DÖNEM: 23 CİLT: 60 YASAMA YILI: 4
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
60’ıncı
Birleşim
11 Şubat 2010 Perşembe
(Bu Tutanak
Dergisi’nde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge
ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı
sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İ Ç İ N D E K İ L E R
I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II. - GELEN KÂĞITLAR
III.
- YOKLAMALAR
IV. - GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Gümüşhane
Milletvekili Yahya Doğan’ın, Gümüşhane’nin düşman işgalinden kurtuluşunun
92’nci yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması
2.- Antalya
Milletvekili Hüseyin Yıldız’ın, Antalya ilinde son günlerde meydana gelen sel
felaketindeki can ve mal kayıplarına ve alınması gereken önlemlere ilişkin
gündem dışı konuşması
3.- Edirne
Milletvekili Rasim Çakır’ın, Roman vatandaşların sorunlarına ilişkin gündem
dışı konuşması
V.-
AÇIKLAMALAR
1.- Kahramanmaraş
Milletvekili Veysi Kaynak’ın, Kahramanmaraş’ın düşman
işgalinden kurtuluşunun 90’ıncı yıl dönümüne ilişkin açıklaması
2.- Antalya
Milletvekili Atila Emek’in, Antalya ilinde son
günlerde meydana gelen sel felaketindeki can ve mal kayıplarına ilişkin
açıklaması
3.- Aydın
Milletvekili Ali Uzunırmak’ın, son günlerde yağan
yoğun yağmur ve açılan baraj kapakları nedeniyle Aydın ili ve bazı ilçelerinde
meydana gelen su baskınlarına ve alınması gereken tedbirlere ilişkin açıklaması
4.- Edirne
Milletvekili Necdet Budak’ın, Roman vatandaşların sorunlarının çözümü konusunda
yapılan çalışmalara ilişkin açıklaması
5.- Ankara
Milletvekili Tekin Bingöl’ün, vatandaşların, sivil savunma müdürlükleri ve
hastaneler gibi devletin birtakım kurumlarının aczinden ve ilgisizliğinden
kaynaklanan sıkıntılarına ilişkin açıklaması
6.- Eskişehir Milletvekili
H. Tayfun İçli’nin, Avrupa Parlamentosu Genel
Kurulunda, büyük bir oy çokluğuyla kabul edilen Türkiye’yle ilgili son karar
taslağını şiddetle kınadığına ilişkin açıklaması
7.- Malatya
Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu’nun,
Kahramanmaraş’ın, özgürlük ve bağımsızlık mücadelesinin 90’ıncı yıl dönümüne,
ekonomik alandaki başarılarının daha da artması için Büyükşehir Belediyesine
daha çok katkı yapılması gerektiğine ilişkin açıklaması
8.- İzmir
Milletvekili Kamil Erdal Sipahi’nin, baraj kapaklarının açılması nedeniyle
İzmir ili ve bazı ilçelerinde son günlerde meydana gelen su baskınlarına
ilişkin açıklaması
9.- Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır’ın, Kahramanmaraş’ın
düşman işgalinden kurtuluşunun 90’ıncı yıl dönümüne ilişkin açıklaması
10.- İçişleri
Bakanı Beşir Atalay’ın, polis eğitimine ilişkin açıklaması
11.- Mersin
Milletvekili İsa Gök’ün, İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın, kendisine hitaben
söylediği “Tasarının bir satırını bile anlamamışsınız Sayın Sözcü.” ifadesine
ilişkin açıklaması
12.- Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır’ın, Mersin ilindeki bir
faili meçhul cinayete ilişkin açıklaması
VI.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Edirne
Milletvekili Rasim Çakır’ın, Edirne Milletvekili Necdet Budak’ın, şahsına
sataşması nedeniyle konuşması
2.- Giresun
Milletvekili Nurettin Canikli’nin, İzmir Milletvekili
Kamil Erdal Sipahi’nin, grubuna sataşması nedeniyle konuşması
3.- Batman
Milletvekili Ayla Akat Ata’nın, İçişleri Bakanı Beşir
Atalay’ın, grubuna sataşması nedeniyle konuşması
VII.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Muş
Milletvekili M. Nuri Yaman ve 19 milletvekilinin, istihdam başta olmak üzere
tekstil ve konfeksiyon sektöründeki sorunların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/559)
2.- Muş
Milletvekili M. Nuri Yaman ve 19 milletvekilinin, şeker fabrikalarının
özelleştirilmesinin doğuracağı sorunların araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/560)
3.- Muş
Milletvekili M. Nuri Yaman ve 19 milletvekilinin, Van’ın sınır ilçelerinde Türk
ve İran güvenlik güçlerinin ateşi sonucu meydana gelen ölüm olaylarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/561)
4.- Muş
Milletvekili M. Nuri Yaman ve 19 milletvekilinin, kadınlara yönelik cinayet
olaylarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/562)
B) Tezkereler
1.- Türkiye Büyük
Millet Meclisinde, Türkiye-İrlanda Dostluk Grubu kurulmasına ilişkin Başkanlık
tezkeresi (3/1094)
VIII.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Türk Ticaret
Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/324) (S. Sayısı: 96)
2.- Türk Borçlar
Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/499) (S. Sayısı: 321)
3.- Kamu Düzeni
ve Güvenliği Müsteşarlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı ve
İçişleri Komisyonu Raporu (1/704) (S. Sayısı: 383)
IX.-
YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Yalova
Milletvekili Muharrem İnce’nin, AB Genel Sekreterliğinin bir sınavına ilişkin
sorusu ve Devlet Bakanı Egemen Bağış’ın cevabı (7/11725)
2.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, Gediz Havzası’ndaki
çalışmalara ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu’nun
cevabı (7/11762)
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu
saat 13.03’te açılarak altı oturum yaptı.
İstanbul
Milletvekili Sebahat Tuncel, İstanbul Marmaray Projesi’ne,
Mersin
Milletvekili Kadir Ural, Mersin ilindeki çiftçilerin sorunlarına,
İlişkin gündem
dışı birer konuşma yaptılar.
Tunceli
Milletvekili Kamer Genç’in, Tunceli ilindeki TEDAŞ’ın
özelleştirilmesine ilişkin gündem dışı konuşmasına Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanı Taner Yıldız cevap verdi.
Gaziantep
milletvekilleri:
Özlem Müftüoğlu,
Halil Mazıcıoğlu,
Mehmet Sarı,
Hasan Özdemir,
Gaziantep’e
Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından gazilik unvanı verilmesinin 89’uncu yıl
dönümüne;
Tunceli Milletvekili
Şerafettin Halis, Tunceli’deki TEDAŞ’ın
özelleştirilmesine;
İlişkin birer
açıklamada bulundular.
Genel Kurulu
ziyaret eden Gürcistan Parlamento Başkanı David Bakradze’ye Başkanlıkça “Hoş geldiniz” denildi.
Gürcistan
Parlamento Başkanı David Bakradze
ve beraberindeki heyetin ülkemizi ziyaret etmesinin uygun bulunduğuna ilişkin
Başkanlık tezkeresi Genel Kurulun bilgisine sunuldu.
İstanbul
Milletvekili Sacid Yıldız ve 32 milletvekilinin, TOKİ’nin İstanbul-Ataköy sahilindeki tasarruflarının
araştırılması (10/555),
İstanbul
Milletvekili Çetin Soysal ve 21 milletvekilinin, sigara yasağı kapsamındaki
işletmelerin yaşadığı sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi (10/556),
Muş Milletvekili
M. Nuri Yaman ve 19 milletvekilinin, Roman vatandaşların sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi (10/557),
Trabzon
Milletvekili Cevdet Erdöl ve 29 milletvekilinin,
kayıp çocuklar sorununun araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
(10/558),
Amacıyla birer
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergeleri Genel Kurulun bilgisine
sunuldu; önergelerin gündemdeki yerlerini alacağı ve ön görüşmelerinin, sırası
geldiğinde yapılacağı açıklandı.
Gündemin “Genel
Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler”
kısmında yer alan:
(10/152) esas
numaralı, faili meçhul cinayetlerin araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergenin
görüşmelerinin Genel Kurulun 10/2/2010 Çarşamba günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin BDP,
(10/106) esas
numaralı, esnaf ve sanatkârların sorunlarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergenin görüşmelerinin Genel Kurulun 10/2/2010
Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin MHP,
(10/466, 10/474,
10/496) esas numaralı Meclis araştırması önergelerinin görüşmelerinin Genel
Kurulun 10/2/2010 Çarşamba günkü birleşiminde
yapılmasına ilişkin CHP,
Grubu önerileri
yapılan görüşmelerden sonra kabul edilmedi.
Şırnak
Milletvekili Hasip Kaplan, Bartın Milletvekili Yılmaz
Tunç’un;
Giresun
Milletvekili Nurettin Canikli;
Şırnak
Milletvekili Hasip Kaplan’ın,
Zonguldak
Milletvekili Ali Koçal’ın;
Grubuna sataşması
nedeniyle birer konuşma yaptılar.
Aydın
Milletvekili Ali Uzunırmak, Rize Milletvekili Bayram
Ali Bayramoğlu’nun, esnafın kullandığı kredi faizi
ile enflasyon oranları arasındaki ilişkiyi değerlendirdiği ifadelerinin doğru
olmadığına,
İstanbul
Milletvekili Necat Birinci, kürsüde konuşan hatiplerin vücut diline,
Aydın
Milletvekili Ali Uzunırmak, Malatya Milletvekili M.
Mücahit Fındıklı’nın, İslam inancında vacip olan kurbanı “bir hikâye” olarak
nitelemesine,
İlişkin birer
açıklamada bulundular.
Gündemin “Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının:
1’inci sırasında
bulunan ve İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında değerlendirilerek temel kanun
olarak bölümler hâlinde görüşülmesi kabul edilen Türk Ticaret Kanunu Tasarısı
ve Adalet Komisyonu Raporu’nun (1/324) (S. Sayısı: 96),
2’nci sırasında
bulunan ve İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında değerlendirilerek temel kanun
olarak bölümler hâlinde görüşülmesi kabul edilen Türk Borçlar Kanunu Tasarısı
ve Adalet Komisyonu Raporu’nun (1/499) (S. Sayısı: 321),
Görüşmeleri
komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından ertelendi.
3’üncü sırasında bulunan ve İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında
değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi kabul edilen
Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun
Tasarısı ve İçişleri Komisyonu Raporu’nun (1/704) (S. Sayısı: 383)
görüşmelerine devam olunarak birinci bölümünün 10’uncu maddesine kadar kabul
edildi, 10’uncu maddesi üzerinde bir süre görüşüldü.
11 Şubat 2010
Perşembe günü, alınan karar gereğince saat 13.00’te toplanmak üzere birleşime
20.18’de son verildi.
|
|
Meral
AKŞENER |
|
|
|
Başkan Vekili |
|
|
Fatih
METİN |
|
Gülşen
ORHAN |
|
Bolu |
|
Van |
|
Kâtip Üye |
|
Kâtip Üye |
|
Yusuf
COŞKUN |
|
Bayram
ÖZÇELİK |
|
Bingöl |
|
Burdur |
|
Kâtip Üye |
|
Kâtip Üye |
No.: 79
II.- GELEN KÂĞITLAR
11 Şubat 2010 Perşembe
Tasarı
1.- Türkiye İnsan
Hakları Kurumu Kanunu Tasarısı (1/804) (Plan ve Bütçe ile Anayasa
Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 28.1.2010)
Teklifler
1.- İstanbul
Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaş ve 5 Milletvekilinin;
2820 Sayılı Siyasi Partiler Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi
(2/597) (Kadın Erkek Fırsat Eşitliği ile Anayasa Komisyonlarına) (Başkanlığa
geliş tarihi: 29.1.2010)
2.- Hatay
Milletvekili Süleyman Turan Çirkin’in; Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık
Sigortası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/598) (Sağlık,
Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa
geliş tarihi: 2.2.2010)
3.- Ordu
Milletvekili Rahmi Güner’in; 3717 Sayılı Adli Personel
ile Devlet Davalarını Takip Edenlere Yol Gideri ve Tazminat Verilmesi ile 492
Sayılı Harçlar Kanununun Bir Maddesinin Yürürlükten Kaldırılması Hakkında Kanun
ve 657 Sayılı Kanunun 152 nci Maddesinin
“II-Tazminatlar” Kısmının (G) Bölümünde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi (2/599) (Adalet ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş
tarihi: 4.2.20l0)
4.- Ankara
Milletvekili Tekin Bingöl ve 13 Milletvekilinin; Denetimli Serbestlik ve Yardım
Merkezleri ile Koruma Kurulları Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifi (2/600) (Adalet ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş
tarihi: 5.2.2010)
Sözlü Soru Önergeleri
1.- Karaman
Milletvekili Hasan Çalış’ın, takibe düşen kredi
borçlularına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Ali Babacan)
sözlü soru önergesi (6/1814) (Başkanlığa geliş tarihi: 29/01/2010)
2.- Karaman
Milletvekili Hasan Çalış’ın, takibe düşen borçlu
KOBİ’lere ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Ali Babacan) sözlü
soru önergesi (6/1815) (Başkanlığa geliş tarihi: 29/01/2010)
3.- Eskişehir
Milletvekili Beytullah Asil’in, Eskişehir’de özel
eğitim değerlendirme kurulu faaliyetlerine ilişkin Milli Eğitim Bakanından
sözlü soru önergesi (6/1816) (Başkanlığa geliş tarihi: 29/01/2010)
4.- Karaman Milletvekili
Hasan Çalış’ın, aile hekimliği kapsamında kapatılan
sağlık ocağı ve sağlık evlerine ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi
(6/1817) (Başkanlığa geliş tarihi: 02/02/2010)
5.- Karaman
Milletvekili Hasan Çalış’ın, okul servis şoförlerinin
siciline ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/1818) (Başkanlığa
geliş tarihi: 02/02/2010)
6.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğru’nun, yabancılara satılan taşınmazlara ilişkin
Bayındırlık ve İskan Bakanından sözlü soru önergesi (6/1819) (Başkanlığa geliş
tarihi: 02/02/2010)
7.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğru’nun, GAP’a ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi
(6/1820) (Başkanlığa geliş tarihi: 02/02/2010)
8.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğru’nun, Erbaa ve Niksar’daki öğrenci yurdu ihtiyacına
ilişkin Devlet Bakanından (Faruk Nafiz Özak) sözlü
soru önergesi (6/1821) (Başkanlığa geliş tarihi: 02/02/2010)
Yazılı Soru Önergeleri
1.- Trabzon
Milletvekili Süleyman Latif Yunusoğlu’nun, bölünmüş
yol yapımına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12409) (Başkanlığa
geliş tarihi: 29/01/2010)
2.- Adana
Milletvekili Tacidar Seyhan’ın, ortam dinleme ve
izleme aracı tanıtımı iddiasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/12410) (Başkanlığa geliş tarihi: 29/01/2010)
3.- İstanbul
Milletvekili Süleyman Yağız’ın, TRT kanallarında okunan gazetelere ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12411) (Başkanlığa geliş tarihi: 29/01/2010)
4.- İstanbul
Milletvekili Süleyman Yağız’ın, IMF ile görüşmelere ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/12412) (Başkanlığa geliş tarihi: 29/01/2010)
5.- Tunceli
Milletvekili Şerafettin Halis’in, istisnai memuriyet kadrolarına yapılan
atamalara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12413) (Başkanlığa geliş
tarihi: 02/02/2010)
6.- Denizli
Milletvekili Ali Rıza Ertemür’ün, kayıp çocuklara
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12414) (Başkanlığa geliş tarihi: 02/02/2010)
7.- Kocaeli
Milletvekili Cevdet Selvi’nin, büyük marketlere
yönelik düzenleme yapılmasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/12415) (Başkanlığa geliş tarihi: 02/02/2010)
8.- Balıkesir
Milletvekili Ergün Aydoğan’ın, şeker fabrikalarının
özelleştirilmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12416)
(Başkanlığa geliş tarihi: 02/02/2010)
9.- Muğla
Milletvekili Fevzi Topuz’un, danışmanlık hizmeti alımlarına ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/12417) (Başkanlığa geliş tarihi: 02/02/2010)
10.- İzmir
Milletvekili Selçuk Ayhan’ın, enerjideki dış bağımlılığa ve doğalgaz zammına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12418) (Başkanlığa geliş tarihi: 02/02/2010)
11.- Kırklareli
Milletvekili Turgut Dibek’in, Telekomünikasyon İletişim Başkanının atanma
usulüne ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12419) (Başkanlığa geliş
tarihi: 02/02/2010)
12.- Gaziantep
Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün, Azerbaycan’ın doğalgaz
vermeyeceği iddiasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12420)
(Başkanlığa geliş tarihi: 02/02/2010)
13.- Gaziantep
Milletvekili Akif Ekici’nin, öğrenci servisi
şoförlerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12421) (Başkanlığa
geliş tarihi: 02/02/2010)
14.- Adana
Milletvekili Yılmaz Tankut’un, belediyelerin
borçlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12422) (Başkanlığa geliş
tarihi: 02/02/2010)
15.- Adana
Milletvekili Yılmaz Tankut’un, sabıkalı öğrenci servisi
şoförlerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12423) (Başkanlığa
geliş tarihi: 02/02/2010)
16.- Adana
Milletvekili Yılmaz Tankut’un, internet
kullanıcılarının tarife sorunlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/12424) (Başkanlığa geliş tarihi: 02/02/2010)
17.- Adana
Milletvekili Yılmaz Tankut’un, bir hastaneye hizmet
alımıyla göreve başlatılan personele ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/12425) (Başkanlığa geliş tarihi: 02/02/2010)
18.- Balıkesir
Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, Bandırma’da yapılacağı söylenen termik
santralin çevreye etkilerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12426)
(Başkanlığa geliş tarihi: 02/02/2010)
19.- Balıkesir
Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, Balıkesir’deki atıl bir tarihi binaya ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/12427) (Başkanlığa geliş tarihi: 02/02/2010)
20.- Van
Milletvekili Fatma Kurtulan’ın, bir cezaevinde
yapıldığı iddia edilen uygulamalara ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru
önergesi (7/12428) (Başkanlığa geliş tarihi: 02/02/2010)
21.- Samsun
Milletvekili Suat Binici’nin, yapılması planlanan bir
yarı açık cezaevine ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/12429)
(Başkanlığa geliş tarihi: 02/02/2010)
22.- Edirne
Milletvekili Bilgin Paçarız’ın, Gala Gölü Milli Parkının geliştirilmesine
ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/12430) (Başkanlığa
geliş tarihi: 29/01/2010)
23.- Edirne
Milletvekili Rasim Çakır’ın, Ergene Nehri ve Saros
Körfezinin temizlenmesine ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru
önergesi (7/12431) (Başkanlığa geliş tarihi: 29/01/2010)
24.- Karaman
Milletvekili Hasan Çalış’ın, ormana karşı işlenen
suçlara ve küçükbaş hayvan yetiştiriciliğine ilişkin Çevre ve Orman Bakanından
yazılı soru önergesi (7/12432) (Başkanlığa geliş tarihi: 02/02/2010)
25.- Muğla
Milletvekili Metin Ergun’un, Hamzabey
Çayının ıslahına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi
(7/12433) (Başkanlığa geliş tarihi: 02/02/2010)
26.- Manisa
Milletvekili Ahmet Orhan’ın, Gürdük Barajının yapımına ilişkin Çevre ve Orman
Bakanından yazılı soru önergesi (7/12434) (Başkanlığa geliş tarihi: 02/02/2010)
27.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün, TRT sanatçılarının
bir düğünde görevlendirildiği iddiasına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısından (Bülent Arınç) yazılı soru önergesi
(7/12435) (Başkanlığa geliş tarihi: 29/01/2010)
28.- Adana
Milletvekili Yılmaz Tankut’un, RTÜK eski Başkanı
hakkında basında çıkan haberlere ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısından (Bülent Arınç) yazılı soru önergesi
(7/12436) (Başkanlığa geliş tarihi: 02/02/2010)
29.- Adana
Milletvekili Nevin Gaye Erbatur’un, yetki ve karar
alma mekanizmalarında kadının rolünün artırılmasına ilişkin Devlet Bakanından
(Selma Aliye Kavaf) yazılı soru önergesi (7/12437) (Başkanlığa geliş tarihi: 29/01/2010)
30.- Adana
Milletvekili Nevin Gaye Erbatur’un, kadın
yoksulluğuna karşı sosyal yardım hizmetlerine ilişkin Devlet Bakanından (Selma
Aliye Kavaf) yazılı soru önergesi (7/12438) (Başkanlığa geliş tarihi: 29/01/2010)
31.- Adana
Milletvekili Nevin Gaye Erbatur’un, medyaya yönelik
toplumsal cinsiyet eşitliği çalışmalarına ilişkin Devlet Bakanından (Selma
Aliye Kavaf) yazılı soru önergesi (7/12439) (Başkanlığa geliş tarihi: 29/01/2010)
32.- Adana
Milletvekili Nevin Gaye Erbatur’un, kadınların sağlık
hizmetlerinden yararlanmalarının desteklenmesine ilişkin Devlet Bakanından
(Selma Aliye Kavaf) yazılı soru önergesi (7/12440) (Başkanlığa geliş tarihi: 29/01/2010)
33.- Adana
Milletvekili Nevin Gaye Erbatur’un, kadın sağlığı
araştırmalarına ve verilerine ilişkin Devlet Bakanından (Selma Aliye Kavaf)
yazılı soru önergesi (7/12441) (Başkanlığa geliş tarihi: 29/01/2010)
34.- Adana
Milletvekili Nevin Gaye Erbatur’un, kadın sağlığı
hizmetlerine ilişkin Devlet Bakanından (Selma Aliye Kavaf) yazılı soru önergesi
(7/12442) (Başkanlığa geliş tarihi: 29/01/2010)
35.- Adana
Milletvekili Nevin Gaye Erbatur’un, kadın yoksulluğu
ile mücadeleye ilişkin Devlet Bakanından (Selma Aliye Kavaf) yazılı soru
önergesi (7/12443) (Başkanlığa geliş tarihi: 29/01/2010)
36.- Adana
Milletvekili Nevin Gaye Erbatur’un, kadınların siyasi
etkinliğinin artırılmasına ilişkin Devlet Bakanından (Selma Aliye Kavaf) yazılı
soru önergesi (7/12444) (Başkanlığa geliş tarihi: 29/01/2010)
37.- Adana
Milletvekili Nevin Gaye Erbatur’un, kadın yönetici
istihdamına ilişkin Devlet Bakanından (Selma Aliye Kavaf) yazılı soru önergesi
(7/12445) (Başkanlığa geliş tarihi: 29/01/2010)
38.- Adana
Milletvekili Nevin Gaye Erbatur’un, kaybolan çocuklar
sorununa ilişkin Devlet Bakanından (Selma Aliye Kavaf) yazılı soru önergesi
(7/12446) (Başkanlığa geliş tarihi: 29/01/2010)
39.- Adana
Milletvekili Nevin Gaye Erbatur’un, kadına yönelik
şiddete karşı alınacak tedbirlere ilişkin Devlet Bakanından (Selma Aliye Kavaf)
yazılı soru önergesi (7/12447) (Başkanlığa geliş tarihi: 29/01/2010)
40.- Adana
Milletvekili Nevin Gaye Erbatur’un, kadına yönelik
aile içi şiddete karşı alınacak tedbirlere ilişkin Devlet Bakanından (Selma
Aliye Kavaf) yazılı soru önergesi (7/12448) (Başkanlığa geliş tarihi: 29/01/2010)
41.- Adana
Milletvekili Nevin Gaye Erbatur’un, kadın odaklı
eğitim ve diğer sosyal çalışmalara ilişkin Devlet Bakanından (Selma Aliye
Kavaf) yazılı soru önergesi (7/12449) (Başkanlığa geliş tarihi: 29/01/2010)
42.- Adana
Milletvekili Nevin Gaye Erbatur’un, çevre
politikalarında kadının konumuna ilişkin Devlet Bakanından (Selma Aliye Kavaf)
yazılı soru önergesi (7/12450) (Başkanlığa geliş tarihi: 29/01/2010)
43.- Adana
Milletvekili Nevin Gaye Erbatur’un, kadına yönelik
şiddet konusundaki işbirliği ve diğer tedbirlere ilişkin Devlet Bakanından
(Selma Aliye Kavaf) yazılı soru önergesi (7/12451) (Başkanlığa geliş tarihi: 29/01/2010)
44.- Adana
Milletvekili Nevin Gaye Erbatur’un, toplumsal
cinsiyet eşitliği ve kadına yönelik şiddet konusundaki önlemlere ilişkin Devlet
Bakanından (Selma Aliye Kavaf) yazılı soru önergesi (7/12452) (Başkanlığa geliş
tarihi: 29/01/2010)
45.- Karaman
Milletvekili Hasan Çalış’ın, Ermenek HES’e ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı
soru önergesi (7/12453) (Başkanlığa geliş tarihi: 02/02/2010)
46.- Hatay
Milletvekili Süleyman Turan Çirkin’in, Erzin ilçesinde termik santral
kurulmasına ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi
(7/12454) (Başkanlığa geliş tarihi: 02/02/2010)
47.- Antalya
Milletvekili Hüseyin Yıldız’ın, ülkemizde yaşayan Ermeni ve Azerilere ilişkin
İçiş-leri Bakanından yazılı soru önergesi (7/12455)
(Başkanlığa geliş tarihi: 29/01/2010)
48.- İzmir
Milletvekili Kemal Anadol’un, belediyelerin
denetlenmesine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/12456)
(Başkanlığa geliş tarihi: 29/01/2010)
49.- İstanbul
Milletvekili Sebahat Tuncel’in, çocuk kaçırma
olaylarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/12457)
(Başkanlığa geliş tarihi: 29/01/2010)
50.- Iğdır
Milletvekili Pervin Buldan’ın, Ağrı-Patnos’ta çıkan olaylara ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/12458) (Başkanlığa geliş tarihi: 01/02/2010)
51.- Van
Milletvekili Özdal Üçer’in, 1930 yılında yaşandığı
iddia edilen bazı olaylara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/12459) (Başkanlığa geliş tarihi: 02/02/2010)
52.- İstanbul
Milletvekili Sebahat Tuncel’in, Romanlara yönelik
bazı uygulamalara ve bir olaya ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/12460) (Başkanlığa geliş tarihi: 02/02/2010)
53.- Gaziantep
Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün, bir greve yönelik
emniyet güçlerinin tutumuna ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/12461) (Başkanlığa geliş tarihi: 02/02/2010)
54.- Antalya
Milletvekili Hüsnü Çöllü’nün, bir koy bölgesindeki yapılaşmaya
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/12462) (Başkanlığa geliş
tarihi: 02/02/2010)
55.- Adıyaman
Milletvekili Şevket Köse’nin, Adıyaman’da heyelan nedeniyle oluşan mağduriyete
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/12463) (Başkanlığa geliş
tarihi: 02/02/2010)
56.- Bursa
Milletvekili Hamza Hamit Homriş’in, Batman
Belediyesinin internet sitesindeki bazı resimlere ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/12464) (Başkanlığa geliş tarihi: 02/02/2010)
57.- Kırklareli
Milletvekili Turgut Dibek’in, öğretmenlerin istihdam şekillerine ilişkin Milli
Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/12465) (Başkanlığa geliş tarihi: 02/02/2010)
58.- Balıkesir
Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, öğretmen aylıklarının iyileştirilmesine
ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/12466) (Başkanlığa
geliş tarihi: 02/02/2010)
59.- Bursa
Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, norm kadro fazlası
öğretmenlerin il içinde değerlendirilmesine ilişkin Milli Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/12467) (Başkanlığa geliş tarihi: 02/02/2010)
60.- Bursa
Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, öğretmenlerin
becayiş haklarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/12468) (Başkanlığa geliş tarihi: 02/02/2010)
61.- Manisa
Milletvekili Ahmet Orhan’ın, sosyoloji bölümü mezunlarının felsefe grup
öğretmenliğine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/12469)
(Başkanlığa geliş tarihi: 02/02/2010)
62.- Antalya
Milletvekili Hüseyin Yıldız’ın, yönetim kadrolarına ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/12470) (Başkanlığa geliş tarihi: 29/01/2010)
63.- İstanbul
Milletvekili Sebahat Tuncel’in, domuz gribi aşısına
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/12471) (Başkanlığa geliş
tarihi: 02/02/2010)
64.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Sevigen’in, domuz gribi
tedbirlerine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/12472)
(Başkanlığa geliş tarihi: 02/02/2010)
65.- Muğla
Milletvekili Fevzi Topuz’un, GDO’lu ürünlerin
satışına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/12473) (Başkanlığa geliş tarihi: 02/02/2010)
66.- Kars Milletvekili Gürcan Dağdaş’ın,
Kars’ta hayvancılığın desteklenmesine ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/12474) (Başkanlığa geliş tarihi: 02/02/2010)
67.- Trabzon
Milletvekili Süleyman Latif Yunusoğlu’nun, bölünmüş
yol yapımına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/12475)
(Başkanlığa geliş tarihi: 29/01/2010)
68.- Bursa
Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, Yüksek Hızlı
Trenin sefer güvenliğine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi
(7/12476) (Başkanlığa geliş tarihi: 02/02/2010)
69.- Adıyaman
Milletvekili Şevket Köse’nin, 2022 sayılı yasa kapsamında aylık alanlara
ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/12477)
(Başkanlığa geliş tarihi: 29/01/2010)
70.- Adana
Milletvekili Tacidar Seyhan’ın, Çukurova Üniversitesi
yurtlarındaki yönetime ve öğrenci gösterilerine ilişkin Devlet Bakanından
(Faruk Nafiz Özak) yazılı soru önergesi (7/12478)
(Başkanlığa geliş tarihi: 29/01/2010)
71.- Adana
Milletvekili Tacidar Seyhan’ın, camilere kurulan baz istasyonlarına ilişkin Devlet Bakanından (Faruk Çelik)
yazılı soru önergesi (7/12479) (Başkanlığa geliş tarihi: 02/02/2010)
72.- Balıkesir Milletvekili
Ahmet Duran Bulut’un, Avrupa’ya açılan sınır kapılarına ilişkin Dışişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/12480) (Başkanlığa geliş tarihi: 02/02/2010)
Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Muş
Milletvekili M. Nuri Yaman ve 19 Milletvekilinin, istihdam başta olmak üzere
tekstil ve konfeksiyon sektöründeki sorunların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98
inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/559) (Başkanlığa
geliş tarihi: 11.1.2010)
2.- Muş
Milletvekili M. Nuri Yaman ve 19 Milletvekilinin, şeker fabrikalarının
özelleştirilmesinin doğuracağı sorunların araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci
maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/560)
(Başkanlığa geliş tarihi: 11.1.2010)
3.- Muş Milletvekili M. Nuri Yaman ve 19 Milletvekilinin, Van’ın
sınır ilçelerinde Türk ve İran güvenlik güçlerinin ateşi sonucu meydana gelen
ölüm olaylarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/561) (Başkanlığa geliş
tarihi: 11.1.2010)
4.- Muş
Milletvekili M. Nuri Yaman ve 19 Milletvekilinin, kadınlara yönelik cinayet
olaylarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/562) (Başkanlığa geliş tarihi:
11.1.2010)
11 Şubat 2010 Perşembe
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 13.03
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral
AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Gülşen ORHAN (Van),
Fatih METİN (Bolu)
BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 60’ıncı Birleşimini açıyorum.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN – Elektronik cihazla yoklama yapacağız.
Yoklama için üç dakika süre vereceğim.
Sayın milletvekillerinin oy düğmelerine basarak salonda
bulunduklarını bildirmelerini, bu süre içerisinde elektronik sisteme giremeyen
milletvekillerinin salonda hazır bulunan teknik personelden yardım
istemelerini, buna rağmen sisteme giremeyen üyelerin ise yoklama pusulalarını
görevli personel aracılığıyla üç dakikalık süre içerisinde Başkanlığa
ulaştırmalarını rica ediyorum.
Yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz
vereceğim.
Gündem dışı ilk söz Gümüşhane ilinin düşman işgalinden
kurtuluşunun 92’nci yıl dönümü münasebetiyle söz isteyen Gümüşhane Milletvekili
Sayın Yahya Doğan’a aittir.
Buyurun Sayın Doğan. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Sayın Doğan, açmadan önce bir sükûneti sağlayalım, konuşmalarınız
duyulsun.
Sayın milletvekilleri, Sayın Hatibi daha iyi duyabilmek için
uğultuyu kesebilirsek, sükûneti sağlayabilirsek çok iyi olur.
Buyurun Sayın Doğan.
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Gümüşhane Milletvekili Yahya
Doğan’ın, Gümüşhane’nin düşman işgalinden kurtuluşunun 92’nci yıl dönümüne
ilişkin gündem dışı konuşması
YAHYA DOĞAN (Gümüşhane) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Gümüşhane’mizin 92’nci kurtuluş yıl dönümü münasebetiyle söz almış bulunuyorum.
Sözlerime başlamadan hepinizi saygıyla selamlıyorum.
İzninizle bir hususa da değineceğim. Bu kurtuluş günleri, hem o
beldelerin kurtuluşu için şehit düşen insanlarımızı anmaya vesile olduğu gibi,
o yöredeki gelişmelerin de gerek hemşehrilerimize
gerek sizlere anlatılması için bir vesile oluyor. Bu çerçeve içerisinde
özellikle moral düzeltici bir şeyler söylemek istiyorum.
Gümüşhane bir değişim yaşıyor. Gerek üniversitemizle ki -Hükûmetimize müteşekkirim, yüce Parlamentoya da bu kanunu
kabul ettiği için müteşekkiriz- üniversitemiz kuruldu, hızla gelişiyor. Beş
ilçemizin hepsinde birer yüksekokul kuruldu; birçoğu öğretime başladı, bir
kısmı da bu yıl öğrenci almaya başlayacaktır. Eğitimin önemini Gümüşhane halkı
kavramıştır. Eğitimsiz hiçbir şey olmaz.
İkinci önemli gelişme barajlarımızdır, göletlerimizdir. Yörede
uzun süreden beri tabiat şartlarına bağlı tarım yapılmaktaydı. Ancak Hükûmetimizin, Devlet Su İşlerimizin, Çevre ve Orman
Bakanlığımızın gayretleriyle uzun yıllardan beri yarım kalmış bekleyen Köse Barajı’mız bitirilmiş ve geçenlerde hizmete girmiştir.
Sulama kanalları da birinci kısmı yapılmış, ikinci kısmı yapılmaktadır.
Yine, aynı şekilde Kelkit’imizin otuz kırk yıllık özlemi olan
Sadak Barajı’nın da programlanması, yapılması, ihalesinin yapılması bitmiştir;
önümüzdeki zaman dilimi içerisinde, bir iki ay içerisinde temeli atılıp
inşaatına başlanacaktır. Keza, Şiran’daki Koruluk Barajı’mız
ve sulama kanalları faaliyetini sürdürmektedir. Bunlar sulamaya yönelik
barajlarımızdır.
Yuvacık Göleti’nin, Alıçlı Göleti’nin ki inşaatı birinin bitmiştir, birinin
başlayacaktır; bunları sayarak kıymetli vakitlerinizi almak istemiyorum.
Bölgede tarımda önemli bir gelişim yaşanmaktadır. Toprak suya
kavuşmuştur; bundan sonra verim artacaktır, yöredeki organik tarım hızla
gelişecektir.
Yine, enerjiye dayalı olarak da, gerek Harşit
Çayı üzerindeki Kürtün Barajı ve Torul Barajı faaliyetlerini sürdürmektedir,
hizmete girmiştir.
Değerli milletvekilleri, “Yol medeniyettir.” demişler, doğrudur.
Sizin tarımınız var, ürününüzü üretiyorsunuz fakat yolunuz olup götüremedikten
sonra hiçbir anlam ifade etmez. Gümüşhane’mizde yollar da bütün hızıyla devam
etmektedir. Efendim, Zigana Tüneli’ne alternatif olacak şekilde yeniden bir
etüt ve projelendirme çalışması, güzergâh tespiti başlamıştır. Torul-Kürtün yol
ayrımı Gümüşhane-Bayburt sınırı bölünmüş yollar tamamlanacaktır bu yıl
içerisinde. Yine Gümüşhane-Erzincan bölünmüş yolu, Kelkit’e kadar olan kısmı
bitmek üzeredir. Gümüşhane çevre yolu etüdü -ki bu son derece önemlidir- ve
güzergâh tespiti çalışmaları başlamıştır. Gümüşhane-Torul ayrımı İkisu-Şiran yolunun yapımı devam etmektedir.
Söz yollardan açılmışken, demir yolunun da fizibilite etüdü
çalışmalarının ihalesi yapılmıştır. İnşallah o da en kısa zamanda yapılacaktır.
Yöredeki olumlu kalkınmaya, gelişmeye bağlı olarak, uzun zamandan
beri pist yarım kalmıştır hem Bayburt ilimize hem de Gümüşhane ilimize hizmet
edecek olan Köse Havaalanı’nın da proje çalışmaları başlatılmıştır. Yapılacak
olan, bu yarım pistin
Değerli milletvekilleri, burada vurgulamak istediğim şudur: Azmin
elinden hiçbir şey kurtulamaz. Halkı pırıl pırıl,
tertemiz olan Gümüşhane’miz, Hükûmetimizin de
desteğiyle diğer şehirlerden, gelişmiş şehirlerden farkı olmayan bir şehir
hâline gelmiştir. Mutlu insanların yaşadığı, devletine, milletine bağlı
insanların yaşadığı güzel bir şehirdir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
YAHYA DOĞAN (Devamla) – Bitiriyorum Sayın Başkan, bağlıyorum.
Yöre, organik tarımın merkezi olmaya müsaittir, bütün altyapı
hazırlanmıştır. Hükûmetimizin verdiği teşviklerle
tarımda ve hayvancılıkta çok önemli gelişmeler beklenmektedir. Ben, buradan
yatırımcıları Gümüşhane’ye davet ediyorum; altyapısı, teşvikleri hazır olan bu ilimizde
yatırım fırsatını kaçırmayınız. Önümüzdeki yıllar, hakikaten Gümüşhane’de çok
önemli kalkınma hamlesinin olacağı yıllardır.
Yıl dönümü münasebetiyle beni dinlediğiniz için hepinize saygılar
sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Doğan.
Gündem dışı ikinci söz Antalya ilinde meydana gelen sel felaketi
hakkında söz isteyen Antalya Milletvekili Sayın Hüseyin Yıldız’a aittir.
Buyurun Sayın Yıldız. (MHP sıralarından alkışlar)
2.- Antalya Milletvekili Hüseyin
Yıldız’ın, Antalya ilinde son günlerde meydana gelen sel felaketindeki can ve
mal kayıplarına ve alınması gereken önlemlere ilişkin gündem dışı konuşması
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Antalya ilinde meydana gelen sel felaketi hakkında gündem dışı söz almış
bulunuyorum. Hepinizi şahsım ve Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına
saygılarımla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, 7 Şubat Pazar gecesi başlayan fırtına ve
yağış nedeniyle Antalya’mızda meydana gelen sel felaketinde 4 vatandaşımız
ölmüş, evler ve tarım alanları su altında kalmış, köprüler çökmüş, özellikle
köy yolları önemli ölçüde tahrip olmuştur. Şahsım ve Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu adına, sel felaketinde hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allah’tan
rahmet, yakınlarına başsağlığı ve sabır diliyorum; evleri ve tarım alanları
zarar gören vatandaşlarımıza da geçmiş olsun dileklerimizi arz ediyor,
acılarını paylaşıyorum.
Değerli milletvekilleri, şiddetli yağışlar sonunda Antalya
ilimizde kırk dokuz yerleşim biriminde, ilk yapılan tespitlere göre yaklaşık 5
bin dekar sera, 1.200 dekar meyve bahçesi, 30 bin dekar da tarım alanı ve çok
sayıda konut zarar görmüştür. Yerel ve ulusal yazılı ve görsel medyada,
yapılabilenler ve yapılamayanlarla ilgili çok değişik tespit ve değerlendirmeleri
Türk halkı izlemiştir. Bunlarla ilgili yorum yapmıyor, olayları yaşayanların ve
kamuoyunun takdirine bırakıyorum. Ancak, bir tespitimi de sizlerle paylaşmak
istiyorum. Bu felaket de göstermiştir ki sekiz yıllık hükûmetleri
döneminde, Adalet ve Kalkınma Partisi her üyesinin, ülkeyi nereden nereye
getirdiklerini, bıkmadan, usanmadan anlatanların, kaymakamlıkları, valilikleri,
belediyeleri, sivil savunma kurumlarımızı felaketlere karşı hazırlıklı hâle
getiremedikleri de ortadadır.
Arama kurtarma çalışmalarında Sahil Güvenlik Grup Komutanlığına,
Antalya Ulusal Medikal Kurtarma Birimine ve çalışmalara gerçek katkı veren
herkese teşekkürlerimi ve şükranlarımı arz ediyorum.
Değerli milletvekilleri, bu felaketle ilgili yetkililere, Hükûmet yetkililerine de şu soruları sormak istiyorum:
Bölgedeki görgü tanıklarının ifadelerine göre, Karacaören
Barajı’nın kapaklarının açıldığı ve sel felaketinin bu nedenle meydana geldiği
söylenmektedir. Karacaören Barajı’nın kapakları
açılmış mıdır?
Her türlü ekipmana sahip olmasına rağmen,
resmî çağrı gelmeyince hareket edemeyen AKUT’tan
niçin yardım istenmemiştir?
Bölgede bulunan balık adamlardan, dayanıklı botlarla rafting yapan ekiplerden niçin yardım istenmemiştir?
Basına yansıyan haberlerde, Orman Bölge Müdürlüğünün dere, köprü
ve menfezlerin tıkanmasına yol açan ağaç ve dalların kesilmesi, temizlenmesi
için çalışma başlattığı açıklanmaktadır. Sel felaketinin olmaması için bunların
önceden yapılması gerekmiyor muydu?
Yine, basına yansıyan haberlerde, Sivil Savunma İl Müdürünün
imkânlarının bu kadar olduğunu, bu tür felaketler için farklı tekniğe sahip
botlara ihtiyaç olduğunu, mevcut botun denizde arama-kurtarmaya uygun olduğunu
ifade etmesi, Sivil Savunma Müdürlüğünün ne durumda olduğunu anlatmıyor mu?
Sel felaketinin yaşanabileceği tüm yerleşim birimlerinde en acil
kurtarma ekipmanı olarak botlar gerekli değil midir?
Onları kullanacak ekibin eğitilmesi gerekmiyor mu? Bunları ne zaman
yapacaksınız? Arama-kurtarma çalışmalarıyla ilgili bir ihmal var mıdır? Varsa
ne yapılmıştır?
Değerli milletvekilleri, ayrıca, selden zarar gören
vatandaşlarımızın hasar tespitlerinin süratle yapılması, yıkılan köprülerin,
bozulan yolların ve diğer kamu zararlarının karşılanması için Valilik emrine
yeterli kaynağın gönderilmesi gerekmektedir. Henüz böyle bir kaynağın
gönderildiğine şahit olmuş değiliz.
Ayrıca, vatandaşlarımızın zararlarının karşılanması, barınma ve
gıda ihtiyaçlarının giderilmesi, banka kredi borçlarının ertelenmesi, kredi
ihtiyaçlarının giderilmesi gerekmektedir.
Değerli milletvekilleri, bir daha böyle…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
HÜSEYİN YILDIZ (Devamla) – Çok teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, ülkemizin pek çok bölgesinde süreç
içerisinde bu tür felaketler yaşamaktayız. Elbette hiç kimse böyle felaketlerin
yaşanmasını arzu etmez ancak bu felaketlerin yaşanmaması için de Hükûmetimizin gerekli önlemleri alması ve bu konuda ciddi
çalışmalar yapması gerekmektedir.
Bir daha böyle felaketlerin yaşanmamasını diliyor, felakette zarar
görenlere geçmiş olsun diyor, hayatlarını kaybeden insanların yakınlarına
tekrar başsağlığı diliyor, saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Yıldız.
Gündem dışı üçüncü söz Roman vatandaşlarımızın sorunları hakkında
söz isteyen Edirne Milletvekili Sayın Rasim Çakır’a aittir.
Buyurun Sayın Çakır. (CHP sıralarından alkışlar)
3.- Edirne Milletvekili Rasim
Çakır’ın, Roman vatandaşların sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması
RASİM ÇAKIR (Edirne) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Roman
vatandaşlarımızın sorunlarıyla ilgili gündem dışı söz almış bulunuyorum. Bu
vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, bir müddet önce Sayın Başbakan Türkiye’nin
huzuruna çıkarak “Roman açılımı” diye bir tabirle bir çalışma başlattıklarını
ifade ettiler ve yapılan çalışmaları biz, ana muhalefet partisi olarak da
dikkatle izliyoruz. Bu çalışmanın neticesinde yapılan iş, “Roman Çalıştayı Raporu” diye Sayın Bakanın nezaretinde ortaya
çıkarılan bir rapor. Bu raporu dikkatle okudum. Eğer böyle bir çalışmaya uzun
emek verilmese, Cumhuriyet Halk Partisine sorulsaydı, inanın, bu rapordan çok
daha nitelikli, çok daha somut hedefleri olan bir yazıyı, bir tutanağı, bir
raporu on dakika içerisinde sizlere biz ulaştırabilirdik.
Değerli arkadaşlarım, bir müddet önce Manisa Selendi’de hepimizi
üzen, bu kürsüde de dile getirdiğimiz birtakım olaylar yaşandı. Hükûmetiniz birtakım girişimlerde bulundu; altı aylık
kiralarını ödedi vatandaşlarımızın, odun-kömür verdi ama sorun çözüldü mü?
Hayır, sorun çözülmedi. İşte, bugün yerel basında sorunun çözülmediği, Roman
vatandaşlarımızın geçmişteki yaşamlarından çok daha ilkel bir yaşam içerisine
sürüklenmiş oldukları ulusal basında çarşaf çarşaf
gösteriliyor. On dört-on beş gün kadar önce Edirne Uzunköprü’de, Roman
vatandaşlarımız, kış kıyamet, karda çocuklarını ısıtabilmek için bir sırt odun
veya çalı toplamaya giderken, tek başına görev yapan 1 ormancı tarafından 2
Roman vatandaşımız öldürüldü. Yani şunu söylemek istiyorum: Bir tarafta,
şaşaalarla, sekiz yıllık devri iktidarınızın sonlarına gelmişken, bir açılım ve
çalıştay sözü ortaya atarken; diğer tarafta, Roman
vatandaşlarımızın bir sırt odun bulabilme uğruna canlarını verdiği bir
Türkiye'de yaşıyoruz. Bunu ifade etmek için bunu anlatıyorum.
Bundan da kötüsü, Roman vatandaşlarımızın cenazesine gittiğimde
orada bir vatandaşımız dedi ki: “Oğlum üniversiteyi kazandı, üniversitede okuyor
ama üniversite harç ücretini bulup yatıramadığım için üniversiteden kaydını
silmişler.” Bundan da acısı budur değerli arkadaşlarım.
Yani Roman vatandaşlarımızın eğitime ihtiyacı var, aşa ihtiyacı
var, sağlıklı konuta ihtiyacı var. Roman vatandaşlarımızın sadece seçimlerden
seçimlere odun, kömür, kuru gıda desteğine ihtiyacı yok. “Bize bunları
vermeyin, bize iş verin; biz çalışalım, alın terimizle, onurumuzla çoluğumuzun çocuğumuzun rızkını çıkaralım.” diye Roman
vatandaşlarımız feryat ediyor değerli arkadaşlarım. Tamamı ilkel koşullarda,
konutlarda barınıyorlar. Hemen hemen hepsi, eğitim
alanında gerçekten çok sınırlı olanaklarla eğitim yapabilme imkânı buluyorlar.
Çok çok azı üniversiteye gidebiliyor. Üniversiteye
gidebilenlerin arkasına bakıyorsunuz, dayısının oğlunu, kardeşini, teyzesinin
kızını da arkasından getirebiliyor ama üniversitede okuyabilen Roman
gençlerinin okuyabilmelerine destek anlamında maalesef yapabildiğimiz, şu an Hükûmetinizin yapabildiği bir şey yok. Artık, Roman
vatandaşlar çok iyi biliyorlar ki siyaset adamının siyasetçinin ve hükûmetlerin ne dediği önemli değil ne yaptığı önemli.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
RASİM ÇAKIR (Devamla) – Artık, insanların, siyasetçilerin ne
dediğine bakmıyorlar ne yaptığına bakıyorlar. O bakımdan, bu Çalıştay süresi içerisinde ne dediğiniz önemli değil; ne
yaptığınızı, ne yapmaya çalıştığınızı biz dikkatle izlemeye devam ediyoruz.
Daha geçenlerde, Antalya Finike Yuvalar köyünde, Roman
vatandaşlarımıza bir mezar yerini, bir mezarlığı bile çok gören bir iktidar
anlayışıyla maalesef karşı karşıyayız.
İnşallah çok yakın bir gelecekte, Cumhuriyet Halk Partisi
iktidarında, bu ülkede yaşayan bütün Romanlara, öncelikle sağlıklı konutlarda
barınabilmeleri, çoluğunun çocuğunun en iyi okullarda
okuyabilmeleri ve kendi yeteneklerine göre alanlar bulunarak o yeteneklerini
geliştirip iş olanakları yaratılmasını hep beraber yaşayacağız.
Dünden bugüne, tarihin her döneminde Roman vatandaşların…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
RASİM ÇAKIR (Devamla) – …sorunlarını en iyi bilen Cumhuriyet Halk
Partisi bunu programına da koyarak bu taahhüdün içerisine girmiştir.
Sayın Başkan, söz verdiğiniz için teşekkür ediyorum.
Yüce heyeti saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Çakır.
60’ıncı maddeye göre söz talebinde bulunan sayın milletvekilleri
vardır. Şimdi, kendilerine söz vereceğim, iki dakikalık da süre ayıracağım.
Sayın Kaynak…
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Kahramanmaraş Milletvekili Veysi Kaynak’ın, Kahramanmaraş’ın düşman işgalinden
kurtuluşunun 90’ıncı yıl dönümüne ilişkin açıklaması
VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, bugün
Kahramanmaraş’ımızın düşman işgalinden kurtuluşunun 90’ıncı yıl dönümü. Bu
vesileyle söz aldım. Bana bu fırsatı tanıdığınız için zatıalinize
teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; doksan yıl önce bugün,
11 Şubat 1920 tarihinde, Kahramanmaraş, yirmi bir gün, yirmi bir gece süren bir
mücadeleden sonra işgalden kurtulmuş ve Anadolu’muzun bağımsızlığının ilk
meşalesini Maraş’tan yakmıştır. Doksan yıl önce bugün, Maraşlılar, kadınıyla
erkeğiyle, yaşlısıyla genciyle, çocuğuyla, velhasıl topyekûn bir mücadeleyle
istiklallerini kazanmışlardır.
Şunu da kaydetmek gerekir ki: Anadolu’nun bağımsızlık
mücadelesinde, Kurtuluş Savaşı’nı üstlenen ve yöneten yüce Meclisimiz henüz
açılmadan, Sivas Kongresinin hemen sonrasında, 11 Şubat 1920’de kurtuluş
mücadelesini kazanan şehrimiz, bu yüce Meclisimize Anadolu’nun kurtuluşu için
önemli bir moral dayanak sağlamıştır.
Saygıdeğer milletvekilleri, Maraş mücadelesinin fitilini ateşleyen
iki önemli olay vardır: Bunlardan biri bayrak, diğeri namustur. Yani Maraşlılar
bağımsızlıklarına ve özgürlüklerine uzanan hain elleri Sütçü İmam ve Rıdvan
Hoca’nın isimleriyle sembolleşen bir mücadeleden sonra, bu iki ilke uğruna yani
millî hâkimiyet ve tam bağımsızlık uğruna yapmışlardır. Kahramanmaraşlılar
istiklallerini tam bir dayanışma içerisinde gerçekleştirdikleri gibi, şimdi de
istikballerine yine tam bir dayanışma içerisinde yürümektedirler.
Bu münasebetle, Kahramanmaraş’ı, Maraş’ı kahraman yapan şehit ve
gazilerimizi rahmetle, minnetle anıyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN – Sayın Emek…
2.- Antalya Milletvekili Atila Emek’in, Antalya ilinde son günlerde meydana gelen
sel felaketindeki can ve mal kayıplarına ilişkin açıklaması
ATİLA EMEK (Antalya) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Değerli arkadaşlarım, Antalya’mızda yaşanan sel nedeniyle
-yurttaşlarımızdan hayatlarını kaybedenler ve ciddi maddi hasarla sonuçlanan
durumla ilgili olarak- sizlere, özellikle Cumhuriyet Halk Partisi adına ve
şahsım adına, tüm yurttaşlarımıza geçmiş olsun dileklerimi sunuyorum;
hayatlarını kaybeden hemşehrilerimize de Allah’tan
rahmet diliyorum, kederli ailelerine de başsağlığı diliyorum.
Bununla ilgili olarak Cumhuriyet Halk Partisi Antalya
milletvekilleri olarak bir basın açıklaması yaptık. Orada, Hükûmetin
özellikle alması, yapması gereken tedbirleri ifade ettik. Derhâl, afet bölgesi
ilan edilip Afet Fonu’ndan bu maddi hasarların giderilmesi konusundaki
taleplerimizi sunduk. Hafta sonu itibarıyla cumartesi günü de başta Sayın Genel
Başkanımız olmak üzere, bölgede milletvekillerimiz incelemede bulunacaktır.
Ancak, Hükûmet bugüne kadar yapması gerekenleri
yapmadığı için, özellikle Gebiz Çayı üzerinde
yapılması gerekenler, batıda Kumluca’da Beşikçi Göleti yapılmadığı için, Köşkerler Deresi’nde gerekenler
yapılmadığı için, Demre’de yapılmadığı için bu afetlerle karşı karşıya
geliyoruz; doğa da bu nedenle bizi cezalandırıyor.
Kurtarma konusundaki özellikle yapılmayanları -ben şimdi, acılar
üzerine konuşmak istemiyorum- kamuoyunun takdirine bırakıyorum. Bir ağacın
başında sabaha kadar feryat eden insanların -devletin bu kadar gücüne rağmen,
ulaşılamayıp da- hayatını kaybetmesinin acısı hepimizin yüreğinde yaşıyor,
ailelerin bu acılarını da paylaşıyorum. Yani devlet orada gerekeni yapsaydı
bugün o kardeşimiz hayatta olacaktı. Diğer kurtulan kardeşimiz de kendisi
direnç gücünü sürdürerek özellikle bunu başarabilmiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ATİLA EMEK (Antalya) – Bu konuda, teşekkür ediyorum Sayın Başkanım
söz verdiğiniz için.
Hükûmetin de gerekli
önlemleri bir an önce almasını talep ediyoruz.
BAŞKAN – Sayın Uzunırmak…
3.- Aydın Milletvekili Ali Uzunırmak’ın, son günlerde yağan yoğun yağmur ve açılan
baraj kapakları nedeniyle Aydın ili ve bazı ilçelerinde meydana gelen su
baskınlarına ve alınması gereken tedbirlere ilişkin açıklaması
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Tabii afetler can ve mal kayıplarına sebep oluyor. Aydın’da da
Menderes’in Akçay koluyla birleştiği yerden itibaren kapakların açılması
neticesinde ve yağan yoğun yağmur neticesinde Menderes deltasının hemen hemen bütünü, ovanın bütünü Atça’dan
başlayarak, Yenipazar, Sultanhisar, Aydın merkez, Dalama, Söke, Bıyıklı gibi
hepsi su altında kalmıştır, çok yoğun bir yağış olmuştur, Bağarası
Ovası da olmak üzere.
Hükûmetin, zararların
tespiti ve tazmini noktasında bir gayret sarf etmesi gerekmektedir ama bundan
daha önemli olarak ben bir konuyu gündeme getirmek istiyorum. Meteoroloji,
bayağı bir öngörmektedir tabiat şartlarını. Dolayısıyla, afet ve kriz yönetimi
merkezlerinin bu öngörüler doğrultusunda, en azından önceden uyarılar yaparak,
tedbirler alarak belki mal kayıplarını önlemek sel karşısında çok mümkün
olmayabilir, bazı malların kayıpları önlenebilir ama can kayıplarının mutlaka
önlenebileceği kanaatini taşıyorum çünkü yağan yağmurun, derelerin, selin
geldiği alanlar belli alanlardır. Bu alanlarda sadece kurtarma olarak değil,
önceden öngörülen doğrultuda uyarılarla buralar boşaltılarak, buralarda
tedbirler alınarak, taşınabilir malların ve daha önemlisi can kayıplarının
önlenmesi mümkün olabilir. Dolayısıyla, burada da bir ihmalin olduğu kanaatini
taşıyorum. Bu ihmaller cana ve mala sebep olmaktadır.
Hükûmetin daha tedbirli
olması gerektiği kanaatini taşıyorum ve söz verdiğiniz için teşekkür ediyorum.
Aydın için de önemli olduğunu ifade etmek istiyorum.
BAŞKAN – Sayın Budak…
4.- Edirne Milletvekili Necdet
Budak’ın, Roman vatandaşların sorunlarının çözümü konusunda yapılan çalışmalara
ilişkin açıklaması
NECDET BUDAK (Edirne) – Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Sayın milletvekili arkadaşımıza teşekkür ediyorum, Roman
vatandaşlarının özellikle Edirne’de yoğun olması nedeniyle bu sorunları dile
getirdiği için. Ben de açıkçası Edirne Milletvekili olarak her hafta Roman
vatandaşlarımızın arasındayım. Roman Çalıştayı 10
Aralık 2009’da yapıldı yani beş federasyon, seksen dernek katıldı. 14 Martta da
Başbakanımızın katılımıyla bir toplantı yapılacak. Roman vatandaşlarımızın
sorunları tespit ediliyor ve çözüm önerileri getiriliyor.
Ben, tabii burada, özellikle sağlıkta, eğitimde, sosyal yardımda
bunları anlatmaktan yana… Bunları zaten sosyal devlet anlayışı gereği
yapıyoruz, bunları kesinlikle yapıyoruz, fazlasıyla yapıyoruz, hiç kimse aç ve
açıkta değil ama yeterli değil, özellikle işsizlik konusunda. Ancak, şunu da
söyleyeyim: Ben, milletvekili arkadaşımızın burada, Meclis kürsüsünde talihsiz
bir cinayet olayını dile getirmesini, özellikle barış içerisinde yaşadığımız
Romanlar ve Türk vatandaşlarımız arasında bir etnik ayrışıma yol açmasından
korktuğum endişesiyle bu sözü aldım. Bizim böyle bir problemimiz yok, toplumda entegre yaşıyoruz.
RASİM ÇAKIR (Edirne) – Sen yoktun, ben gittim susturdum onları.
NECDET BUDAK (Edirne) – Ayrıca bunu, muhalefet ya da iktidar
partisi olarak etnik kimlik siyaseti yapmamamız lazım. Daha dün, ben, muhalefet
partisi belediye başkanı, hep birlikte TOKİ idaresine gidip Roman
vatandaşlarımıza yönelik altı yüz kırk konutluk projeyi onaylattık. Bugün de
Roman vatandaşlarımıza bunun müjdesini verdik basın yoluyla.
O bakımdan, bizim, mümkün olduğu kadar, sorumluluk sahibi insanlar
olarak, bu konulara biraz daha hassasiyet göstermemiz gerektiğini düşünüyorum.
Saygılar sunuyorum.
RASİM ÇAKIR (Edirne) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Bitireyim de ondan sonra yapalım, insicam bozulmasın.
Sonra sizi dinleyeceğim.
Sayın Bingöl…
5.- Ankara Milletvekili Tekin
Bingöl’ün, vatandaşların, sivil savunma müdürlükleri ve hastaneler gibi
devletin birtakım kurumlarının aczinden ve ilgisizliğinden kaynaklanan
sıkıntılarına ilişkin açıklaması
TEKİN BİNGÖL (Ankara) – Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Az önce değerli milletvekili arkadaşlarımızın dile getirmiş olduğu
Antalya’daki dramı ben de üzüntüyle karşıladığımı belirtmek istiyorum. Ancak,
maalesef, son dönemlerde ülkemizin çok farklı yerlerinde benzer olaylarla sık sık karşılaşmaya başladık.
Üsküdar vapurundan bir vatandaşımız düşüyor, yetkililer o vatandaşa
kurtarma adına hiçbir girişimde bulunmuyor, çaresizlik içerisinde, vapurdaki
vatandaşlar kurtarma faaliyetlerine girişiyorlar.
Adana’da işsiz bir genç, girmiş olduğu sıkıntılı bunalım sonucunda
sokak ortasında dakikalarca babasını ve kardeşlerini kovalıyor ve âdeta satırla
babasını doğruyor ama orada da devlet yok. Nihayet vatandaşların müdahalesiyle
kardeşlerini de öldüresiye doğramaktan ancak alınabiliyor.
Dün Antalya’da devlet hastanesinin önünde bir yurttaşımız devlet
hastanesinin önüne kadar ancak gelebiliyor, yıkılıp kalıyor. Dakikalarca
ilgililer tarafından müdahale edilmeden… O hastanenin bahçesinde âdeta bir dram
yaşanıyor ve vatandaşlarımızın isyanı, tepkisi sonucunda müdahale
edilebiliniyor. Maalesef, başhekimin savunması ise “Biz her yurttaşa bir sedye,
bir tekerlekli iskemle bulunduramayız.” gibi basit, sığ; son derece çirkin bir
şekilde izah edilebiliyor.
Nihayet Antalya’da yaşanan olayda ise tam beş saat bir ağacın
dalına tutunarak hayata tutunmaya çalışan yurttaşımız, karşı kıyıda yakınlarının,
akrabalarının gözü önünde sel felaketine maruz kalarak hayatını kaybediyor. Ve
nihayet, oradaki yetkili, Sivil Savunma İl Müdürü, pişkince, “Bizim kurtarma
botumuz yok.” diyerek basit bir şekilde olayı geçiştirmeye çalışıyor ama aynı
İl Müdürü, son model cipi makam otosu olarak kullanabiliyor. Bütün bunlar
devletin ilgisizliğinden, yönetimin aczinden kaynaklanıyor ve maalesef,
Türkiye, dünyanın tüm ülkelerinden çok daha geri planda, insan hayatının ucuz
olduğu bir ülke konumuna düşüyor.
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın İçli…
6.- Eskişehir Milletvekili H.
Tayfun İçli’nin, Avrupa Parlamentosu Genel Kurulunda,
büyük bir oy çokluğuyla kabul edilen Türkiye’yle ilgili son karar taslağını
şiddetle kınadığına ilişkin açıklaması
H. TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Bugün Kahramanmaraş’ın düşman işgalinden kurtuluşunun yıl dönümü.
Bu millet, bu Kurtuluş Savaşı’nı verirken, Değerli Başkanım, “Ya istiklal ya
ölüm!” şiarıyla yola çıkmış, her türlü himayeyi ve her türlü mandacı anlayışı
reddetmiştir.
Dün Avrupa Parlamentosunun Genel Kurulunda, Hollandalı Hristiyan Demokrat Ria OomenRuijten’in kaleme aldığı Türkiye’yle ilgili bir karar
taslağı büyük bir oy çokluğuyla kabul edilmiştir. Bunu Türkiye Büyük Millet
Meclisinde görev yapan bir milletvekili olarak şiddetle kınıyorum çünkü, Değerli Başkanım, kabul edilen bu karar taslağında,
Kıbrıs’la ilgili, Ermeni açılımıyla ilgili protokollerle ilgili, Türk
yargısıyla ilgili, azınlıklarla ilgili, Lozan’ı reddeden azınlıklarla ilgili
kabul edilemez ifadeler yer almaktadır.
Bu millet, bu yüce Meclis, daha önce, Kıbrıs’la ilgili, 1999
tarihinde, 2001 tarihinde ve 2003 tarihinde, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
aldığı kararla, Kıbrıs’la ilgili bu yaklaşımları şiddetle kınamıştır. Ben de,
bir milletvekili olarak, bu Parlamentoyu sanki bir sömürge parlamentosu, sanki
himaye altındaki bir ülke parlamentosu yaklaşımıyla gören Avrupa
Parlamentosunun üyelerini buradan şiddetle kınıyorum ve bizim Parlamentomuza ve
yargı organımıza uzatılan bu yakışıksız ifadeleri de aracılığınızla kınıyorum
Değerli Başkanım.
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Sayın Aslanoğlu…
7.- Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu’nun,
Kahramanmaraş’ın, özgürlük ve bağımsızlık mücadelesinin 90’ıncı yıl dönümüne,
ekonomik alandaki başarılarının daha da artması için Büyükşehir Belediyesine
daha çok katkı yapılması gerektiğine ilişkin açıklaması
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Başkan, bizler de,
özgürlük ve bağımsızlık yönünde büyük mücadele veren tüm Kahramanmaraş halkını
yürekten kutluyoruz.
Çalışkan ve mücadeleci bir yapıda olan tüm Kahramanmaraşlılar
ekonomik alanda da önemli mücadele vererek Kahramanmaraş’ta önemli ekonomik
başarılara imza atıyorlar. Biz, tüm Kahramanmaraşlıları kutluyoruz. Ancak,
Kahramanmaraş’ımızın hak ettiği Büyükşehir Belediyesi Yasası’ndan pay alması
hâlinde daha büyük başarılara imza atacağına inanıyoruz. İktidar partisinin bu
konuda destek vermesi hâlinde bizler seve seve
Kahramanmaraş’a bu desteği vereceğimizi gönülden söylüyoruz.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Sayın Sipahi…
8.- İzmir Milletvekili Kamil Erdal
Sipahi’nin, baraj kapaklarının açılması nedeniyle İzmir ili ve bazı ilçelerinde
son günlerde meydana gelen su baskınlarına ilişkin açıklaması
KAMİL ERDAL SİPAHİ (İzmir) – Teşekkür ederim Sayın Başkan söz
verdiğiniz için.
Sayın Çevre ve Orman Bakanımız da buradalar, ben özellikle bu
baraj kapaklarının açılması konusundaki ciddi tehditleri ortaya koymak
istiyorum. Bu baraj kapaklarının açılması zaman zaman haber verilmeden yapılmakta ve facialara neden
olmakta. İzmir’de bu Güzelhisar Barajı’nın
kapaklarının açılması sonucunda tesadüfen can kaybı olmadı ama bu arada
Aliağa’yı Karaköy’e bağlayan yoldaki bir köprü -hani, nasıl bir köprüyse
bilmiyorum, kim yaptıysa- sularla beraber sürüklenip gitti, köyün şu anda
bağlantısı yok.
Ben hafta sonunda Menemen ilçesinde Gediz Nehri’nin taşması
olayını ovada bizzat kendim yaşadım. Burada bir Haykıran Köyü var, sekiz on
köyle beraber Menemen’e bağlantısı olan yol, maalesef köy imkânlarıyla yapılmış
olan geçit sular altında kaldığı için bu köylerin de bağlantıları ancak -4
kilometrelik yol- 15-20 kilometrelik bağlantılarla sağlanabiliyor. Burada
projesi yapılmış bir Melen Köprüsü olayı var, bunun
bir an evvel devreye girmesi gerekiyor.
Söz verdiğiniz için teşekkür ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Şandır…
9.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın, Kahramanmaraş’ın düşman işgalinden kurtuluşunun
90’ıncı yıl dönümüne ilişkin açıklaması
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Çok teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Biz de Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak Kahramanmaraş’ın
düşman işgalinden kurtarılışının 90’ıncı yılını yürekten kutluyoruz, tüm
şehitlerimize rahmetler diliyoruz, tüm Kahramanmaraşlılara saygılar, sevgiler
sunuyoruz.
Teşekkür ediyorum efendim.
BAŞKAN – Sayın Çakır…
RASİM ÇAKIR (Edirne) – Sayın Başkan, az önce söz alan iktidar
partisine mensup milletvekilimiz ismimi de zikrederek konuşmamda talihsiz bir
konuşma olduğunu ifade ederek, çok ciddi bir biçimde yanlış anlaşılmaya
sebebiyet verecek, sözlerimi bir çarpıtmaya götürdü.
Açıklama yapmak için 69’a göre yerimden söz talebinde bulunuyorum
efendim.
NECDET BUDAK (Edirne) – İsim de vermedim…
BAŞKAN – Buyurun.
VI.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR
1.- Edirne Milletvekili Rasim
Çakır’ın, Edirne Milletvekili Necdet Budak’ın, şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
RASİM ÇAKIR (Edirne) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Yanlış anlaşılmaya sebebiyet vermemek adına bu açıklamayı yapma
ihtiyacı hissettim.
Öncelikle Uzunköprü’de yaşanan olaydan sonra Roman kardeşlerimizin
olaya tepki mahiyetinde yapmış oldukları hareketler noktasında Sayın Kaymakam,
Belediye Başkanı ve güvenlik birimleriyle beraber milletvekili olarak ben,
vatandaşı teskin etme, teselli etme ve yanlış işlerin yapılmaması yönünde
onların yanında bulunmuş bir milletvekiliyim. Artı, ertesi gün cenazede bu 2
Roman vatandaşımızın tabutlarını omuzlamış, öksüz, yetim ve dullarının yanında
olmuş bir milletvekiliyim.
Bu anlamda benim ifade etmek istediğim şey, sadece “açılım” ve “çalıştay” diyerek değil, 2010 Türkiyesi’nde
Roman vatandaşın bir sırt odun için canından olması gerçeğini Parlamentoyla
paylaşmak ve Hükûmeti bu anlamda somut, ciddi ve
çabuk, bir an önce çalışmalara teşvik etmek için söz aldım.
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.
Meclis araştırması açılmasına ilişkin dört önerge vardır, ayrı ayrı okutup bilgilerinize sunacağım.
VII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA
SUNUŞLARI
A) Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- Muş Milletvekili M. Nuri Yaman
ve 19 milletvekilinin, istihdam başta olmak üzere tekstil ve konfeksiyon
sektöründeki sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/559)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Kayıt dışı istihdamın ve denetimsizliğin yaygın olduğu tekstil ve konfeksiyon sektöründe yaşanan sorunların araştırılarak
tespit edilmesi ve gereken tedbir ve önlemlerin alınması için, Anayasanın
98'inci, İçtüzük'ün 104 ve 105'inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması
için gereğini arz ve talep ederim.
1) M. Nuri Yaman (Muş)
2) Gültan Kışanak (Diyarbakır)
3) Selahattin Demirtaş (Diyarbakır)
4) Emine Ayna (Mardin)
5) Akın Birdal (Diyarbakır)
6) Ayla Akat Ata (Batman)
7) Bengi Yıldız (Batman)
8) Fatma Kurtulan (Van)
9) Hasip Kaplan (Şırnak)
10) Hamit Geylani (Hakkâri)
11) İbrahim Binici (Şanlıurfa)
12) Mehmet Nezir Karabaş (Bitlis)
13) Mehmet Ufuk Uras (İstanbul)
14) Osman Özçelik (Siirt)
15) Özdal Üçer (Van)
16) Pervin Buldan (Iğdır)
17) Sebahat Tuncel (İstanbul)
18) Sevahir Bayındır (Şırnak)
19) Sırrı Sakık (Muş)
20) Şerafettin Halis (Tunceli)
Gerekçe:
Ülkemizde önemli bir iş kolunu oluşturan tekstil ve konfeksiyon sektöründe yaşanan sorunlar son ekonomik kriz
ile birlikte bu sektördeki işletmelerin bir çoğunu olumsuz etkilenmiştir. Son
yıllarda bu sektörde çok sayıda işletmenin kapandığı ilgili sendikalarca dile
getirilmiştir. Yalnızca 2008 yılında krizin de etkisiyle tekstil sektöründe
işsiz kalanların sayısı kamuoyunda tartışılan tahmini rakamlara göre 60 bin'i
geçmektedir. Yaşanan global kriz yüzünden 2009 yılında
da tekstil sektöründe 1 milyon kişinin işsiz kalabileceği uyarıları yapılmıştı.
İş-Kur tarafından hazırlanan Kasım 2009 dönemine ait
istatistiklerden derlenen verilere göre, 2009 yılı Kasım ayında 87 bin 250
kişinin iş başvurusu yaptığı belirtilmiştir. Ancak İş-Kur'da başvurusu
bulunmayan kişileri de göz önüne aldığımızda bu rakamların daha da artacağı
ifade edilmektedir. Yani ülkede ciddi şekilde tırmanan bir işsizlik tablosu
mevcuttur.
Türkiye'de bu sektörde çoğunluğu oluşturan küçük firmalar, hâlâ
teknolojisi düşük makinelerle ve emek yoğun olarak çalışmaktadırlar.
Dokumacılık alt sektörüne bakıldığında, bir yanda temelde aile tipi üretim
biçimi özellikleri gösteren, basit ve emek yoğun teknolojilerin kullanıldığı,
diğer yanda ise organize olmuş büyük entegre
fabrikaları içeren üretim modeli mevcuttur.
Tekstil sektöründe faaliyet gösteren firmaların büyük bir kısmı
ürünlerini taşeron firmalar aracılığıyla yapmaktadır. Kadınlar ise bu sektörde
diğer iş kollarına göre daha fazla çalışmaktadırlar. Tekstil sektöründe çalışan
işçilerin özellikle 30'un altında işçi çalıştırılan işyerlerinde sigortası ya
hiç yapılmamakta ya da işe girdikten uzun bir süre sonra yapılmaktadır.
Tekstilde işçiler çok yoğun çalışmakta ve haftalık çalışma saatleri 45 saatin
üzerine çıkabilmektedir. Tekstil sektöründe sendikal örgütlenmenin yoğun olması
gerekirken ne yazık ki beklenen düzeyde olmadığı belirtilmektedir.
İşçi sağlığı ve iş güvenliğinin alınmadığı, işyerlerinin
denetlenmediği bu sektörde çalışan işçilerinin büyük bir çoğunluğu meslek
hastalıklarına yakalanmakta ve bu hastalıkların büyük bir bölümü de normal
hastalıklar olarak kayda geçmektedir. Özellikle birçok işçi kot kumlama yapılan
işyerlerinde çalışarak Silikozis hastalığına
yakalanmış ve hayatını kaybetmiştir. Bir çok işçiye
ilgili sağlık kurumları tarafından Silikozis
hastalığı teşhisi konulduğu hâlde sağlık güvencesi olmadığı için tedavi
olamamaktadır.
Yine tekstil sektörünün önemli sorunlarından birisinin de kayıt
dışı istihdam olduğu bilinmektedir. Sektörde evde çalışma da yaygın olmakla
birlikte, evde çalışanlar kayıtsız çalıştıklarından istatistiklerde görünmez
durumdadırlar. Çalışma Bakanlığı’nın 2009 Temmuz istatistiklerine göre
Türkiye'de dokuma iş kolunda kayıtlı çalışan işçi sayısı 583 bin 244 olarak
belirtilirken, toplamda bu açıklanan rakamlardan daha fazla işçinin bu sektörde
çalıştığı telaffuz edilmektedir.
Kayıt dışı çalışanlar sosyal güvenliksiz, sendikasız, toplu iş
sözleşmesiz kalırken, kayıt dışı çalışmadan dolayı devlet açısından prim
kayıplarına neden olunmakta ve haksız rekabet tetiklenmektedir. Özellikle hazır
giyim sektöründe kayıt dışı istihdam son derece yaygındır. Eve iş verme
sisteminin yaygınlaşması da, kayıt dışı istihdamı artıran diğer sebeplerden
olarak öngörülmektedir. Kayıt dışı çalıştırma yaygınlaşmış, ücret düzeyi
düşmüş, uzun çalışma saatleri ve ucuz iş gücü yaygınlaşmıştır.
Tekstil sektöründeki istihdama ilişkin önemli bir diğer sorun da,
çocuk emeği kullanımıdır. Kalifiye işçiliğe çok fazla gereksinim duyulmaması,
kayıt dışılığın yoğun olması nedenleriyle tekstil sektöründe çocuk işçi
istihdamı yoğunlaşmıştır.
Bu açıdan, ülkemiz ekonomisinde önemli bir yere sahip olan tekstil
ve konfeksiyon sektöründe yaşanan sorunların tüm
boyutlarıyla tespit edilmesi ve alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla bir meclis araştırma komisyonu kurulmalıdır.
2.- Muş Milletvekili M. Nuri Yaman
ve 19 milletvekilinin, şeker fabrikalarının özelleştirilmesinin doğuracağı
sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/560)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Satışa çıkarılan Türkiye Şeker Fabrikaları A.Ş'ye
(TŞFAŞ) ait kâr eden fabrikaların özelleştirilmesiyle birlikte gerek şeker
piyasasında yaşanacak sorunların gerekse de topraktan en yüksek düzeyde
yararlanılan şeker pancarı tarımı iş gücü açısından doğacak sıkıntıların
araştırılması ve alınacak tedbirlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis
Araştırması açılmasını arz ve teklif ederiz.
1) M. Nuri Yaman (Muş)
2) Gültan Kışanak (Diyarbakır)
3) Selahattin Demirtaş (Diyarbakır)
4) Emine Ayna (Mardin)
5) Akın Birdal (Diyarbakır)
6) Ayla Akat Ata (Batman)
7) Bengi Yıldız (Batman)
8) Fatma Kurtulan (Van)
9) Hasip Kaplan (Şırnak)
10) Hamit Geylani (Hakkâri)
11) İbrahim Binici (Şanlıurfa)
12) Mehmet Nezir Karabaş (Bitlis)
13) Mehmet Ufuk Uras (İstanbul)
14) Osman Özçelik (Siirt)
15) Özdal Üçer (Van)
16) Pervin Buldan (Iğdır)
17) Sebahat Tuncel (İstanbul)
18) Sevahir Bayındır (Şırnak)
19) Sırrı Sakık (Muş)
20) Şerafettin Halis (Tunceli)
Gerekçe:
Bilindiği üzere Türkiye Şeker Fabrikaları A.Ş'ye
(TŞFAŞ) ait 25 fabrikadan kârda olan Çarşamba, Çorum, Kastamonu, Kırşehir,
Turhal ve Yozgat fabrikaları 11 Eylül'de satışa çıkarıldı.
Satışa çıkarılan altı fabrikanın kâr ediyor olması dikkat çekici
bir gelişme olarak durmaktadır. TŞFAŞ'ın 2008 yılı
karının 3 milyar 193 milyon TL olduğu belirtiliyor.
Söz konusu fabrikaların satışıyla birlikte TŞFAŞ zarar etmeye
başlayacağı gibi, bu durumda Doğu ve Güneydoğu bölgelerinde bulunan fabrikalar
da ya kapatılma ya da yok pahasına satılma tehlikesiyle karşı karşıya
kalacaktır. Ege Üniversitesi'nden bir grup öğretim üyesi de bu tehlikeye dikkat
çekerek, bu satışların tarıma zarar vereceği, kırsal kesimde işsizliği
körükleyeceği ve şeker piyasasında uluslar arası tekellerin denetimini
pekiştireceği uyarısında bulunuluyor.
Şeker Yasası'yla birlikte daha önce satılan fabrikaların
özelleştirilmesi ekonomiye büyük zarar vermiştir. TŞFAŞ aracılığıyla şeker
tarımının ekonomiye sağladığı katkıların, 2001 yılında çıkarılan Şeker Yasası
ile sekteye uğramaya başlamıştır. Bu yasa ile kimi fabrikalar satılırken,
pancardan elde edilen şeker üretimine de kota getirilmiştir. Kota ile toplam
şeker üretimi içinde nişasta bazlı şekerin (NBŞ) payı
yüzde 15'e çıkarıldı. Yapılan araştırmalarda bu oran AB ülkelerinde ortalama
yüzde 2 civarındadır. Bu kotanın en büyük şeker üreticisi olan Fransa'da yüzde 0.5, Almanya'da yüzde 1'in altında olup NBŞ'nin
büyük ölçüde Genetiği Değiştirilmiş Organizma'lı (GDO) mısırdan elde
edilmektedir.
Şeker Yasası, pancar ekim alanlarının daralmasına, şeker
fabrikalarının düşük kapasite ile çalışmasına ve yüksek yoğunluklu tatlandırıcı
(YYT) dışalımının patlamasına neden olmaktadır. Şeker Kurulu, sadece 2009
yılının ilk 8 ayında, 172 bin 42 ton şekere eşdeğer YYT dışalımı için uygunluk
belgesi vermiştir. Kayıtlı olarak yapılan YYT yanında, önemli miktarda kimyasal
tatlandırıcının Türkiye'ye kaçak olarak girdiği de tahmin edilmektedir.
Bunların sonucunda, ekonomi olumsuz etkilenmekte, pancar çiftçisi ve TŞFAŞ'a ait fabrikaların bir kısmı zarar etmektedir.
Yasadan kârlı çıkanlar ise, NBŞ ve kimyasal tatlandırıcı üreticileri ile şeker
ticareti yapan uluslararası tekeller olmaktadır.
Devletin elinde kalan şeker fabrikalarının satışa çıkarılmaması,
topraktan en yüksek düzeyde yararlanılan şeker pancarı tarımı işgücü açısından
büyük önem taşıyor. Dört yüz elli binin üstünde çiftçi ailesi geçimini
pancardan sağlıyor. Hasat döneminde sayıları yüz bini geçen mevsimlik tarım
işçisi çalışıyor. Şeker fabrikalarında, daimi ve mevsimlik binlerce işçi
çalıştırılıyor.
Bu nedenlerle bir meclis araştırması açılması ve araştırma
komisyonu kurulması gerekmektedir.
3.- Muş Milletvekili M. Nuri Yaman
ve 19 milletvekilinin, Van’ın sınır ilçelerinde Türk ve İran güvenlik
güçlerinin ateşi sonucu meydana gelen ölüm olaylarının araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/561)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Van'ın sınır ilçelerinde, İran İslam Cumhuriyeti ile ortak
sınırımızda, İran İslam Cumhuriyeti ile Türkiye güvenlik güçlerinin açtığı ateş
sonucu yaşanan ölüm olaylarının araştırılarak alınacak önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Anayasa'nın 98'inci İç Tüzüğün 104. ve 105. maddeleri gereğince Meclis
Araştırması açılması için gereğini arz ve teklif ederiz. 11.01.2010
1) M. Nuri Yaman (Muş)
2) Gültan
Kışanak (Diyarbakır)
3) Selahattin Demirtaş (Diyarbakır)
4) Emine Ayna (Mardin)
5) Akın Birdal (Diyarbakır)
6) Ayla Akat
Ata (Batman)
7) Bengi Yıldız (Batman)
8) Fatma Kurtulan (Van)
9) Hasip
Kaplan (Şırnak)
10) Hamit Geylani (Hakkâri)
11) İbrahim Binici (Şanlıurfa)
12) Mehmet Nezir Karabaş (Bitlis)
13) Mehmet Ufuk Uras (İstanbul)
14) Osman Özçelik (Siirt)
15) Özdal Üçer (Van)
16) Pervin Buldan (Iğdır)
17) Sebahat Tuncel (İstanbul)
18) Sevahir Bayındır (Şırnak)
19) Sırrı Sakık (Muş)
20) Şerafettin Halis Tunceli)
Gerekçe:
Yıllardır Van'ın sınır köylerinde, birçok yurttaşımızın güvenlik
güçlerinin ateş etmesi sonucu yaralanmasına, sakat kalmasına ve hayatını
kaybetmesine neden olan sınır kaçakçılığı çözülemeyen bir sorun olarak hâlâ
varlığını korumaktadır. Van halkının ekonomik gelir kaynaklarının başında gelen
sınır ticareti, ticarete konu olan ürünlere uygulanan kotanın kaldırılmaması,
sınır kapılarının açılmaması, başka geçim kaynağı bulamayan yurttaşlarımız için
burayı ölüm kapısı haline getirmiştir. Van ve bölge için bir istihdam alanı
olan sınır ticareti engellerle bitme noktasına getirilirken, burada çalışanlar
için yeni bir istihdam alanı yaratılmamış ve birçok vatandaşımız İran ile ortak
sınırımızda, sınırı illegal geçtiği gerekçesi ile güvenlik görevlileri
tarafından vurularak hayatını kaybetmiştir. Van'ın sınır ilçelerinde var olan
işsizlik, operasyon, mera ve yayla yasakları nedeniyle tarım ve hayvancılığın
yapılamaz hâle gelmesiyle geçimini sağlayamaz duruma gelen çok sayıda kişi,
mazot kaçakçılığı yapıyor. Ölümü göze alarak büyük zorluklarla sınırı geçerek
akaryakıt getiren vatandaşlar sık sık İran ve Türkiye
güvenlik güçlerinin kurşunlarına hedef oluyor. İran İslam Cumhuriyeti ile ortak
sınırımızda meydana gelen her türlü olayın çözümü hususunda akit edilen 14 Mart
1937 tarihli Tahran Antlaşması, bazı hususlarını içermekle beraber meydana
gelen ölüm olaylarına çözüm olmamaktadır. Söz konusu anlaşmanın, sınırda
yaşanan ölümleri kesin bir biçimde sona erdirecek yeni bir içeriğe
kavuşturulması gerekmektedir. Bu ölümlerin bir an önce son bulması için acil
önlemlerin alınması ve İran İslam Cumhuriyeti ile Türkiye arasında bir an önce
yeni bir hukuki sürecin başlatılması gerekmektedir. 2007 ile 2009 tarihleri
arasında, İran ile ortak sınırımızda İran ile Türkiye güvenlik güçlerinin
açtığı ateş sonucu 15 kişi yaşamını yitirirken, çok sayıda kişi de
yaralanmıştır. Van'ın Özalp ilçesinde oturan, Ejder Demir adlı vatandaş, 13
Eylül 2007'de, evinin önünde, iddialara göre bir yüzbaşı tarafından vurularak
hayatını kaybetmiştir. Haşim Yakut adlı vatandaşımız, sınırda, 10 Mart 2008'de
vurularak yaşamını yitirmiştir. Şahabettin Karalıoğlu,
5 nisan 2008 tarihinde vurularak yaşamını yitirmiştir.
Rahmi Yıldıztan adlı vatandaşımız 22 Ağustos 2008'de
İran sınırında vurularak yaşamını yitirmiş, cenazesi günlerce vurulduğu yerde
bekletilmiştir. Murat Yılmaz adlı vatandaşımız, 11 mart
2009'da sınırda, üzerlerine atılan havan topundan aldığı yara ile hayatını
kaybetmiştir. Savaş Öztürk, 11 Mayıs 2009 tarihinde
kamyonunda vurularak hayatını kaybetmiştir. Yakup Işık, 11 Haziran 2009'da
sınırda vurularak yaşamını yitirmiştir. Ayrıca çeşitli tarihlerde, Cemil Demirbacak, Mehmet Yekebaş, Haşim
Yalav, Nazmi Güler ve Doğan
Durdu adında 9 yaşındaki bir çocuk sınırda askerlerin açtığı ateş sonucu
hayatını kaybetmiştir. İran ile ortak sınırımızda, yaşanan ölüm olaylarına Hükûmet bu güne kadar sessiz kalmıştır. Sınırda yaşanan bu
ölüm olaylarına, bir suçun infazı olarak bakılmakta ve güvenlik güçleri sınırda
âdeta infaz memuru görevi yapmaktadırlar. İçişleri Bakanlığı ise olaylarla ilgili,
7/7541 esas numaralı soru önergemize verdiği cevapta, son iki yıl içerisinde 12
kişinin hayatını kaybettiğini; söz konusu kişilerin İran askerleri tarafından
öldürüldüğünü ifade etmiştir. Oysa, yaşanan ölüm
olayları hakkında, Van İnsan Hakları Derneği şubesi, bu olaylarla ilgili,
tutuklu asker ve haklarında soruşturma başlatılan askeri personel olduğunu öne
sürmüştür. İran İslam Cumhuriyeti ve Türkiye güvenlik güçlerinin ateş etmesi
sonucu sınırda yaşanan bu ölüm olaylarının bir an önce gündeme alınması ve
hükümetin bu ölümleri durduracak etkili düzenlemeleri ve bir an önce hayata
geçirmesi gerekmektedir.
4.- Muş Milletvekili M. Nuri Yaman
ve 19 milletvekilinin, kadınlara yönelik cinayet olaylarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/562)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Ülkemizde yaşanan kadın cinayetlerinin nedenlerinin araştırılarak,
bu konuda mevcut hukuksal düzenlemelere ve imzalanan Uluslararası Sözleşmelere
işlerlik kazandıracak, gerekli mekanizmaların oluşturulması yönündeki
hususların tespiti amacıyla Anayasa'nın 98'inci İç Tüzüğün 104. ve 105.
maddeleri gereğince Meclis Araştırması açılması için gereğini arz ve teklif
ederiz. 11.01.2010
1) M. Nuri Yaman (Muş)
2) Gültan Kışanak (Diyarbakır)
3) Selahattin Demirtaş (Diyarbakır)
4) Emine Ayna (Mardin)
5) Akın Birdal (Diyarbakır)
6) Ayla Akat Ata (Batman)
7) Bengi Yıldız (Batman)
8) Fatma Kurtulan (Van)
9) Hasip Kaplan (Şırnak)
10) Hamit Geylani (Hakkâri)
11) İbrahim Binici (Şanlıurfa)
12) Mehmet Nezir Karabaş (Bitlis)
13) Mehmet Ufuk Uras (İstanbul)
14) Osman Özçelik (Siirt)
15) Özdal Üçer (Van)
16) Pervin Buldan (Iğdır)
17) Sebahat Tuncel (İstanbul)
18) Sevahir Bayındır (Şırnak)
19) Sırrı Sakık (Muş)
20) Şerafettin Halis (Tunceli)
Gerekçe:
Çoğu namus ve töre cinayeti olarak adlandırılan kadın cinayetleri,
toplumda olağan karşılanan bir olgu haline gelmiştir. Ülkemizde yargı, kadın
sorunlarına karşı yeterli duyarlılığı göstermezken; kadına yönelik şiddet ve
ayrımcılık, düzenlemelerle de ortadan kalkmamakta ve kadın cinayetleri her yıl
bir önceki yıla göre artarak devam etmektedir. Kadın haklarına ilişkin olarak
günümüzde alınan kararlar ve uygulanan politikalar kâğıt üzerinde kalırken,
ataerkil zihniyetin rahatsızlık uyandırmaması, kadına yönelik şiddete karşı
önlem alınmasının da önüne geçiyor. Türkiye tarafından 1985 yılında onaylanan
Birleşmiş Milletler Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi
öncelikli olmak üzere, bu konuda imzalanan sözleşmelerin, iç hukukta dikkate
alınması yönünde başarı sağlanamamıştır. Ülkemizde, her üç kadından biri
şiddete maruz kalırken, belediyeler sığınak açma yükümlülüğünü yerine
getirmemiştir. Türk Ceza Kanunu ve ilgili diğer kanunlarda yapılan
düzenlemelerin çoğu kâğıt üzerinde kalırken, bu düzenlemeler, görünür, bilinir
ve uygulanır kılınmadığı için bir ifade bulmamıştır. Ülkemizde, ayrımcılığı ve
kadın haklarını korumayı içeren düzenlemeler hakkında, kadınlarda bilinç
oluşturma ve farkındalık oluşturan mekanizmalar
yetersizken, kadınların bu hakları kullanmaya yönelik başvurularına karşı da
son derece duyarsız kalınmaktadır. Yasa uygulayıcıların, kadına yönelik
ayrımcılık ve şiddetle mücadelede yeterli ölçüde bilinç sahibi olmaması,
yasaları da işlevsiz kılmaktadır diyebiliriz. Bu tespit yalnızca spekülatif bir görüş değildir. Yakın zamanda AİHM, verdiği
bir kararla da, bu tespiti güçlendirirken, ülkemizdeki yargının kadına yönelik
ayrımcılık ve şiddete karşı duyarsızlığına hükmetmiş ve ülkemiz Avrupa'da
kadını korumadığı için mahkûm olan ilk ülke olmuştur. Bu karar da göstermiştir
ki, dünyanın her yerinde yaşanan kadın cinayetleri, kadına yönelik şiddet ve
ayrımcılık, ülkemizde de vahim bir boyuta ulaşmıştır. Ülkemizde, hükümetlerin,
kadına karşı şiddeti ve ayrımcılığı önlemek adına, devlet politikası olarak
devreye koyduğu düzenlemeler, bu trajik sonucu değiştirecek ve önleyecek güçte
olmadığı, yaşanan cinayetlerle de kesinlik kazanmaktadır. Bütünlüklü bir yasal
sistem ve bu sistemi hayata geçirecek siyasi irade olmadıkça, kadın
örgütlerinin tek başına verdiği mücadele mevcut durumu değiştirmede yetersiz
kalacaktır.
Hükümetler, kadına yönelik şiddeti ve ayrımcılığı önleyecek
mekanizmaları devreye koymak yerine, kadının aile içindeki rolünü pekiştiren
araçları ön plana çıkararak bu konudaki çıkmaza katkı sunmaktadırlar. Nitekim
şiddete maruz kalan kadınların çoğu ilgili makamlara yaptıkları başvurularda,
yetkililerce, kendilerine ailedeki geleneksel rolün hatırlatıldığı ve
şikâyetlerinden vazgeçilmesi yönünde telkinlerde bulunulduğunu ifade
etmektedirler. Bu yönlü telkinlerin, karakoldaki görevli memurlardan tutalım da
kimi hâkimlere kadar şiddetle mücadelede bir yönteme dönüştürülmesi, kadını
âdeta ölümün ve şiddetin kucağına itmektedir. Kadının geleneksel rolünden
uzaklaşmış olması, mahkemelerde, kadına yönelik şiddet davalarında, çoğu zaman
şiddet uygulayanın haklı görülmesine gerekçe gösterilmektedir.
Başbakanlık Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü tarafından,
2008 yılında yapılan Türkiye'de Kadına Yönelik Aile İçi Şiddet Araştırmasının
sonuçlarına göre, kentte yaşayan kadınların %40,3'ü, kırsal kesimde yaşayan
kadınların da %46,6'sı, Türkiye genelinde ise, kadınların %41,9'u eşi veya
birlikte olduğu kişilerden fiziksel ya da cinsel şiddete maruz kaldığını ortaya
koymaktadır. Fatma Babatlı,
Özlem Şahin, Kadriye Kayaş,
Dilek Saner ve daha yüzlerce kadın resmi kurumlardan koruma istemesine rağmen
korunmamış ve eşleri ya da yakınları tarafından öldürülerek, namus cinayetine
kurban gitmiştir.
BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması açılıp
açılmaması konusundaki görüşmeler, sırası geldiğinde yapılacaktır.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının bir tezkeresi vardır,
okutup oylarınıza sunacağım.
B)
Tezkereler
1.- Türkiye Büyük Millet
Meclisinde, Türkiye-İrlanda Dostluk Grubu kurulmasına ilişkin Başkanlık
tezkeresi (3/1094)
10
Şubat 2010
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi
Hakkında 3620 Sayılı Kanun’un 4. maddesi uyarınca, İrlanda Parlamentosu ile
TBMM arasında parlamentolararası dostluk grubu
kurulması hususu Genel Kurul’un tasvibine sunulur.
Mehmet
Ali Şahin
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
H. TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) – Karar yeter sayısı istiyorum.
BAŞKAN – Arayacağım.
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 14.03
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.19
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral
AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Fatih METİN (Bolu),
Gülşen ORHAN (Van)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
60’ıncı Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının tezkeresinin
oylanmasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi tezkereyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı
arayacağım.
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Tezkere kabul edilmiştir, karar
yeter sayısı vardır.
Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen
Diğer İşler” kısmına geçiyoruz.
1’inci sırada yer alan, Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet
Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri
1.- Türk Ticaret Kanunu Tasarısı
ve Adalet Komisyonu Raporu (1/324) (S. Sayısı: 96)
BAŞKAN – Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2’nci sırada yer alan, Türk Borçlar Kanunu Tasarısı ve Adalet
Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
2.- Türk Borçlar Kanunu Tasarısı
ve Adalet Komisyonu Raporu (1/499) (S. Sayısı: 321)
BAŞKAN – Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
3’üncü sırada yer alan, Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığının
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı ve İçişleri Komisyonu Raporu’nun
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
3.- Kamu Düzeni ve Güvenliği
Müsteşarlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı ve İçişleri
Komisyonu Raporu (1/704) (S. Sayısı: 383) (x)
BAŞKAN – Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Geçen birleşimde, İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun
olarak görüşülen tasarının 10’uncu maddesi üzerindeki önerge işlemleri
tamamlanmıştı.
Şimdi maddenin oylamasını yapacağız.
(x) 383 S. Sayılı Basmayazı 28/1/2010 tarihli
54’üncü Birleşim Tutanağı’na eklidir.
10’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
11’inci maddenin başlığını okutuyorum:
Yardımcı hizmet birimleri
MADDE 11-
BAŞKAN – Madde üzerinde beş önerge vardır. Önergeleri önce geliş
sırasına göre okutacağım, sonra aykırılık sırasına göre işleme alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
1/704 Esas Numaralı kanun tasarısının 11’inci maddesinin 1’inci
fıkrasının (b) bendinde geçen “benzeri” ibaresinin “diğer” olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa
Ataş
İstanbul
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
1/704 Esas Numaralı kanun tasarısının 11’inci maddesinin 1’inci
fıkrasının (e) bendinde geçen “kayıtlarını” ibaresinin “kayıtlarını ve hesaplarını”
olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ramazan
Başak
Şanlıurfa
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 383 Sıra Sayılı kanun Tasarısının 11. maddesinin
madde başlığında geçen “hizmet birimleri” ibaresinin “hizmet birimi” olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Prof. Dr. Alim Işık |
|
Yılmaz Tankut |
K. Erdal Sipahi |
|
Kütahya |
|
Adana |
İzmir |
|
Hüseyin Yıldız |
|
Hasan Çalış |
Recep Taner |
|
Antalya |
|
Karaman |
Aydın |
|
Erkan Akçay |
|
|
Mustafa Kalaycı |
|
Manisa |
|
|
Konya |
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 383 Sıra Sayılı Kamu Düzeni Güvenliği
Müsteşarlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısının 11. maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Şevket Köse |
|
M. Akif Hamzaçebi |
Atilla Kart |
|
Adıyaman |
|
Trabzon |
Konya |
|
Tayfur Süner |
|
Durdu Özbolat |
Ali Rıza Öztürk |
|
Antalya |
|
Kahramanmaraş |
Mersin |
|
Osman Kaptan |
|
|
Ferit Mevlüt Aslanoğlu |
|
Antalya |
|
|
Malatya |
“Yardımcı hizmet birimleri
Madde 11- (1) Müsteşarlığın yardımcı hizmet birimi İnsan
Kaynakları ve Destek Hizmetleri Daire Başkanlığı olup görevleri şunlardır:
a) Personelin görev ve çalışma esaslarını belirlemek.
b) Müsteşarlık personelinin atama, nakil, disiplin, sicil, terfi,
ücret, emeklilik ve benzeri özlük işlemlerini yürütmek.
c) Müsteşarlık çalışanlarının kariyer ve eğitim planlarını
hazırlamak, uygulamak ve değerlendirmek.
ç) Personelin uyacağı etik kuralları belirlemek, gerekli eğitimi
vermek ve uygulamak.
d) Müsteşarlığın ihtiyacı olan arşiv, sağlık ve benzeri hizmetleri
yürütmek.
e) Personelin nitelikleri ve özlük işlerine ilişkin çıkarılacak
yönetmelikler hakkında görüş bildirmek.
f) Müsteşarlıkça verilecek diğer görevleri
yapmak.
BAŞKAN – Şimdi maddeye en aykırı önergeyi okutup, işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 383 Sıra Sayılı Kamu Düzeni Müsteşarlığının
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısının 11. maddesinin yasa metninden
çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.
|
Ayla Akat Ata |
|
Sırrı Sakık |
İbrahim Binici |
|
Batman |
|
Muş |
Şanlıurfa |
|
Şerafettin
Halis |
|
Hamit Geylani |
Hasip Kaplan |
|
Tunceli |
|
Hakkâri |
Şırnak |
|
Akın Birdal |
|
Sebahat Tuncel |
Sevahir Bayındır |
|
Diyarbakır |
|
İstanbul |
Şırnak |
|
Osman Özçelik |
|
M. Nezir
Karabaş |
Pervin Buldan |
|
Siirt |
|
Bitlis |
Iğdır |
|
|
|
Bengi Yıldız |
|
|
|
|
Batman |
|
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI TEVFİK ZİYAEDDİN AKBULUT (Tekirdağ) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) – Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN – Buyurun Sayın Buldan. (BDP sıralarından alkışlar)
PERVİN BULDAN (Iğdır) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu
ülkede Kürt sorununu militarist yöntemlerle bastırmak adına yasalar, yasal
düzenlemeler ve değişiklikler yapıldı. Bugün maddeleri görüşülmekte olan yasa
da aynı amaçla hazırlanmış durumda. Bu yasa kurulacak Müsteşarlığa bazı
olanaklar sağlıyor ki, yakın tarihimizden biliyorum, hiç faydalı işlerde
kullanılmadı. Gizlilik ihtiva eden işler için gizli ödenek oluşturulmasından
söz ediliyor. Devlet için düşünülen bu gizli faaliyetlerin ne olduğuna ve gizli
ödeneklerin ne işlerde kullanıldığına yakın tarihte hepimiz tanıklık ettik.
Nitekim gizli faaliyetlerin olduğu yerde suçun olmamasına olanak yoktur. Zaten
suçların kamufle edilmesi adına bu faaliyetler gizli
tutulur. İşte yakın ülke tarihimizde işlenmiş binlerce cinayet bu gizli
faaliyetlerle gerçekleştirildiler. Devlet adına bin operasyon düzenlendi,
devletin başbakanı, devletin zararlısı olduğunu kabul ettiği yurttaşları
açıkladı ve hepsi bir bir infaz edildiler.
Şimdi, İçişleri Bakanımız çıkmış “Bizim Hükûmetimiz
döneminde işlenmiş hiçbir faili meçhul cinayet yoktur.” demektedir. Diğer
yandan, Hablemitoğlu cinayeti dışında aydınlatılmamış
cinayet kalmadığını ifade edecek kadar ileri gitmekte ve diğer Hükûmet sözcüleri de bu nakaratı tekrarlamaktadırlar.
Buradan İçişleri Bakanımıza bu konuda birkaç söz söylemek
istiyorum. Sayın Bakan, Şemdinli olayı sizin döneminizde oldu ve Şemdinli’de
yaşanan olay aynen şöyleydi: Katiller halk tarafından devlete teslim edildi,
yalnız, devletimiz katilleri tayinlerle ödüllendirecek kadar da ileriye gitti.
Yine, birkaç örnek vererek şunları ifade etmek istiyorum: On üç
yaşındaki Uğur Kaymaz cinayeti sizin döneminizde işlenen bir cinayettir ve Uğur
Kaymaz’ı katleden güvenlik güçleri de sizin Hükûmetiniz tarafından suçsuz görülerek serbest
bırakıldılar.
Sayın Bakan, Hrant Dink cinayeti sizin döneminizde işlenen bir cinayettir ve
bugün Meclise gelecek olan ailelerle birlikte hem Hrant
Dink’in ailesi hem de 1948 yılından beri işlenen
faili meçhul cinayetlere kurban giden ailelerin yakınları bugün Meclise gelerek
bir araştırma komisyonunun kurulmasını talep edecekler sizlerden ve onlar şöyle
diyorlar: “Adalete kadar devlet gözümüzde suçludur.”
Sayın Bakan, ben de size diyorum ki, adalet sağlanana kadar ve
faili meçhul cinayetler aydınlanana kadar, Ceylan Önkol’un katili bulunana
kadar, yine Diyarbakır Caddesi’nde güvenlik güçleri tarafından katledilen Aydın
Erdem’in katili bulunana kadar, yine Uğur Kaymaz’ın
katili bulunana kadar siz de bizim gözümüzde suçlusunuz Sayın Bakanım.
Yine, Diyarbakır Koşuyolu katliamı siz Hükûmetteyken gerçekleştirilen bir cinayettir ve hâlâ
aydınlatılmış değildir.
Güngören katliamı sizin Hükûmetiniz
zamanında yapılmıştır ve failleri hâlâ belirsizdir. En son Türkiye İnsan
Hakları Vakfı verilerine göre sadece 2009 yılı içerisinde on sekiz faili meçhul
cinayet işlendi. Dur ihtarı sonucu, rastgele ateş açma sonucu “yargısız infaz”
diye nitelendirilen 46 kişi yaşamını yitirdi. Cezaevlerinde şüpheli intihar,
kavga ve tedavinin engellenmesi nedeniyle meydana gelen ölümlerin sayısı
39’dur. Bunlardan 6’sı gözaltı merkezlerinde, 33’ü ise cezaevlerinde meydana
gelmiştir.
Diğer yandan sizin Hükûmetiniz zamanında
hızla artış gösteren kışlalardaki şüpheli asker ölümleri faili meçhul değil de
nedir? Ölüm nedeni intihar olarak gösterilen bu askerlerin nedense tamamına
yakını Kürt’tür ve intihar açıklaması aileler tarafından inandırıcı
bulunmamaktadır. Nitekim Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi de intihar açıklamasını
gerçek dışı bulmuştur, Türkiye’yi mahkûm etmiştir.
Dolayısıyla, Türkiye'nin aydınlık geleceği için, toplumsal barış
için faili meçhul cinayetlerin bir an önce açığa çıkarılması, sorumlularının
yargılanmasını talep ediyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (BDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Buldan.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge reddedilmiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 383 Sıra Sayılı Kamu Düzeni Güvenliği
Müsteşarlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısının 11. maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Şevket
Köse (Adıyaman) ve arkadaşları
“Yardımcı hizmet birimleri
Madde 11- (1) Müsteşarlığın yardımcı hizmet birimi İnsan
Kaynakları ve Destek Hizmetleri Daire Başkanlığı olup görevleri şunlardır:
a) Personelin görev ve çalışma esaslarını belirlemek.
b) Müsteşarlık personelinin atama, nakil, disiplin, sicil, terfi,
ücret, emeklilik ve benzeri özlük işlemlerini yürütmek.
c) Müsteşarlık çalışanlarının kariyer ve eğitim planlarını
hazırlamak, uygulamak ve değerlendirmek.
ç) Personelin uyacağı etik kuralları belirlemek, gerekli eğitimi
vermek ve uygulamak.
d) Müsteşarlığın ihtiyacı olan arşiv, sağlık ve benzeri hizmetleri
yürütmek.
e) Personelin nitelikleri ve özlük işlerine ilişkin çıkarılacak
yönetmelikler hakkında görüş bildirmek.
f) Müsteşarlıkça verilecek diğer görevleri
yapmak.
BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?
İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI TEVFİK ZİYAEDDİN AKBULUT (Tekirdağ) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) – Katılmıyoruz Başkan.
BAŞKAN – Buyurun Sayın Köse.
ŞEVKET KÖSE (Adıyaman) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun
Tasarısı’nın 11’inci maddesi için verdiğimiz önergeyle ilgili söz almış
bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygılarımla selamlarım.
Değerli milletvekilleri, Antalya bölgemizde yaşanan sel
felaketinden dolayı hayatlarını kaybeden 4 hemşehrimize
Allah’tan rahmet diliyor, ailelerine sabır ve ürünlerinden dolayı zarar gören
tüm Antalyalılara da geçmiş olsun dileklerimi sunmak istiyorum. Aynı zamanda
seçim bölgem olan Adıyaman’da da sel felaketinden dolayı Tut ilçemizin bir
aydır yolu kapalıdır, Besni ve Gölbaşı’yla bağlantısı yoktur. Adıyaman’ın
Çelikhan üzeri Malatya ile olan bağlantısı zaman zaman
kapanmaktadır, bu yollar. Bu konuda acil ve kesin çözüm alınmasını önemle rica
ediyorum.
Değerli arkadaşlar, Cumhuriyet Halk Partisi olarak bu yasa
tasarısıyla kurulmak istenen süper Müsteşarlığın ne derece yanlış bir uygulama
olacağını anlatmaya çalıştık. Bu müsteşarlık olağanüstü yetkilerle
donatılmıştır ve kamu yönetimi sistemimize uygun olmayan bir yapı öngörmektedir
ama her fırsatta demokrasiden bahseden ve şeffaflığı dilinden düşürmeyen Hükûmet bu konuda tam aksini yapmaktadır. Bu tasarıyla Hükûmet şeffaf olmayan, kendi güdümünde bir istihbarat
birimi kurma amacını yasalaştırmaktadır.
Sayın arkadaşlar, yakın zamanda Cumhuriyet Halk Partisi olarak bir
konuyu gündeme getirdik. 2003 yılında Yavuz Donat “Recep Tayyip Erdoğan’ın
Timleri” diye bir yazı yazdı. Bu yazı AKP’nin derin devletini yaratma peşinde
olduğunun göstergesiydi. Sonucunda Hükûmet istediğini
hukuki bir zemine oturtmak için yasa tasarısını Meclise getirdi. Bu tasarıda
terörle mücadele bahanesiyle tehlikeli girişimler yapılmaktadır. Kurulan
Müsteşarlık örtülü ödenekten yararlanmaktadır. Hükûmet
örtülü ödenekle ilgili bir konu açıldığında tepki olarak “demokrasi” demektedir
ve şeffaflıktan bahsetmektedir. Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu! Müsteşarlık operasyonel görevi olmamasına rağmen denetleme yetkisini
taşımaktadır. Hükûmetin güdümü altındaki bürokrasiyle
askerî kurumları garip bir biçimde bir araya getiren bir müsteşarlık soru
işaretleriyle doludur. Hükûmet kendi derin devletini
yaratırken demokrasiyi rafa kaldırmaktadır ve üstelik bunu yaparken de hiç
tereddüt etmemektedir.
Sayın milletvekilleri, bakınız, Hükûmet
getirdiği yasa teklifiyle Müsteşarlıkta yabancı personel çalıştırılmasının
önünü açmaktadır. Kurulan Müsteşarlık istihbarat ile ilgili olduğuna göre
yabancı personel çalıştırmanın mantığı nedir? Acaba hangi yabancılar getirilip
buralarda çalıştırılacak? Hükûmet bu sorulara yanıt
verebiliyor mu?
Değerli arkadaşlar, yine tasarıyla bu Müsteşarlığın seksen bir
ilde örgütlenmesinin önü açılmaktadır. İllerde “Sosyal Etüt ve Proje Müdürlüğü”
adı altında yapılanmalar kurulmaktadır ancak yasanın genelinde olduğu gibi
burada büyük bir belirsizlik söz konusudur ve bu müdürlüklere hangi nitelikte
personel alınacağı ise belli değildir. Ayrıca, müdürlüklerin görevlerinin
çerçevesi de belli değildir.
Hükûmete şimdi soruyorum:
Buralara hangi nitelikte personel alınacaktır ve bu personelin görevlerinin
sınırları ne olacaktır? Hükûmet bu duruma şeffaflık
diyebiliyor mu? Biz diyemiyoruz. Böyle bir yapıyı kurup sonra da “demokrasi” demek
samimiyetsizliktir.
Değerli arkadaşlar, yasa tasarısının 11’inci maddesi yardımcı
hizmet birimlerini düzenlemektedir. Bu birimler İnsan Kaynakları ve Destek
Hizmetleri Daire Başkanlığını kapsamaktadır. Maddede bu birimlerin görevleri
hükme bağlanmıştır. Tasarının 11’inci maddesinin (d) ve (e) bendinde yer alan
hükümler 5018 sayılı Yasa’yla çelişki doğurmaktadır. Bu nedenle, (d) bendinin
değiştirilmesi ve (e) bendinin kaldırılması 5018 sayılı Yasa’yla uyum açısından
gereklidir.
Değerli milletvekilleri, ülke olarak çok sıkıntılı günlerden
geçmekteyiz. Ekonomimiz dibe vurmaktadır. Toplum işsiz ve açlık içinde ve büyük
bir bunalım yaşamaktadır. Bütün bunların içinde Hükûmet
bir baskı rejimi kurmaya çalışmaktadır. Ekonominin düzeltilmesi gerekirken
dinlemeleri ve baskıyı resmîleştirmek için çalışmalar yapılmaktadır.
Hükûmet, acilen
işsizliği azaltacak düzenlemeler yapmalıdır, bölgedeki işsizlik ve yoksulluğun
panzehiri olan GAP’ı bitirmek için çalışmalıdır. Hükûmet
kendini değil, ülkenin güvenliğini düşünerek hareket etmelidir yoksa bu gidişle
ülkemiz kaosa sürüklenecek ve sosyal barış yok
olacaktır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime son vermeden önce
sunduğumuz önergenin kabul olmasını dilerim. Verdiğimiz önergeyle yasada
doğacak boşlukların ve neden olacağı yanlışlıkların önüne geçmek istemekteyiz.
Önergeleri böyle değerlendirmeniz ülkemizin yararına olacaktır.
Hepinize en içten saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Köse.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge reddedilmiştir.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Kabul etmeyenlerin çoğunluğu yok efendim,
kabul edildi önerge. Bir daha sayın.
BAŞKAN – Sayın Genç, itiraz etmediğiniz için oyladık ve bitti.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 383 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 11. maddesinin
madde başlığında geçen “hizmet birimleri” ibaresinin “hizmet birimi” olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Alim Işık (Kütahya) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?
İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI TEVFİK ZİYAEDDİN AKBULUT (Tekirdağ) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) – Katılmıyoruz Başkan.
BAŞKAN – Buyurun Sayın Işık. (MHP sıralarından alkışlar)
ALİM IŞIK (Kütahya) –
Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; öncelikle hepinize saygılarımı
sunuyorum.
Görüşmekte olduğumuz 383 sıra sayılı Kamu Düzeni ve Güvenliği
Müsteşarlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı’nın 11’inci
maddesi üzerine vermiş olduğumuz değişiklik önergesiyle ilgili olarak
huzurunuza gelmiş bulunmaktayım. Bu vesileyle görüşlerimizi sizlerle paylaşmak
istiyorum.
Her şeyden önce, vermiş olduğumuz önerge son derece teknik, akla
ve mantığa uygun bir önergedir.
Sayın Bakana soruyorum, kendisi üniversitede yetişmiş, çok değerli
hizmetlerde bulunmuş değerli bir bilim adamıdır: Türkçeyi katletmek bu Meclise
mi düştü? Altta bir tane hizmet birimi varken bu bölümle ilgili başlığın
“birimi” olarak değiştirilmesini hangi gerekçeyle kabul etmiyorsunuz?
“Birimleri” dediğinize göre bu maddede en az iki tane hizmet biriminin olması
gerekiyor. Metne baktığımız zaman tek birim var, başlık “birimleri.” Ben,
muhalefetten gelen bir önergeyi hiç üzerinde dahi düşünme ihtiyacı duymadan,
baştan reddetmiş olmanızı yüce Meclise ve vatandaşımızın vicdanına havale
ediyorum, üzüntülerimi de belirtmek istiyorum. Bu vesileyle, tabii ki “Türk'üm”
diyemeyen ve “Türkçe” demekten çekinen bir anlayışın Türkçeyi katletmesini de
elbette ki beklemem gerekiyordu. Hakikaten üzüntülerimi belirtmek istiyorum.
Asla böyle bir yanlışı bu Meclisin onaylamayacağını da umuyorum. Önergemize
destek vereceğinizi düşünüyorum.
Değerli milletvekilleri, söz konusu kanun tasarısı, elbette dün
hepimizi hayal kırıklığına uğratan muhalefet partileri olarak ve
milletvekilleri olarak, bir önergenin kabulüyle ne denli gizli ve düşünce
altına yerleşmiş fikirlerin uygulamaya konulmak istendiği kanun tasarısı
olduğunu göstermiştir. 10’uncu maddenin (c) bendinde yapılan bir değişiklikle
657 sayılı Devlet Memurları Kanunu ve diğer kanunların sözleşmeli personel
çalıştırılması hakkındaki usul ve esaslara bağlı olmaksızın, sadece Bakan
onayıyla en çok on adet müsteşar müşaviri alınması konusunu gerçekten bu
milletin bir vekili olarak üzüntüyle karşıladığımı ifade etmek istiyorum. Sayın
Bakan, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu çerçevesinde hangi kişiyi
alamıyorsunuz da böyle bir önerge değişikliğine ihtiyaç duydunuz? Bu devletin,
bu milletin bu kadar sahipsiz olduğunu mu düşünüyorsunuz? Bu önergenin mutlaka
bir tekriri müzakereyle yeniden düzeltileceği umudumu da belirtmek istiyorum.
Ben, önceki dönemlerde olduğu gibi bu dönemde de terörle
mücadelenin gereği gibi yapılmamasının sonucunu sizlerle paylaşmak istiyorum.
1984-2009 yılları arasındaki resmî, devletin terörle mücadele istatistikleri
gözden geçirildiğinde özellikle ülkemizi yedi yılı aşkın süredir tek başına
yöneten Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarları döneminde sıfıra inmiş terör
olaylarının ve bu olaylar sonucunda vermiş olduğumuz şehit sayılarının giderek
arttığını paylaşmak istiyorum. Şuradaki grafik, devletin resmî rakamlarından
çizilmiş ve 2000-2002 yıllarında sıfıra inmiş toplam şehit sayılarının AKP
İktidarı döneminde giderek arttığının bir göstergesidir. Benzer şekilde, terör
olayları sayısının 2002 yılında sıfıra yakın geldiğini, ondan sonra tekrar
artarak devam ettiğini gösteren bir grafiktir.
1984 yılını 100 kabul ederek endekslediğimizde, AKP iktidarları
döneminde Türkiye’nin geldiği nokta budur. Gerek şehit sayısı gerekse terör
olayları sayısı açısından 2003 yılından itibaren hızla artışa geçen bir durumla
karşı karşıyayız.
“Sebebi nedir?” derseniz ya da “Ne yapmamız gerekir?” derseniz,
ben Sayın Bakana şunu önereceğim: Geliniz, sizden önceki dönemlerde işbaşında
bulunan iktidarların ve sorumluların yaptıklarını bir gözden geçiriniz, döneminizde
terörle mücadele konusunda yaptığınız yasal değişikliklerin bu konuya etkisi
olup olmadığını bir araştırınız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
ALİM IŞIK (Devamla) –
Çok teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Gerek o bölgede gerekse ülkemizin diğer illerinde görev yapan
mahalle ve köy muhtarlarının durumlarını bir gözden geçiriniz. Bu insanlardan
devletimizin her kademede yararlanmasını beklerken sosyal haklarında ve özlük
haklarında iktidarlarınız döneminde bir adım iyileştirmenin yapılmamasının
acaba Güneydoğu Anadolu ve Doğu Anadolu Bölgesi illerimizde terörü destekleyen
bir katkısı olmuş olabilir mi? Bunu bir gözden geçiriniz diyorum.
Ben bu vesileyle önergemizin kabulünü bekliyor, hepinize tekrar
saygılarımı sunuyorum. Umarım bundan sonraki dönemde tekrar terörün bittiği
günleri hep beraber yaşarız diyor, saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
1/704 Esas Numaralı kanun tasarısının 11’inci maddesinin 1’inci
fıkrasının (e) bendinde geçen “kayıtlarını” ibaresinin “kayıtlarını ve
hesaplarını” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ramazan
Başak
Şanlıurfa
BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?
İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI TEVFİK ZİYAEDDİN AKBULUT (Tekirdağ) –
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) – Katılmıyoruz Başkanım.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Gerekçe…
BAŞKAN – Gerekçeyi okuyun.
Gerekçe:
Anlam karmaşasının önüne geçilmesi için değişiklik yapılmıştır.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge reddedilmiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
1/704 Esas Numaralı kanun tasarısının 11’inci maddesinin 1’inci
fıkrasının (b) bendinde geçen “benzeri” ibaresinin “diğer” olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa
Ataş
İstanbul
BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?
İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI TEVFİK ZİYAEDDİN AKBULUT (Tekirdağ) –
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) – Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN – Gerekçeyi okuyun.
Gerekçe:
Kanun tekniğine uygun olması için değişiklik yapılmıştır.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Karar yeter sayısı istiyorum.
BAŞKAN – Karar yeter sayısı arayacağım.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Karar yeter sayısı yoktur.
Beş dakika ara veriyorum.
Kapanma saati: 14.44
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 14.51
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral
AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Fatih METİN (Bolu),
Gülşen ORHAN (Van)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
60’ıncı Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
Tasarının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet burada.
383 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 11’inci maddesi üzerinde
verilen İstanbul Milletvekili Sayın Mustafa Ataş’ın önergesinin oylanmasında
karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi önergeyi yeniden oylarınıza sunacağım ve karar yeter
sayısını arayacağım.
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir, karar yeter
sayısı vardır.
11’inci maddeyi kabul edilen önerge doğrultusunda oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
12’nci maddenin başlığını okutuyorum:
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
Personel Rejimi
Atama ve görevlendirme
MADDE12-
BAŞKAN – Madde üzerinde yedi önerge vardır. Ancak İç Tüzük’ün
91’inci maddesine göre, her madde üzerinde milletvekillerince sadece iki önerge
verilebilmektedir. Her siyasi parti grubuna mensup milletvekillerinin birer
önerge verme hakkı saklıdır.
Bu hükümler çerçevesinde, geliş sırasına göre beş önergeyi okutup
aykırılık sırasına göre işleme alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
1/704 Esas Numaralı kanun tasarısının 12’inci maddesinin 3’üncü
fıkrasında geçen “
Turan
Kıratlı
Kırıkkale
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
1/704 Esas Numaralı kanun tasarısının 12’inci maddesinin 3’üncü
fıkrasında geçen “
Mehmet
Müezzinoğlu
İstanbul
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 383 sıra sayılı ve 1/704 esas numaralı Kamu
Düzenliği ve Güvenliği Müsteşarlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun
Tasarısının “Atama ve Görevlendirme” başlıklı 12. maddesinin 1. fıkrasının
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Atama ve Görevlendirme
Madde 12- (1) Daire Başkanları ve I. Hukuk Müşaviri Bakan
tarafından Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Birimlerinde görev yapmış olan
emniyet müdürlerinden; 23/4/1981 tarihli ve 2451
sayılı Kanun hükümleri dışında kalan personel Müsteşar tarafından atanır.
|
Erdal Sipahi |
|
Akif Akkuş |
M. Akif Paksoy |
|
İzmir |
|
Mersin |
Kahramanmaraş |
|
Hüseyin Yıldız |
|
Behiç Çelik |
Mustafa Kalaycı |
|
Antalya |
|
Mersin |
Konya |
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 383 Sıra Sayılı Kamu Düzeni Güvenliği
Müsteşarlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısının 12. maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Atilla Kart |
|
Ali İhsan
Köktürk |
Ferit Mevlüt Aslanoğlu |
|
Konya |
|
Zonguldak |
Malatya |
|
İsa Gök |
|
Turgut Dibek |
Ali Rıza Öztürk |
|
Mersin |
|
Kırklareli |
Mersin |
|
|
|
M. Akif Hamzaçebi |
|
|
|
|
Trabzon |
|
Madde 12- (1) Atamalarda 23/4/1981
tarihli ve 2451 sayılı Bakanlıklar ve Bağlı Kuruluşlarda Atama Usulüne İlişkin
Kanun hükümleri uygulanır. 2451 sayılı Kanun hükümleri dışında kalan diğer
personel Bakan tarafından atanır.
(2) Müsteşarlığın görev alanına giren konularda çalıştırılmak
üzere bütün kamu kurum ve kuruluşlarının personeli, aylık, ödenek, her türlü
zam ve tazminatlar ile diğer mali ve sosyal hak ve yardımları kendi
kurumlarından ödenmek kaydıyla, kendi kurumu tarafından muvafakat verilmesi
durumunda Müsteşarın teklifi ve Bakan onayı ile geçici olarak Müsteşarlıkta
görevlendirilebilir. Bu şekilde görevlendirileceklerin sayısı, kadro karşılığı
çalışan personel sayısını geçemez. Bu şekilde görevlendirilen personelin
Müsteşarlıkta geçen hizmet süreleri mesleki kıdemlerinden sayılır.
(3) Sözleşmeli çalışanlar hariç, Müsteşarlıkta geçici olarak görev
yapanlara, 14/7/1965 tarihli ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanununa tabi en
yüksek Devlet memuru aylığının ek gösterge dahil %
200'ünü geçmemek üzere, personelin kadro ve görev unvanı, görevinin önem ve
güçlüğü gibi hususlar dikkate alınmak suretiyle, Maliye Bakanlığının uygun
görüşü alınarak İçişleri Bakanlığınca belirlenecek usul ve esaslara göre
tazminat ödenir. Bu tazminat, damga vergisi hariç herhangi bir vergiye tabi
tutulmaz.
BAŞKAN – Şimdi maddeye en aykırı önergeyi okutup işleme alacağım:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 383 Sıra Sayılı Kamu Düzeni Müsteşarlığının
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısının 12. maddesinin yasa metninden
çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.
|
Ayla Akat Ata |
|
Sırrı Sakık |
İbrahim Binici |
|
Batman |
|
Muş |
Şanlıurfa |
|
Şerafettin
Halis |
|
Hamit Geylani |
Hasip Kaplan |
|
Tunceli |
|
Hakkâri |
Şırnak |
|
Akın Birdal |
|
Sebahat Tuncel |
Sevahir Bayındır |
|
Diyarbakır |
|
İstanbul |
Şırnak |
|
Osman Özçelik |
|
M. Nezir
Karabaş |
Pervin Buldan |
|
Siirt |
|
Bitlis |
Iğdır |
|
|
|
Bengi Yıldız |
|
|
|
|
Batman |
|
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI TEVFİK ZİYAEDDİN AKBULUT (Tekirdağ) –
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar)
– Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN – Kim konuşacak?
Buyurun Sayın Bayındır. (BDP sıralarından alkışlar)
KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, işleme alınmayan diğer
önergelerin de isimlerini zikrederseniz iyi olur.
BAŞKAN – Tamam, olur, peki Sayın Genç.
Buyurun Sayın Bayındır.
SEVAHİR BAYINDIR (Şırnak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan yasa değişikliği tasarısının 12’nci maddesi üzerinde vermiş
olduğumuz önerge üzerine Barış ve Demokrasi Partisi adına söz hakkı almış
bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bu yasayı toptan reddediyoruz ve her maddede de bu reddedişimizin
gerekçelerini bir kez daha sizinle paylaşmak üzere buradayım. Özellikle 12’nci
maddede istihbari örgütlenmelerden bahsediyor, hukuk
dışı örgütlenmelerden bahsediyor. Türkiye’de Osmanlıdan bu yana, özellikle
Osmanlının son yıllarından itibaren “İttihat ve Terakki” olarak tanımlanan
hukuk dışı örgütlenmeler, 1950’li yıllarda, özellikle soğuk savaş döneminde
dünyada “gladio” olarak örgütlenen, muhalefetleri
iktidara taşımamakla görevli olan bu örgütlenmenin Türkiye’deki örgütlenme
biçimi de Özel Harp Dairesi olarak örgütlendirilmiştir. Bu Özel Harp Dairesi
kontrgerilla olarak da faaliyetlerini sürdürmüştür yani Özel Harp Dairesi
olarak tanımlanan bu yapılanma pratik faaliyetlerini de kontrgerilla olarak uygulamıştır.
Hem Cem Ersever’in itiraflarını yazan
Soner Yalçın’ın ve hem de JİTEM’in kurucularından
olan Abdülkadir Aygan ve
benzeri pek çok itirafçının ve JİTEM kurucusunun da itiraflarına bağlı olarak,
1987 yılında, Arif Doğan başkanlığında, bu örgütlenmenin JİTEM olarak
örgütlendiği ifade ediliyor. Bunların hepsinin, bu örgütlenme biçiminin, bu
yapılanmanın tek görevi sisteme muhalif, reddeden, hak ve özgürlük arayışında
olan insanları hiçbir kaide, kural gözetmeksizin, işte köy yakmalar, faili meçhul
cinayetler, gasplar, uyuşturucu trafiğinden tutalım fuhşa kadar her türlü
gayrimeşru yollardan hem ekonomik rant sağlamaya
çalışmışlardır hem de özgürlük ve adalet arayışında olan, hak arayışında olan
aydınlara, yazarlara, çocuklara, kadınlara, topyekûn halka karşı bir özel savaş
yöntemi olarak gözü kara bir şekilde pratik faaliyetlerde bulunmuşlardır ve bu
faaliyetlerinden sonra en azından 17 bin faili meçhul cinayet hâlâ aydınlanmayı
bekliyor. Artı, bu işleri yapanlar, bu işin failleri, hâlâ, ne yazık ki tam da
bu konuda yargılanmamaktadır. Her ne kadar “Ergenekon” adı altında bir
yargılanma süreci olmuş olsa da ihtimal dâhilinde olan darbelerden kaynaklı
yargılanmaya çalışılıyor. Oysa ihtimalî bile olmayan, gerçek olan,
gerçekleştirilmiş olan olgu ve olaylardan dolayı sorgulansalar, hiç de acaba
böyle bir şey yapılmış mı yapılmamış mı şüphesine, yapılacak mıydı yapılmayacak
mıydı ihtimal ve şüphesine yer olmaksızın, gerçek anlamda gerçeklerle yüzleşmiş
olurduk ve sır perdesini de aralamış olurduk.
Bu, tabii, gladyo, JİTEM, bir de bu JİTEM’in işte bu çok tartışılmasından sonra bölgede bir de
nur topu gibi bir “hançer timi” örgütlenmesi çıktı açığa. Bu “hançer timi”
örgütlenmesi de tıpkı JİTEM faaliyetlerini yapıyor. İsim “hançer timi” olarak
değişmiş ama pratik faaliyetleri tam da JİTEM uygulamalarının aynısıdır. Çünkü bunlar da istihbarat toplamak üzere kontrgerilla faaliyetleri
yapıyorlar, işte örgüt mensuplarının kıyafetlerini giyiyorlar, gündüz sivil
araçlarla dolaşıp evlere, köylere baskın yapıyorlar, sivil insanları tehdit
ediyorlar ve öldürüyorlar ve bu “hançer timi” en çok da bu yazın Temmuz ayında
Şırnak’ın Beytüşşebap ilçesinde 2 DTP’li üyenin, Necman Ölmez ve Ferhat Ediş adlı kişilerin kaçırılarak
öldürülmesiyle daha fazla kamuoyu gündemine taşındı. Ben de bire bir o
sürecin tanığıyım.
Bu “hançer timi” örgütlenmesi içinde yer alanlar korucular -askerî
bağlantıları var- yine itirafçılar, yani bileşke, bileşenler değişmemiş, JİTEM’deki bileşen neyse, “hançer timi”ndeki
örgütsel mekanizma içinde yer alan bileşen de aynıdır ama sadece ismi
değişmiştir. Bu nedenle, eğer gerçek anlamda, hakikatlerle yüzleşeceksek…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
SEVAHİR BAYINDIR (Devamla) – …bu kozmik odada açığa çıkan sır
perdesinin aralanması gerekiyor. Yani 22 tane sırrın “big”
bölümünün hâlâ sır olarak kaldığı belirtiliyor. Siz bu sırları koruduğunuz
sürece, bu failleri açığa çıkarıp gerçek anlamda adaleti tecelli ettirmediğiniz
sürece siz olsa olsa bütün onların bileşkesinden
oluşan yeni bir örgüt kurmuş oluyorsunuz, farklı bir şey yapmış olmuyorsunuz.
O nedenle, bu en son iki gün önce yine Şırnak’ın Uludere ilçesinde
katledilen bir minibüs şoförünün de yine böyle bir tezgâhın işi, yine “hançer timi”
ve asker bağlantılı bir olay olduğunu gündemimize taşımak istiyorum. Bu
anlamda, eğer çözüm istiyorsak çözümün tek yolu gerçeklerle buluşmak, hak,
özgürlük temelinde bir demokratik sistemi gerçekleştirmek; sivil bir iradeyi,
askerî olarak değil, askerin iradesini teslim alarak sivil yürütmek değil,
gerçek anlamda hukuk, hak, eşitlik, adalet temelinde bir sistemin
gerçekleştirilmesi gerekiyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
SEVAHİR BAYINDIR (Devamla) – Bu anlamda bu yasa anlamsızdır, gereksizdir,
hedefini bulmayacaktır.
Bu duygu ve düşüncelerle hepinizi saygıyla selamlıyorum. (BDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bayındır.
12’nci madde üzerinde Tunceli Milletvekili Sayın Kamer Genç’in iki
önergesi vardır. Onlar demin okuduğum İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre işleme
alınamamıştır. Bundan sonra, işleme alınamayan her önergeyi okuyacağım.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge reddedilmiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 383 Sıra Sayılı Kamu Düzeni Güvenliği
Müsteşarlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısının 12. maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Atilla
Kart (Konya) ve arkadaşları
Madde 12- (1) Atamalarda 23/4/1981
tarihli ve 2451 sayılı Bakanlıklar ve Bağlı Kuruluşlarda Atama Usulüne İlişkin
Kanun hükümleri uygulanır. 2451 sayılı Kanun hükümleri dışında kalan diğer
personel Bakan tarafından atanır.
(2) Müsteşarlığın görev
alanına giren konularda çalıştırılmak üzere bütün kamu kurum ve kuruluşlarının
personeli, aylık, ödenek, her türlü zam ve tazminatlar ile diğer mali ve sosyal
hak ve yardımları kendi kurumlarından ödenmek kaydıyla, kendi kurumu tarafından
muvafakat verilmesi durumunda Müsteşarın teklifi ve Bakan onayı ile geçici
olarak Müsteşarlıkta görevlendirilebilir. Bu şekilde görevlendirileceklerin
sayısı, kadro karşılığı çalışan personel sayısını geçemez. Bu şekilde
görevlendirilen personelin Müsteşarlıkta geçen hizmet süreleri mesleki
kıdemlerinden sayılır.
(3) Sözleşmeli çalışanlar
hariç, Müsteşarlıkta geçici olarak görev yapanlara, 14/7/1965 tarihli ve 657
sayılı Devlet Memurları Kanununa tabi en yüksek Devlet memuru aylığının ek
gösterge dahil % 200'ünü geçmemek üzere, personelin
kadro ve görev unvanı, görevinin önem ve güçlüğü gibi hususlar dikkate alınmak
suretiyle, Maliye Bakanlığının uygun görüşü alınarak İçişleri Bakanlığınca
belirlenecek usul ve esaslara göre tazminat ödenir. Bu tazminat, damga vergisi
hariç herhangi bir vergiye tabi tutulmaz.
BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?
İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI TEVFİK ZİYAEDDİN AKBULUT (Tekirdağ) –
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
ÇEVRE VE ORMAN BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar)
– Katılmıyoruz Sayın Başkan.
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) – Sayın Murat Sönmez konuşacak efendim.
BAŞKAN – Buyurun Sayın Sönmez. (CHP sıralarından alkışlar)
FEHMİ MURAT SÖNMEZ (Eskişehir) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 383 sıra sayılı Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı Yasa
Tasarısı’nın 12’nci maddesine yönelik önerge üzerinde söz almış bulunmaktayım.
Bu vesileyle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Sayın İçişleri Bakanı, istihbaratın koordinasyonunda bir
dağınıklık olduğu, kamuoyunun bilgilendirilmesinde ve halkla ilişkilerin
sağlanmasında yetersizlik yaşandığı ve terörle daha etkin mücadelenin
gerçekleşmesi için bu tasarının getirildiğini ifade etmektedir. Öncelikle, kamu
güvenliği kamu düzeninin bir alanıdır ve amaç terörle mücadele etmekse
öncelikle yapılması gereken siyasi kararlılıktır. Aksi takdirde “Kamu düzeni ve
güvenliğini sağlıyoruz.” derken temel hak ve özgürlüklere müdahale edilebilir
ve Hükûmetin kontrolünde bir tür gözetleme
mekanizması kurulabilir. Bu tasarının söylenene uygun bir tasarı olduğuna
inanmamız için öncelikle Hükûmetin bu konuda yani
terörle mücadele konusunda samimi olduğuna inanmamız gerekmektedir. Oysaki
AKP’nin iktidara geldiğinden beri yaptığı uygulamalara bakarsak çok nazlı
davrandığını yaptığı uygulamalarla görmekteyiz.
Bugüne kadar yapılan terörle mücadele konusunda iktidarın
çalışmalarının sonucuna göz atacak olursak: Geldiğimiz günde, terör örgütünün
daha güçlendiği ve cesaretlendiği, buna karşılık terörle en büyük mücadeleyi
veren Türk Silahlı Kuvvetlerinin ise her gün zayıflatılma çabası içinde
olunduğu görülmektedir. Bunun tek nedeni, AKP’nin kendi amaçlarına ulaşmak için
izlediği politikalardır. Her gün değişik senaryolar üreterek
yandaş medyayı ve hatta TRT’yi kullanarak ülkenin saygın kurumlarını
yıpratacaksınız, ne idüğü belirsiz gizli tanıklarla
ülkenin saygın insanlarını tutuklatacaksınız, suçlu oldukları ayan beyan ortada
olan kendi yandaşlarınızın dosyalarını sümen altı
etmeye çalışacaksınız, terör örgütü üyelerinin sınırda kutlamalarla
karşılanmasına izin vereceksiniz, ondan sonra da terörle mücadele için
istihbarat birimleri arasında güven oluşturma çabası içinde olduğunuzu
söyleyeceksiniz. Kimse, terör konusundaki samimiyetinize inanmamaktadır.
Şubat 2008’de Kuzey Irak’a sınır ötesi harekâta başladığınızda “Terör örgütünün
kökünü kazıyacağız.” diye harekâta başlayacaksınız ama sekizinci gününde,
apansız, aniden gelen bir telefonla, aniden harekâtı durduracaksınız. Bunları
kimse unutmadı.
Bu tasarı, insan hak ve özgürlükleri ihlallerine yol açabilecek
bir tasarı niteliğindedir, insanların fişlenmesine neden olacaktır. Bu
tasarıda, AKP’nin devletin tüm kurum ve kuruluşlarını ele geçirme çabasını
görmekteyiz. Sayıları 11 ile 15 arasında değişen, ortam dinlemesi yapan
araçların varlığından söz edilmekte. Kim emir veriyor, kimin yönetiminde, belli
değil. Bu tasarıyla, AKP, dinlemeyi de kontrol altına almaya çalışmaktadır. Bu
tasarıyla, siyasi iktidar, amaçlarına ulaşmada bir araç oluşturmaya
çalışmaktadır. Burada, jandarma, emniyet ve MİT’in etki ve yetki alanlarının tek
elde toplanmasına çalışılmaktadır.
Bu tasarıda, 12’nci madde ile 14’üncü maddeler arasında,
Müsteşarlığın personel rejimi, terörle mücadele gibi konularla ilgili
düzenlemeler var. Türkiye gibi ideolojik, etnik, radikal,
İslamcı pek çok sorunun ve terörün yaşandığı bir ülkede, Hükûmet
siyasi kararlılık göstermek yerine terörle mücadele gibi millî güvenlik ve
millî çıkarlarla çok yakından ilişkili, mahiyeti gereği de gizlilik derecesi
taşıyan bir alanda sözleşmeli personel ve yabancı uzman çalıştırılmasından söz
ediliyor ki bu son derece yanlıştır. Sözleşmeli personele ve yabancı
uzmanlara ağırlık verileceğine dair bu yaklaşım, askerî, sivil bürokrasiyi geri
plana atma girişimidir. Türkiye, uzun süredir terörle mücadele vermektedir.
Terörle mücadelede sivil ve askerî bürokrasi, yeterli bilgi, birikim ve
deneyime sahiptir. Bu davranışla AKP kendi kararsızlık ve beceriksizliğinin
suçunu -askerî ve personel- bürokrasiye atmak üzeredir. AKP İktidarının tüm
uygulamalarına baktığımızda, bu tasarının amacının terörle mücadele olmadığını,
sonuçta...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
FEHMİ MURAT SÖNMEZ (Devamla) – …devletin tüm sırlarının, devlete
ve yurt savunmasına ait tüm bilgilerinin, ülkemiz üzerinde farklı emelleri
olanların hizmetine sokulacağını düşünüyorum. Bu tasarı, AKP’nin kadrolaşma
tasarısıdır.
Son söz olarak, bunun, AKP’nin kendi derin devletini yaratma
çabalarının ürünü olduğunu düşünüyor, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, karar yeter sayısı istiyorum.
BAŞKAN – Karar yeter sayısı arayacağım.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 15.11
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 15.24
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral
AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Fatih METİN (Bolu),
Gülşen ORHAN (Van)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
60’ıncı Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
383 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 12’nci maddesi üzerinde verilen
Eskişehir Milletvekili Sayın Murat Sönmez ve arkadaşlarının önergesinin
oylanmasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi önergeyi yeniden oylarınıza sunacağım ve karar yeter
sayısını arayacağım.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Ben saydım, yine yok karar yeter sayısı.
BAŞKAN – Efendim?
KAMER GENÇ (Tunceli) – 100 kişi yok Sayın Başkan, inanınız.
ÜNAL KACIR (İstanbul) – Meclis kâhyası ilan edelim onu.
BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir,
karar yeter sayısı vardır.
Tasarının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 383 sıra sayılı ve 1/704 esas numaralı Kamu
Düzenliği ve Güvenliği Müsteşarlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun
Tasarısının “Atama ve Görevlendirme” başlıklı 12. maddesinin 1. fıkrasının
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet Akif Paksoy
(Kahramanmaraş) ve arkadaşları
Atama ve Görevlendirme
Madde 12- (1) Daire Başkanları ve I. Hukuk Müşaviri Bakan
tarafından Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Birimlerinde görev yapmış olan
emniyet müdürlerinden; 23/4/1981 tarihli ve 2451 sayılı
Kanun hükümleri dışında kalan personel Müsteşar tarafından atanır.
BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?
İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI TEVFİK ZİYAEDDİN AKBULUT (Tekirdağ) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) – Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN – Buyurun Sayın Kalaycı. (MHP sıralarından alkışlar)
MUSTAFA KALAYCI (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan 383 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 12’nci maddesiyle ilgili
vermiş olduğumuz önerge üzerine söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle hepinizi
saygılarımla selamlıyorum.
Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığının teşkilat ve görevleri
tasarının ikinci bölümünde, personel rejimi de üçüncü bölümde düzenlenmiştir;
teşkilat, ücret sınırları ve kadrolara ilişkin cetvellere tasarı ekinde yer
verilmiştir. Personel ve ücret rejimine dair maddeler birbiriyle doğrudan
ilgili olduğu için dün 10’uncu maddede yapılan değişiklikle ilgili teknik bir
açıklama yapmak istiyorum. Yasanın selameti açısından dikkate alınması
gerektiğini düşünüyorum.
Dün 10’uncu maddenin görüşmelerinde Sayın Bakan tarafından verilen
bir önergeyle Müsteşarlık müşavirleriyle ilgili (c) bendinde değişiklik
yapılmıştır. Buna göre tasarıda görevlendirme ile ilgili hükümler kaldırılarak
-mevcut tasarıda- Müsteşarlık müşavirlerinin görevlendirilmesi öngörülmekte
idi. Önergeyle 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu ve diğer kanunların
sözleşmeli personel çalıştırılması hakkındaki usul ve esaslara bağlı olmaksızın
öngörülen pozisyonda sözleşmeli personel çalıştırılabilmesi imkânı
getirilmiştir.
Bakanlıkların teşkilatı hakkında 3046 sayılı çerçeve Kanun,
teşkilatın kuruluşunun kadro temini ile tamamlanacağını amirdir. Buna göre bu
birimde kadrolu personelin çalıştırılması gerekmektedir. Kaldı
ki Anayasa’nın 128’inci maddesinde devletin, kamu iktisadi teşebbüsleri ve
diğer kamu tüzel kişilerinin genel idare esaslarına göre yürütmekle yükümlü
oldukları kamu hizmetlerinin gerektirdiği asli ve sürekli görevlerin memurlar
ve diğer kamu görevlileri eliyle görüleceği, memurlar ve diğer kamu
görevlilerinin nitelikleri, atanmaları, görev ve yetkileri, hakları ve
yükümlülükleri, aylık ve ödenekleri ve diğer özlük işlerinin kanunla
düzenleneceği hükme bağlanmıştır.
Müsteşarlığın görevleri itibarıyla yürütecekleri hizmetlerin
mezkûr Anayasa hükmü karşısında memurlar eliyle yürütülmesi gerekmektedir.
Ancak, tasarı eki kadro cetvellerinde Müsteşarlık Müşaviri kadrosu
öngörülmemiştir. Eğer Müsteşarlık müşavirlerinin danışma birimi olarak değil de
kadrolu elemanlarca yürütülen asli hizmetler dışında bazı konularda ihtisas
sahibi personelin bilgisinden yararlanmak üzere istihdamları öngörülmekte ise
bu takdirde Müsteşarlık müşavirlerine tasarının 10’uncu maddesinde yer
verilmemesi gerekir. Bu durumda personel hükümlerinin düzenlendiği 12 ve
13’üncü maddelerde bu yönde bir düzenleme yapılabilir.
Esasen, 13’üncü maddenin ikinci fıkrasında yapılmış olan düzenleme
oldukça kapsamlı ve sözleşmeli olarak her türlü uzman personelin istihdamına
imkân verecek şekildedir. Bu fıkrada sadece statü belirlenmiş, unvanlar ise
belirlenmemiştir. Yani -müşavir dâhil- istenilen unvanda personel
çalıştırılabilir. Ücret cetvelinde Müsteşarlık Müşaviri sayılmıştır. Ücret
açısından da sıkıntı yoktur. Önergede belirtilen hususlar da bu fıkra hükmüyle
paraleldir. Buna rağmen fıkranın yetersiz olduğu düşünülüyorsa önergeyle
öngörülen hususların bu fıkraya eklenmesi gerekir.
Müsteşarlık müşavirlerinin 10’uncu maddeyle teşkilat şemasından
çıkarılması ve gerekli olduğu düşünülen hususların 13’üncü maddenin ikinci
fıkrasına ya da aynı maddeye ayrı bir fıkra olarak eklenmek suretiyle konunun
çözüme kavuşturulması uygun olacaktır.
Ayrıca, bu şekilde çalışacak olanların vasıflarıyla ilgili bir
düzenleme önergede yer almadığından, bu şekilde istihdam edileceklerin
niteliklerinin sözleşme esaslarında belirtileceğinin de maddeye eklenmesi
gerekir. Değerli milletvekilleri, bu açıdan 10’uncu maddenin tekriri müzakere
edilmesi gerektiğini düşünüyorum.
12’nci maddeyle ilgili verdiğimiz önergede de yine emniyet
istihbarat birimleriyle ilgili önemli bir konuya değiniyoruz. Müsteşar ve
müsteşar yardımcıları nasıl mülki idare amirlerinden atanıyorsa istihbaratla
ilgili daire başkanlıklarında da emniyet teşkilatında yetişen birinci sınıf
emniyet müdürleri istihdam edilmelidir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
MUSTAFA KALAYCI (Devamla) – Bu istihdamın ikinci bir faydası daha
olacaktır. Emniyet teşkilatının aciliyetle çözüm
bekleyen üst düzey polis amirlerinin istihdam sorunu için, kurulan yeni
Müsteşarlıkta sağlanacak istihdamlar önemlidir. Emniyet teşkilatında yaklaşık
800-900 civarında birinci sınıf emniyet müdürü vardır. Bu sayıya karşılık
birinci sınıf emniyet müdürlerinin atanabileceği 160 civarında kadro vardır. Bu
sayı dışında kalan personel polis merkez emniyet müdürü olarak ya da polis
başmüfettişi olarak görev yapmakta ve atıl durumda bekletilmektedir. Emniyet
müdürlerimize Müsteşarlıkta sağlanacak istihdamlar, müdürlerimizin tecrübelerinden
yararlanmasında gerekli olacaktır. Diğer yandan da bu yetişmiş insan gücünün
küçük bir kısmı da olsa atıl durumda bekletilmekten kurtulacaktır.
Önergemizi desteklemenizi diliyor, hepinizi saygılarımla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Kalaycı.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge reddedilmiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
1/704 Esas Numaralı kanun tasarısının 12’nci maddesinin 3’üncü
fıkrasında geçen “
Mehmet
Müezzinoğlu
İstanbul
BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?
İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI TEVFİK ZİYAEDDİN AKBULUT (Tekirdağ) –
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) – Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN – Gerekçeyi okuyun.
Gerekçe:
Teklif edilen oranın uygulama açısından daha uygun olduğu için
değişiklik yapılmıştır.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge reddedilmiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
1/704 Esas Numaralı kanun tasarısının 12’nci maddesinin 3’üncü
fıkrasında geçen “
Turan
Kıratlı
Kırıkkale
BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?
İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI TEVFİK ZİYAEDDİN AKBULUT (Tekirdağ) –
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) – Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN – Gerekçeyi okuyun.
Gerekçe:
Teklif edilen oranın düşürülmesi amaçlanmıştır.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge reddedilmiştir.
12’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
Madde 13’ün başlığını okutuyorum:
Sözleşmeli personel ve uzman çalıştırılması
MADDE 13-
BAŞKAN – Madde üzerinde sekiz önerge vardır ancak İç Tüzük’ün
91’inci maddesine göre her madde üzerinde milletvekillerince sadece iki önerge verilebilmektedir.
Her siyasi parti grubuna mensup milletvekillerinin birer önerge verme hakkı
saklıdır. Bu hükümler çerçevesinde geliş sırasına göre altı önergeyi okutup
aykırılık sırasına göre işleme alacağım. Tunceli Milletvekili Sayın Kamer Genç
ve İzmir Milletvekili Sayın Harun Öztürk’ün
önergeleri işleme bu nedenle alınamamıştır.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
1/704 Esas Numaralı kanun tasarısının 13’üncü maddesinin 1’inci
fıkrasında geçen “antropolog ve” ibaresinin “antropolog ve ekonomist” olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Kerim
Özkul
Konya
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
1/704 Esas Numaralı kanun tasarısının 13’üncü maddesinin 1’inci
fıkrasında geçen “çalıştırılması” ibaresinin “istihdam edilmesi” olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Gülşen
Orhan
Van
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 383 sıra sayılı ve 1/704 esas numaralı Kamu
Düzenliği ve Güvenliği Müsteşarlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun
Tasarısının “Sözleşmeli Personel ve Uzman Çalıştırılması” başlıklı 13.
maddesinin 2. fıkrasında yer alan “ve yabancı uzman” kısmının fıkra hükmünden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
|
Hasan Özdemir |
|
Akif Akkuş |
Hüseyin Yıldız |
|
Gaziantep |
|
Mersin |
Antalya |
|
M. Akif Paksoy |
|
Mehmet Şandır |
K. Erdal Sipahi |
|
Kahramanmaraş |
|
Mersin |
İzmir |
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 383 Sıra Sayılı “Kamu Düzeni ve Güvenliği
Müsteşarlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı”nın 13 üncü
maddesine bağlı olarak Tasarıya ekli (2) Sayılı Cetvelin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Beşir
Atalay
İçişleri
Bakanı
(2) SAYILI CETVEL
KAMU DÜZENİ VE GÜVENLİĞİ MÜSTEŞARLIĞI PERSONELİNE İLİŞKİN AYLIK
ÜCRET SINIRLARI (BRÜT TL)
GÖREV
UNVANI
|
|
Taban
Ücreti |
Tavan
Ücreti |
Müsteşar |
|
3.750 |
3.970 |
Müsteşar
Yardımcısı |
|
3.375 |
3.590 |
Müsteşarlık
Müşaviri |
2.780 |
3.100 |
|
Daire Başkanı,
I. Hukuk Müşaviri |
1.930 |
2.250 |
|
Hukuk Müşaviri |
|
1.825 |
2.145 |
Mühendis, Mütercim, Sosyolog, Psikolog, Antropolog |
|
|
|
|
Kadro Derecesi
1 |
1.600 |
1.985 |
|
Kadro Derecesi
2 |
1.580 |
1.965 |
|
Kadro Derecesi
3 |
1.560 |
1.945 |
|
Kadro Derecesi
4 |
1.535 |
1.925 |
|
Kadro Derecesi
5 |
1.520 |
1.910 |
|
Kadro Derecesi
6 |
1.510 |
1.900 |
|
Kadro Derecesi
7 ve diğerleri |
1.500 |
1890 |
Uzman |
|
|
|
|
Kadro Derecesi
1 |
1.550 |
1.930 |
|
Kadro Derecesi
2 |
1.530 |
1.905 |
|
Kadro Derecesi
3 |
1.510 |
1.885 |
|
Kadro Derecesi
4 |
1.495 |
1.870 |
|
Kadro Derecesi
5 |
1.480 |
1.855 |
|
Kadro Derecesi
6 |
1.470 |
1.840 |
|
Kadro Derecesi
7 ve diğerleri |
1.460 |
1.825 |
Çözümleyici, Programcı, istatistikçi |
|
|
|
|
Kadro Derecesi
1 |
1.285 |
1.500 |
|
Kadro Derecesi
2 |
1.270 |
1.490 |
|
Kadro Derecesi
3 |
1.260 |
1.480 |
|
Kadro Derecesi
4 |
1.250 |
1.470 |
|
Kadro Derecesi
5 |
1.245 |
1.465 |
|
Kadro Derecesi
6 |
1.240 |
1.455 |
|
Kadro Derecesi
7 ve diğerleri |
1.235 |
1.450 |
Veri Hazırlama ve Kontrol işletmeni |
|
|
|
|
Kadro Derecesi
3 |
1.235 |
1.450 |
|
Kadro Derecesi
4 |
1.200 |
1.410 |
|
Kadro Derecesi
5 |
1.170 |
1.380 |
|
Kadro Derecesi
6 |
1.155 |
1.365 |
|
Kadro Derecesi
7 |
1.140 |
1.350 |
|
Kadro Derecesi
8 ve diğerleri |
1.125 |
1.340 |
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 383 Sıra Sayılı Kamu Düzeni Güvenliği
Müsteşarlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısının 13. maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
M. Akif Hamzaçebi |
|
Atilla Kart |
Metin Arifağaoğlu |
|
Trabzon |
|
Konya |
Artvin |
|
Ali Rıza Öztürk |
|
Durdu Özbolat |
Tayfur Süner |
|
Mersin |
|
Kahramanmaraş |
Antalya |
|
Rıza Yalçınkaya |
|
Ferit Mevlüt Aslanoğlu |
Mustafa Özyürek |
|
Bartın |
|
Malatya |
İstanbul |
"Madde 13- (1) Müsteşarlıkta; Müsteşar, Müsteşar Yardımcısı,
I. Hukuk Müşaviri, Daire Başkanı, Hukuk Müşaviri, Uzman, Çözümleyici,
Programcı, Mütercim, İstatistikçi, Mühendis, Sosyolog, Psikolog ve Antropolog
kadroları karşılık gösterilmek suretiyle, 657 sayılı Kanun ve diğer kanunların
sözleşmeli personel çalıştırılması hakkındaki hükümlerine bağlı olmaksızın
sözleşmeli personel çalıştırılabilir.
(2) Ayrıca özel uzmanlık
isteyen konularda kadro karşılığı olmaksızın tam gün veya kısmi gün veya belli
bir konu veya proje bazında, konu veya projenin süresi ile sınırlı olmak
koşuluyla sözleşmeli personel ve yabancı uzman çalıştırılabilir. Çalıştırılacak
sözleşmeli personel ve yabancı uzmanların sayısı kadro karşılığı sözleşmeli
personel sayısını geçemez. Bunlara ödenecek ücret Müsteşarın teklifi üzerine
Bakan onayı ile belirlenir.
(3) Sözleşmeli olarak
çalıştırılacak personel ve uzmanlara bu Kanuna ekli (2) sayılı cetvelde
unvanlar itibarıyla yer alan taban ve tavan ücretleri arasında aylık brüt
sözleşme ücreti ödenir. Sözleşmeli personel ve uzman çalıştırmaya ilişkin
esaslar ve ödenecek ücret Müsteşarın teklifi üzerine Bakan onayı ile tespit
edilir. Sözleşmeler Müsteşar tarafından imzalanır.
(4) Başbakanlık merkez
teşkilatında sözleşmeli olarak çalıştırılan emsali personelin yararlandığı
ücret artışlarından Müsteşarlıkta çalışan sözleşmeli personel de aynı usul ve
esaslara göre aynen yararlandırılır. Söz konusu personele, çalıştıkları
günlerle orantılı olarak (hastalık ve yıllık izinleri dahil)
Ocak, Nisan, Temmuz ve Ekim aylarında birer aylık sözleşme ücreti tutarında
ikramiye ödenir. Bunlardan üstün gayret ve çalışmaları sonucunda emsallerine
göre başarılı çalışma yaptıkları tespit edilenlere Müsteşarın teklifi üzerine
Bakan onayı ile Haziran ve Aralık aylarında birer aylık sözleşme ücreti
tutarına kadar teşvik ikramiyesi ödenebilir. Bu fıkranın uygulanmasına ilişkin
usul ve esaslar ile söz konusu personele yapılacak diğer ödemeler Maliye
Bakanlığının uygun görüşü alınarak İçişleri Bakanlığınca tespit edilir."
BAŞKAN – Şimdi, maddeye en aykırı önergeyi okutup, işleme
alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 383 Sıra Sayılı Kamu Düzeni Müsteşarlığının
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısının 13. maddesinin yasa metninden
çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.
|
Ayla Akat Ata |
|
Sırrı Sakık |
İbrahim Binici |
|
Batman |
|
Muş |
Şanlıurfa |
|
Şerafettin
Halis |
|
Hamit Geylani |
Hasip Kaplan |
|
Tunceli |
|
Hakkâri |
Şırnak |
|
Akın Birdal |
|
Sebahat Tuncel |
Sevahir Bayındır |
|
Diyarbakır |
|
İstanbul |
Şırnak |
|
Osman Özçelik |
|
M. Nezir
Karabaş |
Pervin Buldan |
|
Siirt |
|
Bitlis |
Iğdır |
|
|
|
Bengi Yıldız |
|
|
|
|
Batman |
|
BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?
İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI TEVFİK ZİYAEDDİN AKBULUT (Tekirdağ) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
AYLA AKAT ATA (Batman) – Sayın Buldan konuşacak.
BAŞKAN – Buyurun Sayın Buldan. (BDP sıralarından alkışlar)
PERVİN BULDAN (Iğdır) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
insanlığa karşı işlenmiş ve hâlâ işlenmekte olan suçların en büyüklerindendir
insanların kaybettirilmesi. Dünya üzerinde başka örneklerde de görülmektedir ki
devletin gizli ya da açık desteği ile oluşturulmuş birimler tarafından insanlar
kaybettirilmiştir ve hâlâ akıbetlerinin ne olduğu bilinmeyen binlerce kayıp
insan söz konusudur.
Ne yazık ki bizim ülke tarihimizin son yüzyıllık çeyreğinde de
binlerce insanımız devlet tarafından desteklenen güçlerce kaybettirilmiş, Kürt
halkının kimlik mücadelesinin verildiği bu dönemde özellikle Kürt kökenli
binlerce insanımız ya öldürülmüş ya da kendilerinden bir daha hiç haber
alınmamıştır. Failler, eli telsizli veya silahlı polis ya da asker görüntüsü
veren kişilerdir. Kaybedilenlerin bazılarının gözaltında olduklarına dair görgü
tanıkları olmasına rağmen, birçoğunun gözaltı tutanaklarında kayıtlarına
rastlanmamıştır. Bir dönemin özel savaş güçleri tarafından gözaltına alınıp
sorgulanan birçok insandan bir daha haber alınamamıştır. Yıllardır binlerce insan,
kaybedilen yakınlarının akıbetini ve yine binlerce insanımız da öldürülen
yakınlarının katillerini soruyor. Değişen hükûmetlere
rağmen bu yolda devlet tarafından başlatılmış olan en ufak bir girişim
bulunmamaktadır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Uluslararası Af Örgütünün
de ifade ettiği üzere kayıplar geçmişe ait bir gerçeklik değildir. Faillerin
korunması, kollanması veya meçhul bırakılması, kaybettirmeyi sadece kayıp
yakınları veya belli bir kesim üzerinde değil, toplumun büyük çoğunluğu üzerinde
korku ve baskı ortamı yaratmaktadır. Bu durumda devlet ve devletin
korunmasındaki güçler bizzat korkunun kaynağını oluşturmaktadır.
İşte tam da bu nedenle, kayıpların akıbeti açığa çıkarılmadığı
sürece, faili meçhul bırakılmış binlerce cinayetin failleri açığa çıkarılmadığı
sürece bu ülkede sorunların çözülmesi, barış ortamının sağlanması ve
demokrasinin geliştirilmesi mümkün değildir. Kürt sorununun çözümünün
tartışıldığı şu dönemde belirtmek isterim ki: Çözüm olunmak isteniyorsa bu
ülkede bir dönem işlenmiş olan insanlık suçları aydınlatılmalı, devlet bu
konuda üzerine düşen yükümlülüğü yerine getirmelidir. Tarihî fırsatları
kaçırmamak için, tarihin hesabı da verilmek zorundadır. Ancak, ne yazık ki
mevcut durum bizi çok da umutlandırmamaktadır. Hâlâ askerî bir Anayasa ile
yönetiliyor olmamız, yargının hâlâ tarafsız bir yapıya kavuşturulmamış olması
ve bu konuda gerekli devlet iradesinin gösterilmeyişi, sorunların çözümü
konusunda başat engellerdir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemizde açığa çıkarılmayı
bekleyen binlerce kayıp olayı ve açılmayan onlarca toplu mezar bulunmaktadır.
Devlet, geçmişiyle yüzleşme iradesini hâlâ göstermediği gibi, geçmişin tekerrür
etmemesi adına hiçbir önlem de almış değildir. Toplumu militarist yöntemlerle
baskı altında tutmayı sağlamaya yönelik yasal düzenlemeler yapılıyor fakat en
basiti, imzaya açılmasından bu yana üç yıla yakın bir zaman geçmesine rağmen,
Türkiye hâlâ, Birleşmiş Milletler Bütün Kişileri Zorla Kaybedilmeden Korumak
İçin Uluslararası Sözleşme’yi imzalamamıştır. Zorla
kaybetmeye mutlak bir yasak getirmenin yanı sıra taraf devletlerin iç
hukuklarında bu eylemi bir “suç” olarak tanımlamasını şart koşan sözleşmede
Türkiye devleti çekince göstermektedir çünkü devlet, geçmişinin, tazminatı
ödenmeyecek kadar çok kaybettirme olayıyla dolu olduğunu biliyor fakat devlet,
çok iyi bilinen şu gerçekliği umursamıyor: Yasın olduğu yerde huzur olmaz. Geçmişi
karanlıkta olan bir ülkenin aydınlık bir geleceği de olamaz. Goethe’nin
söylediği gibi, “Geçmişi anlamayanlar onu yeniden yaşamaya mahkûm olurlar.”
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; önümüzde bu hesaplaşmayı
gerçekleştiren bir ülke var. Cunta döneminde 30 bin kişinin kaybettirildiği
Arjantin, geçmişiyle yüzleşip ceza mahkemelerinde kendisini yargılıyor. Yine
İspanya, Franco döneminde kaybedilen insanların
sayılarına ve kimliklerine ilişkin bir çalışmanın içine girdi; toplu mezarlar
kazılmaya başlandı. Bizim ülkemiz için de bu yüzleşmenin bir an evvel
gerçekleşmesi gerekmektedir. Bu amaçla, kayıpların akıbeti ve toplu mezarların
bilgisine ulaşmak için devlet arşivleri açıklasın.
Bir kayıp kişiler ve hakikat komisyonu kurulsun ve “Birleşmiş
Milletler…”
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
PERVİN BULDAN (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
“…Bütün Kişileri Zorla Kaybedilmekten Koruyan Uluslararası
Sözleşme”yi imzalasın.
Geçmişteki uygulamaları tekrar etmek, geçmişteki yanlışlardan
başka hiçbir şey getirmeyecektir diyorum, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
(BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Buldan.
HARUN ÖZTÜRK (İzmir) – Sayın Başkan, karar yeter sayısı istiyorum.
BAŞKAN – Arayacağım.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 15.46
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 16.00
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral
AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Fatih METİN (Bolu),
Gülşen ORHAN (Van)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
60’ıncı Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.
383 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 13’üncü maddesi üzerinde
verilen Iğdır Milletvekili Sayın Pervin Buldan ve arkadaşlarının önergesinin
oylanmasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi önergeyi yeniden oylarınıza sunacağım ve karar yeter
sayısını arayacağım.
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge reddedilmiştir, karar
yeter sayısı vardır.
Tasarının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet burada.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 383 Sıra Sayılı Kamu Düzeni Güvenliği
Müsteşarlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısının 13. maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Rıza
Yalçınkaya (Bartın) ve arkadaşları
"Madde 13- (1) Müsteşarlıkta; Müsteşar, Müsteşar Yardımcısı,
I. Hukuk Müşaviri, Daire Başkanı, Hukuk Müşaviri, Uzman, Çözümleyici,
Programcı, Mütercim, İstatistikçi, Mühendis, Sosyolog, Psikolog ve Antropolog
kadroları karşılık gösterilmek suretiyle, 657 sayılı Kanun ve diğer kanunların
sözleşmeli personel çalıştırılması hakkındaki hükümlerine bağlı olmaksızın
sözleşmeli personel çalıştırılabilir.
(2) Ayrıca özel uzmanlık isteyen konularda kadro karşılığı
olmaksızın tam gün veya kısmi gün veya belli bir konu veya proje bazında, konu
veya projenin süresi ile sınırlı olmak koşuluyla sözleşmeli personel ve yabancı
uzman çalıştırılabilir. Çalıştırılacak sözleşmeli personel ve yabancı
uzmanların sayısı kadro karşılığı sözleşmeli personel sayısını geçemez. Bunlara
ödenecek ücret Müsteşarın teklifi üzerine Bakan onayı ile belirlenir.
(3) Sözleşmeli olarak çalıştırılacak personel ve uzmanlara bu
Kanuna ekli (2) sayılı cetvelde unvanlar itibarıyla yer alan taban ve tavan
ücretleri arasında aylık brüt sözleşme ücreti ödenir. Sözleşmeli personel ve
uzman çalıştırmaya ilişkin esaslar ve ödenecek ücret Müsteşarın teklifi üzerine
Bakan onayı ile tespit edilir. Sözleşmeler Müsteşar tarafından imzalanır.
(4) Başbakanlık merkez teşkilatında sözleşmeli olarak çalıştırılan
emsali personelin yararlandığı ücret artışlarından Müsteşarlıkta çalışan
sözleşmeli personel de aynı usul ve esaslara göre aynen yararlandırılır. Söz
konusu personele, çalıştıkları günlerle orantılı olarak (hastalık ve yıllık
izinleri dahil) Ocak, Nisan, Temmuz ve Ekim aylarında
birer aylık sözleşme ücreti tutarında ikramiye ödenir. Bunlardan üstün gayret
ve çalışmaları sonucunda emsallerine göre başarılı çalışma yaptıkları tespit
edilenlere Müsteşarın teklifi üzerine Bakan onayı ile Haziran ve Aralık
aylarında birer aylık sözleşme ücreti tutarına kadar teşvik ikramiyesi
ödenebilir. Bu fıkranın uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar ile söz konusu
personele yapılacak diğer ödemeler Maliye Bakanlığının uygun görüşü alınarak
İçişleri Bakanlığınca tespit edilir."
BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?
İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI TEVFİK ZİYAEDDİN AKBULUT (Tekirdağ) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) – Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN – Buyurun Sayın Yalçınkaya. (CHP
sıralarından alkışlar)
MUHAMMET RIZA YALÇINKAYA (Bartın) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığının Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanun Tasarısı’nın 13’üncü maddesiyle ilgili verdiğimiz önerge
üzerinde söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
Konuşmama başlarken, önce, tasarı hakkında genel görüşlerimi
sunmak istiyorum. Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı Kanun Tasarısı ile yeni
bir müsteşarlık kuruluyor. Örtülü ödenekten yararlanacak, operasyonel
görevi olmadığı hâlde inceleme ve denetleme yetkisi olacak ve bu yetkisini
hangi kuruluşlara karşı kullanacağı belli olmayan, çalışanların nasıl
seçileceği ve nitelikleri hakkında yeterli bilgi bulunmayan bir müsteşarlık.
Yeni kurulacak olan Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığının amacı
terörle mücadeleye dönük politikalar üretmek ve birimler arası koordinasyonu
sağlamak diye tanımlanıyor. Kurumun operasyonel
yetkisi olmayacakmış, sadece istihbaratın koordinasyonunu sağlayacakmış.
Kurumun operasyonel olmayacağının altı hem tasarı
gerekçesinde hem de komisyon raporlarında kalın kalın
çiziliyor. Ancak ne ilginçtir ki, operasyonel olmayan
bir yapı gizli faaliyetlerde bulunma yetkisiyle donatılıyor. Dahası,
Müsteşarlığın kendisi genel bütçeli bir kurum olmasına karşın, gizli
faaliyetler için Müsteşarlık bütçesine ayrıca örtülü ödenek konuluyor.
Bu Müsteşarlığın sadece istihbaratın koordinasyonunu sağlayacağı
kanun metninde belirtilmiştir. Bu neyin itirafıdır? Demek ki, yıllardır ve şu
an bile “İstihbarat birimlerimiz arasında koordinasyon var mıdır, yok mudur?”
tartışmasını getirmektedir.
Peki, MİT Kanunu’nda ne yazıyor? “İstihbaratın koordinasyonundan
MİT sorumludur.” Ne olacak şimdi? Koordinasyondan sorumlu iki birim mi olacak,
yoksa bunlardan birisi devre dışı bırakılıp tasfiye mi edilecek? Denilebilir
ki: “MİT bunca yıldır bu koordinasyonu gerçekleştiremedi.” Peki, MİT’in
başaramadığını bu Müsteşarlık nasıl başaracak?
Bakın, MİT, Başbakanlığa falan değil, doğrudan Başbakana bağlı.
Sıkıntı veya bu yeni Müsteşarlığın kurulma gerekçesi de şu: “Gerek diğer
istihbarat birimlerinden MİT’e gerekse MİT’ten onlara ve bunların hepsinden
Başbakana sağlıklı bilgi akışı yok.” deniyor. Şimdi, MİT’le beraber, yanına
alınacak jandarma, emniyet, Sahil Güvenlik Komutanlığı ve benzeri istihbaratla
uğraşan tüm birimler İçişleri Bakanlığına bağlı bir müsteşarlığa bağlanacak.
Bugün doğrudan Başbakana bağlı olduğu hâlde birbirlerine sağlıklı bilgi
vermeyen, birbirinden bilgi gizleyen kurumlar Güvenlik Müsteşarlığı kurulduktan
sonra nasıl birbiriyle koordinasyona girecek acaba?
Biz, yeni Müsteşarlığın bu koordinasyonu sağlayacağına
inanmıyoruz. Şimdiye kadar terörle mücadelede görevli bu kurumlar başka
ülkelerin ya da özel sektörün kurumları değildi. Eğer bu alanda bir zafiyet
varsa, bu, iktidardan kaynaklanmaktadır. Bu nedenle, kurulacak yeni bir birim
daha çok kargaşa yaratacaktır. Geçmişte koordinasyon konusu denenmiş ve Terörle
Mücadele Özel Koordinatörlüğü başarılı olamamıştır. Şimdiye dek Millî Güvenlik
Kurulunun, Millî İstihbarat Koordinasyon Kurulunun, Terörle Mücadele Yüksek
Kurulunun yapılmasını sağlayamadığını İçişleri Bakanının altındaki Güvenlik
Müsteşarının yapması mümkün olur mu derseniz, imkânsız.
Değerli arkadaşlar, kurulacak bu Müsteşarlığın kadro politikası da
devlet geleneklerinin dışında. Herkes ama herkes bu kurumda sözleşme karşılığı
görevlendirilebilecek. Bu kişileri Müsteşarın önermesi ve Bakanın onaylaması
yeterli olacak.
Çalıştırılacak personelin niteliklerinin yasada gösterilmemesi, en
azından asgari niteliklerinin belirtilmemesi, sübjektif, keyfekeder,
tamamen Bakanın ve Müsteşarın iradesine teslim edilen bir anlayıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
MUHAMMET RIZA YALÇINKAYA (Devamla) – Dün de Genel Kurul
görüşmeleri sırasında tasarının 10’uncu maddesiyle ilgili bizzat Sayın Bakanın
verdiği önerge bunun açık göstergesidir. Kaptıkaçtı, son dakika önergeleriyle
devlet kimlerin eline teslim edilmeye çalışılıyor, bunu anlamak mümkün değil.
Gevşek istihdam ve çalışma yöntemleriyle nereye varmaya çalışılıyor? Bunlar
hukuk devletine yakışmayan uygulamalardır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye yaklaşık yarım asra
yakındır terör örgütleriyle mücadele etmiş, bu alanda büyük tecrübeler
edinmiştir. Bu da ulusal güçlerle gerçekleştirilmiştir. Bütün bu birikimi yok
sayarak terörle mücadelede başarıyı gevşek istihdam ve yabancı personel
çalıştırmaya bağlayan anlayış ve bu düzenlemeler, bu konuda canı pahasına
mücadele eden ulusal güçlere yapılan affedilmez büyük bir saygısızlıktır…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MUHAMMET RIZA YALÇINKAYA (Devamla) – …sorumsuzluktur,
öngörüsüzlüktür.
Bu düşüncelerle Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Yalçınkaya.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge reddedilmiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 383 sıra sayılı "Kamu Düzeni ve Güvenliği
Müsteşarlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı"nın 13 üncü
maddesine bağlı olarak Tasarıya ekli (2) Sayılı Cetvelin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Beşir
Atalay
İçişleri
Bakanı
(2) SAYILI CETVEL
KAMU DÜZENİ VE GÜVENLİĞİ MÜSTEŞARLIĞI PERSONELİNE İLİŞKİN AYLIK
ÜCRET SINIRLARI (BRÜT TL)
GÖREV
UNVANI
|
|
Taban
Ücreti |
Tavan
Ücreti |
Müsteşar |
|
3.750 |
3.970 |
Müsteşar |
|
3.750 |
3.970 |
Müsteşar
Yardımcısı |
|
3.375 |
3.590 |
Müsteşarlık
Müşaviri |
|
2.780 |
3.100 |
Daire Başkanı,
I. Hukuk Müşaviri |
|
1.930 |
2.250 |
Hukuk Müşaviri |
|
1.825 |
2.145 |
Mühendis,
Mütercim, Sosyolog, Psikolog, Antropolog |
|
|
|
|
Kadro Derecesi
1 |
1.600 |
1.985 |
|
Kadro Derecesi
2 |
1.580 |
1.965 |
|
Kadro Derecesi
3 |
1.560 |
1.945 |
|
Kadro Derecesi
4 |
1.535 |
1.925 |
|
Kadro Derecesi
5 |
1.520 |
1.910 |
|
Kadro Derecesi
6 |
1.510 |
1.900 |
|
Kadro Derecesi
7 ve diğerleri |
1.500 |
1890 |
Uzman |
|
|
|
|
Kadro Derecesi
1 |
1.550 |
1.930 |
|
Kadro Derecesi
2 |
1.530 |
1.905 |
|
Kadro Derecesi
3 |
1.510 |
1.885 |
|
Kadro Derecesi
4 |
1.495 |
1.870 |
|
Kadro Derecesi
5 |
1.480 |
1.855 |
|
Kadro Derecesi
6 |
1.470 |
1.840 |
|
Kadro Derecesi
7 ve diğerleri |
1.460 |
1.825 |
Çözümleyici,
Programcı, istatistikçi |
|
|
|
|
Kadro Derecesi
1 |
1.285 |
1.500 |
|
Kadro Derecesi
2 |
1.270 |
1.490 |
|
Kadro Derecesi
3 |
1.260 |
1.480 |
|
Kadro Derecesi
4 |
1.250 |
1.470 |
|
Kadro Derecesi
5 |
1.245 |
1.465 |
|
Kadro Derecesi
6 |
1.240 |
1.455 |
|
Kadro Derecesi
7 ve diğerleri |
1.235 |
1.450 |
Veri Hazırlama
ve Kontrol işletmeni |
|
|
|
|
Kadro Derecesi
3 |
1.235 |
1.450 |
|
Kadro Derecesi
4 |
1.200 |
1.410 |
|
Kadro Derecesi
5 |
1.170 |
1.380 |
|
Kadro Derecesi
6 |
1.155 |
1.365 |
|
Kadro Derecesi
7 |
1.140 |
1.350 |
|
Kadro Derecesi
8 ve diğerleri |
1.125 |
1.340 |
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI TEVFİK ZİYAEDDİN AKBULUT (Tekirdağ) –
Genel Kurulun takdirlerine bırakıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet önergeye katılıyor mu?
İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) – Katılıyoruz.
BAŞKAN – Gerekçeyi mi okutayım?
İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) – Gerekçe okunsun.
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe: Tasarıya ekli Cetvelde yer alan ücretlerin Tasarının
Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne gönderildiği süreden itibaren kamu personeline
yapılan artışlar dikkate alınarak güncellenmesi ve bazı unvanlara derece ayrımı
yapılarak belirlenen ücretlerin Cetvelde yer almayan dereceler de dikkate
alınarak belirlenmesi amaçlanmaktadır.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Karar yeter sayısı istiyorum.
BAŞKAN – Karar yeter sayısını arayacağım.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 16.13
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati: 16.20
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral
AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Fatih METİN (Bolu),
Gülşen ORHAN (Van)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
60’ıncı Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.
383 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 13’üncü maddesi üzerinde Hükûmet adına verilen İçişleri Bakanı Sayın Beşir Atalay’ın
önergesinin oylanmasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi önergeyi yeniden oylarınıza sunacağım ve karar yeter
sayısını arayacağım.
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı vardır, önerge
kabul edilmiştir
Tasarının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon burada.
Hükûmet burada.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 383 sıra sayılı ve 1/704 esas numaralı Kamu
Düzenliği ve Güvenliği Müsteşarlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun
Tasarısının “Sözleşmeli Personel ve Uzman Çalıştırılması” başlıklı 13.
maddesinin 2. fıkrasında yer alan “ve yabancı uzman” kısmının fıkra hükmünden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Mehmet Akif Paksoy
(Kahramanmaraş) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?
İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI TEVFİK ZİYAEDDİN AKBULUT (Tekirdağ) –
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) – Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN – Kim konuşacak?
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Hüseyin Yıldız.
BAŞKAN – Buyurun Sayın Yıldız. (MHP sıralarından alkışlar)
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan 383 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 13’üncü maddesi için
vermiş olduğumuz önerge üzerinde söz aldım. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Öncelikle, ata sporumuz olan yağlı güreşte, Kırkpınar’da
başpehlivanlığı kazanan, Antalya’mızın da gururu olan Cengiz Elbeye’yi kaybetmiş bulunmaktayız. Kendisine Allah’tan
rahmet, sevenlerine başsağlığı diliyorum ve güreş camiasına da başsağlığı
diliyorum.
Değerli milletvekilleri, tasarının 13’üncü maddesinin ikinci
fıkrasında, Müsteşarlık bünyesinde belirlenen personel rejiminde uzmanlık
isteyen konularda kadro karşılığı aranmaksızın yabancı uzman
çalıştırılabileceği hükmü vardır. Bu hüküm, Müsteşarlığın kuruluş amaçları
noktasında yapılan bir değerlendirmede oldukça sakıncalı bir duruma işaret
etmektedir. Nitekim tasarının 1’inci maddesinde Müsteşarlığın terörle
mücadeleye ilişkin politika ve stratejilerin geliştirilmesi kuruluş amaçları
arasında gösterilmektedir. İstihbarat alanında faaliyet gösteren bir kuruluşta
yabancı personel çalıştırılması kabul edilemez. İstihbarat alanında nasıl olur
da yabancı personel istihdam edebilirsiniz? Türkiye Cumhuriyeti devletini bu
kadar âciz duruma düşüremezsiniz.
Değerli milletvekilleri, Müsteşarlığın tasarıda gösterilen
personel rejimi baştan sona kadar yanlışlıklarla maalesef doludur. Birincisi,
sözleşmeli personel çalıştırılması konusudur. Devlet kurumlarımız uzmanlık
gerektiren alanlarda sözleşmeli personel istihdamına başvurmaktadır. Sözleşmeli
personelin istihdamı genelde söz konusu işin veya projenin sona ermesiyle
bitmektedir. Müsteşarlığın çalışma alanı içerisinde olan istihbari
bilgi değerlendirme konusu ise süreli olan bir iş değildir. Yani bu alanda
sözleşmeli personel çalıştırılmasını gerektirecek bir durum ortaya çıkamaz.
Değerli milletvekilleri, o zaman sormak istiyorum; Müsteşarlığın
sözleşmeli personel çalıştırılmasına gerek gördüğü alanlarda madem personel
eksikliğimiz var, neden bu alanda personel yetiştirilmesi için bugüne kadar bir
çalışma yapılmamıştır?
İkinci olarak, seksen bir ilde personel bulundurulması
öngörülüyor. Seksen bir ile bir personel göndermekle bu iş olabilir mi değerli
milletvekilleri? Bu nasıl bir bilgi eksiğidir? Ayrıca, mademki gelen bilgileri
değerlendirip alternatif politikalar sunulacak, operasyonel
bir işlevi de olmayacak, seksen bir ilde personeli ne yapacaksınız? İstihbari bilgiler diğer istihbarat kurumlarımızdan
gelecek, dolayısıyla Müsteşarlık istihbarat yapmayacak, operasyonel
bir görevi de yok; o hâlde seksen bir ilde neden personel bulundurulacak? Bu
personel ne iş yapacak? Bir de, bu seksen bir ilde görev yapacak personelde
aranacak nitelikler ne olacak? Ağzı iyi laf yapan, iyi yazan çizen eleman
bulmak mümkündür ancak sahada yetişmeyen insanlara buralarda görev verirseniz
yanlış yapma olasılıkları artacaktır.
Görülüyor ki, bu tasarının bu hâliyle personel rejimi yanlışlıkla
maalesef doludur. Bu yanlışlıklardan birisi olarak gördüğümüz yabancı personel
istihdamına olanak veren hükmün tasarı metninden çıkarılması gerekmektedir. AKP
Hükûmetinin Türkiye Büyük Millet Meclisine getirdiği
hemen hemen her kanun teklif ya da tasarısında
yabancılara mutlaka bir avantaj sağlanmaktadır. Ben merak ediyorum, Türk
milleti de merak ediyordur: Bu yabancı merakınız, bu yabancı sevginiz nereden
gelmektedir? Yabancı hayranlığınızın sebebi nedir? Hangi duygular ya da
mecburiyetler sizin böyle ayrıcalık yapmanıza sebep olmaktadır? Değerli AKP
milletvekilleri, sizler merak etmiyor musunuz? Gerçi, yani kime soruyoruz,
şimdiye kadar neyi merak ettiniz, neye itiraz ettiniz? Bu kadarına da hayret
doğrusu!
Değerli milletvekilleri, Sayın Bakanım; terörü önlemek için
getireceğiniz yasalar burada kanunlaşıyor, doğru olanlarına destek veriyoruz,
bundan sonra da getireceğiniz, terörü önleyecek her türlü yasaya da destek
vermeye devam ederiz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
HÜSEYİN YILDIZ (Devamla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Ancak, ülkemizde terörü önleyecek oldukça çok sayıda teşkilatımız
var, güvenlik güçlerimiz var. Halkımızın birinci önceliği şu
anda açlık ve işsizlik.
Değerli Bakanım, değerli milletvekilleri; işsizliğe çözüm
getirecek yasal düzenleme ve teşvik ve tedbirleri getirin, bir an önce onları
yasalaştıralım. Her gün odalarımıza onlarca insan geliyor, çocuklarının
açlığından, giderlerini karşılayamamaktan bahsediyorlar. Üstelik AKP’li
milletvekillerini ziyaret ettiklerini, kendilerine de yardımcı olmadıklarını
ifade ediyorlar, biz muhalefet milletvekillerine geliyorlar. Gerçekten
yüreklerimiz yanıyor o insanlarla ilgili. Elbette Güvenlik Müsteşarlığı yasamız
da önemli ama gelin buraya işsizliğe çözüm bulacak, o aç insanlarımızın sorunlarına
çözüm bulacak yasaları lütfen getirin, biz de destek verelim, bu
vatandaşlarımızın o gerçekten içler acısı hâlini düzeltelim hep beraber.
Hepinize teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Yıldız.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge reddedilmiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
1/704 Esas Numaralı kanun tasarısının 13’üncü maddesinin 1’inci
fıkrasında geçen “çalıştırılması” ibaresinin “istihdam edilmesi” olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Gülşen
Orhan
Van
BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?
İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI TEVFİK ZİYAEDDİN AKBULUT (Tekirdağ) –
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) – Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN – Gerekçeyi okuyun.
Gerekçe: Anlam bütünlüğü sağlanması için değişiklik yapılmıştır.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge reddedilmiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
1/704 Esas Numaralı kanun tasarısının 13’üncü maddesinin 1’inci
fıkrasında geçen “antropolog ve” ibaresinin “antropolog ve ekonomist” olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Kerim
Özkul
Konya
BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?
İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI TEVFİK ZİYAEDDİN AKBULUT (Tekirdağ) –
Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) – Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN – Gerekçeyi okuyun.
Gerekçe: Kadro eklenmesi için değişiklik yapılmıştır.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge reddedilmiştir.
13’üncü maddeyi kabul edilen önerge ve ekli 2 sayılı cetvelle
birlikte oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, yeni madde ihdasına dair bir önerge vardır.
Malumları olduğu üzere, görüşülmekte olan tasarı veya teklife konu
kanunun, komisyon metninde bulunmayan, ancak tasarı veya teklif ile çok yakın
ilgisi bulunan bir maddesinin değiştirilmesini isteyen ve komisyonun salt
çoğunlukla katıldığı önergeler üzerinde yeni bir madde olarak görüşme açılacağı
İç Tüzük’ün 87’nci maddesinin dördüncü fıkrası hükmüdür. Bu nedenle, önergeyi
okutup Komisyona soracağım. Komisyon önergeye salt çoğunlukla yani 13 üyesiyle
katılırsa önerge üzerinde yeni bir madde olarak görüşme açacağım. Komisyonun
salt çoğunlukla katılmaması hâlinde ise önergeyi işlemden kaldıracağım.
Şimdi önergeyi okutuyorum.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, efendim, uygulamanız -uygun
görürseniz- yanlış. 87’nci maddede ek maddeyle geçici madde aynı statüye
tabidir. Yani İç Tüzük’ün 87’nci maddesinde “Ek madde ve geçici madde ve devamı
madde…” derse... Ek madde olarak veriyoruz. Dolayısıyla burada Komisyonun
çoğunluğunun aranmasına gerek yok ve önergeyi bu şekilde işleme koymanız lazım.
Ek madde efendim... Yani geçici madde...
BAŞKAN – Şimdi ben sizi dinledim, bir de bürokrat arkadaşımı
dinleyeyim.
Sayın Genç, bugüne kadar yapılan uygulamalarda komisyon metni esas
alındığından, dolayısıyla aynı uygulamaya devam edeceğim.
Şimdi önergeyi okutuyorum:
T.B.M. Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 383 Sıra Sayılı yasa tasarısının 13. maddesinden
sonra aşağıdaki maddenin eklenmesini ve diğer maddelerin teselsül ettirilmesini
arz ederiz.
|
Kamer Genç |
|
Harun Öztürk |
M. Ali Susam |
|
Tunceli |
|
İzmir |
İzmir |
|
Fehmi Murat
Sönmez |
|
|
Derviş Günday |
|
Eskişehir |
|
|
Çorum |
Hizmetli Çalıştırılması
Madde 14- Müsteşarlık bünyesinde ve taşra teşkilatında 14.7.1965
günlü ve 657 Sayılı Devlet memurları kanunu hükümleri kapsamında en çok 100
hizmetli çalıştırılabilir. Bunların atanması genel hükümler çerçevesinde
yapılır.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkanım, daha önceki uygulamalardan
bir tane örnek verebilir misiniz müsaade ederseniz?
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Böyle bir uygulama yok Sayın
Başkanım!
BAŞKAN – Örnek getirteceğim.
KAMER GENÇ (Tunceli) – O zaman bir ara verirseniz...
BAŞKAN – Örnek getirteceğim.
Sayın Komisyon, önergeye salt çoğunlukla katılıyor musunuz?
İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI TEVFİK ZİYAEDDİN AKBULUT (Tekirdağ) –
Salt çoğunluğumuz bulunmamaktadır Sayın Başkanım. Bu nedenle katılamıyoruz.
BAŞKAN – Komisyon önergeye salt çoğunlukla katılmamış olduğundan
önergeyi işlemden kaldırıyorum.
14’üncü maddenin başlığını okutuyorum:
Çalışma düzeni
MADDE 14-
BAŞKAN – Madde üzerinde altı önerge vardır ancak İç Tüzük’ün
91’inci maddesine göre her madde üzerinde milletvekillerince sadece iki önerge
verilebilmektedir. Her siyasi parti grubuna mensup milletvekillerinin birer
önerge verme hakkı saklıdır.
Bu hükümler çerçevesinde, geliş sırasına göre beş önergeyi okutup
aykırılık sırasına göre işleme alacağım. Bu nedenle, Tunceli Milletvekili Sayın
Kamer Genç’in önergesi işleme alınamamıştır.
İlk önergeyi okutuyorum.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, müsaade ederseniz bu
konuda bir şey söyleyebilir miyim.
Bakın, 91’inci madde diyor ki: “Diğer hükümler saklıdır.” Şimdi,
87’nci madde de diyor ki: “Her grubun ayrı bir önerge verme hakkı vardır. Eğer
gruplardan birisi önerge vermezse, milletvekilleri o grubun hakkını
kullanabilir.”
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Öyle bir şey demiyor, kullanamaz.
KAMER GENÇ (Tunceli) – İç Tüzük’ün 91’inci maddesinde bu grupların
önerge vermemesi hâlinde milletvekillerinin kullanacağına dair bir hüküm yok
ama orada “Diğer hükümler saklıdır.” diyor, yani 87’ye atıfta bulunuyor. Uygun
görürseniz benim önergemi ANAP Grubu adına bir önerge olarak işleme koyun…(AK
PARTİ sıralarından “Ne ANAP’ı yahu!” sesleri) AKP Grubunun bir önergesi olarak
işleme koyun.
Efendim, 91’le 87’yi müzakere ederseniz orada…
BAŞKAN – Daha evvel de bu konuda sizinle bu itirazınızı
değerlendirmiştik bir başka kanun üzerinde.
“Milletvekilleri, esas komisyon veya Hükümet değişiklik önergeleri
verebilir. Milletvekilleri tarafından Anayasaya aykırılık önergeleri dahil madde üzerinde iki önerge verilebilir. Ancak, her
siyasi parti grubuna mensup milletvekillerinin birer önerge verme hakkı
saklıdır.” Özel olarak düzenlenmiş bir…
KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, 91’inci maddede “Diğer
hükümler saklıdır.” diyor. “Diğer hükümler” dediği, 87’nci maddedeki diğer
hükümler saklıdır. 87’nci maddede de diyor ki: “Herhangi bir grup önerge
vermemişse, milletvekilleri bu önergeyi verebilir.” Bu çok
açık.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Sayın Başkan, aslında 91’inci madde
çok net, hiç tartışmasız ve bir tereddüde meydan vermeyecek tarzda. Açık olarak
biraz önce siz de okudunuz. Her milletvekili bu çerçevede en fazla iki tane
önerge verebilir. Grupların önerge verme hakları saklıdır. Bu itibarla, grup
dışında milletvekilleri en fazla iki tane önerge verebilir ve onlar da geliş
sırasına göredir. Önergeler verilmiştir ve Sayın Genç’in önergesi de daha
sonradır dolayısıyla işleme konulamaz Sayın Başkan, bu kadar açık.
HARUN ÖZTÜRK (İzmir) – İç Tüzük’ün verdiği hakkı kötüye
kullanmayalım!
KAMER GENÇ (Tunceli) – İç Tüzük’ü oku! İç Tüzük’ü oku!
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Ve yıllardan beri de bu şekilde
uygulanıyor Sayın Başkan, yıllardan beri.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, İç Tüzük açık, 87’nci madde
açık, eğer bir grup önerge vermemişse milletvekilleri o grup adına önerge
verebilir. AKP bu maddede önerge vermemiştir. 91’inci madde 87’nci maddeye
atıfta bulunuyor. Oradaki esaslara göre uygulamak lazım ama takdir zatıalinizin.
BAŞKAN – Evet, teşekkür ederim Sayın Genç. Bu konuda daha evvel
de, dediğim gibi, sizin bir itirazınızı konuşmuştuk.
Şimdi ilk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
1/704 Esas Numaralı kanun tasarısının 14’üncü maddesinin 1’inci
fıkrasında geçen “Müsteşarlıkça” ibaresinin “Müsteşarlık tarafından” olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa
Ataş
İstanbul
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
1/704 Esas Numaralı kanun tasarısının 14’üncü maddesinin 1’inci
fıkrasında geçen “Müsteşarlıkça” ibaresinin “Müsteşarlık tarafından” olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Gülşen
Orhan
Van
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 383 sıra sayılı kanunun 14’üncü maddesinin
ikinci fıkrasında “müsteşarlıkta geçici olarak görevlendirilen” ibaresinden
sonra gelmek üzere, “sözleşmeli ve kadrolu” ibaresinin eklenmesini ve fıkranın
buna göre düzenlenmesini arz ederiz.
|
Mustafa Enöz |
|
Hasan Çalış |
Hasan Özdemir |
|
Manisa |
|
Karaman |
Gaziantep |
|
Mehmet Şandır |
|
Reşat Doğru |
Behiç Çelik |
|
Mersin |
|
Tokat |
Mersin |
|
|
|
K. Erdal Sipahi |
|
|
|
|
İzmir |
|
BAŞKAN – Şimdi okutacağım iki önerge birbiriyle aynı mahiyette
olduğu için önergeleri ayrı ayrı okutup birlikte
işleme alacağım. Önerge sahiplerine de istemleri hâlinde ayrı ayrı söz vereceğim.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 383 sıra sayılı Kamu Düzeni Güvenliği
Müsteşarlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısının 14. maddesinin
Tasarıdan çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
|
M. Akif Hamzaçebi |
|
Atilla Kart |
Metin Arifağaoğlu |
|
Trabzon |
|
Konya |
Artvin |
|
Mustafa Özyürek |
|
Durdu Özbolat |
Osman Kaptan |
|
İstanbul |
|
Kahramanmaraş |
Antalya |
|
Tayfur Süner |
|
Ali Rıza Öztürk |
Ferit Mevlüt Aslanoğlu |
|
Antalya |
|
Mersin |
Malatya |
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 383 sıra sayılı Kamu Düzeni Müsteşarlığının
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısının 14. maddesinin yasa metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
|
Ayla Akat Ata |
|
Sırrı Sakık |
İbrahim Binici |
|
Batman |
|
Muş |
Şanlıurfa |
|
Şerafettin
Halis |
|
Hamit Geylani |
Hasip Kaplan |
|
Tunceli |
|
Hakkâri |
Şırnak |
|
Akın Birdal |
|
Sebahat Tuncel |
Sevahir Bayındır |
|
Diyarbakır |
|
İstanbul |
Şırnak |
|
Osman Özçelik |
|
M. Nezir
Karabaş |
Pervin Buldan |
|
Siirt |
|
Bitlis |
Iğdır |
|
|
|
Bengi Yıldız |
|
|
|
|
Batman |
|
BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?
İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI TEVFİK ZİYAEDDİN AKBULUT (Tekirdağ) –
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) – Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN – Buyurun Sayın Aslanoğlu. (CHP
sıralarından alkışlar)
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Başkan, çok değerli
milletvekilleri; hepinize saygılar sunuyorum.
Değerli arkadaşlarım, bu madde sicil ve disiplin maddesi. Tabii,
neyin sicili? Ülkede can ve mal güvenliğini temin eden
kişilerin sicili ve güvenliği. Önce vatandaş ülkede kendisinin can ve
mal güvenliğini temin eden insanlara inanmalı; bu, bir kere olmazsa olmazdır.
Bir ülkede eğer vatandaş kendisinin can ve mal güvenliğini temin eden insanlara
inanmıyor ve güvenmiyorsa o zaman orada büyük sorun var demektir. Onun için
vatandaşın önce ülkedeki tüm can ve mal güvenliği birey hürriyeti kadar en
doğal hakkıdır. İnanmalı, güvenmeli ama vatandaşın mal ve can güvenliğini temin
eden insanlar da kendi mesleki özgürlüğünü, kendi geleceğinde özgür olmalı ve
sicillerinin, özellikle disiplin suçlarında kendilerinin mesleki yeterliğiyle
ölçüleceğini mutlaka bilmeli.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Hata yaparsa ne olacak?
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Bunun aksinde başka değerlerle
eğer sicil ve disiplin cezası veriliyorsa, o zaman vatandaşın mal ve can
güvenliğinin temininde büyük sorunlar doğacaktır.
Şimdi, Türkiye'de -ben size sunayım- polis eğitimi nereden
kaynaklanıyor, nasıl oluyor?
Arkadaşlar, Ankara’da bir tane polis koleji var, lise eğitimi
veren kolej var bir tane. Türkiye'de bir tane…
İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) – Bir de Bursa’da var.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Bunun mezunları genelde polis
diye değil, tüm mezunları Polis Akademisine gidiyor, amir pozisyonunu
hazırlayan bir lise. Onun dışında, Türkiye'de bir tane Polis Akademisi var
Ankara’da, Polis Akademisine bağlı zannediyorum yirmi altı tane polis meslek
yüksekokulu var arkadaşlar. Bunun dışında, Polis Akademisine bağlı olmayan, yine
emniyette eğitime bağlı olan polis eğitim merkezleri var arkadaşlar. Yani bir
Polis Akademisi, ona bağlı yirmi altı tane meslek yüksekokulu var. Bir de polis
eğitim merkezleri var -tamamen iki ayrı statüde, iki ayrı uygulamada- Polis
Akademisiyle hiçbir ilgisi olmayan, mesleki eğitimle ilgisi olmayan bir yapı bu
arkadaşlar. Bu ise üniversite mezunlarından alıyor ve altı ay süreyle eğitim
veriyor, bu tamamen apayrı bir şey. Yani bir kere, emniyet nezdinde… Mesleki
eğitimin bir birliği, beraberliği var arkadaşlar Türkiye'de. Yani mesleki
eğitimde birlik, beraberlik olmayan kurumlarda farklı disiplin, farklı siciller
nasıl işler takdirlerinize sunuyorum.
Şimdi ben buradan soruyorum: Acaba polis meslek yüksekokullarının
her birine aynı derecede sevgiyle mi bakılıyor? Bazı polis meslek
yüksekokullarına ilave kadrolar veriliyor. Örneğin onların öğrenci sayısı bin
civarında genelde, bunlar iki yıllık arkadaşlar, iki yıllık bir eğitim. Polis
meslek yüksekokulu iki yılda polis mezun ediyor, lise mezunu alıyor ve iki
yılda mezun ediyor ve iki yıl sonunda ise bunlar
polisliğe adım atıyor memur seviyesinde ama bazı meslek yüksekokullarına çok
iyi olanaklar veriliyor bütçeden ama bazılarına verilmiyor Sayın Bakanım; ben
bunu size söyleyebilirim. Bir şekilde, Türkiye’deki Polis Akademisine bağlı
yirmi altı polis meslek yüksekokulu, aynı ölçüde, aynı sevgiyle bakılmalı, aynı
sevgiyle korunmalı ki oradan mezun olan tüm arkadaşlarımız iyi bir eğitim
almalı.
Bir kere burada sorun vardır, ben bunu size iletebilirim. Gerek bütçe
kaynaklarından gerekse eğitim kaynaklarından bazı meslek yüksekokullarına çok
yüksek seviyede öğrenci verilmesine rağmen bazı meslek yüksekokullarına
verilmiyor arkadaşlar. Bu açıdan, Türkiye’de polis teşkilatının eğitiminin iyi
bir hâle, eşit düzeye getirilmesi lazım arkadaşlar yani…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Değerli arkadaşlarım, polis
eğitim merkezlerinde üniversite mezunlarının arasından seçiliyor; tamamen
üniversiteyi bitiren ve müracaat eden. Polis eğitim merkezleri üniversite
mezunlarından davet ediyor, sınavı kendisi yapıyor ve altı ay süreli bir eğitim
veriyor, altı ay sonra bu arkadaşlarımız da polis oluyor.
Bu nedenle arkadaşlarım, önce, Türkiye’deki polisimizin, yani
vatandaşın can ve mal güvenliğini sağlayacak polisimizin çok iyi bir eğitimden
geçmesi lazım. Benim bunları söylemek görevim çünkü hepimizin can ve mal
güvenliğini sağlayacak polislerimiz çok iyi bir eğitimden geçip özgür ve
alacağı sicili mesleki kariyerine göre alacağını bilmelidir.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Sayın Atalay’ın 60’ıncı maddeye göre pek kısa söz talebi
vardır. Kendisine iki dakikalık süre veriyorum.
Buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
10.- İçişleri Bakanı Beşir
Atalay’ın, polis eğitimine ilişkin açıklaması
İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) – Teşekkür ederim Başkanım.
Bir bilgiyi düzeltelim diye söz aldım.
Sayın Aslanoğlu, polis eğitimiyle ilgili
konulara değindi. Tabii, polis eğitimi bu dönemdeki kadar önem kazanmamıştır.
Biz, polis eğitiminin her kademesinde çok ciddi gelişmeler kaydettik. Burada
teknik bilgi, polis meslek yüksekokullarının kapasitesi sonuna kadar
değerlendiriliyor. Hatta biraz fazla öğrenci almak istiyoruz çünkü polis
ihtiyacımız fazla. Yani katiyen bir yerin potansiyeli var da orada eksik
öğrenci alıyoruz diye bir şey olamaz.
İkincisi, üniversite mezunları merkezî sınavla alınıyor. Yanlış
bilgilendirme olmasın, o çok önemli, merkezî bir sınavla alınıyor başvuranların
içinden. Onun sınavını biz yapmıyoruz. Yani Polis Akademisi veya emniyet
teşkilatı yapmıyor, polis eğitim kurumu yapmıyor, merkezî sınava giriyorlar
-bu, memuriyete girme sınavı- üniversite mezunları ve biz, “Şu puana kadar
başvururlar.” diyoruz ve o sıralamaya göre alıyoruz. O bilgiyi düzelteyim
istedim.
Teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Bakanım “70 puan
üzerindeki gelsin.” diyorsunuz, oradan seçiyorsunuz.
VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri
(Devam)
3.- Kamu Düzeni ve Güvenliği
Müsteşarlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı ve İçişleri
Komisyonu Raporu (1/704) (S. Sayısı: 383) (Devam)
BAŞKAN – Önerge üzerinde kim konuşacak?
AYLA AKAT ATA (Batman) – Hamit Geylani
konuşacaklar.
BAŞKAN – Buyurun Sayın Geylani.
HAMİT GEYLANİ (Hakkâri) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
görüşülmekte olan yasa tasarısının anılan madde değişikliği önergesi üzerine
söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, görüştüğümüz bu yasa tasarısının, ülkenin
toplumsal barışına ve demokrasisine hizmet edeceğine inanmadığımız için, tüm
maddelerinin kaldırılmasını savunuyoruz. Çünkü bize göre, tasarı âdeta Kürt
sorununu psikolojik savaş merkezine dönüştürme planıdır. Bu yasa tasarısıyla
kurulmak istenen Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı Kürt sorununun
çözümsüzlüğünde ısrarın, seksen yıllık denemelerin ve ezberlerin bir başka
biçimidir; görüldüğü kadarıyla, yeni bir anlayışla bir savaş hâli yaratma
durumudur; Kürtlere, siyasetçilerine, seçilmişlerine, sanatçılarına ve de
çocuklarına karşı operasyonel süreçlerin planlarını
düzenleyen bir yapılanma olarak görülmektedir.
Tasarıda her ne kadar “Kurulacak bu Müsteşarlığın operasyonel hiçbir yetkisi olmayacaktır.” denilse de
yapılacak bütün gizli operasyonların planlarının burada yapılacağının somut
ipuçları vardır. Bu nedenle siyasal iktidar, bu Müsteşarlıkla, devlet içinde
yeni bir derin yapılanmaya gittiğinin en açık mesajlarını vermektedir.
Değerli milletvekilleri, ülkenin güvenliği, bireylerin
özgürlüklerini temel alan ve haklarına saygı gösteren özgürlükçü bir düzende
saklıdır. Bir kez daha altını çizerek belirtmek gerekir ki bugün dünya üzerinde
en güvenli ülkelerin aynı zamanda en özgür ülkeler olduğu gerçeği
unutulmamalıdır. Kuşkusuz bunun temelinde yatan, birey özgürlüğü, çağcıl hukuk
normları ve demokrasidir. Buna karşın, özgürlüklerin tanınmadığı bir ülkede ne
devletin ne de bireyin güvenliğinden söz etmek olanaklı değildir.
Tasarı bir bütün olarak değerlendirildiğinde, Kürt sorununun
çözümsüzlüğünün ve hukuk dışı güçlerin etkili kılınmasının en somut örneği
olacağı düşüncesini taşıyoruz. Hükûmetin bu
Müsteşarlıktan önce yapması, yaşama geçirmesi gereken çokça önemli ve ivedi
sorunlar vardır.
Türkiye bugün ne yazık ki hâlâ çok kötü, çağla zıtlaşan ve çatışan
yöntemlerle yönetilmektedir. Halkın iradesi gerçek anlamda Meclise
yansımamaktadır. Bunun da en büyük nedeni ise yüzde 10’luk antidemokratik seçim
barajıdır.
Önümüzde seçimler vardır. Bu hukuksuzluk ve adaletsizliğin bu
seçimlerde de yaşanacağı kuşkusuzdur. Neden seçim barajını düşürmek için en
ufak bir çalışma, bir yasa tasarısı veya bir öneri bu Meclise gelemiyor?
Grubumuzun verdiği yasa teklifleri var, iki yıldır hâlen sırada bekliyor,
komisyonlarda bekliyor, muhtemelen de hiç görüşülmeyecektir çünkü bunun temel
nedeni, halkın gerçek iradesinin Meclise yansımaması, temsilde adalet ve
yönetimde demokratik istikrarın sağlanmaması adına ne yazık ki iktidarla
muhalefet partileri bu konuda tam bir kutsal ittifak içindedirler,
benzeşiyorlar ve uzlaşıyorlar.
Değerli arkadaşlar, darbe anayasasından kurtulma da yine ne yazık
ki bu Meclisin bir kâbusu hâline gelmiştir, bir türlü Meclis gündemine gelme
iradesi ne iktidar ne muhalefet tarafından gösterilememiştir.
Arkadaşlar, bu ülkenin barışa, demokrasiye, kardeşliğe ihtiyacı
vardır, yeni güvenlik ve asayiş kurumlarına değil. Bu alanda zaten fazlasıyla
kontrol dışı kurum ve birimler vardır. Türkiye'nin ekonomik ve kültürel anlamda
gelişmesinin yolu da yine iç barışın sağlanmasından geçmektedir. Günümüzde
işsizlik had safhadaysa, emekçiler kışın ortasında Ankara meydanlarında açlık
grevine gidiyorsa…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
HAMİT GEYLANİ (Devamla) – Teşekkürler Başkanım.
…emekliler geçim derdindeyse, yaşlılar ve hastalar iyi bir sağlık
hizmetinden yararlanamıyorlarsa, öğrenciler iyi ve parasız bir eğitim
alamıyorsa, tüm bunların nedeni, iç barış ve demokrasinin olmayışındadır.
Değerli milletvekilleri, aylardır partililerimize, belediye
başkanlarımıza, yöneticilerimize karşı yapılan tutuklama ve gözaltına alma
hukuksuzluğu devam etmektedir. Önceki gün gece yarısı yapılan operasyonlarda,
Hakkâri Yüksekova ve Şemdinli’de, aralarında çocukların da bulunduğu 40’ı aşkın
kişi gözaltına alınmıştır. Buralarda savcı ve hâkimler yok sayıldığı için bu
gözaltılar apar topar Van iline sevk edilmiştir. Nedeni malum: DGM’leri
aratmayan özel yetkili ağır ceza mahkemelerinin insafına terk etmektir. Sormak
gerekir, yurttaşın güvenliğini, her gün onlarcasını gözaltına alarak…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
HAMİT GEYLANİ (Devamla) – …tutuklayarak mı sağlayacaksınız?
Kurulmak istenen Müsteşarlık da yeni tutuklamalara ve gözaltılarının
yapılacağı yerleri ve zamanlarını değerlendirecek bir yapı olacağına
inandığımız için tasarıya karşı olduğumuzu belirtir, saygılar sunarım. (BDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Geylani.
III.- YOKLAMA (Devam)
(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Sayın Başkan, yoklama istiyoruz.
BAŞKAN – Peki.
Önergenin oylanmasından önce bir yoklama talebi vardır, onu yerine
getireceğim.
Sayın Aslanoğlu, Sayın Anadol, Sayın Özyürek, Sayın
Keleş, Sayın Köse, Sayın Ekici, Sayın Serter, Sayın
Kart, Sayın Güner, Sayın Emek, Sayın Coşkunoğlu, Sayın Hacaloğlu,
Sayın Tamaylıgil, Sayın Özkan, Sayın Günday, Sayın Seçer, Sayın Mengü,
Sayın Öztürk, Sayın Diren ve Sayın İçli.
Yoklama için üç dakika süre vereceğim ve yoklama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı vardır.
VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri
(Devam)
3.- Kamu Düzeni ve Güvenliği
Müsteşarlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı ve İçişleri
Komisyonu Raporu (1/704) (S. Sayısı: 383) (Devam)
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge reddedilmiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 383 sıra sayılı kanunun 14’üncü maddesinin
ikinci fıkrasında “müsteşarlıkta geçici olarak görevlendirilen” ibaresinden
sonra gelmek üzere, “sözleşmeli ve kadrolu” ibaresinin eklenmesini ve fıkranın
buna göre düzenlenmesini arz ederiz.
Mustafa
Enöz (Manisa) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?
İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI TEVFİK ZİYAEDDİN AKBULUT (Tekirdağ) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) – Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN – Kim konuşacak?
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Sipahi konuşacak.
BAŞKAN – Buyurun Sayın Sipahi. (MHP sıralarından alkışlar)
KAMİL ERDAL SİPAHİ (İzmir) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sizi ve yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Biz muhalefet milletvekilleri olarak bu yasa tasarısı konusunda,
bu yasa tasarısını hazırlayanlardan çok daha fazla özen gösterdik, belki bir
yerlerini düzeltiriz diye. Ancak anladığım kadarıyla düzeltme niyeti yok. Bu
yasa tasarısının garabeti İçişleri Bakanımızın kendi getirdiği tasarıya
kendisinin değişiklik önergeleri getirmesinden de belli.
Evet, şimdi biraz açılıma girelim. Milliyetçi Hareket Partisinden
bir grup milletvekili Tekel işçilerimizi ziyarete gitmiştik. Tesadüfen,
Diyarbakırlı ve Muşlu Tekel işçisi kardeşlerimizin arasında bulduk kendimizi. O
zaman bize şunu ifade etmişlerdi: “Biz, ülkenin her tarafından gelen Tekel
işçileri, hangi etnik gruptan gelirsek gelelim burada ekmek açılımı için
mücadele ediyoruz, iş açılımı için mücadele ediyoruz, çoluk çocuğumuzun
geleceği için mücadele ediyoruz; işte bizim açılımımız bu.” demişlerdi,
hatırlatırım.
Gene aynı Diyarbakır ve Muşlu Tekel işçileri, AKP’li Diyarbakır ve
Muş milletvekillerinin neden oraya gidemediğini bize sormuşlardı. Bunu neden
anlatıyorum? Hani MHP milletvekilleri şuraya buraya gidemiyor diye bazıları
hadlerini aşıyorlar ya onun için. Gene aynı Diyarbakırlı kardeşlerimiz şunları
söylemişlerdi:
Şubat 2008’de bir AKP’li sayın milletvekili Tekel fabrikasını
ziyaret ediyor ve “Size şeref sözü, fabrikanız kapanmayacak, işlerinizi
kaybetmeyeceksiniz.” diyor. İsmi, görüntüsü ve ses kayıtları
Tekel işçilerimizde mevcut. Gene aynı Diyarbakırlı Tekel işçileri, 200
dönümden fazla paha biçilmez Tekel arazisinin bir başka AKP’li milletvekiline
peşkeş çekileceğini iddia ettiler. Ben bu sayın milletvekillerinin isimlerini
burada zikretmeyeceğim, Diyarbakırlı sayın işçilerden kendileri öğrenirler.
Evet, Sayın Bakan, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nu bu
müşavirler ve uzmanlar için devre dışı bırakıyorsunuz. Peki, müşavir için
kimleri getireceksiniz? Benim aklıma şu senaryolar geliyor: Sayın Genel
Başkanımızın “kötü adam” diye tanımladığı bazı kişiler var, bazı erkek ve
bayanlar var. Her gün bir başka televizyon kanalında artık izlemekten, bizlerin
de, milletin de yüzlerini görmekten midesi bulanmaya başladı. Herhâlde onlar bu
müşavirlik kadrolarına adaylar. Başka kimler olabilir? Hani şu TRT ekranlarında
boy gösteren, Kanada’da mukim, cinsiyeti belirsiz bir haham vardı, o da yakışır
bu müşavirliğe. Diğerlerini de araştırsak buluruz.
Şimdi, ben biraz geriye döneceğim. Bu satılmış mütareke basını,
yeni bir olay değil. 1919’da memleket işgal edildiğinde, işgalcilerle iş
birliği içerisinde olan satılmış basın “Alemdar”, “Peyam”,
“Peyam-ı Sabah”, “Ferda” gibi gazeteler vardı.
Onların başlıklarından bazı örnekler vereceğim: ”Bağımsızlığımızı yalnız
başımıza sürdüremeyecek bir durumdayız.”, “Amerikan Mandası lafıyla zaman
kaybettik, İngiliz mandası istemeliydik.”, “Yunan Hükûmetinin
Müslüman halka karşı iyi niyet beslemekte olduğunu Avrupa huzurunda kanıtlamaya
çalıştığı bir zamanda bizim kendi milliyetçilerimiz Anadolu Müslümanlarını
azdırmaya çalışıyorlar.” Başka: “Birçokları ‘Bizimle insanlık amacıyla
ilgilenecek, sonra kendi kendine çekilecek bir devlet bulunamaz, bu bir
hayaldir.’ diyorlar. Biz iddia ediyoruz ki böyle bir devlet vardır ve
Amerika'dır.” Alın o zamanın mütareke basınından bugünün mütareke basınına,
yorumunu size bırakıyorum. Bugünküler çok daha fazla satılmış, çok daha iş
birlikçiliğinde ileri gidiyorlar.
Peki, o günün devleti idare edenleri ne düşünüyorlardı? İngiltere
Dışişleri Bakanlığı arşivlerinde 3 Nisan 1919 tarih ve 453 numarayla kayıtlı
bir belge bulunmakta; bu belgeyle Osmanlı Padişahı Vahdettin yabancılara karşı
bağımsızlığımızın korunması, iç güvenliğinin sağlanması için Türkiye’yi on beş
yıl süreyle İngiltere’ye sömürge olarak teklif etmiştir. İngiltere, Osmanlı
topraklarında uygun gördüğü her yeri işgal edebilecek, istediği her şeyi
yaptıracak, Vahdettin’in kafasına göre böylelikle ülkenin bağımsızlığı ve iç
güvenliği korunmuş olacaktı! O dönemdeki Vahdettin politikasını alın, bugünkü
açılım politikalarıyla mukayeseyi ben milletimize bırakıyorum.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Sayın Başkan, lütfen, bu şekilde
konuşamaz; hem saçmalıyor hem hakaret ediyor. Millete hakaret edemez.
KAMİL ERDAL SİPAHİ (Devamla) – Evet, bu konudaki sözlerimi Mustafa
Kemal’in geçenlerde tekrarladığım bir deyişiyle noktalamak istiyorum, sene
1925: “Memleket mütesait…”
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Sen ne konuştuğunu bilmiyorsun.
BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
KAMİL ERDAL SİPAHİ (Devamla) – “Memleket mütesait
-yani gelişen, yükselen- bir birliğe muhtaçtır. Alelade politikacılıkla bunu
parçalamak hıyanettir." Alın 1925’ten 2010’a sizler taşıyın, yüce milletin
takdirlerine bırakıyorum.
Yüce Meclise saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Sipahi.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Buyurun.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Sayın Konuşmacı, Hükûmetimize,
Partimize çok ağır hakarette bulunmaktadır.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Partinizin ismini geçirmedi.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Sataşmadan dolayı söz istiyorum.
BAŞKAN – Buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Üç dakika süre veriyorum.
VI.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
2.- Giresun Milletvekili Nurettin Canikli’nin, İzmir Milletvekili Kamil Erdal Sipahi’nin,
grubuna sataşması nedeniyle konuşması
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; öncelikle hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Gerçekten üzülüyorum bu gerekçelerle bu kürsüye çıkıp sizlere
hitap etmek durumunda kaldığımız için.
Çok talihsiz konuşmalar yapılıyor bu kürsüden değerli arkadaşlar.
Dün de konuştuk, daha önceki günlerde de ifade ettik, gerçekten, konuşmacıların
yaptıkları konuşmalarla bir şeylere katkı sağlaması gerekir, artı değer
üretmesi gerekir, bir şeyler söylemesi gerekir, anlamlı bir şeyler söylemesi
gerekir.
Bakın, biraz önceki Sayın Konuşmacı…
KAMİL ERDAL SİPAHİ (İzmir) – Söylüyoruz, dinliyor musunuz?
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen…
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – …şu anda yurt dışında, işte
Amerika’yla ya da Avrupa ülkeleriyle yapılan ilişkileri gerekçe göstererek şu
andaki Hükûmeti geçmiş dönemlerle kıyaslamaya
çalıştı. Bunu söylerken insan bir bakar, geriye gider; kendi partisinin, kendi
siyasi partisinin ortak olduğu, üçte 1 ortak olduğu Hükûmet
kiminle ilişkiye girmiş, kimlerle müzakere etmiş?
Bakın onlardan bir tanesi… Suçlamak için söylemiyorum, kendisi
öyle tanımladığı için söylüyorum. Eğer yabancılarla, Amerika’yla ya da Avrupa
ülkeleriyle ilişkiye girmek, birtakım çalışmalar yapmak -biraz önceki
Konuşmacının kullandığı ifadeyi kullanmak istemiyorum- o anlama geliyorsa,
ülkeyi ekonomide duvara toslatıp uluslararası bir kuruluş olan, büyük oranda da
Amerika’nın ağırlığı olan…
HASAN ÇALIŞ (Karaman) – Ekonomiyi ne hâle getirdiniz, utanın ya!
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – …IMF’ye muhtaç edip, onun
uzmanlarının bakanlıkların en ücra köşelerine kadar gelmesine sebep olmak nedir
değerli arkadaşlar? Bunu nasıl tanımlarsınız? (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Ya da ekonomi duvara tosladığında… Bunları söylemek istemezdim ama mecbur
bırakıyorlar.
KAMİL ERDAL SİPAHİ (İzmir) – Biz çuvalcıları Ankara’da
ağırlamadık!
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen…
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Ekonomi duvara tosladığında, 2001
yılında Türkiye’de bir Türk milleti, Türk evladı yok muydu bakanlık yapacak,
ekonomiyi kurtaracak, Amerika’dan bakan ithal ettiniz?
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Türk evladı değil mi, Türk değil mi?
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Yok muydu değerli arkadaşlar? Peki,
bu nedir?
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) – Senin Maliye Bakanın nereden geldi o
zaman? Bu nasıl laf yani ya? O zaman senin Maliye Bakanın nereden geldi? Yani
eleştirdiğine ters düşüyorsun.
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri…
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Bakın değerli arkadaşlar, bunların
aslında hepsi normaldir.
Ben Sayın Konuşmacının mantığıyla bunları söylüyorum. Gerekirse
Amerika’dan da getirtirsiniz, başka yerden de faydalanırsınız, uluslararası
kuruluşlarla ilişkiye girersiniz. Ben bir çarpıklığı ortaya koymak için
söylüyorum, ben kendi kanaatimi ifade etmiyorum, Sayın Konuşmacının kendi
mantığıyla bunları söylüyorum değerli arkadaşlar.
BEYTULLAH ASİL (Eskişehir) – Senin Maliye Bakanın nereden geldi,
Mehmet Şimşek nereden geldi?
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – O zaman yapılanlar doğruydu.
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Sayın Canikli…
BAŞKAN – Sayın Yıldız, lütfen…
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Sıkıntıya girmişse ekonomi,
uluslararası kuruluşlarla ilişkiye girilir, birtakım çalışmalar yapılır, bu
doğaldır. Gerekirse yurt dışından uzmanlar getirtilir, bu da doğaldır.
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Siz yapınca doğal oluyor, başkası
yapınca olmuyor değil mi?
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Yani ama bunu yaparken, bunu
eleştirirken tutarlı olmak lazım değerli arkadaşlar.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Canikli,
Eş Başkanlık da doğal mı?
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Ben onu eleştirmek için söylemiyorum,
arkadaşımızın mantığının nasıl tutarsız olduğunu ortaya koymak için söylüyorum.
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Bunları çok söylediniz.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Lütfen yapmayalım değerli arkadaşlar,
lütfen hakaret etmeyelim; eleştirelim, edelim, her şeyi konuşalım burada,
milletimiz de, bizi izleyenler de bir şeyler faydalansın yani katkı sağlayalım.
Buna bir itirazımız yok.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Canikli.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Dikkat ederseniz, en ağır
eleştirilere bile bir şey söylemiyoruz ama hakaret etmeyin lütfen.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Hakaret yok!
VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri
(Devam)
3.- Kamu Düzeni ve Güvenliği
Müsteşarlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı ve İçişleri
Komisyonu Raporu (1/704) (S. Sayısı: 383) (Devam)
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge reddedilmiştir.
Sayın milletvekilleri, şimdi okutacağım iki önerge aynı
mahiyettedir. Bu önergeleri okutup birlikte işleme alacağım. Önerge
sahiplerinin istemi hâlinde kendilerine ayrı ayrı söz
vereceğim.
İlk önergeyi okutuyorum, ikinci önergenin imza sahibini
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
1/704 Esas Numaralı kanun tasarısının 14’üncü maddesinin 1’inci
fıkrasında geçen “Müsteşarlıkça” ibaresinin “Müsteşarlık tarafından” olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Gülşen
Orhan
Van
İkinci önergenin imza sahibi:
Mustafa Ataş
İstanbul
BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?
İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI TEVFİK ZİYAEDDİN AKBULUT (Tekirdağ) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) – Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN – Gerekçelerini okuyun:
Gerekçe: Anlam bütünlüğü sağlanması için değişiklik yapılmıştır.
Gerekçe: Kanun tekniğine uygun olması için değişiklik yapılmıştır.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
HARUN ÖZTÜRK (İzmir) – Sayın Başkan Vekili, katkı veriyorsunuz!
BAŞKAN – Anlamadım ben…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
Madde 14’ü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
Madde 15’in başlığını okutuyorum:
İşbirliği
MADDE 15-
BAŞKAN – Madde üzerinde yedi önerge vardır ancak İç Tüzük’ün
91’inci maddesine göre her madde üzerinde milletvekillerince sadece iki önerge
verilebilmektedir. Her siyasi parti grubuna mensup milletvekillerinin birer
önerge verme hakkı saklıdır. Bu hükümler çerçevesinde geliş sırasına göre beş
önergeyi okutup aykırılık sırasına göre işleme alacağım.
Tunceli Milletvekili Sayın Kamer Genç’in iki önergesi işleme
alınamamıştır.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
1/704 Esas Numaralı kanun tasarısının 15’inci maddesinin 1’inci
fıkrasında geçen “gecikmeksizin” ibaresinin “ivedi şekilde” olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Turan
Kıratlı
Kırıkkale
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
1/704 Esas Numaralı kanun tasarısının 15’inci maddesinin 1’inci
fıkrasında geçen “gecikmeksizin” ibaresinin “ivedi şekilde” olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ramazan
Başak
Şanlıurfa
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 383 sıra sayılı “Kamu Düzeni ve Güvenliği
Müsteşarlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında”ki
Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 3 üncü Bölüm İşbirliği
Madde 15-(1) 5. satırında geçmekte olan “her türlü” ibaresinin “gerekli olan”
ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Mehmet Şandır |
|
Şenol Bal |
Mümin İnan |
|
Mersin |
|
İzmir |
Niğde |
|
Reşat Doğru |
|
Alim Işık |
Kadir Ural |
|
Tokat |
|
Kütahya |
Mersin |
|
Hasan Çalış |
|
|
K. Erdal Sipahi |
|
Karaman |
|
|
İzmir |
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 383 sıra sayılı Tasarı’nın 15 inci maddesinin
(1) numaralı fıkrasının ikinci cümlesinin “Bu kapsamda Müsteşarlığın her türlü
bilgi ve belge talebi ilgili bakanlık kurum ve kuruluşlar tarafından
gecikmeksizin yerine getirilir” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
M. Akif Hamzaçebi |
|
İsa Gök |
Atilla Kart |
|
Trabzon |
|
Mersin |
Konya |
|
Turgut Dibek |
|
Ferit Mevlüt Aslanoğlu |
Ali İhsan
Köktürk |
|
Kırklareli |
|
Malatya |
Zonguldak |
|
Ali Rıza Öztürk |
|
|
Hulusi Güvel |
|
Mersin |
|
|
Adana |
BAŞKAN – Şimdi maddeye en aykırı önergeyi okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 383 Sıra Sayılı Kamu Düzeni Müsteşarlığının
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısının 15. maddesinin yasa metninden
çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.
|
Ayla Akat Ata |
|
Sırrı Sakık |
İbrahim Binici |
|
Batman |
|
Muş |
Şanlıurfa |
|
Şerafettin
Halis |
|
Hamit Geylani |
Hasip Kaplan |
|
Tunceli |
|
Hakkâri |
Şırnak |
|
Akın Birdal |
|
Sebahat Tuncel |
Sevahir Bayındır |
|
Diyarbakır |
|
İstanbul |
Şırnak |
|
Osman Özçelik |
|
M. Nezir
Karabaş |
Pervin Buldan |
|
Siirt |
|
Bitlis |
Iğdır |
|
|
|
Bengi Yıldız |
|
|
|
|
Batman |
|
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI TEVFİK ZİYAEDDİN AKBULUT (Tekirdağ) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) – Katılmıyoruz Başkan.
BAŞKAN – Sayın Yıldız, kim konuşacak?
BENGİ YILDIZ (Batman) – Sayın Ufuk Uras konuşacak efendim.
BAŞKAN – Sayın Uras, buyurun lütfen. (BDP sıralarından alkışlar)
MEHMET UFUK URAS (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli vekiller;
bugün, Türkiye Büyük Millet Meclisi bence çok tarihî bir gün yaşadı. Bildiğiniz
gibi, siyasi cinayetlere kurban olan aileler, faili meçhul kurbanı olan aileler
gruplarımızı ziyaret ettiler. Bu ziyareti kabul eden bütün gruplara teşekkür
etmek istiyorum. Zaten böylesi bir insani, vicdani, ahlaki bir meselede başka
türlü davranılması beklenemezdi.
Umuyorum ki bütün gruplarımızın ortak tavrıyla siyasi cinayetleri
araştırma komisyonu birlikte kurulabilir ve böylece, bir kere daha
gösterebiliriz ki, Türkiye’de kontrgerillaya karşı mücadelede, siyasi
cinayetlerin arkasındaki siyasi iradenin ortaya çıkarılmasında bir ortak tutum
alınabilir ve cumhuriyetin, Meclisimizin 90’ıncı yılında böyle bir simgesel
tavır çok önemli. Çünkü, bütün bu süreçler tek başına
yargıya havale edilemez. Türkiye Büyük Millet Meclisinin burada tutum alması
çok önemli. Bugün grup toplantısında Sayın İpekçi, Mumcu, Kutlar, Cebenoyan, Anter, Dursun, Tütengil, Bulut, Göktepe, Ocak, Dink, Aysan, Ali ve diğer ailelerle çok duygusal anlar
yaşadık. Bir kere daha teşekkür etmek istiyorum bütün gruplara.
AK PARTİ İktidarı eğer ülkede huzuru sağlamak istiyorsa asıl
yapması gerekenler bunun gibi birer birer ele
alınmalıdır. Yıllardan beri, benzer bir zihniyetle yasa üzerine yasa
çıkarıldığını görüyoruz, olmuyor; Terörle Mücadele Yasası’nda bunu gördük.
Herhangi bir sorun çözülmediği gibi, yeni toplumsal huzursuzluklar ve
adaletsizlikler yaratılıyor ve yıllardan beri bu kurumlar oluşturuluyor. İşte
“Terörle mücadele ediyoruz.” başlığı altında oluşturulan bu kurumların hiçbir
sorunu çözmediği gibi, yeni huzursuzlukların kaynağı hâline geldiğini de görüyoruz.
Temel sorunun koordinasyon eksikliğinden çok demokrasi eksikliği
olduğunu görmemiz gerekiyor. Sorun, koordinasyon eksikliği değil, demokratik ve
evrensel hukuk normlarına uyumun olmamasıdır. Umarım, Anayasa değişikliğiyle bu
konuda yine Meclis olumlu bir adım atacaktır. Yine sorun, koordinasyon
eksikliği değil, eşit yurttaş haklarının ve uygulanmasının yerleşik hâle
gelmemiş olmasıdır, uygulamada eşitlik yaratan sonuçların ortaya çıkarılmamış
olmasıdır. O nedenle, bu fırsatla, bir kez daha AK PARTİ Hükûmetine
bazı gerçekleri hatırlatmakta fayda görüyoruz.
Bu ülkede demokratikleşme adımları atılmadığı, eşit yurttaş
hakları anayasal ve yasal garanti altına alınmadığı, farklı kültürler, diller
ve inançlar anayasal güvenceye kavuşturulmadığı müddetçe, çalışanlar ekonomik
ve sosyal haklarını elde etmedikleri müddetçe huzursuzluktan kurtulamıyoruz.
İstediğimiz kadar koordinasyon kurulları oluşturalım, önemli olan, yurttaşın
kendisini huzurlu ve eşit yaşam koşullarına sahip hissetmesidir.
Neden herhangi bir demokratikleşme adımını atmak bu Türkiye Büyük
Millet Meclisinde bu kadar zor olmaktadır? Çünkü politik kültürümüzde,
mayamızda demokrasiyi içselleştirmemiz gerekiyor. CHP-MHP milliyetçi
koalisyonunu eleştirmek yetmiyor. AK PARTİ de demokratik kültürü
içselleştirmediğinde, sonuçta onlardan pek farklı bir işleyiş üretmiyor.
Nerede demokratikleşme paketi? Nerede mini ya da midi anayasa
değişikliği paketi? Ortada henüz hiçbir şey yok. Grup olarak bu konuda her
türlü değişikliğe destek verme kararlılığımızı ifade ettik. Yeter ki somut bir
anayasa değişikliği paketi gelsin. Barış adına, sol adına, demokrasi adına 12
Eylül Anayasası’nı mazeret gösteren hiçbir anlayışın bizim kitabımızda
yazmadığının altını çizmek isterim.
Şimdi, tırnak içinde “Toplum desteğinin sağlanması konusunda
gerekli planlamaları yapmak, tedbirleri almak da yeni birimin görevleri arasına
alınmıştır.” diyerek, aslında siyasal, kültürel ve sosyal nedenleri olan
sorunların çözümü bu tür propaganda adımlarına indirilerek de bir sonuç elde
etmediğimizi görüyoruz. İstediğimiz kadar illere, ilçelere hatta mahallelere
kadar örgütlenmeler yaratın alınan sonuç çok farklı olmuyor. Önemli olan,
hakikaten bir zihniyeti değiştirmek ve demokratikleşmeyi sağlamak, hak ve
özgürlükler alanını genişletmek. Bunlar yapılmadığı süreçte, kısa, orta ve uzun
vadede sonuç elde edemiyoruz.
Bu vesileyle bir kez daha hatırlatmak istiyoruz: Kimsenin aç ve
açıkta kalmadığı, adalet ve özgürlüğün sınırsızca savunulduğu, sorunların
serbestçe tartışıldığı, kimsenin dinsel ve etnik kimliğini gizlemediği, hiç
kimseye istemediği bir kimliğin zorla dayatılmadığı özgür ve demokratik bir
Türkiye’ye giden yolun açılmasıyla huzur mümkün kılınacaktır.
Anayasa’yı eşit koşullarda, birlikte yaşamayı kolaylaştıran,
cumhuriyetin demokratikleşmesine dayanan eşit ve özgür yurttaşlık hukukuna
uygun hâle getirelim.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
MEHMET UFUK URAS (Devamla) – Tamamlıyorum efendim.
Farklılıkların bir gerilim ve çatışma değil, zenginlik ve güç
kaynağı olarak görülebilmesini sağlayalım. Anayasal vatandaşlığı
içselleştirelim. Anayasa’yı farklı kültürlerin demokratik bir şekilde varlığını
ve kendini ifade etmesinin belgesi yapalım. Türkiye'de tek tip vatandaş yaratma
özlemine hep birlikte son verelim. Bunu yaptığımızda, zaten şimdi kurmaya
çalıştığımız kurumlara da gerek kalmayacağını hep birlikte görürüz.
Teşekkür ediyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge reddedilmiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 383 Sıra Sayılı Tasarı’nın 15 inci maddesinin
(1) numaralı fıkrasının ikinci cümlesinin “Bu kapsamda Müsteşarlığın her türlü
bilgi ve belge talebi ilgili bakanlık kurum ve kuruluşlar tarafından
gecikmeksizin yerine getirilir” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
M. Akif Hamzaçebi (Trabzon) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?
İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI TEVFİK ZİYAEDDİN AKBULUT (Tekirdağ) –
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) – Katılmıyoruz Başkanım.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Hulusi Güvel…
BAŞKAN – Sayın Güvel, buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
HULUSİ GÜVEL (Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; görüşülmekte olan yasa tasarısının 15’inci maddesindeki
grubumuzun verdiği değişiklik önergesi hakkında söz almış bulunuyorum. Yüce
heyetinizi saygıyla selamlarım.
Değerli arkadaşlar, iç ve dış güvenlik ile terörle mücadelede
görevli kuruluşlar arasında eş güdümü sağlamak amacıyla oluşturulduğu ifade
edilen bu Müsteşarlığın hedefleri konusunda kamuoyunda ciddi bir kuşku
bulunmaktadır. Kamuoyumuzda bu düzenlemenin emniyet içinde, özellikle emniyet
istihbaratının yönettiği iddia edilen bir yapılanmanın tüm ülke istihbaratını
yönlendirmesini sağlayacak bir düzenleme olduğu kuşkusu mevcuttur. İktidar
partisince kendine bir derin devlet yaratmak için böyle bir düzenleme yapıldığı
kuşkusu kamuoyunda yaygın bir biçimde paylaşılmaktadır. İktidarın
uygulanmalarına, yaratılmak istenen korku toplumuna ve sindirme politikalarına
bakıldığında, kamuoyunda var olan kuşkuları anlamak mümkündür. Bir toplum
mühendisliği projesiyle karşı karşıya olduğumuzu gösteren belirtiler mevcuttur:
Yapılan yasa dışı dinlemeler, kimi basın organlarına servis edilen gerçekliği
kuşkulu belgeler, Ergenekon davası, gazete tefrikası hâlini almış olan darbe
iddiaları, bu iddiaların zamanlaması. Tüm toplumun kafasında, bütün bunların
tek merkezden biçimlendiği kuşkusu yatmaktadır. Bu kuşku, haklı bir kuşkudur.
Bütün belirtiler toplumun bir yerlere itilmeye çalışıldığını, bu yapılırken
özellikle Türk Silahlı Kuvvetlerinin yıpratılmak istendiğini ortaya koymaktadır.
Değerli arkadaşlar, ülkemiz son yıllarda, daha önce görülmemiş
ölçüde kamplaşmanın içine sürüklenmektedir. İnsanlarımız taraf olmaya, taraf
seçmeye itilmektedir. Bu gidiş, sağlıklı bir gidiş değildir. Bu kamplaşma
yalnızca toplumsal düzeyde yaşanmamaktadır, devletin içinde de bu kamplaşmalar
mevcuttur. Özellikle, şüpheli ilişkileri olan bir cemaatin devlete bağlı
istihbarat örgütlerini kullanarak toplumu biçimlendirmeye, kendi istediği yere
yönlendirmeye çalıştığı bilinmektedir. Kurumlar çatışmaya sürüklenmekte, “senin
istihbaratın”, “benim istihbaratım” denilerek bir kayıkçı kavgası
yapılmaktadır. Bütün bu kurumlar bizim kurumlarımızdır. Kurumlar arası çatışma,
hiçbir koşulda, ülkemizin çıkarlarıyla örtüşmemektedir. Başka bazı ülkelerin,
grupların çıkarlarına uygun olabilir ancak bu çatışmanın bizim çıkarımıza uygun
olmadığı ortadadır. Hükûmete bu konuda ciddi görevler
düşmektedir.
Değerli arkadaşlar, elbette istihbarat ve terörle mücadelenin
derli toplu bir biçimde yürütülmesi, bu yapılırken teröre yol açan sosyal
nedenlerin ortadan kaldırılması için çaba göstermek önemlidir. Ancak bu
yapılırken toplumda var olan kuşkuları da ortadan kaldırmak gerekmektedir. Her
şeyden önce, kurulması tasarlanan bu Müsteşarlığın denetim meselesi ortadadır.
İstihbarat anlamında sınırsız yetkiyle donatılan Müsteşarlık, âdeta, devlet
içinde devlet gibi olacaktır. Mali anlamda, örtülü ödenekten para alabilecek,
bu paranın hesabı sorulamayacaktır. Tasarıya göre operasyonel
bir kurum olmasına rağmen gizli faaliyet yürütebilecektir. Bu durum,
açıklanmaya muhtaçtır.
Tasarıya göre, Müsteşarlık “yabancı uzman” gibi tanımlanmış
personel çalıştırabilecektir. İç ve dış güvenliğin, istihbaratın koordine
edileceği bir müsteşarlıkta yabancı personel istihdamı tartışma götürür bir
uygulamadır. Sözleşmeyle dışarıdan personel istihdam edilebilecektir. Dışarıdan
personel ve yabancı personel ne amaçla çalıştırılacaktır? Operasyonel
yetkisi olmayan istihbaratın merkezileştirilmesi amacını taşıyan Müsteşarlığın
bu tip personel çalıştırma amacı da açıklanması veya tanımlanması gereken bir
durum yaratmaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
HULUSİ GÜVEL (Devamla) – Teşekkür ediyorum Başkanım.
Değerli arkadaşlar, tasarıda yer alan “toplumun desteğinin
sağlanmasına yönelik faaliyetleri yürütmek” gibi ucu açık ifadeler ile il ve
ilçelerde kurulması öngörülen il sosyal etüt ve proje müdürlükleri polis
devletini çağrıştıran yapılardır. Güvenlik ve özgürlükler arasında denge
kurulmaya çalışılırken düşülebilecek en basit tuzak, böylesine ucu açık
ifadeler ve bu tip yapılardır.
11 Eylül sonrası Amerika Birleşik Devletleri ve son zamanlarda
İngiltere’de görülen bu tip yapılanmaların insan hak ve özgürlükleri konusunda
yaşattığı gerilimler ortadadır.
Toplumumuzda haklı olarak kuşkuyla karşılanan bu tasarının bu
hâliyle yasalaşmasının sakıncalar doğuracağının ortada olduğunu belirtiyor,
yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Güvel.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Karar yeter sayısı…
BAŞKAN – Karar yeter sayısı arayacağım.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 17.28
YEDİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 17.43
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral
AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Fatih METİN (Bolu),
Gülşen ORHAN (Van)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
60’ıncı Birleşiminin Yedinci Oturumunu açıyorum.
383 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 15’inci maddesi üzerinde
verilen Adana Milletvekili Sayın Hulusi Güvel ve
arkadaşlarının önergesinin oylanmasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi önergeyi yeniden oylarınıza sunacağım ve karar yeter
sayısını arayacağım.
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir, karar yeter
sayısı vardır.
Tasarının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet burada.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 383 sıra sayılı “Kamu Düzeni ve Güvenliği
Müsteşarlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında”ki
Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 3 üncü Bölüm İşbirliği
Madde 15-(1) 5. satırında geçmekte olan “her türlü” ibaresinin “gerekli olan”
ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Kadir
Ural (Mersin) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?
İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI TEVFİK ZİYAEDDİN AKBULUT (Tekirdağ) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI MEHMET VECDİ GÖNÜL (İzmir) – Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Ural, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
KADİR URAL (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 383
sıra sayılı Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığının Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanun Tasarısı’nın 15’inci maddesinin birinci fıkrasıyla alakalı
olarak vermiş olduğum değişiklik önergesi hakkında söz almış bulunmaktayım. Bu
vesileyle hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum.
Önergemizde maddede geçen “her türlü” ibaresinin “gerekli olan”
ibaresi şeklinde düzeltilmesi istenmektedir çünkü son zamanlarda meydana gelen
olaylar göstermektedir ki yayın yasağı konulmuş konularda bile insanların özel
hayatlarına girilip çarşaf çarşaf yayınlar
yapılmaktadır. Bir dosya içerisinde şahısların, kurumların her türlü gerekli
gereksiz bilgileri hatta özel hayatı ile ilgili bilgileri dahi olabilir.
Ayrıca, Müsteşarlığı dosya ve evrak deposuna dönüştürmenin de âlemi yoktur.
Zaten dar kadrosu ile verilen o kadar görevi bile nasıl yapabileceği tartışmalı
olan bir kurumun, bir de gerekli gereksiz evraklarla uğraştırılması kurum için
bir züldür. Evrak kalabalığı mutlaka giderilmeli, gerekli olan evraklar
Müsteşarlığa gönderilmelidir.
Sayın Bakan, değerli AKP milletvekilleri; elbette görünürde
terörle her türlü mücadele yapmak amacıyla tasarlanan bir kurumun kanunu gibi
görünen bu tasarıya gönül isterdi ki “Çok güzel bir iş yapmışsınız, elinize
sağlık, doğru ve yerinde bir kanun taslağı hazırlamışsınız” demek isterdik ama
maalesef yine hazırladığınız kanunun birçok eksiklikleri ve yanlışlıkları var. Bu eksiklik ve yanlışlıklara rağmen önergeler ile bunları
düzeltmeye çalışıyoruz ama ısrarla önergelerimizi de reddediyorsunuz. Bütün bunlara rağmen “MHP terörle mücadele yasasına karşı çıkıyor,
MHP terörü önlememizi istemiyor, terörü biz önleyecektik ama MHP yüzünden bu
terörü önleyemedik” demeyin, yine yapamadığınız birçok şeyde olduğu gibi bu
konuyu da muhalefet partilerinin üzerine atmayın diye bu tasarıya destek
veriyoruz fakat yine de terörle mücadele konusunda başarı sağlayabileceğinizi
zannetmiyoruz. Çünkü, AKP Hükûmetleri terörle
mücadeleyi değil, terörle müzakereyi siyasi bir üslup hâline getirmiştir.
Nereden mi anlıyoruz bunları? Sayın Başbakanın bebek katili Abdullah Öcalan
denilen caniye “sayın”, şehidimize “kelle” demesinden anlıyoruz. “Askerlik yan
gelip yatma yeri değildir.” diyerek, eve dönüş yasaları çıkarıp, cezaevindeki
PKK’lıları serbest bırakıp, tekrar dağlara göndermenizden anlıyoruz.
Sahi “Eve Dönüş Yasası’yla kaç kişi cezaevlerinden çıkıp evlerine
döndüler? Şu anda bu kişiler ne iş yapıyorlar, neredeler?” diye bir çalışma
yaptınız mı Sayın Bakanım? Yedi yılı aşkın zamandır Hükûmetsiniz,
2002 yılında neredeyse yok denecek kadar bitme noktasına getirilmiş olan terörü
nereden aldınız nereye getirdiniz; nereden nereye! 2002 yılında teröre 10 şehit
vermişiz, sizin iktidar ve Bakan olduğunuz 2008 yılında sadece 171 şehit ve
sözde açılım teranesini başlattığınız 2009 yılında 80 tane ana kuzusunu kara
toprağa vermişsiniz Sayın Bakan.
AHMET AYDOĞMUŞ (Çorum) – MHP İçel Milletvekili Ali Güngör’ü niçin
ihraç ettiniz, onu bir açıklayın bakalım?
KADİR URAL (Devamla) – Yeniniz mi dardı, yeriniz mi dardı, yoksa
Anayasa’yı değiştirebilecek sayınız mı eksikti de sekiz yıldır bu yasaları
çıkarmıyorsunuz? AKP Hükûmeti bugüne kadar “Terörle
mücadele etmek istiyorum.” dedi de MHP mi sizi engelledi?
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Sayın Cumhurbaşkanının “Güzel
şeyler olacak.” demesiyle başlandı bu hikâyeye. Daha sonra teröristbaşı
Abdullah Öcalan’ın nereye verildiği, nerede olduğu belli olmayan yol
haritasıyla devam eden bu hikâye, Sayın Başbakanın “Aman geç kaldım, ben de bir
şeyler yapayım.” aceleciliğiyle devam etti. Okyanusun ötesinde planlanıp Kandil
ve İmralı’da yazılan tiyatro, maalesef iktidar eliyle oynatılmakta ve nereye
gideceği meçhul bir karanlığa doğru gitmektedir.
“Habur’da umut veren güzel şeyler
oluyor.” diyordu Sayın Başbakan. Tabii, davul zurnayla,
müsteşarıyla, valisiyle, devlet erkânıyla, hâkimi, savcısıyla karşıladığınız
Kandil’den gelen teröristler “Biz Abdullah Öcalan’ın emriyle geldik,
yaptıklarımızdan da pişman değiliz.” dediklerinde, Türk milletinden çok büyük
bir tepkiyle karşılandıktan sonra, etrafını dolanıp “Çok ileri gittiler, biz
böyle beklemiyorduk.” demediniz mi? Habur
görüntülerini kınayan ve gösteriler yapan duyarlı vatandaşlarımıza, Türk
milletine gazla, copla karşılık vermediniz mi? Teröristbaşına
5 milyon dolara otelvari cezaevi yaptırmadınız mı? Duvar
kâğıtlarını yurt dışından özel olarak getirttirmediniz mi? Yanına, sohbet etsin
diye üç beş arkadaşını göndermediniz mi? Yakında Hükûmetiniz
oraya üç beş tane de sohbet etmesi için bayan mahkûm gönderirse hiç şaşırtmamış
olursunuz bu milleti.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Onu da siz yaparsınız!
AYLA AKAT ATA (Batman) – Ne demek bu ya!
BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen. Bir de
İç Tüzük’e uygun konuşun.
KADİR URAL (Devamla) – Fakat, değerli
milletvekilleri, takke düştü kel göründü! Özellikle son yıllarda teröre ve
teröriste gösterdiğiniz sevecen tavırlarınızı Türk milleti emin olun çok iyi
takip ediyor. Bu tavırlarınızın cevabını da en güzel, sandıkta, önce sandıkta
verecek, daha sonra da sizler adalet önünde hesap vereceksiniz.
AHMET KOCA (Afyonkarahisar) – Bayan
mahkûmlardan özür dile!
KADİR URAL (Devamla) – Sayın Hükûmet ve
Sayın Başbakan, Milliyetçi Hareket Partisine ve Sayın Genel Başkanımız Doktor
Devlet Bahçeli’ye laf yetiştirmeye çalışacağınıza “Şu meşe ağacının dalları
nerenize battı?” diye konuşanlara vereceğiniz cevabı da Türk milleti merakla
beklemektedir.
Hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyor, önergemize destek
vermenizi arz ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
HAMİT GEYLANİ (Hakkâri) – Meşe ağaçları birilerinin gözüne
batıyor! Ama kimseye “Kör olasın.” demiyoruz. Kör olmasınlar da bizi görsünler,
demokrasiyi görsünler, barışı görsünler.
AYLA AKAT ATA (Batman) – Sayın Başkan, Türkiye Cumhuriyeti’nin
denetimi altındaki cezaevlerinde bulunan kadın tutuklu ve hükümlülere yönelik
çok ağır bir ithamda bulunmuştur Sayın Hatip. Bu konuda kendisinin kadın
tutuklu ve hükümlülerden özür dilemesi gerekir. Bunlar cezaevlerinde tutuklu ve
hükümlü bulunan herhangi bir şahsa sohbet amacıyla cezaevlerinde
bulunmamaktadırlar. Bu cezaevleri devletin denetimi altındadır. Burada devletin
denetim yetkisini de hiçe sayan bir yaklaşım içerisine girmiştir Sayın Hatip.
Tüm kadın tutuklulardan ve hükümlülerden özür dilemesi gerekiyor.
BAŞKAN – Anladım.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge reddedilmiştir.
Sayın milletvekilleri, şimdi okutacağım iki önerge aynı
mahiyettedir. Bu önergeleri okutup birlikte işleme alacağım. Önerge
sahiplerinin istemi hâlinde kendilerine ayrı ayrı söz
vereceğim.
İlk önergeyi ve ikinci önergenin imza sahibini okutuyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
1/704 Esas Numaralı kanun tasarısının 15’inci maddesinin 1’inci
fıkrasında geçen “gecikmeksizin” ibaresinin “ivedi şekilde” olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ramazan
Başak
Şanlıurfa
İkinci önergenin imza sahibi:
Turan Kıratlı
Kırıkkale
BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?
İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI TEVFİK ZİYAEDDİN AKBULUT (Tekirdağ) –
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI MEHMET VECDİ GÖNÜL (İzmir) – Katılmıyoruz
efendim.
BAŞKAN – Gerekçeleri okuyun.
Gerekçe:
Anlam karmaşasının önüne geçilmesi için değişiklik yapılmıştır.
Gerekçe:
Anlam bütünlüğü sağlanması için değişiklik yapılmıştır.
H. TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) – Karar yeter sayısı istiyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Karar yeter sayısı arayacağım.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge reddedilmiştir, karar yeter sayısı vardır.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
Birinci bölüm üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi ikinci bölümün görüşmelerine başlıyoruz.
İkinci bölüm çerçeve 18’inci maddedeki 1, 2, 3, 3-a, 3-b, 4, 5 ila
geçici 1 ve 2’nci maddeler dâhil 16 ila 20’nci maddeleri kapsamaktadır.
İkinci bölüm üzerinde gruplar adına ilk söz Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına Gaziantep Milletvekili Sayın Hasan Özdemir’e aittir.
Buyurun Sayın Özdemir. (MHP sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika.
MHP GRUBU ADINA HASAN ÖZDEMİR (Gaziantep) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşülmekte olan 383 sıra sayılı Kamu Düzeni ve Güvenliği
Müsteşarlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı’nın ikinci bölümü
üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum.
Öncelikle AKP’nin mazeretleri kalmasın diye terörle mücadeleye katkısı olması
ümidiyle bu kanun tasarısını destekleyeceğiz.
Tasarının ikinci bölümü, Müsteşarlığın bütçe ve kadrolarını
belirlemektedir. Tasarının “Bütçe” başlıklı 16’ncı maddesinde, Müsteşarlık
bütçesine 5018 sayılı Kanun’un örtülü ödenekle ilgili 24’üncü maddesi
esaslarına göre ödenek konulması hükmedilmektedir. Müsteşarlığın bu şekilde
örtülü ödenekten faydalanması yolu açılmış olmaktadır.
Tasarının 6’ncı maddesinde, Müsteşarlığın güvenlikle ilgili operasyonel bir faaliyeti olmadığı belirtilmiştir. Böyle
bir yetkisi olmayan kuruma örtülü ödenekten neden para verilmektedir? Yoksa
yaptırım gücü olmamasına rağmen bu Müsteşarlık, ajan, mutemet ve muhbir mi
kullanacaktır?
Değerli milletvekilleri, İçişleri Bakanlığı, sizlerin de
bildiğiniz gibi ülkemizin iç güvenlik ve asayişinden sorumlu bir bakanlıktır.
İç güvenlik hizmetlerinin önemli bir bölümü de terörle mücadeleyi
kapsamaktadır. Bakanlık, bu görevini Jandarma Genel Komutanlığı, Emniyet Genel
Müdürlüğü ve Sahil Güvenlik Komutanlığı kanalıyla yürütmektedir.
Yeni kurulması öngörülen bu Müsteşarlık ölü doğmuş bir müsteşarlık
olarak gözükmektedir. Devletin istihbarat birimleri her türlü haber alma,
analiz etme ve değerlendirme görevlerini zaten ciddiyetle yapmaktadırlar. Ayrıca,
illerde her gün valiler ve kaymakamlar başkanlığında asayiş toplantıları, ayda
bir valilerin başkanlığında il asayiş toplantıları yapılmaktadır ve İçişleri
Bakanlığında da ayda bir bu tür toplantılar yapılmaktadır. Ayrıca,
Başbakanlıkta da Terörle Mücadele Koordinasyon Üst Kurulu vardır. Bir de
Cumhurbaşkanının başkanlığında ayda bir Millî Güvenlik Kurulu toplanmaktadır.
Komisyona koordinasyon yapmak için en önemli yetkililerinin toplandığı bu kadar
kurum ve kurul koordinasyon yapmaya yetmemekte midir ki böyle bir Müsteşarlığa
gerek duyulmaktadır?
Değerli milletvekilleri, amaç gerçekten terörle mücadele ise
mevcut yapılanma içerisinde terörle mücadele eden deneyimli kurum ve kadrolar
vardır. Bu kurumlara ve kadrolara en modern araç, gereç, teçhizat, eğitim ve
personel takviyesi yapılarak terörle adam gibi mücadele yapılabilir. Önemli
olan, bu birimler arasındaki koordinasyonun iyi sağlanmasıdır. Bize göre bu
koordinasyonu sağlayacak olan yeni kurulacak olan bir müsteşarlık ve onun
başındaki müsteşar değildir, Başbakanlıktır ve Sayın Başbakanın ta kendisidir;
kimse sorumluluktan kaçmamalıdır.
Değerli milletvekilleri, şimdi sormak istiyorum: Hükûmet istihbarat birimlerinin bazılarına tam anlamıyla, yoksa, güvenmemekte midir? Yoksa, Hükûmet, daha önce ülke genelinde vatandaşlar üzerine
dinleme konusunda gerçekleştirdiği korku imparatorluğu sürecini şimdi Kamu
Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığıyla muhalefetine karşı yenilerini mi eklemek
istemektedir? Görünen odur ki, terörle mücadele işin sadece kılıfıdır. 2002’den
beri AKP İktidarının terörle mücadele alanındaki politikaları bugün böyle bir
amaçlarının olmadığını zaten göstermiştir.
İstihbarat paylaşımı konusunda bir hususu daha dile getirmek
istiyorum. Emniyet ve jandarma birimleri, aldıkları istihbaratları, kendi
sorumluluk bölgelerinde ise, kendileri operasyona dönüştürmek ve onun başarı
zevkini tatmak isterler. Millî İstihbarat Teşkilatı da, zaten, aldığı istihbari bilgileri kendileri analiz eder ve değerlendirir;
İçişleri Bakanlığı dâhil ilgili birimlere Başbakanlık koordinesinde acilen
iletilir. O hâlde, bu kurum ne yapacaktır? Yoksa basına da intikal ettiği gibi,
AKP Hükûmeti, halkın tabiriyle, kendi derin devletini
kurmak mı istemektedir?
Değerli milletvekilleri, ayrıca, Müsteşarlık bu hâliyle bir bürokrasi
hantallığı daha yaratacak, kurulması bütçeye de büyük bir yük getirecektir. Bu
konuda çok önemli, şu ana kadar ihmal edilen bir konuyu yeri gelmişken
belirtmek istiyorum, çünkü emniyet teşkilatında kırk yıla yakın şerefimle
hizmet ettim, bunun dinlenmesinin ve yerine getirilmesinin Sayın Bakanın ve AKP
hükûmetlerinin görevi olduğunu zannediyorum. İçişleri
Bakanlığına bağlı Emniyet Genel Müdürlüğünün silahlı ve silahsız 200 bini aşan
personeliyle Genel Müdürlük çatısı altında teşkilatlanması artık yeterli
olmamaktadır. Zaten Emniyet Genel Müdürü, bilindiği gibi, İçişleri Müsteşarı
gibi müşterek kararnameyle atanmaktadır ve İçişleri Bakanlığındaki diğer genel
müdürlüklere teşkilatlanması da benzememektedir. Emniyet teşkilatının Gümrük
Müsteşarlığı gibi müsteşarlık seviyesine getirilmesi zorunludur ve gereklidir.
Ölü doğacak olan bu Müsteşarlığın yerine, Emniyet Genel Müdürlüğünün emniyet
müsteşarlığı hâline dönüştürülüp yeniden teşkilatlandırılması daha yararlı
olacaktır. Bu müsteşarlığa bağlı personel, trafik, asayiş, lojistik, terörle
mücadele ve istihbarat genel müdürlükleri kurulmalı. Bugün görüşmekte olduğumuz
tasarıyla kurulması öngörülen Müsteşarlığa verilecek görev ve yetkilerin
birçoğu, görülecektir ki kurulacak istihbarat genel müdürlüğü zaten bu
görevleri yapacaktır.
Değerli milletvekilleri, AKP Hükûmeti
bunlarla oyalanıp vakit geçireceğine sorunun kaynak noktası olan terör
örgütlerinin üzerine kararlılıkla gitmelidir. Ayrıca başta Doğu ve Güneydoğu
Anadolu olmak üzere tüm yurdumuzda işsizlikle, cehaletle, fukaralıkla
kararlılıkla mücadele edilmeli, halk refah ve huzura kavuşturulmalıdır.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, Sayın Özdemir İçişleri
Komisyonu üyesi. Rapora muhalif kalmadığı için raporun aleyhine konuşamaz.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Lehinde konuşuyor.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Hayır efendim, konuşması aleyhinde; onun
için konuşamaz efendim, 42’nci maddede açık hüküm var.
HASAN ÖZDEMİR (Devamla) – Başta söyledim ben, “Biz burada bu
tasarıyı kabul ediyoruz.” dedim.
BAŞKAN – Sayın Özdemir, bir dakika…
KAMER GENÇ (Tunceli) – Şimdi, efendim, İç Tüzük’ün 42’nci
maddesinde komisyon üyeleri eğer komisyonda muhalif kalmamışlarsa Genel Kurulda
komisyon raporu aleyhine konuşamazlar. Hasan Bey tenkit ediyor. Dolayısıyla…
HASAN ÇALIŞ (Karaman) – Lehinde konuşuyor.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Efendim, lehinde konuşmuyor, aleyhinde
konuşuyor.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Başkan, Sayın Hatip…
KAMER GENÇ (Tunceli) – Onun için…
BAŞKAN – Tamam Sayın Genç, sizi dinledim. Şimdi müsaade ederseniz,
Sayın Şandır’ı da dinlersem ondan sonra bir karar
vereceğim.
Evet, buyurun.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Efendim, Sayın Hatip konuşmasının başında
bu kanuna destek verdiğini, destekleyeceğini zaten ifade etti. Gerisi katkı,
kanuna katkı vermeye çalışıyor.
BAŞKAN – Evet…
HASAN ÖZDEMİR (Devamla) – Hükümet bu tasarıyla…
BAŞKAN – Sayın Özdemir, bir dakika… Ben sizin zamanınıza
ekleyeceğim. Durdurdum…
“Komisyon raporunda imzası bulunan komisyon üyesi, diğer
komisyonlarda ve Genel Kurulda, çekimser veya aykırı olduğunu rapor metninde
yazıyla belirttiği hususlar dışında, sözcüden soru soramaz ve komisyon raporuna
aykırı konuşma yapamaz.”
Lehinde konuştuğu için…
Evet, şimdi, sizin iki dakika yirmi saniyeniz vardı…
KAMER GENÇ (Tunceli) – Lehinde değil, aleyhinde konuşuyor.
BAŞKAN – Lehinde, lehinde… Siz de zaman zaman
lehinde söz alıp aleyhinde konuşuyorsunuz ya, ben ona göz yumuyorum.
HASAN ÖZDEMİR (Devamla) – Hükûmet bu
tasarıyla terörle mücadelede yeni bir aşama öngörüyor ancak bakınız, yedi
yıllık AKP Hükûmeti döneminde terörün geldiği aşama
ne oldu. 2002’den beri AKP Hükûmetinin yanlış
politikaları neticesinde PKK terör örgütü hedeflerine bir adım daha yaklaştı.
Aslında bugünü anlayabilmek için terör örgütünün strateji
değişimini görmek gerekir. Kısaca belirtmek gerekirse PKK terör örgütü, kuruluş
amacında, bağımsız birleşik Kürdistan’ın kurulmasını öngörmektedir. Bu amaca
ulaşmak için de uzun süreli halk savaşı…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Şimdi, Sayın Özdemir, bir dakika… Ben size üç dakika süre
ekleyeceğim. Yani bir dakika ek süreniz, iki dakika da o konuşmamızdan giden
süreniz. Dolayısıyla o üç dakika bittiğinde tamamlayın lütfen.
Buyurun, devam edin.
HASAN ÖZDEMİR (Devamla) – Süreci kısaca özetlemek gerekirse, PKK
terör örgütü kuruluş amacını sözde bağımsız birleşik Kürdistan’ın kurulması
olarak belirlemiştir, bu amaca ulaşmak için de uzun süreli halk savaşı
stratejisini benimsemiştir, bu stratejisini de hâlen sürdürmektedir. Nisan
2002’de PKK terör örgütü yeni dönem stratejisinin, Kürt kültürel kimliğinin
kabulü temelinde anayasal vatandaşlık olduğunu ilan etmiştir. Hedefe ulaşmak
amacıyla takip edilecek mücadele tarzının da sivil itaatsizlik ve siyasal
başkaldırı olduğunu açıklamıştır. Bu eylemlerini de hâlen kararlılıkla devam
ettirmektedir.
2005 yılında, yeni bir sistem olan sözde Kürdistan demokratik konfederalizmi için mücadele edeceğini açıklamıştır. Terör
örgütü, yasal alanların örgüt faaliyetlerine tamamen açılması ve terör
örgütünün faaliyetleri önündeki tüm yasal engellerin kaldırılması amacıyla
başta Anayasa’mız olmak üzere birçok kanunlarda değişiklik yapılmasını
istemektedir. Terör örgütünün bu hedef ve strateji değişikliğinin AKP’nin
iktidara geldiği 2002 yılından itibaren yoğunlaştırdığı ve Hükûmetin
bugün Kürt açılımı sürecinde öne çıkarılan söylem ve eylemleriyle âdeta bire
bir örtüştüğü görülmektedir. Doğru bir analize tabi tutulduğunda görülecektir
ki Hükûmet sözde açılım süreciyle birlikte, terörle
mücadeleden terörle müzakereye kaymıştır. Açılım süreciyle Hükûmet
terör örgütüne mevzi kazandırırken bu topraklarda bin yıllık kardeşliğin
temellerine dinamit koymuştur.
Hükûmeti bu açılım
konusundan acilen vazgeçmeye davet ediyor, yüce heyetinizi bir kez daha
saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ederim. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Özdemir.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Mersin Milletvekili Sayın İsa
Gök.
Sayın Gök, sizin durumunuzda da herhangi bir itiraz durumu var mı?
İSA GÖK (Mersin) – Efendim, biz İç Tüzük’e bağlıyız.
BAŞKAN – Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika.
CHP GRUBU ADINA İSA GÖK (Mersin) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığının, tasarının ikinci
bölümü üzerinde grubumuz adına görüşleri arz edeceğim. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Arkadaşlar, terörle mücadele konusunda Türkiye daha önce farklı
varyasyonları denedi. Malumunuz İçişleri Bakanlığı 47’de iki müsteşarlık olarak
kurma kararını aldı. Emniyet ve jandarma bir müsteşarlığa bağlanmıştı, daha
sonra bundan geri dönüldü. Akabinde Güvenlik İşleri Başkanlığı kuruldu. Daha
sonra Güvenlik İşleri Genel Müdürlüğü büyük bir mutabakatla oluşturuldu ki
teşkilat sorunlarının bittiği söylenmişti. Şimdi de huzurunuza “Kamu Düzeni ve
Güvenliği Müsteşarlığı” adı altında bir tasarı geldi. Yüce Meclis,
arkadaşlarımız, bu tasarının her maddesini ellerini kaldırıp onaylıyorlar ama
bu tasarıyı hâlâ, ne kamuoyu ne Mecliste “evet” oyu veren milletvekillerinin
yeterince anlayabildiğine kani değilim.
Arkadaşlar, tasarıyı bir gözden geçirelim. Bakınız, iç güvenlik
işleri malumunuz İçişleri Bakanlığınca, Jandarma Genel Komutanlığı, Emniyet
Genel Müdürlüğü ve Sahil Güvenlik Komutanlığı vasıtasıyla yerine getirilmiş. Bu
tasarıyla bir müsteşarlık kuruluyor, bir de Terörle Mücadele Koordinasyon
Kurulu oluşturuluyor. Genel bütçeli bir idare diyoruz, onayladınız. “Operasyonel faaliyetler Müsteşarlığın görev alanına
girmiyor.” dendi ve fıkra olarak geçti bu, şimdilik fıkra orada duruyor.
Müsteşarlığa bağlı İstihbarat Değerlendirme Merkezi oluşturulacak. Bu son
derece hassas bir konu, buraya tekrar geleceğim. Esnek bir personel istihdamı
getiriliyor. Ne bunlar? Sözleşmeli personel, bir de görevlendirme yöntemiyle
personel çalıştırılacak. Teşkilatta dört ana hizmet birimi, üç danışma, bir de
yardımcı hizmet birimi var. Şimdi, enteresanlıklar var arkadaşlar. Müsteşarlık
tarafından istenen her türlü bilgi ve belgeler ilgili bakanlık, kurum ve
kuruluşlar tarafından gecikmeksizin yerine getirilecek. Bu bir amir hükümdür,
buraya da geleceğiz. İllerde, bu teşkilatta, il sosyal etüt ve proje
müdürlükleri kuruluyor -bakın, illere doğru giriyoruz- yetmedi ilçelerde
bürolar kurulması öngörülüyor, ilçelerde.
Müsteşarlık çok enteresan görev ve yetkilere sahip. “Analiz ve değerlendirme çalışmaları yapmak ve yaptırmak.” Böyle
bir görev ve yetkisi var. Arkadaşlar, kime yaptıracak bunu? Belli değil. Yine,
Müsteşarlık, inceleme ve denetleme yapmak ya da yaptırmak görev ve yetkisine
sahip. Bu inceleme ve denetlemeyi kime yaptıracak? Kanunda açıklık yok. Tam müphem bir konu. Tabii, herkesin aklına istihbaratla
alakalı bir şey, “Acaba bu yaptırılacak işlerde CIA’vari
örgütlenmeler mi, MOSSAD iş birlikleri mi?” geliyor insanın aklına. Ee gelebiliyor çünkü kanun bu yetkileri veriyor. İstihbarat
Değerlendirme Merkezi oluşturuluyor arkadaşlar.
Şimdi, bilgi ve belge talebinin yerine getirilmesinde gecikmeye
kanun izin vermiyor, “derhâl” diye bir amir hüküm getiriyor. Bir de örtülü
ödenek imkânı veriyor. Ne, örtülü ödenek? Malumunuz, 5018 sayılı Kamu Mali
Yönetim ve Kontrol Kanunu, madde 24. Örtülü ödenek bu kanuna sokuluyor ve
valilik il ve ilçelerde istediği sözleşmeli personel ve memurları bu birimlerde
görevlendirebilecek.
Şimdi, bu yetkiler, önemli yetkileri satır başlarıyla sizlere arz
etmeye çalıştım. Arkadaşlar, aynı bakanlığa bağlı olmayan MİT ve Genelkurmay
Başkanlığı buraya âdeta bağlanmaya çalışılıyor. Hiyerarşik sorun gündeme
gelmeyecek mi? Gelecek. İkinci bir -âdeta- Millî Güvenlik Kurulu oluşturuluyor
Bakanlığa bağlı. Bu çok enteresandır. Buna dikkatinizi çekmek istiyorum.
Derken, çok absürt maddeler de var. Mesela, Terörle
Mücadele Koordinasyon Kurulunda -soruyorum size- Adalet Bakanlığı Müsteşarının
bulunması yargı bağımsızlığını ne hâle getirecek, hiç düşündünüz mü? Adalet
Bakanı Müsteşarı bu Kurulda yer alıyor. Yani siz Adalet Bakanlığının bir
ayağını yakalayıp İçişleri Bakanlığının bu istihbarat birimine mi
bağlayacaksınız? Zaten yargıya hasmane tutumunuzu
biliyoruz. Yargı hepten gidiyor. Müsteşar böyle bir kurulda. Bunun
dünyada örneği olamaz. Yargıyla alakalı birimin böyle bir kurula sokulması
düşünülemez. İstihbarat toplayacak, plan yapacak, uygulatacak, denetleyecek bu
kuruma “operasyonel yetki yok” demek örtbas etmekten
başka hiçbir şey değildir. Bu Müsteşarlığın, bu kurulların operasyonel
yetkisi vardır. Bunu hiç inkâr etmeyin. Ha, çok zorda mı kaldınız, bir gece
saat on ikiye çeyrek kala söz konusu 6’ncı madde fıkrasını kaldırdığınız an
karşınızda bir canavar duracak, bir canavar. Temel hak ve özgürlüklerin askıya
alındığı, kişi hak ve özgürlüklerinin hiçe sayıldığı, ilçelere kadar
örgütlenmiş bir dev canavar karşınızda.
Arkadaşlar, bu bir sivil sıkıyönetim örgütlenmesidir, çok net. Hiç
kaçırmaya, göçürmeye, başka laflar kullanmaya gerek yok. Bunun da adını
“terörle mücadele” gibi hassas laf altına saklamayın. Bunun adı, faşizan bir
devlete gidişte çok önemli bir merhaledir. Hukuk devletinde ciddi sorunlar
yaratacağı muhakkaktır. Bunun biz örneklerini gördük. Telekomünikasyon İletişim
Başkanlığında, arkadaşlar, aynı şey yapıldı. Yetmiyormuş gibi, malumunuz, belli
bir tarikata bağlı bir örgütlenme modeli getirildi. Biz buna “F tipi” diyoruz. Fethullah Gülen tarikatına bağlı insanların örgütlendiği
yepyeni bir oluşum yaratıldı.
Sınırsız sayıda sözleşmeli personel ve yabancı uzman istihdamı.
Genişlemeye çok müsait bir yapı. Nerede duracağı belli değil. Bir dev
yaratıyorsunuz, bir dev. İstihdam kriterleri yok, yani
tamamen keyfî atamalar, görevlendirmeler yapılacak. Abdullah Çatlı’ya Emniyet Genel Müdürlüğü uzman belgesi vermişti.
Bunu şimdi kim engelleyecek?
Örtülü ödenek… Operasyonel bir görev yok
ama örtülü ödenek yetkisi var. Kimi kandırıyorsunuz siz, kimi? İlçelere kadar
inen bir F tipi örgütlenme, Fethullah Gülen
örgütlenmesi. Bakanın “Her şeyi yasaya geçirmedik.” beyanı “Esnek çalışalım.”
dediği şey işte bu olsa gerek, başka hiçbir şey değil.
Arkadaşlar, bu, istihbaratı koordine etmekten çok F tipi yapının
kontrolüne vermeyi amaçlamaktadır, bu çok net. Önümüzdeki tehlike budur,
İletişim Başkanlığı gibi, bu sefer tüm istihbaratı kontrol etmek amacını
taşıyor. AKP, derin devletinin en önemli kanununu geçiriyor. Tanık Koruma
Kanunu’nu geçirirken, gizli tanıkla yapılan soruşturmaların, o sabıkası kabarık
insanlarla birilerini tutuklamanın yolu açılmıştı. Şimdi bununla da sivil
sıkıyönetimin yolu açılıyor arkadaşlar, başka hiçbir şey değil.
Tabii, şimdi Bakanımız diyecek ki: “Bize güvenin, bize güvenin.”
İstihbarattaki örgütlenme, istihbaratın F tipi örgütlenmeye teslim edilmesi ve
Türkiye'nin yarınlarda, faili meçhullerle, hak ihlalleriyle, birinci önemde
haklardan olan yaşam hakkının ihlaliyle bu kurul anılacak, ne olursa olsun.
Örtülü ödenek, vasıfsız çalışanlarla, kritersiz
işçilerle, kritersiz sözleşmeli personellerle ve valiliğin görevlendirdiği ilçe
personellerine kadar, evimize, odamıza, büromuza, her şeyimize gireceksiniz. Şu
anda onun yapısını oluşturuyorsunuz. Hiçbir iktidar kalıcı değildir. Yarın bu
size de dönebilir. Bu tür silahlar kimin elindeyse karşıyı öldürmek için
getirilir ama kimi öldüreceği belli olmaz.
Ben geçen günkü konuşmamda, Sayın Bakana güvenmeyeceğimizi, güvenemediğimizi,
yaptığı icraatlarla son derece yanlış şeylere sebebiyet verdiğini arz etmeye
çalışmıştım. İstihbarat konusunda ve Fethullah Gülen
tarikatının Emniyet Genel Müdürlüğüne zerk olması sonrası tasfiye hareketinden
dolayı birçok emniyet mensubunun dışlandığını, cezaevlerine gönderildiğini,
farklı operasyonlar yapıldığını arz etmiştim ve bir soru sormuştum “Sayın Bakan
-yanınızda oturan Sayın Genel Müdürle beraber- benzeri bir olay Yüksekova’da
olmuyor mu?” demiştim, Yüksekova’da.
Bakınız “Yüksekova’da bir istihbarat kaçağı var.” deniliyor ama
Yüksekova çok hassas bir yer. Yüksekova…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
İSA GÖK (Devamla) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
İSA GÖK (Devamla) – Sağ olun.
Hatırlayın, Fesih Taş, yakalanan PKK’lı, kod adı Farkin. Bundan bahsettim ben size, dedim ki: Dağlıca ve Aktütün Karakolu’na saldıran birisi, itirafçı olmuş.
İtirafçı olmuş ama garip bir itirafçı, enteresan beyanlar var, on altı sayfalık
ifade tutanağı enteresanlıklarla dolu, beyanlarla dolu. Bu olayda, sizin
örgütlenmesini yaptığınız emniyet teşkilatı içerisinde, şu fotoğrafta görüldüğü
üzere, ilçe emniyet müdürüne “S” diyeyim, istihbarat müdürüne de “T” diyeyim,
yanda da Farkin, beraber yemek yiyorlar. Bu nasıl bir
istihbarat çalışması? Bu nasıl terörle mücadele? Bu nasıl bir yapılanma? Bunun
cevabını veriniz. Bir tane emniyet müdür yardımcısını görevden almakla bu iş
olmuyor. Altında ne yatıyor? Diğer operasyonların altında ne yatıyor Sayın
Bakan?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
İSA GÖK (Devamla) – Emniyette ne oluyor? Yeni oluşturduğunuz bu
Müsteşarlıkla neleri planlıyorsunuz? Açıkça, mertçe söyleyin ki 2011, 2012,
2013’te birileri kaybolduğunda nereye gidebiliriz bizler bilelim.
Saygılar sunuyorum.
İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) – Bir satırını bile
anlamamışsınız tasarının Sayın Sözcü.
İSA GÖK (Mersin) – Sayın Bakan, bu tasarıyı ben sizden çok daha
iyi anladım.
İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) – Bir satırını bile anlamamışsınız.
İSA GÖK (Mersin) – Bir şey daha söyleyeyim mi Sayın Bakan: Eğer ki
yarın bir gün siz…
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, mikrofonu açar
mısınız, Sayın Bakan müdahale etti, dolayısıyla bizler de…
BAŞKAN – Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 18.19
SEKİZİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 18.25
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral
AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Fatih METİN (Bolu),
Gülşen ORHAN (Van)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
60’ıncı Birleşiminin Sekizinci Oturumunu açıyorum.
383 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden
devam edeceğiz.
Komisyon burada.
Hükûmet burada.
İSA GÖK (Mersin) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Efendim?
İSA GÖK (Mersin) – Az önceki konuşmamda Sayın Bakanın sataşması
oldu, ona cevap vermek istiyorum ben, bir dakikada…
BAŞKAN – Hiçbir şeyi…
İSA GÖK (Mersin) – Efendim, olur mu? Sayın Bakan yerinden bana
müdahale etti, farklı görüş izah etti, ben bir dakikada izah edeyim Sayın
Başkanım.
BAŞKAN – Bir de oturuma ara
verdik…
İSA GÖK (Mersin) – Efendim, “Hiçbir şey anlamamışsınız.” diyor.
BAŞKAN – Bakın, sataşma
üzerinden alamazsınız şu anda, siz bir hukukçu olarak…
ÜNAL KACIR (İstanbul) – Tabii, İç Tüzük açık.
İSA GÖK (Mersin) – Efendim, bakın, ister 63 deyin… 69, 63 önemli
değil ama benim okuyup anlamadığımı söylüyor, hukukçuluğuma laf ediyor, şahsıma
laf ediyor.
BAŞKAN – Siz şimdi oturun, ben size 60’ıncı maddeye göre söz
vereyim, yerinizden konuşturayım.
ÜNAL KACIR (İstanbul) – Ama bir dakikada, anladığını nasıl
anlatacak ki?
İSA GÖK (Mersin) – Efendim, bir dakika, bir dakikalık süre
istiyorum yalnızca, bir dakika lütfen.
BAŞKAN – Ha oradan
konuşmuşsunuz, ha oradan, ne farkı var?
İSA GÖK (Mersin) – Efendim, hayır, Bakanı görmek istiyorum.
BAŞKAN – Bakın, ben sizi davet etmedim, geçende kavga çıktı bu
davetsiz işten dolayı. Şimdi gene vereceğim ara, ne olacak?
İSA GÖK (Mersin) – Efendim, şimdi davet edin.
ÜNAL KACIR (İstanbul) – On adım daha geri git.
İSA GÖK (Mersin) – Efendim, şimdi… Sağ olun, teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Yalnız, daha ben davet etmedim.
İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) – Efendim, ben, sözünü
bitirdikten sonra bir cümle söyledim, şöyle yürüyordu.
İSA GÖK (Mersin) – Ben de bir cümle söyleyeyim o zaman Sayın
Bakan.
ÜNAL KACIR (İstanbul) – Söylediğini söyledin canım, beş tane şey
söyledin. “Anlamamış” dedi efendim, anladığını nasıl anlatacak bir dakikada?
İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) – Ben mikrofondan
söylemedim, buradan söyledim, siz sözünüzü bitirmiştiniz.
İSA GÖK (Mersin) – Efendim, tutanaklarda kaydı var Sayın Bakan.
(AK PARTİ sıralarından “Çağırmadı daha” sesleri)
ÜNAL KACIR (İstanbul) – İşgalci misin kardeşim, kürsüyü mü işgal
edeceksin?
İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) – Sözünüzü bitirmiştiniz.
BAŞKAN – Herhangi bir şey yapmadım daha, yani hayır da demedim,
evet de demedim, konuyu anlamaya çalışıyorum.
İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) – Orada her türlü hakareti
yapıyorsun, bir cümle söyledim diye ne olmuş?
BAŞKAN – Sayın Bakan… Sayın
Bakan, lütfen… Sayın Bakan, lütfen..
İSA GÖK (Mersin) – Sayın Bakan, ne hakareti? Ne hakareti Sayın
Bakan, ne hakareti? Ben var olan metinden saptamalar yapıyorum, aynı metni
beraber okuyoruz, yorumlarımız farklı. Buyurun aynı maddeyi okuyalım beraber.
LÜTFİ ÇIRAKOĞLU (Rize) – Saptırmalar yapıyorsun, doğru!
Saptırmalar yapıyorsunuz, çok yerinde bir ifade kullandınız.
BAŞKAN – Şimdi, Sayın Gök, siz oturun, ben size yerinizden 60’ıncı
maddeye göre iki dakika süre vererek… Siz bir dakika istediniz, ben iki dakika
veriyorum, yani İç Tüzük’ü de eğip bükmeden… Girin sisteme.
Açıldı buyurun
İki dakika süreniz var.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
11.- Mersin Milletvekili İsa
Gök’ün, İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın, kendisine hitaben söylediği “Tasarının
bir satırını bile anlamamışsınız Sayın Sözcü.” ifadesine ilişkin açıklaması
İSA GÖK (Mersin) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan, oturduğunuz yerden attığınız lafla anlamadığımı
söylediniz. Bu kanunu, oturun, beraber okuyalım, ne anladığımı siz de
anlarsınız. Ben az önce size fotoğraf gösterdim, bu fotoğrafta Farkin, istihbarat müdürü ve ilçe müdürü beraber poz
veriyorlar yemek masasında. Bana şunu söyleyin mertçe: Emniyette, istihbaratta Fethullah Gülen tarikatının örgütlü olmadığını yiğitçe
söyleyin; daha sonra, KOM şubesine sıçramadıklarını söyleyin; daha sonra,
terörle mücadele şubesine sıçramadıklarını söyleyin. Çıkın kürsüye, deyin ki:
“Emniyette Fethullah Gülen tarikatı egemen değil.”
deyin bana, “Hiçbir tarikata izin vermiyoruz.” deyin. Buyurun söyleyin. Ben
bunu söylüyorum.
Ben, gece yarısı saat birde, bir karakolun başkomiseriyle
Fethullah Gülen tartışmasını yaşadım, gece saat
birde. Diyor ki bana başkomiser “Çok mümtaz bir
şahsiyettir, harikulade bir insandır. Niye ona sözler söylüyorsunuz? Ufkumuzu
açıyor, Türkiye’nin önünü açıyor.” gibi laflar ediyor. Bunu diyen bir başkomiser, bir karakolda, Mersin’de. Bu denecek şey mi?
Onun alnında ay yıldız var, devlet memuru, maaş alıyor. Savunduğu tarikat
liderine bakın siz! Bana, bu teşkilatın başındaki Bakan olarak cevap verin. Ben
cevap istiyorum, başka bir şey istemiyorum sizden.
Saygılar sunuyorum Sayın Başkan, sağ olun.
VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
3.- Kamu Düzeni ve Güvenliği
Müsteşarlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı ve İçişleri
Komisyonu Raporu (1/704) (S. Sayısı: 383) (Devam)
BAŞKAN – Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına Batman
Milletvekili Sayın Ayla Akat Ata. (BDP sıralarından
alkışlar)
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) – Sayın Bakan niye cevap vermedi
soruya?
ÜNAL KACIR (İstanbul) – İç Tüzük’ten haberiniz yok galiba.
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) – İşine gelmedi mi Sayın Bakan?
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, şu anda yeni bir hatip kürsüde,
kendisine saygı gösterirsek iyi olur.
Buyurun Sayın Ata.
ŞENOL BAL (İzmir) – Sayın Bakan cevap versin buna.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Cevap versin buna canım.
BDP GRUBU ADINA AYLA AKAT ATA (Batman) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 383 sıra sayılı Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığının
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı’nın ikinci bölümü üzerine söz
hakkı almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, bugünün dünyasında “Devletin ve toplumun
güvenliği nasıl sağlanır?” sorusu önemli tartışma alanlarından birini
oluşturmaktadır. Bir yanda bireylerin hak ve özgürlüklerini olabildiğince
sınırlandıran güçlü bir devlet yapısı esas alınmakta iken, diğer yanda ise
bireylerin hak ve özgürlüklerinin olabildiğince genişletilmesi yoluyla
güvenliğin korunması esas alınmaktadır. Ülkemizde ise güvenlik ve özgürlük
arasındaki denge, cumhuriyetin kuruluşundan bugüne kadar güvenlik lehine
ağırlık kazanmıştır. Ülkenin en büyük sorununun güvenlik sorunu olduğu
söyleminin her fırsatta dile getirilmesi ve bu söylemi takip eden uygulamaların
hayata geçirilmesi sonucu hızla millî güvenlik devleti olma yolunda
ilerlenmiştir. Cumhuriyet tarihinde millî güvenlik devleti olarak tanımlanan
siyasal mekanizmanın kurumsallaşmasında 12 Eylül 1980 askerî darbesi önemli bir
basamak olmuş, Millî Güvenlik Kurulu ve Genel Sekreterliği ise bu anlayış
içerisinde uzunca bir süre kilit bir konuma ve role sahip olmuştur. Görünürde
bürokratik bir kurum olarak yapılandırılan bu kurumlar, askerî otoritenin
vesayeti altında gizli yönetmeliklerle ve yargı denetimine tabi tutulmadan uzun
yıllar neredeyse her alana müdahale imkânı bulabilmişlerdir.
Tartışmakta olduğumuz Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı Kanun
Tasarısı ile ülkemizin içinde bulunduğu siyasal süreç arasında ironik bir bağ bulunmaktadır. Görüşülmekte olan bu kanun
tasarısı, demokratik açılımın geldiği aşamayı ortaya koyması bakımından önemli
bir gösterge niteliğindedir. Terörizmle her alanda mücadele adı altında hayata
geçirilmeye çalışılan bu yapı ile sistem, var olan ve aciliyetle
çözüm bekleyen sorunlara karşı bakışında hiçbir değişikliğin olmadığını ortaya
koymaktadır.
Tasarının genel gerekçesinde, son yıllarda bütün dünyada olduğu
gibi ülkemizde de terör olaylarının toplumu tehdit eder boyuta ulaştığı ve
terörle mücadelenin çok yönlü tedbirler ve uluslararası iş birliğiyle
gerçekleşebileceği belirtilmektedir. “Bugünün dünyasında devletin ve toplumun
güvenliği nasıl sağlanır?” sorusu önemli tartışma alanlarından birini
oluşturmaktadır. Bir yanda bireylerin hak ve özgürlüklerini olabildiğince
sınırlandıran güçlü bir devlet yapısı esas alınmaktayken diğer yanda ise
bireylerin hak ve özgürlüklerinin olabildiğince genişletilmesi yoluyla
güvenliğin korunması esas alınmaktadır.
Bugün tartışmakta olduğumuz bu kanun tasarısı tam da bu noktada
hayati bir öneme sahiptir. Güvenlik söylemi gerekçe gösterilerek hayata
geçirilmeye çalışılan bu tasarı ile topluma ülkenin en büyük çıkmazının
güvenlik sorunu olduğu olgusu ve algısı yerleştirilmeye çalışılmaktadır.
Cumhuriyetin kuruluşundan beri var olan, bugün de acil çözüm bekleyen sorunlar
üzerinden sistem korku siyaseti üreterek varlık alanını genişletmeye
çalışmaktadır. Bu politika en kaba hâlini ise son otuz yıldır Kürt sorununda
göstermektedir. Bu yöntem siyasal, sosyal ve ekonomik alandan tutalım da
uluslararası alana kadar pek çok alanda kendini görünür kılmaktadır.
Değerli milletvekilleri, Genelkurmay Başkanlığının isteği üzerine
daha öncesinde hayata geçirilen uygulamalara şimdi ise Kamu Düzeni ve Güvenliği
Müsteşarlığı adı altında yeni bir halka eklenmeye çalışılmaktadır. Tasarının
ortaya çıkış süreci ve hazırlanma amacı Genelkurmay ve Hükûmetin
Kürt sorununa bakışında ortak bir zihniyeti taşıdığını açıkça ortaya
çıkarmaktadır. “Terör sorunu” adı altında asayiş yaklaşımına mahkûm edilen Kürt
sorunu, bu tasarıyla topyekûn bir güvenlik çemberine hapsedilmektedir. Öyle ki
bu yaklaşıma Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı ile daha görünür bir nitelik
kazandırılmaktadır. Her fırsatta, Hükûmet tarafından
Kürt sorununun sadece güvenlik politikalarıyla çözülemeyeceğinin belirtilmesine
karşın, tasarının taşıdığı amaç ve hedefler bu söylemi çürütür niteliktedir.
Tasarı metnine baktığımızda, terörle mücadelede politika ve
stratejiler belirlenmesine yönelik çalışmalar yürütmeyi, bu politikaların
uygulanmasına yönelik eylem planlarının hazırlanmasını ve uygulamasını
izlemeyi, güvenlik ve istihbarat birimlerinden gelen istihbaratları
değerlendirmeyi, gerekli araştırma, analiz ve çalışmalar yapmayı ve yaptırmayı,
kurumlar arasındaki koordinasyonu sağlamayı, kamuoyunu bilgilendirmeyi ve
halkla iletişimi sağlamayı, uluslararası gelişmeleri ilgili kurumlarla izlemeyi
ve değerlendirmeyi, inceleme ve denetleme yapmayı da, yaptırmayı da
öngörmektedir.
Burada aklımıza ilk, “Acaba bugüne kadar bunlar yapılmadı da
bundan sonra kurulacak Müsteşarlık aracılığıyla mı bunlar yapılmak
istenmektedir?” diye bir soru gelmektedir. Nitekim,
tasarının İçişleri Komisyonundaki görüşmelerinde Sayın Bakan, güvenliğin
devletin temel varlık nedeni olduğu ve sadece polisiye tedbirlerden ibaret
olduğunu düşünmenin eksik bir bakış açısı olacağını belirtmiştir. Güvenliğin
bir insanın en temel hakkı olduğu ve bu hakkın ihlali durumunda diğer hakların
korunması ve geliştirilmesinin imkânsız olduğu vurgulanmıştır, “Konuyla ilgili
çalışmalarda güvenlik-özgürlük dengesinin demokrasi, insan hakları ve hukuk
yoluyla teminat altına alınarak güvenlik çalışmalarının temeli
oluşturulmaktadır.” denilmiştir. O zaman soruyoruz: Son otuz yıldır Kürt
sorununda hayata geçirilen uygulamalar sonucunda yaşanan faili meçhul cinayetler,
kayıplar, toplu mezarlar, sokak ortasında infazlar, gözaltında işkenceler, köy
boşaltmalar, köy yakmalar hangi demokrasi, insan hakları ve hukuk anlayışı
çerçevesinde yapılmıştır? Bugün, bu Müsteşarlıkla amaçlanan ve hedeflenen
nedir?
Yasa tasarısının Komisyonda görüşülmesi sırasında yine terörle
mücadelenin ön koşulu olarak devletle milletin aynı noktada buluşturulması
temel hedeflerden biri olarak belirtilmektedir. Bunun gerçekleşmesinin yolu
olarak da terörist ve vatandaşı birbirinden ayırmak olduğu vurgulanmaktadır.
Böylesi bir uygulama ile ayrışma yaratılarak vatandaşlar birbirine karşı
ötekileştirilmekte, farklı hukuki statülere tabi tutulmaktadır. En önemlisi de
toplumun farklı kesimlerinin hak ve özgürlük taleplerinin kamuoyu nezdinde
meşruiyetini yitirmesi daha kolay hâle gelmektedir. Bu da karşımıza KCK
operasyonlarının Türkiye sınırları içerisinde yapılmasını ve halkın onayıyla
işbaşına gelmiş seçilmişlerin, başta belediye başkanları olmak üzere gözaltına
alınarak, kelepçelenerek tutuklanmaları gibi bir süreci de beraberinde
getirmektedir, karşımıza çıkarmaktadır. Tabii, Müsteşarlık kurulduğu aşamada,
daha öncesinde, daha bu tartışmalara başlanırken icraatın bu olması Müsteşarlık
kurulduktan sonra yaşanacakların da bir göstergesidir.
Yasa tasarısı, kurumlar arası uyumsuzluğun ve eksikliklerin
ortadan kaldırılması amacıyla, ilgili kurum ve kuruluşlar ile istihbaratın tek
elden toplanmasını sağlayarak Kürt sorununda bugüne kadar uygulanan
politikaları merkezîleştirmektedir. Teşkilatlar arası hiyerarşik ve yapısal
farklılıklardan kaynaklı uyumsuzlukları giderme neticesinde en büyük darbeyi
yine potansiyel suçlu olarak gösterilen sivil vatandaşlar görecektir.
Müsteşarlık bünyesinde oluşturulması öngörülen İstihbarat Değerlendirme Merkezi
ile devlet neredeyse her vatandaşından haberdar olabilecektir. Bu istihbarati bilgi toplama yönteminin nasıl ve ne şekilde
yapılacağı ise tasarı metninde yer almamaktadır. Böylelikle, istihbari bilgi toplama yöntemiyle, kendisine muhalif olan
yüz binlerce insan kolaylıkla baskı ve denetim altında tutulabilecektir.
Müsteşarlığın çalışma biçimine baktığımızda ise ilgili kurum ve
kuruluşlardan istenecek bilgi ve belgelerin gecikmeksizin verilecek olması,
kurumun diğer bakanlıklar üstünde bir statüye sahip olacağını ortaya koymaktadır.
Müsteşarlık ve Terörle Mücadele Koordinasyon Kuruluna ilişkin olarak esnek ve
bağlayıcı olmayan hükümlere yer verilmesi de Müsteşarlık yapılanmasına farklı
bir boyut katmaktadır. Esnek ve bağlayıcı olmayan hükümlere tabi bir kurumun
yetkilerini kullanma koşulları, hukukun dışına çıkabileceği kaygılarını da akla
getirmektedir. Bugüne kadar hukuka uygundu da hukuk dışı bu kadar oluşum, bugün
Türkiye'nin insan hakları karnesine zayıf not olarak geçen birçok pratiğin
sahibi olmuştu. Bundan sonra hukuka uygun olursa yaşanacak gelişmeleri de
kamuoyunun takdirine sunuyoruz. Nitekim, geçmişte
“güvenliği sağlama” adı altında hukuk dışı yapılanmaların önü açılarak pek çok
faili meçhul cinayetler işlenmiş, çok sayıda insan kaybedilmiş ve bölge yangın
yerine çevrilmiştir.
Yine, kurulması öngörülen bu yapıda, hukuk müşavirinden tutalım da
uzman, çözümleyici, programcı, mütercim, mühendis, istatistikçi, sosyolog,
psikolog, antropolog gibi farklı alanlardan uzmanların yer alması, uygulamaya
konulan konseptin uzanacağı alanları da açık bir
şekilde ortaya koymaktadır.
AKP döneminde, illerde valilikler bünyesinde kurulan “toplumla
ilişkiler” birimleri, yeni tasarıyla il sosyal etüt ve proje müdürlüklerinin
kurulmasıyla daha kapsamlı hâle getirilmektedir. Toplumla ilişkiler birimleri
de seksen bir ilde büro kurmadı mı Sayın Bakanım? Bu müdürlüklerle, bu birimler
aracılığıyla ne gerçekleştirilemedi ki bugün bu Müsteşarlığa ihtiyaç
duyuyorsunuz? Yoksa toplumla ilişkiler birimlerinin var olan yetkilerini bu
Müsteşarlığa aktarıp kurumlar arasında koordinasyonu sağlayarak daha ciddi
kıyımlara mı imza atacaksınız?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
AYLA AKAT ATA (Devamla) – Değerli milletvekilleri, terörle
mücadele çerçevesinde bugüne kadar var olan uygulamalar, geçmişten ders
çıkarmamızı da beraberinde getirecek uygulamalardır.
Bizler geçmişin bugünümüze ışık tutması gerektiğini düşünüyoruz. Bu sıralarda sizlerle birlikte otururken bir dönemin sanığı, mağduru
ve tanığı olduğumuz gerçeğiyle hareket edilmesini, bu kürsüden bu sorunun
çözümü için yapılacak her konuşmanın, söylenecek her sözün de gerçekliğinin
bizler tarafından bilgi ve bilincine sahip olunduğu bilgisiyle hareket edilmesi
ve Sayın Bakanın bu kürsüden Türkiye kamuoyunu yanıltacak bilgiler yerine,
Türkiye kamuoyuna ışık tutacak bilgiler vermesini temenni ettiğimizi
belirtiyoruz.
Hepinizi saygıyla selamlıyoruz. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – İkinci bölüm üzerinde şahıslar adına ilk söz Sakarya
Milletvekili Sayın Recep Yıldırım’a aittir.
Buyurun Sayın Yıldırım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
RECEP YILDIRIM (Sakarya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun
Tasarısı’nın ikinci bölümü üzerinde şahsım adına söz almış bulunmaktayım. Yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Bu maddeler içerisinde Müsteşarlık, Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol
Kanunu’na tabi, genel bütçeli bir idaredir. Bu kanun kapsamında yürütülen ve
gizlilik ihtiva eden işler için Müsteşarlık bütçesine ödenek konulmaktadır.
Diğer maddelerde de kadrolar ihdas edilmekte, yeni düzenlemelere gidilmektedir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu kanunla terör
faaliyetlerinin önlenmesi yönünde çok fayda sağlanacaktır. AK PARTİ’den önceki hükûmetler
zamanında, ekonomik yönden, GAP projesi bitirilmiş olsaydı, yerel ve genel
yönetimler bu bölgeye gerekli hizmetleri yapsaydı, belki bu kanunun
düzenlenmesine gerek bile kalmayacaktı.
Bu bölgelerde 1970’li ve 80’li yıllarda -belediye başkanlığı
yapmış bir arkadaşınız olarak da söylüyorum- çok gezdim. Yol,
su, kanalizasyon ve yerel yönetim hizmetlerini yapmayacaksın -geçmiş iktidarlar
için söylüyorum- bugün, AK PARTİ hükûmetleri göreve
geldikten sonra da hizmetleri katlayarak GAP projesine, yol ve su getirme
konusunda KÖYDES ve BELDES projelerine hız vererek buradaki ihtiyaçları yerelde
ve genelde hızlı şekilde halletmiş olacak ve burada da şimdi, muhalefetteki
arkadaşlarımız, Değerli Bakanımıza, Hükûmetimize
acımasızca sataşmada bulunacak. Bu, gerçeği yansıtmamakta.
Bölge halkı çok iyi bilmektedir. Biz o bölgelerde öyle yerler
görmüştük ki yolu yok, suyu yok. Bir gölet var, orada çocuklar hem oynuyor hem
su içiyor hem yemek yapıyor. Bunları kim yaptı? AK PARTİ hükûmetleri
gelinceye kadar bunlar ihmal edilmiş.
ATİLLA KART (Konya) – Tasarıyla ne ilgisi var?
RECEP YILDIRIM (Devamla) – Bunları, bir defa, diğer
milletvekillerimiz, oturalım…
ATİLLA KART (Konya) – Tasarı üzerinde konuş.
RECEP YILDIRIM (Devamla) – Yani, bunu siyasi bir amaç için de
söylemiyorum. Geri bırakacaksın, yol yapmayacaksın, su getirmeyeceksin, kanal
yapmayacaksın, yatırım yapmayacaksın, “İşsizlik burada fazla…”
ATİLLA KART (Konya) – Tasarı üzerinde konuş.
RECEP YILDIRIM (Devamla) – E sen yaptın da Doğu Anadolu’daki,
Güneydoğu Anadolu’daki hemşehrilerimiz,
vatandaşlarımız gidip o fabrikada çalışmadı mı?
RAHMİ GÜNER (Ordu) – Siz hangi yatırımı yaptınız?
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) – Sadede gel.
RECEP YILDIRIM (Devamla) – Şimdi, GAP’a, elinden geldiği sürece,
en iyi şekilde, ekonomik bakımdan Hükûmetimiz destek
vermekte. Yerel yönetimlere, siyasi parti fark etmeksizin, hangi partiden
olursa olsun gereken katkıyı sağlamakta. Bu şekilde yapılan Hükûmet
çalışmalarına şimdi de yasal yönden Değerli Bakanımız ve Hükûmetimiz
ve Komisyonumuz gerekli katkıyı yaparak emniyet sahasında da gerekli
aksaklıkların giderilmesi için bu yasayı getirmiş bulunmakta.
Ben bu kanunun yapılmasında emeği geçen başta Sayın Bakanımıza, Hükûmetimize, Komisyon üyelerimize yürekten teşekkür
ediyorum. Bir an önce bu tasarının yasalaşması için fazla da konuşmaya gerek
yok.
Hayırlı ve uğurlu olsun diyor, hepinizi hürmet ve muhabbetle
selamlıyorum. Sağ olun, var olun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Yıldırım.
Hükûmet adına İçişleri
Bakanı Sayın Beşir Atalay. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bu tasarıyla ilgili, arkadaşlarımızın, gerçekten, ifadelerinden,
tespitlerinden faydalanmak istiyoruz. Bazı arkadaşlarımızın önemli tespitleri
var. Onlar için gerçekten biz not alıyoruz. Bazı arkadaşlarımızın pek fazla
incelemediğini, anlamaya bile gayret etmediğini ben görüyorum ve “Neresinden
acaba en karanlık ve olumsuz senaryolar üretiriz…” Kusura bakmasınlar,
Cumhuriyet Halk Partisi sözcüsü arkadaşlarımız ilk başta da, şimdi de biraz
öyle bir hava içinde bakıyorlar buna.
Ben yerimden pek söz falan söylemem. Bağışlayın, burada sözcü
arkadaş sözünü bitirdikten sonra… Hani bazen şöyle durumlar olur, bazen şöyle
durumlar olur: Bir yerde bir şey konuşulur, sizin hiç kastetmediğiniz, hiç
düşünmediğiniz, aklınızdan bile geçmeyen şeyleri birileri size izafe eder, o
zaman yani birazcık tahammülünüzü aşan bir şey olur. Benimki öyle bir tepkiydi.
Hiç hafızamızdan geçmeyen, burada da olmayan…
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Şeytanın avukatı bunlar!
İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) – …hiç düşünülmeyecek,
arkadaşlarımız böyle senaryolar üretiyorlar. Yani “yanlış” diyorum ben sadece.
Değerli arkadaşlar, tekrar şunu ifade ediyorum: Bu kuruluşla biz
İçişleri Bakanlığına bağlı bir koordinasyon birimi oluşturuyoruz. Burası,
İçişleri Bakanlığı, iç güvenlikten sorumlu bir Bakanlık ve bütün bu işler
Bakanlığın zaten görevi.
ATİLLA KART (Konya) – Başbakanlığın görevi değil mi Sayın Bakan?
İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) – Şimdi böyle bir
koordinasyon biriminin…
ATİLLA KART (Konya) – Başbakanlığın görevi değil mi?
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen…
İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) – …sivil iktidara bağlı,
İçişleri Bakanlığına bağlı olmasından Cumhuriyet Halk Partisi neden bu kadar
rahatsız oluyor? Bunu anlamıyorum ben. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ATİLLA KART (Konya) – Başbakanlık niye başaramadı?
İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) – Yani, illa sivil idarede olmasın da bu
koordinasyonlar başka bir yerde mi olsun istiyorlar?
ATİLLA KART (Konya) – Sayın Bakan, Başbakanlık niye başaramadı?
İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) – Bakın, bakın, Türkiye normalleşiyor değerli
arkadaşlar, Türkiye normalleşiyor. (CHP sıralarından gürültüler)
ATİLLA KART (Konya) – Başbakanlık niye başaramadı?
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) – Sayın Bakan…
BAŞKAN – Sayın Kart, Sayın Özdemir lütfen…
İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) – Bütün bunlar bunun için
yapılıyor.
ATİLA EMEK (Antalya) – Türkiye anormal miydi?
BAŞKAN – Sayın Emek, lütfen…
İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) – İnanın bunun için
yapılıyor ve… (CHP sıralarından gürültüler)
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) – Ayıp, Allah’tan korkun!
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen…
İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) – Ve… Ve…
ATİLLA KART (Konya) –
Başbakanlık sivil bir kurum değil mi?
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) – Her şeyi çığırından çıkardınız, her
şeyi!
ATİLA EMEK (Antalya) – Bakan olarak, Türkiye anormal miydi şimdiye
kadar…
İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) – Şöyle, şöyle: Türkiye’de
normal olmayan pek çok şey var. Demokratikleşmeyle hepsi düzene giriyor. (CHP
sıralarından gürültüler)
Değerli arkadaşlar…
MUHYETTİN AKSAK (Erzurum) – Dinlesinler, dinlesinler yani.
İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) – Bir dakika değerli
arkadaşlar…
Tabii, şunu tekrar samimiyetle ifade ediyorum…
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) – Normalleşiyormuşuz!
BAŞKAN – Sayın Özdemir, lütfen…
İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) – Arkadaşlar, her maddede
söz alıp konuşuyorsunuz, hiçbir şey demiyoruz. Yani izin verirseniz…
RAHMİ GÜNER (Ordu) – Söylediğin söz Türkiye Cumhuriyeti’ne
hakarettir!
İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) – Şimdi, terör ve
güvenlikle ilgili, sadece güvenlik boyutunun yetmediğini, sosyal, ekonomik,
siyasi pek çok boyutu olduğunu, daha iyi anlamaya dayalı, daha iyi analize
dayalı, insani yöntemlere dayalı, çağdaş gelişmelerin değerlendirildiği, toplum
bütünlüğümüzün öne alındığı, kardeşliğin öne alındığı, vatandaşımızı korumaya
dayalı, vatandaşımızı daha iyi anlamaya dayalı yeni yöntemler getirmek için bu
çalışmaları yapıyoruz.
ŞENOL BAL (İzmir) – PKK açılımına kılıf arıyorsunuz!
İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) – Yani burada başka bir şey
öngörülmüyor ve bu birim, dikkat edilirse, oluşturulacak 94 kişilik personel.
İllerde falan yeni personel alınmayacak.
ATİLLA KART (Konya) – Sözleşmeyle niye alıyorsun?
İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) – Efendim, bunlar, şu anda,
güvenlik birimlerimizde, ordumuzun içinde, polisimizin içinde, akademik
çevrelerimizde, bu konularda iyi yetişmiş insanlar değerlendirilecek. Belki
yeni, çok sınırlı sayıda uzman yardımcısı alınacak. O da kadrolarda var ve
bunlar da genelde sosyal bilimciler. Böyle bir şey bu. Bunu
tutup da dev bir şey… Hele bir CHP sözcüsü, biraz önce -anlayamıyorum- dev bir
şey, hepimizi öldürecek büyük örgüt falan…
SEVAHİR BAYINDIR (Şırnak) – Çözümsüz Sayın Bakan, çözümsüz!
İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) – Yani insaf edin,
abartılsın da bu kadar abartılı şeyleri, yazık değil mi, niye söylüyoruz
burada? Kendimiz inanmadığımız şeyleri niye sırf böyle iktidara bir şey
söylemek için muhalefet adına… Yani bunu yapmayalım. Ben, dürüstçe bunu şey
yapıyorum. Eleştireceğiniz şeyler varsa samimi olarak…
Bakın, geçen gün, Sayın Cumhuriyet Halk Partisi Sözcüsü, Grup
Başkan Vekili Hamzaçebi bir şeyler söyledi. Ben
onları not aldım, çok önemli şeylerdi. Benim faydalanacağım şeyler bunlar. Yani
burada ülkemizin geleceği için birbirimize böyle katkı verelim. Birbirimizi
âdeta öfkeyle burada hırpalamak için… Burada sözcüler oldu. Böyle, ben
sözlerinden onun o kin ve öfkeyi anlıyorum. Ne olur bunları yapmayalım.
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Öfkenin timsali sizsiniz.
İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) – Biz burada birlikte
hayırlı bir şeyler yapmak için uğraşacağız.
Şimdi, bakın, Sayın BDP sözcüleri sanki bu Türkiye’nin geçmişini
yaşamamışlar, AK PARTİ döneminin şu yedi sekiz yıllık demokratikleşme sürecini
hiç tatmamışlar, hiç bilmiyorlar gibi… Türkiye farklı ülke arkadaşlar, bunu en
iyi sizin bilmeniz lazım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Hâlen AK PARTİ
dönemine buradan…
SEVAHİR BAYINDIR (Şırnak) – Yaşadığımız için Sayın Bakan.
İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) – Biz o dönemlerin faili
meçhullerini aydınlatıyoruz, bilmiyor musunuz?
SEVAHİR BAYINDIR (Şırnak) – Acıları yaşadığımız, bildiğimiz için
size söylüyoruz Sayın Bakan.
İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) – Bilmiyor musunuz bunları?
SEVAHİR BAYINDIR (Şırnak) – Bilmiyorsanız bir bilene sorun Sayın
Bakan. Biz yaşadık bu hukuk dışı uygulamaları, biz yaşadık.
İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) – En iyi sizler
biliyorsunuz.
SEVAHİR BAYINDIR (Şırnak) – Biliyoruz, bu yüzden söylüyoruz.
İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) – Ama buraya çıkıyorsunuz,
insafsızca, inanmadığınız şeyleri söylüyorsunuz.
İBRAHİM BİNİCİ (Şanlıurfa) – Hayır, inandığımız şeyleri
söylüyoruz.
İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) – Bizim dönemimizde -tekrar
burada ifade ediyorum- kararlı şekilde, değerli milletvekilleri, Hablemitoğlu -2003 yılı Aralık ayı- cinayeti dışında faili
meçhul bir tane siyasi cinayet kalmamıştır, bir tane bilinen faili meçhul
kalmamıştır. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Hablemitoğlu
da İstanbul’da, Silivri’deki davanın şu anda içindedir ve inanıyoruz, orada bu
konuda da mesafe alınacaktır.
Burada intihar eden askerler Kürt’tür gibi falan, böyle silahlı
kuvvetleri rencide eden…
SEVAHİR BAYINDIR (Şırnak) – Mehmet Uytun,
on sekiz aylık çocuk Sayın Bakan. Resul Ercin var, faili bulunmadı. Hacer’in faili bulunmadı.
İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) – Ben bu Meclise
yakıştıramam bu ifadeleri.
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) – Rencide eden sizsiniz, siz!
BAŞKAN – Sayın Özdemir, lütfen…
İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) – Bakın, biz güvenlik
birimlerimizi, polisimizi, askerimizi başımızın üstünde tutarız. Herkes kendi
yerinde güçlü şekilde hizmetine devam eder. Onlara öyle yakıştırmaları da
yaptırmayız, kusura bakmayın.
SEVAHİR BAYINDIR (Şırnak) – Yaptıklarını söylüyoruz,
yakıştırmasınlar kendilerine.
BAŞKAN – Sayın Bayındır, lütfen…
İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) – Bunlar böyle… Burada
konuşmalar yapıldı.
SEVAHİR BAYINDIR (Şırnak) – Yaparız. Öldürüyorlar.
İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) – Daha yargıda olan, sonucu
alınmamış şeylerle ilgili askeri suçluyorsunuz. Böyle bir şey olmaz. (BDP
sıralarından gürültüler)
SEVAHİR BAYINDIR (Şırnak) – İki gün önce askerler sivil öldürdü
Sayın Bakan! Göreceksiniz bunları, göreceksiniz.
BAŞKAN – Sayın Bayındır, lütfen…
İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) – Burada ifadeler
kullanıldı.
SEVAHİR BAYINDIR (Şırnak) – İki gün önce…
BAŞKAN – Sayın Bayındır, lütfen…
İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) – Asker pusu kurmuş da
bilmem ne yapmış.
SEVAHİR BAYINDIR (Şırnak) – Evet, vurmuş, öldürmüş.
İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) – Onların hepsi
davada, yargıda. Sonuçlarını
bekleyelim bakalım bir. (BDP sıralarından gürültüler)
SEVAHİR BAYINDIR (Şırnak) – Hiç yargıda yok, yargılanan yok. Hiç
görmedik.
İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) – Yani bu tür şeyler varsa
yargının sonucunu bekleyeceksiniz. Niye böyle iftiralar atıyoruz durup
dururken?
SEVAHİR BAYINDIR (Şırnak) – Gerçek, gerçek, iftira değil.
Gerçeklere kulağınızı açarsanız göreceksiniz.
İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) – Burada “Bu tasarıyla
sivil dikta oluşturulacak.” diyorlar.
SEVAHİR BAYINDIR (Şırnak) – Diktanın sivili de askeri de aynı yola
gidiyor.
İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) – Burada daha önce de
konuşuldu değerli arkadaşlar. Bakın, bu ülkede inşallah kimse artık sivil dikta
veya başka bir dikta oluşturamayacak. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Türkiye
çağdaş, demokratik, toplumuna güvenen, toplum iradesini en başa alan bir ülke
hâline geliyor. Türkiye açık bir toplum oluyor.
AKİF AKKUŞ (Mersin) – Sizden korkuyoruz Sayın Bakan!
İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) – Türkiye, şeffaf bir
toplum oluyor, kendine güvenen, öz güveni artmış, her yerde hakkını koruyan,
savunan güçlü bir ülke oluyor. Kendi ülkemizi niye burada bu duruma düşürüyoruz?
Türkiye nasıl dikta durumuna düşermiş? Bunlara kendimiz bile inanmıyoruz ve bu
yabancı uzman konusu…
Bakın değerli arkadaşlar, lütfen maddeleri okuyalım. Burada proje
bazında, projeyle süresi sınırlı olmak üzere, kısa süreli, ihtiyaç duyulursa… Bir
ifade var, başka bir şey değil. Bu uluslararası boyutları
olan bir konu. Bir gün ihtiyaç olursa bir projede bir yabancı uzmanı
değerlendirebilirsiniz. Sanki şöyle bir tablo burada ortaya çıkarılıyor: Bir
tane sözcünün ifadesi var, uzmanların çoğu yabancı olacakmış falan gibi.
Arkadaşlar, öyle bir şey yok, öyle bir şey yok, etmeyin.
ŞENOL BAL (İzmir) – Yarısı mı olacak?
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Getirdiğiniz her kanunda var!
İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) – Yani, burada yanlış
şeylerle vatandaşımızı da gereksiz yere yanıltmamak lazım.
Ayrıca, AK PARTİ kendi derin devleti… Biz, derin devlet, efendim
açık devlet… Biz öyle bir şey bilmiyoruz. Biz güçlü bir Türkiye Cumhuriyeti
devleti, karanlığı olmayan, derinliği olmayan, farkı olmayan, ikiliği olmayan,
tek, açık, güçlü bir Türkiye Cumhuriyeti devleti… (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Özel karargâhlar var Sayın Bakan.
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Kapkarasınız, kapkara!
İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) – Bugün devlet bu. Bunun dışında bir şey yok ve bir son söz…
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Ceberut devlet oldunuz, ceberut!
BAŞKAN – Sayın Yıldız, lütfen…
İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) – Son söz... Bitirmek
istiyorum zaten Sayın Başkanım, çok teşekkür ediyorum.
Yani, burada çok ifade edildiği için “sıfır terör” falan gibi…
Arkadaşlar, Türkiye dağdakine silah bıraktıramadıkça sıfır terör olmaz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) – Sıfır terör laflarıyla
kendimizi, belli dönemleri falan aldatmayalım, hepsinin sayıları bizde var.
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) – Bunu anladıysanız mesele yok.
İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) – Türkiye’ye karşı terör
odaklarının elindeki silahlar teslim alınırsa terör o zaman sıfırlanır.
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Sekiz sene geçti. Seksen sene mi
vereceğiz size?
İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) – O zaman da yine
sıfırlanmaz, minimize edilir; yoksa dağda herkes duruyor, terör örgütleri
yaşıyor. Efendim, ondan sonra, terör sıfırdı da bilmem ne olmuş.
KADİR URAL (Mersin) – Kaldırın.
BAŞKAN – Sayın Ural, lütfen…
İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) – Öyle bir şey olmaz
arkadaşlar. Yani bunları hepimiz biraz bilelim ve ona göre konuşalım.
KADİR URAL (Mersin) – Sayın Bakan, muhalefet bakanı mısınız?
BAŞKAN – Sayın Ural,
lütfen…
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sekiz yıl oldu Sayın Bakanım, yani
söylediğinizi gerçekleştirmek için engeliniz yok.
İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) – Sayın Başkanım, çok
teşekkür ediyorum.
ŞENOL BAL (İzmir) – Teröristler şehirde.
İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) – Değerli arkadaşlarıma da
yine, hepinize, çok teşekkür ediyorum ama biraz katkı verin de artık zamanı
biraz iyi kullanalım da şu tasarıyı çıkaralım, ne olur. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Söylenecek her şey söylendi. Yani çıkan arkadaşlar da tekrar
ediyorlar zaten, fazla bir laf da kalmadı. Hadi bir yardımlaşarak bunu
halledelim.
ABDÜLKADİR AKCAN (Afyonkarahisar) –
Sayın Bakan bir tane önerge kabul et, bir tane.
İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) – Çok teşekkür ediyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakan.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, Sayın Bakan kürsüde
konuşurken “Hablemitoğlu cinayeti dışında hiçbir
faili meçhul olay kalmadı.” dedi.
AHMET YENİ (Samsun) – “Siyasi.” dedi.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Hayır, hayır, siyasi anlamda
söylüyorum. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Lütfen, siz susarsanız ben Sayın Kılıçdaroğlu’nu
duyabilirim.
Herkesin ağzı, dili mevcut kendini savunacak. Dolayısıyla, lütfen
biraz sakin olun.
Evet Sayın Kılıçdaroğlu…
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, tetikçileri
yakalamak siyasi faili meçhulleri aydınlatmak demek değildir. Eğer aileler hâlâ
bir araya geliyorlarsa tetikçilerin arkasındaki güçlerin yakalanması lazım ve
bunu da en iyi Sayın Bakanın bilmesi gerekir. (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN – Evet, teşekkür ederim.
Değerli arkadaşlarım, bu taraftakiler, Sayın Bakan biraz evvel ne
dedi? “Lütfen, rica ediyorum, şu kanunu bir an evvel çıkaralım.” dedi. Herhâlde
siz bu kanunun çıkmasını istemiyorsunuz. Ben de şimdi Sayın Bakana buradan
söylüyorum.
Sayın Ata, buyurun.
Size üç dakika süre veriyorum 69’uncu maddeye göre. Lütfen, tekrar
sizin üzerinize de bir cevap verme durumu doğmasın.
Buyurun. (BDP sıralarından alkışlar)
VI.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
3.- Batman Milletvekili Ayla Akat Ata’nın, İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın, grubuna
sataşması nedeniyle konuşması
AYLA AKAT ATA (Batman) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın Bakanım ifade ettiler, Barış ve Demokrasi Partisi sırasında
oturan arkadaşlarımızın da inanmayarak birtakım şeyler söylediklerini ifade
ettiler. Biz, inanmayarak bugüne kadar hiç konuşmadık, bedelini ödeyerek
konuştuk aksine. (BDP sıralarından alkışlar) Eğer burada birtakım şeylere karşı
çıkıyorsak, eğer köy yakmalar olmasın, faili meçhuller olmasın, siyasi
cinayetler işlenmesin diyorsak hepimizin bir yakını bu olaylarda yaşamını
yitirdiği içindir…
AHMET YENİ (Samsun) – PKK’ya da bir karşı çıksanız, PKK’ya!
AYLA AKAT ATA (Devamla) – …hepimiz o coğrafyada yaşayan ve bu
ülkedeki çözümsüzlük politikalarından sebeplendiğimiz içindir.
AHMET YENİ (Samsun) – Bir de PKK’ya karşı çıksanız!
BAŞKAN – Sayın Yeni, lütfen…
SEVAHİR BAYINDIR (Şırnak) – Sana karşı çıkıyoruz sana! Siz
kimsiniz ya? Saygısızlar!
AYLA AKAT ATA (Devamla) – Eğer siz bir Bakan olarak bu soruna bir
çözüm getirecekseniz evet, deneyimlerden yararlanmalısınız. Bu sorun nasıl
çözülür? Biz politika uygunladık cumhuriyet tarihi
boyunca ama siz orada yaşadınız, bu politikaların nasıl hayata geçirildiğine
bizzat tanıklık ettiniz. Eğer bizim tanıklığımıza ihtiyaç duymuyorsanız
üzülerek belirtiyorum: Kurulacak Müsteşarlıkla da sizler bu soruna çözüm
getiremeyeceksiniz. Eğer çözüm getirmek istiyorsanız evet, tanıklıklara özen
göstereceksiniz, dinleyeceksiniz, anlayacaksınız; eğer çözüm getirmek
istiyorsanız bu ülkenin bütün insanlarını Kürt, Türk, Alevi, Çerkez ayırımı
yapmadan, bu terör örgütünün yanındadır, bu Kürt’tür, bu karşısındadır ayırımı
yapmadan bu ülkenin tüm insanlarını kucaklayarak yapacaksınız, bu ülkedeki tüm
siyasi partileri kucaklayarak yapacaksınız.
Ayrımcılıkla ilgili yasa çıkaracağınızı söylüyorsunuz ama en büyük
ayrımcılığı Barış ve Demokrasi Partisi tabanına karşı yapıyorsunuz, geçirmeye
çalıştığınız bu yasa tasarısıyla vatandaş ile muhalif kesim arasına sınır
koyulmasını öngören maddeleri de burada, bu kürsüde savunuyorsunuz. Biz
vatandaşlar ile muhalifler arasına sınır koyulmasına karşıyız. Bu ülkede
muhalif de olsa, bu ülkede mevcut politikaların yanında da olsa herkes bu
ülkenin vatandaşı, vergisini ödüyor, bu ülkeye bağlı, bu ülkenin Hükûmetinden de hizmet görme hakkı var ve bugün bölge
insanı size diyor ki: Biz en büyük hizmeti bu sorunun çözümüyle göreceğiz. Bu
sorun çözülmeden bir hizmet görme şansımız yoktur ve sizin sorunun çözümü için
ortaya koymuş olduğunuz politikaların sonucu bellidir. Siz bu Müsteşarlıkla bir
adım dahi yol alamazsınız. Toplumla İlişkiler Birimi kurdunuz seksen bir ilde,
bir adım dahi yol alamadınız, bugün bununla da bir adım dahi yol
alamayacaksınız.
OSMAN DEMİR (Tokat) – Nereden biliyorsun, nereden?
AYLA AKAT ATA (Devamla) – Yapmanız gereken, olayın taraflarını
doğru bir şekilde dinlemek, olayın taraflarına kulak vermek, siyasi partilerin
muhalefeti de varsa onları varsaymak, ama o muhalefetten de Hükûmet
olarak sebeplenerek çözüm için bir yol haritası belirlemektir.
Bugün AKP Hükûmetinin sorunun çözümü
için bir yol haritası yoktur. Ne zaman ki bir yol haritanız oldu, o zaman çıkıp
bu kürsüden dersiniz ki: “Biz demokratik açılım yapıyoruz.”
Siz, değil Türkiye halklarına, bu kürsülerde oturan değerli siyasi
parti temsilcilerine bile Habur’da yaşananları
anlatamadınız…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Üç dakika dedim, herkese de bugüne kadar üç dakika
verdim.
AYLA AKAT ATA (Devamla) – …bundan sonra da anlatmanız için bir
süre var, umarım anlatabilirsiniz. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
RASİM ÇAKIR (Edirne) – Sayın Ata Genel Kurulu selamlamadan
oturuyor Sayın Başkan.
AYLA AKAT ATA (Batman) – Unuttum.
Genel Kurulu selamlıyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Hatip heyecanla oturduğu için unuttuğunu ifade
etti, Genel Kurulu selamladığını tekrarladı. Şimdi öyle söyledi.
RASİM ÇAKIR (Edirne) – Teşekkür ederim.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Buyurun Sayın Şandır.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Başkanım, Sayın Bakan faili meçhul
konusunda çok iddialı bir söz söyledi. Ben Mersin Milletvekiliyim. Mersin’de
2005 tarihinden bu yana bir faili meçhul var ve sürekli talep etmemize rağmen
bu konu aydınlanmadı. Bir hemşehri, bir belediye
başkanımız… Mersinli olmak hassasiyetiyle bunu bir dakikada arz etmek istiyorum,
hem topluma hem de Mersinlilere bir borcumuz olarak.
BAŞKAN – Yerinizden, iki dakikada lütfen…
Buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
12.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın, Mersin ilindeki bir faili meçhul cinayete
ilişkin açıklaması
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Çok teşekkür ederim efendim.
Efendim, 26 Mayıs 2005 tarihinde Mersin’in Silifke ilçesinin
Atakent Belde Belediye Başkanı Fevzi Doğan, bir suikastla, bir düzenlenmiş
bombalı saldırıyla hayatını kaybetti. Bu bir faili meçhul.
Faili meçhullerin arkasına siyasi tanımını eklemek çok doğru
değil. Türkiye’yi Türk milleti adına yöneten siyasi iktidar
tüm suçların faillerini bulmakla yükümlü. Fevzi Doğan bizim partilimiz
değil, ama bizim hemşehrimiz. Dolayısıyla, onun
ailesi, yakınları, tüm kent halkı, Atakent halkı Fevzi Doğan’ın cinayetinin
aydınlanmasını Hükûmetten ve Sayın Bakandan
istemektedir. Bunu, Mersin halkı adına, biz Milliyetçi Hareket Partisi
milletvekilleri olarak da Sayın Bakandan istirham ediyoruz.
Teşekkür ederim söz verdiğiniz için.
VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
3.- Kamu Düzeni ve Güvenliği
Müsteşarlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı ve İçişleri
Komisyonu Raporu (1/704) (S. Sayısı: 383) (Devam)
BAŞKAN – İstanbul Milletvekili Sayın Mehmet Domaç.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MEHMET DOMAÇ (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı yasası hakkında söz almış bulunuyorum.
Sayın Bakanın uyarılarına çok dikkat edeceğim. Hakikaten konuşulmadık şey
kalmadı. Ancak, özgürlükler ve güvenliğin nerede kesiştiğini hepimiz çok iyi
biliyoruz. Özgürlükleri tabii ki artırmalıyız, sürekli geliştirmeliyiz, ama bir
yandan da güvenlik önlemlerini almamız gerekiyor.
Her iktidar, her yönetim nerede olursa olsun güvenlikle ilgili
konuları öncelikli hâle getirir ve özgürlükleri öncelikli hâle getirir. Bunlar
birbiriyle zıt ilişkiler değildir, birbirini tamamlayan ilişkilerdir. Önemli
olan özgürlüklerin sürekli kalıcılığını sağlamak ve onları geliştirmektir.
Terör, özgürlükleri ve düşünceyi ortadan kaldırmak için ortaya çıkmıştır.
Terörün ortaya çıkışı demokrasi karşıtlığıdır ve özgürlük karşıtlığıdır.
Dolayısıyla, dünyada terörün bitmesi söz konusu değildir, ülkelerde de terörün
sıfırlanması söz konusu değildir. Ancak, özgürlükler ve güven geliştikçe,
güvenlik geliştikçe biz terörü bitirebiliriz, minimize edebiliriz. Minimize
ettiğimizde bu yasalara ihtiyaç kalmaz, o zaman da parlamentolar bu yasalardan
farklı yasalar çıkarırlar, o zaman da parlamentolar minimize edilmiş koşullarda
yasalar düzenlerler, o zaman bu yasaları kaldırırlar. Bugünkü ihtiyaç
koordinasyon ihtiyacıdır. O koordinasyonu sağlamak için bu yasaya ihtiyaç
olduğu hepimiz tarafından bilinmektedir. Onun için bugün, özgürlükleri bir
taraftan geliştirirken güvenlikleri de güvenlik önlemlerimizi de hayata
geçireceğiz ve bu ihtiyacı karşılayacağız.
Ben teşekkür ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Domaç.
Şimdi bölüm üzerinde soru-cevap işlemine geçeceğim.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan iki şahıs konuştu mu?
BAŞKAN – Şahıslar adına, Sakarya Milletvekili Sayın Recep
Yıldırım…
KAMER GENÇ (Tunceli) – O, grup adına konuştu.
BAŞKAN – Hayır hayır, beş dakika
konuştu. Sonra İstanbul Milletvekili Sayın Mehmet Domaç…
İzmir Milletvekili Sayın Harun Öztürk üçüncü
sıradaydı.
Şimdi, soru-cevap işlemine geçiyorum. Mümkün olduğunca çok
milletvekiline, fazla sayıda milletvekiline söz verebilmek için, soru sorması için söz
verdiğim arkadaşların zamana dikkat etmesini rica ediyorum. Herkese bir dakika…
Sayın Köse…
ŞEVKET KÖSE (Adıyaman) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, kanun tasarısının sözleşmeli personel ve uzman
çalıştırmayla ilgili 13’üncü maddesinde “657 sayılı Devlet Memurları Kanunu ve
diğer kanunların sözleşmeli personel çalıştırılması hakkındaki hükümlerine
bağlı olmaksızın sözleşmeli personel çalıştırılabilir.” hükmü yer almaktadır.
Sözleşmeli personel neden 657 hükümlerine bağlı çalıştırılmamaktadır?
Bir.
İkinci sorum: Operasyon yapmak yetkisi olmayan bir kurum için
neden örtülü ödenek konulmuştur, açıklar mısınız?
Son sorum: Kurulan Müsteşarlık istihbaratla ilgili olduğuna göre
yabancı personel çalıştırmanın mantığı nedir, açıklar mısınız?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Sayın Aslanoğlu…
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Bakan, bir polis meslek
yüksekokulundan 86 puanla mezun olan, pekiyi derecede mezun olan bir öğrenciye
mezuniyet sonrası okulun öğrenci işleri müdür yardımcısı farklı bir rapor
düzenliyor ve çocuğu aşağılayarak farklı bir rapor veriyor ve sonra bu rapor
memuriyette belge olarak giriyor. Her ikisi de burada Sayın Bakanım.
Şimdi, bir: Madem bu çocuk pekiyi derece ile mezun olmayı hak
etti, acaba bu öğrenci işleri müdür muavini başkomiser
kardeşimiz niye o zaman bu notu verdi de pekiyi ile mezun etti?
Yine bir başka… Polis teşkilatında “evsaf” diye bir bir gizli belge var mıdır? Bu işlenir mi? “Evsaf belgesi”
diye bir belge var mıdır? Bu evsafa da “A) Atatürkçü”
yazılıp… Acaba bu kelime bu polisin işten atılmasının nedeni midir? Ben
belgeleri size takdim edeceğim. Aynen olay böyle olmuştur ve çocuk işten
atılmıştır.
BAŞKAN – Sayın Tankut…
YILMAZ TANKUT (Adana) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan, bu tasarı çerçevesinde yapılacak çalışma ve kurulacak
komisyonlarda ihtiyaç duyulması hâlinde yabancı personel ve uzmanlardan
faydalanılacağı ifade edilmektedir.
Şimdi sormak istiyorum: Terör ve bölücülük konusunda bizim
bilmediğimiz ve ulaşamadığımız ancak yabancıların bildiği ve uzman olduğu hangi
alanlarda yabancı personel ve uzmanlardan istifade edilmesi öngörülmektedir?
İstifade edilmesi düşünülen konulara istihbarat, sosyal ve siyasi alanlar dâhil
midir? Teknolojik olarak bölücü terör örgütünün faaliyetlerini kendi
imkânlarımız ile izleyebilme yeteneğimiz yok mudur? Ülke güvenliğimizle ilgili
çok önemli bir koordinasyonu sağlaması öngörülen bu kurumda yabancıların
çalıştırılması ile terörle mücadele ne ölçüde başarıya ulaşacaktır? Bu durum
güvenlik ve devlet sırları anlayışımıza ters düşmeyecek midir?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Sayın Işık…
ALİM IŞIK (Kütahya) –
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan, tasarıyla Müsteşarlık kullanımına sunulan örtülü
ödenekle ne tür harcamalar yapılacaktır? 2010 yılı için örtülü ödenek
kapsamında ne kadar harcama düşünülmektedir?
İki: Tasarının 18’inci maddesi ile Başbakanlık teşkilatı ile
ilgili mevzuattan “terörle mücadele” ibaresi çıkartılmaktadır. Bunun amacı
nedir? Acaba Başbakanın terörle mücadeleden sorumluluğu alınmak mı
istenmektedir?
Bir diğer soru: Tasarıyla merkezde 94, taşrada 81 adet olmak üzere
toplam 175 adet yeni kadro ihdas edilmektedir ve bu kadrolara verilecek ücret
de 1.050 TL ile 3.700 TL arasında değişmektedir. Günümüzde üniversite
mezunlarının asgari ücrete talip olduğu bir dönemde bu kadroları ne kadar etik
bulmaktasınız? Bu kadrolara, hâlen çalışan kişilerden mi atama yapılacak, yoksa
yeni atamalar mı yapılacaktır?
Son soru: Kapatılan belediyeler ve muhtarların durumu…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Yıldız…
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan, az önce çok iddialı bir şekilde, Türkiye’de faili
meçhul kalmadığını ifade ettiniz. Sekiz yıllık İktidarınız döneminde şehit
edilen 735 asker, korucu, polisin katillerini bulabildiniz mi?
Sayın Bakan, yine, genel gerekçenizde, kurumlar arasında
koordinasyon sorunları yaşandığını ifade etmektesiniz. Jandarma Genel
Komutanlığı, Emniyet Genel Müdürlüğü, Sahil Güvenlik Komutanlığı, Genelkurmay
Başkanlığı, Dışişleri Bakanlığı, Millî İstihbarat Teşkilatı Müsteşarlığı… Bu
kurumların içerisinden hangisinin bu koordinasyon sorununu yarattığını öğrenmek
istiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Sayın Öztürk…
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Sayın Bakan -deminden de MHP Grup
Başkan Vekili Sayın Şandır’ın dile getirdiği- Silifke
Atakent Belediye Başkanı Fevzi Doğan’ın katili ya da katillerinin bulunması
çalışmaları hangi aşamadadır, yoksa dosya hasıraltı mı edilmiştir? Ne zaman
bulacaksınız?
İkinci sorum: Geçen gün de sormuştum, yanıt vermediniz. 5 Kasım
2007 Oval Ofis görüşmesinden sonra Ankara’ya gelen 35 kişilik üst düzey ABD
subay ya da istihbaratçıları, üç aylığına Türkiye’ye gelmiş olmaları iddia
edildiği hâlde, geriye dönmüşler midir? Dönmemişlerse neden dönmemişlerdir?
BAŞKAN – Sayın Doğru…
REŞAT DOĞRU (Tokat) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Tokat ilinden bir şehit babası soruyor: Biraz önce arkadaşım sordu
ama “Terörle mücadelede polislerimiz ve askerlerimiz şehit olmuşlardır. Terör
şehitlerinin failleri belli midir? Katillerin hepsi yakalanmış mıdır? Faili
meçhul olanlar var mıdır?”
Çıkarmakta olduğumuz kanunla kadrolu olarak kaç kişi bu
Müsteşarlıkta çalışacaktır? 91 rakamı doğru mudur?
“Kanunla esnek bir personel istihdamı sistemi benimsendi.”
deniyor. Bununla ne amaçlıyorsunuz, açıklar mısınız?
16’ncı maddede Müsteşarlık bütçesine ödenek konulacağı yazılıdır.
Bunun miktarı ne olacaktır?
Emniyet Müdürlüğüne mensup polis memurlarının yüksekokul
bitirenleriyle ilgili kadro sorunu ve emeklilik durumunu düzeltmeyi düşünüyor
musunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Sayın Uzunırmak…
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Tasarının genel gerekçesinde “Terörle hem ülke içinde hem ülke
dışında mücadele konusunda stratejiler geliştirmek, planlamalar yapmak ve projeler
geliştirmek...” diyerek bir giriş var. Strateji yapmak, plan ve proje yapmak
aynı zamanda bir senaryoyu gerektirir. Dolayısıyla, Müsteşarlık, birtakım
senaryolar üzerinde geleceğe
dönük uygulamalar ve önermeler yapacak mıdır? Ayrıca “Özellikle
toplum desteğinin sağlanması konusunda gerekli planlamaları yapmak, tedbirleri
almak da yeni birimin görevleri arasında.” denmiştir. Ayrıca, tabii ki operasyonel bir faaliyetin Müsteşarlığın görev alanında
olmadığı söyleniyor ama toplum desteğinin sağlanması konusundaki gerekli
planlama ve tedbirlerin alınması bir psikolojik operasyondur. Dolayısıyla, bu
psikolojik operasyon yetkisi bir siyasi iradede nereye kadar bütünleşir ve bu
senaryolar acaba iktidarda kalmak uğruna da terörle ilintili olarak birtakım
çağrışımları yaptırır mı diyorum, teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Sayın Bakan…
İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) – Teşekkür ederim Sayın
Başkanım.
Sırayla, sorulara mümkün olduğunca cevap vermeye çalışacağım.
Bu uzman çalıştırma konusuyla ilgili… Değerli
arkadaşlar, değerli milletvekilleri; bildiğiniz gibi kadro cetvelimizde 94 kişi
var zaten ve bunların da büyük kısmı -bizim şu andaki düşündüğümüz, biraz önce
de ifade ettiğim- bu konularda birikimi olan, tecrübesi olan, gerek İçişleri
Bakanlığı bünyesinde -emniyet veya jandarma- gerek Türk Silahlı Kuvvetleri
bünyesinde gerek akademik çevrelerde veya bürokratik çevrelerde gerek Dışişleri
Bakanlığımızda bu konularda birikimi olan, uzmanlığı olan, yetişmişliği olan
insanları burada daha çok istihdam etmek istiyoruz biz. Yani Türkiye'nin
bu konudaki birikimini, seçkin, düzeyli birikimini burada değerlendirmek
istiyoruz. Benim kendi samimi bakışım öyle.
Burada, tabii, bütün kadro zaten 94 kişi, illere falan yeni
kadrolar verilemeyecek ama kadrosu kendi kurumunda kalmak üzere uzmanları
burada bir miktar çalıştıracağız. Bunlardan epeycesi
belki akademisyen olur üniversitelerde yani sosyologlar, siyaset bilimciler, bu
konularda araştırmalar, analizler yaptıracağımız kişiler olabilir ama şu anda
böyle tek tek şekillenmiş, kaç kadro, nerede hangi
uzman, falan tabii bunları biraz daha söylemek için erken diye düşünüyorum.
Yabancılar için de o konuyu biraz önce ifade ettim.
Değerli arkadaşlar, orada farklı değerlendirme yapılıyor.
“Komisyonlarda falan” deniliyor. Bakın, maddedeki tanımı “projede ve proje
süresince.” Bu projeyi…
YILMAZ TANKUT (Adana) – Hangi alanlarda mesela?
İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) – Şimdi ben de size somut
söyleyemem ama terör, uluslararası bir olaydır. Burada faydalanabileceğimiz bir
şey olursa -illa çalıştıracağız diye de bir şey yok zaten- çok ihtiyaç olursa
bir proje içinde öyle bir değerlendirme kısa süreli olabilir. Ben, lütfen
tutanaklara geçsin için de ifade ediyorum, yanlış bir değerlendirme ve yanlış
bir çağrışım ve anlama olmasın diye bunu ifade ediyorum.
Sayın Aslanoğlu bana belgeyi verdi,
sorusuyla ilgili. Cevabını, ben kendisine, o belgeyi inceletip bilgi aldıktan
sonra vereceğim.
Burada örtülü ödenekle ilgili çokça soru var, konuşmalarda da
değiniliyor.
Değerli milletvekilleri, güvenlikle ilgili kuruluşlarımızın şu
anda da belli miktarda -miktarı yüksek değildir- belli bir örtülü ödeneği
vardır. Dışişleri Bakanlığının ve İçişleri Bakanlığının belli miktarda -gene
miktarları yüksek değil; bütçe buradan geçiyor, biliyorsunuz miktarlarını zaten
yahut öğrenmek kolaydır- belli bir örtülü ödenekleri vardır. Bunların önceden
nereye, nasıl harcanacağı da çok belirgin olmayabilir ama çok ihtiyaç olduğunda
harcanması için -bunlar bazen harcanır, bazen harcanmayabilir ama- güvenlikle
ilgili kuruluşların bütçesinde belli bir miktar örtülü ödenek olması normal bir
şey. Örtülü ödeneklerin harcanması da zaten belli usullere bağlıdır. Şu anda da
benim Bakanlığımda kullandığım belli bir miktar örtülü ödeneğim vardır. Yani
bu, normal bir devlette Dışişleri ve İçişleri Bakanlığı ve güvenlikle ilgili
kuruluşlarda olması gereken bir şeydir, yadırganacak bir şey değildir. Onu
ifade…
Burada “terörle mücadele kavramı çıkarılmış…” Pek anlayamadım onu.
Ama bu tasarı içinde öyle bir şey yok. Baştan sona zaten o boyut burada
ağırlıklı.
Onun dışında, Silifke konusuyla ilgili değerli bir
milletvekilimiz, Mersin milletvekili bilgiyi bana vermişti, ben onu emniyetten
de araştırmıştım, yargının gündemine girmiş, yeterince üzerinde durulmuş. Çok farklı sebepleri olan bir konu. Tekrar ben size o
dosyayı arz edeyim. Sayın Şandır’a o dosyayı, ben
yine yargı boyutuyla falan ilgili arz edeyim.
“Kaç kişi çalışacak?” Burada kadrosunda 94, biraz önce söylediğim
gibi. Bunların da bir kısmının kendi kadroları kendi kurumlarında kalacaktır
yani burada kadro bile belki işgal etmeyecektir.
“Terörle mücadelede burası strateji mi geliştirecek, senaryo mu
yapacak?” gibi sorular… Değerli arkadaşlar, tabii neticede kararlar siyasi
iktidarındır. Bu tür kurumların hepsi çalışmalar yaparlar ve karar için
sunarlar. Burası da karar için bunu sunacaktır, hazırlıklar yapacaktır,
analizler yapacaktır, değerlendirmeler yapacaktır, politikalar önerecektir.
Böyle pek çok kamu kurumu vardır siyasi iktidara müşavirlik yapan. O manada
burası da stratejik çalışmalar için teklifler geliştirecektir. Bizim
düşündüğümüz bu.
Şimdi, burada, tabii psikolojik boyuttan söz ediliyor. Değerli
arkadaşlar, belki illerde kurulan bu proje etüt bürolarıyla ilgili oralara yeni
kadro verilmeyecek. Valilerimiz vilayetlerdeki birimlerden elemanlarından oraya
bir görev… Sadece bu, bu konularla ilgili uygulanan projelerin… Özellikle de
burası tabii sosyal, ekonomik boyutlarla da ilgilenecek. Kalkınma vesaire
projeleriyle de diğer ajanslarla falan irtibat içinde. Bunların
takibiyle ilgili sadece. Yoksa buraya yeni bir kadro falan verilmiyor.
Yani bu bünyeye, illerde sanki büyük bürolar kuruluyor, oraya yeni kadrolar
ihdas ediliyor falan… Öyle bir şey yok, o da yanlış anlaşılmasın.
ATİLLA KART (Konya) – Bürolar kuruluyor Sayın Bakan.
İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) – Burası sadece Ankara’da
çalışacak, şu anda 94 kişi olarak öngördüğümüz, bütün uzmanlardan oluşan bir
birim. Operasyon yetkisi yok. Niye yok?
Değerli arkadaşlar, zaten iç güvenlikle ilgili operasyon yetkisi
olan bütün kurumlar İçişleri Bakanına bağlıdır, Bakanlığa bağlıdır, hem
jandarma hem Emniyet Genel Müdürlüğü hem Sahil Güvenlik Komutanlığı -iç
güvenlikten üçü sorumludur- zaten Bakanlığın kurumlarıdır. Yeni bir kurum ve
ülke genelinde yeni bir örgütlenmeye falan ihtiyaç yok, aynı bakanlıkta bunlar.
Zaten o kurumların da hepsinin üst yöneticisi, Jandarma Genel Komutanı, Emniyet
Genel Müdürü, Sahil Güvenlik Komutanı buradaki Kurulun üyesidir yani buradaki
çalışmaların zaten içinde olacaklar. Bu manada bir yapı ama burada başka kimler
olacak? Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı olacak, Adalet Bakanlığı Müsteşarı olacak
-yadırganıyor, o çok önemli- ondan sonra İçişleri Bakanlığı Müsteşarı olacak,
MİT Müsteşarı olacak yani devletin bu konulardaki en üst birikimi, bürokratları
bir arada olacak ve değerlendirmeleri onlar yapacak.
Burada bir kuruma güvenip güvenmeme falan söz konusu değil ama biz
hepimiz, her zaman şunu söylüyoruz: İstihbarat konusunda buradaki sadece
stratejik istihbarat, sadece terörle ilgili. Bunların hepsi çabuk zamanda bir
araya gelecek. Biz bunu öngörüyoruz.
Hepinizin zihninde eski dönemlerden tartışmalar vardır yani
lütfen, bu konuda -samimiyetle bunu ifade ediyorum- yanlış anlama olmasın, yani
yanlış anlamalar, ileride bu konularda birilerinin yanlış değerlendirmelerine
sebep olabilir. Onun için ben bunları düzeltmek istedim.
Çok teşekkür ediyorum.
Başkanım sağ olun.
BAŞKAN – Süre doldu, teşekkür ederim.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Sayın Başkan, Sayın Bakana soru sordum,
geçen oturumda sordum, bugün söyledim ve belirttim, geçen gün yanıt vermediğini
söyledim, bir daha sordum. Sayın Bakan ısrarla o soruya yanıt vermek istemiyor:
Amerikalı istihbaratçı subaylar, geçici, üç aylığına gelmiş olmasına rağmen
dönmüşler midir, dönmemişler midir; dönmemişlerse neden dönmemişlerdir.
BAŞKAN – Amerikalı istihbarat subayları…
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Niye Sayın Bakan yanıt vermiyor bu
soruya?
İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) – Cevap vereyim.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Buyurun. Geçen gün vermediniz…
İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) – Bende bir bilgi yok o
konuda, bir bilgim yok.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – O zaman “yok” deyin.
İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) – Bilgim yok ki cevap
vereyim!
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – İçişleri Bakanı olarak sizin bilginiz
yok!
İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) – Bak, o konuda bir bilgim
yok, size vereceğim bir cevap yok.
ATİLLA KART (Konya) – Kimin bilgisi olacak Sayın Bakan?
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Bu da yeterli, bilginizin olmaması
da bir yanıttır.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Bu da yeterli Sayın Bakan.
İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) – Yani geldiyse, gelmediyse,
bilmiyorum.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Tabii canım! İşte demokratik, şeffaf
devlet!
İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) – Yani “geldi” diye siz
diyorsunuz. Gelmedi belki, bilmiyorum yani! (CHP sıralarından gürültüler)
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Demokratik, şeffaf devlet Sayın Bakan!
Demokratik hukuk devleti, şeffaf! İçişleri Bakanı bile bilmiyor!
ATİLLA KART (Konya) – Kimin bilgisi olacak Sayın Bakan?
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – O zaman benim bilgim mi olacak?
BAŞKAN – Sayın Özdemir…
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) – Sayın Başkanım, dün kürsüden soru
sormak istediğimiz Sayın Bakanımız yerinde yoktu. İstanbul’da yaşanan bir
şüpheli ölümle ilgili olarak Sayın Bakana bu kürsüden soru sormuştum. 18/12/2009’da…
BAŞKAN – Siz, şimdi onu… Bakın, işlemlere devam etmemiz lazım, siz
kendiniz konuşursanız…
İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) – Onu bana not olarak
verirseniz sonra cevap veririm.
BAŞKAN – Dün nasıl olsa
kürsüden ifade ettiniz. Dolayısıyla kendisine not olarak verirseniz daha
hayırlı olur.
İkinci bölüm üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır. Şimdi ikinci
bölümde yer alan maddeleri, varsa o madde üzerindeki önerge işlemlerini
yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza sunacağım.
16’ncı maddenin başlığını okutuyorum:
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
Diğer Hükümler
Bütçe
MADDE 16. –
BAŞKAN – Madde üzerinde beş
önerge vardır. Önergeleri önce geliş sırasına göre okutacağım, sonra aykırılık
sırasına göre işleme alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
1/704 esas numaralı kanun tasarısının 16’ncı maddesinde geçen
“Kanununa tabi” ibaresinin “Kanunu hükümlerine tabi” olarak değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Turan
Kıratlı
Kırıkkale
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
1/704 esas numaralı kanun tasarısının 16’ncı maddesinde geçen
“Kanununa tabi” ibaresinin “Kanunu hükümlerine tabi” olarak değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Kerim
Özkul
Konya
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 383 sıra sayılı ve 1/704 esas numaralı
Kamu Düzenliği ve Güvenliği Müsteşarlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında
Kanun Tasarısının dördüncü bölümünün “bütçe” başlıklı 16. maddesinde geçen “Bu kanun kapsamında yürütülen ve gizlilik
ihtiva eden işler için 5018 sayılı Kanunun 24’üncü maddesi esaslarına göre
Müsteşarlık bütçesine ödenek konulur.” hükmünün kanun maddesinden çıkarılmasını
saygılarımızla arz ve teklif ederiz.
|
Hasan Özdemir |
|
M. Akif Paksoy |
Akif Akkuş |
|
|
Gaziantep |
|
Kahramanmaraş |
Mersin |
|
|
Süleyman L. Yunusoğlu |
|
Hüseyin Yıldız |
Mehmet Şandır |
|
|
Trabzon |
|
Antalya |
Mersin |
|
|
Reşat Doğru |
|
|
Mümin İnan |
|
|
Tokat |
|
|
Niğde |
|
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, şimdi okutacağım iki önerge aynı
mahiyettedir. Bu önergeleri okutup birlikte işleme alacağım. Önerge
sahiplerinin istemi hâlinde kendilerine ayrı ayrı söz
vereceğim.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 383 Sıra Sayılı Kamu Düzeni Güvenliği
Müsteşarlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısının 16. maddesinin
Tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
|
Atilla Kart |
|
Ali İhsan
Köktürk |
M. Akif Hamzaçebi |
|
Konya |
|
Zonguldak |
Trabzon |
|
Ferit Mevlüt Aslanoğlu |
|
İsa Gök |
Turgut Dibek |
|
Malatya |
|
Mersin |
Kırklareli |
|
Şahin Mengü |
|
|
Ali Rıza Öztürk |
|
Manisa |
|
|
Mersin |
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 383 Sıra Sayılı Kamu Düzeni Müsteşarlığının
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısının 16. maddesinin yasa metninden
çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.
|
Ayla Akat Ata |
|
Sırrı Sakık |
İbrahim Binici |
|
Batman |
|
Muş |
Şanlıurfa |
|
Şerafettin
Halis |
|
Hamit Geylani |
Hasip Kaplan |
|
Tunceli |
|
Hakkâri |
Şırnak |
|
Akın Birdal |
|
Sebahat Tuncel |
Sevahir Bayındır |
|
Diyarbakır |
|
İstanbul |
Şırnak |
|
Osman Özçelik |
|
M. Nezir
Karabaş |
Pervin Buldan |
|
Siirt |
|
Bitlis |
Iğdır |
|
|
|
Bengi Yıldız |
|
|
|
|
Batman |
|
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI TEVFİK ZİYAEDDİN AKBULUT (Tekirdağ) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) – Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN – Sayın Kılıçdaroğlu, kim
konuşacak?
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Sayın Atilla Kart.
BAŞKAN – Buyurun Sayın Kart. (CHP sıralarından alkışlar)
ATİLLA KART (Konya) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 16’ncı
maddeyle ilgili olarak vermiş olduğumuz önerge üzerinde söz almış
bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, öncelikle bir tespitimi ifade etmek ve
paylaşmak durumundayım: Bu tasarının görüşmeleri boyunca Sayın Bakan güven
vermiyor.
AHMET YENİ (Samsun) – Biz Bakana güveniyoruz.
ATİLLA KART (Devamla) – Sayın Bakan güven vermediği gibi, karartma
yapmaya devam ediyor, bilgi kirliliği yaratmaya devam ediyor. Sorularımıza
karşı suskun kalarak, tasarıdaki mutlak çelişkiler ve belirsizlikleri
gidermeyerek ve mevzuattaki kaotik ortamı daha da büyütecek tavrınız ve
uygulamanız sebebiyle güven vermiyorsunuz Sayın Bakan. Bakın, biraz evvel
arkadaşımız soru sordu, çok net bir soru sordu. Gerçekten hükûmet
etme iradesi adına tam anlamıyla bir acz ifade eden
ve karartma yapan, karartma tavrınızı sürdüren bir cevap verdiniz. Açık şekilde
soruyor; 5 Kasım 2007, 35 Amerikalı uzmanın Türkiye’ye geldiğinden ve bunun üç
ay süreyle görev yaptığından ama bu görevin hâlen devam ettiği yolundaki
kuşkularından söz ediyor. Siz, kalkıyorsunuz, Türkiye Cumhuriyeti’nin İçişleri
Bakanı olarak “Benim bilgim yok.” diyorsunuz. Siz bu cevabı vermeyi kendinize
sindirebiliyorsanız, içinize sindirebiliyorsanız, Türkiye Cumhuriyeti’nin
İçişleri Bakanı olarak bu cevabı verebiliyorsanız benim size söyleyecek hiçbir
sözüm yok Sayın Bakan.
MEVLÜT AKGÜN (Karaman) – Sen ver o cevabı o zaman.
ATİLLA KART (Devamla) – Bakın, değerli arkadaşlarım, somut iddia
ve suçlamalarımıza karşı Sayın Bakan sessiz ve duyarsız kalarak her türlü
kuşkuyu davet ediyor. Sunuş konuşmasında diyor ki Sayın Bakan: “Türkiye'nin
koordine edilmiş bir terör hafızası yok, bir arşivi yok. İlk defa bunları
oluşturuyoruz. Bu kuruluş bunları çalışsın diye kuruyoruz.” Sayın Bakan “Günaydın.”
derler. Sekiz yıldır Türkiye’yi siz yönetmiyor musunuz? Sekiz yıldan bu yana ne
iş yapıyorsunuz siz? İşiniz neydi sizin? Bu kabul edilebilir bir açıklama mı?
Bu kabul edilebilir bir gerekçe mi?
Bakın, aslında bu açıklamanızla Sayın Bakan, aczinizi ve bu
konunun hassasiyetine karşı duyarsızlığınızı ifade ediyorsunuz.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – İlan ediyor Türkiye’ye.
ATİLLA KART (Devamla) – Bakın, Başbakanlık koordine konusunda
yasal düzenleme yapmışız üç yıl evvel, üç buçuk yıl evvel. Türkiye Cumhuriyeti’nin
Başbakanlık makamı bu terörle mücadele konusunda koordinasyon sağlayacak bir
sivil iradeye, bir siyasi iradeye, bir bürokratik iradeye sahip değil mi Sayın
Bakan? Kalkıyorsunuz, orada karartma yapmaya devam ediyorsunuz, diyorsunuz ki:
“Yapılmak istenilen bu düzenleme ile terörle mücadele konusunda, İçişleri
Bakanlığı bünyesinde, düzenleme yapmakla sivil bir düzenleme yapıyoruz.”
Başbakanlık sivil bir kurum değil mi Sayın Bakan?
İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) – İç güvenlik.
ATİLLA KART (Devamla) – Başbakanlık, burada, MİT Yasası’ndan
doğan, MİT Yasası’nın 4’üncü maddesinden doğan her türlü istihbaratı, elbette
bu meyanda da iç güvenliğe yönelik olarak bu koordinasyonu yapmakla sorumlu
değil mi? Başbakanlığın yapamadığını İçişleri Bakanlığı bünyesindeki bir birim
mi yapacak? Bir “F” tipi yapılanma mı yapacak? Türkiye Cumhuriyeti’nin
bürokratik anlamdaki tüm hiyerarşik yapısını altüst etmek pahasına bu
düzenlemeyi neden yapıyorsunuz? Bunu açıklamanız gerekiyor. Buna açıklama
getirmeniz gerekiyor. MİT Yasası’nın 4’üncü maddesindeki o düzenleme, o görev,
o yetki varlığını koruduğu sürece böyle bir düzenlemeyi yapmanın hiçbir anlamı
olamaz. Bu, mevzuat anlamında yeni bir kaotik ortam yaratmaktan başka bir
anlama gelmez. Bütün bunları bile bile, böyle bir
düzenlemeyi yapan güç nedir, size yaptıran güç nedir? Bunu açıklamanız
gerekiyor. Buna cevap vermeniz gerekiyor. Bu konudaki suskunluğunuzu, bu
konudaki karartma yapma iradenizi sona erdirmeniz gerekiyor Sayın Bakan.
Bakın, esnek istihdam yoluyla geçici ve sözleşme ilişkisini
kuruyorsunuz tasarıda. Bu yetmiyor, son dakikada, yeni bir önergeyle, 657
sayılı Yasa’daki o kısıtlamaları da kaldırıyorsunuz. Ondan sonra, kalkıyorsunuz
“Efendim, bu tasarı sadece 94 kişilik bir yapılanmadan ibaret.” diyorsunuz.
Yanıltıyorsunuz Sayın Bakan, gerçekten yanıltıyorsunuz ve böylesine ucuz bir demagojiye tenezzül ediyorsunuz. 94 kişilik personelin
dışında, 81 kişilik il müdürü yapılanması var. Yetmiyor, 18’inci maddede
getiriyorsunuz, iller düzeyindeki bu yapılanmayla birlikte, ihtiyaç hâlinde
ilçelerde de sözleşmeli ilişki kurulmasının önünü açıyorsunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
ATİLLA KART (Devamla) – Ucu açık bir örgütlenme değil mi bu Sayın
Bakan? Buna neden açıklama getirmiyorsunuz? Burada, o sözleşme ilişkisine
hiçbir limit getirmiyorsunuz, hiçbir ölçü getirmiyorsunuz. Bunun anlamı şudur
Sayın Bakan: Çok açık olarak ifade ediyorum, bunun anlamı, kaçınılmaz olarak, o
karanlık ilişkileri, karargâh yapılanmasında, Başbakanlık, İçişleri ve Adalet
Bakanlığı bünyesindeki illegal hâle gelen o karargâh yapılanmasını ilçe
düzeyinde yaygın hâle getirmektir. Bunun anlamı, o “F” tipi yapılanmayı ve AKP
tipi yapılanmayı ilçe düzeyinde yaygın hâle getirmektir. Bunun başka hiçbir
açıklaması yoktur Sayın Bakan.
Bakın, biraz evvel, yine arkadaşlarımız hatırlattı, bir soruya
daha cevap verin. Erzincan’da soruşturma oluyor, orada Başbakan yardımcısı o
soruşturmaya doğrudan müdahale ediyor ve siz susuyorsunuz, susmaya devam
ediyorsunuz, bu konuda hiçbir açıklama getirmiyorsunuz.
Teşekkür ediyorum.
Sayın arkadaşlarım, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Kart.
Şırnak Milletvekili Sayın Hasip Kaplan.
(BDP sıralarından alkışlar)
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu
yıl bütçemiz 287 milyar lira, örtülü ödenek toplamı 1 milyar 425 milyon lira
yani eski deyimle 1,4 katrilyon.
Yasal gizlilik, bürokrasinin en önemli keşfi, koruması ve
dokunulmazlığıdır. Fanatik bir şekilde savunurlar, “çok gizli” ibareli
belgelere bayılırlar, kontrolsüz güç olmak en büyük fantezileridir.
Yargıya hesap vermezler, gizliliğe sığınırlar. “Bin operasyon
yaptık.” derler, “Beni konuşturmayın.” diye kafa tutarlar. Yargıçlardan
teminatları daha çoktur.
Yasamaya hesap vermezler, Meclis araştırma komisyonlarında ifade
vermeye dahi tenezzül etmezler, milletvekillerinden daha dokunulmazlar.
Mevkileri, makamları, korumaları, emirlerinde personelleri vardır.
Yürütmeye de hesap vermezler. İçişleri Bakanı zaten örtülü ödenek
kullanabiliyor, Müsteşarının ayrıca -süper müsteşarın- hem kontrolsüz bütçe hem
de hesap vermek istemeyişine ne demek lazım, nereden doğuyor bu ihtiyaç? Yasak,
gizlilik, devlet sırrı… “Örtülü ödenek” denildi mi vatandaşta algılama ve
refleks, eşittir “derin devlet”, “karanlık işler”, “faili meçhul cinayetler”,
“çeteler”, “darbeler” akla gelir.
Sayın Bakan, Meclis Başkanı Meclis arşivini yani on iki milyon
belgeyi kamuoyuna açıklıyor ama İstiklal Mahkemeleri, Takriri Sükûnlar
açıklanmıyor. Hâlâ Şeyh Sait’in, Seyit Rıza’nın mezarı bile bilinmezken sizin
haberiniz var mı şu gizli kanundan, bu gizli kanun da açıklanmıyor: 1934
yılında çıkan, Millî Müdafaa Vekâletince 49.500.000 Lira Taahüdat
İcrası Hakkında Kanun. 1934 bütçesi 184 milyon lira. Dikkatinizi çekmek
istiyorum, bu para, o dönemin yüzde 27’sini oluşturuyor ve hangi amaçla, nerede
kullanıldığı belli olmayan 49 milyon 500 bin lira.
Evet, 1934 yılında kullanılan bu örtülü ödenekte Gazi Mustafa
Kemal Atatürk’ün imzası var. 2425 numaralı Kanun, Resmî Gazete’de yayınlanıyor,
bir nüsha olarak Meclis Başkanlığına geliyor ve Meclis Başkanlığı kayıtlarında
yok. Sorun bu değil, Atatürk gibi, geride evladı riyal, mal ü mülk
bırakmayacaksa, zerre kadar kuruşa tenezzülü olmayacaksa birilerinin,
yetkililerin sorun değil ama örtülü ödenek öyle değil.
Bakın, Yassıada yargılamalarında örtülü
ödenek geçiyor.
Turgut Özal döneminde, Naim Süleymanoğlu’na
1 milyon örtülü ödenekten ödendi.
93 yılı OHAL Bölge Valisinin banka hesabından 7,5 milyar para
çıktı.
95 Çiller dönemini, Parsadan’ı
hatırlayın, 5,5 milyar çekti, 500 milyar kendisi çekti.
Şam’da Öcalan’a suikast için 70 milyon dolarlık bir fon ayrıldı,
harcandı. Nereye gittiği, kimin yediği belli değil.
Kenya Nairobi’de, Kenyalı yetkililere, CIA-MİT gizli protokolüyle
50 milyon doların üstünde para ödendiği biliniyor. Bunlar hep örtülü ödenekten,
bilinmiyor.
OHAL dönemi kayıp silahları nerede, Batman’daki vali zamanındaki
silahlar? Hospro Firması, MİT-MOSSAD-CIA ilişkileri;
paralar nedir bilinmiyor.
İşte, Başbakanın o gün, o dönem “Elimde 100 kişilik Kürt iş
adamları listesi var.” deyip o Kürt iş adamları öldürüldüğünde örtülü ödenekten
kime, ne kadar para verildiği bilinmiyor.
O örtülü ödenekten siyasi parti faaliyetlerine neler harcandığı
basında çıktı. Siyasetçi-yeraltı dünyası-kamu kuruluşları ilişkisi “terörle
mücadele ve ülke menfaatleri” adı altında yürütülen kirli tezgâhlar kamuoyunu
rahatsız ediyor, vicdanını sızlatıyor.
Sayın Bakan, devletin hazinesini ehil olmayan ellere verirseniz,
atanmış, tayin edilmiş bürokratlara, müsteşarlara bırakırsanız… Bir kere
seçilmişleri, Meclisi dışladınız mı, Bütçe Komisyonunda gizlediniz mi, bütçe
görüşmelerinde es geçtiniz mi, denetleyemediniz mi, işte o zaman örtülü işler
başlar.
Halk adına yönetenler, halka hesap vermek zorundadır.
Demokrasilerde temsil, katılım ve denetim vazgeçilmez üç temel ilkedir. Kamu
sırları demokrasiyle bağdaşmaz. Demokrasi açık toplum rejimidir. Ulusal
güvenlik için, devletin kendi iç işleyişinde bilgi ve belgelerin yargı
denetimine açık olması şarttır.
Başbakan ya da devlet başkanları sultan değildir, melek ise hiç
değildir. Gelecekte hesap vermeyeceğini bilen bir başbakan istediği harcamaları
yapabilir, kanıtları, belgeleri imha edebilir. İşte Ergenekon soruşturmasında
izi sürülen 7 milyon TL ve ifadeler…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
HASİP KAPLAN (Devamla) – Evet, Sayın Başkan.
Örtülü işler karanlık işlerdir, gizli işlerdir. Örtülü ödenek
çetedir, darbedir, faili meçhul cinayettir, zalim devlettir.
Sayın Bakan, örtülü ödenek denince akla 17 bin faili meçhul
cinayet, dört bin köyün yakılması, JİTEM, asit kuyuları, bin operasyon, Kürt
aydınlarının, gazetecilerin, iş adamlarının katledilmesi, Ape
Musa’nın öldürülmesi, Dersim, Maraş, Sivas, 1 Mayıs katliamı; örtülü ödenek
denince darbeler, “terörle mücadele” adı altında farklılıklara, demokratik
muhalefete, insan haklarına, hukuka, demokrasiye, halka savaş açmak demek
gelir. Zulümdür bu, ayrımcılıktır. Unutmayın,
kontrolsüz güç, güç değildir.
Örtülü ödenekten neden başbakanlar düzeyinden bakanlara, bakanlar
düzeyinden müsteşarlara kadar bu yetkiler kullandırılıyor? Bunun ihtiyacı neden
duyuluyor? Sayın Bakan, kendinize güvenmiyor musunuz? Tasarrufunuza güvenmiyor
musunuz? Neden süper müsteşarlara bunu bırakıyorsunuz? Bu yanlışlardan dönünüz,
bu yanlışlardan dönmek için de Kürt sorununun terör sorunu olmadığı noktasında
durunuz.
Bu noktadan hepinizi saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge reddedilmiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 383 sıra sayılı ve 1/704 esas numaralı
Kamu Düzenliği ve Güvenliği Müsteşarlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında
Kanun Tasarısının dördüncü bölümünün “bütçe” başlıklı 16. maddesinde geçen “Bu kanun kapsamında yürütülen ve gizlilik
ihtiva eden işler için 5018 sayılı Kanunun 24’üncü maddesi esaslarına göre
Müsteşarlık bütçesine ödenek konulur.” hükmünün kanun maddesinden çıkarılmasını
saygılarımızla arz ve teklif ederiz.
Mehmet Akif Paksoy
(Kahramanmaraş) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?
İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI TEVFİK ZİYAEDDİN AKBULUT (Tekirdağ) –
Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Sayın Hükûmet?
İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) – Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN – Buyurun Sayın İnan. (MHP sıralarından alkışlar)
MÜMİN İNAN (Niğde) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekili
arkadaşlarım; görüşülmekte olan 383 sıra sayılı Kamu Düzeni ve Güvenliği
Müsteşarlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı’nın “Bütçe”
başlıklı 16’ncı maddesi için Milliyetçi Hareket Partisi olarak verdiğimiz
önerge üzerinde söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla
selamlarım.
Tasarının 16’ncı maddesinde “Müsteşarlık, 5018 sayılı Kamu Malî
Yönetimi ve Kontrol Kanununa tabi genel bütçeli bir idaredir. Bu Kanun
kapsamında yürütülen ve gizlilik ihtiva eden işler için 5018 sayılı Kanunun 24
üncü maddesi esaslarına göre Müsteşarlık bütçesine ödenek konulur.”
denilmektedir.
İlgili Kanun’un 24’üncü maddesi ise “Örtülü ödenek” başlığını
taşımakta, örtülü ödeneğin, devletin milli güvenliği ve yüksek menfaatleri ile
devlet itibarının gerekleri, siyasi, sosyal ve kültürel amaçlar ve olağanüstü
hizmetlerle ilgili hükûmet icapları için
kullanılacağı belirtilmektedir.
Madde hükmünü sadece bu hâliyle değerlendirmek mümkün değildir.
Kurumların bütçeleri, görev ve sorumluluk alanlarıyla doğru orantılı olmalıdır.
Bu tasarının “Müsteşarlığın görevleri” başlıklı 6’ncı maddesinden anlaşıldığı
üzere, Müsteşarlık sahada herhangi bir istihbari
faaliyette bulunmayacaktır. Devletin diğer istihbarat birimlerinden gelecek istihbari bilgileri değerlendirip ilgili birimlerle
paylaşarak politika ve strateji belirlenmesine yönelik çalışmalar yapmak
Müsteşarlığın görevleri arasında sayılmaktadır. Yine aynı maddenin ikinci
fıkrasında “Müsteşarlığın güvenlikle ilgili operasyonel
bir görevi yoktur.” denilmektedir.
İstihbari bilgi için
sahada çalışmayacak, güvenlikle ilgili operasyonel
bir görevi olmayacak bu kurumda örtülü ödeneğin hangi amaçlarla kullanılacağı
sorusunun cevabı tasarı metninde yoktur. Dolayısıyla, bu maddeye ihtiyaç
olmadığı düşüncesindeyiz.
Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım; yirmi
beş yıldan fazla bir zamandır ülkemizin insanlarını şiddet kullanarak
korkutmak, yıldırmak ve sindirmek suretiyle kamu otoritesini zayıflatıp, toplum
yapısını yıkıp, ülkemizin bir bölgesini bölerek bağımsız bir devlet kurmak
amacıyla yola çıkan terör örgütü, 2002 yılında bitme noktasına gelmişken
maalesef son AKP iktidarları tarafından uygulanan yanlış politikalar yüzünden
önemli mesafe alarak, gündeme getirdiğiniz açılımla ilgili yol haritası
belirleme cüretini bile göstererek tekrar adından söz ettirir hâle gelmiştir.
Son zamanlarda terör örgütü, bağımsız devlet kurma düşüncesini
dondurup, “demokratik özerklik” ifadeleriyle “federasyon” söylemleri
geliştirmektedir. Özellikle 2009 yılının son dönemlerinde Hükûmet
tarafından başlatılan açılımla birlikte terör örgütünün söylemlerinin fazlaca
gündeme gelmesi ve bazı söylemlerin Hükûmetin
başlattığı açılımla aynı paralelde olması milletimizin gözünden kaçmamış ve
gösterilen tepkiler üzerine Hükûmet ne yapacağını
şaşırmış ve kontrolü elinden kaçırmıştır.
Hükûmetin gündeme
getirdiği açılım söylemi ve son aylarda terör örgütüyle en önemli mücadeleyi
yürüten güvenlik birimlerimizle ilgili basında çıkan haberlerin yarattığı moral
tahribatı terör örgütünün ekmeğine yağ sürmüş ve yirmi yılda alamadıkları
mesafenin çok fazlasını bu kısa dönemde almışlardır.
Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım; terör
örgütünün kuruluşundan bugüne kadar arkasında dış destekler olmuştur ve hâlâ
olmaya devam etmektedir. Bu ülkelerin kimler olduğu devletin ilgili birimleri tarafından bilinmektedir.
Terörün yıllardan beri bazı güçlü devletler tarafından Türkiye'nin istikrarsız
bir ortama sürüklenerek ekonomik ve siyasal olarak zayıflatılmak istendiği herkesçe
bilinen bir gerçek olmasına rağmen hâlâ bunun belgeleriyle o ülkelerin yüzüne
vurulmayıp, tam tersine açılım politikaları adı altında onlarla iş birliği
yapmak, terör örgütünün ve onların destekçilerinin heveslerini artırmaktadır.
Tasarının gerekçesine baktığımızda, terör olaylarının toplumumuzun
huzur ve güvenliğini tehdit eder boyutlara ulaştığını söylemeniz, tehlikenin
hangi boyutlarda olduğunu itiraf etmeniz açısından son derece önemlidir. Eğer
uyguladığınız yanlış politikalardan dönmezseniz, bu tehditlerin boyutları kontrol edilemez
büyüklüğe kısa zamanda ulaşacaktır. “Açılım” dediğiniz bu yıkım projesinden
derhâl vazgeçmeniz, hem sizin hem de ülkemizin hayrına olacaktır.
Tasarının gerekçesinin ikinci paragrafında, terörle mücadele
alanında İçişleri Bakanlığı dışında bazı kurum ve kuruluşların da çeşitli
görevler ifa etmekte olduğu, zaman zaman da bu alanda
koordinasyon sorunları yaşandığı ve bunun da terörle mücadele konusunda
zafiyete sebebiyet verdiği belirtilmektedir.
İçişleri Bakanlığına bağlı birimler dışındaki birimler
hangileridir? Millî İstihbarat Teşkilatı ve Genelkurmay
Başkanlığı ve diğerleri. Peki, bu kurumlar kime bağlıdır? Bu kurumlar
Başbakanlığa, İçişleri Bakanlığı da Başbakana bağlıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
MÜMİN İNAN (Devamla) – Teşekkür ediyorum efendim.
Sayın Başbakan terörle mücadele konusunda zaman zaman yaptığı açıklamalarda, kurumlar arasında tam bir
mutabakat olduğunu ve uyum içerisinde bir çalışma yürütüldüğünü ifade
etmektedir. Oysa Sayın Başbakan, altına imza attığı bu tasarıdaki
gerekçeleriyle, kendisine doğrudan bağlı birimler arasında koordinasyon
sağlayamadığını yani bu birimlerin koordinasyonunda zafiyete neden olduğunu itiraf
etmiştir. Sayın Başbakanın yapamadığını, koordinasyon görevini, bu kanunla
kurmaya çalıştığınız Müsteşarlık nasıl yapacaktır?
Bu duygu ve düşüncelerle, yüce heyetinizi saygı ve sevgiyle
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler.
Önerge reddedilmiştir.
Sayın milletvekilleri, şimdi okutacağım iki önerge aynı
mahiyettedir. Bu önergeleri okutup birlikte işleme alacağım.
Önerge sahiplerinin istemi hâlinde kendilerine ayrı ayrı söz vereceğim.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
1/704 esas numaralı kanun tasarısının 16’ncı maddesinde geçen
“Kanununa tabi” ibaresinin “Kanunu hükümlerine tabi” olarak değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Kerim
Özkul
Konya
BAŞKAN – İkinci önergenin imza sahibini okutuyorum:
Turan Kıratlı
Kırıkkale
BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?
İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI TEVFİK ZİYAEDDİN AKBULUT (Tekirdağ) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) – Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN – Gerekçeleri okutuyorum:
Gerekçe:
Verilen teklif ile ibarenin netleşmesi amaçlanmıştır. Teklif
edilen ibarenin dil kullanımı açısından daha uygun olduğu düşünülmüştür.
Gerekçe:
İbarenin değiştirilerek, dilin kullanımı açısından uygun ifadeye
ulaşılması amaçlanmıştır.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge reddedilmiştir.
16’ncı maddeyi…
KAMER GENÇ (Tunceli) – Karar yeter sayısı…
BAŞKAN – Karar yeter sayısı arayacağım.
16’ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Karar yeter sayısı vardır, 16’ncı madde kabul edilmiştir.
Madde 17, başlığını okutuyorum:
İhdas edilen kadrolar
MADDE 17-
BAŞKAN – Madde üzerinde beş önerge vardır.
Önergeleri önce geliş sırasına göre okutacağım, sonra aykırılık
sırasına göre işleme alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
1/704 esas numaralı kanun tasarısının 17’nci maddesinin birinci
fıkrasında geçen “listede yer alan” ibaresinin “listede sayılan” olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Kerim
Özkul
Konya
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
1/704 esas numaralı kanun tasarısının 17’nci maddesinin birinci
fıkrasında geçen “listede yer alan” ibaresinin “listede sayılan” olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Turan
Kıratlı
Kırıkkale
T.B.M.M. Başkanlığına
Görüşülmekte olan 383 Sıra Sayılı Kanun tasarısının 17. Maddesinin
1. fıkrasında yer alan “13/12/1983 tarihli ve”
ibaresinin madde metninden çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.
|
Recep Taner |
|
Reşat Doğru |
Hasan Çalış |
|
Aydın |
|
Tokat |
Karaman |
|
Erkan Akçay |
|
Mustafa Kalaycı |
Prof. Dr. Alim Işık |
|
Manisa |
|
Konya |
Kütahya |
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 383 Sıra Sayılı Kamu Düzeni Güvenliği
Müsteşarlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısının 17. maddesinin
1. fıkrası ile ihdas edilen ve Ekli (1) sayılı listede yer alan sosyolog,
psikolog, antropolog kadrolarının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini ve toplam
kadro sayılarının buna göre düzenlenmesini arz ve teklif ederiz.
|
Atilla Kart |
|
Şahin Mengü |
Selçuk Ayhan |
|||
|
Konya |
|
Manisa |
İzmir |
|||
|
Ali İhsan
Köktürk |
|
İsa Gök |
M. Akif Hamzaçebi |
|||
|
Zonguldak |
|
Mersin |
Trabzon |
|||
|
Turgut Dibek |
|
Ali Rıza Öztürk |
Ferit Mevlüt Aslanoğlu |
|||
|
Kırklareli |
|
Mersin |
Malatya |
|||
Sınıfı Unvanı Derecesi Serbest Kadro Adedi Toplam |
|||||||
GİS |
Sosyolog |
3 |
1 |
1 |
|||
GİS |
Sosyolog |
5 |
2 |
2 |
|||
GİS |
Sosyolog |
8 |
5 |
5 |
|||
SH |
Psikolog |
3 |
1 |
1 |
|||
SH |
Psikolog |
5 |
2 |
2 |
|||
SH |
Psikolog |
8 |
5 |
5 |
|||
SH |
Antropolog |
3 |
1 |
1 |
|||
SH |
Antropolog |
5 |
2 |
2 |
|||
TH |
Antropolog |
8 |
5 |
5 |
|||
BAŞKAN – Şimdi, maddeye en aykırı önergeyi okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 383 Sıra Sayılı Kamu Düzeni Müsteşarlığının
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısının 17. maddesinin yasa metninden
çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.
|
Ayla Akat Ata |
|
Sırrı Sakık |
İbrahim Binici |
|
Batman |
|
Muş |
Şanlıurfa |
|
Şerafettin
Halis |
|
Hamit Geylani |
Hasip Kaplan |
|
Tunceli |
|
Hakkâri |
Şırnak |
|
Akın Birdal |
|
Sebahat Tuncel |
Sevahir Bayındır |
|
Diyarbakır |
|
İstanbul |
Şırnak |
|
Osman Özçelik |
|
M. Nezir
Karabaş |
Pervin Buldan |
|
Siirt |
|
Bitlis |
Iğdır |
|
|
|
Bengi Yıldız |
|
|
|
|
Batman |
|
BAŞKAN – 17’nci maddenin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar…
KAMER GENÇ (Tunceli) – Önergenin sonuçlanmasına kadar…
BAŞKAN – Hayır, maddeyi görüşmeye başladık.
Bugün benim kafamı altüst ettiniz Sayın Genç.
17’nci maddenin görüşmelerinin sona ermesine kadar çalışma
süresinin uzatılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
Komisyon katılıyor mu önergeye?
İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI TEVFİK ZİYAEDDİN AKBULUT (Tekirdağ) –
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) – Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN – Kim konuşacak?
AYLA AKAT ATA (Batman) – Sebahat Tuncel…
BAŞKAN – İstanbul Milletvekili Sayın Sebahat Tuncel,
buyurun. (BDP sıralarından alkışlar)
SEBAHAT TUNCEL (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı kurulmasına dair kanun tasarısının geri
çekilmesi konusunda günlerdir Barış ve Demokrasi Partisi olarak görüş ve
önerilerimizi ifade ediyoruz.
Sayın Bakanın Müsteşarlığın kurulması konusunda ifade ettiği
“güvenliğin olmadığı yerde özgürlüğün olmayacağı” söylemi, aslında denklemin
tersten kurulmuş mantığıdır ve bu mantık, Türkiye’de sorunların çözümünü
getirmeyecektir, ne yazık ki çözümsüzlüğe bir katkı sunacaktır. Oysa, olması gereken, özgürlükleri genişletmek, özgürlüğü
sağlamaktır. Özgürlüğün olmadığı hiçbir ortamda ne demokrasi gelişir ne de
güvenlik gelişir.
Burada tartışılan ya da bu Müsteşarlığın kurulmasına asıl neden
olan, Kürt sorununun çözümsüzlüğüdür. Kürt sorunu, bu ülkede otuz yıldır çok
büyük acılar yaşanmasına neden olmuştur ve sorun yanlış tanımlandığı için de
daha çok acılar yaşanmasını beraberinde getirmektedir. Türkiye’de yaşanan sorun
bir terör sorunu değildir, Kürt sorunudur, bir halkın kendisini ifade edebilme,
hak ve adalet sorunudur. İşte bu denklem yanlış kurulduğu için “terörle mücadele”
adı altında yıllardır Türkiye Cumhuriyeti, kendi yurttaşlarını düşman
görmüştür, bölücü görmüştür. Bu mantığın sonucudur ki on sekiz aylık bebek
bile, çocuklar bile Terörle Mücadele Yasası’nda yargılanır hâle gelmiş ve
terörist olarak damgalanmıştır. Bu mantık devam ettiği sürece ne Türkiye’de
Kürt sorunu çözülür ne de güvenlik sorunu biter.
Sevgili arkadaşlar, gerçek anlamda eğer Hükûmet,
başlattığı demokratik açılım sürecinin toplumsal barışa hizmet etmesini
istiyorsa, Türkiye’de gerçek anlamda savaşın bitmesini, halklar arasındaki
kardeşliğin oluşmasını istiyorsa, öncelikle bu mantığı değiştirmelidir. Sorunu
terör sorunu olarak Türkiye kamuoyuna sunan, hatta bununla da yetinmeyip
uluslararası arenada da terör sorunu olarak ifade eden ve bu konuda kendi iç
siyasetine dış güçleri müdahale eder hâle getiren bir zihniyet, Türkiye’de
demokrasiyi getiremez.
Sevgili arkadaşlar, burada tartışmamız gereken, kamu düzenliği
konusunda yeni bir müsteşarlık değil Anayasa olmalıydı. Bu ülkenin demokratik
ve sivil bir anayasaya ihtiyacı var. Bu ülkede insanların kendisini özgürce
ifade edebileceği, muhalif düşündüğü için bölücü, terörist olarak
nitelendirilmediği, bu ülkede insanların farklı düşündüğü için katledilmediği
bir toplumsal düzene ihtiyaç vardır.
Sayın Bakan diyor ki: “Hiç faili meçhuller kalmadı, siyasi
cinayetler işlenmiyor.” Sayın Bakan, Diyarbakır’da yirmi yaşındaki Aydın
Erdem’in katillerini bulabildiniz mi? Bu bir siyasi cinayet değil midir?
Toplumsal bir gösteride arkadan vurulmadı mı? Yine, Mehmet Uytum
için, Şırnak Milletvekilimiz Sayın Sevahir
Bayındır’ın sorusuna “Slogan attığı tespit edilmiştir.” dediniz. On sekiz aylık
bir bebek nasıl slogan atabilir? Bu mantık değişmediği sürece biz sorunları
çözebilir miyiz?
Biz, Barış ve Demokrasi Partisi olarak size şunu öneriyoruz: Bu
yasayı gelin geri çekin. Bu yasa ne Türkiye'nin sorunlarını çözecektir ne de
bir katkısı olacaktır. Seksen yıldır bu ülkede güvenlik politikası uygulanıyor.
Güvenlik politikasının sonucu Dersim katliamıdır, Zilan’dır,
17 bin faili meçhuldür, 40-50 bin candır. Güvenlik konseptiyle
ele alınan şey ölümdür, savaştır ne yazık ki. O zaman, tersten ele alalım.
Demokrasiyi geliştirelim, özgürlükleri geliştirelim.
Değerli milletvekilleri, bu anlamda demokratik ve sivil bir
anayasanın tartışılması acildir ve toplumun ihtiyacıdır. Bugün, Parlamento
dışında da çok önemli bir kesim bu ihtiyacı ifade etmektedir. Biz, şu ifadenin, Türkiye’de yaşayan bütün halkların, Türk, Kürt,
Laz, Çerkez herkesin kendisini bulabileceği, demokratik ve sivil bir anayasanın
sorunları çözeceğini düşünüyoruz ve bir kez daha şunu öneriyoruz: “Demokratik
özerklik” diye sunduğumuz, siz değerli milletvekillerine de gönderdiğimiz -kaç
taneniz okudu bilmiyorum, sadece bir değerli milletvekilinden görüş gelmişti,
onun dışında hiçbir arkadaşımız görüş bildirmedi ama- bu projenin önemli bir
proje olduğunu düşünüyoruz ve Türkiye’de Kürt sorununun çözümü konusunda
önemlidir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
SEBAHAT TUNCEL (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Bu, müsteşarlıktan daha etkili ve önemli bir çözüm politikasıdır.
Sayın Bakan, biz yıllardır Kürt sorununun çözümü konusunda
projeler geliştirilmesi gerektiğini ifade ettik. Biz, size projemizi yeniden
sunuyoruz, gelin, bu projeyi tartışalım.
Siz, ekonomik olarak Türkiye'yi 26 bölgeye böldüğünüzde sorun
olmuyor, ama biz bu 26 ekonomik bölgenin sosyal olarak da bölünmesi, siyasal
olarak da uygulanması gerektiğini söylediğimizde “bölücü” olarak ifade
ediliyoruz ne yazık ki.
Biz, Türkiye'nin siyasi ve idari yapısında reform olması
gerektiğini, Türkiye'de yaşayan bütün halkların eşit ve özgür yurttaşlık
temelinde temsil edilmesi gerektiğini düşünüyoruz.
O açıdan, bu projeyi tartışmanızı ve gündeminize almanızı
öneriyoruz, gerçek çözüm bu olacaktır. Kendi yurttaşını terörist eden hiçbir
sistemin başarılı olması mümkün değildir diyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge reddedilmiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 383 Sıra Sayılı Kamu Düzeni Güvenliği
Müsteşarlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısının 17. maddesinin
1. fıkrası ile ihdas edilen ve Ekli (1) sayılı listede yer alan sosyolog,
psikolog, antropolog kadrolarının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini ve toplam
kadro sayılarının buna göre düzenlenmesini arz ve teklif ederiz.
Ali İhsan Köktürk (Zonguldak) ve arkadaşları
Sınıfı Unvanı Derecesi Serbest Kadro Adedi Toplam |
||||
GİS |
Sosyolog |
3 |
1 |
1 |
GİS |
Sosyolog |
5 |
2 |
2 |
GİS |
Sosyolog |
8 |
5 |
5 |
SH |
Psikolog |
3 |
1 |
1 |
SH |
Psikolog |
5 |
2 |
2 |
SH |
Psikolog |
8 |
5 |
5 |
SH |
Antropolog |
3 |
1 |
1 |
SH |
Antropolog |
5 |
2 |
2 |
TH |
Antropolog |
8 |
5 |
5 |
BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?
İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI TEVFİK ZİYAEDDİN AKBULUT (Tekirdağ) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) – Aslında, bize 15 tane
fazla kadro veriyor bu önerge ama, biz yine de
katılmıyoruz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Sayın Ayhan, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
SELÇUK AYHAN (İzmir) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım;
görüşülmekte olan Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı kurulmasına ilişkin
tasarının 17’nci maddesinin birinci fıkrasıyla ihdas edilen ekli 1 sayılı
listede yer alan sosyolog, psikolog, antropolog kadrolarının düzenlenmesine
ilişkin Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun vermiş olduğu önergenin lehine söz
almış bulunuyorum. Bu vesileyle, hepinizi saygıyla selamlarım.
Değerli arkadaşlarım, son zamanlarda, birkaç yıldır, ne zaman bir
kanun teklifi verilse “Acaba bunun altında nasıl bir çapanoğlu var, bunun
altından ne çıkacak?” diye düşünüyoruz. Bunu sadece biz düşünmüyoruz, yani
Türkiye kamuoyunun önemli bir bölümü de böyle düşünüyor. Bunun önemli bir
nedeni, hem uygulamış olduğunuz çifte standart hem gündeme getirdiğiniz her
kanunun altında bazı yandaş gözetme, çıkar sağlama ya da kafanızdaki yapıya
göre oluşturmaya çalıştığınız örgütlenme anlayışı yatıyor.
Şimdi, Kamu İhale Yasası’nda gördük. Avrupa Birliği ilerleme
raporlarına bile girdi. “Bu kadar değişikliğin bu kadar sürede yapılmasının
nedeni, şeffaflığı ve rekabeti ortadan kaldırmak.” diye Avrupa Birliğinin
ilerleme raporlarında bile yer aldı.
İşte, Mayın Yasası’nda gördük. Sadece bir kez uygulanacak bir
yasayı önceden oluşturduğunuz bir yapıya vermek için gündeme getirdiniz.
Uygulamalara bakıyoruz: Eğer bir savcı size yakın bir cemaati
yanlışlarından dolayı sorguluyorsa ona doğrudan müdahale etmeye kalkıyorsunuz
ya da bir hâkim size ters gelen bir şeyi sorgulamaya kalkıyorsa, hakkınızda bir
karar veriyorsa o hâkimin üzerine hemen müfettişler gönderiliyor, teknik
takiple dinlemeler yapılıyor, özel yaşamına kadar giriliyor. Bu, sadece yargıda
değil, kamunun tüm kurumlarında böyle.
Türkiye Cumhuriyeti’nde, işte, bir ıslak imza yaygarası koptu.
Bugün birçoğunuzun torununun, bir kısmımızın çocuklarının bile benim imzamı
alıp başka bir kâğıdın altına bilgisayar ortamında yapıştırabileceğini hepimiz
biliyorken, belgeleyemediğiniz bu iddiayla aylarca Türkiye kamuoyunu meşgul
ettiniz. Ama Türkiye’nin gerçek gündemi olan işsizliğe, yoksulluğa, açlığa,
intiharlara, “Anadolu kaplanları” diye tanımladığımız sanayinin çökmesine falan
girilmedi.
Şimdi, Sayın Bakanım biraz önce burada konuşurken “Biz özgür,
şeffaf, demokratik, sivilleşmiş bir Türkiye yaratmaya çalışıyoruz.” dedi. Yargıyı baskı altına alarak, diğer kurumları baskı altına alarak,
Türkiye’de tek sesliliği hâkim kılmaya çalışarak, Türkiye’de basının
eleştirilerine bile tahammül edemeyerek, geçmişte bu konuda hoşgörüleriyle
tanınan Süleyman Demirel gibi, rahmetli Ecevit gibi, rahmetli Özal gibi insanların
bile yaptıklarından en küçük bir ders çıkarmayarak basını bile tahakküm altına
alıyorsunuz, satın alamadığınızı tehditle baskı altına alıyorsunuz.
Şimdi, bir mahkeme kararı veriliyor. Eğer bu mahkeme kararı
işinize geliyorsa yargı bağımsızdır, işinize gelmiyorsa, örneğin Danıştayın verdiği bir kararda Sayın Başbakan “Ulemanın
işine karışmayın.” dedi ya da verdiği başka bir kararda “Bu karar
ideolojiktir.” dedi. Bunların hepsi çifte standarttır.
Bugün Türkiye’de bizim çıkacak her yasa tasarısının, görüşülen her
tasarının altında bir şey aramamızın temelinde sizin bugüne değin yaptığınız
icraat yatıyor değerli arkadaşlar.
Şimdi, zamanımız yeterli değil, son bir örnek vereceğim. Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesine Türkiye Cumhuriyeti yargıç öneriyor. 3 tane isim
önerilecek. Girmesini istediğiniz ismi önceden belirlemişsiniz. 2 tane gerekli
standartları taşımayan yargıç öneriyorsunuz ki, üçüncüsü kesinlikle oradan
atanıp gelecek diye. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi bu tezgâhı fark ediyor ve
sizin bu yaptığınızın hukuka karşı bir hile olduğunu söyleyerek geri
gönderiyor. Türkiye Cumhuriyeti’ni küçük düşürüyorsunuz. (AK PARTİ sıralarından
“Allah Allah!” sesi)
Değerli arkadaşlarım…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
SELÇUK AYHAN (Devamla) – Şimdi, “Allah Allah!”
tabii de, bunları mantıklı bir şekilde okuyup araştırırsanız “Allah Allah!” olmadığını hepiniz göreceksiniz.
Şimdi, bu yasanın mantığına baktığımızda da özü şu değerli
arkadaşlarım: Türkiye Cumhuriyeti’nde dış güdümlü, sivil bir faşizmin
oluşturulması yolunda bugüne değin atılan adımlar yetersiz olmuş olacak ki bu
tasarıyla yeri ikinci planda, yetkileri olması gerektiğinin daha önünde bir
kanun teklifi getiriyorsunuz. Örtülü ödenekten yararlanıyor, operasyon yetkisi
yok. Sayın Bakan diyor ki: “Sınırlı, yabancı uzman çalıştıracağız.” Arkadaşlar,
yüzyıl sınırlıdır, yüz yıl sınırı var, yüzyıl, ama belirli değilse onun sınırı,
Bakanlar Kurulunun takdirine bırakılmışsa bu, sınırlı değildir. Bunu bir
Bakanlar Kurulu bilir, konjonktür bilir, bir de biraz
önce arkadaşımın burada bana söylediği gibi herhâlde Allah bilir.
Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım. Sürem yetmedi. Hepinize beni
dinlediğiniz için çok teşekkür ediyorum. Saygılar sunuyorum.
Sağ olun. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Ayhan.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Önerge reddedilmiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
T.B.M.M. Başkanlığına
Görüşülmekte olan 383 Sıra Sayılı Kanun tasarısının 17. Maddesinin
1. fıkrasında yer alan “13/12/1983 tarihli ve”
ibaresinin madde metninden çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.
Alim Işık (Kütahya) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?
İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI TEVFİK ZİYAEDDİN AKBULUT (Tekirdağ) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) – Katılmıyoruz.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Gerekçe…
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe: Yapılacak değişiklik ile madde kanuna uygun hale getirilmesi
amaçlanmaktadır.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge reddedilmiştir.
Sayın milletvekilleri, şimdi okutacağım iki önerge aynı
mahiyettedir. Bu önergeleri okutup birlikte işleme alacağım. Önerge
sahiplerinin istemi hâlinde kendilerine ayrı ayrı söz
vereceğim.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
1/704 esas numaralı kanun tasarısının 17 nci
maddesinin birinci fıkrasında geçen “listede yer alan” ibaresinin “listede
sayılan” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Turan
Kıratlı
Kırıkkale
BAŞKAN – İkinci önergenin imza sahibini okutuyorum:
Kerim Özkul
Konya
BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?
İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI TEVFİK ZİYAEDDİN AKBULUT (Tekirdağ) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) – Katılmıyoruz Başkanım.
BAŞKAN – Gerekçeleri okuyun.
Gerekçe:
İbarenin değiştirilerek, dilin kullanımı açısından uygun ifadeye
ulaşılması amaçlanmıştır.
Gerekçe :
Verilen teklif ile ibarenin netleşmesi amaçlanmıştır. Teklif
edilen ibarenin dil kullanımı açısından daha uygun olduğu düşünülmüştür.
BAŞKAN – Önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önergeler reddedilmiştir.
17’nci maddeyi, tasarıya ekli (1) ve (2) sayılı listelerle
birlikte oylarınıza sunacağım.
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Şimdi, alınan karar gereğince, sözlü soru önergeleri ile kanun
tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla görüşmek
için, 16 Şubat 2010 Salı günü saat 15.00’te toplanmak üzere birleşimi
kapatıyorum.
Kapanma Saati: 20.09