Normal nuri 2 7 2010-02-23T13:34:00Z 2010-02-23T13:34:00Z 1 39927 227584 TBMM 1896 533 266978 11.9999 Clean Clean 0 0 nk 0 nk 0 0 false false false 0 nk 0 nk MicrosoftInternetExplorer4

 

DÖNEM: 23                                                    CİLT: 59                                              YASAMA YILI: 4

 

 

 

 

 

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

TUTANAK DERGİSİ

 

50’nci Birleşim

20 Ocak 2010 Çarşamba

 

(Bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)

İ Ç İ N D E K İ L E R

 

   I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

  II. - GELEN KÂĞITLAR

III. - GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) MİLLETVEKİLLERİNİN GÜNDEM DIŞI KONUŞMALARI

1.- Burdur Milletvekili Bayram Özçelik’in, İstiklal Marşı şairi Mehmet Âkif Ersoy’un doğumunun 136’ncı, ölümünün 73’üncü yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın cevabı

2.- Antalya Milletvekili Tayfur Süner’in, turizm sektöründe yaşanan sıkıntılara ilişkin gündem dışı konuşması ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın cevabı

3.- Batman Milletvekili Ayla Akat Ata’nın, Batman ilinde yaşanan sorunlara ilişkin gündem dışı konuşması

 

IV.- AÇIKLAMALAR

1.- Antalya Milletvekili Tayfur Süner’in, Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın, gündem dışı konuşmasına verdiği cevaba ilişkin açıklaması

2.- Mersin Milletveli Mehmet Şandır’ın, Rus tanklarının Azerbaycan’ın başkenti Bakû’ye girişinin 20’nci yıl dönümüne ve Ermenistan Anayasa Mahkemesinin vermiş olduğu son karara ilişkin açıklaması

V.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Önergeler

1.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun (6/1518) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/179)

2.- Kırşehir Milletvekili Metin Çobanoğlu, Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ve Hatay Milletvekili Süleyman Turan Çirkin’in (2/542) esas numaralı Kanun Teklifi’ni geri çektiklerine ilişkin önergeleri (4/178)

B) Meclis Araştırması Önergeleri

1.- Adana Milletvekili Nevingaye Erbatur ve 29 milletvekilinin, sanal bağımlılık konusunun araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/521)

2.- Mardin Milletvekili Emine Ayna ve 19 milletvekilinin, doğal afet ve deprem riskinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/522)

3.- İzmir Milletvekili Şenol Bal ve 21 milletvekilinin, İzmir’in Torbalı ilçesindeki intihar olaylarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/523)

4.- Mardin Milletvekili Emine Ayna ve 19 milletvekilinin, Hakkâri’nin Ormancık köyünde 12 kişinin öldürülmesi olayıyla ilgili iddiaların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/524)

C) Tezkereler

1.- TBMM Başkanı Mehmet Ali Şahin’in, beraberinde bir Parlamento heyetiyle İslam Konferansı Örgütü Parlamento Birliği VI. Konferansına katılmak üzere Uganda’ya resmî ziyarette bulunmasına ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/1062)

 

VI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri

1.- Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/324) (S. Sayısı: 96)

2.- Türk Borçlar Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/499) (S. Sayısı: 321)

3.- Üniversite ve Sağlık Personelinin Tam Gün Çalışmasına ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Raporu (1/715) (S.Sayısı: 418)

 

VII.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1.- İstanbul Milletvekili Ahmet Tan’ın, Ergenekon davası iddianamesinde yer alan bazı bilgilere ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Sadullah Ergin’in cevabı (7/9289) (Ek Cevap)

2.- Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün, Ergenekon davası hâkim ve savcıları ile emniyet personelinin bir yemekte bir araya gelmesine ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Sadullah Ergin’in cevabı (7/10339)

3.- Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün, soruşturma ve kovuşturmalarla ilgili şikâyetlere ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Sadullah Ergin’in cevabı (7/10527)

4.- Kars Milletvekili Gürcan Dağdaş’ın, Kars’a yeni cezaevi yapımına ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Sadullah Ergin’in cevabı (7/10528)

5.- Antalya Milletvekili Tayfur Süner’in, bir belediye hakkında ihbarda bulunan kişinin durumuna ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Sadullah Ergin’in cevabı (7/10529)

6.- Muş Milletvekili M. Nuri Yaman’ın, bir hükümlünün sağlık durumuna ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Sadullah Ergin’in cevabı (7/10530)

7.- Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün, cezaevlerine bazı kitapların alınmadığı iddialarına ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Sadullah Ergin’in cevabı (7/10532)

8.- Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün, yakalama ve gözaltı ile tutuklama işlemlerine ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Sadullah Ergin’in cevabı (7/10533)

9.- Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün, hâkimlerin yetki kararnamesine ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Sadullah Ergin’in cevabı (7/10534)

10.- Zonguldak Milletvekili Ali İhsan Köktürk’ün, Adli Tıp Kurumunun bir incelemesine ilişkin Başbakandan sorusu ve Adalet Bakanı Sadullah Ergin’in cevabı (7/10654)

11.- İzmir Milletvekili Selçuk Ayhan’ın, Çin mallarının ekonomiye etkisine ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Mehmet Zafer Çağlayan’ın cevabı (7/10655) (Ek Cevap)

12.- Mersin Milletvekili İsa Gök’ün, kamuoyunda tartışılan bir ihbar mektubuna ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Sadullah Ergin’in cevabı (7/10658)

13.- İstanbul Milletvekili Sacid Yıldız’ın, Adli Tıp Kurumunun bir belge incelemesine ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Sadullah Ergin’in cevabı (7/10728)

14.- Şırnak Milletvekili Sevahir Bayındır’ın, bir cezaevindeki şartlar ve yönetim ile ilgili iddialara ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Sadullah Ergin’in cevabı (7/10729)

15.- Van Milletvekili Özdal Üçer’in, haksız tutuklama nedeniyle ödenen tazminatlara ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Sadullah Ergin’in cevabı (7/10730)

16.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, kanuna aykırı olarak açılan eğitim kurumlarına ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Sadullah Ergin’in cevabı (7/10731)

17.- İstanbul Milletvekili Sacid Yıldız’ın, Adli Tıp Kurumu Başkanının bir açıklamasına ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Sadullah Ergin’in cevabı (7/10852)

18.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, personel alımına ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Sadullah Ergin’in cevabı (7/10992)

19.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Batman’a yapılması planlanan cezaevine ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Sadullah Ergin’in cevabı (7/10993)

20.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, EÜAŞ özelleştirmelerine ilişkin Başbakandan sorusu ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in cevabı (7/11174)

21.- Adıyaman Milletvekili Şevket Köse’nin, Şırnak İl Millî Eğitim Müdürlüğünde çalıştırılan bazı personele ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu’nun cevabı (7/11218)

22.- Adıyaman Milletvekili Şevket Köse’nin, Mardin İl Millî Eğitim Müdürlüğünde çalıştırılan bazı personele ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu’nun cevabı (7/11219)

23.- Adıyaman Milletvekili Şevket Köse’nin, Siirt İl Millî Eğitim Müdürlüğünde çalıştırılan bazı personele ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu’nun cevabı (7/11220)

24.- Adıyaman Milletvekili Şevket Köse’nin, Batman İl Millî Eğitim Müdürlüğünde çalıştırılan bazı personele ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu’nun cevabı (7/11221)

25.- Adıyaman Milletvekili Şevket Köse’nin, Diyarbakır İl Millî Eğitim Müdürlüğünde çalıştırılan bazı personele ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu’nun cevabı (7/11222)

26.- Adıyaman Milletvekili Şevket Köse’nin, Adıyaman İl Millî Eğitim Müdürlüğünde çalıştırılan bazı personele ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu’nun cevabı (7/11223)

27.- Edirne Milletvekili Bilgin Paçarız’ın, özel eğitim kurumlarına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu’nun cevabı (7/11224)

28.- Adıyaman Milletvekili Şevket Köse’nin, Şanlıurfa İl Millî Eğitim Müdürlüğünde çalıştırılan bazı personele ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu’nun cevabı (7/11225)

29.- Kırklareli Milletvekili Turgut Dibek’in, okullara gönderilen aşı formlarının sonuçlarına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu’nun cevabı (7/11226)

30.- Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün, iş bırakma eylemine katılan kamu görevlilerine ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Hayati Yazıcı’nın cevabı (7/11255)

31.- Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün, YÖK’le ilgili bazı hususlara ilişkin Başbakandan sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu’nun cevabı (7/11346)

32.- Edirne Milletvekili Cemaleddin Uslu’nun, çiftçilerin sulamada kullandıkları elektrik borçlarına ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in cevabı (7/11405)

33.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, özelleştirme kapsam ve programındaki kuruluşlara ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in cevabı (7/11406)

34.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, boş yönetici kadrolarının duyurulmasına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu’nun cevabı (7/11415)

35.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, Gümrük Müsteşarlığında sendika yöneticilerinin tayinlerine ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Hayati Yazıcı’nın cevabı (7/11441)

36.- İzmir Milletvekili Selçuk Ayhan’ın, kredi borcu nedeniyle bankalarca el konulan taşınmazlara ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın cevabı (7/11455)

37.- Bartın Milletvekili Muhammet Rıza Yalçınkaya’nın, TOKİ’nin belediyelerle gerçekleştirdiği projelere ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’in cevabı (7/11561)

38.- Konya Milletvekili Atilla Kart’ın, RTÜK Başkanının bir açıklamasına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın cevabı (7/11595)

39.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, Adana’daki taşınmaz kültür ve tabiat varlıkları ile vakıflara ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın cevabı (7/11597)

40.- Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün, RTÜK’ün görevlerini yansız yapıp yapmadığına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın cevabı (7/11598)

41.- Kırklareli Milletvekili Turgut Dibek’in, RTÜK’te görevli bir daire başkanı hakkında soruşturma açılmasına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın cevabı (7/11599)

 


I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

TBMM Genel Kurulu saat 15.00’te açılarak üç oturum yaptı.

Malatya Milletvekili M. Mücahit Fındıklı’nın, 5084 sayılı Teşvik Kanunu’nun yürürlük süresinin bazı illerde uzatılma kararına,

İstanbul Milletvekili Esfender Korkmaz’ın, IMF’yle ilişkilerin Türkiye’ye olan etkilerine,

İlişkin gündem dışı konuşmalarına Devlet Bakanı Cevdet Yılmaz;

Antalya Milletvekili Hüseyin Yıldız’ın, Antalya Gazipaşa Havalimanı’na ilişkin gündem dışı konuşmasına Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım,

Cevap verdiler.

Adıyaman Milletvekili Şevket Köse, Devlet Bakanı Cevdet Yılmaz’ın;

Sivas Milletvekili Malik Ecder Özdemir,

Antalya Milletvekili Hüseyin Yıldız,

Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ın,

Gündem dışı konuşmaya verdiği cevaba;

Tunceli Milletvekili Kamer Genç, kapatılan Demokratik Toplum Partisi Grubunun vermiş olduğu veya 20 milletvekili adına verilip de Anayasa Mahkemesince üyeliği düşürülen milletvekilleri nedeniyle 20 imzanın altına düşen genel görüşme ve Meclis araştırması önergelerinin İç Tüzük’e göre gündemden çıkarılması gerektiğine;

Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım, Sivas Milletvekili Malik Ecder Özdemir’in açıklamasında, demir yollarının bazı hatlarının kapatılmasına ilişkin sorduğu soruya,

İlişkin birer açıklamada bulundular.

Suriye Arap Cumhuriyeti Halk Meclisi Başkanının davetine icabet edecek olan Türkiye Büyük Millet Meclisi üyelerinden bir Parlamento heyetini oluşturmak üzere siyasi parti gruplarınca isimleri bildirilen milletvekillerine ilişkin Başkanlık tezkeresi Genel Kurulun bilgisine sunuldu.

Başkanlıkça, Avrupa Birliği Uyum ve Plan ve Bütçe komisyonlarında bağımsız milletvekillerine düşen 1’er üyelik için bu komisyonlara aday olmak isteyen bağımsız milletvekillerinin 25 Ocak 2010 Pazartesi günü saat 18.30’a kadar Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına yazılı olarak müracaat etmelerine ilişkin bir duyuruda bulunuldu.

Bartın Milletvekili Muhammet Rıza Yalçınkaya ve 30 milletvekilinin, devletten aylık alanların sorunlarının (10/517),

Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk ve 29 milletvekilinin, tutuklu ve hükümlülerin sağlık sorunlarının (10/518),

Adana Milletvekili Hulusi Güvel ve 29 milletvekilinin, yer fıstığı üreticiliğindeki sorunların (10/519),

Kırklareli Milletvekili Turgut Dibek ve 33 milletvekilinin, araştırma görevlilerinin sorunlarının (10/520),

Araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla birer Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergeleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin gündemdeki yerlerini alacağı ve ön görüşmelerinin, sırası geldiğinde yapılacağı açıklandı.

İzmir Milletvekili Ahmet Ersin’in, (2/450) esas numaralı Kanun Teklifi’ndeki imzasını geri çektiğine ilişkin önergesi okundu; İçişleri Komisyonunda bulunan teklifin geri verildiği bildirildi.

Gaziantep Milletvekili Özlem Müftüoğlu’nun, madencilik sektöründeki sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla kurulan Meclis Araştırması Komisyonu üyeliğinden ayrıldığına ilişkin önergesi Genel Kurulun bilgisine sunuldu.

TBMM Dışişleri Komisyonu Başkanı Murat Mercan’ın, beraberinde bir Parlamento heyetiyle birlikte, 25-29 Ocak 2010 tarihleri arasında, Avrupa Parlamentosu Dış İlişkiler Komisyonu Başkanı Gabriele Albertini ve Belçika Temsilciler Meclisi Dış İlişkiler Komisyonu Başkanı Geert Versnick ile görüşmeler yapmak üzere Brüksel’e davet edildiğine ilişkin Başkanlık tezkeresi kabul edildi.

İstanbul Milletvekili Esfender Korkmaz’ın, 5510 Sayılı Sosyal Sigortalar Genel Sağlık Sigortası Kanununda Bazı Değişiklikler Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi’nin (2/458) İç Tüzük’ün 37’nci maddesine göre doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi, yapılan görüşmelerden sonra, kabul edilmedi.

Gündemin “Sözlü Sorular” kısmının:

1’inci         sırasında  bulunan          (6/666),

58’inci                                         (6/964),

142’nci                                        (6/1114),

199’uncu                                     (6/1221),

208’inci                                       (6/1236),

210’uncu                                     (6/1239),

211’inci                                       (6/1242),

212’nci                                        (6/1243),

213’üncü                                     (6/1245),

214’üncü                                     (6/1246),

221’inci                                       (6/1259),

266’ncı                                        (6/1317),

281’inci                                       (6/1341),

282’nci                                        (6/1342),

291’inci                                       (6/1357),

293’üncü                                     (6/1361),

309’uncu                                     (6/1383),

320’nci                                        (6/1399),

388’inci                                       (6/1483),

389’uncu                                     (6/1484),

390’ıncı                                       (6/1485),

391’inci                                       (6/1486),

393’üncü                                     (6/1488),

449’uncu                                     (6/1549),

500’üncü                                     (6/1605),

518’inci                                       (6/1624),

523’üncü                                     (6/1629),

545’inci                                       (6/1651),

558’inci                                       (6/1664),

574’üncü                                     (6/1680),

576’ncı                                        (6/1682),

577’nci                                        (6/1683),

Esas numaralı sözlü sorulara Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım cevap verdi; soru sahiplerinden Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu, Adıyaman Milletvekili Şevket Köse, Antalya Milletvekili Tayfur Süner, Tokat Milletvekili Reşat Doğru, Karaman Milletvekili Hasan Çalış, Manisa Milletvekili Mustafa Enöz, Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu, Tunceli Milletvekili Kamer Genç, Gaziantep Milletvekili Hasan Özdemir de cevaplara karşı görüşlerini açıkladılar.

İzmir Milletvekili Oktay Vural, Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ın ifade ettiği gibi, Gazipaşa Havaalanı’nın yapımını tekrar kamu yatırım programına almalarının söz konusu olmadığına,

Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım da İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın beyanı üzerine, Gazipaşa’da toplu projeler arasında eksik işlerin tamamlanması olarak bir yatırım yapıldığına, ancak büyük boyutlu yatırım olmadığı için ayrıca bir proje numarasıyla DPT’ye teklif edilmediğine,

İlişkin birer açıklamada bulundular.

Madencilik sektöründeki sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla kurulan Meclis Araştırması Komisyonunda boş bulunan ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grubuna düşen 1 üyeliğe Gaziantep Milletvekili Halil Mazıcıoğlu seçildi.

Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının:

1’inci sırasında bulunan ve İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi kabul edilen, Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu’nun (1/324) (S. Sayısı: 96),

2’nci sırasında bulunan ve İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi kabul edilen, Türk Borçlar Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu’nun (1/499) (S. Sayısı: 321),

Görüşmeleri komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından ertelendi.

3’üncü sırasında bulunan ve İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi kabul edilen, Üniversite ve Sağlık Personelinin Tam Gün Çalışmasına ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Raporu (1/715) (S. Sayısı: 418) görüşmelerine devam olunarak ikinci bölümüne kadar kabul edildi.

Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Ankara Milletvekili Tekin Bingöl’ün,

Ankara Milletvekili Tekin Bingöl, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın,

Şahsına sataşması nedeniyle birer konuşma yaptılar.

20 Ocak 2010 Çarşamba günü, alınan karar gereğince saat 14.00’te toplanmak üzere birleşime 19.52’de son verildi.

 

 

 

Nevzat PAKDİL

 

 

 

Başkan Vekili

 

 

Fatih METİN

 

Yaşar TÜZÜN

 

Bolu

 

Bilecik

 

Kâtip Üye

 

Kâtip Üye

No.: 64

II.- GELEN KÂĞITLAR

20 Ocak 2010 Çarşamba

Meclis Araştırması Önergeleri

1.- Adana Milletvekili Nevin Gaye Erbatur ve 29 Milletvekilinin, sanal bağımlılık konusunun araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/521) (Başkanlığa geliş tarihi: 20.11.2009)

2.- Mardin Milletvekili Emine Ayna ve 19 Milletvekilinin, doğal afet ve deprem riskinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/522) (Başkanlığa geliş tarihi: 24.11.2009)

3.- İzmir Milletvekili Şenol Bal ve 21 Milletvekilinin, İzmir’in Torbalı ilçesindeki intihar olaylarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/523) (Başkanlığa geliş tarihi: 24.11.2009)

4.- Mardin Milletvekili Emine Ayna ve 19 Milletvekilinin, Hakkari’nin Ormancık köyünde 12 kişinin öldürülmesi olayıyla ilgili iddiaların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/524) (Başkanlığa geliş tarihi: 01.12.2009)


20 Ocak 2010 Çarşamba

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 14.03

BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL

KÂTİP ÜYELER: Fatih METİN (Bolu), Yaşar TÜZÜN (Bilecik)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 50’nci Birleşimini açıyorum.

Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.

Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.

Gündem dışı ilk söz, İstiklal Marşı şairimiz Mehmet Âkif Ersoy’un ölüm yıl dönümüyle ilgili olarak söz isteyen Burdur Milletvekili Bayram Özçelik’e aittir.

Sayın Özçelik, buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Burdur Milletvekili Bayram Özçelik’in, İstiklal Marşı şairi Mehmet Âkif Ersoy’un doğumunun 136’ncı, ölümünün 73’üncü yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın cevabı

BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; geçen iki hafta gündem dışı söz alamadığımdan dolayı Mehmet Âkif Ersoy’un 20 Aralık doğumunun 136’ncı, 27 Aralık ölümünün 73’üncü yılı nedeniyle gündem dışı söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Meclis Başkan Vekilimiz Sayın Nevzat Pakdil’e söz verdiği için teşekkür ediyorum.

Üniversitemizin adını aldığı Mehmet Âkif Ersoy, Birinci Meclisin Burdur Milletvekilidir. Türkiye Büyük Millet Meclisi albümünde ve kayıtlarında bilgisi şöyle yer almaktadır: “Mehmet Tahir Bey’in oğlu olup Sebilürreşad Başmuharriri iken kırk sekiz yaşında mebus seçilmiştir. Maarif ve İrşat encümenlerinde çalışmıştır.” Mehmet Âkif’i tanımadan Anadolu’da verilen millî mücadele ruhunu anlayamayız. Mehmet Âkif âlim, aydın kimliğiyle Anadolu’ya geçerken merkezi ve yereli tanıyan bir halk adamıdır. Medrese eğitimi almış, camilerde vaaz verebilecek bilgi ve birikimde bir din adamıdır. Kur’an-ı Kerim’i tercüme edebilecek kadar dinî bilgi ve birikime sahip bir âlimdir. Aldığı üniversite eğitimi ve fen ilimlerine aşinalığıyla bir ilim adamıdır. Doğuştan edebiyata ve sanata düşkün olması sebebiyle iyi bir şairdir. Mehmet Âkif bütün bunların ötesinde, Anadolu toprakları işgale uğradığında bu toprakları karış karış dolaşan bir vatanperverdir. Mehmet Âkif Ersoy genç nesle, medeniyetin yeniden dirilişinin öncülüğünü yapmak sorumluluğunu da yüklemiştir.

Âtiyi karanlık görerek azmi bırakmak…

Alçak bir ölüm varsa, eminim budur ancak.

Hani dünyada görsem de gözümle,

İmanı olan kimse gebermez bu ölümle.

Ey dipdiri meyyit, iki el bir baş içindir.

Davransana… Eller de senin, baş da senindir.”

Burdur halkı tarafından çok sevilen, Birinci Türkiye Büyük Millet Meclisinde Burdur halkının milletvekilliğini yürüten Mehmet Âkif Ersoy’a, yıllar sonra 1 Mart 2006 yılında, AK PARTİ Hükûmetimiz döneminde Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri ve Burdur halkının kadirşinaslığının bir göstergesi olarak, üniversitesine “Mehmet Âkif Ersoy” ismini vermiştir. Mehmet Âkif Ersoy Üniversitemiz, bundan sonra, Mehmet Âkif Ersoy’un doğum ve ölüm yıl dönümlerinde, 12 Mart İstiklal Marşının Kabulü ve Mehmet Âkif Ersoy’u Anma Devlet Törenlerinde, Mehmet Âkif Ersoy Uygulama ve Araştırma Merkeziyle öncülük edecektir.

İlk defa 2008 yılında, Birinci Uluslararası Mehmet Âkif Ersoy Sempozyumu düzenlenmiştir. Bu Uluslararası Sempozyuma Almanya’dan, Irak’tan, Azerbaycan’dan ve Türkiye’den bilim adamları 102 bildiri sunmuştur ve Sempozyum sonucu üniversitemiz bu bildirileri şu gördüğünüz iki ciltli kitaplarda toplamıştır. Siz değerli Türkiye Büyük Millet Meclisi üyelerinin özel kütüphanelerinde bu kıymetli eserlerin bulunması dileğimizdir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Burdur’umuza en son ziyarette bulunan cumhurbaşkanları 1971 ve 82 yıllarında olmuştur. Yirmi yedi yıldır cumhurbaşkanlarımız Burdur ilimize ziyarette bulunmamıştır. Mehmet Âkif Ersoy Üniversitemizde, İstiklal Marşı’mızın kabulü olan 12 Martta, tüm Türkiye’de isimleri Mehmet Âkif Ersoy olan 195 ilköğretim okulu ve liseden öğretmen ve öğrencilerin katılacağı bir tören düzenlenecektir. 12 Mart İstiklal Marşı’nın Kabulü ve Mehmet Âkif Ersoy’u Anma Törenlerine Cumhurbaşkanımız Sayın Abdullah Gül’ün teşriflerini Burdurlular olarak büyük bir ümitle beklemekteyiz. Mehmet Âkif Ersoy’un halefi olarak Burdur milletvekilliği yaparken bunun gurur ve onurunu yaşıyoruz. Aynı zamanda onun yetiştirmek istediği “Asım’ın Nesli”nin yoğrulmasında büyük bir sorumluluk taşıdığımızın da bilincindeyiz. Mehmet Âkif, yaşadığı dönemde memleketimizin dert ve sıkıntılardan kurtulmasında…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Özçelik, konuşmanızı tamamlayınız.

Buyurun.

BAYRAM ÖZÇELİK (Devamla) - …halkın ve gençliğin eğitiminde ileri sürdüğü görüşleri ve fikirleri ile mükemmel bir rehber, gerçek bir eğitimcidir. Onun asıl amacı, hakikati ifade etmektir; millette, toplumda, şarkta, garpta İslam ve Türk âleminde gördüğü hakikati ifade etmek ve hakikatin iyiye doğru değişmesini sağlayabilmektir.

Sözlerimi Mehmet Âkif Ersoy’un bizler için yol haritası olan, hayat ölçüsü olan dizeleriyle bitirmek istiyorum:

“Ağlarım, ağlatamam; hissederim, söyleyemem

Dili yok kalbimin, ondan ne kadar bizarım

Oku şayet sana bir his, yürek lazımsa

Oku, zira onu yazdım iki söz yazdımsa.

Allah’a dayan, sa’ye sarıl, hikmete ram ol;

Yol varsa budur, bilmiyorum, başka çıkar yol.”

Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Özçelik, teşekkür ediyorum. Bu vesileyle İstiklal Marşı şairimiz Mehmet Âkif Ersoy’u da rahmet ve minnetle anıyoruz.

Gündem dışı ikinci söz, turizm sektöründe yaşanan sorunlar hakkında söz isteyen Antalya Milletvekili Tayfur Süner’e aittir.

Sayın Süner, buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

2.- Antalya Milletvekili Tayfur Süner’in, turizm sektöründe yaşanan sıkıntılara ilişkin gündem dışı konuşması ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın cevabı

TAYFUR SÜNER (Antalya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; turizm sektöründe yaşanan sıkıntılar konusunda gündem dışı söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Türkiye’nin dünyada değişen turizm değerine uygun potansiyele sahip bir ülke olduğu düşünülmekte ve bu özelliği nedeniyle de bütün kurumlarıyla, özellikle Akdeniz ve Avrasya’nın en önemli turizm ülkelerinden biri hâline geldiği kabul edilmektedir. Bu nedenle, ülkemizin benzersiz potansiyelini ve bu potansiyelin sürdürülebilirlik özelliği göz ardı edilmeden turizm hizmetine taşıyabilmek için ciddi, bilinçli, bilimsel ve planlı çalışma yapılması gereklidir.

2009 yılı kriz koşullarında turizm sektörü dünyada ciddi oranda gerilerken, Türkiye’de turizmcinin kendi çabası ve kaynaklarıyla ayakta kaldığı bir yıl olarak gerçekleşmiştir. Yapılan araştırmalara göre, geçtiğimiz yıl turizmcilerin gelirlerinde yaklaşık yüzde 7 düzeyinde bir düşüş yaşanmıştır. Tüm AKP iktidarlarında olduğu gibi 2009’da da turizm sektörüne Hükûmet desteğinin olmadığı bir gerçektir. Krize rağmen 27 milyon civarında turist getiren sektörde, ekonomik koordinasyon toplantılarında alınan kararlara rağmen maalesef hiçbir iyileştirme yaşanmamıştır.

Turizmci inşaatçı sayılır, ihracatçı sayılır. AKP Hükûmeti kurları baskı altında tutarak, turizmcinin belini bükmüştür. Otel odaları döviz üzerinden satıldığı için, düşük kur uygulaması sonucunda otellerimiz zor durumda kalmaktadır. Bunun yanında, turizm sektörü üzerindeki büyük yüklerden olan istihdam, enerji ve hava limanı maliyeti konularında gereken yardımlar yapılmamıştır. Enerji için kaldırılan yüzde 25 teşvikin tekrar verilmesi, stopajın kaldırılması ve SSK primlerinin yüzde 2’ye indirilmesi gereklidir. Turizmciler bu konularda tamamen kendi kârlılıklarından fedakârlık yapmışlar.

Ülkemizde 15 dolar olan ayakbastı parası, rakip turizm ülkelerinde yüzde 50 oranında düşürülürken bizde 15 euroya yükseltilmiştir.

Değerli milletvekilleri, sektör temsilcileri, tatile gelecek insanların iş ve gelir kayıplarını düşünerek kendi fiyatlarını özellikle konaklama konusunda yeniden gözden geçirmek gerektiğinin bilincinde olduklarını ifade ederken, rakip ülkelerin çok ciddi kampanyalar başlattıklarını vurgulamaktadırlar. Bu çerçevede, Antalya ve çevresindeki otel yatırımları bir süre, sektör önünü görünceye kadar sonlandırılmalıdır. Sektör kendi içerisinde arz - talep dengesizliği nedeniyle acımasızca rekabet ettirilmemelidir.

Mevcut durumda turizm, mayıs ve ekim arasına sıkışmış durumdadır. Turizm sektörü bu aylar arasında kapasitesinin yüzde 90’ını kullanmakta iken kış aylarında kapasite kullanımı yüzde 25’e düşmektedir. Bu da büyük bir gelir kaybı ve kaynak israfının yanı sıra istihdamın düşmesine neden olmaktadır. Bu durum ciddiye alınması gereken sosyal bir problemdir.

Bunun önüne geçebilmek için kış turizmini ön plana çıkarmak lazımdır. Antalya’da Gazipaşa, Gündoğmuş, Akseki ve İbradı Havzası kış turizmine ve ekolojik tarıma çok uygundur. Bununla birlikte Kaş, Finike, Kumluca, Korkuteli ve Elmalı Havzası da ekolojik tarım için çok elverişlidir. Her iki havza da ekolojik tarıma açılmalı ve yöre halkları da desteklenmelidir, yerel potansiyel de mutlaka işin içine alınmalıdır. Turizmi on iki aya yayabilmek için yine Antalya Akseki, İbradı, Gazipaşa ve Gündoğmuş’taki eski evlerin “kültür evi” hâline getirilmesi sağlanmalıdır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tüm bu nedenlerle kış dönemi SSK ve vergi stopajı yönünden turizmcileri destekleyerek bu indirimler salt otellerle sınırlı değil, tur operatör ve taşımacıları için de düşünülmelidir, yani sosyal sigortalar, vergi ve stopaj alınmamalıdır. Deniz taşımacılığında olduğu gibi elektrik, doğal gaz, LNG, LPG, fuel oil gibi enerji girdilerinde ÖTV kaldırılmalıdır. Türk bayraklı uçak şirketlerinin gerek meydan gerekse yakıt maliyetleri desteklenmelidir. Türk Hava Yolları tarifeleri iç turizmi artıracak biçimde düzenlenmelidir. Kış aylarında ayakbastıparası kaldırılmalıdır. Türkiye’de otellerin yoğun olduğu turizm bölgelerine en az iki kongre merkezi yapılmalıdır. Devlet kurumları yapmayı düşündükleri eğitim, seminer ve toplantı gibi etkinliklerini, kış aylarında Antalya’da yapılacak şekilde planlamalıdırlar. Altın Portakal gibi geleneksel sanat festivalleri yanı sıra büyük ödüllü tenis turnuvaları turizm bölgelerinde geleneksel hâle getirilmelidir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Süner, konuşmanızı tamamlayınız efendim.

TAYFUR SÜNER (Devamla) – Bu konuda devlet, gerek planlama gerekse altyapı oluşturmada destek sağlamalıdır. Böylece dünya çapında bir tanıtım düşük maliyetle gerçekleştirilmiş olabilir. Spor turizmi için tahsisli alanlar devletçe teşvik edilmelidir.

Şehir içi otellerde de neler yapmak gerektiğine bir göz atmak gerekir. Şehir içi otellerde örnekler Alanya ve Kemer ilçelerindendir. Buradaki üç dört yıldızlı oteller yirmi - yirmi beş yıllıktır. Uzun vadeli ve uygun şartlarda yatırım ve oda yenileme kredileri sağlanmalıdır. Oda yenileme teşviki verildiği zaman, turistin talebi olan ailecek bir odada kalma isteği yerine getirilmiş olacaktır. Ayrıca, Alanya’daki otellerin tekrar değerlendirilmesi için Gazipaşa Limanı’nın da bir an önce açılması, yerinde bir uygulama olacaktır.

Turizm, 54 sektöre iş imkânı hazırlayan bir iş koludur. Bunun için vergi avantajı ve tanıtımına büyük katkı vermek gerekir. Bu sektör, kendi kaderine terk edilemeyecek kadar önemlidir.

Konuşmamda saydığım önlemlerin bir an önce alınması gerektiğini bir kez daha belirterek Genel Kurula saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Süner, teşekkür ediyorum.

Gündem dışı konuşmaya Kültür ve Turizm Bakanı Sayın Ertuğrul Günay cevap vereceklerdir.

Sayın Bakanım, buyurun efendim.

KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Antalya Milletvekili bir değerli arkadaşımızın turizm sorunlarını Meclisimizin gündemine getirmiş olması ve böylece 2009 yılını geride bırakırken 2009 yılıyla ilgili sonuçları açıklama fırsatını bana vermiş olması teşekküre değer bir imkân. Ama, değerli arkadaşım, çok önemli bir turizm bölgesinin milletvekili olan değerli arkadaşım on gün önce Antalya’daki bizim Bakanlığımızın en üst düzey temsilcilerinin yanı sıra turizm sektörünün bütün temsilcilerinin ve Ulaştırma Bakanlığı, Çalışma Bakanlığı, Enerji Bakanlığı, Maliye Bakanlığı, Eximbank, Kalkınma Bankası genel müdürlükleri, Hazine ve Dış Ticaret müsteşarlıklarının da en üst düzey temsilcilerinin bulunduğu toplantıyı eğer lütfedip izlemiş olsaydı sanıyorum burada dile getirdiği birçok sorunun nasıl takip edildiğini, hangi noktaya gelmiş olduğunu ve 2009 yılı sonuçlarını, özel olarak ve genel olarak Türkiye’deki turizmin bütün meselelerini daha yakından izleme ve fikir ileri sürdüğü konularda daha kapsamlı bir bilgi edinme fırsatı bulmuş olabilirdi. Bazı arkadaşlarımız katıldılar, çok teşekkür ederim ama ben bu tür toplantılara bu konularla ilişkili milletvekili arkadaşlarımızın katılmasının -her bakanlığın kendi alanıyla ilgili kastederek söylüyorum- çok yararlı olacağını düşünüyorum.

Değerli arkadaşlarım, 2009 dünya çapında sıkıntılı bir yıldı. Dünya Turizm Örgütünün rakamları da yeni yayınlandı, dünya çapında ortalama eksi 5 civarında bir gerileme var. Bu gerileme İspanya’da yıl sonu itibarıyla eksi 9 civarında.

Daha önce de çeşitli vesilelerle açıklamaya çalıştım, dünyanın önde gelen on turizm ülkesi arasında -bunlar Dünya Turizm Örgütünün rakamları- sadece Türkiye 2009 yılını artı sonuçla kapattı, yıl sonu, on iki ay sonuçlarına göre Türkiye yüzde 3 civarında bir artışla kapattı. İlk defa resmî rakamlar da bize dün itibarıyla geldi, geçen yıl 25 milyonu aşmayı hedefliyorduk 26 milyonu aşmıştık, ekonomik krize ve çeşitli başka sağlık sıkıntılarına karşın Türkiye olarak bu yıl 27 milyonu geride bıraktık, 27 milyon 100 bin civarında bir rakamla 2009 yılını geride bıraktık.

Dünyada yine turizm gelirlerinde yüzde 6’lardan daha fazla bir eksilme var. Türkiye yine dünya ortalamasının üzerinde, bir miktar gelirde eksilme -kişi sayısı artarken- var ama yine dünya ortalamasının hem gelen ziyaretçi sayısı itibarıyla hem elde edilen gelir itibarıyla üzerinde. Dünya Turizm Örgütü Genel Sekreteri Sayın Taleb Rifai’nin bu hafta yayınlanan açıklamalarında, Türkiye, dünyanın turizmde 2009 yılında en başarılı ülkeleri arasında, hatta abartmadan söylemek istiyorum -tevazu sınırlarını aşmadan- en önde gelen ülkelerinden birisi sayılabiliyor.

Tabii, turizmin sorunları, biz bu yılı, 2009 yılını bu krize rağmen nispeten başarılı kapattık ve Türkiye’de turizmin bütün sorunları çözümlenmiştir demek istemiyorum. Sayın Milletvekilinin söylediği gibi, turizm çeşitliliğini artırma elbette gayretlerimiz var, daha geniş bir mevsime yayma çalışmalarımız var ama bu alanda da çok ciddi bir hem teorik hem pratik bir çalışma, bir uygulama gayreti seferber ediliyor. Daha fazla kültürü katmaya çalışıyoruz Türkiye’nin turizm sunumu içinde, arkeolojiyi katmaya çalışıyoruz, müzeleri katmaya çalışıyoruz, termal zenginliklerimizi, kış turizmi imkânlarımızı katmaya çalışıyoruz, yemek zenginliğimizi, gastronomi imkânlarını katmaya çalışıyoruz ve bütünüyle hayat tarzımızı yukarıya çekmeye çalışarak bir Türkiye yaşam tarzını Türkiye sunumu içinde gerçekleştirmeye ve turizmi de Ege’nin güneyi ve Akdeniz’in batısından Anadolu içlerine ve bütün Türkiye sathına yaygınlaştırmaya çalışıyoruz.

Bu yıl sıkıntılı bir yıldı. Turizm sektörünü güçlendirecek olan bazı adımlar da atıldı. Bu yıl üç kez Ekonomik Koordinasyon Kurulu toplantısına turizm gündem oluşturdu; bu, sanıyorum, yakın yıllarda az olan bir çalışma sürekliliğidir. 1982’den bu yana, bizim Turizm Teşvik Yasamızda, şartlarının belirlenmesi kaydıyla turizm işletmelerinin de ihracatçı sayılabileceği ve ihracatçı kolaylıklarından yararlanabileceği hükmü vardı ama yirmi beş yıldan bu yana bu hüküm geçerlilik, gerçeklik kazanmamıştı. Bu yıl gerekli düzenlemeler yapıldı. 1 milyon doların üzerinde gelir getiren konaklama tesislerinin ihracatçı sayılması bizim mevzuatımıza, Yasanın çıkışından yirmi beş yıl sonra ilk defa girmiş oldu. Bu, tabii önemli bir gelişme. Biz, şimdi, bunun sadece konaklama tesisleriyle sınırlı kalmaması, seyahat acentelerini ve başka işletmeleri de kapsaması konusunda bir çalışma yapıyoruz.

Geçen yıl, 2008 itibarıyla, biliyorsunuz, KDV, sektörde yüzde 18’den yüzde 8’e indirilmişti ama yat turizminde yat konaklaması ihmal edilmişti, şimdi yat konaklamalarının da bu kapsama alınmasına çalışıyoruz.

Yine, yıllardan bu yana ciddi bir eksiklik olarak algılanan Deniz Turizmi Yönetmeliği çıkarıldı. Deniz turizmi sektöründe uzun yıllardan bu yana bir talepti. Bu, ilk kez bu yıl yürürlüğe girdi.

Yine, yıllardan bu yana turizm sektörünün KOBİ desteğinden yararlanması konusunda bir talep vardı, o da ilk kez bu yıl mevzuatımıza girdi. Burada, konaklama tesisi - seyahat işletmesi ayrımı yapılmaksızın bütün turizm sektörü çalışanlarının belirli koşullarla KOBİ desteğinden yararlanması imkânı doğmuş oldu.

Ayrıca, hemen yılın sonunda, yani bu yılın son değerlendirmeleri yapılırken Ege Bölgesi’nden başlayarak ciddi bir itiraz konusu olmaya başlamıştı, ecri misil uygulamalarında farklılıklar oluşmuştu ve bazı bölgelerde yüksek fiyatlar oluşmuştu. Ecri misille ilgili Maliye Bakanlığı yeni bir düzenleme yaptı ve 13 Ocak tarihi itibarıyla Başbakanlık Tebliği yayımlandı. Tek tip standart getirildi, ödenmekte olan ecri misil miktarlarında ciddi düşüş oldu.

Yine, ithal içkilerle ilgili bir ÖTV düzenlemesi ve yerli kaliteli şarap üretimini kolaylaştıracak bir ÖTV indirimi gündemdeydi. Maliye Bakanlığı yıl sonu itibarıyla bunları gerçekleştirdi. Böylece, Türkiye’de kaliteli şarap üretiminin, nitelikli şarap üretiminin -ki turizmin ciddi sunum imkânlarından birisidir- gelişmesinin önü açıldı ve sanki Türkiye abartılı pahalı bir ülkeymiş gibi bir yanılsamaya sebep olan o haksız ve yüksek ÖTV aşağı indirilmiş oldu. Bu da turizm sektörüne nefes aldırıcı yeni bir düzenleme oldu.

Geçen yıl ekonomik kriz olduğu için enerji desteğinden vazgeçilmesi konusunda bir girişim, teşebbüs olmuştu, fakat Ekonomik Koordinasyon Kurulu, bunun bütün belgelerini toplamak, bütün bürokratik işlemlerini Turizm Bakanlığının yapması kaydıyla enerji desteğinin sürdürülmesine karar verdi. Şimdi, bunun sorumluluğunu Bakanlığımız üstlendi, enerji desteği de sürüyor. Sadece Antalya ilinde son birkaç yıl içinde enerji desteği olarak ödenen rakam 70 trilyonun üzerinde benim bildiğim kadarıyla. Belgelerin tamamlanması hâlinde de 10-15 trilyonluk -yine eski rakamlarla söylüyorum- bir ödeme gündemde yani 100 trilyona varan Antalya’ya dönük bir ödeme son beş yıl içinde gündemde. Sadece 2009 yılında 90 trilyonun üzerinde –yine eski parayla- yani 90 milyon TL’nin üzerinde sektöre enerji desteği geri ödemesi yapılmış oldu.

Bunları şunun için anlatmaya çalışıyorum: Turizm sektörünün ne kadar önemli olduğunun farkındayız. Turizm sektörünün geniş bir istihdam sağladığının, turizm sektörünün sadece ekonomik bir gelir kapısı değil aynı zamanda bir toplumsal dönüşüm kapısı, toplumsal iyileşme vesilesi, dünyaya açılma, hayata açılma, insanların birbirini tanıma vesilesi olduğunun farkındayız. O yüzden, özel sektörün yaptıklarına minnettar olmakla birlikte, özel sektörü katiyen kendi kaderine bırakmak, terk etmek yanlısı değiliz. Özel sektörü güçlendirecek olan düzenlemeler yapıyoruz.

Yıllardan beri, turizm sektörünün bir çatı altında toplanma konusunda bir eğilimi vardır. Rehberler şu anda bir dernek statüsündedir, bazıları esnaf odasına bağlıdır, bazıları değildir. Otelciler dernek statüsündedir, yatırımcılar dernek statüsündedir. Bir tek, turizm sektöründe, seyahat acentelerinin bir kanunu vardır. Şimdi, topyekûn bir çatı kanunu yapmaya çalışıyoruz. Şu günlerde, Antalya’da ön komisyon toplantısını yaptık, dün İstanbul’da komisyon toplantısı hazırlandı. Bu yıl, yasama dönemi bitmeden, bu yasayı Parlamentoya getirmeye ve böyle, Türkiye’yi değiştiren, dönüştüren önemli bir sektörün hukuki statüsünü ve altyapısını da güçlendirerek Türkiye’nin önünde ciddi bir sektör olarak temsilini sağlamaya özel bir gayret gösteriyoruz.

Arkadaşlarımızla yaptığımız toplantıda, elbette bazı eksiklerimiz olmakla birlikte, hem sektör hem de sektörle ilgili bütün öteki birimler Antalya’daki bu değerlendirme toplantısında memnuniyetlerini ifade ettiler. Yani bir kez daha söylüyorum: Bu konuları Parlamentoya getirme niyetinde olan arkadaşlarım o toplantıları da keşke izleseler ve düşüncelerini söyleseler, katkılarını yapsalar. Biz bunlardan yararlanmaktan çok büyük bir haz duyarız, çünkü saydam bir anlayış, yönetimde tamamen saydam, tamamen katılımcı, tamamen birlikteliği öne çıkarmaya çalışan bir anlayış sergiliyoruz çünkü şunu biliyorum ki: Türkiye, artık kamu eliyle otel yapmıyor, kamu eliyle tatil köyü yapmıyor ve kamu eliyle birtakım yeni istismar mekanizmaları kurmuyor; tam tersine bir moderatör olarak, bir koordinatör olarak yol göstermeye, kolaylaştırmaya çalışıyor ve turizm sektörü tamamen özel bir girişim olarak risk üstleniyor, yatırım yapıyor ve bunun bedellerini elde etmeye çalışıyor.

Dünyada, Türkiye turizmi çok saygın bir konumda şu anda. Bunu, bu alanda çalışan arkadaşlarıma minnetlerimi ifade ederek bir kez daha söylemek istiyorum ama bunu daha yukarıya çekmeye çalışıyoruz, marka değerini daha yükseltmeye çalışıyoruz. Türkiye’nin sadece bir deniz kıyısı turizmi ülkesi olmadığını, Türkiye’nin büyük arkeoloji zenginliklerinin, büyük tarih zenginliklerinin, farklı tarih dönemlerinin ayak izlerine sahip olduğu bir toprak olduğunu içselleştirmeye ve dönüp dünyayla paylaştırmaya çalışıyoruz. Bu alanda ciddi girişimlerimiz, ciddi yeni arayışlarımız, ciddi yeni projelerimiz var. Örneğin sadece Antalya mesela, değerli arkadaşlarım, Mısır’a gelen kadar turist elde ediyor. Yani bunu Türkiye’nin turizmde geldiği boyutu anlatmak açısından söylüyorum. Dünyada Akdeniz havzasında “Mısır” diye çok bilinen bir turizm ülkesi var. Aşağı yukarı Mısır’a gelen kadar Türkiye’de sadece Antalya’ya geliyor. Böyle bir önemli destinasyon hâline geldi Antalya ama şu anda itiraf etmemiz gerekiyor ki henüz bu bereketten deniz kıyıları yararlanıyor. Hâlbuki gerçekten iç kazalarda, sivil mimarlık örnekleri var. Anadolu’nun kuzeyine çıktığınız zaman, biz bugün Safranbolu’yu biliyoruz ama Safranbolu’nun yanı sıra bir Amasra var, Amasya var, Zile var, gidiyor böyle bir sivil mimarlık zenginliği. Antalya’nın da örneğin Elmalı’sı var sivil mimarlık örneklerinin fevkalade önemli olduğu. Elmalı Müzesini bitiriyoruz. Baharda bütün arkadaşlarımı davet etmekten memnuniyet duyarım, şimdiden söylüyorum. Kültür merkezini bitirdik, onların açılışını gerçekleştireceğiz.

Son bir bilgiyi, bugün basınla paylaştığımız bir bilgiyi sizlerle de paylaşmak istiyorum: Bugün, sömestirin eşiğinde, yani eğitim yılının birinci döneminin eşiğinde öğretmenlere dönük bir kampanya açıkladık. Seyahat acenteleri ve yüz kırk kadar çok nitelikli otelin iş birliğiyle kış fiyatları üzerinden yüzde 50 indirim yapılmasını sağladık, eğitimcilere, öğretmenlere, onların öğretmen olmayan birinci derece aile bireylerine, emekli öğretmenlere ve yine onların yakınlarına, beş veya dört yıldızlı bir otelde veya bir tatil köyünde son derece uygun fiyatlarla -kıyaslama yapmanız için söylüyorum- Ankara, İstanbul ve Antalya öğretmenevlerinin fiyatlarından daha düşük ve uygun fiyatlarla ama -iddiayla söylüyorum- daha yüksek bir kaliteyle tatil imkânı sağladık ve bugün bunu açıkladık, basınla paylaştık.

Önümüzdeki tarihlerde, yine, Türkiye çapında bir iç turizm kampanyası açıklayacağız şubat başında. Bizim derdimiz, Türkiye’nin bir turizm ülkesi olarak gelişirken elde ettiği bereketten bizim insanımızın da yararlanması. Bizim asıl derdimiz, bizim insanımızın hayat kalitesini, bizim insanımızın yaşam düzeyini yukarıya çekmeye çalışmak. Yani “Türkiye zenginleşsin ama bir avuç insan zengin olsun, yurt dışından gelen bu bereketten bir avuç insan yararlansın.” değil. Tam bir adaletçi bakış açısıyla, sosyal adaletçi bakış açısıyla bu refahın insanlarımızın bütünü, çok daha geniş bir kesimi tarafından paylaşılmasını arzu ediyoruz, bu yolda bir gayret sarf ediyoruz.

Çok değerli arkadaşıma, ben, bunları söyleme fırsatı verdiği için bir kez daha teşekkür ediyorum.

Bayram Bey kardeşime de Mehmet Âkif Ersoy gibi bir büyük ismi, bir örnek ismi, bir ahlak abidesini Meclisimizde yeniden andığı ve bizim yüreklerimizde yeniden bu duyguyu coşturduğu için ayrıca minnetlerimi ifade etmek istiyorum.

“Halik’ın namütenahi adı var, birincisi Hakk,

Ne büyük şey insan için hakkı tutup kaldırmak.”

diyen Âkif’i ben de buradan minnetle ve rahmetle selamlıyorum.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Bakanım.

Gündem dışı üçüncü söz, Batman ilinde yaşanan sorunlar hakkında söz isteyen, Batman Milletvekili Ayla Akat Ata’ya aittir.

Sayın Ata, buyurun efendim. (BDP sıralarından alkışlar)

3.- Batman Milletvekili Ayla Akat Ata’nın, Batman ilinde yaşanan sorunlara ilişkin gündem dışı konuşması

AYLA AKAT ATA (Batman) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Batman ilimizde yaşanan sorunlara ilişkin olarak gündem dışı söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Geride bıraktığımız 2009 yılı, Kürt sorununda çözümsüzlüğün aşılmadığı, farklılıklara karşı tahammülsüzlüğün arttığı, toplumun muhalefet yapma hakkının linç girişimleriyle bastırılmaya çalışıldığı, yargının örgütlenme ve siyaset yapma hakkı üzerinde bir baskı aracı hâline dönüştürüldüğü, ekonomik krizin etkisinin giderek daha da hissedildiği bir yıl olmuştur. Ne yazık ki, yeni bir yıla, yeni umutlarla girmek yerine, bu sorunların ağırlığını daha yoğun hissederek girmiş bulunmaktayız.

29 Mart yerel seçimlerinin hemen ardından partimize yönelik gerçekleştirilen operasyonlarla en temel haklardan olan örgütlenme ve siyaset yapma hakkına yönelik ağır ihlaller yaşanmıştır. “KCK” adı altında 14 Nisanda başlatılan ve bu zamana kadar da devam eden operasyonlar sonucunda, aralarında halkın özgür iradesiyle seçilmiş belediye başkanlarının da bulunduğu çok sayıda kişi gözaltına alınmış ve tutuklanmıştır. Öyle ki, yapılan uygulamaların ulaştığı boyut 12 Eylül askerî darbesini aratmayacak bir nitelik kazanmıştır. Aralarında görev başında bulunan 7 belediye başkanı ile geçmişte görev yapmış bulunan 5 belediye başkanı tutuklanmıştır. Keza, gözaltı sırasında ve sonrasında yaşanan gelişmeler, ne hukuk devleti ilkeleriyle ne hukukun üstünlüğüyle ne de insan haklarıyla bağdaşmamaktadır. Gözaltına alınan kişilerin mahkemeye elleri kelepçeli olarak getirilmesi ve bu şekilde fotoğraflarının basına verilmesiyle suçlu gibi teşhir edilmeleri, hukukun herkese eşit uygulanmadığının çok açık bir göstergesi niteliğindedir. Bu ve buna benzer pek çok hukuk dışı uygulama ve yargı kararları, hukuk kurallarının siyasi partilere ve etnik kimliklere göre nasıl farklılaştırıldığını ortaya koymaktadır. Bu fotoğraf karesi, hem Türkiye’nin demokrasi defterinde bir tablo olarak yerini almıştır hem de bölge halkının hafızasına kaydolmuştur.

Tabii ki, bölge halkı, bölgenin tüm illerinde ve Batman’da da, sivil toplum örgütleriyle beraber bu sürece sessiz kalmamıştır. Batman’da bir ilk yaşanmış, yetmiş iki demokratik kitle örgütü bir araya gelerek bir deklarasyon kaleme almıştır. Kamuoyuna ve halka mal olmuş bu şahsiyetlerin, uygunsuz saatlerde, törensel bir edayla ve kimilerinin de kapısı kırılarak gözaltına alınış şekillerinin insan hak ve hürriyetleriyle bağdaşmadığını düşünmekte olduklarını ve yine Belediye Başkanımızın adliyeye getirilirken tek sıra hâlinde yürütülmesine ve kelepçe uygulamasına maruz bırakılmasına sebebiyet veren zihniyeti mahkûm etmişlerdir.

“Kitleleri temsil eden siyasetçileri baskılayan, illegal kılmaya çalışan ve cezaevine gönderen bir açılımın adı ‘demokratik açılım’ olamaz.” demişlerdir. “Eğer bu ülkeye gerçekten barış getirilmek isteniyorsa baskıcı ve cezai tehdit içeren uygulamalara son verilmeli, ifade ve örgütlenme hürriyetinin önündeki bütün engeller kaldırılarak tutuklu bulunan siyasetçilerin tamamı serbest bırakılmalıdır.” demişlerdir.

Yine, yaşanan son gelişmelerle birlikte onuru ve vicdanı zedelenen ve Batman’ın ittifak hâlindeki bütün sivil toplum kuruluşları olarak, operasyonları sahiplenen Hükûmeti ve ilgili çevreleri aklıselime davet etmişlerdir. Belediye Başkanımızın ve çalışma arkadaşlarının derhâl serbest bırakılmalarını, seçmenleri başta olmak üzere tüm bölge halkına yapılan bu toplu ceza uygulamasına son verilmesini talep etmişlerdir.

Değerli milletvekilleri, ülkemizin en acil ihtiyaç duymuş olduğu şey toplumsal barıştır. Peki, on bir yıldır hukuk ve yasaların işletilmediği İmralı Cezaevi’ndeki tecrit ve izolasyon koşulları daha da ağırlaştırılarak toplumsal barış sağlanabilecek midir? 1991’den bu yana Türkiye’nin siyasetinde kendisini var eden, bir sosyolojik gerçekliğe dayandığı hâlde, anayasal düzen içinde kurulmuş siyasi partiler kapatılarak ve Kürt siyasetçiler yasaklı hâle getirilerek toplumsal barış sağlanabilecek midir? Muş Bulanık’ta olduğu gibi demokratik tepkisini dile getirmek üzere bir araya gelen halkın üzerine ateş açarak masum insanların ölümüne sebebiyet veren karanlık güçler korunarak toplumsal barış sağlanabilecek midir?

Sayın İçişleri Bakanının verdiği verilere dayanarak ifade ediyoruz: 20 Kasım-17 Aralık tarihleri arasında 1.562 kişi gözaltına alınıp 363 kişi tutuklanarak ve daha sonra da “Endişeye hiçbir mahal yoktur.” denilerek toplumsal barış sağlanabilecek midir?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Ata, konuşmanızı tamamlayınız.

Buyurun.

AYLA AKAT ATA (Devamla) - Yine, Batman’da, Diyarbakır Sur ve Kayapınar Belediyesinde, Urfa’da Viranşehir ve Suruç Belediyesinde, Şırnak’ta Cizre’de, Mardin’de Kızıltepe belediye başkanları gözaltına alınıp tutuklanarak toplumsal barış sağlanabilecek midir? Batman’da halkın demokratik tepkisini dile getirmek için bir araya geldiği sırada kar maskeli özel harekât timlerince engellenmesiyle toplumsal barış sağlanabilecek midir?

Unutulmamalıdır ki, çağdaş toplumlarda düşünceyi açıklama, örgütlenme ve siyasal etkinliklerde bulunma demokrasiyle yakından ilgilidir. Yaşanan gelişmelerle, seçilmişler üzerinden topluca bir halkın gözaltına alınarak tutuklanması yoluyla hukuk siyasallaştırılmaktadır. Yine, toplumun bir kesiminin kendisini ifade etme ve siyasal yaşama katılma hakkı ellerinden alınarak demokratik siyaset yapma hakkı alanı kapatılmaktadır.

Umuyor ve diliyoruz ki, Türkiye’nin son otuz yılına şu ya da bu şekilde tanıklık edenler, başta Sayın Başbakanın çoğunlukla ifade ettiği 75 Kürt milletvekili, bize görev veren seçmenimize hizmet ve onurlu bir temsiliyet için, değil gözaltı, değil tutuklama; ölüme de tilili çektiğimizi unutmazlar.

Saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Ata, şunu ifade etmek istiyorum, bir açıklık getirmek için: Türkiye’de hangi ilden seçilmiş olursa olsun seçilen bütün insanlar Türkiye milletvekilleridir ve bu milletin bütününü temsil etmektedirler. Böyle bir etnik ifadenin kullanılması burada şık olmamıştır.

ÖZDAL ÜÇER (Van) – Sizin değil, Adalet Bakanının cevaplaması gerekir.

BAŞKAN – Efendim, Millet Meclisi…

GÜLTAN KIŞANAK (Diyarbakır) – Ülkenin çeşitliliğini, farklılıklarını ifade etmek…

AYLA AKAT ATA (Batman) – Ayrımcı politikaları teşhir etmek gibi bir görev ve sorumluluğumuz var.

BAŞKAN – Efendim, Anayasa’yı, Türkiye Büyük Millet Meclisi İç Tüzüğü’nü falan okursanız buradaki husus bellidir. Ben buradaki anayasal bir ifadeyi sizlere hatırlatmak istedim. Bundan dolayı bir rahatsızlık duymaya gerek yoktur.

SEVAHİR BAYINDIR (Şırnak) – Ayrımcılıkla mücadele kurulunu niye kuruyorsunuz?

BAŞKAN – Sayın Süner, buyurun efendim…

IV.- AÇIKLAMALAR

1.- Antalya Milletvekili Tayfur Süner’in, Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın, gündem dışı konuşmasına verdiği cevaba ilişkin açıklaması

TAYFUR SÜNER (Antalya) – Sayın Başkanım, Sayın Bakanın iki konuda dikkatini çekmek istiyorum.

Ülkemizde turizm tesislerinde fiyatlandırma kriterlerinde, bilindiği üzere, şu anda uygulanan bir üst sınır uygulaması vardır. Hiçbir zaman üst fiyatı uygulayamamaktadırlar. Sistemin değiştirilerek alt sınır konulmasının daha yerinde olacağını düşünüyorum.

İkinci konu: Turizm işletmelerinde 2010 itibarıyla ustalık, çıraklık, kalfalık belgesi zorunlu hâle getirilmiştir. İki yıllık bir geçiş süreci olması gerekmektedir. Aksi hâlde hem oteller çalıştıracak eleman bulamayacak hem de otellerde mevcut çalışan personelin büyük bir kısmı işsiz kalacaktır. Çünkü ustalık, çıraklık belgesi imtihanına ortaokul ve lise mezununun girebilmesi için dört yıllık sigortalı olarak çalışması lazım. O zaman sekiz yıllık bir zaman dilimi lazım. Çünkü maalesef altı ay sigortalı olarak çalışıyorlar turizm işletmelerinde. O zaman, iki yıllık bir süreç tanınırsa, ortaokul ve lise mezunlarına da rahatlıkla imtihana girme olanağı sağlanır ve turizm işletmelerinde de işsizlik gündeme gelmez.

Bir de yabancı işçi çalıştırma konusu var –maalesef- otellerde.

BAŞKAN – Sayın Süner, şunu ifade etmek istiyorum: Şimdi, efendim, bakınız, gündem dışı konuşma yaptınız, tekrar ek bir şey söylüyorsunuz ama bunlar Sayın Bakana direkt olarak da söylenebilir. Şimdi, Sayın Bakan da tekrar size mikrofon aracılığıyla cevap vermeye kalkarsa zaman alır. Beni bağışlarsanız sevinirim.

TAYFUR SÜNER (Antalya) – Tamam, teşekkür ederim Başkanım.

BAŞKAN – Sayın Bakanım umarım sizin dediğiniz hususları dikkate alacaktır tabii ki.

Sayın Şandır, buyurun efendim.

2.- Mersin Milletveli Mehmet Şandır’ın, Rus tanklarının Azerbaycan’ın başkenti Bakû’ye girişinin 20’nci yıl dönümüne ve Ermenistan Anayasa Mahkemesinin vermiş olduğu son karara ilişkin açıklaması

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Çok teşekkür ediyorum.

Değerli Başkan, değerli milletvekilleri; bugün 20 Ocak 2010. Rus tanklarının Azerbaycan’ın başkenti Bakû’ye girişinin 20’nci yıl dönümü. Bütünüyle sivil, savunmasız halkın üzerine tanklar sürülerek yüzlerce, sayısını bilemediğimiz kadar soydaşımız katledilmiştir. Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak, 20 Ocak 1990’da Rusya’nın Azerbaycan’ı işgalinde hayatını kaybeden soydaşlarımıza yüce Allah’tan rahmetler diliyoruz, tüm Azerbaycan halkına başsağlığı diliyoruz. Bugünün unutulmaması gerektiğini… Bu, bir zulüm günüdür, bir kıyım günüdür, bir insan hakları ihlalidir; bunun unutulmaması gerektiğini dikkatlerinize sunuyorum. Bu vesileyle Ermenistan’ın Azerbaycan topraklarında devam eden işgali ve zulmünü de nefretle kınıyorum.

Ayrıca, Ermenistan Anayasa Mahkemesinin vermiş olduğu son karar Türk ve Türkiye düşmanlığının tescilidir. Bunu da dikkatlerinize sunuyorum. Bu noktada Sayın Hükûmeti de imzaladığı ve Meclise gönderdiği Ermenistan protokollerini geri çekmeye de davet ediyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Biz de şehitlerimize tekrar Allah’tan rahmet diliyoruz.

Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, gündeme geçiyoruz.

Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.

Sözlü soru önergesinin geri alınmasına dair bir tezkere vardır.

Tezkereyi okutuyorum:

V.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Önergeler

1.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun (6/1518) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/179)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Gündemin Sözlü Sorular Kısmının 397’nci sırasında yer alan (6/1518) esas numaralı sözlü soru önergemi geri alıyorum.

Gereğini saygılarımla arz ederim.

                                                                                                                         Reşat Doğru

                                                                                                                               Tokat

BAŞKAN – Sözlü soru önergesi geri verilmiştir.

Meclis araştırması açılmasına ilişkin dört önerge vardır, ayrı ayrı okutuyorum:

B) Meclis Araştırması Önergeleri

1.- Adana Milletvekili Nevingaye Erbatur ve 29 milletvekilinin, sanal bağımlılık konusunun araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/521)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Teknolojinin hız kazanmasıyla beraber çocuklarımız için bir bağımlılık tehlikesi yaratan internet ve bilgisayar oyunlarına yönelik bir araştırma gerçekleştirilebilmesi ve alınması gereken tedbirlerin uzman görüşleri eşliğinde tartışılabilmesi için TBMM içtüzüğünün 104 ve 105. maddeleri ve Anayasanın 98. maddesi gereğince bir Meclis araştırması açılmasını arz ederiz.

1) Nevingaye Erbatur               (Adana)

2) Tayfur Süner                        (Antalya)

3) Osman Kaptan                     (Antalya)

4) Atila Emek                           (Antalya)

5) Sacid Yıldız                         (İstanbul)

6) Birgen Keleş                        (İstanbul)

7) Engin Altay                          (Sinop)

8) Fuat Çay                              (Hatay)

9) İsa Gök                                (Mersin)

10) Vahap Seçer                       (Mersin)

11) Halil Ünlütepe                    (Afyonkarahisar)

12) Ali Rıza Ertemür                (Denizli)

13) Ramazan Kerim Özkan      (Burdur)

14) Rahmi Güner                     (Ordu)

15) Hulusi Güvel                     (Adana)

16) Ali Rıza Öztürk                  (Mersin)

17) Ali Arslan                          (Muğla)

18) Yaşar Ağyüz                      (Gaziantep)

19) Hikmet Erenkaya               (Kocaeli)

20) Eşref Karaibrahim              (Giresun)

21) Algan Hacaloğlu                (İstanbul)

22) Ahmet Küçük                    (Çanakkale)

23) Tansel Barış                       (Kırklareli)

24) Şükrü Mustafa Elekdağ     (İstanbul)

25) Durdu Özbolat                   (Kahramanmaraş)

26) Mevlüt Coşkuner               (Isparta)

27) Mehmet Ali Özpolat          (İstanbul)

28) Tekin Bingöl                      (Ankara)

29) Tacidar Seyhan                  (Adana)

30) Enis Tütüncü                      (Tekirdağ)

Gerekçe:

Günümüzün vazgeçilmezlerinden biri hâline gelen internet ve bilgisayarlar hayatı kolaylaştırmanın ve bilgiye hızlı erişimi sağlamanın yanı sıra bilinçsiz kullanımı aracılığı ile çocukların ve gençlerin hayatında önemli bir yer edinerek bir anlamda bağımlı olmalarına yol açmaktadır.

Çeşitli ülkeler sanal bağımlılık konusunda araştırıcı ve önleyici çalışmaları teşvik etmekte ve çocukların, gençlerin bilgisayar ve internet kullanımına koruyucu sınırlamalar getirmektedir. Ülkemizde de internet kafelerin kullanımında yaş sınırlaması olsa da gündelik yaşamda yaş sınırlamasına pek uyulmamaktadır.

Geçtiğimiz günlerde yaşanan bir çocuk cinayetinde de bir internet oyununun sebep gösterilmemesi sanal bağımlılık konusunun artık tartışılmasının gerektiğini bizlere tekrar hatırlatmıştır.

Günümüzde çocuklar sanal arkadaşlıklar ve sanal kimliklerle gerçek dünyadan uzaklaşmakta ve korunmasız internetin yaratabileceği her tür tehlike ile yüz yüze kalmaktadır.

Bilgisayar oyunlarının da çocukları şiddete yönlendirdiği artık uzmanlarca kabul edilen ortak bir görüştür.

Oysa bilgisayar ve internet kullanımı bilinçli bir şekilde gerçekleştirilirse hem çocuğa hem topluma yüksek yarar sağlayacaktır. Ancak çocuklara yönelik birçok tehlikenin var olduğu interneti çocukların sınırsız kullanımına sunmak çocukları içe kapanık, agresif, şiddete yatkın, okuma alışkanlığından uzak bireyler hâline getirebilir.

Yukarıda özetlenen sebeplerle, sanal bağımlılık konusunun detaylarını, sebeplerini ve sonuçlarını, nasıl önlenebileceğini, alınabilecek tedbirleri araştırabilmek, tartışabilmek ve uzman görüşler eşliğinde konuyu inceleyebilmek amacıyla bu araştırmanın açılmasının uygun olacağı düşünülmektedir.

2.- Mardin Milletvekili Emine Ayna ve 19 milletvekilinin, doğal afet ve deprem riskinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/522)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Ülkemizin karşı karşıya bulunduğu doğal afetler ve deprem riskinin yol açtığı sorunların araştırılması ve alınacak önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98’inci, İçtüzüğün 104 ve 105’inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasını arz ve teklif ederiz.

1) Emine Ayna                   (Mardin)

2) Fatma Kurtulan              (Van)

3) Selahattin Demirtaş        (Diyarbakır)

4) Sırrı Sakık                      (Muş)

5) Ayla Akat Ata                (Batman)

6) Bengi Yıldız                   (Batman)

7) M.Nezir Karabaş            (Bitlis)

8) Akın Birdal                    (Diyarbakır)

9) Gültan Kışanak              (Diyarbakır)

10) Hamit Geylani              (Hakkâri)

11) Pervin Buldan              (Iğdır)

12) Sebahat Tuncel             (İstanbul)

13) Nuri Yaman                 (Muş)

14) Osman Özçelik             (Siirt)

15) İbrahim Binici              (Şanlıurfa)

16) Sevahir Bayındır          (Şırnak)

17) Hasip Kaplan               (Şırnak)

18) Şerafettin Halis             (Tunceli)

19) Özdal Üçer                   (Van)

20) Mehmet Ufuk Uras      (İstanbul)

Genel Gerekçe:

Türkiye, sahip olduğu jeolojik, topoğrafik ve meteorolojik koşulları nedeniyle büyük can ve mal kayıplarına yol açan doğal afet olayları ile sıkça karşılaşmaktadır. Coğrafyasının yaklaşık % 93’ü aktif deprem kuşağı üzerinde olan, nüfusunun yaklaşık % 98’i deprem tehlikesiyle karşı karşıya olduğu bir afetler ülkesidir Türkiye. Ayrıca ülkenin kentsel ve kırsal yerleşim alanları sadece deprem değil aynı zamanda heyelan, su baskını, kaya düşmesi vb tehlikelerin yarattığı zararlarla mücadele etmek zorunda da kalmaktadır.

1999 Marmara Bölgesi depremlerinin neden olduğu acı fatura ilk dönemlerde toplumun tüm kesimlerini ve siyasetle uğraşan kimseleri derinden etkilemiş gözükmüştü. Yeni bir söylem ve davranış şekli vurgulanmaya, “artık hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağına” yönelik ümit yayılmaya başlamıştı. Ancak aradan geçen yaklaşık 10 yılda, tüm bu söylem ve girişimlerin birer yanılsama olduğu görüldü.

Sorunun en özlü ifadesi “Türkiye kentleri doğal ve teknolojik tehlikelere dayanıksız risk havuzları oluşturmuş, yalnız deprem ile değil, farklı tehlike türleri ile baş edebilecek niteliklerden uzak kalmışlardır” şekildedir. Sadece kentler değil, herhangi bir mühendislik hizmeti görmeden yerel malzeme ve işçilik gelenekleri ile yapılanan kırsal yerleşimlerdeki yapı stokları da aynı riskle karşı karşıyadır. Afet tehlikeleri meydana getirdikleri zararlar ile ülke kalkınması üzerinde önemli bir etkiye sahiptir.

Afet tehlike ve riskleri ile sık sık karşılaşılan Türkiye’de geçmişi uzun bir afet yönetimine ve birikimine sahip olmamıza karşın gelinen noktada sahip olunan olumluluklar hızla erimiş ve sorunlar artık karmaşık bir hâl almıştır. Yürürlüğe girdiği dönemde zamanının en gelişmiş afet yasalarından biri olarak kabul edilen 7269 sayılı “Umumi Hayata Müessir Afetler Dolayısıyla Alınacak Tedbirlerle Yapılacak Yardımlara Dair Kanun”u geçen zaman içinde, bilimsel ve toplumsal gelişme ve ihtiyaçların göz ardı edilmesi, siyasi öngörüsüzlük, afet hizmetleri üzerindeki siyasi baskılar ve benzeri etkiler sonucu işlevlerini sadece “yara sarmaya” odaklayabilmiştir. Mevcut sistemin işleyişine göz attığımızda, afet hizmetlerinin önemli oranda afet sonrası yara sarmaya odaklanması ve uygulamada tek politika hâline dönüşmesi; sistemin afet sonrasına ağırlık vermesi nedeniyle zarar azaltma araçlarının geliştirilememesi; başta İmar Yasası olmak üzere ilgili yasalardan kopuk olması; kurumsallaşma sürecinde çok başlılığın hâkim olması gibi olumsuzluklara sahip olduğu bilinmektedir.

Jeolojik, meteorolojik ve benzeri afet tehlikelerinin araştırılması, bölgesel ve yerel ölçekte tehlike değerlendirmeleri (makro ve mikro bölgeleme) ve haritaların üretilmesi, zarar azaltıcı mühendislik önlemlerinin geliştirilmesi, erken uyarı, izleme ve ikaz sistemlerinin oluşturulması, arazi kullanım planlamasına ve imar planlarına afet verilerinin entegresi, yapılaşma standartlarının oluşturulması, afet ve imar mevzuatlarının bütünlüğünün sağlanması, afet zararlarını azaltma konusunda uluslararası ve ulusal bilgi ve deneyimin paylaşılması çalışmalarıdır.

Gelinen noktada en vahim ve en can alıcı sorun ise, toplum yaşamını bu kadar yakından ilgilendiren deprem konusunda, devlet yetkilerinin 1999 sonrası yapılan çalışmalar, olası depremlere karşı alınan tedbirler ve depremlerle ilgili daha pek çok konuda toplumla, meslek odalarıyla ve kamuoyuyla nerdeyse hiçbir bilgi ve iletişim ağı kurmamış olmasıdır. Tüm bu bilgiler ışığında, afet yönetimi ve politikası ile ilgili gerekli yasal düzenlemelerin yapılmasıyla birlikte etkin bir afet politikası, yapı denetiminin yerel yönetimin meslek odaları ve uzman kişilerle bir arada oluşturulması gerekmektedir.

3.- İzmir Milletvekili Şenol Bal ve 21 milletvekilinin, İzmir’in Torbalı ilçesindeki intihar olaylarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/523)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Gerekçesini ekte arz ettiğimiz “İzmir İlinin Torbalı İlçesinde son bir yılda artan intihar ve intihara teşebbüs olaylarının” araştırılması amacıyla Anayasanın 98. ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 104 ve 105. maddeleri uyarınca Meclis Araştırması açılmasını saygılarımızla arz ederiz. 23.11.2009

1) Şenol Bal                                    (İzmir)

2) Oktay Vural                               (İzmir)

3) Ahmet Kenan Tanrıkulu             (İzmir)

4) Abdülkadir Akcan                      (Afyonkarahisar)

5) Mehmet Şandır                           (Mersin)

6) Tunca Toskay                             (Antalya)

7) Faruk Bal                                   (Konya)

8) Kadir Ural                                  (Mersin)

9) Behiç Çelik                                 (Mersin)

10) Hasan Özdemir                        (Gaziantep)

11) Osman Durmuş                        (Kırıkkale)

12) Akif Akkuş                              (Mersin)

13) Mithat Melen                            (İstanbul)

14) Münir Kutluata                         (Sakarya)

15) Murat Özkan                            (Giresun)

16) Cumali Durmuş                        (Kocaeli)

17) Durmuşali Torlak                     (İstanbul)

18) Mehmet Serdaroğlu                  (Kastamonu)

19) Rıdvan Yalçın                          (Ordu)

20) Necati Özensoy                        (Bursa)

21) Süleyman Nevzat Korkmaz      (Isparta)

22) Ali Uzunırmak                         (Aydın)

Gerekçe:

Bireyin bilinçli olarak kendini öldürmeye yönelik bir davranış sergilemesi farklı sosyo-ekonomik, kültürel ve psikolojik etkenlerle ilişkili olsa da insanın kendi canına kıyması, kendi varlığına son vermek istemesi oldukça dikkat çekici bir problem olarak değerlendirilmelidir.

İntihar ve intihar girişimi olgusu bir halk sağlığı problemi olarak görülmelidir. Ayrıca bu konu bir sosyal problemi de ortaya koymaktadır.

İntihar ve intihar girişimi vakalarının yaygın hâle gelmesi hem aileler hem de toplum üzerinde derin izler bırakmaktadır.

İntihar ve intihar teşebbüsleri toplumsal bir sorun hâline geldiğinde sorunun incelenmesi ve çözümüne ilişkin tedbirler konusunda araştırma yapılması şarttır.

İzmir İlinin, Torbalı ilçesinde intihar olaylarındaki artış ciddi boyutlara ulaşmıştır.

Ocak ayından bu yana asayiş raporlarına yansıyan 66 intihara teşebbüs ve bu intihar girişimlerinin 13’ünün ölümle sonuçlanması, araştırılması gereken bir konudur.

Torbalı’da intihara teşebbüs edenlerin büyük bir kısmını kadınlar oluşturmaktadır.

Hem yerel hem de ulusal basında intihar vakaları hakkında çıkan haberler Torbalı’da endişe ile karşılanmıştır.

İntihara teşebbüs edenlerin daha çok 15-24 yaş grubundaki gençler olduğu tespit edilse de, intihar sonucunda ölenlere bakıldığında 17-61 arasında değişen yaş grupları ve sosyal statüsü farklı kişiler olduğu görülmektedir.

Torbalı’da “intiharları önleyebiliriz” diyen ve intihara yatkın kişileri tedavi eden Psikiyatrist Doktoru’nun da intihara teşebbüs etmesi ilgi çekmektedir.

Torbalı çevreden ve dışarıdan sürekli göç alan 10 yılda nüfusunu dört kat artıran ve alt yapı oluşmadan ve hiçbir tedbir alınmadan sanayileşmeye başlamış bir ilçemizdir. Bu ilçemizde sosyal olayların incelenmesi önem arz etmektedir.

İntihar vakaları; işsizlik, geçim sıkıntısı, aile baskısı, uyumsuzluk, sosyal adaletsizlik, başarısızlık v.b gibi faktörler ele alınarak çok yönlü araştırılmalıdır.

Türkiye genelinde son yıllarda görülen intihar ve intihar girişimleri ile Torbalı örnek olayının karşılaştırmalı analizini ve tedbirleri ortaya koyacak bir Meclis Araştırmasına acilen ihtiyaç vardır.

4.- Mardin Milletvekili Emine Ayna ve 19 milletvekilinin, Hakkâri’nin Ormancık köyünde 12 kişinin öldürülmesi olayıyla ilgili iddiaların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/524)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Hakkâri Şemdinli Derecik İç güvenlik Taburu Jandarma Ekipleri tarafından Ormancık Köyü’nde 12 kişinin öldürülmesi iddialarının aydınlatılması amacıyla Anayasa’nın 98. TBMM İçtüzüğü’nün 104 ve 105. maddeleri gereğince Araştırma Komisyonu kurularak, söz konusu olayın araştırılmasını saygılarımla arz ederim. 01/12/2009

1) Emine Ayna                  (Mardin)

2) Fatma Kurtulan             (Van)

3) Selahattin Demirtaş       (Diyarbakır)

4) Sırrı Sakık                    (Muş)

5) Ayla Akat Ata              (Batman)

6) Bengi Yıldız                 (Batman)

7) M.Nezir Karabaş          (Bitlis)

8) Akın Birdal                   (Diyarbakır)

9)Gültan Kışanak              (Diyarbakır)

10) Hamit Geylani            (Hakkâri)

11) Pervin Buldan             (Iğdır)

12) Sebahat Tuncel           (İstanbul)

13) Nuri Yaman                (Muş)

14) Osman Özçelik           (Siirt)

15) İbrahim Binici             (Şanlıurfa)

16) Sevahir Bayındır         (Şırnak)

17) Hasip Kaplan              (Şırnak)

18) Şerafettin Halis           (Tunceli)

19) Özdal Üçer                 (Van)

20) Mehmet Ufuk Uras    (İstanbul)

Gerekçe:

Türkiye’de 1990’lı yıllarda binlerce faili meçhul cinayet işlendi. Bu cinayetlerin neredeyse tamamı Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesinde işlenmiştir.

Bu cinayetlerin büyük bir çoğunluğu ise, birçok kaynağa göre devletin resmi kurumu olarak belirlenen JİTEM tarafından işlendiği, iddia edilmektedir.

Evlerinden gece yarıları alınarak boş arazilerde ya da sokak ortasında infaz timleri tarafından katledilen binlerce yurttaşın cesetleri ise, asit kuyularına ve toplu mezarlara atıldı.

Ayrıca ülkemizi olumsuz bir mecraya taşıyan anılan cinayetler, JİTEM yapılanmasında yer alan ve halen Ergenekon Davasında yargılananlardan bazıları tarafından da organize edildiği halk tarafından kanıtlarıyla birlikte ileri sürülmektedir.

PKK itirafçısı ve JİTEM elemanı Abdulkadir Aygan’ın bu şahıslarla birlikte işledikleri faili meçhul cinayetler ve JİTEM yapılanması hakkındaki itirafları, kamuoyu gündeminde genişçe yer aldı. Bu itiraflar, devlet içinde yer alan devlet adamlarının hukuku ve insan haklarını nasıl hiçe saydığını gözler önüne sermiştir. Son dönemde ortaya çıkan toplu mezarlar ve asit kuyuları da bu anlamda hadiseyi tüm boyutlarıyla ortaya koymuştur.

1994-1995 yılları arasında Hakkâri Şemdinli’de er olarak askerlik görevini yapan Afyon doğumlu ve kimliğini açıklamayan bir şahsın, vicdan muhasebesinin neticesinde Diyarbakır Cumhuriyet Savcılığı’na gönderdiği ihbar niteliğindeki mektubu ve toplu mezar krokisi gündeme bomba gibi düştü.

Bilindiği üzere 1994 yılında Şemdinli Derecik’e bağlı Ormancık Köyü’nü basan Jandarma ekipleri 12’si köy korucusu olmak üzere 14 kişiyi gözaltında aldıktan sonra kendilerinden bir daha haber alınamamıştı. Yakınlarının insan hakları örgütlerinin tüm çabalarına rağmen 14 kişinin cesetlerine dahi ulaşılamadı. Olay dönemin Meclis İnsan Hakları Komisyonu Başkanı Sema Pişkinsüt tarafından TBMM’ye taşınsa da, dosya gündeme getirilmeden, kapatılmaya çalışıldı.

İhbarı yapan eski asker, “12 korucunun JİTEM tarafından öldürülmesini içime sindiremiyorum. Bu vahşetin herkes tarafından bilinmesini istiyorum” diyerek gönderdiği ihbar mektubu, bir günlük gazete yayınlandı. Aynı gazeteye açıklamalarda da bulunan eski asker, Şubat ya da Mart ayında görev yaptığı Hakkâri Şemdinli Derecik İç Güvenlik Taburu’na 4-5 bıyıklı ve sakallı kişilerin geldiğini ve bu kişilerin JİTEM elemanı olduğunu duyduğunu söyledi.

Olay tarihinde, olay mahallinde askerlik yapan er şöyle devam ediyor. “Bunlar geldikten bir gün sonra, bir grup asker ve o dönemin Şemdinli Derecik İç Güvenlik Taburu Komutanı birlikte, Ormancık Köyü’nden 12 korucuyu alıp getirdiler. PKK’ye yardım ettikleri gerekçesiyle dört gün boyunca koruculara her türlü işkence yaptılar.”

Eski er, anlatımında devamla; “Koruculara sürekli ‘siz PKK’liymişsiniz, suçunuzu itiraf edin’ diye bağırıyorlardı. Korucular ise, PKK’li olmadıklarını ısrarla söylüyordular. Daha sonra tabur komutanı, koruculardan bir tanesini cephanelik diye kazılan yaklaşık 80 metrekarelik bir çukurda kurşuna dizerek öldürdü. Geri kalan korucuları da beş günlük işkenceden sonra kurşuna dizdiler. Taburda bulunan büyük çukura gömdüler. Bu olaydan sonra JİTEM’ci şahıslar ortadan kayboldu. Olaydan sonra Ormancık Köyü yakılarak tamamen boşaltıldı” şeklinde bilgi-görgü ve iddialarını açık seçik beyan ediyor.

Olayı birebir yaşayan eski asker, can güvenliğinin sağlanması halinde öldürülen şahısların gömüldüğü yeri gösterebileceğini anlatıyor.

Askerin anlattığı olayı doğrulayan ve birebir yaşadıklarını da anlatan öldürülen kişilerin yakınları, olay günü Yarbay Ali Çamurcu’nun başında bulunduğu Jandarma ekibinin köye geldiklerini, tüm köy halkını meydanda topladığını ve kendilerine işkence yapıldığını ifade ettiler. Hamile kadınlara dahi işkence yapıldığını, bu nedenle düşük yaptıklarını da anlatan köylüler, yakınlarını öldürenler hakkında hiçbir hukuki girişimin yapılmadığını, yakınlarının cesetlerinin de kendilerine verilmediğini belirtiyorlar.

Daha sonra savcılık kararıyla taburda bir kazı çalışması yapıldıysa da, bu çalışma kamuoyunun beklentilerine cevap olamamıştır. Eski askerin gönderdiği krokinin yetersiz olduğu anlaşılmasına rağmen, askerin kazı yerine getirtilmesi için de hiçbir girişim yapılmamıştır. Bu da olayı örtbas etmeye yöneliktir.

Bu olayın tüm yönleriyle araştırılarak, zaman kaybedilmeden aydınlatılması gerekmektedir. Bu nedenle araştırma komisyonu kurulması talebimizin ivedilikle ele alınması ve gereğinin yapılmasını talep ediyoruz.

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Önergeler gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki görüşmeler, sırası geldiğinde yapılacaktır.

Kanun teklifinin geri alınmasına dair bir önerge vardır, okutuyorum:

A) Önergeler (Devam)

2.- Kırşehir Milletvekili Metin Çobanoğlu, Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ve Hatay Mil-letvekili Süleyman Turan Çirkin’in (2/542) esas numaralı Kanun Teklifi’ni geri çektiklerine ilişkin önergeleri (4/178)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

2/542 Esas numaralı kanun teklifimizi geri çekmek istiyoruz. Gereğinin yapılmasını arz ederiz.

Saygılarımızla.

 

Metin Çobanoğlu

Mehmet Şandır

Süleyman Turan Çirkin

 

Kırşehir

Mersin

Hatay

BAŞKAN – Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ile İçişleri komisyonlarında bulunan teklif geri verilmiştir.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının bir tezkeresi vardır, okutup oylarınıza sunacağım.

C) Tezkereler

1.- TBMM Başkanı Mehmet Ali Şahin’in, beraberinde bir Parlamento heyetiyle İslam Konferansı Örgütü Parlamento Birliği VI. Konferansına katılmak üzere Uganda’ya resmî ziyarette bulunmasına ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/1062)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

TBMM Başkanı Mehmet Ali Şahin’in, Uganda Parlamento Başkanı Edward Kiwanuka’nın vaki davetine icabetle Kampala’da düzenlenecek olan İslam Konferansı Örgütü Parlamento Birliği VI. Konferansına katılmak üzere, beraberinde Parlamento heyetiyle, Uganda’ya ziyarette bulunması hususu Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında 3620 sayılı Kanun’un 9. Maddesi uyarınca Genel Kurul’un tasviplerine sunulur.

                                                                                                                Mehmet Ali Şahin

                                                                                                       Türkiye Büyük Millet Meclisi

                                                                                                                        Başkanı

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Karar yeter sayısı…

H. TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) – Karar yeter sayısı…

BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.

Birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 14.59
İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 15.13

BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL

KÂTİP ÜYELER: Fatih METİN (Bolu), Yaşar TÜZÜN (Bilecik)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 50’nci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı tezkeresinin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi tezkereyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısını arayacağım.

Kabul edenler…

Sayın milletvekilleri, Kâtip Üye arkadaşlarımıza danıştım, onlar da kendi aralarında ihtilaf ettiler; elektronik cihazla oylama yapacağım.

Oylama için üç dakika süre veriyorum ve oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, karar yeter sayısı vardır, tezkere kabul edilmiştir.

Alınan karar gereğince sözlü soru önergelerini görüşmüyor ve gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz.

1’inci sırada yer alan, Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

VI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri

1.- Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/324) (S. Sayısı: 96)

BAŞKAN - Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

2’nci sırada yer alan, Türk Borçlar Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

2. Türk Borçlar Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/499) (S. Sayısı: 321)

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

3’üncü sırada yer alan, Üniversite ve Sağlık Personelinin Tam Gün Çalışmasına ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

3. Üniversite ve Sağlık Personelinin Tam Gün Çalışmasına ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Raporu (1/715) (S. Sayısı:418) (x)

                         

(x) 418 S. Sayılı Basmayazı 13/01/2010 tarihli 47’nci birleşim Tutanağı’na eklidir.

BAŞKAN – Komisyon ve Hükûmet burada.

Geçen birleşimde tasarının birinci bölümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştı. Şimdi ikinci bölümün görüşmelerine başlıyoruz. İkinci bölüm 11 ila 19’uncu maddeleri kapsamaktadır.

İkinci bölüm üzerinde ilk söz Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Sacid Yıldız’a aittir.

Sayın Yıldız, buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA SACİD YILDIZ (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, 418 sıra sayılı Üniversite ve Sağlık Personelinin Tam Gün Çalışmasına ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Raporu’nun ikinci bölümü üzerine Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi partim ve şahsım adına saygıyla selamlıyorum.

Görüşmekte olduğumuz tasarı geçtiğimiz yasama yılı sonunda, haziranın sonunda ilgili toplum kuruluşları, dernek ve sendikalarla yeteri kadar tartışılmadan ve uzlaşılmadan Komisyon gündemine alınmıştı. Burada Sayın Bakan geçen gün açıklamasında diyor ki: “Biz, ilgili sağlık kuruluşlarını, sivil toplum kuruluşlarını dinledik, onlarla yeteri kadar görüştük.” Bu doğru olabilir fakat uzlaşma yok sayın milletvekilleri. Ve daha evvel, bundan evvel, otuz yıl önce çıkan Tam Gün Yasası’nda, o dönemde Sağlık Bakanı olan Sayın Mete Tan benimle özel görüşmelerinde ve gönderdiği notlarda -bu notlar sanıyorum Sayın Bakanda ve Komisyon Başkanında da var- o zaman Yasa’nın neden başarısız olduğunu dile getirirken şöyle bir öz eleştiri yapmıştı: “Biz ilgili sivil toplum kuruluşlarıyla uzlaşma yapmadan tasarıyı getirdik ve aynı zamanda tasarıda birçok konuda Maliye Bakanlığına gönderme yaptık. Maliye Bakanlığı ‘Hayır’ dediği zaman onun mali yükümlerini biz gerçekleştiremedik.” Bu iki konuyu başarısızlık nedeni olarak göstermişti. Burada da görüşülme var fakat uzlaşma yok. Şu andaki sağlık kuruluşlarının hemen hepsi, ilgili sağlık kuruluşlarının hepsi tam gün yasasına karşı olmadıklarını fakat şu anda görüşmekte olduğumuz tasarıya karşı olduklarını ifade etmişler ve hiçbir sağlık kuruluşu, hiçbir sendika bunun aksini söylememiştir. Boy boy gazete ilanları vermişlerdir “Türkiye Hekim Platformundan açıklama.” diye. Bunu hepiniz gördünüz ve burada bir sürü tabip odası ve diğer sağlık kuruluşları buna imza vermişlerdir değerli milletvekilleri. Yani bir uzlaşma yok bu konuda.

Geçen yıl, yasama yılının bitiminde, oldu bittiye getirilircesine, üstelik tali komisyonlarda görüşülmeden, onların öneri ve görüşleri alınmadan Sağlık Komisyonunda görüşülmeye ve tartışılmaya başlandığından birçok eksikliği de beraberinde getirmektedir. Bu yasayla ilgili Millî Eğitim Komisyonu ve Plan ve Bütçe Komisyonunda da görüşülmesi gerekirdi tali komisyon olarak, ayrıca Millî Savunma Komisyonu ve Avrupa Birliği Uyum Komisyonunda da görüşülmesi gerekirdi. Çünkü bu yasa sadece üniversitelerin tıp fakültelerine tam gün getirmiyor değerli arkadaşlar, üniversitelerin bütün fakültelerine iktisat fakültesi, hukuk fakültesi, mimarlık, mühendislik gibi fakültelere tam gün getiriliyor ve bu nedense -üstelik üniversitelerdeki döner sermaye yapısını değiştiriyor- Millî Eğitim Komisyonunda görüşülmüyor. Komisyon görüşmeleri sırasında YÖK Başkan Vekili Sayın İzzet Özgenç “Biz uygun görüş verdik.” dedi. Ama burada yasa çıkacak, yasanın görüşme yeri Meclistir, Meclisin ilgili komisyonudur. Yasa çıkarma yeri YÖK değildir değerli milletvekilleri, onun görüşü yeterli değil.

Komisyon görüşmelerinde bütün sendika ve sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri tam güne karşı olmadıklarını, fakat buna karşı olduklarını söylediler.

Tasarının yalnız hizmet açısından değerlendirilerek araştırma ve eğitim hizmetleri açısından yok sayılmasına karşı olduğumuzu bildirmek isterim.

Değerli milletvekilleri, tasarının birçok eksikliğinin olduğunu sözlerimin başında ifade ettim. Örneğin eksik olan bir şey de eczacılar ve yardımcı sağlık personelinin önemli bir kısmının tasarıda yer almamış olmasıdır. Tasarıda hekimler ve diş hekimleri için mesleki mali sorumluluk sigortası getirilmekte, ancak diğer sağlık personeline bu zorunluluk getirilmemektedir. Oysaki, bilindiği gibi sağlık hizmeti bir ekip işidir. Bu nedenle, bu sigortada tüm ekibin yer alması gerekmektedir değerli milletvekilleri. Altyapısı tam olarak hazırlanmadan uygulanmaya çalışılan değişikliklerden ise en büyük zararı vatandaşlarımız görmüştür ve görecektir.

Değerli milletvekilleri, diğer önemli bir nokta: “Mesleğini serbest olarak icra eden tabip ve diş tabipleri, hizmet bedeli hasta tarafından karşılanmak ve Sosyal Güvenlik Kurumundan talep edilmemek kaydıyla hastalarının teşhis ve tedavisini Sosyal Güvenlik Kurumuyla sözleşmeli yerlerde yapabilirler.” denmektedir. SGK’yla sözleşmeli yerlere hasta gittiği zaman sadece farkını değil giderlerinin tümünü kendi verecek ve bu farkı talep edemeyecektir. Bu, sosyal devlet ilkesiyle çelişmektedir değerli milletvekilleri. Eğer hasta SGK’lı ise Sosyal Güvenlik Kurumuyla anlaşmalı kuruluşlarda aynı işlem için devlet ne ödüyorsa bu miktarı ödemelidir. Bunu ben Komisyon tartışmaları sırasında söylediğimde Sayın Bakan dedi ki: “Muayenehaneye giden hasta zengin, paralı hastadır.” Oysaki böyle değildir bu gerçek; muayenehaneye, inandığı için, o hekime güvendiği için, daha evvel bir yakınını tedavi ettiği için gider ve bu Sosyal Güvenlik Kurumuna bağlı sigortalı hasta, tamamen, parasını kendi verecek. Bu da sosyal devlet ilkesiyle çelişmektedir.

Muayenehanelerin kapatılmasıyla da 60 bine yakın sağlık personeli, teknisyen ortada kalacaktır. Bu işsizlik durumunda bunun da düşünülmesi gerekir değerli milletvekilleri.

Sağlık hizmetlerinin bir tür ticari faaliyet olarak algılanmasına Cumhuriyet Halk Partisi olarak biz de karşı çıkmaktayız fakat bu kanunun, tasarlanılanın tam aksi bir sonuç doğurması da olasılıklar arasında yer almaktadır. Bu da göz ardı edilmemelidir. Bu yasa ile ve Plan Bütçe Komisyonunda bekleyen Kamu Hastane Birlikleri Yasası’yla, hastaneler işletme hâline, yani ticarethane hâline getirilecektir değerli milletvekilleri.

Tasarıdaki bir diğer önemli konu ise hekimlerin alacağı ücretin çoğunun döner sermayeden karşılanması ve performansa dayandırılmasıdır. İkramiye de buradan karşılanmaktadır.

Görüşmekte olduğumuz tasarıyla üniversite ve eğitim hastanelerinin önüne konulmak istenen temel hedef, nitelikli sağlık hizmeti sunulması, eğitim ve araştırma hastanelerinin niteliğinin yükseltilmesi değil, bir işletme anlayışıyla daha fazla işlem yaparak döner sermaye gelirlerinin artırılmasıdır. Oysaki döner sermaye gelirlerine, üstelik özel döner sermaye gelirlerine ihtiyaç vardır üniversitelerde, özel hizmetten olana. Mesela, sadece Hacettepe Üniversite Rektörü diyor ki değerli milletvekilleri: “Yılda 35 milyon lira biz özel işlemlerden kazanıyoruz. Genel dönerimizin yüzde 18’ini buradan elde ediyoruz ve 2.600 personele buradan ücret veriyoruz.” Bu aksayacaktır bu yasa çıktığı takdirde.

Bu yasa ile yükseköğretim kurumunun ihtiyacı olan mal ve hizmet alımları, her türlü bakım, onarım, kiralama, devam etmekte olan projelerinin tamamlanmasına yönelik inşaat işleri ve diğer ihtiyaçlar ile yönetici payları döner sermayeden karşılanacaktır.

Döner sermaye ek ödemeleri üzerinden ücret iyileştirilmesi sakıncalı bir yaklaşımdır değerli milletvekilleri, döner sermaye gelirlerinden ödemenin, sürekliliği ve sürdürülebilirliği açısından ciddi riskleri vardır. Tasarıyla, güvencesiz ve yarın ne olacağı belirsiz bir kaynak, hekimlerin ana gelir kaynağı olarak önerilmektedir. Bunun da üniversite hastanelerinin çöküşünü daha da hızlandıracağı unutulmamalıdır.

Eğitim hastanelerinde, üniversitelerde, tam gün uygulamasına geçiş ayrı bir çıkmazı da beraberinde getirmektedir. Öğretim üyeleri, ya asgari yaşam koşullarını sağlamak adına “daha fazla işlem daha fazla kazanç” anlayışının hâkim olduğu performans uygulamalarının bir parçası olacak ya da “eğitim, araştırma, nitelikli sağlık hizmeti” gibi iyi hekimlik değerlerini sürdürmeye çalışarak düşük bir temel ücretle yaşam mücadelesi vermeye mahkûm olacaklardır. Performans uygulamasına geçildiği zaman, hekimler, üniversite hastanelerinde, daha basit, komplikasyonu düşük, hatta endikasyonu tartışılır müdahalelerle performanslarını doldurmaya çalışacaklardır, büyük vakalara girmeye yanaşmayacaklardır. Bu da, öğrenci, asistan eğitimini aksatacaktır ve hâlen zaten tıp fakültelerinde öğrenci eğitimi çok aksamaktadır. Mesela, geçen gün Antalya’da, mezun olan bir kız, yeni hekim “Doktor arkadaşıma annemi babamı teslim etmem.” diyordu, bu yansıdı. Gene, Gazi Üniversitesinden yeni mezun bir hekim, aynı şekilde “Ben arkadaşlarıma babamı, annemi, çocuklarımı teslim edemem.” diyor.

Değerli arkadaşlar, hekimlerin üzerine bu kadar gitmemek gerekir. Bakın, atalarımız ne demiş hekimlerimiz için -Yusuf Has Hacib’den-: “Hekim, bütün hastalık ve illetlere devacıdır. Bu adam sana lazımdır. Hayat işi onsuz iyileşmez. Hayatta oldukça insan gene hastalanır. Hekimi kendine yakın tut, iyi tut, onun hakkını koru, o lüzumlu bir insandır.” Bizim de atalarımıza kulak vermemiz gerekmez mi değerli arkadaşlar?

Vatandaş memnuniyetini Sayın Bakan öne çıkarıyor. Oysaki, hekim ve sağlık çalışanlarının memnuniyeti de çok önemlidir bu tasarıda. Onların morali bozuk, şevkleri kırık olursa gönülden ve iyi hizmet veremezler. Sağlıkta, özellikle hekimler, mesaisi olmayan, her an hizmete hazır olan gruplardır. Her işin başı sağlıksa sağlığın başı da hekimdir değerli milletvekilleri.

Çok uzun olduğu için tabii, atlamak zorunda kalıyorum.

Zaten zor hayat koşullarında hayatlarını sürdürmeye çalışan ve işsizlikle mücadele eden vatandaşlarımız bir de Hükûmetin uygulamaları nedeniyle mağdur olmakta, sağlık harcamalarına ciddi paralar ödemekte, kendisi ve yakınları için hayati öneme sahip ilaçlara erişememektedir; son günlerde kanser ilaçlarında ve astım ilaçlarında olduğu gibi.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Yıldız, konuşmanızı tamamlar mısınız.

SACİD YILDIZ (Devamla) – Değerli milletvekilleri, AKP Hükûmeti döneminde hiçbir demokratik eylem, hiçbir hak arama, sesini duyurma eylemi cezasız kalmaz. İşte, Tekel işçilerine ceza hâlâ devam ediyor. Eczacılara da 4 Aralıkta yaptıkları seslerini duyurma eylemi nedeniyle SGK’yla sözleşmeleri iptal edilerek ceza kesildi. Neyse ki bu hukuksuzluğa Danıştay “Dur!” dedi. Sayın Başbakan tarafından ilaçların marketlerde satılacağı bildirildi. Sadece ABD’de uygulanan bu sistem sonucunda, yanlış ilaç kullanımına bağlı olarak, çok sayıda ölüm ve sakat kalma durumu yaşanmaktadır. Ayrıca marketlerde satılan ilaçlar SGK’nın ödeme listesinden çıkarılmakta, vatandaş bu şekilde de zarar görmektedir. Şimdi, ben Tabipler Birliğinin ve tabip odalarının dün yaptıkları ve vatandaşlar tarafından da desteklenen ses duyurma eylemlerinin cezasız kalmayacağını düşünüyorum.

AHMET YENİ (Samsun) – Hiç destek almadılar, hiç desteklenmediler.

SACİD YILDIZ (Devamla) – Öyle düşünüyorum.

Şimdiden kulağıma Tabipler Birliğinin verdiği iş yeri hekimi sertifikasının onların elinden alınacağı duyumu geldi. İnşallah bu yanlış bir duyumdur değerli arkadaşlar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Yıldız, teşekkür ediyorum size. Teşekkür cümlenizi alayım efendim, teşekkür etmiş olun, buyurun.

SACİD YILDIZ (Devamla) – Sözlerime son verirken halkımızın sağlığı için yapılan doğruların daima yanında olacağımızı, yanlışları da söylemekten çekinmeyeceğimizi bildirir, yüce heyetinizi saygıyla selamlarım. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Yıldız.

Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Tokat Milletvekili Reşat Doğru.

Buyurun Sayın Doğru. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA REŞAT DOĞRU (Tokat) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 418 sıra sayılı kanunun ikinci bölümü üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Sözlerime başlarken 20 Ocak 1990 tarihinde Bakû’de Rus tankları tarafından yapılan katliamı şiddetle kınıyorum. Bakû’de şehit olan Azerbaycan Türklerine Allah’tan rahmet diliyorum.

Sayın milletvekilleri, görüşmekte olduğumuz kısaca tam gün kanunuyla ilgili… Bu kanun, çıkartılması gereken bir kanundur. Tabii, bu kanunun çıkartılmasıyla beraber, birçok yerde kanunun karşısında olan gruplar da çeşitli eylemler içerisine girmişlerdir. Tabii, bundan dolayı da sağlık personelinin hepsini ilgilendiren ve özellikle de geleceğini ilgilendiren bir kanun olması dolayısıyla, sivil toplum kuruluşları dâhil olmak üzere, hekim camiası, teknisyeniyle, doktoruyla, eczacısıyla, diş hekimiyle bu kanun hakkında düşüncelerini veyahut da kanundan beklentilerini bir bir ifade ederken, kanunun bunların birçoğuna yer vermediği ve bunların hepsini kapsamadığı şeklinde de söylemleri vardır.

Ben de bazı maddeler üzerinde görüşlerimi arz etmek istiyorum. Daha doğrusu bu kanunun, esasında tüm grupların ve tüm sivil toplum kuruluşları dâhil olmak üzere tüm tarafların hepsinin, hep beraber değerlendirilmesiyle beraber tekrar bir gündeme getirilmesinin faydası olacağını da ifade etmek istiyorum.

Sayın milletvekilleri, ikinci bölümde, 11’inci maddede “Sağlık Bakanlığı ve üniversite hastanelerinin çeşitli birimleri karşılıklı olarak kullanılabilir.” deniyor. Bu maddenin her noktada işleme şansı olmadığı kanaatindeyim. Üniversite hastanelerinin birimlerini Sağlık Bakanlığı nasıl kullanacak, bunu kimler düzenleyecek? Çok zor bir iş olarak görülüyor.

12’nci maddede, Türk Silahlı Kuvvetlerindeki sağlık hizmetleri tazminatı düzenleniyor. Bu düzenlemelerde, örneğin tabip albay ile diğer branştaki albaylar arasında farlı ücretler olacağı da görülüyor. Tabii, bu 12’nci maddeyle ilgili olarak, Türk Silahlı Kuvvetlerinde çalışan hekimlerin de özlük haklarıyla ilgili bazı iyileştirmeler olduğu da ifade ediliyor ancak bu kanundan askerî hekimlerin de çok fazla memnun olmadıklarını ifade etmek istiyorum. Bu maddeyle beraber, tabii, Millî Savunma Bakanlığının görüşü alınarak uygulanacak diye bir şey söyleniyor. Tabii, Millî Savunma Bakanlığının görüşü alınsın ama daha önceki söylemler içerisinde askerî hakimler ve savcıların almış olduğu tazminatlar doğrultusunda neredeyse aynı ücret alınması şeklinde bir söylem vardı. Ben bunun gerçekleşme noktasının pek olmayacağı kanaatindeyim. Şu anda askerî hekimlerimizin birçoğunda çok ciddi sıkıntılar vardır. Bakın, şu andaki, işte, okullarını okumakta olan Gülhane Askerî Tıp Akademisindeki öğrencilerin birçoğu okullarına devam ederken okullarından ayrılıyorlar. Ayrıca, yine askerî hekim olarak çalışan arkadaşlarımızın birçoğunun da ayrılmakta olduğu yani hekimliği bırakmak aşamasına gelmiş olduğunu da görüyoruz.

Askerî hekimler çok zor şartlar içerisinde çalışıyorlar. Yaklaşık olarak yirmi yıllık bir mecburi hizmetleri var. Bu mecburi hizmetlerin de aşağı yukarı sekiz yıllık bir süresi de Doğu ve Güneydoğu bölgesinde geçiriliyor. Şu anda, hep beraber, bazen düşünüyoruz “firar eden hekimler” diyoruz. Eğer Sağlık Bakanlığı bu noktada, firarda bulunan hekimlerin sayısını biliyorsa burada açıklasın diyoruz. Ayrıca son beş yılda kaç askerî hekim acaba zorunlu hizmet ve ücret getirisi nedeniyle Türk Silahlı Kuvvetleri bünyesinden ayrılmıştır? Yani dolayısıyla, askerî hekimlerle ilgili olarak da bu kanun daha ciddi bir şekilde, tarafların görüşleri alınarak veyahut da daha farklı bir görüntü içerisinde, bu kanunun içerisine zerk edilmesinin o hakların korunması noktasında faydası olacağını düşünüyorum, onun için de bunları söylemeye çalıştım.

14’üncü madde ile döner sermaye gelirlerinin Emekli Sandığı ile ilişkilendirme konusu anlatılıyor. Bu maddede sağlık çalışanına “sigorta priminin işveren payı dâhil tamamını kendileri ödemek kaydıyla” ibaresi, konarak emekliliğe yansıması sağlanıyor. Yani şahsın kendisi yıllarca para ödeyerek sonuçta da bundan faydalanıp emekliliğinde maaş artışı görecek. Bu da sağlık çalışanı için cazip değildir. Emekliliğe iyileştirme yapmak istiyorsanız, çıplak maaşına, ek ödemeye bir iyileştirme yapın, sonuçta dolambaçlı söylemler ortadan kalksın. Hekimler ve diğer sağlık personeli reel bir iyileştirme bu konuda istiyorlar.

Ayrıca, bakın, mesela röntgen teknisyenleri konusunda da çok ciddi olarak itirazlar var. Röntgen teknisyenleri çalışma saatlerinin, sürelerinin artırılmış olduğunu ifade ediyorlar. Çalışma saatlerinin artırılmasıyla beraber, bakınız, Avrupa Birliğinde bir röntgen teknisyenine 16-20 hasta düşerken bizde aşağı yukarı 60-70 hasta düşüyor ve bundan dolayı da röntgen teknisyenlerinin günlük olarak 200-250 civarında bir film çekme veyahut da röntgen ışınlarına maruz kalma durumuyla karşı karşıya bulunuyorlar. Onlar da, bu kanunda, kendilerine haksızlık yapıldığını, bu maddenin düzeltilmesini bekliyorlar.

Bakın, yine 15’inci madde ile görevinden ayrılanların dönüşü tarif ediliyor. Bu doğru bir maddedir. Çeşitli sebeplerle ayrılan hekimler geri dönmek isteyebilir. Bunu daha da açıp istedikleri yere geri iadesi uygun olur diye düşünüyorum. Ayrıca, kanunun bu maddesinden Türkiye Büyük Millet Meclisi üyelerini de –çünkü bizim içimizde de hekimler, sağlık çalışanları vardır- faydalandırma konusunda bir önergeyle bir düzenleme yapılabilir mi diye düşünüyorum.

Sayın milletvekilleri, sağlık sektörü birbirini tamamlayan hasta, doktor, hastane ve eczanelerden oluşmaktadır. Burada da en önemli birim hastadır. Hasta her şeyin üzerinde tutulmalıdır. Hasta insan bir an önce tedavisine kavuşmak ister. Bu isteğinde maddi kaynak nedir, ne değildir, maliyet nedir; bunları bilmesi beklenemez. Bugün sağlık personelinin aldığı ücretler çalışma şartlarına ve sorumluluklarına göre çok azdır.

Hekimler haftanın yedi günü yirmi dört saat çalışmak mecburiyetindedir. Bugün bir hastayı ameliyat yapan operatör doktor evine gitse bile kafası yapmış olduğu ameliyattadır, “Kanama mı olacak? Hastanın durumu nasıl olacak?” şeklinde bir takip etmek mecburiyetinde hisseder kendisini yani normal mesai bitimi hekimler için geçerli değildir. Mesai, günün neredeyse her zamanında, her anında devam eder. Ondan dolayı da hekimlerin çalışması büyük fedakârlıklar gerektirmektedir. Onlarla parayı özdeşleştirmek doğru değildir.

Sayın milletvekilleri, hekimler Hükûmet tarafından çıkarılan bu kanundan çok şey beklediler; maaşlarının iyileştirileceğini, çalışma şartlarının düzeleceğini, emekliliğe yansımasını heyecanla bekliyorlardı ancak verilen ücretler hem yeterli olmayıp hem de çalışmalarının karşılığını vermemektedir. Kanunda neredeyse bol bol vaat olduğu da görülüyor.

Ancak bu iyileştirmeler kurum tabipliklerinde çalışan hekimler için de düşünülmemiştir. Kurum tabipleri de hasta tedavi ediyorlar, onlar da çalışıyorlar. Bunun sebebi nedir? Bu arkadaşlarımız büyük bir özlük hakkı kaybıyla beraber adaletsiz bir durumla da maalesef karşı karşıyadırlar.

Ayrıca, Sağlık Bakanlığı dışında görev yapan hekim ve diş hekimleri de döner sermayeden faydalanamıyorlar. Tam gün ile birlikte bu doktorlar da sadece maaşlarıyla çalışmak durumunda kalacaklardır. Bakanlığın farklı kurumlarında çalışan hekimler de farklı oranlarda performanstan yararlanacaklar; sonuçta da aynı işe farklı ücret getirilecek, bu da huzursuzluğa sebep olacaktır.

Sağlık personeli sadece hekim, diş hekimi de değildir; eczacısı, veterineri, ebesi, hemşiresi, sağlık memuru ile röntgen teknisyeni de dâhil diğer yardımcı sağlık personeli de unutulmamalıdır; onların da döner sermaye paylarının artırılması gereklidir, onlar da bütünün bir parçasıdır. Hekim dışı personelin döner sermaye katsayıları da en az 250 - 300 civarına çıkarılmalıydı.

Türk hekimlerinin anormal para kazandığı, yasal olmayan yollardan para aldığı iddia edilmektedir. Bu sözler apaçık hekimlere yapılan hakaret ve iftiradır. Herhangi bir yerde tespit edilen yanlışlık varsa bu adli makamlara bildirilmelidir, adli makamlarca bunun hesabı sorulmalıdır. Hekimleri, haksız şekilde genelleştirilerek yapılan suçlamalar yaralamakta, üzmektedir. Ücretli sağlık sistemi dünyanın her yerinde vardır. Hekimler kanunların kendilerine verdiği yetki çerçevesinde muayenehanelerini açıp çalışarak kazanç temin etmektedirler, hekimler de kazançlarının vergisini vermektedirler. Bu gelirleri ile sağlık çalışanları alınları ak olarak helalden rızıklarıyla aramızdadırlar. Hatta siz hiç doktorluk yaparak zengin olan bir hekim gördünüz mü? Hekim yaşamını sosyal durumuna göre devam ettirecek gelir istemektedir. Hekimler ülkenin sosyal gelişmişliğine göre bir gelire kavuşturulmalı, performans uygulamasında uzmanlık dalları arasındaki dengesizlik giderilmeli, eğitim ve araştırmaya hak ettiği ölçüsünde performans verilmelidir.

Sağlık Personelinin bugün önemli sorunlarının başında da emeklilik konusu gelmektedir. Emeklilik dönemindeki sorunlar giderilmelidir. Bu manada da bu kanundan özellikle hekimlerimizin birçoğunun emeklilik konusunda iyileştirmeler beklemiş olduğunu ancak emekliliğinin döner sermaye gelirlerine bağlanmış olmasının da bu işlevi görmemiş olduğunu ifade etmek istiyorum.

Sayın milletvekilleri, buradan, Sağlık Bakanlığını artık ilgilendirmesi gereken Tekel işçileri konusuna geçmek istiyorum.

Tekel işçilerinin eyleminin ikinci ayında yani otuz yedinci günündeyiz. Bu insanlar problemlerini her gün daha fazla yaşıyorlar. Tekel çalışanları Hükûmetten sadece özlük haklarını istiyorlar, çocuklarının, ailelerinin haklarını istiyorlar. Karda kışta, buz gibi soğukta demokratik haklarını kullanarak hiç kimseye zarar vermeden eylem yapıyorlar. Üç gün buz gibi bir havada oturma eylemi yaptılar. Şimdi de açlık grevine başladılar. Bu, ölüm orucuna doğru gidiyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Doğru, konuşmanızı tamamlar mısınız.

Buyurun.

REŞAT DOĞRU (Devamla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Oturma eylemleri esnasında 2 binin üzerindeki Tekel işçisi hastanelere gönderildi, perişan oldular, sözlerini Hükûmet duymayınca şimdi de açlık grevine başladılar.

Buradan sivil toplum örgütlerine, kadın hareketi derneklerine, “Cumartesi Annesiyiz” diye çıkanlara sesleniyorum: Kızılay’ın göbeğinde anneler, kadınlar buz gibi soğuk asfaltı tırmalıyorlar, tırnaklarını buz gibi asfalta batırıyorlar; neden onların sesini duyup herkesi ayağa kaldırmıyorsunuz? Bu insanların insanlık hakkı yok mudur? Tokat’tan bir işçi kadıncağızın çocuğu “Amca, annem ölmesin, bana geri gönderin.” diyor. Mecliste oturan iktidar vekilleri, bu insanların sesini lütfen duyalım.

Dün burada AKP Grup Başkan Vekili kürsüye çıkıp maaşları ve özlük haklarıyla ilgili bir şeyler söyledi. Bu insanlar, 1.000 lira ile 1.500 lira arasında maaş alıyorlar. Söylediği gibi ellerine çok fazla para geçmiş olduğunu söyleyemeyiz. Bundan dolayı da buradan tüm gruplara, yetkililere sesleniyorum: Sendikasıyla beraber Hükûmet bir araya gelin de şu garip ve mahzun insanların sorununu hep beraber çözelim diyor ve Yüce Meclisi en derin saygılarımla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Doğru.

Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına Hakkâri Milletvekili Sayın Hamit Geylani.

Sayın Geylani, buyurun efendim. (BDP sıralarından alkışlar)

BDP GRUBU ADINA HAMİT GEYLANİ (Hakkâri) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan yasa tasarısının ikinci bölümü üzerinde, Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına söz aldım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, sosyal devlet ilkesi, Anayasa’nın 2’nci maddesinde diğer ilkelerle birlikte sayılmıştır. Anayasa’nın 60’ıncı maddesine göre de herkes sosyal güvenlik hakkına sahiptir, devlet ise bu güvenliği sağlamakla yükümlü bulunmaktadır. 56’ncı maddesi ise devleti, herkesin yaşamını beden ve ruh sağlığı içinde sürdürmesini sağlamakla yükümlü kılmıştır. Uluslararası belgeler de sağlığın vazgeçilmez bir hak olduğunu vurgulamaktadır. Ama ne yazık ki ülkemizde devlet, her yurttaşına, hiçbir ayrım gözetmeksizin ve de hiçbir ücret karşılığı olmadan ulaştırması ve vermesi gereken sağlık hizmetlerini de tıpkı ana dil eğitimi ve öğrenim hakkı gibi engellemekte, paralı hâle getirmektedir paralı kurslar misali.

Resmî kurumların istatistikleriyle açığa çıktığı gibi, yoğunlukla Kürtlerin yaşadığı bölgeler, istihdam alanları, sanayi, eğitim ve sağlık alanlarında Türkiye’nin en az gelişmiş bölgeleri arasındadır. Kendi yurttaşları arasında ayrım yapmaksızın, her bölgenin kendine özgü ekonomik, kültürel ve siyasal sorunları çözülmeden, ülkenin başta sağlık olmak üzere diğer sorunlarına da çözüm bulunması olanak dışıdır, nitekim bulunamıyor da çünkü değerli arkadaşlar, sağlık sorunu da bir demokrasi sorunudur. Sağlığın temel sorunu personelin tam gün çalışmasından öte, devletin yurttaşına bakışı ve hukukiliğidir.

Bakınız, ihtiyaca hiç de cevap olmayan doktor kadrosu ve olamayan teknik donanımıyla Hakkâri il ve ilçe hastaneleri korkutucu bir ses kirliliği tehdidi altındadır. Belki merak ediyorsunuz, bu kirlilik ne? Bakınız, yörede, ne zaman, yaşanan hukuksuzluklara karşı meşru ve demokratik bir tepki gelişirse savaş jetleri, hastane dâhil şehir üzerinden alçak uçuş yaparak tehdit savurmaktadır. Bu çılgınlıkta hastanın sağlığını, yurttaşın psikolojisini ve ruh sağlığını düşünün. Panik yaratarak, savaş jetleriyle, toplarla yurttaşının psikolojisini bozan ve onu korkutan tek bir sistem ve ülke var mıdır? Sanırım hepiniz “yoktur” diyeceksiniz. Buna karşın, son dönemde de günün kandırmaca söylemi, sözüm ona, demokrasi standartlarının yükseltilmesi oyalaması olmuştur hem de antidemokratik Siyasi Partiler Yasası ve yüzde 10 seçim barajıyla. Bunun doğal sonucu olarak da “açılım” komedisiyle açık olan Demokratik Toplum Partisi Meclis Grubuyla kapatılmıştır. Mecliste grup açan Barış ve Demokrasi Partisinin belediye başkanları ve yöneticileri kitlesel olarak kelepçelenerek kendilerine zindan kapıları açılmıştır. Bir açılım da Roman yurttaşlarımıza sürgün kapıları olmuştur.

Değerli arkadaşlar, bunlar sadece üç çarpıcı açılım örnekleridir. Aradan üç yıl geçmesine rağmen Hrant Dink cinayetinin arka derinliğinin açılmayışı da açılımın başka bir sancısıdır. İşte, bu anlayışla yargı da tepeden başlayarak ön yargılar ve devlet güvenliği fobisi ile siyasetin girdabına teslim olmuştur.

Değerli arkadaşlar, yargının görevi devletin güvenliğini korumak değildir; o görev, hukuk çerçevesinde hareket eden demokratik güvenlik güçlerine aittir. Hukuk devletinde yargının temel işlevi, vatandaşın, sağlık dâhil, hukukunu korumak ve güvence altına almaktır. Böylesi bir güvence olmadığı için sağlıklı bir toplum hasretini çekiyoruz hep birlikte. Bu anlamda, Hükûmetin Sağlıkta Dönüşüm Projesi’nin de yaşam adına inandırıcı olmadığını düşünüyoruz.

Hukuk ve sosyal devlet ilkesi gerçek anlamda yaşam bulmadığı sürece Türkiye’de hiçbir ekonomik ve de siyasi sorun kalıcı çözüm bulamaz. Bunun dışında yapılanlar sadece sorunları ötelemeye, oyalamaya ve yeni krizler yaratmaya yöneliktir. Kuşkusuz, her yurttaşın mümkün olan en yüksek standartta sağlık hizmetinden yararlanabilmesi temel haklar ve sosyal devlet anlayışının asli unsurlarındandır.

Değerli arkadaşlar, görüştüğümüz ve kamuoyunda “tam gün yasası” olarak bilinen yasa tasarısının da koşullarının, ülkemizde geliş biçimiyle, oluşmadığı düşüncesindeyiz. Hükûmet, bu yasa tasarısıyla küresel sermayenin istekleri doğrultusunda sağlık ortamını ve sağlık iş gücü piyasasını yeniden düzenlemek istemektedir. Sağlık çalışanlarının gelir ve iş güvencesini ortadan kaldırarak sözleşmeli çalışma ve çalışabildiği kadar gelir, yani performansa dayalı ücretlendirme anlayışına dayalı bir çalışma rejimini dayatmaktadır. Sağlık Bakanlığı, sağlık hizmeti üreten bir kurum olmaktan çıkmakta, sağlık piyasasını denetleyen ve düzenleyen bir siyasi yapıya dönüşmektedir. Tasarı ile iddia edildiği gibi hekimler tüm gün çalıştığı birimde görevli olamayacaklardır. Normal mesai saati dışında ayda yüz otuz saate kadar nöbet tutturarak fazla çalışma süresi artırılmaktadır. Ayrıca, sağlık emekçilerine esnek ve kuralsız çalışma yaşamı dayatılmaktadır. Radyasyonlu birimlerde çalışma süresi haftada yirmi beş saatten otuz beş saate çıkartılarak kansere âdeta davetiye çıkarılmaktadır.

Değerli arkadaşlar, bilindiği gibi Uluslararası Çalışma Örgütü sözleşmeleri hekimlerin ve diğer sağlık çalışanlarının fazla çalışma sürelerini yılda iki yüz yetmiş saatle kısıtlamıştır. Sağlık Bakanlığı ve Sosyal Güvenlik Kurumu da değişik bir mantıkla sadece sayısal rakamlara bakmaktadır. İstenen, çok sayıda hasta görülmesi, çok sayıda tetkik yapılması, çok sayıda ve çeşitlilikte pahalı reçetelerin yazılması, maksimum işlem ve cerrahi operasyonların yapılması mantığıdır getirilen tasarı. Bu sistemde, verilen hizmetin niteliğinin hiçbir önemi bulunmamaktadır ve bu anlayışla, eğitim ve araştırma geri planda kalacak, giderek gereksiz bir iş olarak algılanacak, öğretim üyeleri sadece hizmet etme güdüsüyle şartlandırılacaklardır. Araştırma, tıp ve uzmanlık eğitimi lüks hâle gelecek, tıp öğrencileri ve asistanlar olumsuz bir eğitim öğretim ortamında yetiştirileceklerdir. Nitekim, dün sağlık emekçileri tam gün iş bırakma haklarını kullandılar. Tekel işçileri de hakları için açlık grevine oturdular. Kuşkusuz, bu da bir sağlık hakkıdır. Bu ülkede demokrasi, çağcıl hukuk ve insancıl sağlık ilkelerinin olmadığı bir ortamda tüm bu ve buna benzer hadiseler yaşanacaktır, bu ülke benzeri hadiselere gebedir.

Değerli milletvekilleri, tasarının bu hâliyle yasalaşması hâlinde sağlık alanında daha çok sorun yaşanacağını düşünüyoruz. Bu anlamda, sağlık alanındaki bütün sivil toplum örgütlerinin bir araya gelerek, tek ses olarak karşı çıktıkları bu yasanın onların da görüşleri alınarak yeniden görüşülmesi gerektiğini ifade ediyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HAMİT GEYLANİ (Devamla) – Konuşmama son verirken, tüm demokratik hakların gerçekleşmesi dileğiyle, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Geylani.

Şahsı adına Manisa Milletvekili Erkan Akçay… Yok.

İstanbul Milletvekili Mehmet Domaç… Yok.

Sayın milletvekilleri, soru-cevap işlemi gerçekleştireceğiz.

TEKİN BİNGÖL (Ankara) – Sayın Başkanım, şahsı adına Sayın Serter’in konuşma talebi vardı.

BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Efendim, Mehmet Domaç geldi Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Saygıdeğer milletvekilleri, benim elimdeki listede Erkan Akçay ve Mehmet Domaç Bey’in söz talepleri var.

HAKKI SUHA OKAY (Ankara) – Nur Serter’in isminin olması lazım.

BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Mehmet Domaç geldi.

BAŞKAN - Arkadaşlar, lütfen sıralarımızı takip edelim. Genel Kurul çalışmaları hepimiz için son derece ciddi görevlerdir.

Sayın Domaç, buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

MEHMET DOMAÇ (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sağlık personelinin tam gün çalışması konusunda söz almış bulunuyorum şahsım adına.

Daha önce de tam gün yasasıyla ilgili düşüncelerimi belirtmiştim ama bir kez daha burada belirtmekte yarar görüyorum. Tam Gün Yasası otuz yıl önce kaldırılmamış olsaydı bu kürsüde belki bulunmayacaktım tekrar. Tam gün yasasının yeniden konulması ve sağlık personelinin tam gün olarak çalışması, ülkemizde sağlık hizmetinin gerçek anlamda sunulmasını ve sağlık çalışanının tam gün olarak hizmetlerinin değerlendirilmesini sağlayacak ve vatandaşlarımızın daha nitelikli bir sağlık hizmetine kavuşması ve sürdürülmesi bu yasayla birlikte daha etkin ve efektif olarak gerçekleşecektir.

Ülkemizde hekimlerin sorumluluğu son derece gelişmiş ve önemlidir. Eğitim ve mesleğinin doğası gereği de fedakâr olarak hekimlerimiz çalışmaktadırlar. Hekimlerimiz ile vatandaş arasında bu yasayla birlikte güven ilişkisi tekrar pekişecek ve hekimlerimizin sağlık hizmetinin daha rahat verilmesi sağlanacaktır.

Bu yasayla nöbet hizmetlerinde düzenlemeler gerçekleştirilmekte ve sağlık çalışanlarının nöbet ücretleri artırılmaktadır. Sağlık çalışanlarının mesaileri düşürülmekle birlikte mesai sonrasında da çalışma olanakları kendilerine verilmekte ayrıca bu mesai sonrasında da ek ödemeler gündeme gelmektedir.

Yine sağlık personelinin bir kısmında bazı alanlardaki eşitsizlikler bu yasayla ortadan kalkmaktadır. Örneğin eczacıların Sağlık Bakanlığındaki tam gün tazminatları yüzde 250 iken üniversitelerde yüzde 150 seviyesindeydi; bu, 250’ye çıkarılmaktadır ve Sağlık Bakanlığıyla üniversiteler arasında bir eşitlik söz konusu olmaktadır bu yasayla birlikte.

Yine, çok sayıda hekimimizin, sağlık çalışanımızın tam günle birlikte vatandaşla olan hizmet ilişkisinde aradaki para kalktığı için hizmetin niteliği ve kalitesi yükselmektedir.

Tam gün yasası, hepimizin çok iyi bildiği gibi, sağlık toplumu içerisinde yaklaşık kırk yıldır değişik yasalarla gündeme gelmiş ve tüm sağlık çalışanları tam gün çalışmayı bir hedef olarak amaçlamıştır. Bu hedef bugün, yasa Parlamentomuzda yasalaştığında gerçekleşecektir ve sağlık çalışanı artık ya kamuda yahut da özel alanda çalışacaktır. Muayenehanesi olanlar muayenehanesini tercih edecek, özel hastanelerde bulunanlar özel hastaneleri tercih edecekler. Ayrıca, ikisinin birlikteliği bu yasayla birlikte ortadan kaldırılmaktadır.

Bu, sağlık çalışanlarının vazgeçilmez bir hizmet olarak uzun yıllardır önlerine koydukları bir hedeftir. Bu hedefin gerçekleştirilmesinde Parlamentoda katkı sağlayan tüm sayın vekillerimize ben şimdiden teşekkür ediyorum.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Domaç, teşekkür ediyorum.

Şahsı adına İstanbul Milletvekili Sayın Nur Serter.

Sayın Serter, buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

FATMA NUR SERTER (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, uzunca bir süredir burada çok önemli bir yasayı görüşüyoruz. Ancak çok dikkatimi çekti, bu yasayla ilgili muhalefetin yaptığı aslında son derece önemli katkılar ve eleştiriler, ne yazık ki Sayın Bakan tarafından neredeyse hiç dinlenmedi. O zaman biz bu Genel Kurulda âdet yerini bulsun diye mi konuşuyoruz? Bütün bu konuşmaların hiçbir anlamı yok mu? Eğer yoksa, o zaman bundan sonra muhalefet hiç konuşmasın, iktidar partisi istediği gibi istediği yasayı getirsin. Bakın, Bakan hâlâ dinlemiyor gördüğünüz gibi, hatta konuşmanın belki farkında bile değil. Biz burada kendi milletvekillerimize, dinlememekte direnen, başka şeyle ilgilenen, rahatsız olmayıp vicdanını susturmak için kulaklarını tıkayan iktidar partisi milletvekillerine konuşuyoruz herhâlde. Onun için, bu durumun, özellikle televizyonlarından bizi dinleyen halkımız tarafından dikkate alınması gerektiğinin altını çizerek belirtmek istiyorum çünkü doğrudan birçok insanı ilgilendiren bir yasa üzerinde konuşuluyor.

Bu yasa zaten, 2547 sayılı Yasa’nın birçok maddesinde değişiklik yapılmasına rağmen Millî Eğitim Komisyonuna bir alt komisyon olarak gönderilmedi, Komisyonun görüşü alınmadı. Dolayısıyla tam gün uygulaması kamuoyu tarafından da belki milletvekillerimizin birçoğu tarafından da sadece sağlık personeli ve tıp fakültesi öğretim üyeleri için çıkarılmış bir yasa olarak benimsendi. Buradaki tartışmalarda da, biraz önce Cumhuriyet Halk Partisi İstanbul Milletvekili Sacid Yıldız’ın dışında çok az kişi bu yasanın üniversitelerdeki bütün öğretim üyelerini ilgilendiren bir yasa olduğunu ifade ettiler. Dolayısıyla ne görüşülüyor, ne çıkarılıyor, hangi uygulamalar getiriliyor, bunların hiçbirisine değinilmedi. Eğer Millî Eğitim Komisyonuna bu yasa alt komisyon olarak gönderilmiş olsaydı bütün bunların üzerinde durmak ve buradaki hataları en azından azaltmak mümkün olabilirdi.

Değerli milletvekilleri, üniversitelerdeki bütün öğretim üyeleri bu yasayla tam gün çalışma esasına tabi olacaklar, yani 2547 sayılı Kanun’un 36’ncı maddesinde yer alan “Kısmi zamanlı da çalışabilir.” ifadesi kaldırıldı, hepsi tam gün çalışacak.

Şimdi, burada yapılan görüşmelere ve yasa metnindeki düzenlemelere bakıyoruz, özellikle tam güne geçen öğretim üyelerinin ekonomik açıdan gelir kaybını engellemeye dönük, işte döner sermayeden katkı payları alması, bu katkı paylarının artırılması, mesai dışı çalışma, hasta muayene etme imkânlarının getirilmesi gibi çeşitli yönleriyle eleştirilse bile gelir kaybını telafi edici birtakım uygulamalar da yasa içinde yer alıyor.

Ben önce şunu söyleyeyim: Ben üniversitelerde tam güne geçilmesine kesinlikle karşı değilim ancak bakın, sadece tıp fakülteleri ve bir miktar da mühendislik, mimarlık fakülteleri, üniversitelerde döner sermaye geliri üretebilen fakültelerdir. Bir de işin sosyal bilimlerle ilgili alanı var. Bakınız, edebiyat fakültesi; edebiyat fakültesinin sosyoloji bölümü, antropoloji bölümü hangi döner sermayeyi üretecek? Hukuk fakülteleri hangi döner sermayeyi üretebilecekler? Ya da siyasal bilgiler fakülteleri hangi döner sermayeyi üretecekler?

Değerli arkadaşlar, bunlarla ilgili hiçbir ciddi düzenleme yapılmamıştır. Döner sermaye geliri elde edemeyen fakültelerin öğretim üyeleri tam güne geçmeye zorlanmaktadır. Hukuk fakültesinde –birçok hukukçu var aramızda- bakınız, avukatlık bürosu açıp kısmi zamanlı çalışan öğretim üyesi şimdi iki tercihle karşı karşıya bırakılıyor: Ya bürosunu kapatacak 3.660 lira maaşla üniversitede tam gün profesör olarak çalışacak ya da ikinci seçenek, üniversiteden ayrılacak...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Serter.

FATMA NUR SERTER (Devamla) – …bir vakıf üniversitesine geçerek burada yine aynı statüde çalışmaya devam edecek. Bunu devlet üniversitelerine yapmaya hakkımız var mı değerli arkadaşlar? Bir hukuk fakültesi öğretim üyesinin acaba mesai dışı avukatlık hizmeti yapma imkânı var mıdır? Elbette yoktur, böyle bir imkân hiç yoktur. O hâlde bu yasa eksik düzenlenmiş bir yasadır, bunun altını çizmek istiyorum. Hukuk fakültelerinin öğrenci kontenjanı AKP döneminde yüzde 44 artırılmıştır. Ciddi bir öğretim üyesi yetersizliği vardır devlet üniversitelerinde. Şimdi, siz, zaten yetersiz olan devlet üniversitesi öğretim üyelerini devlet üniversitelerinin dışında çalışmaya bu yasayla mecbur bırakıyorsunuz.

Değerli milletvekilleri, bu yasa ancak ve ancak üniversite öğretim üyelerinin maaşlarıyla ilgili ciddi bir düzenleme yapıldığı zaman hayata geçirilmesi gereken bir yasadır sosyal bilimlerle ilgili fakülteler bakımından, yoksa kayıt dışı çalışmayı bu yasa özendirecektir.

Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Serter, teşekkür ediyorum.

Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, soru-cevap işlemi gerçekleştireceğiz.

Sayın Öztürk

HARUN ÖZTÜRK (İzmir) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Bakan, Hükûmet olarak sigaraya zam yaptıktan sonra fiyat düşüren sigara firmalarını Maliye Bakanınız “Şirketler zam kararımıza uymazsa sistemi değiştiririz.” şeklinde tehdit etmiştir. Bu tehditle Sayın Bakan demek istemektedir ki: “Sen indirimini kârından yaparsın, ben vergime dokundurtmam.” Nitekim tehdit sonucunda ilgili firma fiyat indirimini geri almak zorunda kalmıştır. Bu anlayışınızı serbest piyasa mekanizması anlayışınızla nasıl bağdaştırıyorsunuz? Hükûmet etmede tehdit ve şantaja başvurmak ne kadar doğru ve demokratiktir?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Öztürk.

Sayın Arıtman…

CANAN ARITMAN (İzmir) – Sayın Bakan, performans sisteminin uygulanmasıyla tüm kamu hastanelerindeki yıllar bazında:

1) tonsillektomi,

2) apendektomi,

3) kolesistektomi operasyonlarındaki artış oranları nedir?

Sezaryen ameliyatı artış oranıyla mukayese edildiğinde, en çok artış oranı hangi ameliyatlardadır?

Safra kesesi ameliyatlarının yüzde 100 oranında arttığı doğru mudur?

Bu ameliyat endikasyonlarının postoperatif patoloji raporlarıyla teyit edilme ve eşleşme oranı nedir?

Eskiden ameliyathaneler boştu, şimdi ameliyathanelerde yer bulunmuyor. Acaba eskiden yapılması gereken ameliyatlar mı yapılmıyordu, yoksa şimdi yapılmaması gereken ameliyatlar mı yapılmaktadır?

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Paksoy

MEHMET AKİF PAKSOY (Kahramanmaraş) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakan, Sağlık Bakanlığı tarafından çıkartılan, Sağlık Eğitimi Genel Müdürlüğü tarafından uygulanması takip edilen, 18 Temmuz 2009 tarihinde Resmî Gazete’de yayınlanan, Tıpta ve Diş Hekimliğinde Uzmanlık Eğitimi Yönetmeliği gereği diş hekimleri için uzmanlık sınavı yapılıp yapılmayacağı, yapılacaksa ne zaman yapılacağı…

İkinci bir konum -daha önce sormuştum Sayın Bakan bunu- bu kurum hekimleri istediğinde Sağlık Bakanlığına geçebilir demiştiniz. Bana bir mail geldi, mailde diyor ki: “Bakanlık onayıyla yürürlüğe konulan protokollerle Bakanlığa devredilen sağlık birimlerinde çalışan personel için geçerlidir. Ancak bizim sağlık birimlerimiz devredilmemiş olduğu için, şu anda Sağlık Bakanlığına geçiş hakkımız yoktur.” Bu konuda da bilgi verirseniz memnun olurum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Paksoy.

Sayın Genç…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Efendim, Tunceli ilinin birçok ilçesinde diş hekimi yok. İşte, Nazımiye, Hozat, Pülümür, Ovacık, bu ilçelerimiz maalesef diş hekimi olan yerlere çok uzak bir mesafedeler. Bunlara en kısa zamanda diş hekimi aktarmayı düşünüyor musunuz, tayin etmeyi düşünüyor musunuz?

Ayrıca, Tunceli ili hududu içinde bulunup da hastane statüsünde olmayan ilçelerdeki sağlık ocaklarını teşkilatlı bir hastane hâline getirmeyi düşünüyor musunuz?

Yine, Sağlık Bakanlığında kadrolu, 4924’lü, 4/B’li vekil hemşire, vekil ebe, 4/C gibi çok unvan altında personel çalıştırıyorsunuz ve bunların hepsine değişik ücret ödüyorsunuz. Bunları tek bir statü altında birleştirmeyi düşünmüyor musunuz?

Yine, Ankara’da bazı hastanelerde büyük kampüsler ihale ettiniz. Hangi hastanelerde büyük kampüsler yapmayı düşünüyorsunuz?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Işık…

ALİM IŞIK (Kütahya) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Sayın Bakan, devam eden Tekel işçileri eylemlerinde ölüm orucu gündeme geldiğinde Bakanlık olarak nasıl bir tedbir aldınız? Bu konuda hakikaten yaşanacak olumsuz bir olay hepimizi rahatsız edecektir. Bir, onu öğrenmek istiyorum.

İkincisi, kamu kurumlarından 15 Ocak 2010 tarihi itibarıyla özel tedavi kurumlarına sevk yapılmayacağı, eskiden beri tedavisi devam eden birçok kamu çalışanının da bu uygulamayla mağdur edildiği yönündeki iddialar gerçekten sizlere de gelmiş ve bizleri de rahatsız edecek boyutlara ulaşmıştır. Acaba, tedavisi eskiden başlayan ve bir süre devam edecek personel diğer genel uygulamadan ayrı tutulabilir mi?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Bingöl…

TEKİN BİNGÖL (Ankara) – Teşekkürler Sayın Başkan.

2008 yılı içinde klinik şef ve şef yardımcılarının atamalarıyla ilgili yasal bir düzenleme yapılmıştı. O düzenleme sonrasında şu ana kadar klinik şef ve şef yardımcısı atamalarının sayısı kaçtır? Yine, düzenleme sonrasında profesörlük unvanı verilen klinik şef ve şef yardımcılarının sayısını öğrenebilir miyiz? Bu süre içerisinde atananlardan kaç kişi profesörlük unvanı almıştır.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Yıldız…

HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Bakan, Bakanlığınızdaki üst görevlerin büyük bir bölümü vekâleten yürütülmektedir. Örneğin, Tedavi Hizmetleri Genel Müdürlüğünüz vekâleten yürütülmektedir; genel müdür yardımcılarından 7 tanesinin 5’i vekâleten, daire başkanlarının 11’inin 7’si vekâleten; şube müdürleriniz de bu noktadadır. Bu görevleri vekâleten yürüten görevliler de aynı zamanda daha önce görev yapmış oldukları hastanelerde başhekim, başhekim yardımcılığı unvanlarını hâlâ taşımakta ve döner sermayeden, başhekimlik tazminatlarından yararlanmaktadırlar. Bu noktada, bu paraların helal olduğunu düşünebiliyor musunuz? Hakları olmadığı paraların, başka doktorların emek sarf ederek, çalışarak kazandıkları paralardan bu paraları alan şube müdürlerinin, daire başkanlarının, genel müdür yardımcılarının, genel müdürlerin, müsteşar yardımcılarının bu paraları almasını helal buluyor musunuz Sayın Bakanım? Bunlara nasıl gönlünüz razı oluyor?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Çalış…

HASAN ÇALIŞ (Karaman) – Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Sayın Bakan, kamuoyuna da yansıdı, bu mevcut tasarıyla, hekim maaşlarında belli bir iyileşme olacak. Bu iyileşme genel bütçeden mi, döner sermayeden mi karşılanacak? Bu merak ediliyor. Bunun kayıtlara geçmesi açısından öğrenmek istiyorum.

Bir diğer husus, hekim dışı sağlık çalışanları böyle bir haktan yararlanmak istiyor. Bunlarla ilgili bir düzenleme yapmayı düşünüyor musunuz?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Bakanım, buyurun efendim.

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Değerli Başkanım, teşekkür ediyorum.

Sayın Öztürk sigaraya gelen zamlar, buna karşı sektörün davranışlarıyla, Maliye Bakanımızın bir beyanı üzerine soru sordular.

Aslında elbette, Maliye Bakanımız tehdit veya şantaj yapmamıştır ancak herhangi bir konuda vergi toplamakla görevli olan bir bakanlığın başındaki bakan tabii ki, bu vergiyi toplamak üzere gerekenleri yapacağını beyan edecektir. Sonuçta, insanlara zararlı olan bir maddeden bahsediyoruz, sigaradan. Dünyanın birçok ülkesinde olduğu gibi, Dünya Sağlık Örgütünün de önerileriyle, bu ürünlerden yüksek vergi alınması bugün bütün dünya ülkelerinin uygulamaya çalıştığı bir politikadır. Bu politikayı uyguladığı ve bu hususta kararlı davrandığı için ayrıca ben de Sağlık Bakanı olarak Değerli Maliye Bakanımıza şükranlarımı arz ediyorum Türk halkının sağlığı adına.

Sayın Arıtman tıbbi tabirle tonsillektomi, apendektomi, kolesistektomi gibi, aslında bademcik iltihabı, apandisitin alınması, safra kesesinin alınması gibi işlemlerin performans uygulamalarından sonra arttığını söyledi. Sayın Arıtman, hastanelerimizdeki bütün tedaviler, işlemler, bu arada ameliyatlardaki artış oranları –daha önce de bu bize soruldu ve biliyoruz- birbirine benzer şekilde arttı yani belli ameliyat gruplarına ait bir artış yok çünkü performans sistemi verimliliği artırıyor.

Bir de ben özellikle hekimlikten gelip burada milletvekili olan değerli arkadaşlarımı şu hususta uyarmak istiyorum: Yani “Hekimler bir şekilde muayenehaneleri olunca yanlış iş yapmazlar, yanlış ameliyat veya fazla ameliyat yapmazlar ama bunu vatandaştan almayıp da devletten alacakları zaman yanlış işler, fazla işler yaparlar.” demek hekimlere haksızlık oluyor, bunu söylemememiz lazım ama performans sisteminin buna yol açtığı şeklindeki düşünceler bize daha önce de soruldu; böyle bir gözlemimiz de yok, elimizde böyle bir veri de yok.

CANAN ARITMAN (İzmir) – Öyle bir şey demedim. Biz demiyoruz Sayın Bakan, hekimleri ağır bir şekilde eleştiren sizsiniz, biz eleştirmiyoruz.

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Olabilir, her meslek grubunda olduğu gibi, çok nadiren, yanlış işler yapan kişiler hekimlerin arasından da çıkabilir, belki de diğer meslek gruplarıyla kıyaslandığında en az hekimlerin arasından çıkar; yanlış bir şey yapıyorlarsa da bunlar için hukuk gereğini yapar.

CANAN ARITMAN (İzmir) – Sayın Bakan, ben meslektaşlarımı, hekimleri şey yapacak bir şey söylemedim, ben soruma cevap istiyorum.

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Sayın Arıtman, sorunuzu tekrarlıyorum, bakın: “Yapılmaması gereken ameliyatlar mı yapılıyor?” dediniz. Sorunun net cevabını veriyorum: Yapılmaması gereken ameliyatlar yapılmıyor.

CANAN ARITMAN (İzmir) – Yani biz oranlarını rica ediyoruz.

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Sezaryenle ilgili bir şey sordunuz. Bakınız, biz -bunun da kayıtlara geçmesi çok önemlidir- performans ödemesi olarak sezaryen yoluyla yaptırılan doğumlara normal doğumun üstünde bir performans ödemesi yapmıyoruz ve bunu özel bir politika olarak uyguluyoruz. Yani bir hekim arkadaşımız sezaryenle bir bebeği doğurtmuşsa ona normal doğuma kıyasla daha fazla bir performans ödemesi vermiyoruz. Net olarak ifade ediyorum.

CANAN ARITMAN (İzmir) – Safra kesesi ameliyatları yüzde 100 arttı mı artmadı mı Sayın Bakan? Allem ettiniz, kallem ettiniz cevap vermediniz.

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Evet, şimdi bu DUS sınavlarından, diş hekimliği ile ilgili sınavlardan bir soru soruldu. Sayın Paksoy, Nisan 2010’da yapılması için, ÖSYM’yle, ilgili çalışmaları devam ettiriyoruz çünkü sınavları ÖSYM yaptıracak.

Sağlık birimleri devredilmemiş olan kurum hekimleri açısından eğer yönetmelikte bir eksiklik varsa -şimdi, kayıtlarımızı alıyoruz- derhâl düzeltiriz. Bu hekimlerimizi de biz, talep ettikleri zaman Sağlık Bakanlığına almak için gerekli düzenlemeleri yapabilecek durumdayız.

Sayın Genç’in Tunceli’yle ilgili soruları var. Tunceli’de hangi ilçemizde diş hekimi yoksa -bunu, bütün Türkiye için bir politika hâline getirmiş durumdayız- oraya mutlaka diş hekimi veririz Sayın Genç. Yani bunu hemen planlamalarımız içine aldırıyorum. Şöyle oluyor yalnız, şunu ifade edeyim: Çok küçük ilçelere, nüfusu çok küçük ilçelere yaptığımız diş hekimi atamaları bazen maalesef oraya diş hekimlerinin başlamamasıyla neticelenebiliyor. Bunu da şöyle çözmeyi düşünüyoruz: Nüfus çok küçükse ve bir diş hekimi arkadaş oraya gidip başlamayı tercih etmiyorsa, haftanın en azından belli günleri oraya gitmesini sağlayacak bir modelle onları orada istihdam etmeyi düşünüyoruz. Haklısınız, mutlaka ilçelerimizde diş hekimliği hizmetlerini vermemiz lazım, bu hususta çok mesafe aldık. Tunceli’de de eksik kalan bir yer varsa onları tamamlarız.

Hastane olmayan küçük ilçelerimizde genellikle entegre ilçe hastaneleri yapıyoruz. Bu husustaki detayı da size bilahare yazılı olarak vereyim. Tunceli’de de bu kabil planlamalarımız var.

Farklı sözleşmeliler grubunda olan sağlık çalışanlarının bir tek sözleşme etrafında toplanması için ilgili sendikalarla görüşmelerimizi sürdürüyoruz ama yine sözleşmelilik durumunun devam etmesi yönünde yani şu anda kadroya geçirme şeklinde bir çalışmamız yok.

Ankara’da Etlik ve Bilkent’te yapacağımız kampüsler aslında Ankara’da hasta yatağı sayısını artırmaya yönelik değildir. Biliyorsunuz, bizim Ankara Numune, Yüksek İhtisas, Fizik Tedavi Hastanesi, Büyük Doğumevi gibi hastanelerimiz, tabii olarak bir başkentte çok eski tarihlerde yapılmış hastanelerdir ve bulundukları yerlerde bunları geliştirmek, modern hastaneler yapmak mümkün olamamaktadır. Onun için, çok daha büyük bir arazide, çok daha modern hastanelerle bu hastaneleri değiştirmiş olacağız.

Sayın Işık, ölüm orucu tutan veya tutabilecek vatandaşlarımızla ilgili bir soru sordular. Ankara İl Sağlık Müdürlüğümüz bu konuyu takip etmektedir. Vatandaşlarımızın sağlığıyla ilgili herhangi bir problem oluşmaması için tabii, ilgili müdürlüklerimiz üzerlerine düşeni yapacaklardır.

Sayın Bingöl’ün klinik şef, şef yardımcısı sayılarıyla ilgili bir sorusu var. Atanan 27 kişi profesör unvanı almış, diğerleriyle ilgili arkadaşlar şu anda bilgiyi yetiştiremediler, yazılı olarak size takdim edelim.

Sayın Yıldız, vekâleten yürütülen genel müdürlükler ve bunların aldığı paranın helal olup olmadığını sordu.

HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Neden vekâleten yürütüldüğünü de sordum.

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Sayın Yıldız, şimdi şunu ifade edeyim: Bu vekâleten yürütmeler, biliyorsunuz kanunun hükümlerine göre yapılabilir, burada herhangi bir mevzuat eksiği yoktur. Normalde kanun ne diyorsa bunlar yapılmaktadır. Aslında, sürekli olarak…

HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Sayın Bakanım, burada amaç, kadrosu yeterli olmayan, zihniyetinizdeki insanları bir yerlere getirmek mi? Onları parasal anlamda desteklemek mi?

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Müsaade ediniz.

Değerli Milletvekilim, bakın, ben size bir şey söyleyeyim: Bizim Bakanlığımızda, genel müdürlüklerimizde ve müsteşar yardımcılığında, benzeri alanlarda çalışan arkadaşlar, sahada çalışan arkadaşlardan çok daha uzun mesailerle çalışırlar. Ben idealist bir ekiple çalışırım, bu arkadaşlar bana göre emeklerinin karşılığını fazlasıyla hak etmektedirler ve bana göre kazandıkları da kendilerine analarının ak sütü gibi helaldir.

HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Yani “etik” diyorsunuz, çalışmadıkları hâlde döner sermayeden para almalarına.

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Hiç endişe etmeyin. Onlar çalışıyorlar, çok yoğun çalışıyorlar siz merak etmeyin.

HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Size yakışmıyor Sayın Bakan.

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) - Sayın Çalış’ın sorusu: “Hekim maaşlarındaki iyileşme döner sermayeden mi ödenecek yoksa genel bütçeden mi gelecek?” Sayın Çalış, döner sermayeden gelecek bunlar ama kişilerin döner sermayeye katkılarına bakılmaksızın ödeneceği için, bunlar sabit gelirler hâlinde ödenmiş olacak.

Diğer personelle alakalı olarak nöbet ücretlerinde artırma var biliyorsunuz, bir de mesai sonrasında ek ödeme alma imkânlarını getirdik. Onun dışında diğer personelle ilgili bir sabit gelir artışı getirmiyoruz.

Teşekkür ediyorum değerli milletvekilleri.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakanım.

Sayın milletvekilleri, ikinci bölüm üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Şimdi, ikinci bölümde yer alan maddeleri, varsa o madde üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza sunacağım.

11’nci madde üzerinde dört adet önerge vardır, önergeleri okutuyorum:

TBMM Başkanlığı’na

Görüşülmekte olan 418 sıra sayılı kanun tasarısının çerçeve 11. maddesi ile 3359 sayılı Kanuna eklenen ek madde 9’da yer alan “olarak işbirliği” ibaresinin “mutabakat” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Harun Öztürk

Hüseyin Pazarcı

Kamer Genç

 

İzmir

Balıkesir

Tunceli

 

Recai Birgün

 

Ferit Mevlüt Aslanoğlu

 

İzmir

 

Malatya

TBMM Başkanlığına

418 sıra sayılı kanun tasarısının 11’nci maddesindeki “Maliye Bakanlığı ve Yüksek Öğretim Kurulu” ibaresinden sonra “TSK (Türk Silahlı Kuvvetleri)” ibaresinin gelmesini arz ve teklif ederiz.

 

Süleyman L.Yunusloğu

Reşat Doğru

Beytullah Asil

 

Trabzon

Tokat

Eskişehir

 

Metin Çobanoğlu

Ahmet Bukan

Erkan Akçay

 

Kırşehir

Çankırı

Manisa

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 418 sıra sayılı Kanun tasarısının 11 inci maddesi ile 3359 sayılı Sağlık Hizmetleri Temel Kanununa eklenen Ek Madde 9’un aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Tekin Bingöl

Şevket Köse

Ali İhsan Köktürk

 

Ankara

Adıyaman

Zonguldak

 

Sacid Yıldız

Ali Arslan

M. Şevki Kulkuloğlu

 

İstanbul

Muğla

Kayseri

Ek Madde 9 : Sağlık Bakanlığına bağlı sağlık kurum ve kuruluşları ile üniversitelerin ilgili birimleri Bakanlık ve üniversitelerce işbirliği çerçevesinde birlikte kullanılabilir. Birlikte kullanım ve işbirliğine ilişkin usul ve esaslar ile ilgili mevzuat hükümleri çerçevesinde döner sermaye gelirlerinden personele yapılacak ek ödemelere ilişkin esaslar Maliye Bakanlığı ve Yükseköğretim Kurulunun olumlu görüşü alınarak Sağlık Bakanlığı tarafından çıkarılacak yönetmelikle belirlenir.

Sağlık Bakanlığı dışındaki kamu kurum ve kuruluşlarında, KİT’lerde ve mahalli idarelerde görev yapan sözleşmeli statüde olanlar da dahil döner sermaye ek ödemesi almayan uzman tabip, tabip, uzman, diş tabibi ve diş tabiplerine aşağıda belirtilen oranları geçmemek üzere en yüksek devlet memuru aylığının (ek gösterge dahil) brüt tutarı ile çarpımı sonucu bulunan miktarda sağlık hizmetleri tazminatı ayrıca ödenir.

                                                        TAZMİNAT ORANLARI (%)

                        Öğretim Üyesi         Tabip/Tıpta                 Uzman Diş           Diş Tabibi

DERECE         Tabip / Uzman         Uzmanlık                    Tabibi

                        Tabip                       Mevzuatına göre

                                                        uzman Olanlar        

1                      535                          400                             365                       235

2-3                   520                          390                             360                       230

4-5                   480                          340                             325                       195

6-7                   440                          300                             305                       185

8-9                   400                          270                             300                       180

Sağlık hizmetleri tazminatının oranları ile usul ve esasları; personelin unvanı, görevi, çalışma şartları ve süresi, görev yeri ve özellikleri, eğitim - öğretim ve araştırma faaliyetleri ve mesleki uygulamaları ve özellik arz eden riskli bölümlerde çalışma gibi hizmete katkı unsurları esas alınarak Maliye Bakanlığının uygun görüşü üzerine bağlı oldukları kurumlarınca belirlenir.”

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

418 Sıra sayılı Üniversite ve Sağlık Personelinin Tam Gün Çalışmasına ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 11 inci maddesinin madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

 

Ayla Akat Ata

Sırrı Sakık

Sevahir Bayındır

 

Batman

Muş

Şırnak

 

Gültan Kışanak

 

Şerafettin Halis

 

Diyarbakır

 

Tunceli

BAŞKAN – Sayın Komisyon önergeye katılıyor musunuz?

SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Trabzon) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Kim konuşacak efendim?

SEVAHİR BAYINDIR (Şırnak) – Sırrı Bey konuşacak.

BAŞKAN – Önerge hakkında Sayın Sakık konuşacak.

Buyurun efendim. (BDP sıralarından alkışlar)

SIRRI SAKIK (Muş) – Sayın Başkan, sevgili arkadaşlar; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Peşinen söyleyeceğim, belki bizi uyaracaksınız ama biz tabii siyaset yapıyoruz, sadece bu görüşülen yasa değil ama Türkiye’nin temel sorunları bizim sorunlarımız, biz bu sorunlarla ilgili zaman zaman düşüncelerimizi açıklamak… Bu da parlamenterlerin temel görevidir. Ben Sayın Başkandan aslında bu konuda gündem dışı söz talep etmiştim, söz vermedi, önemli bir konuydu, başka bir şansımız da yok. Keşke söz vermiş olsaydı, ilgili bakan da burada olmuş olurdu, hiç olmazsa toplumu bilgilendirirdi.

Son günlerde bizim elimize ulaşan bazı bilgiler oldu. Özellikle Şırnak’ın Cizre ilçesinde ve birkaç ilçede nüfus cüzdanlarının, bu köy ve mahalle noktasındaki belirlemeye aynen şöyle yazılıyor:

Soyadı: Poşluk

Adı: Şahin

Baba Adı: İsmail

Ana Adı: Fatma

Doğum Yeri: Tayyan

Tayyan bir aşiret. Şimdi, geçmişte bu oyunları biliriz. Hemen arkasından, yine:

Soyadı: Dalmış

Adı: Ramazan

Baba Adı: Süleyman

Doğum Yeri: Cizre

Evet, yine mahalle ve köy: Keççan Hesinan aşireti diyor.

Soyadı: Uçkan

Adı: Mehmet Şirin

Baba Adı: Haci

Evet, mahalle ve köy yine Keççan Ömeran aşireti.

Bu nüfus cüzdanlarında böyle, diğer sürücü belgelerinde de aynı şeyler yazılıyor.

Şimdi, vatandaşların başvurusu oluyor yeni doğan çocuklarıyla ilgili. Yani biz demokratik bir cumhuriyetten bahsediyoruz ama hâlen ilkel yöntemlerle bölgede bir uygulama var ve aileler nüfus müdürlüğüne başvuruyor, yeni doğan çocuklara köy, mahalle yerine aşiretlerin adı yazılıyor.

Şimdi, bizim bölgede ben bir aşirete mensubum, aşiretim var ama nüfus cüzdanımda “Badıkan” diye bir aşiret yazılmıyor. Bölgenin belli yerlerinde neden bu uygulamanın olduğunu bir türlü anlamış değiliz ama zaman zaman bu tür şeylerle karşı karşıya kaldığımızı biliyoruz.

Yine, Şemdinli olaylarında suçüstü yakalanan… Sayın Büyükanıt’ın hani “O iyi çocuktur.” dediğinde… Fihristinde aşiretler çıkmıştı, tek tek, alt alta yazılıyordu: “Şu aşiret devlet yanlısıdır. Şu aşiret devlet karşıtıdır. Bu aşiretle devlet diyalog kurabilir. Şu aşiretle devlet yüzleşmemelidir.” Ve o iyi çocuk sonra tahliye oldu ve sonra o suçlardan da aklandı. Şimdi, o dönemde devletin böyle, aşiretleri alt alta getirerek devlet ve devlet karşıtı olduğunu biliyoruz ama son dönemlerdeki, AKP’nin bu noktadaki uygulamaları veyahut da buna seyirci kalmasını anlamakta zorluk çekiyoruz.

Şimdi, bu sınıflandırma hukuk devletine yakışmaz. Eğer feryatlarımız varsa bunun bir nedeni vardır. Çünkü biz biliyoruz bu aşiretlerin neden bu şekilde nüfus cüzdanlarına yazıldığını çünkü gittikleri her yerde bu nüfus cüzdanları bunların karşısına çıkıyor. Yetkililer bakıyor, eğer Tayyan aşiretindeysen, eğer devlet onu devlet yanlısı göstermişse devletin nemalarından faydalanırsınız ama eğer devletin zulmüne karşı başkaldırmışsanız siz devlet düşmanısınız, ne olursa olsun devletin hiçbir olanaklarından faydalanamazsınız. Şimdi, bu uygulamalara bu Parlamentonun seyirci kalmaması gerekir, bu Hükûmetin seyirci kalmaması gerekir ve çok önemli bir konu olduğunu söylüyoruz. Bir taraftan demokratik açılım ama bir taraftan da 1910’ların, 20’lerin ruhuyla siz hâlen aşiret ve şeyhlik düzeniyle eğer bölgedeki dizaynı yaparsanız gerçekten sonuç alamazsınız.

Dün burada da yine bazı konularla ilgili konuşmalar olduğunda muhalefet ve iktidar partisi genel konuda, işte bu tütün işçileriyle, itfaiye işçileriyle ilgili birbirlerini suçlarken… Aslında birbirimizi suçlamaya değil, ortak bir şey yaratabiliriz bu toplum için. Bugün bu Tekel işçilerinin büyük bir çoğunluğu buraya geldiler, hepsi feryat içerisindeydi. AKP Grup Başkan Vekili dün burada konuşurken oradan bağırdım, sesim duyulmadı. Acaba gerçekten, sayın milletvekilleri, siz otuz yedi gündür gece eve giderken rahat uyuyabiliyor musunuz? Sizin çoluk çocuklarınız o sokakta olmuş olsa nasıl davranırdınız?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Sakık, konuşmanızı tamamlayınız.

Buyurun.

SIRRI SAKIK (Devamla) – Bana bugün bir grup bayan arkadaş geldi, bu eylemci arkadaşlardan. Kiminin daha altı aylık bebeği evde, kiminin bir yaşında, iki yaşında çocukları… Ve herkesin bir feryadı var: “Bu Parlamento bize sahip çıksın.” Ama bu Parlamentonun tabii sahip çıkması için… CHP’li arkadaşlarım da bağışlasın, dün onlar da söylüyorlardı. Gelin birlikte gidelim. Buradan gidelim Tekel işçilerini ziyaret edelim, gidelim İstanbul’da da itfaiye işçilerini ziyaret edelim, oradan da gidelim CHP’nin İzmir’deki işçilerini birlikte ziyaret edelim. Gerçekten bu işi bir siyasal rant olarak değil… Halkın taleplerinin ne olduğunu bu Parlamento omuzlamalıdır, halkın sorunlarına sahip çıkmalıdır.

Ben, bu noktada eğer bir birlik oluşabilirse bu ülkeye yapılabilecek en büyük iyiliklerden birinin bu olacağını düşünüyorum. Çünkü siyaset, sorunları çözme sanatıdır ve siz sorunları çözmek için buradasınız. Buyurun, sorun var, bu sorunu iktidar ve muhalefetiyle birlikte çözelim. Biz varız. Siz de varsanız hepimizin yolu açık olur diye düşünüyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Sakık.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum…

MUHARREM VARLI (Adana) – Karar yeter sayısı…

BAŞKAN – Evet, önergeyi oylarınıza sunacağım, karar yeter sayısını arayacağım.

Önergeyi kabul edenler… Kabul etmeyenler…

İki dakikalık süre vereceğim ve elektronik cihazla oylama yapacağım.

Oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, pusula gönderen arkadaşların isimlerini okuyorum:

Sayın Cevheri? Burada.

Sayın Koç? Burada.

Sayın İsmail Katmerci? Burada.

Sayın Cemal Öztaylan? Burada.

Sayın Özkul?

Sayın Ayşe Türkmenoğlu? Burada.

Sayın Taner Yıldız’a vekâleten Recep Akdağ? Burada.

Sayın Akif Gülle? Burada.

Sayın Mustafa Ünal, Karabük? Burada.

Sayın Veysel Eroğlu? Burada.

Sayın milletvekilleri, karar yeter sayısı vardır, önerge reddedilmiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 418 sıra sayılı Kanun tasarısının 11 inci maddesi ile 3359 sayılı Sağlık Hizmetleri Temel Kanununa eklenen Ek Madde 9’un aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Ek Madde 9 : Sağlık Bakanlığına bağlı sağlık kurum ve kuruluşları ile üniversitelerin ilgili birimleri Bakanlık ve üniversitelerce işbirliği çerçevesinde birlikte kullanılabilir. Birlikte kullanım ve işbirliğine ilişkin usul ve esaslar ile ilgili mevzuat hükümleri çerçevesinde döner sermaye gelirlerinden personele yapılacak ek ödemelere ilişkin esaslar Maliye Bakanlığı ve Yükseköğretim Kurulunun olumlu görüşü alınarak Sağlık Bakanlığı tarafından çıkarılacak yönetmelikle belirlenir.

Sağlık Bakanlığı dışındaki kamu kurum ve kuruluşlarında, KİT’lerde ve mahalli idarelerde görev yapan sözleşmeli statüde olanlar da dahil döner sermaye ek ödemesi almayan uzman tabip, tabip, uzman, diş tabibi ve diş tabiplerine aşağıda belirtilen oranları geçmemek üzere en yüksek devlet memuru aylığının (ek gösterge dahil) brüt tutarı ile çarpımı sonucu bulunan miktarda sağlık hizmetleri tazminatı ayrıca ödenir.

                                                        TAZMİNAT ORANLARI (%)

                        Öğretim Üyesi         Tabip/Tıpta                 Uzman Diş           Diş Tabibi

DERECE         Tabip / Uzman         Uzmanlık                    Tabibi

                        Tabip                       Mevzuatına göre

                                                        uzman Olanlar        

1                      535                          400                             365                       235

2-3                   520                          390                             360                       230

4-5                   480                          340                             325                       195

6-7                   440                          300                             305                       185

8-9                   400                          270                             300                       180

Sağlık hizmetleri tazminatının oranları ile usul ve esasları; personelin unvanı, görevi, çalışma şartları ve süresi, görev yeri ve özellikleri, eğitim - öğretim ve araştırma faaliyetleri ve mesleki uygulamaları ve özellik arz eden riskli bölümlerde çalışma gibi hizmete katkı unsurları esas alınarak Maliye Bakanlığının uygun görüşü üzerine bağlı oldukları kurumlarınca belirlenir.”

                                                                                            Tekin Bingöl (Ankara) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Trabzon) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Katılmıyoruz Değerli Başkan.

HAKKI SUHA OKAY (Ankara) – Ali Arslan konuşacak.

BAŞKAN – Sayın Arslan, siz mi konuşacaksınız?

ALİ ARSLAN (Muğla) – Evet.

BAŞKAN – Buyurun.

Evet, önerge sahipleri adına Ali Arslan, Muğla Milletvekili.

ALİ ARSLAN (Muğla) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisinin önergesi üzerine söz almış bulunuyorum. Sözlerime başlarken, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, aslında, tam gün yasası neredeyse bütün toplumun talep ettiği, istediği, onayladığı bir yasa. Hatta, Cumhuriyet Halk Partisinin geçmişinde de Tam Gün Yasası, biliyorsunuz, hayata geçirildi, 1978 yılında Mete Tan’ın Sağlık Bakanı olduğu dönemde de “Tam Gün Yasası” diye bir yasa iki yıl kadar uygulandı. 12 Eylülün faşist yönetimi, “toplumda hekimler çok ücret alıyor, sağlık çalışanları çok ücret alıyor” diye yakınmalara neden olan o Yasa’yı iptal etti. 1978 yılında uygulamaya konulan Tam Gün Yasası’nın bir hedefi vardı. Hedef, Türkiye’de bozuk olan hekim dağılımını, sağlık personeli dağılımını düzenlemeye yönelikti ve gerçekten, o dönemde, 1978 yılında, Cumhuriyet Halk Partisi döneminde çıkarılan Tam Gün Yasası’yla Türkiye’de hekimsiz sağlık ocağı kalmamıştı. Yani, o Tam Gün Yasası’nın böyle bir hedefi vardı ve bu hedefine o Yasa ulaşmıştı. “Bu yasanın ne hedefi var?” diye insan bakınca, “Neyi hedefliyor, neden tam gün yasası bugün tekrar getirmeye çalışılıyor?” diye bakınca, tabii Sağlıkta Dönüşüm Programı’nın içinde bakmak lazım. Tek başına tam gün yasasına bakınca doğru gibi görünüyor yani legonun o parçasının rengi güzel ama tablonun bütününe bakınca, Sağlıkta Dönüşüm Programı’na bakınca, Adalet ve Kalkınma Partisinin iktidarı boyunca uygulamaya çalıştığı, gerçekleştirmeye çalıştığı Sağlıkta Dönüşüm Programı’na bakınca tam gün yasasının bir tek hedefi var; özel hastanelere ucuz hekim temin etmenin yolunu açmak, başka bir hedefi yok.

Tabii, bakın, tam gün yasası tartışmaları bu Mecliste ne zaman başladı? 22’nci Dönem Parlamentonun açıldığı gün Hakkâri Milletvekili Sayın Rüstem Zeydan burada gündem dışı söz aldı. Hiç Türkiye’nin gündeminde tam gün yokken beş dakika burada gündem dışı söz aldı ve tam gün yasasının nimetlerini anlattı. İki buçuk yıl oldu değerli arkadaşlarım. İki buçuk yıldan beri uğraşılıyor. Bakıyorsunuz bugün yasaya, birçok yanlışlıkları, Anayasa’ya aykırılıkları, inanılmaz bir karmaşa tablo içinde. Herkes diyor ki: “Ya, bu tam gün yasasını niye tartışıyoruz?” Kimse bilmiyor bile doğru dürüst.

Değerli arkadaşlarım, inanılmaz yanlışlıklar var. Bakın, mesela -Komisyona geldiğinde yoktu, sonradan değişti- bu yasayla Sağlık Bakanlığında çalışan doktorlara altı ay süre veriliyor. Altı ay içinde muayenehaneyi kapatacaksın. Üniversitede çalışan öğretim görevlilerine diyorlar ki: “Sen bir yılda kapatabilirsin.” Niye? Şimdi, bu yasanın gerekçelerine baktığınızda “Bıçak parasını ortadan kaldıracağız, hekim-hasta arasındaki para ilişkilerini kaldıracağız.” diyorsunuz. Doğru bir gerekçe. Başka bir doğru gerekçe, kendinize göre söylediğiniz gerekçe var. Üniversite öğretim üyesinin muayenehanede çalışmayıp üniversitede çalışarak eğitime daha çok katkıda bulunması gibi bir hedefiniz var. Ee, niye üniversite öğretim görevlisini o zaman bir yıl bekletiyorsunuz? Hakikaten anlamakta zorluk çekiyor… O da doktor, o da doktor; birisi altı ay sonra kapatacak, birisi bir yıl sonra. Böyle bir garabet olamaz. Anayasa’ya aykırı bu, eşitlik ilkesine aykırı. Şimdi buradan belki, aman, ha, üniversite hocaları gibi düşünelim diye bir karar çıkabilir.

Şunu anlatmaya çalışıyorum: Hazırlıksızsınız. Mesela Sayın Bakan Komisyondaki görüşmede diyor ki: “Ya, ben doktorlarla, otuz tane tabip odasıyla görüştüm. Sorun doktorların emekliye yansıyan ücretleri, o yok. Bunu düzeltirsek bu iş olacak.” Dedim ki: “Yapamazsın Sayın Başkan, bunu sana yaptırmazlar.” “Yapacağım.” dedi, söz verir gibi bir şey yaptı. “Ekonomik Konseyle görüştüm.” dedi. “Bu konuda bir gelişme yapılacak.” dedi. “Hekimlerin emekliliğine yansıyan ücretleri alması konusunda bu yasada bir şeyler koyalım.” dedi, sevindik. “Bunu yaparsanız -Sağlıkta Dönüşüm Programı’nı biz, Cumhuriyet Halk Partisi ya da Tabipler Birliği eleştiriyor ya; sağlığın piyasalaşması programıdır, o nedenle ucuz emek yaratıyorsunuz diye eleştiriyoruz ya- siz böyle bir şey yaparsanız biz sizden özür dileriz.” dedik. “Hatta, elinizi öperiz, alnınızı öperiz.” dedik.

Şimdi, bakın, buraya, hekimlerin, güya, emekliliğine yansıyan ücretlerini artıran bir madde konulmuş. Arkadaşlar, nereden karşılanıyor biliyor musunuz? Döner sermaye gelirlerinden. Hangi devlet memuru emekli maaşının miktarını döner sermaye gelirlerine göre alıyor? Böyle bir şey olabilir mi?

Yapmayacağı belliydi, olamayacağı belliydi çünkü Sağlıkta Dönüşüm Programı’nın hedefi, amacı sağlığı piyasalaştırmak. Kendiniz zaten başında söylüyordunuz: “Hastaneler işletme olacak, hastalar müşteri olacak.” Hastane işletme, hasta müşteriyse, çalışan da ücretli, işçi olacak. Hedef odur. O nedenle yüksek ücret veremezsiniz. Bu tam gün yasasının hedefi özel hastanelere ucuz işçi, ucuz doktor, ucuz sağlık çalışanı yaratmaktır, başka bir hedefi yoktur. O nedenle herkesin kafaları karışık, o nedenle hayalini tam gün yasasına adamış…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Arslan, konuşmanızı tamamlayınız.

Buyurun.

ALİ ARSLAN (Devamla) – Cumhuriyet Halk Partililer karşı çıkıyor,”Böyle bir tam gün yasası olmaz.” diyor, o nedenle Türk Tabipler Birliği karşı çıkıyor. Bakın, herkes eylemde; Türk Tabipler Birliği eylemde, sağlık çalışanlarının tümü eylemde, “istemiyoruz” diyor.

Değerli arkadaşlarım, emekliliğe yansıyan marj, önümüzdeki sene yanılmıyorsam 9-10 lira bir şey yansıyacakmış. Yirmi beş yıl sonra ancak yargıçlarla doktorlar eşit düzeye gelecekmiş. Arkadaşlar, bu Sağlıkta Dönüşüm Programı uygulanınca, yirmi beş yıl sonra zaten Türkiye’de kamu hastanesi kalmayacaktır. Şimdi, siz tam gün yasasına bakarken, kamu hastaneleri birliği yasasıyla beraber bakmanız lazım. Kamu hastaneler birliği yasasıyla bu yasayı yan yana getirin, yirmi beş sene sonra Türkiye’de devlet hastanesi diye bir kurum kalmayacaktır, özelleştireceksiniz. O zaman devlet hastanesi yoksa, devlette çalışan kamunun doktoru da yoktur, o zaman onun devletten emekli olmak gibi, Emekli Sandığından emekli olmak gibi bir sorunu olmayacaktır.

Değerli arkadaşlarım, gerçekten bir kandırmaca. Bakın, inatlaşıyorsunuz, cinlik yapıyorsunuz. Radyoloji çalışanlarının mesai sürelerini uzatmakla ilgili, yargı kararlarına rağmen…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ALİ ARSLAN (Devamla) - Büyük çoğunlukla, 28’e 1… Tekrar aynı yasayı bir daha geçiriyoruz. Yazıktır, günahtır, uğraşmayın şu sağlık çalışanlarıyla. Bir gün hepimiz onlara, Allah göstermesin, muhtaç olacağız.

Sürem yetmedi, umarım başka bir maddede tekrar görüşme şansım olacaktır. Bu duygularla hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Arslan, teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

TBMM Başkanlığına

418 sıra sayılı kanun tasarısının 11’nci maddesindeki “Maliye Bakanlığı ve Yüksek Öğretim Kurulu” ibaresinden sonra “TSK (Türk Silahlı Kuvvetleri)” ibaresinin gelmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                      Süleyman L. Yunusoğlu (Trabzon) ve arkadaşları

BAŞKAN – Sayın Komisyon önergeye katılıyor musunuz?

SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Trabzon) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet?

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Sayın Akçay, buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 11’inci madde üzerine verdiğimiz önerge hakkında söz aldım. Muhterem heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, sağlık için yapılan her düzenlemenin öncelikle en kaliteli ve en yüksek standartlarda sağlık hizmetinin en uygun maliyetle alınması ve hasta ile sağlık çalışanlarının memnuniyetinin sağlanması üzerine oturması gerekmektedir, ilkenin bu olması gerekir. Bu kanun tasarısının gerekçesinde, özetle, muayenehane ve kamu hastanesi ikilemine son vermek ve sağlık alanındaki harcamaları azaltarak vatandaşı devlet hastanelerine yönlendirmek istendiği ifade edilmektedir. Bu anlamda tam gün yasası olumlu gibi gözükse de uygulama açısından bazı sorunları da beraberinde getirmektedir. Tam gün yasası sağlık hizmetini bir piyasa metası hâline getirdiği gibi hastaların aldıkları hizmet kalitesini de düşürmektedir. Ayrıca, bu yasa, tıp fakültelerindeki öğretim üyelerinin görevlerinden ayrılması neticesinde tıp eğitimini de olumsuz yönde etkileyecektir.

Üniversite tıp fakültesi hastanelerinde sağlık hizmeti ve tıp eğitimi bir bütün olarak yürütülmektedir. AKP hükûmetleri döneminde uygulanan tüm sağlık politikaları tek taraflı olarak düşünülmüş, hekimlerle ilgili yasal düzenlemeler yapılırken hekimler dışında kalan sağlık personeli göz ardı edilmiştir. Sadece hekimlerin mali ve sosyal haklarında iyileştirme yapmaya çalışırken diğer sağlık çalışanlarına bu hakların tanınmaması bir adaletsizliktir ve çalışma barışını da bozan bir uygulamadır. Bu nedenle, kamuoyunda “Tam Gün Yasa Tasarısı” olarak bilinen bu tasarı maalesef sağlık çalışanlarının beklentisini karşılamaktan uzaktır.

Tam gün yasasının çıkmasıyla birlikte yardımcı sağlık personelinin iş yükü de artacaktır ancak bu tasarıda yardımcı sağlık çalışanlarının döner sermaye gelirleri ve nöbet ücretleri ile ilgili yeterli bir düzenleme yoktur. Sağlık Bakanlığının hazırladığı taslak ile Meclise sevk edilen tasarı arasında göze çarpan en önemli fark, hekimlerin döner sermaye gelirleri tavan oranları yükseltilirken hekim dışı personelin oranlarının indirilmesi söz konusu olmuştur.

Döner sermaye sistemi hekim eksenli olarak hazırlandığı için tabip dışı sağlık personeli düşük döner sermaye ödemeleri almaktadır. Hekimler ile hekim dışı arasındaki döner sermaye ödemeleri arasında çok ciddi bir fark bulunmaktadır. Bu adaletsizliğin giderilmesi için tabip dışı personelin de döner sermaye oranı mutlaka artırılmalıdır. Ancak buna ilişkin verilen önergeler de maalesef reddedilmektedir. Bu adaletsizliği ortadan kaldırmak ve sağlıkta çalışma barışını bozmamak için tüm sağlık çalışanlarının maaşının yükseltilerek emekliliğe yansıtılması gerekmektedir.

Bu kanun tasarısıyla zorunlu mesleki mali sorumluluk sigortası, sigortalı personelin gözetim ve yönetiminde hizmet veren diğer sağlık çalışanlarının hizmet esnasında verebilecekleri zararları da teminat altına alırken taslaktan bu hüküm çıkarılmıştır. Tasarıya göre kamuda çalışan hekimlerin sigorta primlerinin yarısı kurum döner sermaye gelirlerinden karşılanacak, diğer yarısını ise hekimler kendileri ödeyeceklerdir. Hekimler yanlış tedavi uygulamalarına karşı sigortalanırken hekim dışı sağlık personeli kendi başına bırakılmıştır. Ebe, hemşire ve diğer sağlık personeli de tazminat davalarıyla karşı karşıya kalmaktadırlar. Bu personel için de bir düzenlemenin yapılması faydalı olacaktır. Sağlık hizmetlerinde hekim ve hekim dışı personel arasında bu kadar keskin bir ayrıma gidilmesi kurumlarda sağlık hizmeti verilmesini ve çalışma barışını olumsuz yönde etkileyecektir.

Bir yandan hastane gelirleri düşerken –üniversite tıp fakültesi hastaneleri için ifade ediyorum- diğer yandan döner sermaye gelirlerini artırıcı önlemler alınmazken bu durumda döner sermaye dağıtımı nasıl olacaktır? Tam gün uygulamasıyla birlikte tıp fakültesi hastanelerinin döner sermaye ücreti ödeyebilmeleri için hangi kaynağı kullanacağının açıklığa kavuşturulması gerekmektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun efendim, konuşmanızı tamamlayınız.

ERKAN AKÇAY (Devamla) - Bu kanun tasarısının akademik performans ayağı yoktur. Olsaydı, akademik performans üzerinden de temel tıp öğretim üyelerine performans ücreti verilebilirdi. Hasta bakana nasıl performans ücreti veriliyorsa, akademik çalışma yapana da performans ücreti verilmesi eğitim kalitesini yükseltecek ve akademik yayın sayısını artıracaktır. Üniversitelerde çalışan doktorlara performansa yönelik olarak ödeme yapılmaması, öğretim üyelerinin özele yönelmesine neden olacaktır. Bu nedenle yasa tasarısına akademik performans da ilave edilmelidir.

Ayrıca, tasarıyla radyoloji çalışanlarının haftalık çalışma süresi otuz beş saate çıkarılmaktadır. Ülkemizdeki tıbbi röntgen cihazlarının büyük bölümünün lisansı ve ruhsatı yoktur, bir kısmı da eskidir ve yüksek radyasyon yaymaktadır. Ayrıca cihazların dörtte 3’ünden fazlasının…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Akçay, teşekkür cümlenizi alayım.

Buyurun.

ERKAN AKÇAY (Devamla) - Çok teşekkür eder, muhterem heyetinize saygılar sunarım. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Akçay.

HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Karar yeter sayısı istiyoruz.

BAŞKAN – Evet, arkadaşlarım, duydunuz; önergeyi oylarınıza sunacağım, karar yeter sayısını arayacağım.

Önergeyi kabul edenler… Kabul etmeyenler…

Sayın milletvekilleri, iki dakika süre veriyorum ve elektronik cihazla oylama yapacağım.

Başlatınız efendim.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Pusula gönderen sayın milletvekillerinin isimlerini okuyacağım:

Taner Yıldız adına Mustafa Demir, Sayın Bakan? Burada.

Sayın Veysel Eroğlu? Burada.

Sayın Mehmet Domaç? Burada.

Sayın Binali Yıldırım? Burada.

Sayın Akif Gülle? Burada.

Sayın Ali Babacan adına Veysel Eroğlu? Burada.

Sayın milletvekilleri, karar yeter sayısı vardır, önerge reddedilmiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

TBMM Başkanlığı’na

Görüşülmekte olan 418 sıra sayılı kanun tasarısının çerçeve 11. maddesi ile 3359 sayılı Kanuna eklenen ek madde 9’da yer alan “olarak işbirliği” ibaresinin “mutabakat” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                             Harun Öztürk (İzmir) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Trabzon) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Sayın Öztürk, buyurun efendim.

HARUN ÖZTÜRK (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 418 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 11’inci maddesiyle ilgili vermiş olduğum değişiklik önergesi üzerinde söz aldım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, görüştüğümüz tasarı esas komisyon olarak Plan ve Bütçe Komisyonuna havale edilmemiş ve görüşleri alınmadan önünüze getirilmiştir. Bu tasarı, öngördüğü ödemelerin çoğu döner sermaye bütçesinden yapılacak olsa da kamuda ücret dengesini ne ölçüde etkilediğinin tartışılması için, bütçeden karşılanmak üzere sağlık hizmetleri tazminatı adı altında bir ödeme öngördüğü için, döner sermaye ödemelerinin emekliliğe de yansıtılması nedeniyle sosyal güvenliğin aktüeryal dengelerini ne ölçüde etkileyeceği ve emekliler arasında yeni eşitsizliklere yol açıp açmayacağının değerlendirilmesi için, teşkilat yapısına ilişkin düzenlemeler içerdiği için, 5018 sayılı Kanun’un 14’üncü maddesi gereğince tasarının hem merkezî yönetim bütçesine hem de sosyal güvenliğe etkilerinin değerlendirilmesi için Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşülmeliydi.

Değerli milletvekilleri, bağımsız milletvekilleri ile grubu bulunmayan milletvekillerinin tasarı ve teklifler üzerinde görüşlerini ifade edebilmeleri iktidar grubu tarafından ciddi biçimde engellenmektedir. Gerçekten de söz konusu engelleme girişimleri siz değerli milletvekillerinin ve milletimizin dikkatinden kaçmamaktadır. Yoksa kişisel söz talep eden iktidar milletvekillerinin kürsüye çıkıp teşekkür ederek kürsüden inmeleri ve yine iktidar milletvekillerinin değişiklik önergelerinin kendi gruplarının oylarıyla reddedilmesi başka türlü açıklanamaz.

Engelleme varsa konuşma fırsatını nasıl bulduğum sorulabilir. Değerli milletvekilleri, Genel Kurulda sizlere hitap edebilmeyi bir başka milletvekilinin söz hakkını devralarak değil, bir hakkı kullanarak yapabilmeyi isterdim.

Değerli milletvekilleri, bu tasarıyla kamuoyuna hastalar hastanelerde muayene olmak ya da ameliyat olmak için özel muayenehanelere gitmek zorunda kalmayacaklar mesajı verilmek istenmektedir. Bu gerekçeye doğal olarak fazla itiraz gelmemektedir. Ben de tasarının benimsediği bu ilkeyi destekliyorum. Ancak tasarı üzerinde yerinde söz alamadığım için ifade edemediğim görüşler de dâhil bazı düşüncelerimi sizlerle paylaşmak istiyorum.

Bu tasarının Plan ve Bütçe Komisyonunda bekleyen Hastane İşletmeleri, Hastane Birlikleri Yasa Tasarısı ile birlikte ele alınması uygun olurdu. Birbirlerini nasıl etkileyebileceğini bilmek ve ona göre karar vermek Genel Kurulun en doğal hakkıydı diye düşünüyorum. Peki, iktidar bu kadar güzel şey yapıyor da sağlık emekçileri niye sokaklarda? Hiç kendi kendinize bu soruyu sorma ihtiyacı duydunuz mu? Sağlık çalışanlarının sokaklara dökülmesinde tasarıyla sağlık hizmetlerinin özelleştirilmesi yolunda adımlar atıldığı, sağlık hizmetlerinin tümüyle paralı hâle getirileceği ve sağlık çalışanlarının iş güvencelerinin ellerinden alınacağı şeklindeki kaygı ve endişeler etkili olmuş olabilir mi? İktidarın bu kaygı ve endişeleri gidermek yerine, burada da dayatmacı bir tutum sergilemesi demokratik değildir.

Değerli milletvekilleri, tasarının 2548 sayılı Kanun’un 38’inci maddesine eklenen fıkrasının, öğretim elemanlarının görevli oldukları birimin hiçbir bilgisi ve izni olmadan Deniz Feneri gibi dernek ve vakıfların yönetim ve denetim organlarında görev almalarını sağlamak üzere düzenlendiğinin herhâlde farkındasınız. Öğretim elemanları kamu kurum ve kuruluşlarında görevlendirilmeleri sırasında görevli oldukları birimden başlayan bir izin ve onay prosedürüne tabi olurken, dernek ve vakıflarda görev alırken, görev yaptıkları birime bilgi verme gereği dahi duyulmamasının amacı siz değerli milletvekillerine anlatılmalıdır.

Tasarı, döner sermaye ödemelerine bir üst sınır getiriliyor gibi görünse de çerçeve 2’nci maddede sayılan ödemeler dolayısıyla bu sınır aşılmaktadır. Çerçeve 5’inci maddede döner sermaye kaynaklarından sınırsız olarak gelecek yıllara yaygın yüklenmelere girişme imkânı verilmektedir. Açılan bu kapının kamu borç yönetiminde zafiyete yol açacağının herhâlde farkındasınız diye düşünüyorum. Bu nedenle, gelecek yıllara yüklenme yetkisi verilirken döner sermayeye bir önceki yıl geliri ile sınırlı bir tavan getirilmesi uygun olurdu.

Üniversitelerde döner sermaye gelirlerinin belli bir nispetinin mal ve hizmet alımına ayrılması öngörülürken Sağlık Bakanlığına bağlı döner sermayelerde böyle bir oranın belirlenmemesi ne kadar isabetli olmuştur?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Öztürk, buyurun efendim.

HARUN ÖZTÜRK (Devamla) – Mevcut performansa dayalı döner sermaye uygulamasının olumsuzlukları ortadayken sağlık çalışanlarının emekliliğe de yansıyacak şekilde temel ücret ve tazminatlarını artırmak ve döner sermaye ödemelerini sınırlı tutmak yerine, yanlış üzerine bina inşa etmek ne derece doğru olmuştur?

Döner sermaye ücretlerinin emekliliğe yansıtılması için işveren prim payının da sağlık çalışanına ödettirilmesi doğru olmamıştır.

Tıbbi kötü uygulamalar nedeniyle idare ve üçüncü kişiler tarafından kendilerinden talep edilecek zararları karşılamak üzere doktorlar için zorunlu mesleki mali sorumluluk sigortası öngörülürken diğer sağlık personelinin bu sigortanın kapsamı dışında tutulması doğru olmamıştır.

Değerli milletvekilleri, bazı sorularla siz değerli milletvekillerini belli konularda biraz daha düşünmeye davet etmek istedim.

Değişiklik önergesi karşılıklı iş birliğinin bir mutabakat çerçevesinde yapılacağına açıklık getirmek üzere verilmiştir.

Tasarının hayırlı olması dileğiyle yüce heyetinizi tekrar saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Öztürk, teşekkür ederim.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

11’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 17.07
ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 17.23

BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL

KÂTİP ÜYELER: Fatih METİN (Bolu), Yaşar TÜZÜN (Bilecik)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 50’nci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

418 sıra sayılı Tasarı’nın görüşmelerine devam edeceğiz.

Komisyon ve Hükûmet yerinde.

12’nci madde üzerinde üç adet önerge vardır, önergeleri okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 418 sıra sayılı “Üniversite ve Sağlık Personelinin Tam Gün Çalışmasına ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 12. maddesinin birinci fıkrasındaki “hizalarındaki” kelimesinden önceki ibarenin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Şevket Köse

Sacid Yıldız

Ali İhsan Köktürk

 

Adıyaman

İstanbul

Zonguldak

 

Tekin Bingöl

M. Şevki Kulkuloğlu

 

 

Ankara

Kayseri

 

“Ç – Türk Silahlı Kuvvetleri kadrolarında bulunan ve aşağıda rütbeleri belirtilen personelden Öğretim Üyesi, Tabip, Diş Tabibi, Eczacı, Veteriner ile tıpta uzmanlık mevzuatındaki dallarda doktora yapmış diğer öğretim üyeleri (Tıpta uzmanlık belgesi olan veya doktora belgesi olan öğretim üyeleri)”

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 418 sıra sayılı “Üniversite ve Sağlık Personelinin Tam Gün Çalışmasına ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı”nın 12’nci maddesinde belirtilen 27/7/1967 tarihli ve 926 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu’nun ek 17’nci maddesinin (c) fıkrasından sonra gelmek üzere eklenen (ç) fıkrasındaki “diş tabibi” ibaresinden sonra “eczacı ve veteriner tıpta uzmanlık veya doktora belgesi olan öğretim üyeleri” ibaresinin eklenmesini ve Tazminat Oranları tablosunda aşağıdaki değişikliklerin yapılmasını arz ve teklif ederim.

 

Rıdvan Yalçın

Emin Haluk Ayhan

Recep Taner

 

Ordu

Denizli

Aydın

 

D. Ali Torlak

Kürşat Atılgan

Mehmet Akif Paksoy

 

İstanbul

Adana

Kahramanmaraş

TAZMİNAT ORANLARI (%)

                                    Öğretim Üyesi               Tabib/Tıpta           Uzman Diş        Diş Tabibi

                                        Tabib-Diş                     uzmanlık                Tabibi                    

RÜTBELER           Tabibi/Uzman Tabib           mevzuatına                   

                                    Öğretim Üyesi               göre uzman                  

                                           Eczacı                          olanlar                                                

General/Amiral                   585                               455                       455                    360

Kıdemli Albay                    550                               425                       425                    330

Albay                                  545                               415                       415                    330

Yarbay                                515                               380                       380                    315

Kıdemli Binbaşı                  500                               370                       370                    310

Binbaşı                                500                               370                       370                    310

Kıdemli Yüzbaşı                 460                               320                       320                    275

Yüzbaşı                               460                               320                       320                    275

Kıdemli Üsteğmen              420                               280                       280                    265

Üsteğmen                            420                               280                       280                    265

Teğmen                               380                               250                       250                    260

Asteğmen                            370                               240                       240                    230

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

418 Sıra sayılı Üniversite ve Sağlık Personelinin Tam Gün Çalışmasına ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 12 inci maddesinin metinden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

 

Ayla Akat Ata

Gültan Kışanak

Sırrı Sakık

 

 

Batman

Diyarbakır

Muş

 

 

Şerafettin Halis

 

Sevahir Bayındır

 

 

Tunceli

 

Şırnak

 

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Trabzon) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

Sayın Bayındır, siz mi konuşacaksınız?

SEVAHİR BAYINDIR (Şırnak) – Evet.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Bayındır.

SEVAHİR BAYINDIR (Şırnak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 418 sıra sayılı Yasa Tasarısı’nın 12’nci maddesi üzerinde verdiğimiz önerge hakkında konuşacağım. Barış ve Demokrasi Partisi adına sizlere saygılar sunuyorum.

Şimdi, bir süreden beri tam gün yasasının üzerinde değişiklik tartışmalarını yürütüyoruz. Parti olarak, bu tam gün yasasının tam bir aldatmaca olduğunu bir kez daha bu kürsüde hem siz sayın milletvekillerinin hem de sevgili halkımızın ve sağlık meslek örgütlerinin huzurunda tekrarlıyoruz: Bu yasanın adı “tam gün.” Evet, daha önce Türk Tabipler Birliği, sağlık emekçileri sendikaları, sağlık hizmetli sınıfı çalışanları, Sağlık Memurları Derneği, Sağlık Teknisyen ve Teknikerleri Derneği, Sosyal Hizmet Uzmanları Derneği, Tıbbi Laboratuvar Teknisyenleri ve Teknikerleri Derneği, Tüm Radyoloji Teknisyenleri ve Teknikerleri Derneği, Türk Medikal Radyoteknoloji Derneği, Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası ve yine Türkiye Diyetisyenler Derneği “tam gün yasası” ismini kullanmışlardır. Ama sizin sunduğunuz bu tam gün yasasına karşı dün tüm Türkiye’de tam bir iş bırakma oldu ve siz bu iş bırakmanın gerekçesini ilgili kesimlerden, örgütlerden dinlemek ve anlamak yerine, âdeta meydan okurcasına “Sizi tam bir ezilmişliğe, tam bir sömürüye, tam bir sağlık riskiyle karşı karşıya bırakıyoruz.” diyorsunuz ve bugün de çıkıp televizyonlarda “Bunlar ideolojik mücadele veriyor.” diyorsunuz, “Sosyalizm mücadelesini veriyor.” diyorsunuz. Sosyal devlet kavramı tam da o sosyalist düşünceden gelmektedir. Eğer siz halkın, toplumun yani sosyal devletin gerekleri olan sosyal hizmetler, sağlık hizmeti, eğitim hizmeti, istihdam ve güvenli yaşam koşullarını oluşturmak ile kendinizi mükellef tutmuyorsanız, lütfen Anayasa değişikliğine gidin ve deyin ki: “Biz sosyal devlet değiliz. Biz bırakın yesinler, bırakın ölsünler devletiyiz.” Eğer siz kalkıp ideolojik olarak mücadele ettiklerini düşünüyorsanız Sayın Bakan, sizin bu yaklaşımınız da bir ideolojik yaklaşımdır. Yani liberal yaklaşımdır, “paran kadar sağlık” yaklaşımıdır, “paran kadar yaşa” yaklaşımıdır, “paran kadar oku” yaklaşımıdır, “paran kadar var ol” yaklaşımıdır. Yani hayat standartlarını siz kendi kabulleriniz sınırında tutuyorsunuz, yoksa insan haklarının temel evrensel kriterleri ölçeğinde bir yaklaşımınız söz konusu değildir.

Kendinizi böyle belli kavramların arkasına saklayarak ve toplumun her kesimine, mücadele eden, hakkını savunan herkese ya “öcü” ya “böcü” ya “ideolojik” ya “bilmem ne” diyerek nereye kadar gidebileceksiniz? Gidemezsiniz. Size “Dur!” diyecekler; en kısa zamanda, en yakın seçimde sizlere bütün bu halk “Dur!” diyecek.

O kış gününde, Ankara’nın göbeğinde, insanca yaşama hakkını ve iş güvenliğini isteyen Tekel işçilerini havuza atarak… Orayı plaj mı sanıyorsunuz? Dün Sayın Elitaş burada diyordu: “İşçiler beni ziyarete geldi.” Evet, bakın, onlar diyalogdan yana, sorunları ifade etmekten yana. Peki siz neden gazlı bombalarla onların üzerine gidiyorsunuz? Siz neden iş bırakan hekimleri başka şekilde itham ediyorsunuz? Sağlık çalışanlarına “Sosyalisttir bunlar.” deyip toplumun anlamını bilmediği, aslında sosyal devletin özünü oluşturan o sosyal yaklaşımın halk yararına olduğunu söyleyemiyorsunuz. Halkı, bu tür, onların bilmediği kelimelerle ya da yıllardan beri öcü diye gösterdiğiniz kelimelerle korkutarak kendinize yandaş bulamazsınız.

Bu nedenle bu saatten sonra bu tam gün yasası üzerine artık hiçbir şekilde konuşmayacağız…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

SEVAHİR BAYINDIR (Devamla) – …ve bu tam gün yasasının bir an önce geri çekilmesini talep ediyoruz. Bütün çalışanların da talebi budur. Sizin tam gün yasanız, haftanın yedi günü ve yirmi dört saat durmadan çalıştırma yasasıdır, “hiçbir koruma altında olmadan, radyoloji çalışanları, daha fazla radyasyon alın, bebekleriniz anomalili doğsun, özürlü doğsun, siz erken yaşta ölün ve bize para kazanın” yaklaşımından başka bir şey ifade etmiyor ve bütün sağlık çalışanları da bununla karşı karşıyadır. O nedenle, kendimizi, sağlıklı düşünen, sağlıklı hizmet verebilen hekimlere ve sağlık personeline teslim edebiliriz. Siz, bu noktada, hem onların sağlığını bozmuş oluyorsunuz hem de halkın sağlığıyla oynamış oluyorsunuz. Buna hakkınız yoktur.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 418 sıra sayılı “Üniversite ve Sağlık Personelinin Tam Gün Çalışmasına ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 12. maddesinin birinci fıkrasındaki “hizalarındaki” kelimesinden önceki ibarenin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

“Ç – Türk Silahlı Kuvvetleri kadrolarında bulunan ve aşağıda rütbeleri belirtilen personelden Öğretim Üyesi, Tabip, Diş Tabibi, Eczacı, Veteriner ile tıpta uzmanlık mevzuatındaki dallarda doktora yapmış diğer öğretim üyeleri (Tıpta uzmanlık belgesi olan veya doktora belgesi olan öğretim üyeleri)”

                                                                                       Şevket Köse (Adıyaman) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Trabzon) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Köse, buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

ŞEVKET KÖSE (Adıyaman) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kamuoyunda “tam gün” olarak bilinen 418 sıra sayılı Yasa Tasarısı’nın 12’nci maddesinin değiştirilmesi için verdiğimiz önerge üzerinde söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle hepinize saygılarımı sunuyorum.

Değerli arkadaşlar, sağlık alanında tarihî bir görüşme yapmaktayız çünkü bugün vereceğimiz kararlar gelecek kuşakları doğrudan etkileyecektir. Bundan dolayı, hekimlerin, diş hekimlerinin, hemşirelerin, sağlık teknisyenlerinin, diş teknisyenlerinin ve diğer sağlık çalışanlarının mağdur olacağı düzenlemeler yapmamalıyız.

Sağlık çalışanları “Tam güne karşı değiliz ama yasanın bu hâline karşıyız.” diyorlar. Biz de Cumhuriyet Halk Partisi olarak, tam güne ilke olarak karşı olmadığımızı, yalnız doğabilecek kimi mağduriyetleri ve bu konudaki düzenlemelere dikkat etmemiz gerektiğini söylüyoruz. Bu nedenle mağduriyet doğabilecek kimi konularda görüşlerimizi belirtmek istiyorum.

Değerli milletvekilleri, biliyorsunuz, tasarıyla hekimlerimize performans kriteri getirilmiştir. Ancak bu kriter bilim alanında gelişmelerin önünde engel olabilir diyoruz ve yasanın bu haliyle hekimlik mesleğinin saygınlığına gölge düşürecek bir uygulama sonucu doğurmasından da tedirginiz. Zira üniversitelerde performans kriteri nedeniyle istenmese de bilimsel gelişmeler geri planda kalabilir. Ülkemizin yaşadığı ekonomik koşulların kötülüğü düşünülürse hekimlerimizin böyle tercih yapmaya zorlanması doğru değildir. Bunun yerine hekimlerimizin net maaşlarının yükseltilmesi yoluna gidilmelidir. Hekimlerimizin net maaşlarının yüksek olması, hem hekimlik saygınlığına uygundur hem de hekimlerimizin bilimsel çalışmalara öncelik vermesine neden olacaktır. Bu durum aynı zamanda emeklilik dönemlerinde de hekimlerimizin insanca yaşam sürmesini sağlayacaktır.

Sayın milletvekilleri, tasarının 12’nci maddesine göre, Türk Silahlı Kuvvetleri kadrolarında bulunan çeşitli rütbelerdeki personelden öğretim üyesi tabip, öğretim üyesi diş tabibi, uzman tabip, uzman diş tabibi, tabip, diş tabibi ve tıpta uzmanlık mevzuatında belirtilen dallarda uzman olanlara sağlık hizmetleri tazminatı ödenmesi hükme bağlanmıştır. Yine burada çalışan sivil personel için de aynı konu öngörülmüştür. Yalnız düzenleme eczacıları kapsamamaktadır yani bu tazminattan eczacılar yararlanmamaktadır. Sağlığın olmazsa olmaz mesleklerinden biri olan eczacıların bu haktan mahrum bırakılması eşitlikle bağdaşmamaktadır. Bu nedenle verdiğimiz önerge teklifiyle eczacıların da sağlık hizmetleri tazminatı kapsamına alınması amaçlanmaktadır.

Değerli milletvekilleri, tam gün yasa tasarısının kapsamı dışında kalan bir kesim daha bulunmaktadır. Bunlar, kurum hekimleridir. Tasarıyla, Türk Silahlı Kuvvetlerinde görev yapan hekimlere sağlık hizmetleri tazminatı verilmesi planlanmıştır ancak kurum hekimleri bu kapsamın dışında tutulmuştur. Bununla birlikte tasarıda kurum hekimlerinin iş yeri hekimliği yapabilmesinin önü açılmıştır. Kurum hekimini bir daha iş yeri aramaya mecbur bırakmak uygun değildir. Kaldı ki bir hekim bulduğu takdirde iş yeri hekimliği yapabilecektir. Ya iş yeri bulamazsa ne yapacaktır o hekim arkadaşımız, aç mı kalacaktır?

Değerli arkadaşlar, hekimlerimizin çalışma güvencesini mutlaka sağlamalıyız. Ayrıca hekimlerin eşit koşullara sahip olarak çalışmasının önündeki engelleri de kaldırmalıyız.

Kurum diş hekimleri, diğer hekimler gibi dışarıda iş yeri bulma şansı olmayan hekim grubudur. Bu nedenle, tasarıda bir değişiklik yapılması yararlı olacaktır diye düşünüyoruz. Sağlık Bakanlığının dışındaki kamu kurum ve kuruluşlarında ve KİT’lerde kurum hekimi olarak görev yapan ve çeşitli statülerde istihdam edilen uzman tabip, tabip, uzman diş tabibi ve diş tabiplerine sağlık hizmeti tazminatı da mutlaka bağlanmalıdır. Üstelik bu durumda olan hekimlerin sayısı çok fazla değildir yani bütçede kapanmaz açıklar da yaratmayacaktır. Yaklaşık 200’ü diş hekimi olmak üzere toplam 1.800 civarında kurum hekimi bulunmaktadır değerli arkadaşlar. Bu hekimlerimizin içine düşeceği mağduriyeti şimdiden görmeli ve düzenlemeleri de buna göre yapmalıyız.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; konuşmamın başında belirttiğim gibi, Cumhuriyet Halk Partisi ilke olarak tam güne karşı değildir. Tasarıda kimi mağduriyetler doğuracak durumların yeniden düzenlenmesini savunuyoruz. Tam Gün Yasa Tasarısı ile kamuda çalışan doktorların iş yükünün azaltılması ve adaletli bir duruma getirilmesi hedefleniyor. Oysa bununla birlikte unutulmaması gereken, sağlık hizmetleri bir ekip işidir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Köse, konuşmanızı tamamlayınız.

ŞEVKET KÖSE (Devamla) – Teşekkür ederim Başkanım.

Başka bir deyişle, hekimle birlikte diğer branşlarda yardımcı olan personelle birlikte hizmet yürütülmektedir. Bu nedenle, yapılacak düzenlemelerin de bütün personeli kapsaması yararlı olur diye düşünüyorum.

Tasarıda bir başka sorun olabilecek konu da radyasyonlu ortamda çalışan sağlık personelinin durumudur. Zira radyasyonlu ortamda çalışan sağlık personelinin diğer personele göre daha fazla yıprandığını hepimiz de bilmekteyiz. Bununla birlikte, tasarıda bu personelin çalışma saatleri artırılmıştır, bunun düzenlenmesi gerekir. Çalışma saatlerinin otuz beş yerine yirmi beş olmasını düşünüyoruz.

Sözlerime son verirken yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Köse.

HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Karar yeter sayısı istiyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Karar yeter sayısını arayacağım. Kabul edenler... Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.

Birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 17.41


DÖRDÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 17.56

BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL

KÂTİP ÜYELER: Fatih METİN (Bolu), Yaşar TÜZÜN (Bilecik)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 50’nci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.

Adıyaman Milletvekili Şevket Köse ve arkadaşlarının önergesinin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi önergeyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısını arayacağım.

Önergeyi kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir, karar yeter sayısı vardır.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 418 sıra sayılı “Üniversite ve Sağlık Personelinin Tam Gün Çalışmasına ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı”nın 12’nci maddesinde belirtilen 27/7/1967 tarihli ve 926 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu’nun ek 17’nci maddesinin (c) fıkrasından sonra gelmek üzere eklenen (ç) fıkrasındaki “diş tabibi” ibaresinden sonra “eczacı ve veteriner (tıpta uzmanlık veya doktora belgesi olan öğretim üyeleri)” ibaresinin eklenmesini ve Tazminat Oranları tablosunda aşağıdaki değişikliklerin yapılmasını arz ve teklif ederim.

TAZMİNAT ORANLARI (%)

                                    Öğretim Üyesi               Tabib/Tıpta           Uzman Diş        Diş Tabibi

                                        Tabib-Diş                     uzmanlık                Tabibi                    

RÜTBELER           Tabibi/Uzman Tabib           mevzuatına                   

                                    Öğretim Üyesi               göre uzman                  

                                           Eczacı                          olanlar                                                

General/Amiral                   585                               455                       455                    360

Kıdemli Albay                    550                               425                       425                    330

Albay                                  545                               415                       415                    330

Yarbay                                515                               380                       380                    315

Kıdemli Binbaşı                  500                               370                       370                    310

Binbaşı                                500                               370                       370                    310

Kıdemli Yüzbaşı                 460                               320                       320                    275

Yüzbaşı                               460                               320                       320                    275

Kıdemli Üsteğmen              420                               280                       280                    265

Üsteğmen                            420                               280                       280                    265

Teğmen                               380                               250                       250                    260

Asteğmen                            370                               240                       240                    230

                                                                                        Rıdvan Yalçın (Ordu) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Trabzon) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Sayın Atılgan, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)

KÜRŞAT ATILGAN (Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 12’nci maddede vermiş olduğumuz önerge hakkında söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, herhangi bir konuda tazminat verilmesinin asli sebebi ne olabilir diye düşünürseniz, iki sebepten olabilir: Birincisi, ya yapılan iş çok zordur, o nedenle o yapılan işin ücretini ona göre tariflendirirsiniz, ikincisi ise temininde güçlük çektiğiniz bazı personelle ilgili özendirici olması için birtakım tazminat oranları belirlersiniz.

Nitekim, silahlı kuvvetlerde öyle sınıflar vardır ki, yaptığı işler çok zordur. O nedenle, onlara birtakım tazminatlar verilir. Bu sınıfların başında uçucular gelmektedir, çünkü tehlikeli bir iş yapmaktadırlar. Daha sonra denizaltıcılar, dalgıçlar, kurbağa adamlar gibi silahlı kuvvetlerin içindeki birtakım sınıflar akranlarına göre daha fazla maaş alırlar. Daha sonra hukukçular, dışarıdaki hukukçularla ilgili yapılan düzenleme nedeniyle silahlı kuvvetlerin hukukçuları da maaşlarında ciddi bir düzeltme yapılarak ayrıcalıklı hâle geldiler. Bugün de yapılan iş, doktorlarla ilgili, silahlı kuvvetler içinde birtakım düzenlemeler yapmak.

Peki, doktorlarla ilgili bir sorun var mı? Evet var. özellikle son dört beş yıldır Türk Silahlı Kuvvetleri doktor istihdamıyla ilgili, yani teminiyle ilgili çok büyük sıkıntılar çekmektedir. GATA doktor alımıyla ilgili, öğrenci alımıyla ilgili belli bir aşamaya gelmiştir, ama öğrenciler 4’üncü, 5’inci sınıftan sonra ayrılarak sivile geçmektedirler, çünkü, silahlı kuvvetler içindeki doktorların maaş durumları çok da iç açıcı değildi. Peki, bu yasa doktorlara bir avantaj getiriyor mu? Evet getiriyor, ama bir tarafı yaparken başka bir tarafı yıkmaktadır. İşte verdiğimiz önerge, silahlı kuvvetler içinde ikinci bir tabip sınıfı olan diş tabipleriyle ve ayrıca eczacılarla ilgili belirlenen haksız bir oranla ilgili tazminat oranını düzeltmeyle ilgiliydi. Yani, bunlar çok mu fazla derseniz, bugün için temininde bir sorun yok. Yani, silahlı kuvvetler içinde dişçi temininde bir sorun yok. Ancak, şundan emin olun ki, bu kanun çıktıktan sonra Türk Silahlı Kuvvetlerinde dişçilerle ilgili temininde zorluklar çıkacaktır. Çünkü, 200 civarında olan Türk Silahlı Kuvvetleri içindeki dişçiler, bu kanunda kendilerine çok ciddi bir haksızlık yapıldığına inanmaktadırlar.

O nedenle, verdiğimiz önerge de bu kanunun eksik kalan bir yanını tamamlamak için verdiğimiz bir önergeydi, ancak Sayın Hükûmet ve Komisyon katılmadılar; katılmadıkları için ben kendilerini teessüfle karşılıyorum çünkü verdiğimiz önergenin ne manaya geldiğini anlamamış demektirler. Biz bu kanun görüşülmeye başladığından beri silahlı kuvvetlerin içindeki bütün eczacılardan ve bütün dişçilerden telefonlar aldık, görüşler aldık...

MEHMET MÜEZZİNOĞLU (İstanbul) – Diş hekimi…

KÜRŞAT ATILGAN (Devamla) – diş hekimiyle ilgili, diş tabipleriyle ilgili. Evet. Dolayısıyla, daha önce doktorlar hakkında var olan birtakım teminindeki zorluk nasıldı? Özellikle kara kuvvetlerinin doktorlarının çalışma şartları çok zor olduğu için temininde zorluk çekilmekte idi, hava ve deniz kuvvetlerinin doktor temininde bir zorluk yoktu. Ancak daha sonra kara kuvvetleri, bu teminle ilgili problemleri ve kara kuvvetlerinin hastaneleriyle ilgili problemi “Sağlık Komutanlığı” adı altında değiştirerek, bütün doktorları her yere tayin etme politikasını güttü. Dolayısıyla bu problem aynı zamanda denizciler ve havacılar için de geçerli oldu.

Dolayısıyla, bir şeyi yaparken başka bir tarafta zafiyet çıkarılmaktadır. İşte, bu kanunun silahlı kuvvetlerle ilgili bölümü olan 12’nci maddedeki tazminatlar, bir taraftan hekimlerin durumunu düzeltirken, diş tabiplerinin durumunu çok ciddi şekilde tartışmaya açmıştır. Dolayısıyla bu haksızlığın giderilmesi gerekmektedir. Aksi takdirde, bir müddet sonra, bu tazminat oranlarıyla tekrar bu gündeme gelecek ve bu Meclis silahlı kuvvetler içindeki diş tabiplerinin durumunu düzeltmek için ek bir maddeyle meşgul olacaktır. Dolayısıyla bunun daha sonra olmaması için bugünden bu işi düzeltmek gerekir.

Diğer bir bahsedeceğim konu, değerli milletvekilleri, Türkiye’deki bin kişiye düşen doktor sayısı ile ilgilidir. Bu bizdeki oran 1,25’tir, Avrupa Birliğinin ortalaması 4’tür. Doğru olan, bu muayenehaneleri kapatmamaktır. Yine dile getiriyorum, yanlış bir işlem yapılmıştır. Doğru olan, doktor sayısını önce artırmaktır, Avrupa Birliği ortalamasına getirmektir. Yani 4 civarına…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, konuşmanızı tamamlayınız.

KÜRŞAT ATILGAN (Devamla) – Yani bin kişiye düşen doktor sayısını 4 civarına getirmeden siz muayenehaneleri kapatırsanız halkın sağlığıyla oynarsınız. Yani kişi dörde kadar mesaisini yapacak, hastanelerde çalışacak, ondan sonra da gidecek ona kadar, on bire kadar muayenehanesinde çalışıyorsa, bırakınız çalışsın, bırakınız çalışsın. Dolayısıyla eksik olan bu doktor sayısının, bir doktor kendi alanında on beş-on altı saat gönüllü olarak mesai yaparak bu eksikliği gideriyordu ancak bu kanun bunun önüne geçmiştir. Dolayısıyla kanun mantıki bir kanun değildir. Bunu Sağlık Bakanının dikkatine getiriyorum -her ne kadar şu anda başka işlerle uğraşıyorsa da- burada söylemiş olduğum, dile getirdiğim konu çok temel bir konudur, sağlığın en temel kriteri doktor sayısını artırmaktır. Maalesef AKP’nin sağlık politikası, yedi yıllık uygulamaları Türkiye’deki doktor sayısını 1,25 civarında tutmuştur, bunu artıracak ciddi bir tedbir almamıştır.

Hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Atılgan, teşekkür ederim.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

12’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

13’üncü maddede üç adet önerge vardır, önergeleri okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 418 Sıra Sayılı Üniversite ve Sağlık Personelinin Tam Gün Çalışmasına ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 13. maddesinin ikinci paragrafında yer alan “Sağlık Bakanlığına bağlı sağlık kurum ve kuruluşlarında “veya” Üniversite Hastanelerinde” şeklindeki tanımlamadaki “veya” kelimesinin “ve” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Tansel Barış

Sacid Yıldız

R. Kerim Özkan

 

Kırklareli

İstanbul

Burdur

 

Canan Arıtman

Tekin Bingöl

Şevket Köse

 

İzmir

Ankara

Adıyaman

T. B. M. M. Başkanlığına

418 Sıra Sayılı Tam Gün Çalışma Yasa Tasarının 13. maddesinin Ek 26 maddesinin 2. paragrafında “Silahlı Kuvvetler; Sağlık Komutanlığının talep etmesi halinde” diye başlayan cümledeki Sağlık Bakanlığına bağlı kurum ve kuruluşlarda cümlesi; “Üniversite Hastanelerinde görevli personel” diye başlayan cümleden sonra eklenmesini arz ve teklif ederiz.

 

Cumali Durmuş

Hüseyin Yıldız

Osman Durmuş

 

Kocaeli

Antalya

Kırıkkale

 

Metin Ergun

Cemaleddin Uslu

Mehmet Şandır

 

Muğla

Edirne

Mersin

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

418 Sıra Sayılı Üniversite ve Sağlık Personelinin Tam Gün Çalışmasına ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 13 üncü maddesinin madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

 

Ayla Akat Ata

Sırrı Sakık

Şerafettin Halis

 

Batman

Muş

Tunceli

 

Gültan Kışanak

 

Sevahir Bayındır

 

Diyarbakır

 

Şırnak

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ AGÂH KAFKAS (Çorum) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Tasarıda 926 sayılı kanuna Türk Silahlı Kuvvetlerinin talebi üzerine Sağlık Bakanlığı ve YÖK tarafından personel görevlendirilmesine olanak tanıyan bir madde eklenmiştir.

Askeriyenin bünyesinde yer alan her kurumun koşulları sivil kurumlardan farklıdır. Özellikle askeri hastaneler son derece farklı bir sistemle çalışmaktadır. Sivil sağlık personelinin askeri hastanede görevlendirilmesi verimlilik açısından da bir sorundur.

Askeri personele sivil personelin de katılması askeri sağlık hizmet alanını genişletecek; buna bağlı olarak da TSK’nın özerkleşmesine hizmet edilecektir. Bu durumu engellemek ve sağlıkta eşit koşulları yaratmak açısından daha önce de belirttiğimiz gibi, askeri sağlık kurumlarının Sağlık Bakanlığı kapsamına geçirilmesi bir zorunluluktur.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 418 Sıra Sayılı Üniversite ve Sağlık Personelinin Tam Gün Çalışmasına ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 13. maddesinin ikinci paragrafında yer alan “Sağlık Bakanlığına bağlı sağlık kurum ve kuruluşlarında “veya” Üniversite Hastanelerinde” şeklindeki tanımlamadaki “veya” kelimesinin “ve” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                          Tekin Bingöl (Ankara) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ AGÂH KAFKAS (Çorum) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Katılmıyoruz efendim.

HAKKI SUHA OKAY (Ankara) – Tansel Barış…

BAŞKAN – Sayın Tansel Barış, Kırklareli milletvekili, buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

TANSEL BARIŞ (Kırklareli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan yasa tasarısının 13’üncü maddesi için değişiklik önergesi verdik ve bu önerge üzerinde görüşlerimi açıklamak için huzurunuzdayım. Bu vesileyle yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.

Sayın Bakanım, bir tabip odasının Hükûmetinize ve dolayısıyla size gönderdiği bir metni okumak istiyorum: “Tam gün yasasıyla alacağımız iddia edilen 15 bin TL gibi ücretleri biz kabul etmiyoruz ve istemiyoruz. Eğer Hükûmet samimi ise sözünde durur ve bu rakamı sabit, güvenceli ve emekliliğe yansıyacak şekilde verirse biz bu ücretin yarısını almayıp Hükûmetin önerdiği herhangi bir kuruma bağış olarak vermeye yemin ediyoruz ve yine söz veriyoruz, yasanın diğer hiçbir maddesine itiraz etmeyip hepsini kabul edeceğiz.” Sayın Bakanım, bu, bir tabip odasının size ulaştırmamı istedikleri bir metin. Mesaj bu Sayın Bakanım. Yani hekimler güvence istiyorlar. Ama İktidarınız, herkes fikir birliği olarak bu ilkeye sahip çıkarken, maalesef tasarıyı içinden çıkılmaz bir hâle getirdiniz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepimizin ilke olarak kabul ettiği bu yasa tasarısında maalesef hekimler, eczacılar, diş hekimleri, sendikalar, dernekler bu yasanın bu şekline karşı çıkıyorlar. Demek ki yasada bir sorun var. Yeterince tartışılmayan bir yasa karşımızda ve değerli milletvekilleri, kamuoyu da yeterince bu yasadan bilgilendirilmemiştir. Yoksa bu insanlar niye yürüsünler, iş bırakma eylemi niye yapsınlar? Bakanlığın 15-20 tane bürokratı oturuyor, böyle bir yasa tasarısını hazırlıyor. Böyle bir şey olmaz arkadaşlar. Bir kere, böyle önemli bir yasada her kesimin görüşü alınmalı. Bu yasanın bir tarafı olan tabipler dinlenmeyecek, eczacılar dinlenmeyecek, peki, Sayın Bakanım, bu yasayı kimlerle yürüteceksiniz? Yani bu yasa olgunlaşmadıktan sonra nasıl bir yürütme olacaktır? Siz hekimlere güvenmeyeceksiniz, kime güveneceksiniz Sayın Bakanım? 110 bin hekim ve 300 bin sağlık çalışanını dikkate almayacaksınız, isteklerini yerine getirmeyeceksiniz, peki bu yasa nasıl çalışacak? Yoksa hekimleri birbirine kırdırarak mı, çalışma ortamını bozarak mı, “bizden olanlar ve olmayanlar” diyerek “böl, parçala ve yönet” taktiğiyle mi bu yasayı uygulayacaksınız? Hem hekimlere hem de vatandaşlarımıza yazık olmaz mı Sayın Bakanım?

Diğer yandan, Sayın Başbakan geçen hafta AKP Grubunda yaptığı konuşmada, hekimler için “Bunlar hastayı ameliyat masasında bırakıp direniş yaparlar.” diye bir laf etti. Doğrusu, ben de bir hekim olarak bu laftan büyük üzüntü duydum. Peki, böyle bir şey mümkün mü sayın vekillerim? Aramızda doktor vekiller de vardır, hangi hekim hastasını ameliyat masasında bırakıp direniş yapar? Eğer böyle bir hekim varsa bilin ki orada ya enfarktüs geçirmiştir veyahut da beyin kanamasından orada kalmıştır. Yoksa, hiçbir hekim hastasını masada bırakıp direniş yapmaz.

OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Var öyle bir hekim, var. Hastayı masada bırakıp iftar açmaya giden hekim var.

TANSEL BARIŞ (Devamla) – Herhâlde, bu konuda Sayın Başbakana yanlış bilgi verilmiştir.

Bu arada, Sayın Başbakan, her ne ise, hak arayanlardan pek hoşlanmıyor. Hekimlerden, eczacılardan, işçilerden, memurlardan maalesef hoşlanmıyor çünkü onlar konuşuyorlar, onlar yürüyorlar.

Değerli arkadaşlarım, bu arada, Sayın Başbakan ne istiyor? Sayın Başbakanımız dikensiz gül bahçesi olan bir ülke istiyor ama günümüz dünyasında, maalesef, böyle bir ülke yoktur değerli arkadaşlarım ve ses çıkarmayan bir toplum istiyor Sayın Başbakan.

Sayın Bakan, bu yasa tasarısında sağlık çalışanları gelecek korkusu taşıyor, gelecek korkusu yaşıyorlar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Barış, konuşmanızı tamamlar mısınız.

Buyurun.

TANSEL BARIŞ (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Emekli olana kadar kendilerini ne gibi koşulların beklediği endişesini taşıyorlar. Bu yasadan sonraki kamu hastanesi birliği yasa tasarısında endişeler daha da artmaktadır ve o zaman “Acaba bizler 4/B’li mi olacağız, 4/C’li mi olacağız?” endişesi vardır. Bu nedenle, Sayın Bakanım, buradan sağlık çalışanlarına bu konuyu aydınlatır mısınız lütfen.

Sayın Bakan, Tam Gün Yasa Tasarısı gerekçelerinde “Hekimler yoruluyor, sonra muayenehaneye gidiyorlar ve daha çok yoruluyorlar ve hata yapma oranları artıyor.” diyorsunuz. Peki, bu tasarıda, performans, fazla mesai, nöbet ne oluyor Sayın Bakanım? Daha çok çalışma, daha çok yorulmayla hekim hataları daha çok artmayacak mı?

Yasanın diğer bir hedefi de muayenehaneler ise, zaten yüzde 85…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

TANSEL BARIŞ (Devamla) - …muayenehaneler kapatıldı ve bu durumda yasanın çok tartışılmadan, halkla paylaşılmadan çıkması gerçekten büyük bir sorun olacaktır. Ben yine de…

Yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.

Sağ olun, teşekkür ederiz. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Barış.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

T. B. M. M. Başkanlığına

418 Sıra Sayılı Tam Gün Çalışma Yasa Tasarının 13. maddesinin Ek 26 maddesinin 2. paragrafında “Silahlı Kuvvetler; Sağlık Komutanlığının talep etmesi halinde” diye başlayan cümledeki Sağlık Bakanlığına bağlı kurum ve kuruluşlarda cümlesi; “Üniversite Hastanelerinde görevli personel” diye başlayan cümleden sonra eklenmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                     Cemaleddin Uslu (Edirne) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ AGÂH KAFKAS (Çorum) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Katılmıyoruz Değerli Başkanım.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Durmuş konuşacak.

BAŞKAN – Sayın Durmuş, buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)

OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu önergeyi, üniversite statüsünün eğitim hastanesinden önce geldiğini belirtmek için… Düzeltme, bir redaksiyondur. Bu düzeltmeye niye katılmıyorsunuz? Sağlık Bakanlığı eğitim hastaneleri yalnızca uzmanlık eğitimi verir. Üniversite fakülteleri bizatihi eğitim kurumudur. Onun için, yazarken, sıralamada, önce üniversite hastanelerini, sonra Sağlık Bakanlığı hastanelerini yazmak etik bakımından da doğrudur.

Asıl benim önergeyi vermemdeki -bunu düzeltirsiniz, beni de konuşturmazsınız diye bekliyordum- gerekçe: Silahlı kuvvetler ihtiyacını gidermek için maddede ifade edilen “Sağlık Bakanlığına bağlı sağlık kurum ve kuruluşlarında veya üniversite hastanelerinde görevli öğretim üyeleri ile diğer sağlık personeli haftanın belirli gün veya saatlerinde veya belirli vakalar ve işler için Sağlık Bakanlığı veya Yükseköğretim Kurulu tarafından görevlendirilir.” ibaresine gerek yoktur. 657 sayılı Yasa’ya göre, Sağlık Bakanlığı personeli ya da üniversite personeli bir başka üniversitede görev yapabilir. Bir örnek vereyim: Acil vakalar bunun da tamamen dışındadır. Gece yarısı bir trafik kazasında Ankara Hastanesine mezenter arter yırtılmasıyla bir hasta geldi. Ne ameliyatta damar setimiz var ne de damarı dikecek doktorumuz var. Ankara Üniversitesini aradım, 2 doktor setleriyle geldiler, sabaha kadar çalıştılar. Bunun müeyyidesi var mı? Yok.

Bakanlığım döneminde, Türkiye Cumhuriyeti Sağlık Bakanlığının klinik şeflerini ve başasistanlarını iki yıl süreyle, belli aralarla Azerbaycan birinci kliniğinde görevlendirdim. Bakû’de ameliyat yapılamıyordu, şimdi açık kalp ameliyatı yapılıyor. Bunun için kanuni düzenlemeye gerek yok.

Biliyorum, askeriyenin doktor açığı var, illa da bunu burada belirtin diye onlar koydurmuşlar ama bunu Bakanlığın kötü kullanacağı, sürgün ve kıyımlar için kullanacağı endişesini taşıyorum. Kısa süre sonra bu görevi Sayın Akdağ bırakacak, başkaları alacak. Onlar da farklı kullanabilir diye bu maddenin bu tarafının düzeltilmesini istiyorum.

Değerli arkadaşlarım, özel hastanelere 35 katrilyon, Sağlık Bakanlığı hastanelerine 12,6 katrilyon, üniversite hastanelerine 9 katrilyon, Sosyal Güvenliğin 56 katrilyonluk parasını aktarıyorsunuz. Bütçe buna göre düzenleniyor. Siz özelleri alabildiğine maddi olarak devlet kaynaklarıyla destekliyorsunuz.

Öğretim üyesi geldi Ankara Üniversitesinden, Bakan, tevil yoluna geçmeden açıkça söylesin: Doktor maaşlarının artırılmasıyla ilgili bir açıklaması var mı? Burada doktor maaşı yok. Burada ne var? Siz yahni yapacaksınız, soğanı doğramışsınız, gözleriniz yaşarmış ama et kasapta. Kasaptaki ete soğan doğruyorsunuz. Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi hâlen döner sermayede yüzde 200 olan tavanı ödeyemiyor. Bir daha söylüyorum: Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi, Hacettepe ve Gazi Üniversitesi döner sermayesi en yüksek üniversite hastaneleridir. Ankara Üniversitesinin ödediği para yüzde 125’tir. Yüzde 800’ü nereden bulacak da ödeyecek?

Hacettepe Üniversitesi Rektörünün açıklaması var değerli arkadaşlarım, diyor ki: “Sarf malzemesi alamıyorum.” Yok böyle bir para. Arkasından askerleri hekimlere düşman ediyorsunuz, mühendisleri, diğer meslek gruplarını… 17 milyar maaş verecekmiş… Nereden vereceksin? Namusluca söyle, bir lira zam yapıyor musun maaşına? Emekliliğinde namusluca bir lira zam yapıyor musun? Yok. Sen çalış, hastayı getir, bul, parayı da kazan!

Ben olsam şunu yapardım arkadaşlar: Hekim açığımız var, ihtiyacımız var. Muayenehane hekimine, akşam saati gel, üniversitede ameliyatını yap, eğitim hastanesinde ameliyatını yap, parasını cebinden hasta versin, Sosyal Güvenlik Kurumu da parasını döner sermaye olarak üniversiteye ya da kamu hastanesine versin. Niçin? Hekim açığım var. Bir üroloji doçenti senelerce Gazi Üniversitesine taşındı…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Durmuş, konuşmanızı tamamlayınız.

OSMAN DURMUŞ (Devamla) – Teşekkür ediyorum.

…oradaki arkadaşlara TUR öğretti, şimdi Denizli’de. Ankara Üniversitesinde laparoskopik cerrahi yapan genç arkadaşım diyor ki: “Bana sıfır maaş versin devlet, muayenehanemi kapatmasın. Ben laparoskopik cerrahi eğitimi veriyorum, eğiteceğim elemanları, izin versinler eğitmeye devam edeyim, hastamı da dışarıda ameliyat edeyim.”

Siz 1 milyon 870 bin saat devlet mesaisini hibe ediyorsunuz. Hekime ihtiyacınız var, bütün hekimlere “Saat 16.00’da hastaneyi boşalt.” diyorsunuz. Yapmayın, inandırıcı olun. Tam günü istiyorsanız hekimler saat 17.00’ye kadar çalışmalı, bütün hekimler 17.00’ye kadar çalışmalı. 17.00’den sonra çalışan özel hekim, parasını vermek kaydıyla üniversite hastanesinde ameliyatını yapsın, eğitime katkı sağlasın, devlet hastanesinde yapsın ama siz “Hekim muayeneden geçmeyeni yatırmıyor.” diyorsanız bu sizin beceriksizliğiniz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

OSMAN DURMUŞ (Devamla) – Hasta yatağına giriş muayenehaneden olmaz, onu çok kolay önleyebilirsiniz.

Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Durmuş, teşekkür ediyorum.

Sayın Bakanın kısa bir açıklama talebi var.

Buyurun Sayın Bakanım.

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Değerli Başkanım, teşekkür ederim.

Bir cümle… Muhtemelen Sayın Durmuş’a yanlış bir bilgi aktarılmış. Şimdi, ben, arkadaşlarımdan, 2010 harcamalarıyla alakalı olarak kamuda nasıl bir planlama yapılmış, onu getirdim, bütçemizde. Sayın Milletvekili özel sektöre 35 katrilyon lira ayrıldığını söyledi. Bu rakam -bir planlama olarak tabii- şu anda 5 milyar 400 milyondur, yani 35 milyar değil, 5 milyar 400 milyondur. Aşağı yukarı 7 kata yakın bir hata yapılmış, onu düzeltmenin önemli olduğunu düşündüğüm için, kayıtlara geçirmek için söylüyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

13’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

14’üncü madde üzerinde üç adet önerge vardır.

Önergeleri okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

418 sıra sayılı Üniversite ve Sağlık Personelinin Tam Gün Çalışmasına ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 14. maddesi ile 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununa eklenmek istenilen ek maddenin birinci fıkrasında geçen, “…tabip ve diş tabipleri ile tıpta uzmanlık mevzuatına göre uzman olanlar…” ibarelerinin, “…sağlık kurum ve kuruluşlarında çalışan personel…” ibareleri ile değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Hasip Kaplan

İbrahim Binici

Sevahir Bayındır

 

Şırnak

Urfa

Şırnak

 

Sırrı Sakık

 

Nezir Karabaş

 

Muş

 

Bitlis

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 418 sıra sayılı Kanun Tasarısının 14 üncü maddesi ile 5510 sayılı Kanuna eklenmesi öngörülen Ek 1 inci Maddenin;

- Birinci fıkrasının birinci cümlesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini ve

- Yedinci fıkrasının ikinci cümlesinin madde metninden çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.

 

Mustafa Kalaycı

Erkan Akçay

Emin Haluk Ayhan

 

Konya

Manisa

Denizli

 

 

Münir Kutluata

 

 

 

Sakarya

 

4/1/1961 tarihli ve 209 sayılı Sağlık Bakanlığına Bağlı Sağlık Kurumları ile Esenlendirme (Rehabilitasyon) Tesislerine Verilecek Döner Sermaye Hakkında Ka-nunun 5 inci maddesi ve 4/11/1981 tarihli ve 2547 sayılı Yükseköğretim Kanununun 58 inci maddesi gereğince döner sermaye gelirlerinden ek ödeme alanlar ile 27/7/1967 tarihli ve 926 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununun 17 nci maddesi gereğince sağlık hizmetleri tazminatı alanlar ve aynı zamanda bu Kanun kapsamında sigortalı bulunanların, talepleri hâlinde kendilerine ödenen ek ödeme ve-ya sağlık hizmetleri tazminatı tutarının beyan edecekleri kısmı üzerinden malullük, yaşlılık ve ölüm sigortasıyla sınırlı olacak şekilde ilave olarak sigorta primine tabi tutulur.”

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 418 sıra sayılı Kanun Tasarısının 14 üncü maddesi ile 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununa eklenen Ek Madde 1’in aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Tekin Bingöl

Şevket Köse

Sacid Yıldız

 

Ankara

Adıyaman

İstanbul

 

Ali İhsan Köktürk

 

M. Şevki Kulkuloğlu

 

Zonguldak

 

Kayseri

“Ek Madde 1: 4/1/1961 tarihli ve 209 sayılı Sağlık Bakanlığına Bağlı Sağlık Kurumları ile Esenlendirme (Rehabilitasyon) Tesislerine Verilecek Döner Sermaye Hakkında Kanunun 5 inci maddesi (altıncı fıkra kapsamında ek ödeme alanlar ile diğer kurumlardan vekaleten atama veya görevlendirme suretiyle Sağlık Bakanlığında görevlendirilenler hariç) gereğince döner sermaye gelirlerinden ek ödeme alan ve aynı zamanda bu Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (c) bendi kapsamında sigortalı bulunanlardan; tabip ve diş tabipleri ile tıpta uzmanlık mevzuatına göre uzman olanlar, sigorta priminin 209 sayılı Kanunun ek 3 üncü maddesine göre kendilerine ödenen tutar üzerinden malullük, yaşlılık ve ölüm sigortasıyla sınırlı olacak şekilde ilave olarak sigorta primine tabi tutulur. Ancak, bu şekilde ilave olarak sigorta primine tabi tutulacak kazancın tutarı, bu haktan yararlanacakların tamamı açısından 80 inci maddenin üçüncü fıkrasına göre belirlenecek sigorta primine esas kazanç toplamı ile 82 nci maddenin birinci fıkrasında belirtilen sigorta primine esas kazanç üst sınırı arasındaki farkı geçemez.

Bu şekilde ilave prim ödemesinde bulunanlardan malullük, yaşlılık, vazife malullüğü veya emeklilik aylığı ya da sürekli tam iş göremezlik geliri bağlanmasına hak kazananlara; ilave olarak ödedikleri her yıla ait sigorta prim matrahının, kazancın ait olduğu yıldan itibaren söz konusu aylık veya geliri talep ettiği tarihe kadar geçen yıllar için her yıl gerçekleşen güncelleme katsayısı ile güncellenerek bulunan kazançlar toplamının, ilave prim ödedikleri gün sayısına bölünmesi sonucu bulunacak ortalama günlük kazancın otuz katının, ilave prim ödedikleri gün sayısının her 360 günü için % 2’si oranında bulunacak tutarda ilave aylık ödenir. Bu hesaplamada, 360 günden eksik süreler orantılı olarak dikkate alınır. Sigortalının ölmesi halinde ise, bu fıkra çerçevesinde hesaplanacak ilave aylık geçici 18 inci madde hükümleri saklı kalmak kaydıyla, geçici 4 üncü madde kapsamında bulunan sigortalıların aylığa müstahak dul ve yetimleri için geçici 4 üncü madde hükümlerine, diğer sigortalıların hak sahipleri için ise 34 ve 54 üncü madde hükümlerine göre ödenir. Bu şekilde ilave aylık alan kız çocuğunun 37 nci madde uyarınca evlenme ödeneğine hak kazanması durumda, aynı madde hükümleri çerçevesinde ilave evlenme ödeneği ödenir.

İlave aylıklar, 55 inci maddenin ikinci fıkrası uyarınca artırılır.

Bu şekilde ilave prim ödemesinde bulunanlardan 31 inci madde ve geçici 4 üncü madde uyarınca toptan ödeme yapılan veya emeklilik kesenekleri geri verilenlere; ilave olarak ödedikleri sigorta primlerinin her yıla ait tutarı, primlerin ait olduğu yıldan itibaren yazılı istek tarihine kadar geçen yıllar için, her yıl gerçekleşen güncelleme katsayısı ile güncellenerek bulunacak tutarda ilave toptan ödeme yapılır. Sigortalının ölmesi halinde ise, bu fıkra çerçevesinde hesaplanacak ilave toptan ödeme, geçici 4 üncü madde kapsamında bulunan sigortalıların aylığa müstahak dul ve yetimlerine geçici 4 üncü madde hükümlerine, diğer sigortalıların hak sahiplerine ise 34 üncü madde hükümlerine göre ödenir.

İlave aylıkların başlangıcı, kesilmesi ve yeniden bağlanmasında geçici 4 üncü madde kapsamına girenler için geçici 4 üncü madde hükümleri, diğerleri için ise 27, 30 ve 34 üncü madde hükümleri kıyasen uygulanır. Ancak, geçici 4 üncü madde kapsamında veya 30 uncu maddenin üçüncü fıkrası kapsamında aylıklarının kesilmesi sebebiyle ilave aylıkları da kesilmiş olanlardan birinci fıkra kapsamında yeniden ilave sigorta primi ödemiş ve yeniden aylık bağlanmasına hak kazanmış olanların yeni ilave aylığı, eski aylığın kesildiği tarihten yeniden ilave aylık bağlanacak tarihe kadar 55 inci maddenin ikinci fıkrasına göre aylıklara yapılan artışlar uygulanarak bulunacak tutara, yeniden ilave sigorta primi ödediği süreler için ikinci fıkraya göre hesaplanacak ilave aylığın eklenmesi suretiyle tespit olunur.

Birinci fıkra gereğince ilave sigorta primi kesilmesine, 209 sayılı Kanunun ek 3 üncü maddesine göre ek ödeme verilecek ilk aybaşında başlanır. Bu şekilde ilave sigorta primi alınacakların sigorta primleri için ayrı bir bildirge düzenlenir. Ancak, bu bildirgelerin verilme ve primlerin ödeme zamanının tespitinde genel hükümlere uygun olarak işlem tesis edilir.

Malullük, yaşlılık ve ölüm sigortası için bu madde hükümlerine göre sigorta primi ödenen süreler, prim ödeme gün sayısı, sigortalılık süresi ve prime esas kazanç hesabına dahil edilemez. Ödenen prim tutarları ve bildirilen kazanç tutarları ise iş sonu tazminatı ve kıdem tazminatı da dahil olmak üzere bu maddede belirtilmeyen herhangi bir hakkın elde edilmesinde veya hesabında dikkate alınmaz.

Bu madde kapsamında ödenen sigorta primleri daha sonra geri talep edilemez ve bu Kanunun ihya hükümleri ilave aylıklar hakkında uygulanmaz.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ AGÂH KAFKAS (Çorum) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Sayın Bingöl mü konuşacak?

HAKKI SUHA OKAY (Ankara) – Evet.

BAŞKAN – Önerge sahipleri adına Tekin Bingöl, Ankara Milletvekili.

Buyurun Sayın Bingöl.

TEKİN BİNGÖL (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Tam gün çalışma tasarısı gündeme geldiği andan itibaren Cumhuriyet Halk Partisi olarak sık sık vurguladığımız bir hususu huzurlarınızda yinelemek istiyorum. Biz, bu tasarı yasalaştıktan sonra uygulanabilirliğinin olabilmesi için, mutlaka genel bütçenin katkısının olması gerektiğini ifade ediyorduk. Maliye Bakanlığı, bu konuda, eğer, tasarruf geliştirip katkı koymadığı takdirde, ilerleyen dönemlerde ciddi sorunlar yaşayacağımızı sıklıkla ifade ettik.

Değerli milletvekilleri, son dönemlerde, sık sık, birtakım sorunların yaşandığı basında yer almaya başladı. Geçtiğimiz günlerde, gazetelerde, farklı farklı bölgelerden değişik haberlerle karşılaştık. Bunların bir tanesini sizinle paylaşmak istiyorum: “Hastaneler sıkıntıda.” Yazının içeriğinde “Üniversite hastaneleri durma noktasında, malzemeler alınamıyor, SGK ödeme yapmıyor, ameliyatlar iptal, doktorlar isyanda...” Bu yazıyı herhangi bir muhalefet milletvekili söylemiyor, bir muhalefet partisinin yetkilisi söylemiyor, Tabipler Birliği temsilcileri söylemiyor; üniversitelerin rektörleri söylüyor, hastane direktörleri söylüyor, başhekim ve başhekim yardımcıları söylüyor.

Değerli milletvekilleri, 19 Mayıs Üniversitesinin Başhekim Yardımcısı “Firmalar bize itibar etmiyor, ihalelerimize girmiyor.” diyor. Hacettepenin Hastaneler Direktörü “Ameliyatları iptal etmek zorunda kalıyoruz.” diyor.

Bakınız, bu yasa yürürlüğe girdikten sonra -yine ısrarla vurguluyoruz- eğer döner sermaye gelirlerini artırıcı düzenlemeler yapılmazsa bu sorunlar daha da derinleşecek ve korkarım ki sağlıkta çok ciddi sorunlar yaşayacağız.

Değerli milletvekilleri, devlet hastanelerinde, diğer kamu kurumlarında ve üniversitede çalışan 92.728 hekimimiz var. Sayın Bakan da bu kürsüden ifade etti, bu hekimlerimizin çok ciddi sorunlarından bir tanesi emeklilik maaşlarıydı ve şu anda çalışan hekimlerimizin tamamına yakınının, yani 92 bine yakın hekimimizin emekli maaşında maalesef bu düzenlemeyle ciddi bir artış olmayacak. Sadece son yıllara gelen hekimlerimizin, pratisyen hekimler için 20 Türk lirası, uzman hekimler içinse 36 Türk lirası gibi bir iyileştirme söz konusu olacak. Eğer bu düzenlemelerle emekli maaşlarında artış bekleniyorsa en az yirmi yıl prim ödemesi gerekmektedir.

Değerli milletvekilleri, bakın, bu yasada çok ilginçlikler var. Önerge verdiğimiz maddede açık bir şekilde şu ifade ediliyor: Primlerin işveren payını hekim ödeyecek. Soruyorum size: Hangi kamu kurumunda, hangi özel sektörde çalışan herhangi bir çalışanın, adı üstünde, işveren payı çalışan tarafından karşılanıyor? Bütün bu primin tamamı hekimlerin üzerine yıkılmak isteniyor. Üstüne üstlük iş sonu tazminatı, kıdem tazminatı, emeklilik ikramiyesine de bunların hiçbirisi yansımıyor. Çok ilginçtir, mütevazı artışlar öngörüyor bu tasarı. O artışlar da döner sermaye gelirlerinden karşılanacak, ki bu döner sermaye gelirlerinin ne olacağı da belli değil. Bunlar da yine bu tür geri alımlarla kuşa döndürülüyor.

Bir başka önemli husus: Bildiğiniz gibi, bu yasayla mali mesleki zorunluluk sigortası getiriliyor. O primin de yüzde 50’si hekimler tarafından karşılanacak. Döner sermaye gelirleriyle artış sağlanıyor. İşte, böyle, işveren payı ödettirilerek ya da mali mesleki sigorta priminin yarısı hekimlere ödettirilerek âdeta geriye alınıyor.

Değerli milletvekilleri, bu tasarıda gerçekten çok ciddi sorunlar içeren maddeler var. Biz bunları, tasarı Genel Kurulda görüşüldüğü andan itibaren sık sık önergelerle gündeme getiriyoruz ama maalesef bu önergelerin hiçbir tanesi ciddiye alınmıyor, dikkate alınmıyor. Oysa ben parti adına konuşmamda da bahsetmiştim, bizim önerilerimizin tümü iyi niyet taşıyor. Zira biz tam gün çalışmayı parti olarak ilkesel anlamda destekliyoruz ama bu tasarı içerisindeki maddelerin hemen tamamında çalışanlar aleyhine birtakım düzenlemeler var. Israrla bunların düzenlenmesi için bir gayret içerisine girdik ama maalesef bu önergelerimizin hiçbirisi dikkate alınmadı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Bingöl, konuşmanızı tamamlayınız.

Buyurun efendim.

TEKİN BİNGÖL (Devamla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Bakınız, iyonlaştırıcı radyasyona maruz kalan personelin gerçekten çok ciddi sorunları var. Ülkemizde çok farklı bölgelerde, hâlâ 1950-1960 yıllarında alınan radyoloji aletleriyle çekimler yapılıyor. Bunlar çok ciddi şekilde iyonlaştırıcı radyasyon yayıyorlar ve bizim ülkemizde radyasyona maruz kalan personelin çalışma süreleri azaltılsa dahi, yirmi beş saatte tutulsa dahi, hasta yoğunluğu nedeniyle o radyasyona maruziyet sorunu çok ciddi boyutlarda. Dolayısıyla bu sürelerin artırılması, kesinlikle kanser yapıcı özelliği olan bu maddelere karşı çalışanların direkt maruziyet altında kalmasını beraberinde getirecektir ama maalesef, bu sorunlarla ilgili bütün önergelerimiz Sayın Bakan ve Sayın Komisyon Başkanımız tarafından, daha işin başında, iyice irdelenmeden reddedildi.

Bu tasarı da sorunlarla dolu bir tasarı olarak çıkacaktır. Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bingöl.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

418 sıra sayılı Üniversite ve Sağlık Personelinin Tam Gün Çalışmasına ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 14. maddesi ile 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununa eklenmek istenilen ek maddenin birinci fıkrasında geçen, “…tabip ve diş tabipleri ile tıpta uzmanlık mevzuatına göre uzman olanlar…” ibarelerinin, “…sağlık kurum ve kuruluşlarında çalışan personel…” ibareleri ile değiştirilmesini arz ve teklif ederim.

                                                                                            Hasip Kaplan (Şırnak) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Trabzon) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum.

Gerekçe: Yapılması düşünülen bu değişiklik ile tüm sağlık çalışanları ile sağlık kurumlarında görev yapan diğer personelin arasında emeklilik yönünden eşitlik sağlanacak, çalıştıkları dönemde elde ettikleri gelirlerinin emekliliğe yansımaları ile emekliliklerinde oluşacak geçim sıkıntısı kısmen de olsa ortadan kalkacak ve yaşam koşullarının kötüleşmesinin önüne geçilecektir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum, buyurun:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 418 sıra sayılı Kanun Tasarısının 14 üncü maddesi ile 5510 sayılı Kanuna eklenmesi öngörülen Ek 1 inci Maddenin;

- Birinci fıkrasının birinci cümlesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini ve

- Yedinci fıkrasının ikinci cümlesinin madde metninden çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.

                                                                                       Mustafa Kalaycı (Konya) ve arkadaşları

4/1/1961 tarihli ve 209 sayılı Sağlık Bakanlığına Bağlı Sağlık Kurumları ile Esenlendirme (Rehabilitasyon) Tesislerine Verilecek Döner Sermaye Hakkında Kanunun 5 inci maddesi ve 4/11/1981 tarihli ve 2547 sayılı Yükseköğretim Kanununun 58 inci maddesi gereğince döner sermaye gelirlerinden ek ödeme alanlar ile 27/7/1967 tarihli ve 926 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununun 17 nci maddesi gereğince sağlık hizmetleri tazminatı alanlar ve aynı zamanda bu Kanun kapsamında sigortalı bulunanların, talepleri hâlinde kendilerine ödenen ek ödeme veya sağlık hizmetleri tazminatı tutarının beyan edecekleri kısmı üzerinden malullük, yaşlılık ve ölüm sigortasıyla sınırlı olacak şekilde ilave olarak sigorta primine tabi tutulur.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Trabzon) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Sayın Kalaycı, buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)

MUSTAFA KALAYCI (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 418 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 14’üncü maddesiyle ilgili vermiş olduğumuz önerge hakkında görüşlerimizi açıklamak üzere huzurlarınızdayım, bu vesileyle hepinizi saygılarımla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, bildiğiniz üzere tasarının 14’üncü maddesi Sağlık Bakanlığına bağlı sağlık kurumları ile esenlendirme tesislerinde çalışmakta olan tabip ve diş tabipleriyle tıpta uzmanlık mevzuatına göre uzman olanların aldıkları ek ödeme tutarının tasarıyla belirlenen belirli bir kısmının sigorta primine tabi tutulmak suretiyle emekli aylığına yansıtılmasını düzenlemektedir.

Sayın Başbakan geçen hafta grup toplantısında yirmi beş yıl çalışan bir pratisyen hekimin emekli maaşının yüzde 44 oranında, uzman hekimin emekli maaşının yüzde 82 oranında, klinik şef ve şef yardımcılarının emekli maaşının yüzde 100 oranında artırılacağını söylemiştir.

Tasarıda yer alan hükümlere göre şöyle bir hesap yaptım değerli milletvekilleri: Yine, bu tasarıyla verilmesi öngörülen klinik şef ve şef yardımcıları için en yüksek devlet memuru aylığının yüzde 410’u, uzman tabip ve uzman diş tabipleri için yüzde 335’i, pratisyen tabip ve diş tabipleri için yüzde 180’i prime esas kazanç tutarını gösteriyor. Bunun üzerinden, yine tasarıda yer alan hükme göre maluliyet, yaşlılık ve ölüm aylığı primi uygulanması öngörülmekte, yüzde 20 ve hem işveren hissesinin hem çalışan hissesinin tabiplerimiz tarafından ödenmesini öngörmektedir. Buna göre klinik şef ve şef yardımcılarının ödeyeceği prim ayda 446,48 lira yani yılda 5.357 lira ve yirmi beş yıl çalışırsa 133.942 lira ödeyecek. Bunun karşılığında maaşına yansıyacak rakam ayda 44 lira 65 kuruş, yirmi beş yılda da bin lira. Pratisyen tabip için baktığımız zaman 196 lira prim ödeyecek, on iki ayda 2.352 liralık prim ediyor; toplam, yirmi beş yılda da 58.804 lira prim ediyor. Karşılığında alacağı yıllık katkı 19 lira, toplam emekli maaşına yirmi beş yılda yansıyacak rakam ise 490 lira.

Yani bir aldatmaca var. Gerçekten, tabiplerimiz, diş tabiplerimiz, uzman tabiplerimiz hem zorla, kanun zoruyla tam gün çalışmaya zorlanıyorlar hem de aldıkları paradan yine zorla hem de işveren hissesiyle birlikte yüzde 20 sigorta primi kesilmesi öngörülmektedir.

Değerli milletvekilleri, burada bir de eşitlik ve adalet ilkesine uymayan husus var. Nedir bu? Sadece Sağlık Bakanlığına bağlı kuruluşlarda çalışanları kapsıyor bu emekli aylığına yansıtılması hususu. Hâlbuki üniversitelerimiz var, yine askerî hastanelerimiz var, burada çalışan tabip ve diş tabiplerimiz var, uzman hekimlerimiz var.

Yine, eşitlik ve adalet ilkesine uymayan diğer bir husus: Hemşirelerimiz var, ebelerimiz var, sağlık çalışanlarımız var, idari ve teknik personelimiz var ek ödeme alan. Esasında 5510 sayılı Kanun’u da açıkçası, bir reform olarak çıkarıldığı söylenen Kanun’u da delik deşik etmeden, ana maddede ek ödemelerin kişilerin beyanına bağlı olarak prime tabi tutulmasıyla ilgili bir düzenleme yapılması yeterli olacaktı. Biz, getirdiğimiz öneride 209, 2547 ve 926 sayılı kanunlara göre çalıştırılan, bu kurumlarda çalışan uzman tabip, tabip, diş hekimi, hemşire, ebe, sağlık personeli, idari ve teknik personelin…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Kalaycı, konuşmanızı tamamlar mısınız.

Buyurun.

MUSTAFA KALAYCI (Devamla) - …ek ödeme veya sağlık hizmetleri tazminatı alan tüm çalışanların talepleri hâlinde, yani isteğe bağlı olarak kapsama alınmasını öngörmekteyiz ve de beyan edecekleri ek ödeme tutarı veya sağlık hizmetleri tazminatının prime tabi olmasını öngörmekteyiz.

Yine sigorta priminin de 5510 sayılı Kanun’un ana maddesinde olduğu üzere malullük, yaşlılık, ölüm sigorta primi olan yüzde 20’nin yüzde 9 sigortalı, yüzde 11 işveren şeklinde kesilmesini öngörüyoruz.

Yine kanunda verilmeyen bir hak var. Bu kesintiler, ikramiye ve tazminatlara da yansıtılmıyor. Bizim önergemizde sigorta primine tabi tutulan ek ödeme veya sağlık hizmetleri tazminat tutarının, ikramiye ve tazminat hesabında da dikkate alınmasıdır.

Teklifimizin kabul edilmesini diliyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Kalaycı.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Komisyonun bir düzeltme talebi var.

Buyurun.

SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Trabzon) – Sayın Başkanım, kayıtlara geçmesi açısından arz ediyorum.

Bu tasarı Genel Kurul gündemine gelmeden önce 209 sayılı Kanun’a iki adet ek madde eklenmiştir. Bu yüzden ek madde numarasının “1” değil “Ek Madde 3” olarak düzeltilmesini ve bu şekilde oylanmasını arz ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, bu düzeltmeyle birlikte 14’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Saygıdeğer milletvekilleri, yeni 15’inci madde ihdasına dair bir önerge vardır.

Malumlarınız olduğu üzere, görüşülmekte olan tasarı veya teklife konu kanunun, komisyon metninde bulunmayan, ancak tasarı veya teklif ile çok yakın ilgisi bulunan bir maddesinin değiştirilmesini isteyen ve komisyonun salt çoğunlukla katıldığı önergeler üzerinde yeni bir madde olarak görüşme açılacağı, İç Tüzük’ün 87’nci maddesinin dördüncü fıkrası hükmüdür.

Bu nedenle önergeyi okutup Komisyona soracağım. Komisyon önergeye salt çoğunlukla, 13 üyesiyle katılırsa önergeyi işleme alacağım. Komisyonun salt çoğunlukla katılmaması hâlinde ise önergeyi işlemden kaldıracağım.

Şimdi önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 418 sıra sayılı Kanun Tasarısının çerçeve 14 üncü maddesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki maddenin 15 inci madde olarak eklenmesini ve diğer maddelerin buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                                                        Recep Akdağ

                                                                                                                        Sağlık Bakanı

“Madde 15- 13/12/1983 tarihli ve 181 sayılı Sağlık Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnameye aşağıdaki ek madde eklenmiştir.

Ek Madde 8- Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğünde çalışan memurlar ile sözleşmeli personelden taşra teşkilatında görev yapan tabipler için en yüksek Devlet memuru aylığının (ek gösterge dahil) % 400’ünü, merkez ve taşra teşkilatında görev yapan diğer personele % 200’ünü geçmemek üzere ek ödeme yapılabilir. Ek ödemenin oranı ile usul ve esasları; görev yapılan birim ve iş hacmi, görevin önem ve güçlüğü, çalışma süresi, personelin sınıfı, kadro unvanı, derecesi ve atanma biçimi gibi kriterler ile personele aylık ve özlük hakları dışında ilgili mevzuatına göre yapılan diğer ilave ödemeler dikkate alınmak suretiyle Maliye Bakanlığının uygun görüşü üzerine Sağlık Bakanlığınca belirlenir. Bu ödemelerden damga vergisi hariç herhangi bir vergi kesilmez.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye salt çoğunlukla katılıyor musunuz?

SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Trabzon) – Sayın Başkanım, iktidar ve muhalefette bulunan Komisyon üyesi arkadaşlarımla birlikte, hep birlikte bu önergeye katılıyoruz, salt çoğunluğumuz vardır efendim.

Ben, hassaten, oylamaya katılan arkadaşlarıma da teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Başkanlıkça da salt çoğunluğun olduğu tespit edilmiştir.

Komisyon önergeye salt çoğunlukla katılmış olduğundan, önerge üzerinde yeni bir madde olarak görüşme açıyorum.

Söz talebi? Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Saygıdeğer milletvekilleri, tasarıya yeni 16’ncı madde olarak ilavesi öngörülen iki ayrı önerge vardır.

Yine, saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, malumunuz olduğu üzere, görüşülmekte olan tasarı veya teklife konu kanunun komisyon metninde bulunmayan ancak tasarı veya teklif ile çok yakın ilgisi bulunan bir maddesinin değiştirilmesini isteyen ve komisyonun salt çoğunlukla katıldığı önergeler üzerinde yeni bir madde olarak görüşme açılacağı İç Tüzük’ün 87’nci maddesinin dördüncü fıkrası hükmüdür.

Biraz önce arz ettiğim gibi, bu nedenle önergeyi yine okutup Komisyona soracağım. Komisyonun önergeye salt çoğunlukla, 13 üyesiyle katılması hâlinde işleme alacağım, katılmaması hâlinde önergeyi işlemden kaldıracağım.

Önergeler aynı olduğu için ilkini okutup diğerinin imza sahiplerini okutacağım:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 418 sıra sayılı Kanun Tasarısına 15 inci maddeden sonra gelmek üzere aşağıdaki 16 ncı maddenin eklenmesini ve sonraki maddelerin buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                                                        Recep Akdağ

                                                                                                                        Sağlık Bakanı

Madde 16- 13/12/1983 tarihli ve 181 sayılı Sağlık Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnameye aşağıdaki Ek Madde eklenmiştir.

“Ek Madde 9 - Türkiye Kızılay Derneğine (KIZILAY) ait olup 1/5/2009 tarihi itibarıyla ruhsatlı olarak işletilmekte bulunan hastane ve tıp merkezlerinden, bu Kanunun yayımından itibaren altı ay içerisinde Sağlık Bakanlığı ile Kızılay arasında yapılacak protokolle Sağlık Bakanlığına devredilecek olanlarında, 1/5/2009 tarihi itibarıyla iş sözleşmesine bağlı olarak çalışmakta olan ve 14/7/1965 tarihli ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 48 inci maddesinde öngörülen genel ve ilgili kadro veya pozisyon için öngörülen özel şartları taşıyan personelden;

a) Tabipler ve diş tabipleri, istekleri halinde çalışmakta oldukları ildeki ihtiyaç bulunan sağlık kurum veya kuruluşlarının memur kadrolarına Sağlık Bakanlığınca atanırlar.

b) Tabipler ve diş tabipleri dışındaki diğer personel, istekleri halinde, yaptıkları iş, eğitim durumu ve bulundukları pozisyon dikkate alınarak Devlet Personel Başkanlığının görüşü üzerine Maliye Bakanlığının izni ile çalışmakta oldukları ildeki sağlık kurum veya kuruluşlarında Bakanlık veya döner sermaye teşkilatı adına vizelenecek pozisyonlarda istihdam edilmek üzere, 657 sayılı Kanunun 4 üncü maddesinin (B) fıkrası hükümleri uyarınca sözleşmeli personel statüsüne geçirilir.

Bu şekilde istihdam edilecek toplam tabip sayısı 180’i, sağlık personeli sayısı 490’ı ve diğer personel sayısı 705’i geçemez.

Kadro ve pozisyonlara atanma ve geçirilmede, iş sözleşmeleri askıda bulunanlar dahil tam zamanlı çalışanlar ile emeklilik veya yaşlılık aylığı kesilmek suretiyle çalışanlar dahil herhangi bir sosyal güvenlik kurumundan emeklilik veya yaşlılık aylığı bağlanmamış olanlar dikkate alınır ve işlemler sağlık kuruluşunun devir tarihini müteakip personelin bir ay içerisinde yapacakları müracaatları dahil altı ay içerisinde tamamlanır.

Personele, memur ve sözleşmeli personel statüsüne geçirilmeleri nedeniyle, iş mevzuatına göre Bakanlık veya Kızılay tarafından herhangi bir tazminat ödenmez, kullanmamış oldukları yıllık ücretli izin süreleri için herhangi bir ödeme yapılmaz. Personelin Bakanlığa devir tarihi itibariyle Kızılay’da geçen ve kıdem tazminatına esas alınabilecek hizmet süreleri; memur kadrolarına atananlar için 8/6/1949 tarihli ve 5434 sayılı T.C. Emekli Sandığı Kanunu uyarınca ödenecek emekli ikramiyesine esas toplam hizmet süresinin hesabında, sözleşmeli personel statüsüne geçirilenler için 657 sayılı Kanunun 4 üncü maddesinin (B) fıkrasına göre hak kazanabilecekleri iş sonu tazminatına esas toplam hizmet süresinin hesabında dikkate alınır.

Personelin emekli ikramiyesi veya iş sonu tazminatının hesabına dahil edilecek hizmet sürelerinden kaynaklanan ilave maliyetin finansmanına karşılık olmak üzere, devir tarihi itibariyle ilgililerin atandıkları kadro unvanı ile derecesi ve kademesi veya geçirildikleri sözleşmeli personel pozisyonlarının unvanı ve hizmet süreleri esas alınarak hesaplanacak emekli ikramiyesi veya iş sonu tazminatı toplam tutarı, beş yıl içerisinde beş eşit taksitte Kızılay tarafından Bakanlığın döner sermayesine ödenir veya devredilen sağlık kuruluşlarına ait taşınır bedelleri ile devredilen sağlık kuruluşlarının bulunduğu Kızılay’a ait taşınmazların kiralanması halinde kira alacağından mahsubu yapılır.

Sağlık Bakanlığına devredilen sağlık kuruluşlarına ait taşınırlardan Bakanlık-ça devralınacaklar ile bunların bedeli, Maliye Bakanlığı temsilcisinin koordinatörlü-ğünde, Bakanlık ve Kızılay temsilcilerinden oluşacak üç kişilik komisyonlar tarafın-dan tespit edilir ve tespit edilen tutar, Bakanlıkça belirlenecek sağlık kurum ve kuru-luşlarının döner sermaye gelirlerinden karşılanır. Komisyonlar, bedel tespit ederken gerektiğinde meslek kuruluşlarından veya bilirkişilerden yararlanabilir.

Bu maddenin uygulanmasında 25/12/2009 tarihli ve 5944 sayılı 2010 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanununun 22 nci ve 23 üncü maddeleri ile 13/12/1983 tarihli ve 190 Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 9 uncu maddesi son fıkrasında yer alan kısıtlamalar dikkate alınmaz.”

BAŞKAN - Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahiplerini okutuyorum:

“Tekin Bingöl       (Ankara)

  Enis Tütüncü      (Tekirdağ)

  Sacid Yıldız        (İstanbul)

  Bilgin Paçarız     (Edirne)

  Canan Arıtman   (İzmir)”

BAŞKAN - Komisyon, önergeye salt çoğunlukla katılıyor mu?

SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Trabzon) – Sayın Başkanım, Kızılayın önemli bir sorununu çözecek olan bu önergeye Komisyonumuz iktidar ve muhalefet milletvekillerinin ortak görüşü olarak katılıyoruz, bu şekilde oylanmasını… Salt çoğunluğumuz vardır efendim. Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Evet.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, şahsım adına söz istiyorum.

BAŞKAN – Tamam Sayın Genç, dikkate alacağım.

Komisyon önergeye salt çoğunlukla katılmış olduğundan önerge üzerinde yeni bir madde olarak görüşme açıyorum.

Söz talebi, şahsı adına Kamer Genç, Tunceli Milletvekili.

Sayın Genç, buyurun efendim.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 72 milyon insanı yakından ilgilendiren 19 maddelik bir kanunu getiriyor iktidar partisi, bu kanunun içeriğinde ne var ne yok kimse bilmesin diye bunu bir temel kanun kabul ediyor, temel kanun kabul ettiği için burada maddeler okunmuyor. Bu kanunla ne getirildiğini kimse bilmiyor. Ondan sonra da gerçekten temel kanun vasfını verecek bir sebep yokken ortada, bir de Hükûmet tutuyor, burada bir önerge veriyor, bir madde ekliyor. Bu, ciddi bir iktidar etme niteliğine yakışmayan bir davranış biçimidir. Yani siz, bir temel kanun getiriyorsanız… Bunun acelesi ne? Yangından mal mı kaçırıyorsunuz? Yani yasama yetkisini kaldıran bir parti olur mu? Maalesef, bu iktidar, evvela başı da dâhil olmak üzere, bir defa yasamadan her şeyi kaçırmaya çalışıyor, yasamanın yetkisini ortadan kaldırıyor.

MUHYETTİN AKSAK (Erzurum) – Öyle bir şey yok Sayın Genç.

KAMER GENÇ (Devamla) – Tayyip Bey ne diyor: “Yargı ciğerlerimizi kanatıyor.” diyor. “Yargı, ciğerlerimizi kanatıyor…” Sayın milletvekilleri, bu çok ağır bir laftır. Bir insanın ciğerini kanatan kimdir? Bir numaralı düşmanıdır. Şimdi, ne diyor? “Bu yargı benim bir numaralı düşmanımdır.” diyor.

BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Onu sen diyorsun.

KAMER GENÇ (Devamla) – Böyle bir laf olur mu sayın milletvekilleri?

Şimdi, Türkiye Cumhuriyeti…

AHMET YENİ (Samsun) – Uydurmaya devam et.

KAMER GENÇ (Devamla) – Yahu sen gazete okumuyorsun! Grupta konuşulanları duymayacak kadar her şeyin maalesef körelmiş. Onun için, böyle körelmiş bir… Kulakların da, duyguların da… Yani bir kişi bazı şeyleri duymuyorsa duyu organları körelmiş demektir. Yani sen, Anayasa’ya göre… Anayasa’da kuvvetler ayrılığı ilkesi vardır. Kuvvetler ayrılığı ilkesine göre ne demektir yargı ve yasama? Sen, şimdi Hükûmetsin. Senin tesis ettiğin işlemlere karşı yargıya gidiliyor mu? Sen bu Anayasa’ya göre seçildin Tayyip Bey. Sen neydin? İmam -hatipleri bitirdin, gittin, Necmettin Bey’in yanında staj yaptın, hatta zaman zaman el de öptün, geldin, parti genel başkanı oldun.

AHMET YENİ (Samsun) – Millet seçti, millet.

KAMER GENÇ (Devamla) - Şimdi, siyasette el öperek bir yere gelenler çok tehlikeli arkadaşlar, çok tehlikeli, inanmanızı istiyorum çünkü bunlar bir defa bir yere geldi mi “Ben her şeyin üstüyüm…”

MUHYETTİN AKSAK (Erzurum) – Milletin getirdiğinden rahatsız olma.

KAMER GENÇ (Devamla) - Yahu, şimdi, sen nasıl diyorsun “Yargının verdiği karar benim ciğerlerimi kanatıyor.” Bu laf dahi, bir kişinin kişiliğini ve karakterini ortaya koyacak çok vahim bir laftır. Şimdi, dolayısıyla, bu lafı söyleyen kişinin demokratik bir ülkede hiçbir suretle iktidarda durma imkânı yok ama tabii sorumluluk duygusu teşekkül etmiş, çağdaş demokrasinin ilkelerini benimsemiş insanların bulunduğu bir yerde böyle laflara, bunlara karşı siyasi sorumluluk getirilebilir.

MUHYETTİN AKSAK (Erzurum) – Millete hakaret ediyorsun sen.

İSMAİL BİLEN (Manisa) – Millete hakaret ettiğinin farkında mısın sen?

KAMER GENÇ (Devamla) – Benim söylediklerimin hepsi ortada. Sen nereye çekersen çek.

Burada, bakın, bu kanunları bu millet görüyor. Burada hem temel kanun getiriyorsunuz… Zaten, temel kanun üzerinde, madde üzerinde AKP Grubu iki tane önerge veriyor, onda da 2 milletvekili aynı önergeyi veriyor. Mesela, “Falanca maddenin ‘olduğu’ kelimesini ‘bulunduğu’ yapın.” diyor. Böyle bir şey olmaz! Yarın siz gittiğiniz zaman, tesadüfen şuradan şu tarafa geçtiğiniz zaman sizin burnunuzdan getirtirler yani derler ki: “Siz iktidarda olduğunuz zaman Parlamentoyu böyle çalıştırmadınız, böyle hileli yollara başvurdunuz, halkın doğruları öğrenmesinin önünü kapattınız.”

Dolayısıyla, böyle bir biçimde iktidar yapılamaz. Sizin eğer hakikaten korkunuz neyse… Niye bu kadar her şeyi milletten kaçırıyorsunuz? Bu kanunda getirdiğiniz ne var ne yok diye niye bu halk duymasın, niye bu halk öğrenmesin? Muhalefet konuşmayacak, vatandaş da duymayacak. Kardeşim, senin ne getirdiğini kim ne bilir? Dolayısıyla, böyle bir iktidar etme meselesi gerçekten isabetli bir mesele değil. Ben, size doğruları söylüyorum yani gerçekleri gösteriyorum.

İSMAİL BİLEN (Manisa) – Hayalini anlatıyorsun, rüyanı anlatıyorsun!

KAMER GENÇ (Devamla) – Bakın, Tayyip Bey’e deyin ki: “Böyle laflar söyleme, yarın muhalefete düştüğün zaman, o Ergenekon’da iki senedir boşuna yatırdığın insanların hakkını ödeyemezsin, arkanda tırlar dolusu evraklar gezer, kaçacağın yer bulamazsın.”

AHMET YENİ (Samsun) – Nereden biliyorsun?

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) – O yargının işi, hükûmetle ne ilgisi var?

KAMER GENÇ (Devamla) - Onun için, birileri iktidara geldiği zaman zannederler ki bu iktidar daimidir ama bir iktidardan düşün bakalım, o zaman göreceğiz ne duruma düşeceğinizi.

Teşekkür ederim efendim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Genç.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Saygıdeğer milletvekilleri, birleşime beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 19.03


BEŞİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 19.10

BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL

KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Yaşar TÜZÜN (Bilecik)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 50’nci Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.

418 sıra sayılı Tasarı’nın görüşmelerine devam edeceğiz.

Komisyon ve Hükûmet yerinde.

Sayın milletvekilleri, yeni 17’nci madde ihdasına dair bir önerge vardır.

Biraz önce de arz edildiği üzere, görüşülmekte olan tasarı veya teklife konu kanunun komisyon metninde bulunmayan ancak tasarı veya teklif ile çok yakın ilgisi bulunan bir maddesinin değiştirilmesini isteyen ve komisyonun salt çoğunlukla katıldığı önergeler üzerinde yeni bir madde olarak görüşme açılacağı İç Tüzük’ün 87’nci maddesinin dördüncü fıkrası hükmüdür. Bu nedenle önergeyi okutup Komisyona soracağım. Komisyon önergeye salt çoğunlukla, 13 üyesiyle katılırsa önergeyi işleme alacağım. Komisyonun salt çoğunlukla katılmaması hâlinde ise önergeyi işlemden kaldıracağım.

Önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 418 sıra sayılı Kanun Tasarısına 16. maddeden sonra gelmek üzere aşağıdaki maddenin eklenmesini ve madde numaralarının buna göre teselsül ettirilmesini az ve teklif ederiz.

Madde 17: 13.12.1983 tarihli ve 181 sayılı Sağlık Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnameye aşağıdaki ek madde eklenmiştir.

Ek Madde 8: Sağlık bakanlığına bağlı sağlık kurum ve kuruluşlarında görev yapan uzman tabip, uzman diş tabibi, tabip, diş tabibi ve diğer sağlık personeline oranları Bakanlar kurulunca belirlenmek üzere en yüksek Devlet Memuru aylığının (ek gösterge dâhil) brüt tutarı ile çarpımı sonucu bulunan miktarda sağlık hizmetleri tazminatı ödenir.

 

Mehmet Şandır

Mümin İnan

Oktay Vural

 

Mersin

Niğde

İzmir

 

Necati Özensoy

Hüseyin Yıldız

Osman Durmuş

 

Bursa

Antalya

Kırıkkale

 

 

Alim Işık

 

 

 

Kütahya

 

BAŞKAN – Komisyon önergeye salt çoğunlukla katılıyor mu?

SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Trabzon) – Sayın Başkanım, çoğunluğumuz yoktur; katılamıyoruz.

BAŞKAN – Evet, çoğunluğunuzun olmadığını ben de görüyorum.

Komisyon önergeye salt çoğunlukla katılmamış olduğundan, sayın milletvekilleri, önergeyi işlemden kaldırıyorum.

Saygıdeğer milletvekilleri, 17’nci madde üzerinde üç adet önerge vardır. Önergeleri okutuyorum:

T.B.M.M Başkanlığına

Görüşülmekte olan 418 sıra sayılı Üniversite ve Sağlık Personelinin Tam Gün Çalışmasına ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının çerçeve 17’nci maddesinde yer alan geçici madde 11’in “tabip”ten sonra gelmek üzere “veteriner hekim, veteriner sağlık teknisyeni, diş hekimi, uzman diş hekimi, eczacı” sözcüklerinin eklenmesini ve Sağlık Bakanlığına ait ibaresinden sonra gelmek üzere “görevden ayrıldıkları” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

 

Ramazan Kerim Özkan

Enis Tütüncü

Sacid Yıldız

 

Burdur

Tekirdağ

Ankara

 

Tekin Bingöl

Canan Arıtman

Kemal Demirel

 

Ankara

İzmir

Bursa

 

Şevket Köse

 

M. Şevki Kulkuloğlu

 

Adıyaman

 

Kayseri

TBMM Başkanlığına

Görüşmekte olduğumuz 418 sıra sayılı tasarının 17. maddesindeki (Geçici Madde 11) “26.5.2009” ibaresi “26.5.2010” olarak değiştirilmiştir. Arz ve teklif ederiz.

 

Hasan Çalış

Süleyman Yunusoğlu

Recep Taner

 

Karaman

Trabzon

Aydın

 

Kürşat Atılgan

 

Kadir Ural

 

Adana

 

Mersin

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 418 sıra sayılı Kanun Tasarısının çerçeve 17’nci maddesiyle 181 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye eklenmesi öngörülen geçici maddede yer alan “26/5/1999 ile 26/5/2009” ibaresinin “26/5/1995 ile 01/1/2010” şeklinde değiştirilmesini ve “çekilmiş sayılan tabip” ibaresinden sonra gelmek üzere “diş tabibi,” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                                                        Recep Akdağ

                                                                                                                        Sağlık Bakanı

BAŞKAN – Komisyon, önergeye katılıyor musunuz?

SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Trabzon) – Sayın Başkanım, tarihleri net olarak algılayamadığım için, duyamadığım için, lütfen…

BAŞKAN – Size fotokopisi gelmedi mi efendim bunların?

SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Trabzon) – Hayır, farklı bir önerge var, fotokopi bende yok. “26/5/1995 ile 01/1/2010” mu?

BAŞKAN – Evet.

BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Bakanın önergesi mi efendim?

BAŞKAN – Bakanın önergesi.

SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Trabzon) – Takdire bırakıyoruz efendim.

BAŞKAN – Hükûmet?

BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) – Katılıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor zaten kendi önergesi.

HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Karar yeter sayısı istiyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

İstifa sonrası ataması yapılacaklar arasına diş tabiplerinin de dahil edilmesi ve görevden çekilme tarihlerinin biraz daha genişletilmesi öngörülmektedir.

BAŞKAN – Gerekçesini dinlediğiniz önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı vardır, önerge kabul edilmiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

T.B.M.M Başkanlığına

Görüşülmekte olan 418 sıra sayılı Üniversite ve Sağlık Personelinin Tam Gün Çalışmasına ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının çerçeve 17’nci maddesinde yer alan geçici madde 11’in “tabip”ten sonra gelmek üzere “veteriner hekim, veteriner sağlık teknisyeni, diş hekimi, uzman diş hekimi, eczacı” sözcüklerinin eklenmesini ve Sağlık Bakanlığına ait ibaresinden sonra gelmek üzere “görevden ayrıldıkları” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                           Ramazan Kerim Özkan (Burdur) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Trabzon) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Hükûmet?

BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Okay, gerekçeyi mi okutayım?

HAKKI SUHA OKAY (Ankara) – Şevket Köse…

BAŞKAN – Evet, Adıyaman Milletvekili Sayın Şevket Köse.

ŞEVKET KÖSE (Adıyaman) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 418 sıra sayılı Yasa Tasarısı’nın 15’inci maddesinin değiştirilmesi için verdiğimiz önerge üzerine söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle sizleri ve bizleri televizyonları başında izleyen yurttaşlarımızı saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, bundan önceki bir değişiklik önergemizde tam gün yasasına karşı olmadığımızı, yalnızca doğabilecek kimi sorunları belirttiğimizi söylemiştim. Tasarının 15’inci maddesi de böyle bir düzenlemeyi içermektedir.

Sayın arkadaşlar, diş hekimi bir milletvekili olarak, diş hekimlerinin yasada uğradığı bir mağduriyeti dile getirmek istiyorum. Aslında bu mağduriyet yalnızca diş hekimlerini değil, eczacıları da etkilemektedir. Biliyorsunuz, tasarı, kamu kurum ve kuruluşlarında memur statüsünde çalışmakta iken 1999 ile 2009 tarihleri arasında görevinden ayrılmış olan ve ayrılmış sayılan hekimlerin geri dönüşü için bir düzenleme yapmaktadır. Buna göre tabip, uzman tabip ve tıpta uzmanlık mevzuatına göre uzman olanlar, yasa yayımlandıktan sonra altı ay içerisinde başvurmaları hâlinde, açıktan atama izni aranmaksızın görevlerine dönebilmektedirler. Yani bu kişiler görevden ayrıldıkları ildeki Sağlık Bakanlığına ait kurum ve kuruluşlara, bu yerlerde ihtiyaç olmaması hâlinde ihtiyaç bulunan yerlere açıktan atanabilirler.

Dikkat edilecek olursa sayılan branşlar arasında diş hekimleri ve eczacılar bulunmamaktadır. Başka bir deyişle, 1999 ile 2009 arasında kamu görevinden ayrılmış diş hekimleri ve eczacıların kamu görevine tekrar dönüşünün önü kapatılmaktadır. Bu durumun eşitlik ilkesiyle bağdaştığı söylenemez. Daha önce kamuda çalışıp çeşitli nedenlerle bu görevlerinden çekilmiş sayılan diş hekimleri ve eczacıların kamuya tekrar girişi için bir düzenleme yapılması gerektiğine inandığımızdan, Cumhuriyet Halk Partisi olarak bir önerge hazırladık.

Sayın milletvekilleri, çok sayıda diş hekiminden bu konuda mağdur olacaklarına dair şikâyetler aldım. Hâlihazırda tasarının Genel Kurul görüşmeleri sürüyorken bu yanlış düzeltilebilir.

Değerli milletvekilleri, tasarıda nöbet ücretleri üzerinden yapılan düzenleme sağlık personeli arasında olumlu bir gelişme olarak karşılanmıştır ancak yine de belirlenen oranların yetersizliği dile getirilmektedir. Aynı zamanda nöbet tutan tüm sağlık personelinin de nöbet ücretlerinden yararlanması gerekir. Birinci basamakta görev yapan tüm sağlık çalışanlarının ve genel idari hizmetlerde görev yapanların da bu ücretlerden yararlanması gerekmektedir. Nöbet tutan hiçbir çalışan nöbet ücretinden muaf tutulmamalıdır diyoruz.

Değerli arkadaşlar, Tam Gün Yasa Tasarısı’nın görüşüldüğü bir zamanda, daha geniş kapsamlı düzenlemeler yapılması ve sağlık personelinin beklentileri de olmuştur. Özellikle sağlık alanında hekimlerin en önemli çalışma arkadaşları olan hemşireler, sağlık ve diş teknisyenleri gibi çalışanlar bir düzenleme beklemektedir bizden yani özlük haklarının iyileştirilmesini ve özellikle sözleşmeli olarak değil kadrolu olarak hizmet vermek istemektedirler.

Yine, özellikle tayin konusunda kimi mağduriyetler yaşanmaktadır. Şöyle ki: Atamalar nedeniyle aileler parçalanmaktadır. Şüphesiz tayin konusu tam anlamıyla çözülmesi zor bir konudur ancak yine de genel sorunu çözecek bir düzenleme yapılabilir. Bu konularda en kısa zamanda bir düzenlemeye gidilmesi gerekir diye düşünüyorum.

Değerli arkadaşlar, sağlık sektörünün bu çalışanları bizden mutlu bir haber beklemektedirler. Tam Gün Yasa Tasarıs’ında, Cumhuriyet Halk Partisi olarak kimi eksiklikler olduğunu defalarca dile getirdik. Tam gün yasasına ilke olarak, Cumhuriyet Halk Partisi olarak sıcak baktığımızı söylemiş idim. Yalnız, kimi sorunlar kısa sürede büyük olumsuzluklara neden olmasa da ileride büyük mağduriyetler doğmasına neden olabilir. İşte bu nedenle Cumhuriyet Halk Partisi olarak verdiğimiz önergeler, büyük sorunların doğmasına engel olma niteliğindedir.

Tasarıda, hekimlerin emekliliklerine kısmen yansıyacak emeklilik aylıklarının primlerinin tümü hekimlere ödetiliyor. Bu, Anayasa’ya aykırılık taşır, sosyal devlet mantığına aykırıdır. Hekimin 1 işvereni varsa işveren kendi payına düşen primi öder, bunu çalışana ödetmez.

Ayrıca, sağlık bir ekip işidir demiştim. Diğer sağlık çalışanlarından özellikle bu kapsama alınması gereken bir grup vardır, kanserojen ortamda çalışan diş teknisyenleri de mevcuttur.

Tasarıda kısmi zamanlıdan tam güne geçme konusu da daha esnek bir süreçte tamamlanmalıdır diye düşünüyorum çünkü mevcut muayenehanelerdeki tıbbi cihazlar, çalışan personel, tedavi edilen hastaların da dikkate alınması gerektiğine inanıyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Köse.

ŞEVKET KÖSE (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Eğer tasarı bu biçimde yasalaşırsa sağlık çalışanlarıyla tam gün çalışan hekim aylıkları arasında ciddi bir fark olacaktır. Bu da çalışma ortamında var olması gereken barışa katkı vermeyecektir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tam gün yasasının hayırlı olmasını ve diş hekimleri ve eczacıların mağduriyetine engel olmak amacıyla verdiğimiz önergenin kabul edilmesini diler, sevgi ve saygılarımı sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Köse.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:          

TBMM Başkanlığına

Görüşmekte olduğumuz 418 sıra sayılı tasarının 17. maddesindeki (Geçici Madde 11) “26.5.2009” ibaresi “26.5.2010” olarak değiştirilmiştir. Arz ve teklif ederiz.

                                                                                         Hasan Çalış (Karaman) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Trabzon) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Çalış, buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)

HASAN ÇALIŞ (Karaman) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz tasarının değiştirilen 17’nci maddesi üzerine vermiş olduğumuz önerge üzerine söz aldım. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.

Kıymetli arkadaşlar, biraz önce sayın Hükûmetin verdiği önergeyle evet, o tasarıda olan mevcut tarih değiştirilmekle beraber bu tarih yeterli olmayacaktır. Ayrıca, diş hekimleri ilave edilmiştir. Bu doğrudur ama diş hekimleri yani hekim, uzman hekim ve diş hekimlerinin yanına diğer sağlık çalışanlarının da böyle bir haktan istifade etmesinin yolunu açmamız gerekiyor.

Bir diğer husus da: Bu geri dönüşlerle ilgili, görevden çekilmiş olan veya çekilmiş sayılanların geri dönüşüyle ilgili olarak, Yükseköğretim Kanunu’ndaki dönüş hükmüne uygun olarak ayrıldıkları kuruma geri dönüş imkânı verilmesinin daha doğru olacağını düşünüyoruz.

Kıymetli arkadaşlar, gerçekten, görüşmekte olduğumuz tasarı, kanunlaşmak üzere olan bu tasarı Türkiye’de yıllardır tartışılan bir probleme çözüm getiriyor. Tabii ki, bu problem buraya gelmeden önce toplumun büyük bir kesiminin, Tabip Odasının, Hekimler Platformunun ve kamunun önemli bir olumlu desteği varken, bizim de olumlu destek verdiğimiz bu tasarıda gerçekten kafalar karışmaya başladı. Bugün, gerçekten, Hekimler Platformunun temsilcileri sitem ediyorlar, “Biz saatlerce dinlenildik ama görüşlerimizi bulamıyoruz, aradıklarımızı bulamıyoruz.” diyorlar ve bu sitemlerini bu kürsüden özellikle duyurma sözü verdiğim için bunu duyuruyorum. Gerçekten Hekimler Platformu otuz küsur tane tabip odasını temsil ediyor. Ayrıca Türk Tabipler Birliği de, kendisinin de alternatif tam gün yasası olmasına rağmen, şimdi niye karşıt?

Tabii ki, bu tartışmalar devam edecek, kafa karışıklığı devam edecek. Önümüzdeki dönemde yeni görevden çekilenler olacak. İşte, onun için biz görevden çekilenlerin tekrar geri dönüşüyle ilgili tarihi beş altı ay ileriye atalım diyoruz değerli arkadaşlar. Bundan gerçekten Türkiye’nin kazancı olacaktır, sağlık çalışanlarının kazancı olacaktır ve vatandaşımız kazanacaktır.

Kıymetli arkadaşlar, tabii ki, buradaki konuşmalarda üzerinde durulan nedir çoğunlukla: Hekim sayısı, sağlık çalışanlarının sayısı.

Arkadaşlar, sayı önemli ama bunun kadar daha önemli bir şey var: Hekimlerin, diğer sağlık çalışanlarının, yardımcı sağlık personelinin donanımı, bilgi donanımının yetersizliği, yetiştikleri tıp fakültelerinin ve eğitim hastanelerinin gerçekten tabip, uzman tabip yetiştirecek şekilde donanıma, altyapıya sahip olması önemli; öğretim üyesi kadroları yönünden yeterli olması önemli ama son zamanlarda yaşadığımız nedir? Gerçekten Türkiye’de kaç tane tıp fakültesi açılıyor, devlet aracılığıyla açılıyor, özel sektör aracılığıyla açılıyor, takip etmekte zorlanıyoruz.

Kıymetli arkadaşlar, ancak bu açılan tıp fakültelerinin açılmasının da, buralara öğrenci alınmasının da, asistan alınmasının da ciddi kriterleri olması gerekir. Hastane altyapıları tamamlanmadan, yeterli öğretim üyesi altyapısı oluşmadan, maalesef, bazı tıp fakültelerimizde, bazı eğitim hastanelerimizde eğitim verilmektedir.

Sayın Hükûmetten, burada görev yapan değerli siyasetçi arkadaşlarım, hepimizden bu milletin beklentisi şudur: Milletin ihtiyaçlarına cevap verecek şekilde, gerçekten görevlendirildikleri makamın hakkını verecek şekilde sağlık çalışanlarının, yetişeceği altyapıyı elde etmemişse… Eğitim hastanelerinde asgari standardı aşmak gerekiyor, tıp fakültelerinde asgari standardı aşmak gerekiyor. İsim vermem yanlış olur ama Ankara’nın 60 kilometre ötesinde on sekiz yıl önce açılmış tıp fakültesi var değerli arkadaşlarım.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Çalış, konuşmanızı tamamlayınız.

Buyurun.

HASAN ÇALIŞ (Devamla) – Tıp fakültesinde okuyan sevgili gençler, bunların hepsi benim kendi çocuğum gibidir.

Değerli arkadaşlar, lütfen, yolunuz düşerse bu tıp fakültesine uğrayın. Kendi çocuklarınızı oraya eğitim için gönderirseniz, kendi çocuklarınızı oraya uzman doktor olsun diye gönderirseniz oralar gibi fakülteleri çoğaltalım, ama göndermiyorsanız gerçekten dünya standartlarında eğitim yapan tıp fakültelerimizin ayarında fakültelerimizi çoğaltmamız gerekiyor. Sayı çoğaltmamız önemli, ama kaliteyi öne çıkarmamız gerekiyor kıymetli arkadaşlar.

Değerli arkadaşlar, bir diğer husus da şu ki, meslek içi eğitim. Özellikle yardımcı sağlık personelini de içine alacak şekilde meslek içi eğitim programlarına ağırlık vermemiz gerekiyor.

Bu duygu ve düşüncelerle önergemize destek vermenizi bekliyoruz.

Hepinize saygılarımı, sevgilerimi sunuyorum.

Sağ olun, var olun. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Çalış.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

18’inci maddede iki adet önerge vardır, önergeleri okutuyorum:

TBMM Başkanlığına

418 sıra sayılı kanun tasarısının 18. maddesine “Sağlık Bakanlığının tabip ve uzman tabip kadrolarına” ibaresinden sonra gelmek üzere “Diş tabibi ve uzman diş tabibi” ibaresinin eklenmesini arz ve talep ederiz.

 

M.Akif Paksoy

Recep Taner

Süleyman L. Yunusoğlu

 

Kahramanmaraş

Aydın

Trabzon

 

Akif Akkuş

 

Reşat Doğru

 

Mersin

 

Tokat

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 418 sıra sayılı “Üniversite ve Sağlık Personelinin Tam Gün Çalışmasına ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarı-sı”nın 18. maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Şevket Köse

Tekin Bingöl

Dr. Canan Arıtman

 

Adıyaman

Ankara

İzmir

 

Fatih Atay

Tayfur Süner

Hulusi Güvel

 

Aydın

Antalya

Adana

Madde 18:

21/4/2005 tarihli ve 5335 sayılı bazı kanun ve kanun hükmünde kararnamelerde değişiklik yapılmasına dair kanunun 30 uncu maddesinin 1 inci fıkrasına “yüksek öğretim kurumlarının öğretim üyeliklerine” ibaresinden sonra gelmek üzere “ve Sağlık Bakanlığı ile kamu kurumlarının tabip ve uzman tabip kadrolarına” ibaresi eklenmiştir.

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Trabzon) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Sayın Arıtman, buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

CANAN ARITMAN (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sekiz yıldır uygulanmakta olan Sağlıkta Dönüşüm Programı gerçekte Dünya Bankası ve IMF tarafından AKP’nin eline verilmiş bir projedir. Bu projenin temel hedefi, devletin sağlık hizmeti sunumundan çekilmesidir.

Şu anda görüşmekte olduğumuz tam gün yasası bu projenin önemli etaplarından biridir ve hemen akabinde gündeme gelecek olan kamu hastane birlikleri yasası ile sağlığın piyasalaştırılması tamamlanmış olacaktır.

AKP, Meclis çoğunluğuna güvenerek, “ben yaptım oldu” anlayışıyla ve kimseyi dinlemeden yoluna devam etmektedir. Prim ödenen bir sistemde sigortalanın muayenede, tedavide, ilaçta giderek artan katkı payları ödemek zorunda bırakılması sosyal devlet ilkesini aşındırmaktadır. Eczanelerde kesilen ilaç katılım paylarına bir de muayene paylarının eklenmesiyle vatandaş tedavi olamaz hâle geldi. Bu sistemde, artık, ancak parası olan ilaç alabilir ve tedavi olabilir. Sistem dar gelirlileri sağlık hizmeti almaktan vazgeçirtmektedir.

Bakın, Başbakanlık İnsan Hakları Kurulunun 2009 Raporu’nda birinci sırada şikâyet edilen konu sağlık hakkı ve hasta haklarıyla ilgilidir. Öte yandan da bu ülkenin tüm sağlık çalışanları, örgütleri, meslek odaları sokağa dökülmüşler, hak arayışı içerisindedirler. Sağlık hizmeti verenlerle hizmeti alanların mutsuz ve memnuniyetsiz olduğu bir ülkede sağlık politikaları çökmüş demektir. Bir aşı yönetimi bile yapamayan iktidar, sağlık hizmetini de, ülkeyi de yönetememektedir. Tam gün yasasının muhatabı olan ve tüm sağlık çalışanlarıyla birlikte bu yasaya karşı çıkan hekimler, aslında vatandaşına nitelikli bir sağlık hizmeti verebilmek için ideal bir tam gün yasasından yanadır ama tam günün bu modeline, AKP modeline, bunun içeriğine ve bunun gizli amaçlarına karşıdırlar. Tüm sağlık çalışanları piyasalaştırılmış sağlıkta, köleleştirilmiş ucuz iş gücü olmaya “Hayır.” diyorlar çünkü bu tasarı işletme hâline getirilen sağlık kurumlarında ücret ve iş güvencesi olmadan çalışmayı öngörmekte ve Tekel işçilerine dayatılan 4/C’yi sağlık çalışanlarına da dayatan bir tasarıdır.

Kamu Hastane Birlikleri Yasa Tasarısı ile kamusallığı sadece adında kalmış, içi özelleştirilmiş, özerk işletmelere dönüştürülmüş hastaneler yapıldığı zaman sağlık çalışanlarının maaşları da artık devlet tarafından ödenmeyecek, döner sermaye gelirlerinden ödenecektir. O zaman, neden şimdi bir tam gün dayatması yapılmaktadır? Sayın Bakan bu soruya cevap vermek zorundadır.

Bu tasarı sağlık çalışanlarının özlük hakları açısından tam bir hayal kırıklığıdır; üniversitelerde nitelikli sağlık hizmeti verilmesi, daha iyi bir tıp eğitimi, daha çok bilimsel araştırma yapılması açısından da büyük bir hayal kırıklığıdır. AKP zihniyeti “Döner sermaye gelirlerinin ancak yüzde 5’i ile araştırma yapabilirsin.” diyerek bilimsel çalışmanın önüne set çekmiştir. Bu yasayla aslında hastanelerin gelirlerinin artırılması hedeflenmektedir. Hekimlere “Siz, öyle nitelikli, hasta bakayım, iyi tıp eğitimi vereyim, bilimsel araştırma yapayım… Onları bir tarafa bırakın, gidin, ölesiye çalışın, çok hasta bakın, parça başı çok iş çıkarın; hastaneye çok para kazandırın.” denmektedir.

Şimdi, bu yasanın gerekçesinde “Yoğun ve stres dolu bir günün yorgunluğundan sonra başka bir yerde hasta bakmaya devam etmek hasta güvenliği açısından risk oluşturur.” denmektedir ve “O nedenle muayenehaneler kapatılmalıdır.” denilmektedir ama öte yandan da aynı tasarıda “Mesai sonrası hastanede çalışmaya devam et, mesai dışı çalış, fazla mesai yap, ancak o zaman ücretini artırabilirsin.” denilerek hekimler uzun saatler çalışmaya zorlanmaktadır. Bu durumda da hasta güvenliğinin riske girebileceği gerçeği Sağlık Bakanını hiç ama hiç ilgilendirmemektedir. Evet, yedi gün yirmi dört saat çalışmayı dayatan bu sistem, sağlık hizmetinin niteliğini tehlikeye sokarak uzun çalışma süreleri sonucu tüm sağlık çalışanlarıyla birlikte halkın da sağlığını tehdit edecektir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

CANAN ARITMAN (Devamla) – Bir dakikada toparlıyorum.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Arıtman.

CANAN ARITMAN (Devamla) – Teşekkür ederim.

Hastanelerin işletme, hastanın müşteri, sağlık çalışanlarının ise ucuz iş gücü olarak görüldüğü, sağlığın piyasalaştırıldığı bu sistem tam günün asıl hedeflerinden çok uzaktır. Tasarı bu hâliyle yasalaşırsa, vatandaşın, eşit, ücretsiz, nitelikli ve erişilebilir bir sağlık hizmeti alma rüyası inanın bir kâbusa dönüşecektir.

Değerli milletvekilleri, bir gün hepinizin, sevdiklerinizin nitelikli sağlık hizmetine ihtiyacı olacaktır. Hiçbiriniz, çok yorgun ve moralsiz bir hekimin ancak üç dört dakika zaman ayırabileceği 100’üncü hasta olmayı istemezsiniz herhâlde. O zaman, gelin, geç kalmadan, sağlık hizmeti vereni de alanı da memnun edecek doğru düzgün bir tam gün yasası yapalım.

Bu gerekçeyle önergemizin kabulünü saygılarımızla rica ediyoruz. (CHP sıralarından alkışlar)

KAMER GENÇ (Tunceli) – Karar yeter sayısı istiyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Arıtman.

Sayın Genç, sözlerinizi duydum efendim.

Saygıdeğer milletvekilleri, önergeyi oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısını arayacağım.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…

Sayın kâtip üyelerimiz arasında ihtilaf var. O nedenle elektronik cihazla oylama yapacağım.

İki dakikalık süre veriyorum.

Oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylamaya başlandı)

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, uygulamayı yanlış yapıyorsunuz. İç Tüzük’ün 57’inci maddesine göre ancak…

BAŞKAN – “Kabul edenler” dedim, “Kabul etmeyenler” dedim, tamam.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Efendim, bakın, İç Tüzük’ün 141’inci maddesinde der ki: “Oylamaya sunulan hususlar konusunda…” Bakın, Sayın Başkan, beni dinleyin, 141’inci maddede diyor ki…

BAŞKAN – Tamam, işari oylama yapıyorum Sayın Genç, bir şey yok. İhtilafı bu şekilde gidereceğim efendim.

KAMER GENÇ (Tunceli) – İç Tüzük’ü uygulayın efendim. Yoklama…

BAŞKAN – Yoklama demiyorum efendim, oylama yapıyorum ben.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Yoklama ayrı… Efendim, İç Tüzük’ün 57’inci maddesinde…

BAŞKAN – Efendim, işari oylama yapıyorum. Arkadaşlar lütfen…

KAMER GENÇ (Tunceli) - Sayın Başkanım, yanlış yapıyorsunuz. İç Tüzük’ün 141’inci maddesinde: “İşaretle oylamayı başkan oya sunar, ‘Kabul edenler… Kabul etmeyenler…’ der, kâtip üyeler sayar.

BAŞKAN – İhtilaf var Sayın Genç.

KAMER GENÇ (Tunceli) - 57’nci maddeye göre elektronik cihazla yapabilirsiniz, o zaman yoklama yapmak zorundasınız.

BAŞKAN - Sayın Genç…

 KAMER GENÇ (Tunceli) – Efendim, yanlış yapıyorsunuz.

BAŞKAN - Arkadaşlar arasında ihtilaf var, ihtilafı buradaki net rakamlarla çözeceğim efendim. Bu şekildedir.

Evet, teşekkür ederim.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Efendim, ihtilafı öyle değil, İç Tüzük’ü uygulayacaksınız.

BAŞKAN - Sayın Genç, bakın, oylama yapıyorum.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Efendim, işari oylama İç Tüzük’ün 141’inci maddesinde belirtilmiş.

BAŞKAN – Bakınız, kâtip üyeler arasında ihtilaf var, oylamayı böylece netleştiriyorum rakam olarak. Yoklama yapmıyorum, oylama yapıyorum. Evet, işari oylama yapıyorum.

KAMER GENÇ (Tunceli) - Siz onu elektronik cihazla yapamazsınız, yaptığınız zaman 57’nci maddeyi uygulamak zorundasınız.

BAŞKAN - Yapıyoruz Sayın Genç, nasıl yapamayız?

KAMER GENÇ (Tunceli) – Ya doğruyu söylüyorum da yani burada 141’inci…

BAŞKAN – Arkadaşlar, ne ilk defa yapıyoruz ne yeni yapıyoruz...

KAMER GENÇ (Tunceli) – Efendim, yanlış yapıyorsunuz.

BAŞKAN – …yıllardır yapmış olduğumuz bir işlem.

KAMER GENÇ (Tunceli) - Yani İç Tüzük’ü açıp okumanız lazım!

BAŞKAN - Lütfen, istirham ederim ya.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Yanlış yapmışsınız şimdiye kadar.

 (Elektronik cihazla oylamaya devam edildi)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, önerge kabul edilmemiştir, karar yeter sayısı vardır.

Diğer önergeyi okutuyorum:

TBMM Başkanlığına

418 sıra sayılı kanun tasarısının 18. maddesine “Sağlık Bakanlığının tabip ve uzman tabip kadrolarına” ibaresinden sonra gelmek üzere “Diş tabibi ve uzman diş tabibi” ibaresinin eklenmesini arz ve talep ederiz.

                                                                                              Reşat Doğru (Tokat) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Trabzon) – Efendim takdire bırakıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet?

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Katılmıyorsunuz.

MEHMET ŞANDIR - (Mersin) – Sayın Yunusoğlu...

BAŞKAN – Sayın Yunusoğlu, buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)

SÜLEYMAN LÂTİF YUNUSOĞLU (Trabzon) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; üç oturumdur tam gün yasasını görüşüyoruz. Bizler Milliyetçi Hareket Partisi olarak tam gün yasasına özde karşı değiliz ancak bir kanun tasarısı yasalaşırken, hazırlanırken en önemli husus, bu yasanın ilgi alanında bulunan bütün kesimleri memnun etme çabası içerisinde bulunulmasıdır.

Bu tam gün yasası, sağlık hizmeti alabilecek bütün vatandaşlarımızı ilgilendirmekte, diğer bir yönüyle de bütün sağlık personelimizi, hekimlerimizi ilgilendirmektedir.

Bu kanunun hazırlanmasında, komisyonlarda eksikliklerin giderilmesi, ilgili kesimlerin memnuniyetini yerine getirmek amacıyla çeşitli önergeler verilmiştir. Bu önergeler görüşülmüş, alt komisyondan sonra bugün Genel Kurula intikal ettirilmiştir.

Tasarının 18’inci maddesinde “Sağlık Bakanlığının tabip ve uzman tabip kadroları” ibaresinden sonra gelmek üzere “diş tabibi ve uzman diş tabibi” ibaresinin de eklenmesini arz ve talep ettik. Bu önergeyi vermemizin sebebi, tabip ve uzman tabiplerin faydalanacağı hususlardan diş tabiplerini de faydalandırmak içindir. Eğer tabipler ve uzman tabipler bu madde hükümlerinden faydalanacak ise diş tabiplerini ve uzman diş tabiplerini bunun dışında tutmak, sanırız, diş tabiplerine haksızlık yapmak olacaktır. Diş tabiplerimiz de bu yasadan faydalanmalı ve kendilerinin emekli olduktan sonra Sağlık Bakanlığının kurumlarında çalışma imkânı bulabilmelidir. Bu şekilde geçecek bir madde diş tabiplerine haksızlık olacak ve bir ayrımcılığa sebebiyet verecektir düşüncesindeyiz.

Bugün, ülkemizde 25 bin civarında diş tabibi var. 5.500 tanesi kamuda çalışıyor ve toplam 110 bin tabibin aşağı yukarı yüzde 25’ini diş tabiplerimiz oluşturuyor. Öyleyse, tabiplerimiz içerisinde dörtte 1 oranında var olan diş tabiplerinin de haklarını korumak mecburiyetinde olduğumuzu hepinize hatırlatmak istiyorum.

Bunun dışında, ülkemizin bugün gündeminde bulunan, her gün basın ve yayın kurumlarında feryatlarını dinlediğimiz Tekel işçilerimizin meselelerine de bigâne kalmamamız gerektiğine inanıyorum. Tekel işçilerimizin durumunu her gün hep beraber takip ediyoruz. Aileleriyle beraber bu kış soğuğunda Ankara’ya gelmiş ve haklarını almak için büyük mücadele gösteriyorlar. Son aldığımız haberlere göre, bugün burada da ifade edildiğine göre, açlık grevine başlamak üzere olduklarını müşahede ediyoruz. Dolayısıyla onların sağlık durumlarını da burada konuşmak, görüşmek durumundayız. Sayın Bakanımız onların sağlık durumlarıyla ilgili birimlerimizin orada onları yalnız bırakmadığını söylediler, bu güzel ama ileride onların başına gelebilecek sağlık problemlerinin bugün çözümü ve onların haklarının iadesi konusunda Hükûmetimizin mutlaka onların feryatlarına kulak vermesi lazım.

Benim bölgem Trabzon’dan da Tekel işçileri var. Onlar, kimisinin annesi, kimisinin eşi, kimisinin babası, kimisinin çocuğu her gün bizleri aramakta ve 12 bin işçiyi, aileleriyle yaklaşık 50 bin kişiyi ilgilendiren bu konuda Hükûmetimizden haklarının verilmesini istemektedirler. Bu bir hak istemektir ve bunların hakkını mutlaka vermek mecburiyetinde olduğumuzun bilincinde olmalıyız.

Sadece bu mu? O da değil. Yine bir başka feryat emeklilerimizden gelmektedir. Bugün emeklilerimizin almış olduğu ücret onların geçimlerini idame ettirecek seviyede değildir. İntibak yasasının mutlaka çıkartılması gerektiğine inanıyoruz. Bu konuda da Hükûmetin gerekeni yapacağını, yapması gerektiğini söylüyoruz.

Bu görüş ve düşüncelerimizi arz etmekle bu önergemizin kabulünü arz ediyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Yunusoğlu.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Saygıdeğer milletvekilleri, yeni geçici madde ilavesine dair bir önerge vardır, önergeyi okutuyorum:

TBMM Başkanlığına

Görüşülmekte olan 418 Sıra Sayılı yasa tasarısına aşağıdaki geçici maddenin eklenmesini arz ederiz.

Geçici madde: Bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihte aile hekimliği kurulmamış olan illerde aile hekimliği kuruluncaya kadar bu illerde mevcut polikliniklerin sosyal güvenlik kurumlarıyla sözleşme yapmaya devam olunur.

 

Kamer Genç

A. Jale Ağırbaş

Tayfun İçli

 

Tunceli

İstanbul

Eskişehir

 

Harun Öztürk

 

Recai Birgün

 

İzmir

 

İzmir

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Trabzon) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Sayın Genç, buyurun.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 418 sıra sayılı tam gün yasası olarak bilinen yasaya geçici bir madde ilave edilmesi için bir önerge verdim.

Önergemizin mahiyeti şu: Biliyorsunuz, bu kanun yürürlüğe girince poliklinikler kapatılıyor.

BAŞKAN – Arkadaşlar oturalım, lütfen sükûneti sağlayalım.

KAMER GENÇ (Devamla) – Şimdi, bu polikliniklerde çok yüklü miktarda son teknolojiyi de ihtiva eden röntgen makineleri var, çeşitli sağlık alet ve edevatı var. Şimdi, birçok yerde bunlar hurdaya çıkacak, atılacak. Ayrıca, birçok ilimizde hâlâ aile hekimliği müessesesi getirilmemiş. Diyoruz ki bu önergede: Henüz aile hekimliği müessesesi getirilmeyen illerde bu aile hekimliği kuruluncaya kadar burada faaliyette bulunan polikliniklerin kapatılmaması… Kapatıldığı zaman ne olacak? Burada binlerce sağlık çalışanı işsiz kalacak, oradaki son teknolojiyi içeren sağlık aletleri, röntgeniymiş, çeşitli tahlil aletleriymiş, birçok şeylermiş bunlar bir işe yaramayacak, bir yere verilmeyecek. Hem yüklü miktarda…

Sayın Başkan çok gürültü var, bu arkadaşlar dışarıda sohbet etsinler efendim.

BAŞKAN – Arkadaşlar, saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım; çalışma süremizin bitimine üç beş dakika kaldı. Geçici maddeyle ilgili olarak verilen bu son önerge, bundan sonra tamamlayacağız. Lütfen sakin olunuz.

KAMER GENÇ (Devamla) – Dolayısıyla, bu kişilerin bu haklarının da zayi olmaması için bunun sağlanması lazım. Bakanlık ve Hükûmet veya Komisyon niye buna karşı ben anlayamadım.

Şimdi, değerli milletvekilleri, tabii, biraz önce arkadaşlarımız da dile getirdi, şimdi, burası Türkiye Büyük Millet Meclisidir. Türkiye Büyük Millet Meclisinin esas görevi, o ülkenin sıkıntılarını dile getirmek, sıkıntı içinde olan insanların sıkıntılarına çare bulmaktır. Bu önerge vesilesiyle, ben de Tekel işçilerini özellikle vurgulamak istiyorum. Şimdi, bugün Ankara sokaklarında 50 bine yakın insan açlık grevinde, yarın ölüm orucuna gidecek, hepsinin sağlık sorunu var. Bugün, işte kalabalık bir Tekel işçisi grubu Türkiye Büyük Millet Meclisine geldi, elinde yalnız bir somun ekmeğiyle geldi. Bu insanlar, bizim insanlarımız. Velev ki, sizin dediğiniz gibi haksız da olsalar, e şimdi bir devleti yöneten insanlar, bir parlamento yani 12 bin işçinin beşer, onar kişi de ailesi olsa ki rakam 50-60 bini buluyor- isteklerini göz ardı edemez sayın milletvekilleri. Çocukları yanında; ben birkaç tanesinin elini sıkarken hissettim, çok yüksek derecede ateşleri var. İnsanlar her an için ölüm tehlikesiyle karşı karşıya. Böyle bir olgunun olduğu bir yerde işi inada bindirerek Tekel işçilerini burada “Efendim gitsinler, bunlar zaten bir iş yapmıyordu.” demek hakka, adalete uygun mudur? Yani, bence eğer bir Hükûmet sorumluluğu taşıyan, bir insan sevgisi taşıyan ve bir evlat sevgisi taşıyan, bir insanlık duygusu besleyen herkesin bu meseleye el koyması lazım. En azından bu insanların bu grevi bitirmeleri için veyahut da buradaki toplantıyı, bu açlık veya ölüm orucuna gitmesini önlemek için bu insanlara bir şey söylemek lazım. Yani şimdi, bu memlekette o kadar kaynaklar o kadar boş yere, birtakım insanlara gidiyor ki… Yani işte, özelleştirilen kurumları biliyoruz maalesef. Nasıl çarçur edildiklerini, kimlere peşkeş çekildiklerini biliyoruz. Dolayısıyla, bence, bugünden tezi yok, burada Hükûmet adına bulunan Sayın Bakan bir ekibiyle bu insanlarımızın yanına gitmeli, o arkadaşlarımızdan hasta olanları tedavi ettirmeli, onlara da bir ümit vermelidir.

Zaten Tayyip Bey memlekette bulunmuyor, bir gün bakıyorsunuz bir memlekette, bir gün bir başka memlekette. Yani ben hayret ediyorum, yahu Tayyip Bey, Allah’ını seversen, sen hangi gün şu Türkiye’de olup da bir memleket meselesiyle ilgileniyorsun, ben anlamıyorum. Yani işte, şimdi de Arabistan’a gitmiş de “En İyi Müslüman” ödülünü alıyor.

AHMET YENİ (Samsun) – Kıskanma, kıskanma.

KAMER GENÇ (Devamla) – Bir yandan, efendim, Yahudilerin “En Cesaretli Yahudi” ödülünü alıyor, bir yandan da… Yahudiler de işte, nedir? Biliyorsunuz, Müslümanların, en büyük kendilerine karşı kabul ettikleri Arap ülkelerinin de en iyi Müslüman ödülünü alıyor. Ya ben buna hayret ettim yani bir insan bu kadar iki görüntüyü birleştirecek bir şeyde olamaz ama bu arkadaşımız…

AHMET YENİ (Samsun) – Kıskanma, kıskanma.

KAMER GENÇ (Devamla) – Ben kıskanmam, kıskanmam da acaba yani onun o görüntüsü kendisine bir değer mi kazandırıyor yoksa bir saygınlık mı kazandırıyor?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Genç, konuşmanızı tamamlar mısınız.

Buyurun efendim.

KAMER GENÇ (Devamla) – Şimdi diyorum ki bu memlekette sorumluluk sahibi Başbakandır, Tayyip Bey’dir. Tayyip Bey nerede? Şimdi, orada birçok insanımız ölürse bunun günahı kime ait olur? Her gün yurt dışına, tamam, yandaşları topla, uçağa doldur götür, yedir içir, ondan sonra keyfine bak, “Türkiye’deki insanların canı çıksın.” demekle bir şey olmaz. Ne Suudi Arabistan dostluğu bize -yani dost olarak kalacağız da- ne de bilmem başka bir devletle düşmanlık yaparak da… Bizim özellikle kendi memleketimizin menfaatini korumamız lazım, kendi insanlarımızın menfaatini korumamız lazım. Kendi insanlarımızın menfaatini hesaba katmadan, insanlarımız açlık içindeyken, sefalet içindeyken, sokaklarda kışın eksi 10 derecede veya 5 derecede donarken “Ben bunların dertleriyle ilgilenmem.” demek, insanlık vasıflarından yoksun olmak demektir. Bu çok önemli bir olaydır. Onun için, lütfen, bu işe el atalım, Parlamento olarak el atalım, buna bir çözüm bulalım.

Önergemin kabulünü istiyorum.

Saygılar.

BAŞKAN – Sayın Genç, teşekkür ederim.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, çalışma süremiz tamamlanmıştır.

Kanun tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla görüşmek için 21 Ocak 2010 Perşembe günü, alınan karar gereğince, saat 14.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.

Sizlere ve bizleri izleyen vatandaşlarımıza hayırlı akşamlar diliyorum.

Kapanma Saati: 19.58