DÖNEM: 23 CİLT: 59 YASAMA YILI: 4
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
51’inci
Birleşim
21 Ocak 2010 Perşembe
(Bu Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından
okunmuş bulunan her tür belge ile
konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş
alıntı sözler aslına uygun olarak
yazılmıştır.)
İ Ç İ N D E K İ L E R
I.- GEÇEN TUTANAK
ÖZETİ
II.- GELEN KÂĞITLAR
III.- YOKLAMALAR
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) MİLLETVEKİLLERİNİN
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALARI
1.- Elâzığ
Milletvekili Tahir Öztürk’ün, Türkiye İş Kurumunun
kuruluşunun 64’üncü yılına ve görevlerine ilişkin gündem dışı konuşması
2.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvel’in, Adana ilinin işsizlik
sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması
3.- İzmir
Milletvekili Harun Öztürk’ün, TÜİK’in
Ekim 2009 itibarıyla açıkladığı istihdam ve işsizlik verilerine ilişkin gündem
dışı konuşması
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğru’nun, fikir adamı Reha Oğuz Türkkan’ın
vefatına ilişkin açıklaması
2.- İnsan
Haklarını İnceleme Komisyonu Başkanı Mersin Milletvekili Mehmet Zafer Üskül’ün, Muş Milletvekili Sırrı Sakık’ın,
İnsan Haklarını İnceleme Komisyonunun, Türkiye’deki insan hakları ihlallerinden
çok yurt dışındaki Türklere yönelik insan hakları ihlalleriyle ilgilendiği
şeklindeki ifadelerine ilişkin açıklaması
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Trabzon
Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi ve 20
milletvekilinin, TOKİ uygulamalarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/525)
2.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvel ve 29 milletvekilinin,
esnaf ve sanatkârların sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/526)
3.- İstanbul Milletvekili
Çetin Soysal ve 31 milletvekilinin, emeklilerin sorunlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/527)
4.- Adıyaman
Milletvekili Şevket Köse ve 35 milletvekilinin, işsizliğin nedenleri ve
boyutları ile sonuçlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/528)
B) Çeşitli İşler
1.- Genel Kurulu
ziyaret eden, Hindistan Parlamento İşleri ve Su Kaynakları Bakanı Sayın Pawan Kumar Bansal ve beraberindeki heyete Başkanlıkça “Hoş
geldiniz.” denilmesi
VII.- SEÇİMLER
A) Komisyonlarda Açık Bulunan
Üyeliklere Seçim
1.- İnsan
Haklarını İnceleme Komisyonunda açık bulunan üyeliğe seçim
VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Türk Ticaret
Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/324) (S. Sayısı: 96)
2.- Türk Borçlar
Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/499) (S. Sayısı: 321)
3.- Üniversite ve
Sağlık Personelinin Tam Gün Çalışmasına ve Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler
Komisyonu Raporu (1/715) (S. Sayısı: 418)
4.- Kamu Düzeni
ve Güvenliği Müsteşarlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı ve
İçişleri Komisyonu Raporu (1/704) (S. Sayısı: 383)
5.- Arsa Üretimi ve Değerlendirilmesi Hakkında Kanun ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Manisa Milletvekili
Recai Berber ve 5 Milletvekilinin; 2985 Sayılı Toplu Konut Kanunu ve Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Bayındırlık, İmar,
Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporları (1/762,
2/475) (S. Sayısı: 455)
6.- Avusturya
Cumhuriyeti, Bulgaristan Cumhuriyeti, Macaristan Cumhuriyeti, Romanya ve
Türkiye Cumhuriyeti Arasında Nabucco Projesi Hakkında
Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/783) (S. Sayısı: 447)
7.- Uşak
Milletvekili Nuri Uslu’nun; 6831 Sayılı Orman
Kanununa Ek Madde Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi ve Çevre ile Tarım, Orman ve
Köyişleri Komisyonları Raporları (2/325) (S. Sayısı:
417)
8.- Türkiye
Cumhuriyeti ile Kuveyt Devleti Arasında İşbirliği İçin Ortak Komite Kurulmasına
Dair Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (1/599) (S. Sayısı: 429)
9.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Kuveyt Devleti Hükümeti Arasında İşgücü Değişimi
Hakkında Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (1/620) (S. Sayısı: 430)
10.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Kuveyt Devleti Arasında Tarım Alanında Teknik,
Bilimsel ve Ekonomik İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/640) (S. Sayısı: 431)
11.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Kuveyt Devleti Hükümeti Arasında Sınai
İhracatın Geliştirilmesi Alanında Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/719) (S.
Sayısı: 432)
IX.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Yozgat
Milletvekili Bekir Bozdağ’ın, Muş Milletvekili Sırrı Sakık’ın AK PARTİ Grubu Başkanına sataşması nedeniyle
konuşması
X.- ÖNERİLER
A) Danışma Kurulu Önerileri
1.- Gündemdeki
sıralama ve çalışma saatlerinin yeniden düzenlenmesine; 463 sıra sayılı Kanun
Tasarısı’nın İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak ve bölümler
hâlinde görüşülmesine ilişkin Danışma Kurulu önerisi
XI.- OYLAMALAR
1.- Üniversite ve
Sağlık Personelinin Tam Gün Çalışmasına ve Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın oylaması
2.- Türkiye
Cumhuriyeti ile Kuveyt Devleti Arasında İşbirliği İçin Ortak Komite Kurulmasına
Dair Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı’nın
oylaması
3.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Kuveyt Devleti Hükümeti Arasında İşgücü Değişimi
Hakkında Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı’nın
oylaması
4.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Kuveyt Devleti Arasında Tarım Alanında Teknik,
Bilimsel ve Ekonomik İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı’nın oylaması
XII.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, ÖSYM’nin PMYO sınavını
iptaline ilişkin Başbakandan sorusu ve İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın cevabı
(7/11249)
2.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, yeni teşvik
uygulamalarının tanıtımına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Ali Babacan’ın cevabı (7/11265)
3.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, GDO’lu
ürünlere,
- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Doğu Anadolu’daki illerin
bir destekleme kapsamına alınmasına,
- Eskişehir
Milletvekili Fehmi Murat Sönmez’in, GDO’lu ürünlerle ilgili yönetmelikten önce kontrol belgesi
alan ürün ve firmalara,
- Kastamonu
Milletvekili Mehmet Serdaroğlu’nun, Doğanyurt ilçesinin
fındık ekim alanı kapsamına alınmamasına,
İlişkin soruları
ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı (7/11320), (7/11321), (7/11322), (7/11323)
4.- Edirne
Milletvekili Cemalettin Uslu’nun, Edirne’de bazı
alıcıların çiftçileri mağdur etmesine,
- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, ziraat mühendisi ve
veteriner istihdamına,
- Balıkesir
Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, Balıkesir’de süt sığırcılığının
desteklenmesine,
- Muğla
Milletvekili Fevzi Topuz’un, tütün sektöründeki duruma,
- Gaziantep
Milletvekili Hasan Özdemir’in, arazi toplulaştırmasına,
Rekolte düşüklüğü
nedeniyle gelirleri düşen çiftçilere yardım yapılmasına,
Çiftçilere
yönelik destek ve teşvik uygulamalarına,
- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Posof’ta arıcılığın
geliştirilmesine,
İlişkin soruları
ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı (7/11429), (7/11430), (7/11431), (7/11432),
(7/11433), (7/11434), (7/11435), (7/11437)
5.- Kayseri
Milletvekili Mehmet Şevki Kulkuloğlu’nun, Tomarza’da
çiftçilerce kullanılan Hazine arazilerine,
- Denizli
Milletvekili Ali Rıza Ertemür’ün, üreticilerin
kullandığı kredilerin geri ödemelerine,
- İstanbul
Milletvekili Hasan Macit’in, bitkisel ve hayvansal üretime verilen desteğe,
- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Ardahan’da hayvanlara
yönelik aşılama çalışmalarına,
- Manisa
Milletvekili Mustafa Enöz’ün, zeytin sineğine karşı
ilaçlamaya,
İlişkin soruları
ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı (7/11538), (7/11539), (7/11540), (7/11541),
(7/11542)
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu
saat 14.03’te açılarak beş oturum yaptı.
Burdur
Milletvekili Bayram Özçelik’in, İstiklal Marşı şairi
Mehmet Âkif Ersoy’un doğumunun 136’ncı, ölümünün
73’üncü yıl dönümüne,
Antalya
Milletvekili Tayfur Süner’in, turizm sektöründe
yaşanan sıkıntılara,
İlişkin gündem
dışı konuşmalarına Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay
cevap verdi.
Batman
Milletvekili Ayla Akat Ata, Batman ilinde yaşanan
sorunlara ilişkin gündem dışı bir konuşma yaptı.
Antalya
Milletvekili Tayfur Süner, Kültür ve Turizm Bakanı
Ertuğrul Günay’ın, gündem dışı konuşmasına verdiği
cevaba,
Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır, Rus tanklarının Azerbaycan’ın başkenti Bakû’ye girişinin 20’nci yıl dönümüne, Ermenistan’ın
Azerbaycan topraklarında devam eden işgal ve zulmünü nefretle kınadığına ve
Ermenistan Anayasa Mahkemesinin vermiş olduğu son karara,
İlişkin birer
açıklamada bulundular.
Tokat
Milletvekili Reşat Doğru’nun (6/1518) esas numaralı sözlü sorusunu geri
aldığına ilişkin önergesi okundu; sözlü sorunun geri verildiği bildirildi.
Adana
Milletvekili Nevingaye Erbatur
ve 29 milletvekilinin, sanal bağımlılık konusunun (10/521),
Mardin
Milletvekili Emine Ayna ve 19 milletvekilinin, doğal afet ve deprem riskinin
(10/522),
İzmir
Milletvekili Şenol Bal ve 21 milletvekilinin, İzmir’in Torbalı ilçesindeki
intihar olaylarının (10/523),
Mardin
Milletvekili Emine Ayna ve 19 milletvekilinin, Hakkâri’nin Ormancık köyünde 12
kişinin öldürülmesi olayıyla ilgili iddiaların (10/524),
Araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla birer Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergeleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin
gündemdeki yerlerini alacağı ve ön görüşmelerinin, sırası geldiğinde yapılacağı
açıklandı.
Kırşehir
Milletvekili Metin Çobanoğlu, Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ve Hatay
Milletvekili Süleyman Turan Çirkin’in (2/542) esas numaralı Kanun Teklifi’ni
geri çektiklerine ilişkin önergeleri okundu; Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve
Turizm ile İçişleri komisyonlarında bulunan teklifin geri verildiği bildirildi.
TBMM Başkanı
Mehmet Ali Şahin’in, beraberinde bir Parlamento heyetiyle Uganda Parlamento
Başkanı Edward Kiwanuka’nın vaki davetine icabetle
Kampala’da düzenlenecek olan İslam Konferansı Örgütü Parlamento Birliği VI.
Konferansına katılmak üzere Uganda’ya resmî ziyarette bulunmasına ilişkin
Başkanlık tezkeresi kabul edildi.
Gündemin “Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının:
1’inci sırasında
bulunan ve İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında değerlendirilerek temel kanun
olarak bölümler hâlinde görüşülmesi kabul edilen, Türk Ticaret Kanunu Tasarısı
ve Adalet Komisyonu Raporu’nun (1/324) (S. Sayısı: 96),
2’nci sırasında
bulunan ve İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında değerlendirilerek temel kanun
olarak bölümler hâlinde görüşülmesi kabul edilen, Türk Borçlar Kanunu Tasarısı
ve Adalet Komisyonu Raporu’nun (1/499) (S. Sayısı: 321),
Görüşmeleri
komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından ertelendi.
3’üncü sırasında bulunan ve İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında
değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi kabul edilen,
Üniversite ve Sağlık Personelinin Tam Gün Çalışmasına ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal
İşler Komisyonu Raporu’nun (1/715) (S. Sayısı: 418) görüşmelerine devam
olunarak ikinci bölümünün 19’uncu maddesine kadar kabul edildi.
21 Ocak 2010
Perşembe günü, alınan karar gereğince saat 14.00’te toplanmak üzere birleşime
19.58’de son verildi.
|
|
Nevzat
PAKDİL |
|
|
|
Başkan Vekili |
|
|
|
|
|
|
Fatih
METİN |
|
Yaşar
TÜZÜN |
|
Bolu |
|
Bilecik |
|
Kâtip Üye |
|
Kâtip Üye |
|
|
|
|
|
|
Bayram
ÖZÇELİK |
|
|
|
Burdur |
|
|
|
Kâtip Üye |
|
No.: 65
II.- GELEN KÂĞITLAR
21 Ocak 2010 Perşembe
Teklif
1.- Ankara
Milletvekili Salih Kapusuz’un; Toplu İş Sözleşmesi
Grev ve Lokavt Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/571)
(Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi:
18.01.2010)
Raporlar
1.- Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Yozgat Milletvekili Bekir Bozdağ’ın; Anayasa Değişikliklerinin Halkoyuna Sunulması
Hakkındaki Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi ve Anayasa
Komisyonu Raporu (2/566) (S. Sayısı: 462) (Dağıtma tarihi: 21.01.2010)
(GÜNDEME)
2.- Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Denizli Milletvekili
Hasan Erçelebi’nin; Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili
İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın; Trabzon Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi ve 15 Milletvekilinin; Kahramanmaraş Milletvekili
Mehmet Akif Paksoy ve 17 Milletvekilinin; Bartın
Milletvekili Muhammet Rıza Yalçınkaya’nın; Antalya
Milletvekili Osman Kaptan ve 2 Milletvekilinin; Zonguldak Milletvekili Ali
İhsan Köktürk ve 8 Milletvekilinin; Kahramanmaraş Milletvekili Veysi Kaynak ve Adıyaman
Milletvekili Ahmet Aydın’ın Benzer Mahiyetteki Kanun Teklifleri ile Plan ve
Bütçe Komisyonu Raporu (1/797, 2/497, 2/520, 2/527, 2/555, 2/557, 2/561, 2/565,
2/570) (S. Sayısı: 463) (Dağıtma tarihi: 21.01.2010) (GÜNDEME)
Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Trabzon
Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi ve 19
Milletvekilinin, TOKİ uygulamalarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri
uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/525)
(Başkanlığa geliş tarihi: 24.11.2009)
2.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvel ve 28 Milletvekilinin,
esnaf ve sanatkarların sorunlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün
104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/526) (Başkanlığa geliş tarihi: 3.12.2009)
3.- İstanbul
Milletvekili Çetin Soysal ve 31 Milletvekilinin, emeklilerin sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98
inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/527) (Başkanlığa geliş tarihi: 3.12.2009)
4.- Adıyaman
Milletvekili Şevket Köse ve 34 Milletvekilinin, işsizliğin nedenleri ve
boyutları ile sonuçlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri
uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/528)
(Başkanlığa geliş tarihi: 3.12.2009)
21 Ocak 2010 Perşembe
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.03
BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Yaşar TÜZÜN
(Bilecik)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 51’inci Birleşimini açıyorum.
III.- Y O K L A M A
BAŞKAN -
Elektronik cihazla yoklama yapacağız.
Yoklama için üç
dakika süre vereceğim.
Sayın
milletvekillerinin oy düğmelerine basarak salonda bulunduklarını
bildirmelerini, bu süre içerisinde elektronik sisteme giremeyen
milletvekillerinin salonda hazır bulunan teknik personelden yardım
istemelerini, buna rağmen sisteme giremeyen üyelerin ise yoklama pusulalarını
görevli personel aracılığıyla, üç dakikalık süre içerisinde Başkanlığa
ulaştırmalarını rica ediyorum.
Yoklama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, toplantı yeter sayısı yoktur.
Birleşime on
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 14.07
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.18
BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Yaşar TÜZÜN (Bilecik), Fatih METİN (Bolu)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 51’inci Birleşiminin İkinci
Oturumunu açıyorum.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN - Açılışta
yapılan yoklamada toplantı yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi yoklama işlemini
tekrarlayacağım.
Yoklama işlemi
için üç dakika süre veriyorum ve yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden
önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk
söz Türkiye İş Kurumunun kuruluşu hakkında ve görevleriyle ilgili söz isteyen
Elâzığ Milletvekili Tahir Öztürk’e aittir.
Sayın Öztürk, buyurun.
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları
1.- Elâzığ Milletvekili Tahir Öztürk’ün,
Türkiye İş Kurumunun kuruluşunun 64’üncü yılına ve görevlerine ilişkin gündem
dışı konuşması
TAHİR ÖZTÜRK
(Elâzığ) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; eski adıyla İş ve İşçi Bulma
Kurumu, yeni adıyla Türkiye İş Kurumu olan İŞKUR’un
kuruluşunun 64’üncü yılı nedeniyle gündem dışı konuşma yapmak üzere söz almış
bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlarım.
İŞKUR, istihdamın
korunmasına, geliştirilmesine, yaygınlaştırılmasına ve işsizliğin önlenmesi
faaliyetlerine yardımcı olmak ve işsizlik sigortası hizmetlerini yürütmek
üzere, “İş ve İşçi Bulma Kurumu” adıyla, 21 Ocak 1946’da kurulmuştur. Kamu
istihdam kurumu olan İŞKUR’un, işsizliğin önlenmesi,
istihdamın artırılması yönünde çalışmaları bulunmaktadır. Klasik iş ve işçi
bulmaya aracılık hizmetlerinin yanı sıra iş gücü piyasasını izleyerek aktif,
pasif iş gücü programlarını etkin bir şekilde uygulamaya ve ülkemizde işsizlik
sorununun çözümüne yönelik proje ve faaliyetlerini yürütmeye çalışmaktadır.
Kurumun başlıca
görevleri:
Ulusal istihdam
politikasının oluşturulmasına ve istihdamın korunmasına, geliştirilmesine ve
işsizliğin önlenmesi faaliyetlerine yardımcı olmak, işsizlik sigortası
işlemlerini yürütmektir.
İş gücü piyasası
verilerini yerel ve ulusal bazda derlemek, analiz
etmek, yorumlamak ve yayınlamak, İşgücü Piyasası Bilgi Danışma Kurulunu
oluşturmak ve Kurul çalışmalarını koordine etmek, iş gücü arz ve talebinin
belirlenmesine yönelik iş gücü ihtiyaç analizlerini yapmak ve yaptırmaktır.
İş ve meslek
analizleri yapmak, yaptırmak, iş ve meslek danışmanlığı hizmetleri vermek,
verdirmek, iş gücünün istihdam edilebilirliğini artırmaya yönelik iş gücü
yetiştirme, mesleki eğitim ve iş gücü uyum programları geliştirmek ve
uygulamak, istihdamdaki iş gücüne eğitim seminerleri düzenlemektir.
İşçi isteme ve iş aramanın düzene bağlanmasına ilişkin çalışmalar
yapmak, iş gücünün yurt içinde ve yurt dışında uygun oldukları işlere
yerleştirilmelerine ve çeşitli işler için uygun iş gücünün bulunmasına ve yurt
dışı hizmet akitlerinin yapılmasına aracılık etmek, istihdamında güçlük çekilen
iş gücü ile iş yerlerinin yasal olarak çalıştırmak zorunda oldukları iş gücünün
istihdamlarına katkıda bulunmak, özel istihdam bürolarına ilişkin Kuruma
verilen görevleri yerine getirmek, işverenlerin yurt dışında kendi iş ve
faaliyetlerinde çalıştıracağı işçileri temin etmesiyle ilgili aracılık yapmak.
Ayrıca,
gerektiğinde Kurum faaliyet alanı ile ilgili ihalelere katılmak suretiyle yurt
içinde veya uluslararası düzeyde kurum ve kuruluşlara eğitim ve danışmanlık
hizmeti vermektir.
Avrupa Birliği ve
uluslararası kuruluşların iş gücü, istihdam ve çalışma hayatına ilişkin olarak
aldıkları kararları izlemek, Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetinin
taraf olduğu, Kurumun görev alanına giren ikili ve çok taraflı anlaşma,
sözleşme ve tavsiye kararlarını uygulamaktır.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Kurumun işe yerleştirmelerine sektörel
bazda bakarsak, en çok işe yerleştirme yapılan
sektörler turizm, inşaat, madencilik, taş ocakçılığı, imalat, eğitim
hizmetleri, genel kamu hizmetleri, hastane hizmetleri ve diğer toplumsal,
sosyal, kişisel hizmet sektörleri olmuştur. Bu işe yerleştirmenin yaklaşık
yüzde 82’si özel sektöre yöneliktir.
İşe
yerleştirmelerin eğitim durumuna göre dağılımına bakarsak, yüzde 5,7’si
okuryazar olmayan, 2,6’sı okuryazar olanlardan oluşurken, yüzde 55,6’sı
ilköğretim, yüzde 32’si ortaöğretim, yüzde 9,5’u ise üniversite mezunlarından
oluşmaktadır.
İş gücü
yetiştirme kursları kapsamında da bakarsak, Ocak-Aralık 2009 döneminde açılan
toplam 10.113 kursa 213.852 kişi katılmıştır. Tahsis edilen toplam kaynak
miktarı ise 426 milyon 989 bin TL’dir. Bu rakamlar önceki yılların
ortalamasının 10 katı oranındadır. 2010 yılında da aktif iş gücü programlarına
ayrılan 500 milyon TL’lik kaynağın tümünü etkin ve verimli bir şekilde
kullanarak programlarından aktif yararlananların sayısını ise 250 bin kişinin
üzerine çıkarmayı hedeflemektedir.
İŞKUR, işsizlik
sigortası primlerinin toplanması dışında diğer her türlü hizmet ve işlemin
yapılmasında görevli, sorumlu ve yetkilidir. Kurum, bu kapsamda işsizlere
işsizlik ödeneği ödemekte, sağlık sigortası, danışmanlık, işe yerleştirme ve
mesleki eğitim hizmetleri vermektedir. İşverenin konkordato
ilan etmesi, işveren için aciz vesikası alınması veya iflas nedeniyle işverenin
ödeme güçlüğüne düştüğü hâllerde işçilerin iş ilişkisinden kaynaklanan son üç
aylık ücret alacaklarını karşılamak amacıyla İşsizlik Sigortası Fonu kapsamında
Ücret Garanti Fonu oluşturulmuştur.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Türkiye İş Kurumunca son beş yılda yaklaşık 15 bin
kişiye işçi geliştirme, ilk ve orta kademe, zaman yönetimi, toplam kalite,
insan ilişkileri ve stres, insan ilişkileri ve iletişim, iş sağlığı ve
güvenliği konularında yaklaşık altı yüz elli seminer yapılmıştır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Öztürk, konuşmanızı
tamamlar mısınız.
Buyurun.
TAHİR ÖZTÜRK
(Devamla) - e-devlet uygulamaları kapsamında yürütülen müşteri odaklı çalışma
anlayışı ile işsizlerin ve işverenlerin Kurum hizmetlerinden elektronik ortamda
yararlanabilecekleri bir platform oluşturulmuş ve bu sistemde kullanıcılar
Kurum hizmet birimlerine gelmek zorunda kalmamakta, işlerini İnternet üzerinden
yedi gün yirmi dört saat kesintisiz gerçekleştirebilmektedirler.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 2003 tarihinde teşkilat kanununda günün şartlarına ve
AB standartlarına uyum sağlamak zarureti ortaya çıkınca Türkiye Büyük Millet
Meclisinde 25/06/2003 tarihinde kabul edilen ve
05/07/2003 tarih 25159 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 4904
sayılı kuruluş kanunu ile İş ve İşçi Bulma Kurumunun adı Türk İş Kurumu olarak
değiştirilmiştir.
Altmış dört
yıldır faaliyetlerini başarılarıyla yürütmekte olan Kurumun çalışanlarını
tebrik ederken, İŞKUR’un bundan sonra da ülkemiz
işçilerine, iş verenlerine hayırlı hizmetler yapmasını
temenni eder, yüce Meclisi saygıyla selamlarım. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Öztürk, teşekkür ederim.
Gündem dışı
ikinci söz Adana ilindeki işsizlik sorunlarıyla ilgili olarak söz isteyen Adana
Milletvekili Hulusi Güvel’e aittir.
Sayın Güvel, buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
2.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in,
Adana ilinin işsizlik sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması
HULUSİ GÜVEL
(Adana) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; Adana’nın işsizlik sorunlarıyla
ilgili olarak gündem dışı söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Sözlerime
başlamadan önce otuz sekiz gündür direnişlerini sürdüren Tekel işçilerine
buradan selamlarımı söylüyorum.
Değerli
arkadaşlar, bildiğiniz gibi geçenlerde TÜİK işsizlik rakamlarını açıkladı.
İşsizlik rakamlarına göre Adana yüzde 20,5 ile Türkiye'nin ikinci ili olarak
öne çıktı.
Değerli
arkadaşlarım, Adana pek çok uygarlığın yer aldığı sekiz bin yıllık tarihi ve
verimli topraklarıyla önemli bir ilimizdir. Yıllarca ekonomisi sadece tarıma
dayalı, sıradan bir kent görünümünde kalmıştır. Cumhuriyet sonrasında tarımın
modernleşmesi sonucu verim artmış, özellikle pamuk ekimiyle uğraşanlar
zenginleşmiş, birikimler girişimciye az ama hovardaca para harcamakla ünlü
Adanalı hacıağa tipini yaratmıştır. Adana ve Adanalı Türkiye'nin en zengini
olarak bilinir olmuştur. Devlet hâlâ elli yıl öncesinden aklında kalan “hacıağa”
imajı yüzünden Adanalıya yardım sağlamayı hiç düşünmemektedir.
1980’li yıllara
kadar ekonomik olarak Türkiye'nin 3’üncü büyük şehri konumunda olan Adana,
şimdilerde çok gerilere düşmüştür. Bu sorun son birkaç yılın sorunu değildir.
Bu durumun nedenlerini tarımda uygulanan yanlış politikalarda, tarıma dayalı
sanayinin geliştirilmesi ve desteklenmesi yerine âdeta yok edilmeye
çalışılmasında, narenciye bahçelerinin kesilerek bu alanların imara
açılmasında, en önemli üretim ve ihracat kalemi olan pamuk tarımının yok
edilmesinde bulmak mümkündür.
Ayrıca, Adana’da
yaşanan yoğun işsizliğin nedenleri arasında yanlış teşvik politikalarının,
yanlış özelleştirme politikalarının ve yanlış göç politikalarının da olduğunu
sayabiliriz.
Sayın Başkan,
değerli arkadaşlarım; yıllardır kârlı kamu kurumlarının yok pahasına satılması,
uygulanan yanlış özelleştirme politikalarının sonuçları, şimdilerde yaşanan
yoğun işsizlik olarak kendisini göstermektedir. Sosyal etkileri gözetilmeden
yalnızca ekonomik gerekçeler ile tekstil ve tütün sektöründe yapılan
özelleştirmeler işsizliği beraberinde getirmiş, insanlarımızı sosyal yardımlara
muhtaç etmiştir. İşsizliğin ortadan kaldırılması ya da en azından etkilerinin
hafifletilmesi için gerekli olan yeni yatırımlar yapılmamaktadır.
Bölgenin lokomotif
sektörü olarak görülebilecek tekstilde büyük oranda küçülme yaşanmıştır.
Üretim, istihdamla ihracat olumsuz etkilenmiştir.
Değerli
arkadaşlar, yıllardır Adana’ya üvey evlat muamelesi yapılması sonucunda bu
denli büyük oranlı bir işsizlikle karşı karşıya kalınması hiç de şaşırtıcı
değildir. Adana’ya yapılan kamu yatırımları İzmir, Bursa, Antalya, Kocaeli,
Konya illerinin çok altında kalmaktadır. Hükûmetin
yerel yönetimlerle iş birliği yapmaması, bürokratlar ve yerel yönetimlerin
yetersizliği, Adana’ya sahip çıkacak uzun zamandır bir bakanın olmaması, ülkede
uygulanan yanlış ekonomi politikalarıyla birleştiğinde bu vahim manzara ortaya
çıkmaktadır.
Bir zamanlar
ülkemizin pamuk deposu olan, pamuğa ilişkin yüzlerce işletme tesisine sahip
olan Adana’da pamuk ekim alanları geçmişin yüzde 10’u kadar kalmıştır. Pamuk
ekimi yapan çiftçilerin desteklenmesi yerine çiftçiden esirgenen desteğin pamuk
ithalatına verilmesi sonucunda bu durum ortaya çıkmıştır.
Değerli
arkadaşlar, yanlış teşvik uygulamaları acilen düzeltilmeli, vergi ve sigorta
primlerinde istihdam artırıcı tedbirler alınmalıdır. Kamu eliyle yapılan
yatırımlar artırılmalı, işverenler desteklenmelidir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Güvel, konuşmanızı
tamamlar mısınız.
Buyurun.
HULUSİ GÜVEL
(Devamla) – Teşekkür ediyorum Başkanım.
İlimiz özelinde
pamuk ve bağlı sektörler
desteklenerek ekonomi canlandırılmalıdır. Üretim olmadan bir
ülkede işsizlik sorununu ortadan kaldırmanın mümkün olmadığı unutulmamalıdır.
Bir zamanlar Türk
tarım ve sanayisinin önemli yeri olan Adana’da fabrika bacaları sürekli
tüterken, servisler, otobüs ve dolmuşlar fabrikalara işçi taşırken bugün Hükûmetin uyguladığı yanlış ekonomi politikaları yüzünden
üretim yapan bu fabrikalar tamamen kapanmıştır. Ülkemize yön veren
politikacıları yetiştiren, edebiyat ve sinema alanında büyük katkılar sağlayan
geçmişin Adana’sından artık eser kalmamıştır.
İşsizliğin
önlenmesi için hizmet sektörü değil, üretim yapan, mal üreten reel sektör
desteklenmelidir. Tedbir almadan, istihdam artırıcı politikaları uygulamadan bu
sorunun yok edilmesinin mümkün olmadığını belirtiyor, eskiden olduğu gibi
üreten ve ülkeye yön veren bir Adana özlemiyle yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Güvel, teşekkür ederim.
Gündem dışı
üçüncü söz Ekim 2009 itibarıyla Türkiye İstatistik Kurumunun işsizlik
verilerinin değerlendirilmesi hakkında söz isteyen İzmir Milletvekili Harun Öztürk’e aittir.
Sayın Öztürk, buyurun efendim.
3.- İzmir Milletvekili Harun Öztürk’ün,
TÜİK’in Ekim 2009 itibarıyla açıkladığı istihdam ve
işsizlik verilerine ilişkin gündem dışı konuşması
HARUN ÖZTÜRK
(İzmir) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; TÜİK’in
Ekim 2009 itibarıyla açıkladığı istihdam ve işsizlik verilerini değerlendirmek
üzere gündem dışı söz aldım. Bu vesileyle, yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Aşağıda vereceğim
rakamlar Ekim 2009 itibarıyla son bir yılda istihdam ve işsizlikteki
gelişmeleri göstermektedir.
Değerli
milletvekilleri, aktif nüfusumuz bu dönemde 860 bin kişi artarken iş gücümüz,
iş gücüne dâhil olmayanlardaki 162 bin kişilik azalmanın da etkisiyle 1 milyon
22 bin kişiye çıkmıştır. Onun içindir ki bu dönemde istihdamımız 452 bin
artarken işsiz sayımız da 569 bin kişi artmıştır. Bu durum, iş gücüne katılanların
tamamına iş bulamadığımız anlamına gelmektedir.
Son bir yıl
içinde sağlanan 452 bin kişilik istihdam artışının yüzde 98,2’ye tekabül eden
444 bini kadın istihdamındaki artıştan ileri gelmektedir. Bu rakama bakıp da
kadın istihdamındaki artışın son bir yılda yaratılan düzenli işlerde olduğu
zannedilmesin. 452 bin kişilik istihdam artışının 256 bini ücretsiz aile
işçisidir. Bunlar ne kadar gerçek istihdamdan sayılabilir? 256 bin ücretsiz
aile işçisinin 195 binini de kadınlar oluşturmaktadır. Kadın istihdamında
görülen artışın 139 bini ise ücretli ve yevmiyeli
çalışanlardır.
Gençlerde
istihdam artışı değil 33 bin kişilik azalış olmuştur. Bu sonuç, gençlerin
istihdamının teşviki amacıyla işveren primlerinin hazine tarafından ödenmesinin
istenen sonucu vermediğini ortaya koymaktadır. Son bir yılda 12 bini kadın, 56
bini erkek olmak üzere toplam 68 bin işverenimiz işlerini terk etmişlerdir.
Erkeklerden işveren olan ya da kendi adına çalışanlardan işlerini terk
edenlerin sayısı 111 bine ulaşmıştır.
Ortaya konulan
tablo, erkeklerin boşalttığı alanlarda kadınların bir nevi gizli işsiz
konumunda, daha az ücret ve kazanca kanaat getirerek çalışmaya başladıklarını
göstermektedir, üstelik kayıt dışı çalışmayı da kabullenerek. Çünkü son bir
yılda kayıt dışı istihdamda erkeklerde 33 bin azalış olurken kadınlarda 283 bin
kişilik artış olmuştur. Kadınlarda kayıt dışı istihdamdaki bu artışın 60 binini
ücretli ve yevmiyeli çalışanlar, 127 binini kendi
hesabına çalışanlar, 99 binini de ücretsiz aile işçisi şeklinde çalışanlar
oluşturmaktadır.
Değerli
milletvekilleri, sektörler itibarıyla son bir yılda istihdamda 296 bini tarım,
295 bini hizmetler ve 61 bini inşaat sektöründe olmak üzere, toplam 652 bin
kişilik artış olurken, sanayi sektöründe 202 bin kişilik azalma olmuştur.
İmalat sanayisinde erkek istihdamı 210 bin kişi azalırken kadın istihdamının 40
bin artması, yine hizmetler sektöründe erkek istihdamı 80 bin artarken kadın
istihdamının 218 bin artması, bu iki sektörde erkeklerin yerini daha ucuz olan
kadın emeğinin almaya başladığını göstermektedir.
Değerli
milletvekilleri, TÜİK tarafından 3 milyon 299 bin olarak açıklanan işsizlerin 1
milyon 448 bini altı aydan daha uzun süredir işsizdir. Bu durum, yaklaşık
işsizlerin yarıya yakınının iş bulmakta giderek zorlandıklarını ve işsizliğin
kronik bir hâl almaya başladığını göstermektedir. Türkiye genelinde 4 gençten
1’i işsizdir. Kentlerde genç kadınlar arasında işsizlik oranı yüzde 30,7’ye
çıkmıştır. TÜİK’in açıkladığı işsizlik rakamlarına,
iş aramayıp çalışmaya hazır olanlarla mevsimlik çalışanları, emeklilerin en az
yarısını ve diğerleri grubunda yer alanları da dâhil etmek doğru olacaktır. Biz
böyle söyleyince Hükûmet hemen “Efendim, Batı,
işsizlik rakamını nasıl hesaplıyorsa biz de öyle hesaplıyoruz.” diyecektir
ancak bizim ne iş gücüne katılma oranımız ne mevsimlik çalışanımız Batı’ya
uymaktadır. Emeklilerimiz de Batı’daki gibi yaşlılığını dünyayı gezerek
geçirmemektedir, geçimlerini sağlayabilmek için mutlaka bir iş yapmak zorunda
kalmaktadırlar.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun
Sayın Öztürk, konuşmanızı tamamlayınız efendim.
HARUN ÖZTÜRK
(Devamla) - O nedenle TÜİK’in açıkladığı rakamlara bu
sayıları da ilave ettiğimizde gerçek anlamda işsiz sayımız 8 milyon 711 bine
çıkmaktadır. İster kabul edin ister etmeyin, Türkiye’yi yönetmeye talip
olanların bu gerçekle yüzleşmesi ve ona göre tedbirler geliştirmesi gerekir. Bu
gerçeği görmezden gelip “En az 3 çocuk sahibi olunmalıdır.” demek büyük bir sorumsuzluktur.
Değerli
milletvekilleri, Tekelin özelleştirmesi işçilere sorularak yapılmamıştır. Hükûmetin, özelleştirmelerde olayın sosyal boyutunu dikkate
alması ve çalışanların kazanılmış haklarına dokunmaması sosyal devlet olmanın
gereğidir. Özelleştirilen KİT’lerde memur statüsünde çalışanların özlük hakları
dondurularak da olsa korunurken işçi statüsündekilerin sefalet ücretine mahkûm
edilmeleri kabul edilemez. “Hükûmet inatlaşmayı
bırakıp hatadan dönmelidir.” diyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Öztürk.
Sayın Doğru,
buyurun efendim.
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, fikir adamı Reha
Oğuz Türkkan’ın vefatına ilişkin açıklaması
REŞAT DOĞRU
(Tokat) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Türk dünyası,
hafta başı, çok önemli bir fikir adamı olan Reha Oğuz Türkkan’ı
kaybetti. Reha Oğuz Türkkan, ömrünü Türk milletine
adamış, idealist bir fikir adamıydı. 1944’lü yıllarda rahmetli Başbuğ Alparslan
Türkeş’le Türkçülük faaliyetlerine katılıp büyük sıkıntılar yaşamıştır. “Türk
Edebiyatı”, “Hisar”, “Millî Kültür”, “Bozkurt”, “Yeni Türkiye” gibi birçok
dergide, çok sayıda, Türk dünyası ve Türk milliyetçiliği konularında makaleler
yazmış, 37 kitapla 9 film ve 3 TV senaryosu yazmış büyük bir yazardı. Ömrünü
milletinin kültürüne adamış olan Reha Oğuz Türkkan’a
Allah’tan rahmet, ailesine ve milletimize başsağlığı diliyorum.
Teşekkür ediyorum
Sayın Başkanım size de söz verdiğiniz için.
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Doğru.
Biz de Sayın Türkkan’a Allah’tan rahmet, kederli ailesine ve milletimize
başsağlığı diliyoruz.
Sayın
milletvekilleri, gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel
Kurula sunuşları vardır.
Meclis
araştırması açılmasına ilişkin dört önerge vardır, ayrı ayrı
okutuyorum:
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA
SUNUŞLARI
A) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Trabzon Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi
ve 20 milletvekilinin, TOKİ uygulamalarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/525)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Toplu Konut
İdaresi Başkanlığı (TOKİ) 02.03.1984 tarihli ve 2985 sayılı Toplu Konut Kanunu
ile kurulmuştur. Kuruluş Kanununun gerekçesinde artan nüfus ve düzensiz
kentleşme nedeniyle alt ve orta gelir gruplarının gerek mülk sahibi, gerekse
kiracı olarak barınma olanakları zorlaştığından böyle bir yapılanmaya gidildiği
ifade edilmektedir.
Daha sonra
08.12.2004 tarihli ve 5273 sayılı Kanun ile Arsa Ofisi Genel Müdürlüğü
kaldırılmış, görev ve yetkileri, tüm mal varlığıyla birlikte TOKİ'ye devredilmiştir. Bu çerçevede Arsa Ofisi'nin önemli
miktardaki gayrimenkul stoğu TOKİ'ye
aktarılmıştır. TOKİ'nin ayrıca her ölçekteki imar
planlarını yapma yetkisi bulunmaktadır.
24.07.2008
tarihli ve 5793 sayılı Kanunla da imar planı yapma yetkisinin kapsamı
genişletilerek TOKİ'ye toplu konut alanları ile
gecekondu dönüşüm alanları dışında mülkiyeti kendisine ait taşınmazlarda da
imar planı yapma yetkisi verilmiştir. Ayrıca anılan Kanunla getirilen
"Bakanlıkların talebi ve bağlı bulunduğu Bakanın onayı hâlinde talep
konusu proje uygulamaları yapmak veya yaptırmak" hükmü ile TOKİ ana
göreviyle ilgili olmayan bir alanda görevlendirilmiştir. Bu düzenleme TOKİ'yi bakanlıkların inşaat işlerini yapan bir birime
dönüştürmüştür.
Bunlara ek olarak
AKP hükümetleri döneminde TOKİ'ye çeşitli yasal
düzenlemelerle vergi, resim, harç istisnası tanınmış ve 08.03.2007 tarihli ve
5597 sayılı Kanunla yurtdışı çıkış harcından elde edilen gelirlerin TOKİ'ye aktarılması düzenlemesi yapılmıştır. Bütün bu
düzenlemeler, TOKİ'yi devlet içinde ve piyasada ayrıcalıklı
bir kurum haline getirmiştir.
Oysaki TOKİ'nin kuruluş felsefesinde toplu konut, afet konutları
gibi sosyal yanı daha önde olan projelerin gerçekleştirilmesi vardır. Kurumun
adında "Toplu Konut" kavramının yer alması bundan dolayıdır. TOKİ ise
kamuoyunda yaptığı lüks konutlar ile öne çıkmakta, kâr amacı güden bir ticari
kuruluş izlenimi vermektedir.
Bunların yanı
sıra TOKİ, 10.12.2003 tarihli ve 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol
Kanununda bütçe ve kesin hesapları TBMM tarafından görüşülecek kurumların
listesinde yer alırken; anılan Kanunu değiştiren 22.12.2005 tarihli 5436 sayılı
Kanunla 5018 sayılı Kanun kapsamından çıkarılmıştır. Böylece Türk Tarih Kurumu,
Türk Dil Kurumu gibi görev alanları, kuruluş felsefeleri ve bütçe büyüklükleri
itibarıyla TOKİ ile kıyaslanamayacak olan kurumların bütçeleri ve kesin
hesapları TBMM tarafından denetlenirken TOKİ gibi bir kuruluş kapsam dışında
bırakılmıştır.
Yapılan
düzenlemeler TOKİ'yi kuruluş felsefesi dışına
çıkarırken inşaat sektöründe tekel konumuna gelmesini teşvik etmiştir.
Öte yandan temsilî demokrasilerde Devletin yapacağı harcamaların
büyüklüğü ve kapsamı ile bu harcamaların yapılabilmesi için halka getirilecek
yükümlülüklere millet adına onun seçilmiş temsilcileri karar verir. Buna
"bütçe hakkı" denilmektedir. TOKİ’nin bütçe
ve kesin hesaplarının parlamento denetimi dışına çıkarılması “bütçe hakkı”na aykırı olmuştur.
Bütçe ve kesin
hesapları TBMM denetimi dışında bırakılan TOKİ'nin
kendisine bedelsiz veya rayiç bedelden daha düşük değerlerle devredilmiş çok
büyük miktar ve değerdeki kamu taşınmazlarını amacına uygun olarak kullanıp
kullanmadığı bilinmemektedir. Bu çerçevede İstanbul Ataköy'deki arazi satışı
ihalelerinin bir bölümü saydam olmayan bir şekilde yapılmaya çalışılmış,
bunların bir bölümü tepkiler üzerine iptal edilmek zorunda kalınmış, bir bölümü
ise sonraki bir tarihe ertelenmiştir.
Önemli
gayrimenkul stoku ve sağlam gelir kaynaklarına rağmen TOKİ'nin
bankalardan kredi kullanması da söz konusudur. Bu durum TOKİ'ye
tahsis edilen kamu kaynaklarının etkin kullanılamadığını gösterir.
Bugün geldiğimiz noktada alt ve orta gelir grupları yerine, üst
gelir gruplarına yönelik konut üretimi ve bakanlıkların inşaat işleri ile ana
faaliyet konusunun dışına çıkan; saydam olmayan ihaleleri nedeniyle güvenilirliği
tartışılan TOKİ'nin her türdeki ihaleleri ile imar
planı uygulamaları başta olmak üzere tüm uygulamalarının kanunlara uygun olup
olmadığının araştırılarak tespiti amacıyla Anayasanın 98, içtüzüğün 104 ve 105
inci maddeleri uyarınca Meclis Araştırması açılmasını arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
1) M. Akif Hamzaçebi (Trabzon)
2) Bihlun Tamaylıgil (İstanbul)
3) Faik Öztrak (Tekirdağ)
4) Muhammet Rıza Yalçınkaya (Bartın)
5) Şevket Köse (Adıyaman)
6) Ali İhsan Köktürk (Zonguldak)
7) Şahin Mengü (Manisa)
8) Tekin Bingöl (Ankara)
9) Abdurrezzak Erten (İzmir)
10) Tacidar Seyhan (Adana)
11) Enis Tütüncü (Tekirdağ)
12) Ali Koçal (Zonguldak)
13) Ali Arslan (Muğla)
14) Gürol Ergin (Muğla)
15) Ergün Aydoğan (Balıkesir)
16) Birgen Keleş (İstanbul)
17) Atila Emek (Antalya)
18) Engin Altay (Sinop)
19) Mehmet Ali Özpolat (İstanbul)
20) Fatma Nur Serter (İstanbul)
21) Yaşar Tüzün (Bilecik)
2.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel ve 29 milletvekilinin, esnaf ve sanatkârların
sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/526)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’na
Anayasamızın 173'üncü maddesinde "Devlet esnaf ve sanatkârı
koruyucu ve destekleyici tedbirleri alır" hükmü bulunmasına rağmen, esnaf
ve sanatkârlarımızın yeterli destek ve koruyucu tedbirden yararlandırıldığını
söylemek olanaksızdır. Beş yüze yakın meslek dalında iki milyonu aşkın esnaf ve
sanatkâr, özellikle son on yıl içinde büyük oranda sermaye, gelir ve çalışma
alanı kaybetmiştir.
Yaşanan haksız rekabet esnafı vergi veremez, prim ve borçlarını
ödeyemez hale getirmiştir. Zamanında önlem alınmadığı için bu sorunlar
kronikleşmiş, birçok esnaf ve sanatkârımız borç içinde yaşamak zorunda
bırakılmıştır. Pek çok küçük esnaf ve sanatkârımız karşılıksız çek, protestolu senet
ve geri ödenemeyen kredi nedeniyle zor durumda kalmıştır. Bu konuda
şikâyetlerini dile getiren esnaf kuruluşlarının etkinliğinin azaltılmak
istendiği gözlenmektedir.
Bu nedenlerle esnaf ve sanatkârlarımızın yaşadığı ekonomik ve
sosyal sorunlarının saptanması ve alınacak tedbirlerin Yüce Meclisimizce
belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci İç Tüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri
gereğince Meclis Araştırması açılmasını arz ederiz.
1) Hulusi Güvel (Adana)
2) Abdulaziz Yazar (Hatay)
3) Ferit Mevlüt Aslanoğlu
(Malatya)
4) Fevzi Topuz (Muğla)
5) Durdu Özbolat (Kahramanmaraş)
6) Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
7) Mevlüt Coşkuner
(Isparta)
8) Ali Oksal (Mersin)
9) Gürol Ergin (Muğla)
10) Yaşar Ağyüz (Gaziantep)
11) Ali Arslan (Muğla)
12) Ahmet Ersin (İzmir)
13) Tekin Bingöl (Ankara)
14) Ali Rıza Öztürk (Mersin)
15) Atila Emek (Antalya)
16) Hüsnü Çöllü (Antalya)
17) Malik Ecder Özdemir (Sivas)
18) Mehmet Ali Susam (İzmir)
19) Orhan Ziya Diren (Tokat)
20) Derviş Günday (Çorum)
21) Hüseyin Ünsal (Amasya)
22) Yaşar Tüzün (Bilecik)
23) Şevket Köse (Adıyaman)
24) Osman Kaptan (Antalya)
25) Enis Tütüncü (Tekirdağ)
26) Rahmi Güner (Ordu)
27) Çetin Soysal (İstanbul)
28) Mehmet Ali Özpolat (İstanbul)
29) Ali Rıza Ertemür (Denizli)
30) Ahmet Küçük (Çanakkale)
Genel gerekçe:
Ülkemizde
etkilerini daha çok reel kesim üzerinde gösteren krizin küçük esnaf ve
sanatkârı daha da kötü etkilediği sivil toplum örgütleri ve bilim insanlarının
ortak kanısıdır. Krize bağlı olarak daralan iş hacmi ve aldıkları kredileri
geri ödemede yaşanan zorluklara vergi ve sosyal güvenlik uygulamalarından
kaynaklanan sıkıntılar eklendiğinde esnaf ve sanatkârlarımızın yıllardır
yaşadıkları olumsuzluklar katlanarak artmıştır.
Sabit
gelirlilerin ve çiftçilerin alım güçlerinin düşmesi, daralan ekonominin doğal
sonucu olan işsizliğin artması esnafı da doğrudan etkilemektedir. Düşen
gelirler nedeniyle yaşanan iç talep daralması sonucunda birçok esnafımız kepenk
kapatmak zorunda kalmaktadır. Genel ekonomik dengelerden en hızlı şekilde
etkilenen grubu esnaf ve sanatkârlarımız oluşturmaktadır.
Vergi, teşvik ve
sosyal destek araçları kullanılarak küçük esnaf ve sanatkârların durumlarının
iyileştirilmesi sağlanması gerekirken, kriz çerçevesinde alınan önlemlerde
esnaf ve sanatkârların görmezden gelindiği, yeterli destek ve finansman olanağı
sağlanmadığı gözlenmektedir.
Ekonomide mikro
kaynakların kullanılması açısından önemli rol oynayan, ekonomik ve sosyal
kalkınmanın dengeli biçimde sağlanması ve sürdürülmesinde işlev sahibi olan
esnaf ve sanatkârlarımızı yalnızca ekonomik bir aktör olarak düşünmek
yanlıştır. Sosyal anlamda da önemli işlevleri olan esnaf ve sanatkâr kesiminin
çözüm bekleyen bir dizi sorunu bulunmaktadır.
Hiper ve
grosmarketlerin kuruluş ve faaliyetlerine sınırlama getiren Avrupa Birliği
mevzuatı ülkemizde de yürürlüğe konularak bu konuda yaşanan haksız rekabetin
önüne geçilmesi esnaf ve sanatkârlarımızın yaşadığı sıkıntıların azaltılması ve
sosyal adaletin sağlanması açısından önem taşımaktadır.
Ancak
"Alışveriş Merkezleri, Büyük Mağazalar ve Zincir Mağazalar Kanun Tasarısı
Taslağı" ve bu konuda hazırlanmış teklifler görmezden gelinmekte bu konuda
yasal düzenleme yapmaktan ısrarla kaçınılmaktadır.
Gerek sermaye
gerek çalışma alanı anlamında sürekli küçülmek durumunda kalan esnaflar büyük
market zincirlerinin ezici haksız rekabeti ile karşı karşıyadırlar. Hiper ve gros marketlerin piyasa
paylarındaki büyük orandaki artış yaklaşık seksen meslek grubunda faaliyet
gösteren esnaf ve sanatkârı olumsuz etkilemiştir. Ekonomilerde birer istikrar
unsuru sayılan esnaf ve sanatkârların küresel sermaye karşısında böylesi bir
durumda bırakılmaları anlaşılır değildir.
Perakende
sektöründe mevzuat eksiklikleri, küçük esnafın maruz kaldığı haksız rekabet ve
finansman güçlüğü ile özellikle emek yoğun sektörlerde mesleki eğitim küçük
esnaf ve sanatkârın karşı karşıya olduğu temel sorunlar olarak öne çıkmaktadır.
Esnaf ve
sanatkârların bir diğer sorunu da Bağ-Kur konusunda yaşanan sıkıntılardır.
Emekli esnafa bağlanan Bağ-Kur aylığı, açlık sınırının çok altındadır.
Gelirlerine göre yüksek oranlı primler ödeyen esnaf ve sanatkârlarımız
emekliliklerinde yetersiz maaş almaktadır. Özellikle uyum yasasının çıkmamış
olması nedeniyle Bağ-Kur emeklileri bu durumdan en çok muzdarip olan kesimi
oluşturmaktadır.
Yukarıda
belirtilen gerekçelerle, esnaf ve sanatkârlarımızın yaşadığı ekonomik ve sosyal
sorunlarının saptanması ve alınacak tedbirlerin Yüce Meclisimizce tespiti
amacıyla bir Meclis Araştırması açılmasının yerinde olacağı kanısını
taşımaktayız.
3.- İstanbul Milletvekili Çetin Soysal ve 31
milletvekilinin, emeklilerin sorunlarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/527)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Ülkemizde pek çok
kesimde yaşanan ekonomik ve sosyal sıkıntılar emeklilerde de yaşanmaktadır.
Yaklaşık 9 milyon emeklinin sorunları günden güne büyümektedir. Emeklilerin
yıllarca süren çalışmalarının sonucunda, dinlenecekleri dönem olan emekliliği,
rahat geçirdiklerini söylemek mümkün değildir. Gelir durumlarının rahatça
geçinebilecekleri düzeyde olmadığı ortadadır. Emeklilerin önemli bir kısmı
emekli olduktan sonra da çalışmaya devam etmektedir. Çünkü alınan emekli
maaşlarıyla, gıda, ısınma, temizlik gibi temel ihtiyaçların karşılanmasında
bile zorlanılmaktadır. Uzun yıllar çalışan ve üreten emeklilerin sosyal devlet
olan Türkiye Cumhuriyeti'nde sorunlar yumağı, içine itilmesini anlayabilmek
mümkün değildir. Gelinen noktada, en temel özgürlük olan yaşam hakkı artık
emekliler açısından sorgulanacak hâle gelmiştir. Alım gücünün günden güne
düştüğü bu dönemde, emekliler tam anlamıyla yaşam mücadelesi vermektedir.
Türk-İş'in
verilerine göre Mart 2009'da açlık sınırı 744,65, yoksulluk sınırı ise 2.425,55
TL'dir. İşçi emeklilerinin taban aylıkları 575,26, BAĞ-KUR (Esnaf) 437,94,
BAĞ-KUR (Tarım) 290,28'dir. Emeklilerimizin aylıkları bu tabloda açlık
sınırının altındadır ve adeta sefalet aylıklarına dönüşmüştür. Mart 2009 verilerine
göre, 8 milyon 902 bin 143 emeklimizin, 6 milyon 739 bin 054'ü, oransal olarak
% 75,7'si açlık sınırının altında maaş almaktadır.
Çalışma yaşamında
en fazla fiziki yıpranmayla karşı karşıya kalan işçi emeklilerimize 2008 yılı
içerisinde yapılan zam oranı % 9,22’dir. Oysa aynı yıl içinde elektriğe % 57,1,
doğalgaza % 72,56 oranında zam yapılmıştır. Bir emekli sadece evini ısıtabilmek
için 1 ay boyunca yaklaşık 250-300 TL arasında para ödemektedir. Açlık
sınırının altındaki ücretleriyle emeklilerimizin % 48'i ayda 1 kilodan daha az
et yemektedir.
Açlık sınırının
altındaki bu maaşla emeklilerimiz kendi geçimlerinin yanında, işsizlikle
boğuşan çocuklarının da geçimini sağlamaktadır. Emekli aylığıyla kendisinden
başka iki ve daha fazla kişiyi geçindiren emeklilerimizin oranı % 81,1'dir. Bu
rakam bile aslında emeklilerin ne kadar zor durumda olduğunu ortaya
koymaktadır. Doğalgaza, elektriğe, suya ve gıdaya yapılan olağanüstü zamlar
karşısında çaresizlik içinde çırpınan emeklilerimizin % 74,3'ü borçlu durumdadır.
Günden güne
derinleşen ekonomik kriz karşısında, emeklilerimizin durumlarının ivedilikle
ele alınması gerekmektedir. Beslenmeleri yetersiz kalan, alınan katkı payları
nedeniyle sağlık güvencesinden yararlanmakta sıkıntı yaşayan emeklilerimiz
çağdışı bir yaşam sürmektedir. Emeklilerimizin, yıllarca çalıştıktan sonra
kaliteli, insana yakışır bir yaşam sürme haklarının kendilerine sağlanması için
yapılacakların bir an önce belirlenmesi gerekmektedir.
Bunun için
konunun her türlü boyutuyla incelenmesi, kısa ve uzun vadede uygulanacak
çözümlerin tespit edilmesi gerekmektedir. Öncelikle yaşam standartlarının
yükseltilmesi için ekonomik koşullarının düzeltilmesi gerekmektedir. Bunun
yanında ulaşım, sağlık, barınma, sendikalaşma gibi pek çok konu emekliler açısından
tekrar değerlendirilmelidir.
Ülkemizde
sayıları 9 milyonu bulan işçi, memur ve BAĞ-KUR emeklilerinin sorunlarının
tespit edilerek çözüm yollarının bulunması amacıyla Anayasanın 98. TBMM İç
Tüzüğünün 104 ve 105. maddeleri gereğince Meclis araştırması açılmasını arz
ederim.
1) Çetin Soysal (İstanbul)
2) Gürol Ergin (Muğla)
3) Erol Tınastepe (Erzincan)
4) Tekin Bingöl (Ankara)
5) Durdu Özbolat (Kahramanmaraş)
6) Ahmet Küçük (Çanakkale)
7) Mehmet Ali Özpolat (İstanbul)
8) Ferit Mevlüt Aslanoğlu
(Malatya)
9) Mevlüt Coşkuner (Isparta)
10) Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
11) Muhammet Rıza Yalçınkaya (Bartın)
12) Sacid Yıldız (İstanbul)
13) Ali Rıza Öztürk (Mersin)
14) Turgut Dibek (Kırklareli)
15) Ali İhsan Köktürk (Zonguldak)
16) Halil Ünlütepe (Afyonkarahisar)
17) Abdulaziz Yazar (Hatay)
18) Hüsnü Çöllü (Antalya)
19) Yaşar Ağyüz (Gaziantep)
20) Ali Arslan (Muğla)
21) Ahmet Ersin (İzmir)
22) Atila Emek (Antalya)
23) Tayfur Süner (Antalya)
24) Şevket Köse (Adıyaman)
25) Hüseyin Ünsal (Amasya)
26) Derviş Günday (Çorum)
27) Mehmet Ali Susam (İzmir)
28) Fevzi Topuz (Muğla)
29) Osman Kaptan (Antalya)
30) Rahmi Güner (Ordu)
31) Ali Rıza Ertemür (Denizli)
32) Yaşar Tüzün (Bilecik)
B) Çeşitli İşler
1.- Genel Kurulu ziyaret eden, Hindistan Parlamento İşleri
ve Su Kaynakları Bakanı Sayın Pawan Kumar Bansal ve
beraberindeki heyete Başkanlıkça “Hoş geldiniz.” denilmesi
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Hindistan Parlamento İşleri ve Su Kaynakları Bakanı Sayın Pawan Kumar Bansal ve beraberindeki heyet şu an itibarıyla
Meclisimizi ziyaret etmektedirler. Kendilerine “Hoş geldiniz.” diyorum.
(Alkışlar)
A) Meclis Araştırması Önergeleri (Devam)
4.- Adıyaman Milletvekili Şevket Köse ve 35
milletvekilinin, işsizliğin nedenleri ve boyutları ile sonuçlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/528)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığı'na
Dünyada yaşanan
ekonomik kriz, ülkemizi de olumsuz etkilemiş ve ekonomik göstergeler 2001 krizi
sonrası toparlanma eğiliminin tersine işlemiştir. 2001 sonrası uygulanmakta
olan ekonomik politikaların tıkanma belirtileri göstermesine rağmen, Hükümet bu
belirtileri yeterli biçimde değerlendirememiştir. Sonucunda yaşanan kriz
işsizlikten üretime, enflasyondan büyümeye kadar tüm ekonomik alanları
etkilemiştir. Ancak; krizin etkilerinin en net izlenebileceği alanların başında
işsizlik gelmektedir. Nitekim, son işsizlik
göstergeleri krizin etkilerinin en net örnekleri olmuştur.
2008 yılı, genel
işsizlik oranında ciddi bir kırılmanın olduğu yıldır. 2008 yılının sonunda
işsizlik rakamları %11'e ulaşmıştır. Bu kötü gidiş 2009 yılında da kendini
göstermiştir. 2009 Haziran itibariyle önceki yılın aynı dönemine göre işini
kaybedenlerin sayısı 972 bin kişi olmuştur. Aynı yılın Ağustos ayında gelen
rakamlar ise ülkemizde yaşayan, başta gençler olmak üzere, tüm kesimleri
tedirginliğe sokmuştur. TÜİK verilerine göre, Ağustos döneminde işsizlik oranı
yüzde 13.4'e yükselmiştir. Bir başka ifade ile
işsizlik, geçen yılın aynı dönemine göre 3.2 puan,
2009 Temmuz'a göre de 0.6 puan artış göstermiştir. Bu rakamın yıl sonunda % 15 oranlarına gelebileceği açıklamaları,
bizzat resmi ağızlardan yapılmıştır. Bu rakamların resmi olduğu ve çeşitli
ölçütler kullanıldığından, tüm işsizleri yansıtmadığı düşünülürse işsizlik
konusunun ne derece vahim bir boyuta ulaştığı anlaşılacaktır.
İşsizliğin bu kötü
gidişi, yalnızca ekonomik olumsuzluklara neden olmamaktadır. Aynı zamanda,
işsizliğin sosyo-psikolojik olumsuz etkilerinin ciddi
oranlarda arttığını, gazetelerin 3'üncü sayfa haberlerinin artışıyla
gözlemlemek olanaklıdır. Toplumun yapısının yavaş ve derinden etkilendiği net
bir biçimde ortadadır. Kötüye gidişin gittikçe ağırlaşan sonuçlarıyla her
sektör ve her kesim karşılaşmaktadır.
İşsizlik bu
oranlarda yaşanırken, işsizlikle mücadele konusunda çok boyutlu ve yeterli bir
programın oluşturulamadığı söylenebilir, işsizlik Sigortası'ndan yararlanmanın
şartları hâlâ zordur. İşsizlik Sigortası Fonu'nun varlığı 40 milyar TL gibi
muazzam rakamlara ulaşmıştır. GAP Bölgesi illerinde işsizliğin azaltılması için
kamu eliyle ekonomik girişim gerektiği ortadayken, bu yönde bir çalışma
görülmemektedir. Teşvik paketi açıklanmış; ama,
beklenen düzenlemeleri içermemiştir. Kısacası işsizlik konusuyla mücadele etmek
için çok boyutlu ve yeterli politikalara ihtiyaç duyulmaktadır.
İşsizliğin
nedenleri, olumsuz sonuçları ve bunların önlenmesi amacıyla çok sayıda çalışma
yapıldığı çeşitli basın yayın organlarına yansımaktadır. Bunların birçoğu,
ciddi önerileri ve alternatif politikaları barındırmaktadır. Ancak; bu
çalışmalardan yeteri kadar yararlanıldığını söylemek maalesef olanaksızdır.
İşsizliğin
nedenlerinin ve işsizlik artışıyla ortaya çıkan sosyo-ekonomik
sonuçların araştırılması, işsizlikle mücadele konusunda çok boyutlu ve yeterli
bir politika oluşturulması amacıyla Anayasa'nın 98. ve TBMM İçtüzüğü'nün 104 ve
105. maddeleri gereğince Meclis Araştırması açılmasını saygılarımızla arz
ederiz.
1) Şevket Köse (Adıyaman)
2) Ensar Öğüt (Ardahan)
3) Atila Emek (Antalya)
4) Osman Kaptan (Antalya)
5) Gökhan Durgun (Hatay)
6) Tayfur Süner (Antalya)
7) Ahmet Ersin (İzmir)
8) Malik Ecder Özdemir (Sivas)
9) Ali Koçal (Zonguldak)
10) Ali Oksal (Mersin)
11) Vahap Seçer (Mersin)
12) Hüseyin Ünsal (Amasya)
13) Tekin Bingöl (Ankara)
14) İsa Gök (Mersin)
15) Abdurrezzak Erten (İzmir)
16) Bilgin Paçarız (Edirne)
17) Metin Arifağaoğlu (Artvin)
18) Engin Altay (Sinop)
19) Eşref Karaibrahim (Giresun)
20) Nevingaye Erbatur (Adana)
21) Abdullah Özer (Bursa)
22) Gürol Ergin (Muğla)
23) Erol Tınastepe (Erzincan)
24) Durdu Özbolat (Kahramanmaraş)
25) Ahmet Küçük (Çanakkale)
26) Mehmet Ali Özpolat (İstanbul)
27) Mevlüt Coşkuner (Isparta)
28) Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
29) Muhammet Rıza Yalçınkaya (Bartın)
30) Sacid Yıldız (İstanbul)
31) Turgut Dibek (Kırklareli)
32) Ali İhsan Köktürk (Zonguldak)
33) Halil Ünlütepe (Afyonkarahisar)
34) Abdulaziz Yazar (Hatay)
35) Ali Rıza Ertemür (Denizli)
36) Yaşar Tüzün (Bilecik)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler
gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki
görüşmeler, sırası geldiğinde yapılacaktır.
Gündemin “Seçim”
kısmına geçiyoruz.
VII.- SEÇİMLER
A) Komisyonlarda Açık Bulunan
Üyeliklere Seçim
1.- İnsan Haklarını İnceleme Komisyonunda açık bulunan
üyeliğe seçim
BAŞKAN - İnsan
Haklarını İnceleme Komisyonunda boş bulunan ve Barış ve Demokrasi Partisi
Grubuna düşen 1 üyelik için Diyarbakır Milletvekili Akın Birdal
aday gösterilmiştir.
Oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Sayın
milletvekilleri, gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen
Diğer İşler” kısmına geçiyoruz.
1’inci sırada yer
alan, Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu
(1/324) (S. Sayısı: 96)
BAŞKAN -
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2’nci sırada yer
alan, Türk Borçlar Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
2.- Türk Borçlar Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu
(1/499) (S. Sayısı: 321)
BAŞKAN –
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
3’üncü sırada yer
alan, Üniversite ve Sağlık Personelinin Tam Gün Çalışmasına ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal
İşler Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
3.- Üniversite ve Sağlık Personelinin Tam Gün Çalışmasına
ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Sağlık, Aile,
Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Raporu (1/715) (S. Sayısı: 418) (x)
BAŞKAN –
Komisyon? Yerinde.
Hükûmet? Yerinde.
Sayın
milletvekilleri, geçen birleşimde 18’inci madde kabul edilmişti.
Yeni geçici madde
ihdası için verilen bir önerge vardır, önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
418 sıra sayılı Kanun Tasarısına aşağıdaki geçici maddenin eklenmesini arz ve
teklif ederiz.
|
Mustafa Kalaycı |
Oktay Vural |
Hasan Çalış |
|
Konya |
İzmir |
Karaman |
|
Mümin İnan |
Reşat Doğru |
Mehmet Akif Paksoy |
|
Niğde |
Tokat |
Kahramanmaraş |
“Geçici Madde – Bu Kanun hükümlerinin uygulaması nedeniyle
memuriyet görevinden ayrılmak durumunda kalan tabip ve diş tabipleri ile tıpta
uzmanlık mevzuatına göre uzman olanlardan, 5510 sayılı Kanunun 4 üncü
maddesinin birinci fıkrasının (a), (b) ve (c) bentlerinden birden fazlasına
tabi olarak çalışmış olanların yaşlılık aylığı bağlanma taleplerinde; en fazla
sigortalılığın geçtiği sigortalılık hali, hizmet sürelerinin eşit olması
halinde ilk sigortalılık hali esas alınır. Bu şekilde aylık bağlananlara, 5510 sayılı Kanunun 4 üncü
maddesinin birinci fıkrasının (c) bendi kapsamında sayılan her tam fiili hizmet
yılı için aylık bağlamaya tutarların bir aylığı emekli ikramiyesi olarak
verilir.
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
(x)
418 S. Sayılı Basmayazı 13/01/2010
tarihli 47’nci Birleşim Tutanağı’na eklidir.
SAĞLIK, AİLE,
ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Trabzon) – Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
SAĞLIK BAKANI
RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Sayın
Vural, Sayın Doğru mu konuşacak?
OKTAY VURAL
(İzmir) – Sayın Doğru…
BAŞKAN – Önerge
sahipleri adına Tokat Milletvekili Sayın Reşat Doğru.
Buyurun Sayın
Doğru.
REŞAT DOĞRU
(Tokat) – 418 sıra sayılı kanunun 18’inci maddesine ek madde ilave edilmesiyle
ilgili verilmiş olan önerge üzerinde söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi en
derin saygılarımla selamlıyorum. Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.
“Tam Gün Kanunu”
diye kısaca söylemiş olduğumuz bu kanun çıkartılması gereken bir kanundur. Bu
kanuna karşı değiliz ancak sistemine karşıyız, daha doğrusu hekim platformu,
Türk Tabipler Birliği, Türk Sağlık-Sen olmak üzere çeşitli sivil toplum
kuruluşları bu kanunla ilgili olarak çok önemli görüşleri hem Sağlık
Komisyonuna hem de çeşitli platformlarda üyelerine anlatmışlardır. Tabii
onların görüşlerinin de bu kanun içerisine zerk edilmiş olması, uzun zamandan
beri beklenen bu kanunun daha orijinal bir şekilde çıkmasını ve daha güzel ve
mükemmel bir şekilde çıkmasını sağlayabilirdi. Daha doğrusu tüm taraflar
dinlenmiş ama o dinlenen konuların da çok fazla bir şekilde bu kanun içerisine
girmemiş olduğunu görüyoruz. Tabii bu girmemesinden dolayı
da, bakın, çeşitli eylemler yapılıyor ama tahmin ediyorum ki bu kanun çıktıktan
sonra, çok kısa bir zaman içerisinde, belki de bu kanunun eksiklerinin veyahut
da getirmiş olduğu bazı problemlerin yeniden düzenlenmesiyle ilgili olarak da
tekrar yeni kanunlar gelecek veyahut da torba kanunlar içerisine çeşitli
maddeler koyacağız. Bu mealde de ben bu kanunun daha iyi bir şekilde
değerlendirilmesi ve ondan sonrasında mükemmel bir durum ortaya çıkardıktan
sonra tekrar getirilmesinin faydası olacağı kanaatindeyim.
Sayın
milletvekilleri, bu kanuna şöyle bir bakmış olduğumuz zaman yasanın iki
boyutunun olduğunu görüyoruz. Bunlardan bir tanesi, kamu hastanesinde çalışıp
da muayenehanesi olan hekimlere “Ya muayenehane ya da hastaneyi tercih
edeceksiniz.” diyoruz. Bakınız, şu anda neredeyse birçoğu kapatmıştır ama yüzde
20 civarında yani kamuda çalışan hekimlerimizin ancak yüzde 20 civarında
olanlarının muayenehanesi vardır yani muayenehanelerin birçoğunun kapanmış
olduğunu görüyoruz.
Bu kanunla, yine
ikinci boyut olarak, üniversite ve döner sermaye sistemine, üniversiteye yeni
bir iyileştirme gelmesi, döner sermaye sisteminin, işte, üniversite
hastaneleriyle beraberinde gelmiş olması, askerî hastanelerin de çeşitli
noktalarda, hekimlerine iyileştirmeler sağlanmış olmasıdır.
Tabii, bunları
çok iyi değerlendirmek gerekiyor. Şu anda üniversitelerimizde belki özel
muayenehane yapılan, hekimlerle veya hocalarımızla ilgili ufak tefek de olsa
bazı sıkıntılar vardır ama orada çok önemli görevler yapıldığını ve önemli
hizmetlerin yapılmış olduğunu söylemek mecburiyetindeyiz.
Bakınız, şu anda
birçok hekimimizin serbest muayenehaneleri vardır. Serbest muayenehane
konusunda çok katı olmanın ben çok faydası olmadığı kanaatindeyim. Gelin,
serbest muayeneyse, muayenehanelerimizin hepsini Sosyal Güvenlik Kurumuyla
ilişkilendirelim. Yani serbest muayenehanede doktor reçetesini yazıyorsa, o
reçeteyi de kabul edelim. Sosyal Güvenlik Kurumu bu reçeteyi de verilmesini
sağlamış olsun. En azından yeni bir iyileştirme yapmış olabiliriz.
Bakınız, yine,
serbest muayenehaneler diyoruz. Şu anda birçok vilayetimizde -hatta küçük ve
orta ölçekli vilayetlerimiz vardır- yine birçok ilçemizde hastaneler
bulunmaktadır. O hastanelerimizde kimler çalışıyor? Örneğin, Tokat ili Almus
ilçesinde, Reşadiye ilçesinde, buralarda hekimlerimiz çalışıyor. Buralar sosyal
noktalarda çok zayıf olan, hakikaten küçük ilçelerdir. İşte, sineması vardır
ama veyahut da çeşitli noktalarda sosyal faaliyetlerin daha zayıf olarak
yapılmış olduğu yerlerdir. Siz buralardaki hekime eğer bir serbest muayenehane
açma hakkı vermezseniz, buralarda hekimleri nasıl tutacaksınız. Dolayısıyla, bu
hekimlerin birçoğu en azından mecburi hizmeti biter bitmez buradan gitmek
mecburiyetinde kalacaklardır. Hâlbuki o hekimlere en azından “siz serbest
muayenehane açabilirsiniz” şeklinde bir hak verilmiş olsaydı, ben tahmin
ediyorum ki, daha iyi o hekimlerin orada tutulması noktasında bir faydası
olurdu diye düşünüyorum.
Sayın
milletvekilleri, hekimlerimiz ve sağlık çalışanları bu kanundan çok şeyler
beklediler. Hatta uzun zamandan beri de bu kanunun çıkması heyecanla
bekleniyordu. Beklemiş oldukları nelerdi? Emeklilik konusunu bekliyorlardı
çünkü yirmi beş otuz sene çalışmış olan bir hekimimiz hakikaten çok az bir
emeklilik maaşı alıyordu. Dolayısıyla da bundan emeklilik konusunda çok büyük
bir iyileştirme gelir şeklinde düşünceler içerisindeydiler ama görülmüştür ki,
döner sermayelerden almış olduğu paylar içerisinde bir emeklilik hakkı
verilmeye çalışılmıştır. Bu da aşağı yukarı yirmi sene, yirmi beş sene gibi bir
zaman alacaktır. Şu anda, önümüzdeki zaman içerisinde emekli olan kardeşlerimiz
yine mağduriyet içerisinde kalacaklardır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın
Doğru, buyurun, konuşmanızı tamamlayanız efendim.
REŞAT DOĞRU
(Devamla) – Maaş artırımları konusunda, çalışma şartları konusunda da
hekimlerimizin çok büyük beklentiler içerisinde olduğunu ifade etmek istiyorum.
Bakınız, hekimlik
çok zor bir iştir. Hekimler çok büyük fedakârlıklar içerisinde çalışırlar, aynı
şekilde sağlık personeli de çok büyük zorluklar içerisinde çalışıyorlar. Ben
Türkiye Büyük Millet Meclisi kürsüsünden tüm hekimlerimize teşekkürlerimi ve
şükranlarımı arz ediyorum, tüm sağlık çalışanlarımıza teşekkürlerimi ve şükranlarımı
arz ediyorum çünkü onlar özveri içerisinde, her türlü zorluklar içerisinde
çalışıyorlar. Bakınız, doktorlarımız, genel cerrahlar olsun, jinekologlar
olsun, ürologlar olsun yani bir operasyon yapan doktorumuzun yapmış olduğu
ameliyattan sonra siz sanıyor musunuz onun işi bitmiştir? Hayır, o evine gider,
hâlâ onun görevi devam ediyordur, “Acaba benim hastamın kanaması mı vardır, veyahut hastamda, solunumunda bir problem mi
vardır?” şeklinde kafası orada devamlı olarak bulunmaktadır. Hatta düşünün, Ankara,
İstanbul değil de Tokat’ta çalışıyor, Almus’ta çalışıyor bir cerrahımız, o
cerrah tek başına çalışmış olduğu için, aynı zamanda, her türlü hastanın
problemiyle de karşı karşıyadır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın
Doğru, lütfen tamamlayınız.
Buyurun.
REŞAT DOĞRU
(Devamla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Yani hekimlerimiz
çok zor şartlar içerisinde çalışıyorlar, hemşirelerimiz çok zor şartlar
içerisinde çalışıyorlar. Bakınız, hemşirelerimiz ve sağlık memurlarımız, yine
Tokat’tan örnek veriyorum, Kırım Kongo kanamalı hastalığı münasebetiyle, oradan
eline iğne batması neticesinde ölen hemşirelerimiz vardır. İşte, Ankara Numune
Hastanesinde çok büyük risk altında bulunan hemşirelerimiz Kırım Kongo
hastalığına yakalanmışlar ve bir tane hemşiremizi kaybetmiş durumdayız.
Yine ayrıca sayın
milletvekilleri, bu kanundan, 4/B kadrosunda bulunan insanlarımız,
hekimlerimiz, sağlık personelimiz ve çakılı kadroda bulunan personelimiz de çok
şeyler beklediler. O noktada da bu kanunun içerisine, bazı noktalarda, bunlar
da zerk edilmeliydi ama gördüğümüz kadarıyla birçok eksiğiyle beraber geliyor.
En azından Sayın Bakanımız bu kanunu bir müddet için geri çeker, bu
eksikliklerin hepsini tamamlarsa daha iyi olacağı kanaatindeyim. Eğer
eksiklikleriyle beraber çıkarsa çok yakın bir zamanda bu kanunu yeniden revize
etmek için karşınıza gelinebilir diye düşüncelerimi aktarıyor, kanunun
milletimize hayırlar getirmesini temenni ediyorum, hayırlı olsun diyorum.
Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
BAŞKAN – Teşekkür
ederim.
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Karar yeter sayısı istiyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN - Evet,
önergeyi oylarınıza sunacağım, karar yeter sayısını arayacağım.
Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Karar yeter sayısı yoktur, birleşime on dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati: 15.16
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 15.31
BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Yaşar TÜZÜN (Bilecik), Fatih METİN (Bolu)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 51’inci Birleşiminin Üçüncü
Oturumunu açıyorum.
Tokat
Milletvekili Reşat Doğru ve arkadaşlarının yeni geçici madde ilavesine dair
önergesinin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi, önergeyi
tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısını arayacağım.
Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir, karar yeter sayısı vardır.
418 sıra sayılı
Tasarı’nın görüşmelerine devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
19’uncu madde
üzerinde iki adet önerge vardır.
Önergeleri
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
418 sıra sayılı Üniversite ve Sağlık personelinin Tam gün çalışmasına ve bazı
kanunlarda değişiklik yapılmasına dair kanun tasarısının 19. maddesinin c
bendinin madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
|
Canan Arıtman |
Tansel Barış |
Tekin Bingöl |
|
İzmir |
Kırklareli |
Ankara |
|
Ali Koçal |
Ali Arslan |
Şevket Köse |
|
Zonguldak |
Muğla |
Adıyaman |
TBMM Başkanlığına
418 sıra sayılı kanun tasarısının 19. maddesinin d fıkrasının
madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
|
Reşat Doğru |
Hasan Çalış |
Akif Akkuş |
|
Tokat |
Karaman |
Mersin |
|
Recep Taner |
Emin Haluk
Ayhan |
|
|
Aydın |
Denizli |
|
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE,
ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Trabzon) – Katılmıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
SAĞLIK BAKANI
RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Katılmıyoruz Değerli Başkanım.
BAŞKAN – Sayın
Reşat Doğru, önerge sahipleri adına, buyurun.
REŞAT DOĞRU
(Tokat) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 418 sıra sayılı Kanun
Tasarısı’nın 19’uncu maddesi üzerinde vermiş olduğum önergeyle ilgili söz almış
bulunuyorum. Yüce Meclisi en derin saygılarımla selamlıyorum.
Aşağı yukarı
kanunun sonlarına doğru gelmekteyiz. Büyük ihtimalle de biraz sonra kanunlaşmış
olacak. Ancak, tabii, kanunlaşmasıyla beraber de birçok sorunu da beraberinde
göreceğiz. Biraz önceki madde üzerinde de söylemiş olduğum gibi, tahmin
ediyorum ki yine çok kısa bir zamanda uygulamalarla ilgili tekrar düzeltilmesi
noktasında, torba kanunlar içerisinde veyahut da başka kanunlar içerisinde yeni
birtakım şeyler getireceğiz ve düzeltmenin yollarını arayacağız.
Tabii, buna geçmeden,
esasında bu kanunu daha böyle mükemmel bir şekilde çıkartmanın, bütün
tarafların, tüm kurum ve kuruluşların hepsinin görüşlerini alarak çıkartmanın
çok büyük faydası olacağı kanaatimi bir kez daha söylemek istiyorum. Yani,
burada, Türk Tabipler Birliği veya Hekim Platformu, Türk Sağlık-Sen gibi
kuruluşların, sivil toplum kuruluşlarının görüşlerinin alınması ve o görüşler
doğrultusu içerisinde de eksikliklerin tamamlanmasının, yine önümüzdeki zaman
süreci içerisindeki uygulamalarda çok büyük faydaları olacaktır. Ama inanıyorum
ki, inşallah hayırlısı olur, yani birçok sıkıntıyla karşılaşmayız diye
düşünüyorum.
Bu kanunun
özünde, tabii, döner sermaye gelirlerinin artırılması, hekimlerin durumlarının
iyileştirilmesi geliyor. Hekimler, bu kanundan çok şeyler beklediler ancak,
tabii, kanunun içerisindeki döner sermaye gelirleri, büyük hastanelerde daha
fazla artacak, küçük hastanelerde ise daha az bir konuma da gelmiş olacaktır.
Bakınız -şu anda yine Tokat’tan örnek vermek istiyorum- Tokat’taki Pazar Devlet
Hastanesinin geliri ile Ankara Numune Hastanesinin veyahut da Ankara Yüksek
İhtisas Hastanesinin geliri arasında çok büyük farklar olacak. Ne olacak? O
zaman, benim Tokat’ımdaki, Pazar’daki doktor arkadaşım veyahut Almus’taki
doktor arkadaşım, oradaki mecburi hizmet süresini tamamlar tamamlamaz veyahut
da başka yöntemler bularak oradan süratli bir şekilde uzaklaşacak ve nereye
gelecek? Ankara’ya gelecek, İstanbul’a gelecek, yani döner sermaye gelirlerinin
tam ve büyük olduğu yerlere gelecek.
Ben Sayın Bakana
buradan soruyorum: O zaman büyük merkezlerde talep çoğalması olacak, o talep
çoğalmasını nasıl karşılayacaksınız? Küçük yerlerde hekim eksiklikleri olacak,
o zaman onlara ne tür bir durum uygulayacaksınız? Hâlbuki,
o küçük yerlerdeki insanlara serbest muayenehane açma hakkı verilebilseydi
veyahut da onlara daha farklı bir şekilde tazminat verilebilmiş olsaydı ben
daha da iyi olacaktı diye düşünüyorum.
Yine sormak
istiyorum: Sistem döner sermaye gelirleri üzerine kurulu. Acaba, küçük
hastanelerin durumunun ne olacağı yanında döner sermayenin ülke genelindeki
durumu nedir? Acaba döner sermaye olarak Türkiye'nin hastanelerinin hepsinde,
herkes bütün personeline tam olarak döner sermayesini ödeyebiliyor mu? Veyahut
da acaba hangi hastaneler döner sermaye konusunda ödeyememiş veyahut da
borçlanmış? Hatta yine basında zaman zaman dile
getirildi, bazı büyük hastanelerden bazı hastaneler -döner sermayelilerden-
borç alıyorlar. Peki, o almış oldukları borçları ödeyebildiler mi? Veyahut da
önümüzdeki dönemlerde küçük hastaneler olsun veyahut da diğer hastaneler olsun,
orta ölçekli hastaneler olsun, döner sermaye konusunda çok büyük sıkıntıyla
karşı karşıya kalabilir.
Ayrıca bu
görüşmekte olduğumuz kanunun neredeyse sadece hekimler, diş hekimleri gibi
meslek gruplarıyla ilgili olduğu da görülüyor. Ancak bunun yanında yardımcı
sağlık hizmetleri personeli de var.
Bakınız, yardımcı
sağlık personelleri içerisinde olsun, diğer personel içerisinde olsun 4/B’yle çalışan insanlarımız var, “çakılı kadro” dediğimiz,
belirli bir yerde sabit olarak çalışan insanlarımız var. Onlar da bu kanundan
çok şey bekledi. Özellikle söylemek istiyorum ki Sağlık Bakanlığı içerisinde
657’yle çalışanlar var, diğer çalışanlar var. Önümüzdeki zaman süreci
içerisinde olabilir -bu kanunda beklendi ama- en yakın bir zamanda, bunların
hepsinin beraber oluşturulduğu, hepsinin belirli bir statüye kavuşturulduğu
yeni bir kanunu da getirmek mecburiyetinde olacağımızı düşünüyorum. Şu anda 4/B
kadrosunda olanlar, çakılı kadrolu olanlar büyük bir sıkıntı içerisindedirler.
Yine örnek vermek
istiyorum: Tokatlı bir hemşehrimizin çocuğu Sivas’ın
Kangal ilçesinde çalışıyor, hanımı Tokat’ta çalışıyor. Çakılı kadrosu var diye
ne o bu tarafa gelebiliyor ne diğeri o tarafa gitmek istiyor. Dolayısıyla eş
durumuyla ilgili, nakille ilgili de çok büyük bir sıkıntı olduğunu düşünüyorum.
Tabii, bunun
yanında kurum doktorları… Bakınız, kurum doktorları da hekim camiası içerisindedir,
onlar da döner sermaye gelirlerinden faydalanmak istiyorlar ama bu kanunun
içerisinde kurum doktorlarının da unutulmuş olduğunu ifade etmek istiyorum.
Ayrıca, tabii,
önergemizde de belirtmiş olduğumuz askerî hekimlerimiz… Askerî hekimler de bu
kanundan çok şeyler beklediler ama şu an itibarıyla onların da beklentilerine
cevap vermediği görülüyor.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
REŞAT DOĞRU
(Devamla) – Tamamlıyorum efendim.
BAŞKAN – Buyurun.
REŞAT DOĞRU
(Devamla) – Bakınız, askerî hekimlerimizin yaklaşık olarak yirmi yıllık mecburi
hizmetleri vardır ve bu hizmetin sekiz yıla yakın bir kısmını da Doğu ve
Güneydoğu Bölgesi’nde yapmaktadırlar. Ama şurası da bir gerçektir ki, onların
öğrencilik hayatları çok zordur, çalışma hayatları çok zordur. Onlar askerî
yargıçlar ile askerî hâkimlerin almış olduğu maaşlar şeklinde bir maaş
bekliyorlardı, şu an itibarıyla o konuda da ciddi manada tereddütler vardır.
Hekimlerimiz…
Türk hekimleri çok çalışkan hekimlerdir. Türk hekimlerini dünyanın her tarafına
açabiliriz. Bakınız, Milliyetçi Hareket Partisinin programında “Sağlık Serbest
Bölgeleri Programı” vardır. Sağlık serbest bölgelerini de önümüzdeki zaman
süresi içerisinde Türkiye’de kurmak mecburiyetinde olduğumuzu ifade etmek
istiyorum çünkü bazen -Türkiye’mizde öyle ameliyatlar yapılıyor ki- dünyanın
birçok yerinde cerrahların yapmamış olduğu ameliyatlar Türkiye’mizde yapılıyor.
Yani hekimlerimizle ne kadar övünsek, onların çalışmalarının güzelliğini ne
kadar söylesek, değerli arkadaşlarım, yeridir diye düşünüyorum.
Tekrar, bu
kanunun ülkemize ve milletimize hayırlar getirmesini temenni ediyor, yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Doğru.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
418 sıra sayılı Üniversite ve Sağlık personelinin Tam gün çalışmasına ve bazı
kanunlarda değişiklik yapılmasına dair kanun tasarısının 19. maddesinin c
bendinin madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Canan
Arıtman (İzmir) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE,
ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Trabzon) – Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
SAĞLIK BAKANI
RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Sayın
Arıtman, buyurun.
CANAN ARITMAN
(İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hekimlik, insana hizmeti ilke
edinmiş bir meslektir, insanlığa adanmış bir yaşam biçimidir. Tüm dünyada en
uzun ve en zor eğitimle kazanılan hekimlik mesleği, gece gündüz demeden büyük
özverilerle verilen bir hizmettir. Odağında insan vardır. İnsana hizmet, onun
derdine derman olmak, hayatını kurtarmak, yaşam kalitesini yükseltmek tek
amaçtır.
Hekimlik
mesleğini seçenlerin ortak paydası, ortak özellikleri büyük bir insan sevgisine
sahip olmalarıdır ve bu mesleği her yerde, her şartta tüm olumsuzluklara,
zorluklara ve yoksunluklara karşın yaşamları pahasına yaparlar. İşte o
nedenledir ki tüm dünyada hekimlik en saygın meslektir.
Hele bizim
ülkemizin hekimleri, Türk hekimleri, her türlü övgüye, saygıya katbekat
layıktırlar. Biliyor musunuz, Çanakkale Savaşı yıllarında ülkemizin tıp
fakültesi hiç mezun vermedi. Çünkü son sınıf talebelerinin bile cephede hepsi
şehit düştü. Cumhuriyetin başında o yokluk yıllarında Türk hekimleri katır
sırtında, heybelerinde ilaçları, memleketin her karışına giderek milletine
hizmet etti.
Kendi meslek
hayatımda bile lüks lambası ışığında ameliyat yapmak zorunda kaldım. Hastamıza
kan bulamadık, kan verdik, ondan sonra girdik ameliyatını yaptık. Deprem
olurken bile ameliyata devam ettik. Yani bu ülkede hiçbir hekim hastasını
ameliyat masasında bırakmadı ve asla bırakmaz ve bugüne kadar bu ülkenin hiçbir
Başbakanı, hekimlerini hastayı ameliyat masasında bırakmakla itham etmedi,
böyle bir haksızlık da yapmadı. Sayın Başbakan “Ben doktora bile iğne olmam.”
dedi. Herhâlde doktora güvenmediğinden değil de iğne korkusundan demiştir bunu.
Çünkü domuz gribinde de “Aşı olmayacağım.” demişti. Sağlık Bakanımız, “Şöhretli
siyasiler, milletin kafasını karıştıracak şeyler söylüyorlar. Yarın hamile bir
kardeşimiz, astımlı bir yavrumuz aşı yaptıramaz ve gribe yakalanıp hayatını
kaybederse bunun vebalini kim ödeyecek? Domuz gribi aşısında ulu orta
konuşanlar hakkında suç duyurusunda bulunacağım.” diyordu. Ne oldu Sayın Bakan,
Başbakan hakkında suç duyurusunda bulundunuz mu? Sayın Bakan, 38 hamilemiz
karnında bebeğiyle hayatını kaybetti, ocaklar söndü. Domuz gribinden 600’e
yakın insanımız öldü. Acaba bunların kaçı Başbakanın “Aşı olmayacağım.”
sözünden sonra hayatını kaybetmiştir, açıklayabilir misiz? Ki bu tür
durumlarda, dünyanın her yerinde, liderler, medyada, halkın gözü önünde aşı
olurlar ki toplumlarına örnek olsunlar.
Evet, şu
yaşadığımız süreçte, hekimler, hem AKP’nin söylemlerindeki hem de bu tasarının
gerekçesindeki haksız ve ağır ithamları asla hak etmediler ve çok incindiler.
İktidar tarafından, tam gün yasasıyla hekim ücretlerinin hem de hiç doğru
olmayan bir şekilde çok yükseltilmiş olarak gösterilmesi, yasanın bu şekilde
olumsuzluklarının halktan saklanması, hekimlerin hedef gösterilmesi de çok
yanlış olmuştur. Bu yasayla, pratisyen hekimin 1.200 lira olan emekli maaşına
sadece 19 lira, uzman hekimin 1.450 lira olan emekli maaşına ise sadece 36 lira
zam yapılacaktır. Uzman hekimlerimiz 1.400-1.600 lira maaş alacak ve bunun
üzerine, hiçbir garantisi olmayan döner sermaye eklenecektir. Kamuoyuna
açıklanan miktarlardaki ücretlerin alınabilmesi için bir hekimin günde yirmi
saat çalışması gerekmektedir.
Değerli vekiller,
bu tasarı çok ciddi adaletsizlikler, yasalara aykırılıklar içermektedir, kendi
içinde de çelişkilidir. Biz Cumhuriyet Halk Partisi sözcüleri
olarak, günlerdir bunları bu kürsüden anlatıyoruz ve çözümlenmesini talep
ediyoruz ve bunun yanında, Cumhuriyet Halk Partisi olarak, tam gün yasasının
getireceği daha fazla tıbbi işlem, daha fazla kazanç anlayışının daha iyi bir
sağlık hizmeti sunumu sağlayamayacağı gerçeğini Sayın Bakana ve AKP’ye bir
türlü anlatamadık; ne bizi dinliyorlar ne de tüm sağlık çalışanlarıyla,
hekimleri.
Bakın, bu yasanın
direkt muhatabı hekimlerdir ve ancak onlar bu yeni sistemi ayakta tutabilir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun
Sayın Arıtman.
CANAN ARITMAN
(Devamla) - Uzlaşmaz, dayatmacı bir anlayışla hekimleri darda ve zorda
bırakarak sanki onlardan intikam alır gibi bir anlayışla yasa yapılırsa tam
günden hepimizin beklediği verimli, olumlu sonuçlar alamayız.
Biz, Cumhuriyet
Halk Partisi olarak, hekimlerimize, sağlık çalışanlarımıza morallerini
bozmamalarını, umutsuz olmamalarını öneriyoruz çünkü AKP gidicidir. Önümüzdeki
ilk seçimde, milletimiz, bu uzlaşmaz, baskıcı iktidardan, AKP kâbusundan hem
kendini hem hekimlerini hem sağlık çalışanlarını, milletini, devletini,
vatanını kurtaracaktır. Cumhuriyet Halk Partisi iktidarında bu yasadaki tüm
olumsuzluklar, adaletsizlikler giderilecek, sağlık hizmeti alanı da vereni de
memnun ve mutlu edecek, tüm iyileştirmeler yapılacaktır.
Hepinizi saygıyla
selamlarım. Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Arıtman.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
20’nci madde
üzerinde üç adet önerge vardır, önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
418 sıra sayılı Kanun Tasarısının 20 nci maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Recep
Akdağ
Sağlık
Bakanı
“Madde 20 – Bu
Kanunun;
a) 3 üncü
maddesi, 5 inci maddesiyle değiştirilen 2547 sayılı Kanunun 58 inci maddesinin
(c) bendinin 2 numaralı alt bendinin son paragrafı hariç olmak üzere 5 inci
maddesi ile 19 uncu maddenin (b) ve (e) bentleri yayımı tarihinden bir yıl
sonra,
b) 1 inci
maddesiyle değiştirilen 209 sayılı Kanunun 5 inci maddesinin yedinci fıkrası
hariç olmak üzere 1 inci maddesi ile 2, 7, 8, 12, 13, 14 üncü maddeleri ve 19
uncu maddenin (a), (c) ve (d) bentleri yayımı tarihinden altı ay sonra,
c) Diğer hükümleri
yayımı tarihinde,
Yürürlüğe girer.”
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
418 sıra sayılı “Üniversite ve Sağlık Personelinin Tam Gün Çalışmasına ve Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı”nın 20. maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Tekin Bingöl |
Esfender Korkmaz |
Canan Arıtman |
|
Ankara |
İstanbul |
İzmir |
|
Hulusi Güvel |
Tayfur Süner |
Şevket Köse |
|
Adana |
Antalya |
Adıyaman |
|
|
Sacid Yıldız |
|
|
|
İstanbul |
|
“Madde 20:
a) 3, 4 ve 5. maddeleri ile 19. maddelerin b ve c bentleri yayımı
tarihinden 2 yıl sonra
b) 1, 2, 7, 8, 11, 12, 13, 14 üncü maddeleri ile 19 uncu
maddelerin (a), (c) ve (d) bentleri yayımı tarihinden 1 yıl sonra
c) Diğerleri yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte olan 418 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 20 nci maddesinin (a) bendinde geçen “3, 4, 5 inci maddeleri”
ibaresinin “3, 4’üncü maddeleri” olarak değiştirilerek aynı bentteki (b)
ibaresinden sonra (d) ibaresinin eklenmesini ve (b) bendinde geçen “1, 2, 7, 8,
11, 12, 13, 14’üncü maddeleri” ibaresinin “2, 7, 8, 11, 12, 13, 14’üncü
maddeleri” olarak değiştirilerek aynı bentte geçen (d) ibaresinin
çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.
|
Prof. Dr. Alim Işık |
Kadir Ural |
Yılmaz Tankut |
|
Kütahya |
Mersin |
Adana |
|
Kamil Erdal
Sipahi |
Mehmet Akif Paksoy |
|
|
İzmir |
Kahramanmaraş |
|
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE,
ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Trabzon) – Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
SAĞLIK BAKANI
RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Katılmıyoruz Değerli Başkanım.
OKTAY VURAL
(İzmir) – Erdal Sipahi konuşacak Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın
Sipahi, buyurun efendim.
KAMİL ERDAL
SİPAHİ (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclise saygılar
sunuyorum.
Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına verdiğimiz değişiklik önergesinin açıklanması
maksadıyla söz almış bulunuyorum.
Verdiğimiz
önergemizde, tasarının 1’inci maddesi ve 5’inci maddesinde yönetici durumundaki
personele getirilen döner sermaye katkı paylarının “bir yıl ya da altı ay
sonra” yerine yürürlük tarihinden itibaren geçerli olması konusunu gündeme
getirmiş bulunmaktayız. Böylece eşitlik ilkesinin sağlanacağını düşünmekteyiz. Örneğin, hastane müdürleri ve eczacılarla ilgili olarak 9 Ocak 2007
tarih ve 26398 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan, Sağlık Bakanlığına Bağlı
Sağlık Kurum ve Kuruluşlarında Görevli Personele Döner Sermaye Gelirlerinden Ek
Ödeme Yapılmasına Dair Yönetmelikte Değişiklik Yapılması Hakkındaki Yönetmelik’in 6’ncı maddesine konu ek 1 no.lu cetvelde
değişiklik yapıldığında hastane müdürlerinin kat sayıları yüzde 100’den yüzde
250’ye, eczacıların kat sayısı yüzde 70’ten yüzde 250’ye çıkartılmıştı ve bu
kararda, çıkartıldığı anda yürürlük tarihi esas alınmıştı.
Diğer bir konu:
Hastane müdürleri ve eczacılarla birlikte çalışan hastanelerin sağlık
müdürlüklerinin önemli iş yükünü taşıyan idari sağlık müdür yardımcıları söz
konusu yönetmelikte kapsam dışında tutularak mağdur edilmişlerdir. Bu
mağduriyetin geç de olsa giderildiği bu yasa tasarından anlaşılmaktadır ancak
bunun yürürlük tarihi de altı ay sonra başlatılmıştır. Biz bu değişiklik
önergesinde bu söz konusu mağduriyetin de ortadan kaldırılmasını ve yürürlük
tarihinden itibaren uygulanmasını düşünmekteyiz.
Bir diğer
değişiklik konusu, üniversite yöneticileriyle ilgili düzenlemenin bir yıl sonra
değil yasanın yayım tarihiyle birlikte yürürlüğe girmesiyle ilgilidir.
Bu iki konuyu
gündeme getirmemizdeki amaç, eşitlik sağlanması ve mağduriyetlere mâni
olunmasıdır.
Ben, Sayın Bakan,
size soru yöneltmek için sıraya girdiğim hâlde söz gelmediği için soramadığım
bazı konuları bu vesileyle gündeme getirmek istiyorum. Ülkemizde bilindiği
kadarıyla 55 bin civarında diyaliz hastası vardır. Bunlardan 40 bini özel
diyaliz merkezlerinde diyaliz işlemine tabi tutulmaktadır. Bu özel diyaliz merkezlerinde
diyalize tabi tutulan hastalar yaklaşık dört yüz kadar özel diyaliz merkezinde
bu işleme tabi tutulmaktadır ve bu merkezlerde de 15 bin kadar çalışan
mevcuttur. Hükûmetimizin bu özel diyaliz merkezlerine
bu konuda verdiği ücret yetersiz kaldığı için, bazı özel diyaliz merkezlerimiz
kapanma veya iflas etme tehdidiyle baş başadır. Hatta bunlardan bir kısmı da
kapanma veya iflas etme durumuna gelmişlerdir.
Sizin çok daha
iyi bildiğiniz gibi, diyaliz kapsamına, tedavisine girmeden bir hastanın yaşama
süresi, bir hafta ile iki hafta arasında bir süreyi kapsamaktadır. Dolayısıyla
bu özel diyaliz merkezleri kapanmaya devam ederse diyaliz hastalarının hayati
tehlikelerinin gittikçe artması gibi bir tehlike ve tehditle baş başa
kalacağız. Ben bu konuyu yazılı soru önergesi hâlinde de Bakanlığınıza tevdi
etmiştim. Henüz birkaç ay geçmesine rağmen cevap gelmedi. Ben bu vesileyle bu
konuyu da tekrar size iletmek durumunda kaldım. Cevaplandırırsanız bu
vesileyle, memnun olacağım.
Diğer bir konu:
İzmir ilimiz, sağlık hizmetlerinde Türkiye genelindeki hasta başına düşen yatak
sayısı ve tesisleşme itibarıyla belki de örnek sayılabilecek illerden bir
tanesidir. Ancak İzmir ilinde bile ciddi sağlık sorunları bulunmaktadır.
Örneğin, benim aldığım rakama göre, hemşire miktarında şu anda yüzde 20 ile 25
arasında bir noksanlık İzmir genelinde bulunmaktadır.
Gene İzmir’de
-benim daha evvel soru önergesiyle size ilettiğim- örneğin, Bayındır
Hastanemizde uzman doktor ihtiyacı bulunmaktadır. Sadece bir tane uzman doktor
bulunmaktaydı, o da maalesef yetersiz kalmaktaydı. Ben bizzat hastaneyi ziyaret
ettim ve oradaki başhekimle de görüştüm. Bayındır ilçemiz İzmir’e çok yakın
olmakla birlikte, İzmir’in en fakir ilçelerinden bir tanesi. Tamamen tarla
ziraatıyla geçinen, ancak, uygulanan tarım politikaları nedeniyle gerçekten
İzmir’in en fakir ilçelerinden bir tanesi. Bunların hastalarını İzmir’e götürme
gibi bir lüksleri de maddi olarak mümkün değil. Dolayısıyla Bayındır Devlet
Hastanesinin kendine yeterli hâle getirilmesi lazım.
Aynı şey Torbalı
Hastanesi için… Yatak sayısı ve tesis yetersizliği nedeniyle orada bir sıkıntı
var.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
CANAN ARITMAN
(İzmir) – Ve Kiraz…
BAŞKAN – Buyurun
Sayın Sipahi, konuşmanızı tamamlayınız.
KAMİL ERDAL
SİPAHİ (Devamla) – Bitiriyorum efendim.
Gene, İzmir’in en
özel semtlerinden bir tanesi Karşıyaka ilçemiz ancak Karşıyaka ilçesindeki
Devlet Hastanesinin yetersizliği var. Kaldı ki, Karşıyaka Devlet Hastanesi,
sadece Karşıyaka’ya değil, yakındaki büyük bir hasta potansiyeline, çevre
semtlerine de hizmet veren bir hastane. Bu hastane şu anda Karşıyaka için bile
yetersiz. Bu hastanenin Karşıyaka ve çevresi için bir bölge hastanesine
çevrilmesinde yarar var.
Ben, getirdiğimiz
bu önergeyi vesile bilerek İzmir ilinin sağlık sorunlarını ve diyaliz
konusundaki sorunları da dile getirmeye çalıştım. Bu konulara da cevap
verirseniz memnun olacağım.
Ben bu önergeyle
ilgili sözüme burada son verip, yüce Meclise saygılar sunarım. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından
bir grup milletvekili ayağa kalktı)
HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) – Sayın Başkan, yoklama talebimiz var.
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, önergenin oylamasından önce bir yoklama talebi vardır.
Yoklama talebinde
bulunan arkadaşlarımızın isimlerini tespit edeceğim: Sayın Okay,
Sayın Özyürek, Sayın Bingöl, Sayın Arıtman, Sayın Öymen, Sayın Süner, Sayın Ersin,
Sayın Emek, Sayın Köse, Sayın Yıldız, Sayın Köktürk, Sayın Tütüncü, Sayın Yalçınkaya, Sayın Serter, Sayın
Ersin, Sayın Kart, Sayın Özbolat, Sayın Ekici, Sayın Hacaloğlu, Sayın Gök, Sayın Günday.
Sayın
milletvekilleri, ismini okuduğum, kendini kaydettirmiş arkadaşlarımız lütfen
sisteme girmesinler.
Yoklama için üç
dakika süre veriyorum ve yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.
VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
3.- Üniversite ve Sağlık Personelinin Tam Gün Çalışmasına
ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Sağlık, Aile,
Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Raporu (1/715) (S. Sayısı: 418) (Devam)
BAŞKAN - Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
Birleşime on beş
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 16.01
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 16.19
BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Yaşar TÜZÜN (Bilecik), Fatih METİN (Bolu)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 51’inci Birleşiminin Dördüncü
Oturumunu açıyorum.
418 sıra sayılı
Tasarı’nın görüşmelerine devam ediyoruz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
20’nci madde
üzerinde, kalan iki önerge işlemini yerine getireceğiz.
Okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
418 sıra sayılı “Üniversite ve Sağlık Personelinin Tam Gün Çalışmasına ve Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı”nın 20. maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Tekin
Bingöl (Ankara) ve arkadaşları
“Madde 20:
a) 3, 4 ve 5.
maddeleri ile 19. maddelerin b ve c bentleri yayım tarihinden 2 yıl sonra
b) 1, 2, 7, 8,
11, 12, 13, 14 üncü maddeleri ile 19 uncu maddelerin (a), (c) ve (d) bentleri
yayımı tarihinden 1 yıl sonra
c) Diğerleri
yayımı tarihinde yürürlüğe girer.”
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE,
ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Trabzon) – Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
SAĞLIK BAKANI
RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Sayın
Yıldız, buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
SACİD YILDIZ
(İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli
milletvekilleri, önergemizin amacını biliyorsunuz, geçiş dönemini daha
rahatlatmak, altı ay olan süreyi bir yıla çıkarmak, bir yılı da iki yıla çıkartarak belli
bağlantılar yapmış olan kimselerin bu işsizlik durumunda da orada çalışan
personelin işsiz kalmamasını sağlamak ve üniversitelerde iki yıllığına kısmi
statüye geçmiş kimselerin bu zaman içinde haklarını kaybetmemesini sağlamaktır. Yani her açıdan
bu, orada çalışanları ve tam güne geçtiğimizde sağlık personelini daha bir
huzurlu yapacak, rahatlatacak bir öneri. İnşallah kabul edilir.
Tabii bu
vesileyle ben bu yasa hakkında –dün de söyledim- bazı şeyler söyleyeceğim. Yasa
inşallah başarılı olabilir ama geçenlerde bir yazarın sizin yandaş basında yer
aldığı bir yazısında “El attığınız her konu daha kötü oluyor, şimdikinden daha
iyi olmuyor. İnşallah, el atılmasa, bundan daha iyi olurdu.” diyor. Bu tam gün
yasası da inşallah -bu şekilde el atılan bir konu- daha kötü olmaz ama bunun
başlangıcında, çıkışından itibaren üç tane temel yanlış yapıldı. Bir tanesi
sivil toplum kuruluşlarıyla uzlaşma sağlanmadı değerli arkadaşlar, uzlaşma sağlanmadan
bu getirildi. Tabii Bakan “Görüşüldü, konuşuldu.” diyor ama uzlaşma yok.
Diğer ikincisi,
çok önemli bir yasa. Üniversitelerin tüm yapısını değiştiriyor, döner
sermayelerini değiştiriyor, üniversitelerin tüm fakültelerindeki çalışma
sistemini değiştiriyor. Bu yasa Millî Eğitim Komisyonunda görüşülmedi. Gene
mali konularda önemli değişiklikler getiriyor. Plan ve Bütçe Komisyonunda
görüşülmedi. Yani bunun tali komisyonlarda görüşülmemesi de ikinci büyük
eksiklik.
Üçüncü büyük
eksiklik de şudur: Bu kadar önemli bir yasa, çok önemli, Sayın Bakan da bununla
övünüyor “Çok önemli değişiklik olacak.” diyor. Bu önemli yasa 19 maddelik bir
yasaydı, temel yasa olarak geldi, iki bölüm hâlinde görüşüldü. Maddeleri tek tek görüşmedik. Oysaki her madde üzerinde tartışılıp
görüşülmesi gerekirdi. Bu da yapılmadı. Bu -üç tane eksik var- eksiklikler
nasıl tamamlanacak? İnşallah, biz iktidar olduğumuzda bu düzeltmeleri
yapacağız, buna hekim arkadaşlarımız da inansın. Bunlar önemli.
Diğer bir şey:
Üniversitelerde eğitimin, öğretimin aksayacağı konusunda, hep söylendi, gene
söylüyoruz. Türkiye’de çok fazla tıp fakültesi var. Zaten niteliksiz hekim
yetişiyor çok sayıda. Onu da söylüyoruz. Hekimin sayısı kadar niteliği de çok
önemli. Bildiğim kadarıyla 69 tane tıp fakültesi var ve buradan mezun olanların
çoğu işte -dün de söyledim burada haber olarak- “Yakınlarımıza bakmasını
istemiyoruz biz.” diyorlar. Bu önemli bir şey. Üniversitelerde
özel işlemlerin olmaması onların sıcak girdilerini engelleyecek ve performansa
dayalı çok fazla bir yüklenme getirecek. Bu performans sisteminde de gene
eğitim aksayacak, öğretim aksayacak değerli milletvekilleri.
Bir diğer konu:
Kamu personeline -Bu arada kasım ayında bir yazı çıktı, gazetelere yansıdı “Tüm
kamu personeline mesai dışı çalışma getirilecek.” diye- eğer mesai dışı çalışma getirilecekse, bu tam
gün yasası ne olacak o zaman? Gerçi, bu o dönemde Sayın Bakan Hayati Yazıcı
tarafından yalanlandı fakat Türkiye’de biliyorsunuz yalanlanan her şey gerçekleşir;
yalanlanır, sonra gerçekleşir. Tüm diğer personele mesai dışı çalışma
getirilirse bu tam gün yasası nasıl bir uygulama alanı bulacak?
Bakana
söyleyeceğim bir diğer şey: İstanbul’da hastaneler üzerinde çok oynanıyor.
Özellikle belli hastaneler kadrolaşma amacıyla birleştiriliyor, belli
hastanelerin belli klinikleri ortadan kaldırılıyor. Mesela İstanbul Şişli Etfalde doğum kliniği kaldırıldı, -ikinci doğum kliniğiydi
sanıyorum- Paşabahçe ile Beykoz Hastanesi birleştirildi. Bazı personel mağdur
oldu. Bunu da ben dikkatinize sunmak istiyorum.
Sayın
milletvekilleri, diğer bir şey: Sayın Bakan bebek ölümlerini azalttığıyla
övünüyor. Tabii, azaldı yani gün geçtikçe azaldı, belli
süreler geçtikçe bebek ölümleri de anne ölüm hızları da azalıyor Türkiye'de,
fakat Sayın Bakan, Plan ve Bütçe Komisyonunda 2009’da binde 13,6; 2008’de de
binde 17 dedi bebek ölüm hızını, fakat Dünya Ekonomik Forumu sitesinde -ben
kendim baktım, buldum- bu 2009’da binde 24 olarak geçiyor değerli
milletvekilleri, yani Sayın Bakanın bu dediğiyle uyuşmuyor.
Gene, anne
ölümleri, Bakanlık sunumunda 2008’de yüz binde 19, 2009’da yüz binde 16,4;
Dünya Ekonomik Forumu verilerinde ise 2008’de de 2009’da da yüz binde 44 diye
geçiyor.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın
Yıldız, buyurun konuşmanızı tamamlayınız efendim.
SACİD YILDIZ
(Devamla) – Bu çelişkili durumu da dikkatinize sunuyorum.
Diğer bir şey, bu
Tamiflu’yla ilgili -bu kuş gribinde de kullanılan,
domuz gribinde de kullanılan bir ilaç- bir bakanlık talimatıyla bunun son
kullanma süresi uzatıldı, yedi yıla çıkarılmış denildi. Bu ilaçların son
kullanma tarihleri üretimde belirlenmiyor mu değerli arkadaşlar? Üretimde
bunların son kullanma tarihi verilir, oysaki eczanelere gitmiş olan raflardaki
ilacın, bir yazıyla, son kullanma tarihleri değiştiriliyor. Bu
çok önemli bir şey. Bu doğruysa bir skandal diyeceğim.
Değerli
milletvekilleri, şimdi bu yasa içinize siniyorsa bir şey diyemiyorum, ama
yasanın içinde içimize sinmeyen pek çok kısımlar var, inşallah bunlar ileride
düzeltilir. Ama bu tam gün yasasının getireceği daha fazla tıbbi işlem, daha
fazla kazanç anlayışı daha fazla bir sağlık hizmeti sağlayacak mı, bunu
düşünmek lazım. Bu yasada da -küçümsememek lazım- işte, “Bin küsur üniversite
öğretim üyesi; 7-8 bin, Sağlık Bakanlığı kuruluşlarında çalışan…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın
Yıldız, lütfen konuşmanızı tamamlayınız efendim.
SACİD YILDIZ
(Devamla) – …az miktarda da Sağlık Bakanlığında çalışan personel var, onları
ilgilendiriyor.” deniliyor. Fakat bu 10 bin kişiyi ilgilendirmiyor değerli
milletvekilleri, tüm toplumu ilgilendiriyor, çünkü sağlık hizmeti topluma, 72
milyona sunulan bir hizmet, herkesi ilgilendiriyor. Sadece 8-10 bin kişiyi
ilgilendiriyor diye bakmamak lazım, üstelik üniversitelerin diğer fakültelerini
de ilgilendiriyor.
Bu düşüncelerle
önergemizin kabulünü dilerim.
Teşekkür ederim.
Sağ olun. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Yıldız.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
418 sıra sayılı Kanun Tasarısının 20 nci maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Recep
Akdağ
Sağlık
Bakanı
“Madde 20 – Bu
Kanunun;
a) 3 üncü
maddesi, 5 inci maddesiyle değiştirilen 2547 sayılı Kanunun 58 inci maddesinin
(c) bendinin 2 numaralı alt bendinin son paragrafı hariç olmak üzere 5 inci
maddesi ile 19 uncu maddenin (b) ve (e) bentleri yayımı tarihinden bir yıl sonra,
b) 1 inci
maddesiyle değiştirilen 209 sayılı Kanunun 5 inci maddesinin yedinci fıkrası
hariç olmak üzere 1 inci maddesi ile 2, 7, 8, 12, 13, 14 üncü maddeleri ve 19
uncu maddenin (a), (c) ve (d) bentleri yayımı tarihinden altı ay sonra,
c) Diğer hükümleri
yayımı tarihinde,
Yürürlüğe girer.”
BAŞKAN – Sayın
Komisyon önergeye katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE,
ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Trabzon) – Takdire
bırakıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet olarak siz verdiğinize göre katılıyorsunuz zaten
Sayın Bakan.
SAĞLIK BAKANI
RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Evet katılıyoruz Değerli Başkanım.
Gerekçe okunsun.
BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Kamu yararı ve
hizmet gerekleri dikkate alınarak Kanunun yürürlük tarihi yeniden
düzenlenmektedir.
BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
21’inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Sayın
milletvekilleri, ikinci bölümde yer alan maddelerin oylamaları tamamlanmıştır.
Oyunun rengini belirtmek üzere, lehte Ankara Milletvekili Tekin
Bingöl.
Sayın Bingöl,
buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
TEKİN BİNGÖL
(Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinize saygılar sunuyorum.
Yaklaşık iki
haftadır görüşmekte olduğumuz 418 sıra sayılı Üniversite ve Sağlık
Çalışanlarının Tam Gün Çalışma Yasa Tasarısı’nın nihayet Genel Kuruldaki
görüşmelerinin sonuna gelmiş bulunuyoruz yani son sözlerimizi burada sarf
edeceğiz.
Değerli
milletvekilleri, konuşmacılarımızın birçoğu da ifade etti, biz parti olarak,
ilkesel anlamda tam gün çalışma yöntemini uygun bulduğumuzu ifade etmiştik. Bu
tam gün çalışma, parti programımızda da farklı birtakım düzenlemelerle sık sık ifade edilmektedir. Bizim tam gün çalışmayla ilgili
anlayışımız, yurttaşlarımızın sürekli, nitelikli, ayrımsız, ulaşılabilir,
kalıcı sağlık hizmetlerine ulaşmasını amaçlamamızdan kaynaklanmaktadır. Ancak
maalesef, bu tasarının içerisindeki maddelerde ciddi sorunların olduğunu,
çekincelerimizi konuşmalarımızla, önergelerle sık sık
dile getirdik. Maalesef, bu düşüncelerimiz ve önergelerimizin çok önemli bir
kısmı Komisyon ve Sayın Bakan tarafından uygun görülmedi. Şu anda son sözleri
ifade ediyoruz, yani bu tasarı için artık sözün bittiği yer.
Değerli
milletvekilleri, sözün bittiği yer, Türkiye’de var olan -farklı düşüncelere
sahip olmalarına rağmen- altmış dört tabip odası ile yetmiş beş uzman
derneğinin bir araya gelerek sorunlarını kamuoyuyla paylaşıp çözüm önerilerini
açıkladıkları ve birlikte dayanışma örneği sergiledikleri davranıştır.
Sözün bittiği
yer, radyoloji teknisyenlerinin çalışma koşullarıyla ilgili, süreleriyle
ilgili, tıbbi cihazlarla ilgili çok ciddi sorunlarının ve çekincelerinin
olduğunu ifade ettikleri düşünceleri ve eylemleridir.
Sözün bittiği
yer, üniversite hastanelerindeki yetkililerin, rektörlerin, dekanların, başhekimlerin ısrarla “Artık
üniversite hastanelerinde hizmet üretememekteyiz, üniversite hastaneleri durma
noktasında.” dedikleri açıklamalardır, yazılardır.
Sözün bittiği
yer, kurum hekimlerinin, ısrarla “Bu tasarıyla ilgili bizim hiçbir kazanımımız
yok ama biz, tüm gün, yıllardır çalıştığımız gibi hizmet vereceğiz ama gelin
görün ki kesinlikle bu tam gün çalışma yasasıyla ilgili mağduriyetimiz aynen
devam edecek.”
Sözün bittiği
yer, Türkiye’de var olan 92.748, kamuda çalışan hekimlerin, kesinlikle,
emekliliklerindeki hiçbir düzenlemenin olmamasıdır ve değerli milletvekilleri,
sözün bittiği yer, Türkiye’deki tüm hekimlerin, tüm diğer sağlık
çalışanlarının, diş hekimlerinin, eczacıların, laborantların, teknisyenlerin
tümünün ama tümünün hâlâ ekonomik ve özlük haklarında hiçbir iyileştirmenin
olmamasıdır.
Değerli
milletvekilleri, sözün bittiği yerde son söz olarak da size bir makaleden kısa
bir pasaj okuyacağım. Bu makalenin yazarı size çok uzakta bir isim değil. Bu makalenin yazarı, son dönemlerde “Türkiye Hekim Platformu” diye
oluşturulan Tabipler Birliğinden farklı görüşlere sahip hekimlerin ve yine Türk
Tabipleri Birliği ile farklı görüşlere haiz otuz tabip odasının birlikte
hareket edenlerinden birisi olan bir hekimin, bir öğretim üyesinin kaleme
aldığı makaleden kısa bir pasaj sunacağım ve işte, bu, son sözdür, sözün
bittiği yerdir değerli milletvekilleri: “Kısacası, Türkiye Hekim Platformu ve
şahsım bu süreçte büyük bir hayal kırıklığına uğradı. Bu yüzden şahsım,
başkanı bulunduğum Şanlıurfa Tabip Odası ve Hekim Platformu, Sağlık
Bakanlığının pek çok politikasını olduğu gibi, mevcut tam gün yasa taslağını bu
şekliyle desteklemiyor.”
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun
Sayın Bingöl.
TEKİN BİNGÖL
(Devamla) – Teşekkür ediyorum.
“Meclisteki
çoğunluklarına güvenerek, hiç kimseyi dinlemeden sağlık politikaları üretip
hayata geçiren Sağlık Bakanına ve Sayın Başbakana teessüf ediyorum.
Uzun vadede
halkın da zarar göreceği, fakat kısa vadede halkı memnun eder gibi görünen
politikaların ve sağduyuya kulak tıkayarak yürüttükleri bu sürecin siyaseten de
kendilerinin sonlarını getirebileceği düşüncemi, siyasetin dışında olan bir
akademisyen olarak bu vesileyle hatırlatmayı bir görev bilirim.”
Değerli
milletvekilleri, her hâlde son söz ve sözün bittiği cümleler bunlar olmalı
diyorum. Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim.
Oyunun rengini
belirtmek üzere, aleyhte Tunceli Milletvekili Sayın Kamer Genç.
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 418 sıra sayılı Yasa
Tasarısı’nın aleyhinde oyumun rengini belirtmek üzere söz almış bulunuyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum.
Aslında kanunun
başlığı “Üniversite ve Sağlık Personelinin Tam Gün…” demiş. E, üniversitede de
sağlık personeli var. Bence “sağlık personeli” deseydi daha iyiydi.
Üniversitedeki sağlık personeli dışındaki mesela bir hukuk personelinin de
burada statüsünü düzenlemiyorsunuz ki.
Şimdi, değerli milletvekilleri, tabii bir “temel kanun” adı
altında gelen ve Türkiye'de 70 milyon insanı, bütün nüfusu ilgilendiren bir
kanunun burada enine boyuna tartışılmaması ve burada âdeta halktan kaçırılması;
bu kanunun esas, hakkında düzenleme getirdiği sağlık personelinin, doktorların
buna karşı çıkması ve burada da enine boyuna tartışılmaması bu kanunun
aleyhinde bulunmayı gerektiren en temel unsurdur.
Şimdi, ben bir
soru sordum. Şimdi Sayın Bakan diyor ki: “Efendim, Etlik’te
ve Bilkent’te büyük kampüsler yapıyoruz.” E niye?
“Çünkü Numune Hastanesi müsait değil, Büyük Doğum Hastanesi müsait değil,
Yüksek İhtisas…” Anlaşılıyor ki bu büyük kampüsleri
inşa edecekler, buradaki bu hastanelerin de arsalarını, arazilerini yine
getirip yandaşlarına verecekler, orada büyük rant
sağlayacaklar.
Şimdi, bu Hükûmet zamanında sağlık üzerinde çok büyük oyun oynandı. Şimdi, tevatür çok. İşte “Efendim, şu hastanenin
sahiplerinin arasında falanca, AKP’nin en büyüğünün karısı ortak” diyor. Doğru
mu yanlış mı bilmiyoruz, çok şayia var. Çünkü kapalı bir rejim, AKP’yle beraber
rejim kapalılaştırıldı. Dolayısıyla, bu konuda sağlıklı bir bilgi de almamız
mümkün değil.
İşte burada
getirildi, güya, sağlık personelinin… İşte bu radyasyonda çalışan
arkadaşlarımız her vesileyle diyorlar: “Biz yirmi beş saat çalışıyorduk, şimdi
haftada otuz beşe… Yani bizi kansere mi mahkûm etmek istiyorlar?” Yani bunun
bir mantığı var mı? Durup dururken, personel eksikliği, memlekette işsizlik
varken, sokakta bir sürü sağlık personeli işsiz gezerken niye çalışma
saatlerini artırıyorsunuz? Pekâlâ bunları
düzenleyebilirdiniz, daha azaltabilirsiniz. Bu poliklinikleri kapatıyorsunuz,
diyaliz merkezlerini kapatıyorsunuz; oradaki alet ve edevatlar, orada çalışan
insanları açıkta bırakıyorsunuz.
AGÂH KAFKAS
(Çorum) – Bir yerin kapandığı mapandığı yok, sen
anlamıyorsun.
KAMER GENÇ
(Devamla) – Dolayısıyla, bu kanun sıkıntı içinde bulunan insanların derdine
çare bulabilecek nitelikte bir kanun değildir.
Biz istiyoruz ki,
halka, nitelikli ve o insanların sağlığını en iyi şekilde değerlendiren, halka
rahatlık getiren kanunlar getirilmesi lazım. Ama bu Hükûmetin
bir hedefi var: Nerede, ne kazanç sağlar? Bütün mesele buraya geliyor. Bir:
Hastaneleri birleştiriyorlar kendi adamlarını başına getirmek için.
Bakın, bu
İstanbul Sağlık Müdürlüğüne getirdikleri bir Doç. Dr. Ali İhsan Dokucu var; bu
kişi, kendisi Şişli Etfal Eğitim Hastanesi
başhekimiyken, 3,5 yaşındaki çocuğun ameliyatını bırakıyor, ezan okundu diye
gidip iftar açıyor. İşte sizin, bakın, belli bir yere getirdiğiniz insanların
kalitesi ve cemaatin niteliği belli. Yani, bir ameliyat masasında, ezan okundu
diye hemen gidip de iftar açmaya koşan bir hekimde isabetli bir şey var mıdır?
AGÂH KAFKAS
(Çorum) – Sen gerçekten hasta bir adamsın!
KAMER GENÇ (Devamla)
- Tamamen sizlere bir mesaj veriyor ve siz de o tipteki insanları sağlığın
başına getiriyorsunuz.
MUHYETTİN AKSAK
(Erzurum) – Yalan söylüyorsun!
KAMER GENÇ
(Devamla) - Şimdi, Sayın Başkandan, ben bugün, bu hafta için Davos’la ilgili bir gündem dışı istemiştim, vermedi. Şimdi
arkadaşlar, bu Davos’a da bir iki cümle dokunmak
istiyorum. Biliyorsunuz, Tayyip Bey, eskiden…
AHMET YENİ
(Samsun) – Ya kanunla ne alakası var konuştuğunun?
KAMER GENÇ
(Devamla) – Bu, hükûmet politikasını tenkit ettiğim
için…
Tayyip Bey
eskiden Davos toplantılarına katılmak için can
atıyordu, katıldı da bir tanesine. Sonra birdenbire, geçen sene bir panel
düzenlendi; bu panele kimi davet etti? Panelci Türkiye’ye geliyor, AKP’lilerle
görüşüyor. Şimdi, İsrail’le Türkiye arasında bir panel düzenlenmesi için bir
neden yok.
AHMET YENİ
(Samsun) – Kanunla alakası ne konuştuğunun?
KAMER GENÇ
(Devamla) – Şimdi, neden biliyor musunuz? Şimdi, bir parti, Gazze’de
yapılan olaylarla ilgili olarak İstanbul’da büyük bir miting düzenledi, bu
mitingden AKP müthiş ürktü.
KEMALETTİN GÖKTAŞ
(Trabzon) – Kanunla ilgisi yok.
AHMET YENİ
(Samsun) – Kanunla ne alakası var?
KAMER GENÇ
(Devamla) – Ne yapalım? Buna karşı bir şey yapalım dediler; tuttular, o paneli
mahsus Davos’ta düzenlediler. Tayyip Bey çıktı,
İsrail Cumhurbaşkanına “Siz adam öldürüyorsunuz, siz çocuk öldürüyorsunuz.”
dedi.
AHMET YENİ
(Samsun) – Yanlış mı dedi?
KAMER GENÇ
(Devamla) – Bakın, İsrail’in Filistin’de yaptıklarını şiddetle kınıyorum, ama…
AGÂH KAFKAS
(Çorum) – Sayın Genç…
KAMER GENÇ
(Devamla) – …bir devletin milletine bu kadar hakaret edilmez. Onlar ne yaptı
şimdi? Onlar, yani, tabii Tayyip Bey orada güya bir şey yaptı.
AHMET YENİ
(Samsun) – Kimi tutuyorsun kimi?
KAMER GENÇ
(Devamla) – Bakın, Türkiye Büyükelçisini çağırdılar, Türk milletine hakaret
ettiler…
AHMET YENİ (Samsun)
– Kimden yanasın?
KAMER GENÇ
(Devamla) – …ve ondan sonra da efendim özür dilediler.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın
Genç, konuşmanızı tamamlayınız.
KAMER GENÇ
(Devamla) – Onlar bizimle alay ettiler, milletimizin onurunu düşürdüler.
AGÂH KAFKAS
(Çorum) – Yazıklar olsun sana!
KAMER GENÇ
(Devamla) – Eğer, hakikaten İsrail Hükûmeti bu işe
sahip çıkmasaydı o bakan vekilini istifa ettirirdi.
AHMET YENİ
(Samsun) – Sen kimden yanasın, kimden yana?
KAMER GENÇ
(Devamla) – Bu size yapılan bir alaydır.
AHMET YENİ
(Samsun) – Kimden yana olduğunu söyle!
KAMER GENÇ
(Devamla) – Türkiye Cumhuriyeti devletiyle yapılan bir alaydır, bunu herkes
yutmaz, siz de bunu biliyorsunuz. Siz, Türkiye Cumhuriyeti devletinin itibarını
koruyacak ne bir kadroya sahipsiniz ne böyle bir niyet içindesiniz. Hedefiniz,
laik Türkiye Cumhuriyeti devletini yok etmek.
AGÂH KAFKAS
(Çorum) – Gerçekten senin bir doktora gitmen lazım.
AHMET YENİ
(Samsun) – Geç orayı, geç.
KAMER GENÇ
(Devamla) – İşte, müesseseleriyle oynadığınız, Silahlı Kuvvetleriyle
oynadığınız, yargısıyla oynadığınız meseleler ortadadır.
AHMET YENİ (Samsun)
– Geç oraları, geç.
KAMER GENÇ
(Devamla) – Bu, tamamen sizin niyetinizin açık şeyidir. İsrail, Türkiye
Cumhuriyeti elçisine hakaret etmekle Türkiye Cumhuriyeti devletine hakaret
etmiştir. Eğer yiğitliğiniz varsa -o işte Amerika’ya giderken- Tayyip Bey’in
aldığı büyük Yahudi Cesaret Ödülü’nü iade et ve İsrail’le de ilişkini kes.
Yoksa ondan sonra… Ya adam açık seçik Türkiye’ye hakaret ediyor.
AHMET YENİ
(Samsun) – Geç onları.
KAMER GENÇ
(Devamla) – Ondan sonra, bu, mektupla, özürle telafi edilecek bir şey değil. Hükûmetin, Tayyip Bey’e karşı, Tayyip Erdoğan’a… (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
AHMET YENİ
(Samsun) – Geç orayı. Bitti, bitti, bitti. Hadi güle güle!
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Genç.
KAMER GENÇ
(Devamla) – Sayın Başkan, bu arkadaşlar niye rahatsız oluyorlar, yani benim
konuşmalarımdan niye rahatsız oluyorlar? (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
AGÂH KAFKAS
(Çorum) – Sen rahatsız bir adamsın, senden herkes rahatsız oluyor.
AHMET YENİ
(Samsun) – Yerine geç yerine.
BAŞKAN –
Arkadaşlar, lütfen… Sayın Kafkas, lütfen…
Sayın Genç,
teşekkür ederim.
KAMER GENÇ
(Devamla) – Aslında ben daha konuşursam burada oturacak yüzünüz olmaz.
Peki, saygılar
sunuyorum.
Kanunun
aleyhindeyim.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Sağ olun.
Sayın
milletvekilleri, tasarının görüşmeleri tamamlanmıştır.
Tasarının tümü
açık oylamaya tabidir.
Açık oylamanın
şekli hakkında Genel Kurulun kararını alacağım. Açık oylamanın elektronik
oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım, oylama için dört dakika süre vereceğim. Bu süre
içinde sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden yardım istemelerini, bu
yardıma rağmen de sisteme giremeyen üyelerin oy pusulalarını oylama için
öngörülen dört dakikalık süre içinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.
Ayrıca, vekâleten
oy kullanacak Sayın Bakanlar var ise hangi Bakana vekâleten oy kullandığını,
oyunun rengini ve kendisinin ad ve soyadıyla imzasını da taşıyan oy pusulasını
yine oylama için öngörülen dört dakikalık süre içerisinde Başkanlığa
ulaştırmalarını rica ediyorum.
Oylama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Üniversite ve Sağlık Personelinin Tam Gün Çalışmasına ve Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (S. Sayısı: 418):
Kullanılan oy sayısı : 239
Kabul : 218
Ret :
21(x)
Böylece, tasarı
kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır. Bütün sağlık çalışanları için ve bütün
milletimiz için hayırlar getirmesini diliyorum. Emeği geçen bütün
arkadaşlarımıza teşekkürlerimizi sunuyoruz.
Sağlık
Bakanımızın bir teşekkür konuşması olacak.
Sayın Bakanım,
buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
SAĞLIK BAKANI
RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Saygıdeğer Başkanım, değerli milletvekilleri; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Birkaç gündür
Genel Kurulda birlikte yürüttüğümüz çalışmalar, öncesinde komisyonlarımızda
yapılan çalışmalar, onun daha öncesinde de yaklaşık üç yıldır hem sektörler hem
kurumlar arası yapılan çalışmalarla bugün kanaatimce tarihî bir tasarıyı
kanunlaştırmış olduk, gerçekten tarihî bir iş yaptık. Türk halkının sağlık
hizmetine kolay ulaşması için, sağlık hizmeti alırken önünde bir muayenehane
engeli olmasın veya üniversite hastanelerinde “özel muayene”, “özel işlem”,
“özel ameliyat” adı altında bir engel olmasın için bu kanunu yaptık. İnanıyorum
ki tarih, yarın, yaptığımız bu hayırlı işi hayırla yâd edecektir. Bu kanun bir
taraftan vatandaşımızın sağlık hizmetine daha kolay ulaşmasını sağlarken, öbür
taraftan sağlık çalışanlarına da birçok haklar getirmektedir.
Sağlık
çalışanlarının seyyanen aldıkları aylık gelirler artmaktadır, özellikle
doktorların, uzman doktorların. Sağlık çalışanlarının ek ödeme üst limitleri
mesai dışında çalışmaya devam etmeleri suretiyle artırılmaktadır. Sağlık
çalışanlarının nöbet ücretleri, tuttukları nöbet için alabilecekleri meblağlar,
aylık gelirler artırılmaktadır bu tasarıyla.
Doktorların
elbette istemeyerek başlarına gelen meslek hataları dolayısıyla korunmalarını
sağlıyoruz yine bu kanunla, onlara mesleki zorunluluk sigortası getirerek ve bu
sigorta primlerinin yarısının da işveren tarafından ödenmesini sağlayarak.
Bu tasarı, bir
taraftan üniversite hastanelerinin kendi aralarında ve üniversite
hastaneleriyle diğer kamu hastanelerinin, sağlık kuruluşlarının Silahlı
Kuvvetlere ait olanlar da dâhil olmak üzere, birbirleriyle yardımlaşmaları
imkânını kolaylaştırmaktadır.
Bunun gibi birçok
detayla gerçekten halkımızın işi kolaylaşırken hem sağlık hizmetinin
verimliliği artacak hem de sağlık çalışanlarına yeni haklar gelmiş olacaktır.
Bir taraftan da hâlen muayenehane çalıştıran değerli meslektaşlara bir fırsat
tanımak, onların kamuda çalışmak veya özel sektörde çalışarak yine
muayenehanelerine müstakil olarak devam etmelerine -isteyenler açısından-
fırsat vermek üzere Sağlık Bakanlığında altı ay, üniversite hastanelerinde de
bir yıl gibi bir süre kendilerine fırsat tanınmaktadır.
Bu arada hepiniz
mutlaka farkında oldunuz, iki madde ihdası yaptık ve bu madde ihdasları, yeni
madde ihdasları konusunda Komisyon üyelerinin salt çoğunluğunun bulunması
gerekiyordu. AK PARTİ Grubuna ait üyelerle bu çoğunluk sağlanabilecek olmasına
rağmen değerli muhalefet partilerimizden de, Cumhuriyet Halk Partisi ve
Milliyetçi Hareket Partisinden de Komisyon üyelerimiz madde ihdası için
komisyon sıralarımıza geldiler ve hemen hemen bütün
Komisyon üyelerimizle, aslında, ülkede özlenen bir birlikteliğin de burada hep
birlikte resmini ortaya koymuş olduk. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Ben
bunun için de Komisyon üyelerimize teşekkürü bir borç biliyorum.
(x)
Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
Burada bir doktor
arkadaşım hususunda bazı şeyler zikredildi, ismi verildiği için… O bürokrattır,
şimdi gelip kendisini Meclis kürsüsünden koruma imkânı yok. Bir hakikati teslim
açısından o meseleye de kısaca temas etmem gerekecek.
Şişli Eğitim
Araştırma Hastanesinde Başhekimliği sırasında -şu anda İstanbul’da İl Sağlık
Müdürlüğümüzü yapan çok iyi yetişmiş değerli bir bürokratımız Doçent Doktor Ali
İhsan Dokucu. Bu arkadaşımız sadece hekimlik alanında kariyer
yapıp doçent olmakla kalmamış, aynı zamanda sağlık idaresi alanında da eğitim
görmüş son derece değerli bir bürokrattır- bir ameliyat sırasında, bütün
cerrahların yaptığı gibi -aslında, burada konuşma yapan Değerli Milletvekili
biraz tıbbı bilseydi böyle bir suçlamada bulunmazdı- çok uzun süren bir ameliyat
sırasında, belki on saate yakın bir ameliyat sırasında ameliyatın orta
yerlerinde bir yerde mola vermiştir. Uzun ameliyatlar için cerrahlar
bunu sürekli yaparlar. Bu, hastanın sıhhati için gereklidir. Sürekli ayakta
kalan, sürekli dikkatini kendi ameliyatına yoğunlaştırmak zorunda olan
cerrahlar böyle uzun yorgunluklardan korunmak için bu araları verirler. Bir
gerçeğin teslimi açısından bunu da ifade etmem gerekir.
Ben, değerli
Meclisimize, sizlere, bütün bu süreç içerisindeki katkılarınız için teşekkür
ediyorum. Elbette yasanın hazırlanışı sırasında bürokratlarımız, sivil toplum
da bu işe büyük katkı verdi. Sadece Sağlık Komisyonunda, aşağı yukarı beş saate
yakın, Değerli Başkanın da bu husustaki engin hoş görüsüyle, Sağlık Komisyonu
Başkanımız Profesör Cevdet Erdöl’ün engin hoş
görüsüyle meslek örgütlerini dinledik. Söz alıp da konuşamayan ve meselesini
izah edemeyen meslek örgütü olmadı. Ama şu da bir gerçektir: Yasaları, milletin
iradesi, bu yüce çatı altında milletin iradesini temsil eden vekilleri eliyle
yapar. Bu yasada da böyle oldu.
Ben,
takdirlerinize ve katkılarınıza çok teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum.
Hayırlı olsun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Bakanım.
Hükûmete, bütün parti
gruplarımıza ve Genel Kurulda gayret gösteren bütün Meclisteki milletvekili
arkadaşlarımıza teşekkür ediyoruz. Tekrar, milletimize hayırlı olmasını
diliyorum.
Saygıdeğer
arkadaşlarım, bürokrat arkadaşlarımızın, kamu görevlisi arkadaşlarımızın Meclis
Genel Kurulundaki görevleri sona ermiştir, onlar ayrılabilirler.
Sayın
milletvekilleri, 4’üncü sırada yer alan, Kamu Düzeni ve Güvenliği
Müsteşarlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı ve İçişleri
Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.
4.- Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığının Teşkilat ve
Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı ve İçişleri Komisyonu Raporu (1/704) (S.
Sayısı: 383)
BAŞKAN -
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
5’inci sırada yer alan, Arsa Üretimi ve Değerlendirilmesi Hakkında
Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Manisa
Milletvekili Recai Berber ve 5 Milletvekilinin; 2985 Sayılı Toplu Konut Kanunu
ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Bayındırlık,
İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporlarının
görüşmelerine başlayacağız.
5.- Arsa Üretimi ve
Değerlendirilmesi Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısı ile Manisa Milletvekili Recai Berber ve 5 Milletvekilinin;
2985 Sayılı Toplu Konut Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Teklifi ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ile Plan ve
Bütçe Komisyonu Raporları (1/762, 2/475) (S. Sayısı: 455)
BAŞKAN -
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
6’ncı sırada yer
alan, Avusturya Cumhuriyeti, Bulgaristan Cumhuriyeti, Macaristan Cumhuriyeti,
Romanya ve Türkiye Cumhuriyeti Arasında Nabucco
Projesi Hakkında Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.
6.- Avusturya Cumhuriyeti, Bulgaristan Cumhuriyeti,
Macaristan Cumhuriyeti, Romanya ve Türkiye Cumhuriyeti Arasında Nabucco Projesi Hakkında Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/783) (S.
Sayısı: 447)
BAŞKAN -
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
7’nci sırada yer
alan, Uşak Milletvekili Nuri Uslu’nun 6831 Sayılı
Orman Kanununa Ek Madde Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi ve Çevre ile Tarım,
Orman ve Köyişleri Komisyonları Raporları’nın
görüşmelerine başlayacağız.
7.- Uşak Milletvekili Nuri Uslu’nun;
6831 Sayılı Orman Kanununa Ek Madde Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi ve Çevre
ile Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonları Raporları
(2/325) (S. Sayısı: 417)
BAŞKAN -
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Sayın
milletvekilleri, 8’inci sırada yer alan, Türkiye Cumhuriyeti ile Kuveyt Devleti
Arasında İşbirliği İçin Ortak Komite Kurulmasına Dair Anlaşmanın Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun
görüşmelerine başlıyoruz.
8.- Türkiye Cumhuriyeti ile Kuveyt Devleti Arasında
İşbirliği İçin Ortak Komite Kurulmasına Dair Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/599) (S.
Sayısı: 429) (x)
BAŞKAN –
Komisyon? Yerinde.
Hükûmet? Yerinde.
Tasarının tümü
üzerinde söz talebi yoktur.
Maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
1’inci maddeyi
okutuyorum:
(x)
429 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
TÜRKİYE CUMHURİYETİ İLE KUVEYT
DEVLETİ ARASINDA İŞBİRLİĞİ İÇİN ORTAK KOMİTE KURULMASINA DAİR ANLAŞMANIN
ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1- (1) 30
Mart 2008 tarihinde Ankara’da imzalanan “Türkiye Cumhuriyeti ile Kuveyt Devleti
Arasında İşbirliği İçin Ortak Komite Kurulmasına Dair Anlaşma”nın onaylanması
uygun bulunmuştur.
BAŞKAN - Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
2’nci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu
Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN - Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
3’üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu
Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN – Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Sayın
milletvekilleri, tasarının tümü açık oylamaya tabidir.
Açık oylamanın
elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Oylama için üç
dakika süre veriyorum ve oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti ile Kuveyt Devleti Arasında İşbirliği İçin
Ortak Komite Kurulmasına Dair Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair
Kanun Tasarısı’nın -sıra sayısı 429- açık oylama sonucunu açıklıyorum:
Kullanılan oy sayısı : 195
Kabul : 195 (x)
Evet, her iki
ülke için de hayırlı olmasını diliyorum.
Saygıdeğer
milletvekilleri, 9’uncu sırada yer alan Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kuveyt
Devleti Hükümeti Arasında İşgücü Değişimi Hakkında Anlaşmanın Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun
görüşmelerine başlayacağız.
9.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kuveyt Devleti
Hükümeti Arasında İşgücü Değişimi Hakkında Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/620) (S.
Sayısı: 430) (xx)
BAŞKAN – Komisyon
ve Hükûmet yerinde.
Evet, tasarının
tümü üzerinde gruplar adına söz talebi yok.
Şahıslar adına
İkram Dinçer, Van Milletvekili… Yok.
Başka söz talebi…
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Sayın Başkan, söz istiyorum.
(x)
Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(xx) 430 S. Sayılı Basmayazı
tutanağa eklidir.
BAŞKAN – Sayın
Genç, buyurun efendim.
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; gündemin 9’uncu sırasında Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile Kuveyt Devleti Hükûmeti
Arasında İşgücü Değişimi Hakkında Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı’nın tümü üzerinde söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Şimdi, Parlamentoda bir ciddiyet olması lazım. Burada bize gündemde bugün tam gün yasasından sonra Kamu Düzeni ve
Güvenliği Müsteşarlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı’nın
görüşüleceği bildirilmişti, daha doğrusu gündemde bunlar vardı ama maalesef,
böyle, gündem bir tarafa atılarak, iktidar partisi gündeme getirdiği konularda
kendi uygun göreceği kanunlara geçmektedir.
Aslında sayın
milletvekilleri, birçok milletvekili bu anlaşmaların çok önemsiz olduğunu
zannediyor. Hâlbuki, biliyorsunuz, Anayasa’mıza göre
uluslararası anlaşmalar kanundan daha üstün bir gücün -hukuk hiyerarşisi
içinde- üstündedirler. Bunların Anayasa’ya aykırılığını... Anayasa Mahkemesine
götüremezsiniz. Bir defa, Türkiye Büyük Millet Meclisinde bu anlaşmalar
onaylandıktan sonra yeniden bir kanunla bu anlaşmayı yürürlükten kaldırmadıkça
bunların hükümleri meridir, uygulanır. Dolayısıyla uluslararası anlaşmaların
bence enine boyuna incelenmesi lazım, komisyonlarda incelenmesi lazım, Genel
Kurulda da bunların üzerinde durulması lazım ama her nedense bu AKP Hükûmetiyle beraber uluslararası anlaşmalar burada sağlıklı
incelenmiyor.
Sayın Başkan,
salonda çok ciddi gürültü var.
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri... Lütfen arkadaşlar, sükûneti sağlayalım.
KAMER GENÇ
(Devamla) – Arkadaşlarımız kulislerde sohbet edebilirler arkadaşlar, kulisler
hangi güne duruyor. Burada oturan arkadaşlarımız dinlesinler lütfen.
Şimdi,
uluslararası konularda Türkiye Cumhuriyeti devletinin bir görüntüsüne de temas
etmek istiyorum. AKP Hükûmetiyle beraber maalesef
Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetinin uluslararası düzeyde
çok da öyle saygınlığını artıran davranışlar olmadı. Her ne kadar AKP’liler
“Efendim, bizim zamanımızda Birleşmiş Milletler geçici üyeliğini aldık.”
diyorlarsa da, arkadaşlar, bu, biliyor musunuz karşımızda ciddi bir rakip
yoktu. Ayrıca da Türkiye Cumhuriyeti devleti 75 trilyon, bakın 75 trilyon 50
milyon lira para harcadı, gitti Afrika’nın birçok yerlerinde insanları getirdi,
yedirdi içirdi. Birçok uluslararasında oy kullanan kişilere bir nevi de rüşvet
sayılabilecek böyle bir davranışlarda bulundu, zaten karşımızda da ciddi bir
olay da yoktu. Dolayısıyla da Birleşmiş Milletler geçici üyeliğine kabul
edilmesini burada çok böyle defalarca övünç kaynağı yaparak dile
getiriyorsunuz. Aslında, tabii, Birleşmiş Milletler geçici üyeliğini almak bir
ülke için… Hatta geçici üyeliği değil, Türkiye devleti gibi güçlü bir devletin burada
daimî üye olması lazım ama daimî üyeliği almak için gayret sarf edilmesi lazım.
Tabii, bu güç var mıdır yok mudur, bu gücü kim sağlar? Bunu güçlü hükûmetler sağlar.
Şimdi, son
zamanlarda AKP İktidarıyla beraber Türkiye Cumhuriyeti devletinin yüzü batıdan
doğuya döndü. Bakıyorsunuz, başta Abdullah Bey, sonra Tayyip Bey, ikide bir
Arap ülkelerine gidiyorlar. Hem de öyle Arap ülkelerine gidiyorlar ki, her gün
bir bakıyorsunuz orada. Kardeşim, siz Türkiye’de devletin işiyle ne zaman
uğraşıyorsunuz?
Şimdi, bakın,
Tekel işçileri ne durumda? Bugün işte, birkaç tane arkadaşımızı gösterdi, Tekel
işçisi hastanelik olmuş. Yani Sayın Rahşan Ecevit dahi seksen beş-doksan
yaşındaki hâliyle o insanlara karşı büyük bir duygu duyuyor, büyük bir ilgi
görüyor; o hâliyle gidip o insanları ziyaret ediyor. Orada 50 bine yakın, hatta
60 bine yakın Türkiye Cumhuriyeti vatandaşının mağdur olduğu bir olay var ama
ne Hükûmet var ortada ne iktidar var. Böyle bir
duygusuzluk, böyle vatandaşına karşı lakayıt,
vatandaşını, kendisinden olmayan insanları böyle hor gören, düşman gören bir
anlayış olur mu sayın milletvekilleri? Peki, siz, 50 bin veya 60 bin
civarındaki bir vatandaş kitlesini ilgilendiren, onları hastaneye sevk eden,
onları büyük acılara sevk eden bir olaya ilgi göstermezsiniz de hangi olaya
göstereceksiniz? Sizin için gündeminizde olabilen olay hangisidir? Değerli
milletvekilleri, ben onları öğrenmek de istiyorum. Maalesef, hiçbir bakanınız,
hiçbir milletvekiliniz, Hükûmetiniz bu konuda hiçbir
duyarlılık göstermedi. Yani lütfen, bu duyarlılığı, bence bir
Meclisin göstermesi lazım.
Hatta, ben, Sayın
Başkanlık Divanından da şunu rica ediyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak
da bu işe el konulabilir. Arkadaş, bu memlekette 70 bine yakın bir Tekel işçisi
var; bunlar kaç gündür burada aç, sefil, bu kışta eksi derecede sokakta
duruyorlar; bu insanlara bir el atalım. Bu Meclisin İnsan Hakları Komisyonu
var, bir el atalım. Bu insanları siz ölüme terk edemezsiniz. Yani bu insanlar,
Türkiye Cumhuriyeti devletinin vatandaşlarıdır ve zamanında üretmişlerdir, bu
memlekete hizmet etmişlerdir. Siz, bunların elindeki işi alıyorsunuz “Efendim,
bunlar boşuna para alıyorlar.” Alıyorsa sen iş ver kardeşim. Niye bunların
elindeki fabrikasını aldın, yok pahasına özelleştirdin; getirdin, yandaşlarına
292 milyon dolara o Tekel işletmelerini özelleştirdin de arkadan bunları altı
ay olmadan KDV’si dâhil 996 milyon dolara verdin? Bunlar ortada. Şimdi, siz,
devletin bu kurumunda emeğiyle çalışan, alın teriyle çalışan, alın teriyle bu
memlekete hizmet eden, üreten, köylüsüne hizmet eden, köylünün mahsulünü
değerlendiren bir meslek grubunun elindeki mesleği alıyorsunuz, ondan sonra bu
insanları sokağa atıyorsunuz, bunların eylemi karşısında da kayıtsız
kalıyorsunuz. Bu, bence insanlık duygularına sığmayan bir davranış biçimidir,
bir bakış açısıdır. Bu ülkede bu insanları bu durumda
bırakmamak lazım. Bakın, bu devletin çok önemli kaynakları vardır. Bu
kaynakları orada… 12 bin Tekel işçisine onların istediği seviyede bir ücret
vererek onları çeşitli yerlere yerleştirmek bu memlekete hiçbir zarar getirmez
değerli arkadaşlarım. Ama siz devleti…
Bakın, mesela
Isparta’da Sümer Holdingde bir fabrika vardı; bu fabrikada bizim Tunceli’den
gelen 20 tane işçi çalışıyordu; bu Sümer Holdingdeki o işçileri, özelleştirmeden,
tuttular görevlerine son verdiler. Nedir? “Bunlar Tuncelili.” dediler. Sümer
Holdingde ipliğin kilosu 1 milyon liraya imal ediliyordu fakat o işçileri orada
görevine son vererek dışarı atınca tam 7 milyona ipliği almaya başladılar. Yani
AKP’nin hangi işi doğru da ben görmüyorum? Bir tek doğru işini görmedim. Onun
için, doğru bir işini görmediğim için bu kürsüye çıkıp da hiçbir kanunun
lehinde konuşmadım, hiçbir icraatının lehinde konuşmadım. Bakın sayın
milletvekilleri, ben yıllarca bu kürsüden hizmet eden bir insanım.
Biraz önce tam
gün yasası üzerinde konuşurken İsrail meselesinden bahsettim. Bakın, İsrail
bizim dostumuzdu, uluslararası alanda bizi destekleyen bir ülkeydi. Dünyada üç
tane lobi var; Ermeni lobisi, Yunan lobisi ve Yahudi lobisi. Yahudi lobileri,
her zaman, uluslararası düzeyde Türkiye Cumhuriyeti devletini destekleyen,
Ermeni soykırımına karşı destekleyen insanlardı. Nitekim,
Tayyip Bey Amerika’ya gittiğinde, ilk defa, Yahudilerin şimdiye kadar hiçbir
yabancıya vermediği en büyük ödülü, Cesaret Ödülü’nü verdiler. Sonradan, Gazze meselesi çıkınca -Gazze
meselesini kınadığımı da söyledim- ondan sonra bir parti İstanbul’da büyük bir
miting yaptı, size rakip olan bir parti, vatandaşlar oraya korkunç derecede
akın ettiler. Baktınız ki taban sizin elinizden gidiyor, “Ne yapalım?” dediniz.
“Yahu bir panel düzenleyelim. Bu panele de kimi getirelim? İşte, İsrail
Cumhurbaşkanı Peres’i getirelim. Tayyip Bey çıksın
orada ‘One minute’ desin,
ondan sonra orada buna karşı bir celallensin.” dediler. Yani bunun manası… Bakın,
hiçbir neden yoktu böyle.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın
Genç, buyurun, konuşmanızı tamamlayınız efendim.
KAMER GENÇ
(Devamla) - Ondan sonra tuttular İsrail Cumhurbaşkanını getirdiler, orada
hiçbir sebep yokken İsrail’e hakaret etti.
ALİ KOYUNCU
(Bursa) – Nasıl hiçbir sebep yoktu? Çocuklar öldürülürken, Gazze’de
katliam yapılırken nasıl sebep yok?
KAMER GENÇ
(Devamla) – Yani olur mu? İsrail’e hakaret etti. Ondan sonra, onun üzerine de
İsrail ne yaptı? İşte, bizim Büyükelçiyi çağırdı, orada Türkiye Cumhuriyeti
devletine en büyük hakareti etti. Ben İsrail’in bu hareketini şiddetle
kınıyorum. Ben tekrar Hükûmeti göreve davet ediyorum.
Efendim, orada o hakareti yapan Dışişleri Bakan Yardımcısı o makamda oturduğu
sürece, o görevden istifa ettirilmediği sürece Türkiye Cumhuriyeti devletine
yapılan hakaret orada duruyor. Oraya bir mektup göndermekle bu iş hallolmaz. Devletini düşünen, devletin haysiyetini düşünen insanların bunu
düşünüp onu bir özür olarak kabul etmemesi lazım. Maalesef Türkiye
Cumhuriyeti devleti zamanınızda çok kötü yönetiliyor. Bu kötü yönetim
Türkiye’nin geleceğini karanlığa sürüklüyor.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
KAMER GENÇ
(Devamla) – Bu nedenle sizin getirdiğiniz hiçbir tasarının lehinde değilim.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Genç.
Şahsı adına Muş
Milletvekili Sırrı Sakık.
Buyurun Sayın Sakık. (BDP sıralarından alkışlar)
SIRRI SAKIK (Muş)
– Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; ben de hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Aslında ben
uluslararası anlaşmalardan çok devletin ve vatandaşın arasındaki anlaşmaların
daha çok kutsal olduğuna inanıyorum. Ben şimdi sokaktan geliyorum; otuz sekiz
gündür insanlar, Ankara’nın göbeğinde ve gittim, gördüm, yaşadım, bütün
çadırları tek tek. Ne olur siz de gidin, insanlık
adına gidin, partiyi bir tarafa bırakın, partinin çıkarlarını bir tarafa
bırakın, o kucağındaki daha altı aylık bebekle orada aş, iş, ekmek için oturan
insanları gidin, görün. Eğer siz onları görürseniz, emin olun ki, akşamleyin
evinizde çocuklarınızla rahat bir gece geçiremezsiniz.
Şimdi, sokaklar
bu kadar perişan ve her taraftan feryatlar var, kadınlar, çocuklar orada kendi
hakları gasp edilmiş. Bu gaspın iade edilmesini istiyorlar. “Biz bu ülkenin
vatandaşlarıyız.” diyorlar ama ne yazık ki, Parlamentoda bu konuyu muhalefet
zaman zaman seslendiriyor, iktidar bu noktada duymuyor. Hani hakkaniyet,
hani hukuk, hani inanç? Yani, eğer inanan bir insan, ben eminim ki, o sokakta
gördüğü tablodan dolayı akşam evinde huzurlu bir şekilde uyuyamaz. Bu insanlar
bu ülkenin vatandaşlarıdır. Bakın, ben gittim, gördüm, orada işte Kürt, Türk,
bilmem ne, herkes kucak kucağa, herkes orada hak, hukuk, adalet için mücadele
ediyor. Ne olursunuz, bu konuda bu insanların sesini, feryadını duyun. Otuz
sekiz gündür bu sokaktadırlar.
Siz, evinizden
buraya kadar geldiğinizde büyük bir sıkıntı içerisindesiniz, üşümemek için
palto, pabuç, eldivenler takıyorsunuz, ama o insanlar orada gerçekten büyük bir
sıkıntı içerisinde ve bu noktada sorumluluklarımızı yerine getirmek zorundayız.
Devlet ile vatandaşın hukuku gelişmezse, uluslararası hukuk oluşmuş kimseyi çok
fazla ilgilendirmez.
Bakın, bir
taraftan “açılım” bir taraftan “millî mutabakat” diyorsunuz, “Kürt açılımı”
diyorsunuz ama bir taraftan da Kürtlerin yaşadığı coğrafyada neredeyse tel
örgüler örerek gece gündüz operasyonlar yapılıyor. Aylardır bölgede bizden
intikam alırcasına bizim yöneticilerimiz tutuklanıyor. Bugün de Iğdır İl
Başkanımız hiçbir gerekçe gösterilmeden gözaltına alındı. Batman’da 60’a yakın
gözaltı var bugün ve birçok belediye başkanımız içeride. Bu belediye
başkanlarımız akçeli işlerden dolayı içeride değil. Bu belediye
başkanları, siz ne kadar halkın iradesiyseniz onlar da bu kadar halkın
iradesidirler ama siz bir taraftan kardeşlikten, bir taraftan hukuktan, iç
barışımızdan bahsederken bir taraftan dağdakileri hayata dâhil etmek için
operasyonlar, projeler ürettiğinizi söylüyorsunuz ama demokratik zeminde
siyaset yapan insanları hiçbir gerekçe göstermeden apar topar alıp götürüp
cezaevine tıkıyorsunuz. Bununla iç barışı sağlayamazsınız. Bununla
kardeşliği sağlayamazsınız. Gerçekten, eğer bu konuda etkili ve yetkili
değilseniz, çıkın kamuoyuna şunu söyleyin: “Sevgili kardeşlerim, biz etkili,
yetkili değiliz, bizim irademizin dışında oluyor.” Çünkü bazı konularda bunu
söylüyorsunuz, ikili sohbetlerde… Demokratik Toplum Partisi kapatılırken,
televizyon kanallarını dolaşan Başbakan Yardımcısı, Anayasa Mahkemesinin
kararını Anayasa Mahkemesi Başkanından önce kamuoyuyla paylaşıyordu; partinin
nasıl kapatılacağını, nasıl bir gerekçe uydurduğunu hep birlikte gördük.
Anayasa Komisyonu Başkanı da kanal kanal dolaşıyordu,
bunları söylüyordu. Sonra ne oldu? Parti kapatılınca, döndünüz “Vallahi bizim
irademizin dışındadır.” Şimdi, kimse buna inanmaz. Eğer sizin iradenizin
dışındaysa o zaman bu görevi üstlenmeyeceksiniz.
Biz biliriz, bize
karşı nasıl birlik oluştuğunu biliriz, hatta Parlamentoda da bunu gördük. Bizim
dışımızda, zaman zaman, bize karşı ittifakları
biliriz. Kurumlar da öyledir, kurumlar kendi aralarında çatışır. AKP’nin
kapatılması gündeme gelince Anayasa Mahkemesinin nasıl dengeyi tutturduğunu
biliriz ama sorun Kürtler ve Kürtlerin temsilcisi olduğu zaman nasıl bir ulusal
ittifakın oluştuğunu da biliriz. Şimdi, bununla, dönüp bize “Bu ülkede yargı
bağımsızdır.” diyemezsiniz. Sayın Başbakan dönüp diyor ki “Bu yargı biliyor
musunuz bize ne yaptı?” Eğer siz yargıdan şikâyet ederseniz biz Kürtler komple
intihar etmemiz lazım çünkü bize yargı adil bir şekilde uygulanmıyor,
çocuklarımıza uygulanmıyor, partimize uygulanmıyor, belediye başkanlarımıza
uygulanmıyor, halkımıza uygulanmıyor. Böyle, eğer tarafsa, bir ülkede mağdurların
sığınabileceği alanlar bile taraf olmuşsa, bizim sığınabileceğimiz bir alan
kalmamışsa ne yapmalıyız?
Şimdi, Türkiye
Büyük Millet Meclisi İnsan Hakları İnceleme Komisyonu var; bu kadar haksızlığa
uğrayan bir coğrafyada yaşıyoruz, 15 Aralıkta Muş’ta, seçim bölgemde Demokratik
Toplum Partisinin kapatılmasını protesto eden ve bir basın açıklaması yapmak
isteyen 10 bin insanın üzerine ateş açıldı; 2 insan yaşamını yitirdi, 8 insan
da yaralandı. O insanlar bir buçuk saat içerisinde ateş
altında kaldılar -hukuk devletinden bahsediyoruz- ve ilk ölen insanla ikinci
ölen insan arasında tam bir buçuk saatlik bir mesafe var ve o süre içerisinde
güvenlik güçleri ateş açan adamı izliyor; bu, ne zaman görevini bitiriyorsa
-bir buçuk saat izliyor- sonra bir panzerle gidiyorlar, içeriden onu ve
kardeşini alıp götürüyorlar; sonra gidip, evindeki insanları da helikopterle
alıp, götürüp devletimiz bu katilin hukukunu koruyabiliyor ama orada masum olan
insanların üzerine saatlerce ateş açılıyor ve kimsenin kılı kıpırdamıyor ve
Sayın Başbakan ve Muş Valisi… Buradan geldim, sizin yetkililerle
konuştum, “Muş Valisi, katilleri koruyor.” dedim, “Oradaki güvenlik birimleri
katilleri koruyor, katilleri masumlaştırıyorsunuz.” dedim; Sayın Başbakan çıkıp
diyor ki: “Saldırı oldu.” Hayır, saldırı yok. Ne zaman? Saldırı olsa o adam
oradan sağ çıkmaz, eğer orada bir yağma olsa adam orada linç edilir ama bu
saldırı yok. Katilleri masumlaştırmayın, hukuk hepimiz için geçerlidir. O
katilleri masumlaştırdınız, sokakta insanların üzerine ateş açan insanları da
masumlaştırırsanız iç barışımızı sağlayamayız. Bakın, yanı başımızda,
Yunanistan’da, 2008 yılında on altı yaşındaki çocuğu polis öldürdü, sonra
Yunanistan’da halk ayaklandı, binlerce iş yeri, binlerce araç yakıldı. Polis,
güvenlik güçleri bir tek insanın üzerine ateş açtı mı? Hayır
ve Sayın Başbakanımız dönüp oradaki Yunanistan Başbakanına “Geçmiş olsun”
dileklerini iletiyor. Yunanistan Başbakanına İçişleri Bakanı ve yardımcısı
istifasını sunuyor, “Biz, burada, görevimizden… Evet, bu noktada suçluyuz.”
diyorlar ama benim ülkemde onlarca insan ölürken, onlarca insanın üzerine ateş
açılıyorken Sayın Başbakan Yunanistan’daki insan için başsağlığında bulunuyor
ama Muş’un Bulanık’ında öldürülen masum Kürt için arayıp ailesine “Başınız sağ
olsun.” demiyor; katilleri koruyan, katilleri masumlaştıran Muş Valisini
görevden almıyor. Böyle bir hukuk yok, böyle bir demokrasi yok. Buna seyirci
kalamazsınız, kalırsanız o ölen insanların elleri yakanızda olur. İnançlı
olduğunuzu söylüyorsunuz, mahkemei kübrada o insanlar sizin yakanıza yapışır.
Ben buradan
sesleniyorum: Hukuk ve adalet hepimiz için geçerlidir. Hukukun ve adaletin
ülkesini yaratmak hepimizin boynunun borcudur ama hukuk ve adalet yoksa iç
barış da yok. İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu bunları araştırmak için
gitmez, Sakarya’daki, Kızılay’daki insanların hakkını, hukukunu araştırmak için
gitmez -alın, açın, bakın- ama Avrupa’ya 7 kez seyahate giderler. Kendi
ülkesindeki hak, hukuk, adalet mağduru olanların hukukunu savunmayan bir
anlayış burada bizi temsil edemez. Görüyorum… Evet, temsilcilerini burada
görünce acı çekiyorum.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Sakık, konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
MEHMET DANİŞ
(Çanakkale) – Yeter Başkanım, yeter.
SIRRI SAKIK
(Devamla) - Bu temsilciler, bu Komisyon burada, bu ülkenin, hakkını, hukukunu
ve adaletini yerli yerine oturtmak için vardır. Bu Komisyon, bu ülkedeki
eksiklikleri gidermek için var; kim nerede, nasıl haksızlığa ve hukuksuzluğa
uğramışsa onun hukukunu korumak için var, yoksa Avrupa’nın dört bir yanında
turistik seyahatler yapmak için bu Komisyon yoktur.
Ben tekrar
hepinizi daha sağduyulu, halklar arasındaki bu kin ve nefret duygularını
körükleyen, katilleri masumlaştıran açıklamalar değil… O halka, mazlum halka
ateş eden ve onları katleden ve onları koruyanlardan bir an önce hesap
sorulmalıdır ve bu noktada özellikle altını çiziyorum, Muş Valisi ve oradaki
güvenlik birimlerinin derhâl görevden çektirilmesi gerekir. Eğer buradaki
vekiller de Muş ilinin vekilleri de buna seyirci kalırlarsa onlar da bu suçun
ortağıdırlar.
Ben bu duygularla
hepinizi saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim.
BEKİR BOZDAĞ
(Yozgat) – Sayın Başkanım…
BAŞKAN - Buyurun.
BEKİR BOZDAĞ
(Yozgat) – Sayın Başkanım, Hatip, konuşmasında Grup Başkanımızı da kastederek
birtakım değerlendirmelerde bulunmuştur, İç Tüzük’e göre söz istiyorum. Birkaç
cümle ifade etmeme müsaade ederseniz sevinirim.
İNSAN HAKLARINI
İNCELEME KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET ZAFER ÜSKÜL (Mersin) – Sayın Başkanım,
Komisyonumuzla ilgili, değerlendirmeleriyle ilgili düzeltme yapmam gerekiyor.
SIRRI SAKIK (Muş)
– Grup Başkanıyla ilgili bir şey söylemedim Başkanım.
BAŞKAN -
Arkadaşlar…
BEKİR BOZDAĞ
(Yozgat) – Sayın Başbakan bizim grubumuzun da aynı zamanda Başkanıdır ve
dolayısıyla yürütmenin de başıdır. Bugün yaptığı konuşmada Hatip birçok haksız
ithamlarda bulunmuştur, cevap vermek istiyorum.
SIRRI SAKIK (Muş)
– Hepsi belgeli, hiçbir haksız itham yok Allah için.
BAŞKAN - Sayın Bozdağ, tamam, ben talebinizi yerine getireceğim. Ondan
önce, izniniz olursa bir şeyi ifade edeyim.
Arkadaşlar,
burada, Türkiye Büyük Millet Meclisinde bulunan komisyonlar ve değerli üyeleri…
Gerçi Sayın Üskül söz talebinde bulundu, tabii böyle
bir hakkı var ama şunu ifade etmek istiyorum: Her birimizin yaptığı görevlerde,
burada bütün partilerin bu komisyonlarda üyeleri var. Arkadaşlarımızın yurt
içinde veya yurt dışında yapmış olduğu görevleri başka bir kısım anlamlar,
adlar altında nitelemek bizlere uygun düşmüyor. Yani şimdi, o arkadaşlarımızın
hepsinin geçmişten gelmiş olan birikimleri, çalışmaları, görevleri vesairesi vardır. Avrupalılar tabii ki buraya gelip bir
kısım şeyleri inceliyorlarsa, e, bizim de Avrupa’daki yapılan bir kısım şeyleri
inceleme hakkımız vardır. Bu doğaldır. Komisyon görevini yerine getirmişse,
Sayın Sakık, belki onlara teşekkür etmek lazım. Ama
eksik olan hususlar varsa onları da yatırsın, ona bir şey demiyorum.
SIRRI SAKIK (Muş)
– Sayın Başkan, ben de onları göreve davet ediyorum. “Bulanık’ta insan hakları
ihlali var, Şırnak’ta var, Diyarbakır’da var, gelin, inceleyin.” diyorum,
göreve davet ediyorum.
BAŞKAN – Tamam,
göreve davet ediyorsun ama göreve davetin dışında başka şeyler de ifade
ettiniz. Ben onları belirtiyorum.
SIRRI SAKIK (Muş)
– Avrupa’ya 7 kez giderse, Muş’a gelmezse onu da söylerim ben.
BAŞKAN – Sayın Sakık, bakınız, görevi icabıysa 17 sefer de gider adam.
Yani 7 sefer, 17 sefer yok.
SIRRI SAKIK (Muş)
– Ama bir kez de bizim kapımıza gelsinler, bir kez de buraya gelsinler.
BAŞKAN – Görevli,
bir sorumluluğu yerine getiriyor mu getirmiyor mu? Türkiye Cumhuriyeti’nin,
Türk vatandaşlarının hukukunu korumak için mutlaka oralara gitmişlerdir.
Evet, Sayın Bozdağ, buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
IX.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Yozgat Milletvekili Bekir Bozdağ’ın,
Muş Milletvekili Sırrı Sakık’ın AK PARTİ Grubu
Başkanına sataşması nedeniyle konuşması
BEKİR BOZDAĞ
(Yozgat) – Sayın Başkanım, saygıdeğer milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Tabii, bir şeyin
altını çizmemiz lazım. Türkiye Cumhuriyeti devleti, birtakım eksiklikleri,
noksanlıkları olsa bile, demokratik bir hukuk devletidir. İşleyen bir hukuk
vardır, işleyen bir demokrasi vardır. Tabii, bizim buna dair pek çok sözümüz
olabilir, pek çok eleştirimiz olabilir; bunlardan haklı olduğumuz, olmadığımız
yönler de olabilir. Ama bir şeyi hiç kimsenin ama hiç
kimsenin gözden kaçırmaması lazım. Devletin yönetiminde bulunanlar,
ülkenin güvenliğini teminle görevli olanlar, hukuku uygulamakla vazifeli olan
adli makamlar görevini yaptığı zaman, “Görevini niye yapıyorlar? Neden suç
işleyenlere karşı soruşturma yapıyorlar veya kovuşturma yapıyorlar? Bunlarla
ilgili neden iş veya işlem yapıyorlar?” diye hukuk devletinde şikâyet olmaz.
Bir yere bomba
atıldı, ihbar geldi.
MEHMET NEZİR
KARABAŞ (Bitlis) – Bitlis’te ne olmuş, takip ediyor musunuz Bitlis’i? Bir
haftada 120 kişi gözaltında, 40 kişi tutuklu. Bomba atıldı Bitlis’te, takip
ediyor musunuz?
BEKİR BOZDAĞ
(Devamla) – Adli makamlar “İhbar geldi, biz dokunmayalım, araştırmayalım,
soruşturmayalım.” mı diyecekler? Güvenlik güçleri “Biz bunun aslını astarını
araştırmayalım.” mı diyecekler? Muş’ta dediğiniz, başka yerde dediğiniz pek çok
hadisede devletin güvenlik güçleri Anayasa ve yasaların kendilerine verdiği
görev ve yetkileri sorumlulukla kullanıyor ve bunların gereğini yapıyor.
Yapmasınlar mı? Bir yerde gösteri var, eylem var, tedbir almasınlar mı? Elbette
alacaklar, görevlerini yapacaklar.
SIRRI SAKIK (Muş)
– Masum insanların üzerine ateş açtılar, 2 insan öldü, 8 insan yaralandı.
BEKİR BOZDAĞ
(Devamla) – Ama burada bu lafı söyleyen şunu da söylese… Yani, bir aracın
içerisinde dolu çoluk çocuğun üzerine molotofkokteyli atıldığında, Serap
kızımız şehit olduğunda aynı tepkiyi gösterse herkes alkışlardı, derdi ki:
“Yanlış yapılıyor.” (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Ben, bu vesileyle
herkesi saygıyla selamlıyorum.
MEHMET NEZİR
KARABAŞ (Bitlis) – Biz tepki gösterdik ama siz Muş’a göstermediniz, Bitlis’e,
Diyarbakır’a göstermediniz! Biz tepki gösterdik buna. (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN –
Arkadaşlar, sakin olalım lütfen.
Sayın Üskül, buyurun efendim.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
2.- İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Başkanı Mersin
Milletvekili Mehmet Zafer Üskül’ün, Muş Milletvekili
Sırrı Sakık’ın, İnsan Haklarını İnceleme
Komisyonunun, Türkiye’deki insan hakları ihlallerinden çok yurt dışındaki
Türklere yönelik insan hakları ihlalleriyle ilgilendiği şeklindeki ifadelerine
ilişkin açıklaması
İNSAN HAKLARINI
İNCELEME KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET ZAFER ÜSKÜL (Mersin) – Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Değerli
milletvekilleri, İnsan Haklarını İnceleme Komisyonuyla ilgili eleştirilerin
kabul edilecek bir yanı yok. Verilen bilgiler ne yazık ki maddi gerçeklere
uymuyor. İnsan Haklarını İnceleme Komisyonumuz şu ana kadar 30’un üzerinde
rapor hazırlamıştır, 6 alt komisyonumuz şu anda çalışmaktadır, yurt dışında
hazırlanan raporların sayısı sadece 5’tir, 7 değil.
SIRRI SAKIK (Muş)
– 6’dır, 7’ye hazırlık var.
İNSAN HAKLARINI
İNCELEME KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET ZAFER ÜSKÜL (Devamla) - Biz 7 kez yurt dışına
gitmedik...
İBRAHİM BİNİCİ
(Şanlıurfa) – Bir hazırlık var,
hazırlıyorsunuz peş peşe.
İNSAN HAKLARINI
İNCELEME KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET ZAFER ÜSKÜL (Devamla) - 7 kez yurt dışına
gitmedik, 5 kez gittik. Ayrıca, eğer bizim ulusal çıkarlarımız gerektiriyorsa,
orada yaşayan yurttaşlarımızın hakları ihlal ediliyorsa, tabii ki yurt dışına
da gideceğiz, orada da ülkemizin çıkarlarını sağlamak üzere mücadele edeceğiz,
orada da yurttaşlarımızı ve Türk kökenli insanları savunmaya devam edeceğiz.
SIRRI SAKIK (Muş)
– Peki, Bulanık sizin yurdunuz değil mi? Bulanık sizin yurdunuz değil mi? İzmir
sizin yurdunuz değil mi? Sakarya sizin yurdunuz değil mi? Orada insanlar ölmedi
mi?
İBRAHİM BİNİCİ
(Şanlıurfa) – Burada her gün insan ölüyor!
İNSAN HAKLARINI
İNCELEME KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET ZAFER ÜSKÜL (Devamla) - Genellikle, tuhaf bir
biçimde, İnsan Haklarını İnceleme Komisyonuyla ilgili olarak, doğruları
saptırarak, kamuoyuna yanlış bilgi vermek âdet hâline geldi. Muş Bulanık’ta
yaşanan olaylarla Komisyonumuz ilgilenmiştir, ilgilenmeye devam etmektedir.
SIRRI SAKIK (Muş)
– Ne zaman? Seneye…
İBRAHİM BİNİCİ
(Şanlıurfa) – Gittiniz mi bölgeye? Bölgeye gittiniz mi?
İNSAN HAKLARINI
İNCELEME KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET ZAFER ÜSKÜL (Devamla) - Her olayla ilgili
olarak ille de bir alt komisyon kurmamız gerekmemektedir, buna imkânımız da
yoktur. Şu anda 6 alt komisyonun çalışmakta olduğunu söyledim; 5’erden 30 kişi
eder bu. Dolayısıyla Komisyonumuzun imkânları çerçevesi içinde, alt komisyon
kuramadığımızda, Başkanlık olarak, mutlaka insan haklarıyla ilgili ihlal
olaylarıyla karşılaştığımızda müdahale ediyoruz. Ama bazıları ısrarla
kendilerinin bu çalışmalara katılmadığını iddia ediyorlar. İnsan Haklarını
İnceleme Komisyonunun kurduğu, şimdiye kadar kurduğu alt komisyonların önemli
bir bölümünde biz muhalefeti çoğunluk olarak belirledik, her siyasi partiden
üye aldık, hatta İç Tüzük gereği alt komisyonlara girme hakkı bulunmayanları
dahi alt komisyonumuza aldık. Bir değil, iki değil, üç değil… Ama deniyor ki:
“Hayır, dışlanıyoruz, bizi alt komisyona almıyorsunuz, incelemelere dâhil
etmiyorsunuz.”
ÖZDAL ÜÇER (Van)
– Hikâye anlatma!
İNSAN HAKLARINI
İNCELEME KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET ZAFER ÜSKÜL (Devamla) - Her şeyden önce Türk
milletinin doğru bilgilendirilmeye ihtiyacı var.
ÖZDAL ÜÇER (Van)
– Hikâye anlatma!
İNSAN HAKLARINI
İNCELEME KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET ZAFER ÜSKÜL (Devamla) - Bu tür bilgilerin
saptırıldığı her durumda doğru bilgileri kamuoyuna iletmek bizim görevimiz ve
bunu yapmaya devam edeceğiz.
Hepinize çok
teşekkür ederim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ÖZDAL ÜÇER (Van)
– Bir daha genç ölsün… Hepsinin sorumluluğu sendedir. 30 tane genç öldü Van’da.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
SIRRI SAKIK (Muş)
– Sayın Başkan…
BAŞKAN – Efendim?
SIRRI SAKIK (Muş)
– Bir şey söyleyeceğim. Ben, burada insan hakları ihlali var diyorum.
Bulanık’ta insanların üzerine ateş açıldı. Bunu onaylar bir edayla çıkıyor,
İstanbul’da olan, kızımızla ilgili… Şimdi, bunun arkasına sığınan anlayıştan
nasıl hak, hukuk, adalet beklenebilir?
ÖZDAL ÜÇER (Van)
– Böyle kıyaslama olmaz!
BAŞKAN – Anladım,
tamam.
Teşekkür
ediyorum.
VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
9.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kuveyt Devleti
Hükümeti Arasında İşgücü Değişimi Hakkında Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/620) (S.
Sayısı: 430) (Devam)
BAŞKAN -
Tasarının maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Birleşime on
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 17.39
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 17.54
BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat
PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Yaşar TÜZÜN
(Bilecik), Harun TÜFEKCİ (Konya)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 51’inci Birleşiminin Beşinci
Oturumunu açıyorum.
430 sıra sayılı
Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Tasarının 1’inci
maddesinde kalmıştık ama ona başlamadan önce bir Danışma Kurulu önerisi geldi.
Danışma Kurulu
önerisini okutuyorum:
X.- ÖNERİLER
A) Danışma Kurulu Önerileri
1.- Gündemdeki sıralama ve çalışma saatlerinin yeniden
düzenlenmesine; 463 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın İç Tüzük’ün 91’inci
maddesine göre temel kanun olarak ve bölümler hâlinde görüşülmesine ilişkin
Danışma Kurulu önerisi
Danışma Kurulu
Önerisi
No: Tarih:
21.01.2010
Danışma Kurulunun
yaptığı toplantıda, aşağıdaki önerilerin Genel Kurulun onayına sunulması uygun
görülmüştür.
|
|
Mehmet Ali
Şahin |
|
|
Türkiye Büyük
Millet Meclisi |
|
|
Başkanı |
|
Bekir Bozdağ |
Hakkı Suha Okay |
|
Adalet ve
Kalkınma Partisi |
Cumhuriyet Halk Partisi |
|
Grubu Başkan
Vekili |
Grubu Başkan
Vekili |
|
Oktay Vural |
Gültan Kışanak |
|
Milliyetçi
Hareket Partisi |
Barış ve
Demokrasi Partisi |
|
Grubu Başkan
Vekili |
Grubu Başkan
Vekili |
Öneriler:
Gündemin kanun
tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işler kısmında bulunan 458,
460 ve 426 sıra sayılı kanun tasarılarının bu kısmın 6, 7 ve 8 inci sıralarına,
Gelen Kağıtlar listesinde yayınlanan ve bastırılarak
dağıtılan 463 Sıra Sayılı kanun tasarısının ise 48 saat geçmeden bu kısmın 3
üncü sırasına alınması ve diğer işlerin sırasının buna göre teselsül
ettirilmesinin
Genel Kurulun, 27
Ocak 2010 Çarşamba günkü birleşiminde 463 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının
görüşmelerinin tamamlanmasına kadar çalışmalarını sürdürmesinin;
463 sıra sayılı
Kanun Tasarısının İç Tüzüğün 91. maddesine göre Temel Kanun olarak görüşülmesi
ve bölümlerinin ekteki cetveldeki şekliyle olmasının;
Genel Kurulun
Onayına sunulması uygun görülmüştür.
463 Sıra Sayılı
Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
(1/797)
Bölümler |
Bölüm Maddeleri |
Bölümdeki Madde
Sayısı |
|
1.Bölüm |
1-10 |
10 |
|
2.Bölüm |
11-15 |
7 |
|
|
|
(Geçici 1. ve
2. Madde) |
|
|
|
Toplam Madde
Sayısı: |
17 |
BAŞKAN – Danışma
Kurulu önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
9.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kuveyt Devleti
Hükümeti Arasında İşgücü Değişimi Hakkında Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/620) (S.
Sayısı: 430) (Devam)
BAŞKAN – 430 sıra
sayılı Kanun Tasarısı’nın 1’inci maddesini okutuyorum.
TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE KUVEYT DEVLETİ HÜKÜMETİ
ARASINDA İŞGÜCÜ DEĞİŞİMİ HAKKINDA ANLAŞMANIN ONAYLANMASININ
UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1- (1) 30
Mart 2008 tarihinde Ankara’da imzalanan “Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile
Kuveyt Devleti Hükümeti Arasında İşgücü Değişimi Hakkında Anlaşma”nın
onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN – Madde
üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Bursa Milletvekili Sayın Onur Öymen.
Buyurun efendim.
(CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
ONUR ÖYMEN (Bursa) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; Türkiye
Cumhuriyeti ile Kuveyt Devleti Arasında İşbirliği İçin Ortak Komite Kurulmasına
Dair Anlaşma hakkında Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun görüşlerini arz etmek
üzere söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlarım, Meclisin gündemindeki anlaşma, gerçekten ülkemiz için olumlu
sonuçlar verebilecek bir anlaşmadır. Biz, Hükûmetin
Türkiye'nin menfaatlerine hizmet edecek anlaşmalar imzalamasını olumlu
karşılıyoruz ve destekliyoruz. Bütün mesele bu anlaşmaların hayata
geçirilmesidir, uygulanmasıdır.
Yurt dışında
bizim 4 milyondan fazla vatandaşımız yaşıyor ve bu vatandaşlarımızın bulunduğu
ülkelerle buna benzer çeşitli anlaşmalar yaptık ama uygulamanın her zaman
beklediğimiz düzeyde olduğunu söyleyemeyiz. Kuveyt’te olsun, başka ülkelerde
olsun çok sayıda vatandaşımız yaşıyor. Özellikle Batı Avrupa ülkelerinde 3
milyondan fazla vatandaşımız var. Bunların sorunlarıyla ilgili olarak vaktiyle
bizim de önerimiz üzerine bir Meclis araştırma komisyonu kurmuştuk ve çok da
kapsamlı bir rapor hazırlamıştık. Şimdi, bu raporun uygulamasına baktığınız
zaman göreceksiniz ki daha hâlâ pek çok eksiğimiz var. Onun için, bizim, Hükûmetten beklediğimiz, imzaladığı bu tip anlaşmaların
peşine düşmesi, bunların uygulanmasına özen göstermesi, yurt dışındaki
işçilerimizin, iş adamlarımızın, tüccarlarımızın, sivil toplum örgütlerinin
menfaatlerini korumasıdır.
Değerli
arkadaşlarım, Türkiye, son zamanlarda çeşitli ülkelerle birçok anlaşma
imzaladı, özellikle Orta Doğu ülkeleriyle. Bu tip anlaşmalar imzalanması –demin
de söylediğim gibi- ilke olarak olumludur. Bazen yirmi tane, otuz tane hatta
daha fazla anlaşma imzalandığını görüyoruz fakat bu anlaşmaların uygulanmasında,
demin söylediğim gibi, sorunlarla karşılaştığımız da bir gerçektir.
Hükûmetin bir politikası
var: Komşularımızla sıfır sorun politikası. Bu politika çerçevesinde imzalanan
anlaşmalara baktığımız zaman bazı anlaşmaların sorunları giderici değil, sorun
yaratıcı nitelikte olduğunu görüyoruz. İşte, dün basına da yansıyan Ermenistan’la
imzaladığımız son protokoller bunun örneğini oluşturuyor. Bir anlaşma
imzalarken bu anlaşmanın kapsamını çok iyi değerlendirmemiz lazım. Bu
anlaşmaların içine bizim beklediğimiz hükümler girmiş mi, girmemiş mi? Eğer
sizin çok önem verdiğiniz hususlar bu anlaşmanın içinde yoksa o zaman bu
anlaşmayı imzalamayacaksınız. İşte, Ermenistan’la imzalanan protokoller bu
nitelikte protokollerdir ve biz bir taraftan bu protokolleri imzalarken bir
taraftan da Sayın Başbakanın ağzından deklarasyonlar
yaptık, beyanlarda bulunduk. Azerbaycan Parlamentosunda konuşmalar yaptı Sayın
Başbakan. Ne diyor? “Bu anlaşmada yer almayan bir hususun yerine getirilmesi
-ki doğrudur esası itibarıyla- bizim bu anlaşmaları onaylamamız için şarttır.”
O zaman, bu söylediğiniz hususun içinde yer almadığı protokolü niçin
onaylıyorsunuz? Çünkü uluslararası hukuka göre bir anlaşmanın içinde ne
yazılıysa tarafları bağlayacak metin odur.
Şimdi, aynı şeyi
Avrupa Birliğiyle imzaladığımız Kıbrıs’la ilgili Ek Protokol’de de yaptık.
Protokolü imzalıyorsunuz ondan sonra aynı zamanda bir deklarasyon
yayınlıyorsunuz. Biz bunu imzaladık ama şu anlayışla imzaladık. Karşı taraf
size diyor ki: “Biz sizin anlayışınızı kabul etmiyoruz, reddediyoruz. Ne
imzaladıysanız esas odur, aynen bunu uygulayacaksınız.” Ve siz bunu Meclise
getirip onaylatmadığınız için ve uygulatmadığınız için sizin müzakere
başlıklarınıza veto uyguladılar, ambargo koydular. Sekiz müzakere başlığını
sırf bu yüzden açamıyoruz ve geri kalan bütün müzakere başlıklarının da
kapatılmasını engellediler. Sırf içinde bizim kabul edemeyeceğimiz unsurlar
bulunan bir anlaşmayı biz başka hususları da aklımızda tuttuğumuz için,
imzaladığımız için.
Değerli
arkadaşlarım, şimdi bu Ermenistan’la imzalanan anlaşmalar da böyle. Bir
anlaşmayı imzalarken mutlaka şundan emin olacaksınız: Sizin için önemli olan
unsurlar bunun içinde var mı yok mu? On yedi seneden beri, AKP İktidarı da
dâhil olmak üzere, biz bu konuda şu politikayı izliyoruz: “Biz, Ermenistan
işgal ettiği Azeri topraklarından çekilmeden, Karabağ meselesi halledilmeden
sınırı açmayacağız, diplomatik ilişkiler kurmayacağız.” diyoruz. Bugüne kadar
politikamız bu, bugün dâhil.
Ama öyle bir
anlaşma imzalıyoruz ki değerli arkadaşlarım, bu anlaşmada bu bizim en çok önem
verdiğimiz husus yer almıyor, fakat biz sözlü olarak bunu söylüyoruz. Onun
üzerine, işte, Ermenistan Anayasa Mahkemesi bildiğiniz gibi bir karar aldı,
bizim de endişe ettiğimiz gibi Ermenistan’ın tutumunun bizimkinin tam tersi
olduğunu ortaya koyan bir karardır ve Ermenistan Anayasa Mahkemesinin kararı
Ermenistan’ı da bağlayacağı için, bizi son derece rahatsız edici bir tablo
ortaya çıktı.
Bir kere diyor ki
bu kararda açıkça: ”Türkiye ile Ermenistan arasında imzalanan bu anlaşma, başka
bir ülkeyle yapılacak bir bağlantıyı hiçbir şekilde etkilemez. Yani bizim
Ermenistan olarak Azerbaycan’la yapacağımız, yapmayacağımız bir mutabakatla
bunun hiç alakası yoktur, Anlaşmada ne yazılıysa Türkiye onu yapacak.”
İki: “Anlaşmada
birçok husus yer alıyor, siz sınırı açmadan geri kalan hususlara hiç bakmayız
bile.” diyor.
Bizim için son
derece önemli olan Kars Anlaşması’nın Ermenistan için geçerli olmayacağı
izlenimini veren ifadelere yer veriyor. Başka? Ermenistan Anayasası’na atıfta
bulunuyor. Ermenistan Bağımsızlık Bildirgesi, biliyorsunuz Ermenistan
Anayasası’nın başlangıç bölümüne göre Ermenistan Anayasası’nın ayrılmaz bir
parçasıdır ve bunun 11’inci maddesine atıfta bulunuyor.
Ne diyor bu
11’inci madde? 11’inci madde diyor ki: “Bugünkü Ermenistan Doğu
Ermenistan’dır.” Peki, Batı Ermenistan nerede, Batı Ermenistan neresi? Bugünkü
Ermenistan Doğu Ermenistan’sa Batı Ermenistan neresi? İşte,
Türkiye'nin doğu toprakları. Yani şu anda yürürlükte olan Ermenistan
Anayasası’nda ve Bağımsızlık Bildirgesi’nde Türkiye'nin sınırlarının
tanınmadığı bu ifadeyle açıkça ortaya konuluyor ve Ermenistan Anayasa Mahkemesi
de buna atıfta bulunuyor.
Başka ne diyor?
Ermenistan’ın Türkiye’ye karşı soykırım iddialarını sürdüreceğine dair
Bağımsızlık Bildirgesi’nde ve Anayasa’da yer alan maddelere atıfta bulunuyor.
Bu ne demek oluyor? Bu şu demek oluyor: Türkiye’yle bu anlaşmayı imzalamış
olmamıza rağmen, biz Türkiye aleyhindeki soykırım iddialarını sürdürmeye devam
edeceğiz. Şimdi daha fazla ayrıntıya girmek istemiyorum, vaktimiz de yok ama
değerli arkadaşlarım, bu Anayasa Mahkemesinin kararı açıkça bu protokollerin
imzalanmasının ne kadar yanlış olduğunu ortaya koymaktadır. Sayın Başbakan da
buna tepki gösteriyor “Bu mahkeme kararını değiştirsin.” diyor. Bilmiyorum,
Ermenistan hukukuna göre veya geçmiş uygulamalarına göre Anayasa Mahkemelerinin
evvelce aldıkları kararları değiştirmelerinin bir örneği var mı? Herhâlde Sayın
Başbakan böyle bir şey duymuş ki bunu söylüyor ama maalesef, bizim bildiğimiz
kadarıyla, dünyanın her ülkesinde anayasa mahkemelerinin kararları kesindir ve
bağlayıcıdır.
Ermenistan Hükûmeti size gelecek, diyecek ki: “Biz Anayasa
Mahkemesinin bu kararıyla, bu yorumuyla bağlıyız. Bunun ötesinde de hiçbir şey
kabul edemeyiz.” Ne yapacaksınız?
Sayın Başbakan
gitti Moskova’ya, Rusya’dan, Ermenistan’ın Azeri topraklarından çekilmesi için
destek istedi. Başbakanın ziyaretinin ertesi günü Rus Dışişleri Bakanı Lavrov Erivan’ı ziyaret etti ve Erivan’da yaptığı konuşmada
diyor ki: “Türkiye’yle Ermenistan arasında yapılan protokolle Ermenistan
birliklerinin Azerbaycan’dan çekilmesi arasında hiçbir bağ yoktur, hiçbir bağ
görmüyoruz.” O zaman, bizim bu Moskova’ya yaptığımız ziyaretin -hani, ekonomik
ve ticari boyutunu bir tarafa bırakıyoruz- siyasi açıdan verdiği sonuç ne oldu?
Hiçbir sonuç alamadık.
O bakımdan,
değerli arkadaşlarım, böyle anlaşmaları imzalarken son derece dikkatli
olacaksınız.
Bakınız, Hükûmet Dubai’de bir anlaşma imzaladı 2003 yılında. Ne
diyordu bu anlaşma? Diyordu ki: “Amerika’dan 1 milyar dolarlık hibe veya 8,5
milyar dolarlık kredi almak karşılığında biz Kuzey Irak’a asker
göndermeyeceğiz.” Bunu taahhüt ediyor. Fakat, bu
basına sızıp büyük bir tepki uyanınca Türkiye’de, Hükûmet
Meclise göndermedi. O zaman, kadük oldu, yürürlükten
kalktı anlaşma. Onun için, bir anlaşmayı imzalarken son derece dikkatli olmak
gerekiyor.
Demin söylediğim
bu Dubai Anlaşması’nı, Kıbrıs ile ilgili anlaşmayı Hükûmet
imzaladıktan sonra Meclise göndermedi. Peki, bu Ermenistan Anlaşması’nı niye
gönderdiniz? Ermenistan Anlaşması’nı Hükûmetin
Ermenilerden beklediğimiz adım atılmadan Meclise göndermesinin ne anlamı var?
Şu anlamı var: Hükûmet dış baskılara karşı kendisi
muhatap olmak istemiyor, Meclisi muhatap yapmak istiyor. Burada sakınca var.
Daha önce yaptığınız gibi bunu da Meclise sevk etmeyecektiniz. Şimdi “Biz
görevimizi yaptık.” diyor Başbakan ve bundan sonra artık…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun
Sayın Öymen.
ONUR ÖYMEN
(Devamla) – “Biz görevimizi yaptık. Bundan sonra top Meclistedir.
Meclis karar verecektir, Meclisi ikna edin.” diyor. Bir taraftan da söylüyor
tabii “Ermenistan bu topraklardan çekilmedikçe bu iş olmaz.” falan gibi ama o
zaman sorarlar: Yani niçin bunları imzaladınız? Kim sizi zorladı bu
protokolleri imzalamaya? İçine istediğinizi koyamıyorsunuz, onaylayacak durumda
değilsiniz. O zaman bu anlaşmaları niye imzaladınız? İşte biz onun için, bugün
Dışişleri Komisyonunda da söyledik, dedik ki: Bunları geri gönderin Hükûmete. Hükûmet, Sayın
Başbakanın söylediği doğrultuda şartlarını tekrar ileri sürsün Ermenistan’a.
Ermenistan’ın geri çekilmesini sağladığımız anda bu protokolleri yeniden
imzalarız. İçine Kars Anlaşması’nı da koyarız. Türkiye’nin çıkarlarına uygun
bir hâle getiririz.
Şimdi, şu anda
Meclisin huzurunda olan metin Türkiye’nin çıkarlarına uygundur ama maalesef Hükûmetin imzaladığı bütün anlaşmalar için bunu söyleyecek
durumda değiliz.
Bu metni
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak onaylayacağımızı ifade etmek istiyorum.
Yüce Meclise de
tekrar saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Öymen.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
2’nci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu
Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN – Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
3’üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu
Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN – Kabul
edenler… Kabul etmeyenler…Kabul edilmiştir.
Saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım, tasarının tümü açık oylamaya tabidir.
Açık oylamanın
elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…Kabul etmeyenler…Kabul edilmiştir.
Oylama için üç
dakika süre veriyorum ve oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile
Kuveyt Devleti Hükûmeti Arasında İşgücü Değişimi
Hakkında Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı’nın
-sıra sayısı 430- açık oylama sonucunu açıklıyorum:
Kullanılan oy sayısı : 214
Kabul : 214
(x)
Evet, her iki
ülke için de hayırlı olmasını diliyorum.
Sayın
milletvekilleri, 10’uncu sırada yer alan Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile Kuveyt Devleti Arasında Tarım Alanında Teknik,
Bilimsel ve Ekonomik İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine
başlayacağız.
10.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kuveyt Devleti
Arasında Tarım Alanında Teknik, Bilimsel ve Ekonomik İşbirliği Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu
Raporu (1/640) (S.Sayısı: 431) (xx)
(x)
Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(xx) 431 S. Sayılı Basmayazı
tutanağa eklidir.
BAŞKAN – Komisyon
ve Hükûmet yerinde.
Komisyon raporu
431 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının tümü
üzerinde söz talebi yok.
Maddelerine
geçilmesini oylarınızı sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
1’inci maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE
KUVEYT DEVLETİ ARASINDA
TARIM ALANINDA TEKNİK, BİLİMSEL VE
EKONOMİK İŞBİRLİĞİ
ANLAŞMASININ ONAYLANMASININ UYGUN
BULUNDUĞUNA DAİR
KANUN TASARISI
MADDE 1- (1) 30
Mart 2008 tarihinde Ankara’da imzalanan “Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile
Kuveyt Devleti Arasında Tarım Alanında Teknik, Bilimsel ve Ekonomik İşbirliği
Anlaşması”nın onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN – Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
2’nci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu
Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN - Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
3’üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu
Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN – Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Sayın
milletvekilleri, tasarının tümü açık oylamaya tabidir.
Açık oylamanın
elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Oylama için üç
dakika süre veriyorum ve oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kuveyt Devleti Arasında Tarım
Alanında Teknik, Bilimsel ve Ekonomik İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı’nın –sıra sayısı 431- açık oylama
sonucunu açıklıyorum:
Kullanılan oy sayısı : 209
Kabul : 210
Ret :
1 (x)
Birleşime on
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 18.19
(x)
Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati: 18.23
BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat
PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Yaşar TÜZÜN
(Bilecik), Fatih METİN (Bolu)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 51’inci Birleşiminin Altıncı
Oturumunu açıyorum.
Sayın
milletvekilleri, gündemin 11’inci sırasında yer alan Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Kuveyt Devleti Hükümeti Arasında Sınai
İhracatın Geliştirilmesi Alanında Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine
başlayacağız.
11.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kuveyt Devleti
Hükümeti Arasında Sınai İhracatın Geliştirilmesi
Alanında Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/719) (S. Sayısı: 432)
BAŞKAN –
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Bundan sonra da
komisyonun bulunmayacağı dikkate alınarak, gruplar arasında mutabakatı da göz
önünde bulundurarak, sözlü soru önergeleri ve alınan karar gereğince kanun
tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla görüşmek
için 26 Ocak 2010 Salı günü saat 15.00’te toplanmak üzere birleşimi
kapatıyorum, hayırlı akşamlar diliyorum.
Kapanma Saati: 18.24