribi aşısına ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı (7/11233)

3.- İstanbul Milletvekili Sacid Yıldız’ın, Başbakanın grip aşısıyla ilgili açıklamasına ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı (7/11234)

4.- Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün, domuz gribine karşı dezenfektan olarak kullanılan bir ilaca ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı (7/11235)

5.- İzmir Milletvekili Selçuk Ayhan’ın, Çevre Denetimi Yönetmeliği’ndeki değişikliğe ilişkin Başbakandan sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı (7/11738)

6.- İstanbul Milletvekili D. Ali Torlak’ın, tersane yatırımlarına ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in cevabı (7/11779)

7.- Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün, tıp hatalarına ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı (7/11781)

8.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, Gediz ilçesindeki sulama projelerine ilişkin soruları ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı (7/11815), (7/11888)

9.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, bir gölet ve sulama projesine ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı (7/11884)

10.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir caminin bazı eksikliklerine ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Faruk Çelik’in cevabı (7/11963)

11.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın, Tarsus ilçesindeki sulama yatırımlarına ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı (7/11990)

12.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın, Erdemli ilçesindeki sulama yatırımlarına ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı (7/11991)

13.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın, Anamur ilçesindeki sulama yatırımlarına ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı (7/11992)

14.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın, Çamlıyayla ilçesindeki sulama yatırımlarına ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı (7/11994)

15.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın, Gülnar ilçesindeki sulama yatırımlarına ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı (7/11995)

16.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın, Mersin’in bazı ilçelerindeki sulama yatırımlarına ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı (7/11996)

17.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın, Silifke ilçesindeki sulama yatırımlarına ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı (7/11997)

18.- Isparta Milletvekili Mevlüt Coşkuner’in, muhtar maaşlarına ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın cevabı (7/12023)

19.- Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif Paksoy’un, Türkiye Diyanet Vakfının kurban kesimine ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Faruk Çelik’in cevabı (7/12125)

20.- İzmir Milletvekili Canan Arıtman’ın, Cumhurbaşkanlığı forsundaki değişikliğe ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’in cevabı (7/12239)

 


I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

TBMM Genel Kurulu saat 13.00’te açılarak altı oturum yaptı.

İzmir Milletvekili Tuğrul Yemişci’nin, İzmir İktisat Kongresi’nin 87’nci yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşmasına Devlet Bakanı Cevdet Yılmaz cevap verdi.

Muğla Milletvekili Fevzi Topuz, Muğla Milas ilçesi Güllük beldesi Dalyan bölgesinde balıkçılık sektöründe yaşanan sorunlara,

Bayburt Milletvekili Ülkü Gökalp Güney, Bayburt’un düşman işgalinden kurtuluşunun 92’nci yıl dönümüne,

İlişkin gündem dışı birer konuşma yaptılar.

İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu;

İzmir Milletvekilleri:

İbrahim Hasgür,

Kamil Erdal Sipahi,

Mehmet Ali Susam,

İzmir İktisat Kongresi’nin;

Tokat Milletvekili Reşat Doğru, Bayburt’un düşman işgalinden kurtuluşunun;

Yıl dönümüne ilişkin birer açıklamada bulundular.

Muş Milletvekili M. Nuri Yaman ve 19 milletvekilinin:

Yatılı ilköğretim bölge okullarındaki sorunların (10/575),

Okula gidemeyen ilköğretim çağındaki çocukların sorunlarının (10/576),

Tütün üreticiliğindeki sorunların (10/578);

Adana Milletvekili Hulusi Güvel ve 25 milletvekilinin, yapımı tamamlanamayan kültür merkezleri sorununun (10/577);

Araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla birer Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergeleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin gündemdeki yerlerini alacağı ve ön görüşmelerinin, sırası geldiğinde yapılacağı açıklandı.

Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının:

1’inci sırasında bulunan ve İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi kabul edilen Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu’nun (1/324) (S. Sayısı: 96),

2’nci sırasında bulunan ve İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi kabul edilen Türk Borçlar Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu’nun (1/499) (S. Sayısı: 321),

Görüşmeleri komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından ertelendi.

3’üncü sırasında bulunan ve İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi kabul edilen ve görüşmelerine devam olunan, Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı ve İçişleri Komisyonu Raporu (1/704) (S. Sayısı: 383) görüşmeleri tamamlanarak elektronik cihazla yapılan açık oylamadan sonra kabul edildi ve kanunlaştı.

Samsun Milletvekili Suat Kılıç:

İzmir Milletvekili Şenol Bal’ın,

Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in;

Mersin Milletvekili Mehmet Şandır, Samsun Milletvekili Suat Kılıç’ın;

Grubuna sataşması;

İçişleri Bakanı Beşir Atalay, Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın, ileri sürmüş oldukları görüşten farklı bir görüşü kendilerine atfetmesi;

Nedeniyle birer konuşma yaptılar.

Diyarbakır Milletvekili Akın Birdal “Orduya sığınanlar, böyle, ordunun darbe artığı, Parlamentoda hâlâ yer alanlardır.” ifadelerine ilişkin bir açıklamada bulundu.

18 Şubat 2010 Perşembe günü, alınan karar gereğince saat 13.00’te toplanmak üzere birleşime 19.23’te son verildi.

 

 

Nevzat PAKDİL

 

 

 

Başkan Vekili

 

 

Yusuf COŞKUN

 

Yaşar TÜZÜN

 

Bingöl

 

Bilecik

 

Kâtip Üye

 

Kâtip Üye

 

 

Harun TÜFEKCİ

 

 

 

Konya

 

 

 

Kâtip Üye

 

No.: 83

II.- GELEN KÂĞITLAR

18 Şubat 2010 Perşembe

Raporlar

1.- Tebligat Kanunu ile Adlî Sicil Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Kahramanmaraş Milletvekili Veysi Kaynak’ın; Tebligat Kanunu ile Karayolları Trafik Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Adalet Komisyonu Raporu (1/742, 2/546) (S. Sayısı: 474) (Dağıtma tarihi: 18.02.2010) (GÜNDEME)

2.- Kamulaştırma Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/773) (S. Sayısı: 475) (Dağıtma tarihi: 18.02.2010) (GÜNDEME)

Sözlü Soru Önergeleri

1.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, Erbaa ilçesindeki bir binanın Gazi Osman Paşa Üniversitesine devredilmesine ilişkin Maliye Bakanından sözlü soru önergesi (6/1841) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/02/2010)

2.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, Erbaa ilçesindeki bazı binaların Adalet Bakanlığına devredilmesine ilişkin Maliye Bakanından sözlü soru önergesi (6/1842) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/02/2010)

3.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, Erbaa ilçesinde köprülü kavşak ve sinyalizasyon yapılmasına ilişkin Ulaştırma Bakanından sözlü soru önergesi (6/1843) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/02/2010)

4.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, Erbaa ilçesine sabit araç muayene istasyonu açılmasına ilişkin Ulaştırma Bakanından sözlü soru önergesi (6/1844) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/02/2010)

5.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, bir yol yapımındaki istimlak bedellerine ilişkin Ulaştırma Bakanından sözlü soru önergesi (6/1845) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/02/2010)

Yazılı Soru Önergeleri

1.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın, Türkiye’de kaçak olarak bulunan yabancılara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12523) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/02/2010)

2.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, küçük esnaf ve sanatkarın korunmasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12524) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/02/2010)

3.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, özelleştirme sonrası Türk Telekomun durumuna ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12525) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/02/2010)

4.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, Manisa TOKİ-3. Etap konutlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12526) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/02/2010)

5.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, TOKİ uygulamalarındaki sorunlara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12527) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/02/2010)

6.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, alışveriş merkezlerine yönelik düzenleme yapılmasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12528) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/02/2010)

7.- İstanbul Milletvekili Süleyman Yağız’ın, bir basın toplantısında TRT muhabirinin yönelttiği bir soruyla ilgili iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12529) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/02/2010)

8.- İzmir Milletvekili Bülent Baratalı’nın, dinleme ve takiple ilgili bazı iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12530) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/02/2010)

9.- İzmir Milletvekili Bülent Baratalı’nın, Kamu İhale Kurumu tarafından iptal edilen İzmir metrosu ihalesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12531) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/02/2010)

10.- Eskişehir Milletvekili Fehmi Murat Sönmez’in, Hacettepe Tıp Fakültesindeki bir tedavi ünitesinin durumuna ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12532) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/02/2010)

11.- Mersin Milletvekili Kadir Ural’ın, üniversite öğrencilerinin barınma durumuna ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12533) (Başkanlığa geliş tarihi: 08/02/2010)

12.- Mersin Milletvekili Kadir Ural’ın, Dışişleri Bakanlığı konutuna ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12534) (Başkanlığa geliş tarihi: 08/02/2010)

13.- İstanbul Milletvekili Çetin Soysal’ın, eşinin GATA ziyareti girişimine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12535) (Başkanlığa geliş tarihi: 08/02/2010)

14.- İzmir Milletvekili Oğuz Oyan’ın, TMSF’nin satışlarına ve özelleştirmelere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12536) (Başkanlığa geliş tarihi: 08/02/2010)

15.- İstanbul Milletvekili Durmuşali Torlak’ın, Pendik ilçesinin bazı köylerindeki imar sorununa ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru önergesi (7/12537) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/02/2010)

16.- Antalya Milletvekili Hüseyin Yıldız’ın, Antalya’daki belediyelerin İller Bankasına olan borçlarına ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru önergesi (7/12538) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/02/2010)

17.- Kırklareli Milletvekili Turgut Dibek’in, özürlü istihdamındaki teşvik uygulamasına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/12539) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/02/2010)

18.- İstanbul Milletvekili Sacid Yıldız’ın, İŞKUR’un İstanbul’daki özürlü istihdamına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/12540) (Başkanlığa geliş tarihi: 08/02/2010)

19.- Erzincan Milletvekili Erol Tınastepe’nin, SGK müfettişlerine yönelik uygulamalara ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/12541) (Başkanlığa geliş tarihi: 08/02/2010)

20.- Yozgat Milletvekili Mehmet Ekici’nin, Yozgat Şehir Merkezi Yağmur Suyu Toplama Projesine ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/12542) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/02/2010)

21.- Yozgat Milletvekili Mehmet Ekici’nin, Yozgat Çamlık Milli Parkının geliştirilmesine ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/12543) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/02/2010)

22.- Yozgat Milletvekili Mehmet Ekici’nin, Musabeyli Barajı Projesine ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/12544) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/02/2010)

23.- Muğla Milletvekili Metin Ergun’un, Yuvarlakçay’a kurulacak hidroelektrik santralinin çevreye etkilerine ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/12545) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/02/2010)

24.- Edirne Milletvekili Bilgin Paçarız’ın, Ergene Havzasındaki çevre sorunlarına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/12546) (Başkanlığa geliş tarihi: 08/02/2010)

25.- Giresun Milletvekili Eşref Karaibrahim’in, Giresun’daki HES projelerine ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/12547) (Başkanlığa geliş tarihi: 08/02/2010)

26.- Giresun Milletvekili Murat Özkan’ın, kaçak akaryakıt denetimine ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/12548) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/02/2010)

27.- Giresun Milletvekili Eşref Karaibrahim’in, bazı enerji politikalarına ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/12549) (Başkanlığa geliş tarihi: 08/02/2010)

28.- Manisa Milletvekili Mustafa Enöz’ün, muhtarların ekonomik sorunlarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/12550) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/02/2010)

29.- Antalya  Milletvekili Hüseyin Yıldız’ın, Antalya’daki belediyelerin denetimlerine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/12551) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/02/2010)

30.- Antalya Milletvekili Hüseyin Yıldız’ın, Antalya’daki belediyelerin atık altyapısına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/12552) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/02/2010)

31.- Van Milletvekili Fatma Kurtulan’ın, terör zararlarının tazminine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/12553) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/02/2010)

32.- Siirt Milletvekili Osman Özçelik’in, bir teröristin cesedinin teslimine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/12554) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/02/2010)

33.- Adana Milletvekili Nevin Gaye Erbatur’un, Adıyaman-Kahta’da öldürülen kız çocuğuna ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/12555) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/02/2010)

34.- Mersin Milletvekili Kadir Ural’ın, ABD’li bir generalin Türkiye ziyaretine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/12556) (Başkanlığa geliş tarihi: 08/02/2010)

35.- İzmir Milletvekili Bülent Baratalı’nın, TEKEL işçilerinin eylemine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/12557) (Başkanlığa geliş tarihi: 08/02/2010)

36.- Adana Milletvekili Nevin Gaye Erbatur’un, yerel eşitlik birimi kadrosuna ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/12558) (Başkanlığa geliş tarihi: 08/02/2010)

37.- Adana Milletvekili Nevin Gaye Erbatur’un, illerde toplumsal cinsiyet eşitliği komisyonu kurulmasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/12559) (Başkanlığa geliş tarihi: 08/02/2010)

38.- Adıyaman Milletvekili Şevket Köse’nin, TEKEL işçilerinin eylemine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/12560) (Başkanlığa geliş tarihi: 08/02/2010)

39.- Bursa Milletvekili H. Hamit Homriş’in, Batman-Beşiri Belediyesinde işten çıkarılan işçilerin mağduriyetine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/12561) (Başkanlığa geliş tarihi: 08/02/2010)

40.- Muğla Milletvekili Metin Ergun’un, Yuvarlakçay’a yapılacak hidroelektrik santralinin tabiat varlıklarına etkilerine ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/12562) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/02/2010)

41.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, bir tiyatroya yardım yapılıp yapılmadığına ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/12563) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/02/2010)

42.- Yozgat Milletvekili Mehmet Ekici’nin, Yozgat Defterdarlık Hizmet binasının yıkım işine ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/12564) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/02/2010)

43.- İstanbul Milletvekili Çetin Soysal’ın, TEKEL işçilerine yönelik çözüm önerilerine ve işçilerin banka hesaplarına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/12565) (Başkanlığa geliş tarihi: 08/02/2010)

44.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, sözleşmeli personelin özür grubu atamalarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/12566) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/02/2010)

45.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, bir öğretmene verilen ceza ve ödüllere ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/12567) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/02/2010)

46.- Hatay Milletvekili Süleyman Turan Çirkin’in, dershanelere ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/12568) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/02/2010)

47.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, Şevket Yılmaz Devlet Hastanesindeki yanık ünitesinin kapatılmasına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/12569) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/02/2010)

48.- İstanbul Milletvekili Durmuşali Torlak’ın, İstanbul’da sağlık ocağı bulunmayan köylere ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/12570) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/02/2010)

49.- İstanbul Milletvekili Sacid Yıldız’ın, çocuk aşılarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/12571) (Başkanlığa geliş tarihi: 08/02/2010)

50.- Kırklareli Milletvekili Turgut Dibek’in, mesai dışı poliklinik uygulamasına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/12572) (Başkanlığa geliş tarihi: 08/02/2010)

51.- Edirne Milletvekili Cemaleddin Uslu’nun, domuz gribi aşısına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/12573) (Başkanlığa geliş tarihi: 08/02/2010)

52.- Yozgat Milletvekili Mehmet Ekici’nin, Yozgat’ta tarımın desteklenmesine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/12574) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/02/2010)

53.- Yozgat Milletvekili Mehmet Ekici’nin, Yozgat’ta bazı tarımsal uygulama çalışmalarına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/12575) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/02/2010)

54.- Muğla Milletvekili Metin Ergun’un, Yuvarlakçay’a kurulacak hidroelektrik santralinin tarıma etkilerine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/12576) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/02/2010)

55.- Muğla Milletvekili Gürol Ergin’in, çiftçilerin Tarım Kredi Kooperatiflerine olan borçlarına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/12577) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/02/2010)

56.- Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif Paksoy’un, hayvancılıktaki hibe desteklerine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/12578) (Başkanlığa geliş tarihi: 08/02/2010)

57.- Edirne Milletvekili Cemaleddin Uslu’nun, hayvancılık sektöründeki teşviklere ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/12579) (Başkanlığa geliş tarihi: 08/02/2010)

58.- Giresun Milletvekili Murat Özkan’ın, Eğribel Geçidine tünel yapımına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/12580) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/02/2010)

59.- Samsun Milletvekili Suat Binici’nin, Vezirköprü-Durağan karayolundaki trafik güvenliğine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/12581) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/02/2010)

60.- Eskişehir Milletvekili Fehmi Murat Sönmez’in, yüksek hızlı trenin sefer güvenliğine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/12582) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/02/2010)

61.- Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün, bazı ulaşım projelerinin güzergahlarına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/12583) (Başkanlığa geliş tarihi: 08/02/2010)

62.- Kırklareli Milletvekili Turgut Dibek’in, Türk Telekomun gayrimenkullerine ve STK’lara verilen arazilere ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/12584) (Başkanlığa geliş tarihi: 08/02/2010)

63.- İzmir Milletvekili Mehmet Ali Susam’ın, Sri Lanka’da gözlem altında bulunan iki kaptana ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/12585) (Başkanlığa geliş tarihi: 08/02/2010)

64.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, bazı denetim faaliyetlerine ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/12586) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/02/2010)

65.- Van Milletvekili Fatma Kurtulan’ın, kadına yönelik bazı şiddet vakalarına ilişkin Devlet Bakanından (Selma Aliye Kavaf) yazılı soru önergesi (7/12587) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/02/2010)

66.- Zonguldak Milletvekili Ali Koçal’ın, TRT’nin izlenilirlik ölçüm sisteminden çekilmesine ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Bülent Arınç) yazılı soru önergesi (7/12588) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/02/2010)

67.- Mersin Milletvekili Kadir Ural’ın, Abdullah Öcalan’la ilgili basında çıkan bazı iddialara ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/12589) (Başkanlığa geliş tarihi: 08/02/2010)

68.- Giresun Milletvekili Murat Özkan’ın, Afganistan’daki Türk birliklerinin görevlerine ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/12590) (Başkanlığa geliş tarihi: 08/02/2010)

69.- Ankara Milletvekili Yılmaz Ateş’in, Atatürk Orman Çiftliği yönetimi ile ilgili iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12591) (Başkanlığa geliş tarihi: 08/02/2010)

Gensoru Önergesi

1.- Cumhuriyet Halk Partisi Grubu Adına Grup Başkanvekilleri Ankara Milletvekili Hakkı Suha Okay, İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu ve İzmir Milletvekili Kemal Anadol’un; demok-ratik açılım olarak adlandırılan proje kapsamında gizli görüşmelerde bulunduğu, terör örgütü mensupları hakkındaki yargı sürecini etkilediği iddiasıyla İçişleri Bakanı Beşir Atalay hakkında Anayasanın 99 uncu ve İçtüzüğün 106 ncı maddeleri uyarınca bir gensoru açılmasına ilişkin önergesi (11/10) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/02/2010) (Dağıtma tarihi: 18/02/2010)

No.: 83’e Ek

18 Şubat 2010 Perşembe

Meclis Araştırması Önergeleri

1.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru ve 19 Milletvekilinin, TOKİ projelerinde yaşanan sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/579) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.1.2010)

2.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru ve 21 Milletvekilinin, Tokat esnafının sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/580) (Başkanlığa geliş tarihi: 20.1.2010)

3.- Gaziantep Milletvekili Hasan Özdemir ve 20 Milletvekilinin, Gaziantep’te göç alımından doğan sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/581) (Başkanlığa geliş tarihi: 20.1.2010)

4.- Şırnak Milletvekili Sevahir Bayındır ve 19 Milletvekilinin, asgari ücret uygulamasının doğurduğu sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/582) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.1.2010)

18 Şubat 2010 Perşembe

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 13.03

BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL

KÂTİP ÜYELER: Yusuf COŞKUN (Bingöl), Yaşar TÜZÜN (Bilecik)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 63’üncü Birleşimini açıyorum.

Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.

Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.

İlk söz, Van ilindeki enerji yatırımları hakkında söz isteyen Van Milletvekili Kayhan Türkmenoğlu’na aittir.

Sayın Türkmenoğlu, buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakika.

IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Van Milletvekili Kayhan Türkmenoğlu’nun, Van ilindeki enerji yatırımlarına ilişkin gündem dışı konuşması

KAYHAN TÜRKMENOĞLU (Van) – Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; Van ilinde enerji yatırımlarıyla ilgili gündem dışı söz almış bulunmaktayım. Yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, yaşamımızın her alanında hissettiğimiz enerjiyle ilgili problemlerimiz birçoğumuz tarafından bu kürsüde dile getirilmiştir. Hâliyle Doğu Anadolu Bölgemizin bütün şehirleri nadide, güzel şehirlerdir ama tabii ki cazibe merkezi olarak Van ilini biz en iyi noktaya getirmek için çaba sarf ediyoruz.

Elektrik bir entegre sistemi hâlinde çalışır değerli milletvekilleri: Üretim, iletim, dağıtım. Eğer üretiminiz yoksa iletiminizin bir anlamı yoktur; iletiminiz varsa üretiminiz yoksa onun da bir anlamı yoktur; üretim, iletim var da dağıtımınızda sıkıntı varsa onun da bir anlamı yoktur.

Son yıllarda özellikle ilimizde üretim konusunda çok büyük atılımlar gerçekleştirdik. Aşağı yukarı altı taneye yakın HES santrali, bir de organize sanayi bölgesinde 80 megavat gücünde bir mobil santral devreye girdi. Üretim her alanımızda, özellikle de hidroelektrik santrallerinde belirli bir aşama kaydetmiştir.

İlimiz, iletimle ilgili de birçok yatırıma sahne olmuş ve iletimle ilgili de özellikle, Türkiye'nin bütün illerine baktığınızda, genelde 380 kilovat enerji iletim hatlarını görürsünüz ama sadece Hakkâri ve Van ilinde bu iletim hatlarımız 154 kilovattır.

Bunun için, son beş yıl içerisinde bir çalışma sergilenmiş ve Van ilinin, Van-Batman, Van-Ağrı illerinden gelen nakil hatlarımızın ÇED raporları, kamulaştırması bitmiştir, tesis ihalesi önümüzdeki günlerde yapılacaktır. Bu da iletimle ilgili iyileştirmenin Türkiye'nin en ücra noktasına kadar gittiğinin bir ifadesidir.

Aşağı yukarı, iletimle ilgili, şehrimizde dört adet trafo merkezimiz vardır. 470 megavat gücünde kurulu gücümüz var. Bunun dışında iletim hatlarımızın uzunluğu 454 kilometredir.

Bizim en büyük sıkıntımız, en büyük problemlerimizden birisi de şehrimizin yoğun göç alması. Yani demin ifade ettim, Van cazibe merkezidir, son derece yoğun göç alan bir şehirdir. 16 tane Doğu Anadolu Bölgesi ilinin içerisinde nüfus itibarıyla Van ili 1’inci sıradadır. 1 milyon 22 bine ulaştık. İnşallah, hedefimiz, 2015-2020 yılında büyükşehir yapacağız.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Van Belediyesini konuşsana.

KAYHAN TÜRKMENOĞLU (Devamla) - Şimdi, burada hâliyle 220 bine yakın abonemiz var değerli milletvekillerimiz. Biz bir taraftan enerjide kayıp/kaçağı önleme çalışması yaparken, diğer taraftan eskimiş, geri kalmış dağıtım trafolarımızı yenileştirme çabası içerisindeyiz ancak bu konuda, dağıtım konusunda, çok da başarılı olduğumuzu da ifade edemeyeceğim. Sonuçta, bizim çıkarmış olduğumuz master plan projelerimizin çok kısıtlı imkânlarla desteklendiğini görmekteyiz. Bu konuda Türkiye Elektrik Dağıtım Anonim Şirketi TEDAŞ’ımızı özellikle bölgemiz konusunda hassasiyete davet ediyorum.

Değerli arkadaşlar, yüzde 70 olan kayıp/kaçağımızı biz yüzde 57’ye indirdik, bugün İstanbul’da kayıp/kaçağı yüzde 11. Şimdi, bazı, bu kayıp/kaçakla ilgili çalışmalar tabii ki bizim ilgili kurumumuzun asli görevidir. Yani, bazı gerekçelerle enerjiyle ilgili, özellikle voltaj düşüklüğü ve kesintileri kayıp/kaçağa yönlendirmek de doğru değildir. Ona bakacak olsak İstanbul’un kayıp/kaçağı da yüzde 11’ler civarındadır.

Biz bu konuda, aşağı yukarı, Van ilinde Özalp ilçemiz, Saray ilçemiz, Muradiye ilçemiz, Çaldıran ilçemiz, Başkale ilçe merkezlerimizi iyileştirme çalışmalarıyla bir noktaya getirdik. Aşağı yukarı yedi yüz otuz sekiz tane köyde çalışmalarımızı yaptık, yedi yüz otuz sekiz köyün trafoları yenilendi.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Türkmenoğlu, konuşmanızı tamamlayınız efendim.

KAYHAN TÜRKMENOĞLU (Devamla) – Buna mukabil, verimli enerji kullanabilmemiz için 222 bin tane de enerji lambası dağıtıldı.

Ben şunu söylemek istiyorum: Tabii ki, Maden Tetkik ve Arama Enstitüsünün yapmış olduğu çalışmalar, BOTAŞ’ın yapmış olduğu doğal gaz çalışması enerji yatırımlarımızın farklı bir bölümünü oluşturuyor. Bunlarla ilgili ciddi anlamda bir yol aldık. Biliyorsunuz, AK PARTİ İktidarı göreve geldikten sonra dokuz ilde kullanılan doğal gaz altmış küsur ile çıktı. Bunlardan birisi de, en şanslı illerimizden birisi de Van’dır.

Bir de şunu söylemek istiyorum değerli milletvekili arkadaşlarımız ve bizi kamuoyundan izleyen değerli hemşehrilerimiz: Van cazibe merkezidir. Van, enerjide de, sanayide de, turizmde de, hayvancılıkta da her zaman bir cazibe merkezi olduğunu kanıtlamıştır. Bunun için Van’a gelecek olan tüm yatırımlar, getirecek olan kişi tarafından…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Türkmenoğlu, teşekkür ederim.

Efendim, arkadaşlar -lütfen teşekkür cümlenizi alayım- konuşmalarımızı ona göre ayarlayalım daha önceden.

Buyurun efendim, teşekkür cümlenizi alayım.

KAYHAN TÜRKMENOĞLU (Devamla) – Bitiriyorum efendim.

Evet, kamuoyu aracılığıyla, Meclis kanalı aracılığıyla bütün yatırımcıları Van’a davet ediyorum.

Yüce heyeti saygıyla, sevgiyle selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Türkmenoğlu.

Gündem dışı ikinci söz, Türk Medeni Kanunu’nun kabulünün yıl dönümü münasebetiyle söz isteyen Adana Milletvekili Nevingaye Erbatur’a aittir.

Sayın Erbatur, buyurun efendim.

2.- Adana Milletvekili Nevingaye Erbatur’un, Türk Medeni Kanunu’nun kabulünün 84’üncü yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması

NEVİN GAYE ERBATUR (Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 17 Şubat Türk Medeni Kanunu’nun kabulünün 84’üncü yıl dönümü dolayısıyla gündem dışı söz almış bulunmaktayım. Yüce Meclisi saygıyla selamlarım.

Türk Medeni Kanunu, Atatürk devrimlerinin, evrensel hukuk anlayışının Türkiye Cumhuriyeti’ne getirilmesinin temel aracı olması ve yeniden var olmaya çalışan bir ulusun toplumsal hayatına ilişkin önemli ve çağdaş düzenlemeler getirmesi sebebiyle tarihimizin aydınlık noktalarından birini oluşturmaktadır.

Türk Medeni Kanunu’nun kabulünün Türk devrimleri açısından önemini, dönemin Adalet Bakanı Mahmut Esat Bozkurt’un kanun için yazdığı gerekçede görebiliriz. Gerekçede şöyle deniliyor: “İnsan yaşamı her gün hatta her an esaslı değişikliklerle karşı karşıyadır. Bu değişiklikleri, bu yürüyüşü değişmez kurallar çevresinde saptayıp doldurmak mümkün değildir. Kanunları dine dayalı devletler kısa zaman sonra ülke ve ulusun ihtiyaç ve taleplerini karşılayamazlar çünkü dinler değişmez hükümler belirtirler. Yaşam yürür, ihtiyaçlar hızla değişir. Değişmemek dinler için bir zorunluluktur. Bu bakımdan dinlerin sadece bir vicdan işi olarak kalması günümüz uygarlığının esaslarından birisidir. Yüzyılımız uygarlığına mensup devletlerin ilk ayırıcı nitelikleri, din ile dünyayı ayrı görmeleridir. Bunun tersi, devletin kabul ettiği din esaslarını kabul etmeyen kişilerin vicdanlarını baskı altına almak olur. Bunu yüzyılımızın devlet anlayışı kabul edemez. Din, devlet gözünde vicdanlarda kaldıkça saygındır. Dinin hüküm hâlinde kanunlara girmesi, tarihin akışında çoğu kez hükümdarların, zorbaların, güçlülerin keyif ve isteklerini tatmin aracı olması sonucunu getirmiştir. Dini dünyadan ayırmakla yüzyılımızın devleti insanlığı tarihin bu sıkıntısından kurtarmış ve dine gerçek ve sonsuz bir taht olan vicdanı ayırmıştır. Özellikle çeşitli dinlere mensup uyruklara sahip devletlerde tek bir kanunun bütün toplumda uygulanma yetkinliğini kazanabilmesi için bunun dinle ilişkisini kesmesi, ulus egemenliği için de bir zorunluluktur.”

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Mahmut Esat Bozkurt’un söylediği gibi, “Her devrim hukuk devrimini de içerir ve her devletin hukuk sistemi o devletin temeline uymak zorundadır.” Atatürk’ün önderliğinde kurulan Türkiye Cumhuriyeti, ulusal egemenlik temeline dayandırılmıştır. Egemenliğini ulustan alan bir devlette dine dayanan hukuk sistemi uygulanmayacağından, hukuk devrimi yapılmış ve din esaslarına dayalı hukuk sistemi terk edilerek, yerine laik hukuk düzeni kurmak üzere Kara Avrupası hukuk sistemi benimsenmiştir. Bu sistemin temelinde de yurttaşlar arasında eşitlik temel ilke olarak kabul edilmiştir. Yurttaşlar arasında dil, din, ırk ve cinsiyet ya da başka herhangi bir temele dayanan ayırım yapılmaması esastır.

17 Şubat 1926’da kabul edilen Türk Medeni Kanunu’nda, evlilik boyunca edinilen mallarla ilgili mal ayrımı rejimi geçerlidir. 21’inci Dönemde yapılan 4722 sayılı yeni Türk Medeni Kanunu’nda da bu hüküm kaldırılarak mal ortaklığı rejimi geçerli kılınmıştır. Ancak bu Yasa’nın bu rejim kısmı, yürürlüğe giriş tarihi olan 1 Ocak 2002’den önceki evlilikler için geçerli değildir. Yasa, bu tarihten sonraki evlilikler ve daha sonra edinilen mallar için geçerlidir. Bu da 17 milyon evli çifte yapılan bir haksızlık ve bir ayrımcılıktır. Kaldı ki, Anayasa’mızın 10’uncu maddesi: “Kadın ve erkek eşittir. Devlet bu eşitliği sağlamakla yükümlüdür.” demektedir. Dolayısıyla 4722 sayılı Yasa’da var olan bu eşitsizliği değiştirmek Parlamentomuzun bir görevidir.

Sayın Meclis Başkanımız, bu Yasa çıkarken Parlamentomuzda bir muhalefet milletvekiliydi ve o dönemde bu Yasa’nın bu şekilde çıkmasına muhalefet şerhi koymuştu. Kendisi daha sonra, 22’nci Dönemde spordan sorumlu Devlet Bakanı oldu. Kendisine burada yaptığım konuşmalarda konuyu hatırlattım. Bununla ilgili çalışma yapılması gerektiğini dile getirdi ancak kendisinin yetkili olmadığını söyledi. Arkasından Sayın Bakan Adalet Bakanı oldu. Bu kürsüden gene dile getirdim. Sayın Adalet Bakanından, bu haksızlığın giderilmesi için, muhalefet şerhinde söylediği hükümleri iktidarken, Adalet Bakanı iken bunu değiştirmesini kendisinden talep ettim. Ancak Sayın Bakanımız o zaman, yetkisi olmadığını söyledi. Şimdi Sayın Mehmet Ali Şahin Meclis Başkanımızdır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Erbatur, konuşmanızı tamamlar mısınız.

Buyurun efendim.

NEVİNGAYE ERBATUR (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Şimdi tekrar ediyorum, Sayın Mehmet Ali Şahin’den bir Meclis Başkanı olarak, benim verdiğim, 4722 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun yürürlük 10’uncu maddesindeki “Eşler arasındaki mal rejimi” başlıklı dördüncü bölümünün hükümlerinin değiştirilmesiyle ilgili kanun teklifimin bir an önce Meclis gündemine gelmesini ve Sayın Başkanın da desteğiyle bu durumun düzeltilmesini istiyorum. Bunu istiyorum çünkü bu Mecliste gördüğüm bütün erkek milletvekillerimiz, kadınların, eşlerinin kendilerinin başlarının tacı olduğunu, kendilerinin sultanı olduğunu, evlerindeki en önemli kişi olduğunu dile getiriyorlar. Hatta evdeki bütün sorumlulukların eşlerinde olduğunu söylüyorlar ama her nedense edinilen malları eşlerinin üzerine yapmıyorlar. Çünkü ülkemizdeki malların, gayrimenkullerin yüzde 92’si erkeklerin üzerine.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

NEVİNGAYE ERBATUR (Devamla) – Sayın Başkanım, izin verirseniz bitireyim, çok kısa.

BAŞKAN- Sayın Erbatur, teşekkür cümlenizi alayım efendim.

Buyurun.

NEVİNGAYE ERBATUR (Devamla) – Teşekkür ediyorum.

Dolayısıyla bu Parlamentodaki erkek arkadaşlarımın bu yasaya destek vereceğini ve gerçekten başlarının tacı olan eşlerinin hak ettiği durumu alacağını ümit ediyor ve yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Teşekkür ederim Sayın Başkanım. (CHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Gündem dışı üçüncü söz, soba ve şofben zehirlenmelerinin sebep olduğu ölüm vakalarıyla ilgili söz isteyen Bilecik Milletvekili Yaşar Tüzün’e aittir.

Sayın Tüzün, buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

3.- Bilecik Milletvekili Yaşar Tüzün’ün, kömür, doğal gaz veya tüp gaz ile kullanılan soba, şofben, benzeri eşya kaynaklı gaz zehirlenmesinden meydana gelen ölüm olaylarına ilişkin gündem dışı konuşması

YAŞAR TÜZÜN (Bilecik) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; kömür, doğal gaz veya tüp gaz ile kullanılan soba, şofben, benzeri eşya kaynaklı gaz zehirlenmesinden meydana gelen ölüm olayları üzerine, başta sizlerin, yetkililerin ve toplumun dikkatini çekmek amacıyla gündem dışı söz almış bulunuyorum.

Değerli arkadaşlarım, içinde bulunduğumuz soğuk kış günlerinde sobadan sızan karbonmonoksit gazından, doğal gaz kaçağından ve yılın her zamanı şofbenlerden kaynaklanan talihsiz ölüm haberlerini sıkça okuyor, izliyor ve görüyoruz. Ortam ısıtmada kullanılan kömür sobası, doğal gaz sobası, kombi, katalitik soba, kapalı yerde yakılan mangal ve su ısıtmada kullanılan şofbenlerin neden olduğu kazalar şimdiye kadar çok sayıda vatandaşımızın canına kıymıştır. Aynı aileden bile birkaç ferdinin, bazen tamamının soba zehirlenmesinden ölüp gitmesi çok çarpıcıdır. Ses soluk çıkmayınca kapısı kırılan, pencereden girilen evlerde karşılaşılan görüntüler yürek yaralayıcıdır. Bu tür olayları örneklendirmek hiç de zor olmamakta, gazete ve televizyon haberlerinde trafik kazaları gibi artık sıradanlaşan ve olağanlaşan bir duyuru hâline gelmektedir. Bir gece sert bir lodos esmeye görsün, çok sayıda zehirlenme vakası bildirilmektedir, yayınlanmaktadır.

Son uykusuna yattığının farkında olmadan yaktığı sobadan yayılan zehirli gazdan yatağında ölüveren, yıkandığı banyosunda şofbenden sızan gazdan hayatını kaybeden insanlarımızın ölüm haberlerini üzülerek öğreniyoruz. Ateş düştüğü yeri yaksa da, sevdiklerini apansız kaybeden insanlarımızın acısı bizlerin de vicdanını sızlatmaktadır. Bu tip ölüm olaylarının üçte 2’sinin kaynağı kömür sobasıdır. Maalesef doğal gazın pahalı olması nedeniyle, altyapısı olduğu hâlde doğal gaz kullanamayıp kömür yakan ve kömür sobasından sızan karbonmonoksitten zehirlenerek ölen vatandaşlarımızın sayısı oldukça fazladır. Isıtmada kullandıkları eşyalardan sızan zehirli gazdan hayatını kaybeden insanlarımızın dramatik sonlarına “kader” deyip geçecek ve “kader” kavramını yine yanlış mı değerlendireceğiz?

Değerli milletvekilleri, “Doğal gaz adam öldürür mü?”, “Tüp gaz can alır mı?”, “Sobadan katil olur mu?” Ne yazık ki gaz zehirlenmesi neticesi ölüm olaylarının nedeni, bilgisizlik ve ihmalle gelen yanlış kurulum ve kullanımdır. Teknolojinin bu kadar ilerlediği, “bilgi ve iletişim” adını verdiği bir çağda insanlarımızın bu şekilde ölüp gitmesi acı olduğu kadar düşündürücüdür. Üreticisinden satıcısına, montaj ve tamirini yapan servise, kullanıcıdan ilgili kamu kuruluşlarına ve medya ve sivil toplum örgütlerine kadar herkes bunda sorumluluğunun olduğunu bilmeli ve gereğini yerine getirmelidir.

Sanayicilerimiz doğal gaz kaçağı veya zehirli gaz oluşmaya başladığında kombinin, şofbenin gaz kaynağıyla bağlantısını otomatik olarak kesecek sensörleri, aygıtları takmadan üretiyorlarsa, bu cihazların kurulumu ve bakımını yapan firma ve servislerin teknik yeterlilikleri tartışmalı ve verdikleri hizmetlerin standartlara uygunluğu su götürüyorsa, evleri yapan, maalesef, müteahhitler maliyeti düşürmek için baca sistemini doğru dürüst kurmuyorlarsa, evleri kullananlar her yıl bacalarını, soba, kombi ve şofbenlerinin bakımlarını zamanında yaptırmıyorlarsa acılar başımıza geliveriyor.

Değerli arkadaşlarım, bu konuda Bayındırlık Bakanlığına büyük görev düşmektedir. Bayındırlık Bakanlığının 19 Aralık 2007 tarihli ve 26.735 sayı ile Resmî Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe giren genelgesinde, konutlarda olası zehirleyici gazların birikmesinin durumunu ve yangınları erken tespit edip gerekli uyarıları ve kontrolleri yapacak düzeneklerin yapılması maalesef yer almamaktadır. Dolayısıyla, öncelikle Bayındırlık Bakanlığının bu yönetmeliği değiştirmesini, Elektrik Mühendisleri Odasının, Makine Mühendisleri Odasının, Mimar ve Mühendisler odalarının bizzat belirttiği gibi bu tür donanımların mutlaka ve mutlaka…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Tüzün, konuşmanızı tamamlayınız.

YAŞAR TÜZÜN (Devamla) – Bu genelgenin değişikliğini ve az önce de söylediğim gibi, bu odaların taleplerini bu genelgeye yerleştirmelerini talep ediyorum. Eğer olmadığı takdirde, daha dün İstanbul’umuzun Çekmeköy ilçesinde 22 ve 28 yaşındaki vatandaşlarımızın zehirlendiğini görüyoruz ve gazetelerden okuyoruz. Dolayısıyla, başta yerel yönetimlere, sanayicilerimize, ürettikleri ürünlerde mutlaka alarm cihazının kurulması ve montajını yapan firmaların da bu konuda yeterlilik belgesini almasını ve yeterlilik belgesi olmayan firmalara, belediyenin gerekli iskân iznini vermemesi gerektiğini söylüyorum.

Bu tür olayların yaşanmamasını temenni ediyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Tüzün.

Sayın Işık…

V.- AÇIKLAMALAR

1.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, Kütahya-Balıkesir hattında çalışan posta treninin kaldırılması sonucunda Tavşanlı ilçesine bağlı Balıköy beldesi ve civarındaki otuz beş köyün mağduriyetine ve Dumlupınar Üniversitesi Tıp Fakültesine YÖK tarafından akademik ve idari kadro verilmemesine ilişkin açıklaması

ALİM IŞIK (Kütahya) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Bir buçuk ayı aşkın süredir, Kütahya’mız için önemli iki konuda gündem dışı söz talebinde bulunmama rağmen bir türlü bu sözü alamadığımı başta belirterek, bu iki konuyu yüce Meclisin takdirlerine sunuyorum.

Konunun birisi, diğer illerde de olduğu gibi, Kütahya-Balıkesir hattında çalışan posta treninin kaldırılması sonucunda, özellikle ilimiz Tavşanlı ilçesine bağlı Balıköy beldesi ve civarındaki otuz beş köy mağdur durumdadır. Bu mağduriyetin mutlaka giderilmesi konusunda, Devlet Demiryolları Genel Müdürlüğü ve Ulaştırma Bakanının bir çözüm önerisinde bulunması gerektiğini ifade ediyorum.

İkinci konu da, Dumlupınar Üniversitesi Tıp Fakültesinde ihtiyaç duyulan akademik ve idari kadrolar, bir buçuk yıla yakın süredir kadro kanunu çıkmış olmasına rağmen, YÖK tarafından özellikle verilmemektedir. Şu anda açılmış olan fakültenin kapanma noktasına geldiğini yüce Meclisle paylaşıyorum. Tüm Kütahyalı hemşehrilerimi, böyle bir konuda pazarlık hâline getirilen kadro konusunun alınması için hak mücadelesine davet ediyorum.

Çok teşekkür ediyorum size de.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın milletvekilleri, gündeme geçiyoruz.

Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının bir tezkeresi vardır, okutup bilgilerinize sunacağım:

VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Tezkereler

1.- İtalya Temsilciler Meclisi Başkanı Gianfranco Fini’nin davetine icabet edecek olan Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Mehmet Ali Şahin’in beraberindeki Parlamento heyetini oluşturmak üzere siyasi parti gruplarınca ismi bildirilen milletvekillerine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/1097)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Sayın Mehmet Ali Şahin’in, İtalya Temsilciler Meclisi Başkanı Sayın Gianfranco Fini’nin davetine icabet etmek üzere, beraberindeki bir Parlamento heyetiyle 2-5 Mart 2010 tarihleri arasında İtalya’ya resmî ziyarette bulunması TBMM Genel Kurulunun 26 Ocak 2010 tarih ve 52. Birleşiminde kabul edilmiştir.

Anılan Kanun’un 2. maddesi uyarınca, heyetimizi oluşturmak üzere siyasi parti gruplarınca bildirilen isimler Genel Kurulun bilgisine sunulur.

                                                                                                                 Mehmet Ali Şahin

                                                                                                        Türkiye Büyük Millet Meclisi

                                                                                                                         Başkanı

Adı Soyadı:                           Seçim Çevresi:

1. Halil Ünlütepe                   Afyonkarahisar

2. Kutbettin Arzu                  Diyarbakır

3. Süreyya Sadi Bilgiç          Isparta

4. Gürcan Dağdaş                 Kars

5. Zeki Karabayır                  Kars

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Bir gensoru önergesi vardır.

Önerge daha önce bastırılıp sayın üyelere dağıtılmıştır.

Şimdi önergeyi okutuyorum:

B) Gensoru Önergeleri

1.- Cumhuriyet Halk Partisi Grubu Adına Grup Başkan Vekilleri Ankara Milletvekili Hakkı Suha Okay, İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu ve İzmir Milletvekili Kemal Anadol’un “Demokratik Açılım” olarak adlandırılan proje kapsamında gizli görüşmelerde bulunduğu, terör örgütü mensupları hakkındaki yargı sürecini etkilediği iddiasıyla İçişleri Bakanı Beşir Atalay hakkında gensoru açılmasına ilişkin önergesi (11/10)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Dış güç merkezlerinin de desteği ile siyasi iktidarca "Demokratik Açılım" olarak adlandırılan bir proje ortaya konulmuştur. Ancak, proje ile nelerin öngörüldüğü, kimlerle hangi pazarlıkların yapıldığı, bu kapsamda kimlere ne sözler verildiği ve nelerin hayata geçirilmesinin planlandığı hakkında ne TBMM'ye ne de kamuoyuna inandırıcı hiçbir açıklama yapılmamıştır. Sonucu belli olmayan, amaçları netlik kazanmamış, hiçbir yasal dayanağı oluşturulmamış, ucu açık bir süreç AKP Hükûmeti eliyle Türkiye'ye dayatılmak istenmiştir.

Bu kapsamda ortaya konulan projenin ilk eş zamanlı fiili adımı, 17 Ekim 2009 tarihinde gizli görüşme sonrası atılmış, 19 Ekim 2009 tarihinde de uygulamaya konulmuştur.

Mahmur Kampından hareket eden 26 kişilik grup ile Kandil Dağından hareket eden 8 kişilik terör örgütü üyesine, 19 Ekim 2009 tarihinde Habur Sınır kapısından Türkiye'ye giriş yaptırılmıştır. Grubun Türkiye'ye ulaşmasından önce, Habur gümrük sahasında mobil mahkeme salonu hazırlanmış, aralarında İçişleri Bakanlığı Müsteşarının da bulunduğu üst düzey kamu görevlilerinin hazır bulunduğu karşılama için, bir düzen kurulmuştur. Habur'da yaşanan süreci, siyasi iktidar ile terör örgütü mensuplarının birlikte planladıkları, üzerinde anlaştıkları ve hayata geçirmek üzere eş zamanlı olarak harekete geçtikleri tartışmasız olarak gözler önüne serilmiştir.

Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığından özel yetkili savcılar; 34 kişinin dört saat gibi kısa bir sürede ifadelerini alarak, bunlardan 29'unu serbest bırakmıştır. 5 kişi ise Türk Ceza Kanununun 314. maddesi uyarınca terör örgütüne üye olma suçundan tutuklama talebiyle nöbetçi mahkemeye sevk edilmiş, aynı gün bu beş kişi de serbest bırakılmıştır.

Kandil'den gelen terör örgütü üyelerinden birisinin, "terör örgütü elebaşının çağrısı üzerine geldiklerini, barış için talepleri olduğunu, kendilerinin barışsever olduklarını" söylediği Anadolu Ajansı bültenine yansımıştır. Türk Ceza Kanunun Etkin Pişmanlık başlıklı 221. maddesinin 2. fıkrasında, "Örgüt üyesinin, örgütün faaliyeti çerçevesinde herhangi bir suçun işlenişine iştirak etmeksizin, gönüllü olarak örgütten ayrıldığını ilgili makamlara bildirmesi halinde, hakkında cezaya hükmolunmaz." hükmüne yer verilmiştir. Kandil'den gelenler mahkemenin hemen ardından yaptığı açıklamalarda terör örgütünden ayrılmadıklarını ifade etmişlerdir. Habur'da serbest bırakılan terör örgütü üyelerinin, TCK'nın 221. maddesinde yer alan etkin pişmanlık hükümlerinden nasıl yararlandırıldıkları sorusunun yanıtı, yargı üzerinde yapılan ayarı gözler önüne sermektedir.

"Demokratik Açılım" olarak adlandırılan süreç, müzakere yürüten tarafların anlaşamamasından değil, Habur'da ortaya çıkan görüntünün ardından, halkın tepkisi nedeniyle başarıya ulaşamamıştır. "Onları Emniyet, yargı karşılayacaktı, ondan sonra gereken yapılacak, karar verilecek, sonra herkes gideceği yere gidecekti," şeklinde formüle edilen mutabakat süreci halkın bu tepkisi ile boşa çıkmıştır.

Açılım projesinin kurgusu, Sayın Tayyip Erdoğan ve Sayın Beşir Atalay tarafından uygulamaya sokulmuştur. Sayın Atalay her seferinde bu süreci şef-faf bir şekilde yürüttüklerini söyleme ihtiyacı duymuş, ancak her seferinde de, eski bir milletvekilinin itirafında olduğu gibi, devleti taahhüt altına sokan gizli görüşmeler içinde bulunduğu ortaya çıkmıştır. Habur'da 19 Ekim 2009 tarihin-de ortaya çıkan kurgu, 17 Ekim 2009 tarihinde Atatürk Orman Çiftliği'nde Beşir Atalay tarafından müzakere edilmiştir. Atatürk Orman Çiftliği toplantısı gizli tu-tulmuş, 23 Ekim 2009 tarihinde basın mensuplarının sorusu üzerine Sayın Ba-kan tarafından açıklanmak zorunda kalınmıştır. Hukuk devletlerinde Bakanlar, terör örgütünü muhatap alan, yasal olmayan taahhütler içeren gizli görüşmeler yapamazlar. Hukuk devletlerinde herkes için ayrı yargı düzeni kurulamaz.

Sözde "Demokratik Açılım" diye adlandırılan proje kapsamında, terör örgütü mensuplarının yargı sürecini etkileyen, bu konuda özel yargılama düze-ni sağlamak için devletin olanaklarını seferber eden, terör örgütü mensupları-nın tutuklanmaması için hukuku çiğneyip, yargıyı yönlendiren pazarlıkları ya-pan, bu amaçla gizli müzakereler yürüten İçişleri Bakanı Sayın Beşir Atalay hakkında Anayasanın 98 ve 99 uncu, TBMM İçtüzüğünün 106. maddeleri gere-ğince gensoru açılmasını saygılarımızla arz ve teklif ederiz.

 

Hakkı Suha Okay

Kemal Kılıçdaroğlu

Kemal Anadol

 

Ankara

İstanbul

İzmir

   CHP Grup Başkan Vekili       CHP Grup Başkan Vekili       CHP Grup Başkan Vekili

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Gensorunun gündeme alınıp alınmayacağı hususundaki görüşme günü, Danışma Kurulunda daha sonra belirlenerek oylarınıza sunulacaktır.

Meclis araştırması açılmasına ilişkin dört önerge vardır. Önergeleri ayrı ayrı okutuyorum:

C) Meclis Araştırması Önergeleri

1.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru ve 19 milletvekilinin, TOKİ projelerinde yaşanan sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/579)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

TOKİ' nin ülkemizde yapmış konut projeleri ile sosyal donatıların yapım ve teslimatı aşamasında yaşanan sıkıntıların araştırılarak, alınması gereken tedbirler konusunda Anayasanın 98. İçtüzüğün 104 ve 105. maddeleri gereğince Meclis araştırması yapılmasını arz ve teklif ederiz.

1) Reşat Doğru                       (Tokat)

2) Mehmet Şandır                   (Mersin)

3) S. Nevzat Korkmaz            (Isparta)

4) Erkan Akçay                      (Manisa

5) Alim Işık                            (Kütahya)

6) Muharrem Varlı                 (Adana)

7) Yılmaz Tankut                    (Adana)

8) Hüseyin Yıldız                   (Antalya)

9) H. Hamit Homriş               (Bursa)

10) Mustafa Kemal Cengiz     (Çanakkale)

11) Hasan Çalış                      (Karaman)

12) Abdülkadir Akcan            (Afyonkarahisar)

13) Osman Ertuğrul                (Aksaray)

14) Akif Akkuş                      (Mersin)

15) Recep Taner                     (Aydın)

16) Süleyman Turan Çirkin    (Hatay)

17) Mümin İnan                     (Niğde)

18) Necati Özensoy                (Bursa)

19) Mehmet Serdaroğlu          (Kastamonu)

20) Hasan Özdemir                (Gaziantep)

Gerekçe:

Kuruluşundan itibaren ülkemizde yerleşim ve konut politikalarının belirlenmesi ve uygulanmasında en önemli kurum olan TOKİ, 1984 yılında 2985 sayılı Kanunla, Genel Bütçe dışında, özel fonu ile ve özerk yapısıyla Başbakanlığa bağlı, Toplu Konut ve Kamu Ortaklığı İdaresi Başkanlığı ismi ile kurulmuş ve ana işlevleri;

. Hızlı artan konut talebinin planlı bir şekilde karşılanması ve

. Türkiye'de konut üretim sektörünün teşvik edilerek ekonominin canlandırılması olarak belirlenmiştir.

Emlak Bankasının bankacılık dışındaki faaliyetlerinin de TOKİ'ye devredilmesiyle İdarenin yetkileri ve çalışma alanları daha da artmıştır.

Başlangıçta Konut üretimi ile ilgili olarak çalışmalarını başarılı olarak sürdüren TOKİ, ilerleyen dönemlerde kuruluş amaçlarının dışına çıkarak konut dışında sosyal tesisler de inşa etmeye başlaması ve tüm ülke sathına açılması nedeniyle denetim ve yönetim işlevlerinde zafiyetler baş göstermiştir.

Kuruluş, hazine arazileri üzerinde arsa üretimi gerçekleştirdiği için, çok cüzi miktarda arsa maliyeti yapmakta bunun karşılılığında yüksek maliyetle satışlar yapmaktadır.

TOKİ tarafından yapılan konutlarla ilgili olarak, inşaatların kalitesi, zamanında bitirilemediği, teslim edilen konutlarda hala büyük oranda eksiklikler bulunduğu tespit edilmektedir. Giriş aidatlarının ve taksit ödemelerinin yüksek olması zaten ekonomik olarak zor durumda olan halkımızın bütçesini çok zorlamaktadır.

Hak edişlerini alamadıkları gerekçesiyle müteahhitlik yapan firmaların bazılarının battığı veya çok zor durumda oldukları kamuoyunda anlatılmaktadır.

Müteahhitlik firmalarının bazılarının batması ile beraber, iş yaptıkları firmalar da batmış, konut sektörüne malzeme sağlayan birçok esnaf mağdur olmuştur.

Ortaya çıkan bu durumun Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından araştırılması, bu durumdaki esnaf ve müteahhitler ile hak sahiplerinin ekonomik sıkıntılarının bertaraf edilmesi, aynı zamanda TOKİ'nin daha özenli çalışması yönünde katkı sağlaması düşünülmektedir. Araştırma önergemiz bu amaçla hazırlanmıştır.

2.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru ve 21 milletvekilinin, Tokat esnafının sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/580)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Tokat ilinde faaliyet gösteren esnafın sorunlarının araştırılarak, alınması gereken tedbirler konusunda Anayasanın 98. İçtüzüğün 104 ve 105. maddeleri gereğince meclis araştırması yapılması hususunu arz ederiz.

1) Reşat Doğru                         (Tokat)

2) Cemaleddin Uslu                 (Edirne)

3) Hasan Çalış                          (Karaman)

4) Mehmet Şandır                    (Mersin)

5) Şenol Bal                             (İzmir)

6) Yılmaz Tankut                     (Adana)

7) Kamil Erdal Sipahi               (İzmir)

8) Atila Kaya                            (İstanbul)

9) Ali Uzunırmak                     (Aydın)

10) İsmet Büyükataman           (Bursa)

11) Mustafa Enöz                     (Manisa)

12) Recep Taner                       (Aydın)

13) Osman Ertuğrul                 (Aksaray)

14) Akif Akkuş                        (Mersin)

15) Ertuğrul Kumcuoğlu          (Aydın)

16) Erkan Akçay                      (Manisa)

17) Sabahattin Çakmakoğlu     (Kayseri)

18) Beytullah Asil                    (Eskişehir)

19) Alim Işık                            (Kütahya)

20) Mustafa Kemal Cengiz      (Çanakkale)

21) S. Nevzat Korkmaz            (Isparta)

22) D. Ali Torlak                     (İstanbul)

Gerekçe:

Tokat ili Orta Karadeniz bölgesinde bulunan ve büyük şehirlere ve denizlere, hava, deniz ve demir yolları ile bağlantısının olmadığı bir ilimizdir.

Genelde tarım ve hayvancılığın yapıldığı Tokat ilinde, işsizliği büyük ölçüde engelleyen ve ülkemize ekonomik girdi sağlayan fabrikaları ya kapatılmış ya da özelleştirme adı altında satışa çıkarılarak büyük bir gelir kaybı yaşanmıştır. Aynı şekilde diğer ilçelerimizde faaliyet gösteren işletmeler de ekonomik kriz nedeniyle ya kapanmak ya da işçi çıkarmak zorunda kalmışlardır.

Bu durum çalışanları ve aileleri sıkıntıya soktuğu gibi ekonomik hayatın temel taşlarından biri olan esnafları da zarara sokmuştur. Kapanan iş yerleri çevresinde bulunan esnaflar iş yapamaz hâle gelmiş, ekonomik krizin de etkisiyle siftah yapamadan kepenk kapatmışlardır.

Yine ülkemizde faaliyet gösteren süpermarket ve hipermarketler il merkezi ve ilçelerde şubeler açmış bu da haksız rekabeti körüklemiştir. Açılan bu büyük marketler başta bakkallar olmak üzere hemen hemen bütün iş kollarındaki esnaf ve sanatkârın işlerini aksatmış, rekabet gücünü kırmıştır. Çünkü günlük promosyonlar ve geç saatlere kadar çalışma düzenine esnaflarımız ayak uyduramamıştır. Bu nedenle esnaf ve sanatkârımız üretim ve hizmet sektöründe yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kalmıştır.

AB ülkelerinde esnaf ve sanatkâr ile küçük girişimciyi koruyan birçok mevzuat vardır. Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nda "Devlet, esnaf ve sanatkârı koruyucu, destekleyici tedbirleri alır." şeklinde bir hüküm bulunmasına rağmen şu ana kadar koruyucu ve kollayıcı bir tedbir alınmamıştır.

Uygulamalar böyle devam ettiği sürece her geçen gün daha çok esnafımız kepenk indirecek, bu durum oligopol piyasalarda görülen, kontrolün birkaç büyük firmanın elinde bulunduğu bir ortama dönüşecektir. Bu durumda zaten ulaşım ve pazarlama yönünden sıkıntı çeken Tokat ilinde daha çok esnaf iş yerini kapatmak zorunda kalacak, işsizlik ve ekonomik kriz daha çok hissedilecektir.

Konunun bir kez de Meclis tarafından araştırılarak esnaf ve sanatkârımızın bu sorunlarının giderilmesi konusunda gerekli çalışmaların yapılması yerinde olacaktır.

Araştırma önergemiz bu amaçla hazırlanmıştır.

3.- Gaziantep Milletvekili Hasan Özdemir ve 20 milletvekilinin, Gaziantep’te göç alımından doğan sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/581)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Gaziantep ili yıllık ortalama yüzde 7'ye yaklaşan göç oranı ile ciddi sosyal olayların yaşanması tehlikesi ile karşı karşıyadır. Nitekim uyuşturucu madde kullanımı, asayiş olayları ve işsizlik rakamlarındaki artış bu gerçekliğe işaret etmektedir. Bu bağlamda Gaziantep ilinde göçün uyuşturucu madde kullanımı, asayiş olayları ve işsizlik rakamlarına etkilerinin araştırılarak alınacak önemleri tespit etmek üzere Anayasanın 98. ve İçtüzüğün 104. ve 105. maddeleri gereğince Meclis Araştırması açılmasını arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla.

1) Hasan Özdemir                     (Gaziantep)

2) Hasan Çalış                           (Karaman)

3) Oktay Vural                          (İzmir)

4) Murat Özkan                         (Giresun)

5) Rıdvan Yalçın                       (Ordu)

6) D. Ali Torlak                        (İstanbul)

7) Cemaleddin Uslu                  (Edirne)

8) H. Hamit Homriş                  (Bursa)

9) Kürşat Atılgan                      (Adana)

10) Emin Haluk Ayhan             (Denizli)

11) Recep Taner                        (Aydın)

12) Akif Akkuş                         (Mersin)

13) Kemalettin Nalcı                 (Tekirdağ)

14) Mehmet Akif Paksoy          (Kahramanmaraş)

15) Yılmaz Tankut                    (Adana)

16) Süleyman Turan Çirkin       (Hatay)

17) Reşat Doğru                        (Tokat)

18) Mehmet Günal                    (Antalya)

19) Cumali Durmuş                  (Kocaeli)

20) Sabahattin Çakmakoğlu      (Kayseri)

21) Ali Uzunırmak                    (Aydın)

Gerekçe:

Gaziantep ili ekonomik gelişmişliğine paralel olarak ekonomik gelişmişlik değerlendirmelerinde üst sıralarda yer almaktadır. Gaziantep'in bu ekonomik gelişmişliğinin sosyal alana da olumlu yansımaları olmuştur ve Gaziantep ili yaşam standartları açısından Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nin en öne çıkan kenti olmuştur. 2008 yılı adrese dayalı nüfus kayıt sistemi rakamlarına göre Gaziantep'in il merkezi nüfusu 1.252.329'dur. Aynı verilerle Gaziantep'in toplam nüfusu ise 1.612.223'tür.

Gaziantep ilinin ekonomik ve sosyal gelişmişliği kente göçle gelen nüfusun artışında da belirleyici olmuştur. Nitekim Gaziantep, 2000-2009 yıllarında Türkiye'nin en fazla göç alan ikinci kenti olmuştur. Yıllık göç oranı yüzde 7'ye yaklaşan Gaziantep, 2000-2008 yılları arasında % 25'lik göç oranı ile Türkiye'nin ikinci büyük göç alan kenti olmuştur. 2008-2009 yıllarında etkili olan ve etkilerini halen devam ettiren ekonomik kriz nedeniyle göçle gelen vatandaşlarımıza istihdam sağlamakla ciddi sorunlar yaşamaktadır. Hükümetin ekonomik krizle mücadele programı çerçevesinde belirlediği politikalar da Gaziantep'te göçün de etkisiyle artış gösteren işsizlik rakamlarında herhangi bir iyileştirme ortaya koyamamıştır.

Göçün bu anlamda ilk sonucu işsizlik rakamlarında etkisini göstermektedir. Gaziantep, teşvik politikalarındaki yanlış stratejiler nedeniyle yeterli ve gerekli yatırımı alamamaktadır. Böylece işsizlik rakamlarında ciddi artışlar olmaktadır. Ekonomik kriz ve göçün etkisiyle 2009'un ilk 3 ayında Gaziantep İŞKUR'a başvuru yapan kamu ve özel sektörden işsiz sayısı 8.251'e ulaşmıştır. Bu rakam geçen yılın aynı dönemine ait verilerle karşılaştırıldığında % 50'lik bir artışı ifade etmektedir. 2009 yılının Ocak-Şubat döneminde 19 işyerinin son toplu çıkardığı işçi sayısı ise 2.690 kişidir. Yine 2009'un Mart ayı sonu itibariyle Gaziantep'te İŞKUR'a kayıtlı işsiz sayısı 26.126 kişiye ulaşmıştır.

Bugün ülkemizde göç'ün artık ekonomik saiklerle yapıldığı dikkate alındığında ekonomik beklentileri karşılanamayan vatandaşlarımız, toplumun huzur ve güvenliğini de olumsuz etkileyebilmektedir. Sosyal alanda göçün etkileri iki alanda belirgindir: Asayiş olaylarında gözlenen artışlar ve uyuşturucu madde kullanım oranı ve uyuşturucu madde kullanımından kaynaklanan ölümlerin artışı.

Gerek asayiş olayları gerekse de uyuşturucu madde kullanım değerlendirmeleri dikkate alındığında Gaziantep sosyal bir çöküşün eşiğindedir. Örneğin, asayiş olayları değerlendirmesinde Gaziantep'te 2007 yılında 15.242 olay yaşanırken 2008 yılında bu rakam 20.585 olmuş; 2009 yılının ilk 9 aylık döneminde ise 17.051 olarak gerçekleşmiştir. Görüldüğü gibi Gaziantep'te asayiş olayları devamlı bir artış eğilimindedir. Üstelik bu rakamlara intihar ve intihara teşebbüs suçları dâhil değildir. Gaziantep, göç alan İstanbul, Mersin, Adana gibi diğer illerde de görüldüğü gibi özellikle göç alan mahallelerde bölücü terör örgütü yandaşları tarafından gerçekleştirilen molotoflu saldırı ve terör örgütü eylemleriyle toplumsal alanda huzursuzluklara sebep olmaktadır.

Uyuşturucu madde kullanımında da benzer eğilimler ortaya çıkmaktadır. Örneğin, Türkiye Uyuşturucu ve Uyuşturucu Bağımlılığı İzleme Merkezi (TUBİM) koordinesinde farklı kurumlardan alınan verilerle hazırlanan ve 31 Aralık 2009'da yayımlanan Bağımlılık Yapıcı Maddeler ve Bağımlılıkla Mücadele 2009 Türkiye Ulusal Raporu'nda, uyuşturucu madde kullanımından kaynaklanan ölüm olaylarında Gaziantep Türkiye değerlendirmesinde ikinci sırada yer almaktadır. Yine aynı raporda uyuşturucu kullanımı nedeniyle tedavi gören şahısların ikamet ettikleri illere göre yapılan tabloda Gaziantep 2008 yılı rakamlarına göre 4'üncü sırada yer almaktadır.

Asayiş olayları, uyuşturucu madde kullanımı ve işsizlik rakamları ile Gaziantep, toplumsal bir geçiş dönemi yaşamaktadır. Bu geçiş döneminde ise göçle gelen nüfusun yoğunluğu etkilidir. Buna göre, göçle gelen nüfusun asayiş olayları, uyuşturucu madde kullanımı ve işsizlik rakamlarına etkilerinin araştırılarak bu sorunlara karşı çözümlerin ortaya konulmasına ihtiyaç duyulmaktadır.

4.- Şırnak Milletvekili Sevahir Bayındır ve 19 milletvekilinin, asgari ücret uygulamasının doğurduğu sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/582)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Asgari ücretin yaratmış olduğu adaletsiz durumu ortadan kaldırmak ve toplumda bugüne kadar yaratmış olduğu maddi ve manevi tahribatları telafi etmeye yönelik gereken tedbir ve önlemlerin alınması ve somut çözümleri için, Anayasanın 98'nci, İçtüzük'ün 104 ve 105'inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması için gereğini arz ve talep ederiz.

1) Sevahir Bayındır         (Şırnak)

2) M. Nuri Yaman           (Muş)

3) Gültan Kışanak           (Diyarbakır)

4) Selahattin Demirtaş     (Diyarbakır)

5) Emine Ayna                (Mardin)

6) Akın Birdal (Diyarbakır)

7) Ayla Akat Ata             (Batman)

8) Bengi Yıldız                (Batman)

9) Fatma Kurtulan           (Van)

10) Hasip Kaplan            (Şırnak)

11) Hamit Geylani           (Hakkâri)

12) İbrahim Binici           (Şanlıurfa)

13) Mehmet Nezir Karabaş             (Bitlis)

14) Mehmet Ufuk Uras   (İstanbul)

15) Osman Özçelik          (Siirt)

16) Özdal Üçer                (Van)

17) Pervin Buldan           (Iğdır)

18) Sebahat Tuncel          (İstanbul)

19) Sırrı Sakık (Muş)

20) Şerafettin Halis          (Tunceli)

Gerekçe:

Ülkemiz, yapısal ekonomik sorunlarından kaynaklı bir çok sosyal, siyasal ve ekonomik sorunlarla yüz yüze kalmıştır. Bu sorunlarının nedenleri ve doğru çözüm modelleri doğru oluşturulamadığı için yoksulluk ülkemizin en önemli ve çözümü aciliyet bekleyen sorunu olarak gündemdeki yerini almaktadır.

Ülkemizdeki genel yoksulluk ve işsizlik sorunlarına çözüm amaçlı geliştirilen önlemlerden biri asgari ücret uygulamasıdır. Ülkemizde yaklaşık 5 buçuk milyon insan asgari ücretle bir çok iş kolunda istihdam edilmektedir. Bu çalışanlar aileleriyle beraber yaklaşık 22 milyonluk bir nüfusu oluşturmaktadırlar.

Asgari ücret, işçi ve ailesinin günün ekonomik ve sosyal koşullarına göre insanca yaşamasını sağlaması gereken bir ücrettir. Bu yönüyle asgari ücret, bir üretim faktörü olarak emeğin bedeli olmanın ötesinde, insanın yaşaması, varlığını sürdürmesi için gerekli gelir kaynağıdır.

Asgari ücret çok yaygın bir çalışan kesiminin gelir düzeyini oluşturmaktadır. Bu nedenle, gelir dağılımındaki etkisi önem kazanmaktadır.

TÜİK'in resmi verilerine göre, Türkiye'de yoksulluk sınırı 767 Türk lirası olarak belirlenmiştir. Ancak işçi sendikalarının yapmış oldukları araştırmalar, bu yoksulluk sınırının çok daha yüksek olduğunu da göstermektedir. Hatta asgari ücreti düzeyinin açlık sınırını dahi aşamadığı ifade edilmektedir. Asgari ücretin düzeyi ve yoksulluk alt sınırı kıyaslandığında milyonlarca insanımız yoksulluk sınırının altında bir maaşla çalıştırılmaktadırlar. Bu çalışanlar aileleriyle beraber 20 milyonu aşan bir yoksul kitleyi oluşturmaktadır.

Türkiye'de şu an yürürlükte olan Anayasa'nın 55. maddesinde yer alan "çalışanların yaptıkları işe uygun adaletli bir ücret elde etme ve diğer sosyal yardımlardan yararlanmaları için gerekli tedbirleri alma" durumunu mevcut asgari ücret karşılamamaktadır. Ayrıca Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası anlaşmalardaki kriterleri de karşılamamaktadır.

Ülkemizdeki genel yoksulluk ve işsizlik sorunlarına çözüm amacıyla geliştirilen asgari ücretle çalıştırma anlayışı, ne yazık ki bu sorunlara çözüm olamamış, beraberinde getirdiği emek sömürü düzeyiyle gelir uçurumunu daha da derinleştirmiş, sosyal adaletsizliği had safhaya çıkarmıştır. Türkiye'de adaletsiz gelir dağılımının ve yoksulluğun neden olduğu bu uygulamalar toplumsal travmalara dönüşmüş ve onarılamaz toplumsal yaraları da beraberinde getirmiştir.

Asgari ücret, ülkemizde yaşayan tüm emekçilerin yaşamlarını etkileyen göz ardı edilemez bir sorundur. Bu nedenle, asgari ücretin yaratmış olduğu adaletsiz durumu ortadan kaldırmak, toplumda bugüne kadar yaratmış olduğu maddi ve manevi tahribatları telafi etmek ve Türkiye'de var olan açlık ve yoksulluk sorunlarına sosyal ve ekonomik adaletsizliği derinleştirmeyen daha uygun alternatifler oluşturmak için anayasanın 98. ve içtüzüğün 104 ve 105. maddelerine göre meclis araştırması açılmalıdır.

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Önergeler gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki ön görüşmeler, sırası geldiğinde yapılacaktır.

Gündemin “Seçim” kısmına geçiyoruz.

VII.- SEÇİMLER

A) Komisyonlara Üye Seçimi

1.- (10/333, 334, 335-3/1090) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonuna üye seçimi

BAŞKAN – Sivas Milletvekili ve Büyük Birlik Partisi Genel Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu ve 5 kişinin hayatını kaybettiği helikopter kazası ve kurtarma çalışmalarının tüm yönleriyle araştırılarak benzer durumların yaşanmaması için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Genel Kurulun 2/2/2010 tarihli 55’inci Birleşiminde yeniden kurulan (10/333, 334, 335-3/1090) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonu üyeliklerine siyasi parti gruplarınca gösterilen adayların listesi bastırılıp sayın üyelere dağıtılmıştır.

Şimdi listeyi okutup oylarınıza sunacağım.

Sivas Milletvekili ve Büyük Birlik Partisi Genel Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu ve 5 Kişinin Hayatını Kaybettiği Helikopter Kazası ve Kurtarma Çalışmalarının Tüm Yönleriyle Araştırılarak Benzer Durumların Yaşanmaması İçin Alınması Gereken Önlemlerin Belirlenmesi Amacıyla Yeniden Kurulan Meclis Araştırması Komisyonu Üyelikleri Aday Listesi

(10/333, 334, 335-3/1090)

Adı Soyadı

 

Seçim Çevresi

 

 

AK PARTİ (10)

 

 

Necdet Ünüvar

 

Adana

 

Mehmet Erdem

 

Aydın

 

Yılmaz Tunç

 

Bartın

 

Fazilet Dağcı Çığlık

 

Erzurum

 

Veysi Kaynak

 

Kahramanmaraş

 

Hakkı Köylü

 

Kastamonu

 

Hasan Angı

 

Konya

 

Mustafa Kabakçı

 

Konya

 

Selami Uzun

 

Sivas

 

Mustafa Çetin

 

Uşak

 

 

CHP (3)

 

 

Tacidar Seyhan

 

Adana

 

Malik Ecder Özdemir

 

Sivas

 

Osman Coşkunoğlu

 

Uşak

 

 

MHP (2)

 

 

Kürşat Atılgan

 

Adana

 

Hasan Özdemir

 

Gaziantep

 

 

BAŞKAN – Kabul edenler…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Karar yeter sayısı…

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Oylamaya geçtik Sayın Başkan.

BAŞKAN – Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Karar yeter sayısı istedim Sayın Başkan!

BAŞKAN – “Kabul edenler” dedikten sonra istediniz.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Demeden, efendim!

BAŞKAN – Lütfen bağırmayınız, istirham ederim ya! Yakışmıyor!

KAMER GENÇ (Tunceli) – Siz oraya hiç yakışmıyorsunuz! Bu AKP’nin militanı olmayın! Ne biçim Başkansın sen yahu! Hep böyle yapıyorsunuz ya! Bu kadar taraflı olmak sana yakışıyor mu!

BAŞKAN – Sayın Genç, her şeyi vaktinde isteyeceksiniz.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Vaktinde istedim, sen görmedin.

BAŞKAN – Beni buraya ilgili grup seçmiş ve Meclisin Genel Kurulunun onayıyla burada oturuyorum. Sizin onayınıza tabi değildir bu. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

KAMER GENÇ (Tunceli) – Bu kadar taraflı olamazsın ya!

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Siz devam edin Sayın Başkan.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Utanma denilen bir duygu var! Her gün sizinle sinir harbi mi yapacağız!

BAŞKAN – Meclis Araştırması Komisyonuna seçilmiş bulunan sayın üyelerin, 18/2/2010 Perşembe günü (bugün) saat 17.00'de, B Blok, 2'nci Kat, 4'üncü Banko, 10 numaralı Meclis Araştırması Komisyonları Toplantı Salonu’nda toplanarak başkan, başkan vekili, sözcü ve kâtip seçimini yapmalarını rica ediyorum.

Komisyonun toplantı yer ve saati ayrıca plazma ekranda ilan edilmiştir.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Bu kadar da taraflı olunmaz ki!

BAŞKAN – Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına geçiyoruz.

1'inci sırada yer alan, Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu'nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri

1.- Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/324) (S. Sayısı: 96)

BAŞKAN - Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

2'nci sırada yer alan, Türk Borçlar Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu'nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

2.- Türk Borçlar Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/499) (S. Sayısı: 321)

BAŞKAN - Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

3'üncü sırada yer alan, Arsa Üretimi ve Değerlendirilmesi Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Manisa Milletvekili Recai Berber ve 5 Milletvekilinin; 2985 Sayılı Toplu Konut Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu'nun görüşmelerine başlayacağız.

3.- Arsa Üretimi ve Değerlendirilmesi Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Manisa Milletvekili Recai Berber ve 5 Milletvekilinin; 2985 Sayılı Toplu Konut Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları (1/762, 2/475) (S. Sayısı: 455) (x)

                        

(x) 455 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

BAŞKAN - Komisyon ve Hükûmet yerinde.

Komisyon raporu 455 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Tasarının tümü üzerinde -şu ana kadar gelen- Milliyetçi Hareket Partisi adına Emin Haluk Ayhan, Denizli Milletvekili.

Şahısları adına söz isteyen milletvekilleri için biraz sonra arkadaşlarımız kura çekeceklerdir.

Evet, gruplar adına başka söz talebi yok. İlk talep Emin Haluk Ayhan’a aittir.

Sayın Ayhan, buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA EMİN HALUK AYHAN (Denizli) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 455 sıra sayılı Arsa Üretimi ve Değerlendirilmesi Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı hakkında Milliyetçi Hareket Partisinin görüşlerini arz etmek üzere söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Konut politikalarının oluşturulmasında mevcut durumun detaylı bir analizini yapan, geleceğe yönelik bir politika oluşmasında önceliklerin belirlenmesine yardımcı olacak çalışmalar maalesef yetersizdir. “Konut ihtiyacı”, “konut arzı”, “konut talebi” gibi kavramlar yanlış ifade edildiği gibi farklı anlamlarda da kullanılmaktadır.

Türkiye İstatistik Kurumunun 2000 yılı bina inşaat istatistiklerine göre, Türkiye’de 16,2 milyon konut stoku bulunmaktadır. Kentlerdeki konut stoku ise 13,6 milyondur. 2000 yılı itibarıyla il ve ilçelerdeki konutların yüzde 62’si inşaat ruhsatına, yüzde 33’ü de yapı kullanım iznine sahiptir. Diğer bir ifadeyle, il ve ilçelerdeki konutların ancak üçte 1’i yasal olarak kullanılabilir niteliktedir. Yapı kullanım izni olan konutların tamamının da oturabilirliğinin olmadığı geçmişte yaşadığımız depremlerle test edilmiştir. İl ve bölge bazında konutların gerek fiziksel gerekse sayısal olarak yeterli olup olmadığına ilişkin araştırmaların da yeterince yapılmadığı bir gerçektir.

Kuşkusuz, konut ihtiyacı belirlenirken yapılan tahminlerde birtakım öngörüler ve değişkenlerin dikkate alınması gereklidir. Ülkedeki nüfus ve nüfus hareketlerinin bölge ve iller üzerinde yaratacağı etkiler, tarım, sanayi ve hizmet sektörünün gelişmesi, hangi bölgelerde yoğunlaşacağı, dönüşüm ve yenileme ihtiyaçları, hane halkı büyüklükleri gibi parametreler dikkate alınarak politika oluşturulması gereklidir.

Hükûmetin konut politikasında böyle bir husus maalesef bulunmamaktadır. AKP döneminde imar planları yamalı bohçaya dönmüştür. Maliyet artış oranları enflasyonun çok üzerinde bulunmaktadır. Kentlerde yaşayan hane halkının yüzde 70’i, sosyal konutun ayda 1 metrekaresini -altyapı ve arsa maliyeti hariç- bile satın alamayacak durumdadır. AKP Hükûmeti, bu durumu iyileştirebilecek hiçbir gelişme sağlayamamıştır.

Türkiye İstatistik Kurumunun 2003 yılı bütçe anketi sonuçlarına göre kentlerde gelirin yüzde 30’uyla aylık 1.375 TL ödeyebilen hane halkı sayısı 534 bin düzeyindedir. Aylık 300 TL ve daha fazla ödeyebilen hane halkı sayısı ise 3 milyon 206 bin düzeyindedir. 3 milyon 206 bin hane halkı, Türkiye’de kentlerde yaşayan 10 milyon 686 bin 860 hanenin yüzde 30’unu teşkil etmektedir.

2003 yılı inşaat birim fiyatlarına göre, konutun ayda 1 metrekaresini satın alabilecek, kentlerde yaşayan hane halkı sayısının 3 milyon 206 bin olduğu görülmektedir. Ayrıca ödeme gücü olan hane halklarının büyük bir bölümünün konuta da ihtiyacı yoktur. Aynı hususa tersinden bakıp durumu ifade etmek gerekirse, kentlerde yaşayan 10 milyon 686 bin hane halkından yüzde 70’i ayda sosyal konutun 1 metrekaresini -altyapı ve arsa maliyeti hariç- bile satın alamayacak durumdadır.

Bölgelere ve illere göre farklılıklar göstermekle birlikte, kentlerde aylık gelirin yüzde 30’u ile konutun 1 metrekaresini satın alabilen hane halkı kentlerdeki toplam hane halkının yüzde 30’u iken, bu oran kırsal kesimde yüzde 15’ler düzeyinde kalmaktadır.

Hâl böyle iken, makroekonomik dengeler ile sektördeki malzemelerin arz talep dengesinden haberdar olmayan Hükûmet, çimento ve demir üreticilerine bürokratlar aracılığı ile âdeta beddua ettirmekten imtina göstermemektedir.

Konut ihtiyacının belirlenmesi, konut probleminin çözümü için yeterli de değildir. Konut arz ve talebinin oluşmasında ise hane halkı ödeme gücü önemli bir unsurdur. Konut ödenebilirliği ile ilgili yapılan çalışmalar, Türkiye’de, 2003 yılı için aylık gelirin yüzde 30’u ile 300 YTL aylık taksit ödeyebilecek hane halkının toplam hane halkı içindeki payının yüzde 20’ler düzeyinde olduğunu göstermektedir. Yüzde 20’lik bu grubun konut talebinin sınırlı olması da kaçınılmazdır. Çünkü bu grubun önemli bir kısmı konuta sahiptir. Üst gelir grupları konut ihtiyaçlarını piyasa mekanizması içinde herhangi bir şekilde çözmektedirler. Önemli olan husus, dar gelirlilerin problemlerine yardımcı olmaktır.

Kentlerde hane halkı gelirinin yüzde 30’unun konut finansmanına ayrılması durumunda, en iyimser tahminle toplam hane halkının yüzde 30’u aylık 300 TL ödeyebilmektedir. Kırsal kesimde ise hane halkı aylık gelirinin yüzde 30’unun konut finansmanına ayrılması durumunda, toplam hane halklarının ancak yüzde 15’i 300 TL ödeyebilmektedir.

Son yıllarda kamu ve özel sektör eliyle üretilen konut projelerine bakıldığında, bu projelerin yaklaşık yüzde 90’ının orta ve üst gelir grubunu hedeflediği, kentsel alanda sınırsızca yayılıp üst ölçekli politikalardan bağımsızca yer seçtiği, her gün birbiriyle yarışan bir başka projenin daha hayata geçtiği görülmektedir. Türkiye’nin ihtiyacı olan konut politikası, bu tür gelişmeyi öngören değil, alt, alt orta ve orta gelirliyi hedefleyen bir konut üretimi ve kira denetimi sorunuyla başa çıkmayı hedefleyen bir yaklaşıma odaklanmalıdır.

Talep konusu… Talep fazlası konut yapımı sürmekte, bunun önemli bir bölümü kurumsal olmayan kesimlerce karşılanmaya çalışılmakta, kredilendirme de kontrolsüz bir şekilde yapılmakta, sektörde veya makroekonomide meydana gelen veya gelebilecek gelişmelerin büyük problemler ortaya çıkarabilecek nitelikte olduğu da görülmektedir. Dolayısıyla şimdiden birtakım tedbirlerin alınması zorunludur, mutlaktır.

Konut finansmanıyla ilgili olarak yapılan düzenlemeler, mevcut sistemi kurumsal bir yapıya kavuşturmaktan çok uzaktır. Yıllardır özel sektör tarafından ihraç imkânı olmasına rağmen ihraç edilemeyen varlığa dayalı menkul kıymetlerin bir nevi alternatifi olarak ihraç edilecek ipoteğe dayalı menkul kıymetlerle konut finansmanının sağlanmasını beklemek de doğru bir yaklaşım değildir. Kurulduğu düşünülen bir sistemin dar gelirlilere ucuz konut temin etmesi de mevcut ekonomik koşullarda maalesef mümkün gözükmemektedir.

Konut finansmanında güçlü birinci el piyasası olmadan sağlıklı bir ikinci el piyasasının oluşması da mümkün değildir. Birinci el piyasada ipotek kredilerinin standartlarının belirlenmemesi hâlinde ikinci el piyasada alım satım işlemlerinin yapılması, bunlara dayalı menkul kıymet ihracı zorlaşacaktır. Konut için yüksek meblağlarda kredi açılabilmesi için ikinci el piyasalardan düzenli bir şekilde fon akışının sağlanması, bunun için de birinci el piyasalarda standart özellikleri ihtiva eden yüksek meblağlarda kredinin verilmesi gerekmektedir.

Konut finansman sistemine ilişkin çeşitli kanunlarda değişiklik yapan kanun incelendiğinde, piyasa mekanizması içinde kurumsal bir konut finansman sisteminin kurulması yönünden doğru yapılandırılmış bir sistem olduğunu söylemek de mümkün değildir, çünkü konut için oluşturulacak finansman piyasasının düzenlenmesini, koordine edilmesini, ikinci el ipotek piyasasının garantörlüğünü de kapsayan bir merkezî kurumsal yapı hâlâ oluşturulamamıştır.

Memleketin bütün varlıklarını “Özelleştiriyorum” diye satan Hükûmet, özel sektörün dünyayla rekabet edebileceği en önde gelen inşaat sektörümüzde neden kamu kuruluşlarıyla faaliyet göstermekte ısrarcı davranmaktadır? Ben bu kürsüden bütçe konuşmaları esnasında bürokratken görevli gelmiş dinlerken, Sayın Erbakan’ın “Bu baleye bu kadar parayı ayırıyorsunuz, bunu niye özelleştirmiyorsunuz?” dediğini duyar gibi oluyorum. Fakat şimdi özellikle AKP Hükûmetine ifade etmek istiyorum, söylemek istediğim şudur: Siz liberal sistemi benimsediğinizi ifade ediyorsunuz, her şeyi özelleştiriyorsunuz, satıyorsunuz fakat bu konut meselesini özelleştirmekten niye kaçınıyorsunuz? Bunun sebebi nedir? Bunu Hükûmetin gelip burada izah etmesi lazımdır. Aksi takdirde Hükûmetin gerçekçi bir konut politikası uyguladığını söylemesi mümkün değildir.

Şimdi, âdeta padişah yetkisi verilen kamu kurumları, bugün belediyelerin imar yetkilerini gasbetmektedirler. Son görüştüğümüz tasarı da buna benzer farklı bir düşüncenin ürünüdür.

TOKİ’den sorumlu Hükûmet, acil olarak, gelecek beş yılı içeren, hâlen, mevcut gelir-gider tablosunu aylık bazda, proje bazında kamuoyuna çok şeffaf bir şekilde açıklamalıdır.

Bakın, bu Hükûmetin elinin altında bir program, geldiğinde yoktu. 2003 yılı programına bakın, 2003 yıl programında Toplu Konut İdaresi eliyle yapılacağı ifade edilen bir konut politikası belirtilmemiştir, sadece finansmanın önemli olduğu ifade edilmiştir. Dolayısıyla o gün gelindiği noktayla bugün söylenilen ve icra edilen hadisenin çok farklı olduğunu söylemek mümkündür.

Şimdi bu Hükûmet geldiğinde, Sayın Ergezen buradaysa ifade etsin, Bakan olduğunda önüne 2010 yılı projeksiyonunu koyduk. On sekiz ilin acil konut ihtiyacı olduğunu ifade ettik. Önce, gerçekten oralardan başlandı fakat oralarda problem olduğu için, finansman açısından nema getirmediği için terk edildi, vazgeçildi. Şimdi bir bakan imzasıyla konut fiyatlarını belirlemeye çalışıyorsunuz.

AKP döneminde uygulanan konut politikasının rakamsal tezahürünü değerlendirmek gerekirse, 2003 yılıyla 2009’un dokuz aylık döneminde 3 milyon 78 bin dairenin inşaat, ruhsat izni aldığını söyleyebiliriz. Toplam 3 milyon 78 bin daireden yüzde 40’ının üç büyük ilde, geri kalanının, yüzde 60’ının ise üç büyük il dışındaki illerde olduğu görülmektedir.

AKP’nin iktidarda olduğu 2003-2009’un ilk dokuz ayını kapsayan dönemde, daire inşaat ruhsat izinlerinin yüzde 40’ını oluşturan 1 milyon 241 bin dairenin yüzde 56’sı İstanbul ilindedir. Bu oran 2008 yılında yüzde 64’tür. Bunun anlamı, Türkiye’de inşaat ruhsatı alan dairelerin yüzde 25’inin İstanbul’da olduğudur. Yine, AKP dönemini kapsayan 2003-2009 ilk dokuz aylık dönemde toplam yapı kullanım izni alan daire sayısı 1 milyon 837 bindir. Bunların yüzde 30’u üç büyük ilde, yüzde 70’i diğer illerdedir. Diğer bir ifadeyle, yapı kullanım izni alan 1 milyon 837 bin dairenin 558 bini üç büyük ilde, 1 milyon 279 bin daireyse diğer illerdedir. Türkiye’de bu dönemde yapı kullanım izni alan daire toplamının yüzde 17’si Ankara’da, yaklaşık yüzde 7’şeri İstanbul ve İzmir’dedir. Aynı dönem içinde üç büyük ilde yapı kullanım izni alan 558 bin dairenin ise yüzde 54’ü yani yarıdan fazlası Ankara’dadır, kalan kısmın yarısı İstanbul’da, yarısı İzmir’dedir.

Burada bir değerlendirme yapmak gerekirse, inşaat ruhsatı alan dairelerin yüzde 40’ı üç büyük ildeyken, yapı kullanım izni alan dairelerin yüzde 30’u üç büyük ildedir. Üç büyük ilde inşaat ruhsatı alan dairelerin yüzde 56’sı İstanbul’dayken, yapı kullanım izni alan dairelerin ancak yüzde 7’si İstanbul’dadır. Üç büyük ilde yapı inşaat ruhsatı alan dairelerin yüzde 33’ü Ankara’dayken, yapı kullanım izni alan dairelerin yüzde 54’ü Ankara’dadır. Yine, AKP döneminde yapı kullanım izninin inşaat ruhsatlarına oranları incelendiğinde kabaca başlama-bitiş oranının yüzde 60 düzeyinde olduğu görülmektedir. Tabii ki, bu değerlendirmelerde 2003 yılından önce inşaat ruhsatı izni alıp daha sonra yapı kullanım izni alan daireler de dikkate alınmıştır. Bu daireler değerlendirme dışı tutulduğunda yüzde 60’lık oranın çok daha aşağılarda olacağı muhakkaktır.

2003-2009 ilk dokuz aylık döneminde yapı kullanım izinlerinin yapı inşaat ruhsatlarına oranı İzmir’de yüzde 99, Ankara’da yüzde 73, İstanbul’da ise yüzde 18’dir; diğer iller toplamında ise yüzde 70’tir. Üç büyük ilde yapı inşaat ruhsatı alan dairelerin ortalama büyüklükleri 150 metrekarenin üzerindedir. 2002 yılında yapı inşaat ruhsatı alan daire değeri 39 bin TL iken, bu rakam 2008 yılında 85 bin TL’ye yükselmiştir. Yani fiyat artışı yüzde 118’dir. Aynı dönemde metrekare değeri, 246 metrekare/TL’den 571 metrekare/TL’ye yükselmiştir. Bu, yüzde 132,1 artışa tekabül etmektedir. Bunlar bile beyan edilen değerlerdir.

AKP’nin uyguladığı ekonomi politikaları, konut sektörünün yönlendirilmesinde önemli yanlışlıklar olduğunu göstermektedir. Artan talebi var olan arz karşılayamadığı için fiyatlar önemli ölçüde, yüzde 100’ü aşan oranlarda artmıştır. Daire başlama-bitiş süreleri özellikle İstanbul’da yüzde 20’ler düzeyindedir. Yapılan konutların yarısına yakını üç büyük ilde, onun da yarısından fazlası İstanbul’da başlatılmıştır. Krizin başlamasıyla sektör çok büyük sıkıntılar içine girmiştir. TOKİ’nin yanlış konut politikası, serbest piyasa mekanizmasının çalışmasını engellemiştir. Sektör kamulaştırılmıştır. 2009 yılının ilk dokuz ayında, daire inşaat ruhsat izni bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 17 azalırken, üçüncü çeyrekte yüzde 25’leri aşmıştır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; gerçekten TOKİ’nin yaptığı ifade edilen konutlarda, TOKİ’nin yoksullara yapacağı ifade edilen konutlarda bu sene yapılacak ihaleler dâhil yetkililerin ifade ettiği rakam maalesef 30 bindir. Bütün koparılan fırtına, gürültü buradadır.

Bir diğer hadise, Toplu Konut İdaresi önemli ölçüde kredi kullanmaktadır. Gerçekten, biz, Toplu Konut İdaresinin kullandığı kredileri ilgili Sayın Başbakan Yardımcısına sorduğumuzda, bize gelen cevapta, özel bilgi olduğu için Türk Ticaret Kanunu’na göre veremeyeceklerini beyan etmişlerdir. Bu sefer Toplu Konutun bağlı olduğu Sayın Başbakana aynı soruyu sormuşuzdur; Toplu Konuttan bilgiyi alabilmemiz mümkün iken, kayıtlar burada olmasına rağmen, maalesef aynı cevabı bir başka sayın başbakan yardımcısından Başbakan adına almışızdır. Hâlbuki Toplu Konut İdaresinin yaptığı yayında bunlar vardır. Maalesef, Hükûmet burnunun ucunu görmemektedir, ne yaptığını da bilmemektedir.

Gerçekten, Toplu Konut İdaresi… Sayın Millî Eğitim Bakanı geliyor komisyona “Çok özel bir proje geliştirdik TOKİ’yle.” diyor, Sağlık Bakanı geliyor “Çok özel bir proje geliştirdik.” Karakol yapımı, vesaire... Baktığınız zaman, devletin bu işlerle görevli Bayındırlık ve İskân Bakanlığı orada, bütün tecrübeli personel orada, çalıştırmıyorsunuz, Toplu Konut İdaresine yaptırıyorsunuz. Bunun mantığı neresinde? Kaldırın o kurumu o zaman. Niye ayakta tutuyorsunuz o Bakanlığı? Bunun bir anlamı var mıdır? Ve açık finansman buradan sağlanmaktadır, bütçede yatırım olarak gözükmemektedir. Bakın, komşu ülkelerde kayıt dışı yapılan yatırımlar o ülkelerin başına bugün bela olmuştur, ekonomik problem olarak önümüze çıkmıştır. Bakın, bizim başımıza da aynı şeyler gelir. Orada, dikkat edin, bütçe dışında yaptığınız harcamalara bir bakmanız gerekiyor.

Bunun dışında, binlerce kişi, Bayındırlık Bakanlığında çalışmadan, çalıştırılmadan insanlar ne yapıyor; sıkıntılı bir şekilde orada oturuyor, o görevi 400 kişiyle Toplu Konut İdaresinde yapmaya çalışıyorsunuz. Bu problemlerin aşılması lazım.

Bunun dışında, bakın, dün Kanal 24’te gördüm, uyguladığınız konut politikasıyla İstanbul’da 400 bin boş, kiralık ev olduğu ifade ediliyor. Şimdi, bu ne olmuştur? Millî servet, ülkenin katma değeri orada atıl bir şekilde yatıyor. Ondan sonra ne yapıyorsunuz? “Artı 4 büyüyeceğiz.” diyorsunuz, negatif 6 büyüyorsunuz! Bu, ekonomiyi makroekonomik anlamda doğru yönettiğinizi mi gösterir? Maalesef, durum budur.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Ayhan, konuşmanızı tamamlayınız efendim.

Buyurun.

EMİN HALUK AYHAN (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Alınıp satılan konutların neden artıp azaldığını Hükûmet ifade etmekte acz içindedir. Tapu kayıtlarında aniden bir fırlama oluyor, kimse izah edemiyor; sadece yorumlarla ifade edilmeye çalışılıyor. Yazıktır.

Bir diğer şey, Toplu Konut İdaresi, 1 milyona yakın konutu AKP gelmeden önceki dönemde kredilendirerek yapmıştır, ihale yaparak değil. Bunu da ihmal etmemek lazım.

Bir diğer hadise, gerçekten nerelerin ne kadar konuta ihtiyacı olduğunu çok iyi tespit edecek araştırmaları yapmak lazımdır. Bugün Hükûmetin konut politikasında söylediklerini gerçekten mevsimsel ve takvimsel etkilerden arındırdığınızda ne olur? Lafügüzaftır. Hepsi 30 bin konutun içinde yoksula döner, onun da daha yarısını ihale etmemiş durumdasınız.

Hepinize saygılar sunuyor, teşekkür ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Ayhan.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Bihlun Tamaylıgil.

Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA BİHLUN TAMAYLIGİL (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 1164 sayılı Arsa Üretimi ve Değerlendirilmesi Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Tabii, bu tasarının buraya gelişi, son şeklini alışı önemli, uzun bir hikâyeyi de beraberinde taşıyor. Önce, Sayın Recai Berber’in vermiş olduğu bir kanun teklifi bu konuyla ilgili olarak gündeme geldi ve o kanun teklifi içerisindeki gerekçeyle, yine Hükûmet tarafından verilen tasarının gerekçesini karşılaştırdığımız zaman inanılmaz benzerlikler, sadece rakamsal olarak baktığımızda 2009 Şubat ayı ve 2009 ortalarını dile getiren rakamsal değişimler kendini gösteriyor. Ama ilk düzenlemeye baktığınızda ve içeriğinde imzaları olan teklif sahibi milletvekillerinin hiçbiri kıyı kentlerinde yaşamamalarına, kıyı kentleri milletvekil olmamalarına rağmen, kıyı kentlerindeki planlamalardan ruhsatlara kadar olan aşamayı bir ana merkez hâlinde merkezî yönetime dönüştürmeye çalışan bir teklif veriyorlar. Arkasından oluşan tepkiler ve Yerel Yönetimler Özerklik Şartı’na karşı ortaya çıkmış olan aykırılıklar dile getirildiğinde ve bununla beraber, yapılması düşünülen bir kendi içinde idari birim arayışları başlıkları önemli eleştiriler olarak ortaya çıktı.

Daha sonra Hükûmetimizden bir taslak geldi, gerekçe aynıydı dediğim gibi ve ondan sonraki aşamada bu taslağı da değerlendirirken gördük ki İstanbul içerisinde belirlenmiş otuz dokuz ilçe var; hadi bunların içerisinden biz öyle bir idari birim yaratalım ki tüm yetkisi bizde olsun, belli ölçütler verelim, bu ölçütlere göre birleştirelim, biz buraya istediğimiz başlığı koyarak bir de merkezî yapı oluşturalım ve bunun idaresi artık ilçede değil, o idari yapı değil, TOKİ’nin elinde olsun!

Bu amaçla giden, bu yapıyı oluşturan düzenleme… Neyse ki komisyon aşamalarında gördük ki o ilgili madde -direkt adı ilk teklifte verilmişti ama tasarıda saklanmıştı- Ataşehir’le ilgili düzenlenen madde Komisyonda çekildi. Yani “Halkın seçmen olarak verdiği oyla kazanılamayan yetkiyi yasa yaparak alacağız.” mantığıyla giden bu yaklaşımlar hiçbir zaman kabul görmez. Yasayı, temsilî iradenin, demokrasinin ana merkezi olan yerel yönetimlerin oluşumundaki seçmen iradesinin üstünde kullanarak orada yetki gaspı içine girmek imkânını hiçbir hukuk devletinde göremezsiniz. Hoş, tabii, hukuk devleti anlayışınız ve bunu değerlendirmenizin de yaşanan son olaylarla çok önemli sorgulamalara ihtiyacı olduğunu görüyoruz ama her düzenlemenizin de bu bağlamda gerçekleşmesinden gerçekten üzüntü duyuyoruz.

Değerli arkadaşlar, bu son gelen arsa üretimi kanunu ve içeriğine baktığınızda, “Gerçekten arsa üretimini amaçlayan ve arsa üretimiyle beraber, anayasal barınma hakkıyla beraber, kişilerin, yoksulların, dar gelirlilerin daha çok barınma hakkına kavuşacağı, TOKİ’nin kuruluş amaçlarını ortaya koyacağı bir düzenleme mi yapılıyor?” diye baktığımızda, ne yazık ki bu taslağı incelediğimizde, mali durumu büyük bir problem içinde olan TOKİ’yi kurtarma, aynı zamanda TOKİ’nin iştiraki olan ve son olarak büyük bir övünçle “Biz, KEY ödemelerini gerçekleştirdik, hak sahiplerine ödeme yaptık.” dediğiniz Emlak Gayrimenkul Yatırım Ortaklığının yüzde 61 hissesine sahip olan ve oradaki hakları karşılığı ödemeleri yapılan kişilere karşı Gayrimenkul Yatırım Ortaklığının hukuksal sorumluluklarını düzenleyen, onları belli akitsel sorumluluktan kurtarmayı hedefleyen ve bununla beraber, devletin arsa ve arazileriyle yetinilmeyen o güzel portföy yapılarına bir de binalarını ekleyerek bir güç oluşturmayı hedefleyen bir yasa tasarısıyla karşı karşıyayız. Ha bunun ötesinde bir de akitler ve yasal sürecin devam ettiği bir hukuk devletinde, yargı sürecinin işlediği bir süreçte, yasayla yargının etkisini ortadan kaldırma hedefinde olan bir tasarıyla karşı karşıyayız.

Değerli arkadaşlar, buradan TOKİ’yi yani bu yasayı anlatırken TOKİ’yi ve TOKİ’nin geçmiş yıllarda, özellikle 2003 yılından itibaren ortaya koyduğu faaliyetlerle ilgili birkaç başlığı ve o geniş padişah, bir imparatorluk yapısındaki yasal zeminini de sizlere hatırlatmayı ve değerli halkımıza hatırlatmayı görev sayıyorum. Biliyorsunuz 1984 tarihinde dar gelirlilere artan nüfusa ve düzensiz yapılanmaya karşı bir hedefle, orta ve alt gelir sahiplerini mülk sahibi yapabilmek amacıyla TOKİ kurulmuştu. Ancak daha sonra, TOKİ, 2002 yılında, AKP’nin iktidarından sonra yani çizilmiş olan görevleri, yetkileri, bağlı olduğu merkezî birim açısından baktığınızda büyük bir değişim yaşadı ve bu değişim neyi getirdi? Tek hâkim konut sektörünün devletin tek gücü hâlindeki hesap vermeyen, hesap sorulamayan yapısı hâline dönüştü.

Değerli arkadaşlar, bu düzenlemeleri şöyle bir hatırlayalım: Bakınız -TOKİ açısından- 2004 yılında Arsa Ofisi Genel Müdürlüğü kaldırılmıştır ve bütün yetkileriyle beraber ve varlıklarıyla beraber TOKİ’ye devredilmiştir. Daha sonra, bu Arsa Ofisinin çok çok önemli olan miktarındaki gayrimenkullerinin üzerinde de her ölçekte imar yetkisi TOKİ’ye verilmiştir. 2008 yılında, yine geçen bir kanunla imar planı… Yani bu torba yasalar var, her torba yasa zaten geldiğinde, özellikle de yaz ayı olduğu zaman “İçinden hangi TOKİ maddesi çıkacak?” diye bekler olduk. Bunlardan bir tanesi de, 2008 Temmuz ayında TOKİ’nin dönüşüm alanlarını oluşturma dışında, gecekondu ve dönüşüm alanları dışında mülkiyeti kendisine ait taşınmazlarla ilgili imar planı yapmak yetkisi geliştirildi. Aynı zamanda sadece konutla ilgili değil, iş yeriyle ilgili de plan yapma yetkisi verildi. Biz öyle bir planlama mantığı yaşıyoruz ki değerli arkadaşlar, önüne gelen plan yapıyor. Bugün baktığınızda, Karayolları plan yapıyor, Devlet Demiryolları plan yapıyor, Bayındırlık Bakanlığı plan yapıyor, Kültür Bakanlığı plan yapıyor, İstanbul’un üzerinde hepsi birden plan yapıyor, İstanbul, plansızlıktan yaşadığı sorunlarla karşı karşıya kalarak, işte sel felaketinin sonucu, işte ulaşımın sonucu ortaya çıkan gerçeklerle karşı karşıya kalıyor.

Şimdi, bakıyoruz, biliyorsunuz, 5018 sayılı, kamu mali yönetimiyle ve denetimiyle ilgili bir Yasa var. Yine Toplu Konut İdaresi, ilk başta, bu Yasa’yla ilgili süreç işlemeye başladığında bunun içinde sayılıyor ama daha sonra, ne hikmetse tam 2006 yılında fiilen uygulanmaya başlanacağı zaman, 2005 yılının sonunda bu Kanun kapsamından dışarı çıkarılıyor. Yani “bütçe hakkı” denilen “kamu yapılanımı” denilen ve hesap verme sorumluluğunu getiren denetim mekanizmasının, ne hikmetse, TOKİ için uygulanmaması kararı alınıyor! Türk Dil Kurumu hesap veriyor, Türk Tarih Kurumu hesap veriyor, Karun gibi zengin, mükemmel geniş yetkilerle donatılmış TOKİ hesap vermiyor.

Değerli arkadaşlar, bütün bu uygulamalar yetmiyor, Türkiye'de inşaat sektörü içindeki payı gittikçe artan TOKİ’ye yapı denetim açısından baktığınızda da bir ayrıcalık içerisinde olduğunu görüyoruz. 4708 sayılı Yapı Denetimi Kanunu’ndaki 1’inci maddenin ikinci paragrafında yapılan değişiklikle, on dokuz pilot ilde yapılan yapı denetim uygulamaları TOKİ’de gerçekleşmiyor ve sorumluluğu alıyor. Bununla beraber TOKİ’ye o kadar yetkiler veriliyor ki değerli arkadaşlar, bunun içerisinde yapı kullanım izinlerinin alınmasından tutun planların valilik veyahut belediyelerin itirazı bile olsa üç ay içinde resen uygulanmasına, etkisine kadar vardıran geniş yetkilerle donatılıyor.

Peki, bütün bu yetkiler veriliyor, bütün bu uygulamalar yapılıyor, ne hatalar oluşuyor? Sayın Başkan -ben açıklamalarını takip ediyorum- diyor ki: “Planlamalarla ilgili, yapılacak çalışmalarla ilgili akademisyenlere, halka, çevrecilere, plancılara soracağız, beraber karar vereceğiz.” Sayın Başkan, siz bunları söylerken size karşı dava açan Mimarlar Odasına veya dava açanları genel değerlendirirken “Rüşvet için dava açılıyor.” gibi bir söylem size yakışıyor mu? Veyahut Harita Mühendisleri Odası ve Mimarlar Odası geçen sene “TOKİ Gerçeği” diye bir panel yapıyor, bunun içeriğindeki sonuç bildirgesinin yayınlanmaması için oraya yazılı başvuru içinde olmak size yakışıyor mu? Yani toplumsal katılım, değerlendirme içerisinde yapılacak bir çalışmayı böyle bir baskı içine sokmak o genel yönetim anlayışının herhâlde yansıması olarak değerlendirilmesi gerekiyor.

Bakınız, Bayındırlık Bakanlığı bünyesindeki TOKİ direkt Sayın Başbakana bağlanıyor. Neden? Bayındırlık Bakanlığının TOKİ’yle ilgili işlemleri takip edecek yeterli eğitimli denetim elemanları yok mu? Bayındırlık Bakanlığı yetersiz mi bu konuda? Neden Başbakana bağlanıyor? Çok eğitimli olduğu ve belki de Başkanla İstanbul Belediyesinde olan uzun yıllardır beraber çalışmalarının da etkisi vardır diye düşünülüyor!

Şimdi, değerli arkadaşlar, bakın, TOKİ’yi Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu denetliyor ve çıkan raporlar var ve bu çıkan raporların içerisinde, alıp baktığınızda gerek 2004 gerek 2007 yıllarıyla ilgili çok önemli tespitler var. Bu tespitlerin içerisinde özellikle yapılan işlemlerle ve Emlak Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı üzerinden gerçekleştirilen işlemlerle ilgili iddialar var. “Bu iddialar araştırıldı tekrar.” deniliyor ama çok önemli iddialar ve o iddialardan bir tanesinde deniyor ki: “Bu hasılat paylaşımı modelinin uygulandığı yerlerde arsaların rayiç değerlerinin…” Çünkü hasılat paylaşımı şöyle: Siz ayni sermayenizi koyuyorsunuz belli bir değerden, ekspertiz değerinden, yapacak olan kişi de maliyet hesabı yapıyor, bir ortaklık oluşturup ondan sonra, satıştan sonra paylaşım ortaya çıkıyor. Siz 100 birimlik yeri 80 olarak veya 40 olarak gösterirseniz, ortaklık payınız düşer.      Ha, bununla ilgili, TOKİ’nin sitesine bakıyorsunuz ve o sitede bir metin karşınıza çıkıyor, İngilizce bir metin ve o metin içerisinde de görüyorsunuz ki böyle bir değerlendirmenin olduğunu ama bununla ilgili olarak yapılan fiyatlandırma açısından -bu hasılat yöntemi anlatılırken- tercih edildiğinin ve bunun bu şekilde uygulandığının netice beyanıyla karşı karşıyasınız. İnternet sitesinden de bunu bulma imkânı çok rahat ortada.

Şimdi, kanunun içeriğine geldiğimizde -süremiz çok uzun değil- Gayrimenkul Yatırım Ortaklığının unutulmaması gereken bir özelliği var, Sermaye Piyasası Kanunu’nun geçerliliği içerisindedir. Sermaye Piyasası Kanunu içerisinde o dönemde yapılan işlemlerin de hesabının zaten sorulması gerekir ama ona kalmayacak, bu dönemde yapılanlar var.

Bakın, şimdi bu kanun içerisinde “Taşınmazlar”ı tanımlarken içine binalar da konuyor. Yani okullar, her türlü kamu binası bunun içerisinde satılabilir. Bu nedir biliyor musunuz aslında? Bu, hem TOKİ’ye kaynak yaratma hem de kamunun mallarını 2886 sayılı İhale Kanunu dışında değerlendirmeye çalışmaktır. Hatırlayın, bir Karayolları binası vardı. O zaman o bu madde, ilgili İhale Kanunu kapsamında satılmamak için Tekele devredilmiş, ondan sonra tekrar Özelleştirme İdaresinin yetkileriyle satılmıştı.

Ha, bir de TOKİ’nin tabii, ihaleler açısından bağlı olduğu kamu ihalesi açısından da bazı gerçekler var, yapılar var, onları da size hatırlatayım: Toplu Konut İdaresi 2886 sayılı Devlet İhale Kanunu’na tabi değil. 4734 sayılı Kamu İhale Yasası’nda da önemli ayrıcalıkları var yani ÇED Raporu belgesi alması gerekmiyor, ödeneği olmayan iş ihaleye çıkılmaz, onun için geçerli değil. Onun yanında, yine arsa temini, yani 62’nin (a) ve (b) bentleri ve (c) bentleri de yine TOKİ için geçerli değil. Onun yanında, ihale sözleşmesi içinde de TOKİ için düzenlemeler var ve burada Bakanlar Kuruluna bazı yetkiler vererek özel sözleşme esasları belirleniyor ve ondan sonra da bir özel sözleşme yapısı ortaya çıkıyor. Diğer taraftan, yine, TOKİ’nin bu hisse paylaşımlı, gelir paylaşımlı yöntemiyle ilgili olarak ortaya çıkan tebliğin de Danıştay açısından değerlenmesi ve sonuçları ortada.

Şimdi, böyle bir süreç işler iken bir bakıyorsunuz, devletin, kamunun okulları, hastaneleri bu birim tarafından yapılıyor. O zaman aklınıza şu geliyor: Yani onlar 2886’ya tabi. TOKİ çok rahat. Ondan mı oraya geliyor? Şimdi, binaların satışı için de yine böyle bir imkân ve unutulmaması gereken, bu kanun içerisinde, biliyorsunuz, TOKİ, emlak vergileriyle ilgili yerel belediyelere ödemesi gereken vergilerden de ayrı tutuluyor, muaf tutuluyor. Bu ne? İşte biz daha çok bina yapacağız… Yani o da şuna geliyor: “Biz normal bütçede yatırım harcaması oluşturamıyoruz. Onun için, yerel yönetimler, sizin elektrikten payınızı kestik, şimdi de emlak vergisinden keseriz. Biz ona göre, devlet olarak, kamu olarak, Hükûmet olarak bütçede tutturamadığımızı bu yoldan yaparız.” Bir de işin bu mantığı var.

Diğer taraftan, Emlak Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı tarafında -tekrar altını çiziyorum- 8,5 milyon -yani yüzde 61’ine sahip- KEY hak sahiplerine 3 milyar civarında bir para ödeniyor.

Değerli arkadaşlar, bu para 86 yılından itibaren, ta 99 yılında yapının oluşması ve Emlak Bankasının tasfiyesi sırasında buradaki varlıkların Emlak Konuta devri daha sonra Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı olması ve bunun içerisinde yapılan değerlendirmeler sonucunda o hissedar yani yüzde 61 hissedarın hakları var, uygulamalardan payı var. Sadece o dönemki rakamı bugüne adat hesabıyla getirirsek 10 milyar civarında bir para tutuyor. Unutmayın, burada şimdi çıkartılan o 3’üncü ve 4’üncü maddelerdeki yasal yükümlülüklerden koruyucu yasa bir taraftan da bunun için çıkartılıyor. Yani daha önceden sadece ve sadece bu varlıklar üzerinden ortaya çıkan akitler ve hak arayışlarında bir örnek vermişlerdi komisyonda, onunla değil, bu aynı zamanda Emlak Gayrimenkul Yatırım Ortaklığının yönetiminin başında olan yüzde 39 hissesiyle bugüne kadar yönetimin sorumluluğunu alanların da Sermaye Piyasası Kanunu dâhilinde sorumluluklarının olduğunun altını çizmek gerektiğini düşünüyorum.

Değerli arkadaşlar, o kadar çok şey var ki anlatılacak ama yasal olarak baktığınızda bu yasanın içeriğinde yürümekte olan davalardan korunmak ve kaçınmak için çıkartılan bir yasa maddesiyle de karşı karşıya kalıyoruz. Bu da nedir? Yargı kararları rejimine ve Anayasa’daki kuvvetler ayrılığı ilkesine yapılan bir karşı harekettir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Tamaylıgil, konuşmanızı tamamlayınız.

Buyurun efendim.

BİHLUN TAMAYLIGİL (Devamla) – Buradaki amaç aslında, tabii, ne olacaktır? Şirketin pasifleri ile aktifleri arasında devir sırasında oluşan denge bozulacak ve alacaklı olanlar o bozulan dengeyle karşı karşıya bırakılacaklardır.

Şimdi, bir de TOKİ’nin Emlak Bankası yani tasfiye hâlindeki Emlak Bankasıyla ilgili bir ödeme süreci var yani aldığı 1,3 milyar liralık bilanço değeriydi o da ve karşısında özel tertip senetlerin ve sıfır faizli senetlerin, devlet borçlanma senetlerinin verdiği bir ödeme süreci var. Önce üç yıl ödemesiz, sonra beş yıl ödemesiz... Zaten ödeyemedim, taa geldik 2009 Ağustosta ilk taksit ödemesine. Bütün bunların aşamaları çok uzun, vaktim yok.

Şimdi ben soruyorum Başkana: Bu ilk taksiti ödediniz mi, ödeyecek misiniz yoksa, yine iddia ettiğim gibi, -buradan doğan bir varlık yükümlülüğüdür- yine bu maddeler içerisinde, ödememek üzere bir düzenleme içine gidilecek midir?

Değerli arkadaşlar, keşke burada görüştüğümüz TOKİ’yle ilgili yasa, arsa üretimi, konut edinilmesi…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Tamaylıgil, mikrofon kapandı, teşekkür cümlenizi alayım.

BİHLUN TAMAYLIGİL (Devamla) – Bitiriyorum.

…konutun Türkiye’deki ihtiyaca göre gerçekleşmesi açısından bir plan, bir program olsaydı ve keşke konut ihtiyacında olan dar gelirlilerin beklentilerine hizmet eden bir konut oluşturma anlayışı, Robin Hood’luk başlığıyla gidip, sadece miting organizasyonlarının temeli olma noktasına varmasaydı.

Ben yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum ve Türkiye açısından, ülkemiz açısından, hakların ve hukukun işlediği günlerin çok uzakta olmadığını diliyorum.

Hoşça kalın. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

AHMET YENİ (Samsun) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Efendim.

AHMET YENİ (Samsun) – 60’a göre kısa bir açıklama yapmak istiyorum.

BAŞKAN – Arkadaşlar, görüşmeler devam ediyor, şimdi 60’ın sırası değil. Lütfen… Daha sonra…

Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına, Şırnak Milletvekili Sayın Hasip Kaplan.

Buyurun efendim.

BDP GRUBU ADINA HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye gibi genç ve gelişen bir nüfus yapısına sahip olan ülkelerde… 72,5 milyon olduk son açıklamalarla, TÜİK’in belirttiği rakamlara göre. Çok ciddi konut sorunu yaşayan bir ülkeyiz. Özellikle metropol kentlerde konut sıkıntısı o kadar çok fazladır ki kiraların durmadan yükselmesi, bir asgari ücret düzeyinin üstünde olması bir aylık kiranın; çalışanların, memurların, işçilerin, dar gelirlilerin çok ciddi konut taleplerinin söz konusu olması karşısında, 99 depremini yaşamış ülkemizde, oradaki, deprem kuşağı bölgelerdeki yeni konutların yapılmasında ve daha birçok alanda yeni yerleşim, sosyal yerleşimlere, sitelere geçilmesi, işte, zaman zaman iyileştirme adı altında kentsel dönüşüm projelerinin yapılması, bütün bu ihtiyaçlar bir gerçek. Bu ihtiyaçlar karşısında biz Barış ve Demokrasi Partisi adına burada Arsa Üretimi ve Değerlendirilmesi Hakkındaki Kanun üzerine, 455 sayılı Kanun Teklifi üzerine görüşlerimizi açıklarken aynı zamanda TOKİ’nin ve konut anlayışının sorgulanması bakımından da birkaç noktaya değinme gereğini duyuyoruz.

Bilmiyorum, gezen, gidenleriniz vardır; Paris’in etrafında banliyöler görürsünüz, yüksek apartmanlardan oluşmuştur, belde belediyelerinde. Sorarsınız: “Nedir bu binalar?” “Belediyelerin yaptırdığı sosyal binalar.” derler. İlginçtir ve orada, dar gelirli insanların yaşadığı yerlerde banliyöler yapılmış. Geçen, bir görüşme nedeniyle Marsilya’da, kıyı şeridinde bulunduğumuz bir yerde çok güzel bloklar vardı deniz kenarında, bunun ne olduğu sordum. Bunlar, dediler, buradaki belediyenin -sosyalist bir belediye- seçim programında vardı ve seçildikten sonra bu sosyal konutlar yapıldı, halka verildi. Şimdi, bunun benzeri örnekleri Bulgaristan’da, Romanya’da birçok ülkede görürüz bir devlet politikası olarak. Sağlık, eğitim, konut öncelikli sıradadır ve devlet politikalarında bunlara özel bir ağırlık verilmiştir.

Şimdi, yakın zamanda Emlak Bankasında -ki Emlak Bankasının tasfiyesi işlemleriyle TOKİ’ye geçiş aşamasında yaşanan yolsuzluklara hepimiz tanık olduk- 2001 krizinde neler yaşandığını da biliyoruz. Kimlerin, ne kadar para batırdığını, bu paraların vatandaşın vergisinden, hazineden nasıl karşılandığını biliyoruz.

Şimdi, konut hakkı Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 8’inci maddesinde kişiye bağlı dokunulmaz ve devredilmez hakların içinde yer alıyor. Bu anlayışla baktığımız zaman dar gelirliye, ihtiyacı olan insanlara konut yapmaktan daha kutsal bir görev, hele hele siyasiler için, olamaz. Yani siyasiler eğer bir hayırlı iş yapmak istiyorlarsa gerçekten, bu kışta, karda başını sokamayacağı evi, iki göz bir evi olmayan ve aldığı asgari ücretle, 550 lira maaşla kirasını, yakıtını ödeyemeyen bütün çalışanlarımıza, dar gelirlilere, insanlarımıza konut yapması doğrudur. Bu doğru yaklaşıma inanın hiçbirimizin söyleyecek tek sözü olmaz.

TOKİ’nin 2004’lerden itibaren başlangıçtaki birkaç örnek versiyonuna da bakıldığı zaman, vaktinde yapılan, süresinde teslim edilen binalar da gördük ama bu iş yaygınlaştıkça, büyüdükçe, rakamlar büyüdükçe kokular da büyüdü, tartışmalar, yolsuzluklar da büyüdü. Yani konut demek müteahhitlik demek, müteahhitlik demek çimento demek, harç demek, demir demek, inşaat demek, inşaat kalitesi demek, bütün bunlar ama sadece bu alanlarıyla sorunun tartışılır olur noktaya gelmesi değil. Bir kere Başbakanlığa bağlı TOKİ’nin bütçesini eğer Meclisimiz görüşemiyorsa –bu çok önemli bir nokta- Sayıştay da denetleyemiyorsa, milyar liralar da harcanıyorsa, burada kim her şeyin doğru yapıldığını söyleyebilir?

HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) – KİT Komisyonu denetliyor.

HASİP KAPLAN (Devamla) – Şimdi, KİT Komisyonu Meclis adına denetim yapmış sayılmaz çünkü KİT Komisyonunun kendi iç denetimi olarak yapılan bir denetimdir. Bu denetimin bizatihi Meclise gelmesi, harcamaların, gelirlerinin bütününün rakamsal olarak konulması gerekir ve Meclisin de bunu denetlemesi gerekir fakat bu yapılamıyor. Yani bu KİT’in yapmış olması, bunun bir denetim, sağlıklı bir denetim, bütçe denetimi olduğu anlamına gelmiyor.

Şimdi, böyle olunca, bakıyoruz yasa teklifinde, hemen 2009 yılı Temmuz ayı itibarıyla 367.355 konuttan bahsediliyor, 251 bin adedinin tamamlandığından. Şimdi, bu konutlarla birlikte sosyal donatılardan bahsediliyor. Bu çok ilginç. Deniliyor ki: Bu sosyal donatıların içinde işte şu kadar okul, 516 tane ilköğretim ve lise, toplam 15 bin derslik, 487 adet spor salonu. Şimdi, site olarak yapılan yerleşim konutlarını, site projelerini mimar-mühendis odalarına sorduğunuz zaman, bu sitelerin içinde okulun, sağlık ocaklarının, spor alanlarının, çevre düzenlemesinin sitenin vazgeçilmez parçalarını olduğunu görürsünüz. Şimdi, burada, TOKİ’nin “Ev yapıyorum ama bununla beraber de sosyal donatıları yapıyorum” demesi, bu şekilde kamuoyuna yansıması yanlıştır; mecburidir, sitelerin kendine göre standartları vardır.

Şimdi, TOKİ’deki yolsuzluk konuları, sosyal dokuyu da etkileyen önemli konuları da gündeme getirdi. Sulukule’deki kentsel dönüşüm projesinin tartışmaları Meclise kadar geldi, bunun araştırma komisyonu kurulması konusunda da önergeler verildi. Birçok ilde, ilçede de TOKİ’nin başlattığı ve süresi içinde bitirilmesi gereken konutların, aradan bir yıl, iki yıl geçtiği hâlde sahiplerine teslim edilmediğini görüyoruz. Örneğin Siirt’teki TOKİ konutlarındaki kokular, yanlışlıklar, partizanlıklar, kayırmalar ve TOKİ’nin faturasını oradaki belediye başkanına çıkardı ve belediye başkanı sonuçta seçim kaybetti. Bunu hepimiz biliyoruz. Çünkü TOKİ konutlarının yüz tanesinin, yüz elli tanesinin kendi akrabalarına satışı yapıldığı zaman büyük bir il merkezinde hemen göze çarpıyor; kimler yaptı, nasıl yaptı, hemen ortaya çıkıyor.

Bizim TOKİ’yle ilgili burada asıl tartışılması gereken -yasada da var- bu arsaların üretimi ve değerlendirilmesi. Peki, arsalar maliye hazinesine ait. Maliye hazinesinin malı olan okul, karakol, sağlık ocağı binası üzerinde olan olmayan bu arsaları, TOKİ, şehir planlamasını, oradaki dokuyu, oranın yapısını, mimar-mühendis odalarının durumunu, hiçbirini dikkate almadan alıyor ve bakıyorsunuz, hemen bitişiğindeki arsaya 5 kat sınırı getiren bir düzenleme, TOKİ 25 kat çıkıyor. Çevre alanına, yeşil alana bakıyorsunuz, yeşil alan üzerinde yüzde 20-25 olması gereken inşaat hakkının, TOKİ söz konusu olduğu zaman tamamen kaldırıldığını ve bu konuda bir sorgu yapılmadığını görüyoruz.

Enteresan olan bir şey daha: Biliyorsunuz emlaklar için emlak vergisi ödenir belediyelere. Belediyelerin de tek geliri budur. Şimdi diyoruz ki: “Büyük kentlere, Diyarbakır’a, İstanbul’a mega kentler yaptı TOKİ.” TOKİ’nin yaptığı bu binaların da ödenen emlak vergisinden muaf olduğunu görüyoruz. Bu ne demek? Yani TOKİ bina yaptığı zaman o belediyeden hizmet almayacak mı? Yol gitmeyecek mi? Sokağı temizlenmeyecek mi? Su, elektrik ve diğer hizmetlerden çöp toplamaya kadar bundan yararlanmayacak mı? O konutta yaşayan insanlar da o şehrin insanları değil mi? O konutun, TOKİ konutu olduğu için belediye gelirlerinin dışına çıkarılmasının doğru olmadığını söylemek istiyoruz.

Yine, arsa üretimi ve değerlendirmesi konusu şu tereddüdü de dile getiriyor: Bugün AK PARTİ iktidar. Yarın iktidarlar el değiştirebilir, değiştiriyor da. Zaten hiç kimseye tapulu mülk değil hiçbir koltuk, hiçbir makam. Peki, Yap-İşlet-Devret Yasası çerçevesinde bu denetim olmazsa, bu kontrol olmazsa, belediyelerin de bu konuda hiçbir müdahalesi olmazsa her iktidar kendine göre, istediği şekilde ihaleye verir çünkü bakıyoruz, Devlet İhale Kanunu’na da tabi değil. Şimdi Devlet İhale Kanunu’na da tabi olmayınca, Başbakanlığa direkt bağlı olması onun KİK mevzuatı çerçevesindeki denetimini yeterli kılmıyor. Buradan yerel belediyelere ödenen emlak vergisinden TOKİ’nin muafiyeti kabul edilemez bir eşitsizliktir.

Burada dikkat edin, ilginç şeyler var TOKİ’yle ilgili; son zamanlarda birçok binanın zamanında yapılmadığı görülüyor. Mesela, 2006’daki bir sözleşmede “Yirmi dört ay içinde dairenizi teslim edeceğim.” diyen TOKİ, sonra, vatandaşa, hak sahibine “Git, 2009’da gel.” diyor ve daha sonra teslim ettiğinde gecikme süresi tam on altı ayı buluyor. Şimdi, ne olacak bu vatandaşın mağduriyeti? Gidiyor bankadan kredi alıyor, peşinat ödüyor, teslim ediyor, “Bu aydan sonra kira ödemeyeceğim.” diyor ve böyle, o dar gelirliyi iki yıla yakın bir süre bir başka konutta kira ödemeye zorlayabiliyorsunuz.

Yine geç teslimlerle ilgili farklı farklı örnekler var ama bunların içinde en ilginci, daha bitmeden teslim edilen TOKİ binalarında bir de imza alınıyor alıcılardan, ileride altyapı, peyzaj, düzenleme gibi taahhütlerden muaf tutuluyor TOKİ. Şimdi, bunu müteahhitlerde anlarız da devlet, Başbakan yapıyorsa “Bu neden böyle oluyor?” diye gerçekten sormak gerekiyor.

Şimdi, tarihî kentlerimiz var, kıyı kentlerimiz var, güzel yerler var. Şimdi, okul, karakol, ibadethane, sağlık tesisleri, spor tesisleri, postane, çocuk parkları, benzeri tesisler… Yani konut sektörünün sanayisini teşvik için yatırım ve işletme kredisi verilmesi konusunda TOKİ kaynakları, TOKİ’nin, amaçları dikkate alındığı zaman farklı bir alana girdiğini görüyoruz. Peki, o zaman, eğer gerçekten TOKİ’nin konut yapma konusunda bütün bunlara ihtiyacı varsa, elbette ki bir bina için ne gerekiyorsa kapıdan tutun altyapısından ince malzemelerine kadar hepsinin fabrikasını kursun o zaman, üretimini yapsın, kendisi gelsin yapsın, diyebiliriz ama bu öyle bir şey değil. Burada, denetlenemeyen, müteahhitlere verilen, müteahhitlerden taşeronlara verilen ortalıkta kalan işler söz konusu. Birçok yerde var, yok müteahhit vefat etmiş, yok iflas etmiş, yok işleri düz gitmiyor diye söylenen durumlar var.

Şimdi, piyasaya baktığımız zaman rakamlar yüksek, 2,5-3 milyar civarında bir harcamanın olduğu TOKİ gibi bir bütçe -ki çok ciddi bir bütçedir- eğer Meclise gelse, bunun planlaması, Türkiye’nin çıkarları, Türkiye’nin gerçek ihtiyaçları belirlense, kentlerden kentlere kimin daha çok ihtiyacı var… Örneğin, gidin Şırnak iline Emniyet lojmanlarına bakın, otuz senedir duvarlarına daha badana çekilmemiş, badanası yok, lojman zaten yok. Mahalle içlerine girin, iç içe bütün görevliler, memurlar orada ev kiralıyor. Şimdi, eğitimci evsiz orada, sağlıkçı evsiz, polis evsiz, oraya giden doktor ev bulamıyor. Şimdi, böylesi ihtiyaç alanları, çokça ihtiyaç hissedilen ve konumu gereği çokça görevlinin gittiği yerlerde TOKİ neden bir öncelikler dizisi çıkarıp öncelikli ihtiyaçları karşılama gibi bir politika izlemiyor? İzlemiyor, çünkü Başbakan kendisine bağlı olan bu idarede istediği gibi istediğini yapıyor. Meclise getirip Mecliste: “Sizler bu konuda ne düşünüyorsunuz? Yüce Meclis bu konuda, Türkiye’nin konut politikası nasıl olsun diye düşünüyor; nasıl bir kalite olsun, nasıl bir kontrol olsun, nasıl bir şeffaflık olsun, nasıl bir katılımcılık olsun, halkımızı çok yakından ilgilendiren bu konuda ne düşünüyorsunuz…” Vallahi buna hiç ihtiyaç duymuyorsunuz.

Ben de bir konuyu itiraf edeceğim: TOKİ, milletvekillerine konut yapma-ya karar verdi ya, üç defa broşür gönderdiler. Vallahi ben milletvekili olarak güvenip girmedim. Açık söylüyorum, bakın, şimdi, Başbakana bağlı TOKİ Mecliste milletvekillerine konut yapacak, ben milletvekiliyim ve güvenip gir-miyorum. O zaman burada bir problem var; arkadaşlar, burada çok ciddi bir problem var. Bu TOKİ… Arsaları değerlendirebilirsiniz. 2011’de seçim, 2011’de veya 2015’te diyelim. Şimdi, bu arsalara, tarihî kentlerimizdeki ar-salara, hepsine TOKİ el atarsa… Maliye Bakanlığına bağlı olan bu arsaların elden çıkarılması, TOKİ’ye devredilmesi, el değiştirmesi, genel bütçenin içinde görüşülmesi gereken konulardır bunlar. Diyemezsiniz “İşte, Millî Eğitim Bakanlığının okulunun bulunduğu Beşiktaş semtindeki, şuradaki arsa 5 dönüm, üstünde de bir ilkokul var; aldım, TOKİ’ye verdim.” Bu böyle olmayacağına göre burada bir şeffaflık gerekiyor, bir katılımcılık gerekiyor. Eğer biz milletvekili olarak bu konuda tereddüt yaşıyorsak vatandaşın haydi haydi yaşaması lazım. Zaman zaman, bu kaygılarımızı soru önergeleriyle sunmuşuz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Kaplan, konuşmanızı tamamlar mısınız.

Buyurun efendim.

HASİP KAPLAN (Devamla) – Bağlıyorum.

Örneğin deprem alanlarında, deprem gören yerlerdeki konutlarla ilgili, çok ciddi sıkıntılarla ilgili soru önergelerimiz olmuş. Yine, TOKİ’nin Diyarbakır’da yürüttüğü faaliyetlerle ilgili çalışmalar oldu.

Ben buradan sesleniyorum: Sayın Bakan, bizim ilçede de TOKİ inşaat yapıyor, iki senedir ne müteahhit geliyor ne gidiyor. Ne yapıyor, kimdir, kimin nesidir? Ona bir el atsanız, rica etsem.

Hepinize teşekkür ediyorum. (BDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Kaplan.

AK PARTİ Grubu adına Kütahya Milletvekili Hasan Fehmi Kinay.

Buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA HASAN FEHMİ KiNAY (Kütahya) – Sayın Başkan, muhterem milletvekilleri; Arsa Üretimi ve Değerlendirilmesi Hakkında Tasarı ve Plan ve Bütçe Komisyonu raporları üzerine AK PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Sözlerimin başında bu tasarıya katkı sağlayan iktidar ve muhalefet partisine mensup tüm milletvekili arkadaşlarıma teşekkürlerimi arz ediyorum.

Tabii şu ana kadar üç grup adına milletvekili arkadaşlarımız söz aldılar, birtakım değerlendirmeler yaptılar ama 410 bin konut yapımına girişmiş, cumhuriyet tarihimizde böylesine büyük bir konut hamlesini gerçekleştirmek üzere yoğun bir mücadele veren TOKİ için, en azından bir dakika dahi, kendilerinden teşekkür veya takdir duygularını almak isterdik ama ne yazık ki bunu çok gördüler. Tabii ki bizim AK PARTİ Grubu olarak, TOKİ’yi ilgilendiren bir yasada söz almanın bahtiyarlığı içerisinde olduğumuzu öncelikle ifade etmek istiyorum.

Şüphesiz biz siyasiler -biraz evvel Sayın Kaplan’ın da ifade ettiği gibi- özellikle yoksul vatandaşlarımızı ilgilendiren birtakım kalıcı hizmetleri ortaya koydukça bunun erdemini, bunun mutluluğunu yaşıyoruz. Tabii ki bu her siyasiye nasip olmayabilir değerli arkadaşlar. Her şeyden önce hem bir fırsatı yakalamanız hem de kendinizde bir gücü bulabilmeniz lazım. Çok şükür milletimizden almış olduğumuz gücü fırsata çevirdiğimiz önemli bir toplu konut hamlesini müzakere ediyoruz.

AK PARTİ olarak TOKİ’ye yüklediğimiz işlevler sonucu halkımızın bizden beklediği planlı kentleşme ve konut üretim seferberliğini başarıyla gerçekleştirmenin gururunu yaşıyoruz. TOKİ’yi müzakere ettiğimiz şu dakikalarda bile eserlerimiz halkımıza sözlerimizden çok daha somut olarak ulaşmaktadır.

Değerli milletvekilleri, zenginden alıp yoksula veren bir siyaset anlayışını benimsemiş bir siyasi partiyiz. Bunun tezahürü olarak, halka hizmeti Hakk’a hizmet olarak düşünüyoruz. İşte, böylesine büyük bir konut hamlesini halkımızın hizmetine sunmanın gururunu yaşıyoruz. Yükselen her toplu konut, her TOKİ konutu aynı zamanda, milletimizi muasır medeniyetler seviyesinin üstüne çıkartan bir büyük hizmettir. Biz, böylece, Mustafa Kemal Atatürk’ün özlemini de gerçekleştirdiğimizi düşünüyoruz. İktidarımızın en anlamlı ve en büyük icraatlarından biri toplu konut alanında yapılan hamledir. Şüphesiz, dünyaya örnek teşkil eden bu atılımın Türkiye’de özellikle dar gelirliler için taşıdığı anlam büyüktür. TOKİ, dar gelirli vatandaşlarımız için ev sahibi olmayı hayal olmaktan çıkarmıştır.

Değerli arkadaşlar, bu gerçeği, çoğu sosyal demokratların bu hakkımızı teslim ettiğine tanık oluyoruz, böylesine başarılı toplu konut uygulamalarını gerçekleştirdiğimiz için bizleri takdir ettiğini, tebrik ettiğini görüyoruz. Aslında, aynı zamanda “Bu projeleri sosyal demokratlar olarak Türkiye’de biz gerçekleştirmeliydik.” diye hayıflandıklarını da biliyoruz ve belki de, bu sevincimizi, bu gururumuzu daha da artırmaya vesile oluyor.

YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) – Evveliyatını araştırırsan görürsün, Ankara’da Batıkent’te görürsün.

HASAN FEHMİ KİNAY (Devamla) – Siz, biz fark etmez değerli arkadaşlarım. Önemli olan, bu çalışmaları gerçekleştirebilmektir. Siz, bizlere takdir duygularınızı, teşekkürlerinizi iletin, bu da kâfidir.

YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) – Onu bilmen lazım. Ankara’da Batıkent’i görmen lazım, Aktaş’ı görmen lazım. Öyle boş konuşmakla olmuyor.

HASAN FEHMİ KİNAY (Devamla) – Ben, şimdi, biraz sonra bahsedeceğim, Ankara’dan bahsedeceğim, Ankara’da yaptığımız uygulamalardan bahsedeceğim.

Bakın, madem açtınız, hemen ifade edeyim. Keşke, Sayın Kılıçdaroğlu -bu gecekonduları dolaşıyor- şu Ankara Kuzey Kent Girişi Protokol Yolu üzerinde yapılan yaklaşık 10.488 konutu, Mamak Yatıkmusluk mevkisindeki 732 konutu, Altındağ Aktaş Doğantepe’deki 1.160 konutu, yine Gültepe’deki 784 konutu, Yenimahalle Demetevler’deki 740 konutu, Macunköy Pamuklar’ı dolaşsa. Bütün bunları değerlendirirsek Ankara’da toplam yaptığımız kentsel dönüşüm, yani gecekondudan çağdaş, yaşanabilir mekânlara dönüşümle ilgili 15.398 konutu lütfen Sayın Kılıçdaroğlu ve sizler gidip ziyaret edin, orada bu hizmetlerden, bu konut hamlesinden yararlanan vatandaşlarımızın düşüncelerini alın.

Tabii ki değerli arkadaşlarım, böylesine önemli bir başarı, özellikle Sayın Başbakanımızın ve şu anda TOKİ Başkanlığını yürütmekte olan Sayın Bayraktar’ın toplu konutla ilgili İstanbul’da yapmış olduğu, Büyükşehir Belediyesi döneminde gerçekleştirdikleri deneyimin bir tezahürüdür.

Şimdi belki bir başka değerlendirmeyi de ortaya koymak lazım: Tabii ki 2002 şartlarında değiliz. 2002 şartlarına döndüğümüzde gecelik yüzde 7 bin faizlerle hazinenin bir yıldan daha kısa sürede borçlanabildiği, ancak buna imkân bulabildiği bir dönemi geride bıraktık. Şimdi, o dönemlerde, düşünelim, on yıl, on beş yıl, yirmi yıl vadeli konut satacaksınız ve bütçeden herhangi bir destek almadan satacaksınız. Şimdi Türkiye'nin 2010 yılında özellikle konut piyasasında bir taraftan TOKİ tarafından diğer taraftan bankacılık sektörünün de konut sektörüne vermiş olduğu destekle faizlerin yüzde 1’in altına düştüğü, vadelerin on yıl ve üzerine çıktığı bir dönemi yaşıyoruz. Aslında, fotoğrafın tümüne baktığımızda Türkiye’nin nasıl baştan başa büyük bir şantiyeye dönüştüğünü çok daha iyi algılarız.

Değerli arkadaşlar, Anayasa’ya döndüğümüzde, yasalarımıza döndüğümüzde aslında bu konut hamlesinin şu andaki ihtiyaçları yıllar itibarıyla çoktan giderdiğini görmemiz gerekirdi. Bakın, TOKİ 1984 yılında kurulmuş. Eğer hız kesmeden devam etmiş olsaydı rahmetli Özal döneminde 1984-89 yılları arasında, yine buna benzer, Türkiye’de, TOKİ tarafından, bu şekilde değil ama, fon vermek suretiyle, kooperatiflere kredi kullandırmak suretiyle 400 bin civarında bir konut gerçekleştirilmiş. Ancak, 1990 ve 2002 yılları arasında, ne yazık ki, toplu konutla ilgili geliştirilen politika maalesef göz ardı edilmiş, gerektiği gibi desteklenmemiş ve bu on iki yıllık süre içerisinde 400 bin civarında konut üretimi TOKİ’nin aracılığıyla gerçekleştirilebilmiş. Oysa, ülkemizdeki hızlı kentleşme ve ruhsatsız yapılaşma eğilimi devam ediyordu, gecekondu dönüşümü ve kentsel yenileme ihtiyacı artmıştı, deprem riski doğmuştu. Alt gelir grubu ve yoksul vatandaşlarımızın konut ihtiyacı ve mevcut konut stokunun yaşlanması ve niteliğinin yetersizliğine rağmen konut seferberliği maalesef hız kesmiştir bu dönemde, bunu giderecek bir siyasal zihniyet ve konut finansman olanağı maalesef sağlanamamıştır.

Şimdi, daha dramatik olan, 2001 yılı itibarıyla, biliyorsunuz, fon tamamen ortadan kaldırıldı ve TOKİ kendi kaderine terk edildi. Anayasa’mıza baktığımızda, devlete, şehirlerin özelliklerini ve çevre şartlarını gözeten bir planlama çerçevesinde konut ihtiyacını karşılayacak tedbirleri alması ve ayrıca toplu konut teşebbüslerini desteklemesi vazediliyor. Ama, bu Anayasa’daki hükme rağmen maalesef, 2001 yılı itibarıyla, Türkiye’de konut politikası, özellikle TOKİ tarafından yürütülmekte olan konut politikası büyük ölçüde akamete uğratılmıştır.

İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi, Türkiye’de yapılan HABİTAT toplantıları, bütün bunlar, Türkiye’de TOKİ’nin varlığını gerekli kılan ve toplu konutun kendi projeksiyonu içerisinde yürütülmesini ihtiyaç olarak vurgulayan değerlendirmelerle doludur.

Değerli arkadaşlar, şu tespiti de paylaşmama izin veriniz: AK PARTİ İktidarı döneminde, Anayasa’da devlete verilen birçok görev, insan hakları ve uluslararası kuruluşların vazettiği kurallar ve kuruluşlar mücerret olmaktan çıkmış, müşahhas -elle tutulur- hâle gelmiştir.

TOKİ, şüphesiz, istek ve inancın, ayrıca da istikrarın eseridir.

Birincisi, istek. Sayın Başbakanımızın ve onunla birlikte mesai harcayan tüm arkadaşlarımızın ortak paydasında milletimize hizmet etme isteği yer almaktadır.

İkincisi, inanç. Büyük bir inanç taşıyacaksınız; ülkenize, milletinize inanacaksınız.

Ve en önemlisi, üçüncüsü, istikrar. Şimdi, istikrar içerisinde bir ekonomi olmasaydı…

Vatandaşlarımız tarafından finanse ediliyor… On yıllık vadelerle de olsa vatandaşlarımız tarafından finanse edilen ve ayrıca, geliştirilen gelir paylaşımı modeliyle finanse edilen, evet, birtakım arazilerin değerlendirilerek zenginden alınıp yoksula verildiği, transfer edildiği bir politikanın, bir gelir imkânının ortaya koyduğu bir noktadır. Bu doğrultuda uzun vadeli kaynak ve satış vadesini sağlamak amacıyla elbette ki ihtiyaç duyacağınız en önemli şey, ülkede ekonomik istikrarı sağlamaktır. İşte, AK PARTİ İktidarı tüm bunları bir araya getirebildiği için bugün biz dört yüz on bin konutu gerçekleştiriyoruz ve ben bu yöndeki çabalarıyla ülkemize, yoksul vatandaşlarımıza hizmet veren…

Burada bazı değerlendirmeler yapıldı, işte, yoksulu ilgilendiren 30 bin konuttan bahsedildi. Değerli arkadaşlar, onlar yoksulun yoksulu, dar gelirlinin en dar gelirlisi. O 30 bin konuttan bahsettiğimizde on beş-yirmi yıl vadelerden söz ediyoruz, ayda 100 liralık taksitle ev sahibi olmaktan bahsediyoruz. Oysa dar gelirli olan kesimler birçok -belki de- işçi arkadaşımızdır.

Bırakın bunlarla ilgili mülahazaları, biz seçim bölgelerimize gittiğimizde, seçim bölgelerine giden bütün milletvekili arkadaşlarımız, gerek iktidar partisine gerekse muhalefet partisine mensup milletvekillerimiz, muhalefete mensup belediye başkanlarımız, TOKİ’nin önünde, hepimiz kuyruk oluyoruz, “İlçelerimize toplu konut yapınız, ilimize bir etap daha toplu konut gerçekleştiriniz.” diye hepimiz TOKİ Başkanından sürekli talepte bulunuyoruz.

Değerli arkadaşlar, şimdi, Türkiye'nin, şu anda, bugün itibarıyla 3 milyon konuta ihtiyacı var ve özellikle 2013 yılına kadar her yıl yaklaşık 600 bin konuta ihtiyacı var. Yani, TOKİ’yle ilgili çalışmanın devam etmesi gerekir.

Ha, şunu da ifade edelim: Bu ihtiyacın tamamını TOKİ mi karşılıyor? Hayır. Yaklaşık yüzde 5 ila 10 civarında, TOKİ buna imkân bulabiliyor.

Bakınız, ruhsat alan inşaat sayısı 2006 yılı itibarıyla 566 binden… Kamu bunun sadece yüzde 4,7’lik kısmını tamamlayabilmiş, özel sektör yüzde 87’sini, kooperatifler de yüzde 8,1’ini. Yani, kamunun üretebildiği bütün konut yüzde 5 ila 10 civarında gerçekleşmektedir.

Evet, süremizin de azaldığını dikkate alarak, bazı detaylı bilgileri, tabii ki, ne yazık ki burada aktaramıyorum.

Bugün geldiğimiz noktada, 1 Şubat 2010 itibarıyla 81 il ve 750 ilçede 1.600 şantiyede inşaatı başlatılan konut sayısı 410 bindir. 410 bin konut, altyapısı ve sosyal donatılarıyla birlikte, nüfusu 100 bini aşkın 16 şehir demektir.

Bakın, değerli arkadaşlar, ortalama 100 bin civarında nüfusa sahip -merkez ilçeler itibarıyla ifade edeyim- Giresun gibi, Ordu gibi, Kütahya gibi 16 tane ili yan yana getirin, baştan sona, TOKİ, bu kadar nüfusa konut imkânı sağlamış. Diğer taraftan, yapılan konutların yüzde 85’i orta ve alt gelir grubuna ve yoksullara yöneliktir, yani 296 bini tamamen orta ve alt gelir grubuna yönelik olarak gerçekleştirilmiştir. Kaynak geliştirme uygulamaları kapsamında 56 bin konut üretimi gerçekleştirilmiştir.

Şimdi, bu 410 bin konut da yeterli midir? TOKİ’nin yaptığı bu kadar büyük bir konut hamlesi -temel işlevi bu, görevi bu- bundan ibaret midir? Hayır. Ne yazık ki muhalefete mensup milletvekili arkadaşlarımız tenkit ediyorlar “TOKİ neden okul yapıyor?” diye. Şimdi, 584 tane anaokulu, ilköğretim okulu ve lise; toplam 17.498 derslik gerçekleştirilmiş. Şimdi, bunların birçoğu o TOKİ bünyesinde yapılan okullardır. Ayrıca, Millî Eğitim Bakanlığıyla yapılan protokoller var, Millî Savunma Bakanlığıyla yapılan protokoller var, Sağlık Bakanlığıyla yapılan protokoller var. Bu konuda hazineden tek bir kuruş almadan, sadece gelir paylaşımı modellerini bir finansman imkânı olarak görerek TOKİ ayrıca bunları yapıyor. Yani ihtiyacımız aslında TOKİ’ye bir kat daha artıyor değerli arkadaşlarım. 592 tane spor salonu gerçekleşmiş, 36 tane kütüphane, 62 tane hastane, 81 sağlık ocağı, 14 tane engelsiz yaşam merkezi... Bakın, engelli vatandaşlarımıza bir sosyal politika aracı olarak TOKİ kurumunu kullanabilmişiz. Bunların bence ifade edilmesi -hadi çok detaylı olarak değil- detaylı olarak iktidar partisine mensup olarak bizler aktaracağız ama kısa da olsa bunlardan dolayı TOKİ’ye, çalışan arkadaşlarımızı teşvik etmek amacıyla, küçük de olsa bir teşekkür bekliyorduk değerli arkadaşlar.

Şimdi bakın, bazı örnekler vermek istiyorum: Vatandaşlarımız TOKİ’yle ilgili olarak neler söylüyor? Trabzon Zağnos Vadisi Gecekondu Dönüşüm Uygulamasıyla ilgili, hurdacılık yapan ve doğma büyüme Zağnoslu olan kırk sekiz yaşındaki İsmet Gedik şunu söylemiş: “Trabzon için çok güzel bir hizmet oldu. Şimdi o bölge çok güzel oldu. Şehrin göbeğinde yeşil bir alan neredeydi?” diyor. Yine devam ediyor: “TOKİ garibanlar için çok iyidir. Parası olmayan insanlar TOKİ konutlarından yararlanıyor. TOKİ elinde 5-10 bin lira parası olup da ev almak isteyen için büyük bir imkân sunuyor. Hataları olabilir ama yiğidi öldürüp hakkını yememek lazım. TOKİ’nin faydası yok diyen yalan söyler.” demiş.

Yine -bakın bu da çok ilginç, bunu da paylaşayım lütfen- bir başka arkadaşımız: “Toplu konutlar suç oranını yüzde 90 düşürüyor. Yine, toplu konutlarda her çocuk okur çünkü ortam aileyi ve çocuğu okumaya, okutmaya teşvik ediyor. Toplu konut uygulamaları sayesinde halkın eğitim ve refah seviyesi yükseliyor. Gecekondularda suç oranı fazla, suçluyu takip etmek zor. Toplu konutlar için bu söz konusu değil.”

Bizim tabii ki seçim bölgemizden de vatandaşlarımızın çok sayıda teşekkürünü de buradan ifade edeyim. Özellikle işçi arkadaşlarımız “Biz, TOKİ sayesinde ev sahibi olduk.” diyorlar. Onu duyan bir başka arkadaşımız “Sayın Vekilim, yeni bir TOKİ, yeni bir etap başlayacak mı TOKİ’de, biz kuyrukta bekliyoruz.” diyor. Yıllarca ev sahibi olamayan, hatta ömrünü kiralarda geçirmiş vatandaşlarımız elli-altmış yaşından sonra ev sahibi olmanın büyük bir gururunu, memnuniyetini yaşıyorlar.

HASAN ÇALIŞ (Karaman) – Sayın Vekilim, TOKİ’de kaç tane Kütahyalı çalıştı?

HASAN FEHMİ KİNAY (Devamla) – TOKİ’de çalışan, değerli arkadaşlarımız, hepimizin memleketinden.

HASAN ÇALIŞ (Karaman) – Kütahyalı kaç tane çalıştı?

HASAN FEHMİ KİNAY (Devamla) – Şimdi, Kütahyalı da çalışıyor TOKİ’de, Afyonlu da çalışıyor, Yozgatlı da çalışıyor, Nevşehirli de çalışıyor. Bu bizim ülkemizin insanı yani şimdi, biz, bakınız…

HASAN ÇALIŞ (Karaman) – Kütahya’daki inşaatları diyorum, onlarda kaç tane Kütahyalı çalıştı?

HASAN FEHMİ KİNAY (Devamla) – Biz, Türkiye'nin fotoğrafını değerlendiriyoruz, Toplu Konutun genel politikasını değerlendiriyoruz. Buradan şimdi kalkıp tartışmayı oradaki çalışan işçinin nereli olduğuna getirirsek bu Meclise yakışmaz değerli arkadaşlarım.

Evet, burada, tabii ki biraz evvel de ifade ettiğimiz gibi, Türkiye genelinde, birçok bakanlık tarafından, TOKİ büyük bir beklenti içerisinde çalışmalarını sürdürecek. TOKİ’ye olan ihtiyacımız her geçen gün daha da artacak. Biz, iyi ki varsın TOKİ diyoruz İktidar Partisi Grubu olarak ve Sayın Erdoğan Bayraktar Başkanlığında bütün arkadaşlarımızı tebrik ediyoruz. Sayın Başbakanımıza minnet duygularıyla, vatandaşlarımızdan gelen minnet duygularıyla burada teşekkürü iletiyoruz. Bu kadar anlamlı bir çalışmanın inşallah bu yasayla birlikte çok daha ciddi noktaya taşınacağını düşünüyoruz.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Bakanı unuttun, Sayın Bakanı.

HASAN FEHMİ KİNAY (Devamla) – Sayın Bakanımızı tabii ki, Faruk Özak Bakanımızı da buradan tebrik ediyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Kinay, konuşmanızı tamamlar mısınız efendim.

HASAN FEHMİ KİNAY (Devamla) – Hemen tamamlıyorum.

Efendim, şimdi burada geldik, TOKİ denetleniyor mu? Efendim, Meclis tarafından denetlenen, KİT Komisyonumuz tarafından denetlenen bir kurumdan bahsediyoruz. Yani bunu en başta milletvekili arkadaşlarımızın bilmesi lazım. KİT Komisyonu -alt komisyonlar da dâhil- buradaki mevcut grubu olan bütün partilere mensup milletvekili arkadaşlarımız tarafından teşekkül ettirilmiştir ve denetlenmektedir. Ayrıca, Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu raporlarıyla bu denetim imkânını bu arkadaşlarımız bulmaktadır.

Ben, tekrar bu duygu ve düşüncelerle hepinize saygılar sunuyorum. Tasarının ülkemize, TOKİ’ye hayırlar getirmesini temenni ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Şahsı adına Balıkesir Milletvekili Ali Osman Sali. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ALİ OSMAN SALİ (Balıkesir) – Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; 455 sıra sayılı Kanun Tasarısı’yla alakalı olarak huzurunuzdayım. Hepinize saygılar sunuyorum.

Değerli arkadaşlar, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın “Konut hakkı” başlıklı 57’nci maddesi “Devlet, şehirlerin özelliklerini ve çevre şartlarını gözeten bir planlama çerçevesinde, konut ihtiyacını karşılayacak tedbirleri alır, ayrıca toplu konut teşebbüslerini destekler.” ifadesiyle en temel yasal çerçeveyi oluşturmuştur. Diğer yandan, İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi “Herkesin kendisinin ve ailesinin sağlık ve refahı için beslenme, giyim ve konut hakkı vardır.” ifadesiyle konut hakkını yaşamsal haklar arasında saymıştır. Diğer yandan, 1996 yılında İstanbul’da yapılan HABİTAT II Konferansı da herkes için yeterli konut temin etme ve insan yerleşimlerini daha güvenli, daha sağlıklı ve yaşanabilir, sürdürülebilir ve üretken yapma hususlarını evrensel hedefler olarak ortaya koymuştur. Uzun lafın kısası, Türkçemizde bir tekerleme vardır: “Dünyada mekân, ahirette iman.” Eski kanunlarımızda iki kavram hep yan yana kullanılır: “İaşe-ibate.” Yani beslenme ve konut, beslenme ve barınma hiç birbirinden ayrılmamıştır. Yani yaşama hakkının vazgeçilmez alt unsuru beslenme ve barınmadır, bu kadar önemli bir konudur. Bu sebeple, hiçbir yasama dönemi ve hiçbir hükûmet, hiçbir kurucu Meclis, ülkenin gecekondu sorunu, konut açığı ve nitelikli konut üretimi konularına ilgisiz kalamamıştır, kalmamıştır.

Değerli arkadaşlar, konut hakkının gerçekleşmesinde ana bileşenler nelerdir diye baktığımızda, konut talepçileri yani vatandaşlarımız var, konutla ilgili kurumlarımız var, konutun finansman modelleri var, konutu üretecek birimler var. Devlete yönelik konut talebi nereden ortaya çıkıyor? Orta ve alt gelir gruplarından, uzun vadeli finansman talebi olan gruplardan geliyor konut talebi.

Değerli arkadaşlar, konut finansmanında kaynaklar uzun vadeli olmalıdır, kısa vadede konut finansmanı gerçekleştirmek mümkün olamamaktadır ve her dönemde farklı finansman modelleri, kaynakları ve kurumları gündeme gelmiştir. Yani sabit ve üstünde mutabakat sağlanmış bir model ve yöntem bulunmamaktadır. Konunun çözümü tek bir modele, tek bir yönteme indirgenememiştir. Her kurumun, her düzenlemenin muhatap kitlesi değişmekle birlikte muhatap kitle içinde alt gelir grupları öne çıkmıştır. Hepimiz hatırlarız, eski yıllarda Sosyal Sigortalar Kurumu işçi yapı kooperatiflerine kredi desteği sağlamıştı ve birçok şehrimizde Sigorta mahalleleri mevcuttur.

Değerli arkadaşlar, bir hususa dikkatinizi çekmek istiyorum. Devletimizde mükerrer örgütlenmelerden bahsedilir, yani aynı işi yapan birden fazla kurumdan bahsedilir. Mükerrerliğin en fazla olduğu konuların başında konut üretimiyle alakalı kurumlar gelir, en fazla mükerrerlik burada yer almıştır.

Hafızalarımızı tazeleyelim, mülga kurumlarımız neler, konut üretimiyle alakalı devletimizin örgütlediği ve sonra kaldırdığı kurumlar nelerdir: Sosyal Sigortalar Kurumu -kendisiyle beraber mülga oldu- konut bölümü, Emlak Bankası, Emlak Konut Anonim Şirketi, göçmen konutları ve Ahıska Türkleri koordinatörlükleri, Arsa Ofisi, Bayındırlık Bakanlığı Mesken İşleri, Başbakanlık Proje Uygulama Birimi, Toplu Konut Fonu ve aynı, eş zamanlı olarak Toplu Konut ve Kamu Ortaklığı İdaresi, Konut Müsteşarlığı; bunlar, hepsi görevlerini ifa ettiler ve mülga hâle geldiler. Hâlen ise bildiğimiz gibi Toplu Konut İdaresi, belediyeler, Emlak Konut Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı konut üretimi sahasında faaliyetini sürdürüyor.

Değerli milletvekilleri, Toplu Konut İdaresi finansman modelleri ve öğretim modellerinden de bahsetmiştik değişiklik gösteriyor diye. Toplu Konut İdaresi, Toplu Konut Fonu zamanında yoğun olarak kooperatifleri kredilendirdi, yakın geçmişten bu yana ise alt yükleniciler eliyle doğrudan konut üretip bireyleri kredilendirmektedir ve gördüğümüz, yaşadığımız kadarıyla da son derece başarılı bir şekilde faaliyetlerini sürdürmektedir. Yuvarlak hesap 400 bin konuta başlanmış, bunun 300 bine yakını tamamlanmış ve kalanı da tamamlanma aşamasındadır.

Yine, konut finansmanı anlamında Mortgage Kanunu’nu çıkardık ama küresel kriz nedeniyle yürürlüğe giremedi, devreye giremedi.

Demek ki beslenme kadar önemli olan, giyinme kadar önemli olan barınma ihtiyacı için bütün ülke, bütün yönetimler, bütün hükûmetler kafa yormuştur, faaliyette bulunmuştur ve bulunmaya da devam edecektir. Temenni ederiz ki nitelikli konut ihtiyacımız çok kısa sürede tamamlanır ve bütün yurttaşlarımız sağlıklı konutlara sahip olur, anayasal konut görevi de yerine getirilmiş olur.

Yasanın hayırlı olmasını diliyor, Toplu Konut İdaresine ve bütün kurumlarımıza başarılar diliyorum, saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Bursa Milletvekili Sedat Kızılcıklı.

Buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

SEDAT KIZILCIKLI (Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 455 sıra sayılı Arsa Üretimi ve Değerlendirilmesi Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı hakkında şahsım adına söz almış bulunuyorum. Öncelikle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, konut projeleri neye göre üretiliyor, neden bunlara ihtiyaç duyuluyor? Tabii, özellikle büyük şehirlere müthiş derecede bir göç akışı yaşandı ve büyük şehirlerde maalesef çarpık kentleşme ve gecekondu olaylarıyla karşı karşıya kaldık. O günün şartlarında yöneticilerimiz bunlara yetişemedi ve bu sıkıntılı tablo karşımıza çıktı. O yüzden, öncelikle gecekonduların dönüşümü ve kentsel yenileme adına konut projelerinin üretilmesi gerekiyordu.

Yine, ülkemiz, deprem kuşağında, deprem riskiyle karşı karşıya. Dolayısıyla bu gibi olan alanlarda da bir dönüşüme, bir değişime, sağlıklı bir yapılaşmaya ve sağlam bir yapılaşmaya ihtiyacımız var. Dolayısıyla bu da kentsel dönüşümün farklı bir gerekçesi.

Yine, alt gelir grupları var, yoksul vatandaşlarımız var, bunların konut ihtiyaçları var ve bunların konut sahibi olma hayalleri var. Çok uzun yıllar bu hayallerini gerçekleştiremediler. O yüzden onların taleplerine bizim cevap vermemiz lazım, sadece bizim değil bütün hükûmetlerin, bütün yöneticilerin bu konuda çalışma yapması lazım.

Yine, mevcut konut stokunun yaşı ve niteliği de konut projelerinin üretilmesi için başka bir gerekçedir. Tabii ki, nüfus artışı, şehirlerdeki göç ve hane halkı sayısında azalma ile hane sayısındaki artıştan dolayı da bir konut üretimi, konut seferberliği başlaması gerekiyordu.

Bugün, geldiğimiz noktada, şubat 2010 tarihi itibarıyla yaklaşık 412 bin konut üretilmiştir, bunlardan 300 bin tanesi tamamlanmıştır.

Hepimizin bildiği gibi, 1984 yılında 2985 sayılı Toplu Konut Kanunu’yla Toplu Konut İdaresi kurulmuştur ve ben baktım, 1984 ile 2002 yılları arasında 43.145 tane konut üretilmiş bu ülkede ama daha sonraki dönemde, yedi-sekiz senelik dönem içerisinde 300 bin konut tamamlanmış, 412 bin konut çalışmasına başlanılmış. Şunu gördüm: Bizden önceki dönemde yılda ortalama 2.500 tane konut üretiliyormuş. Ortalama 2.500 tane konut üretimiyle de Türkiye’de dönüşüm yapmak, değişim yapmak, konut açığını kapatmanın mümkün olmadığı çok açık ama bugün geldiğimiz noktada, yılda ortalama 50 bin tane konut üreten bir Toplu Konut İdaresi var. Gerçekten 2.500 konuttan 50 bin konuta geçiş bana göre takdir edilmesi, teşekkür edilmesi gereken bir çalışmadır. Ben de burada, bu hizmetlerinden dolayı Toplu Konut İdaresine huzurlarınızda çok teşekkür ediyorum.

Değerli arkadaşlar, bu konutların yüzde 85’i sosyal konut niteliğindedir ve kira öder gibi ev sahibi yapmaktadır vatandaşlarımızı, on yıl, on beş yıl, yirmi yıl vadelerle. Ve bunların içerisinde şu da çok önemli diye düşünüyorum: İhtiyaç sahibi birisi hem kira ödeyecek hem ev sahibi olacak, bu mümkün değil. O yüzden Toplu Konut diyor ki: Ben sana konutumu yapayım, teslim edeyim, sen de kira ödemelerine evine geçtikten sonra başla. Yani kiranı ödemeye devam et, ama bana taksit ödeme, ne zaman ev sahibi olursun, hayallerini gerçekleştirirsin, evinin içine girersin, oraya ödeyeceğin kirayı gel bana öde ve böylelikle ev sahibi ol. Gerçekten, gezdiğimiz yerlerde bu durumda ev sahibi olan vatandaşlarımızdan aldığımız memnuniyeti de burada ifade etmek isterim.

Bir başka konu var. Bakın, ben bundan iki üç ay önce, Bursa’da, bir gece saat yarımda, birde bir bankanın önünden geçerken, gecenin yarımında, birinde, baktım ki bankada müthiş kuyruk var. Merak ettim, durdum, dedim ki: “Gecenin bu saatinde siz bu kuyrukta niye bekliyorsunuz?” Dediler ki: “Yarından itibaren TOKİ satışları başlıyor, ev satışları başlıyor, biz de geceden sıraya girdik ki bir an önce peşinatımızı yatıralım ve ev alma hayalimizi gerçekleştirelim.”

Ben, o zaman gerçekten çok teşekkür ettim, çok şükran duydum, çok sevindim. Önceden vatandaş ucuz ekmek kuyruğuna giriyordu, şimdi AK PARTİ İktidarı gelmiş ev alma kuyruğuna giriyor. Bu ne kadar memnuniyet verici bir durum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Yani bazıları insanları ucuz ekmek alma kuyruğuna soktu, bu iktidar döneminde insanlar ev alır hâle geldi, ev alma kuyruğuna girer hâle geldi, bundan dolayı son derece mutlu oldum. Ben arzu ederim ki bütün arkadaşlarım da bundan mutlu olsun.

Yine, bir müteahhit arkadaşımı ziyaret etmiştim geçtiğimiz günlerde. Müteahhit arkadaşım dedi ki: “Bu krize rağmen, ben 2 bin tane ev başladım ve bunların hepsini sattım.“ “Nasıl sattın?” “Vadelerle sattım ve ben de kira almıyorum, evi teslim ettikten sonra o üyelerden para alacağım.” dedi. “Ya, sen bunu nereden öğrendin?” dedim. Dedi ki: “Ben bunu TOKİ’den öğrendim.” Demek ki, Toplu Konut İdaresinin bu noktada hem özel sektöre hem bu dar gelirli vatandaşlarımıza sağladığı çok büyük katkılar var.

AKİF AKKUŞ (Mersin) – Siz de aldınız mı ev?

SEDAT KIZILCIKLI (Devamla) - Başka bir konu değerli arkadaşlarım, afet konutu… Bakın, 9.910 tane, deprem, sel gibi afete uğramış insanlar için konutlar üretilmiş. Ben, bu ülkede afetten sonra, maalesef, hükûmetlerin, yöneticilerin gidip “Sizin ihtiyaçlarınızı karşılayacağız.” diye söz verip, yirmi sene, otuz sene, kırk sene o afet konutunu yapamadığını bilen bir kardeşinizim. Ama bakın, en basit örneğini veriyorum: Bursa’da, Mustafakemalpaşa-Karaköy’de bir yangın yaşanmıştı. Burada 85 tane kardeşimizin evi yanarak kül olmuştu ve Toplu Konut İdaresi, Bakanımız Sayın Özak da o zaman Bayındırlık Bakanıydı, bir senede bu insanları evlerine yerleştirdi, teslim etti. Demek ki, afetlerle ilgili yapılan bu çalışma da gerçekten çok önemli. Bu anlamdaki hızından dolayı da büyük bir çalışma olduğunu özellikle ifade etmek istiyorum.

Değerli arkadaşlarım, Toplu Konut İdaresi 412 bin tane konut inşaatı başlatmış, eğitimden spora, sağlığa, birçok konuda da yine bu ülkenin hizmetinde olmuş bir idaredir. Bakın, 584 tane okul yapmış bugüne kadar, yani 17.500 dersliği millî eğitimimize kazandırmış, eğitim camiamıza, öğrencilerimize, öğretmenlerimize, eğitim gönüllülerimize böyle büyük bir hizmeti de gerçekleştirmiş. 592 tane spor salonunu yapmış, 36 tane kütüphaneyi, 62 tane hastaneyi, 81 tane sağlık ocağını, 362 tane ticaret merkezini ve 12.476 kişilik yurt ve pansiyonu, 18 tane sevgi evi, 321 tane bina, yani özürlü çocuklarımızın hizmetinde de bir Toplu Konut İdaresi görüyoruz, 321 tane binayı kazandırmış. 171 binadan teşekkül 14 tane engelsiz yaşam merkezini de özürlü kardeşlerimize ve ilgili bakanlıklara teslim etmiş.

Ayrıca, kanalizasyon gibi, elektrik altyapısı gibi, asfalt gibi, yol gibi, yeşil alan gibi birçok altyapı hizmetini de -Toplu Konut İdaresi- gerçekleştirirken, doğu ve güneydoğuda Silahlı Kuvvetlerimizin ihtiyacı olan 170 karakol inşaatının 111 tanesini ihale etmiş, 59 tanesini de ihale aşamasına getirmiş.

Tabii, şunu da özellikle ifade etmek istiyorum: Emlak vergisi gelirleriyle ilgili de birçok konu gündeme getiriliyor. Aslında Toplu Konut İdaresi genelde hazineden, hazine arsalarını, hazine arazilerini alıyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Kızılcıklı buyurun, konuşmanızı tamamlayınız.

SEDAT KIZILCIKLI (Devamla) – Hazine arazileri zaten emlak vergisinden muaf. Dolayısıyla Toplu Konut İdaresi bu araziyi almasa, değerlendirmese zaten o belediyelerimizin emlak vergisi alması mümkün değil, birincisi.

İkincisi, Toplu Konut İdaresi bunu alıyor ve hemen bina yapıyor. Buraya yerleşen vatandaşlar tapularını aldıktan sonra bina vergisi ödemek suretiyle, o arazi arsadan üretilecek vergiden çok daha fazla vergi belediyelere kazandırılıyor. Toplu Konut İdaresi bu muafiyetle, aslında 1.250 tane vatandaşımıza daha ev yapma şansı elde etmiş oluyor ve toplam yatırım bugüne kadar 35 katrilyondur.

Değerli arkadaşlarım, 35 katrilyonluk, konuta yapılan toplam yatırımı da önemsemek gerekir diye düşünüyorum, tıpkı 24 katrilyonluk duble yol gibi. Sadece yola ve konuta 60 katrilyon hizmet etmeyi başarmış bir iktidar var karşınızda.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Kızılcıklı, teşekkür ederim.

SEDAT KIZILCIKLI (Devamla) – Teşekkür etmek için söz verir misiniz.

BAŞKAN – Teşekkür cümlesi için buyurun.

SEDAT KIZILCIKLI (Devamla) – Evet, bu güzel hizmetleri yapan herkese teşekkür ediyorum, Yasanın hayırlı olması temennisiyle saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Kızılcıklı.

Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, soru-cevap işlemi gerçekleştireceğiz.

Sayın Doğru…

REŞAT DOĞRU (Tokat) – Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.

Benim sorum şudur: TOKİ müteahhitleri istihkakları zamanında alamamaları, çok kırmaları vesaire nedenlerle batmaktadırlar. Onların batmasıyla beraber de oralarda TOKİ müteahhitlerine iş yapan esnaflar da yine onların kendilerine para ödeyememesi neticesinde de büyük bir batma durumuyla karşı karşıya bulunmaktadırlar. Devlet olarak veyahut da Hükûmet olarak acaba bu batan insanlara, esnaflarımıza -hatta bazıları bunların içerisinde intihar bile etmişlerdir- herhangi bir iyileştirme, bir şey yapabilir miyiz? Sorum bu.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Doğru.

Sayın Genç…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, maalesef hep bize karşı keyfî davranıyorsunuz. Dün gruptan bize bir sürü hakaretler edildi. Bundan sonra eğer bu keyfîlikler içinde olursanız, sizin İstanbul Belediye Başkanıyken hakkınızda dokunulmazlığınızın kaldırılmasıyla ilgili ithamlar var, o ithamlarla size hitap edeceğim.

Sorum şu: Bizim Çemişgezek ilçesinde doksan dokuz konutluk, 16 trilyon 250 milyar liralık bir ihale yapılmış, Makro İnşaata verilmiş, bu, davetiye usulüyle verilmiş. Yani bir konutun maliyeti 162 milyar civarında bir para tutuyor. Burada, normal olarak, başka –yapılan- yerlerdeki arsa bedava, doğru dürüst maliyet de yok; acaba doksan dokuz yerine, orada, Çemişgezek’te bir sürü muhtaç vatandaşlar var, onlara, her birisine 40-50 milyar maliyetli bir inşaat yapılamaz mıydı?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Ağyüz

YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

TOKİ elbette ki görevlendirildiği konularda işlevini yerine getirmek zorunda ama yasalara, kurallara, ihalenin şeffaflığına uymak zorunluluğu da var. Bizim eleştirdiğimiz, yapılan işlerin büyüklüğü değil, yapılan işlerin niteliksizliği, ihalelerin katılımcı, saydam ve şeffaf olmaması.

Ayrıca, TOKİ Başkanı, rüşvet karşılığı dava açmakla sivil toplum örgütlerini neden suçlama cesaretini gösteriyor?

Ayrıca, Yüksek Denetleme Kurulunun üst üste eleştirdiği konular var, geçen yıl ve bu yıl. Niye bunları yerine getirmemek için direniyorsunuz? Mesela, hasılat paylaşımı konusunda “Nitelikli ve mali ve teknik yeterliliği olan kurumlara vermiyorsunuz.” diyor ama siz hâlâ ısrar ediyorsunuz. Bunun nedeni ne? Bizim kaygılarımız bu. İhaleleriniz şeffaf değil, katılımcı değil, saydam değil ve inşaatlarınız niteliksiz. Siz, inşaat sektörünün önünü tıkıyorsunuz bu kriz ortamında…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Öztürk

HARUN ÖZTÜRK (İzmir) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Aracılığınızla Sayın Bakana sormak istiyorum: Sayın Bakan, TOKİ’nin konut teslimlerinde otuz aya varan gecikmeler olduğu ifade edilmektedir. Bu gecikmeler nedeniyle 2009 yılı sonu itibarıyla TOKİ aleyhine ne kadar tazminat davası açılmıştır? Ne kadarı sonuçlanmıştır? Ne kadar tazminat ödemeye mahkûm oldunuz?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Öztürk.

Sayın Akkuş…

AKİF AKKUŞ (Mersin) – Sayın Başkan, Sayın Bakan; TOKİ genellikle kamu arazileri üzerinde ucuz konutlar inşa ederek konut ihtiyacını karşılamaya çalışıyor. Ancak, bazı yörelerimizde konutlar kasaba ve şehirlerin oldukça dışına yapılmakta ve âdeta tecrit alanı hâline gelmektedir. Bu cümleden olmak üzere, Mersin Anamur ilçesine 4-5 kilometre uzakta yapılmış olan dokuz yüz adetlik konut siteleri bir türlü yüzde 100 doluluk kapasitesine ulaşamamaktadır. Bugün itibarıyla bu konutlardan kaç tanesi satılmış, kaç tanesi geriye devredilmiş ve kaç tanesi boştur?

İki: Tarsus Belediyesi tarafından TOKİ’ye şehir içinde uygun arsalar tahsis edilmesine rağmen, Tarsus’ta konut inşaatları bir türlü başlamamıştır. Çalışmalar niçin başlayamamaktadır? Buradaki çalışmaların ne zaman başlayacağı hakkında bilgi verebilir misiniz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Paksoy

MEHMET AKİF PAKSOY (Kahramanmaraş) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakanım, TOKİ konutlarından, inşaatı tamamlanıp da satılamayan kaç konut vardır?

Bir de seçim bölgem Kahramanmaraş’ta yapılan toplu konut sayısı ne kadardır? 2010 yılı içerisinde yapılması planlanan konutlar var mıdır? Ayrıca, TOKİ konutlarında, inşaatların kalitesizliğinden yakınmalar ve şikâyetler artmaktadır. Bu konudaki müteahhitlerin inşaatları daha kalitesiz yaptığı iddia edilmektedir. Bu konudaki denetimleriniz konusunda bilgi verir misiniz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Çalış…

HASAN ÇALIŞ (Karaman) – Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Sayın Bakan, Toplu Konut İdaresinin yaptığı işlerde bazı müteahhitlere olağanüstü imkânlar sağlarken bazılarını batırdığı yönünde iddialar var. Bu konuda ne diyorsunuz?

İkinci sorum: Türkiye Emlak Bankası Anonim Şirketinin varlıkları TOKİ’ye devredildi. Bu varlıklardan doğan her türlü hukuki ve mahkemeyle ilgili hususlardan TOKİ’yi sorumsuz hâle getiriyorsunuz ama bu kurumun her türlü mal varlığında da hak sahibi oluyorsunuz. Bunu nasıl izah ediyorsunuz?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Orhan…

AHMET ORHAN (Manisa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakan, 29 Mart 2009 mahallî seçimlerinde TOKİ yaptığı açılış törenleriyle de gündemi geniş olarak işgal etti. Türk kamuoyunun hafızasında… Başbakanın katıldığı gösterişli açılış törenleri yapıldı. Bu törenleri idareniz mi finanse etmiştir, yoksa başkaları tarafından mı finanse edilmiştir? Bu 29 Mart seçimleri öncesinde, AKP mitingleriyle neredeyse örtüşen bu törenlerde kullanılan bütçe ne kadardır?

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Yıldız…

BENGİ YILDIZ (Batman) – Teşekkürler Sayın Başkan.

İki üç sorum var Sayın Başkanım.

Birincisi: Batman’da yapılmak istenen bir toplu konut projesinde memur sendikaları arasında bir ayrım yapılıp sadece -ismini anmayacağım ama- bir memur sendikası üyesi olan öğretmen arkadaşlarımıza müracaat hakkı tanınıyor. Bu, bizce hem Anayasa’nın eşitlik ilkesine aykırıdır hem de öğretmen arkadaşlar arasında bir ayrım yapmaya tekabül ediyor. Sayın Bakan bu konuda ne düşünüyor?

İkincisi: Batman’da iki alanda toplu konut yapıldı. Birincisi Kuyubaşı’nda. Bu, belediyeyle birlikte yapılmadığı için tabii hem su problemi hem de çöp toplama problemi yaşandı ve bize müracaat ettiler. Bu problemlerin yaşanmaması için Sayın Bakanlık bu konuda bir çalışma yapacak mı diye sormak istiyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Yaman…

M. NURİ YAMAN (Muş) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Alt gelir grubuna ve yoksullara yönelik sosyal konut üretme temel amacı olan Toplu Konut İdaresinin ne yazık ki bugüne kadar Muş ilinde bu amacını gerçekleştirmediği ve bunu zaman zaman KİT Komisyonunda da dile getirmeme rağmen hâlen bir sürü projenin yarım kaldığı bir gerçektir. Örneğin Malazgirt ilçesinde iki yüz elli konutluk başvurunun bugüne kadar henüz projesinin dahi yapılmaması bunlara en güzel örneklerden biridir.

Yine Bulanık, yüz yataklı devlet hastanesi; Varto, seksen adetlik toplu konut projesi; Muş Merkez, toplum merkezi inşaatı; Merkez Dere Mahallesi, yirmi dört derslikli ilköğretim okulu ve Bulanık Güllüova’da yapılması düşünülen on altı derslik inşaatlarının, acaba bu sene Toplu Konut İdaresince gerçekleştirilip gerçekleştirilmeyeceğini öğrenmek istiyorum.

BAŞKAN – Sayın Işık…

ALİM IŞIK (Kütahya) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Sayın Bakan, Türkiye Emlak Bankası Anonim Şirketi tarafından TOKİ Başkanlığına devredilen varlıklarla ilgili olarak TOKİ ve ortaklarına karşı açılmış dava sayısı ne kadardır? Tasarıyla yapılacak düzenlemeyle bu davalardan dolayı oluşacak mağduriyetlerin giderilmesi açısından Hükûmetinizce ne tür tedbirler alınmış ya da alınacaktır?

İkinci sorum da: Hükûmetleriniz döneminde TOKİ’den ihale alan müteahhitlerin sayısı ve bağlı bulundukları illere göre dağılımları nasıldır? Bu müteahhitlerin belirli illerin müteahhitleri olduğu ve Anadolu’dan çıkan bir müteahhidin, AKP’ye yakın bazı müteahhitlerin müsaadesi olmadan ihale almasının mümkün olmadığı iddialarını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.

Evet, 1 arkadaşımız kaldı, onu da alalım.

Sayın Yalçın…

RIDVAN YALÇIN (Ordu) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Sayın Bakanım, TOKİ 2.500 ayrı ihale yapmış, 30 milyar büyüklüğünde bir iş hacmine sahip, karakoldan hastaneye farklı alanlarda imalatlar yapan bir kurum. İktidarınızın uygulamaları sonucu Bayındırlık Bakanlığının da içi boşaltıldı, en son Afet İşleri de Başbakanlığa bağlandı.

Şunu merak ediyorum: İktidar döneminizde Bayındırlık personeli atıl bekletilirken denetim adına müşavir firmalara verdiğiniz paranın rakamsal karşılığı nedir?

Çok teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Bakanım, buyurun.

DEVLET BAKANI FARUK NAFIZ ÖZAK (Trabzon) – Sayın Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlar; sorularınıza zamanım yettiği müddetçe cevap vermeye çalışacağım.

Evvela, Çemişgezek’te yapılan inşaatlarla ilgili maliyet artışından bahsetti Sayın Genç. Doğrudur, buradaki maliyet inşaatın kendisiyle ilgili değil, altyapı ve yolla ilgilidir. Onu belirtmek istiyorum.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Orada boş yer çoktu Sayın Bakan.

DEVLET BAKANI FARUK NAFIZ ÖZAK (Trabzon) – İkincisi, Sayın Doğru’nun söylediği doğru. TOKİ müteahhitlere, kırma, batması, esnaflarla ilgili sorunlar… Bu konuda birtakım sorunlar yaşandığı doğru. Bunu Plan ve Bütçe Komisyonunda da ben söylemiştim. Hatta bana da şikâyet eden bazı arkadaşlar oldu. Bazı taşeronlar bundan zarar gördü. Bazı inşaat malzemesi satışlarında sorunlar oldu. Bunlara Hükûmet olarak yapılacak herhangi bir şey yok ancak TOKİ Başkanımıza bizzat müracaat ederek…

REŞAT DOĞRU (Tokat) – İntiharlar oldu Sayın Bakan.

DEVLET BAKANI FARUK NAFIZ ÖZAK (Trabzon) – İstisnalar olacak tabii. Bu kadar büyüklük içerisinde müteahhidin yanlış teklif vermesinden kaynaklanan sorunlar olabilmiştir. Bir dönemde demir artışı oldu biliyorsunuz, sonradan o normale indi, o arada fiyat farkı verildi. Burada, Sayın Başkan -ben şahidim- bizzat müteahhitlerle ve müteahhitten ve taşerondan alacaklılarla ilgilendi. Bu konular az da olsa var, doğrudur.

Bir kere şunu söylemek lazım: Kamunun inşaat yükünün tamamını aldığı iddia ediliyor. Hayır, kamunun, TOKİ’nin yüzde 7’dir inşaattaki payı, bunu kabul etmek lazım. Yani, on dörtte 1’idir konut inşaatında TOKİ’nin üstlendiği oran. Onu söylemek istiyorum.

Şimdi, Batman’da sel olmuştu, biz, oraya Sayın Başbakanımız ve 4 bakanımızla gittik. Sayı olarak belki çok azdı ama biz 1.200 tanesini hemen orada, genel hayata etkili olur ilan ederek, çok kısa bir sürede TOKİ’yle yapılarak oradaki vatandaşlarımızın mağduriyetini önledik ve çağdaş binalarda oturmalarını sağladık ama diğer konuda, burada su ve çöp problemi varsa onu da ben Sayın Başkandan not alıp arkadaşımıza ilave etmek istiyorum. Katiyen bir ayrım yapılmaz.

Bir kere, şu söylendi: “Denetim dışı…” Hayır. KİT denetliyor, Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu tarafından ve gerektiğinde Başbakanlık Teftiş Kurulu tarafından, Bayındırlık Bakanlığı Teftiş Kurulu tarafından denetlenmektedir. Bunu söylemek lazım.

Ayrıca “İhale Yasası’nın dışındadır…” Hayır, 4734’e tabi bir kuruluşumuzdur TOKİ. Bunun bilinmesini istiyorum.

“Dava sayısı ne kadardır?” Onları tabii ki öğrenip size bildireceğiz, onu söylemek istiyorum.

“Müteahhit, kitaplar…” Bizim dağıttığımız kitaplarda müteahhitlerin de ismi var. Her şey şeffaf olmaktadır.

Bir başka konuyu, bu Emlak Konutla ilgili şeyi burada söylediler. Bu ilgili olanlar Emlak Bankasından talep edebilecekler çünkü Emlak Bankası hâlen tasfiye hâlinde ve borçlarını ödeyebilecek varlığı da sahip.

Bir de şu var: Biraz evvel burada konuşuldu, özellikle emlak vergisinden muaf olması TOKİ'nin vergi ödememesi anlamına gelmiyor. Biliyorsunuz, yapmış olduğu inşaatlarla ilgili 4-5 kat daha fazla vergi veriyor. Ayrıca, TOKİ tapuyu tam vermeden bütün bu gayrimenkuller üzerinde olduğu için belediyeler çok daha fazla vergi alabilmekteler. Onu söylemek istiyorum.

Ayrıca şu var, Emlak Bankasıyla ilgili yine şunu söyleyeyim: Bir kere, TOKİ, Emlak Bankasından para karşılığı bu gayrimenkulleri aldı. Ayrıca Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, kamu kurumları arasındaki devirlerde kanuni bir düzenlemeyle kurumun borçlardan sorumlu tutulmamasının mümkün ve hukuka uygun olduğu kararını verdi. Başbakanlık Teftiş Kurulu ve Yüksek Denetleme Kurulu raporlarıyla da Emlak Bankası döneminde yapılan bazı sözleşmelerden doğan borçların TOKİ tarafından üstlenilmemesi hususunda raporlar mevcut. Bunu da belirtmek istiyorum. Yani bu alacaklıların mutlaka alacağı devam edecek ve karşılarında da bir kurum var.

TOKİ’yle, açılış törenleriyle ilgili şunu söyleyeyim: Katiyen TOKİ’nin kendi açtığı bu şeylere… Bunu, kendi tören yapıyorsa onlar ödüyorlar ama biz siyasetçiler olarak bir propaganda döneminde onu bizzat bizler ödüyoruz ve il başkanlarımız beraber para toplayarak onları ödüyoruz. Onu da belirtmek istiyorum.

RIDVAN YALÇIN (Ordu) – Parti mitingi yapıyorsunuz resmen Sayın Bakan, lütfen yapmayın. Siz bari söylemeyin.

DEVLET BAKANI FARUK NAFIZ ÖZAK (Trabzon) – Kalitede bazı sıkıntılar olduğu doğrudur. İlk başlarda çok düşük fiyatlarla alan müteahhitlerimizin sıkıntı yaşadığı doğrudur ama daha sonra bunlarda iyileştirme olduğu da görülmektedir.

“Batman’da zaten Memur-Sen konutlarında bir ayrım yapılıyor.” Hayır, bunu yapmayacağız, bunu söylemek lazım. Kuyubaşı’nda ve su problemi ve yolu… Anlaştık, bunu çözmeye çalışacağız.

Alt gelir grubuna yönelik konut yapılması için, gene “Muş’ta yapılmadı.” deniyor. Muş’ta üç yüz yataklı devlet hastanesi ihalesi 8 Martta. Muş’ta 448 konut yapıldı -304’ü alt gelir, 144’ü afet konutu- 2 adet okul, 2 spor salonu, 1 cami, 1 ticaret merkezi, 1 hastane başladı.

Maraş’ta 648 konut, 6 okul, 7 spor salonu, 4 cami, 4 ticaret merkezi yapıldı.

Özellikle…Başka cevap vermediğim var mı, bilmiyorum.

RIDVAN YALÇIN (Ordu) – Müşavir firmalara ödenen rakamı sormuştum.

AKİF AKKUŞ (Mersin) – Sayın Bakanım, benim de bir sorum vardı.

DEVLET BAKANI FARUK NAFIZ ÖZAK (Trabzon) – Müşavir firmalara…

RIDVAN YALÇIN (Ordu) – Müşavir firmalara ödenen rakamları sormuştum.

DEVLET BAKANI FARUK NAFIZ ÖZAK (Trabzon) – Müşavirsiz zaten bu işleri yapmak mümkün değil. Biraz evvel yapı denetimden de burada bahsedildi. Ama zaten on dokuz ilde yapı denetim var. Müşavirsiz bu işleri yapmamız mümkün değil. TOKİ müşavirle çalışıyor. “Ne kadar ödendi?” ona belki yazılı cevap verilebilir, şu anda ona cevap vermek mümkün değil. Ama müşavirli yapmamız, güvenli yapmamız ve sizin eleştirdiğiniz konuları asgariye indirmemiz açısından zaten gerekli. Onu söyleyeyim.

AKİF AKKUŞ (Mersin) – Sayın Bakanım, Tarsus’a TOKİ yapılacak mı?

DEVLET BAKANI FARUK NAFIZ ÖZAK (Trabzon) – Tarsus’la ilgili… Doğru, ona bakalım. Sayın Başkanımızın söylediği “Tarsus’ta ihale yakında yapılacak.” diyor.

M. NURİ YAMAN (Muş) – Malazgirt’teki iki yüz elli konutla ilgili hiçbir proje çalışması yapılmamıştır.

DEVLET BAKANI FARUK NAFIZ ÖZAK (Trabzon) – Bir de şunu söyleyeyim: TOKİ’nin uygulaması şöyle; TOKİ, talep alımı yaparak ihaleye çıkıyor, ilk başlarda, özellikle küçük yerlerde. O bakımdan, TOKİ’nin yapıp satamadığı çok az konut olduğunu ben biliyorum ve şu anda talep alıyor ve ondan sonra yapıyor. O sistemi getirdi. O sistem her açıdan iyi, hem alıcı hem satıcı açısından iyi.

Malazgirt’le ilgili sanırım, Sayın Başkan yakında başlayacağımızı söylüyor. O konuda size yazılı bilgi verebilir. Eğer cevaplamadığımız varsa bunları da yazılı olarak söyleyebiliriz.

Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

RIDVAN YALÇIN (Ordu) – Sayın Başkan, süre var mı?

BAŞKAN – Süre var, bir arkadaşımız girmiş, ben ona bir söz vereyim, onunla tamamlayalım.

Sayın Koca, buyurun.

AHMET KOCA (Afyonkarahisar) – Değerli Başkanım, delaletinizle Sayın Bakanıma teşekkür ederek sözlerime başlıyorum.

Değerli Bakanım, Türkiye’mizde olduğu gibi Afyonkarahisar’da da devlet hastanesiyle, tarım köyleriyle, konutlarıyla, okullarıyla ve ibadethaneleriyle hakikaten yaşanabilir pek çok birimler oluşturuldu. Türkiye’nin dört bir yanındaki bu destansı hizmetlerinizden dolayı teşekkür ediyorum.

Sayın Bakanım, Afyonkarahisar ili Bolvadin ilçesinde de toplu konutumuz bitti. İnsanlarımız şu anda yerleşik vaziyette. Fakat oranın ibadethane ve okul konusu… İbadethanemizi bir hayırsever arkadaşımız yaptıracak ama o yerleşim biriminde okul hakikaten büyük bir sorun. Bolvadin toplu konut alanında okul inşaatı ne zaman başlayacak? Bu konuda sizden bilgi almak isterim.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Bakanım -süremiz dolduğu için- onu size yazılı olarak bildirir Sayın Koca.

Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelerine geçilmesinin oylanmasından önce bir yoklama talebi vardır.

Şimdi yoklama talebinde bulunan arkadaşlarımın isimlerini okuyup burada bulunup bulunmadıklarını arayacağım:

Sayın Kılıçdaroğlu? Burada.

Sayın Hamzaçebi? Burada.

Sayın Tamaylıgil? Burada.

Sayın Aslanoğlu? Burada.

Sayın Demirel? Burada.

Sayın Ekici? Burada.

Sayın Çakır? Burada.

Sayın Köse? Burada.

Sayın Arat? Burada.

Sayın Arıtman? Burada.

Sayın Özer? Burada.

Sayın Koçal? Burada.

Sayın Paçarız? Burada.

Sayın Yazar? Burada.

Sayın Baratalı? Burada.

Sayın Öztrak? Burada.

Sayın Susam? Burada.

Sayın Kesici? Burada.

Sayın Sönmez? Burada.

Sayın Ertemür? Burada.

III.- Y O K L A M A

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, yoklama için üç dakikalık süre veriyorum ve yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.

VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

3.- Arsa Üretimi ve Değerlendirilmesi Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Manisa Milletvekili Recai Berber ve 5 Milletvekilinin; 2985 Sayılı Toplu Konut Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları (1/762, 2/475) (S. Sayısı: 455) (Devam)

BAŞKAN – Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 16.03


İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 16.18

BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL

KÂTİP ÜYELER: Yusuf COŞKUN (Bingöl), Fatih METİN (Bolu)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 63’üncü Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

455 sıra sayılı Tasarı’nın görüşmelerine devam edeceğiz.

Sayın Komisyon? Burada.

Sayın Hükûmet? Burada.

1’inci maddeyi okutuyorum:

ARSA ÜRETİMİ VE DEĞERLENDİRİLMESİ HAKKINDA KANUN İLE BAZI

KANUNLARDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TASARISI

MADDE 1- 29/4/1969 tarihli ve 1164 sayılı Arsa Üretimi ve Değerlendirilmesi Hakkında Kanunun ek 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının birinci cümlesinde yer alan “Hazineye ait arsa ve araziler ve Hazine adına tescil edilecek arsa ve arazilerin mülkiyeti” ibaresi “Hazineye ait taşınmazlar ve Hazine adına tescil edilecek taşınmazların mülkiyeti” şeklinde değiştirilmiştir.

BAŞKAN – Madde üzerinde ilk konuşmacı Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Manisa Milletvekili Erkan Akçay.

Sayın Akçay, buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 455 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 1’inci maddesi üzerine söz almış bulunuyorum. Muhterem heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, Toplu Konut İdaresi (TOKİ) 1984 yılında ihtiyaç sahibi dar gelirli vatandaşları kira öder gibi uzun vadeli taksitlerle ev sahibi yapmak için kurulmuş bir kamu kuruluşudur fakat AKP döneminde TOKİ işlevini büyük ölçüde değiştirmiştir. Kamu arazilerine sosyal konutlar yapmak yerine, kâr getirecek alanlara lüks konutlar, alışveriş merkezleri, tarihî eser restorasyonu ve kamu hizmet binaları yapmaya başlamıştır. Bugün, TOKİ, özel bir ticari şirket gibi işletilerek hedef kitlesini değiştirmiş, kamu arazileri üzerinden rant aktaran taşeron bir kuruluş hâline gelmiştir. Çeşitli yasalar çıkarılarak geniş imar yetkileriyle, TOKİ imtiyazlarla donatılmıştır.

TOKİ, artık günümüzde kalitesiz konutun markası hâline gelmiştir. Gerek konutların yapılacağı bölgelerin fizibilite çalışmalarının yetersiz olması gerekse inşaat aşamasında yeterli kontrolün olmayışı nedeniyle, evler teslim edildikten sonra birçok sorun yaşanmaktadır. TOKİ’nin her konut inşasından sonra, Sayın Başbakan tarafından yapılan gösterişli törenlerin ardından bazı hüsranlar da yaşanmaktadır. Şatafatlı anahtar teslim törenleriyle bir kısım vatandaşlarımıza evleri verilirken büyük bir kısmı ise hayal kırıklığı yaşamaktadır. Teslim edilen bazı konutların damlarının aktığı, yer döşemelerinin çöktüğü, kapı ve pencerelerinin kırık olarak takıldığı, sularının aktığı, dairelerin iç boyalarının kötü yapıldığı ve döküldüğü, müteahhidin borcundan dolayı elektrik bağlanamadığı, altyapı ve çevre düzenlemesinin bitmediği yönünde çok çeşitli şikâyetler vardır.

Vatandaş, evini TOKİ’ye sipariş ediyor, parasını TOKİ’ye yatırıyor ama teslim alacağı zaman karşısına müteahhit firma çıkıyor. TOKİ, paralarını aldığı bu insanların sorunlarıyla ilgilenmeyip müteahhitlerin insafına terk etmektedir. Vatandaş, derdini anlatacak, sorununu çözecek bir merci bulamamaktadır. 2009 yılında TOKİ tarafından satışı yapılan 44 bin konutun 8 bini iade edilmiştir. Bu iadelerin en önemli gerekçesi konutların kalitesiz oluşudur. TOKİ ihalelerini alan bazı art niyetli müteahhitler, servetlerine servet katabilmek için Anadolu’daki esnafı ve işçiyi dolandırmakta ve bunu TOKİ idaresinin yarattığı boşluktan yararlanarak yapmaktadır. Bunun bir örneği de Manisa Akhisar’da yaşanmıştır. Manisa Akhisar örneğini özellikle anlatıyorum. Aslında buna “TOKİ modeli” de demek mümkündür değerli milletvekilleri çünkü TOKİ’de bu bir model hâline gelmiştir.

Şöyle ki: Manisa’nın Akhisar ilçesindeki TOKİ inşaatını yüklenen A firması yüklendiği işi taşeron B firmasına devretmiştir. A firması alımlarının tamamına yakınını taşeron B firması üzerinden yapmıştır ancak taşeron B firması malzeme ve bir kısım işçilik bedellerini ödememiştir. Taşeron B firması, alacaklı firmaların alacaklarını hukuki yollardan tahsil etmesini engellemek için de hisse değişikliği yapmıştır. Daha sonra, alacaklı firmaların haciz koymasını engellemek için A firması B firmasıyla arasındaki sözleşmeyi iptal ederek, B firmasının yakınlarına C adlı bir şirket kurdurularak işe devam ettirilmiştir. Böylece çok sayıda alacaklı kişi ve firma, taşeron firmanın TOKİ’ye kaydı yapılmadığı için -oysa taşeron firmaların da TOKİ’ye kaydının yapılması gerekmektedir- B firmasının içi boşaltılıp hisse devri de yapıldığından, A firmasından hukuk yoluyla alacaklarını tahsil imkânı yok edilmiştir. Ancak bütün bu olan bitenlere rağmen, vatandaşlara borçlarını ödemeyen bu şirketler ve kişiler aynı işlerine hâlen devam etmektedirler ve TOKİ’den de hak edişlerini tıkır tıkır almaktadırlar. TOKİ’nin emeği ve alın teriyle geçinen esnafın ve işçinin dolandırılmasına müsaade etmemesi ve dolandırıcılık faaliyetlerine müdahale etmesi gerekirken, maalesef, bu olaylar karşısında TOKİ idaresi sessiz ve kayıtsız kalmaktadır.

TOKİ Başkanı bu tasarının Plan ve Bütçe Komisyonu görüşmeleri sırasında, 9 Aralık 2009 tarihinde yaptığı konuşmada, TOKİ ihaleleriyle ilgili olarak “Ben de tanıdıklarımı arıyorum. Doğrudur bu. 15 tane tanıdığım yüksek müteahhit varsa ‘Bu ihaleye gelin, biraz kıymetli arsadır, para kazanırsınız.’ diyorum. Maltepe Belediye Başkanına da dedim, hemşehrimizdir, ‘Yahu Başkan burası sana yakışır, burayı sen al.’ dedim.” diyor.

Tabii, TOKİ Başkanının tutanaklara giren bu ifadelerini hayretler içerisinde dinledik. Acaba bütün ihale usulleri böyle midir, yoksa TOKİ Başkanının yasalar üstünde bir konumu, verilmiş bir misyonu mu vardır?

“Tanıdıklarımızı arıyoruz.” diyor Başkan. Peki, tanımadıklarınızın hukuku ne olacak? İhale mevzuatında ilanların nasıl yapılacağı, ihaleye nasıl girileceği, satışın nasıl yapılacağı bellidir. Yani bir kurum başkanının telefona sarılıp dostlarını, hemşehrilerini arayıp onların yararını gözetmesi fevkalade yanlıştır. TOKİ ihale mevzuatında “eşit muamele ilkesi” diye bir ilke var. Eşit muamele bunun neresinde? TOKİ yöneticileri dostlarına telefon açıp ihaleye davet edeceklerine, hakkı, hukuku yenen TOKİ mağdurlarının hukukunu korusunlar.

Değerli milletvekilleri, AKP ile birlikte artık ülkemizde kötü bir anlayış yerleşmiştir. Ülkesini pazarlamakla sorumlu olduğunu söyleyerek nükleer santral işini ihalesiz, doğrudan yabancı bir ülkeye vermek için anlaşma yapan bir Başbakanın hazineye intikal eden bir Tekel sigara fabrikasını yandaş firmalara kiralamaya çalışan milletvekiline, işçi alımlarını teşkilatlarında talep formu doldurtarak organize eden AKP ilçe başkanlarına ve dostlarına ihale pazarlamakla görevli bir bürokratına şaşmamak gerekir. Bu manzara içinde bulunduğumuz hazin durumun bir fotoğrafıdır.

Değerli milletvekilleri, teslim tarihi yılan hikâyesine dönen Manisa TOKİ 3. Etap konutları hâlâ tamamlanamamıştır. 3. Etap konutlarının 2009 yılı Ağustos ayında teslim edileceği söylenirken, teslim tarihi önce Ekim 2009’a uzatılmış, daha sonra da 2009 yılı sonunda teslim edileceği söylenmiştir. 2010 yılının ikinci ayına girmiş olmamıza rağmen konutlar hâlâ teslim edilmemiştir.

Burada çalışan işçiler, 19 Ağustos 2009 ve 14 Aralık 2009 tarihlerinde, alacaklarını alamadıkları için iş bırakma eylemi yapmışlardır. 14 Aralık 2009’dan beri bu inşaatlara bir tek çivi bile çakılmamıştır.

Konutlar zamanında teslim edilemediği için hem kaldığı evin kirasını ödeyen hem de TOKİ aidatlarını ödemek zorunda kalan hak sahiplerinin mağduriyetleri katlanarak artmaktadır. Manisa TOKİ 3. Etaptan daire alan bazı vatandaşlarımız, bu nedenle dairelerini iade etmişlerdir. TOKİ tarafından dairele-rinin zamanında teslim edilmemesi nedeniyle birçok projede taksit ödemelerinin durdurulduğunu biliyoruz. Bu kapsamda Manisa 3. Etaptan konut alanların taksit ödemeleri teslim tarihine kadar dondurularak mağduriyetleri bir nebze olsun hafifletilmelidir. Ayrıca TOKİ 3. Etap konutlarının bir an önce bitirilmesi için gerekli tedbirlerin alınması gerekmektedir.

AKP Hükûmeti ne bulursa satıyor, kapatıyor, özelleştiriyor. Bu kadar özelleştirme tutkunu olan Sayın Başbakan ve Hükûmet inşaat sektörünü devletleştiriyor! “Devlet konut yapmaz.” diye Emlak Bankasını kapatan bir zihniyet, “Devlet üretmez.” diye Sümerbank’ı, Tekel’i kapatan, diğer kamu kurumlarını özelleştiren bir anlayış, neden sosyal konut dışında inşaatlar yapmaktadır? Üstelik de bunun en önemli kurumu olan TOKİ, Bayındırlık ve İskân Bakanlığı-na bağlıyken neden Başbakanlığa bağlanmıştır? Sosyal konut politikası devletin politikası olmalıdır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Akçay, konuşmanızı tamamlar mısınız.

Buyurun.

ERKAN AKÇAY (Devamla) - Teşekkür ederim Sayın Başkan

Ona hiç kimse itiraz edemez ama TOKİ’nin imar yetkileriyle birlikte büyük rantlar oluşturarak lüks konutlar üretmesinin bir anlamı yoktur. Fakir fukaraya, dar gelirliye yapılacak konutlara her zaman destek olur, teşvik ederiz ancak lütfen tutarlı olunuz. Amaç konut açığını kapatmaksa, neden, inşaat sektörüne destek vermek, ucuz konut arsaları üretmek veya kooperatifleri özendirecek çalışmalar yapılmamaktadır? Tüm bu soruların cevabı TOKİ’nin dev bütçesinde yatmaktadır. TOKİ, arsa payı olmadan, tüm çevre düzenlemeleri ve sosyal donatılar dâhil 100 metrekarelik bir konutu en fazla 35-40 bin liraya mal ederken piyasadaki normal fiyatlarla satmaktadır, böylece konut başına kârlılık en az yüzde 100’lerden fazla olmaktadır. Sayın Başbakanın korumasında olan bu kapalı kutunun AKP’nin siyasi rant kaynaklarından olduğu şüphesizdir.

Bu düşüncelerle, sözlerime burada son veriyor, hepinize saygılarımı sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Trabzon Milletvekili Sayın Akif Hamzaçebi.

Buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tasarın 1’inci maddesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz aldım. Sözlerimin başlangıcında sizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tasarı, TOKİ’ye ilişkin olarak çeşitli kanunlarda değişiklik yapılmasını düzenliyor. Adalet ve Kalkınma Partisi 2002 yılı sonunda hükûmet olduktan bu yana tam on bir kez değişiklik yapmıştır TOKİ Kanunu’nda. Şimdi, bu görüştüğümüz tasarı yasalaştığı takdirde, TOKİ’nin görev alanına ilişkin olarak yapılacak on ikinci değişiklik olacaktır. Tabii ki Türkiye’nin nüfusu artıyor, yüzde 1,1’lik bir nüfus artış hızı var Türkiye'de ama kentsel nüfus artış hızı daha fazla yani kentlere göç olgusunu yaşıyoruz, bu da doğal olarak konut ihtiyacını artırıyor. Konut ihtiyacının karşılanmasını tamamen piyasaya bırakmak mümkün değil, piyasa bunu karşılayamaz, özellikle dar ve orta gelirli vatandaşlarımızın konut ihtiyacını piyasa şartlarında karşılamaları mümkün değil, bu nedenle devletin piyasada yer alması gerekiyor. Tabii ki ilk başta TOKİ Yasası’nda yapılan on iki değişikliğin, dar ve orta gelirli vatandaşlarımızın konut ihtiyacını karşılamak amacıyla yapılan değişiklik olduğu izlenimi doğuyor. Evet, TOKİ’nin yaptığı konut sayısında bir artış var, bunu hiç kimse inkâr etmiyor ama bu artış nedeniyle ortaya çıkan konutlar kaliteli konutlar mıdır, vatandaşımızın parasını vermesi karşılığında o paranın karşılığı olan konutlar mıdır, hak ettiği konutlar mıdır, bu konut ihaleleri düzgün yapılmış mıdır, kimler yapmıştır, vatandaş aldığı konutlara taşınacağı zaman ilave bir onarım ihtiyacı çıkmakta mıdır? Bütün bunların üzerinde durmak gerekiyor.

TOKİ’ye bugüne kadar yapılan değişikliklerle piyasada olağanüstü imtiyazlı bir konum sağlanmıştır. Örnek veriyorum: TOKİ’ye 2004 yılında yapılan bir değişiklikle gecekondu alanları ile toplu konut alanları dışında mülkiyeti kendisine ait olan arazi ve arsalarda da imar planı yapma yetkisi verilmiştir. Bu son derece sakıncalı bir yetkidir, TOKİ’yi amacından uzaklaştırıp onu başka yerlere götüren, rant projeleri inşa etmeye götüren bir yetkidir.

RECEP KORAL (İstanbul) – Şahıslar da yapıyor, kendi arsasına plan yaptırıp veriyor.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) – Değerli milletvekilleri, söylediğimi, imar planı mevzuatına, imar mevzuatına vâkıf olanlar gayet iyi anlayacaktır. TOKİ’ye böyle bir alanda yani gecekondu dönüşüm alanında imar planı yetkisi verebilirsiniz, toplu konut alanında imar planı yetkisi verebilirsiniz ama TOKİ’nin kendi arsa arazisi üzerinde buraya bir ticari proje, bir rant projesi yapma yetkisi verirseniz TOKİ, vatandaşa konut üretme ihtiyacının dışında başka bir yere doğru gider, başka amaçlara doğru gider.

Ne yapılmıştır daha sonra? Daha sonra vergi teşvikleri verilmiştir, bu tasarıyla da veriliyor. Şimdi, TOKİ’ye ait arazi ve arsalarda emlak vergisi muafiyeti getiriliyor. Harç muafiyeti vardır, damga vergisi muafiyeti vardır, KDV muafiyeti vardır; bir yandan TOKİ’nin zaten bedelsiz olarak devraldığı çok büyük bir hazine arazisi stoku vardır. Arsa Ofisi 2004 yılında kapatıldı, bütün mal varlığı TOKİ’ye devredildi. Ankara’da, Ankara’nın yakınlarında binlerce dönüm arazi TOKİ’ye devredildi, diğer illerde devredildi. Bu kadar büyük bir arazi stoku var yani arazi maliyeti sıfır, üstüne vergi teşvikleri veriyorsunuz, üstüne başka teşvikler veriyorsunuz, üstüne imar planı yetkisi veriyorsunuz, istediği gibi imar yoğunluğunu ayarlayabiliyor, maliyeti istediği gibi düşürebiliyor -bu imar yoğunluğun artışının çevreye verdiği etki, zarar, kent yaşamında yarattığı güçlükler bir yana- bütün bunlarla da piyasadaki müteahhitlerin yarışmasını istiyorsunuz, mümkün değil. Bunları doğru bulmuyoruz. Ayrıca, TOKİ amacına uygun da çalışmıyor.

Bakın, 1’inci madde neyi getiriyor? Şimdi görüştüğümüz 1’inci madde… TOKİ’ye hazine arazi ve arsaları Başbakanın onayıyla bedelsiz olarak devredilebiliyor. 1’inci maddeyle şimdi deniliyor ki “Hazineye ait binalar da devredilsin.” Aslında, binadan kasıt, tabii üstünde bina var, tapu kaydı bina ama hedef onun arazisidir. Örnek veriyorum yani bu vardır demiyorum. Akmerkez’in hemen yakınında, 20 dönüm civarında, üzerinde okul olan bir arazi vardır, bunun tapu kaydı binadır. Şimdi, bu arazi, üzerindeki binasıyla beraber, Başkanının onayıyla TOKİ’ye devredilebilecektir. TOKİ, orada, kim bilir nasıl bir ihale yapacaktır -nasıl bir ihaleyle diyorum, bunu biraz sonra açacağım, gelişigüzel kullanmıyorum bu ifadeyi- bir rant projesini kim bilir kimlere verecektir veya belki Halkalı Ziraat Mektebi’ni verecektir. Belki, daha sonra bir değişiklik getireceklerdir buraya; Halkalı Ziraat Mektebi’nin mülkiyeti şimdi hazineden Vakıflara geçti, Vakıflardaki bu araziyi almak için belki “Vakıfları da buraya katalım.” diyeceklerdir. “Vakıf arazilerini de TOKİ’ye verelim.” diyebilir Hükûmet, ona da hiç şaşırmam.

Değerli milletvekilleri, tablo budur. TOKİ’ye olağanüstü imtiyazlar verilmiştir. Bunlardan birincisi, bir kere Parlamento denetiminin dışındadır. Sayın Bakan burada açıklama yaptı “Parlamento denetimine tabidir.”

Değerli arkadaşlar, KİT Komisyonunun yaptığı bir denetim vardır, onun sonuçları farklıdır; Plan ve Bütçe Komisyonunun yaptığı denetim vardır, bunun sonuçları farklıdır. 2003 yılı sonunda Adalet ve Kalkınma Partisi ve Cumhuriyet Halk Partisinin oylarıyla kabul edilen 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu kapsamına TOKİ’yi de almıştı. TOKİ de diğer kurumlar gibi bütçesi Parlamentoya gelecek olan bir kurumdu, kesin hesap kanunu Parlamentoya gelecekti ve harcamaları Sayıştay tarafından denetlenecekti. Parlamento denetimi budur; Parlamento adına harcamaların Sayıştay tarafından denetlenmesi, bütçesinin Meclis tarafından yapılması, kesin hesap kanunlarının da Meclis tarafından görüşülmesidir. KİT Komisyonunun yaptığı denetim, Parlamento denetimi anlamında, biraz önce ifade ettiğim, denetim değildir. Sayıştay denetim yapmamaktadır. TOKİ, Sayıştay denetimi dışına çıkarılmak suretiyle harcamaları konusunda bir zırha sahip kılınmıştır. Sorgu sual edilememektedir TOKİ hakkında. Bakın, Yüksek Denetleme Kurulunun TOKİ Hakkındaki 2007 Yılı Raporu. Burada sayısız usulsüzlük var. Bunların anlatılması maalesef bu zamana sığacak ölçüde değil ama bazı örneklerini daha sonra söz alan arkadaşlarımız verecekler.

Şimdi, TOKİ’nin ihalelerinden söz ederken kim bilir nasıl bir ihale yapacağını söylemiştim. TOKİ’nin yapmaya teşebbüs ettiği bir ihale konusunda sizlere bilgi vermek istiyorum: TOKİ, 2007 yılının Mart ayında Ataköy’deki Galleria Alışveriş Merkezinin, oradaki otellerin, yat limanlarının olduğu arazinin çıplak mülkiyetini satışa çıkardı. İlan tarihiyle, ihalenin gazetelerde yayınlandığı tarih ile ihale tarihi arasında sadece yedi günlük bir süre vardı. Yedi günde yatırımcılar hazırlığını yapacak, girecekler. Neye girecekler? Bu arazinin çıplak mülkiyetini satın almaya girecekler. Yani arazinin kullanım hakkı, üst hakkı orada başka şirketlerin. Bu şirketler kimin? Denizcilik sektörünün Özelleştirme İdaresinden mülkiyetini satın aldığı şirketlerin; yani üst hakkı kırk dokuz yıllığına -ihale tarihi itibarıyla kırk dokuzun on altı yılı gitmiş, otuz üç yılı kalmış, otuz üç yılı o şirketlere ait- denizcilik sektörünün sahibi olduğu şirketlere ait. Onun çıplak mülkiyetini otuz üç yıllığına satışa çıkarıyorsunuz. Bu ihaleyi kim alır? Elbette o denizcilerin şirketi, DATİ şirketi alır. Başka biri alırsa otuz üç yıl çivi çakamayacak buraya.

Bu, adrese teslim bir ihalenin tam kendisidir. Yedi günlük bir zaman da verilmek suretiyle ihaleye DATİ şirketi dışında bir başka şirketin girmesinin de önü kapatılmıştır. Ne olur ne olmaz diye o da ihmal edilmemiş.

Tabii ki soru önergesi verdim, gündeme getirdim. TOKİ Başkanını aradım ama benim telefonumla ikna olması tabii ki mümkün değildi. Soru önergesi verdim…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Hamzaçebi, buyurun efendim.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) – …Sayın Genel Başkanımız bunu grup konuşmasında ifade etti, hemen ihale iptal edildi. Ama zannedersiniz ki efendim, ihale iptal edilince TOKİ doğruyu fark etti, doğru şeyler yapacak. Aradan bir yıl, on dört ay kadar bir zaman geçtikten sonra TOKİ aynı araziyi bir kez daha ihaleye çıkardı, aynı şekilde. Ama ne görüyoruz? Burada 100 bin metrekare bir ilave inşaat alanı varmış meğerse. Bu inşaat alanı var, öncekinde de var ama ilk ihalenin ilanında belirtilmiyor bu; yani saklanmış, gizlenmiş bir inşaat alanı var burada. Tabii, tekrar soru önergesi verdim, tekrar iptal edildi.

Bakın, bu adrese teslim ihalenin kendisidir. Eğer herhangi bir şekilde Cumhuriyet Halk Partisi tarafından fark edilip soru önergelerine konu edilmeseydi bu adrese teslim ihale gerçekleşmişti.

Bugün, TOKİ, ihaleleriyle, saydam olmayan bir yapıya kavuşmuştur, bürünmüştür, vatandaşın güvenini kaybetmiştir, kalitesizliğin sembolü hâline gelmiştir, ismi TOKİ’nin önünde giden birkaç müteahhidin projesi dışında kalitesizliğin sembolü hâline gelmiştir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Hamzaçebi, teşekkür cümlenizi alabilir miyim.

Buyurun.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) – Son cümlelerim Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

1984 yılında kurulduğunda kalite sembolü olan TOKİ, bugün kalitesiz inşaatın sembolü olmuştur.

Bunu daha sonra diğer maddelerde de örnekleriyle, tasarı maddelerini de değerlendirmek suretiyle sizlerin bilgisine sunacağız.

Sözlerimi burada bitirirken hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına Diyarbakır Milletvekili Sayın Akın Birdal.

Buyurun efendim. (BDP sıralarından alkışlar)

BDP GRUBU ADINA AKIN BİRDAL (Diyarbakır) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tasarının 1’inci maddesindeki değişiklik üzerinde söz almış bulunuyorum. Barış ve Demokrasi Partisi adına hepinizi saygıyla selamlarım.

Şimdi, tabii, bu tartışılan konuyu yine insan haklarının alanı içerisinde ele almak gerekir. İnsan haklarının öznesi herkestir ve herkesin haklardan ve özgürlüklerden eşit ve özgür yararlanması esastır, burada ayrımcılık yapılmaz ve insanın doğuştan kazandığı haklar vardır, devredilmez, vazgeçilmez, yok edilmez ve sonra bu haklar ve özgürlükler de bir hukuka bağlanınca onu hukuka bağlayan devletin adı da “sosyal devlet”, “sosyal hukuk devleti” olur.

Şimdi, gerçekten, sosyal hukuk devleti, kişisel, siyasal haklar ve özgürlüklerle birlikte ekonomik, sosyal hakları ve kültürleri güvence altına alan devlettir.

Şimdi, burada, aslında, bu TOKİ, sosyal devlet olamayışımızın bir sonucudur, çünkü aslında, özgür konutlara, özgür kentlere, özgür yurttaşlarla ulaşılır. Örneğin, “Asıl olan vatandır, gerisi teferruattır.” sözünü şimdi “asıl olan bu ülkede özgürlüklerdir, korkudan ve yoksulluktan kurtulmuş demokratik bir toplumdur.”

Şimdi bugünkü tartışmalara bakıyoruz, gerçekten kim söyleyebilir bir hukuk devleti olduğumuzu? Örneğin, herkesin kendine göre bir hukuku olmaz ve herkes kendine göre bir hukuk yaratamaz. Dünden beri tartışmaların aslı esası, bugün herkes kendine göre hukuk adına kendi yargısını yaratmak istemektedir. Örneğin, biz, 12 Eylül sonrası, gerçekten bu 12 Eylül vesayetinin, Anayasası’nın ve ondan kaynaklanan yasaların hak ve özgürlüklere karşı olduğunu, merkezî, militer ve otoriter sistem yarattığını ve bir hukuk devleti olmaktan Türkiye’yi çıkardığını söylüyorduk. 12 Eylül askerî darbesinin getirdiği bu anayasal sistemin kişisel, siyasal, ekonomik, toplumsal hak ve özgürlüklerin önünde de bir engel oluşturduğunu söylüyorduk.

Şimdi, örneğin dünden beri sayın yetkililer yargıda bir reform yapılması gerektiğini söylüyorlar. Neden 12 Eylül Anayasası’nı ve yasalarını değiştirme konusunda duyulan gereksinmelere karşılık verilmeyip de bugün böyle bir reformdan söz edilmektedir ve neden yüce Meclise yaklaşık sekiz yıldır getirilmemiştir ve bu dönemde getirilememiştir? Evrensel hukuk normlarına bağlı bir hukuk sisteminin oluşturulmasının ya da oluşturulamamasının ne yazık ki sonucudur.

Şimdi, değerli milletvekilleri, aslında birtakım olgular var, örneğin kuvvetler ayrılığı ilkesi yargı, yasama, yürütme açısından bu ilkelerin birbirine karıştırıldığını ve birbirinin üzerinde hegemonya sağlanmak istenildiğini görüyoruz ve bu hukuksuzluk doğrudan kendi iktidar alanlarını yaratmak isteyişinden kaynaklanmaktadır. Örneğin, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu bir iktidar alanı olmuştur, Anayasa Mahkemesi bir iktidar alanı olmuştur; Yargıtay, Danıştay bir iktidar alanı olmuştur, Türkiye Büyük Millet Meclisi bir iktidar alanıdır, hatta Genelkurmay bir iktidar alanıdır.

Şimdi, bu ülkede bu iktidar alanları arasında bir hukuk yaratılabilir mi? Çünkü herkes kendi hukukunu kendisi yaratmak istiyor. Ölçüsü nedir? Kendi otoritesidir ve kendi iktidarıdır.

Şimdi, örneğin “Yerel yönetimlerde demokratik dönüşümü gerçekleştireceğiz.” deniliyor fakat ne yazık ki halkın doğrudan söz, yetki ve karar sahibi olması hem yerel yönetimlerde hem de sivil alanda engelleniyor. Günümüzde can güvenliği, barınma, beslenme, sağlık ve eğitim haklarından yoksun kitlesel ve sistematik insan hakları ihlalleriyle karşı karşıyayız.

Şimdi, Demokritus’un bir sözü var “Çoğu insan en çirkin şeyleri yapar fakat en güzel sözleri söyler.” diye. Biraz hâlimiz buna benzemiştir ya da 1998 Nobel Edebiyat Ödülü sahibi Portekizli yazar José Saramago “Bu gökyüzünün altında her şey söylenmiştir. Önemli olan bunun anlatım gücü ve yapabilme iradesidir.” diyor.

Arkadaşlar, artık bir evrensel dil var. Demokrasiden, özgürlüklerden, barıştan, adaletten, hukuktan yana bu kürsüde gerçekten -tutanaklar incelendiği zaman- çok güçlü sözler söylenmiştir ama yapılan nedir? Aynıdır. Yapılmak istenen nedir? Aynıdır ya da Aristotales’in “Kendinizi kandırmayın, sürekli yaptığınız şey ne ise osunuz...”

Şimdi, bu, doğrusu, sözlere denk düşüyor. Temel kent hizmetlerini piyasalaştıran ya da bu konut alanında taşeronlaştıran, özelleştiren ve parası olanın hizmet alacağı bir yönetim anlayışı egemen kılınmıştır. Emekçi mekânları, yerlerinden zorla göç ettirilip kentte sürgün hayatı yaşayan varoşlar yerel yönetim bütçesinden hak ettikleri payı alabilmekte midirler ya da gerçekten bu alanda yaratılmış birikimden paylarını alabilmekte midirler?

Şimdi, Sakarya’da yine bu alanda ciddi bir sorun yaşanmıştır. Biliyorsunuz, 1999 büyük deprem felaketi üzerine Irak, o günkü dönem Saddam yönetimi, 10 milyon dolarlık petrol vermiştir ve bunun karşılığında Kocaeli’nde konut yapılması öngörülmüştür. Bu konutlar yapılmıştır ama ne yazık ki daha sonra ortak giderler payı ödenmediği gerekçesiyle depremzedeler konutlarından atılmışlardır. Atılanların yerine de bize verilen bilgilere göre… Ki bu depremzedeler heyetler hâlinde geldiler. Başta İktidar Partisi AKP, ana muhalefet partisi CHP ve MHP ve sonra da Barış ve Demokrasi Partisine sorunlarını ilettiler. Hepimiz bu konuyu bildiğimiz hâlde ortak bu soruna bir çözüm getirme -ne yazık ki- kaygısını duymadık. Gözaltılar, tutuklamalar yani insanlar çoluk çocuğuyla evinden atılıyor, buna sessiz kalınması isteniliyor. İtiraz edildiği zaman da gözaltına alınıyor veya tutuklanıyor.

Şimdi, yeni planla yağma alanlarına yeni eklemeler de yapılmaktadır. İptal edilen planda, örneğin, konut alanı olan -İstanbul’dan örnek verecek olursak- Ataşehir’in batı yakası, yeni planda ki bu planı biliyorsunuz, 1/1.000 ölçekli İstanbul İl Çevre Düzeni Planı… Başbakan Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın da İstanbul Belediye Başkanı gibi son yerel seçimlerde ilgi alanına girmiş olması… Nitekim, bu proje karşılığında İstanbul’da 40-50 milyar doların yaratıldığı, böyle bir rant yaratıldığı söyleniyor, galiba bu ranttan ötürü Sayın Başbakanın da ilgi alanına giriyor. Ki bu, TMMOB’a bağlı meslek odalarınca iptal davaları açılmış, iptal edilmişti ama sonradan yeni Büyükşehir Belediye Başkanlığı bunu yeniden Belediye Meclisinden geçirdi, kentsel proje adı altında. Bu yeni planla Ataşehir’in batı yakası, birinci derece ticaret ve hizmet merkezine dönüştürülmüştür. Ataşehir’in batı yakası, finans merkezi olarak açıklanmış ve TOKİ devreye sokularak planlama kararı değiştirilmiştir.

Yeni planda Küçükçekmece, içme suyu havzası olmaktan çıkarılmıştır. Havza alanlarında yaşanan yoğun yapılanmada yapılaşma su kaynaklarını tüketmiştir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Birdal, konuşmanızı tamamlayınız.

Buyurun efendim.

AKIN BİRDAL (Devamla) – Bitiriyorum Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sermayenin “kentsel dönüşüm projeleri” olarak adlandırılan ve 650 binden fazla evin yıkımına, 3 milyon insanın yerinden edilmesine de neden olan bir projeyle karşı karşıyayız. Burada emekçilerin, ezilenlerin hem mekândaki birlikteliği dağıtılmakta hem de bu mekânlar sermayenin yeni birikim alanları hâline getirilmektedir. Kuşkusuz bu TOKİ yapılaşmaları sırasında doğal, tarih, kültür mirasları da yerle bir edilmektedir ve burada da yine “üçüncü kuşak” diye adlandırdığımız kolektif ve dayanışma hakları olan tarih ve kültür miraslarının yok edilmesine neden olunmaktadır. O nedenle, biz bu değişikliğe karşı çıkıyoruz ve hepinizi saygıyla selamlıyoruz.

BAŞKAN- Teşekkür ederim Sayın Birdal.

Şahsı adına, Çorum Milletvekili Cahit Bağcı.

Buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

CAHİT BAĞCI (Çorum) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 455 sıra sayılı Arsa Üretimi ve Değerlendirilmesi Hakkında Kanun üzerine şahsım adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlarım.

Değerli arkadaşlar, ülkemizde çok önemli boyutlara ulaşmış bulunan konut ve kentleşme sorunlarının çözülmesi ile üretimin artırılarak işsizliğin azaltılması amacıyla planlı kentleşme ve konut üretimi programı kapsamında TOKİ tarafından sürdürülen çalışmalarda karşılaşılan bazı sorunların aşılması ya da hukuki sorunların, sıkıntıların giderilmesi amacına yönelik bir tasarı bugün gündemimizdedir.

1 Şubat 2010 itibarıyla TOKİ’nin 81 il merkezinde ve 750 ilçede 1.600’e yakın şantiyede 410 bine yakın konut üretimi gerçekleştirdiği ve bu konutların da 300 bininin tamamlandığı bilinmektedir. Konutlarla beraber sosyal donatılar kapsamında okul, spor salonu, hastane, sağlık ocağı, ticaret merkezi ve cami yapımı gerçekleştirilmektedir.

Değerli arkadaşlar, yıllardır toplumumuzda başını sokacak bir yeri olsun arzusuyla çalışan, çabalayan ve hayal kuran insanlarımıza TOKİ aracılığıyla üretilen konutların tesliminde yaşadığımız heyecanı, coşkuyu hep beraber görüyoruz, görmekteyiz.

Ülkemizin en önemli sorunlarından gecekondulaşma konusunda da TOKİ tarafından ve yerel yönetimlerle müştereken başlatılan büyük kapsamlı kentsel yenileme programları doğrultusunda 148 belediye ile toplam 163 bin konutluk gecekondu dönüşüm veyahut da kentsel dönüşüm çalışmaları yapılmakta ve 90 bölgede 46 bin konutluk uygulama başlatılmış bulunmaktadır.

TOKİ’nin tüm bu uygulamalarla beraber afet konutları, tarım köyleri, göçmen konutları, restorasyon uygulamaları, altyapı ve peyzaj çalışmaları da yaparak sadece konut değil, aynı zamanda çağdaş yaşam alanları da oluşturduğu görülmektedir.

TOKİ’nin bu faaliyetleriyle son altı yılda 35 milyar TL’yi aşan yatırım harcaması yapması, 800 bin kişilik istihdam sağlamış olması ve en önemlisi de ekonominin, inşaat sektörünün büyümesi ve dolayısıyla ekonomik büyümeye katkısı görülmektedir.

Bu yatırımların aksamadan istenen kalitede ve vatandaşlarımıza maksimum fayda sağlayacak şekilde, ucuz bir şekilde sunulabilmesi için uygulamada ortaya çıkan bazı sorunları gidermek amacıyla bu kanun tasarısı yüce Meclisin gündemine getirilmiştir.

Madde 1’de hazineden TOKİ Başkanlığına, 1164 sayılı Arsa Üretimi ve Değerlendirilmesi Hakkında Kanun uyarınca yapılan taşınmaz devirlerini düzenleyen maddede “arsa ve arazi” ibaresi kullanılmıştır. Bu arazi ve arsalar üzerinde bina bulunması durumunda yapılacak işlemler bakımından bazı tereddütler oluşmaktadır. Bu tereddütleri ortadan kaldırmak için “arsa ve arazi” ibaresi yerine arsa, arazi, bina ve benzeri yapıların tümünü kapsayacak şekilde “taşınmaz” ibaresinin kullanılması öngörülmektedir.

28/12/1960 tarihli ve 189 sayılı Kanun kapsamında bulunanlar ile herhangi bir kamu hizmetine tahsis edilmiş arazi ve arsalar hariç olmak üzere, Toplu Konut İdaresi Başkanlığının talebi, Maliye ve Bayındırlık ve İskân Bakanlıklarının müşterek teklifi ve Başbakanın onayıyla belirlenen arsa üretim alanlarında bulunan hazineye ait arsa ve araziler ve hazine adına tescil edilecek arsa ve arazilerin mülkiyeti Toplu Konut İdaresi Başkanlığına bedelsiz olarak devredilmektedir. Kamu hizmetlerine ayrılan yerler ile Maliye Bakanlığınca değişik ihtiyaçlarla talep edilen taşınmazlar bedelsiz olarak hazineye iade edilmektedir.

Değerli arkadaşlar, bu madde, esas olarak TOKİ’nin diğer kamu kurumlarına yaptığı işler karşılığında almış olduğu arsaların pek çoğu üzerinde bulunan ve ömrünü tamamlamış binaların devrinin getirdiği sıkıntıları aşmaya yönelik olarak düzenlenmiştir.

Sözlerimi tamamlarken kanunun ülkemize ve milletimize hayırlı olmasını diliyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Şahsı adına Osman Demir, Tokat Milletvekili.

Sayın Demir, buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

OSMAN DEMİR (Tokat) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. Arsa Üretimi ve Değerlendirilmesi Hakkında Kanun’un 1’inci maddesi üzerine şahsım adına söz aldım.

Değerli arkadaşlar, söz konusu olan inşaat sektörüdür ve ülkemizin gözde bir kurumu TOKİ’dir yani nasıl bir piyasa üzerine konuşuyor olduğumuzun farkında olmamız lazım. Henüz dünya ekonomilerinin kurtulamadığı bir küresel kriz yaşanıyor. 2008’de başladı, 2009’da en ağır şekilde hissedildi, 2010’da da bütün dünya ülkeleri bu krizden kurtulmak için azami gayret gösteriyor. Bu krizin sebebi konut sektörü olarak gösterildi. Burası çok önemlidir. İşte, Amerika Birleşik Devletleri’nde başlayan, gayrimenkullerin menkulleşmesi sonucu finansal piyasalarda şişkinlik olduğu, faiz oranlarının düşük olması sebebiyle konut kredilerinin alabildiğine arttığı, tabii, konuta olan talebin artmasından dolayı konut fiyatlarının da arttığı ancak daha sonra konut kredilerinin geri dönmesinde yaşanan bir tıkanmadan dolayı bankaların finansal darboğaza girdiği bir sürecin sonucu olarak bir küresel kriz yaşadık.

Değerli arkadaşlar, buradaki süreç önemlidir. Bakın, önce uzun vadeli kredi faiz oranları düşük kalıyor. Kredi talebi artıyor, kredi talebinin artması tabii, aynı zamanda konut talebinin artması anlamına geliyor ve konut fiyatları artıyor ama konut kredilerinin geri dönmesindeki bir tıkanıklık sebebiyle bankalar finansal darboğaza düşüyor. Sonra konut sahipleri, yani taksitle konut edinmek isteyen aileler konutlarını satışa çıkarıyorlar, ama konut fiyatları bu kez dip yapıyor, düşüyor. Diyorlar ki: “Konutlarımızı madem paraya çeviremiyoruz, biz borçlarımızı da ödeyemiyoruz, borçlarımızı ödemek yerine, al (x) bankası, benim konutum zaten hacizlidir, senin olsun.” Dolayısıyla, dünya ekonomileri böyle bir küresel kriz, tıkanıklık yaşadı.

Şimdi, bakıyorsunuz, Türkiye'de bu yaşanmıyor ama, konut kredilerinin geri dönüşünde bir tıkanıklık yok. Biz, bunda en önemli belirleyici faktörün TOKİ olduğuna inanıyoruz, çünkü TOKİ’nin felsefesi dünyadaki uygulamalardan farklı.

Nedir dünyadaki uygulamalar? Önce öde, sonra otur. Önce taksitlerinizi ödeyeceksiniz, ödeyeceksiniz, bedelini ödedikten sonra konutunuz yapılmış olacak ve gelip oturacaksınız. Bizdeki TOKİ’nin uygulaması, önce otur, sonra öde. Yani kira öder gibi taksit öde.

Arkadaşlar, Türkiye'ye özgün bir modeldir ve Türkiye'de eğer konut kredilerinin geri dönüşünde bir tıkanıklık yaşanmamışsa, inanın TOKİ’nin bu formülünün çok büyük payı vardır, TOKİ’nin burada çok büyük katkısı vardır.

Niye biliyor musunuz? Amerika Birleşik Devletleri’ndeki uygulamada, alacak senetlerini, banka, garantisiyle pazarlıyor. Bakın, banka, alacaklı olduğu senetleri, kredi vererek alacaklı olduğu senetleri kendi garantisiyle pazarlıyor, ipotek ettiği gayrimenkulleri de kendi garantisiyle pazarlıyor, ee,bunlar dönmediği zaman ister istemez banka finansal darboğaza giriyor.

TOKİ’nin formülünde alacakların banka garantisiyle pazarlanması diye bir şey söz konusu değil. Daha doğrusu TOKİ senet düzenlemiyor, tamamen bir sözleşmeyle alacaklarını tahsil ediyor.

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Edemedikleri ne oluyor?

OSMAN DEMİR (Devamla) – TOKİ konutlarının yapıldığı gayrimenkuller TOKİ’ye ait olduğu için, yani arsa TOKİ’ye ait olduğu için bir ipotek de söz konusu değil, dolayısıyla ipotek senetlerinin pazarlanması da burada söz konusu değil.

KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Madem her şey çok güzel krize niye girdik?

OSMAN DEMİR (Devamla) - Arkadaşlar, gördüğünüz gibi, böylesine gözde bir kurumun faaliyetlerinden söz ediyoruz ve küresel krizde ekonomimiz açısından ne denli önemli bir rol oynadığını burada yakinen görmüş oluyoruz.

Aynı zamanda, sosyal amaç, devletin sosyal yönünü güçlendiren…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Demir, konuşmanızı tamamlar mısınız.

Buyurun.

OSMAN DEMİR (Devamla) – Teşekkür ederim Başkanım.

Devletin sosyal fonksiyonunu yerine getiren böylesine gözde, güzide bir kurumu, değerli arkadaşlar, AK PARTİ İktidarı döneminde başarılı oluyor diye mi eleştiriyoruz? Fark etmez, iktidarda olan parti ha AK PARTİ olmuş ha bir başka parti olmuş, önemli olan, kurumun başarılı olmasıdır.

Bakın, bizim dışımızda da iktidarlar geldi, keşke onların zamanında da bu kurumlar bu şekilde başarılı hizmetler yerine getirmiş olsaydı. Neticede, ülkemiz kazanmış oluyor. Neticede, bizim vatandaşlarımız kazanmış oluyor. TOKİ’nin ürettiği konutların yüzde 86’sı sosyal konuttur. Lütfen, buraya dikkat edelim. Böylesine başarılı bir kurumumuzu yıpratıcı konuşmalardan da üzüntü duyduğumu ifade edeyim.

KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Yolsuzluk varsa konuşmayacak mıyız? Usulsüzlük varsa konuşmayacak mıyız?

OSMAN DEMİR (Devamla) - Bu duygu ve düşüncelerle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum, bu düzenlemenin kurumumuz için hayırlı olmasını diliyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, soru-cevap işlemi gerçekleştireceğiz.

Sayın Asil…

BEYTULLAH ASİL (Eskişehir) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Sayın Bakan, Eskişehir’de Sıraevler adıyla toplu konut inşaatları yapıldı. İnşaatlar vaat edilen tarihten üç yılı aşkın süre sonra ancak teslim edilebildi. Müteahhit iflas etti, Eskişehir esnafına olan borcunu ödeyemedi, pek çok esnaf mağdur oldu. Bu nedenle, evlerde taahhüt edilenler noksan olarak teslim edildi. En sonunda, tapu verilmesi vaadiyle paraları peşin olarak tahsil edildi. Bu tahsil tarihi 2008. Ancak bugüne kadar tapular teslim edilemedi. Sıraevler’in tapuları ne zaman teslim edilecek? Bu konuda bilgi verir misiniz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Doğru…

REŞAT DOĞRU (Tokat) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Tokat Erbaa, Reşadiye ilçelerine TOKİ inşaat yapacak mıdır?

Ankara Yenimahalle konutları ne zaman bitecek ve teslim edilecektir?

Birçok yerde olduğu gibi Tokat merkez ve ilçelerinde yapılan TOKİ konutlarında sıvalar dökük, su kaçakları var, yollar kasislerle doludur. Şikâyetler de giderek artmaktadır.

Tabii, insanlar soruyor: “Acaba inşaatlar kalitesiz mi yapılmıştır? Kontroller yetersiz miydi?” Sonuçta halka ne tavsiye ediyorsunuz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Ağyüz

YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

TOKİ tarafından uygulama imar planı hatta 1/5.000’lik nazım imar planı bile olmadan yapım ihalesi yaptığınız toplu konut inşaatı projeleri var mıdır?

Müşavir ve tanıtım firmalarının AKP’nin mitinglerini organize eden şirketlerden seçildiği doğru mudur?

Sayın Bakanım, şu anda Toplu Konut Yasası görüşülürken siz Hükûmeti temsil ediyorsunuz. Birkaç gün önce Gaziantep’teydiniz. Keşke muhalefete çatacağınıza Beylerbeyi konutlarına gitseydiniz de akan konutları, sosyal donatısı yapılmayan konutları görseydiniz. Muhalefetle uğraşmaktan eliniz değmiyor herhâlde bu tür incelemeleri yapmaya.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Çalış…

HASAN ÇALIŞ (Karaman) – Sayın Başkan, teşekkürler.

Sayın Bakan, biraz önceki soruma cevap alamadığım için tekrar soruyorum.

Tasfiye hâlindeki Türkiye Emlak Bankası Anonim Şirketi tarafından TOKİ Başkanlığına devredilen varlıklar ve bu varlıklar nedeniyle doğan yükümlülükler nedeniyle TOKİ Başkanlığından ve ortaklıklarından hak ve alacak talebinde bulunulamayacağı, açılmış davaların ve uygulanan icraların hükümsüz hâline geldiği, bu tasarıyla güvence altına alınmaktadır.

Bu durum, hak iddia eden şahıslar ya da kurumlar açısından hukuksuz bir durum değil midir? Sayın Başbakanın tabiriyle, maç devam ederken kural değiştirmek değil midir? Bunu nasıl izah ediyorsunuz?

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Işık…

ALİM IŞIK (Kütahya) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Bakan, şimdiye kadar TOKİ’ye olan borçlarını zamanında ödeyemedikleri için konutları elinden alınan vatandaşlarımızın sayısı ne kadardır? Bu durumda olan vatandaşlarımızın mağduriyetinin önlenmesi amacıyla Hükûmetinizce yürütülen bir çalışma var mıdır? Varsa, çalışmanın içeriği nasıldır?

İkinci soru: TOKİ tarafından yaptırılan konutların hak sahiplerine teslim edildikten sonra site yönetiminin, İstanbul Büyükşehir Belediyesinin de iştirakiyle kurulmuş şirket ya da şirketlere verildiği iddiaları, bugün AKP’nin kurmuş olduğu bir saadet zincirinin halkası olduğu yönünde yapılmaktadır. Bu iddialar doğru mudur? Doğruysa, bu anlayışı değiştirmek için bir…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Yalçın…

RIDVAN YALÇIN (Ordu) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Sayın Bakanım -Sayın TOKİ Başkanımız hatırlayacaklar, kendilerini yazılı ve sözlü bu konuda uyarmıştım- Ordu’da bir memur sendikası, 1.400 civarı vatandaşımızdan, memurumuzdan para toplamasına rağmen, yarı oranında konut yapabilmeyi ancak başarabilmiştir. Geçenlerde milletvekillerinizin de katıldığı bir kura töreni yapılmış ve bodrum katlar dahi bu kuralara dâhil edilmiştir. Yönetici sınıfının da yüksek katlar için ayrı bir kuraya tabi tutulduğu basına yansımıştır ve kura töreni çevik kuvvetin müdahalesiyle bitmiştir. Sayın Bakanım, TOKİ gibi bir kurumun isminin böyle bir istismar aracı olarak kullanılmasına neden müsaade edilmektedir?

İkinci bir sorum: Bu bahsettiğiniz inşaat payı içerisindeki yüzde 7 hangi orana göredir? Yani Türkiye'de yapılan toplam inşaatlara göre midir, taahhüt usulü yapılan inşaatlara göre midir yüzde 7 pazar payınız?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Yalçın.

Sayın Bakanım, buyurun efendim.

DEVLET BAKANI EGEMEN BAĞIŞ (İstanbul) – Sayın Başkanım, soru soran saygıdeğer milletvekillerimize teşekkür ediyorum, katkıda bulananlara da teşekkür ediyorum.

Şimdi, Eskişehir Sıraevler’de feshedildiği söylenilen projeyle ilgili, maalesef oradaki müteahhidin vefat ettiği ve bu yüzden projenin tamamlanmadığıyla ilgili TOKİ Başkanımızdan bilgi aldık.

Tokat Erbaa’ya… Konutla ilgili bazı şikâyetler olmuş. O şikâyetlerin gereği yapılmış. TOKİ o konuda gerekli çalışmaları yapıyor. Hatta, oradan teşekkür mektupları bizzat TOKİ Başkanımıza gönderilmiş, mağdur arkadaşlarımızın…

REŞAT DOĞRU (Tokat) – Erbaa’da TOKİ yok ama…

DEVLET BAKANI EGEMEN BAĞIŞ (İstanbul) – Teşekkür mektupları gönderildiği söyleniyor.

Bu arada Eskişehir’de…

REŞAT DOĞRU (Tokat) – Sayın Bakan, Erbaa’da TOKİ yok, TOKİ’nin binası yok. Nasıl teşekkür edecek?

DEVLET BAKANI EGEMEN BAĞIŞ (İstanbul) – Tokat’taki TOKİ… Erbaa’da inşallah başlayacak.

MURAT ÖZKAN (Giresun) – Sayın Bakan, Erbaa’da olmadığı için mi teşekkür…

DEVLET BAKANI EGEMEN BAĞIŞ (İstanbul) – Bu arada, Sayın Doğru’nun da ev aldığının haberini öğrendiğimiz Yenimahalle’deki inşaat da, TOKİ inşaatı da inşallah nisan ayında tamamlanacak. Mayıs ayından itibaren huzur içerisinde orada oturmanızı temenni ediyoruz, güle güle oturun.

Bu arada, “5.000’de 1 planı olmayan inşaat var mıdır?” diye bir soru oldu. Tasfiye… Emlak Bankası ve devredilen mallarla ilgili alacaklar tahsil edilemez ama Emlak Bankasından TOKİ’ye devredilen varlıklarla ilgili alacakları olanlar Emlak Bankasından talep edebileceklerdir. Emlak Bankası hâlen tasfiye hâlindedir ve borçlarını ödeyebilecek varlığa da sahiptir.

Yine, Ordu Memur Sendikası talebinin yanı sıra ev yapıldı. Orada kuralar iptal edildi, yeniden yapılacak, yeniden kura çekilme olacak. Onunla ilgili bilgiyi de saygıdeğer milletvekillerimizle paylaşmak istiyorum.

RIDVAN YALÇIN (Ordu) – TOKİ başka nerede kurayla dağıtım yapıyor?

DEVLET BAKANI EGEMEN BAĞIŞ (İstanbul) – Gaziantep’le ilgili bir soru vardı. Gerçekten, Gaziantep’e gittiğim zaman -iki gün evvel- ben çok duygulandım. Bu, Gaziantep’e ilk gidişim değildi, daha evvel de defalarca gitmiştim. Gaziantep’e her gittiğimde Gaziantep’te çok ciddi bir konut sorunu olduğunu görüyordum. Maalesef şehrin içinde, şehrin göbeğinde hayvan ahırlarının olduğunu görüyordum. Ama orada beni çok duygulandıran, o ahırların yerini TOKİ’nin yapmış olduğu modern konutların almış olması; insanların insan hakları gözetilerek modern standartlar çerçevesinde konutlarda yaşamaya başlamış olduklarını görmek beni çok duygulandırdı. Ayrıca şehrin merkezindeki tarihî ecdat yadigârı bazı hanların yine TOKİ’nin katkılarıyla, hatta Avrupa Birliği fonlarının da kullanılarak yeniden imar edildiği ve bu tarihî zenginliklerin ortaya çıkmış olmaları beni çok duygulandırdı. Gerçekten, Gaziantep’te son altı yılda belediyecilik adına Türkiye’ye ilham kaynağı olabilecek, örnek olabilecek birçok projenin gelişmekte olduğunu gördüm. Bu vesileyle bütün Gaziantep milletvekillerimizi kutluyorum. Onların da eminim bu çabalarda çok önemli katkıları vardır.

YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) – Reklamı bırak da sorularıma cevap ver!

DEVLET BAKANI EGEMEN BAĞIŞ (İstanbul) – Bakın, Gaziantep’teki bir muhtardan gelen bir not var: “Önceden köy görünümü vardı, şimdi mahallenin şekli şemali değişti. Ev kiraları, TOKİ olmasaydı 300 liradan aşağı ev bulamazdınız. Antep’e giden gelenler için bu protokol yolu güzel bir görünüme kavuştu, daha önce çok çirkin bir görüntüsü vardı.” Gerçekten de bu mektupta söylendiği gibi çirkin bir görüntüyle karşı karşıya kalınıyordu. “Köyün yine ağaçları var, burada o da yoktu. Şimdi, çimlendirildi buralar, binaların etrafı yeşillendirildi. Gecekonduda oturan bir çocuğun yetişmesiyle apartmanda oturan bir çocuğun yetişmesinin bir olması mümkün değil. Çocuğun konuşması, hareket tarzı çok farklı oluyor.” diyor bir muhtarımız. Bir postacımız “Şahinbey’de kentsel dönüşüm olmadan önce de bu mahallenin postacısıydım. Buranın her şeyini bilirim.” diye yazmış.

RIDVAN YALÇIN (Ordu) – Sayın Bakan, yüzde 7…

AHMET DURAN BULUT (Balıkesir) – Mektup okuyor Bakan.

DEVLET BAKANI EGEMEN BAĞIŞ (İstanbul) – “Daha önce gecekonduda oturuyordum. Sobalı evde hepimiz bir odada oturmak zorunda kalıyorduk. Her odaya bir soba kurma imkânımız yok.”

RIDVAN YALÇIN (Ordu) – Neye göre yüzde 7?

DEVLET BAKANI EGEMEN BAĞIŞ (İstanbul) – “Ama şimdiki evimizde durum farklı. Sobalı evle kaloriferli ev bir değil. Kendi odamda ben televizyon seyrediyorum, çocuklar kendi odalarında ders çalışıyor. Sobalı olsa evimiz, işten geldiğimde istediğim gibi dinlenemezdim.” diye…

RIDVAN YALÇIN (Ordu) – Sayın Bakanım, soruya cevap ver!

DEVLET BAKANI EGEMEN BAĞIŞ (İstanbul) – Bakın, bu, Türkiye’ye hizmet veren bir postacının sözü.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Soruya cevap ver, soruya!

DEVLET BAKANI EGEMEN BAĞIŞ (İstanbul) – Sayın milletvekilleri, milletin sesine kulak verin.

BAŞKAN – Sayın Bakanım, teşekkür ediyorum.

ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Sayın Başkan, nasıl bir ciddiyettir bu Sayın Başkan!

KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, çok özür dilerim. Sayın bakanların doğru dürüst yanıt vermesi lazım. Yani burası mektup okunacak yer mi?

BAŞKAN – Sayın Kılıçdaroğlu, süre doldu, ben de kestim efendim.

RIDVAN YALÇIN (Ordu) – Sayın Bakan, yüzde 7 neye göre, cevap verir misiniz?

BAŞKAN – Evet, Sayın Sevigen, Sayın Özkan ve Sayın Bulut’a söz veremedim süre bittiği için. Onun için bağışlasınlar. İnşallah bir dahaki maddede…

Evet, teşekkür ediyorum.

KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Yani Sayın Bakan, sizin elinize kâğıt veriyorlar, okumak zorunda değilsiniz ki.

YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) – Sayın Bakan, sorularımız cevaplandırılmadı.

BAŞKAN – Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, madde üzerinde dört adet önerge vardır. Önergeleri sırasıyla okutacağım. 2, 3 ve 4’üncü sırada okutacağım önergeler aynı mahiyette olduğundan birlikte işleme alacağım ve önerge sahiplerine, istemleri hâlinde ayrı ayrı söz vereceğim.

Önergeleri okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’na

Görüşülmekte olan 455 sıra sayılı Kanun Tasarısının 1 inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                                                        Harun Öztürk

                                                                                                                               İzmir

Madde 1- 29.4.1969 tarihli ve 1164 sayılı Arsa Üretimi ve Değerlendirilmesi Hakkında Kanunun ek 4 üncü maddesinin birinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“28.12.1960 tarihli ve 189 sayılı Kanun kapsamında bulunanlar ile her hangi bir kamu hizmetine tahsis edilmiş taşınmazlar hariç olmak üzere Toplu Konut İdaresi Başkanlığının talebi, Maliye ve Bayındırlık ve İskân bakanlarının müşterek teklifi ve Başbakanın onayı ile belirlenen arsa üretim alanlarında bulunan Hazineye ait taşınmazlar ve Hazine adına tescil edilecek taşınmazların mülkiyeti Toplu Konut İdaresi Başkanlığına bedelsiz olarak devredilir. Kamu hizmetlerine ayrılan yerler ile Maliye Bakanlığınca değişik ihtiyaçlarla talep edilen taşınmazlar bedelsiz olarak Hazineye iade edilir.”

T.B.M. Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 455 sıra sayılı yasa tasarı/teklifinin birinci maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ederim.

                                                                                                                         Kamer Genç

                                                                                                                             Tunceli

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 455 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 1’inci maddesinin kanun tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

 

Osman Durmuş

Alim Işık

Mustafa Kalaycı

 

Kırıkkale

Kütahya

Konya

 

Reşat Doğru

Emin Haluk Ayhan

Kürşat Atılgan

 

Tokat

Denizli

Adana

 

 

Ertuğrul Kumcuoğlu

 

 

 

Aydın

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 455 Sıra Sayılı Arsa Üretimi ve Değerlendirilmesi Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 1’inci maddesinin Tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

 

M. Akif Hamzaçebi

Engin Altay

Hüseyin Ünsal

 

Trabzon

Sinop

Amasya

 

Ergün Aydoğan

Yaşar Tüzün

Akif Ekici

 

Balıkesir

Bilecik

Gaziantep

 

Fehmi Murat Sönmez

 

Hulusi Güvel

 

Eskişehir

 

Adana

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet önergeye katılıyor mu?

DEVLET BAKANI EGEMEN BAĞIŞ (İstanbul) – Katılmıyoruz.

KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Murat Bey konuşacaklar.

BAŞKAN – Sırasıyla söz vereceğim.

İlk olarak Sayın Genç konuşacaklar.

Buyurun efendim.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 455 sıra sayılı Yasa Tasarısı’nın 1’inci maddesinin tasarı metninden çıkarılmasıyla ilgili olarak verdiğim önerge üzerinde söz almış bulunuyorum. Saygılar sunuyorum.

Bu madde şu: Eskiden hazine adına kayıtlı arsa ve arazilerin mülkiyeti TOKİ’ye veriliyordu. Şimdi o arsa ve araziler yeterli sayılmamış; bu, gayrimenkul olarak değiştirilmiş. Gayrimenkul olunca da tabii bunun hedefi, üzerindeki binadır.

Biliyorsunuz, Türkiye’de çok kıymetli binalar vardır: Okul binaları vardır, camiler vardır, askerî alanlar vardır, kamu hizmetine tahsisli çok kıymetli binalar vardır.

Şimdi, TOKİ, Türkiye’de çok imtiyazlı bir kurum hâline geldi. Şimdi burada arkadaşlar çok da methettiler. Elbette ki evi olmayan insanlara ev vermek, onlara sosyal konut yapmak devletin temel görevidir. Devlet her imkândan yararlanarak, bu temel görevini yaparak… Evsiz insanları eve kavuşturmak devletin birinci görevidir. Yani gecekondudan insanları kurtarmak, onları çağdaş, sosyal bir konuta kavuşturmak en onurlu ve en soylu girişim ve görevdir.

Ama, değerli milletvekilleri, öyle bir kurumla karşı karşıyayız ki, vergiden muaf, kendisine imar yetkisi verilmiş, istediği yerde imar planını istediği şekilde yapıyor -devletin diğer kurumları böyle değil- istediği yerde devletin arazisine el koyuyor, istediği gibi imar tadilatı yapıyor, Türkiye'nin en kıymetli yerlerini gidip alıyor ve orada istediği gibi tasarrufta bulunuyor ve korkunç da rant sağlanıyor bunda. Şimdi, ben bunu belirttikten sonra…

Şimdi, bakın, ben soru sordum: Çemişgezek ilçemizde, İstanbul Milletvekili Mustafa Ataş özel bir girişim içinde gitmiş, orada 16 trilyon 251 milyara 99 konut ihalesini yapmış. Bir de köy konağı var, küçük de bir dükkân yapacak. Tanesi 162 milyar liraya geliyor arkadaşlar, 162 milyar lira. Bu inşaatı alan, Makro İnşaat, AKP Küçükçekmece Belediye Meclis Üyesi, imar komisyonu… Şimdi, bakın, neyle alıyor? Davetiye usulüyle alıyor. Ben biraz önce soruyorum… Böyle bir Hükûmet olur mu ya! Milletvekiline doğru dürüst cevap verin ya! Burada hangi sıfatla oturuyorsunuz siz ya! Doğru dürüst cevap verin. Yalan söylemenin artık bu Hükûmet için bir utanç meselesi olduğunu herkesin bilmesi lazım. Sorumuza cevap vermiyor.

ALİ KOYUNCU (Bursa) – Sensin, sen!

KAMER GENÇ (Devamla) – Bu sorularımıza cevap vermek…

Peki, arkadaşlar, bakın, TOKİ’de eğer arkanız yoksa iflasa gidersiniz ama AKP’li olanlara… Bakın, listesi şurada. Şu listede hangi inşaat şirketinin AKP’nin yandaşı olduğu, ne ihaleler verildiği burada. Katrilyonluk ihaleler var ve bunlar davetiye usulüyle veriliyor. Ya nasıl veriyorsun sen? Nasıl veriyorsun? Aç kardeşim, ihale sistemine göre ver bunları. Yani, burada korkunç rant var arkadaşlar. Denetim yok. Siz ne denetlediniz arkadaşlar? İhale sisteminde denetim yok, istediği adamı çağırıyor ihaleyi veriyor.

Şimdi Tayyip Bey görmüş ki İstanbul’da bazı alanlar var çok büyük rant sağlıyor. Yahu, bu kanun değişikliğini de yapalım, onları alalım. Ben şimdi Tayyip Bey’e bir teklifte bulunuyorum: Ya Tayyip Bey, Allah’ını seversen, şu Türkiye'nin neresini beğeniyorsan hepsini sana verelim, ondan sonra bu devleti dürüst yönetin kardeşim ya. Ya de ki: Tamam, ben şu şu şu şeyleri alıyorum, artık bunları aldıktan sonra doyuyorum arkadaşlar. Ben bundan sonra bu devleti hukuk sistemi içinde, hukuka uygun olarak, dürüstlük kuralları içinde yönetirim.

Şimdi, bakın, sayın milletvekilleri, ben burada daha önce de söyledim, insanları hukuka, doğruluğa iten iki tane şey var: Bir, din korkusudur, Allah korkusudur, bir de kanun korkusudur. Yani din korkusunun, Allah korkusunun pek kimsede kalmadığı ortada.

KEMALETTİN GÖKTAŞ (Trabzon) – Sen de var mı!

KAMER GENÇ (Devamla) - Ama kanun korkusunu da kaldırıyorsunuz, çünkü denetimi kaldırıyorsunuz denetimi, denetimi. Yani bir kişi eğer bir işin başında bulunursa onun sütüne göre… Yahu arkadaşlar, yapılan ihaleler ortada. Şimdi gidin bakın, bizim Çemişgezek ilçemizde -Tunceli’de de birçok şey var- orada çok konutsuz insan var, evsiz insanlar var. Yani getirip de o Çemişgezek’e, o köyüne yarın işte doksan dokuz ev yapacaklar, seçimde getirecekler her eve 20 tane adam yerleştirecekler Elâzığ’dan, Malatya’dan. Neymiş, orada 2 bin tane oy alacaklar! Yaptıkları bu. Yahu onu yapacağına arkadaş, getir dürüst bir ihale yap.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Çemişgezek’e gelmeyiz Kamer Bey! Merak etme, biz gelmeyiz!

BAŞKAN – Sayın Genç, konuşmanızı tamamlayınız.

Buyurun.

KAMER GENÇ (Devamla) – O Çemişgezek’te, Tunceli’nin birçok yerinde o kadar evsiz insanlarımız var ki, evin tanesini getir 40 milyara yap, 50 milyara yap. Yani 100 kişiye yapacağına 300 kişiye, 500 kişiye yap. Yani bu böyle olur mu değerli arkadaşlar? Niye? Kendi yandaşına getiriyorsun rant sağlıyorsun. Bu devletin kesesinden kazanılan bu paralar haramdır haram, adamın burnundan getirirler, adamın burnundan fitil fitil getirirler. Onun için, yani böyle keyfî bir devlet, çiftlik… Devletin her tarafını çiftliğe çeviriyorsunuz.

Şimdi TOKİ’nin başındaki arkadaş istediği adama istediği ihaleyi veriyor, istediği gibi orada at da oynatıyor. Böyle şey olur mu sayın milletvekilleri? Denetimin olmadığı bir yerde… Yani dünyanın en ilkel toplumlarında, krallıklarda böyle sizin bu saltanatınız yok yahu! Yani bu kadar sorumsuz olan kurum olur mu?

“Efendim, denetim…” Denetim diye bir şey yok. Var mı şimdiye kadar çıkan ortaya? İşte ben diyorum bakın, burada listeler var; AKP’lilerin ortak olduğu şirketlere davetiye usulüyle veriyor. İnsan utanır yahu, yani utanır.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

KEMALETTİN GÖKTAŞ (Trabzon) – Kamer, kaç tane dairen var?

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, bak, sataşırsa bana, bana cevap verme hakkı...

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Efendim?

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) - Konuşmacı, Hükûmetin manevi şahsiyetine “Bu Hükûmet yalan söylüyor.” diyerek hakaret etti.

KAMER GENÇ (Tunceli) - Burada Bakan var ya, sen Hükûmet değilsin ki.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) - Aynı zamanda, Sayın Genel Başkanımız hakkında “Al istediğin arsaları, ne kadar arsa almak istiyorsan al, gözün doysun, daha sonra bu milleti dürüst yönet.” dedi, hakaret etti. Lütfen, konuşmama izin veriniz.

BAŞKAN – Buyurun.

BEYTULLAH ASİL (Eskişehir) - Başbakanın kendisi gelsin.

KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) - Sayın Elitaş, Hükûmet adına konuşamazsınız.

BAŞKAN – Grup adına konuşacak, Hükûmet adına değil; Hükûmet adına konuşacaksa Sayın Bakan konuşacak.

KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Grup adına konuşması lazım, Hükûmet burada çünkü.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Elitaş.

IX.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in, grubuna sataşması nedeniyle konuşması

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Dün, Değerli Grup Başkan Vekilimiz yine burada hakikaten hakaret edip ve huzur bozucu bir konuşmayı alışkanlık hâline getirmiş milletvekiline cevap verirken, İç Tüzük’ün 67’nci maddesini okudu. Başkanlık makamının bu konuda dikkatli olması gerektiği kanaatindeyim, çünkü açıkçası hem bir hükûmeti yalancılıkla itham edip aynı zamanda bu Hükûmetin Başbakanı, Partimizin Genel Başkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan’la ilgili “Gel, hangi araziyi istiyorsan, nereyi istiyorsan biz sana bunu verelim, gözün doysun.” şeklindeki ifadesinin açıkçası İç Tüzük 67’nci maddeye aykırı bir konuşma tarzı, üslubu olduğunu, Meclis Başkanlığının bu konuda 67’nci maddedeki kendilerine verilen yetkiyi kullanmaları gerektiğini ifade ediyorum.

Bakınız, bugüne kadar Türkiye Cumhuriyeti bütçelerindeki yapılan yatırıma ayrılmış harcamalarla bizden önceki yedi yıllık yatırıma ayrılmış harcamaları hakikaten samimi bir şekilde araştırıp inceleyin. O günden bugüne kadar yapılan yatırım harcamaları ne kadarsa yedi yıllık süre içerisindeki yapılan yatırım harcamaları da aynıdır, ama Türkiye’deki son yedi yıldaki gelişme, Türkiye’deki refah düzeyindeki artma ve tüyü bitmedik yetimin hakkını koruyan, kollayan bir hükûmetin yaptığı yatırımla birlikte Türkiye’deki alın terinin işçinin, memurun, çalışanın, esnafın, sanayicinin biriktirdiği paraların millete hizmet olarak, kaynak olarak nasıl iyi bir şekilde geri döndüğünü görebilirsiniz.

Dün, Değerli Grup Başkan Vekilimizin söylediği, Mevlânâ’nın çok güzel bir sözü var: Her söze cevabımız var, doğru, ama önce lafa bakarım laf mı diye, sonra adama bakarım adam mı diye. Maalesef onu göremiyorum.

Hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, söz istiyorum sataşmadan dolayı.

DEVLET BAKANI EGEMEN BAĞIŞ (İstanbul) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Şimdi, adam olup olmadığımı…

DEVLET BAKANI EGEMEN BAĞIŞ (İstanbul) – Sayın Genç’in konuşmasında gündeme getirdiği bazı konularla ilgili sayın milletvekillerini bilgilendirmek…

BAŞKAN – Sayın Bakanım, bu, sataşma gerektiren… İsterseniz kürsüye buyurun da kürsüden konuşun, daha uygun olur.

Buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, şimdi bana…

BAŞKAN – Sayın Genç, Hükûmet adına Sayın…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Hayır, bana sataştı, ben de ona cevap vereyim efendim.

BAŞKAN – Hayır, Hükûmet adına bir konuşma yapılacak, ondan sonra.

Buyurun Sayın Bakanım.

2.- Devlet Bakanı Egemen Bağış’ın, Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in, Hükûmete sataşması nedeniyle konuşması

DEVLET BAKANI EGEMEN BAĞIŞ (İstanbul) – Sayın Başkanım, rahmetli Uğur Mumcu’nun sıkça söylediği gibi, Türkiye’de bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olan çok kişi var. Onun için, bazen bilmeden fikirlerini dile getirme özgürlüklerine saygı duysak bile, en azından cevap vermemiz, onların bilgisizliklerini, bizim bilgiyle cevaplandırmamız ve ortadan kaldırmamız gerekmektedir.

Bazı milletvekillerimiz TOKİ'nin denetlenmediğini iddia ettiler. TOKİ Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu tarafından denetlenir, Meclis KİT Komisyonu tarafından denetlenir, gerektiği zaman Başbakanlık Teftiş Kurulu tarafından denetlenir, Bayındırlık Bakanlığı Teftiş Kurulu tarafından denetlenir…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Maliye niye denetlemiyor?

DEVLET BAKANI EGEMEN BAĞIŞ (Devamla) - …Sayıştay tarafından denetlenir ve Devlet Denetleme Kurulu tarafından da denetlenebilir.

YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) – Bilmiyorsun, bilmiyorsun!

DEVLET BAKANI EGEMEN BAĞIŞ (Devamla) – TOKİ'nin birçok projesi İhale Kanunu’na tabidir.

YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) – Bilmiyorsan kanuna bak.

DEVLET BAKANI EGEMEN BAĞIŞ (Devamla) - Şimdi, AK PARTİ’lilerin TOKİ'den iş aldığı iddiasında bulunuldu.

YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) – Bilgin eksik senin, bilgin.

DEVLET BAKANI EGEMEN BAĞIŞ (Devamla) - Burada bütün milletvekillerimize daha evvel gönderilen bir kitapçık var. Bu kitapçıkta TOKİ'nin hangi projesini hangi firmanın yaptığının listesi var. Şuna eğer bakma zahmetinde bulunsalardı saygıdeğer milletvekilleri görürlerdi ki, geçtiğimiz yıl içerisinde altı yüz on altı değişik firma TOKİ'den iş almış ve iş yapmış. Bunların içerisinde muhalefet milletvekillerimizin şirketleri de var, yakınlarının, akrabalarının şirketleri de var. İzmir Milletvekilimiz Sayın Kart’ın kardeşinin şirketinin dört ayrı proje aldığını ben burada görüyorum. Demek ki, TOKİ’de, şirketin sahibinin siyasi görüşüne değil yaptığı işin kalitesine bakılıyor, verdiği fiyatın halkımız için, milletimiz için, devletimiz için ne kadar makul olup olmadığına bakılıyor.

Şimdi, Çemişgezek’ten bahsedildi. Ben Çemişgezek’e otuz yıl aradan sonra giden ilk devlet bakanı oldum. Gittiğim zaman ilin milletvekili bana “hoş geldin” demek yerine “Senin burada ne işin var?” dedi.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sen hak ettin de onun için.

DEVLET BAKANI EGEMEN BAĞIŞ (Devamla) – “Niye davet edildin?” dedi. Çemişgezek Belediyesi orada dut festivali yapıyor, devletin bakanı oraya gidip halkımızın moral ihtiyacına cevap vermek için, onlarla birlikte hemhâl olmak için, onlarla kucaklaşmak için gidiyor, ilin milletvekili “Sen niye geldin?” diyor. Yani, bunun… Şimdi, burada, elimizi uzatıyoruz, “Elinizi sıkmam.” diyor. Ben orada temsil ettiğiniz millet adına elinizi sıkmak istedim, yoksa elinizi sıkmaya çok da meraklı değilim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Ama mademki Tunceli halkı sizi vekil seçmiş, onlara saygımdan dolayı o eli sıkacaktım; çok da önemli değil.

Sayın Başkan, başlangıçta da söylediğim gibi, Çemişgezek’teki konutların da maliyeti normalde diğer Anadolu ilçelerindekinden farklı değildir. Ama Çemişgezek’te yol sorunu olduğu için konutların fiyatı biraz daha artmıştır. Onunla ilgili de Sayın Vekil isterse…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Bakanım, teşekkür cümlenizi alalım lütfen.

DEVLET BAKANI EGEMEN BAĞIŞ (Devamla) – ...TOKİ Başkanlığımız kendilerine yazılı bilgi gönderebilir.

Ben hepinize teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

KAMER GENÇ (Tunceli ) – Sayın Başkan, hem Bakan bana sataştı hem Mustafa Elitaş sataştı. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Arkadaşlar… Sayın milletvekilleri… Arkadaşlar, lütfen.

Sayın Genç, bakınız, biraz önce ben sizin sözünüzü falan kesmedim. Ama, sataşma gerekçesiyle söz alan Grup Başkan Vekili olan arkadaşımız, İktidarın Grup Başkan Vekili olan arkadaşımız İç Tüzük’ün 67’nci maddesini hatırlatarak, yani lisanı münasiple “Sayın Başkan, görevini yap.” gibi bir ifade kullandı.

ŞENOL BAL (İzmir)- Yapmıyorsunuz.

BAŞKAN – Hayır, hayır…

AKİF EKİCİ (Gaziantep) – Sayın Başkan, İç Tüzük 67’inci maddesi…

BAŞKAN – Sayın Ekici, Sayın Genç kendi meramını ifade eder, saygıdeğer hemşehrim.

Şimdi, burada, Sayın Bakanla da isminiz geçti; ben iki dakikalık bir süre vereyim. Ama buradaki mesele şu: İncitmeden birbirimize hitap edersek kimse bu işten sıkılmaz.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Ben zaten kimseyi incitmiyorum.

BAŞKAN – Buyurun, ben size iki dakikalık süre vereceğim ama sataşma olmasın, güzel bir şekilde anlaşalım. Sayın Genç, konuşa konuşa anlaşılmayacak hiçbir şey yok.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Efendim, Sayın Bakana da bir kısa cevap vereyim. Çemişgezek meselesinde elini sıkmayan benim. Beni kastettiği için hem ona hem de Mustafa Bey’e cevap vermek istiyorum.

BAŞKAN – Tamam işte, iki dakikalık süre vereyim, buyurun, konuşmayı cevaplayın.

KEMALETTİN GÖKTAŞ (Trabzon) – Sayın Başkan, kimse ona sataşmadı ki! Neye göre söz veriyorsunuz? İsminden bahsetmedi.

3.- Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in, Devlet Bakanı Egemen Bağış ve Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, şahsına sataşması nedeniyle konuşması

KAMER GENÇ (Tunceli) – Şimdi sana “Adam değilsin.” deyince sataşma var mı yok mu?

BAŞKAN – Arkadaşlar, lütfen…

Kamer Bey, siz Genel Kurula hitap edin.

Buyurun.

KAMER GENÇ (Devamla) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Çemişgezek’te dut festivalinin yaratıcısı benim. O ilde devamlı dut festivali yapıyoruz uzun zamandan beri. Sizin bir Belediye Başkanınız var, beni davet etmemişti bu sene. Kendisi oradadır. Bakan Bey de gelmişti oraya. Beni oraya davet etmemişti. Ben buna rağmen gittim. Orada halkın arasında dikildim, tam bir saat. İşte, Egemen Bey de oradaydı, çıktı, kürsüde konuştu, hep AKP’yi övdü. Demedi ki: “Ya, Kamer Bey -bana bir yer de göstermediler- arkadaş, sen milletvekilisin, gel otur.” Bu hareketi yaparken hiç utanma duygusunu duymadınız mı? Ondan sonra, ben gittim, Vali yeni gelmişti, “Sayın Valim, hoş geldiniz ama beni buraya davet etmedikleri için gidiyorum.” dedim. Egemen Bey elini bana uzattı. Dedim ki: “Ben senin elini sıkmam, çünkü sen beni bir milletvekili olarak orada görüyorsun. ‘Ya, Kamer Bey, gel burada otur.’ demiyorsun. Ondan sonra senin Belediye Başkanın beni şey etmiyor.”

Şimdi, dün ve bugün AKP’li grup başkan vekilleri diyorlar ki: “Ben söze bakarım, söyleyen de adama bakarım.” Şimdi, benim adam olduğumu anlamak için adam olmak lazım. Adam değilse benim adamlığımdan anlamaz ki.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Seninle aynı terazide tartılmak istemem, seninle aynı teraziye girmek istemem.

KAMER GENÇ (Devamla) – Şimdi, Sayın Başkan, bir de şunu söyleyeyim: Benim kaba ve yaralayıcı söz söylediğimi söyleyen bu grup başkan vekilleri benden sonra çıkıp da bu kadar ağır hakaretler yaptığına göre, evvela sizin onlara o Tüzük şeyini hatırlatmanız gerekmiyor mu? Demek ki yani siz, iktidar partisi olarak evvela bu Meclisi çalışılmaz hâle getiriyorlardı.

Vallahi Mustafa Bey, seninle uğraşacağım. Kayserilileri çok seviyorum ama seni o Kayserililerden hesap soracak hâle getireceğim. Bak sen, Kayseri Şeker Fabrikası için bana getirecektin, belge verecektin ama baktın ki pabuç pahalı, getirip vermedin.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Mahkemede, mahkemede…

KAMER GENÇ (Devamla) - Sözünde dur.

Saygılar sunuyorum.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sapla samanı karıştırma, mahkemede onlar.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Saygıdeğer arkadaşlarım, bu vesileyle bir kere daha şunu hatırlatmak, heyetinize arz etmek istiyorum: Hakikaten, ister birbirimizle ilgili konuşalım, ister sayın bakanlarla, başbakanlarla veya Sayın Cumhurbaşkanıyla ilgili konuşalım, daha nazik, daha kibar ifadeler kullanırsak hiç birbirimizi incitmemiş oluruz. Bu hepimiz için geçerlidir. İnşallah bundan sonra böylesi olaylar olmaz.

KADİR URAL (Mersin) – İki gündür sizi de uyarıyorlar Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Sayın Ural, olabilir.

KADİR URAL (Mersin) – Ona da bir cevap verin Sayın Başkan. Ben sizin adınıza cevap vereyim efendim.

BAŞKAN – Hayır… Ben Sayın Şandır’a dün söyledim, öyle dedi. Ben de dedim ki, daha hafif sesle konuşayım dedim.

VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

3.- Arsa Üretimi ve Değerlendirilmesi Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Manisa Milletvekili Recai Berber ve 5 Milletvekilinin; 2985 Sayılı Toplu Konut Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları (1/762, 2/475) (S. Sayısı: 455) (Devam)

BAŞKAN – Sayın Sönmez, buyurun efendim.

FEHMİ MURAT SÖNMEZ (Eskişehir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 455 sıra sayılı Arsa Üretimi ve Değerlendirmesiyle İlgili Yasa Tasarısı’nın 1’inci maddesine yönelik vermiş olduğumuz önerge üzerine söz almış bulunmaktayım. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Son sözleriniz için teşekkür ediyorum. Tabii, burada hepimiz belirli kurallar içinde konuşmamız lazım, birbirimize saygı göstermemiz lazım. Tabii, en büyük, kurallara uymayı da daha üst kademedeki arkadaşlarımızdan, yetkililerimizden bekliyoruz. Soru-cevap bölümlerinde, verilen sorulara cevap yerine, reklam kokan mektuplar okunmasını değil, televizyondan seyreden vatandaşlarımız o soruların cevaplarını beklemekte. Örneğin birkaç defadır da sorduğumuz, mesela “TOKİ’nin İstanbul’da site yönetimlerini Büyükşehre veriyor musunuz, vermiyor musunuz?” diye sorunun da cevabını hâlâ bekliyoruz.

Hazineye ait arsa ve araziler TOKİ’ye bedelsiz olarak devredilmektedir. Getirilen tasarıyla, sadece arsa ve araziler değil, artık binalar da bedelsiz olarak TOKİ’ye devredilecektir, bunun yolu açılmaktadır. Yani orada esas hedeflenen bina değil tabii ki onların, altın gibi, şehrin merkezlerinde olan arsalarıdır çünkü devredilen arsa ve araziler artık şehir kenarlarında kalmıştır ama merkezî yerlerde çok değerli arsaların üzerinde binalar bulunmaktadır ve bu binaların da ve arsaların da artık ele geçirilme zamanı geldi diye düşünüyorsunuz herhâlde. Böylece ülkenin en değerli arsaları üzerinde Hükûmete ve yakınlara yönelik projeler yapma şansları doğacak. TOKİ, toplu konut alanı ve gecekondu dönüşüm alanları imar planları yaparken, artık mülkiyetleri kendilerine ait olan yerlerde de imar planı yapabilmektedir. Maalesef imar planı yaparken de şehre ne kattığını, nüfus yoğunluğunu nasıl etkilediğini, ulaşımı nasıl etkilediğini, altyapı gibi sorunlarla karşı karşıya bırakıp bırakmadığını düşünmeden ama sadece o arsalardan nasıl rant elde edileceğini düşünen bir anlayış hâkim olmaktadır.

Ben, sadece, bu konunun dışında, bu fırsatı ele geçirmişken, TOKİ’nin Anadolu’daki şehirlerde yaptığı çalışmalar sırasında birtakım olumsuzluklar yaşanmaktadır, onları da dile getirmek istiyorum. Biliyorsunuz, artık amacı sadece sıkıntı içerisindeki vatandaşları ev sahibi yapmak olması gerekirken TOKİ lüks konutlara da el atmıştır. Belki haklısınızdır, yapması da gerekiyordur diye düşünüyorsunuzdur ama Anadolu’da zaten bu sayı azdır ve bu inşaatları yapan müteahhitler TOKİ’nin yaptığı lüks inşaatlar sayesinde artık iş yapamaz hâle gelmiştir. Yapmasınlar diyelim, önemli değil ama o müteahhitlerin çalıştırdığı işçiler de artık iş bulamaz hâle gelmiştir çünkü verilen ihaleler de demin belirtildiği gibi çok saydam olmayınca belirli kişiler TOKİ’nin ihalelerini almakta ve Anadolu’daki o şehrin müteahhitleri bu ihaleleri alamamaktadır ve alan müteahhit işçisini, kendi hemşehrisini getirerek çalıştırmaktadır ve o Anadolu şehrinin işçisi, demircisi, kalıpçısı maalesef işsiz kalmaktadır. Ayrıca, o Anadolu şehrinde yaşayan mimarları, mühendisleri düşünecek olursak, bir bakın, inceleyin, hangisinin mimarı, mühendisi o TOKİ konut projelerini çizebilmiştir? Hayır. Hepsi belirli adreslere verilmiş ve onlar tarafından çizilmiştir ve büyük bir haksızlık yaşanmaktadır o şehirlerdeki mimar ve mühendisler açısından ve en üzücü yanı ise, artık Türkiye’nin hangi şehrine giderseniz gidin, Ankara’nın kenarından geçin, Eskişehir’in kenarından geçin, Kayseri’ye, Konya’ya, farklı bir şehirde olduğunuzu bile anlayamamaktasınız, çünkü aynı elden çıkan tek tip projeler sayesinde bütün şehirlerin kimlikleri benzer yapılardan oluşmuştur ve şehirlerin artık kimlikleri kalmamıştır, birbirine benzeyen şehirler hâline gelmiştir.

Bunun yanında, bu alışverişi yaparken kim o ihalede tabii ki yardımcı olduysa bu ihalenin alınmasında, ister istemez müteahhit de o inşaatlara ait malzemeleri, o kendisine yardım eden şahıslara yakın insanlardan tedarik etme yoluna gitmektedir ve bu yüzden de o şehrin esnafı maalesef iş yapamamaktadır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Sönmez, konuşmanızı tamamlayınız efendim.

Buyurun.

FEHMİ MURAT SÖNMEZ (Devamla) – Hiçbir ihtiyaç malzemesini o şehrin esnafından karşılamamakta ve gene belli kişilerin cebine giden bir proje hâline gelmektedir ve eğer o şehrin içinden de malzeme alınıyorsa artık esnaf şundan korkmaktadır, demin Eskişehir Milletvekilimizin sorduğu gibi: “Acaba dolandırılacak mıyım? Niye aklına geldi de bizden aldı bu firma?” diye. Ayrıca, denetimsizlik yüzünden konutlar artık insanların ihtiyaçlarına cevap verecek kalitede değildir.

Ben, rant peşinde koşmak yerine, sizleri, bitmiş olan TOKİ konutlarını gidip bir kere kontrol etmeye davet ediyorum. Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Doğru, buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)

REŞAT DOĞRU (Tokat) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 455 sıra sayılı kanunun 1’inci maddesi üzerine vermiş olduğumuz önergeyle ilgili söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Tasarının 1’inci maddesiyle, arsa üretim alanında bulunan hazineye ait arsa ve arazilerin yanında hazineye ait bina ve yapılar da TOKİ’ye bedelsiz olarak devredilebilecektir. Bu düzenlemede arsa, arazi, bina ve benzeri kavramların “taşınmaz” kavramıyla ifade edilmesi ve madde kapsamına sadece hazine adına tescil edilen taşınmazların değil, tescil edilecek taşınmazların dâhil edilmesi, hiç tahmin edilmeyecek yanlış uygulamalara, hukuksuzluğa ve hazine zararına yol açabilecektir, hatta sınırını nasıl tespit edeceğinizi de merak ediyoruz.

Hazine malları mevzuatında özel kanunlarla hüküm altına alınmış çok sayıda düzenleme vardır. Bu tasarı ileride doğabilecek sakıncaları dikkate almamıştır. Bu tasarı yukarıda belirtilen uyarıları dikkate almadığından kanun tasarısı metninden 1’inci maddesinin çıkarılmasını uygun görüyoruz.

Kuruluşundan itibaren ülkemizde yerleşim ve konut politikalarının belirlenmesi, uygulanmasında en önemli kurum olan TOKİ, 1984 yılında 2985 sayılı Kanun’la kurulmuştur. Başlangıçta konut üretimiyle ilgili olarak çalışmalarını başarılı olarak sürdüren TOKİ, ilerleyen dönemlerde kuruluş amaçlarının dışına çıkarak konut dışında sosyal tesisler de inşa etmeye başlaması ve tüm ülke sathına açılması nedeniyle denetim ve yönetim işlevlerinde zafiyetler de baş göstermiştir.

Kuruluş, hazine arazileri üzerinde arsa üretimi gerçekleştirdiği için çok cüzi miktarda arsa maliyeti yapmakta, bunun karşılığında yüksek maliyetler, satışlar yapmaktadır.

TOKİ tarafından yapılan konutlarla ilgili olarak inşaatların kalitesi, zamanında bitirilemediği, teslim edilen konutlarda hâlâ büyük oranda eksiklikler bulunduğu tespit edilmektedir. Bazı TOKİ binalarında yıkılma, dökülme tehlikesi de vardır.

Giriş aidatlarının ve taksit ödemelerinin yüksek olması, zaten ekonomik olarak zor durumda olan halkımızın bütçesini çok zorlamaktadır.

Hak edişlerini alamadıkları gerekçesiyle müteahhitlik yapan firmaların bazılarının battığı veya çok zor durumda oldukları kamuoyunda da bilinmektedir. Müteahhitlik firmalarının bazıların batmasıyla beraber iş yaptıkları firmalar da batmış, konut sektörüne malzeme sağlayan birçok esnaf maalesef mağdur olmuştur. Hatta bu esnaflar içerisinde intihar eden insanlar bile bulunmaktadır.

Tokat ili ve ilçelerinde TOKİ konutlar yapmıştır. Konutları yapan müteahhit Tokat ili dışındaki firmalardır. Müteahhitler, taşeronlar dahil, inşaatta kullanılan bütün malzemeleri Tokat dışından getirmişlerdir. Hâlbuki Tokat esnafı, inşaatlar başlayınca, kullanılacak malzemeleri biz karşılayacağız diye çok sevinmişlerdi ancak ekmek ve su hariç her şey Tokat dışından getirilmiştir. Çalışan işçisinden mühendisine kadar da bölge dışından gelmesi, ilimize sadece konut kazandırmanın dışında hiçbir faydası olmamıştır. Bu inşaatla devletin sahip olduğu konutlar da yapıldığına göre, inşaat yapılan bölgenin esnafı, işsiz insanları buralardan neden faydalandırılmıyor? İhaleler yapılırken “inşaat yapılan bölgelerdeki firmalardan inşaat malzemeleri ve işçilik de yine aynı bölgeden karşılanır” diye bir madde konulması acaba uygun olmaz mı diye de düşünüyoruz.

Biraz önce sormuş olduğum soruda, Tokat merkez ve ilçelerindeki TOKİ konutlarının bazılarının sıvalarının dökülmekte olduğunu, su kaçakları ve yolların kasislerle dolu olduğunu ifade etmiştim. Sayın Bakan da vermiş olduğu yanıtta “Oradan teşekkür mektupları geldi.” diyor. Tabii teşekkür mektupları gelecektir, insanlar ev sahibi oluyor. Benim buradaki amacım oradaki eksikliklerin tamamlanmasıydı. Yani orada, şu anda ciddi manada, TOKİ konutlarında kalan insanlarımız tarafından şikâyetler vardır. O şikâyetleri dile getirmek de bizim görevimiz değil midir?

Sayın milletvekilleri, diğer bir konu da TOKİ müteahhitlerinden bazıları faaliyetlerini durdurmuş veya batmışlardır. Bunun neticesinde de ülkemizde mal varlığını kaybeden, ekmeğe muhtaç olan insanlar grubunu da artırmışlardır. Bu insanların problemleri dağları aşmıştır. Devlet olarak, mağdur olan bu insanlara nasıl yardımcı olunacaktır? Batsınlar mı diyeceğiz?

Bakın, bugün şu anda Anadolu’nun birçok yerinde olduğu gibi yine Tokat ilinde de Tokat Sigara Fabrikasının satılması, akabinde de şimdi Turhal Şeker Fabrikasının özelleştirme kapsamı içerisinde satılmaya girmiş olması, insanlar arasında çok büyük bir tedirginlik yaratmıştır. Turhal Şeker Fabrikasının satılması, hem işçiler üzerinde hem de çiftçilerimiz üzerinde çok büyük sıkıntı yaratırken, Turhal esnafı da acaba Tokat esnafının durumuna gelecek miyim diye düşünmektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Doğru, konuşmanızı tamamlar mısınız.

Buyurun.

REŞAT DOĞRU (Devamla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Ayrıca, hepimizin bildiği gibi, Tekel işçileri şu anda çok büyük bir sıkıntı içerisindedir. Bunların içerisinde bin kişiye yakın Tokat’tan gelen işçi kardeşimiz vardır. Altmış altı günden beri süren bu eylemin sesini sayın milletvekilleri mutlaka duymalıyız. Tabii diyeceksiniz ki, bazı iyileştirmeler yapılıyor. İyileştirmeler yapılıyor ama o işçi kardeşlerimizin özlük haklarının verilmediğini de hep beraber görüyoruz. Öyleyse bu insanları tekrar dinlemek mecburiyetindeyiz. Altmış altı günden beri, kar demeden, kış demeden, soğuk demeden bu insanlar burada mücadele veriyorlar. Önümüzdeki günler içerisinde tahmin ediyorum ki daha birçok problemle karşılaşılacağı da görülmektedir, yani eylem süratli bir şekilde devam etmektedir. Lütfen bu insanların sesini duyalım. İnsanların derken çocuklarının sesini duyalım, ailelerinin sesini duyalım, annelerin sesini duyalım diye ifade etmek istiyorum.

Tekrar, bu kanun inşallah hayırlı olur, insanlarımıza faydalı olur düşüncesiyle sizlere teşekkürlerimi arz ediyor, hepinizi en derin saygılarımla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Önergelerin oylanmasında karar yeter sayısı istiyorum.

BAŞKAN – Önergeleri oylarınıza sunacağım, karar yeter sayısını arayacağım.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.

Birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 17.52


ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 18.08

BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL

KÂTİP ÜYELER: Fatih METİN (Bolu), Yaşar TÜZÜN (Bilecik)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 63’üncü Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

Komisyon ve Hükûmet yerinde.

455 sıra sayılı Tasarı’nın 1’inci maddesi üzerinde verilen, Komisyon ve Hükûmetin katılmadığı üç önergenin birlikte yapılan oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.

Şimdi önergeleri tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısını arayacağım: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı vardır, önergeler kabul edilmemiştir.

Şimdi diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi  Başkanlığı’na

Görüşülmekte olan 455 sıra sayılı Kanun Tasarısının 1 inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                                                        Harun Öztürk

                                                                                                                               İzmir

Madde 1- 29.4.1969 tarihli ve 1164 sayılı Arsa Üretimi ve Değerlendirilmesi Hakkında Kanunun ek 4 üncü maddesinin birinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“28.12.1960 tarihli ve 189 sayılı Kanun kapsamında bulunanlar ile her hangi bir kamu hizmetine tahsis edilmiş taşınmazlar hariç olmak üzere Toplu Konut İdaresi Başkanlığının talebi, Maliye ve Bayındırlık ve İskân bakanlarının müşterek teklifi ve Başbakanın onayı ile belirlenen arsa üretim alanlarında bulunan Hazineye ait taşınmazlar ve Hazine adına tescil edilecek taşınmazların mülkiyeti Toplu Konut İdaresi Başkanlığına bedelsiz olarak devredilir. Kamu hizmetlerine ayrılan yerler ile Maliye Bakanlığınca değişik ihtiyaçlarla talep edilen taşınmazlar bedelsiz olarak Hazineye iade edilir.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

DEVLET BAKANI EGEMEN BAĞIŞ (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Öztürk, buyurun efendim.

HARUN ÖZTÜRK (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 455 sıra sayılı  Kanun Tasarısı’nın 1’inci maddesiyle ilgili vermiş olduğum değişiklik önergesi üzerinde söz aldım. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyo-rum.

Değerli milletvekilleri, öncelikle Hükûmetin bir çelişkisine işaret ederek sözlerime başlamak istiyorum: Hükûmet bir taraftan ekonomide kamu ağırlığını azaltma gerekçesiyle özelleştirme uygulamalarına ağırlık verirken, diğer taraftan konut sektöründe özel sektörün karşısına her türlü haksız rekabet koşullarını yaratarak TOKİ’yi çıkarmıştır.

Değerli milletvekilleri, TOKİ geçtiğimiz yıllarda vatandaşlara verdiği sözü zamanında yerine getirmekle haklı bir üne kavuşmuştu ancak bugün geldiğimiz noktada aynı şeyleri söylemek ne yazık ki mümkün değildir. Bugün TOKİ gerek konutlardaki nitelik kaybı gerekse geç teslimler nedeniyle vatandaşlarımız nezdinde bir itibar kaybına uğramıştır. Evlerini zamanında teslim alabilecekleri güvencesiyle bankalardan ve çevresinden borç alarak ve birikimlerini zorlayarak TOKİ’den daire alan vatandaşlarımız, TOKİ’nin sözleşmelere uygun olarak zamanında taahhüdünü yerine getirememesi nedeniyle büyük bir sıkıntı içine düşürülmüşlerdir. Vatandaşların verilen süreler içinde evlerini teslim almaları ve bir an önce kira ödemekten kurtulmaları umutları ne yazık ki suya düşürülmüştür. Sözleşmeyle verilen sürenin üzerinden otuz ay geçmiş olmasına rağmen evlerini teslim alamayan hak sahipleri vardır. Geç teslimler nedeniyle, TOKİ, itibar kaybının yanı sıra tazminat ödeme yükümlüğüyle de karşı karşıya kalmaktadır. İktidar ve TOKİ yönetimi kamu zararına yol açmaktadır.

Değerli milletvekilleri, sizlere gecikmelerle ilgili olarak Ankara Turkuaz Vadisi’ndeki TOKİ konutları uygulamasından birkaç örnek vermek istiyorum:

Örnek bir: TOKİ Haziran 2006’da yaptığı bir sözleşmede “Yirmi dört ay içinde dairenizi teslim edeceğim.” şeklinde taahhütte bulunuyor. Vatandaş da yirmi dört ay sonra kira ödemekten kurtulacağı umuduyla hesabını yapıyor, belli bir peşinatı ödeyerek taksitle bir daire almaya karar veriyor ve sözleşmeyi imzalıyor. TOKİ söz konusu daireyi Aralık 2009’da hak sahibine teslim ediyor. Gecikme on altı aydır.

Örnek iki: TOKİ Nisan 2007’de yaptığı bir başka sözleşmede daireleri on altı ay içinde bitireceğini taahhüt ediyor. Vatandaş da verilen sürede kiradan kurtulacağını düşünerek konut bedelinin tamamını bankadan borçlanarak peşin ödüyor. Ne var ki, TOKİ, konutu hak sahibine önce Aralık 2009 içinde teslim edeceğini bildiriyor ve daha sonra teslim süresini Mart 2010’a erteliyor. Bu daire Mart 2010’da teslim edilebildiği takdirde gecikme on dokuz ay olacaktır.

Değerli milletvekilleri, tasarının geneli üzerindeki görüşlerimi ifade etme fırsatı bulabildiğim takdirde sizlerle paylaşmaya devam edeceğim.

Değerli milletvekilleri, önergeyle ilgili olarak düşüncelerime gelmek istiyorum. Çerçeve 1’inci maddeyle, 1164 sayılı Arsa Üretimi ve Değerlendirilmesi Hakkında Kanun’un ek 4’üncü maddesinde yer alan “hazineye ait arsa ve araziler” ibaresi “hazineye ait taşınmazlar” şeklinde değiştirilerek, TOKİ’ye devredilen hazineye ait arsa ve araziler üzerinde bina varsa bunların da bedelsiz devredilmesine imkân sağlanması amaçlanmaktadır. Ancak değişiklik yapılan ek madde 4’ün tamamına baktığımızda, TOKİ’ye hazineye ait bir arazi ve arsanın devredilebilmesi için bu arsa ve arazilerin herhangi bir kamu hizmetine tahsisli olmaması koşulunun arandığı görülecektir. Bunu sağlayan anılan fıkranın başındaki “herhangi bir kamu hizmetine tahsis edilmiş arazi ve arsalar hariç olmak üzere” ibaresidir. Çerçeve 1’inci maddeyle bu cümlede “Herhangi bir kamu hizmetine tahsis edilmiş taşınmazlar hariç olmak üzere.” şeklinde bir değişiklik yapılmadığı takdirde, herhangi bir kamu hizmetine tahsisli olsalar da hazineye ait binalar bu düzenlemeden sonra TOKİ’ye bedelsiz olarak devredilebilecektir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Öztürk.

HARUN ÖZTÜRK (Devamla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, prensip olarak bu maddenin tasarıdan çıkarılması gerektiğini ben de düşünüyorum ancak tasarının getirilişinin ana amaçlarından birinin bu madde olduğunun da farkındayım. Hiç değilse herhangi bir kamu hizmetine tahsisli binaların da bedelsiz devrine imkân verilmemesi için değişiklik önergemin kabulünü arz ediyor, yüce heyetinizi bu vesileyle tekrar saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Öztürk.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

2’nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2- 29/7/1970 tarihli ve 1319 sayılı Emlak Vergisi Kanununun 14 üncü maddesinin birinci fıkrasına aşağıdaki bent eklenmiştir.

“i) Toplu Konut İdaresi Başkanlığına ait arazi ve arsalar.”

BAŞKAN – Madde üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Aydın Milletvekili Sayın Ertuğrul Kumcuoğlu.

Buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA ERTUĞRUL KUMCUOĞLU (Aydın) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; müsaade ederseniz, önce usul hakkında bir iki noktaya temas etmek istiyorum.

Değerli arkadaşlarım, Mevlânâ Celâleddin Rûmî, insancıl yaklaşımıyla, derin insan sevgisiyle ve üstün hoşgörüsüyle temayüz etmiş, sadece Türkçe ve Farsça konuşan dünyalarda değil bütün dünyada bu yönleriyle temayüz etmiş, yüceltilmiş bir kişidir. Dolayısıyla ona atfedilen bir söylemin hakaret amacıyla kullanılmasını sadece karşı tarafı hırpalayan bir yaklaşım olarak değil, aynı zamanda Mevlânâ’nın bu yönünü hırpalayan bir yaklaşım olarak değerlendiriyorum. Onun için, istirham ediyorum sizlerden, bir daha, bu sözü bir başkasını hırpalamak için kullanmayalım, Mevlânâ buna üzülür.

İkincisi, biraz önce, bu kürsüde Hükûmet adına konuşan Devlet Bakanı TOKİ’nin Sayıştay denetimine tabi olduğunu açıkça söyledi fakat arkadaşlar, değil. Şimdi, Bakanı oradaki bürokratlar yanılttı. Beyefendiler, değerli arkadaşlarım, Sayın Bakan, Sayın Başkan; ben senelerce bu devlete hizmet ettim, bürokratların temel görevlerinden birisi bakanlarına zarar vermek değil, yardımcı olmaktır. Onun için, konuya zaten yakından muttali olmayan Bakanın önüne yanlış bilgi kondurup bu kutsal kürsüden onların gerçeklere aykırı beyanlarda bulunmasına sebep olamazsınız. Bir daha bu konuda dikkatli olmalarını bürokrat arkadaşlarımdan rica ediyorum. Tenkit etmiyorum, uyarıyorum. Bu kürsü mukaddestir. Bu kürsüden gerçeklere aykırı beyanlarda bulunulması hoş değil.

Değerli arkadaşlarım, TOKİ meselesini konuşurken iktidar partisi adına konuşan değerli sözcülerin ağzından bal damladı, bal damladı, bal! Ne güzel şeyler yapmışsınız! Peki, bu kadar güzel şeyler yapıyorsunuz da, bir de kanun yapmayı doğru dürüst becerebilseniz ne olur! Çünkü iyi kanun yapamayan bir hükûmet devleti iyi idare edemez, devleti iyi idare edemeyen bir hükûmet adına bina yapan bir kurumun da doğru dürüst bina yapacağını tahmin etmiyorum, olmaz, çünkü bu, bileşik kaplar ilkesinden gelir; bir yerde bir şey yanlışsa, bir yerde bir şey kötüyse her yerde o emsallerine göre değerlenir her şey.

Dolayısıyla, bu kanuna baktığınız zaman, alelacele kaleme alındığı anlaşılıyor, eğer kasıt yoksa. Şimdi, bakıyorsunuz, kanunun 4’üncü maddesinde diyor ki:  “Efendim, bunu arazi ve arsa olmaktan çıkaralım.”, “Ne yapalım?”, “Binaları da dâhil edelim.” Burada iyi niyetle yorumladığınız zaman “Efendim, kocaman bir arsa var, üstünde bir bina var. Dolayısıyla o bina sebebiyle onu devredemiyoruz, bunu aşmak istedik.” diyorsunuz ama ek 4’üncü maddenin başlangıcında “herhangi bir kamu hizmetine tahsis edilmiş arazi ve arsalar hariç olmak üzere” tabiri “taşınmazlar” şeklinde değiştirilmediği için bakın ne olur ben size söyleyeyim: Şimdiki gibi tek başına bir iktidar olmaz. Ne olur? Bir koalisyon hükûmeti olur. Bu koalisyon hükûmetinde Maliye Bakanıyla Bayındırlık Bakanı bir karar hazırlarlar, Başbakan imzalar. Aa, bir bakar ki Adalet Bakanının oturduğu bina artık kendisine tahsisli değil! Buna imkân veriyorsunuz. 2 Bakan ve Başbakanın imzasıyla Millî Savunma Bakanının haberi olmadan Selimiye Kışlası’nı TOKİ’ye verebiliyorsunuz bu kanuna göre veyahut da Meclis Başkanının haberi olmadan arkada oturduğumuz odacıklar var ya onları da TOKİ’ye verebiliyorsunuz! Yetki var, yetkiyi verdiniz. Neden? Çünkü bir defa bu kürsüden ısrarla ifade ediyorum “Ne olur dikkatli olun kanun kaleme alırken.” diye.

Şimdi yine bu noktadan hareket ettiğimizde gelelim 2’nci maddeye. 2’nci maddede diyorsunuz ki: Toplu Konut İdaresi Başkanlığına ait arazi ve arsalar emlak vergisinden muaf. Beyefendiler, bu çatının adı, bu Meclisin adı “Türkiye Büyük Millet Meclisi” buraya küçük konular getirilmez. Ne olur? TOKİ milyarlarca lira para şey yapıyor. 30 milyar liralık iş yapmışsınız. Muhtemelen ödedikler emlak vergisi 30 milyon lirayı geçmez, binde 1’ini… Ondan sonra, illa -böyle adettir- bürokratlar bir şeyden muaf olmak isterler, ellerinden gelse maaşlarını da gelir vergisinden muaf tutmak isterler de bunu siyasiler yutmayacak. Böyle küçük meseleleri buraya getirmeyeceksiniz. Getirince ne olur? Bak, böyle alelusul, gelişigüzel, iyi düşünülmemiş madde getirilince ne olur? Şöyle olur: Adaletsiz davranırsınız. Çünkü emlak vergisi merkezî hükûmete gitmiyor, mahallî yönetimlere gidiyor. Vurduğunuz darbe belediyelere. Ee, her yerde de yapmıyorsunuz bu işi. Yani Türkiye'nin seksen bir vilayetinde, bütün şeylerde yapı yapıyor olsanız, TOKİ binası yapıyor olsanız anlarım ama yapmıyorsunuz, belli yerlerde yapıyorsunuz. Dolayısıyla bir dengesizliğe ve adaletsizliğe meydan veriyorsunuz. Ayrıca, zaten sıkıntı içinde olan yerel yönetimleri de bu vergiden mahrum kılıyorsunuz. “Canım, AKP’li belediyelerin zararlarını biz telafi ederiz.” Ee AKP’li olmayan belediyeler? Canı cehenneme! Yapmayın bunları, yani bunları yapmayın, bunlar doğru şeyler değil.

Ayrıca, yine bu maddeye baktığım vakit -çünkü buna profesyonel gözle bakmak zorundasınız- Toplu Konut İdaresi Başkanlığına ait arazi ve arsalar… Toplu Konut araziyi aldı, üstüne binayı yaptı, satışa çıkardı. Arada üç aylık bir süre var. Ruhsat aldığı tarihten itibaren bina vergisi vermesi lazım. Üç ay sonra da yeni müşterisinin, sahibinin bina vergisi vermesi lazım. Yani, yukarıda madem “taşınmazlar” dediniz, burada da “taşınmazlar” deseydiniz. Onu dediniz, ek 4’üncü maddenin hemen girişindeki “arazi ve arsalar” ibaresini niye “taşınmazlar” olarak değiştirmediniz? Dikkatsizlik, laubalilik, devlet yönetimine gelişigüzel yaklaşma tavırlarıdır bunlar, bunu hoş göremiyorum.

Ayrıca, ileride çok karmaşık durumlara sebep olursunuz, devlet yönetimini güçleştirirsiniz. Devleti iyi idare edersiniz edemezsiniz, biz muhalefete göre siz devleti iyi idare edemiyorsunuz, size göre fevkalade iyi idare ediyorsunuz. Tamam, yanlış yaparsınız, yapma hakkınız var fakat devleti yönetmeyi güçleştirmeye hakkınız yok. Devleti kötü yönetebilirsiniz fakat devletin iyi yönetilmesini güçleştirmeye hakkınız yok. Bu konuda da dikkatli olmayı tavsiye ediyorum.

Ayrıca, değerli arkadaşlar, bazı yerlerde, TOKİ yirmi katlı bina yapıyor. Şimdi, “O binaları da ucuz fiyata sattık.” diyorsunuz. Peki, o binanın, yirmi katlı binanın asansörünün aylık masrafı ne olacak? O binaya dar gelirli bir vatandaşı yerleştirdiğiniz zaman “Biz ayda 100 milyon lira taksitle bina satıyoruz.” Ama, binayı idame etmenin, o binada yaşamının aylık gideri de 150 milyon liraysa ne olacak?

ALİ İHSAN MERDANOĞLU (Diyarbakır) – Onlar beş katlı, beş katlı!

ERTUĞRUL KUMCUOĞLU (Devamla) – Ben görüyorum burada, havaalanına giderken görüyorum neler olduğunu.

Şimdi, dolayısıyla Türkiye’de madem arsa yaratıyoruz -Türkiye geniş bir ülke- burada çok katlı binalardan sakınmak lazım. Ben bunu bir öneri olarak getiriyorum, Sayın Başkan burada değerlendirirler.

Şimdi, bir de, bakın arkadaşlar, bu işlerde kalite önemli. Sizin yaptığınız ve burada öve öve bitiremediğiniz hizmetlerin hangi ölçüde doğru olduğu beş sene sonra anlaşılacak. Beş sene sonra o binaların damları akmaya başlarsa, beş sene sonra o binaların tuğlaları dökülmeye başlarsa…

MEHMET SEVİGEN (İstanbul) – Dökülüyor zaten. Herkes terk etmiş.

ERTUĞRUL KUMCUOĞLU (Devamla) – …beş sene sonra onların kapılarının, pencerelerinin içinden yel üfürür, sel götürür, efendim, böyle üfürmeye başlarsa o zaman size kim dua edecek? Kim dua edecek?

“Kaliteli değil yaptığınız binalar.” diyorlar arkadaşlar, çırpınıyorlar. Niye kaliteli değil? Siz Türkiye’de bütün iktisadi devlet teşekküllerini iyi hizmet veremiyorlar diye özelleştirmediniz mi? Onlar iyi hizmet veremiyorlar da çok istisnai şekilde şurada oturan TOKİ nasıl iyi hizmet veriyor? Vermiyor işte. Vatandaşlar şikâyet ediyorlar TOKİ binalarından. Aydın’daki de bir felaket, hâlâ çözülemedi problem. Her gün gazetelerde TOKİ binalarıyla ilgili şikâyet, her gün bize telefon TOKİ binalarıyla ilgili olarak.

Dolayısıyla bu memlekette eğer devlet bazı hizmetleri iyi göremiyorsa bazı hizmetleri iyi görür. Hangi alanda? Ticari alanda. Hangi alanda? Sanayide. Hangi alanda? İnşaatta. Hayır, bu tutarlı değil, bu tutarlı bir yaklaşım değil.

Onun için, bırakalım, oyunu kuralına göre oynayalım.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Kumcuoğlu, buyurun efendim, konuşmanızı tamamlayınız.

ERTUĞRUL KUMCUOĞLU (Devamla) – Oyunu kuralına göre oynayalım ki yarın sistem çalışmaya devam etsin, ileride aksamasın, belli sıkıntılara sebep olmasın.

Efendim, hepinizi saygıyla selamlıyorum. İnşallah hayırlı olur çünkü hayırlı olmasını temenni ediyorum. Onun için de TOKİ yönetiminin, bugün Sayın Bakana yaptırdığı hatadan başlayarak hata yapmamaya özen göstermesini özellikle istirham ediyorum.

Sağ olun, var olun.

Saygılar. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Kumcuoğlu.

DEVLET BAKANI EGEMEN BAĞIŞ (İstanbul) – Sayın Başkanım, bir söz alabilir miyim? Yerimden de olur.

BAŞKAN – Buyurun.

DEVLET BAKANI EGEMEN BAĞIŞ (İstanbul) – Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.

Sayın Milletvekilimiz hata yaptığımı söyledi ama herhâlde kendisini düzeltmemde fayda var.

Şimdi, TOKİ Kanunu’na göre, TOKİ Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu tarafından denetleniyor. Yüksek Denetleme Kurulu, denetleme ihtiyacı duyduğu zaman, Sayıştaydan, Başbakanlık Teftiş Kurulundan ve Bayındırlık Bakanlığı Teftiş Kurulundan uzmanları görevlendiriyor...

ERTUĞRUL KUMCUOĞLU (Aydın) – Hayır, hayır…

KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Görevlendiremez efendim.

MURAT ÖZKAN (Giresun) – Görevlendiremez.

DEVLET BAKANI EGEMEN BAĞIŞ (İstanbul) – Sayıştay uzmanları, gidip TOKİ’yi bugüne kadar defalarca denetlediler.ve Meclisin KİT Komisyonu tarafından da bu rapor görüşülüyor. O yüzden, ben… (CHP ve MHP sıralarından gürültüler)

Eğer konuşmama dikkat ederseniz…

MURAT ÖZKAN (Giresun) – Sayın Bakan, yanlış bilgi veriyorsunuz.

DEVLET BAKANI EGEMEN BAĞIŞ (İstanbul) – Bakın, ben dinledim, müsaade edin, bitireyim, ondan sonra siz de beni düzeltirsiniz.

BAŞKAN – Arkadaşlar, lütfen…

DEVLET BAKANI EGEMEN BAĞIŞ (İstanbul) – Dediğim zaman… (CHP ve MHP sıralarından gürültüler)

KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Yapmayın Allah aşkına!

BAŞKAN – Arkadaşlar, lütfen…

DEVLET BAKANI EGEMEN BAĞIŞ (İstanbul) – Ya, dinlemeyi öğrenirsek… Türkiye'nin başına ne geldiyse dinlememekten geliyor.

ÜNAL KACIR (İstanbul) – Maksat, düzeltmek.

BAŞKAN – Sayın Kacır… Sayın Kacır, lütfen…

DEVLET BAKANI EGEMEN BAĞIŞ (İstanbul) – Bir dinleyin, hatam varsa düzeltin.

Ben dedim ki konuşmamda dikkatli dinlediyseniz: “Gerektiği zamanlarda Sayıştay tarafından…”

KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Gerektiğinde de olmaz.

HÜSEYİN ÜNSAL (Amasya) – Gerektiğinde de olmaz.

DEVLET BAKANI EGEMEN BAĞIŞ (İstanbul) – Tabii ki Sayıştaydaki uzmanlar da Devlet Denetleme Kurulunun verdiği görevler…

Bir düzeltmeye daha ihtiyaç var Sayın Milletvekilimizin sözlerinde. Şimdi, TOKİ, sanki hiçbir kurumda olmayan bir şeyi istiyormuş gibi bir intiba var. Hâlbuki, TOKİ’nin burada istediği, bazı arazilerde vergilerden muafiyet.

MURAT ÖZKAN (Giresun) – Sayın Bakan, Amerika değil burası!

DEVLET BAKANI EGEMEN BAĞIŞ (İstanbul) – Ama birçok kurumumuz -bunlar arasında Yükseköğretim Kurulu, üniversiteler ve ileri teknoloji enstitüleri, Savunma Sanayii Müsteşarlığı, Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu, TÜBİTAK, Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü, Devlet Tiyatroları, Orman Genel Müdürlüğü, Vakıflar Genel Müdürlüğü gibi birçok kurum- hem arazi hem de yapı üzerindeki emlak vergilerinden muaf tutulmuş. TOKİ diyor ki: “Sadece arazi üzerindeki emlaktan biz muaf tutulalım, arazinin üzerine binayı inşa ettikten sonra çok daha fazla vergi geliri, devlete, hazineye kazandıralım.” Bu da ülke için faydalıdır.

Onun için Sayın Milletvekilim, gerçekten, Mevlânâ’yı üzmeyelim, burada daha dikkatli olalım!

KAMİL ERDAL SİPAHİ (İzmir) – Sen dikkat et!

DEVLET BAKANI EGEMEN BAĞIŞ (İstanbul) – Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Saygıdeğer arkadaşlarım, bir doğruyu…

ERTUĞRUL KUMCUOĞLU (Aydın) – Benim söz hakkım yok değil mi Sayın Başkan?

BAŞKAN – Sayın Kumcuoğlu, bir doğruyu bulmaya çalışıyoruz. Siz Maliye Bakanlığının, tabii, en yetkili makamında bulundunuz. Biraz sonra da zaten Sayın Akif Hamzaçebi konuşacak. Ben kendisini de biliyorum, o da bu konunun tam merkezinde görev yapan arkadaşlarımızdan birisi, geçmişten beri tanıyorum.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Şimdi, Sayın Başkanım, Sayıştay denetimi ayrı bir hadise, Sayıştaydan uzman alarak denetim yapmak ayrı bir hadise.

BAŞKAN – Anladım.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – TOKİ’nin Sayıştay denetimi yok.

DEVLET BAKANI EGEMEN  BAĞIŞ (İstanbul) – Ben de onu düzeltmek için söz istedim.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Hayır, ama yok yani!

BAŞKAN – Sayın Şandır, bir de şimdi Sayın Hamzaçebi’yi dinleyelim bakalım konunun uzmanı birisi olarak. Tamam efendim.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Akif Hamzaçebi, Trabzon Milletvekili.

Sayın Hamzaçebi, buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; sözlerime başlarken hepinizi saygıyla selamlıyorum.

1’inci madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına görüşlerimi ifade ederken TOKİ’nin Sayıştay karşısındaki konumunu açıklamıştım. Sayın Bakan sanıyorum o zaman burada yoktu, Sayın Faruk Özak Bakanımız vardı, belki benim açıklamalarımı Sayın Bakan kaçırmış olabilir, daha doğrusu burada olmadığı için doğal olarak dinlemedi ama biraz önce de Sayıştayla ilgili, Sayıştayın TOKİ’yle ilişkisi konusunda Sayın Bakan bazı açıklamalar yapınca ben tekrar bu konuda bir açıklama yapma ihtiyacı duyuyorum.

2002 sonunda o zamanki Parlamentonun yani Adalet ve Kalkınma Partisi ile Cumhuriyet Halk Partisinden oluşan Parlamentonun kabul ettiği 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu ile TOKİ kanun kapsamına alınmıştı. Kanun kapsamına alınmış olması nedeniyle Parlamento denetimine tabi olacaktı. Yani, bu denetim nedir?

TOKİ’nin bütçesi Plan ve  Bütçe Komisyonundan ve Türkiye Büyük Millet Meclisinden geçecek, TOKİ’nin harcamalarının sonuçlarını içeren kesin hesap kanunları Plan ve Bütçe Komisyonundan ve Türkiye Büyük Millet Meclisinden geçecekti. Parlamentonun bir kere bütçe denetimi olacaktı.

İkinci olarak: Sayıştay TOKİ’nin harcamalarını denetleyecekti. Sayıştay denetimi Anayasa’nın 160’ıncı maddesinde düzenlenmiştir, KİT Komisyonunun yaptığı denetim ise Anayasa’nın 166’ncı maddesinde düzenlenmiştir; ikisi birbirinden tamamen farklıdır. Şu an KİT Komisyonu TOKİ’nin hesaplarını denetliyor ama Sayıştay denetleyemiyor. Sayıştay, harcamaları denetlediği zaman sorumluların hesaplarını kesin hükme bağlar. Sayıştay, bir hesap mahkemesidir.

Şimdi, Hükûmetin 2002 sonundaki bu yasa hükmüne rağmen iki yıl sonra yaptığı bir yasa değişikliğiyle TOKİ’yi Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu kapsamından çıkarmasının nedeni, onu bütçe denetiminin dışına çıkarmak ve Sayıştay denetiminin dışına çıkarmaktır.

Şimdi, bu denetim budur. Şu an TOKİ bu nedenle Sayıştay denetimine tabi değildir. TOKİ eğer Sayıştay denetimine tabi olsaydı benim ifade ettiğim o adrese teslim ihaleyi Sayıştay denetleyecekti, o ihale teşebbüsünü. Hâlâ TOKİ belki niyetli o adrese teslim ihaleyi yapmakta ama onlar raporlara konu olacaktı. Bugün, KİT Komisyonunun TOKİ hakkında düzenlediği rapor var, dünya kadar usulsüzlük var. Sonuç nedir? Sonuç yok. KİT Komisyonu o raporları görüşüyor mu, görüşmüyor mu? görüşse bile ibra ediyor, Hükûmetin kontrolünde bir KİT Komisyonunun yapacağı hiçbir şey yoktur.

FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik) – CHP’li arkadaşlar var, üyeler var, olur mu canım!

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) - Ama Sayıştay, Parlamento adına denetim yapan özerk bir kurumdur, Parlamento adına denetim yapar.

Şimdi, haftaya bir Sayıştay yasa teklifini de görüşeceğiz. Parlamento adına denetim yapan bu özerk yapıyı da Hükûmet bir şekilde kontrolüne almak istiyor. Onun teşebbüsünü de önümüzdeki hafta Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşeceğiz.

Şimdi, bu madde neyi getiriyor? Bu madde, TOKİ’nin arazilerini emlak vergisinden muaf tutuyor. Sayın Bakanın açıklamalarını dinledim. Tabii ki Sayın Bakan, bir başka Sayın Bakanın yerine oturdu, kendisine ilgili bürokratların verdiği bilgiyi bize aktardı. Şimdi, ilgili bürokratların verdiği bilgiler yanıltıcı, değerli arkadaşlar. 1’inci maddede konuşurken o zaman oturan Sayın Faruk Özak Bakanımızın bir açıklaması olmuştu. Ben cevap vermedim Sayın Faruk Özak Bakanımıza. Dedi ki Sayın Faruk Özak tümü üzerindeki eleştirileri cevaplarken: “Efendim, Yüksek Denetleme Kurulunun raporları var.” Hangi konuda? “Bu tasarının 3’üncü ve 4’üncü maddeleriyle yapılan düzenleme konusunda.” 3’üncü ve 4’üncü maddeler biraz sonra görüşülecek. O maddeler, hâlen mahkemelerde devam eden bir davaya müdahale ederek TOKİ’yi davalı konumdan çıkarıyor. Bu, hukuk devletine aykırı. O maddelerde bunu görüşeceğiz. TOKİ davalı konumdan çıkıyor. Sayın Faruk Özak Bakanımız dedi ki: “Bunlarla ilgili Yüksek Denetleme Kurulu raporu var.” Ben kendisine not gönderdim. “Sayın Bakanım, bu açıklamayı siz ilgili bürokratın yani TOKİ Başkanının size verdiği not üzerine yapıyorsunuz. Aynı açıklamayı Plan ve Bütçe Komisyonunda da yaptınız.” Ben, o zaman da sordum: “Bu Yüksek Denetleme Kurulu raporu nerede? Bana onu gönderir misiniz, bekliyorum.” Sayın Bakan daha sonra dedi ki: “Ya, o rapor yok.” Yok… Ama TOKİ Başkanı, Sayın Faruk Özak’a, Bakana burada yanlış bilgiyi Parlamentoya verdirtmekten kaçınmıyor. Üstelik bunu Plan ve Bütçe Komisyonunda ben uyarmışım.

Şimdi, bu maddeye dönersek Sayın Bakan diyor ki: “Birçok kurum emlak vergisinden muaf.” Sayın Bakanım, değerli milletvekilleri; o kurumların hepsi kamu hizmeti sunan merkezî yönetim kapsamındaki kurumlar; üniversiteler, diğer özel bütçeli idareler. Bunların emlak vergisi tabii ki olmayacaktır, bunlar emlak vergisinden tabii ki muaf olacaktır. Siz, emlak vergisinin muafiyetler maddesine bakın, son derece sınırlı muafiyetler vardır. TOKİ emlak vergisinden muaf olmamalı. Neden olmamalı? TOKİ piyasada konut üretiyor. Evet, bir kamu kurumu. Kamu kurumu TOKİ diyor ki: “Efendim, ben muaf olursam buradan 1,2 milyon TL bir tasarrufum olacak. Bununla şu kadar daha sosyal konut üreteceğim.” Şimdi, bu mantığın sonu yoktur. O zaman TOKİ çalışanlarının ücretlerini de emlak vergisinden muaf tutalım, daha çok kaynak elde etsin, daha çok konut yapsın. Bu, Anayasa’nın eşitlik ilkesine aykırı.

Şimdi düzenleme… Düzenleme doğru değil, TOKİ maalesef çok sayıda -çok sayıda konut üretmesine maalesef demiyorum, yanlış bir izlenim vermeyeyim- konut üretiyor, doğru. Biz arzu ediyoruz ki bu çok sayıda konutu kaliteli üretsin ve ihaleleri herhangi bir şaibeye konu olmasın, şaibeden uzak olsun ama böyle bir yapı yok TOKİ’de. TOKİ’nin yayınladığı kitap ihalelerde hiçbir şey olmadığı sonucunu göstermiyor, öyle bir durum söz konusu değil. Biraz önce 1’inci maddede verdiğim adrese teslim ihale teşebbüsüne TOKİ’nin yapabileceği hiçbir açıklama yoktur.

Bakın, TOKİ plan yetkisini de olağanüstü kötü kullanıyor. Örnek veriyorum: İstanbul Ataşehir. Ataşehir 90’lı yıllarda Uluslararası Habitat Ödülü’nü alan bir konut yerleşiminin olduğu bir beldeydi, 90’lı yıllarda böylesine modern bir yerleşimin konu olduğu bir yerdi. TOKİ’yle ne oldu? Daha doğrusu AKP İktidarı dönemindeki TOKİ’yle ne oldu Ataşehir yerleşimi?

Bugün o sitelerden ana yola ulaşmak için trafik yoğunluğunun yaşandığı bir yer oldu, birincisi bu. İki: Yoğunluk olağanüstü artırıldı. Bunlar bir başarı olarak sunuluyor. Yoğunluk olağanüstü artırıldı, başka müteahhitlerin yapacağı inşaatlarda yoğunluğu artırma şansları yok ama TOKİ sınırsız bir şekilde artırabiliyor. Âdeta müteahhide ve projeye göre yasalar değiştirildi. 2008 yılında TEM yolunun, yani Anadolu Otoyolu’nun kuzeyinde bir plan değişikliği yapmak suretiyle TOKİ orayı merkezî iş alanına dönüştürdü. Yine aynı yıl TEM yolunun güneyindeki yerleşim alanını yine merkezî iş alanına, bir müteahhidin projesine yönelik olarak değiştirerek orada yoğunluğu artırdı. Peki, yeşil alanlar nerede? Bugün “Yeşil alanlar da yaratıyoruz.” diyen TOKİ burada yeşil alan yaratmış mıdır? Planlara baktığımızda yeşil alanlar otoyolların çekme mesafelerindedir, yüksek gerilim hatlarının altındadır, İSKİ, isale hatlarının, kanalizasyon hatlarının üstündedir veya refüjlerin ortasındaki o bölgededir. Yani fiilen vatandaşın kullanmasının mümkün olmayacağı alanlar planlarda yeşil alan olarak gösterilmiştir. Şimdi, TOKİ bununla övünüyor. Yeşil alanlar kâğıt üzerindedir. Maalesef böyle bir inşaat anlayışıyla TOKİ, Türkiye'nin kentleşmesine katılmak istiyor. Bugün Türkiye’de TOKİ sayesinde kentler özelliğini kaybetmiştir. Her yerde aynı blok mimariyi görürsünüz.

Ya kardeşim, değerli arkadaşlar -yani projeyi yapanlar için söylüyorum- Karadeniz’de bu inşaat teknolojisi, yalıtımı farklı olmalı, Orta Anadolu’da farklı olmalı, Akdeniz Bölgesi’nde farklı olmalı, İstanbul’da farklı olmalı ama…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Hamzaçebi.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) – …bakıyorsunuz TOKİ  sayesinde tek tip bir blok inşaatımız oldu. Ankara’nın Kuzey Ankara Girişi Kentsel Dönüşüm Projesi de öyledir. Bugün övünülüyor, evet, gecekondu olmaması tabii ki iyi bir şey ama başkent Ankara’ya çok daha güzel bir projeyi yaratamaz mıydık? Neden bütün projeler hep birbirinin tekrarı olmak zorundadır?

Değerli arkadaşlar, durum budur.

TOKİ, ayrıca kamunun inşaat birimine dönüşmüştür. Bütün kamu kurumları, bakanlıklar inşaatlarını TOKİ’ye yaptırıyor. Şimdi, TOKİ, dar ve orta gelirliye konut üretecek bir kurumdu, bunun için kurulmuştu. Kamunun inşaatlarını yapmayla ne işi var? Hastane yapıyor, stadyum yapıyor, efendim, yol yapıyor, hizmet binaları yapıyor. TOKİ, dönsün, dönsün de konut yapsın, şu yurt dışı çıkış harcını amacına uygun kullansın, o harçtaki kaçakları önlesin ve memleket konut açısından ciddi adımlar görsün ama bu yaklaşımı maalesef göremiyoruz, görme şansımız da yok çünkü TOKİ, kötü ellerdedir, kötü yönetilmektedir.

Sözlerimi burada bitirirken hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına Sırrı Sakık, Muş Milletvekili.

Sayın Sakık, buyurun efendim. (BDP sıralarından alkışlar)

BDP GRUBU ADINA SIRRI SAKIK (Muş) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; ben de grubum adına hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Biz, sadece, Barış ve Demokrasi Partisi, muhalefet adına… Yani doğru bir şey yapılıyorsa Allah adına destekleriz ama yanlış bir şey de yapılıyorsa yakasına da yapışırız. Şimdi, bu konuda doğru bir şey varsa biz doğrunun yanında oluruz. Mağdurlar bir şey yani bir mal-mülk sahibi olacaksa biz bunun yanında yer alırız ama toplumun gerçekten buna ihtiyacı var. “Toplu konut” diyoruz ama bir taraftan da hâlen toplu mezarlarla dün karşılaştık. Yani ülkenin bir tarafında 1998’de 30 tane PKK’li militanı katleden ve topluca oraya gömen bir anlayış da var. Şimdi, biz, eğer ülkemizde gerçekten iç barışımızı sağlamadığımız müddetçe, bizim konutlarımız, köşklerimiz, saraylarımız da olsa hiçbir şey ifade etmez.

Bakın, iki gündür Türkiye’de bir fırtına esiyor. Yargıya nasıl müdahale edildiğini hep birlikte görüyoruz ama toplumun büyük bir kısmı, Parlamentonun büyük bir kısmı sanki bu olup bitenlerden hiç haberdar değil. Olup bitenler bizi ilgilendirmiyor, bu olup bitenlerin geleceğimizi kararttığını görmüyoruz. Oysaki bunlar daha önce yapılmıştı, bu uygulamalar daha önce de birkaç kez yapıldı. Biz bir bütün olarak seyirci kaldık. Şemdinli’den başlayan bir hukuksuzluk. Aslında hukuksuzluk uzun yıllardır, bu ülkenin kuruluşundan bugüne kadar hayatın her alanında var. 12 Eylül ve sonrası 12 Eylül Anayasası’yla idare ediliyor ülkemiz. Biz buna seyirci kalıyoruz ve Şemdinli’de başlayan ve yargıya müdahale olduğu dönemde iktidar buna seyirci kaldı. Şemdinli’de suçüstü yakalanan katiller “iyi çocuktur” dendiği zaman, apoletliler emretti, bunlar yargıdan aklanarak çıktı.

Oysaki ne olmuştu Şemdinli’de? Umut Kitabevine bu katiller gidip bomba koymuştu, orada insanlar yaşamını yitirmişti ve katiller suçüstü yakalandı. Halk bunları alıp linç edebilirdi. Ne yaptı halk? Alıp götürdü, inandı, devlete, hukuka teslim etti. Hukuk ne yaptı? Aldı katilleri serbest bıraktı ve o iddianameyi hazırlayan savcı mesleğinden edildi.

Şimdi, geldiğimiz bu noktada, bakın, dün Erzurum ve Erzincan’da olup bitenleri hep birlikte gördük. Yani eğer birileri suça bulaşmışsa, mevkisi, makamı, rütbesi, üniforması ne olursa olsun, yargıda, yargının karşısında hesap verebilmelidir ama orada bir başsavcıyla ilgili bir soruşturma başladı, kıyametler koptu. Hâkimler ve Savcılar Üst Kurulu alelacele toplandı. Ne yaptı? Orada 4 savcıyı etkisiz hâle getirmek ve şimdi de hâlen ne olacağı belli değil.

Şimdi, bu Hâkimler ve Savcılar Kurulunda görevli olan bir zatla ilgili birkaç şeyi sizlerle paylaşmak istiyorum. Bu, daha önce bilinen Ali Suat Ertosun. Bunun döneminde, hepimiz biliriz, 19 Aralık 2000 yılında cezaevlerinde nasıl bir katliam yapıldığını, bizzat mimarın kendisi olduğunu da hepimiz biliyoruz. Orada 32 tane insan yaşamını yitirdi. Aynı gece bir operasyonla 20 cezaevine… Bir ülke kendi cezaevine tank, topla saldırabilir mi? Bizim ülkemizde yaşandı ve masum çocuklar, yani bu Hükûmetin, bu devletin güvencesi altında olan tutuklu ve hükümlüler katledildi. Katledilen bu devletin hukukuydu, adaletiydi ama hepimiz birlikte buna seyirci kaldık.

HARUN ÖZTÜRK (İzmir) – Devlet de hapishanelere giremiyordu ama.

SIRRI SAKIK (Devamla) – Şimdi, siz oradan bağırmayın. Ben sizin ne olduğunuzu biliyorum. Dün, kalkıp burada Millî Güvenlik Kurulunu savunan birisiniz. Utanç duydum siz bunları söylerken. (BDP sıralarından alkışlar) Millî Güvenlik Kurulunu… İktidarı şeyle suçluyordunuz, diyordunuz ki: “Millî Güvenlik Kurulunu etkisiz hâle getirmeye çalışıyorsunuz.” Demokratik bir ülkede Millî Güvenlik Kurulu olur mu?

HARUN ÖZTÜRK (İzmir) – Türk Silahlı Kuvvetlerini de silahlarından terhis edelim, değil mi?

BAŞKAN - Sayın Sakık… Sayın Öztürk

SIRRI SAKIK (Devamla) – Türk Silahlı Kuvvetleri yasalar içerisinde kaldığı müddetçe hepimizin sahip çıktığı bir kurumdur. Ama yasayı ve hukuku ihlal ettiği zaman hukukun önünde de hesap vermek zorundadır.

Şimdi, bu zat, bu ülkede bunların, bu 32 insanın katilidir. 19 Aralık 2002; evet, o gece Ulucanlar’da kara kan karıştı, 11 insan katledildi; İstanbul’da yine aynı şekilde ve Diyarbakır’da da aynı şekilde ve bu adam, bu ülkede ulaşabileceği en üst noktaya kadar ulaştı. Bunda sizin de o kadar çok günahınız, payınız var ki. Bu adama, getirdiniz, burada, Meclisin ödül, onur bilmem neyini verdiniz. Sonra ne yaptınız? Başbakan ve Hükûmet ortak bir kararla yine buna ödül verdiniz. Ödülü veren de Sayın Cemil Çiçek, ödülü veren de yine Meclis Başkanı Sayın Bülent Arınç. Bu insan, eğer bu kadar eli kanla ve ismi kanla anılıyorsa bu Meclisin ona ödül vermeye hakkı yoktur. Ben bir parlamenter olarak, bir an önce, o ödülün Parlamentoya iade edilmesini istiyorum ve burada, bu masum insanların kanına giren bir insanı ödüllendirmek hiç kimsenin haddi de değildir hakkı da değildir. Böyle bir coğrafyada yaşıyoruz. Biz biliriz, yani filler kavga edince çimenler ezilir, yine filler sevişince de çimenlerin ezildiğini de biliriz. Biz, bu ülkenin mağdurlarıyız. Asıl, bu ülkede belli bir grup var kendisini ülkenin sahibi görür, iktidar olur olmaz, halktan onay alır almaz, barajın altında da kalırsa… Yani yetkili makam kendisidir. Kendisini cumhuriyetin sahibi görüyorlar. Onun için kimsenin çıkıp katilleri savunmaya hakkı yoktur.

Şimdi, bugün üzülerek tekrar bir şeyi söylemek istiyorum: Buradan, ana muhalefet partisinden 3 milletvekilinin gidip bir başsavcıyı –bir sürü iddia vardır- ziyaret etmek demokrasi adına utanç vericidir. Eğer… Daha önce de aynı şeyi yapan bu ana muhalefet partisi gidip MİT elemanlarını ziyaret etti.

Peki, Allah rızası için halkın oylarıyla seçilen ve ellerine kelepçe vurulan -dün bir arkadaşımız çıktı, çok güzel şeyler söyledi- gidip bir gün de onları ziyaret etseydiniz. O halkın eline, iradesine kelepçe vurulduğunda yoksunuz ama nerede karanlık işler varsa onların arkasında ve onların yanında yer alıyorsunuz.

Bu hakkım var çünkü size emek sarf ettim; yıllarca bir arada olduk, gençlik kollarınızda yer aldım. Ama biz o mücadeleyi sürdürürken faşizme karşı, bu despot yönetimlere karşı bir birlik oluşturuyorduk. Ama bugün eğer bu noktada isek hepimizin oturup yeniden kendimizi gözden geçirmemiz gerekir. Yani yargı hepimiz için gerekli, hukuk hepimiz için gerekli. Burada sadece Adalet ve Kalkınma Partisi kendisine göre bir yargı, siz kendinize göre bir yargı… Hayır, ülkemizde 72 milyon insana ortak bir yargı istiyoruz, ortak bir hukuk istiyoruz. Hukukun ve huzurun ülkesini birlikte oluşturmak zorundayız. Buradaki bütün siyasi partilere bu konuda sorumluluklar ve görevler düşüyor. Eğer bunu yapamazsak, gerçekten dönüp baktığımızda, arkamızda kimseyi görmeyeceğiz.

Onun için böyle önemli bir süreçte herkes, hep de  söylüyoruz kendi kimliğimizi aşarak, ülkemizin geleceği, halkımızın geleceği için bir birlik oluşturmak zorundayız. Bazen buradan bir şeyler söyleyince sesimiz yükseliyor, arkadaşlarımız laf atıyor. Dün de söyledim, biri hemen yapıştı. Tehlikeleri görüyoruz, duyumlarımız var. Yeniden çatışmalı bir ortama doğru Türkiye sürüklenmek isteniyor. Belli güçler, çatışmadan, şiddetten pay aldığı için, oradan beslendiği için halkı tetikliyorlar. Biz bu duyumları alıyoruz ve sizinle paylaşıyoruz. Bir milletvekili bunu Parlamentoya taşıyorsa buradan oturup “Ya, ne oluyor?”u sormak lazım. Gelip bize cevap verin. Ey kardeşlerim, diyalog kurun. Ne oluyor, nereye doğru gidiyoruz? Çünkü hep birlikte, siz ne kadar…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Sakık, hukuk hassasiyetinizi, diğer şeyleri anlıyorum ama tabii, şunu bilmek lazım: Kendisini savunması mümkün olmayan, belirli kurumlarda görev yapmış veya geçmişte görev yapmış olan insanlar kabahatlidir, değildir; bu, hukuk mercilerinin halledeceği bir iştir. Onlara da bir yargısız infaz noktasına gitmeyelim.

SIRRI SAKIK (Devamla) – Sayın Başkan, benim söylediğim…

BAŞKAN – Hukuk bize de lazımdır, onlara da lazımdır; onu söylüyorum.

SIRRI SAKIK (Devamla) – Hepimize lazım. Hukuku katledenler için söylüyorum.

Ama ikide birde, ben kürsüye çıktığımda siz de onlara sözcülük yaptığınızda da üzülüyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Buyurun, konuşmanızı tamamlayınız efendim.

SIRRI SAKIK (Devamla) – Yani benim söylediğim, belgelerle… 32 insan yaşamını yitirmişse burada bir kusur yok mudur?

Şimdi, sevgili arkadaşlar, Sayın Başkan müdahale edince tabii…

Ben tekrar hepinize teşekkür ediyorum. (BDP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Belki insicamınız bozuldu ama benim demek istediğim: Bütün bu işlerin hukuk sistemi içerisinde, hukukun mantığı içerisinde halledilmesi lazım. Zaman zaman hep bunu söylüyoruz ya “Hukuk hepimize her zaman lazım olabilir.” diye; bunu kulağımıza küpe edelim, ben ettim şahsen.

KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Kılıçdaroğlu, buyurun efendim.

KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Sayın Hatip kürsüde konuşurken…

BAŞKAN – Evet, grubunuzla ilgili bir kısım ifadelerde bulundu

KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Evet, izin verirseniz…

BAŞKAN – Buyurun.

IX.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

4.- İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu’nun, Muş Milletvekili Sırrı Sakık’ın, grubuna sataşması nedeniyle konuşması

KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Değerli milletvekilleri, Sayın Hatibin şu sözüne katılıyorum: Hukuk hepimiz için geçerlidir, hepimizin mutlaka ama mutlaka üzerinde titrememiz gereken bir alandır.

Bu kürsüye çıkarken de henüz daha yargılama aşaması devam eden insanları “karanlık insanlar”, “karanlık adamlar” diye suçlamanın da doğru olmadığı kanısındayım. Biz, hiçbir zaman ve hiçbir yerde, hiçbir ortamda, hiçbir CHP milletvekili, yargılama süreci devam ederken insanları “karanlık insanlar” olarak adlandırmadık ve söylemedik, bu kürsüde de ifade etmedik ama eğer bu kürsüye gelip savunma hakkı olmayan insanları burada suçlarsak demokrasi işte o zaman aksamış olur, demokrasiyi o zaman işte biz aksatmış olabiliriz.

Yine, bu kürsüde bir garip yapıyı da dile getirmek isterim. Sayın Hatip konuşurken Millî Güvenlik Kurulunu da kötüledi, AKP Grubundan arkadaşlar alkışladılar; doğrusunu isterseniz şaşırdım. Onun Başkanı Sayın Cumhurbaşkanı, Sayın Başbakan orada…

SIRRI SAKIK (Muş) – Demokratik ülkelerde Millî Güvenlik Kurulu yok, yok…

KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) - Demek ki bu Güvenlik Kurulu nasıl bir güvenlik kurulu ki AKP bile bundan memnun değil. O zaman, getirin, Millî Güvenlik Kurulunu kaldırın. Sayın Hatip konuşurken dedi ki: “Hangi demokratik ülkede Millî Güvenlik Kurulu vardır?” Allah aşkına, Almanya’yı alın, Fransa’yı alın, Japonya’yı alın. Kim dedi “olmayacak” diye? Bütün mesele şu: O Kurulun, hukukun üstünlüğüne inanarak çalışması lazım, hukukun üstünlüğünü egemen kılması lazım.

Elbette ki bunlar olacaktır ama biz, hukuku her yerde isteriz. Eli kelepçeli arkadaşları biz… Doğru olmadığını bu kürsüde biz söyledik.

SIRRI SAKIK (Muş) – Gidin oraya da, Erzurum’a gidiyorsunuz, Erzincan’a gidiyorsunuz, Silivri’ye gidiyorsunuz, oraya da gidin!

HÜSEYİN ÜNSAL (Amasya) – Sen de bir şehit cenazesine git!

KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) – Bizim nereye gideceğimize, kusura bakmayın, siz karar vermezsiniz! Bizim neyi eleştireceğimize siz karar vermezsiniz!

SIRRI SAKIK (Muş) – Siz ana muhalefet partisisiniz, böyle bir hakkım var.

KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) – Biz hukukun üstünlüğünü her yerde savunuruz ve her ortamda savunuruz. Bu kürsüde savunuruz biz. Eğer hukukun üstünlüğüne inanıyorsak onu “Bizden yana olanlar ve olmayanlar.” diye ayırmadan savunmak zorundayız.

EYÜP AYAR (Kocaeli) – Sizin yaptığınız üstünlerin hukukunu savunmak, hukukun üstünlüğünü savunmak değil!

KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) – “Bizden yana olanlar ve olmayanlar.” diye ayırırsak doğru yapmamış oluruz. Bizim inandığımız, söylediğim… İnanarak söylüyoruz. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, arkadaşlar, karşılıklı konuşmayalım lütfen.

LÜTFİ ÇIRAKOĞLU (Rize) – Darbecileri savunun, Ergenekoncuları savunun!

BAŞKAN – Sayın Lütfi Bey…

KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) – Darbecileri… Bu kürsüde söyledim, bir daha söyleyeyim: Darbecileri… (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Eğer bu ülkede demokrasi ve hukukun üstünlüğüne inanıyorsak… Darbecileri savunan bir insan hukukun üstünlüğüne inanmayan bir insandır. Darbecileri savunan bir insan, bırakın hukukun üstünlüğüne inanmayı, demokrasiye inanmayan ve demokrasiyi savunmayan insan demektir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Kılıçdaroğlu, buyurun konuşmanızı tamamlayınız efendim.

KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) – Bağlıyorum efendim. (Gürültüler)

BAŞKAN – Arkadaşlar, sakin olalım.

KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) – Ama bakın, darbe edebiyatı yapıp, hayatı boyunca bir arada olmayan insanları aynı potanın içine koyup suçlamak doğru değildir, işte biz buna karşıyız. Eğer bunu yaparsanız, bu doğru bir uygulama değildir. Bütün mesele şu: Hukukun üstünlüğünü samimiyetle her yerde ve her ortamda savunmamız gerekiyor. Eğer biz bunu savunursak meseleyi çözmüş oluruz. Ama hukukun üstünlüğünü, “benden yana olan ve benden yana olmayan”a göre tavır alırsak işte orada da yanlış yapmış oluruz. Bu kürsüye gelenler elbette ki bizi de eleştireceklerdir, elbette ki bizim kendilerine göre yanlışlarımız varsa burada söyleyeceklerdir. Her türlü eleştiriye saygı gösteririz ama bu kürsüye gelen insanlar şu anda gözaltında olan insanları “karanlık insanlar” olarak tanımlarlarsa buna bizim kadar sizlerin de itiraz etmesi lazım. Zaten ortak bir paydayı hukukun üstünlüğü bağlamında oluşturabilirsek demokrasiyi de yüceltmiş oluruz, Parlamentonun saygınlığını da yüceltmiş oluruz.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Saygıdeğer arkadaşlarım, hepimiz bir yasama organının üyesiyiz, milletimizin temsilcileriyiz. Dolayısıyla gerçek anlamda bir hukuk devletini ortaya çıkarmak hepimizin üzerine düşen bir sorumluluktur ve görevdir. Hepimiz, inşallah bundan sonraki süre içerisinde bu görevimizi layıkı veçhile yerine getirir ve Türkiye’yi gerçek anlamda bir hukuk devleti yapar, birbirimizin de hakkına hukukuna gerçek anlamda riayet ederiz temennimi sizlerle paylaşmak istiyorum.

VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

3.- Arsa Üretimi ve Değerlendirilmesi Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Manisa Milletvekili Recai Berber ve 5 Milletvekilinin; 2985 Sayılı Toplu Konut Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları (1/762, 2/475) (S. Sayısı: 455) (Devam)

BAŞKAN - Evet şahsı adına Kocaeli Milletvekili Eyüp Ayar.

Buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

EYÜP AYAR (Kocaeli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 455 sıra sayılı Arsa Üretimi ve Değerlendirilmesi Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı hakkında şahsım adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, Türkiye’de hem konut açığı var hem de kırsaldan şehirlere yoğun göç var. Ayrıca, insanlarımız bir evi olsun, çoluk çocuğuyla kendi evinde otursun, kiradan kurtulsun ister. Biz muhafazakâr bir partiyiz, aile bizim için gerçekten çok önemli. Huzurlu ve mutlu bir yuvada yetişen çocukların, gençlerin daha sağlıklı ve başarılı olacakları muhakkak. İnsanın kendi evinde oturmasının keyfi de tabii ki daha bir başka.

TOKİ’ye baktığımız zaman, 1984 yılında kurulan TOKİ 2002 yılına kadar 43.135 konut üretebilmiş, 1984’ten 2002 yılına kadar. 2002-2010 arasında ise 410 bin civarındaki konutun 300 binini tamamlamış. TOKİ sadece konut yapmıyor, okul yapıyor, sağlık ocağı yapıyor, cami yapıyor, hasılı, ticaret merkezi yapıyor yani bir konut yaptığı zaman, o konutla ilgili, oradaki insanların yaşayabileceği tüm sosyal donatı alanlarını da birlikte yapıyor; güzel ve kaliteli yaşam merkezleri ortaya çıkıyor. TOKİ 81 ilde konut yapıyor, 700 ilçede şantiyesi var ve bu konutların da yüzde 85’li dar gelirli ve orta gelirli gruplara ait.

Şimdi, TOKİ son yıllardaki faaliyetleriyle beraber gerçekten çok büyüdü. Son altı yılda 35 milyar TL -eski parayla katrilyon- yatırım yapmış, 800 bin kişiye istihdam sağlamış, inşaat sektörünün büyümesine, dolayısıyla ekonominin de büyümesine büyük katkı sağlamıştır.

Burada 2’nci maddede, hazinedeyken alınmayan ancak TOKİ’ye geçtikten sonra alınan arsa ve arazi, emlak vergilerinin muaf tutulması düzenleniyor. Yani burada, Arsa Ofisinin bütün gayrimenkulleri TOKİ’ye devredilirken… Şimdi, Arsa Ofisindeyken emlak vergisi ödemeyenler TOKİ’ye geçtiği zaman, TOKİ bunlar için emlak vergisi ödemeye başlıyor.

Yine konuşmacıların da söylediği gibi, bu konularda sadece TOKİ örnek değil, birçok muafiyetlerle ilgili Türkiye’de birçok örnekler var. Bunlardan dolayı ödenen emlak vergisi de bendeki rakamlara göre 20 milyon TL. Şimdi, TOKİ bir yerde arsaları alınca inşaat yapıyor burada; inşaatları yaptığı zaman hak sahipleri, oradaki konutlar sahiplerine teslim edildiği zaman bu sefer bina vergisi, emlak vergisi tekrar ödemeye başlayacaklar. Yani belediyelerin belki iki üç yıl bundan dolayı gelir kaybı olabilir ama konutlar bittikten sonra belediyeler, bu arsalardan almış olduğu vergilerin, emlak vergilerinin en az 5-10 katı daha fazla gelire de kavuşmuş olacak.

Şimdi, denetimlerle ilgili burada bir tartışmadır yaşanıyor. Ben daha önce KİT Komisyonundaydım, bu dönem de Plan ve Bütçe Komisyonundayım. KİT Komisyonundayken, gerçekten, orada bütün grupların temsilcileri milletvekillerinin oluşturduğu KİT Komisyonu ciddi denetimler yapıyor. Buraya da raporlar geliyor, bu raporları da Yüksek Denetleme Kurulu hazırlıyor. Orada bunlar, milletvekilleri tarafından inceleniyor. Ayrıca, ben o komisyondayken, TOKİ’nin bulunduğu binaya da gidip ayrıca değişik şekilde insanın aklına gelen her şeyi sorarak orada da yine bir denetim de yapılabiliyor milletvekilleri tarafından. Şimdi, Plan ve Bütçe Komisyonunda da Sayıştaydan gelen kesin raporların sonuçları var ama yani sadece bir tarafta Sayıştaydan gelen raporlar var, bir tarafta Yüksek Denetleme Kurulundan gelen raporlar var. Şimdi “TOKİ denetim dışı” demek yanlış olur. Yani TOKİ’nin bir yanlışlığı varsa, bir haksızlığı varsa bu da burada ortaya konulabilir.

Yine, Akif Hamzaçebi Bey “Bazı şeyler kâğıt üzerinde kalıyor.” dedi…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

EYÜP AYAR (Devamla) – Bitiriyorum Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Buyurun, tamamlayın konuşmanızı.

EYÜP AYAR (Devamla) – Ben, Trabzon’a 1970 yılında beri ara ara giderim. Şimdi, kâğıt üzerinde değil, o Zağnos Vadisi gerçekten çok güzel olmuş. Yani oradaki o yeşillik, o düzenleme TOKİ tarafından yapıldı. Orada hastaneler yapıyor; iyi ki de yapıyor. Devletin işleyiş tarzı belli. İhalelerle bir sürü uğraşmaktansa  üç, beş, on yılda biten… Yirmi yılda bitmeyen hastaneler vardı. 1991 yılında, 1992 yılında başlayan hastaneyi biz 2006 yılında ancak bitirebildik Kocaeli’de.

Şimdi, gerçekten güzel…

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Ataşehir...

EYÜP AYAR (Devamla) – Ataşehir’den de biraz sonra bahsedeceğiz.

Ben 4’üncü maddede konuşurken, oradaki bankalarla ilgili, bankalar… Ataşehir’de nasıl yapmış o zamanki Emlak Bankası? Yani Emlak Bankası 400 milyon zarar etmiş oradan, ortakları kâr etmiş. Onlardan da size bahsedeceğim, Ataşehir’den de bahsedeceğim, Emlak Bankasından da.

Ancak, gerçekten TOKİ Türkiye’de güzel işler yapıyor, güzel faaliyetlerde bulunuyor. Kendilerini tebrik ediyorum.

Bu yasanın da hayırlı olmasını dileyerek yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Şahsı adına Denizli Milletvekili Sayın Mehmet Yüksel, buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

MEHMET YÜKSEL (Denizli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilli arkadaşlarım; 455 sıra sayılı Arsa Üretimi ve Değerlendirilmesi Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı hakkında şahsım adına söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Tabii, bütün partilerimizin konuşmacıları aynı konu üzerinde konuşunca bana da pek fazla bir söz düşmüyor ama ben yine de hazırladığım konuşma metninden bazı notları size aktarmaya çalışacağım.

Bütün arkadaşlarımızın da söylediği gibi, 1984 yılında 2985 sayılı Toplu Konut Kanunu ile Toplu Konut Fonu oluşturulmuş, Toplu Konut ve Kamu Ortaklığı İdaresi Başkanlığı kurulmuştur. 1993 yılında genel bütçe kapsamına alınan Toplu Konut Fonu 2001’in sonunda tamamen kaldırılmıştır. Ülkemizde hızla kentleşme ve ruhsatsız yapılaşma eğiliminin devam etmesi ve dar, orta gelirli vatandaşlarımızın da nitelikli konut ihtiyacının artması sonucunda, 2003 yılında yapılan bir dizi yasal düzenlemeyle, planlı kentleşme ve konut atağı başlatılmıştır.

TOKİ tarafından, ilgili bakanlıklarımızla yapılan protokollerle, sadece konut değil, konut dışında -diğer arkadaşlarımızın bahsettiği gibi- okullar, yurtlar, sevgi evlerinin yanında askerî tesisler, karakollar, emniyet binaları, kamu kurum hizmet binaları gibi diğer binaların inşaatları da üstlenilmiş; ayrıca, yine TOKİ, afet konutları, tarım köyleri, göçmen konutları, restorasyon uygulamaları, altyapı ve peyzaj çalışmalarını da bunların yanına dâhil etmiştir.

Değerli arkadaşlar, değerli milletvekilleri; son altı-yedi yılda TOKİ, malum olduğu üzere, 35 milyar TL’ye varan bir yatırım harcamasının yanında 800 bin kişilik de bir istihdam yaratmıştır. TOKİ bu çalışmalarıyla inşaat sektöründe çıta yükseltmiş, inşaat sektöründeki firmalarımızla da birleşerek hedef büyütmüşler, daha kaliteli, kısa sürede daha çok inşaatı tamamlayabilme kapasitesine kavuşmuşlardır. Bunun sonucu olarak da, dünya müteahhitlik hizmetlerinde Türk müteahhitleri Amerika Birleşik Devletleri ve Çin’den sonra 8’inci sıradan 3’üncü sıraya yerleşmişler; geçtiğimiz yıl da bu sıralama yine değişmiş, yine Türk müteahhitleri inşaat sektöründe dünyada 2’nci sıraya yerleşmişlerdir.

Değerli milletvekili arkadaşlarım, tabii, bu uygulamada, TOKİ uygulamalarında yüzde 86’sının yani 410 bin konuttan 350 bin konutun sosyal konutlar olduğu görülmekte, TOKİ mülkiyetinde bulanan arsa ve araziler ise bu sosyal konut projelerinde kullanılmaktadır.

TOKİ sosyal konutlarının maliyetlerinin daha da aşağıya indirilmesi hedeflenmiş, bunun için de bazı çalışmalar başlatılmış, bu yasadaki 2’nci madde de bunlardan bir tanesidir. Hazineden TOKİ’ye geçen arsa ve araziler hazinedeyken emlak vergisinden muaf olduğu hâlde, TOKİ’ye geçtiğinde emlak vergisine tabi olmaktadır. Bu konu da proje maliyetlerini artırmaktadır. Böylece TOKİ her yıl emlak vergisine ödediği miktarla 1.250 yoksul konutu üretmeye ayırabilecek bir kaynağı emlak vergisi olarak vermektedir. Bundan kurtulabilmek anlamında, Emlak Vergisi Kanunu’nda, sosyal niteliği dikkate alınarak pek çok kurum ve kuruluşa arsa ve arazilerde emlak vergisi muafiyeti getirilmiştir. Yapılan bu değişiklikle 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu’na ekli (II) sayılı Cetvel’de sayılan merkezî yönetim kapsamındaki özel bütçeli idarelerin tamamına ait bina ve araziler de daimi olarak bina ve arazi vergisinden muaf tutulmuştur.

Burada özellikle bizim söylemek istediğimiz konu şu: Bu arazilerin üzerinde binalar yapıldığı zaman dört beş kat daha yüksek emlak vergilerini belediyelerimizin alabileceğidir. Çünkü burada önemli olan nokta şudur: Sadece TOKİ mülkiyetindeki arsa ve araziler için bu indirim düşünülmektedir, muafiyet düşünülmektedir. O arsa ve arazilerin üzerinde yapılacak binalar üzerinden emlak vergileri yine devam edecektir.

Tabii, bizim için burada muhalefet partisinden bazı arkadaşlarımızın da eleştirileri oldu. Eleştirdikleri konularda mutlaka haklılık payı olanlar da var. Bunların başında, ihalenin sonucunda ihalenin yapıldığı ildeki inşaatlarda bazen müteahhitlerimizin veya taşeronların inşaat malzemelerini aldıkları firmala-ra borçlarını ödememe gibi bazı sıkıntılar yaşanmış, işçilerin parasının öden-memesi gibi sıkıntılar yaşanmıştır. Bunlar vardır çünkü her inşaat sektöründe bunlar yaşanabilmektedir…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun efendim, konuşmanızı tamamlayınız.

MEHMET YÜKSEL (Devamla) - TOKİ’nin verdiği ihalelerde de bunların olması kaçınılmazdır. Temennimiz olmamasıdır. Bu anlamda da TOKİ İdaremizin ihalelerini alan firmalarımızın gerek bu ödemeleri konusunda gerekse yanlarında çalıştırdıkları işçilerin ücretlerinin ödenmesi konusunda daha titiz davranacağını ümit ediyorum. Bu konuda, inşallah, önümüzdeki günlerde TOKİ’nin yapılanmasında bu çıkacak yasalarla daha iyi hizmetler verir diye düşünüyor, hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

 BAŞKAN -  Sayın Yüksel, teşekkür ediyorum.

Sayın milletvekilleri, soru-cevap işlemi gerçekleştireceğiz.

Sayın Şandır, buyurun efendim.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Başkanım, teşekkür ederim.

1’inci maddenin görüşmelerinde burada bir yanlış anlama oldu, Toplu Konut İdaresinin Sayıştay denetimine tabi olduğu söylendi. Düzeltilmesi açısından bir fırsat olarak tekrar söylüyorum. Toplu Konut İdaresi Kanunu’na göre, 832 sayılı Sayıştay Kanunu’nun denetimine tabi midir, değil midir? Birincisi bu.

İkinci sorum: Bu 1’inci maddede “hazineye ait arsa ve araziler” ibaresinin “hazineye ait taşınmazlar” olarak değiştirilmesinin gerekçesi nedir, niye böyle bir gereklilik görüyorsunuz?

Bir diğer husus: “Hazine adına tescil edilecek taşınmazlar.” Hazine adına tescil edilecek taşınmazın belirlenmesinde kriter nedir, ne kadardır? Hangi kriterlere uygun olduğu takdirde hazine adına tescil edilecek taşınmazları belirleyeceksiniz? Bir yönetmelik mi çıkartacaksınız? Bu tescil edilmeyi hangi kritere bağlı kalarak yapacaksınız?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Şandır.

Sayın Bulut…

AHMET DURAN BULUT (Balıkesir) – Sayın Başkan, inşaatı bitmiş olan TOKİ binalarına yerleşen mülk sahiplerinden sonra bir yönetim atanıyor. Bu yönetim, TOKİ idaresi tarafından ve iki yıl süreliğine atanmaktadır. Bunlar maaş almakta mıdırlar? İstanbul bağlantılı Boğaziçi Şirketler Grubu adına aidat toplanmaktadır. İki yıl geçtiği hâlde hâlâ yönetimi orada kalanlara teslim etmeyen yerler bulunmaktadır. Bu konuda bilginiz var mıdır?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Çelik…

BEHİÇ ÇELİK (Mersin) – Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

TOKİ’nin lüks konut üretmesi sosyal devlet ilkesiyle bağdaşıyor mu?

İnşaat sektörünün gelişmiş olduğu ülkemizde devletin sosyal konut dışında sektörde faaliyet göstermesi haksız rekabet sağlamıyor mu?

Bir de yine Akkuş ifade etmişti, Sayın Bakana bunu yöneltmek istiyorum: Mersin Anamur Ören beldesinde yapılan konutlar maalesef işlerliğini sağlayamamıştır ve altyapısı yok, buradaki kültür dokusunu da olumsuz etkilemiştir. Bu konuda altyapı ve kanalizasyon için ne gibi çalışma düşünüyorsunuz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Işık…

ALİM IŞIK (Kütahya) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Bakan daha önce sorduğum ama cevap alamadığım birkaç soruyu tekrarlamak istiyorum size çünkü Bakan da değişti.

Bir: Şimdiye kadar TOKİ’den ev sahibi olup da borcunu zamanında ödemediği gerekçesiyle evi elinden alınan vatandaşlarımız var mıdır? Varsa bunların sayısı nedir? Bu tür vatandaşlarımızın mağduriyetinin giderilmesi konusunda Bakanlık ya da Hükûmet olarak nasıl bir tedbir aldınız ya da alacaksınız?

İki: Şimdiye kadar TOKİ’den en fazla miktarda ve değerde ihale alan, örneğin ilk on müteahhitlik şirketi hangi illere kayıtlıdır? Bu şirketler devlete ne kadar vergi ödemişlerdir?

Son sorum da hâlen TOKİ’nin mahkemelik olduğu firmalar var mıdır? Varsa bu firmalarla en fazla mahkemelik dava konuları hangileridir?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Akkuş…

AKİF AKKUŞ (Mersin) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Bakan, Meclis lojmanlarının boşaltılması ve TOKİ’ye devri sırasında, dört buçuk yıl sonunda, hazine yaklaşık 32 milyon 670 bin TL zarara uğramıştır. TOKİ buraya herhangi bir inşaat yapmamış ve kat karşılığı Mesa’ya devretmiştir. Bugün buraya fahiş fiyatla satışa sunulan yüksek katlı konutlar yapılmaktadır. TOKİ bu devirden ne kazanmıştır? Mesa ne kazanacaktır? Bu nasıl garip gurebanın hakkının korunmasıdır?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Son olarak Sayın Öztürk

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Sayın Başkan, aracılığınızla Sayın Bakana sorumu yöneltiyorum.

Az önce Sayın Akif Hamzaçebi, Sayın TOKİ Başkanının Bakanı nasıl yanılttığını ve Genel Kurula Bakanın nasıl yanlış bilgi verdiğini açık ve seçik bir şekilde anlattı. Şimdi, Sayın Bakana soruyorum: Bir Bakanı ve Genel Kurulu yanıltan bir bürokratın yanınızda oturmasını içinize sindirebiliyor musunuz? Bu, Genel Kurula karşı asgari ölçüde bir saygısızlık değil midir?

İkinci sorum: Silifke-Taşucu arasında Burunucu köyü mevkisinde yapılan Silifke Devlet Hastanesi inşaatını TOKİ neyin karşılığı yapmaktadır ya da hangi bedelle yapmaktadır ve hangi koşullarda yapmaktadır, ne zaman bitirecektir?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Bakanım, buyurun efendim.

SANAYİ VE TİCARET BAKANI NİHAT ERGÜN (Kocaeli) – Değerli arkadaşlar, soruların içinde yazılı cevap verilecek nitelikte sorular da var ancak şunu açıkça ifade edeyim: Toplu Konut İdaresinin Sayıştay denetimine tabi olması doğrudan doğruya kanundan kaynaklanan bir konu değildir. Toplu Konut İdaresi Başbakanlık Teftiş Kurulu tarafından denetlenmektedir. Dolayısıyla, bu denetimler sırasında Devlet Denetleme Kurulunun da denetimi olabilir. Eğer ayrıca Sayıştay denetimine tabi tutulması gereken konular varsa bu teftiş raporları çerçevesinde Sayıştayca denetlenebilir ancak kanun doğrudan doğruya Sayıştay denetimini öngörmemektedir. Dolayısıyla, buna böyle bir açıklık getirmiş olalım. Bu nedenle, Toplu Konut İdaresi Başkanının Sayın Bakana ifade etmiş olduğu konu da Başbakanlık Teftiş Kurulunun raporundaki konulardır. Başbakanlık Teftiş Kurulunun raporunda da Emlak Bankasından TOKİ’ye devredilen arazilerle ilgili Emlak Bankası alacaklılarının bir hak talep etmesinin doğru olmadığı, bunların yanlış olduğu bu denetim raporlarında ortaya çıkmış bir meseledir, yoksa Devlet Denetleme Kurulu raporları değildir, Başbakanlık Teftiş Kurulu raporlarıdır.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Ama Sayın Bakan “Yüksek Denetleme Kurulu” dedi.

SANAYİ VE TİCARET BAKANI NİHAT ERGÜN (Kocaeli) - Belki takdiminde bu tür bir anlaşılma söz konusu olmuş olabilir.

Başbakanlık Teftiş Kurulu raporlarının öngörmüş olduğu hususlar burada ifade edilmiştir. Bu düzeltmeyi yapmak istedim, sizin sorunuzda da vardı zaten, arkadaşımızın sorusunda.

Ayrıca, “Toplu Konut İdaresi lüks konut üretimi yapıyor. Bu, sosyal devlet ilkesiyle bağdaşıyor mu?” diye bir soru vardı. Toplu Konut İdaresinin temel amacı lüks konut yapmak değil; temel amacı sosyal konut yapmak, sağlıklı konutlar yapmak, sağlıklı kentleşmeye öncülük etmek ve kritik dönemlerde de konut sektörünün önünün açılmasına katkı sağlamaktır, temel amaç budur ancak finansman yöntemleri itibarıyla, lüks konutlar sosyal konutların finansmanına katkı sağlayan unsurlardır, sosyal projelere destek vermek amacıyla lüks konut üretimi yapılmaktadır. Yoksa Toplu Konut İdaresinin temel amacı lüks konut yapmak değildir, temel amaç sosyal konutlar yapmaktır, inşaat sektörünün önünü açmaktır, sağlıklı kentleşmeye katkı sağlamaktır, altyapıları yapılmış olan kentler, yerleşim mekânları oluşturmaktır. Bu konuda çok acı örnekler olmuştur geçmiş yıllarda. Özellikle kooperatiflerin çok etkili olduğu dönemde de konut sektöründe önemli ilerlemeler kaydedildi ancak kooperatifçilikte sistem şöyleydi: Siz ödemeye başlıyorsunuz, beş yıl, on yıl boyunca ödüyorsunuz, sonunda bir konut sahibi oluyorsunuz ama inşaat kalitesi konusunda ciddi sıkıntıları olan, altyapısı olmayan, okulu, yolu, suyu ve benzeri sorunları bir türlü halledilememiş olan konutlara on yıl, on beş yıl sonra sahip olabiliyorsunuz, böyle bir sistem de işledi Türkiye’de. Hâlbuki şimdi Toplu Konut İdaresi vasıtasıyla şöyle bir sistem işlemektedir: Siz konutunuza hemen sahip oluyorsunuz. Üstelik okulu olan, sağlık ocağı olan, gerektiği yerde hastanesi olan, camisi olan bir sosyal yaşam merkezinde konut sahibi oluyorsunuz, altyapısı hazırlanmış bir mahallede konut sahibi oluyorsunuz. Bunlara hemen sahip oluyorsunuz ama beş yılda, on yılda, on beş yılda ödemeyi yapıyorsunuz. Böyle bir sistemle, Türkiye’de insanların konut sahibi olmasının, sosyal konut sahibi olmasının ve sağlıklı kentleşme imkânlarına kavuşmanın yolu açılmış bulunuyor.

“Bu ayrıca bir haksız rekabet oluşturmuyor mu?” diye ifade edebilirsiniz. Türkiye’de konut ihtiyacının artan nüfus karşısında, genç nüfus karşısında, aile yapısının küçülmesi karşısında -artık çekirdek aile Türkiye’de yaygın- geniş ailelerden ziyade çekirdek aile yapısının oluşması karşısında, konut ihtiyacı devam edecek olan bir ihtiyaçtır, kentsel dönüşüm devam etmesi gereken bir ihtiyaçtır. Bu kentsel dönüşüm, bu genç nüfus, bu çekirdek aile yapısı, bizde özel sektörün de konut üretmesi için ciddi manada fırsatlar doğuran bir tablodur. Bu fırsatlar varken bunu bir haksız rekabet unsuru olarak değerlendirmek bence doğru bir değerlendirme olmayacaktır diye düşünüyorum.

En fazla ihale alan 10 müteahhit, TOKİ’nin mahkemelik olduğu kişiler, borcunu ödemeyip geri alınan ev sayıları gibi sorular da var. Bu sorular, sanırım daha sağlıklı bir şekilde ortaya koymak açısından yazılı olarak cevap verilmesi gereken sorular olabilecektir.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın milletvekilleri, 2’nci madde üzerinde 7 adet önerge vardır. Önergeleri sırasıyla okutacağım, ilk 5 önerge ve son 2, yani 6 ve 7 numaralı önergeler aynı mahiyette olduğundan birlikte işleme alacağım.

Buyurun efendim.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

1/762 esas numaralı kanun tasarısının çerçeve 2 nci maddesiyle 1319 sayılı kanunun 14 üncü maddesinin birinci fıkrasına eklenen bentte geçen “Başkanlığına ait” ibaresinin “Başkanlığın mülkiyetinde olan” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                                                         Yılmaz Tunç

                                                                                                                              Bartın

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

1/762 esas numaralı kanun tasarısının çerçeve 2 nci maddesiyle 1319 sayılı kanunun 14 üncü maddesinin birinci fıkrasına eklenen bentte geçen “Başkanlığına ait” ibaresinin “Başkanlığın mülkiyetinde olan” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                                                        Mustafa Ataş

                                                                                                                             İstanbul

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

1/762 esas numaralı kanun tasarısının çerçeve 2 nci maddesiyle 1319 sayılı kanunun 14 üncü maddesinin birinci fıkrasına eklenen bentte geçen “Başkanlığına ait” ibaresinin “Başkanlığın mülkiyetinde olan” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                                                        Veysi Kaynak

                                                                                                                      Kahramanmaraş

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

1/762 esas numaralı kanun tasarısının çerçeve 2 nci maddesiyle 1319 sayılı kanunun 14 üncü maddesinin birinci fıkrasına eklenen bentte geçen "Başkanlığına ait" ibaresinin "Başkanlığın mülkiyetinde olan" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                                                         İkram Dinçer

                                                                                                                                Van

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

1/762 esas numaralı kanun tasarısının çerçeve 2 nci maddesiyle 1319 sayılı kanunun 14 üncü maddesinin birinci fıkrasına eklenen bentte geçen "Başkanlığına ait" ibaresinin "Başkanlığın mülkiyetinde olan" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                                                     Azize Sibel Gönül

                                                                                                                             Kocaeli

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 455 Sıra Sayılı Arsa Üretimi ve Değerlendirilmesi Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 2'nci maddesinin Tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

 

M. Akif Hamzaçebi

F. Murat Sönmez

Yaşar Tüzün

 

Trabzon

Eskişehir

Bilecik

 

Engin Altay

Akif Ekici

Şevket Köse

 

Sinop

Gaziantep

Adıyaman

 

Hüseyin Ünsal

Ergün Aydoğan

Hulusi Güvel

 

Amasya

Balıkesir

Adana

 

 

Mehmet Sevigen

 

 

 

İstanbul

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 455 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 2'inci maddesinin kanun tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

 

Osman Durmuş

Mustafa Kalaycı

Emin Haluk Ayhan

 

Kırıkkale

Konya

Denizli

 

Alim Işık

 

Kürşat Atılgan

 

Kütahya

 

Adana

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

SANAYİ VE TİCARET BAKANI NİHAT ERGÜN (Kocaeli) – Katılamıyoruz efendim.

BAŞKAN – Önerge sahipleri adına, Kütahya Milletvekili Sayın Alim Işık. (MHP sıralarından alkışlar)

Buyurun efendim.

ALİM IŞIK (Kütahya) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 455 sıra sayılı Arsa Üretimi ve Değerlendirilmesi Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 2’nci maddesi üzerinde vermiş olduğumuz bir değişiklik önergesi hakkındaki görüşlerimi belirtmek üzere söz aldım. Bu vesileyle hepinizi saygılarımla selamlıyorum.

Maddenin geneli hakkında gerek partimizin gerekse diğer partilerin görüşlerini ifade eden değerli sözcülerin de ifade ettiği gibi, bu madde eğer bu hâliyle geçecek olur ise hem bir taraftan serbest piyasa koşullarına uygun rekabet ortamını ortadan kaldıracak hem de asıl amacı sosyal konut üretmek olan TOKİ’ye haksız muafiyetler getirecektir. Dolayısıyla, önergemiz bu maddenin tasarı metninden çıkarılmasını amaçlamaktadır çünkü tasarının bu maddesiyle, TOKİ’ye ait arazi ve arsalara emlak vergisi muafiyeti getirilmektedir.

Bilindiği gibi, 1319 sayılı Emlak Vergisi Kanunu’nun 14’üncü maddesinde, özellikle devletin asli ve sürekli kamu hizmetlerini yerine getiren kamu kurum ve kuruluşlarına emlak vergisi muafiyeti söz konusudur. Oysa, TOKİ iktisadi bir kuruluş olup konut yapıp satmanın dışında, arsa ve arazi de satmaktadır. Kuruluş amacındaki dar gelirli vatandaşlara konut yapmanın ötesinde lüks sayılabilecek konutlar da yapan TOKİ, bu düzenlemeyle, haksız rekabete yol açacak önemli imtiyazlara sahip olacaktır. Ayrıca, tasarının bu maddesinin kanunlaşması hâlinde özel sektörün serbest piyasa koşulları içinde TOKİ’yle rekabet etme şansı da neredeyse kalmayacaktır.

Diğer yandan, tasarıdaki bu düzenleme Anayasa’mızın “Vergi ödevi” başlıklı 73’üncü maddesine de aykırı olmaktadır. Bu maddenin bazı fıkraları, bilindiği gibi “Herkes, kamu giderlerini karşılamak üzere, mali gücüne göre, vergi ödemekle yükümlüdür.” ve “Vergi yükünün adaletli ve dengeli dağılımı, maliye politikasının sosyal amacıdır.” şeklinde hükümlere sahiptir, dolayısıyla bu hükümlere de ters bir düzenleme getirilmiş olacaktır.

O nedenle bu maddenin tasarı metninden çıkarılması yerinde olacaktır. Umarım yüce Meclisin siz değerli Genel Kurul üyeleri bu önerimizi yerinde bulursunuz.

Bu vesileyle, Sayın Bakan Egemen Bağış  kendisine sorulan soruları cevaplarken süresini TOKİ’ye övgüler yağdıran mektuplar içerisinden seçtiği bir muhtarın mektubunu bizlere okuyarak kullanmayı tercih etti. Ben de bu vesileyle bizlere ve Meclisin siz değerli milletvekillerine de ulaşan, TOKİ’yi ve uygulamalarını eleştiren çok sayıdaki mektuplardan birisini özetle paylaşmak istiyorum: Başbakanlık Toplu Konut İdaresi (TOKİ) tarafından Kütahya Merkez İnköy 2. Etap Toplu Konut Uygulaması Alt Gelir Grubu Projesi kapsamında yapımı tamamlanan konutlardan yüz seksen dairenin 5-14 Ekim 2009 tarihleri arasında TOKİ aracılığıyla hak sahiplerine teslimi yapılmıştır. Ancak bu dairelerin tesliminin hemen ardından dairelere yerleşen hak sahipleri dairelerinde elektriğin olmadığını, suyun olmadığını, kaloriferlerin yanmadığını, asansörlerin çalışmadığını, yağmur sularının duvarlardan akarak evde oturulmaz bir ortamın oluştuğunu bizlere ilettiler. Bunun dışında TOKİ tarafından -biraz önce Sayın Bulut tarafından da dile getirildi- sitenin idaresi Boğaziçi Konut AŞ isimli bir firmaya bırakılıyor. Firmanın site yöneticisi hiçbir hak sahibini muhatap kabul etmiyor ve “Sizin muhatabınız TOKİ. Gidin şikâyetlerinizi TOKİ’ye bildirin.” diyerek âdeta Ali kıran baş kesen bir yönetim anlayışıyla orayı yönetmeye kalkıyor. Ben de bu vesileyle bu ve benzeri problemleri Sayın TOKİ Başkanının da burada olmasını fırsat bilerek kendisine iletiyorum ve soruyorum: Kütahya Atakent Toplu Yapı Sitesi Alt Gelir Grubu 2. Etap, yüz seksen dairelik sitenin yönetiminin…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Işık, konuşmanızı tamamlar mısınız.

ALİM IŞIK (Devamla) – Çok teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

…Boğaziçi Konut AŞ’ye verilmesinin gerekçesi nedir? Bu şirket İstanbul Büyükşehir Belediyesinin de iştirakiyle kurulmuş ve AKP’nin saadet zincirini sürdürmeye devam eden bir halkanın devamı ve son halkası olduğu iddialarını nasıl düzelteceksiniz?

Tekrar bu vesileyle bu sitede yaşanan sorunları Sayın Başkanın ve Bakanın dikkatlerine sunuyor, önergemizin kabulü temennisiyle sizleri saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Hamzaçebi, gerekçeyi mi okutayım, bir arkadaş konuşacak mı? Bir önergeniz vardı sizin.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Engin Altay…

BAŞKAN – Sayın Altay, buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

ENGİN ALTAY (Sinop) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Görüşmekte olduğumuz 455 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 2’nci maddesinde verdiğimiz değişiklik önergesi hakkında görüşlerimi açıklamak üzere huzurlarınızdayım.

Bugün burada, bu çatı altında TOKİ’yi konuşuyoruz. Geçen hafta bu Mecliste CHP Zonguldak Milletvekili Arkadaşımız Ali Koçal “Memlekette hırsızlık yapılıyor, memleket soyuluyor.” dediği zaman, AKP grup başkan vekili “somut konuş” dedi, “belgeli konuş” dedi. Ben de şimdi bu ortamı fırsat bildim, çok somut, çok belgeli olarak Hükûmetinizin yetim hakkı yediğini, kul hakkı yediğini size ispat etmek için buradayım.

Değerli milletvekilleri, öncelikle şunun bilinmesi lazım ki TOKİ’nin niye doğrudan doğruya Başbakanlığa bağlı olduğu başlı başına düşündürücü bir iştir yani 70 milyonluk ülkenin Başbakanının bunca işi arasında TOKİ’yle bizzat meşgul olması başlı başına herkesin midesini bulandıran bir iştir.

Bakın, bu yolsuzluğu anlatmadan önce, TOKİ’yle ilgili, arkadaşlarımız burada övgüler düzdüler, keşke ben de düzebilsem. Sinop’ta iki yüz doksan yedi konutluk bir hizmet yapıldı. Sözüm ona hizmet, bana göre tam bir garabet. Şimdi, Sinop TOKİ konutlarında hiçbiriniz çizmesiz bir evden, bir bloktan bir bloğa gidemezsiniz.

ABDÜLHADİ KAHYA (Hatay) – Doğru değil!

ENGİN ALTAY (Devamla) - Sinop TOKİ konutlarında şu anda, orada yapılan okulun çatısı uçtu.

Sayın TOKİ Başkanı, bu çağda -milletin gecekondularını, evini su bastığı zaman işte eskiden yapıldı, şu oldu, bu oldu- sizin yaptığınız okulun çatısı nasıl uçar? Daha vahim bir şey söyleyeyim: Alt katları, TOKİ konutlarının alt katlarını yağmur yağdığı zaman su basıyor. Çatlakları patlakları saymıyorum, bir utanç ve ibret manzarasıdır. Gidin, Sinop iki yüz doksan yedi konutluk TOKİ sahasını bir inceleyin Sayın Milletvekili.

Şimdi, bakın, TOKİ, Sinop Boyabat Yukarı Seyircek köyünde kırk dokuz, Durağan Ortaköy’de yirmi beş adet afet evi yapacak, ihale yapıyor.  Birinci ihale 2/12/2008’de. Ben bu iş için TOKİ Başkanını aradığımda bana bir bilgi notu göndermiş. Burada nedense bu 2/12/2008’deki ihaleden bahsetmiyor bile, diyor ki: “Şu tarihte bir ihale yapıldı, bir firma girdi.” Olay şu, hırsızlık şu: 2/12/2008’de bir ihale yapılıyor. Muhammen bedel 6 trilyon 913 milyar lira. Bir firma 5 trilyon 200 milyar veriyor, bir firma 5 trilyon 700 milyar veriyor, “Biz bunu bu paraya yaparız.” diyor. Hayır olmaz, ihale iptal. 2/7/2009’da bir ihale daha. Bir firma katılıyor, 4 trilyon 887 milyar veriyor. Efendim, olmaz, vermiyoruz… Yapılacak iş afet evidir yani altı ahır, 75 metrekare, kalorifersiz köy evidir. Çıkardığınız maliyet, Sayın TOKİ Başkanı, 92 milyar. Bu evin metrekare maliyeti 650 liraya gelir. 450 liraya bu ülkede asansörlü, kaloriferli apartman dairesi yapmak mümkün. Şimdi, afet evinin maliyeti 37 milyar ve tanesi 92 milyara daha sonra davetle, ihalesiz olarak Bitlis’ten bir firmaya veriliyor. Hani Başbakanınız diyor ya “O nere, bu nere.” Bitlis nere, Sinop nere... Sinop’ta bu ihaleyi vermediği, TOKİ’nin vermediği firmalardan bir tanesi, Sinop’un değil Türkiye’nin en önemli de firmalarından, Sinop’un çocuğu. Bu adam Sinop Emniyet Müdürlüğünü yapmış, Türkiye’nin en güzide emniyet müdürlüğü hizmet binası, yanında poliseviyle beraber. Emniyet Müdürlüğünü yapan firmaya “Sen bunu yapamazsın.” Diyorsun. Neyi? Altı ahır, üstü konut köy evini.

Şimdi ben soruyorum Sayın Bakana da TOKİ Başkanına da: Siz bu Bitlisli firmaya Sinop’taki arkadaşların, Sinop’taki müteahhitlerin “4 trilyon 887 milyara yaparız.” dediği işi 6 trilyon 800 milyara niye verdiniz? Aradaki 2 trilyon.

Sayın milletvekilleri, bu afet evleri de millete bedava verilmiyor, geri ödemeli.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Altay, konuşmanızı tamamlar mısınız.

Buyurun efendim.

ENGİN ALTAY (Devamla) – Köylüden, benim Boyabatlı, Durağanlı köylümden de devlet parayı geri alacak.

4 trilyona yapana değil, ta Bitlis’ten Sinop’a 6 trilyon 800’e davetle iş veriliyor. Bunun adı hırsızlıktır, bunun adı eşkıyalıktır, bunun adı soygunculuktur. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)

Bu bir örnekti, bu kitapta böyle yüzler var. Kitabın adı: “AKP’nin Müteahhitleri.” Eksik. “AKP’nin müteahhitleri Türkiye'nin vampirleri” diye bu kitabın üçüncü basımında yazana önereceğim ve düzelttireceğim.

MEHMET NİL HIDIR (Muğla) – Ayıp, ayıp!

ENGİN ALTAY (Devamla) – Silivri Cezaevi Türkiye’ye bir kere daha lazım olacak. Bu kitapta adı geçenlerin ve buna sebep olanların gideceği yerdir Silivri Cezaevi.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

MEHMET EMİN TUTAN (Bursa) – Nerede, nerede?

ENGİN ALTAY (Sinop) – Burada, burada… Emin, al, al, bak, bu belgedir. Öyle şey olur mu?

MEHMET EMİN TUTAN (Bursa) – Sana yakışmıyor.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkanım…

VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) – Onlar mahkeme ilamı mı?

MEHMET EMİN TUTAN (Bursa) – Ayıp, ayıp!

ENGİN ALTAY (Sinop) – Yani içiniz elveriyor mu ya? 2 trilyon… 2 trilyon hırsızlığı belgeliyorum ben burada. Ayıptır ya!

BAŞKAN – Arkadaşlar… Sayın Altay, lütfen…

VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) – Mahkeme ilamı mı?

AKİF AKKUŞ (Mersin) – Arkadaşlar, hırsızlığı mı savunuyorsunuz? Çok ayıp ya!

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen…

Arkadaşlar, Grup Başkan Vekiliniz söz talep ediyor, cevap verecektir. Sayın milletvekilleri, lütfen...

Sayın Elitaş, açıklama için söz istiyorsunuz.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Evet.

BAŞKAN – Buyurun, sataşma gerekçesiyle… (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

IX.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

5.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, Sinop Milletvekili Engin Altay’ın, grubuna sataşması nedeniyle konuşması

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Bugüne kadar TOKİ’nin yaptıklarından gurur duymak yerine, yapılan işleri, hakikaten, özellikle ihale alan müteahhitleri vampir gibi tanımlayıp, onları hırsız gibi göstermek gerçekten haksızlık.

KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Biz söylemiyoruz, kitap söylüyor.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Bakın, “AK PARTİ’nin müteahhitleri” diye söylediğiniz şahıslar arasında şu anda sizin bir milletvekiliniz olan arkadaşımızın Konya’da ve İzmir’de 275 konutluk ihalesi var. O ihaleyi… (CHP sıralarından gürültüler) Atilla Kart Bey’in kardeşinin yaptığı 75 konut Konya’da, 200 konut İzmir’de var. Bu vampirlerin içerisinde, Atilla Bey’e sorun, o kan emici vampirlerin başında o mu geliyor, gelmiyor mu diye. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) – Ne alakası var! Sen soruya cevap ver, soruya!

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Lütfen, değerli arkadaşlar, yapılan ihaleleri ihale şartları çerçevesinde değerlendirin, bununla ilgili, şu anda TOKİ’nin yaptığı müteahhitlerle konuşun. TOKİ’nin yaptığı işler minimum seviyede maliyetle yapılan ve hakikaten dar gelirli vatandaşlarımıza imkân sağlayan bir iş.

Lütfen, burada konuşurken ölçülü konuşmaya gayret edelim.

YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) – Ölçülü konuştu, ölçülü.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - 300 bine yakın yapılan konutu dar gelirli insanlarımıza, sabit gelirli insanlarımıza bu dünyada mekân olarak sunan TOKİ’ye ve 1984 yılında kurulmuş bu İdarenin 2003 yılına kadar işlevini hiç yapmayıp, kapanma noktasına geldiği ama 2003 yılından itibaren çok önemli ataklar yapan bu İdarenin yaptığı hizmetleri lütfen, alkışlamasanız bile, hiç değilse tahrik etmeyin, tahkir etmeyin, onları, yapılan işleri… Ve burada bin küsur tane müteahidin var olduğu söyleniyor. Hangi partinin, hangi partiliye oy verdiğini de bilmiyoruz.

ENGİN ALTAY (Sinop) – Bu Meclis hırsızlığı alkışlamaz Sayın Başkan.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Eğer bugün, Türkiye’de yaşayan 2 kişiden 1’i AK PARTİ’ye oy vermişse müteahhitlerin de 2’sinden 1’i AK PARTİ’ye oy vermiştir.

KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – O eskidendi eskiden.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Cumhuriyet Halk Partisine oy veren arkadaşlarımız da burada, TOKİ’de müteahhitlik yapıyorlar.

Hiç kimseye haksızlık yapmayın, iftira etmeyin. Lütfen, TOKİ’nin başarısını kabul etmeseniz, size zor gelse bile, en azından sessiz kalın, bu başarıyı engellemeyin.

Hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

ENGİN ALTAY (Sinop) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Efendim.

ENGİN ALTAY (Sinop) – Şimdi, Sayın Başkan, konuşmalarıma atfen, gösterdiğim kitapla ilgili, konuşmamla ilgili, Milletvekilimiz Atilla Kart’ın kardeşinden örnek verdi. Bir dakika söz istiyorum.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Sahte kitap o, sahte!

BAŞKAN – Şimdi, Sayın Altay, bir dakikalık söz vereyim. Şu var: İnsanlar bir kitap yayınlayabilir, başka bir şekilde yayınlayabilir. Herkes şimdi yayınlanmış olan bir kitabı alıp burada bir kısım gerekçe olarak gösterirse bu işin içerisinden çıkamayız. Lütfen…

ENGİN ALTAY (Sinop) – Sayın Başkanım, bir dakika, bir.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Yasak o kitap, yasak!

BAŞKAN – Bak, şimdi şunu diyorum Sayın Altay: Bir dakika mühim değil. Bakınız, oradaki ifadeleriniz hakikaten şık olmamıştır. Ben karışmak istemiyorum. Şunu diyorum, bakınız…

ENGİN ALTAY (Sinop) – Başkanım, 6 trilyon 800 milyar nere, 4 trilyon 800 milyar nere? 2 trilyon…

BAŞKAN – Hayır, o ayrı.

ENGİN ALTAY (Sinop) – Bu, bizim vatandaşın cebinden çıkacak Başkanım. Bu Meclis soyguna göz yumar mı? Böyle şey olur mu?

BAŞKAN – Şimdi, Sayın Altay…

MEHMET DANİŞ (Çanakkale) – Gitsin Kamu İhale Kurumuna. Sana ne oluyor?

BAŞKAN – Sayın Altay, sakin olun efendim.

ENGİN ALTAY (Sinop) – Sana ne oluyor? Konuşma, konuşma! Ben milletin hakkını savunuyorum burada. Artist!

MEHMET DANİŞ (Çanakkale) – Ne şov yapıyorsun? Şovmensin sen!

BAŞKAN – Sayın Daniş, lütfen…

MEHMET DANİŞ (Çanakkale) – Bana bak, edepli ol! Hadi git be!

ENGİN ALTAY (Sinop) – Gel, gel… Artistlik yapma. Başkanı var, grup başkan vekili var, sana ne?

Başkanım, bu kitapta Atilla Kart’ın kardeşinin adı yok.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Kitap değil o, kitap değil!

BAŞKAN – Lütfen… Arkadaşlar, lütfen sakin olalım.

KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan…

ABDÜLHADİ KAHYA (Hatay) – Bunlar Boğaz Köprüsü’ne de karşı çıkmıştı.

KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, istirham ediyorum. Ben sadece…

BAŞKAN – Sayın Kılıçdaroğlu, şunu ifade ediyorum: Bakınız, sizler hakikaten… Yani o kelimeler belki -şimdi Genel Kurulda kullanacağım- yanlış anlaşılabilir. Suhulet içerisinde Meclisin çalışmalarını hep beraber yönetiyoruz ama burada, dediğim gibi, kastı aşan cümleler oluyor, diğer şeyler oluyor, hakikaten diğer grupların konuşmasına cevap verme durumu hasıl oluyor, belki Sayın Bakan da verebilirdi. Ama şunu diyorum: Yani haksızlıklar varsa Türkiye'nin hukuk kurumları var, biraz önce siz de söylediniz burada, buralara müracaat edilir, yapılır. Onlar dile getirilir ama belirli bir üslup içerisinde…

Buyurun.

6.- İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu’nun, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, grubuna sataşması nedeniyle konuşması

KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Az önce grubumuza mensup milletvekilimiz çıktı, firmaları belirtti, rakamları belirtti. Aslında buna yanıt vermesi gereken Sayın Bakandı. Sayın Elitaş’ın tabii, bu olaydan ne kadar bilgisi var, onu bilmiyorum. Eğer bilgisi varsa, memnun oluruz, o bilgiyi çıkar burada anlatır. Yani nasıl oluyor da 4 trilyon teklif veren birisinin teklifi kabul edilmiyor ama gidiliyor, daha başka bir yerden bir müteahhide ihalesiz 6 trilyona iş veriliyor. Arada 2 trilyon rakam var ve bu arkadaşımızın da bunu sorgulama hakkı var.

Şimdi, siz, bakın, ilk çıktınız konuşmaya buraya, Sayın Elitaş, dediniz ki: “Kul hakkı yemiyoruz, yedirmeyeceğiz, izin vermeyeceğiz.”

Allah aşkına söyler misiniz, bu 4 trilyon ile 6 trilyon arasındaki 2 trilyon farkı siz Sinoplu köylüden alırsanız, bu kul hakkı yemenin ne olduğunu bana bir anlatır mısınız? Böyle bir şey olabilir mi? (CHP sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından “doğru değil” sesleri)

Değerli arkadaşlar, doğru değilse, bakın Sayın Bakan buradadır, çıkar der ki: “Bir dakika arkadaşlar, öyle bir şey yoktur. 4 trilyon dediğiniz rakam budur, 6 trilyon dediğiniz budur, firma dediğiniz budur, arkadaş da Parlamentoyu yanıltmıştır.”

Sayın Bakan duruyor, hiçbir yanıt vermiyor; TOKİ Başkanı orada, o da orada duruyor, onların yanıt vermesi gerekirken, bizim yasama organı olarak bu işi sorgulama hakkımız varken, biz bırakıyoruz sorgulama hakkını, yürütme organının yaptığı bir eylemi burada savunuyoruz. Niye savunalım? Çıksın kendileri burada kendilerini savunsunlar. Bakan da orada, TOKİ Başkanı da orada. Alırlar, derler ki: “Bu yanlıştır.”

Ve siz Atilla Kart’ın kardeşinden örnek veriyorsunuz. Biz bütün müteahhitleri suçlamıyoruz Sayın Elitaş.

Bakın, o kitapta…

VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) – Öyle dedi ama, “hepsi” dedi!

KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) – Hayır, hayır, hepsi değil. O kitapta… (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Bir dakika arkadaşlar, bir dakika… O kitapta, “AKP’nin Müteahhitleri” diye, TOKİ’den ihale alanlar, bakın, Sayın Ünsal duruyor orada, daha ona da konuşma sırası gelecek.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Kılıçdaroğlu.

KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) – Hemen bitiriyorum efendim.

Sayın Bakan buraya geldi, bir kitaptan bahsetti, broşürden. Dedi ki: ”Bu broşürü okusaydınız, TOKİ’den kaç müteahhidin ihale aldığını görecektiniz.” Eğer Sayın Bakan o kitabı göstermeseydi, broşürü, Sayın Altay da burada o kitabı göstermeyecekti.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Ne alakası var!

KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) – O kitapta bütün müteahhitlerin listesi var ama o müteahhitlerden yüzde kaçı kaç trilyonun üstünde iş almış, onu da Sayın Ünsal anlatacak size, hiç meraklanmayın.

Ben hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Kılıçdaroğlu.

Evet, saygıdeğer arkadaşlarım, Sayın Bakan konuya bir açıklık getireceklerdir.

Buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

2.- Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat Ergün’ün, İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu’nun sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasında geçen iddialara ilişkin açıklaması

SANAYİ VE TİCARET BAKANI NİHAT ERGÜN (Kocaeli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bazı konuları uzun uzun tartışmaya gerek yok. Bir ihale yapılmış. Bir yanlış varsa bu ihalede, Kamu İhale Kurumu var, ilgili firmalar Kamu İhale Kurumuna itiraz ederler…

ALİ KOÇAL (Zonguldak) – Yetkilerini aldınız, Kamu İhale Kurumunun yetkilerini aldınız.

SANAYİ VE TİCARET BAKANI NİHAT ERGÜN (Devamla) – …haklarını ararlar, arıyorlar. Birçok yanlış olan ihale Kamu İhale Kurumundan dönüyor. Bunu görüyoruz.

Bu bahsi geçen yerde Kamu İhale Kurumuna böyle bir müracaat olmuş, ilgili firmalar…

MURAT ÖZKAN (Giresun) – Sayın Bakan, 17 kez değiştirdiniz kanunu.

SANAYİ VE TİCARET BAKANI NİHAT ERGÜN (Devamla) - “Biz bu işi yapacaktık ama bize bu işi vermediler.” diye bir şikâyetleri var mı? Yok. Neden? Çünkü yeterliliği yok, belgeleri düzgün değil. Dolayısıyla, bu ihalenin bu firmalara…

ENGİN ALTAY (Sinop) – Emniyet Müdürlüğü binası yapan müteahhit köy evini yapamaz mı Sayın Bakan? Rica ederim ya!

BAŞKAN – Sayın Altay, lütfen…

SANAYİ VE TİCARET BAKANI NİHAT ERGÜN (Devamla) - Efendim, şimdi, bu ihale başka bir ihale, senin söylediğin beş sene evvelki bir başka iş. Dosyasına…

ENGİN Altay (Sinop) – İki sene önce Emniyet Müdürlüğü binası işi. Başka yalan söyleyin bari!

SANAYİ VE TİCARET BAKANI NİHAT ERGÜN (Devamla) - Eğer böyle bir şey varsa bu firma Kamu İhale Kurumuna gider hakkını alırdı. Kamu İhale Kurumu birçok firmanın hakkını veriyor.

Ayrıca…

KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Kamu İhale Kurumunun ne olduğunu biliyoruz Sayın Bakan.

SANAYİ VE TİCARET BAKANI NİHAT ERGÜN (Devamla) – Tamam. Böyle bir şey olmamış.

KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) - Kamu İhale Kurumunun iptal ettiği kararı da biliyoruz.

SANAYİ VE TİCARET BAKANI NİHAT ERGÜN (Devamla) - Böyle bir şey olmadığına göre, demek ki, bu firmalar, bu ihaleyi alan firmalar Kamu İhale Kurumuna gidip de haklarını “Bizim hakkımız yendi.” diye aramamışlar, hakları da yenmemiş ayrıca.

AKİF AKKUŞ (Mersin) – Kara listeye girmemek için, kara listeye!

SANAYİ VE TİCARET BAKANI NİHAT ERGÜN (Devamla) - Daha sonra, altyapı projeleri de yapıldığı için ihalede, altyapı farkı da… 2 trilyonluk rakamın açıklaması altyapı maliyetlerindeki artışla ilgili bir konudur. Altyapı projelerini de bu projeye dâhil ettiğiniz zaman 2 trilyonluk farkı bulursunuz.

YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) – Olmaz, gene olmaz.

SANAYİ VE TİCARET BAKANI NİHAT ERGÜN (Devamla) - Bütün ihalelerde Kamu İhale Kurumu varken niye şimdi böyle bir ithamda bulunuyoruz? Bu itham doğru değil.

YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) – O mümkün değil.

KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Daha önce veren altyapıyı düşünmüyor mu Sayın Bakan?

SANAYİ VE TİCARET BAKANI NİHAT ERGÜN (Devamla) - Bu itham doğru değil. Varsa hâlâ bir şikâyet, olabilir…

BEKİR BOZDAĞ – Savcı orada!

SANAYİ VE TİCARET BAKANI NİHAT ERGÜN (Devamla) - Bu rakam bir insanın hakkını yeme, bir yetimin hakkını yeme, bir Sinoplunun hakkını yeme anlamına geliyorsa, gelin beraber arayalım arkadaş, hakkınızı.

AKİF EKİCİ (Gaziantep) – Sayın Bakan, 4’mü büyük, 6’mı büyük, onu söyleyin bize.

SANAYİ VE TİCARET BAKANI NİHAT ERGÜN (Devamla) - Buradan bağırıp çağırmaya gerek yok.

AKİF EKİCİ (Gaziantep) – Sayın Bakan, 4’mü büyük, 6’mı büyük, onu söyleyin bize. Hikâye anlatmayın.

SANAYİ VE TİCARET BAKANI NİHAT ERGÜN (Devamla) - Gelirsiniz hakkınızı beraber ararız. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Yerler var, makamlar var, mevkiler var, kurumlar var. Burada bağırıp çağırmaya hiç gerek yok değerli arkadaşlar. Gelin, hakkı beraber arayalım varsa bir yanlış.

Evet, hepinize çok teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Sayın Bakan, cevap vermiş mi oldunuz?

BAŞKAN – Sayın Bakan, teşekkür ediyorum.

VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

3.- Arsa Üretimi ve Değerlendirilmesi Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Manisa Milletvekili Recai Berber ve 5 Milletvekilinin; 2985 Sayılı Toplu Konut Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları (1/762, 2/475) (S. Sayısı: 455) (Devam)

BAŞKAN - Önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önergeler kabul edilmemiştir.

Arkadaşlar, beş önerge aynı mahiyettedir, aynı metne sahiptir. Birisini okutup, diğerlerinin isimlerini okutacağım sadece.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

1/762 esas numaralı kanun tasarısının çerçeve 2 nci maddesiyle 1319 sayılı kanunun 14 üncü maddesinin birinci fıkrasına eklenen bentte geçen "Başkanlığına ait" ibaresinin "Başkanlığın mülkiyetinde olan" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                                                     Azize Sibel Gönül

                                                                                                                             Kocaeli

Diğer önerge sahipleri: Van Milletvekili İkram Dinçer, Kahramanmaraş Milletvekili Veysi Kaynak, İstanbul Milletvekili Mustafa Ataş, Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç.

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

SANAYİ VE TİCARET BAKANI NİHAT ERGÜN (Kocaeli) – Katılamıyoruz efendim.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe: Önerilen ibarenin daha uygun olacağı düşünülmüştür.

BAŞKAN – Önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önergeler kabul edilmemiştir.

2’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, çalışma süremizin bitimine çok az kalmıştır. Bunu dikkate alarak, sözlü soru önergeleri ile alınan karar gereğince “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen İşler”i sırasıyla görüşmek için 23 Şubat 2010 Salı günü saat 15.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.

Kapanma Saati: 19.52