DÖNEM: 23 CİLT: 58 YASAMA YILI: 4
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
45’inci
Birleşim
7 Ocak 2010 Perşembe
(Bu Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından
okunmuş bulunan her tür belge ile
konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş
alıntı sözler aslına uygun olarak
yazılmıştır.)
İ Ç İ N D E K İ L E R
I.- GEÇEN TUTANAK
ÖZETİ
II.- GELEN KÂĞITLAR
III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) MİLLETVEKİLLERİNİN
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALARI
1.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin denetim hakkı ve yetkisine ilişkin gündem dışı konuşması
2.- Aydın
Milletvekili Ertuğrul Kumcuoğlu’nun, Sümela
Manastırı’nın ayine açılmasına ilişkin gündem dışı konuşması
3.- İstanbul
Milletvekili Esfender Korkmaz’ın,
asgari ücretin tespit şekli ve esaslarına ilişkin gündem dışı konuşması
IV.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Mardin
Milletvekili Emine Ayna ve 19 milletvekilinin, pamuk üretiminde yaşanan
sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/501)
2.- Mardin
Milletvekili Emine Ayna ve 19 milletvekilinin, Dersim olaylarının araştırılması
amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/502)
3.- Mardin
Milletvekili Emine Ayna ve 19 milletvekilinin, Mersin’de kurulması planlanan
nükleer santralin muhtemel etkilerinin araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/503)
4.- İzmir
Milletvekili Kamil Erdal Sipahi ve 19 milletvekilinin, kara ve deniz
sınırlarının güvenliği konusundaki sorunların araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/504)
V.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Türk Ticaret
Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/324) (S. Sayısı: 96)
2.- Türk Borçlar
Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/499) (S. Sayısı: 321)
3.- Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş ve Ankara Milletvekili Reha Denemeç’in;
Serbest Bölgeler Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Plan
ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/541) (S. Sayısı: 446)
VI.- AÇIKLAMALAR
1.- Şırnak
Milletvekili Hasip Kaplan’ın, Plan ve Bütçe Komisyonu
Sözcüsü Tokat Milletvekili Osman Demir’in, konuşmasındaki “Plan ve Bütçe
Komisyonu raporunda komisyon üyelikleri devam etmesine rağmen kendisinin ve
arkadaşının isminin yer almadığı” ifadelerini yanlış yorumlayarak ciddi bir
yanıltmada bulunduğuna ilişkin açıklaması
2.- Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, Tunceli Milletvekili
Kamer Genç’in, kendisiyle ilgili sorduğu soruya ilişkin açıklaması
VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Tunceli
Milletvekili Kamer Genç’in, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın,
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
VIII.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Adıyaman
Milletvekili Şevket Köse’nin, sosyal güvenlik destek primi kesintisine ilişkin
sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçer’in
cevabı (7/11332)
2.- İstanbul
Milletvekili Sacid Yıldız’ın, SGK’nın
ilaç fiyat indirimlerini erken uygulamaya koymasına ilişkin Başbakandan sorusu
ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçer’in
cevabı (7/11343)
3.- İstanbul
Milletvekili Çetin Soysal’ın, İstanbul kara surlarının aydınlatılması projesine
ilişkin sorusu
ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın
cevabı (7/11398)
4.- Tekirdağ
Milletvekili Kemalettin Nalcı’nın,
Çorlu’daki evlerin restorasyonuna ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın cevabı
(7/11399)
5.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, defineciliğin
cezalandırılmasına ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın cevabı
(7/11400)
6.- Manisa
Milletvekili Şahin Mengü’nün, Çal Dağı ve
çevresindeki arkeolojik alanların korunmasına ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın cevabı (7/11401)
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu
saat 15.04’te açılarak üç oturum yaptı.
Zonguldak
Milletvekili Ali Koçal’ın, Zonguldak ilinin
sorunlarına ve Türkiye’deki sağlık sistemine ilişkin gündem dışı konuşmasına
Sağlık Bakanı Recep
Akdağ,
Adıyaman
Milletvekili Şevket Köse’nin, Muharrem ayı ve Aşure gününe ilişkin gündem dışı
konuşmasına Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay,
Cevap verdiler.
Bilecik
Milletvekili Yaşar Tüzün, Bilecik ilinde meydana
gelen tren kazasına ilişkin gündem dışı bir konuşma yaptı.
Tokat
Milletvekili Reşat Doğru ve 20 milletvekilinin, Başbakanlık Sosyal Yardımlaşma
ve Dayanışma Genel Müdürlüğünün çalışmalarının araştırılması (10/498),
Tokat
Milletvekili Reşat Doğru ve 20 milletvekilinin, belediyelerin mali sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi (10/499),
İstanbul
Milletvekili Mithat Melen ve 20 milletvekilinin, Doğu ve Güneydoğu Anadolu
bölgelerindeki ekonomik ve sosyal sorunların araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi (10/500),
Amacıyla birer
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergeleri Genel Kurulun bilgisine
sunuldu; önergelerin gündemdeki yerlerini alacağı ve ön görüşmelerinin, sırası
geldiğinde yapılacağı açıklandı.
Gündemin “Sözlü
Sorular” kısmının:
1’inci sırasında bulunan (6/646),
22’nci “ “ (6/789),
29’uncu “ “ (6/834),
31’inci “ “ (6/843),
33’üncü “ “ (6/847),
37’nci “ “ (6/872),
38’inci “ “ (6/873),
39’uncu “ “ (6/874),
40’ıncı “ “ (6/875),
57’nci “ “ (6/913),
63’üncü “ “ (6/936),
68’inci “ “ (6/955),
73’üncü “ “ (6/967),
83’üncü “ “ (6/984),
85’inci “ “ (6/986),
183’üncü “ “ (6/1147),
184’üncü “ “ (6/1149),
185’inci “ “ (6/1150),
186’ncı “ “ (6/1151),
199’uncu “ “ (6/1172),
221’inci “ “ (6/1213),
222’nci “ “ (6/1214),
224’üncü “ “ (6/1216),
229’uncu “ “ (6/1222),
250’nci “ “ (6/1251),
522’nci “ “ (6/1580),
Esas numaralı
sözlü sorulara Sağlık Bakanı Recep Akdağ cevap verdi;
soru sahiplerinden Antalya Milletvekili Tayfur Süner,
Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu, Şırnak
Milletvekili Sevahir Bayındır, Tokat Milletvekili
Reşat Doğru da cevaplara karşı görüşlerini açıkladılar.
Çevre
Komisyonunda boş bulunan ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grubuna düşen 1 üyeliğe
Adana Milletvekili Ömer Çelik,
Kamu İktisadi
Teşebbüsleri Komisyonunda boş bulunan ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grubuna
düşen 1 üyeliğe Ardahan Milletvekili Saffet Kaya,
Dilekçe
Komisyonunda boş bulunan ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grubuna düşen 1 üyeliğe
Bursa Milletvekili Hayrettin Çakmak,
Seçildiler.
Gündemin “Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının:
1’inci sırasında
bulunan ve İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında değerlendirilerek temel kanun
olarak bölümler hâlinde görüşülmesi kabul edilen, Türk Ticaret Kanunu Tasarısı
ve Adalet Komisyonu Raporu’nun (1/324) (S. Sayısı: 96),
2’nci sırasında
bulunan ve İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında değerlendirilerek temel kanun
olarak bölümler hâlinde görüşülmesi kabul edilen, Türk Borçlar Kanunu Tasarısı
ve Adalet Komisyonu Raporu’nun (1/499) (S. Sayısı: 321),
Görüşmeleri
komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından ertelendi.
3’üncü sırasında
bulunan, Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Kayseri Milletvekili
Mustafa Elitaş ve Ankara Milletvekili Reha Denemeç’in; Serbest Bölgeler Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu’nun (2/541)
(S. Sayısı: 446) tümü üzerinde bir süre görüşüldü.
Trabzon
Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi, Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, şahsına,
Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın,
grubuna,
Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaş, Mersin Milletvekili
Mehmet Şandır’ın, şahsına,
Kayseri
Milletvekili Sabahattin Çakmakoğlu, Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, mensubu bulunduğu Hükûmete,
İzmir
Milletvekili Harun Öztürk, Kayseri Milletvekili
Mustafa Elitaş’ın, partisine,
Denizli
Milletvekili Emin Haluk Ayhan, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın,
şahsına,
Sataşması
nedeniyle birer konuşma yaptılar.
7 Ocak 2010
Perşembe günü saat 15.00’te toplanmak üzere birleşime 19.04’te son verildi.
|
|
Şükran
Güldal MUMCU |
|
|
|
Başkan Vekili |
|
|
|
|
|
|
Bayram
ÖZÇELİK |
|
Yusuf
COŞKUN |
|
Burdur |
|
Bingöl |
|
Kâtip Üye |
|
Kâtip Üye |
|
|
|
|
|
|
Gülşen
ORHAN |
|
|
|
Van |
|
|
|
Kâtip Üye |
|
No.: 54
II.- GELEN KÂĞITLAR
6 Ocak 2010 Çarşamba
Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğru ve 20 Milletvekilinin, Başbakanlık Sosyal Yardımlaşma
ve Dayanışma Genel Müdürlüğü’nün çalışmalarının araştırılması amacıyla
Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/498) (Başkanlığa geliş tarihi:
17.11.2009)
2.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğru ve 20 Milletvekilinin, belediyelerin mali sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98
inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/499) (Başkanlığa geliş tarihi: 17.11.2009)
3.- İstanbul
Milletvekili Mithat Melen ve 20 Milletvekilinin, Doğu ve Güneydoğu Anadolu
bölgelerindeki ekonomik ve sosyal sorunların araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci
maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/500)
(Başkanlığa geliş tarihi: 18.11.2009)
Süresi İçinde Cevaplanmayan Yazılı Soru Önergeleri
1.- Muğla
Milletvekili Fevzi Topuz’un, bir jeotermal sahanın kullanımına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/10973)
2.- Hatay
Milletvekili Gökhan Durgun’un, mayınlı arazilerin temizlenmesi için ihale
yapılıp yapılmadığına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/10974)
3.- Antalya
Milletvekili Hüsnü Çöllü’nün, iletişimin dinlenmesi
tartışmalarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/10975)
4.- Van
Milletvekili Özdal Üçer’in, bir köyde yapılan
konutlara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/10976)
5.- Mersin
Milletvekili Behiç Çelik’in, terör örgütü mensupları hakkındaki işlemlere
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/10977)
6.- Mersin
Milletvekili Behiç Çelik’in, vatandaşlar arasında ayrımcı uygulamalar olup
olmadığına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/10978)
7.- Mersin
Milletvekili Behiç Çelik’in, demokratik açılımla ilgili bazı hususlara ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/10979)
8.- Kastamonu
Milletvekili Mehmet Serdaroğlu’nun, Kastamonu’daki
yeşil kart verilerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/10981)
9.- İzmir
Milletvekili Recai Birgün’ün, polis memuru alımına ve
öğretmen açığına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/10983)
10.- Edirne
Milletvekili Bilgin Paçarız’ın, bir vergi düzenlemesine ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/10984)
11.- Kocaeli
Milletvekili Hikmet Erenkaya’nın, Düzce Üniversitesi
Rektörü hakkındaki iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/10985)
12.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirel’in, İstanbul-Bursa Ro-Ro hattı projesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/10986)
13.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirel’in, personel alımına ilişkin Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/10995)
14.- Adana
Milletvekili Nevin Gaye Erbatur’un, çocuk işçiliğinin
önlenmesine ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi
(7/10996)
15.- Diyarbakır
Milletvekili Gültan Kışanak’ın,
Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da tamamlama vizesi alamayan yatırımlara ilişkin
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Ali Babacan) yazılı soru önergesi
(7/11002)
16.- Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır’ın, belediyelere kaynak
tahsisinde hane sayısının dikkate alınmasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/11015)
17.- Van
Milletvekili Özdal Üçer’in, bir askerin ölümü olayına
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/11016)
18.- Mersin
Milletvekili Behiç Çelik’in, kepenk kapatma eylemlerine ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/11017)
19.- Mersin
Milletvekili Behiç Çelik’in, şehit ve gazilere ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/11018)
20.- Mersin
Milletvekili Behiç Çelik’in, demokratik açılım kapsamında farklı dillerle
ilgili çalışmalara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/11019)
21.- Mersin
Milletvekili Behiç Çelik’in, demokratik açılım kapsamındaki bazı çalışmalara
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/11020)
22.- Mersin
Milletvekili Behiç Çelik’in, Emniyet Teşkilatı emeklilerinin maddi durumlarında
iyileştirme yapılmasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/11021)
23.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğru’nun, Tokat İl Özel İdaresinin kaynak kullanımına
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/11022)
24.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirel’in, İzmir’de kaybolan ve kaçırılan çocuklara ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/11023)
25.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirel’in, Diyarbakır’da kaybolan ve kaçırılan çocuklara
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/11024)
26.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Batman’ın çöp sahası
sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/11025)
27.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Erzurum’un şebeke suyuna
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/11026)
28.- İstanbul
Milletvekili Sacid Yıldız’ın, İstanbul’daki ulaşım
zamlarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/11027)
29.- Adana
Milletvekili Nevin Gaye Erbatur’un, kayıp çocuklara
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/11028)
30.- Balıkesir
Milletvekili Ergün Aydoğan’ın, Deniz Feneri Davasında
adı geçen bir kişinin ortağı olduğu şirketlere verilen ihalelere ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/11029)
31.- Şırnak
Milletvekili Sevahir Bayındır'ın, çocuklara ayrılan
bütçe kalemlerine ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/11032)
32.- Antalya
Milletvekili Atila Emek’in, deri mamulleri arasındaki
KDV oranı farklılığına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi
(7/11033)
33.- Denizli
Milletvekili Ali Rıza Ertemür’ün, TEKEL’e bağlı
işletme müdürlüklerinin kapatılacağı iddialarına ilişkin Maliye Bakanından
yazılı soru önergesi (7/11034)
34.- Antalya
Milletvekili Atila Emek’in, Kepez İlçe Milli Eğitim
Müdürlüğünün bir dernekle yaptığı protokole ilişkin Milli Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/11036)
35.- Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır’ın, SHGM’nin
modül sınavlarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/11037)
36.- Van
Milletvekili Fatma Kurtulan’ın, Van’daki bazı okullarda
sınıfların oluşumu ile ilgili iddialara ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı
soru önergesi (7/11038)
37.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirel’in, personel alımına ilişkin Milli Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/11039)
38.- Adana
Milletvekili Nevin Gaye Erbatur’un, çocuklarda artan obeziteye karşı alınacak önlemlere ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/11040)
39.- Adana
Milletvekili Nevin Gaye Erbatur’un, çocukların okula
devamsızlıklarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/11041)
40.- Adana
Milletvekili Nevin Gaye Erbatur’un, okullardaki
şiddet olaylarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/11042)
41.- Gaziantep
Milletvekili Akif Ekici’nin, Gaziantep İl Milli
Eğitim Müdürlüğüne atama yapılmasına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı
soru önergesi (7/11043)
42.- Isparta
Milletvekili Mevlüt Coşkuner’in,
Yenişarbademli’deki sağlık hizmetlerine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru
önergesi (7/11044)
43.- Balıkesir
Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, çevre sağlık teknisyenlerine ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/11045)
44.- Şırnak
Milletvekili Sevahir Bayındır’ın, yenidoğan
ünitelerinin yeterliliğine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/11046)
45.- Tokat
Milletvekili Orhan Ziya Diren’in, Tokat’taki göz doktoru ihtiyacına ilişkin
Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/11048)
46.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Batman Devlet
Hastanesinin yenilenmesine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/11049)
47.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvel’in, tarımsal sulamada
kullanılan bazı yöntemlere ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/11050)
48.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvel’in, gıda analizleri
yapılabilen laboratuvarlara ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/11051)
49.- Balıkesir
Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, çevre sağlık teknisyenlerine ilişkin Tarım
ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/11052)
50.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirel’in, personel alımına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/11053)
51.- Kayseri
Milletvekili Mehmet Şevki Kulkuloğlu’nun,
Kayseri’deki bir yol projesine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru
önergesi (7/11054)
52.- Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır’ın, Adana-Mersin arasında
yapılacak havaalanının yer seçimine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru
önergesi (7/11055)
53.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirel’in, Bursa çevre yoluna ilişkin Ulaştırma Bakanından
yazılı soru önergesi (7/11056)
54.- Hatay
Milletvekili Abdulaziz Yazar’ın, Türkiye ile Suriye
arasındaki geçişlere ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/11057)
55.- Van
Milletvekili Özdal Üçer’in, askerlik hizmeti
sırasında yaşanan ölüm olaylarına ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı soru
önergesi (7/11058)
56.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Özyürek’in, 2010 Avrupa Kültür
Başkenti Ajansının faaliyetlerine ilişkin Devlet Bakanından (Hayati Yazıcı)
yazılı soru önergesi (7/11060)
7 Ocak 2010 Perşembe
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.00
BAŞKAN : Başkan Vekili Şükran Güldal
MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Yusuf COŞKUN
(Bingöl)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 45’inci Birleşimini açıyorum.
Toplantı yeter
sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmede
önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk
söz, Türkiye Büyük Millet Meclisindeki denetim konularıyla ilgili söz isteyen
Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk’e aittir. (CHP
sıralarından alkışlar)
Sayın
milletvekilleri, lütfen biraz daha sessiz olalım.
Buyurun Sayın Öztürk.
III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları
1.- Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin denetim hakkı ve yetkisine ilişkin gündem dışı
konuşması
ALİ RIZA ÖZTÜRK
(Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Büyük Millet
Meclisinin denetim hakkı ve yetkisi üzerine gündem dışı söz almış bulunuyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, bu elimdeki Türkiye Cumhuriyeti devletinin Anayasa’sıdır. Bu
Anayasa’nın 6’ncı maddesi gereğince “Egemenlik, kayıtsız şartsız Milletindir.”
Millet, sahip olduğu bu egemenliği Anayasa’da yazılı yetkili organlar eliyle
kullanır.
Egemenlik
kapsamında yasama yetkisini kullanma hakkı ve yetkisi de Türkiye Büyük Millet
Meclisinindir. Bir başka anlatımla, millî egemenliğin tecelli ettiği en önemli
odaklardan bir tanesi de Türkiye Büyük Millet Meclisidir. Türkiye Büyük Millet
Meclisi, aslında bir yönüyle de siyasi bir organdır. Siyaset, Türkiye’deki
sorunları çözmek üzere yapılır, halkın refahını, mutluluğunu daha da yükseltmek
için siyaset yapılır. Dolayısıyla, bu yönüyle bakıldığında, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin Anayasa’da yazılı diğer kurumlardan daha bir ayrıcalığa sahip
olduğu görülmektedir.
Türkiye Büyük
Millet Meclisinin denetim hakkı ve bilgi edinme yollarından bir tanesi soru
sorma, milletvekillerinin soru sorma hakkıdır. Bugün geldiğimiz noktada,
Türkiye Büyük Millet Meclisi, Türkiye’de gelişen toplumsal, ekonomik ve siyasal
sorunları çözmek bir yana, o konularda inisiyatif dahi
koyamaz hâle gelmiştir. Türkiye Büyük Millet Meclisi sorunların öncüsü olma
görevini yerine getirememiştir.
Sayın Başkanım,
bakın, Türkiye Büyük Millet Meclisinin denetimiyle ilgili konuşuyoruz, Meclis
âdeta köy kahvesi gibi. Böyle bir şey olabilir mi? Herkes konuşuyor.
Lütfen Sayın
Başkanım…
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, lütfen daha sessiz olalım.
Buyurunuz Sayın Öztürk.
ALİ RIZA ÖZTÜRK
(Devamla) – Değerli arkadaşlarım, milletvekillerinin denetim haklarından bir
tanesi soru sorma hakkıdır. Anayasa’mızın 98’inci maddesi milletvekillerine bu
hakkı tanımıştır. Milletvekilleri için tanınan bu hak aynı zamanda bakanlar ve hükûmet için de bir görevdir. Oysa bugün, milletvekilleri,
Anayasa’dan ve Meclis İç Tüzüğü’nden kaynaklanan bu soru sorma haklarını yerine
getirirlerken bizzat Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı tarafından
engellenmektedirler. Sorulan sorular Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı
tarafından İç Tüzük’teki kurallara uyulmadığı nedeniyle tek yanlı olarak afaki, soyut gerekçelerle iade edilmektedir ve bir şekilde
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanını aşma durumunda olan sorulara da sayın
bakanlar tarafından ya hiç cevap verilmemekte ya da cevap verilmiş gibi
yapılarak, geçiştirilerek yanıtlar verilmektedir. Beş soruya altı yedi sayfa
yazılar yazılmakta, burada soruların cevabının dışında ne ararsanız bulunmakta
ama sadece soruların yanıtlarını bulmak mümkün değildir.
Değerli
arkadaşlarım, bir parlamento başkanının kendi parlamentosundaki
milletvekillerinin saygınlığını artırmak en önemli görevlerinden bir tanesidir.
Bakın, ben sayın Meclis Başkanına şöyle sorular sordum, dedim ki:
“Meclis Başkanının Meclis İç Tüzüğü’nde belirtilen soru önergelerini kabul
etmeme hakkı ve yetkisi sınırsız mıdır? Bu yetkinin en geniş şekilde
kullanılarak soru önergelerinin sık sık iade edilmesi
milletvekilinin denetim hakkını sınırlandırmakta değil midir?”
Değerli
arkadaşlarım, gerçekten bunu çok ciddi bir şekilde düşünmek lazım. Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanına Meclis İç Tüzüğü’nde tanınan bu yetki mutlak ve
sınırsız mıdır? Bu yetkiye dayanarak Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanının,
Türkiye Büyük Millet Meclisindeki milletvekillerinin Anayasa’nın 97’nci
maddesinden kaynaklanan soru sorma haklarını ihlal etme, onları daraltma hakkı
ve yetkisi var mıdır? Burada bu soru tiplerinin, sorulan soruların İç
Tüzük’teki kurallara, kriterlere uymadığına kim karar
veriyor? Bunu da sordum değerli arkadaşlarım ve verilen yanıt gerçekten çok
üzücüdür. Bütün milletvekillerinin bu konuda üzüleceğini umuyorum.
Sayın Başkan
verdiği cevapta diyor ki: “Başkanlığa gelen soru önergeleri, Kanunlar ve
Kararlar Müdürlüğünde yasama uzmanları ve idarecileriyle yapılan incelemeden
sonra Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığınca gelen kâğıtlar listesinde
yayımlanıp Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanının imzasıyla Başbakanlığa ve
ilgili bakanlığa gönderilmektedir. İç Tüzük hükümlerine uygun olmadığı tespit
edilen soru önergeleri iade edilmektedir.”
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen
sözlerinizi tamamlayınız.
ALİ RIZA ÖZTÜRK
(Devamla) – Peki, kim tespit ediyor? Kanunlar Kararlar Müdürlüğünde çalışan
bürokratlar, yasama uzmanları.
Çok üzücü bir
durum değerli arkadaşlar. Yani, Türkiye Büyük Millet Meclisinde asli görevi
yasama ve denetim faaliyetlerini yerine getirmek olan milletvekillerinin
Anayasa’dan kaynaklanan bu hak ve yetkileri Kanunlar ve Kararlar Müdürlüğündeki
uzmanlar tarafından sınırlandırılmaktadır, onların iki dudağı arasına
sıkıştırılmıştır. Bunu kabul etmemiz mümkün değildir. Bu, Türkiye Büyük Millet
Meclisinde 550 tane milletvekili arkadaşımıza yapılan açıktan bir
saygısızlıktır değerli arkadaşlarım. Türkiye Büyük Millet Meclisi bunun önüne
geçmek durumundadır. Anayasa’da milletvekillerine tanınan bu hak -demin de
söyledim- bakanlar için bir görevdir. Bugün içinde bulunduğumuz somut durum
milletvekillerine tanınan bu hakkın ihlalini oluşturmakta ve bakanların, Meclis
Başkanının da görevini yapmama hâlini oluşturmaktadır.
Ben, Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanının bu konuya sorumluluk duygusu içerisinde
eğileceğini umuyorum. Tüm milletvekili arkadaşlarımı bu konuda gerçekten
duyarlı davranmaya davet ediyorum.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen
sözlerinizi bağlayınız.
ALİ RIZA ÖZTÜRK
(Devamla) – Ve
Parlamento Başkanı tarafından saygı duyulmayan milletvekillerine
toplumun saygı duymasını beklemek kimsenin haddi de değildir, hakkı da
değildir. Bunu bekleyemeyiz değerli arkadaşlarım. Eğer toplumun bu
milletvekillerine saygı duymasını bekliyorsak, öncelikle Meclis Başkanının ve
bu Meclisten çıkan bakanların, Başbakanın bu Meclise saygı duyması gerektiğini
düşünüyorum.
Hepinize saygılar
sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Öztürk.
Gündem dışı
ikinci söz, Sümela Manastırı’nın ayine açılması hakkında söz isteyen Aydın
Milletvekili Ertuğrul Kumcuoğlu’na aittir. (MHP
sıralarından alkışlar)
Buyurunuz Sayın Kumcuoğlu.
2.- Aydın Milletvekili Ertuğrul Kumcuoğlu’nun,
Sümela Manastırı’nın ayine açılmasına ilişkin gündem dışı konuşması
ERTUĞRUL
KUMCUOĞLU (Aydın) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepimizin bildiği
gibi, son günlerde Sayın Dışişleri Bakanı ve Dışişleri Bakanlığımız “Komşularla
Sıfır Sorun” biçiminde bir söylem geliştirdi.
Hepiniz takdir
edersiniz ki dış politikada söylemler ile eylemleri örtüştürmek son derece zor
bir sanattır. Dolayısıyla, bu konuda mesafe alabilmeniz için, sizin, sadece
sizin değil muhataplarınızın da en az sizin kadar hazırlıklı, istekli ve iyi
niyetli olması gerekir.
Şimdi, bu
komşularımızdan biri, bizim, Yunanistan. Yunanistan Ortodoks bir ülke ve bizim
de Trabzon’umuzda Sümela Manastırı diye, eskiden manastır olarak kullanılmış,
fakat uzunca bir süredir kaderine terk edilmiş, sonra müzeye dönüştürülmüş bir
yapımız var.
Şimdi,
gazetelerde bir haber görüyorum. Diyor ki: “Trabzon’daki tarihî Sümela
Manastırı’nda bir tabu yıkıldı.” Yıllardır ibadete kapalı olan bu manastır,
senede en az bir defa 15 Ağustosta ibadete açılacakmış. Buna sebep olan hadise
de geçen 15 Ağustosta yaşadığımız oradaki bir etkinlik ve etkinlik dolayısıyla
misafirler ile oradaki yöneticiler arasında çıkan çatışmaymış.
Değerli
arkadaşlar, ne olmuş? İşte, Yunanistan’dan 500 kişi ayine gelmiş de ayin yapmak
istemişler. Bakalım öyle mi olmuş?
Bir kere şunu
unutmayalım, hafızalarımızı tazeleyelim: O 500 kişi oraya kendiliğinden
gelmedi. O 500 kişinin başında Selanik Valisi vardı. Siz, Türkiye'de herhangi
bir valinin, bir bayram namazı vesilesiyle Yunanistan’dan, Türkiye'den 500
Müslüman’ı toplayıp Selanik’te veyahut da İskeçe’de bir camide namaz kılmaya
gitmesini devletinin izni, bilgisi hatta teşvik ve desteği olmadan
yapabileceğini düşünüyor musunuz? Provokasyonun arkasında Selanik Valisi vardı.
Haydi geçelim bunu bir kalem. Bakalım, bu adamlar
buraya ayin yapmaya mı gelmişlerdi? Bakın ne diyor, kim ne
diyor: 24 Ağustos tarihli Kathimerini gazetesi -ki,
bu Yunanistan’da neşredilen bir Yunan gazetesidir- “O gün -15 Ağustos 2009
tarihinde- Sümela Manastırı’nda 2 kişi -isim de veriyor- Stelios
Papathemelis ve Panagiotis Psomiadis diye 2 Yunanlı Yunan Millî Marşı’nı söylemişler
hem de Türk topraklarında.” diye altını çiziyor.
Beyefendiler, Hükûmet olarak ağzınızı açacağınıza kulağınızı açsaydınız,
orada okunanın İncil değil Yunan Millî Marşı olduğunu bilirdiniz. Ama, bunu işte ilk defa burada öğreniyorsunuz. Karşı taraf
iyi niyetli değil.
Efendim, o
tesadüftü, adamların dilleri sürçtü, İncil okuyacaklarına Yunan Millî Marşı’nı
okudular… Öyle mi? Gelin bakalım öyle mi değil mi.
Kathimerini gazetesi devam
ediyor: Pontus konusuna ilişkin yeni ve güçlü bir adam ortaya çıkmış. Kimmiş
bu? Rus Parlamentosundan İvan Savidis’miş.
Rus Parlamentosundan İvan Savidis.
Neymiş bu adamın konumu? Rus milletvekili, aynı zamanda Yunan devleti
tarafından yurt dışındaki Helenizm Konseyine Doğu Avrupa’daki soydaşlarla
ilgili konulardan sorumlu olarak atanmış Savidis.
Yunan Hükûmeti tarafından Rus milletvekili doğudaki
Yunan soydaşlarının sorunlarını yönlendirmekten sorumlu yapılmış. 15 Ağustosta
Sümela’daki hadisenin arkasında bu Savidis var. Çünkü
niye? Gazete devam ediyor: “Trabzon’daki Sümela Manastırı’na şimdiye kadar
düzenlediği üç ziyaret kutsal ziyaret özellikleri kazanmaya başladı.” Haa, demek ki, bizim gazetenin yazdığı gibi, efendim, öyle,
bir tabu yıkılmamış, eskiden beri ibadete filan açık değilmiş burası. Son üç
yıldır, Yunan Hükûmeti, bir yandan Selanik Valisi
üzerinden, diğer yandan Savidis isimli Rus
parlamenter üzerinden bir tezgâhın peşinde.
Şimdi, bunları
bilmeden, bunları nazarıitibara almadan komşularınızla ilişkilerinizi
iyileştiremezsiniz. Efendim, biz iyileştiririz.
Burada dikkat
edilmesi gereken ikinci konu da şudur değerli arkadaşlar: Eğer siz dış
politikada ufak veya büyük, önemli veya önemsiz bir değişiklik yapıyorsanız,
bunu kamuoyuna “Efendim, bizden önce yapılan her şey yanlıştı. Biz bunları
düzeltiyoruz.” diye girerseniz, karşı tarafta böyle bir izlenim bırakırsanız, böyle
bir kanaat bırakırsanız başınıza ne gelir biliyor musunuz? Taş düşer. Kalkar
bir Bulgar Hükûmeti üyesi sizden 1913’te olan
meseleler dolayısıyla 10 milyar dolar tazminat ister.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – 20 milyar dolar!
BAŞKAN – Lütfen
sözünüzü tamamlayınız.
ERTUĞRUL
KUMCUOĞLU (Devamla) – Değerli arkadaşlar, yıl 1999, tarihi 11 Aralık, Helsinki
Zirvesi var. Türkiye, Avrupa Birliğine tam üyelik sürecinde
önemli bir dönüm noktasında direniyor ve Avrupa, Türkiye ile tam üyelik
sürecini kesmeyi göze alamadığı için, gece yarısında, efendim, Komisyon Başkanı
Solana ile AB’nin genişlemeden sorumlu Verheugen’i Chirac’ın uçağına bindirip Türkiye’de zamanın Türk
yönetiminin ayağına gönderiyor ve yazılı olarak Türkiye’nin istedikleri
tavizleri verip gidiyorlar. Ondan sonra zamanın Başbakanı öbür
taraftaki, ertesi günkü toplantıya gidip şey yapıyor.
Bakın arkadaşlar,
aradaki farka bakın. On sene önce, Avrupa bizim ayağımıza geliyor, on sene
sonra siz, Avrupa Birliğine tam üye olmak için Bulgaristan’a 10 milyar dolar
rüşvet ödemek durumunda kalıyorsunuz. Bunun da adı “Başarılı dış politika.”
Hadi canım sen de!
ÖZKAN ÖKSÜZ
(Konya) – Kim ödemiş?
ERTUĞRUL
KUMCUOĞLU (Devamla) – İstiyor adam rüşveti.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ÖZKAN ÖKSÜZ
(Konya) – İste, iste, sen de iste!
BAŞKAN – Sayın Kumcuoğlu, lütfen sözünüzü bağlayınız.
ERTUĞRUL
KUMCUOĞLU (Devamla) – Bakın, değerli arkadaşlar, dikkatli olmak zorundayız.
Gözümüzü dört açmak zorundayız. Ağzımızı değil kulağımızı açmak zorundayız. Dış
politika, ince sanattır, lafa, güzafa gelmez.
Bu duygu ve
düşüncelerle hepinizi saygıyla selamlıyorum, teşekkür ediyorum. (MHP ve CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Kumcuoğlu.
Gündem dışı
üçüncü söz, asgari ücretin tespiti hakkında söz isteyen İstanbul Milletvekili Esfender Korkmaz’a aittir.
Buyurunuz Sayın
Korkmaz. (CHP sıralarından alkışlar)
3.- İstanbul Milletvekili Esfender
Korkmaz’ın, asgari ücretin tespit şekli ve esaslarına
ilişkin gündem dışı konuşması
ESFENDER KORKMAZ
(İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, danışmanlık yapan bir yatırım kuruluşu Hazine Müsteşarlığı kaynaklı
bir grafiğin açıklamasını şöyle yapıyor: “Yüksek verimlilik ve düşük ücretler
-dikkat edelim, düşük ücretler- Türkiye'de yatırımlar için eşsiz bir yatırım
fırsatı yaratmıştır.” Değerli arkadaşlar, tekrar dikkatinizi çekiyorum: Türkiye
düşük ücret ile övünen bir ülke hâline gelmiştir. Neden? Bu söylediğim yorum
aslında Hükûmetin son bir aydaki uygulamalarıyla bire
bir örtüşüyor. Asgari ücret uygulaması, bir; 2010 memur zamları, iki; emekli
maaş zammı, üç; 4/C uygulaması, dört; Tekel işçilerinin, itfaiye işçilerinin,
demir yolları işçilerinin isteklerine, hak taleplerine çözüm getirmek yerine
onların üstüne biber gazı ile su sıkarak ve tehditle gidilmesi, bu yargıyı
doğrulamıştır.
Bu yargıyı
doğrulaması açısından asgari ücretle ilgili birkaç örnek vermek istiyorum.
Değerli arkadaşlar, bakın, sendikalar değil, TÜİK, devletin resmî kurumu
yoksulluk araştırması yapıyor. Bu yoksulluk araştırmasında 2009 için 4 kişilik
bir ailede yoksulluk sınırını 820 lira olarak açıklıyor. 2010 için hedef 6,5
enflasyon (TÜFE), buna göre 2010’a güncelleştirirseniz 873 lira 30 kuruş
ediyor. Yani devletin resmî kurumu diyor ki: “Türkiye’de 4 kişilik ailenin
yoksulluk sınırı 873 lira 30 kuruştur.” Peki, Hükûmet
ne diyor? Hükûmet de diyor ki: “Eşi çalışmayan 4
kişilik bir ailenin 2010 yılında, birinci yarıda asgari ücreti 603 lira 90
kuruştur.” Ve yine Hükûmet de diyor ki, aynı şekilde:
“İkinci yarıdaki asgari ücreti de 626 lira 45 kuruştur.”
Şimdi, değerli
arkadaşlar, düşünebiliyor musunuz Hükûmetin bir
yandan… Hükûmet devleti geçici olarak idare eder ve Hükûmete bağlı TÜİK en az, asgari yoksulluğu açıklıyor ve
onun açıkladığına karşılık Hükûmet de asgari ücreti
açıklıyor ve 269 lira altında. Şimdi, bu farkı nasıl okumak lazım? Yani bu
aradaki farkı nasıl okumak lazım? Asgari ücret tespit edilirken yoksulluk
sınırı dikkate alınmadı, çünkü Hükûmet asgari
ücretliyi yoksul bırakmak kararındadır. Hükûmet
üyeleri simit muhabbeti içinde sık sık 2002’deki
asgari ücretle bugünün karşılaştırmasını yapıyor.
Arkadaşlar, yine
böyle yapacaklarsa onlara iki tane tavsiyem olacak:
1) Asgari ücret,
simit gibi gıdalar dışında bir ailenin tüm ihtiyaçlarını, yaşam ihtiyaçlarını
kapsayan ve yaşamak için gerekli asgari fiziki ihtiyaçları ifade eden bir
kavramdır. Simit muhabbetinden vazgeçsinler.
2) 2000’li
yıllarda sekiz yaşında olan ve çalışma, kazanma gibi bir gailesi olmayan bir
genç, şimdi on sekiz yaşındadır. Siz, şimdi, on sekiz yaşındaki gence düşük
ücret vererek ve on yıl öncesinin hikâyelerini anlatarak bugün onların karnını
doyuramazsınız.
Değerli
arkadaşlar, 2000’li yıllardan bugüne kadar ekonomide büyüme oldu, verimlilik
artışı oldu.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen
sözlerinizi tamamlayınız.
ESFENDER KORKMAZ
(Devamla) – Yine 3’üncü tavsiyem: Bu olayı açıklayan Hükûmet
üyeleri büyümeyi de hesaba katsınlar, verimliliği de hesaba katsınlar çünkü
millî gelir artışını işçi yaratıyor, memur yaratıyor, çalışan yaratıyor,
yalnızca sermayedar yaratmıyor. Eğer bunlar yaratıyorsa bunlara da büyümeden,
verimlilik artışından pay vermemiz lazım. Öyle simit hesabıyla bu işler olmaz.
Dolayısıyla o payı da vermeleri lazım ve nihayet, Asgari Ücret Tespit
Komisyonunda işçi temsilcilerine mutlaka oy hakkı vermemiz lazım çünkü, aslında oy hakları var ama, onlar olmadan da 10
kişiyle karar alınabiliyor; karar yeter sayısı dörtte 3’e çıkarılsın, asgari
ücret tespitinde işçinin de sözü olsun.
Teşekkür
ediyorum, saygılar sunuyorum. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Korkmaz.
Şimdi gündeme
geçiyoruz.
Başkanlığın Genel
Kurula sunuşları vardır.
Meclis
araştırması açılmasına ilişkin dört önerge vardır, ayrı ayrı
okutuyorum:
IV.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Mardin Milletvekili Emine Ayna ve 19 milletvekilinin,
pamuk üretiminde yaşanan sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/501)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığı'na
Tarım sektöründe
ve ihracatımızda önemli bir yer teşkil eden pamuk hammaddesinin üretiminde ve
bağlı sektörlerde yaşanan sorunların araştırılması; bu alanda yaşanan
gerilemenin önlenmesine yönelik çözüm yollarının tespiti için Anayasa'nın
98'inci, TBMM İçtüzüğü'nün 104. ve 105. maddeleri uyarınca Meclis Araştırması
açılmasını arz ve teklif ederiz.
Gerekçe:
Ülkemizde, pamuk
üretiminde görülen yavaşlama ve ticaretinin beklentileri karşılamaması, büyük
ölçüde pamuğa dayalı sektörleri de olumsuz etkilemektedir. Genellikle yüksek
maliyetli lifler, tekstil sektöründe karşılaşılan zorluklara yenilerini
eklerken, yüksek enflasyon oranları ve nispeten yükselen işçilik ve sermaye
maliyetleri tekstil endüstrisini büyük ölçüde olumsuz etkilemektedir.
Tarım sektöründe
önemli bir kesim geçimini pamuktan sağlarken, pamuğa dayalı sektörler olan
dokuma, iplik ve yağ sanayilerinde, pamuk hammadde kaynağı durumundadır. Pamuk;
tarımı ve sanayisi ile geniş bir iş alanı sağlarken lifi ile tekstil
sanayisine, çiğiti ile yağ sanayisine, küspesi ile
hayvancılık sektörüne, ihracatı ile dış ticaretimize çok önemli katkıları
sunmaktadır. Ancak girdi maliyetleri ve enerji fiyatlarının yüksekliği, girdi
desteklerinin kesilmesi, primlerin yetersiz kalması, üretimde verimliliğin
sağlanamaması, alternatif tarım ürünlerinin daha cazip kılınması üreticiyi
pamuk ekiminden zorunlu olarak uzaklaştırmış, pamuk üretimini her yıl biraz
daha düşürmüştür.
Türkiye'de pamuk
üretimi Ege, Antalya, Çukurova ve Güneydoğu'da yapılıyor. Türkiye'nin toplam
lif pamuk üretiminin yaklaşık yarısını Güneydoğu Anadolu karşılıyor.
İstatistiklere göre, 2008-2009 sezonunda 1 milyon 89 bin ton pamuk tüketen
Türkiye, 501.000 ton pamuk üretmiştir. Oysa Türkiye'nin pamuk üretimi 2000’li
yılların başında 900.000 ton civarındaydı. Ege İhracatçı Birlikleri, İzmir
Ticaret Odası, Söke Ticaret Borsası ve Nazilli Pamuk Araştırma Enstitüsü'nün
katılımıyla düzenlenen ve uzaktan algılama yöntemine göre yapılan tahmin
çalışması raporuna göre, ekim alanlarında yüzde 29'luk bir daralmanın
yaşandığı, en büyük daralmanın yüzde 48 ile İzmir ve yüzde 45 ile Manisa'da
gerçekleştiği belirtilmektedir. Pamuk ekim alanlarında 2001 yılında başlayan
daralma ve üretimindeki yavaşlama devam ederken, 2001'de 721 bin ton olan kütlü
üretimin bugün 193 bine düşmüş olduğu tahmin edilmektedir.
Avrupa Birliği
ile 1996 yılında yapılan Gümrük Birliği Anlaşması kapsamında pamuk, serbest
dolaşıma sahip bir sanayi ürünü olmasına rağmen ne yazık ki ülkemizdeki
üreticiler Avrupa Birliği’nin uyguladığı sübvansiyonlardan yararlanamamaktadır.
Tarım teşvikleri
küçük çiftçi ve tarım işletmelerinin değil, büyük fabrikalar ve gıda
maddelerini işleyen, satıp pazarlayan büyük şirketlerin kasasına giriyor. Küçük
üreticiye ve çiftçiye desteği büyük oranda kesen hükümet, pamuk çiftçilerinin
ve işçilerinin yaşam alanını elinden alıyor. Pamuk üretiminden vazgeçen
üretici, başka ürünlere yönelmiş durumda. Üreticinin başka ürünlere yönelmesi,
pamuk sektöründe arzın düşmesine de sebep olmakta. Ayrıca dünya fiyatlarına
göre Türkiye'de maliyetin fazla olması, üreticiyi zor duruma düşürmekte.
Üretici şu anda pamuğu, üretimden daha ucuza satmaya başladı. Zarar etmeyen
üretici neredeyse bulunmamaktadır. Pamuk üretimin desteklenmemesi, pamuk tarım
alanlarının daralması ve üretiminin düşmesine bağlı olarak tekstil ve konfeksiyon sektöründe ciddi daralmalar meydana gelmekte; bu
daralma, yağ, yem ve kağıt sanayinde de olumsuz sonuçlar doğurmaktadır.
Sonuç olarak,
ülkemizde bir çok sektörün hammaddesi olarak
kullanılmakta olan, tarım sektöründe önemli bir istihdam alanı oluşturan ve aynı
zamanda ihracat kaynağımız olan pamuğun üretiminde yaşanan sorunların tespiti
ve bu sorunlara ilişkin çözüm yollarının bulunması amacıyla meclis araştırması
açılmasının uygun olacağını düşünmekteyiz.
1) Emine Ayna (Mardin)
2) Fatma Kurtulan (Van)
3) Selahattin Demirtaş (Diyarbakır)
4) Sırrı Sakık (Muş)
5) Ayla Akat Ata (Batman)
6) Bengi Yıldız (Batman)
7) M. Nezir Karabaş (Bitlis)
8) Akın Birdal Diyarbakır)
9) Gültan Kışanak (Diyarbakır)
10) Hamit Geylani (Hakkâri)
11) Pervin Buldan (Iğdır)
12) Sebahat Tuncel (İstanbul)
13) Nuri Yaman (Muş)
14) Osman Özçelik (Siirt)
15) İbrahim Binici (Şanlıurfa)
16) Sevahir Bayındır (Şırnak)
17) Hasip Kaplan (Şırnak)
18) Şerafettin Halis (Tunceli)
19) Özdal Üçer (Van)
20) Mehmet Ufuk Uras (İstanbul)
2.- Mardin Milletvekili Emine Ayna ve 19 milletvekilinin,
Dersim olaylarının araştırılması amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/502)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
1937-1938
yıllarında, bugünkü adı Tunceli olan Dersim'de Tedip
ve Tenkil uygulanmıştı.
Büyük acıların
yaşanmasına mal olan, bugüne kadar üzeri örtülmek istenen bu olayın her yönüyle
gün yüzüne çıkması için, Anayasa'nın 98'inci, İçtüzüğün 104 ve 105'inci
maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasını arz ve teklif ederiz.
Gerekçe:
25 Aralık 1935
tarihinde Dersim bölgesine özel çıkarılan "Tunceli Kanunu" esas
alınarak, 4 Mayıs 1937 tarihli Bakanlar Kurulu Kararıyla bugünkü adı Tunceli
olan Dersim'e, Tedip ve Tenkil gerçekleştirilmişti.
Türk Dil Kurumu
sözlüğüne göre, Tedip: Uslandırma, yola getirme, terbiye etme, Tenkil:
Uzaklaştırma, herkese örnek olacak ceza verme, düşmanı ve zararlı kişileri
topluca ortadan kaldırma olarak tanımlanmıştır.
Bölge insanı
yaşananı büyük bir felaket olarak adlandırmakla birlikte, on binlerce insanın
katledildiğini, binlerce insanın sürgüne gönderildiğini, yüzlerce köyün yakılıp
yıkıldığını anlatmaktadır.
Bugüne kadar
olayla ilgili devlet arşivleri açılmadığı için öldürülen insan sayısı net
olarak bilinmemektedir. Ancak Necip Fazıl Kısakürek "Din Mazlumları"
adlı eserinde Dersim harekâtında en az 50 bin kişinin katledildiğini, yaşananın
eşine rastlanmayan bir felaket olduğunu yazmaktadır.
Dışişleri
Bakanlığı da yapmış olan, Dersim direniş önderlerinden Seyit Rıza ve
arkadaşlarının da idamını organize edip tanıklık etmiş İhsan Sabri Çağlayangil bir röportajında; "Mağaralara iltica
etmişlerdi. Ordu zehirli gaz kullandı. Mağaraların içinde bunlar fare gibi
zehirlendi. Yediden yetmişe o Dersim Kürtlerini kestiler. Kanlı bir harekât
oldu. Dersim davası da bitti." demektedir.
Orgeneral Muhsin
Batur anılarında, hayatının Dersim'de geçen zaman
dilimi için, bir utanç vesilesi sayarak anlatamayacağını yazıyor.
Her ne kadar
Dersim insanı tarafından biliniyorsa da, olayın üzerindeki sis perdesi
kaldırılmamış, olay kamuoyuna açıklanmamış, aradan 72 yıl geçmiş olmasına
rağmen arşivler açılmamıştır.
Tedip ve Tenkile
neden gerek duyuldu? Tedip ve Tenkil yıllarında Dersim'de
neler yaşandı? Kaç insan öldürüldü? Bunun ne kadarı kadın, yaşlı ve çocuktu?
1937 yılının Kasım ayında Elazığ'da idam edilen Seyit Rıza ve beraberindeki
yedi arkadaşının mezarları nerededir? Tedip ve Tenkili planlayıp hayata
geçirenler kimlerdi? Ne kadar insan sürgüne gönderildi? Yetim ve öksüz kalmış
kaç kız subaylar tarafından hangi batı illerine götürüldü? Ülke ve halk çıkarı
ve yararı açısından günümüze yansıyan sonuçları nedir?
Gecikmiş olsa da,
başta Dersimliler olmak üzere kamuoyunun bu soruların
cevabını bilmesi gerekmektedir.
On binlerce
insanın ölümüne mal olan, "İnsanlığa karşı işlenmiş bir suç" olarak
kabul görülmesi gereken Dersim katliamının gerçek yüzünün açığa çıkarılması,
geleceğe aydınlık bir dünya bırakmak, geçmişte yaşananların çocuklarımıza bir
yük olarak miras kalmaması için, Türkiye Büyük Millet Meclisi bünyesinde bir
araştırma komisyonunun kurulması zorunlu hale gelmiştir.
Gereğini arz ve
teklif ederiz.
1) Emine Ayna (Mardin)
2) Fatma Kurtulan (Van)
3) Selahattin Demirtaş (Diyarbakır)
4) Sırrı Sakık (Muş)
5) Ayla Akat Ata (Batman)
6) Bengi Yıldız (Batman)
7) M. Nezir Karabaş (Bitlis)
8) Akın Birdal (Diyarbakır)
9) Gültan Kışanak (Diyarbakır)
10) Hamit Geylani (Hakkâri)
11) Pervin Buldan (Iğdır)
12) Sebahat Tuncel (İstanbul)
13) Nuri Yaman (Muş)
14) Osman Özçelik (Siirt)
15) İbrahim Binici (Şanlıurfa)
16) Sevahir Bayındır (Şırnak)
17) Hasip Kaplan (Şırnak)
18) Şerafettin Halis (Tunceli)
19) Özdal Üçer (Van)
20) Mehmet Ufuk Uras (İstanbul)
3.- Mardin Milletvekili Emine Ayna ve 19 milletvekilinin,
Mersin’de kurulması planlanan nükleer santralin muhtemel etkilerinin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/503)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Mersin İlinde
kurulması düşünülen nükleer enerji santrallerinin, insan sağlığına, çevreye,
tarım alanlarına ve turizme vereceği zararların araştırılarak, alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasa'nın 98. ve İçtüzüğün 104. ve 105.
maddeleri uyarınca bir Meclis Araştırması açılmasını arz ve teklif ederiz.
Gerekçe:
Ülkemizde,
nükleer santral yapılabilmesi için çok fazla eksiklikler bulunmakta ve mevcut
şartlar altında nükleer santrallerin kurulmasının, beraberinde ciddi sorunları
getireceği aşikârdır. Bu gün, nükleer enerji santrali donanımını üreten
gelişmiş ülkelerin çoğu, kendi ülkelerinde nükleer santral kurmaktan vazgeçmiş
ve mevcut bir çok nükleer santral için ise kapatma
kararı almıştır. Bir çok doğal enerji kaynağı olmasına
rağmen, hiçbiri düşünülmeden, nükleer enerji santrallerinin tek çözümmüş gibi
gösteriliyor olması, gelecekte yaşamı tehdit edecek büyük riskler teşkil
ederken, hükûmetin bu riskleri bildiği hâlde nükleer
santralleri kurdurtmaktaki kararlılığı endişe vericidir. Nükleer santrallerin
kurulması diğer santrallerden daha ekonomik olmamakla beraber, sürdürülebilir
bir enerji kaynağı da sağlamamaktadır. Oysa diğer tür santraller sürdürülebilir
enerji sağlarlar ve kurulmasından sonra düzenli bakımları yapıldığında, sürekli
kullanımları mümkün olabilmektedir. Nükleer enerji santralleri, insan sağlığı üzerinde
tedavisi mümkün olmayan zararlar oluştururken, atıklarını yok edecek bir
teknoloji ise henüz keşfedilmemiştir. Nükleer santraller hem çalışmaları
sırasında, hem de sökümlerinden sonra yüzlerce yıl boyunca çevreye ve tüm
canlılara onarılamayacak derecede zarar vermektedir. En gelişmiş ülkeler bile
nükleer santral kazalarını önleyememektedirler. ABD ve Japonya dâhil pek çok
yerde önemli nükleer santral kazaları hâlâ yaşanabilmektedir.
20. yüzyılın ilk
büyük nükleer kazası olan, Çernobil nükleer reaktöründeki patlama sonucunda,
ciddi bilimsel araştırmaların yapılmaması ve radyasyon seviyesini gösteren
sayısal değerlerin açıklanmamış olması, Türkiye üzerindeki etkileriyle ilgili
yeterli veriye ulaşmayı imkânsızlaştırmış olsa da özellikle Karadeniz Bölgesi’nde
yaşayan bir çok insanımızın kanser hastalığına
yakalanmasına yol açarak ölümüne neden olduğu yönünde ciddi iddialar
bulunmaktadır. Bu gün hâlâ acıların yaşanmasına neden olan nükleer enerji
santrallerinin ülkemizde de bir çok yerde kurulma
çalışmalarının yapılıyor olması talihsizliktir.
Bu illerden biri
de tarım alanları ve turizmi ile ülke ekonomisine kaynak sağlayan Mersin
ilimizdir. Mersin ilimizin Gülnar ilçesine bağlı Büyükeceli
Beldesinde, Akkuyu Nükleer Santralinin yapımı için 37
yıl önce alınan yer lisansı izninin koşulları değişmiş ve yöredeki birçok insan
tarım, hayvancılık ve turizme ciddi yatırımlar yapmıştır. Santralin kurulması
ile bütün bunlar olumsuz etkilenecek ve insan sağlığı tehdit altına girecektir.
Ayrıca, Danıştay
İdari Dava Daireleri Kurulu, Nükleer Güç Santrallerinin Kurulması ve
İşletilmesi ile Enerji Satışına İlişkin Kanun Kapsamında Yapılacak Yarışma ve
Sözleşmeye İlişkin Usul ve Esaslar ile Teşvikler Hakkında Yönetmeliğin bazı
maddelerinin iptali için TMMOB tarafından açılan davada üç maddenin
yürütmesinin durdurulması yönünde karar vermiştir. Danıştay 13. Dairesi, söz
konusu dava çerçevesinde Yönetmeliğin, önce 7. maddesinin yürütmesinin
durdurulmasına karar vermiş daha sonra ise yönetmeliğin "yer tahsisi"
başlıklı 5. maddesi ve "Aktif elektrik enerjisi birim satış fiyatını
oluşturma usul ve esasları" başlıklı 10. maddesinin de yürütmesinin
durdurulmasına karar vermiştir.
Bütün bu
sebeplerden dolayı, Mersin ilinde kurulması düşünülen, nükleer enerji
santrallerinin, insan hayatı üzerinde yaratacağı olumsuz etkilerinin bütün
boyutları ile incelenmesi için meclis araştırması açılmasını gerekli
görmekteyiz.
1) Emine Ayna (Mardin)
2) Fatma Kurtulan (Van)
3) Selahattin Demirtaş (Diyarbakır)
4) Sırrı Sakık (Muş)
5) Ayla Akat Ata (Batman)
6) Bengi Yıldız (Batman)
7) M. Nezir Karabaş (Bitlis)
8) Akın Birdal (Diyarbakır)
9) Gültan Kışanak (Diyarbakır)
10) Hamit Geylani (Hakkâri)
11) Pervin Buldan (Iğdır)
12) Sebahat Tuncel (İstanbul)
13) Nuri Yaman (Muş)
14) Osman Özcelik (Siirt)
15) İbrahim Binici (Şanlıurfa)
16) Sevahir Bayındır (Şırnak)
17) Hasip Kaplan (Şırnak)
18) Şerafettin Halis (Tunceli)
19) Özdal Üçer (Van)
20) Mehmet Ufuk Uras (İstanbul)
4.- İzmir Milletvekili Kamil Erdal
Sipahi ve 19 milletvekilinin, kara ve deniz sınırlarının güvenliği konusundaki
sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/504)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Kara ve Deniz hudutlarımızın korunmasında ciddi sorunlar olduğu ve
bu konudaki zafiyetlerin başta terör olmak üzere bir dizi yasa dışı faaliyetin
ana nedeni olduğu bilinmektedir.
Kara ve Deniz Hudutlarımızın güvenlik ve kontrolünde mevcut
sorunların ve alınabilecek tedbirlerin ortaya çıkartılması amacıyla, Anayasanın
98, TBMM İç Tüzüğünün 104 ve 105 inci Maddeleri gereğince Meclis Araştırması
yapılmasını arz ederiz.
1) Kamil Erdal Sipahi (İzmir)
2) Mehmet Şandır (Mersin)
3) Oktay Vural (İzmir)
4) Hasan Özdemir (Gaziantep)
5) Behiç Çelik (Mersin)
6) Mustafa Enöz (Manisa)
7) Recep Taner (Aydın)
8) Sabahattin Çakmakoğlu (Kayseri)
9) Osman Ertuğrul (Aksaray)
10) Beytullah Asil (Eskişehir)
11) Abdülkadir Akcan (Afyonkarahisar)
12) Hakan Coşkun (Osmaniye)
13) Akif Akkuş (Mersin)
14) Kemalettin Nalcı (Tekirdağ)
15) İzzettin Yılmaz (Hatay)
16) Rıdvan Yalçın (Ordu)
17) Muharrem Varlı (Adana)
18) Metin Ergun (Muğla)
19) D. Ali Torlak (İstanbul)
20) Cumali Durmuş (Kocaeli)
Gerekçe:
Kara ve Deniz
Hudutlarımızın güvenlik ve kontrolünün sağlanması ile yasadışı faaliyetlerin
önlenmesi konusunda ciddi zafiyet alanları mevcuttur.
Devlet
Egemenliğinin sınırlarda başladığı bilindiğine göre, başta terör geçişleri
olmak üzere, insan kaçakçılığı, uyuşturucu ve silah kaçakçılığı gibi yasadışı
faaliyetlerin ekonomik ve asayiş bir yana egemenliğe yönelik ciddi bir tehdit
olduğu da malumdur. Ayrıca bu konuda ortaya çıkan zafiyetin, iç güvenlik
yanında, dış güvenliği de etkilediği ve ülkemizi uluslararası alanda
suçlamalara maruz bıraktığı bir gerçektir.
Ülkemize ve
ülkemiz üzerinden yapılan uyuşturucu ve silah kaçakçılığı milyar dolarlarla
ifade edilirken, başta bölücü terör olmak üzere terörün de en önemli finans
kaynaklarından birisi hâline gelmiştir.
Diğer yandan
göçmen kaçakçılığında genelde transit (geçiş) ülkesi olarak görülen ülkemiz,
insan kaçakçılığında ise hedef ülke konumundadır. Bu konu da terörün önemli bir
finans kaynağı olmakta, kişi başına 5.000 dolara uzanan ve toplamı yine milyar
dolarlarla ifade edilen bir boyuta ulaşmaktadır.
Resmî verilerle,
2007 yılında yakalanan kaçak göçmen sayısı 64.290, 2008 yılı ilk on bir ayı
itibarıyla yakalanan ise 62.459’dur. Son on yılda yakalanan toplam miktar
750.000’i geçmiş olup, bu geçişlerde yakalama oranının ne olduğu ise ayrı bir
araştırma konusudur.
Diğer yandan
ülkemizde kalan kaçak göçmenler, insanımızın iş ve aşına ortak olmakta, birçok
asayiş olayının da faillerini teşkil etmektedir.
Hudut ve
sahillerin kontrolü; güvenlik itibariyle İçişleri Bakanlığını, yasak bölgeler
kanunu ve K.K.K.lığınca korunan sınırlar itibarıyla Milli Savunma Bakanlığını,
komşu ülkelerle ilişkiler ve uluslararası alanda yarattığı sorunlar itibarıyla
ise Dışişleri Bakanlığını ilgilendirmektedir.
Bu konuda gerek
mevzuat, gerekse uygulamalar itibarıyla Bakanlıklar ve kuruluşlar arasında
yeterli bir işbirliği ve koordinasyonun sağlandığını söylemek de zordur.
Kara Hudutlarımız
2565 sayılı Askeri Yasak Bölgeler ve Güvenlik Bölgeleri Kanunu ile buna uygun
yönetmelik ve talimatlarla büyük ölçüde Kara Kuvvetleri Komutanlığı birliklerince,
Irak ve İran sınırının bir bölümünde ise Jandarma Genel Komutanlığı
birliklerince korunmaktadır.
Kara
hudutlarımızda 80’li yıllarda başlatılan, SFGS (Sınır Fiziki Güvenlik Sistemi)
projesiyle iptidai bazı çalışmalar yapılmıştır. En hassas bölge olan Irak
sınırında başlatılan daha modern ve kapsamlı bir proje ise, Hezil
Çayı-Düğün Dağı arasındaki 30 km’yi bulmayan bölümle
sınırlı kalmıştır.
3 Ekim 2008 Aktütün Karakolu olayından sonra TOKİ ile yapılan protokol
çerçevesinde sadece 54 karakol ve 2 Hudut taburunu kapsayan inşaat faaliyetleri
ise şu ana kadar inşaatı devam eden 11 karakoldan ileriye gidememiştir.
2692 Sayılı
Kanunla kurulan Sahil Güvenlik Komutanlığının ise yasal görevlerini yerine
getirmede ciddi sıkıntıları olduğu bir gerçektir.
Yukarıda
belirtilen gerekçelerle Kara ve Deniz hudutlarımızın güvenlik ve kontrolünün en
iyi derecede sağlanarak, hudut ve mücavir alanlardaki asayiş zafiyetine karşı
tedbirler alınması için bir Meclis Araştırması yapılması çok önemli ve
öncelikli bir konu olarak mütalaa edilmektedir.
BAŞKAN –
Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler
gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki
görüşmeler, sırası geldiğinde yapılacaktır.
Şimdi gündemin
“Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına
geçiyoruz.
1’inci sırada yer
alan Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
V.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu
(1/324) (S. Sayısı: 96)
BAŞKAN -
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2’nci sırada yer
alan Türk Borçlar Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
2- Türk Borçlar Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu
(1/499) (S. Sayısı: 321)
BAŞKAN -
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
3’üncü sırada yer
alan Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu Başkan Vekili Kayseri Milletvekili
Mustafa Elitaş ve Ankara Milletvekili Reha Denemeç’in; Serbest Bölgeler Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu’nun
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
3- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaş ve Ankara Milletvekili
Reha Denemeç’in; Serbest Bölgeler Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(2/541) (S. Sayısı: 446) (×)
BAŞKAN - Komisyon
ve Hükûmet burada.
Geçen birleşimde
teklifin tümü üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi ve Adalet ve Kalkınma Parti
grupları adına konuşmalar yapılmıştı.
(x)
446 S. Sayılı Basmayazı 06/01/2010
tarihli 44’üncü Birleşim Tutanağı’na eklidir.
Şimdi, gruplar
adına yapılacak konuşmalarda söz sırası, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına
Denizli Milletvekili Emin Haluk Ayhan’a ait.
Buyurunuz Sayın
Ayhan. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
EMİN HALUK AYHAN (Denizli) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan,
muhterem milletvekilleri; görüşülmekte olan 446 sıra sayılı Serbest Bölgeler
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin tümü üzerinde
Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun görüşlerini arz etmek için söz almış
bulunuyorum. Bu vesileyle, şahsım ve grubum adına yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Özellikle burada
üzerinde durmak istediğim bir husus, bu teklif 2010 yılında Türkiye Büyük
Millet Meclisi Genel Kurulunda görüştüğümüz ilk kanun teklifi. Milyonlar aç,
esnaf perişan, çiftçi zulme uğramış gibi, sanayici vurgun yemiş gibi, ticaret
erbabı kıvranıyor. Eskiden fakirlik toplumsal bir olaydı, şimdi meslek oldu.
Öğrenciler perişan, memurların sesi kısılıyor. İşçiler ve milletvekillerinin
sesi çıkmasın diye gaza maruz kalıyorlar. Hacizler, boşanmalar, cinayetler,
sokak kavgaları artıyor.
Hiç siyasi duruma
değinmeden teknik bir konuşma yapmayı düşünmüştüm ancak Sayın AKP Grup Başkan
Vekilinin konuya ilişkin konuşmasından sonra kaç kişiye sataştığı ortaya çıktı,
süre yetmediği için sınırlı kaldı, cevap verme de sınırlı kaldı.
Bugün gerçekten
ülkemiz siyasi olarak, sosyal olarak, ekonomik olarak kargaşa içerisindedir,
yönetilemiyor. Dünyada krizden en çok etkilenen ülkelerden birisi ülkemiz. Hükûmet ve AKP gerginleşmeden medet umuyor. Bakıyoruz,
AKP’nin en acil meselesi bu kanun teklifi! Neyi çözecek? Milleti
aldatıyorsunuz, milleti kandırıyorsunuz. Bizim tenkit ettiğimiz meseleleri güya
hafife almaya çalışıyorsunuz. Bu, işe nasıl ciddiyetle baktığınızı gösterir.
Bir de üst paragrafı okusaydı Sayın Grup Başkan Vekili, gerçekten, Meclis Genel
Kurulunda bulunan sayın milletvekilleri, bizzat AKP döneminde sanayinin ne hâle
getirildiğini Bakanlar Kurulu kararı eki olan programdan çok rahat -2010 Yılı
Programı’ndan- anlayabilirlerdi. Bu metnin aynısı 2009 Yılı Programı’nda da
mevcut.
Şimdi, biz sadece
konunun ciddiyeti açısından önem verilmediğini söylemedik burada. Sayın Grup Başkan Vekili şunları da söyleyebilirdi: “Bakın, bizim
muhalefet şerhimizde -bundan sonrasını özellikle ifade etmek istiyorum- şunlar
da vardı: ‘Sanayinin kredi maliyetlerinin yüksekliği, kayıt dışı ekonomi ve
düşük fiyatlı imalattan kaynaklanan haksız rekabet, bürokrasinin fazlalığı,
kamunun sağladığı bazı girdilerin fiyatlarının uluslararası fiyatlara göre
yüksekliği, vergi oranlarındaki yükseklik gibi temel sorunlar devam etmektedir.
Ayrıca teknoloji üretiminde yetersizlik, modern teknoloji kullanımının
hızlı yaygınlaştırılamaması, nitelikli iş gücü eksikliği, yüksek katma değerli
ürünlerde sınırlı üretim kabiliyeti, tesislerin üretim ve yönetim yapılarında
modernizasyon ihtiyacı, sanayinin kapasitesi ve potansiyeli konusunda
yatırımcıların bilgiye erişimindeki zorluklar gibi genellikle yapısal
nitelikteki sorunların çözülmesi gerekmektedir.’” Bu, 2010 Yılı Programı’nda,
Bakanlar Kurulu kararı eki olan programda yer almaktadır. Neyi ifade
etmektedir? “Biz iktidarda olduğumuz sürece sorunları çözemedik, hafifletemedik; sanayi
gerçekten sıkıntılı bir duruma düştü.” denilmektedir. Peki, bu kadar zor bir
durum varken ortada, serbest bölgelerin daha önce üç kere değiştirdiğiniz
maddesinin tekrar ele alınmasının bu memleketin hangi yönüne, hangi işine,
hangi derdine deva olacağı söylenilebilir? Gerçekten bunu burada tekrar ifade
etmek istiyorum. Ülke bu kadar siyasi, sosyal, ekonomik problemlerle
boğuşurken, bu getirdiğimiz maddenin aç insanların, esnafın zorluğunda, esnafın
sıkıntılı durumunda bütün bu problemler devam ederken bizim getirdiğimiz
maddenin Türkiye’nin hangi problemini çözeceğini gerçekten ben merak ediyorum.
Sayın
milletvekilleri, serbest bölgelerin genel olarak gördüğü bir tarifi
bulunmamaktadır. Serbest bölge tarifleri farklı da olsa, serbest bölgelerin
uluslararası ticarette hızla gelişen ve değişen bir uygulama olduğu
söylenilebilir. Bugün serbest bölgeler lojistik parklarına, endüstri
bölgelerine dönüşmekte ve artan uluslararası rekabette yabancı sermaye
yatırımları için tercih edilen merkezler olarak yeniden önem kazanmaktadırlar.
Böyle olmasının nedeni serbest bölgelerin uluslararası yatırımlara açık olması
ve ülkelerin yabancı sermayeyi çekebilmek için uygulamalarını saydam ve
profesyonel yönetimle sürdürmeleridir.
Serbest bölgeler,
ülke geneline göre sağladığı esnekliklere karşın en sıkı korunan ve kayıt
altında tutulan yerlerdir. Buna karşın temel kuruluş amacı yatırımcıyı çekmek
olduğundan serbest bölgelerde bürokratik işlemler açısından kolaylaştırılmış
bir sistemle çalışılması, serbest bölgelerin başarısı açısından önemli bir
unsurdur.
Ülkemizdeki serbest bölgelere ilişkin
cumhuriyetin kuruluş yıllarında asıl hedeflenen, özel sektörün desteklenmesi,
yerli bir sermaye kapasitesi yaratmaktı. Bu nedenle serbest bölgelerle ilgili
olarak yürürlüğe giren ilk yasa 1927 yılında çıkarılan 1132 sayılı Serbest
Mıntıka Kanunu’dur. Daha sonra 1946 yılında çıkarılan 4893 sayılı Şark Halı ve
Kilimleriyle Benzerleri ve Hayvan Postları İçin Kurulacak Serbest Yer Hakkında
Kanun, 1953 yılında 6209 sayılı Serbest Bölge Kanunu’yla uygulama ve denemeler
devam etmiştir.
Serbest
bölgelerin kurulmasıyla ilgili en önemli gelişme 24 Ocak 1980 kararlarının
uygulanmasıyla başlamıştır. 15 Haziran 1985 tarihinde 3218 sayılı Serbest
Bölgeler Kanunu yürürlüğe girmiştir. Serbest Bölgeler Kanunu, yürürlüğe girdiği
dönemin şartlarının da ötesinde liberal düzenlemeler getirmiştir. Kanun’un 6’ncı maddesine göre serbest bölgeler gümrük hattı dışında
sayılmış, bölgelerde vergi, resim, harç, gümrük ve kambiyo mükelleflerine dair
mevzuat hükümlerinin uygulanmayacağı ve Türkiye’deki tam ve dar mükellef,
gerçek ve tüzel kişilerin serbest bölgedeki faaliyetleri dolayısıyla elde
ettikleri kazanç ve iratların Türkiye’ye getirildiğinin kambiyo mevzuatına göre
tevsiki hâlinde de gelir ve kurumlar vergilerinden muaf olacağı hükme
bağlanmıştır. Bu kilit maddeyle hem serbest bölgedeki mali teşvikler
düzenlenmiş hem de serbest bölgelerin etkin işleyişi için önemli bir unsur olan
bürokratik işlemlerde basitleştirme gereği temin edilmiştir.
Kanun’un
sağladığı yasal çerçeve serbest bölgelerin bir dış ticaret politikası olarak
benimsenmesini sağlamıştır. 3218 sayılı Kanun devlet ve özel sektör iş
birliğinin en verimli örneklerinden birisi olmuştur.
Kamunun altyapı
yatırımlarının gerçekleştirildiği arazisi hazineye ait, işletmelerinin ise özel
sektöre bırakıldığı Antalya ve Mersin Serbest Bölgelerinin ardından, altyapı
yatırımlarının da özel sektör tarafından yapıldığı bir modele geçilmiştir.
Bugün 20 serbest bölgeden 9’unun arazisi özel sektöre aittir.
Serbest
bölgelerimizin tümünün başarılı olduğunu söylemek doğru değildir. Bu, serbest
bölge modelinden değil, hem serbest bölge yerlerinin politik baskılarla
seçiminden hem de ülkemizde yaşanan siyasi ve ekonomik gelişmelerin etkisinden
kaynaklanmaktadır. Yatırımcıları çekmek için şeffaf politikalar,
basitleştirilmiş bürokratik işlemler büyük önem taşımaktadır. Serbest bölgenin
stratejik bir konuma sahip olması, ulusal dış ticaret politikalarının ve
bölgesel kalkınma stratejilerinin serbest bölge konseptini
desteklemesi gerekir, aksi takdirde başarı zorlaşmaktadır. Serbest bölgelerin
tam olarak desteklendiğini söylemek mümkün değildir. Kanunda değişiklik
yapılması konusunda dışarıdan girişimler yatırımcılara güveni sarsmıştır.
Maalesef, bu, AKP İktidarı döneminde olmuştur. Nihayetinde 5084 sayılı
Yatırımların ve İstihdamın Teşviki ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun’un yürürlüğe girişiyle serbest bölgeler kuruluş amacından
uzaklaşmıştır. 5084 sayılı Kanun’la serbest bölge kullanıcılarının vergi
mükellefi olması ve Kanun’un yürürlüğe girdiği 6 Şubat 2004 tarihinden sonra
üretim konusu dışında ruhsat alan firmaları vergi istisnalarından mahrum
bırakması hem başvurularda azalmaya hem de kullanıcıları süresi dolan
faaliyetlerinin ruhsatlarını yenilememeye itmiştir.
Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; serbest bölgeler, gelişmekte olan ülkelerde ihracatın
arttırılması, yabancı sermayenin özendirilmesi, teknoloji transferi ve istihdam
yaratmak amacıyla kullanılmaktadır. Ancak AKP Hükûmetinin
çıkardığı 6 Şubat 2004 tarihinde yürürlüğe giren 5084 sayılı Yasa’yla en önemli
vasıflarını yitirmiş ve maalesef büyük darbe almıştır. Yıl içinde aynı maddenin
3 kere değiştirilmesi bile söz konusu olabilmektedir. Bu Yasa
serbest bölgelerde faaliyet gösteren üretici ve alım-satım ruhsatı sahibi tüm
firmaların daha önce Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti
tarafından kendilerine vadedilen ve ruhsat
verilmesiyle tüm yatırım planlarını Türkiye Cumhuriyeti yasalarına inanarak
yapıp, üretim ve alım-satım ruhsat faaliyetlerini planladıktan sonra, planladıkları
yönde gerçekleştirdikleri sırada bir sürprizle bu firmaların önüne konulmuştur.
Neden konulmuştur? Çünkü Hükûmet, Avrupa
Birliğine verdiği sözleri yerine getirirken gözü kendi topraklarına yatırım
yapanları görmemiştir; verdiği sözleri, sonuç analizlerini sorgulamadan yerine
getirmenin telaşına düşmüştür. Tabii ki sonuçlar, kendilerinin öngörmedikleri
safhalara gelmiştir.
Serbest bölgeler
hakkında son yıllarda basına yansıyan birçok olay kamu vicdanında soru
işaretleri yaratabilmektedir. Bunu önemle belirtmek gerekir ki Türk halkının
vergileriyle kurulan bu ekonomik yapılar Türkiye ekonomisinin temel taşlarından
olup, ihracat, yatırım ve üretim konularında vazifelerini yerine getirmekle
yükümlüdürler.
Türkiye Büyük
Millet Meclisinin değerli üyeleri, serbest bölgeler, Türkiye’de ihracat için
yatırım ve üretimi artırmak, yabancı sermaye ve teknoloji girişini
hızlandırmak, ekonominin girdi ihtiyacını ucuz ve düzenli biçimde sağlamak
üzere yirmi ayrı bölgede faaliyet gösteren çevresiyle, yüz binlerin üzerinde
kişinin ekmek yediği işletmelerdir. Bu bölgeler ekonomimizin önemli altyapı
taşlarıdır.
Şimdi görüşmekte
olduğumuz kanun teklifi 3218 sayılı Serbest Bölgeler Kanunu’nun 11/4/2007 tarih, 5623 sayılı Kanun’un 1’inci maddesiyle
değişik 7’nci maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinde değişiklik yaparak
yurt dışından bölgelere getirilen malların CİF değeri üzerinden peşin olmak
üzere binde 1, bölgeden Türkiye’ye çıkarılacak malların FOB değeri üzerinden
peşin olmak üzere binde 9 oranında kesinti yapılması uygulamasını getiriyor.
Ayrıca 2’nci maddesiyle bu uygulamanın kanunun yürürlük tarihinden üç ay sonra
yürürlüğe girmesi öngörülüyor.
Türkiye’nin 2008
yılındaki dış ticaret hacmi 334 milyar dolar. Aynı dönemde serbest bölgelerdeki
toplam dış ticaret hacmi 24,6 milyar dolar. Krizin yarattığı makroekonomik
problemler 334 milyar ABD Doları dış ticaret hacmi için tedbir almayan AKP’nin,
aniden serbest bölgeler için 24 milyarlık, hatta bu yıl 15 milyar dolarlık dış
ticaret için, bir maddesiyle ilgili çok acil tedbir almaya yöneltiliyor.
Yılbaşından önce, Komisyonda, âdeta Komisyon mensuplarının, Komisyon üyelerinin
iki ayakları tek pabuca sığdırılıyor. “Nedir bu kanunun anlamı, nedir bunun
önemi?” diye soruyoruz, gerçekten cevap alamıyoruz. Bunun çok iyi izah edilmesi
lazım. Gerçekten önemliyse, hangi sektöre yardım ediyorsa, hangi firmaya yardım
ediyorsa, bu bize, bu gelen talep gerekçeyle beraber muhalefet
milletvekillerine de gelse biz de buna katkı sağlarız. Ama bu, aniden gelen,
aniden görüşülen, hatta -dün de ifade ettim, Sayın Grup Başkan Vekili gerçi çok
alındı ama- “teklif” yazarak, “tasarı”nın üstüne “teklif” yazarak -Daksil’in üzerine- konunun ciddiyetini, önemini burada
gösterdi. Onu söyledik. Şimdi, bunu hafife almanın bir anlamı yok. İşi ciddiye
alıp yüz binleri, milyonları, açı, esnafı, memuru düşünecek birtakım tedbirleri
buraya getirelim. Çünkü daha önceden AKP İktidarının vukuatı var. Dün
bahsettim, mahalli idarelerle ilgili kanun geldiğinde bize önce getirdiler, Hükûmet tasarısı olarak geldi. Sonra geri çektiler, bir
kısmını çıkardılar. Virgülüne kadar aynı gerekçe, dün de söyledim. Virgülüne
kadar aynı gerekçe... Ne diyorsunuz ondan sonra? Alt komisyona bile haber
vermeden geri çekiyorsunuz, teklif olarak geri geliyor. Yapılabilir mi? Yapılabilir.
Ama güven unsuru ortada kalır mı o hükûmet için?
Kalmaz. Bu, gerçekten sıkıntılı bir iş.
Şimdi, biraz önce
ifade ettim. Bakın, Denizli Serbest Bölgesi’yle ilgili 22/10/2008
tarihinde neler söylemişim? “Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; merak
ediyorum, Denizli’ye serbest bölge kuruldu. Büyük ümitlerle ilimiz sevindi,
ilimizin vatandaşları sevindi, ümit bağladı.” 5084 sayılı Yasa’yı ne yaptınız?
Çıkardınız. O serbest bölgeden
Şimdi, söylemek
istediğim husus bu. Ancak AKP döneminde Denizli’de serbest bölgeye çivi
çakılmadı. “Çakıldı” diyen varsa gelsin bu tarafa. Bir tane tesis orada
duruyor. (MHP sıralarından alkışlar) Şimdi ne yapmamız lazım? Bunlara bir
bakmamız lazım.
Biz şimdi, dış
ticaret hacmindeki değişmelere çok yönlü olarak baktığımız zaman
ocak-ekim-kasımda yüzde 32 oranında dış ticaret hacmi serbest bölgelerde
değişmiş. “Mardin’de dış ticaret hacminde kayda değer bir gelişme yok.”
diyoruz. İstihdamda sanıyorum yüzde 150 -yanılıyorsam söyleyin- bir artış var.
Bakıyorum en büyük serbest bölgelere, hepsindeki azalış dış ticaret hacminde
yüzde 40. Devam ediyoruz, iptal edilen ruhsatlar önemli, oralarda önemli şeyler
var.
Şimdi, konuyu
uzatıp gitmek mümkün, ancak esnafın harap olduğu, çiftçinin harap olduğu,
köylünün sıkıştığı, hacizlerin arttığı bir dönemde bizim bunları dikkate
almayıp bu işlerin ötesinde, günlük, filancanın, falancanın teklifinin
getirilmesi gerçekten bizleri üzüyor. Bu getirdiğiniz tasarıyla, bu
getirdiğiniz teklifle bile en azından bize ulaşan dört beş tane, farklı
değişiklik önergeleri var, değişiklik arzuları var ama bilin ki bunları buraya
getirdiğimiz zaman siz ne yapacaksınız? Bunları kabul etmeyeceksiniz.
Şimdi, cari
açığın finansmanında önemli bir unsur diyorsunuz gelirler, döviz geliri. Bakın,
2009 Yılı Programı burada görüşülürken, daha buradayken, o gün, dış ticaretten
sorumlu Sayın Bakan ne dedi: “Daha bu rakamların üzerinde ihracatta yüzde 17,
ithalatta yüzde 25 azalma gerçekleşecek.” 149 dediğiniz ihracata 98,5 hedef
koyuyorsunuz, ithalata 232,5 diyorsunuz 134 oluyor.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen,
sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurunuz.
EMİN HALUK AYHAN
(Devamla) – Teşekkür ediyorum.
Şimdi, bunu neden
diyorum? Geçen yıl buraya geldiğinizde, ödemeler dengesinin altındaki finansman
kalemleri yoktu. 50 milyar dolar… Şimdi, bu sene, ödemeler dengesi açığı azaldı
diye seviniyorsunuz. Hesap yok, kitap yok! Ne olacak? Bu ulaştığınız şeyler
hakikaten sıkıntılı.
Bakın, birkaç
tane başlık okumak istiyorum: “MÜSİAD’dan Hükûmete uyarı: Zam yağmuru iç talebi daraltır.”, “Vur
abalıya dediler.” “Piyasalara zamlarla ‘merhaba’ dedi 2010 yılı.”, “Arsa değerinin
tespitinde keyfîlik.”, “TMO’nun fındık satacağına dair spekülasyonlar
üreticileri kızdırdı.”, “Sanayicinin motoru hacizden tekliyor.”, “Can acıtan
zamlar.”, “IMF’yi görmeden inanma.”, “Kamu kendi yaramı saracağım diye özel
sektöre zarar vermemeli.”, “Akmerkez’de kiralar yüzde
35 azaldı.” Bu gidiyor, bu uzayarak gidiyor. Bütün bunları söylediğimizde…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın
Ayhan, lütfen, sözünüzü bağlayınız.
EMİN HALUK AYHAN
(Devamla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Tasarının hayırlı
olması dileğiyle saygılar sunuyorum.
Teşekkür ederim.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Ayhan.
Barış ve
Demokrasi Partisi Grubu adına Şırnak Milletvekili Hasip
Kaplan. (BDP sıralarından alkışlar)
Buyurunuz Sayın
Kaplan.
BDP GRUBU ADINA
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bir aylık aradan
sonra, yeni yılda yeni bir partiyle karşınızdayız. Adı “Barış ve Demokrasi
Partisi.” Bu partimizin grubu adına ilk konuşma fırsatını da
bana tanıyan arkadaşlarıma teşekkür ediyorum çünkü partimiz kapatılmamış
olsaydı bütçe görüşmelerinden hemen önce, Sayın Başbakandan, Sayın Baykal’dan
sonra 3’üncü sırada partim adına bütçe görüşmeleri konusunda ben konuşacaktım
ama ne yazık ki ilginç şeyler oluyor ülkemizde ve bütçe görüşmeleri öncesi
partimizin kapatılması gerekiyordu.
Enteresan olan şu
kanun tasarısında, arkadaşlarımız “Neden bu kadar acele edildi, neden böyle
getirildi?” diye konuşuyorlar ama ben size daha ilginç bir şey söyleyeceğim:
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu, tarih 10/12/2009 ve
ben bu teklif görüşüldüğünde Plan ve Bütçe Komisyonu üyesiydim. Raporun altında
imzalara bakıyoruz. O dönem Demokratik Toplum Partisi Grubu adına 2 üyemiz
vardı; birisi bendim ve Osman Özçelik, Siirt
Milletvekili. İkimizin adı yok. Bu ayıp nedir arkadaşlar? 10 Aralıkta partimiz
daha kapatılmamıştı, Anayasa Mahkemesi 11 Aralıkta kapattı. Ama 10 Aralıkta
adımızı Bütçe Komisyonundan silmek ne oluyor, anlatır mısınız? Bunun izahını…
Bu teklif derhâl geri çekilmeli. 10 Aralıkta Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu ve
benim ismim yok. Benim bu konuda muhalefetim veya görüşüm alınmamış. 11’inde
Anayasa Mahkemesi partimizi kapattı, 14’ünde Meclis Başkanlığına tebliğ edildi;
bu Rapor, 10 tarihli.
Önce, bu teklifin alınıp düzeltilmesi etik olarak gerekli.
Partisi
kapatılmayan milletvekili var mı bu Mecliste, soruyorum? İktidar partisinin
geleneğinden 3 parti kapatıldı.
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) – Ne alakası var!
HASİP KAPLAN
(Devamla) – Arkasından, bizim kurduğumuz partilerden 6 tanesi kapatıldı ama 12
Eylül askerî darbesi de geldi, cumhuriyetin kurucu partisi olduğunu, Atatürk’ün
partisi olduğunu söylediği, dediği CHP’yi dahi kapattı, MHP’yi de kapattı. Yani
burada kapatmadan nasibini almayan tek milletvekili yok.
Bu ayıp bana bir
olayı anımsattı: Yıl 1995, Strasbourg’da, kapatılan ÖZDEP’in duruşmasına katılıyorum avukat olarak ve o gün
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin büyük salonu tıklım tıklım
doluydu. Şaşırdım, başkana sordum. “Hasip Bey, burası
dolu; aşağıdaki 500 kişilik kafeteryayı da akademisyenlere, hukukçulara ve
stajyerlere ayırdık ekrandan onlar da izliyorlar kapatma davasını. Ne yapalım,
Avrupa’da sizden başka parti kapatan ülke yok ki, böyle bir dava örneğini kimse
görmüyor ki.” dedi.
27’nci parti
kapatılıyor ve Sayın Ahmet Türk, Aysel Tuğluk arkadaşlarımızın üyeliği
düşürüldü. Şimdi, bundan Meclis olarak bir ders çıkarmıyoruz ve toplumsal
barışı konuşacak yer olarak burayı ne kadar önemsediğimizi her defasında dile
getiriyoruz ama buraya her geldiğimizde bu kadar dile getirmemize rağmen,
toplum yangınlarda. Nasıl? Bakın, dün Manisa’nın Selendi ilçesinde Roman
yurttaşlarımıza binlerce kişi saldırıyor, yılbaşı, çay tartışmasından; evleri,
araçları, binaları darmadağın ediliyor ve vali, kaymakam, belediye başkanı
gidiyor, bir tek kişi saldırganlardan yakalanmıyor, bir tek kişi engellenmiyor.
Sanki, bu ülkenin bütün gazı, biberi, gaz bombaları,
Tekel işçileri için, itfaiyeciler için, Kürt muhalefet için, sol muhalefet için
alınmış. Ama, bir başkaları, linç kampanyasını çok
rahatlıkla yapabiliyor.
Arkadaşlar,
Ege’de oluyor bunlar, dikkat edin. Son bir yılda, 39 tane Kürt yurttaşımıza
yönelik linç girişimi yaşanmış. Edirne’de, bir küçük sol örgüt gidip basın
açıklaması yapacak, üç gündür Edirne’ye giremiyor. Birileri “Basın açıklaması
yaptırtmam.” diyor ve bu ülkede, Tekel işçileri, Ankara’nın, başkentin
göbeğinde, burada, 4/C’li olamamanın onurlu
mücadelesini veriyor. Daha örnekleri çoğaltabiliriz. Peki, şunu Meclis olarak
kendimize sorma gereği yok mu: Neden bu kadar sevgisiz, mutsuz ve saldırgan bir
toplum oluverdik? Hiç mi bizim bunda katkımız ve payımız yok?
SONER AKSOY
(Kütahya) – PKK sayesinde!
HASİP KAPLAN (Devamla) – Bakın, eğer iktidar olup Meclise
geliyorsanız ve yedi yıl bu ülkede “Ben darbe anayasasını değiştireceğim.”
diyorsanız, değiştiremiyorsanız; eğer “Siyasi Partiler Yasası’nı
değiştireceğim.” diyorsanız, değiştiremiyorsanız, seçim barajını
indiremiyorsanız; halkın özgür iradesiyle milletvekillerini seçmesini
sağlayamıyorsanız; düşünce ve örgütlenme özgürlüğünün önündeki engelleri
kaldıramıyorsanız; ekonomiyi iyileştiremiyorsanız; çalışanlara, emek ve meslek
örgütlerine sendikal hak ve özgürlüklerini sağlayamıyorsanız; Avrupa Birliği
reformlarının gereğini yerine getiremiyorsanız ve bu çoğunlukta, bu Mecliste,
yedi yıl sonra hâlâ birtakım iddialarla geliyorsanız ve -küresel krizi de- bir
grup başkan vekiliniz, üstelik iş adamı, tasarı yerine teklif olarak Meclise
indirip bütün krizin çaresini iş adamlarının, firmaların önünü açmakta
görüyorsa, yeni bir yıla girerken zam bombardımanı yapıp damga vergisinden tapu
harcına, pasaporttan ehliyete, sigaradan alkole, doğal gazdan akaryakıta her
alanda vergileri artırıyorsanız; sonra da özel tüketim vergisi, KDV ve diğer
konularda dolaylı vergilerle vatandaşa yüklüyorsanız, vatandaşta geçim diye bir
hâl bırakmıyorsanız, sinirlerini geriyorsanız bu toplumun sigortasının bir gün
bir sosyal patlamayla bu ülkeyi sarsacağını görmek gerekmiyor mu arkadaşlar?
Yani biz de
biliyoruz, Türkiye’de küresel krizin birtakım etkileri oldu. Her ne kadar
“Teğet geçti.” dense de belli ki bu teklifi sunan arkadaşımızı teğet geçmemiş
ki vergilerin indirilmesi için bir teklif getirmiş, ithalatımız, ihracatımız
artsın diye.
Peki, bu krizde
72 milyon insanımızın -elbette ki işverenini, sermaye kesimini, ithalatını,
ihracatını, istihdamını düşüneceğiz- çalışanın, emekçinin, onların haklarını
korumayacak mıyız? Yani bu krize karşı çare olarak bugüne kadar onlar için de
bir tasarı, bir teklif, Allah aşkına, vatan aşkına, millet aşkına, insanlık
adına getirilmez mi? “Özelleştirme” diyorsunuz, işçileri sokağa atıyorsunuz,
aldığı hakları, kazanılmış hakları bir günde yerle yeksan ediyorsunuz.
İşte, benim
Türkiye’m, benim özlediğim, partimin özlediği, barış ve demokrasi günlerinin
yaşanacağı Türkiye nedir biliyor musunuz? Tekel işçileri var ya, gaz
sıktığınız, biber sıktığınız, copladığınız, itelediğiniz, kakaladığınız, hâlâ
bu soğukta, karda Türk-İş’in önünde nöbet tutan o işçilerin kimliklerine,
künyelerine bakın, Diyarbakırlıdan Manisalıya, Samsunludan Antalyalıya, İç
Anadolu’ya kadar her bir vatandaşımızın ekmek ve aş mücadelesinde, sendikal hak
mücadelesinde, onur mücadelesinde, kavgasında kenetlendiğini, bir bütün
olduğunu, aynı karavanadan çorba içtiğini görürsünüz, aynı
karavanadan çay içtiğini görürsünüz. Biz bu turuncu ceylan derisi koltuklarda
bu kadar rahat otururken
Birilerinin anlamadığı, vicdanının nasır
bağladığı şu günlerde, toplumda çatışmaların olmadığı bugünlerde, huzurun
olduğu bugünlerde, gelirsiniz, Doğu’da, Güneydoğu’da yüzde 80 oyla seçilmiş
belediye başkanlarının hepsini alır, kelepçeleyip 12 Eylül, Guantanamo’nun
manzarasında fotoğraflarını basına servis edip çıkarsınız, arkasından da
dersiniz ki: “Açılım yaptık.” Ondan sonra da halkı inandıracaksınız.
Burada bir
tuhaflık var yani bir yanlış gidiş var. Yani Yargıtayda
33 tane yargıcın yeri boşalmış. Anayasa diyor: “10 yargıç boşalınca mecbursunuz
seçim yapmaya.” Günlerdir bir seçim yapıp yargıçlarınızı seçemiyorsunuz. Ama kozmik odada arama yapan, gecesini gündüze takan hâkimin,
savcının önüne sekizer mermi, kalaşnikof mermisi
gönderilen bu ülkede, hâkimine, savcısına sahip çıkmamış, yargısına sahip
çıkmamış, karanlık odakların üzerine cesaretle yürüyecek bağımsız bir yargı
vicdanını dimdik ayakta tutacak bir duruşta Meclis olarak bütünlük içinde
arkasında olamamış bir fotoğraf vermenin huzursuzluğu yaşanıyor bu ülkede.
Şimdi bunca
huzursuzluk yaşanan bu ülkede bağımsız yargıyı mı bekleyeceksiniz? Size Sason
isyanında Cemilo Çeto’nun
kısa kararını okusam da anlasanız. Ne demişti yargıç? 1 ve 2’nci sırada
oturanların idamına, 90’ıncı sıraya kadar oturanların on beş yıl hapsine,
gerisinin de soruşturmasının kaldırılmasına. Böyle bir Türkiye mi istiyor
herkes? Herkes kendi kafasına, çizgisine, tornadan çıkmış kendine göre bir
Türkiye mi istiyor, 72 milyon mu istiyor? Mümkün mü bu? Mümkün mü bu
zenginlikleri, farklı düşünceleri, farklı görüşleri, demokratik bir ortamda
demokrasi içinde bunu bu noktaya çekebilmek? Mümkün değil arkadaşlar. Bu ülkede
sağcı da olacak solcu da olacak. Bu ülkede Alevi de olacak Sünni de olacak. Bu
ülkede Kürt’ü, Türk’ü, Çerkez’i hepsi olacak ama bunların hepsinin bir eşit
yurttaşlık hukuku olacak. Bunun, günümüzün en önemli noktası budur.
Şimdi “Bu kriz
nedeniyle serbest bölgeler çökmüş.” diyor arkadaşlarımız. Toplum çöküyor,
toplum, kardeşlik çöküyor, adalet duygusu çöküyor. Yargısı, askerin tepesi,
Anayasa Mahkemesi, emniyeti, bütün üst kurumları güvensizlik içinde birbirine
girmiş bir Türkiye. Bunlar sadece değişimin sancılarıdır, değişiyor, dönüşüyor…
Nerede değişiyor, dönüşüyor? Ben söyleyeyim mi? Bugün Başbakanın Genelkurmaya brifing almaya giderken yanına İçişleri ve Adalet Bakanı
almasıyla değişiyor. Benim Başbakanımın gelip burada, kendi emri altındaki
memurundan brifingi alıp gelip Meclisi bilgilendirmesi
gerekir. Adalet Bakanımın gelip burada o hâkimlere, savcılara kalaşnikof mermisi gönderen karanlık güç odaklarını gelip
burada anlatması gerekiyor. Benim İçişleri Bakanımın gelip burada seçilmiş
belediye başkanlarına kelepçe vurulmasının izahını yapabilmesi gerekiyor. Bu
ülkede atanmışların karşısında seçilmişlerin halkın vicdanı olduğunun bilinmesi
gerekiyor ki bu Meclis gerçek gücünü, kudretini gösterebilsin.
Şimdi, kriz
serbest bölgesinde bir tek TÜBİTAK’ta artış var, gerisi, bütün bölgelerde yüzde
43,5 gerileme var. Evet, doğru “Kriz vurmadı.” diyorsunuz ama yüzde 43,5 demek
yarı yarıya demek, bir kriz etkilemesi demek.
Şimdi, buradan
bakıyorsunuz -iş yerinde- iki tanesi -Samsun Serbest Bölge yüzde 99,5; Mardin
96,6 - en büyük gerileme yaşayan iki serbest bölge. Ben, hep Mardin biliyordum
ama şu an öğrendim ki Samsun’muş yani Karadeniz’e açılan bir liman kentimiz
serbest bölge olarak bu kadar gerilemiş.
Şimdi, bu teklifi
veren Sayın Elitaş’ın çıkıp, bu teklifle binde 5’i
binde 1’e indirdiği zaman -muafiyeti- hangi şirketler ne kadar kazanacak,
Türkiye’ye ne kadar yatırım yapacaklar, bunu anlatmasını isterdik ama bunu
dinlemedik. Yani bu teklifi, tasarı olarak Bakanlar Kurulunun neden
getirmediğini, bürokratlarının neden incelemediğini, bürokratlar bunu
görüşmeden, niye bunu direkt, apar topar getirip Bütçe Komisyonunda, üstelik
akşam saat 18.00’de getirip ertesi gün görüştürmenin acelesinin, neden
yangından mal kaçırıldığının izah edilmesi gerekirdi.
Şimdi, Mersin bölgesi en önemli bölgelerimizden biri. Diyor ki: “İhracat şartı yüzde
Şimdi burada
sormak istiyorum: Hangi iş adamlarının şirketleri buradan kârlı çıkacak? Şimdi, kriz, krize karşı çareyse, krize karşı çareyi emekçi halkın,
işçinin, ücretlinin, birinci derecede vergisini peşin ödeyen memurun
haklarındaki, bu zam furyasından sonraki kriz nedeniyle ki gerileme karşısında
çıkıp birilerinin “Kardeşim, sen yüzde 27 vergiyi peşin ödüyorsun, kurumlar
vergisi yüzde 10. Gel, senin vergini azaltalım, kurumların vergisini gelir
düzeyine göre artıralım.” demesi daha adaletli olmaz mıydı? Bu adalet
fikri, adı “adalet” olan bir partiye daha çok yakışmaz mıydı? Yani Tekel
işçilerini “özelleştirme” adı altında sokağa atarken, Tekel üreticisi olan
Türkiye’de tütün üreticilerini bir taraftan mağdur edeceksin, bir taraftan da Philip Morris şirketine peşkeş
çekeceksiniz. İthalat ihracat, ondan sonra ülke kalkınsın... Olmaz bu,
arkadaşlar.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen
sözlerinizi tamamlayınız.
HASİP KAPLAN
(Devamla) – Şimdi, bir gerçeklik var Güneydoğu Anadolu Bbölgesi’nin
serbest bölgelerinde yapılan ihracatta yüzde 30’luk kayıp yaşandı, yaşanmayan
bölge yok. Burada, buna çözüm aramanın bir bütünsellik yanı olması lazım.
Küresel ekonomik kriz bir bütün olarak ele alındığı zaman çözüm bulunabilir.
Siz kalkıp bir
kanunda iki sene içinde 3 defa değişiklik yapmaya kalkarsanız bu, şu demektir:
Bazı şirketlerin bunda çıkarı vardır, onlar için düzenleme yapıyorsunuz. Gelin
72 milyona düzenleme yapın, gelin halkın çıkarlarını düşünün, gelin bu zulüm,
bu enflasyon, bu hayat pahalılığı karşısında emekçileri düşünün, Tekel
işçilerini düşünün, itfaiye işçilerini düşünün, sokağa özelleştirme sonucu
bırakılan vatandaşımızı düşünün, onların çoluğunu
çocuğunu düşünün;, küresel krize çare budur.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın
Kaplan, lütfen sözünüzü bağlayınız.
HASİP KAPLAN
(Devamla) – Sevgili arkadaşlar, küresel kriz sadece iş adamlarını vurmuyor. Bu
Mecliste her gün iş adamları ve sermaye için, IMF için yasa çıkarmaktan bıktık;
biraz da halk için çalışalım, halkın çıkarları için, emekçilerin. Hak, adalet,
vicdan budur; Meclisi vicdana davet ediyorum, insani açıdan vicdana davet ediyorum.
Emekçiler için, Tekel işçileri için… Dört tane grubuz burada, gelin hep beraber
ziyarete gidelim, gelin hep beraber düzeltelim, gelin kazanılmış haklarıyla
onları tekrar devlet kurumlarına yerleştirelim, gelin bu güzellikleri
yaşatalım, bu da elimizde bizim, “Selendi”ler yaşanmasın, gelin; güzellikleri
de yaşatmak elimizde, bu davet de bizim.
Barış ve
Demokrasi Partisi adına hepinizi tekrar saygıyla selamlıyorum. (BDP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Kaplan.
SONER AKSOY
(Kütahya) – Terör adına da bir mesaj beklerdim.
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Plan ve Bütçe Komisyonunu temsil eden bu raporun sözcüsü Tokat
Milletvekili Sayın Osman Demir’in bir kısa açıklaması olacaktır yerinden.
Buyurunuz.
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ OSMAN DEMİR (Tokat) –Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Başkanım,
değerli milletvekili arkadaşlarım; Sayın Hatip “Önceki partimiz henüz
kapanmamıştı -Demokratik Toplum Partisini kastederek- ben de Plan ve Bütçe
Komisyonunun üyesiydim. Yeni partimiz daha sonra kuruldu ama Komisyonun
taslağında benim ve arkadaşımın ismi yer almıyor.” diye söyledi. Yani buradan
sanki bir ayrımcılık varmış gibi algılandı konuşması.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) – İhraç var, dışlama var.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ OSMAN DEMİR (Tokat) – Sayın Milletvekili, İç Tüzük’ün gereğine uygundur
yapılan. Şöyle ki: Siz, o günkü toplantıda devam cetvelinde imzanız yok,
gelmemişsiniz o gün kanunun görüşüldüğü toplantıya.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) – Ama üye olarak yazarsınız.
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ OSMAN DEMİR (Tokat) – Sayın Başkanım, açıklamamı tamamlamak
istiyorum.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) – Bana hiçbir mazeret anlatmayın.
BAŞKAN – Sayın
Kaplan, lütfen bir açıklamayı dinleyelim.
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ OSMAN DEMİR (Tokat) – Sayın Kaplan, birincisi odur.
İkincisi: Yine,
son oturumda yer alan arkadaşlar yani kanun toplu olarak oylanırken Komisyonda
yer alan arkadaşlarımızın imza mazbatası var. Orada da imzanız yok, ona da
katılmamışsınız, son oylamaya.
Ayrıca İç
Tüzük’ün 42’nci maddesinin ikinci fıkrası der ki: “Raporlar konu hakkındaki son
oylamaya katılan komisyon üyelerince imzalanır.” Siz orada yoksunuz Değerli
Milletvekili.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) – Ben üyeyim. Anlamadığınız bir şey var: Ben üyeyim. Katılırım
katılmam, imzalarım imzalamam, gerekçeleri vermem ama üye olarak beni yazmak
zorundasınız.
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ OSMAN DEMİR (Tokat) – Şimdi, Sayın Milletvekili, ben
konuştuğumu çok iyi... Lütfen…
BAŞKAN – Sayın
Kaplan, lütfen yerinize oturun. Sayın Kaplan, lütfen…
HASİP KAPLAN
(Şırnak) – Öyle şey yok. Yanlış yapıyorsunuz. Yanlışı savunmayın. Ben üyeyim.
Üye olarak yazacaksınız. Katılmadım diye…
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ OSMAN DEMİR (Tokat) – Sayın Başkan, lütfen…
BAŞKAN – Sayın
Kaplan, lütfen açıklamayı dinleyiniz.
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ OSMAN DEMİR (Tokat) – Sayın Milletvekili, siz de haddinizi ve
hakkınızı bilin lütfen… Burada yaptığım doğrudur. Şimdi söylüyorum: Aynı
şekilde, bakın…
BAŞKAN – Sayın
Kaplan, lütfen…
HASİP KAPLAN
(Şırnak) – Ben haddimi biliyorum. Hem saygısızlık yapacaksınız hem
savunacaksınız. Ben üye miydim, değil miydim?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ OSMAN DEMİR (Tokat) – Sayın Kaplan, lütfen bir dinler
misiniz? Konuşmam bitmedi benim.
BAŞKAN – Sayın
Kaplan, lütfen oturunuz.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) – Yani özür dilemesini de bilmiyorsunuz.
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ OSMAN DEMİR (Tokat) – Bir saniye Sayın Kaplan. Özür dileyecek
bir şey yok ortada. Her şey kurallara uygundur, yasaya uygundur.
İkincisi: Sayın
Başkanım, bakın, aynı…
HASİP KAPLAN
(Şırnak) – Çıkın konuşun bütçe üyeleri sayın arkadaşlarım, konuşun. Ben bu Komisyonun üyesi miydim, değil miydim o zaman söyler
misiniz…
BAŞKAN – Sayın
Kaplan…
SONER AKSOY
(Kütahya) – İç Tüzük var, İç Tüzük.
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ OSMAN DEMİR (Tokat) – Sayın Kaplan, bak, siz bu işleri bilen
bir arkadaşsınız. Ona rağmen, lüzumsuz yere bağırıyorsunuz.
BAŞKAN – Sayın
Kaplan, lütfen açıklamayı dinleyiniz.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) – Ayıp ya! Yani yaptığınız, savunmanız...
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ OSMAN DEMİR (Tokat) – Sizin yaptığınız ayıp!
Sabretmiyorsunuz, dinlemiyorsunuz! Ne söyleyeceğimi beklemiyorsunuz.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) – Özrü kabahatinden büyük!
BAŞKAN – Sayın
Kaplan…
Devam ediniz
Sayın Demir.
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ OSMAN DEMİR (Tokat) – Sayın Başkanım, ayrıca burada
kesinlikle şu partili, bu partili diye bir ayrım yoktur. Sayın Kaplan ve Sayın Özçelik’le aynı konumda olan, bakın, Adalet ve Kalkınma
Partisinden Başkan Vekili arkadaşımız Recai Berber, yine Balıkesir
Milletvekilimiz Ali Osman Sali, yine Yalova
Milletvekilimiz İlhan Evcin Bey aynı konumdadırlar ve onların da ismi
açılmamıştır. Ne toplantıya katılmışlardır ne son oylamaya.
Yine, Cumhuriyet
Halk Partisinden…
HASİP KAPLAN
(Şırnak) – Bakın, Sayın Başkanım, Ferit Mevlüt Aslanoğlu imzada bulunamadı, bakın o da yok!
SONER AKSOY
(Kütahya) – Otur yerine!
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ OSMAN DEMİR (Tokat) – Sayın Başkanım…
BAŞKAN – Bir
dakika, açıklamayı bitirsin. Sayın Kaplan, lütfen dinleyin!
HASİP KAPLAN
(Şırnak) – Sayın Başkanım…
BAŞKAN – Sayın
Kaplan, Sayın Kaplan, lütfen açıklamasını tamamlasın.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) – Ama Sayın Başkan, biraz izan lazım!
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ OSMAN DEMİR (Tokat) – Sayın Kaplan, izin vermiyorsunuz.
BAŞKAN – Bir
dakika, açıklamasını tamamlasın, ondan sonra.
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ OSMAN DEMİR (Tokat) – Yine, aynı şekilde Cumhuriyet Halk
Partisinden Esfender Korkmaz ve Tekirdağ
Milletvekilimiz Faik Öztrak beyler aynı konumdadırlar,
onların isimleri de yoktur.
HARUN ÖZTÜRK
(İzmir) – Yanlış uyguluyorsunuz…
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ OSMAN DEMİR (Tokat) – Burada, hiçbir şekilde şu partiye bu
partiye ayrımcılık diye bir şey söz konusu değildir. Nasıl ki burada, Genel Kurulda,
milletimizin temsilcisi olan milletvekilleri, hangi partiden olurlarsa olsunlar
milletimizi temsil ettikleri için eşit sayılıyorlarsa, Komisyonumuzda da aynı
şekilde eşit sayılmaktadırlar.
Şimdi, bakıyoruz,
yine 42’nci maddenin üçüncü fıkrası der ki: “Daha önceki toplantılara katılmış
olup tasarı veya teklifin tümünün son oylamasında hazır bulunamayan komisyon
üyeleri varsa, gerekçeli muhalefetlerini de yazarak raporu imzalayabilirler.”
Yani bu şekilde,
eğer yoklamada bulunup, kanunun görüşülmesi sırasında yer alıp son oylamada yer
alamamışsa bu arkadaşlar, muhalefet şerhi yazabiliyorlar.
Tamamen
yapılanlar İç Tüzük’e uygundur.
Arz ederim. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederiz Sayın Demir.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) – Sayın Başkanım, izninizle, çünkü çok ciddi bir yanıltma var.
SONER AKSOY
(Kütahya) – Hiçbir yanıltma yok!
HASİP KAPLAN
(Şırnak) – Ben bunu İç Tüzük…
SONER AKSOY
(Kütahya) – İç Tüzük var ortada, ne yanıltması olacak!
HASİP KAPLAN
(Şırnak) – Sen çok biliyorsun zaten!
SONER AKSOY
(Kütahya) – Sen mi biliyorsun bunu?
HASİP KAPLAN
(Şırnak) – Sayın Başkan, yanıt vermek zorundayım buna, bu ciddi bir olay yani…
BAŞKAN – Buyurun,
iki dakika söyleyin, konu açıklığa kavuşsun.
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) – Sayın Başkan, meramını çok net olarak anlattı. Sayın Komisyon
Sözcüsü de bunu ifade etti. İlave olarak söyleyecek neyi var Sayın Başkan? Öyle
bir usul yok ki. Allah aşkına! Çok net olarak cevabını verdi.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) – Sayın Canikli sizden mi izin isteyeceğim
söyler misiniz?
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) - Başka arkadaşlarımız da başka milletvekilleri de CHP’li, AK PARTİ’li arkadaşlar…
HASİP KAPLAN
(Şırnak) – Sayın Canikli, sizden mi izin isteyeceğim?
Başkanım izin verdi. Lütfen izle.
BAŞKAN – İki
dakika süre veriyorum efendim.
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) - Sayın Kaplan Meclisi esir aldı. Dinlemek zorunda değiliz onu.
Yapmayın.
BAŞKAN – Sayın Canikli, lütfen oturunuz.
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) - Komisyon sözcüsü de güzel bir şekilde cevap verdi Sayın Başkan.
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Oturur musunuz.
BAŞKAN – Oturur
musunuz lütfen Sayın Canikli. Lütfen…
Sayın Kaplan, iki
dakika süre veriyorum. Bu konu açıklığa kavuşsun.
Lütfen buyurunuz.
VI.- AÇIKLAMALAR
1.- Şırnak Milletvekili Hasip
Kaplan’ın, Plan ve Bütçe Komisyonu Sözcüsü Tokat Milletvekili Osman Demir’in,
konuşmasındaki “Plan ve Bütçe Komisyonu raporunda komisyon üyelikleri devam
etmesine rağmen kendisinin ve arkadaşının isminin yer almadığı” ifadelerini
yanlış yorumlayarak ciddi bir yanıltmada bulunduğuna ilişkin açıklaması
HASİP KAPLAN
(Şırnak) – Sayın Başkan, ben iki buçuk yıldır Plan ve Bütçe Komisyonunda
çalışıyorum. Bütün üye arkadaşlarım burada, Sayın Öztürk,
CHP, MHP üyeleri de. Bizde bir gelenek var, bütün komisyon üyeleri yazılır,
bulunmayanlar “Bulunmadı.” diye yazılır. Bulunanların varsa ayrışık oyu veya
yoksa yazılmaz. Bu, İç Tüzük açısından şu açıdan önemli: Eğer siz oraya
“Ayrışık oyum, muhalefet şerhim vardır.” diye yazmazsanız, gelip burada bu
tasarı hakkında önerge veremiyorsunuz. Bu bir hak. Bu
önerge aleyhinde konuşamıyorsunuz. Bu önergeyle ilgili, bu teklifle ilgili
kalkıp Meclis kürsüsünde önerge hakkınızı bile yitiriyorsunuz. O kadar şeklî
önemi olan bir olaydır.
Burada, Plan ve
Bütçe Komisyonu 40 kişiden oluşuyor, 25’i AK PARTİ, iktidar partisi, 7’si CHP,
5’i MHP, 2’si Demokratik Toplum Partisi, 1’i bağımsız Sayın Harun Öztürk.
Bakın, o gün,
Sayın Üye Ferit Mevlüt Aslanoğlu…
HARUN ÖZTÜRK
(İzmir) – Bağımsız değil.
HASİP KAPLAN
(Devamla) – Yani, bağımsız üye olarak seçildiniz, DSP milletvekili olarak.
“Ferit Mevlüt Aslanoğlu (Malatya) İmzada
bulunamadı.” yazıyor, bakın bu raporun altında.
Sayın Aslanoğlu bulunamadı, ben de Kaplan’ım. O Aslan
“Bulunamadı.” yazıyorsunuz, niye Kaplan’ı yazmıyorsunuz, söyler misiniz? Yani
bana bazı şeyleri anlatırken, biraz akıl, mantık, izanla… İç Tüzük’ü, hukuku
size burada yüz yirmi dört saat anlatır, ezberletirim. Yani bana bunu
yaptırtmayın, bana yaptırtmayın. Özrü kabahatinden büyük savunmalara girmeyin.
Özür dileyin, yanlışlık oldu, atladık deyin, anlayalım. Ama,
kalkıp burada, benim partim kapatılmadan, Anayasa Mahkemesinden önce de kapatma
gibi etik olmayan davranışlar sergilemeyin. Buna da meydan bırakmam, açık
söylüyorum. Herkes haddini bilsin, herkes. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Kaplan.
Burada konu
netliğe kavuşmuştur. Sayın Komisyon İç Tüzük’e uygun olarak açıklamalarda
bulunmuştur.
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Bu konu
kapanmıştır Sayın Genç.
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Sayın Başkan, Komisyon tutanakları bir belgedir. İleride
tutanakları inceleyenlerin bu Komisyon üyeleri kimdir bilmeleri lazım. Onun
için rapor eksiktir.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) – Geri gönderilmesi lazım.
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Geri gönderin.
BAŞKAN – Şimdi,
Sayın Genç, bugüne kadar yapılmış olan bütün tekliflerde aynı yöntem ve aynı
usul uygulanmış olduğu hâlde…
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Efendim, aynı geçmiş komisyon raporlarını getirelim “Bulunmadı”
diyor.
BAŞKAN - Şimdi Komisyon Başkanının ve sözcüsünün bu
konuda yaptığı açıklama oldukça yeterli görünüyor. Ama sizin itirazınız…
HASİP KAPLAN
(Şırnak) – Sayın Başkanım, Komisyon Başkanı olsa yine amenna.
BAŞKAN – Komisyon
Sözcüsünün...
HASİP KAPLAN
(Şırnak) – Sayın arkadaşımız zaten Komisyon Başkanı değil.
BAŞKAN –
Komisyonu temsilen Komisyon Sözcüsünün...
HASİP KAPLAN
(Şırnak) - Ama orada da Komisyon adına da Komisyon Başkanının konuşması lazım.
Yani bunda da bir yanlış var.
BAŞKAN – Komisyon
Sözcüsü seçilmiş Sayın Kaplan. Komisyon Sözcüsü seçildikten sonra konuşma
hakkına sahiptir.
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Sayın Başkan, bu konuda bir iki dakikalık…
BAŞKAN – Bu konu
yeterli şekilde tartışılmıştır Sayın Genç. Sizinle bu konuyu konuşacak bir
durum yoktur.
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Burada bakın, bu konu çok önemli. Burada bakın, zaten Başkanlık
Divanı bu komisyonları denetlemiyor.
BAŞKAN – Sayın
Genç…
KAMER GENÇ
(Tunceli) - Şimdi burada, bakın, bu Komisyon tutanakları tarih boyunca, yani
yüz sene sonra incelenecek. Bunun, bu Komisyonun üyeleri kimdi, kim değildi
burada yazılması lazım.
BAŞKAN – Sayın
Genç, bütün teklifler, bu görüşünüzü de dikkate alırız ve daha sonra da bunu
yerine getirmeye çalışır Komisyon üyeleri. Komisyon üyeleri kimlerdir onun
listesini de yayınlarlar.
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Ama bakın Sayın Başkan, o kadar keyfîlikler yapıyorsunuz ki!
BAŞKAN – İç
Tüzük’ün gerekleri yerine getirilmiş olduğu gayet net, açık ortaya çıktı.
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Bakın, bu konuya bağlı olarak bir şey daha söyleyeceğim Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Bu konu
kapanmıştır Sayın Genç, lütfen yerinize geçerseniz memnun olacağız.
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Efendim, bakın… Sayın Başkan,
biraz önce burada bir araştırma önergesi okundu.
BAŞKAN -
Çalışmamıza devam edelim.
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Ama Sayın Başkan, ben milletvekiliyim, bir şey söyleyeceğim.
BAŞKAN –
Milletvekilisiniz, bir söz söyleyeceksiniz ama usule uygun olması gerekiyor.
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Bakın Sayın Başkan, biraz evvel… Bakın Sayın Başkan, biraz önce….
BAŞKAN – Sayın
Genç…
KAMER GENÇ
(Tunceli) - Sayın Başkan, bakın çok ciddi bir şey söylüyorum. Biraz önce,
burada Demokratik Toplum Partisinin bir araştırma önergesini okudunuz.
Bakın “Demokratik Toplum Partisi Grup Başkanlığı”
diye burada bir araştırma önergesi okudunuz. Şimdi, Demokratik Toplum
Partisinin hakkında verilen Anayasa Mahkemesi kararı 31/12/2009’da
yayınlanmakla fiilen varlığı sona erdi. Ben “Parti kapatılması yerindedir.”
demiyorum. Şimdi, burada…
BAŞKAN – Sayın
Genç…
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Ama bir dakika efendim, bu çok önemli. Demokratik Toplum Partisinin
birçok…
BAŞKAN – Sayın
Genç, lütfen olayları birbirine karıştırmayınız.
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Efendim, bakın, yanlış yapıyorsunuz, yani Başkanlık yanlış yapıyor.
BAŞKAN – Yanlış
yapmıyoruz. Demin okunan önergede araştırma önergesinin açılmasını…
KAMER GENÇ (Tunceli) – Araştırma önergesini bu
parti adı altında okuyamazsınız.
BAŞKAN – Onun
adına okunmadı, milletvekillerinin adına okundu.
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Efendim, bakın, orada…
BAŞKAN – Lütfen…
Lütfen…
Yoksa biz burada
Meclisi yönetemeyeceğiz böyle yaparsanız. Burada okuttuğumuz…
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Efendim, bakın, orada gene ayrıca Demokratik Toplum Partisinin bir
sürü araştırma önergeleri var.
BAŞKAN – Lütfen
Sayın Genç…
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Ama efendim, size doğruları öğretelim yani Meclis Başkanlığı biraz
doğruları bilsin. Şimdi, bu önergeler geçerli midir değil midir?
BAŞKAN – Meclis
Başkanlığı doğruları biliyor, bu Divan da doğruları biliyor efendim.
Milletvekilleri adına verilmiş önergedir o, orada partinin adı yok.
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Efendim, ama orada milletvekilliği düşen arkadaşlarımızın imzası
var. Başkanlık Divanı hiçbir şeyle ilgilenmiyor ki, ancak gitsin Meclis Başkanı
Mehmet Ali Şahin dışarıda geziler yapsın.
BAŞKAN – Lütfen
Sayın Genç…
Açıklamalarınız
için teşekkür ederiz.
V.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
3.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaş ve Ankara Milletvekili
Reha Denemeç’in; Serbest Bölgeler Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(2/541) (S. Sayısı: 446) (Devam)
BAŞKAN – Şimdi,
şahıslar adına Konya Milletvekili Hasan Angı. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Buyurunuz Sayın Angı.
HASAN ANGI
(Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmelerine başladığımız 446
sıra sayılı Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili ve Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaş ve Ankara Milletvekili
Reha Denemeç’in; Serbest Bölgeler Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi hakkında kişisel görüşlerimi ifade
etmek üzere huzurlarınızda bulunuyorum. Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Gelişmekte olan
ülkelerin kalkınmasında ve ihracatın artırılmasında sağladığı katkının öneminin
kavranmasıyla birlikte serbest bölgeler hem gelişmiş hem de gelişmekte olan
ülkelerin geniş ölçüde kullandığı bir ekonomi ve dış ticaret politikası aracı
hâline gelmiştir. Türkiye'de 3218 sayılı Serbest Bölgeler Kanunu’nun yürürlüğe
girdiği 1985 yılından bugüne kadar serbest bölge uygulamalarında önemli
gelişmeler kaydedilmiş, faaliyette olan serbest bölgelerin sayısı hızla artmış
ve bugün itibarıyla da on dokuza ulaşmıştır.
Serbest
bölgelerin tarihi, serbest ticarete destek yaratmanın, katalizör oluşturmanın
tarihidir. Bugün, uluslararası ekonomik sisteme entegre
olmuş birçok ülkenin, bunu, serbest bölgeler vasıtasıyla gerçekleştirdiği
görülmektedir. Genel olarak baktığımızda, ekonomideki tüm üretim ve dağıtım
kanallarını kullanarak sadece bulundukları bölgeye değil, tüm ülke ekonomisine
katkı sağlayan serbest bölgeler, ticaret kapasitesini ve verimliliği artırmakta
ve ciddi bir istihdam kaynağı olarak da ülke ekonomilerine hizmet etmektedir.
Hatırlayınız,
hâlen içinde bulunduğumuz son küreselleşme dalgasının başlangıcına işaret eden
1970’ler, aynı zamanda serbest bölgelerin çok parlak bir dönemine de sahne
olmaktaydı. Bu dönemde serbest bölgeler ve özelleştirme uygulamaları,
“Uluslararası yeni iş bölümünün ve gelişmekte olan ülkelerin dünya pazarlarıyla
eklemlenmesinin idari aracı.” olarak tarif ve tavsiye edilmekteydi. O dönemde
ekonomilerinin bütününü serbest ticarete açamayan ülkeler, “serbest bölge” veya
“ihraç işleme bölgesi” gibi adlarla anılan özel alanlar yaratmakta ve bu
alanlardan da âdeta bir ekonomik laboratuvar gibi
yararlanmaktaydılar. Çok sayıda ülke, azaltılmış bürokrasi ve tek noktadan
hizmet gibi modern iş yapma biçimlerini, uluslararası standartlarda lojistik
yaratma kapasitesi ve becerilerini, hepsinden de önemlisi serbest ticareti
serbest bölgelerde öğrendi. Böylece, zaman içerisinde, önce sermayenin
küreselleşmesi daha sonra da derinleşmesi aşamalarında serbest bölgeler çok
önemli işlevler üstlendi.
Her ne kadar
küresel düzende kamunun sanayi politikası oluşturma olanağının daraldığı doğru
olsa da küresel boyutta rekabet edebilirliğini sürdürmek isteyen ülkelerin
sanayi politikası enstrümanlarına dönüştürdükleri,
yenileştirdikleri ve etkinleştirdikleri de bir gerçektir. İyi tanımlanmış,
şeffaf, uluslararası temel kurallara uygun, yeni ve etkin sanayi
politikalarında, özellikle gelişme ve kalkınma mücadelesini sürdüren ülkeler
açısından serbest bölgeler vazgeçilmez niteliktedir.
Küreselleşme
sürecinde rekabet gücümüzü artırmak mücadelesini vermekteyiz. Bu süreçte
serbest bölgelerin gelişiminin desteklenmesi, bunları yenilemek ve
etkinleştirmek, global trendlerle uyumlaştırmak ve
uluslararası bazda daha rekabetçi hâle getirmek zorundayız.
Bilindiği üzere
serbest bölgeler, serbest ticarete sağladıkları destek hizmetleri, yeni
teknolojileri uygulama kapasiteleri ve istihdam olanaklarıyla ticaret ve
kalkınmada küresel ölçekte önemli bir araç olarak gelecekte de varlıklarını
devam ettireceklerdir. Türkiye’de yaşanan gelişmeler bu açıdan aslında ümit
vericidir. Özellikle son yıllarda yüksek teknolojiye yatırım yapan serbest
bölgelerimiz, ARGE için cazip teşvikleri, modern altyapıları, ucuz ve hızlı
üretim teknikleriyle dış ticaretimize lojistik merkezler olarak hizmet
vermektedir. Artık ülkemizde serbest bölgeler, değişim ve dönüşümün doğal
öncüleri olarak öne çıkmaktadır.
Küresel
ekonominin giderek derinleştiği günümüz şartlarında serbest bölgeler, lojistik
merkezi, elektronik ticareti ve İnternet şehirleri, hatta medikal kompleksler olarak ekonomik gelişme için yeni fırsatlar
sağlıyor. Bu örnekleri çoğaltmak mümkün. Ancak dikkat
çeken nokta, serbest bölgelerin yaratıcılık, yenilenme ve yüksek rekabetçilik
açısından yeni bir işlev üstlendikleridir. Bu işlevi de çok iyi yerine
getiriyorlar çünkü geleceğe ait bir vizyon yaratabilme
kapasitesi serbest bölgelerin misyonunda mevcuttur.
Bundan sonraki
dönemde serbest bölgelerin varlığını güçlendirebilmesi için küresel ekonomi ve
ticaretin tıkandığı noktaları çok iyi tespit edip bu noktalarda yardıma
koşmamız, yeni lojistik kapasiteler yaratarak dünya ticaretinin hizmetine
sunmamız çok önemli. Rekabet üstünlüğü, yeni kazanılmış kabiliyet ile oluşan sinerjiyi uluslararası pazarlara yöneltebilmek bu açıdan en
stratejik amaçtır. Serbest bölgelerimizde faaliyet gösteren kullanıcıların
finansal yükümlülükleriyle ilgili bu yeni düzenleme çok detay görünmekle
beraber, bu, küresel pazara yeniden odaklanma açısından önemli bir görev ifa
edecektir.
Bu teklifle yurt
dışından serbest bölgeye getirilen mallardan binde 5 oranında alınan ücret 4
puan indirilerek binde 1’e çekilmekte, buna karşılık serbest bölgeden
Türkiye’ye mal hareketlerinde yani ithalatta alınan binde 5 oranındaki ücret
ise aynı düzeyde artırılarak binde 9’a yükseltilmektedir. Bu suretle, yurt
dışından serbest bölgeye getirilen mallardan alınmayan binde 4’lük kısım
Türkiye'ye çıkarılan mallardan yani ithalatta alınacak ve toplamda binde 10’luk
özel hesap getirisi herhangi bir değişikliğe uğratılmamış olacaktır.
Teklifimiz
çerçevesinde, serbest bölgelerin amaç maddesine daha uygun bir yatırım ortamına
kavuşturulması, gerek girdilerini yurt dışından alarak üretim yapmak gerek yurt
dışından aldığı mamulleri doğrudan Türkiye dışındaki ülkelere satmak suretiyle
ticari faaliyet gösteren, kanunun ifadesiyle ihracat yapan firmaları teşvik
amaçlanmaktadır. Bu kapsam on dokuz serbest bölgedeki 2 bine yakın firmanın
tümünü kuşatıyor. Bazı arkadaşlarımız “Alelacele gelen bu teklifle kimler
bundan yararlanacak?” diye soruyorlar. Tüm bölgelerde faaliyet gösteren
firmalarımıza, bu finansman maliyetini direkt etkileyen peşin ödenen paranın
azaltılmasıyla bir teşvik unsuru olarak ortaya çıkmıştır.
Ekonomideki genel
gelişmeleri veya geçmiş dönemlerdeki yaşananları sanki unutmuşçasına 2009’da
dünyada yaşanan zor sürecin tüm müsebbibini mevcut iktidar olarak göstermeye
çalışmayı veya ülkede yaşanan birçok huzursuzluklardaki paylarını görmezden
gelen bazılarının, sağduyulu 72 milyona hitap ederken birilerini suçlama
gayretinde olmalarını da anlamakta güçlük çekiyoruz. Bu düzenlemeye herkes
katkı sağlamalı; doğru bir düzenleme. Serbest bölgelerimizin bugün geldiği
toplam dış ticaret hacmimizdeki yüzde 7’lik oranının gelecek yıllarda daha
artması hepimizin beklentisi ise bu teklifin yasalaşmasına da destek vermek
durumundayız.
Bu hâliyle de
firmalarımız ve ülke ekonomimiz kazanç sağlayacak diyorum. Düzenlemenin
ülkemize hayırlı olmasını diliyor, yüce heyetinizi de tekrar saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Angı.
Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır.
Buyurunuz Sayın
Şandır. (MHP sıralarından alkışlar)
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Değerli Başkan, sayın milletvekilleri; öncelikle yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Serbest
bölgelerle ilgili düzenlenmiş olan kanun teklifinin tümü üzerinde şahsım adına
söz aldım. Bu kanun teklifi, milletvekilliği yaptığım Mersin ilinin serbest
bölgesi açısından da önemli, tüm serbest bölgelerimiz açısından önemli olduğu
gibi. Bu kanun teklifinin görüşülmeye başlandığında, Mersin Serbest Bölge
Kullanıcıları Derneği yöneticilerine bu kanun teklifinin getirdiği hususları
sordum. Bunun neyi getirdiğini, gerekli olup olmadığını sordum. Tabii, Mersin
Serbest Bölge Kullanıcıları Derneği yöneticileri ve serbest bölge esnafı,
getirilen hususların doğru hususlar olduğunu, gerekli olduğunu ifade ettiler.
Yeterli bulmamakla beraber, bu teklifin kanunlaşmasının, serbest bölge ticareti
açısından, serbest bölgedeki üretim açısından faydalı sonuçlar getireceğini
söylediler. Bu sebeple, biz de, gerek grubumuz olarak gerekse de kendi
çalışmalarımla bu kanuna bir anlamda destek vermek amacıyla, katkı vermek
amacıyla burada bulunuyorum.
Değerli milletvekilleri,
getirilen hususu, kanunun tümü üzerinde konuşan arkadaşlarımız çok detaylı
olarak ifade ettiler. Kanun, serbest bölgelerdeki üretimi ve ticareti, ihracatı
desteklemeyi amaçlıyor. Bu destek yeterlidir, yetersizdir ama şu yaşanan
ekonomik krizin getirdiği yükü biraz hafifletmek için Hükûmet
2 milletvekilinin teklifiyle bir düzenleme yapıyor. Yani bunun olumlu olduğunu
söylemekle beraber, ancak değerli milletvekilleri, serbest bölgeler
–söyleyeceğim bir iki husus var- Türkiye’deki dış ticaret hacminin yüzde 7-8’i
kadar bir ticaret hacmini oluşturuyorlar: 24,5 milyar dolarlık dış ticaret
hacmi oluşturuyor. Bu, Türkiye’nin dış ticaret hacminin yüzde
7’si. Ancak serbest bölgeler için yaptığımız bu düzenlemeyi,
gerekçesinde haklı olan, faydalı olan bu düzenlemeyi ülke geneli için
düzenlemenin de bir sorumluluk olduğunu burada hatırlatmamız gerekiyor. Eğer bu
ekonomik krize bir tedbir olarak düşünülmüşse, bu tedbiri serbest bölgeler
dışında da üretim yapan ve üretimini ihracata gönderen üreticilerimize de sağlamak
bir sorumluluktur, bir mecburiyettir diye düşünüyorum. Bu anlamda Sayın Hükûmeti bu eksiği tamamlamak üzere yeniden bir düzenleme
yapmaya da davet ediyorum.
Tabii, bir durumu da tespit etmek lazım. Değerli milletvekilleri, serbest bölgeler yeni değil, yirmi beş
yıllık bir süreci var; ondan önce 1953 yılında yapılan bir düzenleme var; 1927
yılında Serbest Mıntıka Kanunu ile yapılan bir düzenleme var. Serbest bölgeler
Türkiye ticaretinin, ihracatının, üretiminin içerisinde köklü bir müessese ama
nedense önemli gördüğümüz bu konuyla ilgili siyasi iktidarlar kalıcı, kapsayıcı
bir düzenlemeyi maalesef her defasında yarım, eksik, bazen de yanlış yaparak
ticareti sözde teşvik ediyorlar.
Adalet ve
Kalkınma Partisinin yedi yıllık iktidarında bu Kanun 4 defa değiştirilmiş, bu
5’inci değişiklik. Bu Kanun’un amacını düzenleyen 7’nci
maddesinde bu 3’üncü değişiklik. Bir yıl önce 5810 sayılı Kanun
değişikliği 2008 yılının Aralık ayında yapıldı, birlikte burada yaptık, burada
da konuştuk ama bir yıl sonra yine bir maddelik bir değişiklikle serbest
bölgelerdeki ticareti, üretimi desteklemeyi amaçladığınızı söylüyorsunuz.
Tabii, sözüm Hükûmete ve iktidar partisi grubuna: Bu
konuyu bir bütünlük içerisinde, tüm zamanları kapsayacak, tüm sorunlara çözüm
üretecek bir bütünlük içerisinde düzenlemek mümkün değil mi? Yani her sene aynı
maddede, aynı konuda küçük küçük değişikliklerle nereye
varılacak?
Değerli milletvekilleri, bu bir anlayış meselesi. Biz, 5810’un düzenlendiği geçen senenin on birinci ayında yapılan
düzenlemede de söyledik. Eğer siz teşvikinizi, desteğinizi üretime vermezseniz,
ihracata vereceğiniz destek sorunu çözmeyecektir, amaçlanan faydayı hasıl etmeyecektir. Bakın, burada yine aynı şeyi
yapıyorsunuz. Dünden bu yana bir önerge üzerinde çalışıyoruz. Mersin Serbest
Bölge esnafının sizden istediği bir husus var; deniliyor ki: “İhracata verilen,
yani serbest bölgede yapılan ihracata verilen bu desteği serbest bölgede fason
imalatçılara da veriniz çünkü üretimi onlar yapıyor.” “Hayır” diyorsunuz.
Maliye bu işin bahanesi değil. Eğer konu üretimi desteklemekse, Serbest
Bölgeler Kanunu’nun amacı, temel amacı bu bölgede yapılacak ihracata dönük
üretimi desteklemekse… Bu Serbest Bölgeler Kanunu’nun amacı bu; 3218, 5810,
bunların amacı bu. Üretimi desteklemeden, yapılan ticareti desteklemenin bu
ülkeye, bu ülkenin insanına ne faydası var?
Değerli
milletvekilleri, serbest bölgelerde, yirmi tane serbest bölgemizde yapılan
toplam ticaretin hacmi 24,5 milyar dolar. Bunun yüzde 24’ü ihraç ediliyor, yani
dörtte 1’i ihraç ediliyor, dörtte 3’ü içeride kullanılıyor. Şimdi, siz, eğer,
ekonomik krizle mücadele edecekseniz, iç piyasaya, içeride yapılan tüketime,
ona destek veren üretime destek vermez de yalnız ihracata destek vermeyi bir
alışkanlık, bir politika, bir anlayış hâline getirirseniz buradan şunu söylemek
gerekir: Değerli milletvekilleri, tabii, Sayın Hükûmete
hitabımız ama dış
ticaretten sorumlu Sayın Bakan burada yok ama şunu sormak
gerekiyor: İhracatın arttığından, patladığından övünüyorsunuz, “100 milyar
doları geçen ihracatımız var.” diyorsunuz ama bu ihracatın içinde ara malı
ithalatının ne kadar olduğunu, bunun ne kadarının yabancılara ait olduğunu
söylemekten ısrarla kaçınıyorsunuz. 100 milyar dolarlık ihracatın içerisinde en
az 75 milyar doları bize ait olmayan bir üretimdir. Bütçe görüşmelerinde Sayın
Bakan açıkladı, ara malı ithalatı yüzde 70’i geçti; kapasite kullanımı yüzde
70’lere düştü değerli milletvekilleri. Şimdi, burada her çıkan milletvekili
Türkiye'nin içinde bulunduğu durumu çığlık çığlığa ifade ediyor, bunun çözümü
de burada. İhracat içerisindeki yüzde 70’i yabancıya ait olan ara malı
ihracatını destekleyerek bu ülkenin kaynaklarını yani vergi indirimi yaparak bu
ihracatta çalışan işçilerin istihdam vergilerini, istihdamının, istihdam
giderlerinin, ücretlerinin gelir vergisinden düşülmesini kanun hâline
getiriyorsunuz da üreticiyi niye desteklemiyoruz? Bu konuda verdiğimiz önergenin
reddinin gerekçesini gerçekten duymak istiyoruz. O zaman bu memlekette dişiyle
tırnağıyla çalışan, kendi kaynaklarıyla bu ülkenin kalkınmasına, ekonomisine
katkı vermek gayretinde olan insanlara mazeretiniz, bahaneniz ne olacak? İşte
şurada bir önerge, diyoruz ki: Serbest bölgede fason imalat yapan mükelleflere
de çalıştırdıkları işçinin ücretini gelir vergisinden, işte belli oranlarda
düşmesine müsaade edin. “Hayır, yalnız ihracata destek vereceğiz.” diyorsunuz.
Bu, yanlış bir politika arkadaşlar, bundan vazgeçmemiz gerekiyor. Bir ülkede
kendi kaynaklarına dayalı, kendi emeğine dayalı üretim olmazsa ne krizi
göğüsleyebilirsiniz…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen
sözlerinizi tamamlayınız.
MEHMET ŞANDIR
(Devamla) - …ne kalkınmayı ve büyümeyi kalıcı hâle getirebilirsiniz. Bu kanun
gereklidir ama, eksiktir. Bu kanun, burada konuşan
bazı arkadaşlarımızın iddia ettiği gibi eğer adrese teslim, birilerine,
birilerinin talebine cevap olarak hazırlanıyorsa millet indinde sorumlu
olursunuz. Eğer bu söylediğinizde doğru ve samimiyseniz diyoruz ki: Gelin,
fason imalatçılar, yani ihracata mal hazırlayan serbest bölgedeki fason
imalatçılara da bu desteği verelim; vermediğimiz takdirde bu ithamın altında
kalırsınız.
Değerli
milletvekilleri, ben tekrar ediyorum: Bir yılda veya yedi yıllık İktidarınızda
Serbest Bölgeler Kanunu’yla ilgili beş değişiklik yapmak gereğini duyuyorsanız,
demek ki eksik yapıyorsunuz, demek ki yanlış yapıyorsunuz -kasta mahsus
söylemiyorum- demek ki iddia edildiği gibi adrese teslim değişikler
yapıyorsunuz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen
sözünüzü bağlayınız, bitiriniz.
MEHMET ŞANDIR
(Devamla) – Bu doğru değil, bu hak değil, milletin aklıyla alay etmek hakkınız
yok. Doğru olanı yapın, muhalefet partileri olarak biz de bu doğruların
arkasında duralım diyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Şandır.
Sayın
milletvekilleri, on beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 16.57
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 17.18
BAŞKAN : Başkan Vekili Şükran Güldal
MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Yusuf COŞKUN
(Bingöl)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 45’inci Birleşiminin İkinci
Oturumunu açıyorum.
446 sıra sayılı
Kanun Teklifi’nin görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Şimdi teklifin
tümü üzerinde soru-cevap işlemine geçiyoruz.
Dün sisteme girmiş olan sayın
milletvekillerine öncelikli olarak söz hakkı vereceğim. Sırayla okuyorum: Sayın
Öztürk, Sayın Doğru, Sayın Tankut,
Sayın Genç, Sayın Işık, Sayın Kaplan, Sayın Şandır, Sayın Uzunırmak,
Sayın Akat Ata, Sayın Süner,
Sayın Özkan ve Sayın İnan sisteme girmişler.
Herkese bir
dakika süre vereceğim. Süremiz, biliyorsunuz, yirmi dakika.
Sayın Genç,
buyurunuz.
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Efendim, dün Mustafa
Elitaş “Ben serbest bölge kurucusuyum.” demişti. Ben
de “Senin ortaklığın var mı?” diye… Dedi ki: “Yok.” Ben özellikle öğrenmek
istiyorum, serbest bölge kurulması konusunda kurucu üye olmak için o bölgede iş
yerinin olması gerekiyor mu gerekmiyor mu? Mustafa Bey’in bu bölgede bir iş
yeri var mıdır? Birinci sorum bu.
İkincisi: Serbest
bölgede çalışan ne kadar işçi vardır? Bunların kaçı Türk uyrukludur, ne kadarı
da yabancı uyrukludur?
Bir üçüncü sorum:
Serbest bölgede ticari faaliyette bulunan tüccarlar ne tür bir vergi ödüyor?
Bütün vergilerden muaf mıdır, yoksa bazı vergileri ödüyor mu? Bunları öğrenmek
istedim.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Genç.
Sayın Öztürk…
HARUN ÖZTÜRK
(İzmir) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Teklifi savunmakla
doğrudan görevli ilgili Sayın Bakan yerini alana kadar soru sorma hakkımı
erteliyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Öztürk.
Sayın Şandır…
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Aslında sorum
Sayın Maliye Bakanına ama pozisyon Sayın Bakana, Hükûmete
soruyorum daha doğrusu: Bugün bazı gazetelerde İstanbul Ticaret Odası Başkanı,
300 bin üyesine kod mektubu gönderilerek tehdit edildiğini ve bu varlık
bildirimiyle ilgili bildirim yapmaya zorlandığını ifade ediyor. Buna dayalı
İstanbul vergi dairelerinin mükelleflere yazdığı mektupla “Ya kodlamaya girer
geriye dönük incelemeye alınırsınız ya da işte vergiye muhatap olacak varlık
beyanında bulununuz.” diye mektup gönderildiği gazetelere yansıdı Sayın
İstanbul Ticaret Odası Başkanının beyanıyla. Bu doğru mudur? Buna cevabınız var
mıdır? Bu gerçekten böyle yapıldıysa Hükûmetin…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Şandır, sorunuz anlaşıldı.
Sayın Işık…
ALİM IŞIK (Kütahya) –
Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın Bakan,
hâlen ülkemizde faaliyet gösteren serbest bölgelerde kaç adet firma
bulunmaktadır? Bu firmaların, kaçı yerli kaçı yabancı gerçek ya da tüzel
kişilere aittir? Bu firmaların kaç adedinde üretim yapılmakta, kaç adedinde ise
pazarlama işi öne çıkmaktadır? Söz konusu yasa teklifinin yasalaşması hâlinde
bu düzenlemeden kaç firmanın faydalanması beklenmektedir? Sektörde birkaç firma
için bu değişikliğin yapıldığı iddiaları sizce doğru mudur? Serbest bölgelerde
faaliyet gösteren mükelleflerin elde ettikleri kazançları üzerinden vergiye
tabi olmamalarının yerli imalatçılarla haksız rekabete yol açtığı iddialarını
nasıl değerlendiriyorsunuz? Hükûmetinizin bu konuda
bir düzenlemesi var mıdır?
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Işık.
Sayın Kaplan…
HASİP KAPLAN
(Şırnak) – Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Bu kanun
teklifinde beklenen ithalat, ihracat artış hedefi nedir? Hangi sektörler
özellikle bu konuda talipli? Enerji sektörüyle ilgili acil bir kaygı mı var?
Enerji sektöründe Çalık Grubu, Ciner Grubu, Doğan
Grubu gibi medya gruplarının bu yasa tasarısıyla ilgili bir bağlantıları var
mıdır?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Kaplan.
Sayın Doğru…
REŞAT DOĞRU
(Tokat) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Ekonomik krize
bağlı olarak ülkemizde küçüklü büyüklü birçok işletme kapanmıştır. Bunlardan
bir tanesi de Tokat ili Reşadiye ilçesindeki Resüt
Entegre Tesisleridir. Burası o bölge insanının tasarruflarıyla kurulmuş bir işletmedir.
Bu fabrikalar da diğer fabrikalar gibi millî varlıklarımızdır. Bu tür
işletmelerin birçoğu borçların yeniden yapılandırılması ve küçük kredilerle
tekrar ekonomiye kazandırılabilir. Hükûmet olarak,
kapanan işletmelerin yeniden ekonomiye kazandırılabilmesi için bir çalışma
yapacak mısınız?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Doğru.
Sayın Tankut…
YILMAZ TANKUT
(Adana) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
Kerkük- Yumurtalık ile Bakû-Tiflis-Ceyhan petrol boru
hattı gibi enerji projeleriyle enerji toplama ve dağıtma üssü hâline gelmesi
hedeflenen ve Akdeniz ve Orta Doğu’ya açılan çok önemli bir kapı olmak
konumunda bulunan, bölgede bulunan Adana Yumurtalık Serbest Bölgesi ülkemizin
en büyük arazisine sahiptir. Ancak büyük hedeflerle kurulan ve ülkeye önemli
katkılar yapması sağlanan bu bölge ne yazık ki arzu edilen seviyeye gelemediği
gözlemlenmektedir. Örneğin daha önce yatırımlarda bulunmak için girişimde
bulunan bazı önemli firmalardan dört tanesinin bu yatırımdan vazgeçtikleri söylenmektedir.
Bunlar doğru mudur, doğru ise nedenleri nelerdir? Adana Yumurtalık Serbest
Bölgesi şu an için kuruluş amacına ulaşmış mıdır, ulaşmamış ise ne gibi
engellerden dolayı ulaşmamıştır? Ne gibi sorunlar tespit edilmiş ve hangi
önlemler alınmıştır? Bu teklifin acil olarak Meclis gündemine getirilmesinde bu
ve benzeri firmaların…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Tankut.
Sayın Uzunırmak…
ALİ UZUNIRMAK
(Aydın) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Serbest bölgelerin
dış ticaret içindeki hacmi ve miktarı nedir? Ondan daha önemlisi, acaba
Türkiye’ye yarattığı katma değer ne orandadır?
Bunun dışında
Sayın Bakana bir başka soru sormak istiyorum: IMF hangi ülkelerle anlaşma
yapmıştır ve hangi ülkelerle görüşme hâlindedir? Bu ülkelerin isimlerini rica
ediyorum çünkü Türkiye de son zamanda IMF’le bir
anlaşma görüşmesindedir.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür
ederiz Sayın Uzunırmak.
Sayın Akat Ata…
AYLA AKAT ATA
(Batman) – Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Petrolün bulunup
rafinerinin kurulmasıyla kentleşen ve Türkiye’nin en yeni illerinden biri olan
Batman ilimiz kent kültürünün de henüz yerleşik olmadığı bir ilimiz. Resmî
kayıtlara göre 242 bin de yeşil kartlı vatandaşımızın kaldığı bir il ama Batman
ilimiz birçok açıdan avantajlı çünkü petrol gibi bir yer altı zenginliğine
sahip ve çıkarılan petrol Türkiye’nin neredeyse ihtiyacının yarısını
karşılayabilecek bir oranda. Ve yine, bacasız sanayi dediğimiz turizm açısından
Türkiye’ye de ve bölgeye de büyük bir katkı sağlayacak bir gelir kaynağı var. O
da Hasankeyf gibi bir doğa güzelliği, tarihî bir güzellik ve sadece Türkiye’nin
değil, tüm insanlık ailesine hizmet verebilecek bir mekân, bilinen 11 bin
yıllık tarihi olan bir merkez ama henüz bilim insanlarının da akıl erdiremediği
bir şekilde Ilısu Barajı’yla sular altında kalması
söz konusu.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
AYLA AKAT ATA
(Batman) – Sayın Başkan, tamamlayayım.
BAŞKAN – Teşekkür
ederiz. Sorunuzu, tam net olarak algıladı herhâlde ne demek istediğinizi.
Teşekkür ederiz.
Sayın Süner…
TAYFUR SÜNER
(Antalya) – Sayın Başkanım, Sayın Bakana sormak istiyorum: Antalya Serbest
Bölgesi faaliyetini 627 dönümlük bir alan üzerinde sürdürmektedir. Şu anda
bölgenin yüzde 99’u dolu durumdadır. Serbest Bölgenin hemen arkasında petrol
dolum tesislerine bitişik olan alanları kamulaştırma yöntemiyle Serbest Bölgeye
dâhil edersek, hiç olmazsa bir nebze, buraya başvuru yapan firmaların faaliyet
göstermesine olanak sağlarız. Bu konudaki görüşlerinizi öğrenmek istiyorum:
İkinci soru: Yine
Antalya Serbest Bölge sınırları içerisinde geçici olarak kullanılan bir balıkçı
barınağı mevcuttur. Serbest bölgede artık uzunluğu 40 metreyi geçen yatlar
yapılmaktadır ve bölgenin rıhtımı 75 metredir. Bu yatlar deneme amaçlı denize indirilmesi
gerekiyor ancak mevcut rıhtım çok kısa gelmektedir. Balıkçı barınağının uygun
bir yere taşınması ve rıhtımın genişletilmesi için bir çalışma yapılmakta
mıdır?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür
ederiz Sayın Süner.
Sayın Özkan… Yok.
Sayın İnan…
MÜMİN İNAN
(Niğde) – Teşekkür ediyorum.
Sayın Bakanım,
döneminizde kaç serbest bölge kurulmuştur? Niğde arazi imkânları ve ulaşım
yolları münasebetiyle Mersin Limanı’na çok yakın bir mesafededir, dolayısıyla
yatırım için uygun bir bölgedir. Niğde’ye serbest bölge kurmayı düşünüyor
musunuz?
Diğer taraftan,
ülke ekonomisinin döneminizde en kötü krizlerden birini yaşadığı ve işsizlik
oranının rekora ulaştığı bilinmektedir. Niğde de Türkiye ekonomisinden daha iyi
durumda değildir. Niğde’de organize sanayi bölgesindeki işverenler 5084 sayılı
teşvik uygulamalarının devamını, kısa çalışma ödeneğinin uygulanmasının
devamını talep etmektedirler. Hükûmetiniz bu
uygulamaları uzatmayı düşünüyor mu?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür
ederiz.
Son soru olarak,
Sayın Bulut…
AHMET DURAN BULUT
(Balıkesir) – Teşekkür ederim
Sayın Başkanım.
Balıkesir ili hem
Marmara’da hem Ege’de sahili bulunan önemli, büyük bir il. Sayın Bakana, bu
ilde, Bandırma veya Edremit Körfezi’nde bir serbest bölge açmayı, yapmayı
düşünüyorlar mı bunu sormak istiyorum.
Bir de, krizden
Balıkesir tüm sektörlerde çok etkilendi, bilhassa zeytinyağı. 5 asit
zeytinyağının bugün kilosu 2,5 liraya kadar düşmüş vaziyette, 1 asit veya sıfır
asit yağ 4,5-5 lira civarında, maliyetini dahi kurtarmıyor. Kilo bazında
zeytinyağına verilen primin yükseltilmesi konusunda Hükûmetinizin
bir çalışması var mıdır?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Bulut.
Buyurunuz
efendim.
ÇEVRE VE ORMAN
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Değerli
milletvekilleri, ben sırayla cevap vermeye çalışacağım.
Tabii ki Sayın
Genç’in suali vardı, bilhassa, tabii, Sayın Milletvekilimizle ilgili.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Sayın Başkan, müsaade ederseniz ben cevap vereyim.
ÇEVRE VE ORMAN
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) - Herhâlde
Sayın Milletvekilimizin cevap vermesi daha uygun olacak. Ben işçi sayısını...
HARUN ÖZTÜRK
(İzmir) – Öğrenip bildireceksiniz Sayın Bakan.
ÇEVRE VE ORMAN
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Hayır, onu
yazılı olarak, öğreneyim, bildireyim müsaade ederseniz.
Toplam istihdam
sayısı 44.369. Ürün ruhsatı alan 823 firma, alım satım ruhsat alan 2.030, diğer
konularda da 601 firma mevcut. Dolayısıyla toplam faaliyeti için ruhsat alan
firmaların sayısı 3.454 adet.
Vergilerle ilgili
olarak... Ona yazılı olarak cevap vereceğiz.
Bir de Sayın Şandır’ın sorusu vardı. Tabii, o konuda Maliye Bakanlığıyla
görüşerek yazılı bir cevap verelim. Benim de konu hakkında şahsen bilgim yok.
Şimdi, Sayın
Işık’ın sorusu vardı “Kaç firma, kaçı yabancı, kaçı yerli, kaçı üretim
yapıyor?” şeklinde. Firma sayısını az önce zaten, daha önce Sayın
Milletvekilimiz sorduğu için cevaplandırdım. Bunlardan özellikle...
ALİM IŞIK (Kütahya) –
Yabancı, yerli...
ÇEVRE VE ORMAN
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) - ...yabancı
ile yerli ayrımını biz size yazılı olarak, müsaade ederseniz, tam olarak
bildirelim. Özellikle bunlardan kaç firmanın faydalanacağını sordunuz. Tabii,
şu anda bu konuda kaç firmanın faydalanacağını söylemek mümkün değil ama orada
faaliyet gösteren ve ihracat yapan bütün firmaların faydalanacağı gayet
tabiidir. Belki yeni firmalar da gelebilir. Dolayısıyla ihracata yönelik…
Esasen bu husus tamamen ihracata yönelik bir teşviktir. Az önce zaten Sayın Şandır’ın da ifade ettiği üzere gerçekten isabetli olması
gereken bir kanundur. Onu özellikle vurgulamak istiyorum.
Yalnız şu anda
rakam da geldi. Yabancı firma sayısı 634, yerli firma sayısı da 2.820 adet.
Buna da cevap vermiş olduk efendim.
Kazançlarla
ilgili olarak da müsaade ederseniz, hangi vergiye tabi olduğunu biz net olarak,
yazılı olarak cevap verelim.
Sayın Kaptan’ın
sorduğu bir soru vardı, yani ithalat ve ihracat açısından sordu bildiğim
kadarıyla. Özellikle bu konudaki rakamları da tam olarak vermek istiyorum.
Efendim, normalde toplam ticaret hacmi 2008 yılı için 24 milyar 578 milyon 55
bin, yani 24,5 milyar dolar. Bunun yurt dışına ihracat yapılan miktarı ise 5
milyar 873 milyon 559 bin. Ancak bu 2008 rakamları. 2009’da on bir ayın
rakamları var. 2009 yılında toplam ticaret hacmi 15 milyar 827 milyon 407 bin
dolar ve yalnız bunun ihracat nispetini de söyleyeyim, 4 milyar 433 milyon 358
bin doları da bunun ihracata yönelik olarak planlanmış.
Bir milletvekilimiz
“Bunun katma değer katkısı nedir?” diye sordu. Yüzde 7,5; ortalama yüzde 7 ile
8 arasında, yüzde 7,5 olarak söyleyebiliriz ticaret hacmi olarak Türkiye’nin.
Şimdi, bir de
“Enerji sektörüyle bir bağlantısı var mı?” diye sordunuz. Enerji sektörüyle hiçbir
bağlantısı yok yani burada enerji üretilmiyor genelde. Enerji, biliyorsunuz,
zaten hidroelektrik santraller, yerleri belli. Yani serbest bölgede herhangi
bir hidroelektrik santral veyahut da termik santral veya nükleer santral söz
konusu değil.
Evet, şimdi,
Sayın Doğru’nun süt entegre tesisi borçlarının
yapılandırılması konusunda bir suali vardı. Hemen, tabii, onu ben Hükûmete ileteceğim, bu konuda bir çalışma yapılıp
yapılmadığı size yazılı olarak bildirilecek.
Sayın Tankut’un Adana Yumurtalık Serbest Bölgesi’yle ilgili
sorularına kısaca cevap vermek istiyorum. Şimdi, efendim, şöyle: Bu konuda,
tabii, Adana… Ben de orayı çok iyi biliyorum çünkü orada, biliyorsunuz,
Yumurtalık’taki sulama tesislerini de tamamlamıştık çok hızlı bir şekilde. Burası gerçekten çok önemli. Ancak ben, şu anda, Sayın
Müsteşarımız ve diğer arkadaşlar da bu konuda bir çalışma yaparak -buranın
hakikaten gelişmesi gerektiği kanaatini ben de taşıyorum, çok iyi bildiğim
için- bu konuda ne gibi tedbirler alınacak, sizlere yazılı olarak, bir hazırlık
yaparak cevap verecekler efendim.
Az önce Sayın Uzunırmak’ın sorduğu bir husus vardı. “Hacmi ne kadar?”
demişti. Ben toplam hacmini söylemiştim ama tekrar edeyim: 2008 yılında toplam
ticaret hacmi 24 milyar 578 milyon 55 bin dolar, 2009 yılında ise on bir ayda
yaklaşık 16 milyar dolar efendim.
Tabii IMF için…
Hangi ülkelerle anlaşma yaptı IMF? Bununla ilgili, ilgili görüşmeleri yapan
Sayın Bakandan bilgi alarak size yazılı olarak iletilecek efendim. Onu
özellikle belirteyim.
Şimdi, bir de
Hasankeyf ile alakalı bir soru vardı, sürem varsa onu da kısaca belirteyim.
Efendim, özellikle şunu ifade edeyim: Hasankeyf’i, gerçekten, biz, oradaki
tarihî eserleri, her türlü yapıları koruyacağız, modern bir şehir hâline
getireceğiz. Bakın, bununla ilgili çalışmalar bitti. Hatta arzu ederse o bölge
milletvekillerinin tamamına, biz, bu çalışmaların neticesini bir sunmak
istiyoruz. Bakın, lütfen, milletvekillerimiz, şu anda Ilısu
Barajı’nın yapılacağı Ilısu köyünde yeni yapılan
âdeta villa tipi konutları lütfen gidip görsünler. Hasankeyf, o bölgenin en
muhteşem bir cazibe merkezi olacaktır. Biz, Hasankeyf’i yok etmiyoruz, bilakis
Hasankeyf’i geleceğe hazırlıyoruz. Bunu özellikle ifade etmek istiyorum.
SEVAHİR BAYINDIR
(Şırnak) – Tarihe kör mü bakacağız Sayın Bakan?
ÇEVRE VE ORMAN
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Efendim,
şimdi bir de Antalya Serbest Bölgesiyle alakalı alanı, Sayın Vekilim -bu konuda
Antalya Milletvekilim sormuştu herhâlde- genişletilmiştir. Buna ilişkin
özellikle ilgili Bakanlar Kurulu kararı da Resmî Gazete’de yayınlandı. Bu
müjdeyi vermek istiyorum.
Tabii ki orada
bir de rıhtımla ilgili bir hususu sormuşlardı. Hakikaten orada -hatta ben de
üniversitede hoca iken o bölgede bir çalışma da yapmıştım tesadüfen, Antalya
Serbest Bölgesini çok iyi biliyorum- bir balıkçı barınağı var. Bu konuda, diğer
bakanlıklarla, gerek Bayındırlık ve İskân Bakanlığımız, gerek Ulaştırma
Bakanlığı, gerekse -beni de ilgilendiriyor- Çevre ve Orman Bakanlığı üçlü bir
toplantı yapalım, bu konuda ne yapılabilir, bunu sizlerin de görüşünü alarak
olgunlaştıralım efendim, tabii ki serbest bölgelerden sorumlu bakanlık da dâhil
olmak üzere.
Niğde’ye gelince.
Niğde’de bu aşamada serbest bölge -Sayın Mümin İnan sormuş, Niğde
Milletvekilimiz- kurulması konusunda bir planlama yok ama şu anda,
arkadaşlarımızla konuştuk, bu konuda bir değerlendirme yapalım, ne yapılabilir
ona göre karar verelim. Çalışma yapılacağını ben burada ifade etmek istiyorum.
Şu anda, Hükûmetimiz zamanında hangi serbest bölgeler kuruldu?
Zonguldak Filyos’ta, gerçekten Batı Karadeniz için
çok önemli olan Filyos bölgesindeki Serbest Bölge
kuruluşu tamamlandı. Sakarya İpekyolu serbest bölgesi
de kurulma safhasındadır. Bunu özellikle bilgilerinize sunmak istiyorum.
Teşekkür
ediyorum. Sürem de doldu. Sağ olun efendim.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Bakan.
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Sayın Başkan, karar yeter sayısı istiyorum.
BAŞKAN – Karar
yeter sayısı arayacağım efendim.
Teklifin…
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Sayın Başkan, biraz önce Sayın Bakanın açıklamasında bir
milletvekili…
BAŞKAN – Sayın Elitaş, hiç duyamıyorum gürültü olduğu için.
Sayın
milletvekilleri, biraz sessiz olursanız, lütfen… Sayın Grup Başkan Vekilinin
talebini duyamıyorum.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Biraz önce bir milletvekilimiz Sayın Bakana “Kayseri Serbest
Bölgesi’nde Mustafa Elitaş’ın hissesi var mıdır?
Hissesi olmadan kurucu olabilir mi?” diye bir soru sordu. Sayın Bakan da
herhâlde bana sorup cevap verecek veya Kayseri AŞ’ye sorup cevap verecek.
ÇEVRE VE ORMAN
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Zaten bunu
Sayın Elitaş’ın cevaplandırması lazım.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Eğer izin verirseniz ben cevap vereyim ama Sayın Bakanlık da
Kayseri AŞ’den yazılı cevap alsın. Müsaade eder misiniz?
BAŞKAN – Yazılı
cevap vereceğini beyan etti Sayın Bakan. O zaman yazılı olarak cevap versinler,
o da olur.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Ama ismimi sorarak… Burada da bulunan ben olduğuma göre… Bir
dakikada açıklayayım.
BAŞKAN – Tamam,
bir dakikada açıklamanızı yapın.
Buyurunuz Sayın Elitaş. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
2.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın,
Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in, kendisiyle ilgili sorduğu soruya ilişkin
açıklaması
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Anonim
şirketlerin nasıl kurulacağıyla ilgili Türk Ticaret Kanunu’nda hükümler var.
Uzun yıllardır Sayıştay üyeliğini yaptığını iddia eden ve her konuda müneccim
gibi burada konuşan şahsın herhâlde bunu da bilmesi gerekir.
Anonim şirketler
iki usulle kurulur:
1) Ani kuruluş,
2) Tedricî
kuruluş.
Ani kuruluşla
ilgili olan merasim hızlı ve çabuktur ama tedricî kuruluşla ilgili merasim uzun
sürer.
Biz, o zaman ifade ettiğim gibi, dün de söylediğim gibi, Kayseri
Organize Sanayi Müteşebbis Heyeti içerisinde bulunan üyeler olarak, Kayseri’de
bir serbest bölge kurulmasıyla ilgili ilk etapta ani kuruluş yönünde 5 kişinin
bir araya gelmesiyle, bu şekilde bir teşebbüsümüz oldu ama daha sonra
baktığımızda -tedricî kuruluşun ve- tüm Kayseri’deki sanayicilere açılmasıyla
ilgili tedricî kuruluş sürecine girdik.
Şu anda
yanılmıyorsam Kayseri AŞ’nin, Kayseri Serbest Bölgesinin 328 civarında ortağı
var. Herkesin bir hisse alma hakkı var, başka hisse alma hakları yok diye
biliyorum. O zamanda kurduğumuz oydu.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) – Şu anda tedricî kuruluş aşamasında girişen ve orada kurulmasında önayak
olan, gayreti olan, tedricî kuruluş aşamasında herhangi bir hisse almadım,
hissem de yoktur. Ne başında hissem var ne de şu anda hissem olmadığını ifade
ediyorum.
Yani, açıkçası,
bir yerlerden hatıra binaen, nüfuz kullanarak hisse alanlar herkesi kendisi
gibi görüyor. Sen kendini başkalarıyla karıştırma. Sen türünün son örneğisin!
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederiz Sayın Elitaş.
KAMER GENÇ (Tunceli)
– Sayın Başkan, bana sataştı.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Sayın Başkan, isim vermedim.
BAŞKAN – Ama
Sayın Elitaş sataşmaya mahal verdiniz.
Buyurunuz Sayın
Genç.
VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in, Kayseri Milletvekili
Mustafa Elitaş’ın, şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Teşekkür ederim.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; tabii, Mustafa Elitaş hep bu
kürsüye çıkınca âcizlik içinde hep sağa sola çatıyor
ve bu Meclisin çalışmasını engelliyor.
Şimdi, ben
kendisine… (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Kendini tarif ediyorsun.
KAMER GENÇ
(Devamla) – Lütfen bir susturur musunuz efendim.
Şimdi, ben, bir
arkadaşın bir fabrikasına yüzde 5 ortak oldum. Bu fabrika… (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
MEHMET ERDOĞAN
(Gaziantep) – İş takip etmek…
KAMER GENÇ
(Devamla) – Bir dakika efendim, anlatayım size.
Bu fabrika
Nevşehir’de kuruluyor ve…
ABDÜLHADİ KAHYA (Hatay) – Aksaray’da…
KAMER GENÇ
(Devamla) – Pardon Aksaray’da ve bu şeyden, samandan… Bakın, Almanya’da son
çıkarılan bir makineyle…
ABDÜLHADİ KAHYA (Hatay) – Seninki Aksaray’da…
KAMER GENÇ
(Devamla) – Yanlış söyledim canım, Aksaray’da… Yeni bir makine icat edilmiş.
Bu, samandan kerpiç türünde bir tuğla yapıyor ve çok modern bir fabrika. Ben
yüzde 5 ortak oldum. Sonradan işte sizin hani ekonomik kriz nedeniyle, yani
yüzde 5 para koyduk fakat baktık ki o koyduğumuz paralarla bu fabrikanın
yapılması mümkün değil, sonra cari hesap yoluyla bir miktar para daha ilave ettik;
baktık olmadı, şu anda fabrikayı durdurduk. Ondan sonra da, bunda anormal ne
var yani? (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
MEHMET ERDOĞAN
(Gaziantep) – İş takipçiliği yapıyorsun!
KAMER GENÇ
(Devamla) – Şimdi size soruyorum Mustafa Bey: Sizin milletvekillerinizin yüzde
kaçı ticaretle uğraşıyor? Bakın, ben Tayyip Erdoğan gibi gidip de efendim iki
tane bankadan 750 milyon dolar alıp da kendi damadımın şirketine vermedim. Yine
Deniz Fenerinden gidip de Frankfurt’ta 1 milyar 700 bin euro
alıp da 400 bin eurosunu oğlumun bacanağının
babasının hesabına göndermedim. Yani bunlar… Çok şeyler var. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
ALİ TEMÜR
(Giresun) – Yüzde 5 az mı geldi?
KAMER GENÇ
(Devamla) – Efendim, serbest bölgelerle ilgili bir tane kanun getirdin, bazı
avantajlar sağlıyorsun başka birtakım insanlara. Acaba niye durup dururken bu
kadar acele bir kanun çıkarıyorsunuz, ithalatçılara çok büyük kâr
getiriyorsunuz? Bunu öğrenmek istiyorum. Bu milletvekilinin
hakkı. Zaten, bu sizin yaptığınız her zaman böyle. Devlete bir kazık
atmak isteniyorsa…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ALİ TEMÜR
(Giresun) – Yüzde 5 Kamer!
BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Genç. Net anlaşıldı, siz de cevabınızı verdiniz. Teşekkür
ediyoruz.
KAMER GENÇ
(Devamla) - Ama ona bir dakika fazla verdiniz ama neyse…
BAŞKAN – Verdiniz
Sayın Genç, yeterli süre de.
ALİ TEMÜR
(Giresun) – Yüzde 5 yetmedi mi?
V.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
3.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaş ve Ankara Milletvekili
Reha Denemeç’in; Serbest Bölgeler Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(2/541) (S. Sayısı: 446) (Devam)
BAŞKAN- Teklifin
tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
1’inci maddeyi
okutuyorum:
SERBEST BÖLGELER KANUNUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR
KANUN TEKLİFİ
MADDE 1- 6/6/1985 tarihli ve 3218 sayılı Serbest Bölgeler Kanununun
değişik 7 nci maddesinin 1 inci fıkrasının (b) bendi
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“b)Yurt dışından
bölgeye getirilen malların CIF değeri üzerinden binde 1 ve bölgeden Türkiye'ye
çıkarılan malların FOB değeri üzerinden binde 9 oranında, peşin olarak ödenecek
ücretler,”
BAŞKAN –
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Bilecik Milletvekili Yaşar Tüzün. (CHP sıralarından alkışlar)
Buyurunuz Sayın Tüzün.
CHP GRUBU ADINA
YAŞAR TÜZÜN (Bilecik) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan,
değerli milletvekili arkadaşlarım; 446 sıra sayılı Serbest Bölgeler Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 1’inci maddesi üzerine Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Sizleri de saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, aslında, bu teklifin sıra sayısı 446 ancak
bu kanun teklifini veren -hatta baştan tasarı olup da sonradan teklife çeviren-
Kayseri Milletvekilimiz Sayın Elitaş’la, Ankara
Milletvekili Sayın Reha Denemeç, bugün bu Meclisin
açılışından bu saate kadar yani 15.30’da bu teklifin görüşülmesine başlanıldı,
17.30’a kadar, son beş dakikaya kadar maalesef teklif sahipleri Meclis Genel
Kurulunda bulunmadılar, bulunamadılar. Nerede olduklarını da buradan sormak istiyorum. Teklifin sahipleri
Mecliste olmayınca, bu tekliften sorumlu, dış ticaretten sorumlu Devlet
Bakanımız da burada yoklar, teşrif etmediler. Dolayısıyla, teklifin hangi
amaçla, ne niyetle, kime bu konuda çıkar sağlayacağı konusundaki sorularımızı
ilgili bakan ve teklif sahipleri cevaplandıramadılar. Ben, bu teklif
sahiplerinin ve ilgili bakanın bu Genel Kurulda, bu yüce Mecliste
olmadıklarından dolayı duyduğum üzüntüyü sizlerle paylaşmak istiyorum. Bu, yüce
Meclise saygısızlıktır. Genel Kurulun çalışmasına etik olmayan bir davranışı
sergilemiş bulunmaktadırlar.
Değerli
arkadaşlarım, tabii, biz yıllardır, özellikle AKP İktidarı göreve geldiği
günden bugüne kadar Türkiye'nin gerçeklerini, çıkan kanunların, tasarı veya
tekliflerin gerçeklerini anlattık, anlatmaya devam edeceğiz ama sizler de
dinlememekte, bizlerin getirdiği, bizlerin sunduğu görüşleri anlamamakta
ısrarcı davranıyorsunuz. Bu sekiz yıldır böyle devam ediyor, sekiz yıldır böyle
oldu, zannediyorum göreviniz bitinceye kadar da bu böyle devam edecek, ama çok
kısa bir ömrünüz kaldı siyasi iktidarda, inşallah ilk genel seçimde halkımız
bunların hesabını sizden soracak.
Değerli
arkadaşlarım, bu kanunla ilgili genel değerlendirmemizi yapacak olursak: Hükûmet, tabii son dönemlerde kritik bazı düzenlemeler için
kanun tasarısı hazırlıyor, sonra Türkiye Büyük Millet Meclisine sevk etme
yerine partili milletvekillerine, işte grup başkan vekillerine tasarıyı teklife
çevirttiriyor. Tabii ki bir milletvekilinin teklif vermesi engellenemez, bu en
doğal hakkıdır, buna saygı da duyuyoruz ama bu iktidarın -bu yöntemi denemesi-
kanun tekliflerinde yer alan, özellikle kritik, bir o kadar da önemli konuların
bürokratik aşamada kamuoyunda ve Bakanlar Kurulunda görüşmelere açılıp
tartışılmasını istemediği için bu yönteme başvurduğunu düşünüyoruz. Ayrıca,
ileriye yönelik olarak, tasarının hangi acil ihtiyaçtan doğduğu, hangi serbest
bölgeleri etkileyeceği ve dolayısıyla hangi firmaları etkileyeceği, binde 4’lük
marjın hangi sektörlere rekabet imkânı sağladığı,
bölge şirketlerinin kayıp ve kazançlarının ne olacağının hesaplanmadığı bir
ortamda böyle bir teklifin getirilmesi gerçekten son derece düşündürücüdür.
Ben, teklif
sahibinin, sahiplerinin daha doğrusu, iyi niyetli olduklarını düşünüyorum,
tahmin ediyorum ama bugüne kadar, özellikle son dönemde, gerek Hükûmet gerekse iktidar partisi milletvekilleri tarafından
verilmiş bulunan tekliflere genel bir baktığımızda, açıkçası bu teklif rahmani
mi, şeytani mi diyerek bir tereddüde düşüyorum. Bunda da haklı olduğumu
düşünüyorum çünkü bu teklifi veren Sevgili Milletvekilimizin seçim bölgesi
Kayseri’ye şöyle bir baktığımızda, Kayseri Serbest Bölgesinin Başkanı, partinize
mensup, Adalet ve Kalkınma Partisi Melikgazi Belediye Başkanı Sayın Memduh Büyükkılıç. Yani Kayseri Serbest Bölgesinin Başkanı, AKP’li
Belediye Başkanı seçilmiş, iki dönemdir seçilmiş, geçmişte de bu Parlamentoda
Refah Partisi ve Fazilet Partisi döneminde milletvekilliği yapmış bir arkadaş,
şimdi bu Serbest Bölgenin Başkanı arkadaşlar. Bundan bilginiz var mıydı,
bilmiyorum. Yoktu değil mi?
ALİ KOYUNCU
(Bursa) – Olabilir ya, seçim bu.
YAŞAR TÜZÜN
(Devamla) – Peki, bu Başkanın hepinizin de yakinen tanıdığı ağabeyi, Deniz
Feneri davasından cezalı duruma düşen noter İsmet Büyükkılıç.
Bunu da biliyor muydunuz arkadaşlar? Peki, bilmiyordunuz.
Kayseri Serbest
Bölgesinin yönetimi, daha geçen hafta, kısa bir süre önce, yönetim kurulu
toplantısı yapıp Kayseri’de Serbest Bölgede bulunan arazilerin metrekare birim
fiyatını 7 dolardan 5 dolara düşürmüş. Tekrar söylüyorum arkadaşlar: Kayseri
Serbest Bölgesinin Başkanı, AKP’li Belediye Başkanı. Bu Belediye Başkanının
bulunduğu yönetim, daha geçen hafta, kısa bir süre önce, Serbest Bölgedeki
arsaların metrekare birim fiyatını 7 dolardan 5 dolara düşürmüş.
Şimdi, bütün
bunları topladığımızda, bu kanunun neden alelacele Meclis Genel Kuruluna
getirildiğine ve dolayısıyla, Kayseri Milletvekilinin de bu teklifi neden
verdiğine, sorularımıza özellikle muhatap olan bakanın bu yüce Mecliste neden
olmadığının hepsine total alarak baktığımızda kuşkusuz bu tereddütlere
düşüyoruz.
Tabii,
Kayseri’deki sanayici arkadaşlarımızın durumuna baktığımızda onların da bu
kanundan çok memnun olmadıklarını, bu bölgede bireysel olarak taleplerin az
olduğunu ancak hatırı sayılır bir holdinge Kayseri Serbest Bölgesinin -tabiri
caizse- peşkeş çekileceği konusunda da tereddütleri olduğunu söylemek
istiyorum. Bu hatırı sayılır holdingin kim olduğunu, kimler olduğunu, hangi yan
kuruluşların olduğunu, hangi şirketlerin olduğunu sizler daha iyi biliyorsunuz.
Evet, bu soruların mutlaka cevaplandırılması gerektiğini, bu Genel Kurulda
milletvekillerimize bilgi verilmesi gerektiğini düşünüyorum.
Değerli
arkadaşlarım, kuşkusuz serbest bölgelerin ülke ekonomisine çok sayıda olumlu
etkisi var. Örneğin ihracata, yerli üretime, istihdama, yabancı sermaye ve
teknoloji transferine, döviz kazandırıcı faaliyetlere ve hizmet sektörünün
çalışma alanının genişletilmesine de olanak sağlayan bir kanun bu kanun.
Türkiye'nin toplam ticari hacminin yaklaşık yüzde 15’inin gerçekleştiği serbest
bölgelerde çok çeşitli farklı sektörlerden 500’e yakın dış ticaret firması
faaliyet gösteriyor. Buna saygı duyuyoruz. Bu bölgedeki yatırımcıların sayısı
da 4 binlere ulaşmış durumda ancak özellikle son yıllarda Türkiye genelindeki
tüm serbest bölgelere baktığımızda, yeni ruhsat için başvuran yatırımcı sayısı
yüzde 90 geriledi. Bunun sebebinin araştırılması gerekiyor. Mesela, yıllara
göre örnek vereyim: 2003 yılında, serbest bölgelerde yeni ruhsat için 1.150
firma müracaat etti. Bu sayı, 2004 yılında 120’ye düştü, 2005 yılında ise 63
firmaya düştü. Bakınız, sayı, 1.150’lerden 63’e. 2004, sene 2009. Beş yıl
içerisinde AKP İktidarının, AKP zihniyetinin, sanayileri, organize sanayileri,
serbest bölgedeki sanayicilerimizi, esnafımızı hangi noktaya getirdiğinin en
somut örneği bu sayılar. Yani, beş yıllık iktidar döneminizde, övünerek
anlatıyorsunuz ama rakamların hiç böyle olmadığını istatistiklerden çok rahat
tespit edebiliyoruz. Bu, sizin İktidarınızın yanlış
uygulamalarından kaynaklanan bir sonuç.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen
sözlerinizi tamamlayınız.
YAŞAR TÜZÜN
(Devamla) – Değerli arkadaşlarım, sonuç olarak böyle, bu tür lokal
tekliflerle sorun çözülemez. Bu sorunların çözümü konusunda ciddi çalışma ve en
önemlisi, bu konudaki sivil toplum örgütlerinin, meslek odalarının, ticaret ve
sanayi odalarının, onların bağlı bulunduğu üst kurulların da görüşünün dikkate
alınması gerekirdi. Bunlara hiç danışılmadan, sadece oldubittiye getirilen ve
en önemlisi –yürürlük maddesinde de konuşacağız- üç ay sonra yürürlüğe
girmesinin, bu teklifin ne niyetle verildiğinin, hangi amaçla verildiğinin en
somut örneğidir diye düşünüyorum.
Beni dinlediğiniz
için teşekkür ediyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Tüzün.
Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına Aydın Milletvekili Ali Uzunırmak.
(MHP sıralarından alkışlar)
Buyurunuz Sayın Uzunırmak.
MHP GRUBU ADINA
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 446 sıra sayılı Serbest Bölgeler Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına
söz aldım. Hepinizi en derin saygılarımla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, kanun teklifinin gelişinde hemen Genel Kurulda bir tartışma
meydana gelmiştir. Milliyetçi Hareket Partisi temsilcisi, Bütçe-Plan
Komisyonundaki arkadaşlarımız da muhalefet şerhlerinde bu konuya dikkat
çekmişlerdir. Plan-Bütçe Komisyonuna gelirken tasarı olarak gelmiş, orada üzeri
daksil’lenerek teklif şekline dönüştürülmüştür. Tabii
ki bu, bazı soru işaretlerini gündeme getirmiştir. Acaba Hükûmet,
bunun sahibi olarak görünmek istememiş midir? Sahibi olarak görünmek
istemediyse neden sahibi olarak görünmek istememiştir? Bu, tabii ki Genel
Kurulda tartışmaya gelmiştir ama bundan daha önemlisi, yüce heyetin ve
Başkanlık Divanının bir konuya dikkatlerini çekmek istiyorum.
Değerli
milletvekilleri, kanun teklifi vermek milletvekilinin en tabii hakkıdır ama
kanunun ruhundan lafzına varıncaya kadar, gerekçesine varıncaya kadar sorulara
muhatap olması gereken, teklif sahibi olmalıdır. Dolayısıyla orada, günübirlik
değişen hükûmet üyelerinin yanında bu kanun
teklifinin sahipleri oturmalı ve milletvekillerinin sorularına,
milletvekillerinin tereddütlerine teklif sahibi milletvekilleri cevap
vermelidir. Eğer teklif sahibi milletvekili sıralarında oturur, teklifi hükûmete emanet ederse hükûmet
“katılıyorum/katılmıyorum” diyebilir ama teklif sahibi milletvekillerinin
sorularına, tereddütlerine cevap vermelidir.
Sayın Bakana
soruyoruz: Acaba dış ticaretteki hacim nedir? Katma değer nedir? Sayın
Milletvekilinin bunları araştırıp araştırmadığını bilmiyoruz; hangi gerekçeyle,
teklifine ne kadar hâkim, bunları bilmiyoruz. Tabii ki Plan-Bütçe Komisyonuna
tasarı olarak gelir, orada hükûmetin mesuliyetten
kurtulmasını gerektiren konularda bir geçiştirmeyle, çoğunluğa güvenerek, buraya,
Genel Kurula teklif olarak gelirse, buradaki müzakerelerin sıhhatli yapıldığı,
teklifin vicdan rahatlığı içerisinde sorgulandığı kanaati hasıl
olmaz değerli milletvekilleri.
Genel Kurulda
tabii ki serbest bölgeler tartışılabilir. Değerli milletvekilleri, bir ülke
eğer üretiminde, ticaretinde, her şeyinde kazanmayı göz önünde tutmuyorsa,
ticaretine tesirlerinin ne olduğunu göz önünde bulundurmuyorsa, iki üç gündür
buradaki belki adrese teslim olduğu iddia edilen bu teklif üzerinde Genel
Kurulun saatlerini alırız. Eğer bir ülke kendisi imkân ve potansiyellerine
dayalı gelişmesini kaydederek ham maddesini, üretimini, istihdamını kendi
kaynaklarına dayandırmazsa, o ülke dostlar alışverişte görsün babında eğer
birtakım hadiselere yön vermeye çalışıyorsa konulara hâkim değildir.
Değerli
milletvekilleri, Türkiye yedi yıldan beridir AKP Hükûmetiyle
idare edilmektedir. Yedi yılda bir çocuk akil baliğ oluyor ve onun
mesuliyetleri başlıyor bizim inancımızda. Yedi yıldır AKP Hükûmeti
teferruatta yaptığı birtakım iyi şeylerle oyalanıyor ama esasta öyle hatalı
şeyler, öyle kötü şeyler yapıyor ki… Ve o esasta yaptığı kötü şeylerin bile
sebep-sonuç ilişkilerini ta ki geçmiş hükûmetlere
yıkma gayreti içerisinde oluyor. En yakın, daha dün burada, Genel Kurulda, bir
kültür insanına yakıştıramayacağımız bir tavır içerisinde, Sayın Kültür
Bakanımızdan bir şeyler dinledik. Onu da burada ifade etmek istiyorum.
Değerli
milletvekilleri, suçladığı MC hükûmetlerinin
içerisinde, bugünkü AKP kadrolarının birçoğunun, başta Sayın Başbakan olmak
üzere, mensubu olduğu geçmişteki Millî Selamet Partisi vardır koalisyonlarda.
Tabii ki bu bir alışkanlık hâline geldiği için Sayın Kültür Bakanı bunların
farkına varmıyor belki ama ben sizlerle bir şeyi paylaşmak istiyorum değerli
milletvekilleri: Bir kültür insanı, bir kültür bakanı eğer Aşık Veysel’de Hegel’in diyalektiğini arar, onda bir şeyler bulmaya
çalışırsa, eğer o kültür bakanı o ülkenin kendi öz kültür değerlerinde, kendi
inanç sistemi içerisinde bir Matürîdi’yi, bir Gazali’yi bilip ondan acaba diyalektiğe gidilebilir miyi tanımlayamazsa o kültür bakanı, ben -düşünürüm ki-
Bektaşi bir dervişle Mevlevi bir dervişin hemen fıkrasını hatırlarım.
Oturmuşlar babaerenler sohbet ediyorlar Mevlevi ve
Bektaşi. Bektaşi sormuş, demiş ki: “Ne yapıyorsunuz?” “Allah deyip dönüyoruz.”
demiş. “Sen ne yapıyorsun?” demiş. “Biz Allah dedik duruyoruz.” demiş. Sayın
Kültür Bakanı da Allah deyip dönmeye alıştı. Dönerken de geçmişteki birtakım
meseleleri hatırlayamadı herhâlde MC hükûmetlerini ve
savunması mümkün olmayan insanları itham ederken.
Değerli
milletvekilleri, geçmiş hükûmetlerden ders
çıkarabiliriz, geçmiş hükûmetlerden tecrübe
edinebiliriz ama söylediğimiz sözlerin, ithamların hele bir kültür adamının
kendi kültür değerlerinde başka farklılıkları anlaması, bu Hükûmet
hakkında da çok önemli konuları düşündürmektedir.
Değerli
milletvekilleri, Türkiye ekonomik olarak darboğaza gitmektedir. Günübirlik
olaylarla rakamlarla oynanarak ekonomi görmezden gelinmektedir. Bugün dış
ticaretteki açığımız -dış ticaretten sorumlu Bakanın orada oturması gerekirdi
bugün- bütçedeki açıklarımız, bunlar büyüyerek devam etmektedir. Bunlar netice
itibarıyla ya özelleştirme gibi birtakım faaliyetlerle yabancılaştırmaya doğru
giden yabancı sermayenin Türkiye’ye getirilişini teşvik eden bir anlayış
içerisinde ya da vergiler konularak bu halktan çıkarılacaktır bu açıklar ya da
borçlanarak karşılanacaktır.
İşte onun için
AKP Hükûmeti meydan okuduğu IMF’le
anlaşmaya doğru gitmiştir. Gözden kaçan bir şey vardır. Gözden kaçan, Sayın
Bakan Ali Babacan, geçmişte çok kısa satır aralıklarında IMF’le
ilgili olan ihtiyaçları gündeme getirmiştir ama pazartesi günü bizzat Hükûmetin Sözcüsü Sayın Çiçek, IMF’in
akreditasyonuna ihtiyaçlarının olduğunu söylemiştir.
Değerli
milletvekilleri, Sayın Bakana sordum “IMF’le anlaşma
masasında olan ve görüşme masasında olan kaç ülke var?” dedim, Sayın Bakan Hükûmet üyesi olarak cevap veremedi.
ÇEVRE VE ORMAN
BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Yazılı cevap
vereceğiz diye söyledik, kusura bakmayın.
ALİ UZUNIRMAK
(Devamla) – İşte buradan ben bir noktaya gitmek istiyordum. IMF acaba dünyada
ne kadar akreditasyonla, hangi ülkelerin akreditasyonuyla güvenilir olarak
tanımlanmaya başlandı? Türkiye, dünyanın bilmem kaçıncı büyük ekonomisi olduk,
ekonomimiz şu kadar sağlam, bu kadar doğru temellere oturdu derken, IMF’e ihtiyaç duyan hangi kategorideki ülkelerle biz aynı
standarttayız? Onun için Sayın Bakana o soruyu sordum ama Sayın Bakandan cevap
alamadım.
Tabii ki ya
borçlanmalarla ya vatandaşın sırtına vergi yükleriyle ya da “özelleştirme” adı
altında yabancılaştırmalarla bu paraların karşılanacağını söylemiştim. İşte çok
büyük gürültülerle, umutlarla Sayın Başbakan birtakım emeklilerimize zam
açıklamasında bulundu. En yüksek yüzde oranını verdiği zam diliminde 63 lira
civarında zam yapıldı emekli maaşlarına ama yılbaşından sonra yapılan zamları
sizlerle paylaşmak istiyorum.
Eğer bir emekli
ayda 2 depo benzin kullansa ona gelen zam 26 lira, 12 kilogramlık mutfak tüpünü
banyosunda ve mutfağında kullansa vatandaş, 2 tüp kullansa, tüketse ayda 4,32
lira. Sigara, günde 1 paket sigara içse ayda 45 lira ve sadece bu üç kalemin
toplamı 75 lira yaptı. Zavallı emeklinin aldığı 63 lira zam değerli arkadaşlar.
Daha öteki
zamları okuyalım mı? Emlaktaki, büyükşehir belediyesinin
ulaşımdaki, pasodaki yüzde 100…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen
sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurunuz.
ALİ UZUNIRMAK
(Devamla) - …değerli kâğıt bedellerine varan zamlar. Bu zamların karşısında vatandaşın
mağduriyetini Sayın Başbakan ve Hükûmet üyeleri
anlamıyor. Ama bir şeyi tavsiye ediyorum: Türkiye eğer ekonomik, sosyal ve
siyasi bunalımlarla birlikte kurumlar arası, Sayın Başbakanın kabullenmediği
kurumlar arası çatışma, dördünün tezahür ettiği bir Türkiye yaşanılmaz bir
Türkiye hâline gelecektir. Sayın Başbakan, gözleri güneşe kapatarak insanların
güneşi görmemesini istemek büyük bir haksızlıktır. “Kurumlar arası çatışma
yok.” diyorsun, Sayın Cumhurbaşkanının çağırdığı toplantıya gidiyorsun,
oturuyorsun ve orada kurumlar arası diyaloğu temin
etmeye çalışan Cumhurbaşkanıyla beraber oluyorsun. Sayın Başbakanın zaten
söyledikleriyle yaptıkları birçok alanda hep çatıştı. İnşallah, Türkiye bu
hadiselerden en yakın zamanda seçime giderek kurtulma gayreti içerisinde olur.
Hepinize
saygılarımı sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Uzunırmak.
1’inci madde üzerinde, şahsı adına Malatya Milletvekili Mahmut
Mücahit Fındıklı. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Buyurunuz Sayın
Fındıklı.
M. MÜCAHİT
FINDIKLI (Malatya) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekili arkadaşlarım;
kanun, serbest bölgelerle ilgili bir kanun ve yapılan değişiklikle, şimdiye
kadar bütün konuşmacıların da söylediği gibi, CIF bedellerini binde 1’e, FOB
bedellerini de içeriye ithal olduğu zamanda, içeriye giriş yaptığı zamanda
yüzde 9’a çıkarıyor.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Binde…
M. MÜCAHİT
FINDIKLI (Devamla) – Bunun serbest bölgelerin lehine olacak bir şey olduğunu
hepimiz biliyoruz. Yani, bu madde üzerinde çok fazla uzun uzun
konuşmamıza gerek yok. Ama Sayın Şandır, tabii serbest bölgeyi çok iyi bildiği
için, Mersin’de de olduğu için, burada, bunun serbest bölgelere ne kadar
faydalı olduğunu zaten söylediler. Ama serbest bölgelerin geneli üzerinde de
bir çalışma yapıp daha da iyi hâle getirmek, bu da mümkün, bunu da yapabiliriz
ama benim anlamadığım bir şey, değerli arkadaşlarımızın birçoğunun burada
konuşurken teknik bir konuda, serbest bölgelerin lehine olabilecek, faydalı
olabilecek daha ciddi katkıları yapmalarını açıkça beklerdim.
Sevgili
arkadaşlar, Parlamentonun kamuoyundaki imajını yükselteceksek yine biz
yükselteceğiz. Burada hiçbir arkadaşım, hiçbir milletvekili arkadaşım -iktidar
olsun, muhalefet olsun- herhangi bir firmanın, herhangi bir kurumun temsilcisi
olarak burada değil, milletin adına burada, ihracat için burada; bu katkıları
sağlamamız lazım.
Bence, burada
birbirimizle tartışırken, konuşurken siyaseten her türlü tartışmayı
yapabiliriz, her türlü konuları tartışabiliriz ama hepimizin bu Parlamentodaki
vekillik onuruna zede getirmeyecek ifadelerle, halel
getirmeyecek ifadelerle konuşmamızda büyük fayda var çünkü bu konudaki
hassasiyetimi… Ben bu konuda, konuşmalardan fevkalade ciddi anlamda rahatsızlık
duyduğum için bunu özellikle bütün parlamenter arkadaşlarımdan rica ediyorum.
Kişiselleştirmeden siyasetimizi yapalım ancak kişisel anlamda birbirimizi
yaralayacak ve tamamımızın Parlamentonun görüntüsüyle ilgili kamuoyuna gölge
düşürecek ifadelerden kaçınmamız gerektiğine inanıyorum.
Tabii, serbest
bölgeler ihracatın ana merkezi değil arkadaşlar. Şu anda 334 milyar dolar
civarında bizim dış ticaret hacmimiz var. Bu dış ticaret hacmimizden ancak 24
milyar dolar civarında serbest bölgelerde ihracat gerçekleşiyor. Dolayısıyla,
serbest bölgelerin dünyadaki payından Türkiye de pay almak maksadıyla serbest
bölgeleri oluşturuyor.
Burada şunu da
ifade etmek lazım, zaten rakamlar da gösteriyor, özellikle Ege Serbest Bölgesi
-İzmir’deki- fevkalade başarılı bir örnek olmuştur. Mersin fevkalade başarılı
bir örnek olmuştur. Bu örnekleri çoğaltmamız ve ihracatın içindeki payını da
artırmamız gerekir. Bunun için faklı düzenlemeler de yapmamız gerekiyorsa
özellikle serbest bölgede faaliyet gösteren, yönetim kurulu üyeliğinde bulunan
arkadaşlarımızın da önerileriyle onları daha aktif hâle getirebilmek için
gayret ederiz hep birlikte.
2009 yılında bir
kriz yaşadık ama 2009 krizine gelirken Dış Ticaret Müsteşarlığımız, Bakanlığımız,
hükûmetlerimiz 2007 yılından itibaren hem dış
politikayı açarken, sorunsuz bir alan oluşturmaya gayret ederken bir taraftan
da ihracat yaptığımız ülke sayılarını ve ihraç ettiğimiz kalemleri arttırmanın
gayreti içerisinde olduk. Hepimiz biliyorduk ki, 2009’da Avrupa’dan ve
Amerika’dan gelebilecek talepler daralacak ve ihracatımız ciddi anlamda
sıkıntıya girecek.
Mesela 2002
yılında 1 milyar doların üzerinde ihracat yaptığımız ülke sayısı 8 iken, 2008
yılında bu sayı 30’a ulaşmış. Yine, pazar çeşitliliği ve ürün çeşidi açısından
1 milyar doların üzerinde ihracat yaptığımız ürün sayısı 9 iken 28’e
çıkarabilmişiz. Bunların yeni pazarlar açısından çok önemli olduğunu
düşünüyorum. Özellikle Dış Ticaret Müsteşarlığımız ve Bakanlığımız bu yeni
açılan pazarlarla ilgili her 1 milyar doların üzerinde alışveriş
yapabildiğimiz, her 1 milyar doların üzerinde ihracat yapabildiğimiz yeni
pazarlarımızı yüzde 50 artırabilirsek önümüzdeki 2010 yılında yaklaşık 15
milyar dolarlık ek bir pazar elde etme imkânımız var.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen
sözlerinizi tamamlayınız.
M. MÜCAHİT
FINDIKLI (Devamla) – 2010’un bu yeni pazarlar üzerinde ciddiyetle eğileceğimiz
ve çalışacağımız yıl olması dileğiyle, ben yine, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. Kanun maddesine katkı sunan tüm arkadaşlarıma saygılarımı
sunuyorum, hürmetlerimle. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Fındıklı.
Şahsı adına Edirne Milletvekili Rasim Çakır. (CHP sıralarından alkışlar)
Buyurunuz Sayın
Çakır.
RASİM ÇAKIR
(Edirne) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan,
değerli milletvekili arkadaşlarım; öncelikle hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Şahsım adına söz aldım.
Konuyla direkt
ilgisi olmadığı için affınıza sığınıyorum, ama sıcak bir gündem olduğu için,
Meclisin ve bu ülkeyi yönetme durumunda olan insanların konuya olan
hassasiyetlerini dile getirmek gerektiğini düşündüğüm için söz aldım.
Değerli
arkadaşlarım, dün Manisa’da, Manisa’nın Selendi ilçesinde yaşanan olayları,
sizler de ümit ediyorum televizyonlardan, basından takip ettiniz.
Romanlar, Çingeneler, dünyanın dört bir yanında konuşlanmış,
yaşayan, Müslüman ülkede Müslüman olan, Hristiyan bir
toplumda Hristiyan olan, Bulgaristan’da Bulgarca
konuşan, Türkiye'de Türkçe konuşan, bugüne kadar bütün hor görülme ve
ezilmelere rağmen bulunduğu toplumla kavga etmeyen, içinde bulunduğu devletle
kavga etmeyen, içinde bulunduğu sistemle kavga etmeyen, kendi içinde barışık,
yaşadığı ortamla barışık bir yaşam sürdüren insanlardır ve bugüne kadar Türkiye'nin
her yerinde Roman vatandaşlarımızla en ufak bir etnik temele dayalı problem
yaşamadık, yaşamayarak bugünlere geldik, birbirimizle beraber çalışarak,
düğünümüzde, cenazemizde, iyi günümüzde, kötü günümüzde yan yana durarak
bugünlere geldik, ama öyle şeyler yaşamaya başladık ki, Edirne’de yaşanılan
olaylar, Manisa’da yaşanılan olaylar, birdenbire, dün bizi hiç rahatsız
etmeyen, dün olsaydı gülüp de geçebileceğimiz, incir çekirdeğini doldurmayan
küçücük olaylar bile çok büyük kitlesel eylemlere ve tepkilere sebep olmaya
başladı, neden olmaya başladı ve yaşadığımız olaylar, Türkiye'de ayrışmayı,
ötekileştirmeyi ve bölünmeyi tetikleyen bir noktaya doğru gelmeye başladı. Bunu buraya getiren neden nedir sevgili arkadaşlarım? Bunu buraya
getiren, birinin -dilini arı soksun- “Roman açılımı.” lafıdır. Yani, birdenbire
biri çıktı, bir “Roman açılımı.” lafı ortaya koydu ve Türkiye’de böyle olayları
yaşamaya başladık.
“Roman açılımı.”
lafını söyledikten sonra, soruyorum size, bebeğine süt bulamayan Roman annenin
sorunu çözüldü mü? Küçücük çocuğuna kış kıyamette bir bot, bir palto alamayan
Roman babanın sorunu çözüldü mü? Damı akan evde oturan Roman ailenin sorunu
çözüldü mü bu lafı ortaya attıktan sonra? Değerli arkadaşlarım, hiçbirinin
sorunu çözülmedi. Bu insanlar yıllar boyu, bütün siyasal iktidarlarda hep
itildiler, hep kenarda tutuldular; buna rağmen “of” demediler. Ama birileri, bu
ülkede ayrıştırmayı, ötekileştirmeyi ve bölmeyi bilerek veya bilmeyerek kendine
görev edinen birileri, bir gün bir “Açılım.” dedi “Roman açılımı.” dedi “Gelin
bakalım.” dedi ve bundan sonra zapt edemeyeceğimiz, zapt etmekte zorlanacağımız
şeyleri aklımıza getirmeye başladı.
Sevgili
arkadaşlarım, değerli milletvekilleri; ülkeyi yönetme sorumluluğu iktidar
partisindedir. Biz, muhalefet partisine mensup milletvekilleriyiz. Yarınlara
bire bir olarak hesap verecek sizlersiniz. Ama, buna
rağmen, muhalefet koltuklarında oturuyor olmamıza rağmen içimiz daralıyor,
yüreğimiz sıkışıyor. Türkiye’de bugün yaşadıklarımızı izledikçe, gördükçe,
yarınlara karşı, torunlarımıza karşı nasıl hesap verebiliriz diye, muhalefette
olmamıza rağmen, yüreğimiz daralıyor değerli arkadaşlarım. Siz bu sıkıntıyı
çekmiyor musunuz? Siz bu ülkede yaşamıyor musunuz? Siz bu ülkede televizyon
izlemiyor musunuz? Bu işe bir dur demeyecek misiniz sevgili iktidar
milletvekili arkadaşlarım?
HÜSEYİN YILDIZ
(Antalya) – Dinlemiyorlar bile!
RASİM ÇAKIR
(Devamla) - Lütfen, rica ediyorum. Bu ülke hepimizin ve bu ülkede hepimiz eşit
yurttaşlar olarak yaşama hakkına sahibiz.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın
Çakır, lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
RASİM ÇAKIR
(Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Odun, kömür
bulamayan, aş bulamayan, damı akan, bütün bu horlanmalara rağmen içine biraz
girdiğinizde, biraz onlarla paylaştığınızda içinde kendine özgü çok asil bir
ruh taşıyan Romanların hiçbir direkt sorunuyla ilgilenmeden, çözüm üretmeden,
yaralarına merhem olmadan, sadece etnik kökenine dayanarak bir “açılım” lafıyla
ötekileştirme gayretleri bu ülkeye çok zarar getirir.
Yeniden, değerli
milletvekili arkadaşlarımı ve yüce Parlamentoyu uyararak, gereğini yapma
konusunda sizlerin de gayretli olabileceğinize inanarak, yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Çakır.
Sayın
milletvekilleri, şimdi, on dakika süreli soru-cevap işlemine geçiyoruz.
Sayın Doğru,
Sayın Cengiz, Sayın Tankut, Sayın İnan, Sayın Özdemir
ve Sayın Işık sisteme girmişler.
Bir dakika süre
vererek, sırayla söz hakkı veriyorum.
Sayın Doğru…
REŞAT DOĞRU
(Tokat) – Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.
Ülkemizde
bankalar dâhil finans kuruluşlarınca halka kullandırılan kredilerde Kasım 2009
itibarıyla geri ödenememe oranları yüzde 6’ları geçmiştir. Dünya ekonomisine
göre kritik eşik yüzde 7,5-8 olarak gösterilmektedir. Ülkemizde ekonomik kriz
reel sektörde görülmüş, finans sektörü ise etkilenmemiştir. Şimdi gelinen
noktada finans sektörü de önemli oranda büyük bir krizle karşı karşıyadır. Hükûmet olarak bu konuda nasıl bir önlem almayı düşünüyorsunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür
ederiz Sayın Doğru.
Sayın Cengiz...
MUSTAFA KEMAL
CENGİZ (Çanakkale) – Sayın Bakanım, SEKO İmpeks Limited Şirketi Başbakanlık Dış Ticaret Müsteşarlığına
başvuru yaparak İstanbul Trakya Serbest Bölgesinde üretim konusunda faaliyette
bulunmak üzere müracaat etmiş. Yetkililer önce şifahi olarak olumlu yanıt
vermelerine rağmen, sonra malum sebepler gerekçe gösterilerek ruhsat talebine
olumsuz cevap verilmiştir. Bu serbest bölgede üretim yaparak ihracatı hedefleyen
bu şirketin;
1) Ülke
ihracatına katkısı,
2) Yıllık 10
milyon euro civarında bir katma değer yaratacağı,
3) Doğrudan 100
kişi civarında istihdam sağlayacağı,
4) Taşımacılığa
ve diğer alanlardaki katkısı düşünülürse bu şirkete neden, niçin olumsuz cevap verilmiştir?
Yoksa, siyasi bir referans olmadığı için mi olumsuz
yaklaşılmıştır? Bu konuya yazılı da cevap verebilirseniz sevinirim.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Cengiz.
Sayın Tankut…
YILMAZ TANKUT
(Adana) – Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Sayın Bakan, son
on yılda, yıllar itibarıyla serbest bölgelerin doluluk oranı nedir? Doluluk
oranları yeterli ve beklenen düzeyde midir? Beklenen düzeyde değilse nedenleri
nedir? Beklenen düzeye ulaşabilmesi için ne gibi tedbirler öngörmektesiniz?
Ayrıca 12 Aralık
2009’da Meclise acil olarak sunulan bu teklifin tali komisyon olarak Sanayi,
Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonuna hiç gelmemesi
ve Sanayi ve Ticaret Komisyonunun bu konuda raporunun olmaması size göre bir
eksiklik değil midir?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür
ederiz Sayın Tankut.
Sayın İnan…
MÜMİN İNAN
(Niğde) – Teşekkür ediyorum.
Sayın Bakanım,
kanunda serbest bölgelerin ihracata dönük yatırım ve üretime teşvik amaçlı
yerler olduğu ifade edilmektedir. Serbest bölgeler ile normal organize sanayi
ve diğer sanayi yatırım bölgeleri arasında yatırım ve ticaret avantajlarında ne
kadar farklar vardır? Eğer avantajlar diğer yatırım alanlarına göre açık ara
öndeyse organize sanayi ve diğer bölgelere yatırım yapan sanayicilerimize ve yatırımcılarımıza
karşı bir haksızlık yapılmakta mıdır? Buna cevap verirseniz çok sevinirim.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın İnan.
Sayın Özdemir…
HASAN ÖZDEMİR
(Gaziantep) – Sayın Başkan, Sayın Bakana soruyorum:
Gaziantep Serbest
Bölgesinde 2009 yılında ne kadar ithalat ve ihracat gerçekleştirilmiştir?
Yapılan bu ithalatın ne kadarı ara malı ithalatı olmuştur?
İkinci sorum:
Serbest bölgeler yabancı yatırımcıyı çekmeye çalışırken ülkemizde büyük
istihdam sağlayan yerli yatırımcılarımızın güçlenmesi için Hükûmet
olarak ne gibi çalışmalar yapıyorsunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür
ederiz Sayın Özdemir.
Sayın Işık…
ALİM IŞIK (Kütahya) –
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan,
Kütahya ili dâhil, kırk dokuz ilimizde uygulanagelen
Teşvik Yasası, bilindiği gibi 31/12/2009 tarihi
itibarıyla sona ermiştir. Bu konuda, Anadolu’da ciddi anlamda bir sıkıntı söz
konusudur. Hükûmetinizin 5084 sayılı Teşvik Yasası’nı
uzatma yönünde son kararı nedir? Bu konuda Milliyetçi Hareket Partisi Grubuna
mensup milletvekillerimiz tarafından verilen kanun teklifini değerlendirmeyi
düşünür müsünüz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Işık.
Son olarak Sayın
Akkuş…
AKİF AKKUŞ
(Mersin) – Sayın Başkan, Sayın Bakanım; Batı sanayi kuruluşlarının ürünlerini
Orta Doğu’ya ihraç etmede, Orta Doğu ülkelerinin ticari kanunlarının güvenilir
olmamasından dolayı Türkiye’yi ara ülke olarak kullandıkları ve ortaya çıkacak
riskleri Türkiye’ye yüklemek istedikleri iddiaları var. Bu konuda ne
düşünmektesiniz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Akkuş.
Buyurunuz
efendim.
BAYINDIRLIK VE
İSKÂN BAKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) – Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.
İlk soru,
“Özellikle finans sektörü krizde.” diye ifade edildi. Şu anda finans sektörünün
krizde olduğuna dair bir ekonomik gösterge söz konusu değil, tam tersi, Türkiye’deki
finans sektörünün oldukça sağlıklı olduğu noktasındadır.
Serbest
bölgelerde ruhsata olumsuz cevap verilmesi münferit bir… Burada tavır söz
konusu olamaz. Tabii ben konunun detayını bilmediğim için… Ama eğer ruhsat
alabilecek konumda iken böyle bir durum söz konusu ise, bize iletilmesi
durumunda derhâl gereken yapılır.
Doluluk oranları
konusunda… Bir kısım serbest bölgelerimizde… Burada, yazılı olarak da biz Sayın
Milletvekilimize oranları göndeririz. Bir kısım serbest bölgelerde yüzde 100,
bir kısmında düşük oranlarda söz konusu. Bu, biraz da serbest bölgelerin
yönetimleriyle alakalı, oradaki sanayi ve imalat kültürü, ticaret kültürüyle de
alakalı bir konu.
Diğer bir soru
“Serbest bölgelerle organize sanayi bölgeleri arasında özellikle birbirini etkileyen
bir konum var mı?” şeklinde ben anladım. Şöyle ifade etmek lazım: Serbest
bölgeler, kendi yurt içindeki imalat ve sanayiyle, ticaretle aynı tarzda
değildir. Serbest bölgelerde tamamen dış ticaret şeklindedir. Yani yurt içinde
yapılan imalatla aynı mevzuata tabi değildir, kendine has mevzuatı vardır.
Serbest bölgelerdeki sanayi imalatının ve oradaki ticaretin, özellikle yurt
içinde yapılan organize sanayilerdeki imalata ve ticarete olumsuz katkısı
yoktur, bilakis iyi değerlendirilmesi durumunda olumlu katkı sağlama imkânı da
yüksektir.
Gaziantep Serbest
Bölgesinde Ocak-Kasım 2008 döneminde 138 milyon TL, Ocak-Kasım 2009 yılında ise
96,5 milyon TL. “Bunun içerisinde ne kadarı ara malı?” diye bir ifadede
bulunuldu. Elimizde şu anda rakam olmadığı için cevabı yazılı olarak
iletebiliriz.
Diğer bir soru
Teşvik Yasası’yla ilgili. Şu anda bende bu konuda bir çalışma noktasında,
uzatılma noktasında bir bilgi yok. Ama bildiğiniz gibi şu anda başka bir teşvik
sistemi uygulandığı için... Çalışma olup olmadığını Sayın Milletvekilimize
yazılı olarak iletiriz.
Diğer bir soru,
Türkiye’nin, Batı’nın Orta Doğu’ya ve ona benzer özelliklere sahip ülkelere
ihracatında bir üs olarak kullanıldığı noktası çok sağlıklı bir olgu olmasa
gerek. Çünkü Türkiye’nin ihracatındaki mevzuat ve uyguladığı sistem, Batı
dünyasının direkt yaptığı ihracat ve uyguladığı sistemlerle hemen hemen aynı, kaldı ki Türkiye’deki ihracat firmaları artık
bu ihracat yapılan ülkelerdeki sistemin sağlıklı ve sağlıksız olmasına göre de
tedbirlerini almakta, ihracatını da ithalatını da aynı yöntemlerle gerçekleştirmektedir.
Teşekkür ediyorum
Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Bakan.
Madde üzerinde
bir önerge vardır.
Önergeyi
okutuyorum:
TBMM
Başkanlığı’na
Görüşülmekte olan
446 sıra sayılı kanun teklifinin çerçeve 1 inci maddesi ile değiştirilen (b)
bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Harun Öztürk |
Süleyman Yağız |
Hüseyin Mert |
|
İzmir |
İstanbul |
İstanbul |
|
Ayşe Jale Ağırbaş |
Hasan Macit |
|
|
İstanbul |
İstanbul |
|
“b) Yurt dışından
bölgeye getirilen malların CİF değeri üzerinden binde 9 ve bölgeden Türkiye'ye
çıkarılan malların FOB değeri üzerinden binde 1 oranında, peşin olarak ödenecek
ücretler,”
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu?
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Sayın Başkan, ben de bu konuda önerge vermiştim.
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ OSMAN DEMİR (Tokat) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Efendim bizim de önergemiz vardı.
BAŞKAN- Hükümet?
BAYINDIRLIK VE
İSKÂN BAKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet de katılmıyor.
2’nci maddede
varmış efendim önergeniz.
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Hayır efendim, 1’inci maddede de var, 2’nci maddede de var.
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Sayın Başkan, önergelerin hepsi okunmadı ama.
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Dün gönderdim efendim.
OKTAY VURAL
(İzmir) – Önergeleri okumadınız, önce okuyup sonra aykırılık sırasına göre
işleme alacaktınız.
BAŞKAN – 1’inci
madde üzerinde, burada –bildirilen- bir önerge olduğudur.
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Ben tasarı metninden çıkarılması için önerge verdim. Başka yere
konulmuşsa ben ne yapayım?
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, 1’inci madde üzerinde sadece bir önerge var.
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Efendim, yanlış konulmuşsa bizim günahımız ne? Sayın Başkan, ben
önergeyi gönderdim, göndermesem iddia edebilir miyim?
BAŞKAN – Şu anda
bir önerge görünüyor Sayın Genç, inceletiyorum.
KAMER GENÇ
(Tunceli) - Olur mu efendim?
BAŞKAN - Şimdi
Harun Bey herhâlde konuşacaktır. O arada tekrar bakacağız.
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Sayın Başkan, böyle olmaz; önergelerimiz kayboluyor.
BAŞKAN - Buyurun
Sayın Öztürk.
HARUN ÖZTÜRK
(İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şahsım ve Demokratik Sol Parti
adına yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Hükûmet son dönemlerde,
kritik ve özel bazı düzenlemeler için kanun tasarısı hazırlayıp Türkiye Büyük
Millet Meclisine sevk etmek yerine, partili milletvekillerine ve grup başkan
vekillerine kanun teklifi verdirme yolunu tercih etmektedir. Elbette
milletvekillerinin kanun teklifi vermeleri engellenemez, ancak iktidar, bu
yönteme, kanun teklifinde yer alan kritik ve özel konuların bürokratik aşamada
kamuoyunda ve Bakanlar Kurulunda yeterince tartışılmaması için başvurmaktadır.
Değerli
milletvekilleri, teklif ile, serbest bölgeye yurt
dışından getirilen malların CIF değeri üzerinden binde 5 oranında ödenen ücret
binde 1’e, serbest bölgeden Türkiye’ye çıkarılan malların FOB değeri üzerinden
binde 5 oranında ödenen ücret ise binde 9’a çıkarılmaktadır.
Düzenleme ile
gelir kaybına yol açılmayacağı ve serbest bölgeden yurt içine satış yerine
ihracatın özendirileceği ifade edilmektedir. Bu sonuç, düzenlemeden sonra
serbest bölgelerden yurt içine ve yurt dışına çıkışlarda oran olarak bir
değişiklik olmayacağı varsayımına dayanmaktadır. Serbest bölgelerden yapılan
ihracatın teşviki amacıyla bu düzenlemenin yapıldığı söylendiğine göre, söz
konusu gelirlerde bir azalma olacağı açıktır.
Değerli
milletvekilleri, teklifle, serbest bölgelerden çıkışlarda ihracat lehine bir
değişiklik olmasının hedeflendiği ifade edildi. Öncelikle, serbest bölgelerden
çıkışta bu yönde bir yapısal değişikliğin meydana gelmesi için yurt içinde
satışlarda ödenen ücretin binde 5’ten binde 9’a çıkarılmasının tek başına
yeterli olmayacağı düşünülmektedir. Bu artışla birlikte serbest bölgeden yurt
içine satılan mallara karşı iç talebin esnekliğinin de bilinmesi gerekir. Eğer,
iç tüketiciler bu mallara olan taleplerinden bu artışa rağmen
vazgeçemiyorlarsa, düzenlemeden, gerekçesinde belirtildiği gibi, ihracat
yönünde bir artış olması beklenemez, olsa olsa, iç
tüketiciler biraz daha yüksek fiyattan bu malları satın almak zorunda
kalacaklardır.
Değerli
milletvekilleri, düzenleme, serbest bölgeye yapılan ithalatı ucuzlatmaktadır.
Değişiklik, serbest bölgeye yapılacak ithalat üzerinde döviz kurlarında düşüş
ve TL’nin değerlenmesiyle eş etkide bulunacaktır. Yapılan bu değişikliğe malını
bize satmak isteyenlerin bir itirazı olmayacağı açıktır çünkü ithalatta vergi
benzeri bir yükümlülük olan binde 5 oranı binde 1’e düşürülmektedir. Bu
düzenleme, serbest bölgeden yapılan ihracatta da ithalata bağımlı hâle
geldiğimizi ortaya koymaktadır. Düzenlemeyle ithalatta karşılaşılan döviz
sıkıntısı bir ölçüde aşılmaya çalışılmaktadır.
Değerli
milletvekilleri, Türk Ticaret Kanunu’nun 276’ncı maddesinde anonim şirketlerin
-Sayın Elitaş’ın ifade ettiği gibi- iki şekilde
kurulduğunu görüyoruz. Birisi ani kuruluş, diğeri tedricî
kuruluş. Buraya kadar doğru. Ancak ani kuruluş -Sayın Elitaş’ın ifade ettiği gibi- kuruluş merasimi hızlı ve
çabuk olan bir şirket olmayıp şirket paylarının kurucular tarafından tamamen
taahhüt edilmesiyle kurulan bir şirkettir. Tedricî kuruluş ise bir kısım
payların kurucular tarafından taahhüt edilmesi ve geri kalan kısım içinse halka
müracaat edilmesi şeklinde bir kuruluş şeklidir.
Değerli
milletvekilleri, bu teklifin bu hâliyle yasalaşması, adrese teslim olarak
anılacaktır. Geliniz, teklifi geri çekiniz. Hükûmet,
serbest bölgelerin diğer sorunlu alanlarını da birlikte değerlendirsin ve bunu
da uygun görüyorsa tasarısına koysun ve bir tasarı şeklinde Türkiye Büyük
Millet Meclisine sevk etsin ve bizler de bunun geri çekilmesini sağlayarak
Türkiye Büyük Millet Meclisinin itibarını lütfen koruyalım.
Değerli
milletvekilleri, son bir yıl içinde 795 bin kişi işini kaybetmişken, açlık ve
yoksulluk sınırları altında yaşayanların sayısı 12 milyonu aşmışken, bütçe
açıklarını kontrol edebilmek için vatandaşların ümüğü zam ve vergilerle
sıkılırken…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen
sözlerinizi tamamlayınız.
HARUN ÖZTÜRK
(Devamla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
…çiftçiye verilen
destekler 2007 yılı düzeyine geriletilmişken, AKP yönetiminde millî gelirimiz
2012 yılında 2008 yılının millî geliri düzeyine dahi ulaşamayacağı bugünden
belliyken, AKP Hükûmetinin Türkiye Büyük Millet
Meclisine 2010 yılının ilk günlerinde görüştürdüğü teklife bakıyoruz,
ithalatçıların çıkarlarını korumak istediğini görüyoruz. Bu teklifle mi ihracatımızın
ithalata bağımlılığını önleyeceğiz?
Değerli
milletvekilleri, bu düzenlemeler geçici düzenlemeler olup yeterli değildir. Hükûmet, ihracatımızı ithalata bağımlı hâle getiren gidişin
önüne geçecek esas düzenlemeler üzerinde kafa yormalıdır diyor, yüce heyetinizi
tekrar saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Öztürk.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir.
Beş dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati: 18.38
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 18.48
BAŞKAN : Başkan Vekili Şükran Güldal
MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Yusuf COŞKUN
(Bingöl)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 45’inci Birleşiminin Üçüncü
Oturumunu açıyorum.
446 sıra sayılı
Kanun Teklifi’nin görüşmelerine devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Teklifin 1’inci
maddesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
Kanun teklifine
geçici madde eklenmesine ilişkin iki adet önerge vardır.
Geliş sırasına
göre ayrı ayrı okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
446 Sıra Sayılı Kanun Teklifine aşağıdaki geçici maddenin eklenmesini arz ve
teklif ederiz.
|
Hasip Kaplan |
Ayla Akat Ata |
Sebahat Tuncel |
|
Şırnak |
Batman |
İstanbul |
|
M. Nezir
Karabaş |
Sevahir Bayındır |
Pervin Buldan |
|
Bitlis |
Şırnak |
Iğdır |
Geçici Madde 1.-
Serbest bölgelerde üretilen ürünlerin FOB bedelinin en az % 65’ini yurtdışına
ihraç eden mükelleflerin istihdam ettikleri personele ödedikleri ücretler gelir
vergisinden 15 yıl süreyle müstesnadır. Bu oranı % 40 kadar indirmeye ve kanuni
seviyesine kadar yükseltmeye Bakanlar Kurulu yetkilidir. Yıllık satış tutarı bu
oranın altında kalan mükelleflerden zamanında tahsil edilmeyen vergiler cezasız
olarak, gecikme zammıyla birlikte tahsil edilir.
Bu maddenin
uygulama bulduğu süre içerisinde 3218 sayılı Serbest Bölgeler Kanununun geçici
3 üncü maddesinin ikinci fıkrasının (b) bendi hükümleri uygulanmaz.
BAŞKAN – Bu
okuttuğum geçici madde önergesine Komisyon katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ OSMAN DEMİR (Tokat) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
BAYINDIRLIK VE
İSKÂN BAKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
OKTAY VURAL
(İzmir) – Efendim, iki önerge var, ikisinin de okunması gerekmiyor muydu?
BAŞKAN – Geçici
madde olduğu için ayrı ayrı… Birini okutup sonra
diğerine geçiyoruz.
BAŞKAN –
Buyurunuz Sayın Kaplan.
HASİP KAPLAN
(Şırnak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; özellikle büyük serbest
bölgelerden biri olan Mersin Serbest Bölgesinde çalışan firmalar,
çalıştırdıkları işçilerin ücretlerinin vergiden istisna tutulması için istenen,
üretilen ürünlerin asgari yüzde 85’ini yurt dışına gönderme şartının yüzde
50’ye kadar değişen oranlarda indirilmesi gibi bir talepleri var. Örneğin
Mersin Serbest Bölgede 96’sı yabancı 415 tane firma faaliyet göstermekte ve
ihracatın yüzde 80’i Batı ülkelerine geri kalanı Türkiye’ye yapılıyor, yani, bu
küresel krizde en çok etkilenenler durumunda. Burada istedikleri yüzde 85
oranının aşağıya çekilmesi. Yasada Bakanlar Kuruluna bu yetki veriliyor “Yüzde
50’ye kadar Bakanlar Kurulu yetkilidir, indirebilir.” diyor. Bir istisna daha
var, Avrupa Birliği üyeliğine kadar. Bizim bu önergemizden özellikle Türkiye’de
serbest bölgede çalışan firmaların önünün açılması hedeflenmiştir. Bu yönüyle bu önergenin, bu firmalara bir rahatlık kazandıracağını,
en azından on beş yıl süreyle serbest bölgedeki firmaların vergiden muaf
olmasını, yine indirim takdirinin Bakanlar Kuruluna yüzde 40’a kadar tanınmasını,
Avrupa Birliği üyeliği olursa dahi bunun müktesep hak olarak kullanılmasını
öneriyoruz, çünkü zaten Türkiye, Avrupa Birliğine girmeden 95 yılında gümrük
birliğine girdi. 95 yılından bu yana Türkiye Avrupa Birliğinin serbest
pazarı olarak işlev görüyor.
Şimdi, bu tür bir
düzenleme Türkiye’deki firmalara yarayacak. Haa,
yapmasanız ne olur? O zaman bir maddeyle bu CIF değerini
binde 1’e indirirsiniz; ithal firmalar, onların içinde sigara firmaları da bu
indirimden yararlanır -Ki Türkiye’de Amerikan firmaları bunların başında
geliyor, Philip Morris ve
diğerleri -bu firmalara, yani sigara üreticisi yabancı firmalara vergide
indirim yaparsınız, vatandaşınıza bunun acısını çıkartırsınız, yüzde 15-20
civarında dolaylı vergiyle. Nitekim, bu son yapılan zamlarla yabancı
firmaya kolaylık getirmiş olacaksınız, acısını da vatandaştan çıkarmış
olacaksınız, 72 milyondan.
Şimdi, bu bir
adaletsizlik değil midir? Siz, sigara üreten firmalara vergi indirimi
getirirken bunu tüketen vatandaşa yük getiriyorsunuz yüzde 15-20 civarında. Hem
bunu yapıyorsunuz hem Tekel işçisini sokağa atıyorsunuz. Tekel işçisini sokağa
attığınız yetmiyormuş gibi bu tütün mamullerinin kullanılmasıyla ilgili
standartlarda da gelişmiş ülkelerdeki bir standart olayını yakalayamıyorsunuz.
Yani burada gerçekten ortaya çelişkili bir durum çıkmaktadır. Özellikle
işletmecilerin bu konuda çok ciddi kaygı ve itirazları var. Sanıyorum bu konuda
tasarılar da Meclise geliyor.
Şu soruyu sormak
gerekiyor tabii: Kapalı mekânlarda sigara zararlı, doğru; önlemi alınması
gerekir, doğru, yönetmeliği, ilkesi olması gerekir, doğru. Yarın alkole de aynı
uygulamayı, aynı mantıkta, Aristo mantığı üzerinden getirmek mümkün değil mi?
Örneğin, yani rakı yüzde 45 derecedir, viski 50’lerde derecesi… Bir şişe, iki
şişe diken birisiyle bir paket sigara içen birisinin durumu nedir sağlık
açısından? O, kapalı mekânda onu içebilecektir şüphesiz. O diğeri de kapının
önünde içebilecektir. Böylesi bir uygulama var. Bunun Avrupa’da standartları
var. Bu standartlar karşısında tüketicinin korunması; bir, Türkiye’deki yerli
firmaların korunması önemlidir…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen
Sayın Kaplan, sözlerinizi bağlayınız.
HASİP KAPLAN
(Devamla) – Bu teklifimiz Türkiye’deki yerli firmaları serbest bölgede, örneğin
sadece Mersin’de 365 firmayı yakından ilgilendirecektir. Bunun bu şekilde
dikkate alınmasını diliyoruz.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Kaplan.
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Sayın Başkan, karar yeter sayısı istiyorum.
BAŞKAN – Karar
yeter sayısı arayacağım.
Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Karar yeter
sayısı… (AK PARTİ sıralarından “Var, var” sesleri)
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Başkanım, Kâtip Üyelere sorun.
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, karar yeter sayısı yok.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Sayın Başkanım, Kâtip Üyelere sorun.
BAŞKAN – Nizamız
var, elektronik cihazla oylama yapacağız.
(Elektronik
cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN – Karar
yeter sayısı vardır, önerge reddolunmuştur.
Çalışma süremizin
sonuna geldiğimiz için, sözlü soru önergeleri ile diğer denetim konularını
sırasıyla görüşmek için, 12 Ocak 2010 Salı günü saat 15.00’te toplanmak üzere
birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati: 19.01