DÖNEM: 23 CİLT: 61 YASAMA YILI: 4
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
63’üncü
Birleşim
18 Şubat 2010 Perşembe
(Bu
Tutanak Dergisi’nde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür
belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş
alıntı sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İ Ç İ N D E K İ L E R
I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II. - GELEN KÂĞITLAR
III.
- YOKLAMA
IV. - GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A)
MİLLETVEKİLLERİNİN GÜNDEM DIŞI KONUŞMALARI
1.- Van Milletvekili
Kayhan Türkmenoğlu’nun, Van ilindeki enerji yatırımlarına ilişkin gündem dışı
konuşması
2.- Adana
Milletvekili Nevingaye Erbatur’un,
Türk Medeni Kanunu’nun kabulünün 84’üncü yıl dönümüne ilişkin gündem dışı
konuşması
3.- Bilecik
Milletvekili Yaşar Tüzün’ün, kömür, doğal gaz veya
tüp gaz ile kullanılan soba, şofben, benzeri eşya kaynaklı gaz zehirlenmesinden
meydana gelen ölüm olaylarına ilişkin gündem dışı konuşması
V.-
AÇIKLAMALAR
1.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, Kütahya-Balıkesir hattında
çalışan posta treninin kaldırılması sonucunda Tavşanlı ilçesine bağlı Balıköy beldesi ve civarındaki otuz beş köyün mağduriyetine
ve Dumlupınar Üniversitesi Tıp Fakültesine YÖK tarafından akademik ve idari
kadro verilmemesine ilişkin açıklaması
2.- Sanayi ve
Ticaret Bakanı Nihat Ergün’ün, İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu’nun
sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasında geçen iddialara ilişkin açıklaması
VI.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Tezkereler
1.- İtalya
Temsilciler Meclisi Başkanı Gianfranco Fini’nin davetine icabet edecek olan Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanı Mehmet Ali Şahin’in beraberindeki Parlamento heyetini
oluşturmak üzere siyasi parti gruplarınca ismi bildirilen milletvekillerine
ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/1097)
B) Gensoru Önergeleri
1.- Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu Adına Grup Başkan Vekilleri Ankara Milletvekili Hakkı Suha Okay, İstanbul Milletvekili
Kemal Kılıçdaroğlu ve İzmir Milletvekili Kemal Anadol’un “Demokratik Açılım” olarak adlandırılan proje
kapsamında gizli görüşmelerde bulunduğu, terör örgütü mensupları hakkındaki
yargı sürecini etkilediği iddiasıyla İçişleri Bakanı Beşir Atalay hakkında
gensoru açılmasına ilişkin önergesi (11/10)
C) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğru ve 19 milletvekilinin, TOKİ projelerinde yaşanan
sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/579)
2.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğru ve 21 milletvekilinin, Tokat esnafının sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/580)
3.- Gaziantep
Milletvekili Hasan Özdemir ve 20 milletvekilinin, Gaziantep’te göç alımından
doğan sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/581)
4.- Şırnak
Milletvekili Sevahir Bayındır ve 19 milletvekilinin,
asgari ücret uygulamasının doğurduğu sorunların araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/582)
VII.-
SEÇİMLER
A) Komisyonlara Üye Seçimi
1.- (10/333, 334,
335-3/1090) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonuna üye seçimi
VIII.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Türk Ticaret
Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/324) (S. Sayısı: 96)
2.- Türk Borçlar
Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/499) (S. Sayısı: 321)
3.- Arsa Üretimi
ve Değerlendirilmesi Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısı ile Manisa Milletvekili Recai Berber ve 5 Milletvekilinin;
2985 Sayılı Toplu Konut Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Teklifi ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile Plan ve
Bütçe Komisyonu Raporları (1/762, 2/475) (S. Sayısı: 455)
IX.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, Tunceli Milletvekili
Kamer Genç’in, grubuna sataşması nedeniyle konuşması
2.- Devlet Bakanı
Egemen Bağış’ın, Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in, Hükûmete
sataşması nedeniyle konuşması
3.- Tunceli
Milletvekili Kamer Genç’in, Devlet Bakanı Egemen Bağış ve Kayseri Milletvekili
Mustafa Elitaş’ın, şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
4.- İstanbul
Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu’nun, Muş Milletvekili
Sırrı Sakık’ın, grubuna sataşması nedeniyle konuşması
5.- Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, Sinop Milletvekili
Engin Altay’ın, grubuna sataşması nedeniyle konuşması
6.- İstanbul
Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu’nun, Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, grubuna sataşması
nedeniyle konuşması
X.-
YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Adana
Milletvekili Nevingaye Erbatur’un,
diyabetli çocukların eğitimindeki sorunlara ilişkin Başbakandan sorusu ve Sağlık
Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı (7/11063)
2.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün, domuz gribi aşısına
ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı
(7/11233)
3.- İstanbul
Milletvekili Sacid Yıldız’ın, Başbakanın grip
aşısıyla ilgili açıklamasına ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı (7/11234)
4.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün, domuz gribine karşı
dezenfektan olarak kullanılan bir ilaca ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı (7/11235)
5.- İzmir
Milletvekili Selçuk Ayhan’ın, Çevre Denetimi Yönetmeliği’ndeki değişikliğe
ilişkin Başbakandan sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu’nun
cevabı (7/11738)
6.- İstanbul
Milletvekili D. Ali Torlak’ın, tersane yatırımlarına ilişkin sorusu ve Maliye
Bakanı Mehmet Şimşek’in cevabı (7/11779)
7.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün, tıp hatalarına
ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı
(7/11781)
8.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, Gediz ilçesindeki sulama
projelerine ilişkin soruları ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı (7/11815), (7/11888)
9.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, bir gölet ve sulama
projesine ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu’nun
cevabı (7/11884)
10.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir caminin bazı
eksikliklerine ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Faruk Çelik’in cevabı (7/11963)
11.- Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır’ın, Tarsus ilçesindeki
sulama yatırımlarına ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı (7/11990)
12.- Mersin Milletvekili
Mehmet Şandır’ın, Erdemli ilçesindeki sulama
yatırımlarına ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı (7/11991)
13.- Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır’ın, Anamur ilçesindeki
sulama yatırımlarına ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı (7/11992)
14.- Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır’ın, Çamlıyayla ilçesindeki
sulama yatırımlarına ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı (7/11994)
15.- Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır’ın, Gülnar ilçesindeki
sulama yatırımlarına ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı (7/11995)
16.- Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır’ın, Mersin’in bazı
ilçelerindeki sulama yatırımlarına ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı
Veysel Eroğlu’nun cevabı (7/11996)
17.- Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır’ın, Silifke ilçesindeki
sulama yatırımlarına ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı (7/11997)
18.- Isparta
Milletvekili Mevlüt Coşkuner’in,
muhtar maaşlarına ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın cevabı
(7/12023)
19.-
Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif Paksoy’un,
Türkiye Diyanet Vakfının kurban kesimine ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Faruk
Çelik’in cevabı (7/12125)
20.- İzmir
Milletvekili Canan Arıtman’ın, Cumhurbaşkanlığı
forsundaki değişikliğe ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Cemil Çiçek’in cevabı (7/12239)
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu
saat 13.00’te açılarak altı oturum yaptı.
İzmir
Milletvekili Tuğrul Yemişci’nin, İzmir İktisat
Kongresi’nin 87’nci yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşmasına Devlet Bakanı
Cevdet Yılmaz cevap verdi.
Muğla
Milletvekili Fevzi Topuz, Muğla Milas ilçesi Güllük beldesi Dalyan bölgesinde
balıkçılık sektöründe yaşanan sorunlara,
Bayburt
Milletvekili Ülkü Gökalp Güney, Bayburt’un düşman işgalinden kurtuluşunun
92’nci yıl dönümüne,
İlişkin gündem
dışı birer konuşma yaptılar.
İstanbul
Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu;
İzmir
Milletvekilleri:
İbrahim Hasgür,
Kamil Erdal
Sipahi,
Mehmet Ali Susam,
İzmir İktisat
Kongresi’nin;
Tokat
Milletvekili Reşat Doğru, Bayburt’un düşman işgalinden kurtuluşunun;
Yıl dönümüne
ilişkin birer açıklamada bulundular.
Muş Milletvekili
M. Nuri Yaman ve 19 milletvekilinin:
Yatılı ilköğretim
bölge okullarındaki sorunların (10/575),
Okula gidemeyen
ilköğretim çağındaki çocukların sorunlarının (10/576),
Tütün
üreticiliğindeki sorunların (10/578);
Adana
Milletvekili Hulusi Güvel ve 25 milletvekilinin,
yapımı tamamlanamayan kültür merkezleri sorununun (10/577);
Araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla birer Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergeleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin
gündemdeki yerlerini alacağı ve ön görüşmelerinin, sırası geldiğinde yapılacağı
açıklandı.
Gündemin “Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının:
1’inci sırasında
bulunan ve İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında değerlendirilerek temel kanun
olarak bölümler hâlinde görüşülmesi kabul edilen Türk Ticaret Kanunu Tasarısı
ve Adalet Komisyonu Raporu’nun (1/324) (S. Sayısı: 96),
2’nci sırasında
bulunan ve İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında değerlendirilerek temel kanun
olarak bölümler hâlinde görüşülmesi kabul edilen Türk Borçlar Kanunu Tasarısı
ve Adalet Komisyonu Raporu’nun (1/499) (S. Sayısı: 321),
Görüşmeleri
komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından ertelendi.
3’üncü sırasında bulunan ve İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında
değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi kabul edilen
ve görüşmelerine devam olunan, Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığının
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı ve İçişleri Komisyonu Raporu
(1/704) (S. Sayısı: 383) görüşmeleri tamamlanarak elektronik cihazla yapılan
açık oylamadan sonra kabul edildi ve kanunlaştı.
Samsun
Milletvekili Suat Kılıç:
İzmir
Milletvekili Şenol Bal’ın,
Tunceli
Milletvekili Kamer Genç’in;
Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır, Samsun Milletvekili Suat Kılıç’ın;
Grubuna
sataşması;
İçişleri Bakanı
Beşir Atalay, Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın,
ileri sürmüş oldukları görüşten farklı bir görüşü kendilerine atfetmesi;
Nedeniyle birer
konuşma yaptılar.
Diyarbakır
Milletvekili Akın Birdal “Orduya sığınanlar, böyle,
ordunun darbe artığı, Parlamentoda hâlâ yer alanlardır.” ifadelerine ilişkin
bir açıklamada bulundu.
18 Şubat 2010
Perşembe günü, alınan karar gereğince saat 13.00’te toplanmak üzere birleşime
19.23’te son verildi.
|
|
Nevzat
PAKDİL |
|
|
|
Başkan Vekili |
|
|
Yusuf
COŞKUN |
|
Yaşar
TÜZÜN |
|
Bingöl |
|
Bilecik |
|
Kâtip Üye |
|
Kâtip Üye |
|
|
Harun
TÜFEKCİ |
|
|
|
Konya |
|
|
|
Kâtip Üye |
|
No.: 83
II.-
GELEN KÂĞITLAR
18
Şubat 2010 Perşembe
Raporlar
1.- Tebligat
Kanunu ile Adlî Sicil Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve
Kahramanmaraş Milletvekili Veysi Kaynak’ın; Tebligat
Kanunu ile Karayolları Trafik Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi ve Adalet Komisyonu Raporu (1/742, 2/546) (S. Sayısı: 474) (Dağıtma
tarihi: 18.02.2010) (GÜNDEME)
2.- Kamulaştırma
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (1/773) (S. Sayısı: 475) (Dağıtma tarihi: 18.02.2010)
(GÜNDEME)
Sözlü Soru Önergeleri
1.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğru’nun, Erbaa ilçesindeki bir binanın Gazi Osman Paşa
Üniversitesine devredilmesine ilişkin Maliye Bakanından sözlü soru önergesi
(6/1841) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/02/2010)
2.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğru’nun, Erbaa ilçesindeki bazı binaların Adalet
Bakanlığına devredilmesine ilişkin Maliye Bakanından sözlü soru önergesi
(6/1842) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/02/2010)
3.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğru’nun, Erbaa ilçesinde köprülü kavşak ve sinyalizasyon
yapılmasına ilişkin Ulaştırma Bakanından sözlü soru önergesi (6/1843)
(Başkanlığa geliş tarihi: 05/02/2010)
4.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğru’nun, Erbaa ilçesine sabit araç muayene istasyonu
açılmasına ilişkin Ulaştırma Bakanından sözlü soru önergesi (6/1844)
(Başkanlığa geliş tarihi: 05/02/2010)
5.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğru’nun, bir yol yapımındaki istimlak bedellerine ilişkin
Ulaştırma Bakanından sözlü soru önergesi (6/1845) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/02/2010)
Yazılı Soru Önergeleri
1.- Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır’ın, Türkiye’de kaçak
olarak bulunan yabancılara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12523)
(Başkanlığa geliş tarihi: 05/02/2010)
2.- Balıkesir
Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, küçük esnaf ve sanatkarın korunmasına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12524) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/02/2010)
3.- Balıkesir
Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, özelleştirme sonrası Türk Telekomun durumuna ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/12525) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/02/2010)
4.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçay’ın, Manisa TOKİ-3. Etap konutlarına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12526) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/02/2010)
5.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçay’ın, TOKİ uygulamalarındaki sorunlara ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12527) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/02/2010)
6.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçay’ın, alışveriş merkezlerine yönelik düzenleme yapılmasına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12528) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/02/2010)
7.- İstanbul
Milletvekili Süleyman Yağız’ın, bir basın toplantısında TRT muhabirinin
yönelttiği bir soruyla ilgili iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/12529) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/02/2010)
8.- İzmir
Milletvekili Bülent Baratalı’nın, dinleme ve takiple
ilgili bazı iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12530)
(Başkanlığa geliş tarihi: 05/02/2010)
9.- İzmir
Milletvekili Bülent Baratalı’nın, Kamu İhale Kurumu
tarafından iptal edilen İzmir metrosu ihalesine ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/12531) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/02/2010)
10.- Eskişehir
Milletvekili Fehmi Murat Sönmez’in, Hacettepe Tıp
Fakültesindeki bir tedavi ünitesinin durumuna ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/12532) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/02/2010)
11.- Mersin
Milletvekili Kadir Ural’ın, üniversite öğrencilerinin barınma durumuna ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12533) (Başkanlığa geliş tarihi: 08/02/2010)
12.- Mersin
Milletvekili Kadir Ural’ın, Dışişleri Bakanlığı konutuna ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/12534) (Başkanlığa geliş tarihi: 08/02/2010)
13.- İstanbul
Milletvekili Çetin Soysal’ın, eşinin GATA ziyareti girişimine ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12535) (Başkanlığa geliş tarihi: 08/02/2010)
14.- İzmir
Milletvekili Oğuz Oyan’ın, TMSF’nin
satışlarına ve özelleştirmelere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/12536) (Başkanlığa geliş tarihi: 08/02/2010)
15.- İstanbul
Milletvekili Durmuşali Torlak’ın, Pendik ilçesinin
bazı köylerindeki imar sorununa ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı
soru önergesi (7/12537) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/02/2010)
16.- Antalya
Milletvekili Hüseyin Yıldız’ın, Antalya’daki belediyelerin İller Bankasına olan
borçlarına ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru önergesi
(7/12538) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/02/2010)
17.- Kırklareli
Milletvekili Turgut Dibek’in, özürlü istihdamındaki teşvik uygulamasına ilişkin
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/12539)
(Başkanlığa geliş tarihi: 05/02/2010)
18.- İstanbul
Milletvekili Sacid Yıldız’ın, İŞKUR’un
İstanbul’daki özürlü istihdamına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından
yazılı soru önergesi (7/12540) (Başkanlığa geliş tarihi: 08/02/2010)
19.- Erzincan
Milletvekili Erol Tınastepe’nin, SGK müfettişlerine
yönelik uygulamalara ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru
önergesi (7/12541) (Başkanlığa geliş tarihi: 08/02/2010)
20.- Yozgat
Milletvekili Mehmet Ekici’nin, Yozgat Şehir Merkezi
Yağmur Suyu Toplama Projesine ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru
önergesi (7/12542) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/02/2010)
21.- Yozgat
Milletvekili Mehmet Ekici’nin, Yozgat Çamlık Milli
Parkının geliştirilmesine ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru
önergesi (7/12543) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/02/2010)
22.- Yozgat
Milletvekili Mehmet Ekici’nin, Musabeyli Barajı
Projesine ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/12544)
(Başkanlığa geliş tarihi: 05/02/2010)
23.- Muğla
Milletvekili Metin Ergun’un, Yuvarlakçay’a
kurulacak hidroelektrik santralinin çevreye etkilerine ilişkin Çevre ve Orman
Bakanından yazılı soru önergesi (7/12545) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/02/2010)
24.- Edirne
Milletvekili Bilgin Paçarız’ın, Ergene Havzasındaki çevre sorunlarına ilişkin
Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/12546) (Başkanlığa geliş
tarihi: 08/02/2010)
25.- Giresun
Milletvekili Eşref Karaibrahim’in, Giresun’daki HES
projelerine ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/12547)
(Başkanlığa geliş tarihi: 08/02/2010)
26.- Giresun
Milletvekili Murat Özkan’ın, kaçak akaryakıt denetimine ilişkin Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/12548) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/02/2010)
27.- Giresun
Milletvekili Eşref Karaibrahim’in, bazı enerji
politikalarına ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru
önergesi (7/12549) (Başkanlığa geliş tarihi: 08/02/2010)
28.- Manisa Milletvekili
Mustafa Enöz’ün, muhtarların ekonomik sorunlarına
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/12550) (Başkanlığa geliş
tarihi: 05/02/2010)
29.- Antalya Milletvekili
Hüseyin Yıldız’ın, Antalya’daki belediyelerin denetimlerine ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/12551) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/02/2010)
30.- Antalya
Milletvekili Hüseyin Yıldız’ın, Antalya’daki belediyelerin atık altyapısına
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/12552) (Başkanlığa geliş tarihi:
05/02/2010)
31.- Van
Milletvekili Fatma Kurtulan’ın, terör zararlarının
tazminine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/12553)
(Başkanlığa geliş tarihi: 05/02/2010)
32.- Siirt
Milletvekili Osman Özçelik’in, bir teröristin
cesedinin teslimine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/12554)
(Başkanlığa geliş tarihi: 05/02/2010)
33.- Adana
Milletvekili Nevin Gaye Erbatur’un, Adıyaman-Kahta’da
öldürülen kız çocuğuna ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/12555) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/02/2010)
34.- Mersin
Milletvekili Kadir Ural’ın, ABD’li bir generalin Türkiye ziyaretine ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/12556) (Başkanlığa geliş tarihi: 08/02/2010)
35.- İzmir
Milletvekili Bülent Baratalı’nın, TEKEL işçilerinin
eylemine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/12557) (Başkanlığa
geliş tarihi: 08/02/2010)
36.- Adana
Milletvekili Nevin Gaye Erbatur’un, yerel eşitlik
birimi kadrosuna ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/12558)
(Başkanlığa geliş tarihi: 08/02/2010)
37.- Adana
Milletvekili Nevin Gaye Erbatur’un, illerde toplumsal
cinsiyet eşitliği komisyonu kurulmasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/12559) (Başkanlığa geliş tarihi: 08/02/2010)
38.- Adıyaman
Milletvekili Şevket Köse’nin, TEKEL işçilerinin eylemine ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/12560) (Başkanlığa geliş tarihi: 08/02/2010)
39.- Bursa
Milletvekili H. Hamit Homriş’in, Batman-Beşiri
Belediyesinde işten çıkarılan işçilerin mağduriyetine ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/12561) (Başkanlığa geliş tarihi: 08/02/2010)
40.- Muğla
Milletvekili Metin Ergun’un, Yuvarlakçay’a
yapılacak hidroelektrik santralinin tabiat varlıklarına etkilerine ilişkin
Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/12562) (Başkanlığa geliş
tarihi: 05/02/2010)
41.- Balıkesir
Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, bir tiyatroya yardım yapılıp yapılmadığına
ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/12563) (Başkanlığa
geliş tarihi: 05/02/2010)
42.- Yozgat
Milletvekili Mehmet Ekici’nin, Yozgat Defterdarlık
Hizmet binasının yıkım işine ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi
(7/12564) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/02/2010)
43.- İstanbul
Milletvekili Çetin Soysal’ın, TEKEL işçilerine yönelik çözüm önerilerine ve
işçilerin banka hesaplarına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi
(7/12565) (Başkanlığa geliş tarihi: 08/02/2010)
44.- Balıkesir
Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, sözleşmeli personelin özür grubu atamalarına
ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/12566) (Başkanlığa
geliş tarihi: 05/02/2010)
45.- Bursa
Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, bir öğretmene
verilen ceza ve ödüllere ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/12567) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/02/2010)
46.- Hatay
Milletvekili Süleyman Turan Çirkin’in, dershanelere ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/12568) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/02/2010)
47.- Bursa
Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, Şevket Yılmaz
Devlet Hastanesindeki yanık ünitesinin kapatılmasına ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/12569) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/02/2010)
48.- İstanbul
Milletvekili Durmuşali Torlak’ın, İstanbul’da sağlık
ocağı bulunmayan köylere ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/12570) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/02/2010)
49.- İstanbul
Milletvekili Sacid Yıldız’ın, çocuk aşılarına ilişkin
Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/12571) (Başkanlığa geliş tarihi: 08/02/2010)
50.- Kırklareli
Milletvekili Turgut Dibek’in, mesai dışı poliklinik uygulamasına ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/12572) (Başkanlığa geliş tarihi: 08/02/2010)
51.- Edirne
Milletvekili Cemaleddin Uslu’nun,
domuz gribi aşısına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/12573)
(Başkanlığa geliş tarihi: 08/02/2010)
52.- Yozgat
Milletvekili Mehmet Ekici’nin, Yozgat’ta tarımın
desteklenmesine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/12574) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/02/2010)
53.- Yozgat
Milletvekili Mehmet Ekici’nin, Yozgat’ta bazı
tarımsal uygulama çalışmalarına ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/12575) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/02/2010)
54.- Muğla
Milletvekili Metin Ergun’un, Yuvarlakçay’a
kurulacak hidroelektrik santralinin tarıma etkilerine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/12576)
(Başkanlığa geliş tarihi: 05/02/2010)
55.- Muğla
Milletvekili Gürol Ergin’in, çiftçilerin Tarım Kredi Kooperatiflerine olan
borçlarına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/12577) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/02/2010)
56.-
Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif Paksoy’un,
hayvancılıktaki hibe desteklerine ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/12578) (Başkanlığa geliş tarihi: 08/02/2010)
57.- Edirne
Milletvekili Cemaleddin Uslu’nun,
hayvancılık sektöründeki teşviklere ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/12579) (Başkanlığa geliş tarihi: 08/02/2010)
58.- Giresun
Milletvekili Murat Özkan’ın, Eğribel Geçidine tünel
yapımına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/12580)
(Başkanlığa geliş tarihi: 05/02/2010)
59.- Samsun
Milletvekili Suat Binici’nin, Vezirköprü-Durağan
karayolundaki trafik güvenliğine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru
önergesi (7/12581) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/02/2010)
60.- Eskişehir
Milletvekili Fehmi Murat Sönmez’in, yüksek hızlı
trenin sefer güvenliğine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi
(7/12582) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/02/2010)
61.- Gaziantep
Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün, bazı ulaşım projelerinin
güzergahlarına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/12583)
(Başkanlığa geliş tarihi: 08/02/2010)
62.- Kırklareli
Milletvekili Turgut Dibek’in, Türk Telekomun gayrimenkullerine
ve STK’lara verilen arazilere ilişkin Ulaştırma
Bakanından yazılı soru önergesi (7/12584) (Başkanlığa geliş tarihi: 08/02/2010)
63.- İzmir
Milletvekili Mehmet Ali Susam’ın, Sri Lanka’da gözlem altında bulunan iki
kaptana ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/12585) (Başkanlığa
geliş tarihi: 08/02/2010)
64.- Balıkesir
Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, bazı denetim faaliyetlerine ilişkin Sanayi
ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/12586) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/02/2010)
65.- Van
Milletvekili Fatma Kurtulan’ın, kadına yönelik bazı
şiddet vakalarına ilişkin Devlet Bakanından (Selma Aliye Kavaf) yazılı soru
önergesi (7/12587) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/02/2010)
66.- Zonguldak
Milletvekili Ali Koçal’ın, TRT’nin izlenilirlik ölçüm
sisteminden çekilmesine ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından
(Bülent Arınç) yazılı soru önergesi (7/12588)
(Başkanlığa geliş tarihi: 05/02/2010)
67.- Mersin
Milletvekili Kadir Ural’ın, Abdullah Öcalan’la ilgili basında çıkan bazı iddialara
ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/12589) (Başkanlığa geliş
tarihi: 08/02/2010)
68.- Giresun
Milletvekili Murat Özkan’ın, Afganistan’daki Türk birliklerinin görevlerine
ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/12590) (Başkanlığa
geliş tarihi: 08/02/2010)
69.- Ankara
Milletvekili Yılmaz Ateş’in, Atatürk Orman Çiftliği yönetimi ile ilgili
iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12591) (Başkanlığa geliş
tarihi: 08/02/2010)
Gensoru Önergesi
1.- Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu Adına Grup Başkanvekilleri Ankara Milletvekili Hakkı Suha Okay, İstanbul Milletvekili
Kemal Kılıçdaroğlu ve İzmir Milletvekili Kemal Anadol’un; demok-ratik açılım olarak adlandırılan proje kapsamında gizli
görüşmelerde bulunduğu, terör örgütü mensupları hakkındaki yargı sürecini
etkilediği iddiasıyla İçişleri Bakanı Beşir Atalay hakkında Anayasanın 99 uncu
ve İçtüzüğün 106 ncı maddeleri uyarınca bir gensoru
açılmasına ilişkin önergesi (11/10) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/02/2010) (Dağıtma tarihi: 18/02/2010)
No.: 83’e Ek
18
Şubat 2010 Perşembe
Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğru ve 19 Milletvekilinin, TOKİ projelerinde yaşanan
sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/579) (Başkanlığa geliş tarihi:
18.1.2010)
2.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğru ve 21 Milletvekilinin, Tokat esnafının sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98
inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/580) (Başkanlığa geliş tarihi: 20.1.2010)
3.- Gaziantep
Milletvekili Hasan Özdemir ve 20 Milletvekilinin, Gaziantep’te göç alımından
doğan sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/581) (Başkanlığa geliş
tarihi: 20.1.2010)
4.- Şırnak
Milletvekili Sevahir Bayındır ve 19 Milletvekilinin,
asgari ücret uygulamasının doğurduğu sorunların araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci
maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/582)
(Başkanlığa geliş tarihi: 21.1.2010)
18 Şubat 2010 Perşembe
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 13.03
BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Yusuf COŞKUN (Bingöl), Yaşar TÜZÜN (Bilecik)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 63’üncü Birleşimini açıyorum.
Toplantı yeter
sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden
önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.
İlk söz, Van
ilindeki enerji yatırımları hakkında söz isteyen Van Milletvekili Kayhan
Türkmenoğlu’na aittir.
Sayın
Türkmenoğlu, buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz beş
dakika.
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları
1.- Van Milletvekili Kayhan Türkmenoğlu’nun, Van ilindeki
enerji yatırımlarına ilişkin gündem dışı konuşması
KAYHAN
TÜRKMENOĞLU (Van) – Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; Van ilinde enerji
yatırımlarıyla ilgili gündem dışı söz almış bulunmaktayım. Yüce heyeti saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, yaşamımızın her alanında hissettiğimiz enerjiyle ilgili
problemlerimiz birçoğumuz tarafından bu kürsüde dile getirilmiştir. Hâliyle
Doğu Anadolu Bölgemizin bütün şehirleri nadide, güzel şehirlerdir ama tabii ki
cazibe merkezi olarak Van ilini biz en iyi noktaya getirmek için çaba sarf
ediyoruz.
Elektrik bir entegre sistemi hâlinde çalışır değerli milletvekilleri:
Üretim, iletim, dağıtım. Eğer üretiminiz yoksa iletiminizin bir anlamı yoktur;
iletiminiz varsa üretiminiz yoksa onun da bir anlamı yoktur; üretim, iletim var
da dağıtımınızda sıkıntı varsa onun da bir anlamı yoktur.
Son yıllarda
özellikle ilimizde üretim konusunda çok büyük atılımlar gerçekleştirdik. Aşağı
yukarı altı taneye yakın HES santrali, bir de organize sanayi bölgesinde 80
megavat gücünde bir mobil santral devreye girdi. Üretim her alanımızda,
özellikle de hidroelektrik santrallerinde belirli bir aşama kaydetmiştir.
İlimiz, iletimle
ilgili de birçok yatırıma sahne olmuş ve iletimle ilgili de özellikle,
Türkiye'nin bütün illerine baktığınızda, genelde 380 kilovat enerji iletim
hatlarını görürsünüz ama sadece Hakkâri ve Van ilinde bu iletim hatlarımız 154
kilovattır.
Bunun için, son
beş yıl içerisinde bir çalışma sergilenmiş ve Van ilinin, Van-Batman, Van-Ağrı
illerinden gelen nakil hatlarımızın ÇED raporları, kamulaştırması bitmiştir,
tesis ihalesi önümüzdeki günlerde yapılacaktır. Bu da iletimle ilgili
iyileştirmenin Türkiye'nin en ücra noktasına kadar gittiğinin bir ifadesidir.
Aşağı yukarı,
iletimle ilgili, şehrimizde dört adet trafo merkezimiz vardır. 470 megavat
gücünde kurulu gücümüz var. Bunun dışında iletim hatlarımızın uzunluğu 454
kilometredir.
Bizim en büyük
sıkıntımız, en büyük problemlerimizden birisi de şehrimizin yoğun göç alması.
Yani demin ifade ettim, Van cazibe merkezidir, son derece yoğun göç alan bir
şehirdir. 16 tane Doğu Anadolu Bölgesi ilinin içerisinde nüfus itibarıyla Van
ili 1’inci sıradadır. 1 milyon 22 bine ulaştık. İnşallah, hedefimiz, 2015-2020
yılında büyükşehir yapacağız.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – Van Belediyesini konuşsana.
KAYHAN
TÜRKMENOĞLU (Devamla) - Şimdi, burada hâliyle 220 bine yakın abonemiz var
değerli milletvekillerimiz. Biz bir taraftan enerjide kayıp/kaçağı önleme
çalışması yaparken, diğer taraftan eskimiş, geri kalmış dağıtım trafolarımızı
yenileştirme çabası içerisindeyiz ancak bu konuda, dağıtım konusunda, çok da
başarılı olduğumuzu da ifade edemeyeceğim. Sonuçta, bizim çıkarmış olduğumuz master plan projelerimizin çok kısıtlı imkânlarla desteklendiğini
görmekteyiz. Bu konuda Türkiye Elektrik Dağıtım Anonim Şirketi TEDAŞ’ımızı özellikle bölgemiz konusunda hassasiyete davet
ediyorum.
Değerli
arkadaşlar, yüzde 70 olan kayıp/kaçağımızı biz yüzde 57’ye indirdik, bugün
İstanbul’da kayıp/kaçağı yüzde 11. Şimdi, bazı, bu kayıp/kaçakla ilgili
çalışmalar tabii ki bizim ilgili kurumumuzun asli görevidir. Yani, bazı
gerekçelerle enerjiyle ilgili, özellikle voltaj düşüklüğü ve kesintileri
kayıp/kaçağa yönlendirmek de doğru değildir. Ona bakacak olsak İstanbul’un
kayıp/kaçağı da yüzde 11’ler civarındadır.
Biz bu konuda,
aşağı yukarı, Van ilinde Özalp ilçemiz, Saray ilçemiz, Muradiye ilçemiz,
Çaldıran ilçemiz, Başkale ilçe merkezlerimizi iyileştirme çalışmalarıyla bir
noktaya getirdik. Aşağı yukarı yedi yüz otuz sekiz tane köyde çalışmalarımızı
yaptık, yedi yüz otuz sekiz köyün trafoları yenilendi.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun
Sayın Türkmenoğlu, konuşmanızı tamamlayınız efendim.
KAYHAN
TÜRKMENOĞLU (Devamla) – Buna mukabil, verimli enerji kullanabilmemiz için 222
bin tane de enerji lambası dağıtıldı.
Ben şunu söylemek
istiyorum: Tabii ki, Maden Tetkik ve Arama Enstitüsünün yapmış olduğu
çalışmalar, BOTAŞ’ın yapmış olduğu doğal gaz çalışması enerji yatırımlarımızın
farklı bir bölümünü oluşturuyor. Bunlarla ilgili ciddi anlamda bir yol aldık.
Biliyorsunuz, AK PARTİ İktidarı göreve geldikten sonra dokuz ilde kullanılan
doğal gaz altmış küsur ile çıktı. Bunlardan birisi de, en şanslı illerimizden
birisi de Van’dır.
Bir de şunu söylemek
istiyorum değerli milletvekili arkadaşlarımız ve bizi kamuoyundan izleyen
değerli hemşehrilerimiz: Van cazibe merkezidir. Van,
enerjide de, sanayide de, turizmde de, hayvancılıkta da her zaman bir cazibe
merkezi olduğunu kanıtlamıştır. Bunun için Van’a gelecek olan tüm yatırımlar,
getirecek olan kişi tarafından…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın
Türkmenoğlu, teşekkür ederim.
Efendim,
arkadaşlar -lütfen teşekkür cümlenizi alayım- konuşmalarımızı ona göre
ayarlayalım daha önceden.
Buyurun efendim,
teşekkür cümlenizi alayım.
KAYHAN
TÜRKMENOĞLU (Devamla) – Bitiriyorum efendim.
Evet, kamuoyu
aracılığıyla, Meclis kanalı aracılığıyla bütün yatırımcıları Van’a davet
ediyorum.
Yüce heyeti
saygıyla, sevgiyle selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Türkmenoğlu.
Gündem dışı
ikinci söz, Türk Medeni Kanunu’nun kabulünün yıl dönümü münasebetiyle söz
isteyen Adana Milletvekili Nevingaye Erbatur’a aittir.
Sayın Erbatur, buyurun efendim.
2.- Adana Milletvekili Nevingaye Erbatur’un, Türk Medeni Kanunu’nun kabulünün 84’üncü yıl
dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması
NEVİN GAYE
ERBATUR (Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 17 Şubat Türk Medeni
Kanunu’nun kabulünün 84’üncü yıl dönümü dolayısıyla gündem dışı söz almış
bulunmaktayım. Yüce Meclisi saygıyla selamlarım.
Türk Medeni
Kanunu, Atatürk devrimlerinin, evrensel hukuk anlayışının Türkiye
Cumhuriyeti’ne getirilmesinin temel aracı olması ve yeniden var olmaya çalışan
bir ulusun toplumsal hayatına ilişkin önemli ve çağdaş düzenlemeler getirmesi
sebebiyle tarihimizin aydınlık noktalarından birini oluşturmaktadır.
Türk Medeni
Kanunu’nun kabulünün Türk devrimleri açısından önemini, dönemin Adalet Bakanı
Mahmut Esat Bozkurt’un kanun için yazdığı gerekçede görebiliriz. Gerekçede
şöyle deniliyor: “İnsan yaşamı her gün hatta her an esaslı değişikliklerle
karşı karşıyadır. Bu değişiklikleri, bu yürüyüşü değişmez kurallar çevresinde
saptayıp doldurmak mümkün değildir. Kanunları dine dayalı devletler kısa zaman
sonra ülke ve ulusun ihtiyaç ve taleplerini karşılayamazlar çünkü dinler
değişmez hükümler belirtirler. Yaşam yürür, ihtiyaçlar hızla değişir.
Değişmemek dinler için bir zorunluluktur. Bu bakımdan dinlerin sadece bir
vicdan işi olarak kalması günümüz uygarlığının esaslarından birisidir.
Yüzyılımız uygarlığına mensup devletlerin ilk ayırıcı nitelikleri, din ile
dünyayı ayrı görmeleridir. Bunun tersi, devletin kabul ettiği din esaslarını
kabul etmeyen kişilerin vicdanlarını baskı altına almak olur. Bunu yüzyılımızın
devlet anlayışı kabul edemez. Din, devlet gözünde vicdanlarda kaldıkça
saygındır. Dinin hüküm hâlinde kanunlara girmesi, tarihin akışında çoğu kez
hükümdarların, zorbaların, güçlülerin keyif ve isteklerini tatmin aracı olması
sonucunu getirmiştir. Dini dünyadan ayırmakla yüzyılımızın devleti insanlığı
tarihin bu sıkıntısından kurtarmış ve dine gerçek ve sonsuz bir taht olan
vicdanı ayırmıştır. Özellikle çeşitli dinlere mensup uyruklara sahip
devletlerde tek bir kanunun bütün toplumda uygulanma yetkinliğini kazanabilmesi
için bunun dinle ilişkisini kesmesi, ulus egemenliği için de bir
zorunluluktur.”
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Mahmut Esat Bozkurt’un söylediği gibi, “Her devrim
hukuk devrimini de içerir ve her devletin hukuk sistemi o devletin temeline
uymak zorundadır.” Atatürk’ün önderliğinde kurulan Türkiye Cumhuriyeti, ulusal
egemenlik temeline dayandırılmıştır. Egemenliğini ulustan alan bir devlette
dine dayanan hukuk sistemi uygulanmayacağından, hukuk devrimi yapılmış ve din
esaslarına dayalı hukuk sistemi terk edilerek, yerine laik hukuk düzeni kurmak
üzere Kara Avrupası hukuk sistemi benimsenmiştir. Bu
sistemin temelinde de yurttaşlar arasında eşitlik temel ilke olarak kabul
edilmiştir. Yurttaşlar arasında dil, din, ırk ve cinsiyet ya da başka herhangi
bir temele dayanan ayırım yapılmaması esastır.
17 Şubat 1926’da
kabul edilen Türk Medeni Kanunu’nda, evlilik boyunca edinilen mallarla ilgili
mal ayrımı rejimi geçerlidir. 21’inci Dönemde yapılan 4722 sayılı yeni Türk
Medeni Kanunu’nda da bu hüküm kaldırılarak mal ortaklığı rejimi geçerli
kılınmıştır. Ancak bu Yasa’nın bu rejim kısmı, yürürlüğe giriş tarihi olan 1
Ocak 2002’den önceki evlilikler için geçerli değildir. Yasa, bu tarihten
sonraki evlilikler ve daha sonra edinilen mallar için geçerlidir. Bu da 17
milyon evli çifte yapılan bir haksızlık ve bir ayrımcılıktır. Kaldı ki,
Anayasa’mızın 10’uncu maddesi: “Kadın ve erkek eşittir. Devlet bu eşitliği
sağlamakla yükümlüdür.” demektedir. Dolayısıyla 4722 sayılı Yasa’da var olan bu
eşitsizliği değiştirmek Parlamentomuzun bir görevidir.
Sayın Meclis
Başkanımız, bu Yasa çıkarken Parlamentomuzda bir muhalefet milletvekiliydi ve o
dönemde bu Yasa’nın bu şekilde çıkmasına muhalefet şerhi koymuştu. Kendisi daha
sonra, 22’nci Dönemde spordan sorumlu Devlet Bakanı oldu. Kendisine burada
yaptığım konuşmalarda konuyu hatırlattım. Bununla ilgili çalışma yapılması
gerektiğini dile getirdi ancak kendisinin yetkili olmadığını söyledi.
Arkasından Sayın Bakan Adalet Bakanı oldu. Bu kürsüden gene dile getirdim.
Sayın Adalet Bakanından, bu haksızlığın giderilmesi için, muhalefet şerhinde
söylediği hükümleri iktidarken, Adalet Bakanı iken bunu değiştirmesini
kendisinden talep ettim. Ancak Sayın Bakanımız o zaman, yetkisi olmadığını
söyledi. Şimdi Sayın Mehmet Ali Şahin Meclis Başkanımızdır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Erbatur, konuşmanızı
tamamlar mısınız.
Buyurun efendim.
NEVİNGAYE ERBATUR
(Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Şimdi tekrar
ediyorum, Sayın Mehmet Ali Şahin’den bir Meclis Başkanı olarak, benim verdiğim,
4722 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun yürürlük 10’uncu maddesindeki “Eşler
arasındaki mal rejimi” başlıklı dördüncü bölümünün hükümlerinin
değiştirilmesiyle ilgili kanun teklifimin bir an önce Meclis gündemine
gelmesini ve Sayın Başkanın da desteğiyle bu durumun düzeltilmesini istiyorum.
Bunu istiyorum çünkü bu Mecliste gördüğüm bütün erkek milletvekillerimiz,
kadınların, eşlerinin kendilerinin başlarının tacı olduğunu, kendilerinin
sultanı olduğunu, evlerindeki en önemli kişi olduğunu dile getiriyorlar. Hatta
evdeki bütün sorumlulukların eşlerinde olduğunu söylüyorlar ama her nedense
edinilen malları eşlerinin üzerine yapmıyorlar. Çünkü
ülkemizdeki malların, gayrimenkullerin yüzde 92’si erkeklerin üzerine.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
NEVİNGAYE ERBATUR
(Devamla) – Sayın Başkanım, izin verirseniz bitireyim, çok kısa.
BAŞKAN- Sayın Erbatur, teşekkür cümlenizi alayım efendim.
Buyurun.
NEVİNGAYE ERBATUR
(Devamla) – Teşekkür ediyorum.
Dolayısıyla bu
Parlamentodaki erkek arkadaşlarımın bu yasaya destek vereceğini ve gerçekten
başlarının tacı olan eşlerinin hak ettiği durumu alacağını ümit ediyor ve yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ederim
Sayın Başkanım. (CHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim.
Gündem dışı
üçüncü söz, soba ve şofben zehirlenmelerinin sebep olduğu ölüm vakalarıyla
ilgili söz isteyen Bilecik Milletvekili Yaşar Tüzün’e
aittir.
Sayın Tüzün, buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
3.- Bilecik Milletvekili Yaşar Tüzün’ün,
kömür, doğal gaz veya tüp gaz ile kullanılan soba, şofben, benzeri eşya
kaynaklı gaz zehirlenmesinden meydana gelen ölüm olaylarına ilişkin gündem dışı
konuşması
YAŞAR TÜZÜN
(Bilecik) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; kömür, doğal gaz
veya tüp gaz ile kullanılan soba, şofben, benzeri eşya kaynaklı gaz
zehirlenmesinden meydana gelen ölüm olayları üzerine, başta sizlerin,
yetkililerin ve toplumun dikkatini çekmek amacıyla gündem dışı söz almış
bulunuyorum.
Değerli
arkadaşlarım, içinde bulunduğumuz soğuk kış günlerinde sobadan sızan karbonmonoksit gazından, doğal gaz kaçağından ve yılın her
zamanı şofbenlerden kaynaklanan talihsiz ölüm haberlerini sıkça okuyor, izliyor
ve görüyoruz. Ortam ısıtmada kullanılan kömür sobası, doğal gaz sobası, kombi,
katalitik soba, kapalı yerde yakılan mangal ve su ısıtmada kullanılan
şofbenlerin neden olduğu kazalar şimdiye kadar çok sayıda vatandaşımızın canına
kıymıştır. Aynı aileden bile birkaç ferdinin, bazen tamamının soba zehirlenmesinden
ölüp gitmesi çok çarpıcıdır. Ses soluk çıkmayınca kapısı kırılan, pencereden
girilen evlerde karşılaşılan görüntüler yürek yaralayıcıdır. Bu tür olayları
örneklendirmek hiç de zor olmamakta, gazete ve televizyon haberlerinde trafik
kazaları gibi artık sıradanlaşan ve olağanlaşan bir duyuru hâline gelmektedir.
Bir gece sert bir lodos esmeye görsün, çok sayıda zehirlenme vakası
bildirilmektedir, yayınlanmaktadır.
Son uykusuna
yattığının farkında olmadan yaktığı sobadan yayılan zehirli gazdan yatağında
ölüveren, yıkandığı banyosunda şofbenden sızan gazdan hayatını kaybeden
insanlarımızın ölüm haberlerini üzülerek öğreniyoruz. Ateş düştüğü yeri yaksa
da, sevdiklerini apansız kaybeden insanlarımızın acısı bizlerin de vicdanını
sızlatmaktadır. Bu tip ölüm olaylarının üçte 2’sinin kaynağı kömür sobasıdır.
Maalesef doğal gazın pahalı olması nedeniyle, altyapısı olduğu hâlde doğal gaz
kullanamayıp kömür yakan ve kömür sobasından sızan karbonmonoksitten
zehirlenerek ölen vatandaşlarımızın sayısı oldukça fazladır. Isıtmada
kullandıkları eşyalardan sızan zehirli gazdan hayatını kaybeden insanlarımızın
dramatik sonlarına “kader” deyip geçecek ve “kader” kavramını yine yanlış mı
değerlendireceğiz?
Değerli
milletvekilleri, “Doğal gaz adam öldürür mü?”, “Tüp gaz can alır mı?”, “Sobadan
katil olur mu?” Ne yazık ki gaz zehirlenmesi neticesi ölüm olaylarının nedeni,
bilgisizlik ve ihmalle gelen yanlış kurulum ve kullanımdır. Teknolojinin bu
kadar ilerlediği, “bilgi ve iletişim” adını verdiği bir çağda insanlarımızın bu
şekilde ölüp gitmesi acı olduğu kadar düşündürücüdür. Üreticisinden satıcısına,
montaj ve tamirini yapan servise, kullanıcıdan ilgili kamu kuruluşlarına ve
medya ve sivil toplum örgütlerine kadar herkes bunda sorumluluğunun olduğunu
bilmeli ve gereğini yerine getirmelidir.
Sanayicilerimiz
doğal gaz kaçağı veya zehirli gaz oluşmaya başladığında kombinin, şofbenin gaz
kaynağıyla bağlantısını otomatik olarak kesecek sensörleri,
aygıtları takmadan üretiyorlarsa, bu cihazların kurulumu ve bakımını yapan
firma ve servislerin teknik yeterlilikleri tartışmalı ve verdikleri hizmetlerin
standartlara uygunluğu su götürüyorsa, evleri yapan, maalesef, müteahhitler maliyeti düşürmek için baca sistemini doğru
dürüst kurmuyorlarsa, evleri kullananlar her yıl bacalarını, soba, kombi ve
şofbenlerinin bakımlarını zamanında yaptırmıyorlarsa acılar başımıza
geliveriyor.
Değerli
arkadaşlarım, bu konuda Bayındırlık Bakanlığına büyük görev düşmektedir.
Bayındırlık Bakanlığının 19 Aralık 2007 tarihli ve 26.735 sayı ile Resmî Gazete’de
yayınlanarak yürürlüğe giren genelgesinde, konutlarda olası zehirleyici
gazların birikmesinin durumunu ve yangınları erken tespit edip gerekli
uyarıları ve kontrolleri yapacak düzeneklerin yapılması maalesef yer
almamaktadır. Dolayısıyla, öncelikle Bayındırlık Bakanlığının bu yönetmeliği
değiştirmesini, Elektrik Mühendisleri Odasının, Makine Mühendisleri Odasının,
Mimar ve Mühendisler odalarının bizzat belirttiği gibi bu tür donanımların
mutlaka ve mutlaka…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun
Sayın Tüzün, konuşmanızı tamamlayınız.
YAŞAR TÜZÜN
(Devamla) – Bu genelgenin değişikliğini ve az önce de söylediğim gibi, bu
odaların taleplerini bu genelgeye yerleştirmelerini talep ediyorum. Eğer
olmadığı takdirde, daha dün İstanbul’umuzun Çekmeköy
ilçesinde 22 ve 28 yaşındaki vatandaşlarımızın zehirlendiğini görüyoruz ve
gazetelerden okuyoruz. Dolayısıyla, başta yerel yönetimlere, sanayicilerimize,
ürettikleri ürünlerde mutlaka alarm cihazının kurulması ve montajını yapan
firmaların da bu konuda yeterlilik belgesini almasını ve yeterlilik belgesi
olmayan firmalara, belediyenin gerekli iskân iznini vermemesi gerektiğini
söylüyorum.
Bu tür olayların
yaşanmamasını temenni ediyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Tüzün.
Sayın Işık…
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Kütahya Milletvekili Alim
Işık’ın, Kütahya-Balıkesir hattında çalışan posta treninin kaldırılması
sonucunda Tavşanlı ilçesine bağlı Balıköy beldesi ve
civarındaki otuz beş köyün mağduriyetine ve Dumlupınar Üniversitesi Tıp
Fakültesine YÖK tarafından akademik ve idari kadro verilmemesine ilişkin
açıklaması
ALİM IŞIK (Kütahya) –
Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Bir buçuk ayı
aşkın süredir, Kütahya’mız için önemli iki konuda gündem dışı söz talebinde
bulunmama rağmen bir türlü bu sözü alamadığımı başta belirterek, bu iki konuyu
yüce Meclisin takdirlerine sunuyorum.
Konunun birisi,
diğer illerde de olduğu gibi, Kütahya-Balıkesir hattında çalışan posta treninin
kaldırılması sonucunda, özellikle ilimiz Tavşanlı ilçesine bağlı Balıköy beldesi ve civarındaki otuz beş köy mağdur
durumdadır. Bu mağduriyetin mutlaka giderilmesi konusunda, Devlet Demiryolları
Genel Müdürlüğü ve Ulaştırma Bakanının bir çözüm önerisinde bulunması
gerektiğini ifade ediyorum.
İkinci konu da,
Dumlupınar Üniversitesi Tıp Fakültesinde ihtiyaç duyulan akademik ve idari
kadrolar, bir buçuk yıla yakın süredir kadro kanunu çıkmış olmasına rağmen, YÖK
tarafından özellikle verilmemektedir. Şu anda açılmış olan fakültenin kapanma
noktasına geldiğini yüce Meclisle paylaşıyorum. Tüm Kütahyalı hemşehrilerimi, böyle bir konuda pazarlık hâline getirilen
kadro konusunun alınması için hak mücadelesine davet ediyorum.
Çok teşekkür
ediyorum size de.
BAŞKAN – Teşekkür
ederim.
Sayın milletvekilleri,
gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel
Kurula sunuşları vardır.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığının bir tezkeresi vardır, okutup bilgilerinize
sunacağım:
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Tezkereler
1.- İtalya Temsilciler Meclisi Başkanı Gianfranco
Fini’nin davetine icabet edecek olan Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanı Mehmet Ali Şahin’in beraberindeki Parlamento heyetini
oluşturmak üzere siyasi parti gruplarınca ismi bildirilen milletvekillerine
ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/1097)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Genel Kuruluna
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanı Sayın Mehmet Ali Şahin’in, İtalya Temsilciler Meclisi
Başkanı Sayın Gianfranco Fini’nin
davetine icabet etmek üzere, beraberindeki bir Parlamento heyetiyle 2-5 Mart
2010 tarihleri arasında İtalya’ya resmî ziyarette bulunması TBMM Genel
Kurulunun 26 Ocak 2010 tarih ve 52. Birleşiminde kabul edilmiştir.
Anılan Kanun’un
2. maddesi uyarınca, heyetimizi oluşturmak üzere siyasi parti gruplarınca
bildirilen isimler Genel Kurulun bilgisine sunulur.
Mehmet
Ali Şahin
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
Adı Soyadı: Seçim
Çevresi:
1. Halil Ünlütepe Afyonkarahisar
2. Kutbettin Arzu Diyarbakır
3. Süreyya Sadi Bilgiç Isparta
4. Gürcan Dağdaş Kars
5. Zeki Karabayır Kars
BAŞKAN – Bilgilerinize
sunulmuştur.
Bir gensoru
önergesi vardır.
Önerge daha önce
bastırılıp sayın üyelere dağıtılmıştır.
Şimdi önergeyi
okutuyorum:
B) Gensoru Önergeleri
1.- Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
Adına Grup Başkan Vekilleri Ankara Milletvekili Hakkı Suha
Okay, İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu
ve İzmir Milletvekili Kemal Anadol’un “Demokratik
Açılım” olarak adlandırılan proje kapsamında gizli görüşmelerde bulunduğu,
terör örgütü mensupları hakkındaki yargı sürecini etkilediği iddiasıyla
İçişleri Bakanı Beşir Atalay hakkında gensoru açılmasına ilişkin önergesi
(11/10)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Dış güç
merkezlerinin de desteği ile siyasi iktidarca "Demokratik Açılım"
olarak adlandırılan bir proje ortaya konulmuştur. Ancak, proje ile nelerin
öngörüldüğü, kimlerle hangi pazarlıkların yapıldığı, bu kapsamda kimlere ne
sözler verildiği ve nelerin hayata geçirilmesinin planlandığı hakkında ne
TBMM'ye ne de kamuoyuna inandırıcı hiçbir açıklama yapılmamıştır. Sonucu belli
olmayan, amaçları netlik kazanmamış, hiçbir yasal dayanağı oluşturulmamış, ucu
açık bir süreç AKP Hükûmeti eliyle Türkiye'ye
dayatılmak istenmiştir.
Bu kapsamda
ortaya konulan projenin ilk eş zamanlı fiili adımı, 17 Ekim 2009 tarihinde
gizli görüşme sonrası atılmış, 19 Ekim 2009 tarihinde de uygulamaya
konulmuştur.
Mahmur Kampından
hareket eden 26 kişilik grup ile Kandil Dağından hareket eden 8 kişilik terör
örgütü üyesine, 19 Ekim 2009 tarihinde Habur Sınır
kapısından Türkiye'ye giriş yaptırılmıştır. Grubun Türkiye'ye ulaşmasından önce,
Habur gümrük sahasında mobil mahkeme salonu
hazırlanmış, aralarında İçişleri Bakanlığı Müsteşarının da bulunduğu üst düzey
kamu görevlilerinin hazır bulunduğu karşılama için, bir düzen kurulmuştur. Habur'da yaşanan süreci, siyasi iktidar ile terör örgütü
mensuplarının birlikte planladıkları, üzerinde anlaştıkları ve hayata geçirmek
üzere eş zamanlı olarak harekete geçtikleri tartışmasız olarak gözler önüne
serilmiştir.
Diyarbakır
Cumhuriyet Başsavcılığından özel yetkili savcılar; 34 kişinin dört saat gibi
kısa bir sürede ifadelerini alarak, bunlardan 29'unu serbest bırakmıştır. 5
kişi ise Türk Ceza Kanununun 314. maddesi uyarınca terör örgütüne üye olma
suçundan tutuklama talebiyle nöbetçi mahkemeye sevk edilmiş, aynı gün bu beş
kişi de serbest bırakılmıştır.
Kandil'den gelen
terör örgütü üyelerinden birisinin, "terör örgütü elebaşının çağrısı
üzerine geldiklerini, barış için talepleri olduğunu, kendilerinin barışsever
olduklarını" söylediği Anadolu Ajansı bültenine yansımıştır. Türk Ceza
Kanunun Etkin Pişmanlık başlıklı 221. maddesinin 2. fıkrasında, "Örgüt
üyesinin, örgütün faaliyeti çerçevesinde herhangi bir suçun işlenişine iştirak
etmeksizin, gönüllü olarak örgütten ayrıldığını ilgili makamlara bildirmesi
halinde, hakkında cezaya hükmolunmaz." hükmüne yer verilmiştir. Kandil'den
gelenler mahkemenin hemen ardından yaptığı açıklamalarda terör örgütünden
ayrılmadıklarını ifade etmişlerdir. Habur'da serbest
bırakılan terör örgütü üyelerinin, TCK'nın 221.
maddesinde yer alan etkin pişmanlık hükümlerinden nasıl yararlandırıldıkları
sorusunun yanıtı, yargı üzerinde yapılan ayarı gözler önüne sermektedir.
"Demokratik
Açılım" olarak adlandırılan süreç, müzakere yürüten tarafların
anlaşamamasından değil, Habur'da ortaya çıkan
görüntünün ardından, halkın tepkisi nedeniyle başarıya ulaşamamıştır.
"Onları Emniyet, yargı karşılayacaktı, ondan sonra gereken yapılacak,
karar verilecek, sonra herkes gideceği yere gidecekti," şeklinde formüle
edilen mutabakat süreci halkın bu tepkisi ile boşa çıkmıştır.
Açılım projesinin
kurgusu, Sayın Tayyip Erdoğan ve Sayın Beşir Atalay tarafından uygulamaya
sokulmuştur. Sayın Atalay her seferinde bu süreci şef-faf
bir şekilde yürüttüklerini söyleme ihtiyacı duymuş, ancak her seferinde de,
eski bir milletvekilinin itirafında olduğu gibi, devleti taahhüt altına sokan
gizli görüşmeler içinde bulunduğu ortaya çıkmıştır. Habur'da
19 Ekim 2009 tarihin-de ortaya çıkan kurgu, 17 Ekim 2009 tarihinde Atatürk
Orman Çiftliği'nde Beşir Atalay tarafından müzakere edilmiştir. Atatürk Orman
Çiftliği toplantısı gizli tu-tulmuş, 23 Ekim 2009
tarihinde basın mensuplarının sorusu üzerine Sayın Ba-kan
tarafından açıklanmak zorunda kalınmıştır. Hukuk devletlerinde Bakanlar, terör
örgütünü muhatap alan, yasal olmayan taahhütler içeren gizli görüşmeler yapamazlar.
Hukuk devletlerinde herkes için ayrı yargı düzeni kurulamaz.
Sözde "Demokratik Açılım" diye adlandırılan proje
kapsamında, terör örgütü mensuplarının yargı sürecini etkileyen, bu konuda özel
yargılama düze-ni sağlamak için devletin olanaklarını
seferber eden, terör örgütü mensupları-nın
tutuklanmaması için hukuku çiğneyip, yargıyı yönlendiren pazarlıkları ya-pan, bu amaçla gizli müzakereler yürüten İçişleri Bakanı
Sayın Beşir Atalay hakkında Anayasanın 98 ve 99 uncu, TBMM İçtüzüğünün 106.
maddeleri gere-ğince gensoru açılmasını
saygılarımızla arz ve teklif ederiz.
|
Hakkı Suha Okay |
Kemal Kılıçdaroğlu |
Kemal Anadol |
|
Ankara |
İstanbul |
İzmir |
CHP Grup Başkan Vekili CHP Grup Başkan Vekili CHP Grup Başkan Vekili
BAŞKAN –
Bilgilerinize sunulmuştur.
Gensorunun
gündeme alınıp alınmayacağı hususundaki görüşme günü, Danışma Kurulunda daha
sonra belirlenerek oylarınıza sunulacaktır.
Meclis
araştırması açılmasına ilişkin dört önerge vardır. Önergeleri ayrı ayrı okutuyorum:
C) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru ve 19 milletvekilinin,
TOKİ projelerinde yaşanan sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/579)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
TOKİ' nin ülkemizde yapmış konut projeleri ile sosyal donatıların
yapım ve teslimatı aşamasında yaşanan sıkıntıların araştırılarak, alınması
gereken tedbirler konusunda Anayasanın 98. İçtüzüğün 104 ve 105. maddeleri
gereğince Meclis araştırması yapılmasını arz ve teklif ederiz.
1) Reşat Doğru (Tokat)
2) Mehmet Şandır (Mersin)
3) S. Nevzat Korkmaz (Isparta)
4) Erkan Akçay (Manisa
5) Alim Işık (Kütahya)
6) Muharrem Varlı (Adana)
7) Yılmaz Tankut (Adana)
8) Hüseyin Yıldız (Antalya)
9) H. Hamit Homriş (Bursa)
10) Mustafa Kemal Cengiz (Çanakkale)
11) Hasan Çalış (Karaman)
12) Abdülkadir Akcan (Afyonkarahisar)
13) Osman Ertuğrul (Aksaray)
14) Akif Akkuş (Mersin)
15) Recep Taner (Aydın)
16) Süleyman Turan Çirkin (Hatay)
17) Mümin İnan (Niğde)
18) Necati Özensoy (Bursa)
19) Mehmet Serdaroğlu (Kastamonu)
20) Hasan Özdemir (Gaziantep)
Gerekçe:
Kuruluşundan
itibaren ülkemizde yerleşim ve konut politikalarının belirlenmesi ve
uygulanmasında en önemli kurum olan TOKİ, 1984 yılında 2985 sayılı Kanunla,
Genel Bütçe dışında, özel fonu ile ve özerk yapısıyla Başbakanlığa bağlı, Toplu
Konut ve Kamu Ortaklığı İdaresi Başkanlığı ismi ile kurulmuş ve ana işlevleri;
. Hızlı artan
konut talebinin planlı bir şekilde karşılanması ve
. Türkiye'de
konut üretim sektörünün teşvik edilerek ekonominin canlandırılması olarak
belirlenmiştir.
Emlak Bankasının
bankacılık dışındaki faaliyetlerinin de TOKİ'ye
devredilmesiyle İdarenin yetkileri ve çalışma alanları daha da artmıştır.
Başlangıçta Konut
üretimi ile ilgili olarak çalışmalarını başarılı olarak sürdüren TOKİ,
ilerleyen dönemlerde kuruluş amaçlarının dışına çıkarak konut dışında sosyal
tesisler de inşa etmeye başlaması ve tüm ülke sathına açılması nedeniyle
denetim ve yönetim işlevlerinde zafiyetler baş göstermiştir.
Kuruluş, hazine
arazileri üzerinde arsa üretimi gerçekleştirdiği için, çok cüzi miktarda arsa
maliyeti yapmakta bunun karşılılığında yüksek maliyetle satışlar yapmaktadır.
TOKİ tarafından
yapılan konutlarla ilgili olarak, inşaatların kalitesi, zamanında
bitirilemediği, teslim edilen konutlarda hala büyük oranda eksiklikler
bulunduğu tespit edilmektedir. Giriş aidatlarının ve taksit ödemelerinin yüksek
olması zaten ekonomik olarak zor durumda olan halkımızın bütçesini çok
zorlamaktadır.
Hak edişlerini
alamadıkları gerekçesiyle müteahhitlik yapan
firmaların bazılarının battığı veya çok zor durumda oldukları kamuoyunda
anlatılmaktadır.
Müteahhitlik
firmalarının bazılarının batması ile beraber, iş yaptıkları firmalar da batmış,
konut sektörüne malzeme sağlayan birçok esnaf mağdur olmuştur.
Ortaya çıkan bu
durumun Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından araştırılması, bu durumdaki
esnaf ve müteahhitler ile hak sahiplerinin ekonomik
sıkıntılarının bertaraf edilmesi, aynı zamanda TOKİ'nin
daha özenli çalışması yönünde katkı sağlaması düşünülmektedir. Araştırma
önergemiz bu amaçla hazırlanmıştır.
2.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru ve 21 milletvekilinin,
Tokat esnafının sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/580)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Tokat ilinde
faaliyet gösteren esnafın sorunlarının araştırılarak, alınması gereken
tedbirler konusunda Anayasanın 98. İçtüzüğün 104 ve 105. maddeleri gereğince
meclis araştırması yapılması hususunu arz ederiz.
1) Reşat Doğru (Tokat)
2) Cemaleddin Uslu (Edirne)
3) Hasan Çalış (Karaman)
4) Mehmet Şandır (Mersin)
5) Şenol Bal (İzmir)
6) Yılmaz Tankut (Adana)
7) Kamil Erdal Sipahi (İzmir)
8) Atila Kaya (İstanbul)
9) Ali Uzunırmak (Aydın)
10) İsmet Büyükataman (Bursa)
11) Mustafa Enöz (Manisa)
12) Recep Taner (Aydın)
13) Osman Ertuğrul (Aksaray)
14) Akif Akkuş (Mersin)
15) Ertuğrul Kumcuoğlu (Aydın)
16) Erkan Akçay (Manisa)
17) Sabahattin Çakmakoğlu (Kayseri)
18) Beytullah Asil (Eskişehir)
19) Alim Işık (Kütahya)
20) Mustafa Kemal Cengiz (Çanakkale)
21) S. Nevzat Korkmaz (Isparta)
22) D. Ali Torlak (İstanbul)
Gerekçe:
Tokat ili Orta
Karadeniz bölgesinde bulunan ve büyük şehirlere ve denizlere, hava, deniz ve
demir yolları ile bağlantısının olmadığı bir ilimizdir.
Genelde tarım ve
hayvancılığın yapıldığı Tokat ilinde, işsizliği büyük ölçüde engelleyen ve
ülkemize ekonomik girdi sağlayan fabrikaları ya kapatılmış ya da özelleştirme
adı altında satışa çıkarılarak büyük bir gelir kaybı yaşanmıştır. Aynı şekilde
diğer ilçelerimizde faaliyet gösteren işletmeler de ekonomik kriz nedeniyle ya
kapanmak ya da işçi çıkarmak zorunda kalmışlardır.
Bu durum
çalışanları ve aileleri sıkıntıya soktuğu gibi ekonomik hayatın temel
taşlarından biri olan esnafları da zarara sokmuştur. Kapanan iş yerleri
çevresinde bulunan esnaflar iş yapamaz hâle gelmiş, ekonomik krizin de
etkisiyle siftah yapamadan kepenk kapatmışlardır.
Yine ülkemizde
faaliyet gösteren süpermarket ve hipermarketler il merkezi ve ilçelerde şubeler
açmış bu da haksız rekabeti körüklemiştir. Açılan bu büyük marketler başta
bakkallar olmak üzere hemen hemen bütün iş
kollarındaki esnaf ve sanatkârın işlerini aksatmış, rekabet gücünü kırmıştır.
Çünkü günlük promosyonlar ve geç saatlere kadar
çalışma düzenine esnaflarımız ayak uyduramamıştır. Bu nedenle esnaf ve
sanatkârımız üretim ve hizmet sektöründe yok olma tehlikesiyle karşı karşıya
kalmıştır.
AB ülkelerinde
esnaf ve sanatkâr ile küçük girişimciyi koruyan birçok mevzuat vardır. Türkiye
Cumhuriyeti Anayasası’nda "Devlet, esnaf ve sanatkârı koruyucu,
destekleyici tedbirleri alır." şeklinde bir hüküm bulunmasına rağmen şu
ana kadar koruyucu ve kollayıcı bir tedbir alınmamıştır.
Uygulamalar böyle
devam ettiği sürece her geçen gün daha çok esnafımız kepenk indirecek, bu durum
oligopol piyasalarda görülen, kontrolün birkaç büyük
firmanın elinde bulunduğu bir ortama dönüşecektir. Bu durumda zaten ulaşım ve
pazarlama yönünden sıkıntı çeken Tokat ilinde daha çok esnaf iş yerini kapatmak
zorunda kalacak, işsizlik ve ekonomik kriz daha çok hissedilecektir.
Konunun bir kez
de Meclis tarafından araştırılarak esnaf ve sanatkârımızın bu sorunlarının
giderilmesi konusunda gerekli çalışmaların yapılması yerinde olacaktır.
Araştırma
önergemiz bu amaçla hazırlanmıştır.
3.- Gaziantep Milletvekili Hasan Özdemir ve 20
milletvekilinin, Gaziantep’te göç alımından doğan sorunların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/581)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Gaziantep ili
yıllık ortalama yüzde 7'ye yaklaşan göç oranı ile ciddi sosyal olayların
yaşanması tehlikesi ile karşı karşıyadır. Nitekim uyuşturucu madde kullanımı,
asayiş olayları ve işsizlik rakamlarındaki artış bu gerçekliğe işaret
etmektedir. Bu bağlamda Gaziantep ilinde göçün uyuşturucu madde kullanımı,
asayiş olayları ve işsizlik rakamlarına etkilerinin araştırılarak alınacak
önemleri tespit etmek üzere Anayasanın 98. ve İçtüzüğün 104. ve 105. maddeleri
gereğince Meclis Araştırması açılmasını arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
1) Hasan Özdemir (Gaziantep)
2) Hasan Çalış (Karaman)
3) Oktay Vural (İzmir)
4) Murat Özkan (Giresun)
5) Rıdvan Yalçın (Ordu)
6) D. Ali Torlak (İstanbul)
7) Cemaleddin Uslu (Edirne)
8) H. Hamit Homriş (Bursa)
9) Kürşat Atılgan (Adana)
10) Emin Haluk Ayhan (Denizli)
11) Recep Taner (Aydın)
12) Akif Akkuş (Mersin)
13) Kemalettin Nalcı (Tekirdağ)
14) Mehmet Akif Paksoy (Kahramanmaraş)
15) Yılmaz Tankut (Adana)
16) Süleyman Turan Çirkin (Hatay)
17) Reşat Doğru (Tokat)
18) Mehmet Günal (Antalya)
19) Cumali Durmuş (Kocaeli)
20) Sabahattin Çakmakoğlu (Kayseri)
21) Ali Uzunırmak (Aydın)
Gerekçe:
Gaziantep ili
ekonomik gelişmişliğine paralel olarak ekonomik gelişmişlik
değerlendirmelerinde üst sıralarda yer almaktadır. Gaziantep'in bu ekonomik
gelişmişliğinin sosyal alana da olumlu yansımaları olmuştur ve Gaziantep ili
yaşam standartları açısından Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nin en öne çıkan kenti
olmuştur. 2008 yılı adrese dayalı nüfus kayıt sistemi rakamlarına göre
Gaziantep'in il merkezi nüfusu 1.252.329'dur. Aynı verilerle Gaziantep'in
toplam nüfusu ise 1.612.223'tür.
Gaziantep ilinin
ekonomik ve sosyal gelişmişliği kente göçle gelen nüfusun artışında da
belirleyici olmuştur. Nitekim Gaziantep, 2000-2009 yıllarında Türkiye'nin en
fazla göç alan ikinci kenti olmuştur. Yıllık göç oranı yüzde 7'ye yaklaşan
Gaziantep, 2000-2008 yılları arasında % 25'lik göç oranı ile Türkiye'nin ikinci
büyük göç alan kenti olmuştur. 2008-2009 yıllarında etkili olan ve etkilerini
halen devam ettiren ekonomik kriz nedeniyle göçle gelen vatandaşlarımıza
istihdam sağlamakla ciddi sorunlar yaşamaktadır. Hükümetin ekonomik krizle
mücadele programı çerçevesinde belirlediği politikalar da Gaziantep'te göçün de
etkisiyle artış gösteren işsizlik rakamlarında herhangi bir iyileştirme ortaya
koyamamıştır.
Göçün bu anlamda
ilk sonucu işsizlik rakamlarında etkisini göstermektedir. Gaziantep, teşvik
politikalarındaki yanlış stratejiler nedeniyle yeterli ve gerekli yatırımı
alamamaktadır. Böylece işsizlik rakamlarında ciddi artışlar olmaktadır.
Ekonomik kriz ve göçün etkisiyle 2009'un ilk 3 ayında Gaziantep İŞKUR'a başvuru yapan kamu ve özel sektörden işsiz sayısı
8.251'e ulaşmıştır. Bu rakam geçen yılın aynı dönemine ait verilerle
karşılaştırıldığında % 50'lik bir artışı ifade etmektedir. 2009 yılının
Ocak-Şubat döneminde 19 işyerinin son toplu çıkardığı işçi sayısı ise 2.690
kişidir. Yine 2009'un Mart ayı sonu itibariyle Gaziantep'te İŞKUR'a
kayıtlı işsiz sayısı 26.126 kişiye ulaşmıştır.
Bugün ülkemizde
göç'ün artık ekonomik saiklerle yapıldığı dikkate
alındığında ekonomik beklentileri karşılanamayan vatandaşlarımız, toplumun
huzur ve güvenliğini de olumsuz etkileyebilmektedir. Sosyal alanda göçün
etkileri iki alanda belirgindir: Asayiş olaylarında gözlenen artışlar ve
uyuşturucu madde kullanım oranı ve uyuşturucu madde kullanımından kaynaklanan
ölümlerin artışı.
Gerek asayiş
olayları gerekse de uyuşturucu madde kullanım değerlendirmeleri dikkate
alındığında Gaziantep sosyal bir çöküşün eşiğindedir. Örneğin, asayiş olayları
değerlendirmesinde Gaziantep'te 2007 yılında 15.242 olay yaşanırken 2008
yılında bu rakam 20.585 olmuş; 2009 yılının ilk 9 aylık döneminde ise 17.051
olarak gerçekleşmiştir. Görüldüğü gibi Gaziantep'te asayiş olayları devamlı bir
artış eğilimindedir. Üstelik bu rakamlara intihar ve intihara teşebbüs suçları
dâhil değildir. Gaziantep, göç alan İstanbul, Mersin, Adana gibi diğer illerde
de görüldüğü gibi özellikle göç alan mahallelerde bölücü terör örgütü
yandaşları tarafından gerçekleştirilen molotoflu
saldırı ve terör örgütü eylemleriyle toplumsal alanda huzursuzluklara sebep
olmaktadır.
Uyuşturucu madde
kullanımında da benzer eğilimler ortaya çıkmaktadır. Örneğin, Türkiye
Uyuşturucu ve Uyuşturucu Bağımlılığı İzleme Merkezi (TUBİM) koordinesinde
farklı kurumlardan alınan verilerle hazırlanan ve 31 Aralık 2009'da yayımlanan
Bağımlılık Yapıcı Maddeler ve Bağımlılıkla Mücadele 2009 Türkiye Ulusal
Raporu'nda, uyuşturucu madde kullanımından kaynaklanan ölüm olaylarında
Gaziantep Türkiye değerlendirmesinde ikinci sırada yer almaktadır. Yine aynı
raporda uyuşturucu kullanımı nedeniyle tedavi gören şahısların ikamet ettikleri
illere göre yapılan tabloda Gaziantep 2008 yılı rakamlarına göre 4'üncü sırada
yer almaktadır.
Asayiş olayları,
uyuşturucu madde kullanımı ve işsizlik rakamları ile Gaziantep, toplumsal bir
geçiş dönemi yaşamaktadır. Bu geçiş döneminde ise göçle gelen nüfusun yoğunluğu
etkilidir. Buna göre, göçle gelen nüfusun asayiş olayları, uyuşturucu madde
kullanımı ve işsizlik rakamlarına etkilerinin araştırılarak bu sorunlara karşı
çözümlerin ortaya konulmasına ihtiyaç duyulmaktadır.
4.- Şırnak Milletvekili Sevahir
Bayındır ve 19 milletvekilinin, asgari ücret uygulamasının doğurduğu sorunların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/582)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Asgari ücretin
yaratmış olduğu adaletsiz durumu ortadan kaldırmak ve toplumda bugüne kadar
yaratmış olduğu maddi ve manevi tahribatları telafi etmeye yönelik gereken tedbir
ve önlemlerin alınması ve somut çözümleri için, Anayasanın 98'nci, İçtüzük'ün
104 ve 105'inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması için gereğini arz ve
talep ederiz.
1) Sevahir Bayındır (Şırnak)
2) M. Nuri Yaman (Muş)
3) Gültan Kışanak (Diyarbakır)
4) Selahattin Demirtaş (Diyarbakır)
5) Emine Ayna (Mardin)
6) Akın Birdal (Diyarbakır)
7) Ayla Akat Ata (Batman)
8) Bengi Yıldız (Batman)
9) Fatma Kurtulan (Van)
10) Hasip Kaplan (Şırnak)
11) Hamit Geylani (Hakkâri)
12) İbrahim
Binici (Şanlıurfa)
13) Mehmet Nezir
Karabaş (Bitlis)
14) Mehmet Ufuk
Uras (İstanbul)
15) Osman Özçelik (Siirt)
16) Özdal Üçer (Van)
17) Pervin Buldan (Iğdır)
18) Sebahat Tuncel (İstanbul)
19) Sırrı Sakık (Muş)
20) Şerafettin
Halis (Tunceli)
Gerekçe:
Ülkemiz, yapısal
ekonomik sorunlarından kaynaklı bir çok sosyal,
siyasal ve ekonomik sorunlarla yüz yüze kalmıştır. Bu sorunlarının nedenleri ve
doğru çözüm modelleri doğru oluşturulamadığı için yoksulluk ülkemizin en önemli
ve çözümü aciliyet bekleyen sorunu olarak gündemdeki
yerini almaktadır.
Ülkemizdeki genel
yoksulluk ve işsizlik sorunlarına çözüm amaçlı geliştirilen önlemlerden biri
asgari ücret uygulamasıdır. Ülkemizde yaklaşık 5 buçuk milyon insan asgari
ücretle bir çok iş kolunda istihdam edilmektedir. Bu
çalışanlar aileleriyle beraber yaklaşık 22 milyonluk bir nüfusu
oluşturmaktadırlar.
Asgari ücret,
işçi ve ailesinin günün ekonomik ve sosyal koşullarına göre insanca yaşamasını
sağlaması gereken bir ücrettir. Bu yönüyle asgari ücret, bir üretim faktörü
olarak emeğin bedeli olmanın ötesinde, insanın yaşaması, varlığını sürdürmesi
için gerekli gelir kaynağıdır.
Asgari ücret çok
yaygın bir çalışan kesiminin gelir düzeyini oluşturmaktadır. Bu nedenle, gelir
dağılımındaki etkisi önem kazanmaktadır.
TÜİK'in resmi verilerine
göre, Türkiye'de yoksulluk sınırı 767 Türk lirası olarak belirlenmiştir. Ancak
işçi sendikalarının yapmış oldukları araştırmalar, bu yoksulluk sınırının çok
daha yüksek olduğunu da göstermektedir. Hatta asgari ücreti düzeyinin açlık
sınırını dahi aşamadığı ifade edilmektedir. Asgari ücretin düzeyi ve yoksulluk
alt sınırı kıyaslandığında milyonlarca insanımız yoksulluk sınırının altında
bir maaşla çalıştırılmaktadırlar. Bu çalışanlar aileleriyle beraber 20 milyonu
aşan bir yoksul kitleyi oluşturmaktadır.
Türkiye'de şu an
yürürlükte olan Anayasa'nın 55. maddesinde yer alan "çalışanların
yaptıkları işe uygun adaletli bir ücret elde etme ve diğer sosyal yardımlardan
yararlanmaları için gerekli tedbirleri alma" durumunu mevcut asgari ücret
karşılamamaktadır. Ayrıca Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası anlaşmalardaki kriterleri de karşılamamaktadır.
Ülkemizdeki genel
yoksulluk ve işsizlik sorunlarına çözüm amacıyla geliştirilen asgari ücretle
çalıştırma anlayışı, ne yazık ki bu sorunlara çözüm olamamış, beraberinde
getirdiği emek sömürü düzeyiyle gelir uçurumunu daha da derinleştirmiş, sosyal
adaletsizliği had safhaya çıkarmıştır. Türkiye'de adaletsiz gelir dağılımının
ve yoksulluğun neden olduğu bu uygulamalar toplumsal travmalara
dönüşmüş ve onarılamaz toplumsal yaraları da beraberinde getirmiştir.
Asgari ücret,
ülkemizde yaşayan tüm emekçilerin yaşamlarını etkileyen göz ardı edilemez bir
sorundur. Bu nedenle, asgari ücretin yaratmış olduğu
adaletsiz durumu ortadan kaldırmak, toplumda bugüne kadar yaratmış olduğu maddi
ve manevi tahribatları telafi etmek ve Türkiye'de var olan açlık ve yoksulluk
sorunlarına sosyal ve ekonomik adaletsizliği derinleştirmeyen daha uygun
alternatifler oluşturmak için anayasanın 98. ve içtüzüğün 104 ve 105.
maddelerine göre meclis araştırması açılmalıdır.
BAŞKAN –
Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler
gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki
ön görüşmeler, sırası geldiğinde yapılacaktır.
Gündemin “Seçim”
kısmına geçiyoruz.
VII.- SEÇİMLER
A) Komisyonlara Üye Seçimi
1.- (10/333, 334, 335-3/1090) esas numaralı Meclis
Araştırması Komisyonuna üye seçimi
BAŞKAN – Sivas
Milletvekili ve Büyük Birlik Partisi Genel Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu
ve 5 kişinin hayatını kaybettiği helikopter kazası ve kurtarma çalışmalarının
tüm yönleriyle araştırılarak benzer durumların yaşanmaması için alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Genel Kurulun 2/2/2010
tarihli 55’inci Birleşiminde yeniden kurulan (10/333, 334, 335-3/1090) esas
numaralı Meclis Araştırması Komisyonu üyeliklerine siyasi parti gruplarınca
gösterilen adayların listesi bastırılıp sayın üyelere dağıtılmıştır.
Şimdi listeyi
okutup oylarınıza sunacağım.
Sivas
Milletvekili ve Büyük Birlik Partisi Genel Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu
ve 5 Kişinin Hayatını Kaybettiği Helikopter Kazası ve Kurtarma Çalışmalarının
Tüm Yönleriyle Araştırılarak Benzer Durumların Yaşanmaması İçin Alınması
Gereken Önlemlerin Belirlenmesi Amacıyla Yeniden Kurulan Meclis Araştırması
Komisyonu Üyelikleri Aday Listesi
(10/333, 334,
335-3/1090)
Adı Soyadı |
|
Seçim Çevresi |
|
|
AK PARTİ (10) |
|
|
Necdet Ünüvar |
|
Adana |
|
Mehmet Erdem |
|
Aydın |
|
Yılmaz Tunç |
|
Bartın |
|
Fazilet Dağcı
Çığlık |
|
Erzurum |
|
Veysi Kaynak |
|
Kahramanmaraş |
|
Hakkı Köylü |
|
Kastamonu |
|
Hasan Angı |
|
Konya |
|
Mustafa Kabakçı
|
|
Konya |
|
Selami Uzun |
|
Sivas |
|
Mustafa Çetin |
|
Uşak |
|
|
CHP (3) |
|
|
Tacidar Seyhan |
|
Adana |
|
Malik Ecder Özdemir |
|
Sivas |
|
Osman Coşkunoğlu |
|
Uşak |
|
|
MHP (2) |
|
|
Kürşat Atılgan |
|
Adana |
|
Hasan Özdemir |
|
Gaziantep |
|
BAŞKAN – Kabul
edenler…
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Karar yeter sayısı…
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Oylamaya geçtik Sayın Başkan.
BAŞKAN – Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Karar yeter sayısı istedim Sayın Başkan!
BAŞKAN – “Kabul
edenler” dedikten sonra istediniz.
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Demeden, efendim!
BAŞKAN – Lütfen
bağırmayınız, istirham ederim ya! Yakışmıyor!
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Siz oraya hiç yakışmıyorsunuz! Bu AKP’nin militanı olmayın! Ne
biçim Başkansın sen yahu! Hep böyle yapıyorsunuz ya! Bu kadar
taraflı olmak sana yakışıyor mu!
BAŞKAN – Sayın
Genç, her şeyi vaktinde isteyeceksiniz.
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Vaktinde istedim, sen görmedin.
BAŞKAN – Beni
buraya ilgili grup seçmiş ve Meclisin Genel Kurulunun onayıyla burada
oturuyorum. Sizin onayınıza tabi değildir bu. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Bu kadar taraflı olamazsın ya!
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Siz devam edin Sayın Başkan.
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Utanma denilen bir duygu var! Her gün sizinle sinir harbi mi
yapacağız!
BAŞKAN – Meclis
Araştırması Komisyonuna seçilmiş bulunan sayın üyelerin, 18/2/2010
Perşembe günü (bugün) saat 17.00'de, B Blok, 2'nci Kat, 4'üncü Banko, 10
numaralı Meclis Araştırması Komisyonları Toplantı Salonu’nda toplanarak başkan,
başkan vekili, sözcü ve kâtip seçimini yapmalarını rica ediyorum.
Komisyonun
toplantı yer ve saati ayrıca plazma ekranda ilan edilmiştir.
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Bu kadar da taraflı olunmaz ki!
BAŞKAN – Gündemin
"Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler"
kısmına geçiyoruz.
1'inci sırada yer
alan, Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu'nun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu
(1/324) (S. Sayısı: 96)
BAŞKAN -
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2'nci sırada yer
alan, Türk Borçlar Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu'nun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
2.- Türk Borçlar Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu
(1/499) (S. Sayısı: 321)
BAŞKAN -
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
3'üncü sırada yer alan, Arsa Üretimi ve Değerlendirilmesi Hakkında
Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Manisa
Milletvekili Recai Berber ve 5 Milletvekilinin; 2985 Sayılı Toplu Konut Kanunu
ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Bayındırlık,
İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu'nun
görüşmelerine başlayacağız.
3.- Arsa Üretimi ve
Değerlendirilmesi Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısı ile Manisa Milletvekili Recai Berber ve 5 Milletvekilinin;
2985 Sayılı Toplu Konut Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Teklifi ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile Plan ve
Bütçe Komisyonu Raporları (1/762, 2/475) (S. Sayısı: 455) (x)
(x)
455 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
BAŞKAN - Komisyon
ve Hükûmet yerinde.
Komisyon raporu
455 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının tümü
üzerinde -şu ana kadar gelen- Milliyetçi Hareket Partisi adına Emin Haluk
Ayhan, Denizli Milletvekili.
Şahısları adına
söz isteyen milletvekilleri için biraz sonra arkadaşlarımız kura çekeceklerdir.
Evet, gruplar
adına başka söz talebi yok. İlk talep Emin Haluk Ayhan’a aittir.
Sayın Ayhan,
buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
EMİN HALUK AYHAN (Denizli) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; 455 sıra sayılı Arsa Üretimi ve Değerlendirilmesi
Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
hakkında Milliyetçi Hareket Partisinin görüşlerini arz etmek üzere söz almış
bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Konut
politikalarının oluşturulmasında mevcut durumun detaylı bir analizini yapan,
geleceğe yönelik bir politika oluşmasında önceliklerin belirlenmesine yardımcı
olacak çalışmalar maalesef yetersizdir. “Konut ihtiyacı”, “konut arzı”, “konut
talebi” gibi kavramlar yanlış ifade edildiği gibi farklı anlamlarda da
kullanılmaktadır.
Türkiye
İstatistik Kurumunun 2000 yılı bina inşaat istatistiklerine göre, Türkiye’de
16,2 milyon konut stoku bulunmaktadır. Kentlerdeki konut stoku ise 13,6 milyondur.
2000 yılı itibarıyla il ve ilçelerdeki konutların yüzde 62’si inşaat ruhsatına,
yüzde 33’ü de yapı kullanım iznine sahiptir. Diğer bir ifadeyle, il ve
ilçelerdeki konutların ancak üçte 1’i yasal olarak kullanılabilir niteliktedir.
Yapı kullanım izni olan konutların tamamının da oturabilirliğinin olmadığı
geçmişte yaşadığımız depremlerle test edilmiştir. İl ve bölge bazında
konutların gerek fiziksel gerekse sayısal olarak yeterli olup olmadığına
ilişkin araştırmaların da yeterince yapılmadığı bir gerçektir.
Kuşkusuz, konut
ihtiyacı belirlenirken yapılan tahminlerde birtakım öngörüler ve değişkenlerin
dikkate alınması gereklidir. Ülkedeki nüfus ve nüfus hareketlerinin bölge ve
iller üzerinde yaratacağı etkiler, tarım, sanayi ve hizmet sektörünün gelişmesi,
hangi bölgelerde yoğunlaşacağı, dönüşüm ve yenileme ihtiyaçları, hane halkı
büyüklükleri gibi parametreler dikkate alınarak politika oluşturulması
gereklidir.
Hükûmetin konut
politikasında böyle bir husus maalesef bulunmamaktadır. AKP döneminde imar
planları yamalı bohçaya dönmüştür. Maliyet artış oranları enflasyonun çok
üzerinde bulunmaktadır. Kentlerde yaşayan hane halkının yüzde 70’i, sosyal
konutun ayda 1 metrekaresini -altyapı ve arsa maliyeti hariç- bile satın
alamayacak durumdadır. AKP Hükûmeti, bu durumu
iyileştirebilecek hiçbir gelişme sağlayamamıştır.
Türkiye
İstatistik Kurumunun 2003 yılı bütçe anketi sonuçlarına göre kentlerde gelirin
yüzde 30’uyla aylık 1.375 TL ödeyebilen hane halkı sayısı 534 bin düzeyindedir.
Aylık 300 TL ve daha fazla ödeyebilen hane halkı sayısı ise 3 milyon 206 bin
düzeyindedir. 3 milyon 206 bin hane halkı, Türkiye’de kentlerde yaşayan 10
milyon 686 bin 860 hanenin yüzde 30’unu teşkil etmektedir.
2003 yılı inşaat
birim fiyatlarına göre, konutun ayda 1 metrekaresini satın alabilecek,
kentlerde yaşayan hane halkı sayısının 3 milyon 206 bin olduğu görülmektedir.
Ayrıca ödeme gücü olan hane halklarının büyük bir bölümünün konuta da ihtiyacı
yoktur. Aynı hususa tersinden bakıp durumu ifade etmek gerekirse, kentlerde yaşayan
10 milyon 686 bin hane halkından yüzde 70’i ayda sosyal konutun 1 metrekaresini
-altyapı ve arsa maliyeti hariç- bile satın alamayacak durumdadır.
Bölgelere ve
illere göre farklılıklar göstermekle birlikte, kentlerde aylık gelirin yüzde
30’u ile konutun 1 metrekaresini satın alabilen hane halkı kentlerdeki toplam
hane halkının yüzde 30’u iken, bu oran kırsal kesimde yüzde 15’ler düzeyinde
kalmaktadır.
Hâl böyle iken,
makroekonomik dengeler ile sektördeki malzemelerin arz talep dengesinden
haberdar olmayan Hükûmet, çimento ve demir
üreticilerine bürokratlar aracılığı ile âdeta beddua ettirmekten imtina
göstermemektedir.
Konut ihtiyacının
belirlenmesi, konut probleminin çözümü için yeterli de değildir. Konut arz ve
talebinin oluşmasında ise hane halkı ödeme gücü önemli bir unsurdur. Konut
ödenebilirliği ile ilgili yapılan çalışmalar, Türkiye’de, 2003 yılı için aylık
gelirin yüzde 30’u ile 300 YTL aylık taksit ödeyebilecek hane halkının toplam
hane halkı içindeki payının yüzde 20’ler düzeyinde olduğunu göstermektedir.
Yüzde 20’lik bu grubun konut talebinin sınırlı olması da kaçınılmazdır. Çünkü
bu grubun önemli bir kısmı konuta sahiptir. Üst gelir grupları konut
ihtiyaçlarını piyasa mekanizması içinde herhangi bir şekilde çözmektedirler.
Önemli olan husus, dar gelirlilerin problemlerine yardımcı olmaktır.
Kentlerde hane
halkı gelirinin yüzde 30’unun konut finansmanına ayrılması durumunda, en
iyimser tahminle toplam hane halkının yüzde 30’u aylık 300 TL ödeyebilmektedir.
Kırsal kesimde ise hane halkı aylık gelirinin yüzde 30’unun konut finansmanına
ayrılması durumunda, toplam hane halklarının ancak yüzde 15’i 300 TL
ödeyebilmektedir.
Son yıllarda kamu
ve özel sektör eliyle üretilen konut projelerine bakıldığında, bu projelerin
yaklaşık yüzde 90’ının orta ve üst gelir grubunu hedeflediği, kentsel alanda
sınırsızca yayılıp üst ölçekli politikalardan bağımsızca yer seçtiği, her gün
birbiriyle yarışan bir başka projenin daha hayata geçtiği görülmektedir.
Türkiye’nin ihtiyacı olan konut politikası, bu tür gelişmeyi öngören değil,
alt, alt orta ve orta gelirliyi hedefleyen bir konut üretimi ve kira denetimi
sorunuyla başa çıkmayı hedefleyen bir yaklaşıma odaklanmalıdır.
Talep konusu…
Talep fazlası konut yapımı sürmekte, bunun önemli bir bölümü kurumsal olmayan kesimlerce
karşılanmaya çalışılmakta, kredilendirme de kontrolsüz bir şekilde yapılmakta,
sektörde veya makroekonomide meydana gelen veya gelebilecek gelişmelerin büyük
problemler ortaya çıkarabilecek nitelikte olduğu da görülmektedir. Dolayısıyla
şimdiden birtakım tedbirlerin alınması zorunludur, mutlaktır.
Konut
finansmanıyla ilgili olarak yapılan düzenlemeler, mevcut sistemi kurumsal bir
yapıya kavuşturmaktan çok uzaktır. Yıllardır özel sektör tarafından ihraç
imkânı olmasına rağmen ihraç edilemeyen varlığa dayalı menkul kıymetlerin bir
nevi alternatifi olarak ihraç edilecek ipoteğe dayalı menkul kıymetlerle konut
finansmanının sağlanmasını beklemek de doğru bir yaklaşım değildir. Kurulduğu
düşünülen bir sistemin dar gelirlilere ucuz konut temin etmesi de mevcut
ekonomik koşullarda maalesef mümkün gözükmemektedir.
Konut
finansmanında güçlü birinci el piyasası olmadan sağlıklı bir ikinci el
piyasasının oluşması da mümkün değildir. Birinci el piyasada ipotek
kredilerinin standartlarının belirlenmemesi hâlinde ikinci el piyasada alım
satım işlemlerinin yapılması, bunlara dayalı menkul kıymet ihracı
zorlaşacaktır. Konut için yüksek meblağlarda kredi açılabilmesi için ikinci el
piyasalardan düzenli bir şekilde fon akışının sağlanması, bunun için de birinci
el piyasalarda standart özellikleri ihtiva eden yüksek meblağlarda kredinin
verilmesi gerekmektedir.
Konut finansman sistemine ilişkin çeşitli kanunlarda değişiklik
yapan kanun incelendiğinde, piyasa mekanizması içinde kurumsal bir konut
finansman sisteminin kurulması yönünden doğru yapılandırılmış bir sistem
olduğunu söylemek de mümkün değildir, çünkü konut için oluşturulacak finansman
piyasasının düzenlenmesini, koordine edilmesini, ikinci el ipotek piyasasının
garantörlüğünü de kapsayan bir merkezî kurumsal yapı hâlâ oluşturulamamıştır.
Memleketin bütün
varlıklarını “Özelleştiriyorum” diye satan Hükûmet,
özel sektörün dünyayla rekabet edebileceği en önde gelen inşaat sektörümüzde
neden kamu kuruluşlarıyla faaliyet göstermekte ısrarcı davranmaktadır? Ben bu kürsüden
bütçe konuşmaları esnasında bürokratken görevli gelmiş dinlerken, Sayın
Erbakan’ın “Bu baleye bu kadar parayı ayırıyorsunuz, bunu niye
özelleştirmiyorsunuz?” dediğini duyar gibi oluyorum. Fakat şimdi özellikle AKP Hükûmetine ifade etmek istiyorum, söylemek istediğim şudur:
Siz liberal sistemi benimsediğinizi ifade ediyorsunuz, her şeyi
özelleştiriyorsunuz, satıyorsunuz fakat bu konut meselesini özelleştirmekten
niye kaçınıyorsunuz? Bunun sebebi nedir? Bunu Hükûmetin
gelip burada izah etmesi lazımdır. Aksi takdirde Hükûmetin
gerçekçi bir konut politikası uyguladığını söylemesi mümkün değildir.
Şimdi, âdeta
padişah yetkisi verilen kamu kurumları, bugün belediyelerin imar yetkilerini gasbetmektedirler. Son görüştüğümüz tasarı da buna benzer
farklı bir düşüncenin ürünüdür.
TOKİ’den sorumlu Hükûmet, acil olarak, gelecek beş yılı içeren, hâlen,
mevcut gelir-gider tablosunu aylık bazda, proje
bazında kamuoyuna çok şeffaf bir şekilde açıklamalıdır.
Bakın, bu Hükûmetin elinin altında bir program, geldiğinde yoktu.
2003 yılı programına bakın, 2003 yıl programında Toplu Konut İdaresi eliyle
yapılacağı ifade edilen bir konut politikası belirtilmemiştir, sadece
finansmanın önemli olduğu ifade edilmiştir. Dolayısıyla o gün gelindiği
noktayla bugün söylenilen ve icra edilen hadisenin çok farklı olduğunu söylemek
mümkündür.
Şimdi bu Hükûmet geldiğinde, Sayın Ergezen
buradaysa ifade etsin, Bakan olduğunda önüne 2010 yılı projeksiyonunu
koyduk. On sekiz ilin acil konut ihtiyacı olduğunu ifade ettik. Önce, gerçekten
oralardan başlandı fakat oralarda problem olduğu için, finansman açısından nema
getirmediği için terk edildi, vazgeçildi. Şimdi bir bakan imzasıyla konut
fiyatlarını belirlemeye çalışıyorsunuz.
AKP döneminde
uygulanan konut politikasının rakamsal tezahürünü değerlendirmek gerekirse,
2003 yılıyla 2009’un dokuz aylık döneminde 3 milyon 78 bin dairenin inşaat,
ruhsat izni aldığını söyleyebiliriz. Toplam 3 milyon 78 bin daireden yüzde
40’ının üç büyük ilde, geri kalanının, yüzde 60’ının ise üç büyük il dışındaki
illerde olduğu görülmektedir.
AKP’nin iktidarda
olduğu 2003-2009’un ilk dokuz ayını kapsayan dönemde, daire inşaat ruhsat
izinlerinin yüzde 40’ını oluşturan 1 milyon 241 bin dairenin yüzde 56’sı
İstanbul ilindedir. Bu oran 2008 yılında yüzde 64’tür. Bunun anlamı, Türkiye’de
inşaat ruhsatı alan dairelerin yüzde 25’inin İstanbul’da olduğudur. Yine, AKP
dönemini kapsayan 2003-2009 ilk dokuz aylık dönemde toplam yapı kullanım izni
alan daire sayısı 1 milyon 837 bindir. Bunların yüzde 30’u üç büyük ilde, yüzde
70’i diğer illerdedir. Diğer bir ifadeyle, yapı kullanım izni alan 1 milyon 837
bin dairenin 558 bini üç büyük ilde, 1 milyon 279 bin daireyse diğer
illerdedir. Türkiye’de bu dönemde yapı kullanım izni alan daire toplamının
yüzde 17’si Ankara’da, yaklaşık yüzde 7’şeri İstanbul ve İzmir’dedir. Aynı
dönem içinde üç büyük ilde yapı kullanım izni alan 558 bin dairenin ise yüzde
54’ü yani yarıdan fazlası Ankara’dadır, kalan kısmın yarısı İstanbul’da, yarısı
İzmir’dedir.
Burada bir
değerlendirme yapmak gerekirse, inşaat ruhsatı alan dairelerin yüzde 40’ı üç
büyük ildeyken, yapı kullanım izni alan dairelerin yüzde 30’u üç büyük ildedir.
Üç büyük ilde inşaat ruhsatı alan dairelerin yüzde 56’sı İstanbul’dayken, yapı
kullanım izni alan dairelerin ancak yüzde 7’si İstanbul’dadır. Üç büyük ilde
yapı inşaat ruhsatı alan dairelerin yüzde 33’ü Ankara’dayken, yapı kullanım
izni alan dairelerin yüzde 54’ü Ankara’dadır. Yine, AKP döneminde yapı kullanım
izninin inşaat ruhsatlarına oranları incelendiğinde kabaca başlama-bitiş oranının
yüzde 60 düzeyinde olduğu görülmektedir. Tabii ki, bu değerlendirmelerde 2003
yılından önce inşaat ruhsatı izni alıp daha sonra yapı kullanım izni alan
daireler de dikkate alınmıştır. Bu daireler değerlendirme dışı tutulduğunda
yüzde 60’lık oranın çok daha aşağılarda olacağı muhakkaktır.
2003-2009 ilk
dokuz aylık döneminde yapı kullanım izinlerinin yapı inşaat ruhsatlarına oranı
İzmir’de yüzde 99, Ankara’da yüzde 73, İstanbul’da ise yüzde 18’dir; diğer
iller toplamında ise yüzde 70’tir. Üç büyük ilde yapı inşaat ruhsatı alan
dairelerin ortalama büyüklükleri 150 metrekarenin üzerindedir. 2002 yılında
yapı inşaat ruhsatı alan daire değeri 39 bin TL iken, bu rakam 2008 yılında 85
bin TL’ye yükselmiştir. Yani fiyat artışı yüzde 118’dir. Aynı dönemde metrekare
değeri, 246 metrekare/TL’den 571 metrekare/TL’ye yükselmiştir. Bu, yüzde 132,1
artışa tekabül etmektedir. Bunlar bile beyan edilen değerlerdir.
AKP’nin
uyguladığı ekonomi politikaları, konut sektörünün yönlendirilmesinde önemli
yanlışlıklar olduğunu göstermektedir. Artan talebi var olan arz karşılayamadığı
için fiyatlar önemli ölçüde, yüzde 100’ü aşan oranlarda artmıştır. Daire
başlama-bitiş süreleri özellikle İstanbul’da yüzde 20’ler düzeyindedir. Yapılan
konutların yarısına yakını üç büyük ilde, onun da yarısından fazlası
İstanbul’da başlatılmıştır. Krizin başlamasıyla sektör çok büyük sıkıntılar
içine girmiştir. TOKİ’nin yanlış konut politikası,
serbest piyasa mekanizmasının çalışmasını engellemiştir. Sektör
kamulaştırılmıştır. 2009 yılının ilk dokuz ayında, daire inşaat ruhsat izni bir
önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 17 azalırken, üçüncü çeyrekte yüzde
25’leri aşmıştır.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; gerçekten TOKİ’nin yaptığı
ifade edilen konutlarda, TOKİ’nin yoksullara yapacağı
ifade edilen konutlarda bu sene yapılacak ihaleler dâhil yetkililerin ifade
ettiği rakam maalesef 30 bindir. Bütün koparılan fırtına, gürültü buradadır.
Bir diğer hadise,
Toplu Konut İdaresi önemli ölçüde kredi kullanmaktadır. Gerçekten, biz, Toplu
Konut İdaresinin kullandığı kredileri ilgili Sayın Başbakan Yardımcısına
sorduğumuzda, bize gelen cevapta, özel bilgi olduğu için Türk Ticaret Kanunu’na
göre veremeyeceklerini beyan etmişlerdir. Bu sefer Toplu Konutun bağlı olduğu
Sayın Başbakana aynı soruyu sormuşuzdur; Toplu Konuttan bilgiyi alabilmemiz
mümkün iken, kayıtlar burada olmasına rağmen, maalesef aynı cevabı bir başka
sayın başbakan yardımcısından Başbakan adına almışızdır. Hâlbuki Toplu Konut
İdaresinin yaptığı yayında bunlar vardır. Maalesef, Hükûmet
burnunun ucunu görmemektedir, ne yaptığını da bilmemektedir.
Gerçekten, Toplu
Konut İdaresi… Sayın Millî Eğitim Bakanı geliyor komisyona “Çok özel bir proje
geliştirdik TOKİ’yle.” diyor, Sağlık Bakanı geliyor
“Çok özel bir proje geliştirdik.” Karakol yapımı, vesaire... Baktığınız zaman,
devletin bu işlerle görevli Bayındırlık ve İskân Bakanlığı orada, bütün
tecrübeli personel orada, çalıştırmıyorsunuz, Toplu Konut İdaresine
yaptırıyorsunuz. Bunun mantığı neresinde? Kaldırın o kurumu o zaman. Niye
ayakta tutuyorsunuz o Bakanlığı? Bunun bir anlamı var mıdır? Ve açık finansman
buradan sağlanmaktadır, bütçede yatırım olarak gözükmemektedir. Bakın, komşu
ülkelerde kayıt dışı yapılan yatırımlar o ülkelerin başına bugün bela olmuştur,
ekonomik problem olarak önümüze çıkmıştır. Bakın, bizim başımıza da aynı şeyler
gelir. Orada, dikkat edin, bütçe dışında yaptığınız harcamalara bir bakmanız
gerekiyor.
Bunun dışında,
binlerce kişi, Bayındırlık Bakanlığında çalışmadan, çalıştırılmadan insanlar ne
yapıyor; sıkıntılı bir şekilde orada oturuyor, o görevi 400 kişiyle Toplu Konut
İdaresinde yapmaya çalışıyorsunuz. Bu problemlerin aşılması
lazım.
Bunun dışında,
bakın, dün Kanal 24’te gördüm, uyguladığınız konut politikasıyla İstanbul’da
400 bin boş, kiralık ev olduğu ifade ediliyor. Şimdi, bu ne olmuştur? Millî
servet, ülkenin katma değeri orada atıl bir şekilde yatıyor. Ondan sonra ne
yapıyorsunuz? “Artı 4 büyüyeceğiz.” diyorsunuz, negatif 6 büyüyorsunuz! Bu,
ekonomiyi makroekonomik anlamda doğru yönettiğinizi mi gösterir? Maalesef,
durum budur.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın
Ayhan, konuşmanızı tamamlayınız efendim.
Buyurun.
EMİN HALUK AYHAN
(Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Alınıp satılan
konutların neden artıp azaldığını Hükûmet ifade
etmekte acz içindedir. Tapu kayıtlarında aniden bir
fırlama oluyor, kimse izah edemiyor; sadece yorumlarla ifade edilmeye
çalışılıyor. Yazıktır.
Bir diğer şey,
Toplu Konut İdaresi, 1 milyona yakın konutu AKP gelmeden önceki dönemde
kredilendirerek yapmıştır, ihale yaparak değil. Bunu da ihmal
etmemek lazım.
Bir diğer hadise,
gerçekten nerelerin ne kadar konuta ihtiyacı olduğunu çok iyi tespit edecek
araştırmaları yapmak lazımdır. Bugün Hükûmetin konut
politikasında söylediklerini gerçekten mevsimsel ve takvimsel etkilerden
arındırdığınızda ne olur? Lafügüzaftır. Hepsi 30 bin konutun içinde yoksula
döner, onun da daha yarısını ihale etmemiş durumdasınız.
Hepinize saygılar
sunuyor, teşekkür ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Ayhan.
Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Bihlun Tamaylıgil.
Buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
BİHLUN TAMAYLIGİL (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan 1164 sayılı Arsa Üretimi ve Değerlendirilmesi Hakkında Kanun
ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı üzerinde
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum.
Tabii, bu
tasarının buraya gelişi, son şeklini alışı önemli, uzun bir hikâyeyi de
beraberinde taşıyor. Önce, Sayın Recai Berber’in vermiş olduğu bir kanun
teklifi bu konuyla ilgili olarak gündeme geldi ve o kanun teklifi içerisindeki
gerekçeyle, yine Hükûmet tarafından verilen tasarının
gerekçesini karşılaştırdığımız zaman inanılmaz benzerlikler, sadece rakamsal
olarak baktığımızda 2009 Şubat ayı ve 2009 ortalarını dile getiren rakamsal
değişimler kendini gösteriyor. Ama ilk düzenlemeye baktığınızda ve içeriğinde
imzaları olan teklif sahibi milletvekillerinin hiçbiri kıyı kentlerinde
yaşamamalarına, kıyı kentleri milletvekil
olmamalarına rağmen, kıyı kentlerindeki planlamalardan ruhsatlara kadar olan
aşamayı bir ana merkez hâlinde merkezî yönetime dönüştürmeye çalışan bir teklif
veriyorlar. Arkasından oluşan tepkiler ve Yerel Yönetimler Özerklik Şartı’na
karşı ortaya çıkmış olan aykırılıklar dile getirildiğinde ve bununla beraber,
yapılması düşünülen bir kendi içinde idari birim arayışları başlıkları önemli
eleştiriler olarak ortaya çıktı.
Daha sonra Hükûmetimizden bir taslak
geldi, gerekçe aynıydı dediğim gibi ve ondan sonraki aşamada bu taslağı da
değerlendirirken gördük ki İstanbul içerisinde belirlenmiş otuz dokuz ilçe var;
hadi bunların içerisinden biz öyle bir idari birim yaratalım ki tüm yetkisi
bizde olsun, belli ölçütler verelim, bu ölçütlere göre birleştirelim, biz
buraya istediğimiz başlığı koyarak bir de merkezî yapı oluşturalım ve bunun
idaresi artık ilçede değil, o idari yapı değil, TOKİ’nin
elinde olsun!
Bu amaçla giden,
bu yapıyı oluşturan düzenleme… Neyse ki komisyon aşamalarında gördük ki o
ilgili madde -direkt adı ilk teklifte verilmişti ama tasarıda saklanmıştı- Ataşehir’le ilgili düzenlenen madde Komisyonda çekildi.
Yani “Halkın seçmen olarak verdiği oyla kazanılamayan yetkiyi yasa yaparak alacağız.”
mantığıyla giden bu yaklaşımlar hiçbir zaman kabul görmez. Yasayı, temsilî iradenin, demokrasinin ana merkezi olan yerel
yönetimlerin oluşumundaki seçmen iradesinin üstünde kullanarak orada yetki
gaspı içine girmek imkânını hiçbir hukuk devletinde göremezsiniz. Hoş, tabii,
hukuk devleti anlayışınız ve bunu değerlendirmenizin de yaşanan son olaylarla
çok önemli sorgulamalara ihtiyacı olduğunu görüyoruz ama her düzenlemenizin de
bu bağlamda gerçekleşmesinden gerçekten üzüntü duyuyoruz.
Değerli arkadaşlar,
bu son gelen arsa üretimi kanunu ve içeriğine baktığınızda, “Gerçekten arsa
üretimini amaçlayan ve arsa üretimiyle beraber, anayasal barınma hakkıyla
beraber, kişilerin, yoksulların, dar gelirlilerin daha çok barınma hakkına
kavuşacağı, TOKİ’nin kuruluş amaçlarını ortaya
koyacağı bir düzenleme mi yapılıyor?” diye baktığımızda, ne yazık ki bu taslağı
incelediğimizde, mali durumu büyük bir problem içinde olan TOKİ’yi
kurtarma, aynı zamanda TOKİ’nin iştiraki olan ve son
olarak büyük bir övünçle “Biz, KEY ödemelerini gerçekleştirdik, hak sahiplerine
ödeme yaptık.” dediğiniz Emlak Gayrimenkul Yatırım Ortaklığının yüzde 61
hissesine sahip olan ve oradaki hakları karşılığı ödemeleri yapılan kişilere
karşı Gayrimenkul Yatırım Ortaklığının hukuksal sorumluluklarını düzenleyen,
onları belli akitsel sorumluluktan kurtarmayı hedefleyen ve bununla beraber,
devletin arsa ve arazileriyle yetinilmeyen o güzel portföy
yapılarına bir de binalarını ekleyerek bir güç oluşturmayı hedefleyen bir yasa
tasarısıyla karşı karşıyayız. Ha bunun ötesinde bir de akitler ve yasal sürecin
devam ettiği bir hukuk devletinde, yargı sürecinin işlediği bir süreçte,
yasayla yargının etkisini ortadan kaldırma hedefinde olan bir tasarıyla karşı
karşıyayız.
Değerli
arkadaşlar, buradan TOKİ’yi yani bu yasayı anlatırken
TOKİ’yi ve TOKİ’nin geçmiş
yıllarda, özellikle 2003 yılından itibaren ortaya koyduğu faaliyetlerle ilgili
birkaç başlığı ve o geniş padişah, bir imparatorluk yapısındaki yasal zeminini
de sizlere hatırlatmayı ve değerli halkımıza hatırlatmayı görev sayıyorum.
Biliyorsunuz 1984 tarihinde dar gelirlilere artan nüfusa ve düzensiz
yapılanmaya karşı bir hedefle, orta ve alt gelir sahiplerini mülk sahibi
yapabilmek amacıyla TOKİ kurulmuştu. Ancak daha sonra, TOKİ, 2002 yılında,
AKP’nin iktidarından sonra yani çizilmiş olan görevleri, yetkileri, bağlı
olduğu merkezî birim açısından baktığınızda büyük bir değişim yaşadı ve bu
değişim neyi getirdi? Tek hâkim konut sektörünün devletin tek gücü hâlindeki
hesap vermeyen, hesap sorulamayan yapısı hâline dönüştü.
Değerli
arkadaşlar, bu düzenlemeleri şöyle bir hatırlayalım: Bakınız -TOKİ açısından-
2004 yılında Arsa Ofisi Genel Müdürlüğü kaldırılmıştır ve bütün yetkileriyle
beraber ve varlıklarıyla beraber TOKİ’ye
devredilmiştir. Daha sonra, bu Arsa Ofisinin çok çok
önemli olan miktarındaki gayrimenkullerinin üzerinde de her ölçekte imar
yetkisi TOKİ’ye verilmiştir. 2008 yılında, yine geçen
bir kanunla imar planı… Yani bu torba yasalar var, her torba yasa zaten
geldiğinde, özellikle de yaz ayı olduğu zaman “İçinden hangi TOKİ maddesi
çıkacak?” diye bekler olduk. Bunlardan bir tanesi de, 2008 Temmuz ayında TOKİ’nin dönüşüm alanlarını oluşturma dışında, gecekondu ve
dönüşüm alanları dışında mülkiyeti kendisine ait taşınmazlarla ilgili imar
planı yapmak yetkisi geliştirildi. Aynı zamanda sadece konutla ilgili değil, iş
yeriyle ilgili de plan yapma yetkisi verildi. Biz öyle bir planlama mantığı
yaşıyoruz ki değerli arkadaşlar, önüne gelen plan yapıyor. Bugün baktığınızda,
Karayolları plan yapıyor, Devlet Demiryolları plan yapıyor, Bayındırlık
Bakanlığı plan yapıyor, Kültür Bakanlığı plan yapıyor, İstanbul’un üzerinde
hepsi birden plan yapıyor, İstanbul, plansızlıktan yaşadığı sorunlarla karşı
karşıya kalarak, işte sel felaketinin sonucu, işte ulaşımın sonucu ortaya çıkan
gerçeklerle karşı karşıya kalıyor.
Şimdi, bakıyoruz,
biliyorsunuz, 5018 sayılı, kamu mali yönetimiyle ve denetimiyle ilgili bir Yasa
var. Yine Toplu Konut İdaresi, ilk başta, bu Yasa’yla ilgili süreç işlemeye
başladığında bunun içinde sayılıyor ama daha sonra, ne hikmetse tam 2006
yılında fiilen uygulanmaya başlanacağı zaman, 2005 yılının sonunda bu Kanun
kapsamından dışarı çıkarılıyor. Yani “bütçe hakkı” denilen “kamu yapılanımı”
denilen ve hesap verme sorumluluğunu getiren denetim mekanizmasının, ne
hikmetse, TOKİ için uygulanmaması kararı alınıyor! Türk Dil Kurumu hesap
veriyor, Türk Tarih Kurumu hesap veriyor, Karun gibi zengin, mükemmel geniş
yetkilerle donatılmış TOKİ hesap vermiyor.
Değerli
arkadaşlar, bütün bu uygulamalar yetmiyor, Türkiye'de inşaat sektörü içindeki
payı gittikçe artan TOKİ’ye yapı denetim açısından
baktığınızda da bir ayrıcalık içerisinde olduğunu görüyoruz. 4708 sayılı Yapı
Denetimi Kanunu’ndaki 1’inci maddenin ikinci paragrafında yapılan değişiklikle,
on dokuz pilot ilde yapılan yapı denetim uygulamaları TOKİ’de
gerçekleşmiyor ve sorumluluğu alıyor. Bununla beraber TOKİ’ye
o kadar yetkiler veriliyor ki değerli arkadaşlar, bunun içerisinde yapı
kullanım izinlerinin alınmasından tutun planların valilik veyahut belediyelerin
itirazı bile olsa üç ay içinde resen uygulanmasına, etkisine kadar vardıran
geniş yetkilerle donatılıyor.
Peki, bütün bu
yetkiler veriliyor, bütün bu uygulamalar yapılıyor, ne hatalar oluşuyor? Sayın
Başkan -ben açıklamalarını takip ediyorum- diyor ki: “Planlamalarla ilgili,
yapılacak çalışmalarla ilgili akademisyenlere, halka, çevrecilere, plancılara
soracağız, beraber karar vereceğiz.” Sayın Başkan, siz bunları söylerken size
karşı dava açan Mimarlar Odasına veya dava açanları genel değerlendirirken
“Rüşvet için dava açılıyor.” gibi bir söylem size yakışıyor mu? Veyahut Harita
Mühendisleri Odası ve Mimarlar Odası geçen sene “TOKİ Gerçeği” diye bir panel
yapıyor, bunun içeriğindeki sonuç bildirgesinin yayınlanmaması için oraya
yazılı başvuru içinde olmak size yakışıyor mu? Yani toplumsal katılım,
değerlendirme içerisinde yapılacak bir çalışmayı böyle bir baskı içine sokmak o
genel yönetim anlayışının herhâlde yansıması olarak değerlendirilmesi
gerekiyor.
Bakınız,
Bayındırlık Bakanlığı bünyesindeki TOKİ direkt Sayın Başbakana bağlanıyor.
Neden? Bayındırlık Bakanlığının TOKİ’yle ilgili
işlemleri takip edecek yeterli eğitimli denetim elemanları yok mu? Bayındırlık
Bakanlığı yetersiz mi bu konuda? Neden Başbakana bağlanıyor? Çok eğitimli
olduğu ve belki de Başkanla İstanbul Belediyesinde olan uzun yıllardır beraber
çalışmalarının da etkisi vardır diye düşünülüyor!
Şimdi, değerli
arkadaşlar, bakın, TOKİ’yi Başbakanlık Yüksek
Denetleme Kurulu denetliyor ve çıkan raporlar var ve bu çıkan raporların içerisinde,
alıp baktığınızda gerek 2004 gerek 2007 yıllarıyla ilgili çok önemli tespitler
var. Bu tespitlerin içerisinde özellikle yapılan işlemlerle ve Emlak
Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı üzerinden gerçekleştirilen işlemlerle ilgili
iddialar var. “Bu iddialar araştırıldı tekrar.” deniliyor ama çok önemli
iddialar ve o iddialardan bir tanesinde deniyor ki: “Bu hasılat
paylaşımı modelinin uygulandığı yerlerde arsaların rayiç değerlerinin…” Çünkü
hasılat paylaşımı şöyle: Siz ayni sermayenizi koyuyorsunuz belli bir değerden, ekspertiz değerinden, yapacak olan kişi de maliyet hesabı
yapıyor, bir ortaklık oluşturup ondan sonra, satıştan sonra paylaşım ortaya
çıkıyor. Siz 100 birimlik yeri 80 olarak veya 40 olarak gösterirseniz, ortaklık
payınız düşer. Ha, bununla ilgili, TOKİ’nin sitesine bakıyorsunuz ve o sitede bir metin
karşınıza çıkıyor, İngilizce bir metin ve o metin içerisinde de görüyorsunuz ki
böyle bir değerlendirmenin olduğunu ama bununla ilgili olarak yapılan
fiyatlandırma açısından -bu hasılat yöntemi anlatılırken-
tercih edildiğinin ve bunun bu şekilde uygulandığının netice beyanıyla karşı
karşıyasınız. İnternet sitesinden de bunu bulma imkânı çok rahat ortada.
Şimdi, kanunun
içeriğine geldiğimizde -süremiz çok uzun değil- Gayrimenkul Yatırım
Ortaklığının unutulmaması gereken bir özelliği var, Sermaye Piyasası Kanunu’nun
geçerliliği içerisindedir. Sermaye Piyasası Kanunu içerisinde o dönemde yapılan
işlemlerin de hesabının zaten sorulması gerekir ama ona kalmayacak, bu dönemde
yapılanlar var.
Bakın, şimdi bu
kanun içerisinde “Taşınmazlar”ı tanımlarken içine
binalar da konuyor. Yani okullar, her türlü kamu binası bunun içerisinde
satılabilir. Bu nedir biliyor musunuz aslında? Bu, hem TOKİ’ye
kaynak yaratma hem de kamunun mallarını 2886 sayılı İhale Kanunu dışında
değerlendirmeye çalışmaktır. Hatırlayın, bir Karayolları binası vardı. O zaman
o bu madde, ilgili İhale Kanunu kapsamında satılmamak için Tekele devredilmiş,
ondan sonra tekrar Özelleştirme İdaresinin yetkileriyle satılmıştı.
Ha, bir de TOKİ’nin tabii, ihaleler açısından bağlı olduğu kamu
ihalesi açısından da bazı gerçekler var, yapılar var, onları da size
hatırlatayım: Toplu Konut İdaresi 2886 sayılı Devlet İhale Kanunu’na tabi
değil. 4734 sayılı Kamu İhale Yasası’nda da önemli ayrıcalıkları var yani ÇED
Raporu belgesi alması gerekmiyor, ödeneği olmayan iş ihaleye çıkılmaz, onun
için geçerli değil. Onun yanında, yine arsa temini, yani 62’nin (a) ve (b)
bentleri ve (c) bentleri de yine TOKİ için geçerli değil. Onun yanında, ihale
sözleşmesi içinde de TOKİ için düzenlemeler var ve burada Bakanlar Kuruluna
bazı yetkiler vererek özel sözleşme esasları belirleniyor ve ondan sonra da bir
özel sözleşme yapısı ortaya çıkıyor. Diğer taraftan, yine, TOKİ’nin
bu hisse paylaşımlı, gelir paylaşımlı yöntemiyle ilgili olarak ortaya çıkan
tebliğin de Danıştay açısından değerlenmesi ve sonuçları ortada.
Şimdi, böyle bir
süreç işler iken bir bakıyorsunuz, devletin, kamunun okulları, hastaneleri bu
birim tarafından yapılıyor. O zaman aklınıza şu geliyor: Yani onlar 2886’ya
tabi. TOKİ çok rahat. Ondan mı oraya geliyor? Şimdi, binaların satışı için de
yine böyle bir imkân ve unutulmaması gereken, bu kanun içerisinde,
biliyorsunuz, TOKİ, emlak vergileriyle ilgili yerel belediyelere ödemesi
gereken vergilerden de ayrı tutuluyor, muaf tutuluyor. Bu ne? İşte biz daha çok
bina yapacağız… Yani o da şuna geliyor: “Biz normal bütçede yatırım harcaması
oluşturamıyoruz. Onun için, yerel yönetimler, sizin elektrikten payınızı
kestik, şimdi de emlak vergisinden keseriz. Biz ona göre, devlet olarak, kamu
olarak, Hükûmet olarak bütçede tutturamadığımızı bu
yoldan yaparız.” Bir de işin bu mantığı var.
Diğer taraftan,
Emlak Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı tarafında -tekrar altını çiziyorum- 8,5
milyon -yani yüzde 61’ine sahip- KEY hak sahiplerine 3 milyar civarında bir
para ödeniyor.
Değerli
arkadaşlar, bu para 86 yılından itibaren, ta 99 yılında yapının oluşması ve
Emlak Bankasının tasfiyesi sırasında buradaki varlıkların Emlak Konuta devri
daha sonra Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı olması ve bunun içerisinde yapılan
değerlendirmeler sonucunda o hissedar yani yüzde 61 hissedarın hakları var,
uygulamalardan payı var. Sadece o dönemki rakamı bugüne adat hesabıyla
getirirsek 10 milyar civarında bir para tutuyor. Unutmayın, burada şimdi
çıkartılan o 3’üncü ve 4’üncü maddelerdeki yasal yükümlülüklerden koruyucu yasa
bir taraftan da bunun için çıkartılıyor. Yani daha önceden
sadece ve sadece bu varlıklar üzerinden ortaya çıkan akitler ve hak
arayışlarında bir örnek vermişlerdi komisyonda, onunla değil, bu aynı zamanda
Emlak Gayrimenkul Yatırım Ortaklığının yönetiminin başında olan yüzde 39
hissesiyle bugüne kadar yönetimin sorumluluğunu alanların da Sermaye Piyasası
Kanunu dâhilinde sorumluluklarının olduğunun altını çizmek gerektiğini
düşünüyorum.
Değerli
arkadaşlar, o kadar çok şey var ki anlatılacak ama yasal olarak baktığınızda bu
yasanın içeriğinde yürümekte olan davalardan korunmak ve kaçınmak için
çıkartılan bir yasa maddesiyle de karşı karşıya kalıyoruz. Bu da nedir? Yargı
kararları rejimine ve Anayasa’daki kuvvetler ayrılığı ilkesine yapılan bir
karşı harekettir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Tamaylıgil, konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun efendim.
BİHLUN TAMAYLIGİL
(Devamla) – Buradaki amaç aslında, tabii, ne olacaktır? Şirketin pasifleri ile
aktifleri arasında devir sırasında oluşan denge bozulacak ve alacaklı olanlar o
bozulan dengeyle karşı karşıya bırakılacaklardır.
Şimdi, bir de TOKİ’nin Emlak Bankası yani tasfiye hâlindeki Emlak
Bankasıyla ilgili bir ödeme süreci var yani aldığı 1,3 milyar liralık bilanço
değeriydi o da ve karşısında özel tertip senetlerin ve sıfır faizli senetlerin,
devlet borçlanma senetlerinin verdiği bir ödeme süreci var. Önce üç yıl
ödemesiz, sonra beş yıl ödemesiz... Zaten ödeyemedim, taa
geldik 2009 Ağustosta ilk taksit ödemesine. Bütün bunların aşamaları çok uzun,
vaktim yok.
Şimdi ben
soruyorum Başkana: Bu ilk taksiti ödediniz mi, ödeyecek misiniz yoksa, yine iddia ettiğim gibi, -buradan doğan bir varlık
yükümlülüğüdür- yine bu maddeler içerisinde, ödememek üzere bir düzenleme içine
gidilecek midir?
Değerli
arkadaşlar, keşke burada görüştüğümüz TOKİ’yle ilgili
yasa, arsa üretimi, konut edinilmesi…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Tamaylıgil, mikrofon kapandı, teşekkür cümlenizi alayım.
BİHLUN TAMAYLIGİL
(Devamla) – Bitiriyorum.
…konutun
Türkiye’deki ihtiyaca göre gerçekleşmesi açısından bir plan, bir program
olsaydı ve keşke konut ihtiyacında olan dar gelirlilerin beklentilerine hizmet
eden bir konut oluşturma anlayışı, Robin Hood’luk başlığıyla gidip, sadece miting
organizasyonlarının temeli olma noktasına varmasaydı.
Ben yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum ve Türkiye açısından, ülkemiz açısından, hakların ve
hukukun işlediği günlerin çok uzakta olmadığını diliyorum.
Hoşça kalın. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim.
AHMET YENİ
(Samsun) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Efendim.
AHMET YENİ
(Samsun) – 60’a göre kısa bir açıklama yapmak istiyorum.
BAŞKAN –
Arkadaşlar, görüşmeler devam ediyor, şimdi 60’ın sırası değil. Lütfen… Daha
sonra…
Barış ve
Demokrasi Partisi Grubu adına, Şırnak Milletvekili Sayın Hasip
Kaplan.
Buyurun efendim.
BDP GRUBU ADINA
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye gibi
genç ve gelişen bir nüfus yapısına sahip olan ülkelerde… 72,5 milyon olduk son
açıklamalarla, TÜİK’in belirttiği rakamlara göre. Çok
ciddi konut sorunu yaşayan bir ülkeyiz. Özellikle metropol
kentlerde konut sıkıntısı o kadar çok fazladır ki kiraların durmadan
yükselmesi, bir asgari ücret düzeyinin üstünde olması bir aylık kiranın;
çalışanların, memurların, işçilerin, dar gelirlilerin çok ciddi konut
taleplerinin söz konusu olması karşısında, 99 depremini yaşamış ülkemizde,
oradaki, deprem kuşağı bölgelerdeki yeni konutların yapılmasında ve daha birçok
alanda yeni yerleşim, sosyal yerleşimlere, sitelere geçilmesi, işte, zaman zaman iyileştirme adı altında kentsel dönüşüm projelerinin
yapılması, bütün bu ihtiyaçlar bir gerçek. Bu ihtiyaçlar karşısında biz Barış
ve Demokrasi Partisi adına burada Arsa Üretimi ve Değerlendirilmesi Hakkındaki
Kanun üzerine, 455 sayılı Kanun Teklifi üzerine görüşlerimizi açıklarken aynı
zamanda TOKİ’nin ve konut anlayışının sorgulanması
bakımından da birkaç noktaya değinme gereğini duyuyoruz.
Bilmiyorum,
gezen, gidenleriniz vardır; Paris’in etrafında banliyöler görürsünüz, yüksek
apartmanlardan oluşmuştur, belde belediyelerinde. Sorarsınız: “Nedir bu
binalar?” “Belediyelerin yaptırdığı sosyal binalar.” derler. İlginçtir ve
orada, dar gelirli insanların yaşadığı yerlerde banliyöler yapılmış. Geçen, bir
görüşme nedeniyle Marsilya’da, kıyı şeridinde bulunduğumuz bir yerde çok güzel
bloklar vardı deniz kenarında, bunun ne olduğu sordum. Bunlar, dediler,
buradaki belediyenin -sosyalist bir belediye- seçim programında vardı ve
seçildikten sonra bu sosyal konutlar yapıldı, halka verildi. Şimdi, bunun
benzeri örnekleri Bulgaristan’da, Romanya’da birçok ülkede görürüz bir devlet
politikası olarak. Sağlık, eğitim, konut öncelikli sıradadır ve devlet
politikalarında bunlara özel bir ağırlık verilmiştir.
Şimdi, yakın
zamanda Emlak Bankasında -ki Emlak Bankasının tasfiyesi işlemleriyle TOKİ’ye geçiş aşamasında yaşanan yolsuzluklara hepimiz
tanık olduk- 2001 krizinde neler yaşandığını da biliyoruz. Kimlerin, ne kadar
para batırdığını, bu paraların vatandaşın vergisinden, hazineden nasıl
karşılandığını biliyoruz.
Şimdi, konut
hakkı Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 8’inci maddesinde kişiye bağlı
dokunulmaz ve devredilmez hakların içinde yer alıyor. Bu anlayışla baktığımız
zaman dar gelirliye, ihtiyacı olan insanlara konut yapmaktan daha kutsal bir
görev, hele hele siyasiler için, olamaz. Yani
siyasiler eğer bir hayırlı iş yapmak istiyorlarsa gerçekten, bu kışta, karda
başını sokamayacağı evi, iki göz bir evi olmayan ve aldığı asgari ücretle, 550
lira maaşla kirasını, yakıtını ödeyemeyen bütün çalışanlarımıza, dar
gelirlilere, insanlarımıza konut yapması doğrudur. Bu doğru yaklaşıma inanın
hiçbirimizin söyleyecek tek sözü olmaz.
TOKİ’nin 2004’lerden
itibaren başlangıçtaki birkaç örnek versiyonuna da
bakıldığı zaman, vaktinde yapılan, süresinde teslim edilen binalar da gördük
ama bu iş yaygınlaştıkça, büyüdükçe, rakamlar büyüdükçe kokular da büyüdü,
tartışmalar, yolsuzluklar da büyüdü. Yani konut demek müteahhitlik
demek, müteahhitlik demek çimento demek, harç demek, demir demek, inşaat demek,
inşaat kalitesi demek, bütün bunlar ama sadece bu alanlarıyla sorunun
tartışılır olur noktaya gelmesi değil. Bir kere Başbakanlığa bağlı TOKİ’nin bütçesini eğer Meclisimiz görüşemiyorsa –bu çok önemli
bir nokta- Sayıştay da denetleyemiyorsa, milyar liralar da harcanıyorsa, burada
kim her şeyin doğru yapıldığını söyleyebilir?
HASAN FEHMİ KİNAY
(Kütahya) – KİT Komisyonu denetliyor.
HASİP KAPLAN
(Devamla) – Şimdi, KİT Komisyonu Meclis adına denetim yapmış sayılmaz çünkü KİT
Komisyonunun kendi iç denetimi olarak yapılan bir denetimdir. Bu denetimin
bizatihi Meclise gelmesi, harcamaların, gelirlerinin bütününün rakamsal olarak
konulması gerekir ve Meclisin de bunu denetlemesi gerekir fakat bu yapılamıyor.
Yani bu KİT’in yapmış olması, bunun bir denetim, sağlıklı bir denetim, bütçe
denetimi olduğu anlamına gelmiyor.
Şimdi, böyle
olunca, bakıyoruz yasa teklifinde, hemen 2009 yılı Temmuz ayı itibarıyla
367.355 konuttan bahsediliyor, 251 bin adedinin tamamlandığından. Şimdi, bu
konutlarla birlikte sosyal donatılardan bahsediliyor. Bu çok
ilginç. Deniliyor ki: Bu sosyal donatıların içinde işte şu kadar okul,
516 tane ilköğretim ve lise, toplam 15 bin derslik, 487 adet spor salonu.
Şimdi, site olarak yapılan yerleşim konutlarını, site projelerini
mimar-mühendis odalarına sorduğunuz zaman, bu sitelerin içinde okulun, sağlık
ocaklarının, spor alanlarının, çevre düzenlemesinin sitenin vazgeçilmez
parçalarını olduğunu görürsünüz. Şimdi, burada, TOKİ’nin
“Ev yapıyorum ama bununla beraber de sosyal donatıları yapıyorum” demesi, bu
şekilde kamuoyuna yansıması yanlıştır; mecburidir, sitelerin kendine göre
standartları vardır.
Şimdi, TOKİ’deki yolsuzluk konuları, sosyal dokuyu da etkileyen
önemli konuları da gündeme getirdi. Sulukule’deki
kentsel dönüşüm projesinin tartışmaları Meclise kadar geldi, bunun araştırma
komisyonu kurulması konusunda da önergeler verildi. Birçok ilde, ilçede de TOKİ’nin başlattığı ve süresi içinde bitirilmesi gereken
konutların, aradan bir yıl, iki yıl geçtiği hâlde sahiplerine teslim
edilmediğini görüyoruz. Örneğin Siirt’teki TOKİ konutlarındaki kokular,
yanlışlıklar, partizanlıklar, kayırmalar ve TOKİ’nin
faturasını oradaki belediye başkanına çıkardı ve belediye başkanı sonuçta seçim
kaybetti. Bunu hepimiz biliyoruz. Çünkü TOKİ konutlarının yüz tanesinin, yüz
elli tanesinin kendi akrabalarına satışı yapıldığı zaman büyük bir il
merkezinde hemen göze çarpıyor; kimler yaptı, nasıl yaptı, hemen ortaya
çıkıyor.
Bizim TOKİ’yle ilgili burada asıl tartışılması gereken -yasada da
var- bu arsaların üretimi ve değerlendirilmesi. Peki, arsalar maliye hazinesine
ait. Maliye hazinesinin malı olan okul, karakol, sağlık ocağı binası üzerinde
olan olmayan bu arsaları, TOKİ, şehir planlamasını, oradaki dokuyu, oranın
yapısını, mimar-mühendis odalarının durumunu, hiçbirini dikkate almadan alıyor
ve bakıyorsunuz, hemen bitişiğindeki arsaya 5 kat sınırı getiren bir düzenleme,
TOKİ 25 kat çıkıyor. Çevre alanına, yeşil alana bakıyorsunuz, yeşil alan
üzerinde yüzde 20-25 olması gereken inşaat hakkının, TOKİ söz konusu olduğu
zaman tamamen kaldırıldığını ve bu konuda bir sorgu yapılmadığını görüyoruz.
Enteresan olan
bir şey daha: Biliyorsunuz emlaklar için emlak
vergisi ödenir belediyelere. Belediyelerin de tek geliri budur. Şimdi diyoruz
ki: “Büyük kentlere, Diyarbakır’a, İstanbul’a mega
kentler yaptı TOKİ.” TOKİ’nin yaptığı bu binaların da
ödenen emlak vergisinden muaf olduğunu görüyoruz. Bu ne demek? Yani TOKİ bina
yaptığı zaman o belediyeden hizmet almayacak mı? Yol gitmeyecek mi? Sokağı
temizlenmeyecek mi? Su, elektrik ve diğer hizmetlerden çöp toplamaya kadar
bundan yararlanmayacak mı? O konutta yaşayan insanlar da o şehrin insanları
değil mi? O konutun, TOKİ konutu olduğu için belediye gelirlerinin dışına
çıkarılmasının doğru olmadığını söylemek istiyoruz.
Yine, arsa
üretimi ve değerlendirmesi konusu şu tereddüdü de dile getiriyor: Bugün AK
PARTİ iktidar. Yarın iktidarlar el değiştirebilir, değiştiriyor da. Zaten hiç
kimseye tapulu mülk değil hiçbir koltuk, hiçbir makam. Peki, Yap-İşlet-Devret
Yasası çerçevesinde bu denetim olmazsa, bu kontrol olmazsa, belediyelerin de bu
konuda hiçbir müdahalesi olmazsa her iktidar kendine göre, istediği şekilde
ihaleye verir çünkü bakıyoruz, Devlet İhale Kanunu’na da tabi değil. Şimdi
Devlet İhale Kanunu’na da tabi olmayınca, Başbakanlığa direkt bağlı olması onun
KİK mevzuatı çerçevesindeki denetimini yeterli kılmıyor. Buradan yerel
belediyelere ödenen emlak vergisinden TOKİ’nin
muafiyeti kabul edilemez bir eşitsizliktir.
Burada dikkat
edin, ilginç şeyler var TOKİ’yle ilgili; son
zamanlarda birçok binanın zamanında yapılmadığı görülüyor. Mesela, 2006’daki
bir sözleşmede “Yirmi dört ay içinde dairenizi teslim edeceğim.” diyen TOKİ,
sonra, vatandaşa, hak sahibine “Git, 2009’da gel.” diyor ve daha sonra teslim
ettiğinde gecikme süresi tam on altı ayı buluyor. Şimdi, ne olacak bu
vatandaşın mağduriyeti? Gidiyor bankadan kredi alıyor, peşinat ödüyor, teslim
ediyor, “Bu aydan sonra kira ödemeyeceğim.” diyor ve böyle, o dar gelirliyi iki
yıla yakın bir süre bir başka konutta kira ödemeye zorlayabiliyorsunuz.
Yine geç
teslimlerle ilgili farklı farklı örnekler var ama
bunların içinde en ilginci, daha bitmeden teslim edilen TOKİ binalarında bir de
imza alınıyor alıcılardan, ileride altyapı, peyzaj, düzenleme gibi
taahhütlerden muaf tutuluyor TOKİ. Şimdi, bunu müteahhitlerde
anlarız da devlet, Başbakan yapıyorsa “Bu neden böyle oluyor?” diye gerçekten
sormak gerekiyor.
Şimdi, tarihî
kentlerimiz var, kıyı kentlerimiz var, güzel yerler var. Şimdi, okul, karakol,
ibadethane, sağlık tesisleri, spor tesisleri, postane, çocuk parkları, benzeri
tesisler… Yani konut sektörünün sanayisini teşvik için yatırım ve işletme
kredisi verilmesi konusunda TOKİ kaynakları, TOKİ’nin,
amaçları dikkate alındığı zaman farklı bir alana girdiğini görüyoruz. Peki, o
zaman, eğer gerçekten TOKİ’nin konut yapma konusunda
bütün bunlara ihtiyacı varsa, elbette ki bir bina için ne gerekiyorsa kapıdan
tutun altyapısından ince malzemelerine kadar hepsinin fabrikasını kursun o zaman,
üretimini yapsın, kendisi gelsin yapsın, diyebiliriz ama bu öyle bir şey değil.
Burada, denetlenemeyen, müteahhitlere verilen,
müteahhitlerden taşeronlara verilen ortalıkta kalan işler söz konusu. Birçok
yerde var, yok müteahhit vefat etmiş, yok iflas etmiş,
yok işleri düz gitmiyor diye söylenen durumlar var.
Şimdi, piyasaya
baktığımız zaman rakamlar yüksek, 2,5-3 milyar civarında bir harcamanın olduğu
TOKİ gibi bir bütçe -ki çok ciddi bir bütçedir- eğer Meclise gelse, bunun
planlaması, Türkiye’nin çıkarları, Türkiye’nin gerçek ihtiyaçları belirlense,
kentlerden kentlere kimin daha çok ihtiyacı var… Örneğin, gidin Şırnak iline
Emniyet lojmanlarına bakın, otuz senedir duvarlarına daha badana çekilmemiş,
badanası yok, lojman zaten yok. Mahalle içlerine girin, iç içe bütün
görevliler, memurlar orada ev kiralıyor. Şimdi, eğitimci evsiz orada, sağlıkçı
evsiz, polis evsiz, oraya giden doktor ev bulamıyor. Şimdi, böylesi ihtiyaç
alanları, çokça ihtiyaç hissedilen ve konumu gereği çokça görevlinin gittiği
yerlerde TOKİ neden bir öncelikler dizisi çıkarıp öncelikli ihtiyaçları
karşılama gibi bir politika izlemiyor? İzlemiyor, çünkü Başbakan kendisine
bağlı olan bu idarede istediği gibi istediğini yapıyor. Meclise getirip
Mecliste: “Sizler bu konuda ne düşünüyorsunuz? Yüce Meclis bu konuda,
Türkiye’nin konut politikası nasıl olsun diye düşünüyor; nasıl bir kalite
olsun, nasıl bir kontrol olsun, nasıl bir şeffaflık olsun, nasıl bir
katılımcılık olsun, halkımızı çok yakından ilgilendiren bu konuda ne
düşünüyorsunuz…” Vallahi buna hiç ihtiyaç duymuyorsunuz.
Ben de bir konuyu
itiraf edeceğim: TOKİ, milletvekillerine konut yapma-ya karar verdi ya, üç defa
broşür gönderdiler. Vallahi ben milletvekili olarak güvenip girmedim. Açık
söylüyorum, bakın, şimdi, Başbakana bağlı TOKİ Mecliste milletvekillerine konut
yapacak, ben milletvekiliyim ve güvenip gir-miyorum.
O zaman burada bir problem var; arkadaşlar, burada çok ciddi bir problem var.
Bu TOKİ… Arsaları değerlendirebilirsiniz. 2011’de seçim, 2011’de veya 2015’te
diyelim. Şimdi, bu arsalara, tarihî kentlerimizdeki ar-salara, hepsine TOKİ el
atarsa… Maliye Bakanlığına bağlı olan bu arsaların elden çıkarılması, TOKİ’ye devredilmesi, el değiştirmesi, genel bütçenin
içinde görüşülmesi gereken konulardır bunlar. Diyemezsiniz “İşte, Millî Eğitim
Bakanlığının okulunun bulunduğu Beşiktaş semtindeki, şuradaki arsa 5 dönüm,
üstünde de bir ilkokul var; aldım, TOKİ’ye verdim.”
Bu böyle olmayacağına göre burada bir şeffaflık gerekiyor, bir katılımcılık
gerekiyor. Eğer biz milletvekili olarak bu konuda tereddüt yaşıyorsak
vatandaşın haydi haydi yaşaması lazım. Zaman zaman, bu kaygılarımızı soru önergeleriyle sunmuşuz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Kaplan, konuşmanızı tamamlar mısınız.
Buyurun efendim.
HASİP KAPLAN
(Devamla) – Bağlıyorum.
Örneğin deprem
alanlarında, deprem gören yerlerdeki konutlarla ilgili, çok ciddi sıkıntılarla
ilgili soru önergelerimiz olmuş. Yine, TOKİ’nin
Diyarbakır’da yürüttüğü faaliyetlerle ilgili çalışmalar oldu.
Ben buradan
sesleniyorum: Sayın Bakan, bizim ilçede de TOKİ inşaat yapıyor, iki senedir ne müteahhit geliyor ne gidiyor. Ne yapıyor, kimdir, kimin
nesidir? Ona bir el atsanız, rica etsem.
Hepinize teşekkür
ediyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Kaplan.
AK PARTİ Grubu
adına Kütahya Milletvekili Hasan Fehmi Kinay.
Buyurun efendim.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU
ADINA HASAN FEHMİ KiNAY (Kütahya) – Sayın Başkan,
muhterem milletvekilleri; Arsa Üretimi ve Değerlendirilmesi Hakkında Tasarı ve
Plan ve Bütçe Komisyonu raporları üzerine AK PARTİ Grubu adına söz almış
bulunuyorum. Bu vesileyle Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Sözlerimin
başında bu tasarıya katkı sağlayan iktidar ve muhalefet partisine mensup tüm
milletvekili arkadaşlarıma teşekkürlerimi arz ediyorum.
Tabii şu ana kadar üç grup adına milletvekili arkadaşlarımız söz
aldılar, birtakım değerlendirmeler yaptılar ama 410 bin konut yapımına
girişmiş, cumhuriyet tarihimizde böylesine büyük bir konut hamlesini
gerçekleştirmek üzere yoğun bir mücadele veren TOKİ için, en azından bir dakika
dahi, kendilerinden teşekkür veya takdir duygularını almak isterdik ama ne
yazık ki bunu çok gördüler. Tabii ki bizim AK
PARTİ Grubu olarak, TOKİ’yi ilgilendiren bir yasada
söz almanın bahtiyarlığı içerisinde olduğumuzu öncelikle ifade etmek istiyorum.
Şüphesiz biz
siyasiler -biraz evvel Sayın Kaplan’ın da ifade ettiği gibi- özellikle yoksul
vatandaşlarımızı ilgilendiren birtakım kalıcı hizmetleri ortaya koydukça bunun
erdemini, bunun mutluluğunu yaşıyoruz. Tabii ki bu her siyasiye nasip
olmayabilir değerli arkadaşlar. Her şeyden önce hem bir fırsatı yakalamanız hem
de kendinizde bir gücü bulabilmeniz lazım. Çok şükür milletimizden almış
olduğumuz gücü fırsata çevirdiğimiz önemli bir toplu konut hamlesini müzakere
ediyoruz.
AK PARTİ olarak TOKİ’ye yüklediğimiz işlevler sonucu halkımızın bizden
beklediği planlı kentleşme ve konut üretim seferberliğini başarıyla
gerçekleştirmenin gururunu yaşıyoruz. TOKİ’yi
müzakere ettiğimiz şu dakikalarda bile eserlerimiz halkımıza sözlerimizden çok
daha somut olarak ulaşmaktadır.
Değerli
milletvekilleri, zenginden alıp yoksula veren bir siyaset anlayışını benimsemiş
bir siyasi partiyiz. Bunun tezahürü olarak, halka hizmeti Hakk’a hizmet olarak
düşünüyoruz. İşte, böylesine büyük bir konut hamlesini halkımızın hizmetine
sunmanın gururunu yaşıyoruz. Yükselen her toplu konut, her TOKİ konutu aynı
zamanda, milletimizi muasır medeniyetler seviyesinin üstüne çıkartan bir büyük
hizmettir. Biz, böylece, Mustafa Kemal Atatürk’ün özlemini de
gerçekleştirdiğimizi düşünüyoruz. İktidarımızın en anlamlı ve en büyük
icraatlarından biri toplu konut alanında yapılan hamledir. Şüphesiz, dünyaya
örnek teşkil eden bu atılımın Türkiye’de özellikle dar gelirliler için taşıdığı
anlam büyüktür. TOKİ, dar gelirli vatandaşlarımız için ev sahibi olmayı hayal
olmaktan çıkarmıştır.
Değerli
arkadaşlar, bu gerçeği, çoğu sosyal demokratların bu hakkımızı teslim ettiğine
tanık oluyoruz, böylesine başarılı toplu konut uygulamalarını gerçekleştirdiğimiz
için bizleri takdir ettiğini, tebrik ettiğini görüyoruz. Aslında, aynı zamanda
“Bu projeleri sosyal demokratlar olarak Türkiye’de biz gerçekleştirmeliydik.”
diye hayıflandıklarını da biliyoruz ve belki de, bu sevincimizi, bu gururumuzu
daha da artırmaya vesile oluyor.
YAŞAR AĞYÜZ
(Gaziantep) – Evveliyatını araştırırsan görürsün, Ankara’da Batıkent’te
görürsün.
HASAN FEHMİ KİNAY
(Devamla) – Siz, biz fark etmez değerli arkadaşlarım. Önemli olan, bu
çalışmaları gerçekleştirebilmektir. Siz, bizlere takdir duygularınızı,
teşekkürlerinizi iletin, bu da kâfidir.
YAŞAR AĞYÜZ
(Gaziantep) – Onu bilmen lazım. Ankara’da Batıkent’i görmen lazım, Aktaş’ı görmen lazım. Öyle boş konuşmakla olmuyor.
HASAN FEHMİ KİNAY
(Devamla) – Ben, şimdi, biraz sonra bahsedeceğim, Ankara’dan bahsedeceğim,
Ankara’da yaptığımız uygulamalardan bahsedeceğim.
Bakın, madem
açtınız, hemen ifade edeyim. Keşke, Sayın Kılıçdaroğlu
-bu gecekonduları dolaşıyor- şu Ankara Kuzey Kent Girişi Protokol Yolu üzerinde
yapılan yaklaşık 10.488 konutu, Mamak Yatıkmusluk
mevkisindeki 732 konutu, Altındağ Aktaş Doğantepe’deki 1.160 konutu, yine Gültepe’deki
784 konutu, Yenimahalle Demetevler’deki 740 konutu, Macunköy Pamuklar’ı dolaşsa.
Bütün bunları değerlendirirsek Ankara’da toplam yaptığımız kentsel dönüşüm,
yani gecekondudan çağdaş, yaşanabilir mekânlara dönüşümle ilgili 15.398 konutu
lütfen Sayın Kılıçdaroğlu ve sizler gidip ziyaret
edin, orada bu hizmetlerden, bu konut hamlesinden yararlanan vatandaşlarımızın
düşüncelerini alın.
Tabii ki değerli
arkadaşlarım, böylesine önemli bir başarı, özellikle Sayın Başbakanımızın ve şu
anda TOKİ Başkanlığını yürütmekte olan Sayın Bayraktar’ın toplu konutla ilgili
İstanbul’da yapmış olduğu, Büyükşehir Belediyesi döneminde gerçekleştirdikleri
deneyimin bir tezahürüdür.
Şimdi belki bir
başka değerlendirmeyi de ortaya koymak lazım: Tabii ki 2002 şartlarında
değiliz. 2002 şartlarına döndüğümüzde gecelik yüzde 7 bin faizlerle hazinenin
bir yıldan daha kısa sürede borçlanabildiği, ancak buna imkân bulabildiği bir
dönemi geride bıraktık. Şimdi, o dönemlerde, düşünelim, on yıl, on beş yıl,
yirmi yıl vadeli konut satacaksınız ve bütçeden herhangi bir destek almadan
satacaksınız. Şimdi Türkiye'nin 2010 yılında özellikle konut piyasasında bir
taraftan TOKİ tarafından diğer taraftan bankacılık sektörünün de konut
sektörüne vermiş olduğu destekle faizlerin yüzde 1’in altına düştüğü, vadelerin
on yıl ve üzerine çıktığı bir dönemi yaşıyoruz. Aslında, fotoğrafın tümüne
baktığımızda Türkiye’nin nasıl baştan başa büyük bir
şantiyeye dönüştüğünü çok daha iyi algılarız.
Değerli
arkadaşlar, Anayasa’ya döndüğümüzde, yasalarımıza döndüğümüzde aslında bu konut
hamlesinin şu andaki ihtiyaçları yıllar itibarıyla çoktan giderdiğini görmemiz
gerekirdi. Bakın, TOKİ 1984 yılında kurulmuş. Eğer hız kesmeden devam etmiş
olsaydı rahmetli Özal döneminde 1984-89 yılları arasında, yine buna benzer,
Türkiye’de, TOKİ tarafından, bu şekilde değil ama, fon
vermek suretiyle, kooperatiflere kredi kullandırmak suretiyle 400 bin civarında
bir konut gerçekleştirilmiş. Ancak, 1990 ve 2002 yılları arasında, ne yazık ki,
toplu konutla ilgili geliştirilen politika maalesef göz ardı edilmiş, gerektiği
gibi desteklenmemiş ve bu on iki yıllık süre içerisinde 400 bin civarında konut
üretimi TOKİ’nin aracılığıyla gerçekleştirilebilmiş. Oysa, ülkemizdeki hızlı kentleşme ve ruhsatsız yapılaşma
eğilimi devam ediyordu, gecekondu dönüşümü ve kentsel yenileme ihtiyacı
artmıştı, deprem riski doğmuştu. Alt gelir grubu ve yoksul vatandaşlarımızın
konut ihtiyacı ve mevcut konut stokunun yaşlanması ve niteliğinin
yetersizliğine rağmen konut seferberliği maalesef hız kesmiştir bu dönemde,
bunu giderecek bir siyasal zihniyet ve konut finansman olanağı maalesef
sağlanamamıştır.
Şimdi, daha
dramatik olan, 2001 yılı itibarıyla, biliyorsunuz, fon tamamen ortadan
kaldırıldı ve TOKİ kendi kaderine terk edildi. Anayasa’mıza baktığımızda,
devlete, şehirlerin özelliklerini ve çevre şartlarını gözeten bir planlama
çerçevesinde konut ihtiyacını karşılayacak tedbirleri alması ve ayrıca toplu
konut teşebbüslerini desteklemesi vazediliyor. Ama, bu
Anayasa’daki hükme rağmen maalesef, 2001 yılı itibarıyla, Türkiye’de konut
politikası, özellikle TOKİ tarafından yürütülmekte olan konut politikası büyük
ölçüde akamete uğratılmıştır.
İnsan Hakları
Evrensel Beyannamesi, Türkiye’de yapılan HABİTAT toplantıları, bütün bunlar,
Türkiye’de TOKİ’nin varlığını gerekli kılan ve toplu
konutun kendi projeksiyonu içerisinde yürütülmesini
ihtiyaç olarak vurgulayan değerlendirmelerle doludur.
Değerli
arkadaşlar, şu tespiti de paylaşmama izin veriniz: AK PARTİ İktidarı döneminde,
Anayasa’da devlete verilen birçok görev, insan hakları ve uluslararası
kuruluşların vazettiği kurallar ve kuruluşlar mücerret olmaktan çıkmış,
müşahhas -elle tutulur- hâle gelmiştir.
TOKİ, şüphesiz,
istek ve inancın, ayrıca da istikrarın eseridir.
Birincisi, istek.
Sayın Başbakanımızın ve onunla birlikte mesai harcayan tüm arkadaşlarımızın
ortak paydasında milletimize hizmet etme isteği yer almaktadır.
İkincisi, inanç.
Büyük bir inanç taşıyacaksınız; ülkenize, milletinize inanacaksınız.
Ve en önemlisi, üçüncüsü, istikrar. Şimdi, istikrar içerisinde bir ekonomi olmasaydı…
Vatandaşlarımız
tarafından finanse ediliyor… On yıllık vadelerle de olsa vatandaşlarımız
tarafından finanse edilen ve ayrıca, geliştirilen gelir paylaşımı modeliyle
finanse edilen, evet, birtakım arazilerin değerlendirilerek zenginden alınıp
yoksula verildiği, transfer edildiği bir politikanın, bir gelir imkânının
ortaya koyduğu bir noktadır. Bu doğrultuda uzun vadeli kaynak ve satış vadesini
sağlamak amacıyla elbette ki ihtiyaç duyacağınız en önemli şey, ülkede ekonomik
istikrarı sağlamaktır. İşte, AK PARTİ İktidarı tüm bunları bir araya
getirebildiği için bugün biz dört yüz on bin konutu gerçekleştiriyoruz ve ben
bu yöndeki çabalarıyla ülkemize, yoksul vatandaşlarımıza hizmet veren…
Burada bazı
değerlendirmeler yapıldı, işte, yoksulu ilgilendiren 30 bin konuttan
bahsedildi. Değerli arkadaşlar, onlar yoksulun yoksulu, dar gelirlinin en dar
gelirlisi. O 30 bin konuttan bahsettiğimizde on beş-yirmi yıl vadelerden söz
ediyoruz, ayda 100 liralık taksitle ev sahibi olmaktan bahsediyoruz. Oysa dar
gelirli olan kesimler birçok -belki de- işçi arkadaşımızdır.
Bırakın bunlarla
ilgili mülahazaları, biz seçim bölgelerimize gittiğimizde, seçim bölgelerine
giden bütün milletvekili arkadaşlarımız, gerek iktidar partisine gerekse
muhalefet partisine mensup milletvekillerimiz, muhalefete mensup belediye
başkanlarımız, TOKİ’nin önünde, hepimiz kuyruk
oluyoruz, “İlçelerimize toplu konut yapınız, ilimize bir etap daha toplu konut
gerçekleştiriniz.” diye hepimiz TOKİ Başkanından sürekli talepte bulunuyoruz.
Değerli
arkadaşlar, şimdi, Türkiye'nin, şu anda, bugün itibarıyla 3 milyon konuta
ihtiyacı var ve özellikle 2013 yılına kadar her yıl yaklaşık 600 bin konuta
ihtiyacı var. Yani, TOKİ’yle ilgili çalışmanın devam
etmesi gerekir.
Ha, şunu da ifade
edelim: Bu ihtiyacın tamamını TOKİ mi karşılıyor? Hayır. Yaklaşık yüzde 5 ila
10 civarında, TOKİ buna imkân bulabiliyor.
Bakınız, ruhsat
alan inşaat sayısı 2006 yılı itibarıyla 566 binden… Kamu bunun sadece yüzde
4,7’lik kısmını tamamlayabilmiş, özel sektör yüzde 87’sini, kooperatifler de
yüzde 8,1’ini. Yani, kamunun üretebildiği bütün konut yüzde 5 ila 10 civarında
gerçekleşmektedir.
Evet, süremizin
de azaldığını dikkate alarak, bazı detaylı bilgileri, tabii ki, ne yazık ki
burada aktaramıyorum.
Bugün geldiğimiz
noktada, 1 Şubat 2010 itibarıyla 81 il ve 750 ilçede 1.600 şantiyede inşaatı
başlatılan konut sayısı 410 bindir. 410 bin konut, altyapısı ve sosyal
donatılarıyla birlikte, nüfusu 100 bini aşkın 16 şehir demektir.
Bakın, değerli
arkadaşlar, ortalama 100 bin civarında nüfusa sahip -merkez ilçeler itibarıyla
ifade edeyim- Giresun gibi, Ordu gibi, Kütahya gibi 16 tane ili yan yana
getirin, baştan sona, TOKİ, bu kadar nüfusa konut imkânı sağlamış. Diğer
taraftan, yapılan konutların yüzde 85’i orta ve alt gelir grubuna ve yoksullara
yöneliktir, yani 296 bini tamamen orta ve alt gelir grubuna yönelik olarak
gerçekleştirilmiştir. Kaynak geliştirme uygulamaları kapsamında 56 bin konut
üretimi gerçekleştirilmiştir.
Şimdi, bu 410 bin
konut da yeterli midir? TOKİ’nin yaptığı bu kadar
büyük bir konut hamlesi -temel işlevi bu, görevi bu- bundan ibaret midir?
Hayır. Ne yazık ki muhalefete mensup milletvekili arkadaşlarımız tenkit
ediyorlar “TOKİ neden okul yapıyor?” diye. Şimdi, 584 tane anaokulu, ilköğretim
okulu ve lise; toplam 17.498 derslik gerçekleştirilmiş. Şimdi, bunların birçoğu
o TOKİ bünyesinde yapılan okullardır. Ayrıca, Millî Eğitim Bakanlığıyla yapılan
protokoller var, Millî Savunma Bakanlığıyla yapılan protokoller var, Sağlık
Bakanlığıyla yapılan protokoller var. Bu konuda hazineden tek bir kuruş
almadan, sadece gelir paylaşımı modellerini bir finansman imkânı olarak görerek
TOKİ ayrıca bunları yapıyor. Yani ihtiyacımız aslında TOKİ’ye
bir kat daha artıyor değerli arkadaşlarım. 592 tane spor salonu gerçekleşmiş,
36 tane kütüphane, 62 tane hastane, 81 sağlık ocağı,
14 tane engelsiz yaşam merkezi... Bakın, engelli vatandaşlarımıza bir sosyal
politika aracı olarak TOKİ kurumunu kullanabilmişiz. Bunların bence ifade
edilmesi -hadi çok detaylı olarak değil- detaylı olarak iktidar partisine
mensup olarak bizler aktaracağız ama kısa da olsa bunlardan dolayı TOKİ’ye, çalışan arkadaşlarımızı teşvik etmek amacıyla,
küçük de olsa bir teşekkür bekliyorduk değerli arkadaşlar.
Şimdi bakın, bazı
örnekler vermek istiyorum: Vatandaşlarımız TOKİ’yle
ilgili olarak neler söylüyor? Trabzon Zağnos Vadisi
Gecekondu Dönüşüm Uygulamasıyla ilgili, hurdacılık yapan ve doğma büyüme Zağnoslu olan kırk sekiz yaşındaki İsmet Gedik şunu
söylemiş: “Trabzon için çok güzel bir hizmet oldu. Şimdi o bölge çok güzel
oldu. Şehrin göbeğinde yeşil bir alan neredeydi?” diyor. Yine devam ediyor:
“TOKİ garibanlar için çok iyidir. Parası olmayan insanlar TOKİ konutlarından
yararlanıyor. TOKİ elinde 5-10 bin lira parası olup da ev almak isteyen için
büyük bir imkân sunuyor. Hataları olabilir ama yiğidi öldürüp hakkını yememek
lazım. TOKİ’nin faydası yok diyen yalan söyler.”
demiş.
Yine -bakın bu da
çok ilginç, bunu da paylaşayım lütfen- bir başka arkadaşımız: “Toplu konutlar
suç oranını yüzde 90 düşürüyor. Yine, toplu konutlarda her çocuk okur çünkü
ortam aileyi ve çocuğu okumaya, okutmaya teşvik ediyor. Toplu konut
uygulamaları sayesinde halkın eğitim ve refah seviyesi yükseliyor. Gecekondularda suç oranı fazla, suçluyu takip etmek zor. Toplu
konutlar için bu söz konusu değil.”
Bizim tabii ki
seçim bölgemizden de vatandaşlarımızın çok sayıda teşekkürünü de buradan ifade
edeyim. Özellikle işçi arkadaşlarımız “Biz, TOKİ sayesinde ev sahibi olduk.”
diyorlar. Onu duyan bir başka arkadaşımız “Sayın Vekilim, yeni bir TOKİ, yeni
bir etap başlayacak mı TOKİ’de, biz kuyrukta
bekliyoruz.” diyor. Yıllarca ev sahibi olamayan, hatta ömrünü kiralarda
geçirmiş vatandaşlarımız elli-altmış yaşından sonra ev sahibi olmanın büyük bir
gururunu, memnuniyetini yaşıyorlar.
HASAN ÇALIŞ
(Karaman) – Sayın Vekilim, TOKİ’de kaç tane Kütahyalı
çalıştı?
HASAN FEHMİ KİNAY
(Devamla) – TOKİ’de çalışan, değerli arkadaşlarımız,
hepimizin memleketinden.
HASAN ÇALIŞ
(Karaman) – Kütahyalı kaç tane çalıştı?
HASAN FEHMİ KİNAY
(Devamla) – Şimdi, Kütahyalı da çalışıyor TOKİ’de,
Afyonlu da çalışıyor, Yozgatlı da çalışıyor, Nevşehirli de çalışıyor. Bu bizim
ülkemizin insanı yani şimdi, biz, bakınız…
HASAN ÇALIŞ
(Karaman) – Kütahya’daki inşaatları diyorum, onlarda kaç tane Kütahyalı
çalıştı?
HASAN FEHMİ KİNAY
(Devamla) – Biz, Türkiye'nin fotoğrafını değerlendiriyoruz, Toplu Konutun genel
politikasını değerlendiriyoruz. Buradan şimdi kalkıp tartışmayı oradaki çalışan
işçinin nereli olduğuna getirirsek bu Meclise yakışmaz değerli arkadaşlarım.
Evet, burada,
tabii ki biraz evvel de ifade ettiğimiz gibi, Türkiye genelinde, birçok
bakanlık tarafından, TOKİ büyük bir beklenti içerisinde çalışmalarını sürdürecek.
TOKİ’ye olan ihtiyacımız her geçen gün daha da
artacak. Biz, iyi ki varsın TOKİ diyoruz İktidar Partisi Grubu olarak ve Sayın
Erdoğan Bayraktar Başkanlığında bütün arkadaşlarımızı tebrik ediyoruz. Sayın
Başbakanımıza minnet duygularıyla, vatandaşlarımızdan gelen minnet duygularıyla
burada teşekkürü iletiyoruz. Bu kadar anlamlı bir çalışmanın inşallah bu
yasayla birlikte çok daha ciddi noktaya taşınacağını düşünüyoruz.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Bakanı unuttun, Sayın Bakanı.
HASAN FEHMİ KİNAY
(Devamla) – Sayın Bakanımızı tabii ki, Faruk Özak
Bakanımızı da buradan tebrik ediyorum.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Kinay, konuşmanızı tamamlar mısınız efendim.
HASAN FEHMİ KİNAY
(Devamla) – Hemen tamamlıyorum.
Efendim, şimdi
burada geldik, TOKİ denetleniyor mu? Efendim, Meclis tarafından denetlenen, KİT
Komisyonumuz tarafından denetlenen bir kurumdan bahsediyoruz. Yani bunu en başta milletvekili arkadaşlarımızın bilmesi lazım. KİT
Komisyonu -alt komisyonlar da dâhil- buradaki mevcut grubu olan bütün partilere
mensup milletvekili arkadaşlarımız tarafından teşekkül ettirilmiştir ve
denetlenmektedir. Ayrıca, Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu raporlarıyla bu
denetim imkânını bu arkadaşlarımız bulmaktadır.
Ben, tekrar bu
duygu ve düşüncelerle hepinize saygılar sunuyorum. Tasarının ülkemize, TOKİ’ye hayırlar getirmesini temenni ediyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim.
Şahsı adına
Balıkesir Milletvekili Ali Osman Sali. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ALİ OSMAN SALİ
(Balıkesir) – Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; 455 sıra sayılı Kanun
Tasarısı’yla alakalı olarak huzurunuzdayım. Hepinize saygılar sunuyorum.
Değerli
arkadaşlar, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın “Konut hakkı” başlıklı 57’nci
maddesi “Devlet, şehirlerin özelliklerini ve çevre şartlarını gözeten bir
planlama çerçevesinde, konut ihtiyacını karşılayacak tedbirleri alır, ayrıca
toplu konut teşebbüslerini destekler.” ifadesiyle en temel yasal çerçeveyi
oluşturmuştur. Diğer yandan, İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi “Herkesin
kendisinin ve ailesinin sağlık ve refahı için beslenme, giyim ve konut hakkı
vardır.” ifadesiyle konut hakkını yaşamsal haklar arasında saymıştır. Diğer
yandan, 1996 yılında İstanbul’da yapılan HABİTAT II Konferansı da herkes için
yeterli konut temin etme ve insan yerleşimlerini daha güvenli, daha sağlıklı ve
yaşanabilir, sürdürülebilir ve üretken yapma hususlarını evrensel hedefler
olarak ortaya koymuştur. Uzun lafın kısası, Türkçemizde bir tekerleme vardır:
“Dünyada mekân, ahirette iman.” Eski kanunlarımızda
iki kavram hep yan yana kullanılır: “İaşe-ibate.” Yani beslenme ve konut,
beslenme ve barınma hiç birbirinden ayrılmamıştır. Yani yaşama hakkının
vazgeçilmez alt unsuru beslenme ve barınmadır, bu kadar önemli bir konudur. Bu
sebeple, hiçbir yasama dönemi ve hiçbir hükûmet,
hiçbir kurucu Meclis, ülkenin gecekondu sorunu, konut açığı ve nitelikli konut
üretimi konularına ilgisiz kalamamıştır, kalmamıştır.
Değerli
arkadaşlar, konut hakkının gerçekleşmesinde ana bileşenler nelerdir diye
baktığımızda, konut talepçileri yani vatandaşlarımız var, konutla ilgili
kurumlarımız var, konutun finansman modelleri var, konutu üretecek birimler
var. Devlete yönelik konut talebi nereden ortaya çıkıyor? Orta ve alt gelir
gruplarından, uzun vadeli finansman talebi olan gruplardan geliyor konut
talebi.
Değerli
arkadaşlar, konut finansmanında kaynaklar uzun vadeli olmalıdır, kısa vadede
konut finansmanı gerçekleştirmek mümkün olamamaktadır ve her dönemde farklı
finansman modelleri, kaynakları ve kurumları gündeme gelmiştir. Yani sabit ve
üstünde mutabakat sağlanmış bir model ve yöntem bulunmamaktadır. Konunun çözümü
tek bir modele, tek bir yönteme indirgenememiştir. Her kurumun, her
düzenlemenin muhatap kitlesi değişmekle birlikte muhatap kitle içinde alt gelir
grupları öne çıkmıştır. Hepimiz hatırlarız, eski yıllarda Sosyal Sigortalar
Kurumu işçi yapı kooperatiflerine kredi desteği sağlamıştı ve birçok şehrimizde
Sigorta mahalleleri mevcuttur.
Değerli
arkadaşlar, bir hususa dikkatinizi çekmek istiyorum. Devletimizde mükerrer
örgütlenmelerden bahsedilir, yani aynı işi yapan birden fazla kurumdan
bahsedilir. Mükerrerliğin en fazla olduğu konuların başında konut üretimiyle
alakalı kurumlar gelir, en fazla mükerrerlik burada yer almıştır.
Hafızalarımızı tazeleyelim, mülga kurumlarımız neler, konut
üretimiyle alakalı devletimizin örgütlediği ve sonra kaldırdığı kurumlar
nelerdir: Sosyal Sigortalar Kurumu -kendisiyle beraber mülga oldu- konut
bölümü, Emlak Bankası, Emlak Konut Anonim Şirketi, göçmen konutları ve Ahıska Türkleri koordinatörlükleri, Arsa Ofisi, Bayındırlık
Bakanlığı Mesken İşleri, Başbakanlık Proje Uygulama Birimi, Toplu Konut Fonu ve
aynı, eş zamanlı olarak Toplu Konut ve Kamu Ortaklığı İdaresi, Konut
Müsteşarlığı; bunlar, hepsi görevlerini ifa ettiler ve mülga hâle geldiler. Hâlen ise bildiğimiz gibi Toplu Konut İdaresi, belediyeler, Emlak
Konut Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı konut üretimi sahasında faaliyetini
sürdürüyor.
Değerli
milletvekilleri, Toplu Konut İdaresi finansman modelleri ve öğretim
modellerinden de bahsetmiştik değişiklik gösteriyor diye. Toplu Konut İdaresi,
Toplu Konut Fonu zamanında yoğun olarak kooperatifleri kredilendirdi, yakın
geçmişten bu yana ise alt yükleniciler eliyle doğrudan konut üretip bireyleri
kredilendirmektedir ve gördüğümüz, yaşadığımız kadarıyla da son derece başarılı
bir şekilde faaliyetlerini sürdürmektedir. Yuvarlak hesap 400 bin konuta
başlanmış, bunun 300 bine yakını tamamlanmış ve kalanı da tamamlanma
aşamasındadır.
Yine, konut
finansmanı anlamında Mortgage Kanunu’nu çıkardık ama
küresel kriz nedeniyle yürürlüğe giremedi, devreye giremedi.
Demek ki beslenme
kadar önemli olan, giyinme kadar önemli olan barınma ihtiyacı için bütün ülke,
bütün yönetimler, bütün hükûmetler kafa yormuştur,
faaliyette bulunmuştur ve bulunmaya da devam edecektir. Temenni ederiz ki
nitelikli konut ihtiyacımız çok kısa sürede tamamlanır ve bütün yurttaşlarımız
sağlıklı konutlara sahip olur, anayasal konut görevi de yerine getirilmiş olur.
Yasanın hayırlı
olmasını diliyor, Toplu Konut İdaresine ve bütün kurumlarımıza başarılar
diliyorum, saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Bursa
Milletvekili Sedat Kızılcıklı.
Buyurun efendim.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
SEDAT KIZILCIKLI
(Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 455 sıra sayılı Arsa Üretimi
ve Değerlendirilmesi Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısı hakkında şahsım adına söz almış bulunuyorum. Öncelikle yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, konut projeleri neye göre üretiliyor, neden bunlara ihtiyaç
duyuluyor? Tabii, özellikle büyük şehirlere müthiş derecede bir göç akışı
yaşandı ve büyük şehirlerde maalesef çarpık kentleşme ve gecekondu olaylarıyla
karşı karşıya kaldık. O günün şartlarında yöneticilerimiz bunlara yetişemedi ve
bu sıkıntılı tablo karşımıza çıktı. O yüzden, öncelikle gecekonduların dönüşümü
ve kentsel yenileme adına konut projelerinin üretilmesi gerekiyordu.
Yine, ülkemiz,
deprem kuşağında, deprem riskiyle karşı karşıya. Dolayısıyla bu gibi olan
alanlarda da bir dönüşüme, bir değişime, sağlıklı bir yapılaşmaya ve sağlam bir
yapılaşmaya ihtiyacımız var. Dolayısıyla bu da kentsel
dönüşümün farklı bir gerekçesi.
Yine, alt gelir
grupları var, yoksul vatandaşlarımız var, bunların konut ihtiyaçları var ve
bunların konut sahibi olma hayalleri var. Çok uzun yıllar bu hayallerini
gerçekleştiremediler. O yüzden onların taleplerine bizim cevap vermemiz lazım,
sadece bizim değil bütün hükûmetlerin, bütün
yöneticilerin bu konuda çalışma yapması lazım.
Yine, mevcut
konut stokunun yaşı ve niteliği de konut projelerinin üretilmesi için başka bir
gerekçedir. Tabii ki, nüfus artışı, şehirlerdeki göç ve hane halkı sayısında
azalma ile hane sayısındaki artıştan dolayı da bir konut üretimi, konut
seferberliği başlaması gerekiyordu.
Bugün, geldiğimiz
noktada, şubat 2010 tarihi itibarıyla yaklaşık 412 bin
konut üretilmiştir, bunlardan 300 bin tanesi tamamlanmıştır.
Hepimizin bildiği
gibi, 1984 yılında 2985 sayılı Toplu Konut Kanunu’yla Toplu Konut İdaresi
kurulmuştur ve ben baktım, 1984 ile 2002 yılları arasında 43.145 tane konut
üretilmiş bu ülkede ama daha sonraki dönemde, yedi-sekiz senelik dönem
içerisinde 300 bin konut tamamlanmış, 412 bin konut çalışmasına başlanılmış.
Şunu gördüm: Bizden önceki dönemde yılda ortalama 2.500 tane konut
üretiliyormuş. Ortalama 2.500 tane konut üretimiyle de Türkiye’de dönüşüm
yapmak, değişim yapmak, konut açığını kapatmanın mümkün olmadığı çok açık ama
bugün geldiğimiz noktada, yılda ortalama 50 bin tane konut üreten bir Toplu
Konut İdaresi var. Gerçekten 2.500 konuttan 50 bin konuta geçiş bana göre
takdir edilmesi, teşekkür edilmesi gereken bir çalışmadır. Ben de burada, bu
hizmetlerinden dolayı Toplu Konut İdaresine huzurlarınızda çok teşekkür
ediyorum.
Değerli
arkadaşlar, bu konutların yüzde 85’i sosyal konut niteliğindedir ve kira öder
gibi ev sahibi yapmaktadır vatandaşlarımızı, on yıl, on beş yıl, yirmi yıl
vadelerle. Ve bunların içerisinde şu da çok önemli diye düşünüyorum: İhtiyaç
sahibi birisi hem kira ödeyecek hem ev sahibi olacak, bu mümkün değil. O yüzden
Toplu Konut diyor ki: Ben sana konutumu yapayım, teslim edeyim, sen de kira
ödemelerine evine geçtikten sonra başla. Yani kiranı ödemeye devam et, ama bana
taksit ödeme, ne zaman ev sahibi olursun, hayallerini gerçekleştirirsin, evinin
içine girersin, oraya ödeyeceğin kirayı gel bana öde ve böylelikle ev sahibi
ol. Gerçekten, gezdiğimiz yerlerde bu durumda ev sahibi olan vatandaşlarımızdan
aldığımız memnuniyeti de burada ifade etmek isterim.
Bir başka konu
var. Bakın, ben bundan iki üç ay önce, Bursa’da, bir gece saat yarımda, birde
bir bankanın önünden geçerken, gecenin yarımında, birinde, baktım ki bankada
müthiş kuyruk var. Merak ettim, durdum, dedim ki: “Gecenin bu saatinde siz bu
kuyrukta niye bekliyorsunuz?” Dediler ki: “Yarından itibaren TOKİ satışları
başlıyor, ev satışları başlıyor, biz de geceden sıraya girdik ki bir an önce
peşinatımızı yatıralım ve ev alma hayalimizi gerçekleştirelim.”
Ben, o zaman
gerçekten çok teşekkür ettim, çok şükran duydum, çok sevindim. Önceden vatandaş
ucuz ekmek kuyruğuna giriyordu, şimdi AK PARTİ İktidarı gelmiş ev alma
kuyruğuna giriyor. Bu ne kadar memnuniyet verici bir durum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar) Yani bazıları insanları ucuz ekmek alma kuyruğuna
soktu, bu iktidar döneminde insanlar ev alır hâle geldi, ev alma kuyruğuna
girer hâle geldi, bundan dolayı son derece mutlu oldum. Ben arzu ederim ki
bütün arkadaşlarım da bundan mutlu olsun.
Yine, bir müteahhit arkadaşımı ziyaret etmiştim geçtiğimiz günlerde.
Müteahhit arkadaşım dedi ki: “Bu krize rağmen, ben 2 bin tane ev başladım ve
bunların hepsini sattım.“ “Nasıl sattın?” “Vadelerle sattım ve ben de kira
almıyorum, evi teslim ettikten sonra o üyelerden para alacağım.” dedi. “Ya, sen
bunu nereden öğrendin?” dedim. Dedi ki: “Ben bunu TOKİ’den
öğrendim.” Demek ki, Toplu Konut İdaresinin bu noktada hem özel sektöre hem bu
dar gelirli vatandaşlarımıza sağladığı çok büyük katkılar var.
AKİF AKKUŞ
(Mersin) – Siz de aldınız mı ev?
SEDAT KIZILCIKLI
(Devamla) - Başka bir konu değerli arkadaşlarım, afet konutu… Bakın, 9.910
tane, deprem, sel gibi afete uğramış insanlar için konutlar üretilmiş. Ben, bu
ülkede afetten sonra, maalesef, hükûmetlerin,
yöneticilerin gidip “Sizin ihtiyaçlarınızı karşılayacağız.” diye söz verip,
yirmi sene, otuz sene, kırk sene o afet konutunu yapamadığını bilen bir
kardeşinizim. Ama bakın, en basit örneğini veriyorum: Bursa’da,
Mustafakemalpaşa-Karaköy’de bir yangın yaşanmıştı. Burada 85 tane kardeşimizin
evi yanarak kül olmuştu ve Toplu Konut İdaresi, Bakanımız Sayın Özak da o zaman Bayındırlık Bakanıydı, bir senede bu
insanları evlerine yerleştirdi, teslim etti. Demek ki, afetlerle ilgili yapılan
bu çalışma da gerçekten çok önemli. Bu anlamdaki hızından dolayı da büyük bir
çalışma olduğunu özellikle ifade etmek istiyorum.
Değerli
arkadaşlarım, Toplu Konut İdaresi 412 bin tane konut inşaatı başlatmış,
eğitimden spora, sağlığa, birçok konuda da yine bu ülkenin hizmetinde olmuş bir
idaredir. Bakın, 584 tane okul yapmış bugüne kadar, yani 17.500 dersliği millî
eğitimimize kazandırmış, eğitim camiamıza, öğrencilerimize, öğretmenlerimize,
eğitim gönüllülerimize böyle büyük bir hizmeti de gerçekleştirmiş. 592 tane
spor salonunu yapmış, 36 tane kütüphaneyi, 62 tane hastaneyi, 81 tane sağlık ocağını, 362 tane ticaret merkezini ve 12.476 kişilik yurt
ve pansiyonu, 18 tane sevgi evi, 321 tane bina, yani özürlü çocuklarımızın
hizmetinde de bir Toplu Konut İdaresi görüyoruz, 321 tane binayı kazandırmış. 171
binadan teşekkül 14 tane engelsiz yaşam merkezini de özürlü kardeşlerimize ve
ilgili bakanlıklara teslim etmiş.
Ayrıca,
kanalizasyon gibi, elektrik altyapısı gibi, asfalt gibi, yol gibi, yeşil alan
gibi birçok altyapı hizmetini de -Toplu Konut İdaresi- gerçekleştirirken, doğu
ve güneydoğuda Silahlı Kuvvetlerimizin ihtiyacı olan 170 karakol inşaatının 111
tanesini ihale etmiş, 59 tanesini de ihale aşamasına getirmiş.
Tabii, şunu da
özellikle ifade etmek istiyorum: Emlak vergisi gelirleriyle ilgili de birçok
konu gündeme getiriliyor. Aslında Toplu Konut İdaresi genelde hazineden, hazine
arsalarını, hazine arazilerini alıyor.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Kızılcıklı buyurun, konuşmanızı tamamlayınız.
SEDAT KIZILCIKLI
(Devamla) – Hazine arazileri zaten emlak vergisinden muaf. Dolayısıyla Toplu
Konut İdaresi bu araziyi almasa, değerlendirmese zaten o belediyelerimizin
emlak vergisi alması mümkün değil, birincisi.
İkincisi, Toplu
Konut İdaresi bunu alıyor ve hemen bina yapıyor. Buraya yerleşen vatandaşlar
tapularını aldıktan sonra bina vergisi ödemek suretiyle, o arazi arsadan
üretilecek vergiden çok daha fazla vergi belediyelere kazandırılıyor. Toplu
Konut İdaresi bu muafiyetle, aslında 1.250 tane vatandaşımıza daha ev yapma şansı
elde etmiş oluyor ve toplam yatırım bugüne kadar 35 katrilyondur.
Değerli
arkadaşlarım, 35 katrilyonluk, konuta yapılan toplam yatırımı da önemsemek
gerekir diye düşünüyorum, tıpkı 24 katrilyonluk duble
yol gibi. Sadece yola ve konuta 60 katrilyon hizmet etmeyi başarmış bir iktidar
var karşınızda.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Kızılcıklı, teşekkür ederim.
SEDAT KIZILCIKLI (Devamla) – Teşekkür etmek için söz verir
misiniz.
BAŞKAN – Teşekkür
cümlesi için buyurun.
SEDAT KIZILCIKLI
(Devamla) – Evet, bu güzel hizmetleri yapan herkese teşekkür ediyorum, Yasanın
hayırlı olması temennisiyle saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Kızılcıklı.
Saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım, soru-cevap işlemi gerçekleştireceğiz.
Sayın Doğru…
REŞAT DOĞRU
(Tokat) – Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.
Benim sorum
şudur: TOKİ müteahhitleri istihkakları zamanında
alamamaları, çok kırmaları vesaire nedenlerle batmaktadırlar. Onların
batmasıyla beraber de oralarda TOKİ müteahhitlerine iş
yapan esnaflar da yine onların kendilerine para ödeyememesi neticesinde de
büyük bir batma durumuyla karşı karşıya bulunmaktadırlar. Devlet olarak veyahut
da Hükûmet olarak acaba bu batan insanlara,
esnaflarımıza -hatta bazıları bunların içerisinde intihar bile etmişlerdir-
herhangi bir iyileştirme, bir şey yapabilir miyiz? Sorum bu.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Doğru.
Sayın Genç…
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan,
maalesef hep bize karşı keyfî davranıyorsunuz. Dün gruptan bize bir sürü
hakaretler edildi. Bundan sonra eğer bu keyfîlikler içinde olursanız, sizin
İstanbul Belediye Başkanıyken hakkınızda dokunulmazlığınızın kaldırılmasıyla
ilgili ithamlar var, o ithamlarla size hitap edeceğim.
Sorum şu: Bizim
Çemişgezek ilçesinde doksan dokuz konutluk, 16 trilyon 250 milyar liralık bir
ihale yapılmış, Makro İnşaata verilmiş, bu, davetiye usulüyle verilmiş. Yani
bir konutun maliyeti 162 milyar civarında bir para tutuyor. Burada, normal
olarak, başka –yapılan- yerlerdeki arsa bedava, doğru dürüst maliyet de yok;
acaba doksan dokuz yerine, orada, Çemişgezek’te bir sürü muhtaç vatandaşlar
var, onlara, her birisine 40-50 milyar maliyetli bir inşaat yapılamaz mıydı?
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim.
Sayın Ağyüz…
YAŞAR AĞYÜZ
(Gaziantep) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
TOKİ elbette ki
görevlendirildiği konularda işlevini yerine getirmek zorunda ama yasalara,
kurallara, ihalenin şeffaflığına uymak zorunluluğu da var. Bizim
eleştirdiğimiz, yapılan işlerin büyüklüğü değil, yapılan işlerin
niteliksizliği, ihalelerin katılımcı, saydam ve şeffaf olmaması.
Ayrıca, TOKİ
Başkanı, rüşvet karşılığı dava açmakla sivil toplum örgütlerini neden suçlama
cesaretini gösteriyor?
Ayrıca, Yüksek
Denetleme Kurulunun üst üste eleştirdiği konular var, geçen yıl ve bu yıl. Niye
bunları yerine getirmemek için direniyorsunuz? Mesela, hasılat
paylaşımı konusunda “Nitelikli ve mali ve teknik yeterliliği olan kurumlara
vermiyorsunuz.” diyor ama siz hâlâ ısrar ediyorsunuz. Bunun nedeni ne? Bizim
kaygılarımız bu. İhaleleriniz şeffaf değil, katılımcı değil, saydam değil ve
inşaatlarınız niteliksiz. Siz, inşaat sektörünün önünü tıkıyorsunuz bu kriz
ortamında…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim.
Sayın Öztürk…
HARUN ÖZTÜRK
(İzmir) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Aracılığınızla
Sayın Bakana sormak istiyorum: Sayın Bakan, TOKİ’nin
konut teslimlerinde otuz aya varan gecikmeler olduğu ifade edilmektedir. Bu
gecikmeler nedeniyle 2009 yılı sonu itibarıyla TOKİ aleyhine ne kadar tazminat
davası açılmıştır? Ne kadarı sonuçlanmıştır? Ne kadar tazminat ödemeye mahkûm
oldunuz?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Öztürk.
Sayın Akkuş…
AKİF AKKUŞ
(Mersin) – Sayın Başkan, Sayın Bakan; TOKİ genellikle kamu arazileri üzerinde
ucuz konutlar inşa ederek konut ihtiyacını karşılamaya çalışıyor. Ancak, bazı
yörelerimizde konutlar kasaba ve şehirlerin oldukça dışına yapılmakta ve âdeta
tecrit alanı hâline gelmektedir. Bu cümleden olmak üzere, Mersin Anamur
ilçesine 4-
İki: Tarsus
Belediyesi tarafından TOKİ’ye şehir içinde uygun
arsalar tahsis edilmesine rağmen, Tarsus’ta konut inşaatları bir türlü
başlamamıştır. Çalışmalar niçin başlayamamaktadır? Buradaki çalışmaların ne
zaman başlayacağı hakkında bilgi verebilir misiniz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Sayın Paksoy…
MEHMET AKİF
PAKSOY (Kahramanmaraş) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakanım,
TOKİ konutlarından, inşaatı tamamlanıp da satılamayan kaç konut vardır?
Bir de seçim
bölgem Kahramanmaraş’ta yapılan toplu konut sayısı ne kadardır? 2010 yılı
içerisinde yapılması planlanan konutlar var mıdır? Ayrıca, TOKİ konutlarında,
inşaatların kalitesizliğinden yakınmalar ve şikâyetler artmaktadır. Bu konudaki
müteahhitlerin inşaatları daha kalitesiz yaptığı iddia
edilmektedir. Bu konudaki denetimleriniz konusunda bilgi verir misiniz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Sayın Çalış…
HASAN ÇALIŞ
(Karaman) – Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Sayın Bakan,
Toplu Konut İdaresinin yaptığı işlerde bazı müteahhitlere
olağanüstü imkânlar sağlarken bazılarını batırdığı yönünde iddialar var. Bu
konuda ne diyorsunuz?
İkinci sorum:
Türkiye Emlak Bankası Anonim Şirketinin varlıkları TOKİ’ye
devredildi. Bu varlıklardan doğan her türlü hukuki ve mahkemeyle ilgili
hususlardan TOKİ’yi sorumsuz hâle getiriyorsunuz ama
bu kurumun her türlü mal varlığında da hak sahibi oluyorsunuz. Bunu nasıl izah
ediyorsunuz?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür
ederim.
Sayın Orhan…
AHMET ORHAN
(Manisa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, 29
Mart 2009 mahallî seçimlerinde TOKİ yaptığı açılış törenleriyle de gündemi
geniş olarak işgal etti. Türk kamuoyunun hafızasında… Başbakanın katıldığı
gösterişli açılış törenleri yapıldı. Bu törenleri idareniz mi finanse etmiştir,
yoksa başkaları tarafından mı finanse edilmiştir? Bu 29 Mart seçimleri
öncesinde, AKP mitingleriyle neredeyse örtüşen bu törenlerde kullanılan bütçe
ne kadardır?
BAŞKAN – Teşekkür
ederim.
Sayın Yıldız…
BENGİ YILDIZ
(Batman) – Teşekkürler Sayın Başkan.
İki üç sorum var
Sayın Başkanım.
Birincisi:
Batman’da yapılmak istenen bir toplu konut projesinde memur sendikaları
arasında bir ayrım yapılıp sadece -ismini anmayacağım ama- bir memur sendikası
üyesi olan öğretmen arkadaşlarımıza müracaat hakkı tanınıyor. Bu, bizce hem
Anayasa’nın eşitlik ilkesine aykırıdır hem de öğretmen arkadaşlar arasında bir
ayrım yapmaya tekabül ediyor. Sayın Bakan bu konuda ne düşünüyor?
İkincisi:
Batman’da iki alanda toplu konut yapıldı. Birincisi Kuyubaşı’nda.
Bu, belediyeyle birlikte yapılmadığı için tabii hem su problemi hem de çöp
toplama problemi yaşandı ve bize müracaat ettiler. Bu problemlerin yaşanmaması
için Sayın Bakanlık bu konuda bir çalışma yapacak mı diye sormak istiyorum.
BAŞKAN – Teşekkür
ederim.
Sayın Yaman…
M. NURİ YAMAN
(Muş) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Alt gelir grubuna
ve yoksullara yönelik sosyal konut üretme temel amacı olan Toplu Konut
İdaresinin ne yazık ki bugüne kadar Muş ilinde bu amacını gerçekleştirmediği ve
bunu zaman zaman KİT Komisyonunda da dile getirmeme
rağmen hâlen bir sürü projenin yarım kaldığı bir gerçektir. Örneğin Malazgirt
ilçesinde iki yüz elli konutluk başvurunun bugüne kadar henüz projesinin dahi
yapılmaması bunlara en güzel örneklerden biridir.
Yine Bulanık, yüz
yataklı devlet hastanesi; Varto, seksen adetlik toplu konut projesi; Muş
Merkez, toplum merkezi inşaatı; Merkez Dere Mahallesi, yirmi dört derslikli
ilköğretim okulu ve Bulanık Güllüova’da yapılması
düşünülen on altı derslik inşaatlarının, acaba bu sene Toplu Konut İdaresince
gerçekleştirilip gerçekleştirilmeyeceğini öğrenmek istiyorum.
BAŞKAN – Sayın
Işık…
ALİM IŞIK (Kütahya) –
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Bakan,
Türkiye Emlak Bankası Anonim Şirketi tarafından TOKİ Başkanlığına devredilen
varlıklarla ilgili olarak TOKİ ve ortaklarına karşı açılmış dava sayısı ne
kadardır? Tasarıyla yapılacak düzenlemeyle bu davalardan dolayı oluşacak
mağduriyetlerin giderilmesi açısından Hükûmetinizce
ne tür tedbirler alınmış ya da alınacaktır?
İkinci sorum da: Hükûmetleriniz döneminde TOKİ’den
ihale alan müteahhitlerin sayısı ve bağlı bulundukları
illere göre dağılımları nasıldır? Bu müteahhitlerin
belirli illerin müteahhitleri olduğu ve Anadolu’dan çıkan bir müteahhidin,
AKP’ye yakın bazı müteahhitlerin müsaadesi olmadan ihale almasının mümkün
olmadığı iddialarını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum.
Evet, 1
arkadaşımız kaldı, onu da alalım.
Sayın Yalçın…
RIDVAN YALÇIN
(Ordu) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın Bakanım,
TOKİ 2.500 ayrı ihale yapmış, 30 milyar büyüklüğünde bir iş hacmine sahip,
karakoldan hastaneye farklı alanlarda imalatlar yapan bir kurum. İktidarınızın
uygulamaları sonucu Bayındırlık Bakanlığının da içi boşaltıldı, en son Afet
İşleri de Başbakanlığa bağlandı.
Şunu merak
ediyorum: İktidar döneminizde Bayındırlık personeli atıl bekletilirken denetim
adına müşavir firmalara verdiğiniz paranın rakamsal karşılığı nedir?
Çok teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Sayın Bakanım,
buyurun.
DEVLET BAKANI
FARUK NAFIZ ÖZAK (Trabzon) – Sayın Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlar;
sorularınıza zamanım yettiği müddetçe cevap vermeye çalışacağım.
Evvela,
Çemişgezek’te yapılan inşaatlarla ilgili maliyet artışından bahsetti Sayın
Genç. Doğrudur, buradaki maliyet inşaatın kendisiyle ilgili değil, altyapı ve
yolla ilgilidir. Onu belirtmek istiyorum.
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Orada boş yer çoktu Sayın Bakan.
DEVLET BAKANI
FARUK NAFIZ ÖZAK (Trabzon) – İkincisi, Sayın Doğru’nun söylediği doğru. TOKİ müteahhitlere, kırma, batması, esnaflarla ilgili sorunlar…
Bu konuda birtakım sorunlar yaşandığı doğru. Bunu Plan ve Bütçe Komisyonunda da
ben söylemiştim. Hatta bana da şikâyet eden bazı arkadaşlar oldu. Bazı
taşeronlar bundan zarar gördü. Bazı inşaat malzemesi satışlarında sorunlar
oldu. Bunlara Hükûmet olarak yapılacak herhangi bir
şey yok ancak TOKİ Başkanımıza bizzat müracaat ederek…
REŞAT DOĞRU
(Tokat) – İntiharlar oldu Sayın Bakan.
DEVLET BAKANI
FARUK NAFIZ ÖZAK (Trabzon) – İstisnalar olacak tabii. Bu kadar büyüklük
içerisinde müteahhidin yanlış teklif vermesinden kaynaklanan sorunlar
olabilmiştir. Bir dönemde demir artışı oldu biliyorsunuz, sonradan o normale
indi, o arada fiyat farkı verildi. Burada, Sayın Başkan -ben şahidim- bizzat müteahhitlerle ve müteahhitten ve taşerondan alacaklılarla
ilgilendi. Bu konular az da olsa var, doğrudur.
Bir kere şunu
söylemek lazım: Kamunun inşaat yükünün tamamını aldığı iddia ediliyor. Hayır,
kamunun, TOKİ’nin yüzde 7’dir inşaattaki payı, bunu
kabul etmek lazım. Yani, on dörtte 1’idir konut inşaatında TOKİ’nin
üstlendiği oran. Onu söylemek istiyorum.
Şimdi, Batman’da
sel olmuştu, biz, oraya Sayın Başbakanımız ve 4 bakanımızla gittik. Sayı olarak belki çok azdı ama biz 1.200 tanesini hemen orada,
genel hayata etkili olur ilan ederek, çok kısa bir sürede TOKİ’yle
yapılarak oradaki vatandaşlarımızın mağduriyetini önledik ve çağdaş binalarda
oturmalarını sağladık ama diğer konuda, burada su ve çöp problemi varsa onu da
ben Sayın Başkandan not alıp arkadaşımıza ilave etmek istiyorum. Katiyen
bir ayrım yapılmaz.
Bir kere, şu
söylendi: “Denetim dışı…” Hayır. KİT denetliyor, Başbakanlık Yüksek Denetleme
Kurulu tarafından ve gerektiğinde Başbakanlık Teftiş Kurulu tarafından,
Bayındırlık Bakanlığı Teftiş Kurulu tarafından denetlenmektedir. Bunu söylemek lazım.
Ayrıca “İhale
Yasası’nın dışındadır…” Hayır, 4734’e tabi bir kuruluşumuzdur TOKİ. Bunun
bilinmesini istiyorum.
“Dava sayısı ne
kadardır?” Onları tabii ki öğrenip size bildireceğiz, onu söylemek istiyorum.
“Müteahhit,
kitaplar…” Bizim dağıttığımız kitaplarda müteahhitlerin
de ismi var. Her şey şeffaf olmaktadır.
Bir başka konuyu,
bu Emlak Konutla ilgili şeyi burada söylediler. Bu ilgili olanlar Emlak
Bankasından talep edebilecekler çünkü Emlak Bankası hâlen tasfiye hâlinde ve
borçlarını ödeyebilecek varlığı da sahip.
Bir de şu var:
Biraz evvel burada konuşuldu, özellikle emlak vergisinden muaf olması TOKİ'nin vergi ödememesi anlamına gelmiyor. Biliyorsunuz,
yapmış olduğu inşaatlarla ilgili 4-5 kat daha fazla vergi veriyor. Ayrıca, TOKİ
tapuyu tam vermeden bütün bu gayrimenkuller üzerinde olduğu için belediyeler
çok daha fazla vergi alabilmekteler. Onu söylemek istiyorum.
Ayrıca şu var,
Emlak Bankasıyla ilgili yine şunu söyleyeyim: Bir kere, TOKİ, Emlak Bankasından
para karşılığı bu gayrimenkulleri aldı. Ayrıca Yargıtay Hukuk Genel Kurulu,
kamu kurumları arasındaki devirlerde kanuni bir düzenlemeyle kurumun borçlardan
sorumlu tutulmamasının mümkün ve hukuka uygun olduğu kararını verdi.
Başbakanlık Teftiş Kurulu ve Yüksek Denetleme Kurulu raporlarıyla da Emlak
Bankası döneminde yapılan bazı sözleşmelerden doğan borçların TOKİ tarafından
üstlenilmemesi hususunda raporlar mevcut. Bunu da belirtmek istiyorum. Yani bu
alacaklıların mutlaka alacağı devam edecek ve karşılarında da bir kurum var.
TOKİ’yle, açılış
törenleriyle ilgili şunu söyleyeyim: Katiyen TOKİ’nin
kendi açtığı bu şeylere… Bunu, kendi tören yapıyorsa onlar ödüyorlar ama biz
siyasetçiler olarak bir propaganda döneminde onu bizzat bizler ödüyoruz ve il
başkanlarımız beraber para toplayarak onları ödüyoruz. Onu da belirtmek
istiyorum.
RIDVAN YALÇIN
(Ordu) – Parti mitingi yapıyorsunuz resmen Sayın Bakan, lütfen yapmayın. Siz
bari söylemeyin.
DEVLET BAKANI
FARUK NAFIZ ÖZAK (Trabzon) – Kalitede bazı sıkıntılar olduğu doğrudur. İlk
başlarda çok düşük fiyatlarla alan müteahhitlerimizin
sıkıntı yaşadığı doğrudur ama daha sonra bunlarda iyileştirme olduğu da
görülmektedir.
“Batman’da zaten
Memur-Sen konutlarında bir ayrım yapılıyor.” Hayır, bunu yapmayacağız, bunu
söylemek lazım. Kuyubaşı’nda ve su problemi ve yolu…
Anlaştık, bunu çözmeye çalışacağız.
Alt gelir grubuna
yönelik konut yapılması için, gene “Muş’ta yapılmadı.” deniyor. Muş’ta üç yüz
yataklı devlet hastanesi ihalesi 8 Martta. Muş’ta 448 konut yapıldı -304’ü alt
gelir, 144’ü afet konutu- 2 adet okul, 2 spor salonu, 1 cami, 1 ticaret
merkezi, 1 hastane başladı.
Maraş’ta 648
konut, 6 okul, 7 spor salonu, 4 cami, 4 ticaret merkezi yapıldı.
Özellikle…Başka cevap vermediğim
var mı, bilmiyorum.
RIDVAN YALÇIN
(Ordu) – Müşavir firmalara ödenen rakamı sormuştum.
AKİF AKKUŞ
(Mersin) – Sayın Bakanım, benim de bir sorum vardı.
DEVLET BAKANI
FARUK NAFIZ ÖZAK (Trabzon) – Müşavir firmalara…
RIDVAN YALÇIN
(Ordu) – Müşavir firmalara ödenen rakamları sormuştum.
DEVLET BAKANI
FARUK NAFIZ ÖZAK (Trabzon) – Müşavirsiz zaten bu işleri yapmak mümkün değil.
Biraz evvel yapı denetimden de burada bahsedildi. Ama zaten on dokuz ilde yapı
denetim var. Müşavirsiz bu işleri yapmamız mümkün değil. TOKİ müşavirle
çalışıyor. “Ne kadar ödendi?” ona belki yazılı cevap verilebilir, şu anda ona
cevap vermek mümkün değil. Ama müşavirli yapmamız, güvenli yapmamız ve sizin
eleştirdiğiniz konuları asgariye indirmemiz açısından zaten gerekli. Onu
söyleyeyim.
AKİF AKKUŞ
(Mersin) – Sayın Bakanım, Tarsus’a TOKİ yapılacak mı?
DEVLET BAKANI
FARUK NAFIZ ÖZAK (Trabzon) – Tarsus’la ilgili… Doğru, ona bakalım. Sayın
Başkanımızın söylediği “Tarsus’ta ihale yakında yapılacak.” diyor.
M. NURİ YAMAN
(Muş) – Malazgirt’teki iki yüz elli konutla ilgili hiçbir proje çalışması
yapılmamıştır.
DEVLET BAKANI
FARUK NAFIZ ÖZAK (Trabzon) – Bir de şunu söyleyeyim: TOKİ’nin
uygulaması şöyle; TOKİ, talep alımı yaparak ihaleye çıkıyor, ilk başlarda,
özellikle küçük yerlerde. O bakımdan, TOKİ’nin yapıp
satamadığı çok az konut olduğunu ben biliyorum ve şu anda talep alıyor ve ondan
sonra yapıyor. O sistemi getirdi. O sistem her açıdan iyi, hem alıcı hem satıcı
açısından iyi.
Malazgirt’le
ilgili sanırım, Sayın Başkan yakında başlayacağımızı söylüyor. O konuda size
yazılı bilgi verebilir. Eğer cevaplamadığımız varsa bunları da yazılı olarak
söyleyebiliriz.
Teşekkür ederim
Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Teşekkür
ederim.
RIDVAN YALÇIN
(Ordu) – Sayın Başkan, süre var mı?
BAŞKAN – Süre
var, bir arkadaşımız girmiş, ben ona bir söz vereyim, onunla tamamlayalım.
Sayın Koca,
buyurun.
AHMET KOCA (Afyonkarahisar) – Değerli Başkanım, delaletinizle Sayın
Bakanıma teşekkür ederek sözlerime başlıyorum.
Değerli Bakanım,
Türkiye’mizde olduğu gibi Afyonkarahisar’da da devlet
hastanesiyle, tarım köyleriyle, konutlarıyla, okullarıyla ve ibadethaneleriyle
hakikaten yaşanabilir pek çok birimler oluşturuldu. Türkiye’nin dört bir
yanındaki bu destansı hizmetlerinizden dolayı teşekkür ediyorum.
Sayın Bakanım, Afyonkarahisar ili Bolvadin ilçesinde de toplu konutumuz
bitti. İnsanlarımız şu anda yerleşik vaziyette. Fakat oranın ibadethane ve okul
konusu… İbadethanemizi bir hayırsever arkadaşımız yaptıracak ama o yerleşim
biriminde okul hakikaten büyük bir sorun. Bolvadin toplu konut alanında okul
inşaatı ne zaman başlayacak? Bu konuda sizden bilgi almak isterim.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Sayın Bakanım
-süremiz dolduğu için- onu size yazılı olarak bildirir Sayın Koca.
Saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım, tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine
geçilmesinin oylanmasından önce bir yoklama talebi vardır.
Şimdi yoklama
talebinde bulunan arkadaşlarımın isimlerini okuyup burada bulunup
bulunmadıklarını arayacağım:
Sayın Kılıçdaroğlu? Burada.
Sayın Hamzaçebi? Burada.
Sayın Tamaylıgil? Burada.
Sayın Aslanoğlu? Burada.
Sayın Demirel?
Burada.
Sayın Ekici?
Burada.
Sayın Çakır?
Burada.
Sayın Köse?
Burada.
Sayın Arat?
Burada.
Sayın Arıtman?
Burada.
Sayın Özer?
Burada.
Sayın Koçal? Burada.
Sayın Paçarız?
Burada.
Sayın Yazar?
Burada.
Sayın Baratalı?
Burada.
Sayın Öztrak? Burada.
Sayın Susam?
Burada.
Sayın Kesici?
Burada.
Sayın Sönmez?
Burada.
Sayın Ertemür? Burada.
III.- Y O K L A M A
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, yoklama için üç dakikalık süre veriyorum ve yoklama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.
VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri (Devam)
3.- Arsa Üretimi ve
Değerlendirilmesi Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısı ile Manisa Milletvekili Recai Berber ve 5 Milletvekilinin;
2985 Sayılı Toplu Konut Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Teklifi ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile Plan ve
Bütçe Komisyonu Raporları (1/762, 2/475) (S. Sayısı: 455) (Devam)
BAŞKAN –
Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
Birleşime on
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 16.03
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 16.18
BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Yusuf COŞKUN (Bingöl), Fatih METİN (Bolu)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 63’üncü Birleşiminin İkinci
Oturumunu açıyorum.
455 sıra sayılı
Tasarı’nın görüşmelerine devam edeceğiz.
Sayın Komisyon?
Burada.
Sayın Hükûmet? Burada.
1’inci maddeyi
okutuyorum:
ARSA ÜRETİMİ VE DEĞERLENDİRİLMESİ HAKKINDA KANUN İLE BAZI
KANUNLARDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1- 29/4/1969 tarihli ve 1164 sayılı Arsa Üretimi ve
Değerlendirilmesi Hakkında Kanunun ek 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının
birinci cümlesinde yer alan “Hazineye ait arsa ve araziler ve Hazine adına
tescil edilecek arsa ve arazilerin mülkiyeti” ibaresi “Hazineye ait taşınmazlar
ve Hazine adına tescil edilecek taşınmazların mülkiyeti” şeklinde
değiştirilmiştir.
BAŞKAN – Madde
üzerinde ilk konuşmacı Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Manisa
Milletvekili Erkan Akçay.
Sayın Akçay,
buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 455 sıra sayılı
Kanun Tasarısı’nın 1’inci maddesi üzerine söz almış bulunuyorum. Muhterem
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, Toplu Konut İdaresi (TOKİ) 1984 yılında ihtiyaç sahibi dar
gelirli vatandaşları kira öder gibi uzun vadeli taksitlerle ev sahibi yapmak
için kurulmuş bir kamu kuruluşudur fakat AKP döneminde TOKİ işlevini büyük
ölçüde değiştirmiştir. Kamu arazilerine sosyal konutlar yapmak yerine, kâr
getirecek alanlara lüks konutlar, alışveriş merkezleri, tarihî eser restorasyonu ve kamu hizmet binaları yapmaya başlamıştır.
Bugün, TOKİ, özel bir ticari şirket gibi işletilerek hedef kitlesini
değiştirmiş, kamu arazileri üzerinden rant aktaran
taşeron bir kuruluş hâline gelmiştir. Çeşitli yasalar çıkarılarak geniş imar
yetkileriyle, TOKİ imtiyazlarla donatılmıştır.
TOKİ, artık
günümüzde kalitesiz konutun markası hâline gelmiştir. Gerek konutların
yapılacağı bölgelerin fizibilite çalışmalarının yetersiz olması gerekse inşaat
aşamasında yeterli kontrolün olmayışı nedeniyle, evler teslim edildikten sonra
birçok sorun yaşanmaktadır. TOKİ’nin her konut
inşasından sonra, Sayın Başbakan tarafından yapılan gösterişli törenlerin
ardından bazı hüsranlar da yaşanmaktadır. Şatafatlı anahtar teslim törenleriyle
bir kısım vatandaşlarımıza evleri verilirken büyük bir kısmı ise hayal
kırıklığı yaşamaktadır. Teslim edilen bazı konutların damlarının aktığı, yer
döşemelerinin çöktüğü, kapı ve pencerelerinin kırık olarak takıldığı, sularının
aktığı, dairelerin iç boyalarının kötü yapıldığı ve döküldüğü, müteahhidin
borcundan dolayı elektrik bağlanamadığı, altyapı ve çevre düzenlemesinin
bitmediği yönünde çok çeşitli şikâyetler vardır.
Vatandaş, evini TOKİ’ye sipariş ediyor, parasını TOKİ’ye
yatırıyor ama teslim alacağı zaman karşısına müteahhit
firma çıkıyor. TOKİ, paralarını aldığı bu insanların sorunlarıyla ilgilenmeyip müteahhitlerin insafına terk etmektedir. Vatandaş, derdini
anlatacak, sorununu çözecek bir merci bulamamaktadır. 2009 yılında TOKİ
tarafından satışı yapılan 44 bin konutun 8 bini iade edilmiştir. Bu iadelerin
en önemli gerekçesi konutların kalitesiz oluşudur. TOKİ ihalelerini alan bazı
art niyetli müteahhitler, servetlerine servet katabilmek
için Anadolu’daki esnafı ve işçiyi dolandırmakta ve bunu TOKİ idaresinin
yarattığı boşluktan yararlanarak yapmaktadır. Bunun bir örneği de Manisa
Akhisar’da yaşanmıştır. Manisa Akhisar örneğini özellikle anlatıyorum. Aslında
buna “TOKİ modeli” de demek mümkündür değerli milletvekilleri çünkü TOKİ’de bu bir model hâline gelmiştir.
Şöyle ki:
Manisa’nın Akhisar ilçesindeki TOKİ inşaatını yüklenen A firması yüklendiği işi
taşeron B firmasına devretmiştir. A firması alımlarının tamamına yakınını taşeron
B firması üzerinden yapmıştır ancak taşeron B firması malzeme ve bir kısım
işçilik bedellerini ödememiştir. Taşeron B firması, alacaklı firmaların
alacaklarını hukuki yollardan tahsil etmesini engellemek için de hisse
değişikliği yapmıştır. Daha sonra, alacaklı firmaların haciz koymasını
engellemek için A firması B firmasıyla arasındaki sözleşmeyi iptal ederek, B
firmasının yakınlarına C adlı bir şirket kurdurularak işe devam ettirilmiştir.
Böylece çok sayıda alacaklı kişi ve firma, taşeron firmanın TOKİ’ye
kaydı yapılmadığı için -oysa taşeron firmaların da TOKİ’ye
kaydının yapılması gerekmektedir- B firmasının içi boşaltılıp hisse devri de
yapıldığından, A firmasından hukuk yoluyla alacaklarını tahsil imkânı yok
edilmiştir. Ancak bütün bu olan bitenlere rağmen, vatandaşlara borçlarını
ödemeyen bu şirketler ve kişiler aynı işlerine hâlen devam etmektedirler ve TOKİ’den de hak edişlerini tıkır tıkır almaktadırlar. TOKİ’nin
emeği ve alın teriyle geçinen esnafın ve işçinin dolandırılmasına müsaade
etmemesi ve dolandırıcılık faaliyetlerine müdahale etmesi gerekirken, maalesef,
bu olaylar karşısında TOKİ idaresi sessiz ve kayıtsız kalmaktadır.
TOKİ Başkanı bu
tasarının Plan ve Bütçe Komisyonu görüşmeleri sırasında, 9 Aralık 2009
tarihinde yaptığı konuşmada, TOKİ ihaleleriyle ilgili olarak “Ben de
tanıdıklarımı arıyorum. Doğrudur bu. 15 tane tanıdığım yüksek müteahhit varsa ‘Bu ihaleye gelin, biraz kıymetli arsadır,
para kazanırsınız.’ diyorum. Maltepe Belediye Başkanına da dedim, hemşehrimizdir, ‘Yahu Başkan burası sana yakışır, burayı
sen al.’ dedim.” diyor.
Tabii, TOKİ
Başkanının tutanaklara giren bu ifadelerini hayretler içerisinde dinledik.
Acaba bütün ihale usulleri böyle midir, yoksa TOKİ Başkanının yasalar üstünde
bir konumu, verilmiş bir misyonu mu vardır?
“Tanıdıklarımızı
arıyoruz.” diyor Başkan. Peki, tanımadıklarınızın hukuku ne olacak? İhale
mevzuatında ilanların nasıl yapılacağı, ihaleye nasıl girileceği, satışın nasıl
yapılacağı bellidir. Yani bir kurum başkanının telefona sarılıp dostlarını, hemşehrilerini arayıp onların yararını gözetmesi fevkalade
yanlıştır. TOKİ ihale mevzuatında “eşit muamele ilkesi” diye bir ilke var. Eşit
muamele bunun neresinde? TOKİ yöneticileri dostlarına telefon açıp ihaleye
davet edeceklerine, hakkı, hukuku yenen TOKİ mağdurlarının hukukunu korusunlar.
Değerli
milletvekilleri, AKP ile birlikte artık ülkemizde kötü bir anlayış
yerleşmiştir. Ülkesini pazarlamakla sorumlu olduğunu
söyleyerek nükleer santral işini ihalesiz, doğrudan yabancı bir ülkeye vermek
için anlaşma yapan bir Başbakanın hazineye intikal eden bir Tekel sigara
fabrikasını yandaş firmalara kiralamaya çalışan milletvekiline, işçi alımlarını
teşkilatlarında talep formu doldurtarak organize eden AKP ilçe başkanlarına ve
dostlarına ihale pazarlamakla görevli bir bürokratına şaşmamak gerekir. Bu
manzara içinde bulunduğumuz hazin durumun bir fotoğrafıdır.
Değerli
milletvekilleri, teslim tarihi yılan hikâyesine dönen Manisa TOKİ 3. Etap
konutları hâlâ tamamlanamamıştır. 3. Etap konutlarının 2009 yılı Ağustos ayında
teslim edileceği söylenirken, teslim tarihi önce Ekim 2009’a uzatılmış, daha
sonra da 2009 yılı sonunda teslim edileceği söylenmiştir. 2010 yılının ikinci
ayına girmiş olmamıza rağmen konutlar hâlâ teslim edilmemiştir.
Burada çalışan
işçiler, 19 Ağustos 2009 ve 14 Aralık 2009 tarihlerinde, alacaklarını
alamadıkları için iş bırakma eylemi yapmışlardır. 14 Aralık 2009’dan beri bu
inşaatlara bir tek çivi bile çakılmamıştır.
Konutlar
zamanında teslim edilemediği için hem kaldığı evin kirasını ödeyen hem de TOKİ
aidatlarını ödemek zorunda kalan hak sahiplerinin mağduriyetleri katlanarak
artmaktadır. Manisa TOKİ 3. Etaptan daire alan bazı vatandaşlarımız, bu nedenle
dairelerini iade etmişlerdir. TOKİ tarafından dairele-rinin zamanında teslim edilmemesi nedeniyle birçok projede
taksit ödemelerinin durdurulduğunu biliyoruz. Bu kapsamda Manisa 3. Etaptan
konut alanların taksit ödemeleri teslim tarihine kadar dondurularak
mağduriyetleri bir nebze olsun hafifletilmelidir. Ayrıca TOKİ 3. Etap
konutlarının bir an önce bitirilmesi için gerekli tedbirlerin alınması
gerekmektedir.
AKP Hükûmeti ne bulursa satıyor, kapatıyor, özelleştiriyor. Bu
kadar özelleştirme tutkunu olan Sayın Başbakan ve Hükûmet
inşaat sektörünü devletleştiriyor! “Devlet konut yapmaz.” diye Emlak Bankasını
kapatan bir zihniyet, “Devlet üretmez.” diye Sümerbank’ı, Tekel’i kapatan,
diğer kamu kurumlarını özelleştiren bir anlayış, neden sosyal konut dışında
inşaatlar yapmaktadır? Üstelik de bunun en önemli kurumu olan TOKİ, Bayındırlık
ve İskân Bakanlığı-na bağlıyken neden Başbakanlığa
bağlanmıştır? Sosyal konut politikası devletin politikası olmalıdır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Akçay, konuşmanızı tamamlar mısınız.
Buyurun.
ERKAN AKÇAY
(Devamla) - Teşekkür ederim Sayın Başkan
Ona hiç kimse
itiraz edemez ama TOKİ’nin imar yetkileriyle birlikte
büyük rantlar oluşturarak lüks konutlar üretmesinin
bir anlamı yoktur. Fakir fukaraya, dar gelirliye yapılacak konutlara her zaman
destek olur, teşvik ederiz ancak lütfen tutarlı olunuz. Amaç konut açığını
kapatmaksa, neden, inşaat sektörüne destek vermek, ucuz konut arsaları üretmek
veya kooperatifleri özendirecek çalışmalar yapılmamaktadır? Tüm bu soruların
cevabı TOKİ’nin dev bütçesinde yatmaktadır. TOKİ,
arsa payı olmadan, tüm çevre düzenlemeleri ve sosyal donatılar dâhil 100
metrekarelik bir konutu en fazla 35-40 bin liraya mal ederken piyasadaki normal
fiyatlarla satmaktadır, böylece konut başına kârlılık en az yüzde 100’lerden
fazla olmaktadır. Sayın Başbakanın korumasında olan bu kapalı kutunun AKP’nin
siyasi rant kaynaklarından olduğu şüphesizdir.
Bu düşüncelerle,
sözlerime burada son veriyor, hepinize saygılarımı sunuyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına Trabzon Milletvekili Sayın Akif Hamzaçebi.
Buyurun efendim.
(CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
tasarın 1’inci maddesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz aldım.
Sözlerimin başlangıcında sizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; tasarı, TOKİ’ye ilişkin
olarak çeşitli kanunlarda değişiklik yapılmasını düzenliyor. Adalet ve Kalkınma
Partisi 2002 yılı sonunda hükûmet olduktan bu yana
tam on bir kez değişiklik yapmıştır TOKİ Kanunu’nda. Şimdi, bu görüştüğümüz
tasarı yasalaştığı takdirde, TOKİ’nin görev alanına
ilişkin olarak yapılacak on ikinci değişiklik olacaktır. Tabii ki Türkiye’nin
nüfusu artıyor, yüzde 1,1’lik bir nüfus artış hızı var Türkiye'de ama kentsel
nüfus artış hızı daha fazla yani kentlere göç olgusunu yaşıyoruz, bu da doğal
olarak konut ihtiyacını artırıyor. Konut ihtiyacının karşılanmasını tamamen
piyasaya bırakmak mümkün değil, piyasa bunu karşılayamaz, özellikle dar ve orta
gelirli vatandaşlarımızın konut ihtiyacını piyasa şartlarında karşılamaları
mümkün değil, bu nedenle devletin piyasada yer alması gerekiyor. Tabii ki ilk
başta TOKİ Yasası’nda yapılan on iki değişikliğin, dar ve orta gelirli
vatandaşlarımızın konut ihtiyacını karşılamak amacıyla yapılan değişiklik
olduğu izlenimi doğuyor. Evet, TOKİ’nin
yaptığı konut sayısında bir artış var, bunu hiç kimse inkâr etmiyor ama bu
artış nedeniyle ortaya çıkan konutlar kaliteli konutlar mıdır, vatandaşımızın
parasını vermesi karşılığında o paranın karşılığı olan konutlar mıdır, hak
ettiği konutlar mıdır, bu konut ihaleleri düzgün yapılmış mıdır, kimler
yapmıştır, vatandaş aldığı konutlara taşınacağı zaman ilave bir onarım ihtiyacı
çıkmakta mıdır? Bütün bunların üzerinde durmak gerekiyor.
TOKİ’ye bugüne kadar
yapılan değişikliklerle piyasada olağanüstü imtiyazlı bir konum sağlanmıştır.
Örnek veriyorum: TOKİ’ye 2004 yılında yapılan bir
değişiklikle gecekondu alanları ile toplu konut alanları dışında mülkiyeti
kendisine ait olan arazi ve arsalarda da imar planı yapma yetkisi verilmiştir.
Bu son derece sakıncalı bir yetkidir, TOKİ’yi
amacından uzaklaştırıp onu başka yerlere götüren, rant
projeleri inşa etmeye götüren bir yetkidir.
RECEP KORAL
(İstanbul) – Şahıslar da yapıyor, kendi arsasına plan yaptırıp veriyor.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Devamla) – Değerli milletvekilleri, söylediğimi, imar planı
mevzuatına, imar mevzuatına vâkıf olanlar gayet iyi anlayacaktır. TOKİ’ye böyle bir alanda yani gecekondu dönüşüm alanında
imar planı yetkisi verebilirsiniz, toplu konut alanında imar planı yetkisi
verebilirsiniz ama TOKİ’nin kendi arsa arazisi
üzerinde buraya bir ticari proje, bir rant projesi
yapma yetkisi verirseniz TOKİ, vatandaşa konut üretme ihtiyacının dışında başka
bir yere doğru gider, başka amaçlara doğru gider.
Ne yapılmıştır
daha sonra? Daha sonra vergi teşvikleri verilmiştir, bu tasarıyla da veriliyor.
Şimdi, TOKİ’ye ait arazi ve arsalarda emlak vergisi
muafiyeti getiriliyor. Harç muafiyeti vardır, damga vergisi muafiyeti vardır,
KDV muafiyeti vardır; bir yandan TOKİ’nin zaten
bedelsiz olarak devraldığı çok büyük bir hazine arazisi stoku vardır. Arsa
Ofisi 2004 yılında kapatıldı, bütün mal varlığı TOKİ’ye
devredildi. Ankara’da, Ankara’nın yakınlarında binlerce dönüm arazi TOKİ’ye devredildi, diğer illerde devredildi. Bu kadar
büyük bir arazi stoku var yani arazi maliyeti sıfır, üstüne vergi teşvikleri
veriyorsunuz, üstüne başka teşvikler veriyorsunuz, üstüne imar planı yetkisi
veriyorsunuz, istediği gibi imar yoğunluğunu ayarlayabiliyor, maliyeti istediği
gibi düşürebiliyor -bu imar yoğunluğun artışının çevreye verdiği etki, zarar,
kent yaşamında yarattığı güçlükler bir yana- bütün bunlarla da piyasadaki müteahhitlerin yarışmasını istiyorsunuz, mümkün değil.
Bunları doğru bulmuyoruz. Ayrıca, TOKİ amacına uygun da çalışmıyor.
Bakın, 1’inci
madde neyi getiriyor? Şimdi görüştüğümüz 1’inci madde… TOKİ’ye
hazine arazi ve arsaları Başbakanın onayıyla bedelsiz olarak devredilebiliyor.
1’inci maddeyle şimdi deniliyor ki “Hazineye ait binalar da devredilsin.”
Aslında, binadan kasıt, tabii üstünde bina var, tapu kaydı bina ama hedef onun
arazisidir. Örnek veriyorum yani bu vardır demiyorum. Akmerkez’in
hemen yakınında, 20 dönüm civarında, üzerinde okul olan bir arazi vardır, bunun
tapu kaydı binadır. Şimdi, bu arazi, üzerindeki binasıyla beraber, Başkanının
onayıyla TOKİ’ye devredilebilecektir. TOKİ, orada,
kim bilir nasıl bir ihale yapacaktır -nasıl bir ihaleyle diyorum, bunu biraz
sonra açacağım, gelişigüzel kullanmıyorum bu ifadeyi- bir rant
projesini kim bilir kimlere verecektir veya belki Halkalı Ziraat Mektebi’ni
verecektir. Belki, daha sonra bir değişiklik getireceklerdir buraya; Halkalı
Ziraat Mektebi’nin mülkiyeti şimdi hazineden Vakıflara geçti, Vakıflardaki bu
araziyi almak için belki “Vakıfları da buraya katalım.” diyeceklerdir. “Vakıf
arazilerini de TOKİ’ye verelim.” diyebilir Hükûmet, ona da hiç şaşırmam.
Değerli
milletvekilleri, tablo budur. TOKİ’ye olağanüstü
imtiyazlar verilmiştir. Bunlardan birincisi, bir kere Parlamento denetiminin
dışındadır. Sayın Bakan burada açıklama yaptı “Parlamento denetimine tabidir.”
Değerli
arkadaşlar, KİT Komisyonunun yaptığı bir denetim vardır, onun sonuçları
farklıdır; Plan ve Bütçe Komisyonunun yaptığı denetim vardır, bunun sonuçları
farklıdır. 2003 yılı sonunda Adalet ve Kalkınma Partisi ve Cumhuriyet Halk
Partisinin oylarıyla kabul edilen 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol
Kanunu kapsamına TOKİ’yi de almıştı. TOKİ de diğer
kurumlar gibi bütçesi Parlamentoya gelecek olan bir kurumdu, kesin hesap kanunu
Parlamentoya gelecekti ve harcamaları Sayıştay tarafından denetlenecekti.
Parlamento denetimi budur; Parlamento adına harcamaların Sayıştay tarafından
denetlenmesi, bütçesinin Meclis tarafından yapılması, kesin hesap kanunlarının
da Meclis tarafından görüşülmesidir. KİT Komisyonunun yaptığı denetim,
Parlamento denetimi anlamında, biraz önce ifade ettiğim, denetim değildir.
Sayıştay denetim yapmamaktadır. TOKİ, Sayıştay denetimi dışına çıkarılmak
suretiyle harcamaları konusunda bir zırha sahip kılınmıştır. Sorgu sual
edilememektedir TOKİ hakkında. Bakın, Yüksek Denetleme Kurulunun TOKİ
Hakkındaki 2007 Yılı Raporu. Burada sayısız usulsüzlük var. Bunların
anlatılması maalesef bu zamana sığacak ölçüde değil ama bazı örneklerini daha
sonra söz alan arkadaşlarımız verecekler.
Şimdi, TOKİ’nin ihalelerinden söz ederken kim bilir nasıl bir
ihale yapacağını söylemiştim. TOKİ’nin yapmaya
teşebbüs ettiği bir ihale konusunda sizlere bilgi vermek istiyorum: TOKİ, 2007
yılının Mart ayında Ataköy’deki Galleria Alışveriş
Merkezinin, oradaki otellerin, yat limanlarının olduğu arazinin çıplak
mülkiyetini satışa çıkardı. İlan tarihiyle, ihalenin gazetelerde yayınlandığı
tarih ile ihale tarihi arasında sadece yedi günlük bir süre vardı. Yedi günde
yatırımcılar hazırlığını yapacak, girecekler. Neye girecekler? Bu arazinin
çıplak mülkiyetini satın almaya girecekler. Yani arazinin
kullanım hakkı, üst hakkı orada başka şirketlerin. Bu şirketler kimin?
Denizcilik sektörünün Özelleştirme İdaresinden mülkiyetini satın aldığı
şirketlerin; yani üst hakkı kırk dokuz yıllığına -ihale tarihi itibarıyla kırk
dokuzun on altı yılı gitmiş, otuz üç yılı kalmış, otuz üç yılı o şirketlere
ait- denizcilik sektörünün sahibi olduğu şirketlere ait. Onun çıplak
mülkiyetini otuz üç yıllığına satışa çıkarıyorsunuz. Bu ihaleyi kim alır?
Elbette o denizcilerin şirketi, DATİ şirketi alır. Başka biri alırsa otuz üç
yıl çivi çakamayacak buraya.
Bu, adrese teslim
bir ihalenin tam kendisidir. Yedi günlük bir zaman da verilmek suretiyle
ihaleye DATİ şirketi dışında bir başka şirketin girmesinin de önü
kapatılmıştır. Ne olur ne olmaz diye o da ihmal edilmemiş.
Tabii ki soru
önergesi verdim, gündeme getirdim. TOKİ Başkanını aradım ama benim telefonumla
ikna olması tabii ki mümkün değildi. Soru önergesi verdim…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Hamzaçebi, buyurun efendim.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Devamla) – …Sayın Genel Başkanımız bunu grup konuşmasında ifade
etti, hemen ihale iptal edildi. Ama zannedersiniz ki efendim, ihale iptal
edilince TOKİ doğruyu fark etti, doğru şeyler yapacak. Aradan bir yıl, on dört
ay kadar bir zaman geçtikten sonra TOKİ aynı araziyi bir kez daha ihaleye
çıkardı, aynı şekilde. Ama ne görüyoruz? Burada 100 bin metrekare bir ilave
inşaat alanı varmış meğerse. Bu inşaat alanı var, öncekinde de var ama ilk
ihalenin ilanında belirtilmiyor bu; yani saklanmış, gizlenmiş bir inşaat alanı
var burada. Tabii, tekrar soru önergesi verdim, tekrar iptal edildi.
Bakın, bu adrese
teslim ihalenin kendisidir. Eğer herhangi bir şekilde Cumhuriyet Halk Partisi
tarafından fark edilip soru önergelerine konu edilmeseydi bu adrese teslim
ihale gerçekleşmişti.
Bugün, TOKİ,
ihaleleriyle, saydam olmayan bir yapıya kavuşmuştur, bürünmüştür, vatandaşın
güvenini kaybetmiştir, kalitesizliğin sembolü hâline gelmiştir, ismi TOKİ’nin önünde giden birkaç müteahhidin projesi dışında
kalitesizliğin sembolü hâline gelmiştir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Hamzaçebi, teşekkür
cümlenizi alabilir miyim.
Buyurun.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(Devamla) – Son cümlelerim Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
1984 yılında
kurulduğunda kalite sembolü olan TOKİ, bugün kalitesiz inşaatın sembolü
olmuştur.
Bunu daha sonra
diğer maddelerde de örnekleriyle, tasarı maddelerini de değerlendirmek suretiyle
sizlerin bilgisine sunacağız.
Sözlerimi burada
bitirirken hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Barış ve
Demokrasi Partisi Grubu adına Diyarbakır Milletvekili Sayın Akın Birdal.
Buyurun efendim.
(BDP sıralarından alkışlar)
BDP GRUBU ADINA
AKIN BİRDAL (Diyarbakır) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tasarının
1’inci maddesindeki değişiklik üzerinde söz almış bulunuyorum. Barış ve
Demokrasi Partisi adına hepinizi saygıyla selamlarım.
Şimdi, tabii, bu
tartışılan konuyu yine insan haklarının alanı içerisinde ele almak gerekir.
İnsan haklarının öznesi herkestir ve herkesin haklardan ve özgürlüklerden eşit
ve özgür yararlanması esastır, burada ayrımcılık yapılmaz ve insanın doğuştan
kazandığı haklar vardır, devredilmez, vazgeçilmez, yok edilmez ve sonra bu
haklar ve özgürlükler de bir hukuka bağlanınca onu hukuka bağlayan devletin adı
da “sosyal devlet”, “sosyal hukuk devleti” olur.
Şimdi, gerçekten,
sosyal hukuk devleti, kişisel, siyasal haklar ve özgürlüklerle birlikte
ekonomik, sosyal hakları ve kültürleri güvence altına alan devlettir.
Şimdi, burada,
aslında, bu TOKİ, sosyal devlet olamayışımızın bir sonucudur, çünkü aslında,
özgür konutlara, özgür kentlere, özgür yurttaşlarla ulaşılır. Örneğin, “Asıl olan
vatandır, gerisi teferruattır.” sözünü şimdi “asıl olan bu ülkede
özgürlüklerdir, korkudan ve yoksulluktan kurtulmuş demokratik bir toplumdur.”
Şimdi bugünkü
tartışmalara bakıyoruz, gerçekten kim söyleyebilir bir hukuk devleti
olduğumuzu? Örneğin, herkesin kendine göre bir hukuku olmaz ve herkes kendine
göre bir hukuk yaratamaz. Dünden beri tartışmaların aslı esası, bugün herkes
kendine göre hukuk adına kendi yargısını yaratmak istemektedir. Örneğin, biz,
12 Eylül sonrası, gerçekten bu 12 Eylül vesayetinin, Anayasası’nın ve ondan
kaynaklanan yasaların hak ve özgürlüklere karşı olduğunu, merkezî, militer ve otoriter sistem yarattığını ve bir hukuk devleti
olmaktan Türkiye’yi çıkardığını söylüyorduk. 12 Eylül askerî darbesinin
getirdiği bu anayasal sistemin kişisel, siyasal, ekonomik, toplumsal hak ve
özgürlüklerin önünde de bir engel oluşturduğunu söylüyorduk.
Şimdi, örneğin
dünden beri sayın yetkililer yargıda bir reform yapılması gerektiğini
söylüyorlar. Neden 12 Eylül Anayasası’nı ve yasalarını değiştirme konusunda
duyulan gereksinmelere karşılık verilmeyip de bugün böyle bir reformdan söz
edilmektedir ve neden yüce Meclise yaklaşık sekiz yıldır getirilmemiştir ve bu
dönemde getirilememiştir? Evrensel hukuk normlarına bağlı bir hukuk sisteminin
oluşturulmasının ya da oluşturulamamasının ne yazık ki sonucudur.
Şimdi, değerli
milletvekilleri, aslında birtakım olgular var, örneğin kuvvetler ayrılığı
ilkesi yargı, yasama, yürütme açısından bu ilkelerin birbirine karıştırıldığını
ve birbirinin üzerinde hegemonya sağlanmak istenildiğini görüyoruz ve bu
hukuksuzluk doğrudan kendi iktidar alanlarını yaratmak isteyişinden
kaynaklanmaktadır. Örneğin, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu bir iktidar
alanı olmuştur, Anayasa Mahkemesi bir iktidar alanı olmuştur; Yargıtay,
Danıştay bir iktidar alanı olmuştur, Türkiye Büyük Millet Meclisi bir iktidar
alanıdır, hatta Genelkurmay bir iktidar alanıdır.
Şimdi, bu ülkede
bu iktidar alanları arasında bir hukuk yaratılabilir mi? Çünkü herkes kendi
hukukunu kendisi yaratmak istiyor. Ölçüsü nedir? Kendi otoritesidir ve kendi
iktidarıdır.
Şimdi, örneğin
“Yerel yönetimlerde demokratik dönüşümü gerçekleştireceğiz.” deniliyor fakat ne
yazık ki halkın doğrudan söz, yetki ve karar sahibi olması hem yerel
yönetimlerde hem de sivil alanda engelleniyor. Günümüzde can güvenliği,
barınma, beslenme, sağlık ve eğitim haklarından yoksun kitlesel ve sistematik
insan hakları ihlalleriyle karşı karşıyayız.
Şimdi, Demokritus’un bir sözü var “Çoğu insan en çirkin şeyleri
yapar fakat en güzel sözleri söyler.” diye. Biraz hâlimiz buna benzemiştir ya
da 1998 Nobel Edebiyat Ödülü sahibi Portekizli yazar José
Saramago “Bu gökyüzünün altında her şey söylenmiştir.
Önemli olan bunun anlatım gücü ve yapabilme iradesidir.” diyor.
Arkadaşlar, artık
bir evrensel dil var. Demokrasiden, özgürlüklerden, barıştan, adaletten,
hukuktan yana bu kürsüde gerçekten -tutanaklar incelendiği zaman- çok güçlü
sözler söylenmiştir ama yapılan nedir? Aynıdır. Yapılmak istenen nedir? Aynıdır
ya da Aristotales’in “Kendinizi kandırmayın, sürekli
yaptığınız şey ne ise osunuz...”
Şimdi, bu,
doğrusu, sözlere denk düşüyor. Temel kent hizmetlerini piyasalaştıran ya da bu
konut alanında taşeronlaştıran, özelleştiren ve parası olanın hizmet alacağı
bir yönetim anlayışı egemen kılınmıştır. Emekçi mekânları, yerlerinden zorla
göç ettirilip kentte sürgün hayatı yaşayan varoşlar yerel yönetim bütçesinden
hak ettikleri payı alabilmekte midirler ya da gerçekten bu alanda yaratılmış
birikimden paylarını alabilmekte midirler?
Şimdi, Sakarya’da
yine bu alanda ciddi bir sorun yaşanmıştır. Biliyorsunuz, 1999 büyük deprem
felaketi üzerine Irak, o günkü dönem Saddam yönetimi, 10 milyon dolarlık petrol
vermiştir ve bunun karşılığında Kocaeli’nde konut yapılması öngörülmüştür. Bu
konutlar yapılmıştır ama ne yazık ki daha sonra ortak giderler payı ödenmediği
gerekçesiyle depremzedeler konutlarından atılmışlardır. Atılanların yerine de
bize verilen bilgilere göre… Ki bu depremzedeler heyetler hâlinde geldiler.
Başta İktidar Partisi AKP, ana muhalefet partisi CHP ve MHP ve sonra da Barış
ve Demokrasi Partisine sorunlarını ilettiler. Hepimiz bu konuyu bildiğimiz
hâlde ortak bu soruna bir çözüm getirme -ne yazık ki- kaygısını duymadık.
Gözaltılar, tutuklamalar yani insanlar çoluk çocuğuyla evinden atılıyor, buna
sessiz kalınması isteniliyor. İtiraz edildiği zaman da gözaltına alınıyor veya
tutuklanıyor.
Şimdi, yeni
planla yağma alanlarına yeni eklemeler de yapılmaktadır. İptal edilen planda,
örneğin, konut alanı olan -İstanbul’dan örnek verecek olursak- Ataşehir’in batı yakası, yeni planda ki bu planı
biliyorsunuz, 1/1.000 ölçekli İstanbul İl Çevre Düzeni Planı… Başbakan Sayın
Recep Tayyip Erdoğan’ın da İstanbul Belediye Başkanı gibi son yerel seçimlerde
ilgi alanına girmiş olması… Nitekim, bu proje karşılığında İstanbul’da 40-50
milyar doların yaratıldığı, böyle bir rant yaratıldığı
söyleniyor, galiba bu ranttan ötürü Sayın Başbakanın da ilgi alanına giriyor.
Ki bu, TMMOB’a bağlı meslek odalarınca iptal davaları
açılmış, iptal edilmişti ama sonradan yeni Büyükşehir Belediye Başkanlığı bunu
yeniden Belediye Meclisinden geçirdi, kentsel proje adı altında. Bu yeni planla
Ataşehir’in batı yakası, birinci derece ticaret ve
hizmet merkezine dönüştürülmüştür. Ataşehir’in batı
yakası, finans merkezi olarak açıklanmış ve TOKİ devreye sokularak planlama
kararı değiştirilmiştir.
Yeni planda
Küçükçekmece, içme suyu havzası olmaktan çıkarılmıştır. Havza alanlarında
yaşanan yoğun yapılanmada yapılaşma su kaynaklarını tüketmiştir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Birdal, konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun efendim.
AKIN BİRDAL
(Devamla) – Bitiriyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; sermayenin “kentsel dönüşüm projeleri” olarak
adlandırılan ve 650 binden fazla evin yıkımına, 3 milyon insanın yerinden
edilmesine de neden olan bir projeyle karşı karşıyayız. Burada emekçilerin,
ezilenlerin hem mekândaki birlikteliği dağıtılmakta hem de bu mekânlar
sermayenin yeni birikim alanları hâline getirilmektedir. Kuşkusuz bu TOKİ
yapılaşmaları sırasında doğal, tarih, kültür mirasları da yerle bir
edilmektedir ve burada da yine “üçüncü kuşak” diye adlandırdığımız kolektif ve
dayanışma hakları olan tarih ve kültür miraslarının yok edilmesine neden
olunmaktadır. O nedenle, biz bu değişikliğe karşı çıkıyoruz ve hepinizi
saygıyla selamlıyoruz.
BAŞKAN- Teşekkür
ederim Sayın Birdal.
Şahsı adına,
Çorum Milletvekili Cahit Bağcı.
Buyurun efendim.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
CAHİT BAĞCI
(Çorum) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 455 sıra sayılı Arsa Üretimi
ve Değerlendirilmesi Hakkında Kanun üzerine şahsım adına söz almış bulunuyorum.
Yüce heyetinizi saygıyla selamlarım.
Değerli
arkadaşlar, ülkemizde çok önemli boyutlara ulaşmış bulunan konut ve kentleşme
sorunlarının çözülmesi ile üretimin artırılarak işsizliğin azaltılması amacıyla
planlı kentleşme ve konut üretimi programı kapsamında TOKİ tarafından
sürdürülen çalışmalarda karşılaşılan bazı sorunların aşılması ya da hukuki
sorunların, sıkıntıların giderilmesi amacına yönelik bir tasarı bugün gündemimizdedir.
1 Şubat 2010
itibarıyla TOKİ’nin 81 il merkezinde ve 750 ilçede
1.600’e yakın şantiyede 410 bine yakın konut üretimi gerçekleştirdiği ve bu
konutların da 300 bininin tamamlandığı bilinmektedir. Konutlarla beraber sosyal
donatılar kapsamında okul, spor salonu, hastane, sağlık ocağı, ticaret merkezi
ve cami yapımı gerçekleştirilmektedir.
Değerli
arkadaşlar, yıllardır toplumumuzda başını sokacak bir yeri olsun arzusuyla
çalışan, çabalayan ve hayal kuran insanlarımıza TOKİ aracılığıyla üretilen
konutların tesliminde yaşadığımız heyecanı, coşkuyu hep beraber görüyoruz,
görmekteyiz.
Ülkemizin en
önemli sorunlarından gecekondulaşma konusunda da TOKİ tarafından ve yerel
yönetimlerle müştereken başlatılan büyük kapsamlı kentsel yenileme programları
doğrultusunda 148 belediye ile toplam 163 bin konutluk gecekondu dönüşüm
veyahut da kentsel dönüşüm çalışmaları yapılmakta ve 90 bölgede 46 bin konutluk
uygulama başlatılmış bulunmaktadır.
TOKİ’nin tüm bu
uygulamalarla beraber afet konutları, tarım köyleri, göçmen konutları, restorasyon uygulamaları, altyapı ve peyzaj çalışmaları da
yaparak sadece konut değil, aynı zamanda çağdaş yaşam alanları da oluşturduğu
görülmektedir.
TOKİ’nin bu
faaliyetleriyle son altı yılda 35 milyar TL’yi aşan yatırım harcaması yapması,
800 bin kişilik istihdam sağlamış olması ve en önemlisi de ekonominin, inşaat
sektörünün büyümesi ve dolayısıyla ekonomik büyümeye katkısı görülmektedir.
Bu yatırımların
aksamadan istenen kalitede ve vatandaşlarımıza maksimum fayda sağlayacak şekilde,
ucuz bir şekilde sunulabilmesi için uygulamada ortaya çıkan bazı sorunları
gidermek amacıyla bu kanun tasarısı yüce Meclisin gündemine getirilmiştir.
Madde 1’de
hazineden TOKİ Başkanlığına, 1164 sayılı Arsa Üretimi ve Değerlendirilmesi
Hakkında Kanun uyarınca yapılan taşınmaz devirlerini düzenleyen maddede “arsa
ve arazi” ibaresi kullanılmıştır. Bu arazi ve arsalar üzerinde bina bulunması
durumunda yapılacak işlemler bakımından bazı tereddütler oluşmaktadır. Bu
tereddütleri ortadan kaldırmak için “arsa ve arazi” ibaresi yerine arsa, arazi,
bina ve benzeri yapıların tümünü kapsayacak şekilde “taşınmaz” ibaresinin
kullanılması öngörülmektedir.
28/12/1960 tarihli ve 189
sayılı Kanun kapsamında bulunanlar ile herhangi bir kamu hizmetine tahsis
edilmiş arazi ve arsalar hariç olmak üzere, Toplu Konut İdaresi Başkanlığının
talebi, Maliye ve Bayındırlık ve İskân Bakanlıklarının müşterek teklifi ve
Başbakanın onayıyla belirlenen arsa üretim alanlarında bulunan hazineye ait
arsa ve araziler ve hazine adına tescil edilecek arsa ve arazilerin mülkiyeti
Toplu Konut İdaresi Başkanlığına bedelsiz olarak devredilmektedir. Kamu
hizmetlerine ayrılan yerler ile Maliye Bakanlığınca değişik ihtiyaçlarla talep
edilen taşınmazlar bedelsiz olarak hazineye iade edilmektedir.
Değerli
arkadaşlar, bu madde, esas olarak TOKİ’nin diğer kamu
kurumlarına yaptığı işler karşılığında almış olduğu arsaların pek çoğu üzerinde
bulunan ve ömrünü tamamlamış binaların devrinin getirdiği sıkıntıları aşmaya
yönelik olarak düzenlenmiştir.
Sözlerimi
tamamlarken kanunun ülkemize ve milletimize hayırlı olmasını diliyor, yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim.
Şahsı adına Osman Demir, Tokat Milletvekili.
Sayın Demir,
buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
OSMAN DEMİR
(Tokat) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. Arsa Üretimi ve Değerlendirilmesi Hakkında Kanun’un 1’inci
maddesi üzerine şahsım adına söz aldım.
Değerli
arkadaşlar, söz konusu olan inşaat sektörüdür ve ülkemizin gözde bir kurumu TOKİ’dir yani nasıl bir piyasa üzerine konuşuyor
olduğumuzun farkında olmamız lazım. Henüz dünya ekonomilerinin kurtulamadığı
bir küresel kriz yaşanıyor. 2008’de başladı, 2009’da en ağır şekilde
hissedildi, 2010’da da bütün dünya ülkeleri bu krizden kurtulmak için azami
gayret gösteriyor. Bu krizin sebebi konut sektörü olarak gösterildi. Burası çok
önemlidir. İşte, Amerika Birleşik Devletleri’nde başlayan,
gayrimenkullerin menkulleşmesi sonucu finansal piyasalarda şişkinlik olduğu,
faiz oranlarının düşük olması sebebiyle konut kredilerinin alabildiğine
arttığı, tabii, konuta olan talebin artmasından dolayı konut fiyatlarının da
arttığı ancak daha sonra konut kredilerinin geri dönmesinde yaşanan bir
tıkanmadan dolayı bankaların finansal darboğaza girdiği bir sürecin sonucu
olarak bir küresel kriz yaşadık.
Değerli
arkadaşlar, buradaki süreç önemlidir. Bakın, önce uzun vadeli kredi faiz
oranları düşük kalıyor. Kredi talebi artıyor, kredi talebinin artması tabii,
aynı zamanda konut talebinin artması anlamına geliyor ve konut fiyatları
artıyor ama konut kredilerinin geri dönmesindeki bir tıkanıklık sebebiyle
bankalar finansal darboğaza düşüyor. Sonra konut sahipleri, yani taksitle konut
edinmek isteyen aileler konutlarını satışa çıkarıyorlar, ama konut fiyatları bu
kez dip yapıyor, düşüyor. Diyorlar ki: “Konutlarımızı madem paraya
çeviremiyoruz, biz borçlarımızı da ödeyemiyoruz, borçlarımızı ödemek yerine, al
(x) bankası, benim konutum zaten hacizlidir, senin olsun.” Dolayısıyla, dünya
ekonomileri böyle bir küresel kriz, tıkanıklık yaşadı.
Şimdi,
bakıyorsunuz, Türkiye'de bu yaşanmıyor ama, konut
kredilerinin geri dönüşünde bir tıkanıklık yok. Biz, bunda en önemli
belirleyici faktörün TOKİ olduğuna inanıyoruz, çünkü TOKİ’nin
felsefesi dünyadaki uygulamalardan farklı.
Nedir dünyadaki
uygulamalar? Önce öde, sonra otur. Önce taksitlerinizi ödeyeceksiniz,
ödeyeceksiniz, bedelini ödedikten sonra konutunuz yapılmış olacak ve gelip
oturacaksınız. Bizdeki TOKİ’nin uygulaması, önce
otur, sonra öde. Yani kira öder gibi taksit öde.
Arkadaşlar,
Türkiye'ye özgün bir modeldir ve Türkiye'de eğer konut kredilerinin geri
dönüşünde bir tıkanıklık yaşanmamışsa, inanın TOKİ’nin
bu formülünün çok büyük payı vardır, TOKİ’nin burada
çok büyük katkısı vardır.
Niye biliyor
musunuz? Amerika Birleşik Devletleri’ndeki uygulamada, alacak senetlerini,
banka, garantisiyle pazarlıyor. Bakın, banka, alacaklı olduğu senetleri, kredi
vererek alacaklı olduğu senetleri kendi garantisiyle pazarlıyor, ipotek ettiği
gayrimenkulleri de kendi garantisiyle pazarlıyor, ee,bunlar dönmediği zaman
ister istemez banka finansal darboğaza giriyor.
TOKİ’nin formülünde
alacakların banka garantisiyle pazarlanması diye bir şey söz konusu değil. Daha
doğrusu TOKİ senet düzenlemiyor, tamamen bir sözleşmeyle alacaklarını tahsil
ediyor.
MEHMET GÜNAL
(Antalya) – Edemedikleri ne oluyor?
OSMAN DEMİR
(Devamla) – TOKİ konutlarının yapıldığı gayrimenkuller TOKİ’ye
ait olduğu için, yani arsa TOKİ’ye ait olduğu için
bir ipotek de söz konusu değil, dolayısıyla ipotek senetlerinin pazarlanması da
burada söz konusu değil.
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Madem her şey çok güzel krize niye girdik?
OSMAN DEMİR
(Devamla) - Arkadaşlar, gördüğünüz gibi, böylesine gözde bir kurumun
faaliyetlerinden söz ediyoruz ve küresel krizde ekonomimiz açısından ne denli
önemli bir rol oynadığını burada yakinen görmüş oluyoruz.
Aynı zamanda,
sosyal amaç, devletin sosyal yönünü güçlendiren…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Demir, konuşmanızı tamamlar mısınız.
Buyurun.
OSMAN DEMİR
(Devamla) – Teşekkür ederim Başkanım.
Devletin sosyal
fonksiyonunu yerine getiren böylesine gözde, güzide bir kurumu, değerli
arkadaşlar, AK PARTİ İktidarı döneminde başarılı oluyor diye mi eleştiriyoruz?
Fark etmez, iktidarda olan parti ha AK PARTİ olmuş ha bir başka parti olmuş,
önemli olan, kurumun başarılı olmasıdır.
Bakın, bizim
dışımızda da iktidarlar geldi, keşke onların zamanında da bu kurumlar bu
şekilde başarılı hizmetler yerine getirmiş olsaydı. Neticede, ülkemiz kazanmış
oluyor. Neticede, bizim vatandaşlarımız kazanmış oluyor. TOKİ’nin
ürettiği konutların yüzde 86’sı sosyal konuttur. Lütfen, buraya dikkat edelim.
Böylesine başarılı bir kurumumuzu yıpratıcı konuşmalardan da üzüntü duyduğumu ifade
edeyim.
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Yolsuzluk varsa konuşmayacak mıyız? Usulsüzlük varsa
konuşmayacak mıyız?
OSMAN DEMİR
(Devamla) - Bu duygu ve düşüncelerle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum, bu
düzenlemenin kurumumuz için hayırlı olmasını diliyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim.
Saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım, soru-cevap işlemi gerçekleştireceğiz.
Sayın Asil…
BEYTULLAH ASİL
(Eskişehir) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Bakan,
Eskişehir’de Sıraevler adıyla toplu konut inşaatları
yapıldı. İnşaatlar vaat edilen tarihten üç yılı aşkın süre sonra ancak teslim
edilebildi. Müteahhit iflas etti, Eskişehir esnafına olan borcunu ödeyemedi,
pek çok esnaf mağdur oldu. Bu nedenle, evlerde taahhüt edilenler noksan olarak
teslim edildi. En sonunda, tapu verilmesi vaadiyle paraları peşin olarak tahsil
edildi. Bu tahsil tarihi 2008. Ancak bugüne kadar tapular teslim edilemedi. Sıraevler’in tapuları ne zaman teslim edilecek? Bu konuda
bilgi verir misiniz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür
ederim.
Sayın Doğru…
REŞAT DOĞRU
(Tokat) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Tokat Erbaa,
Reşadiye ilçelerine TOKİ inşaat yapacak mıdır?
Ankara
Yenimahalle konutları ne zaman bitecek ve teslim edilecektir?
Birçok yerde
olduğu gibi Tokat merkez ve ilçelerinde yapılan TOKİ konutlarında sıvalar
dökük, su kaçakları var, yollar kasislerle doludur. Şikâyetler de giderek
artmaktadır.
Tabii, insanlar
soruyor: “Acaba inşaatlar kalitesiz mi yapılmıştır? Kontroller yetersiz miydi?”
Sonuçta halka ne tavsiye ediyorsunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür
ederim.
Sayın Ağyüz…
YAŞAR AĞYÜZ
(Gaziantep) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
TOKİ tarafından
uygulama imar planı hatta 1/5.000’lik nazım imar planı bile olmadan yapım
ihalesi yaptığınız toplu konut inşaatı projeleri var mıdır?
Müşavir ve
tanıtım firmalarının AKP’nin mitinglerini organize eden şirketlerden seçildiği
doğru mudur?
Sayın Bakanım, şu
anda Toplu Konut Yasası görüşülürken siz Hükûmeti
temsil ediyorsunuz. Birkaç gün önce Gaziantep’teydiniz. Keşke muhalefete
çatacağınıza Beylerbeyi konutlarına gitseydiniz de akan konutları, sosyal
donatısı yapılmayan konutları görseydiniz. Muhalefetle uğraşmaktan eliniz
değmiyor herhâlde bu tür incelemeleri yapmaya.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Sayın Çalış…
HASAN ÇALIŞ
(Karaman) – Sayın Başkan, teşekkürler.
Sayın Bakan,
biraz önceki soruma cevap alamadığım için tekrar soruyorum.
Tasfiye hâlindeki
Türkiye Emlak Bankası Anonim Şirketi tarafından TOKİ Başkanlığına devredilen
varlıklar ve bu varlıklar nedeniyle doğan yükümlülükler nedeniyle TOKİ
Başkanlığından ve ortaklıklarından hak ve alacak talebinde bulunulamayacağı,
açılmış davaların ve uygulanan icraların hükümsüz hâline geldiği, bu tasarıyla
güvence altına alınmaktadır.
Bu durum, hak iddia
eden şahıslar ya da kurumlar açısından hukuksuz bir durum değil midir? Sayın
Başbakanın tabiriyle, maç devam ederken kural değiştirmek değil midir? Bunu
nasıl izah ediyorsunuz?
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Sayın Işık…
ALİM IŞIK (Kütahya) –
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
şimdiye kadar TOKİ’ye olan borçlarını zamanında
ödeyemedikleri için konutları elinden alınan vatandaşlarımızın sayısı ne
kadardır? Bu durumda olan vatandaşlarımızın mağduriyetinin önlenmesi amacıyla Hükûmetinizce yürütülen bir çalışma var mıdır? Varsa,
çalışmanın içeriği nasıldır?
İkinci soru: TOKİ
tarafından yaptırılan konutların hak sahiplerine teslim edildikten sonra site
yönetiminin, İstanbul Büyükşehir Belediyesinin de iştirakiyle kurulmuş şirket
ya da şirketlere verildiği iddiaları, bugün AKP’nin kurmuş olduğu bir saadet
zincirinin halkası olduğu yönünde yapılmaktadır. Bu iddialar doğru mudur?
Doğruysa, bu anlayışı değiştirmek için bir…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Sayın Yalçın…
RIDVAN YALÇIN
(Ordu) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın Bakanım
-Sayın TOKİ Başkanımız hatırlayacaklar, kendilerini yazılı ve sözlü bu konuda
uyarmıştım- Ordu’da bir memur sendikası, 1.400 civarı vatandaşımızdan,
memurumuzdan para toplamasına rağmen, yarı oranında konut yapabilmeyi ancak
başarabilmiştir. Geçenlerde milletvekillerinizin de katıldığı bir kura töreni
yapılmış ve bodrum katlar dahi bu kuralara dâhil edilmiştir. Yönetici sınıfının
da yüksek katlar için ayrı bir kuraya tabi tutulduğu basına yansımıştır ve kura
töreni çevik kuvvetin müdahalesiyle bitmiştir. Sayın Bakanım, TOKİ gibi bir
kurumun isminin böyle bir istismar aracı olarak kullanılmasına neden müsaade
edilmektedir?
İkinci bir sorum:
Bu bahsettiğiniz inşaat payı içerisindeki yüzde 7 hangi orana göredir? Yani
Türkiye'de yapılan toplam inşaatlara göre midir, taahhüt usulü yapılan
inşaatlara göre midir yüzde 7 pazar payınız?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Yalçın.
Sayın Bakanım,
buyurun efendim.
DEVLET BAKANI EGEMEN
BAĞIŞ (İstanbul) – Sayın Başkanım, soru soran saygıdeğer milletvekillerimize
teşekkür ediyorum, katkıda bulananlara da teşekkür ediyorum.
Şimdi, Eskişehir Sıraevler’de feshedildiği söylenilen projeyle ilgili,
maalesef oradaki müteahhidin vefat ettiği ve bu yüzden projenin
tamamlanmadığıyla ilgili TOKİ Başkanımızdan bilgi aldık.
Tokat Erbaa’ya…
Konutla ilgili bazı şikâyetler olmuş. O şikâyetlerin gereği yapılmış. TOKİ o
konuda gerekli çalışmaları yapıyor. Hatta, oradan
teşekkür mektupları bizzat TOKİ Başkanımıza gönderilmiş, mağdur
arkadaşlarımızın…
REŞAT DOĞRU
(Tokat) – Erbaa’da TOKİ yok ama…
DEVLET BAKANI
EGEMEN BAĞIŞ (İstanbul) – Teşekkür mektupları gönderildiği söyleniyor.
Bu arada
Eskişehir’de…
REŞAT DOĞRU
(Tokat) – Sayın Bakan, Erbaa’da TOKİ yok, TOKİ’nin
binası yok. Nasıl teşekkür edecek?
DEVLET BAKANI
EGEMEN BAĞIŞ (İstanbul) – Tokat’taki TOKİ… Erbaa’da inşallah başlayacak.
MURAT ÖZKAN
(Giresun) – Sayın Bakan, Erbaa’da olmadığı için mi teşekkür…
DEVLET BAKANI
EGEMEN BAĞIŞ (İstanbul) – Bu arada, Sayın Doğru’nun da ev aldığının haberini
öğrendiğimiz Yenimahalle’deki inşaat da, TOKİ inşaatı da inşallah nisan ayında
tamamlanacak. Mayıs ayından itibaren huzur içerisinde orada oturmanızı temenni
ediyoruz, güle güle oturun.
Bu arada,
“5.000’de 1 planı olmayan inşaat var mıdır?” diye bir soru oldu. Tasfiye… Emlak
Bankası ve devredilen mallarla ilgili alacaklar tahsil edilemez ama Emlak
Bankasından TOKİ’ye devredilen varlıklarla ilgili
alacakları olanlar Emlak Bankasından talep edebileceklerdir. Emlak Bankası
hâlen tasfiye hâlindedir ve borçlarını ödeyebilecek varlığa da sahiptir.
Yine, Ordu Memur
Sendikası talebinin yanı sıra ev yapıldı. Orada kuralar iptal edildi, yeniden
yapılacak, yeniden kura çekilme olacak. Onunla ilgili bilgiyi de saygıdeğer
milletvekillerimizle paylaşmak istiyorum.
RIDVAN YALÇIN
(Ordu) – TOKİ başka nerede kurayla dağıtım yapıyor?
DEVLET BAKANI
EGEMEN BAĞIŞ (İstanbul) – Gaziantep’le ilgili bir soru vardı. Gerçekten,
Gaziantep’e gittiğim zaman -iki gün evvel- ben çok duygulandım. Bu, Gaziantep’e
ilk gidişim değildi, daha evvel de defalarca gitmiştim. Gaziantep’e her
gittiğimde Gaziantep’te çok ciddi bir konut sorunu olduğunu görüyordum.
Maalesef şehrin içinde, şehrin göbeğinde hayvan ahırlarının olduğunu
görüyordum. Ama orada beni çok duygulandıran, o ahırların yerini TOKİ’nin yapmış olduğu modern konutların almış olması;
insanların insan hakları gözetilerek modern standartlar çerçevesinde konutlarda
yaşamaya başlamış olduklarını görmek beni çok duygulandırdı. Ayrıca şehrin
merkezindeki tarihî ecdat yadigârı bazı hanların yine TOKİ’nin
katkılarıyla, hatta Avrupa Birliği fonlarının da kullanılarak yeniden imar
edildiği ve bu tarihî zenginliklerin ortaya çıkmış olmaları beni çok
duygulandırdı. Gerçekten, Gaziantep’te son altı yılda belediyecilik adına
Türkiye’ye ilham kaynağı olabilecek, örnek olabilecek birçok projenin
gelişmekte olduğunu gördüm. Bu vesileyle bütün Gaziantep milletvekillerimizi
kutluyorum. Onların da eminim bu çabalarda çok önemli katkıları vardır.
YAŞAR AĞYÜZ
(Gaziantep) – Reklamı bırak da sorularıma cevap ver!
DEVLET BAKANI
EGEMEN BAĞIŞ (İstanbul) – Bakın, Gaziantep’teki bir muhtardan gelen bir not
var: “Önceden köy görünümü vardı, şimdi mahallenin şekli şemali
değişti. Ev kiraları, TOKİ olmasaydı 300 liradan aşağı ev bulamazdınız. Antep’e
giden gelenler için bu protokol yolu güzel bir görünüme kavuştu, daha önce çok
çirkin bir görüntüsü vardı.” Gerçekten de bu mektupta söylendiği gibi çirkin
bir görüntüyle karşı karşıya kalınıyordu. “Köyün yine ağaçları var, burada o da
yoktu. Şimdi, çimlendirildi buralar, binaların etrafı yeşillendirildi.
Gecekonduda oturan bir çocuğun yetişmesiyle apartmanda oturan bir çocuğun
yetişmesinin bir olması mümkün değil. Çocuğun konuşması, hareket tarzı çok
farklı oluyor.” diyor bir muhtarımız. Bir postacımız “Şahinbey’de kentsel
dönüşüm olmadan önce de bu mahallenin postacısıydım. Buranın her şeyini
bilirim.” diye yazmış.
RIDVAN YALÇIN
(Ordu) – Sayın Bakan, yüzde 7…
AHMET DURAN BULUT
(Balıkesir) – Mektup okuyor Bakan.
DEVLET BAKANI
EGEMEN BAĞIŞ (İstanbul) – “Daha önce gecekonduda oturuyordum. Sobalı evde
hepimiz bir odada oturmak zorunda kalıyorduk. Her odaya bir soba kurma
imkânımız yok.”
RIDVAN YALÇIN
(Ordu) – Neye göre yüzde 7?
DEVLET BAKANI EGEMEN BAĞIŞ (İstanbul) – “Ama şimdiki evimizde durum
farklı. Sobalı evle kaloriferli ev bir değil.
Kendi odamda ben televizyon seyrediyorum, çocuklar kendi odalarında ders
çalışıyor. Sobalı olsa evimiz, işten geldiğimde istediğim gibi dinlenemezdim.”
diye…
RIDVAN YALÇIN
(Ordu) – Sayın Bakanım, soruya cevap ver!
DEVLET BAKANI
EGEMEN BAĞIŞ (İstanbul) – Bakın, bu, Türkiye’ye hizmet veren bir postacının
sözü.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) – Soruya cevap ver, soruya!
DEVLET BAKANI
EGEMEN BAĞIŞ (İstanbul) – Sayın milletvekilleri, milletin sesine kulak verin.
BAŞKAN – Sayın
Bakanım, teşekkür ediyorum.
ALİ UZUNIRMAK
(Aydın) – Sayın Başkan, nasıl bir ciddiyettir bu Sayın Başkan!
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, çok özür dilerim. Sayın bakanların
doğru dürüst yanıt vermesi lazım. Yani burası mektup okunacak yer mi?
BAŞKAN – Sayın Kılıçdaroğlu, süre doldu, ben de kestim efendim.
RIDVAN YALÇIN
(Ordu) – Sayın Bakan, yüzde 7 neye göre, cevap verir misiniz?
BAŞKAN – Evet,
Sayın Sevigen, Sayın Özkan ve Sayın Bulut’a söz
veremedim süre bittiği için. Onun için bağışlasınlar. İnşallah bir dahaki
maddede…
Evet, teşekkür
ediyorum.
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Yani Sayın Bakan, sizin elinize kâğıt veriyorlar,
okumak zorunda değilsiniz ki.
YAŞAR AĞYÜZ
(Gaziantep) – Sayın Bakan, sorularımız cevaplandırılmadı.
BAŞKAN –
Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, madde üzerinde dört adet önerge vardır.
Önergeleri sırasıyla okutacağım. 2, 3 ve 4’üncü sırada okutacağım önergeler
aynı mahiyette olduğundan birlikte işleme alacağım ve önerge sahiplerine,
istemleri hâlinde ayrı ayrı söz vereceğim.
Önergeleri
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığı’na
Görüşülmekte olan
455 sıra sayılı Kanun Tasarısının 1 inci maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Harun
Öztürk
İzmir
Madde 1-
29.4.1969 tarihli ve 1164 sayılı Arsa Üretimi ve Değerlendirilmesi Hakkında
Kanunun ek 4 üncü maddesinin birinci fıkrası aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
“28.12.1960 tarihli ve 189 sayılı Kanun kapsamında bulunanlar ile
her hangi bir kamu hizmetine tahsis edilmiş taşınmazlar hariç olmak üzere Toplu
Konut İdaresi Başkanlığının talebi, Maliye ve Bayındırlık ve İskân bakanlarının
müşterek teklifi ve Başbakanın onayı ile belirlenen arsa üretim alanlarında
bulunan Hazineye ait taşınmazlar ve Hazine adına tescil edilecek taşınmazların
mülkiyeti Toplu Konut İdaresi Başkanlığına bedelsiz olarak devredilir. Kamu hizmetlerine ayrılan yerler ile Maliye Bakanlığınca değişik
ihtiyaçlarla talep edilen taşınmazlar bedelsiz olarak Hazineye iade edilir.”
T.B.M. Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan
455 sıra sayılı yasa tasarı/teklifinin birinci maddesinin teklif metninden
çıkarılmasını arz ederim.
Kamer
Genç
Tunceli
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
455 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 1’inci maddesinin kanun tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
|
Osman Durmuş |
Alim Işık |
Mustafa Kalaycı |
|
Kırıkkale |
Kütahya |
Konya |
|
Reşat Doğru |
Emin Haluk
Ayhan |
Kürşat Atılgan |
|
Tokat |
Denizli |
Adana |
|
|
Ertuğrul Kumcuoğlu |
|
|
|
Aydın |
|
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 455 Sıra Sayılı Arsa Üretimi ve
Değerlendirilmesi Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısının 1’inci maddesinin Tasarı metninden çıkarılmasını arz ve
teklif ederiz.
|
M. Akif Hamzaçebi |
Engin Altay |
Hüseyin Ünsal |
|
Trabzon |
Sinop |
Amasya |
|
Ergün Aydoğan |
Yaşar Tüzün |
Akif Ekici |
|
Balıkesir |
Bilecik |
Gaziantep |
|
Fehmi Murat
Sönmez |
|
Hulusi Güvel |
|
Eskişehir |
|
Adana |
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet önergeye katılıyor mu?
DEVLET BAKANI
EGEMEN BAĞIŞ (İstanbul) – Katılmıyoruz.
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Murat Bey konuşacaklar.
BAŞKAN –
Sırasıyla söz vereceğim.
İlk olarak Sayın
Genç konuşacaklar.
Buyurun efendim.
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 455 sıra sayılı Yasa
Tasarısı’nın 1’inci maddesinin tasarı metninden çıkarılmasıyla ilgili olarak
verdiğim önerge üzerinde söz almış bulunuyorum. Saygılar sunuyorum.
Bu madde şu:
Eskiden hazine adına kayıtlı arsa ve arazilerin mülkiyeti TOKİ’ye
veriliyordu. Şimdi o arsa ve araziler yeterli sayılmamış; bu, gayrimenkul
olarak değiştirilmiş. Gayrimenkul olunca da tabii bunun hedefi, üzerindeki
binadır.
Biliyorsunuz,
Türkiye’de çok kıymetli binalar vardır: Okul binaları vardır, camiler vardır,
askerî alanlar vardır, kamu hizmetine tahsisli çok kıymetli binalar vardır.
Şimdi, TOKİ,
Türkiye’de çok imtiyazlı bir kurum hâline geldi. Şimdi burada arkadaşlar çok da
methettiler. Elbette ki evi olmayan insanlara ev vermek, onlara sosyal konut
yapmak devletin temel görevidir. Devlet her imkândan yararlanarak, bu temel
görevini yaparak… Evsiz insanları eve kavuşturmak devletin birinci görevidir.
Yani gecekondudan insanları kurtarmak, onları çağdaş, sosyal bir konuta
kavuşturmak en onurlu ve en soylu girişim ve görevdir.
Ama, değerli
milletvekilleri, öyle bir kurumla karşı karşıyayız ki, vergiden muaf, kendisine
imar yetkisi verilmiş, istediği yerde imar planını istediği şekilde yapıyor
-devletin diğer kurumları böyle değil- istediği yerde devletin arazisine el
koyuyor, istediği gibi imar tadilatı yapıyor, Türkiye'nin en kıymetli yerlerini
gidip alıyor ve orada istediği gibi tasarrufta bulunuyor ve korkunç da rant sağlanıyor bunda. Şimdi, ben bunu belirttikten sonra…
Şimdi, bakın, ben
soru sordum: Çemişgezek ilçemizde, İstanbul Milletvekili Mustafa Ataş özel bir
girişim içinde gitmiş, orada 16 trilyon 251 milyara 99 konut ihalesini yapmış.
Bir de köy konağı var, küçük de bir dükkân yapacak. Tanesi 162 milyar liraya
geliyor arkadaşlar, 162 milyar lira. Bu inşaatı alan, Makro İnşaat, AKP
Küçükçekmece Belediye Meclis Üyesi, imar komisyonu… Şimdi, bakın, neyle alıyor?
Davetiye usulüyle alıyor. Ben biraz önce soruyorum… Böyle bir Hükûmet olur mu ya! Milletvekiline doğru dürüst cevap verin
ya! Burada hangi sıfatla oturuyorsunuz siz ya! Doğru dürüst cevap verin. Yalan
söylemenin artık bu Hükûmet için bir utanç meselesi
olduğunu herkesin bilmesi lazım. Sorumuza cevap vermiyor.
ALİ KOYUNCU (Bursa)
– Sensin, sen!
KAMER GENÇ
(Devamla) – Bu sorularımıza cevap vermek…
Peki, arkadaşlar,
bakın, TOKİ’de eğer arkanız yoksa iflasa gidersiniz
ama AKP’li olanlara… Bakın, listesi şurada. Şu listede hangi inşaat şirketinin
AKP’nin yandaşı olduğu, ne ihaleler verildiği burada. Katrilyonluk ihaleler var
ve bunlar davetiye usulüyle veriliyor. Ya nasıl veriyorsun sen? Nasıl
veriyorsun? Aç kardeşim, ihale sistemine göre ver bunları. Yani, burada korkunç
rant var arkadaşlar. Denetim yok. Siz ne denetlediniz
arkadaşlar? İhale sisteminde denetim yok, istediği adamı çağırıyor ihaleyi
veriyor.
Şimdi Tayyip Bey
görmüş ki İstanbul’da bazı alanlar var çok büyük rant
sağlıyor. Yahu, bu kanun değişikliğini de yapalım, onları alalım. Ben şimdi
Tayyip Bey’e bir teklifte bulunuyorum: Ya Tayyip Bey, Allah’ını seversen, şu
Türkiye'nin neresini beğeniyorsan hepsini sana verelim, ondan sonra bu devleti
dürüst yönetin kardeşim ya. Ya de ki: Tamam, ben şu şu
şu şeyleri alıyorum, artık bunları aldıktan sonra
doyuyorum arkadaşlar. Ben bundan sonra bu devleti hukuk sistemi içinde, hukuka
uygun olarak, dürüstlük kuralları içinde yönetirim.
Şimdi, bakın,
sayın milletvekilleri, ben burada daha önce de söyledim, insanları hukuka,
doğruluğa iten iki tane şey var: Bir, din korkusudur, Allah korkusudur, bir de
kanun korkusudur. Yani din korkusunun, Allah korkusunun pek kimsede kalmadığı
ortada.
KEMALETTİN GÖKTAŞ (Trabzon) – Sen de var mı!
KAMER GENÇ
(Devamla) - Ama kanun korkusunu da kaldırıyorsunuz, çünkü denetimi
kaldırıyorsunuz denetimi, denetimi. Yani bir kişi eğer bir işin başında
bulunursa onun sütüne göre… Yahu arkadaşlar, yapılan ihaleler ortada. Şimdi
gidin bakın, bizim Çemişgezek ilçemizde -Tunceli’de de birçok şey var- orada
çok konutsuz insan var, evsiz insanlar var. Yani getirip de o Çemişgezek’e, o
köyüne yarın işte doksan dokuz ev yapacaklar, seçimde getirecekler her eve 20
tane adam yerleştirecekler Elâzığ’dan, Malatya’dan. Neymiş, orada 2 bin tane oy
alacaklar! Yaptıkları bu. Yahu onu yapacağına arkadaş, getir dürüst bir ihale yap.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – Çemişgezek’e gelmeyiz Kamer Bey! Merak etme, biz
gelmeyiz!
BAŞKAN – Sayın
Genç, konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
KAMER GENÇ
(Devamla) – O Çemişgezek’te, Tunceli’nin birçok yerinde o kadar evsiz
insanlarımız var ki, evin tanesini getir 40 milyara yap, 50 milyara yap. Yani
100 kişiye yapacağına 300 kişiye, 500 kişiye yap. Yani bu böyle olur mu değerli
arkadaşlar? Niye? Kendi yandaşına getiriyorsun rant
sağlıyorsun. Bu devletin kesesinden kazanılan bu paralar haramdır haram, adamın
burnundan getirirler, adamın burnundan fitil fitil
getirirler. Onun için, yani böyle keyfî bir devlet, çiftlik… Devletin her
tarafını çiftliğe çeviriyorsunuz.
Şimdi TOKİ’nin başındaki arkadaş istediği adama istediği ihaleyi
veriyor, istediği gibi orada at da oynatıyor. Böyle şey olur mu sayın
milletvekilleri? Denetimin olmadığı bir yerde… Yani dünyanın en ilkel
toplumlarında, krallıklarda böyle sizin bu saltanatınız yok yahu! Yani bu kadar
sorumsuz olan kurum olur mu?
“Efendim,
denetim…” Denetim diye bir şey yok. Var mı şimdiye kadar çıkan ortaya? İşte ben
diyorum bakın, burada listeler var; AKP’lilerin ortak olduğu şirketlere
davetiye usulüyle veriyor. İnsan utanır yahu, yani utanır.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür
ederim.
KEMALETTİN GÖKTAŞ
(Trabzon) – Kamer, kaç tane dairen var?
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Sayın Başkan, bak, sataşırsa bana, bana cevap verme hakkı...
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Efendim?
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
- Konuşmacı, Hükûmetin manevi şahsiyetine “Bu Hükûmet yalan söylüyor.” diyerek hakaret etti.
KAMER GENÇ
(Tunceli) - Burada Bakan var ya, sen Hükûmet değilsin
ki.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) - Aynı zamanda, Sayın Genel Başkanımız hakkında “Al istediğin
arsaları, ne kadar arsa almak istiyorsan al, gözün doysun, daha sonra bu
milleti dürüst yönet.” dedi, hakaret etti. Lütfen, konuşmama izin veriniz.
BAŞKAN – Buyurun.
BEYTULLAH ASİL
(Eskişehir) - Başbakanın kendisi gelsin.
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) - Sayın Elitaş, Hükûmet adına konuşamazsınız.
BAŞKAN – Grup
adına konuşacak, Hükûmet adına değil; Hükûmet adına konuşacaksa Sayın Bakan konuşacak.
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Grup adına konuşması lazım, Hükûmet
burada çünkü.
BAŞKAN – Buyurun
Sayın Elitaş.
IX.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın,
Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in, grubuna sataşması nedeniyle konuşması
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Dün, Değerli Grup
Başkan Vekilimiz yine burada hakikaten hakaret edip ve huzur bozucu bir
konuşmayı alışkanlık hâline getirmiş milletvekiline cevap verirken, İç Tüzük’ün
67’nci maddesini okudu. Başkanlık makamının bu konuda
dikkatli olması gerektiği kanaatindeyim, çünkü açıkçası hem bir hükûmeti yalancılıkla itham edip aynı zamanda bu Hükûmetin Başbakanı, Partimizin Genel Başkanı Sayın Recep
Tayyip Erdoğan’la ilgili “Gel, hangi araziyi istiyorsan, nereyi istiyorsan biz
sana bunu verelim, gözün doysun.” şeklindeki ifadesinin açıkçası İç Tüzük
67’nci maddeye aykırı bir konuşma tarzı, üslubu olduğunu, Meclis Başkanlığının
bu konuda 67’nci maddedeki kendilerine verilen yetkiyi kullanmaları gerektiğini
ifade ediyorum.
Bakınız, bugüne
kadar Türkiye Cumhuriyeti bütçelerindeki yapılan yatırıma ayrılmış harcamalarla
bizden önceki yedi yıllık yatırıma ayrılmış harcamaları hakikaten samimi bir
şekilde araştırıp inceleyin. O günden bugüne kadar yapılan
yatırım harcamaları ne kadarsa yedi yıllık süre içerisindeki yapılan yatırım
harcamaları da aynıdır, ama Türkiye’deki son yedi yıldaki gelişme, Türkiye’deki
refah düzeyindeki artma ve tüyü bitmedik yetimin hakkını koruyan, kollayan bir hükûmetin yaptığı yatırımla birlikte Türkiye’deki alın
terinin işçinin, memurun, çalışanın, esnafın, sanayicinin biriktirdiği
paraların millete hizmet olarak, kaynak olarak nasıl iyi bir şekilde geri
döndüğünü görebilirsiniz.
Dün, Değerli Grup
Başkan Vekilimizin söylediği, Mevlânâ’nın çok güzel
bir sözü var: Her söze cevabımız var, doğru, ama önce lafa bakarım laf mı diye,
sonra adama bakarım adam mı diye. Maalesef onu göremiyorum.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Sayın Başkan, söz istiyorum sataşmadan dolayı.
DEVLET BAKANI
EGEMEN BAĞIŞ (İstanbul) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Buyurun.
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Şimdi, adam olup olmadığımı…
DEVLET BAKANI
EGEMEN BAĞIŞ (İstanbul) – Sayın Genç’in konuşmasında gündeme getirdiği bazı
konularla ilgili sayın milletvekillerini bilgilendirmek…
BAŞKAN – Sayın
Bakanım, bu, sataşma gerektiren… İsterseniz kürsüye buyurun da kürsüden
konuşun, daha uygun olur.
Buyurun. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Sayın Başkan, şimdi bana…
BAŞKAN – Sayın
Genç, Hükûmet adına Sayın…
KAMER GENÇ (Tunceli)
– Hayır, bana sataştı, ben de ona cevap vereyim efendim.
BAŞKAN – Hayır, Hükûmet adına bir konuşma yapılacak, ondan sonra.
Buyurun Sayın
Bakanım.
2.- Devlet Bakanı Egemen Bağış’ın, Tunceli Milletvekili
Kamer Genç’in, Hükûmete sataşması nedeniyle konuşması
DEVLET BAKANI
EGEMEN BAĞIŞ (İstanbul) – Sayın Başkanım, rahmetli Uğur Mumcu’nun sıkça
söylediği gibi, Türkiye’de bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olan çok kişi var.
Onun için, bazen bilmeden fikirlerini dile getirme özgürlüklerine saygı duysak
bile, en azından cevap vermemiz, onların bilgisizliklerini, bizim bilgiyle
cevaplandırmamız ve ortadan kaldırmamız gerekmektedir.
Bazı
milletvekillerimiz TOKİ'nin denetlenmediğini iddia
ettiler. TOKİ Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu tarafından denetlenir, Meclis
KİT Komisyonu tarafından denetlenir, gerektiği zaman Başbakanlık Teftiş Kurulu
tarafından denetlenir, Bayındırlık Bakanlığı Teftiş Kurulu tarafından
denetlenir…
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Maliye niye denetlemiyor?
DEVLET BAKANI
EGEMEN BAĞIŞ (Devamla) - …Sayıştay tarafından denetlenir ve Devlet Denetleme
Kurulu tarafından da denetlenebilir.
YAŞAR AĞYÜZ
(Gaziantep) – Bilmiyorsun, bilmiyorsun!
DEVLET BAKANI
EGEMEN BAĞIŞ (Devamla) – TOKİ'nin birçok projesi
İhale Kanunu’na tabidir.
YAŞAR AĞYÜZ
(Gaziantep) – Bilmiyorsan kanuna bak.
DEVLET BAKANI
EGEMEN BAĞIŞ (Devamla) - Şimdi, AK PARTİ’lilerin TOKİ'den iş aldığı iddiasında bulunuldu.
YAŞAR AĞYÜZ
(Gaziantep) – Bilgin eksik senin, bilgin.
DEVLET BAKANI
EGEMEN BAĞIŞ (Devamla) - Burada bütün milletvekillerimize daha evvel gönderilen
bir kitapçık var. Bu kitapçıkta TOKİ'nin hangi
projesini hangi firmanın yaptığının listesi var. Şuna eğer bakma zahmetinde
bulunsalardı saygıdeğer milletvekilleri görürlerdi ki, geçtiğimiz yıl
içerisinde altı yüz on altı değişik firma TOKİ'den iş
almış ve iş yapmış. Bunların içerisinde muhalefet milletvekillerimizin
şirketleri de var, yakınlarının, akrabalarının şirketleri de var. İzmir
Milletvekilimiz Sayın Kart’ın kardeşinin şirketinin dört ayrı proje aldığını
ben burada görüyorum. Demek ki, TOKİ’de, şirketin
sahibinin siyasi görüşüne değil yaptığı işin kalitesine bakılıyor, verdiği
fiyatın halkımız için, milletimiz için, devletimiz için ne kadar makul olup
olmadığına bakılıyor.
Şimdi,
Çemişgezek’ten bahsedildi. Ben Çemişgezek’e otuz yıl aradan sonra giden ilk
devlet bakanı oldum. Gittiğim zaman ilin milletvekili bana “hoş geldin” demek
yerine “Senin burada ne işin var?” dedi.
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Sen hak ettin de onun için.
DEVLET BAKANI
EGEMEN BAĞIŞ (Devamla) – “Niye davet edildin?” dedi. Çemişgezek Belediyesi
orada dut festivali yapıyor, devletin bakanı oraya gidip halkımızın moral
ihtiyacına cevap vermek için, onlarla birlikte hemhâl olmak için, onlarla
kucaklaşmak için gidiyor, ilin milletvekili “Sen niye geldin?” diyor. Yani, bunun…
Şimdi, burada, elimizi uzatıyoruz, “Elinizi sıkmam.” diyor. Ben orada temsil
ettiğiniz millet adına elinizi sıkmak istedim, yoksa elinizi sıkmaya çok da
meraklı değilim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Ama mademki Tunceli halkı
sizi vekil seçmiş, onlara saygımdan dolayı o eli sıkacaktım; çok da önemli
değil.
Sayın Başkan,
başlangıçta da söylediğim gibi, Çemişgezek’teki konutların da maliyeti normalde
diğer Anadolu ilçelerindekinden farklı değildir. Ama Çemişgezek’te yol sorunu
olduğu için konutların fiyatı biraz daha artmıştır. Onunla ilgili de Sayın
Vekil isterse…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın
Bakanım, teşekkür cümlenizi alalım lütfen.
DEVLET BAKANI
EGEMEN BAĞIŞ (Devamla) – ...TOKİ Başkanlığımız kendilerine yazılı bilgi
gönderebilir.
Ben hepinize
teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim.
KAMER GENÇ
(Tunceli ) – Sayın Başkan, hem Bakan bana sataştı hem Mustafa Elitaş sataştı. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN –
Arkadaşlar… Sayın milletvekilleri… Arkadaşlar, lütfen.
Sayın Genç,
bakınız, biraz önce ben sizin sözünüzü falan kesmedim. Ama,
sataşma gerekçesiyle söz alan Grup Başkan Vekili olan arkadaşımız, İktidarın
Grup Başkan Vekili olan arkadaşımız İç Tüzük’ün 67’nci maddesini hatırlatarak,
yani lisanı münasiple “Sayın Başkan, görevini yap.” gibi bir ifade kullandı.
ŞENOL BAL
(İzmir)- Yapmıyorsunuz.
BAŞKAN – Hayır,
hayır…
AKİF EKİCİ
(Gaziantep) – Sayın Başkan, İç Tüzük 67’inci maddesi…
BAŞKAN – Sayın
Ekici, Sayın Genç kendi meramını ifade eder, saygıdeğer hemşehrim.
Şimdi, burada,
Sayın Bakanla da isminiz geçti; ben iki dakikalık bir süre vereyim. Ama
buradaki mesele şu: İncitmeden birbirimize hitap edersek kimse bu işten
sıkılmaz.
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Ben zaten kimseyi incitmiyorum.
BAŞKAN – Buyurun,
ben size iki dakikalık süre vereceğim ama sataşma olmasın, güzel bir şekilde
anlaşalım. Sayın Genç, konuşa konuşa anlaşılmayacak
hiçbir şey yok.
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Efendim, Sayın Bakana da bir kısa cevap vereyim. Çemişgezek
meselesinde elini sıkmayan benim. Beni kastettiği için hem ona hem de Mustafa
Bey’e cevap vermek istiyorum.
BAŞKAN – Tamam
işte, iki dakikalık süre vereyim, buyurun, konuşmayı cevaplayın.
KEMALETTİN GÖKTAŞ
(Trabzon) – Sayın Başkan, kimse ona sataşmadı ki! Neye göre söz veriyorsunuz?
İsminden bahsetmedi.
3.- Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in, Devlet Bakanı
Egemen Bağış ve Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın,
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Şimdi sana “Adam değilsin.” deyince sataşma var mı yok mu?
BAŞKAN –
Arkadaşlar, lütfen…
Kamer Bey, siz
Genel Kurula hitap edin.
Buyurun.
KAMER GENÇ
(Devamla) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Çemişgezek’te dut
festivalinin yaratıcısı benim. O ilde devamlı dut festivali yapıyoruz uzun
zamandan beri. Sizin bir Belediye Başkanınız var, beni davet etmemişti bu sene.
Kendisi oradadır. Bakan Bey de gelmişti oraya. Beni oraya davet etmemişti. Ben
buna rağmen gittim. Orada halkın arasında dikildim, tam bir saat. İşte, Egemen
Bey de oradaydı, çıktı, kürsüde konuştu, hep AKP’yi övdü. Demedi ki: “Ya, Kamer
Bey -bana bir yer de göstermediler- arkadaş, sen milletvekilisin, gel otur.” Bu
hareketi yaparken hiç utanma duygusunu duymadınız mı? Ondan sonra, ben gittim,
Vali yeni gelmişti, “Sayın Valim, hoş geldiniz ama beni buraya davet
etmedikleri için gidiyorum.” dedim. Egemen Bey elini bana uzattı. Dedim ki:
“Ben senin elini sıkmam, çünkü sen beni bir milletvekili olarak orada
görüyorsun. ‘Ya, Kamer Bey, gel burada otur.’ demiyorsun. Ondan sonra senin
Belediye Başkanın beni şey etmiyor.”
Şimdi, dün ve
bugün AKP’li grup başkan vekilleri diyorlar ki: “Ben söze bakarım, söyleyen de
adama bakarım.” Şimdi, benim adam olduğumu anlamak için adam olmak lazım. Adam
değilse benim adamlığımdan anlamaz ki.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Seninle aynı terazide tartılmak istemem, seninle aynı teraziye
girmek istemem.
KAMER GENÇ
(Devamla) – Şimdi, Sayın Başkan, bir de şunu söyleyeyim: Benim kaba ve
yaralayıcı söz söylediğimi söyleyen bu grup başkan vekilleri benden sonra çıkıp
da bu kadar ağır hakaretler yaptığına göre, evvela sizin onlara o Tüzük şeyini
hatırlatmanız gerekmiyor mu? Demek ki yani siz, iktidar partisi olarak evvela
bu Meclisi çalışılmaz hâle getiriyorlardı.
Vallahi Mustafa
Bey, seninle uğraşacağım. Kayserilileri çok seviyorum ama seni o
Kayserililerden hesap soracak hâle getireceğim. Bak sen, Kayseri Şeker
Fabrikası için bana getirecektin, belge verecektin ama baktın ki pabuç pahalı,
getirip vermedin.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Mahkemede, mahkemede…
KAMER GENÇ
(Devamla) - Sözünde dur.
Saygılar
sunuyorum.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Sapla samanı karıştırma, mahkemede onlar.
BAŞKAN – Teşekkür
ederim.
Saygıdeğer
arkadaşlarım, bu vesileyle bir kere daha şunu hatırlatmak, heyetinize arz etmek
istiyorum: Hakikaten, ister birbirimizle ilgili konuşalım, ister sayın
bakanlarla, başbakanlarla veya Sayın Cumhurbaşkanıyla ilgili konuşalım, daha
nazik, daha kibar ifadeler kullanırsak hiç birbirimizi incitmemiş oluruz. Bu
hepimiz için geçerlidir. İnşallah bundan sonra böylesi olaylar olmaz.
KADİR URAL
(Mersin) – İki gündür sizi de uyarıyorlar Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Sayın
Ural, olabilir.
KADİR URAL
(Mersin) – Ona da bir cevap verin Sayın Başkan. Ben sizin adınıza cevap vereyim
efendim.
BAŞKAN – Hayır…
Ben Sayın Şandır’a dün söyledim, öyle dedi. Ben de
dedim ki, daha hafif sesle konuşayım dedim.
VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri (Devam)
3.- Arsa Üretimi ve
Değerlendirilmesi Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısı ile Manisa Milletvekili Recai Berber ve 5 Milletvekilinin;
2985 Sayılı Toplu Konut Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Teklifi ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile Plan ve
Bütçe Komisyonu Raporları (1/762, 2/475) (S. Sayısı: 455) (Devam)
BAŞKAN – Sayın
Sönmez, buyurun efendim.
FEHMİ MURAT
SÖNMEZ (Eskişehir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 455 sıra sayılı
Arsa Üretimi ve Değerlendirmesiyle İlgili Yasa Tasarısı’nın 1’inci maddesine
yönelik vermiş olduğumuz önerge üzerine söz almış bulunmaktayım. Yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum.
Son sözleriniz
için teşekkür ediyorum. Tabii, burada hepimiz belirli kurallar içinde
konuşmamız lazım, birbirimize saygı göstermemiz lazım. Tabii, en büyük,
kurallara uymayı da daha üst kademedeki arkadaşlarımızdan, yetkililerimizden
bekliyoruz. Soru-cevap bölümlerinde, verilen sorulara cevap yerine, reklam
kokan mektuplar okunmasını değil, televizyondan seyreden vatandaşlarımız o
soruların cevaplarını beklemekte. Örneğin birkaç defadır da sorduğumuz, mesela
“TOKİ’nin İstanbul’da site yönetimlerini Büyükşehre
veriyor musunuz, vermiyor musunuz?” diye sorunun da cevabını hâlâ bekliyoruz.
Hazineye ait arsa
ve araziler TOKİ’ye bedelsiz olarak devredilmektedir.
Getirilen tasarıyla, sadece arsa ve araziler değil, artık binalar da bedelsiz
olarak TOKİ’ye devredilecektir, bunun yolu
açılmaktadır. Yani orada esas hedeflenen bina değil tabii ki onların, altın
gibi, şehrin merkezlerinde olan arsalarıdır çünkü devredilen arsa ve araziler
artık şehir kenarlarında kalmıştır ama merkezî yerlerde çok değerli arsaların
üzerinde binalar bulunmaktadır ve bu binaların da ve arsaların da artık ele
geçirilme zamanı geldi diye düşünüyorsunuz herhâlde. Böylece ülkenin en değerli
arsaları üzerinde Hükûmete ve yakınlara yönelik
projeler yapma şansları doğacak. TOKİ, toplu konut alanı ve gecekondu dönüşüm
alanları imar planları yaparken, artık mülkiyetleri kendilerine ait olan
yerlerde de imar planı yapabilmektedir. Maalesef imar planı yaparken de şehre
ne kattığını, nüfus yoğunluğunu nasıl etkilediğini, ulaşımı nasıl etkilediğini,
altyapı gibi sorunlarla karşı karşıya bırakıp bırakmadığını düşünmeden ama
sadece o arsalardan nasıl rant elde edileceğini
düşünen bir anlayış hâkim olmaktadır.
Ben, sadece, bu
konunun dışında, bu fırsatı ele geçirmişken, TOKİ’nin
Anadolu’daki şehirlerde yaptığı çalışmalar sırasında birtakım olumsuzluklar
yaşanmaktadır, onları da dile getirmek istiyorum. Biliyorsunuz, artık amacı
sadece sıkıntı içerisindeki vatandaşları ev sahibi yapmak olması gerekirken
TOKİ lüks konutlara da el atmıştır. Belki haklısınızdır, yapması da
gerekiyordur diye düşünüyorsunuzdur ama Anadolu’da zaten bu sayı azdır ve bu
inşaatları yapan müteahhitler TOKİ’nin
yaptığı lüks inşaatlar sayesinde artık iş yapamaz hâle gelmiştir. Yapmasınlar
diyelim, önemli değil ama o müteahhitlerin çalıştırdığı işçiler de artık iş
bulamaz hâle gelmiştir çünkü verilen ihaleler de demin belirtildiği gibi çok saydam
olmayınca belirli kişiler TOKİ’nin ihalelerini
almakta ve Anadolu’daki o şehrin müteahhitleri bu ihaleleri alamamaktadır ve
alan müteahhit işçisini, kendi hemşehrisini
getirerek çalıştırmaktadır ve o Anadolu şehrinin işçisi, demircisi, kalıpçısı
maalesef işsiz kalmaktadır. Ayrıca, o Anadolu şehrinde yaşayan mimarları,
mühendisleri düşünecek olursak, bir bakın, inceleyin, hangisinin mimarı,
mühendisi o TOKİ konut projelerini çizebilmiştir? Hayır. Hepsi
belirli adreslere verilmiş ve onlar tarafından çizilmiştir ve büyük bir
haksızlık yaşanmaktadır o şehirlerdeki mimar ve mühendisler açısından ve en
üzücü yanı ise, artık Türkiye’nin hangi şehrine giderseniz gidin, Ankara’nın
kenarından geçin, Eskişehir’in kenarından geçin, Kayseri’ye, Konya’ya, farklı bir
şehirde olduğunuzu bile anlayamamaktasınız, çünkü aynı elden çıkan tek tip
projeler sayesinde bütün şehirlerin kimlikleri benzer yapılardan oluşmuştur ve
şehirlerin artık kimlikleri kalmamıştır, birbirine benzeyen şehirler hâline
gelmiştir.
Bunun yanında, bu
alışverişi yaparken kim o ihalede tabii ki yardımcı olduysa bu ihalenin
alınmasında, ister istemez müteahhit de o inşaatlara
ait malzemeleri, o kendisine yardım eden şahıslara yakın insanlardan tedarik
etme yoluna gitmektedir ve bu yüzden de o şehrin esnafı maalesef iş
yapamamaktadır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın
Sönmez, konuşmanızı tamamlayınız efendim.
Buyurun.
FEHMİ MURAT
SÖNMEZ (Devamla) – Hiçbir ihtiyaç malzemesini o şehrin esnafından
karşılamamakta ve gene belli kişilerin cebine giden bir proje hâline
gelmektedir ve eğer o şehrin içinden de malzeme alınıyorsa artık esnaf şundan
korkmaktadır, demin Eskişehir Milletvekilimizin sorduğu gibi: “Acaba
dolandırılacak mıyım? Niye aklına geldi de bizden aldı bu firma?” diye. Ayrıca,
denetimsizlik yüzünden konutlar artık insanların ihtiyaçlarına cevap verecek
kalitede değildir.
Ben, rant peşinde koşmak yerine, sizleri, bitmiş olan TOKİ
konutlarını gidip bir kere kontrol etmeye davet ediyorum. Hepinize saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim.
Sayın Doğru,
buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)
REŞAT DOĞRU
(Tokat) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 455 sıra sayılı kanunun 1’inci
maddesi üzerine vermiş olduğumuz önergeyle ilgili söz almış bulunuyorum. Yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Tasarının 1’inci
maddesiyle, arsa üretim alanında bulunan hazineye ait arsa ve arazilerin
yanında hazineye ait bina ve yapılar da TOKİ’ye
bedelsiz olarak devredilebilecektir. Bu düzenlemede arsa, arazi, bina ve
benzeri kavramların “taşınmaz” kavramıyla ifade edilmesi ve madde kapsamına
sadece hazine adına tescil edilen taşınmazların değil, tescil edilecek
taşınmazların dâhil edilmesi, hiç tahmin edilmeyecek yanlış uygulamalara,
hukuksuzluğa ve hazine zararına yol açabilecektir, hatta sınırını nasıl tespit
edeceğinizi de merak ediyoruz.
Hazine malları
mevzuatında özel kanunlarla hüküm altına alınmış çok sayıda düzenleme vardır.
Bu tasarı ileride doğabilecek sakıncaları dikkate almamıştır. Bu tasarı
yukarıda belirtilen uyarıları dikkate almadığından kanun tasarısı metninden
1’inci maddesinin çıkarılmasını uygun görüyoruz.
Kuruluşundan
itibaren ülkemizde yerleşim ve konut politikalarının belirlenmesi,
uygulanmasında en önemli kurum olan TOKİ, 1984 yılında 2985 sayılı Kanun’la
kurulmuştur. Başlangıçta konut üretimiyle ilgili olarak çalışmalarını başarılı
olarak sürdüren TOKİ, ilerleyen dönemlerde kuruluş amaçlarının dışına çıkarak
konut dışında sosyal tesisler de inşa etmeye başlaması ve tüm ülke sathına
açılması nedeniyle denetim ve yönetim işlevlerinde zafiyetler de baş
göstermiştir.
Kuruluş, hazine
arazileri üzerinde arsa üretimi gerçekleştirdiği için çok cüzi miktarda arsa
maliyeti yapmakta, bunun karşılığında yüksek maliyetler, satışlar yapmaktadır.
TOKİ tarafından
yapılan konutlarla ilgili olarak inşaatların kalitesi, zamanında
bitirilemediği, teslim edilen konutlarda hâlâ büyük oranda eksiklikler
bulunduğu tespit edilmektedir. Bazı TOKİ binalarında yıkılma, dökülme tehlikesi
de vardır.
Giriş
aidatlarının ve taksit ödemelerinin yüksek olması, zaten ekonomik olarak zor
durumda olan halkımızın bütçesini çok zorlamaktadır.
Hak edişlerini
alamadıkları gerekçesiyle müteahhitlik yapan
firmaların bazılarının battığı veya çok zor durumda oldukları kamuoyunda da bilinmektedir.
Müteahhitlik firmalarının bazıların batmasıyla beraber iş yaptıkları firmalar
da batmış, konut sektörüne malzeme sağlayan birçok esnaf maalesef mağdur
olmuştur. Hatta bu esnaflar içerisinde intihar eden insanlar bile
bulunmaktadır.
Tokat ili ve
ilçelerinde TOKİ konutlar yapmıştır. Konutları yapan müteahhit
Tokat ili dışındaki firmalardır. Müteahhitler, taşeronlar dahil,
inşaatta kullanılan bütün malzemeleri Tokat dışından getirmişlerdir. Hâlbuki
Tokat esnafı, inşaatlar başlayınca, kullanılacak malzemeleri biz karşılayacağız
diye çok sevinmişlerdi ancak ekmek ve su hariç her şey Tokat dışından
getirilmiştir. Çalışan işçisinden mühendisine kadar da bölge dışından gelmesi,
ilimize sadece konut kazandırmanın dışında hiçbir faydası olmamıştır. Bu inşaatla
devletin sahip olduğu konutlar da yapıldığına göre, inşaat yapılan bölgenin
esnafı, işsiz insanları buralardan neden faydalandırılmıyor? İhaleler
yapılırken “inşaat yapılan bölgelerdeki firmalardan inşaat malzemeleri ve
işçilik de yine aynı bölgeden karşılanır” diye bir madde konulması acaba uygun
olmaz mı diye de düşünüyoruz.
Biraz önce sormuş
olduğum soruda, Tokat merkez ve ilçelerindeki TOKİ konutlarının bazılarının
sıvalarının dökülmekte olduğunu, su kaçakları ve yolların kasislerle dolu
olduğunu ifade etmiştim. Sayın Bakan da vermiş olduğu yanıtta “Oradan teşekkür
mektupları geldi.” diyor. Tabii teşekkür mektupları gelecektir, insanlar ev
sahibi oluyor. Benim buradaki amacım oradaki eksikliklerin tamamlanmasıydı.
Yani orada, şu anda ciddi manada, TOKİ konutlarında kalan insanlarımız
tarafından şikâyetler vardır. O şikâyetleri dile getirmek de bizim görevimiz
değil midir?
Sayın
milletvekilleri, diğer bir konu da TOKİ müteahhitlerinden
bazıları faaliyetlerini durdurmuş veya batmışlardır. Bunun neticesinde de
ülkemizde mal varlığını kaybeden, ekmeğe muhtaç olan insanlar grubunu da
artırmışlardır. Bu insanların problemleri dağları aşmıştır. Devlet olarak,
mağdur olan bu insanlara nasıl yardımcı olunacaktır? Batsınlar mı diyeceğiz?
Bakın, bugün şu
anda Anadolu’nun birçok yerinde olduğu gibi yine Tokat ilinde de Tokat Sigara
Fabrikasının satılması, akabinde de şimdi Turhal Şeker Fabrikasının
özelleştirme kapsamı içerisinde satılmaya girmiş olması, insanlar arasında çok
büyük bir tedirginlik yaratmıştır. Turhal Şeker Fabrikasının satılması, hem
işçiler üzerinde hem de çiftçilerimiz üzerinde çok büyük sıkıntı yaratırken,
Turhal esnafı da acaba Tokat esnafının durumuna gelecek miyim diye
düşünmektedir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Doğru, konuşmanızı tamamlar mısınız.
Buyurun.
REŞAT DOĞRU
(Devamla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Ayrıca, hepimizin
bildiği gibi, Tekel işçileri şu anda çok büyük bir sıkıntı içerisindedir.
Bunların içerisinde bin kişiye yakın Tokat’tan gelen işçi kardeşimiz vardır.
Altmış altı günden beri süren bu eylemin sesini sayın milletvekilleri mutlaka
duymalıyız. Tabii diyeceksiniz ki, bazı iyileştirmeler yapılıyor.
İyileştirmeler yapılıyor ama o işçi kardeşlerimizin özlük haklarının
verilmediğini de hep beraber görüyoruz. Öyleyse bu insanları tekrar dinlemek
mecburiyetindeyiz. Altmış altı günden beri, kar demeden, kış demeden, soğuk
demeden bu insanlar burada mücadele veriyorlar. Önümüzdeki günler içerisinde
tahmin ediyorum ki daha birçok problemle karşılaşılacağı da görülmektedir, yani
eylem süratli bir şekilde devam etmektedir. Lütfen bu insanların sesini
duyalım. İnsanların derken çocuklarının sesini duyalım, ailelerinin sesini
duyalım, annelerin sesini duyalım diye ifade etmek istiyorum.
Tekrar, bu kanun
inşallah hayırlı olur, insanlarımıza faydalı olur düşüncesiyle sizlere
teşekkürlerimi arz ediyor, hepinizi en derin saygılarımla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim.
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Önergelerin oylanmasında karar yeter sayısı istiyorum.
BAŞKAN –
Önergeleri oylarınıza sunacağım, karar yeter sayısını arayacağım.
Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime on
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 17.52
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 18.08
BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Fatih METİN (Bolu), Yaşar TÜZÜN (Bilecik)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 63’üncü Birleşiminin Üçüncü
Oturumunu açıyorum.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
455 sıra sayılı
Tasarı’nın 1’inci maddesi üzerinde verilen, Komisyon ve Hükûmetin
katılmadığı üç önergenin birlikte yapılan oylamasında karar yeter sayısı
bulunamamıştı.
Şimdi önergeleri
tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısını arayacağım: Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı vardır, önergeler kabul edilmemiştir.
Şimdi diğer
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi
Başkanlığı’na
Görüşülmekte olan
455 sıra sayılı Kanun Tasarısının 1 inci maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Harun
Öztürk
İzmir
Madde 1-
29.4.1969 tarihli ve 1164 sayılı Arsa Üretimi ve Değerlendirilmesi Hakkında
Kanunun ek 4 üncü maddesinin birinci fıkrası aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
“28.12.1960 tarihli ve 189 sayılı Kanun kapsamında bulunanlar ile
her hangi bir kamu hizmetine tahsis edilmiş taşınmazlar hariç olmak üzere Toplu
Konut İdaresi Başkanlığının talebi, Maliye ve Bayındırlık ve İskân bakanlarının
müşterek teklifi ve Başbakanın onayı ile belirlenen arsa üretim alanlarında
bulunan Hazineye ait taşınmazlar ve Hazine adına tescil edilecek taşınmazların
mülkiyeti Toplu Konut İdaresi Başkanlığına bedelsiz olarak devredilir. Kamu hizmetlerine ayrılan yerler ile Maliye Bakanlığınca değişik
ihtiyaçlarla talep edilen taşınmazlar bedelsiz olarak Hazineye iade edilir.”
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
DEVLET BAKANI
EGEMEN BAĞIŞ (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Öztürk, buyurun efendim.
HARUN ÖZTÜRK
(İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 455 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 1’inci maddesiyle
ilgili vermiş olduğum değişiklik önergesi üzerinde söz aldım. Bu vesileyle yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyo-rum.
Değerli
milletvekilleri, öncelikle Hükûmetin bir çelişkisine
işaret ederek sözlerime başlamak istiyorum: Hükûmet
bir taraftan ekonomide kamu ağırlığını azaltma gerekçesiyle özelleştirme
uygulamalarına ağırlık verirken, diğer taraftan konut sektöründe özel sektörün
karşısına her türlü haksız rekabet koşullarını yaratarak TOKİ’yi
çıkarmıştır.
Değerli
milletvekilleri, TOKİ geçtiğimiz yıllarda vatandaşlara verdiği sözü zamanında
yerine getirmekle haklı bir üne kavuşmuştu ancak bugün geldiğimiz noktada aynı
şeyleri söylemek ne yazık ki mümkün değildir. Bugün TOKİ gerek konutlardaki
nitelik kaybı gerekse geç teslimler nedeniyle vatandaşlarımız nezdinde bir
itibar kaybına uğramıştır. Evlerini zamanında teslim alabilecekleri
güvencesiyle bankalardan ve çevresinden borç alarak ve birikimlerini zorlayarak
TOKİ’den daire alan vatandaşlarımız, TOKİ’nin sözleşmelere uygun olarak zamanında taahhüdünü
yerine getirememesi nedeniyle büyük bir sıkıntı içine düşürülmüşlerdir.
Vatandaşların verilen süreler içinde evlerini teslim almaları ve bir an önce
kira ödemekten kurtulmaları umutları ne yazık ki suya düşürülmüştür.
Sözleşmeyle verilen sürenin üzerinden otuz ay geçmiş olmasına rağmen evlerini
teslim alamayan hak sahipleri vardır. Geç teslimler nedeniyle, TOKİ, itibar kaybının
yanı sıra tazminat ödeme yükümlüğüyle de karşı karşıya kalmaktadır. İktidar ve
TOKİ yönetimi kamu zararına yol açmaktadır.
Değerli
milletvekilleri, sizlere gecikmelerle ilgili olarak Ankara Turkuaz
Vadisi’ndeki TOKİ konutları uygulamasından birkaç örnek vermek istiyorum:
Örnek bir: TOKİ
Haziran 2006’da yaptığı bir sözleşmede “Yirmi dört ay içinde dairenizi teslim
edeceğim.” şeklinde taahhütte bulunuyor. Vatandaş da yirmi dört ay sonra kira
ödemekten kurtulacağı umuduyla hesabını yapıyor, belli bir peşinatı ödeyerek
taksitle bir daire almaya karar veriyor ve sözleşmeyi imzalıyor. TOKİ söz
konusu daireyi Aralık 2009’da hak sahibine teslim ediyor. Gecikme on altı
aydır.
Örnek iki: TOKİ
Nisan 2007’de yaptığı bir başka sözleşmede daireleri on altı ay içinde
bitireceğini taahhüt ediyor. Vatandaş da verilen sürede kiradan kurtulacağını
düşünerek konut bedelinin tamamını bankadan borçlanarak peşin ödüyor. Ne var
ki, TOKİ, konutu hak sahibine önce Aralık 2009 içinde teslim edeceğini
bildiriyor ve daha sonra teslim süresini Mart 2010’a erteliyor. Bu daire Mart
2010’da teslim edilebildiği takdirde gecikme on dokuz ay olacaktır.
Değerli
milletvekilleri, tasarının geneli üzerindeki görüşlerimi ifade etme fırsatı
bulabildiğim takdirde sizlerle paylaşmaya devam edeceğim.
Değerli
milletvekilleri, önergeyle ilgili olarak düşüncelerime gelmek istiyorum.
Çerçeve 1’inci maddeyle, 1164 sayılı Arsa Üretimi ve Değerlendirilmesi Hakkında
Kanun’un ek 4’üncü maddesinde yer alan “hazineye ait arsa ve araziler” ibaresi
“hazineye ait taşınmazlar” şeklinde değiştirilerek, TOKİ’ye
devredilen hazineye ait arsa ve araziler üzerinde bina varsa bunların da
bedelsiz devredilmesine imkân sağlanması amaçlanmaktadır. Ancak değişiklik
yapılan ek madde 4’ün tamamına baktığımızda, TOKİ’ye
hazineye ait bir arazi ve arsanın devredilebilmesi için bu arsa ve arazilerin
herhangi bir kamu hizmetine tahsisli olmaması koşulunun arandığı görülecektir.
Bunu sağlayan anılan fıkranın başındaki “herhangi bir kamu hizmetine tahsis
edilmiş arazi ve arsalar hariç olmak üzere” ibaresidir. Çerçeve 1’inci maddeyle
bu cümlede “Herhangi bir kamu hizmetine tahsis edilmiş taşınmazlar hariç olmak
üzere.” şeklinde bir değişiklik yapılmadığı takdirde, herhangi bir kamu
hizmetine tahsisli olsalar da hazineye ait binalar bu düzenlemeden sonra TOKİ’ye bedelsiz olarak devredilebilecektir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun
Sayın Öztürk.
HARUN ÖZTÜRK
(Devamla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Değerli
milletvekilleri, prensip olarak bu maddenin tasarıdan çıkarılması gerektiğini
ben de düşünüyorum ancak tasarının getirilişinin ana amaçlarından birinin bu
madde olduğunun da farkındayım. Hiç değilse herhangi bir kamu hizmetine
tahsisli binaların da bedelsiz devrine imkân verilmemesi için değişiklik önergemin
kabulünü arz ediyor, yüce heyetinizi bu vesileyle tekrar saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Öztürk.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
2’nci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 2- 29/7/1970 tarihli ve 1319 sayılı Emlak Vergisi Kanununun 14
üncü maddesinin birinci fıkrasına aşağıdaki bent eklenmiştir.
“i) Toplu Konut
İdaresi Başkanlığına ait arazi ve arsalar.”
BAŞKAN – Madde
üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Aydın Milletvekili Sayın
Ertuğrul Kumcuoğlu.
Buyurun efendim.
(MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
ERTUĞRUL KUMCUOĞLU (Aydın) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; müsaade ederseniz, önce usul hakkında bir iki noktaya temas
etmek istiyorum.
Değerli
arkadaşlarım, Mevlânâ Celâleddin
Rûmî, insancıl yaklaşımıyla, derin insan sevgisiyle
ve üstün hoşgörüsüyle temayüz etmiş, sadece Türkçe ve Farsça konuşan dünyalarda
değil bütün dünyada bu yönleriyle temayüz etmiş, yüceltilmiş bir kişidir.
Dolayısıyla ona atfedilen bir söylemin hakaret amacıyla kullanılmasını sadece
karşı tarafı hırpalayan bir yaklaşım olarak değil, aynı zamanda Mevlânâ’nın bu yönünü hırpalayan bir yaklaşım olarak
değerlendiriyorum. Onun için, istirham ediyorum sizlerden, bir daha, bu sözü
bir başkasını hırpalamak için kullanmayalım, Mevlânâ
buna üzülür.
İkincisi, biraz
önce, bu kürsüde Hükûmet adına konuşan Devlet Bakanı TOKİ’nin Sayıştay denetimine tabi olduğunu açıkça söyledi
fakat arkadaşlar, değil. Şimdi, Bakanı oradaki bürokratlar yanılttı.
Beyefendiler, değerli arkadaşlarım, Sayın Bakan, Sayın Başkan; ben senelerce bu
devlete hizmet ettim, bürokratların temel görevlerinden birisi bakanlarına
zarar vermek değil, yardımcı olmaktır. Onun için, konuya zaten yakından muttali
olmayan Bakanın önüne yanlış bilgi kondurup bu kutsal kürsüden onların
gerçeklere aykırı beyanlarda bulunmasına sebep olamazsınız. Bir daha bu konuda
dikkatli olmalarını bürokrat arkadaşlarımdan rica ediyorum. Tenkit etmiyorum,
uyarıyorum. Bu kürsü mukaddestir. Bu kürsüden gerçeklere aykırı beyanlarda
bulunulması hoş değil.
Değerli
arkadaşlarım, TOKİ meselesini konuşurken iktidar partisi adına konuşan değerli
sözcülerin ağzından bal damladı, bal damladı, bal! Ne güzel şeyler yapmışsınız!
Peki, bu kadar güzel şeyler yapıyorsunuz da, bir de kanun yapmayı doğru dürüst
becerebilseniz ne olur! Çünkü iyi kanun yapamayan bir hükûmet devleti iyi idare edemez, devleti iyi idare
edemeyen bir hükûmet adına bina yapan bir kurumun da
doğru dürüst bina yapacağını tahmin etmiyorum, olmaz, çünkü bu, bileşik kaplar
ilkesinden gelir; bir yerde bir şey yanlışsa, bir yerde bir şey kötüyse her
yerde o emsallerine göre değerlenir her şey.
Dolayısıyla, bu
kanuna baktığınız zaman, alelacele kaleme alındığı anlaşılıyor, eğer kasıt
yoksa. Şimdi, bakıyorsunuz, kanunun 4’üncü maddesinde diyor ki: “Efendim, bunu arazi ve arsa olmaktan
çıkaralım.”, “Ne yapalım?”, “Binaları da dâhil edelim.” Burada iyi niyetle
yorumladığınız zaman “Efendim, kocaman bir arsa var, üstünde bir bina var.
Dolayısıyla o bina sebebiyle onu devredemiyoruz, bunu aşmak istedik.”
diyorsunuz ama ek 4’üncü maddenin başlangıcında “herhangi bir kamu hizmetine
tahsis edilmiş arazi ve arsalar hariç olmak üzere” tabiri “taşınmazlar”
şeklinde değiştirilmediği için bakın ne olur ben size söyleyeyim: Şimdiki gibi
tek başına bir iktidar olmaz. Ne olur? Bir koalisyon hükûmeti
olur. Bu koalisyon hükûmetinde Maliye Bakanıyla
Bayındırlık Bakanı bir karar hazırlarlar, Başbakan imzalar. Aa,
bir bakar ki Adalet Bakanının oturduğu bina artık kendisine tahsisli değil!
Buna imkân veriyorsunuz. 2 Bakan ve Başbakanın imzasıyla Millî Savunma
Bakanının haberi olmadan Selimiye Kışlası’nı TOKİ’ye
verebiliyorsunuz bu kanuna göre veyahut da Meclis Başkanının haberi olmadan
arkada oturduğumuz odacıklar var ya onları da TOKİ’ye
verebiliyorsunuz! Yetki var, yetkiyi verdiniz. Neden? Çünkü bir defa bu
kürsüden ısrarla ifade ediyorum “Ne olur dikkatli olun kanun kaleme alırken.”
diye.
Şimdi yine bu
noktadan hareket ettiğimizde gelelim 2’nci maddeye. 2’nci maddede diyorsunuz
ki: Toplu Konut İdaresi Başkanlığına ait arazi ve arsalar emlak vergisinden
muaf. Beyefendiler, bu çatının adı, bu Meclisin adı “Türkiye Büyük Millet
Meclisi” buraya küçük konular getirilmez. Ne olur? TOKİ milyarlarca lira para
şey yapıyor. 30 milyar liralık iş yapmışsınız. Muhtemelen ödedikler emlak
vergisi 30 milyon lirayı geçmez, binde 1’ini… Ondan sonra, illa -böyle adettir-
bürokratlar bir şeyden muaf olmak isterler, ellerinden gelse maaşlarını da
gelir vergisinden muaf tutmak isterler de bunu siyasiler yutmayacak. Böyle
küçük meseleleri buraya getirmeyeceksiniz. Getirince ne olur? Bak, böyle
alelusul, gelişigüzel, iyi düşünülmemiş madde getirilince ne olur? Şöyle olur:
Adaletsiz davranırsınız. Çünkü emlak vergisi merkezî hükûmete
gitmiyor, mahallî yönetimlere gidiyor. Vurduğunuz darbe belediyelere. Ee, her yerde de yapmıyorsunuz bu işi. Yani Türkiye'nin
seksen bir vilayetinde, bütün şeylerde yapı yapıyor olsanız, TOKİ binası
yapıyor olsanız anlarım ama yapmıyorsunuz, belli yerlerde yapıyorsunuz.
Dolayısıyla bir dengesizliğe ve adaletsizliğe meydan veriyorsunuz. Ayrıca,
zaten sıkıntı içinde olan yerel yönetimleri de bu vergiden mahrum kılıyorsunuz.
“Canım, AKP’li belediyelerin zararlarını biz telafi ederiz.” Ee AKP’li olmayan belediyeler? Canı cehenneme! Yapmayın
bunları, yani bunları yapmayın, bunlar doğru şeyler değil.
Ayrıca, yine bu
maddeye baktığım vakit -çünkü buna profesyonel gözle bakmak zorundasınız- Toplu
Konut İdaresi Başkanlığına ait arazi ve arsalar… Toplu Konut araziyi aldı,
üstüne binayı yaptı, satışa çıkardı. Arada üç aylık bir süre var. Ruhsat aldığı tarihten itibaren bina vergisi vermesi lazım. Üç
ay sonra da yeni müşterisinin, sahibinin bina vergisi vermesi lazım. Yani,
yukarıda madem “taşınmazlar” dediniz, burada da “taşınmazlar” deseydiniz. Onu
dediniz, ek 4’üncü maddenin hemen girişindeki “arazi ve arsalar” ibaresini niye
“taşınmazlar” olarak değiştirmediniz? Dikkatsizlik, laubalilik, devlet
yönetimine gelişigüzel yaklaşma tavırlarıdır bunlar, bunu hoş göremiyorum.
Ayrıca, ileride
çok karmaşık durumlara sebep olursunuz, devlet yönetimini güçleştirirsiniz.
Devleti iyi idare edersiniz edemezsiniz, biz muhalefete göre siz devleti iyi
idare edemiyorsunuz, size göre fevkalade iyi idare ediyorsunuz. Tamam, yanlış
yaparsınız, yapma hakkınız var fakat devleti yönetmeyi güçleştirmeye hakkınız
yok. Devleti kötü yönetebilirsiniz fakat devletin iyi yönetilmesini
güçleştirmeye hakkınız yok. Bu konuda da dikkatli olmayı tavsiye ediyorum.
Ayrıca, değerli
arkadaşlar, bazı yerlerde, TOKİ yirmi katlı bina yapıyor. Şimdi, “O binaları da
ucuz fiyata sattık.” diyorsunuz. Peki, o binanın, yirmi katlı binanın
asansörünün aylık masrafı ne olacak? O binaya dar gelirli bir vatandaşı
yerleştirdiğiniz zaman “Biz ayda 100 milyon lira taksitle bina satıyoruz.” Ama, binayı idame etmenin, o binada yaşamının aylık gideri
de 150 milyon liraysa ne olacak?
ALİ İHSAN
MERDANOĞLU (Diyarbakır) – Onlar beş katlı, beş katlı!
ERTUĞRUL
KUMCUOĞLU (Devamla) – Ben görüyorum burada, havaalanına giderken görüyorum
neler olduğunu.
Şimdi,
dolayısıyla Türkiye’de madem arsa yaratıyoruz -Türkiye geniş bir ülke- burada
çok katlı binalardan sakınmak lazım. Ben bunu bir öneri olarak getiriyorum,
Sayın Başkan burada değerlendirirler.
Şimdi, bir de,
bakın arkadaşlar, bu işlerde kalite önemli. Sizin yaptığınız ve burada öve öve bitiremediğiniz hizmetlerin hangi ölçüde doğru olduğu
beş sene sonra anlaşılacak. Beş sene sonra o binaların damları akmaya başlarsa,
beş sene sonra o binaların tuğlaları dökülmeye başlarsa…
MEHMET SEVİGEN
(İstanbul) – Dökülüyor zaten. Herkes terk etmiş.
ERTUĞRUL
KUMCUOĞLU (Devamla) – …beş sene sonra onların kapılarının, pencerelerinin
içinden yel üfürür, sel götürür, efendim, böyle üfürmeye başlarsa o zaman size
kim dua edecek? Kim dua edecek?
“Kaliteli değil
yaptığınız binalar.” diyorlar arkadaşlar, çırpınıyorlar. Niye kaliteli değil?
Siz Türkiye’de bütün iktisadi devlet teşekküllerini iyi hizmet veremiyorlar
diye özelleştirmediniz mi? Onlar iyi hizmet veremiyorlar da çok istisnai
şekilde şurada oturan TOKİ nasıl iyi hizmet veriyor? Vermiyor işte. Vatandaşlar
şikâyet ediyorlar TOKİ binalarından. Aydın’daki de bir felaket, hâlâ çözülemedi
problem. Her gün gazetelerde TOKİ binalarıyla ilgili şikâyet, her gün bize
telefon TOKİ binalarıyla ilgili olarak.
Dolayısıyla bu
memlekette eğer devlet bazı hizmetleri iyi göremiyorsa bazı hizmetleri iyi
görür. Hangi alanda? Ticari alanda. Hangi alanda? Sanayide. Hangi alanda?
İnşaatta. Hayır, bu tutarlı değil, bu tutarlı bir yaklaşım değil.
Onun için,
bırakalım, oyunu kuralına göre oynayalım.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Kumcuoğlu, buyurun efendim, konuşmanızı tamamlayınız.
ERTUĞRUL KUMCUOĞLU
(Devamla) – Oyunu kuralına göre oynayalım ki yarın sistem çalışmaya devam
etsin, ileride aksamasın, belli sıkıntılara sebep olmasın.
Efendim, hepinizi
saygıyla selamlıyorum. İnşallah hayırlı olur çünkü hayırlı olmasını temenni
ediyorum. Onun için de TOKİ yönetiminin, bugün Sayın Bakana yaptırdığı hatadan
başlayarak hata yapmamaya özen göstermesini özellikle istirham ediyorum.
Sağ olun, var
olun.
Saygılar. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Kumcuoğlu.
DEVLET BAKANI
EGEMEN BAĞIŞ (İstanbul) – Sayın Başkanım, bir söz alabilir miyim? Yerimden de
olur.
BAŞKAN – Buyurun.
DEVLET BAKANI
EGEMEN BAĞIŞ (İstanbul) – Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.
Sayın
Milletvekilimiz hata yaptığımı söyledi ama herhâlde kendisini düzeltmemde fayda
var.
Şimdi, TOKİ
Kanunu’na göre, TOKİ Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu tarafından
denetleniyor. Yüksek Denetleme Kurulu, denetleme ihtiyacı duyduğu zaman, Sayıştaydan, Başbakanlık Teftiş Kurulundan ve Bayındırlık
Bakanlığı Teftiş Kurulundan uzmanları görevlendiriyor...
ERTUĞRUL
KUMCUOĞLU (Aydın) – Hayır, hayır…
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Görevlendiremez efendim.
MURAT ÖZKAN
(Giresun) – Görevlendiremez.
DEVLET BAKANI
EGEMEN BAĞIŞ (İstanbul) – Sayıştay uzmanları, gidip TOKİ’yi
bugüne kadar defalarca denetlediler.ve Meclisin KİT
Komisyonu tarafından da bu rapor görüşülüyor. O yüzden, ben… (CHP ve MHP
sıralarından gürültüler)
Eğer konuşmama
dikkat ederseniz…
MURAT ÖZKAN
(Giresun) – Sayın Bakan, yanlış bilgi veriyorsunuz.
DEVLET BAKANI
EGEMEN BAĞIŞ (İstanbul) – Bakın, ben dinledim, müsaade edin, bitireyim, ondan
sonra siz de beni düzeltirsiniz.
BAŞKAN –
Arkadaşlar, lütfen…
DEVLET BAKANI
EGEMEN BAĞIŞ (İstanbul) – Dediğim zaman… (CHP ve MHP sıralarından gürültüler)
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Yapmayın Allah aşkına!
BAŞKAN –
Arkadaşlar, lütfen…
DEVLET BAKANI
EGEMEN BAĞIŞ (İstanbul) – Ya, dinlemeyi öğrenirsek… Türkiye'nin başına ne
geldiyse dinlememekten geliyor.
ÜNAL KACIR
(İstanbul) – Maksat, düzeltmek.
BAŞKAN – Sayın Kacır… Sayın Kacır, lütfen…
DEVLET BAKANI
EGEMEN BAĞIŞ (İstanbul) – Bir dinleyin, hatam varsa düzeltin.
Ben dedim ki
konuşmamda dikkatli dinlediyseniz: “Gerektiği zamanlarda Sayıştay tarafından…”
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Gerektiğinde de olmaz.
HÜSEYİN ÜNSAL
(Amasya) – Gerektiğinde de olmaz.
DEVLET BAKANI
EGEMEN BAĞIŞ (İstanbul) – Tabii ki Sayıştaydaki
uzmanlar da Devlet Denetleme Kurulunun verdiği görevler…
Bir düzeltmeye
daha ihtiyaç var Sayın Milletvekilimizin sözlerinde. Şimdi, TOKİ, sanki hiçbir
kurumda olmayan bir şeyi istiyormuş gibi bir intiba var. Hâlbuki,
TOKİ’nin burada istediği, bazı arazilerde vergilerden
muafiyet.
MURAT ÖZKAN
(Giresun) – Sayın Bakan, Amerika değil burası!
DEVLET BAKANI EGEMEN BAĞIŞ (İstanbul) – Ama birçok kurumumuz
-bunlar arasında Yükseköğretim Kurulu, üniversiteler ve ileri teknoloji
enstitüleri, Savunma Sanayii Müsteşarlığı, Atatürk
Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu, TÜBİTAK, Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü,
Devlet Tiyatroları, Orman Genel Müdürlüğü, Vakıflar Genel Müdürlüğü gibi birçok
kurum- hem arazi hem de yapı üzerindeki emlak vergilerinden muaf tutulmuş. TOKİ diyor ki: “Sadece arazi üzerindeki emlaktan
biz muaf tutulalım, arazinin üzerine binayı inşa ettikten sonra çok daha fazla
vergi geliri, devlete, hazineye kazandıralım.” Bu da ülke için faydalıdır.
Onun için Sayın
Milletvekilim, gerçekten, Mevlânâ’yı üzmeyelim,
burada daha dikkatli olalım!
KAMİL ERDAL
SİPAHİ (İzmir) – Sen dikkat et!
DEVLET BAKANI
EGEMEN BAĞIŞ (İstanbul) – Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür
ederim.
Saygıdeğer
arkadaşlarım, bir doğruyu…
ERTUĞRUL
KUMCUOĞLU (Aydın) – Benim söz hakkım yok değil mi Sayın Başkan?
BAŞKAN – Sayın Kumcuoğlu, bir doğruyu bulmaya çalışıyoruz. Siz Maliye
Bakanlığının, tabii, en yetkili makamında bulundunuz. Biraz sonra da zaten
Sayın Akif Hamzaçebi konuşacak. Ben kendisini de
biliyorum, o da bu konunun tam merkezinde görev yapan arkadaşlarımızdan birisi,
geçmişten beri tanıyorum.
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Şimdi, Sayın Başkanım, Sayıştay denetimi ayrı bir hadise, Sayıştaydan uzman alarak denetim yapmak ayrı bir hadise.
BAŞKAN – Anladım.
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – TOKİ’nin Sayıştay denetimi yok.
DEVLET BAKANI EGEMEN BAĞIŞ
(İstanbul) – Ben de onu düzeltmek için söz istedim.
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Hayır, ama yok yani!
BAŞKAN – Sayın
Şandır, bir de şimdi Sayın Hamzaçebi’yi dinleyelim
bakalım konunun uzmanı birisi olarak. Tamam efendim.
Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına Akif Hamzaçebi, Trabzon
Milletvekili.
Sayın Hamzaçebi, buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
sözlerime başlarken hepinizi saygıyla selamlıyorum.
1’inci madde
üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına görüşlerimi ifade ederken TOKİ’nin Sayıştay karşısındaki konumunu açıklamıştım. Sayın Bakan sanıyorum o zaman burada yoktu, Sayın Faruk Özak Bakanımız vardı, belki benim açıklamalarımı Sayın
Bakan kaçırmış olabilir, daha doğrusu burada olmadığı için doğal olarak
dinlemedi ama biraz önce de Sayıştayla ilgili, Sayıştayın TOKİ’yle ilişkisi
konusunda Sayın Bakan bazı açıklamalar yapınca ben tekrar bu konuda bir
açıklama yapma ihtiyacı duyuyorum.
2002 sonunda o
zamanki Parlamentonun yani Adalet ve Kalkınma Partisi ile Cumhuriyet Halk
Partisinden oluşan Parlamentonun kabul ettiği 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve
Kontrol Kanunu ile TOKİ kanun kapsamına alınmıştı. Kanun kapsamına alınmış
olması nedeniyle Parlamento denetimine tabi olacaktı. Yani, bu denetim nedir?
TOKİ’nin bütçesi Plan ve Bütçe
Komisyonundan ve Türkiye Büyük Millet Meclisinden geçecek, TOKİ’nin
harcamalarının sonuçlarını içeren kesin hesap kanunları Plan ve Bütçe
Komisyonundan ve Türkiye Büyük Millet Meclisinden geçecekti. Parlamentonun bir
kere bütçe denetimi olacaktı.
İkinci olarak:
Sayıştay TOKİ’nin harcamalarını denetleyecekti. Sayıştay
denetimi Anayasa’nın 160’ıncı maddesinde düzenlenmiştir, KİT Komisyonunun
yaptığı denetim ise Anayasa’nın 166’ncı maddesinde düzenlenmiştir; ikisi
birbirinden tamamen farklıdır. Şu an KİT Komisyonu TOKİ’nin
hesaplarını denetliyor ama Sayıştay denetleyemiyor. Sayıştay, harcamaları
denetlediği zaman sorumluların hesaplarını kesin hükme bağlar. Sayıştay, bir
hesap mahkemesidir.
Şimdi, Hükûmetin 2002 sonundaki bu yasa hükmüne rağmen iki yıl
sonra yaptığı bir yasa değişikliğiyle TOKİ’yi Kamu
Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu kapsamından çıkarmasının nedeni, onu bütçe
denetiminin dışına çıkarmak ve Sayıştay denetiminin dışına çıkarmaktır.
Şimdi, bu denetim
budur. Şu an TOKİ bu nedenle Sayıştay denetimine tabi değildir. TOKİ eğer
Sayıştay denetimine tabi olsaydı benim ifade ettiğim o adrese teslim ihaleyi
Sayıştay denetleyecekti, o ihale teşebbüsünü. Hâlâ TOKİ belki niyetli o adrese
teslim ihaleyi yapmakta ama onlar raporlara konu olacaktı. Bugün, KİT
Komisyonunun TOKİ hakkında düzenlediği rapor var, dünya kadar usulsüzlük var.
Sonuç nedir? Sonuç yok. KİT Komisyonu o raporları görüşüyor mu, görüşmüyor mu? görüşse bile ibra ediyor, Hükûmetin
kontrolünde bir KİT Komisyonunun yapacağı hiçbir şey yoktur.
FAHRETTİN POYRAZ
(Bilecik) – CHP’li arkadaşlar var, üyeler var, olur mu canım!
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Devamla) - Ama Sayıştay, Parlamento adına denetim yapan özerk bir
kurumdur, Parlamento adına denetim yapar.
Şimdi, haftaya
bir Sayıştay yasa teklifini de görüşeceğiz. Parlamento adına denetim yapan bu
özerk yapıyı da Hükûmet bir şekilde kontrolüne almak
istiyor. Onun teşebbüsünü de önümüzdeki hafta Plan ve Bütçe Komisyonunda
görüşeceğiz.
Şimdi, bu madde
neyi getiriyor? Bu madde, TOKİ’nin arazilerini emlak
vergisinden muaf tutuyor. Sayın Bakanın açıklamalarını dinledim. Tabii ki Sayın
Bakan, bir başka Sayın Bakanın yerine oturdu, kendisine ilgili bürokratların
verdiği bilgiyi bize aktardı. Şimdi, ilgili bürokratların verdiği bilgiler
yanıltıcı, değerli arkadaşlar. 1’inci maddede konuşurken o zaman oturan Sayın
Faruk Özak Bakanımızın bir açıklaması olmuştu. Ben
cevap vermedim Sayın Faruk Özak Bakanımıza. Dedi ki
Sayın Faruk Özak tümü üzerindeki eleştirileri
cevaplarken: “Efendim, Yüksek Denetleme Kurulunun raporları var.” Hangi konuda?
“Bu tasarının 3’üncü ve 4’üncü maddeleriyle yapılan düzenleme konusunda.”
3’üncü ve 4’üncü maddeler biraz sonra görüşülecek. O maddeler, hâlen
mahkemelerde devam eden bir davaya müdahale ederek TOKİ’yi
davalı konumdan çıkarıyor. Bu, hukuk devletine aykırı. O
maddelerde bunu görüşeceğiz. TOKİ davalı konumdan çıkıyor. Sayın Faruk Özak Bakanımız dedi ki: “Bunlarla ilgili Yüksek Denetleme
Kurulu raporu var.” Ben kendisine not gönderdim. “Sayın Bakanım, bu açıklamayı
siz ilgili bürokratın yani TOKİ Başkanının size verdiği not üzerine yapıyorsunuz.
Aynı açıklamayı Plan ve Bütçe Komisyonunda da yaptınız.” Ben, o zaman da
sordum: “Bu Yüksek Denetleme Kurulu raporu nerede? Bana onu gönderir misiniz,
bekliyorum.” Sayın Bakan daha sonra dedi ki: “Ya, o rapor yok.” Yok… Ama TOKİ
Başkanı, Sayın Faruk Özak’a, Bakana burada yanlış
bilgiyi Parlamentoya verdirtmekten kaçınmıyor. Üstelik bunu Plan ve Bütçe
Komisyonunda ben uyarmışım.
Şimdi, bu maddeye
dönersek Sayın Bakan diyor ki: “Birçok kurum emlak vergisinden muaf.” Sayın
Bakanım, değerli milletvekilleri; o kurumların hepsi kamu hizmeti sunan merkezî
yönetim kapsamındaki kurumlar; üniversiteler, diğer özel bütçeli idareler.
Bunların emlak vergisi tabii ki olmayacaktır, bunlar emlak vergisinden tabii ki
muaf olacaktır. Siz, emlak vergisinin muafiyetler maddesine bakın, son derece
sınırlı muafiyetler vardır. TOKİ emlak vergisinden muaf olmamalı. Neden
olmamalı? TOKİ piyasada konut üretiyor. Evet, bir kamu
kurumu. Kamu kurumu TOKİ diyor ki: “Efendim, ben muaf olursam buradan
1,2 milyon TL bir tasarrufum olacak. Bununla şu kadar daha sosyal konut
üreteceğim.” Şimdi, bu mantığın sonu yoktur. O zaman TOKİ çalışanlarının
ücretlerini de emlak vergisinden muaf tutalım, daha çok kaynak elde etsin, daha
çok konut yapsın. Bu, Anayasa’nın eşitlik ilkesine aykırı.
Şimdi düzenleme…
Düzenleme doğru değil, TOKİ maalesef çok sayıda -çok sayıda konut üretmesine
maalesef demiyorum, yanlış bir izlenim vermeyeyim- konut üretiyor, doğru. Biz
arzu ediyoruz ki bu çok sayıda konutu kaliteli üretsin ve ihaleleri herhangi
bir şaibeye konu olmasın, şaibeden uzak olsun ama böyle bir yapı yok TOKİ’de. TOKİ’nin yayınladığı
kitap ihalelerde hiçbir şey olmadığı sonucunu göstermiyor, öyle bir durum söz
konusu değil. Biraz önce 1’inci maddede verdiğim adrese teslim ihale
teşebbüsüne TOKİ’nin yapabileceği hiçbir açıklama
yoktur.
Bakın, TOKİ plan
yetkisini de olağanüstü kötü kullanıyor. Örnek veriyorum: İstanbul Ataşehir. Ataşehir 90’lı yıllarda
Uluslararası Habitat Ödülü’nü alan bir konut yerleşiminin olduğu bir beldeydi,
90’lı yıllarda böylesine modern bir yerleşimin konu olduğu bir yerdi. TOKİ’yle ne oldu? Daha doğrusu AKP İktidarı dönemindeki TOKİ’yle ne oldu Ataşehir
yerleşimi?
Bugün o
sitelerden ana yola ulaşmak için trafik yoğunluğunun yaşandığı bir yer oldu,
birincisi bu. İki: Yoğunluk olağanüstü artırıldı. Bunlar bir başarı olarak
sunuluyor. Yoğunluk olağanüstü artırıldı, başka müteahhitlerin
yapacağı inşaatlarda yoğunluğu artırma şansları yok ama TOKİ sınırsız bir
şekilde artırabiliyor. Âdeta müteahhide ve projeye göre yasalar değiştirildi.
2008 yılında TEM yolunun, yani Anadolu Otoyolu’nun kuzeyinde bir plan
değişikliği yapmak suretiyle TOKİ orayı merkezî iş alanına dönüştürdü. Yine
aynı yıl TEM yolunun güneyindeki yerleşim alanını yine merkezî iş alanına, bir
müteahhidin projesine yönelik olarak değiştirerek orada yoğunluğu artırdı.
Peki, yeşil alanlar nerede? Bugün “Yeşil alanlar da yaratıyoruz.” diyen TOKİ
burada yeşil alan yaratmış mıdır? Planlara baktığımızda yeşil alanlar
otoyolların çekme mesafelerindedir, yüksek gerilim hatlarının altındadır, İSKİ,
isale hatlarının, kanalizasyon hatlarının üstündedir veya refüjlerin
ortasındaki o bölgededir. Yani fiilen vatandaşın kullanmasının mümkün
olmayacağı alanlar planlarda yeşil alan olarak gösterilmiştir. Şimdi, TOKİ
bununla övünüyor. Yeşil alanlar kâğıt üzerindedir. Maalesef böyle bir inşaat
anlayışıyla TOKİ, Türkiye'nin kentleşmesine katılmak istiyor. Bugün Türkiye’de
TOKİ sayesinde kentler özelliğini kaybetmiştir. Her yerde aynı blok mimariyi
görürsünüz.
Ya kardeşim,
değerli arkadaşlar -yani projeyi yapanlar için söylüyorum- Karadeniz’de bu
inşaat teknolojisi, yalıtımı farklı olmalı, Orta Anadolu’da farklı olmalı,
Akdeniz Bölgesi’nde farklı olmalı, İstanbul’da farklı olmalı ama…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun
Sayın Hamzaçebi.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Devamla) – …bakıyorsunuz TOKİ sayesinde tek tip bir blok inşaatımız
oldu. Ankara’nın Kuzey Ankara Girişi Kentsel Dönüşüm Projesi de öyledir. Bugün
övünülüyor, evet, gecekondu olmaması tabii ki iyi bir şey ama başkent Ankara’ya
çok daha güzel bir projeyi yaratamaz mıydık? Neden bütün projeler hep
birbirinin tekrarı olmak zorundadır?
Değerli
arkadaşlar, durum budur.
TOKİ, ayrıca
kamunun inşaat birimine dönüşmüştür. Bütün kamu kurumları, bakanlıklar
inşaatlarını TOKİ’ye yaptırıyor. Şimdi, TOKİ, dar ve
orta gelirliye konut üretecek bir kurumdu, bunun için kurulmuştu. Kamunun
inşaatlarını yapmayla ne işi var? Hastane yapıyor, stadyum yapıyor, efendim,
yol yapıyor, hizmet binaları yapıyor. TOKİ, dönsün, dönsün de konut yapsın, şu
yurt dışı çıkış harcını amacına uygun kullansın, o harçtaki kaçakları önlesin
ve memleket konut açısından ciddi adımlar görsün ama bu yaklaşımı maalesef
göremiyoruz, görme şansımız da yok çünkü TOKİ, kötü ellerdedir, kötü
yönetilmektedir.
Sözlerimi burada
bitirirken hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Barış ve
Demokrasi Partisi Grubu adına Sırrı Sakık, Muş
Milletvekili.
Sayın Sakık, buyurun efendim. (BDP sıralarından alkışlar)
BDP GRUBU ADINA
SIRRI SAKIK (Muş) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; ben de grubum adına
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Biz, sadece,
Barış ve Demokrasi Partisi, muhalefet adına… Yani doğru bir şey yapılıyorsa
Allah adına destekleriz ama yanlış bir şey de yapılıyorsa yakasına da
yapışırız. Şimdi, bu konuda doğru bir şey varsa biz doğrunun yanında oluruz.
Mağdurlar bir şey yani bir mal-mülk sahibi olacaksa biz bunun yanında yer
alırız ama toplumun gerçekten buna ihtiyacı var. “Toplu konut” diyoruz ama bir
taraftan da hâlen toplu mezarlarla dün karşılaştık. Yani ülkenin bir tarafında
1998’de 30 tane PKK’li militanı katleden ve topluca
oraya gömen bir anlayış da var. Şimdi, biz, eğer ülkemizde gerçekten iç
barışımızı sağlamadığımız müddetçe, bizim konutlarımız, köşklerimiz,
saraylarımız da olsa hiçbir şey ifade etmez.
Bakın, iki gündür
Türkiye’de bir fırtına esiyor. Yargıya nasıl müdahale edildiğini hep birlikte
görüyoruz ama toplumun büyük bir kısmı, Parlamentonun büyük bir kısmı sanki bu
olup bitenlerden hiç haberdar değil. Olup bitenler bizi ilgilendirmiyor, bu
olup bitenlerin geleceğimizi kararttığını görmüyoruz. Oysaki bunlar daha önce
yapılmıştı, bu uygulamalar daha önce de birkaç kez yapıldı. Biz bir bütün
olarak seyirci kaldık. Şemdinli’den başlayan bir hukuksuzluk.
Aslında hukuksuzluk uzun yıllardır, bu ülkenin kuruluşundan bugüne kadar
hayatın her alanında var. 12 Eylül ve sonrası 12 Eylül Anayasası’yla idare
ediliyor ülkemiz. Biz buna seyirci kalıyoruz ve Şemdinli’de başlayan ve yargıya
müdahale olduğu dönemde iktidar buna seyirci kaldı. Şemdinli’de suçüstü
yakalanan katiller “iyi çocuktur” dendiği zaman, apoletliler emretti, bunlar
yargıdan aklanarak çıktı.
Oysaki ne olmuştu
Şemdinli’de? Umut Kitabevine bu katiller gidip bomba
koymuştu, orada insanlar yaşamını yitirmişti ve katiller suçüstü yakalandı.
Halk bunları alıp linç edebilirdi. Ne yaptı halk? Alıp götürdü, inandı,
devlete, hukuka teslim etti. Hukuk ne yaptı? Aldı katilleri serbest bıraktı ve
o iddianameyi hazırlayan savcı mesleğinden edildi.
Şimdi, geldiğimiz
bu noktada, bakın, dün Erzurum ve Erzincan’da olup bitenleri hep birlikte
gördük. Yani eğer birileri suça bulaşmışsa, mevkisi, makamı, rütbesi,
üniforması ne olursa olsun, yargıda, yargının karşısında hesap verebilmelidir
ama orada bir başsavcıyla ilgili bir soruşturma başladı, kıyametler koptu.
Hâkimler ve Savcılar Üst Kurulu alelacele toplandı. Ne yaptı? Orada 4 savcıyı
etkisiz hâle getirmek ve şimdi de hâlen ne olacağı belli değil.
Şimdi, bu
Hâkimler ve Savcılar Kurulunda görevli olan bir zatla ilgili birkaç şeyi
sizlerle paylaşmak istiyorum. Bu, daha önce bilinen Ali Suat Ertosun. Bunun döneminde, hepimiz biliriz, 19 Aralık 2000
yılında cezaevlerinde nasıl bir katliam yapıldığını, bizzat mimarın kendisi
olduğunu da hepimiz biliyoruz. Orada 32 tane insan yaşamını yitirdi. Aynı gece
bir operasyonla 20 cezaevine… Bir ülke kendi cezaevine tank, topla saldırabilir
mi? Bizim ülkemizde yaşandı ve masum çocuklar, yani bu Hükûmetin,
bu devletin güvencesi altında olan tutuklu ve hükümlüler katledildi. Katledilen
bu devletin hukukuydu, adaletiydi ama hepimiz birlikte buna seyirci kaldık.
HARUN ÖZTÜRK
(İzmir) – Devlet de hapishanelere giremiyordu ama.
SIRRI SAKIK
(Devamla) – Şimdi, siz oradan bağırmayın. Ben sizin ne olduğunuzu biliyorum.
Dün, kalkıp burada Millî Güvenlik Kurulunu savunan birisiniz. Utanç duydum siz
bunları söylerken. (BDP sıralarından alkışlar) Millî Güvenlik Kurulunu…
İktidarı şeyle suçluyordunuz, diyordunuz ki: “Millî Güvenlik Kurulunu etkisiz
hâle getirmeye çalışıyorsunuz.” Demokratik bir ülkede Millî Güvenlik Kurulu
olur mu?
HARUN ÖZTÜRK
(İzmir) – Türk Silahlı Kuvvetlerini de silahlarından terhis edelim, değil mi?
BAŞKAN - Sayın Sakık… Sayın Öztürk…
SIRRI SAKIK
(Devamla) – Türk Silahlı Kuvvetleri yasalar içerisinde kaldığı müddetçe hepimizin
sahip çıktığı bir kurumdur. Ama yasayı ve hukuku ihlal ettiği zaman hukukun
önünde de hesap vermek zorundadır.
Şimdi, bu zat, bu
ülkede bunların, bu 32 insanın katilidir. 19 Aralık 2002; evet, o gece Ulucanlar’da kara kan karıştı, 11 insan katledildi; İstanbul’da
yine aynı şekilde ve Diyarbakır’da da aynı şekilde ve bu adam, bu ülkede
ulaşabileceği en üst noktaya kadar ulaştı. Bunda sizin de o kadar çok
günahınız, payınız var ki. Bu adama, getirdiniz, burada, Meclisin ödül, onur
bilmem neyini verdiniz. Sonra ne yaptınız? Başbakan ve Hükûmet
ortak bir kararla yine buna ödül verdiniz. Ödülü veren de Sayın Cemil Çiçek,
ödülü veren de yine Meclis Başkanı Sayın Bülent Arınç.
Bu insan, eğer bu kadar eli kanla ve ismi kanla anılıyorsa bu Meclisin ona ödül
vermeye hakkı yoktur. Ben bir parlamenter olarak, bir an önce, o ödülün
Parlamentoya iade edilmesini istiyorum ve burada, bu masum insanların kanına
giren bir insanı ödüllendirmek hiç kimsenin haddi de değildir hakkı da
değildir. Böyle bir coğrafyada yaşıyoruz. Biz biliriz, yani filler kavga edince
çimenler ezilir, yine filler sevişince de çimenlerin ezildiğini de biliriz.
Biz, bu ülkenin mağdurlarıyız. Asıl, bu ülkede belli bir grup var kendisini
ülkenin sahibi görür, iktidar olur olmaz, halktan onay alır almaz, barajın
altında da kalırsa… Yani yetkili makam kendisidir. Kendisini cumhuriyetin
sahibi görüyorlar. Onun için kimsenin çıkıp katilleri savunmaya hakkı yoktur.
Şimdi, bugün
üzülerek tekrar bir şeyi söylemek istiyorum: Buradan, ana muhalefet partisinden
3 milletvekilinin gidip bir başsavcıyı –bir sürü iddia vardır- ziyaret etmek
demokrasi adına utanç vericidir. Eğer… Daha önce de aynı şeyi yapan bu ana
muhalefet partisi gidip MİT elemanlarını ziyaret etti.
Peki, Allah
rızası için halkın oylarıyla seçilen ve ellerine kelepçe vurulan -dün bir
arkadaşımız çıktı, çok güzel şeyler söyledi- gidip bir gün de onları ziyaret
etseydiniz. O halkın eline, iradesine kelepçe vurulduğunda yoksunuz ama nerede
karanlık işler varsa onların arkasında ve onların yanında yer alıyorsunuz.
Bu hakkım var
çünkü size emek sarf ettim; yıllarca bir arada olduk, gençlik kollarınızda yer
aldım. Ama biz o mücadeleyi sürdürürken faşizme karşı, bu despot yönetimlere
karşı bir birlik oluşturuyorduk. Ama bugün eğer bu noktada isek hepimizin
oturup yeniden kendimizi gözden geçirmemiz gerekir. Yani yargı hepimiz için
gerekli, hukuk hepimiz için gerekli. Burada sadece Adalet ve Kalkınma Partisi
kendisine göre bir yargı, siz kendinize göre bir yargı… Hayır, ülkemizde 72
milyon insana ortak bir yargı istiyoruz, ortak bir hukuk istiyoruz. Hukukun ve
huzurun ülkesini birlikte oluşturmak zorundayız. Buradaki bütün siyasi
partilere bu konuda sorumluluklar ve görevler düşüyor. Eğer bunu yapamazsak,
gerçekten dönüp baktığımızda, arkamızda kimseyi görmeyeceğiz.
Onun için böyle
önemli bir süreçte herkes, hep de söylüyoruz kendi kimliğimizi aşarak,
ülkemizin geleceği, halkımızın geleceği için bir birlik oluşturmak zorundayız.
Bazen buradan bir şeyler söyleyince sesimiz yükseliyor, arkadaşlarımız laf atıyor.
Dün de söyledim, biri hemen yapıştı. Tehlikeleri görüyoruz, duyumlarımız var.
Yeniden çatışmalı bir ortama doğru Türkiye sürüklenmek isteniyor. Belli güçler,
çatışmadan, şiddetten pay aldığı için, oradan beslendiği için halkı
tetikliyorlar. Biz bu duyumları alıyoruz ve sizinle paylaşıyoruz. Bir
milletvekili bunu Parlamentoya taşıyorsa buradan oturup “Ya, ne oluyor?”u
sormak lazım. Gelip bize cevap verin. Ey kardeşlerim, diyalog kurun. Ne oluyor,
nereye doğru gidiyoruz? Çünkü hep birlikte, siz ne kadar…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Sakık, hukuk hassasiyetinizi, diğer şeyleri anlıyorum ama
tabii, şunu bilmek lazım: Kendisini savunması mümkün olmayan, belirli
kurumlarda görev yapmış veya geçmişte görev yapmış olan insanlar kabahatlidir,
değildir; bu, hukuk mercilerinin halledeceği bir iştir. Onlara da bir yargısız
infaz noktasına gitmeyelim.
SIRRI SAKIK
(Devamla) – Sayın Başkan, benim söylediğim…
BAŞKAN – Hukuk
bize de lazımdır, onlara da lazımdır; onu söylüyorum.
SIRRI SAKIK
(Devamla) – Hepimize lazım. Hukuku katledenler için söylüyorum.
Ama ikide birde,
ben kürsüye çıktığımda siz de onlara sözcülük yaptığınızda da üzülüyorum Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Buyurun,
konuşmanızı tamamlayınız efendim.
SIRRI SAKIK
(Devamla) – Yani benim söylediğim, belgelerle… 32 insan yaşamını yitirmişse
burada bir kusur yok mudur?
Şimdi, sevgili
arkadaşlar, Sayın Başkan müdahale edince tabii…
Ben tekrar
hepinize teşekkür ediyorum. (BDP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim.
Belki insicamınız
bozuldu ama benim demek istediğim: Bütün bu işlerin hukuk sistemi içerisinde,
hukukun mantığı içerisinde halledilmesi lazım. Zaman zaman
hep bunu söylüyoruz ya “Hukuk hepimize her zaman lazım olabilir.” diye; bunu
kulağımıza küpe edelim, ben ettim şahsen.
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Sayın Kılıçdaroğlu, buyurun efendim.
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Sayın Hatip kürsüde konuşurken…
BAŞKAN – Evet,
grubunuzla ilgili bir kısım ifadelerde bulundu
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Evet, izin verirseniz…
BAŞKAN – Buyurun.
IX.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
4.- İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu’nun,
Muş Milletvekili Sırrı Sakık’ın, grubuna sataşması
nedeniyle konuşması
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Değerli milletvekilleri, Sayın Hatibin şu sözüne
katılıyorum: Hukuk hepimiz için geçerlidir, hepimizin mutlaka ama mutlaka
üzerinde titrememiz gereken bir alandır.
Bu kürsüye
çıkarken de henüz daha yargılama aşaması devam eden insanları “karanlık
insanlar”, “karanlık adamlar” diye suçlamanın da doğru olmadığı kanısındayım. Biz, hiçbir zaman ve hiçbir yerde, hiçbir ortamda, hiçbir CHP
milletvekili, yargılama süreci devam ederken insanları “karanlık insanlar”
olarak adlandırmadık ve söylemedik, bu kürsüde de ifade etmedik ama eğer bu
kürsüye gelip savunma hakkı olmayan insanları burada suçlarsak demokrasi işte o
zaman aksamış olur, demokrasiyi o zaman işte biz aksatmış olabiliriz.
Yine, bu kürsüde
bir garip yapıyı da dile getirmek isterim. Sayın Hatip konuşurken Millî Güvenlik
Kurulunu da kötüledi, AKP Grubundan arkadaşlar alkışladılar; doğrusunu
isterseniz şaşırdım. Onun Başkanı Sayın Cumhurbaşkanı, Sayın Başbakan orada…
SIRRI SAKIK (Muş)
– Demokratik ülkelerde Millî Güvenlik Kurulu yok, yok…
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (Devamla) - Demek ki bu Güvenlik Kurulu nasıl bir güvenlik kurulu
ki AKP bile bundan memnun değil. O zaman, getirin, Millî Güvenlik Kurulunu
kaldırın. Sayın Hatip konuşurken dedi ki: “Hangi demokratik ülkede Millî
Güvenlik Kurulu vardır?” Allah aşkına, Almanya’yı alın, Fransa’yı alın,
Japonya’yı alın. Kim dedi “olmayacak” diye? Bütün mesele şu: O Kurulun, hukukun
üstünlüğüne inanarak çalışması lazım, hukukun üstünlüğünü egemen kılması lazım.
Elbette ki bunlar
olacaktır ama biz, hukuku her yerde isteriz. Eli kelepçeli arkadaşları biz…
Doğru olmadığını bu kürsüde biz söyledik.
SIRRI SAKIK (Muş)
– Gidin oraya da, Erzurum’a gidiyorsunuz, Erzincan’a gidiyorsunuz, Silivri’ye
gidiyorsunuz, oraya da gidin!
HÜSEYİN ÜNSAL
(Amasya) – Sen de bir şehit cenazesine git!
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(Devamla) – Bizim nereye gideceğimize, kusura bakmayın, siz karar vermezsiniz!
Bizim neyi eleştireceğimize siz karar vermezsiniz!
SIRRI SAKIK (Muş)
– Siz ana muhalefet partisisiniz, böyle bir hakkım var.
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (Devamla) – Biz hukukun üstünlüğünü her yerde savunuruz ve her
ortamda savunuruz. Bu kürsüde savunuruz biz. Eğer hukukun üstünlüğüne
inanıyorsak onu “Bizden yana olanlar ve olmayanlar.” diye ayırmadan savunmak
zorundayız.
EYÜP AYAR
(Kocaeli) – Sizin yaptığınız üstünlerin hukukunu savunmak, hukukun üstünlüğünü
savunmak değil!
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (Devamla) – “Bizden yana olanlar ve olmayanlar.” diye ayırırsak
doğru yapmamış oluruz. Bizim inandığımız, söylediğim… İnanarak söylüyoruz. (AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, arkadaşlar, karşılıklı konuşmayalım lütfen.
LÜTFİ ÇIRAKOĞLU
(Rize) – Darbecileri savunun, Ergenekoncuları savunun!
BAŞKAN – Sayın
Lütfi Bey…
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (Devamla) – Darbecileri… Bu kürsüde söyledim, bir daha söyleyeyim:
Darbecileri… (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Eğer bu ülkede demokrasi ve
hukukun üstünlüğüne inanıyorsak… Darbecileri savunan bir insan hukukun
üstünlüğüne inanmayan bir insandır. Darbecileri savunan bir insan, bırakın
hukukun üstünlüğüne inanmayı, demokrasiye inanmayan ve demokrasiyi savunmayan
insan demektir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Kılıçdaroğlu, buyurun konuşmanızı tamamlayınız efendim.
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (Devamla) – Bağlıyorum efendim. (Gürültüler)
BAŞKAN –
Arkadaşlar, sakin olalım.
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (Devamla) – Ama bakın, darbe edebiyatı yapıp, hayatı boyunca bir
arada olmayan insanları aynı potanın içine koyup suçlamak doğru değildir, işte
biz buna karşıyız. Eğer bunu yaparsanız, bu doğru bir uygulama değildir. Bütün mesele
şu: Hukukun üstünlüğünü samimiyetle her yerde ve her ortamda savunmamız
gerekiyor. Eğer biz bunu savunursak meseleyi çözmüş oluruz. Ama hukukun
üstünlüğünü, “benden yana olan ve benden yana olmayan”a
göre tavır alırsak işte orada da yanlış yapmış oluruz. Bu kürsüye gelenler
elbette ki bizi de eleştireceklerdir, elbette ki bizim kendilerine göre
yanlışlarımız varsa burada söyleyeceklerdir. Her türlü eleştiriye saygı
gösteririz ama bu kürsüye gelen insanlar şu anda gözaltında olan insanları
“karanlık insanlar” olarak tanımlarlarsa buna bizim kadar sizlerin de itiraz
etmesi lazım. Zaten ortak bir paydayı hukukun üstünlüğü bağlamında
oluşturabilirsek demokrasiyi de yüceltmiş oluruz, Parlamentonun saygınlığını da
yüceltmiş oluruz.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Saygıdeğer
arkadaşlarım, hepimiz bir yasama organının üyesiyiz, milletimizin
temsilcileriyiz. Dolayısıyla gerçek anlamda bir hukuk devletini ortaya çıkarmak
hepimizin üzerine düşen bir sorumluluktur ve görevdir. Hepimiz, inşallah bundan
sonraki süre içerisinde bu görevimizi layıkı veçhile
yerine getirir ve Türkiye’yi gerçek anlamda bir hukuk devleti yapar,
birbirimizin de hakkına hukukuna gerçek anlamda riayet ederiz temennimi
sizlerle paylaşmak istiyorum.
VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
3.- Arsa Üretimi ve
Değerlendirilmesi Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısı ile Manisa Milletvekili Recai Berber ve 5 Milletvekilinin;
2985 Sayılı Toplu Konut Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Teklifi ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile Plan ve
Bütçe Komisyonu Raporları (1/762, 2/475) (S. Sayısı: 455) (Devam)
BAŞKAN - Evet
şahsı adına Kocaeli Milletvekili Eyüp Ayar.
Buyurun efendim.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
EYÜP AYAR
(Kocaeli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 455 sıra sayılı Arsa Üretimi
ve Değerlendirilmesi Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısı hakkında şahsım adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle
yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, Türkiye’de hem konut açığı var hem de kırsaldan şehirlere yoğun göç
var. Ayrıca, insanlarımız bir evi olsun, çoluk çocuğuyla kendi evinde otursun,
kiradan kurtulsun ister. Biz muhafazakâr bir partiyiz, aile bizim için
gerçekten çok önemli. Huzurlu ve mutlu bir yuvada yetişen
çocukların, gençlerin daha sağlıklı ve başarılı olacakları muhakkak. İnsanın
kendi evinde oturmasının keyfi de tabii ki daha bir başka.
TOKİ’ye baktığımız
zaman, 1984 yılında kurulan TOKİ 2002 yılına kadar 43.135 konut üretebilmiş,
1984’ten 2002 yılına kadar. 2002-2010 arasında ise 410 bin civarındaki konutun
300 binini tamamlamış. TOKİ sadece konut yapmıyor, okul yapıyor, sağlık ocağı
yapıyor, cami yapıyor, hasılı, ticaret merkezi yapıyor
yani bir konut yaptığı zaman, o konutla ilgili, oradaki insanların
yaşayabileceği tüm sosyal donatı alanlarını da birlikte yapıyor; güzel ve
kaliteli yaşam merkezleri ortaya çıkıyor. TOKİ 81 ilde konut yapıyor, 700
ilçede şantiyesi var ve bu konutların da yüzde 85’li dar gelirli ve orta
gelirli gruplara ait.
Şimdi, TOKİ son
yıllardaki faaliyetleriyle beraber gerçekten çok büyüdü. Son altı yılda 35
milyar TL -eski parayla katrilyon- yatırım yapmış, 800 bin kişiye istihdam
sağlamış, inşaat sektörünün büyümesine, dolayısıyla ekonominin de büyümesine
büyük katkı sağlamıştır.
Burada 2’nci
maddede, hazinedeyken alınmayan ancak TOKİ’ye
geçtikten sonra alınan arsa ve arazi, emlak vergilerinin muaf tutulması
düzenleniyor. Yani burada, Arsa Ofisinin bütün gayrimenkulleri TOKİ’ye devredilirken… Şimdi, Arsa Ofisindeyken emlak
vergisi ödemeyenler TOKİ’ye geçtiği zaman, TOKİ
bunlar için emlak vergisi ödemeye başlıyor.
Yine
konuşmacıların da söylediği gibi, bu konularda sadece TOKİ örnek değil, birçok
muafiyetlerle ilgili Türkiye’de birçok örnekler var. Bunlardan dolayı ödenen
emlak vergisi de bendeki rakamlara göre 20 milyon TL. Şimdi, TOKİ bir yerde
arsaları alınca inşaat yapıyor burada; inşaatları yaptığı zaman hak sahipleri,
oradaki konutlar sahiplerine teslim edildiği zaman bu sefer bina vergisi, emlak
vergisi tekrar ödemeye başlayacaklar. Yani belediyelerin belki iki üç yıl
bundan dolayı gelir kaybı olabilir ama konutlar bittikten sonra belediyeler, bu
arsalardan almış olduğu vergilerin, emlak vergilerinin en az 5-10 katı daha
fazla gelire de kavuşmuş olacak.
Şimdi,
denetimlerle ilgili burada bir tartışmadır yaşanıyor. Ben daha önce KİT Komisyonundaydım,
bu dönem de Plan ve Bütçe Komisyonundayım. KİT Komisyonundayken, gerçekten,
orada bütün grupların temsilcileri milletvekillerinin oluşturduğu KİT Komisyonu
ciddi denetimler yapıyor. Buraya da raporlar geliyor, bu raporları da Yüksek
Denetleme Kurulu hazırlıyor. Orada bunlar, milletvekilleri tarafından
inceleniyor. Ayrıca, ben o komisyondayken, TOKİ’nin
bulunduğu binaya da gidip ayrıca değişik şekilde insanın aklına gelen her şeyi
sorarak orada da yine bir denetim de yapılabiliyor milletvekilleri tarafından.
Şimdi, Plan ve Bütçe Komisyonunda da Sayıştaydan
gelen kesin raporların sonuçları var ama yani sadece bir tarafta Sayıştaydan gelen raporlar var, bir tarafta Yüksek
Denetleme Kurulundan gelen raporlar var. Şimdi “TOKİ denetim dışı” demek yanlış
olur. Yani TOKİ’nin bir yanlışlığı varsa, bir
haksızlığı varsa bu da burada ortaya konulabilir.
Yine, Akif Hamzaçebi Bey “Bazı şeyler kâğıt üzerinde kalıyor.” dedi…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
EYÜP AYAR
(Devamla) – Bitiriyorum Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Buyurun,
tamamlayın konuşmanızı.
EYÜP AYAR
(Devamla) – Ben, Trabzon’a 1970 yılında beri ara ara
giderim. Şimdi, kâğıt üzerinde değil, o Zağnos Vadisi
gerçekten çok güzel olmuş. Yani oradaki o yeşillik, o düzenleme TOKİ tarafından
yapıldı. Orada hastaneler yapıyor; iyi ki de yapıyor. Devletin
işleyiş tarzı belli. İhalelerle bir sürü uğraşmaktansa üç, beş, on yılda biten… Yirmi yılda
bitmeyen hastaneler vardı. 1991 yılında, 1992 yılında başlayan hastaneyi biz
2006 yılında ancak bitirebildik Kocaeli’de.
Şimdi, gerçekten
güzel…
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Ataşehir...
EYÜP AYAR
(Devamla) – Ataşehir’den de biraz sonra bahsedeceğiz.
Ben 4’üncü
maddede konuşurken, oradaki bankalarla ilgili, bankalar… Ataşehir’de
nasıl yapmış o zamanki Emlak Bankası? Yani Emlak Bankası 400 milyon zarar etmiş
oradan, ortakları kâr etmiş. Onlardan da size bahsedeceğim, Ataşehir’den
de bahsedeceğim, Emlak Bankasından da.
Ancak, gerçekten
TOKİ Türkiye’de güzel işler yapıyor, güzel faaliyetlerde bulunuyor. Kendilerini
tebrik ediyorum.
Bu yasanın da
hayırlı olmasını dileyerek yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim.
Şahsı adına
Denizli Milletvekili Sayın Mehmet Yüksel, buyurun efendim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
MEHMET YÜKSEL
(Denizli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilli arkadaşlarım; 455 sıra sayılı
Arsa Üretimi ve Değerlendirilmesi Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı hakkında şahsım adına söz almış bulunmaktayım.
Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Tabii, bütün
partilerimizin konuşmacıları aynı konu üzerinde konuşunca bana da pek fazla bir
söz düşmüyor ama ben yine de hazırladığım konuşma metninden bazı notları size
aktarmaya çalışacağım.
Bütün arkadaşlarımızın
da söylediği gibi, 1984 yılında 2985 sayılı Toplu Konut Kanunu ile Toplu Konut
Fonu oluşturulmuş, Toplu Konut ve Kamu Ortaklığı İdaresi Başkanlığı
kurulmuştur. 1993 yılında genel bütçe kapsamına alınan Toplu Konut Fonu 2001’in
sonunda tamamen kaldırılmıştır. Ülkemizde hızla kentleşme ve ruhsatsız
yapılaşma eğiliminin devam etmesi ve dar, orta gelirli vatandaşlarımızın da
nitelikli konut ihtiyacının artması sonucunda, 2003 yılında yapılan bir dizi
yasal düzenlemeyle, planlı kentleşme ve konut atağı başlatılmıştır.
TOKİ tarafından,
ilgili bakanlıklarımızla yapılan protokollerle, sadece konut değil, konut
dışında -diğer arkadaşlarımızın bahsettiği gibi- okullar, yurtlar, sevgi
evlerinin yanında askerî tesisler, karakollar, emniyet binaları, kamu kurum hizmet
binaları gibi diğer binaların inşaatları da üstlenilmiş; ayrıca, yine TOKİ,
afet konutları, tarım köyleri, göçmen konutları, restorasyon
uygulamaları, altyapı ve peyzaj çalışmalarını da bunların yanına dâhil
etmiştir.
Değerli
arkadaşlar, değerli milletvekilleri; son altı-yedi yılda TOKİ, malum olduğu
üzere, 35 milyar TL’ye varan bir yatırım harcamasının yanında 800 bin kişilik
de bir istihdam yaratmıştır. TOKİ bu çalışmalarıyla inşaat sektöründe çıta
yükseltmiş, inşaat sektöründeki firmalarımızla da birleşerek hedef büyütmüşler,
daha kaliteli, kısa sürede daha çok inşaatı tamamlayabilme kapasitesine
kavuşmuşlardır. Bunun sonucu olarak da, dünya müteahhitlik
hizmetlerinde Türk müteahhitleri Amerika Birleşik Devletleri ve Çin’den sonra
8’inci sıradan 3’üncü sıraya yerleşmişler; geçtiğimiz yıl da bu sıralama yine
değişmiş, yine Türk müteahhitleri inşaat sektöründe dünyada 2’nci sıraya
yerleşmişlerdir.
Değerli
milletvekili arkadaşlarım, tabii, bu uygulamada, TOKİ uygulamalarında yüzde
86’sının yani 410 bin konuttan 350 bin konutun sosyal konutlar olduğu
görülmekte, TOKİ mülkiyetinde bulanan arsa ve araziler ise bu sosyal konut
projelerinde kullanılmaktadır.
TOKİ sosyal
konutlarının maliyetlerinin daha da aşağıya indirilmesi hedeflenmiş, bunun için
de bazı çalışmalar başlatılmış, bu yasadaki 2’nci madde de bunlardan bir
tanesidir. Hazineden TOKİ’ye geçen arsa ve araziler
hazinedeyken emlak vergisinden muaf olduğu hâlde, TOKİ’ye
geçtiğinde emlak vergisine tabi olmaktadır. Bu konu da proje maliyetlerini
artırmaktadır. Böylece TOKİ her yıl emlak vergisine ödediği miktarla 1.250
yoksul konutu üretmeye ayırabilecek bir kaynağı emlak vergisi olarak
vermektedir. Bundan kurtulabilmek anlamında, Emlak Vergisi Kanunu’nda, sosyal
niteliği dikkate alınarak pek çok kurum ve kuruluşa arsa ve arazilerde emlak
vergisi muafiyeti getirilmiştir. Yapılan bu değişiklikle 5018 sayılı Kamu Mali
Yönetimi ve Kontrol Kanunu’na ekli (II) sayılı Cetvel’de sayılan merkezî
yönetim kapsamındaki özel bütçeli idarelerin tamamına ait bina ve araziler de
daimi olarak bina ve arazi vergisinden muaf tutulmuştur.
Burada özellikle
bizim söylemek istediğimiz konu şu: Bu arazilerin üzerinde binalar yapıldığı
zaman dört beş kat daha yüksek emlak vergilerini belediyelerimizin
alabileceğidir. Çünkü burada önemli olan nokta şudur: Sadece TOKİ
mülkiyetindeki arsa ve araziler için bu indirim düşünülmektedir, muafiyet
düşünülmektedir. O arsa ve arazilerin üzerinde yapılacak binalar üzerinden
emlak vergileri yine devam edecektir.
Tabii, bizim için
burada muhalefet partisinden bazı arkadaşlarımızın da eleştirileri oldu.
Eleştirdikleri konularda mutlaka haklılık payı olanlar da var. Bunların
başında, ihalenin sonucunda ihalenin yapıldığı ildeki inşaatlarda bazen müteahhitlerimizin veya taşeronların inşaat malzemelerini
aldıkları firmala-ra
borçlarını ödememe gibi bazı sıkıntılar yaşanmış, işçilerin parasının
öden-memesi gibi sıkıntılar yaşanmıştır. Bunlar vardır çünkü her inşaat
sektöründe bunlar yaşanabilmektedir…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun
efendim, konuşmanızı tamamlayınız.
MEHMET YÜKSEL
(Devamla) - TOKİ’nin verdiği ihalelerde de bunların
olması kaçınılmazdır. Temennimiz olmamasıdır. Bu anlamda da TOKİ İdaremizin
ihalelerini alan firmalarımızın gerek bu ödemeleri konusunda gerekse yanlarında
çalıştırdıkları işçilerin ücretlerinin ödenmesi konusunda daha titiz
davranacağını ümit ediyorum. Bu konuda, inşallah, önümüzdeki günlerde TOKİ’nin yapılanmasında bu çıkacak yasalarla daha iyi
hizmetler verir diye düşünüyor, hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN -
Sayın Yüksel, teşekkür ediyorum.
Sayın
milletvekilleri, soru-cevap işlemi gerçekleştireceğiz.
Sayın Şandır,
buyurun efendim.
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Sayın Başkanım, teşekkür ederim.
1’inci maddenin
görüşmelerinde burada bir yanlış anlama oldu, Toplu Konut İdaresinin Sayıştay
denetimine tabi olduğu söylendi. Düzeltilmesi açısından bir fırsat olarak
tekrar söylüyorum. Toplu Konut İdaresi Kanunu’na göre, 832 sayılı Sayıştay
Kanunu’nun denetimine tabi midir, değil midir? Birincisi bu.
İkinci sorum: Bu
1’inci maddede “hazineye ait arsa ve araziler” ibaresinin “hazineye ait
taşınmazlar” olarak değiştirilmesinin gerekçesi nedir, niye böyle bir
gereklilik görüyorsunuz?
Bir diğer husus:
“Hazine adına tescil edilecek taşınmazlar.” Hazine adına tescil edilecek
taşınmazın belirlenmesinde kriter nedir, ne kadardır?
Hangi kriterlere uygun olduğu takdirde hazine adına
tescil edilecek taşınmazları belirleyeceksiniz? Bir yönetmelik mi
çıkartacaksınız? Bu tescil edilmeyi hangi kritere
bağlı kalarak yapacaksınız?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Şandır.
Sayın Bulut…
AHMET DURAN BULUT
(Balıkesir) – Sayın Başkan, inşaatı bitmiş olan TOKİ binalarına yerleşen mülk
sahiplerinden sonra bir yönetim atanıyor. Bu yönetim, TOKİ idaresi tarafından
ve iki yıl süreliğine atanmaktadır. Bunlar maaş almakta mıdırlar? İstanbul
bağlantılı Boğaziçi Şirketler Grubu adına aidat toplanmaktadır. İki yıl geçtiği
hâlde hâlâ yönetimi orada kalanlara teslim etmeyen yerler bulunmaktadır. Bu
konuda bilginiz var mıdır?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Sayın Çelik…
BEHİÇ ÇELİK
(Mersin) – Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
TOKİ’nin lüks konut
üretmesi sosyal devlet ilkesiyle bağdaşıyor mu?
İnşaat sektörünün
gelişmiş olduğu ülkemizde devletin sosyal konut dışında sektörde faaliyet
göstermesi haksız rekabet sağlamıyor mu?
Bir de yine Akkuş
ifade etmişti, Sayın Bakana bunu yöneltmek istiyorum: Mersin Anamur Ören
beldesinde yapılan konutlar maalesef işlerliğini sağlayamamıştır ve altyapısı
yok, buradaki kültür dokusunu da olumsuz etkilemiştir. Bu konuda altyapı ve
kanalizasyon için ne gibi çalışma düşünüyorsunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Sayın Işık…
ALİM IŞIK (Kütahya) –
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan daha
önce sorduğum ama cevap alamadığım birkaç soruyu tekrarlamak istiyorum size
çünkü Bakan da değişti.
Bir: Şimdiye
kadar TOKİ’den ev sahibi olup da borcunu zamanında
ödemediği gerekçesiyle evi elinden alınan vatandaşlarımız var mıdır? Varsa
bunların sayısı nedir? Bu tür vatandaşlarımızın mağduriyetinin giderilmesi
konusunda Bakanlık ya da Hükûmet olarak nasıl bir
tedbir aldınız ya da alacaksınız?
İki: Şimdiye
kadar TOKİ’den en fazla miktarda ve değerde ihale
alan, örneğin ilk on müteahhitlik şirketi hangi illere
kayıtlıdır? Bu şirketler devlete ne kadar vergi ödemişlerdir?
Son sorum da
hâlen TOKİ’nin mahkemelik olduğu firmalar var mıdır?
Varsa bu firmalarla en fazla mahkemelik dava konuları hangileridir?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Sayın Akkuş…
AKİF AKKUŞ
(Mersin) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
Meclis lojmanlarının boşaltılması ve TOKİ’ye devri
sırasında, dört buçuk yıl sonunda, hazine yaklaşık 32
milyon 670 bin TL zarara uğramıştır. TOKİ buraya herhangi bir inşaat yapmamış
ve kat karşılığı Mesa’ya devretmiştir. Bugün buraya
fahiş fiyatla satışa sunulan yüksek katlı konutlar yapılmaktadır. TOKİ bu
devirden ne kazanmıştır? Mesa ne kazanacaktır? Bu
nasıl garip gurebanın hakkının korunmasıdır?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Son olarak Sayın Öztürk…
ALİ RIZA ÖZTÜRK
(Mersin) – Sayın Başkan, aracılığınızla Sayın Bakana sorumu yöneltiyorum.
Az önce Sayın
Akif Hamzaçebi, Sayın TOKİ Başkanının Bakanı nasıl
yanılttığını ve Genel Kurula Bakanın nasıl yanlış bilgi verdiğini açık ve seçik
bir şekilde anlattı. Şimdi, Sayın Bakana soruyorum: Bir Bakanı ve Genel Kurulu
yanıltan bir bürokratın yanınızda oturmasını içinize sindirebiliyor musunuz?
Bu, Genel Kurula karşı asgari ölçüde bir saygısızlık değil midir?
İkinci sorum:
Silifke-Taşucu arasında Burunucu
köyü mevkisinde yapılan Silifke Devlet Hastanesi inşaatını TOKİ neyin karşılığı
yapmaktadır ya da hangi bedelle yapmaktadır ve hangi koşullarda yapmaktadır, ne
zaman bitirecektir?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Sayın Bakanım,
buyurun efendim.
SANAYİ VE TİCARET
BAKANI NİHAT ERGÜN (Kocaeli) – Değerli arkadaşlar, soruların içinde yazılı
cevap verilecek nitelikte sorular da var ancak şunu açıkça ifade edeyim: Toplu
Konut İdaresinin Sayıştay denetimine tabi olması doğrudan doğruya kanundan
kaynaklanan bir konu değildir. Toplu Konut İdaresi Başbakanlık Teftiş Kurulu
tarafından denetlenmektedir. Dolayısıyla, bu denetimler sırasında Devlet
Denetleme Kurulunun da denetimi olabilir. Eğer ayrıca Sayıştay denetimine tabi
tutulması gereken konular varsa bu teftiş raporları çerçevesinde Sayıştayca denetlenebilir ancak kanun doğrudan doğruya
Sayıştay denetimini öngörmemektedir. Dolayısıyla, buna böyle bir açıklık
getirmiş olalım. Bu nedenle, Toplu Konut İdaresi Başkanının Sayın Bakana ifade
etmiş olduğu konu da Başbakanlık Teftiş Kurulunun raporundaki konulardır.
Başbakanlık Teftiş Kurulunun raporunda da Emlak Bankasından TOKİ’ye
devredilen arazilerle ilgili Emlak Bankası alacaklılarının bir hak talep
etmesinin doğru olmadığı, bunların yanlış olduğu bu denetim raporlarında ortaya
çıkmış bir meseledir, yoksa Devlet Denetleme Kurulu raporları değildir,
Başbakanlık Teftiş Kurulu raporlarıdır.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Ama Sayın Bakan “Yüksek Denetleme Kurulu” dedi.
SANAYİ VE TİCARET
BAKANI NİHAT ERGÜN (Kocaeli) - Belki takdiminde bu tür bir anlaşılma söz konusu
olmuş olabilir.
Başbakanlık
Teftiş Kurulu raporlarının öngörmüş olduğu hususlar burada ifade edilmiştir. Bu
düzeltmeyi yapmak istedim, sizin sorunuzda da vardı zaten, arkadaşımızın
sorusunda.
Ayrıca, “Toplu
Konut İdaresi lüks konut üretimi yapıyor. Bu, sosyal devlet ilkesiyle
bağdaşıyor mu?” diye bir soru vardı. Toplu Konut İdaresinin
temel amacı lüks konut yapmak değil; temel amacı sosyal konut yapmak, sağlıklı
konutlar yapmak, sağlıklı kentleşmeye öncülük etmek ve kritik dönemlerde de
konut sektörünün önünün açılmasına katkı sağlamaktır, temel amaç budur ancak
finansman yöntemleri itibarıyla, lüks konutlar sosyal konutların finansmanına katkı
sağlayan unsurlardır, sosyal projelere destek vermek amacıyla lüks konut
üretimi yapılmaktadır. Yoksa Toplu Konut İdaresinin temel amacı lüks
konut yapmak değildir, temel amaç sosyal konutlar yapmaktır, inşaat sektörünün
önünü açmaktır, sağlıklı kentleşmeye katkı sağlamaktır, altyapıları yapılmış
olan kentler, yerleşim mekânları oluşturmaktır. Bu konuda çok acı örnekler
olmuştur geçmiş yıllarda. Özellikle kooperatiflerin çok
etkili olduğu dönemde de konut sektöründe önemli ilerlemeler kaydedildi ancak
kooperatifçilikte sistem şöyleydi: Siz ödemeye başlıyorsunuz, beş yıl, on yıl
boyunca ödüyorsunuz, sonunda bir konut sahibi oluyorsunuz ama inşaat kalitesi
konusunda ciddi sıkıntıları olan, altyapısı olmayan, okulu, yolu, suyu ve
benzeri sorunları bir türlü halledilememiş olan konutlara on yıl, on beş yıl
sonra sahip olabiliyorsunuz, böyle bir sistem de işledi Türkiye’de. Hâlbuki
şimdi Toplu Konut İdaresi vasıtasıyla şöyle bir sistem işlemektedir: Siz
konutunuza hemen sahip oluyorsunuz. Üstelik okulu olan, sağlık ocağı olan,
gerektiği yerde hastanesi olan, camisi olan bir sosyal yaşam merkezinde konut
sahibi oluyorsunuz, altyapısı hazırlanmış bir mahallede konut sahibi
oluyorsunuz. Bunlara hemen sahip oluyorsunuz ama beş yılda, on yılda, on beş
yılda ödemeyi yapıyorsunuz. Böyle bir sistemle, Türkiye’de insanların konut
sahibi olmasının, sosyal konut sahibi olmasının ve sağlıklı kentleşme
imkânlarına kavuşmanın yolu açılmış bulunuyor.
“Bu ayrıca bir
haksız rekabet oluşturmuyor mu?” diye ifade edebilirsiniz. Türkiye’de konut
ihtiyacının artan nüfus karşısında, genç nüfus karşısında, aile yapısının
küçülmesi karşısında -artık çekirdek aile Türkiye’de yaygın- geniş ailelerden
ziyade çekirdek aile yapısının oluşması karşısında, konut ihtiyacı devam edecek
olan bir ihtiyaçtır, kentsel dönüşüm devam etmesi gereken bir ihtiyaçtır. Bu
kentsel dönüşüm, bu genç nüfus, bu çekirdek aile yapısı, bizde özel sektörün de
konut üretmesi için ciddi manada fırsatlar doğuran bir tablodur. Bu fırsatlar
varken bunu bir haksız rekabet unsuru olarak değerlendirmek bence doğru bir
değerlendirme olmayacaktır diye düşünüyorum.
En fazla ihale
alan 10 müteahhit, TOKİ’nin
mahkemelik olduğu kişiler, borcunu ödemeyip geri alınan ev sayıları gibi
sorular da var. Bu sorular, sanırım daha sağlıklı bir şekilde ortaya koymak
açısından yazılı olarak cevap verilmesi gereken sorular olabilecektir.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Sayın
milletvekilleri, 2’nci madde üzerinde 7 adet önerge vardır. Önergeleri
sırasıyla okutacağım, ilk 5 önerge ve son 2, yani 6 ve 7 numaralı önergeler
aynı mahiyette olduğundan birlikte işleme alacağım.
Buyurun efendim.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
1/762 esas
numaralı kanun tasarısının çerçeve 2 nci maddesiyle
1319 sayılı kanunun 14 üncü maddesinin birinci fıkrasına eklenen bentte geçen
“Başkanlığına ait” ibaresinin “Başkanlığın mülkiyetinde olan” olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Yılmaz
Tunç
Bartın
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
1/762 esas numaralı kanun tasarısının çerçeve 2 nci maddesiyle 1319 sayılı kanunun 14 üncü maddesinin
birinci fıkrasına eklenen bentte geçen “Başkanlığına ait” ibaresinin
“Başkanlığın mülkiyetinde olan” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa
Ataş
İstanbul
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
1/762 esas numaralı kanun tasarısının çerçeve 2 nci maddesiyle 1319 sayılı kanunun 14 üncü maddesinin
birinci fıkrasına eklenen bentte geçen “Başkanlığına ait” ibaresinin
“Başkanlığın mülkiyetinde olan” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Veysi Kaynak
Kahramanmaraş
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
1/762 esas numaralı kanun tasarısının çerçeve 2 nci maddesiyle 1319 sayılı kanunun 14 üncü maddesinin
birinci fıkrasına eklenen bentte geçen "Başkanlığına ait" ibaresinin
"Başkanlığın mülkiyetinde olan" olarak değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
İkram
Dinçer
Van
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
1/762 esas numaralı kanun tasarısının çerçeve 2 nci maddesiyle 1319 sayılı kanunun 14 üncü maddesinin
birinci fıkrasına eklenen bentte geçen "Başkanlığına ait" ibaresinin
"Başkanlığın mülkiyetinde olan" olarak değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Azize
Sibel Gönül
Kocaeli
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
455 Sıra Sayılı Arsa Üretimi ve Değerlendirilmesi Hakkında Kanun ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 2'nci maddesinin
Tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
|
M. Akif Hamzaçebi |
F. Murat Sönmez |
Yaşar Tüzün |
|
Trabzon |
Eskişehir |
Bilecik |
|
Engin Altay |
Akif Ekici |
Şevket Köse |
|
Sinop |
Gaziantep |
Adıyaman |
|
Hüseyin Ünsal |
Ergün Aydoğan |
Hulusi Güvel |
|
Amasya |
Balıkesir |
Adana |
|
|
Mehmet Sevigen |
|
|
|
İstanbul |
|
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 455 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 2'inci
maddesinin kanun tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
|
Osman Durmuş |
Mustafa Kalaycı |
Emin Haluk
Ayhan |
|
Kırıkkale |
Konya |
Denizli |
|
Alim Işık |
|
Kürşat Atılgan |
|
Kütahya |
|
Adana |
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
SANAYİ VE TİCARET
BAKANI NİHAT ERGÜN (Kocaeli) – Katılamıyoruz efendim.
BAŞKAN – Önerge
sahipleri adına, Kütahya Milletvekili Sayın Alim Işık.
(MHP sıralarından alkışlar)
Buyurun efendim.
ALİM IŞIK (Kütahya) –
Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 455 sıra sayılı
Arsa Üretimi ve Değerlendirilmesi Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 2’nci maddesi üzerinde vermiş olduğumuz bir
değişiklik önergesi hakkındaki görüşlerimi belirtmek üzere söz aldım. Bu
vesileyle hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
Maddenin geneli
hakkında gerek partimizin gerekse diğer partilerin görüşlerini ifade eden
değerli sözcülerin de ifade ettiği gibi, bu madde eğer bu hâliyle geçecek olur
ise hem bir taraftan serbest piyasa koşullarına uygun rekabet ortamını ortadan
kaldıracak hem de asıl amacı sosyal konut üretmek olan TOKİ’ye
haksız muafiyetler getirecektir. Dolayısıyla, önergemiz bu maddenin tasarı metninden
çıkarılmasını amaçlamaktadır çünkü tasarının bu maddesiyle, TOKİ’ye
ait arazi ve arsalara emlak vergisi muafiyeti getirilmektedir.
Bilindiği gibi,
1319 sayılı Emlak Vergisi Kanunu’nun 14’üncü maddesinde, özellikle devletin
asli ve sürekli kamu hizmetlerini yerine getiren kamu kurum ve kuruluşlarına
emlak vergisi muafiyeti söz konusudur. Oysa, TOKİ
iktisadi bir kuruluş olup konut yapıp satmanın dışında, arsa ve arazi de
satmaktadır. Kuruluş amacındaki dar gelirli vatandaşlara konut yapmanın ötesinde
lüks sayılabilecek konutlar da yapan TOKİ, bu düzenlemeyle, haksız rekabete yol
açacak önemli imtiyazlara sahip olacaktır. Ayrıca, tasarının bu maddesinin
kanunlaşması hâlinde özel sektörün serbest piyasa koşulları içinde TOKİ’yle rekabet etme şansı da neredeyse kalmayacaktır.
Diğer yandan,
tasarıdaki bu düzenleme Anayasa’mızın “Vergi ödevi” başlıklı 73’üncü maddesine
de aykırı olmaktadır. Bu maddenin bazı fıkraları, bilindiği gibi “Herkes, kamu
giderlerini karşılamak üzere, mali gücüne göre, vergi ödemekle yükümlüdür.” ve
“Vergi yükünün adaletli ve dengeli dağılımı, maliye politikasının sosyal
amacıdır.” şeklinde hükümlere sahiptir, dolayısıyla bu hükümlere de ters bir
düzenleme getirilmiş olacaktır.
O nedenle bu
maddenin tasarı metninden çıkarılması yerinde olacaktır. Umarım yüce Meclisin
siz değerli Genel Kurul üyeleri bu önerimizi yerinde bulursunuz.
Bu vesileyle,
Sayın Bakan Egemen Bağış
kendisine sorulan soruları cevaplarken süresini TOKİ’ye övgüler yağdıran mektuplar içerisinden seçtiği bir
muhtarın mektubunu bizlere okuyarak kullanmayı tercih etti. Ben
de bu vesileyle bizlere ve Meclisin siz değerli milletvekillerine de ulaşan, TOKİ’yi ve uygulamalarını eleştiren çok sayıdaki
mektuplardan birisini özetle paylaşmak istiyorum: Başbakanlık Toplu Konut
İdaresi (TOKİ) tarafından Kütahya Merkez İnköy 2.
Etap Toplu Konut Uygulaması Alt Gelir Grubu Projesi kapsamında yapımı
tamamlanan konutlardan yüz seksen dairenin 5-14 Ekim 2009 tarihleri arasında
TOKİ aracılığıyla hak sahiplerine teslimi yapılmıştır. Ancak bu
dairelerin tesliminin hemen ardından dairelere yerleşen hak sahipleri
dairelerinde elektriğin olmadığını, suyun olmadığını, kaloriferlerin
yanmadığını, asansörlerin çalışmadığını, yağmur sularının duvarlardan akarak
evde oturulmaz bir ortamın oluştuğunu bizlere ilettiler. Bunun dışında TOKİ
tarafından -biraz önce Sayın Bulut tarafından da dile getirildi- sitenin
idaresi Boğaziçi Konut AŞ isimli bir firmaya bırakılıyor. Firmanın site
yöneticisi hiçbir hak sahibini muhatap kabul etmiyor ve “Sizin muhatabınız
TOKİ. Gidin şikâyetlerinizi TOKİ’ye bildirin.”
diyerek âdeta Ali kıran baş kesen bir yönetim anlayışıyla orayı yönetmeye
kalkıyor. Ben de bu vesileyle bu ve benzeri problemleri Sayın TOKİ Başkanının
da burada olmasını fırsat bilerek kendisine iletiyorum ve soruyorum: Kütahya
Atakent Toplu Yapı Sitesi Alt Gelir Grubu 2. Etap, yüz seksen dairelik sitenin
yönetiminin…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Işık, konuşmanızı tamamlar mısınız.
ALİM IŞIK (Devamla) –
Çok teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
…Boğaziçi Konut
AŞ’ye verilmesinin gerekçesi nedir? Bu şirket İstanbul Büyükşehir Belediyesinin
de iştirakiyle kurulmuş ve AKP’nin saadet zincirini sürdürmeye devam eden bir
halkanın devamı ve son halkası olduğu iddialarını nasıl düzelteceksiniz?
Tekrar bu
vesileyle bu sitede yaşanan sorunları Sayın Başkanın ve Bakanın dikkatlerine
sunuyor, önergemizin kabulü temennisiyle sizleri saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Sayın Hamzaçebi, gerekçeyi mi okutayım, bir arkadaş konuşacak mı?
Bir önergeniz vardı sizin.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Engin Altay…
BAŞKAN – Sayın
Altay, buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
ENGİN ALTAY
(Sinop) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Görüşmekte
olduğumuz 455 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 2’nci maddesinde verdiğimiz
değişiklik önergesi hakkında görüşlerimi açıklamak üzere huzurlarınızdayım.
Bugün burada, bu
çatı altında TOKİ’yi konuşuyoruz. Geçen hafta bu Mecliste
CHP Zonguldak Milletvekili Arkadaşımız Ali Koçal
“Memlekette hırsızlık yapılıyor, memleket soyuluyor.” dediği zaman, AKP grup
başkan vekili “somut konuş” dedi, “belgeli konuş” dedi. Ben de şimdi bu ortamı
fırsat bildim, çok somut, çok belgeli olarak Hükûmetinizin
yetim hakkı yediğini, kul hakkı yediğini size ispat etmek için buradayım.
Değerli
milletvekilleri, öncelikle şunun bilinmesi lazım ki TOKİ’nin
niye doğrudan doğruya Başbakanlığa bağlı olduğu başlı başına düşündürücü bir
iştir yani 70 milyonluk ülkenin Başbakanının bunca işi arasında TOKİ’yle bizzat meşgul olması başlı başına herkesin
midesini bulandıran bir iştir.
Bakın, bu
yolsuzluğu anlatmadan önce, TOKİ’yle ilgili,
arkadaşlarımız burada övgüler düzdüler, keşke ben de düzebilsem. Sinop’ta iki
yüz doksan yedi konutluk bir hizmet yapıldı. Sözüm ona hizmet, bana göre tam
bir garabet. Şimdi, Sinop TOKİ konutlarında hiçbiriniz çizmesiz bir evden, bir
bloktan bir bloğa gidemezsiniz.
ABDÜLHADİ KAHYA (Hatay) – Doğru değil!
ENGİN ALTAY
(Devamla) - Sinop TOKİ konutlarında şu anda, orada yapılan okulun çatısı uçtu.
Sayın TOKİ
Başkanı, bu çağda -milletin gecekondularını, evini su bastığı zaman işte
eskiden yapıldı, şu oldu, bu oldu- sizin yaptığınız okulun çatısı nasıl uçar?
Daha vahim bir şey söyleyeyim: Alt katları, TOKİ konutlarının alt katlarını
yağmur yağdığı zaman su basıyor. Çatlakları patlakları saymıyorum, bir utanç ve
ibret manzarasıdır. Gidin, Sinop iki yüz doksan yedi konutluk TOKİ sahasını bir
inceleyin Sayın Milletvekili.
Şimdi, bakın,
TOKİ, Sinop Boyabat Yukarı Seyircek köyünde kırk
dokuz, Durağan Ortaköy’de yirmi beş adet afet evi yapacak, ihale yapıyor. Birinci ihale 2/12/2008’de.
Ben bu iş için TOKİ Başkanını aradığımda bana bir bilgi notu göndermiş. Burada
nedense bu 2/12/2008’deki ihaleden bahsetmiyor bile,
diyor ki: “Şu tarihte bir ihale yapıldı, bir firma girdi.” Olay şu, hırsızlık
şu: 2/12/2008’de bir ihale yapılıyor. Muhammen bedel 6
trilyon 913 milyar lira. Bir firma 5 trilyon 200 milyar veriyor, bir firma 5
trilyon 700 milyar veriyor, “Biz bunu bu paraya yaparız.” diyor. Hayır olmaz, ihale iptal. 2/7/2009’da
bir ihale daha. Bir firma katılıyor, 4 trilyon 887 milyar veriyor. Efendim,
olmaz, vermiyoruz… Yapılacak iş afet evidir yani altı ahır,
Şimdi ben
soruyorum Sayın Bakana da TOKİ Başkanına da: Siz bu Bitlisli firmaya Sinop’taki
arkadaşların, Sinop’taki müteahhitlerin “4 trilyon 887
milyara yaparız.” dediği işi 6 trilyon 800 milyara niye verdiniz? Aradaki 2
trilyon.
Sayın
milletvekilleri, bu afet evleri de millete bedava verilmiyor, geri ödemeli.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Altay, konuşmanızı tamamlar mısınız.
Buyurun efendim.
ENGİN ALTAY
(Devamla) – Köylüden, benim Boyabatlı, Durağanlı köylümden de devlet parayı geri
alacak.
4 trilyona yapana
değil, ta Bitlis’ten Sinop’a 6 trilyon 800’e davetle iş veriliyor. Bunun adı
hırsızlıktır, bunun adı eşkıyalıktır, bunun adı soygunculuktur. (CHP ve MHP
sıralarından alkışlar)
Bu bir örnekti,
bu kitapta böyle yüzler var. Kitabın adı: “AKP’nin
Müteahhitleri.” Eksik. “AKP’nin müteahhitleri
Türkiye'nin vampirleri” diye bu kitabın üçüncü basımında yazana önereceğim ve
düzelttireceğim.
MEHMET NİL HIDIR
(Muğla) – Ayıp, ayıp!
ENGİN ALTAY
(Devamla) – Silivri Cezaevi Türkiye’ye bir kere daha lazım olacak. Bu kitapta
adı geçenlerin ve buna sebep olanların gideceği yerdir Silivri Cezaevi.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
MEHMET EMİN TUTAN
(Bursa) – Nerede, nerede?
ENGİN ALTAY
(Sinop) – Burada, burada… Emin, al, al, bak, bu belgedir. Öyle şey olur mu?
MEHMET EMİN TUTAN
(Bursa) – Sana yakışmıyor.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Sayın Başkanım…
VEYSİ KAYNAK
(Kahramanmaraş) – Onlar mahkeme ilamı mı?
MEHMET EMİN TUTAN
(Bursa) – Ayıp, ayıp!
ENGİN ALTAY
(Sinop) – Yani içiniz elveriyor mu ya? 2 trilyon… 2 trilyon hırsızlığı
belgeliyorum ben burada. Ayıptır ya!
BAŞKAN –
Arkadaşlar… Sayın Altay, lütfen…
VEYSİ KAYNAK
(Kahramanmaraş) – Mahkeme ilamı mı?
AKİF AKKUŞ
(Mersin) – Arkadaşlar, hırsızlığı mı savunuyorsunuz? Çok ayıp ya!
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, lütfen…
Arkadaşlar, Grup
Başkan Vekiliniz söz talep ediyor, cevap verecektir. Sayın milletvekilleri,
lütfen...
Sayın Elitaş, açıklama için söz istiyorsunuz.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Evet.
BAŞKAN – Buyurun,
sataşma gerekçesiyle… (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
IX.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
5.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın,
Sinop Milletvekili Engin Altay’ın, grubuna sataşması nedeniyle konuşması
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Bugüne kadar TOKİ’nin yaptıklarından gurur duymak yerine, yapılan
işleri, hakikaten, özellikle ihale alan müteahhitleri
vampir gibi tanımlayıp, onları hırsız gibi göstermek gerçekten haksızlık.
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(İstanbul) – Biz söylemiyoruz, kitap söylüyor.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) - Bakın, “AK PARTİ’nin müteahhitleri”
diye söylediğiniz şahıslar arasında şu anda sizin bir milletvekiliniz olan
arkadaşımızın Konya’da ve İzmir’de 275 konutluk ihalesi var. O ihaleyi… (CHP
sıralarından gürültüler) Atilla Kart Bey’in kardeşinin yaptığı 75 konut
Konya’da, 200 konut İzmir’de var. Bu vampirlerin içerisinde, Atilla Bey’e
sorun, o kan emici vampirlerin başında o mu geliyor, gelmiyor mu diye. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
YAŞAR AĞYÜZ
(Gaziantep) – Ne alakası var! Sen soruya cevap ver, soruya!
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) – Lütfen, değerli arkadaşlar, yapılan ihaleleri ihale şartları
çerçevesinde değerlendirin, bununla ilgili, şu anda TOKİ’nin
yaptığı müteahhitlerle konuşun. TOKİ’nin
yaptığı işler minimum seviyede maliyetle yapılan ve hakikaten dar gelirli
vatandaşlarımıza imkân sağlayan bir iş.
Lütfen, burada
konuşurken ölçülü konuşmaya gayret edelim.
YAŞAR AĞYÜZ
(Gaziantep) – Ölçülü konuştu, ölçülü.
MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - 300 bine yakın yapılan konutu dar
gelirli insanlarımıza, sabit gelirli insanlarımıza bu dünyada mekân olarak
sunan TOKİ’ye ve 1984 yılında kurulmuş bu İdarenin
2003 yılına kadar işlevini hiç yapmayıp, kapanma noktasına geldiği ama 2003
yılından itibaren çok önemli ataklar yapan bu İdarenin yaptığı hizmetleri
lütfen, alkışlamasanız bile, hiç değilse tahrik etmeyin, tahkir etmeyin,
onları, yapılan işleri… Ve burada bin
küsur tane müteahidin var olduğu söyleniyor. Hangi
partinin, hangi partiliye oy verdiğini de bilmiyoruz.
ENGİN ALTAY
(Sinop) – Bu Meclis hırsızlığı alkışlamaz Sayın Başkan.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) - Eğer bugün, Türkiye’de yaşayan 2 kişiden 1’i AK PARTİ’ye
oy vermişse müteahhitlerin de 2’sinden 1’i AK PARTİ’ye oy vermiştir.
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(İstanbul) – O eskidendi eskiden.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) - Cumhuriyet Halk Partisine oy veren arkadaşlarımız da burada, TOKİ’de müteahhitlik yapıyorlar.
Hiç kimseye
haksızlık yapmayın, iftira etmeyin. Lütfen, TOKİ’nin
başarısını kabul etmeseniz, size zor gelse bile, en azından sessiz kalın, bu
başarıyı engellemeyin.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim.
ENGİN ALTAY
(Sinop) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Efendim.
ENGİN ALTAY
(Sinop) – Şimdi, Sayın Başkan, konuşmalarıma atfen, gösterdiğim kitapla ilgili,
konuşmamla ilgili, Milletvekilimiz Atilla Kart’ın kardeşinden örnek verdi. Bir
dakika söz istiyorum.
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) – Sahte kitap o, sahte!
BAŞKAN – Şimdi,
Sayın Altay, bir dakikalık söz vereyim. Şu var: İnsanlar bir kitap
yayınlayabilir, başka bir şekilde yayınlayabilir. Herkes şimdi yayınlanmış olan
bir kitabı alıp burada bir kısım gerekçe olarak gösterirse bu işin içerisinden
çıkamayız. Lütfen…
ENGİN ALTAY
(Sinop) – Sayın Başkanım, bir dakika, bir.
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) – Yasak o kitap, yasak!
BAŞKAN – Bak,
şimdi şunu diyorum Sayın Altay: Bir dakika mühim değil. Bakınız, oradaki
ifadeleriniz hakikaten şık olmamıştır. Ben karışmak istemiyorum. Şunu diyorum,
bakınız…
ENGİN ALTAY
(Sinop) – Başkanım, 6 trilyon 800 milyar nere, 4 trilyon 800 milyar nere? 2
trilyon…
BAŞKAN – Hayır, o
ayrı.
ENGİN ALTAY
(Sinop) – Bu, bizim vatandaşın cebinden çıkacak Başkanım. Bu Meclis soyguna göz
yumar mı? Böyle şey olur mu?
BAŞKAN – Şimdi,
Sayın Altay…
MEHMET DANİŞ
(Çanakkale) – Gitsin Kamu İhale Kurumuna. Sana ne oluyor?
BAŞKAN – Sayın
Altay, sakin olun efendim.
ENGİN ALTAY
(Sinop) – Sana ne oluyor? Konuşma, konuşma! Ben milletin hakkını savunuyorum
burada. Artist!
MEHMET DANİŞ
(Çanakkale) – Ne şov yapıyorsun? Şovmensin sen!
BAŞKAN – Sayın Daniş, lütfen…
MEHMET DANİŞ
(Çanakkale) – Bana bak, edepli ol! Hadi git be!
ENGİN ALTAY
(Sinop) – Gel, gel… Artistlik yapma. Başkanı var, grup başkan vekili var, sana
ne?
Başkanım, bu
kitapta Atilla Kart’ın kardeşinin adı yok.
YILMAZ TUNÇ
(Bartın) – Kitap değil o, kitap değil!
BAŞKAN – Lütfen…
Arkadaşlar, lütfen sakin olalım.
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan…
ABDÜLHADİ KAHYA (Hatay) – Bunlar Boğaz Köprüsü’ne de karşı çıkmıştı.
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, istirham ediyorum. Ben sadece…
BAŞKAN – Sayın Kılıçdaroğlu, şunu ifade ediyorum: Bakınız, sizler
hakikaten… Yani o kelimeler belki -şimdi Genel Kurulda kullanacağım- yanlış
anlaşılabilir. Suhulet içerisinde Meclisin çalışmalarını hep beraber
yönetiyoruz ama burada, dediğim gibi, kastı aşan cümleler oluyor, diğer şeyler
oluyor, hakikaten diğer grupların konuşmasına cevap verme durumu hasıl oluyor, belki Sayın Bakan da verebilirdi. Ama şunu
diyorum: Yani haksızlıklar varsa Türkiye'nin hukuk kurumları var, biraz önce
siz de söylediniz burada, buralara müracaat edilir, yapılır. Onlar dile
getirilir ama belirli bir üslup içerisinde…
Buyurun.
6.- İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu’nun,
Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, grubuna
sataşması nedeniyle konuşması
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Az önce grubumuza
mensup milletvekilimiz çıktı, firmaları belirtti, rakamları belirtti. Aslında
buna yanıt vermesi gereken Sayın Bakandı. Sayın Elitaş’ın
tabii, bu olaydan ne kadar bilgisi var, onu bilmiyorum. Eğer bilgisi varsa,
memnun oluruz, o bilgiyi çıkar burada anlatır. Yani nasıl oluyor da 4 trilyon
teklif veren birisinin teklifi kabul edilmiyor ama gidiliyor, daha başka bir
yerden bir müteahhide ihalesiz 6 trilyona iş veriliyor. Arada 2 trilyon rakam
var ve bu arkadaşımızın da bunu sorgulama hakkı var.
Şimdi, siz,
bakın, ilk çıktınız konuşmaya buraya, Sayın Elitaş,
dediniz ki: “Kul hakkı yemiyoruz, yedirmeyeceğiz, izin vermeyeceğiz.”
Allah aşkına
söyler misiniz, bu 4 trilyon ile 6 trilyon arasındaki 2 trilyon farkı siz
Sinoplu köylüden alırsanız, bu kul hakkı yemenin ne olduğunu bana bir anlatır
mısınız? Böyle bir şey olabilir mi? (CHP sıralarından alkışlar, AK PARTİ
sıralarından “doğru değil” sesleri)
Değerli
arkadaşlar, doğru değilse, bakın Sayın Bakan buradadır, çıkar der ki: “Bir
dakika arkadaşlar, öyle bir şey yoktur. 4 trilyon dediğiniz rakam budur, 6
trilyon dediğiniz budur, firma dediğiniz budur, arkadaş da Parlamentoyu
yanıltmıştır.”
Sayın Bakan
duruyor, hiçbir yanıt vermiyor; TOKİ Başkanı orada, o da orada duruyor, onların
yanıt vermesi gerekirken, bizim yasama organı olarak bu işi sorgulama hakkımız
varken, biz bırakıyoruz sorgulama hakkını, yürütme organının yaptığı bir eylemi
burada savunuyoruz. Niye savunalım? Çıksın kendileri burada kendilerini
savunsunlar. Bakan da orada, TOKİ Başkanı da orada. Alırlar, derler ki: “Bu
yanlıştır.”
Ve siz Atilla
Kart’ın kardeşinden örnek veriyorsunuz. Biz bütün müteahhitleri
suçlamıyoruz Sayın Elitaş.
Bakın, o kitapta…
VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş)
– Öyle dedi ama, “hepsi” dedi!
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (Devamla) – Hayır, hayır, hepsi değil. O kitapta… (AK PARTİ
sıralarından gürültüler) Bir dakika arkadaşlar, bir dakika… O kitapta, “AKP’nin
Müteahhitleri” diye, TOKİ’den ihale alanlar, bakın,
Sayın Ünsal duruyor orada, daha ona da konuşma sırası gelecek.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN –
Buyurunuz Sayın Kılıçdaroğlu.
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (Devamla) – Hemen bitiriyorum efendim.
Sayın Bakan
buraya geldi, bir kitaptan bahsetti, broşürden. Dedi ki: ”Bu broşürü
okusaydınız, TOKİ’den kaç müteahhidin ihale aldığını
görecektiniz.” Eğer Sayın Bakan o kitabı göstermeseydi, broşürü, Sayın Altay da
burada o kitabı göstermeyecekti.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Ne alakası var!
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(Devamla) – O kitapta bütün müteahhitlerin listesi var
ama o müteahhitlerden yüzde kaçı kaç trilyonun üstünde iş almış, onu da Sayın
Ünsal anlatacak size, hiç meraklanmayın.
Ben hepinize
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Kılıçdaroğlu.
Evet, saygıdeğer
arkadaşlarım, Sayın Bakan konuya bir açıklık getireceklerdir.
Buyurun. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
2.- Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat Ergün’ün, İstanbul
Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu’nun sataşma nedeniyle
yaptığı konuşmasında geçen iddialara ilişkin açıklaması
SANAYİ VE TİCARET
BAKANI NİHAT ERGÜN (Kocaeli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bazı
konuları uzun uzun tartışmaya gerek yok. Bir ihale
yapılmış. Bir yanlış varsa bu ihalede, Kamu İhale Kurumu var, ilgili firmalar
Kamu İhale Kurumuna itiraz ederler…
ALİ KOÇAL
(Zonguldak) – Yetkilerini aldınız, Kamu İhale Kurumunun yetkilerini aldınız.
SANAYİ VE TİCARET
BAKANI NİHAT ERGÜN (Devamla) – …haklarını ararlar, arıyorlar. Birçok yanlış
olan ihale Kamu İhale Kurumundan dönüyor. Bunu görüyoruz.
Bu bahsi geçen
yerde Kamu İhale Kurumuna böyle bir müracaat olmuş, ilgili firmalar…
MURAT ÖZKAN
(Giresun) – Sayın Bakan, 17 kez değiştirdiniz kanunu.
SANAYİ VE TİCARET
BAKANI NİHAT ERGÜN (Devamla) - “Biz bu işi yapacaktık ama bize bu işi
vermediler.” diye bir şikâyetleri var mı? Yok. Neden? Çünkü yeterliliği yok,
belgeleri düzgün değil. Dolayısıyla, bu ihalenin bu firmalara…
ENGİN ALTAY
(Sinop) – Emniyet Müdürlüğü binası yapan müteahhit köy
evini yapamaz mı Sayın Bakan? Rica ederim ya!
BAŞKAN – Sayın
Altay, lütfen…
SANAYİ VE TİCARET
BAKANI NİHAT ERGÜN (Devamla) - Efendim, şimdi, bu ihale başka bir ihale, senin
söylediğin beş sene evvelki bir başka iş. Dosyasına…
ENGİN Altay (Sinop) – İki sene önce Emniyet Müdürlüğü binası işi. Başka yalan söyleyin bari!
SANAYİ VE TİCARET
BAKANI NİHAT ERGÜN (Devamla) - Eğer böyle bir şey varsa bu firma Kamu İhale
Kurumuna gider hakkını alırdı. Kamu İhale Kurumu birçok firmanın hakkını
veriyor.
Ayrıca…
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Kamu İhale Kurumunun ne olduğunu biliyoruz Sayın
Bakan.
SANAYİ VE TİCARET BAKANI NİHAT ERGÜN (Devamla) – Tamam. Böyle bir şey olmamış.
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) - Kamu İhale Kurumunun iptal ettiği kararı da biliyoruz.
SANAYİ VE TİCARET
BAKANI NİHAT ERGÜN (Devamla) - Böyle bir şey olmadığına göre, demek ki, bu
firmalar, bu ihaleyi alan firmalar Kamu İhale Kurumuna gidip de haklarını
“Bizim hakkımız yendi.” diye aramamışlar, hakları da yenmemiş ayrıca.
AKİF AKKUŞ
(Mersin) – Kara listeye girmemek için, kara listeye!
SANAYİ VE TİCARET
BAKANI NİHAT ERGÜN (Devamla) - Daha sonra, altyapı projeleri de yapıldığı için
ihalede, altyapı farkı da… 2 trilyonluk rakamın açıklaması altyapı
maliyetlerindeki artışla ilgili bir konudur. Altyapı projelerini de bu projeye
dâhil ettiğiniz zaman 2 trilyonluk farkı bulursunuz.
YAŞAR AĞYÜZ
(Gaziantep) – Olmaz, gene olmaz.
SANAYİ VE TİCARET
BAKANI NİHAT ERGÜN (Devamla) - Bütün ihalelerde Kamu İhale Kurumu varken niye
şimdi böyle bir ithamda bulunuyoruz? Bu itham doğru değil.
YAŞAR AĞYÜZ
(Gaziantep) – O mümkün değil.
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Daha önce veren altyapıyı düşünmüyor mu Sayın Bakan?
SANAYİ VE TİCARET
BAKANI NİHAT ERGÜN (Devamla) - Bu itham doğru değil. Varsa hâlâ bir şikâyet,
olabilir…
BEKİR BOZDAĞ –
Savcı orada!
SANAYİ VE TİCARET
BAKANI NİHAT ERGÜN (Devamla) - Bu rakam bir insanın hakkını yeme, bir yetimin
hakkını yeme, bir Sinoplunun hakkını yeme anlamına geliyorsa, gelin beraber
arayalım arkadaş, hakkınızı.
AKİF EKİCİ
(Gaziantep) – Sayın Bakan, 4’mü büyük, 6’mı büyük, onu söyleyin bize.
SANAYİ VE TİCARET
BAKANI NİHAT ERGÜN (Devamla) - Buradan bağırıp çağırmaya gerek yok.
AKİF EKİCİ
(Gaziantep) – Sayın Bakan, 4’mü büyük, 6’mı büyük, onu söyleyin bize. Hikâye
anlatmayın.
SANAYİ VE TİCARET
BAKANI NİHAT ERGÜN (Devamla) - Gelirsiniz hakkınızı beraber ararız. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Yerler var, makamlar var, mevkiler var, kurumlar var.
Burada bağırıp çağırmaya hiç gerek yok değerli arkadaşlar. Gelin, hakkı beraber
arayalım varsa bir yanlış.
Evet, hepinize
çok teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ALİ RIZA ÖZTÜRK
(Mersin) – Sayın Bakan, cevap vermiş mi oldunuz?
BAŞKAN – Sayın
Bakan, teşekkür ediyorum.
VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri (Devam)
3.- Arsa Üretimi ve
Değerlendirilmesi Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısı ile Manisa Milletvekili Recai Berber ve 5 Milletvekilinin;
2985 Sayılı Toplu Konut Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Teklifi ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile Plan ve
Bütçe Komisyonu Raporları (1/762, 2/475) (S. Sayısı: 455) (Devam)
BAŞKAN -
Önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önergeler
kabul edilmemiştir.
Arkadaşlar, beş
önerge aynı mahiyettedir, aynı metne sahiptir. Birisini okutup, diğerlerinin
isimlerini okutacağım sadece.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
1/762 esas
numaralı kanun tasarısının çerçeve 2 nci maddesiyle
1319 sayılı kanunun 14 üncü maddesinin birinci fıkrasına eklenen bentte geçen
"Başkanlığına ait" ibaresinin "Başkanlığın mülkiyetinde
olan" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Azize
Sibel Gönül
Kocaeli
Diğer önerge
sahipleri: Van Milletvekili İkram Dinçer,
Kahramanmaraş Milletvekili Veysi Kaynak, İstanbul
Milletvekili Mustafa Ataş, Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç.
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
SANAYİ VE TİCARET
BAKANI NİHAT ERGÜN (Kocaeli) – Katılamıyoruz efendim.
BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe: Önerilen
ibarenin daha uygun olacağı düşünülmüştür.
BAŞKAN –
Önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önergeler
kabul edilmemiştir.
2’nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım, çalışma süremizin bitimine çok az kalmıştır. Bunu
dikkate alarak, sözlü soru önergeleri ile alınan karar gereğince “Kanun Tasarı
ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen İşler”i
sırasıyla görüşmek için 23 Şubat 2010 Salı günü saat 15.00’te toplanmak üzere
birleşimi kapatıyorum.