Normal 25794 3 18 2010-03-24T09:44:00Z 2010-03-24T09:45:00Z 1 49489 282092 TBMM 2350 661 330920 11.9999 75 Clean Clean 0 0 nk 0 nk 0 0 false false false 0 nk 0 nk MicrosoftInternetExplorer4

DÖNEM: 23                            CİLT: 60                    YASAMA YILI: 4

 

 

 

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

TUTANAK DERGİSİ

 

60’ıncı Birleşim

11 Şubat 2010 Perşembe

 

(Bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)

İ Ç İ N D E K İ L E R

   I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

  II. - GELEN KÂĞITLAR

III. - YOKLAMALAR

 IV. - GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Gümüşhane Milletvekili Yahya Doğan’ın, Gümüşhane’nin düşman işgalinden kurtuluşunun 92’nci yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması

2.- Antalya Milletvekili Hüseyin Yıldız’ın, Antalya ilinde son günlerde meydana gelen sel felaketindeki can ve mal kayıplarına ve alınması gereken önlemlere ilişkin gündem dışı konuşması

3.- Edirne Milletvekili Rasim Çakır’ın, Roman vatandaşların sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması

 

V.- AÇIKLAMALAR

1.- Kahramanmaraş Milletvekili Veysi Kaynak’ın, Kahramanmaraş’ın düşman işgalinden kurtuluşunun 90’ıncı yıl dönümüne ilişkin açıklaması

2.- Antalya Milletvekili Atila Emek’in, Antalya ilinde son günlerde meydana gelen sel felaketindeki can ve mal kayıplarına ilişkin açıklaması

3.- Aydın Milletvekili Ali Uzunırmak’ın, son günlerde yağan yoğun yağmur ve açılan baraj kapakları nedeniyle Aydın ili ve bazı ilçelerinde meydana gelen su baskınlarına ve alınması gereken tedbirlere ilişkin açıklaması

4.- Edirne Milletvekili Necdet Budak’ın, Roman vatandaşların sorunlarının çözümü konusunda yapılan çalışmalara ilişkin açıklaması

5.- Ankara Milletvekili Tekin Bingöl’ün, vatandaşların, sivil savunma müdürlükleri ve hastaneler gibi devletin birtakım kurumlarının aczinden ve ilgisizliğinden kaynaklanan sıkıntılarına ilişkin açıklaması

6.- Eskişehir Milletvekili H. Tayfun İçli’nin, Avrupa Parlamentosu Genel Kurulunda, büyük bir oy çokluğuyla kabul edilen Türkiye’yle ilgili son karar taslağını şiddetle kınadığına ilişkin açıklaması

7.- Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu’nun, Kahramanmaraş’ın, özgürlük ve bağımsızlık mücadelesinin 90’ıncı yıl dönümüne, ekonomik alandaki başarılarının daha da artması için Büyükşehir Belediyesine daha çok katkı yapılması gerektiğine ilişkin açıklaması

8.- İzmir Milletvekili Kamil Erdal Sipahi’nin, baraj kapaklarının açılması nedeniyle İzmir ili ve bazı ilçelerinde son günlerde meydana gelen su baskınlarına ilişkin açıklaması

9.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın, Kahramanmaraş’ın düşman işgalinden kurtuluşunun 90’ıncı yıl dönümüne ilişkin açıklaması

10.- İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın, polis eğitimine ilişkin açıklaması

11.- Mersin Milletvekili İsa Gök’ün, İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın, kendisine hitaben söylediği “Tasarının bir satırını bile anlamamışsınız Sayın Sözcü.” ifadesine ilişkin açıklaması

12.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın, Mersin ilindeki bir faili meçhul cinayete ilişkin açıklaması

 

VI.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- Edirne Milletvekili Rasim Çakır’ın, Edirne Milletvekili Necdet Budak’ın, şahsına sataşması nedeniyle konuşması

2.- Giresun Milletvekili Nurettin Canikli’nin, İzmir Milletvekili Kamil Erdal Sipahi’nin, grubuna sataşması nedeniyle konuşması

3.- Batman Milletvekili Ayla Akat Ata’nın, İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın, grubuna sataşması nedeniyle konuşması

 

VII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Meclis Araştırması Önergeleri

1.- Muş Milletvekili M. Nuri Yaman ve 19 milletvekilinin, istihdam başta olmak üzere tekstil ve konfeksiyon sektöründeki sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/559)

2.- Muş Milletvekili M. Nuri Yaman ve 19 milletvekilinin, şeker fabrikalarının özelleştirilmesinin doğuracağı sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/560)

3.- Muş Milletvekili M. Nuri Yaman ve 19 milletvekilinin, Van’ın sınır ilçelerinde Türk ve İran güvenlik güçlerinin ateşi sonucu meydana gelen ölüm olaylarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/561)

4.- Muş Milletvekili M. Nuri Yaman ve 19 milletvekilinin, kadınlara yönelik cinayet olaylarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/562)

B) Tezkereler

1.- Türkiye Büyük Millet Meclisinde, Türkiye-İrlanda Dostluk Grubu kurulmasına ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/1094)

 

VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri

 

1.- Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/324) (S. Sayısı: 96)

2.- Türk Borçlar Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/499) (S. Sayısı: 321)

3.- Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı ve İçişleri Komisyonu Raporu (1/704) (S. Sayısı: 383)

 

IX.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1.- Yalova Milletvekili Muharrem İnce’nin, AB Genel Sekreterliğinin bir sınavına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Egemen Bağış’ın cevabı (7/11725)

2.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, Gediz Havzası’ndaki çalışmalara ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı (7/11762)


I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

TBMM Genel Kurulu saat 13.03’te açılarak altı oturum yaptı.

İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel, İstanbul Marmaray Projesi’ne,

Mersin Milletvekili Kadir Ural, Mersin ilindeki çiftçilerin sorunlarına,

İlişkin gündem dışı birer konuşma yaptılar.

Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in, Tunceli ilindeki TEDAŞ’ın özelleştirilmesine ilişkin gündem dışı konuşmasına Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız cevap verdi.

Gaziantep milletvekilleri:

Özlem Müftüoğlu,

Halil Mazıcıoğlu,

Mehmet Sarı,

Hasan Özdemir,

Gaziantep’e Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından gazilik unvanı verilmesinin 89’uncu yıl dönümüne;

Tunceli Milletvekili Şerafettin Halis, Tunceli’deki TEDAŞ’ın özelleştirilmesine;

İlişkin birer açıklamada bulundular.

Genel Kurulu ziyaret eden Gürcistan Parlamento Başkanı David Bakradze’ye Başkanlıkça “Hoş geldiniz” denildi.

Gürcistan Parlamento Başkanı David Bakradze ve beraberindeki heyetin ülkemizi ziyaret etmesinin uygun bulunduğuna ilişkin Başkanlık tezkeresi Genel Kurulun bilgisine sunuldu.

İstanbul Milletvekili Sacid Yıldız ve 32 milletvekilinin, TOKİ’nin İstanbul-Ataköy sahilindeki tasarruflarının araştırılması (10/555),

İstanbul Milletvekili Çetin Soysal ve 21 milletvekilinin, sigara yasağı kapsamındaki işletmelerin yaşadığı sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi (10/556),

Muş Milletvekili M. Nuri Yaman ve 19 milletvekilinin, Roman vatandaşların sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi (10/557),

Trabzon Milletvekili Cevdet Erdöl ve 29 milletvekilinin, kayıp çocuklar sorununun araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi (10/558),

Amacıyla birer Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergeleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin gündemdeki yerlerini alacağı ve ön görüşmelerinin, sırası geldiğinde yapılacağı açıklandı.

Gündemin “Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler” kısmında yer alan:

(10/152) esas numaralı, faili meçhul cinayetlerin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergenin görüşmelerinin Genel Kurulun 10/2/2010 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin BDP,

(10/106) esas numaralı, esnaf ve sanatkârların sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergenin görüşmelerinin Genel Kurulun 10/2/2010 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin MHP,

(10/466, 10/474, 10/496) esas numaralı Meclis araştırması önergelerinin görüşmelerinin Genel Kurulun 10/2/2010 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin CHP,

Grubu önerileri yapılan görüşmelerden sonra kabul edilmedi.

Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan, Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç’un;

Giresun Milletvekili Nurettin Canikli;

Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan’ın,

Zonguldak Milletvekili Ali Koçal’ın;

Grubuna sataşması nedeniyle birer konuşma yaptılar.

Aydın Milletvekili Ali Uzunırmak, Rize Milletvekili Bayram Ali Bayramoğlu’nun, esnafın kullandığı kredi faizi ile enflasyon oranları arasındaki ilişkiyi değerlendirdiği ifadelerinin doğru olmadığına,

İstanbul Milletvekili Necat Birinci, kürsüde konuşan hatiplerin vücut diline,

Aydın Milletvekili Ali Uzunırmak, Malatya Milletvekili M. Mücahit Fındıklı’nın, İslam inancında vacip olan kurbanı “bir hikâye” olarak nitelemesine,

İlişkin birer açıklamada bulundular.

Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının:

1’inci sırasında bulunan ve İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi kabul edilen Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu’nun (1/324) (S. Sayısı: 96),

2’nci sırasında bulunan ve İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi kabul edilen Türk Borçlar Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu’nun (1/499) (S. Sayısı: 321),

Görüşmeleri komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından ertelendi.

3’üncü sırasında bulunan ve İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi kabul edilen Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı ve İçişleri Komisyonu Raporu’nun (1/704) (S. Sayısı: 383) görüşmelerine devam olunarak birinci bölümünün 10’uncu maddesine kadar kabul edildi, 10’uncu maddesi üzerinde bir süre görüşüldü.

11 Şubat 2010 Perşembe günü, alınan karar gereğince saat 13.00’te toplanmak üzere birleşime 20.18’de son verildi.

 

 

Meral AKŞENER

 

 

 

Başkan Vekili

 

 

Fatih METİN

 

Gülşen ORHAN

 

Bolu

 

Van

 

Kâtip Üye

 

Kâtip Üye

 

Yusuf COŞKUN

 

Bayram ÖZÇELİK

 

Bingöl

 

Burdur

 

Kâtip Üye

 

Kâtip Üye

 

 


                                                                                                                                                 No.:  79

II.- GELEN KÂĞITLAR

11 Şubat 2010 Perşembe

Tasarı

1.- Türkiye İnsan Hakları Kurumu Kanunu Tasarısı (1/804) (Plan ve Bütçe ile Anayasa Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 28.1.2010)

Teklifler

1.- İstanbul Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaş ve 5 Milletvekilinin; 2820 Sayılı Siyasi Partiler Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/597) (Kadın Erkek Fırsat Eşitliği ile Anayasa Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.1.2010)                  

2.- Hatay Milletvekili Süleyman Turan Çirkin’in; Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/598) (Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 2.2.2010)

3.- Ordu Milletvekili Rahmi Güner’in; 3717 Sayılı Adli Personel ile Devlet Davalarını Takip Edenlere Yol Gideri ve Tazminat Verilmesi ile 492 Sayılı Harçlar Kanununun Bir Maddesinin Yürürlükten Kaldırılması Hakkında Kanun ve 657 Sayılı Kanunun 152 nci Maddesinin “II-Tazminatlar” Kısmının (G) Bölümünde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/599) (Adalet ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 4.2.20l0)

4.- Ankara Milletvekili Tekin Bingöl ve 13 Milletvekilinin; Denetimli Serbestlik ve Yardım Merkezleri ile Koruma Kurulları Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/600) (Adalet ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 5.2.2010)

Sözlü Soru Önergeleri

1.- Karaman Milletvekili Hasan Çalış’ın, takibe düşen kredi borçlularına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Ali Babacan) sözlü soru önergesi (6/1814) (Başkanlığa geliş tarihi: 29/01/2010)

2.- Karaman Milletvekili Hasan Çalış’ın, takibe düşen borçlu KOBİ’lere ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Ali Babacan) sözlü soru önergesi (6/1815) (Başkanlığa geliş tarihi: 29/01/2010)

3.- Eskişehir Milletvekili Beytullah Asil’in, Eskişehir’de özel eğitim değerlendirme kurulu faaliyetlerine ilişkin Milli Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/1816) (Başkanlığa geliş tarihi: 29/01/2010)

4.- Karaman Milletvekili Hasan Çalış’ın, aile hekimliği kapsamında kapatılan sağlık ocağı ve sağlık evlerine ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/1817) (Başkanlığa geliş tarihi: 02/02/2010)

5.- Karaman Milletvekili Hasan Çalış’ın, okul servis şoförlerinin siciline ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/1818) (Başkanlığa geliş tarihi: 02/02/2010)

6.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, yabancılara satılan taşınmazlara ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından sözlü soru önergesi (6/1819) (Başkanlığa geliş tarihi: 02/02/2010)

7.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, GAP’a ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1820) (Başkanlığa geliş tarihi: 02/02/2010)

8.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, Erbaa ve Niksar’daki öğrenci yurdu ihtiyacına ilişkin Devlet Bakanından (Faruk Nafiz Özak) sözlü soru önergesi (6/1821) (Başkanlığa geliş tarihi: 02/02/2010)

Yazılı Soru Önergeleri

1.- Trabzon Milletvekili Süleyman Latif Yunusoğlu’nun, bölünmüş yol yapımına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12409) (Başkanlığa geliş tarihi: 29/01/2010)

2.- Adana Milletvekili Tacidar Seyhan’ın, ortam dinleme ve izleme aracı tanıtımı iddiasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12410) (Başkanlığa geliş tarihi: 29/01/2010)

3.- İstanbul Milletvekili Süleyman Yağız’ın, TRT kanallarında okunan gazetelere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12411) (Başkanlığa geliş tarihi: 29/01/2010)

4.- İstanbul Milletvekili Süleyman Yağız’ın, IMF ile görüşmelere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12412) (Başkanlığa geliş tarihi: 29/01/2010)

5.- Tunceli Milletvekili Şerafettin Halis’in, istisnai memuriyet kadrolarına yapılan atamalara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12413) (Başkanlığa geliş tarihi: 02/02/2010)

6.- Denizli Milletvekili Ali Rıza Ertemür’ün, kayıp çocuklara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12414) (Başkanlığa geliş tarihi: 02/02/2010)

7.- Kocaeli Milletvekili Cevdet Selvi’nin, büyük marketlere yönelik düzenleme yapılmasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12415) (Başkanlığa geliş tarihi: 02/02/2010)

8.- Balıkesir Milletvekili Ergün Aydoğan’ın, şeker fabrikalarının özelleştirilmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12416) (Başkanlığa geliş tarihi: 02/02/2010)

9.- Muğla Milletvekili Fevzi Topuz’un, danışmanlık hizmeti alımlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12417) (Başkanlığa geliş tarihi: 02/02/2010)

10.- İzmir Milletvekili Selçuk Ayhan’ın, enerjideki dış bağımlılığa ve doğalgaz zammına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12418) (Başkanlığa geliş tarihi: 02/02/2010)

11.- Kırklareli Milletvekili Turgut Dibek’in, Telekomünikasyon İletişim Başkanının atanma usulüne ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12419) (Başkanlığa geliş tarihi: 02/02/2010)

12.- Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün, Azerbaycan’ın doğalgaz vermeyeceği iddiasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12420) (Başkanlığa geliş tarihi: 02/02/2010)

13.- Gaziantep Milletvekili Akif Ekici’nin, öğrenci servisi şoförlerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12421) (Başkanlığa geliş tarihi: 02/02/2010)

14.- Adana Milletvekili Yılmaz Tankut’un, belediyelerin borçlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12422) (Başkanlığa geliş tarihi: 02/02/2010)

15.- Adana Milletvekili Yılmaz Tankut’un, sabıkalı öğrenci servisi şoförlerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12423) (Başkanlığa geliş tarihi: 02/02/2010)

16.- Adana Milletvekili Yılmaz Tankut’un, internet kullanıcılarının tarife sorunlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12424) (Başkanlığa geliş tarihi: 02/02/2010)

17.- Adana Milletvekili Yılmaz Tankut’un, bir hastaneye hizmet alımıyla göreve başlatılan personele ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12425) (Başkanlığa geliş tarihi: 02/02/2010)

18.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, Bandırma’da yapılacağı söylenen termik santralin çevreye etkilerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12426) (Başkanlığa geliş tarihi: 02/02/2010)

19.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, Balıkesir’deki atıl bir tarihi binaya ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12427) (Başkanlığa geliş tarihi: 02/02/2010)

20.- Van Milletvekili Fatma Kurtulan’ın, bir cezaevinde yapıldığı iddia edilen uygulamalara ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/12428) (Başkanlığa geliş tarihi: 02/02/2010)

21.- Samsun Milletvekili Suat Binici’nin, yapılması planlanan bir yarı açık cezaevine ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/12429) (Başkanlığa geliş tarihi: 02/02/2010)

22.- Edirne Milletvekili Bilgin Paçarız’ın, Gala Gölü Milli Parkının geliştirilmesine ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/12430) (Başkanlığa geliş tarihi: 29/01/2010)

23.- Edirne Milletvekili Rasim Çakır’ın, Ergene Nehri ve Saros Körfezinin temizlenmesine ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/12431) (Başkanlığa geliş tarihi: 29/01/2010)

24.- Karaman Milletvekili Hasan Çalış’ın, ormana karşı işlenen suçlara ve küçükbaş hayvan yetiştiriciliğine ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/12432) (Başkanlığa geliş tarihi: 02/02/2010)

25.- Muğla Milletvekili Metin Ergun’un, Hamzabey Çayının ıslahına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/12433) (Başkanlığa geliş tarihi: 02/02/2010)

26.- Manisa Milletvekili Ahmet Orhan’ın, Gürdük Barajının yapımına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/12434) (Başkanlığa geliş tarihi: 02/02/2010)

27.- Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün, TRT sanatçılarının bir düğünde görevlendirildiği iddiasına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Bülent Arınç) yazılı soru önergesi (7/12435) (Başkanlığa geliş tarihi: 29/01/2010)

28.- Adana Milletvekili Yılmaz Tankut’un, RTÜK eski Başkanı hakkında basında çıkan haberlere ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Bülent Arınç) yazılı soru önergesi (7/12436) (Başkanlığa geliş tarihi: 02/02/2010)

29.- Adana Milletvekili Nevin Gaye Erbatur’un, yetki ve karar alma mekanizmalarında kadının rolünün artırılmasına ilişkin Devlet Bakanından (Selma Aliye Kavaf) yazılı soru önergesi (7/12437) (Başkanlığa geliş tarihi: 29/01/2010)

30.- Adana Milletvekili Nevin Gaye Erbatur’un, kadın yoksulluğuna karşı sosyal yardım hizmetlerine ilişkin Devlet Bakanından (Selma Aliye Kavaf) yazılı soru önergesi (7/12438) (Başkanlığa geliş tarihi: 29/01/2010)

31.- Adana Milletvekili Nevin Gaye Erbatur’un, medyaya yönelik toplumsal cinsiyet eşitliği çalışmalarına ilişkin Devlet Bakanından (Selma Aliye Kavaf) yazılı soru önergesi (7/12439) (Başkanlığa geliş tarihi: 29/01/2010)

32.- Adana Milletvekili Nevin Gaye Erbatur’un, kadınların sağlık hizmetlerinden yararlanmalarının desteklenmesine ilişkin Devlet Bakanından (Selma Aliye Kavaf) yazılı soru önergesi (7/12440) (Başkanlığa geliş tarihi: 29/01/2010)

33.- Adana Milletvekili Nevin Gaye Erbatur’un, kadın sağlığı araştırmalarına ve verilerine ilişkin Devlet Bakanından (Selma Aliye Kavaf) yazılı soru önergesi (7/12441) (Başkanlığa geliş tarihi: 29/01/2010)

34.- Adana Milletvekili Nevin Gaye Erbatur’un, kadın sağlığı hizmetlerine ilişkin Devlet Bakanından (Selma Aliye Kavaf) yazılı soru önergesi (7/12442) (Başkanlığa geliş tarihi: 29/01/2010)

35.- Adana Milletvekili Nevin Gaye Erbatur’un, kadın yoksulluğu ile mücadeleye ilişkin Devlet Bakanından (Selma Aliye Kavaf) yazılı soru önergesi (7/12443) (Başkanlığa geliş tarihi: 29/01/2010)

36.- Adana Milletvekili Nevin Gaye Erbatur’un, kadınların siyasi etkinliğinin artırılmasına ilişkin Devlet Bakanından (Selma Aliye Kavaf) yazılı soru önergesi (7/12444) (Başkanlığa geliş tarihi: 29/01/2010)

37.- Adana Milletvekili Nevin Gaye Erbatur’un, kadın yönetici istihdamına ilişkin Devlet Bakanından (Selma Aliye Kavaf) yazılı soru önergesi (7/12445) (Başkanlığa geliş tarihi: 29/01/2010)

38.- Adana Milletvekili Nevin Gaye Erbatur’un, kaybolan çocuklar sorununa ilişkin Devlet Bakanından (Selma Aliye Kavaf) yazılı soru önergesi (7/12446) (Başkanlığa geliş tarihi: 29/01/2010)

39.- Adana Milletvekili Nevin Gaye Erbatur’un, kadına yönelik şiddete karşı alınacak tedbirlere ilişkin Devlet Bakanından (Selma Aliye Kavaf) yazılı soru önergesi (7/12447) (Başkanlığa geliş tarihi: 29/01/2010)

40.- Adana Milletvekili Nevin Gaye Erbatur’un, kadına yönelik aile içi şiddete karşı alınacak tedbirlere ilişkin Devlet Bakanından (Selma Aliye Kavaf) yazılı soru önergesi (7/12448) (Başkanlığa geliş tarihi: 29/01/2010)

41.- Adana Milletvekili Nevin Gaye Erbatur’un, kadın odaklı eğitim ve diğer sosyal çalışmalara ilişkin Devlet Bakanından (Selma Aliye Kavaf) yazılı soru önergesi (7/12449) (Başkanlığa geliş tarihi: 29/01/2010)

42.- Adana Milletvekili Nevin Gaye Erbatur’un, çevre politikalarında kadının konumuna ilişkin Devlet Bakanından (Selma Aliye Kavaf) yazılı soru önergesi (7/12450) (Başkanlığa geliş tarihi: 29/01/2010)

43.- Adana Milletvekili Nevin Gaye Erbatur’un, kadına yönelik şiddet konusundaki işbirliği ve diğer tedbirlere ilişkin Devlet Bakanından (Selma Aliye Kavaf) yazılı soru önergesi (7/12451) (Başkanlığa geliş tarihi: 29/01/2010)

44.- Adana Milletvekili Nevin Gaye Erbatur’un, toplumsal cinsiyet eşitliği ve kadına yönelik şiddet konusundaki önlemlere ilişkin Devlet Bakanından (Selma Aliye Kavaf) yazılı soru önergesi (7/12452) (Başkanlığa geliş tarihi: 29/01/2010)

45.- Karaman Milletvekili Hasan Çalış’ın, Ermenek HES’e ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/12453) (Başkanlığa geliş tarihi: 02/02/2010)

46.- Hatay Milletvekili Süleyman Turan Çirkin’in, Erzin ilçesinde termik santral kurulmasına ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/12454) (Başkanlığa geliş tarihi: 02/02/2010)

47.- Antalya Milletvekili Hüseyin Yıldız’ın, ülkemizde yaşayan Ermeni ve Azerilere ilişkin İçiş-leri Bakanından yazılı soru önergesi (7/12455) (Başkanlığa geliş tarihi: 29/01/2010)

48.- İzmir Milletvekili Kemal Anadol’un, belediyelerin denetlenmesine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/12456) (Başkanlığa geliş tarihi: 29/01/2010)

49.- İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel’in, çocuk kaçırma olaylarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/12457) (Başkanlığa geliş tarihi: 29/01/2010)

50.- Iğdır Milletvekili Pervin Buldan’ın, Ağrı-Patnos’ta çıkan olaylara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/12458) (Başkanlığa geliş tarihi: 01/02/2010)

51.- Van Milletvekili Özdal Üçer’in, 1930 yılında yaşandığı iddia edilen bazı olaylara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/12459) (Başkanlığa geliş tarihi: 02/02/2010)

52.- İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel’in, Romanlara yönelik bazı uygulamalara ve bir olaya ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/12460) (Başkanlığa geliş tarihi: 02/02/2010)

53.- Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün, bir greve yönelik emniyet güçlerinin tutumuna ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/12461) (Başkanlığa geliş tarihi: 02/02/2010)

54.- Antalya Milletvekili Hüsnü Çöllü’nün, bir koy bölgesindeki yapılaşmaya ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/12462) (Başkanlığa geliş tarihi: 02/02/2010)

55.- Adıyaman Milletvekili Şevket Köse’nin, Adıyaman’da heyelan nedeniyle oluşan mağduriyete ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/12463) (Başkanlığa geliş tarihi: 02/02/2010)

56.- Bursa Milletvekili Hamza Hamit Homriş’in, Batman Belediyesinin internet sitesindeki bazı resimlere ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/12464) (Başkanlığa geliş tarihi: 02/02/2010)

57.- Kırklareli Milletvekili Turgut Dibek’in, öğretmenlerin istihdam şekillerine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/12465) (Başkanlığa geliş tarihi: 02/02/2010)

58.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, öğretmen aylıklarının iyileştirilmesine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/12466) (Başkanlığa geliş tarihi: 02/02/2010)

59.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, norm kadro fazlası öğretmenlerin il içinde değerlendirilmesine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/12467) (Başkanlığa geliş tarihi: 02/02/2010)

60.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, öğretmenlerin becayiş haklarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/12468) (Başkanlığa geliş tarihi: 02/02/2010)

61.- Manisa Milletvekili Ahmet Orhan’ın, sosyoloji bölümü mezunlarının felsefe grup öğretmenliğine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/12469) (Başkanlığa geliş tarihi: 02/02/2010)

62.- Antalya Milletvekili Hüseyin Yıldız’ın, yönetim kadrolarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/12470) (Başkanlığa geliş tarihi: 29/01/2010)

63.- İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel’in, domuz gribi aşısına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/12471) (Başkanlığa geliş tarihi: 02/02/2010)

64.- İstanbul Milletvekili Mehmet Sevigen’in, domuz gribi tedbirlerine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/12472) (Başkanlığa geliş tarihi: 02/02/2010)

65.- Muğla Milletvekili Fevzi Topuz’un, GDO’lu ürünlerin satışına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/12473) (Başkanlığa geliş tarihi: 02/02/2010)

66.-  Kars Milletvekili Gürcan Dağdaş’ın, Kars’ta hayvancılığın desteklenmesine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/12474) (Başkanlığa geliş tarihi: 02/02/2010)

67.- Trabzon Milletvekili Süleyman Latif Yunusoğlu’nun, bölünmüş yol yapımına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/12475) (Başkanlığa geliş tarihi: 29/01/2010)

68.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, Yüksek Hızlı Trenin sefer güvenliğine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/12476) (Başkanlığa geliş tarihi: 02/02/2010)

69.- Adıyaman Milletvekili Şevket Köse’nin, 2022 sayılı yasa kapsamında aylık alanlara ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/12477) (Başkanlığa geliş tarihi: 29/01/2010)

70.- Adana Milletvekili Tacidar Seyhan’ın, Çukurova Üniversitesi yurtlarındaki yönetime ve öğrenci gösterilerine ilişkin Devlet Bakanından (Faruk Nafiz Özak) yazılı soru önergesi (7/12478) (Başkanlığa geliş tarihi: 29/01/2010)

71.- Adana Milletvekili Tacidar Seyhan’ın, camilere kurulan baz istasyonlarına ilişkin Devlet Bakanından (Faruk Çelik) yazılı soru önergesi (7/12479) (Başkanlığa geliş tarihi: 02/02/2010)

72.- Balıkesir  Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, Avrupa’ya açılan sınır kapılarına ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/12480) (Başkanlığa geliş tarihi: 02/02/2010)

Meclis Araştırması Önergeleri

1.- Muş Milletvekili M. Nuri Yaman ve 19 Milletvekilinin, istihdam başta olmak üzere tekstil ve konfeksiyon sektöründeki sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi  (10/559) (Başkanlığa geliş tarihi: 11.1.2010)

2.- Muş Milletvekili M. Nuri Yaman ve 19 Milletvekilinin, şeker fabrikalarının özelleştirilmesinin doğuracağı sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/560) (Başkanlığa geliş tarihi: 11.1.2010)

3.- Muş Milletvekili M. Nuri Yaman ve 19 Milletvekilinin, Van’ın sınır ilçelerinde Türk ve İran güvenlik güçlerinin ateşi sonucu meydana gelen ölüm olaylarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/561) (Başkanlığa geliş tarihi: 11.1.2010)

4.- Muş Milletvekili M. Nuri Yaman ve 19 Milletvekilinin, kadınlara yönelik cinayet olaylarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/562) (Başkanlığa geliş tarihi: 11.1.2010)


11 Şubat 2010 Perşembe

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 13.03

BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER

KÂTİP ÜYELER: Gülşen ORHAN (Van), Fatih METİN (Bolu)

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 60’ıncı Birleşimini açıyorum.

III.- YOKLAMA

BAŞKAN – Elektronik cihazla yoklama yapacağız.

Yoklama için üç dakika süre vereceğim.

Sayın milletvekillerinin oy düğmelerine basarak salonda bulunduklarını bildirmelerini, bu süre içerisinde elektronik sisteme giremeyen milletvekillerinin salonda hazır bulunan teknik personelden yardım istemelerini, buna rağmen sisteme giremeyen üyelerin ise yoklama pusulalarını görevli personel aracılığıyla üç dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.

Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.

Gündem dışı ilk söz Gümüşhane ilinin düşman işgalinden kurtuluşunun 92’nci yıl dönümü münasebetiyle söz isteyen Gümüşhane Milletvekili Sayın Yahya Doğan’a aittir.

Buyurun Sayın Doğan. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Sayın Doğan, açmadan önce bir sükûneti sağlayalım, konuşmalarınız duyulsun.

Sayın milletvekilleri, Sayın Hatibi daha iyi duyabilmek için uğultuyu kesebilirsek, sükûneti sağlayabilirsek çok iyi olur.

Buyurun Sayın Doğan.

IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Gümüşhane Milletvekili Yahya Doğan’ın, Gümüşhane’nin düşman işgalinden kurtuluşunun 92’nci yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması

YAHYA DOĞAN (Gümüşhane) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Gümüşhane’mizin 92’nci kurtuluş yıl dönümü münasebetiyle söz almış bulunuyorum. Sözlerime başlamadan hepinizi saygıyla selamlıyorum.

İzninizle bir hususa da değineceğim. Bu kurtuluş günleri, hem o beldelerin kurtuluşu için şehit düşen insanlarımızı anmaya vesile olduğu gibi, o yöredeki gelişmelerin de gerek hemşehrilerimize gerek sizlere anlatılması için bir vesile oluyor. Bu çerçeve içerisinde özellikle moral düzeltici bir şeyler söylemek istiyorum.

Gümüşhane bir değişim yaşıyor. Gerek üniversitemizle ki -Hükûmetimize müteşekkirim, yüce Parlamentoya da bu kanunu kabul ettiği için müteşekkiriz- üniversitemiz kuruldu, hızla gelişiyor. Beş ilçemizin hepsinde birer yüksekokul kuruldu; birçoğu öğretime başladı, bir kısmı da bu yıl öğrenci almaya başlayacaktır. Eğitimin önemini Gümüşhane halkı kavramıştır. Eğitimsiz hiçbir şey olmaz.

İkinci önemli gelişme barajlarımızdır, göletlerimizdir. Yörede uzun süreden beri tabiat şartlarına bağlı tarım yapılmaktaydı. Ancak Hükûmetimizin, Devlet Su İşlerimizin, Çevre ve Orman Bakanlığımızın gayretleriyle uzun yıllardan beri yarım kalmış bekleyen Köse Barajı’mız bitirilmiş ve geçenlerde hizmete girmiştir. Sulama kanalları da birinci kısmı yapılmış, ikinci kısmı yapılmaktadır.

Yine, aynı şekilde Kelkit’imizin otuz kırk yıllık özlemi olan Sadak Barajı’nın da programlanması, yapılması, ihalesinin yapılması bitmiştir; önümüzdeki zaman dilimi içerisinde, bir iki ay içerisinde temeli atılıp inşaatına başlanacaktır. Keza, Şiran’daki Koruluk Barajı’mız ve sulama kanalları faaliyetini sürdürmektedir. Bunlar sulamaya yönelik barajlarımızdır.

Yuvacık Göleti’nin, Alıçlı Göleti’nin ki inşaatı birinin bitmiştir, birinin başlayacaktır; bunları sayarak kıymetli vakitlerinizi almak istemiyorum.

Bölgede tarımda önemli bir gelişim yaşanmaktadır. Toprak suya kavuşmuştur; bundan sonra verim artacaktır, yöredeki organik tarım hızla gelişecektir.

Yine, enerjiye dayalı olarak da, gerek Harşit Çayı üzerindeki Kürtün Barajı ve Torul Barajı faaliyetlerini sürdürmektedir, hizmete girmiştir.

Değerli milletvekilleri, “Yol medeniyettir.” demişler, doğrudur. Sizin tarımınız var, ürününüzü üretiyorsunuz fakat yolunuz olup götüremedikten sonra hiçbir anlam ifade etmez. Gümüşhane’mizde yollar da bütün hızıyla devam etmektedir. Efendim, Zigana Tüneli’ne alternatif olacak şekilde yeniden bir etüt ve projelendirme çalışması, güzergâh tespiti başlamıştır. Torul-Kürtün yol ayrımı Gümüşhane-Bayburt sınırı bölünmüş yollar tamamlanacaktır bu yıl içerisinde. Yine Gümüşhane-Erzincan bölünmüş yolu, Kelkit’e kadar olan kısmı bitmek üzeredir. Gümüşhane çevre yolu etüdü -ki bu son derece önemlidir- ve güzergâh tespiti çalışmaları başlamıştır. Gümüşhane-Torul ayrımı İkisu-Şiran yolunun yapımı devam etmektedir.

Söz yollardan açılmışken, demir yolunun da fizibilite etüdü çalışmalarının ihalesi yapılmıştır. İnşallah o da en kısa zamanda yapılacaktır.

Yöredeki olumlu kalkınmaya, gelişmeye bağlı olarak, uzun zamandan beri pist yarım kalmıştır hem Bayburt ilimize hem de Gümüşhane ilimize hizmet edecek olan Köse Havaalanı’nın da proje çalışmaları başlatılmıştır. Yapılacak olan, bu yarım pistin 1.200 metre kadar daha ilavesiyle tamamlanmasıdır.

Değerli milletvekilleri, burada vurgulamak istediğim şudur: Azmin elinden hiçbir şey kurtulamaz. Halkı pırıl pırıl, tertemiz olan Gümüşhane’miz, Hükûmetimizin de desteğiyle diğer şehirlerden, gelişmiş şehirlerden farkı olmayan bir şehir hâline gelmiştir. Mutlu insanların yaşadığı, devletine, milletine bağlı insanların yaşadığı güzel bir şehirdir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.

YAHYA DOĞAN (Devamla) – Bitiriyorum Sayın Başkan, bağlıyorum.

Yöre, organik tarımın merkezi olmaya müsaittir, bütün altyapı hazırlanmıştır. Hükûmetimizin verdiği teşviklerle tarımda ve hayvancılıkta çok önemli gelişmeler beklenmektedir. Ben, buradan yatırımcıları Gümüşhane’ye davet ediyorum; altyapısı, teşvikleri hazır olan bu ilimizde yatırım fırsatını kaçırmayınız. Önümüzdeki yıllar, hakikaten Gümüşhane’de çok önemli kalkınma hamlesinin olacağı yıllardır.

Yıl dönümü münasebetiyle beni dinlediğiniz için hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Doğan.

Gündem dışı ikinci söz Antalya ilinde meydana gelen sel felaketi hakkında söz isteyen Antalya Milletvekili Sayın Hüseyin Yıldız’a aittir.

Buyurun Sayın Yıldız. (MHP sıralarından alkışlar)

2.- Antalya Milletvekili Hüseyin Yıldız’ın, Antalya ilinde son günlerde meydana gelen sel felaketindeki can ve mal kayıplarına ve alınması gereken önlemlere ilişkin gündem dışı konuşması

HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Antalya ilinde meydana gelen sel felaketi hakkında gündem dışı söz almış bulunuyorum. Hepinizi şahsım ve Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına saygılarımla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, 7 Şubat Pazar gecesi başlayan fırtına ve yağış nedeniyle Antalya’mızda meydana gelen sel felaketinde 4 vatandaşımız ölmüş, evler ve tarım alanları su altında kalmış, köprüler çökmüş, özellikle köy yolları önemli ölçüde tahrip olmuştur. Şahsım ve Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına, sel felaketinde hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet, yakınlarına başsağlığı ve sabır diliyorum; evleri ve tarım alanları zarar gören vatandaşlarımıza da geçmiş olsun dileklerimizi arz ediyor, acılarını paylaşıyorum.

Değerli milletvekilleri, şiddetli yağışlar sonunda Antalya ilimizde kırk dokuz yerleşim biriminde, ilk yapılan tespitlere göre yaklaşık 5 bin dekar sera, 1.200 dekar meyve bahçesi, 30 bin dekar da tarım alanı ve çok sayıda konut zarar görmüştür. Yerel ve ulusal yazılı ve görsel medyada, yapılabilenler ve yapılamayanlarla ilgili çok değişik tespit ve değerlendirmeleri Türk halkı izlemiştir. Bunlarla ilgili yorum yapmıyor, olayları yaşayanların ve kamuoyunun takdirine bırakıyorum. Ancak, bir tespitimi de sizlerle paylaşmak istiyorum. Bu felaket de göstermiştir ki sekiz yıllık hükûmetleri döneminde, Adalet ve Kalkınma Partisi her üyesinin, ülkeyi nereden nereye getirdiklerini, bıkmadan, usanmadan anlatanların, kaymakamlıkları, valilikleri, belediyeleri, sivil savunma kurumlarımızı felaketlere karşı hazırlıklı hâle getiremedikleri de ortadadır.

Arama kurtarma çalışmalarında Sahil Güvenlik Grup Komutanlığına, Antalya Ulusal Medikal Kurtarma Birimine ve çalışmalara gerçek katkı veren herkese teşekkürlerimi ve şükranlarımı arz ediyorum.

Değerli milletvekilleri, bu felaketle ilgili yetkililere, Hükûmet yetkililerine de şu soruları sormak istiyorum:

Bölgedeki görgü tanıklarının ifadelerine göre, Karacaören Barajı’nın kapaklarının açıldığı ve sel felaketinin bu nedenle meydana geldiği söylenmektedir. Karacaören Barajı’nın kapakları açılmış mıdır?

Her türlü ekipmana sahip olmasına rağmen, resmî çağrı gelmeyince hareket edemeyen AKUT’tan niçin yardım istenmemiştir?

Bölgede bulunan balık adamlardan, dayanıklı botlarla rafting yapan ekiplerden niçin yardım istenmemiştir?

Basına yansıyan haberlerde, Orman Bölge Müdürlüğünün dere, köprü ve menfezlerin tıkanmasına yol açan ağaç ve dalların kesilmesi, temizlenmesi için çalışma başlattığı açıklanmaktadır. Sel felaketinin olmaması için bunların önceden yapılması gerekmiyor muydu?

Yine, basına yansıyan haberlerde, Sivil Savunma İl Müdürünün imkânlarının bu kadar olduğunu, bu tür felaketler için farklı tekniğe sahip botlara ihtiyaç olduğunu, mevcut botun denizde arama-kurtarmaya uygun olduğunu ifade etmesi, Sivil Savunma Müdürlüğünün ne durumda olduğunu anlatmıyor mu?

Sel felaketinin yaşanabileceği tüm yerleşim birimlerinde en acil kurtarma ekipmanı olarak botlar gerekli değil midir? Onları kullanacak ekibin eğitilmesi gerekmiyor mu? Bunları ne zaman yapacaksınız? Arama-kurtarma çalışmalarıyla ilgili bir ihmal var mıdır? Varsa ne yapılmıştır?

Değerli milletvekilleri, ayrıca, selden zarar gören vatandaşlarımızın hasar tespitlerinin süratle yapılması, yıkılan köprülerin, bozulan yolların ve diğer kamu zararlarının karşılanması için Valilik emrine yeterli kaynağın gönderilmesi gerekmektedir. Henüz böyle bir kaynağın gönderildiğine şahit olmuş değiliz.

Ayrıca, vatandaşlarımızın zararlarının karşılanması, barınma ve gıda ihtiyaçlarının giderilmesi, banka kredi borçlarının ertelenmesi, kredi ihtiyaçlarının giderilmesi gerekmektedir.

Değerli milletvekilleri, bir daha böyle…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.

HÜSEYİN YILDIZ (Devamla) – Çok teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, ülkemizin pek çok bölgesinde süreç içerisinde bu tür felaketler yaşamaktayız. Elbette hiç kimse böyle felaketlerin yaşanmasını arzu etmez ancak bu felaketlerin yaşanmaması için de Hükûmetimizin gerekli önlemleri alması ve bu konuda ciddi çalışmalar yapması gerekmektedir.

Bir daha böyle felaketlerin yaşanmamasını diliyor, felakette zarar görenlere geçmiş olsun diyor, hayatlarını kaybeden insanların yakınlarına tekrar başsağlığı diliyor, saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Yıldız.

Gündem dışı üçüncü söz Roman vatandaşlarımızın sorunları hakkında söz isteyen Edirne Milletvekili Sayın Rasim Çakır’a aittir.

Buyurun Sayın Çakır. (CHP sıralarından alkışlar)

3.- Edirne Milletvekili Rasim Çakır’ın, Roman vatandaşların sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması

RASİM ÇAKIR (Edirne) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Roman vatandaşlarımızın sorunlarıyla ilgili gündem dışı söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, bir müddet önce Sayın Başbakan Türkiye’nin huzuruna çıkarak “Roman açılımı” diye bir tabirle bir çalışma başlattıklarını ifade ettiler ve yapılan çalışmaları biz, ana muhalefet partisi olarak da dikkatle izliyoruz. Bu çalışmanın neticesinde yapılan iş, “Roman Çalıştayı Raporu” diye Sayın Bakanın nezaretinde ortaya çıkarılan bir rapor. Bu raporu dikkatle okudum. Eğer böyle bir çalışmaya uzun emek verilmese, Cumhuriyet Halk Partisine sorulsaydı, inanın, bu rapordan çok daha nitelikli, çok daha somut hedefleri olan bir yazıyı, bir tutanağı, bir raporu on dakika içerisinde sizlere biz ulaştırabilirdik.

Değerli arkadaşlarım, bir müddet önce Manisa Selendi’de hepimizi üzen, bu kürsüde de dile getirdiğimiz birtakım olaylar yaşandı. Hükûmetiniz birtakım girişimlerde bulundu; altı aylık kiralarını ödedi vatandaşlarımızın, odun-kömür verdi ama sorun çözüldü mü? Hayır, sorun çözülmedi. İşte, bugün yerel basında sorunun çözülmediği, Roman vatandaşlarımızın geçmişteki yaşamlarından çok daha ilkel bir yaşam içerisine sürüklenmiş oldukları ulusal basında çarşaf çarşaf gösteriliyor. On dört-on beş gün kadar önce Edirne Uzunköprü’de, Roman vatandaşlarımız, kış kıyamet, karda çocuklarını ısıtabilmek için bir sırt odun veya çalı toplamaya giderken, tek başına görev yapan 1 ormancı tarafından 2 Roman vatandaşımız öldürüldü. Yani şunu söylemek istiyorum: Bir tarafta, şaşaalarla, sekiz yıllık devri iktidarınızın sonlarına gelmişken, bir açılım ve çalıştay sözü ortaya atarken; diğer tarafta, Roman vatandaşlarımızın bir sırt odun bulabilme uğruna canlarını verdiği bir Türkiye'de yaşıyoruz. Bunu ifade etmek için bunu anlatıyorum.

Bundan da kötüsü, Roman vatandaşlarımızın cenazesine gittiğimde orada bir vatandaşımız dedi ki: “Oğlum üniversiteyi kazandı, üniversitede okuyor ama üniversite harç ücretini bulup yatıramadığım için üniversiteden kaydını silmişler.” Bundan da acısı budur değerli arkadaşlarım.

Yani Roman vatandaşlarımızın eğitime ihtiyacı var, aşa ihtiyacı var, sağlıklı konuta ihtiyacı var. Roman vatandaşlarımızın sadece seçimlerden seçimlere odun, kömür, kuru gıda desteğine ihtiyacı yok. “Bize bunları vermeyin, bize iş verin; biz çalışalım, alın terimizle, onurumuzla çoluğumuzun çocuğumuzun rızkını çıkaralım.” diye Roman vatandaşlarımız feryat ediyor değerli arkadaşlarım. Tamamı ilkel koşullarda, konutlarda barınıyorlar. Hemen hemen hepsi, eğitim alanında gerçekten çok sınırlı olanaklarla eğitim yapabilme imkânı buluyorlar. Çok çok azı üniversiteye gidebiliyor. Üniversiteye gidebilenlerin arkasına bakıyorsunuz, dayısının oğlunu, kardeşini, teyzesinin kızını da arkasından getirebiliyor ama üniversitede okuyabilen Roman gençlerinin okuyabilmelerine destek anlamında maalesef yapabildiğimiz, şu an Hükûmetinizin yapabildiği bir şey yok. Artık, Roman vatandaşlar çok iyi biliyorlar ki siyaset adamının siyasetçinin ve hükûmetlerin ne dediği önemli değil ne yaptığı önemli.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.

RASİM ÇAKIR (Devamla) – Artık, insanların, siyasetçilerin ne dediğine bakmıyorlar ne yaptığına bakıyorlar. O bakımdan, bu Çalıştay süresi içerisinde ne dediğiniz önemli değil; ne yaptığınızı, ne yapmaya çalıştığınızı biz dikkatle izlemeye devam ediyoruz.

Daha geçenlerde, Antalya Finike Yuvalar köyünde, Roman vatandaşlarımıza bir mezar yerini, bir mezarlığı bile çok gören bir iktidar anlayışıyla maalesef karşı karşıyayız.

İnşallah çok yakın bir gelecekte, Cumhuriyet Halk Partisi iktidarında, bu ülkede yaşayan bütün Romanlara, öncelikle sağlıklı konutlarda barınabilmeleri, çoluğunun çocuğunun en iyi okullarda okuyabilmeleri ve kendi yeteneklerine göre alanlar bulunarak o yeteneklerini geliştirip iş olanakları yaratılmasını hep beraber yaşayacağız.

Dünden bugüne, tarihin her döneminde Roman vatandaşların…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

RASİM ÇAKIR (Devamla) – …sorunlarını en iyi bilen Cumhuriyet Halk Partisi bunu programına da koyarak bu taahhüdün içerisine girmiştir.

Sayın Başkan, söz verdiğiniz için teşekkür ediyorum.

Yüce heyeti saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Çakır.

60’ıncı maddeye göre söz talebinde bulunan sayın milletvekilleri vardır. Şimdi, kendilerine söz vereceğim, iki dakikalık da süre ayıracağım.

Sayın Kaynak…

V.- AÇIKLAMALAR

1.- Kahramanmaraş Milletvekili Veysi Kaynak’ın, Kahramanmaraş’ın düşman işgalinden kurtuluşunun 90’ıncı yıl dönümüne ilişkin açıklaması

VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, bugün Kahramanmaraş’ımızın düşman işgalinden kurtuluşunun 90’ıncı yıl dönümü. Bu vesileyle söz aldım. Bana bu fırsatı tanıdığınız için zatıalinize teşekkür ediyorum.

Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; doksan yıl önce bugün, 11 Şubat 1920 tarihinde, Kahramanmaraş, yirmi bir gün, yirmi bir gece süren bir mücadeleden sonra işgalden kurtulmuş ve Anadolu’muzun bağımsızlığının ilk meşalesini Maraş’tan yakmıştır. Doksan yıl önce bugün, Maraşlılar, kadınıyla erkeğiyle, yaşlısıyla genciyle, çocuğuyla, velhasıl topyekûn bir mücadeleyle istiklallerini kazanmışlardır.

Şunu da kaydetmek gerekir ki: Anadolu’nun bağımsızlık mücadelesinde, Kurtuluş Savaşı’nı üstlenen ve yöneten yüce Meclisimiz henüz açılmadan, Sivas Kongresinin hemen sonrasında, 11 Şubat 1920’de kurtuluş mücadelesini kazanan şehrimiz, bu yüce Meclisimize Anadolu’nun kurtuluşu için önemli bir moral dayanak sağlamıştır.

Saygıdeğer milletvekilleri, Maraş mücadelesinin fitilini ateşleyen iki önemli olay vardır: Bunlardan biri bayrak, diğeri namustur. Yani Maraşlılar bağımsızlıklarına ve özgürlüklerine uzanan hain elleri Sütçü İmam ve Rıdvan Hoca’nın isimleriyle sembolleşen bir mücadeleden sonra, bu iki ilke uğruna yani millî hâkimiyet ve tam bağımsızlık uğruna yapmışlardır. Kahramanmaraşlılar istiklallerini tam bir dayanışma içerisinde gerçekleştirdikleri gibi, şimdi de istikballerine yine tam bir dayanışma içerisinde yürümektedirler.

Bu münasebetle, Kahramanmaraş’ı, Maraş’ı kahraman yapan şehit ve gazilerimizi rahmetle, minnetle anıyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Emek…

2.- Antalya Milletvekili Atila Emek’in, Antalya ilinde son günlerde meydana gelen sel felaketindeki can ve mal kayıplarına ilişkin açıklaması

ATİLA EMEK (Antalya) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Değerli arkadaşlarım, Antalya’mızda yaşanan sel nedeniyle -yurttaşlarımızdan hayatlarını kaybedenler ve ciddi maddi hasarla sonuçlanan durumla ilgili olarak- sizlere, özellikle Cumhuriyet Halk Partisi adına ve şahsım adına, tüm yurttaşlarımıza geçmiş olsun dileklerimi sunuyorum; hayatlarını kaybeden hemşehrilerimize de Allah’tan rahmet diliyorum, kederli ailelerine de başsağlığı diliyorum.

Bununla ilgili olarak Cumhuriyet Halk Partisi Antalya milletvekilleri olarak bir basın açıklaması yaptık. Orada, Hükûmetin özellikle alması, yapması gereken tedbirleri ifade ettik. Derhâl, afet bölgesi ilan edilip Afet Fonu’ndan bu maddi hasarların giderilmesi konusundaki taleplerimizi sunduk. Hafta sonu itibarıyla cumartesi günü de başta Sayın Genel Başkanımız olmak üzere, bölgede milletvekillerimiz incelemede bulunacaktır. Ancak, Hükûmet bugüne kadar yapması gerekenleri yapmadığı için, özellikle Gebiz Çayı üzerinde yapılması gerekenler, batıda Kumluca’da Beşikçi Göleti yapılmadığı için, Köşkerler Deresi’nde gerekenler yapılmadığı için, Demre’de yapılmadığı için bu afetlerle karşı karşıya geliyoruz; doğa da bu nedenle bizi cezalandırıyor.

Kurtarma konusundaki özellikle yapılmayanları -ben şimdi, acılar üzerine konuşmak istemiyorum- kamuoyunun takdirine bırakıyorum. Bir ağacın başında sabaha kadar feryat eden insanların -devletin bu kadar gücüne rağmen, ulaşılamayıp da- hayatını kaybetmesinin acısı hepimizin yüreğinde yaşıyor, ailelerin bu acılarını da paylaşıyorum. Yani devlet orada gerekeni yapsaydı bugün o kardeşimiz hayatta olacaktı. Diğer kurtulan kardeşimiz de kendisi direnç gücünü sürdürerek özellikle bunu başarabilmiştir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ATİLA EMEK (Antalya) – Bu konuda, teşekkür ediyorum Sayın Başkanım söz verdiğiniz için.

Hükûmetin de gerekli önlemleri bir an önce almasını talep ediyoruz.

BAŞKAN – Sayın Uzunırmak

3.- Aydın Milletvekili Ali Uzunırmak’ın, son günlerde yağan yoğun yağmur ve açılan baraj kapakları nedeniyle Aydın ili ve bazı ilçelerinde meydana gelen su baskınlarına ve alınması gereken tedbirlere ilişkin açıklaması

ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Tabii afetler can ve mal kayıplarına sebep oluyor. Aydın’da da Menderes’in Akçay koluyla birleştiği yerden itibaren kapakların açılması neticesinde ve yağan yoğun yağmur neticesinde Menderes deltasının hemen hemen bütünü, ovanın bütünü Atça’dan başlayarak, Yenipazar, Sultanhisar, Aydın merkez, Dalama, Söke, Bıyıklı gibi hepsi su altında kalmıştır, çok yoğun bir yağış olmuştur, Bağarası Ovası da olmak üzere.

Hükûmetin, zararların tespiti ve tazmini noktasında bir gayret sarf etmesi gerekmektedir ama bundan daha önemli olarak ben bir konuyu gündeme getirmek istiyorum. Meteoroloji, bayağı bir öngörmektedir tabiat şartlarını. Dolayısıyla, afet ve kriz yönetimi merkezlerinin bu öngörüler doğrultusunda, en azından önceden uyarılar yaparak, tedbirler alarak belki mal kayıplarını önlemek sel karşısında çok mümkün olmayabilir, bazı malların kayıpları önlenebilir ama can kayıplarının mutlaka önlenebileceği kanaatini taşıyorum çünkü yağan yağmurun, derelerin, selin geldiği alanlar belli alanlardır. Bu alanlarda sadece kurtarma olarak değil, önceden öngörülen doğrultuda uyarılarla buralar boşaltılarak, buralarda tedbirler alınarak, taşınabilir malların ve daha önemlisi can kayıplarının önlenmesi mümkün olabilir. Dolayısıyla, burada da bir ihmalin olduğu kanaatini taşıyorum. Bu ihmaller cana ve mala sebep olmaktadır.

Hükûmetin daha tedbirli olması gerektiği kanaatini taşıyorum ve söz verdiğiniz için teşekkür ediyorum. Aydın için de önemli olduğunu ifade etmek istiyorum.

BAŞKAN – Sayın Budak…

4.- Edirne Milletvekili Necdet Budak’ın, Roman vatandaşların sorunlarının çözümü konusunda yapılan çalışmalara ilişkin açıklaması

NECDET BUDAK (Edirne) – Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Sayın milletvekili arkadaşımıza teşekkür ediyorum, Roman vatandaşlarının özellikle Edirne’de yoğun olması nedeniyle bu sorunları dile getirdiği için. Ben de açıkçası Edirne Milletvekili olarak her hafta Roman vatandaşlarımızın arasındayım. Roman Çalıştayı 10 Aralık 2009’da yapıldı yani beş federasyon, seksen dernek katıldı. 14 Martta da Başbakanımızın katılımıyla bir toplantı yapılacak. Roman vatandaşlarımızın sorunları tespit ediliyor ve çözüm önerileri getiriliyor.

Ben, tabii burada, özellikle sağlıkta, eğitimde, sosyal yardımda bunları anlatmaktan yana… Bunları zaten sosyal devlet anlayışı gereği yapıyoruz, bunları kesinlikle yapıyoruz, fazlasıyla yapıyoruz, hiç kimse aç ve açıkta değil ama yeterli değil, özellikle işsizlik konusunda. Ancak, şunu da söyleyeyim: Ben, milletvekili arkadaşımızın burada, Meclis kürsüsünde talihsiz bir cinayet olayını dile getirmesini, özellikle barış içerisinde yaşadığımız Romanlar ve Türk vatandaşlarımız arasında bir etnik ayrışıma yol açmasından korktuğum endişesiyle bu sözü aldım. Bizim böyle bir problemimiz yok, toplumda entegre yaşıyoruz.

RASİM ÇAKIR (Edirne) – Sen yoktun, ben gittim susturdum onları.

NECDET BUDAK (Edirne) – Ayrıca bunu, muhalefet ya da iktidar partisi olarak etnik kimlik siyaseti yapmamamız lazım. Daha dün, ben, muhalefet partisi belediye başkanı, hep birlikte TOKİ idaresine gidip Roman vatandaşlarımıza yönelik altı yüz kırk konutluk projeyi onaylattık. Bugün de Roman vatandaşlarımıza bunun müjdesini verdik basın yoluyla.

O bakımdan, bizim, mümkün olduğu kadar, sorumluluk sahibi insanlar olarak, bu konulara biraz daha hassasiyet göstermemiz gerektiğini düşünüyorum.

Saygılar sunuyorum.

RASİM ÇAKIR (Edirne) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Bitireyim de ondan sonra yapalım, insicam bozulmasın. Sonra sizi dinleyeceğim.

Sayın Bingöl…

5.- Ankara Milletvekili Tekin Bingöl’ün, vatandaşların, sivil savunma müdürlükleri ve hastaneler gibi devletin birtakım kurumlarının aczinden ve ilgisizliğinden kaynaklanan sıkıntılarına ilişkin açıklaması

TEKİN BİNGÖL (Ankara) – Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Az önce değerli milletvekili arkadaşlarımızın dile getirmiş olduğu Antalya’daki dramı ben de üzüntüyle karşıladığımı belirtmek istiyorum. Ancak, maalesef, son dönemlerde ülkemizin çok farklı yerlerinde benzer olaylarla sık sık karşılaşmaya başladık.

Üsküdar vapurundan bir vatandaşımız düşüyor, yetkililer o vatandaşa kurtarma adına hiçbir girişimde bulunmuyor, çaresizlik içerisinde, vapurdaki vatandaşlar kurtarma faaliyetlerine girişiyorlar.

Adana’da işsiz bir genç, girmiş olduğu sıkıntılı bunalım sonucunda sokak ortasında dakikalarca babasını ve kardeşlerini kovalıyor ve âdeta satırla babasını doğruyor ama orada da devlet yok. Nihayet vatandaşların müdahalesiyle kardeşlerini de öldüresiye doğramaktan ancak alınabiliyor.

Dün Antalya’da devlet hastanesinin önünde bir yurttaşımız devlet hastanesinin önüne kadar ancak gelebiliyor, yıkılıp kalıyor. Dakikalarca ilgililer tarafından müdahale edilmeden… O hastanenin bahçesinde âdeta bir dram yaşanıyor ve vatandaşlarımızın isyanı, tepkisi sonucunda müdahale edilebiliniyor. Maalesef, başhekimin savunması ise “Biz her yurttaşa bir sedye, bir tekerlekli iskemle bulunduramayız.” gibi basit, sığ; son derece çirkin bir şekilde izah edilebiliyor.

Nihayet Antalya’da yaşanan olayda ise tam beş saat bir ağacın dalına tutunarak hayata tutunmaya çalışan yurttaşımız, karşı kıyıda yakınlarının, akrabalarının gözü önünde sel felaketine maruz kalarak hayatını kaybediyor. Ve nihayet, oradaki yetkili, Sivil Savunma İl Müdürü, pişkince, “Bizim kurtarma botumuz yok.” diyerek basit bir şekilde olayı geçiştirmeye çalışıyor ama aynı İl Müdürü, son model cipi makam otosu olarak kullanabiliyor. Bütün bunlar devletin ilgisizliğinden, yönetimin aczinden kaynaklanıyor ve maalesef, Türkiye, dünyanın tüm ülkelerinden çok daha geri planda, insan hayatının ucuz olduğu bir ülke konumuna düşüyor.

Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın İçli…

6.- Eskişehir Milletvekili H. Tayfun İçli’nin, Avrupa Parlamentosu Genel Kurulunda, büyük bir oy çokluğuyla kabul edilen Türkiye’yle ilgili son karar taslağını şiddetle kınadığına ilişkin açıklaması

H. TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Bugün Kahramanmaraş’ın düşman işgalinden kurtuluşunun yıl dönümü. Bu millet, bu Kurtuluş Savaşı’nı verirken, Değerli Başkanım, “Ya istiklal ya ölüm!” şiarıyla yola çıkmış, her türlü himayeyi ve her türlü mandacı anlayışı reddetmiştir.

Dün Avrupa Parlamentosunun Genel Kurulunda, Hollandalı Hristiyan Demokrat Ria OomenRuijten’in kaleme aldığı Türkiye’yle ilgili bir karar taslağı büyük bir oy çokluğuyla kabul edilmiştir. Bunu Türkiye Büyük Millet Meclisinde görev yapan bir milletvekili olarak şiddetle kınıyorum çünkü, Değerli Başkanım, kabul edilen bu karar taslağında, Kıbrıs’la ilgili, Ermeni açılımıyla ilgili protokollerle ilgili, Türk yargısıyla ilgili, azınlıklarla ilgili, Lozan’ı reddeden azınlıklarla ilgili kabul edilemez ifadeler yer almaktadır.

Bu millet, bu yüce Meclis, daha önce, Kıbrıs’la ilgili, 1999 tarihinde, 2001 tarihinde ve 2003 tarihinde, Türkiye Büyük Millet Meclisinin aldığı kararla, Kıbrıs’la ilgili bu yaklaşımları şiddetle kınamıştır. Ben de, bir milletvekili olarak, bu Parlamentoyu sanki bir sömürge parlamentosu, sanki himaye altındaki bir ülke parlamentosu yaklaşımıyla gören Avrupa Parlamentosunun üyelerini buradan şiddetle kınıyorum ve bizim Parlamentomuza ve yargı organımıza uzatılan bu yakışıksız ifadeleri de aracılığınızla kınıyorum Değerli Başkanım.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Aslanoğlu

7.- Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu’nun, Kahramanmaraş’ın, özgürlük ve bağımsızlık mücadelesinin 90’ıncı yıl dönümüne, ekonomik alandaki başarılarının daha da artması için Büyükşehir Belediyesine daha çok katkı yapılması gerektiğine ilişkin açıklaması

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Başkan, bizler de, özgürlük ve bağımsızlık yönünde büyük mücadele veren tüm Kahramanmaraş halkını yürekten kutluyoruz.

Çalışkan ve mücadeleci bir yapıda olan tüm Kahramanmaraşlılar ekonomik alanda da önemli mücadele vererek Kahramanmaraş’ta önemli ekonomik başarılara imza atıyorlar. Biz, tüm Kahramanmaraşlıları kutluyoruz. Ancak, Kahramanmaraş’ımızın hak ettiği Büyükşehir Belediyesi Yasası’ndan pay alması hâlinde daha büyük başarılara imza atacağına inanıyoruz. İktidar partisinin bu konuda destek vermesi hâlinde bizler seve seve Kahramanmaraş’a bu desteği vereceğimizi gönülden söylüyoruz.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Sipahi…

8.- İzmir Milletvekili Kamil Erdal Sipahi’nin, baraj kapaklarının açılması nedeniyle İzmir ili ve bazı ilçelerinde son günlerde meydana gelen su baskınlarına ilişkin açıklaması

KAMİL ERDAL SİPAHİ (İzmir) – Teşekkür ederim Sayın Başkan söz verdiğiniz için.

Sayın Çevre ve Orman Bakanımız da buradalar, ben özellikle bu baraj kapaklarının açılması konusundaki ciddi tehditleri ortaya koymak istiyorum. Bu baraj kapaklarının açılması zaman zaman haber verilmeden yapılmakta ve facialara neden olmakta. İzmir’de bu Güzelhisar Barajı’nın kapaklarının açılması sonucunda tesadüfen can kaybı olmadı ama bu arada Aliağa’yı Karaköy’e bağlayan yoldaki bir köprü -hani, nasıl bir köprüyse bilmiyorum, kim yaptıysa- sularla beraber sürüklenip gitti, köyün şu anda bağlantısı yok.

Ben hafta sonunda Menemen ilçesinde Gediz Nehri’nin taşması olayını ovada bizzat kendim yaşadım. Burada bir Haykıran Köyü var, sekiz on köyle beraber Menemen’e bağlantısı olan yol, maalesef köy imkânlarıyla yapılmış olan geçit sular altında kaldığı için bu köylerin de bağlantıları ancak -4 kilometrelik yol- 15-20 kilometrelik bağlantılarla sağlanabiliyor. Burada projesi yapılmış bir Melen Köprüsü olayı var, bunun bir an evvel devreye girmesi gerekiyor.

Söz verdiğiniz için teşekkür ederim Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Şandır…

9.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın, Kahramanmaraş’ın düşman işgalinden kurtuluşunun 90’ıncı yıl dönümüne ilişkin açıklaması

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Çok teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Biz de Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak Kahramanmaraş’ın düşman işgalinden kurtarılışının 90’ıncı yılını yürekten kutluyoruz, tüm şehitlerimize rahmetler diliyoruz, tüm Kahramanmaraşlılara saygılar, sevgiler sunuyoruz.

Teşekkür ediyorum efendim.

BAŞKAN – Sayın Çakır…

RASİM ÇAKIR (Edirne) – Sayın Başkan, az önce söz alan iktidar partisine mensup milletvekilimiz ismimi de zikrederek konuşmamda talihsiz bir konuşma olduğunu ifade ederek, çok ciddi bir biçimde yanlış anlaşılmaya sebebiyet verecek, sözlerimi bir çarpıtmaya götürdü.

Açıklama yapmak için 69’a göre yerimden söz talebinde bulunuyorum efendim.

NECDET BUDAK (Edirne) – İsim de vermedim…

BAŞKAN – Buyurun.

VI.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- Edirne Milletvekili Rasim Çakır’ın, Edirne Milletvekili Necdet Budak’ın, şahsına sataşması nedeniyle konuşması

RASİM ÇAKIR (Edirne) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Yanlış anlaşılmaya sebebiyet vermemek adına bu açıklamayı yapma ihtiyacı hissettim.

Öncelikle Uzunköprü’de yaşanan olaydan sonra Roman kardeşlerimizin olaya tepki mahiyetinde yapmış oldukları hareketler noktasında Sayın Kaymakam, Belediye Başkanı ve güvenlik birimleriyle beraber milletvekili olarak ben, vatandaşı teskin etme, teselli etme ve yanlış işlerin yapılmaması yönünde onların yanında bulunmuş bir milletvekiliyim. Artı, ertesi gün cenazede bu 2 Roman vatandaşımızın tabutlarını omuzlamış, öksüz, yetim ve dullarının yanında olmuş bir milletvekiliyim.

Bu anlamda benim ifade etmek istediğim şey, sadece “açılım” ve “çalıştay” diyerek değil, 2010 Türkiyesi’nde Roman vatandaşın bir sırt odun için canından olması gerçeğini Parlamentoyla paylaşmak ve Hükûmeti bu anlamda somut, ciddi ve çabuk, bir an önce çalışmalara teşvik etmek için söz aldım.

Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Gündeme geçiyoruz.

Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.

Meclis araştırması açılmasına ilişkin dört önerge vardır, ayrı ayrı okutup bilgilerinize sunacağım.

VII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Meclis Araştırması Önergeleri

1.- Muş Milletvekili M. Nuri Yaman ve 19 milletvekilinin, istihdam başta olmak üzere tekstil ve konfeksiyon sektöründeki sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/559)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Kayıt dışı istihdamın ve denetimsizliğin yaygın olduğu tekstil ve konfeksiyon sektöründe yaşanan sorunların araştırılarak tespit edilmesi ve gereken tedbir ve önlemlerin alınması için, Anayasanın 98'inci, İçtüzük'ün 104 ve 105'inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması için gereğini arz ve talep ederim.

1) M. Nuri Yaman                          (Muş)

2) Gültan Kışanak                          (Diyarbakır)

3) Selahattin Demirtaş                    (Diyarbakır)

4) Emine Ayna                               (Mardin)

5) Akın Birdal                                (Diyarbakır)

6) Ayla Akat Ata                            (Batman)

7) Bengi Yıldız                               (Batman)

8) Fatma Kurtulan                          (Van)

9) Hasip Kaplan                             (Şırnak)

10) Hamit Geylani                          (Hakkâri)

11) İbrahim Binici                          (Şanlıurfa)

12) Mehmet Nezir Karabaş            (Bitlis)

13) Mehmet Ufuk Uras                  (İstanbul)

14) Osman Özçelik                         (Siirt)

15) Özdal Üçer                               (Van)

16) Pervin Buldan                          (Iğdır)

17) Sebahat Tuncel                         (İstanbul)

18) Sevahir Bayındır                      (Şırnak)

19) Sırrı Sakık                                           (Muş)

20) Şerafettin Halis                         (Tunceli)

Gerekçe:

Ülkemizde önemli bir iş kolunu oluşturan tekstil ve konfeksiyon sektöründe yaşanan sorunlar son ekonomik kriz ile birlikte bu sektördeki işletmelerin bir çoğunu olumsuz etkilenmiştir. Son yıllarda bu sektörde çok sayıda işletmenin kapandığı ilgili sendikalarca dile getirilmiştir. Yalnızca 2008 yılında krizin de etkisiyle tekstil sektöründe işsiz kalanların sayısı kamuoyunda tartışılan tahmini rakamlara göre 60 bin'i geçmektedir. Yaşanan global kriz yüzünden 2009 yılında da tekstil sektöründe 1 milyon kişinin işsiz kalabileceği uyarıları yapılmıştı.

İş-Kur tarafından hazırlanan Kasım 2009 dönemine ait istatistiklerden derlenen verilere göre, 2009 yılı Kasım ayında 87 bin 250 kişinin iş başvurusu yaptığı belirtilmiştir. Ancak İş-Kur'da başvurusu bulunmayan kişileri de göz önüne aldığımızda bu rakamların daha da artacağı ifade edilmektedir. Yani ülkede ciddi şekilde tırmanan bir işsizlik tablosu mevcuttur.

Türkiye'de bu sektörde çoğunluğu oluşturan küçük firmalar, hâlâ teknolojisi düşük makinelerle ve emek yoğun olarak çalışmaktadırlar. Dokumacılık alt sektörüne bakıldığında, bir yanda temelde aile tipi üretim biçimi özellikleri gösteren, basit ve emek yoğun teknolojilerin kullanıldığı, diğer yanda ise organize olmuş büyük entegre fabrikaları içeren üretim modeli mevcuttur.

Tekstil sektöründe faaliyet gösteren firmaların büyük bir kısmı ürünlerini taşeron firmalar aracılığıyla yapmaktadır. Kadınlar ise bu sektörde diğer iş kollarına göre daha fazla çalışmaktadırlar. Tekstil sektöründe çalışan işçilerin özellikle 30'un altında işçi çalıştırılan işyerlerinde sigortası ya hiç yapılmamakta ya da işe girdikten uzun bir süre sonra yapılmaktadır. Tekstilde işçiler çok yoğun çalışmakta ve haftalık çalışma saatleri 45 saatin üzerine çıkabilmektedir. Tekstil sektöründe sendikal örgütlenmenin yoğun olması gerekirken ne yazık ki beklenen düzeyde olmadığı belirtilmektedir.

İşçi sağlığı ve iş güvenliğinin alınmadığı, işyerlerinin denetlenmediği bu sektörde çalışan işçilerinin büyük bir çoğunluğu meslek hastalıklarına yakalanmakta ve bu hastalıkların büyük bir bölümü de normal hastalıklar olarak kayda geçmektedir. Özellikle birçok işçi kot kumlama yapılan işyerlerinde çalışarak Silikozis hastalığına yakalanmış ve hayatını kaybetmiştir. Bir çok işçiye ilgili sağlık kurumları tarafından Silikozis hastalığı teşhisi konulduğu hâlde sağlık güvencesi olmadığı için tedavi olamamaktadır.

Yine tekstil sektörünün önemli sorunlarından birisinin de kayıt dışı istihdam olduğu bilinmektedir. Sektörde evde çalışma da yaygın olmakla birlikte, evde çalışanlar kayıtsız çalıştıklarından istatistiklerde görünmez durumdadırlar. Çalışma Bakanlığı’nın 2009 Temmuz istatistiklerine göre Türkiye'de dokuma iş kolunda kayıtlı çalışan işçi sayısı 583 bin 244 olarak belirtilirken, toplamda bu açıklanan rakamlardan daha fazla işçinin bu sektörde çalıştığı telaffuz edilmektedir.

Kayıt dışı çalışanlar sosyal güvenliksiz, sendikasız, toplu iş sözleşmesiz kalırken, kayıt dışı çalışmadan dolayı devlet açısından prim kayıplarına neden olunmakta ve haksız rekabet tetiklenmektedir. Özellikle hazır giyim sektöründe kayıt dışı istihdam son derece yaygındır. Eve iş verme sisteminin yaygınlaşması da, kayıt dışı istihdamı artıran diğer sebeplerden olarak öngörülmektedir. Kayıt dışı çalıştırma yaygınlaşmış, ücret düzeyi düşmüş, uzun çalışma saatleri ve ucuz iş gücü yaygınlaşmıştır.

Tekstil sektöründeki istihdama ilişkin önemli bir diğer sorun da, çocuk emeği kullanımıdır. Kalifiye işçiliğe çok fazla gereksinim duyulmaması, kayıt dışılığın yoğun olması nedenleriyle tekstil sektöründe çocuk işçi istihdamı yoğunlaşmıştır.

Bu açıdan, ülkemiz ekonomisinde önemli bir yere sahip olan tekstil ve konfeksiyon sektöründe yaşanan sorunların tüm boyutlarıyla tespit edilmesi ve alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir meclis araştırma komisyonu kurulmalıdır.

2.- Muş Milletvekili M. Nuri Yaman ve 19 milletvekilinin, şeker fabrikalarının özelleştirilmesinin doğuracağı sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/560)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Satışa çıkarılan Türkiye Şeker Fabrikaları A.Ş'ye (TŞFAŞ) ait kâr eden fabrikaların özelleştirilmesiyle birlikte gerek şeker piyasasında yaşanacak sorunların gerekse de topraktan en yüksek düzeyde yararlanılan şeker pancarı tarımı iş gücü açısından doğacak sıkıntıların araştırılması ve alınacak tedbirlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis Araştırması açılmasını arz ve teklif ederiz.

1) M. Nuri Yaman                          (Muş)

2) Gültan Kışanak                          (Diyarbakır)

3) Selahattin Demirtaş                    (Diyarbakır)

4) Emine Ayna                               (Mardin)

5) Akın Birdal                                (Diyarbakır)

6) Ayla Akat Ata                            (Batman)

7) Bengi Yıldız                               (Batman)

8) Fatma Kurtulan                          (Van)

9) Hasip Kaplan                             (Şırnak)

10) Hamit Geylani                          (Hakkâri)

11) İbrahim Binici                          (Şanlıurfa)

12) Mehmet Nezir Karabaş            (Bitlis)

13) Mehmet Ufuk Uras                  (İstanbul)

14) Osman Özçelik                         (Siirt)

15) Özdal Üçer                               (Van)

16) Pervin Buldan                          (Iğdır)

17) Sebahat Tuncel                         (İstanbul)

18) Sevahir Bayındır                      (Şırnak)

19) Sırrı Sakık                                           (Muş)

20) Şerafettin Halis                         (Tunceli)

Gerekçe:

Bilindiği üzere Türkiye Şeker Fabrikaları A.Ş'ye (TŞFAŞ) ait 25 fabrikadan kârda olan Çarşamba, Çorum, Kastamonu, Kırşehir, Turhal ve Yozgat fabrikaları 11 Eylül'de satışa çıkarıldı.

Satışa çıkarılan altı fabrikanın kâr ediyor olması dikkat çekici bir gelişme olarak durmaktadır. TŞFAŞ'ın 2008 yılı karının 3 milyar 193 milyon TL olduğu belirtiliyor.

Söz konusu fabrikaların satışıyla birlikte TŞFAŞ zarar etmeye başlayacağı gibi, bu durumda Doğu ve Güneydoğu bölgelerinde bulunan fabrikalar da ya kapatılma ya da yok pahasına satılma tehlikesiyle karşı karşıya kalacaktır. Ege Üniversitesi'nden bir grup öğretim üyesi de bu tehlikeye dikkat çekerek, bu satışların tarıma zarar vereceği, kırsal kesimde işsizliği körükleyeceği ve şeker piyasasında uluslar arası tekellerin denetimini pekiştireceği uyarısında bulunuluyor.

Şeker Yasası'yla birlikte daha önce satılan fabrikaların özelleştirilmesi ekonomiye büyük zarar vermiştir. TŞFAŞ aracılığıyla şeker tarımının ekonomiye sağladığı katkıların, 2001 yılında çıkarılan Şeker Yasası ile sekteye uğramaya başlamıştır. Bu yasa ile kimi fabrikalar satılırken, pancardan elde edilen şeker üretimine de kota getirilmiştir. Kota ile toplam şeker üretimi içinde nişasta bazlı şekerin (NBŞ) payı yüzde 15'e çıkarıldı. Yapılan araştırmalarda bu oran AB ülkelerinde ortalama yüzde 2 civarındadır. Bu kotanın en büyük şeker üreticisi olan Fransa'da yüzde 0.5, Almanya'da yüzde 1'in altında olup NBŞ'nin büyük ölçüde Genetiği Değiştirilmiş Organizma'lı (GDO) mısırdan elde edilmektedir.

Şeker Yasası, pancar ekim alanlarının daralmasına, şeker fabrikalarının düşük kapasite ile çalışmasına ve yüksek yoğunluklu tatlandırıcı (YYT) dışalımının patlamasına neden olmaktadır. Şeker Kurulu, sadece 2009 yılının ilk 8 ayında, 172 bin 42 ton şekere eşdeğer YYT dışalımı için uygunluk belgesi vermiştir. Kayıtlı olarak yapılan YYT yanında, önemli miktarda kimyasal tatlandırıcının Türkiye'ye kaçak olarak girdiği de tahmin edilmektedir. Bunların sonucunda, ekonomi olumsuz etkilenmekte, pancar çiftçisi ve TŞFAŞ'a ait fabrikaların bir kısmı zarar etmektedir. Yasadan kârlı çıkanlar ise, NBŞ ve kimyasal tatlandırıcı üreticileri ile şeker ticareti yapan uluslararası tekeller olmaktadır.

Devletin elinde kalan şeker fabrikalarının satışa çıkarılmaması, topraktan en yüksek düzeyde yararlanılan şeker pancarı tarımı işgücü açısından büyük önem taşıyor. Dört yüz elli binin üstünde çiftçi ailesi geçimini pancardan sağlıyor. Hasat döneminde sayıları yüz bini geçen mevsimlik tarım işçisi çalışıyor. Şeker fabrikalarında, daimi ve mevsimlik binlerce işçi çalıştırılıyor.

Bu nedenlerle bir meclis araştırması açılması ve araştırma komisyonu kurulması gerekmektedir.

3.- Muş Milletvekili M. Nuri Yaman ve 19 milletvekilinin, Van’ın sınır ilçelerinde Türk ve İran güvenlik güçlerinin ateşi sonucu meydana gelen ölüm olaylarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/561)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Van'ın sınır ilçelerinde, İran İslam Cumhuriyeti ile ortak sınırımızda, İran İslam Cumhuriyeti ile Türkiye güvenlik güçlerinin açtığı ateş sonucu yaşanan ölüm olaylarının araştırılarak alınacak önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasa'nın 98'inci İç Tüzüğün 104. ve 105. maddeleri gereğince Meclis Araştırması açılması için gereğini arz ve teklif ederiz. 11.01.2010

1)  M. Nuri Yaman                         (Muş)

2)  Gültan Kışanak                         (Diyarbakır)

3)  Selahattin Demirtaş                   (Diyarbakır)

4)  Emine Ayna                              (Mardin)

5)  Akın Birdal                               (Diyarbakır)

6)  Ayla Akat Ata                           (Batman)

7)  Bengi Yıldız                              (Batman)

8)  Fatma Kurtulan                         (Van)

9)  Hasip Kaplan                            (Şırnak)

10) Hamit Geylani                          (Hakkâri)

11) İbrahim Binici                          (Şanlıurfa)

12) Mehmet Nezir Karabaş            (Bitlis)

13) Mehmet Ufuk Uras                  (İstanbul)

14) Osman Özçelik                         (Siirt)

15) Özdal Üçer                               (Van)

16) Pervin Buldan                          (Iğdır)

17) Sebahat Tuncel                         (İstanbul)

18) Sevahir Bayındır                      (Şırnak)

19) Sırrı Sakık                                           (Muş)

20) Şerafettin Halis                         Tunceli)

Gerekçe:

Yıllardır Van'ın sınır köylerinde, birçok yurttaşımızın güvenlik güçlerinin ateş etmesi sonucu yaralanmasına, sakat kalmasına ve hayatını kaybetmesine neden olan sınır kaçakçılığı çözülemeyen bir sorun olarak hâlâ varlığını korumaktadır. Van halkının ekonomik gelir kaynaklarının başında gelen sınır ticareti, ticarete konu olan ürünlere uygulanan kotanın kaldırılmaması, sınır kapılarının açılmaması, başka geçim kaynağı bulamayan yurttaşlarımız için burayı ölüm kapısı haline getirmiştir. Van ve bölge için bir istihdam alanı olan sınır ticareti engellerle bitme noktasına getirilirken, burada çalışanlar için yeni bir istihdam alanı yaratılmamış ve birçok vatandaşımız İran ile ortak sınırımızda, sınırı illegal geçtiği gerekçesi ile güvenlik görevlileri tarafından vurularak hayatını kaybetmiştir. Van'ın sınır ilçelerinde var olan işsizlik, operasyon, mera ve yayla yasakları nedeniyle tarım ve hayvancılığın yapılamaz hâle gelmesiyle geçimini sağlayamaz duruma gelen çok sayıda kişi, mazot kaçakçılığı yapıyor. Ölümü göze alarak büyük zorluklarla sınırı geçerek akaryakıt getiren vatandaşlar sık sık İran ve Türkiye güvenlik güçlerinin kurşunlarına hedef oluyor. İran İslam Cumhuriyeti ile ortak sınırımızda meydana gelen her türlü olayın çözümü hususunda akit edilen 14 Mart 1937 tarihli Tahran Antlaşması, bazı hususlarını içermekle beraber meydana gelen ölüm olaylarına çözüm olmamaktadır. Söz konusu anlaşmanın, sınırda yaşanan ölümleri kesin bir biçimde sona erdirecek yeni bir içeriğe kavuşturulması gerekmektedir. Bu ölümlerin bir an önce son bulması için acil önlemlerin alınması ve İran İslam Cumhuriyeti ile Türkiye arasında bir an önce yeni bir hukuki sürecin başlatılması gerekmektedir. 2007 ile 2009 tarihleri arasında, İran ile ortak sınırımızda İran ile Türkiye güvenlik güçlerinin açtığı ateş sonucu 15 kişi yaşamını yitirirken, çok sayıda kişi de yaralanmıştır. Van'ın Özalp ilçesinde oturan, Ejder Demir adlı vatandaş, 13 Eylül 2007'de, evinin önünde, iddialara göre bir yüzbaşı tarafından vurularak hayatını kaybetmiştir. Haşim Yakut adlı vatandaşımız, sınırda, 10 Mart 2008'de vurularak yaşamını yitirmiştir. Şahabettin Karalıoğlu, 5 nisan 2008 tarihinde vurularak yaşamını yitirmiştir. Rahmi Yıldıztan adlı vatandaşımız 22 Ağustos 2008'de İran sınırında vurularak yaşamını yitirmiş, cenazesi günlerce vurulduğu yerde bekletilmiştir. Murat Yılmaz adlı vatandaşımız, 11 mart 2009'da sınırda, üzerlerine atılan havan topundan aldığı yara ile hayatını kaybetmiştir. Savaş Öztürk, 11 Mayıs 2009 tarihinde kamyonunda vurularak hayatını kaybetmiştir. Yakup Işık, 11 Haziran 2009'da sınırda vurularak yaşamını yitirmiştir. Ayrıca çeşitli tarihlerde, Cemil Demirbacak, Mehmet Yekebaş, Haşim Yalav, Nazmi Güler ve Doğan Durdu adında 9 yaşındaki bir çocuk sınırda askerlerin açtığı ateş sonucu hayatını kaybetmiştir. İran ile ortak sınırımızda, yaşanan ölüm olaylarına Hükûmet bu güne kadar sessiz kalmıştır. Sınırda yaşanan bu ölüm olaylarına, bir suçun infazı olarak bakılmakta ve güvenlik güçleri sınırda âdeta infaz memuru görevi yapmaktadırlar. İçişleri Bakanlığı ise olaylarla ilgili, 7/7541 esas numaralı soru önergemize verdiği cevapta, son iki yıl içerisinde 12 kişinin hayatını kaybettiğini; söz konusu kişilerin İran askerleri tarafından öldürüldüğünü ifade etmiştir. Oysa, yaşanan ölüm olayları hakkında, Van İnsan Hakları Derneği şubesi, bu olaylarla ilgili, tutuklu asker ve haklarında soruşturma başlatılan askeri personel olduğunu öne sürmüştür. İran İslam Cumhuriyeti ve Türkiye güvenlik güçlerinin ateş etmesi sonucu sınırda yaşanan bu ölüm olaylarının bir an önce gündeme alınması ve hükümetin bu ölümleri durduracak etkili düzenlemeleri ve bir an önce hayata geçirmesi gerekmektedir.

4.- Muş Milletvekili M. Nuri Yaman ve 19 milletvekilinin, kadınlara yönelik cinayet olaylarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/562)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Ülkemizde yaşanan kadın cinayetlerinin nedenlerinin araştırılarak, bu konuda mevcut hukuksal düzenlemelere ve imzalanan Uluslararası Sözleşmelere işlerlik kazandıracak, gerekli mekanizmaların oluşturulması yönündeki hususların tespiti amacıyla Anayasa'nın 98'inci İç Tüzüğün 104. ve 105. maddeleri gereğince Meclis Araştırması açılması için gereğini arz ve teklif ederiz. 11.01.2010

1) M. Nuri Yaman                          (Muş)

2) Gültan Kışanak                          (Diyarbakır)

3) Selahattin Demirtaş                    (Diyarbakır)

4) Emine Ayna                               (Mardin)

5) Akın Birdal (Diyarbakır)

6) Ayla Akat Ata                            (Batman)

7) Bengi Yıldız                               (Batman)

8) Fatma Kurtulan                          (Van)

9) Hasip Kaplan                             (Şırnak)

10) Hamit Geylani                          (Hakkâri)

11) İbrahim Binici                          (Şanlıurfa)

12) Mehmet Nezir Karabaş            (Bitlis)

13) Mehmet Ufuk Uras                  (İstanbul)

14) Osman Özçelik                         (Siirt)

15) Özdal Üçer                               (Van)

16) Pervin Buldan                          (Iğdır)

17) Sebahat Tuncel                         (İstanbul)

18) Sevahir Bayındır                      (Şırnak)

19) Sırrı Sakık                                (Muş)

20) Şerafettin Halis                         (Tunceli)

Gerekçe:

Çoğu namus ve töre cinayeti olarak adlandırılan kadın cinayetleri, toplumda olağan karşılanan bir olgu haline gelmiştir. Ülkemizde yargı, kadın sorunlarına karşı yeterli duyarlılığı göstermezken; kadına yönelik şiddet ve ayrımcılık, düzenlemelerle de ortadan kalkmamakta ve kadın cinayetleri her yıl bir önceki yıla göre artarak devam etmektedir. Kadın haklarına ilişkin olarak günümüzde alınan kararlar ve uygulanan politikalar kâğıt üzerinde kalırken, ataerkil zihniyetin rahatsızlık uyandırmaması, kadına yönelik şiddete karşı önlem alınmasının da önüne geçiyor. Türkiye tarafından 1985 yılında onaylanan Birleşmiş Milletler Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi öncelikli olmak üzere, bu konuda imzalanan sözleşmelerin, iç hukukta dikkate alınması yönünde başarı sağlanamamıştır. Ülkemizde, her üç kadından biri şiddete maruz kalırken, belediyeler sığınak açma yükümlülüğünü yerine getirmemiştir. Türk Ceza Kanunu ve ilgili diğer kanunlarda yapılan düzenlemelerin çoğu kâğıt üzerinde kalırken, bu düzenlemeler, görünür, bilinir ve uygulanır kılınmadığı için bir ifade bulmamıştır. Ülkemizde, ayrımcılığı ve kadın haklarını korumayı içeren düzenlemeler hakkında, kadınlarda bilinç oluşturma ve farkındalık oluşturan mekanizmalar yetersizken, kadınların bu hakları kullanmaya yönelik başvurularına karşı da son derece duyarsız kalınmaktadır. Yasa uygulayıcıların, kadına yönelik ayrımcılık ve şiddetle mücadelede yeterli ölçüde bilinç sahibi olmaması, yasaları da işlevsiz kılmaktadır diyebiliriz. Bu tespit yalnızca spekülatif bir görüş değildir. Yakın zamanda AİHM, verdiği bir kararla da, bu tespiti güçlendirirken, ülkemizdeki yargının kadına yönelik ayrımcılık ve şiddete karşı duyarsızlığına hükmetmiş ve ülkemiz Avrupa'da kadını korumadığı için mahkûm olan ilk ülke olmuştur. Bu karar da göstermiştir ki, dünyanın her yerinde yaşanan kadın cinayetleri, kadına yönelik şiddet ve ayrımcılık, ülkemizde de vahim bir boyuta ulaşmıştır. Ülkemizde, hükümetlerin, kadına karşı şiddeti ve ayrımcılığı önlemek adına, devlet politikası olarak devreye koyduğu düzenlemeler, bu trajik sonucu değiştirecek ve önleyecek güçte olmadığı, yaşanan cinayetlerle de kesinlik kazanmaktadır. Bütünlüklü bir yasal sistem ve bu sistemi hayata geçirecek siyasi irade olmadıkça, kadın örgütlerinin tek başına verdiği mücadele mevcut durumu değiştirmede yetersiz kalacaktır.

Hükümetler, kadına yönelik şiddeti ve ayrımcılığı önleyecek mekanizmaları devreye koymak yerine, kadının aile içindeki rolünü pekiştiren araçları ön plana çıkararak bu konudaki çıkmaza katkı sunmaktadırlar. Nitekim şiddete maruz kalan kadınların çoğu ilgili makamlara yaptıkları başvurularda, yetkililerce, kendilerine ailedeki geleneksel rolün hatırlatıldığı ve şikâyetlerinden vazgeçilmesi yönünde telkinlerde bulunulduğunu ifade etmektedirler. Bu yönlü telkinlerin, karakoldaki görevli memurlardan tutalım da kimi hâkimlere kadar şiddetle mücadelede bir yönteme dönüştürülmesi, kadını âdeta ölümün ve şiddetin kucağına itmektedir. Kadının geleneksel rolünden uzaklaşmış olması, mahkemelerde, kadına yönelik şiddet davalarında, çoğu zaman şiddet uygulayanın haklı görülmesine gerekçe gösterilmektedir.

Başbakanlık Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü tarafından, 2008 yılında yapılan Türkiye'de Kadına Yönelik Aile İçi Şiddet Araştırmasının sonuçlarına göre, kentte yaşayan kadınların %40,3'ü, kırsal kesimde yaşayan kadınların da %46,6'sı, Türkiye genelinde ise, kadınların %41,9'u eşi veya birlikte olduğu kişilerden fiziksel ya da cinsel şiddete maruz kaldığını ortaya koymaktadır. Fatma Babatlı, Özlem Şahin, Kadriye Kayaş, Dilek Saner ve daha yüzlerce kadın resmi kurumlardan koruma istemesine rağmen korunmamış ve eşleri ya da yakınları tarafından öldürülerek, namus cinayetine kurban gitmiştir.

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Önergeler gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki görüşmeler, sırası geldiğinde yapılacaktır.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının bir tezkeresi vardır, okutup oylarınıza sunacağım.

B) Tezkereler

1.- Türkiye Büyük Millet Meclisinde, Türkiye-İrlanda Dostluk Grubu kurulmasına ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/1094)

                                                                                                            10 Şubat 2010

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında 3620 Sayılı Kanun’un 4. maddesi uyarınca, İrlanda Parlamentosu ile TBMM arasında parlamentolararası dostluk grubu kurulması hususu Genel Kurul’un tasvibine sunulur.         

                                                                                                         Mehmet Ali Şahin

                                                                                                Türkiye Büyük Millet Meclisi

                                                                                                                 Başkanı

H. TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) – Karar yeter sayısı istiyorum.

BAŞKAN – Arayacağım.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.

Birleşime on dakika ara veriyorum.               

 

Kapanma Saati: 14.03


İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 14.19

BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER

KÂTİP ÜYELER: Fatih METİN (Bolu), Gülşen ORHAN (Van)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 60’ıncı Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının tezkeresinin oylanmasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.

Şimdi tezkereyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Tezkere kabul edilmiştir, karar yeter sayısı vardır.

Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz.

1’inci sırada yer alan, Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri

1.- Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/324) (S. Sayısı: 96)

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

2’nci sırada yer alan, Türk Borçlar Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

2.- Türk Borçlar Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/499) (S. Sayısı: 321)

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

3’üncü sırada yer alan, Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı ve İçişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

3.- Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı ve İçişleri Komisyonu Raporu (1/704) (S. Sayısı: 383) (x)

BAŞKAN – Komisyon? Burada.

Hükûmet? Burada.

Geçen birleşimde, İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülen tasarının 10’uncu maddesi üzerindeki önerge işlemleri tamamlanmıştı.

Şimdi maddenin oylamasını yapacağız.

                                  

(x) 383 S. Sayılı Basmayazı 28/1/2010 tarihli 54’üncü Birleşim Tutanağı’na eklidir.

10’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

11’inci maddenin başlığını okutuyorum:

Yardımcı hizmet birimleri

MADDE 11-

BAŞKAN – Madde üzerinde beş önerge vardır. Önergeleri önce geliş sırasına göre okutacağım, sonra aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

İlk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

1/704 Esas Numaralı kanun tasarısının 11’inci maddesinin 1’inci fıkrasının (b) bendinde geçen “benzeri” ibaresinin “diğer” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                                             Mustafa Ataş

                                                                                                                 İstanbul

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

1/704 Esas Numaralı kanun tasarısının 11’inci maddesinin 1’inci fıkrasının (e) bendinde geçen “kayıtlarını” ibaresinin “kayıtlarını ve hesaplarını” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                                           Ramazan Başak

                                                                                                                 Şanlıurfa

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 383 Sıra Sayılı kanun Tasarısının 11. maddesinin madde başlığında geçen “hizmet birimleri” ibaresinin “hizmet birimi” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Prof. Dr. Alim Işık

 

Yılmaz Tankut

K. Erdal Sipahi

 

Kütahya

 

Adana

İzmir

 

Hüseyin Yıldız

 

Hasan Çalış

Recep Taner

 

Antalya

 

Karaman

Aydın

 

Erkan Akçay

 

 

Mustafa Kalaycı

 

Manisa

 

 

Konya

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 383 Sıra Sayılı Kamu Düzeni Güvenliği Müsteşarlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısının 11. maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Şevket Köse

 

M. Akif Hamzaçebi

Atilla Kart

 

Adıyaman

 

Trabzon

Konya

 

Tayfur Süner

 

Durdu Özbolat

Ali Rıza Öztürk

 

Antalya

 

Kahramanmaraş

Mersin

 

Osman Kaptan

 

 

Ferit Mevlüt Aslanoğlu

 

Antalya

 

 

Malatya

“Yardımcı hizmet birimleri

Madde 11- (1) Müsteşarlığın yardımcı hizmet birimi İnsan Kaynakları ve Destek Hizmetleri Daire Başkanlığı olup görevleri şunlardır:

a) Personelin görev ve çalışma esaslarını belirlemek.

b) Müsteşarlık personelinin atama, nakil, disiplin, sicil, terfi, ücret, emeklilik ve benzeri özlük işlemlerini yürütmek.

c) Müsteşarlık çalışanlarının kariyer ve eğitim planlarını hazırlamak, uygulamak ve değerlendirmek.

ç) Personelin uyacağı etik kuralları belirlemek, gerekli eğitimi vermek ve uygulamak.

d) Müsteşarlığın ihtiyacı olan arşiv, sağlık ve benzeri hizmetleri yürütmek.

e) Personelin nitelikleri ve özlük işlerine ilişkin çıkarılacak yönetmelikler hakkında görüş bildirmek.

f) Müsteşarlıkça verilecek diğer görevleri

yapmak.

BAŞKAN – Şimdi maddeye en aykırı önergeyi okutup, işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 383 Sıra Sayılı Kamu Düzeni Müsteşarlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısının 11. maddesinin yasa metninden çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.

 

Ayla Akat Ata

 

Sırrı Sakık

İbrahim Binici

 

Batman

 

Muş

Şanlıurfa

 

Şerafettin Halis

 

Hamit Geylani

Hasip Kaplan

 

Tunceli

 

Hakkâri

Şırnak

 

Akın Birdal

 

Sebahat Tuncel

Sevahir Bayındır

 

Diyarbakır

 

İstanbul

Şırnak

 

Osman Özçelik

 

M. Nezir Karabaş

Pervin Buldan

 

Siirt

 

Bitlis

Iğdır

 

 

 

Bengi Yıldız

 

 

 

 

Batman

 

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI TEVFİK ZİYAEDDİN AKBULUT (Tekirdağ) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) – Katılmıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Buldan. (BDP sıralarından alkışlar)

PERVİN BULDAN (Iğdır) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu ülkede Kürt sorununu militarist yöntemlerle bastırmak adına yasalar, yasal düzenlemeler ve değişiklikler yapıldı. Bugün maddeleri görüşülmekte olan yasa da aynı amaçla hazırlanmış durumda. Bu yasa kurulacak Müsteşarlığa bazı olanaklar sağlıyor ki, yakın tarihimizden biliyorum, hiç faydalı işlerde kullanılmadı. Gizlilik ihtiva eden işler için gizli ödenek oluşturulmasından söz ediliyor. Devlet için düşünülen bu gizli faaliyetlerin ne olduğuna ve gizli ödeneklerin ne işlerde kullanıldığına yakın tarihte hepimiz tanıklık ettik. Nitekim gizli faaliyetlerin olduğu yerde suçun olmamasına olanak yoktur. Zaten suçların kamufle edilmesi adına bu faaliyetler gizli tutulur. İşte yakın ülke tarihimizde işlenmiş binlerce cinayet bu gizli faaliyetlerle gerçekleştirildiler. Devlet adına bin operasyon düzenlendi, devletin başbakanı, devletin zararlısı olduğunu kabul ettiği yurttaşları açıkladı ve hepsi bir bir infaz edildiler.

Şimdi, İçişleri Bakanımız çıkmış “Bizim Hükûmetimiz döneminde işlenmiş hiçbir faili meçhul cinayet yoktur.” demektedir. Diğer yandan, Hablemitoğlu cinayeti dışında aydınlatılmamış cinayet kalmadığını ifade edecek kadar ileri gitmekte ve diğer Hükûmet sözcüleri de bu nakaratı tekrarlamaktadırlar.

Buradan İçişleri Bakanımıza bu konuda birkaç söz söylemek istiyorum. Sayın Bakan, Şemdinli olayı sizin döneminizde oldu ve Şemdinli’de yaşanan olay aynen şöyleydi: Katiller halk tarafından devlete teslim edildi, yalnız, devletimiz katilleri tayinlerle ödüllendirecek kadar da ileriye gitti.

Yine, birkaç örnek vererek şunları ifade etmek istiyorum: On üç yaşındaki Uğur Kaymaz cinayeti sizin döneminizde işlenen bir cinayettir ve Uğur Kaymaz’ı katleden güvenlik güçleri de sizin Hükûmetiniz tarafından suçsuz görülerek serbest bırakıldılar.

Sayın Bakan, Hrant Dink cinayeti sizin döneminizde işlenen bir cinayettir ve bugün Meclise gelecek olan ailelerle birlikte hem Hrant Dink’in ailesi hem de 1948 yılından beri işlenen faili meçhul cinayetlere kurban giden ailelerin yakınları bugün Meclise gelerek bir araştırma komisyonunun kurulmasını talep edecekler sizlerden ve onlar şöyle diyorlar: “Adalete kadar devlet gözümüzde suçludur.”

Sayın Bakan, ben de size diyorum ki, adalet sağlanana kadar ve faili meçhul cinayetler aydınlanana kadar, Ceylan Önkol’un katili bulunana kadar, yine Diyarbakır Caddesi’nde güvenlik güçleri tarafından katledilen Aydın Erdem’in katili bulunana kadar, yine Uğur Kaymaz’ın katili bulunana kadar siz de bizim gözümüzde suçlusunuz Sayın Bakanım.

Yine, Diyarbakır Koşuyolu katliamı siz Hükûmetteyken gerçekleştirilen bir cinayettir ve hâlâ aydınlatılmış değildir.

Güngören katliamı sizin Hükûmetiniz zamanında yapılmıştır ve failleri hâlâ belirsizdir. En son Türkiye İnsan Hakları Vakfı verilerine göre sadece 2009 yılı içerisinde on sekiz faili meçhul cinayet işlendi. Dur ihtarı sonucu, rastgele ateş açma sonucu “yargısız infaz” diye nitelendirilen 46 kişi yaşamını yitirdi. Cezaevlerinde şüpheli intihar, kavga ve tedavinin engellenmesi nedeniyle meydana gelen ölümlerin sayısı 39’dur. Bunlardan 6’sı gözaltı merkezlerinde, 33’ü ise cezaevlerinde meydana gelmiştir.

Diğer yandan sizin Hükûmetiniz zamanında hızla artış gösteren kışlalardaki şüpheli asker ölümleri faili meçhul değil de nedir? Ölüm nedeni intihar olarak gösterilen bu askerlerin nedense tamamına yakını Kürt’tür ve intihar açıklaması aileler tarafından inandırıcı bulunmamaktadır. Nitekim Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi de intihar açıklamasını gerçek dışı bulmuştur, Türkiye’yi mahkûm etmiştir.

Dolayısıyla, Türkiye'nin aydınlık geleceği için, toplumsal barış için faili meçhul cinayetlerin bir an önce açığa çıkarılması, sorumlularının yargılanmasını talep ediyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Buldan.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge reddedilmiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 383 Sıra Sayılı Kamu Düzeni Güvenliği Müsteşarlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısının 11. maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                        Şevket Köse (Adıyaman) ve arkadaşları

“Yardımcı hizmet birimleri

Madde 11- (1) Müsteşarlığın yardımcı hizmet birimi İnsan Kaynakları ve Destek Hizmetleri Daire Başkanlığı olup görevleri şunlardır:

a) Personelin görev ve çalışma esaslarını belirlemek.

b) Müsteşarlık personelinin atama, nakil, disiplin, sicil, terfi, ücret, emeklilik ve benzeri özlük işlemlerini yürütmek.

c) Müsteşarlık çalışanlarının kariyer ve eğitim planlarını hazırlamak, uygulamak ve değerlendirmek.

ç) Personelin uyacağı etik kuralları belirlemek, gerekli eğitimi vermek ve uygulamak.

d) Müsteşarlığın ihtiyacı olan arşiv, sağlık ve benzeri hizmetleri yürütmek.

e) Personelin nitelikleri ve özlük işlerine ilişkin çıkarılacak yönetmelikler hakkında görüş bildirmek.

f) Müsteşarlıkça verilecek diğer görevleri

yapmak.

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?

İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI TEVFİK ZİYAEDDİN AKBULUT (Tekirdağ) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) – Katılmıyoruz Başkan.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Köse.

ŞEVKET KÖSE (Adıyaman) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı’nın 11’inci maddesi için verdiğimiz önergeyle ilgili söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygılarımla selamlarım.

Değerli milletvekilleri, Antalya bölgemizde yaşanan sel felaketinden dolayı hayatlarını kaybeden 4 hemşehrimize Allah’tan rahmet diliyor, ailelerine sabır ve ürünlerinden dolayı zarar gören tüm Antalyalılara da geçmiş olsun dileklerimi sunmak istiyorum. Aynı zamanda seçim bölgem olan Adıyaman’da da sel felaketinden dolayı Tut ilçemizin bir aydır yolu kapalıdır, Besni ve Gölbaşı’yla  bağlantısı yoktur. Adıyaman’ın Çelikhan üzeri Malatya ile olan bağlantısı zaman zaman kapanmaktadır, bu yollar. Bu konuda acil ve kesin çözüm alınmasını önemle rica ediyorum.

Değerli arkadaşlar, Cumhuriyet Halk Partisi olarak bu yasa tasarısıyla kurulmak istenen süper Müsteşarlığın ne derece yanlış bir uygulama olacağını anlatmaya çalıştık. Bu müsteşarlık olağanüstü yetkilerle donatılmıştır ve kamu yönetimi sistemimize uygun olmayan bir yapı öngörmektedir ama her fırsatta demokrasiden bahseden ve şeffaflığı dilinden düşürmeyen Hükûmet bu konuda tam aksini yapmaktadır. Bu tasarıyla Hükûmet şeffaf olmayan, kendi güdümünde bir istihbarat birimi kurma amacını yasalaştırmaktadır.

Sayın arkadaşlar, yakın zamanda Cumhuriyet Halk Partisi olarak bir konuyu gündeme getirdik. 2003 yılında Yavuz Donat “Recep Tayyip Erdoğan’ın Timleri” diye bir yazı yazdı. Bu yazı AKP’nin derin devletini yaratma peşinde olduğunun göstergesiydi. Sonucunda Hükûmet istediğini hukuki bir zemine oturtmak için yasa tasarısını Meclise getirdi. Bu tasarıda terörle mücadele bahanesiyle tehlikeli girişimler yapılmaktadır. Kurulan Müsteşarlık örtülü ödenekten yararlanmaktadır. Hükûmet örtülü ödenekle ilgili bir konu açıldığında tepki olarak “demokrasi” demektedir ve şeffaflıktan bahsetmektedir. Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu! Müsteşarlık operasyonel görevi olmamasına rağmen denetleme yetkisini taşımaktadır. Hükûmetin güdümü altındaki bürokrasiyle askerî kurumları garip bir biçimde bir araya getiren bir müsteşarlık soru işaretleriyle doludur. Hükûmet kendi derin devletini yaratırken demokrasiyi rafa kaldırmaktadır ve üstelik bunu yaparken de hiç tereddüt etmemektedir.

Sayın milletvekilleri, bakınız, Hükûmet getirdiği yasa teklifiyle Müsteşarlıkta yabancı personel çalıştırılmasının önünü açmaktadır. Kurulan Müsteşarlık istihbarat ile ilgili olduğuna göre yabancı personel çalıştırmanın mantığı nedir? Acaba hangi yabancılar getirilip buralarda çalıştırılacak? Hükûmet bu sorulara yanıt verebiliyor mu?

Değerli arkadaşlar, yine tasarıyla bu Müsteşarlığın seksen bir ilde örgütlenmesinin önü açılmaktadır. İllerde “Sosyal Etüt ve Proje Müdürlüğü” adı altında yapılanmalar kurulmaktadır ancak yasanın genelinde olduğu gibi burada büyük bir belirsizlik söz konusudur ve bu müdürlüklere hangi nitelikte personel alınacağı ise belli değildir. Ayrıca, müdürlüklerin görevlerinin çerçevesi de belli değildir.

Hükûmete şimdi soruyorum: Buralara hangi nitelikte personel alınacaktır ve bu personelin görevlerinin sınırları ne olacaktır? Hükûmet bu duruma şeffaflık diyebiliyor mu? Biz diyemiyoruz. Böyle bir yapıyı kurup  sonra da “demokrasi” demek samimiyetsizliktir.

Değerli arkadaşlar, yasa tasarısının 11’inci maddesi yardımcı hizmet birimlerini düzenlemektedir. Bu birimler İnsan Kaynakları ve Destek Hizmetleri Daire Başkanlığını kapsamaktadır. Maddede bu birimlerin görevleri hükme bağlanmıştır. Tasarının 11’inci maddesinin (d) ve (e) bendinde yer alan hükümler 5018 sayılı Yasa’yla çelişki doğurmaktadır. Bu nedenle, (d) bendinin değiştirilmesi ve (e) bendinin kaldırılması 5018 sayılı Yasa’yla uyum açısından gereklidir.

Değerli milletvekilleri, ülke olarak çok sıkıntılı günlerden geçmekteyiz. Ekonomimiz dibe vurmaktadır. Toplum işsiz ve açlık içinde ve büyük bir bunalım yaşamaktadır. Bütün bunların içinde Hükûmet bir baskı rejimi kurmaya çalışmaktadır. Ekonominin düzeltilmesi gerekirken dinlemeleri ve baskıyı resmîleştirmek için çalışmalar yapılmaktadır.

Hükûmet, acilen işsizliği azaltacak düzenlemeler yapmalıdır, bölgedeki işsizlik ve yoksulluğun panzehiri olan GAP’ı bitirmek için çalışmalıdır. Hükûmet kendini değil, ülkenin güvenliğini düşünerek hareket etmelidir yoksa bu gidişle ülkemiz kaosa sürüklenecek ve sosyal barış yok olacaktır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime son vermeden önce sunduğumuz önergenin kabul olmasını dilerim. Verdiğimiz önergeyle yasada doğacak boşlukların ve neden olacağı yanlışlıkların önüne geçmek istemekteyiz. Önergeleri böyle değerlendirmeniz ülkemizin yararına olacaktır.

Hepinize en içten saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Köse.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge reddedilmiştir.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Kabul etmeyenlerin çoğunluğu yok efendim, kabul edildi önerge. Bir daha sayın.

BAŞKAN – Sayın Genç, itiraz etmediğiniz için oyladık ve bitti.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 383 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 11. maddesinin madde başlığında geçen “hizmet birimleri” ibaresinin “hizmet birimi” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                            Alim Işık (Kütahya) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?

İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI TEVFİK ZİYAEDDİN AKBULUT (Tekirdağ) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) – Katılmıyoruz Başkan.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Işık. (MHP sıralarından alkışlar)

ALİM IŞIK (Kütahya) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; öncelikle hepinize saygılarımı sunuyorum.

Görüşmekte olduğumuz 383 sıra sayılı Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı’nın 11’inci maddesi üzerine vermiş olduğumuz değişiklik önergesiyle ilgili olarak huzurunuza gelmiş bulunmaktayım. Bu vesileyle görüşlerimizi sizlerle paylaşmak istiyorum.

Her şeyden önce, vermiş olduğumuz önerge son derece teknik, akla ve mantığa uygun bir önergedir.

Sayın Bakana soruyorum, kendisi üniversitede yetişmiş, çok değerli hizmetlerde bulunmuş değerli bir bilim adamıdır: Türkçeyi katletmek bu Meclise mi düştü? Altta bir tane hizmet birimi varken bu bölümle ilgili başlığın “birimi” olarak değiştirilmesini hangi gerekçeyle kabul etmiyorsunuz? “Birimleri” dediğinize göre bu maddede en az iki tane hizmet biriminin olması gerekiyor. Metne baktığımız zaman tek birim var, başlık “birimleri.” Ben, muhalefetten gelen bir önergeyi hiç üzerinde dahi düşünme ihtiyacı duymadan, baştan reddetmiş olmanızı yüce Meclise ve vatandaşımızın vicdanına havale ediyorum, üzüntülerimi de belirtmek istiyorum. Bu vesileyle, tabii ki “Türk'üm” diyemeyen ve “Türkçe” demekten çekinen bir anlayışın Türkçeyi katletmesini de elbette ki beklemem gerekiyordu. Hakikaten üzüntülerimi belirtmek istiyorum. Asla böyle bir yanlışı bu Meclisin onaylamayacağını da umuyorum. Önergemize destek vereceğinizi düşünüyorum.

Değerli milletvekilleri, söz konusu kanun tasarısı, elbette dün hepimizi hayal kırıklığına uğratan muhalefet partileri olarak ve milletvekilleri olarak, bir önergenin kabulüyle ne denli gizli ve düşünce altına yerleşmiş fikirlerin uygulamaya konulmak istendiği kanun tasarısı olduğunu göstermiştir. 10’uncu maddenin (c) bendinde yapılan bir değişiklikle 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu ve diğer kanunların sözleşmeli personel çalıştırılması hakkındaki usul ve esaslara bağlı olmaksızın, sadece Bakan onayıyla en çok on adet müsteşar müşaviri alınması konusunu gerçekten bu milletin bir vekili olarak üzüntüyle karşıladığımı ifade etmek istiyorum. Sayın Bakan, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu çerçevesinde hangi kişiyi alamıyorsunuz da böyle bir önerge değişikliğine ihtiyaç duydunuz? Bu devletin, bu milletin bu kadar sahipsiz olduğunu mu düşünüyorsunuz? Bu önergenin mutlaka bir tekriri müzakereyle yeniden düzeltileceği umudumu da belirtmek istiyorum.

Ben, önceki dönemlerde olduğu gibi bu dönemde de terörle mücadelenin gereği gibi yapılmamasının sonucunu sizlerle paylaşmak istiyorum. 1984-2009 yılları arasındaki resmî, devletin terörle mücadele istatistikleri gözden geçirildiğinde özellikle ülkemizi yedi yılı aşkın süredir tek başına yöneten Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarları döneminde sıfıra inmiş terör olaylarının ve bu olaylar sonucunda vermiş olduğumuz şehit sayılarının giderek arttığını paylaşmak istiyorum. Şuradaki grafik, devletin resmî rakamlarından çizilmiş ve 2000-2002 yıllarında sıfıra inmiş toplam şehit sayılarının AKP İktidarı döneminde giderek arttığının bir göstergesidir. Benzer şekilde, terör olayları sayısının 2002 yılında sıfıra yakın geldiğini, ondan sonra tekrar artarak devam ettiğini gösteren bir grafiktir.

1984 yılını 100 kabul ederek endekslediğimizde, AKP iktidarları döneminde Türkiye’nin geldiği nokta budur. Gerek şehit sayısı gerekse terör olayları sayısı açısından 2003 yılından itibaren hızla artışa geçen bir durumla karşı karşıyayız.

“Sebebi nedir?” derseniz ya da “Ne yapmamız gerekir?” derseniz, ben Sayın Bakana şunu önereceğim: Geliniz, sizden önceki dönemlerde işbaşında bulunan iktidarların ve sorumluların yaptıklarını bir gözden geçiriniz, döneminizde terörle mücadele konusunda yaptığınız yasal değişikliklerin bu konuya etkisi olup olmadığını bir araştırınız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.

ALİM IŞIK (Devamla) – Çok teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Gerek o bölgede gerekse ülkemizin diğer illerinde görev yapan mahalle ve köy muhtarlarının durumlarını bir gözden geçiriniz. Bu insanlardan devletimizin her kademede yararlanmasını beklerken sosyal haklarında ve özlük haklarında iktidarlarınız döneminde bir adım iyileştirmenin yapılmamasının acaba Güneydoğu Anadolu ve Doğu Anadolu Bölgesi illerimizde terörü destekleyen bir katkısı olmuş olabilir mi? Bunu bir gözden geçiriniz diyorum.

Ben bu vesileyle önergemizin kabulünü bekliyor, hepinize tekrar saygılarımı sunuyorum. Umarım bundan sonraki dönemde tekrar terörün bittiği günleri hep beraber yaşarız diyor, saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

1/704 Esas Numaralı kanun tasarısının 11’inci maddesinin 1’inci fıkrasının (e) bendinde geçen “kayıtlarını” ibaresinin “kayıtlarını ve hesaplarını” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                                           Ramazan Başak

                                                                                                                 Şanlıurfa        

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?

İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI TEVFİK ZİYAEDDİN AKBULUT (Tekirdağ) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) – Katılmıyoruz  Başkanım.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Gerekçe…

BAŞKAN – Gerekçeyi okuyun.

Gerekçe:

Anlam karmaşasının önüne geçilmesi için değişiklik yapılmıştır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge reddedilmiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

1/704 Esas Numaralı kanun tasarısının 11’inci maddesinin 1’inci fıkrasının (b) bendinde geçen “benzeri” ibaresinin “diğer” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                                             Mustafa Ataş

                                                                                                                 İstanbul

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?

İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI TEVFİK ZİYAEDDİN AKBULUT (Tekirdağ) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) – Katılmıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Gerekçeyi okuyun.

Gerekçe:

Kanun tekniğine uygun olması için değişiklik yapılmıştır.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Karar yeter sayısı istiyorum.

BAŞKAN – Karar yeter sayısı arayacağım.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.

Beş dakika ara veriyorum.

Kapanma saati: 14.44
ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 14.51

BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER

KÂTİP ÜYELER: Fatih METİN (Bolu), Gülşen ORHAN (Van)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 60’ıncı Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

Tasarının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Komisyon ve Hükûmet burada.

383 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 11’inci maddesi üzerinde verilen İstanbul Milletvekili Sayın Mustafa Ataş’ın önergesinin oylanmasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.

Şimdi önergeyi yeniden oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısını arayacağım.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir, karar yeter sayısı vardır.

11’inci maddeyi kabul edilen önerge doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

12’nci maddenin başlığını okutuyorum:

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

Personel Rejimi

Atama ve görevlendirme

MADDE12-

BAŞKAN – Madde üzerinde yedi önerge vardır. Ancak İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre, her madde üzerinde milletvekillerince sadece iki önerge verilebilmektedir. Her siyasi parti grubuna mensup milletvekillerinin birer önerge verme hakkı saklıdır.

Bu hükümler çerçevesinde, geliş sırasına göre beş önergeyi okutup aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

İlk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

1/704 Esas Numaralı kanun tasarısının 12’inci maddesinin 3’üncü fıkrasında geçen “200” ibaresinin “160” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                                              Turan Kıratlı

                                                                                                                Kırıkkale

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

1/704 Esas Numaralı kanun tasarısının 12’inci maddesinin 3’üncü fıkrasında geçen “200” ibaresinin “150” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                                      Mehmet Müezzinoğlu

                                                                                                                 İstanbul

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 383 sıra sayılı ve 1/704 esas numaralı Kamu Düzenliği ve Güvenliği Müsteşarlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısının “Atama ve Görevlendirme” başlıklı 12. maddesinin 1. fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Atama ve Görevlendirme

Madde 12- (1) Daire Başkanları ve I. Hukuk Müşaviri Bakan tarafından Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Birimlerinde görev yapmış olan emniyet müdürlerinden; 23/4/1981 tarihli ve 2451 sayılı Kanun hükümleri dışında kalan personel Müsteşar tarafından atanır.

 

Erdal Sipahi

 

Akif Akkuş

M. Akif Paksoy

 

İzmir

 

Mersin

Kahramanmaraş

 

Hüseyin Yıldız

 

Behiç Çelik

Mustafa Kalaycı

 

Antalya

 

Mersin

Konya

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 383 Sıra Sayılı Kamu Düzeni Güvenliği Müsteşarlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısının 12. maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Atilla Kart

 

Ali İhsan Köktürk

Ferit Mevlüt Aslanoğlu

 

Konya

 

Zonguldak

Malatya

 

İsa Gök

 

Turgut Dibek

Ali Rıza Öztürk

 

Mersin

 

Kırklareli

Mersin

 

 

 

M. Akif Hamzaçebi

 

 

 

 

Trabzon

 

Madde 12- (1) Atamalarda 23/4/1981 tarihli ve 2451 sayılı Bakanlıklar ve Bağlı Kuruluşlarda Atama Usulüne İlişkin Kanun hükümleri uygulanır. 2451 sayılı Kanun hükümleri dışında kalan diğer personel Bakan tarafından atanır.

(2) Müsteşarlığın görev alanına giren konularda çalıştırılmak üzere bütün kamu kurum ve kuruluşlarının personeli, aylık, ödenek, her türlü zam ve tazminatlar ile diğer mali ve sosyal hak ve yardımları kendi kurumlarından ödenmek kaydıyla, kendi kurumu tarafından muvafakat verilmesi durumunda Müsteşarın teklifi ve Bakan onayı ile geçici olarak Müsteşarlıkta görevlendirilebilir. Bu şekilde görevlendirileceklerin sayısı, kadro karşılığı çalışan personel sayısını geçemez. Bu şekilde görevlendirilen personelin Müsteşarlıkta geçen hizmet süreleri mesleki kıdemlerinden sayılır.

(3) Sözleşmeli çalışanlar hariç, Müsteşarlıkta geçici olarak görev yapanlara, 14/7/1965 tarihli ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanununa tabi en yüksek Devlet memuru aylığının ek gösterge dahil % 200'ünü geçmemek üzere, personelin kadro ve görev unvanı, görevinin önem ve güçlüğü gibi hususlar dikkate alınmak suretiyle, Maliye Bakanlığının uygun görüşü alınarak İçişleri Bakanlığınca belirlenecek usul ve esaslara göre tazminat ödenir. Bu tazminat, damga vergisi hariç herhangi bir vergiye tabi tutulmaz.

BAŞKAN – Şimdi maddeye en aykırı önergeyi okutup işleme alacağım:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 383 Sıra Sayılı Kamu Düzeni Müsteşarlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısının 12. maddesinin yasa metninden çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.

 

Ayla Akat Ata

 

Sırrı Sakık

İbrahim Binici

 

Batman

 

Muş

Şanlıurfa

 

Şerafettin Halis

 

Hamit Geylani

Hasip Kaplan

 

Tunceli

 

Hakkâri

Şırnak

 

Akın Birdal

 

Sebahat Tuncel

Sevahir Bayındır

 

Diyarbakır

 

İstanbul

Şırnak

 

Osman Özçelik

 

M. Nezir Karabaş

Pervin Buldan

 

Siirt

 

Bitlis

Iğdır

 

 

 

Bengi Yıldız

 

 

 

 

Batman

 

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI TEVFİK ZİYAEDDİN AKBULUT (Tekirdağ) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ÇEVRE VE ORMAN BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Katılmıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Kim konuşacak?

Buyurun Sayın Bayındır. (BDP sıralarından alkışlar)

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, işleme alınmayan diğer önergelerin de isimlerini zikrederseniz iyi olur.

BAŞKAN – Tamam, olur, peki Sayın Genç.

Buyurun Sayın Bayındır.

SEVAHİR BAYINDIR (Şırnak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan yasa değişikliği tasarısının 12’nci maddesi üzerinde vermiş olduğumuz önerge üzerine Barış ve Demokrasi Partisi adına söz hakkı almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bu yasayı toptan reddediyoruz ve her maddede de bu reddedişimizin gerekçelerini bir kez daha sizinle paylaşmak üzere buradayım. Özellikle 12’nci maddede istihbari örgütlenmelerden bahsediyor, hukuk dışı örgütlenmelerden bahsediyor. Türkiye’de Osmanlıdan bu yana, özellikle Osmanlının son yıllarından itibaren “İttihat ve Terakki” olarak tanımlanan hukuk dışı örgütlenmeler, 1950’li yıllarda, özellikle soğuk savaş döneminde dünyada “gladio” olarak örgütlenen, muhalefetleri iktidara taşımamakla görevli olan bu örgütlenmenin Türkiye’deki örgütlenme biçimi de Özel Harp Dairesi olarak örgütlendirilmiştir. Bu Özel Harp Dairesi kontrgerilla olarak da faaliyetlerini sürdürmüştür yani Özel Harp Dairesi olarak tanımlanan bu yapılanma pratik faaliyetlerini de kontrgerilla olarak uygulamıştır.

Hem Cem Ersever’in itiraflarını yazan Soner Yalçın’ın ve hem de JİTEM’in kurucularından olan Abdülkadir Aygan ve benzeri pek çok itirafçının ve JİTEM kurucusunun da itiraflarına bağlı olarak, 1987 yılında, Arif Doğan başkanlığında, bu örgütlenmenin JİTEM olarak örgütlendiği ifade ediliyor. Bunların hepsinin, bu örgütlenme biçiminin, bu yapılanmanın tek görevi sisteme muhalif, reddeden, hak ve özgürlük arayışında olan insanları hiçbir kaide, kural gözetmeksizin, işte köy yakmalar, faili meçhul cinayetler, gasplar, uyuşturucu trafiğinden tutalım fuhşa kadar her türlü gayrimeşru yollardan hem ekonomik rant sağlamaya çalışmışlardır hem de özgürlük ve adalet arayışında olan, hak arayışında olan aydınlara, yazarlara, çocuklara, kadınlara, topyekûn halka karşı bir özel savaş yöntemi olarak gözü kara bir şekilde pratik faaliyetlerde bulunmuşlardır ve bu faaliyetlerinden sonra en azından 17 bin faili meçhul cinayet hâlâ aydınlanmayı bekliyor. Artı, bu işleri yapanlar, bu işin failleri, hâlâ, ne yazık ki tam da bu konuda yargılanmamaktadır. Her ne kadar “Ergenekon” adı altında bir yargılanma süreci olmuş olsa da ihtimal dâhilinde olan darbelerden kaynaklı yargılanmaya çalışılıyor. Oysa ihtimalî bile olmayan, gerçek olan, gerçekleştirilmiş olan olgu ve olaylardan dolayı sorgulansalar, hiç de acaba böyle bir şey yapılmış mı yapılmamış mı şüphesine, yapılacak mıydı yapılmayacak mıydı ihtimal ve şüphesine yer olmaksızın, gerçek anlamda gerçeklerle yüzleşmiş olurduk ve sır perdesini de aralamış olurduk.

Bu, tabii, gladyo, JİTEM, bir de bu JİTEM’in işte bu çok tartışılmasından sonra bölgede bir de nur topu gibi bir “hançer timi” örgütlenmesi çıktı açığa. Bu “hançer timi” örgütlenmesi de tıpkı JİTEM faaliyetlerini yapıyor. İsim “hançer timi” olarak değişmiş ama pratik faaliyetleri tam da JİTEM uygulamalarının aynısıdır. Çünkü bunlar da istihbarat toplamak üzere kontrgerilla faaliyetleri yapıyorlar, işte örgüt mensuplarının kıyafetlerini giyiyorlar, gündüz sivil araçlarla dolaşıp evlere, köylere baskın yapıyorlar, sivil insanları tehdit ediyorlar ve öldürüyorlar ve bu “hançer timi” en çok da bu yazın Temmuz ayında Şırnak’ın Beytüşşebap ilçesinde 2 DTP’li üyenin, Necman Ölmez ve Ferhat Ediş adlı kişilerin kaçırılarak öldürülmesiyle daha fazla kamuoyu gündemine taşındı. Ben de bire bir o sürecin tanığıyım.

Bu “hançer timi” örgütlenmesi içinde yer alanlar korucular -askerî bağlantıları var- yine itirafçılar, yani bileşke, bileşenler değişmemiş, JİTEM’deki bileşen neyse, “hançer timi”ndeki örgütsel mekanizma içinde yer alan bileşen de aynıdır ama sadece ismi değişmiştir. Bu nedenle, eğer gerçek anlamda, hakikatlerle yüzleşeceksek…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.

SEVAHİR BAYINDIR (Devamla) – …bu kozmik odada açığa çıkan sır perdesinin aralanması gerekiyor. Yani 22 tane sırrın “big” bölümünün hâlâ sır olarak kaldığı belirtiliyor. Siz bu sırları koruduğunuz sürece, bu failleri açığa çıkarıp gerçek anlamda adaleti tecelli ettirmediğiniz sürece siz olsa olsa bütün onların bileşkesinden oluşan yeni bir örgüt kurmuş oluyorsunuz, farklı bir şey yapmış olmuyorsunuz.

O nedenle, bu en son iki gün önce yine Şırnak’ın Uludere ilçesinde katledilen bir minibüs şoförünün de yine böyle bir tezgâhın işi, yine “hançer timi” ve asker bağlantılı bir olay olduğunu gündemimize taşımak istiyorum. Bu anlamda, eğer çözüm istiyorsak çözümün tek yolu gerçeklerle buluşmak, hak, özgürlük temelinde bir demokratik sistemi gerçekleştirmek; sivil bir iradeyi, askerî olarak değil, askerin iradesini teslim alarak sivil yürütmek değil, gerçek anlamda hukuk, hak, eşitlik, adalet temelinde bir sistemin gerçekleştirilmesi gerekiyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

SEVAHİR BAYINDIR (Devamla) – Bu anlamda bu yasa anlamsızdır, gereksizdir, hedefini bulmayacaktır.

Bu duygu ve düşüncelerle hepinizi saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bayındır.

12’nci madde üzerinde Tunceli Milletvekili Sayın Kamer Genç’in iki önergesi vardır. Onlar demin okuduğum İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre işleme alınamamıştır. Bundan sonra, işleme alınamayan her önergeyi okuyacağım.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge reddedilmiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 383 Sıra Sayılı Kamu Düzeni Güvenliği Müsteşarlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısının 12. maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                             Atilla Kart (Konya) ve arkadaşları

Madde 12- (1) Atamalarda 23/4/1981 tarihli ve 2451 sayılı Bakanlıklar ve Bağlı Kuruluşlarda Atama Usulüne İlişkin Kanun hükümleri uygulanır. 2451 sayılı Kanun hükümleri dışında kalan diğer personel Bakan tarafından atanır.

(2) Müsteşarlığın görev alanına giren konularda çalıştırılmak üzere bütün kamu kurum ve kuruluşlarının personeli, aylık, ödenek, her türlü zam ve tazminatlar ile diğer mali ve sosyal hak ve yardımları kendi kurumlarından ödenmek kaydıyla, kendi kurumu tarafından muvafakat verilmesi durumunda Müsteşarın teklifi ve Bakan onayı ile geçici olarak Müsteşarlıkta görevlendirilebilir. Bu şekilde görevlendirileceklerin sayısı, kadro karşılığı çalışan personel sayısını geçemez. Bu şekilde görevlendirilen personelin Müsteşarlıkta geçen hizmet süreleri mesleki kıdemlerinden sayılır.

(3) Sözleşmeli çalışanlar hariç, Müsteşarlıkta geçici olarak görev yapanlara, 14/7/1965 tarihli ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanununa tabi en yüksek Devlet memuru aylığının ek gösterge dahil % 200'ünü geçmemek üzere, personelin kadro ve görev unvanı, görevinin önem ve güçlüğü gibi hususlar dikkate alınmak suretiyle, Maliye Bakanlığının uygun görüşü alınarak İçişleri Bakanlığınca belirlenecek usul ve esaslara göre tazminat ödenir. Bu tazminat, damga vergisi hariç herhangi bir vergiye tabi tutulmaz.

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?

İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI TEVFİK ZİYAEDDİN AKBULUT (Tekirdağ) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ÇEVRE VE ORMAN BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

HAKKI SUHA OKAY (Ankara) – Sayın Murat Sönmez konuşacak efendim.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Sönmez. (CHP sıralarından alkışlar)

FEHMİ MURAT SÖNMEZ (Eskişehir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 383 sıra sayılı Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı Yasa Tasarısı’nın 12’nci maddesine yönelik önerge üzerinde söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Sayın İçişleri Bakanı, istihbaratın koordinasyonunda bir dağınıklık olduğu, kamuoyunun bilgilendirilmesinde ve halkla ilişkilerin sağlanmasında yetersizlik yaşandığı ve terörle daha etkin mücadelenin gerçekleşmesi için bu tasarının getirildiğini ifade etmektedir. Öncelikle, kamu güvenliği kamu düzeninin bir alanıdır ve amaç terörle mücadele etmekse öncelikle yapılması gereken siyasi kararlılıktır. Aksi takdirde “Kamu düzeni ve güvenliğini sağlıyoruz.” derken temel hak ve özgürlüklere müdahale edilebilir ve Hükûmetin kontrolünde bir tür gözetleme mekanizması kurulabilir. Bu tasarının söylenene uygun bir tasarı olduğuna inanmamız için öncelikle Hükûmetin bu konuda yani terörle mücadele konusunda samimi olduğuna inanmamız gerekmektedir. Oysaki AKP’nin iktidara geldiğinden beri yaptığı uygulamalara bakarsak çok nazlı davrandığını yaptığı uygulamalarla görmekteyiz.

Bugüne kadar yapılan terörle mücadele konusunda iktidarın çalışmalarının sonucuna göz atacak olursak: Geldiğimiz günde, terör örgütünün daha güçlendiği ve cesaretlendiği, buna karşılık terörle en büyük mücadeleyi veren Türk Silahlı Kuvvetlerinin ise her gün zayıflatılma çabası içinde olunduğu görülmektedir. Bunun tek nedeni, AKP’nin kendi amaçlarına ulaşmak için izlediği politikalardır. Her gün değişik senaryolar üreterek yandaş medyayı ve hatta TRT’yi kullanarak ülkenin saygın kurumlarını yıpratacaksınız, ne idüğü belirsiz gizli tanıklarla ülkenin saygın insanlarını tutuklatacaksınız, suçlu oldukları ayan beyan ortada olan kendi yandaşlarınızın dosyalarını sümen altı etmeye çalışacaksınız, terör örgütü üyelerinin sınırda kutlamalarla karşılanmasına izin vereceksiniz, ondan sonra da terörle mücadele için istihbarat birimleri arasında güven oluşturma çabası içinde olduğunuzu söyleyeceksiniz. Kimse, terör konusundaki samimiyetinize inanmamaktadır. Şubat 2008’de Kuzey Irak’a sınır ötesi harekâta başladığınızda “Terör örgütünün kökünü kazıyacağız.” diye harekâta başlayacaksınız ama sekizinci gününde, apansız, aniden gelen bir telefonla, aniden harekâtı durduracaksınız. Bunları kimse unutmadı.

Bu tasarı, insan hak ve özgürlükleri ihlallerine yol açabilecek bir tasarı niteliğindedir, insanların fişlenmesine neden olacaktır. Bu tasarıda, AKP’nin devletin tüm kurum ve kuruluşlarını ele geçirme çabasını görmekteyiz. Sayıları 11 ile 15 arasında değişen, ortam dinlemesi yapan araçların varlığından söz edilmekte. Kim emir veriyor, kimin yönetiminde, belli değil. Bu tasarıyla, AKP, dinlemeyi de kontrol altına almaya çalışmaktadır. Bu tasarıyla, siyasi iktidar, amaçlarına ulaşmada bir araç oluşturmaya çalışmaktadır. Burada, jandarma, emniyet ve MİT’in etki ve yetki alanlarının tek elde toplanmasına çalışılmaktadır.

Bu tasarıda, 12’nci madde ile 14’üncü maddeler arasında, Müsteşarlığın personel rejimi, terörle mücadele gibi konularla ilgili düzenlemeler var. Türkiye gibi ideolojik, etnik, radikal, İslamcı pek çok sorunun ve terörün yaşandığı bir ülkede, Hükûmet siyasi kararlılık göstermek yerine terörle mücadele gibi millî güvenlik ve millî çıkarlarla çok yakından ilişkili, mahiyeti gereği de gizlilik derecesi taşıyan bir alanda sözleşmeli personel ve yabancı uzman çalıştırılmasından söz ediliyor ki bu son derece yanlıştır. Sözleşmeli personele ve yabancı uzmanlara ağırlık verileceğine dair bu yaklaşım, askerî, sivil bürokrasiyi geri plana atma girişimidir. Türkiye, uzun süredir terörle mücadele vermektedir. Terörle mücadelede sivil ve askerî bürokrasi, yeterli bilgi, birikim ve deneyime sahiptir. Bu davranışla AKP kendi kararsızlık ve beceriksizliğinin suçunu -askerî ve personel- bürokrasiye atmak üzeredir. AKP İktidarının tüm uygulamalarına baktığımızda, bu tasarının amacının terörle mücadele olmadığını, sonuçta...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.

FEHMİ MURAT SÖNMEZ (Devamla) – …devletin tüm sırlarının, devlete ve yurt savunmasına ait tüm bilgilerinin, ülkemiz üzerinde farklı emelleri olanların hizmetine sokulacağını düşünüyorum. Bu tasarı, AKP’nin kadrolaşma tasarısıdır.

Son söz olarak, bunun, AKP’nin kendi derin devletini yaratma çabalarının ürünü olduğunu düşünüyor, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, karar yeter sayısı istiyorum.

BAŞKAN – Karar yeter sayısı arayacağım.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Karar yeter sayısı yoktur.

Birleşime beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 15.11
DÖRDÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 15.24

BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER

KÂTİP ÜYELER: Fatih METİN (Bolu), Gülşen ORHAN (Van)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 60’ıncı Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.

383 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 12’nci maddesi üzerinde verilen Eskişehir Milletvekili Sayın Murat Sönmez ve arkadaşlarının önergesinin oylanmasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.

Şimdi önergeyi yeniden oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısını arayacağım.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Ben saydım, yine yok karar yeter sayısı.

BAŞKAN – Efendim?

KAMER GENÇ (Tunceli) – 100 kişi yok Sayın Başkan, inanınız.

ÜNAL KACIR (İstanbul) – Meclis kâhyası ilan edelim onu.

BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir, karar yeter sayısı vardır.

Tasarının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Komisyon? Burada.

Hükûmet? Burada.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 383 sıra sayılı ve 1/704 esas numaralı Kamu Düzenliği ve Güvenliği Müsteşarlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısının “Atama ve Görevlendirme” başlıklı 12. maddesinin 1. fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                               Mehmet Akif Paksoy (Kahramanmaraş) ve arkadaşları

Atama ve Görevlendirme

Madde 12- (1) Daire Başkanları ve I. Hukuk Müşaviri Bakan tarafından Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Birimlerinde görev yapmış olan emniyet müdürlerinden; 23/4/1981 tarihli ve 2451 sayılı Kanun hükümleri dışında kalan personel Müsteşar tarafından atanır.

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?

İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI TEVFİK ZİYAEDDİN AKBULUT (Tekirdağ) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) – Katılmıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Kalaycı. (MHP sıralarından alkışlar)

MUSTAFA KALAYCI (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 383 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 12’nci maddesiyle ilgili vermiş olduğumuz önerge üzerine söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle hepinizi saygılarımla selamlıyorum.

Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığının teşkilat ve görevleri tasarının ikinci bölümünde, personel rejimi de üçüncü bölümde düzenlenmiştir; teşkilat, ücret sınırları ve kadrolara ilişkin cetvellere tasarı ekinde yer verilmiştir. Personel ve ücret rejimine dair maddeler birbiriyle doğrudan ilgili olduğu için dün 10’uncu maddede yapılan değişiklikle ilgili teknik bir açıklama yapmak istiyorum. Yasanın selameti açısından dikkate alınması gerektiğini düşünüyorum.

Dün 10’uncu maddenin görüşmelerinde Sayın Bakan tarafından verilen bir önergeyle Müsteşarlık müşavirleriyle ilgili (c) bendinde değişiklik yapılmıştır. Buna göre tasarıda görevlendirme ile ilgili hükümler kaldırılarak -mevcut tasarıda- Müsteşarlık müşavirlerinin görevlendirilmesi öngörülmekte idi. Önergeyle 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu ve diğer kanunların sözleşmeli personel çalıştırılması hakkındaki usul ve esaslara bağlı olmaksızın öngörülen pozisyonda sözleşmeli personel çalıştırılabilmesi imkânı getirilmiştir.

Bakanlıkların teşkilatı hakkında 3046 sayılı çerçeve Kanun, teşkilatın kuruluşunun kadro temini ile tamamlanacağını amirdir. Buna göre bu birimde kadrolu personelin çalıştırılması gerekmektedir. Kaldı ki Anayasa’nın 128’inci maddesinde devletin, kamu iktisadi teşebbüsleri ve diğer kamu tüzel kişilerinin genel idare esaslarına göre yürütmekle yükümlü oldukları kamu hizmetlerinin gerektirdiği asli ve sürekli görevlerin memurlar ve diğer kamu görevlileri eliyle görüleceği, memurlar ve diğer kamu görevlilerinin nitelikleri, atanmaları, görev ve yetkileri, hakları ve yükümlülükleri, aylık ve ödenekleri ve diğer özlük işlerinin kanunla düzenleneceği hükme bağlanmıştır.

Müsteşarlığın görevleri itibarıyla yürütecekleri hizmetlerin mezkûr Anayasa hükmü karşısında memurlar eliyle yürütülmesi gerekmektedir. Ancak, tasarı eki kadro cetvellerinde Müsteşarlık Müşaviri kadrosu öngörülmemiştir. Eğer Müsteşarlık müşavirlerinin danışma birimi olarak değil de kadrolu elemanlarca yürütülen asli hizmetler dışında bazı konularda ihtisas sahibi personelin bilgisinden yararlanmak üzere istihdamları öngörülmekte ise bu takdirde Müsteşarlık müşavirlerine tasarının 10’uncu maddesinde yer verilmemesi gerekir. Bu durumda personel hükümlerinin düzenlendiği 12 ve 13’üncü maddelerde bu yönde bir düzenleme yapılabilir.

Esasen, 13’üncü maddenin ikinci fıkrasında yapılmış olan düzenleme oldukça kapsamlı ve sözleşmeli olarak her türlü uzman personelin istihdamına imkân verecek şekildedir. Bu fıkrada sadece statü belirlenmiş, unvanlar ise belirlenmemiştir. Yani -müşavir dâhil- istenilen unvanda personel çalıştırılabilir. Ücret cetvelinde Müsteşarlık Müşaviri sayılmıştır. Ücret açısından da sıkıntı yoktur. Önergede belirtilen hususlar da bu fıkra hükmüyle paraleldir. Buna rağmen fıkranın yetersiz olduğu düşünülüyorsa önergeyle öngörülen hususların bu fıkraya eklenmesi gerekir.

Müsteşarlık müşavirlerinin 10’uncu maddeyle teşkilat şemasından çıkarılması ve gerekli olduğu düşünülen hususların 13’üncü maddenin ikinci fıkrasına ya da aynı maddeye ayrı bir fıkra olarak eklenmek suretiyle konunun çözüme kavuşturulması uygun olacaktır.

Ayrıca, bu şekilde çalışacak olanların vasıflarıyla ilgili bir düzenleme önergede yer almadığından, bu şekilde istihdam edileceklerin niteliklerinin sözleşme esaslarında belirtileceğinin de maddeye eklenmesi gerekir. Değerli milletvekilleri, bu açıdan 10’uncu maddenin tekriri müzakere edilmesi gerektiğini düşünüyorum.

12’nci maddeyle ilgili verdiğimiz önergede de yine emniyet istihbarat birimleriyle ilgili önemli bir konuya değiniyoruz. Müsteşar ve müsteşar yardımcıları nasıl mülki idare amirlerinden atanıyorsa istihbaratla ilgili daire başkanlıklarında da emniyet teşkilatında yetişen birinci sınıf emniyet müdürleri istihdam edilmelidir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.

MUSTAFA KALAYCI (Devamla) – Bu istihdamın ikinci bir faydası daha olacaktır. Emniyet teşkilatının aciliyetle çözüm bekleyen üst düzey polis amirlerinin istihdam sorunu için, kurulan yeni Müsteşarlıkta sağlanacak istihdamlar önemlidir. Emniyet teşkilatında yaklaşık 800-900 civarında birinci sınıf emniyet müdürü vardır. Bu sayıya karşılık birinci sınıf emniyet müdürlerinin atanabileceği 160 civarında kadro vardır. Bu sayı dışında kalan personel polis merkez emniyet müdürü olarak ya da polis başmüfettişi olarak görev yapmakta ve atıl durumda bekletilmektedir. Emniyet müdürlerimize Müsteşarlıkta sağlanacak istihdamlar, müdürlerimizin tecrübelerinden yararlanmasında gerekli olacaktır. Diğer yandan da bu yetişmiş insan gücünün küçük bir kısmı da olsa atıl durumda bekletilmekten kurtulacaktır.

Önergemizi desteklemenizi diliyor, hepinizi saygılarımla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Kalaycı.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge reddedilmiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

1/704 Esas Numaralı kanun tasarısının 12’nci maddesinin 3’üncü fıkrasında geçen “200” ibaresinin “150” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                                      Mehmet Müezzinoğlu

                                                                                                                 İstanbul

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?

İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI TEVFİK ZİYAEDDİN AKBULUT (Tekirdağ) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) – Katılmıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Gerekçeyi okuyun.

Gerekçe:

Teklif edilen oranın uygulama açısından daha uygun olduğu için değişiklik yapılmıştır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge reddedilmiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

1/704 Esas Numaralı kanun tasarısının 12’nci maddesinin 3’üncü fıkrasında geçen “200” ibaresinin “160” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                                              Turan Kıratlı

                                                                                                                Kırıkkale

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?

İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI TEVFİK ZİYAEDDİN AKBULUT (Tekirdağ) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) – Katılmıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Gerekçeyi okuyun.

Gerekçe:

Teklif edilen oranın düşürülmesi amaçlanmıştır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge reddedilmiştir.

12’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Madde 13’ün başlığını okutuyorum:

Sözleşmeli personel ve uzman çalıştırılması

MADDE 13- 

BAŞKAN – Madde üzerinde sekiz önerge vardır ancak İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre her madde üzerinde milletvekillerince sadece iki önerge verilebilmektedir. Her siyasi parti grubuna mensup milletvekillerinin birer önerge verme hakkı saklıdır. Bu hükümler çerçevesinde geliş sırasına göre altı önergeyi okutup aykırılık sırasına göre işleme alacağım. Tunceli Milletvekili Sayın Kamer Genç ve İzmir Milletvekili Sayın Harun Öztürk’ün önergeleri işleme bu nedenle alınamamıştır.

İlk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

1/704 Esas Numaralı kanun tasarısının 13’üncü maddesinin 1’inci fıkrasında geçen “antropolog ve” ibaresinin “antropolog ve ekonomist” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                                             Kerim Özkul

                                                                                                                  Konya

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

1/704 Esas Numaralı kanun tasarısının 13’üncü maddesinin 1’inci fıkrasında geçen “çalıştırılması” ibaresinin “istihdam edilmesi” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                                             Gülşen Orhan

                                                                                                                    Van

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 383 sıra sayılı ve 1/704 esas numaralı Kamu Düzenliği ve Güvenliği Müsteşarlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısının “Sözleşmeli Personel ve Uzman Çalıştırılması” başlıklı 13. maddesinin 2. fıkrasında yer alan “ve yabancı uzman” kısmının fıkra hükmünden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

 

Hasan Özdemir

 

Akif Akkuş

Hüseyin Yıldız

 

Gaziantep

 

Mersin

Antalya

 

M. Akif Paksoy

 

Mehmet Şandır

K. Erdal Sipahi

 

Kahramanmaraş

 

Mersin

İzmir

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 383 Sıra Sayılı “Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı”nın 13 üncü maddesine bağlı olarak Tasarıya ekli (2) Sayılı Cetvelin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederim.     

                                                                                                              Beşir Atalay

                                                                                                            İçişleri Bakanı

(2) SAYILI CETVEL

KAMU DÜZENİ VE GÜVENLİĞİ MÜSTEŞARLIĞI PERSONELİNE İLİŞKİN AYLIK

ÜCRET SINIRLARI (BRÜT TL)

GÖREV UNVANI                                                                                          

 

Taban Ücreti    

Tavan Ücreti 

Müsteşar

 

3.750

3.970

Müsteşar Yardımcısı

 

3.375

3.590

Müsteşarlık Müşaviri

2.780

3.100

 

Daire Başkanı, I. Hukuk Müşaviri

1.930

2.250

 

Hukuk Müşaviri

 

1.825

2.145

Mühendis, Mütercim, Sosyolog, Psikolog, Antropolog

 

 

 

 

Kadro Derecesi 1

1.600

1.985

 

Kadro Derecesi 2

1.580

1.965

 

Kadro Derecesi 3

1.560

1.945

 

Kadro Derecesi 4

1.535

1.925

 

Kadro Derecesi 5

1.520

1.910

 

Kadro Derecesi 6

1.510

1.900

 

Kadro Derecesi 7 ve diğerleri

1.500

1890

Uzman

 

 

 

 

Kadro Derecesi 1

1.550

1.930

 

Kadro Derecesi 2

1.530

1.905

 

Kadro Derecesi 3

1.510

1.885

 

Kadro Derecesi 4

1.495

1.870

 

Kadro Derecesi 5

1.480

1.855

 

Kadro Derecesi 6

1.470

1.840

 

Kadro Derecesi 7 ve diğerleri

1.460

1.825

Çözümleyici, Programcı, istatistikçi

 

 

 

 

Kadro Derecesi 1

1.285

1.500

 

Kadro Derecesi 2

1.270

1.490

 

Kadro Derecesi 3

1.260

1.480

 

Kadro Derecesi 4

1.250

1.470

 

Kadro Derecesi 5

1.245

1.465

 

Kadro Derecesi 6

1.240

1.455

 

Kadro Derecesi 7 ve diğerleri

1.235

1.450

Veri Hazırlama ve Kontrol işletmeni

 

 

 

 

Kadro Derecesi 3

1.235

1.450

 

Kadro Derecesi 4

1.200

1.410

 

Kadro Derecesi 5

1.170

1.380

 

Kadro Derecesi 6

1.155

1.365

 

Kadro Derecesi 7

1.140

1.350

 

Kadro Derecesi 8 ve diğerleri

1.125

1.340

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 383 Sıra Sayılı Kamu Düzeni Güvenliği Müsteşarlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısının 13. maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

M. Akif Hamzaçebi

 

Atilla Kart

Metin Arifağaoğlu

 

Trabzon

 

Konya

Artvin

 

Ali Rıza Öztürk

 

Durdu Özbolat

Tayfur Süner

 

Mersin

 

Kahramanmaraş

Antalya

 

Rıza Yalçınkaya

 

Ferit Mevlüt Aslanoğlu

Mustafa Özyürek

 

Bartın

 

Malatya

İstanbul

"Madde 13- (1) Müsteşarlıkta; Müsteşar, Müsteşar Yardımcısı, I. Hukuk Müşaviri, Daire Başkanı, Hukuk Müşaviri, Uzman, Çözümleyici, Programcı, Mütercim, İstatistikçi, Mühendis, Sosyolog, Psikolog ve Antropolog kadroları karşılık gösterilmek suretiyle, 657 sayılı Kanun ve diğer kanunların sözleşmeli personel çalıştırılması hakkındaki hükümlerine bağlı olmaksızın sözleşmeli personel çalıştırılabilir.

(2) Ayrıca özel uzmanlık isteyen konularda kadro karşılığı olmaksızın tam gün veya kısmi gün veya belli bir konu veya proje bazında, konu veya projenin süresi ile sınırlı olmak koşuluyla sözleşmeli personel ve yabancı uzman çalıştırılabilir. Çalıştırılacak sözleşmeli personel ve yabancı uzmanların sayısı kadro karşılığı sözleşmeli personel sayısını geçemez. Bunlara ödenecek ücret Müsteşarın teklifi üzerine Bakan onayı ile belirlenir.

(3) Sözleşmeli olarak çalıştırılacak personel ve uzmanlara bu Kanuna ekli (2) sayılı cetvelde unvanlar itibarıyla yer alan taban ve tavan ücretleri arasında aylık brüt sözleşme ücreti ödenir. Sözleşmeli personel ve uzman çalıştırmaya ilişkin esaslar ve ödenecek ücret Müsteşarın teklifi üzerine Bakan onayı ile tespit edilir. Sözleşmeler Müsteşar tarafından imzalanır.

(4) Başbakanlık merkez teşkilatında sözleşmeli olarak çalıştırılan emsali personelin yararlandığı ücret artışlarından Müsteşarlıkta çalışan sözleşmeli personel de aynı usul ve esaslara göre aynen yararlandırılır. Söz konusu personele, çalıştıkları günlerle orantılı olarak (hastalık ve yıllık izinleri dahil) Ocak, Nisan, Temmuz ve Ekim aylarında birer aylık sözleşme ücreti tutarında ikramiye ödenir. Bunlardan üstün gayret ve çalışmaları sonucunda emsallerine göre başarılı çalışma yaptıkları tespit edilenlere Müsteşarın teklifi üzerine Bakan onayı ile Haziran ve Aralık aylarında birer aylık sözleşme ücreti tutarına kadar teşvik ikramiyesi ödenebilir. Bu fıkranın uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar ile söz konusu personele yapılacak diğer ödemeler Maliye Bakanlığının uygun görüşü alınarak İçişleri Bakanlığınca tespit edilir."

BAŞKAN – Şimdi, maddeye en aykırı önergeyi okutup, işleme alacağım. 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 383 Sıra Sayılı Kamu Düzeni Müsteşarlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısının 13. maddesinin yasa metninden çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.

 

Ayla Akat Ata

 

Sırrı Sakık

İbrahim Binici

 

Batman

 

Muş

Şanlıurfa

 

Şerafettin Halis

 

Hamit Geylani

Hasip Kaplan

 

Tunceli

 

Hakkâri

Şırnak

 

Akın Birdal

 

Sebahat Tuncel

Sevahir Bayındır

 

Diyarbakır

 

İstanbul

Şırnak

 

Osman Özçelik

 

M. Nezir Karabaş

Pervin Buldan

 

Siirt

 

Bitlis

Iğdır

 

 

 

Bengi Yıldız

 

 

 

 

Batman

 

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?

İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI TEVFİK ZİYAEDDİN AKBULUT (Tekirdağ) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

AYLA AKAT ATA (Batman) – Sayın Buldan konuşacak.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Buldan. (BDP sıralarından alkışlar)

PERVİN BULDAN (Iğdır) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; insanlığa karşı işlenmiş ve hâlâ işlenmekte olan suçların en büyüklerindendir insanların kaybettirilmesi. Dünya üzerinde başka örneklerde de görülmektedir ki devletin gizli ya da açık desteği ile oluşturulmuş birimler tarafından insanlar kaybettirilmiştir ve hâlâ akıbetlerinin ne olduğu bilinmeyen binlerce kayıp insan söz konusudur.

Ne yazık ki bizim ülke tarihimizin son yüzyıllık çeyreğinde de binlerce insanımız devlet tarafından desteklenen güçlerce kaybettirilmiş, Kürt halkının kimlik mücadelesinin verildiği bu dönemde özellikle Kürt kökenli binlerce insanımız ya öldürülmüş ya da kendilerinden bir daha hiç haber alınmamıştır. Failler, eli telsizli veya silahlı polis ya da asker görüntüsü veren kişilerdir. Kaybedilenlerin bazılarının gözaltında olduklarına dair görgü tanıkları olmasına rağmen, birçoğunun gözaltı tutanaklarında kayıtlarına rastlanmamıştır. Bir dönemin özel savaş güçleri tarafından gözaltına alınıp sorgulanan birçok insandan bir daha haber alınamamıştır. Yıllardır binlerce insan, kaybedilen yakınlarının akıbetini ve yine binlerce insanımız da öldürülen yakınlarının katillerini soruyor. Değişen hükûmetlere rağmen bu yolda devlet tarafından başlatılmış olan en ufak bir girişim bulunmamaktadır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Uluslararası Af Örgütünün de ifade ettiği üzere kayıplar geçmişe ait bir gerçeklik değildir. Faillerin korunması, kollanması veya meçhul bırakılması, kaybettirmeyi sadece kayıp yakınları veya belli bir kesim üzerinde değil, toplumun büyük çoğunluğu üzerinde korku ve baskı ortamı yaratmaktadır. Bu durumda devlet ve devletin korunmasındaki güçler bizzat korkunun kaynağını oluşturmaktadır.

İşte tam da bu nedenle, kayıpların akıbeti açığa çıkarılmadığı sürece, faili meçhul bırakılmış binlerce cinayetin failleri açığa çıkarılmadığı sürece bu ülkede sorunların çözülmesi, barış ortamının sağlanması ve demokrasinin geliştirilmesi mümkün değildir. Kürt sorununun çözümünün tartışıldığı şu dönemde belirtmek isterim ki: Çözüm olunmak isteniyorsa bu ülkede bir dönem işlenmiş olan insanlık suçları aydınlatılmalı, devlet bu konuda üzerine düşen yükümlülüğü yerine getirmelidir. Tarihî fırsatları kaçırmamak için, tarihin hesabı da verilmek zorundadır. Ancak, ne yazık ki mevcut durum bizi çok da umutlandırmamaktadır. Hâlâ askerî bir Anayasa ile yönetiliyor olmamız, yargının hâlâ tarafsız bir yapıya kavuşturulmamış olması ve bu konuda gerekli devlet iradesinin gösterilmeyişi, sorunların çözümü konusunda başat engellerdir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemizde açığa çıkarılmayı bekleyen binlerce kayıp olayı ve açılmayan onlarca toplu mezar bulunmaktadır. Devlet, geçmişiyle yüzleşme iradesini hâlâ göstermediği gibi, geçmişin tekerrür etmemesi adına hiçbir önlem de almış değildir. Toplumu militarist yöntemlerle baskı altında tutmayı sağlamaya yönelik yasal düzenlemeler yapılıyor fakat en basiti, imzaya açılmasından bu yana üç yıla yakın bir zaman geçmesine rağmen, Türkiye hâlâ, Birleşmiş Milletler Bütün Kişileri Zorla Kaybedilmeden Korumak İçin Uluslararası Sözleşme’yi imzalamamıştır. Zorla kaybetmeye mutlak bir yasak getirmenin yanı sıra taraf devletlerin iç hukuklarında bu eylemi bir “suç” olarak tanımlamasını şart koşan sözleşmede Türkiye devleti çekince göstermektedir çünkü devlet, geçmişinin, tazminatı ödenmeyecek kadar çok kaybettirme olayıyla dolu olduğunu biliyor fakat devlet, çok iyi bilinen şu gerçekliği umursamıyor: Yasın olduğu yerde huzur olmaz. Geçmişi karanlıkta olan bir ülkenin aydınlık bir geleceği de olamaz. Goethe’nin söylediği gibi, “Geçmişi anlamayanlar onu yeniden yaşamaya mahkûm olurlar.”

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; önümüzde bu hesaplaşmayı gerçekleştiren bir ülke var. Cunta döneminde 30 bin kişinin kaybettirildiği Arjantin, geçmişiyle yüzleşip ceza mahkemelerinde kendisini yargılıyor. Yine İspanya, Franco döneminde kaybedilen insanların sayılarına ve kimliklerine ilişkin bir çalışmanın içine girdi; toplu mezarlar kazılmaya başlandı. Bizim ülkemiz için de bu yüzleşmenin bir an evvel gerçekleşmesi gerekmektedir. Bu amaçla, kayıpların akıbeti ve toplu mezarların bilgisine ulaşmak için devlet arşivleri açıklasın.

Bir kayıp kişiler ve hakikat komisyonu kurulsun ve “Birleşmiş Milletler…”

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.

PERVİN BULDAN (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

“…Bütün Kişileri Zorla Kaybedilmekten Koruyan Uluslararası Sözleşme”yi imzalasın.

Geçmişteki uygulamaları tekrar etmek, geçmişteki yanlışlardan başka hiçbir şey getirmeyecektir diyorum, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Buldan.

HARUN ÖZTÜRK (İzmir) – Sayın Başkan, karar yeter sayısı istiyorum.

BAŞKAN – Arayacağım.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.

Birleşime on dakika ara veriyorum.

 

Kapanma Saati: 15.46


BEŞİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 16.00

BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER

KÂTİP ÜYELER: Fatih METİN (Bolu), Gülşen ORHAN (Van)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 60’ıncı Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.

383 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 13’üncü maddesi üzerinde verilen Iğdır Milletvekili Sayın Pervin Buldan ve arkadaşlarının önergesinin oylanmasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.

Şimdi önergeyi yeniden oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısını arayacağım.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge reddedilmiştir, karar yeter sayısı vardır.

Tasarının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Komisyon ve Hükûmet burada.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 383 Sıra Sayılı Kamu Düzeni Güvenliği Müsteşarlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısının 13. maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                         Rıza Yalçınkaya (Bartın) ve arkadaşları

"Madde 13- (1) Müsteşarlıkta; Müsteşar, Müsteşar Yardımcısı, I. Hukuk Müşaviri, Daire Başkanı, Hukuk Müşaviri, Uzman, Çözümleyici, Programcı, Mütercim, İstatistikçi, Mühendis, Sosyolog, Psikolog ve Antropolog kadroları karşılık gösterilmek suretiyle, 657 sayılı Kanun ve diğer kanunların sözleşmeli personel çalıştırılması hakkındaki hükümlerine bağlı olmaksızın sözleşmeli personel çalıştırılabilir.

(2) Ayrıca özel uzmanlık isteyen konularda kadro karşılığı olmaksızın tam gün veya kısmi gün veya belli bir konu veya proje bazında, konu veya projenin süresi ile sınırlı olmak koşuluyla sözleşmeli personel ve yabancı uzman çalıştırılabilir. Çalıştırılacak sözleşmeli personel ve yabancı uzmanların sayısı kadro karşılığı sözleşmeli personel sayısını geçemez. Bunlara ödenecek ücret Müsteşarın teklifi üzerine Bakan onayı ile belirlenir.

(3) Sözleşmeli olarak çalıştırılacak personel ve uzmanlara bu Kanuna ekli (2) sayılı cetvelde unvanlar itibarıyla yer alan taban ve tavan ücretleri arasında aylık brüt sözleşme ücreti ödenir. Sözleşmeli personel ve uzman çalıştırmaya ilişkin esaslar ve ödenecek ücret Müsteşarın teklifi üzerine Bakan onayı ile tespit edilir. Sözleşmeler Müsteşar tarafından imzalanır.

(4) Başbakanlık merkez teşkilatında sözleşmeli olarak çalıştırılan emsali personelin yararlandığı ücret artışlarından Müsteşarlıkta çalışan sözleşmeli personel de aynı usul ve esaslara göre aynen yararlandırılır. Söz konusu personele, çalıştıkları günlerle orantılı olarak (hastalık ve yıllık izinleri dahil) Ocak, Nisan, Temmuz ve Ekim aylarında birer aylık sözleşme ücreti tutarında ikramiye ödenir. Bunlardan üstün gayret ve çalışmaları sonucunda emsallerine göre başarılı çalışma yaptıkları tespit edilenlere Müsteşarın teklifi üzerine Bakan onayı ile Haziran ve Aralık aylarında birer aylık sözleşme ücreti tutarına kadar teşvik ikramiyesi ödenebilir. Bu fıkranın uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar ile söz konusu personele yapılacak diğer ödemeler Maliye Bakanlığının uygun görüşü alınarak İçişleri Bakanlığınca tespit edilir."

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?

İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI TEVFİK ZİYAEDDİN AKBULUT (Tekirdağ) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) – Katılmıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Yalçınkaya. (CHP sıralarından alkışlar)

MUHAMMET RIZA YALÇINKAYA (Bartın) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı’nın 13’üncü maddesiyle ilgili verdiğimiz önerge üzerinde söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygılarımla selamlıyorum.

Konuşmama başlarken, önce, tasarı hakkında genel görüşlerimi sunmak istiyorum. Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı Kanun Tasarısı ile yeni bir müsteşarlık kuruluyor. Örtülü ödenekten yararlanacak, operasyonel görevi olmadığı hâlde inceleme ve denetleme yetkisi olacak ve bu yetkisini hangi kuruluşlara karşı kullanacağı belli olmayan, çalışanların nasıl seçileceği ve nitelikleri hakkında yeterli bilgi bulunmayan bir müsteşarlık.

Yeni kurulacak olan Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığının amacı terörle mücadeleye dönük politikalar üretmek ve birimler arası koordinasyonu sağlamak diye tanımlanıyor. Kurumun operasyonel yetkisi olmayacakmış, sadece istihbaratın koordinasyonunu sağlayacakmış. Kurumun operasyonel olmayacağının altı hem tasarı gerekçesinde hem de komisyon raporlarında kalın kalın çiziliyor. Ancak ne ilginçtir ki, operasyonel olmayan bir yapı gizli faaliyetlerde bulunma yetkisiyle donatılıyor. Dahası, Müsteşarlığın kendisi genel bütçeli bir kurum olmasına karşın, gizli faaliyetler için Müsteşarlık bütçesine ayrıca örtülü ödenek konuluyor.

Bu Müsteşarlığın sadece istihbaratın koordinasyonunu sağlayacağı kanun metninde belirtilmiştir. Bu neyin itirafıdır? Demek ki, yıllardır ve şu an bile “İstihbarat birimlerimiz arasında koordinasyon var mıdır, yok mudur?” tartışmasını getirmektedir.

Peki, MİT Kanunu’nda ne yazıyor? “İstihbaratın koordinasyonundan MİT sorumludur.” Ne olacak şimdi? Koordinasyondan sorumlu iki birim mi olacak, yoksa bunlardan birisi devre dışı bırakılıp tasfiye mi edilecek? Denilebilir ki: “MİT bunca yıldır bu koordinasyonu gerçekleştiremedi.” Peki, MİT’in başaramadığını bu Müsteşarlık nasıl başaracak?

Bakın, MİT, Başbakanlığa falan değil, doğrudan Başbakana bağlı. Sıkıntı veya bu yeni Müsteşarlığın kurulma gerekçesi de şu: “Gerek diğer istihbarat birimlerinden MİT’e gerekse MİT’ten onlara ve bunların hepsinden Başbakana sağlıklı bilgi akışı yok.” deniyor. Şimdi, MİT’le beraber, yanına alınacak jandarma, emniyet, Sahil Güvenlik Komutanlığı ve benzeri istihbaratla uğraşan tüm birimler İçişleri Bakanlığına bağlı bir müsteşarlığa bağlanacak. Bugün doğrudan Başbakana bağlı olduğu hâlde birbirlerine sağlıklı bilgi vermeyen, birbirinden bilgi gizleyen kurumlar Güvenlik Müsteşarlığı kurulduktan sonra nasıl birbiriyle koordinasyona girecek acaba?

Biz, yeni Müsteşarlığın bu koordinasyonu sağlayacağına inanmıyoruz. Şimdiye kadar terörle mücadelede görevli bu kurumlar başka ülkelerin ya da özel sektörün kurumları değildi. Eğer bu alanda bir zafiyet varsa, bu, iktidardan kaynaklanmaktadır. Bu nedenle, kurulacak yeni bir birim daha çok kargaşa yaratacaktır. Geçmişte koordinasyon konusu denenmiş ve Terörle Mücadele Özel Koordinatörlüğü başarılı olamamıştır. Şimdiye dek Millî Güvenlik Kurulunun, Millî İstihbarat Koordinasyon Kurulunun, Terörle Mücadele Yüksek Kurulunun yapılmasını sağlayamadığını İçişleri Bakanının altındaki Güvenlik Müsteşarının yapması mümkün olur mu derseniz, imkânsız.

Değerli arkadaşlar, kurulacak bu Müsteşarlığın kadro politikası da devlet geleneklerinin dışında. Herkes ama herkes bu kurumda sözleşme karşılığı görevlendirilebilecek. Bu kişileri Müsteşarın önermesi ve Bakanın onaylaması yeterli olacak.

Çalıştırılacak personelin niteliklerinin yasada gösterilmemesi, en azından asgari niteliklerinin belirtilmemesi, sübjektif, keyfekeder, tamamen Bakanın ve Müsteşarın iradesine teslim edilen bir anlayıştır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.

MUHAMMET RIZA YALÇINKAYA (Devamla) – Dün de Genel Kurul görüşmeleri sırasında tasarının 10’uncu maddesiyle ilgili bizzat Sayın Bakanın verdiği önerge bunun açık göstergesidir. Kaptıkaçtı, son dakika önergeleriyle devlet kimlerin eline teslim edilmeye çalışılıyor, bunu anlamak mümkün değil. Gevşek istihdam ve çalışma yöntemleriyle nereye varmaya çalışılıyor? Bunlar hukuk devletine yakışmayan uygulamalardır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye yaklaşık yarım asra yakındır terör örgütleriyle mücadele etmiş, bu alanda büyük tecrübeler edinmiştir. Bu da ulusal güçlerle gerçekleştirilmiştir. Bütün bu birikimi yok sayarak terörle mücadelede başarıyı gevşek istihdam ve yabancı personel çalıştırmaya bağlayan anlayış ve bu düzenlemeler, bu konuda canı pahasına mücadele eden ulusal güçlere yapılan affedilmez büyük bir saygısızlıktır…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MUHAMMET RIZA YALÇINKAYA (Devamla) – …sorumsuzluktur, öngörüsüzlüktür.

Bu düşüncelerle Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Yalçınkaya.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge reddedilmiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 383 sıra sayılı "Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı"nın 13 üncü maddesine bağlı olarak Tasarıya ekli (2) Sayılı Cetvelin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                                              Beşir Atalay

                                                                                                            İçişleri Bakanı

(2) SAYILI CETVEL

KAMU DÜZENİ VE GÜVENLİĞİ MÜSTEŞARLIĞI PERSONELİNE İLİŞKİN AYLIK

ÜCRET SINIRLARI (BRÜT TL)

GÖREV UNVANI                                                                         

           

Taban Ücreti    

Tavan Ücreti    

Müsteşar

 

3.750

3.970

Müsteşar

 

3.750

3.970

Müsteşar Yardımcısı

 

3.375

3.590

Müsteşarlık Müşaviri

 

2.780

3.100

Daire Başkanı, I. Hukuk Müşaviri

 

1.930

2.250

Hukuk Müşaviri

 

1.825

2.145

Mühendis, Mütercim, Sosyolog, Psikolog, Antropolog

 

 

 

 

Kadro Derecesi 1

1.600

1.985

 

Kadro Derecesi 2

1.580

1.965

 

Kadro Derecesi 3

1.560

1.945

 

Kadro Derecesi 4

1.535

1.925

 

Kadro Derecesi 5

1.520

1.910

 

Kadro Derecesi 6

1.510

1.900

 

Kadro Derecesi 7 ve diğerleri

1.500

1890

Uzman

 

 

 

 

Kadro Derecesi 1

1.550

1.930

 

Kadro Derecesi 2

1.530

1.905

 

Kadro Derecesi 3

1.510

1.885

 

Kadro Derecesi 4

1.495

1.870

 

Kadro Derecesi 5

1.480

1.855

 

Kadro Derecesi 6

1.470

1.840

 

Kadro Derecesi 7 ve diğerleri

1.460

1.825

Çözümleyici, Programcı, istatistikçi

 

 

 

 

Kadro Derecesi 1

1.285

1.500

 

Kadro Derecesi 2

1.270

1.490

 

Kadro Derecesi 3

1.260

1.480

 

Kadro Derecesi 4

1.250

1.470

 

Kadro Derecesi 5

1.245

1.465

 

Kadro Derecesi 6

1.240

1.455

 

Kadro Derecesi 7 ve diğerleri

1.235

1.450

Veri Hazırlama ve Kontrol işletmeni

 

 

 

 

Kadro Derecesi 3

1.235

1.450

 

Kadro Derecesi 4

1.200

1.410

 

Kadro Derecesi 5

1.170

1.380

 

Kadro Derecesi 6

1.155

1.365

 

Kadro Derecesi 7

1.140

1.350

 

Kadro Derecesi 8 ve diğerleri

1.125

1.340

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI TEVFİK ZİYAEDDİN AKBULUT (Tekirdağ) – Genel Kurulun takdirlerine bırakıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet önergeye katılıyor mu?

İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) – Katılıyoruz.

BAŞKAN – Gerekçeyi mi okutayım?

İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) – Gerekçe okunsun.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe: Tasarıya ekli Cetvelde yer alan ücretlerin Tasarının Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne gönderildiği süreden itibaren kamu personeline yapılan artışlar dikkate alınarak güncellenmesi ve bazı unvanlara derece ayrımı yapılarak belirlenen ücretlerin Cetvelde yer almayan dereceler de dikkate alınarak belirlenmesi amaçlanmaktadır.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Karar yeter sayısı istiyorum.

BAŞKAN – Karar yeter sayısını arayacağım.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.

Birleşime beş dakika ara veriyorum.

 

Kapanma Saati: 16.13

 


ALTINCI OTURUM

Açılma Saati: 16.20

BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER

KÂTİP ÜYELER: Fatih METİN (Bolu), Gülşen ORHAN (Van)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 60’ıncı Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.

383 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 13’üncü maddesi üzerinde Hükûmet adına verilen İçişleri Bakanı Sayın Beşir Atalay’ın önergesinin oylanmasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.

Şimdi önergeyi yeniden oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısını arayacağım.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı vardır, önerge kabul edilmiştir

Tasarının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Komisyon burada.

Hükûmet burada.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 383 sıra sayılı ve 1/704 esas numaralı Kamu Düzenliği ve Güvenliği Müsteşarlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısının “Sözleşmeli Personel ve Uzman Çalıştırılması” başlıklı 13. maddesinin 2. fıkrasında yer alan “ve yabancı uzman” kısmının fıkra hükmünden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                                                                Mehmet Akif Paksoy (Kahramanmaraş) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?

İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI TEVFİK ZİYAEDDİN AKBULUT (Tekirdağ) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) – Katılmıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Kim konuşacak?

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Hüseyin Yıldız.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Yıldız. (MHP sıralarından alkışlar)

HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 383 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 13’üncü maddesi için vermiş olduğumuz önerge üzerinde söz aldım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Öncelikle, ata sporumuz olan yağlı güreşte, Kırkpınar’da başpehlivanlığı kazanan, Antalya’mızın da gururu olan Cengiz Elbeye’yi kaybetmiş bulunmaktayız. Kendisine Allah’tan rahmet, sevenlerine başsağlığı diliyorum ve güreş camiasına da başsağlığı diliyorum.

Değerli milletvekilleri, tasarının 13’üncü maddesinin ikinci fıkrasında, Müsteşarlık bünyesinde belirlenen personel rejiminde uzmanlık isteyen konularda kadro karşılığı aranmaksızın yabancı uzman çalıştırılabileceği hükmü vardır. Bu hüküm, Müsteşarlığın kuruluş amaçları noktasında yapılan bir değerlendirmede oldukça sakıncalı bir duruma işaret etmektedir. Nitekim tasarının 1’inci maddesinde Müsteşarlığın terörle mücadeleye ilişkin politika ve stratejilerin geliştirilmesi kuruluş amaçları arasında gösterilmektedir. İstihbarat alanında faaliyet gösteren bir kuruluşta yabancı personel çalıştırılması kabul edilemez. İstihbarat alanında nasıl olur da yabancı personel istihdam edebilirsiniz? Türkiye Cumhuriyeti devletini bu kadar âciz duruma düşüremezsiniz.

Değerli milletvekilleri, Müsteşarlığın tasarıda gösterilen personel rejimi baştan sona kadar yanlışlıklarla maalesef doludur. Birincisi, sözleşmeli personel çalıştırılması konusudur. Devlet kurumlarımız uzmanlık gerektiren alanlarda sözleşmeli personel istihdamına başvurmaktadır. Sözleşmeli personelin istihdamı genelde söz konusu işin veya projenin sona ermesiyle bitmektedir. Müsteşarlığın çalışma alanı içerisinde olan istihbari bilgi değerlendirme konusu ise süreli olan bir iş değildir. Yani bu alanda sözleşmeli personel çalıştırılmasını gerektirecek bir durum ortaya çıkamaz.

Değerli milletvekilleri, o zaman sormak istiyorum; Müsteşarlığın sözleşmeli personel çalıştırılmasına gerek gördüğü alanlarda madem personel eksikliğimiz var, neden bu alanda personel yetiştirilmesi için bugüne kadar bir çalışma yapılmamıştır?

İkinci olarak, seksen bir ilde personel bulundurulması öngörülüyor. Seksen bir ile bir personel göndermekle bu iş olabilir mi değerli milletvekilleri? Bu nasıl bir bilgi eksiğidir? Ayrıca, mademki gelen bilgileri değerlendirip alternatif politikalar sunulacak, operasyonel bir işlevi de olmayacak, seksen bir ilde personeli ne yapacaksınız? İstihbari bilgiler diğer istihbarat kurumlarımızdan gelecek, dolayısıyla Müsteşarlık istihbarat yapmayacak, operasyonel bir görevi de yok; o hâlde seksen bir ilde neden personel bulundurulacak? Bu personel ne iş yapacak? Bir de, bu seksen bir ilde görev yapacak personelde aranacak nitelikler ne olacak? Ağzı iyi laf yapan, iyi yazan çizen eleman bulmak mümkündür ancak sahada yetişmeyen insanlara buralarda görev verirseniz yanlış yapma olasılıkları artacaktır.

Görülüyor ki, bu tasarının bu hâliyle personel rejimi yanlışlıkla maalesef doludur. Bu yanlışlıklardan birisi olarak gördüğümüz yabancı personel istihdamına olanak veren hükmün tasarı metninden çıkarılması gerekmektedir. AKP Hükûmetinin Türkiye Büyük Millet Meclisine getirdiği hemen hemen her kanun teklif ya da tasarısında yabancılara mutlaka bir avantaj sağlanmaktadır. Ben merak ediyorum, Türk milleti de merak ediyordur: Bu yabancı merakınız, bu yabancı sevginiz nereden gelmektedir? Yabancı hayranlığınızın sebebi nedir? Hangi duygular ya da mecburiyetler sizin böyle ayrıcalık yapmanıza sebep olmaktadır? Değerli AKP milletvekilleri, sizler merak etmiyor musunuz? Gerçi, yani kime soruyoruz, şimdiye kadar neyi merak ettiniz, neye itiraz ettiniz? Bu kadarına da hayret doğrusu!

Değerli milletvekilleri, Sayın Bakanım; terörü önlemek için getireceğiniz yasalar burada kanunlaşıyor, doğru olanlarına destek veriyoruz, bundan sonra da getireceğiniz, terörü önleyecek her türlü yasaya da destek vermeye devam ederiz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.

HÜSEYİN YILDIZ (Devamla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Ancak, ülkemizde terörü önleyecek oldukça çok sayıda teşkilatımız var, güvenlik güçlerimiz var. Halkımızın birinci önceliği şu anda açlık ve işsizlik.

Değerli Bakanım, değerli milletvekilleri; işsizliğe çözüm getirecek yasal düzenleme ve teşvik ve tedbirleri getirin, bir an önce onları yasalaştıralım. Her gün odalarımıza onlarca insan geliyor, çocuklarının açlığından, giderlerini karşılayamamaktan bahsediyorlar. Üstelik AKP’li milletvekillerini ziyaret ettiklerini, kendilerine de yardımcı olmadıklarını ifade ediyorlar, biz muhalefet milletvekillerine geliyorlar. Gerçekten yüreklerimiz yanıyor o insanlarla ilgili. Elbette Güvenlik Müsteşarlığı yasamız da önemli ama gelin buraya işsizliğe çözüm bulacak, o aç insanlarımızın sorunlarına çözüm bulacak yasaları lütfen getirin, biz de destek verelim, bu vatandaşlarımızın o gerçekten içler acısı hâlini düzeltelim hep beraber.

Hepinize teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Yıldız.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge reddedilmiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

1/704 Esas Numaralı kanun tasarısının 13’üncü maddesinin 1’inci fıkrasında geçen “çalıştırılması” ibaresinin “istihdam edilmesi” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                                             Gülşen Orhan

                                                                                                                    Van

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?

İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI TEVFİK ZİYAEDDİN AKBULUT (Tekirdağ) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) – Katılmıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Gerekçeyi okuyun.

Gerekçe: Anlam bütünlüğü sağlanması için değişiklik yapılmıştır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge reddedilmiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

1/704 Esas Numaralı kanun tasarısının 13’üncü maddesinin 1’inci fıkrasında geçen “antropolog ve” ibaresinin “antropolog ve ekonomist” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                                              Kerim Özkul

                                                                                                                  Konya

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?

İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI TEVFİK ZİYAEDDİN AKBULUT (Tekirdağ) – Katılmıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) – Katılmıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Gerekçeyi okuyun.

Gerekçe: Kadro eklenmesi için değişiklik yapılmıştır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge reddedilmiştir.

13’üncü maddeyi kabul edilen önerge ve ekli 2 sayılı cetvelle birlikte oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, yeni madde ihdasına dair bir önerge vardır.

Malumları olduğu üzere, görüşülmekte olan tasarı veya teklife konu kanunun, komisyon metninde bulunmayan, ancak tasarı veya teklif ile çok yakın ilgisi bulunan bir maddesinin değiştirilmesini isteyen ve komisyonun salt çoğunlukla katıldığı önergeler üzerinde yeni bir madde olarak görüşme açılacağı İç Tüzük’ün 87’nci maddesinin dördüncü fıkrası hükmüdür. Bu nedenle, önergeyi okutup Komisyona soracağım. Komisyon önergeye salt çoğunlukla yani 13 üyesiyle katılırsa önerge üzerinde yeni bir madde olarak görüşme açacağım. Komisyonun salt çoğunlukla katılmaması hâlinde ise önergeyi işlemden kaldıracağım.

Şimdi önergeyi okutuyorum.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, efendim, uygulamanız -uygun görürseniz- yanlış. 87’nci maddede ek maddeyle geçici madde aynı statüye tabidir. Yani İç Tüzük’ün 87’nci maddesinde “Ek madde ve geçici madde ve devamı madde…” derse... Ek madde olarak veriyoruz. Dolayısıyla burada Komisyonun çoğunluğunun aranmasına gerek yok ve önergeyi bu şekilde işleme koymanız lazım.

Ek madde efendim... Yani geçici madde...

BAŞKAN – Şimdi ben sizi dinledim, bir de bürokrat arkadaşımı dinleyeyim.

Sayın Genç, bugüne kadar yapılan uygulamalarda komisyon metni esas alındığından, dolayısıyla aynı uygulamaya devam edeceğim.

Şimdi önergeyi okutuyorum:

T.B.M. Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 383 Sıra Sayılı yasa tasarısının 13. maddesinden sonra aşağıdaki maddenin eklenmesini ve diğer maddelerin teselsül ettirilmesini arz ederiz.

 

Kamer Genç

 

Harun Öztürk

M. Ali Susam

 

Tunceli

 

İzmir

İzmir

 

Fehmi Murat Sönmez

 

 

Derviş Günday

 

Eskişehir

 

 

Çorum

Hizmetli Çalıştırılması

Madde 14- Müsteşarlık bünyesinde ve taşra teşkilatında 14.7.1965 günlü ve 657 Sayılı Devlet memurları kanunu hükümleri kapsamında en çok 100 hizmetli çalıştırılabilir. Bunların atanması genel hükümler çerçevesinde yapılır.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkanım, daha önceki uygulamalardan bir tane örnek verebilir misiniz müsaade ederseniz?

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Böyle bir uygulama yok Sayın Başkanım!

BAŞKAN – Örnek getirteceğim.

KAMER GENÇ (Tunceli) – O zaman bir ara verirseniz...

BAŞKAN – Örnek getirteceğim.

Sayın Komisyon, önergeye salt çoğunlukla katılıyor musunuz?

İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI TEVFİK ZİYAEDDİN AKBULUT (Tekirdağ) – Salt çoğunluğumuz bulunmamaktadır Sayın Başkanım. Bu nedenle katılamıyoruz.

BAŞKAN – Komisyon önergeye salt çoğunlukla katılmamış olduğundan önergeyi işlemden kaldırıyorum.

14’üncü maddenin başlığını okutuyorum:

Çalışma düzeni

MADDE 14-

BAŞKAN – Madde üzerinde altı önerge vardır ancak İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre her madde üzerinde milletvekillerince sadece iki önerge verilebilmektedir. Her siyasi parti grubuna mensup milletvekillerinin birer önerge verme hakkı saklıdır.

Bu hükümler çerçevesinde, geliş sırasına göre beş önergeyi okutup aykırılık sırasına göre işleme alacağım. Bu nedenle, Tunceli Milletvekili Sayın Kamer Genç’in önergesi işleme alınamamıştır.

İlk önergeyi okutuyorum.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, müsaade ederseniz bu konuda bir şey söyleyebilir miyim.

Bakın, 91’inci madde diyor ki: “Diğer hükümler saklıdır.” Şimdi, 87’nci madde de diyor ki: “Her grubun ayrı bir önerge verme hakkı vardır. Eğer gruplardan birisi önerge vermezse, milletvekilleri o grubun hakkını kullanabilir.”

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Öyle bir şey demiyor, kullanamaz.

KAMER GENÇ (Tunceli) – İç Tüzük’ün 91’inci maddesinde bu grupların önerge vermemesi hâlinde milletvekillerinin kullanacağına dair bir hüküm yok ama orada “Diğer hükümler saklıdır.” diyor, yani 87’ye atıfta bulunuyor. Uygun görürseniz benim önergemi ANAP Grubu adına bir önerge olarak işleme koyun…(AK PARTİ sıralarından “Ne ANAP’ı yahu!” sesleri) AKP Grubunun bir önergesi olarak işleme koyun.

Efendim, 91’le 87’yi müzakere ederseniz orada…

BAŞKAN – Daha evvel de bu konuda sizinle bu itirazınızı değerlendirmiştik bir başka kanun üzerinde.

“Milletvekilleri, esas komisyon veya Hükümet değişiklik önergeleri verebilir. Milletvekilleri tarafından Anayasaya aykırılık önergeleri dahil madde üzerinde iki önerge verilebilir. Ancak, her siyasi parti grubuna mensup milletvekillerinin birer önerge verme hakkı saklıdır.” Özel olarak düzenlenmiş bir…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, 91’inci maddede “Diğer hükümler saklıdır.” diyor. “Diğer hükümler” dediği, 87’nci maddedeki diğer hükümler saklıdır. 87’nci maddede de diyor ki: “Herhangi bir grup önerge vermemişse, milletvekilleri bu önergeyi verebilir.” Bu çok açık.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Sayın Başkan, aslında 91’inci madde çok net, hiç tartışmasız ve bir tereddüde meydan vermeyecek tarzda. Açık olarak biraz önce siz de okudunuz. Her milletvekili bu çerçevede en fazla iki tane önerge verebilir. Grupların önerge verme hakları saklıdır. Bu itibarla, grup dışında milletvekilleri en fazla iki tane önerge verebilir ve onlar da geliş sırasına göredir. Önergeler verilmiştir ve Sayın Genç’in önergesi de daha sonradır dolayısıyla işleme konulamaz Sayın Başkan, bu kadar açık.

HARUN ÖZTÜRK (İzmir) – İç Tüzük’ün verdiği hakkı kötüye kullanmayalım!

KAMER GENÇ (Tunceli) – İç Tüzük’ü oku! İç Tüzük’ü oku!

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Ve yıllardan beri de bu şekilde uygulanıyor Sayın Başkan, yıllardan beri.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, İç Tüzük açık, 87’nci madde açık, eğer bir grup önerge vermemişse milletvekilleri o grup adına önerge verebilir. AKP bu maddede önerge vermemiştir. 91’inci madde 87’nci maddeye atıfta bulunuyor. Oradaki esaslara göre uygulamak lazım ama takdir zatıalinizin.

BAŞKAN – Evet, teşekkür ederim Sayın Genç. Bu konuda daha evvel de, dediğim gibi, sizin bir itirazınızı konuşmuştuk.

Şimdi ilk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

1/704 Esas Numaralı kanun tasarısının 14’üncü maddesinin 1’inci fıkrasında geçen “Müsteşarlıkça” ibaresinin “Müsteşarlık tarafından” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                                             Mustafa Ataş

                                                                                                                 İstanbul

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

1/704 Esas Numaralı kanun tasarısının 14’üncü maddesinin 1’inci fıkrasında geçen “Müsteşarlıkça” ibaresinin “Müsteşarlık tarafından” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                                             Gülşen Orhan

                                                                                                                    Van

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 383 sıra sayılı kanunun 14’üncü maddesinin ikinci fıkrasında “müsteşarlıkta geçici olarak görevlendirilen” ibaresinden sonra gelmek üzere, “sözleşmeli ve kadrolu” ibaresinin eklenmesini ve fıkranın buna göre düzenlenmesini arz ederiz.

 

Mustafa Enöz

 

Hasan Çalış

Hasan Özdemir

 

Manisa

 

Karaman

Gaziantep

 

Mehmet Şandır

 

Reşat Doğru

Behiç Çelik

 

Mersin

 

Tokat

Mersin

 

 

 

K. Erdal Sipahi

 

 

 

 

İzmir

 

BAŞKAN – Şimdi okutacağım iki önerge birbiriyle aynı mahiyette olduğu için önergeleri ayrı ayrı okutup birlikte işleme alacağım. Önerge sahiplerine de istemleri hâlinde ayrı ayrı söz vereceğim.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 383 sıra sayılı Kamu Düzeni Güvenliği Müsteşarlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısının 14. maddesinin Tasarıdan çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

 

M. Akif Hamzaçebi

 

Atilla Kart

Metin Arifağaoğlu

 

Trabzon

 

Konya

Artvin

 

Mustafa Özyürek

 

Durdu Özbolat

Osman Kaptan

 

İstanbul

 

Kahramanmaraş

Antalya

 

Tayfur Süner

 

Ali Rıza Öztürk

Ferit Mevlüt Aslanoğlu

 

Antalya

 

Mersin

Malatya

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 383 sıra sayılı Kamu Düzeni Müsteşarlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısının 14. maddesinin yasa metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

 

Ayla Akat Ata

 

Sırrı Sakık

İbrahim Binici

 

Batman

 

Muş

Şanlıurfa

 

Şerafettin Halis

 

Hamit Geylani

Hasip Kaplan

 

Tunceli

 

Hakkâri

Şırnak

 

Akın Birdal

 

Sebahat Tuncel

Sevahir Bayındır

 

Diyarbakır

 

İstanbul

Şırnak

 

Osman Özçelik

 

M. Nezir Karabaş

Pervin Buldan

 

Siirt

 

Bitlis

Iğdır

 

 

 

Bengi Yıldız

 

 

 

 

Batman

 

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?

İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI TEVFİK ZİYAEDDİN AKBULUT (Tekirdağ) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) – Katılmıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Aslanoğlu. (CHP sıralarından alkışlar)

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; hepinize saygılar sunuyorum.

Değerli arkadaşlarım, bu madde sicil ve disiplin maddesi. Tabii, neyin sicili? Ülkede can ve mal güvenliğini temin eden kişilerin sicili ve güvenliği. Önce vatandaş ülkede kendisinin can ve mal güvenliğini temin eden insanlara inanmalı; bu, bir kere olmazsa olmazdır. Bir ülkede eğer vatandaş kendisinin can ve mal güvenliğini temin eden insanlara inanmıyor ve güvenmiyorsa o zaman orada büyük sorun var demektir. Onun için vatandaşın önce ülkedeki tüm can ve mal güvenliği birey hürriyeti kadar en doğal hakkıdır. İnanmalı, güvenmeli ama vatandaşın mal ve can güvenliğini temin eden insanlar da kendi mesleki özgürlüğünü, kendi geleceğinde özgür olmalı ve sicillerinin, özellikle disiplin suçlarında kendilerinin mesleki yeterliğiyle ölçüleceğini mutlaka bilmeli.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Hata yaparsa ne olacak?

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Bunun aksinde başka değerlerle eğer sicil ve disiplin cezası veriliyorsa, o zaman vatandaşın mal ve can güvenliğinin temininde büyük sorunlar doğacaktır.

Şimdi, Türkiye'de -ben size sunayım- polis eğitimi nereden kaynaklanıyor, nasıl oluyor?

Arkadaşlar, Ankara’da bir tane polis koleji var, lise eğitimi veren kolej var bir tane. Türkiye'de bir tane…

İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) – Bir de Bursa’da var.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Bunun mezunları genelde polis diye değil, tüm mezunları Polis Akademisine gidiyor, amir pozisyonunu hazırlayan bir lise. Onun dışında, Türkiye'de bir tane Polis Akademisi var Ankara’da, Polis Akademisine bağlı zannediyorum yirmi altı tane polis meslek yüksekokulu var arkadaşlar. Bunun dışında, Polis Akademisine bağlı olmayan, yine emniyette eğitime bağlı olan polis eğitim merkezleri var arkadaşlar. Yani bir Polis Akademisi, ona bağlı yirmi altı tane meslek yüksekokulu var. Bir de polis eğitim merkezleri var -tamamen iki ayrı statüde, iki ayrı uygulamada- Polis Akademisiyle hiçbir ilgisi olmayan, mesleki eğitimle ilgisi olmayan bir yapı bu arkadaşlar. Bu ise üniversite mezunlarından alıyor ve altı ay süreyle eğitim veriyor, bu tamamen apayrı bir şey. Yani bir kere, emniyet nezdinde… Mesleki eğitimin bir birliği, beraberliği var arkadaşlar Türkiye'de. Yani mesleki eğitimde birlik, beraberlik olmayan kurumlarda farklı disiplin, farklı siciller nasıl işler takdirlerinize sunuyorum.

Şimdi ben buradan soruyorum: Acaba polis meslek yüksekokullarının her birine aynı derecede sevgiyle mi bakılıyor? Bazı polis meslek yüksekokullarına ilave kadrolar veriliyor. Örneğin onların öğrenci sayısı bin civarında genelde, bunlar iki yıllık arkadaşlar, iki yıllık bir eğitim. Polis meslek yüksekokulu iki yılda polis mezun ediyor, lise mezunu alıyor ve iki yılda mezun ediyor ve iki yıl sonunda ise bunlar polisliğe adım atıyor memur seviyesinde ama bazı meslek yüksekokullarına çok iyi olanaklar veriliyor bütçeden ama bazılarına verilmiyor Sayın Bakanım; ben bunu size söyleyebilirim. Bir şekilde, Türkiye’deki Polis Akademisine bağlı yirmi altı polis meslek yüksekokulu, aynı ölçüde, aynı sevgiyle bakılmalı, aynı sevgiyle korunmalı ki oradan mezun olan tüm arkadaşlarımız iyi bir eğitim almalı.

Bir kere burada sorun vardır, ben bunu size iletebilirim. Gerek bütçe kaynaklarından gerekse eğitim kaynaklarından bazı meslek yüksekokullarına çok yüksek seviyede öğrenci verilmesine rağmen bazı meslek yüksekokullarına verilmiyor arkadaşlar. Bu açıdan, Türkiye’de polis teşkilatının eğitiminin iyi bir hâle, eşit düzeye getirilmesi lazım arkadaşlar yani…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Değerli arkadaşlarım, polis eğitim merkezlerinde üniversite mezunlarının arasından seçiliyor; tamamen üniversiteyi bitiren ve müracaat eden. Polis eğitim merkezleri üniversite mezunlarından davet ediyor, sınavı kendisi yapıyor ve altı ay süreli bir eğitim veriyor, altı ay sonra bu arkadaşlarımız da polis oluyor.

Bu nedenle arkadaşlarım, önce, Türkiye’deki polisimizin, yani vatandaşın can ve mal güvenliğini sağlayacak polisimizin çok iyi bir eğitimden geçmesi lazım. Benim bunları söylemek görevim çünkü hepimizin can ve mal güvenliğini sağlayacak polislerimiz çok iyi bir eğitimden geçip özgür ve alacağı sicili mesleki kariyerine göre alacağını bilmelidir.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Atalay’ın 60’ıncı maddeye göre pek kısa söz talebi vardır. Kendisine iki dakikalık süre veriyorum.

Buyurun.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

10.- İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın, polis eğitimine ilişkin açıklaması

İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) – Teşekkür ederim Başkanım. Bir bilgiyi düzeltelim diye söz aldım.

Sayın Aslanoğlu, polis eğitimiyle ilgili konulara değindi. Tabii, polis eğitimi bu dönemdeki kadar önem kazanmamıştır. Biz, polis eğitiminin her kademesinde çok ciddi gelişmeler kaydettik. Burada teknik bilgi, polis meslek yüksekokullarının kapasitesi sonuna kadar değerlendiriliyor. Hatta biraz fazla öğrenci almak istiyoruz çünkü polis ihtiyacımız fazla. Yani katiyen bir yerin potansiyeli var da orada eksik öğrenci alıyoruz diye bir şey olamaz.

İkincisi, üniversite mezunları merkezî sınavla alınıyor. Yanlış bilgilendirme olmasın, o çok önemli, merkezî bir sınavla alınıyor başvuranların içinden. Onun sınavını biz yapmıyoruz. Yani Polis Akademisi veya emniyet teşkilatı yapmıyor, polis eğitim kurumu yapmıyor, merkezî sınava giriyorlar -bu, memuriyete girme sınavı- üniversite mezunları ve biz, “Şu puana kadar başvururlar.” diyoruz ve o sıralamaya göre alıyoruz. O bilgiyi düzelteyim istedim.

Teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Bakanım “70 puan üzerindeki gelsin.” diyorsunuz, oradan seçiyorsunuz.

VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

3.- Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı ve İçişleri Komisyonu Raporu (1/704) (S. Sayısı: 383) (Devam)

BAŞKAN – Önerge üzerinde kim konuşacak?

AYLA AKAT ATA (Batman) – Hamit Geylani konuşacaklar.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Geylani.

HAMİT GEYLANİ (Hakkâri) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; görüşülmekte olan yasa tasarısının anılan madde değişikliği önergesi üzerine söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, görüştüğümüz bu yasa tasarısının, ülkenin toplumsal barışına ve demokrasisine hizmet edeceğine inanmadığımız için, tüm maddelerinin kaldırılmasını savunuyoruz. Çünkü bize göre, tasarı âdeta Kürt sorununu psikolojik savaş merkezine dönüştürme planıdır. Bu yasa tasarısıyla kurulmak istenen Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı Kürt sorununun çözümsüzlüğünde ısrarın, seksen yıllık denemelerin ve ezberlerin bir başka biçimidir; görüldüğü kadarıyla, yeni bir anlayışla bir savaş hâli yaratma durumudur; Kürtlere, siyasetçilerine, seçilmişlerine, sanatçılarına ve de çocuklarına karşı operasyonel süreçlerin planlarını düzenleyen bir yapılanma olarak görülmektedir.

Tasarıda her ne kadar “Kurulacak bu Müsteşarlığın operasyonel hiçbir yetkisi olmayacaktır.” denilse de yapılacak bütün gizli operasyonların planlarının burada yapılacağının somut ipuçları vardır. Bu nedenle siyasal iktidar, bu Müsteşarlıkla, devlet içinde yeni bir derin yapılanmaya gittiğinin en açık mesajlarını vermektedir.

Değerli milletvekilleri, ülkenin güvenliği, bireylerin özgürlüklerini temel alan ve haklarına saygı gösteren özgürlükçü bir düzende saklıdır. Bir kez daha altını çizerek belirtmek gerekir ki bugün dünya üzerinde en güvenli ülkelerin aynı zamanda en özgür ülkeler olduğu gerçeği unutulmamalıdır. Kuşkusuz bunun temelinde yatan, birey özgürlüğü, çağcıl hukuk normları ve demokrasidir. Buna karşın, özgürlüklerin tanınmadığı bir ülkede ne devletin ne de bireyin güvenliğinden söz etmek olanaklı değildir.

Tasarı bir bütün olarak değerlendirildiğinde, Kürt sorununun çözümsüzlüğünün ve hukuk dışı güçlerin etkili kılınmasının en somut örneği olacağı düşüncesini taşıyoruz. Hükûmetin bu Müsteşarlıktan önce yapması, yaşama geçirmesi gereken çokça önemli ve ivedi sorunlar vardır.

Türkiye bugün ne yazık ki hâlâ çok kötü, çağla zıtlaşan ve çatışan yöntemlerle yönetilmektedir. Halkın iradesi gerçek anlamda Meclise yansımamaktadır. Bunun da en büyük nedeni ise yüzde 10’luk antidemokratik seçim barajıdır.

Önümüzde seçimler vardır. Bu hukuksuzluk ve adaletsizliğin bu seçimlerde de yaşanacağı kuşkusuzdur. Neden seçim barajını düşürmek için en ufak bir çalışma, bir yasa tasarısı veya bir öneri bu Meclise gelemiyor? Grubumuzun verdiği yasa teklifleri var, iki yıldır hâlen sırada bekliyor, komisyonlarda bekliyor, muhtemelen de hiç görüşülmeyecektir çünkü bunun temel nedeni, halkın gerçek iradesinin Meclise yansımaması, temsilde adalet ve yönetimde demokratik istikrarın sağlanmaması adına ne yazık ki iktidarla muhalefet partileri bu konuda tam bir kutsal ittifak içindedirler, benzeşiyorlar ve uzlaşıyorlar.

Değerli arkadaşlar, darbe anayasasından kurtulma da yine ne yazık ki bu Meclisin bir kâbusu hâline gelmiştir, bir türlü Meclis gündemine gelme iradesi ne iktidar ne muhalefet tarafından gösterilememiştir.

Arkadaşlar, bu ülkenin barışa, demokrasiye, kardeşliğe ihtiyacı vardır, yeni güvenlik ve asayiş kurumlarına değil. Bu alanda zaten fazlasıyla kontrol dışı kurum ve birimler vardır. Türkiye'nin ekonomik ve kültürel anlamda gelişmesinin yolu da yine iç barışın sağlanmasından geçmektedir. Günümüzde işsizlik had safhadaysa, emekçiler kışın ortasında Ankara meydanlarında açlık grevine gidiyorsa…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.

HAMİT GEYLANİ (Devamla) – Teşekkürler Başkanım.

…emekliler geçim derdindeyse, yaşlılar ve hastalar iyi bir sağlık hizmetinden yararlanamıyorlarsa, öğrenciler iyi ve parasız bir eğitim alamıyorsa, tüm bunların nedeni, iç barış ve demokrasinin olmayışındadır.

Değerli milletvekilleri, aylardır partililerimize, belediye başkanlarımıza, yöneticilerimize karşı yapılan tutuklama ve gözaltına alma hukuksuzluğu devam etmektedir. Önceki gün gece yarısı yapılan operasyonlarda, Hakkâri Yüksekova ve Şemdinli’de, aralarında çocukların da bulunduğu 40’ı aşkın kişi gözaltına alınmıştır. Buralarda savcı ve hâkimler yok sayıldığı için bu gözaltılar apar topar Van iline sevk edilmiştir. Nedeni malum: DGM’leri aratmayan özel yetkili ağır ceza mahkemelerinin insafına terk etmektir. Sormak gerekir, yurttaşın güvenliğini, her gün onlarcasını gözaltına alarak…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HAMİT GEYLANİ (Devamla) – …tutuklayarak mı sağlayacaksınız? Kurulmak istenen Müsteşarlık da yeni tutuklamalara ve gözaltılarının yapılacağı yerleri ve zamanlarını değerlendirecek bir yapı olacağına inandığımız için tasarıya karşı olduğumuzu belirtir, saygılar sunarım. (BDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Geylani.

III.- YOKLAMA (Devam)

(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Sayın Başkan, yoklama istiyoruz.

BAŞKAN – Peki.

Önergenin oylanmasından önce bir yoklama talebi vardır, onu yerine getireceğim.

Sayın Aslanoğlu, Sayın Anadol, Sayın Özyürek, Sayın Keleş, Sayın Köse, Sayın Ekici, Sayın Serter, Sayın Kart, Sayın Güner, Sayın Emek, Sayın Coşkunoğlu, Sayın Hacaloğlu, Sayın Tamaylıgil, Sayın Özkan, Sayın Günday, Sayın Seçer, Sayın Mengü, Sayın Öztürk, Sayın Diren ve Sayın İçli.

Yoklama için üç dakika süre vereceğim ve yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı vardır.

VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

3.- Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı ve İçişleri Komisyonu Raporu (1/704) (S. Sayısı: 383) (Devam)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge reddedilmiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 383 sıra sayılı kanunun 14’üncü maddesinin ikinci fıkrasında “müsteşarlıkta geçici olarak görevlendirilen” ibaresinden sonra gelmek üzere, “sözleşmeli ve kadrolu” ibaresinin eklenmesini ve fıkranın buna göre düzenlenmesini arz ederiz.

                                                                                          Mustafa Enöz (Manisa) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?

İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI TEVFİK ZİYAEDDİN AKBULUT (Tekirdağ) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) – Katılmıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Kim konuşacak?

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Sipahi konuşacak.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Sipahi. (MHP sıralarından alkışlar)

KAMİL ERDAL SİPAHİ (İzmir) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sizi ve yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Biz muhalefet milletvekilleri olarak bu yasa tasarısı konusunda, bu yasa tasarısını hazırlayanlardan çok daha fazla özen gösterdik, belki bir yerlerini düzeltiriz diye. Ancak anladığım kadarıyla düzeltme niyeti yok. Bu yasa tasarısının garabeti İçişleri Bakanımızın kendi getirdiği tasarıya kendisinin değişiklik önergeleri getirmesinden de belli.

Evet, şimdi biraz açılıma girelim. Milliyetçi Hareket Partisinden bir grup milletvekili Tekel işçilerimizi ziyarete gitmiştik. Tesadüfen, Diyarbakırlı ve Muşlu Tekel işçisi kardeşlerimizin arasında bulduk kendimizi. O zaman bize şunu ifade etmişlerdi: “Biz, ülkenin her tarafından gelen Tekel işçileri, hangi etnik gruptan gelirsek gelelim burada ekmek açılımı için mücadele ediyoruz, iş açılımı için mücadele ediyoruz, çoluk çocuğumuzun geleceği için mücadele ediyoruz; işte bizim açılımımız bu.” demişlerdi, hatırlatırım.

Gene aynı Diyarbakır ve Muşlu Tekel işçileri, AKP’li Diyarbakır ve Muş milletvekillerinin neden oraya gidemediğini bize sormuşlardı. Bunu neden anlatıyorum? Hani MHP milletvekilleri şuraya buraya gidemiyor diye bazıları hadlerini aşıyorlar ya onun için. Gene aynı Diyarbakırlı kardeşlerimiz şunları söylemişlerdi:

Şubat 2008’de bir AKP’li sayın milletvekili Tekel fabrikasını ziyaret ediyor ve “Size şeref sözü, fabrikanız kapanmayacak, işlerinizi kaybetmeyeceksiniz.” diyor. İsmi, görüntüsü ve ses kayıtları Tekel işçilerimizde mevcut. Gene aynı Diyarbakırlı Tekel işçileri, 200 dönümden fazla paha biçilmez Tekel arazisinin bir başka AKP’li milletvekiline peşkeş çekileceğini iddia ettiler. Ben bu sayın milletvekillerinin isimlerini burada zikretmeyeceğim, Diyarbakırlı sayın işçilerden kendileri öğrenirler.

Evet, Sayın Bakan, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nu bu müşavirler ve uzmanlar için devre dışı bırakıyorsunuz. Peki, müşavir için kimleri getireceksiniz? Benim aklıma şu senaryolar geliyor: Sayın Genel Başkanımızın “kötü adam” diye tanımladığı bazı kişiler var, bazı erkek ve bayanlar var. Her gün bir başka televizyon kanalında artık izlemekten, bizlerin de, milletin de yüzlerini görmekten midesi bulanmaya başladı. Herhâlde onlar bu müşavirlik kadrolarına adaylar. Başka kimler olabilir? Hani şu TRT ekranlarında boy gösteren, Kanada’da mukim, cinsiyeti belirsiz bir haham vardı, o da yakışır bu müşavirliğe. Diğerlerini de araştırsak buluruz.

Şimdi, ben biraz geriye döneceğim. Bu satılmış mütareke basını, yeni bir olay değil. 1919’da memleket işgal edildiğinde, işgalcilerle iş birliği içerisinde olan satılmış basın “Alemdar”, “Peyam”, “Peyam-ı Sabah”, “Ferda” gibi gazeteler vardı. Onların başlıklarından bazı örnekler vereceğim: ”Bağımsızlığımızı yalnız başımıza sürdüremeyecek bir durumdayız.”, “Amerikan Mandası lafıyla zaman kaybettik, İngiliz mandası istemeliydik.”, “Yunan Hükûmetinin Müslüman halka karşı iyi niyet beslemekte olduğunu Avrupa huzurunda kanıtlamaya çalıştığı bir zamanda bizim kendi milliyetçilerimiz Anadolu Müslümanlarını azdırmaya çalışıyorlar.” Başka: “Birçokları ‘Bizimle insanlık amacıyla ilgilenecek, sonra kendi kendine çekilecek bir devlet bulunamaz, bu bir hayaldir.’ diyorlar. Biz iddia ediyoruz ki böyle bir devlet vardır ve Amerika'dır.” Alın o zamanın mütareke basınından bugünün mütareke basınına, yorumunu size bırakıyorum. Bugünküler çok daha fazla satılmış, çok daha iş birlikçiliğinde ileri gidiyorlar.

Peki, o günün devleti idare edenleri ne düşünüyorlardı? İngiltere Dışişleri Bakanlığı arşivlerinde 3 Nisan 1919 tarih ve 453 numarayla kayıtlı bir belge bulunmakta; bu belgeyle Osmanlı Padişahı Vahdettin yabancılara karşı bağımsızlığımızın korunması, iç güvenliğinin sağlanması için Türkiye’yi on beş yıl süreyle İngiltere’ye sömürge olarak teklif etmiştir. İngiltere, Osmanlı topraklarında uygun gördüğü her yeri işgal edebilecek, istediği her şeyi yaptıracak, Vahdettin’in kafasına göre böylelikle ülkenin bağımsızlığı ve iç güvenliği korunmuş olacaktı! O dönemdeki Vahdettin politikasını alın, bugünkü açılım politikalarıyla mukayeseyi ben milletimize bırakıyorum.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Sayın Başkan, lütfen, bu şekilde konuşamaz; hem saçmalıyor hem hakaret ediyor. Millete hakaret edemez.

KAMİL ERDAL SİPAHİ (Devamla) – Evet, bu konudaki sözlerimi Mustafa Kemal’in geçenlerde tekrarladığım bir deyişiyle noktalamak istiyorum, sene 1925: “Memleket mütesait…”

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Sen ne konuştuğunu bilmiyorsun.

BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.

KAMİL ERDAL SİPAHİ (Devamla) – “Memleket mütesait -yani gelişen, yükselen- bir birliğe muhtaçtır. Alelade politikacılıkla bunu parçalamak hıyanettir." Alın 1925’ten 2010’a sizler taşıyın, yüce milletin takdirlerine bırakıyorum.

Yüce Meclise saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Sipahi.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Sayın Konuşmacı, Hükûmetimize, Partimize çok ağır hakarette bulunmaktadır.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Partinizin ismini geçirmedi.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Sataşmadan dolayı söz istiyorum.

BAŞKAN – Buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Üç dakika süre veriyorum.

VI.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

2.- Giresun Milletvekili Nurettin Canikli’nin, İzmir Milletvekili Kamil Erdal Sipahi’nin, grubuna sataşması nedeniyle konuşması

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Gerçekten üzülüyorum bu gerekçelerle bu kürsüye çıkıp sizlere hitap etmek durumunda kaldığımız için.

Çok talihsiz konuşmalar yapılıyor bu kürsüden değerli arkadaşlar. Dün de konuştuk, daha önceki günlerde de ifade ettik, gerçekten, konuşmacıların yaptıkları konuşmalarla bir şeylere katkı sağlaması gerekir, artı değer üretmesi gerekir, bir şeyler söylemesi gerekir, anlamlı bir şeyler söylemesi gerekir.

Bakın, biraz önceki Sayın Konuşmacı…       

KAMİL ERDAL SİPAHİ (İzmir) – Söylüyoruz, dinliyor musunuz?

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen…

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – …şu anda yurt dışında, işte Amerika’yla ya da Avrupa ülkeleriyle yapılan ilişkileri gerekçe göstererek şu andaki Hükûmeti geçmiş dönemlerle kıyaslamaya çalıştı. Bunu söylerken insan bir bakar, geriye gider; kendi partisinin, kendi siyasi partisinin ortak olduğu, üçte 1 ortak olduğu Hükûmet kiminle ilişkiye girmiş, kimlerle müzakere etmiş?

Bakın onlardan bir tanesi… Suçlamak için söylemiyorum, kendisi öyle tanımladığı için söylüyorum. Eğer yabancılarla, Amerika’yla ya da Avrupa ülkeleriyle ilişkiye girmek, birtakım çalışmalar yapmak -biraz önceki Konuşmacının kullandığı ifadeyi kullanmak istemiyorum- o anlama geliyorsa, ülkeyi ekonomide duvara toslatıp uluslararası bir kuruluş olan, büyük oranda da Amerika’nın ağırlığı olan…

HASAN ÇALIŞ (Karaman) – Ekonomiyi ne hâle getirdiniz, utanın ya!

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – …IMF’ye muhtaç edip, onun uzmanlarının bakanlıkların en ücra köşelerine kadar gelmesine sebep olmak nedir değerli arkadaşlar? Bunu nasıl tanımlarsınız? (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Ya da ekonomi duvara tosladığında… Bunları söylemek istemezdim ama mecbur bırakıyorlar.

KAMİL ERDAL SİPAHİ (İzmir) – Biz çuvalcıları Ankara’da ağırlamadık!

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen…

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Ekonomi duvara tosladığında, 2001 yılında Türkiye’de bir Türk milleti, Türk evladı yok muydu bakanlık yapacak, ekonomiyi kurtaracak, Amerika’dan bakan ithal ettiniz?

HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Türk evladı değil mi, Türk değil mi?

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Yok muydu değerli arkadaşlar? Peki, bu nedir?

MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) – Senin Maliye Bakanın nereden geldi o zaman? Bu nasıl laf yani ya? O zaman senin Maliye Bakanın nereden geldi? Yani eleştirdiğine ters düşüyorsun.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri…

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Bakın değerli arkadaşlar, bunların aslında hepsi normaldir.

Ben Sayın Konuşmacının mantığıyla bunları söylüyorum. Gerekirse Amerika’dan da getirtirsiniz, başka yerden de faydalanırsınız, uluslararası kuruluşlarla ilişkiye girersiniz. Ben bir çarpıklığı ortaya koymak için söylüyorum, ben kendi kanaatimi ifade etmiyorum, Sayın Konuşmacının kendi mantığıyla bunları söylüyorum değerli arkadaşlar.

BEYTULLAH ASİL (Eskişehir) – Senin Maliye Bakanın nereden geldi, Mehmet Şimşek nereden geldi?

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – O zaman yapılanlar doğruydu.

HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Sayın Canikli

BAŞKAN – Sayın Yıldız, lütfen…

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Sıkıntıya girmişse ekonomi, uluslararası kuruluşlarla ilişkiye girilir, birtakım çalışmalar yapılır, bu doğaldır. Gerekirse yurt dışından uzmanlar getirtilir, bu da doğaldır.

HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Siz yapınca doğal oluyor, başkası yapınca olmuyor değil mi?

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Yani ama bunu yaparken, bunu eleştirirken tutarlı olmak lazım değerli arkadaşlar.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Canikli, Eş Başkanlık da doğal mı?

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Ben onu eleştirmek için söylemiyorum, arkadaşımızın mantığının nasıl tutarsız olduğunu ortaya koymak için söylüyorum.

HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Bunları çok söylediniz.

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Lütfen yapmayalım değerli arkadaşlar, lütfen hakaret etmeyelim; eleştirelim, edelim, her şeyi konuşalım burada, milletimiz de, bizi izleyenler de bir şeyler faydalansın yani katkı sağlayalım. Buna bir itirazımız yok.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Canikli.

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Dikkat ederseniz, en ağır eleştirilere bile bir şey söylemiyoruz ama hakaret etmeyin lütfen.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Hakaret yok!

VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

3.- Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı ve İçişleri Komisyonu Raporu (1/704) (S. Sayısı: 383) (Devam)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge reddedilmiştir.

Sayın milletvekilleri, şimdi okutacağım iki önerge aynı mahiyettedir. Bu önergeleri okutup birlikte işleme alacağım. Önerge sahiplerinin istemi hâlinde kendilerine ayrı ayrı söz vereceğim.

İlk önergeyi okutuyorum, ikinci önergenin imza sahibini okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

1/704 Esas Numaralı kanun tasarısının 14’üncü maddesinin 1’inci fıkrasında geçen “Müsteşarlıkça” ibaresinin “Müsteşarlık tarafından” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                                             Gülşen Orhan

                                                                                                                    Van

İkinci önergenin imza sahibi:

             Mustafa Ataş

                 İstanbul                        

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?

İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI TEVFİK ZİYAEDDİN AKBULUT (Tekirdağ) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) – Katılmıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Gerekçelerini okuyun:

Gerekçe: Anlam bütünlüğü sağlanması için değişiklik yapılmıştır.

Gerekçe: Kanun tekniğine uygun olması için değişiklik yapılmıştır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…

HARUN ÖZTÜRK (İzmir) – Sayın Başkan Vekili, katkı veriyorsunuz!

BAŞKAN – Anlamadım ben…

Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Madde 14’ü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Madde 15’in başlığını okutuyorum:

İşbirliği

MADDE 15-

BAŞKAN – Madde üzerinde yedi önerge vardır ancak İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre her madde üzerinde milletvekillerince sadece iki önerge verilebilmektedir. Her siyasi parti grubuna mensup milletvekillerinin birer önerge verme hakkı saklıdır. Bu hükümler çerçevesinde geliş sırasına göre beş önergeyi okutup aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

Tunceli Milletvekili Sayın Kamer Genç’in iki önergesi işleme alınamamıştır.

İlk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

1/704 Esas Numaralı kanun tasarısının 15’inci maddesinin 1’inci fıkrasında geçen “gecikmeksizin” ibaresinin “ivedi şekilde” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                                              Turan Kıratlı

                                                                                                                Kırıkkale

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

1/704 Esas Numaralı kanun tasarısının 15’inci maddesinin 1’inci fıkrasında geçen “gecikmeksizin” ibaresinin “ivedi şekilde” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                                           Ramazan Başak

                                                                                                                 Şanlıurfa

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 383 sıra sayılı “Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında”ki Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 3 üncü Bölüm İşbirliği Madde 15-(1) 5. satırında geçmekte olan “her türlü” ibaresinin “gerekli olan” ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Mehmet Şandır

 

Şenol Bal

Mümin İnan

 

Mersin

 

İzmir

Niğde

 

Reşat Doğru

 

Alim Işık

Kadir Ural

 

Tokat

 

Kütahya

Mersin

 

Hasan Çalış

 

 

K. Erdal Sipahi

 

Karaman

 

 

İzmir

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 383 sıra sayılı Tasarı’nın 15 inci maddesinin (1) numaralı fıkrasının ikinci cümlesinin “Bu kapsamda Müsteşarlığın her türlü bilgi ve belge talebi ilgili bakanlık kurum ve kuruluşlar tarafından gecikmeksizin yerine getirilir” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

M. Akif Hamzaçebi

 

İsa Gök

Atilla Kart

 

Trabzon

 

Mersin

Konya

 

Turgut Dibek

 

Ferit Mevlüt Aslanoğlu

Ali İhsan Köktürk

 

Kırklareli

 

Malatya

Zonguldak

 

Ali Rıza Öztürk

 

 

Hulusi Güvel

 

Mersin

 

 

Adana

BAŞKAN – Şimdi maddeye en aykırı önergeyi okutup işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 383 Sıra Sayılı Kamu Düzeni Müsteşarlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısının 15. maddesinin yasa metninden çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.

 

Ayla Akat Ata

 

Sırrı Sakık

İbrahim Binici

 

Batman

 

Muş

Şanlıurfa

 

Şerafettin Halis

 

Hamit Geylani

Hasip Kaplan

 

Tunceli

 

Hakkâri

Şırnak

 

Akın Birdal

 

Sebahat Tuncel

Sevahir Bayındır

 

Diyarbakır

 

İstanbul

Şırnak

 

Osman Özçelik

 

M. Nezir Karabaş

Pervin Buldan

 

Siirt

 

Bitlis

Iğdır

 

 

 

Bengi Yıldız

 

 

 

 

Batman

 

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI TEVFİK ZİYAEDDİN AKBULUT (Tekirdağ) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) – Katılmıyoruz Başkan.

BAŞKAN – Sayın Yıldız, kim konuşacak?

BENGİ YILDIZ (Batman) – Sayın Ufuk Uras konuşacak efendim.

BAŞKAN – Sayın Uras, buyurun lütfen. (BDP sıralarından alkışlar)

MEHMET UFUK URAS (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli vekiller; bugün, Türkiye Büyük Millet Meclisi bence çok tarihî bir gün yaşadı. Bildiğiniz gibi, siyasi cinayetlere kurban olan aileler, faili meçhul kurbanı olan aileler gruplarımızı ziyaret ettiler. Bu ziyareti kabul eden bütün gruplara teşekkür etmek istiyorum. Zaten böylesi bir insani, vicdani, ahlaki bir meselede başka türlü davranılması beklenemezdi.

Umuyorum ki bütün gruplarımızın ortak tavrıyla siyasi cinayetleri araştırma komisyonu birlikte kurulabilir ve böylece, bir kere daha gösterebiliriz ki, Türkiye’de kontrgerillaya karşı mücadelede, siyasi cinayetlerin arkasındaki siyasi iradenin ortaya çıkarılmasında bir ortak tutum alınabilir ve cumhuriyetin, Meclisimizin 90’ıncı yılında böyle bir simgesel tavır çok önemli. Çünkü, bütün bu süreçler tek başına yargıya havale edilemez. Türkiye Büyük Millet Meclisinin burada tutum alması çok önemli. Bugün grup toplantısında Sayın İpekçi, Mumcu, Kutlar, Cebenoyan, Anter, Dursun, Tütengil, Bulut, Göktepe, Ocak, Dink, Aysan, Ali ve diğer ailelerle çok duygusal anlar yaşadık. Bir kere daha teşekkür etmek istiyorum bütün gruplara.

AK PARTİ İktidarı eğer ülkede huzuru sağlamak istiyorsa asıl yapması gerekenler bunun gibi birer birer ele alınmalıdır. Yıllardan beri, benzer bir zihniyetle yasa üzerine yasa çıkarıldığını görüyoruz, olmuyor; Terörle Mücadele Yasası’nda bunu gördük. Herhangi bir sorun çözülmediği gibi, yeni toplumsal huzursuzluklar ve adaletsizlikler yaratılıyor ve yıllardan beri bu kurumlar oluşturuluyor. İşte “Terörle mücadele ediyoruz.” başlığı altında oluşturulan bu kurumların hiçbir sorunu çözmediği gibi, yeni huzursuzlukların kaynağı hâline geldiğini de görüyoruz.

Temel sorunun koordinasyon eksikliğinden çok demokrasi eksikliği olduğunu görmemiz gerekiyor. Sorun, koordinasyon eksikliği değil, demokratik ve evrensel hukuk normlarına uyumun olmamasıdır. Umarım, Anayasa değişikliğiyle bu konuda yine Meclis olumlu bir adım atacaktır. Yine sorun, koordinasyon eksikliği değil, eşit yurttaş haklarının ve uygulanmasının yerleşik hâle gelmemiş olmasıdır, uygulamada eşitlik yaratan sonuçların ortaya çıkarılmamış olmasıdır. O nedenle, bu fırsatla, bir kez daha AK PARTİ Hükûmetine bazı gerçekleri hatırlatmakta fayda görüyoruz.

Bu ülkede demokratikleşme adımları atılmadığı, eşit yurttaş hakları anayasal ve yasal garanti altına alınmadığı, farklı kültürler, diller ve inançlar anayasal güvenceye kavuşturulmadığı müddetçe, çalışanlar ekonomik ve sosyal haklarını elde etmedikleri müddetçe huzursuzluktan kurtulamıyoruz. İstediğimiz kadar koordinasyon kurulları oluşturalım, önemli olan, yurttaşın kendisini huzurlu ve eşit yaşam koşullarına sahip hissetmesidir.

Neden herhangi bir demokratikleşme adımını atmak bu Türkiye Büyük Millet Meclisinde bu kadar zor olmaktadır? Çünkü politik kültürümüzde, mayamızda demokrasiyi içselleştirmemiz gerekiyor. CHP-MHP milliyetçi koalisyonunu eleştirmek yetmiyor. AK PARTİ de demokratik kültürü içselleştirmediğinde, sonuçta onlardan pek farklı bir işleyiş üretmiyor.

Nerede demokratikleşme paketi? Nerede mini ya da midi anayasa değişikliği paketi? Ortada henüz hiçbir şey yok. Grup olarak bu konuda her türlü değişikliğe destek verme kararlılığımızı ifade ettik. Yeter ki somut bir anayasa değişikliği paketi gelsin. Barış adına, sol adına, demokrasi adına 12 Eylül Anayasası’nı mazeret gösteren hiçbir anlayışın bizim kitabımızda yazmadığının altını çizmek isterim.

Şimdi, tırnak içinde “Toplum desteğinin sağlanması konusunda gerekli planlamaları yapmak, tedbirleri almak da yeni birimin görevleri arasına alınmıştır.” diyerek, aslında siyasal, kültürel ve sosyal nedenleri olan sorunların çözümü bu tür propaganda adımlarına indirilerek de bir sonuç elde etmediğimizi görüyoruz. İstediğimiz kadar illere, ilçelere hatta mahallelere kadar örgütlenmeler yaratın alınan sonuç çok farklı olmuyor. Önemli olan, hakikaten bir zihniyeti değiştirmek ve demokratikleşmeyi sağlamak, hak ve özgürlükler alanını genişletmek. Bunlar yapılmadığı süreçte, kısa, orta ve uzun vadede sonuç elde edemiyoruz.

Bu vesileyle bir kez daha hatırlatmak istiyoruz: Kimsenin aç ve açıkta kalmadığı, adalet ve özgürlüğün sınırsızca savunulduğu, sorunların serbestçe tartışıldığı, kimsenin dinsel ve etnik kimliğini gizlemediği, hiç kimseye istemediği bir kimliğin zorla dayatılmadığı özgür ve demokratik bir Türkiye’ye giden yolun açılmasıyla huzur mümkün kılınacaktır.

Anayasa’yı eşit koşullarda, birlikte yaşamayı kolaylaştıran, cumhuriyetin demokratikleşmesine dayanan eşit ve özgür yurttaşlık hukukuna uygun hâle getirelim.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.

MEHMET UFUK URAS (Devamla) – Tamamlıyorum efendim.

Farklılıkların bir gerilim ve çatışma değil, zenginlik ve güç kaynağı olarak görülebilmesini sağlayalım. Anayasal vatandaşlığı içselleştirelim. Anayasa’yı farklı kültürlerin demokratik bir şekilde varlığını ve kendini ifade etmesinin belgesi yapalım. Türkiye'de tek tip vatandaş yaratma özlemine hep birlikte son verelim. Bunu yaptığımızda, zaten şimdi kurmaya çalıştığımız kurumlara da gerek kalmayacağını hep birlikte görürüz.

Teşekkür ediyorum. (BDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge reddedilmiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 383 Sıra Sayılı Tasarı’nın 15 inci maddesinin (1) numaralı fıkrasının ikinci cümlesinin “Bu kapsamda Müsteşarlığın her türlü bilgi ve belge talebi ilgili bakanlık kurum ve kuruluşlar tarafından gecikmeksizin yerine getirilir” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                 M. Akif Hamzaçebi (Trabzon) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?

İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI TEVFİK ZİYAEDDİN AKBULUT (Tekirdağ) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) – Katılmıyoruz Başkanım.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Hulusi Güvel

BAŞKAN – Sayın Güvel, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

HULUSİ GÜVEL (Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; görüşülmekte olan yasa tasarısının 15’inci maddesindeki grubumuzun verdiği değişiklik önergesi hakkında söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlarım.

Değerli arkadaşlar, iç ve dış güvenlik ile terörle mücadelede görevli kuruluşlar arasında eş güdümü sağlamak amacıyla oluşturulduğu ifade edilen bu Müsteşarlığın hedefleri konusunda kamuoyunda ciddi bir kuşku bulunmaktadır. Kamuoyumuzda bu düzenlemenin emniyet içinde, özellikle emniyet istihbaratının yönettiği iddia edilen bir yapılanmanın tüm ülke istihbaratını yönlendirmesini sağlayacak bir düzenleme olduğu kuşkusu mevcuttur. İktidar partisince kendine bir derin devlet yaratmak için böyle bir düzenleme yapıldığı kuşkusu kamuoyunda yaygın bir biçimde paylaşılmaktadır. İktidarın uygulanmalarına, yaratılmak istenen korku toplumuna ve sindirme politikalarına bakıldığında, kamuoyunda var olan kuşkuları anlamak mümkündür. Bir toplum mühendisliği projesiyle karşı karşıya olduğumuzu gösteren belirtiler mevcuttur: Yapılan yasa dışı dinlemeler, kimi basın organlarına servis edilen gerçekliği kuşkulu belgeler, Ergenekon davası, gazete tefrikası hâlini almış olan darbe iddiaları, bu iddiaların zamanlaması. Tüm toplumun kafasında, bütün bunların tek merkezden biçimlendiği kuşkusu yatmaktadır. Bu kuşku, haklı bir kuşkudur. Bütün belirtiler toplumun bir yerlere itilmeye çalışıldığını, bu yapılırken özellikle Türk Silahlı Kuvvetlerinin yıpratılmak istendiğini ortaya koymaktadır.

Değerli arkadaşlar, ülkemiz son yıllarda, daha önce görülmemiş ölçüde kamplaşmanın içine sürüklenmektedir. İnsanlarımız taraf olmaya, taraf seçmeye itilmektedir. Bu gidiş, sağlıklı bir gidiş değildir. Bu kamplaşma yalnızca toplumsal düzeyde yaşanmamaktadır, devletin içinde de bu kamplaşmalar mevcuttur. Özellikle, şüpheli ilişkileri olan bir cemaatin devlete bağlı istihbarat örgütlerini kullanarak toplumu biçimlendirmeye, kendi istediği yere yönlendirmeye çalıştığı bilinmektedir. Kurumlar çatışmaya sürüklenmekte, “senin istihbaratın”, “benim istihbaratım” denilerek bir kayıkçı kavgası yapılmaktadır. Bütün bu kurumlar bizim kurumlarımızdır. Kurumlar arası çatışma, hiçbir koşulda, ülkemizin çıkarlarıyla örtüşmemektedir. Başka bazı ülkelerin, grupların çıkarlarına uygun olabilir ancak bu çatışmanın bizim çıkarımıza uygun olmadığı ortadadır. Hükûmete bu konuda ciddi görevler düşmektedir.

Değerli arkadaşlar, elbette istihbarat ve terörle mücadelenin derli toplu bir biçimde yürütülmesi, bu yapılırken teröre yol açan sosyal nedenlerin ortadan kaldırılması için çaba göstermek önemlidir. Ancak bu yapılırken toplumda var olan kuşkuları da ortadan kaldırmak gerekmektedir. Her şeyden önce, kurulması tasarlanan bu Müsteşarlığın denetim meselesi ortadadır. İstihbarat anlamında sınırsız yetkiyle donatılan Müsteşarlık, âdeta, devlet içinde devlet gibi olacaktır. Mali anlamda, örtülü ödenekten para alabilecek, bu paranın hesabı sorulamayacaktır. Tasarıya göre operasyonel bir kurum olmasına rağmen gizli faaliyet yürütebilecektir. Bu durum, açıklanmaya muhtaçtır.

Tasarıya göre, Müsteşarlık “yabancı uzman” gibi tanımlanmış personel çalıştırabilecektir. İç ve dış güvenliğin, istihbaratın koordine edileceği bir müsteşarlıkta yabancı personel istihdamı tartışma götürür bir uygulamadır. Sözleşmeyle dışarıdan personel istihdam edilebilecektir. Dışarıdan personel ve yabancı personel ne amaçla çalıştırılacaktır? Operasyonel yetkisi olmayan istihbaratın merkezileştirilmesi amacını taşıyan Müsteşarlığın bu tip personel çalıştırma amacı da açıklanması veya tanımlanması gereken bir durum yaratmaktadır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.

HULUSİ GÜVEL (Devamla) – Teşekkür ediyorum Başkanım.

Değerli arkadaşlar, tasarıda yer alan “toplumun desteğinin sağlanmasına yönelik faaliyetleri yürütmek” gibi ucu açık ifadeler ile il ve ilçelerde kurulması öngörülen il sosyal etüt ve proje müdürlükleri polis devletini çağrıştıran yapılardır. Güvenlik ve özgürlükler arasında denge kurulmaya çalışılırken düşülebilecek en basit tuzak, böylesine ucu açık ifadeler ve bu tip yapılardır.

11 Eylül sonrası Amerika Birleşik Devletleri ve son zamanlarda İngiltere’de görülen bu tip yapılanmaların insan hak ve özgürlükleri konusunda yaşattığı gerilimler ortadadır.

Toplumumuzda haklı olarak kuşkuyla karşılanan bu tasarının bu hâliyle yasalaşmasının sakıncalar doğuracağının ortada olduğunu belirtiyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Güvel.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Karar yeter sayısı…

BAŞKAN – Karar yeter sayısı arayacağım.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.

Birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 17.28

YEDİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 17.43

BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER

KÂTİP ÜYELER: Fatih METİN (Bolu), Gülşen ORHAN (Van)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 60’ıncı Birleşiminin Yedinci Oturumunu açıyorum.

383 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 15’inci maddesi üzerinde verilen Adana Milletvekili Sayın Hulusi Güvel ve arkadaşlarının önergesinin oylanmasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.

Şimdi önergeyi yeniden oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısını arayacağım.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir, karar yeter sayısı vardır.

Tasarının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Komisyon ve Hükûmet burada.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 383 sıra sayılı “Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında”ki Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 3 üncü Bölüm İşbirliği Madde 15-(1) 5. satırında geçmekte olan “her türlü” ibaresinin “gerekli olan” ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                            Kadir Ural (Mersin) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?

İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI TEVFİK ZİYAEDDİN AKBULUT (Tekirdağ) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI MEHMET VECDİ GÖNÜL (İzmir) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Ural, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)

KADİR URAL (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 383 sıra sayılı Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı’nın 15’inci maddesinin birinci fıkrasıyla alakalı olarak vermiş olduğum değişiklik önergesi hakkında söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum.

Önergemizde maddede geçen “her türlü” ibaresinin “gerekli olan” ibaresi şeklinde düzeltilmesi istenmektedir çünkü son zamanlarda meydana gelen olaylar göstermektedir ki yayın yasağı konulmuş konularda bile insanların özel hayatlarına girilip çarşaf çarşaf yayınlar yapılmaktadır. Bir dosya içerisinde şahısların, kurumların her türlü gerekli gereksiz bilgileri hatta özel hayatı ile ilgili bilgileri dahi olabilir. Ayrıca, Müsteşarlığı dosya ve evrak deposuna dönüştürmenin de âlemi yoktur. Zaten dar kadrosu ile verilen o kadar görevi bile nasıl yapabileceği tartışmalı olan bir kurumun, bir de gerekli gereksiz evraklarla uğraştırılması kurum için bir züldür. Evrak kalabalığı mutlaka giderilmeli, gerekli olan evraklar Müsteşarlığa gönderilmelidir.

Sayın Bakan, değerli AKP milletvekilleri; elbette görünürde terörle her türlü mücadele yapmak amacıyla tasarlanan bir kurumun kanunu gibi görünen bu tasarıya gönül isterdi ki “Çok güzel bir iş yapmışsınız, elinize sağlık, doğru ve yerinde bir kanun taslağı hazırlamışsınız” demek isterdik ama maalesef yine hazırladığınız kanunun birçok eksiklikleri ve yanlışlıkları var. Bu eksiklik ve yanlışlıklara rağmen önergeler ile bunları düzeltmeye çalışıyoruz ama ısrarla önergelerimizi de reddediyorsunuz. Bütün bunlara rağmen “MHP terörle mücadele yasasına karşı çıkıyor, MHP terörü önlememizi istemiyor, terörü biz önleyecektik ama MHP yüzünden bu terörü önleyemedik” demeyin, yine yapamadığınız birçok şeyde olduğu gibi bu konuyu da muhalefet partilerinin üzerine atmayın diye bu tasarıya destek veriyoruz fakat yine de terörle mücadele konusunda başarı sağlayabileceğinizi zannetmiyoruz. Çünkü, AKP Hükûmetleri terörle mücadeleyi değil, terörle müzakereyi siyasi bir üslup hâline getirmiştir. Nereden mi anlıyoruz bunları? Sayın Başbakanın bebek katili Abdullah Öcalan denilen caniye “sayın”, şehidimize “kelle” demesinden anlıyoruz. “Askerlik yan gelip yatma yeri değildir.” diyerek, eve dönüş yasaları çıkarıp, cezaevindeki PKK’lıları serbest bırakıp, tekrar dağlara göndermenizden anlıyoruz.

Sahi “Eve Dönüş Yasası’yla kaç kişi cezaevlerinden çıkıp evlerine döndüler? Şu anda bu kişiler ne iş yapıyorlar, neredeler?” diye bir çalışma yaptınız mı Sayın Bakanım? Yedi yılı aşkın zamandır Hükûmetsiniz, 2002 yılında neredeyse yok denecek kadar bitme noktasına getirilmiş olan terörü nereden aldınız nereye getirdiniz; nereden nereye! 2002 yılında teröre 10 şehit vermişiz, sizin iktidar ve Bakan olduğunuz 2008 yılında sadece 171 şehit ve sözde açılım teranesini başlattığınız 2009 yılında 80 tane ana kuzusunu kara toprağa vermişsiniz Sayın Bakan.

AHMET AYDOĞMUŞ (Çorum) – MHP İçel Milletvekili Ali Güngör’ü niçin ihraç ettiniz, onu bir açıklayın bakalım?

KADİR URAL (Devamla) – Yeniniz mi dardı, yeriniz mi dardı, yoksa Anayasa’yı değiştirebilecek sayınız mı eksikti de sekiz yıldır bu yasaları çıkarmıyorsunuz? AKP Hükûmeti bugüne kadar “Terörle mücadele etmek istiyorum.” dedi de MHP mi sizi engelledi?

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Sayın Cumhurbaşkanının “Güzel şeyler olacak.” demesiyle başlandı bu hikâyeye. Daha sonra teröristbaşı Abdullah Öcalan’ın nereye verildiği, nerede olduğu belli olmayan yol haritasıyla devam eden bu hikâye, Sayın Başbakanın “Aman geç kaldım, ben de bir şeyler yapayım.” aceleciliğiyle devam etti. Okyanusun ötesinde planlanıp Kandil ve İmralı’da yazılan tiyatro, maalesef iktidar eliyle oynatılmakta ve nereye gideceği meçhul bir karanlığa doğru gitmektedir.

Habur’da umut veren güzel şeyler oluyor.” diyordu Sayın Başbakan. Tabii, davul zurnayla, müsteşarıyla, valisiyle, devlet erkânıyla, hâkimi, savcısıyla karşıladığınız Kandil’den gelen teröristler “Biz Abdullah Öcalan’ın emriyle geldik, yaptıklarımızdan da pişman değiliz.” dediklerinde, Türk milletinden çok büyük bir tepkiyle karşılandıktan sonra, etrafını dolanıp “Çok ileri gittiler, biz böyle beklemiyorduk.” demediniz mi? Habur görüntülerini kınayan ve gösteriler yapan duyarlı vatandaşlarımıza, Türk milletine gazla, copla karşılık vermediniz mi? Teröristbaşına 5 milyon dolara otelvari cezaevi yaptırmadınız mı? Duvar kâğıtlarını yurt dışından özel olarak getirttirmediniz mi? Yanına, sohbet etsin diye üç beş arkadaşını göndermediniz mi? Yakında Hükûmetiniz oraya üç beş tane de sohbet etmesi için bayan mahkûm gönderirse hiç şaşırtmamış olursunuz bu milleti.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Onu da siz yaparsınız!

AYLA AKAT ATA (Batman) – Ne demek bu ya!

BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen. Bir de İç Tüzük’e uygun konuşun.

KADİR URAL (Devamla) – Fakat, değerli milletvekilleri, takke düştü kel göründü! Özellikle son yıllarda teröre ve teröriste gösterdiğiniz sevecen tavırlarınızı Türk milleti emin olun çok iyi takip ediyor. Bu tavırlarınızın cevabını da en güzel, sandıkta, önce sandıkta verecek, daha sonra da sizler adalet önünde hesap vereceksiniz.

AHMET KOCA (Afyonkarahisar) – Bayan mahkûmlardan özür dile!

KADİR URAL (Devamla) – Sayın Hükûmet ve Sayın Başbakan, Milliyetçi Hareket Partisine ve Sayın Genel Başkanımız Doktor Devlet Bahçeli’ye laf yetiştirmeye çalışacağınıza “Şu meşe ağacının dalları nerenize battı?” diye konuşanlara vereceğiniz cevabı da Türk milleti merakla beklemektedir.

Hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyor, önergemize destek vermenizi arz ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

HAMİT GEYLANİ (Hakkâri) – Meşe ağaçları birilerinin gözüne batıyor! Ama kimseye “Kör olasın.” demiyoruz. Kör olmasınlar da bizi görsünler, demokrasiyi görsünler, barışı görsünler.

AYLA AKAT ATA (Batman) – Sayın Başkan, Türkiye Cumhuriyeti’nin denetimi altındaki cezaevlerinde bulunan kadın tutuklu ve hükümlülere yönelik çok ağır bir ithamda bulunmuştur Sayın Hatip. Bu konuda kendisinin kadın tutuklu ve hükümlülerden özür dilemesi gerekir. Bunlar cezaevlerinde tutuklu ve hükümlü bulunan herhangi bir şahsa sohbet amacıyla cezaevlerinde bulunmamaktadırlar. Bu cezaevleri devletin denetimi altındadır. Burada devletin denetim yetkisini de hiçe sayan bir yaklaşım içerisine girmiştir Sayın Hatip. Tüm kadın tutuklulardan ve hükümlülerden özür dilemesi gerekiyor.

BAŞKAN – Anladım.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge reddedilmiştir.

Sayın milletvekilleri, şimdi okutacağım iki önerge aynı mahiyettedir. Bu önergeleri okutup birlikte işleme alacağım. Önerge sahiplerinin istemi hâlinde kendilerine ayrı ayrı söz vereceğim.

İlk önergeyi ve ikinci önergenin imza sahibini okutuyorum.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

1/704 Esas Numaralı kanun tasarısının 15’inci maddesinin 1’inci fıkrasında geçen “gecikmeksizin” ibaresinin “ivedi şekilde” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                                           Ramazan Başak

                                                                                                                 Şanlıurfa

İkinci önergenin imza sahibi:

              Turan Kıratlı

                Kırıkkale

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?

İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI TEVFİK ZİYAEDDİN AKBULUT (Tekirdağ) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI MEHMET VECDİ GÖNÜL (İzmir) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Gerekçeleri okuyun.

Gerekçe:

Anlam karmaşasının önüne geçilmesi için değişiklik yapılmıştır.

Gerekçe:

Anlam bütünlüğü sağlanması için değişiklik yapılmıştır.

H. TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) – Karar yeter sayısı istiyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Karar yeter sayısı arayacağım.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge reddedilmiştir, karar yeter sayısı vardır.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Birinci bölüm üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Şimdi ikinci bölümün görüşmelerine başlıyoruz.

İkinci bölüm çerçeve 18’inci maddedeki 1, 2, 3, 3-a, 3-b, 4, 5 ila geçici 1 ve 2’nci maddeler dâhil 16 ila 20’nci maddeleri kapsamaktadır.

İkinci bölüm üzerinde gruplar adına ilk söz Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Gaziantep Milletvekili Sayın Hasan Özdemir’e aittir.

Buyurun Sayın Özdemir. (MHP sıralarından alkışlar)

Süreniz on dakika.

MHP GRUBU ADINA HASAN ÖZDEMİR (Gaziantep) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 383 sıra sayılı Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı’nın ikinci bölümü üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Öncelikle AKP’nin mazeretleri kalmasın diye terörle mücadeleye katkısı olması ümidiyle bu kanun tasarısını destekleyeceğiz.

Tasarının ikinci bölümü, Müsteşarlığın bütçe ve kadrolarını belirlemektedir. Tasarının “Bütçe” başlıklı 16’ncı maddesinde, Müsteşarlık bütçesine 5018 sayılı Kanun’un örtülü ödenekle ilgili 24’üncü maddesi esaslarına göre ödenek konulması hükmedilmektedir. Müsteşarlığın bu şekilde örtülü ödenekten faydalanması yolu açılmış olmaktadır.

Tasarının 6’ncı maddesinde, Müsteşarlığın güvenlikle ilgili operasyonel bir faaliyeti olmadığı belirtilmiştir. Böyle bir yetkisi olmayan kuruma örtülü ödenekten neden para verilmektedir? Yoksa yaptırım gücü olmamasına rağmen bu Müsteşarlık, ajan, mutemet ve muhbir mi kullanacaktır?

Değerli milletvekilleri, İçişleri Bakanlığı, sizlerin de bildiğiniz gibi ülkemizin iç güvenlik ve asayişinden sorumlu bir bakanlıktır. İç güvenlik hizmetlerinin önemli bir bölümü de terörle mücadeleyi kapsamaktadır. Bakanlık, bu görevini Jandarma Genel Komutanlığı, Emniyet Genel Müdürlüğü ve Sahil Güvenlik Komutanlığı kanalıyla yürütmektedir.

Yeni kurulması öngörülen bu Müsteşarlık ölü doğmuş bir müsteşarlık olarak gözükmektedir. Devletin istihbarat birimleri her türlü haber alma, analiz etme ve değerlendirme görevlerini zaten ciddiyetle yapmaktadırlar. Ayrıca, illerde her gün valiler ve kaymakamlar başkanlığında asayiş toplantıları, ayda bir valilerin başkanlığında il asayiş toplantıları yapılmaktadır ve İçişleri Bakanlığında da ayda bir bu tür toplantılar yapılmaktadır. Ayrıca, Başbakanlıkta da Terörle Mücadele Koordinasyon Üst Kurulu vardır. Bir de Cumhurbaşkanının başkanlığında ayda bir Millî Güvenlik Kurulu toplanmaktadır. Komisyona koordinasyon yapmak için en önemli yetkililerinin toplandığı bu kadar kurum ve kurul koordinasyon yapmaya yetmemekte midir ki böyle bir Müsteşarlığa gerek duyulmaktadır?

Değerli milletvekilleri, amaç gerçekten terörle mücadele ise mevcut yapılanma içerisinde terörle mücadele eden deneyimli kurum ve kadrolar vardır. Bu kurumlara ve kadrolara en modern araç, gereç, teçhizat, eğitim ve personel takviyesi yapılarak terörle adam gibi mücadele yapılabilir. Önemli olan, bu birimler arasındaki koordinasyonun iyi sağlanmasıdır. Bize göre bu koordinasyonu sağlayacak olan yeni kurulacak olan bir müsteşarlık ve onun başındaki müsteşar değildir, Başbakanlıktır ve Sayın Başbakanın ta kendisidir; kimse sorumluluktan kaçmamalıdır.

Değerli milletvekilleri, şimdi sormak istiyorum: Hükûmet istihbarat birimlerinin bazılarına tam anlamıyla, yoksa, güvenmemekte midir? Yoksa, Hükûmet, daha önce ülke genelinde vatandaşlar üzerine dinleme konusunda gerçekleştirdiği korku imparatorluğu sürecini şimdi Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığıyla muhalefetine karşı yenilerini mi eklemek istemektedir? Görünen odur ki, terörle mücadele işin sadece kılıfıdır. 2002’den beri AKP İktidarının terörle mücadele alanındaki politikaları bugün böyle bir amaçlarının olmadığını zaten göstermiştir.

İstihbarat paylaşımı konusunda bir hususu daha dile getirmek istiyorum. Emniyet ve jandarma birimleri, aldıkları istihbaratları, kendi sorumluluk bölgelerinde ise, kendileri operasyona dönüştürmek ve onun başarı zevkini tatmak isterler. Millî İstihbarat Teşkilatı da, zaten, aldığı istihbari bilgileri kendileri analiz eder ve değerlendirir; İçişleri Bakanlığı dâhil ilgili birimlere Başbakanlık koordinesinde acilen iletilir. O hâlde, bu kurum ne yapacaktır? Yoksa basına da intikal ettiği gibi, AKP Hükûmeti, halkın tabiriyle, kendi derin devletini kurmak mı istemektedir?

Değerli milletvekilleri, ayrıca, Müsteşarlık bu hâliyle bir bürokrasi hantallığı daha yaratacak, kurulması bütçeye de büyük bir yük getirecektir. Bu konuda çok önemli, şu ana kadar ihmal edilen bir konuyu yeri gelmişken belirtmek istiyorum, çünkü emniyet teşkilatında kırk yıla yakın şerefimle hizmet ettim, bunun dinlenmesinin ve yerine getirilmesinin Sayın Bakanın ve AKP hükûmetlerinin görevi olduğunu zannediyorum. İçişleri Bakanlığına bağlı Emniyet Genel Müdürlüğünün silahlı ve silahsız 200 bini aşan personeliyle Genel Müdürlük çatısı altında teşkilatlanması artık yeterli olmamaktadır. Zaten Emniyet Genel Müdürü, bilindiği gibi, İçişleri Müsteşarı gibi müşterek kararnameyle atanmaktadır ve İçişleri Bakanlığındaki diğer genel müdürlüklere teşkilatlanması da benzememektedir. Emniyet teşkilatının Gümrük Müsteşarlığı gibi müsteşarlık seviyesine getirilmesi zorunludur ve gereklidir. Ölü doğacak olan bu Müsteşarlığın yerine, Emniyet Genel Müdürlüğünün emniyet müsteşarlığı hâline dönüştürülüp yeniden teşkilatlandırılması daha yararlı olacaktır. Bu müsteşarlığa bağlı personel, trafik, asayiş, lojistik, terörle mücadele ve istihbarat genel müdürlükleri kurulmalı. Bugün görüşmekte olduğumuz tasarıyla kurulması öngörülen Müsteşarlığa verilecek görev ve yetkilerin birçoğu, görülecektir ki kurulacak istihbarat genel müdürlüğü zaten bu görevleri yapacaktır.

Değerli milletvekilleri, AKP Hükûmeti bunlarla oyalanıp vakit geçireceğine sorunun kaynak noktası olan terör örgütlerinin üzerine kararlılıkla gitmelidir. Ayrıca başta Doğu ve Güneydoğu Anadolu olmak üzere tüm yurdumuzda işsizlikle, cehaletle, fukaralıkla kararlılıkla mücadele edilmeli, halk refah ve huzura kavuşturulmalıdır.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, Sayın Özdemir İçişleri Komisyonu üyesi. Rapora muhalif kalmadığı için raporun aleyhine konuşamaz.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Lehinde konuşuyor.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Hayır efendim, konuşması aleyhinde; onun için konuşamaz efendim, 42’nci maddede açık hüküm var.

HASAN ÖZDEMİR (Devamla) – Başta söyledim ben, “Biz burada bu tasarıyı kabul ediyoruz.” dedim.

BAŞKAN – Sayın Özdemir, bir dakika…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Şimdi, efendim, İç Tüzük’ün 42’nci maddesinde komisyon üyeleri eğer komisyonda muhalif kalmamışlarsa Genel Kurulda komisyon raporu aleyhine konuşamazlar. Hasan Bey tenkit ediyor. Dolayısıyla…

HASAN ÇALIŞ (Karaman) – Lehinde konuşuyor.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Efendim, lehinde konuşmuyor, aleyhinde konuşuyor.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Başkan, Sayın Hatip…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Onun için…

BAŞKAN – Tamam Sayın Genç, sizi dinledim. Şimdi müsaade ederseniz, Sayın Şandır’ı da dinlersem ondan sonra bir karar vereceğim.

Evet, buyurun.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Efendim, Sayın Hatip konuşmasının başında bu kanuna destek verdiğini, destekleyeceğini zaten ifade etti. Gerisi katkı, kanuna katkı vermeye çalışıyor.

BAŞKAN – Evet…

HASAN ÖZDEMİR (Devamla) – Hükümet bu tasarıyla…

BAŞKAN – Sayın Özdemir, bir dakika… Ben sizin zamanınıza ekleyeceğim. Durdurdum…

“Komisyon raporunda imzası bulunan komisyon üyesi, diğer komisyonlarda ve Genel Kurulda, çekimser veya aykırı olduğunu rapor metninde yazıyla belirttiği hususlar dışında, sözcüden soru soramaz ve komisyon raporuna aykırı konuşma yapamaz.”

Lehinde konuştuğu için…

Evet, şimdi, sizin iki dakika yirmi saniyeniz vardı…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Lehinde değil, aleyhinde konuşuyor.

BAŞKAN – Lehinde, lehinde… Siz de zaman zaman lehinde söz alıp aleyhinde konuşuyorsunuz ya, ben ona göz yumuyorum.

HASAN ÖZDEMİR (Devamla) – Hükûmet bu tasarıyla terörle mücadelede yeni bir aşama öngörüyor ancak bakınız, yedi yıllık AKP Hükûmeti döneminde terörün geldiği aşama ne oldu. 2002’den beri AKP Hükûmetinin yanlış politikaları neticesinde PKK terör örgütü hedeflerine bir adım daha yaklaştı.

Aslında bugünü anlayabilmek için terör örgütünün strateji değişimini görmek gerekir. Kısaca belirtmek gerekirse PKK terör örgütü, kuruluş amacında, bağımsız birleşik Kürdistan’ın kurulmasını öngörmektedir. Bu amaca ulaşmak için de uzun süreli halk savaşı…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Şimdi, Sayın Özdemir, bir dakika… Ben size üç dakika süre ekleyeceğim. Yani bir dakika ek süreniz, iki dakika da o konuşmamızdan giden süreniz. Dolayısıyla o üç dakika bittiğinde tamamlayın lütfen.

Buyurun, devam edin.

HASAN ÖZDEMİR (Devamla) – Süreci kısaca özetlemek gerekirse, PKK terör örgütü kuruluş amacını sözde bağımsız birleşik Kürdistan’ın kurulması olarak belirlemiştir, bu amaca ulaşmak için de uzun süreli halk savaşı stratejisini benimsemiştir, bu stratejisini de hâlen sürdürmektedir. Nisan 2002’de PKK terör örgütü yeni dönem stratejisinin, Kürt kültürel kimliğinin kabulü temelinde anayasal vatandaşlık olduğunu ilan etmiştir. Hedefe ulaşmak amacıyla takip edilecek mücadele tarzının da sivil itaatsizlik ve siyasal başkaldırı olduğunu açıklamıştır. Bu eylemlerini de hâlen kararlılıkla devam ettirmektedir.

2005 yılında, yeni bir sistem olan sözde Kürdistan demokratik konfederalizmi için mücadele edeceğini açıklamıştır. Terör örgütü, yasal alanların örgüt faaliyetlerine tamamen açılması ve terör örgütünün faaliyetleri önündeki tüm yasal engellerin kaldırılması amacıyla başta Anayasa’mız olmak üzere birçok kanunlarda değişiklik yapılmasını istemektedir. Terör örgütünün bu hedef ve strateji değişikliğinin AKP’nin iktidara geldiği 2002 yılından itibaren yoğunlaştırdığı ve Hükûmetin bugün Kürt açılımı sürecinde öne çıkarılan söylem ve eylemleriyle âdeta bire bir örtüştüğü görülmektedir. Doğru bir analize tabi tutulduğunda görülecektir ki Hükûmet sözde açılım süreciyle birlikte, terörle mücadeleden terörle müzakereye kaymıştır. Açılım süreciyle Hükûmet terör örgütüne mevzi kazandırırken bu topraklarda bin yıllık kardeşliğin temellerine dinamit koymuştur.

Hükûmeti bu açılım konusundan acilen vazgeçmeye davet ediyor, yüce heyetinizi bir kez daha saygıyla selamlıyorum.

Teşekkür ederim. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Özdemir.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Mersin Milletvekili Sayın İsa Gök.

Sayın Gök, sizin durumunuzda da herhangi bir itiraz durumu var mı?

İSA GÖK (Mersin) – Efendim, biz İç Tüzük’e bağlıyız.

BAŞKAN – Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz on dakika.

CHP GRUBU ADINA İSA GÖK (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığının, tasarının ikinci bölümü üzerinde grubumuz adına görüşleri arz edeceğim. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Arkadaşlar, terörle mücadele konusunda Türkiye daha önce farklı varyasyonları denedi. Malumunuz İçişleri Bakanlığı 47’de iki müsteşarlık olarak kurma kararını aldı. Emniyet ve jandarma bir müsteşarlığa bağlanmıştı, daha sonra bundan geri dönüldü. Akabinde Güvenlik İşleri Başkanlığı kuruldu. Daha sonra Güvenlik İşleri Genel Müdürlüğü büyük bir mutabakatla oluşturuldu ki teşkilat sorunlarının bittiği söylenmişti. Şimdi de huzurunuza “Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı” adı altında bir tasarı geldi. Yüce Meclis, arkadaşlarımız, bu tasarının her maddesini ellerini kaldırıp onaylıyorlar ama bu tasarıyı hâlâ, ne kamuoyu ne Mecliste “evet” oyu veren milletvekillerinin yeterince anlayabildiğine kani değilim.

Arkadaşlar, tasarıyı bir gözden geçirelim. Bakınız, iç güvenlik işleri malumunuz İçişleri Bakanlığınca, Jandarma Genel Komutanlığı, Emniyet Genel Müdürlüğü ve Sahil Güvenlik Komutanlığı vasıtasıyla yerine getirilmiş. Bu tasarıyla bir müsteşarlık kuruluyor, bir de Terörle Mücadele Koordinasyon Kurulu oluşturuluyor. Genel bütçeli bir idare diyoruz, onayladınız. “Operasyonel faaliyetler Müsteşarlığın görev alanına girmiyor.” dendi ve fıkra olarak geçti bu, şimdilik fıkra orada duruyor. Müsteşarlığa bağlı İstihbarat Değerlendirme Merkezi oluşturulacak. Bu son derece hassas bir konu, buraya tekrar geleceğim. Esnek bir personel istihdamı getiriliyor. Ne bunlar? Sözleşmeli personel, bir de görevlendirme yöntemiyle personel çalıştırılacak. Teşkilatta dört ana hizmet birimi, üç danışma, bir de yardımcı hizmet birimi var. Şimdi, enteresanlıklar var arkadaşlar. Müsteşarlık tarafından istenen her türlü bilgi ve belgeler ilgili bakanlık, kurum ve kuruluşlar tarafından gecikmeksizin yerine getirilecek. Bu bir amir hükümdür, buraya da geleceğiz. İllerde, bu teşkilatta, il sosyal etüt ve proje müdürlükleri kuruluyor -bakın, illere doğru giriyoruz- yetmedi ilçelerde bürolar kurulması öngörülüyor, ilçelerde.

Müsteşarlık çok enteresan görev ve yetkilere sahip. “Analiz ve değerlendirme çalışmaları yapmak ve yaptırmak.” Böyle bir görev ve yetkisi var. Arkadaşlar, kime yaptıracak bunu? Belli değil. Yine, Müsteşarlık, inceleme ve denetleme yapmak ya da yaptırmak görev ve yetkisine sahip. Bu inceleme ve denetlemeyi kime yaptıracak? Kanunda açıklık yok. Tam müphem bir konu. Tabii, herkesin aklına istihbaratla alakalı bir şey, “Acaba bu yaptırılacak işlerde CIA’vari örgütlenmeler mi, MOSSAD iş birlikleri mi?” geliyor insanın aklına. Ee gelebiliyor çünkü kanun bu yetkileri veriyor. İstihbarat Değerlendirme Merkezi oluşturuluyor arkadaşlar.

Şimdi, bilgi ve belge talebinin yerine getirilmesinde gecikmeye kanun izin vermiyor, “derhâl” diye bir amir hüküm getiriyor. Bir de örtülü ödenek imkânı veriyor. Ne, örtülü ödenek? Malumunuz, 5018 sayılı Kamu Mali Yönetim ve Kontrol Kanunu, madde 24. Örtülü ödenek bu kanuna sokuluyor ve valilik il ve ilçelerde istediği sözleşmeli personel ve memurları bu birimlerde görevlendirebilecek.

Şimdi, bu yetkiler, önemli yetkileri satır başlarıyla sizlere arz etmeye çalıştım. Arkadaşlar, aynı bakanlığa bağlı olmayan MİT ve Genelkurmay Başkanlığı buraya âdeta bağlanmaya çalışılıyor. Hiyerarşik sorun gündeme gelmeyecek mi? Gelecek. İkinci bir -âdeta- Millî Güvenlik Kurulu oluşturuluyor Bakanlığa bağlı. Bu çok enteresandır. Buna dikkatinizi çekmek istiyorum. Derken, çok absürt maddeler de var. Mesela, Terörle Mücadele Koordinasyon Kurulunda -soruyorum size- Adalet Bakanlığı Müsteşarının bulunması yargı bağımsızlığını ne hâle getirecek, hiç düşündünüz mü? Adalet Bakanı Müsteşarı bu Kurulda yer alıyor. Yani siz Adalet Bakanlığının bir ayağını yakalayıp İçişleri Bakanlığının bu istihbarat birimine mi bağlayacaksınız? Zaten yargıya hasmane tutumunuzu biliyoruz. Yargı hepten gidiyor. Müsteşar böyle bir kurulda. Bunun dünyada örneği olamaz. Yargıyla alakalı birimin böyle bir kurula sokulması düşünülemez. İstihbarat toplayacak, plan yapacak, uygulatacak, denetleyecek bu kuruma “operasyonel yetki yok” demek örtbas etmekten başka hiçbir şey değildir. Bu Müsteşarlığın, bu kurulların operasyonel yetkisi vardır. Bunu hiç inkâr etmeyin. Ha, çok zorda mı kaldınız, bir gece saat on ikiye çeyrek kala söz konusu 6’ncı madde fıkrasını kaldırdığınız an karşınızda bir canavar duracak, bir canavar. Temel hak ve özgürlüklerin askıya alındığı, kişi hak ve özgürlüklerinin hiçe sayıldığı, ilçelere kadar örgütlenmiş bir dev canavar karşınızda.

Arkadaşlar, bu bir sivil sıkıyönetim örgütlenmesidir, çok net. Hiç kaçırmaya, göçürmeye, başka laflar kullanmaya gerek yok. Bunun da adını “terörle mücadele” gibi hassas laf altına saklamayın. Bunun adı, faşizan bir devlete gidişte çok önemli bir merhaledir. Hukuk devletinde ciddi sorunlar yaratacağı muhakkaktır. Bunun biz örneklerini gördük. Telekomünikasyon İletişim Başkanlığında, arkadaşlar, aynı şey yapıldı. Yetmiyormuş gibi, malumunuz, belli bir tarikata bağlı bir örgütlenme modeli getirildi. Biz buna “F tipi” diyoruz. Fethullah Gülen tarikatına bağlı insanların örgütlendiği yepyeni bir oluşum yaratıldı.

Sınırsız sayıda sözleşmeli personel ve yabancı uzman istihdamı. Genişlemeye çok müsait bir yapı. Nerede duracağı belli değil. Bir dev yaratıyorsunuz, bir dev. İstihdam kriterleri yok, yani tamamen keyfî atamalar, görevlendirmeler yapılacak. Abdullah Çatlı’ya Emniyet Genel Müdürlüğü uzman belgesi vermişti. Bunu şimdi kim engelleyecek?

Örtülü ödenek… Operasyonel bir görev yok ama örtülü ödenek yetkisi var. Kimi kandırıyorsunuz siz, kimi? İlçelere kadar inen bir F tipi örgütlenme, Fethullah Gülen örgütlenmesi. Bakanın “Her şeyi yasaya geçirmedik.” beyanı “Esnek çalışalım.” dediği şey işte bu olsa gerek, başka hiçbir şey değil.

Arkadaşlar, bu, istihbaratı koordine etmekten çok F tipi yapının kontrolüne vermeyi amaçlamaktadır, bu çok net. Önümüzdeki tehlike budur, İletişim Başkanlığı gibi, bu sefer tüm istihbaratı kontrol etmek amacını taşıyor. AKP, derin devletinin en önemli kanununu geçiriyor. Tanık Koruma Kanunu’nu geçirirken, gizli tanıkla yapılan soruşturmaların, o sabıkası kabarık insanlarla birilerini tutuklamanın yolu açılmıştı. Şimdi bununla da sivil sıkıyönetimin yolu açılıyor arkadaşlar, başka hiçbir şey değil.

Tabii, şimdi Bakanımız diyecek ki: “Bize güvenin, bize güvenin.” İstihbarattaki örgütlenme, istihbaratın F tipi örgütlenmeye teslim edilmesi ve Türkiye'nin yarınlarda, faili meçhullerle, hak ihlalleriyle, birinci önemde haklardan olan yaşam hakkının ihlaliyle bu kurul anılacak, ne olursa olsun. Örtülü ödenek, vasıfsız çalışanlarla, kritersiz işçilerle, kritersiz sözleşmeli personellerle ve valiliğin görevlendirdiği ilçe personellerine kadar, evimize, odamıza, büromuza, her şeyimize gireceksiniz. Şu anda onun yapısını oluşturuyorsunuz. Hiçbir iktidar kalıcı değildir. Yarın bu size de dönebilir. Bu tür silahlar kimin elindeyse karşıyı öldürmek için getirilir ama kimi öldüreceği belli olmaz.

Ben geçen günkü konuşmamda, Sayın Bakana güvenmeyeceğimizi, güvenemediğimizi, yaptığı icraatlarla son derece yanlış şeylere sebebiyet verdiğini arz etmeye çalışmıştım. İstihbarat konusunda ve Fethullah Gülen tarikatının Emniyet Genel Müdürlüğüne zerk olması sonrası tasfiye hareketinden dolayı birçok emniyet mensubunun dışlandığını, cezaevlerine gönderildiğini, farklı operasyonlar yapıldığını arz etmiştim ve bir soru sormuştum “Sayın Bakan -yanınızda oturan Sayın Genel Müdürle beraber- benzeri bir olay Yüksekova’da olmuyor mu?” demiştim, Yüksekova’da.

Bakınız “Yüksekova’da bir istihbarat kaçağı var.” deniliyor ama Yüksekova çok hassas bir yer. Yüksekova…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

İSA GÖK (Devamla) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.

İSA GÖK (Devamla) – Sağ olun.

Hatırlayın, Fesih Taş, yakalanan PKK’lı, kod adı Farkin. Bundan bahsettim ben size, dedim ki: Dağlıca ve Aktütün Karakolu’na saldıran birisi, itirafçı olmuş. İtirafçı olmuş ama garip bir itirafçı, enteresan beyanlar var, on altı sayfalık ifade tutanağı enteresanlıklarla dolu, beyanlarla dolu. Bu olayda, sizin örgütlenmesini yaptığınız emniyet teşkilatı içerisinde, şu fotoğrafta görüldüğü üzere, ilçe emniyet müdürüne “S” diyeyim, istihbarat müdürüne de “T” diyeyim, yanda da Farkin, beraber yemek yiyorlar. Bu nasıl bir istihbarat çalışması? Bu nasıl terörle mücadele? Bu nasıl bir yapılanma? Bunun cevabını veriniz. Bir tane emniyet müdür yardımcısını görevden almakla bu iş olmuyor. Altında ne yatıyor? Diğer operasyonların altında ne yatıyor Sayın Bakan?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

İSA GÖK (Devamla) – Emniyette ne oluyor? Yeni oluşturduğunuz bu Müsteşarlıkla neleri planlıyorsunuz? Açıkça, mertçe söyleyin ki 2011, 2012, 2013’te birileri kaybolduğunda nereye gidebiliriz bizler bilelim.

Saygılar sunuyorum.

İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) – Bir satırını bile anlamamışsınız tasarının Sayın Sözcü.

İSA GÖK (Mersin) – Sayın Bakan, bu tasarıyı ben sizden çok daha iyi anladım.

İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) – Bir satırını bile anlamamışsınız.

İSA GÖK (Mersin) – Bir şey daha söyleyeyim mi Sayın Bakan: Eğer ki yarın bir gün siz…

KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, mikrofonu açar mısınız, Sayın Bakan müdahale etti, dolayısıyla bizler de…

BAŞKAN – Birleşime beş dakika ara veriyorum.

 

Kapanma Saati: 18.19

 


SEKİZİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 18.25

BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER

KÂTİP ÜYELER: Fatih METİN (Bolu), Gülşen ORHAN (Van)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 60’ıncı Birleşiminin Sekizinci Oturumunu açıyorum.

383 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Komisyon burada.

Hükûmet burada.

İSA GÖK (Mersin) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Efendim?

İSA GÖK (Mersin) – Az önceki konuşmamda Sayın Bakanın sataşması oldu, ona cevap vermek istiyorum ben, bir dakikada…

BAŞKAN – Hiçbir şeyi…

İSA GÖK (Mersin) – Efendim, olur mu? Sayın Bakan yerinden bana müdahale etti, farklı görüş izah etti, ben bir dakikada izah edeyim Sayın Başkanım.

BAŞKAN –  Bir de oturuma ara verdik…

İSA GÖK (Mersin) – Efendim, “Hiçbir şey anlamamışsınız.” diyor.

BAŞKAN –  Bakın, sataşma üzerinden alamazsınız şu anda, siz bir hukukçu olarak…

ÜNAL KACIR (İstanbul) – Tabii, İç Tüzük açık.

İSA GÖK (Mersin) – Efendim, bakın, ister 63 deyin… 69, 63 önemli değil ama benim okuyup anlamadığımı söylüyor, hukukçuluğuma laf ediyor, şahsıma laf ediyor.

BAŞKAN – Siz şimdi oturun, ben size 60’ıncı maddeye göre söz vereyim, yerinizden konuşturayım.

ÜNAL KACIR (İstanbul) – Ama bir dakikada, anladığını nasıl anlatacak ki?

İSA GÖK (Mersin) – Efendim, bir dakika, bir dakikalık süre istiyorum yalnızca, bir dakika lütfen.  

BAŞKAN –  Ha oradan konuşmuşsunuz, ha oradan, ne farkı var?

İSA GÖK (Mersin) – Efendim, hayır, Bakanı görmek istiyorum.

BAŞKAN – Bakın, ben sizi davet etmedim, geçende kavga çıktı bu davetsiz işten dolayı. Şimdi gene vereceğim ara, ne olacak?

İSA GÖK (Mersin) – Efendim, şimdi davet edin.

ÜNAL KACIR (İstanbul) – On adım daha geri git.

İSA GÖK (Mersin) – Efendim, şimdi… Sağ olun, teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Yalnız, daha ben davet etmedim.

İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) – Efendim, ben, sözünü bitirdikten sonra bir cümle söyledim, şöyle yürüyordu.

İSA GÖK (Mersin) – Ben de bir cümle söyleyeyim o zaman Sayın Bakan.

ÜNAL KACIR (İstanbul) – Söylediğini söyledin canım, beş tane şey söyledin. “Anlamamış” dedi efendim, anladığını nasıl anlatacak bir dakikada?

İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) – Ben mikrofondan söylemedim, buradan söyledim, siz sözünüzü bitirmiştiniz.

İSA GÖK (Mersin) – Efendim, tutanaklarda kaydı var Sayın Bakan. (AK PARTİ sıralarından “Çağırmadı daha” sesleri)

ÜNAL KACIR (İstanbul) – İşgalci misin kardeşim, kürsüyü mü işgal edeceksin?

İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) – Sözünüzü bitirmiştiniz.

BAŞKAN – Herhangi bir şey yapmadım daha, yani hayır da demedim, evet de demedim, konuyu anlamaya çalışıyorum.

İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) – Orada her türlü hakareti yapıyorsun, bir cümle söyledim diye ne olmuş?

BAŞKAN –  Sayın Bakan… Sayın Bakan, lütfen… Sayın Bakan, lütfen..

İSA GÖK (Mersin) – Sayın Bakan, ne hakareti? Ne hakareti Sayın Bakan, ne hakareti? Ben var olan metinden saptamalar yapıyorum, aynı metni beraber okuyoruz, yorumlarımız farklı. Buyurun aynı maddeyi okuyalım beraber.

LÜTFİ ÇIRAKOĞLU (Rize) – Saptırmalar yapıyorsun, doğru! Saptırmalar yapıyorsunuz, çok yerinde bir ifade kullandınız.

BAŞKAN – Şimdi, Sayın Gök, siz oturun, ben size yerinizden 60’ıncı maddeye göre iki dakika süre vererek… Siz bir dakika istediniz, ben iki dakika veriyorum, yani İç Tüzük’ü de eğip bükmeden… Girin sisteme.

Açıldı buyurun

İki dakika süreniz var.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

11.- Mersin Milletvekili İsa Gök’ün, İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın, kendisine hitaben söylediği “Tasarının bir satırını bile anlamamışsınız Sayın Sözcü.” ifadesine ilişkin açıklaması

İSA GÖK (Mersin) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Bakan, oturduğunuz yerden attığınız lafla anlamadığımı söylediniz. Bu kanunu, oturun, beraber okuyalım, ne anladığımı siz de anlarsınız. Ben az önce size fotoğraf gösterdim, bu fotoğrafta Farkin, istihbarat müdürü ve ilçe müdürü beraber poz veriyorlar yemek masasında. Bana şunu söyleyin mertçe: Emniyette, istihbaratta Fethullah Gülen tarikatının örgütlü olmadığını yiğitçe söyleyin; daha sonra, KOM şubesine sıçramadıklarını söyleyin; daha sonra, terörle mücadele şubesine sıçramadıklarını söyleyin. Çıkın kürsüye, deyin ki: “Emniyette Fethullah Gülen tarikatı egemen değil.” deyin bana, “Hiçbir tarikata izin vermiyoruz.” deyin. Buyurun söyleyin. Ben bunu söylüyorum.

Ben, gece yarısı saat birde, bir karakolun başkomiseriyle Fethullah Gülen tartışmasını yaşadım, gece saat birde. Diyor ki bana başkomiser “Çok mümtaz bir şahsiyettir, harikulade bir insandır. Niye ona sözler söylüyorsunuz? Ufkumuzu açıyor, Türkiye’nin önünü açıyor.” gibi laflar ediyor. Bunu diyen bir başkomiser, bir karakolda, Mersin’de. Bu denecek şey mi? Onun alnında ay yıldız var, devlet memuru, maaş alıyor. Savunduğu tarikat liderine bakın siz! Bana, bu teşkilatın başındaki Bakan olarak cevap verin. Ben cevap istiyorum, başka bir şey istemiyorum sizden.

Saygılar sunuyorum Sayın Başkan, sağ olun.

VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

3.- Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı ve İçişleri Komisyonu Raporu (1/704) (S. Sayısı: 383) (Devam)

BAŞKAN – Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına Batman Milletvekili Sayın Ayla Akat Ata. (BDP sıralarından alkışlar)

MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) – Sayın Bakan niye cevap vermedi soruya?

ÜNAL KACIR (İstanbul) – İç Tüzük’ten haberiniz yok galiba.

MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) – İşine gelmedi mi Sayın Bakan?

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, şu anda yeni bir hatip kürsüde, kendisine saygı gösterirsek iyi olur.

Buyurun Sayın Ata.

ŞENOL BAL (İzmir) – Sayın Bakan cevap versin buna.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Cevap versin buna canım.

BDP GRUBU ADINA AYLA AKAT ATA (Batman) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 383 sıra sayılı Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı’nın ikinci bölümü üzerine söz hakkı almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, bugünün dünyasında “Devletin ve toplumun güvenliği nasıl sağlanır?” sorusu önemli tartışma alanlarından birini oluşturmaktadır. Bir yanda bireylerin hak ve özgürlüklerini olabildiğince sınırlandıran güçlü bir devlet yapısı esas alınmakta iken, diğer yanda ise bireylerin hak ve özgürlüklerinin olabildiğince genişletilmesi yoluyla güvenliğin korunması esas alınmaktadır. Ülkemizde ise güvenlik ve özgürlük arasındaki denge, cumhuriyetin kuruluşundan bugüne kadar güvenlik lehine ağırlık kazanmıştır. Ülkenin en büyük sorununun güvenlik sorunu olduğu söyleminin her fırsatta dile getirilmesi ve bu söylemi takip eden uygulamaların hayata geçirilmesi sonucu hızla millî güvenlik devleti olma yolunda ilerlenmiştir. Cumhuriyet tarihinde millî güvenlik devleti olarak tanımlanan siyasal mekanizmanın kurumsallaşmasında 12 Eylül 1980 askerî darbesi önemli bir basamak olmuş, Millî Güvenlik Kurulu ve Genel Sekreterliği ise bu anlayış içerisinde uzunca bir süre kilit bir konuma ve role sahip olmuştur. Görünürde bürokratik bir kurum olarak yapılandırılan bu kurumlar, askerî otoritenin vesayeti altında gizli yönetmeliklerle ve yargı denetimine tabi tutulmadan uzun yıllar neredeyse her alana müdahale imkânı bulabilmişlerdir.

Tartışmakta olduğumuz Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı Kanun Tasarısı ile ülkemizin içinde bulunduğu siyasal süreç arasında ironik bir bağ bulunmaktadır. Görüşülmekte olan bu kanun tasarısı, demokratik açılımın geldiği aşamayı ortaya koyması bakımından önemli bir gösterge niteliğindedir. Terörizmle her alanda mücadele adı altında hayata geçirilmeye çalışılan bu yapı ile sistem, var olan ve aciliyetle çözüm bekleyen sorunlara karşı bakışında hiçbir değişikliğin olmadığını ortaya koymaktadır.

Tasarının genel gerekçesinde, son yıllarda bütün dünyada olduğu gibi ülkemizde de terör olaylarının toplumu tehdit eder boyuta ulaştığı ve terörle mücadelenin çok yönlü tedbirler ve uluslararası iş birliğiyle gerçekleşebileceği belirtilmektedir. “Bugünün dünyasında devletin ve toplumun güvenliği nasıl sağlanır?” sorusu önemli tartışma alanlarından birini oluşturmaktadır. Bir yanda bireylerin hak ve özgürlüklerini olabildiğince sınırlandıran güçlü bir devlet yapısı esas alınmaktayken diğer yanda ise bireylerin hak ve özgürlüklerinin olabildiğince genişletilmesi yoluyla güvenliğin korunması esas alınmaktadır.

Bugün tartışmakta olduğumuz bu kanun tasarısı tam da bu noktada hayati bir öneme sahiptir. Güvenlik söylemi gerekçe gösterilerek hayata geçirilmeye çalışılan bu tasarı ile topluma ülkenin en büyük çıkmazının güvenlik sorunu olduğu olgusu ve algısı yerleştirilmeye çalışılmaktadır. Cumhuriyetin kuruluşundan beri var olan, bugün de acil çözüm bekleyen sorunlar üzerinden sistem korku siyaseti üreterek varlık alanını genişletmeye çalışmaktadır. Bu politika en kaba hâlini ise son otuz yıldır Kürt sorununda göstermektedir. Bu yöntem siyasal, sosyal ve ekonomik alandan tutalım da uluslararası alana kadar pek çok alanda kendini görünür kılmaktadır.

Değerli milletvekilleri, Genelkurmay Başkanlığının isteği üzerine daha öncesinde hayata geçirilen uygulamalara şimdi ise Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı adı altında yeni bir halka eklenmeye çalışılmaktadır. Tasarının ortaya çıkış süreci ve hazırlanma amacı Genelkurmay ve Hükûmetin Kürt sorununa bakışında ortak bir zihniyeti taşıdığını açıkça ortaya çıkarmaktadır. “Terör sorunu” adı altında asayiş yaklaşımına mahkûm edilen Kürt sorunu, bu tasarıyla topyekûn bir güvenlik çemberine hapsedilmektedir. Öyle ki bu yaklaşıma Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı ile daha görünür bir nitelik kazandırılmaktadır. Her fırsatta, Hükûmet tarafından Kürt sorununun sadece güvenlik politikalarıyla çözülemeyeceğinin belirtilmesine karşın, tasarının taşıdığı amaç ve hedefler bu söylemi çürütür niteliktedir.

Tasarı metnine baktığımızda, terörle mücadelede politika ve stratejiler belirlenmesine yönelik çalışmalar yürütmeyi, bu politikaların uygulanmasına yönelik eylem planlarının hazırlanmasını ve uygulamasını izlemeyi, güvenlik ve istihbarat birimlerinden gelen istihbaratları değerlendirmeyi, gerekli araştırma, analiz ve çalışmalar yapmayı ve yaptırmayı, kurumlar arasındaki koordinasyonu sağlamayı, kamuoyunu bilgilendirmeyi ve halkla iletişimi sağlamayı, uluslararası gelişmeleri ilgili kurumlarla izlemeyi ve değerlendirmeyi, inceleme ve denetleme yapmayı da, yaptırmayı da öngörmektedir.

Burada aklımıza ilk, “Acaba bugüne kadar bunlar yapılmadı da bundan sonra kurulacak Müsteşarlık aracılığıyla mı bunlar yapılmak istenmektedir?” diye bir soru gelmektedir. Nitekim, tasarının İçişleri Komisyonundaki görüşmelerinde Sayın Bakan, güvenliğin devletin temel varlık nedeni olduğu ve sadece polisiye tedbirlerden ibaret olduğunu düşünmenin eksik bir bakış açısı olacağını belirtmiştir. Güvenliğin bir insanın en temel hakkı olduğu ve bu hakkın ihlali durumunda diğer hakların korunması ve geliştirilmesinin imkânsız olduğu vurgulanmıştır, “Konuyla ilgili çalışmalarda güvenlik-özgürlük dengesinin demokrasi, insan hakları ve hukuk yoluyla teminat altına alınarak güvenlik çalışmalarının temeli oluşturulmaktadır.” denilmiştir. O zaman soruyoruz: Son otuz yıldır Kürt sorununda hayata geçirilen uygulamalar sonucunda yaşanan faili meçhul cinayetler, kayıplar, toplu mezarlar, sokak ortasında infazlar, gözaltında işkenceler, köy boşaltmalar, köy yakmalar hangi demokrasi, insan hakları ve hukuk anlayışı çerçevesinde yapılmıştır? Bugün, bu Müsteşarlıkla amaçlanan ve hedeflenen nedir?

Yasa tasarısının Komisyonda görüşülmesi sırasında yine terörle mücadelenin ön koşulu olarak devletle milletin aynı noktada buluşturulması temel hedeflerden biri olarak belirtilmektedir. Bunun gerçekleşmesinin yolu olarak da terörist ve vatandaşı birbirinden ayırmak olduğu vurgulanmaktadır. Böylesi bir uygulama ile ayrışma yaratılarak vatandaşlar birbirine karşı ötekileştirilmekte, farklı hukuki statülere tabi tutulmaktadır. En önemlisi de toplumun farklı kesimlerinin hak ve özgürlük taleplerinin kamuoyu nezdinde meşruiyetini yitirmesi daha kolay hâle gelmektedir. Bu da karşımıza KCK operasyonlarının Türkiye sınırları içerisinde yapılmasını ve halkın onayıyla işbaşına gelmiş seçilmişlerin, başta belediye başkanları olmak üzere gözaltına alınarak, kelepçelenerek tutuklanmaları gibi bir süreci de beraberinde getirmektedir, karşımıza çıkarmaktadır. Tabii, Müsteşarlık kurulduğu aşamada, daha öncesinde, daha bu tartışmalara başlanırken icraatın bu olması Müsteşarlık kurulduktan sonra yaşanacakların da bir göstergesidir.

Yasa tasarısı, kurumlar arası uyumsuzluğun ve eksikliklerin ortadan kaldırılması amacıyla, ilgili kurum ve kuruluşlar ile istihbaratın tek elden toplanmasını sağlayarak Kürt sorununda bugüne kadar uygulanan politikaları merkezîleştirmektedir. Teşkilatlar arası hiyerarşik ve yapısal farklılıklardan kaynaklı uyumsuzlukları giderme neticesinde en büyük darbeyi yine potansiyel suçlu olarak gösterilen sivil vatandaşlar görecektir. Müsteşarlık bünyesinde oluşturulması öngörülen İstihbarat Değerlendirme Merkezi ile devlet neredeyse her vatandaşından haberdar olabilecektir. Bu istihbarati bilgi toplama yönteminin nasıl ve ne şekilde yapılacağı ise tasarı metninde yer almamaktadır. Böylelikle, istihbari bilgi toplama yöntemiyle, kendisine muhalif olan yüz binlerce insan kolaylıkla baskı ve denetim altında tutulabilecektir.

Müsteşarlığın çalışma biçimine baktığımızda ise ilgili kurum ve kuruluşlardan istenecek bilgi ve belgelerin gecikmeksizin verilecek olması, kurumun diğer bakanlıklar üstünde bir statüye sahip olacağını ortaya koymaktadır. Müsteşarlık ve Terörle Mücadele Koordinasyon Kuruluna ilişkin olarak esnek ve bağlayıcı olmayan hükümlere yer verilmesi de Müsteşarlık yapılanmasına farklı bir boyut katmaktadır. Esnek ve bağlayıcı olmayan hükümlere tabi bir kurumun yetkilerini kullanma koşulları, hukukun dışına çıkabileceği kaygılarını da akla getirmektedir. Bugüne kadar hukuka uygundu da hukuk dışı bu kadar oluşum, bugün Türkiye'nin insan hakları karnesine zayıf not olarak geçen birçok pratiğin sahibi olmuştu. Bundan sonra hukuka uygun olursa yaşanacak gelişmeleri de kamuoyunun takdirine sunuyoruz. Nitekim, geçmişte “güvenliği sağlama” adı altında hukuk dışı yapılanmaların önü açılarak pek çok faili meçhul cinayetler işlenmiş, çok sayıda insan kaybedilmiş ve bölge yangın yerine çevrilmiştir.

Yine, kurulması öngörülen bu yapıda, hukuk müşavirinden tutalım da uzman, çözümleyici, programcı, mütercim, mühendis, istatistikçi, sosyolog, psikolog, antropolog gibi farklı alanlardan uzmanların yer alması, uygulamaya konulan konseptin uzanacağı alanları da açık bir şekilde ortaya koymaktadır.

AKP döneminde, illerde valilikler bünyesinde kurulan “toplumla ilişkiler” birimleri, yeni tasarıyla il sosyal etüt ve proje müdürlüklerinin kurulmasıyla daha kapsamlı hâle getirilmektedir. Toplumla ilişkiler birimleri de seksen bir ilde büro kurmadı mı Sayın Bakanım? Bu müdürlüklerle, bu birimler aracılığıyla ne gerçekleştirilemedi ki bugün bu Müsteşarlığa ihtiyaç duyuyorsunuz? Yoksa toplumla ilişkiler birimlerinin var olan yetkilerini bu Müsteşarlığa aktarıp kurumlar arasında koordinasyonu sağlayarak daha ciddi kıyımlara mı imza atacaksınız?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.

AYLA AKAT ATA (Devamla) – Değerli milletvekilleri, terörle mücadele çerçevesinde bugüne kadar var olan uygulamalar, geçmişten ders çıkarmamızı da beraberinde getirecek uygulamalardır.

Bizler geçmişin bugünümüze ışık tutması gerektiğini düşünüyoruz. Bu sıralarda sizlerle birlikte otururken bir dönemin sanığı, mağduru ve tanığı olduğumuz gerçeğiyle hareket edilmesini, bu kürsüden bu sorunun çözümü için yapılacak her konuşmanın, söylenecek her sözün de gerçekliğinin bizler tarafından bilgi ve bilincine sahip olunduğu bilgisiyle hareket edilmesi ve Sayın Bakanın bu kürsüden Türkiye kamuoyunu yanıltacak bilgiler yerine, Türkiye kamuoyuna ışık tutacak bilgiler vermesini temenni ettiğimizi belirtiyoruz.

Hepinizi saygıyla selamlıyoruz. (BDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – İkinci bölüm üzerinde şahıslar adına ilk söz Sakarya Milletvekili Sayın Recep Yıldırım’a aittir.

Buyurun Sayın Yıldırım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

RECEP YILDIRIM (Sakarya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı’nın ikinci bölümü üzerinde şahsım adına söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Bu maddeler içerisinde Müsteşarlık, Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu’na tabi, genel bütçeli bir idaredir. Bu kanun kapsamında yürütülen ve gizlilik ihtiva eden işler için Müsteşarlık bütçesine ödenek konulmaktadır. Diğer maddelerde de kadrolar ihdas edilmekte, yeni düzenlemelere gidilmektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu kanunla terör faaliyetlerinin önlenmesi yönünde çok fayda sağlanacaktır. AK PARTİ’den önceki hükûmetler zamanında, ekonomik yönden, GAP projesi bitirilmiş olsaydı, yerel ve genel yönetimler bu bölgeye gerekli hizmetleri yapsaydı, belki bu kanunun düzenlenmesine gerek bile kalmayacaktı.

Bu bölgelerde 1970’li ve 80’li yıllarda -belediye başkanlığı yapmış bir arkadaşınız olarak da söylüyorum- çok gezdim. Yol, su, kanalizasyon ve yerel yönetim hizmetlerini yapmayacaksın -geçmiş iktidarlar için söylüyorum- bugün, AK PARTİ hükûmetleri göreve geldikten sonra da hizmetleri katlayarak GAP projesine, yol ve su getirme konusunda KÖYDES ve BELDES projelerine hız vererek buradaki ihtiyaçları yerelde ve genelde hızlı şekilde halletmiş olacak ve burada da şimdi, muhalefetteki arkadaşlarımız, Değerli Bakanımıza, Hükûmetimize acımasızca sataşmada bulunacak. Bu, gerçeği yansıtmamakta.

Bölge halkı çok iyi bilmektedir. Biz o bölgelerde öyle yerler görmüştük ki yolu yok, suyu yok. Bir gölet var, orada çocuklar hem oynuyor hem su içiyor hem yemek yapıyor. Bunları kim yaptı? AK PARTİ hükûmetleri gelinceye kadar bunlar ihmal edilmiş.

ATİLLA KART (Konya) – Tasarıyla ne ilgisi var?

RECEP YILDIRIM (Devamla) – Bunları, bir defa, diğer milletvekillerimiz, oturalım…

ATİLLA KART (Konya) – Tasarı üzerinde konuş.

RECEP YILDIRIM (Devamla) – Yani, bunu siyasi bir amaç için de söylemiyorum. Geri bırakacaksın, yol yapmayacaksın, su getirmeyeceksin, kanal yapmayacaksın, yatırım yapmayacaksın, “İşsizlik burada fazla…”

ATİLLA KART (Konya) – Tasarı üzerinde konuş.

RECEP YILDIRIM (Devamla) – E sen yaptın da Doğu Anadolu’daki, Güneydoğu Anadolu’daki hemşehrilerimiz, vatandaşlarımız gidip o fabrikada çalışmadı mı?

RAHMİ GÜNER (Ordu) – Siz hangi yatırımı yaptınız?

MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) – Sadede gel.

RECEP YILDIRIM (Devamla) – Şimdi, GAP’a, elinden geldiği sürece, en iyi şekilde, ekonomik bakımdan Hükûmetimiz destek vermekte. Yerel yönetimlere, siyasi parti fark etmeksizin, hangi partiden olursa olsun gereken katkıyı sağlamakta. Bu şekilde yapılan Hükûmet çalışmalarına şimdi de yasal yönden Değerli Bakanımız ve Hükûmetimiz ve Komisyonumuz gerekli katkıyı yaparak emniyet sahasında da gerekli aksaklıkların giderilmesi için bu yasayı getirmiş bulunmakta.

Ben bu kanunun yapılmasında emeği geçen başta Sayın Bakanımıza, Hükûmetimize, Komisyon üyelerimize yürekten teşekkür ediyorum. Bir an önce bu tasarının yasalaşması için fazla da konuşmaya gerek yok.

Hayırlı ve uğurlu olsun diyor, hepinizi hürmet ve muhabbetle selamlıyorum. Sağ olun, var olun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Yıldırım.

Hükûmet adına İçişleri Bakanı Sayın Beşir Atalay. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bu tasarıyla ilgili, arkadaşlarımızın, gerçekten, ifadelerinden, tespitlerinden faydalanmak istiyoruz. Bazı arkadaşlarımızın önemli tespitleri var. Onlar için gerçekten biz not alıyoruz. Bazı arkadaşlarımızın pek fazla incelemediğini, anlamaya bile gayret etmediğini ben görüyorum ve “Neresinden acaba en karanlık ve olumsuz senaryolar üretiriz…” Kusura bakmasınlar, Cumhuriyet Halk Partisi sözcüsü arkadaşlarımız ilk başta da, şimdi de biraz öyle bir hava içinde bakıyorlar buna.

Ben yerimden pek söz falan söylemem. Bağışlayın, burada sözcü arkadaş sözünü bitirdikten sonra… Hani bazen şöyle durumlar olur, bazen şöyle durumlar olur: Bir yerde bir şey konuşulur, sizin hiç kastetmediğiniz, hiç düşünmediğiniz, aklınızdan bile geçmeyen şeyleri birileri size izafe eder, o zaman yani birazcık tahammülünüzü aşan bir şey olur. Benimki öyle bir tepkiydi. Hiç hafızamızdan geçmeyen, burada da olmayan…

ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Şeytanın avukatı bunlar!

İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) – …hiç düşünülmeyecek, arkadaşlarımız böyle senaryolar üretiyorlar. Yani “yanlış” diyorum ben sadece.

Değerli arkadaşlar, tekrar şunu ifade ediyorum: Bu kuruluşla biz İçişleri Bakanlığına bağlı bir koordinasyon birimi oluşturuyoruz. Burası, İçişleri Bakanlığı, iç güvenlikten sorumlu bir Bakanlık ve bütün bu işler Bakanlığın zaten görevi.

ATİLLA KART (Konya) – Başbakanlığın görevi değil mi Sayın  Bakan?

İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) – Şimdi böyle bir koordinasyon biriminin…

ATİLLA KART (Konya) – Başbakanlığın görevi değil mi?

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen…

İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) – …sivil iktidara bağlı, İçişleri Bakanlığına bağlı olmasından Cumhuriyet Halk Partisi neden bu kadar rahatsız oluyor? Bunu anlamıyorum ben. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ATİLLA KART (Konya) – Başbakanlık niye başaramadı?

İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) –  Yani, illa sivil idarede olmasın da bu koordinasyonlar başka bir yerde mi olsun istiyorlar?

ATİLLA KART (Konya) – Sayın Bakan, Başbakanlık niye başaramadı?

İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) –  Bakın, bakın, Türkiye normalleşiyor değerli arkadaşlar, Türkiye normalleşiyor. (CHP sıralarından gürültüler)

ATİLLA KART (Konya) – Başbakanlık niye başaramadı?

MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) – Sayın Bakan…

BAŞKAN – Sayın Kart, Sayın Özdemir lütfen…

İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) – Bütün bunlar bunun için yapılıyor.

ATİLA EMEK (Antalya) – Türkiye anormal miydi?

BAŞKAN – Sayın Emek, lütfen…

İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) – İnanın bunun için yapılıyor ve… (CHP sıralarından gürültüler)

MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) – Ayıp, Allah’tan korkun!

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen…

İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) – Ve… Ve…

ATİLLA KART (Konya) –  Başbakanlık sivil bir kurum değil mi?

MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) – Her şeyi çığırından çıkardınız, her şeyi!

ATİLA EMEK (Antalya) – Bakan olarak, Türkiye anormal miydi şimdiye kadar…

İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) – Şöyle, şöyle: Türkiye’de normal olmayan pek çok şey var. Demokratikleşmeyle hepsi düzene giriyor. (CHP sıralarından gürültüler)

Değerli arkadaşlar…

MUHYETTİN AKSAK (Erzurum) – Dinlesinler, dinlesinler yani.

İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) – Bir dakika değerli arkadaşlar…

Tabii, şunu tekrar samimiyetle ifade ediyorum…

MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) – Normalleşiyormuşuz!

BAŞKAN – Sayın Özdemir, lütfen…

İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) – Arkadaşlar, her maddede söz alıp konuşuyorsunuz, hiçbir şey demiyoruz. Yani izin verirseniz…

RAHMİ GÜNER (Ordu) – Söylediğin söz Türkiye Cumhuriyeti’ne hakarettir!

İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) – Şimdi, terör ve güvenlikle ilgili, sadece güvenlik boyutunun yetmediğini, sosyal, ekonomik, siyasi pek çok boyutu olduğunu, daha iyi anlamaya dayalı, daha iyi analize dayalı, insani yöntemlere dayalı, çağdaş gelişmelerin değerlendirildiği, toplum bütünlüğümüzün öne alındığı, kardeşliğin öne alındığı, vatandaşımızı korumaya dayalı, vatandaşımızı daha iyi anlamaya dayalı yeni yöntemler getirmek için bu çalışmaları yapıyoruz.

ŞENOL BAL (İzmir) – PKK açılımına kılıf arıyorsunuz!

İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) – Yani burada başka bir şey öngörülmüyor ve bu birim, dikkat edilirse, oluşturulacak 94 kişilik personel. İllerde falan yeni personel alınmayacak.

ATİLLA KART (Konya) – Sözleşmeyle niye alıyorsun?

İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) – Efendim, bunlar, şu anda, güvenlik birimlerimizde, ordumuzun içinde, polisimizin içinde, akademik çevrelerimizde, bu konularda iyi yetişmiş insanlar değerlendirilecek. Belki yeni, çok sınırlı sayıda uzman yardımcısı alınacak. O da kadrolarda var ve bunlar da genelde sosyal bilimciler. Böyle bir şey bu. Bunu tutup da dev bir şey… Hele bir CHP sözcüsü, biraz önce -anlayamıyorum- dev bir şey, hepimizi öldürecek büyük örgüt falan…

SEVAHİR BAYINDIR (Şırnak) – Çözümsüz Sayın Bakan, çözümsüz!

İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) – Yani insaf edin, abartılsın da bu kadar abartılı şeyleri, yazık değil mi, niye söylüyoruz burada? Kendimiz inanmadığımız şeyleri niye sırf böyle iktidara bir şey söylemek için muhalefet adına… Yani bunu yapmayalım. Ben, dürüstçe bunu şey yapıyorum. Eleştireceğiniz şeyler varsa samimi olarak…

Bakın, geçen gün, Sayın Cumhuriyet Halk Partisi Sözcüsü, Grup Başkan Vekili Hamzaçebi bir şeyler söyledi. Ben onları not aldım, çok önemli şeylerdi. Benim faydalanacağım şeyler bunlar. Yani burada ülkemizin geleceği için birbirimize böyle katkı verelim. Birbirimizi âdeta öfkeyle burada hırpalamak için… Burada sözcüler oldu. Böyle, ben sözlerinden onun o kin ve öfkeyi anlıyorum. Ne olur bunları yapmayalım.

HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Öfkenin timsali sizsiniz.

İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) – Biz burada birlikte hayırlı bir şeyler yapmak için uğraşacağız.

Şimdi, bakın, Sayın BDP sözcüleri sanki bu Türkiye’nin geçmişini yaşamamışlar, AK PARTİ döneminin şu yedi sekiz yıllık demokratikleşme sürecini hiç tatmamışlar, hiç bilmiyorlar gibi… Türkiye farklı ülke arkadaşlar, bunu en iyi sizin bilmeniz lazım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Hâlen AK PARTİ dönemine buradan…

SEVAHİR BAYINDIR (Şırnak) – Yaşadığımız için Sayın Bakan.

İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) – Biz o dönemlerin faili meçhullerini aydınlatıyoruz, bilmiyor musunuz?

SEVAHİR BAYINDIR (Şırnak) – Acıları yaşadığımız, bildiğimiz için size söylüyoruz Sayın Bakan.

İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) – Bilmiyor musunuz bunları?

SEVAHİR BAYINDIR (Şırnak) – Bilmiyorsanız bir bilene sorun Sayın Bakan. Biz yaşadık bu hukuk dışı uygulamaları, biz yaşadık.

İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) – En iyi sizler biliyorsunuz.

SEVAHİR BAYINDIR (Şırnak) – Biliyoruz, bu yüzden söylüyoruz.

İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) – Ama buraya çıkıyorsunuz, insafsızca, inanmadığınız şeyleri söylüyorsunuz.

İBRAHİM BİNİCİ (Şanlıurfa) – Hayır, inandığımız şeyleri söylüyoruz.

İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) – Bizim dönemimizde -tekrar burada ifade ediyorum- kararlı şekilde, değerli milletvekilleri, Hablemitoğlu -2003 yılı Aralık ayı- cinayeti dışında faili meçhul bir tane siyasi cinayet kalmamıştır, bir tane bilinen faili meçhul kalmamıştır. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Hablemitoğlu da İstanbul’da, Silivri’deki davanın şu anda içindedir ve inanıyoruz, orada bu konuda da mesafe alınacaktır.

Burada intihar eden askerler Kürt’tür gibi falan, böyle silahlı kuvvetleri rencide eden…

SEVAHİR BAYINDIR (Şırnak) – Mehmet Uytun, on sekiz aylık çocuk Sayın Bakan. Resul Ercin var, faili bulunmadı. Hacer’in faili bulunmadı.

İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) – Ben bu Meclise yakıştıramam bu ifadeleri.

MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) – Rencide eden sizsiniz, siz!

BAŞKAN – Sayın Özdemir, lütfen…

İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) – Bakın, biz güvenlik birimlerimizi, polisimizi, askerimizi başımızın üstünde tutarız. Herkes kendi yerinde güçlü şekilde hizmetine devam eder. Onlara öyle yakıştırmaları da yaptırmayız, kusura bakmayın.

SEVAHİR BAYINDIR (Şırnak) – Yaptıklarını söylüyoruz, yakıştırmasınlar kendilerine.

BAŞKAN – Sayın Bayındır, lütfen…

İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) – Bunlar böyle… Burada konuşmalar yapıldı.

SEVAHİR BAYINDIR (Şırnak) – Yaparız. Öldürüyorlar.

İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) – Daha yargıda olan, sonucu alınmamış şeylerle ilgili askeri suçluyorsunuz. Böyle bir şey olmaz. (BDP sıralarından gürültüler)

SEVAHİR BAYINDIR (Şırnak) – İki gün önce askerler sivil öldürdü Sayın Bakan! Göreceksiniz bunları, göreceksiniz.

BAŞKAN – Sayın Bayındır, lütfen…

İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) – Burada ifadeler kullanıldı.

SEVAHİR BAYINDIR (Şırnak) – İki gün önce…

BAŞKAN – Sayın Bayındır, lütfen…

İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) – Asker pusu kurmuş da bilmem ne yapmış.

SEVAHİR BAYINDIR (Şırnak) – Evet, vurmuş, öldürmüş.

İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) – Onların hepsi davada, yargıda. Sonuçlarını bekleyelim bakalım bir. (BDP sıralarından gürültüler)

SEVAHİR BAYINDIR (Şırnak) – Hiç yargıda yok, yargılanan yok. Hiç görmedik.

İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) – Yani bu tür şeyler varsa yargının sonucunu bekleyeceksiniz. Niye böyle iftiralar atıyoruz durup dururken?

SEVAHİR BAYINDIR (Şırnak) – Gerçek, gerçek, iftira değil. Gerçeklere kulağınızı açarsanız göreceksiniz.

İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) – Burada “Bu tasarıyla sivil dikta oluşturulacak.” diyorlar.

SEVAHİR BAYINDIR (Şırnak) – Diktanın sivili de askeri de aynı yola gidiyor.

İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) – Burada daha önce de konuşuldu değerli arkadaşlar. Bakın, bu ülkede inşallah kimse artık sivil dikta veya başka bir dikta oluşturamayacak. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Türkiye çağdaş, demokratik, toplumuna güvenen, toplum iradesini en başa alan bir ülke hâline geliyor. Türkiye açık bir toplum oluyor.

AKİF AKKUŞ (Mersin) – Sizden korkuyoruz Sayın Bakan!

İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) – Türkiye, şeffaf bir toplum oluyor, kendine güvenen, öz güveni artmış, her yerde hakkını koruyan, savunan güçlü bir ülke oluyor. Kendi ülkemizi niye burada bu duruma düşürüyoruz? Türkiye nasıl dikta durumuna düşermiş? Bunlara kendimiz bile inanmıyoruz ve bu yabancı uzman konusu…

Bakın değerli arkadaşlar, lütfen maddeleri okuyalım. Burada proje bazında, projeyle süresi sınırlı olmak üzere, kısa süreli, ihtiyaç duyulursa… Bir ifade var, başka bir şey değil. Bu uluslararası boyutları olan bir konu. Bir gün ihtiyaç olursa bir projede bir yabancı uzmanı değerlendirebilirsiniz. Sanki şöyle bir tablo burada ortaya çıkarılıyor: Bir tane sözcünün ifadesi var, uzmanların çoğu yabancı olacakmış falan gibi. Arkadaşlar, öyle bir şey yok, öyle bir şey yok, etmeyin.

ŞENOL BAL (İzmir) – Yarısı mı olacak?

HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Getirdiğiniz her kanunda var!

İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) – Yani, burada yanlış şeylerle vatandaşımızı da gereksiz yere yanıltmamak lazım.

Ayrıca, AK PARTİ kendi derin devleti… Biz, derin devlet, efendim açık devlet… Biz öyle bir şey bilmiyoruz. Biz güçlü bir Türkiye Cumhuriyeti devleti, karanlığı olmayan, derinliği olmayan, farkı olmayan, ikiliği olmayan, tek, açık, güçlü bir Türkiye Cumhuriyeti devleti… (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Özel karargâhlar var Sayın Bakan.

HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Kapkarasınız, kapkara!

İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) – Bugün devlet bu. Bunun dışında bir şey yok ve bir son söz…

HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Ceberut devlet oldunuz, ceberut!

BAŞKAN – Sayın Yıldız, lütfen…

İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) – Son söz... Bitirmek istiyorum zaten Sayın Başkanım, çok teşekkür ediyorum.

Yani, burada çok ifade edildiği için “sıfır terör” falan gibi… Arkadaşlar, Türkiye dağdakine silah bıraktıramadıkça sıfır terör olmaz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.

İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) – Sıfır terör laflarıyla kendimizi, belli dönemleri falan aldatmayalım, hepsinin sayıları bizde var.

MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) – Bunu anladıysanız mesele yok.

İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) – Türkiye’ye karşı terör odaklarının elindeki silahlar teslim alınırsa terör o zaman sıfırlanır.

HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Sekiz sene geçti. Seksen sene mi vereceğiz size?

İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) – O zaman da yine sıfırlanmaz, minimize edilir; yoksa dağda herkes duruyor, terör örgütleri yaşıyor. Efendim, ondan sonra, terör sıfırdı da bilmem ne olmuş.

KADİR URAL (Mersin) – Kaldırın.

BAŞKAN – Sayın Ural, lütfen…

İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) – Öyle bir şey olmaz arkadaşlar. Yani bunları hepimiz biraz bilelim ve ona göre konuşalım.

KADİR URAL (Mersin) – Sayın Bakan, muhalefet bakanı mısınız?

BAŞKAN –  Sayın Ural, lütfen…

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sekiz yıl oldu Sayın Bakanım, yani söylediğinizi gerçekleştirmek için engeliniz yok.

İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) – Sayın Başkanım, çok teşekkür ediyorum.

ŞENOL BAL (İzmir) – Teröristler şehirde.

İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) – Değerli arkadaşlarıma da yine, hepinize, çok teşekkür ediyorum ama biraz katkı verin de artık zamanı biraz iyi kullanalım da şu tasarıyı çıkaralım, ne olur. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Söylenecek her şey söylendi. Yani çıkan arkadaşlar da tekrar ediyorlar zaten, fazla bir laf da kalmadı. Hadi bir yardımlaşarak bunu halledelim.

ABDÜLKADİR AKCAN (Afyonkarahisar) – Sayın Bakan bir tane önerge kabul et, bir tane.

İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) – Çok teşekkür ediyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakan.

KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, Sayın Bakan kürsüde konuşurken “Hablemitoğlu cinayeti dışında hiçbir faili meçhul olay kalmadı.” dedi.

AHMET YENİ (Samsun) – “Siyasi.” dedi.

KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Hayır, hayır, siyasi anlamda söylüyorum. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Lütfen, siz susarsanız ben Sayın Kılıçdaroğlu’nu duyabilirim.

Herkesin ağzı, dili mevcut kendini savunacak. Dolayısıyla, lütfen biraz sakin olun.

Evet Sayın Kılıçdaroğlu

KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, tetikçileri yakalamak siyasi faili meçhulleri aydınlatmak demek değildir. Eğer aileler hâlâ bir araya geliyorlarsa tetikçilerin arkasındaki güçlerin yakalanması lazım ve bunu da en iyi Sayın Bakanın bilmesi gerekir. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Evet, teşekkür ederim.

Değerli arkadaşlarım, bu taraftakiler, Sayın Bakan biraz evvel ne dedi? “Lütfen, rica ediyorum, şu kanunu bir an evvel çıkaralım.” dedi. Herhâlde siz bu kanunun çıkmasını istemiyorsunuz. Ben de şimdi Sayın Bakana buradan söylüyorum.

Sayın Ata, buyurun.

Size üç dakika süre veriyorum 69’uncu maddeye göre. Lütfen, tekrar sizin üzerinize de bir cevap verme durumu doğmasın.

Buyurun. (BDP sıralarından alkışlar)

VI.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

3.- Batman Milletvekili Ayla Akat Ata’nın, İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın, grubuna sataşması nedeniyle konuşması

AYLA AKAT ATA (Batman) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Sayın Bakanım ifade ettiler, Barış ve Demokrasi Partisi sırasında oturan arkadaşlarımızın da inanmayarak birtakım şeyler söylediklerini ifade ettiler. Biz, inanmayarak bugüne kadar hiç konuşmadık, bedelini ödeyerek konuştuk aksine. (BDP sıralarından alkışlar) Eğer burada birtakım şeylere karşı çıkıyorsak, eğer köy yakmalar olmasın, faili meçhuller olmasın, siyasi cinayetler işlenmesin diyorsak hepimizin bir yakını bu olaylarda yaşamını yitirdiği içindir…

AHMET YENİ (Samsun) – PKK’ya da bir karşı çıksanız, PKK’ya!

AYLA AKAT ATA (Devamla) – …hepimiz o coğrafyada yaşayan ve bu ülkedeki çözümsüzlük politikalarından sebeplendiğimiz içindir.

AHMET YENİ (Samsun) – Bir de PKK’ya karşı çıksanız!

BAŞKAN – Sayın Yeni, lütfen…

SEVAHİR BAYINDIR (Şırnak) – Sana karşı çıkıyoruz sana! Siz kimsiniz ya? Saygısızlar!

AYLA AKAT ATA (Devamla) – Eğer siz bir Bakan olarak bu soruna bir çözüm getirecekseniz evet, deneyimlerden yararlanmalısınız. Bu sorun nasıl çözülür? Biz politika uygunladık cumhuriyet tarihi boyunca ama siz orada yaşadınız, bu politikaların nasıl hayata geçirildiğine bizzat tanıklık ettiniz. Eğer bizim  tanıklığımıza ihtiyaç duymuyorsanız üzülerek belirtiyorum: Kurulacak Müsteşarlıkla da sizler bu soruna çözüm getiremeyeceksiniz. Eğer çözüm getirmek istiyorsanız evet, tanıklıklara özen göstereceksiniz, dinleyeceksiniz, anlayacaksınız; eğer çözüm getirmek istiyorsanız bu ülkenin bütün insanlarını Kürt, Türk, Alevi, Çerkez ayırımı yapmadan, bu terör örgütünün yanındadır, bu Kürt’tür, bu karşısındadır ayırımı yapmadan bu ülkenin tüm insanlarını kucaklayarak yapacaksınız, bu ülkedeki tüm siyasi partileri kucaklayarak yapacaksınız.

Ayrımcılıkla ilgili yasa çıkaracağınızı söylüyorsunuz ama en büyük ayrımcılığı Barış ve Demokrasi Partisi tabanına karşı yapıyorsunuz, geçirmeye çalıştığınız bu yasa tasarısıyla vatandaş ile muhalif kesim arasına sınır koyulmasını öngören maddeleri de burada, bu kürsüde savunuyorsunuz. Biz vatandaşlar ile muhalifler arasına sınır koyulmasına karşıyız. Bu ülkede muhalif de olsa, bu ülkede mevcut politikaların yanında da olsa herkes bu ülkenin vatandaşı, vergisini ödüyor, bu ülkeye bağlı, bu ülkenin Hükûmetinden de hizmet görme hakkı var ve bugün bölge insanı size diyor ki: Biz en büyük hizmeti bu sorunun çözümüyle göreceğiz. Bu sorun çözülmeden bir hizmet görme şansımız yoktur ve sizin sorunun çözümü için ortaya koymuş olduğunuz politikaların sonucu bellidir. Siz bu Müsteşarlıkla bir adım dahi yol alamazsınız. Toplumla İlişkiler Birimi kurdunuz seksen bir ilde, bir adım dahi yol alamadınız, bugün bununla da bir adım dahi yol alamayacaksınız.

OSMAN DEMİR (Tokat) – Nereden biliyorsun, nereden?

AYLA AKAT ATA (Devamla) – Yapmanız gereken, olayın taraflarını doğru bir şekilde dinlemek, olayın taraflarına kulak vermek, siyasi partilerin muhalefeti de varsa onları varsaymak, ama o muhalefetten de Hükûmet olarak sebeplenerek çözüm için bir yol haritası belirlemektir.

Bugün AKP Hükûmetinin sorunun çözümü için bir yol haritası yoktur. Ne zaman ki bir yol haritanız oldu, o zaman çıkıp bu kürsüden dersiniz ki: “Biz demokratik açılım yapıyoruz.”

Siz, değil Türkiye halklarına, bu kürsülerde oturan değerli siyasi parti temsilcilerine bile Habur’da yaşananları anlatamadınız…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Üç dakika dedim, herkese de bugüne kadar üç dakika verdim.

AYLA AKAT ATA (Devamla) – …bundan sonra da anlatmanız için bir süre var, umarım anlatabilirsiniz. (BDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

RASİM ÇAKIR (Edirne) – Sayın Ata Genel Kurulu selamlamadan oturuyor Sayın Başkan.

AYLA AKAT ATA (Batman) – Unuttum.

Genel Kurulu selamlıyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Hatip heyecanla oturduğu için unuttuğunu ifade etti, Genel Kurulu selamladığını tekrarladı. Şimdi öyle söyledi.

RASİM ÇAKIR (Edirne) – Teşekkür ederim.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Şandır.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Başkanım, Sayın Bakan faili meçhul konusunda çok iddialı bir söz söyledi. Ben Mersin Milletvekiliyim. Mersin’de 2005 tarihinden bu yana bir faili meçhul var ve sürekli talep etmemize rağmen bu konu aydınlanmadı. Bir hemşehri, bir belediye başkanımız… Mersinli olmak hassasiyetiyle bunu bir dakikada arz etmek istiyorum, hem topluma hem de Mersinlilere bir borcumuz olarak.

BAŞKAN – Yerinizden, iki dakikada lütfen…

Buyurun.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

12.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın, Mersin ilindeki bir faili meçhul cinayete ilişkin açıklaması

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Çok teşekkür ederim efendim.

Efendim, 26 Mayıs 2005 tarihinde Mersin’in Silifke ilçesinin Atakent Belde Belediye Başkanı Fevzi Doğan, bir suikastla, bir düzenlenmiş bombalı saldırıyla hayatını kaybetti. Bu bir faili meçhul.

Faili meçhullerin arkasına siyasi tanımını eklemek çok doğru değil. Türkiye’yi Türk milleti adına yöneten siyasi iktidar tüm suçların faillerini bulmakla yükümlü. Fevzi Doğan bizim partilimiz değil, ama bizim hemşehrimiz. Dolayısıyla, onun ailesi, yakınları, tüm kent halkı, Atakent halkı Fevzi Doğan’ın cinayetinin aydınlanmasını Hükûmetten ve Sayın Bakandan istemektedir. Bunu, Mersin halkı adına, biz Milliyetçi Hareket Partisi milletvekilleri olarak da Sayın Bakandan istirham ediyoruz.

Teşekkür ederim söz verdiğiniz için.

VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

3.- Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı ve İçişleri Komisyonu Raporu (1/704) (S. Sayısı: 383) (Devam)

BAŞKAN – İstanbul Milletvekili Sayın Mehmet Domaç. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

MEHMET DOMAÇ (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı yasası hakkında söz almış bulunuyorum. Sayın Bakanın uyarılarına çok dikkat edeceğim. Hakikaten konuşulmadık şey kalmadı. Ancak, özgürlükler ve güvenliğin nerede kesiştiğini hepimiz çok iyi biliyoruz. Özgürlükleri tabii ki artırmalıyız, sürekli geliştirmeliyiz, ama bir yandan da güvenlik önlemlerini almamız gerekiyor.

Her iktidar, her yönetim nerede olursa olsun güvenlikle ilgili konuları öncelikli hâle getirir ve özgürlükleri öncelikli hâle getirir. Bunlar birbiriyle zıt ilişkiler değildir, birbirini tamamlayan ilişkilerdir. Önemli olan özgürlüklerin sürekli kalıcılığını sağlamak ve onları geliştirmektir. Terör, özgürlükleri ve düşünceyi ortadan kaldırmak için ortaya çıkmıştır. Terörün ortaya çıkışı demokrasi karşıtlığıdır ve özgürlük karşıtlığıdır. Dolayısıyla, dünyada terörün bitmesi söz konusu değildir, ülkelerde de terörün sıfırlanması söz konusu değildir. Ancak, özgürlükler ve güven geliştikçe, güvenlik geliştikçe biz terörü bitirebiliriz, minimize edebiliriz. Minimize ettiğimizde bu yasalara ihtiyaç kalmaz, o zaman da parlamentolar bu yasalardan farklı yasalar çıkarırlar, o zaman da parlamentolar minimize edilmiş koşullarda yasalar düzenlerler, o zaman bu yasaları kaldırırlar. Bugünkü ihtiyaç koordinasyon ihtiyacıdır. O koordinasyonu sağlamak için bu yasaya ihtiyaç olduğu hepimiz tarafından bilinmektedir. Onun için bugün, özgürlükleri bir taraftan geliştirirken güvenlikleri de güvenlik önlemlerimizi de hayata geçireceğiz ve bu ihtiyacı karşılayacağız.

Ben teşekkür ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Domaç.

Şimdi bölüm üzerinde soru-cevap işlemine geçeceğim.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan iki şahıs konuştu mu?

BAŞKAN – Şahıslar adına, Sakarya Milletvekili Sayın Recep Yıldırım…

KAMER GENÇ (Tunceli) – O, grup adına konuştu.

BAŞKAN – Hayır hayır, beş dakika konuştu. Sonra İstanbul Milletvekili Sayın Mehmet Domaç… İzmir Milletvekili Sayın Harun Öztürk üçüncü sıradaydı.

Şimdi, soru-cevap işlemine geçiyorum. Mümkün olduğunca çok milletvekiline, fazla sayıda milletvekiline söz  verebilmek için, soru sorması için söz verdiğim arkadaşların zamana dikkat etmesini rica ediyorum. Herkese bir  dakika

Sayın Köse…

ŞEVKET KÖSE (Adıyaman) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakan, kanun tasarısının sözleşmeli personel ve uzman çalıştırmayla ilgili 13’üncü maddesinde “657 sayılı Devlet Memurları Kanunu ve diğer kanunların sözleşmeli personel çalıştırılması hakkındaki hükümlerine bağlı olmaksızın sözleşmeli personel çalıştırılabilir.” hükmü yer almaktadır.

Sözleşmeli personel neden 657 hükümlerine bağlı çalıştırılmamaktadır? Bir.

İkinci sorum: Operasyon yapmak yetkisi olmayan bir kurum için neden örtülü ödenek konulmuştur, açıklar mısınız?

Son sorum: Kurulan Müsteşarlık istihbaratla ilgili olduğuna göre yabancı personel çalıştırmanın mantığı nedir, açıklar mısınız?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Aslanoğlu

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Bakan, bir polis meslek yüksekokulundan 86 puanla mezun olan, pekiyi derecede mezun olan bir öğrenciye mezuniyet sonrası okulun öğrenci işleri müdür yardımcısı farklı bir rapor düzenliyor ve çocuğu aşağılayarak farklı bir rapor veriyor ve sonra bu rapor memuriyette belge olarak giriyor. Her ikisi de burada Sayın Bakanım.

Şimdi, bir: Madem bu çocuk pekiyi derece ile mezun olmayı hak etti, acaba bu öğrenci işleri müdür muavini başkomiser kardeşimiz niye o zaman bu notu verdi de pekiyi ile mezun etti?

Yine bir başka… Polis teşkilatında “evsaf” diye bir bir gizli belge var mıdır? Bu işlenir mi? “Evsaf belgesi” diye bir belge var mıdır? Bu evsafa da “A) Atatürkçü” yazılıp… Acaba bu kelime bu polisin işten atılmasının nedeni midir? Ben belgeleri size takdim edeceğim. Aynen olay böyle olmuştur ve çocuk işten atılmıştır.

BAŞKAN – Sayın Tankut

YILMAZ TANKUT (Adana) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Bakan, bu tasarı çerçevesinde yapılacak çalışma ve kurulacak komisyonlarda ihtiyaç duyulması hâlinde yabancı personel ve uzmanlardan faydalanılacağı ifade edilmektedir.

Şimdi sormak istiyorum: Terör ve bölücülük konusunda bizim bilmediğimiz ve ulaşamadığımız ancak yabancıların bildiği ve uzman olduğu hangi alanlarda yabancı personel ve uzmanlardan istifade edilmesi öngörülmektedir? İstifade edilmesi düşünülen konulara istihbarat, sosyal ve siyasi alanlar dâhil midir? Teknolojik olarak bölücü terör örgütünün faaliyetlerini kendi imkânlarımız ile izleyebilme yeteneğimiz yok mudur? Ülke güvenliğimizle ilgili çok önemli bir koordinasyonu sağlaması öngörülen bu kurumda yabancıların çalıştırılması ile terörle mücadele ne ölçüde başarıya ulaşacaktır? Bu durum güvenlik ve devlet sırları anlayışımıza ters düşmeyecek midir?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Işık…

ALİM IŞIK (Kütahya) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Bakan, tasarıyla Müsteşarlık kullanımına sunulan örtülü ödenekle ne tür harcamalar yapılacaktır? 2010 yılı için örtülü ödenek kapsamında ne kadar harcama düşünülmektedir?

İki: Tasarının 18’inci maddesi ile Başbakanlık teşkilatı ile ilgili mevzuattan “terörle mücadele” ibaresi çıkartılmaktadır. Bunun amacı nedir? Acaba Başbakanın terörle mücadeleden sorumluluğu alınmak mı istenmektedir?

Bir diğer soru: Tasarıyla merkezde 94, taşrada 81 adet olmak üzere toplam 175 adet yeni kadro ihdas edilmektedir ve bu kadrolara verilecek ücret de 1.050 TL ile 3.700 TL arasında değişmektedir. Günümüzde üniversite mezunlarının asgari ücrete talip olduğu bir dönemde bu kadroları ne kadar etik bulmaktasınız? Bu kadrolara, hâlen çalışan kişilerden mi atama yapılacak, yoksa yeni atamalar mı yapılacaktır?

Son soru: Kapatılan belediyeler ve muhtarların durumu…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Yıldız…

HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Bakan, az önce çok iddialı bir şekilde, Türkiye’de faili meçhul kalmadığını ifade ettiniz. Sekiz yıllık İktidarınız döneminde şehit edilen 735 asker, korucu, polisin katillerini bulabildiniz mi?

Sayın Bakan, yine, genel gerekçenizde, kurumlar arasında koordinasyon sorunları yaşandığını ifade etmektesiniz. Jandarma Genel Komutanlığı, Emniyet Genel Müdürlüğü, Sahil Güvenlik Komutanlığı, Genelkurmay Başkanlığı, Dışişleri Bakanlığı, Millî İstihbarat Teşkilatı Müsteşarlığı… Bu kurumların içerisinden hangisinin bu koordinasyon sorununu yarattığını öğrenmek istiyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Öztürk

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Sayın Bakan -deminden de MHP Grup Başkan Vekili Sayın Şandır’ın dile getirdiği- Silifke Atakent Belediye Başkanı Fevzi Doğan’ın katili ya da katillerinin bulunması çalışmaları hangi aşamadadır, yoksa dosya hasıraltı mı edilmiştir? Ne zaman bulacaksınız?

İkinci sorum: Geçen gün de sormuştum, yanıt vermediniz. 5 Kasım 2007 Oval Ofis görüşmesinden sonra Ankara’ya gelen 35 kişilik üst düzey ABD subay ya da istihbaratçıları, üç aylığına Türkiye’ye gelmiş olmaları iddia edildiği hâlde, geriye dönmüşler midir? Dönmemişlerse neden dönmemişlerdir?

BAŞKAN – Sayın Doğru…

REŞAT DOĞRU (Tokat) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Tokat ilinden bir şehit babası soruyor: Biraz önce arkadaşım sordu ama “Terörle mücadelede polislerimiz ve askerlerimiz şehit olmuşlardır. Terör şehitlerinin failleri belli midir? Katillerin hepsi yakalanmış mıdır? Faili meçhul olanlar var mıdır?”

Çıkarmakta olduğumuz kanunla kadrolu olarak kaç kişi bu Müsteşarlıkta çalışacaktır? 91 rakamı doğru mudur?

“Kanunla esnek bir personel istihdamı sistemi benimsendi.” deniyor. Bununla ne amaçlıyorsunuz, açıklar mısınız?

16’ncı maddede Müsteşarlık bütçesine ödenek konulacağı yazılıdır. Bunun miktarı ne olacaktır?

Emniyet Müdürlüğüne mensup polis memurlarının yüksekokul bitirenleriyle ilgili kadro sorunu ve emeklilik durumunu düzeltmeyi düşünüyor musunuz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Uzunırmak

ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Tasarının genel gerekçesinde “Terörle hem ülke içinde hem ülke dışında mücadele konusunda stratejiler geliştirmek, planlamalar yapmak ve projeler geliştirmek...” diyerek bir giriş var. Strateji yapmak, plan ve proje yapmak aynı zamanda bir senaryoyu gerektirir. Dolayısıyla, Müsteşarlık, birtakım senaryolar üzerinde geleceğe  dönük uygulamalar ve önermeler yapacak mıdır? Ayrıca “Özellikle toplum desteğinin sağlanması konusunda gerekli planlamaları yapmak, tedbirleri almak da yeni birimin görevleri arasında.” denmiştir. Ayrıca, tabii ki operasyonel bir faaliyetin Müsteşarlığın görev alanında olmadığı söyleniyor ama toplum desteğinin sağlanması konusundaki gerekli planlama ve tedbirlerin alınması bir psikolojik operasyondur. Dolayısıyla, bu psikolojik operasyon yetkisi bir siyasi iradede nereye kadar bütünleşir ve bu senaryolar acaba iktidarda kalmak uğruna da terörle ilintili olarak birtakım çağrışımları yaptırır mı diyorum, teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Bakan…

İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Sırayla, sorulara mümkün olduğunca cevap vermeye çalışacağım.

Bu uzman çalıştırma konusuyla ilgili… Değerli arkadaşlar, değerli milletvekilleri; bildiğiniz gibi kadro cetvelimizde 94 kişi var zaten ve bunların da büyük kısmı -bizim şu andaki düşündüğümüz, biraz önce de ifade ettiğim- bu konularda birikimi olan, tecrübesi olan, gerek İçişleri Bakanlığı bünyesinde -emniyet veya jandarma- gerek Türk Silahlı Kuvvetleri bünyesinde gerek akademik çevrelerde veya bürokratik çevrelerde gerek Dışişleri Bakanlığımızda bu konularda birikimi olan, uzmanlığı olan, yetişmişliği olan insanları burada daha çok istihdam etmek istiyoruz biz. Yani Türkiye'nin bu konudaki birikimini, seçkin, düzeyli birikimini burada değerlendirmek istiyoruz. Benim kendi samimi bakışım öyle.

Burada, tabii, bütün kadro zaten 94 kişi, illere falan yeni kadrolar verilemeyecek ama kadrosu kendi kurumunda kalmak üzere uzmanları burada bir miktar çalıştıracağız. Bunlardan epeycesi belki akademisyen olur üniversitelerde yani sosyologlar, siyaset bilimciler, bu konularda araştırmalar, analizler yaptıracağımız kişiler olabilir ama şu anda böyle tek tek şekillenmiş, kaç kadro, nerede hangi uzman, falan tabii bunları biraz daha söylemek için erken diye düşünüyorum. Yabancılar için de o konuyu biraz önce ifade ettim.

Değerli arkadaşlar, orada farklı değerlendirme yapılıyor. “Komisyonlarda falan” deniliyor. Bakın, maddedeki tanımı “projede ve proje süresince.” Bu projeyi…

YILMAZ TANKUT (Adana) – Hangi alanlarda mesela?

İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) – Şimdi ben de size somut söyleyemem ama terör, uluslararası bir olaydır. Burada faydalanabileceğimiz bir şey olursa -illa çalıştıracağız diye de bir şey yok zaten- çok ihtiyaç olursa bir proje içinde öyle bir değerlendirme kısa süreli olabilir. Ben, lütfen tutanaklara geçsin için de ifade ediyorum, yanlış bir değerlendirme ve yanlış bir çağrışım ve anlama olmasın diye bunu ifade ediyorum.

Sayın Aslanoğlu bana belgeyi verdi, sorusuyla ilgili. Cevabını, ben kendisine, o belgeyi inceletip bilgi aldıktan sonra vereceğim.

Burada örtülü ödenekle ilgili çokça soru var, konuşmalarda da değiniliyor.

Değerli milletvekilleri, güvenlikle ilgili kuruluşlarımızın şu anda da belli miktarda -miktarı yüksek değildir- belli bir örtülü ödeneği vardır. Dışişleri Bakanlığının ve İçişleri Bakanlığının belli miktarda -gene miktarları yüksek değil; bütçe buradan geçiyor, biliyorsunuz miktarlarını zaten yahut öğrenmek kolaydır- belli bir örtülü ödenekleri vardır. Bunların önceden nereye, nasıl harcanacağı da çok belirgin olmayabilir ama çok ihtiyaç olduğunda harcanması için -bunlar bazen harcanır, bazen harcanmayabilir ama- güvenlikle ilgili kuruluşların bütçesinde belli bir miktar örtülü ödenek olması normal bir şey. Örtülü ödeneklerin harcanması da zaten belli usullere bağlıdır. Şu anda da benim Bakanlığımda kullandığım belli bir miktar örtülü ödeneğim vardır. Yani bu, normal bir devlette Dışişleri ve İçişleri Bakanlığı ve güvenlikle ilgili kuruluşlarda olması gereken bir şeydir, yadırganacak bir şey değildir. Onu ifade…

Burada “terörle mücadele kavramı çıkarılmış…” Pek anlayamadım onu. Ama bu tasarı içinde öyle bir şey yok. Baştan sona zaten o boyut burada ağırlıklı.

Onun dışında, Silifke konusuyla ilgili değerli bir milletvekilimiz, Mersin milletvekili bilgiyi bana vermişti, ben onu emniyetten de araştırmıştım, yargının gündemine girmiş, yeterince üzerinde durulmuş. Çok farklı sebepleri olan bir konu. Tekrar ben size o dosyayı arz edeyim. Sayın Şandır’a o dosyayı, ben yine yargı boyutuyla falan ilgili arz edeyim.

“Kaç kişi çalışacak?” Burada kadrosunda 94, biraz önce söylediğim gibi. Bunların da bir kısmının kendi kadroları kendi kurumlarında kalacaktır yani burada kadro bile belki işgal etmeyecektir.

“Terörle mücadelede burası strateji mi geliştirecek, senaryo mu yapacak?” gibi sorular… Değerli arkadaşlar, tabii neticede kararlar siyasi iktidarındır. Bu tür kurumların hepsi çalışmalar yaparlar ve karar için sunarlar. Burası da karar için bunu sunacaktır, hazırlıklar yapacaktır, analizler yapacaktır, değerlendirmeler yapacaktır, politikalar önerecektir. Böyle pek çok kamu kurumu vardır siyasi iktidara müşavirlik yapan. O manada burası da stratejik çalışmalar için teklifler geliştirecektir. Bizim düşündüğümüz bu.

Şimdi, burada, tabii psikolojik boyuttan söz ediliyor. Değerli arkadaşlar, belki illerde kurulan bu proje etüt bürolarıyla ilgili oralara yeni kadro verilmeyecek. Valilerimiz vilayetlerdeki birimlerden elemanlarından oraya bir görev… Sadece bu, bu konularla ilgili uygulanan projelerin… Özellikle de burası tabii sosyal, ekonomik boyutlarla da ilgilenecek. Kalkınma vesaire projeleriyle de diğer ajanslarla falan irtibat içinde. Bunların takibiyle ilgili sadece. Yoksa buraya yeni bir kadro falan verilmiyor. Yani bu bünyeye, illerde sanki büyük bürolar kuruluyor, oraya yeni kadrolar ihdas ediliyor falan… Öyle bir şey yok, o da yanlış anlaşılmasın.

ATİLLA KART (Konya) – Bürolar kuruluyor Sayın Bakan.

İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) – Burası sadece Ankara’da çalışacak, şu anda 94 kişi olarak öngördüğümüz, bütün uzmanlardan oluşan bir birim. Operasyon yetkisi yok. Niye yok?

Değerli arkadaşlar, zaten iç güvenlikle ilgili operasyon yetkisi olan bütün kurumlar İçişleri Bakanına bağlıdır, Bakanlığa bağlıdır, hem jandarma hem Emniyet Genel Müdürlüğü hem Sahil Güvenlik Komutanlığı -iç güvenlikten üçü sorumludur- zaten Bakanlığın kurumlarıdır. Yeni bir kurum ve ülke genelinde yeni bir örgütlenmeye falan ihtiyaç yok, aynı bakanlıkta bunlar. Zaten o kurumların da hepsinin üst yöneticisi, Jandarma Genel Komutanı, Emniyet Genel Müdürü, Sahil Güvenlik Komutanı buradaki Kurulun üyesidir yani buradaki çalışmaların zaten içinde olacaklar. Bu manada bir yapı ama burada başka kimler olacak? Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı olacak, Adalet Bakanlığı Müsteşarı olacak -yadırganıyor, o çok önemli- ondan sonra İçişleri Bakanlığı Müsteşarı olacak, MİT Müsteşarı olacak yani devletin bu konulardaki en üst birikimi, bürokratları bir arada olacak ve değerlendirmeleri onlar yapacak.

Burada bir kuruma güvenip güvenmeme falan söz konusu değil ama biz hepimiz, her zaman şunu söylüyoruz: İstihbarat konusunda buradaki sadece stratejik istihbarat, sadece terörle ilgili. Bunların hepsi çabuk zamanda bir araya gelecek. Biz bunu öngörüyoruz.

Hepinizin zihninde eski dönemlerden tartışmalar vardır yani lütfen, bu konuda -samimiyetle bunu ifade ediyorum- yanlış anlama olmasın, yani yanlış anlamalar, ileride bu konularda birilerinin yanlış değerlendirmelerine sebep olabilir. Onun için ben bunları düzeltmek istedim.

Çok teşekkür ediyorum.

Başkanım sağ olun.

BAŞKAN – Süre doldu, teşekkür ederim.

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Sayın Başkan, Sayın Bakana soru sordum, geçen oturumda sordum, bugün söyledim ve belirttim, geçen gün yanıt vermediğini söyledim, bir daha sordum. Sayın Bakan ısrarla o soruya yanıt vermek istemiyor: Amerikalı istihbaratçı subaylar, geçici, üç aylığına gelmiş olmasına rağmen dönmüşler midir, dönmemişler midir; dönmemişlerse neden dönmemişlerdir.

BAŞKAN – Amerikalı istihbarat subayları…

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Niye Sayın Bakan yanıt vermiyor bu soruya?

İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) – Cevap vereyim.

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Buyurun. Geçen gün vermediniz…

İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) – Bende bir bilgi yok o konuda, bir bilgim yok.

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – O zaman “yok” deyin.

İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) – Bilgim yok ki cevap vereyim!

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – İçişleri Bakanı olarak sizin bilginiz yok!

İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) – Bak, o konuda bir bilgim yok, size vereceğim bir cevap yok.

ATİLLA KART (Konya) – Kimin bilgisi olacak Sayın Bakan?

KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Bu da yeterli, bilginizin olmaması da bir yanıttır.

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Bu da yeterli Sayın Bakan.

İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) – Yani geldiyse, gelmediyse, bilmiyorum.

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Tabii canım! İşte demokratik, şeffaf devlet!

İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) – Yani “geldi” diye siz diyorsunuz. Gelmedi belki, bilmiyorum yani! (CHP sıralarından gürültüler)

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Demokratik, şeffaf devlet Sayın Bakan! Demokratik hukuk devleti, şeffaf! İçişleri Bakanı bile bilmiyor!

ATİLLA KART (Konya) – Kimin bilgisi olacak Sayın Bakan?

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – O zaman benim bilgim mi olacak?

BAŞKAN –  Sayın Özdemir…

MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) – Sayın Başkanım, dün kürsüden soru sormak istediğimiz Sayın Bakanımız yerinde yoktu. İstanbul’da yaşanan bir şüpheli ölümle ilgili olarak Sayın Bakana bu kürsüden soru sormuştum. 18/12/2009’da

BAŞKAN – Siz, şimdi onu… Bakın, işlemlere devam etmemiz lazım, siz kendiniz konuşursanız…

İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) – Onu bana not olarak verirseniz sonra cevap veririm.

BAŞKAN –  Dün nasıl olsa kürsüden ifade ettiniz. Dolayısıyla kendisine not olarak verirseniz daha hayırlı olur.

İkinci bölüm üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır. Şimdi ikinci bölümde yer alan maddeleri, varsa o madde üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza sunacağım.

16’ncı maddenin başlığını okutuyorum:

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM

Diğer Hükümler

Bütçe

MADDE 16. –

BAŞKAN –  Madde üzerinde beş önerge vardır. Önergeleri önce geliş sırasına göre okutacağım, sonra aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

İlk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

1/704 esas numaralı kanun tasarısının 16’ncı maddesinde geçen “Kanununa tabi” ibaresinin “Kanunu hükümlerine tabi” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                                              Turan Kıratlı

                                                                                                                Kırıkkale

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

1/704 esas numaralı kanun tasarısının 16’ncı maddesinde geçen “Kanununa tabi” ibaresinin “Kanunu hükümlerine tabi” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                                             Kerim Özkul

                                                                                                                  Konya

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 383 sıra sayılı ve 1/704 esas numaralı Kamu Düzenliği ve Güvenliği Müsteşarlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısının dördüncü bölümünün “bütçe” başlıklı 16. maddesinde geçen  “Bu kanun kapsamında yürütülen ve gizlilik ihtiva eden işler için 5018 sayılı Kanunun 24’üncü maddesi esaslarına göre Müsteşarlık bütçesine ödenek konulur.” hükmünün kanun maddesinden çıkarılmasını saygılarımızla arz ve teklif ederiz.

 

Hasan Özdemir

 

M. Akif Paksoy

Akif Akkuş

 

 

Gaziantep

 

Kahramanmaraş

Mersin

 

 

Süleyman L. Yunusoğlu

 

Hüseyin Yıldız

Mehmet Şandır

 

 

Trabzon

 

Antalya

Mersin

 

 

Reşat Doğru

 

 

Mümin İnan

 

 

Tokat

 

 

Niğde

 

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, şimdi okutacağım iki önerge aynı mahiyettedir. Bu önergeleri okutup birlikte işleme alacağım. Önerge sahiplerinin istemi hâlinde kendilerine ayrı ayrı söz vereceğim.

İlk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 383 Sıra Sayılı Kamu Düzeni Güvenliği Müsteşarlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısının 16. maddesinin Tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

 

Atilla Kart

 

Ali İhsan Köktürk

M. Akif Hamzaçebi

 

Konya

 

Zonguldak

Trabzon

 

Ferit Mevlüt Aslanoğlu

 

İsa Gök

Turgut Dibek

 

Malatya

 

Mersin

Kırklareli

 

Şahin Mengü

 

 

Ali Rıza Öztürk

 

Manisa

 

 

Mersin

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 383 Sıra Sayılı Kamu Düzeni Müsteşarlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısının 16. maddesinin yasa metninden çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.

 

Ayla Akat Ata

 

Sırrı Sakık

İbrahim Binici

 

Batman

 

Muş

Şanlıurfa

 

Şerafettin Halis

 

Hamit Geylani

Hasip Kaplan

 

Tunceli

 

Hakkâri

Şırnak

 

Akın Birdal

 

Sebahat Tuncel

Sevahir Bayındır

 

Diyarbakır

 

İstanbul

Şırnak

 

Osman Özçelik

 

M. Nezir Karabaş

Pervin Buldan

 

Siirt

 

Bitlis

Iğdır

 

 

 

Bengi Yıldız

 

 

 

 

Batman

 

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI TEVFİK ZİYAEDDİN AKBULUT (Tekirdağ) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) – Katılmıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Sayın Kılıçdaroğlu, kim konuşacak?

KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Sayın Atilla Kart.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Kart. (CHP sıralarından alkışlar)

ATİLLA KART (Konya) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 16’ncı maddeyle ilgili olarak vermiş olduğumuz önerge üzerinde söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, öncelikle bir tespitimi ifade etmek ve paylaşmak durumundayım: Bu tasarının görüşmeleri boyunca Sayın Bakan güven vermiyor.

AHMET YENİ (Samsun) – Biz Bakana güveniyoruz.

ATİLLA KART (Devamla) – Sayın Bakan güven vermediği gibi, karartma yapmaya devam ediyor, bilgi kirliliği yaratmaya devam ediyor. Sorularımıza karşı suskun kalarak, tasarıdaki mutlak çelişkiler ve belirsizlikleri gidermeyerek ve mevzuattaki kaotik ortamı daha da büyütecek tavrınız ve uygulamanız sebebiyle güven vermiyorsunuz Sayın Bakan. Bakın, biraz evvel arkadaşımız soru sordu, çok net bir soru sordu. Gerçekten hükûmet etme iradesi adına tam anlamıyla bir acz ifade eden ve karartma yapan, karartma tavrınızı sürdüren bir cevap verdiniz. Açık şekilde soruyor; 5 Kasım 2007, 35 Amerikalı uzmanın Türkiye’ye geldiğinden ve bunun üç ay süreyle görev yaptığından ama bu görevin hâlen devam ettiği yolundaki kuşkularından söz ediyor. Siz, kalkıyorsunuz, Türkiye Cumhuriyeti’nin İçişleri Bakanı olarak “Benim bilgim yok.” diyorsunuz. Siz bu cevabı vermeyi kendinize sindirebiliyorsanız, içinize sindirebiliyorsanız, Türkiye Cumhuriyeti’nin İçişleri Bakanı olarak bu cevabı verebiliyorsanız benim size söyleyecek hiçbir sözüm yok Sayın Bakan.

MEVLÜT AKGÜN (Karaman) – Sen ver o cevabı o zaman.

ATİLLA KART (Devamla) – Bakın, değerli arkadaşlarım, somut iddia ve suçlamalarımıza karşı Sayın Bakan sessiz ve duyarsız kalarak her türlü kuşkuyu davet ediyor. Sunuş konuşmasında diyor ki Sayın Bakan: “Türkiye'nin koordine edilmiş bir terör hafızası yok, bir arşivi yok. İlk defa bunları oluşturuyoruz. Bu kuruluş bunları çalışsın diye kuruyoruz.” Sayın Bakan “Günaydın.” derler. Sekiz yıldır Türkiye’yi siz yönetmiyor musunuz? Sekiz yıldan bu yana ne iş yapıyorsunuz siz? İşiniz neydi sizin? Bu kabul edilebilir bir açıklama mı? Bu kabul edilebilir bir gerekçe mi?

Bakın, aslında bu açıklamanızla Sayın Bakan, aczinizi ve bu konunun hassasiyetine karşı duyarsızlığınızı ifade ediyorsunuz.

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – İlan ediyor Türkiye’ye.

ATİLLA KART (Devamla) – Bakın, Başbakanlık koordine konusunda yasal düzenleme yapmışız üç yıl evvel, üç buçuk yıl evvel. Türkiye Cumhuriyeti’nin Başbakanlık makamı bu terörle mücadele konusunda koordinasyon sağlayacak bir sivil iradeye, bir siyasi iradeye, bir bürokratik iradeye sahip değil mi Sayın Bakan? Kalkıyorsunuz, orada karartma yapmaya devam ediyorsunuz, diyorsunuz ki: “Yapılmak istenilen bu düzenleme ile terörle mücadele konusunda, İçişleri Bakanlığı bünyesinde, düzenleme yapmakla sivil bir düzenleme yapıyoruz.” Başbakanlık sivil bir kurum değil mi Sayın Bakan?

İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) – İç güvenlik.

ATİLLA KART (Devamla) – Başbakanlık, burada, MİT Yasası’ndan doğan, MİT Yasası’nın 4’üncü maddesinden doğan her türlü istihbaratı, elbette bu meyanda da iç güvenliğe yönelik olarak bu koordinasyonu yapmakla sorumlu değil mi? Başbakanlığın yapamadığını İçişleri Bakanlığı bünyesindeki bir birim mi yapacak? Bir “F” tipi yapılanma mı yapacak? Türkiye Cumhuriyeti’nin bürokratik anlamdaki tüm hiyerarşik yapısını altüst etmek pahasına bu düzenlemeyi neden yapıyorsunuz? Bunu açıklamanız gerekiyor. Buna açıklama getirmeniz gerekiyor. MİT Yasası’nın 4’üncü maddesindeki o düzenleme, o görev, o yetki varlığını koruduğu sürece böyle bir düzenlemeyi yapmanın hiçbir anlamı olamaz. Bu, mevzuat anlamında yeni bir kaotik ortam yaratmaktan başka bir anlama gelmez. Bütün bunları bile bile, böyle bir düzenlemeyi yapan güç nedir, size yaptıran güç nedir? Bunu açıklamanız gerekiyor. Buna cevap vermeniz gerekiyor. Bu konudaki suskunluğunuzu, bu konudaki karartma yapma iradenizi sona erdirmeniz gerekiyor Sayın Bakan.

Bakın, esnek istihdam yoluyla geçici ve sözleşme ilişkisini kuruyorsunuz tasarıda. Bu yetmiyor, son dakikada, yeni bir önergeyle, 657 sayılı Yasa’daki o kısıtlamaları da kaldırıyorsunuz. Ondan sonra, kalkıyorsunuz “Efendim, bu tasarı sadece 94 kişilik bir yapılanmadan ibaret.” diyorsunuz. Yanıltıyorsunuz Sayın Bakan, gerçekten yanıltıyorsunuz ve böylesine ucuz bir demagojiye tenezzül ediyorsunuz. 94 kişilik personelin dışında, 81 kişilik il müdürü yapılanması var. Yetmiyor, 18’inci maddede getiriyorsunuz, iller düzeyindeki bu yapılanmayla birlikte, ihtiyaç hâlinde ilçelerde de sözleşmeli ilişki kurulmasının önünü açıyorsunuz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.

ATİLLA KART (Devamla) – Ucu açık bir örgütlenme değil mi bu Sayın Bakan? Buna neden açıklama getirmiyorsunuz? Burada, o sözleşme ilişkisine hiçbir limit getirmiyorsunuz, hiçbir ölçü getirmiyorsunuz. Bunun anlamı şudur Sayın Bakan: Çok açık olarak ifade ediyorum, bunun anlamı, kaçınılmaz olarak, o karanlık ilişkileri, karargâh yapılanmasında, Başbakanlık, İçişleri ve Adalet Bakanlığı bünyesindeki illegal hâle gelen o karargâh yapılanmasını ilçe düzeyinde yaygın hâle getirmektir. Bunun anlamı, o “F” tipi yapılanmayı ve AKP tipi yapılanmayı ilçe düzeyinde yaygın hâle getirmektir. Bunun başka hiçbir açıklaması yoktur Sayın Bakan.

Bakın, biraz evvel, yine arkadaşlarımız hatırlattı, bir soruya daha cevap verin. Erzincan’da soruşturma oluyor, orada Başbakan yardımcısı o soruşturmaya doğrudan müdahale ediyor ve siz susuyorsunuz, susmaya devam ediyorsunuz, bu konuda hiçbir açıklama getirmiyorsunuz.

Teşekkür ediyorum.

Sayın arkadaşlarım, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Kart.

Şırnak Milletvekili Sayın Hasip Kaplan. (BDP sıralarından alkışlar)

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu yıl bütçemiz 287 milyar lira, örtülü ödenek toplamı 1 milyar 425 milyon lira yani eski deyimle 1,4 katrilyon.

Yasal gizlilik, bürokrasinin en önemli keşfi, koruması ve dokunulmazlığıdır. Fanatik bir şekilde savunurlar, “çok gizli” ibareli belgelere bayılırlar, kontrolsüz güç olmak en büyük fantezileridir.

Yargıya hesap vermezler, gizliliğe sığınırlar. “Bin operasyon yaptık.” derler, “Beni konuşturmayın.” diye kafa tutarlar. Yargıçlardan teminatları daha çoktur.

Yasamaya hesap vermezler, Meclis araştırma komisyonlarında ifade vermeye dahi tenezzül etmezler, milletvekillerinden daha dokunulmazlar. Mevkileri, makamları, korumaları, emirlerinde personelleri vardır.

Yürütmeye de hesap vermezler. İçişleri Bakanı zaten örtülü ödenek kullanabiliyor, Müsteşarının ayrıca -süper müsteşarın- hem kontrolsüz bütçe hem de hesap vermek istemeyişine ne demek lazım, nereden doğuyor bu ihtiyaç? Yasak, gizlilik, devlet sırrı… “Örtülü ödenek” denildi mi vatandaşta algılama ve refleks, eşittir “derin devlet”, “karanlık işler”, “faili meçhul cinayetler”, “çeteler”, “darbeler” akla gelir.

Sayın Bakan, Meclis Başkanı Meclis arşivini yani on iki milyon belgeyi kamuoyuna açıklıyor ama İstiklal Mahkemeleri, Takriri Sükûnlar açıklanmıyor. Hâlâ Şeyh Sait’in, Seyit Rıza’nın mezarı bile bilinmezken sizin haberiniz var mı şu gizli kanundan, bu gizli kanun da açıklanmıyor: 1934 yılında çıkan, Millî Müdafaa Vekâletince 49.500.000 Lira Taahüdat İcrası Hakkında Kanun. 1934 bütçesi 184 milyon lira. Dikkatinizi çekmek istiyorum, bu para, o dönemin yüzde 27’sini oluşturuyor ve hangi amaçla, nerede kullanıldığı belli olmayan 49 milyon 500 bin lira.

Evet, 1934 yılında kullanılan bu örtülü ödenekte Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün imzası var. 2425 numaralı Kanun, Resmî Gazete’de yayınlanıyor, bir nüsha olarak Meclis Başkanlığına geliyor ve Meclis Başkanlığı kayıtlarında yok. Sorun bu değil, Atatürk gibi, geride evladı riyal, mal ü mülk bırakmayacaksa, zerre kadar kuruşa tenezzülü olmayacaksa birilerinin, yetkililerin sorun değil ama örtülü ödenek öyle değil.

Bakın, Yassıada yargılamalarında örtülü ödenek geçiyor.

Turgut Özal döneminde, Naim Süleymanoğlu’na 1 milyon örtülü ödenekten ödendi.

93 yılı OHAL Bölge Valisinin banka hesabından 7,5 milyar para çıktı.

95 Çiller dönemini, Parsadan’ı hatırlayın, 5,5 milyar çekti, 500 milyar kendisi çekti.

Şam’da Öcalan’a suikast için 70 milyon dolarlık bir fon ayrıldı, harcandı. Nereye gittiği, kimin yediği belli değil.

Kenya Nairobi’de, Kenyalı yetkililere, CIA-MİT gizli protokolüyle 50 milyon doların üstünde para ödendiği biliniyor. Bunlar hep örtülü ödenekten, bilinmiyor.

OHAL dönemi kayıp silahları nerede, Batman’daki vali zamanındaki silahlar? Hospro Firması, MİT-MOSSAD-CIA ilişkileri; paralar nedir bilinmiyor.

İşte, Başbakanın o gün, o dönem “Elimde 100 kişilik Kürt iş adamları listesi var.” deyip o Kürt iş adamları öldürüldüğünde örtülü ödenekten kime, ne kadar para verildiği bilinmiyor.

O örtülü ödenekten siyasi parti faaliyetlerine neler harcandığı basında çıktı. Siyasetçi-yeraltı dünyası-kamu kuruluşları ilişkisi “terörle mücadele ve ülke menfaatleri” adı altında yürütülen kirli tezgâhlar kamuoyunu rahatsız ediyor, vicdanını sızlatıyor.

Sayın Bakan, devletin hazinesini ehil olmayan ellere verirseniz, atanmış, tayin edilmiş bürokratlara, müsteşarlara bırakırsanız… Bir kere seçilmişleri, Meclisi dışladınız mı, Bütçe Komisyonunda gizlediniz mi, bütçe görüşmelerinde es geçtiniz mi, denetleyemediniz mi, işte o zaman örtülü işler başlar.

Halk adına yönetenler, halka hesap vermek zorundadır. Demokrasilerde temsil, katılım ve denetim vazgeçilmez üç temel ilkedir. Kamu sırları demokrasiyle bağdaşmaz. Demokrasi açık toplum rejimidir. Ulusal güvenlik için, devletin kendi iç işleyişinde bilgi ve belgelerin yargı denetimine açık olması şarttır.

Başbakan ya da devlet başkanları sultan değildir, melek ise hiç değildir. Gelecekte hesap vermeyeceğini bilen bir başbakan istediği harcamaları yapabilir, kanıtları, belgeleri imha edebilir. İşte Ergenekon soruşturmasında izi sürülen 7 milyon TL ve ifadeler…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.

HASİP KAPLAN (Devamla) – Evet, Sayın Başkan.

Örtülü işler karanlık işlerdir, gizli işlerdir. Örtülü ödenek çetedir, darbedir, faili meçhul cinayettir, zalim devlettir.

Sayın Bakan, örtülü ödenek denince akla 17 bin faili meçhul cinayet, dört bin köyün yakılması, JİTEM, asit kuyuları, bin operasyon, Kürt aydınlarının, gazetecilerin, iş adamlarının katledilmesi, Ape Musa’nın öldürülmesi, Dersim, Maraş, Sivas, 1 Mayıs katliamı; örtülü ödenek denince darbeler, “terörle mücadele” adı altında farklılıklara, demokratik muhalefete, insan haklarına, hukuka, demokrasiye, halka savaş açmak demek gelir. Zulümdür bu, ayrımcılıktır. Unutmayın, kontrolsüz güç, güç değildir.

Örtülü ödenekten neden başbakanlar düzeyinden bakanlara, bakanlar düzeyinden müsteşarlara kadar bu yetkiler kullandırılıyor? Bunun ihtiyacı neden duyuluyor? Sayın Bakan, kendinize güvenmiyor musunuz? Tasarrufunuza güvenmiyor musunuz? Neden süper müsteşarlara bunu bırakıyorsunuz? Bu yanlışlardan dönünüz, bu yanlışlardan dönmek için de Kürt sorununun terör sorunu olmadığı noktasında durunuz.

Bu noktadan hepinizi saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum:  Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge reddedilmiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 383 sıra sayılı ve 1/704 esas numaralı Kamu Düzenliği ve Güvenliği Müsteşarlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısının dördüncü bölümünün “bütçe” başlıklı 16. maddesinde geçen  “Bu kanun kapsamında yürütülen ve gizlilik ihtiva eden işler için 5018 sayılı Kanunun 24’üncü maddesi esaslarına göre Müsteşarlık bütçesine ödenek konulur.” hükmünün kanun maddesinden çıkarılmasını saygılarımızla arz ve teklif ederiz.                    

                                                                 Mehmet Akif Paksoy (Kahramanmaraş) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?

İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI TEVFİK ZİYAEDDİN AKBULUT (Tekirdağ) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Sayın Hükûmet?

İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) – Katılmıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Buyurun Sayın İnan. (MHP sıralarından alkışlar)

MÜMİN İNAN (Niğde) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım; görüşülmekte olan 383 sıra sayılı Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı’nın “Bütçe” başlıklı 16’ncı maddesi için Milliyetçi Hareket Partisi olarak verdiğimiz önerge üzerinde söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlarım.

Tasarının 16’ncı maddesinde “Müsteşarlık, 5018 sayılı Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanununa tabi genel bütçeli bir idaredir. Bu Kanun kapsamında yürütülen ve gizlilik ihtiva eden işler için 5018 sayılı Kanunun 24 üncü maddesi esaslarına göre Müsteşarlık bütçesine ödenek konulur.” denilmektedir.

İlgili Kanun’un 24’üncü maddesi ise “Örtülü ödenek” başlığını taşımakta, örtülü ödeneğin, devletin milli güvenliği ve yüksek menfaatleri ile devlet itibarının gerekleri, siyasi, sosyal ve kültürel amaçlar ve olağanüstü hizmetlerle ilgili hükûmet icapları için kullanılacağı belirtilmektedir.

Madde hükmünü sadece bu hâliyle değerlendirmek mümkün değildir. Kurumların bütçeleri, görev ve sorumluluk alanlarıyla doğru orantılı olmalıdır. Bu tasarının “Müsteşarlığın görevleri” başlıklı 6’ncı maddesinden anlaşıldığı üzere, Müsteşarlık sahada herhangi bir istihbari faaliyette bulunmayacaktır. Devletin diğer istihbarat birimlerinden gelecek istihbari bilgileri değerlendirip ilgili birimlerle paylaşarak politika ve strateji belirlenmesine yönelik çalışmalar yapmak Müsteşarlığın görevleri arasında sayılmaktadır. Yine aynı maddenin ikinci fıkrasında “Müsteşarlığın güvenlikle ilgili operasyonel bir görevi yoktur.” denilmektedir.

İstihbari bilgi için sahada çalışmayacak, güvenlikle ilgili operasyonel bir görevi olmayacak bu kurumda örtülü ödeneğin hangi amaçlarla kullanılacağı sorusunun cevabı tasarı metninde yoktur. Dolayısıyla, bu maddeye ihtiyaç olmadığı düşüncesindeyiz.

Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım; yirmi beş yıldan fazla bir zamandır ülkemizin insanlarını şiddet kullanarak korkutmak, yıldırmak ve sindirmek suretiyle kamu otoritesini zayıflatıp, toplum yapısını yıkıp, ülkemizin bir bölgesini bölerek bağımsız bir devlet kurmak amacıyla yola çıkan terör örgütü, 2002 yılında bitme noktasına gelmişken maalesef son AKP iktidarları tarafından uygulanan yanlış politikalar yüzünden önemli mesafe alarak, gündeme getirdiğiniz açılımla ilgili yol haritası belirleme cüretini bile göstererek tekrar adından söz ettirir hâle gelmiştir.

Son zamanlarda terör örgütü, bağımsız devlet kurma düşüncesini dondurup, “demokratik özerklik” ifadeleriyle “federasyon” söylemleri geliştirmektedir. Özellikle 2009 yılının son dönemlerinde Hükûmet tarafından başlatılan açılımla birlikte terör örgütünün söylemlerinin fazlaca gündeme gelmesi ve bazı söylemlerin  Hükûmetin başlattığı açılımla aynı paralelde olması milletimizin gözünden kaçmamış ve gösterilen tepkiler üzerine Hükûmet ne yapacağını şaşırmış ve kontrolü elinden kaçırmıştır.

Hükûmetin gündeme getirdiği açılım söylemi ve son aylarda terör örgütüyle en önemli mücadeleyi yürüten güvenlik birimlerimizle ilgili basında çıkan haberlerin yarattığı moral tahribatı terör örgütünün ekmeğine yağ sürmüş ve yirmi yılda alamadıkları mesafenin çok fazlasını bu kısa dönemde almışlardır.

Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım; terör örgütünün kuruluşundan bugüne kadar arkasında dış destekler olmuştur ve hâlâ olmaya devam etmektedir. Bu ülkelerin kimler olduğu devletin ilgili birimleri tarafından  bilinmektedir. Terörün yıllardan beri bazı güçlü devletler tarafından Türkiye'nin istikrarsız bir ortama sürüklenerek ekonomik ve siyasal olarak zayıflatılmak istendiği herkesçe bilinen bir gerçek olmasına rağmen hâlâ bunun belgeleriyle o ülkelerin yüzüne vurulmayıp, tam tersine açılım politikaları adı altında onlarla iş birliği yapmak, terör örgütünün ve onların destekçilerinin heveslerini artırmaktadır.

Tasarının gerekçesine baktığımızda, terör olaylarının toplumumuzun huzur ve güvenliğini tehdit eder boyutlara ulaştığını söylemeniz, tehlikenin hangi boyutlarda olduğunu itiraf etmeniz açısından son derece önemlidir. Eğer uyguladığınız yanlış politikalardan dönmezseniz, bu  tehditlerin boyutları kontrol edilemez büyüklüğe kısa zamanda ulaşacaktır. “Açılım” dediğiniz bu yıkım projesinden derhâl vazgeçmeniz, hem sizin hem de ülkemizin hayrına olacaktır.

Tasarının gerekçesinin ikinci paragrafında, terörle mücadele alanında İçişleri Bakanlığı dışında bazı kurum ve kuruluşların da çeşitli görevler ifa etmekte olduğu, zaman zaman da bu alanda koordinasyon sorunları yaşandığı ve bunun da terörle mücadele konusunda zafiyete sebebiyet verdiği belirtilmektedir.

İçişleri Bakanlığına bağlı birimler dışındaki birimler hangileridir? Millî İstihbarat Teşkilatı ve Genelkurmay Başkanlığı ve diğerleri. Peki, bu kurumlar kime bağlıdır? Bu kurumlar Başbakanlığa, İçişleri Bakanlığı da Başbakana bağlıdır. 

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.

MÜMİN İNAN (Devamla) – Teşekkür ediyorum efendim.

Sayın Başbakan terörle mücadele konusunda zaman zaman yaptığı açıklamalarda, kurumlar arasında tam bir mutabakat olduğunu ve uyum içerisinde bir çalışma yürütüldüğünü ifade etmektedir. Oysa Sayın Başbakan, altına imza attığı bu tasarıdaki gerekçeleriyle, kendisine doğrudan bağlı birimler arasında koordinasyon sağlayamadığını yani bu birimlerin koordinasyonunda zafiyete neden olduğunu itiraf etmiştir. Sayın Başbakanın yapamadığını, koordinasyon görevini, bu kanunla kurmaya çalıştığınız Müsteşarlık nasıl yapacaktır?

Bu duygu ve düşüncelerle, yüce heyetinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler. Önerge reddedilmiştir.

Sayın milletvekilleri, şimdi okutacağım iki önerge aynı mahiyettedir. Bu önergeleri okutup birlikte işleme alacağım.

Önerge sahiplerinin istemi hâlinde kendilerine ayrı ayrı söz vereceğim.

İlk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

1/704 esas numaralı kanun tasarısının 16’ncı maddesinde geçen “Kanununa tabi” ibaresinin “Kanunu hükümlerine tabi” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                                              Kerim Özkul

                                                                                                                  Konya

BAŞKAN – İkinci önergenin imza sahibini okutuyorum:

Turan Kıratlı

Kırıkkale

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?

İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI TEVFİK ZİYAEDDİN AKBULUT (Tekirdağ) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) – Katılmıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Gerekçeleri okutuyorum:

Gerekçe:

Verilen teklif ile ibarenin netleşmesi amaçlanmıştır. Teklif edilen ibarenin dil kullanımı açısından daha uygun olduğu düşünülmüştür.

Gerekçe:

İbarenin değiştirilerek, dilin kullanımı açısından uygun ifadeye ulaşılması amaçlanmıştır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge reddedilmiştir.

16’ncı maddeyi…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Karar yeter sayısı…

BAŞKAN – Karar yeter sayısı arayacağım.

16’ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı vardır, 16’ncı madde kabul edilmiştir.

Madde 17, başlığını okutuyorum:

İhdas edilen kadrolar

MADDE 17-

BAŞKAN – Madde üzerinde beş önerge vardır.

Önergeleri önce geliş sırasına göre okutacağım, sonra aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

İlk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

1/704 esas numaralı kanun tasarısının 17’nci maddesinin birinci fıkrasında geçen “listede yer alan” ibaresinin “listede sayılan” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                                             Kerim Özkul

                                                                                                                  Konya

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

1/704 esas numaralı kanun tasarısının 17’nci maddesinin birinci fıkrasında geçen “listede yer alan” ibaresinin “listede sayılan” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                                              Turan Kıratlı

                                                                                                                Kırıkkale

T.B.M.M. Başkanlığına

Görüşülmekte olan 383 Sıra Sayılı Kanun tasarısının 17. Maddesinin 1. fıkrasında yer alan “13/12/1983 tarihli ve” ibaresinin madde metninden çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.

 

Recep Taner

 

Reşat Doğru

Hasan Çalış

 

Aydın

 

Tokat

Karaman

 

Erkan Akçay

 

Mustafa Kalaycı

Prof. Dr. Alim Işık

 

Manisa

 

Konya

Kütahya

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 383 Sıra Sayılı Kamu Düzeni Güvenliği Müsteşarlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısının 17. maddesinin 1. fıkrası ile ihdas edilen ve Ekli (1) sayılı listede yer alan sosyolog, psikolog, antropolog kadrolarının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini ve toplam kadro sayılarının buna göre düzenlenmesini arz ve teklif ederiz.

 

Atilla Kart

 

Şahin Mengü

Selçuk Ayhan

 

Konya

 

Manisa

İzmir

 

Ali İhsan Köktürk

 

İsa Gök

M. Akif Hamzaçebi

 

Zonguldak

 

Mersin

Trabzon

 

Turgut Dibek

 

Ali Rıza Öztürk

Ferit Mevlüt Aslanoğlu

 

Kırklareli

 

Mersin

Malatya

Sınıfı                       Unvanı                          Derecesi                   Serbest Kadro Adedi      Toplam

GİS

Sosyolog

3

1

1

GİS

Sosyolog

5

2

2

GİS

Sosyolog

8

5

5

SH

Psikolog

3

1

1

SH

Psikolog

5

2

2

SH

Psikolog

8

5

5

SH

Antropolog

3

1

1

SH

Antropolog

5

2

2

TH

Antropolog

8

5

5

BAŞKAN – Şimdi, maddeye en aykırı önergeyi okutup işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 383 Sıra Sayılı Kamu Düzeni Müsteşarlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısının 17. maddesinin yasa metninden çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.

 

Ayla Akat Ata

 

Sırrı Sakık

İbrahim Binici

 

Batman

 

Muş

Şanlıurfa

 

Şerafettin Halis

 

Hamit Geylani

Hasip Kaplan

 

Tunceli

 

Hakkâri

Şırnak

 

Akın Birdal

 

Sebahat Tuncel

Sevahir Bayındır

 

Diyarbakır

 

İstanbul

Şırnak

 

Osman Özçelik

 

M. Nezir Karabaş

Pervin Buldan

 

Siirt

 

Bitlis

Iğdır

 

 

 

Bengi Yıldız

 

 

 

 

Batman

 

BAŞKAN – 17’nci maddenin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Önergenin sonuçlanmasına kadar…

BAŞKAN – Hayır, maddeyi görüşmeye başladık.

Bugün benim kafamı altüst ettiniz Sayın Genç.

17’nci maddenin görüşmelerinin sona ermesine kadar çalışma süresinin uzatılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Komisyon katılıyor mu önergeye?

İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI TEVFİK ZİYAEDDİN AKBULUT (Tekirdağ) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) – Katılmıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Kim konuşacak?

AYLA AKAT ATA (Batman) – Sebahat Tuncel

BAŞKAN – İstanbul Milletvekili Sayın Sebahat Tuncel, buyurun. (BDP sıralarından alkışlar)

SEBAHAT TUNCEL (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı kurulmasına dair kanun tasarısının geri çekilmesi konusunda günlerdir Barış ve Demokrasi Partisi olarak görüş ve önerilerimizi ifade ediyoruz.

Sayın Bakanın Müsteşarlığın kurulması konusunda ifade ettiği “güvenliğin olmadığı yerde özgürlüğün olmayacağı” söylemi, aslında denklemin tersten kurulmuş mantığıdır ve bu mantık, Türkiye’de sorunların çözümünü getirmeyecektir, ne yazık ki çözümsüzlüğe bir katkı sunacaktır. Oysa, olması gereken, özgürlükleri genişletmek, özgürlüğü sağlamaktır. Özgürlüğün olmadığı hiçbir ortamda ne demokrasi gelişir ne de güvenlik gelişir.

Burada tartışılan ya da bu Müsteşarlığın kurulmasına asıl neden olan, Kürt sorununun çözümsüzlüğüdür. Kürt sorunu, bu ülkede otuz yıldır çok büyük acılar yaşanmasına neden olmuştur ve sorun yanlış tanımlandığı için de daha çok acılar yaşanmasını beraberinde getirmektedir. Türkiye’de yaşanan sorun bir terör sorunu değildir, Kürt sorunudur, bir halkın kendisini ifade edebilme, hak ve adalet sorunudur. İşte bu denklem yanlış kurulduğu için “terörle mücadele” adı altında yıllardır Türkiye Cumhuriyeti, kendi yurttaşlarını düşman görmüştür, bölücü görmüştür. Bu mantığın sonucudur ki on sekiz aylık bebek bile, çocuklar bile Terörle Mücadele Yasası’nda yargılanır hâle gelmiş ve terörist olarak damgalanmıştır. Bu mantık devam ettiği sürece ne Türkiye’de Kürt sorunu çözülür ne de güvenlik sorunu biter.

Sevgili arkadaşlar, gerçek anlamda eğer Hükûmet, başlattığı demokratik açılım sürecinin toplumsal barışa hizmet etmesini istiyorsa, Türkiye’de gerçek anlamda savaşın bitmesini, halklar arasındaki kardeşliğin oluşmasını istiyorsa, öncelikle bu mantığı değiştirmelidir. Sorunu terör sorunu olarak Türkiye kamuoyuna sunan, hatta bununla da yetinmeyip uluslararası arenada da terör sorunu olarak ifade eden ve bu konuda kendi iç siyasetine dış güçleri müdahale eder hâle getiren bir zihniyet, Türkiye’de demokrasiyi getiremez.

Sevgili arkadaşlar, burada tartışmamız gereken, kamu düzenliği konusunda yeni bir müsteşarlık değil Anayasa olmalıydı. Bu ülkenin demokratik ve sivil bir anayasaya ihtiyacı var. Bu ülkede insanların kendisini özgürce ifade edebileceği, muhalif düşündüğü için bölücü, terörist olarak nitelendirilmediği, bu ülkede insanların farklı düşündüğü için katledilmediği bir toplumsal düzene ihtiyaç vardır.

Sayın Bakan diyor ki: “Hiç faili meçhuller kalmadı, siyasi cinayetler işlenmiyor.” Sayın Bakan, Diyarbakır’da yirmi yaşındaki Aydın Erdem’in katillerini bulabildiniz mi? Bu bir siyasi cinayet değil midir? Toplumsal bir gösteride arkadan vurulmadı mı? Yine, Mehmet Uytum için, Şırnak Milletvekilimiz Sayın Sevahir Bayındır’ın sorusuna “Slogan attığı tespit edilmiştir.” dediniz. On sekiz aylık bir bebek nasıl slogan atabilir? Bu mantık değişmediği sürece biz sorunları çözebilir miyiz?

Biz, Barış ve Demokrasi Partisi olarak size şunu öneriyoruz: Bu yasayı gelin geri çekin. Bu yasa ne Türkiye'nin sorunlarını çözecektir ne de bir katkısı olacaktır. Seksen yıldır bu ülkede güvenlik politikası uygulanıyor. Güvenlik politikasının sonucu Dersim katliamıdır, Zilan’dır, 17 bin faili meçhuldür, 40-50 bin candır. Güvenlik konseptiyle ele alınan şey ölümdür, savaştır ne yazık ki. O zaman, tersten ele alalım. Demokrasiyi geliştirelim, özgürlükleri geliştirelim.

Değerli milletvekilleri, bu anlamda demokratik ve sivil bir anayasanın tartışılması acildir ve toplumun ihtiyacıdır. Bugün, Parlamento dışında da çok önemli bir kesim bu ihtiyacı ifade etmektedir. Biz, şu ifadenin, Türkiye’de yaşayan bütün halkların, Türk, Kürt, Laz, Çerkez herkesin kendisini bulabileceği, demokratik ve sivil bir anayasanın sorunları çözeceğini düşünüyoruz ve bir kez daha şunu öneriyoruz: “Demokratik özerklik” diye sunduğumuz, siz değerli milletvekillerine de gönderdiğimiz -kaç taneniz okudu bilmiyorum, sadece bir değerli milletvekilinden görüş gelmişti, onun dışında hiçbir arkadaşımız görüş bildirmedi ama- bu projenin önemli bir proje olduğunu düşünüyoruz ve Türkiye’de Kürt sorununun çözümü konusunda önemlidir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.

SEBAHAT TUNCEL (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Bu, müsteşarlıktan daha etkili ve önemli bir çözüm politikasıdır.

Sayın Bakan, biz yıllardır Kürt sorununun çözümü konusunda projeler geliştirilmesi gerektiğini ifade ettik. Biz, size projemizi yeniden sunuyoruz, gelin, bu projeyi tartışalım.

Siz, ekonomik olarak Türkiye'yi 26 bölgeye böldüğünüzde sorun olmuyor, ama biz bu 26 ekonomik bölgenin sosyal olarak da bölünmesi, siyasal olarak da uygulanması gerektiğini söylediğimizde “bölücü” olarak ifade ediliyoruz ne yazık ki.

Biz, Türkiye'nin siyasi ve idari yapısında reform olması gerektiğini, Türkiye'de yaşayan bütün halkların eşit ve özgür yurttaşlık temelinde temsil edilmesi gerektiğini düşünüyoruz.

O açıdan, bu projeyi tartışmanızı ve gündeminize almanızı öneriyoruz, gerçek çözüm bu olacaktır. Kendi yurttaşını terörist eden hiçbir sistemin başarılı olması mümkün değildir diyorum.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge reddedilmiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 383 Sıra Sayılı Kamu Düzeni Güvenliği Müsteşarlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısının 17. maddesinin 1. fıkrası ile ihdas edilen ve Ekli (1) sayılı listede yer alan sosyolog, psikolog, antropolog kadrolarının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini ve toplam kadro sayılarının buna göre düzenlenmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                              Ali İhsan Köktürk (Zonguldak) ve arkadaşları

Sınıfı                       Unvanı                          Derecesi                   Serbest Kadro Adedi            Toplam

GİS

Sosyolog

3

1

1

GİS

Sosyolog

5

2

2

GİS

Sosyolog

8

5

5

SH

Psikolog

3

1

1

SH

Psikolog

5

2

2

SH

Psikolog

8

5

5

SH

Antropolog

3

1

1

SH

Antropolog

5

2

2

TH

Antropolog

8

5

5

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?

İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI TEVFİK ZİYAEDDİN AKBULUT (Tekirdağ) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) – Aslında, bize 15 tane fazla kadro veriyor bu önerge ama, biz yine de katılmıyoruz.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Ayhan, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

SELÇUK AYHAN (İzmir) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; görüşülmekte olan Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı kurulmasına ilişkin tasarının 17’nci maddesinin birinci fıkrasıyla ihdas edilen ekli 1 sayılı listede yer alan sosyolog, psikolog, antropolog kadrolarının düzenlenmesine ilişkin Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun vermiş olduğu önergenin lehine söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle, hepinizi saygıyla selamlarım.

Değerli arkadaşlarım, son zamanlarda, birkaç yıldır, ne zaman bir kanun teklifi verilse “Acaba bunun altında nasıl bir çapanoğlu var, bunun altından ne çıkacak?” diye düşünüyoruz. Bunu sadece biz düşünmüyoruz, yani Türkiye kamuoyunun önemli bir bölümü de böyle düşünüyor. Bunun önemli bir nedeni, hem uygulamış olduğunuz çifte standart hem gündeme getirdiğiniz her kanunun altında bazı yandaş gözetme, çıkar sağlama ya da kafanızdaki yapıya göre oluşturmaya çalıştığınız örgütlenme anlayışı yatıyor.

Şimdi, Kamu İhale Yasası’nda gördük. Avrupa Birliği ilerleme raporlarına bile girdi. “Bu kadar değişikliğin bu kadar sürede yapılmasının nedeni, şeffaflığı ve rekabeti ortadan kaldırmak.” diye Avrupa Birliğinin ilerleme raporlarında bile yer aldı.

İşte, Mayın Yasası’nda gördük. Sadece bir kez uygulanacak bir yasayı önceden oluşturduğunuz bir yapıya vermek için gündeme getirdiniz.

Uygulamalara bakıyoruz: Eğer bir savcı size yakın bir cemaati yanlışlarından dolayı sorguluyorsa ona doğrudan müdahale etmeye kalkıyorsunuz ya da bir hâkim size ters gelen bir şeyi sorgulamaya kalkıyorsa, hakkınızda bir karar veriyorsa o hâkimin üzerine hemen müfettişler gönderiliyor, teknik takiple dinlemeler yapılıyor, özel yaşamına kadar giriliyor. Bu, sadece yargıda değil, kamunun tüm kurumlarında böyle.

Türkiye Cumhuriyeti’nde, işte, bir ıslak imza yaygarası koptu. Bugün birçoğunuzun torununun, bir kısmımızın çocuklarının bile benim imzamı alıp başka bir kâğıdın altına bilgisayar ortamında yapıştırabileceğini hepimiz biliyorken, belgeleyemediğiniz bu iddiayla aylarca Türkiye kamuoyunu meşgul ettiniz. Ama Türkiye’nin gerçek gündemi olan işsizliğe, yoksulluğa, açlığa, intiharlara, “Anadolu kaplanları” diye tanımladığımız sanayinin çökmesine falan girilmedi.

Şimdi, Sayın Bakanım biraz önce burada konuşurken “Biz özgür, şeffaf, demokratik, sivilleşmiş bir Türkiye yaratmaya çalışıyoruz.” dedi. Yargıyı baskı altına alarak, diğer kurumları baskı altına alarak, Türkiye’de tek sesliliği hâkim kılmaya çalışarak, Türkiye’de basının eleştirilerine bile tahammül edemeyerek, geçmişte bu konuda hoşgörüleriyle tanınan Süleyman Demirel gibi, rahmetli Ecevit gibi, rahmetli Özal gibi insanların bile yaptıklarından en küçük bir ders çıkarmayarak basını bile tahakküm altına alıyorsunuz, satın alamadığınızı tehditle baskı altına alıyorsunuz.

Şimdi, bir mahkeme kararı veriliyor. Eğer bu mahkeme kararı işinize geliyorsa yargı bağımsızdır, işinize gelmiyorsa, örneğin Danıştayın verdiği bir kararda Sayın Başbakan “Ulemanın işine karışmayın.” dedi ya da verdiği başka bir kararda “Bu karar ideolojiktir.” dedi. Bunların hepsi çifte standarttır.

Bugün Türkiye’de bizim çıkacak her yasa tasarısının, görüşülen her tasarının altında bir şey aramamızın temelinde sizin bugüne değin yaptığınız icraat yatıyor değerli arkadaşlar.

Şimdi, zamanımız yeterli değil, son bir örnek vereceğim. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine Türkiye Cumhuriyeti yargıç öneriyor. 3 tane isim önerilecek. Girmesini istediğiniz ismi önceden belirlemişsiniz. 2 tane gerekli standartları taşımayan yargıç öneriyorsunuz ki, üçüncüsü kesinlikle oradan atanıp gelecek diye. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi bu tezgâhı fark ediyor ve sizin bu yaptığınızın hukuka karşı bir hile olduğunu söyleyerek geri gönderiyor. Türkiye Cumhuriyeti’ni küçük düşürüyorsunuz. (AK PARTİ sıralarından “Allah Allah!” sesi)

Değerli arkadaşlarım…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.

SELÇUK AYHAN (Devamla) – Şimdi, “Allah Allah!” tabii de, bunları mantıklı bir şekilde okuyup araştırırsanız “Allah Allah!” olmadığını hepiniz göreceksiniz.

Şimdi, bu yasanın mantığına baktığımızda da özü şu değerli arkadaşlarım: Türkiye Cumhuriyeti’nde dış güdümlü, sivil bir faşizmin oluşturulması yolunda bugüne değin atılan adımlar yetersiz olmuş olacak ki bu tasarıyla yeri ikinci planda, yetkileri olması gerektiğinin daha önünde bir kanun teklifi getiriyorsunuz. Örtülü ödenekten yararlanıyor, operasyon yetkisi yok. Sayın Bakan diyor ki: “Sınırlı, yabancı uzman çalıştıracağız.” Arkadaşlar, yüzyıl sınırlıdır, yüz yıl sınırı var, yüzyıl, ama belirli değilse onun sınırı, Bakanlar Kurulunun takdirine bırakılmışsa bu, sınırlı değildir. Bunu bir Bakanlar Kurulu bilir, konjonktür bilir, bir de biraz önce arkadaşımın burada bana söylediği gibi herhâlde Allah bilir.

Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım. Sürem yetmedi. Hepinize beni dinlediğiniz için çok teşekkür ediyorum. Saygılar sunuyorum.

Sağ olun. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Ayhan.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge reddedilmiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

T.B.M.M. Başkanlığına

Görüşülmekte olan 383 Sıra Sayılı Kanun tasarısının 17. Maddesinin 1. fıkrasında yer alan “13/12/1983 tarihli ve” ibaresinin madde metninden çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.

                                                                                            Alim Işık (Kütahya) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?

İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI TEVFİK ZİYAEDDİN AKBULUT (Tekirdağ) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) – Katılmıyoruz.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Gerekçe…

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe: Yapılacak değişiklik ile madde kanuna uygun hale getirilmesi amaçlanmaktadır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge reddedilmiştir.

Sayın milletvekilleri, şimdi okutacağım iki önerge aynı mahiyettedir. Bu önergeleri okutup birlikte işleme alacağım. Önerge sahiplerinin istemi hâlinde kendilerine ayrı ayrı söz vereceğim.

İlk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

1/704 esas numaralı kanun tasarısının 17 nci maddesinin birinci fıkrasında geçen “listede yer alan” ibaresinin “listede sayılan” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                                              Turan Kıratlı

                                                                                                                Kırıkkale

BAŞKAN – İkinci önergenin imza sahibini okutuyorum:

             Kerim Özkul

                  Konya

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?

İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI TEVFİK ZİYAEDDİN AKBULUT (Tekirdağ) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) – Katılmıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Gerekçeleri okuyun.

Gerekçe:

İbarenin değiştirilerek, dilin kullanımı açısından uygun ifadeye ulaşılması amaçlanmıştır.

Gerekçe :

Verilen teklif ile ibarenin netleşmesi amaçlanmıştır. Teklif edilen ibarenin dil kullanımı açısından daha uygun olduğu düşünülmüştür.

BAŞKAN – Önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önergeler reddedilmiştir.

17’nci maddeyi, tasarıya ekli (1) ve (2) sayılı listelerle birlikte oylarınıza sunacağım.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Şimdi, alınan karar gereğince, sözlü soru önergeleri ile kanun tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla görüşmek için, 16 Şubat 2010 Salı günü saat 15.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.

Kapanma Saati: 20.09