DÖNEM: 23 CİLT:
59 YASAMA
YILI: 4
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
50’nci
Birleşim
20 Ocak 2010 Çarşamba
(Bu
Tutanak Dergisi’nde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür
belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş
alıntı sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İ Ç İ N D E K İ L E R
I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II. - GELEN KÂĞITLAR
III.
- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A)
MİLLETVEKİLLERİNİN GÜNDEM DIŞI KONUŞMALARI
1.- Burdur
Milletvekili Bayram Özçelik’in, İstiklal Marşı şairi
Mehmet Âkif Ersoy’un doğumunun 136’ncı, ölümünün
73’üncü yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması ve Kültür ve Turizm Bakanı
Ertuğrul Günay’ın cevabı
2.- Antalya
Milletvekili Tayfur Süner’in, turizm sektöründe
yaşanan sıkıntılara ilişkin gündem dışı konuşması ve Kültür ve Turizm Bakanı
Ertuğrul Günay’ın cevabı
3.- Batman
Milletvekili Ayla Akat Ata’nın, Batman ilinde yaşanan
sorunlara ilişkin gündem dışı konuşması
IV.-
AÇIKLAMALAR
1.- Antalya
Milletvekili Tayfur Süner’in, Kültür ve Turizm Bakanı
Ertuğrul Günay’ın, gündem dışı konuşmasına verdiği
cevaba ilişkin açıklaması
2.- Mersin Milletveli Mehmet Şandır’ın, Rus
tanklarının Azerbaycan’ın başkenti Bakû’ye girişinin
20’nci yıl dönümüne ve Ermenistan Anayasa Mahkemesinin vermiş olduğu son karara
ilişkin açıklaması
V.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Önergeler
1.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğru’nun (6/1518) esas numaralı sözlü sorusunu geri
aldığına ilişkin önergesi (4/179)
2.- Kırşehir
Milletvekili Metin Çobanoğlu, Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ve Hatay
Milletvekili Süleyman Turan Çirkin’in (2/542) esas numaralı Kanun Teklifi’ni
geri çektiklerine ilişkin önergeleri (4/178)
B) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Adana
Milletvekili Nevingaye Erbatur
ve 29 milletvekilinin, sanal bağımlılık konusunun araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/521)
2.- Mardin
Milletvekili Emine Ayna ve 19 milletvekilinin, doğal afet ve deprem riskinin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/522)
3.- İzmir
Milletvekili Şenol Bal ve 21 milletvekilinin, İzmir’in Torbalı ilçesindeki
intihar olaylarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/523)
4.- Mardin
Milletvekili Emine Ayna ve 19 milletvekilinin, Hakkâri’nin Ormancık köyünde 12
kişinin öldürülmesi olayıyla ilgili iddiaların araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/524)
C) Tezkereler
1.- TBMM Başkanı
Mehmet Ali Şahin’in, beraberinde bir Parlamento heyetiyle İslam Konferansı
Örgütü Parlamento Birliği VI. Konferansına katılmak üzere Uganda’ya resmî
ziyarette bulunmasına ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/1062)
VI.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Türk Ticaret
Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/324) (S. Sayısı: 96)
2.- Türk Borçlar
Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/499) (S. Sayısı: 321)
3.- Üniversite ve
Sağlık Personelinin Tam Gün Çalışmasına ve Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler
Komisyonu Raporu (1/715) (S.Sayısı: 418)
VII.-
YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- İstanbul
Milletvekili Ahmet Tan’ın, Ergenekon davası iddianamesinde yer alan bazı
bilgilere ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Sadullah
Ergin’in cevabı (7/9289) (Ek Cevap)
2.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün, Ergenekon davası
hâkim ve savcıları ile emniyet personelinin bir yemekte bir araya gelmesine
ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Sadullah Ergin’in
cevabı (7/10339)
3.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün, soruşturma ve
kovuşturmalarla ilgili şikâyetlere ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Sadullah Ergin’in cevabı (7/10527)
4.- Kars
Milletvekili Gürcan Dağdaş’ın, Kars’a yeni cezaevi
yapımına ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Sadullah
Ergin’in cevabı (7/10528)
5.- Antalya
Milletvekili Tayfur Süner’in, bir belediye hakkında
ihbarda bulunan kişinin durumuna ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Sadullah Ergin’in cevabı (7/10529)
6.- Muş
Milletvekili M. Nuri Yaman’ın, bir hükümlünün sağlık durumuna ilişkin sorusu ve
Adalet Bakanı Sadullah Ergin’in cevabı (7/10530)
7.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün, cezaevlerine bazı
kitapların alınmadığı iddialarına ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Sadullah Ergin’in cevabı (7/10532)
8.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün, yakalama ve gözaltı
ile tutuklama işlemlerine ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Sadullah
Ergin’in cevabı (7/10533)
9.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün, hâkimlerin yetki
kararnamesine ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Sadullah
Ergin’in cevabı (7/10534)
10.- Zonguldak
Milletvekili Ali İhsan Köktürk’ün, Adli Tıp Kurumunun bir incelemesine ilişkin
Başbakandan sorusu ve Adalet Bakanı Sadullah Ergin’in
cevabı (7/10654)
11.- İzmir
Milletvekili Selçuk Ayhan’ın, Çin mallarının ekonomiye etkisine ilişkin
Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Mehmet Zafer Çağlayan’ın cevabı (7/10655)
(Ek Cevap)
12.- Mersin
Milletvekili İsa Gök’ün, kamuoyunda tartışılan bir ihbar mektubuna ilişkin
sorusu ve Adalet Bakanı Sadullah Ergin’in cevabı
(7/10658)
13.- İstanbul
Milletvekili Sacid Yıldız’ın, Adli Tıp Kurumunun bir
belge incelemesine ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Sadullah
Ergin’in cevabı (7/10728)
14.- Şırnak
Milletvekili Sevahir Bayındır’ın, bir cezaevindeki
şartlar ve yönetim ile ilgili iddialara ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Sadullah Ergin’in cevabı (7/10729)
15.- Van
Milletvekili Özdal Üçer’in, haksız tutuklama
nedeniyle ödenen tazminatlara ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Sadullah Ergin’in cevabı (7/10730)
16.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvel’in, kanuna aykırı olarak
açılan eğitim kurumlarına ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Sadullah
Ergin’in cevabı (7/10731)
17.- İstanbul
Milletvekili Sacid Yıldız’ın, Adli Tıp Kurumu
Başkanının bir açıklamasına ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Sadullah
Ergin’in cevabı (7/10852)
18.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirel’in, personel alımına ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı
Sadullah Ergin’in cevabı (7/10992)
19.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Batman’a yapılması
planlanan cezaevine ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Sadullah
Ergin’in cevabı (7/10993)
20.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, EÜAŞ özelleştirmelerine
ilişkin Başbakandan sorusu ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in cevabı (7/11174)
21.- Adıyaman
Milletvekili Şevket Köse’nin, Şırnak İl Millî Eğitim Müdürlüğünde çalıştırılan
bazı personele ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu’nun
cevabı (7/11218)
22.- Adıyaman
Milletvekili Şevket Köse’nin, Mardin İl Millî Eğitim Müdürlüğünde çalıştırılan
bazı personele ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu’nun
cevabı (7/11219)
23.- Adıyaman
Milletvekili Şevket Köse’nin, Siirt İl Millî Eğitim Müdürlüğünde çalıştırılan
bazı personele ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu’nun
cevabı (7/11220)
24.- Adıyaman
Milletvekili Şevket Köse’nin, Batman İl Millî Eğitim Müdürlüğünde çalıştırılan
bazı personele ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu’nun
cevabı (7/11221)
25.- Adıyaman
Milletvekili Şevket Köse’nin, Diyarbakır İl Millî Eğitim Müdürlüğünde
çalıştırılan bazı personele ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu’nun cevabı (7/11222)
26.- Adıyaman
Milletvekili Şevket Köse’nin, Adıyaman İl Millî Eğitim Müdürlüğünde
çalıştırılan bazı personele ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu’nun cevabı (7/11223)
27.- Edirne
Milletvekili Bilgin Paçarız’ın, özel eğitim kurumlarına ilişkin sorusu ve Millî
Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu’nun cevabı (7/11224)
28.- Adıyaman
Milletvekili Şevket Köse’nin, Şanlıurfa İl Millî Eğitim Müdürlüğünde
çalıştırılan bazı personele ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu’nun cevabı (7/11225)
29.- Kırklareli Milletvekili
Turgut Dibek’in, okullara gönderilen aşı formlarının sonuçlarına ilişkin sorusu
ve Millî Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu’nun cevabı
(7/11226)
30.- Gaziantep
Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün, iş bırakma eylemine
katılan kamu görevlilerine ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Hayati Yazıcı’nın cevabı (7/11255)
31.- Gaziantep
Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün, YÖK’le ilgili bazı
hususlara ilişkin Başbakandan sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu’nun cevabı (7/11346)
32.- Edirne
Milletvekili Cemaleddin Uslu’nun,
çiftçilerin sulamada kullandıkları elektrik borçlarına ilişkin sorusu ve Maliye
Bakanı Mehmet Şimşek’in cevabı (7/11405)
33.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvel’in, özelleştirme kapsam ve
programındaki kuruluşlara ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in
cevabı (7/11406)
34.- Balıkesir
Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, boş yönetici kadrolarının duyurulmasına
ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu’nun
cevabı (7/11415)
35.- Bursa
Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, Gümrük Müsteşarlığında
sendika yöneticilerinin tayinlerine ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Hayati Yazıcı’nın cevabı (7/11441)
36.- İzmir
Milletvekili Selçuk Ayhan’ın, kredi borcu nedeniyle bankalarca el konulan
taşınmazlara ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı
Ali Babacan’ın cevabı (7/11455)
37.- Bartın
Milletvekili Muhammet Rıza Yalçınkaya’nın, TOKİ’nin belediyelerle gerçekleştirdiği projelere ilişkin
Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’in
cevabı (7/11561)
38.- Konya
Milletvekili Atilla Kart’ın, RTÜK Başkanının bir açıklamasına ilişkin sorusu ve
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın
cevabı (7/11595)
39.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvel’in, Adana’daki taşınmaz
kültür ve tabiat varlıkları ile vakıflara ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın cevabı (7/11597)
40.- Gaziantep
Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün, RTÜK’ün görevlerini
yansız yapıp yapmadığına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı
Bülent Arınç’ın cevabı (7/11598)
41.- Kırklareli
Milletvekili Turgut Dibek’in, RTÜK’te görevli bir daire başkanı hakkında
soruşturma açılmasına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı
Bülent Arınç’ın cevabı (7/11599)
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu
saat 15.00’te açılarak üç oturum yaptı.
Malatya
Milletvekili M. Mücahit Fındıklı’nın, 5084 sayılı Teşvik Kanunu’nun yürürlük
süresinin bazı illerde uzatılma kararına,
İstanbul
Milletvekili Esfender Korkmaz’ın,
IMF’yle ilişkilerin Türkiye’ye olan etkilerine,
İlişkin gündem
dışı konuşmalarına Devlet Bakanı Cevdet Yılmaz;
Antalya
Milletvekili Hüseyin Yıldız’ın, Antalya Gazipaşa Havalimanı’na ilişkin gündem
dışı konuşmasına Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım,
Cevap verdiler.
Adıyaman
Milletvekili Şevket Köse, Devlet Bakanı Cevdet Yılmaz’ın;
Sivas
Milletvekili Malik Ecder Özdemir,
Antalya
Milletvekili Hüseyin Yıldız,
Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ın,
Gündem dışı
konuşmaya verdiği cevaba;
Tunceli
Milletvekili Kamer Genç, kapatılan Demokratik Toplum Partisi Grubunun vermiş
olduğu veya 20 milletvekili adına verilip de Anayasa Mahkemesince üyeliği
düşürülen milletvekilleri nedeniyle 20 imzanın altına düşen genel görüşme ve
Meclis araştırması önergelerinin İç Tüzük’e göre gündemden çıkarılması
gerektiğine;
Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım, Sivas Milletvekili Malik Ecder Özdemir’in açıklamasında, demir yollarının bazı
hatlarının kapatılmasına ilişkin sorduğu soruya,
İlişkin birer
açıklamada bulundular.
Suriye Arap
Cumhuriyeti Halk Meclisi Başkanının davetine icabet edecek olan Türkiye Büyük
Millet Meclisi üyelerinden bir Parlamento heyetini oluşturmak üzere siyasi
parti gruplarınca isimleri bildirilen milletvekillerine ilişkin Başkanlık
tezkeresi Genel Kurulun bilgisine sunuldu.
Başkanlıkça,
Avrupa Birliği Uyum ve Plan ve Bütçe komisyonlarında bağımsız milletvekillerine
düşen 1’er üyelik için bu komisyonlara aday olmak isteyen bağımsız
milletvekillerinin 25 Ocak 2010 Pazartesi günü saat 18.30’a kadar Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına yazılı olarak müracaat etmelerine ilişkin bir
duyuruda bulunuldu.
Bartın
Milletvekili Muhammet Rıza Yalçınkaya ve 30
milletvekilinin, devletten aylık alanların sorunlarının (10/517),
Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürk ve 29 milletvekilinin,
tutuklu ve hükümlülerin sağlık sorunlarının (10/518),
Adana
Milletvekili Hulusi Güvel ve 29 milletvekilinin, yer
fıstığı üreticiliğindeki sorunların (10/519),
Kırklareli
Milletvekili Turgut Dibek ve 33 milletvekilinin, araştırma görevlilerinin
sorunlarının (10/520),
Araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla birer Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergeleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin
gündemdeki yerlerini alacağı ve ön görüşmelerinin, sırası geldiğinde yapılacağı
açıklandı.
İzmir
Milletvekili Ahmet Ersin’in, (2/450) esas numaralı Kanun Teklifi’ndeki imzasını
geri çektiğine ilişkin önergesi okundu; İçişleri Komisyonunda bulunan teklifin
geri verildiği bildirildi.
Gaziantep
Milletvekili Özlem Müftüoğlu’nun, madencilik
sektöründeki sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla kurulan Meclis Araştırması Komisyonu üyeliğinden ayrıldığına ilişkin
önergesi Genel Kurulun bilgisine sunuldu.
TBMM Dışişleri
Komisyonu Başkanı Murat Mercan’ın, beraberinde bir Parlamento heyetiyle birlikte,
25-29 Ocak 2010 tarihleri arasında, Avrupa Parlamentosu Dış İlişkiler Komisyonu
Başkanı Gabriele Albertini
ve Belçika Temsilciler Meclisi Dış İlişkiler Komisyonu Başkanı Geert Versnick ile görüşmeler
yapmak üzere Brüksel’e davet edildiğine ilişkin Başkanlık tezkeresi kabul
edildi.
İstanbul
Milletvekili Esfender Korkmaz’ın,
5510 Sayılı Sosyal Sigortalar Genel Sağlık Sigortası Kanununda Bazı
Değişiklikler Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi’nin (2/458) İç Tüzük’ün 37’nci
maddesine göre doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi, yapılan
görüşmelerden sonra, kabul edilmedi.
Gündemin “Sözlü
Sorular” kısmının:
1’inci sırasında bulunan (6/666),
58’inci “ “ (6/964),
142’nci “ “ (6/1114),
199’uncu “ “ (6/1221),
208’inci “ “ (6/1236),
210’uncu “ “ (6/1239),
211’inci “ “ (6/1242),
212’nci “ “ (6/1243),
213’üncü “ “ (6/1245),
214’üncü “ “ (6/1246),
221’inci “ “ (6/1259),
266’ncı “ “ (6/1317),
281’inci “ “ (6/1341),
282’nci “ “ (6/1342),
291’inci “ “ (6/1357),
293’üncü “ “ (6/1361),
309’uncu “ “ (6/1383),
320’nci “ “ (6/1399),
388’inci “ “ (6/1483),
389’uncu “ “ (6/1484),
390’ıncı “ “ (6/1485),
391’inci “ “ (6/1486),
393’üncü “ “ (6/1488),
449’uncu “ “ (6/1549),
500’üncü “ “ (6/1605),
518’inci “ “ (6/1624),
523’üncü “ “ (6/1629),
545’inci “ “ (6/1651),
558’inci “ “ (6/1664),
574’üncü “ “ (6/1680),
576’ncı “ “ (6/1682),
577’nci “ “ (6/1683),
Esas numaralı sözlü sorulara Ulaştırma Bakanı Binali
Yıldırım cevap verdi; soru sahiplerinden Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu, Adıyaman
Milletvekili Şevket Köse, Antalya Milletvekili Tayfur Süner,
Tokat Milletvekili Reşat Doğru, Karaman Milletvekili Hasan Çalış, Manisa
Milletvekili Mustafa Enöz, Kastamonu Milletvekili
Mehmet Serdaroğlu, Tunceli Milletvekili Kamer Genç,
Gaziantep Milletvekili Hasan Özdemir de cevaplara karşı görüşlerini
açıkladılar.
İzmir
Milletvekili Oktay Vural, Ulaştırma Bakanı Binali
Yıldırım’ın ifade ettiği gibi, Gazipaşa Havaalanı’nın yapımını tekrar kamu
yatırım programına almalarının söz konusu olmadığına,
Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım da İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın beyanı
üzerine, Gazipaşa’da toplu projeler arasında eksik işlerin tamamlanması olarak
bir yatırım yapıldığına, ancak büyük boyutlu yatırım olmadığı için ayrıca bir
proje numarasıyla DPT’ye teklif edilmediğine,
İlişkin birer
açıklamada bulundular.
Madencilik
sektöründeki sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla kurulan Meclis Araştırması Komisyonunda boş bulunan ve Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubuna düşen 1 üyeliğe Gaziantep Milletvekili Halil Mazıcıoğlu seçildi.
Gündemin “Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının:
1’inci sırasında
bulunan ve İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında değerlendirilerek temel kanun
olarak bölümler hâlinde görüşülmesi kabul edilen, Türk Ticaret Kanunu Tasarısı
ve Adalet Komisyonu Raporu’nun (1/324) (S. Sayısı: 96),
2’nci sırasında
bulunan ve İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında değerlendirilerek temel kanun
olarak bölümler hâlinde görüşülmesi kabul edilen, Türk Borçlar Kanunu Tasarısı
ve Adalet Komisyonu Raporu’nun (1/499) (S. Sayısı: 321),
Görüşmeleri
komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından ertelendi.
3’üncü sırasında bulunan ve İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında
değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi kabul edilen,
Üniversite ve Sağlık Personelinin Tam Gün Çalışmasına ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal
İşler Komisyonu Raporu (1/715) (S. Sayısı: 418) görüşmelerine devam olunarak
ikinci bölümüne kadar kabul edildi.
Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaş, Ankara Milletvekili
Tekin Bingöl’ün,
Ankara
Milletvekili Tekin Bingöl, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın,
Şahsına sataşması
nedeniyle birer konuşma yaptılar.
20 Ocak 2010
Çarşamba günü, alınan karar gereğince saat 14.00’te toplanmak üzere birleşime
19.52’de son verildi.
|
|
Nevzat PAKDİL |
|
|
|
Başkan Vekili |
|
|
Fatih METİN |
|
Yaşar TÜZÜN |
|
Bolu |
|
Bilecik |
|
Kâtip Üye |
|
Kâtip Üye |
No.: 64
II.-
GELEN KÂĞITLAR
20
Ocak 2010 Çarşamba
Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Adana
Milletvekili Nevin Gaye Erbatur ve 29
Milletvekilinin, sanal bağımlılık konusunun araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci
maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/521)
(Başkanlığa geliş tarihi: 20.11.2009)
2.- Mardin
Milletvekili Emine Ayna ve 19 Milletvekilinin, doğal afet ve deprem riskinin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/522) (Başkanlığa geliş
tarihi: 24.11.2009)
3.- İzmir
Milletvekili Şenol Bal ve 21 Milletvekilinin, İzmir’in Torbalı ilçesindeki
intihar olaylarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/523) (Başkanlığa geliş
tarihi: 24.11.2009)
4.- Mardin
Milletvekili Emine Ayna ve 19 Milletvekilinin, Hakkari’nin
Ormancık köyünde 12 kişinin öldürülmesi olayıyla ilgili iddiaların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98
inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/524) (Başkanlığa geliş tarihi: 01.12.2009)
20 Ocak 2010 Çarşamba
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.03
BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Fatih METİN (Bolu), Yaşar TÜZÜN (Bilecik)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 50’nci Birleşimini açıyorum.
Toplantı yeter
sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden
önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk
söz, İstiklal Marşı şairimiz Mehmet Âkif Ersoy’un
ölüm yıl dönümüyle ilgili olarak söz isteyen Burdur Milletvekili Bayram Özçelik’e aittir.
Sayın Özçelik, buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları
1.- Burdur Milletvekili Bayram Özçelik’in,
İstiklal Marşı şairi Mehmet Âkif Ersoy’un doğumunun
136’ncı, ölümünün 73’üncü yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması ve Kültür
ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın cevabı
BAYRAM ÖZÇELİK
(Burdur) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; geçen iki hafta gündem dışı
söz alamadığımdan dolayı Mehmet Âkif Ersoy’un 20
Aralık doğumunun 136’ncı, 27 Aralık ölümünün 73’üncü yılı nedeniyle gündem dışı
söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Meclis Başkan
Vekilimiz Sayın Nevzat Pakdil’e söz verdiği için
teşekkür ediyorum.
Üniversitemizin
adını aldığı Mehmet Âkif Ersoy, Birinci Meclisin
Burdur Milletvekilidir. Türkiye Büyük Millet Meclisi albümünde ve kayıtlarında
bilgisi şöyle yer almaktadır: “Mehmet Tahir Bey’in oğlu olup Sebilürreşad Başmuharriri iken kırk sekiz yaşında mebus
seçilmiştir. Maarif ve İrşat encümenlerinde çalışmıştır.” Mehmet Âkif’i tanımadan Anadolu’da verilen millî mücadele ruhunu
anlayamayız. Mehmet Âkif âlim, aydın kimliğiyle
Anadolu’ya geçerken merkezi ve yereli tanıyan bir halk adamıdır. Medrese
eğitimi almış, camilerde vaaz verebilecek bilgi ve birikimde bir din adamıdır. Kur’an-ı Kerim’i tercüme edebilecek kadar dinî bilgi ve
birikime sahip bir âlimdir. Aldığı üniversite eğitimi ve fen ilimlerine
aşinalığıyla bir ilim adamıdır. Doğuştan edebiyata ve sanata düşkün olması
sebebiyle iyi bir şairdir. Mehmet Âkif bütün bunların
ötesinde, Anadolu toprakları işgale uğradığında bu toprakları karış karış dolaşan bir vatanperverdir. Mehmet Âkif Ersoy genç nesle, medeniyetin yeniden dirilişinin
öncülüğünü yapmak sorumluluğunu da yüklemiştir.
“Âtiyi karanlık görerek azmi bırakmak…
Alçak bir ölüm
varsa, eminim budur ancak.
Hani dünyada
görsem de gözümle,
İmanı olan kimse
gebermez bu ölümle.
Ey dipdiri meyyit,
iki el bir baş içindir.
Davransana… Eller
de senin, baş da senindir.”
Burdur halkı
tarafından çok sevilen, Birinci Türkiye Büyük Millet Meclisinde Burdur halkının
milletvekilliğini yürüten Mehmet Âkif Ersoy’a, yıllar
sonra 1 Mart 2006 yılında, AK PARTİ Hükûmetimiz
döneminde Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri ve Burdur halkının
kadirşinaslığının bir göstergesi olarak, üniversitesine “Mehmet Âkif Ersoy” ismini vermiştir. Mehmet Âkif
Ersoy Üniversitemiz, bundan sonra, Mehmet Âkif
Ersoy’un doğum ve ölüm yıl dönümlerinde, 12 Mart İstiklal Marşının Kabulü ve
Mehmet Âkif Ersoy’u Anma Devlet Törenlerinde, Mehmet Âkif Ersoy Uygulama ve Araştırma Merkeziyle öncülük
edecektir.
İlk defa 2008
yılında, Birinci Uluslararası Mehmet Âkif Ersoy
Sempozyumu düzenlenmiştir. Bu Uluslararası Sempozyuma Almanya’dan, Irak’tan,
Azerbaycan’dan ve Türkiye’den bilim adamları 102 bildiri sunmuştur ve Sempozyum
sonucu üniversitemiz bu bildirileri şu gördüğünüz iki ciltli kitaplarda
toplamıştır. Siz değerli Türkiye Büyük Millet Meclisi üyelerinin özel
kütüphanelerinde bu kıymetli eserlerin bulunması dileğimizdir.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Burdur’umuza en son ziyarette bulunan cumhurbaşkanları
1971 ve 82 yıllarında olmuştur. Yirmi yedi yıldır cumhurbaşkanlarımız Burdur
ilimize ziyarette bulunmamıştır. Mehmet Âkif Ersoy
Üniversitemizde, İstiklal Marşı’mızın kabulü olan 12
Martta, tüm Türkiye’de isimleri Mehmet Âkif Ersoy
olan 195 ilköğretim okulu ve liseden öğretmen ve öğrencilerin katılacağı bir
tören düzenlenecektir. 12 Mart İstiklal Marşı’nın Kabulü ve Mehmet Âkif Ersoy’u Anma Törenlerine Cumhurbaşkanımız Sayın
Abdullah Gül’ün teşriflerini Burdurlular olarak büyük bir ümitle beklemekteyiz.
Mehmet Âkif Ersoy’un halefi olarak Burdur
milletvekilliği yaparken bunun gurur ve onurunu yaşıyoruz. Aynı zamanda onun
yetiştirmek istediği “Asım’ın Nesli”nin yoğrulmasında büyük bir sorumluluk
taşıdığımızın da bilincindeyiz. Mehmet Âkif, yaşadığı
dönemde memleketimizin dert ve sıkıntılardan kurtulmasında…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Özçelik, konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
BAYRAM ÖZÇELİK
(Devamla) - …halkın ve gençliğin eğitiminde ileri sürdüğü görüşleri ve
fikirleri ile mükemmel bir rehber, gerçek bir eğitimcidir. Onun asıl amacı,
hakikati ifade etmektir; millette, toplumda, şarkta, garpta İslam ve Türk
âleminde gördüğü hakikati ifade etmek ve hakikatin iyiye doğru değişmesini
sağlayabilmektir.
Sözlerimi Mehmet Âkif Ersoy’un bizler için yol haritası olan, hayat ölçüsü
olan dizeleriyle bitirmek istiyorum:
“Ağlarım,
ağlatamam; hissederim, söyleyemem
Dili yok
kalbimin, ondan ne kadar bizarım
Oku şayet sana
bir his, yürek lazımsa
Oku, zira onu
yazdım iki söz yazdımsa.
Allah’a dayan, sa’ye sarıl, hikmete ram ol;
Yol varsa budur,
bilmiyorum, başka çıkar yol.”
Yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Özçelik, teşekkür ediyorum. Bu vesileyle İstiklal Marşı
şairimiz Mehmet Âkif Ersoy’u da rahmet ve minnetle
anıyoruz.
Gündem dışı
ikinci söz, turizm sektöründe yaşanan sorunlar hakkında söz isteyen Antalya
Milletvekili Tayfur Süner’e aittir.
Sayın Süner, buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
2.- Antalya Milletvekili Tayfur Süner’in,
turizm sektöründe yaşanan sıkıntılara ilişkin gündem dışı konuşması ve Kültür ve
Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın cevabı
TAYFUR SÜNER
(Antalya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; turizm sektöründe yaşanan
sıkıntılar konusunda gündem dışı söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Türkiye’nin
dünyada değişen turizm değerine uygun potansiyele sahip bir ülke olduğu
düşünülmekte ve bu özelliği nedeniyle de bütün kurumlarıyla, özellikle Akdeniz
ve Avrasya’nın en önemli turizm ülkelerinden biri hâline geldiği kabul
edilmektedir. Bu nedenle, ülkemizin benzersiz potansiyelini ve bu potansiyelin
sürdürülebilirlik özelliği göz ardı edilmeden turizm hizmetine taşıyabilmek
için ciddi, bilinçli, bilimsel ve planlı çalışma yapılması gereklidir.
2009 yılı kriz
koşullarında turizm sektörü dünyada ciddi oranda gerilerken, Türkiye’de
turizmcinin kendi çabası ve kaynaklarıyla ayakta kaldığı bir yıl olarak
gerçekleşmiştir. Yapılan araştırmalara göre, geçtiğimiz yıl turizmcilerin
gelirlerinde yaklaşık yüzde 7 düzeyinde bir düşüş yaşanmıştır. Tüm AKP
iktidarlarında olduğu gibi 2009’da da turizm sektörüne Hükûmet
desteğinin olmadığı bir gerçektir. Krize rağmen 27 milyon civarında turist
getiren sektörde, ekonomik koordinasyon toplantılarında alınan kararlara rağmen
maalesef hiçbir iyileştirme yaşanmamıştır.
Turizmci inşaatçı
sayılır, ihracatçı sayılır. AKP Hükûmeti kurları
baskı altında tutarak, turizmcinin belini bükmüştür. Otel odaları döviz
üzerinden satıldığı için, düşük kur uygulaması sonucunda otellerimiz zor
durumda kalmaktadır. Bunun yanında, turizm sektörü üzerindeki büyük yüklerden
olan istihdam, enerji ve hava limanı maliyeti konularında gereken yardımlar
yapılmamıştır. Enerji için kaldırılan yüzde 25 teşvikin tekrar verilmesi,
stopajın kaldırılması ve SSK primlerinin yüzde 2’ye indirilmesi gereklidir.
Turizmciler bu konularda tamamen kendi kârlılıklarından fedakârlık yapmışlar.
Ülkemizde 15
dolar olan ayakbastı parası, rakip turizm ülkelerinde yüzde 50 oranında
düşürülürken bizde 15 euroya yükseltilmiştir.
Değerli
milletvekilleri, sektör temsilcileri, tatile gelecek insanların iş ve gelir kayıplarını
düşünerek kendi fiyatlarını özellikle konaklama konusunda yeniden gözden
geçirmek gerektiğinin bilincinde olduklarını ifade ederken, rakip ülkelerin çok
ciddi kampanyalar başlattıklarını vurgulamaktadırlar. Bu çerçevede, Antalya ve
çevresindeki otel yatırımları bir süre, sektör önünü görünceye kadar
sonlandırılmalıdır. Sektör kendi içerisinde arz - talep dengesizliği nedeniyle
acımasızca rekabet ettirilmemelidir.
Mevcut durumda
turizm, mayıs ve ekim arasına sıkışmış durumdadır. Turizm sektörü bu aylar
arasında kapasitesinin yüzde 90’ını kullanmakta iken kış aylarında kapasite
kullanımı yüzde 25’e düşmektedir. Bu da büyük bir gelir kaybı ve kaynak
israfının yanı sıra istihdamın düşmesine neden olmaktadır. Bu durum ciddiye
alınması gereken sosyal bir problemdir.
Bunun önüne
geçebilmek için kış turizmini ön plana çıkarmak lazımdır. Antalya’da Gazipaşa,
Gündoğmuş, Akseki ve İbradı Havzası kış turizmine ve ekolojik
tarıma çok uygundur. Bununla birlikte Kaş, Finike, Kumluca, Korkuteli ve Elmalı
Havzası da ekolojik tarım için çok elverişlidir. Her
iki havza da ekolojik tarıma açılmalı ve yöre halkları
da desteklenmelidir, yerel potansiyel de mutlaka işin içine alınmalıdır.
Turizmi on iki aya yayabilmek için yine Antalya Akseki, İbradı, Gazipaşa ve
Gündoğmuş’taki eski evlerin “kültür evi” hâline getirilmesi sağlanmalıdır.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; tüm bu nedenlerle kış dönemi SSK ve vergi stopajı
yönünden turizmcileri destekleyerek bu indirimler salt otellerle sınırlı değil,
tur operatör ve taşımacıları için de düşünülmelidir, yani sosyal sigortalar,
vergi ve stopaj alınmamalıdır. Deniz taşımacılığında olduğu gibi elektrik,
doğal gaz, LNG, LPG, fuel oil
gibi enerji girdilerinde ÖTV kaldırılmalıdır. Türk bayraklı uçak şirketlerinin
gerek meydan gerekse yakıt maliyetleri desteklenmelidir. Türk Hava Yolları
tarifeleri iç turizmi artıracak biçimde düzenlenmelidir. Kış aylarında ayakbastıparası kaldırılmalıdır. Türkiye’de otellerin yoğun
olduğu turizm bölgelerine en az iki kongre merkezi yapılmalıdır. Devlet
kurumları yapmayı düşündükleri eğitim, seminer ve toplantı gibi etkinliklerini,
kış aylarında Antalya’da yapılacak şekilde planlamalıdırlar. Altın Portakal
gibi geleneksel sanat festivalleri yanı sıra büyük ödüllü tenis turnuvaları
turizm bölgelerinde geleneksel hâle getirilmelidir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun
Sayın Süner, konuşmanızı tamamlayınız efendim.
TAYFUR SÜNER
(Devamla) – Bu konuda devlet, gerek planlama gerekse altyapı oluşturmada destek
sağlamalıdır. Böylece dünya çapında bir tanıtım düşük maliyetle
gerçekleştirilmiş olabilir. Spor turizmi için tahsisli alanlar devletçe teşvik
edilmelidir.
Şehir içi
otellerde de neler yapmak gerektiğine bir göz atmak gerekir. Şehir içi
otellerde örnekler Alanya ve Kemer ilçelerindendir. Buradaki üç dört yıldızlı
oteller yirmi - yirmi beş yıllıktır. Uzun vadeli ve uygun şartlarda yatırım ve
oda yenileme kredileri sağlanmalıdır. Oda yenileme teşviki verildiği zaman,
turistin talebi olan ailecek bir odada kalma isteği yerine getirilmiş
olacaktır. Ayrıca, Alanya’daki otellerin tekrar değerlendirilmesi için Gazipaşa
Limanı’nın da bir an önce açılması, yerinde bir uygulama olacaktır.
Turizm, 54
sektöre iş imkânı hazırlayan bir iş koludur. Bunun için vergi avantajı ve
tanıtımına büyük katkı vermek gerekir. Bu sektör, kendi kaderine terk
edilemeyecek kadar önemlidir.
Konuşmamda
saydığım önlemlerin bir an önce alınması gerektiğini bir kez daha belirterek
Genel Kurula saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Süner, teşekkür ediyorum.
Gündem dışı
konuşmaya Kültür ve Turizm Bakanı Sayın Ertuğrul Günay
cevap vereceklerdir.
Sayın Bakanım,
buyurun efendim.
KÜLTÜR VE TURİZM
BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Antalya
Milletvekili bir değerli arkadaşımızın turizm sorunlarını Meclisimizin
gündemine getirmiş olması ve böylece 2009 yılını geride bırakırken 2009 yılıyla
ilgili sonuçları açıklama fırsatını bana vermiş olması teşekküre değer bir
imkân. Ama, değerli arkadaşım, çok önemli bir turizm
bölgesinin milletvekili olan değerli arkadaşım on gün önce Antalya’daki bizim
Bakanlığımızın en üst düzey temsilcilerinin yanı sıra turizm sektörünün bütün
temsilcilerinin ve Ulaştırma Bakanlığı, Çalışma Bakanlığı, Enerji Bakanlığı,
Maliye Bakanlığı, Eximbank, Kalkınma Bankası genel
müdürlükleri, Hazine ve Dış Ticaret müsteşarlıklarının da en üst düzey
temsilcilerinin bulunduğu toplantıyı eğer lütfedip izlemiş olsaydı sanıyorum
burada dile getirdiği birçok sorunun nasıl takip edildiğini, hangi noktaya
gelmiş olduğunu ve 2009 yılı sonuçlarını, özel olarak ve genel olarak
Türkiye’deki turizmin bütün meselelerini daha yakından izleme ve fikir ileri
sürdüğü konularda daha kapsamlı bir bilgi edinme fırsatı bulmuş olabilirdi.
Bazı arkadaşlarımız katıldılar, çok teşekkür ederim ama ben bu tür toplantılara
bu konularla ilişkili milletvekili arkadaşlarımızın katılmasının -her
bakanlığın kendi alanıyla ilgili kastederek söylüyorum- çok yararlı olacağını
düşünüyorum.
Değerli
arkadaşlarım, 2009 dünya çapında sıkıntılı bir yıldı. Dünya Turizm Örgütünün
rakamları da yeni yayınlandı, dünya çapında ortalama eksi 5 civarında bir
gerileme var. Bu gerileme İspanya’da yıl sonu
itibarıyla eksi 9 civarında.
Daha önce de
çeşitli vesilelerle açıklamaya çalıştım, dünyanın önde gelen on turizm ülkesi
arasında -bunlar Dünya Turizm Örgütünün rakamları- sadece Türkiye 2009 yılını
artı sonuçla kapattı, yıl sonu, on iki ay sonuçlarına
göre Türkiye yüzde 3 civarında bir artışla kapattı. İlk defa resmî rakamlar da
bize dün itibarıyla geldi, geçen yıl 25 milyonu aşmayı hedefliyorduk 26 milyonu
aşmıştık, ekonomik krize ve çeşitli başka sağlık sıkıntılarına karşın Türkiye
olarak bu yıl 27 milyonu geride bıraktık, 27 milyon 100 bin civarında bir rakamla
2009 yılını geride bıraktık.
Dünyada yine
turizm gelirlerinde yüzde 6’lardan daha fazla bir eksilme var. Türkiye yine
dünya ortalamasının üzerinde, bir miktar gelirde eksilme -kişi sayısı artarken-
var ama yine dünya ortalamasının hem gelen ziyaretçi sayısı itibarıyla hem elde
edilen gelir itibarıyla üzerinde. Dünya Turizm Örgütü Genel Sekreteri Sayın Taleb Rifai’nin bu hafta
yayınlanan açıklamalarında, Türkiye, dünyanın turizmde 2009 yılında en başarılı
ülkeleri arasında, hatta abartmadan söylemek istiyorum -tevazu sınırlarını
aşmadan- en önde gelen ülkelerinden birisi sayılabiliyor.
Tabii, turizmin
sorunları, biz bu yılı, 2009 yılını bu krize rağmen nispeten başarılı kapattık
ve Türkiye’de turizmin bütün sorunları çözümlenmiştir demek istemiyorum. Sayın
Milletvekilinin söylediği gibi, turizm çeşitliliğini artırma elbette
gayretlerimiz var, daha geniş bir mevsime yayma çalışmalarımız var ama bu
alanda da çok ciddi bir hem teorik hem pratik bir çalışma, bir uygulama gayreti
seferber ediliyor. Daha fazla kültürü katmaya çalışıyoruz
Türkiye’nin turizm sunumu içinde, arkeolojiyi katmaya çalışıyoruz, müzeleri
katmaya çalışıyoruz, termal zenginliklerimizi, kış turizmi imkânlarımızı
katmaya çalışıyoruz, yemek zenginliğimizi, gastronomi imkânlarını katmaya çalışıyoruz
ve bütünüyle hayat tarzımızı yukarıya çekmeye çalışarak bir Türkiye yaşam
tarzını Türkiye sunumu içinde gerçekleştirmeye ve turizmi de Ege’nin güneyi ve
Akdeniz’in batısından Anadolu içlerine ve bütün Türkiye sathına
yaygınlaştırmaya çalışıyoruz.
Bu yıl sıkıntılı
bir yıldı. Turizm sektörünü güçlendirecek olan bazı adımlar da atıldı. Bu yıl
üç kez Ekonomik Koordinasyon Kurulu toplantısına turizm gündem oluşturdu; bu,
sanıyorum, yakın yıllarda az olan bir çalışma sürekliliğidir. 1982’den bu yana,
bizim Turizm Teşvik Yasamızda, şartlarının belirlenmesi kaydıyla turizm
işletmelerinin de ihracatçı sayılabileceği ve ihracatçı kolaylıklarından
yararlanabileceği hükmü vardı ama yirmi beş yıldan bu yana bu hüküm geçerlilik,
gerçeklik kazanmamıştı. Bu yıl gerekli düzenlemeler yapıldı. 1 milyon doların
üzerinde gelir getiren konaklama tesislerinin ihracatçı sayılması bizim
mevzuatımıza, Yasanın çıkışından yirmi beş yıl sonra ilk defa girmiş oldu. Bu,
tabii önemli bir gelişme. Biz, şimdi, bunun sadece konaklama tesisleriyle
sınırlı kalmaması, seyahat acentelerini ve başka işletmeleri de kapsaması
konusunda bir çalışma yapıyoruz.
Geçen yıl, 2008
itibarıyla, biliyorsunuz, KDV, sektörde yüzde 18’den yüzde 8’e indirilmişti ama
yat turizminde yat konaklaması ihmal edilmişti, şimdi yat konaklamalarının da
bu kapsama alınmasına çalışıyoruz.
Yine, yıllardan
bu yana ciddi bir eksiklik olarak algılanan Deniz Turizmi Yönetmeliği
çıkarıldı. Deniz turizmi sektöründe uzun yıllardan bu yana bir talepti. Bu, ilk
kez bu yıl yürürlüğe girdi.
Yine, yıllardan
bu yana turizm sektörünün KOBİ desteğinden yararlanması konusunda bir talep
vardı, o da ilk kez bu yıl mevzuatımıza girdi. Burada, konaklama tesisi -
seyahat işletmesi ayrımı yapılmaksızın bütün turizm sektörü çalışanlarının belirli
koşullarla KOBİ desteğinden yararlanması imkânı doğmuş oldu.
Ayrıca, hemen
yılın sonunda, yani bu yılın son değerlendirmeleri yapılırken Ege Bölgesi’nden
başlayarak ciddi bir itiraz konusu olmaya başlamıştı, ecri misil
uygulamalarında farklılıklar oluşmuştu ve bazı bölgelerde yüksek fiyatlar
oluşmuştu. Ecri misille ilgili Maliye Bakanlığı yeni bir düzenleme yaptı ve 13
Ocak tarihi itibarıyla Başbakanlık Tebliği yayımlandı. Tek tip standart
getirildi, ödenmekte olan ecri misil miktarlarında ciddi düşüş oldu.
Yine, ithal
içkilerle ilgili bir ÖTV düzenlemesi ve yerli kaliteli şarap üretimini
kolaylaştıracak bir ÖTV indirimi gündemdeydi. Maliye Bakanlığı yıl sonu itibarıyla bunları gerçekleştirdi. Böylece,
Türkiye’de kaliteli şarap üretiminin, nitelikli şarap üretiminin -ki turizmin
ciddi sunum imkânlarından birisidir- gelişmesinin önü açıldı ve sanki Türkiye
abartılı pahalı bir ülkeymiş gibi bir yanılsamaya sebep olan o haksız ve yüksek
ÖTV aşağı indirilmiş oldu. Bu da turizm sektörüne nefes aldırıcı yeni bir
düzenleme oldu.
Geçen yıl
ekonomik kriz olduğu için enerji desteğinden vazgeçilmesi konusunda bir
girişim, teşebbüs olmuştu, fakat Ekonomik Koordinasyon Kurulu, bunun bütün
belgelerini toplamak, bütün bürokratik işlemlerini Turizm Bakanlığının yapması
kaydıyla enerji desteğinin sürdürülmesine karar verdi. Şimdi, bunun
sorumluluğunu Bakanlığımız üstlendi, enerji desteği de sürüyor. Sadece Antalya
ilinde son birkaç yıl içinde enerji desteği olarak ödenen rakam 70 trilyonun
üzerinde benim bildiğim kadarıyla. Belgelerin tamamlanması hâlinde de 10-15
trilyonluk -yine eski rakamlarla söylüyorum- bir ödeme gündemde yani 100
trilyona varan Antalya’ya dönük bir ödeme son beş yıl içinde gündemde. Sadece
2009 yılında 90 trilyonun üzerinde –yine eski parayla- yani 90 milyon TL’nin
üzerinde sektöre enerji desteği geri ödemesi yapılmış oldu.
Bunları şunun
için anlatmaya çalışıyorum: Turizm sektörünün ne kadar önemli olduğunun
farkındayız. Turizm sektörünün geniş bir istihdam sağladığının, turizm
sektörünün sadece ekonomik bir gelir kapısı değil aynı zamanda bir toplumsal
dönüşüm kapısı, toplumsal iyileşme vesilesi, dünyaya açılma, hayata açılma,
insanların birbirini tanıma vesilesi olduğunun farkındayız. O yüzden, özel
sektörün yaptıklarına minnettar olmakla birlikte, özel sektörü katiyen kendi
kaderine bırakmak, terk etmek yanlısı değiliz. Özel sektörü güçlendirecek olan
düzenlemeler yapıyoruz.
Yıllardan beri,
turizm sektörünün bir çatı altında toplanma konusunda bir eğilimi vardır.
Rehberler şu anda bir dernek statüsündedir, bazıları esnaf odasına bağlıdır,
bazıları değildir. Otelciler dernek statüsündedir, yatırımcılar dernek
statüsündedir. Bir tek, turizm sektöründe, seyahat acentelerinin bir kanunu
vardır. Şimdi, topyekûn bir çatı kanunu yapmaya çalışıyoruz. Şu günlerde,
Antalya’da ön komisyon toplantısını yaptık, dün İstanbul’da komisyon toplantısı
hazırlandı. Bu yıl, yasama dönemi bitmeden, bu yasayı Parlamentoya getirmeye ve
böyle, Türkiye’yi değiştiren, dönüştüren önemli bir sektörün hukuki statüsünü
ve altyapısını da güçlendirerek Türkiye’nin önünde ciddi bir sektör olarak
temsilini sağlamaya özel bir gayret gösteriyoruz.
Arkadaşlarımızla
yaptığımız toplantıda, elbette bazı eksiklerimiz olmakla birlikte, hem sektör
hem de sektörle ilgili bütün öteki birimler Antalya’daki bu değerlendirme
toplantısında memnuniyetlerini ifade ettiler. Yani bir kez daha söylüyorum: Bu
konuları Parlamentoya getirme niyetinde olan arkadaşlarım o toplantıları da
keşke izleseler ve düşüncelerini söyleseler, katkılarını yapsalar. Biz bunlardan yararlanmaktan çok büyük bir haz duyarız, çünkü
saydam bir anlayış, yönetimde tamamen saydam, tamamen katılımcı, tamamen
birlikteliği öne çıkarmaya çalışan bir anlayış sergiliyoruz çünkü şunu
biliyorum ki: Türkiye, artık kamu eliyle otel yapmıyor, kamu eliyle tatil köyü
yapmıyor ve kamu eliyle birtakım yeni istismar mekanizmaları kurmuyor; tam
tersine bir moderatör olarak, bir koordinatör olarak
yol göstermeye, kolaylaştırmaya çalışıyor ve turizm sektörü tamamen özel bir
girişim olarak risk üstleniyor, yatırım yapıyor ve bunun bedellerini elde
etmeye çalışıyor.
Dünyada, Türkiye turizmi çok saygın bir konumda şu anda. Bunu, bu alanda çalışan arkadaşlarıma minnetlerimi ifade ederek
bir kez daha söylemek istiyorum ama bunu daha yukarıya çekmeye çalışıyoruz,
marka değerini daha yükseltmeye çalışıyoruz. Türkiye’nin sadece bir deniz
kıyısı turizmi ülkesi olmadığını, Türkiye’nin büyük arkeoloji zenginliklerinin,
büyük tarih zenginliklerinin, farklı tarih dönemlerinin ayak izlerine sahip
olduğu bir toprak olduğunu içselleştirmeye ve dönüp dünyayla paylaştırmaya
çalışıyoruz. Bu alanda ciddi girişimlerimiz, ciddi yeni arayışlarımız, ciddi
yeni projelerimiz var. Örneğin sadece Antalya mesela, değerli arkadaşlarım,
Mısır’a gelen kadar turist elde ediyor. Yani bunu Türkiye’nin turizmde geldiği
boyutu anlatmak açısından söylüyorum. Dünyada Akdeniz havzasında “Mısır” diye
çok bilinen bir turizm ülkesi var. Aşağı yukarı Mısır’a gelen kadar Türkiye’de
sadece Antalya’ya geliyor. Böyle bir önemli destinasyon
hâline geldi Antalya ama şu anda itiraf etmemiz gerekiyor ki henüz bu
bereketten deniz kıyıları yararlanıyor. Hâlbuki gerçekten iç kazalarda, sivil
mimarlık örnekleri var. Anadolu’nun kuzeyine çıktığınız zaman, biz bugün
Safranbolu’yu biliyoruz ama Safranbolu’nun yanı sıra bir Amasra var, Amasya
var, Zile var, gidiyor böyle bir sivil mimarlık zenginliği. Antalya’nın da
örneğin Elmalı’sı var sivil mimarlık örneklerinin fevkalade önemli olduğu.
Elmalı Müzesini bitiriyoruz. Baharda bütün arkadaşlarımı davet etmekten memnuniyet
duyarım, şimdiden söylüyorum. Kültür merkezini bitirdik, onların açılışını
gerçekleştireceğiz.
Son bir bilgiyi,
bugün basınla paylaştığımız bir bilgiyi sizlerle de paylaşmak istiyorum: Bugün,
sömestirin eşiğinde, yani eğitim yılının birinci
döneminin eşiğinde öğretmenlere dönük bir kampanya açıkladık. Seyahat acenteleri ve yüz kırk kadar çok nitelikli otelin iş
birliğiyle kış fiyatları üzerinden yüzde 50 indirim yapılmasını sağladık,
eğitimcilere, öğretmenlere, onların öğretmen olmayan birinci derece aile
bireylerine, emekli öğretmenlere ve yine onların yakınlarına, beş veya dört
yıldızlı bir otelde veya bir tatil köyünde son derece uygun fiyatlarla
-kıyaslama yapmanız için söylüyorum- Ankara, İstanbul ve Antalya
öğretmenevlerinin fiyatlarından daha düşük ve uygun fiyatlarla ama -iddiayla
söylüyorum- daha yüksek bir kaliteyle tatil imkânı sağladık ve bugün bunu
açıkladık, basınla paylaştık.
Önümüzdeki
tarihlerde, yine, Türkiye çapında bir iç turizm kampanyası açıklayacağız şubat
başında. Bizim derdimiz, Türkiye’nin bir turizm ülkesi olarak gelişirken elde
ettiği bereketten bizim insanımızın da yararlanması. Bizim asıl derdimiz, bizim
insanımızın hayat kalitesini, bizim insanımızın yaşam düzeyini yukarıya çekmeye
çalışmak. Yani “Türkiye zenginleşsin ama bir avuç insan zengin olsun, yurt
dışından gelen bu bereketten bir avuç insan yararlansın.” değil. Tam bir
adaletçi bakış açısıyla, sosyal adaletçi bakış açısıyla bu refahın
insanlarımızın bütünü, çok daha geniş bir kesimi tarafından paylaşılmasını arzu
ediyoruz, bu yolda bir gayret sarf ediyoruz.
Çok değerli
arkadaşıma, ben, bunları söyleme fırsatı verdiği için bir kez daha teşekkür
ediyorum.
Bayram Bey
kardeşime de Mehmet Âkif Ersoy gibi bir büyük ismi,
bir örnek ismi, bir ahlak abidesini Meclisimizde yeniden andığı ve bizim
yüreklerimizde yeniden bu duyguyu coşturduğu için ayrıca minnetlerimi ifade
etmek istiyorum.
“Halik’ın
namütenahi adı var, birincisi Hakk,
Ne büyük şey
insan için hakkı tutup kaldırmak.”
diyen Âkif’i ben de buradan minnetle ve rahmetle selamlıyorum.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Bakanım.
Gündem dışı
üçüncü söz, Batman ilinde yaşanan sorunlar hakkında söz isteyen, Batman
Milletvekili Ayla Akat Ata’ya aittir.
Sayın Ata,
buyurun efendim. (BDP sıralarından alkışlar)
3.- Batman Milletvekili Ayla Akat
Ata’nın, Batman ilinde yaşanan sorunlara ilişkin gündem dışı konuşması
AYLA AKAT ATA
(Batman) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Batman ilimizde yaşanan
sorunlara ilişkin olarak gündem dışı söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Geride
bıraktığımız 2009 yılı, Kürt sorununda çözümsüzlüğün aşılmadığı, farklılıklara
karşı tahammülsüzlüğün arttığı, toplumun muhalefet yapma hakkının linç
girişimleriyle bastırılmaya çalışıldığı, yargının örgütlenme ve siyaset yapma
hakkı üzerinde bir baskı aracı hâline dönüştürüldüğü, ekonomik krizin etkisinin
giderek daha da hissedildiği bir yıl olmuştur. Ne yazık ki, yeni bir yıla, yeni
umutlarla girmek yerine, bu sorunların ağırlığını daha yoğun hissederek girmiş
bulunmaktayız.
29 Mart yerel
seçimlerinin hemen ardından partimize yönelik gerçekleştirilen operasyonlarla
en temel haklardan olan örgütlenme ve siyaset yapma hakkına yönelik ağır
ihlaller yaşanmıştır. “KCK” adı altında 14 Nisanda başlatılan ve bu zamana
kadar da devam eden operasyonlar sonucunda, aralarında halkın özgür iradesiyle
seçilmiş belediye başkanlarının da bulunduğu çok sayıda kişi gözaltına alınmış
ve tutuklanmıştır. Öyle ki, yapılan uygulamaların ulaştığı boyut 12 Eylül
askerî darbesini aratmayacak bir nitelik kazanmıştır. Aralarında görev başında
bulunan 7 belediye başkanı ile geçmişte görev yapmış bulunan 5 belediye başkanı
tutuklanmıştır. Keza, gözaltı sırasında ve sonrasında yaşanan gelişmeler, ne hukuk
devleti ilkeleriyle ne hukukun üstünlüğüyle ne de insan haklarıyla
bağdaşmamaktadır. Gözaltına alınan kişilerin mahkemeye elleri kelepçeli olarak
getirilmesi ve bu şekilde fotoğraflarının basına verilmesiyle suçlu gibi teşhir
edilmeleri, hukukun herkese eşit uygulanmadığının çok açık bir göstergesi
niteliğindedir. Bu ve buna benzer pek çok hukuk dışı uygulama ve yargı
kararları, hukuk kurallarının siyasi partilere ve etnik kimliklere göre nasıl
farklılaştırıldığını ortaya koymaktadır. Bu fotoğraf karesi, hem Türkiye’nin
demokrasi defterinde bir tablo olarak yerini almıştır hem de bölge halkının
hafızasına kaydolmuştur.
Tabii ki, bölge
halkı, bölgenin tüm illerinde ve Batman’da da, sivil toplum örgütleriyle
beraber bu sürece sessiz kalmamıştır. Batman’da bir ilk yaşanmış, yetmiş iki
demokratik kitle örgütü bir araya gelerek bir deklarasyon
kaleme almıştır. Kamuoyuna ve halka mal olmuş bu şahsiyetlerin, uygunsuz
saatlerde, törensel bir edayla ve kimilerinin de kapısı kırılarak gözaltına
alınış şekillerinin insan hak ve hürriyetleriyle bağdaşmadığını düşünmekte
olduklarını ve yine Belediye Başkanımızın adliyeye getirilirken tek sıra
hâlinde yürütülmesine ve kelepçe uygulamasına maruz bırakılmasına sebebiyet
veren zihniyeti mahkûm etmişlerdir.
“Kitleleri temsil
eden siyasetçileri baskılayan, illegal kılmaya çalışan ve cezaevine gönderen
bir açılımın adı ‘demokratik açılım’ olamaz.” demişlerdir. “Eğer bu ülkeye
gerçekten barış getirilmek isteniyorsa baskıcı ve cezai tehdit içeren
uygulamalara son verilmeli, ifade ve örgütlenme hürriyetinin önündeki bütün
engeller kaldırılarak tutuklu bulunan siyasetçilerin tamamı serbest
bırakılmalıdır.” demişlerdir.
Yine, yaşanan son
gelişmelerle birlikte onuru ve vicdanı zedelenen ve Batman’ın ittifak hâlindeki
bütün sivil toplum kuruluşları olarak, operasyonları sahiplenen Hükûmeti ve ilgili çevreleri aklıselime davet etmişlerdir.
Belediye Başkanımızın ve çalışma arkadaşlarının derhâl serbest bırakılmalarını,
seçmenleri başta olmak üzere tüm bölge halkına yapılan bu toplu ceza
uygulamasına son verilmesini talep etmişlerdir.
Değerli
milletvekilleri, ülkemizin en acil ihtiyaç duymuş olduğu şey toplumsal
barıştır. Peki, on bir yıldır hukuk ve yasaların işletilmediği İmralı
Cezaevi’ndeki tecrit ve izolasyon koşulları daha da ağırlaştırılarak
toplumsal barış sağlanabilecek midir? 1991’den bu yana Türkiye’nin siyasetinde
kendisini var eden, bir sosyolojik gerçekliğe dayandığı hâlde, anayasal düzen
içinde kurulmuş siyasi partiler kapatılarak ve Kürt siyasetçiler yasaklı hâle
getirilerek toplumsal barış sağlanabilecek midir? Muş Bulanık’ta olduğu gibi
demokratik tepkisini dile getirmek üzere bir araya gelen halkın üzerine ateş
açarak masum insanların ölümüne sebebiyet veren karanlık güçler korunarak
toplumsal barış sağlanabilecek midir?
Sayın İçişleri
Bakanının verdiği verilere dayanarak ifade ediyoruz: 20 Kasım-17 Aralık
tarihleri arasında 1.562 kişi gözaltına alınıp 363 kişi tutuklanarak ve daha
sonra da “Endişeye hiçbir mahal yoktur.” denilerek toplumsal barış
sağlanabilecek midir?
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın
Ata, konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
AYLA AKAT ATA
(Devamla) - Yine, Batman’da, Diyarbakır Sur ve Kayapınar
Belediyesinde, Urfa’da Viranşehir ve Suruç Belediyesinde, Şırnak’ta Cizre’de, Mardin’de
Kızıltepe belediye başkanları gözaltına alınıp tutuklanarak toplumsal barış
sağlanabilecek midir? Batman’da halkın demokratik tepkisini dile getirmek için
bir araya geldiği sırada kar maskeli özel harekât timlerince engellenmesiyle
toplumsal barış sağlanabilecek midir?
Unutulmamalıdır
ki, çağdaş toplumlarda düşünceyi açıklama, örgütlenme ve siyasal etkinliklerde
bulunma demokrasiyle yakından ilgilidir. Yaşanan gelişmelerle, seçilmişler
üzerinden topluca bir halkın gözaltına alınarak tutuklanması yoluyla hukuk
siyasallaştırılmaktadır. Yine, toplumun bir kesiminin kendisini ifade etme ve
siyasal yaşama katılma hakkı ellerinden alınarak demokratik siyaset yapma hakkı
alanı kapatılmaktadır.
Umuyor ve
diliyoruz ki, Türkiye’nin son otuz yılına şu ya da bu şekilde tanıklık edenler,
başta Sayın Başbakanın çoğunlukla ifade ettiği 75 Kürt milletvekili, bize görev
veren seçmenimize hizmet ve onurlu bir temsiliyet
için, değil gözaltı, değil tutuklama; ölüme de tilili
çektiğimizi unutmazlar.
Saygıyla
selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Sayın Ata, şunu
ifade etmek istiyorum, bir açıklık getirmek için: Türkiye’de hangi ilden
seçilmiş olursa olsun seçilen bütün insanlar Türkiye milletvekilleridir ve bu
milletin bütününü temsil etmektedirler. Böyle bir etnik ifadenin kullanılması
burada şık olmamıştır.
ÖZDAL ÜÇER (Van)
– Sizin değil, Adalet Bakanının cevaplaması gerekir.
BAŞKAN – Efendim,
Millet Meclisi…
GÜLTAN KIŞANAK
(Diyarbakır) – Ülkenin çeşitliliğini, farklılıklarını ifade etmek…
AYLA AKAT ATA
(Batman) – Ayrımcı politikaları teşhir etmek gibi bir görev ve sorumluluğumuz
var.
BAŞKAN – Efendim,
Anayasa’yı, Türkiye Büyük Millet Meclisi İç Tüzüğü’nü falan okursanız buradaki
husus bellidir. Ben buradaki anayasal bir ifadeyi sizlere hatırlatmak istedim.
Bundan dolayı bir rahatsızlık duymaya gerek yoktur.
SEVAHİR BAYINDIR
(Şırnak) – Ayrımcılıkla mücadele kurulunu niye kuruyorsunuz?
BAŞKAN – Sayın Süner, buyurun efendim…
IV.- AÇIKLAMALAR
1.- Antalya Milletvekili Tayfur Süner’in,
Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın, gündem
dışı konuşmasına verdiği cevaba ilişkin açıklaması
TAYFUR SÜNER
(Antalya) – Sayın Başkanım, Sayın Bakanın iki konuda dikkatini çekmek
istiyorum.
Ülkemizde turizm
tesislerinde fiyatlandırma kriterlerinde, bilindiği
üzere, şu anda uygulanan bir üst sınır uygulaması vardır. Hiçbir zaman üst
fiyatı uygulayamamaktadırlar. Sistemin değiştirilerek alt sınır konulmasının
daha yerinde olacağını düşünüyorum.
İkinci konu:
Turizm işletmelerinde 2010 itibarıyla ustalık, çıraklık, kalfalık belgesi
zorunlu hâle getirilmiştir. İki yıllık bir geçiş süreci olması gerekmektedir.
Aksi hâlde hem oteller çalıştıracak eleman bulamayacak hem de otellerde mevcut
çalışan personelin büyük bir kısmı işsiz kalacaktır. Çünkü ustalık, çıraklık belgesi
imtihanına ortaokul ve lise mezununun girebilmesi için dört yıllık sigortalı
olarak çalışması lazım. O zaman sekiz yıllık bir zaman dilimi lazım. Çünkü
maalesef altı ay sigortalı olarak çalışıyorlar turizm işletmelerinde. O zaman,
iki yıllık bir süreç tanınırsa, ortaokul ve lise mezunlarına da rahatlıkla
imtihana girme olanağı sağlanır ve turizm işletmelerinde de işsizlik gündeme
gelmez.
Bir de yabancı
işçi çalıştırma konusu var –maalesef- otellerde.
BAŞKAN – Sayın Süner, şunu ifade etmek istiyorum: Şimdi, efendim, bakınız,
gündem dışı konuşma yaptınız, tekrar ek bir şey söylüyorsunuz ama bunlar Sayın
Bakana direkt olarak da söylenebilir. Şimdi, Sayın Bakan da tekrar size
mikrofon aracılığıyla cevap vermeye kalkarsa zaman alır. Beni bağışlarsanız sevinirim.
TAYFUR SÜNER
(Antalya) – Tamam, teşekkür ederim Başkanım.
BAŞKAN – Sayın
Bakanım umarım sizin dediğiniz hususları dikkate alacaktır tabii ki.
Sayın Şandır,
buyurun efendim.
2.- Mersin Milletveli Mehmet Şandır’ın, Rus tanklarının Azerbaycan’ın başkenti Bakû’ye girişinin 20’nci yıl dönümüne ve Ermenistan Anayasa
Mahkemesinin vermiş olduğu son karara ilişkin açıklaması
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Çok teşekkür ediyorum.
Değerli Başkan,
değerli milletvekilleri; bugün 20 Ocak 2010. Rus tanklarının Azerbaycan’ın
başkenti Bakû’ye girişinin 20’nci yıl dönümü.
Bütünüyle sivil, savunmasız halkın üzerine tanklar sürülerek yüzlerce, sayısını
bilemediğimiz kadar soydaşımız katledilmiştir. Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
olarak, 20 Ocak 1990’da Rusya’nın Azerbaycan’ı işgalinde hayatını kaybeden
soydaşlarımıza yüce Allah’tan rahmetler diliyoruz, tüm Azerbaycan halkına
başsağlığı diliyoruz. Bugünün unutulmaması gerektiğini… Bu, bir zulüm günüdür,
bir kıyım günüdür, bir insan hakları ihlalidir; bunun unutulmaması gerektiğini
dikkatlerinize sunuyorum. Bu vesileyle Ermenistan’ın Azerbaycan topraklarında
devam eden işgali ve zulmünü de nefretle kınıyorum.
Ayrıca,
Ermenistan Anayasa Mahkemesinin vermiş olduğu son karar Türk ve Türkiye
düşmanlığının tescilidir. Bunu da dikkatlerinize sunuyorum. Bu noktada Sayın Hükûmeti de imzaladığı ve Meclise gönderdiği Ermenistan
protokollerini geri çekmeye de davet ediyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Biz de
şehitlerimize tekrar Allah’tan rahmet diliyoruz.
Saygıdeğer milletvekili
arkadaşlarım, gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel
Kurula sunuşları vardır.
Sözlü soru
önergesinin geri alınmasına dair bir tezkere vardır.
Tezkereyi
okutuyorum:
V.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Önergeler
1.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun (6/1518) esas
numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/179)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Gündemin Sözlü
Sorular Kısmının 397’nci sırasında yer alan (6/1518) esas numaralı sözlü soru
önergemi geri alıyorum.
Gereğini saygılarımla
arz ederim.
Reşat
Doğru
Tokat
BAŞKAN – Sözlü
soru önergesi geri verilmiştir.
Meclis
araştırması açılmasına ilişkin dört önerge vardır, ayrı ayrı
okutuyorum:
B) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Adana Milletvekili Nevingaye Erbatur ve 29 milletvekilinin, sanal bağımlılık konusunun
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/521)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Teknolojinin hız
kazanmasıyla beraber çocuklarımız için bir bağımlılık tehlikesi yaratan
internet ve bilgisayar oyunlarına yönelik bir araştırma gerçekleştirilebilmesi
ve alınması gereken tedbirlerin uzman görüşleri eşliğinde tartışılabilmesi için
TBMM içtüzüğünün 104 ve 105. maddeleri ve Anayasanın 98. maddesi gereğince bir
Meclis araştırması açılmasını arz ederiz.
1) Nevingaye Erbatur (Adana)
2) Tayfur Süner (Antalya)
3) Osman Kaptan (Antalya)
4) Atila Emek (Antalya)
5) Sacid Yıldız (İstanbul)
6) Birgen Keleş (İstanbul)
7) Engin Altay (Sinop)
8) Fuat Çay (Hatay)
9) İsa Gök (Mersin)
10) Vahap Seçer (Mersin)
11) Halil Ünlütepe (Afyonkarahisar)
12) Ali Rıza Ertemür (Denizli)
13) Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
14) Rahmi Güner (Ordu)
15) Hulusi Güvel (Adana)
16) Ali Rıza Öztürk (Mersin)
17) Ali Arslan (Muğla)
18) Yaşar Ağyüz (Gaziantep)
19) Hikmet Erenkaya (Kocaeli)
20) Eşref Karaibrahim (Giresun)
21) Algan Hacaloğlu
(İstanbul)
22) Ahmet Küçük (Çanakkale)
23) Tansel Barış (Kırklareli)
24) Şükrü Mustafa Elekdağ (İstanbul)
25) Durdu Özbolat (Kahramanmaraş)
26) Mevlüt Coşkuner
(Isparta)
27) Mehmet Ali Özpolat (İstanbul)
28) Tekin Bingöl (Ankara)
29) Tacidar Seyhan (Adana)
30) Enis Tütüncü (Tekirdağ)
Gerekçe:
Günümüzün
vazgeçilmezlerinden biri hâline gelen internet ve bilgisayarlar hayatı
kolaylaştırmanın ve bilgiye hızlı erişimi sağlamanın yanı sıra bilinçsiz
kullanımı aracılığı ile çocukların ve gençlerin hayatında önemli bir yer
edinerek bir anlamda bağımlı olmalarına yol açmaktadır.
Çeşitli ülkeler
sanal bağımlılık konusunda araştırıcı ve önleyici çalışmaları teşvik etmekte ve
çocukların, gençlerin bilgisayar ve internet kullanımına koruyucu sınırlamalar
getirmektedir. Ülkemizde de internet kafelerin
kullanımında yaş sınırlaması olsa da gündelik yaşamda yaş sınırlamasına pek
uyulmamaktadır.
Geçtiğimiz günlerde
yaşanan bir çocuk cinayetinde de bir internet oyununun sebep gösterilmemesi
sanal bağımlılık konusunun artık tartışılmasının gerektiğini bizlere tekrar
hatırlatmıştır.
Günümüzde
çocuklar sanal arkadaşlıklar ve sanal kimliklerle gerçek dünyadan uzaklaşmakta
ve korunmasız internetin yaratabileceği her tür tehlike ile yüz yüze
kalmaktadır.
Bilgisayar
oyunlarının da çocukları şiddete yönlendirdiği artık uzmanlarca kabul edilen
ortak bir görüştür.
Oysa bilgisayar
ve internet kullanımı bilinçli bir şekilde gerçekleştirilirse hem çocuğa hem
topluma yüksek yarar sağlayacaktır. Ancak çocuklara yönelik birçok tehlikenin
var olduğu interneti çocukların sınırsız kullanımına sunmak çocukları içe
kapanık, agresif, şiddete yatkın, okuma
alışkanlığından uzak bireyler hâline getirebilir.
Yukarıda
özetlenen sebeplerle, sanal bağımlılık konusunun detaylarını, sebeplerini ve
sonuçlarını, nasıl önlenebileceğini, alınabilecek tedbirleri araştırabilmek,
tartışabilmek ve uzman görüşler eşliğinde konuyu inceleyebilmek amacıyla bu
araştırmanın açılmasının uygun olacağı düşünülmektedir.
2.- Mardin Milletvekili Emine Ayna ve 19 milletvekilinin,
doğal afet ve deprem riskinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/522)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Ülkemizin karşı
karşıya bulunduğu doğal afetler ve deprem riskinin yol açtığı sorunların
araştırılması ve alınacak önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98’inci,
İçtüzüğün 104 ve 105’inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasını
arz ve teklif ederiz.
1) Emine Ayna (Mardin)
2) Fatma Kurtulan (Van)
3) Selahattin Demirtaş (Diyarbakır)
4) Sırrı Sakık (Muş)
5) Ayla Akat Ata (Batman)
6) Bengi Yıldız (Batman)
7) M.Nezir Karabaş (Bitlis)
8) Akın Birdal (Diyarbakır)
9) Gültan Kışanak (Diyarbakır)
10) Hamit Geylani (Hakkâri)
11) Pervin Buldan (Iğdır)
12) Sebahat Tuncel (İstanbul)
13) Nuri Yaman (Muş)
14) Osman Özçelik (Siirt)
15) İbrahim Binici (Şanlıurfa)
16) Sevahir Bayındır (Şırnak)
17) Hasip Kaplan (Şırnak)
18) Şerafettin Halis (Tunceli)
19) Özdal Üçer (Van)
20) Mehmet Ufuk Uras (İstanbul)
Genel Gerekçe:
Türkiye, sahip
olduğu jeolojik, topoğrafik ve meteorolojik koşulları
nedeniyle büyük can ve mal kayıplarına yol açan doğal afet olayları ile sıkça
karşılaşmaktadır. Coğrafyasının yaklaşık % 93’ü aktif deprem kuşağı üzerinde
olan, nüfusunun yaklaşık % 98’i deprem tehlikesiyle karşı karşıya olduğu bir
afetler ülkesidir Türkiye. Ayrıca ülkenin kentsel ve kırsal yerleşim alanları
sadece deprem değil aynı zamanda heyelan, su baskını, kaya düşmesi vb
tehlikelerin yarattığı zararlarla mücadele etmek zorunda da kalmaktadır.
1999 Marmara
Bölgesi depremlerinin neden olduğu acı fatura ilk dönemlerde toplumun tüm
kesimlerini ve siyasetle uğraşan kimseleri derinden etkilemiş gözükmüştü. Yeni
bir söylem ve davranış şekli vurgulanmaya, “artık hiçbir şeyin eskisi gibi
olmayacağına” yönelik ümit yayılmaya başlamıştı. Ancak aradan geçen yaklaşık 10
yılda, tüm bu söylem ve girişimlerin birer yanılsama olduğu görüldü.
Sorunun en özlü
ifadesi “Türkiye kentleri doğal ve teknolojik tehlikelere dayanıksız risk
havuzları oluşturmuş, yalnız deprem ile değil, farklı tehlike türleri ile baş
edebilecek niteliklerden uzak kalmışlardır” şekildedir. Sadece kentler değil,
herhangi bir mühendislik hizmeti görmeden yerel malzeme ve işçilik gelenekleri
ile yapılanan kırsal yerleşimlerdeki yapı stokları da aynı riskle karşı
karşıyadır. Afet tehlikeleri meydana getirdikleri zararlar ile ülke kalkınması
üzerinde önemli bir etkiye sahiptir.
Afet tehlike ve
riskleri ile sık sık karşılaşılan Türkiye’de geçmişi
uzun bir afet yönetimine ve birikimine sahip olmamıza karşın gelinen noktada
sahip olunan olumluluklar hızla erimiş ve sorunlar artık karmaşık bir hâl
almıştır. Yürürlüğe girdiği dönemde zamanının en gelişmiş
afet yasalarından biri olarak kabul edilen 7269 sayılı “Umumi Hayata Müessir
Afetler Dolayısıyla Alınacak Tedbirlerle Yapılacak Yardımlara Dair Kanun”u
geçen zaman içinde, bilimsel ve toplumsal gelişme ve ihtiyaçların göz ardı edilmesi,
siyasi öngörüsüzlük, afet hizmetleri üzerindeki siyasi baskılar ve benzeri
etkiler sonucu işlevlerini sadece “yara sarmaya” odaklayabilmiştir. Mevcut
sistemin işleyişine göz attığımızda, afet hizmetlerinin önemli oranda afet
sonrası yara sarmaya odaklanması ve uygulamada tek politika hâline dönüşmesi;
sistemin afet sonrasına ağırlık vermesi nedeniyle zarar azaltma araçlarının
geliştirilememesi; başta İmar Yasası olmak üzere ilgili yasalardan kopuk
olması; kurumsallaşma sürecinde çok başlılığın hâkim olması gibi olumsuzluklara
sahip olduğu bilinmektedir.
Jeolojik,
meteorolojik ve benzeri afet tehlikelerinin araştırılması, bölgesel ve yerel
ölçekte tehlike değerlendirmeleri (makro ve mikro bölgeleme) ve haritaların
üretilmesi, zarar azaltıcı mühendislik önlemlerinin geliştirilmesi, erken
uyarı, izleme ve ikaz sistemlerinin oluşturulması, arazi kullanım planlamasına
ve imar planlarına afet verilerinin entegresi,
yapılaşma standartlarının oluşturulması, afet ve imar mevzuatlarının
bütünlüğünün sağlanması, afet zararlarını azaltma konusunda uluslararası ve
ulusal bilgi ve deneyimin paylaşılması çalışmalarıdır.
Gelinen noktada
en vahim ve en can alıcı sorun ise, toplum yaşamını bu kadar yakından
ilgilendiren deprem konusunda, devlet yetkilerinin 1999 sonrası yapılan
çalışmalar, olası depremlere karşı alınan tedbirler ve depremlerle ilgili daha
pek çok konuda toplumla, meslek odalarıyla ve kamuoyuyla nerdeyse hiçbir bilgi
ve iletişim ağı kurmamış olmasıdır. Tüm bu bilgiler ışığında, afet yönetimi ve
politikası ile ilgili gerekli yasal düzenlemelerin yapılmasıyla birlikte etkin
bir afet politikası, yapı denetiminin yerel yönetimin meslek odaları ve uzman
kişilerle bir arada oluşturulması gerekmektedir.
3.- İzmir Milletvekili Şenol Bal ve 21 milletvekilinin, İzmir’in
Torbalı ilçesindeki intihar olaylarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/523)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Gerekçesini ekte
arz ettiğimiz “İzmir İlinin Torbalı İlçesinde son bir yılda artan intihar ve
intihara teşebbüs olaylarının” araştırılması amacıyla Anayasanın 98. ve Türkiye
Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 104 ve 105. maddeleri uyarınca Meclis
Araştırması açılmasını saygılarımızla arz ederiz. 23.11.2009
1) Şenol Bal (İzmir)
2) Oktay Vural (İzmir)
3) Ahmet Kenan Tanrıkulu (İzmir)
4) Abdülkadir Akcan (Afyonkarahisar)
5) Mehmet Şandır (Mersin)
6) Tunca Toskay (Antalya)
7) Faruk Bal (Konya)
8) Kadir Ural (Mersin)
9) Behiç Çelik (Mersin)
10) Hasan Özdemir (Gaziantep)
11) Osman Durmuş (Kırıkkale)
12) Akif Akkuş (Mersin)
13) Mithat Melen (İstanbul)
14) Münir Kutluata (Sakarya)
15) Murat Özkan (Giresun)
16) Cumali Durmuş (Kocaeli)
17) Durmuşali Torlak (İstanbul)
18) Mehmet Serdaroğlu (Kastamonu)
19) Rıdvan Yalçın (Ordu)
20) Necati Özensoy (Bursa)
21) Süleyman Nevzat Korkmaz (Isparta)
22) Ali Uzunırmak (Aydın)
Gerekçe:
Bireyin bilinçli
olarak kendini öldürmeye yönelik bir davranış sergilemesi farklı sosyo-ekonomik, kültürel ve psikolojik etkenlerle ilişkili
olsa da insanın kendi canına kıyması, kendi varlığına son vermek istemesi
oldukça dikkat çekici bir problem olarak değerlendirilmelidir.
İntihar ve
intihar girişimi olgusu bir halk sağlığı problemi olarak görülmelidir. Ayrıca
bu konu bir sosyal problemi de ortaya koymaktadır.
İntihar ve
intihar girişimi vakalarının yaygın hâle gelmesi hem aileler hem de toplum
üzerinde derin izler bırakmaktadır.
İntihar ve
intihar teşebbüsleri toplumsal bir sorun hâline geldiğinde sorunun incelenmesi
ve çözümüne ilişkin tedbirler konusunda araştırma yapılması şarttır.
İzmir İlinin,
Torbalı ilçesinde intihar olaylarındaki artış ciddi boyutlara ulaşmıştır.
Ocak ayından bu
yana asayiş raporlarına yansıyan 66 intihara teşebbüs ve bu intihar
girişimlerinin 13’ünün ölümle sonuçlanması, araştırılması gereken bir konudur.
Torbalı’da
intihara teşebbüs edenlerin büyük bir kısmını kadınlar oluşturmaktadır.
Hem yerel hem de
ulusal basında intihar vakaları hakkında çıkan haberler Torbalı’da endişe ile
karşılanmıştır.
İntihara teşebbüs
edenlerin daha çok 15-24 yaş grubundaki gençler olduğu tespit edilse de,
intihar sonucunda ölenlere bakıldığında 17-61 arasında değişen yaş grupları ve
sosyal statüsü farklı kişiler olduğu görülmektedir.
Torbalı’da
“intiharları önleyebiliriz” diyen ve intihara yatkın kişileri tedavi eden Psikiyatrist Doktoru’nun da intihara teşebbüs etmesi ilgi
çekmektedir.
Torbalı çevreden
ve dışarıdan sürekli göç alan 10 yılda nüfusunu dört kat artıran ve alt yapı
oluşmadan ve hiçbir tedbir alınmadan sanayileşmeye başlamış bir ilçemizdir. Bu
ilçemizde sosyal olayların incelenmesi önem arz etmektedir.
İntihar vakaları;
işsizlik, geçim sıkıntısı, aile baskısı, uyumsuzluk, sosyal adaletsizlik,
başarısızlık v.b gibi faktörler ele alınarak çok yönlü araştırılmalıdır.
Türkiye genelinde
son yıllarda görülen intihar ve intihar girişimleri ile Torbalı örnek olayının
karşılaştırmalı analizini ve tedbirleri ortaya koyacak bir Meclis Araştırmasına
acilen ihtiyaç vardır.
4.- Mardin Milletvekili Emine Ayna ve 19 milletvekilinin,
Hakkâri’nin Ormancık köyünde 12 kişinin öldürülmesi olayıyla ilgili iddiaların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/524)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Hakkâri Şemdinli
Derecik İç güvenlik Taburu Jandarma Ekipleri tarafından Ormancık Köyü’nde 12
kişinin öldürülmesi iddialarının aydınlatılması amacıyla Anayasa’nın 98. TBMM
İçtüzüğü’nün 104 ve 105. maddeleri gereğince Araştırma Komisyonu kurularak, söz
konusu olayın araştırılmasını saygılarımla arz ederim. 01/12/2009
1) Emine Ayna (Mardin)
2) Fatma Kurtulan (Van)
3) Selahattin Demirtaş (Diyarbakır)
4) Sırrı Sakık (Muş)
5) Ayla Akat Ata (Batman)
6) Bengi Yıldız (Batman)
7) M.Nezir Karabaş (Bitlis)
8) Akın Birdal (Diyarbakır)
9)Gültan Kışanak
(Diyarbakır)
10) Hamit Geylani (Hakkâri)
11) Pervin Buldan (Iğdır)
12) Sebahat Tuncel (İstanbul)
13) Nuri Yaman (Muş)
14) Osman Özçelik (Siirt)
15) İbrahim Binici (Şanlıurfa)
16) Sevahir Bayındır (Şırnak)
17) Hasip Kaplan (Şırnak)
18) Şerafettin Halis (Tunceli)
19) Özdal Üçer (Van)
20) Mehmet Ufuk Uras (İstanbul)
Gerekçe:
Türkiye’de
1990’lı yıllarda binlerce faili meçhul cinayet işlendi. Bu cinayetlerin
neredeyse tamamı Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesinde işlenmiştir.
Bu cinayetlerin
büyük bir çoğunluğu ise, birçok kaynağa göre devletin resmi kurumu olarak
belirlenen JİTEM tarafından işlendiği, iddia edilmektedir.
Evlerinden gece
yarıları alınarak boş arazilerde ya da sokak ortasında infaz timleri tarafından
katledilen binlerce yurttaşın cesetleri ise, asit kuyularına ve toplu mezarlara
atıldı.
Ayrıca ülkemizi
olumsuz bir mecraya taşıyan anılan cinayetler, JİTEM yapılanmasında yer alan ve
halen Ergenekon Davasında yargılananlardan bazıları tarafından da organize
edildiği halk tarafından kanıtlarıyla birlikte ileri sürülmektedir.
PKK itirafçısı ve
JİTEM elemanı Abdulkadir Aygan’ın
bu şahıslarla birlikte işledikleri faili meçhul cinayetler ve JİTEM yapılanması
hakkındaki itirafları, kamuoyu gündeminde genişçe yer aldı. Bu itiraflar,
devlet içinde yer alan devlet adamlarının hukuku ve insan haklarını nasıl hiçe
saydığını gözler önüne sermiştir. Son dönemde ortaya çıkan toplu mezarlar ve
asit kuyuları da bu anlamda hadiseyi tüm boyutlarıyla ortaya koymuştur.
1994-1995 yılları
arasında Hakkâri Şemdinli’de er olarak askerlik görevini yapan Afyon doğumlu ve
kimliğini açıklamayan bir şahsın, vicdan muhasebesinin neticesinde Diyarbakır
Cumhuriyet Savcılığı’na gönderdiği ihbar niteliğindeki mektubu ve toplu mezar
krokisi gündeme bomba gibi düştü.
Bilindiği üzere
1994 yılında Şemdinli Derecik’e bağlı Ormancık
Köyü’nü basan Jandarma ekipleri 12’si köy korucusu olmak üzere 14 kişiyi
gözaltında aldıktan sonra kendilerinden bir daha haber alınamamıştı.
Yakınlarının insan hakları örgütlerinin tüm çabalarına rağmen 14 kişinin
cesetlerine dahi ulaşılamadı. Olay dönemin Meclis İnsan Hakları Komisyonu
Başkanı Sema Pişkinsüt tarafından TBMM’ye taşınsa da,
dosya gündeme getirilmeden, kapatılmaya çalışıldı.
İhbarı yapan eski
asker, “12 korucunun JİTEM tarafından öldürülmesini içime sindiremiyorum. Bu
vahşetin herkes tarafından bilinmesini istiyorum” diyerek gönderdiği ihbar
mektubu, bir günlük gazete yayınlandı. Aynı gazeteye açıklamalarda da bulunan
eski asker, Şubat ya da Mart ayında görev yaptığı Hakkâri Şemdinli Derecik İç
Güvenlik Taburu’na 4-5 bıyıklı ve sakallı kişilerin geldiğini ve bu kişilerin
JİTEM elemanı olduğunu duyduğunu söyledi.
Olay tarihinde,
olay mahallinde askerlik yapan er şöyle devam ediyor. “Bunlar geldikten bir gün
sonra, bir grup asker ve o dönemin Şemdinli Derecik İç Güvenlik Taburu Komutanı
birlikte, Ormancık Köyü’nden 12 korucuyu alıp getirdiler. PKK’ye
yardım ettikleri gerekçesiyle dört gün boyunca koruculara her türlü işkence
yaptılar.”
Eski er,
anlatımında devamla; “Koruculara sürekli ‘siz PKK’liymişsiniz,
suçunuzu itiraf edin’ diye bağırıyorlardı. Korucular ise, PKK’li
olmadıklarını ısrarla söylüyordular. Daha sonra tabur komutanı, koruculardan
bir tanesini cephanelik diye kazılan yaklaşık 80 metrekarelik bir çukurda
kurşuna dizerek öldürdü. Geri kalan korucuları da beş günlük işkenceden sonra
kurşuna dizdiler. Taburda bulunan büyük çukura gömdüler. Bu olaydan sonra JİTEM’ci şahıslar ortadan kayboldu. Olaydan sonra Ormancık
Köyü yakılarak tamamen boşaltıldı” şeklinde bilgi-görgü ve iddialarını açık
seçik beyan ediyor.
Olayı birebir
yaşayan eski asker, can güvenliğinin sağlanması halinde öldürülen şahısların
gömüldüğü yeri gösterebileceğini anlatıyor.
Askerin anlattığı
olayı doğrulayan ve birebir yaşadıklarını da anlatan öldürülen kişilerin
yakınları, olay günü Yarbay Ali Çamurcu’nun başında
bulunduğu Jandarma ekibinin köye geldiklerini, tüm köy halkını meydanda
topladığını ve kendilerine işkence yapıldığını ifade ettiler. Hamile kadınlara
dahi işkence yapıldığını, bu nedenle düşük yaptıklarını da anlatan köylüler,
yakınlarını öldürenler hakkında hiçbir hukuki girişimin yapılmadığını,
yakınlarının cesetlerinin de kendilerine verilmediğini belirtiyorlar.
Daha sonra
savcılık kararıyla taburda bir kazı çalışması yapıldıysa da, bu çalışma
kamuoyunun beklentilerine cevap olamamıştır. Eski askerin gönderdiği krokinin
yetersiz olduğu anlaşılmasına rağmen, askerin kazı yerine getirtilmesi için de
hiçbir girişim yapılmamıştır. Bu da olayı örtbas etmeye yöneliktir.
Bu olayın tüm
yönleriyle araştırılarak, zaman kaybedilmeden aydınlatılması gerekmektedir. Bu
nedenle araştırma komisyonu kurulması talebimizin ivedilikle ele alınması ve
gereğinin yapılmasını talep ediyoruz.
BAŞKAN –
Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler gündemdeki
yerlerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki
görüşmeler, sırası geldiğinde yapılacaktır.
Kanun teklifinin
geri alınmasına dair bir önerge vardır, okutuyorum:
A) Önergeler (Devam)
2.- Kırşehir Milletvekili Metin Çobanoğlu, Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır ve Hatay Mil-letvekili
Süleyman Turan Çirkin’in (2/542) esas numaralı Kanun Teklifi’ni geri
çektiklerine ilişkin önergeleri (4/178)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
2/542 Esas
numaralı kanun teklifimizi geri çekmek istiyoruz. Gereğinin yapılmasını arz
ederiz.
Saygılarımızla.
|
Metin Çobanoğlu |
Mehmet Şandır |
Süleyman Turan
Çirkin |
|
Kırşehir |
Mersin |
Hatay |
BAŞKAN –
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ile İçişleri komisyonlarında bulunan
teklif geri verilmiştir.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığının bir tezkeresi vardır, okutup oylarınıza sunacağım.
C) Tezkereler
1.- TBMM Başkanı Mehmet Ali Şahin’in, beraberinde bir
Parlamento heyetiyle İslam Konferansı Örgütü Parlamento Birliği VI.
Konferansına katılmak üzere Uganda’ya resmî ziyarette bulunmasına ilişkin
Başkanlık tezkeresi (3/1062)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Genel Kuruluna
TBMM Başkanı Mehmet Ali Şahin’in, Uganda Parlamento Başkanı Edward
Kiwanuka’nın vaki davetine icabetle Kampala’da
düzenlenecek olan İslam Konferansı Örgütü Parlamento Birliği VI. Konferansına
katılmak üzere, beraberinde Parlamento heyetiyle, Uganda’ya ziyarette bulunması
hususu Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında
3620 sayılı Kanun’un 9. Maddesi uyarınca Genel Kurul’un tasviplerine sunulur.
Mehmet
Ali Şahin
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) – Karar yeter sayısı…
H. TAYFUN İÇLİ
(Eskişehir) – Karar yeter sayısı…
BAŞKAN – Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime on
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 14.59
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.13
BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Fatih METİN (Bolu), Yaşar TÜZÜN (Bilecik)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 50’nci Birleşiminin İkinci
Oturumunu açıyorum.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığı tezkeresinin oylamasında karar yeter sayısı
bulunamamıştı. Şimdi tezkereyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter
sayısını arayacağım.
Kabul edenler…
Sayın
milletvekilleri, Kâtip Üye arkadaşlarımıza danıştım, onlar da kendi aralarında
ihtilaf ettiler; elektronik cihazla oylama yapacağım.
Oylama için üç
dakika süre veriyorum ve oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, karar yeter sayısı vardır, tezkere kabul edilmiştir.
Alınan karar
gereğince sözlü soru önergelerini görüşmüyor ve gündemin “Kanun Tasarı ve
Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz.
1’inci sırada yer
alan, Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
VI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu
(1/324) (S. Sayısı: 96)
BAŞKAN -
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2’nci sırada yer
alan, Türk Borçlar Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
2. Türk Borçlar Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu
(1/499) (S. Sayısı: 321)
BAŞKAN –
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
3’üncü sırada yer
alan, Üniversite ve Sağlık Personelinin Tam Gün Çalışmasına ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal
İşler Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
3. Üniversite ve Sağlık Personelinin Tam Gün Çalışmasına ve
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Sağlık, Aile,
Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Raporu (1/715) (S. Sayısı:418) (x)
(x)
418 S. Sayılı Basmayazı 13/01/2010
tarihli 47’nci birleşim Tutanağı’na eklidir.
BAŞKAN – Komisyon
ve Hükûmet burada.
Geçen birleşimde
tasarının birinci bölümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştı. Şimdi ikinci
bölümün görüşmelerine başlıyoruz. İkinci bölüm 11 ila 19’uncu maddeleri
kapsamaktadır.
İkinci bölüm
üzerinde ilk söz Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Sacid Yıldız’a aittir.
Sayın Yıldız,
buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA SACİD
YILDIZ (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli
milletvekilleri, 418 sıra sayılı Üniversite ve Sağlık Personelinin Tam Gün
Çalışmasına ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile
Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Raporu’nun ikinci bölümü
üzerine Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce
heyetinizi partim ve şahsım adına saygıyla selamlıyorum.
Görüşmekte
olduğumuz tasarı geçtiğimiz yasama yılı sonunda, haziranın sonunda ilgili
toplum kuruluşları, dernek ve sendikalarla yeteri kadar tartışılmadan ve
uzlaşılmadan Komisyon gündemine alınmıştı. Burada Sayın Bakan geçen gün
açıklamasında diyor ki: “Biz, ilgili sağlık kuruluşlarını, sivil toplum
kuruluşlarını dinledik, onlarla yeteri kadar görüştük.” Bu doğru olabilir fakat
uzlaşma yok sayın milletvekilleri. Ve daha evvel, bundan
evvel, otuz yıl önce çıkan Tam Gün Yasası’nda, o dönemde Sağlık Bakanı olan
Sayın Mete Tan benimle özel görüşmelerinde ve gönderdiği notlarda -bu notlar
sanıyorum Sayın Bakanda ve Komisyon Başkanında da var- o zaman Yasa’nın neden
başarısız olduğunu dile getirirken şöyle bir öz eleştiri yapmıştı: “Biz ilgili
sivil toplum kuruluşlarıyla uzlaşma yapmadan tasarıyı getirdik ve aynı zamanda
tasarıda birçok konuda Maliye Bakanlığına gönderme yaptık. Maliye
Bakanlığı ‘Hayır’ dediği zaman onun mali yükümlerini biz gerçekleştiremedik.”
Bu iki konuyu başarısızlık nedeni olarak göstermişti. Burada da görüşülme var
fakat uzlaşma yok. Şu andaki sağlık kuruluşlarının hemen hepsi, ilgili sağlık
kuruluşlarının hepsi tam gün yasasına karşı olmadıklarını fakat şu anda
görüşmekte olduğumuz tasarıya karşı olduklarını ifade etmişler ve hiçbir sağlık
kuruluşu, hiçbir sendika bunun aksini söylememiştir. Boy boy
gazete ilanları vermişlerdir “Türkiye Hekim Platformundan açıklama.” diye. Bunu
hepiniz gördünüz ve burada bir sürü tabip odası ve diğer sağlık kuruluşları
buna imza vermişlerdir değerli milletvekilleri. Yani bir uzlaşma yok bu konuda.
Geçen yıl, yasama
yılının bitiminde, oldu bittiye getirilircesine,
üstelik tali komisyonlarda görüşülmeden, onların öneri ve görüşleri alınmadan
Sağlık Komisyonunda görüşülmeye ve tartışılmaya başlandığından birçok eksikliği
de beraberinde getirmektedir. Bu yasayla ilgili Millî Eğitim Komisyonu ve Plan
ve Bütçe Komisyonunda da görüşülmesi gerekirdi tali komisyon olarak, ayrıca
Millî Savunma Komisyonu ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonunda da görüşülmesi
gerekirdi. Çünkü bu yasa sadece üniversitelerin tıp fakültelerine tam gün
getirmiyor değerli arkadaşlar, üniversitelerin bütün fakültelerine iktisat
fakültesi, hukuk fakültesi, mimarlık, mühendislik gibi fakültelere tam gün
getiriliyor ve bu nedense -üstelik üniversitelerdeki döner sermaye yapısını
değiştiriyor- Millî Eğitim Komisyonunda görüşülmüyor. Komisyon görüşmeleri
sırasında YÖK Başkan Vekili Sayın İzzet Özgenç “Biz uygun görüş verdik.” dedi.
Ama burada yasa çıkacak, yasanın görüşme yeri Meclistir, Meclisin ilgili
komisyonudur. Yasa çıkarma yeri YÖK değildir değerli milletvekilleri, onun
görüşü yeterli değil.
Komisyon
görüşmelerinde bütün sendika ve sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri tam
güne karşı olmadıklarını, fakat buna karşı olduklarını söylediler.
Tasarının yalnız
hizmet açısından değerlendirilerek araştırma ve eğitim hizmetleri açısından yok
sayılmasına karşı olduğumuzu bildirmek isterim.
Değerli
milletvekilleri, tasarının birçok eksikliğinin olduğunu sözlerimin başında
ifade ettim. Örneğin eksik olan bir şey de eczacılar ve yardımcı sağlık
personelinin önemli bir kısmının tasarıda yer almamış olmasıdır. Tasarıda
hekimler ve diş hekimleri için mesleki mali sorumluluk sigortası getirilmekte,
ancak diğer sağlık personeline bu zorunluluk getirilmemektedir. Oysaki, bilindiği gibi sağlık hizmeti bir ekip işidir. Bu
nedenle, bu sigortada tüm ekibin yer alması gerekmektedir değerli
milletvekilleri. Altyapısı tam olarak hazırlanmadan uygulanmaya çalışılan
değişikliklerden ise en büyük zararı vatandaşlarımız görmüştür ve görecektir.
Değerli
milletvekilleri, diğer önemli bir nokta: “Mesleğini serbest olarak icra eden
tabip ve diş tabipleri, hizmet bedeli hasta tarafından karşılanmak ve Sosyal
Güvenlik Kurumundan talep edilmemek kaydıyla hastalarının teşhis ve tedavisini
Sosyal Güvenlik Kurumuyla sözleşmeli yerlerde yapabilirler.” denmektedir. SGK’yla sözleşmeli yerlere hasta gittiği zaman sadece
farkını değil giderlerinin tümünü kendi verecek ve bu farkı talep
edemeyecektir. Bu, sosyal devlet ilkesiyle çelişmektedir değerli
milletvekilleri. Eğer hasta SGK’lı ise Sosyal
Güvenlik Kurumuyla anlaşmalı kuruluşlarda aynı işlem için devlet ne ödüyorsa bu
miktarı ödemelidir. Bunu ben Komisyon tartışmaları sırasında söylediğimde Sayın
Bakan dedi ki: “Muayenehaneye giden hasta zengin, paralı hastadır.” Oysaki
böyle değildir bu gerçek; muayenehaneye, inandığı için, o hekime güvendiği
için, daha evvel bir yakınını tedavi ettiği için gider ve bu Sosyal Güvenlik
Kurumuna bağlı sigortalı hasta, tamamen, parasını kendi verecek. Bu da sosyal
devlet ilkesiyle çelişmektedir.
Muayenehanelerin
kapatılmasıyla da 60 bine yakın sağlık personeli, teknisyen ortada kalacaktır.
Bu işsizlik durumunda bunun da düşünülmesi gerekir değerli milletvekilleri.
Sağlık
hizmetlerinin bir tür ticari faaliyet olarak algılanmasına Cumhuriyet Halk
Partisi olarak biz de karşı çıkmaktayız fakat bu kanunun, tasarlanılanın tam
aksi bir sonuç doğurması da olasılıklar arasında yer almaktadır. Bu da göz ardı
edilmemelidir. Bu yasa ile ve Plan Bütçe Komisyonunda bekleyen Kamu Hastane
Birlikleri Yasası’yla, hastaneler işletme hâline, yani ticarethane hâline getirilecektir
değerli milletvekilleri.
Tasarıdaki bir
diğer önemli konu ise hekimlerin alacağı ücretin çoğunun döner sermayeden
karşılanması ve performansa dayandırılmasıdır. İkramiye de buradan
karşılanmaktadır.
Görüşmekte
olduğumuz tasarıyla üniversite ve eğitim hastanelerinin önüne konulmak istenen
temel hedef, nitelikli sağlık hizmeti sunulması, eğitim ve araştırma
hastanelerinin niteliğinin yükseltilmesi değil, bir işletme anlayışıyla daha
fazla işlem yaparak döner sermaye gelirlerinin artırılmasıdır. Oysaki döner
sermaye gelirlerine, üstelik özel döner sermaye gelirlerine ihtiyaç vardır
üniversitelerde, özel hizmetten olana. Mesela, sadece Hacettepe Üniversite
Rektörü diyor ki değerli milletvekilleri: “Yılda 35 milyon lira biz özel
işlemlerden kazanıyoruz. Genel dönerimizin yüzde 18’ini buradan elde ediyoruz
ve 2.600 personele buradan ücret veriyoruz.” Bu aksayacaktır bu yasa çıktığı
takdirde.
Bu yasa ile
yükseköğretim kurumunun ihtiyacı olan mal ve hizmet alımları, her türlü bakım,
onarım, kiralama, devam etmekte olan projelerinin tamamlanmasına yönelik inşaat
işleri ve diğer ihtiyaçlar ile yönetici payları döner sermayeden
karşılanacaktır.
Döner sermaye ek
ödemeleri üzerinden ücret iyileştirilmesi sakıncalı bir yaklaşımdır değerli
milletvekilleri, döner sermaye gelirlerinden ödemenin, sürekliliği ve
sürdürülebilirliği açısından ciddi riskleri vardır. Tasarıyla, güvencesiz ve
yarın ne olacağı belirsiz bir kaynak, hekimlerin ana gelir kaynağı olarak
önerilmektedir. Bunun da üniversite hastanelerinin çöküşünü daha da
hızlandıracağı unutulmamalıdır.
Eğitim
hastanelerinde, üniversitelerde, tam gün uygulamasına geçiş ayrı bir çıkmazı da
beraberinde getirmektedir. Öğretim üyeleri, ya asgari yaşam koşullarını
sağlamak adına “daha fazla işlem daha fazla kazanç” anlayışının hâkim olduğu
performans uygulamalarının bir parçası olacak ya da “eğitim, araştırma,
nitelikli sağlık hizmeti” gibi iyi hekimlik değerlerini sürdürmeye çalışarak
düşük bir temel ücretle yaşam mücadelesi vermeye mahkûm olacaklardır.
Performans uygulamasına geçildiği zaman, hekimler, üniversite hastanelerinde,
daha basit, komplikasyonu düşük, hatta endikasyonu tartışılır müdahalelerle performanslarını
doldurmaya çalışacaklardır, büyük vakalara girmeye yanaşmayacaklardır. Bu da,
öğrenci, asistan eğitimini aksatacaktır ve hâlen zaten tıp fakültelerinde
öğrenci eğitimi çok aksamaktadır. Mesela, geçen gün Antalya’da, mezun olan bir
kız, yeni hekim “Doktor arkadaşıma annemi babamı teslim etmem.” diyordu, bu
yansıdı. Gene, Gazi Üniversitesinden yeni mezun bir hekim, aynı şekilde “Ben
arkadaşlarıma babamı, annemi, çocuklarımı teslim edemem.” diyor.
Değerli
arkadaşlar, hekimlerin üzerine bu kadar gitmemek gerekir. Bakın, atalarımız ne
demiş hekimlerimiz için -Yusuf Has Hacib’den-:
“Hekim, bütün hastalık ve illetlere devacıdır. Bu adam sana lazımdır. Hayat işi
onsuz iyileşmez. Hayatta oldukça insan gene hastalanır. Hekimi kendine yakın
tut, iyi tut, onun hakkını koru, o lüzumlu bir insandır.” Bizim de atalarımıza
kulak vermemiz gerekmez mi değerli arkadaşlar?
Vatandaş
memnuniyetini Sayın Bakan öne çıkarıyor. Oysaki, hekim
ve sağlık çalışanlarının memnuniyeti de çok önemlidir bu tasarıda. Onların
morali bozuk, şevkleri kırık olursa gönülden ve iyi hizmet veremezler.
Sağlıkta, özellikle hekimler, mesaisi olmayan, her an hizmete hazır olan
gruplardır. Her işin başı sağlıksa sağlığın başı da hekimdir değerli
milletvekilleri.
Çok uzun olduğu
için tabii, atlamak zorunda kalıyorum.
Zaten zor hayat
koşullarında hayatlarını sürdürmeye çalışan ve işsizlikle mücadele eden
vatandaşlarımız bir de Hükûmetin uygulamaları
nedeniyle mağdur olmakta, sağlık harcamalarına ciddi paralar ödemekte, kendisi
ve yakınları için hayati öneme sahip ilaçlara erişememektedir; son günlerde
kanser ilaçlarında ve astım ilaçlarında olduğu gibi.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Yıldız, konuşmanızı tamamlar mısınız.
SACİD YILDIZ
(Devamla) – Değerli milletvekilleri, AKP Hükûmeti
döneminde hiçbir demokratik eylem, hiçbir hak arama, sesini duyurma eylemi
cezasız kalmaz. İşte, Tekel işçilerine ceza hâlâ devam ediyor. Eczacılara da 4
Aralıkta yaptıkları seslerini duyurma eylemi nedeniyle SGK’yla
sözleşmeleri iptal edilerek ceza kesildi. Neyse ki bu hukuksuzluğa Danıştay
“Dur!” dedi. Sayın Başbakan tarafından ilaçların marketlerde satılacağı
bildirildi. Sadece ABD’de uygulanan bu sistem sonucunda, yanlış ilaç
kullanımına bağlı olarak, çok sayıda ölüm ve sakat kalma durumu yaşanmaktadır.
Ayrıca marketlerde satılan ilaçlar SGK’nın ödeme
listesinden çıkarılmakta, vatandaş bu şekilde de zarar görmektedir. Şimdi, ben
Tabipler Birliğinin ve tabip odalarının dün yaptıkları ve vatandaşlar
tarafından da desteklenen ses duyurma eylemlerinin cezasız kalmayacağını
düşünüyorum.
AHMET YENİ
(Samsun) – Hiç destek almadılar, hiç desteklenmediler.
SACİD YILDIZ
(Devamla) – Öyle düşünüyorum.
Şimdiden kulağıma
Tabipler Birliğinin verdiği iş yeri hekimi sertifikasının onların elinden
alınacağı duyumu geldi. İnşallah bu yanlış bir duyumdur değerli arkadaşlar.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın
Yıldız, teşekkür ediyorum size. Teşekkür cümlenizi alayım efendim, teşekkür
etmiş olun, buyurun.
SACİD YILDIZ
(Devamla) – Sözlerime son verirken halkımızın sağlığı için yapılan doğruların
daima yanında olacağımızı, yanlışları da söylemekten çekinmeyeceğimizi
bildirir, yüce heyetinizi saygıyla selamlarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Yıldız.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Tokat Milletvekili Reşat
Doğru.
Buyurun Sayın
Doğru. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
REŞAT DOĞRU (Tokat) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 418 sıra sayılı
kanunun ikinci bölümü üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış
bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Sözlerime
başlarken 20 Ocak 1990 tarihinde Bakû’de Rus tankları
tarafından yapılan katliamı şiddetle kınıyorum. Bakû’de
şehit olan Azerbaycan Türklerine Allah’tan rahmet diliyorum.
Sayın
milletvekilleri, görüşmekte olduğumuz kısaca tam gün kanunuyla ilgili… Bu
kanun, çıkartılması gereken bir kanundur. Tabii, bu kanunun çıkartılmasıyla
beraber, birçok yerde kanunun karşısında olan gruplar da çeşitli eylemler
içerisine girmişlerdir. Tabii, bundan dolayı da sağlık
personelinin hepsini ilgilendiren ve özellikle de geleceğini ilgilendiren bir
kanun olması dolayısıyla, sivil toplum kuruluşları dâhil olmak üzere, hekim
camiası, teknisyeniyle, doktoruyla, eczacısıyla, diş hekimiyle bu kanun
hakkında düşüncelerini veyahut da kanundan beklentilerini bir bir ifade ederken, kanunun bunların birçoğuna yer vermediği
ve bunların hepsini kapsamadığı şeklinde de söylemleri vardır.
Ben de bazı
maddeler üzerinde görüşlerimi arz etmek istiyorum. Daha doğrusu bu kanunun,
esasında tüm grupların ve tüm sivil toplum kuruluşları dâhil olmak üzere tüm
tarafların hepsinin, hep beraber değerlendirilmesiyle beraber tekrar bir
gündeme getirilmesinin faydası olacağını da ifade etmek istiyorum.
Sayın
milletvekilleri, ikinci bölümde, 11’inci maddede “Sağlık Bakanlığı ve
üniversite hastanelerinin çeşitli birimleri karşılıklı olarak kullanılabilir.”
deniyor. Bu maddenin her noktada işleme şansı olmadığı kanaatindeyim.
Üniversite hastanelerinin birimlerini Sağlık Bakanlığı nasıl kullanacak, bunu
kimler düzenleyecek? Çok zor bir iş olarak görülüyor.
12’nci maddede,
Türk Silahlı Kuvvetlerindeki sağlık hizmetleri tazminatı düzenleniyor. Bu
düzenlemelerde, örneğin tabip albay ile diğer branştaki
albaylar arasında farlı ücretler olacağı da görülüyor. Tabii, bu 12’nci
maddeyle ilgili olarak, Türk Silahlı Kuvvetlerinde çalışan hekimlerin de özlük
haklarıyla ilgili bazı iyileştirmeler olduğu da ifade ediliyor ancak bu
kanundan askerî hekimlerin de çok fazla memnun olmadıklarını ifade etmek
istiyorum. Bu maddeyle beraber, tabii, Millî Savunma Bakanlığının görüşü
alınarak uygulanacak diye bir şey söyleniyor. Tabii, Millî Savunma Bakanlığının
görüşü alınsın ama daha önceki söylemler içerisinde askerî hakimler
ve savcıların almış olduğu tazminatlar doğrultusunda neredeyse aynı ücret
alınması şeklinde bir söylem vardı. Ben bunun gerçekleşme noktasının pek
olmayacağı kanaatindeyim. Şu anda askerî hekimlerimizin birçoğunda çok ciddi
sıkıntılar vardır. Bakın, şu andaki, işte, okullarını okumakta olan Gülhane
Askerî Tıp Akademisindeki öğrencilerin birçoğu okullarına devam ederken
okullarından ayrılıyorlar. Ayrıca, yine askerî hekim olarak çalışan
arkadaşlarımızın birçoğunun da ayrılmakta olduğu yani hekimliği bırakmak
aşamasına gelmiş olduğunu da görüyoruz.
Askerî hekimler
çok zor şartlar içerisinde çalışıyorlar. Yaklaşık olarak yirmi yıllık bir mecburi
hizmetleri var. Bu mecburi hizmetlerin de aşağı yukarı sekiz yıllık bir süresi
de Doğu ve Güneydoğu bölgesinde geçiriliyor. Şu anda, hep beraber, bazen
düşünüyoruz “firar eden hekimler” diyoruz. Eğer Sağlık Bakanlığı bu noktada,
firarda bulunan hekimlerin sayısını biliyorsa burada açıklasın diyoruz. Ayrıca
son beş yılda kaç askerî hekim acaba zorunlu hizmet ve ücret getirisi nedeniyle
Türk Silahlı Kuvvetleri bünyesinden ayrılmıştır? Yani dolayısıyla, askerî
hekimlerle ilgili olarak da bu kanun daha ciddi bir şekilde, tarafların
görüşleri alınarak veyahut da daha farklı bir görüntü içerisinde, bu kanunun
içerisine zerk edilmesinin o hakların korunması noktasında faydası olacağını
düşünüyorum, onun için de bunları söylemeye çalıştım.
14’üncü madde ile
döner sermaye gelirlerinin Emekli Sandığı ile ilişkilendirme konusu
anlatılıyor. Bu maddede sağlık çalışanına “sigorta priminin işveren payı dâhil
tamamını kendileri ödemek kaydıyla” ibaresi, konarak emekliliğe yansıması
sağlanıyor. Yani şahsın kendisi yıllarca para ödeyerek sonuçta da bundan
faydalanıp emekliliğinde maaş artışı görecek. Bu da sağlık çalışanı için cazip
değildir. Emekliliğe iyileştirme yapmak istiyorsanız, çıplak maaşına, ek
ödemeye bir iyileştirme yapın, sonuçta dolambaçlı söylemler ortadan kalksın.
Hekimler ve diğer sağlık personeli reel bir iyileştirme bu konuda istiyorlar.
Ayrıca, bakın,
mesela röntgen teknisyenleri konusunda da çok ciddi olarak itirazlar var.
Röntgen teknisyenleri çalışma saatlerinin, sürelerinin artırılmış olduğunu ifade
ediyorlar. Çalışma saatlerinin artırılmasıyla beraber, bakınız, Avrupa
Birliğinde bir röntgen teknisyenine 16-20 hasta düşerken bizde aşağı yukarı
60-70 hasta düşüyor ve bundan dolayı da röntgen teknisyenlerinin günlük olarak
200-250 civarında bir film çekme veyahut da röntgen ışınlarına maruz kalma
durumuyla karşı karşıya bulunuyorlar. Onlar da, bu kanunda, kendilerine
haksızlık yapıldığını, bu maddenin düzeltilmesini bekliyorlar.
Bakın, yine
15’inci madde ile görevinden ayrılanların dönüşü tarif ediliyor. Bu doğru bir
maddedir. Çeşitli sebeplerle ayrılan hekimler geri dönmek isteyebilir. Bunu
daha da açıp istedikleri yere geri iadesi uygun olur diye düşünüyorum. Ayrıca,
kanunun bu maddesinden Türkiye Büyük Millet Meclisi üyelerini de –çünkü bizim içimizde
de hekimler, sağlık çalışanları vardır- faydalandırma konusunda bir önergeyle
bir düzenleme yapılabilir mi diye düşünüyorum.
Sayın
milletvekilleri, sağlık sektörü birbirini tamamlayan hasta, doktor, hastane ve
eczanelerden oluşmaktadır. Burada da en önemli birim hastadır. Hasta her şeyin
üzerinde tutulmalıdır. Hasta insan bir an önce tedavisine kavuşmak ister. Bu
isteğinde maddi kaynak nedir, ne değildir, maliyet nedir; bunları bilmesi
beklenemez. Bugün sağlık personelinin aldığı ücretler çalışma şartlarına ve
sorumluluklarına göre çok azdır.
Hekimler haftanın
yedi günü yirmi dört saat çalışmak mecburiyetindedir. Bugün bir hastayı
ameliyat yapan operatör doktor evine gitse bile kafası yapmış olduğu
ameliyattadır, “Kanama mı olacak? Hastanın durumu nasıl olacak?” şeklinde bir
takip etmek mecburiyetinde hisseder kendisini yani normal mesai bitimi hekimler
için geçerli değildir. Mesai, günün neredeyse her zamanında, her anında devam
eder. Ondan dolayı da hekimlerin çalışması büyük fedakârlıklar gerektirmektedir.
Onlarla parayı özdeşleştirmek doğru değildir.
Sayın
milletvekilleri, hekimler Hükûmet tarafından
çıkarılan bu kanundan çok şey beklediler; maaşlarının iyileştirileceğini,
çalışma şartlarının düzeleceğini, emekliliğe yansımasını heyecanla bekliyorlardı
ancak verilen ücretler hem yeterli olmayıp hem de çalışmalarının karşılığını
vermemektedir. Kanunda neredeyse bol bol vaat olduğu
da görülüyor.
Ancak bu
iyileştirmeler kurum tabipliklerinde çalışan hekimler için de düşünülmemiştir.
Kurum tabipleri de hasta tedavi ediyorlar, onlar da çalışıyorlar. Bunun sebebi
nedir? Bu arkadaşlarımız büyük bir özlük hakkı kaybıyla beraber adaletsiz bir
durumla da maalesef karşı karşıyadırlar.
Ayrıca, Sağlık
Bakanlığı dışında görev yapan hekim ve diş hekimleri de döner sermayeden
faydalanamıyorlar. Tam gün ile birlikte bu doktorlar da sadece maaşlarıyla
çalışmak durumunda kalacaklardır. Bakanlığın farklı kurumlarında çalışan
hekimler de farklı oranlarda performanstan yararlanacaklar; sonuçta da aynı işe
farklı ücret getirilecek, bu da huzursuzluğa sebep olacaktır.
Sağlık personeli
sadece hekim, diş hekimi de değildir; eczacısı, veterineri, ebesi, hemşiresi,
sağlık memuru ile röntgen teknisyeni de dâhil diğer yardımcı sağlık personeli
de unutulmamalıdır; onların da döner sermaye paylarının artırılması gereklidir,
onlar da bütünün bir parçasıdır. Hekim dışı personelin döner sermaye
katsayıları da en az 250 - 300 civarına çıkarılmalıydı.
Türk hekimlerinin
anormal para kazandığı, yasal olmayan yollardan para aldığı iddia edilmektedir.
Bu sözler apaçık hekimlere yapılan hakaret ve iftiradır. Herhangi bir yerde
tespit edilen yanlışlık varsa bu adli makamlara bildirilmelidir, adli
makamlarca bunun hesabı sorulmalıdır. Hekimleri, haksız şekilde
genelleştirilerek yapılan suçlamalar yaralamakta, üzmektedir. Ücretli sağlık
sistemi dünyanın her yerinde vardır. Hekimler kanunların kendilerine verdiği
yetki çerçevesinde muayenehanelerini açıp çalışarak kazanç temin etmektedirler,
hekimler de kazançlarının vergisini vermektedirler. Bu gelirleri ile sağlık
çalışanları alınları ak olarak helalden rızıklarıyla aramızdadırlar. Hatta siz
hiç doktorluk yaparak zengin olan bir hekim gördünüz mü? Hekim yaşamını sosyal
durumuna göre devam ettirecek gelir istemektedir. Hekimler ülkenin sosyal gelişmişliğine
göre bir gelire kavuşturulmalı, performans uygulamasında uzmanlık dalları
arasındaki dengesizlik giderilmeli, eğitim ve araştırmaya hak ettiği ölçüsünde
performans verilmelidir.
Sağlık
Personelinin bugün önemli sorunlarının başında da emeklilik konusu gelmektedir.
Emeklilik dönemindeki sorunlar giderilmelidir. Bu manada da bu kanundan
özellikle hekimlerimizin birçoğunun emeklilik konusunda iyileştirmeler beklemiş
olduğunu ancak emekliliğinin döner sermaye gelirlerine bağlanmış olmasının da
bu işlevi görmemiş olduğunu ifade etmek istiyorum.
Sayın
milletvekilleri, buradan, Sağlık Bakanlığını artık ilgilendirmesi gereken Tekel
işçileri konusuna geçmek istiyorum.
Tekel işçilerinin
eyleminin ikinci ayında yani otuz yedinci günündeyiz. Bu insanlar problemlerini
her gün daha fazla yaşıyorlar. Tekel çalışanları Hükûmetten
sadece özlük haklarını istiyorlar, çocuklarının, ailelerinin haklarını
istiyorlar. Karda kışta, buz gibi soğukta demokratik haklarını kullanarak hiç
kimseye zarar vermeden eylem yapıyorlar. Üç gün buz gibi bir havada oturma
eylemi yaptılar. Şimdi de açlık grevine başladılar. Bu, ölüm orucuna doğru
gidiyor.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Doğru, konuşmanızı tamamlar mısınız.
Buyurun.
REŞAT DOĞRU
(Devamla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Oturma eylemleri
esnasında 2 binin üzerindeki Tekel işçisi hastanelere gönderildi, perişan
oldular, sözlerini Hükûmet duymayınca şimdi de açlık
grevine başladılar.
Buradan sivil
toplum örgütlerine, kadın hareketi derneklerine, “Cumartesi Annesiyiz” diye
çıkanlara sesleniyorum: Kızılay’ın göbeğinde anneler, kadınlar buz gibi soğuk
asfaltı tırmalıyorlar, tırnaklarını buz gibi asfalta batırıyorlar; neden
onların sesini duyup herkesi ayağa kaldırmıyorsunuz? Bu insanların insanlık
hakkı yok mudur? Tokat’tan bir işçi kadıncağızın çocuğu “Amca, annem ölmesin,
bana geri gönderin.” diyor. Mecliste oturan iktidar vekilleri, bu insanların
sesini lütfen duyalım.
Dün burada AKP
Grup Başkan Vekili kürsüye çıkıp maaşları ve özlük haklarıyla ilgili bir şeyler
söyledi. Bu insanlar, 1.000 lira ile 1.500 lira arasında maaş alıyorlar.
Söylediği gibi ellerine çok fazla para geçmiş olduğunu söyleyemeyiz. Bundan
dolayı da buradan tüm gruplara, yetkililere sesleniyorum: Sendikasıyla beraber Hükûmet bir araya gelin de şu garip ve mahzun insanların
sorununu hep beraber çözelim diyor ve Yüce Meclisi en derin saygılarımla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Doğru.
Barış ve
Demokrasi Partisi Grubu adına Hakkâri Milletvekili Sayın Hamit Geylani.
Sayın Geylani, buyurun efendim. (BDP sıralarından alkışlar)
BDP GRUBU ADINA
HAMİT GEYLANİ (Hakkâri) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte
olan yasa tasarısının ikinci bölümü üzerinde, Barış ve Demokrasi Partisi Grubu
adına söz aldım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, sosyal devlet ilkesi, Anayasa’nın 2’nci maddesinde diğer
ilkelerle birlikte sayılmıştır. Anayasa’nın 60’ıncı maddesine göre de herkes
sosyal güvenlik hakkına sahiptir, devlet ise bu güvenliği sağlamakla yükümlü
bulunmaktadır. 56’ncı maddesi ise devleti, herkesin yaşamını beden ve ruh
sağlığı içinde sürdürmesini sağlamakla yükümlü kılmıştır. Uluslararası belgeler
de sağlığın vazgeçilmez bir hak olduğunu vurgulamaktadır. Ama ne yazık ki
ülkemizde devlet, her yurttaşına, hiçbir ayrım gözetmeksizin ve de hiçbir ücret
karşılığı olmadan ulaştırması ve vermesi gereken sağlık hizmetlerini de tıpkı
ana dil eğitimi ve öğrenim hakkı gibi engellemekte, paralı hâle getirmektedir
paralı kurslar misali.
Resmî kurumların
istatistikleriyle açığa çıktığı gibi, yoğunlukla Kürtlerin yaşadığı bölgeler,
istihdam alanları, sanayi, eğitim ve sağlık alanlarında Türkiye’nin en az
gelişmiş bölgeleri arasındadır. Kendi yurttaşları arasında ayrım yapmaksızın,
her bölgenin kendine özgü ekonomik, kültürel ve siyasal sorunları çözülmeden,
ülkenin başta sağlık olmak üzere diğer sorunlarına da çözüm bulunması olanak
dışıdır, nitekim bulunamıyor da çünkü değerli arkadaşlar, sağlık sorunu da bir
demokrasi sorunudur. Sağlığın temel sorunu personelin tam gün çalışmasından
öte, devletin yurttaşına bakışı ve hukukiliğidir.
Bakınız, ihtiyaca
hiç de cevap olmayan doktor kadrosu ve olamayan teknik donanımıyla Hakkâri il
ve ilçe hastaneleri korkutucu bir ses kirliliği tehdidi altındadır. Belki merak
ediyorsunuz, bu kirlilik ne? Bakınız, yörede, ne zaman, yaşanan hukuksuzluklara
karşı meşru ve demokratik bir tepki gelişirse savaş jetleri, hastane dâhil
şehir üzerinden alçak uçuş yaparak tehdit savurmaktadır. Bu çılgınlıkta
hastanın sağlığını, yurttaşın psikolojisini ve ruh sağlığını düşünün. Panik
yaratarak, savaş jetleriyle, toplarla yurttaşının psikolojisini bozan ve onu
korkutan tek bir sistem ve ülke var mıdır? Sanırım hepiniz “yoktur”
diyeceksiniz. Buna karşın, son dönemde de günün kandırmaca söylemi, sözüm ona,
demokrasi standartlarının yükseltilmesi oyalaması olmuştur hem de
antidemokratik Siyasi Partiler Yasası ve yüzde 10 seçim barajıyla. Bunun doğal
sonucu olarak da “açılım” komedisiyle açık olan Demokratik Toplum Partisi
Meclis Grubuyla kapatılmıştır. Mecliste grup açan Barış ve Demokrasi Partisinin
belediye başkanları ve yöneticileri kitlesel olarak kelepçelenerek kendilerine
zindan kapıları açılmıştır. Bir açılım da Roman yurttaşlarımıza sürgün kapıları
olmuştur.
Değerli
arkadaşlar, bunlar sadece üç çarpıcı açılım örnekleridir. Aradan üç yıl
geçmesine rağmen Hrant Dink
cinayetinin arka derinliğinin açılmayışı da açılımın başka bir sancısıdır.
İşte, bu anlayışla yargı da tepeden başlayarak ön yargılar ve devlet güvenliği
fobisi ile siyasetin girdabına teslim olmuştur.
Değerli
arkadaşlar, yargının görevi devletin güvenliğini korumak değildir; o görev,
hukuk çerçevesinde hareket eden demokratik güvenlik güçlerine aittir. Hukuk
devletinde yargının temel işlevi, vatandaşın, sağlık dâhil, hukukunu korumak ve
güvence altına almaktır. Böylesi bir güvence olmadığı için sağlıklı bir toplum
hasretini çekiyoruz hep birlikte. Bu anlamda, Hükûmetin
Sağlıkta Dönüşüm Projesi’nin de yaşam adına inandırıcı olmadığını düşünüyoruz.
Hukuk ve sosyal
devlet ilkesi gerçek anlamda yaşam bulmadığı sürece Türkiye’de hiçbir ekonomik
ve de siyasi sorun kalıcı çözüm bulamaz. Bunun dışında yapılanlar sadece
sorunları ötelemeye, oyalamaya ve yeni krizler yaratmaya yöneliktir. Kuşkusuz,
her yurttaşın mümkün olan en yüksek standartta sağlık hizmetinden
yararlanabilmesi temel haklar ve sosyal devlet anlayışının asli
unsurlarındandır.
Değerli
arkadaşlar, görüştüğümüz ve kamuoyunda “tam gün yasası” olarak bilinen yasa
tasarısının da koşullarının, ülkemizde geliş biçimiyle, oluşmadığı
düşüncesindeyiz. Hükûmet, bu yasa tasarısıyla küresel
sermayenin istekleri doğrultusunda sağlık ortamını ve sağlık iş gücü piyasasını
yeniden düzenlemek istemektedir. Sağlık çalışanlarının gelir ve iş güvencesini
ortadan kaldırarak sözleşmeli çalışma ve çalışabildiği kadar gelir, yani
performansa dayalı ücretlendirme anlayışına dayalı bir çalışma rejimini
dayatmaktadır. Sağlık Bakanlığı, sağlık hizmeti üreten bir kurum olmaktan
çıkmakta, sağlık piyasasını denetleyen ve düzenleyen bir siyasi yapıya
dönüşmektedir. Tasarı ile iddia edildiği gibi hekimler tüm gün çalıştığı
birimde görevli olamayacaklardır. Normal mesai saati dışında ayda yüz otuz
saate kadar nöbet tutturarak fazla çalışma süresi artırılmaktadır. Ayrıca, sağlık
emekçilerine esnek ve kuralsız çalışma yaşamı dayatılmaktadır. Radyasyonlu
birimlerde çalışma süresi haftada yirmi beş saatten otuz beş saate çıkartılarak
kansere âdeta davetiye çıkarılmaktadır.
Değerli
arkadaşlar, bilindiği gibi Uluslararası Çalışma Örgütü sözleşmeleri hekimlerin
ve diğer sağlık çalışanlarının fazla çalışma sürelerini yılda iki yüz yetmiş
saatle kısıtlamıştır. Sağlık Bakanlığı ve Sosyal Güvenlik Kurumu da değişik bir
mantıkla sadece sayısal rakamlara bakmaktadır. İstenen, çok sayıda hasta
görülmesi, çok sayıda tetkik yapılması, çok sayıda ve çeşitlilikte pahalı
reçetelerin yazılması, maksimum işlem ve cerrahi operasyonların yapılması
mantığıdır getirilen tasarı. Bu sistemde, verilen hizmetin niteliğinin hiçbir
önemi bulunmamaktadır ve bu anlayışla, eğitim ve araştırma geri planda kalacak,
giderek gereksiz bir iş olarak algılanacak, öğretim üyeleri sadece hizmet etme
güdüsüyle şartlandırılacaklardır. Araştırma, tıp ve uzmanlık eğitimi lüks hâle
gelecek, tıp öğrencileri ve asistanlar olumsuz bir eğitim öğretim ortamında
yetiştirileceklerdir. Nitekim, dün sağlık emekçileri
tam gün iş bırakma haklarını kullandılar. Tekel işçileri de hakları için açlık
grevine oturdular. Kuşkusuz, bu da bir sağlık hakkıdır. Bu ülkede demokrasi,
çağcıl hukuk ve insancıl sağlık ilkelerinin olmadığı bir ortamda tüm bu ve buna
benzer hadiseler yaşanacaktır, bu ülke benzeri hadiselere gebedir.
Değerli
milletvekilleri, tasarının bu hâliyle yasalaşması hâlinde sağlık alanında daha
çok sorun yaşanacağını düşünüyoruz. Bu anlamda, sağlık alanındaki bütün sivil
toplum örgütlerinin bir araya gelerek, tek ses olarak karşı çıktıkları bu
yasanın onların da görüşleri alınarak yeniden görüşülmesi gerektiğini ifade
ediyoruz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
HAMİT GEYLANİ
(Devamla) – Konuşmama son verirken, tüm demokratik hakların gerçekleşmesi
dileğiyle, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Geylani.
Şahsı adına
Manisa Milletvekili Erkan Akçay… Yok.
İstanbul Milletvekili
Mehmet Domaç… Yok.
Sayın
milletvekilleri, soru-cevap işlemi gerçekleştireceğiz.
TEKİN BİNGÖL
(Ankara) – Sayın Başkanım, şahsı adına Sayın Serter’in
konuşma talebi vardı.
BEKİR BOZDAĞ
(Yozgat) – Efendim, Mehmet Domaç geldi Sayın
Başkanım.
BAŞKAN –
Saygıdeğer milletvekilleri, benim elimdeki listede Erkan Akçay ve Mehmet Domaç Bey’in söz talepleri var.
HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) – Nur Serter’in isminin olması lazım.
BEKİR BOZDAĞ
(Yozgat) – Mehmet Domaç geldi.
BAŞKAN -
Arkadaşlar, lütfen sıralarımızı takip edelim. Genel Kurul çalışmaları hepimiz
için son derece ciddi görevlerdir.
Sayın Domaç, buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MEHMET DOMAÇ
(İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sağlık personelinin tam gün
çalışması konusunda söz almış bulunuyorum şahsım adına.
Daha önce de tam
gün yasasıyla ilgili düşüncelerimi belirtmiştim ama bir kez daha burada
belirtmekte yarar görüyorum. Tam Gün Yasası otuz yıl önce kaldırılmamış olsaydı
bu kürsüde belki bulunmayacaktım tekrar. Tam gün yasasının yeniden konulması ve
sağlık personelinin tam gün olarak çalışması, ülkemizde sağlık hizmetinin
gerçek anlamda sunulmasını ve sağlık çalışanının tam gün olarak hizmetlerinin
değerlendirilmesini sağlayacak ve vatandaşlarımızın daha nitelikli bir sağlık
hizmetine kavuşması ve sürdürülmesi bu yasayla birlikte daha etkin ve efektif
olarak gerçekleşecektir.
Ülkemizde
hekimlerin sorumluluğu son derece gelişmiş ve önemlidir. Eğitim ve mesleğinin
doğası gereği de fedakâr olarak hekimlerimiz çalışmaktadırlar. Hekimlerimiz ile
vatandaş arasında bu yasayla birlikte güven ilişkisi tekrar pekişecek ve
hekimlerimizin sağlık hizmetinin daha rahat verilmesi sağlanacaktır.
Bu yasayla nöbet
hizmetlerinde düzenlemeler gerçekleştirilmekte ve sağlık çalışanlarının nöbet
ücretleri artırılmaktadır. Sağlık çalışanlarının mesaileri düşürülmekle
birlikte mesai sonrasında da çalışma olanakları kendilerine verilmekte ayrıca
bu mesai sonrasında da ek ödemeler gündeme gelmektedir.
Yine sağlık
personelinin bir kısmında bazı alanlardaki eşitsizlikler bu yasayla ortadan
kalkmaktadır. Örneğin eczacıların Sağlık Bakanlığındaki tam gün tazminatları
yüzde 250 iken üniversitelerde yüzde 150 seviyesindeydi; bu, 250’ye
çıkarılmaktadır ve Sağlık Bakanlığıyla üniversiteler arasında bir eşitlik söz
konusu olmaktadır bu yasayla birlikte.
Yine, çok sayıda
hekimimizin, sağlık çalışanımızın tam günle birlikte vatandaşla olan hizmet
ilişkisinde aradaki para kalktığı için hizmetin niteliği ve kalitesi
yükselmektedir.
Tam gün yasası,
hepimizin çok iyi bildiği gibi, sağlık toplumu içerisinde yaklaşık kırk yıldır
değişik yasalarla gündeme gelmiş ve tüm sağlık çalışanları tam gün çalışmayı
bir hedef olarak amaçlamıştır. Bu hedef bugün, yasa Parlamentomuzda
yasalaştığında gerçekleşecektir ve sağlık çalışanı artık ya kamuda yahut da
özel alanda çalışacaktır. Muayenehanesi olanlar muayenehanesini tercih edecek,
özel hastanelerde bulunanlar özel hastaneleri tercih edecekler. Ayrıca,
ikisinin birlikteliği bu yasayla birlikte ortadan kaldırılmaktadır.
Bu, sağlık
çalışanlarının vazgeçilmez bir hizmet olarak uzun yıllardır önlerine koydukları
bir hedeftir. Bu hedefin gerçekleştirilmesinde Parlamentoda katkı sağlayan tüm
sayın vekillerimize ben şimdiden teşekkür ediyorum.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Domaç, teşekkür ediyorum.
Şahsı adına
İstanbul Milletvekili Sayın Nur Serter.
Sayın Serter, buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
FATMA NUR SERTER
(İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri,
uzunca bir süredir burada çok önemli bir yasayı görüşüyoruz. Ancak çok
dikkatimi çekti, bu yasayla ilgili muhalefetin yaptığı aslında son derece
önemli katkılar ve eleştiriler, ne yazık ki Sayın Bakan tarafından neredeyse
hiç dinlenmedi. O zaman biz bu Genel Kurulda âdet yerini bulsun diye mi
konuşuyoruz? Bütün bu konuşmaların hiçbir anlamı yok mu? Eğer yoksa, o zaman bundan sonra muhalefet hiç konuşmasın,
iktidar partisi istediği gibi istediği yasayı getirsin. Bakın, Bakan hâlâ
dinlemiyor gördüğünüz gibi, hatta konuşmanın belki farkında bile değil. Biz
burada kendi milletvekillerimize, dinlememekte direnen, başka şeyle ilgilenen,
rahatsız olmayıp vicdanını susturmak için kulaklarını tıkayan iktidar partisi
milletvekillerine konuşuyoruz herhâlde. Onun için, bu durumun, özellikle
televizyonlarından bizi dinleyen halkımız tarafından dikkate alınması
gerektiğinin altını çizerek belirtmek istiyorum çünkü doğrudan birçok insanı
ilgilendiren bir yasa üzerinde konuşuluyor.
Bu yasa zaten,
2547 sayılı Yasa’nın birçok maddesinde değişiklik yapılmasına rağmen Millî
Eğitim Komisyonuna bir alt komisyon olarak gönderilmedi, Komisyonun görüşü
alınmadı. Dolayısıyla tam gün uygulaması kamuoyu tarafından da belki
milletvekillerimizin birçoğu tarafından da sadece sağlık personeli ve tıp
fakültesi öğretim üyeleri için çıkarılmış bir yasa olarak benimsendi. Buradaki
tartışmalarda da, biraz önce Cumhuriyet Halk Partisi İstanbul Milletvekili Sacid Yıldız’ın dışında çok az kişi bu yasanın
üniversitelerdeki bütün öğretim üyelerini ilgilendiren bir yasa olduğunu ifade
ettiler. Dolayısıyla ne görüşülüyor, ne çıkarılıyor, hangi uygulamalar
getiriliyor, bunların hiçbirisine değinilmedi. Eğer Millî Eğitim Komisyonuna bu
yasa alt komisyon olarak gönderilmiş olsaydı bütün bunların üzerinde durmak ve
buradaki hataları en azından azaltmak mümkün olabilirdi.
Değerli
milletvekilleri, üniversitelerdeki bütün öğretim üyeleri bu yasayla tam gün
çalışma esasına tabi olacaklar, yani 2547 sayılı Kanun’un 36’ncı maddesinde yer
alan “Kısmi zamanlı da çalışabilir.” ifadesi kaldırıldı, hepsi tam gün
çalışacak.
Şimdi, burada yapılan görüşmelere ve yasa metnindeki düzenlemelere
bakıyoruz, özellikle tam güne geçen öğretim üyelerinin ekonomik açıdan gelir
kaybını engellemeye dönük, işte döner sermayeden katkı payları alması, bu katkı
paylarının artırılması, mesai dışı çalışma, hasta muayene etme imkânlarının
getirilmesi gibi çeşitli yönleriyle eleştirilse bile gelir kaybını telafi edici
birtakım uygulamalar da yasa içinde yer alıyor.
Ben önce şunu söyleyeyim:
Ben üniversitelerde tam güne geçilmesine kesinlikle karşı değilim ancak bakın,
sadece tıp fakülteleri ve bir miktar da mühendislik, mimarlık fakülteleri,
üniversitelerde döner sermaye geliri üretebilen fakültelerdir. Bir de işin
sosyal bilimlerle ilgili alanı var. Bakınız, edebiyat fakültesi; edebiyat
fakültesinin sosyoloji bölümü, antropoloji bölümü hangi döner sermayeyi
üretecek? Hukuk fakülteleri hangi döner sermayeyi üretebilecekler? Ya da
siyasal bilgiler fakülteleri hangi döner sermayeyi üretecekler?
Değerli
arkadaşlar, bunlarla ilgili hiçbir ciddi düzenleme yapılmamıştır. Döner sermaye
geliri elde edemeyen fakültelerin öğretim üyeleri tam güne geçmeye
zorlanmaktadır. Hukuk fakültesinde –birçok hukukçu var aramızda- bakınız,
avukatlık bürosu açıp kısmi zamanlı çalışan öğretim üyesi şimdi iki tercihle
karşı karşıya bırakılıyor: Ya bürosunu kapatacak 3.660 lira maaşla üniversitede
tam gün profesör olarak çalışacak ya da ikinci seçenek, üniversiteden
ayrılacak...
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun
Sayın Serter.
FATMA NUR SERTER
(Devamla) – …bir vakıf üniversitesine geçerek burada yine aynı statüde
çalışmaya devam edecek. Bunu devlet üniversitelerine yapmaya hakkımız var mı
değerli arkadaşlar? Bir hukuk fakültesi öğretim üyesinin acaba mesai dışı
avukatlık hizmeti yapma imkânı var mıdır? Elbette yoktur, böyle bir imkân hiç
yoktur. O hâlde bu yasa eksik düzenlenmiş bir yasadır, bunun altını çizmek
istiyorum. Hukuk fakültelerinin öğrenci kontenjanı AKP döneminde yüzde 44
artırılmıştır. Ciddi bir öğretim üyesi yetersizliği vardır devlet
üniversitelerinde. Şimdi, siz, zaten yetersiz olan devlet üniversitesi öğretim
üyelerini devlet üniversitelerinin dışında çalışmaya bu yasayla mecbur
bırakıyorsunuz.
Değerli
milletvekilleri, bu yasa ancak ve ancak üniversite öğretim üyelerinin
maaşlarıyla ilgili ciddi bir düzenleme yapıldığı zaman hayata geçirilmesi
gereken bir yasadır sosyal bilimlerle ilgili fakülteler bakımından, yoksa kayıt
dışı çalışmayı bu yasa özendirecektir.
Teşekkür
ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Serter, teşekkür ediyorum.
Saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım, soru-cevap işlemi gerçekleştireceğiz.
Sayın Öztürk…
HARUN ÖZTÜRK
(İzmir) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan, Hükûmet olarak sigaraya zam yaptıktan sonra fiyat düşüren
sigara firmalarını Maliye Bakanınız “Şirketler zam kararımıza uymazsa sistemi
değiştiririz.” şeklinde tehdit etmiştir. Bu tehditle Sayın Bakan demek
istemektedir ki: “Sen indirimini kârından yaparsın, ben vergime dokundurtmam.”
Nitekim tehdit sonucunda ilgili firma fiyat indirimini geri almak zorunda
kalmıştır. Bu anlayışınızı serbest piyasa mekanizması anlayışınızla nasıl
bağdaştırıyorsunuz? Hükûmet etmede tehdit ve şantaja
başvurmak ne kadar doğru ve demokratiktir?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Öztürk.
Sayın Arıtman…
CANAN ARITMAN
(İzmir) – Sayın Bakan, performans sisteminin uygulanmasıyla tüm kamu
hastanelerindeki yıllar bazında:
1) tonsillektomi,
2) apendektomi,
3) kolesistektomi operasyonlarındaki artış oranları nedir?
Sezaryen
ameliyatı artış oranıyla mukayese edildiğinde, en çok artış oranı hangi
ameliyatlardadır?
Safra kesesi
ameliyatlarının yüzde 100 oranında arttığı doğru mudur?
Bu ameliyat endikasyonlarının postoperatif
patoloji raporlarıyla teyit edilme ve eşleşme oranı nedir?
Eskiden
ameliyathaneler boştu, şimdi ameliyathanelerde yer bulunmuyor. Acaba eskiden
yapılması gereken ameliyatlar mı yapılmıyordu, yoksa şimdi yapılmaması gereken
ameliyatlar mı yapılmaktadır?
BAŞKAN – Teşekkür
ederim.
Sayın Paksoy…
MEHMET AKİF
PAKSOY (Kahramanmaraş) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
Sağlık Bakanlığı tarafından çıkartılan, Sağlık Eğitimi Genel Müdürlüğü
tarafından uygulanması takip edilen, 18 Temmuz 2009 tarihinde Resmî Gazete’de
yayınlanan, Tıpta ve Diş Hekimliğinde Uzmanlık Eğitimi Yönetmeliği gereği diş
hekimleri için uzmanlık sınavı yapılıp yapılmayacağı, yapılacaksa ne zaman
yapılacağı…
İkinci bir konum
-daha önce sormuştum Sayın Bakan bunu- bu kurum hekimleri istediğinde Sağlık
Bakanlığına geçebilir demiştiniz. Bana bir mail geldi, mailde diyor ki:
“Bakanlık onayıyla yürürlüğe konulan protokollerle Bakanlığa devredilen sağlık
birimlerinde çalışan personel için geçerlidir. Ancak bizim sağlık birimlerimiz
devredilmemiş olduğu için, şu anda Sağlık Bakanlığına geçiş hakkımız yoktur.”
Bu konuda da bilgi verirseniz memnun olurum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Paksoy.
Sayın Genç…
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Efendim, Tunceli
ilinin birçok ilçesinde diş hekimi yok. İşte, Nazımiye, Hozat, Pülümür, Ovacık,
bu ilçelerimiz maalesef diş hekimi olan yerlere çok uzak bir mesafedeler.
Bunlara en kısa zamanda diş hekimi aktarmayı düşünüyor musunuz, tayin etmeyi
düşünüyor musunuz?
Ayrıca, Tunceli
ili hududu içinde bulunup da hastane statüsünde olmayan ilçelerdeki sağlık
ocaklarını teşkilatlı bir hastane hâline getirmeyi düşünüyor musunuz?
Yine, Sağlık
Bakanlığında kadrolu, 4924’lü, 4/B’li vekil hemşire,
vekil ebe, 4/C gibi çok unvan altında personel çalıştırıyorsunuz ve bunların
hepsine değişik ücret ödüyorsunuz. Bunları tek bir statü altında birleştirmeyi
düşünmüyor musunuz?
Yine, Ankara’da
bazı hastanelerde büyük kampüsler ihale ettiniz.
Hangi hastanelerde büyük kampüsler yapmayı düşünüyorsunuz?
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Sayın Işık…
ALİM IŞIK (Kütahya) –
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Bakan,
devam eden Tekel işçileri eylemlerinde ölüm orucu gündeme geldiğinde Bakanlık
olarak nasıl bir tedbir aldınız? Bu konuda hakikaten yaşanacak olumsuz bir olay
hepimizi rahatsız edecektir. Bir, onu öğrenmek istiyorum.
İkincisi, kamu
kurumlarından 15 Ocak 2010 tarihi itibarıyla özel tedavi kurumlarına sevk
yapılmayacağı, eskiden beri tedavisi devam eden birçok kamu çalışanının da bu
uygulamayla mağdur edildiği yönündeki iddialar gerçekten sizlere de gelmiş ve
bizleri de rahatsız edecek boyutlara ulaşmıştır. Acaba, tedavisi eskiden
başlayan ve bir süre devam edecek personel diğer genel uygulamadan ayrı
tutulabilir mi?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür
ederim.
Sayın Bingöl…
TEKİN BİNGÖL
(Ankara) – Teşekkürler Sayın Başkan.
2008 yılı içinde
klinik şef ve şef yardımcılarının atamalarıyla ilgili yasal bir düzenleme
yapılmıştı. O düzenleme sonrasında şu ana kadar klinik şef ve şef yardımcısı
atamalarının sayısı kaçtır? Yine, düzenleme sonrasında profesörlük unvanı
verilen klinik şef ve şef yardımcılarının sayısını öğrenebilir miyiz? Bu süre
içerisinde atananlardan kaç kişi profesörlük unvanı almıştır.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür
ederim.
Sayın Yıldız…
HÜSEYİN YILDIZ
(Antalya) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
Bakanlığınızdaki üst görevlerin büyük bir bölümü vekâleten yürütülmektedir.
Örneğin, Tedavi Hizmetleri Genel Müdürlüğünüz vekâleten yürütülmektedir; genel
müdür yardımcılarından 7 tanesinin 5’i vekâleten, daire başkanlarının 11’inin
7’si vekâleten; şube müdürleriniz de bu noktadadır. Bu görevleri vekâleten
yürüten görevliler de aynı zamanda daha önce görev yapmış oldukları
hastanelerde başhekim, başhekim yardımcılığı unvanlarını hâlâ taşımakta ve
döner sermayeden, başhekimlik tazminatlarından yararlanmaktadırlar. Bu noktada,
bu paraların helal olduğunu düşünebiliyor musunuz? Hakları olmadığı paraların,
başka doktorların emek sarf ederek, çalışarak kazandıkları paralardan bu
paraları alan şube müdürlerinin, daire başkanlarının, genel müdür
yardımcılarının, genel müdürlerin, müsteşar yardımcılarının bu paraları
almasını helal buluyor musunuz Sayın Bakanım? Bunlara nasıl gönlünüz razı
oluyor?
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Sayın Çalış…
HASAN ÇALIŞ
(Karaman) – Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Sayın Bakan,
kamuoyuna da yansıdı, bu mevcut tasarıyla, hekim maaşlarında belli bir iyileşme
olacak. Bu iyileşme genel bütçeden mi, döner sermayeden mi karşılanacak? Bu
merak ediliyor. Bunun kayıtlara geçmesi açısından öğrenmek istiyorum.
Bir diğer husus,
hekim dışı sağlık çalışanları böyle bir haktan yararlanmak istiyor. Bunlarla
ilgili bir düzenleme yapmayı düşünüyor musunuz?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Sayın Bakanım,
buyurun efendim.
SAĞLIK BAKANI
RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Değerli Başkanım, teşekkür ediyorum.
Sayın Öztürk sigaraya gelen zamlar, buna karşı sektörün
davranışlarıyla, Maliye Bakanımızın bir beyanı üzerine soru sordular.
Aslında elbette,
Maliye Bakanımız tehdit veya şantaj yapmamıştır ancak herhangi bir konuda vergi
toplamakla görevli olan bir bakanlığın başındaki bakan tabii ki, bu vergiyi
toplamak üzere gerekenleri yapacağını beyan edecektir. Sonuçta, insanlara
zararlı olan bir maddeden bahsediyoruz, sigaradan. Dünyanın birçok ülkesinde
olduğu gibi, Dünya Sağlık Örgütünün de önerileriyle, bu ürünlerden yüksek vergi
alınması bugün bütün dünya ülkelerinin uygulamaya çalıştığı bir politikadır. Bu
politikayı uyguladığı ve bu hususta kararlı davrandığı için ayrıca ben de
Sağlık Bakanı olarak Değerli Maliye Bakanımıza şükranlarımı arz ediyorum Türk
halkının sağlığı adına.
Sayın Arıtman
tıbbi tabirle tonsillektomi, apendektomi,
kolesistektomi gibi, aslında bademcik iltihabı,
apandisitin alınması, safra kesesinin alınması gibi işlemlerin performans
uygulamalarından sonra arttığını söyledi. Sayın Arıtman, hastanelerimizdeki
bütün tedaviler, işlemler, bu arada ameliyatlardaki artış oranları –daha önce
de bu bize soruldu ve biliyoruz- birbirine benzer şekilde arttı yani belli
ameliyat gruplarına ait bir artış yok çünkü performans sistemi verimliliği
artırıyor.
Bir de ben özellikle hekimlikten gelip burada milletvekili olan
değerli arkadaşlarımı şu hususta uyarmak istiyorum: Yani “Hekimler bir şekilde
muayenehaneleri olunca yanlış iş yapmazlar, yanlış ameliyat veya fazla ameliyat
yapmazlar ama bunu vatandaştan almayıp da devletten alacakları zaman yanlış
işler, fazla işler yaparlar.” demek hekimlere haksızlık oluyor, bunu
söylemememiz lazım ama performans sisteminin buna yol açtığı şeklindeki
düşünceler bize daha önce de soruldu; böyle bir gözlemimiz de yok, elimizde
böyle bir veri de yok.
CANAN ARITMAN
(İzmir) – Öyle bir şey demedim. Biz demiyoruz Sayın Bakan, hekimleri ağır bir
şekilde eleştiren sizsiniz, biz eleştirmiyoruz.
SAĞLIK BAKANI
RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Olabilir, her meslek grubunda olduğu gibi, çok nadiren,
yanlış işler yapan kişiler hekimlerin arasından da çıkabilir, belki de diğer
meslek gruplarıyla kıyaslandığında en az hekimlerin arasından çıkar; yanlış bir
şey yapıyorlarsa da bunlar için hukuk gereğini yapar.
CANAN ARITMAN
(İzmir) – Sayın Bakan, ben meslektaşlarımı, hekimleri şey yapacak bir şey
söylemedim, ben soruma cevap istiyorum.
SAĞLIK BAKANI
RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Sayın Arıtman, sorunuzu tekrarlıyorum, bakın:
“Yapılmaması gereken ameliyatlar mı yapılıyor?” dediniz. Sorunun net cevabını
veriyorum: Yapılmaması gereken ameliyatlar yapılmıyor.
CANAN ARITMAN (İzmir)
– Yani biz oranlarını rica ediyoruz.
SAĞLIK BAKANI
RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Sezaryenle ilgili bir şey sordunuz. Bakınız, biz -bunun
da kayıtlara geçmesi çok önemlidir- performans ödemesi olarak sezaryen yoluyla
yaptırılan doğumlara normal doğumun üstünde bir performans ödemesi yapmıyoruz
ve bunu özel bir politika olarak uyguluyoruz. Yani bir hekim arkadaşımız
sezaryenle bir bebeği doğurtmuşsa ona normal doğuma kıyasla daha fazla bir
performans ödemesi vermiyoruz. Net olarak ifade ediyorum.
CANAN ARITMAN
(İzmir) – Safra kesesi ameliyatları yüzde 100 arttı mı artmadı mı Sayın Bakan?
Allem ettiniz, kallem ettiniz cevap vermediniz.
SAĞLIK BAKANI
RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Evet, şimdi bu DUS sınavlarından, diş hekimliği ile
ilgili sınavlardan bir soru soruldu. Sayın Paksoy,
Nisan 2010’da yapılması için, ÖSYM’yle, ilgili çalışmaları devam ettiriyoruz
çünkü sınavları ÖSYM yaptıracak.
Sağlık birimleri
devredilmemiş olan kurum hekimleri açısından eğer yönetmelikte bir eksiklik
varsa -şimdi, kayıtlarımızı alıyoruz- derhâl düzeltiriz. Bu hekimlerimizi de
biz, talep ettikleri zaman Sağlık Bakanlığına almak için gerekli düzenlemeleri
yapabilecek durumdayız.
Sayın Genç’in
Tunceli’yle ilgili soruları var. Tunceli’de hangi ilçemizde diş hekimi yoksa
-bunu, bütün Türkiye için bir politika hâline getirmiş durumdayız- oraya
mutlaka diş hekimi veririz Sayın Genç. Yani bunu hemen planlamalarımız içine
aldırıyorum. Şöyle oluyor yalnız, şunu ifade edeyim: Çok küçük ilçelere, nüfusu
çok küçük ilçelere yaptığımız diş hekimi atamaları bazen maalesef oraya diş
hekimlerinin başlamamasıyla neticelenebiliyor. Bunu da şöyle çözmeyi
düşünüyoruz: Nüfus çok küçükse ve bir diş hekimi arkadaş oraya gidip başlamayı
tercih etmiyorsa, haftanın en azından belli günleri oraya gitmesini sağlayacak
bir modelle onları orada istihdam etmeyi düşünüyoruz. Haklısınız, mutlaka
ilçelerimizde diş hekimliği hizmetlerini vermemiz lazım, bu hususta çok mesafe
aldık. Tunceli’de de eksik kalan bir yer varsa onları tamamlarız.
Hastane olmayan
küçük ilçelerimizde genellikle entegre ilçe
hastaneleri yapıyoruz. Bu husustaki detayı da size bilahare yazılı olarak
vereyim. Tunceli’de de bu kabil planlamalarımız var.
Farklı
sözleşmeliler grubunda olan sağlık çalışanlarının bir tek sözleşme etrafında
toplanması için ilgili sendikalarla görüşmelerimizi sürdürüyoruz ama yine
sözleşmelilik durumunun devam etmesi yönünde yani şu anda kadroya geçirme
şeklinde bir çalışmamız yok.
Ankara’da Etlik
ve Bilkent’te yapacağımız kampüsler aslında Ankara’da
hasta yatağı sayısını artırmaya yönelik değildir. Biliyorsunuz, bizim Ankara
Numune, Yüksek İhtisas, Fizik Tedavi Hastanesi, Büyük Doğumevi gibi
hastanelerimiz, tabii olarak bir başkentte çok eski tarihlerde yapılmış
hastanelerdir ve bulundukları yerlerde bunları geliştirmek, modern hastaneler
yapmak mümkün olamamaktadır. Onun için, çok daha büyük bir arazide, çok daha
modern hastanelerle bu hastaneleri değiştirmiş olacağız.
Sayın Işık, ölüm
orucu tutan veya tutabilecek vatandaşlarımızla ilgili bir soru sordular. Ankara
İl Sağlık Müdürlüğümüz bu konuyu takip etmektedir. Vatandaşlarımızın sağlığıyla
ilgili herhangi bir problem oluşmaması için tabii, ilgili müdürlüklerimiz
üzerlerine düşeni yapacaklardır.
Sayın Bingöl’ün
klinik şef, şef yardımcısı sayılarıyla ilgili bir sorusu var. Atanan 27 kişi
profesör unvanı almış, diğerleriyle ilgili arkadaşlar şu anda bilgiyi
yetiştiremediler, yazılı olarak size takdim edelim.
Sayın Yıldız,
vekâleten yürütülen genel müdürlükler ve bunların aldığı paranın helal olup
olmadığını sordu.
HÜSEYİN YILDIZ
(Antalya) – Neden vekâleten yürütüldüğünü de sordum.
SAĞLIK BAKANI
RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Sayın Yıldız, şimdi şunu ifade edeyim: Bu vekâleten
yürütmeler, biliyorsunuz kanunun hükümlerine göre yapılabilir, burada herhangi
bir mevzuat eksiği yoktur. Normalde kanun ne diyorsa bunlar yapılmaktadır.
Aslında, sürekli olarak…
HÜSEYİN YILDIZ
(Antalya) – Sayın Bakanım, burada amaç, kadrosu yeterli olmayan,
zihniyetinizdeki insanları bir yerlere getirmek mi? Onları parasal anlamda
desteklemek mi?
SAĞLIK BAKANI RECEP
AKDAĞ (Erzurum) – Müsaade ediniz.
Değerli
Milletvekilim, bakın, ben size bir şey söyleyeyim: Bizim Bakanlığımızda, genel
müdürlüklerimizde ve müsteşar yardımcılığında, benzeri alanlarda çalışan
arkadaşlar, sahada çalışan arkadaşlardan çok daha uzun mesailerle çalışırlar.
Ben idealist bir ekiple çalışırım, bu arkadaşlar bana göre emeklerinin
karşılığını fazlasıyla hak etmektedirler ve bana göre kazandıkları da
kendilerine analarının ak sütü gibi helaldir.
HÜSEYİN YILDIZ
(Antalya) – Yani “etik” diyorsunuz, çalışmadıkları hâlde döner sermayeden para
almalarına.
SAĞLIK BAKANI
RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Hiç endişe etmeyin. Onlar çalışıyorlar, çok yoğun
çalışıyorlar siz merak etmeyin.
HÜSEYİN YILDIZ
(Antalya) – Size yakışmıyor Sayın Bakan.
SAĞLIK BAKANI
RECEP AKDAĞ (Erzurum) - Sayın Çalış’ın sorusu: “Hekim
maaşlarındaki iyileşme döner sermayeden mi ödenecek yoksa genel bütçeden mi
gelecek?” Sayın Çalış, döner sermayeden gelecek bunlar ama kişilerin döner
sermayeye katkılarına bakılmaksızın ödeneceği için, bunlar sabit gelirler
hâlinde ödenmiş olacak.
Diğer personelle
alakalı olarak nöbet ücretlerinde artırma var biliyorsunuz, bir de mesai
sonrasında ek ödeme alma imkânlarını getirdik. Onun dışında diğer personelle
ilgili bir sabit gelir artışı getirmiyoruz.
Teşekkür ediyorum
değerli milletvekilleri.
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Bakanım.
Sayın
milletvekilleri, ikinci bölüm üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi, ikinci
bölümde yer alan maddeleri, varsa o madde üzerindeki önerge işlemlerini
yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza sunacağım.
11’nci madde
üzerinde dört adet önerge vardır, önergeleri okutuyorum:
TBMM
Başkanlığı’na
Görüşülmekte olan
418 sıra sayılı kanun tasarısının çerçeve 11. maddesi ile 3359 sayılı Kanuna
eklenen ek madde 9’da yer alan “olarak işbirliği” ibaresinin “mutabakat”
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Harun Öztürk |
Hüseyin Pazarcı |
Kamer Genç |
|
İzmir |
Balıkesir |
Tunceli |
|
Recai Birgün |
|
Ferit Mevlüt Aslanoğlu |
|
İzmir |
|
Malatya |
TBMM Başkanlığına
418 sıra sayılı kanun tasarısının 11’nci maddesindeki “Maliye
Bakanlığı ve Yüksek Öğretim Kurulu” ibaresinden sonra “TSK (Türk Silahlı
Kuvvetleri)” ibaresinin gelmesini arz ve teklif ederiz.
|
Süleyman L.Yunusloğu |
Reşat Doğru |
Beytullah Asil |
|
Trabzon |
Tokat |
Eskişehir |
|
Metin Çobanoğlu |
Ahmet Bukan |
Erkan Akçay |
|
Kırşehir |
Çankırı |
Manisa |
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 418 sıra sayılı Kanun tasarısının 11 inci
maddesi ile 3359 sayılı Sağlık Hizmetleri Temel Kanununa eklenen Ek Madde 9’un
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Tekin Bingöl |
Şevket Köse |
Ali İhsan
Köktürk |
|
Ankara |
Adıyaman |
Zonguldak |
|
Sacid Yıldız |
Ali Arslan |
M. Şevki Kulkuloğlu |
|
İstanbul |
Muğla |
Kayseri |
Ek Madde 9 : Sağlık Bakanlığına bağlı sağlık kurum ve kuruluşları ile
üniversitelerin ilgili birimleri Bakanlık ve üniversitelerce işbirliği
çerçevesinde birlikte kullanılabilir. Birlikte kullanım ve işbirliğine ilişkin
usul ve esaslar ile ilgili mevzuat hükümleri çerçevesinde döner sermaye
gelirlerinden personele yapılacak ek ödemelere ilişkin esaslar Maliye Bakanlığı
ve Yükseköğretim Kurulunun olumlu görüşü alınarak Sağlık Bakanlığı tarafından
çıkarılacak yönetmelikle belirlenir.
Sağlık Bakanlığı
dışındaki kamu kurum ve kuruluşlarında, KİT’lerde ve mahalli idarelerde görev
yapan sözleşmeli statüde olanlar da dahil döner
sermaye ek ödemesi almayan uzman tabip, tabip, uzman, diş tabibi ve diş
tabiplerine aşağıda belirtilen oranları geçmemek üzere en yüksek devlet memuru
aylığının (ek gösterge dahil) brüt tutarı ile çarpımı sonucu bulunan miktarda
sağlık hizmetleri tazminatı ayrıca ödenir.
TAZMİNAT
ORANLARI (%)
Öğretim Üyesi Tabip/Tıpta Uzman Diş Diş Tabibi
DERECE Tabip / Uzman Uzmanlık Tabibi
Tabip Mevzuatına göre
uzman Olanlar
1 535 400 365 235
2-3 520 390 360 230
4-5 480 340 325 195
6-7 440 300 305 185
8-9 400 270 300 180
Sağlık hizmetleri
tazminatının oranları ile usul ve esasları; personelin unvanı, görevi, çalışma
şartları ve süresi, görev yeri ve özellikleri, eğitim - öğretim ve araştırma
faaliyetleri ve mesleki uygulamaları ve özellik arz eden riskli bölümlerde
çalışma gibi hizmete katkı unsurları esas alınarak Maliye Bakanlığının uygun
görüşü üzerine bağlı oldukları kurumlarınca belirlenir.”
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
418 Sıra sayılı
Üniversite ve Sağlık Personelinin Tam Gün Çalışmasına ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 11 inci maddesinin madde
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
|
Ayla Akat Ata |
Sırrı Sakık |
Sevahir Bayındır |
|
Batman |
Muş |
Şırnak |
|
Gültan Kışanak |
|
Şerafettin
Halis |
|
Diyarbakır |
|
Tunceli |
BAŞKAN – Sayın
Komisyon önergeye katılıyor musunuz?
SAĞLIK, AİLE,
ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Trabzon) – Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
SAĞLIK BAKANI
RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Kim
konuşacak efendim?
SEVAHİR BAYINDIR
(Şırnak) – Sırrı Bey konuşacak.
BAŞKAN – Önerge
hakkında Sayın Sakık konuşacak.
Buyurun efendim.
(BDP sıralarından alkışlar)
SIRRI SAKIK (Muş)
– Sayın Başkan, sevgili arkadaşlar; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Peşinen
söyleyeceğim, belki bizi uyaracaksınız ama biz tabii siyaset yapıyoruz, sadece
bu görüşülen yasa değil ama Türkiye’nin temel sorunları bizim sorunlarımız, biz
bu sorunlarla ilgili zaman zaman düşüncelerimizi
açıklamak… Bu da parlamenterlerin temel görevidir. Ben Sayın Başkandan aslında
bu konuda gündem dışı söz talep etmiştim, söz vermedi, önemli bir konuydu,
başka bir şansımız da yok. Keşke söz vermiş olsaydı, ilgili bakan da burada
olmuş olurdu, hiç olmazsa toplumu bilgilendirirdi.
Son günlerde
bizim elimize ulaşan bazı bilgiler oldu. Özellikle Şırnak’ın Cizre ilçesinde ve
birkaç ilçede nüfus cüzdanlarının, bu köy ve mahalle noktasındaki belirlemeye
aynen şöyle yazılıyor:
Soyadı: Poşluk
Adı: Şahin
Baba Adı: İsmail
Ana Adı: Fatma
Doğum Yeri: Tayyan
Tayyan bir aşiret.
Şimdi, geçmişte bu oyunları biliriz. Hemen arkasından, yine:
Soyadı: Dalmış
Adı: Ramazan
Baba Adı:
Süleyman
Doğum Yeri: Cizre
Evet, yine
mahalle ve köy: Keççan Hesinan
aşireti diyor.
Soyadı: Uçkan
Adı: Mehmet Şirin
Baba Adı: Haci
Evet, mahalle ve
köy yine Keççan Ömeran
aşireti.
Bu nüfus
cüzdanlarında böyle, diğer sürücü belgelerinde de aynı şeyler yazılıyor.
Şimdi,
vatandaşların başvurusu oluyor yeni doğan çocuklarıyla ilgili. Yani biz
demokratik bir cumhuriyetten bahsediyoruz ama hâlen ilkel yöntemlerle bölgede
bir uygulama var ve aileler nüfus müdürlüğüne başvuruyor, yeni doğan çocuklara
köy, mahalle yerine aşiretlerin adı yazılıyor.
Şimdi, bizim
bölgede ben bir aşirete mensubum, aşiretim var ama nüfus cüzdanımda “Badıkan” diye bir aşiret yazılmıyor. Bölgenin belli
yerlerinde neden bu uygulamanın olduğunu bir türlü anlamış değiliz ama zaman zaman bu tür şeylerle karşı karşıya kaldığımızı biliyoruz.
Yine, Şemdinli
olaylarında suçüstü yakalanan… Sayın Büyükanıt’ın
hani “O iyi çocuktur.” dediğinde… Fihristinde aşiretler çıkmıştı, tek tek, alt alta yazılıyordu: “Şu aşiret devlet yanlısıdır. Şu
aşiret devlet karşıtıdır. Bu aşiretle devlet diyalog kurabilir. Şu aşiretle
devlet yüzleşmemelidir.” Ve o iyi çocuk sonra tahliye oldu ve sonra o suçlardan
da aklandı. Şimdi, o dönemde devletin böyle, aşiretleri alt alta getirerek
devlet ve devlet karşıtı olduğunu biliyoruz ama son dönemlerdeki, AKP’nin bu
noktadaki uygulamaları veyahut da buna seyirci kalmasını anlamakta zorluk
çekiyoruz.
Şimdi, bu
sınıflandırma hukuk devletine yakışmaz. Eğer feryatlarımız varsa bunun bir
nedeni vardır. Çünkü biz biliyoruz bu aşiretlerin neden bu şekilde nüfus
cüzdanlarına yazıldığını çünkü gittikleri her yerde bu nüfus cüzdanları
bunların karşısına çıkıyor. Yetkililer bakıyor, eğer Tayyan
aşiretindeysen, eğer devlet onu devlet yanlısı göstermişse devletin
nemalarından faydalanırsınız ama eğer devletin zulmüne karşı başkaldırmışsanız
siz devlet düşmanısınız, ne olursa olsun devletin hiçbir olanaklarından faydalanamazsınız.
Şimdi, bu uygulamalara bu Parlamentonun seyirci kalmaması gerekir, bu Hükûmetin seyirci kalmaması gerekir ve çok önemli bir konu
olduğunu söylüyoruz. Bir taraftan demokratik açılım ama bir taraftan da
1910’ların, 20’lerin ruhuyla siz hâlen aşiret ve şeyhlik düzeniyle eğer
bölgedeki dizaynı yaparsanız gerçekten sonuç
alamazsınız.
Dün burada da
yine bazı konularla ilgili konuşmalar olduğunda muhalefet ve iktidar partisi
genel konuda, işte bu tütün işçileriyle, itfaiye işçileriyle ilgili birbirlerini
suçlarken… Aslında birbirimizi suçlamaya değil, ortak bir şey yaratabiliriz bu
toplum için. Bugün bu Tekel işçilerinin büyük bir çoğunluğu buraya geldiler,
hepsi feryat içerisindeydi. AKP Grup Başkan Vekili dün burada konuşurken oradan
bağırdım, sesim duyulmadı. Acaba gerçekten, sayın milletvekilleri, siz otuz
yedi gündür gece eve giderken rahat uyuyabiliyor musunuz? Sizin çoluk
çocuklarınız o sokakta olmuş olsa nasıl davranırdınız?
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Sakık, konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
SIRRI SAKIK
(Devamla) – Bana bugün bir grup bayan arkadaş geldi, bu eylemci arkadaşlardan.
Kiminin daha altı aylık bebeği evde, kiminin bir yaşında, iki yaşında
çocukları… Ve herkesin bir feryadı var: “Bu Parlamento bize sahip çıksın.” Ama
bu Parlamentonun tabii sahip çıkması için… CHP’li arkadaşlarım da bağışlasın,
dün onlar da söylüyorlardı. Gelin birlikte gidelim. Buradan gidelim Tekel
işçilerini ziyaret edelim, gidelim İstanbul’da da itfaiye işçilerini ziyaret edelim,
oradan da gidelim CHP’nin İzmir’deki işçilerini birlikte ziyaret edelim.
Gerçekten bu işi bir siyasal rant olarak değil… Halkın
taleplerinin ne olduğunu bu Parlamento omuzlamalıdır, halkın sorunlarına sahip
çıkmalıdır.
Ben, bu noktada
eğer bir birlik oluşabilirse bu ülkeye yapılabilecek en büyük iyiliklerden
birinin bu olacağını düşünüyorum. Çünkü siyaset, sorunları çözme sanatıdır ve
siz sorunları çözmek için buradasınız. Buyurun, sorun var, bu sorunu iktidar ve
muhalefetiyle birlikte çözelim. Biz varız. Siz de varsanız hepimizin yolu açık
olur diye düşünüyorum.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Sakık.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum…
MUHARREM VARLI
(Adana) – Karar yeter sayısı…
BAŞKAN – Evet,
önergeyi oylarınıza sunacağım, karar yeter sayısını arayacağım.
Önergeyi kabul
edenler… Kabul etmeyenler…
İki dakikalık
süre vereceğim ve elektronik cihazla oylama yapacağım.
Oylama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, pusula gönderen arkadaşların isimlerini okuyorum:
Sayın Cevheri?
Burada.
Sayın Koç?
Burada.
Sayın İsmail
Katmerci? Burada.
Sayın Cemal Öztaylan? Burada.
Sayın Özkul?
Sayın Ayşe
Türkmenoğlu? Burada.
Sayın Taner
Yıldız’a vekâleten Recep Akdağ? Burada.
Sayın Akif Gülle?
Burada.
Sayın Mustafa
Ünal, Karabük? Burada.
Sayın Veysel Eroğlu? Burada.
Sayın
milletvekilleri, karar yeter sayısı vardır, önerge reddedilmiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
418 sıra sayılı Kanun tasarısının 11 inci maddesi ile 3359 sayılı Sağlık
Hizmetleri Temel Kanununa eklenen Ek Madde 9’un aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ek Madde 9 : Sağlık Bakanlığına bağlı sağlık kurum ve kuruluşları ile
üniversitelerin ilgili birimleri Bakanlık ve üniversitelerce işbirliği
çerçevesinde birlikte kullanılabilir. Birlikte kullanım ve işbirliğine ilişkin
usul ve esaslar ile ilgili mevzuat hükümleri çerçevesinde döner sermaye
gelirlerinden personele yapılacak ek ödemelere ilişkin esaslar Maliye Bakanlığı
ve Yükseköğretim Kurulunun olumlu görüşü alınarak Sağlık Bakanlığı tarafından
çıkarılacak yönetmelikle belirlenir.
Sağlık Bakanlığı
dışındaki kamu kurum ve kuruluşlarında, KİT’lerde ve mahalli idarelerde görev
yapan sözleşmeli statüde olanlar da dahil döner
sermaye ek ödemesi almayan uzman tabip, tabip, uzman, diş tabibi ve diş
tabiplerine aşağıda belirtilen oranları geçmemek üzere en yüksek devlet memuru
aylığının (ek gösterge dahil) brüt tutarı ile çarpımı sonucu bulunan miktarda
sağlık hizmetleri tazminatı ayrıca ödenir.
TAZMİNAT
ORANLARI (%)
Öğretim Üyesi Tabip/Tıpta Uzman Diş Diş Tabibi
DERECE Tabip / Uzman Uzmanlık Tabibi
Tabip Mevzuatına göre
uzman Olanlar
1 535 400 365 235
2-3 520 390 360 230
4-5 480 340 325 195
6-7 440 300 305 185
8-9 400 270 300 180
Sağlık hizmetleri
tazminatının oranları ile usul ve esasları; personelin unvanı, görevi, çalışma
şartları ve süresi, görev yeri ve özellikleri, eğitim - öğretim ve araştırma
faaliyetleri ve mesleki uygulamaları ve özellik arz eden riskli bölümlerde
çalışma gibi hizmete katkı unsurları esas alınarak Maliye Bakanlığının uygun
görüşü üzerine bağlı oldukları kurumlarınca belirlenir.”
Tekin
Bingöl (Ankara) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE,
ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Trabzon) – Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
SAĞLIK BAKANI
RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Katılmıyoruz Değerli Başkan.
HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) – Ali Arslan konuşacak.
BAŞKAN – Sayın Arslan, siz mi konuşacaksınız?
ALİ ARSLAN
(Muğla) – Evet.
BAŞKAN – Buyurun.
Evet, önerge
sahipleri adına Ali Arslan, Muğla Milletvekili.
ALİ ARSLAN
(Muğla) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisinin önergesi
üzerine söz almış bulunuyorum. Sözlerime başlarken, yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlarım, aslında, tam gün yasası neredeyse bütün toplumun talep ettiği,
istediği, onayladığı bir yasa. Hatta, Cumhuriyet Halk
Partisinin geçmişinde de Tam Gün Yasası, biliyorsunuz, hayata geçirildi, 1978
yılında Mete Tan’ın Sağlık Bakanı olduğu dönemde de “Tam Gün Yasası” diye bir
yasa iki yıl kadar uygulandı. 12 Eylülün faşist yönetimi, “toplumda hekimler
çok ücret alıyor, sağlık çalışanları çok ücret alıyor” diye yakınmalara neden
olan o Yasa’yı iptal etti. 1978 yılında uygulamaya konulan Tam Gün Yasası’nın
bir hedefi vardı. Hedef, Türkiye’de bozuk olan hekim dağılımını, sağlık
personeli dağılımını düzenlemeye yönelikti ve gerçekten, o dönemde, 1978
yılında, Cumhuriyet Halk Partisi döneminde çıkarılan Tam Gün Yasası’yla
Türkiye’de hekimsiz sağlık ocağı kalmamıştı. Yani, o Tam Gün Yasası’nın böyle
bir hedefi vardı ve bu hedefine o Yasa ulaşmıştı. “Bu yasanın ne hedefi var?”
diye insan bakınca, “Neyi hedefliyor, neden tam gün yasası bugün tekrar
getirmeye çalışılıyor?” diye bakınca, tabii Sağlıkta Dönüşüm Programı’nın
içinde bakmak lazım. Tek başına tam gün yasasına bakınca
doğru gibi görünüyor yani legonun o parçasının rengi
güzel ama tablonun bütününe bakınca, Sağlıkta Dönüşüm Programı’na bakınca,
Adalet ve Kalkınma Partisinin iktidarı boyunca uygulamaya çalıştığı,
gerçekleştirmeye çalıştığı Sağlıkta Dönüşüm Programı’na bakınca tam gün
yasasının bir tek hedefi var; özel hastanelere ucuz hekim temin etmenin yolunu
açmak, başka bir hedefi yok.
Tabii, bakın, tam
gün yasası tartışmaları bu Mecliste ne zaman başladı? 22’nci Dönem
Parlamentonun açıldığı gün Hakkâri Milletvekili Sayın Rüstem Zeydan burada gündem dışı söz aldı. Hiç Türkiye’nin
gündeminde tam gün yokken beş dakika burada gündem dışı söz aldı ve tam gün
yasasının nimetlerini anlattı. İki buçuk yıl oldu değerli arkadaşlarım. İki
buçuk yıldan beri uğraşılıyor. Bakıyorsunuz bugün yasaya, birçok yanlışlıkları,
Anayasa’ya aykırılıkları, inanılmaz bir karmaşa tablo içinde. Herkes diyor ki:
“Ya, bu tam gün yasasını niye tartışıyoruz?” Kimse bilmiyor bile doğru dürüst.
Değerli
arkadaşlarım, inanılmaz yanlışlıklar var. Bakın, mesela -Komisyona geldiğinde
yoktu, sonradan değişti- bu yasayla Sağlık Bakanlığında çalışan doktorlara altı
ay süre veriliyor. Altı ay içinde muayenehaneyi kapatacaksın. Üniversitede
çalışan öğretim görevlilerine diyorlar ki: “Sen bir yılda kapatabilirsin.”
Niye? Şimdi, bu yasanın gerekçelerine baktığınızda “Bıçak parasını ortadan kaldıracağız,
hekim-hasta arasındaki para ilişkilerini kaldıracağız.” diyorsunuz. Doğru bir gerekçe. Başka bir doğru gerekçe, kendinize göre
söylediğiniz gerekçe var. Üniversite öğretim üyesinin muayenehanede çalışmayıp
üniversitede çalışarak eğitime daha çok katkıda bulunması gibi bir hedefiniz
var. Ee, niye üniversite öğretim görevlisini o zaman
bir yıl bekletiyorsunuz? Hakikaten anlamakta zorluk çekiyor… O da doktor, o da
doktor; birisi altı ay sonra kapatacak, birisi bir yıl sonra. Böyle bir garabet
olamaz. Anayasa’ya aykırı bu, eşitlik ilkesine aykırı. Şimdi
buradan belki, aman, ha, üniversite hocaları gibi düşünelim diye bir karar
çıkabilir.
Şunu anlatmaya
çalışıyorum: Hazırlıksızsınız. Mesela Sayın Bakan Komisyondaki görüşmede diyor
ki: “Ya, ben doktorlarla, otuz tane tabip odasıyla görüştüm. Sorun doktorların
emekliye yansıyan ücretleri, o yok. Bunu düzeltirsek bu iş olacak.” Dedim ki:
“Yapamazsın Sayın Başkan, bunu sana yaptırmazlar.” “Yapacağım.” dedi, söz verir
gibi bir şey yaptı. “Ekonomik Konseyle görüştüm.” dedi. “Bu konuda bir gelişme
yapılacak.” dedi. “Hekimlerin emekliliğine yansıyan ücretleri alması konusunda
bu yasada bir şeyler koyalım.” dedi, sevindik. “Bunu yaparsanız -Sağlıkta
Dönüşüm Programı’nı biz, Cumhuriyet Halk Partisi ya da Tabipler Birliği
eleştiriyor ya; sağlığın piyasalaşması programıdır, o nedenle ucuz emek
yaratıyorsunuz diye eleştiriyoruz ya- siz böyle bir şey yaparsanız biz sizden
özür dileriz.” dedik. “Hatta, elinizi öperiz, alnınızı
öperiz.” dedik.
Şimdi, bakın,
buraya, hekimlerin, güya, emekliliğine yansıyan ücretlerini artıran bir madde
konulmuş. Arkadaşlar, nereden karşılanıyor biliyor musunuz? Döner sermaye
gelirlerinden. Hangi devlet memuru emekli maaşının miktarını döner sermaye
gelirlerine göre alıyor? Böyle bir şey olabilir mi?
Yapmayacağı
belliydi, olamayacağı belliydi çünkü Sağlıkta Dönüşüm Programı’nın hedefi,
amacı sağlığı piyasalaştırmak. Kendiniz zaten başında söylüyordunuz:
“Hastaneler işletme olacak, hastalar müşteri olacak.” Hastane işletme, hasta
müşteriyse, çalışan da ücretli, işçi olacak. Hedef odur. O nedenle yüksek ücret
veremezsiniz. Bu tam gün yasasının hedefi özel hastanelere ucuz işçi, ucuz
doktor, ucuz sağlık çalışanı yaratmaktır, başka bir hedefi yoktur. O nedenle
herkesin kafaları karışık, o nedenle hayalini tam gün yasasına adamış…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Arslan, konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
ALİ ARSLAN
(Devamla) – Cumhuriyet Halk Partililer karşı çıkıyor,”Böyle bir tam gün yasası
olmaz.” diyor, o nedenle Türk Tabipler Birliği karşı çıkıyor. Bakın, herkes
eylemde; Türk Tabipler Birliği eylemde, sağlık çalışanlarının tümü eylemde,
“istemiyoruz” diyor.
Değerli
arkadaşlarım, emekliliğe yansıyan marj, önümüzdeki
sene yanılmıyorsam 9-10 lira bir şey yansıyacakmış. Yirmi beş yıl sonra ancak
yargıçlarla doktorlar eşit düzeye gelecekmiş. Arkadaşlar, bu Sağlıkta Dönüşüm
Programı uygulanınca, yirmi beş yıl sonra zaten Türkiye’de kamu hastanesi
kalmayacaktır. Şimdi, siz tam gün yasasına bakarken, kamu hastaneleri birliği
yasasıyla beraber bakmanız lazım. Kamu hastaneler birliği yasasıyla bu yasayı
yan yana getirin, yirmi beş sene sonra Türkiye’de devlet hastanesi diye bir
kurum kalmayacaktır, özelleştireceksiniz. O zaman devlet hastanesi yoksa, devlette çalışan kamunun doktoru da yoktur, o zaman
onun devletten emekli olmak gibi, Emekli Sandığından emekli olmak gibi bir
sorunu olmayacaktır.
Değerli
arkadaşlarım, gerçekten bir kandırmaca. Bakın, inatlaşıyorsunuz, cinlik
yapıyorsunuz. Radyoloji çalışanlarının mesai sürelerini uzatmakla ilgili, yargı
kararlarına rağmen…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ALİ ARSLAN
(Devamla) - Büyük çoğunlukla, 28’e 1… Tekrar aynı yasayı bir daha geçiriyoruz.
Yazıktır, günahtır, uğraşmayın şu sağlık çalışanlarıyla. Bir gün hepimiz
onlara, Allah göstermesin, muhtaç olacağız.
Sürem yetmedi,
umarım başka bir maddede tekrar görüşme şansım olacaktır. Bu duygularla
hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Arslan, teşekkür ediyorum.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
TBMM Başkanlığına
418 sıra sayılı
kanun tasarısının 11’nci maddesindeki “Maliye Bakanlığı ve Yüksek Öğretim
Kurulu” ibaresinden sonra “TSK (Türk Silahlı Kuvvetleri)” ibaresinin gelmesini
arz ve teklif ederiz.
Süleyman
L. Yunusoğlu (Trabzon) ve arkadaşları
BAŞKAN – Sayın
Komisyon önergeye katılıyor musunuz?
SAĞLIK, AİLE,
ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Trabzon) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet?
SAĞLIK BAKANI
RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Sayın
Akçay, buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)
ERKAN AKÇAY
(Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 11’inci madde üzerine
verdiğimiz önerge hakkında söz aldım. Muhterem heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, sağlık için yapılan her düzenlemenin öncelikle en kaliteli ve
en yüksek standartlarda sağlık hizmetinin en uygun maliyetle alınması ve hasta
ile sağlık çalışanlarının memnuniyetinin sağlanması üzerine oturması
gerekmektedir, ilkenin bu olması gerekir. Bu kanun tasarısının gerekçesinde,
özetle, muayenehane ve kamu hastanesi ikilemine son vermek ve sağlık alanındaki
harcamaları azaltarak vatandaşı devlet hastanelerine yönlendirmek istendiği
ifade edilmektedir. Bu anlamda tam gün yasası olumlu gibi gözükse de uygulama
açısından bazı sorunları da beraberinde getirmektedir. Tam gün yasası sağlık
hizmetini bir piyasa metası hâline getirdiği gibi hastaların aldıkları hizmet
kalitesini de düşürmektedir. Ayrıca, bu yasa, tıp fakültelerindeki öğretim
üyelerinin görevlerinden ayrılması neticesinde tıp eğitimini de olumsuz yönde
etkileyecektir.
Üniversite tıp
fakültesi hastanelerinde sağlık hizmeti ve tıp eğitimi bir bütün olarak yürütülmektedir.
AKP hükûmetleri döneminde uygulanan tüm sağlık
politikaları tek taraflı olarak düşünülmüş, hekimlerle ilgili yasal
düzenlemeler yapılırken hekimler dışında kalan sağlık personeli göz ardı
edilmiştir. Sadece hekimlerin mali ve sosyal haklarında iyileştirme yapmaya
çalışırken diğer sağlık çalışanlarına bu hakların tanınmaması bir
adaletsizliktir ve çalışma barışını da bozan bir uygulamadır. Bu nedenle,
kamuoyunda “Tam Gün Yasa Tasarısı” olarak bilinen bu tasarı maalesef sağlık
çalışanlarının beklentisini karşılamaktan uzaktır.
Tam gün yasasının
çıkmasıyla birlikte yardımcı sağlık personelinin iş yükü de artacaktır ancak bu
tasarıda yardımcı sağlık çalışanlarının döner sermaye gelirleri ve nöbet
ücretleri ile ilgili yeterli bir düzenleme yoktur. Sağlık Bakanlığının
hazırladığı taslak ile Meclise sevk edilen tasarı arasında göze çarpan en
önemli fark, hekimlerin döner sermaye gelirleri tavan oranları yükseltilirken
hekim dışı personelin oranlarının indirilmesi söz konusu olmuştur.
Döner sermaye sistemi
hekim eksenli olarak hazırlandığı için tabip dışı sağlık personeli düşük döner
sermaye ödemeleri almaktadır. Hekimler ile hekim dışı arasındaki döner sermaye
ödemeleri arasında çok ciddi bir fark bulunmaktadır. Bu adaletsizliğin
giderilmesi için tabip dışı personelin de döner sermaye oranı mutlaka
artırılmalıdır. Ancak buna ilişkin verilen önergeler de maalesef
reddedilmektedir. Bu adaletsizliği ortadan kaldırmak ve sağlıkta çalışma
barışını bozmamak için tüm sağlık çalışanlarının maaşının yükseltilerek
emekliliğe yansıtılması gerekmektedir.
Bu kanun
tasarısıyla zorunlu mesleki mali sorumluluk sigortası, sigortalı personelin
gözetim ve yönetiminde hizmet veren diğer sağlık çalışanlarının hizmet
esnasında verebilecekleri zararları da teminat altına alırken taslaktan bu
hüküm çıkarılmıştır. Tasarıya göre kamuda çalışan hekimlerin sigorta
primlerinin yarısı kurum döner sermaye gelirlerinden karşılanacak, diğer
yarısını ise hekimler kendileri ödeyeceklerdir. Hekimler yanlış tedavi
uygulamalarına karşı sigortalanırken hekim dışı sağlık personeli kendi başına
bırakılmıştır. Ebe, hemşire ve diğer sağlık personeli de tazminat davalarıyla
karşı karşıya kalmaktadırlar. Bu personel için de bir düzenlemenin yapılması
faydalı olacaktır. Sağlık hizmetlerinde hekim ve hekim dışı personel arasında
bu kadar keskin bir ayrıma gidilmesi kurumlarda sağlık hizmeti verilmesini ve
çalışma barışını olumsuz yönde etkileyecektir.
Bir yandan
hastane gelirleri düşerken –üniversite tıp fakültesi hastaneleri için ifade
ediyorum- diğer yandan döner sermaye gelirlerini artırıcı önlemler alınmazken
bu durumda döner sermaye dağıtımı nasıl olacaktır? Tam gün uygulamasıyla
birlikte tıp fakültesi hastanelerinin döner sermaye ücreti ödeyebilmeleri için
hangi kaynağı kullanacağının açıklığa kavuşturulması gerekmektedir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun
efendim, konuşmanızı tamamlayınız.
ERKAN AKÇAY
(Devamla) - Bu kanun tasarısının akademik performans ayağı yoktur. Olsaydı,
akademik performans üzerinden de temel tıp öğretim üyelerine performans ücreti
verilebilirdi. Hasta bakana nasıl performans ücreti veriliyorsa, akademik
çalışma yapana da performans ücreti verilmesi eğitim kalitesini yükseltecek ve
akademik yayın sayısını artıracaktır. Üniversitelerde çalışan doktorlara
performansa yönelik olarak ödeme yapılmaması, öğretim üyelerinin özele
yönelmesine neden olacaktır. Bu nedenle yasa tasarısına akademik performans da
ilave edilmelidir.
Ayrıca, tasarıyla
radyoloji çalışanlarının haftalık çalışma süresi otuz beş saate
çıkarılmaktadır. Ülkemizdeki tıbbi röntgen cihazlarının büyük bölümünün lisansı
ve ruhsatı yoktur, bir kısmı da eskidir ve yüksek radyasyon yaymaktadır. Ayrıca
cihazların dörtte 3’ünden fazlasının…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın
Akçay, teşekkür cümlenizi alayım.
Buyurun.
ERKAN AKÇAY
(Devamla) - Çok teşekkür eder, muhterem heyetinize saygılar sunarım. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Akçay.
HÜSEYİN YILDIZ
(Antalya) – Karar yeter sayısı istiyoruz.
BAŞKAN – Evet,
arkadaşlarım, duydunuz; önergeyi oylarınıza sunacağım, karar yeter sayısını
arayacağım.
Önergeyi kabul
edenler… Kabul etmeyenler…
Sayın
milletvekilleri, iki dakika süre veriyorum ve elektronik cihazla oylama
yapacağım.
Başlatınız
efendim.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN – Pusula
gönderen sayın milletvekillerinin isimlerini okuyacağım:
Taner Yıldız
adına Mustafa Demir, Sayın Bakan? Burada.
Sayın Veysel Eroğlu? Burada.
Sayın Mehmet Domaç? Burada.
Sayın Binali Yıldırım? Burada.
Sayın Akif Gülle?
Burada.
Sayın Ali Babacan
adına Veysel Eroğlu? Burada.
Sayın
milletvekilleri, karar yeter sayısı vardır, önerge reddedilmiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
TBMM
Başkanlığı’na
Görüşülmekte olan
418 sıra sayılı kanun tasarısının çerçeve 11. maddesi ile 3359 sayılı Kanuna
eklenen ek madde 9’da yer alan “olarak işbirliği” ibaresinin “mutabakat”
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Harun
Öztürk (İzmir) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE,
ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Trabzon) – Katılmıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
BAYINDIRLIK VE
İSKÂN BAKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Sayın Öztürk, buyurun efendim.
HARUN ÖZTÜRK
(İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 418 sıra sayılı Kanun
Tasarısı’nın 11’inci maddesiyle ilgili vermiş olduğum değişiklik önergesi
üzerinde söz aldım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, görüştüğümüz tasarı esas komisyon olarak Plan ve Bütçe
Komisyonuna havale edilmemiş ve görüşleri alınmadan önünüze getirilmiştir. Bu tasarı, öngördüğü ödemelerin çoğu döner sermaye bütçesinden
yapılacak olsa da kamuda ücret dengesini ne ölçüde etkilediğinin tartışılması
için, bütçeden karşılanmak üzere sağlık hizmetleri tazminatı adı altında bir
ödeme öngördüğü için, döner sermaye ödemelerinin emekliliğe de yansıtılması
nedeniyle sosyal güvenliğin aktüeryal dengelerini ne
ölçüde etkileyeceği ve emekliler arasında yeni eşitsizliklere yol açıp
açmayacağının değerlendirilmesi için, teşkilat yapısına ilişkin düzenlemeler
içerdiği için, 5018 sayılı Kanun’un 14’üncü maddesi gereğince tasarının hem
merkezî yönetim bütçesine hem de sosyal güvenliğe etkilerinin değerlendirilmesi
için Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşülmeliydi.
Değerli
milletvekilleri, bağımsız milletvekilleri ile grubu bulunmayan
milletvekillerinin tasarı ve teklifler üzerinde görüşlerini ifade edebilmeleri
iktidar grubu tarafından ciddi biçimde engellenmektedir. Gerçekten de söz
konusu engelleme girişimleri siz değerli milletvekillerinin ve milletimizin
dikkatinden kaçmamaktadır. Yoksa kişisel söz talep eden iktidar
milletvekillerinin kürsüye çıkıp teşekkür ederek kürsüden inmeleri ve yine
iktidar milletvekillerinin değişiklik önergelerinin kendi gruplarının oylarıyla
reddedilmesi başka türlü açıklanamaz.
Engelleme varsa
konuşma fırsatını nasıl bulduğum sorulabilir. Değerli milletvekilleri, Genel
Kurulda sizlere hitap edebilmeyi bir başka milletvekilinin söz hakkını
devralarak değil, bir hakkı kullanarak yapabilmeyi isterdim.
Değerli
milletvekilleri, bu tasarıyla kamuoyuna hastalar hastanelerde muayene olmak ya
da ameliyat olmak için özel muayenehanelere gitmek zorunda kalmayacaklar mesajı
verilmek istenmektedir. Bu gerekçeye doğal olarak fazla itiraz gelmemektedir.
Ben de tasarının benimsediği bu ilkeyi destekliyorum. Ancak tasarı üzerinde
yerinde söz alamadığım için ifade edemediğim görüşler de dâhil bazı
düşüncelerimi sizlerle paylaşmak istiyorum.
Bu tasarının Plan
ve Bütçe Komisyonunda bekleyen Hastane İşletmeleri, Hastane Birlikleri Yasa
Tasarısı ile birlikte ele alınması uygun olurdu. Birbirlerini nasıl
etkileyebileceğini bilmek ve ona göre karar vermek Genel Kurulun en doğal
hakkıydı diye düşünüyorum. Peki, iktidar bu kadar güzel şey yapıyor da sağlık
emekçileri niye sokaklarda? Hiç kendi kendinize bu soruyu sorma ihtiyacı
duydunuz mu? Sağlık çalışanlarının sokaklara dökülmesinde tasarıyla sağlık
hizmetlerinin özelleştirilmesi yolunda adımlar atıldığı, sağlık hizmetlerinin
tümüyle paralı hâle getirileceği ve sağlık çalışanlarının iş güvencelerinin
ellerinden alınacağı şeklindeki kaygı ve endişeler etkili olmuş olabilir mi?
İktidarın bu kaygı ve endişeleri gidermek yerine, burada da dayatmacı bir tutum
sergilemesi demokratik değildir.
Değerli
milletvekilleri, tasarının 2548 sayılı Kanun’un 38’inci maddesine eklenen
fıkrasının, öğretim elemanlarının görevli oldukları birimin hiçbir bilgisi ve
izni olmadan Deniz Feneri gibi dernek ve vakıfların yönetim ve denetim
organlarında görev almalarını sağlamak üzere düzenlendiğinin herhâlde
farkındasınız. Öğretim elemanları kamu kurum ve kuruluşlarında
görevlendirilmeleri sırasında görevli oldukları birimden başlayan bir izin ve
onay prosedürüne tabi olurken, dernek ve vakıflarda
görev alırken, görev yaptıkları birime bilgi verme gereği dahi duyulmamasının
amacı siz değerli milletvekillerine anlatılmalıdır.
Tasarı, döner
sermaye ödemelerine bir üst sınır getiriliyor gibi görünse de çerçeve 2’nci
maddede sayılan ödemeler dolayısıyla bu sınır aşılmaktadır. Çerçeve 5’inci
maddede döner sermaye kaynaklarından sınırsız olarak gelecek yıllara yaygın
yüklenmelere girişme imkânı verilmektedir. Açılan bu kapının kamu borç
yönetiminde zafiyete yol açacağının herhâlde farkındasınız diye düşünüyorum. Bu
nedenle, gelecek yıllara yüklenme yetkisi verilirken döner sermayeye bir önceki
yıl geliri ile sınırlı bir tavan getirilmesi uygun olurdu.
Üniversitelerde
döner sermaye gelirlerinin belli bir nispetinin mal ve hizmet alımına ayrılması
öngörülürken Sağlık Bakanlığına bağlı döner sermayelerde böyle bir oranın
belirlenmemesi ne kadar isabetli olmuştur?
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Öztürk, buyurun efendim.
HARUN ÖZTÜRK
(Devamla) – Mevcut performansa dayalı döner sermaye uygulamasının olumsuzlukları
ortadayken sağlık çalışanlarının emekliliğe de yansıyacak şekilde temel ücret
ve tazminatlarını artırmak ve döner sermaye ödemelerini sınırlı tutmak yerine,
yanlış üzerine bina inşa etmek ne derece doğru olmuştur?
Döner sermaye
ücretlerinin emekliliğe yansıtılması için işveren prim payının da sağlık
çalışanına ödettirilmesi doğru olmamıştır.
Tıbbi kötü
uygulamalar nedeniyle idare ve üçüncü kişiler tarafından kendilerinden talep
edilecek zararları karşılamak üzere doktorlar için zorunlu mesleki mali
sorumluluk sigortası öngörülürken diğer sağlık personelinin bu sigortanın
kapsamı dışında tutulması doğru olmamıştır.
Değerli
milletvekilleri, bazı sorularla siz değerli milletvekillerini belli konularda
biraz daha düşünmeye davet etmek istedim.
Değişiklik
önergesi karşılıklı iş birliğinin bir mutabakat çerçevesinde yapılacağına
açıklık getirmek üzere verilmiştir.
Tasarının hayırlı
olması dileğiyle yüce heyetinizi tekrar saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Öztürk, teşekkür ederim.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
11’inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Birleşime on
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 17.07
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 17.23
BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Fatih METİN (Bolu), Yaşar TÜZÜN (Bilecik)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 50’nci Birleşiminin Üçüncü
Oturumunu açıyorum.
418 sıra sayılı
Tasarı’nın görüşmelerine devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
12’nci madde
üzerinde üç adet önerge vardır, önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
418 sıra sayılı “Üniversite ve Sağlık Personelinin Tam Gün Çalışmasına ve Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 12. maddesinin
birinci fıkrasındaki “hizalarındaki” kelimesinden önceki ibarenin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Şevket Köse |
Sacid Yıldız |
Ali İhsan
Köktürk |
|
Adıyaman |
İstanbul |
Zonguldak |
|
Tekin Bingöl |
M. Şevki Kulkuloğlu |
|
|
Ankara |
Kayseri |
|
“Ç – Türk Silahlı Kuvvetleri kadrolarında bulunan ve aşağıda
rütbeleri belirtilen personelden Öğretim Üyesi, Tabip, Diş Tabibi, Eczacı,
Veteriner ile tıpta uzmanlık mevzuatındaki dallarda doktora yapmış diğer
öğretim üyeleri (Tıpta uzmanlık belgesi olan veya doktora belgesi olan öğretim
üyeleri)”
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 418 sıra sayılı “Üniversite ve Sağlık
Personelinin Tam Gün Çalışmasına ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı”nın 12’nci maddesinde belirtilen 27/7/1967
tarihli ve 926 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu’nun ek 17’nci
maddesinin (c) fıkrasından sonra gelmek üzere eklenen (ç) fıkrasındaki “diş tabibi”
ibaresinden sonra “eczacı ve veteriner tıpta uzmanlık veya doktora belgesi olan
öğretim üyeleri” ibaresinin eklenmesini ve Tazminat Oranları tablosunda
aşağıdaki değişikliklerin yapılmasını arz ve teklif ederim.
|
Rıdvan Yalçın |
Emin Haluk
Ayhan |
Recep Taner |
|
Ordu |
Denizli |
Aydın |
|
D. Ali Torlak |
Kürşat Atılgan |
Mehmet Akif Paksoy |
|
İstanbul |
Adana |
Kahramanmaraş |
TAZMİNAT ORANLARI
(%)
Öğretim Üyesi Tabib/Tıpta Uzman
Diş Diş Tabibi
Tabib-Diş uzmanlık Tabibi
RÜTBELER Tabibi/Uzman Tabib mevzuatına
Öğretim
Üyesi göre uzman
Eczacı olanlar
General/Amiral 585 455 455 360
Kıdemli Albay 550 425 425 330
Albay 545 415 415 330
Yarbay 515 380 380 315
Kıdemli Binbaşı 500 370 370 310
Binbaşı 500 370 370 310
Kıdemli Yüzbaşı 460 320 320 275
Yüzbaşı 460 320 320 275
Kıdemli Üsteğmen 420 280 280 265
Üsteğmen 420 280 280 265
Teğmen 380 250 250 260
Asteğmen 370 240 240 230
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
418 Sıra sayılı
Üniversite ve Sağlık Personelinin Tam Gün Çalışmasına ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 12 inci maddesinin metinden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
|
Ayla Akat Ata |
Gültan Kışanak |
Sırrı Sakık |
|
|
Batman |
Diyarbakır |
Muş |
|
|
Şerafettin
Halis |
|
Sevahir Bayındır |
|
|
Tunceli |
|
Şırnak |
|
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE,
ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Trabzon) – Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
BAYINDIRLIK VE
İSKÂN BAKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
Sayın Bayındır,
siz mi konuşacaksınız?
SEVAHİR BAYINDIR
(Şırnak) – Evet.
BAŞKAN – Buyurun
Sayın Bayındır.
SEVAHİR BAYINDIR
(Şırnak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 418 sıra sayılı Yasa
Tasarısı’nın 12’nci maddesi üzerinde verdiğimiz önerge hakkında konuşacağım.
Barış ve Demokrasi Partisi adına sizlere saygılar sunuyorum.
Şimdi, bir
süreden beri tam gün yasasının üzerinde değişiklik tartışmalarını yürütüyoruz.
Parti olarak, bu tam gün yasasının tam bir aldatmaca olduğunu bir kez daha bu
kürsüde hem siz sayın milletvekillerinin hem de sevgili halkımızın ve sağlık
meslek örgütlerinin huzurunda tekrarlıyoruz: Bu yasanın adı “tam gün.” Evet, daha önce Türk Tabipler Birliği, sağlık emekçileri
sendikaları, sağlık hizmetli sınıfı çalışanları, Sağlık Memurları Derneği,
Sağlık Teknisyen ve Teknikerleri Derneği, Sosyal Hizmet Uzmanları Derneği,
Tıbbi Laboratuvar Teknisyenleri ve Teknikerleri
Derneği, Tüm Radyoloji Teknisyenleri ve Teknikerleri Derneği, Türk Medikal
Radyoteknoloji Derneği, Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası ve yine
Türkiye Diyetisyenler Derneği “tam gün yasası” ismini kullanmışlardır. Ama
sizin sunduğunuz bu tam gün yasasına karşı dün tüm Türkiye’de tam bir iş
bırakma oldu ve siz bu iş bırakmanın gerekçesini ilgili kesimlerden,
örgütlerden dinlemek ve anlamak yerine, âdeta meydan okurcasına “Sizi tam bir
ezilmişliğe, tam bir sömürüye, tam bir sağlık riskiyle karşı karşıya
bırakıyoruz.” diyorsunuz ve bugün de çıkıp televizyonlarda “Bunlar ideolojik
mücadele veriyor.” diyorsunuz, “Sosyalizm mücadelesini veriyor.” diyorsunuz. Sosyal
devlet kavramı tam da o sosyalist düşünceden gelmektedir. Eğer siz halkın,
toplumun yani sosyal devletin gerekleri olan sosyal hizmetler, sağlık hizmeti,
eğitim hizmeti, istihdam ve güvenli yaşam koşullarını oluşturmak ile kendinizi
mükellef tutmuyorsanız, lütfen Anayasa değişikliğine gidin ve deyin ki: “Biz
sosyal devlet değiliz. Biz bırakın yesinler, bırakın ölsünler devletiyiz.” Eğer
siz kalkıp ideolojik olarak mücadele ettiklerini düşünüyorsanız Sayın Bakan,
sizin bu yaklaşımınız da bir ideolojik yaklaşımdır. Yani liberal yaklaşımdır,
“paran kadar sağlık” yaklaşımıdır, “paran kadar yaşa” yaklaşımıdır, “paran
kadar oku” yaklaşımıdır, “paran kadar var ol” yaklaşımıdır. Yani hayat
standartlarını siz kendi kabulleriniz sınırında tutuyorsunuz, yoksa insan
haklarının temel evrensel kriterleri ölçeğinde bir
yaklaşımınız söz konusu değildir.
Kendinizi böyle
belli kavramların arkasına saklayarak ve toplumun her kesimine, mücadele eden,
hakkını savunan herkese ya “öcü” ya “böcü” ya “ideolojik” ya “bilmem ne”
diyerek nereye kadar gidebileceksiniz? Gidemezsiniz. Size “Dur!” diyecekler; en
kısa zamanda, en yakın seçimde sizlere bütün bu halk “Dur!” diyecek.
O kış gününde,
Ankara’nın göbeğinde, insanca yaşama hakkını ve iş güvenliğini isteyen Tekel
işçilerini havuza atarak… Orayı plaj mı sanıyorsunuz? Dün Sayın Elitaş burada diyordu: “İşçiler beni ziyarete geldi.” Evet,
bakın, onlar diyalogdan yana, sorunları ifade etmekten yana. Peki
siz neden gazlı bombalarla onların üzerine gidiyorsunuz? Siz neden iş bırakan
hekimleri başka şekilde itham ediyorsunuz? Sağlık çalışanlarına “Sosyalisttir
bunlar.” deyip toplumun anlamını bilmediği, aslında sosyal devletin özünü
oluşturan o sosyal yaklaşımın halk yararına olduğunu söyleyemiyorsunuz. Halkı,
bu tür, onların bilmediği kelimelerle ya da yıllardan beri öcü diye
gösterdiğiniz kelimelerle korkutarak kendinize yandaş bulamazsınız.
Bu nedenle bu
saatten sonra bu tam gün yasası üzerine artık hiçbir şekilde konuşmayacağız…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun.
SEVAHİR BAYINDIR
(Devamla) – …ve bu tam gün yasasının bir an önce geri çekilmesini talep
ediyoruz. Bütün çalışanların da talebi budur. Sizin tam gün yasanız, haftanın
yedi günü ve yirmi dört saat durmadan çalıştırma yasasıdır, “hiçbir koruma
altında olmadan, radyoloji çalışanları, daha fazla radyasyon alın, bebekleriniz
anomalili doğsun, özürlü doğsun, siz erken yaşta ölün
ve bize para kazanın” yaklaşımından başka bir şey ifade etmiyor ve bütün sağlık
çalışanları da bununla karşı karşıyadır. O nedenle, kendimizi, sağlıklı
düşünen, sağlıklı hizmet verebilen hekimlere ve sağlık personeline teslim
edebiliriz. Siz, bu noktada, hem onların sağlığını bozmuş oluyorsunuz hem de
halkın sağlığıyla oynamış oluyorsunuz. Buna hakkınız yoktur.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN - Teşekkür
ederim.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
418 sıra sayılı “Üniversite ve Sağlık Personelinin Tam Gün Çalışmasına ve Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 12. maddesinin
birinci fıkrasındaki “hizalarındaki” kelimesinden önceki ibarenin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
“Ç – Türk Silahlı
Kuvvetleri kadrolarında bulunan ve aşağıda rütbeleri belirtilen personelden
Öğretim Üyesi, Tabip, Diş Tabibi, Eczacı, Veteriner ile tıpta uzmanlık
mevzuatındaki dallarda doktora yapmış diğer öğretim üyeleri (Tıpta uzmanlık
belgesi olan veya doktora belgesi olan öğretim üyeleri)”
Şevket
Köse (Adıyaman) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE,
ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Trabzon) – Katılmıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
BAYINDIRLIK VE
İSKÂN BAKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın
Köse, buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
ŞEVKET KÖSE
(Adıyaman) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kamuoyunda “tam gün” olarak
bilinen 418 sıra sayılı Yasa Tasarısı’nın 12’nci maddesinin değiştirilmesi için
verdiğimiz önerge üzerinde söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle hepinize
saygılarımı sunuyorum.
Değerli
arkadaşlar, sağlık alanında tarihî bir görüşme yapmaktayız çünkü bugün
vereceğimiz kararlar gelecek kuşakları doğrudan etkileyecektir. Bundan dolayı,
hekimlerin, diş hekimlerinin, hemşirelerin, sağlık teknisyenlerinin, diş
teknisyenlerinin ve diğer sağlık çalışanlarının mağdur olacağı düzenlemeler
yapmamalıyız.
Sağlık
çalışanları “Tam güne karşı değiliz ama yasanın bu hâline karşıyız.” diyorlar.
Biz de Cumhuriyet Halk Partisi olarak, tam güne ilke olarak karşı olmadığımızı,
yalnız doğabilecek kimi mağduriyetleri ve bu konudaki düzenlemelere dikkat
etmemiz gerektiğini söylüyoruz. Bu nedenle mağduriyet doğabilecek kimi
konularda görüşlerimizi belirtmek istiyorum.
Değerli
milletvekilleri, biliyorsunuz, tasarıyla hekimlerimize performans kriteri getirilmiştir. Ancak bu kriter
bilim alanında gelişmelerin önünde engel olabilir diyoruz ve yasanın bu haliyle
hekimlik mesleğinin saygınlığına gölge düşürecek bir uygulama sonucu
doğurmasından da tedirginiz. Zira üniversitelerde performans kriteri
nedeniyle istenmese de bilimsel gelişmeler geri planda kalabilir. Ülkemizin
yaşadığı ekonomik koşulların kötülüğü düşünülürse hekimlerimizin böyle tercih
yapmaya zorlanması doğru değildir. Bunun yerine hekimlerimizin net maaşlarının
yükseltilmesi yoluna gidilmelidir. Hekimlerimizin net maaşlarının yüksek
olması, hem hekimlik saygınlığına uygundur hem de hekimlerimizin bilimsel
çalışmalara öncelik vermesine neden olacaktır. Bu durum aynı zamanda emeklilik
dönemlerinde de hekimlerimizin insanca yaşam sürmesini sağlayacaktır.
Sayın
milletvekilleri, tasarının 12’nci maddesine göre, Türk Silahlı Kuvvetleri
kadrolarında bulunan çeşitli rütbelerdeki personelden öğretim üyesi tabip,
öğretim üyesi diş tabibi, uzman tabip, uzman diş tabibi, tabip, diş tabibi ve
tıpta uzmanlık mevzuatında belirtilen dallarda uzman olanlara sağlık hizmetleri
tazminatı ödenmesi hükme bağlanmıştır. Yine burada çalışan sivil personel için
de aynı konu öngörülmüştür. Yalnız düzenleme eczacıları kapsamamaktadır yani bu
tazminattan eczacılar yararlanmamaktadır. Sağlığın olmazsa olmaz mesleklerinden
biri olan eczacıların bu haktan mahrum bırakılması eşitlikle bağdaşmamaktadır.
Bu nedenle verdiğimiz önerge teklifiyle eczacıların da sağlık hizmetleri
tazminatı kapsamına alınması amaçlanmaktadır.
Değerli
milletvekilleri, tam gün yasa tasarısının kapsamı dışında kalan bir kesim daha
bulunmaktadır. Bunlar, kurum hekimleridir. Tasarıyla, Türk Silahlı
Kuvvetlerinde görev yapan hekimlere sağlık hizmetleri tazminatı verilmesi
planlanmıştır ancak kurum hekimleri bu kapsamın dışında tutulmuştur. Bununla
birlikte tasarıda kurum hekimlerinin iş yeri hekimliği yapabilmesinin önü
açılmıştır. Kurum hekimini bir daha iş yeri aramaya mecbur bırakmak uygun
değildir. Kaldı ki bir hekim bulduğu takdirde iş yeri hekimliği yapabilecektir.
Ya iş yeri bulamazsa ne yapacaktır o hekim arkadaşımız, aç mı kalacaktır?
Değerli
arkadaşlar, hekimlerimizin çalışma güvencesini mutlaka sağlamalıyız. Ayrıca
hekimlerin eşit koşullara sahip olarak çalışmasının önündeki engelleri de
kaldırmalıyız.
Kurum diş
hekimleri, diğer hekimler gibi dışarıda iş yeri bulma şansı olmayan hekim
grubudur. Bu nedenle, tasarıda bir değişiklik yapılması yararlı olacaktır diye
düşünüyoruz. Sağlık Bakanlığının dışındaki kamu kurum ve kuruluşlarında ve
KİT’lerde kurum hekimi olarak görev yapan ve çeşitli statülerde istihdam edilen
uzman tabip, tabip, uzman diş tabibi ve diş tabiplerine sağlık hizmeti
tazminatı da mutlaka bağlanmalıdır. Üstelik bu durumda olan hekimlerin sayısı
çok fazla değildir yani bütçede kapanmaz açıklar da yaratmayacaktır. Yaklaşık
200’ü diş hekimi olmak üzere toplam 1.800 civarında kurum hekimi bulunmaktadır
değerli arkadaşlar. Bu hekimlerimizin içine düşeceği mağduriyeti şimdiden
görmeli ve düzenlemeleri de buna göre yapmalıyız.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; konuşmamın başında belirttiğim gibi, Cumhuriyet Halk
Partisi ilke olarak tam güne karşı değildir. Tasarıda kimi mağduriyetler
doğuracak durumların yeniden düzenlenmesini savunuyoruz. Tam Gün Yasa Tasarısı
ile kamuda çalışan doktorların iş yükünün azaltılması ve adaletli bir duruma
getirilmesi hedefleniyor. Oysa bununla birlikte unutulmaması gereken, sağlık
hizmetleri bir ekip işidir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun
Sayın Köse, konuşmanızı tamamlayınız.
ŞEVKET KÖSE
(Devamla) – Teşekkür ederim Başkanım.
Başka bir
deyişle, hekimle birlikte diğer branşlarda yardımcı
olan personelle birlikte hizmet yürütülmektedir. Bu nedenle, yapılacak
düzenlemelerin de bütün personeli kapsaması yararlı olur diye düşünüyorum.
Tasarıda bir
başka sorun olabilecek konu da radyasyonlu ortamda çalışan sağlık personelinin
durumudur. Zira radyasyonlu ortamda çalışan sağlık personelinin diğer personele
göre daha fazla yıprandığını hepimiz de bilmekteyiz. Bununla birlikte, tasarıda
bu personelin çalışma saatleri artırılmıştır, bunun düzenlenmesi gerekir.
Çalışma saatlerinin otuz beş yerine yirmi beş olmasını düşünüyoruz.
Sözlerime son
verirken yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Köse.
HÜSEYİN YILDIZ
(Antalya) – Karar yeter sayısı istiyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN - Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Karar yeter sayısını arayacağım. Kabul edenler... Kabul
etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime on
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 17.41
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 17.56
BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Fatih METİN (Bolu), Yaşar TÜZÜN (Bilecik)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 50’nci Birleşiminin Dördüncü
Oturumunu açıyorum.
Adıyaman
Milletvekili Şevket Köse ve arkadaşlarının önergesinin oylamasında karar yeter
sayısı bulunamamıştı. Şimdi önergeyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter
sayısını arayacağım.
Önergeyi kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir, karar yeter sayısı
vardır.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
418 sıra sayılı “Üniversite ve Sağlık Personelinin Tam Gün Çalışmasına ve Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı”nın 12’nci maddesinde
belirtilen 27/7/1967 tarihli ve 926 sayılı Türk
Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu’nun ek 17’nci maddesinin (c) fıkrasından
sonra gelmek üzere eklenen (ç) fıkrasındaki “diş tabibi” ibaresinden sonra
“eczacı ve veteriner (tıpta uzmanlık veya doktora belgesi olan öğretim
üyeleri)” ibaresinin eklenmesini ve Tazminat Oranları tablosunda aşağıdaki
değişikliklerin yapılmasını arz ve teklif ederim.
TAZMİNAT ORANLARI
(%)
Öğretim Üyesi Tabib/Tıpta Uzman
Diş Diş Tabibi
Tabib-Diş uzmanlık Tabibi
RÜTBELER Tabibi/Uzman Tabib mevzuatına
Öğretim Üyesi göre uzman
Eczacı olanlar
General/Amiral 585 455 455 360
Kıdemli Albay 550 425 425 330
Albay 545 415 415 330
Yarbay 515 380 380 315
Kıdemli Binbaşı 500 370 370 310
Binbaşı 500 370 370 310
Kıdemli Yüzbaşı 460 320 320 275
Yüzbaşı 460 320 320 275
Kıdemli Üsteğmen 420 280 280 265
Üsteğmen 420 280 280 265
Teğmen 380 250 250 260
Asteğmen 370 240 240 230
Rıdvan
Yalçın (Ordu) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE,
ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Trabzon) – Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
SAĞLIK BAKANI
RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Sayın
Atılgan, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
KÜRŞAT ATILGAN
(Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 12’nci maddede vermiş
olduğumuz önerge hakkında söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, herhangi bir konuda tazminat verilmesinin asli sebebi ne
olabilir diye düşünürseniz, iki sebepten olabilir: Birincisi, ya yapılan iş çok
zordur, o nedenle o yapılan işin ücretini ona göre tariflendirirsiniz, ikincisi
ise temininde güçlük çektiğiniz bazı personelle ilgili özendirici olması için
birtakım tazminat oranları belirlersiniz.
Nitekim, silahlı
kuvvetlerde öyle sınıflar vardır ki, yaptığı işler çok zordur. O nedenle,
onlara birtakım tazminatlar verilir. Bu sınıfların başında uçucular
gelmektedir, çünkü tehlikeli bir iş yapmaktadırlar. Daha sonra denizaltıcılar,
dalgıçlar, kurbağa adamlar gibi silahlı kuvvetlerin içindeki birtakım sınıflar
akranlarına göre daha fazla maaş alırlar. Daha sonra hukukçular, dışarıdaki
hukukçularla ilgili yapılan düzenleme nedeniyle silahlı kuvvetlerin hukukçuları
da maaşlarında ciddi bir düzeltme yapılarak ayrıcalıklı hâle geldiler. Bugün de
yapılan iş, doktorlarla ilgili, silahlı kuvvetler içinde birtakım düzenlemeler
yapmak.
Peki, doktorlarla
ilgili bir sorun var mı? Evet var. özellikle son dört
beş yıldır Türk Silahlı Kuvvetleri doktor istihdamıyla ilgili, yani teminiyle
ilgili çok büyük sıkıntılar çekmektedir. GATA doktor alımıyla ilgili, öğrenci
alımıyla ilgili belli bir aşamaya gelmiştir, ama öğrenciler 4’üncü, 5’inci
sınıftan sonra ayrılarak sivile geçmektedirler, çünkü,
silahlı kuvvetler içindeki doktorların maaş durumları çok da iç açıcı değildi.
Peki, bu yasa doktorlara bir avantaj getiriyor mu? Evet
getiriyor, ama bir tarafı yaparken başka bir tarafı yıkmaktadır. İşte
verdiğimiz önerge, silahlı kuvvetler içinde ikinci bir tabip sınıfı olan diş
tabipleriyle ve ayrıca eczacılarla ilgili belirlenen haksız bir oranla ilgili
tazminat oranını düzeltmeyle ilgiliydi. Yani, bunlar çok mu fazla derseniz,
bugün için temininde bir sorun yok. Yani, silahlı kuvvetler içinde dişçi
temininde bir sorun yok. Ancak, şundan emin olun ki, bu kanun çıktıktan sonra
Türk Silahlı Kuvvetlerinde dişçilerle ilgili temininde zorluklar çıkacaktır. Çünkü, 200 civarında olan Türk Silahlı Kuvvetleri içindeki
dişçiler, bu kanunda kendilerine çok ciddi bir haksızlık yapıldığına
inanmaktadırlar.
O nedenle,
verdiğimiz önerge de bu kanunun eksik kalan bir yanını tamamlamak için
verdiğimiz bir önergeydi, ancak Sayın Hükûmet ve
Komisyon katılmadılar; katılmadıkları için ben kendilerini teessüfle
karşılıyorum çünkü verdiğimiz önergenin ne manaya geldiğini anlamamış
demektirler. Biz bu kanun görüşülmeye başladığından beri silahlı kuvvetlerin
içindeki bütün eczacılardan ve bütün dişçilerden telefonlar aldık, görüşler
aldık...
MEHMET
MÜEZZİNOĞLU (İstanbul) – Diş hekimi…
KÜRŞAT ATILGAN (Devamla) – diş hekimiyle ilgili, diş tabipleriyle
ilgili. Evet. Dolayısıyla, daha önce doktorlar
hakkında var olan birtakım teminindeki zorluk nasıldı? Özellikle kara
kuvvetlerinin doktorlarının çalışma şartları çok zor olduğu için temininde
zorluk çekilmekte idi, hava ve deniz kuvvetlerinin doktor temininde bir zorluk
yoktu. Ancak daha sonra kara kuvvetleri, bu teminle ilgili problemleri ve kara
kuvvetlerinin hastaneleriyle ilgili problemi “Sağlık Komutanlığı” adı altında
değiştirerek, bütün doktorları her yere tayin etme politikasını güttü.
Dolayısıyla bu problem aynı zamanda denizciler ve havacılar için de geçerli
oldu.
Dolayısıyla, bir
şeyi yaparken başka bir tarafta zafiyet çıkarılmaktadır. İşte, bu kanunun
silahlı kuvvetlerle ilgili bölümü olan 12’nci maddedeki tazminatlar, bir
taraftan hekimlerin durumunu düzeltirken, diş tabiplerinin durumunu çok ciddi
şekilde tartışmaya açmıştır. Dolayısıyla bu haksızlığın giderilmesi
gerekmektedir. Aksi takdirde, bir müddet sonra, bu tazminat oranlarıyla tekrar
bu gündeme gelecek ve bu Meclis silahlı kuvvetler içindeki diş tabiplerinin
durumunu düzeltmek için ek bir maddeyle meşgul olacaktır. Dolayısıyla bunun
daha sonra olmaması için bugünden bu işi düzeltmek gerekir.
Diğer bir
bahsedeceğim konu, değerli milletvekilleri, Türkiye’deki bin kişiye düşen
doktor sayısı ile ilgilidir. Bu bizdeki oran 1,25’tir, Avrupa Birliğinin
ortalaması 4’tür. Doğru olan, bu muayenehaneleri kapatmamaktır. Yine dile
getiriyorum, yanlış bir işlem yapılmıştır. Doğru olan, doktor sayısını önce
artırmaktır, Avrupa Birliği ortalamasına getirmektir. Yani 4 civarına…
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun,
konuşmanızı tamamlayınız.
KÜRŞAT ATILGAN
(Devamla) – Yani bin kişiye düşen doktor sayısını 4 civarına getirmeden siz
muayenehaneleri kapatırsanız halkın sağlığıyla oynarsınız. Yani kişi dörde
kadar mesaisini yapacak, hastanelerde çalışacak, ondan sonra da gidecek ona
kadar, on bire kadar muayenehanesinde çalışıyorsa, bırakınız çalışsın,
bırakınız çalışsın. Dolayısıyla eksik olan bu doktor sayısının, bir doktor
kendi alanında on beş-on altı saat gönüllü olarak mesai yaparak bu eksikliği
gideriyordu ancak bu kanun bunun önüne geçmiştir. Dolayısıyla kanun mantıki bir
kanun değildir. Bunu Sağlık Bakanının dikkatine getiriyorum -her ne kadar şu
anda başka işlerle uğraşıyorsa da- burada söylemiş olduğum, dile getirdiğim
konu çok temel bir konudur, sağlığın en temel kriteri
doktor sayısını artırmaktır. Maalesef AKP’nin sağlık politikası, yedi yıllık
uygulamaları Türkiye’deki doktor sayısını 1,25 civarında tutmuştur, bunu
artıracak ciddi bir tedbir almamıştır.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın
Atılgan, teşekkür ederim.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul
edilmemiştir.
12’nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
13’üncü maddede
üç adet önerge vardır, önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
418 Sıra Sayılı Üniversite ve Sağlık Personelinin Tam Gün Çalışmasına ve Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 13. maddesinin ikinci
paragrafında yer alan “Sağlık Bakanlığına bağlı sağlık kurum ve kuruluşlarında
“veya” Üniversite Hastanelerinde” şeklindeki tanımlamadaki “veya” kelimesinin
“ve” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Tansel Barış |
Sacid Yıldız |
R. Kerim Özkan |
|
Kırklareli |
İstanbul |
Burdur |
|
Canan Arıtman |
Tekin Bingöl |
Şevket Köse |
|
İzmir |
Ankara |
Adıyaman |
T. B. M. M. Başkanlığına
418 Sıra Sayılı Tam Gün Çalışma Yasa Tasarının 13. maddesinin Ek
26 maddesinin 2. paragrafında “Silahlı Kuvvetler; Sağlık Komutanlığının talep
etmesi halinde” diye başlayan cümledeki Sağlık Bakanlığına bağlı kurum ve
kuruluşlarda cümlesi; “Üniversite Hastanelerinde görevli personel” diye
başlayan cümleden sonra eklenmesini arz ve teklif ederiz.
|
Cumali Durmuş |
Hüseyin Yıldız |
Osman Durmuş |
|
Kocaeli |
Antalya |
Kırıkkale |
|
Metin Ergun |
Cemaleddin Uslu |
Mehmet Şandır |
|
Muğla |
Edirne |
Mersin |
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
418 Sıra Sayılı Üniversite ve Sağlık Personelinin Tam Gün Çalışmasına
ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 13 üncü
maddesinin madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
|
Ayla Akat Ata |
Sırrı Sakık |
Şerafettin
Halis |
|
Batman |
Muş |
Tunceli |
|
Gültan Kışanak |
|
Sevahir Bayındır |
|
Diyarbakır |
|
Şırnak |
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE,
ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ AGÂH KAFKAS (Çorum) –
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
SAĞLIK BAKANI
RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Tasarıda 926
sayılı kanuna Türk Silahlı Kuvvetlerinin talebi üzerine Sağlık Bakanlığı ve YÖK
tarafından personel görevlendirilmesine olanak tanıyan bir madde eklenmiştir.
Askeriyenin
bünyesinde yer alan her kurumun koşulları sivil kurumlardan farklıdır.
Özellikle askeri hastaneler son derece farklı bir sistemle çalışmaktadır. Sivil
sağlık personelinin askeri hastanede görevlendirilmesi verimlilik açısından da
bir sorundur.
Askeri personele
sivil personelin de katılması askeri sağlık hizmet alanını genişletecek; buna
bağlı olarak da TSK’nın özerkleşmesine hizmet
edilecektir. Bu durumu engellemek ve sağlıkta eşit koşulları yaratmak açısından
daha önce de belirttiğimiz gibi, askeri sağlık kurumlarının Sağlık Bakanlığı
kapsamına geçirilmesi bir zorunluluktur.
BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
418 Sıra Sayılı Üniversite ve Sağlık Personelinin Tam Gün Çalışmasına ve Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 13. maddesinin ikinci
paragrafında yer alan “Sağlık Bakanlığına bağlı sağlık kurum ve kuruluşlarında
“veya” Üniversite Hastanelerinde” şeklindeki tanımlamadaki “veya” kelimesinin
“ve” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Tekin
Bingöl (Ankara) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE,
ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ AGÂH KAFKAS (Çorum) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
SAĞLIK BAKANI
RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Katılmıyoruz efendim.
HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) – Tansel Barış…
BAŞKAN – Sayın
Tansel Barış, Kırklareli milletvekili, buyurun efendim. (CHP sıralarından
alkışlar)
TANSEL BARIŞ
(Kırklareli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan yasa
tasarısının 13’üncü maddesi için değişiklik önergesi verdik ve bu önerge
üzerinde görüşlerimi açıklamak için huzurunuzdayım. Bu vesileyle yüce heyeti
saygıyla selamlıyorum.
Sayın Bakanım,
bir tabip odasının Hükûmetinize ve dolayısıyla size
gönderdiği bir metni okumak istiyorum: “Tam gün yasasıyla alacağımız iddia
edilen 15 bin TL gibi ücretleri biz kabul etmiyoruz ve istemiyoruz. Eğer Hükûmet samimi ise sözünde durur ve bu rakamı sabit,
güvenceli ve emekliliğe yansıyacak şekilde verirse biz bu ücretin yarısını
almayıp Hükûmetin önerdiği herhangi bir kuruma bağış
olarak vermeye yemin ediyoruz ve yine söz veriyoruz, yasanın diğer hiçbir
maddesine itiraz etmeyip hepsini kabul edeceğiz.” Sayın Bakanım, bu, bir tabip
odasının size ulaştırmamı istedikleri bir metin. Mesaj bu Sayın Bakanım. Yani
hekimler güvence istiyorlar. Ama İktidarınız, herkes fikir birliği olarak bu
ilkeye sahip çıkarken, maalesef tasarıyı içinden çıkılmaz bir hâle getirdiniz.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepimizin ilke olarak kabul ettiği bu yasa tasarısında
maalesef hekimler, eczacılar, diş hekimleri, sendikalar, dernekler bu yasanın
bu şekline karşı çıkıyorlar. Demek ki yasada bir sorun var. Yeterince
tartışılmayan bir yasa karşımızda ve değerli milletvekilleri, kamuoyu da
yeterince bu yasadan bilgilendirilmemiştir. Yoksa bu insanlar niye yürüsünler,
iş bırakma eylemi niye yapsınlar? Bakanlığın 15-20 tane bürokratı oturuyor,
böyle bir yasa tasarısını hazırlıyor. Böyle bir şey olmaz arkadaşlar. Bir kere,
böyle önemli bir yasada her kesimin görüşü alınmalı. Bu yasanın bir tarafı olan
tabipler dinlenmeyecek, eczacılar dinlenmeyecek, peki, Sayın Bakanım, bu yasayı
kimlerle yürüteceksiniz? Yani bu yasa olgunlaşmadıktan sonra nasıl bir yürütme
olacaktır? Siz hekimlere güvenmeyeceksiniz, kime güveneceksiniz Sayın Bakanım?
110 bin hekim ve 300 bin sağlık çalışanını dikkate almayacaksınız, isteklerini
yerine getirmeyeceksiniz, peki bu yasa nasıl çalışacak? Yoksa hekimleri
birbirine kırdırarak mı, çalışma ortamını bozarak mı, “bizden olanlar ve
olmayanlar” diyerek “böl, parçala ve yönet” taktiğiyle mi bu yasayı
uygulayacaksınız? Hem hekimlere hem de vatandaşlarımıza yazık olmaz mı Sayın
Bakanım?
Diğer yandan,
Sayın Başbakan geçen hafta AKP Grubunda yaptığı konuşmada, hekimler için
“Bunlar hastayı ameliyat masasında bırakıp direniş yaparlar.” diye bir laf
etti. Doğrusu, ben de bir hekim olarak bu laftan büyük üzüntü duydum. Peki,
böyle bir şey mümkün mü sayın vekillerim? Aramızda doktor vekiller de vardır,
hangi hekim hastasını ameliyat masasında bırakıp direniş yapar? Eğer böyle bir
hekim varsa bilin ki orada ya enfarktüs geçirmiştir veyahut da beyin
kanamasından orada kalmıştır. Yoksa, hiçbir hekim
hastasını masada bırakıp direniş yapmaz.
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) – Var öyle bir hekim, var. Hastayı masada bırakıp iftar açmaya
giden hekim var.
TANSEL BARIŞ
(Devamla) – Herhâlde, bu konuda Sayın Başbakana yanlış bilgi verilmiştir.
Bu arada, Sayın
Başbakan, her ne ise, hak arayanlardan pek hoşlanmıyor. Hekimlerden,
eczacılardan, işçilerden, memurlardan maalesef hoşlanmıyor çünkü onlar
konuşuyorlar, onlar yürüyorlar.
Değerli
arkadaşlarım, bu arada, Sayın Başbakan ne istiyor? Sayın Başbakanımız dikensiz
gül bahçesi olan bir ülke istiyor ama günümüz dünyasında, maalesef, böyle bir
ülke yoktur değerli arkadaşlarım ve ses çıkarmayan bir toplum istiyor Sayın
Başbakan.
Sayın Bakan, bu
yasa tasarısında sağlık çalışanları gelecek korkusu taşıyor, gelecek korkusu
yaşıyorlar.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Barış, konuşmanızı tamamlar mısınız.
Buyurun.
TANSEL BARIŞ
(Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Emekli olana
kadar kendilerini ne gibi koşulların beklediği endişesini taşıyorlar. Bu
yasadan sonraki kamu hastanesi birliği yasa tasarısında endişeler daha da
artmaktadır ve o zaman “Acaba bizler 4/B’li mi
olacağız, 4/C’li mi olacağız?” endişesi vardır. Bu
nedenle, Sayın Bakanım, buradan sağlık çalışanlarına bu konuyu aydınlatır
mısınız lütfen.
Sayın Bakan, Tam
Gün Yasa Tasarısı gerekçelerinde “Hekimler yoruluyor, sonra muayenehaneye
gidiyorlar ve daha çok yoruluyorlar ve hata yapma oranları artıyor.”
diyorsunuz. Peki, bu tasarıda, performans, fazla mesai, nöbet ne oluyor Sayın
Bakanım? Daha çok çalışma, daha çok yorulmayla hekim hataları daha çok
artmayacak mı?
Yasanın diğer bir
hedefi de muayenehaneler ise, zaten yüzde 85…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
TANSEL BARIŞ
(Devamla) - …muayenehaneler kapatıldı ve bu durumda yasanın çok tartışılmadan,
halkla paylaşılmadan çıkması gerçekten büyük bir sorun olacaktır. Ben yine de…
Yüce heyeti
saygıyla selamlıyorum.
Sağ olun,
teşekkür ederiz. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Barış.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
T. B. M. M.
Başkanlığına
418 Sıra Sayılı
Tam Gün Çalışma Yasa Tasarının 13. maddesinin Ek 26 maddesinin 2. paragrafında
“Silahlı Kuvvetler; Sağlık Komutanlığının talep etmesi halinde” diye başlayan
cümledeki Sağlık Bakanlığına bağlı kurum ve kuruluşlarda cümlesi; “Üniversite
Hastanelerinde görevli personel” diye başlayan cümleden sonra eklenmesini arz
ve teklif ederiz.
Cemaleddin Uslu (Edirne) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE,
ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ AGÂH KAFKAS (Çorum) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
SAĞLIK BAKANI
RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Katılmıyoruz Değerli Başkanım.
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Sayın Durmuş konuşacak.
BAŞKAN – Sayın
Durmuş, buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu önergeyi, üniversite
statüsünün eğitim hastanesinden önce geldiğini belirtmek için… Düzeltme, bir
redaksiyondur. Bu düzeltmeye niye katılmıyorsunuz? Sağlık Bakanlığı eğitim
hastaneleri yalnızca uzmanlık eğitimi verir. Üniversite fakülteleri bizatihi
eğitim kurumudur. Onun için, yazarken, sıralamada, önce üniversite
hastanelerini, sonra Sağlık Bakanlığı hastanelerini yazmak etik bakımından da
doğrudur.
Asıl benim önergeyi vermemdeki -bunu düzeltirsiniz, beni de
konuşturmazsınız diye bekliyordum- gerekçe: Silahlı kuvvetler ihtiyacını
gidermek için maddede ifade edilen “Sağlık Bakanlığına bağlı sağlık kurum ve
kuruluşlarında veya üniversite hastanelerinde görevli öğretim üyeleri ile diğer
sağlık personeli haftanın belirli gün veya saatlerinde veya belirli vakalar ve
işler için Sağlık Bakanlığı veya Yükseköğretim Kurulu tarafından
görevlendirilir.” ibaresine gerek yoktur. 657 sayılı Yasa’ya göre, Sağlık Bakanlığı personeli ya da
üniversite personeli bir başka üniversitede görev yapabilir. Bir örnek vereyim:
Acil vakalar bunun da tamamen dışındadır. Gece yarısı bir trafik kazasında
Ankara Hastanesine mezenter arter yırtılmasıyla bir
hasta geldi. Ne ameliyatta damar setimiz var ne de damarı dikecek doktorumuz
var. Ankara Üniversitesini aradım, 2 doktor setleriyle geldiler, sabaha kadar
çalıştılar. Bunun müeyyidesi var mı? Yok.
Bakanlığım
döneminde, Türkiye Cumhuriyeti Sağlık Bakanlığının klinik şeflerini ve
başasistanlarını iki yıl süreyle, belli aralarla Azerbaycan birinci kliniğinde
görevlendirdim. Bakû’de ameliyat yapılamıyordu, şimdi
açık kalp ameliyatı yapılıyor. Bunun için kanuni düzenlemeye gerek yok.
Biliyorum,
askeriyenin doktor açığı var, illa da bunu burada belirtin diye onlar
koydurmuşlar ama bunu Bakanlığın kötü kullanacağı, sürgün ve kıyımlar için
kullanacağı endişesini taşıyorum. Kısa süre sonra bu görevi Sayın Akdağ bırakacak, başkaları alacak. Onlar da farklı kullanabilir
diye bu maddenin bu tarafının düzeltilmesini istiyorum.
Değerli
arkadaşlarım, özel hastanelere 35 katrilyon, Sağlık Bakanlığı hastanelerine
12,6 katrilyon, üniversite hastanelerine 9 katrilyon, Sosyal Güvenliğin 56
katrilyonluk parasını aktarıyorsunuz. Bütçe buna göre düzenleniyor. Siz
özelleri alabildiğine maddi olarak devlet kaynaklarıyla destekliyorsunuz.
Öğretim üyesi
geldi Ankara Üniversitesinden, Bakan, tevil yoluna geçmeden açıkça söylesin:
Doktor maaşlarının artırılmasıyla ilgili bir açıklaması var mı? Burada doktor
maaşı yok. Burada ne var? Siz yahni yapacaksınız, soğanı doğramışsınız,
gözleriniz yaşarmış ama et kasapta. Kasaptaki ete soğan doğruyorsunuz. Ankara
Üniversitesi Tıp Fakültesi hâlen döner sermayede yüzde 200 olan tavanı
ödeyemiyor. Bir daha söylüyorum: Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi, Hacettepe
ve Gazi Üniversitesi döner sermayesi en yüksek üniversite hastaneleridir.
Ankara Üniversitesinin ödediği para yüzde 125’tir. Yüzde 800’ü nereden bulacak
da ödeyecek?
Hacettepe
Üniversitesi Rektörünün açıklaması var değerli arkadaşlarım, diyor ki: “Sarf
malzemesi alamıyorum.” Yok böyle bir para. Arkasından
askerleri hekimlere düşman ediyorsunuz, mühendisleri, diğer meslek gruplarını…
17 milyar maaş verecekmiş… Nereden vereceksin? Namusluca söyle, bir lira zam
yapıyor musun maaşına? Emekliliğinde namusluca bir lira zam yapıyor musun? Yok.
Sen çalış, hastayı getir, bul, parayı da kazan!
Ben olsam şunu
yapardım arkadaşlar: Hekim açığımız var, ihtiyacımız var. Muayenehane hekimine,
akşam saati gel, üniversitede ameliyatını yap, eğitim hastanesinde ameliyatını
yap, parasını cebinden hasta versin, Sosyal Güvenlik Kurumu da parasını döner
sermaye olarak üniversiteye ya da kamu hastanesine versin. Niçin? Hekim açığım
var. Bir üroloji doçenti senelerce Gazi Üniversitesine taşındı…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun
Sayın Durmuş, konuşmanızı tamamlayınız.
OSMAN DURMUŞ
(Devamla) – Teşekkür ediyorum.
…oradaki
arkadaşlara TUR öğretti, şimdi Denizli’de. Ankara Üniversitesinde laparoskopik cerrahi yapan genç arkadaşım diyor ki: “Bana
sıfır maaş versin devlet, muayenehanemi kapatmasın. Ben laparoskopik
cerrahi eğitimi veriyorum, eğiteceğim elemanları, izin versinler eğitmeye devam
edeyim, hastamı da dışarıda ameliyat edeyim.”
Siz 1 milyon 870
bin saat devlet mesaisini hibe ediyorsunuz. Hekime ihtiyacınız var, bütün
hekimlere “Saat 16.00’da hastaneyi boşalt.” diyorsunuz. Yapmayın, inandırıcı
olun. Tam günü istiyorsanız hekimler saat 17.00’ye kadar çalışmalı, bütün
hekimler 17.00’ye kadar çalışmalı. 17.00’den sonra çalışan özel hekim, parasını
vermek kaydıyla üniversite hastanesinde ameliyatını yapsın, eğitime katkı
sağlasın, devlet hastanesinde yapsın ama siz “Hekim muayeneden geçmeyeni
yatırmıyor.” diyorsanız bu sizin beceriksizliğiniz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
OSMAN DURMUŞ
(Devamla) – Hasta yatağına giriş muayenehaneden olmaz, onu çok kolay
önleyebilirsiniz.
Yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın
Durmuş, teşekkür ediyorum.
Sayın Bakanın
kısa bir açıklama talebi var.
Buyurun Sayın
Bakanım.
SAĞLIK BAKANI
RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Değerli Başkanım, teşekkür ederim.
Bir cümle…
Muhtemelen Sayın Durmuş’a yanlış bir bilgi
aktarılmış. Şimdi, ben, arkadaşlarımdan, 2010 harcamalarıyla alakalı olarak
kamuda nasıl bir planlama yapılmış, onu getirdim, bütçemizde. Sayın
Milletvekili özel sektöre 35 katrilyon lira ayrıldığını söyledi. Bu rakam -bir
planlama olarak tabii- şu anda 5 milyar 400 milyondur, yani 35 milyar değil, 5
milyar 400 milyondur. Aşağı yukarı 7 kata yakın bir hata yapılmış, onu
düzeltmenin önemli olduğunu düşündüğüm için, kayıtlara geçirmek için
söylüyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür
ederim.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
13’üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
14’üncü madde
üzerinde üç adet önerge vardır.
Önergeleri
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
418 sıra sayılı Üniversite ve Sağlık Personelinin Tam Gün
Çalışmasına ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının
14. maddesi ile 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası
Kanununa eklenmek istenilen ek maddenin birinci fıkrasında geçen, “…tabip ve diş
tabipleri ile tıpta uzmanlık mevzuatına göre uzman olanlar…” ibarelerinin,
“…sağlık kurum ve kuruluşlarında çalışan personel…” ibareleri ile
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Hasip Kaplan |
İbrahim Binici |
Sevahir Bayındır |
|
Şırnak |
Urfa |
Şırnak |
|
Sırrı Sakık |
|
Nezir Karabaş |
|
Muş |
|
Bitlis |
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 418 sıra sayılı Kanun Tasarısının 14 üncü
maddesi ile 5510 sayılı Kanuna eklenmesi öngörülen Ek 1 inci Maddenin;
- Birinci fıkrasının birinci cümlesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini ve
- Yedinci fıkrasının ikinci cümlesinin madde metninden
çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.
|
Mustafa Kalaycı |
Erkan Akçay |
Emin Haluk
Ayhan |
|
Konya |
Manisa |
Denizli |
|
|
Münir Kutluata |
|
|
|
Sakarya |
|
“4/1/1961 tarihli ve 209 sayılı Sağlık
Bakanlığına Bağlı Sağlık Kurumları ile Esenlendirme (Rehabilitasyon)
Tesislerine Verilecek Döner Sermaye Hakkında Ka-nunun 5 inci maddesi ve 4/11/1981 tarihli ve 2547 sayılı
Yükseköğretim Kanununun 58 inci maddesi gereğince döner sermaye gelirlerinden
ek ödeme alanlar ile 27/7/1967 tarihli ve 926 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri
Personel Kanununun 17 nci maddesi gereğince sağlık hizmetleri tazminatı alanlar ve aynı zamanda bu Kanun
kapsamında sigortalı bulunanların, talepleri hâlinde kendilerine ödenen ek
ödeme ve-ya sağlık hizmetleri tazminatı tutarının beyan edecekleri kısmı
üzerinden malullük, yaşlılık ve ölüm sigortasıyla sınırlı olacak şekilde ilave
olarak sigorta primine tabi tutulur.”
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 418 sıra sayılı Kanun Tasarısının 14 üncü
maddesi ile 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununa
eklenen Ek Madde 1’in aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Tekin Bingöl |
Şevket Köse |
Sacid Yıldız |
|
Ankara |
Adıyaman |
İstanbul |
|
Ali İhsan
Köktürk |
|
M. Şevki Kulkuloğlu |
|
Zonguldak |
|
Kayseri |
“Ek Madde 1: 4/1/1961 tarihli ve 209 sayılı Sağlık Bakanlığına Bağlı
Sağlık Kurumları ile Esenlendirme (Rehabilitasyon) Tesislerine Verilecek Döner
Sermaye Hakkında Kanunun 5 inci maddesi (altıncı fıkra kapsamında ek ödeme
alanlar ile diğer kurumlardan vekaleten atama veya görevlendirme suretiyle
Sağlık Bakanlığında görevlendirilenler hariç) gereğince döner sermaye
gelirlerinden ek ödeme alan ve aynı zamanda bu Kanunun 4 üncü maddesinin birinci
fıkrasının (c) bendi kapsamında sigortalı bulunanlardan; tabip ve diş tabipleri
ile tıpta uzmanlık mevzuatına göre uzman olanlar, sigorta priminin 209 sayılı
Kanunun ek 3 üncü maddesine göre kendilerine ödenen tutar üzerinden malullük,
yaşlılık ve ölüm sigortasıyla sınırlı olacak şekilde ilave olarak sigorta
primine tabi tutulur. Ancak, bu şekilde ilave olarak sigorta primine tabi
tutulacak kazancın tutarı, bu haktan yararlanacakların tamamı açısından 80 inci
maddenin üçüncü fıkrasına göre belirlenecek sigorta primine esas kazanç toplamı
ile 82 nci maddenin birinci fıkrasında belirtilen
sigorta primine esas kazanç üst sınırı arasındaki farkı geçemez.
Bu şekilde ilave prim ödemesinde bulunanlardan malullük, yaşlılık,
vazife malullüğü veya emeklilik aylığı ya da sürekli tam iş göremezlik geliri
bağlanmasına hak kazananlara; ilave olarak ödedikleri her yıla ait sigorta prim
matrahının, kazancın ait olduğu yıldan itibaren söz konusu aylık veya geliri
talep ettiği tarihe kadar geçen yıllar için her yıl gerçekleşen güncelleme
katsayısı ile güncellenerek bulunan kazançlar toplamının, ilave prim ödedikleri
gün sayısına bölünmesi sonucu bulunacak ortalama günlük kazancın otuz katının,
ilave prim ödedikleri gün sayısının her 360 günü için % 2’si oranında bulunacak
tutarda ilave aylık ödenir. Bu hesaplamada,
360 günden eksik süreler orantılı olarak dikkate alınır. Sigortalının
ölmesi halinde ise, bu fıkra çerçevesinde hesaplanacak ilave aylık geçici 18
inci madde hükümleri saklı kalmak kaydıyla, geçici 4 üncü madde kapsamında
bulunan sigortalıların aylığa müstahak dul ve yetimleri için geçici 4 üncü
madde hükümlerine, diğer sigortalıların hak sahipleri için ise 34 ve 54 üncü
madde hükümlerine göre ödenir. Bu şekilde ilave aylık alan kız çocuğunun
37 nci madde uyarınca evlenme ödeneğine hak kazanması
durumda, aynı madde hükümleri çerçevesinde ilave evlenme ödeneği ödenir.
İlave aylıklar,
55 inci maddenin ikinci fıkrası uyarınca artırılır.
Bu şekilde ilave prim ödemesinde bulunanlardan 31 inci madde ve
geçici 4 üncü madde uyarınca toptan ödeme yapılan veya emeklilik kesenekleri
geri verilenlere; ilave olarak ödedikleri sigorta primlerinin her yıla ait
tutarı, primlerin ait olduğu yıldan itibaren yazılı istek tarihine kadar geçen
yıllar için, her yıl gerçekleşen güncelleme katsayısı ile güncellenerek
bulunacak tutarda ilave toptan ödeme yapılır. Sigortalının ölmesi halinde ise, bu fıkra çerçevesinde
hesaplanacak ilave toptan ödeme, geçici 4 üncü madde kapsamında bulunan
sigortalıların aylığa müstahak dul ve yetimlerine geçici 4 üncü madde
hükümlerine, diğer sigortalıların hak sahiplerine ise 34 üncü madde hükümlerine
göre ödenir.
İlave aylıkların
başlangıcı, kesilmesi ve yeniden bağlanmasında geçici 4 üncü madde kapsamına
girenler için geçici 4 üncü madde hükümleri, diğerleri için ise 27, 30 ve 34
üncü madde hükümleri kıyasen uygulanır. Ancak, geçici 4 üncü
madde kapsamında veya 30 uncu maddenin üçüncü fıkrası kapsamında aylıklarının
kesilmesi sebebiyle ilave aylıkları da kesilmiş olanlardan birinci fıkra
kapsamında yeniden ilave sigorta primi ödemiş ve yeniden aylık bağlanmasına hak
kazanmış olanların yeni ilave aylığı, eski aylığın kesildiği tarihten yeniden
ilave aylık bağlanacak tarihe kadar 55 inci maddenin ikinci fıkrasına göre
aylıklara yapılan artışlar uygulanarak bulunacak tutara, yeniden ilave sigorta
primi ödediği süreler için ikinci fıkraya göre hesaplanacak ilave aylığın
eklenmesi suretiyle tespit olunur.
Birinci fıkra
gereğince ilave sigorta primi kesilmesine, 209 sayılı Kanunun ek 3 üncü
maddesine göre ek ödeme verilecek ilk aybaşında başlanır. Bu şekilde ilave
sigorta primi alınacakların sigorta primleri için ayrı bir bildirge düzenlenir.
Ancak, bu bildirgelerin verilme ve primlerin ödeme zamanının tespitinde genel
hükümlere uygun olarak işlem tesis edilir.
Malullük,
yaşlılık ve ölüm sigortası için bu madde hükümlerine göre sigorta primi ödenen
süreler, prim ödeme gün sayısı, sigortalılık süresi ve prime esas kazanç
hesabına dahil edilemez. Ödenen prim tutarları ve
bildirilen kazanç tutarları ise iş sonu tazminatı ve kıdem tazminatı da dahil olmak üzere bu maddede belirtilmeyen herhangi bir
hakkın elde edilmesinde veya hesabında dikkate alınmaz.
Bu madde
kapsamında ödenen sigorta primleri daha sonra geri talep edilemez ve bu Kanunun
ihya hükümleri ilave aylıklar hakkında uygulanmaz.”
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE,
ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ AGÂH KAFKAS (Çorum) –
Katılamıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
SAĞLIK BAKANI
RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Sayın
Bingöl mü konuşacak?
HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) – Evet.
BAŞKAN – Önerge sahipleri adına Tekin Bingöl, Ankara Milletvekili.
Buyurun Sayın
Bingöl.
TEKİN BİNGÖL
(Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Tam gün çalışma
tasarısı gündeme geldiği andan itibaren Cumhuriyet Halk Partisi olarak sık sık vurguladığımız bir hususu huzurlarınızda yinelemek
istiyorum. Biz, bu tasarı yasalaştıktan sonra uygulanabilirliğinin olabilmesi
için, mutlaka genel bütçenin katkısının olması gerektiğini ifade ediyorduk.
Maliye Bakanlığı, bu konuda, eğer, tasarruf geliştirip katkı koymadığı
takdirde, ilerleyen dönemlerde ciddi sorunlar yaşayacağımızı sıklıkla ifade
ettik.
Değerli
milletvekilleri, son dönemlerde, sık sık, birtakım
sorunların yaşandığı basında yer almaya başladı. Geçtiğimiz günlerde,
gazetelerde, farklı farklı bölgelerden değişik
haberlerle karşılaştık. Bunların bir tanesini sizinle paylaşmak istiyorum:
“Hastaneler sıkıntıda.” Yazının içeriğinde “Üniversite hastaneleri durma
noktasında, malzemeler alınamıyor, SGK ödeme yapmıyor, ameliyatlar iptal,
doktorlar isyanda...” Bu yazıyı herhangi bir muhalefet milletvekili söylemiyor,
bir muhalefet partisinin yetkilisi söylemiyor, Tabipler Birliği temsilcileri
söylemiyor; üniversitelerin rektörleri söylüyor, hastane direktörleri söylüyor,
başhekim ve başhekim yardımcıları söylüyor.
Değerli
milletvekilleri, 19 Mayıs Üniversitesinin Başhekim Yardımcısı “Firmalar bize
itibar etmiyor, ihalelerimize girmiyor.” diyor. Hacettepenin
Hastaneler Direktörü “Ameliyatları iptal etmek zorunda kalıyoruz.” diyor.
Bakınız, bu yasa
yürürlüğe girdikten sonra -yine ısrarla vurguluyoruz- eğer döner sermaye
gelirlerini artırıcı düzenlemeler yapılmazsa bu sorunlar daha da derinleşecek
ve korkarım ki sağlıkta çok ciddi sorunlar yaşayacağız.
Değerli
milletvekilleri, devlet hastanelerinde, diğer kamu kurumlarında ve üniversitede
çalışan 92.728 hekimimiz var. Sayın Bakan da bu kürsüden ifade etti, bu
hekimlerimizin çok ciddi sorunlarından bir tanesi emeklilik maaşlarıydı ve şu
anda çalışan hekimlerimizin tamamına yakınının, yani 92 bine yakın hekimimizin
emekli maaşında maalesef bu düzenlemeyle ciddi bir artış olmayacak. Sadece son
yıllara gelen hekimlerimizin, pratisyen hekimler için 20 Türk lirası, uzman
hekimler içinse 36 Türk lirası gibi bir iyileştirme söz konusu olacak. Eğer bu
düzenlemelerle emekli maaşlarında artış bekleniyorsa en az yirmi yıl prim
ödemesi gerekmektedir.
Değerli
milletvekilleri, bakın, bu yasada çok ilginçlikler var. Önerge verdiğimiz
maddede açık bir şekilde şu ifade ediliyor: Primlerin işveren payını hekim
ödeyecek. Soruyorum size: Hangi kamu kurumunda, hangi özel sektörde çalışan
herhangi bir çalışanın, adı üstünde, işveren payı çalışan tarafından
karşılanıyor? Bütün bu primin tamamı hekimlerin üzerine yıkılmak isteniyor.
Üstüne üstlük iş sonu tazminatı, kıdem tazminatı, emeklilik ikramiyesine de
bunların hiçbirisi yansımıyor. Çok ilginçtir, mütevazı artışlar öngörüyor bu
tasarı. O artışlar da döner sermaye gelirlerinden karşılanacak,
ki bu döner sermaye gelirlerinin ne olacağı da belli değil. Bunlar da yine bu
tür geri alımlarla kuşa döndürülüyor.
Bir başka önemli
husus: Bildiğiniz gibi, bu yasayla mali mesleki zorunluluk sigortası
getiriliyor. O primin de yüzde 50’si hekimler tarafından karşılanacak. Döner
sermaye gelirleriyle artış sağlanıyor. İşte, böyle, işveren payı ödettirilerek
ya da mali mesleki sigorta priminin yarısı hekimlere ödettirilerek âdeta geriye
alınıyor.
Değerli
milletvekilleri, bu tasarıda gerçekten çok ciddi sorunlar içeren maddeler var.
Biz bunları, tasarı Genel Kurulda görüşüldüğü andan itibaren sık sık önergelerle gündeme getiriyoruz ama maalesef bu
önergelerin hiçbir tanesi ciddiye alınmıyor, dikkate alınmıyor. Oysa ben parti
adına konuşmamda da bahsetmiştim, bizim önerilerimizin tümü iyi niyet taşıyor.
Zira biz tam gün çalışmayı parti olarak ilkesel anlamda destekliyoruz ama bu
tasarı içerisindeki maddelerin hemen tamamında çalışanlar aleyhine birtakım
düzenlemeler var. Israrla bunların düzenlenmesi için bir gayret içerisine
girdik ama maalesef bu önergelerimizin hiçbirisi dikkate alınmadı.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın
Bingöl, konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun efendim.
TEKİN BİNGÖL
(Devamla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Bakınız,
iyonlaştırıcı radyasyona maruz kalan personelin gerçekten çok ciddi sorunları
var. Ülkemizde çok farklı bölgelerde, hâlâ 1950-1960 yıllarında alınan
radyoloji aletleriyle çekimler yapılıyor. Bunlar çok ciddi şekilde
iyonlaştırıcı radyasyon yayıyorlar ve bizim ülkemizde radyasyona maruz kalan
personelin çalışma süreleri azaltılsa dahi, yirmi beş saatte tutulsa dahi,
hasta yoğunluğu nedeniyle o radyasyona maruziyet
sorunu çok ciddi boyutlarda. Dolayısıyla bu sürelerin artırılması, kesinlikle
kanser yapıcı özelliği olan bu maddelere karşı çalışanların direkt maruziyet altında kalmasını beraberinde getirecektir ama
maalesef, bu sorunlarla ilgili bütün önergelerimiz Sayın Bakan ve Sayın
Komisyon Başkanımız tarafından, daha işin başında, iyice irdelenmeden
reddedildi.
Bu tasarı da
sorunlarla dolu bir tasarı olarak çıkacaktır. Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Bingöl.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
418 sıra sayılı Üniversite ve Sağlık Personelinin Tam Gün
Çalışmasına ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının
14. maddesi ile 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası
Kanununa eklenmek istenilen ek maddenin birinci fıkrasında geçen, “…tabip ve
diş tabipleri ile tıpta uzmanlık mevzuatına göre uzman olanlar…” ibarelerinin,
“…sağlık kurum ve kuruluşlarında çalışan personel…” ibareleri ile değiştirilmesini
arz ve teklif ederim.
Hasip Kaplan (Şırnak) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE,
ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Trabzon) – Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet…
SAĞLIK BAKANI
RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum.
Gerekçe:
Yapılması düşünülen bu değişiklik ile tüm sağlık çalışanları ile sağlık
kurumlarında görev yapan diğer personelin arasında emeklilik yönünden eşitlik
sağlanacak, çalıştıkları dönemde elde ettikleri gelirlerinin emekliliğe
yansımaları ile emekliliklerinde oluşacak geçim sıkıntısı kısmen de olsa
ortadan kalkacak ve yaşam koşullarının kötüleşmesinin önüne geçilecektir.
BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum, buyurun:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
418 sıra sayılı Kanun Tasarısının 14 üncü maddesi ile 5510 sayılı Kanuna
eklenmesi öngörülen Ek 1 inci Maddenin;
- Birinci
fıkrasının birinci cümlesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini ve
- Yedinci
fıkrasının ikinci cümlesinin madde metninden çıkartılmasını arz ve teklif
ederiz.
Mustafa
Kalaycı (Konya) ve arkadaşları
“4/1/1961 tarihli ve 209 sayılı Sağlık Bakanlığına Bağlı
Sağlık Kurumları ile Esenlendirme (Rehabilitasyon) Tesislerine Verilecek Döner
Sermaye Hakkında Kanunun 5 inci maddesi ve 4/11/1981 tarihli ve 2547 sayılı
Yükseköğretim Kanununun 58 inci maddesi gereğince döner sermaye gelirlerinden
ek ödeme alanlar ile 27/7/1967 tarihli ve 926 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri
Personel Kanununun 17 nci maddesi gereğince sağlık
hizmetleri tazminatı alanlar ve aynı zamanda bu Kanun kapsamında sigortalı
bulunanların, talepleri hâlinde kendilerine ödenen ek ödeme veya sağlık hizmetleri
tazminatı tutarının beyan edecekleri kısmı üzerinden malullük, yaşlılık ve ölüm
sigortasıyla sınırlı olacak şekilde ilave olarak sigorta primine tabi tutulur.”
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE,
ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Trabzon) – Katılmıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
SAĞLIK BAKANI
RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Sayın
Kalaycı, buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)
MUSTAFA KALAYCI
(Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 418 sıra
sayılı Kanun Tasarısı’nın 14’üncü maddesiyle ilgili vermiş olduğumuz önerge
hakkında görüşlerimizi açıklamak üzere huzurlarınızdayım, bu vesileyle hepinizi
saygılarımla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, bildiğiniz üzere tasarının 14’üncü maddesi Sağlık Bakanlığına
bağlı sağlık kurumları ile esenlendirme tesislerinde çalışmakta olan tabip ve
diş tabipleriyle tıpta uzmanlık mevzuatına göre uzman olanların aldıkları ek
ödeme tutarının tasarıyla belirlenen belirli bir kısmının sigorta primine tabi
tutulmak suretiyle emekli aylığına yansıtılmasını düzenlemektedir.
Sayın Başbakan
geçen hafta grup toplantısında yirmi beş yıl çalışan bir pratisyen hekimin
emekli maaşının yüzde 44 oranında, uzman hekimin emekli maaşının yüzde 82
oranında, klinik şef ve şef yardımcılarının emekli maaşının yüzde 100 oranında
artırılacağını söylemiştir.
Tasarıda yer alan hükümlere göre şöyle bir hesap yaptım değerli
milletvekilleri: Yine, bu tasarıyla verilmesi öngörülen klinik şef ve şef
yardımcıları için en yüksek devlet memuru aylığının yüzde 410’u, uzman tabip ve
uzman diş tabipleri için yüzde 335’i, pratisyen tabip ve diş tabipleri için
yüzde 180’i prime esas kazanç tutarını gösteriyor. Bunun üzerinden, yine tasarıda yer alan hükme göre maluliyet,
yaşlılık ve ölüm aylığı primi uygulanması öngörülmekte, yüzde 20 ve hem işveren
hissesinin hem çalışan hissesinin tabiplerimiz tarafından ödenmesini
öngörmektedir. Buna göre klinik şef ve şef yardımcılarının ödeyeceği prim ayda
446,48 lira yani yılda 5.357 lira ve yirmi beş yıl çalışırsa 133.942 lira
ödeyecek. Bunun karşılığında maaşına yansıyacak rakam ayda 44 lira 65 kuruş,
yirmi beş yılda da bin lira. Pratisyen tabip için baktığımız zaman 196 lira
prim ödeyecek, on iki ayda 2.352 liralık prim ediyor; toplam, yirmi beş yılda
da 58.804 lira prim ediyor. Karşılığında alacağı yıllık katkı 19 lira, toplam
emekli maaşına yirmi beş yılda yansıyacak rakam ise 490 lira.
Yani bir
aldatmaca var. Gerçekten, tabiplerimiz, diş tabiplerimiz, uzman tabiplerimiz
hem zorla, kanun zoruyla tam gün çalışmaya zorlanıyorlar hem de aldıkları
paradan yine zorla hem de işveren hissesiyle birlikte yüzde 20 sigorta primi
kesilmesi öngörülmektedir.
Değerli
milletvekilleri, burada bir de eşitlik ve adalet ilkesine uymayan husus var.
Nedir bu? Sadece Sağlık Bakanlığına bağlı kuruluşlarda çalışanları kapsıyor bu
emekli aylığına yansıtılması hususu. Hâlbuki üniversitelerimiz var, yine askerî
hastanelerimiz var, burada çalışan tabip ve diş tabiplerimiz var, uzman hekimlerimiz
var.
Yine, eşitlik ve
adalet ilkesine uymayan diğer bir husus: Hemşirelerimiz var, ebelerimiz var,
sağlık çalışanlarımız var, idari ve teknik personelimiz var ek ödeme alan.
Esasında 5510 sayılı Kanun’u da açıkçası, bir reform olarak çıkarıldığı
söylenen Kanun’u da delik deşik etmeden, ana maddede ek ödemelerin kişilerin
beyanına bağlı olarak prime tabi tutulmasıyla ilgili bir düzenleme yapılması
yeterli olacaktı. Biz, getirdiğimiz öneride 209, 2547 ve 926 sayılı kanunlara
göre çalıştırılan, bu kurumlarda çalışan uzman tabip, tabip, diş hekimi,
hemşire, ebe, sağlık personeli, idari ve teknik personelin…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Kalaycı, konuşmanızı tamamlar mısınız.
Buyurun.
MUSTAFA KALAYCI
(Devamla) - …ek ödeme veya sağlık hizmetleri tazminatı alan tüm çalışanların
talepleri hâlinde, yani isteğe bağlı olarak kapsama alınmasını öngörmekteyiz ve
de beyan edecekleri ek ödeme tutarı veya sağlık hizmetleri tazminatının prime
tabi olmasını öngörmekteyiz.
Yine sigorta
priminin de 5510 sayılı Kanun’un ana maddesinde olduğu üzere malullük,
yaşlılık, ölüm sigorta primi olan yüzde 20’nin yüzde 9 sigortalı, yüzde 11
işveren şeklinde kesilmesini öngörüyoruz.
Yine kanunda
verilmeyen bir hak var. Bu kesintiler, ikramiye ve tazminatlara da
yansıtılmıyor. Bizim önergemizde sigorta primine tabi tutulan ek ödeme veya
sağlık hizmetleri tazminat tutarının, ikramiye ve tazminat hesabında da dikkate
alınmasıdır.
Teklifimizin
kabul edilmesini diliyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Kalaycı.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
Komisyonun bir
düzeltme talebi var.
Buyurun.
SAĞLIK, AİLE,
ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Trabzon) – Sayın
Başkanım, kayıtlara geçmesi açısından arz ediyorum.
Bu tasarı Genel
Kurul gündemine gelmeden önce 209 sayılı Kanun’a iki adet ek madde eklenmiştir.
Bu yüzden ek madde numarasının “
BAŞKAN – Teşekkür
ederim.
Saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım, bu düzeltmeyle birlikte 14’üncü maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Saygıdeğer
milletvekilleri, yeni 15’inci madde ihdasına dair bir önerge vardır.
Malumlarınız
olduğu üzere, görüşülmekte olan tasarı veya teklife konu kanunun, komisyon
metninde bulunmayan, ancak tasarı veya teklif ile çok yakın ilgisi bulunan bir
maddesinin değiştirilmesini isteyen ve komisyonun salt çoğunlukla katıldığı
önergeler üzerinde yeni bir madde olarak görüşme açılacağı, İç Tüzük’ün 87’nci
maddesinin dördüncü fıkrası hükmüdür.
Bu nedenle
önergeyi okutup Komisyona soracağım. Komisyon önergeye salt çoğunlukla, 13
üyesiyle katılırsa önergeyi işleme alacağım. Komisyonun salt çoğunlukla
katılmaması hâlinde ise önergeyi işlemden kaldıracağım.
Şimdi önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
418 sıra sayılı Kanun Tasarısının çerçeve 14 üncü maddesinden sonra gelmek
üzere aşağıdaki maddenin 15 inci madde olarak eklenmesini ve diğer maddelerin
buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
Recep
Akdağ
Sağlık
Bakanı
“Madde 15- 13/12/1983 tarihli ve 181 sayılı Sağlık Bakanlığının
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnameye aşağıdaki ek madde
eklenmiştir.
Ek Madde 8- Hudut
ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğünde çalışan memurlar ile sözleşmeli
personelden taşra teşkilatında görev yapan tabipler için en yüksek Devlet
memuru aylığının (ek gösterge dahil) % 400’ünü, merkez
ve taşra teşkilatında görev yapan diğer personele % 200’ünü geçmemek üzere ek
ödeme yapılabilir. Ek ödemenin oranı ile usul ve esasları; görev yapılan birim
ve iş hacmi, görevin önem ve güçlüğü, çalışma süresi, personelin sınıfı, kadro
unvanı, derecesi ve atanma biçimi gibi kriterler ile
personele aylık ve özlük hakları dışında ilgili mevzuatına göre yapılan diğer
ilave ödemeler dikkate alınmak suretiyle Maliye Bakanlığının uygun görüşü
üzerine Sağlık Bakanlığınca belirlenir. Bu ödemelerden damga vergisi hariç
herhangi bir vergi kesilmez.”
BAŞKAN – Komisyon
önergeye salt çoğunlukla katılıyor musunuz?
SAĞLIK, AİLE,
ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Trabzon) – Sayın
Başkanım, iktidar ve muhalefette bulunan Komisyon üyesi arkadaşlarımla
birlikte, hep birlikte bu önergeye katılıyoruz, salt çoğunluğumuz vardır
efendim.
Ben, hassaten,
oylamaya katılan arkadaşlarıma da teşekkür ediyorum.
BAŞKAN –
Başkanlıkça da salt çoğunluğun olduğu tespit edilmiştir.
Komisyon önergeye
salt çoğunlukla katılmış olduğundan, önerge üzerinde yeni bir madde olarak
görüşme açıyorum.
Söz talebi? Yok.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Saygıdeğer
milletvekilleri, tasarıya yeni 16’ncı madde olarak ilavesi öngörülen iki ayrı
önerge vardır.
Yine, saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, malumunuz olduğu
üzere, görüşülmekte olan tasarı veya teklife konu kanunun komisyon metninde
bulunmayan ancak tasarı veya teklif ile çok yakın ilgisi bulunan bir maddesinin
değiştirilmesini isteyen ve komisyonun salt çoğunlukla katıldığı önergeler
üzerinde yeni bir madde olarak görüşme açılacağı İç Tüzük’ün 87’nci maddesinin
dördüncü fıkrası hükmüdür.
Biraz önce arz
ettiğim gibi, bu nedenle önergeyi yine okutup Komisyona soracağım. Komisyonun
önergeye salt çoğunlukla, 13 üyesiyle katılması hâlinde işleme alacağım,
katılmaması hâlinde önergeyi işlemden kaldıracağım.
Önergeler aynı
olduğu için ilkini okutup diğerinin imza sahiplerini okutacağım:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
418 sıra sayılı Kanun Tasarısına 15 inci maddeden sonra gelmek üzere aşağıdaki
16 ncı maddenin eklenmesini ve sonraki maddelerin
buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
Recep
Akdağ
Sağlık
Bakanı
Madde 16- 13/12/1983 tarihli ve 181 sayılı Sağlık Bakanlığının
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnameye aşağıdaki Ek Madde
eklenmiştir.
“Ek Madde 9 -
Türkiye Kızılay Derneğine (KIZILAY) ait olup 1/5/2009
tarihi itibarıyla ruhsatlı olarak işletilmekte bulunan hastane ve tıp
merkezlerinden, bu Kanunun yayımından itibaren altı ay içerisinde Sağlık
Bakanlığı ile Kızılay arasında yapılacak protokolle Sağlık Bakanlığına
devredilecek olanlarında, 1/5/2009 tarihi itibarıyla iş sözleşmesine bağlı olarak
çalışmakta olan ve 14/7/1965 tarihli ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun
48 inci maddesinde öngörülen genel ve ilgili kadro veya pozisyon için öngörülen
özel şartları taşıyan personelden;
a) Tabipler ve
diş tabipleri, istekleri halinde çalışmakta oldukları ildeki ihtiyaç bulunan
sağlık kurum veya kuruluşlarının memur kadrolarına Sağlık Bakanlığınca
atanırlar.
b) Tabipler ve diş tabipleri dışındaki diğer personel, istekleri
halinde, yaptıkları iş, eğitim durumu ve bulundukları pozisyon dikkate alınarak
Devlet Personel Başkanlığının görüşü üzerine Maliye Bakanlığının izni ile
çalışmakta oldukları ildeki sağlık kurum veya kuruluşlarında Bakanlık veya
döner sermaye teşkilatı adına vizelenecek
pozisyonlarda istihdam edilmek üzere, 657 sayılı Kanunun 4 üncü maddesinin (B)
fıkrası hükümleri uyarınca sözleşmeli personel statüsüne geçirilir.
Bu şekilde
istihdam edilecek toplam tabip sayısı 180’i, sağlık personeli sayısı 490’ı ve
diğer personel sayısı 705’i geçemez.
Kadro ve
pozisyonlara atanma ve geçirilmede, iş sözleşmeleri askıda bulunanlar dahil tam zamanlı çalışanlar ile emeklilik veya yaşlılık
aylığı kesilmek suretiyle çalışanlar dahil herhangi bir sosyal güvenlik
kurumundan emeklilik veya yaşlılık aylığı bağlanmamış olanlar dikkate alınır ve
işlemler sağlık kuruluşunun devir tarihini müteakip personelin bir ay
içerisinde yapacakları müracaatları dahil altı ay içerisinde tamamlanır.
Personele, memur
ve sözleşmeli personel statüsüne geçirilmeleri nedeniyle, iş mevzuatına göre
Bakanlık veya Kızılay tarafından herhangi bir tazminat ödenmez, kullanmamış
oldukları yıllık ücretli izin süreleri için herhangi bir ödeme yapılmaz.
Personelin Bakanlığa devir tarihi itibariyle Kızılay’da geçen ve kıdem
tazminatına esas alınabilecek hizmet süreleri; memur kadrolarına atananlar için
8/6/1949 tarihli ve 5434 sayılı T.C. Emekli Sandığı
Kanunu uyarınca ödenecek emekli ikramiyesine esas toplam hizmet süresinin
hesabında, sözleşmeli personel statüsüne geçirilenler için 657 sayılı Kanunun 4
üncü maddesinin (B) fıkrasına göre hak kazanabilecekleri iş sonu tazminatına
esas toplam hizmet süresinin hesabında dikkate alınır.
Personelin emekli
ikramiyesi veya iş sonu tazminatının hesabına dahil
edilecek hizmet sürelerinden kaynaklanan ilave maliyetin finansmanına karşılık
olmak üzere, devir tarihi itibariyle ilgililerin atandıkları kadro unvanı ile
derecesi ve kademesi veya geçirildikleri sözleşmeli personel pozisyonlarının
unvanı ve hizmet süreleri esas alınarak hesaplanacak emekli ikramiyesi veya iş
sonu tazminatı toplam tutarı, beş yıl içerisinde beş eşit taksitte Kızılay
tarafından Bakanlığın döner sermayesine ödenir veya devredilen sağlık
kuruluşlarına ait taşınır bedelleri ile devredilen sağlık kuruluşlarının
bulunduğu Kızılay’a ait taşınmazların kiralanması halinde kira alacağından
mahsubu yapılır.
Sağlık
Bakanlığına devredilen sağlık kuruluşlarına ait taşınırlardan Bakanlık-ça devralınacaklar ile bunların bedeli, Maliye Bakanlığı
temsilcisinin koordinatörlü-ğünde, Bakanlık ve
Kızılay temsilcilerinden oluşacak üç kişilik komisyonlar tarafın-dan tespit edilir ve tespit edilen tutar, Bakanlıkça
belirlenecek sağlık kurum ve kuru-luşlarının döner
sermaye gelirlerinden karşılanır. Komisyonlar, bedel tespit ederken
gerektiğinde meslek kuruluşlarından veya bilirkişilerden yararlanabilir.
Bu maddenin
uygulanmasında 25/12/2009 tarihli ve 5944 sayılı 2010
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanununun 22 nci ve 23
üncü maddeleri ile 13/12/1983 tarihli ve 190 Genel Kadro ve Usulü Hakkında
Kanun Hükmünde Kararnamenin 9 uncu maddesi son fıkrasında yer alan kısıtlamalar
dikkate alınmaz.”
BAŞKAN - Aynı
mahiyetteki diğer önergenin imza sahiplerini okutuyorum:
“Tekin Bingöl (Ankara)
Enis Tütüncü (Tekirdağ)
Sacid
Yıldız (İstanbul)
Bilgin Paçarız (Edirne)
Canan Arıtman (İzmir)”
BAŞKAN -
Komisyon, önergeye salt çoğunlukla katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE,
ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Trabzon) – Sayın
Başkanım, Kızılayın önemli bir sorununu çözecek olan
bu önergeye Komisyonumuz iktidar ve muhalefet milletvekillerinin ortak görüşü
olarak katılıyoruz, bu şekilde oylanmasını… Salt çoğunluğumuz vardır efendim.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Evet.
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Sayın Başkan, şahsım adına söz istiyorum.
BAŞKAN – Tamam
Sayın Genç, dikkate alacağım.
Komisyon önergeye
salt çoğunlukla katılmış olduğundan önerge üzerinde yeni bir madde olarak
görüşme açıyorum.
Söz talebi, şahsı adına Kamer Genç, Tunceli Milletvekili.
Sayın Genç,
buyurun efendim.
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 72 milyon insanı yakından
ilgilendiren 19 maddelik bir kanunu getiriyor iktidar partisi, bu kanunun
içeriğinde ne var ne yok kimse bilmesin diye bunu bir temel kanun kabul ediyor,
temel kanun kabul ettiği için burada maddeler okunmuyor. Bu kanunla ne
getirildiğini kimse bilmiyor. Ondan sonra da gerçekten temel kanun vasfını
verecek bir sebep yokken ortada, bir de Hükûmet
tutuyor, burada bir önerge veriyor, bir madde ekliyor. Bu, ciddi bir iktidar
etme niteliğine yakışmayan bir davranış biçimidir. Yani siz, bir temel kanun
getiriyorsanız… Bunun acelesi ne? Yangından mal mı kaçırıyorsunuz? Yani yasama
yetkisini kaldıran bir parti olur mu? Maalesef, bu iktidar, evvela başı da
dâhil olmak üzere, bir defa yasamadan her şeyi kaçırmaya çalışıyor, yasamanın
yetkisini ortadan kaldırıyor.
MUHYETTİN AKSAK (Erzurum)
– Öyle bir şey yok Sayın Genç.
KAMER GENÇ
(Devamla) – Tayyip Bey ne diyor: “Yargı ciğerlerimizi kanatıyor.” diyor.
“Yargı, ciğerlerimizi kanatıyor…” Sayın milletvekilleri, bu çok ağır bir
laftır. Bir insanın ciğerini kanatan kimdir? Bir numaralı düşmanıdır. Şimdi, ne
diyor? “Bu yargı benim bir numaralı düşmanımdır.” diyor.
BEKİR BOZDAĞ
(Yozgat) – Onu sen diyorsun.
KAMER GENÇ
(Devamla) – Böyle bir laf olur mu sayın milletvekilleri?
Şimdi, Türkiye
Cumhuriyeti…
AHMET YENİ
(Samsun) – Uydurmaya devam et.
KAMER GENÇ
(Devamla) – Yahu sen gazete okumuyorsun! Grupta konuşulanları duymayacak kadar
her şeyin maalesef körelmiş. Onun için, böyle körelmiş bir… Kulakların da,
duyguların da… Yani bir kişi bazı şeyleri duymuyorsa duyu organları körelmiş
demektir. Yani sen, Anayasa’ya göre… Anayasa’da kuvvetler ayrılığı ilkesi
vardır. Kuvvetler ayrılığı ilkesine göre ne demektir yargı ve yasama? Sen,
şimdi Hükûmetsin. Senin tesis ettiğin işlemlere karşı
yargıya gidiliyor mu? Sen bu Anayasa’ya göre seçildin Tayyip Bey. Sen neydin?
İmam -hatipleri bitirdin, gittin, Necmettin Bey’in yanında staj yaptın, hatta
zaman zaman el de öptün, geldin, parti genel başkanı
oldun.
AHMET YENİ
(Samsun) – Millet seçti, millet.
KAMER GENÇ
(Devamla) - Şimdi, siyasette el öperek bir yere gelenler çok tehlikeli
arkadaşlar, çok tehlikeli, inanmanızı istiyorum çünkü bunlar bir defa bir yere
geldi mi “Ben her şeyin üstüyüm…”
MUHYETTİN AKSAK
(Erzurum) – Milletin getirdiğinden rahatsız olma.
KAMER GENÇ
(Devamla) - Yahu, şimdi, sen nasıl diyorsun “Yargının verdiği karar benim
ciğerlerimi kanatıyor.” Bu laf dahi, bir kişinin kişiliğini ve karakterini
ortaya koyacak çok vahim bir laftır. Şimdi, dolayısıyla, bu lafı söyleyen
kişinin demokratik bir ülkede hiçbir suretle iktidarda durma imkânı yok ama
tabii sorumluluk duygusu teşekkül etmiş, çağdaş demokrasinin ilkelerini
benimsemiş insanların bulunduğu bir yerde böyle laflara, bunlara karşı siyasi
sorumluluk getirilebilir.
MUHYETTİN AKSAK
(Erzurum) – Millete hakaret ediyorsun sen.
İSMAİL BİLEN
(Manisa) – Millete hakaret ettiğinin farkında mısın sen?
KAMER GENÇ
(Devamla) – Benim söylediklerimin hepsi ortada. Sen nereye çekersen çek.
Burada, bakın, bu
kanunları bu millet görüyor. Burada hem temel kanun getiriyorsunuz… Zaten,
temel kanun üzerinde, madde üzerinde AKP Grubu iki tane önerge veriyor, onda da
2 milletvekili aynı önergeyi veriyor. Mesela, “Falanca maddenin ‘olduğu’
kelimesini ‘bulunduğu’ yapın.” diyor. Böyle bir şey olmaz! Yarın siz gittiğiniz
zaman, tesadüfen şuradan şu tarafa geçtiğiniz zaman sizin burnunuzdan
getirtirler yani derler ki: “Siz iktidarda olduğunuz zaman Parlamentoyu böyle
çalıştırmadınız, böyle hileli yollara başvurdunuz, halkın doğruları
öğrenmesinin önünü kapattınız.”
Dolayısıyla,
böyle bir biçimde iktidar yapılamaz. Sizin eğer hakikaten korkunuz neyse… Niye
bu kadar her şeyi milletten kaçırıyorsunuz? Bu kanunda getirdiğiniz ne var ne
yok diye niye bu halk duymasın, niye bu halk öğrenmesin? Muhalefet
konuşmayacak, vatandaş da duymayacak. Kardeşim, senin ne getirdiğini kim ne
bilir? Dolayısıyla, böyle bir iktidar etme meselesi gerçekten isabetli bir
mesele değil. Ben, size doğruları söylüyorum yani gerçekleri gösteriyorum.
İSMAİL BİLEN
(Manisa) – Hayalini anlatıyorsun, rüyanı anlatıyorsun!
KAMER GENÇ
(Devamla) – Bakın, Tayyip Bey’e deyin ki: “Böyle laflar söyleme, yarın
muhalefete düştüğün zaman, o Ergenekon’da iki senedir boşuna yatırdığın
insanların hakkını ödeyemezsin, arkanda tırlar dolusu evraklar gezer, kaçacağın
yer bulamazsın.”
AHMET YENİ
(Samsun) – Nereden biliyorsun?
SAĞLIK BAKANI
RECEP AKDAĞ (Erzurum) – O yargının işi, hükûmetle ne
ilgisi var?
KAMER GENÇ
(Devamla) - Onun için, birileri iktidara geldiği zaman zannederler ki bu
iktidar daimidir ama bir iktidardan düşün bakalım, o zaman göreceğiz ne duruma
düşeceğinizi.
Teşekkür ederim
efendim.
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Genç.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Saygıdeğer
milletvekilleri, birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 19.03
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 19.10
BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Yaşar TÜZÜN
(Bilecik)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 50’nci Birleşiminin Beşinci
Oturumunu açıyorum.
418 sıra sayılı
Tasarı’nın görüşmelerine devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Sayın
milletvekilleri, yeni 17’nci madde ihdasına dair bir önerge vardır.
Biraz önce de arz
edildiği üzere, görüşülmekte olan tasarı veya teklife konu kanunun komisyon
metninde bulunmayan ancak tasarı veya teklif ile çok yakın ilgisi bulunan bir
maddesinin değiştirilmesini isteyen ve komisyonun salt çoğunlukla katıldığı
önergeler üzerinde yeni bir madde olarak görüşme açılacağı İç Tüzük’ün 87’nci
maddesinin dördüncü fıkrası hükmüdür. Bu nedenle önergeyi okutup Komisyona
soracağım. Komisyon önergeye salt çoğunlukla, 13 üyesiyle katılırsa önergeyi
işleme alacağım. Komisyonun salt çoğunlukla katılmaması hâlinde ise önergeyi
işlemden kaldıracağım.
Önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
418 sıra sayılı Kanun Tasarısına 16. maddeden sonra gelmek üzere aşağıdaki
maddenin eklenmesini ve madde numaralarının buna göre teselsül ettirilmesini az
ve teklif ederiz.
Madde 17:
13.12.1983 tarihli ve 181 sayılı Sağlık Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanun Hükmünde Kararnameye aşağıdaki ek madde eklenmiştir.
Ek Madde 8:
Sağlık bakanlığına bağlı sağlık kurum ve kuruluşlarında görev yapan uzman
tabip, uzman diş tabibi, tabip, diş tabibi ve diğer sağlık personeline oranları
Bakanlar kurulunca belirlenmek üzere en yüksek Devlet Memuru aylığının (ek
gösterge dâhil) brüt tutarı ile çarpımı sonucu bulunan miktarda sağlık
hizmetleri tazminatı ödenir.
|
Mehmet Şandır |
Mümin İnan |
Oktay Vural |
|
Mersin |
Niğde |
İzmir |
|
Necati Özensoy |
Hüseyin Yıldız |
Osman Durmuş |
|
Bursa |
Antalya |
Kırıkkale |
|
|
Alim Işık |
|
|
|
Kütahya |
|
BAŞKAN – Komisyon
önergeye salt çoğunlukla katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE,
ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Trabzon) – Sayın
Başkanım, çoğunluğumuz yoktur; katılamıyoruz.
BAŞKAN – Evet,
çoğunluğunuzun olmadığını ben de görüyorum.
Komisyon önergeye
salt çoğunlukla katılmamış olduğundan, sayın milletvekilleri, önergeyi işlemden
kaldırıyorum.
Saygıdeğer
milletvekilleri, 17’nci madde üzerinde üç adet önerge vardır. Önergeleri
okutuyorum:
T.B.M.M
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 418 sıra sayılı Üniversite ve Sağlık
Personelinin Tam Gün Çalışmasına ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısının çerçeve 17’nci maddesinde yer alan geçici madde 11’in “tabip”ten
sonra gelmek üzere “veteriner hekim, veteriner sağlık teknisyeni, diş hekimi,
uzman diş hekimi, eczacı” sözcüklerinin eklenmesini ve Sağlık Bakanlığına ait
ibaresinden sonra gelmek üzere “görevden ayrıldıkları” ibaresinin eklenmesini
arz ve teklif ederiz.
|
Ramazan Kerim
Özkan |
Enis Tütüncü |
Sacid Yıldız |
|
Burdur |
Tekirdağ |
Ankara |
|
Tekin Bingöl |
Canan Arıtman |
Kemal Demirel |
|
Ankara |
İzmir |
Bursa |
|
Şevket Köse |
|
M. Şevki Kulkuloğlu |
|
Adıyaman |
|
Kayseri |
TBMM Başkanlığına
Görüşmekte olduğumuz 418 sıra sayılı tasarının 17. maddesindeki
(Geçici Madde 11) “26.5.2009” ibaresi “26.5.2010” olarak değiştirilmiştir. Arz
ve teklif ederiz.
|
Hasan Çalış |
Süleyman Yunusoğlu |
Recep Taner |
|
Karaman |
Trabzon |
Aydın |
|
Kürşat Atılgan |
|
Kadir Ural |
|
Adana |
|
Mersin |
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
418 sıra sayılı Kanun Tasarısının çerçeve 17’nci maddesiyle 181 sayılı Kanun
Hükmünde Kararnameye eklenmesi öngörülen geçici maddede yer alan “26/5/1999 ile 26/5/2009” ibaresinin “26/5/1995 ile
01/1/2010” şeklinde değiştirilmesini ve “çekilmiş sayılan tabip” ibaresinden
sonra gelmek üzere “diş tabibi,” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Recep
Akdağ
Sağlık
Bakanı
BAŞKAN –
Komisyon, önergeye katılıyor musunuz?
SAĞLIK, AİLE,
ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Trabzon) – Sayın
Başkanım, tarihleri net olarak algılayamadığım için, duyamadığım için, lütfen…
BAŞKAN – Size
fotokopisi gelmedi mi efendim bunların?
SAĞLIK, AİLE,
ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Trabzon) – Hayır,
farklı bir önerge var, fotokopi bende yok. “26/5/1995
ile 01/1/2010” mu?
BAŞKAN – Evet.
BEKİR BOZDAĞ
(Yozgat) – Bakanın önergesi mi efendim?
BAŞKAN – Bakanın önergesi.
SAĞLIK, AİLE,
ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Trabzon) – Takdire
bırakıyoruz efendim.
BAŞKAN – Hükûmet?
BAYINDIRLIK VE
İSKÂN BAKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) – Katılıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor zaten kendi önergesi.
HÜSEYİN YILDIZ
(Antalya) – Karar yeter sayısı istiyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
İstifa sonrası
ataması yapılacaklar arasına diş tabiplerinin de dahil
edilmesi ve görevden çekilme tarihlerinin biraz daha genişletilmesi
öngörülmektedir.
BAŞKAN –
Gerekçesini dinlediğiniz önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Karar yeter sayısı vardır, önerge kabul edilmiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
T.B.M.M
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 418 sıra sayılı Üniversite ve Sağlık
Personelinin Tam Gün Çalışmasına ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısının çerçeve 17’nci maddesinde yer alan geçici madde 11’in
“tabip”ten sonra gelmek üzere “veteriner hekim, veteriner sağlık teknisyeni,
diş hekimi, uzman diş hekimi, eczacı” sözcüklerinin eklenmesini ve Sağlık
Bakanlığına ait ibaresinden sonra gelmek üzere “görevden ayrıldıkları”
ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Ramazan
Kerim Özkan (Burdur) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE,
ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Trabzon) – Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hükûmet?
BAYINDIRLIK VE
İSKÂN BAKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Okay, gerekçeyi mi okutayım?
HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) – Şevket Köse…
BAŞKAN – Evet,
Adıyaman Milletvekili Sayın Şevket Köse.
ŞEVKET KÖSE
(Adıyaman) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 418 sıra sayılı Yasa
Tasarısı’nın 15’inci maddesinin değiştirilmesi için verdiğimiz önerge üzerine
söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle sizleri ve bizleri televizyonları başında
izleyen yurttaşlarımızı saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, bundan önceki bir değişiklik önergemizde tam gün yasasına karşı
olmadığımızı, yalnızca doğabilecek kimi sorunları belirttiğimizi söylemiştim.
Tasarının 15’inci maddesi de böyle bir düzenlemeyi içermektedir.
Sayın arkadaşlar,
diş hekimi bir milletvekili olarak, diş hekimlerinin yasada uğradığı bir
mağduriyeti dile getirmek istiyorum. Aslında bu mağduriyet yalnızca diş
hekimlerini değil, eczacıları da etkilemektedir. Biliyorsunuz, tasarı, kamu
kurum ve kuruluşlarında memur statüsünde çalışmakta iken 1999 ile 2009
tarihleri arasında görevinden ayrılmış olan ve ayrılmış sayılan hekimlerin geri
dönüşü için bir düzenleme yapmaktadır. Buna göre tabip, uzman tabip ve tıpta
uzmanlık mevzuatına göre uzman olanlar, yasa yayımlandıktan sonra altı ay
içerisinde başvurmaları hâlinde, açıktan atama izni aranmaksızın görevlerine
dönebilmektedirler. Yani bu kişiler görevden ayrıldıkları ildeki Sağlık
Bakanlığına ait kurum ve kuruluşlara, bu yerlerde ihtiyaç olmaması hâlinde
ihtiyaç bulunan yerlere açıktan atanabilirler.
Dikkat edilecek
olursa sayılan branşlar arasında diş hekimleri ve
eczacılar bulunmamaktadır. Başka bir deyişle, 1999 ile 2009 arasında kamu
görevinden ayrılmış diş hekimleri ve eczacıların kamu görevine tekrar dönüşünün
önü kapatılmaktadır. Bu durumun eşitlik ilkesiyle bağdaştığı söylenemez. Daha
önce kamuda çalışıp çeşitli nedenlerle bu görevlerinden çekilmiş sayılan diş
hekimleri ve eczacıların kamuya tekrar girişi için bir düzenleme yapılması gerektiğine
inandığımızdan, Cumhuriyet Halk Partisi olarak bir önerge hazırladık.
Sayın
milletvekilleri, çok sayıda diş hekiminden bu konuda mağdur olacaklarına dair
şikâyetler aldım. Hâlihazırda tasarının Genel Kurul görüşmeleri sürüyorken bu
yanlış düzeltilebilir.
Değerli
milletvekilleri, tasarıda nöbet ücretleri üzerinden yapılan düzenleme sağlık
personeli arasında olumlu bir gelişme olarak karşılanmıştır ancak yine de
belirlenen oranların yetersizliği dile getirilmektedir. Aynı zamanda nöbet
tutan tüm sağlık personelinin de nöbet ücretlerinden yararlanması gerekir.
Birinci basamakta görev yapan tüm sağlık çalışanlarının ve genel idari
hizmetlerde görev yapanların da bu ücretlerden yararlanması gerekmektedir.
Nöbet tutan hiçbir çalışan nöbet ücretinden muaf tutulmamalıdır diyoruz.
Değerli
arkadaşlar, Tam Gün Yasa Tasarısı’nın görüşüldüğü bir zamanda, daha geniş
kapsamlı düzenlemeler yapılması ve sağlık personelinin beklentileri de
olmuştur. Özellikle sağlık alanında hekimlerin en önemli çalışma arkadaşları
olan hemşireler, sağlık ve diş teknisyenleri gibi çalışanlar bir düzenleme
beklemektedir bizden yani özlük haklarının iyileştirilmesini ve özellikle
sözleşmeli olarak değil kadrolu olarak hizmet vermek istemektedirler.
Yine, özellikle
tayin konusunda kimi mağduriyetler yaşanmaktadır. Şöyle ki: Atamalar nedeniyle
aileler parçalanmaktadır. Şüphesiz tayin konusu tam anlamıyla çözülmesi zor bir
konudur ancak yine de genel sorunu çözecek bir düzenleme yapılabilir. Bu
konularda en kısa zamanda bir düzenlemeye gidilmesi gerekir diye düşünüyorum.
Değerli
arkadaşlar, sağlık sektörünün bu çalışanları bizden mutlu bir haber
beklemektedirler. Tam Gün Yasa Tasarıs’ında,
Cumhuriyet Halk Partisi olarak kimi eksiklikler olduğunu defalarca dile
getirdik. Tam gün yasasına ilke olarak, Cumhuriyet Halk Partisi olarak sıcak
baktığımızı söylemiş idim. Yalnız, kimi sorunlar kısa sürede büyük
olumsuzluklara neden olmasa da ileride büyük mağduriyetler doğmasına neden
olabilir. İşte bu nedenle Cumhuriyet Halk Partisi olarak verdiğimiz önergeler,
büyük sorunların doğmasına engel olma niteliğindedir.
Tasarıda,
hekimlerin emekliliklerine kısmen yansıyacak emeklilik aylıklarının primlerinin
tümü hekimlere ödetiliyor. Bu, Anayasa’ya aykırılık taşır, sosyal devlet
mantığına aykırıdır. Hekimin 1 işvereni varsa işveren kendi payına düşen primi
öder, bunu çalışana ödetmez.
Ayrıca, sağlık
bir ekip işidir demiştim. Diğer sağlık çalışanlarından özellikle bu kapsama
alınması gereken bir grup vardır, kanserojen ortamda çalışan diş teknisyenleri
de mevcuttur.
Tasarıda kısmi
zamanlıdan tam güne geçme konusu da daha esnek bir süreçte tamamlanmalıdır diye
düşünüyorum çünkü mevcut muayenehanelerdeki tıbbi cihazlar, çalışan personel,
tedavi edilen hastaların da dikkate alınması gerektiğine inanıyoruz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun
Sayın Köse.
ŞEVKET KÖSE
(Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Eğer tasarı bu
biçimde yasalaşırsa sağlık çalışanlarıyla tam gün çalışan hekim aylıkları
arasında ciddi bir fark olacaktır. Bu da çalışma ortamında var olması gereken
barışa katkı vermeyecektir.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; tam gün yasasının hayırlı olmasını ve diş hekimleri ve
eczacıların mağduriyetine engel olmak amacıyla verdiğimiz önergenin kabul
edilmesini diler, sevgi ve saygılarımı sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Köse.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
TBMM Başkanlığına
Görüşmekte
olduğumuz 418 sıra sayılı tasarının 17. maddesindeki (Geçici Madde 11)
“26.5.2009” ibaresi “26.5.2010” olarak değiştirilmiştir. Arz ve teklif ederiz.
Hasan
Çalış (Karaman) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE,
ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Trabzon) – Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
BAYINDIRLIK VE
İSKÂN BAKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın
Çalış, buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)
HASAN ÇALIŞ
(Karaman) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz
tasarının değiştirilen 17’nci maddesi üzerine vermiş olduğumuz önerge üzerine
söz aldım. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.
Kıymetli
arkadaşlar, biraz önce sayın Hükûmetin
verdiği önergeyle evet, o tasarıda olan mevcut tarih değiştirilmekle beraber bu
tarih yeterli olmayacaktır. Ayrıca, diş hekimleri ilave edilmiştir. Bu doğrudur
ama diş hekimleri yani hekim, uzman hekim ve diş hekimlerinin yanına diğer
sağlık çalışanlarının da böyle bir haktan istifade etmesinin yolunu açmamız
gerekiyor.
Bir diğer husus
da: Bu geri dönüşlerle ilgili, görevden çekilmiş olan veya çekilmiş
sayılanların geri dönüşüyle ilgili olarak, Yükseköğretim Kanunu’ndaki dönüş
hükmüne uygun olarak ayrıldıkları kuruma geri dönüş imkânı verilmesinin daha
doğru olacağını düşünüyoruz.
Kıymetli
arkadaşlar, gerçekten, görüşmekte olduğumuz tasarı, kanunlaşmak üzere olan bu
tasarı Türkiye’de yıllardır tartışılan bir probleme çözüm getiriyor. Tabii ki,
bu problem buraya gelmeden önce toplumun büyük bir kesiminin, Tabip Odasının,
Hekimler Platformunun ve kamunun önemli bir olumlu desteği varken, bizim de
olumlu destek verdiğimiz bu tasarıda gerçekten kafalar karışmaya başladı.
Bugün, gerçekten, Hekimler Platformunun temsilcileri sitem ediyorlar, “Biz
saatlerce dinlenildik ama görüşlerimizi bulamıyoruz, aradıklarımızı
bulamıyoruz.” diyorlar ve bu sitemlerini bu kürsüden özellikle duyurma sözü
verdiğim için bunu duyuruyorum. Gerçekten Hekimler Platformu otuz küsur tane tabip
odasını temsil ediyor. Ayrıca Türk Tabipler Birliği de, kendisinin de
alternatif tam gün yasası olmasına rağmen, şimdi niye karşıt?
Tabii ki, bu
tartışmalar devam edecek, kafa karışıklığı devam edecek. Önümüzdeki dönemde
yeni görevden çekilenler olacak. İşte, onun için biz görevden çekilenlerin
tekrar geri dönüşüyle ilgili tarihi beş altı ay ileriye atalım diyoruz değerli
arkadaşlar. Bundan gerçekten Türkiye’nin kazancı olacaktır, sağlık
çalışanlarının kazancı olacaktır ve vatandaşımız kazanacaktır.
Kıymetli
arkadaşlar, tabii ki, buradaki konuşmalarda üzerinde durulan nedir çoğunlukla:
Hekim sayısı, sağlık çalışanlarının sayısı.
Arkadaşlar, sayı önemli ama bunun kadar daha önemli bir şey var:
Hekimlerin, diğer sağlık çalışanlarının, yardımcı sağlık personelinin donanımı,
bilgi donanımının yetersizliği, yetiştikleri tıp fakültelerinin ve eğitim
hastanelerinin gerçekten tabip, uzman tabip yetiştirecek şekilde donanıma,
altyapıya sahip olması önemli; öğretim üyesi kadroları yönünden yeterli olması
önemli ama son zamanlarda yaşadığımız nedir? Gerçekten Türkiye’de kaç tane tıp fakültesi açılıyor, devlet
aracılığıyla açılıyor, özel sektör aracılığıyla açılıyor, takip etmekte
zorlanıyoruz.
Kıymetli
arkadaşlar, ancak bu açılan tıp fakültelerinin açılmasının da, buralara öğrenci
alınmasının da, asistan alınmasının da ciddi kriterleri
olması gerekir. Hastane altyapıları tamamlanmadan, yeterli öğretim üyesi
altyapısı oluşmadan, maalesef, bazı tıp fakültelerimizde, bazı eğitim
hastanelerimizde eğitim verilmektedir.
Sayın Hükûmetten, burada görev yapan değerli siyasetçi
arkadaşlarım, hepimizden bu milletin beklentisi şudur: Milletin ihtiyaçlarına
cevap verecek şekilde, gerçekten görevlendirildikleri makamın hakkını verecek
şekilde sağlık çalışanlarının, yetişeceği altyapıyı elde etmemişse… Eğitim
hastanelerinde asgari standardı aşmak gerekiyor, tıp fakültelerinde asgari
standardı aşmak gerekiyor. İsim vermem yanlış olur ama Ankara’nın
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın
Çalış, konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
HASAN ÇALIŞ
(Devamla) – Tıp fakültesinde okuyan sevgili gençler, bunların hepsi benim kendi
çocuğum gibidir.
Değerli
arkadaşlar, lütfen, yolunuz düşerse bu tıp fakültesine uğrayın. Kendi
çocuklarınızı oraya eğitim için gönderirseniz, kendi çocuklarınızı oraya uzman
doktor olsun diye gönderirseniz oralar gibi fakülteleri çoğaltalım, ama
göndermiyorsanız gerçekten dünya standartlarında eğitim yapan tıp
fakültelerimizin ayarında fakültelerimizi çoğaltmamız gerekiyor. Sayı
çoğaltmamız önemli, ama kaliteyi öne çıkarmamız gerekiyor kıymetli arkadaşlar.
Değerli
arkadaşlar, bir diğer husus da şu ki, meslek içi eğitim. Özellikle yardımcı
sağlık personelini de içine alacak şekilde meslek içi eğitim programlarına
ağırlık vermemiz gerekiyor.
Bu duygu ve
düşüncelerle önergemize destek vermenizi bekliyoruz.
Hepinize
saygılarımı, sevgilerimi sunuyorum.
Sağ olun, var
olun. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Çalış.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
18’inci maddede
iki adet önerge vardır, önergeleri okutuyorum:
TBMM Başkanlığına
418 sıra sayılı
kanun tasarısının 18. maddesine “Sağlık Bakanlığının tabip ve uzman tabip
kadrolarına” ibaresinden sonra gelmek üzere “Diş tabibi ve uzman diş tabibi”
ibaresinin eklenmesini arz ve talep ederiz.
|
M.Akif Paksoy |
Recep Taner |
Süleyman L. Yunusoğlu |
|
Kahramanmaraş |
Aydın |
Trabzon |
|
Akif Akkuş |
|
Reşat Doğru |
|
Mersin |
|
Tokat |
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
418 sıra sayılı “Üniversite ve Sağlık Personelinin Tam Gün Çalışmasına ve Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarı-sı”nın
18. maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Şevket Köse |
Tekin Bingöl |
Dr. Canan
Arıtman |
|
Adıyaman |
Ankara |
İzmir |
|
Fatih Atay |
Tayfur Süner |
Hulusi Güvel |
|
Aydın |
Antalya |
Adana |
Madde 18:
21/4/2005 tarihli ve 5335
sayılı bazı kanun ve kanun hükmünde kararnamelerde değişiklik yapılmasına dair
kanunun 30 uncu maddesinin 1 inci fıkrasına “yüksek öğretim kurumlarının
öğretim üyeliklerine” ibaresinden sonra gelmek üzere “ve Sağlık Bakanlığı ile
kamu kurumlarının tabip ve uzman tabip kadrolarına” ibaresi eklenmiştir.
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE,
ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Trabzon) – Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
SAĞLIK BAKANI
RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Sayın
Arıtman, buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
CANAN ARITMAN
(İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sekiz yıldır uygulanmakta olan
Sağlıkta Dönüşüm Programı gerçekte Dünya Bankası ve IMF tarafından AKP’nin
eline verilmiş bir projedir. Bu projenin temel hedefi, devletin sağlık hizmeti
sunumundan çekilmesidir.
Şu anda
görüşmekte olduğumuz tam gün yasası bu projenin önemli etaplarından biridir ve
hemen akabinde gündeme gelecek olan kamu hastane birlikleri yasası ile sağlığın
piyasalaştırılması tamamlanmış olacaktır.
AKP, Meclis
çoğunluğuna güvenerek, “ben yaptım oldu” anlayışıyla ve kimseyi dinlemeden
yoluna devam etmektedir. Prim ödenen bir sistemde sigortalanın muayenede, tedavide,
ilaçta giderek artan katkı payları ödemek zorunda bırakılması sosyal devlet
ilkesini aşındırmaktadır. Eczanelerde kesilen ilaç katılım paylarına bir de
muayene paylarının eklenmesiyle vatandaş tedavi olamaz hâle geldi. Bu sistemde,
artık, ancak parası olan ilaç alabilir ve tedavi olabilir. Sistem dar
gelirlileri sağlık hizmeti almaktan vazgeçirtmektedir.
Bakın,
Başbakanlık İnsan Hakları Kurulunun 2009 Raporu’nda birinci sırada şikâyet
edilen konu sağlık hakkı ve hasta haklarıyla ilgilidir. Öte yandan da bu
ülkenin tüm sağlık çalışanları, örgütleri, meslek odaları sokağa dökülmüşler,
hak arayışı içerisindedirler. Sağlık hizmeti verenlerle hizmeti alanların
mutsuz ve memnuniyetsiz olduğu bir ülkede sağlık politikaları çökmüş demektir.
Bir aşı yönetimi bile yapamayan iktidar, sağlık hizmetini de, ülkeyi de
yönetememektedir. Tam gün yasasının muhatabı olan ve tüm sağlık çalışanlarıyla
birlikte bu yasaya karşı çıkan hekimler, aslında vatandaşına nitelikli bir
sağlık hizmeti verebilmek için ideal bir tam gün yasasından yanadır ama tam
günün bu modeline, AKP modeline, bunun içeriğine ve bunun gizli amaçlarına
karşıdırlar. Tüm sağlık çalışanları piyasalaştırılmış sağlıkta, köleleştirilmiş
ucuz iş gücü olmaya “Hayır.” diyorlar çünkü bu tasarı işletme hâline getirilen
sağlık kurumlarında ücret ve iş güvencesi olmadan çalışmayı öngörmekte ve Tekel
işçilerine dayatılan 4/C’yi sağlık çalışanlarına da
dayatan bir tasarıdır.
Kamu Hastane
Birlikleri Yasa Tasarısı ile kamusallığı sadece adında kalmış, içi özelleştirilmiş,
özerk işletmelere dönüştürülmüş hastaneler yapıldığı zaman sağlık
çalışanlarının maaşları da artık devlet tarafından ödenmeyecek, döner sermaye
gelirlerinden ödenecektir. O zaman, neden şimdi bir tam gün dayatması
yapılmaktadır? Sayın Bakan bu soruya cevap vermek zorundadır.
Bu tasarı sağlık
çalışanlarının özlük hakları açısından tam bir hayal kırıklığıdır;
üniversitelerde nitelikli sağlık hizmeti verilmesi, daha iyi bir tıp eğitimi,
daha çok bilimsel araştırma yapılması açısından da büyük bir hayal kırıklığıdır.
AKP zihniyeti “Döner sermaye gelirlerinin ancak yüzde 5’i ile araştırma
yapabilirsin.” diyerek bilimsel çalışmanın önüne set çekmiştir. Bu yasayla
aslında hastanelerin gelirlerinin artırılması hedeflenmektedir. Hekimlere “Siz,
öyle nitelikli, hasta bakayım, iyi tıp eğitimi vereyim, bilimsel araştırma
yapayım… Onları bir tarafa bırakın, gidin, ölesiye çalışın, çok hasta bakın,
parça başı çok iş çıkarın; hastaneye çok para kazandırın.” denmektedir.
Şimdi, bu yasanın gerekçesinde “Yoğun ve stres dolu bir günün
yorgunluğundan sonra başka bir yerde hasta bakmaya devam etmek hasta güvenliği
açısından risk oluşturur.” denmektedir ve “O nedenle muayenehaneler
kapatılmalıdır.” denilmektedir ama öte yandan da aynı tasarıda “Mesai sonrası
hastanede çalışmaya devam et, mesai dışı çalış, fazla mesai yap, ancak o zaman
ücretini artırabilirsin.” denilerek hekimler uzun saatler çalışmaya
zorlanmaktadır. Bu durumda da
hasta güvenliğinin riske girebileceği gerçeği Sağlık Bakanını hiç ama hiç
ilgilendirmemektedir. Evet, yedi gün yirmi dört saat çalışmayı dayatan bu
sistem, sağlık hizmetinin niteliğini tehlikeye sokarak uzun çalışma süreleri
sonucu tüm sağlık çalışanlarıyla birlikte halkın da sağlığını tehdit edecektir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
CANAN ARITMAN
(Devamla) – Bir dakikada toparlıyorum.
BAŞKAN – Buyurun
Sayın Arıtman.
CANAN ARITMAN
(Devamla) – Teşekkür ederim.
Hastanelerin
işletme, hastanın müşteri, sağlık çalışanlarının ise ucuz iş gücü olarak
görüldüğü, sağlığın piyasalaştırıldığı bu sistem tam günün asıl hedeflerinden
çok uzaktır. Tasarı bu hâliyle yasalaşırsa, vatandaşın, eşit, ücretsiz,
nitelikli ve erişilebilir bir sağlık hizmeti alma rüyası inanın bir kâbusa
dönüşecektir.
Değerli
milletvekilleri, bir gün hepinizin, sevdiklerinizin nitelikli sağlık hizmetine
ihtiyacı olacaktır. Hiçbiriniz, çok yorgun ve moralsiz bir hekimin ancak üç
dört dakika zaman ayırabileceği 100’üncü hasta olmayı istemezsiniz herhâlde. O
zaman, gelin, geç kalmadan, sağlık hizmeti vereni de alanı da memnun edecek
doğru düzgün bir tam gün yasası yapalım.
Bu gerekçeyle
önergemizin kabulünü saygılarımızla rica ediyoruz. (CHP sıralarından alkışlar)
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Karar yeter sayısı istiyorum.
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Arıtman.
Sayın Genç,
sözlerinizi duydum efendim.
Saygıdeğer
milletvekilleri, önergeyi oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısını
arayacağım.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Sayın kâtip
üyelerimiz arasında ihtilaf var. O nedenle elektronik cihazla oylama yapacağım.
İki dakikalık
süre veriyorum.
Oylama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla oylamaya başlandı)
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Sayın Başkan, uygulamayı yanlış yapıyorsunuz. İç Tüzük’ün 57’inci
maddesine göre ancak…
BAŞKAN – “Kabul
edenler” dedim, “Kabul etmeyenler” dedim, tamam.
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Efendim, bakın, İç Tüzük’ün 141’inci maddesinde der ki: “Oylamaya
sunulan hususlar konusunda…” Bakın, Sayın Başkan, beni dinleyin, 141’inci
maddede diyor ki…
BAŞKAN – Tamam, işari oylama yapıyorum Sayın Genç, bir şey yok. İhtilafı bu
şekilde gidereceğim efendim.
KAMER GENÇ
(Tunceli) – İç Tüzük’ü uygulayın efendim. Yoklama…
BAŞKAN – Yoklama
demiyorum efendim, oylama yapıyorum ben.
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Yoklama ayrı… Efendim, İç Tüzük’ün 57’inci maddesinde…
BAŞKAN – Efendim,
işari oylama yapıyorum. Arkadaşlar lütfen…
KAMER GENÇ
(Tunceli) - Sayın Başkanım, yanlış yapıyorsunuz. İç Tüzük’ün 141’inci
maddesinde: “İşaretle oylamayı başkan oya sunar, ‘Kabul edenler… Kabul
etmeyenler…’ der, kâtip üyeler sayar.
BAŞKAN – İhtilaf
var Sayın Genç.
KAMER GENÇ
(Tunceli) - 57’nci maddeye göre elektronik cihazla yapabilirsiniz, o zaman
yoklama yapmak zorundasınız.
BAŞKAN - Sayın
Genç…
KAMER GENÇ (Tunceli) – Efendim, yanlış
yapıyorsunuz.
BAŞKAN -
Arkadaşlar arasında ihtilaf var, ihtilafı buradaki net rakamlarla çözeceğim
efendim. Bu şekildedir.
Evet, teşekkür
ederim.
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Efendim, ihtilafı öyle değil, İç Tüzük’ü uygulayacaksınız.
BAŞKAN - Sayın
Genç, bakın, oylama yapıyorum.
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Efendim, işari oylama İç Tüzük’ün
141’inci maddesinde belirtilmiş.
BAŞKAN – Bakınız,
kâtip üyeler arasında ihtilaf var, oylamayı böylece netleştiriyorum rakam
olarak. Yoklama yapmıyorum, oylama yapıyorum. Evet, işari
oylama yapıyorum.
KAMER GENÇ (Tunceli)
- Siz onu elektronik cihazla yapamazsınız, yaptığınız zaman 57’nci maddeyi
uygulamak zorundasınız.
BAŞKAN -
Yapıyoruz Sayın Genç, nasıl yapamayız?
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Ya doğruyu söylüyorum da yani burada 141’inci…
BAŞKAN –
Arkadaşlar, ne ilk defa yapıyoruz ne yeni yapıyoruz...
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Efendim, yanlış yapıyorsunuz.
BAŞKAN –
…yıllardır yapmış olduğumuz bir işlem.
KAMER GENÇ
(Tunceli) - Yani İç Tüzük’ü açıp okumanız lazım!
BAŞKAN - Lütfen,
istirham ederim ya.
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Yanlış yapmışsınız şimdiye kadar.
(Elektronik cihazla oylamaya devam edildi)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, önerge kabul edilmemiştir, karar yeter sayısı vardır.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
TBMM Başkanlığına
418 sıra sayılı
kanun tasarısının 18. maddesine “Sağlık Bakanlığının tabip ve uzman tabip
kadrolarına” ibaresinden sonra gelmek üzere “Diş tabibi ve uzman diş tabibi”
ibaresinin eklenmesini arz ve talep ederiz.
Reşat
Doğru (Tokat) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA
VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Trabzon) – Efendim takdire
bırakıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet?
SAĞLIK BAKANI
RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN –
Katılmıyorsunuz.
MEHMET ŞANDIR -
(Mersin) – Sayın Yunusoğlu...
BAŞKAN – Sayın Yunusoğlu, buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)
SÜLEYMAN LÂTİF
YUNUSOĞLU (Trabzon) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; üç oturumdur tam
gün yasasını görüşüyoruz. Bizler Milliyetçi Hareket Partisi olarak tam gün
yasasına özde karşı değiliz ancak bir kanun tasarısı yasalaşırken,
hazırlanırken en önemli husus, bu yasanın ilgi alanında bulunan bütün kesimleri
memnun etme çabası içerisinde bulunulmasıdır.
Bu tam gün
yasası, sağlık hizmeti alabilecek bütün vatandaşlarımızı ilgilendirmekte, diğer
bir yönüyle de bütün sağlık personelimizi, hekimlerimizi ilgilendirmektedir.
Bu kanunun
hazırlanmasında, komisyonlarda eksikliklerin giderilmesi, ilgili kesimlerin
memnuniyetini yerine getirmek amacıyla çeşitli önergeler verilmiştir. Bu
önergeler görüşülmüş, alt komisyondan sonra bugün Genel Kurula intikal
ettirilmiştir.
Tasarının 18’inci
maddesinde “Sağlık Bakanlığının tabip ve uzman tabip kadroları” ibaresinden
sonra gelmek üzere “diş tabibi ve uzman diş tabibi” ibaresinin de eklenmesini
arz ve talep ettik. Bu önergeyi vermemizin sebebi, tabip ve uzman tabiplerin
faydalanacağı hususlardan diş tabiplerini de faydalandırmak içindir. Eğer
tabipler ve uzman tabipler bu madde hükümlerinden faydalanacak ise diş
tabiplerini ve uzman diş tabiplerini bunun dışında tutmak, sanırız, diş
tabiplerine haksızlık yapmak olacaktır. Diş tabiplerimiz de bu yasadan
faydalanmalı ve kendilerinin emekli olduktan sonra Sağlık Bakanlığının
kurumlarında çalışma imkânı bulabilmelidir. Bu şekilde geçecek bir madde diş
tabiplerine haksızlık olacak ve bir ayrımcılığa sebebiyet verecektir
düşüncesindeyiz.
Bugün, ülkemizde
25 bin civarında diş tabibi var. 5.500 tanesi kamuda çalışıyor ve toplam 110
bin tabibin aşağı yukarı yüzde 25’ini diş tabiplerimiz oluşturuyor. Öyleyse,
tabiplerimiz içerisinde dörtte 1 oranında var olan diş tabiplerinin de
haklarını korumak mecburiyetinde olduğumuzu hepinize hatırlatmak istiyorum.
Bunun dışında,
ülkemizin bugün gündeminde bulunan, her gün basın ve yayın kurumlarında
feryatlarını dinlediğimiz Tekel işçilerimizin meselelerine de bigâne kalmamamız
gerektiğine inanıyorum. Tekel işçilerimizin durumunu her gün hep beraber takip
ediyoruz. Aileleriyle beraber bu kış soğuğunda Ankara’ya gelmiş ve haklarını
almak için büyük mücadele gösteriyorlar. Son aldığımız haberlere göre, bugün
burada da ifade edildiğine göre, açlık grevine başlamak üzere olduklarını
müşahede ediyoruz. Dolayısıyla onların sağlık durumlarını da burada konuşmak,
görüşmek durumundayız. Sayın Bakanımız onların sağlık durumlarıyla ilgili birimlerimizin
orada onları yalnız bırakmadığını söylediler, bu güzel ama ileride onların
başına gelebilecek sağlık problemlerinin bugün çözümü ve onların haklarının
iadesi konusunda Hükûmetimizin mutlaka onların
feryatlarına kulak vermesi lazım.
Benim bölgem Trabzon’dan
da Tekel işçileri var. Onlar, kimisinin annesi, kimisinin eşi, kimisinin
babası, kimisinin çocuğu her gün bizleri aramakta ve 12 bin işçiyi, aileleriyle
yaklaşık 50 bin kişiyi ilgilendiren bu konuda Hükûmetimizden
haklarının verilmesini istemektedirler. Bu bir hak istemektir ve bunların
hakkını mutlaka vermek mecburiyetinde olduğumuzun bilincinde olmalıyız.
Sadece bu mu? O
da değil. Yine bir başka feryat emeklilerimizden gelmektedir. Bugün
emeklilerimizin almış olduğu ücret onların geçimlerini idame ettirecek seviyede
değildir. İntibak yasasının mutlaka çıkartılması gerektiğine inanıyoruz. Bu
konuda da Hükûmetin gerekeni yapacağını, yapması
gerektiğini söylüyoruz.
Bu görüş ve
düşüncelerimizi arz etmekle bu önergemizin kabulünü arz ediyor, yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Yunusoğlu.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Saygıdeğer
milletvekilleri, yeni geçici madde ilavesine dair bir önerge vardır, önergeyi
okutuyorum:
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte olan
418 Sıra Sayılı yasa tasarısına aşağıdaki geçici maddenin eklenmesini arz
ederiz.
Geçici madde: Bu
kanunun yürürlüğe girdiği tarihte aile hekimliği kurulmamış olan illerde aile
hekimliği kuruluncaya kadar bu illerde mevcut polikliniklerin sosyal güvenlik
kurumlarıyla sözleşme yapmaya devam olunur.
|
Kamer Genç |
A. Jale Ağırbaş |
Tayfun İçli |
|
Tunceli |
İstanbul |
Eskişehir |
|
Harun Öztürk |
|
Recai Birgün |
|
İzmir |
|
İzmir |
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE,
ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Trabzon) – Katılmıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
SAĞLIK BAKANI
RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Sayın
Genç, buyurun.
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 418 sıra sayılı tam gün
yasası olarak bilinen yasaya geçici bir madde ilave edilmesi için bir önerge
verdim.
Önergemizin
mahiyeti şu: Biliyorsunuz, bu kanun yürürlüğe girince poliklinikler
kapatılıyor.
BAŞKAN –
Arkadaşlar oturalım, lütfen sükûneti sağlayalım.
KAMER GENÇ
(Devamla) – Şimdi, bu polikliniklerde çok yüklü miktarda son teknolojiyi de
ihtiva eden röntgen makineleri var, çeşitli sağlık alet ve edevatı var. Şimdi,
birçok yerde bunlar hurdaya çıkacak, atılacak. Ayrıca, birçok ilimizde hâlâ
aile hekimliği müessesesi getirilmemiş. Diyoruz ki bu önergede: Henüz aile
hekimliği müessesesi getirilmeyen illerde bu aile hekimliği kuruluncaya kadar
burada faaliyette bulunan polikliniklerin kapatılmaması… Kapatıldığı zaman ne
olacak? Burada binlerce sağlık çalışanı işsiz kalacak, oradaki son teknolojiyi
içeren sağlık aletleri, röntgeniymiş, çeşitli tahlil aletleriymiş, birçok
şeylermiş bunlar bir işe yaramayacak, bir yere verilmeyecek. Hem yüklü
miktarda…
Sayın Başkan çok
gürültü var, bu arkadaşlar dışarıda sohbet etsinler efendim.
BAŞKAN –
Arkadaşlar, saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım; çalışma süremizin bitimine üç
beş dakika kaldı. Geçici maddeyle ilgili olarak verilen bu son önerge, bundan
sonra tamamlayacağız. Lütfen sakin olunuz.
KAMER GENÇ
(Devamla) – Dolayısıyla, bu kişilerin bu haklarının da zayi olmaması için bunun
sağlanması lazım. Bakanlık ve Hükûmet veya Komisyon
niye buna karşı ben anlayamadım.
Şimdi, değerli
milletvekilleri, tabii, biraz önce arkadaşlarımız da dile getirdi, şimdi,
burası Türkiye Büyük Millet Meclisidir. Türkiye Büyük Millet Meclisinin esas
görevi, o ülkenin sıkıntılarını dile getirmek, sıkıntı içinde olan insanların
sıkıntılarına çare bulmaktır. Bu önerge vesilesiyle, ben de Tekel işçilerini
özellikle vurgulamak istiyorum. Şimdi, bugün Ankara sokaklarında 50 bine yakın
insan açlık grevinde, yarın ölüm orucuna gidecek, hepsinin sağlık sorunu var.
Bugün, işte kalabalık bir Tekel işçisi grubu Türkiye Büyük Millet Meclisine
geldi, elinde yalnız bir somun ekmeğiyle geldi. Bu insanlar, bizim
insanlarımız. Velev ki, sizin dediğiniz gibi haksız da olsalar, e şimdi bir
devleti yöneten insanlar, bir parlamento yani 12 bin işçinin beşer, onar kişi
de ailesi olsa ki rakam 50-60 bini buluyor- isteklerini göz ardı edemez sayın
milletvekilleri. Çocukları yanında; ben birkaç tanesinin elini sıkarken
hissettim, çok yüksek derecede ateşleri var. İnsanlar her an için ölüm tehlikesiyle
karşı karşıya. Böyle bir olgunun olduğu bir yerde işi inada bindirerek Tekel
işçilerini burada “Efendim gitsinler, bunlar zaten bir iş yapmıyordu.” demek
hakka, adalete uygun mudur? Yani, bence eğer bir Hükûmet
sorumluluğu taşıyan, bir insan sevgisi taşıyan ve bir evlat sevgisi taşıyan,
bir insanlık duygusu besleyen herkesin bu meseleye el koyması lazım. En azından
bu insanların bu grevi bitirmeleri için veyahut da buradaki toplantıyı, bu
açlık veya ölüm orucuna gitmesini önlemek için bu insanlara bir şey söylemek
lazım. Yani şimdi, bu memlekette o kadar kaynaklar o kadar boş yere, birtakım
insanlara gidiyor ki… Yani işte, özelleştirilen kurumları biliyoruz maalesef.
Nasıl çarçur edildiklerini, kimlere peşkeş çekildiklerini biliyoruz.
Dolayısıyla, bence, bugünden tezi yok, burada Hükûmet
adına bulunan Sayın Bakan bir ekibiyle bu insanlarımızın yanına gitmeli, o
arkadaşlarımızdan hasta olanları tedavi ettirmeli, onlara da bir ümit
vermelidir.
Zaten Tayyip Bey
memlekette bulunmuyor, bir gün bakıyorsunuz bir memlekette, bir gün bir başka
memlekette. Yani ben hayret ediyorum, yahu Tayyip Bey, Allah’ını seversen, sen
hangi gün şu Türkiye’de olup da bir memleket meselesiyle ilgileniyorsun, ben
anlamıyorum. Yani işte, şimdi de Arabistan’a gitmiş de “En İyi Müslüman”
ödülünü alıyor.
AHMET YENİ
(Samsun) – Kıskanma, kıskanma.
KAMER GENÇ
(Devamla) – Bir yandan, efendim, Yahudilerin “En Cesaretli Yahudi” ödülünü
alıyor, bir yandan da… Yahudiler de işte, nedir? Biliyorsunuz, Müslümanların,
en büyük kendilerine karşı kabul ettikleri Arap ülkelerinin de en iyi Müslüman
ödülünü alıyor. Ya ben buna hayret ettim yani bir insan bu kadar iki görüntüyü
birleştirecek bir şeyde olamaz ama bu arkadaşımız…
AHMET YENİ
(Samsun) – Kıskanma, kıskanma.
KAMER GENÇ
(Devamla) – Ben kıskanmam, kıskanmam da acaba yani onun o görüntüsü kendisine
bir değer mi kazandırıyor yoksa bir saygınlık mı kazandırıyor?
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Genç, konuşmanızı tamamlar mısınız.
Buyurun efendim.
KAMER GENÇ
(Devamla) – Şimdi diyorum ki bu memlekette sorumluluk sahibi Başbakandır,
Tayyip Bey’dir. Tayyip Bey nerede? Şimdi, orada birçok insanımız ölürse bunun
günahı kime ait olur? Her gün yurt dışına, tamam, yandaşları topla, uçağa
doldur götür, yedir içir, ondan sonra keyfine bak, “Türkiye’deki insanların
canı çıksın.” demekle bir şey olmaz. Ne Suudi Arabistan dostluğu bize -yani
dost olarak kalacağız da- ne de bilmem başka bir devletle düşmanlık yaparak da…
Bizim özellikle kendi memleketimizin menfaatini korumamız lazım, kendi
insanlarımızın menfaatini korumamız lazım. Kendi insanlarımızın menfaatini
hesaba katmadan, insanlarımız açlık içindeyken, sefalet içindeyken, sokaklarda
kışın eksi 10 derecede veya 5 derecede donarken “Ben bunların dertleriyle
ilgilenmem.” demek, insanlık vasıflarından yoksun olmak demektir. Bu çok önemli
bir olaydır. Onun için, lütfen, bu işe el atalım, Parlamento olarak el atalım,
buna bir çözüm bulalım.
Önergemin
kabulünü istiyorum.
Saygılar.
BAŞKAN – Sayın
Genç, teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım, çalışma süremiz tamamlanmıştır.
Kanun tasarı ve
teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla görüşmek için 21
Ocak 2010 Perşembe günü, alınan karar gereğince, saat 14.00’te toplanmak üzere
birleşimi kapatıyorum.
Sizlere ve
bizleri izleyen vatandaşlarımıza hayırlı akşamlar diliyorum.
Kapanma Saati: 19.58