Normal 26011 2 3 2010-02-16T12:01:00Z 2010-02-16T12:01:00Z 1 24854 141668 TBMM 1180 332 166190 11.9999 Clean Clean 0 0 nk 0 nk 0 0 false false false 0 nk 0 nk MicrosoftInternetExplorer4

DÖNEM: 23                            CİLT: 59                    YASAMA YILI: 4

 

 

 

 

 

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

TUTANAK DERGİSİ

 

51’inci Birleşim

21 Ocak 2010 Perşembe

 

(Bu Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile

konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun olarak

yazılmıştır.)

İ Ç İ N D E K İ L E R

   I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

  II.- GELEN KÂĞITLAR

III.- YOKLAMALAR

IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) MİLLETVEKİLLERİNİN GÜNDEM DIŞI KONUŞMALARI

1.- Elâzığ Milletvekili Tahir Öztürk’ün, Türkiye İş Kurumunun kuruluşunun 64’üncü yılına ve görevlerine ilişkin gündem dışı konuşması

2.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, Adana ilinin işsizlik sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması

3.- İzmir Milletvekili Harun Öztürk’ün, TÜİK’in Ekim 2009 itibarıyla açıkladığı istihdam ve işsizlik verilerine ilişkin gündem dışı konuşması

V.- AÇIKLAMALAR

1.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, fikir adamı Reha Oğuz Türkkan’ın vefatına ilişkin açıklaması

2.- İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Başkanı Mersin Milletvekili Mehmet Zafer Üskül’ün, Muş Milletvekili Sırrı Sakık’ın, İnsan Haklarını İnceleme Komisyonunun, Türkiye’deki insan hakları ihlallerinden çok yurt dışındaki Türklere yönelik insan hakları ihlalleriyle ilgilendiği şeklindeki ifadelerine ilişkin açıklaması

 

VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Meclis Araştırması Önergeleri

1.- Trabzon Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi ve 20 milletvekilinin, TOKİ uygulamalarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/525)

2.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel ve 29 milletvekilinin, esnaf ve sanatkârların sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/526)

3.- İstanbul Milletvekili Çetin Soysal ve 31 milletvekilinin, emeklilerin sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/527)

4.- Adıyaman Milletvekili Şevket Köse ve 35 milletvekilinin, işsizliğin nedenleri ve boyutları ile sonuçlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/528)

B) Çeşitli İşler

1.- Genel Kurulu ziyaret eden, Hindistan Parlamento İşleri ve Su Kaynakları Bakanı Sayın Pawan Kumar Bansal ve beraberindeki heyete Başkanlıkça “Hoş geldiniz.” denilmesi

 

VII.- SEÇİMLER

A) Komisyonlarda Açık Bulunan Üyeliklere Seçim

1.- İnsan Haklarını İnceleme Komisyonunda açık bulunan üyeliğe seçim

 

VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri

 

1.- Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/324) (S. Sayısı: 96)

2.- Türk Borçlar Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/499) (S. Sayısı: 321)

3.- Üniversite ve Sağlık Personelinin Tam Gün Çalışmasına ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Raporu (1/715) (S. Sayısı: 418)

4.- Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı ve İçişleri Komisyonu Raporu (1/704) (S. Sayısı: 383)

5.- Arsa Üretimi ve Değerlendirilmesi Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Manisa Milletvekili Recai Berber ve 5 Milletvekilinin; 2985 Sayılı Toplu Konut Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları (1/762, 2/475) (S. Sayısı: 455)

6.- Avusturya Cumhuriyeti, Bulgaristan Cumhuriyeti, Macaristan Cumhuriyeti, Romanya ve Türkiye Cumhuriyeti Arasında Nabucco Projesi Hakkında Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/783) (S. Sayısı: 447)

7.- Uşak Milletvekili Nuri Uslu’nun; 6831 Sayılı Orman Kanununa Ek Madde Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi ve Çevre ile Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonları Raporları (2/325) (S. Sayısı: 417)

8.- Türkiye Cumhuriyeti ile Kuveyt Devleti Arasında İşbirliği İçin Ortak Komite Kurulmasına Dair Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/599) (S. Sayısı: 429)

9.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kuveyt Devleti Hükümeti Arasında İşgücü Değişimi Hakkında Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/620) (S. Sayısı: 430)

 

10.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kuveyt Devleti Arasında Tarım Alanında Teknik, Bilimsel ve Ekonomik İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/640) (S. Sayısı: 431)

11.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kuveyt Devleti Hükümeti Arasında Sınai İhracatın Geliştirilmesi Alanında Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/719) (S. Sayısı: 432)

IX.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- Yozgat Milletvekili Bekir Bozdağ’ın, Muş Milletvekili Sırrı Sakık’ın AK PARTİ Grubu Başkanına sataşması nedeniyle konuşması

 

X.- ÖNERİLER

A) Danışma Kurulu Önerileri

1.- Gündemdeki sıralama ve çalışma saatlerinin yeniden düzenlenmesine; 463 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak ve bölümler hâlinde görüşülmesine ilişkin Danışma Kurulu önerisi

 

XI.- OYLAMALAR

1.- Üniversite ve Sağlık Personelinin Tam Gün Çalışmasına ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın oylaması

2.- Türkiye Cumhuriyeti ile Kuveyt Devleti Arasında İşbirliği İçin Ortak Komite Kurulmasına Dair Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı’nın oylaması

3.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kuveyt Devleti Hükümeti Arasında İşgücü Değişimi Hakkında Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı’nın oylaması

4.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kuveyt Devleti Arasında Tarım Alanında Teknik, Bilimsel ve Ekonomik İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı’nın oylaması

 

XII.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, ÖSYM’nin PMYO sınavını iptaline ilişkin Başbakandan sorusu ve İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın cevabı (7/11249)

2.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, yeni teşvik uygulamalarının tanıtımına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın cevabı (7/11265)

3.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, GDO’lu ürünlere,

- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Doğu Anadolu’daki illerin bir destekleme kapsamına alınmasına,

- Eskişehir Milletvekili Fehmi Murat Sönmez’in, GDO’lu ürünlerle ilgili yönetmelikten önce kontrol belgesi alan ürün ve firmalara,

- Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu’nun, Doğanyurt ilçesinin fındık ekim alanı kapsamına alınmamasına,

İlişkin soruları ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı (7/11320), (7/11321), (7/11322), (7/11323)

4.- Edirne Milletvekili Cemalettin Uslu’nun, Edirne’de bazı alıcıların çiftçileri mağdur etmesine,

- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, ziraat mühendisi ve veteriner istihdamına,

- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, Balıkesir’de süt sığırcılığının desteklenmesine,

- Muğla Milletvekili Fevzi Topuz’un, tütün sektöründeki duruma,

- Gaziantep Milletvekili Hasan Özdemir’in, arazi toplulaştırmasına,

Rekolte düşüklüğü nedeniyle gelirleri düşen çiftçilere yardım yapılmasına,

Çiftçilere yönelik destek ve teşvik uygulamalarına,

- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Posof’ta arıcılığın geliştirilmesine,

İlişkin soruları ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı (7/11429), (7/11430), (7/11431), (7/11432), (7/11433), (7/11434), (7/11435), (7/11437)

5.- Kayseri Milletvekili Mehmet Şevki Kulkuloğlu’nun, Tomarza’da çiftçilerce kullanılan Hazine arazilerine,

- Denizli Milletvekili Ali Rıza Ertemür’ün, üreticilerin kullandığı kredilerin geri ödemelerine,

- İstanbul Milletvekili Hasan Macit’in, bitkisel ve hayvansal üretime verilen desteğe,

- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Ardahan’da hayvanlara yönelik aşılama çalışmalarına,

- Manisa Milletvekili Mustafa Enöz’ün, zeytin sineğine karşı ilaçlamaya,

İlişkin soruları ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı (7/11538), (7/11539), (7/11540), (7/11541), (7/11542)

 

I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

TBMM Genel Kurulu saat 14.03’te açılarak beş oturum yaptı.

 

Burdur Milletvekili Bayram Özçelik’in, İstiklal Marşı şairi Mehmet Âkif Ersoy’un doğumunun 136’ncı, ölümünün 73’üncü yıl dönümüne,

Antalya Milletvekili Tayfur Süner’in, turizm sektöründe yaşanan sıkıntılara,

İlişkin gündem dışı konuşmalarına Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay cevap verdi.

 

Batman Milletvekili Ayla Akat Ata, Batman ilinde yaşanan sorunlara ilişkin gündem dışı bir konuşma yaptı.

 

Antalya Milletvekili Tayfur Süner, Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın, gündem dışı konuşmasına verdiği cevaba,

Mersin Milletvekili Mehmet Şandır, Rus tanklarının Azerbaycan’ın başkenti Bakû’ye girişinin 20’nci yıl dönümüne, Ermenistan’ın Azerbaycan topraklarında devam eden işgal ve zulmünü nefretle kınadığına ve Ermenistan Anayasa Mahkemesinin vermiş olduğu son karara,

İlişkin birer açıklamada bulundular.

 

Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun (6/1518) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi okundu; sözlü sorunun geri verildiği bildirildi.

 

Adana Milletvekili Nevingaye Erbatur ve 29 milletvekilinin, sanal bağımlılık konusunun (10/521),

Mardin Milletvekili Emine Ayna ve 19 milletvekilinin, doğal afet ve deprem riskinin (10/522),

İzmir Milletvekili Şenol Bal ve 21 milletvekilinin, İzmir’in Torbalı ilçesindeki intihar olaylarının (10/523),

Mardin Milletvekili Emine Ayna ve 19 milletvekilinin, Hakkâri’nin Ormancık köyünde 12 kişinin öldürülmesi olayıyla ilgili iddiaların (10/524),

Araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla birer Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergeleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin gündemdeki yerlerini alacağı ve ön görüşmelerinin, sırası geldiğinde yapılacağı açıklandı.

 

Kırşehir Milletvekili Metin Çobanoğlu, Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ve Hatay Milletvekili Süleyman Turan Çirkin’in (2/542) esas numaralı Kanun Teklifi’ni geri çektiklerine ilişkin önergeleri okundu; Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ile İçişleri komisyonlarında bulunan teklifin geri verildiği bildirildi.

 

TBMM Başkanı Mehmet Ali Şahin’in, beraberinde bir Parlamento heyetiyle Uganda Parlamento Başkanı Edward Kiwanuka’nın vaki davetine icabetle Kampala’da düzenlenecek olan İslam Konferansı Örgütü Parlamento Birliği VI. Konferansına katılmak üzere Uganda’ya resmî ziyarette bulunmasına ilişkin Başkanlık tezkeresi kabul edildi.

Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının:

1’inci sırasında bulunan ve İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi kabul edilen, Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu’nun (1/324) (S. Sayısı: 96),

2’nci sırasında bulunan ve İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi kabul edilen, Türk Borçlar Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu’nun (1/499) (S. Sayısı: 321),

Görüşmeleri komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından ertelendi.

 

3’üncü sırasında bulunan ve İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi kabul edilen, Üniversite ve Sağlık Personelinin Tam Gün Çalışmasına ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Raporu’nun (1/715) (S. Sayısı: 418) görüşmelerine devam olunarak ikinci bölümünün 19’uncu maddesine kadar kabul edildi.

 

21 Ocak 2010 Perşembe günü, alınan karar gereğince saat 14.00’te toplanmak üzere birleşime 19.58’de son verildi.

 

 

 

Nevzat PAKDİL

 

 

 

Başkan Vekili

 

 

 

 

 

 

Fatih METİN

 

Yaşar TÜZÜN

 

Bolu

 

Bilecik

 

Kâtip Üye

 

Kâtip Üye

 

 

 

 

 

 

Bayram ÖZÇELİK

 

 

 

Burdur

 

 

 

Kâtip Üye

 

 

                                                                                                                                                 No.:  65

II.- GELEN KÂĞITLAR

21 Ocak 2010 Perşembe

Teklif

1.- Ankara Milletvekili Salih Kapusuz’un; Toplu İş Sözleşmesi Grev ve Lokavt Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/571) (Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.01.2010)

Raporlar

1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Yozgat Milletvekili Bekir Bozdağ’ın; Anayasa Değişikliklerinin Halkoyuna Sunulması Hakkındaki Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/566) (S. Sayısı: 462) (Dağıtma tarihi: 21.01.2010) (GÜNDEME)

2.- Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Denizli Milletvekili Hasan Erçelebi’nin; Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın; Trabzon Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi ve 15 Milletvekilinin; Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif Paksoy ve 17 Milletvekilinin; Bartın Milletvekili Muhammet Rıza Yalçınkaya’nın; Antalya Milletvekili Osman Kaptan ve 2 Milletvekilinin; Zonguldak Milletvekili Ali İhsan Köktürk ve 8 Milletvekilinin; Kahramanmaraş Milletvekili Veysi Kaynak ve Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın Benzer Mahiyetteki Kanun Teklifleri ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/797, 2/497, 2/520, 2/527, 2/555, 2/557, 2/561, 2/565, 2/570) (S. Sayısı: 463) (Dağıtma tarihi: 21.01.2010) (GÜNDEME)

Meclis Araştırması Önergeleri

1.- Trabzon Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi ve 19 Milletvekilinin, TOKİ uygulamalarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/525) (Başkanlığa geliş tarihi: 24.11.2009)

2.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel ve 28 Milletvekilinin, esnaf ve sanatkarların sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/526) (Başkanlığa geliş tarihi: 3.12.2009)

3.- İstanbul Milletvekili Çetin Soysal ve 31 Milletvekilinin, emeklilerin sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/527) (Başkanlığa geliş tarihi: 3.12.2009)

4.- Adıyaman Milletvekili Şevket Köse ve 34 Milletvekilinin, işsizliğin nedenleri ve boyutları ile sonuçlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/528) (Başkanlığa geliş tarihi: 3.12.2009)

21 Ocak 2010 Perşembe

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 14.03

BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL

KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Yaşar TÜZÜN (Bilecik)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 51’inci Birleşimini açıyorum.

III.- Y O K L A M A

BAŞKAN - Elektronik cihazla yoklama yapacağız.

Yoklama için üç dakika süre vereceğim.

Sayın milletvekillerinin oy düğmelerine basarak salonda bulunduklarını bildirmelerini, bu süre içerisinde elektronik sisteme giremeyen milletvekillerinin salonda hazır bulunan teknik personelden yardım istemelerini, buna rağmen sisteme giremeyen üyelerin ise yoklama pusulalarını görevli personel aracılığıyla, üç dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı yoktur.

Birleşime on dakika ara veriyorum.

 

Kapanma Saati: 14.07

 

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 14.18

BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL

KÂTİP ÜYELER: Yaşar TÜZÜN (Bilecik), Fatih METİN (Bolu)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 51’inci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

III.- YOKLAMA

BAŞKAN - Açılışta yapılan yoklamada toplantı yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi yoklama işlemini tekrarlayacağım.

Yoklama işlemi için üç dakika süre veriyorum ve yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.

Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.

Gündem dışı ilk söz Türkiye İş Kurumunun kuruluşu hakkında ve görevleriyle ilgili söz isteyen Elâzığ Milletvekili Tahir Öztürk’e aittir.

Sayın Öztürk, buyurun.

IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Elâzığ Milletvekili Tahir Öztürk’ün, Türkiye İş Kurumunun kuruluşunun 64’üncü yılına ve görevlerine ilişkin gündem dışı konuşması

TAHİR ÖZTÜRK (Elâzığ) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; eski adıyla İş ve İşçi Bulma Kurumu, yeni adıyla Türkiye İş Kurumu olan İŞKUR’un kuruluşunun 64’üncü yılı nedeniyle gündem dışı konuşma yapmak üzere  söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlarım.

İŞKUR, istihdamın korunmasına, geliştirilmesine, yaygınlaştırılmasına ve işsizliğin önlenmesi faaliyetlerine yardımcı olmak ve işsizlik sigortası hizmetlerini yürütmek üzere, “İş ve İşçi Bulma Kurumu” adıyla, 21 Ocak 1946’da kurulmuştur. Kamu istihdam kurumu olan İŞKUR’un, işsizliğin önlenmesi, istihdamın artırılması yönünde çalışmaları bulunmaktadır. Klasik iş ve işçi bulmaya aracılık hizmetlerinin yanı sıra iş gücü piyasasını izleyerek aktif, pasif iş gücü programlarını etkin bir şekilde uygulamaya ve ülkemizde işsizlik sorununun çözümüne yönelik proje ve faaliyetlerini yürütmeye çalışmaktadır.

Kurumun başlıca görevleri:

Ulusal istihdam politikasının oluşturulmasına ve istihdamın korunmasına, geliştirilmesine ve işsizliğin önlenmesi faaliyetlerine yardımcı olmak, işsizlik sigortası işlemlerini yürütmektir.

İş gücü piyasası verilerini yerel ve ulusal bazda derlemek, analiz etmek, yorumlamak ve yayınlamak, İşgücü Piyasası Bilgi Danışma Kurulunu oluşturmak ve Kurul çalışmalarını koordine etmek, iş gücü arz ve talebinin belirlenmesine yönelik iş gücü ihtiyaç analizlerini yapmak ve yaptırmaktır.

İş ve meslek analizleri yapmak, yaptırmak, iş ve meslek danışmanlığı hizmetleri vermek, verdirmek, iş gücünün istihdam edilebilirliğini artırmaya yönelik iş gücü yetiştirme, mesleki eğitim ve iş gücü uyum programları geliştirmek ve uygulamak, istihdamdaki iş gücüne eğitim seminerleri düzenlemektir.

İşçi isteme ve iş aramanın düzene bağlanmasına ilişkin çalışmalar yapmak, iş gücünün yurt içinde ve yurt dışında uygun oldukları işlere yerleştirilmelerine ve çeşitli işler için uygun iş gücünün bulunmasına ve yurt dışı hizmet akitlerinin yapılmasına aracılık etmek, istihdamında güçlük çekilen iş gücü ile iş yerlerinin yasal olarak çalıştırmak zorunda oldukları iş gücünün istihdamlarına katkıda bulunmak, özel istihdam bürolarına ilişkin Kuruma verilen görevleri yerine getirmek, işverenlerin yurt dışında kendi iş ve faaliyetlerinde çalıştıracağı işçileri temin etmesiyle ilgili aracılık yapmak.

Ayrıca, gerektiğinde Kurum faaliyet alanı ile ilgili ihalelere katılmak suretiyle yurt içinde veya uluslararası düzeyde kurum ve kuruluşlara eğitim ve danışmanlık hizmeti vermektir.

Avrupa Birliği ve uluslararası kuruluşların iş gücü, istihdam ve çalışma hayatına ilişkin olarak aldıkları kararları izlemek, Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetinin taraf olduğu, Kurumun görev alanına giren ikili ve çok taraflı anlaşma, sözleşme ve tavsiye kararlarını uygulamaktır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Kurumun işe yerleştirmelerine sektörel bazda bakarsak, en çok işe yerleştirme yapılan sektörler turizm, inşaat, madencilik, taş ocakçılığı, imalat, eğitim hizmetleri, genel kamu hizmetleri, hastane hizmetleri ve diğer toplumsal, sosyal, kişisel hizmet sektörleri olmuştur. Bu işe yerleştirmenin yaklaşık yüzde 82’si özel sektöre yöneliktir.

İşe yerleştirmelerin eğitim durumuna göre dağılımına bakarsak, yüzde 5,7’si okuryazar olmayan, 2,6’sı okuryazar olanlardan oluşurken, yüzde 55,6’sı ilköğretim, yüzde 32’si ortaöğretim, yüzde 9,5’u ise üniversite mezunlarından oluşmaktadır.

İş gücü yetiştirme kursları kapsamında da bakarsak, Ocak-Aralık 2009 döneminde açılan toplam 10.113 kursa 213.852 kişi katılmıştır. Tahsis edilen toplam kaynak miktarı ise 426 milyon 989 bin TL’dir. Bu rakamlar önceki yılların ortalamasının 10 katı oranındadır. 2010 yılında da aktif iş gücü programlarına ayrılan 500 milyon TL’lik kaynağın tümünü etkin ve verimli bir şekilde kullanarak programlarından aktif yararlananların sayısını ise 250 bin kişinin üzerine çıkarmayı hedeflemektedir.

İŞKUR, işsizlik sigortası primlerinin toplanması dışında diğer her türlü hizmet ve işlemin yapılmasında görevli, sorumlu ve yetkilidir. Kurum, bu kapsamda işsizlere işsizlik ödeneği ödemekte, sağlık sigortası, danışmanlık, işe yerleştirme ve mesleki eğitim hizmetleri vermektedir. İşverenin konkordato ilan etmesi, işveren için aciz vesikası alınması veya iflas nedeniyle işverenin ödeme güçlüğüne düştüğü hâllerde işçilerin iş ilişkisinden kaynaklanan son üç aylık ücret alacaklarını karşılamak amacıyla İşsizlik Sigortası Fonu kapsamında Ücret Garanti Fonu oluşturulmuştur.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye İş Kurumunca son beş yılda yaklaşık 15 bin kişiye işçi geliştirme, ilk ve orta kademe, zaman yönetimi, toplam kalite, insan ilişkileri ve stres, insan ilişkileri ve iletişim, iş sağlığı ve güvenliği konularında yaklaşık altı yüz elli seminer yapılmıştır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Öztürk, konuşmanızı tamamlar mısınız.

Buyurun.

TAHİR ÖZTÜRK (Devamla) - e-devlet uygulamaları kapsamında yürütülen müşteri odaklı çalışma anlayışı ile işsizlerin ve işverenlerin Kurum hizmetlerinden elektronik ortamda yararlanabilecekleri bir platform oluşturulmuş ve bu sistemde kullanıcılar Kurum hizmet birimlerine gelmek zorunda kalmamakta, işlerini İnternet üzerinden yedi gün yirmi dört saat kesintisiz gerçekleştirebilmektedirler.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2003 tarihinde teşkilat kanununda günün şartlarına ve AB standartlarına uyum sağlamak zarureti ortaya çıkınca Türkiye Büyük Millet Meclisinde 25/06/2003 tarihinde kabul edilen ve 05/07/2003 tarih 25159 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 4904 sayılı kuruluş kanunu ile İş ve İşçi Bulma Kurumunun adı Türk İş Kurumu olarak değiştirilmiştir.

Altmış dört yıldır faaliyetlerini başarılarıyla yürütmekte olan Kurumun çalışanlarını tebrik ederken, İŞKUR’un bundan sonra da ülkemiz işçilerine, iş verenlerine hayırlı hizmetler yapmasını temenni eder, yüce Meclisi saygıyla selamlarım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Öztürk, teşekkür ederim.

Gündem dışı ikinci söz Adana ilindeki işsizlik sorunlarıyla ilgili olarak söz isteyen Adana Milletvekili Hulusi Güvel’e aittir.

Sayın Güvel, buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

2.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, Adana ilinin işsizlik sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması

HULUSİ GÜVEL (Adana) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; Adana’nın işsizlik sorunlarıyla ilgili olarak gündem dışı söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Sözlerime başlamadan önce otuz sekiz gündür direnişlerini sürdüren Tekel işçilerine buradan selamlarımı söylüyorum.

Değerli arkadaşlar, bildiğiniz gibi geçenlerde TÜİK işsizlik rakamlarını açıkladı. İşsizlik rakamlarına göre Adana yüzde 20,5 ile Türkiye'nin ikinci ili olarak öne çıktı.

Değerli arkadaşlarım, Adana pek çok uygarlığın yer aldığı sekiz bin yıllık tarihi ve verimli topraklarıyla önemli bir ilimizdir. Yıllarca ekonomisi sadece tarıma dayalı, sıradan bir kent görünümünde kalmıştır. Cumhuriyet sonrasında tarımın modernleşmesi sonucu verim artmış, özellikle pamuk ekimiyle uğraşanlar zenginleşmiş, birikimler girişimciye az ama hovardaca para harcamakla ünlü Adanalı hacıağa tipini yaratmıştır. Adana ve Adanalı Türkiye'nin en zengini olarak bilinir olmuştur. Devlet hâlâ elli yıl öncesinden aklında kalan “hacıağa” imajı yüzünden Adanalıya yardım sağlamayı hiç düşünmemektedir.

1980’li yıllara kadar ekonomik olarak Türkiye'nin 3’üncü büyük şehri konumunda olan Adana, şimdilerde çok gerilere düşmüştür. Bu sorun son birkaç yılın sorunu değildir. Bu durumun nedenlerini tarımda uygulanan yanlış politikalarda, tarıma dayalı sanayinin geliştirilmesi ve desteklenmesi yerine âdeta yok edilmeye çalışılmasında, narenciye bahçelerinin kesilerek bu alanların imara açılmasında, en önemli üretim ve ihracat kalemi olan pamuk tarımının yok edilmesinde bulmak mümkündür.

Ayrıca, Adana’da yaşanan yoğun işsizliğin nedenleri arasında yanlış teşvik politikalarının, yanlış özelleştirme politikalarının ve yanlış göç politikalarının da olduğunu sayabiliriz.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; yıllardır kârlı kamu kurumlarının yok pahasına satılması, uygulanan yanlış özelleştirme politikalarının sonuçları, şimdilerde yaşanan yoğun işsizlik olarak kendisini göstermektedir. Sosyal etkileri gözetilmeden yalnızca ekonomik gerekçeler ile tekstil ve tütün sektöründe yapılan özelleştirmeler işsizliği beraberinde getirmiş, insanlarımızı sosyal yardımlara muhtaç etmiştir. İşsizliğin ortadan kaldırılması ya da en azından etkilerinin hafifletilmesi için gerekli olan yeni yatırımlar yapılmamaktadır.

Bölgenin lokomotif sektörü olarak görülebilecek tekstilde büyük oranda küçülme yaşanmıştır. Üretim, istihdamla ihracat olumsuz etkilenmiştir.

Değerli arkadaşlar, yıllardır Adana’ya üvey evlat muamelesi yapılması sonucunda bu denli büyük oranlı bir işsizlikle karşı karşıya kalınması hiç de şaşırtıcı değildir. Adana’ya yapılan kamu yatırımları İzmir, Bursa, Antalya, Kocaeli, Konya illerinin çok altında kalmaktadır. Hükûmetin yerel yönetimlerle iş birliği yapmaması, bürokratlar ve yerel yönetimlerin yetersizliği, Adana’ya sahip çıkacak uzun zamandır bir bakanın olmaması, ülkede uygulanan yanlış ekonomi politikalarıyla birleştiğinde bu vahim manzara ortaya çıkmaktadır.

Bir zamanlar ülkemizin pamuk deposu olan, pamuğa ilişkin yüzlerce işletme tesisine sahip olan Adana’da pamuk ekim alanları geçmişin yüzde 10’u kadar kalmıştır. Pamuk ekimi yapan çiftçilerin desteklenmesi yerine çiftçiden esirgenen desteğin pamuk ithalatına verilmesi sonucunda bu durum ortaya çıkmıştır.

Değerli arkadaşlar, yanlış teşvik uygulamaları acilen düzeltilmeli, vergi ve sigorta primlerinde istihdam artırıcı tedbirler alınmalıdır. Kamu eliyle yapılan yatırımlar artırılmalı, işverenler desteklenmelidir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Güvel, konuşmanızı tamamlar mısınız.

Buyurun.

HULUSİ GÜVEL (Devamla) – Teşekkür ediyorum Başkanım.

İlimiz özelinde pamuk ve bağlı sektörler  desteklenerek ekonomi canlandırılmalıdır. Üretim olmadan bir ülkede işsizlik sorununu ortadan kaldırmanın mümkün olmadığı unutulmamalıdır.

Bir zamanlar Türk tarım ve sanayisinin önemli yeri olan Adana’da fabrika bacaları sürekli tüterken, servisler, otobüs ve dolmuşlar fabrikalara işçi taşırken bugün Hükûmetin uyguladığı yanlış ekonomi politikaları yüzünden üretim yapan bu fabrikalar tamamen kapanmıştır. Ülkemize yön veren politikacıları yetiştiren, edebiyat ve sinema alanında büyük katkılar sağlayan geçmişin Adana’sından artık eser kalmamıştır.

İşsizliğin önlenmesi için hizmet sektörü değil, üretim yapan, mal üreten reel sektör desteklenmelidir. Tedbir almadan, istihdam artırıcı politikaları uygulamadan bu sorunun yok edilmesinin mümkün olmadığını belirtiyor, eskiden olduğu gibi üreten ve ülkeye yön veren bir Adana özlemiyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Güvel, teşekkür ederim.

Gündem dışı üçüncü söz Ekim 2009 itibarıyla Türkiye İstatistik Kurumunun işsizlik verilerinin değerlendirilmesi hakkında söz isteyen İzmir Milletvekili Harun Öztürk’e aittir.

Sayın Öztürk, buyurun efendim.

3.- İzmir Milletvekili Harun Öztürk’ün, TÜİK’in Ekim 2009 itibarıyla açıkladığı istihdam ve işsizlik verilerine ilişkin gündem dışı konuşması

HARUN ÖZTÜRK (İzmir) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; TÜİK’in Ekim 2009 itibarıyla açıkladığı istihdam ve işsizlik verilerini değerlendirmek üzere gündem dışı söz aldım. Bu vesileyle, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Aşağıda vereceğim rakamlar Ekim 2009 itibarıyla son bir yılda istihdam ve işsizlikteki gelişmeleri göstermektedir.

Değerli milletvekilleri, aktif nüfusumuz bu dönemde 860 bin kişi artarken iş gücümüz, iş gücüne dâhil olmayanlardaki 162 bin kişilik azalmanın da etkisiyle 1 milyon 22 bin kişiye çıkmıştır. Onun içindir ki bu dönemde istihdamımız 452 bin artarken işsiz sayımız da 569 bin kişi artmıştır. Bu durum, iş gücüne katılanların tamamına iş bulamadığımız anlamına gelmektedir.

Son bir yıl içinde sağlanan 452 bin kişilik istihdam artışının yüzde 98,2’ye tekabül eden 444 bini kadın istihdamındaki artıştan ileri gelmektedir. Bu rakama bakıp da kadın istihdamındaki artışın son bir yılda yaratılan düzenli işlerde olduğu zannedilmesin. 452 bin kişilik istihdam artışının 256 bini ücretsiz aile işçisidir. Bunlar ne kadar gerçek istihdamdan sayılabilir? 256 bin ücretsiz aile işçisinin 195 binini de kadınlar oluşturmaktadır. Kadın istihdamında görülen artışın 139 bini ise ücretli ve yevmiyeli çalışanlardır.

Gençlerde istihdam artışı değil 33 bin kişilik azalış olmuştur. Bu sonuç, gençlerin istihdamının teşviki amacıyla işveren primlerinin hazine tarafından ödenmesinin istenen sonucu vermediğini ortaya koymaktadır. Son bir yılda 12 bini kadın, 56 bini erkek olmak üzere toplam 68 bin işverenimiz işlerini terk etmişlerdir. Erkeklerden işveren olan ya da kendi adına çalışanlardan işlerini terk edenlerin sayısı 111 bine ulaşmıştır.

Ortaya konulan tablo, erkeklerin boşalttığı alanlarda kadınların bir nevi gizli işsiz konumunda, daha az ücret ve kazanca kanaat getirerek çalışmaya başladıklarını göstermektedir, üstelik kayıt dışı çalışmayı da kabullenerek. Çünkü son bir yılda kayıt dışı istihdamda erkeklerde 33 bin azalış olurken kadınlarda 283 bin kişilik artış olmuştur. Kadınlarda kayıt dışı istihdamdaki bu artışın 60 binini ücretli ve yevmiyeli çalışanlar, 127 binini kendi hesabına çalışanlar, 99 binini de ücretsiz aile işçisi şeklinde çalışanlar oluşturmaktadır.

Değerli milletvekilleri, sektörler itibarıyla son bir yılda istihdamda 296 bini tarım, 295 bini hizmetler ve 61 bini inşaat sektöründe olmak üzere, toplam 652 bin kişilik artış olurken, sanayi sektöründe 202 bin kişilik azalma olmuştur. İmalat sanayisinde erkek istihdamı 210 bin kişi azalırken kadın istihdamının 40 bin artması, yine hizmetler sektöründe erkek istihdamı 80 bin artarken kadın istihdamının 218 bin artması, bu iki sektörde erkeklerin yerini daha ucuz olan kadın emeğinin almaya başladığını göstermektedir.

Değerli milletvekilleri, TÜİK tarafından 3 milyon 299 bin olarak açıklanan işsizlerin 1 milyon 448 bini altı aydan daha uzun süredir işsizdir. Bu durum, yaklaşık işsizlerin yarıya yakınının iş bulmakta giderek zorlandıklarını ve işsizliğin kronik bir hâl almaya başladığını göstermektedir. Türkiye genelinde 4 gençten 1’i işsizdir. Kentlerde genç kadınlar arasında işsizlik oranı yüzde 30,7’ye çıkmıştır. TÜİK’in açıkladığı işsizlik rakamlarına, iş aramayıp çalışmaya hazır olanlarla mevsimlik çalışanları, emeklilerin en az yarısını ve diğerleri grubunda yer alanları da dâhil etmek doğru olacaktır. Biz böyle söyleyince Hükûmet hemen “Efendim, Batı, işsizlik rakamını nasıl hesaplıyorsa biz de öyle hesaplıyoruz.” diyecektir ancak bizim ne iş gücüne katılma oranımız ne mevsimlik çalışanımız Batı’ya uymaktadır. Emeklilerimiz de Batı’daki gibi yaşlılığını dünyayı gezerek geçirmemektedir, geçimlerini sağlayabilmek için mutlaka bir iş yapmak zorunda kalmaktadırlar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Öztürk, konuşmanızı tamamlayınız efendim.

HARUN ÖZTÜRK (Devamla) - O nedenle TÜİK’in açıkladığı rakamlara bu sayıları da ilave ettiğimizde gerçek anlamda işsiz sayımız 8 milyon 711 bine çıkmaktadır. İster kabul edin ister etmeyin, Türkiye’yi yönetmeye talip olanların bu gerçekle yüzleşmesi ve ona göre tedbirler geliştirmesi gerekir. Bu gerçeği görmezden gelip “En az 3 çocuk sahibi olunmalıdır.” demek büyük bir  sorumsuzluktur.

Değerli milletvekilleri, Tekelin özelleştirmesi işçilere sorularak yapılmamıştır. Hükûmetin, özelleştirmelerde olayın sosyal boyutunu dikkate alması ve çalışanların kazanılmış haklarına dokunmaması sosyal devlet olmanın gereğidir. Özelleştirilen KİT’lerde memur statüsünde çalışanların özlük hakları dondurularak da olsa korunurken işçi statüsündekilerin sefalet ücretine mahkûm edilmeleri kabul edilemez. “Hükûmet inatlaşmayı bırakıp hatadan dönmelidir.” diyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Öztürk.

Sayın Doğru, buyurun efendim.

V.- AÇIKLAMALAR

1.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, fikir adamı Reha Oğuz Türkkan’ın vefatına ilişkin açıklaması

REŞAT DOĞRU (Tokat) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Türk dünyası, hafta başı, çok önemli bir fikir adamı olan Reha Oğuz Türkkan’ı kaybetti. Reha Oğuz Türkkan, ömrünü Türk milletine adamış, idealist bir fikir adamıydı. 1944’lü yıllarda rahmetli Başbuğ Alparslan Türkeş’le Türkçülük faaliyetlerine katılıp büyük sıkıntılar yaşamıştır. “Türk Edebiyatı”, “Hisar”, “Millî Kültür”, “Bozkurt”, “Yeni Türkiye” gibi birçok dergide, çok sayıda, Türk dünyası ve Türk milliyetçiliği konularında makaleler yazmış, 37 kitapla 9 film ve 3 TV senaryosu yazmış büyük bir yazardı. Ömrünü milletinin kültürüne adamış olan Reha Oğuz Türkkan’a Allah’tan rahmet, ailesine ve milletimize başsağlığı diliyorum.

Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım size de söz verdiğiniz için.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Doğru.

Biz de Sayın Türkkan’a Allah’tan rahmet, kederli ailesine ve milletimize başsağlığı diliyoruz.

Sayın milletvekilleri, gündeme geçiyoruz.

Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.

Meclis araştırması açılmasına ilişkin dört önerge vardır, ayrı ayrı okutuyorum:

VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Meclis Araştırması Önergeleri

1.- Trabzon Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi ve 20 milletvekilinin, TOKİ uygulamalarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/525)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Toplu Konut İdaresi Başkanlığı (TOKİ) 02.03.1984 tarihli ve 2985 sayılı Toplu Konut Kanunu ile kurulmuştur. Kuruluş Kanununun gerekçesinde artan nüfus ve düzensiz kentleşme nedeniyle alt ve orta gelir gruplarının gerek mülk sahibi, gerekse kiracı olarak barınma olanakları zorlaştığından böyle bir yapılanmaya gidildiği ifade edilmektedir.

Daha sonra 08.12.2004 tarihli ve 5273 sayılı Kanun ile Arsa Ofisi Genel Müdürlüğü kaldırılmış, görev ve yetkileri, tüm mal varlığıyla birlikte TOKİ'ye devredilmiştir. Bu çerçevede Arsa Ofisi'nin önemli miktardaki gayrimenkul stoğu TOKİ'ye aktarılmıştır. TOKİ'nin ayrıca her ölçekteki imar planlarını yapma yetkisi bulunmaktadır.

24.07.2008 tarihli ve 5793 sayılı Kanunla da imar planı yapma yetkisinin kapsamı genişletilerek TOKİ'ye toplu konut alanları ile gecekondu dönüşüm alanları dışında mülkiyeti kendisine ait taşınmazlarda da imar planı yapma yetkisi verilmiştir. Ayrıca anılan Kanunla getirilen "Bakanlıkların talebi ve bağlı bulunduğu Bakanın onayı hâlinde talep konusu proje uygulamaları yapmak veya yaptırmak" hükmü ile TOKİ ana göreviyle ilgili olmayan bir alanda görevlendirilmiştir. Bu düzenleme TOKİ'yi bakanlıkların inşaat işlerini yapan bir birime dönüştürmüştür.

Bunlara ek olarak AKP hükümetleri döneminde TOKİ'ye çeşitli yasal düzenlemelerle vergi, resim, harç istisnası tanınmış ve 08.03.2007 tarihli ve 5597 sayılı Kanunla yurtdışı çıkış harcından elde edilen gelirlerin TOKİ'ye aktarılması düzenlemesi yapılmıştır. Bütün bu düzenlemeler, TOKİ'yi devlet içinde ve piyasada ayrıcalıklı bir kurum haline getirmiştir.

Oysaki TOKİ'nin kuruluş felsefesinde toplu konut, afet konutları gibi sosyal yanı daha önde olan projelerin gerçekleştirilmesi vardır. Kurumun adında "Toplu Konut" kavramının yer alması bundan dolayıdır. TOKİ ise kamuoyunda yaptığı lüks konutlar ile öne çıkmakta, kâr amacı güden bir ticari kuruluş izlenimi vermektedir.

Bunların yanı sıra TOKİ, 10.12.2003 tarihli ve 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanununda bütçe ve kesin hesapları TBMM tarafından görüşülecek kurumların listesinde yer alırken; anılan Kanunu değiştiren 22.12.2005 tarihli 5436 sayılı Kanunla 5018 sayılı Kanun kapsamından çıkarılmıştır. Böylece Türk Tarih Kurumu, Türk Dil Kurumu gibi görev alanları, kuruluş felsefeleri ve bütçe büyüklükleri itibarıyla TOKİ ile kıyaslanamayacak olan kurumların bütçeleri ve kesin hesapları TBMM tarafından denetlenirken TOKİ gibi bir kuruluş kapsam dışında bırakılmıştır.

Yapılan düzenlemeler TOKİ'yi kuruluş felsefesi dışına çıkarırken inşaat sektöründe tekel konumuna gelmesini teşvik etmiştir.

Öte yandan temsilî demokrasilerde Devletin yapacağı harcamaların büyüklüğü ve kapsamı ile bu harcamaların yapılabilmesi için halka getirilecek yükümlülüklere millet adına onun seçilmiş temsilcileri karar verir. Buna "bütçe hakkı" denilmektedir. TOKİ’nin bütçe ve kesin hesaplarının parlamento denetimi dışına çıkarılması “bütçe hakkı”na aykırı olmuştur.

Bütçe ve kesin hesapları TBMM denetimi dışında bırakılan TOKİ'nin kendisine bedelsiz veya rayiç bedelden daha düşük değerlerle devredilmiş çok büyük miktar ve değerdeki kamu taşınmazlarını amacına uygun olarak kullanıp kullanmadığı bilinmemektedir. Bu çerçevede İstanbul Ataköy'deki arazi satışı ihalelerinin bir bölümü saydam olmayan bir şekilde yapılmaya çalışılmış, bunların bir bölümü tepkiler üzerine iptal edilmek zorunda kalınmış, bir bölümü ise sonraki bir tarihe ertelenmiştir.

Önemli gayrimenkul stoku ve sağlam gelir kaynaklarına rağmen TOKİ'nin bankalardan kredi kullanması da söz konusudur. Bu durum TOKİ'ye tahsis edilen kamu kaynaklarının etkin kullanılamadığını gösterir.

Bugün geldiğimiz noktada alt ve orta gelir grupları yerine, üst gelir gruplarına yönelik konut üretimi ve bakanlıkların inşaat işleri ile ana faaliyet konusunun dışına çıkan; saydam olmayan ihaleleri nedeniyle güvenilirliği tartışılan TOKİ'nin her türdeki ihaleleri ile imar planı uygulamaları başta olmak üzere tüm uygulamalarının kanunlara uygun olup olmadığının araştırılarak tespiti amacıyla Anayasanın 98, içtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca Meclis Araştırması açılmasını arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla.

1) M. Akif Hamzaçebi                       (Trabzon)

2) Bihlun Tamaylıgil                          (İstanbul)

3) Faik Öztrak                                    (Tekirdağ)

4) Muhammet Rıza Yalçınkaya          (Bartın)

5) Şevket Köse                                  (Adıyaman)

6) Ali İhsan Köktürk                         (Zonguldak)

7) Şahin Mengü                                 (Manisa)

8) Tekin Bingöl                                  (Ankara)

9) Abdurrezzak Erten                         (İzmir)

10) Tacidar Seyhan                            (Adana)

11) Enis Tütüncü                               (Tekirdağ)

12) Ali Koçal                                     (Zonguldak)

13) Ali Arslan                                    (Muğla)

14) Gürol Ergin                                 (Muğla)

15) Ergün Aydoğan                           (Balıkesir)

16) Birgen Keleş                                (İstanbul)

17) Atila Emek                                   (Antalya)

18) Engin Altay                                 (Sinop)

19) Mehmet Ali Özpolat                    (İstanbul)

20) Fatma Nur Serter                         (İstanbul)

21) Yaşar Tüzün                                (Bilecik)

2.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel ve 29 milletvekilinin, esnaf ve sanatkârların sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/526)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’na

Anayasamızın 173'üncü maddesinde "Devlet esnaf ve sanatkârı koruyucu ve destekleyici tedbirleri alır" hükmü bulunmasına rağmen, esnaf ve sanatkârlarımızın yeterli destek ve koruyucu tedbirden yararlandırıldığını söylemek olanaksızdır. Beş yüze yakın meslek dalında iki milyonu aşkın esnaf ve sanatkâr, özellikle son on yıl içinde büyük oranda sermaye, gelir ve çalışma alanı kaybetmiştir.

Yaşanan haksız rekabet esnafı vergi veremez, prim ve borçlarını ödeyemez hale getirmiştir. Zamanında önlem alınmadığı için bu sorunlar kronikleşmiş, birçok esnaf ve sanatkârımız borç içinde yaşamak zorunda bırakılmıştır. Pek çok küçük esnaf ve sanatkârımız karşılıksız çek, protestolu senet ve geri ödenemeyen kredi nedeniyle zor durumda kalmıştır. Bu konuda şikâyetlerini dile getiren esnaf kuruluşlarının etkinliğinin azaltılmak istendiği gözlenmektedir.

Bu nedenlerle esnaf ve sanatkârlarımızın yaşadığı ekonomik ve sosyal sorunlarının saptanması ve alınacak tedbirlerin Yüce Meclisimizce belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci İç Tüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri gereğince Meclis Araştırması açılmasını arz ederiz.

1) Hulusi Güvel                                 (Adana)

2) Abdulaziz Yazar                            (Hatay)

3) Ferit Mevlüt Aslanoğlu                 (Malatya)

4) Fevzi Topuz                                   (Muğla)

5) Durdu Özbolat                               (Kahramanmaraş)

6) Ramazan Kerim Özkan                  (Burdur)

7) Mevlüt Coşkuner                           (Isparta)

8) Ali Oksal                                       (Mersin)

9) Gürol Ergin                                   (Muğla)

10) Yaşar Ağyüz                               (Gaziantep)

11) Ali Arslan                                    (Muğla)

12) Ahmet Ersin                                (İzmir)

13) Tekin Bingöl                                (Ankara)

14) Ali Rıza Öztürk                           (Mersin)

15) Atila Emek                                   (Antalya)

16) Hüsnü Çöllü                                (Antalya)

17) Malik Ecder Özdemir                  (Sivas)

18) Mehmet Ali Susam                      (İzmir)

19) Orhan Ziya Diren                        (Tokat)

20) Derviş Günday                            (Çorum)

21) Hüseyin Ünsal                             (Amasya)

22) Yaşar Tüzün                                (Bilecik)

23) Şevket Köse                                (Adıyaman)

24) Osman Kaptan                             (Antalya)

25) Enis Tütüncü                               (Tekirdağ)

26) Rahmi Güner                               (Ordu)

27) Çetin Soysal                                (İstanbul)

28) Mehmet Ali Özpolat                    (İstanbul)

29) Ali Rıza Ertemür                          (Denizli)

30) Ahmet Küçük                              (Çanakkale)

Genel gerekçe:

Ülkemizde etkilerini daha çok reel kesim üzerinde gösteren krizin küçük esnaf ve sanatkârı daha da kötü etkilediği sivil toplum örgütleri ve bilim insanlarının ortak kanısıdır. Krize bağlı olarak daralan iş hacmi ve aldıkları kredileri geri ödemede yaşanan zorluklara vergi ve sosyal güvenlik uygulamalarından kaynaklanan sıkıntılar eklendiğinde esnaf ve sanatkârlarımızın yıllardır yaşadıkları olumsuzluklar katlanarak artmıştır.

Sabit gelirlilerin ve çiftçilerin alım güçlerinin düşmesi, daralan ekonominin doğal sonucu olan işsizliğin artması esnafı da doğrudan etkilemektedir. Düşen gelirler nedeniyle yaşanan iç talep daralması sonucunda birçok esnafımız kepenk kapatmak zorunda kalmaktadır. Genel ekonomik dengelerden en hızlı şekilde etkilenen grubu esnaf ve sanatkârlarımız oluşturmaktadır.

Vergi, teşvik ve sosyal destek araçları kullanılarak küçük esnaf ve sanatkârların durumlarının iyileştirilmesi sağlanması gerekirken, kriz çerçevesinde alınan önlemlerde esnaf ve sanatkârların görmezden gelindiği, yeterli destek ve finansman olanağı sağlanmadığı gözlenmektedir.

Ekonomide mikro kaynakların kullanılması açısından önemli rol oynayan, ekonomik ve sosyal kalkınmanın dengeli biçimde sağlanması ve sürdürülmesinde işlev sahibi olan esnaf ve sanatkârlarımızı yalnızca ekonomik bir aktör olarak düşünmek yanlıştır. Sosyal anlamda da önemli işlevleri olan esnaf ve sanatkâr kesiminin çözüm bekleyen bir dizi sorunu bulunmaktadır.

Hiper ve grosmarketlerin kuruluş ve faaliyetlerine sınırlama getiren Avrupa Birliği mevzuatı ülkemizde de yürürlüğe konularak bu konuda yaşanan haksız rekabetin önüne geçilmesi esnaf ve sanatkârlarımızın yaşadığı sıkıntıların azaltılması ve sosyal adaletin sağlanması açısından önem taşımaktadır.

Ancak "Alışveriş Merkezleri, Büyük Mağazalar ve Zincir Mağazalar Kanun Tasarısı Taslağı" ve bu konuda hazırlanmış teklifler görmezden gelinmekte bu konuda yasal düzenleme yapmaktan ısrarla kaçınılmaktadır.

Gerek sermaye gerek çalışma alanı anlamında sürekli küçülmek durumunda kalan esnaflar büyük market zincirlerinin ezici haksız rekabeti ile karşı karşıyadırlar. Hiper ve gros marketlerin piyasa paylarındaki büyük orandaki artış yaklaşık seksen meslek grubunda faaliyet gösteren esnaf ve sanatkârı olumsuz etkilemiştir. Ekonomilerde birer istikrar unsuru sayılan esnaf ve sanatkârların küresel sermaye karşısında böylesi bir durumda bırakılmaları anlaşılır değildir.

Perakende sektöründe mevzuat eksiklikleri, küçük esnafın maruz kaldığı haksız rekabet ve finansman güçlüğü ile özellikle emek yoğun sektörlerde mesleki eğitim küçük esnaf ve sanatkârın karşı karşıya olduğu temel sorunlar olarak öne çıkmaktadır.

Esnaf ve sanatkârların bir diğer sorunu da Bağ-Kur konusunda yaşanan sıkıntılardır. Emekli esnafa bağlanan Bağ-Kur aylığı, açlık sınırının çok altındadır. Gelirlerine göre yüksek oranlı primler ödeyen esnaf ve sanatkârlarımız emekliliklerinde yetersiz maaş almaktadır. Özellikle uyum yasasının çıkmamış olması nedeniyle Bağ-Kur emeklileri bu durumdan en çok muzdarip olan kesimi oluşturmaktadır.

Yukarıda belirtilen gerekçelerle, esnaf ve sanatkârlarımızın yaşadığı ekonomik ve sosyal sorunlarının saptanması ve alınacak tedbirlerin Yüce Meclisimizce tespiti amacıyla bir Meclis Araştırması açılmasının yerinde olacağı kanısını taşımaktayız.

3.- İstanbul Milletvekili Çetin Soysal ve 31 milletvekilinin, emeklilerin sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/527)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Ülkemizde pek çok kesimde yaşanan ekonomik ve sosyal sıkıntılar emeklilerde de yaşanmaktadır. Yaklaşık 9 milyon emeklinin sorunları günden güne büyümektedir. Emeklilerin yıllarca süren çalışmalarının sonucunda, dinlenecekleri dönem olan emekliliği, rahat geçirdiklerini söylemek mümkün değildir. Gelir durumlarının rahatça geçinebilecekleri düzeyde olmadığı ortadadır. Emeklilerin önemli bir kısmı emekli olduktan sonra da çalışmaya devam etmektedir. Çünkü alınan emekli maaşlarıyla, gıda, ısınma, temizlik gibi temel ihtiyaçların karşılanmasında bile zorlanılmaktadır. Uzun yıllar çalışan ve üreten emeklilerin sosyal devlet olan Türkiye Cumhuriyeti'nde sorunlar yumağı, içine itilmesini anlayabilmek mümkün değildir. Gelinen noktada, en temel özgürlük olan yaşam hakkı artık emekliler açısından sorgulanacak hâle gelmiştir. Alım gücünün günden güne düştüğü bu dönemde, emekliler tam anlamıyla yaşam mücadelesi vermektedir.

Türk-İş'in verilerine göre Mart 2009'da açlık sınırı 744,65, yoksulluk sınırı ise 2.425,55 TL'dir. İşçi emeklilerinin taban aylıkları 575,26, BAĞ-KUR (Esnaf) 437,94, BAĞ-KUR (Tarım) 290,28'dir. Emeklilerimizin aylıkları bu tabloda açlık sınırının altındadır ve adeta sefalet aylıklarına dönüşmüştür. Mart 2009 verilerine göre, 8 milyon 902 bin 143 emeklimizin, 6 milyon 739 bin 054'ü, oransal olarak % 75,7'si açlık sınırının altında maaş almaktadır.

Çalışma yaşamında en fazla fiziki yıpranmayla karşı karşıya kalan işçi emeklilerimize 2008 yılı içerisinde yapılan zam oranı % 9,22’dir. Oysa aynı yıl içinde elektriğe % 57,1, doğalgaza % 72,56 oranında zam yapılmıştır. Bir emekli sadece evini ısıtabilmek için 1 ay boyunca yaklaşık 250-300 TL arasında para ödemektedir. Açlık sınırının altındaki ücretleriyle emeklilerimizin % 48'i ayda 1 kilodan daha az et yemektedir.

Açlık sınırının altındaki bu maaşla emeklilerimiz kendi geçimlerinin yanında, işsizlikle boğuşan çocuklarının da geçimini sağlamaktadır. Emekli aylığıyla kendisinden başka iki ve daha fazla kişiyi geçindiren emeklilerimizin oranı % 81,1'dir. Bu rakam bile aslında emeklilerin ne kadar zor durumda olduğunu ortaya koymaktadır. Doğalgaza, elektriğe, suya ve gıdaya yapılan olağanüstü zamlar karşısında çaresizlik içinde çırpınan emeklilerimizin % 74,3'ü borçlu durumdadır.

Günden güne derinleşen ekonomik kriz karşısında, emeklilerimizin durumlarının ivedilikle ele alınması gerekmektedir. Beslenmeleri yetersiz kalan, alınan katkı payları nedeniyle sağlık güvencesinden yararlanmakta sıkıntı yaşayan emeklilerimiz çağdışı bir yaşam sürmektedir. Emeklilerimizin, yıllarca çalıştıktan sonra kaliteli, insana yakışır bir yaşam sürme haklarının kendilerine sağlanması için yapılacakların bir an önce belirlenmesi gerekmektedir.

Bunun için konunun her türlü boyutuyla incelenmesi, kısa ve uzun vadede uygulanacak çözümlerin tespit edilmesi gerekmektedir. Öncelikle yaşam standartlarının yükseltilmesi için ekonomik koşullarının düzeltilmesi gerekmektedir. Bunun yanında ulaşım, sağlık, barınma, sendikalaşma gibi pek çok konu emekliler açısından tekrar değerlendirilmelidir.

Ülkemizde sayıları 9 milyonu bulan işçi, memur ve BAĞ-KUR emeklilerinin sorunlarının tespit edilerek çözüm yollarının bulunması amacıyla Anayasanın 98. TBMM İç Tüzüğünün 104 ve 105. maddeleri gereğince Meclis araştırması açılmasını arz ederim.

1) Çetin Soysal                                (İstanbul)

2) Gürol Ergin                                 (Muğla)

3) Erol Tınastepe                              (Erzincan)

4) Tekin Bingöl                                (Ankara)

5) Durdu Özbolat                             (Kahramanmaraş)

6) Ahmet Küçük                              (Çanakkale)

7) Mehmet Ali Özpolat                    (İstanbul)

8) Ferit Mevlüt Aslanoğlu               (Malatya)

9) Mevlüt Coşkuner                         (Isparta)

10) Ramazan Kerim Özkan              (Burdur)

11) Muhammet Rıza Yalçınkaya      (Bartın)

12) Sacid Yıldız                               (İstanbul)

13) Ali Rıza Öztürk                         (Mersin)

14) Turgut Dibek                             (Kırklareli)

15) Ali İhsan Köktürk                     (Zonguldak)

16) Halil Ünlütepe                           (Afyonkarahisar)

17) Abdulaziz Yazar                        (Hatay)

18) Hüsnü Çöllü                              (Antalya)

19) Yaşar Ağyüz                             (Gaziantep)

20) Ali Arslan                                  (Muğla)

21) Ahmet Ersin                              (İzmir)

22) Atila Emek                                 (Antalya)

23) Tayfur Süner                             (Antalya)

24) Şevket Köse                              (Adıyaman)

25) Hüseyin Ünsal                           (Amasya)

26) Derviş Günday                          (Çorum)

27) Mehmet Ali Susam                    (İzmir)

28) Fevzi Topuz                               (Muğla)

29) Osman Kaptan                           (Antalya)

30) Rahmi Güner                             (Ordu)

31) Ali Rıza Ertemür                        (Denizli)

32) Yaşar Tüzün                              (Bilecik)

B) Çeşitli İşler

1.- Genel Kurulu ziyaret eden, Hindistan Parlamento İşleri ve Su Kaynakları Bakanı Sayın Pawan Kumar Bansal ve beraberindeki heyete Başkanlıkça “Hoş geldiniz.” denilmesi

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Hindistan Parlamento İşleri ve Su Kaynakları Bakanı Sayın Pawan Kumar Bansal ve beraberindeki heyet şu an itibarıyla Meclisimizi ziyaret etmektedirler. Kendilerine “Hoş geldiniz.” diyorum. (Alkışlar)

A) Meclis Araştırması Önergeleri (Devam)

4.- Adıyaman Milletvekili Şevket Köse ve 35 milletvekilinin, işsizliğin nedenleri ve boyutları ile sonuçlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/528)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı'na

Dünyada yaşanan ekonomik kriz, ülkemizi de olumsuz etkilemiş ve ekonomik göstergeler 2001 krizi sonrası toparlanma eğiliminin tersine işlemiştir. 2001 sonrası uygulanmakta olan ekonomik politikaların tıkanma belirtileri göstermesine rağmen, Hükümet bu belirtileri yeterli biçimde değerlendirememiştir. Sonucunda yaşanan kriz işsizlikten üretime, enflasyondan büyümeye kadar tüm ekonomik alanları etkilemiştir. Ancak; krizin etkilerinin en net izlenebileceği alanların başında işsizlik gelmektedir. Nitekim, son işsizlik göstergeleri krizin etkilerinin en net örnekleri olmuştur.

2008 yılı, genel işsizlik oranında ciddi bir kırılmanın olduğu yıldır. 2008 yılının sonunda işsizlik rakamları %11'e ulaşmıştır. Bu kötü gidiş 2009 yılında da kendini göstermiştir. 2009 Haziran itibariyle önceki yılın aynı dönemine göre işini kaybedenlerin sayısı 972 bin kişi olmuştur. Aynı yılın Ağustos ayında gelen rakamlar ise ülkemizde yaşayan, başta gençler olmak üzere, tüm kesimleri tedirginliğe sokmuştur. TÜİK verilerine göre, Ağustos döneminde işsizlik oranı yüzde 13.4'e yükselmiştir. Bir başka ifade ile işsizlik, geçen yılın aynı dönemine göre 3.2 puan, 2009 Temmuz'a göre de 0.6 puan artış göstermiştir. Bu rakamın yıl sonunda % 15 oranlarına gelebileceği açıklamaları, bizzat resmi ağızlardan yapılmıştır. Bu rakamların resmi olduğu ve çeşitli ölçütler kullanıldığından, tüm işsizleri yansıtmadığı düşünülürse işsizlik konusunun ne derece vahim bir boyuta ulaştığı anlaşılacaktır.

İşsizliğin bu kötü gidişi, yalnızca ekonomik olumsuzluklara neden olmamaktadır. Aynı zamanda, işsizliğin sosyo-psikolojik olumsuz etkilerinin ciddi oranlarda arttığını, gazetelerin 3'üncü sayfa haberlerinin artışıyla gözlemlemek olanaklıdır. Toplumun yapısının yavaş ve derinden etkilendiği net bir biçimde ortadadır. Kötüye gidişin gittikçe ağırlaşan sonuçlarıyla her sektör ve her kesim karşılaşmaktadır.

İşsizlik bu oranlarda yaşanırken, işsizlikle mücadele konusunda çok boyutlu ve yeterli bir programın oluşturulamadığı söylenebilir, işsizlik Sigortası'ndan yararlanmanın şartları hâlâ zordur. İşsizlik Sigortası Fonu'nun varlığı 40 milyar TL gibi muazzam rakamlara ulaşmıştır. GAP Bölgesi illerinde işsizliğin azaltılması için kamu eliyle ekonomik girişim gerektiği ortadayken, bu yönde bir çalışma görülmemektedir. Teşvik paketi açıklanmış; ama, beklenen düzenlemeleri içermemiştir. Kısacası işsizlik konusuyla mücadele etmek için çok boyutlu ve yeterli politikalara ihtiyaç duyulmaktadır.

İşsizliğin nedenleri, olumsuz sonuçları ve bunların önlenmesi amacıyla çok sayıda çalışma yapıldığı çeşitli basın yayın organlarına yansımaktadır. Bunların birçoğu, ciddi önerileri ve alternatif politikaları barındırmaktadır. Ancak; bu çalışmalardan yeteri kadar yararlanıldığını söylemek maalesef olanaksızdır.

İşsizliğin nedenlerinin ve işsizlik artışıyla ortaya çıkan sosyo-ekonomik sonuçların araştırılması, işsizlikle mücadele konusunda çok boyutlu ve yeterli bir politika oluşturulması amacıyla Anayasa'nın 98. ve TBMM İçtüzüğü'nün 104 ve 105. maddeleri gereğince Meclis Araştırması açılmasını saygılarımızla arz ederiz.

1) Şevket Köse                                      (Adıyaman)

2) Ensar Öğüt                                        (Ardahan)

3) Atila Emek                                        (Antalya)

4) Osman Kaptan                                  (Antalya)

5) Gökhan Durgun                                (Hatay)

6) Tayfur Süner                                     (Antalya)

7) Ahmet Ersin                                      (İzmir)

8) Malik Ecder Özdemir                        (Sivas)

9) Ali Koçal                                           (Zonguldak)

10) Ali Oksal                                         (Mersin)

11) Vahap Seçer                                    (Mersin)

12) Hüseyin Ünsal                                (Amasya)

13) Tekin Bingöl                                   (Ankara)

14) İsa Gök                                           (Mersin)

15) Abdurrezzak Erten                          (İzmir)

16) Bilgin Paçarız                                  (Edirne)

17) Metin Arifağaoğlu                           (Artvin)

18) Engin Altay                                     (Sinop)

19) Eşref Karaibrahim                           (Giresun)

20) Nevingaye Erbatur                          (Adana)

21) Abdullah Özer                                 (Bursa)

22) Gürol Ergin                                     (Muğla)

23) Erol Tınastepe                                 (Erzincan)

24) Durdu Özbolat                                (Kahramanmaraş)

25) Ahmet Küçük                                  (Çanakkale)

26) Mehmet Ali Özpolat                        (İstanbul)

27) Mevlüt Coşkuner                            (Isparta)

28) Ramazan Kerim Özkan                   (Burdur)

29) Muhammet Rıza Yalçınkaya           (Bartın)

30) Sacid Yıldız                                     (İstanbul)

31) Turgut Dibek                                   (Kırklareli)

32) Ali İhsan Köktürk                           (Zonguldak)

33) Halil Ünlütepe                                 (Afyonkarahisar)

34) Abdulaziz Yazar                              (Hatay)

35) Ali Rıza Ertemür                             (Denizli)

36) Yaşar Tüzün                                    (Bilecik)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, bilgilerinize sunulmuştur.

Önergeler gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki görüşmeler, sırası geldiğinde yapılacaktır.

Gündemin “Seçim” kısmına geçiyoruz.

VII.- SEÇİMLER

A) Komisyonlarda Açık Bulunan Üyeliklere Seçim

1.- İnsan Haklarını İnceleme Komisyonunda açık bulunan üyeliğe seçim

BAŞKAN - İnsan Haklarını İnceleme Komisyonunda boş bulunan ve Barış ve Demokrasi Partisi Grubuna düşen 1 üyelik için Diyarbakır Milletvekili Akın Birdal aday gösterilmiştir.

Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz.

1’inci sırada yer alan, Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri

1.- Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/324) (S. Sayısı: 96)

BAŞKAN - Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

2’nci sırada yer alan, Türk Borçlar Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

2.- Türk Borçlar Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/499) (S. Sayısı: 321)

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

3’üncü sırada yer alan, Üniversite ve Sağlık Personelinin Tam Gün Çalışmasına ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

3.- Üniversite ve Sağlık Personelinin Tam Gün Çalışmasına ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Raporu (1/715) (S. Sayısı: 418) (x)

BAŞKAN – Komisyon? Yerinde.

Hükûmet? Yerinde.

Sayın milletvekilleri, geçen birleşimde 18’inci madde kabul edilmişti.

Yeni geçici madde ihdası için verilen bir önerge vardır, önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 418 sıra sayılı Kanun Tasarısına aşağıdaki geçici maddenin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

 

Mustafa Kalaycı

Oktay Vural

Hasan Çalış

 

Konya

İzmir

Karaman

 

Mümin İnan

Reşat Doğru

Mehmet Akif Paksoy

 

Niğde

Tokat

Kahramanmaraş

“Geçici Madde – Bu Kanun hükümlerinin uygulaması nedeniyle memuriyet görevinden ayrılmak durumunda kalan tabip ve diş tabipleri ile tıpta uzmanlık mevzuatına göre uzman olanlardan, 5510 sayılı Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a), (b) ve (c) bentlerinden birden fazlasına tabi olarak çalışmış olanların yaşlılık aylığı bağlanma taleplerinde; en fazla sigortalılığın geçtiği sigortalılık hali, hizmet sürelerinin eşit olması halinde ilk sigortalılık hali esas alınır. Bu şekilde aylık bağlananlara, 5510 sayılı Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (c) bendi kapsamında sayılan her tam fiili hizmet yılı için aylık bağlamaya tutarların bir aylığı emekli ikramiyesi olarak verilir.

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

                                

(x) 418 S. Sayılı Basmayazı 13/01/2010 tarihli 47’nci Birleşim Tutanağı’na eklidir.

SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Trabzon) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Sayın Vural, Sayın Doğru mu konuşacak?

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Doğru…

BAŞKAN – Önerge sahipleri adına Tokat Milletvekili Sayın Reşat Doğru.

Buyurun Sayın Doğru.

REŞAT DOĞRU (Tokat) – 418 sıra sayılı kanunun 18’inci maddesine ek madde ilave edilmesiyle ilgili verilmiş olan önerge üzerinde söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi en derin saygılarımla selamlıyorum. Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.

“Tam Gün Kanunu” diye kısaca söylemiş olduğumuz bu kanun çıkartılması gereken bir kanundur. Bu kanuna karşı değiliz ancak sistemine karşıyız, daha doğrusu hekim platformu, Türk Tabipler Birliği, Türk Sağlık-Sen olmak üzere çeşitli sivil toplum kuruluşları bu kanunla ilgili olarak çok önemli görüşleri hem Sağlık Komisyonuna hem de çeşitli platformlarda üyelerine anlatmışlardır. Tabii onların görüşlerinin de bu kanun içerisine zerk edilmiş olması, uzun zamandan beri beklenen bu kanunun daha orijinal bir şekilde çıkmasını ve daha güzel ve mükemmel bir şekilde çıkmasını sağlayabilirdi. Daha doğrusu tüm taraflar dinlenmiş ama o dinlenen konuların da çok fazla bir şekilde bu kanun içerisine girmemiş olduğunu görüyoruz. Tabii bu girmemesinden dolayı da, bakın, çeşitli eylemler yapılıyor ama tahmin ediyorum ki bu kanun çıktıktan sonra, çok kısa bir zaman içerisinde, belki de bu kanunun eksiklerinin veyahut da getirmiş olduğu bazı problemlerin yeniden düzenlenmesiyle ilgili olarak da tekrar yeni kanunlar gelecek veyahut da torba kanunlar içerisine çeşitli maddeler koyacağız. Bu mealde de ben bu kanunun daha iyi bir şekilde değerlendirilmesi ve ondan sonrasında mükemmel bir durum ortaya çıkardıktan sonra tekrar getirilmesinin faydası olacağı kanaatindeyim.

Sayın milletvekilleri, bu kanuna şöyle bir bakmış olduğumuz zaman yasanın iki boyutunun olduğunu görüyoruz. Bunlardan bir tanesi, kamu hastanesinde çalışıp da muayenehanesi olan hekimlere “Ya muayenehane ya da hastaneyi tercih edeceksiniz.” diyoruz. Bakınız, şu anda neredeyse birçoğu kapatmıştır ama yüzde 20 civarında yani kamuda çalışan hekimlerimizin ancak yüzde 20 civarında olanlarının muayenehanesi vardır yani muayenehanelerin birçoğunun kapanmış olduğunu görüyoruz.

Bu kanunla, yine ikinci boyut olarak, üniversite ve döner sermaye sistemine, üniversiteye yeni bir iyileştirme gelmesi, döner sermaye sisteminin, işte, üniversite hastaneleriyle beraberinde gelmiş olması, askerî hastanelerin de çeşitli noktalarda, hekimlerine iyileştirmeler sağlanmış olmasıdır.

Tabii, bunları çok iyi değerlendirmek gerekiyor. Şu anda üniversitelerimizde belki özel muayenehane yapılan, hekimlerle veya hocalarımızla ilgili ufak tefek de olsa bazı sıkıntılar vardır ama orada çok önemli görevler yapıldığını ve önemli hizmetlerin yapılmış olduğunu söylemek mecburiyetindeyiz.

Bakınız, şu anda birçok hekimimizin serbest muayenehaneleri vardır. Serbest muayenehane konusunda çok katı olmanın ben çok faydası olmadığı kanaatindeyim. Gelin, serbest muayeneyse, muayenehanelerimizin hepsini Sosyal Güvenlik Kurumuyla ilişkilendirelim. Yani serbest muayenehanede doktor reçetesini yazıyorsa, o reçeteyi de kabul edelim. Sosyal Güvenlik Kurumu bu reçeteyi de verilmesini sağlamış olsun. En azından yeni bir iyileştirme yapmış olabiliriz.

Bakınız, yine, serbest muayenehaneler diyoruz. Şu anda birçok vilayetimizde -hatta küçük ve orta ölçekli vilayetlerimiz vardır- yine birçok ilçemizde hastaneler bulunmaktadır. O hastanelerimizde kimler çalışıyor? Örneğin, Tokat ili Almus ilçesinde, Reşadiye ilçesinde, buralarda hekimlerimiz çalışıyor. Buralar sosyal noktalarda çok zayıf olan, hakikaten küçük ilçelerdir. İşte, sineması vardır ama veyahut da çeşitli noktalarda sosyal faaliyetlerin daha zayıf olarak yapılmış olduğu yerlerdir. Siz buralardaki hekime eğer bir serbest muayenehane açma hakkı vermezseniz, buralarda hekimleri nasıl tutacaksınız. Dolayısıyla, bu hekimlerin birçoğu en azından mecburi hizmeti biter bitmez buradan gitmek mecburiyetinde kalacaklardır. Hâlbuki o hekimlere en azından “siz serbest muayenehane açabilirsiniz” şeklinde bir hak verilmiş olsaydı, ben tahmin ediyorum ki, daha iyi o hekimlerin orada tutulması noktasında bir faydası olurdu diye düşünüyorum.

Sayın milletvekilleri, hekimlerimiz ve sağlık çalışanları bu kanundan çok şeyler beklediler. Hatta uzun zamandan beri de bu kanunun çıkması heyecanla bekleniyordu. Beklemiş oldukları nelerdi? Emeklilik konusunu bekliyorlardı çünkü yirmi beş otuz sene çalışmış olan bir hekimimiz hakikaten çok az bir emeklilik maaşı alıyordu. Dolayısıyla da bundan emeklilik konusunda çok büyük bir iyileştirme gelir şeklinde düşünceler içerisindeydiler ama görülmüştür ki, döner sermayelerden almış olduğu paylar içerisinde bir emeklilik hakkı verilmeye çalışılmıştır. Bu da aşağı yukarı yirmi sene, yirmi beş sene gibi bir zaman alacaktır. Şu anda, önümüzdeki zaman içerisinde emekli olan kardeşlerimiz yine mağduriyet içerisinde kalacaklardır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Doğru, buyurun, konuşmanızı tamamlayanız efendim.

REŞAT DOĞRU (Devamla) – Maaş artırımları konusunda, çalışma şartları konusunda da hekimlerimizin çok büyük beklentiler içerisinde olduğunu ifade etmek istiyorum.

Bakınız, hekimlik çok zor bir iştir. Hekimler çok büyük fedakârlıklar içerisinde çalışırlar, aynı şekilde sağlık personeli de çok büyük zorluklar içerisinde çalışıyorlar. Ben Türkiye Büyük Millet Meclisi kürsüsünden tüm hekimlerimize teşekkürlerimi ve şükranlarımı arz ediyorum, tüm sağlık çalışanlarımıza teşekkürlerimi ve şükranlarımı arz ediyorum çünkü onlar özveri içerisinde, her türlü zorluklar içerisinde çalışıyorlar. Bakınız, doktorlarımız, genel cerrahlar olsun, jinekologlar olsun, ürologlar olsun yani bir operasyon yapan doktorumuzun yapmış olduğu ameliyattan sonra siz sanıyor musunuz onun işi bitmiştir? Hayır, o evine gider, hâlâ onun görevi devam ediyordur, “Acaba benim hastamın kanaması mı vardır, veyahut hastamda, solunumunda bir problem mi vardır?” şeklinde kafası orada devamlı olarak bulunmaktadır. Hatta düşünün, Ankara, İstanbul değil de Tokat’ta çalışıyor, Almus’ta çalışıyor bir cerrahımız, o cerrah tek başına çalışmış olduğu için, aynı zamanda, her türlü hastanın problemiyle de karşı karşıyadır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Doğru, lütfen tamamlayınız.

Buyurun.

REŞAT DOĞRU (Devamla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Yani hekimlerimiz çok zor şartlar içerisinde çalışıyorlar, hemşirelerimiz çok zor şartlar içerisinde çalışıyorlar. Bakınız, hemşirelerimiz ve sağlık memurlarımız, yine Tokat’tan örnek veriyorum, Kırım Kongo kanamalı hastalığı münasebetiyle, oradan eline iğne batması neticesinde ölen hemşirelerimiz vardır. İşte, Ankara Numune Hastanesinde çok büyük risk altında bulunan hemşirelerimiz Kırım Kongo hastalığına yakalanmışlar ve bir tane hemşiremizi kaybetmiş durumdayız.

Yine ayrıca sayın milletvekilleri, bu kanundan, 4/B kadrosunda bulunan insanlarımız, hekimlerimiz, sağlık personelimiz ve çakılı kadroda bulunan personelimiz de çok şeyler beklediler. O noktada da bu kanunun içerisine, bazı noktalarda, bunlar da zerk edilmeliydi ama gördüğümüz kadarıyla birçok eksiğiyle beraber geliyor. En azından Sayın Bakanımız bu kanunu bir müddet için geri çeker, bu eksikliklerin hepsini tamamlarsa daha iyi olacağı kanaatindeyim. Eğer eksiklikleriyle beraber çıkarsa çok yakın bir zamanda bu kanunu yeniden revize etmek için karşınıza gelinebilir diye düşüncelerimi aktarıyor, kanunun milletimize hayırlar getirmesini temenni ediyorum, hayırlı olsun diyorum.

Teşekkür ederim Sayın Başkan.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Karar yeter sayısı istiyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN - Evet, önergeyi oylarınıza sunacağım, karar yeter sayısını arayacağım.

Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Karar yeter sayısı yoktur, birleşime on dakika ara veriyorum.

 

Kapanma Saati: 15.16

 

 

ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 15.31

BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL

KÂTİP ÜYELER: Yaşar TÜZÜN (Bilecik), Fatih METİN (Bolu)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 51’inci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

Tokat Milletvekili Reşat Doğru ve arkadaşlarının yeni geçici madde ilavesine dair önergesinin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.

Şimdi, önergeyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısını arayacağım.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir, karar yeter sayısı vardır.

418 sıra sayılı Tasarı’nın görüşmelerine devam edeceğiz.

Komisyon ve Hükûmet yerinde.

19’uncu madde üzerinde iki adet önerge vardır.

Önergeleri okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 418 sıra sayılı Üniversite ve Sağlık personelinin Tam gün çalışmasına ve bazı kanunlarda değişiklik yapılmasına dair kanun tasarısının 19. maddesinin c bendinin madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

 

Canan Arıtman

Tansel Barış

Tekin Bingöl

 

İzmir

Kırklareli

Ankara

 

Ali Koçal

Ali Arslan

Şevket Köse

 

Zonguldak

Muğla

Adıyaman

TBMM Başkanlığına

418 sıra sayılı kanun tasarısının 19. maddesinin d fıkrasının madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

 

Reşat Doğru

Hasan Çalış

Akif Akkuş

 

Tokat

Karaman

Mersin

 

Recep Taner

Emin Haluk Ayhan

 

 

Aydın

Denizli

 

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Trabzon) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Katılmıyoruz Değerli Başkanım.

BAŞKAN – Sayın Reşat Doğru, önerge sahipleri adına, buyurun.

REŞAT DOĞRU (Tokat) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 418 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 19’uncu maddesi üzerinde vermiş olduğum önergeyle ilgili söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi en derin saygılarımla selamlıyorum.

Aşağı yukarı kanunun sonlarına doğru gelmekteyiz. Büyük ihtimalle de biraz sonra kanunlaşmış olacak. Ancak, tabii, kanunlaşmasıyla beraber de birçok sorunu da beraberinde göreceğiz. Biraz önceki madde üzerinde de söylemiş olduğum gibi, tahmin ediyorum ki yine çok kısa bir zamanda uygulamalarla ilgili tekrar düzeltilmesi noktasında, torba kanunlar içerisinde veyahut da başka kanunlar içerisinde yeni birtakım şeyler getireceğiz ve düzeltmenin yollarını arayacağız.

Tabii, buna geçmeden, esasında bu kanunu daha böyle mükemmel bir şekilde çıkartmanın, bütün tarafların, tüm kurum ve kuruluşların hepsinin görüşlerini alarak çıkartmanın çok büyük faydası olacağı kanaatimi bir kez daha söylemek istiyorum. Yani, burada, Türk Tabipler Birliği veya Hekim Platformu, Türk Sağlık-Sen gibi kuruluşların, sivil toplum kuruluşlarının görüşlerinin alınması ve o görüşler doğrultusu içerisinde de eksikliklerin tamamlanmasının, yine önümüzdeki zaman süreci içerisindeki uygulamalarda çok büyük faydaları olacaktır. Ama inanıyorum ki, inşallah hayırlısı olur, yani birçok sıkıntıyla karşılaşmayız diye düşünüyorum.

Bu kanunun özünde, tabii, döner sermaye gelirlerinin artırılması, hekimlerin durumlarının iyileştirilmesi geliyor. Hekimler, bu kanundan çok şeyler beklediler ancak, tabii, kanunun içerisindeki döner sermaye gelirleri, büyük hastanelerde daha fazla artacak, küçük hastanelerde ise daha az bir konuma da gelmiş olacaktır. Bakınız -şu anda yine Tokat’tan örnek vermek istiyorum- Tokat’taki Pazar Devlet Hastanesinin geliri ile Ankara Numune Hastanesinin veyahut da Ankara Yüksek İhtisas Hastanesinin geliri arasında çok büyük farklar olacak. Ne olacak? O zaman, benim Tokat’ımdaki, Pazar’daki doktor arkadaşım veyahut Almus’taki doktor arkadaşım, oradaki mecburi hizmet süresini tamamlar tamamlamaz veyahut da başka yöntemler bularak oradan süratli bir şekilde uzaklaşacak ve nereye gelecek? Ankara’ya gelecek, İstanbul’a gelecek, yani döner sermaye gelirlerinin tam ve büyük olduğu yerlere gelecek.

Ben Sayın Bakana buradan soruyorum: O zaman büyük merkezlerde talep çoğalması olacak, o talep çoğalmasını nasıl karşılayacaksınız? Küçük yerlerde hekim eksiklikleri olacak, o zaman onlara ne tür bir durum uygulayacaksınız? Hâlbuki, o küçük yerlerdeki insanlara serbest muayenehane açma hakkı verilebilseydi veyahut da onlara daha farklı bir şekilde tazminat verilebilmiş olsaydı ben daha da iyi olacaktı diye düşünüyorum.

Yine sormak istiyorum: Sistem döner sermaye gelirleri üzerine kurulu. Acaba, küçük hastanelerin durumunun ne olacağı yanında döner sermayenin ülke genelindeki durumu nedir? Acaba döner sermaye olarak Türkiye'nin hastanelerinin hepsinde, herkes bütün personeline tam olarak döner sermayesini ödeyebiliyor mu? Veyahut da acaba hangi hastaneler döner sermaye konusunda ödeyememiş veyahut da borçlanmış? Hatta yine basında zaman zaman dile getirildi, bazı büyük hastanelerden bazı hastaneler -döner sermayelilerden- borç alıyorlar. Peki, o almış oldukları borçları ödeyebildiler mi? Veyahut da önümüzdeki dönemlerde küçük hastaneler olsun veyahut da diğer hastaneler olsun, orta ölçekli hastaneler olsun, döner sermaye konusunda çok büyük sıkıntıyla karşı karşıya kalabilir.

Ayrıca bu görüşmekte olduğumuz kanunun neredeyse sadece hekimler, diş hekimleri gibi meslek gruplarıyla ilgili olduğu da görülüyor. Ancak bunun yanında yardımcı sağlık hizmetleri personeli de var.

Bakınız, yardımcı sağlık personelleri içerisinde olsun, diğer personel içerisinde olsun 4/B’yle çalışan insanlarımız var, “çakılı kadro” dediğimiz, belirli bir yerde sabit olarak çalışan insanlarımız var. Onlar da bu kanundan çok şey bekledi. Özellikle söylemek istiyorum ki Sağlık Bakanlığı içerisinde 657’yle çalışanlar var, diğer çalışanlar var. Önümüzdeki zaman süreci içerisinde olabilir -bu kanunda beklendi ama- en yakın bir zamanda, bunların hepsinin beraber oluşturulduğu, hepsinin belirli bir statüye kavuşturulduğu yeni bir kanunu da getirmek mecburiyetinde olacağımızı düşünüyorum. Şu anda 4/B kadrosunda olanlar, çakılı kadrolu olanlar büyük bir sıkıntı içerisindedirler.

Yine örnek vermek istiyorum: Tokatlı bir hemşehrimizin çocuğu Sivas’ın Kangal ilçesinde çalışıyor, hanımı Tokat’ta çalışıyor. Çakılı kadrosu var diye ne o bu tarafa gelebiliyor ne diğeri o tarafa gitmek istiyor. Dolayısıyla eş durumuyla ilgili, nakille ilgili de çok büyük bir sıkıntı olduğunu düşünüyorum.

Tabii, bunun yanında kurum doktorları… Bakınız, kurum doktorları da hekim camiası içerisindedir, onlar da döner sermaye gelirlerinden faydalanmak istiyorlar ama bu kanunun içerisinde kurum doktorlarının da unutulmuş olduğunu ifade etmek istiyorum.

Ayrıca, tabii, önergemizde de belirtmiş olduğumuz askerî hekimlerimiz… Askerî hekimler de bu kanundan çok şeyler beklediler ama şu an itibarıyla onların da beklentilerine cevap vermediği görülüyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

REŞAT DOĞRU (Devamla) – Tamamlıyorum efendim.

BAŞKAN – Buyurun.

REŞAT DOĞRU (Devamla) – Bakınız, askerî hekimlerimizin yaklaşık olarak yirmi yıllık mecburi hizmetleri vardır ve bu hizmetin sekiz yıla yakın bir kısmını da Doğu ve Güneydoğu Bölgesi’nde yapmaktadırlar. Ama şurası da bir gerçektir ki, onların öğrencilik hayatları çok zordur, çalışma hayatları çok zordur. Onlar askerî yargıçlar ile askerî hâkimlerin almış olduğu maaşlar şeklinde bir maaş bekliyorlardı, şu an itibarıyla o konuda da ciddi manada tereddütler vardır.

Hekimlerimiz… Türk hekimleri çok çalışkan hekimlerdir. Türk hekimlerini dünyanın her tarafına açabiliriz. Bakınız, Milliyetçi Hareket Partisinin programında “Sağlık Serbest Bölgeleri Programı” vardır. Sağlık serbest bölgelerini de önümüzdeki zaman süresi içerisinde Türkiye’de kurmak mecburiyetinde olduğumuzu ifade etmek istiyorum çünkü bazen -Türkiye’mizde öyle ameliyatlar yapılıyor ki- dünyanın birçok yerinde cerrahların yapmamış olduğu ameliyatlar Türkiye’mizde yapılıyor. Yani hekimlerimizle ne kadar övünsek, onların çalışmalarının güzelliğini ne kadar söylesek, değerli arkadaşlarım, yeridir diye düşünüyorum.

Tekrar, bu kanunun ülkemize ve milletimize hayırlar getirmesini temenni ediyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Doğru.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 418 sıra sayılı Üniversite ve Sağlık personelinin Tam gün çalışmasına ve bazı kanunlarda değişiklik yapılmasına dair kanun tasarısının 19. maddesinin c bendinin madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                                                                                        Canan Arıtman (İzmir) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Trabzon) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Sayın Arıtman, buyurun.

CANAN ARITMAN (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hekimlik, insana hizmeti ilke edinmiş bir meslektir, insanlığa adanmış bir yaşam biçimidir. Tüm dünyada en uzun ve en zor eğitimle kazanılan hekimlik mesleği, gece gündüz demeden büyük özverilerle verilen bir hizmettir. Odağında insan vardır. İnsana hizmet, onun derdine derman olmak, hayatını kurtarmak, yaşam kalitesini yükseltmek tek amaçtır.

Hekimlik mesleğini seçenlerin ortak paydası, ortak özellikleri büyük bir insan sevgisine sahip olmalarıdır ve bu mesleği her yerde, her şartta tüm olumsuzluklara, zorluklara ve yoksunluklara karşın yaşamları pahasına yaparlar. İşte o nedenledir ki tüm dünyada hekimlik en saygın meslektir.

Hele bizim ülkemizin hekimleri, Türk hekimleri, her türlü övgüye, saygıya katbekat layıktırlar. Biliyor musunuz, Çanakkale Savaşı yıllarında ülkemizin tıp fakültesi hiç mezun vermedi. Çünkü son sınıf talebelerinin bile cephede hepsi şehit düştü. Cumhuriyetin başında o yokluk yıllarında Türk hekimleri katır sırtında, heybelerinde ilaçları, memleketin her karışına giderek milletine hizmet etti.

Kendi meslek hayatımda bile lüks lambası ışığında ameliyat yapmak zorunda kaldım. Hastamıza kan bulamadık, kan verdik, ondan sonra girdik ameliyatını yaptık. Deprem olurken bile ameliyata devam ettik. Yani bu ülkede hiçbir hekim hastasını ameliyat masasında bırakmadı ve asla bırakmaz ve bugüne kadar bu ülkenin hiçbir Başbakanı, hekimlerini hastayı ameliyat masasında bırakmakla itham etmedi, böyle bir haksızlık da yapmadı. Sayın Başbakan “Ben doktora bile iğne olmam.” dedi. Herhâlde doktora güvenmediğinden değil de iğne korkusundan demiştir bunu. Çünkü domuz gribinde de “Aşı olmayacağım.” demişti. Sağlık Bakanımız, “Şöhretli siyasiler, milletin kafasını karıştıracak şeyler söylüyorlar. Yarın hamile bir kardeşimiz, astımlı bir yavrumuz aşı yaptıramaz ve gribe yakalanıp hayatını kaybederse bunun vebalini kim ödeyecek? Domuz gribi aşısında ulu orta konuşanlar hakkında suç duyurusunda bulunacağım.” diyordu. Ne oldu Sayın Bakan, Başbakan hakkında suç duyurusunda bulundunuz mu? Sayın Bakan, 38 hamilemiz karnında bebeğiyle hayatını kaybetti, ocaklar söndü. Domuz gribinden 600’e yakın insanımız öldü. Acaba bunların kaçı Başbakanın “Aşı olmayacağım.” sözünden sonra hayatını kaybetmiştir, açıklayabilir misiz? Ki bu tür durumlarda, dünyanın her yerinde, liderler, medyada, halkın gözü önünde aşı olurlar ki toplumlarına örnek olsunlar.

Evet, şu yaşadığımız süreçte, hekimler, hem AKP’nin söylemlerindeki hem de bu tasarının gerekçesindeki haksız ve ağır ithamları asla hak etmediler ve çok incindiler. İktidar tarafından, tam gün yasasıyla hekim ücretlerinin hem de hiç doğru olmayan bir şekilde çok yükseltilmiş olarak gösterilmesi, yasanın bu şekilde olumsuzluklarının halktan saklanması, hekimlerin hedef gösterilmesi de çok yanlış olmuştur. Bu yasayla, pratisyen hekimin 1.200 lira olan emekli maaşına sadece 19 lira, uzman hekimin 1.450 lira olan emekli maaşına ise sadece 36 lira zam yapılacaktır. Uzman hekimlerimiz 1.400-1.600 lira maaş alacak ve bunun üzerine, hiçbir garantisi olmayan döner sermaye eklenecektir. Kamuoyuna açıklanan miktarlardaki ücretlerin alınabilmesi için bir hekimin günde yirmi saat çalışması gerekmektedir.

Değerli vekiller, bu tasarı çok ciddi adaletsizlikler, yasalara aykırılıklar içermektedir, kendi içinde de çelişkilidir. Biz Cumhuriyet Halk Partisi sözcüleri olarak, günlerdir bunları bu kürsüden anlatıyoruz ve çözümlenmesini talep ediyoruz ve bunun yanında, Cumhuriyet Halk Partisi olarak, tam gün yasasının getireceği daha fazla tıbbi işlem, daha fazla kazanç anlayışının daha iyi bir sağlık hizmeti sunumu sağlayamayacağı gerçeğini Sayın Bakana ve AKP’ye bir türlü anlatamadık; ne bizi dinliyorlar ne de tüm sağlık çalışanlarıyla, hekimleri.

Bakın, bu yasanın direkt muhatabı hekimlerdir ve ancak onlar bu yeni sistemi ayakta tutabilir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Arıtman.

CANAN ARITMAN (Devamla) - Uzlaşmaz, dayatmacı bir anlayışla hekimleri darda ve zorda bırakarak sanki onlardan intikam alır gibi bir anlayışla yasa yapılırsa tam günden hepimizin beklediği verimli, olumlu sonuçlar alamayız.

Biz, Cumhuriyet Halk Partisi olarak, hekimlerimize, sağlık çalışanlarımıza morallerini bozmamalarını, umutsuz olmamalarını öneriyoruz çünkü AKP gidicidir. Önümüzdeki ilk seçimde, milletimiz, bu uzlaşmaz, baskıcı iktidardan, AKP kâbusundan hem kendini hem hekimlerini hem sağlık çalışanlarını, milletini, devletini, vatanını kurtaracaktır. Cumhuriyet Halk Partisi iktidarında bu yasadaki tüm olumsuzluklar, adaletsizlikler giderilecek, sağlık hizmeti alanı da vereni de memnun ve mutlu edecek, tüm iyileştirmeler yapılacaktır.

Hepinizi saygıyla selamlarım. Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Arıtman.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

20’nci madde üzerinde üç adet önerge vardır, önergeleri okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 418 sıra sayılı Kanun Tasarısının 20 nci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                                              Recep Akdağ

                                                                                                             Sağlık Bakanı

“Madde 20 – Bu Kanunun;

a) 3 üncü maddesi, 5 inci maddesiyle değiştirilen 2547 sayılı Kanunun 58 inci maddesinin (c) bendinin 2 numaralı alt bendinin son paragrafı hariç olmak üzere 5 inci maddesi ile 19 uncu maddenin (b) ve (e) bentleri yayımı tarihinden bir yıl sonra,

b) 1 inci maddesiyle değiştirilen 209 sayılı Kanunun 5 inci maddesinin yedinci fıkrası hariç olmak üzere 1 inci maddesi ile 2, 7, 8, 12, 13, 14 üncü maddeleri ve 19 uncu maddenin (a), (c) ve (d) bentleri yayımı tarihinden altı ay sonra,

c) Diğer hükümleri yayımı tarihinde,

Yürürlüğe girer.”

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 418 sıra sayılı “Üniversite ve Sağlık Personelinin Tam Gün Çalışmasına ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı”nın 20. maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Tekin Bingöl

Esfender Korkmaz

Canan Arıtman

 

Ankara

İstanbul

İzmir

 

Hulusi Güvel

Tayfur Süner

Şevket Köse

 

Adana

Antalya

Adıyaman

 

 

Sacid Yıldız

 

 

 

İstanbul

 

“Madde 20:

a) 3, 4 ve 5. maddeleri ile 19. maddelerin b ve c bentleri yayımı tarihinden 2 yıl sonra

b) 1, 2, 7, 8, 11, 12, 13, 14 üncü maddeleri ile 19 uncu maddelerin (a), (c) ve (d) bentleri yayımı tarihinden 1 yıl sonra

c) Diğerleri yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

TBMM Başkanlığına

Görüşülmekte olan 418 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 20 nci maddesinin (a) bendinde geçen “3, 4, 5 inci maddeleri” ibaresinin “3, 4’üncü maddeleri” olarak değiştirilerek aynı bentteki (b) ibaresinden sonra (d) ibaresinin eklenmesini ve (b) bendinde geçen “1, 2, 7, 8, 11, 12, 13, 14’üncü maddeleri” ibaresinin “2, 7, 8, 11, 12, 13, 14’üncü maddeleri” olarak değiştirilerek aynı bentte geçen (d) ibaresinin çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.

 

Prof. Dr. Alim Işık

Kadir Ural

Yılmaz Tankut

 

Kütahya

Mersin

Adana

 

Kamil Erdal Sipahi

Mehmet Akif Paksoy

 

 

İzmir

Kahramanmaraş

 

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Trabzon) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Katılmıyoruz Değerli Başkanım.

OKTAY VURAL (İzmir) – Erdal Sipahi konuşacak Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Sipahi, buyurun efendim.

KAMİL ERDAL SİPAHİ (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclise saygılar sunuyorum.

Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına verdiğimiz değişiklik önergesinin açıklanması maksadıyla söz almış bulunuyorum.

Verdiğimiz önergemizde, tasarının 1’inci maddesi ve 5’inci maddesinde yönetici durumundaki personele getirilen döner sermaye katkı paylarının “bir yıl ya da altı ay sonra” yerine yürürlük tarihinden itibaren geçerli olması konusunu gündeme getirmiş bulunmaktayız. Böylece eşitlik ilkesinin sağlanacağını düşünmekteyiz. Örneğin, hastane müdürleri ve eczacılarla ilgili olarak 9 Ocak 2007 tarih ve 26398 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan, Sağlık Bakanlığına Bağlı Sağlık Kurum ve Kuruluşlarında Görevli Personele Döner Sermaye Gelirlerinden Ek Ödeme Yapılmasına Dair Yönetmelikte Değişiklik Yapılması Hakkındaki Yönetmelik’in 6’ncı maddesine konu ek 1 no.lu cetvelde değişiklik yapıldığında hastane müdürlerinin kat sayıları yüzde 100’den yüzde 250’ye, eczacıların kat sayısı yüzde 70’ten yüzde 250’ye çıkartılmıştı ve bu kararda, çıkartıldığı anda yürürlük tarihi esas alınmıştı.

Diğer bir konu: Hastane müdürleri ve eczacılarla birlikte çalışan hastanelerin sağlık müdürlüklerinin önemli iş yükünü taşıyan idari sağlık müdür yardımcıları söz konusu yönetmelikte kapsam dışında tutularak mağdur edilmişlerdir. Bu mağduriyetin geç de olsa giderildiği bu yasa tasarından anlaşılmaktadır ancak bunun yürürlük tarihi de altı ay sonra başlatılmıştır. Biz bu değişiklik önergesinde bu söz konusu mağduriyetin de ortadan kaldırılmasını ve yürürlük tarihinden itibaren uygulanmasını düşünmekteyiz.

Bir diğer değişiklik konusu, üniversite yöneticileriyle ilgili düzenlemenin bir yıl sonra değil yasanın yayım tarihiyle birlikte yürürlüğe girmesiyle ilgilidir.

Bu iki konuyu gündeme getirmemizdeki amaç, eşitlik sağlanması ve mağduriyetlere mâni olunmasıdır.

Ben, Sayın Bakan, size soru yöneltmek için sıraya girdiğim hâlde söz gelmediği için soramadığım bazı konuları bu vesileyle gündeme getirmek istiyorum. Ülkemizde bilindiği kadarıyla 55 bin civarında diyaliz hastası vardır. Bunlardan 40 bini özel diyaliz merkezlerinde diyaliz işlemine tabi tutulmaktadır. Bu özel diyaliz merkezlerinde diyalize tabi tutulan hastalar yaklaşık dört yüz kadar özel diyaliz merkezinde bu işleme tabi tutulmaktadır ve bu merkezlerde de 15 bin kadar çalışan mevcuttur. Hükûmetimizin bu özel diyaliz merkezlerine bu konuda verdiği ücret yetersiz kaldığı için, bazı özel diyaliz merkezlerimiz kapanma veya iflas etme tehdidiyle baş başadır. Hatta bunlardan bir kısmı da kapanma veya iflas etme durumuna gelmişlerdir.

Sizin çok daha iyi bildiğiniz gibi, diyaliz kapsamına, tedavisine girmeden bir hastanın yaşama süresi, bir hafta ile iki hafta arasında bir süreyi kapsamaktadır. Dolayısıyla bu özel diyaliz merkezleri kapanmaya devam ederse diyaliz hastalarının hayati tehlikelerinin gittikçe artması gibi bir tehlike ve tehditle baş başa kalacağız. Ben bu konuyu yazılı soru önergesi hâlinde de Bakanlığınıza tevdi etmiştim. Henüz birkaç ay geçmesine rağmen cevap gelmedi. Ben bu vesileyle bu konuyu da tekrar size iletmek durumunda kaldım. Cevaplandırırsanız bu vesileyle, memnun olacağım.

Diğer bir konu: İzmir ilimiz, sağlık hizmetlerinde Türkiye genelindeki hasta başına düşen yatak sayısı ve tesisleşme itibarıyla belki de örnek sayılabilecek illerden bir tanesidir. Ancak İzmir ilinde bile ciddi sağlık sorunları bulunmaktadır. Örneğin, benim aldığım rakama göre, hemşire miktarında şu anda yüzde 20 ile 25 arasında bir noksanlık İzmir genelinde bulunmaktadır.

Gene İzmir’de -benim daha evvel soru önergesiyle size ilettiğim- örneğin, Bayındır Hastanemizde uzman doktor ihtiyacı bulunmaktadır. Sadece bir tane uzman doktor bulunmaktaydı, o da maalesef yetersiz kalmaktaydı. Ben bizzat hastaneyi ziyaret ettim ve oradaki başhekimle de görüştüm. Bayındır ilçemiz İzmir’e çok yakın olmakla birlikte, İzmir’in en fakir ilçelerinden bir tanesi. Tamamen tarla ziraatıyla geçinen, ancak, uygulanan tarım politikaları nedeniyle gerçekten İzmir’in en fakir ilçelerinden bir tanesi. Bunların hastalarını İzmir’e götürme gibi bir lüksleri de maddi olarak mümkün değil. Dolayısıyla Bayındır Devlet Hastanesinin kendine yeterli hâle getirilmesi lazım.

Aynı şey Torbalı Hastanesi için… Yatak sayısı ve tesis yetersizliği nedeniyle orada bir sıkıntı var.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

CANAN ARITMAN (İzmir) – Ve Kiraz…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Sipahi, konuşmanızı tamamlayınız.

KAMİL ERDAL SİPAHİ (Devamla) – Bitiriyorum efendim.

Gene, İzmir’in en özel semtlerinden bir tanesi Karşıyaka ilçemiz ancak Karşıyaka ilçesindeki Devlet Hastanesinin yetersizliği var. Kaldı ki, Karşıyaka Devlet Hastanesi, sadece Karşıyaka’ya değil, yakındaki büyük bir hasta potansiyeline, çevre semtlerine de hizmet veren bir hastane. Bu hastane şu anda Karşıyaka için bile yetersiz. Bu hastanenin Karşıyaka ve çevresi için bir bölge hastanesine çevrilmesinde yarar var.

Ben, getirdiğimiz bu önergeyi vesile bilerek İzmir ilinin sağlık sorunlarını ve diyaliz konusundaki sorunları da dile getirmeye çalıştım. Bu konulara da cevap verirseniz memnun olacağım.

Ben bu önergeyle ilgili sözüme burada son verip, yüce Meclise saygılar sunarım. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

III.- YOKLAMA

(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

HAKKI SUHA OKAY (Ankara) – Sayın Başkan, yoklama talebimiz var.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, önergenin oylamasından önce bir yoklama talebi vardır.

Yoklama talebinde bulunan arkadaşlarımızın isimlerini tespit edeceğim: Sayın Okay, Sayın Özyürek, Sayın Bingöl, Sayın Arıtman, Sayın Öymen, Sayın Süner, Sayın Ersin, Sayın Emek, Sayın Köse, Sayın Yıldız, Sayın Köktürk, Sayın Tütüncü, Sayın Yalçınkaya, Sayın Serter, Sayın Ersin, Sayın Kart, Sayın Özbolat, Sayın Ekici, Sayın Hacaloğlu, Sayın Gök, Sayın Günday.

Sayın milletvekilleri, ismini okuduğum, kendini kaydettirmiş arkadaşlarımız lütfen sisteme girmesinler.

Yoklama için üç dakika süre veriyorum ve yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.

VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

3.- Üniversite ve Sağlık Personelinin Tam Gün Çalışmasına ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Raporu (1/715) (S. Sayısı: 418) (Devam)

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Birleşime on beş dakika ara veriyorum.

 

Kapanma Saati: 16.01

 

               

DÖRDÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 16.19

BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL

KÂTİP ÜYELER: Yaşar TÜZÜN (Bilecik), Fatih METİN (Bolu)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 51’inci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.

418 sıra sayılı Tasarı’nın görüşmelerine devam ediyoruz.

Komisyon ve Hükûmet yerinde.

20’nci madde üzerinde, kalan iki önerge işlemini yerine getireceğiz.

Okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 418 sıra sayılı “Üniversite ve Sağlık Personelinin Tam Gün Çalışmasına ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı”nın 20. maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                        Tekin Bingöl (Ankara) ve arkadaşları

“Madde 20:

a) 3, 4 ve 5. maddeleri ile 19. maddelerin b ve c bentleri yayım tarihinden 2 yıl sonra

b) 1, 2, 7, 8, 11, 12, 13, 14 üncü maddeleri ile 19 uncu maddelerin (a), (c) ve (d) bentleri yayımı tarihinden 1 yıl sonra

c) Diğerleri yayımı tarihinde yürürlüğe girer.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Trabzon) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Sayın Yıldız, buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

SACİD YILDIZ (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, önergemizin amacını biliyorsunuz, geçiş dönemini daha rahatlatmak, altı ay olan süreyi bir yıla çıkarmak, bir yılı  da iki yıla çıkartarak belli bağlantılar yapmış olan kimselerin bu işsizlik durumunda da orada çalışan personelin işsiz kalmamasını sağlamak ve üniversitelerde iki yıllığına kısmi statüye geçmiş kimselerin bu zaman içinde haklarını  kaybetmemesini sağlamaktır. Yani her açıdan bu, orada çalışanları ve tam güne geçtiğimizde sağlık personelini daha bir huzurlu yapacak, rahatlatacak bir öneri. İnşallah kabul edilir.

Tabii bu vesileyle ben bu yasa hakkında –dün de söyledim- bazı şeyler söyleyeceğim. Yasa inşallah başarılı olabilir ama geçenlerde bir yazarın sizin yandaş basında yer aldığı bir yazısında “El attığınız her konu daha kötü oluyor, şimdikinden daha iyi olmuyor. İnşallah, el atılmasa, bundan daha iyi olurdu.” diyor. Bu tam gün yasası da inşallah -bu şekilde el atılan bir konu- daha kötü olmaz ama bunun başlangıcında, çıkışından itibaren üç tane temel yanlış yapıldı. Bir tanesi sivil toplum kuruluşlarıyla uzlaşma sağlanmadı değerli arkadaşlar, uzlaşma sağlanmadan bu getirildi. Tabii Bakan “Görüşüldü, konuşuldu.” diyor ama uzlaşma yok.

Diğer ikincisi, çok önemli bir yasa. Üniversitelerin tüm yapısını değiştiriyor, döner sermayelerini değiştiriyor, üniversitelerin tüm fakültelerindeki çalışma sistemini değiştiriyor. Bu yasa Millî Eğitim Komisyonunda görüşülmedi. Gene mali konularda önemli değişiklikler getiriyor. Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşülmedi. Yani bunun tali komisyonlarda görüşülmemesi de ikinci büyük eksiklik.

Üçüncü büyük eksiklik de şudur: Bu kadar önemli bir yasa, çok önemli, Sayın Bakan da bununla övünüyor “Çok önemli değişiklik olacak.” diyor. Bu önemli yasa 19 maddelik bir yasaydı, temel yasa olarak geldi, iki bölüm hâlinde görüşüldü. Maddeleri tek tek görüşmedik. Oysaki her madde üzerinde tartışılıp görüşülmesi gerekirdi. Bu da yapılmadı. Bu -üç tane eksik var- eksiklikler nasıl tamamlanacak? İnşallah, biz iktidar olduğumuzda bu düzeltmeleri yapacağız, buna hekim arkadaşlarımız da inansın. Bunlar önemli.

Diğer bir şey: Üniversitelerde eğitimin, öğretimin aksayacağı konusunda, hep söylendi, gene söylüyoruz. Türkiye’de çok fazla tıp fakültesi var. Zaten niteliksiz hekim yetişiyor çok sayıda. Onu da söylüyoruz. Hekimin sayısı kadar niteliği de çok önemli. Bildiğim kadarıyla 69 tane tıp fakültesi var ve buradan mezun olanların çoğu işte -dün de söyledim burada haber olarak- “Yakınlarımıza bakmasını istemiyoruz biz.” diyorlar. Bu önemli bir şey. Üniversitelerde özel işlemlerin olmaması onların sıcak girdilerini engelleyecek ve performansa dayalı çok fazla bir yüklenme getirecek. Bu performans sisteminde de gene eğitim aksayacak, öğretim aksayacak değerli milletvekilleri.

Bir diğer konu: Kamu personeline -Bu arada kasım ayında bir yazı çıktı, gazetelere yansıdı “Tüm kamu personeline mesai dışı çalışma getirilecek.” diye-  eğer mesai dışı çalışma getirilecekse, bu tam gün yasası ne olacak o zaman? Gerçi, bu o dönemde Sayın Bakan Hayati Yazıcı tarafından yalanlandı fakat Türkiye’de biliyorsunuz yalanlanan her şey gerçekleşir; yalanlanır, sonra gerçekleşir. Tüm diğer personele mesai dışı çalışma getirilirse bu tam gün yasası nasıl bir uygulama alanı bulacak?

Bakana söyleyeceğim bir diğer şey: İstanbul’da hastaneler üzerinde çok oynanıyor. Özellikle belli hastaneler kadrolaşma amacıyla birleştiriliyor, belli hastanelerin belli klinikleri ortadan kaldırılıyor. Mesela İstanbul Şişli Etfalde doğum kliniği kaldırıldı, -ikinci doğum kliniğiydi sanıyorum- Paşabahçe ile Beykoz Hastanesi birleştirildi. Bazı personel mağdur oldu. Bunu da ben dikkatinize sunmak istiyorum.

Sayın milletvekilleri, diğer bir şey: Sayın Bakan bebek ölümlerini azalttığıyla övünüyor. Tabii, azaldı yani gün geçtikçe azaldı, belli süreler geçtikçe bebek ölümleri de anne ölüm hızları da azalıyor Türkiye'de, fakat Sayın Bakan, Plan ve Bütçe Komisyonunda 2009’da binde 13,6; 2008’de de binde 17 dedi bebek ölüm hızını, fakat Dünya Ekonomik Forumu sitesinde -ben kendim baktım, buldum- bu 2009’da binde 24 olarak geçiyor değerli milletvekilleri, yani Sayın Bakanın bu dediğiyle uyuşmuyor.

Gene, anne ölümleri, Bakanlık sunumunda 2008’de yüz binde 19, 2009’da yüz binde 16,4; Dünya Ekonomik Forumu verilerinde ise 2008’de de 2009’da da yüz binde 44 diye geçiyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Yıldız, buyurun konuşmanızı tamamlayınız efendim.

SACİD YILDIZ (Devamla) – Bu çelişkili durumu da dikkatinize sunuyorum.

Diğer bir şey, bu Tamiflu’yla ilgili -bu kuş gribinde de kullanılan, domuz gribinde de kullanılan bir ilaç- bir bakanlık talimatıyla bunun son kullanma süresi uzatıldı, yedi yıla çıkarılmış denildi. Bu ilaçların son kullanma tarihleri üretimde belirlenmiyor mu değerli arkadaşlar? Üretimde bunların son kullanma tarihi verilir, oysaki eczanelere gitmiş olan raflardaki ilacın, bir yazıyla, son kullanma tarihleri değiştiriliyor. Bu çok önemli bir şey. Bu doğruysa bir skandal diyeceğim.

Değerli milletvekilleri, şimdi bu yasa içinize siniyorsa bir şey diyemiyorum, ama yasanın içinde içimize sinmeyen pek çok kısımlar var, inşallah bunlar ileride düzeltilir. Ama bu tam gün yasasının getireceği daha fazla tıbbi işlem, daha fazla kazanç anlayışı daha fazla bir sağlık hizmeti sağlayacak mı, bunu düşünmek lazım. Bu yasada da -küçümsememek lazım- işte, “Bin küsur üniversite öğretim üyesi; 7-8 bin, Sağlık Bakanlığı kuruluşlarında çalışan…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Yıldız, lütfen konuşmanızı tamamlayınız efendim.

SACİD YILDIZ (Devamla) – …az miktarda da Sağlık Bakanlığında çalışan personel var, onları ilgilendiriyor.” deniliyor. Fakat bu 10 bin kişiyi ilgilendirmiyor değerli milletvekilleri, tüm toplumu ilgilendiriyor, çünkü sağlık hizmeti topluma, 72 milyona sunulan bir hizmet, herkesi ilgilendiriyor. Sadece 8-10 bin kişiyi ilgilendiriyor diye bakmamak lazım, üstelik üniversitelerin diğer fakültelerini de ilgilendiriyor.

Bu düşüncelerle önergemizin kabulünü dilerim.

Teşekkür ederim. Sağ olun. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Yıldız.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 418 sıra sayılı Kanun Tasarısının 20 nci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                                                  Recep Akdağ

                                                                                                                 Sağlık Bakanı

“Madde 20 – Bu Kanunun;

a) 3 üncü maddesi, 5 inci maddesiyle değiştirilen 2547 sayılı Kanunun 58 inci maddesinin (c) bendinin 2 numaralı alt bendinin son paragrafı hariç olmak üzere 5 inci maddesi ile 19 uncu maddenin (b) ve (e) bentleri yayımı tarihinden bir yıl sonra,

b) 1 inci maddesiyle değiştirilen 209 sayılı Kanunun 5 inci maddesinin yedinci fıkrası hariç olmak üzere 1 inci maddesi ile 2, 7, 8, 12, 13, 14 üncü maddeleri ve 19 uncu maddenin (a), (c) ve (d) bentleri yayımı tarihinden altı ay sonra,

c) Diğer hükümleri yayımı tarihinde,

Yürürlüğe girer.”

BAŞKAN – Sayın Komisyon önergeye katılıyor mu?

SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Trabzon) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet olarak siz verdiğinize göre katılıyorsunuz zaten Sayın Bakan.

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Evet katılıyoruz Değerli Başkanım.

Gerekçe okunsun.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Kamu yararı ve hizmet gerekleri dikkate alınarak Kanunun yürürlük tarihi yeniden düzenlenmektedir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

21’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, ikinci bölümde yer alan maddelerin oylamaları tamamlanmıştır.

Oyunun rengini belirtmek üzere, lehte Ankara Milletvekili Tekin Bingöl.

Sayın Bingöl, buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

TEKİN BİNGÖL (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinize saygılar sunuyorum.

Yaklaşık iki haftadır görüşmekte olduğumuz 418 sıra sayılı Üniversite ve Sağlık Çalışanlarının Tam Gün Çalışma Yasa Tasarısı’nın nihayet Genel Kuruldaki görüşmelerinin sonuna gelmiş bulunuyoruz yani son sözlerimizi burada sarf edeceğiz.

Değerli milletvekilleri, konuşmacılarımızın birçoğu da ifade etti, biz parti olarak, ilkesel anlamda tam gün çalışma yöntemini uygun bulduğumuzu ifade etmiştik. Bu tam gün çalışma, parti programımızda da farklı birtakım düzenlemelerle sık sık ifade edilmektedir. Bizim tam gün çalışmayla ilgili anlayışımız, yurttaşlarımızın sürekli, nitelikli, ayrımsız, ulaşılabilir, kalıcı sağlık hizmetlerine ulaşmasını amaçlamamızdan kaynaklanmaktadır. Ancak maalesef, bu tasarının içerisindeki maddelerde ciddi sorunların olduğunu, çekincelerimizi konuşmalarımızla, önergelerle sık sık dile getirdik. Maalesef, bu düşüncelerimiz ve önergelerimizin çok önemli bir kısmı Komisyon ve Sayın Bakan tarafından uygun görülmedi. Şu anda son sözleri ifade ediyoruz, yani bu tasarı için artık sözün bittiği yer.

Değerli milletvekilleri, sözün bittiği yer, Türkiye’de var olan -farklı düşüncelere sahip olmalarına rağmen- altmış dört tabip odası ile yetmiş beş uzman derneğinin bir araya gelerek sorunlarını kamuoyuyla paylaşıp çözüm önerilerini açıkladıkları ve birlikte dayanışma örneği sergiledikleri davranıştır.

Sözün bittiği yer, radyoloji teknisyenlerinin çalışma koşullarıyla ilgili, süreleriyle ilgili, tıbbi cihazlarla ilgili çok ciddi sorunlarının ve çekincelerinin olduğunu ifade ettikleri düşünceleri ve eylemleridir.

Sözün bittiği yer, üniversite hastanelerindeki yetkililerin, rektörlerin,  dekanların, başhekimlerin ısrarla “Artık üniversite hastanelerinde hizmet üretememekteyiz, üniversite hastaneleri durma noktasında.” dedikleri açıklamalardır, yazılardır.

Sözün bittiği yer, kurum hekimlerinin, ısrarla “Bu tasarıyla ilgili bizim hiçbir kazanımımız yok ama biz, tüm gün, yıllardır çalıştığımız gibi hizmet vereceğiz ama gelin görün ki kesinlikle bu tam gün çalışma yasasıyla ilgili mağduriyetimiz aynen devam edecek.”

Sözün bittiği yer, Türkiye’de var olan 92.748, kamuda çalışan hekimlerin, kesinlikle, emekliliklerindeki hiçbir düzenlemenin olmamasıdır ve değerli milletvekilleri, sözün bittiği yer, Türkiye’deki tüm hekimlerin, tüm diğer sağlık çalışanlarının, diş hekimlerinin, eczacıların, laborantların, teknisyenlerin tümünün ama tümünün hâlâ ekonomik ve özlük haklarında hiçbir iyileştirmenin olmamasıdır.

Değerli milletvekilleri, sözün bittiği yerde son söz olarak da size bir makaleden kısa bir pasaj okuyacağım. Bu makalenin yazarı size çok uzakta bir isim değil. Bu makalenin yazarı, son dönemlerde “Türkiye Hekim Platformu” diye oluşturulan Tabipler Birliğinden farklı görüşlere sahip hekimlerin ve yine Türk Tabipleri Birliği ile farklı görüşlere haiz otuz tabip odasının birlikte hareket edenlerinden birisi olan bir hekimin, bir öğretim üyesinin kaleme aldığı makaleden kısa bir pasaj sunacağım ve işte, bu, son sözdür, sözün bittiği yerdir değerli milletvekilleri: “Kısacası, Türkiye Hekim Platformu ve şahsım bu süreçte büyük bir hayal kırıklığına uğradı. Bu yüzden şahsım, başkanı bulunduğum Şanlıurfa Tabip Odası ve Hekim Platformu, Sağlık Bakanlığının pek çok politikasını olduğu gibi, mevcut tam gün yasa taslağını bu şekliyle desteklemiyor.”

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Bingöl.

TEKİN BİNGÖL (Devamla) – Teşekkür ediyorum.

“Meclisteki çoğunluklarına güvenerek, hiç kimseyi dinlemeden sağlık politikaları üretip hayata geçiren Sağlık Bakanına ve Sayın Başbakana teessüf ediyorum.

Uzun vadede halkın da zarar göreceği, fakat kısa vadede halkı memnun eder gibi görünen politikaların ve sağduyuya kulak tıkayarak yürüttükleri bu sürecin siyaseten de kendilerinin sonlarını getirebileceği düşüncemi, siyasetin dışında olan bir akademisyen olarak bu vesileyle hatırlatmayı bir görev bilirim.”

Değerli milletvekilleri, her hâlde son söz ve sözün bittiği cümleler bunlar olmalı diyorum. Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Oyunun rengini belirtmek üzere, aleyhte Tunceli Milletvekili Sayın Kamer Genç.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 418 sıra sayılı Yasa Tasarısı’nın aleyhinde oyumun rengini belirtmek üzere söz almış bulunuyorum. Hepinize saygılar sunuyorum.

Aslında kanunun başlığı “Üniversite ve Sağlık Personelinin Tam Gün…” demiş. E, üniversitede de sağlık personeli var. Bence “sağlık personeli” deseydi daha iyiydi. Üniversitedeki sağlık personeli dışındaki mesela bir hukuk personelinin de burada statüsünü düzenlemiyorsunuz ki.

Şimdi, değerli milletvekilleri, tabii bir “temel kanun” adı altında gelen ve Türkiye'de 70 milyon insanı, bütün nüfusu ilgilendiren bir kanunun burada enine boyuna tartışılmaması ve burada âdeta halktan kaçırılması; bu kanunun esas, hakkında düzenleme getirdiği sağlık personelinin, doktorların buna karşı çıkması ve burada da enine boyuna tartışılmaması bu kanunun aleyhinde bulunmayı gerektiren en temel unsurdur.

Şimdi, ben bir soru sordum. Şimdi Sayın Bakan diyor ki: “Efendim, Etlik’te ve Bilkent’te büyük kampüsler yapıyoruz.” E niye? “Çünkü Numune Hastanesi müsait değil, Büyük Doğum Hastanesi müsait değil, Yüksek İhtisas…” Anlaşılıyor ki bu büyük kampüsleri inşa edecekler, buradaki bu hastanelerin de arsalarını, arazilerini yine getirip yandaşlarına verecekler, orada büyük rant sağlayacaklar.

Şimdi, bu Hükûmet zamanında sağlık üzerinde çok büyük oyun oynandı. Şimdi, tevatür çok. İşte “Efendim, şu hastanenin sahiplerinin arasında falanca, AKP’nin en büyüğünün karısı ortak” diyor. Doğru mu yanlış mı bilmiyoruz, çok şayia var. Çünkü kapalı bir rejim, AKP’yle beraber rejim kapalılaştırıldı. Dolayısıyla, bu konuda sağlıklı bir bilgi de almamız mümkün değil.

İşte burada getirildi, güya, sağlık personelinin… İşte bu radyasyonda çalışan arkadaşlarımız her vesileyle diyorlar: “Biz yirmi beş saat çalışıyorduk, şimdi haftada otuz beşe… Yani bizi kansere mi mahkûm etmek istiyorlar?” Yani bunun bir mantığı var mı? Durup dururken, personel eksikliği, memlekette işsizlik varken, sokakta bir sürü sağlık personeli işsiz gezerken niye çalışma saatlerini artırıyorsunuz? Pekâlâ bunları düzenleyebilirdiniz, daha azaltabilirsiniz. Bu poliklinikleri kapatıyorsunuz, diyaliz merkezlerini kapatıyorsunuz; oradaki alet ve edevatlar, orada çalışan insanları açıkta bırakıyorsunuz.

AGÂH KAFKAS (Çorum) – Bir yerin kapandığı mapandığı yok, sen anlamıyorsun.

KAMER GENÇ (Devamla) – Dolayısıyla, bu kanun sıkıntı içinde bulunan insanların derdine çare bulabilecek nitelikte bir kanun değildir.

Biz istiyoruz ki, halka, nitelikli ve o insanların sağlığını en iyi şekilde değerlendiren, halka rahatlık getiren kanunlar getirilmesi lazım. Ama bu Hükûmetin bir hedefi var: Nerede, ne kazanç sağlar? Bütün mesele buraya geliyor. Bir: Hastaneleri birleştiriyorlar kendi adamlarını başına getirmek için.

Bakın, bu İstanbul Sağlık Müdürlüğüne getirdikleri bir Doç. Dr. Ali İhsan Dokucu var; bu kişi, kendisi Şişli Etfal Eğitim Hastanesi başhekimiyken, 3,5 yaşındaki çocuğun ameliyatını bırakıyor, ezan okundu diye gidip iftar açıyor. İşte sizin, bakın, belli bir yere getirdiğiniz insanların kalitesi ve cemaatin niteliği belli. Yani, bir ameliyat masasında, ezan okundu diye hemen gidip de iftar açmaya koşan bir hekimde isabetli bir şey var mıdır?

AGÂH KAFKAS (Çorum) – Sen gerçekten hasta bir adamsın!

KAMER GENÇ (Devamla) - Tamamen sizlere bir mesaj veriyor ve siz de o tipteki insanları sağlığın başına getiriyorsunuz.

MUHYETTİN AKSAK (Erzurum) – Yalan söylüyorsun!

KAMER GENÇ (Devamla) - Şimdi, Sayın Başkandan, ben bugün, bu hafta için Davos’la ilgili bir gündem dışı istemiştim, vermedi. Şimdi arkadaşlar, bu Davos’a da bir iki cümle dokunmak istiyorum. Biliyorsunuz, Tayyip Bey, eskiden…

AHMET YENİ (Samsun) – Ya kanunla ne alakası var konuştuğunun?

KAMER GENÇ (Devamla) – Bu, hükûmet politikasını tenkit ettiğim için…

Tayyip Bey eskiden Davos toplantılarına katılmak için can atıyordu, katıldı da bir tanesine. Sonra birdenbire, geçen sene bir panel düzenlendi; bu panele kimi davet etti? Panelci Türkiye’ye geliyor, AKP’lilerle görüşüyor. Şimdi, İsrail’le Türkiye arasında bir panel düzenlenmesi için bir neden yok.

AHMET YENİ (Samsun) – Kanunla alakası ne konuştuğunun?

KAMER GENÇ (Devamla) – Şimdi, neden biliyor musunuz? Şimdi, bir parti, Gazze’de yapılan olaylarla ilgili olarak İstanbul’da büyük bir miting düzenledi, bu mitingden AKP müthiş ürktü.

KEMALETTİN GÖKTAŞ (Trabzon) – Kanunla ilgisi yok.

AHMET YENİ (Samsun) – Kanunla ne alakası var?

KAMER GENÇ (Devamla) – Ne yapalım? Buna karşı bir şey yapalım dediler; tuttular, o paneli mahsus Davos’ta düzenlediler. Tayyip Bey çıktı, İsrail Cumhurbaşkanına “Siz adam öldürüyorsunuz, siz çocuk öldürüyorsunuz.” dedi.

AHMET YENİ (Samsun) – Yanlış mı dedi?

KAMER GENÇ (Devamla) – Bakın, İsrail’in Filistin’de yaptıklarını şiddetle kınıyorum, ama…

AGÂH KAFKAS (Çorum) – Sayın Genç…

KAMER GENÇ (Devamla) – …bir devletin milletine bu kadar hakaret edilmez. Onlar ne yaptı şimdi? Onlar, yani, tabii Tayyip Bey orada güya bir şey yaptı.

AHMET YENİ (Samsun) – Kimi tutuyorsun kimi?

KAMER GENÇ (Devamla) – Bakın, Türkiye Büyükelçisini çağırdılar, Türk milletine hakaret ettiler…

AHMET YENİ (Samsun) – Kimden yanasın?

KAMER GENÇ (Devamla) – …ve ondan sonra da efendim özür dilediler.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Genç, konuşmanızı tamamlayınız.

KAMER GENÇ (Devamla) – Onlar bizimle alay ettiler, milletimizin onurunu düşürdüler.

AGÂH KAFKAS (Çorum) – Yazıklar olsun sana!

KAMER GENÇ (Devamla) – Eğer, hakikaten İsrail Hükûmeti bu işe sahip çıkmasaydı o bakan vekilini istifa ettirirdi.

AHMET YENİ (Samsun) – Sen kimden yanasın, kimden yana?

KAMER GENÇ (Devamla) – Bu size yapılan bir alaydır.

AHMET YENİ (Samsun) – Kimden yana olduğunu söyle!

KAMER GENÇ (Devamla) – Türkiye Cumhuriyeti devletiyle yapılan bir alaydır, bunu herkes yutmaz, siz de bunu biliyorsunuz. Siz, Türkiye Cumhuriyeti devletinin itibarını koruyacak ne bir kadroya sahipsiniz ne böyle bir niyet içindesiniz. Hedefiniz, laik Türkiye Cumhuriyeti devletini yok etmek.

AGÂH KAFKAS (Çorum) – Gerçekten senin bir doktora gitmen lazım.

AHMET YENİ (Samsun) – Geç orayı, geç.

KAMER GENÇ (Devamla) – İşte, müesseseleriyle oynadığınız, Silahlı Kuvvetleriyle oynadığınız, yargısıyla oynadığınız meseleler ortadadır.

AHMET YENİ (Samsun) – Geç oraları, geç.

KAMER GENÇ (Devamla) – Bu, tamamen sizin niyetinizin açık şeyidir. İsrail, Türkiye Cumhuriyeti elçisine hakaret etmekle Türkiye Cumhuriyeti devletine hakaret etmiştir. Eğer yiğitliğiniz varsa -o işte Amerika’ya giderken- Tayyip Bey’in aldığı büyük Yahudi Cesaret Ödülü’nü iade et ve İsrail’le de ilişkini kes. Yoksa ondan sonra… Ya adam açık seçik Türkiye’ye hakaret ediyor.

AHMET YENİ (Samsun) – Geç onları.

KAMER GENÇ (Devamla) – Ondan sonra, bu, mektupla, özürle telafi edilecek bir şey değil. Hükûmetin, Tayyip Bey’e karşı, Tayyip Erdoğan’a… (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

AHMET YENİ (Samsun) – Geç orayı. Bitti, bitti, bitti. Hadi güle güle!

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Genç.

KAMER GENÇ (Devamla) – Sayın Başkan, bu arkadaşlar niye rahatsız oluyorlar, yani benim konuşmalarımdan niye rahatsız oluyorlar? (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

AGÂH KAFKAS (Çorum) – Sen rahatsız bir adamsın, senden herkes rahatsız oluyor.

AHMET YENİ (Samsun) – Yerine geç yerine.

BAŞKAN – Arkadaşlar, lütfen… Sayın Kafkas, lütfen…

Sayın Genç, teşekkür ederim.

KAMER GENÇ (Devamla) – Aslında ben daha konuşursam burada oturacak yüzünüz olmaz.

Peki, saygılar sunuyorum.

Kanunun aleyhindeyim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sağ olun.

Sayın milletvekilleri, tasarının görüşmeleri tamamlanmıştır.

Tasarının tümü açık oylamaya tabidir.

Açık oylamanın şekli hakkında Genel Kurulun kararını alacağım. Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, oylama için dört dakika süre vereceğim. Bu süre içinde sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden yardım istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen üyelerin oy pusulalarını oylama için öngörülen dört dakikalık süre içinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Ayrıca, vekâleten oy kullanacak Sayın Bakanlar var ise hangi Bakana vekâleten oy kullandığını, oyunun rengini ve kendisinin ad ve soyadıyla imzasını da taşıyan oy pusulasını yine oylama için öngörülen dört dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Üniversite ve Sağlık Personelinin Tam Gün Çalışmasına ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (S. Sayısı:  418):

Kullanılan oy sayısı    :       239

Kabul                          :       218

Ret                              :           21(x)

Böylece, tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır. Bütün sağlık çalışanları için ve bütün milletimiz için hayırlar getirmesini diliyorum. Emeği geçen bütün arkadaşlarımıza teşekkürlerimizi sunuyoruz.

Sağlık Bakanımızın bir teşekkür konuşması olacak.

Sayın Bakanım, buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Saygıdeğer Başkanım, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Birkaç gündür Genel Kurulda birlikte yürüttüğümüz çalışmalar, öncesinde komisyonlarımızda yapılan çalışmalar, onun daha öncesinde de yaklaşık üç yıldır hem sektörler hem kurumlar arası yapılan çalışmalarla bugün kanaatimce tarihî bir tasarıyı kanunlaştırmış olduk, gerçekten tarihî bir iş yaptık. Türk halkının sağlık hizmetine kolay ulaşması için, sağlık hizmeti alırken önünde bir muayenehane engeli olmasın veya üniversite hastanelerinde “özel muayene”, “özel işlem”, “özel ameliyat” adı altında bir engel olmasın için bu kanunu yaptık. İnanıyorum ki tarih, yarın, yaptığımız bu hayırlı işi hayırla yâd edecektir. Bu kanun bir taraftan vatandaşımızın sağlık hizmetine daha kolay ulaşmasını sağlarken, öbür taraftan sağlık çalışanlarına da birçok haklar getirmektedir.

Sağlık çalışanlarının seyyanen aldıkları aylık gelirler artmaktadır, özellikle doktorların, uzman doktorların. Sağlık çalışanlarının ek ödeme üst limitleri mesai dışında çalışmaya devam etmeleri suretiyle artırılmaktadır. Sağlık çalışanlarının nöbet ücretleri, tuttukları nöbet için alabilecekleri meblağlar, aylık gelirler artırılmaktadır bu tasarıyla.

Doktorların elbette istemeyerek başlarına gelen meslek hataları dolayısıyla korunmalarını sağlıyoruz yine bu kanunla, onlara mesleki zorunluluk sigortası getirerek ve bu sigorta primlerinin yarısının da işveren tarafından ödenmesini sağlayarak.

Bu tasarı, bir taraftan üniversite hastanelerinin kendi aralarında ve üniversite hastaneleriyle diğer kamu hastanelerinin, sağlık kuruluşlarının Silahlı Kuvvetlere ait olanlar da dâhil olmak üzere, birbirleriyle yardımlaşmaları imkânını kolaylaştırmaktadır.

Bunun gibi birçok detayla gerçekten halkımızın işi kolaylaşırken hem sağlık hizmetinin verimliliği artacak hem de sağlık çalışanlarına yeni haklar gelmiş olacaktır. Bir taraftan da hâlen muayenehane çalıştıran değerli meslektaşlara bir fırsat tanımak, onların kamuda çalışmak veya özel sektörde çalışarak yine muayenehanelerine müstakil olarak devam etmelerine -isteyenler açısından- fırsat vermek üzere Sağlık Bakanlığında altı ay, üniversite hastanelerinde de bir yıl gibi bir süre kendilerine fırsat tanınmaktadır.

Bu arada hepiniz mutlaka farkında oldunuz, iki madde ihdası yaptık ve bu madde ihdasları, yeni madde ihdasları konusunda Komisyon üyelerinin salt çoğunluğunun bulunması gerekiyordu. AK PARTİ Grubuna ait üyelerle bu çoğunluk sağlanabilecek olmasına rağmen değerli muhalefet partilerimizden de, Cumhuriyet Halk Partisi ve Milliyetçi Hareket Partisinden de Komisyon üyelerimiz madde ihdası için komisyon sıralarımıza geldiler ve hemen hemen bütün Komisyon üyelerimizle, aslında, ülkede özlenen bir birlikteliğin de burada hep birlikte resmini ortaya koymuş olduk. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Ben bunun için de Komisyon üyelerimize teşekkürü bir borç biliyorum.

                         

(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.

Burada bir doktor arkadaşım hususunda bazı şeyler zikredildi, ismi verildiği için… O bürokrattır, şimdi gelip kendisini Meclis kürsüsünden koruma imkânı yok. Bir hakikati teslim açısından o meseleye de kısaca temas etmem gerekecek.

Şişli Eğitim Araştırma Hastanesinde Başhekimliği sırasında -şu anda İstanbul’da İl Sağlık Müdürlüğümüzü yapan çok iyi yetişmiş değerli bir bürokratımız Doçent Doktor Ali İhsan Dokucu. Bu arkadaşımız sadece hekimlik alanında kariyer yapıp doçent olmakla kalmamış, aynı zamanda sağlık idaresi alanında da eğitim görmüş son derece değerli bir bürokrattır- bir ameliyat sırasında, bütün cerrahların yaptığı gibi -aslında, burada konuşma yapan Değerli Milletvekili biraz tıbbı bilseydi böyle bir suçlamada bulunmazdı- çok uzun süren bir ameliyat sırasında, belki on saate yakın bir ameliyat sırasında ameliyatın orta yerlerinde bir yerde mola vermiştir. Uzun ameliyatlar için cerrahlar bunu sürekli yaparlar. Bu, hastanın sıhhati için gereklidir. Sürekli ayakta kalan, sürekli dikkatini kendi ameliyatına yoğunlaştırmak zorunda olan cerrahlar böyle uzun yorgunluklardan korunmak için bu araları verirler. Bir gerçeğin teslimi açısından bunu da ifade etmem gerekir.

Ben, değerli Meclisimize, sizlere, bütün bu süreç içerisindeki katkılarınız için teşekkür ediyorum. Elbette yasanın hazırlanışı sırasında bürokratlarımız, sivil toplum da bu işe büyük katkı verdi. Sadece Sağlık Komisyonunda, aşağı yukarı beş saate yakın, Değerli Başkanın da bu husustaki engin hoş görüsüyle, Sağlık Komisyonu Başkanımız Profesör Cevdet Erdöl’ün engin hoş görüsüyle meslek örgütlerini dinledik. Söz alıp da konuşamayan ve meselesini izah edemeyen meslek örgütü olmadı. Ama şu da bir gerçektir: Yasaları, milletin iradesi, bu yüce çatı altında milletin iradesini temsil eden vekilleri eliyle yapar. Bu yasada da böyle oldu.

Ben, takdirlerinize ve katkılarınıza çok teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. Hayırlı olsun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakanım.

Hükûmete, bütün parti gruplarımıza ve Genel Kurulda gayret gösteren bütün Meclisteki milletvekili arkadaşlarımıza teşekkür ediyoruz. Tekrar, milletimize hayırlı olmasını diliyorum.

Saygıdeğer arkadaşlarım, bürokrat arkadaşlarımızın, kamu görevlisi arkadaşlarımızın Meclis Genel Kurulundaki görevleri sona ermiştir, onlar ayrılabilirler.

Sayın milletvekilleri, 4’üncü sırada yer alan, Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı ve İçişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

4.- Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı ve İçişleri Komisyonu Raporu (1/704) (S. Sayısı: 383)

BAŞKAN - Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

5’inci sırada yer alan, Arsa Üretimi ve Değerlendirilmesi Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Manisa Milletvekili Recai Berber ve 5 Milletvekilinin; 2985 Sayılı Toplu Konut Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporlarının görüşmelerine başlayacağız.

5.- Arsa Üretimi ve Değerlendirilmesi Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Manisa Milletvekili Recai Berber ve 5 Milletvekilinin; 2985 Sayılı Toplu Konut Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları (1/762, 2/475) (S. Sayısı: 455)

BAŞKAN - Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

6’ncı sırada yer alan, Avusturya Cumhuriyeti, Bulgaristan Cumhuriyeti, Macaristan Cumhuriyeti, Romanya ve Türkiye Cumhuriyeti Arasında Nabucco Projesi Hakkında Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

6.- Avusturya Cumhuriyeti, Bulgaristan Cumhuriyeti, Macaristan Cumhuriyeti, Romanya ve Türkiye Cumhuriyeti Arasında Nabucco Projesi Hakkında Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/783) (S. Sayısı: 447)

BAŞKAN - Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

7’nci sırada yer alan, Uşak Milletvekili Nuri Uslu’nun 6831 Sayılı Orman Kanununa Ek Madde Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi ve Çevre ile Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonları Raporları’nın görüşmelerine başlayacağız.

7.- Uşak Milletvekili Nuri Uslu’nun; 6831 Sayılı Orman Kanununa Ek Madde Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi ve Çevre ile Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonları Raporları (2/325) (S. Sayısı: 417)

BAŞKAN - Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

Sayın milletvekilleri, 8’inci sırada yer alan, Türkiye Cumhuriyeti ile Kuveyt Devleti Arasında İşbirliği İçin Ortak Komite Kurulmasına Dair Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlıyoruz.

8.- Türkiye Cumhuriyeti ile Kuveyt Devleti Arasında İşbirliği İçin Ortak Komite Kurulmasına Dair Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/599) (S. Sayısı: 429) (x)

BAŞKAN – Komisyon? Yerinde.

Hükûmet? Yerinde.

Tasarının tümü üzerinde söz talebi yoktur.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

1’inci maddeyi okutuyorum:

                        

(x) 429 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

TÜRKİYE CUMHURİYETİ İLE KUVEYT DEVLETİ ARASINDA İŞBİRLİĞİ İÇİN ORTAK KOMİTE KURULMASINA DAİR ANLAŞMANIN ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI

MADDE 1- (1) 30 Mart 2008 tarihinde Ankara’da imzalanan “Türkiye Cumhuriyeti ile Kuveyt Devleti Arasında İşbirliği İçin Ortak Komite Kurulmasına Dair Anlaşma”nın onaylanması uygun bulunmuştur.

BAŞKAN - Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

2’nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN - Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

3’üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3- (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, tasarının tümü açık oylamaya tabidir.

Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Oylama için üç dakika süre veriyorum ve oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti ile Kuveyt Devleti Arasında İşbirliği İçin Ortak Komite Kurulmasına Dair Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı’nın -sıra sayısı 429- açık oylama sonucunu açıklıyorum:

Kullanılan oy sayısı   :      195

Kabul                         :      195 (x)

Evet, her iki ülke için de hayırlı olmasını diliyorum.

Saygıdeğer milletvekilleri, 9’uncu sırada yer alan Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kuveyt Devleti Hükümeti Arasında İşgücü Değişimi Hakkında Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.  

9.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kuveyt Devleti Hükümeti Arasında İşgücü Değişimi Hakkında Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/620) (S. Sayısı: 430) (xx)

BAŞKAN – Komisyon ve Hükûmet yerinde.

Evet, tasarının tümü üzerinde gruplar adına söz talebi yok.

Şahıslar adına İkram Dinçer, Van Milletvekili… Yok.

Başka söz talebi…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, söz istiyorum.

                           

(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.

(xx) 430 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

BAŞKAN – Sayın Genç, buyurun efendim.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; gündemin 9’uncu sırasında Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile Kuveyt Devleti Hükûmeti Arasında İşgücü Değişimi Hakkında Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı’nın tümü üzerinde söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Şimdi, Parlamentoda bir ciddiyet olması lazım. Burada bize gündemde bugün tam gün yasasından sonra Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı’nın görüşüleceği bildirilmişti, daha doğrusu gündemde bunlar vardı ama maalesef, böyle, gündem bir tarafa atılarak, iktidar partisi gündeme getirdiği konularda kendi uygun göreceği kanunlara geçmektedir.

Aslında sayın milletvekilleri, birçok milletvekili bu anlaşmaların çok önemsiz olduğunu zannediyor. Hâlbuki, biliyorsunuz, Anayasa’mıza göre uluslararası anlaşmalar kanundan daha üstün bir gücün -hukuk hiyerarşisi içinde- üstündedirler. Bunların Anayasa’ya aykırılığını... Anayasa Mahkemesine götüremezsiniz. Bir defa, Türkiye Büyük Millet Meclisinde bu anlaşmalar onaylandıktan sonra yeniden bir kanunla bu anlaşmayı yürürlükten kaldırmadıkça bunların hükümleri meridir, uygulanır. Dolayısıyla uluslararası anlaşmaların bence enine boyuna incelenmesi lazım, komisyonlarda incelenmesi lazım, Genel Kurulda da bunların üzerinde durulması lazım ama her nedense bu AKP Hükûmetiyle beraber uluslararası anlaşmalar burada sağlıklı incelenmiyor.

Sayın Başkan, salonda çok ciddi gürültü var.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri... Lütfen arkadaşlar, sükûneti sağlayalım.

KAMER GENÇ (Devamla) – Arkadaşlarımız kulislerde sohbet edebilirler arkadaşlar, kulisler hangi güne duruyor. Burada oturan arkadaşlarımız dinlesinler lütfen.

Şimdi, uluslararası konularda Türkiye Cumhuriyeti devletinin bir görüntüsüne de temas etmek istiyorum. AKP Hükûmetiyle beraber maalesef Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetinin uluslararası düzeyde çok da öyle saygınlığını artıran davranışlar olmadı. Her ne kadar AKP’liler “Efendim, bizim zamanımızda Birleşmiş Milletler geçici üyeliğini aldık.” diyorlarsa da, arkadaşlar, bu, biliyor musunuz karşımızda ciddi bir rakip yoktu. Ayrıca da Türkiye Cumhuriyeti devleti 75 trilyon, bakın 75 trilyon 50 milyon lira para harcadı, gitti Afrika’nın birçok yerlerinde insanları getirdi, yedirdi içirdi. Birçok uluslararasında oy kullanan kişilere bir nevi de rüşvet sayılabilecek böyle bir davranışlarda bulundu, zaten karşımızda da ciddi bir olay da yoktu. Dolayısıyla da Birleşmiş Milletler geçici üyeliğine kabul edilmesini burada çok böyle defalarca övünç kaynağı yaparak dile getiriyorsunuz. Aslında, tabii, Birleşmiş Milletler geçici üyeliğini almak bir ülke için… Hatta geçici üyeliği değil, Türkiye devleti gibi güçlü bir devletin burada daimî üye olması lazım ama daimî üyeliği almak için gayret sarf edilmesi lazım. Tabii, bu güç var mıdır yok mudur, bu gücü kim sağlar? Bunu güçlü hükûmetler sağlar.

Şimdi, son zamanlarda AKP İktidarıyla beraber Türkiye Cumhuriyeti devletinin yüzü batıdan doğuya döndü. Bakıyorsunuz, başta Abdullah Bey, sonra Tayyip Bey, ikide bir Arap ülkelerine gidiyorlar. Hem de öyle Arap ülkelerine gidiyorlar ki, her gün bir bakıyorsunuz orada. Kardeşim, siz Türkiye’de devletin işiyle ne zaman uğraşıyorsunuz?

Şimdi, bakın, Tekel işçileri ne durumda? Bugün işte, birkaç tane arkadaşımızı gösterdi, Tekel işçisi hastanelik olmuş. Yani Sayın Rahşan Ecevit dahi seksen beş-doksan yaşındaki hâliyle o insanlara karşı büyük bir duygu duyuyor, büyük bir ilgi görüyor; o hâliyle gidip o insanları ziyaret ediyor. Orada 50 bine yakın, hatta 60 bine yakın Türkiye Cumhuriyeti vatandaşının mağdur olduğu bir olay var ama ne Hükûmet var ortada ne iktidar var. Böyle bir duygusuzluk, böyle vatandaşına karşı lakayıt, vatandaşını, kendisinden olmayan insanları böyle hor gören, düşman gören bir anlayış olur mu sayın milletvekilleri? Peki, siz, 50 bin veya 60 bin civarındaki bir vatandaş kitlesini ilgilendiren, onları hastaneye sevk eden, onları büyük acılara sevk eden bir olaya ilgi göstermezsiniz de hangi olaya göstereceksiniz? Sizin için gündeminizde olabilen olay hangisidir? Değerli milletvekilleri, ben onları öğrenmek de istiyorum. Maalesef, hiçbir bakanınız, hiçbir milletvekiliniz, Hükûmetiniz bu konuda hiçbir duyarlılık göstermedi. Yani lütfen, bu duyarlılığı, bence bir Meclisin göstermesi lazım.

Hatta, ben, Sayın Başkanlık Divanından da şunu rica ediyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak da bu işe el konulabilir. Arkadaş, bu memlekette 70 bine yakın bir Tekel işçisi var; bunlar kaç gündür burada aç, sefil, bu kışta eksi derecede sokakta duruyorlar; bu insanlara bir el atalım. Bu Meclisin İnsan Hakları Komisyonu var, bir el atalım. Bu insanları siz ölüme terk edemezsiniz. Yani bu insanlar, Türkiye Cumhuriyeti devletinin vatandaşlarıdır ve zamanında üretmişlerdir, bu memlekete hizmet etmişlerdir. Siz, bunların elindeki işi alıyorsunuz “Efendim, bunlar boşuna para alıyorlar.” Alıyorsa sen iş ver kardeşim. Niye bunların elindeki fabrikasını aldın, yok pahasına özelleştirdin; getirdin, yandaşlarına 292 milyon dolara o Tekel işletmelerini özelleştirdin de arkadan bunları altı ay olmadan KDV’si dâhil 996 milyon dolara verdin? Bunlar ortada. Şimdi, siz, devletin bu kurumunda emeğiyle çalışan, alın teriyle çalışan, alın teriyle bu memlekete hizmet eden, üreten, köylüsüne hizmet eden, köylünün mahsulünü değerlendiren bir meslek grubunun elindeki mesleği alıyorsunuz, ondan sonra bu insanları sokağa atıyorsunuz, bunların eylemi karşısında da kayıtsız kalıyorsunuz. Bu, bence insanlık duygularına sığmayan bir davranış biçimidir, bir bakış açısıdır. Bu ülkede bu insanları bu durumda bırakmamak lazım. Bakın, bu devletin çok önemli kaynakları vardır. Bu kaynakları orada… 12 bin Tekel işçisine onların istediği seviyede bir ücret vererek onları çeşitli yerlere yerleştirmek bu memlekete hiçbir zarar getirmez değerli arkadaşlarım. Ama siz devleti…

Bakın, mesela Isparta’da Sümer Holdingde bir fabrika vardı; bu fabrikada bizim Tunceli’den gelen 20 tane işçi çalışıyordu; bu Sümer Holdingdeki o işçileri, özelleştirmeden, tuttular görevlerine son verdiler. Nedir? “Bunlar Tuncelili.” dediler. Sümer Holdingde ipliğin kilosu 1 milyon liraya imal ediliyordu fakat o işçileri orada görevine son vererek dışarı atınca tam 7 milyona ipliği almaya başladılar. Yani AKP’nin hangi işi doğru da ben görmüyorum? Bir tek doğru işini görmedim. Onun için, doğru bir işini görmediğim için bu kürsüye çıkıp da hiçbir kanunun lehinde konuşmadım, hiçbir icraatının lehinde konuşmadım. Bakın sayın milletvekilleri, ben yıllarca bu kürsüden hizmet eden bir insanım.

Biraz önce tam gün yasası üzerinde konuşurken İsrail meselesinden bahsettim. Bakın, İsrail bizim dostumuzdu, uluslararası alanda bizi destekleyen bir ülkeydi. Dünyada üç tane lobi var; Ermeni lobisi, Yunan lobisi ve Yahudi lobisi. Yahudi lobileri, her zaman, uluslararası düzeyde Türkiye Cumhuriyeti devletini destekleyen, Ermeni soykırımına karşı destekleyen insanlardı. Nitekim, Tayyip Bey Amerika’ya gittiğinde, ilk defa, Yahudilerin şimdiye kadar hiçbir yabancıya vermediği en büyük ödülü, Cesaret Ödülü’nü verdiler. Sonradan, Gazze meselesi çıkınca -Gazze meselesini kınadığımı da söyledim- ondan sonra bir parti İstanbul’da büyük bir miting yaptı, size rakip olan bir parti, vatandaşlar oraya korkunç derecede akın ettiler. Baktınız ki taban sizin elinizden gidiyor, “Ne yapalım?” dediniz. “Yahu bir panel düzenleyelim. Bu panele de kimi getirelim? İşte, İsrail Cumhurbaşkanı Peres’i getirelim. Tayyip Bey çıksın orada ‘One minute’ desin, ondan sonra orada buna karşı bir celallensin.” dediler. Yani bunun manası… Bakın, hiçbir neden yoktu böyle.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Genç, buyurun, konuşmanızı tamamlayınız efendim.

KAMER GENÇ (Devamla) - Ondan sonra tuttular İsrail Cumhurbaşkanını getirdiler, orada hiçbir sebep yokken İsrail’e hakaret etti.

ALİ KOYUNCU (Bursa) – Nasıl hiçbir sebep yoktu? Çocuklar öldürülürken, Gazze’de katliam yapılırken nasıl sebep yok?

KAMER GENÇ (Devamla) – Yani olur mu? İsrail’e hakaret etti. Ondan sonra, onun üzerine de İsrail ne yaptı? İşte, bizim Büyükelçiyi çağırdı, orada Türkiye Cumhuriyeti devletine en büyük hakareti etti. Ben İsrail’in bu hareketini şiddetle kınıyorum. Ben tekrar Hükûmeti göreve davet ediyorum. Efendim, orada o hakareti yapan Dışişleri Bakan Yardımcısı o makamda oturduğu sürece, o görevden istifa ettirilmediği sürece Türkiye Cumhuriyeti devletine yapılan hakaret orada duruyor. Oraya bir mektup göndermekle bu iş hallolmaz. Devletini düşünen, devletin haysiyetini düşünen insanların bunu düşünüp onu bir özür olarak kabul etmemesi lazım. Maalesef Türkiye Cumhuriyeti devleti zamanınızda çok kötü yönetiliyor. Bu kötü yönetim Türkiye’nin geleceğini karanlığa sürüklüyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

KAMER GENÇ (Devamla) – Bu nedenle sizin getirdiğiniz hiçbir tasarının lehinde değilim.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Genç.

Şahsı adına Muş Milletvekili Sırrı Sakık.

Buyurun Sayın Sakık. (BDP sıralarından alkışlar)

SIRRI SAKIK (Muş) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; ben de hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Aslında ben uluslararası anlaşmalardan çok devletin ve vatandaşın arasındaki anlaşmaların daha çok kutsal olduğuna inanıyorum. Ben şimdi sokaktan geliyorum; otuz sekiz gündür insanlar, Ankara’nın göbeğinde ve gittim, gördüm, yaşadım, bütün çadırları tek tek. Ne olur siz de gidin, insanlık adına gidin, partiyi bir tarafa bırakın, partinin çıkarlarını bir tarafa bırakın, o kucağındaki daha altı aylık bebekle orada aş, iş, ekmek için oturan insanları gidin, görün. Eğer siz onları görürseniz, emin olun ki, akşamleyin evinizde çocuklarınızla rahat bir gece geçiremezsiniz.

Şimdi, sokaklar bu kadar perişan ve her taraftan feryatlar var, kadınlar, çocuklar orada kendi hakları gasp edilmiş. Bu gaspın iade edilmesini istiyorlar. “Biz bu ülkenin vatandaşlarıyız.” diyorlar ama ne yazık ki, Parlamentoda bu konuyu muhalefet zaman zaman seslendiriyor, iktidar  bu noktada duymuyor. Hani hakkaniyet, hani hukuk, hani inanç? Yani, eğer inanan bir insan, ben eminim ki, o sokakta gördüğü tablodan dolayı akşam evinde huzurlu bir şekilde uyuyamaz. Bu insanlar bu ülkenin vatandaşlarıdır. Bakın, ben gittim, gördüm, orada işte Kürt, Türk, bilmem ne, herkes kucak kucağa, herkes orada hak, hukuk, adalet için mücadele ediyor. Ne olursunuz, bu konuda bu insanların sesini, feryadını duyun. Otuz sekiz gündür bu sokaktadırlar.

Siz, evinizden buraya kadar geldiğinizde büyük bir sıkıntı içerisindesiniz, üşümemek için palto, pabuç, eldivenler takıyorsunuz, ama o insanlar orada gerçekten büyük bir sıkıntı içerisinde ve bu noktada sorumluluklarımızı yerine getirmek zorundayız. Devlet ile vatandaşın hukuku gelişmezse, uluslararası hukuk oluşmuş kimseyi çok fazla ilgilendirmez.

Bakın, bir taraftan “açılım” bir taraftan “millî mutabakat” diyorsunuz, “Kürt açılımı” diyorsunuz ama bir taraftan da Kürtlerin yaşadığı coğrafyada neredeyse tel örgüler örerek gece gündüz operasyonlar yapılıyor. Aylardır bölgede bizden intikam alırcasına bizim yöneticilerimiz tutuklanıyor. Bugün de Iğdır İl Başkanımız hiçbir gerekçe gösterilmeden gözaltına alındı. Batman’da 60’a yakın gözaltı var bugün ve birçok belediye başkanımız içeride. Bu belediye başkanlarımız akçeli işlerden dolayı içeride değil. Bu belediye başkanları, siz ne kadar halkın iradesiyseniz onlar da bu kadar halkın iradesidirler ama siz bir taraftan kardeşlikten, bir taraftan hukuktan, iç barışımızdan bahsederken bir taraftan dağdakileri hayata dâhil etmek için operasyonlar, projeler ürettiğinizi söylüyorsunuz ama demokratik zeminde siyaset yapan insanları hiçbir gerekçe göstermeden apar topar alıp götürüp cezaevine tıkıyorsunuz. Bununla iç barışı sağlayamazsınız. Bununla kardeşliği sağlayamazsınız. Gerçekten, eğer bu konuda etkili ve yetkili değilseniz, çıkın kamuoyuna şunu söyleyin: “Sevgili kardeşlerim, biz etkili, yetkili değiliz, bizim irademizin dışında oluyor.” Çünkü bazı konularda bunu söylüyorsunuz, ikili sohbetlerde… Demokratik Toplum Partisi kapatılırken, televizyon kanallarını dolaşan Başbakan Yardımcısı, Anayasa Mahkemesinin kararını Anayasa Mahkemesi Başkanından önce kamuoyuyla paylaşıyordu; partinin nasıl kapatılacağını, nasıl bir gerekçe uydurduğunu hep birlikte gördük. Anayasa Komisyonu Başkanı da kanal kanal dolaşıyordu, bunları söylüyordu. Sonra ne oldu? Parti kapatılınca, döndünüz “Vallahi bizim irademizin dışındadır.” Şimdi, kimse buna inanmaz. Eğer sizin iradenizin dışındaysa o zaman bu görevi üstlenmeyeceksiniz.

Biz biliriz, bize karşı nasıl birlik oluştuğunu biliriz, hatta Parlamentoda da bunu gördük. Bizim dışımızda, zaman zaman, bize karşı ittifakları biliriz. Kurumlar da öyledir, kurumlar kendi aralarında çatışır. AKP’nin kapatılması gündeme gelince Anayasa Mahkemesinin nasıl dengeyi tutturduğunu biliriz ama sorun Kürtler ve Kürtlerin temsilcisi olduğu zaman nasıl bir ulusal ittifakın oluştuğunu da biliriz. Şimdi, bununla, dönüp bize “Bu ülkede yargı bağımsızdır.” diyemezsiniz. Sayın Başbakan dönüp diyor ki “Bu yargı biliyor musunuz bize ne yaptı?” Eğer siz yargıdan şikâyet ederseniz biz Kürtler komple intihar etmemiz lazım çünkü bize yargı adil bir şekilde uygulanmıyor, çocuklarımıza uygulanmıyor, partimize uygulanmıyor, belediye başkanlarımıza uygulanmıyor, halkımıza uygulanmıyor. Böyle, eğer tarafsa, bir ülkede mağdurların sığınabileceği alanlar bile taraf olmuşsa, bizim sığınabileceğimiz bir alan kalmamışsa ne yapmalıyız?

Şimdi, Türkiye Büyük Millet Meclisi İnsan Hakları İnceleme Komisyonu var; bu kadar haksızlığa uğrayan bir coğrafyada yaşıyoruz, 15 Aralıkta Muş’ta, seçim bölgemde Demokratik Toplum Partisinin kapatılmasını protesto eden ve bir basın açıklaması yapmak isteyen 10 bin insanın üzerine ateş açıldı; 2 insan yaşamını yitirdi, 8 insan da yaralandı. O insanlar bir buçuk saat içerisinde ateş altında kaldılar -hukuk devletinden bahsediyoruz- ve ilk ölen insanla ikinci ölen insan arasında tam bir buçuk saatlik bir mesafe var ve o süre içerisinde güvenlik güçleri ateş açan adamı izliyor; bu, ne zaman görevini bitiriyorsa -bir buçuk saat izliyor- sonra bir panzerle gidiyorlar, içeriden onu ve kardeşini alıp götürüyorlar; sonra gidip, evindeki insanları da helikopterle alıp, götürüp devletimiz bu katilin hukukunu koruyabiliyor ama orada masum olan insanların üzerine saatlerce ateş açılıyor ve kimsenin kılı kıpırdamıyor ve Sayın Başbakan ve Muş Valisi… Buradan geldim, sizin yetkililerle konuştum, “Muş Valisi, katilleri koruyor.” dedim, “Oradaki güvenlik birimleri katilleri koruyor, katilleri masumlaştırıyorsunuz.” dedim; Sayın Başbakan çıkıp diyor ki: “Saldırı oldu.” Hayır, saldırı yok. Ne zaman? Saldırı olsa o adam oradan sağ çıkmaz, eğer orada bir yağma olsa adam orada linç edilir ama bu saldırı yok. Katilleri masumlaştırmayın, hukuk hepimiz için geçerlidir. O katilleri masumlaştırdınız, sokakta insanların üzerine ateş açan insanları da masumlaştırırsanız iç barışımızı sağlayamayız. Bakın, yanı başımızda, Yunanistan’da, 2008 yılında on altı yaşındaki çocuğu polis öldürdü, sonra Yunanistan’da halk ayaklandı, binlerce iş yeri, binlerce araç yakıldı. Polis, güvenlik güçleri bir tek insanın üzerine ateş açtı mı? Hayır ve Sayın Başbakanımız dönüp oradaki Yunanistan Başbakanına “Geçmiş olsun” dileklerini iletiyor. Yunanistan Başbakanına İçişleri Bakanı ve yardımcısı istifasını sunuyor, “Biz, burada, görevimizden… Evet, bu noktada suçluyuz.” diyorlar ama benim ülkemde onlarca insan ölürken, onlarca insanın üzerine ateş açılıyorken Sayın Başbakan Yunanistan’daki insan için başsağlığında bulunuyor ama Muş’un Bulanık’ında öldürülen masum Kürt için arayıp ailesine “Başınız sağ olsun.” demiyor; katilleri koruyan, katilleri masumlaştıran Muş Valisini görevden almıyor. Böyle bir hukuk yok, böyle bir demokrasi yok. Buna seyirci kalamazsınız, kalırsanız o ölen insanların elleri yakanızda olur. İnançlı olduğunuzu söylüyorsunuz, mahkemei kübrada o insanlar sizin yakanıza yapışır.

Ben buradan sesleniyorum: Hukuk ve adalet hepimiz için geçerlidir. Hukukun ve adaletin ülkesini yaratmak hepimizin boynunun borcudur ama hukuk ve adalet yoksa iç barış da yok. İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu bunları araştırmak için gitmez, Sakarya’daki, Kızılay’daki insanların hakkını, hukukunu araştırmak için gitmez -alın, açın, bakın- ama Avrupa’ya 7 kez seyahate giderler. Kendi ülkesindeki hak, hukuk, adalet mağduru olanların hukukunu savunmayan bir anlayış burada bizi temsil edemez. Görüyorum… Evet, temsilcilerini burada görünce acı çekiyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Sakık, konuşmanızı tamamlayınız.

Buyurun.

MEHMET DANİŞ (Çanakkale) – Yeter Başkanım, yeter.

SIRRI SAKIK (Devamla) - Bu temsilciler, bu Komisyon burada, bu ülkenin, hakkını, hukukunu ve adaletini yerli yerine oturtmak için vardır. Bu Komisyon, bu ülkedeki eksiklikleri gidermek için var; kim nerede, nasıl haksızlığa ve hukuksuzluğa uğramışsa onun hukukunu korumak için var, yoksa Avrupa’nın dört bir yanında turistik seyahatler yapmak için bu Komisyon yoktur.

Ben tekrar hepinizi daha sağduyulu, halklar arasındaki bu kin ve nefret duygularını körükleyen, katilleri masumlaştıran açıklamalar değil… O halka, mazlum halka ateş eden ve onları katleden ve onları koruyanlardan bir an önce hesap sorulmalıdır ve bu noktada özellikle altını çiziyorum, Muş Valisi ve oradaki güvenlik birimlerinin derhâl görevden çektirilmesi gerekir. Eğer buradaki vekiller de Muş ilinin vekilleri de buna seyirci kalırlarsa onlar da bu suçun ortağıdırlar.

Ben bu duygularla hepinizi saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Sayın Başkanım…

BAŞKAN - Buyurun.

BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Sayın Başkanım, Hatip, konuşmasında Grup Başkanımızı da kastederek birtakım değerlendirmelerde bulunmuştur, İç Tüzük’e göre söz istiyorum. Birkaç cümle ifade etmeme müsaade ederseniz sevinirim.

İNSAN HAKLARINI İNCELEME KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET ZAFER ÜSKÜL (Mersin) – Sayın Başkanım, Komisyonumuzla ilgili, değerlendirmeleriyle ilgili düzeltme yapmam gerekiyor.

SIRRI SAKIK (Muş) – Grup Başkanıyla ilgili bir şey söylemedim Başkanım.

BAŞKAN - Arkadaşlar…

BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Sayın Başbakan bizim grubumuzun da aynı zamanda Başkanıdır ve dolayısıyla yürütmenin de başıdır. Bugün yaptığı konuşmada Hatip birçok haksız ithamlarda bulunmuştur, cevap vermek istiyorum.

SIRRI SAKIK (Muş) – Hepsi belgeli, hiçbir haksız itham yok Allah için.

BAŞKAN - Sayın Bozdağ, tamam, ben talebinizi yerine getireceğim. Ondan önce, izniniz olursa bir şeyi ifade edeyim.

Arkadaşlar, burada, Türkiye Büyük Millet Meclisinde bulunan komisyonlar ve değerli üyeleri… Gerçi Sayın Üskül söz talebinde bulundu, tabii böyle bir hakkı var ama şunu ifade etmek istiyorum: Her birimizin yaptığı görevlerde, burada bütün partilerin bu komisyonlarda üyeleri var. Arkadaşlarımızın yurt içinde veya yurt dışında yapmış olduğu görevleri başka bir kısım anlamlar, adlar altında nitelemek bizlere uygun düşmüyor. Yani şimdi, o arkadaşlarımızın hepsinin geçmişten gelmiş olan birikimleri, çalışmaları, görevleri vesairesi vardır. Avrupalılar tabii ki buraya gelip bir kısım şeyleri inceliyorlarsa, e, bizim de Avrupa’daki yapılan bir kısım şeyleri inceleme hakkımız vardır. Bu doğaldır. Komisyon görevini yerine getirmişse, Sayın Sakık, belki onlara teşekkür etmek lazım. Ama eksik olan hususlar varsa onları da yatırsın, ona bir şey demiyorum.

SIRRI SAKIK (Muş) – Sayın Başkan, ben de onları göreve davet ediyorum. “Bulanık’ta insan hakları ihlali var, Şırnak’ta var, Diyarbakır’da var, gelin, inceleyin.” diyorum, göreve davet ediyorum.

BAŞKAN – Tamam, göreve davet ediyorsun ama göreve davetin dışında başka şeyler de ifade ettiniz. Ben onları belirtiyorum.

SIRRI SAKIK (Muş) – Avrupa’ya 7 kez giderse, Muş’a gelmezse onu da söylerim ben.

BAŞKAN – Sayın Sakık, bakınız, görevi icabıysa 17 sefer de gider adam. Yani 7 sefer, 17 sefer yok.

SIRRI SAKIK (Muş) – Ama bir kez de bizim kapımıza gelsinler, bir kez de buraya gelsinler.

BAŞKAN – Görevli, bir sorumluluğu yerine getiriyor mu getirmiyor mu? Türkiye Cumhuriyeti’nin, Türk vatandaşlarının hukukunu korumak için mutlaka oralara gitmişlerdir.

Evet, Sayın Bozdağ, buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

IX.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- Yozgat Milletvekili Bekir Bozdağ’ın, Muş Milletvekili Sırrı Sakık’ın AK PARTİ Grubu Başkanına sataşması nedeniyle konuşması

BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Sayın Başkanım, saygıdeğer milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Tabii, bir şeyin altını çizmemiz lazım. Türkiye Cumhuriyeti devleti, birtakım eksiklikleri, noksanlıkları olsa bile, demokratik bir hukuk devletidir. İşleyen bir hukuk vardır, işleyen bir demokrasi vardır. Tabii, bizim buna dair pek çok sözümüz olabilir, pek çok eleştirimiz olabilir; bunlardan haklı olduğumuz, olmadığımız yönler de olabilir. Ama bir şeyi hiç kimsenin ama hiç kimsenin gözden kaçırmaması lazım. Devletin yönetiminde bulunanlar, ülkenin güvenliğini teminle görevli olanlar, hukuku uygulamakla vazifeli olan adli makamlar görevini yaptığı zaman, “Görevini niye yapıyorlar? Neden suç işleyenlere karşı soruşturma yapıyorlar veya kovuşturma yapıyorlar? Bunlarla ilgili neden iş veya işlem yapıyorlar?” diye hukuk devletinde şikâyet olmaz.

Bir yere bomba atıldı, ihbar geldi.

MEHMET NEZİR KARABAŞ (Bitlis) – Bitlis’te ne olmuş, takip ediyor musunuz Bitlis’i? Bir haftada 120 kişi gözaltında, 40 kişi tutuklu. Bomba atıldı Bitlis’te, takip ediyor musunuz?

BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – Adli makamlar “İhbar geldi, biz dokunmayalım, araştırmayalım, soruşturmayalım.” mı diyecekler? Güvenlik güçleri “Biz bunun aslını astarını araştırmayalım.” mı diyecekler? Muş’ta dediğiniz, başka yerde dediğiniz pek çok hadisede devletin güvenlik güçleri Anayasa ve yasaların kendilerine verdiği görev ve yetkileri sorumlulukla kullanıyor ve bunların gereğini yapıyor. Yapmasınlar mı? Bir yerde gösteri var, eylem var, tedbir almasınlar mı? Elbette alacaklar, görevlerini yapacaklar.

SIRRI SAKIK (Muş) – Masum insanların üzerine ateş açtılar, 2 insan öldü, 8 insan yaralandı.

BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – Ama burada bu lafı söyleyen şunu da söylese… Yani, bir aracın içerisinde dolu çoluk çocuğun üzerine molotofkokteyli atıldığında, Serap kızımız şehit olduğunda aynı tepkiyi gösterse herkes alkışlardı, derdi ki: “Yanlış yapılıyor.” (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Ben, bu vesileyle herkesi saygıyla selamlıyorum.

MEHMET NEZİR KARABAŞ (Bitlis) – Biz tepki gösterdik ama siz Muş’a göstermediniz, Bitlis’e, Diyarbakır’a göstermediniz! Biz tepki gösterdik buna. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Arkadaşlar, sakin olalım lütfen.

Sayın Üskül, buyurun efendim.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

2.- İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Başkanı Mersin Milletvekili Mehmet Zafer Üskül’ün, Muş Milletvekili Sırrı Sakık’ın, İnsan Haklarını İnceleme Komisyonunun, Türkiye’deki insan hakları ihlallerinden çok yurt dışındaki Türklere yönelik insan hakları ihlalleriyle ilgilendiği şeklindeki ifadelerine ilişkin açıklaması

İNSAN HAKLARINI İNCELEME KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET ZAFER ÜSKÜL (Mersin) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, İnsan Haklarını İnceleme Komisyonuyla ilgili eleştirilerin kabul edilecek bir yanı yok. Verilen bilgiler ne yazık ki maddi gerçeklere uymuyor. İnsan Haklarını İnceleme Komisyonumuz şu ana kadar 30’un üzerinde rapor hazırlamıştır, 6 alt komisyonumuz şu anda çalışmaktadır, yurt dışında hazırlanan raporların sayısı sadece 5’tir, 7 değil.

SIRRI SAKIK (Muş) – 6’dır, 7’ye hazırlık var.

İNSAN HAKLARINI İNCELEME KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET ZAFER ÜSKÜL (Devamla) - Biz 7 kez yurt dışına gitmedik...

İBRAHİM BİNİCİ (Şanlıurfa) – Bir hazırlık var,  hazırlıyorsunuz peş peşe.

İNSAN HAKLARINI İNCELEME KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET ZAFER ÜSKÜL (Devamla) - 7 kez yurt dışına gitmedik, 5 kez gittik. Ayrıca, eğer bizim ulusal çıkarlarımız gerektiriyorsa, orada yaşayan yurttaşlarımızın hakları ihlal ediliyorsa, tabii ki yurt dışına da gideceğiz, orada da ülkemizin çıkarlarını sağlamak üzere mücadele edeceğiz, orada da yurttaşlarımızı ve Türk kökenli insanları savunmaya devam edeceğiz.

SIRRI SAKIK (Muş) – Peki, Bulanık sizin yurdunuz değil mi? Bulanık sizin yurdunuz değil mi? İzmir sizin yurdunuz değil mi? Sakarya sizin yurdunuz değil mi? Orada insanlar ölmedi mi?

İBRAHİM BİNİCİ (Şanlıurfa) – Burada her gün insan ölüyor!

İNSAN HAKLARINI İNCELEME KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET ZAFER ÜSKÜL (Devamla) - Genellikle, tuhaf bir biçimde, İnsan Haklarını İnceleme Komisyonuyla ilgili olarak, doğruları saptırarak, kamuoyuna yanlış bilgi vermek âdet hâline geldi. Muş Bulanık’ta yaşanan olaylarla Komisyonumuz ilgilenmiştir, ilgilenmeye devam etmektedir.

SIRRI SAKIK (Muş) – Ne zaman? Seneye…

İBRAHİM BİNİCİ (Şanlıurfa) – Gittiniz mi bölgeye? Bölgeye gittiniz mi?

İNSAN HAKLARINI İNCELEME KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET ZAFER ÜSKÜL (Devamla) - Her olayla ilgili olarak ille de bir alt komisyon kurmamız gerekmemektedir, buna imkânımız da yoktur. Şu anda 6 alt komisyonun çalışmakta olduğunu söyledim; 5’erden 30 kişi eder bu. Dolayısıyla Komisyonumuzun imkânları çerçevesi içinde, alt komisyon kuramadığımızda, Başkanlık olarak, mutlaka insan haklarıyla ilgili ihlal olaylarıyla karşılaştığımızda müdahale ediyoruz. Ama bazıları ısrarla kendilerinin bu çalışmalara katılmadığını iddia ediyorlar. İnsan Haklarını İnceleme Komisyonunun kurduğu, şimdiye kadar kurduğu alt komisyonların önemli bir bölümünde biz muhalefeti çoğunluk olarak belirledik, her siyasi partiden üye aldık, hatta İç Tüzük gereği alt komisyonlara girme hakkı bulunmayanları dahi alt komisyonumuza aldık. Bir değil, iki değil, üç değil… Ama deniyor ki: “Hayır, dışlanıyoruz, bizi alt komisyona almıyorsunuz, incelemelere dâhil etmiyorsunuz.”

ÖZDAL ÜÇER (Van) – Hikâye anlatma!

İNSAN HAKLARINI İNCELEME KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET ZAFER ÜSKÜL (Devamla) - Her şeyden önce Türk milletinin doğru bilgilendirilmeye ihtiyacı var.

ÖZDAL ÜÇER (Van) – Hikâye anlatma!

İNSAN HAKLARINI İNCELEME KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET ZAFER ÜSKÜL (Devamla) - Bu tür bilgilerin saptırıldığı her durumda doğru bilgileri kamuoyuna iletmek bizim görevimiz ve bunu yapmaya devam edeceğiz.

Hepinize çok teşekkür ederim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ÖZDAL ÜÇER (Van) – Bir daha genç ölsün… Hepsinin sorumluluğu sendedir. 30 tane genç öldü Van’da.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

SIRRI SAKIK (Muş) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Efendim?

SIRRI SAKIK (Muş) – Bir şey söyleyeceğim. Ben, burada insan hakları ihlali var diyorum. Bulanık’ta insanların üzerine ateş açıldı. Bunu onaylar bir edayla çıkıyor, İstanbul’da olan, kızımızla ilgili… Şimdi, bunun arkasına sığınan anlayıştan nasıl hak, hukuk, adalet beklenebilir?

ÖZDAL ÜÇER (Van) – Böyle kıyaslama olmaz!

BAŞKAN – Anladım, tamam.

Teşekkür ediyorum.

VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

9.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kuveyt Devleti Hükümeti Arasında İşgücü Değişimi Hakkında Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/620) (S. Sayısı: 430) (Devam)

BAŞKAN - Tasarının maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Birleşime on dakika ara veriyorum.

 

Kapanma Saati: 17.39

 

 

BEŞİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 17.54

BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL

KÂTİP ÜYELER: Yaşar TÜZÜN (Bilecik), Harun TÜFEKCİ (Konya)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 51’inci Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.

430 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine devam edeceğiz.

Komisyon ve Hükûmet yerinde.

Tasarının 1’inci maddesinde kalmıştık ama ona başlamadan önce bir Danışma Kurulu önerisi geldi.

Danışma Kurulu önerisini okutuyorum:

X.- ÖNERİLER

A) Danışma Kurulu Önerileri

1.- Gündemdeki sıralama ve çalışma saatlerinin yeniden düzenlenmesine; 463 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak ve bölümler hâlinde görüşülmesine ilişkin Danışma Kurulu önerisi

Danışma Kurulu Önerisi

       No:                                                                                                         Tarih: 21.01.2010

Danışma Kurulunun yaptığı toplantıda, aşağıdaki önerilerin Genel Kurulun onayına sunulması uygun görülmüştür.

 

 

Mehmet Ali Şahin

 

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi

 

 

Başkanı

 

Bekir Bozdağ

Hakkı Suha Okay

 

Adalet ve Kalkınma Partisi

 Cumhuriyet Halk Partisi

 

Grubu Başkan Vekili

Grubu Başkan Vekili

 

Oktay Vural

Gültan Kışanak

 

Milliyetçi Hareket Partisi

Barış ve Demokrasi Partisi

 

Grubu Başkan Vekili

Grubu Başkan Vekili

Öneriler:

Gündemin kanun tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işler kısmında bulunan 458, 460 ve 426 sıra sayılı kanun tasarılarının bu kısmın 6, 7 ve 8 inci sıralarına, Gelen Kağıtlar listesinde yayınlanan ve bastırılarak dağıtılan 463 Sıra Sayılı kanun tasarısının ise 48 saat geçmeden bu kısmın 3 üncü sırasına alınması ve diğer işlerin sırasının buna göre teselsül ettirilmesinin

Genel Kurulun, 27 Ocak 2010 Çarşamba günkü birleşiminde 463 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının görüşmelerinin tamamlanmasına kadar çalışmalarını sürdürmesinin;

463 sıra sayılı Kanun Tasarısının İç Tüzüğün 91. maddesine göre Temel Kanun olarak görüşülmesi ve bölümlerinin ekteki cetveldeki şekliyle olmasının;

Genel Kurulun Onayına sunulması uygun görülmüştür.

463 Sıra Sayılı

Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı

(1/797)

Bölümler

Bölüm Maddeleri

Bölümdeki Madde Sayısı

 

1.Bölüm

1-10

10

 

2.Bölüm

11-15

7

 

 

 

(Geçici 1. ve 2. Madde)

 

 

 

Toplam Madde Sayısı:

17

BAŞKAN – Danışma Kurulu önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

9.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kuveyt Devleti Hükümeti Arasında İşgücü Değişimi Hakkında Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/620) (S. Sayısı: 430) (Devam)

BAŞKAN – 430 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 1’inci maddesini okutuyorum.

TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE KUVEYT DEVLETİ HÜKÜMETİ

ARASINDA İŞGÜCÜ DEĞİŞİMİ HAKKINDA ANLAŞMANIN ONAYLANMASININ

UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI

MADDE 1- (1) 30 Mart 2008 tarihinde Ankara’da imzalanan “Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kuveyt Devleti Hükümeti Arasında İşgücü Değişimi Hakkında Anlaşma”nın onaylanması uygun bulunmuştur.

BAŞKAN – Madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Bursa Milletvekili Sayın Onur Öymen.

Buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA ONUR ÖYMEN (Bursa) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; Türkiye Cumhuriyeti ile Kuveyt Devleti Arasında İşbirliği İçin Ortak Komite Kurulmasına Dair Anlaşma hakkında Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun görüşlerini arz etmek üzere söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, Meclisin gündemindeki anlaşma, gerçekten ülkemiz için olumlu sonuçlar verebilecek bir anlaşmadır. Biz, Hükûmetin Türkiye'nin menfaatlerine hizmet edecek anlaşmalar imzalamasını olumlu karşılıyoruz ve destekliyoruz. Bütün mesele bu anlaşmaların hayata geçirilmesidir, uygulanmasıdır.

Yurt dışında bizim 4 milyondan fazla vatandaşımız yaşıyor ve bu vatandaşlarımızın bulunduğu ülkelerle buna benzer çeşitli anlaşmalar yaptık ama uygulamanın her zaman beklediğimiz düzeyde olduğunu söyleyemeyiz. Kuveyt’te olsun, başka ülkelerde olsun çok sayıda vatandaşımız yaşıyor. Özellikle Batı Avrupa ülkelerinde 3 milyondan fazla vatandaşımız var. Bunların sorunlarıyla ilgili olarak vaktiyle bizim de önerimiz üzerine bir Meclis araştırma komisyonu kurmuştuk ve çok da kapsamlı bir rapor hazırlamıştık. Şimdi, bu raporun uygulamasına baktığınız zaman göreceksiniz ki daha hâlâ pek çok eksiğimiz var. Onun için, bizim, Hükûmetten beklediğimiz, imzaladığı bu tip anlaşmaların peşine düşmesi, bunların uygulanmasına özen göstermesi, yurt dışındaki işçilerimizin, iş adamlarımızın, tüccarlarımızın, sivil toplum örgütlerinin menfaatlerini korumasıdır.

Değerli arkadaşlarım, Türkiye, son zamanlarda çeşitli ülkelerle birçok anlaşma imzaladı, özellikle Orta Doğu ülkeleriyle. Bu tip anlaşmalar imzalanması –demin de söylediğim gibi- ilke olarak olumludur. Bazen yirmi tane, otuz tane hatta daha fazla anlaşma imzalandığını görüyoruz fakat bu anlaşmaların uygulanmasında, demin söylediğim gibi, sorunlarla karşılaştığımız da bir gerçektir.

Hükûmetin bir politikası var: Komşularımızla sıfır sorun politikası. Bu politika çerçevesinde imzalanan anlaşmalara baktığımız zaman bazı anlaşmaların sorunları giderici değil, sorun yaratıcı nitelikte olduğunu görüyoruz. İşte, dün basına da yansıyan Ermenistan’la imzaladığımız son protokoller bunun örneğini oluşturuyor. Bir anlaşma imzalarken bu anlaşmanın kapsamını çok iyi değerlendirmemiz lazım. Bu anlaşmaların içine bizim beklediğimiz hükümler girmiş mi, girmemiş mi? Eğer sizin çok önem verdiğiniz hususlar bu anlaşmanın içinde yoksa o zaman bu anlaşmayı imzalamayacaksınız. İşte, Ermenistan’la imzalanan protokoller bu nitelikte protokollerdir ve biz bir taraftan bu protokolleri imzalarken bir taraftan da Sayın Başbakanın ağzından deklarasyonlar yaptık, beyanlarda bulunduk. Azerbaycan Parlamentosunda konuşmalar yaptı Sayın Başbakan. Ne diyor? “Bu anlaşmada yer almayan bir hususun yerine getirilmesi -ki doğrudur esası itibarıyla- bizim bu anlaşmaları onaylamamız için şarttır.” O zaman, bu söylediğiniz hususun içinde yer almadığı protokolü niçin onaylıyorsunuz? Çünkü uluslararası hukuka göre bir anlaşmanın içinde ne yazılıysa tarafları bağlayacak metin odur.

Şimdi, aynı şeyi Avrupa Birliğiyle imzaladığımız Kıbrıs’la ilgili Ek Protokol’de de yaptık. Protokolü imzalıyorsunuz ondan sonra aynı zamanda bir deklarasyon yayınlıyorsunuz. Biz bunu imzaladık ama şu anlayışla imzaladık. Karşı taraf size diyor ki: “Biz sizin anlayışınızı kabul etmiyoruz, reddediyoruz. Ne imzaladıysanız esas odur, aynen bunu uygulayacaksınız.” Ve siz bunu Meclise getirip onaylatmadığınız için ve uygulatmadığınız için sizin müzakere başlıklarınıza veto uyguladılar, ambargo koydular. Sekiz müzakere başlığını sırf bu yüzden açamıyoruz ve geri kalan bütün müzakere başlıklarının da kapatılmasını engellediler. Sırf içinde bizim kabul edemeyeceğimiz unsurlar bulunan bir anlaşmayı biz başka hususları da aklımızda tuttuğumuz için, imzaladığımız için.

Değerli arkadaşlarım, şimdi bu Ermenistan’la imzalanan anlaşmalar da böyle. Bir anlaşmayı imzalarken mutlaka şundan emin olacaksınız: Sizin için önemli olan unsurlar bunun içinde var mı yok mu? On yedi seneden beri, AKP İktidarı da dâhil olmak üzere, biz bu konuda şu politikayı izliyoruz: “Biz, Ermenistan işgal ettiği Azeri topraklarından çekilmeden, Karabağ meselesi halledilmeden sınırı açmayacağız, diplomatik ilişkiler kurmayacağız.” diyoruz. Bugüne kadar politikamız bu, bugün dâhil.

Ama öyle bir anlaşma imzalıyoruz ki değerli arkadaşlarım, bu anlaşmada bu bizim en çok önem verdiğimiz husus yer almıyor, fakat biz sözlü olarak bunu söylüyoruz. Onun üzerine, işte, Ermenistan Anayasa Mahkemesi bildiğiniz gibi bir karar aldı, bizim de endişe ettiğimiz gibi Ermenistan’ın tutumunun bizimkinin tam tersi olduğunu ortaya koyan bir karardır ve Ermenistan Anayasa Mahkemesinin kararı Ermenistan’ı da bağlayacağı için, bizi son derece rahatsız edici bir tablo ortaya çıktı.

Bir kere diyor ki bu kararda açıkça: ”Türkiye ile Ermenistan arasında imzalanan bu anlaşma, başka bir ülkeyle yapılacak bir bağlantıyı hiçbir şekilde etkilemez. Yani bizim Ermenistan olarak Azerbaycan’la yapacağımız, yapmayacağımız bir mutabakatla bunun hiç alakası yoktur, Anlaşmada ne yazılıysa Türkiye onu yapacak.”

İki: “Anlaşmada birçok husus yer alıyor, siz sınırı açmadan geri kalan hususlara hiç bakmayız bile.” diyor.

Bizim için son derece önemli olan Kars Anlaşması’nın Ermenistan için geçerli olmayacağı izlenimini veren ifadelere yer veriyor. Başka? Ermenistan Anayasası’na atıfta bulunuyor. Ermenistan Bağımsızlık Bildirgesi, biliyorsunuz Ermenistan Anayasası’nın başlangıç bölümüne göre Ermenistan Anayasası’nın ayrılmaz bir parçasıdır ve bunun 11’inci maddesine atıfta bulunuyor.

Ne diyor bu 11’inci madde? 11’inci madde diyor ki: “Bugünkü Ermenistan Doğu Ermenistan’dır.” Peki, Batı Ermenistan nerede, Batı Ermenistan neresi? Bugünkü Ermenistan Doğu Ermenistan’sa Batı Ermenistan neresi? İşte, Türkiye'nin doğu toprakları. Yani şu anda yürürlükte olan Ermenistan Anayasası’nda ve Bağımsızlık Bildirgesi’nde Türkiye'nin sınırlarının tanınmadığı bu ifadeyle açıkça ortaya konuluyor ve Ermenistan Anayasa Mahkemesi de buna atıfta bulunuyor.

Başka ne diyor? Ermenistan’ın Türkiye’ye karşı soykırım iddialarını sürdüreceğine dair Bağımsızlık Bildirgesi’nde ve Anayasa’da yer alan maddelere atıfta bulunuyor. Bu ne demek oluyor? Bu şu demek oluyor: Türkiye’yle bu anlaşmayı imzalamış olmamıza rağmen, biz Türkiye aleyhindeki soykırım iddialarını sürdürmeye devam edeceğiz. Şimdi daha fazla ayrıntıya girmek istemiyorum, vaktimiz de yok ama değerli arkadaşlarım, bu Anayasa Mahkemesinin kararı açıkça bu protokollerin imzalanmasının ne kadar yanlış olduğunu ortaya koymaktadır. Sayın Başbakan da buna tepki gösteriyor “Bu mahkeme kararını değiştirsin.” diyor. Bilmiyorum, Ermenistan hukukuna göre veya geçmiş uygulamalarına göre Anayasa Mahkemelerinin evvelce aldıkları kararları değiştirmelerinin bir örneği var mı? Herhâlde Sayın Başbakan böyle bir şey duymuş ki bunu söylüyor ama maalesef, bizim bildiğimiz kadarıyla, dünyanın her ülkesinde anayasa mahkemelerinin kararları kesindir ve bağlayıcıdır.

Ermenistan Hükûmeti size gelecek, diyecek ki: “Biz Anayasa Mahkemesinin bu kararıyla, bu yorumuyla bağlıyız. Bunun ötesinde de hiçbir şey kabul edemeyiz.” Ne yapacaksınız?

Sayın Başbakan gitti Moskova’ya, Rusya’dan, Ermenistan’ın Azeri topraklarından çekilmesi için destek istedi. Başbakanın ziyaretinin ertesi günü Rus Dışişleri Bakanı Lavrov Erivan’ı ziyaret etti ve Erivan’da yaptığı konuşmada diyor ki: “Türkiye’yle Ermenistan arasında yapılan protokolle Ermenistan birliklerinin Azerbaycan’dan çekilmesi arasında hiçbir bağ yoktur, hiçbir bağ görmüyoruz.” O zaman, bizim bu Moskova’ya yaptığımız ziyaretin -hani, ekonomik ve ticari boyutunu bir tarafa bırakıyoruz- siyasi açıdan verdiği sonuç ne oldu? Hiçbir sonuç alamadık.

O bakımdan, değerli arkadaşlarım, böyle anlaşmaları imzalarken son derece dikkatli olacaksınız.

Bakınız, Hükûmet Dubai’de bir anlaşma imzaladı 2003 yılında. Ne diyordu bu anlaşma? Diyordu ki: “Amerika’dan 1 milyar dolarlık hibe veya 8,5 milyar dolarlık kredi almak karşılığında biz Kuzey Irak’a asker göndermeyeceğiz.” Bunu taahhüt ediyor. Fakat, bu basına sızıp büyük bir tepki uyanınca Türkiye’de, Hükûmet Meclise göndermedi. O zaman, kadük oldu, yürürlükten kalktı anlaşma. Onun için, bir anlaşmayı imzalarken son derece dikkatli olmak gerekiyor.

Demin söylediğim bu Dubai Anlaşması’nı, Kıbrıs ile ilgili anlaşmayı Hükûmet imzaladıktan sonra Meclise göndermedi. Peki, bu Ermenistan Anlaşması’nı niye gönderdiniz? Ermenistan Anlaşması’nı Hükûmetin Ermenilerden beklediğimiz adım atılmadan Meclise göndermesinin ne anlamı var? Şu anlamı var: Hükûmet dış baskılara karşı kendisi muhatap olmak istemiyor, Meclisi muhatap yapmak istiyor. Burada sakınca var. Daha önce yaptığınız gibi bunu da Meclise sevk etmeyecektiniz. Şimdi “Biz görevimizi yaptık.” diyor Başbakan ve bundan sonra artık…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Öymen.

ONUR ÖYMEN (Devamla) – “Biz görevimizi yaptık. Bundan sonra top Meclistedir. Meclis karar verecektir, Meclisi ikna edin.” diyor. Bir taraftan da söylüyor tabii “Ermenistan bu topraklardan çekilmedikçe bu iş olmaz.” falan gibi ama o zaman sorarlar: Yani niçin bunları imzaladınız? Kim sizi zorladı bu protokolleri imzalamaya? İçine istediğinizi koyamıyorsunuz, onaylayacak durumda değilsiniz. O zaman bu anlaşmaları niye imzaladınız? İşte biz onun için, bugün Dışişleri Komisyonunda da söyledik, dedik ki: Bunları geri gönderin Hükûmete. Hükûmet, Sayın Başbakanın söylediği doğrultuda şartlarını tekrar ileri sürsün Ermenistan’a. Ermenistan’ın geri çekilmesini sağladığımız anda bu protokolleri yeniden imzalarız. İçine Kars Anlaşması’nı da koyarız. Türkiye’nin çıkarlarına uygun bir hâle getiririz.

Şimdi, şu anda Meclisin huzurunda olan metin Türkiye’nin çıkarlarına uygundur ama maalesef Hükûmetin imzaladığı bütün anlaşmalar için bunu söyleyecek durumda değiliz.

Bu metni Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak onaylayacağımızı ifade etmek istiyorum.

Yüce Meclise de tekrar saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Öymen.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

2’nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

3’üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3- (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul etmeyenler…Kabul edilmiştir.

Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, tasarının tümü açık oylamaya tabidir.

Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…Kabul etmeyenler…Kabul edilmiştir.

Oylama için üç dakika süre veriyorum ve oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile Kuveyt Devleti Hükûmeti Arasında İşgücü Değişimi Hakkında Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı’nın -sıra sayısı 430- açık oylama sonucunu açıklıyorum:

Kullanılan oy sayısı     :     214

Kabul                          :       214 (x)

Evet, her iki ülke için de hayırlı olmasını diliyorum.

Sayın milletvekilleri, 10’uncu sırada yer alan Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile Kuveyt Devleti Arasında Tarım Alanında Teknik, Bilimsel ve Ekonomik İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

10.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kuveyt Devleti Arasında Tarım Alanında Teknik, Bilimsel ve Ekonomik İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/640) (S.Sayısı: 431) (xx)

                   

(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.

(xx) 431 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

BAŞKAN – Komisyon ve Hükûmet yerinde.

Komisyon raporu 431 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Tasarının tümü üzerinde söz talebi yok.

Maddelerine geçilmesini oylarınızı sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

1’inci maddeyi okutuyorum:

TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE KUVEYT DEVLETİ ARASINDA

TARIM ALANINDA TEKNİK, BİLİMSEL VE EKONOMİK İŞBİRLİĞİ

ANLAŞMASININ ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR

KANUN TASARISI

MADDE 1- (1) 30 Mart 2008 tarihinde Ankara’da imzalanan “Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kuveyt Devleti Arasında Tarım Alanında Teknik, Bilimsel ve Ekonomik İşbirliği Anlaşması”nın onaylanması uygun bulunmuştur.

BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

2’nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN - Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

3’üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3- (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, tasarının tümü açık oylamaya tabidir.

Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Oylama için üç dakika süre veriyorum ve oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kuveyt Devleti Arasında Tarım Alanında Teknik, Bilimsel ve Ekonomik İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı’nın –sıra sayısı 431- açık oylama sonucunu açıklıyorum:

Kullanılan oy sayısı     :     209

Kabul                          :      210

Ret                               :           1 (x)

Birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 18.19

                   

(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.

ALTINCI OTURUM

Açılma Saati: 18.23

BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL

KÂTİP ÜYELER: Yaşar TÜZÜN (Bilecik), Fatih METİN (Bolu)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 51’inci Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.

Sayın milletvekilleri, gündemin 11’inci sırasında yer alan Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kuveyt Devleti Hükümeti Arasında Sınai İhracatın Geliştirilmesi Alanında Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

11.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kuveyt Devleti Hükümeti Arasında Sınai İhracatın Geliştirilmesi Alanında Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/719) (S. Sayısı: 432)

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

Bundan sonra da komisyonun bulunmayacağı dikkate alınarak, gruplar arasında mutabakatı da göz önünde bulundurarak, sözlü soru önergeleri ve alınan karar gereğince kanun tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla görüşmek için 26 Ocak 2010 Salı günü saat 15.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum, hayırlı akşamlar diliyorum.

 

Kapanma Saati: 18.24