Normal 26011 2 1 2010-02-04T13:04:00Z 2010-02-04T13:04:00Z 1 27533 156943 TBMM 1307 368 184108 11.9999 Clean Clean 0 0 nk 0 nk 0 0 false false false 0 nk 0 nk MicrosoftInternetExplorer4

DÖNEM: 23                            CİLT: 58                    YASAMA YILI: 4

 

 

 

 

 

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

TUTANAK DERGİSİ

 

45’inci Birleşim

7 Ocak 2010 Perşembe

 

(Bu Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile

konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun olarak

yazılmıştır.)

İ Ç İ N D E K İ L E R

   I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

  II.- GELEN KÂĞITLAR

III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) MİLLETVEKİLLERİNİN GÜNDEM DIŞI KONUŞMALARI

1.- Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün, Türkiye Büyük Millet Meclisinin denetim hakkı ve yetkisine ilişkin gündem dışı konuşması

2.- Aydın Milletvekili Ertuğrul Kumcuoğlu’nun, Sümela Manastırı’nın ayine açılmasına ilişkin gündem dışı konuşması

3.- İstanbul Milletvekili Esfender Korkmaz’ın, asgari ücretin tespit şekli ve esaslarına ilişkin gündem dışı konuşması

IV.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Meclis Araştırması Önergeleri

1.- Mardin Milletvekili Emine Ayna ve 19 milletvekilinin, pamuk üretiminde yaşanan sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/501)

2.- Mardin Milletvekili Emine Ayna ve 19 milletvekilinin, Dersim olaylarının araştırılması amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/502)

3.- Mardin Milletvekili Emine Ayna ve 19 milletvekilinin, Mersin’de kurulması planlanan nükleer santralin muhtemel etkilerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/503)

4.- İzmir Milletvekili Kamil Erdal Sipahi ve 19 milletvekilinin, kara ve deniz sınırlarının güvenliği konusundaki sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/504)

 

V.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri

1.- Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/324) (S. Sayısı: 96)

2.- Türk Borçlar Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/499) (S. Sayısı: 321)

3.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş ve Ankara Milletvekili Reha Denemeç’in; Serbest Bölgeler Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/541) (S. Sayısı: 446)

 

VI.- AÇIKLAMALAR

1.- Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan’ın, Plan ve Bütçe Komisyonu Sözcüsü Tokat Milletvekili Osman Demir’in, konuşmasındaki “Plan ve Bütçe Komisyonu raporunda komisyon üyelikleri devam etmesine rağmen kendisinin ve arkadaşının isminin yer almadığı” ifadelerini yanlış yorumlayarak ciddi bir yanıltmada bulunduğuna ilişkin açıklaması

2.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in, kendisiyle ilgili sorduğu soruya ilişkin açıklaması

VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, şahsına sataşması nedeniyle konuşması

 

VIII.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1.- Adıyaman Milletvekili Şevket Köse’nin, sosyal güvenlik destek primi kesintisine ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçer’in cevabı (7/11332)

2.- İstanbul Milletvekili Sacid Yıldız’ın, SGK’nın ilaç fiyat indirimlerini erken uygulamaya koymasına ilişkin Başbakandan sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçer’in cevabı  (7/11343)

3.- İstanbul Milletvekili Çetin Soysal’ın, İstanbul kara surlarının aydınlatılması projesine ilişkin  sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın cevabı  (7/11398)

4.- Tekirdağ Milletvekili Kemalettin Nalcı’nın, Çorlu’daki evlerin restorasyonuna ilişkin sorusu ve  Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul  Günay’ın cevabı (7/11399)

5.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, defineciliğin cezalandırılmasına ilişkin sorusu ve  Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul  Günay’ın cevabı (7/11400)

6.- Manisa Milletvekili Şahin Mengü’nün, Çal Dağı ve çevresindeki arkeolojik alanların korunmasına ilişkin sorusu ve  Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul  Günay’ın cevabı (7/11401)

 

I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

TBMM Genel Kurulu saat 15.04’te açılarak üç oturum yaptı.

 

Zonguldak Milletvekili Ali Koçal’ın, Zonguldak ilinin sorunlarına ve Türkiye’deki sağlık sistemine ilişkin gündem dışı konuşmasına Sağlık Bakanı  Recep Akdağ,

Adıyaman Milletvekili Şevket Köse’nin, Muharrem ayı ve Aşure gününe ilişkin gündem dışı konuşmasına Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay,

Cevap verdiler.

 

Bilecik Milletvekili Yaşar Tüzün, Bilecik ilinde meydana gelen tren kazasına ilişkin gündem dışı bir konuşma yaptı.

 

Tokat Milletvekili Reşat Doğru ve 20 milletvekilinin, Başbakanlık Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Genel Müdürlüğünün çalışmalarının araştırılması (10/498),

Tokat Milletvekili Reşat Doğru ve 20 milletvekilinin, belediyelerin mali sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi (10/499),

İstanbul Milletvekili Mithat Melen ve 20 milletvekilinin, Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerindeki ekonomik ve sosyal sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi (10/500),

Amacıyla birer Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergeleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin gündemdeki yerlerini alacağı ve ön görüşmelerinin, sırası geldiğinde yapılacağı açıklandı.

 

Gündemin “Sözlü Sorular” kısmının:

1’inci sırasında bulunan   (6/646),

22’nci                           (6/789),

29’uncu                        (6/834),

31’inci                          (6/843),

33’üncü                        (6/847),

37’nci                           (6/872),

38’inci                          (6/873),

39’uncu                        (6/874),

40’ıncı                          (6/875),

57’nci                           (6/913),

63’üncü                        (6/936),

68’inci                          (6/955),

73’üncü                        (6/967),

83’üncü                        (6/984),

85’inci                          (6/986),

183’üncü                      (6/1147),

184’üncü                      (6/1149),

185’inci                        (6/1150),

186’ncı                         (6/1151),

199’uncu                     (6/1172),

221’inci                        (6/1213),

222’nci                         (6/1214),

224’üncü                      (6/1216),

229’uncu                      (6/1222),

250’nci                         (6/1251),

522’nci                         (6/1580),

 

Esas numaralı sözlü sorulara Sağlık Bakanı Recep Akdağ cevap verdi; soru sahiplerinden Antalya Milletvekili Tayfur Süner, Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu, Şırnak Milletvekili Sevahir Bayındır, Tokat Milletvekili Reşat Doğru da cevaplara karşı görüşlerini açıkladılar.

 

Çevre Komisyonunda boş bulunan ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grubuna düşen 1 üyeliğe Adana Milletvekili Ömer Çelik,

Kamu İktisadi Teşebbüsleri Komisyonunda boş bulunan ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grubuna düşen 1 üyeliğe Ardahan Milletvekili Saffet Kaya,

Dilekçe Komisyonunda boş bulunan ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grubuna düşen 1 üyeliğe Bursa Milletvekili Hayrettin Çakmak,

Seçildiler.

 

Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının:

1’inci sırasında bulunan ve İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi kabul edilen, Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu’nun (1/324) (S. Sayısı: 96),

2’nci sırasında bulunan ve İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi kabul edilen, Türk Borçlar Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu’nun (1/499) (S. Sayısı: 321),

Görüşmeleri komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından ertelendi.

 

3’üncü sırasında bulunan, Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş ve Ankara Milletvekili Reha Denemeç’in; Serbest Bölgeler Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu’nun (2/541) (S. Sayısı: 446) tümü üzerinde bir süre görüşüldü.

Trabzon Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, şahsına,

Mersin Milletvekili Mehmet Şandır, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, grubuna,

Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın, şahsına,

Kayseri Milletvekili Sabahattin Çakmakoğlu, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, mensubu bulunduğu Hükûmete,

İzmir Milletvekili Harun Öztürk, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, partisine,

Denizli Milletvekili Emin Haluk Ayhan, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, şahsına,

Sataşması nedeniyle birer konuşma yaptılar.

 

7 Ocak 2010 Perşembe günü saat 15.00’te toplanmak üzere birleşime 19.04’te son verildi.

 

 

 

Şükran Güldal MUMCU

 

 

 

Başkan Vekili

 

 

 

 

 

 

Bayram ÖZÇELİK

 

Yusuf COŞKUN

 

Burdur

 

Bingöl

 

Kâtip Üye

 

Kâtip Üye

 

 

 

 

 

 

Gülşen ORHAN

 

 

 

Van

 

 

 

Kâtip Üye

 

 

                                                                                                                                              No.: 54

II.- GELEN KÂĞITLAR

6 Ocak 2010 Çarşamba

Meclis Araştırması Önergeleri

1.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru ve 20 Milletvekilinin, Başbakanlık Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Genel Müdürlüğü’nün çalışmalarının araştırılması amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/498) (Başkanlığa geliş tarihi: 17.11.2009)

2.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru ve 20 Milletvekilinin, belediyelerin mali sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/499) (Başkanlığa geliş tarihi: 17.11.2009)

3.- İstanbul Milletvekili Mithat Melen ve 20 Milletvekilinin, Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerindeki ekonomik ve sosyal sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/500) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.11.2009)

Süresi İçinde Cevaplanmayan Yazılı Soru Önergeleri

1.- Muğla Milletvekili Fevzi Topuz’un, bir jeotermal sahanın kullanımına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/10973) 

2.- Hatay Milletvekili Gökhan Durgun’un, mayınlı arazilerin temizlenmesi için ihale yapılıp yapılmadığına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/10974) 

3.- Antalya Milletvekili Hüsnü Çöllü’nün, iletişimin dinlenmesi tartışmalarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/10975) 

4.- Van Milletvekili Özdal Üçer’in, bir köyde yapılan konutlara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/10976) 

5.- Mersin Milletvekili Behiç Çelik’in, terör örgütü mensupları hakkındaki işlemlere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/10977) 

6.- Mersin Milletvekili Behiç Çelik’in, vatandaşlar arasında ayrımcı uygulamalar olup olmadığına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/10978) 

7.- Mersin Milletvekili Behiç Çelik’in, demokratik açılımla ilgili bazı hususlara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/10979) 

8.- Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu’nun, Kastamonu’daki yeşil kart verilerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/10981) 

9.- İzmir Milletvekili Recai Birgün’ün, polis memuru alımına ve öğretmen açığına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/10983) 

10.- Edirne Milletvekili Bilgin Paçarız’ın, bir vergi düzenlemesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/10984) 

11.- Kocaeli Milletvekili Hikmet Erenkaya’nın, Düzce Üniversitesi Rektörü hakkındaki iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/10985) 

12.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, İstanbul-Bursa Ro-Ro hattı projesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/10986) 

13.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, personel alımına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/10995) 

14.- Adana Milletvekili Nevin Gaye Erbatur’un, çocuk işçiliğinin önlenmesine ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/10996) 

15.- Diyarbakır Milletvekili Gültan Kışanak’ın, Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da tamamlama vizesi alamayan yatırımlara ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Ali Babacan) yazılı soru önergesi (7/11002) 

16.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın, belediyelere kaynak tahsisinde hane sayısının dikkate alınmasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/11015) 

17.- Van Milletvekili Özdal Üçer’in, bir askerin ölümü olayına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/11016) 

18.- Mersin Milletvekili Behiç Çelik’in, kepenk kapatma eylemlerine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/11017) 

19.- Mersin Milletvekili Behiç Çelik’in, şehit ve gazilere ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/11018) 

20.- Mersin Milletvekili Behiç Çelik’in, demokratik açılım kapsamında farklı dillerle ilgili çalışmalara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/11019) 

21.- Mersin Milletvekili Behiç Çelik’in, demokratik açılım kapsamındaki bazı çalışmalara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/11020) 

22.- Mersin Milletvekili Behiç Çelik’in, Emniyet Teşkilatı emeklilerinin maddi durumlarında iyileştirme yapılmasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/11021) 

23.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, Tokat İl Özel İdaresinin kaynak kullanımına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/11022) 

24.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, İzmir’de kaybolan ve kaçırılan çocuklara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/11023) 

25.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, Diyarbakır’da kaybolan ve kaçırılan çocuklara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/11024) 

26.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Batman’ın çöp sahası sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/11025) 

27.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Erzurum’un şebeke suyuna ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/11026) 

28.- İstanbul Milletvekili Sacid Yıldız’ın, İstanbul’daki ulaşım zamlarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/11027) 

29.- Adana Milletvekili Nevin Gaye Erbatur’un, kayıp çocuklara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/11028) 

30.- Balıkesir Milletvekili Ergün Aydoğan’ın, Deniz Feneri Davasında adı geçen bir kişinin ortağı olduğu şirketlere verilen ihalelere ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/11029) 

31.- Şırnak Milletvekili Sevahir Bayındır'ın, çocuklara ayrılan bütçe kalemlerine ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/11032) 

32.- Antalya Milletvekili Atila Emek’in, deri mamulleri arasındaki KDV oranı farklılığına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/11033) 

33.- Denizli Milletvekili Ali Rıza Ertemür’ün, TEKEL’e bağlı işletme müdürlüklerinin kapatılacağı iddialarına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/11034) 

34.- Antalya Milletvekili Atila Emek’in, Kepez İlçe Milli Eğitim Müdürlüğünün bir dernekle yaptığı protokole ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/11036) 

35.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın, SHGM’nin modül sınavlarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/11037) 

36.- Van Milletvekili Fatma Kurtulan’ın, Van’daki bazı okullarda sınıfların oluşumu ile ilgili iddialara ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/11038) 

37.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, personel alımına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/11039) 

38.- Adana Milletvekili Nevin Gaye Erbatur’un, çocuklarda artan obeziteye karşı alınacak önlemlere ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/11040) 

39.- Adana Milletvekili Nevin Gaye Erbatur’un, çocukların okula devamsızlıklarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/11041) 

40.- Adana Milletvekili Nevin Gaye Erbatur’un, okullardaki şiddet olaylarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/11042) 

41.- Gaziantep Milletvekili Akif Ekici’nin, Gaziantep İl Milli Eğitim Müdürlüğüne atama yapılmasına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/11043) 

42.- Isparta Milletvekili Mevlüt Coşkuner’in, Yenişarbademli’deki sağlık hizmetlerine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/11044) 

43.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, çevre sağlık teknisyenlerine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/11045) 

44.- Şırnak Milletvekili Sevahir Bayındır’ın, yenidoğan ünitelerinin yeterliliğine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/11046) 

45.- Tokat Milletvekili Orhan Ziya Diren’in, Tokat’taki göz doktoru ihtiyacına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/11048) 

46.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Batman Devlet Hastanesinin yenilenmesine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/11049) 

47.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, tarımsal sulamada kullanılan bazı yöntemlere ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/11050) 

48.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, gıda analizleri yapılabilen laboratuvarlara ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/11051) 

49.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, çevre sağlık teknisyenlerine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/11052) 

50.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, personel alımına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/11053) 

51.- Kayseri Milletvekili Mehmet Şevki Kulkuloğlu’nun, Kayseri’deki bir yol projesine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/11054) 

52.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın, Adana-Mersin arasında yapılacak havaalanının yer seçimine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/11055) 

53.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, Bursa çevre yoluna ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/11056) 

54.- Hatay Milletvekili Abdulaziz Yazar’ın, Türkiye ile Suriye arasındaki geçişlere ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/11057) 

55.- Van Milletvekili Özdal Üçer’in, askerlik hizmeti sırasında yaşanan ölüm olaylarına ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/11058) 

56.- İstanbul Milletvekili Mustafa Özyürek’in, 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansının faaliyetlerine ilişkin Devlet Bakanından (Hayati Yazıcı) yazılı soru önergesi (7/11060)

 

7 Ocak 2010 Perşembe

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 15.00

BAŞKAN : Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU

KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Yusuf COŞKUN (Bingöl)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 45’inci Birleşimini açıyorum.

Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.

Gündeme geçmede önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.

Gündem dışı ilk söz, Türkiye Büyük Millet Meclisindeki denetim konularıyla ilgili söz isteyen Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk’e aittir. (CHP sıralarından alkışlar)

Sayın milletvekilleri, lütfen biraz daha sessiz olalım.

Buyurun Sayın Öztürk.

III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün, Türkiye Büyük Millet Meclisinin denetim hakkı ve yetkisine ilişkin gündem dışı konuşması

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Büyük Millet Meclisinin denetim hakkı ve yetkisi üzerine gündem dışı söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, bu elimdeki Türkiye Cumhuriyeti devletinin Anayasa’sıdır. Bu Anayasa’nın 6’ncı maddesi gereğince “Egemenlik, kayıtsız şartsız Milletindir.” Millet, sahip olduğu bu egemenliği Anayasa’da yazılı yetkili organlar eliyle kullanır.

Egemenlik kapsamında yasama yetkisini kullanma hakkı ve yetkisi de Türkiye Büyük Millet Meclisinindir. Bir başka anlatımla, millî egemenliğin tecelli ettiği en önemli odaklardan bir tanesi de Türkiye Büyük Millet Meclisidir. Türkiye Büyük Millet Meclisi, aslında bir yönüyle de siyasi bir organdır. Siyaset, Türkiye’deki sorunları çözmek üzere yapılır, halkın refahını, mutluluğunu daha da yükseltmek için siyaset yapılır. Dolayısıyla, bu yönüyle bakıldığında, Türkiye Büyük Millet Meclisinin Anayasa’da yazılı diğer kurumlardan daha bir ayrıcalığa sahip olduğu görülmektedir.

Türkiye Büyük Millet Meclisinin denetim hakkı ve bilgi edinme yollarından bir tanesi soru sorma, milletvekillerinin soru sorma hakkıdır. Bugün geldiğimiz noktada, Türkiye Büyük Millet Meclisi, Türkiye’de gelişen toplumsal, ekonomik ve siyasal sorunları çözmek bir yana, o konularda inisiyatif dahi koyamaz hâle gelmiştir. Türkiye Büyük Millet Meclisi sorunların öncüsü olma görevini yerine getirememiştir.

Sayın Başkanım, bakın, Türkiye Büyük Millet Meclisinin denetimiyle ilgili konuşuyoruz, Meclis âdeta köy kahvesi gibi. Böyle bir şey olabilir mi? Herkes konuşuyor.

Lütfen Sayın Başkanım…

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen daha sessiz olalım.

Buyurunuz Sayın Öztürk.

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) – Değerli arkadaşlarım, milletvekillerinin denetim haklarından bir tanesi soru sorma hakkıdır. Anayasa’mızın 98’inci maddesi milletvekillerine bu hakkı tanımıştır. Milletvekilleri için tanınan bu hak aynı zamanda bakanlar ve hükûmet için de bir görevdir. Oysa bugün, milletvekilleri, Anayasa’dan ve Meclis İç Tüzüğü’nden kaynaklanan bu soru sorma haklarını yerine getirirlerken bizzat Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı tarafından engellenmektedirler. Sorulan sorular Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı tarafından İç Tüzük’teki kurallara uyulmadığı nedeniyle tek yanlı olarak afaki, soyut gerekçelerle iade edilmektedir ve bir şekilde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanını aşma durumunda olan sorulara da sayın bakanlar tarafından ya hiç cevap verilmemekte ya da cevap verilmiş gibi yapılarak, geçiştirilerek yanıtlar verilmektedir. Beş soruya altı yedi sayfa yazılar yazılmakta, burada soruların cevabının dışında ne ararsanız bulunmakta ama sadece soruların yanıtlarını bulmak mümkün değildir.

Değerli arkadaşlarım, bir parlamento başkanının kendi parlamentosundaki milletvekillerinin saygınlığını artırmak en önemli görevlerinden bir tanesidir.

Bakın, ben sayın Meclis Başkanına şöyle sorular sordum, dedim ki: “Meclis Başkanının Meclis İç Tüzüğü’nde belirtilen soru önergelerini kabul etmeme hakkı ve yetkisi sınırsız mıdır? Bu yetkinin en geniş şekilde kullanılarak soru önergelerinin sık sık iade edilmesi milletvekilinin denetim hakkını sınırlandırmakta değil midir?”

Değerli arkadaşlarım, gerçekten bunu çok ciddi bir şekilde düşünmek lazım. Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanına Meclis İç Tüzüğü’nde tanınan bu yetki mutlak ve sınırsız mıdır? Bu yetkiye dayanarak Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanının, Türkiye Büyük Millet Meclisindeki milletvekillerinin Anayasa’nın 97’nci maddesinden kaynaklanan soru sorma haklarını ihlal etme, onları daraltma hakkı ve yetkisi var mıdır? Burada bu soru tiplerinin, sorulan soruların İç Tüzük’teki kurallara, kriterlere uymadığına kim karar veriyor? Bunu da sordum değerli arkadaşlarım ve verilen yanıt gerçekten çok üzücüdür. Bütün milletvekillerinin bu konuda üzüleceğini umuyorum.

Sayın Başkan verdiği cevapta diyor ki: “Başkanlığa gelen soru önergeleri, Kanunlar ve Kararlar Müdürlüğünde yasama uzmanları ve idarecileriyle yapılan incelemeden sonra Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığınca gelen kâğıtlar listesinde yayımlanıp Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanının imzasıyla Başbakanlığa ve ilgili bakanlığa gönderilmektedir. İç Tüzük hükümlerine uygun olmadığı tespit edilen soru önergeleri iade edilmektedir.”

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) – Peki, kim tespit ediyor? Kanunlar Kararlar Müdürlüğünde çalışan bürokratlar, yasama uzmanları.

Çok üzücü bir durum değerli arkadaşlar. Yani, Türkiye Büyük Millet Meclisinde asli görevi yasama ve denetim faaliyetlerini yerine getirmek olan milletvekillerinin Anayasa’dan kaynaklanan bu hak ve yetkileri Kanunlar ve Kararlar Müdürlüğündeki uzmanlar tarafından sınırlandırılmaktadır, onların iki dudağı arasına sıkıştırılmıştır. Bunu kabul etmemiz mümkün değildir. Bu, Türkiye Büyük Millet Meclisinde 550 tane milletvekili arkadaşımıza yapılan açıktan bir saygısızlıktır değerli arkadaşlarım. Türkiye Büyük Millet Meclisi bunun önüne geçmek durumundadır. Anayasa’da milletvekillerine tanınan bu hak -demin de söyledim- bakanlar için bir görevdir. Bugün içinde bulunduğumuz somut durum milletvekillerine tanınan bu hakkın ihlalini oluşturmakta ve bakanların, Meclis Başkanının da görevini yapmama hâlini oluşturmaktadır.

Ben, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanının bu konuya sorumluluk duygusu içerisinde eğileceğini umuyorum. Tüm milletvekili arkadaşlarımı bu konuda gerçekten duyarlı davranmaya davet ediyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi bağlayınız.

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) – Ve  Parlamento Başkanı tarafından saygı duyulmayan milletvekillerine toplumun saygı duymasını beklemek kimsenin haddi de değildir, hakkı da değildir. Bunu bekleyemeyiz değerli arkadaşlarım. Eğer toplumun bu milletvekillerine saygı duymasını bekliyorsak, öncelikle Meclis Başkanının ve bu Meclisten çıkan bakanların, Başbakanın bu Meclise saygı duyması gerektiğini düşünüyorum.

Hepinize saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Öztürk.

Gündem dışı ikinci söz, Sümela Manastırı’nın ayine açılması hakkında söz isteyen Aydın Milletvekili Ertuğrul Kumcuoğlu’na aittir. (MHP sıralarından alkışlar)

Buyurunuz Sayın Kumcuoğlu.

2.- Aydın Milletvekili Ertuğrul Kumcuoğlu’nun, Sümela Manastırı’nın ayine açılmasına ilişkin gündem dışı konuşması

ERTUĞRUL KUMCUOĞLU (Aydın) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepimizin bildiği gibi, son günlerde Sayın Dışişleri Bakanı ve Dışişleri Bakanlığımız “Komşularla Sıfır Sorun” biçiminde bir söylem geliştirdi.

Hepiniz takdir edersiniz ki dış politikada söylemler ile eylemleri örtüştürmek son derece zor bir sanattır. Dolayısıyla, bu konuda mesafe alabilmeniz için, sizin, sadece sizin değil muhataplarınızın da en az sizin kadar hazırlıklı, istekli ve iyi niyetli olması gerekir.

Şimdi, bu komşularımızdan biri, bizim, Yunanistan. Yunanistan Ortodoks bir ülke ve bizim de Trabzon’umuzda Sümela Manastırı diye, eskiden manastır olarak kullanılmış, fakat uzunca bir süredir kaderine terk edilmiş, sonra müzeye dönüştürülmüş bir yapımız var.

Şimdi, gazetelerde bir haber görüyorum. Diyor ki: “Trabzon’daki tarihî Sümela Manastırı’nda bir tabu yıkıldı.” Yıllardır ibadete kapalı olan bu manastır, senede en az bir defa 15 Ağustosta ibadete açılacakmış. Buna sebep olan hadise de geçen 15 Ağustosta yaşadığımız oradaki bir etkinlik ve etkinlik dolayısıyla misafirler ile oradaki yöneticiler arasında çıkan çatışmaymış.

Değerli arkadaşlar, ne olmuş? İşte, Yunanistan’dan 500 kişi ayine gelmiş de ayin yapmak istemişler. Bakalım öyle mi olmuş?

Bir kere şunu unutmayalım, hafızalarımızı tazeleyelim: O 500 kişi oraya kendiliğinden gelmedi. O 500 kişinin başında Selanik Valisi vardı. Siz, Türkiye'de herhangi bir valinin, bir bayram namazı vesilesiyle Yunanistan’dan, Türkiye'den 500 Müslüman’ı toplayıp Selanik’te veyahut da İskeçe’de bir camide namaz kılmaya gitmesini devletinin izni, bilgisi hatta teşvik ve desteği olmadan yapabileceğini düşünüyor musunuz? Provokasyonun arkasında Selanik Valisi vardı. Haydi geçelim bunu bir kalem. Bakalım, bu adamlar buraya ayin yapmaya mı gelmişlerdi? Bakın ne diyor, kim ne diyor: 24 Ağustos tarihli Kathimerini gazetesi -ki, bu Yunanistan’da neşredilen bir Yunan gazetesidir- “O gün -15 Ağustos 2009 tarihinde- Sümela Manastırı’nda 2 kişi -isim de veriyor- Stelios Papathemelis ve Panagiotis Psomiadis diye 2 Yunanlı Yunan Millî Marşı’nı söylemişler hem de Türk topraklarında.” diye altını çiziyor. 

Beyefendiler, Hükûmet olarak ağzınızı açacağınıza kulağınızı açsaydınız, orada okunanın İncil değil Yunan Millî Marşı olduğunu bilirdiniz. Ama, bunu işte ilk defa burada öğreniyorsunuz. Karşı taraf iyi niyetli değil.

Efendim, o tesadüftü, adamların dilleri sürçtü, İncil okuyacaklarına Yunan Millî Marşı’nı okudular… Öyle mi? Gelin bakalım öyle mi değil mi.

Kathimerini gazetesi devam ediyor: Pontus konusuna ilişkin yeni ve güçlü bir adam ortaya çıkmış. Kimmiş bu? Rus Parlamentosundan İvan Savidis’miş. Rus Parlamentosundan İvan Savidis. Neymiş bu adamın konumu? Rus milletvekili, aynı zamanda Yunan devleti tarafından yurt dışındaki Helenizm Konseyine Doğu Avrupa’daki soydaşlarla ilgili konulardan sorumlu olarak atanmış Savidis. Yunan Hükûmeti tarafından Rus milletvekili doğudaki Yunan soydaşlarının sorunlarını yönlendirmekten sorumlu yapılmış. 15 Ağustosta Sümela’daki hadisenin arkasında bu Savidis var. Çünkü niye? Gazete devam ediyor: “Trabzon’daki Sümela Manastırı’na şimdiye kadar düzenlediği üç ziyaret kutsal ziyaret özellikleri kazanmaya başladı.” Haa, demek ki, bizim gazetenin yazdığı gibi, efendim, öyle, bir tabu yıkılmamış, eskiden beri ibadete filan açık değilmiş burası. Son üç yıldır, Yunan Hükûmeti, bir yandan Selanik Valisi üzerinden, diğer yandan Savidis isimli Rus parlamenter üzerinden bir tezgâhın peşinde.

Şimdi, bunları bilmeden, bunları nazarıitibara almadan komşularınızla ilişkilerinizi iyileştiremezsiniz. Efendim, biz iyileştiririz.

Burada dikkat edilmesi gereken ikinci konu da şudur değerli arkadaşlar: Eğer siz dış politikada ufak veya büyük, önemli veya önemsiz bir değişiklik yapıyorsanız, bunu kamuoyuna “Efendim, bizden önce yapılan her şey yanlıştı. Biz bunları düzeltiyoruz.” diye girerseniz, karşı tarafta böyle bir izlenim bırakırsanız, böyle bir kanaat bırakırsanız başınıza ne gelir biliyor musunuz? Taş düşer. Kalkar bir Bulgar Hükûmeti üyesi sizden 1913’te olan meseleler dolayısıyla 10 milyar dolar tazminat ister.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – 20 milyar dolar!

BAŞKAN – Lütfen sözünüzü tamamlayınız.

ERTUĞRUL KUMCUOĞLU (Devamla) – Değerli arkadaşlar, yıl 1999, tarihi 11 Aralık, Helsinki Zirvesi var. Türkiye, Avrupa Birliğine tam üyelik sürecinde önemli bir dönüm noktasında direniyor ve Avrupa, Türkiye ile tam üyelik sürecini kesmeyi göze alamadığı için, gece yarısında, efendim, Komisyon Başkanı Solana ile AB’nin genişlemeden sorumlu Verheugen’i Chirac’ın uçağına bindirip Türkiye’de zamanın Türk yönetiminin ayağına gönderiyor ve yazılı olarak Türkiye’nin istedikleri tavizleri verip gidiyorlar. Ondan sonra zamanın Başbakanı öbür taraftaki, ertesi günkü toplantıya gidip şey yapıyor.

Bakın arkadaşlar, aradaki farka bakın. On sene önce, Avrupa bizim ayağımıza geliyor, on sene sonra siz, Avrupa Birliğine tam üye olmak için Bulgaristan’a 10 milyar dolar rüşvet ödemek durumunda kalıyorsunuz. Bunun da adı “Başarılı dış politika.” Hadi canım sen de!

ÖZKAN ÖKSÜZ (Konya) – Kim ödemiş?

ERTUĞRUL KUMCUOĞLU (Devamla) – İstiyor adam rüşveti.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÖZKAN ÖKSÜZ (Konya) – İste, iste, sen de iste!

BAŞKAN – Sayın Kumcuoğlu, lütfen sözünüzü bağlayınız.

ERTUĞRUL KUMCUOĞLU (Devamla) – Bakın, değerli arkadaşlar, dikkatli olmak zorundayız. Gözümüzü dört açmak zorundayız. Ağzımızı değil kulağımızı açmak zorundayız. Dış politika, ince sanattır, lafa, güzafa gelmez.

Bu duygu ve düşüncelerle hepinizi saygıyla selamlıyorum, teşekkür ediyorum. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Kumcuoğlu.

Gündem dışı üçüncü söz, asgari ücretin tespiti hakkında söz isteyen İstanbul Milletvekili Esfender Korkmaz’a aittir.

Buyurunuz Sayın Korkmaz. (CHP sıralarından alkışlar)

3.- İstanbul Milletvekili Esfender Korkmaz’ın, asgari ücretin tespit şekli ve esaslarına ilişkin gündem dışı konuşması

ESFENDER KORKMAZ (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, danışmanlık yapan bir yatırım kuruluşu Hazine Müsteşarlığı kaynaklı bir grafiğin açıklamasını şöyle yapıyor: “Yüksek verimlilik ve düşük ücretler -dikkat edelim, düşük ücretler- Türkiye'de yatırımlar için eşsiz bir yatırım fırsatı yaratmıştır.” Değerli arkadaşlar, tekrar dikkatinizi çekiyorum: Türkiye düşük ücret ile övünen bir ülke hâline gelmiştir. Neden? Bu söylediğim yorum aslında Hükûmetin son bir aydaki uygulamalarıyla bire bir örtüşüyor. Asgari ücret uygulaması, bir; 2010 memur zamları, iki; emekli maaş zammı, üç; 4/C uygulaması, dört; Tekel işçilerinin, itfaiye işçilerinin, demir yolları işçilerinin isteklerine, hak taleplerine çözüm getirmek yerine onların üstüne biber gazı ile su sıkarak ve tehditle gidilmesi, bu yargıyı doğrulamıştır.

Bu yargıyı doğrulaması açısından asgari ücretle ilgili birkaç örnek vermek istiyorum. Değerli arkadaşlar, bakın, sendikalar değil, TÜİK, devletin resmî kurumu yoksulluk araştırması yapıyor. Bu yoksulluk araştırmasında 2009 için 4 kişilik bir ailede yoksulluk sınırını 820 lira olarak açıklıyor. 2010 için hedef 6,5 enflasyon (TÜFE), buna göre 2010’a güncelleştirirseniz 873 lira 30 kuruş ediyor. Yani devletin resmî kurumu diyor ki: “Türkiye’de 4 kişilik ailenin yoksulluk sınırı 873 lira 30 kuruştur.” Peki, Hükûmet ne diyor? Hükûmet de diyor ki: “Eşi çalışmayan 4 kişilik bir ailenin 2010 yılında, birinci yarıda asgari ücreti 603 lira 90 kuruştur.” Ve yine Hükûmet de diyor ki, aynı şekilde: “İkinci yarıdaki asgari ücreti de 626 lira 45 kuruştur.”

Şimdi, değerli arkadaşlar, düşünebiliyor musunuz Hükûmetin bir yandan… Hükûmet devleti geçici olarak idare eder ve Hükûmete bağlı TÜİK en az, asgari yoksulluğu açıklıyor ve onun açıkladığına karşılık Hükûmet de asgari ücreti açıklıyor ve 269 lira altında. Şimdi, bu farkı nasıl okumak lazım? Yani bu aradaki farkı nasıl okumak lazım? Asgari ücret tespit edilirken yoksulluk sınırı dikkate alınmadı, çünkü Hükûmet asgari ücretliyi yoksul bırakmak kararındadır. Hükûmet üyeleri simit muhabbeti içinde sık sık 2002’deki asgari ücretle bugünün karşılaştırmasını yapıyor.

Arkadaşlar, yine böyle yapacaklarsa onlara iki tane tavsiyem olacak:

1) Asgari ücret, simit gibi gıdalar dışında bir ailenin tüm ihtiyaçlarını, yaşam ihtiyaçlarını kapsayan ve yaşamak için gerekli asgari fiziki ihtiyaçları ifade eden bir kavramdır. Simit muhabbetinden vazgeçsinler.

2) 2000’li yıllarda sekiz yaşında olan ve çalışma, kazanma gibi bir gailesi olmayan bir genç, şimdi on sekiz yaşındadır. Siz, şimdi, on sekiz yaşındaki gence düşük ücret vererek ve on yıl öncesinin hikâyelerini anlatarak bugün onların karnını doyuramazsınız.

Değerli arkadaşlar, 2000’li yıllardan bugüne kadar ekonomide büyüme oldu, verimlilik artışı oldu.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.

ESFENDER KORKMAZ (Devamla) – Yine 3’üncü tavsiyem: Bu olayı açıklayan Hükûmet üyeleri büyümeyi de hesaba katsınlar, verimliliği de hesaba katsınlar çünkü millî gelir artışını işçi yaratıyor, memur yaratıyor, çalışan yaratıyor, yalnızca sermayedar yaratmıyor. Eğer bunlar yaratıyorsa bunlara da büyümeden, verimlilik artışından pay vermemiz lazım. Öyle simit hesabıyla bu işler olmaz. Dolayısıyla o payı da vermeleri lazım ve nihayet, Asgari Ücret Tespit Komisyonunda işçi temsilcilerine mutlaka oy hakkı vermemiz lazım çünkü, aslında oy hakları var ama, onlar olmadan da 10 kişiyle karar alınabiliyor; karar yeter sayısı dörtte 3’e çıkarılsın, asgari ücret tespitinde işçinin de sözü olsun.

Teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Korkmaz.

Şimdi gündeme geçiyoruz.

Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.

Meclis araştırması açılmasına ilişkin dört önerge vardır, ayrı ayrı okutuyorum:

IV.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Meclis Araştırması Önergeleri

1.- Mardin Milletvekili Emine Ayna ve 19 milletvekilinin, pamuk üretiminde yaşanan sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/501)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı'na

Tarım sektöründe ve ihracatımızda önemli bir yer teşkil eden pamuk hammaddesinin üretiminde ve bağlı sektörlerde yaşanan sorunların araştırılması; bu alanda yaşanan gerilemenin önlenmesine yönelik çözüm yollarının tespiti için Anayasa'nın 98'inci, TBMM İçtüzüğü'nün 104. ve 105. maddeleri uyarınca Meclis Araştırması açılmasını arz ve teklif ederiz.

Gerekçe:

Ülkemizde, pamuk üretiminde görülen yavaşlama ve ticaretinin beklentileri karşılamaması, büyük ölçüde pamuğa dayalı sektörleri de olumsuz etkilemektedir. Genellikle yüksek maliyetli lifler, tekstil sektöründe karşılaşılan zorluklara yenilerini eklerken, yüksek enflasyon oranları ve nispeten yükselen işçilik ve sermaye maliyetleri tekstil endüstrisini büyük ölçüde olumsuz etkilemektedir.

Tarım sektöründe önemli bir kesim geçimini pamuktan sağlarken, pamuğa dayalı sektörler olan dokuma, iplik ve yağ sanayilerinde, pamuk hammadde kaynağı durumundadır. Pamuk; tarımı ve sanayisi ile geniş bir iş alanı sağlarken lifi ile tekstil sanayisine, çiğiti ile yağ sanayisine, küspesi ile hayvancılık sektörüne, ihracatı ile dış ticaretimize çok önemli katkıları sunmaktadır. Ancak girdi maliyetleri ve enerji fiyatlarının yüksekliği, girdi desteklerinin kesilmesi, primlerin yetersiz kalması, üretimde verimliliğin sağlanamaması, alternatif tarım ürünlerinin daha cazip kılınması üreticiyi pamuk ekiminden zorunlu olarak uzaklaştırmış, pamuk üretimini her yıl biraz daha düşürmüştür.

Türkiye'de pamuk üretimi Ege, Antalya, Çukurova ve Güneydoğu'da yapılıyor. Türkiye'nin toplam lif pamuk üretiminin yaklaşık yarısını Güneydoğu Anadolu karşılıyor. İstatistiklere göre, 2008-2009 sezonunda 1 milyon 89 bin ton pamuk tüketen Türkiye, 501.000 ton pamuk üretmiştir. Oysa Türkiye'nin pamuk üretimi 2000’li yılların başında 900.000 ton civarındaydı. Ege İhracatçı Birlikleri, İzmir Ticaret Odası, Söke Ticaret Borsası ve Nazilli Pamuk Araştırma Enstitüsü'nün katılımıyla düzenlenen ve uzaktan algılama yöntemine göre yapılan tahmin çalışması raporuna göre, ekim alanlarında yüzde 29'luk bir daralmanın yaşandığı, en büyük daralmanın yüzde 48 ile İzmir ve yüzde 45 ile Manisa'da gerçekleştiği belirtilmektedir. Pamuk ekim alanlarında 2001 yılında başlayan daralma ve üretimindeki yavaşlama devam ederken, 2001'de 721 bin ton olan kütlü üretimin bugün 193 bine düşmüş olduğu tahmin edilmektedir.

Avrupa Birliği ile 1996 yılında yapılan Gümrük Birliği Anlaşması kapsamında pamuk, serbest dolaşıma sahip bir sanayi ürünü olmasına rağmen ne yazık ki ülkemizdeki üreticiler Avrupa Birliği’nin uyguladığı sübvansiyonlardan yararlanamamaktadır.

Tarım teşvikleri küçük çiftçi ve tarım işletmelerinin değil, büyük fabrikalar ve gıda maddelerini işleyen, satıp pazarlayan büyük şirketlerin kasasına giriyor. Küçük üreticiye ve çiftçiye desteği büyük oranda kesen hükümet, pamuk çiftçilerinin ve işçilerinin yaşam alanını elinden alıyor. Pamuk üretiminden vazgeçen üretici, başka ürünlere yönelmiş durumda. Üreticinin başka ürünlere yönelmesi, pamuk sektöründe arzın düşmesine de sebep olmakta. Ayrıca dünya fiyatlarına göre Türkiye'de maliyetin fazla olması, üreticiyi zor duruma düşürmekte. Üretici şu anda pamuğu, üretimden daha ucuza satmaya başladı. Zarar etmeyen üretici neredeyse bulunmamaktadır. Pamuk üretimin desteklenmemesi, pamuk tarım alanlarının daralması ve üretiminin düşmesine bağlı olarak tekstil ve konfeksiyon sektöründe ciddi daralmalar meydana gelmekte; bu daralma, yağ, yem ve kağıt sanayinde de olumsuz sonuçlar doğurmaktadır.

Sonuç olarak, ülkemizde bir çok sektörün hammaddesi olarak kullanılmakta olan, tarım sektöründe önemli bir istihdam alanı oluşturan ve aynı zamanda ihracat kaynağımız olan pamuğun üretiminde yaşanan sorunların tespiti ve bu sorunlara ilişkin çözüm yollarının bulunması amacıyla meclis araştırması açılmasının uygun olacağını düşünmekteyiz.

1) Emine Ayna                        (Mardin)

2) Fatma Kurtulan                   (Van)

3) Selahattin Demirtaş             (Diyarbakır)

4) Sırrı Sakık                          (Muş)

5) Ayla Akat Ata                    (Batman)

6) Bengi Yıldız                       (Batman)

7) M. Nezir Karabaş               (Bitlis)

8) Akın Birdal                         Diyarbakır)

9) Gültan Kışanak                   (Diyarbakır)

10) Hamit Geylani                  (Hakkâri)

11) Pervin Buldan                   (Iğdır)

12) Sebahat Tuncel                 (İstanbul)

13) Nuri Yaman                      (Muş)

14) Osman Özçelik                 (Siirt)

15) İbrahim Binici                   (Şanlıurfa)

16) Sevahir Bayındır               (Şırnak)

17) Hasip Kaplan                    (Şırnak)

18) Şerafettin Halis                 (Tunceli)

19) Özdal Üçer                       (Van)

20) Mehmet Ufuk Uras          (İstanbul)

2.- Mardin Milletvekili Emine Ayna ve 19 milletvekilinin, Dersim olaylarının araştırılması amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/502)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

1937-1938 yıllarında, bugünkü adı Tunceli olan Dersim'de Tedip ve Tenkil uygulanmıştı.

Büyük acıların yaşanmasına mal olan, bugüne kadar üzeri örtülmek istenen bu olayın her yönüyle gün yüzüne çıkması için, Anayasa'nın 98'inci, İçtüzüğün 104 ve 105'inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasını arz ve teklif ederiz.

Gerekçe:

25 Aralık 1935 tarihinde Dersim bölgesine özel çıkarılan "Tunceli Kanunu" esas alınarak, 4 Mayıs 1937 tarihli Bakanlar Kurulu Kararıyla bugünkü adı Tunceli olan Dersim'e, Tedip ve Tenkil gerçekleştirilmişti.

Türk Dil Kurumu sözlüğüne göre, Tedip: Uslandırma, yola getirme, terbiye etme, Tenkil: Uzaklaştırma, herkese örnek olacak ceza verme, düşmanı ve zararlı kişileri topluca ortadan kaldırma olarak tanımlanmıştır.

Bölge insanı yaşananı büyük bir felaket olarak adlandırmakla birlikte, on binlerce insanın katledildiğini, binlerce insanın sürgüne gönderildiğini, yüzlerce köyün yakılıp yıkıldığını anlatmaktadır.

Bugüne kadar olayla ilgili devlet arşivleri açılmadığı için öldürülen insan sayısı net olarak bilinmemektedir. Ancak Necip Fazıl Kısakürek "Din Mazlumları" adlı eserinde Dersim harekâtında en az 50 bin kişinin katledildiğini, yaşananın eşine rastlanmayan bir felaket olduğunu yazmaktadır.

Dışişleri Bakanlığı da yapmış olan, Dersim direniş önderlerinden Seyit Rıza ve arkadaşlarının da idamını organize edip tanıklık etmiş İhsan Sabri Çağlayangil bir röportajında; "Mağaralara iltica etmişlerdi. Ordu zehirli gaz kullandı. Mağaraların içinde bunlar fare gibi zehirlendi. Yediden yetmişe o Dersim Kürtlerini kestiler. Kanlı bir harekât oldu. Dersim davası da bitti." demektedir.

Orgeneral Muhsin Batur anılarında, hayatının Dersim'de geçen zaman dilimi için, bir utanç vesilesi sayarak anlatamayacağını yazıyor.

Her ne kadar Dersim insanı tarafından biliniyorsa da, olayın üzerindeki sis perdesi kaldırılmamış, olay kamuoyuna açıklanmamış, aradan 72 yıl geçmiş olmasına rağmen arşivler açılmamıştır.

Tedip ve Tenkile neden gerek duyuldu? Tedip ve Tenkil yıllarında Dersim'de neler yaşandı? Kaç insan öldürüldü? Bunun ne kadarı kadın, yaşlı ve çocuktu? 1937 yılının Kasım ayında Elazığ'da idam edilen Seyit Rıza ve beraberindeki yedi arkadaşının mezarları nerededir? Tedip ve Tenkili planlayıp hayata geçirenler kimlerdi? Ne kadar insan sürgüne gönderildi? Yetim ve öksüz kalmış kaç kız subaylar tarafından hangi batı illerine götürüldü? Ülke ve halk çıkarı ve yararı açısından günümüze yansıyan sonuçları nedir?

Gecikmiş olsa da, başta Dersimliler olmak üzere kamuoyunun bu soruların cevabını bilmesi gerekmektedir.

On binlerce insanın ölümüne mal olan, "İnsanlığa karşı işlenmiş bir suç" olarak kabul görülmesi gereken Dersim katliamının gerçek yüzünün açığa çıkarılması, geleceğe aydınlık bir dünya bırakmak, geçmişte yaşananların çocuklarımıza bir yük olarak miras kalmaması için, Türkiye Büyük Millet Meclisi bünyesinde bir araştırma komisyonunun kurulması zorunlu hale gelmiştir.

Gereğini arz ve teklif ederiz.

1) Emine Ayna                             (Mardin)

2) Fatma Kurtulan                        (Van)

3) Selahattin Demirtaş                  (Diyarbakır)

4) Sırrı Sakık                                (Muş)

5) Ayla Akat Ata                          (Batman)

6) Bengi Yıldız                             (Batman)

7) M. Nezir Karabaş                    (Bitlis)

8) Akın Birdal                              (Diyarbakır)

9) Gültan Kışanak                        (Diyarbakır)

10) Hamit Geylani                        (Hakkâri)

11) Pervin Buldan                        (Iğdır)

12) Sebahat Tuncel                       (İstanbul)

13) Nuri Yaman                           (Muş)

14) Osman Özçelik                      (Siirt)

15) İbrahim Binici                        (Şanlıurfa)

16) Sevahir Bayındır                    (Şırnak)

17) Hasip Kaplan                         (Şırnak)

18) Şerafettin Halis                      (Tunceli)

19) Özdal Üçer                             (Van)

20) Mehmet Ufuk Uras                (İstanbul)

3.- Mardin Milletvekili Emine Ayna ve 19 milletvekilinin, Mersin’de kurulması planlanan nükleer santralin muhtemel etkilerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/503)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Mersin İlinde kurulması düşünülen nükleer enerji santrallerinin, insan sağlığına, çevreye, tarım alanlarına ve turizme vereceği zararların araştırılarak, alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasa'nın 98. ve İçtüzüğün 104. ve 105. maddeleri uyarınca bir Meclis Araştırması açılmasını arz ve teklif ederiz.

Gerekçe:

Ülkemizde, nükleer santral yapılabilmesi için çok fazla eksiklikler bulunmakta ve mevcut şartlar altında nükleer santrallerin kurulmasının, beraberinde ciddi sorunları getireceği aşikârdır. Bu gün, nükleer enerji santrali donanımını üreten gelişmiş ülkelerin çoğu, kendi ülkelerinde nükleer santral kurmaktan vazgeçmiş ve mevcut bir çok nükleer santral için ise kapatma kararı almıştır. Bir çok doğal enerji kaynağı olmasına rağmen, hiçbiri düşünülmeden, nükleer enerji santrallerinin tek çözümmüş gibi gösteriliyor olması, gelecekte yaşamı tehdit edecek büyük riskler teşkil ederken, hükûmetin bu riskleri bildiği hâlde nükleer santralleri kurdurtmaktaki kararlılığı endişe vericidir. Nükleer santrallerin kurulması diğer santrallerden daha ekonomik olmamakla beraber, sürdürülebilir bir enerji kaynağı da sağlamamaktadır. Oysa diğer tür santraller sürdürülebilir enerji sağlarlar ve kurulmasından sonra düzenli bakımları yapıldığında, sürekli kullanımları mümkün olabilmektedir. Nükleer enerji santralleri, insan sağlığı üzerinde tedavisi mümkün olmayan zararlar oluştururken, atıklarını yok edecek bir teknoloji ise henüz keşfedilmemiştir. Nükleer santraller hem çalışmaları sırasında, hem de sökümlerinden sonra yüzlerce yıl boyunca çevreye ve tüm canlılara onarılamayacak derecede zarar vermektedir. En gelişmiş ülkeler bile nükleer santral kazalarını önleyememektedirler. ABD ve Japonya dâhil pek çok yerde önemli nükleer santral kazaları hâlâ yaşanabilmektedir.

20. yüzyılın ilk büyük nükleer kazası olan, Çernobil nükleer reaktöründeki patlama sonucunda, ciddi bilimsel araştırmaların yapılmaması ve radyasyon seviyesini gösteren sayısal değerlerin açıklanmamış olması, Türkiye üzerindeki etkileriyle ilgili yeterli veriye ulaşmayı imkânsızlaştırmış olsa da özellikle Karadeniz Bölgesi’nde yaşayan bir çok insanımızın kanser hastalığına yakalanmasına yol açarak ölümüne neden olduğu yönünde ciddi iddialar bulunmaktadır. Bu gün hâlâ acıların yaşanmasına neden olan nükleer enerji santrallerinin ülkemizde de bir çok yerde kurulma çalışmalarının yapılıyor olması talihsizliktir.

Bu illerden biri de tarım alanları ve turizmi ile ülke ekonomisine kaynak sağlayan Mersin ilimizdir. Mersin ilimizin Gülnar ilçesine bağlı Büyükeceli Beldesinde, Akkuyu Nükleer Santralinin yapımı için 37 yıl önce alınan yer lisansı izninin koşulları değişmiş ve yöredeki birçok insan tarım, hayvancılık ve turizme ciddi yatırımlar yapmıştır. Santralin kurulması ile bütün bunlar olumsuz etkilenecek ve insan sağlığı tehdit altına girecektir.

Ayrıca, Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu, Nükleer Güç Santrallerinin Kurulması ve İşletilmesi ile Enerji Satışına İlişkin Kanun Kapsamında Yapılacak Yarışma ve Sözleşmeye İlişkin Usul ve Esaslar ile Teşvikler Hakkında Yönetmeliğin bazı maddelerinin iptali için TMMOB tarafından açılan davada üç maddenin yürütmesinin durdurulması yönünde karar vermiştir. Danıştay 13. Dairesi, söz konusu dava çerçevesinde Yönetmeliğin, önce 7. maddesinin yürütmesinin durdurulmasına karar vermiş daha sonra ise yönetmeliğin "yer tahsisi" başlıklı 5. maddesi ve "Aktif elektrik enerjisi birim satış fiyatını oluşturma usul ve esasları" başlıklı 10. maddesinin de yürütmesinin durdurulmasına karar vermiştir.

Bütün bu sebeplerden dolayı, Mersin ilinde kurulması düşünülen, nükleer enerji santrallerinin, insan hayatı üzerinde yaratacağı olumsuz etkilerinin bütün boyutları ile incelenmesi için meclis araştırması açılmasını gerekli görmekteyiz.

1) Emine Ayna                                   (Mardin)

2) Fatma Kurtulan                              (Van)

3) Selahattin Demirtaş                        (Diyarbakır)

4) Sırrı Sakık                                      (Muş)

5) Ayla Akat Ata                                (Batman)

6) Bengi Yıldız                                   (Batman)

7) M. Nezir Karabaş                           (Bitlis)

8) Akın Birdal                                    (Diyarbakır)

9) Gültan Kışanak                              (Diyarbakır)

10) Hamit Geylani                              (Hakkâri)

11) Pervin Buldan                              (Iğdır)

12) Sebahat Tuncel                             (İstanbul)

13) Nuri Yaman                                 (Muş)

14) Osman Özcelik                             (Siirt)

15) İbrahim Binici                              (Şanlıurfa)

16) Sevahir Bayındır                          (Şırnak)

17) Hasip Kaplan                               (Şırnak)

18) Şerafettin Halis                             (Tunceli)

19) Özdal Üçer                                   (Van)

20) Mehmet Ufuk Uras                      (İstanbul)

4.- İzmir Milletvekili Kamil Erdal Sipahi ve 19 milletvekilinin, kara ve deniz sınırlarının güvenliği konusundaki sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/504)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Kara ve Deniz hudutlarımızın korunmasında ciddi sorunlar olduğu ve bu konudaki zafiyetlerin başta terör olmak üzere bir dizi yasa dışı faaliyetin ana nedeni olduğu bilinmektedir.

Kara ve Deniz Hudutlarımızın güvenlik ve kontrolünde mevcut sorunların ve alınabilecek tedbirlerin ortaya çıkartılması amacıyla, Anayasanın 98, TBMM İç Tüzüğünün 104 ve 105 inci Maddeleri gereğince Meclis Araştırması yapılmasını arz ederiz.

1) Kamil Erdal Sipahi                         (İzmir)

2) Mehmet Şandır                               (Mersin)

3) Oktay Vural                                   (İzmir)

4) Hasan Özdemir                              (Gaziantep)

5) Behiç Çelik                                     (Mersin)

6) Mustafa Enöz                                 (Manisa)

7) Recep Taner                                   (Aydın)

8) Sabahattin Çakmakoğlu                  (Kayseri)

9) Osman Ertuğrul                              (Aksaray)

10) Beytullah Asil                              (Eskişehir)

11) Abdülkadir Akcan                        (Afyonkarahisar)

12) Hakan Coşkun                             (Osmaniye)

13) Akif Akkuş                                  (Mersin)

14) Kemalettin Nalcı                           (Tekirdağ)

15) İzzettin Yılmaz                             (Hatay)

16) Rıdvan Yalçın                              (Ordu)

17) Muharrem Varlı                           (Adana)

18) Metin Ergun                                 (Muğla)

19) D. Ali Torlak                                (İstanbul)

20) Cumali Durmuş                            (Kocaeli)

Gerekçe:

Kara ve Deniz Hudutlarımızın güvenlik ve kontrolünün sağlanması ile yasadışı faaliyetlerin önlenmesi konusunda ciddi zafiyet alanları mevcuttur.

Devlet Egemenliğinin sınırlarda başladığı bilindiğine göre, başta terör geçişleri olmak üzere, insan kaçakçılığı, uyuşturucu ve silah kaçakçılığı gibi yasadışı faaliyetlerin ekonomik ve asayiş bir yana egemenliğe yönelik ciddi bir tehdit olduğu da malumdur. Ayrıca bu konuda ortaya çıkan zafiyetin, iç güvenlik yanında, dış güvenliği de etkilediği ve ülkemizi uluslararası alanda suçlamalara maruz bıraktığı bir gerçektir.

Ülkemize ve ülkemiz üzerinden yapılan uyuşturucu ve silah kaçakçılığı milyar dolarlarla ifade edilirken, başta bölücü terör olmak üzere terörün de en önemli finans kaynaklarından birisi hâline gelmiştir.

Diğer yandan göçmen kaçakçılığında genelde transit (geçiş) ülkesi olarak görülen ülkemiz, insan kaçakçılığında ise hedef ülke konumundadır. Bu konu da terörün önemli bir finans kaynağı olmakta, kişi başına 5.000 dolara uzanan ve toplamı yine milyar dolarlarla ifade edilen bir boyuta ulaşmaktadır.

Resmî verilerle, 2007 yılında yakalanan kaçak göçmen sayısı 64.290, 2008 yılı ilk on bir ayı itibarıyla yakalanan ise 62.459’dur. Son on yılda yakalanan toplam miktar 750.000’i geçmiş olup, bu geçişlerde yakalama oranının ne olduğu ise ayrı bir araştırma konusudur.

Diğer yandan ülkemizde kalan kaçak göçmenler, insanımızın iş ve aşına ortak olmakta, birçok asayiş olayının da faillerini teşkil etmektedir.

Hudut ve sahillerin kontrolü; güvenlik itibariyle İçişleri Bakanlığını, yasak bölgeler kanunu ve K.K.K.lığınca korunan sınırlar itibarıyla Milli Savunma Bakanlığını, komşu ülkelerle ilişkiler ve uluslararası alanda yarattığı sorunlar itibarıyla ise Dışişleri Bakanlığını ilgilendirmektedir.

Bu konuda gerek mevzuat, gerekse uygulamalar itibarıyla Bakanlıklar ve kuruluşlar arasında yeterli bir işbirliği ve koordinasyonun sağlandığını söylemek de zordur.

Kara Hudutlarımız 2565 sayılı Askeri Yasak Bölgeler ve Güvenlik Bölgeleri Kanunu ile buna uygun yönetmelik ve talimatlarla büyük ölçüde Kara Kuvvetleri Komutanlığı birliklerince, Irak ve İran sınırının bir bölümünde ise Jandarma Genel Komutanlığı birliklerince korunmaktadır.

Kara hudutlarımızda 80’li yıllarda başlatılan, SFGS (Sınır Fiziki Güvenlik Sistemi) projesiyle iptidai bazı çalışmalar yapılmıştır. En hassas bölge olan Irak sınırında başlatılan daha modern ve kapsamlı bir proje ise, Hezil Çayı-Düğün Dağı arasındaki 30 km’yi bulmayan bölümle sınırlı kalmıştır.

3 Ekim 2008 Aktütün Karakolu olayından sonra TOKİ ile yapılan protokol çerçevesinde sadece 54 karakol ve 2 Hudut taburunu kapsayan inşaat faaliyetleri ise şu ana kadar inşaatı devam eden 11 karakoldan ileriye gidememiştir.

2692 Sayılı Kanunla kurulan Sahil Güvenlik Komutanlığının ise yasal görevlerini yerine getirmede ciddi sıkıntıları olduğu bir gerçektir.

Yukarıda belirtilen gerekçelerle Kara ve Deniz hudutlarımızın güvenlik ve kontrolünün en iyi derecede sağlanarak, hudut ve mücavir alanlardaki asayiş zafiyetine karşı tedbirler alınması için bir Meclis Araştırması yapılması çok önemli ve öncelikli bir konu olarak mütalaa edilmektedir.

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Önergeler gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki görüşmeler, sırası geldiğinde yapılacaktır.

Şimdi gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz.

1’inci sırada yer alan Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

V.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri

1.- Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/324) (S. Sayısı: 96)

BAŞKAN - Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

2’nci sırada yer alan Türk Borçlar Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

2- Türk Borçlar Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/499) (S. Sayısı: 321)

BAŞKAN - Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

3’üncü sırada yer alan Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu Başkan Vekili Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş ve Ankara Milletvekili Reha Denemeç’in; Serbest Bölgeler Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

3- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş ve Ankara Milletvekili Reha Denemeç’in; Serbest Bölgeler Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/541) (S. Sayısı: 446) (×)

BAŞKAN - Komisyon ve Hükûmet burada.

Geçen birleşimde teklifin tümü üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi ve Adalet ve Kalkınma Parti grupları adına konuşmalar yapılmıştı.

                                     

(x) 446 S. Sayılı Basmayazı 06/01/2010 tarihli 44’üncü Birleşim Tutanağı’na eklidir.

Şimdi, gruplar adına yapılacak konuşmalarda söz sırası, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Denizli Milletvekili Emin Haluk Ayhan’a ait.

Buyurunuz Sayın Ayhan. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA EMİN HALUK AYHAN (Denizli) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Başkan, muhterem milletvekilleri; görüşülmekte olan 446 sıra sayılı Serbest Bölgeler Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin tümü üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun görüşlerini arz etmek için söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle, şahsım ve grubum adına yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Özellikle burada üzerinde durmak istediğim bir husus, bu teklif 2010 yılında Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda görüştüğümüz ilk kanun teklifi. Milyonlar aç, esnaf perişan, çiftçi zulme uğramış gibi, sanayici vurgun yemiş gibi, ticaret erbabı kıvranıyor. Eskiden fakirlik toplumsal bir olaydı, şimdi meslek oldu. Öğrenciler perişan, memurların sesi kısılıyor. İşçiler ve milletvekillerinin sesi çıkmasın diye gaza maruz kalıyorlar. Hacizler, boşanmalar, cinayetler, sokak kavgaları artıyor.

Hiç siyasi duruma değinmeden teknik bir konuşma yapmayı düşünmüştüm ancak Sayın AKP Grup Başkan Vekilinin konuya ilişkin konuşmasından sonra kaç kişiye sataştığı ortaya çıktı, süre yetmediği için sınırlı kaldı, cevap verme de sınırlı kaldı.

Bugün gerçekten ülkemiz siyasi olarak, sosyal olarak, ekonomik olarak kargaşa içerisindedir, yönetilemiyor. Dünyada krizden en çok etkilenen ülkelerden birisi ülkemiz. Hükûmet ve AKP gerginleşmeden medet umuyor. Bakıyoruz, AKP’nin en acil meselesi bu kanun teklifi! Neyi çözecek? Milleti aldatıyorsunuz, milleti kandırıyorsunuz. Bizim tenkit ettiğimiz meseleleri güya hafife almaya çalışıyorsunuz. Bu, işe nasıl ciddiyetle baktığınızı gösterir. Bir de üst paragrafı okusaydı Sayın Grup Başkan Vekili, gerçekten, Meclis Genel Kurulunda bulunan sayın milletvekilleri, bizzat AKP döneminde sanayinin ne hâle getirildiğini Bakanlar Kurulu kararı eki olan programdan çok rahat -2010 Yılı Programı’ndan- anlayabilirlerdi. Bu metnin aynısı 2009 Yılı Programı’nda da mevcut.

Şimdi, biz sadece konunun ciddiyeti açısından önem verilmediğini söylemedik burada. Sayın Grup Başkan Vekili şunları da söyleyebilirdi: “Bakın, bizim muhalefet şerhimizde -bundan sonrasını özellikle ifade etmek istiyorum- şunlar da vardı: ‘Sanayinin kredi maliyetlerinin yüksekliği, kayıt dışı ekonomi ve düşük fiyatlı imalattan kaynaklanan haksız rekabet, bürokrasinin fazlalığı, kamunun sağladığı bazı girdilerin fiyatlarının uluslararası fiyatlara göre yüksekliği, vergi oranlarındaki yükseklik gibi temel sorunlar devam etmektedir. Ayrıca teknoloji üretiminde yetersizlik, modern teknoloji kullanımının hızlı yaygınlaştırılamaması, nitelikli iş gücü eksikliği, yüksek katma değerli ürünlerde sınırlı üretim kabiliyeti, tesislerin üretim ve yönetim yapılarında modernizasyon ihtiyacı, sanayinin kapasitesi ve potansiyeli konusunda yatırımcıların bilgiye erişimindeki zorluklar gibi genellikle yapısal nitelikteki sorunların çözülmesi gerekmektedir.’” Bu, 2010 Yılı Programı’nda, Bakanlar Kurulu kararı eki olan programda yer almaktadır. Neyi ifade etmektedir? “Biz iktidarda olduğumuz sürece sorunları  çözemedik, hafifletemedik; sanayi gerçekten sıkıntılı bir duruma düştü.” denilmektedir. Peki, bu kadar zor bir durum varken ortada, serbest bölgelerin daha önce üç kere değiştirdiğiniz maddesinin tekrar ele alınmasının bu memleketin hangi yönüne, hangi işine, hangi derdine deva olacağı söylenilebilir? Gerçekten bunu burada tekrar ifade etmek istiyorum. Ülke bu kadar siyasi, sosyal, ekonomik problemlerle boğuşurken, bu getirdiğimiz maddenin aç insanların, esnafın zorluğunda, esnafın sıkıntılı durumunda bütün bu problemler devam ederken bizim getirdiğimiz maddenin Türkiye’nin hangi problemini çözeceğini gerçekten ben merak ediyorum.

Sayın milletvekilleri, serbest bölgelerin genel olarak gördüğü bir tarifi bulunmamaktadır. Serbest bölge tarifleri farklı da olsa, serbest bölgelerin uluslararası ticarette hızla gelişen ve değişen bir uygulama olduğu söylenilebilir. Bugün serbest bölgeler lojistik parklarına, endüstri bölgelerine dönüşmekte ve artan uluslararası rekabette yabancı sermaye yatırımları için tercih edilen merkezler olarak yeniden önem kazanmaktadırlar. Böyle olmasının nedeni serbest bölgelerin uluslararası yatırımlara açık olması ve ülkelerin yabancı sermayeyi çekebilmek için uygulamalarını saydam ve profesyonel yönetimle sürdürmeleridir.

Serbest bölgeler, ülke geneline göre sağladığı esnekliklere karşın en sıkı korunan ve kayıt altında tutulan yerlerdir. Buna karşın temel kuruluş amacı yatırımcıyı çekmek olduğundan serbest bölgelerde bürokratik işlemler açısından kolaylaştırılmış bir sistemle çalışılması, serbest bölgelerin başarısı açısından önemli bir unsurdur.

 Ülkemizdeki serbest bölgelere ilişkin cumhuriyetin kuruluş yıllarında asıl hedeflenen, özel sektörün desteklenmesi, yerli bir sermaye kapasitesi yaratmaktı. Bu nedenle serbest bölgelerle ilgili olarak yürürlüğe giren ilk yasa 1927 yılında çıkarılan 1132 sayılı Serbest Mıntıka Kanunu’dur. Daha sonra 1946 yılında çıkarılan 4893 sayılı Şark Halı ve Kilimleriyle Benzerleri ve Hayvan Postları İçin Kurulacak Serbest Yer Hakkında Kanun, 1953 yılında 6209 sayılı Serbest Bölge Kanunu’yla uygulama ve denemeler devam etmiştir.

Serbest bölgelerin kurulmasıyla ilgili en önemli gelişme 24 Ocak 1980 kararlarının uygulanmasıyla başlamıştır. 15 Haziran 1985 tarihinde 3218 sayılı Serbest Bölgeler Kanunu yürürlüğe girmiştir. Serbest Bölgeler Kanunu, yürürlüğe girdiği dönemin şartlarının da ötesinde liberal düzenlemeler getirmiştir. Kanun’un 6’ncı maddesine göre serbest bölgeler gümrük hattı dışında sayılmış, bölgelerde vergi, resim, harç, gümrük ve kambiyo mükelleflerine dair mevzuat hükümlerinin uygulanmayacağı ve Türkiye’deki tam ve dar mükellef, gerçek ve tüzel kişilerin serbest bölgedeki faaliyetleri dolayısıyla elde ettikleri kazanç ve iratların Türkiye’ye getirildiğinin kambiyo mevzuatına göre tevsiki hâlinde de gelir ve kurumlar vergilerinden muaf olacağı hükme bağlanmıştır. Bu kilit maddeyle hem serbest bölgedeki mali teşvikler düzenlenmiş hem de serbest bölgelerin etkin işleyişi için önemli bir unsur olan bürokratik işlemlerde basitleştirme gereği temin edilmiştir.

Kanun’un sağladığı yasal çerçeve serbest bölgelerin bir dış ticaret politikası olarak benimsenmesini sağlamıştır. 3218 sayılı Kanun devlet ve özel sektör iş birliğinin en verimli örneklerinden birisi olmuştur.

Kamunun altyapı yatırımlarının gerçekleştirildiği arazisi hazineye ait, işletmelerinin ise özel sektöre bırakıldığı Antalya ve Mersin Serbest Bölgelerinin ardından, altyapı yatırımlarının da özel sektör tarafından yapıldığı bir modele geçilmiştir. Bugün 20 serbest bölgeden 9’unun arazisi özel sektöre aittir.

Serbest bölgelerimizin tümünün başarılı olduğunu söylemek doğru değildir. Bu, serbest bölge modelinden değil, hem serbest bölge yerlerinin politik baskılarla seçiminden hem de ülkemizde yaşanan siyasi ve ekonomik gelişmelerin etkisinden kaynaklanmaktadır. Yatırımcıları çekmek için şeffaf politikalar, basitleştirilmiş bürokratik işlemler büyük önem taşımaktadır. Serbest bölgenin stratejik bir konuma sahip olması, ulusal dış ticaret politikalarının ve bölgesel kalkınma stratejilerinin serbest bölge konseptini desteklemesi gerekir, aksi takdirde başarı zorlaşmaktadır. Serbest bölgelerin tam olarak desteklendiğini söylemek mümkün değildir. Kanunda değişiklik yapılması konusunda dışarıdan girişimler yatırımcılara güveni sarsmıştır. Maalesef, bu, AKP İktidarı döneminde olmuştur. Nihayetinde 5084 sayılı Yatırımların ve İstihdamın Teşviki ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun’un yürürlüğe girişiyle serbest bölgeler kuruluş amacından uzaklaşmıştır. 5084 sayılı Kanun’la serbest bölge kullanıcılarının vergi mükellefi olması ve Kanun’un yürürlüğe girdiği 6 Şubat 2004 tarihinden sonra üretim konusu dışında ruhsat alan firmaları vergi istisnalarından mahrum bırakması hem başvurularda azalmaya hem de kullanıcıları süresi dolan faaliyetlerinin ruhsatlarını yenilememeye itmiştir.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; serbest bölgeler, gelişmekte olan ülkelerde ihracatın arttırılması, yabancı sermayenin özendirilmesi, teknoloji transferi ve istihdam yaratmak amacıyla kullanılmaktadır. Ancak AKP Hükûmetinin çıkardığı 6 Şubat 2004 tarihinde yürürlüğe giren 5084 sayılı Yasa’yla en önemli vasıflarını yitirmiş ve maalesef büyük darbe almıştır. Yıl içinde aynı maddenin 3 kere değiştirilmesi bile söz konusu olabilmektedir. Bu Yasa serbest bölgelerde faaliyet gösteren üretici ve alım-satım ruhsatı sahibi tüm firmaların daha önce Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti tarafından kendilerine vadedilen ve ruhsat verilmesiyle tüm yatırım planlarını Türkiye Cumhuriyeti yasalarına inanarak yapıp, üretim ve alım-satım ruhsat faaliyetlerini planladıktan sonra, planladıkları yönde gerçekleştirdikleri sırada bir sürprizle bu firmaların önüne konulmuştur. Neden konulmuştur? Çünkü Hükûmet, Avrupa Birliğine verdiği sözleri yerine getirirken gözü kendi topraklarına yatırım yapanları görmemiştir; verdiği sözleri, sonuç analizlerini sorgulamadan yerine getirmenin telaşına düşmüştür. Tabii ki sonuçlar, kendilerinin öngörmedikleri safhalara gelmiştir.

Serbest bölgeler hakkında son yıllarda basına yansıyan birçok olay kamu vicdanında soru işaretleri yaratabilmektedir. Bunu önemle belirtmek gerekir ki Türk halkının vergileriyle kurulan bu ekonomik yapılar Türkiye ekonomisinin temel taşlarından olup, ihracat, yatırım ve üretim konularında vazifelerini yerine getirmekle yükümlüdürler.

Türkiye Büyük Millet Meclisinin değerli üyeleri, serbest bölgeler, Türkiye’de ihracat için yatırım ve üretimi artırmak, yabancı sermaye ve teknoloji girişini hızlandırmak, ekonominin girdi ihtiyacını ucuz ve düzenli biçimde sağlamak üzere yirmi ayrı bölgede faaliyet gösteren çevresiyle, yüz binlerin üzerinde kişinin ekmek yediği işletmelerdir. Bu bölgeler ekonomimizin önemli altyapı taşlarıdır.

Şimdi görüşmekte olduğumuz kanun teklifi 3218 sayılı Serbest Bölgeler Kanunu’nun 11/4/2007 tarih, 5623 sayılı Kanun’un 1’inci maddesiyle değişik 7’nci maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinde değişiklik yaparak yurt dışından bölgelere getirilen malların CİF değeri üzerinden peşin olmak üzere binde 1, bölgeden Türkiye’ye çıkarılacak malların FOB değeri üzerinden peşin olmak üzere binde 9 oranında kesinti yapılması uygulamasını getiriyor. Ayrıca 2’nci maddesiyle bu uygulamanın kanunun yürürlük tarihinden üç ay sonra yürürlüğe girmesi öngörülüyor.

Türkiye’nin 2008 yılındaki dış ticaret hacmi 334 milyar dolar. Aynı dönemde serbest bölgelerdeki toplam dış ticaret hacmi 24,6 milyar dolar. Krizin yarattığı makroekonomik problemler 334 milyar ABD Doları dış ticaret hacmi için tedbir almayan AKP’nin, aniden serbest bölgeler için 24 milyarlık, hatta bu yıl 15 milyar dolarlık dış ticaret için, bir maddesiyle ilgili çok acil tedbir almaya yöneltiliyor. Yılbaşından önce, Komisyonda, âdeta Komisyon mensuplarının, Komisyon üyelerinin iki ayakları tek pabuca sığdırılıyor. “Nedir bu kanunun anlamı, nedir bunun önemi?” diye soruyoruz, gerçekten cevap alamıyoruz. Bunun çok iyi izah edilmesi lazım. Gerçekten önemliyse, hangi sektöre yardım ediyorsa, hangi firmaya yardım ediyorsa, bu bize, bu gelen talep gerekçeyle beraber muhalefet milletvekillerine de gelse biz de buna katkı sağlarız. Ama bu, aniden gelen, aniden görüşülen, hatta -dün de ifade ettim, Sayın Grup Başkan Vekili gerçi çok alındı ama- “teklif” yazarak, “tasarı”nın üstüne “teklif” yazarak -Daksil’in üzerine- konunun ciddiyetini, önemini burada gösterdi. Onu söyledik. Şimdi, bunu hafife almanın bir anlamı yok. İşi ciddiye alıp yüz binleri, milyonları, açı, esnafı, memuru düşünecek birtakım tedbirleri buraya getirelim. Çünkü daha önceden AKP İktidarının vukuatı var. Dün bahsettim, mahalli idarelerle ilgili kanun geldiğinde bize önce getirdiler, Hükûmet tasarısı olarak geldi. Sonra geri çektiler, bir kısmını çıkardılar. Virgülüne kadar aynı gerekçe, dün de söyledim. Virgülüne kadar aynı gerekçe... Ne diyorsunuz ondan sonra? Alt komisyona bile haber vermeden geri çekiyorsunuz, teklif olarak geri geliyor. Yapılabilir mi? Yapılabilir. Ama güven unsuru ortada kalır mı o hükûmet için? Kalmaz. Bu, gerçekten sıkıntılı bir iş.

Şimdi, biraz önce ifade ettim. Bakın, Denizli Serbest Bölgesi’yle ilgili 22/10/2008 tarihinde neler söylemişim? “Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; merak ediyorum, Denizli’ye serbest bölge kuruldu. Büyük ümitlerle ilimiz sevindi, ilimizin vatandaşları sevindi, ümit bağladı.” 5084 sayılı Yasa’yı ne yaptınız? Çıkardınız. O serbest bölgeden 10 kilometre, 15 kilometre ileri giden Afyon il sınırını geçtiniz; Denizli’deki bütün işletmeler Afyonlu bakanların, Afyonlu milletvekillerinin ve Afyonlu bürokratların, Afyonlu valinin peşinde dolandı. Şimdi, bütün bunları yaptınız, Denizli sıkıntıya düştü. Biz Denizli’nin sorunlarını dile getirdiğimiz için bize ne diyorsunuz? “Denizli’ye ihanet ediyorsunuz.” diyorsunuz. Denizli’ye ihaneti AKP Hükûmeti yaptı. Bu teşviki, 5084 sayılı teşviki Denizlili sivil toplum kuruluşları -yirmiden fazla- bütün bizim milletvekillerine gönderdi ve diğer milletvekillerine de gönderdi, muhtemelen AKP’li milletvekili arkadaşlara da gönderdi. Ne dediler? “Bu olmasın, uzatılmasın. Bizim ilimize zarar veriyor.” Peki, başka nerede oldu bu? Biz Sayın Maliye Bakanına da burada söyledik, kabul etti “Evet, Denizli’yi de sıkıntıya soktu.” dedi. Başka nereyi sıkıntıya soktu? “Antep’i de sıkıntıya soktu.” dedi. Şimdi buna hangi milletvekili olursa olsun… Denizli’nin Sanayi Odası Başkanı, Ticaret Odası Başkanı, sanayicileri söylüyor, buna AKP Hükûmeti karşı çıkıyor, olabilir mi böyle bir şey?

Şimdi, söylemek istediğim husus bu. Ancak AKP döneminde Denizli’de serbest bölgeye çivi çakılmadı. “Çakıldı” diyen varsa gelsin bu tarafa. Bir tane tesis orada duruyor. (MHP sıralarından alkışlar) Şimdi ne yapmamız lazım? Bunlara bir bakmamız lazım.

Biz şimdi, dış ticaret hacmindeki değişmelere çok yönlü olarak baktığımız zaman ocak-ekim-kasımda yüzde 32 oranında dış ticaret hacmi serbest bölgelerde değişmiş. “Mardin’de dış ticaret hacminde kayda değer bir gelişme yok.” diyoruz. İstihdamda sanıyorum yüzde 150 -yanılıyorsam söyleyin- bir artış var. Bakıyorum en büyük serbest bölgelere, hepsindeki azalış dış ticaret hacminde yüzde 40. Devam ediyoruz, iptal edilen ruhsatlar önemli, oralarda önemli şeyler var.

Şimdi, konuyu uzatıp gitmek mümkün, ancak esnafın harap olduğu, çiftçinin harap olduğu, köylünün sıkıştığı, hacizlerin arttığı bir dönemde bizim bunları dikkate almayıp bu işlerin ötesinde, günlük, filancanın, falancanın teklifinin getirilmesi gerçekten bizleri üzüyor. Bu getirdiğiniz tasarıyla, bu getirdiğiniz teklifle bile en azından bize ulaşan dört beş tane, farklı değişiklik önergeleri var, değişiklik arzuları var ama bilin ki bunları buraya getirdiğimiz zaman siz ne yapacaksınız? Bunları kabul etmeyeceksiniz.

Şimdi, cari açığın finansmanında önemli bir unsur diyorsunuz gelirler, döviz geliri. Bakın, 2009 Yılı Programı burada görüşülürken, daha buradayken, o gün, dış ticaretten sorumlu Sayın Bakan ne dedi: “Daha bu rakamların üzerinde ihracatta yüzde 17, ithalatta yüzde 25 azalma gerçekleşecek.” 149 dediğiniz ihracata 98,5 hedef koyuyorsunuz, ithalata 232,5 diyorsunuz 134 oluyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen, sözlerinizi tamamlayınız.

Buyurunuz.

EMİN HALUK AYHAN (Devamla) – Teşekkür ediyorum.

Şimdi, bunu neden diyorum? Geçen yıl buraya geldiğinizde, ödemeler dengesinin altındaki finansman kalemleri yoktu. 50 milyar dolar… Şimdi, bu sene, ödemeler dengesi açığı azaldı diye seviniyorsunuz. Hesap yok, kitap yok! Ne olacak? Bu ulaştığınız şeyler hakikaten sıkıntılı.

Bakın, birkaç tane başlık okumak istiyorum: “MÜSİAD’dan Hükûmete uyarı: Zam yağmuru iç talebi daraltır.”, “Vur abalıya dediler.” “Piyasalara zamlarla ‘merhaba’ dedi 2010 yılı.”, “Arsa değerinin tespitinde keyfîlik.”, “TMO’nun fındık satacağına dair spekülasyonlar üreticileri kızdırdı.”, “Sanayicinin motoru hacizden tekliyor.”, “Can acıtan zamlar.”, “IMF’yi görmeden inanma.”, “Kamu kendi yaramı saracağım diye özel sektöre zarar vermemeli.”, “Akmerkez’de kiralar yüzde 35 azaldı.” Bu gidiyor, bu uzayarak gidiyor. Bütün bunları söylediğimizde…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Ayhan, lütfen, sözünüzü bağlayınız.

EMİN HALUK AYHAN (Devamla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Tasarının hayırlı olması dileğiyle saygılar sunuyorum.

Teşekkür ederim. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Ayhan.

Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan. (BDP sıralarından alkışlar)

Buyurunuz Sayın Kaplan.

BDP GRUBU ADINA HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bir aylık aradan sonra, yeni yılda yeni bir partiyle karşınızdayız. Adı “Barış ve Demokrasi Partisi.” Bu partimizin grubu adına ilk konuşma fırsatını da bana tanıyan arkadaşlarıma teşekkür ediyorum çünkü partimiz kapatılmamış olsaydı bütçe görüşmelerinden hemen önce, Sayın Başbakandan, Sayın Baykal’dan sonra 3’üncü sırada partim adına bütçe görüşmeleri konusunda ben konuşacaktım ama ne yazık ki ilginç şeyler oluyor ülkemizde ve bütçe görüşmeleri öncesi partimizin kapatılması gerekiyordu.

Enteresan olan şu kanun tasarısında, arkadaşlarımız “Neden bu kadar acele edildi, neden böyle getirildi?” diye konuşuyorlar ama ben size daha ilginç bir şey söyleyeceğim: Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu, tarih 10/12/2009 ve ben bu teklif görüşüldüğünde Plan ve Bütçe Komisyonu üyesiydim. Raporun altında imzalara bakıyoruz. O dönem Demokratik Toplum Partisi Grubu adına 2 üyemiz vardı; birisi bendim ve Osman Özçelik, Siirt Milletvekili. İkimizin adı yok. Bu ayıp nedir arkadaşlar? 10 Aralıkta partimiz daha kapatılmamıştı, Anayasa Mahkemesi 11 Aralıkta kapattı. Ama 10 Aralıkta adımızı Bütçe Komisyonundan silmek ne oluyor, anlatır mısınız? Bunun izahını… Bu teklif derhâl geri çekilmeli. 10 Aralıkta Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu ve benim ismim yok. Benim bu konuda muhalefetim veya görüşüm alınmamış. 11’inde Anayasa Mahkemesi partimizi kapattı, 14’ünde Meclis Başkanlığına tebliğ edildi; bu Rapor, 10 tarihli.

Önce, bu teklifin alınıp düzeltilmesi etik olarak gerekli.

Partisi kapatılmayan milletvekili var mı bu Mecliste, soruyorum? İktidar partisinin geleneğinden 3 parti kapatıldı.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Ne alakası var!

HASİP KAPLAN (Devamla) – Arkasından, bizim kurduğumuz partilerden 6 tanesi kapatıldı ama 12 Eylül askerî darbesi de geldi, cumhuriyetin kurucu partisi olduğunu, Atatürk’ün partisi olduğunu söylediği, dediği CHP’yi dahi kapattı, MHP’yi de kapattı. Yani burada kapatmadan nasibini almayan tek milletvekili yok.

Bu ayıp bana bir olayı anımsattı: Yıl 1995, Strasbourg’da, kapatılan ÖZDEP’in duruşmasına katılıyorum avukat olarak ve o gün Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin büyük salonu tıklım tıklım doluydu. Şaşırdım, başkana sordum. “Hasip Bey, burası dolu; aşağıdaki 500 kişilik kafeteryayı da akademisyenlere, hukukçulara ve stajyerlere ayırdık ekrandan onlar da izliyorlar kapatma davasını. Ne yapalım, Avrupa’da sizden başka parti kapatan ülke yok ki, böyle bir dava örneğini kimse görmüyor ki.” dedi.

27’nci parti kapatılıyor ve Sayın Ahmet Türk, Aysel Tuğluk arkadaşlarımızın üyeliği düşürüldü. Şimdi, bundan Meclis olarak bir ders çıkarmıyoruz ve toplumsal barışı konuşacak yer olarak burayı ne kadar önemsediğimizi her defasında dile getiriyoruz ama buraya her geldiğimizde bu kadar dile getirmemize rağmen, toplum yangınlarda. Nasıl? Bakın, dün Manisa’nın Selendi ilçesinde Roman yurttaşlarımıza binlerce kişi saldırıyor, yılbaşı, çay tartışmasından; evleri, araçları, binaları darmadağın ediliyor ve vali, kaymakam, belediye başkanı gidiyor, bir tek kişi saldırganlardan yakalanmıyor, bir tek kişi engellenmiyor. Sanki, bu ülkenin bütün gazı, biberi, gaz bombaları, Tekel işçileri için, itfaiyeciler için, Kürt muhalefet için, sol muhalefet için alınmış. Ama, bir başkaları, linç kampanyasını çok rahatlıkla yapabiliyor.

Arkadaşlar, Ege’de oluyor bunlar, dikkat edin. Son bir yılda, 39 tane Kürt yurttaşımıza yönelik linç girişimi yaşanmış. Edirne’de, bir küçük sol örgüt gidip basın açıklaması yapacak, üç gündür Edirne’ye giremiyor. Birileri “Basın açıklaması yaptırtmam.” diyor ve bu ülkede, Tekel işçileri, Ankara’nın, başkentin göbeğinde, burada, 4/C’li olamamanın onurlu mücadelesini veriyor. Daha örnekleri çoğaltabiliriz. Peki, şunu Meclis olarak kendimize sorma gereği yok mu: Neden bu kadar sevgisiz, mutsuz ve saldırgan bir toplum oluverdik? Hiç mi bizim bunda katkımız ve payımız yok?

SONER AKSOY (Kütahya) – PKK sayesinde!

HASİP KAPLAN (Devamla) – Bakın, eğer iktidar olup Meclise geliyorsanız ve yedi yıl bu ülkede “Ben darbe anayasasını değiştireceğim.” diyorsanız, değiştiremiyorsanız; eğer “Siyasi Partiler Yasası’nı değiştireceğim.” diyorsanız, değiştiremiyorsanız, seçim barajını indiremiyorsanız; halkın özgür iradesiyle milletvekillerini seçmesini sağlayamıyorsanız; düşünce ve örgütlenme özgürlüğünün önündeki engelleri kaldıramıyorsanız; ekonomiyi iyileştiremiyorsanız; çalışanlara, emek ve meslek örgütlerine sendikal hak ve özgürlüklerini sağlayamıyorsanız; Avrupa Birliği reformlarının gereğini yerine getiremiyorsanız ve bu çoğunlukta, bu Mecliste, yedi yıl sonra hâlâ birtakım iddialarla geliyorsanız ve -küresel krizi de- bir grup başkan vekiliniz, üstelik iş adamı, tasarı yerine teklif olarak Meclise indirip bütün krizin çaresini iş adamlarının, firmaların önünü açmakta görüyorsa, yeni bir yıla girerken zam bombardımanı yapıp damga vergisinden tapu harcına, pasaporttan ehliyete, sigaradan alkole, doğal gazdan akaryakıta her alanda vergileri artırıyorsanız; sonra da özel tüketim vergisi, KDV ve diğer konularda dolaylı vergilerle vatandaşa yüklüyorsanız, vatandaşta geçim diye bir hâl bırakmıyorsanız, sinirlerini geriyorsanız bu toplumun sigortasının bir gün bir sosyal patlamayla bu ülkeyi sarsacağını görmek gerekmiyor mu arkadaşlar?

Yani biz de biliyoruz, Türkiye’de küresel krizin birtakım etkileri oldu. Her ne kadar “Teğet geçti.” dense de belli ki bu teklifi sunan arkadaşımızı teğet geçmemiş ki vergilerin indirilmesi için bir teklif getirmiş, ithalatımız, ihracatımız artsın diye.

Peki, bu krizde 72 milyon insanımızın -elbette ki işverenini, sermaye kesimini, ithalatını, ihracatını, istihdamını düşüneceğiz- çalışanın, emekçinin, onların haklarını korumayacak mıyız? Yani bu krize karşı çare olarak bugüne kadar onlar için de bir tasarı, bir teklif, Allah aşkına, vatan aşkına, millet aşkına, insanlık adına getirilmez mi? “Özelleştirme” diyorsunuz, işçileri sokağa atıyorsunuz, aldığı hakları, kazanılmış hakları bir günde yerle yeksan ediyorsunuz.

İşte, benim Türkiye’m, benim özlediğim, partimin özlediği, barış ve demokrasi günlerinin yaşanacağı Türkiye nedir biliyor musunuz? Tekel işçileri var ya, gaz sıktığınız, biber sıktığınız, copladığınız, itelediğiniz, kakaladığınız, hâlâ bu soğukta, karda Türk-İş’in önünde nöbet tutan o işçilerin kimliklerine, künyelerine bakın, Diyarbakırlıdan Manisalıya, Samsunludan Antalyalıya, İç Anadolu’ya kadar her bir vatandaşımızın ekmek ve aş mücadelesinde, sendikal hak mücadelesinde, onur mücadelesinde, kavgasında kenetlendiğini, bir bütün olduğunu, aynı karavanadan çorba içtiğini görürsünüz, aynı karavanadan çay içtiğini görürsünüz. Biz bu turuncu ceylan derisi koltuklarda bu kadar rahat otururken 700 metre ötemizdeki bu işçilerin dramının, bir anda 1.700-1.800 lira maaştan, ücretten 600 liralara, 4/C sınıfına sokma vicdansızlığının muhasebesini yapamıyorsak bu toplumun sigortaları atar, atar; Selendi de olur, Edirne de olur, Çanakkale de olur.

 Birilerinin anlamadığı, vicdanının nasır bağladığı şu günlerde, toplumda çatışmaların olmadığı bugünlerde, huzurun olduğu bugünlerde, gelirsiniz, Doğu’da, Güneydoğu’da yüzde 80 oyla seçilmiş belediye başkanlarının hepsini alır, kelepçeleyip 12 Eylül, Guantanamo’nun manzarasında fotoğraflarını basına servis edip çıkarsınız, arkasından da dersiniz ki: “Açılım yaptık.” Ondan sonra da halkı inandıracaksınız.

Burada bir tuhaflık var yani bir yanlış gidiş var. Yani Yargıtayda 33 tane yargıcın yeri boşalmış. Anayasa diyor: “10 yargıç boşalınca mecbursunuz seçim yapmaya.” Günlerdir bir seçim yapıp yargıçlarınızı seçemiyorsunuz. Ama kozmik odada arama yapan, gecesini gündüze takan hâkimin, savcının önüne sekizer mermi, kalaşnikof mermisi gönderilen bu ülkede, hâkimine, savcısına sahip çıkmamış, yargısına sahip çıkmamış, karanlık odakların üzerine cesaretle yürüyecek bağımsız bir yargı vicdanını dimdik ayakta tutacak bir duruşta Meclis olarak bütünlük içinde arkasında olamamış bir fotoğraf vermenin huzursuzluğu yaşanıyor bu ülkede.

Şimdi bunca huzursuzluk yaşanan bu ülkede bağımsız yargıyı mı bekleyeceksiniz? Size Sason isyanında Cemilo Çeto’nun kısa kararını okusam da anlasanız. Ne demişti yargıç? 1 ve 2’nci sırada oturanların idamına, 90’ıncı sıraya kadar oturanların on beş yıl hapsine, gerisinin de soruşturmasının kaldırılmasına. Böyle bir Türkiye mi istiyor herkes? Herkes kendi kafasına, çizgisine, tornadan çıkmış kendine göre bir Türkiye mi istiyor, 72 milyon mu istiyor? Mümkün mü bu? Mümkün mü bu zenginlikleri, farklı düşünceleri, farklı görüşleri, demokratik bir ortamda demokrasi içinde bunu bu noktaya çekebilmek? Mümkün değil arkadaşlar. Bu ülkede sağcı da olacak solcu da olacak. Bu ülkede Alevi de olacak Sünni de olacak. Bu ülkede Kürt’ü, Türk’ü, Çerkez’i hepsi olacak ama bunların hepsinin bir eşit yurttaşlık hukuku olacak. Bunun, günümüzün en önemli noktası budur.

Şimdi “Bu kriz nedeniyle serbest bölgeler çökmüş.” diyor arkadaşlarımız. Toplum çöküyor, toplum, kardeşlik çöküyor, adalet duygusu çöküyor. Yargısı, askerin tepesi, Anayasa Mahkemesi, emniyeti, bütün üst kurumları güvensizlik içinde birbirine girmiş bir Türkiye. Bunlar sadece değişimin sancılarıdır, değişiyor, dönüşüyor… Nerede değişiyor, dönüşüyor? Ben söyleyeyim mi? Bugün Başbakanın Genelkurmaya brifing almaya giderken yanına İçişleri ve Adalet Bakanı almasıyla değişiyor. Benim Başbakanımın gelip burada, kendi emri altındaki memurundan brifingi alıp gelip Meclisi bilgilendirmesi gerekir. Adalet Bakanımın gelip burada o hâkimlere, savcılara kalaşnikof mermisi gönderen karanlık güç odaklarını gelip burada anlatması gerekiyor. Benim İçişleri Bakanımın gelip burada seçilmiş belediye başkanlarına kelepçe vurulmasının izahını yapabilmesi gerekiyor. Bu ülkede atanmışların karşısında seçilmişlerin halkın vicdanı olduğunun bilinmesi gerekiyor ki bu Meclis gerçek gücünü, kudretini gösterebilsin.

Şimdi, kriz serbest bölgesinde bir tek TÜBİTAK’ta artış var, gerisi, bütün bölgelerde yüzde 43,5 gerileme var. Evet, doğru “Kriz vurmadı.” diyorsunuz ama yüzde 43,5 demek yarı yarıya demek, bir kriz etkilemesi demek.

Şimdi, buradan bakıyorsunuz -iş yerinde- iki tanesi -Samsun Serbest Bölge yüzde 99,5; Mardin 96,6 - en büyük gerileme yaşayan iki serbest bölge. Ben, hep Mardin biliyordum ama şu an öğrendim ki Samsun’muş yani Karadeniz’e açılan bir liman kentimiz serbest bölge olarak bu kadar gerilemiş. 

Şimdi, bu teklifi veren Sayın Elitaş’ın çıkıp, bu teklifle binde 5’i binde 1’e indirdiği zaman -muafiyeti- hangi şirketler ne kadar kazanacak, Türkiye’ye ne kadar yatırım yapacaklar, bunu anlatmasını isterdik ama bunu dinlemedik. Yani bu teklifi, tasarı olarak Bakanlar Kurulunun neden getirmediğini, bürokratlarının neden incelemediğini, bürokratlar bunu görüşmeden, niye bunu direkt, apar topar getirip Bütçe Komisyonunda, üstelik akşam saat 18.00’de getirip ertesi gün görüştürmenin acelesinin, neden yangından mal kaçırıldığının izah edilmesi gerekirdi.

Şimdi, Mersin bölgesi en önemli bölgelerimizden biri. Diyor ki: “İhracat şartı yüzde 85.” Daha bir sene olmadı, kanun çıkardık burada. Ama diyor ki: “Kriz bizi vurdu.” Bunun yerine, gelin bunu yüzde 50’ye çekin, ihracat şartını yani işçilerden vergi alınmama olayını yüzde 50’ye çekin ki biz daha çok üretelim, ihracat yapalım. Bu yapılmıyor ama vergi, CIF ve FOB değerlerinde oynama yapılıyor.

Şimdi burada sormak istiyorum: Hangi iş adamlarının şirketleri buradan kârlı çıkacak? Şimdi, kriz, krize karşı çareyse, krize karşı çareyi emekçi halkın, işçinin, ücretlinin, birinci derecede vergisini peşin ödeyen memurun haklarındaki, bu zam furyasından sonraki kriz nedeniyle ki gerileme karşısında çıkıp birilerinin “Kardeşim, sen yüzde 27 vergiyi peşin ödüyorsun, kurumlar vergisi yüzde 10. Gel, senin vergini azaltalım, kurumların vergisini gelir düzeyine göre artıralım.” demesi daha adaletli olmaz mıydı? Bu adalet fikri, adı “adalet” olan bir partiye daha çok yakışmaz mıydı? Yani Tekel işçilerini “özelleştirme” adı altında sokağa atarken, Tekel üreticisi olan Türkiye’de tütün üreticilerini bir taraftan mağdur edeceksin, bir taraftan da Philip Morris şirketine peşkeş çekeceksiniz. İthalat ihracat, ondan sonra ülke kalkınsın... Olmaz bu, arkadaşlar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.

HASİP KAPLAN (Devamla) – Şimdi, bir gerçeklik var Güneydoğu Anadolu Bbölgesi’nin serbest bölgelerinde yapılan ihracatta yüzde 30’luk kayıp yaşandı, yaşanmayan bölge yok. Burada, buna çözüm aramanın bir bütünsellik yanı olması lazım. Küresel ekonomik kriz bir bütün olarak ele alındığı zaman çözüm bulunabilir.

Siz kalkıp bir kanunda iki sene içinde 3 defa değişiklik yapmaya kalkarsanız bu, şu demektir: Bazı şirketlerin bunda çıkarı vardır, onlar için düzenleme yapıyorsunuz. Gelin 72 milyona düzenleme yapın, gelin halkın çıkarlarını düşünün, gelin bu zulüm, bu enflasyon, bu hayat pahalılığı karşısında emekçileri düşünün, Tekel işçilerini düşünün, itfaiye işçilerini düşünün, sokağa özelleştirme sonucu bırakılan vatandaşımızı düşünün, onların çoluğunu çocuğunu düşünün;, küresel krize çare budur.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Kaplan, lütfen sözünüzü bağlayınız.

HASİP KAPLAN (Devamla) – Sevgili arkadaşlar, küresel kriz sadece iş adamlarını vurmuyor. Bu Mecliste her gün iş adamları ve sermaye için, IMF için yasa çıkarmaktan bıktık; biraz da halk için çalışalım, halkın çıkarları için, emekçilerin. Hak, adalet, vicdan budur; Meclisi vicdana davet ediyorum, insani açıdan vicdana davet ediyorum. Emekçiler için, Tekel işçileri için… Dört tane grubuz burada, gelin hep beraber ziyarete gidelim, gelin hep beraber düzeltelim, gelin kazanılmış haklarıyla onları tekrar devlet kurumlarına yerleştirelim, gelin bu güzellikleri yaşatalım, bu da elimizde bizim, “Selendi”ler yaşanmasın, gelin; güzellikleri de yaşatmak elimizde, bu davet  de bizim.

Barış ve Demokrasi Partisi adına hepinizi tekrar saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Kaplan.

SONER AKSOY (Kütahya) – Terör adına da bir mesaj beklerdim.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Plan ve Bütçe Komisyonunu temsil eden bu raporun sözcüsü Tokat Milletvekili Sayın Osman Demir’in bir kısa açıklaması olacaktır yerinden.

Buyurunuz.

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ OSMAN DEMİR (Tokat) –Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Sayın Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım; Sayın Hatip “Önceki partimiz henüz kapanmamıştı -Demokratik Toplum Partisini kastederek- ben de Plan ve Bütçe Komisyonunun üyesiydim. Yeni partimiz daha sonra kuruldu ama Komisyonun taslağında benim ve arkadaşımın ismi yer almıyor.” diye söyledi. Yani buradan sanki bir ayrımcılık varmış gibi algılandı konuşması.

HASİP KAPLAN (Şırnak) – İhraç var, dışlama var.

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ OSMAN DEMİR (Tokat) – Sayın Milletvekili, İç Tüzük’ün gereğine uygundur yapılan. Şöyle ki: Siz, o günkü toplantıda devam cetvelinde imzanız yok, gelmemişsiniz o gün kanunun görüşüldüğü toplantıya.

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Ama üye olarak yazarsınız.

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ OSMAN DEMİR (Tokat) – Sayın Başkanım, açıklamamı tamamlamak istiyorum.

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Bana hiçbir mazeret anlatmayın.

BAŞKAN – Sayın Kaplan, lütfen bir açıklamayı dinleyelim.

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ OSMAN DEMİR (Tokat) – Sayın Kaplan, birincisi odur.

İkincisi: Yine, son oturumda yer alan arkadaşlar yani kanun toplu olarak oylanırken Komisyonda yer alan arkadaşlarımızın imza mazbatası var. Orada da imzanız yok, ona da katılmamışsınız, son oylamaya.

Ayrıca İç Tüzük’ün 42’nci maddesinin ikinci fıkrası der ki: “Raporlar konu hakkındaki son oylamaya katılan komisyon üyelerince imzalanır.” Siz orada yoksunuz Değerli Milletvekili.

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Ben üyeyim. Anlamadığınız bir şey var: Ben üyeyim. Katılırım katılmam, imzalarım imzalamam, gerekçeleri vermem ama üye olarak beni yazmak zorundasınız.

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ OSMAN DEMİR (Tokat) – Şimdi, Sayın Milletvekili, ben konuştuğumu çok iyi... Lütfen…

BAŞKAN – Sayın Kaplan, lütfen yerinize oturun. Sayın Kaplan, lütfen…

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Öyle şey yok. Yanlış yapıyorsunuz. Yanlışı savunmayın. Ben üyeyim. Üye olarak yazacaksınız. Katılmadım diye…

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ OSMAN DEMİR (Tokat) – Sayın Başkan, lütfen…

BAŞKAN – Sayın Kaplan, lütfen açıklamayı dinleyiniz.

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ OSMAN DEMİR (Tokat) – Sayın Milletvekili, siz de haddinizi ve hakkınızı bilin lütfen… Burada yaptığım doğrudur. Şimdi söylüyorum: Aynı şekilde, bakın…

BAŞKAN – Sayın Kaplan, lütfen…

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Ben haddimi biliyorum. Hem saygısızlık yapacaksınız hem savunacaksınız. Ben üye miydim, değil miydim?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ OSMAN DEMİR (Tokat) – Sayın Kaplan, lütfen bir dinler misiniz? Konuşmam bitmedi benim.

BAŞKAN – Sayın Kaplan, lütfen oturunuz.

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Yani özür dilemesini de bilmiyorsunuz.

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ OSMAN DEMİR (Tokat) – Bir saniye Sayın Kaplan. Özür dileyecek bir şey yok ortada. Her şey kurallara uygundur, yasaya uygundur.

İkincisi: Sayın Başkanım, bakın, aynı…

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Çıkın konuşun bütçe üyeleri sayın arkadaşlarım, konuşun. Ben bu Komisyonun üyesi miydim, değil miydim o zaman söyler misiniz…

BAŞKAN – Sayın Kaplan…

SONER AKSOY (Kütahya) – İç Tüzük var, İç Tüzük.

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ OSMAN DEMİR (Tokat) – Sayın Kaplan, bak, siz bu işleri bilen bir arkadaşsınız. Ona rağmen, lüzumsuz yere bağırıyorsunuz.

BAŞKAN – Sayın Kaplan, lütfen açıklamayı dinleyiniz.

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Ayıp ya! Yani yaptığınız, savunmanız...

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ OSMAN DEMİR (Tokat) – Sizin yaptığınız ayıp! Sabretmiyorsunuz, dinlemiyorsunuz! Ne söyleyeceğimi beklemiyorsunuz.

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Özrü kabahatinden büyük!

BAŞKAN – Sayın Kaplan…

Devam ediniz Sayın Demir.

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ OSMAN DEMİR (Tokat) – Sayın Başkanım, ayrıca burada kesinlikle şu partili, bu partili diye bir ayrım yoktur. Sayın Kaplan ve Sayın Özçelik’le aynı konumda olan, bakın, Adalet ve Kalkınma Partisinden Başkan Vekili arkadaşımız Recai Berber, yine Balıkesir Milletvekilimiz Ali Osman Sali, yine Yalova Milletvekilimiz İlhan Evcin Bey aynı konumdadırlar ve onların da ismi açılmamıştır. Ne toplantıya katılmışlardır ne son oylamaya.

Yine, Cumhuriyet Halk Partisinden…

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Bakın, Sayın Başkanım, Ferit Mevlüt Aslanoğlu imzada bulunamadı, bakın o da yok!

SONER AKSOY (Kütahya) – Otur yerine!

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ OSMAN DEMİR (Tokat) – Sayın Başkanım…

BAŞKAN – Bir dakika, açıklamayı bitirsin. Sayın Kaplan, lütfen dinleyin!

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkanım…

BAŞKAN – Sayın Kaplan, Sayın Kaplan, lütfen açıklamasını tamamlasın.

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Ama Sayın Başkan, biraz izan lazım!

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ OSMAN DEMİR (Tokat) – Sayın Kaplan, izin vermiyorsunuz.

BAŞKAN – Bir dakika, açıklamasını tamamlasın, ondan sonra.

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ OSMAN DEMİR (Tokat) – Yine, aynı şekilde Cumhuriyet Halk Partisinden Esfender Korkmaz ve Tekirdağ Milletvekilimiz Faik Öztrak beyler aynı konumdadırlar, onların isimleri de yoktur.

HARUN ÖZTÜRK (İzmir) – Yanlış uyguluyorsunuz…

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ OSMAN DEMİR (Tokat) – Burada, hiçbir şekilde şu partiye bu partiye ayrımcılık diye bir şey söz konusu değildir. Nasıl ki burada, Genel Kurulda, milletimizin temsilcisi olan milletvekilleri, hangi partiden olurlarsa olsunlar milletimizi temsil ettikleri için eşit sayılıyorlarsa, Komisyonumuzda da aynı şekilde eşit sayılmaktadırlar.

Şimdi, bakıyoruz, yine 42’nci maddenin üçüncü fıkrası der ki: “Daha önceki toplantılara katılmış olup tasarı veya teklifin tümünün son oylamasında hazır bulunamayan komisyon üyeleri varsa, gerekçeli muhalefetlerini de yazarak raporu imzalayabilirler.”

Yani bu şekilde, eğer yoklamada bulunup, kanunun görüşülmesi sırasında yer alıp son oylamada yer alamamışsa bu arkadaşlar, muhalefet şerhi yazabiliyorlar.

Tamamen yapılanlar İç Tüzük’e uygundur.

Arz ederim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Demir.

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkanım, izninizle, çünkü çok ciddi bir yanıltma var.

SONER AKSOY (Kütahya) – Hiçbir yanıltma yok!

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Ben bunu İç Tüzük…

SONER AKSOY (Kütahya) – İç Tüzük var ortada, ne yanıltması olacak!

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sen çok biliyorsun zaten!

SONER AKSOY (Kütahya) – Sen mi biliyorsun bunu?

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan, yanıt vermek zorundayım buna, bu ciddi bir olay yani…

BAŞKAN – Buyurun, iki dakika söyleyin, konu açıklığa kavuşsun.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Sayın Başkan, meramını çok net olarak anlattı. Sayın Komisyon Sözcüsü de bunu ifade etti. İlave olarak söyleyecek neyi var Sayın Başkan? Öyle bir usul yok ki. Allah aşkına! Çok net olarak cevabını verdi.

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Canikli sizden mi izin isteyeceğim söyler misiniz?

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) - Başka arkadaşlarımız da başka milletvekilleri de CHP’li, AK PARTİ’li arkadaşlar…

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Canikli, sizden mi izin isteyeceğim? Başkanım izin verdi. Lütfen izle.

BAŞKAN – İki dakika süre veriyorum efendim.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) - Sayın Kaplan Meclisi esir aldı. Dinlemek zorunda değiliz onu. Yapmayın.

BAŞKAN – Sayın Canikli, lütfen oturunuz.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) - Komisyon sözcüsü de güzel bir şekilde cevap verdi Sayın Başkan.

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Oturur musunuz.

BAŞKAN – Oturur musunuz lütfen Sayın Canikli. Lütfen…

Sayın Kaplan, iki dakika süre veriyorum. Bu konu açıklığa kavuşsun.

Lütfen buyurunuz.

VI.- AÇIKLAMALAR

1.- Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan’ın, Plan ve Bütçe Komisyonu Sözcüsü Tokat Milletvekili Osman Demir’in, konuşmasındaki “Plan ve Bütçe Komisyonu raporunda komisyon üyelikleri devam etmesine rağmen kendisinin ve arkadaşının isminin yer almadığı” ifadelerini yanlış yorumlayarak ciddi bir yanıltmada bulunduğuna ilişkin açıklaması

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan, ben iki buçuk yıldır Plan ve Bütçe Komisyonunda çalışıyorum. Bütün üye arkadaşlarım burada, Sayın Öztürk, CHP, MHP üyeleri de. Bizde bir gelenek var, bütün komisyon üyeleri yazılır, bulunmayanlar “Bulunmadı.” diye yazılır. Bulunanların varsa ayrışık oyu veya yoksa yazılmaz. Bu, İç Tüzük açısından şu açıdan önemli: Eğer siz oraya “Ayrışık oyum, muhalefet şerhim vardır.” diye yazmazsanız, gelip burada bu tasarı hakkında önerge veremiyorsunuz. Bu bir hak. Bu önerge aleyhinde konuşamıyorsunuz. Bu önergeyle ilgili, bu teklifle ilgili kalkıp Meclis kürsüsünde önerge hakkınızı bile yitiriyorsunuz. O kadar şeklî önemi olan bir olaydır.

Burada, Plan ve Bütçe Komisyonu 40 kişiden oluşuyor, 25’i AK PARTİ, iktidar partisi, 7’si CHP, 5’i MHP, 2’si Demokratik Toplum Partisi, 1’i bağımsız Sayın Harun Öztürk.

Bakın, o gün, Sayın Üye Ferit Mevlüt Aslanoğlu

HARUN ÖZTÜRK (İzmir) – Bağımsız değil.

HASİP KAPLAN (Devamla) – Yani, bağımsız üye olarak seçildiniz, DSP milletvekili olarak.

“Ferit Mevlüt Aslanoğlu (Malatya) İmzada bulunamadı.” yazıyor, bakın bu raporun altında.

Sayın Aslanoğlu bulunamadı, ben de Kaplan’ım. O Aslan “Bulunamadı.” yazıyorsunuz, niye Kaplan’ı yazmıyorsunuz, söyler misiniz? Yani bana bazı şeyleri anlatırken, biraz akıl, mantık, izanla… İç Tüzük’ü, hukuku size burada yüz yirmi dört saat anlatır, ezberletirim. Yani bana bunu yaptırtmayın, bana yaptırtmayın. Özrü kabahatinden büyük savunmalara girmeyin. Özür dileyin, yanlışlık oldu, atladık deyin, anlayalım. Ama, kalkıp burada, benim partim kapatılmadan, Anayasa Mahkemesinden önce de kapatma gibi etik olmayan davranışlar sergilemeyin. Buna da meydan bırakmam, açık söylüyorum. Herkes haddini bilsin, herkes. (BDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Kaplan.

Burada konu netliğe kavuşmuştur. Sayın Komisyon İç Tüzük’e uygun olarak açıklamalarda bulunmuştur.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Bu konu kapanmıştır Sayın Genç.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, Komisyon tutanakları bir belgedir. İleride tutanakları inceleyenlerin bu Komisyon üyeleri kimdir bilmeleri lazım. Onun için rapor eksiktir.

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Geri gönderilmesi lazım.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Geri gönderin.

BAŞKAN – Şimdi, Sayın Genç, bugüne kadar yapılmış olan bütün tekliflerde aynı yöntem ve aynı usul uygulanmış olduğu hâlde…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Efendim, aynı geçmiş komisyon raporlarını getirelim “Bulunmadı” diyor.

BAŞKAN -  Şimdi Komisyon Başkanının ve sözcüsünün bu konuda yaptığı açıklama oldukça yeterli görünüyor. Ama sizin itirazınız…

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkanım, Komisyon Başkanı olsa yine amenna.

BAŞKAN – Komisyon Sözcüsünün...

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın arkadaşımız zaten Komisyon Başkanı değil.

BAŞKAN – Komisyonu temsilen Komisyon Sözcüsünün...

HASİP KAPLAN (Şırnak) - Ama orada da Komisyon adına da Komisyon Başkanının konuşması lazım. Yani bunda da bir yanlış var.

BAŞKAN – Komisyon Sözcüsü seçilmiş Sayın Kaplan. Komisyon Sözcüsü seçildikten sonra konuşma hakkına sahiptir.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, bu konuda bir iki dakikalık…

BAŞKAN – Bu konu yeterli şekilde tartışılmıştır Sayın Genç. Sizinle bu konuyu konuşacak bir durum yoktur.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Burada bakın, bu konu çok önemli. Burada bakın, zaten Başkanlık Divanı bu komisyonları denetlemiyor.

BAŞKAN – Sayın Genç…

KAMER GENÇ (Tunceli) - Şimdi burada, bakın, bu Komisyon tutanakları tarih boyunca, yani yüz sene sonra incelenecek. Bunun, bu Komisyonun üyeleri kimdi, kim değildi burada yazılması lazım.

BAŞKAN – Sayın Genç, bütün teklifler, bu görüşünüzü de dikkate alırız ve daha sonra da bunu yerine getirmeye çalışır Komisyon üyeleri. Komisyon üyeleri kimlerdir onun listesini de yayınlarlar.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Ama bakın Sayın Başkan, o kadar keyfîlikler yapıyorsunuz ki! 

BAŞKAN – İç Tüzük’ün gerekleri yerine getirilmiş olduğu gayet net, açık ortaya çıktı.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Bakın, bu konuya bağlı olarak bir şey daha söyleyeceğim Sayın Başkan. 

BAŞKAN – Bu konu kapanmıştır Sayın Genç, lütfen yerinize geçerseniz memnun olacağız.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Efendim, bakın… Sayın Başkan,  biraz önce burada bir araştırma önergesi okundu.

BAŞKAN - Çalışmamıza devam edelim.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Ama Sayın Başkan, ben milletvekiliyim, bir şey söyleyeceğim.

BAŞKAN – Milletvekilisiniz, bir söz söyleyeceksiniz ama usule uygun olması gerekiyor.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Bakın Sayın Başkan, biraz evvel… Bakın Sayın Başkan, biraz önce….

BAŞKAN – Sayın Genç…

KAMER GENÇ (Tunceli) - Sayın Başkan, bakın çok ciddi bir şey söylüyorum. Biraz önce, burada Demokratik Toplum Partisinin bir araştırma önergesini okudunuz.

Bakın  “Demokratik Toplum Partisi Grup Başkanlığı” diye burada bir araştırma önergesi okudunuz. Şimdi, Demokratik Toplum Partisinin hakkında verilen Anayasa Mahkemesi kararı 31/12/2009’da yayınlanmakla fiilen varlığı sona erdi. Ben “Parti kapatılması yerindedir.” demiyorum. Şimdi, burada…

BAŞKAN – Sayın Genç…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Ama bir dakika efendim, bu çok önemli. Demokratik Toplum Partisinin birçok…

BAŞKAN – Sayın Genç, lütfen olayları birbirine karıştırmayınız.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Efendim, bakın, yanlış yapıyorsunuz, yani Başkanlık yanlış yapıyor.

BAŞKAN – Yanlış yapmıyoruz. Demin okunan önergede araştırma önergesinin açılmasını…

 KAMER GENÇ (Tunceli) – Araştırma önergesini bu parti adı altında okuyamazsınız.

BAŞKAN – Onun adına okunmadı, milletvekillerinin adına okundu.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Efendim, bakın, orada…

BAŞKAN – Lütfen… Lütfen…

Yoksa biz burada Meclisi yönetemeyeceğiz böyle yaparsanız. Burada okuttuğumuz…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Efendim, bakın, orada gene ayrıca Demokratik Toplum Partisinin bir sürü araştırma önergeleri var.

BAŞKAN – Lütfen Sayın Genç…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Ama efendim, size doğruları öğretelim yani Meclis Başkanlığı biraz doğruları bilsin. Şimdi, bu önergeler geçerli midir değil midir?

BAŞKAN – Meclis Başkanlığı doğruları biliyor, bu Divan da doğruları biliyor efendim. Milletvekilleri adına verilmiş önergedir o, orada partinin adı yok.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Efendim, ama orada milletvekilliği düşen arkadaşlarımızın imzası var. Başkanlık Divanı hiçbir şeyle ilgilenmiyor ki, ancak gitsin Meclis Başkanı Mehmet Ali Şahin dışarıda geziler yapsın.

BAŞKAN – Lütfen Sayın Genç…

Açıklamalarınız için teşekkür ederiz.

V.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri  (Devam)

3.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş ve Ankara Milletvekili Reha Denemeç’in; Serbest Bölgeler Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/541) (S. Sayısı: 446) (Devam)

BAŞKAN – Şimdi, şahıslar adına Konya Milletvekili Hasan Angı. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Buyurunuz Sayın Angı.

HASAN ANGI (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmelerine başladığımız 446 sıra sayılı Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili ve Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş ve Ankara Milletvekili Reha Denemeç’in; Serbest Bölgeler Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi hakkında kişisel görüşlerimi ifade etmek üzere huzurlarınızda bulunuyorum. Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Gelişmekte olan ülkelerin kalkınmasında ve ihracatın artırılmasında sağladığı katkının öneminin kavranmasıyla birlikte serbest bölgeler hem gelişmiş hem de gelişmekte olan ülkelerin geniş ölçüde kullandığı bir ekonomi ve dış ticaret politikası aracı hâline gelmiştir. Türkiye'de 3218 sayılı Serbest Bölgeler Kanunu’nun yürürlüğe girdiği 1985 yılından bugüne kadar serbest bölge uygulamalarında önemli gelişmeler kaydedilmiş, faaliyette olan serbest bölgelerin sayısı hızla artmış ve bugün itibarıyla da on dokuza ulaşmıştır.

Serbest bölgelerin tarihi, serbest ticarete destek yaratmanın, katalizör oluşturmanın tarihidir. Bugün, uluslararası ekonomik sisteme entegre olmuş birçok ülkenin, bunu, serbest bölgeler vasıtasıyla gerçekleştirdiği görülmektedir. Genel olarak baktığımızda, ekonomideki tüm üretim ve dağıtım kanallarını kullanarak sadece bulundukları bölgeye değil, tüm ülke ekonomisine katkı sağlayan serbest bölgeler, ticaret kapasitesini ve verimliliği artırmakta ve ciddi bir istihdam kaynağı olarak da ülke ekonomilerine hizmet etmektedir.

Hatırlayınız, hâlen içinde bulunduğumuz son küreselleşme dalgasının başlangıcına işaret eden 1970’ler, aynı zamanda serbest bölgelerin çok parlak bir dönemine de sahne olmaktaydı. Bu dönemde serbest bölgeler ve özelleştirme uygulamaları, “Uluslararası yeni iş bölümünün ve gelişmekte olan ülkelerin dünya pazarlarıyla eklemlenmesinin idari aracı.” olarak tarif ve tavsiye edilmekteydi. O dönemde ekonomilerinin bütününü serbest ticarete açamayan ülkeler, “serbest bölge” veya “ihraç işleme bölgesi” gibi adlarla anılan özel alanlar yaratmakta ve bu alanlardan da âdeta bir ekonomik laboratuvar gibi yararlanmaktaydılar. Çok sayıda ülke, azaltılmış bürokrasi ve tek noktadan hizmet gibi modern iş yapma biçimlerini, uluslararası standartlarda lojistik yaratma kapasitesi ve becerilerini, hepsinden de önemlisi serbest ticareti serbest bölgelerde öğrendi. Böylece, zaman içerisinde, önce sermayenin küreselleşmesi daha sonra da derinleşmesi aşamalarında serbest bölgeler çok önemli işlevler üstlendi.

Her ne kadar küresel düzende kamunun sanayi politikası oluşturma olanağının daraldığı doğru olsa da küresel boyutta rekabet edebilirliğini sürdürmek isteyen ülkelerin sanayi politikası enstrümanlarına dönüştürdükleri, yenileştirdikleri ve etkinleştirdikleri de bir gerçektir. İyi tanımlanmış, şeffaf, uluslararası temel kurallara uygun, yeni ve etkin sanayi politikalarında, özellikle gelişme ve kalkınma mücadelesini sürdüren ülkeler açısından serbest bölgeler vazgeçilmez niteliktedir.

Küreselleşme sürecinde rekabet gücümüzü artırmak mücadelesini vermekteyiz. Bu süreçte serbest bölgelerin gelişiminin desteklenmesi, bunları yenilemek ve etkinleştirmek, global trendlerle uyumlaştırmak ve uluslararası bazda daha rekabetçi hâle getirmek zorundayız.

Bilindiği üzere serbest bölgeler, serbest ticarete sağladıkları destek hizmetleri, yeni teknolojileri uygulama kapasiteleri ve istihdam olanaklarıyla ticaret ve kalkınmada küresel ölçekte önemli bir araç olarak gelecekte de varlıklarını devam ettireceklerdir. Türkiye’de yaşanan gelişmeler bu açıdan aslında ümit vericidir. Özellikle son yıllarda yüksek teknolojiye yatırım yapan serbest bölgelerimiz, ARGE için cazip teşvikleri, modern altyapıları, ucuz ve hızlı üretim teknikleriyle dış ticaretimize lojistik merkezler olarak hizmet vermektedir. Artık ülkemizde serbest bölgeler, değişim ve dönüşümün doğal öncüleri olarak öne çıkmaktadır.

Küresel ekonominin giderek derinleştiği günümüz şartlarında serbest bölgeler, lojistik merkezi, elektronik ticareti ve İnternet şehirleri, hatta medikal kompleksler olarak ekonomik gelişme için yeni fırsatlar sağlıyor. Bu örnekleri çoğaltmak mümkün. Ancak dikkat çeken nokta, serbest bölgelerin yaratıcılık, yenilenme ve yüksek rekabetçilik açısından yeni bir işlev üstlendikleridir. Bu işlevi de çok iyi yerine getiriyorlar çünkü geleceğe ait bir vizyon yaratabilme kapasitesi serbest bölgelerin misyonunda mevcuttur.

Bundan sonraki dönemde serbest bölgelerin varlığını güçlendirebilmesi için küresel ekonomi ve ticaretin tıkandığı noktaları çok iyi tespit edip bu noktalarda yardıma koşmamız, yeni lojistik kapasiteler yaratarak dünya ticaretinin hizmetine sunmamız çok önemli. Rekabet üstünlüğü, yeni kazanılmış kabiliyet ile oluşan sinerjiyi uluslararası pazarlara yöneltebilmek bu açıdan en stratejik amaçtır. Serbest bölgelerimizde faaliyet gösteren kullanıcıların finansal yükümlülükleriyle ilgili bu yeni düzenleme çok detay görünmekle beraber, bu, küresel pazara yeniden odaklanma açısından önemli bir görev ifa edecektir.

Bu teklifle yurt dışından serbest bölgeye getirilen mallardan binde 5 oranında alınan ücret 4 puan indirilerek binde 1’e çekilmekte, buna karşılık serbest bölgeden Türkiye’ye mal hareketlerinde yani ithalatta alınan binde 5 oranındaki ücret ise aynı düzeyde artırılarak binde 9’a yükseltilmektedir. Bu suretle, yurt dışından serbest bölgeye getirilen mallardan alınmayan binde 4’lük kısım Türkiye'ye çıkarılan mallardan yani ithalatta alınacak ve toplamda binde 10’luk özel hesap getirisi herhangi bir değişikliğe uğratılmamış olacaktır.

Teklifimiz çerçevesinde, serbest bölgelerin amaç maddesine daha uygun bir yatırım ortamına kavuşturulması, gerek girdilerini yurt dışından alarak üretim yapmak gerek yurt dışından aldığı mamulleri doğrudan Türkiye dışındaki ülkelere satmak suretiyle ticari faaliyet gösteren, kanunun ifadesiyle ihracat yapan firmaları teşvik amaçlanmaktadır. Bu kapsam on dokuz serbest bölgedeki 2 bine yakın firmanın tümünü kuşatıyor. Bazı arkadaşlarımız “Alelacele gelen bu teklifle kimler bundan yararlanacak?” diye soruyorlar. Tüm bölgelerde faaliyet gösteren firmalarımıza, bu finansman maliyetini direkt etkileyen peşin ödenen paranın azaltılmasıyla bir teşvik unsuru olarak ortaya çıkmıştır.

Ekonomideki genel gelişmeleri veya geçmiş dönemlerdeki yaşananları sanki unutmuşçasına 2009’da dünyada yaşanan zor sürecin tüm müsebbibini mevcut iktidar olarak göstermeye çalışmayı veya ülkede yaşanan birçok huzursuzluklardaki paylarını görmezden gelen bazılarının, sağduyulu 72 milyona hitap ederken birilerini suçlama gayretinde olmalarını da anlamakta güçlük çekiyoruz. Bu düzenlemeye herkes katkı sağlamalı; doğru bir düzenleme. Serbest bölgelerimizin bugün geldiği toplam dış ticaret hacmimizdeki yüzde 7’lik oranının gelecek yıllarda daha artması hepimizin beklentisi ise bu teklifin yasalaşmasına da destek vermek durumundayız.

Bu hâliyle de firmalarımız ve ülke ekonomimiz kazanç sağlayacak diyorum. Düzenlemenin ülkemize hayırlı olmasını diliyor, yüce heyetinizi de tekrar saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Angı.

Mersin Milletvekili Mehmet Şandır.

Buyurunuz Sayın Şandır. (MHP sıralarından alkışlar)

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Değerli Başkan, sayın milletvekilleri; öncelikle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Serbest bölgelerle ilgili düzenlenmiş olan kanun teklifinin tümü üzerinde şahsım adına söz aldım. Bu kanun teklifi, milletvekilliği yaptığım Mersin ilinin serbest bölgesi açısından da önemli, tüm serbest bölgelerimiz açısından önemli olduğu gibi. Bu kanun teklifinin görüşülmeye başlandığında, Mersin Serbest Bölge Kullanıcıları Derneği yöneticilerine bu kanun teklifinin getirdiği hususları sordum. Bunun neyi getirdiğini, gerekli olup olmadığını sordum. Tabii, Mersin Serbest Bölge Kullanıcıları Derneği yöneticileri ve serbest bölge esnafı, getirilen hususların doğru hususlar olduğunu, gerekli olduğunu ifade ettiler. Yeterli bulmamakla beraber, bu teklifin kanunlaşmasının, serbest bölge ticareti açısından, serbest bölgedeki üretim açısından faydalı sonuçlar getireceğini söylediler. Bu sebeple, biz de, gerek grubumuz olarak gerekse de kendi çalışmalarımla bu kanuna bir anlamda destek vermek amacıyla, katkı vermek amacıyla burada bulunuyorum.

Değerli milletvekilleri, getirilen hususu, kanunun tümü üzerinde konuşan arkadaşlarımız çok detaylı olarak ifade ettiler. Kanun, serbest bölgelerdeki üretimi ve ticareti, ihracatı desteklemeyi amaçlıyor. Bu destek yeterlidir, yetersizdir ama şu yaşanan ekonomik krizin getirdiği yükü biraz hafifletmek için Hükûmet 2 milletvekilinin teklifiyle bir düzenleme yapıyor. Yani bunun olumlu olduğunu söylemekle beraber, ancak değerli milletvekilleri, serbest bölgeler –söyleyeceğim bir iki husus var- Türkiye’deki dış ticaret hacminin yüzde 7-8’i kadar bir ticaret hacmini oluşturuyorlar: 24,5 milyar dolarlık dış ticaret hacmi oluşturuyor. Bu, Türkiye’nin dış ticaret hacminin yüzde 7’si. Ancak serbest bölgeler için yaptığımız bu düzenlemeyi, gerekçesinde haklı olan, faydalı olan bu düzenlemeyi ülke geneli için düzenlemenin de bir sorumluluk olduğunu burada hatırlatmamız gerekiyor. Eğer bu ekonomik krize bir tedbir olarak düşünülmüşse, bu tedbiri serbest bölgeler dışında da üretim yapan ve üretimini ihracata gönderen üreticilerimize de sağlamak bir sorumluluktur, bir mecburiyettir diye düşünüyorum. Bu anlamda Sayın Hükûmeti bu eksiği tamamlamak üzere yeniden bir düzenleme yapmaya da davet ediyorum.

Tabii, bir durumu da tespit etmek lazım. Değerli milletvekilleri, serbest bölgeler yeni değil, yirmi beş yıllık bir süreci var; ondan önce 1953 yılında yapılan bir düzenleme var; 1927 yılında Serbest Mıntıka Kanunu ile yapılan bir düzenleme var. Serbest bölgeler Türkiye ticaretinin, ihracatının, üretiminin içerisinde köklü bir müessese ama nedense önemli gördüğümüz bu konuyla ilgili siyasi iktidarlar kalıcı, kapsayıcı bir düzenlemeyi maalesef her defasında yarım, eksik, bazen de yanlış yaparak ticareti sözde teşvik ediyorlar.

Adalet ve Kalkınma Partisinin yedi yıllık iktidarında bu Kanun 4 defa değiştirilmiş, bu 5’inci değişiklik. Bu Kanun’un amacını düzenleyen 7’nci maddesinde bu 3’üncü değişiklik. Bir yıl önce 5810 sayılı Kanun değişikliği 2008 yılının Aralık ayında yapıldı, birlikte burada yaptık, burada da konuştuk ama bir yıl sonra yine bir maddelik bir değişiklikle serbest bölgelerdeki ticareti, üretimi desteklemeyi amaçladığınızı söylüyorsunuz. Tabii, sözüm Hükûmete ve iktidar partisi grubuna: Bu konuyu bir bütünlük içerisinde, tüm zamanları kapsayacak, tüm sorunlara çözüm üretecek bir bütünlük içerisinde düzenlemek mümkün değil mi? Yani her sene aynı maddede, aynı konuda küçük küçük değişikliklerle nereye varılacak?

Değerli milletvekilleri, bu bir anlayış meselesi. Biz, 5810’un düzenlendiği geçen senenin on birinci ayında yapılan düzenlemede de söyledik. Eğer siz teşvikinizi, desteğinizi üretime vermezseniz, ihracata vereceğiniz destek sorunu çözmeyecektir, amaçlanan faydayı hasıl etmeyecektir. Bakın, burada yine aynı şeyi yapıyorsunuz. Dünden bu yana bir önerge üzerinde çalışıyoruz. Mersin Serbest Bölge esnafının sizden istediği bir husus var; deniliyor ki: “İhracata verilen, yani serbest bölgede yapılan ihracata verilen bu desteği serbest bölgede fason imalatçılara da veriniz çünkü üretimi onlar yapıyor.” “Hayır” diyorsunuz. Maliye bu işin bahanesi değil. Eğer konu üretimi desteklemekse, Serbest Bölgeler Kanunu’nun amacı, temel amacı bu bölgede yapılacak ihracata dönük üretimi desteklemekse… Bu Serbest Bölgeler Kanunu’nun amacı bu; 3218, 5810, bunların amacı bu. Üretimi desteklemeden, yapılan ticareti desteklemenin bu ülkeye, bu ülkenin insanına ne faydası var?

Değerli milletvekilleri, serbest bölgelerde, yirmi tane serbest bölgemizde yapılan toplam ticaretin hacmi 24,5 milyar dolar. Bunun yüzde 24’ü ihraç ediliyor, yani dörtte 1’i ihraç ediliyor, dörtte 3’ü içeride kullanılıyor. Şimdi, siz, eğer, ekonomik krizle mücadele edecekseniz, iç piyasaya, içeride yapılan tüketime, ona destek veren üretime destek vermez de yalnız ihracata destek vermeyi bir alışkanlık, bir politika, bir anlayış hâline getirirseniz buradan şunu söylemek gerekir: Değerli milletvekilleri, tabii, Sayın Hükûmete hitabımız ama dış  ticaretten sorumlu Sayın Bakan burada yok ama şunu sormak gerekiyor: İhracatın arttığından, patladığından övünüyorsunuz, “100 milyar doları geçen ihracatımız var.” diyorsunuz ama bu ihracatın içinde ara malı ithalatının ne kadar olduğunu, bunun ne kadarının yabancılara ait olduğunu söylemekten ısrarla kaçınıyorsunuz. 100 milyar dolarlık ihracatın içerisinde en az 75 milyar doları bize ait olmayan bir üretimdir. Bütçe görüşmelerinde Sayın Bakan açıkladı, ara malı ithalatı yüzde 70’i geçti; kapasite kullanımı yüzde 70’lere düştü değerli milletvekilleri. Şimdi, burada her çıkan milletvekili Türkiye'nin içinde bulunduğu durumu çığlık çığlığa ifade ediyor, bunun çözümü de burada. İhracat içerisindeki yüzde 70’i yabancıya ait olan ara malı ihracatını destekleyerek bu ülkenin kaynaklarını yani vergi indirimi yaparak bu ihracatta çalışan işçilerin istihdam vergilerini, istihdamının, istihdam giderlerinin, ücretlerinin gelir vergisinden düşülmesini kanun hâline getiriyorsunuz da üreticiyi niye desteklemiyoruz? Bu konuda verdiğimiz önergenin reddinin gerekçesini gerçekten duymak istiyoruz. O zaman bu memlekette dişiyle tırnağıyla çalışan, kendi kaynaklarıyla bu ülkenin kalkınmasına, ekonomisine katkı vermek gayretinde olan insanlara mazeretiniz, bahaneniz ne olacak? İşte şurada bir önerge, diyoruz ki: Serbest bölgede fason imalat yapan mükelleflere de çalıştırdıkları işçinin ücretini gelir vergisinden, işte belli oranlarda düşmesine müsaade edin. “Hayır, yalnız ihracata destek vereceğiz.” diyorsunuz. Bu, yanlış bir politika arkadaşlar, bundan vazgeçmemiz gerekiyor. Bir ülkede kendi kaynaklarına dayalı, kendi emeğine dayalı üretim olmazsa ne krizi göğüsleyebilirsiniz…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.

MEHMET ŞANDIR (Devamla) - …ne kalkınmayı ve büyümeyi kalıcı hâle getirebilirsiniz. Bu kanun gereklidir ama, eksiktir. Bu kanun, burada konuşan bazı arkadaşlarımızın iddia ettiği gibi eğer adrese teslim, birilerine, birilerinin talebine cevap olarak hazırlanıyorsa millet indinde sorumlu olursunuz. Eğer bu söylediğinizde doğru ve samimiyseniz diyoruz ki: Gelin, fason imalatçılar, yani ihracata mal hazırlayan serbest bölgedeki fason imalatçılara da bu desteği verelim; vermediğimiz takdirde bu ithamın altında kalırsınız.

Değerli milletvekilleri, ben tekrar ediyorum: Bir yılda veya yedi yıllık İktidarınızda Serbest Bölgeler Kanunu’yla ilgili beş değişiklik yapmak gereğini duyuyorsanız, demek ki eksik yapıyorsunuz, demek ki yanlış yapıyorsunuz -kasta mahsus söylemiyorum- demek ki iddia edildiği gibi adrese teslim değişikler yapıyorsunuz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözünüzü bağlayınız, bitiriniz.

MEHMET ŞANDIR (Devamla) – Bu doğru değil, bu hak değil, milletin aklıyla alay etmek hakkınız yok. Doğru olanı yapın, muhalefet partileri olarak biz de bu doğruların arkasında duralım diyor, hepinize  saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Şandır.

Sayın milletvekilleri, on beş dakika ara veriyorum.

 

Kapanma Saati: 16.57

 

 

 

 

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 17.18

BAŞKAN : Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU

KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Yusuf COŞKUN (Bingöl)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 45’inci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

446 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Komisyon ve Hükûmet yerinde.

Şimdi teklifin tümü üzerinde soru-cevap işlemine geçiyoruz.

 Dün sisteme girmiş olan sayın milletvekillerine öncelikli olarak söz hakkı vereceğim. Sırayla okuyorum: Sayın Öztürk, Sayın Doğru, Sayın Tankut, Sayın Genç, Sayın Işık, Sayın Kaplan, Sayın Şandır, Sayın Uzunırmak, Sayın Akat Ata, Sayın Süner, Sayın Özkan ve Sayın İnan sisteme girmişler.

Herkese bir dakika süre vereceğim. Süremiz, biliyorsunuz, yirmi dakika.

Sayın Genç, buyurunuz.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Efendim, dün Mustafa Elitaş “Ben serbest bölge kurucusuyum.” demişti. Ben de “Senin ortaklığın var mı?” diye… Dedi ki: “Yok.” Ben özellikle öğrenmek istiyorum, serbest bölge kurulması konusunda kurucu üye olmak için o bölgede iş yerinin olması gerekiyor mu gerekmiyor mu? Mustafa Bey’in bu bölgede bir iş yeri var mıdır? Birinci sorum bu.

İkincisi: Serbest bölgede çalışan ne kadar işçi vardır? Bunların kaçı Türk uyrukludur, ne kadarı da yabancı uyrukludur?

Bir üçüncü sorum: Serbest bölgede ticari faaliyette bulunan tüccarlar ne tür bir vergi ödüyor? Bütün vergilerden muaf mıdır, yoksa bazı vergileri ödüyor mu? Bunları öğrenmek istedim.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Genç.

Sayın Öztürk

HARUN ÖZTÜRK (İzmir) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Teklifi savunmakla doğrudan görevli ilgili Sayın Bakan yerini alana kadar soru sorma hakkımı erteliyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Öztürk.

Sayın Şandır…

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Aslında sorum Sayın Maliye Bakanına ama pozisyon Sayın Bakana, Hükûmete soruyorum daha doğrusu: Bugün bazı gazetelerde İstanbul Ticaret Odası Başkanı, 300 bin üyesine kod mektubu gönderilerek tehdit edildiğini ve bu varlık bildirimiyle ilgili bildirim yapmaya zorlandığını ifade ediyor. Buna dayalı İstanbul vergi dairelerinin mükelleflere yazdığı mektupla “Ya kodlamaya girer geriye dönük incelemeye alınırsınız ya da işte vergiye muhatap olacak varlık beyanında bulununuz.” diye mektup gönderildiği gazetelere yansıdı Sayın İstanbul Ticaret Odası Başkanının beyanıyla. Bu doğru mudur? Buna cevabınız var mıdır? Bu gerçekten böyle yapıldıysa Hükûmetin

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Şandır, sorunuz anlaşıldı.

Sayın Işık…

ALİM IŞIK (Kütahya) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Sayın Bakan, hâlen ülkemizde faaliyet gösteren serbest bölgelerde kaç adet firma bulunmaktadır? Bu firmaların, kaçı yerli kaçı yabancı gerçek ya da tüzel kişilere aittir? Bu firmaların kaç adedinde üretim yapılmakta, kaç adedinde ise pazarlama işi öne çıkmaktadır? Söz konusu yasa teklifinin yasalaşması hâlinde bu düzenlemeden kaç firmanın faydalanması beklenmektedir? Sektörde birkaç firma için bu değişikliğin yapıldığı iddiaları sizce doğru mudur? Serbest bölgelerde faaliyet gösteren mükelleflerin elde ettikleri kazançları üzerinden vergiye tabi olmamalarının yerli imalatçılarla haksız rekabete yol açtığı iddialarını nasıl değerlendiriyorsunuz? Hükûmetinizin bu konuda bir düzenlemesi var mıdır?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Işık.

Sayın Kaplan…

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Bu kanun teklifinde beklenen ithalat, ihracat artış hedefi nedir? Hangi sektörler özellikle bu konuda talipli? Enerji sektörüyle ilgili acil bir kaygı mı var? Enerji sektöründe Çalık Grubu, Ciner Grubu, Doğan Grubu gibi medya gruplarının bu yasa tasarısıyla ilgili bir bağlantıları var mıdır?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Kaplan.

Sayın Doğru…

REŞAT DOĞRU (Tokat) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Ekonomik krize bağlı olarak ülkemizde küçüklü büyüklü birçok işletme kapanmıştır. Bunlardan bir tanesi de Tokat ili Reşadiye ilçesindeki Resüt Entegre Tesisleridir. Burası o bölge insanının tasarruflarıyla kurulmuş bir işletmedir. Bu fabrikalar da diğer fabrikalar gibi millî varlıklarımızdır. Bu tür işletmelerin birçoğu borçların yeniden yapılandırılması ve küçük kredilerle tekrar ekonomiye kazandırılabilir. Hükûmet olarak, kapanan işletmelerin yeniden ekonomiye kazandırılabilmesi için bir çalışma yapacak mısınız?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Doğru.

Sayın Tankut

YILMAZ TANKUT (Adana) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Bakan, Kerkük- Yumurtalık ile Bakû-Tiflis-Ceyhan petrol boru hattı gibi enerji projeleriyle enerji toplama ve dağıtma üssü hâline gelmesi hedeflenen ve Akdeniz ve Orta Doğu’ya açılan çok önemli bir kapı olmak konumunda bulunan, bölgede bulunan Adana Yumurtalık Serbest Bölgesi ülkemizin en büyük arazisine sahiptir. Ancak büyük hedeflerle kurulan ve ülkeye önemli katkılar yapması sağlanan bu bölge ne yazık ki arzu edilen seviyeye gelemediği gözlemlenmektedir. Örneğin daha önce yatırımlarda bulunmak için girişimde bulunan bazı önemli firmalardan dört tanesinin bu yatırımdan vazgeçtikleri söylenmektedir. Bunlar doğru mudur, doğru ise nedenleri nelerdir? Adana Yumurtalık Serbest Bölgesi şu an için kuruluş amacına ulaşmış mıdır, ulaşmamış ise ne gibi engellerden dolayı ulaşmamıştır? Ne gibi sorunlar tespit edilmiş ve hangi önlemler alınmıştır? Bu teklifin acil olarak Meclis gündemine getirilmesinde bu ve benzeri firmaların…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Tankut.

Sayın Uzunırmak

ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Serbest bölgelerin dış ticaret içindeki hacmi ve miktarı nedir? Ondan daha önemlisi, acaba Türkiye’ye yarattığı katma değer ne orandadır?

Bunun dışında Sayın Bakana bir başka soru sormak istiyorum: IMF hangi ülkelerle anlaşma yapmıştır ve hangi ülkelerle görüşme hâlindedir? Bu ülkelerin isimlerini rica ediyorum çünkü Türkiye de son zamanda IMF’le bir anlaşma görüşmesindedir.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Uzunırmak.

Sayın Akat Ata…

AYLA AKAT ATA (Batman) – Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Petrolün bulunup rafinerinin kurulmasıyla kentleşen ve Türkiye’nin en yeni illerinden biri olan Batman ilimiz kent kültürünün de henüz yerleşik olmadığı bir ilimiz. Resmî kayıtlara göre 242 bin de yeşil kartlı vatandaşımızın kaldığı bir il ama Batman ilimiz birçok açıdan avantajlı çünkü petrol gibi bir yer altı zenginliğine sahip ve çıkarılan petrol Türkiye’nin neredeyse ihtiyacının yarısını karşılayabilecek bir oranda. Ve yine, bacasız sanayi dediğimiz turizm açısından Türkiye’ye de ve bölgeye de büyük bir katkı sağlayacak bir gelir kaynağı var. O da Hasankeyf gibi bir doğa güzelliği, tarihî bir güzellik ve sadece Türkiye’nin değil, tüm insanlık ailesine hizmet verebilecek bir mekân, bilinen 11 bin yıllık tarihi olan bir merkez ama henüz bilim insanlarının da akıl erdiremediği bir şekilde Ilısu Barajı’yla sular altında kalması söz konusu.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

AYLA AKAT ATA (Batman) – Sayın Başkan, tamamlayayım.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz. Sorunuzu, tam net olarak algıladı herhâlde ne demek istediğinizi. Teşekkür ederiz.

Sayın Süner

TAYFUR SÜNER (Antalya) – Sayın Başkanım, Sayın Bakana sormak istiyorum: Antalya Serbest Bölgesi faaliyetini 627 dönümlük bir alan üzerinde sürdürmektedir. Şu anda bölgenin yüzde 99’u dolu durumdadır. Serbest Bölgenin hemen arkasında petrol dolum tesislerine bitişik olan alanları kamulaştırma yöntemiyle Serbest Bölgeye dâhil edersek, hiç olmazsa bir nebze, buraya başvuru yapan firmaların faaliyet göstermesine olanak sağlarız. Bu konudaki görüşlerinizi öğrenmek istiyorum:

İkinci soru: Yine Antalya Serbest Bölge sınırları içerisinde geçici olarak kullanılan bir balıkçı barınağı mevcuttur. Serbest bölgede artık uzunluğu 40 metreyi geçen yatlar yapılmaktadır ve bölgenin rıhtımı 75 metredir. Bu yatlar deneme amaçlı denize indirilmesi gerekiyor ancak mevcut rıhtım çok kısa gelmektedir. Balıkçı barınağının uygun bir yere taşınması ve rıhtımın genişletilmesi için bir çalışma yapılmakta mıdır?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Süner.

Sayın Özkan… Yok.

Sayın İnan…

MÜMİN İNAN (Niğde) – Teşekkür ediyorum.

Sayın Bakanım, döneminizde kaç serbest bölge kurulmuştur? Niğde arazi imkânları ve ulaşım yolları münasebetiyle Mersin Limanı’na çok yakın bir mesafededir, dolayısıyla yatırım için uygun bir bölgedir. Niğde’ye serbest bölge kurmayı düşünüyor musunuz?

Diğer taraftan, ülke ekonomisinin döneminizde en kötü krizlerden birini yaşadığı ve işsizlik oranının rekora ulaştığı bilinmektedir. Niğde de Türkiye ekonomisinden daha iyi durumda değildir. Niğde’de organize sanayi bölgesindeki işverenler 5084 sayılı teşvik uygulamalarının devamını, kısa çalışma ödeneğinin uygulanmasının devamını talep etmektedirler. Hükûmetiniz bu uygulamaları uzatmayı düşünüyor mu?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz.

Son soru olarak, Sayın Bulut…

AHMET DURAN BULUT (Balıkesir) – Teşekkür ederim  Sayın Başkanım.

Balıkesir ili hem Marmara’da hem Ege’de sahili bulunan önemli, büyük bir il. Sayın Bakana, bu ilde, Bandırma veya Edremit Körfezi’nde bir serbest bölge açmayı, yapmayı düşünüyorlar mı bunu sormak istiyorum.

Bir de, krizden Balıkesir tüm sektörlerde çok etkilendi, bilhassa zeytinyağı. 5 asit zeytinyağının bugün kilosu 2,5 liraya kadar düşmüş vaziyette, 1 asit veya sıfır asit yağ 4,5-5 lira civarında, maliyetini dahi kurtarmıyor. Kilo bazında zeytinyağına verilen primin yükseltilmesi konusunda Hükûmetinizin bir çalışması var mıdır?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Bulut.

Buyurunuz efendim.

ÇEVRE VE ORMAN BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, ben sırayla cevap vermeye çalışacağım.

Tabii ki Sayın Genç’in suali vardı, bilhassa, tabii, Sayın Milletvekilimizle ilgili.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, müsaade ederseniz ben cevap vereyim.

ÇEVRE VE ORMAN BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) - Herhâlde Sayın Milletvekilimizin cevap vermesi daha uygun olacak. Ben işçi sayısını...

HARUN ÖZTÜRK (İzmir) – Öğrenip bildireceksiniz Sayın Bakan.

ÇEVRE VE ORMAN BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Hayır, onu yazılı olarak, öğreneyim, bildireyim müsaade ederseniz.

Toplam istihdam sayısı 44.369. Ürün ruhsatı alan 823 firma, alım satım ruhsat alan 2.030, diğer konularda da 601 firma mevcut. Dolayısıyla toplam faaliyeti için ruhsat alan firmaların sayısı 3.454 adet.

Vergilerle ilgili olarak... Ona yazılı olarak cevap vereceğiz.

Bir de Sayın Şandır’ın sorusu vardı. Tabii, o konuda Maliye Bakanlığıyla görüşerek yazılı bir cevap verelim. Benim de konu hakkında şahsen bilgim yok.

Şimdi, Sayın Işık’ın sorusu vardı “Kaç firma, kaçı yabancı, kaçı yerli, kaçı üretim yapıyor?” şeklinde. Firma sayısını az önce zaten, daha önce Sayın Milletvekilimiz sorduğu için cevaplandırdım. Bunlardan özellikle...

ALİM IŞIK (Kütahya) – Yabancı, yerli...

ÇEVRE VE ORMAN BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) - ...yabancı ile yerli ayrımını biz size yazılı olarak, müsaade ederseniz, tam olarak bildirelim. Özellikle bunlardan kaç firmanın faydalanacağını sordunuz. Tabii, şu anda bu konuda kaç firmanın faydalanacağını söylemek mümkün değil ama orada faaliyet gösteren ve ihracat yapan bütün firmaların faydalanacağı gayet tabiidir. Belki yeni firmalar da gelebilir. Dolayısıyla ihracata yönelik… Esasen bu husus tamamen ihracata yönelik bir teşviktir. Az önce zaten Sayın Şandır’ın da ifade ettiği üzere gerçekten isabetli olması gereken bir kanundur. Onu özellikle vurgulamak istiyorum.

Yalnız şu anda rakam da geldi. Yabancı firma sayısı 634, yerli firma sayısı da 2.820 adet. Buna da cevap vermiş olduk efendim.

Kazançlarla ilgili olarak da müsaade ederseniz, hangi vergiye tabi olduğunu biz net olarak, yazılı olarak cevap verelim.

Sayın Kaptan’ın sorduğu bir soru vardı, yani ithalat ve ihracat açısından sordu bildiğim kadarıyla. Özellikle bu konudaki rakamları da tam olarak vermek istiyorum. Efendim, normalde toplam ticaret hacmi 2008 yılı için 24 milyar 578 milyon 55 bin, yani 24,5 milyar dolar. Bunun yurt dışına ihracat yapılan miktarı ise 5 milyar 873 milyon 559 bin. Ancak bu 2008 rakamları. 2009’da on bir ayın rakamları var. 2009 yılında toplam ticaret hacmi 15 milyar 827 milyon 407 bin dolar ve yalnız bunun ihracat nispetini de söyleyeyim, 4 milyar 433 milyon 358 bin doları da bunun ihracata yönelik olarak planlanmış.

Bir milletvekilimiz “Bunun katma değer katkısı nedir?” diye sordu. Yüzde 7,5; ortalama yüzde 7 ile 8 arasında, yüzde 7,5 olarak söyleyebiliriz ticaret hacmi olarak Türkiye’nin.

Şimdi, bir de “Enerji sektörüyle bir bağlantısı var mı?” diye sordunuz. Enerji sektörüyle hiçbir bağlantısı yok yani burada enerji üretilmiyor genelde. Enerji, biliyorsunuz, zaten hidroelektrik santraller, yerleri belli. Yani serbest bölgede herhangi bir hidroelektrik santral veyahut da termik santral veya nükleer santral söz konusu değil.

Evet, şimdi, Sayın Doğru’nun süt entegre tesisi borçlarının yapılandırılması konusunda bir suali vardı. Hemen, tabii, onu ben Hükûmete ileteceğim, bu konuda bir çalışma yapılıp yapılmadığı size yazılı olarak bildirilecek.

Sayın Tankut’un Adana Yumurtalık Serbest Bölgesi’yle ilgili sorularına kısaca cevap vermek istiyorum. Şimdi, efendim, şöyle: Bu konuda, tabii, Adana… Ben de orayı çok iyi biliyorum çünkü orada, biliyorsunuz, Yumurtalık’taki sulama tesislerini de tamamlamıştık çok hızlı bir şekilde. Burası gerçekten çok önemli. Ancak ben, şu anda, Sayın Müsteşarımız ve diğer arkadaşlar da bu konuda bir çalışma yaparak -buranın hakikaten gelişmesi gerektiği kanaatini ben de taşıyorum, çok iyi bildiğim için- bu konuda ne gibi tedbirler alınacak, sizlere yazılı olarak, bir hazırlık yaparak cevap verecekler efendim.

Az önce Sayın Uzunırmak’ın sorduğu bir husus vardı. “Hacmi ne kadar?” demişti. Ben toplam hacmini söylemiştim ama tekrar edeyim: 2008 yılında toplam ticaret hacmi 24 milyar 578 milyon 55 bin dolar, 2009 yılında ise on bir ayda yaklaşık 16 milyar dolar efendim.

Tabii IMF için… Hangi ülkelerle anlaşma yaptı IMF? Bununla ilgili, ilgili görüşmeleri yapan Sayın Bakandan bilgi alarak size yazılı olarak iletilecek efendim. Onu özellikle belirteyim.

Şimdi, bir de Hasankeyf ile alakalı bir soru vardı, sürem varsa onu da kısaca belirteyim. Efendim, özellikle şunu ifade edeyim: Hasankeyf’i, gerçekten, biz, oradaki tarihî eserleri, her türlü yapıları koruyacağız, modern bir şehir hâline getireceğiz. Bakın, bununla ilgili çalışmalar bitti. Hatta arzu ederse o bölge milletvekillerinin tamamına, biz, bu çalışmaların neticesini bir sunmak istiyoruz. Bakın, lütfen, milletvekillerimiz, şu anda Ilısu Barajı’nın yapılacağı Ilısu köyünde yeni yapılan âdeta villa tipi konutları lütfen gidip görsünler. Hasankeyf, o bölgenin en muhteşem bir cazibe merkezi olacaktır. Biz, Hasankeyf’i yok etmiyoruz, bilakis Hasankeyf’i geleceğe hazırlıyoruz. Bunu özellikle ifade etmek istiyorum.

SEVAHİR BAYINDIR (Şırnak) – Tarihe kör mü bakacağız Sayın Bakan?

ÇEVRE VE ORMAN BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Efendim, şimdi bir de Antalya Serbest Bölgesiyle alakalı alanı, Sayın Vekilim -bu konuda Antalya Milletvekilim sormuştu herhâlde- genişletilmiştir. Buna ilişkin özellikle ilgili Bakanlar Kurulu kararı da Resmî Gazete’de yayınlandı. Bu müjdeyi vermek istiyorum.

Tabii ki orada bir de rıhtımla ilgili bir hususu sormuşlardı. Hakikaten orada -hatta ben de üniversitede hoca iken o bölgede bir çalışma da yapmıştım tesadüfen, Antalya Serbest Bölgesini çok iyi biliyorum- bir balıkçı barınağı var. Bu konuda, diğer bakanlıklarla, gerek Bayındırlık ve İskân Bakanlığımız, gerek Ulaştırma Bakanlığı, gerekse -beni de ilgilendiriyor- Çevre ve Orman Bakanlığı üçlü bir toplantı yapalım, bu konuda ne yapılabilir, bunu sizlerin de görüşünü alarak olgunlaştıralım efendim, tabii ki serbest bölgelerden sorumlu bakanlık da dâhil olmak üzere.

Niğde’ye gelince. Niğde’de bu aşamada serbest bölge -Sayın Mümin İnan sormuş, Niğde Milletvekilimiz- kurulması konusunda bir planlama yok ama şu anda, arkadaşlarımızla konuştuk, bu konuda bir değerlendirme yapalım, ne yapılabilir ona göre karar verelim. Çalışma yapılacağını ben burada ifade etmek istiyorum.

Şu anda, Hükûmetimiz zamanında hangi serbest bölgeler kuruldu? Zonguldak Filyos’ta, gerçekten Batı Karadeniz için çok önemli olan Filyos bölgesindeki Serbest Bölge kuruluşu tamamlandı. Sakarya İpekyolu serbest bölgesi de kurulma safhasındadır. Bunu özellikle bilgilerinize sunmak istiyorum.

Teşekkür ediyorum. Sürem de doldu. Sağ olun efendim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Bakan.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, karar yeter sayısı istiyorum.

BAŞKAN – Karar yeter sayısı arayacağım efendim.

Teklifin…

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, biraz önce Sayın Bakanın açıklamasında bir milletvekili…

BAŞKAN – Sayın Elitaş, hiç duyamıyorum gürültü olduğu için.

Sayın milletvekilleri, biraz sessiz olursanız, lütfen… Sayın Grup Başkan Vekilinin talebini duyamıyorum.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Biraz önce bir milletvekilimiz Sayın Bakana “Kayseri Serbest Bölgesi’nde Mustafa Elitaş’ın hissesi var mıdır? Hissesi olmadan kurucu olabilir mi?” diye bir soru sordu. Sayın Bakan da herhâlde bana sorup cevap verecek veya Kayseri AŞ’ye sorup cevap verecek.

ÇEVRE VE ORMAN BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Zaten bunu Sayın Elitaş’ın cevaplandırması lazım.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Eğer izin verirseniz ben cevap vereyim ama Sayın Bakanlık da Kayseri AŞ’den yazılı cevap alsın. Müsaade eder misiniz?

BAŞKAN – Yazılı cevap vereceğini beyan etti Sayın Bakan. O zaman yazılı olarak cevap versinler, o da olur.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Ama ismimi sorarak… Burada da bulunan ben olduğuma göre… Bir dakikada açıklayayım.

BAŞKAN – Tamam, bir dakikada açıklamanızı yapın.

Buyurunuz Sayın Elitaş. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)

2.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in, kendisiyle ilgili sorduğu soruya ilişkin açıklaması

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Anonim şirketlerin nasıl kurulacağıyla ilgili Türk Ticaret Kanunu’nda hükümler var. Uzun yıllardır Sayıştay üyeliğini yaptığını iddia eden ve her konuda müneccim gibi burada konuşan şahsın herhâlde bunu da bilmesi gerekir.

Anonim şirketler iki usulle kurulur:

1) Ani kuruluş,

2) Tedricî kuruluş.

Ani kuruluşla ilgili olan merasim hızlı ve çabuktur ama tedricî kuruluşla ilgili merasim uzun sürer.

Biz, o zaman ifade ettiğim gibi, dün de söylediğim gibi, Kayseri Organize Sanayi Müteşebbis Heyeti içerisinde bulunan üyeler olarak, Kayseri’de bir serbest bölge kurulmasıyla ilgili ilk etapta ani kuruluş yönünde 5 kişinin bir araya gelmesiyle, bu şekilde bir teşebbüsümüz oldu ama daha sonra baktığımızda -tedricî kuruluşun ve- tüm Kayseri’deki sanayicilere açılmasıyla ilgili tedricî kuruluş sürecine girdik.

Şu anda yanılmıyorsam Kayseri AŞ’nin, Kayseri Serbest Bölgesinin 328 civarında ortağı var. Herkesin bir hisse alma hakkı var, başka hisse alma hakları yok diye biliyorum. O zamanda kurduğumuz oydu.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Şu anda tedricî kuruluş aşamasında girişen ve orada kurulmasında önayak olan, gayreti olan, tedricî kuruluş aşamasında herhangi bir hisse almadım, hissem de yoktur. Ne başında hissem var ne de şu anda hissem olmadığını ifade ediyorum.

Yani, açıkçası, bir yerlerden hatıra binaen, nüfuz kullanarak hisse alanlar herkesi kendisi gibi görüyor. Sen kendini başkalarıyla karıştırma. Sen türünün son örneğisin! (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Elitaş.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, bana sataştı.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, isim vermedim.

BAŞKAN – Ama Sayın Elitaş sataşmaya mahal verdiniz.

Buyurunuz Sayın Genç.

VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, şahsına sataşması nedeniyle konuşması

KAMER GENÇ (Tunceli) – Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tabii, Mustafa Elitaş hep bu kürsüye çıkınca âcizlik içinde hep sağa sola çatıyor ve bu Meclisin çalışmasını engelliyor.

Şimdi, ben kendisine… (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Kendini tarif ediyorsun.

KAMER GENÇ (Devamla) – Lütfen bir susturur musunuz efendim.

Şimdi, ben, bir arkadaşın bir fabrikasına yüzde 5 ortak oldum. Bu fabrika… (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

MEHMET ERDOĞAN (Gaziantep) – İş takip etmek…

KAMER GENÇ (Devamla) – Bir dakika efendim, anlatayım size.

Bu fabrika Nevşehir’de kuruluyor ve…

ABDÜLHADİ KAHYA (Hatay) – Aksaray’da…

KAMER GENÇ (Devamla) – Pardon Aksaray’da ve bu şeyden, samandan… Bakın, Almanya’da son çıkarılan bir makineyle…

ABDÜLHADİ KAHYA (Hatay) – Seninki Aksaray’da…

KAMER GENÇ (Devamla) – Yanlış söyledim canım, Aksaray’da… Yeni bir makine icat edilmiş. Bu, samandan kerpiç türünde bir tuğla yapıyor ve çok modern bir fabrika. Ben yüzde 5 ortak oldum. Sonradan işte sizin hani ekonomik kriz nedeniyle, yani yüzde 5 para koyduk fakat baktık ki o koyduğumuz paralarla bu fabrikanın yapılması mümkün değil, sonra cari hesap yoluyla bir miktar para daha ilave ettik; baktık olmadı, şu anda fabrikayı durdurduk. Ondan sonra da, bunda anormal ne var yani? (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

MEHMET ERDOĞAN (Gaziantep) – İş takipçiliği yapıyorsun!

KAMER GENÇ (Devamla) – Şimdi size soruyorum Mustafa Bey: Sizin milletvekillerinizin yüzde kaçı ticaretle uğraşıyor? Bakın, ben Tayyip Erdoğan gibi gidip de efendim iki tane bankadan 750 milyon dolar alıp da kendi damadımın şirketine vermedim. Yine Deniz Fenerinden gidip de Frankfurt’ta 1 milyar 700 bin euro alıp da 400 bin eurosunu oğlumun bacanağının babasının hesabına göndermedim. Yani bunlar… Çok şeyler var. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

ALİ TEMÜR (Giresun) – Yüzde 5 az mı geldi?

KAMER GENÇ (Devamla) – Efendim, serbest bölgelerle ilgili bir tane kanun getirdin, bazı avantajlar sağlıyorsun başka birtakım insanlara. Acaba niye durup dururken bu kadar acele bir kanun çıkarıyorsunuz, ithalatçılara çok büyük kâr getiriyorsunuz? Bunu öğrenmek istiyorum. Bu milletvekilinin hakkı. Zaten, bu sizin yaptığınız her zaman böyle. Devlete bir kazık atmak isteniyorsa…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ALİ TEMÜR (Giresun) – Yüzde 5 Kamer!

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Genç. Net anlaşıldı, siz de cevabınızı verdiniz. Teşekkür ediyoruz.

KAMER GENÇ (Devamla) - Ama ona bir dakika fazla verdiniz ama neyse…

BAŞKAN – Verdiniz Sayın Genç, yeterli süre de.

ALİ TEMÜR (Giresun) – Yüzde 5 yetmedi mi?

V.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

3.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş ve Ankara Milletvekili Reha Denemeç’in; Serbest Bölgeler Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/541) (S. Sayısı: 446) (Devam)

BAŞKAN- Teklifin tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

1’inci maddeyi okutuyorum:

SERBEST BÖLGELER KANUNUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR

KANUN TEKLİFİ

MADDE 1- 6/6/1985 tarihli ve 3218 sayılı Serbest Bölgeler Kanununun değişik 7 nci maddesinin 1 inci fıkrasının (b) bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“b)Yurt dışından bölgeye getirilen malların CIF değeri üzerinden binde 1 ve bölgeden Türkiye'ye çıkarılan malların FOB değeri üzerinden binde 9 oranında, peşin olarak ödenecek ücretler,”

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Bilecik Milletvekili Yaşar Tüzün. (CHP sıralarından alkışlar)

Buyurunuz Sayın Tüzün.

CHP GRUBU ADINA YAŞAR TÜZÜN (Bilecik) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; 446 sıra sayılı Serbest Bölgeler Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 1’inci maddesi üzerine Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Sizleri de saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, aslında, bu teklifin sıra sayısı 446 ancak bu kanun teklifini veren -hatta baştan tasarı olup da sonradan teklife çeviren- Kayseri Milletvekilimiz Sayın Elitaş’la, Ankara Milletvekili Sayın Reha Denemeç, bugün bu Meclisin açılışından bu saate kadar yani 15.30’da bu teklifin görüşülmesine başlanıldı, 17.30’a kadar, son beş dakikaya kadar maalesef teklif sahipleri Meclis Genel Kurulunda bulunmadılar, bulunamadılar. Nerede olduklarını da buradan sormak istiyorum. Teklifin sahipleri Mecliste olmayınca, bu tekliften sorumlu, dış ticaretten sorumlu Devlet Bakanımız da burada yoklar, teşrif etmediler. Dolayısıyla, teklifin hangi amaçla, ne niyetle, kime bu konuda çıkar sağlayacağı konusundaki sorularımızı ilgili bakan ve teklif sahipleri cevaplandıramadılar. Ben, bu teklif sahiplerinin ve ilgili bakanın bu Genel Kurulda, bu yüce Mecliste olmadıklarından dolayı duyduğum üzüntüyü sizlerle paylaşmak istiyorum. Bu, yüce Meclise saygısızlıktır. Genel Kurulun çalışmasına etik olmayan bir davranışı sergilemiş bulunmaktadırlar.

Değerli arkadaşlarım, tabii, biz yıllardır, özellikle AKP İktidarı göreve geldiği günden bugüne kadar Türkiye'nin gerçeklerini, çıkan kanunların, tasarı veya tekliflerin gerçeklerini anlattık, anlatmaya devam edeceğiz ama sizler de dinlememekte, bizlerin getirdiği, bizlerin sunduğu görüşleri anlamamakta ısrarcı davranıyorsunuz. Bu sekiz yıldır böyle devam ediyor, sekiz yıldır böyle oldu, zannediyorum göreviniz bitinceye kadar da bu böyle devam edecek, ama çok kısa bir ömrünüz kaldı siyasi iktidarda, inşallah ilk genel seçimde halkımız bunların hesabını sizden soracak.

Değerli arkadaşlarım, bu kanunla ilgili genel değerlendirmemizi yapacak olursak: Hükûmet, tabii son dönemlerde kritik bazı düzenlemeler için kanun tasarısı hazırlıyor, sonra Türkiye Büyük Millet Meclisine sevk etme yerine partili milletvekillerine, işte grup başkan vekillerine tasarıyı teklife çevirttiriyor. Tabii ki bir milletvekilinin teklif vermesi engellenemez, bu en doğal hakkıdır, buna saygı da duyuyoruz ama bu iktidarın -bu yöntemi denemesi- kanun tekliflerinde yer alan, özellikle kritik, bir o kadar da önemli konuların bürokratik aşamada kamuoyunda ve Bakanlar Kurulunda görüşmelere açılıp tartışılmasını istemediği için bu yönteme başvurduğunu düşünüyoruz. Ayrıca, ileriye yönelik olarak, tasarının hangi acil ihtiyaçtan doğduğu, hangi serbest bölgeleri etkileyeceği ve dolayısıyla hangi firmaları etkileyeceği, binde 4’lük marjın hangi sektörlere rekabet imkânı sağladığı, bölge şirketlerinin kayıp ve kazançlarının ne olacağının hesaplanmadığı bir ortamda böyle bir teklifin getirilmesi gerçekten son derece düşündürücüdür.

Ben, teklif sahibinin, sahiplerinin daha doğrusu, iyi niyetli olduklarını düşünüyorum, tahmin ediyorum ama bugüne kadar, özellikle son dönemde, gerek Hükûmet gerekse iktidar partisi milletvekilleri tarafından verilmiş bulunan tekliflere genel bir baktığımızda, açıkçası bu teklif rahmani mi, şeytani mi diyerek bir tereddüde düşüyorum. Bunda da haklı olduğumu düşünüyorum çünkü bu teklifi veren Sevgili Milletvekilimizin seçim bölgesi Kayseri’ye şöyle bir baktığımızda, Kayseri Serbest Bölgesinin Başkanı, partinize mensup, Adalet ve Kalkınma Partisi Melikgazi Belediye Başkanı Sayın Memduh Büyükkılıç. Yani Kayseri Serbest Bölgesinin Başkanı, AKP’li Belediye Başkanı seçilmiş, iki dönemdir seçilmiş, geçmişte de bu Parlamentoda Refah Partisi ve Fazilet Partisi döneminde milletvekilliği yapmış bir arkadaş, şimdi bu Serbest Bölgenin Başkanı arkadaşlar. Bundan bilginiz var mıydı, bilmiyorum. Yoktu değil mi?

ALİ KOYUNCU (Bursa) – Olabilir ya, seçim bu.

YAŞAR TÜZÜN (Devamla) – Peki, bu Başkanın hepinizin de yakinen tanıdığı ağabeyi, Deniz Feneri davasından cezalı duruma düşen noter İsmet Büyükkılıç. Bunu da biliyor muydunuz arkadaşlar? Peki, bilmiyordunuz.

Kayseri Serbest Bölgesinin yönetimi, daha geçen hafta, kısa bir süre önce, yönetim kurulu toplantısı yapıp Kayseri’de Serbest Bölgede bulunan arazilerin metrekare birim fiyatını 7 dolardan 5 dolara düşürmüş. Tekrar söylüyorum arkadaşlar: Kayseri Serbest Bölgesinin Başkanı, AKP’li Belediye Başkanı. Bu Belediye Başkanının bulunduğu yönetim, daha geçen hafta, kısa bir süre önce, Serbest Bölgedeki arsaların metrekare birim fiyatını 7 dolardan 5 dolara düşürmüş.

Şimdi, bütün bunları topladığımızda, bu kanunun neden alelacele Meclis Genel Kuruluna getirildiğine ve dolayısıyla, Kayseri Milletvekilinin de bu teklifi neden verdiğine, sorularımıza özellikle muhatap olan bakanın bu yüce Mecliste neden olmadığının hepsine total alarak baktığımızda kuşkusuz bu tereddütlere düşüyoruz.

Tabii, Kayseri’deki sanayici arkadaşlarımızın durumuna baktığımızda onların da bu kanundan çok memnun olmadıklarını, bu bölgede bireysel olarak taleplerin az olduğunu ancak hatırı sayılır bir holdinge Kayseri Serbest Bölgesinin -tabiri caizse- peşkeş çekileceği konusunda da tereddütleri olduğunu söylemek istiyorum. Bu hatırı sayılır holdingin kim olduğunu, kimler olduğunu, hangi yan kuruluşların olduğunu, hangi şirketlerin olduğunu sizler daha iyi biliyorsunuz. Evet, bu soruların mutlaka cevaplandırılması gerektiğini, bu Genel Kurulda milletvekillerimize bilgi verilmesi gerektiğini düşünüyorum.

Değerli arkadaşlarım, kuşkusuz serbest bölgelerin ülke ekonomisine çok sayıda olumlu etkisi var. Örneğin ihracata, yerli üretime, istihdama, yabancı sermaye ve teknoloji transferine, döviz kazandırıcı faaliyetlere ve hizmet sektörünün çalışma alanının genişletilmesine de olanak sağlayan bir kanun bu kanun. Türkiye'nin toplam ticari hacminin yaklaşık yüzde 15’inin gerçekleştiği serbest bölgelerde çok çeşitli farklı sektörlerden 500’e yakın dış ticaret firması faaliyet gösteriyor. Buna saygı duyuyoruz. Bu bölgedeki yatırımcıların sayısı da 4 binlere ulaşmış durumda ancak özellikle son yıllarda Türkiye genelindeki tüm serbest bölgelere baktığımızda, yeni ruhsat için başvuran yatırımcı sayısı yüzde 90 geriledi. Bunun sebebinin araştırılması gerekiyor. Mesela, yıllara göre örnek vereyim: 2003 yılında, serbest bölgelerde yeni ruhsat için 1.150 firma müracaat etti. Bu sayı, 2004 yılında 120’ye düştü, 2005 yılında ise 63 firmaya düştü. Bakınız, sayı, 1.150’lerden 63’e. 2004, sene 2009. Beş yıl içerisinde AKP İktidarının, AKP zihniyetinin, sanayileri, organize sanayileri, serbest bölgedeki sanayicilerimizi, esnafımızı hangi noktaya getirdiğinin en somut örneği bu sayılar. Yani, beş yıllık iktidar döneminizde, övünerek anlatıyorsunuz ama rakamların hiç böyle olmadığını istatistiklerden çok rahat tespit edebiliyoruz. Bu, sizin İktidarınızın yanlış uygulamalarından kaynaklanan bir sonuç.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.

YAŞAR TÜZÜN (Devamla) – Değerli arkadaşlarım, sonuç olarak böyle, bu tür lokal tekliflerle sorun çözülemez. Bu sorunların çözümü konusunda ciddi çalışma ve en önemlisi, bu konudaki sivil toplum örgütlerinin, meslek odalarının, ticaret ve sanayi odalarının, onların bağlı bulunduğu üst kurulların da görüşünün dikkate alınması gerekirdi. Bunlara hiç danışılmadan, sadece oldubittiye getirilen ve en önemlisi –yürürlük maddesinde de konuşacağız- üç ay sonra yürürlüğe girmesinin, bu teklifin ne niyetle verildiğinin, hangi amaçla verildiğinin en somut örneğidir diye düşünüyorum.

Beni dinlediğiniz için teşekkür ediyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Tüzün.

Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Aydın Milletvekili Ali Uzunırmak. (MHP sıralarından alkışlar)

Buyurunuz Sayın Uzunırmak.

MHP GRUBU ADINA ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 446 sıra sayılı Serbest Bölgeler Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz aldım. Hepinizi en derin saygılarımla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, kanun teklifinin gelişinde hemen Genel Kurulda bir tartışma meydana gelmiştir. Milliyetçi Hareket Partisi temsilcisi, Bütçe-Plan Komisyonundaki arkadaşlarımız da muhalefet şerhlerinde bu konuya dikkat çekmişlerdir. Plan-Bütçe Komisyonuna gelirken tasarı olarak gelmiş, orada üzeri daksil’lenerek teklif şekline dönüştürülmüştür. Tabii ki bu, bazı soru işaretlerini gündeme getirmiştir. Acaba Hükûmet, bunun sahibi olarak görünmek istememiş midir? Sahibi olarak görünmek istemediyse neden sahibi olarak görünmek istememiştir? Bu, tabii ki Genel Kurulda tartışmaya gelmiştir ama bundan daha önemlisi, yüce heyetin ve Başkanlık Divanının bir konuya dikkatlerini çekmek istiyorum.

Değerli milletvekilleri, kanun teklifi vermek milletvekilinin en tabii hakkıdır ama kanunun ruhundan lafzına varıncaya kadar, gerekçesine varıncaya kadar sorulara muhatap olması gereken, teklif sahibi olmalıdır. Dolayısıyla orada, günübirlik değişen hükûmet üyelerinin yanında bu kanun teklifinin sahipleri oturmalı ve milletvekillerinin sorularına, milletvekillerinin tereddütlerine teklif sahibi milletvekilleri cevap vermelidir. Eğer teklif sahibi milletvekili sıralarında oturur, teklifi hükûmete emanet ederse hükûmet “katılıyorum/katılmıyorum” diyebilir ama teklif sahibi milletvekillerinin sorularına, tereddütlerine cevap vermelidir.

Sayın Bakana soruyoruz: Acaba dış ticaretteki hacim nedir? Katma değer nedir? Sayın Milletvekilinin bunları araştırıp araştırmadığını bilmiyoruz; hangi gerekçeyle, teklifine ne kadar hâkim, bunları bilmiyoruz. Tabii ki Plan-Bütçe Komisyonuna tasarı olarak gelir, orada hükûmetin mesuliyetten kurtulmasını gerektiren konularda bir geçiştirmeyle, çoğunluğa güvenerek, buraya, Genel Kurula teklif olarak gelirse, buradaki müzakerelerin sıhhatli yapıldığı, teklifin vicdan rahatlığı içerisinde sorgulandığı kanaati hasıl olmaz değerli milletvekilleri.

Genel Kurulda tabii ki serbest bölgeler tartışılabilir. Değerli milletvekilleri, bir ülke eğer üretiminde, ticaretinde, her şeyinde kazanmayı göz önünde tutmuyorsa, ticaretine tesirlerinin ne olduğunu göz önünde bulundurmuyorsa, iki üç gündür buradaki belki adrese teslim olduğu iddia edilen bu teklif üzerinde Genel Kurulun saatlerini alırız. Eğer bir ülke kendisi imkân ve potansiyellerine dayalı gelişmesini kaydederek ham maddesini, üretimini, istihdamını kendi kaynaklarına dayandırmazsa, o ülke dostlar alışverişte görsün babında eğer birtakım hadiselere yön vermeye çalışıyorsa konulara hâkim değildir.

Değerli milletvekilleri, Türkiye yedi yıldan beridir AKP Hükûmetiyle idare edilmektedir. Yedi yılda bir çocuk akil baliğ oluyor ve onun mesuliyetleri başlıyor bizim inancımızda. Yedi yıldır AKP Hükûmeti teferruatta yaptığı birtakım iyi şeylerle oyalanıyor ama esasta öyle hatalı şeyler, öyle kötü şeyler yapıyor ki… Ve o esasta yaptığı kötü şeylerin bile sebep-sonuç ilişkilerini ta ki geçmiş hükûmetlere yıkma gayreti içerisinde oluyor. En yakın, daha dün burada, Genel Kurulda, bir kültür insanına yakıştıramayacağımız bir tavır içerisinde, Sayın Kültür Bakanımızdan bir şeyler dinledik. Onu da burada ifade etmek istiyorum.

Değerli milletvekilleri, suçladığı MC hükûmetlerinin içerisinde, bugünkü AKP kadrolarının birçoğunun, başta Sayın Başbakan olmak üzere, mensubu olduğu geçmişteki Millî Selamet Partisi vardır koalisyonlarda. Tabii ki bu bir alışkanlık hâline geldiği için Sayın Kültür Bakanı bunların farkına varmıyor belki ama ben sizlerle bir şeyi paylaşmak istiyorum değerli milletvekilleri: Bir kültür insanı, bir kültür  bakanı eğer Aşık Veysel’de Hegel’in diyalektiğini arar, onda bir şeyler bulmaya çalışırsa, eğer o kültür bakanı o ülkenin kendi öz kültür değerlerinde, kendi inanç sistemi içerisinde bir Matürîdi’yi, bir Gazali’yi bilip ondan acaba diyalektiğe gidilebilir miyi tanımlayamazsa o kültür bakanı, ben -düşünürüm ki- Bektaşi bir dervişle Mevlevi bir dervişin hemen fıkrasını hatırlarım. Oturmuşlar babaerenler sohbet ediyorlar Mevlevi ve Bektaşi. Bektaşi sormuş, demiş ki: “Ne yapıyorsunuz?” “Allah deyip dönüyoruz.” demiş. “Sen ne yapıyorsun?” demiş. “Biz Allah dedik duruyoruz.” demiş. Sayın Kültür Bakanı da Allah deyip dönmeye alıştı. Dönerken de geçmişteki birtakım meseleleri hatırlayamadı herhâlde MC hükûmetlerini ve savunması mümkün olmayan insanları itham ederken.

Değerli milletvekilleri, geçmiş hükûmetlerden ders çıkarabiliriz, geçmiş hükûmetlerden tecrübe edinebiliriz ama söylediğimiz sözlerin, ithamların hele bir kültür adamının kendi kültür değerlerinde başka farklılıkları anlaması, bu Hükûmet hakkında da çok önemli konuları düşündürmektedir.

Değerli milletvekilleri, Türkiye ekonomik olarak darboğaza gitmektedir. Günübirlik olaylarla rakamlarla oynanarak ekonomi görmezden gelinmektedir. Bugün dış ticaretteki açığımız -dış ticaretten sorumlu Bakanın orada oturması gerekirdi bugün- bütçedeki açıklarımız, bunlar büyüyerek devam etmektedir. Bunlar netice itibarıyla ya özelleştirme gibi birtakım faaliyetlerle yabancılaştırmaya doğru giden yabancı sermayenin Türkiye’ye getirilişini teşvik eden bir anlayış içerisinde ya da vergiler konularak bu halktan çıkarılacaktır bu açıklar ya da borçlanarak karşılanacaktır.

İşte onun için AKP Hükûmeti meydan okuduğu IMF’le anlaşmaya doğru gitmiştir. Gözden kaçan bir şey vardır. Gözden kaçan, Sayın Bakan Ali Babacan, geçmişte çok kısa satır aralıklarında IMF’le ilgili olan ihtiyaçları gündeme getirmiştir ama pazartesi günü bizzat Hükûmetin Sözcüsü Sayın Çiçek, IMF’in akreditasyonuna ihtiyaçlarının olduğunu söylemiştir.

Değerli milletvekilleri, Sayın Bakana sordum “IMF’le anlaşma masasında olan ve görüşme masasında olan kaç ülke var?” dedim, Sayın Bakan Hükûmet üyesi olarak cevap veremedi.

ÇEVRE VE ORMAN BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Yazılı cevap vereceğiz diye söyledik, kusura bakmayın.

ALİ UZUNIRMAK (Devamla) – İşte buradan ben bir noktaya gitmek istiyordum. IMF acaba dünyada ne kadar akreditasyonla, hangi ülkelerin akreditasyonuyla güvenilir olarak tanımlanmaya başlandı? Türkiye, dünyanın bilmem kaçıncı büyük ekonomisi olduk, ekonomimiz şu kadar sağlam, bu kadar doğru temellere oturdu derken, IMF’e ihtiyaç duyan hangi kategorideki ülkelerle biz aynı standarttayız? Onun için Sayın Bakana o soruyu sordum ama Sayın Bakandan cevap alamadım.

Tabii ki ya borçlanmalarla ya vatandaşın sırtına vergi yükleriyle ya da “özelleştirme” adı altında yabancılaştırmalarla bu paraların karşılanacağını söylemiştim. İşte çok büyük gürültülerle, umutlarla Sayın Başbakan birtakım emeklilerimize zam açıklamasında bulundu. En yüksek yüzde oranını verdiği zam diliminde 63 lira civarında zam yapıldı emekli maaşlarına ama yılbaşından sonra yapılan zamları sizlerle paylaşmak istiyorum.

Eğer bir emekli ayda 2 depo benzin kullansa ona gelen zam 26 lira, 12 kilogramlık mutfak tüpünü banyosunda ve mutfağında kullansa vatandaş, 2 tüp kullansa, tüketse ayda 4,32 lira. Sigara, günde 1 paket sigara içse ayda 45 lira ve sadece bu üç kalemin toplamı 75 lira yaptı. Zavallı emeklinin aldığı 63 lira zam değerli arkadaşlar.

Daha öteki zamları okuyalım mı? Emlaktaki, büyükşehir belediyesinin ulaşımdaki, pasodaki yüzde 100…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.

Buyurunuz. 

ALİ UZUNIRMAK (Devamla) - …değerli kâğıt bedellerine varan zamlar. Bu zamların karşısında  vatandaşın mağduriyetini Sayın Başbakan ve Hükûmet üyeleri anlamıyor. Ama bir şeyi tavsiye ediyorum: Türkiye eğer ekonomik, sosyal ve siyasi bunalımlarla birlikte kurumlar arası, Sayın Başbakanın kabullenmediği kurumlar arası çatışma, dördünün tezahür ettiği bir Türkiye yaşanılmaz bir Türkiye hâline gelecektir. Sayın Başbakan, gözleri güneşe kapatarak insanların güneşi görmemesini istemek büyük bir haksızlıktır. “Kurumlar arası çatışma yok.” diyorsun, Sayın Cumhurbaşkanının çağırdığı toplantıya gidiyorsun, oturuyorsun ve orada kurumlar arası diyaloğu temin etmeye çalışan Cumhurbaşkanıyla beraber oluyorsun. Sayın Başbakanın zaten söyledikleriyle yaptıkları birçok alanda hep çatıştı. İnşallah, Türkiye bu hadiselerden en yakın zamanda seçime giderek kurtulma gayreti içerisinde olur.

Hepinize saygılarımı sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Uzunırmak.

1’inci madde üzerinde, şahsı adına Malatya Milletvekili Mahmut Mücahit Fındıklı. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Buyurunuz Sayın Fındıklı.

M. MÜCAHİT FINDIKLI (Malatya) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekili arkadaşlarım; kanun, serbest bölgelerle ilgili bir kanun ve yapılan değişiklikle, şimdiye kadar bütün konuşmacıların da söylediği gibi, CIF bedellerini binde 1’e, FOB bedellerini de içeriye ithal olduğu zamanda, içeriye giriş yaptığı zamanda yüzde 9’a çıkarıyor.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Binde…

M. MÜCAHİT FINDIKLI (Devamla) – Bunun serbest bölgelerin lehine olacak bir şey olduğunu hepimiz biliyoruz. Yani, bu madde üzerinde çok fazla uzun uzun konuşmamıza gerek yok. Ama Sayın Şandır, tabii serbest bölgeyi çok iyi bildiği için, Mersin’de de olduğu için, burada, bunun serbest bölgelere ne kadar faydalı olduğunu zaten söylediler. Ama serbest bölgelerin geneli üzerinde de bir çalışma yapıp daha da iyi hâle getirmek, bu da mümkün, bunu da yapabiliriz ama benim anlamadığım bir şey, değerli arkadaşlarımızın birçoğunun burada konuşurken teknik bir konuda, serbest bölgelerin lehine olabilecek, faydalı olabilecek daha ciddi katkıları yapmalarını açıkça beklerdim.

Sevgili arkadaşlar, Parlamentonun kamuoyundaki imajını yükselteceksek yine biz yükselteceğiz. Burada hiçbir arkadaşım, hiçbir milletvekili arkadaşım -iktidar olsun, muhalefet olsun- herhangi bir firmanın, herhangi bir kurumun temsilcisi olarak burada değil, milletin adına burada, ihracat için burada; bu katkıları sağlamamız lazım.

Bence, burada birbirimizle tartışırken, konuşurken siyaseten her türlü tartışmayı yapabiliriz, her türlü konuları tartışabiliriz ama hepimizin bu Parlamentodaki vekillik onuruna zede getirmeyecek ifadelerle, halel getirmeyecek ifadelerle konuşmamızda büyük fayda var çünkü bu konudaki hassasiyetimi… Ben bu konuda, konuşmalardan fevkalade ciddi anlamda rahatsızlık duyduğum için bunu özellikle bütün parlamenter arkadaşlarımdan rica ediyorum. Kişiselleştirmeden siyasetimizi yapalım ancak kişisel anlamda birbirimizi yaralayacak ve tamamımızın Parlamentonun görüntüsüyle ilgili kamuoyuna gölge düşürecek ifadelerden kaçınmamız gerektiğine inanıyorum.

Tabii, serbest bölgeler ihracatın ana merkezi değil arkadaşlar. Şu anda 334 milyar dolar civarında bizim dış ticaret hacmimiz var. Bu dış ticaret hacmimizden ancak 24 milyar dolar civarında serbest bölgelerde ihracat gerçekleşiyor. Dolayısıyla, serbest bölgelerin dünyadaki payından Türkiye de pay almak maksadıyla serbest bölgeleri oluşturuyor.

Burada şunu da ifade etmek lazım, zaten rakamlar da gösteriyor, özellikle Ege Serbest Bölgesi -İzmir’deki- fevkalade başarılı bir örnek olmuştur. Mersin fevkalade başarılı bir örnek olmuştur. Bu örnekleri çoğaltmamız ve ihracatın içindeki payını da artırmamız gerekir. Bunun için faklı düzenlemeler de yapmamız gerekiyorsa özellikle serbest bölgede faaliyet gösteren, yönetim kurulu üyeliğinde bulunan arkadaşlarımızın da önerileriyle onları daha aktif hâle getirebilmek için gayret ederiz hep birlikte.

2009 yılında bir kriz yaşadık ama 2009 krizine gelirken Dış Ticaret Müsteşarlığımız, Bakanlığımız, hükûmetlerimiz 2007 yılından itibaren hem dış politikayı açarken, sorunsuz bir alan oluşturmaya gayret ederken bir taraftan da ihracat yaptığımız ülke sayılarını ve ihraç ettiğimiz kalemleri arttırmanın gayreti içerisinde olduk. Hepimiz biliyorduk ki, 2009’da Avrupa’dan ve Amerika’dan gelebilecek talepler daralacak ve ihracatımız ciddi anlamda sıkıntıya girecek.

Mesela 2002 yılında 1 milyar doların üzerinde ihracat yaptığımız ülke sayısı 8 iken, 2008 yılında bu sayı 30’a ulaşmış. Yine, pazar çeşitliliği ve ürün çeşidi açısından 1 milyar doların üzerinde ihracat yaptığımız ürün sayısı 9 iken 28’e çıkarabilmişiz. Bunların yeni pazarlar açısından çok önemli olduğunu düşünüyorum. Özellikle Dış Ticaret Müsteşarlığımız ve Bakanlığımız bu yeni açılan pazarlarla ilgili her 1 milyar doların üzerinde alışveriş yapabildiğimiz, her 1 milyar doların üzerinde ihracat yapabildiğimiz yeni pazarlarımızı yüzde 50 artırabilirsek önümüzdeki 2010 yılında yaklaşık 15 milyar dolarlık ek bir pazar elde etme imkânımız var.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.

M. MÜCAHİT FINDIKLI (Devamla) – 2010’un bu yeni pazarlar üzerinde ciddiyetle eğileceğimiz ve çalışacağımız yıl olması dileğiyle, ben yine, hepinizi saygıyla selamlıyorum. Kanun maddesine katkı sunan tüm arkadaşlarıma saygılarımı sunuyorum, hürmetlerimle. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Fındıklı.

Şahsı adına Edirne Milletvekili Rasim Çakır. (CHP sıralarından alkışlar)

Buyurunuz Sayın Çakır.

RASİM ÇAKIR (Edirne) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; öncelikle hepinizi saygıyla selamlıyorum. Şahsım adına söz aldım.

Konuyla direkt ilgisi olmadığı için affınıza sığınıyorum, ama sıcak bir gündem olduğu için, Meclisin ve bu ülkeyi yönetme durumunda olan insanların konuya olan hassasiyetlerini dile getirmek gerektiğini düşündüğüm için söz aldım.

Değerli arkadaşlarım, dün Manisa’da, Manisa’nın Selendi ilçesinde yaşanan olayları, sizler de ümit ediyorum televizyonlardan, basından takip ettiniz.

Romanlar, Çingeneler, dünyanın dört bir yanında konuşlanmış, yaşayan, Müslüman ülkede Müslüman olan, Hristiyan bir toplumda Hristiyan olan, Bulgaristan’da Bulgarca konuşan, Türkiye'de Türkçe konuşan, bugüne kadar bütün hor görülme ve ezilmelere rağmen bulunduğu toplumla kavga etmeyen, içinde bulunduğu devletle kavga etmeyen, içinde bulunduğu sistemle kavga etmeyen, kendi içinde barışık, yaşadığı ortamla barışık bir yaşam sürdüren insanlardır ve bugüne kadar Türkiye'nin her yerinde Roman vatandaşlarımızla en ufak bir etnik temele dayalı problem yaşamadık, yaşamayarak bugünlere geldik, birbirimizle beraber çalışarak, düğünümüzde, cenazemizde, iyi günümüzde, kötü günümüzde yan yana durarak bugünlere geldik, ama öyle şeyler yaşamaya başladık ki, Edirne’de yaşanılan olaylar, Manisa’da yaşanılan olaylar, birdenbire, dün bizi hiç rahatsız etmeyen, dün olsaydı gülüp de geçebileceğimiz, incir çekirdeğini doldurmayan küçücük olaylar bile çok büyük kitlesel eylemlere ve tepkilere sebep olmaya başladı, neden olmaya başladı ve yaşadığımız olaylar, Türkiye'de ayrışmayı, ötekileştirmeyi ve bölünmeyi tetikleyen bir noktaya doğru gelmeye başladı. Bunu buraya getiren neden nedir sevgili arkadaşlarım? Bunu buraya getiren, birinin -dilini arı soksun- “Roman açılımı.” lafıdır. Yani, birdenbire biri çıktı, bir “Roman açılımı.” lafı ortaya koydu ve Türkiye’de böyle olayları yaşamaya başladık.

“Roman açılımı.” lafını söyledikten sonra, soruyorum size, bebeğine süt bulamayan Roman annenin sorunu çözüldü mü? Küçücük çocuğuna kış kıyamette bir bot, bir palto alamayan Roman babanın sorunu çözüldü mü? Damı akan evde oturan Roman ailenin sorunu çözüldü mü bu lafı ortaya attıktan sonra? Değerli arkadaşlarım, hiçbirinin sorunu çözülmedi. Bu insanlar yıllar boyu, bütün siyasal iktidarlarda hep itildiler, hep kenarda tutuldular; buna rağmen “of” demediler. Ama birileri, bu ülkede ayrıştırmayı, ötekileştirmeyi ve bölmeyi bilerek veya bilmeyerek kendine görev edinen birileri, bir gün bir “Açılım.” dedi “Roman açılımı.” dedi “Gelin bakalım.” dedi ve bundan sonra zapt edemeyeceğimiz, zapt etmekte zorlanacağımız şeyleri aklımıza getirmeye başladı.

Sevgili arkadaşlarım, değerli milletvekilleri; ülkeyi yönetme sorumluluğu iktidar partisindedir. Biz, muhalefet partisine mensup milletvekilleriyiz. Yarınlara bire bir olarak hesap verecek sizlersiniz. Ama, buna rağmen, muhalefet koltuklarında oturuyor olmamıza rağmen içimiz daralıyor, yüreğimiz sıkışıyor. Türkiye’de bugün yaşadıklarımızı izledikçe, gördükçe, yarınlara karşı, torunlarımıza karşı nasıl hesap verebiliriz diye, muhalefette olmamıza rağmen, yüreğimiz daralıyor değerli arkadaşlarım. Siz bu sıkıntıyı çekmiyor musunuz? Siz bu ülkede yaşamıyor musunuz? Siz bu ülkede televizyon izlemiyor musunuz? Bu işe bir dur demeyecek misiniz sevgili iktidar milletvekili arkadaşlarım?

HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Dinlemiyorlar bile!

RASİM ÇAKIR (Devamla) - Lütfen, rica ediyorum. Bu ülke hepimizin ve bu ülkede hepimiz eşit yurttaşlar olarak yaşama hakkına sahibiz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Çakır, lütfen sözlerinizi tamamlayınız.

RASİM ÇAKIR (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Odun, kömür bulamayan, aş bulamayan, damı akan, bütün bu horlanmalara rağmen içine biraz girdiğinizde, biraz onlarla paylaştığınızda içinde kendine özgü çok asil bir ruh taşıyan Romanların hiçbir direkt sorunuyla ilgilenmeden, çözüm üretmeden, yaralarına merhem olmadan, sadece etnik kökenine dayanarak bir “açılım” lafıyla ötekileştirme gayretleri bu ülkeye çok zarar getirir.

Yeniden, değerli milletvekili arkadaşlarımı ve yüce Parlamentoyu uyararak, gereğini yapma konusunda sizlerin de gayretli olabileceğinize inanarak, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Çakır.

Sayın milletvekilleri, şimdi, on dakika süreli soru-cevap işlemine geçiyoruz.

Sayın Doğru, Sayın Cengiz, Sayın Tankut, Sayın İnan, Sayın Özdemir ve Sayın Işık sisteme girmişler.

Bir dakika süre vererek, sırayla söz hakkı veriyorum.

Sayın Doğru…

REŞAT DOĞRU (Tokat) – Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.

Ülkemizde bankalar dâhil finans kuruluşlarınca halka kullandırılan kredilerde Kasım 2009 itibarıyla geri ödenememe oranları yüzde 6’ları geçmiştir. Dünya ekonomisine göre kritik eşik yüzde 7,5-8 olarak gösterilmektedir. Ülkemizde ekonomik kriz reel sektörde görülmüş, finans sektörü ise etkilenmemiştir. Şimdi gelinen noktada finans sektörü de önemli oranda büyük bir krizle karşı karşıyadır. Hükûmet olarak bu konuda nasıl bir önlem almayı düşünüyorsunuz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Doğru.

Sayın Cengiz...

MUSTAFA KEMAL CENGİZ (Çanakkale) – Sayın Bakanım, SEKO İmpeks Limited Şirketi Başbakanlık Dış Ticaret Müsteşarlığına başvuru yaparak İstanbul Trakya Serbest Bölgesinde üretim konusunda faaliyette bulunmak üzere müracaat etmiş. Yetkililer önce şifahi olarak olumlu yanıt vermelerine rağmen, sonra malum sebepler gerekçe gösterilerek ruhsat talebine olumsuz cevap verilmiştir. Bu serbest bölgede üretim yaparak ihracatı hedefleyen bu şirketin;

1) Ülke ihracatına katkısı,

2) Yıllık 10 milyon euro civarında bir katma değer yaratacağı,

3) Doğrudan 100 kişi civarında istihdam sağlayacağı,

4) Taşımacılığa ve diğer alanlardaki katkısı düşünülürse bu şirkete neden, niçin olumsuz cevap verilmiştir? Yoksa, siyasi bir referans olmadığı için mi olumsuz yaklaşılmıştır? Bu konuya yazılı da cevap verebilirseniz sevinirim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Cengiz.

Sayın Tankut

YILMAZ TANKUT (Adana) – Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Sayın Bakan, son on yılda, yıllar itibarıyla serbest bölgelerin doluluk oranı nedir? Doluluk oranları yeterli ve beklenen düzeyde midir? Beklenen düzeyde değilse nedenleri nedir? Beklenen düzeye ulaşabilmesi için ne gibi tedbirler öngörmektesiniz?

Ayrıca 12 Aralık 2009’da Meclise acil olarak sunulan bu teklifin tali komisyon olarak Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonuna hiç gelmemesi ve Sanayi ve Ticaret Komisyonunun bu konuda raporunun olmaması size göre bir eksiklik değil midir?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Tankut.

Sayın İnan…

MÜMİN İNAN (Niğde) – Teşekkür ediyorum.

Sayın Bakanım, kanunda serbest bölgelerin ihracata dönük yatırım ve üretime teşvik amaçlı yerler olduğu ifade edilmektedir. Serbest bölgeler ile normal organize sanayi ve diğer sanayi yatırım bölgeleri arasında yatırım ve ticaret avantajlarında ne kadar farklar vardır? Eğer avantajlar diğer yatırım alanlarına göre açık ara öndeyse organize sanayi ve diğer bölgelere yatırım yapan sanayicilerimize ve yatırımcılarımıza karşı bir haksızlık yapılmakta mıdır? Buna cevap verirseniz çok sevinirim.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın İnan.

Sayın Özdemir…

HASAN ÖZDEMİR (Gaziantep) – Sayın Başkan, Sayın Bakana soruyorum:

Gaziantep Serbest Bölgesinde 2009 yılında ne kadar ithalat ve ihracat gerçekleştirilmiştir? Yapılan bu ithalatın ne kadarı ara malı ithalatı olmuştur?

İkinci sorum: Serbest bölgeler yabancı yatırımcıyı çekmeye çalışırken ülkemizde büyük istihdam sağlayan yerli yatırımcılarımızın güçlenmesi için Hükûmet olarak ne gibi çalışmalar yapıyorsunuz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Özdemir.

Sayın Işık…

ALİM IŞIK (Kütahya) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakan, Kütahya ili dâhil, kırk dokuz ilimizde uygulanagelen Teşvik Yasası, bilindiği gibi 31/12/2009 tarihi itibarıyla sona ermiştir. Bu konuda, Anadolu’da ciddi anlamda bir sıkıntı söz konusudur. Hükûmetinizin 5084 sayılı Teşvik Yasası’nı uzatma yönünde son kararı nedir? Bu konuda Milliyetçi Hareket Partisi Grubuna mensup milletvekillerimiz tarafından verilen kanun teklifini değerlendirmeyi düşünür müsünüz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Işık.

Son olarak Sayın Akkuş…

AKİF AKKUŞ (Mersin) – Sayın Başkan, Sayın Bakanım; Batı sanayi kuruluşlarının ürünlerini Orta Doğu’ya ihraç etmede, Orta Doğu ülkelerinin ticari kanunlarının güvenilir olmamasından dolayı Türkiye’yi ara ülke olarak kullandıkları ve ortaya çıkacak riskleri Türkiye’ye yüklemek istedikleri iddiaları var. Bu konuda ne düşünmektesiniz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN  - Teşekkür ediyoruz Sayın Akkuş.

Buyurunuz efendim.

BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) – Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.

İlk soru, “Özellikle finans sektörü krizde.” diye ifade edildi. Şu anda finans sektörünün krizde olduğuna dair bir ekonomik gösterge söz konusu değil, tam tersi, Türkiye’deki finans sektörünün oldukça sağlıklı olduğu noktasındadır.

Serbest bölgelerde ruhsata olumsuz cevap verilmesi münferit bir… Burada tavır söz konusu olamaz. Tabii ben konunun detayını bilmediğim için… Ama eğer ruhsat alabilecek konumda iken böyle bir durum söz konusu ise, bize iletilmesi durumunda derhâl gereken yapılır.

Doluluk oranları konusunda… Bir kısım serbest bölgelerimizde… Burada, yazılı olarak da biz Sayın Milletvekilimize oranları göndeririz. Bir kısım serbest bölgelerde yüzde 100, bir kısmında düşük oranlarda söz konusu. Bu, biraz da serbest bölgelerin yönetimleriyle alakalı, oradaki sanayi ve imalat kültürü, ticaret kültürüyle de alakalı bir konu.

Diğer bir soru “Serbest bölgelerle organize sanayi bölgeleri arasında özellikle birbirini etkileyen bir konum var mı?” şeklinde ben anladım. Şöyle ifade etmek lazım: Serbest bölgeler, kendi yurt içindeki imalat ve sanayiyle, ticaretle aynı tarzda değildir. Serbest bölgelerde tamamen dış ticaret şeklindedir. Yani yurt içinde yapılan imalatla aynı mevzuata tabi değildir, kendine has mevzuatı vardır. Serbest bölgelerdeki sanayi imalatının ve oradaki ticaretin, özellikle yurt içinde yapılan organize sanayilerdeki imalata ve ticarete olumsuz katkısı yoktur, bilakis iyi değerlendirilmesi durumunda olumlu katkı sağlama imkânı da yüksektir.

Gaziantep Serbest Bölgesinde Ocak-Kasım 2008 döneminde 138 milyon TL, Ocak-Kasım 2009 yılında ise 96,5 milyon TL. “Bunun içerisinde ne kadarı ara malı?” diye bir ifadede bulunuldu. Elimizde şu anda rakam olmadığı için cevabı yazılı olarak iletebiliriz.

Diğer bir soru Teşvik Yasası’yla ilgili. Şu anda bende bu konuda bir çalışma noktasında, uzatılma noktasında bir bilgi yok. Ama bildiğiniz gibi şu anda başka bir teşvik sistemi uygulandığı için... Çalışma olup olmadığını Sayın Milletvekilimize yazılı olarak iletiriz.

Diğer bir soru, Türkiye’nin, Batı’nın Orta Doğu’ya ve ona benzer özelliklere sahip ülkelere ihracatında bir üs olarak kullanıldığı noktası çok sağlıklı bir olgu olmasa gerek. Çünkü Türkiye’nin ihracatındaki mevzuat ve uyguladığı sistem, Batı dünyasının direkt yaptığı ihracat ve uyguladığı sistemlerle hemen hemen aynı, kaldı ki Türkiye’deki ihracat firmaları artık bu ihracat yapılan ülkelerdeki sistemin sağlıklı ve sağlıksız olmasına göre de tedbirlerini almakta, ihracatını da ithalatını da aynı yöntemlerle gerçekleştirmektedir.

Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Bakan.

Madde üzerinde bir önerge vardır.

Önergeyi okutuyorum:

TBMM Başkanlığı’na

Görüşülmekte olan 446 sıra sayılı kanun teklifinin çerçeve 1 inci maddesi ile değiştirilen (b) bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Harun Öztürk

Süleyman Yağız

Hüseyin Mert

 

İzmir

İstanbul

İstanbul

 

Ayşe Jale Ağırbaş

Hasan Macit

 

 

İstanbul

İstanbul

 

“b) Yurt dışından bölgeye getirilen malların CİF değeri üzerinden binde 9 ve bölgeden Türkiye'ye çıkarılan malların FOB değeri üzerinden binde 1 oranında, peşin olarak ödenecek ücretler,”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, ben de bu konuda önerge vermiştim.

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ OSMAN DEMİR (Tokat) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Efendim bizim de önergemiz vardı.

BAŞKAN- Hükümet?

BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet de katılmıyor.

2’nci maddede varmış efendim önergeniz.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Hayır efendim, 1’inci maddede de var, 2’nci maddede de var.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Başkan, önergelerin hepsi okunmadı ama.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Dün gönderdim efendim.

OKTAY VURAL (İzmir) – Önergeleri okumadınız, önce okuyup sonra aykırılık sırasına göre işleme alacaktınız.

BAŞKAN – 1’inci madde üzerinde, burada –bildirilen- bir önerge olduğudur. 

KAMER GENÇ (Tunceli) – Ben tasarı metninden çıkarılması için önerge verdim. Başka yere konulmuşsa ben ne yapayım?

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, 1’inci madde üzerinde sadece bir önerge var.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Efendim, yanlış konulmuşsa bizim günahımız ne? Sayın Başkan, ben önergeyi gönderdim, göndermesem iddia edebilir miyim?

BAŞKAN – Şu anda bir önerge görünüyor Sayın Genç, inceletiyorum.

KAMER GENÇ (Tunceli) - Olur mu efendim?

BAŞKAN - Şimdi Harun Bey herhâlde konuşacaktır. O arada tekrar  bakacağız.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, böyle olmaz; önergelerimiz kayboluyor.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Öztürk.

HARUN ÖZTÜRK (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şahsım ve Demokratik Sol Parti adına yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Hükûmet son dönemlerde, kritik ve özel bazı düzenlemeler için kanun tasarısı hazırlayıp Türkiye Büyük Millet Meclisine sevk etmek yerine, partili milletvekillerine ve grup başkan vekillerine kanun teklifi verdirme yolunu tercih etmektedir. Elbette milletvekillerinin kanun teklifi vermeleri engellenemez, ancak iktidar, bu yönteme, kanun teklifinde yer alan kritik ve özel konuların bürokratik aşamada kamuoyunda ve Bakanlar Kurulunda yeterince tartışılmaması için başvurmaktadır.

Değerli milletvekilleri, teklif ile, serbest bölgeye yurt dışından getirilen malların CIF değeri üzerinden binde 5 oranında ödenen ücret binde 1’e, serbest bölgeden Türkiye’ye çıkarılan malların FOB değeri üzerinden binde 5 oranında ödenen ücret ise binde 9’a çıkarılmaktadır.

Düzenleme ile gelir kaybına yol açılmayacağı ve serbest bölgeden yurt içine satış yerine ihracatın özendirileceği ifade edilmektedir. Bu sonuç, düzenlemeden sonra serbest bölgelerden yurt içine ve yurt dışına çıkışlarda oran olarak bir değişiklik olmayacağı varsayımına dayanmaktadır. Serbest bölgelerden yapılan ihracatın teşviki amacıyla bu düzenlemenin yapıldığı söylendiğine göre, söz konusu gelirlerde bir azalma olacağı açıktır.

Değerli milletvekilleri, teklifle, serbest bölgelerden çıkışlarda ihracat lehine bir değişiklik olmasının hedeflendiği ifade edildi. Öncelikle, serbest bölgelerden çıkışta bu yönde bir yapısal değişikliğin meydana gelmesi için yurt içinde satışlarda ödenen ücretin binde 5’ten binde 9’a çıkarılmasının tek başına yeterli olmayacağı düşünülmektedir. Bu artışla birlikte serbest bölgeden yurt içine satılan mallara karşı iç talebin esnekliğinin de bilinmesi gerekir. Eğer, iç tüketiciler bu mallara olan taleplerinden bu artışa rağmen vazgeçemiyorlarsa, düzenlemeden, gerekçesinde belirtildiği gibi, ihracat yönünde bir artış olması beklenemez, olsa olsa, iç tüketiciler biraz daha yüksek fiyattan bu malları satın almak zorunda kalacaklardır.

Değerli milletvekilleri, düzenleme, serbest bölgeye yapılan ithalatı ucuzlatmaktadır. Değişiklik, serbest bölgeye yapılacak ithalat üzerinde döviz kurlarında düşüş ve TL’nin değerlenmesiyle eş etkide bulunacaktır. Yapılan bu değişikliğe malını bize satmak isteyenlerin bir itirazı olmayacağı açıktır çünkü ithalatta vergi benzeri bir yükümlülük olan binde 5 oranı binde 1’e düşürülmektedir. Bu düzenleme, serbest bölgeden yapılan ihracatta da ithalata bağımlı hâle geldiğimizi ortaya koymaktadır. Düzenlemeyle ithalatta karşılaşılan döviz sıkıntısı bir ölçüde aşılmaya çalışılmaktadır.

Değerli milletvekilleri, Türk Ticaret Kanunu’nun 276’ncı maddesinde anonim şirketlerin -Sayın Elitaş’ın ifade ettiği gibi- iki şekilde kurulduğunu görüyoruz. Birisi ani kuruluş, diğeri tedricî kuruluş. Buraya kadar doğru. Ancak ani kuruluş -Sayın Elitaş’ın ifade ettiği gibi- kuruluş merasimi hızlı ve çabuk olan bir şirket olmayıp şirket paylarının kurucular tarafından tamamen taahhüt edilmesiyle kurulan bir şirkettir. Tedricî kuruluş ise bir kısım payların kurucular tarafından taahhüt edilmesi ve geri kalan kısım içinse halka müracaat edilmesi şeklinde bir kuruluş şeklidir.

Değerli milletvekilleri, bu teklifin bu hâliyle yasalaşması, adrese teslim olarak anılacaktır. Geliniz, teklifi geri çekiniz. Hükûmet, serbest bölgelerin diğer sorunlu alanlarını da birlikte değerlendirsin ve bunu da uygun görüyorsa tasarısına koysun ve bir tasarı şeklinde Türkiye Büyük Millet Meclisine sevk etsin ve bizler de bunun geri çekilmesini sağlayarak Türkiye Büyük Millet Meclisinin itibarını lütfen koruyalım.

Değerli milletvekilleri, son bir yıl içinde 795 bin kişi işini kaybetmişken, açlık ve yoksulluk sınırları altında yaşayanların sayısı 12 milyonu aşmışken, bütçe açıklarını kontrol edebilmek için vatandaşların ümüğü zam ve vergilerle sıkılırken…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.

HARUN ÖZTÜRK (Devamla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

…çiftçiye verilen destekler 2007 yılı düzeyine geriletilmişken, AKP yönetiminde millî gelirimiz 2012 yılında 2008 yılının millî geliri düzeyine dahi ulaşamayacağı bugünden belliyken, AKP Hükûmetinin Türkiye Büyük Millet Meclisine 2010 yılının ilk günlerinde görüştürdüğü teklife bakıyoruz, ithalatçıların çıkarlarını korumak istediğini görüyoruz. Bu teklifle mi ihracatımızın ithalata bağımlılığını önleyeceğiz?

Değerli milletvekilleri, bu düzenlemeler geçici düzenlemeler olup yeterli değildir. Hükûmet, ihracatımızı ithalata bağımlı hâle getiren gidişin önüne geçecek esas düzenlemeler üzerinde kafa yormalıdır diyor, yüce heyetinizi tekrar saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Öztürk.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Beş dakika ara veriyorum.

 

Kapanma Saati: 18.38

 

ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 18.48

BAŞKAN : Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU

KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Yusuf COŞKUN (Bingöl)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 45’inci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

446 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine devam edeceğiz.

Komisyon ve Hükûmet yerinde.

Teklifin 1’inci maddesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Kanun teklifine geçici madde eklenmesine ilişkin iki adet önerge vardır.

Geliş sırasına göre ayrı ayrı okutup işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 446 Sıra Sayılı Kanun Teklifine aşağıdaki geçici maddenin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

 

Hasip Kaplan

Ayla Akat Ata

Sebahat Tuncel

 

Şırnak

Batman

İstanbul

 

M. Nezir Karabaş

Sevahir Bayındır

Pervin Buldan

 

Bitlis

Şırnak

Iğdır

Geçici Madde 1.- Serbest bölgelerde üretilen ürünlerin FOB bedelinin en az % 65’ini yurtdışına ihraç eden mükelleflerin istihdam ettikleri personele ödedikleri ücretler gelir vergisinden 15 yıl süreyle müstesnadır. Bu oranı % 40 kadar indirmeye ve kanuni seviyesine kadar yükseltmeye Bakanlar Kurulu yetkilidir. Yıllık satış tutarı bu oranın altında kalan mükelleflerden zamanında tahsil edilmeyen vergiler cezasız olarak, gecikme zammıyla birlikte tahsil edilir.

Bu maddenin uygulama bulduğu süre içerisinde 3218 sayılı Serbest Bölgeler Kanununun geçici 3 üncü maddesinin ikinci fıkrasının (b) bendi hükümleri uygulanmaz.

BAŞKAN – Bu okuttuğum geçici madde önergesine Komisyon katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ OSMAN DEMİR (Tokat) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

OKTAY VURAL (İzmir) – Efendim, iki önerge var, ikisinin de okunması gerekmiyor muydu?

BAŞKAN – Geçici madde olduğu için ayrı ayrı… Birini okutup sonra diğerine geçiyoruz.

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Kaplan.

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; özellikle büyük serbest bölgelerden biri olan Mersin Serbest Bölgesinde çalışan firmalar, çalıştırdıkları işçilerin ücretlerinin vergiden istisna tutulması için istenen, üretilen ürünlerin asgari yüzde 85’ini yurt dışına gönderme şartının yüzde 50’ye kadar değişen oranlarda indirilmesi gibi bir talepleri var. Örneğin Mersin Serbest Bölgede 96’sı yabancı 415 tane firma faaliyet göstermekte ve ihracatın yüzde 80’i Batı ülkelerine geri kalanı Türkiye’ye yapılıyor, yani, bu küresel krizde en çok etkilenenler durumunda. Burada istedikleri yüzde 85 oranının aşağıya çekilmesi. Yasada Bakanlar Kuruluna bu yetki veriliyor “Yüzde 50’ye kadar Bakanlar Kurulu yetkilidir, indirebilir.” diyor. Bir istisna daha var, Avrupa Birliği üyeliğine kadar. Bizim bu önergemizden özellikle Türkiye’de serbest bölgede çalışan firmaların önünün açılması hedeflenmiştir. Bu yönüyle bu önergenin, bu firmalara bir rahatlık kazandıracağını, en azından on beş yıl süreyle serbest bölgedeki firmaların vergiden muaf olmasını, yine indirim takdirinin Bakanlar Kuruluna yüzde 40’a kadar tanınmasını, Avrupa Birliği üyeliği olursa dahi bunun müktesep hak olarak kullanılmasını öneriyoruz, çünkü zaten Türkiye, Avrupa Birliğine girmeden 95 yılında gümrük birliğine girdi. 95 yılından bu yana Türkiye Avrupa Birliğinin serbest pazarı olarak işlev görüyor.

Şimdi, bu tür bir düzenleme Türkiye’deki firmalara yarayacak. Haa, yapmasanız ne olur? O zaman bir maddeyle bu CIF değerini binde 1’e indirirsiniz; ithal firmalar, onların içinde sigara firmaları da bu indirimden yararlanır -Ki Türkiye’de Amerikan firmaları bunların başında geliyor, Philip Morris ve diğerleri -bu firmalara, yani sigara üreticisi yabancı firmalara vergide indirim yaparsınız, vatandaşınıza bunun acısını çıkartırsınız, yüzde 15-20 civarında dolaylı vergiyle. Nitekim, bu son yapılan zamlarla yabancı firmaya kolaylık getirmiş olacaksınız, acısını da vatandaştan çıkarmış olacaksınız, 72 milyondan.

Şimdi, bu bir adaletsizlik değil midir? Siz, sigara üreten firmalara vergi indirimi getirirken bunu tüketen vatandaşa yük getiriyorsunuz yüzde 15-20 civarında. Hem bunu yapıyorsunuz hem Tekel işçisini sokağa atıyorsunuz. Tekel işçisini sokağa attığınız yetmiyormuş gibi bu tütün mamullerinin kullanılmasıyla ilgili standartlarda da gelişmiş ülkelerdeki bir standart olayını yakalayamıyorsunuz. Yani burada gerçekten ortaya çelişkili bir durum çıkmaktadır. Özellikle işletmecilerin bu konuda çok ciddi kaygı ve itirazları var. Sanıyorum bu konuda tasarılar da Meclise geliyor.

Şu soruyu sormak gerekiyor tabii: Kapalı mekânlarda sigara zararlı, doğru; önlemi alınması gerekir, doğru, yönetmeliği, ilkesi olması gerekir, doğru. Yarın alkole de aynı uygulamayı, aynı mantıkta, Aristo mantığı üzerinden getirmek mümkün değil mi? Örneğin, yani rakı yüzde 45 derecedir, viski 50’lerde derecesi… Bir şişe, iki şişe diken birisiyle bir paket sigara içen birisinin durumu nedir sağlık açısından? O, kapalı mekânda onu içebilecektir şüphesiz. O diğeri de kapının önünde içebilecektir. Böylesi bir uygulama var. Bunun Avrupa’da standartları var. Bu standartlar karşısında tüketicinin korunması; bir, Türkiye’deki yerli firmaların korunması önemlidir…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen Sayın Kaplan, sözlerinizi bağlayınız.

HASİP KAPLAN (Devamla) – Bu teklifimiz Türkiye’deki yerli firmaları serbest bölgede, örneğin sadece Mersin’de 365 firmayı yakından ilgilendirecektir. Bunun bu şekilde dikkate alınmasını diliyoruz.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Kaplan.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, karar yeter sayısı istiyorum.

BAŞKAN – Karar yeter sayısı arayacağım.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…

Karar yeter sayısı… (AK PARTİ sıralarından “Var, var” sesleri)

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Başkanım, Kâtip Üyelere sorun.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, karar yeter sayısı yok.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkanım, Kâtip Üyelere sorun.

BAŞKAN – Nizamız var, elektronik cihazla oylama yapacağız.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Karar yeter sayısı vardır, önerge reddolunmuştur.

Çalışma süremizin sonuna geldiğimiz için, sözlü soru önergeleri ile diğer denetim konularını sırasıyla görüşmek için, 12 Ocak 2010 Salı günü saat 15.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.

 

Kapanma Saati: 19.01