DÖNEM: 23 CİLT: 58 YASAMA YILI: 4
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
44’üncü
Birleşim
6 Ocak 2010 Çarşamba
(Bu Tutanak
Dergisi’nde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge
ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı
sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İ Ç İ N D E K İ L
E R
I. -
GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II. - GELEN KÂĞITLAR
III.
- YOKLAMA
IV. - GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A)
MİLLETVEKİLLERİNİN GÜNDEM DIŞI KONUŞMALARI
1.- Zonguldak
Milletvekili Ali Koçal’ın, Zonguldak ilinin
sorunlarına ve Türkiye’deki sağlık sistemine ilişkin gündem dışı konuşması ve
Sağlık Bakanı Recep
Akdağ’ın cevabı
2.- Bilecik
Milletvekili Yaşar Tüzün’ün, Bilecik ilinde meydana
gelen tren kazasına ilişkin gündem dışı konuşması
3.- Adıyaman
Milletvekili Şevket Köse’nin, muharrem ayı ve aşure gününe ilişkin gündem dışı
konuşması ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın
cevabı
V.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğru ve 20 milletvekilinin, Başbakanlık Sosyal Yardımlaşma
ve Dayanışma Genel Müdürlüğünün çalışmalarının araştırılması amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/498)
2.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğru ve 20 milletvekilinin, belediyelerin mali sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/499)
3.- İstanbul
Milletvekili Mithat Melen ve 20 milletvekilinin, Doğu ve Güneydoğu Anadolu
bölgelerindeki ekonomik ve sosyal sorunların araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/500)
VI.-
SÖZLÜ SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğru’nun, dünya zenginleri listesindeki kişilerin vergi
borcu olup olmadığına ilişkin Maliye Bakanından sözlü soru önergesi (6/646) ve
Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı
2.- Antalya
Milletvekili Tayfur Süner’in, çocuk nöroloğu olmayan ilimize ilişkin sözlü soru önergesi
(6/789) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı
3.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğru’nun, halkın beslenme biçim ve alışkanlıklarının
araştırılmasına ilişkin sözlü soru önergesi (6/834) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı
4.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğru’nun, Reşadiye’deki uzman doktor açığına ilişkin sözlü
soru önergesi (6/843) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın
cevabı
5.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğru’nun, ihalelere ilişkin sözlü soru önergesi (6/847) ve
Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı
6.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğru’nun, Kırım Kongo kanamalı ateşi hastalığından hayatını
kaybedenlere ilişkin
sözlü soru önergesi (6/872) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı
7.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğru’nun, Kırım Kongo kanamalı ateşi hastalığına karşı
bilinçlendirmeye ilişkin sözlü soru önergesi (6/873) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı
8.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğru’nun, Kırım Kongo kanamalı ateşi hastalığına karşı
uluslararası çalışmalara ilişkin sözlü soru önergesi (6/874) ve Sağlık Bakanı
Recep Akdağ’ın cevabı
9.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğru’nun, Kırım Kongo kanamalı ateşi hastalığına karşı aşı
geliştirilmesine ilişkin sözlü soru önergesi (6/875) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı
10.- Gaziantep Milletvekili
Yaşar Ağyüz’ün, sağlık kurumlarındaki yolsuzluk
iddialarına ilişkin sözlü soru önergesi (6/913) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı
11.- Kastamonu
Milletvekili Mehmet Serdaroğlu’nun, bir sağlık
ocağının personel ihtiyacına ilişkin sözlü soru önergesi (6/936) ve Sağlık
Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı
12.- Gaziantep
Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün, Gaziantep’te böbrek
nakli merkezi kurulmasına ilişkin sözlü soru önergesi (6/955) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın
cevabı
13.- Şırnak
Milletvekili Sevahir Bayındır’ın, bebek ölümleri
meydana gelen bir hastanenin denetimine ilişkin sözlü soru önergesi (6/967) ve
Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı
14.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğru’nun, Tokat Devlet Hastanesine MR cihazı alımına
ilişkin sözlü soru önergesi (6/984) ve
Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı
15.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğru’nun, Tokat’daki yatak işgal
oranlarına ilişkin sözlü soru önergesi (6/986)
ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı
16.- Gaziantep
Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün, eczacılar ve eczaneler
hakkındaki kanunda değişiklik yapılmasına ilişkin sözlü soru önergesi (6/1147)
ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı
17.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğru’nun, eczanelerin reçete üzerinden tahsil ettiği
muayene ücretlerine ilişkin sözlü soru önergesi (6/1149) ve Sağlık Bakanı Recep
Akdağ’ın cevabı
18.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğru’nun, eczacıların yaptığı bazı işlemlere ilişkin sözlü
soru önergesi (6/1150) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın
cevabı
19.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğru’nun, kapanan eczanelere ilişkin sözlü soru önergesi
(6/1151) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı
20.- Gaziantep
Milletvekili Hasan Özdemir’in, Gaziantep’in sağlık hizmetlerindeki bazı
ihtiyaçlarına ilişkin sözlü soru önergesi (6/1172) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı
21.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğru’nun, memurlardan alınan tedavi katılım payına ilişkin
sözlü soru önergesi (6/1213) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın
cevabı
22.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğru’nun, doğum vakalarına ilişkin sözlü soru önergesi
(6/1214) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı
23.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Ağrı-Eleşkirt’teki
yatırımlara ilişkin sözlü soru önergesi (6/1216) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı
24.- Gaziantep
Milletvekili Hasan Özdemir’in, Gaziantep’te engelli raporlarının
çabuklaştırılmasına ilişkin sözlü soru önergesi (6/1222) ve Sağlık Bakanı Recep
Akdağ’ın cevabı
25.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğru’nun, onkoloji hastanesi ihtiyacına ilişkin sözlü soru
önergesi (6/1251) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın
cevabı
26.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, Tokat’ta
onkoloji hastanesi yapılıp yapılmayacağına ilişkin sözlü soru önergesi (6/1580)
ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı
VII.-
SEÇİMLER
A) Komisyonlarda Açık Bulunan Üyeliklere Seçim
1.- Çevre, Kamu
İktisadi Teşebbüsleri ve Dilekçe Komisyonlarında açık bulunan üyeliklere seçim
VIII.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYON-LARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Türk Ticaret
Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/324) (S. Sayısı: 96)
2.- Türk Borçlar
Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/499) (S. Sayısı: 321)
3.- Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş ve Ankara Milletvekili Reha Denemeç’in;
Serbest Bölgeler Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Plan
ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/541) (S. Sayısı: 446)
IX.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Trabzon
Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin, Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
2.- Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır’ın, Kayseri Milletvekili
Mustafa Elitaş’ın, grubuna sataşması nedeniyle
konuşması
3.- Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, Mersin Milletvekili
Mehmet Şandır’ın, şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
4.- Kayseri
Milletvekili Sabahattin Çakmakoğlu’nun, Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, mensubu bulunduğu Hükûmete sataşması nedeniyle konuşması
5.- İzmir
Milletvekili Harun Öztürk’ün, Kayseri Milletvekili
Mustafa Elitaş’ın, partisine sataşması nedeniyle
konuşması
6.- Denizli Milletvekili Emin Haluk Ayhan’ın,
Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, şahsına
sataşması nedeniyle konuşması
X.-
YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır’ın, terör kaynaklı
zararların tazminine ilişkin Başbakandan sorusu ve İçişleri Bakanı Beşir
Atalay’ın cevabı (7/10972)
2.- Manisa
Milletvekili Şahin Mengü’nün, İran ile imzalanan bir
doğalgaz anlaşmasına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner
Yıldız’ın cevabı (7/11013)
3.- Adana
Milletvekili Nevingaye Erbatur’un,
bütçe sürecinde çocuk haklarının gözetilmesine ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Mehmet
Şimşek’in cevabı (7/11035)
4.- Kayseri
Milletvekili Mehmet Şevki Kulkuloğlu’nun, Kayseri’de
verilen maden ruhsatlarına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner
Yıldız’ın cevabı (7/11093)
5.- Kayseri
Milletvekili Mehmet Şevki Kulkuloğlu’nun, bazı
illerde lisans verilen enerji santralleri projelerine ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın cevabı
(7/11094)
6.- Kayseri
Milletvekili Mehmet Şevki Kulkuloğlu’nun, Kayseri Gaz
A.Ş.’nin abonelere yapması gereken geri ödemelere
ilişkin sorusu ve
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın cevabı (7/11095)
7.- Zonguldak
Milletvekili Ali Koçal’ın, ilişiği kesilen TSK
personelinin atanmasına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner
Yıldız’ın cevabı (7/11096)
8.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün, resmi turizm portalı sitesine ilişkin Başbakandan sorusu ve Kültür ve
Turizm Bakanı Ertuğrul
Günay’ın cevabı (7/11184)
9.- Kırklareli
Milletvekili Turgut Dibek’in, kamudaki özürlü istihdamına ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanı Ömer Dinçer’in cevabı (7/11193)
10.- İstanbul
Milletvekili D. Ali Torlak’ın, iadesi istenebilecek vakıf taşınmazlarına
ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın cevabı (7/11199)
11.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, nükleer santral ihalesine ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın cevabı (7/11207)
12.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, Tunçbilek Termik
Santraline kömür teminine ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner
Yıldız’ın cevabı (7/11209)
13.- İstanbul
Milletvekili Atila Kaya’nın, Gagauz
Türklerinin sorunlarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Faruk
Çelik’in cevabı (7/11257)
14.- Sivas
Milletvekili Malik Ecder Özdemir’in, Sivas Kongre
Müzesi’ne ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın
cevabı (7/11296)
15.- Batman
Milletvekili Ayla Akat Ata’nın, nikah
kıyan din görevlilerine ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Faruk Çelik’in cevabı
(7/11331)
16.- İstanbul
Milletvekili Sacid Yıldız’ın, TOKİ’nin
İstanbul’daki faaliyetlerine ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı
Cemil Çiçek’in cevabı (7/11355)
17.- Antalya
Milletvekili Hüseyin Yıldız’ın, trafik kazalarında yaralanan kişilerin
giderlerinin karşılanmasına ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanı Ömer Dinçer’in cevabı (7/11364)
18.- Kırklareli
Milletvekili Turgut Dibek’in, SGK’nın elektronik
ortamda kişisel verileri toplamasına ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanı Ömer Dinçer’in cevabı (7/11365)
19.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, kullanılmış makine
ithalatına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Mehmet Zafer Çağlayan’ın cevabı
(7/11370)
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu
saat 15.03’te açılarak dört oturum yaptı.
Adana
Milletvekili Yılmaz Tankut, Adana’nın düşman
işgalinden kurtuluşunun 88’inci yıl dönümüne,
Kars Milletvekili
Zeki Karabayır, Sarıkamış Harekâtının ve Sarıkamış’ta
yaşanan dramın 95’inci yıl dönümüne,
Niğde
Milletvekili Mümin İnan, Niğde ilindeki esnaf, sanayici ve çiftçilerin
sorunlarına,
İlişkin gündem
dışı birer konuşma yaptılar.
Anayasa
Mahkemesinin, 11/12/2009 tarihli ve 2007/1 Esas,
2009/4 Karar sayılı, Demokratik Toplum Partisinin kapatılması hakkındaki
kararının 31/12/2009 tarihli ve 27449 sayılı Resmî Gazete’de yayımlandığına;
kararda, beyan ve eylemleriyle partinin kapatılmasına neden olan Mardin
Milletvekili Ahmet Türk ve Diyarbakır Milletvekili Aysel Tuğluk’un
milletvekilliklerinin, Anayasa’nın 84’üncü maddesinin son fıkrası uyarınca
gerekçeli kararın Resmî Gazete’de yayımlandığı tarihte sona ermesinin hükme
bağlandığına; Mardin Milletvekili Ahmet Türk ve Diyarbakır Milletvekili Aysel Tuğluk’un milletvekilliklerinin 31/12/2009 tarihinde sona
erdiğine ilişkin Başkanlık tezkeresi Genel Kurulun bilgisine sunuldu.
Tokat
Milletvekili Reşat Doğru’nun (6/1579, 6/1616) esas numaralı sözlü sorularını
geri aldığına ilişkin önergesi okundu; sözlü soruların geri verildiği
bildirildi.
Yalova
Milletvekili Muharrem İnce ve 25 milletvekilinin, öğretmenlerin sorunlarının
(10/495),
Adana
Milletvekili Yılmaz Tankut ve 20 milletvekilinin,
çocuk kaçırma ve kaybolan çocuklar sorununun (10/496),
İzmir
Milletvekili Şenol Bal ve 25 milletvekilinin, kadına yönelik şiddet konusunun
(10/497),
Araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla birer Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergeleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin
gündemdeki yerlerini alacağı ve ön görüşmelerinin, sırası geldiğinde yapılacağı
açıklandı.
Bursa
Milletvekili Hayrettin Çakmak’ın, KİT,
Ardahan
Milletvekili Saffet Kaya’nın, Dilekçe,
Komisyonu
üyeliklerinden çekildiklerine ilişkin önergeleri;
Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu
Başkanlığının, Sebze ve Meyve Ticaretinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun
Tasarısı’nın, esas komisyon olarak Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar,
Bilgi ve Teknoloji Komisyonuna, tali komisyonlar olarak Adalet Komisyonu,
Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile İçişleri Komisyonuna havale edildiğine, söz
konusu kanun tasarısının sebze-meyve üreticilerini doğrudan ilgilendirmesi
nedeniyle, İç Tüzük’ün 34’üncü maddesi uyarınca kendi komisyonlarında
görüşülmesinin temini için gereğinin yapılmasına ilişkin tezkeresi okundu;
Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonunun talebinin
Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonunca da
uygun bulunduğundan, bu istemin İç Tüzük’ün 34’üncü maddesinin dördüncü fıkrası
uyarınca Başkanlıkça yerine getirildiği;
Genel Kurulun
bilgisine sunuldu.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi üyelerinden oluşan bir Parlamento heyetinin, Suriye Arap
Cumhuriyeti Halk Meclisi Dış İlişkiler Komisyonunun davetine icabet etmesine
ilişkin Başkanlık tezkeresi kabul edildi.
İzmir
milletvekilleri Oktay Vural ve K. Kemal Anadol,
milletvekillerine haber ve bilgi verilmeden odalarının aranmasının
milletvekillerinin çalışma ortamlarının ihlali olduğuna ilişkin birer
açıklamada bulundular.
Adıyaman
Milletvekili Şevket Köse’nin, Sivas Madımak Oteli’nin Demokrasi Şehitleri
Müzesi Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin (2/378) İç Tüzük’ün 37’nci maddesine
göre doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi, yapılan görüşmelerden sonra,
kabul edilmedi.
Gündemin “Sözlü
Sorular” kısmının:
1’inci sırasında
bulunan (6/576),
70’inci “ “ (6/944),
75’inci “ “ (6/959),
107’nci “ “ (6/1012),
112’nci “ “ (6/1025),
142’nci “ “ (6/1067),
157’nci “ “ (6/1092),
198’inci “ “ (6/1154),
328’inci “ “ (6/1333),
335’inci “ “ (6/1340),
435’inci “ “ (6/1464),
473’üncü “ “ (6/1505),
506’ncı “ “ (6/1540),
Esas numaralı
sözlü sorulara Devlet Bakanı Selma Aliye Kavaf cevap verdi; soru sahiplerinden
Rıdvan Yalçın, Kamer Genç, Reşat Doğru da cevaplara karşı görüşlerini
açıkladılar.
2’nci sırasında bulunan (6/621),
38’inci “ “ (6/855),
62’nci “ “ (6/916),
143’üncü “ “ (6/1068),
349’uncu “ “ (6/1360),
416’ncı “ “ (6/1444),
480’inci “ “ (6/1512),
Esas numaralı
sözlü sorulara Devlet Bakanı Faruk Nafız Özak cevap verdi; soru sahiplerinden Alim
Işık, Kamer Genç, Mümin İnan da cevaplara karşı görüşlerini açıkladılar.
Başkanlık
Divanında açık bulunan İdare Amirliğine, Barış ve Demokrasi Partisi Grubunca
aday gösterilen Muş Milletvekili Sırrı Sakık seçildi.
Birleştirilerek görüşülmesi kabul edilen ve görüşmeleri yarım
kalan (10/60) (10/63) (10/99) (10/242) (10/243) (10/244) (10/245) (10/246)
(10/254) (10/256) esas numaralı, deprem riskinin araştırılarak deprem
yönetiminde alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergelerin ön görüşmelerine devam olunarak
üzerinde bir süre görüşüldü.
6 Ocak 2010
Çarşamba günü saat 15.00’te toplanmak üzere birleşime 18.58’de son verildi.
|
|
Şükran Güldal MUMCU |
|
|
|
Başkan Vekili |
|
|
|
|
|
|
Bayram ÖZÇELİK |
|
Yusuf COŞKUN |
|
Burdur |
|
Bingöl |
|
Kâtip Üye |
|
Kâtip Üye |
|
|
|
|
|
|
Gülşen ORHAN |
|
|
|
Van |
|
|
|
Kâtip Üye |
|
No.: 54
II.- GELEN KÂĞITLAR
6 Ocak 2010 Çarşamba
Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğru ve 20 Milletvekilinin, Başbakanlık Sosyal Yardımlaşma
ve Dayanışma Genel Müdürlüğü’nün çalışmalarının araştırılması amacıyla
Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/498) (Başkanlığa geliş tarihi:
17.11.2009)
2.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğru ve 20 Milletvekilinin, belediyelerin mali sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98
inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/499) (Başkanlığa geliş tarihi: 17.11.2009)
3.- İstanbul
Milletvekili Mithat Melen ve 20 Milletvekilinin, Doğu ve Güneydoğu Anadolu
bölgelerindeki ekonomik ve sosyal sorunların araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci
maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/500)
(Başkanlığa geliş tarihi: 18.11.2009)
Süresi İçinde Cevaplanmayan Yazılı Soru Önergeleri
1.- Muğla
Milletvekili Fevzi Topuz’un, bir jeotermal sahanın kullanımına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/10973)
2.- Hatay
Milletvekili Gökhan Durgun’un, mayınlı arazilerin temizlenmesi için ihale
yapılıp yapılmadığına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/10974)
3.- Antalya
Milletvekili Hüsnü Çöllü’nün, iletişimin dinlenmesi
tartışmalarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/10975)
4.- Van
Milletvekili Özdal Üçer’in, bir köyde yapılan
konutlara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/10976)
5.- Mersin
Milletvekili Behiç Çelik’in, terör örgütü mensupları hakkındaki işlemlere
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/10977)
6.- Mersin
Milletvekili Behiç Çelik’in, vatandaşlar arasında ayrımcı uygulamalar olup
olmadığına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/10978)
7.- Mersin
Milletvekili Behiç Çelik’in, demokratik açılımla ilgili bazı hususlara ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/10979)
8.- Kastamonu
Milletvekili Mehmet Serdaroğlu’nun, Kastamonu’daki
yeşil kart verilerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/10981)
9.- İzmir
Milletvekili Recai Birgün’ün, polis memuru alımına ve
öğretmen açığına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/10983)
10.- Edirne
Milletvekili Bilgin Paçarız’ın, bir vergi düzenlemesine ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/10984)
11.- Kocaeli
Milletvekili Hikmet Erenkaya’nın, Düzce Üniversitesi
Rektörü hakkındaki iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/10985)
12.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirel’in, İstanbul-Bursa Ro-Ro hattı projesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/10986)
13.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirel’in, personel alımına ilişkin Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/10995)
14.- Adana
Milletvekili Nevin Gaye Erbatur’un, çocuk işçiliğinin
önlenmesine ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi
(7/10996)
15.- Diyarbakır
Milletvekili Gültan Kışanak’ın,
Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da tamamlama vizesi alamayan yatırımlara ilişkin
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Ali Babacan) yazılı soru önergesi
(7/11002)
16.- Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır’ın, belediyelere kaynak
tahsisinde hane sayısının dikkate alınmasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/11015)
17.- Van
Milletvekili Özdal Üçer’in, bir askerin ölümü olayına
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/11016)
18.- Mersin
Milletvekili Behiç Çelik’in, kepenk kapatma eylemlerine ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/11017)
19.- Mersin
Milletvekili Behiç Çelik’in, şehit ve gazilere ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/11018)
20.- Mersin
Milletvekili Behiç Çelik’in, demokratik açılım kapsamında farklı dillerle
ilgili çalışmalara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/11019)
21.- Mersin
Milletvekili Behiç Çelik’in, demokratik açılım kapsamındaki bazı çalışmalara
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/11020)
22.- Mersin
Milletvekili Behiç Çelik’in, Emniyet Teşkilatı emeklilerinin maddi durumlarında
iyileştirme yapılmasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/11021)
23.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğru’nun, Tokat İl Özel İdaresinin kaynak kullanımına
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/11022)
24.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirel’in, İzmir’de kaybolan ve kaçırılan çocuklara ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/11023)
25.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirel’in, Diyarbakır’da kaybolan ve kaçırılan çocuklara
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/11024)
26.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Batman’ın çöp sahası
sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/11025)
27.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Erzurum’un şebeke suyuna
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/11026)
28.- İstanbul
Milletvekili Sacid Yıldız’ın, İstanbul’daki ulaşım
zamlarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/11027)
29.- Adana
Milletvekili Nevin Gaye Erbatur’un, kayıp çocuklara
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/11028)
30.- Balıkesir
Milletvekili Ergün Aydoğan’ın, Deniz Feneri Davasında
adı geçen bir kişinin ortağı olduğu şirketlere verilen ihalelere ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/11029)
31.- Şırnak
Milletvekili Sevahir Bayındır'ın, çocuklara ayrılan
bütçe kalemlerine ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/11032)
32.- Antalya
Milletvekili Atila Emek’in, deri mamulleri arasındaki
KDV oranı farklılığına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi
(7/11033)
33.- Denizli
Milletvekili Ali Rıza Ertemür’ün, TEKEL’e bağlı
işletme müdürlüklerinin kapatılacağı iddialarına ilişkin Maliye Bakanından
yazılı soru önergesi (7/11034)
34.- Antalya
Milletvekili Atila Emek’in, Kepez İlçe Milli Eğitim
Müdürlüğünün bir dernekle yaptığı protokole ilişkin Milli Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/11036)
35.- Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır’ın, SHGM’nin
modül sınavlarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/11037)
36.- Van
Milletvekili Fatma Kurtulan’ın, Van’daki bazı okullarda
sınıfların oluşumu ile ilgili iddialara ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı
soru önergesi (7/11038)
37.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirel’in, personel alımına ilişkin Milli Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/11039)
38.- Adana
Milletvekili Nevin Gaye Erbatur’un, çocuklarda artan obeziteye karşı alınacak önlemlere ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/11040)
39.- Adana
Milletvekili Nevin Gaye Erbatur’un, çocukların okula
devamsızlıklarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/11041)
40.- Adana
Milletvekili Nevin Gaye Erbatur’un, okullardaki
şiddet olaylarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/11042)
41.- Gaziantep
Milletvekili Akif Ekici’nin, Gaziantep İl Milli
Eğitim Müdürlüğüne atama yapılmasına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı
soru önergesi (7/11043)
42.- Isparta
Milletvekili Mevlüt Coşkuner’in,
Yenişarbademli’deki sağlık hizmetlerine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru
önergesi (7/11044)
43.- Balıkesir
Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, çevre sağlık teknisyenlerine ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/11045)
44.- Şırnak
Milletvekili Sevahir Bayındır’ın, yenidoğan
ünitelerinin yeterliliğine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/11046)
45.- Tokat
Milletvekili Orhan Ziya Diren’in, Tokat’taki göz doktoru ihtiyacına ilişkin
Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/11048)
46.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Batman Devlet
Hastanesinin yenilenmesine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/11049)
47.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvel’in, tarımsal sulamada
kullanılan bazı yöntemlere ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/11050)
48.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvel’in, gıda analizleri
yapılabilen laboratuvarlara ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/11051)
49.- Balıkesir
Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, çevre sağlık teknisyenlerine ilişkin Tarım
ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/11052)
50.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirel’in, personel alımına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/11053)
51.- Kayseri
Milletvekili Mehmet Şevki Kulkuloğlu’nun,
Kayseri’deki bir yol projesine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru
önergesi (7/11054)
52.- Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır’ın, Adana-Mersin arasında
yapılacak havaalanının yer seçimine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru
önergesi (7/11055)
53.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirel’in, Bursa çevre yoluna ilişkin Ulaştırma Bakanından
yazılı soru önergesi (7/11056)
54.- Hatay
Milletvekili Abdulaziz Yazar’ın, Türkiye ile Suriye
arasındaki geçişlere ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/11057)
55.- Van
Milletvekili Özdal Üçer’in, askerlik hizmeti sırasında
yaşanan ölüm olaylarına ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı soru önergesi
(7/11058)
56.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Özyürek’in, 2010 Avrupa Kültür
Başkenti Ajansının faaliyetlerine ilişkin Devlet Bakanından (Hayati Yazıcı)
yazılı soru önergesi (7/11060)
6 Ocak 2010 Çarşamba
BİRİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 15.04
BAŞKAN : Başkan Vekili Şükran Güldal
MUMCU
KÂTİP
ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Yusuf COŞKUN (Bingöl)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 44’üncü Birleşimini açıyorum.
III.-
Y O K L A M A
BAŞKAN -
Elektronik cihazla yoklama yapacağız.
Üç dakika süre
veriyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN – Toplantı
yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden
önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk
söz, Zonguldak ilinin sorunları hakkında söz isteyen Zonguldak Milletvekili Ali
Koçal’a aittir.
Sayın
milletvekilleri, lütfen, biraz daha sessiz olursak… Sayın milletvekilleri,
lütfen biraz sessiz olalım, Milletvekili Arkadaşımızı daha rahat duyabileceğiz.
Buyurunuz Sayın Koçal. (CHP sıralarından alkışlar)
IV.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.-
Zonguldak Milletvekili Ali Koçal’ın, Zonguldak ilinin
sorunlarına ve Türkiye’deki sağlık sistemine ilişkin gündem dışı konuşması ve
Sağlık Bakanı Recep
Akdağ’ın cevabı
ALİ KOÇAL
(Zonguldak) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Değerli
milletvekilleri, Zonguldak ilindeki bazı konuları sizlerle paylaşmak üzere söz
almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Bugün, maden
ocaklarının kapatılma tehlikesine ve emeğin sömürülmesine karşı Zonguldak
halkının ayağa kalktığı bir yılın yıl dönümüdür. 4 Ocak 1991, Türkiye’de maden
işçisinin haklarını aramak için yollara düştüğü bir tarihtir. Yağmur, çamur,
soğuk, kar, kış demeden, eşi görülmemiş güzellikte; bilinçli, disiplinli, kararlı ve kırmayan,
dökmeyen güzellikte ve yüz binlerle birlikte Ankara’ya Zonguldak işçisinin
yürüdüğü bir tarihtir bugün. Türkiye'nin dört bir yanından Zonguldak’a akın
eden emekçileri, sendikacıları, sanatçıları, yazarları, bu eylemi inançlı bir şekilde
destekleyenleri ve eylemin gerçekleşmesinde emeği geçenleri saygıyla anıyorum.
Aynı zamanda, bu eyleme öncülük eden Zonguldak Genel Maden İşçileri
Sendikasının o dönemdeki yöneticilerini yürekten kutluyorum. Aynı inanç ve
kararlılıkla bugünlerde mücadele eden Tekel işçilerine ve İstanbul’daki
itfaiyecilere başarılar diliyorum.
Zonguldak maden
işçisi, eylemin on dokuzuncu yılında Zonguldak yine zor günler yaşamaktadır.
Zonguldak, Türkiye’de olduğu gibi karanlığa sürüklenmek istenmektedir. “AKP’nin
Başkanı Zonguldak’ın düşmanı mıdır?” diye sözler edilmektedir. O nedenle
Zonguldak’ın sorunlarını çözmek, Zonguldak emekçisinin sabrını fazla zorlamamak
gerekmektedir çünkü Zonguldaklılar her zaman emeğin hakkını almaya muktedir
bilgi ve birikimdedir.
Çok değerli
milletvekilleri, aslında AKP iktidara geldiğinden bu yana Türkiye’mizde hiçbir
soruna çözüm bulunamamış, sorunlarımız artarak devam etmiştir. Ülkemizin en
temel sorunları olan işsizlik ve yoksulluğa çare bulunamamış, yolsuzluklar
artmış, temel hak ve özgürlüklere kısıtlamalar eklenmiş, Türkiye’mizde kurumlar
birbirine düşürülmeye çalışılmış, bir korku imparatorluğu kurulma çabası
içerisine girilmiştir. Toplumun tüm kesimleri sokaklarda, sizler de
görüyorsunuz, iktidara kendini anlatmaya çalışıyor. Herkes bu iktidardan
şikâyetçi, kimse hâlinden memnun değil. Tek memnun olan iktidar ve iktidar
yandaşları ama sizin de sonunuz geliyor, suyunuz ısınıyor, merak etmeyin.
SONER AKSOY
(Kütahya) – Esas tek parti döneminde cumhuriyet korku cumhuriyeti idi!
ALİ KOÇAL
(Devamla) – Konuşmanıza gerek yok, gelip burada konuşacaksınız.
Böylesi bir
ortamda Türkiye’de yaşananlardan en çok etkilenen illerden biri olan
Zonguldak’la yani emeğin, emekçinin başkenti Zonguldak’la ilgili önemli bir
sorunu, bir sağlık skandalını sizlerle paylaşmak istiyorum:
Geçenlerde
Zonguldak’ta on iki yaşında bir yavrumuzu, İrem Yağcı’yı
kaybettik. Nasıl kaybettik biliyor musunuz? 11.30’da Çocuk Hastanesine giden
İrem Yağcı, 12.30’da Ankara’ya havale edilmiş ama ambulans bulunamamış,
ambulans bulunmuş şoför bulunamamış, şoför bulunmuş doktor bulunamamış, doktor
bulunmuş hemşire bulunamamış! Nihayet beş saatlik bir gecikmeden sonra Ankara
yoluna ancak çıkılmış, saat 18.15’te yola çıkılmış, bir buçuk saat yol alınmış,
Ankara’ya kırk beş dakika kala İrem hayatını kaybetmiş değerli arkadaşlar. İşte
size “sağlıkta dönüşüm”, işte size “sağlıkta devrim”! Sizin söylediğiniz
“devrim”, sizin söylediğiniz “sağlıkta dönüşüm” bu! Sağlık Bakanı herhâlde buna
bir cevap verecek, herhâlde Sağlık Bakanı şunu söyleyecek: “Koskocaman
Zonguldak’ta eğer bir ambulans bulunamıyor, bir hasta Ankara’ya taşınamıyorsa
kırsal kesimdeki insanlarımızın hâli nicedir; buna bir bakmak gerekiyor değerli
arkadaşlar.”
Tabii, Sağlık
Bakanı bütçe konuşmasında ambulans uçaklardan bahsediyordu, hatırlayacaksınız.
Biz ambulans uçaktan falan vazgeçtik, acaba Zonguldak’a bir ambulans alınabilir
mi; ambulanstan vazgeçtik…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen
sözlerinizi tamamlayınız.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) – Stepnesi yok!
ALİ KOÇAL
(Devamla) – … stepnesi olmayan ambulansa acaba bir
lastik alınabilir mi; biz bunun peşindeyiz.
Değerli
arkadaşlar, durum böyleyken Başbakan uçak üstüne uçak alabiliyor; yine, devlet
bankalarının kasalarını yandaşlarına açabiliyor; yine, devleti soyanları
affedebiliyor; kendine “gemicik” alabiliyor; kendi damatlarıyla, çocuklarıyla
ilgili her şeyi yapabiliyor; bu nasıl oluyor, bunu kendinize bir sormanız
gerekiyor. O nedenle de şimdi tam dönemidir, bu dönemde Başbakanın mal beyanını
vermesi gerekiyor. Sayın Başbakan mal beyanını versin, neyi var, neyi yok
görelim. Hele hele Başbakanın kol saati nasıl bir kol
saatidir, kaç liralık kol saatidir; bunu birlikte görelim.
İkinci bir
skandal Zonguldak’ta, o da: Maliye Bakanlığı Zonguldak belediyelerine 500
milyar civarında para gönderdi. Gönderdiği bu paralar AKP’li belediyelere
dağıtıldı. Adalet ve Kalkınma Partisinin adaleti! Zonguldak’a gönderilen 500
milyar para AKP’li belediyelere dağıtılmıştır. İşte sizin adaletiniz…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen,
sözünüzü tamamlayınız Sayın Koçal.
ALİ KOÇAL
(Devamla) – …işte sizin yaptığınız icraat.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz.
Gündem dışı
ikinci söz…
SAĞLIK BAKANI
RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Değerli Başkanım…
BAŞKAN – Cevap mı
vermek istiyorsunuz?
SAĞLIK BAKANI
RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Evet.
BAŞKAN –
Buyurunuz Sayın Akdağ. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
SAĞLIK BAKANI
RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Biraz önce
kürsüde konuşan Değerli Milletvekilimiz Zonguldak’la ilgili belli meselelerden
bahsederken, Zonguldak’ta bir yavrumuzun hayatını kaybetmesiyle ilgili bir
meseleden hareketle sağlık sistemimize ilişkin eleştiriler yöneltti.
Değerli
arkadaşlar, aslında, şunu özellikle ifade etmek isterim: Bizim partimiz için,
AK PARTİ’miz için, hükûmetlerimiz
için ve şu andaki 60’ıncı cumhuriyet Hükûmeti için ve
Bakanlığımız için insan çok kıymetlidir. Değerli Milletvekilimizin bahsettiği
olay bana intikal etti ve ben derhâl bu konuda bir soruşturma açtırdım. Bu
soruşturma sonucunda, herhangi bir aksaklık, bir eksiklik, yavrumuzun hayatının
kaybına kadar giden süreç içerisinde bir yanlışlık varsa, mutlaka, bu
yanlışlığa sebep olan sorumlularla ilgili olarak gereğini yapacağız ama benim
bu meselelerde bir prensibim var, bu soruşturmaların bitmesini, tamamlanmasını
da beklemek zorundayız. Sonuçta, Değerli Milletvekilimize de bir bilgi
ulaşıyor, bize de bir bilgi ulaşıyor. Bu bilgi zaman zaman
hasta veya yakınları vasıtasıyla ulaşıyor, bazen basın yoluyla bize ulaşıyor
ama hepsini, istisnasız hepsini çok önemseyerek mutlaka inceliyoruz ve
araştırıyoruz.
ALİ KOÇAL
(Zonguldak) – Soruşturma tamam da ambulans yok.
SAĞLIK BAKANI
RECEP AKDAĞ (Devamla) – Şimdi, Değerli Milletvekilimiz buradan hareketle,
ambulans yokluğundan, hatta Türkiye’deki 112 acil sistemin işleyişinden
bahsederek onlara da eleştiriler getirdi. Şu anda, Zonguldak’ta onlarca
ambulans var ve bu ambulanslar…
ALİ KOÇAL (Zonguldak)
– 112 acilde yok Sayın Bakanım.
SAĞLIK BAKANI
RECEP AKDAĞ (Devamla) – Olmaz olur mu Değerli Milletvekilim?
ALİ KOÇAL
(Zonguldak) – Vardı da niye gelmedi?
SAĞLIK BAKANI
RECEP AKDAĞ (Devamla) – Müsaade edin. İşte, diyorum ki meseleyi soruşturuyorum.
ALİ KOÇAL
(Zonguldak) – Beş saat sonra geldi.
SAĞLIK BAKANI
RECEP AKDAĞ (Devamla) – Bakınız, değerli arkadaşlarım, şimdi, ortada gerçekler
var. Göreve başladığımız zaman Türkiye’de dört yüz civarında 112 ambulansı
vardı, bu sayı şu anda neredeyse dörde katlanmış durumdadır; bakın, yüzde 400’e
yakın bir artıştan bahsediyorum.
ALİ KOÇAL
(Zonguldak) – Zonguldak’a daha düşmedi demek ki.
SAĞLIK BAKANI
RECEP AKDAĞ (Devamla) – Bu, Zonguldak’ta da böyle.
Şu anda bir
gündem dışı konuşmaya hemen, anında cevap verdiğim için, Zonguldak’taki
ambulans sayılarının artışını, bu alanda hizmet veren noktaların sayısal
artışını ve göreve geldiğimize kıyasla şu anda, mesela 2009 yılında, 112
sistemiyle taşınan vatandaşlarımızın sayısındaki artışı rakamsal olarak
veremiyorum ama Türkiye’yi de çok iyi biliyorum, Zonguldak’ı da, Zonguldak’taki
gelişmeleri de -bu anlamda- biliyorum, birkaç katına çıkmış bir hizmet artışı
var.
Şimdi, siz,
Başbakanın aldığı uçaklardan bahsediyorsunuz. Başbakanlar elbette uçak alırlar
ve bu uçaklarla da ülkelerine hizmet ederler.
CANAN ARITMAN
(İzmir) – Ekonomik krizde almıyorlar.
SAĞLIK BAKANI
RECEP AKDAĞ (Devamla) – Başbakan, bu uçaklarla…
ALİ KOÇAL
(Zonguldak) – Haddinden fazla.
SAĞLIK BAKANI
RECEP AKDAĞ (Devamla) – Değerli arkadaşlarım, bakınız, önemli olan…
CANAN ARITMAN
(İzmir) – İngiltere Başbakanı, Amerika Başkanı iptal etti.
SAĞLIK BAKANI
RECEP AKDAĞ (Devamla) – …halka hizmet etmek üzere bizim, sizin, kamuda çalışan
diğer görevlilerin zamanlarını iyi kullanmasıdır.
Çok değil, ben
bundan bir müddet önce Arnavutluk’a gittim. Arnavutluk küçük bir ülke, bizden
çok da fakir bir ülkedir. Arnavutluk Sağlık Bakanı, gideceğimiz bir şehirden
başka bir şehre beni helikopterle götürdü. Şimdi, Sağlık Bakanı olarak benim
böyle bir imkânım yok, hani o çok olsun da demiyorum ama burada Türkiye
Cumhuriyeti Başbakanının ömrünü bu ülkenin hizmetine adadığını sizler de
biliyorsunuz, bizler de biliyorsunuz. (CHP sıralarından gürültüler)
CANAN ARITMAN
(İzmir) – Allah Allah!
ALİ KOÇAL
(Zonguldak) - Kime hizmet ediyor ama? Kime hizmet ediyor?
SAĞLIK BAKANI
RECEP AKDAĞ (Devamla) – Gününün on altı saatini halkına hizmetle geçiren…
ALİ KOÇAL
(Zonguldak) – Türkiye’ye değil, ATV, Sabah’a hizmet ediyor.
SAĞLIK BAKANI
RECEP AKDAĞ (Devamla) – …bir Başbakan için bu bahsettiğiniz uçaklar, bu
bahsettiğiniz benzeri birtakım imkânlar ülkeye hizmet etmenin vasıtalarıdır. Bunu böyle bilmek lazım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Yani kimse bu uçaklarla gezintiye çıkmıyor, kimse bu uçaklarla tatile falan
çıkmıyor.
112 hava ambulanslarından
bahsettiniz. Değerli Milletvekilim, şu anda, Türkiye’de 17 noktada -17 bölgede
diyelim çünkü konuşlandıkları noktalar sadece o şehirlere ait değil- 17 bölgede
18 helikopter, 1’i yedekte beklemek üzere, Türk halkına hizmet ediyor.
ALİ KOÇAL
(Zonguldak) – Zonguldak hangi bölgede Sayın Bakan?
SAĞLIK BAKANI
RECEP AKDAĞ (Devamla) – Zonguldak muhtemelen Ankara veya Samsun tarafından
hizmet alıyordur veya her ikisinden de alıyordur.
ALİ KOÇAL
(Zonguldak) – Ama denemişler ikisini de. Ambulansı denemişler, sonuç
alamamışlar.
SAĞLIK BAKANI
RECEP AKDAĞ (Devamla) – Bu şekilde, biz, binlerce vatandaşımızı Anadolu’da
bulundukları yerlerden, mezralarından, kırsaldan alarak hizmet görmeleri
gereken yerlere kavuşturduk. 112 sistemindeki, 112 acil nakil hizmetindeki
gelinen nokta gerçekten sizi de bizi de hepimizi de memnun edecek bir
düzeydedir. Ama ben şunu söylüyorum.
ALİ İHSAN KÖKTÜRK
(Zonguldak) – Efendim, Zonguldak il merkezinde dört buçuk saat bekliyor, yolda
ölüyor.
SAĞLIK BAKANI
RECEP AKDAĞ (Devamla) – Değerli arkadaşlar, bakın, bunu her zaman yapıyorsunuz.
Yaptığınız şeyi söyleyeyim: Bir sistem bütün olarak tenkit edilebilir. Herhangi
bir yerde bir görevlinin veya o esnadaki sistemi işletmesi gereken kişilerin
hatası sisteme mal edilemez. Bu çok yanlış bir şeydir. Bunu nasıl
söyleyebilirsiniz!
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) – Muhalefet partisi milletvekili, elbette dile getirecek. Görmesin mi
yani!
SAĞLIK BAKANI
RECEP AKDAĞ (Devamla) – Yani ben size diyorum ki: Biz, Sağlık Bakanlığı olarak,
değerli muhalefetimizin, konuşan Değerli Milletvekilimizin de hassasiyetini
aynen paylaşıyoruz.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) – Güzel.
SAĞLIK BAKANI
RECEP AKDAĞ (Devamla) – Kim, nerede bir kusur işlemişse elbette o kusurun
peşindeyiz ama bu kusuru sistemin bütününe nasıl mal edersiniz? Yani eğer
Türkiye’de 112 sistemi, sadece kara ambulanslarıyla da değil, kar üstü paletli
ambulanslarıyla, hava ambulanslarıyla, deniz ambulanslarıyla bugün tamamen
dünya standartlarını yakalamış, hatta yer yer onun
üstüne çıkmışsa, bu, Türkiye Cumhuriyeti’nin başarısıdır. Bir yerde hata eden
bir kişinin, hata yapan bir kişinin -eğer orada bir hata varsa- hatası bütün
sisteme elbette ki mal edilemez, edilmemelidir. Bu yanlışlığı yapmamalıyız.
Bu noktada, AK PARTİ’li belediyelere dağıtılan paralardan bahsettiniz.
Buna da temas etmem gerekir. Biz, yedi senedir, İktidarımızda adaletle
hükmetmeye çok itina ediyoruz değerli milletvekilleri.
ALİ KOÇAL
(Zonguldak) – Belli oluyor!
SAĞLIK BAKANI
RECEP AKDAĞ (Devamla) – Şöyle yapıyoruz: Bakın, bizden önce de başka hükûmetler vardı, başka belediyeler vardı, bu belediyelere
giden yardımlar vardı.
ALİ KOÇAL
(Zonguldak) – Siz isterseniz buna cevap vermeyin Sayın Bakanım, Maliye Bakanı
buna cevap versin.
SAĞLIK BAKANI
RECEP AKDAĞ (Devamla) – Değerli milletvekilleri, çok itinalı bir biçimde, bütün
belediyelere İller Bankasından giden payları eşit olarak gönderiyoruz.
ALİ KOÇAL
(Zonguldak) – İller Bankasından bahsetmedim ben, siz de konuyu bilmiyorsunuz.
SAĞLIK BAKANI
RECEP AKDAĞ (Devamla) – Zaman zaman yıl içerisinde,
özellikle yaz mevsiminde, gönderilen paralardaki kesintileri de ortadan
kaldırıyoruz. Bu mevsimler, inşaat mevsimleri, hizmet mevsimleri olduğu için.
Bu vesileyle şunu özellikle ifade etmek istiyorum ki: Partimiz ve hükûmetlerimiz adaletle davranmaya, hakkaniyetle davranmaya
büyük itina göstermektedirler, bundan sonra da bu itinayı göstermeye devam
edeceğiz.
Yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Akdağ.
YAŞAR AĞYÜZ
(Gaziantep) – Sayın Başkan, Bakanlar Kurulu mu değişti?
BAŞKAN - Gündem
dışı ikinci söz, Bilecik ilinde meydana gelen tren kazası hakkında söz isteyen
Bilecik Milletvekili Yaşar Tüzün’e aittir. (CHP
sıralarından alkışlar)
Buyurunuz Sayın Tüzün.
2.-
Bilecik Milletvekili Yaşar Tüzün’ün, Bilecik ilinde
meydana gelen tren kazasına ilişkin gündem dışı konuşması
YAŞAR TÜZÜN
(Bilecik) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; son günlerde çok sıklıkla
gündeme gelen ve özellikle Bilecik ilimizde meydana gelen tren kazalarıyla
ilgili gündem dışı söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım,
özellikle Adalet ve Kalkınma Partisinin iktidar olduğu dönemden bugüne kadar,
yani son sekiz yıldır, ölümlü ve yaralamalı sekiz tren kazası meydana
gelmiştir. Devlet Demiryollarının istatistiklerine göre 2008 yılında
-arkadaşlar, altını çizerek söylüyorum, sadece 2008 yılında - demir yollarında
meydana gelen kaza sayısı 386’dır. 111 vatandaşımız hayatını kaybetmiş, 257
vatandaşımız yaralanmıştır. Bu 2008 kazalarının genel durumuna baktığımızda,
bunların 16 tanesi tren çarpışması, 104 tanesi trenin raydan çıkması, 47 tanesi
vatandaşımızın trenden düşmesi, 93’ü trenin başka bir şahsa çarpması, 118’i
geçit çarpışması ve 8’i diğer, kazaların toplamı 386 tanedir.
Değerli
arkadaşlarım, dünyanın birçok yerinde bu tür olaylarla karşılaşıldığında
yetkililerin verdiği tepkileri görünce, bizim yetkililerimizin verdiği
çelişkili cevaplar ve duyarsızlıkları da ayrıca düşündürücüdür. Sorumluluk
sahibi kişiler bu tür olaylar karşısında istifa ederken ya da intihara kadar
giden tepkiler verirken, birçok insanın hayatını kaybettiği kazalar karşısında
bizdeki yetkililerin “Allah rahmet eylesin.” demekle yetinmeleri ayrıca kaygı
vericidir. Neredeyse, gerçekten neredeyse, yaşanan tüm kazalar “Makinist
hatası.” deyip geçiştiriliyor. Bu makinistleri size silah zoruyla mı atattırdılar?
Ehil kişiler değillerse neden atandılar? Hatta,
atandılar da neden hizmet içi eğitim görmüyorlar?
Bu olayların
suçlusu ve sorumlusu, bugünkü yönetimdir, bugünkü AKP İktidarıdır. Son yıllarda
işbaşına getirdiğiniz iş bilmez yönetimler, ehil olmayan, hak etmeyen kişiler
ve sözüm ona onlara “Ticari kafayla bu işleri sonuçlandırın.” diyen zihniyet,
bugün yüzlerce ölü, yüzlerce yaralı ve milyonlarca lira maddi hasarla karşı
karşıyadır. İşi bilen, ehil yöneticiler olsaydı, geçmişte olduğu gibi, kurumun
bağlı olduğu uluslararası standartlara uygun “furgon” adı verilen yük vagonu
konulur, yolcuların burnu bile kanamazdı.
Değerli
arkadaşlarım, burası çok önemli, sizin de bilginiz olmayabilir. Uluslararası demir yolu taşımacılığında, yolcu güvenliği standartlarına
göre yani lokomotiften sonra gelen bu vagon, eskiden, eşya, posta veya bavul
için kullanılır idi. Dolayısıyla, lokomotiften sonraki ilk vagon, eşya vagonu
yani demir yollarında “furgon vagon” diye adlandırılan vagon var idi. Maalesef,
sizin İktidarınızdan sonra anlayış tamamen değişti, bu furgon vagon yerine yani
lokomotiften sonraki vagonun yerine yolcu vagonu kondu ve son yıllarda
özellikle Bilecik ilimizde yaşanan kazalara da baktığımızda, ölen
vatandaşlarımız bu birinci vagonda bulunmaktadırlar.
Bakınız, 29
Ağustos 2009 tarihinde Bilecik ilimizde meydana gelen trafik kazasında, bu
yolcu vagonundaki birinci vagonda 5 tane vatandaşımız hayatını kaybetmiştir.
Bunlardan bir tanesi de yirmi bir yaşında, benim de köylüm olan, yakınım olan
bir yeğenim, üniversite öğrencisi Turgay Yılmazbaş’ı
kaybetmiş bulunuyoruz. Eğer bu gencimiz ve 5 vatandaşımız hemen lokomotifin
arkasındaki vagonda olmamış olsa idiler, inanın, ikinci veya üçüncü veya
dördüncü vagonlardaki yolcularımızın burnu kanamadığı gibi bu kardeşlerimiz de
ölmeyeceklerdi. Dolayısıyla bu anlayışın, bu zihniyetin mutlaka değişmesi
gerekir. Devlet Demiryolları Genel Müdürlüğü bu furgon vagon sistemini tekrar
hayata geçirmelidir.
Değerli
arkadaşlarım, tabii, bu zihniyet, AKP zihniyetinin vatandaşı müşteri görme
zihniyetinden kaynaklanıyor. Dolayısıyla uygulamalara baktığımızda, Devlet
Demiryolları neden bu noktaya geldi diye şöyle kısaca bir baktığımızda:
Bunlardan bir tanesi, kuruma kalifiye personel yetiştiren Devlet Demiryolları
Meslek Lisesini kapattınız.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen
sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurunuz.
YAŞAR TÜZÜN
(Devamla) – Mesleki hastalıklarla uğraşan kurum hastanesini devlet
hastanelerine devrettiniz. Kurumun çeken, çekilen araç ihtiyacını karşılayan ve
üretim merkezleri olan başta TÜLOMSAŞ, TÜVASAŞ ve TÜDEMSAŞ’ı
devre dışı bıraktınız. Birçok unvanlıyı devre dışı bırakıp esnek çalışmayı
dayattınız. Birçok istasyon ve gar kapattınız. Kurumun taşınmaz mallarını,
binalarını, arazilerini haraç mezat sattınız ve maalesef satmaya devam
ediyorsunuz. Personelin birçok sosyal hakkını elinden aldınız. Entegre taşımacılık
konusunda büyük yere sahip olan kurumun limanlarını sattınız. Kuruma bir tek
çivi bile çakılmaz iken vitrine dönük yapılan harcamalar kurumun mali dengesini
bozdu, işin içinden çıkamaz hâle getirdi.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen
sözlerinizi bağlayınız.
Buyurunuz.
YAŞAR TÜZÜN
(Devamla) – Evet, değerli arkadaşlarım, istasyonları ve garları, işletme için
değil de otel ve lokanta olarak planlayıp satmaya başladınız. Dolayısıyla,
Devlet Demiryollarının düştüğü noktaya sebebiyet veren zihniyet sizin
zihniyetiniz, AKP zihniyetidir.
Bilecik ilimizde
yaşanan bu son kazada da başta ilimiz Valisinin yapmış olduğu açıklamaların, Devlet
Demiryolları Genel Müdürünün yapmış olduğu açıklamaların ve Ulaştırma Bakanının
yapmış olduğu açıklamaların ne kadar çelişkili olduğunu, birbirini tutmayan
açıklamalar olduğunu hepiniz biliyor ve görüyorsunuz.
Bugün böylesine
Devlet Demiryollarını ilgilendiren bir konuda AKP İktidarının temsilcisinin,
Ulaştırma Bakanının burada olmayışını da kınıyorum değerli arkadaşlar!
Gündemdeki bu sıcak konuya cevap vermeyecek de AKP İktidarı Ulaştırma Bakanı
hangi konuya cevap verecek arkadaşlar? İnsanlar yollarda ölüyor. Hangi konuya
cevap verecek? Bu nasıl Meclis yönetimi anlayışı, bu nasıl devlet yönetimi
anlayışı? Yakışıyor mu böyle bir iktidar, yakışıyor mu! (CHP
sıralarından alkışlar)
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Tüzün, lütfen Genel Kurulu selamlayınız.
YAŞAR TÜZÜN
(Devamla) – Değerli arkadaşlarım…
AYŞE NUR
BAHÇEKAPILI (İstanbul) – Nöbetinde gelecek. Sayın Bakanın nöbetinin olduğu bir
gün var.
YAŞAR TÜZÜN
(Devamla) – O Bakan yoksa, başka bakan vardır, o gelir
cevap verir. Lütfen Grup Başkan Vekili olarak siz de bakanlarınızı göreve davet
ediniz. Böyle bir şey olabilir mi?
Sonuç olarak,
değerli arkadaşlarım, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak bu konuların
araştırılması ve sorunların tespiti için dün bir araştırma önergesi verdik, oy
çokluğunuzla bu araştırma önergesini kabul edin, bu sorunları tespit edelim,
gerekli önlemleri, denetim görevimizi yerine getirelim diyor, Genel Kurulu
saygıyla selamlıyor, bana cevap vermeyen Bakanı şiddetle kınıyorum! (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Tüzün.
Gündem dışı
üçüncü söz, muharrem ayı ve aşure günü hakkında söz isteyen Adıyaman
Milletvekili Şevket Köse’ye aittir.
Buyurun efendim.
(CHP sıralarından alkışlar)
AHMET YENİ
(Samsun) – Başka partinin sözcüsü yok mu Sayın Başkan?
ALİ KOÇAL
(Zonguldak) – Sizden talep gelmemiş demek ki.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) – Dün de CHP’nin sözcüsü yoktu.
3.-
Adıyaman Milletvekili Şevket Köse’nin, muharrem ayı ve aşure gününe ilişkin
gündem dışı konuşması ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın
cevabı
ŞEVKET KÖSE
(Adıyaman) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Hazreti Hüseyin’in şehit
edildiği Yas-ı Muharremin ve aşurenin önemi üzerine gündem dışı söz almış
bulunmaktayım. Bu vesileyle hepinize saygılarımı sunarım.
Değerli
arkadaşlar, ne yazık ki tarihimizde acı ve ıstıraplı günler çok fazladır.
Hazreti Hüseyin ile ehlibeyit üyeleri, zalimin
iktidarı için sözde din uğruna şehit edilmişlerdir. Tarihte bu olay “Kerbela olayı” ve bugün ise “aşure günü” olarak
anılmaktadır.
Sayın
milletvekilleri, Kerbela olayı büyük bir acının
tablosudur. Hazreti Muhammed’in ailesi, zalimin ve haksızın karşısında teslim
olmaktansa direnmeyi ve sonuçta da şehit olmayı yeğlemişlerdir, haksızlığı hak
hâline, yanlışlığı doğru hâline dönüştürmeye çalışan Yezid’in
ordusuna karşı aç susuz göğüs germişlerdir.
İslam dünyasında
ve özellikle Alevilerde Hazreti Hüseyin’in Kerbela’daki
acısını anmak ve anlamak için muharrem yası tutulur. Bu yastaki amaç, bu
acıları tekrarlamak ya da öç duygularını körüklemek değildir. Muharrem
mateminin amacı, bu acıların bir daha yaşanmaması için gerekli olan insanlık
değerlerini görmektir. Başka bir deyişle, yas tutanlar, bu kadar büyük acının,
ihanetin karşısında aşkla, insan sevgisiyle hareket etmektedirler.
Değerli
milletvekilleri, hepimizin bildiği gibi, Kerbela’da
yaşanan olayı anmak için aşure yapılır. Dikkat edecek olursanız, aşure tatlıdır, acıları
dindirmek anlamı vardır, yani aşure, böyle büyük acıların bir daha
yaşanmamasını anlatır. Yine aşurenin içerisinde çok sayıda yiyecek maddesi
vardır ancak aşure yalnızca birbirinin tadını taşımaz, ayrı bir tadı vardır,
farklı farklı yiyecek maddelerinin bir araya gelmesi
sonucu farklı bir lezzet ortaya çıkmaktadır. Aşure de tıpkı toplum gibidir.
Toplumda her cinsten, her renkten, her etnik kökenden ve dinden insanlar vardır
ve sonuçta hepsinin özelliklerini taşıyan farklı bir toplum yapısı ortaya
çıkmaktadır. İşte aşure bize böyle bir kardeşliği anlatıyor. Aşure yapılırken
ya da yenirken Alevi-Sünni, Türk-Kürt, Müslüman-Hristiyan
ayrımı yoktur. Aşurede bolluk, aşurede bereket, aşurede kardeşlik, kısacası
insani değerler vardır. Aşure yapılırken de yerken de aynı değerleri taşımaktadır.
Aşure yapıldıktan sonra dağıtılmazsa, insanlarla, komşularla paylaşılmazsa o
aşure, aşure sayılmaz değerli arkadaşlarım. Yani toplumsallaşmayı, paylaşmayı,
beraber yaşamayı gerektiren bir anlayış vardır aşurede. Aşure çok derin
anlamları kapsamaktadır. Aşurenin içinde sadece farklı yiyecekler değil, tarih
var, farklı yapısından dolayı insanlık var, siyaset var, ahlak var, inanç
vardır arkadaşlarım.
Sayın
milletvekilleri, günümüzde dini kullanarak Yezid gibi
davrananlar yok mu? Maalesef vardır. Sivas’ta, Çorum’da, Maraş’ta Yezidler vardı. Uğur Mumcular, Bahriye Üçoklar,
Ahmet Taner Kışlalılar gibi aydınlarımızı günümüzün Yezidleri
katletmedi mi? Bütün bunlara rağmen kimse kin tutmadı, hiç kimse öç duygusuyla,
öç alma duygusuyla yaklaşmadı olaylara. Güzel ve kimsesiz yurdumun bu aydın ve
güzel insanlarını, bu güzel toplumu ayırmak kimsenin harcı değildir ve olamaz
da. İnsanları ayırmak, onların kardeşliğini bozmak, birbirlerine kin tutmasını
sağlayacak işler yapmak Yezid değil de ya nedir? Hiç
kimse ama hiç kimse günümüzün Yezidlerine izin
vermemelidir.
Değerli
arkadaşlar, Aleviler muharrem ayında oruç tutarlar, yas tutarlar ve aşure
yaparlar. Bu dönemde matem vardır, üzüntü vardır, hüzün vardır. Kesici aletlere
dokunmazlar. İnsanları kırmamak için daha çok çaba sarf ederler. Hazreti
Hüseyin’in acısını anlamak için az su içerler ve asla iftar yapmazlar.
Maalesef Hükûmet samimiyetsiz tavırlarla, Alevi açılımı yapmak için
çeşitli çalışmalar yapmaktadır. Somut adımlar atılsın dedik ve Hükûmeti her türlü iyi niyetimizle uyardık ama maalesef iyi
niyetler hiçbir zaman göz önünde bulundurulmadı. “Cemevleri
resmî ibadethane sayılsın.” dedik, olmadı. Dün, biliyorsunuz, yine bu kürsüde
“Sivas Madımak Oteli müze yapılsın.” dedik, yine ret oyu verdiniz. Hükûmet tehlikeli denemeler yapmamalıdır değerli
arkadaşlar. İktidarın Aleviliği yeniden tanımlamak gibi bir amacı olduğunu
sezmekteyim, Hükûmet bu yola inşallah girmez. Biz
önerilerimizi sıralıyoruz, Hükûmet samimiyse bunları
kabul etsin.
Değerli
milletvekilleri, hükûmet olunur ama iktidar olmak
başka şeydir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen
sözlerinizi tamamlayınız.
ŞEVKET KÖSE
(Devamla) – Teşekkür ederim Başkanım.
Güçlü olunur
ancak bu gücü doğru kullanmak başka şeydir. Daima haklı olmayı, doğru olmayı,
mağdurun, masumun yanında olmayı bilebilmek bir erdemliliktir.
Değerli
arkadaşlar, Hükûmet maaşlara azıcık da zam yaptı son
günlerde. Sonra, maaşlar daha vatandaşların eline geçmeden benzine, vergiye,
sigaraya zam yaptı. Yapılan zamların her 100 Türk lirasında 69 lira da vergi
vardır. Son, bugün manşetlerde gördünüz, emekliler diyor ki: “Alın zammı
başınıza çalın!”
Değerli
arkadaşlar, işte bu mağdur vatandaşlarımızın, Tekel işçilerinin yanında
olabilirseniz o zaman iktidarsınız. Pırlantanın değil de ekmeğin fiyatını
artırırsanız hiçbir zaman iktidar olamazsınız.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bu duygu ve düşüncelerle sözlerime son verirken Yas-ı
Muharrem ayının kabul olmasını diler, yüce heyetinize en derin saygılarımı
sunmak isterim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Köse.
SONER AKSOY
(Kütahya) – Petrole gel…
ŞEVKET KÖSE
(Adıyaman) – Ne sırıtıyorsun? Ne gülüyorsun öyle? Ciddi ol, ciddi ol! Biraz
kutsal mekâna samimi ve saygılı ol. Yakışmıyor sana!
BAŞKAN – Sayın
Köse…
SONER AKSOY
(Kütahya) – Ben bir şey demedim ki, petrole gel dedim.
ŞEVKET KÖSE
(Adıyaman) – Biraz samimi ve ciddi ol bu günde. Ayıptır, utan biraz! En son
beni de kızdırdınız.
SONER AKSOY
(Kütahya) – Ben bir şey demedim ki.
ŞEVKET KÖSE
(Adıyaman) – Yaşından başından utan be! Komik şeyler mi anlatıyorum?
SONER AKSOY (Kütahya)
– Ben bir şey demedim ki. Beğenmediysen geri alayım…
RECEP KORAL
(İstanbul) – Ya, yeter artık, uzatma, yeter!
BAŞKAN – Hükûmet adına Kültür Bakanı Ertuğrul Günay
cevap verecektir.
Buyurunuz Sayın Günay. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
KÜLTÜR VE TURİZM
BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; bir
değerli arkadaşımız, hepimizin ortak kültürünün önemli hassasiyet noktalarından
birisine ilişkin bir konuyu gündeme getirdi. Ben de hepimizin ortak kültürünün,
ortak duyarlılığının özel alanlarından birisi olan bu konuda düşüncelerimi
sizlerle paylaşmak için huzurunuza geldim.
Muharrem ayı
bizim toplumumuzun, bizim kültürümüzün özel tarihlerinden birisidir. Çok güzel
bir tevafukla bu yıl Hazreti Mevlânâ’nın, Şeb-i Aruz’un 736’ncı yılıyla, yıl dönümüyle muharrem
ayının birinci gününü aynı anda idrak ettik. Bu da bize, Anadolu’daki
inançların ne kadar iç içe yaşadığını, ne kadar birbirinden ayrılmaz bir bütün
oluşturduğunu, Mevlânâ’nın, Yunus Emre’nin, Hacı Bektaş’ın, Hacı Bayram Veli’nin, hepsinin bizim ortak
kültürümüz, ortak duyarlılığımız açısından bir bütünlük oluşturduğunu bir kez
daha hatırlamamıza vesile oldu.
Gerçekten bizim
toplumumuz bu inanç kümeleri arasında derin ayrılıklar gözetmez. Biz Hazreti
Muhammed’in anasını, Hazreti Muhammed’in kızını birbirinden ayırmayız. Hatta
Hazreti İsa’nın anasını aziz sayarız. Böyle engin, derin, tarihle iç içe,
Meryem anamızdır, Fatma anamızdır, Emine anamızdır, hepsi bizim ve onların
inançlarını, hepsini aynı Yaradan’ın ürünleri olarak bir, aziz ve kutsal
sayarız.
Geçmiş yıllarda
topraklarımızda, çok eski yıllarda Ön Asya topraklarında, yakın yıllarda
Anadolu topraklarında çeşitli acılar, çeşitli tuzaklar, çeşitli olumsuzluklar
yaşandı geldi. Şimdi, bunları tarihe gömmek istiyoruz ve bunları tarihin acı
hatıraları olarak hafızamızda bir yere yazmak, ibret dersi olarak yazmak ama
bir daha tekrarlanmaması için de demokrasi ve hukuk devleti bilincimizi
güçlendirmek istiyoruz.
Demin değerli
arkadaşım gündeme getirdi. Soğuk savaş devleti tasfiye olmamak için, 2000’lere
doğru gelirken, 90’ların sonunda soğuk savaş dünyası yıkılınca yeni düşmanlar
üretmeye çalıştı. Toplumumuzun bir inanç kümesini, toplumumuzun bir etnik
kümesini, toplumumuzun duyarlı bir büyük inanç kümesini zaman zaman soğuk savaşın düşman kavramları yerine koymaya,
onları provoke etmeye, onların acıları üzerinden düşmanlıklar yaratmaya
çalıştı.
Burada sevgili ve
rahmetli Uğur Mumcu’nun ismi anıldı biraz önce. Sevgili ve rahmetli Uğur Mumcu,
geçmiş yıllarda defaatle sütununda, aynı silahın
acılı bir Anadolu kasabasında, aynı silahın her iki mahallede suç aleti
olduğunu defalarca yazdı.
Büyük oyunlar
oynandı ülkemizde, yakın yıllarda, son çeyrek yüzyılda büyük oyunlar oynandı;
Maraş’ta oynandı, Çorum’da oynandı, Sivas’ta oynandı. İzin verilse hâlâ
oynanmaya çalışılacak, izin verilse hâlâ aynı kör kurşunlar, aynı karanlık
eller, aynı karanlık silahlar, farklı mahallelerde aynı silahla toplumun bir
etnik kümesini, bir inanç kümesini, bir düşünce kümesini birbirine karşı
kışkırtmaya çalışacaklar. Şimdi artık bu olmasın diye uğraşıyoruz. Şimdi artık
bu tuzaklar yeniden Türkiye'nin önüne ayak bağı olmasın diye uğraşıyoruz. Şimdi
artık demokrasi içselleştirilsin, herkes birbirinin varlığına saygı göstersin,
tahammül değil saygı göstersin.
Kim kime tahammül
edecek? Bu topraklarda hepimiz birbirimiz kadar hak sahibiyiz. Kim kime
tahammül edecek? (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Hayır, hepimiz
birbirimizi sevgiyle ve saygıyla anlayalım, kucaklaşalım ve inanç
farklılıklarımız, etnik köken farklılıklarımız, düşünce farklılıklarımız
düşmanlık nedeni olmasın, zenginlik nedeni olsun.
“Barika-i hakikat
müsademe-i efkârdan doğar.” diyor Namık Kemal.
Farklı fikirler
olmasa…
“Kim okurdu, kim
yazardı?
Bu düğümü kim
çözerdi?
Koyun kurt ile
gezerdi.
Fikir başka başk’olmasa.” diyor Aşık Veysel.
Diyalektik
söylüyor, Anadolu’dan bir âmâ ozan evrensel diyalektiği ifade ediyor dört
mısrada.
Ama maalesef bu
farklılıklarımız, maalesef bu zenginlik sayacağımız o farklı renklerimiz bir
dönem birtakım hainler tarafından tuzak, birtakım karanlık oyun aracı yapılmaya
çalışıldı. Şimdi bunlar geride kalsın diye uğraşıyoruz. Bizim şu barış
dediğimiz, kardeşlik dediğimiz, millî birlik, bütünlük ve kardeşlik açılımı
dediğimiz, işte bu tuzaklara artık Türkiye düşmesin, artık birbirimizin
düşüncesine düşünceyle cevap verelim, birileri aramıza kan davası, kara oyun
sokmasın içindir. Arkadaşım bunları söylemeye vesile verdiği için çok teşekkür
ederim.
Dün, elimde
Avrupa Birliğinin İlerleme Raporu vardı. Avrupa Birliğinin İlerleme Raporu’nu,
kendimizle ilgili bölümleri özellikle dikkatli okudum. Eleştiriler var, olumlu
tespitler var. Elbette daha yürüyeceğimiz uzun ince bir yol var. Orada deniyor ki: “İlk defa Türkiye Cumhuriyeti’nde bir iktidar,
bir hükûmet farklı inanç kümelerini ciddi biçimde
muhatap aldı, Alevi toplumunu ciddi biçimde muhatap aldı, onlarla resmî biçimde
bir program çerçevesinde oturmak, sadece bir diskurun dışında, sadece bir
politik söylemin dışında, oturmak, onların sorunlarını bir masaya koymak ve çözüm
aramak konusunda ilk defa adımlar attı.” Çözüldü mü Türkiye'nin etnik
meseleleri, Türkiye'nin inanç kümelerinin meseleleri? Çözülmedi, çünkü derinden
gelen, uzun yıllardan gelen ihmaller var, acılar var, sancılar var. Ama, bunu Avrupa dışarıdan bakıyor görüyor, ilk defa, bu,
ciddi bir program konusu hâline getirilmeye başlandı.
Elbette sorunlar
var. Bu ülkede -kimse alınmasın, biz büyük bir devletiz, eksiğimizi,
yanlışımızı, fazlamızı kendimiz söyleyebilmeliyiz- geçmiş yıllarda
inkârcılıklar yaşandı. O yüzden, biz bazı meseleleri şu anda çözmekte
zorlanıyoruz. Geçmiş yıllarda… Ben hatırlıyorum, adına “Milliyetçi Cephe”
denilen, bundan yirmi beş yılı aşkın bir dönemden daha eski bir iktidar
döneminde bazı inanç kümelerinin, bizim için çok aziz olan ve çok vatansever
olduklarını çeşitli olaylarla bildiğimiz inanç kümelerinin hakkında
aşağılayıcı, okul kitaplarında sözcükler vardı. Şükürler olsun, bunları artık
tartışma dışına çıkardık. Ama hâlâ sorunlarımız yok mu? Elbette, hâlâ var. Ama, yapılanları, iyi niyetle yapılanları görürsek, iyi
niyetle yapılanları sadece bir muhalefet mantığı içinde eleştirmek için
eleştirmez de yapılanları görür, fazlasını ister “Bu yetmez, bunu yapıyorsunuz,
güzel ama daha fazlasını yapın.” dersek işi kolaylaştırırız. Yine, Yunus’un
güzel bir sözü var “Gelin tanış olalım, işi kolay kılalım.” diye. Bizim tanışmaktan
korkmamamız gerekiyor. Tanışmaktan vazgeçmeyelim. Birbirimizi dinlemekten,
birbirimizin yaptığı iyi niyetli gayretleri, İyi niyetli çabaları
desteklemekten ama daha fazlasını istemekten sakınmayalım. Onu yaptığımız zaman
öyle zannediyorum ki, sorunları çözmek konusunda daha büyük bir mesafe
alacağız.
Değerli
arkadaşlarım, muharrem ayı bundan sonra acılarımızı hatırlamaya değil, barışı,
dostluğu, o aşurenin lezzetini hatırlamaya vesile olsun dilerim.
Aşure hangi evde
pişmiyor ki? Muharrem ayında aşure Anadolu’da sadece Alevi yurttaşlarımızın
evinde mi pişiyor? Hangi evde pişmiyor ki? Hangi kazanda kaynamıyor ki?
Aşurenin tadını hissetmeyen hangi Türkiye Cumhuriyeti yurttaşı vardır ki? (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Bu, bizim
birliğimizin, bizim dayanışmamızın, bizim kardeşliğimizin vesilesi olsun
dilerim. Yapılanları görelim, daha fazlasını isteyelim. Ben de bundan yanayım
ama yapılanları görelim.
Bu vesileyle,
değerli arkadaşlarım, Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altına yeni giren bir
siyasi partimize, Barış ve Demokrasi Partisinin değerli mensuplarına, Türkiye
Büyük Millet Meclisi çatısı altında, demokrasi içinde, hukuk devleti içinde
yapacakları mücadelede başarılar diliyorum.
ALİ KOÇAL
(Zonguldak) – Hükûmet adına mı, kendi adınıza mı söylüyorsunuz?
KÜLTÜR VE TURİZM
BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY (Devamla) - Parlamentomuzu, Sayın Başkan sizi ve bütün
arkadaşlarımı, değerli arkadaşlarım hepinizi saygıyla ve sevgiyle selamlıyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederiz Sayın Günay,
Gündeme
geçiyoruz.
Sayın
milletvekilleri, Sağlık Bakanı Sayın Recep Akdağ,
gündemin “Sözlü Sorular” kısmında yer alan sorulardan 1, 22, 29, 31, 33, 37,
38, 39, 40, 57, 63, 68, 73, 83, 85, 183, 184, 185, 186, 199, 221, 222, 224,
229, 250 ve 522’nci sıralarındaki soruları birlikte cevaplandırmak
istemişlerdir.
Sayın Bakanın bu
istemini yeri geldiğinde ve sırası geldiğinde yerine getireceğiz.
Başkanlığın Genel
Kurula sunuşları vardır.
Meclis
araştırması açılmasına ilişkin üç önerge vardır, ayrı ayrı
okutuyorum:
V.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis Araştırması Önergeleri
1.-
Tokat Milletvekili Reşat Doğru ve 20 milletvekilinin, Başbakanlık Sosyal
Yardımlaşma ve Dayanışma Genel Müdürlüğünün çalışmalarının araştırılması
amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/498)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Başbakanlık
Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Genel Müdürlüğü tarafından desteklenen kırsal
alanda sosyal destek projesi, gelir getirici projeler, istihdam eğitimi
projeleri, sosyal hizmet projeleri, geçerli istihdam projeleri, toplum kalkınma
projelerinin kimlere, hangi şartlarda, nasıl verildiğine dair Anayasanın 98.
İçtüzüğün 104 ve 105. maddeleri gereğince Meclis araştırması yapılmasını arz ve
teklif ederiz.
1) Reşat Doğru (Tokat)
2) Osman Durmuş (Kırıkkale)
3) Kamil Erdal
Sipahi (İzmir)
4) Mehmet Şandır (Mersin)
5) Murat Özkan (Giresun)
6) İsmet Büyükataman (Bursa)
7) Münir Kutluata (Sakarya)
8) Beytullah Asil (Eskişehir)
9) Abdülkadir Akcan (Afyonkarahisar)
10) Hasan Çalış (Karaman)
11) Tunca Toskay (Antalya)
12) Zeki Ertugay (Erzurum)
13) Mithat Melen (İstanbul)
14) Atila Kaya (İstanbul)
15) Sabahattin Çakmakoğlu (Kayseri)
16) Cemaleddin Uslu (Edirne)
17) Yılmaz Tankut (Adana)
18) Şenol Bal (İzmir)
19) Kemalettin Nalcı (Tekirdağ)
20) Hakan Coşkun (Osmaniye)
21) Osman
Ertuğrul (Aksaray)
Gerekçe
Sosyal
Yardımlaşma ve Dayanışma Genel Müdürlüğünün misyonu,
Adil bir gelir dağılımının sağlanmasına katkıda bulunmak, yoksullukla mücadele
kapsamında kaynakların etkin bir biçimde kullanılmasını sağlamak, temel
ihtiyaçlarını karşılamaktan yoksun nüfusun en yoksul diliminde yer alan
vatandaşlarımızı sosyal yardımlarla desteklemek; üretim ve istihdama yönelik
projeleri sürekli kılarak vatandaşların toplumsal hayata entegre olmalarını
sağlamak, kamu kuruluşları, sivil toplum kuruluşları, vatandaşlar ve diğer paydaşlar
ile eşgüdüm içerisinde çalışarak sosyal yardımların etkin bir biçimde
dağıtılmasını sağlamak ve bu doğrultuda sosyal yardım politikaları
geliştirmektir.
Genel Müdürlük bu
görevlerini, vatandaşlarımızın kimseye muhtaç olmadan devlet desteği ile gelir
getirici projeler üreterek, üretici ve istihdam yaratıcı duruma gelmelerini
sağlamaktadır. Kurumun bunu gerçekleştirirken, küçük ölçekli girişimcileri
özendirmek ve halkımızın geçim seviyesini yükseltmek için de ekonomik
kaynakları etkin bir biçimde kullanması gerekmektedir. Burada amaç sosyal
adalet olgusu içinde adil bir uygulama yapılmasıdır.
Ancak gerek
yazılı ve gerekse görsel basında yer alan bazı haberler ve illerden gelen
bilgiler doğrultusunda, bu tür kaynakların ve projelerin muhtaç insanlara değil
de partizanlık yapılarak taraftarlara verildiği şeklindedir.
Kamu vicdanının
rahatlaması ve Genel Müdürlüğün amaçları doğrultusunda çalışma yapmaları için
bu konunun meclis tarafından araştırılması ve gerekli önlemlerin alınması için
Meclis araştırması açılması uygun görülmektedir.
Araştırma
Önergemiz bu amaçla hazırlanmıştır.
2.-
Tokat Milletvekili Reşat Doğru ve 20 milletvekilinin, belediyelerin mali
sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/499)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Ülke genelindeki
belediyelerimizin içinde bulunduğu mali sıkıntıların araştırılarak, alınması
gereken tedbirler konusunda Anayasanın 98. İçtüzüğün 104 ve 105. maddeleri
gereğince Meclis araştırması yapılmasını arz ve teklif ederiz.
1) Reşat Doğru (Tokat)
2) Osman Durmuş (Kırıkkale)
3) Kamil Erdal
Sipahi (İzmir)
4) Mehmet Şandır (Mersin)
5) Hasan Çalış (Karaman)
6) Murat Özkan (Giresun)
7) İsmet Büyükataman (Bursa)
8) Beytullah Asil (Eskişehir)
9) Abdülkadir Akcan (Afyonkarahisar)
10) Münir Kutluata (Sakarya)
11) Mithat Melen (İstanbul)
12) Tunca Toskay (Antalya)
13) Atila Kaya (İstanbul)
14) Zeki Ertugay (Erzurum)
15) Cemaleddin Uslu (Edirne)
16) Şenol Bal (İzmir)
17) Kemalettin Nalcı (Tekirdağ)
18) Osman
Ertuğrul (Aksaray)
19) Yılmaz Tankut (Adana)
20) Hakan Coşkun (Osmaniye)
21) Sabahattin Çakmakoğlu (Kayseri)
Gerekçe
Belediye yönetim
ve hizmetlerinin varlık nedeni insanların sosyal ve ekonomik nedenlerle bir
arada yaşama mecburiyetleridir. Bir ülke sınırları içerisinde yaşayan
vatandaşların genel müşterek ihtiyaçlarını karşılayan devlet organizasyonu
içerisinde, mahalli müşterek ihtiyaçların giderilmesinde belediye
organizasyonları gerekmektedir.
Bu nedenle
ülkelerin neredeyse tamamında görev, yetki ve sorumluluklar merkezi idare ile
mahalli idareler arasında ve değişik oranlarda paylaşılmaktadır. Ülkelerin
tarihleri, siyasal gelenekleri, sosyal ve ekonomik yapıları merkezi ve mahalli
idare arasındaki ilişkilerde önemli etkilere sahiptir. Türkiye'de de yerel
yönetimler ve özellikle belediyeler konusu görev, yetki ve sorumlulukları
açısından çok farklı süreçlerden geçerek bugüne ulaşmıştır. 21. yüzyılın hemen
başlarında bugün Türkiye'nin en tartışmalı konuları arasındaki yerini
korumakta, her hükümetin programında yer alan ve hakkında birkaç kez reform
tasarıları hazırlanan bir özellik arz etmektedir. Bu nedenle yerel yönetimlerin
güçlendirilmesi yönündeki eğilim ve beklentiler her geçen gün hızla
artmaktadır. Çünkü yönetimin ve demokrasinin temel uygulama alanlarından biri
olan belediyelerimiz;
Belde halkının
içinde yaşadığı çevrenin iyileştirilmesi, imar düzenlemelerinin yapılması, su,
kanalizasyon, yol, cadde, garaj, pazaryeri, park ve dinlenme alanları gibi
tesislerin yapılması,
Halka açık
yerlerin temizliği, burada satılan gıdaların kontrolü, çevre temizliği, halkın
mal ve can güvenliğini sağlayacak itfaiye hizmetlerinin sunulması,
Yaşlı ve
kimsesizlerin korunması için gerekli tesislerin kurulması, kütüphane, sağlık
tesisleri, spor tesisleri, hayvanat bahçesi, hamam ve halk plajlarının
kurulması,
Beldenin
yapılaşmasına yön vermek amacıyla imar planları yapmak ve uygulamak, bina ve
işyerlerine ruhsat vermek, bazı yiyecek maddelerinin sağlığa uygunluğunu ve
etiketlerini kontrol etmek ile şehir içi ulaşım belediyelerin temel
görevlerindendir.
Kendi uhdesinde
olan görevlerini yerine getirmeye çalışan belediyelerimiz Sigorta, Emekli
Sandığı, çeşitli vergiler ve kullanmış oldukları krediler dolayısıyla ağır bir
borç batağı içerisinde bulunmaktadırlar.
İller Bankası ve
merkezi idareden gönderilen ödenekler çalışan personelin maaşını bile
karşılayamaz durumdadır. Çünkü gönderilen paralar yukarıda bahsedilen vergi ve
kredi borçlarına kesilmektedir.
Bu durum hem
belediye hem de personel nezdinde sıkıntı yaratmakta, para olmadığı için de
yapılması gereken mecburi hizmetler yapılamamaktadır.
Belediyelerimiz
mali durumları iyileştirildiği takdirde halkımıza daha iyi ve kaliteli hizmet
verebilecek, vatandaşlarımız rahat ve huzurlu bir yaşam standardına ulaşmış
olacaklardır.
Meclis Araştırma
önergemiz bu amaçla hazırlanmıştır.
3.-
İstanbul Milletvekili Mithat Melen ve 20 milletvekilinin, Doğu ve Güneydoğu
Anadolu bölgelerindeki ekonomik ve sosyal sorunların araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/500)
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
16 Kasım 2009
Önceliği insan
olan ve insanı esas alan bir yapının Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesinde
oluşturulması amacıyla, yaşanan ekonomik ve sosyal sorunların nedenleri, bu
sorunlara karşı alınacak önlemler, çözüm önerileri ve gerekli politikaların
oluşturulması amacıyla Anayasa'nın 98. ve Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğünün 104. ve 105. Maddeleri gereğince Meclis Araştırması açılmasını
saygılarımızla arz ve teklif ederiz.
1) Mithat Melen (İstanbul)
2) Hüseyin Yıldız (Antalya)
3) Kadir Ural (Mersin)
4) Mehmet Ekici (Yozgat)
5) Abdülkadir Akcan (Afyonkarahisar)
6) Osman Durmuş (Kırıkkale)
7) Faruk Bal (Konya)
8) Mehmet Şandır (Mersin)
9) Hasan Çalış (Karaman)
10) S. Nevzat
Korkmaz (Isparta)
11) Hakan Coşkun (Osmaniye)
12) Bekir Aksoy (Ankara)
13) Cemaleddin Uslu (Edirne)
14) Kemalettin Nalcı (Tekirdağ)
15) Osman Çakır (Samsun)
16) İsmet Büyükataman (Bursa)
17) Mustafa
Kalaycı (Konya)
18) Necati Özensoy (Bursa)
19) Muharrem
Varlı (Adana)
20) Süleyman
Lâtif Yunusoğlu (Trabzon)
21) Gürcan Dağdaş (Kars)
Gerekçe:
Nüfusumuzun
%15-16'sının yaşadığı Doğu ve Güneydoğu Anadolu'daki, 21 ilin kalkınamamışlık
sorunu bölgede yaşayanlarca bir kader olarak algılanmaktadır. Bölge insanının
kendini eşit vatandaş görebileceği bir modele gereksinim vardır. Güneydoğu ve
Doğu Anadolu ile ilgili esas sorun, aslı insan olan bölge refahını
arttırmaktır. İnsanın sağlıklı, eğitimli, iş sahibi ve üretici olması, temel
ihtiyaçlarını rahat görebilen, üreterek refah düzeyini arttırabilen, eğitim
düzeyi yüksek bir insan ve iş gücü yapısı gerekmektedir. Kültürel sorunlar
dolayısıyla bu bölgenin insanlarının kendilerine eşit davrandığını bilmesi
gerekmektedir.
Bugüne kadar Doğu
ve Güneydoğu Anadolu bölgesinin kalkınmasıyla ilgili birçok çalışma ve proje
yapılmış, bazıları başarılı olmuştur. Ancak yeni bir yapılanmaya gereksinim
vardır.
TÜİK verilerinde,
Millî Gelirin bölgelere dağılımı, bilgi üretmeme, bölgesel eşitsizlik,
işsizlik, sağlık ve eğitim problemleri vurgulanmaktadır. Bölgedeki kent
yoksulluğu ön plandadır. 2002-2006 dönemi teşvik yatırımlarının batı illerine
ortalama %20 verilirken, %9'un Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesine verildiği
gözlenmektedir. Kamu harcamalarından nüfus başına Türkiye ortalamalarının çok
altında pay alan bölgenin mahalli idare harcamalarında Türkiye ortalamasının
çok altında pay almaktadır. Kentleşme oranı % 60'a yaklaşan bazı illerde
Türkiye ortalamasını geçen bölgenin kent sorunlarının hızla büyüdüğünü ancak
sorunları çözmeye dönük altyapı yatırımları ve mahalli idarelere merkezden
aktarılan paylarının hep düşük kaldığı göze çarpmaktadır.
Cumhuriyet
sonrası uygulanan makro ölçekli ekonomi ve bölge politikaları sonucu zaten sosyo-ekonomik gelişme açısından diğer bölgelerin gerisinde
seyreden ve yapısal sorunlarla boğuşan bölge ekonomisinin dışa açılma ve
ihracata dayalı büyüme stratejisi sonucunda daha da gerilediği görülmüştür.
2007'de Doğu illeri kişi başına 250.-TL Yerel İdare Harcaması alırken, Batı
illeri 1000.-TL'nin üzerinde harcama almıştır.
Bölgenin temel
geçim kaynağı tarım ve hayvancılıktaki gerilemenin, kentte göçü hızlandırdığı
ve kentleşme oranının hızla düştüğü görülmüştür. 2002-2008 yılları arasında ise
büyükbaş ve küçükbaş hayvan sayıları neredeyse sabit kalmıştır. Ekonomik olarak
sulamaya elverişli arazi miktarı en fazla Erzurum, Ağrı, Kars, Malatya ve
Muş'taki araziler suyla henüz buluşturulamamıştır. Toprak reformu yapılmamış ve
arazi toplulaştırma yatırımları gerçekleştirilememiştir. Bölgede mutlaka üretim
maliyetleri düşürülmelidir.
Güneydoğuda
doğurganlığın yüksek olması nedeniyle göç olmuyormuş gibi gözükmesi normaldir.
Çocuk ölümlerinin de çok olduğu göz önüne alınarak, bölgede eğitime de ayrıca
önem verilmeli, yeterince üniversite açılmalı, kızların ve kadınların eğitimine
önem verilmeli ve mutlaka ilköğretime ve okul öncesi eğitime ağırlık
verilmelidir.
BELDES-KÖYDES
uygulamasında bile bölgeye nüfus başına Türkiye ortalamasının altında ödenek
ayrılmıştır. Durumun bu kadar ciddi boyutlara ulaşmış olmasına rağmen hala Doğu
ve Güneydoğu Anadolu Bölgesinde yaşanan sıkıntıların giderilmesinde ciddi bir
adım atılmamıştır.
Bölgenin
imkânları doğru kullanılmalıdır. Bugüne kadar bölgenin olanaklarının çok doğru
kullanıldığı söylenemez. Çağlar önce ilk buğdayın ve koyunun ehlileştirildiği
yer olan bu bölgede bugün koyun ve buğday üretimi bile yeterli değildir.
Engellemeleri bahane edip bölgenin kalkınabilirliğini harekete geçirmemek
politika yanlışlarından doğmaktadır. Asıl olan mevcut yapıyı ortaya çıkarmak ve
bu yapı üzerine yeni bir yapı inşa etmekte mümkündür.
Önceliği insan
olan ve insanı esas alan bir yapının Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesinde
oluşturulması amacıyla, yaşanan ekonomik ve sosyal sorunların nedenleri, bu
sorunlara karşı alınacak önlemler, çözüm önerileri ve gerekli politikaların
oluşturulması amacıyla Anayasa'nın 98. ve Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğünün 104. ve 105. Maddeleri gereğince Meclis Araştırması açılmasını arz
ve teklif ederiz.
BAŞKAN –
Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler
gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki
görüşmeler, sırası geldiğinde yapılacaktır.
Sayın
milletvekilleri, on dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 16.01
İKİNCİ OTURUM
Açılma
Saati: 16.15
BAŞKAN : Başkan Vekili Şükran Güldal
MUMCU
KÂTİP
ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Gülşen ORHAN (Van)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 44’üncü Birleşiminin İkinci
Oturumunu açıyorum.
Şimdi gündemin
“Sözlü Sorular” kısmına geçiyoruz.
Sağlık Bakanı
Sayın Recep Akdağ, gündemin “Sözlü Sorular” kısmında
yer alan sorulardan 1, 22, 29, 31, 33, 37, 38, 39, 40, 57, 63, 68, 73, 83, 85,
183, 184, 185, 186, 199, 221, 222, 224, 229, 250 ve 522’nci sıralardaki
soruları birlikte cevaplandıracaktır.
VI.-
SÖZLÜ SORULAR VE CEVAPLARI
1.-
Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, dünya zenginleri listesindeki kişilerin
vergi borcu olup olmadığına ilişkin Maliye Bakanından sözlü soru önergesi
(6/646) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı
2.-
Antalya Milletvekili Tayfur Süner’in, çocuk nöroloğu olmayan ilimize ilişkin sözlü soru önergesi
(6/789) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı
3.-
Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, halkın beslenme biçim ve alışkanlıklarının
araştırılmasına ilişkin sözlü soru önergesi (6/834) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı
4.-
Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, Reşadiye’deki uzman doktor açığına ilişkin
sözlü soru önergesi (6/843) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın
cevabı
5.-
Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, ihalelere ilişkin sözlü soru önergesi
(6/847) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı
6.-
Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, Kırım Kongo kanamalı ateşi hastalığından
hayatını kaybedenlere ilişkin
sözlü soru önergesi (6/872) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı
7.-
Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, Kırım Kongo kanamalı ateşi hastalığına
karşı bilinçlendirmeye ilişkin sözlü soru önergesi (6/873) ve Sağlık Bakanı
Recep Akdağ’ın cevabı
8.-
Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, Kırım Kongo kanamalı ateşi hastalığına
karşı uluslararası çalışmalara ilişkin sözlü soru önergesi (6/874) ve Sağlık
Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı
9.-
Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, Kırım Kongo kanamalı ateşi hastalığına
karşı aşı geliştirilmesine ilişkin sözlü soru önergesi (6/875) ve Sağlık Bakanı
Recep Akdağ’ın cevabı
10.-
Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün, sağlık
kurumlarındaki yolsuzluk iddialarına ilişkin sözlü soru önergesi (6/913) ve
Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı
11.-
Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu’nun, bir
sağlık ocağının personel ihtiyacına ilişkin sözlü soru önergesi (6/936) ve
Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı
12.-
Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün, Gaziantep’te
böbrek nakli merkezi kurulmasına ilişkin sözlü soru önergesi (6/955) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın
cevabı
13.-
Şırnak Milletvekili Sevahir Bayındır’ın, bebek
ölümleri meydana gelen bir hastanenin denetimine ilişkin sözlü soru önergesi
(6/967) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı
14.-
Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, Tokat Devlet Hastanesine MR cihazı alımına
ilişkin sözlü soru önergesi (6/984) ve
Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı
15.-
Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, Tokat’daki yatak
işgal oranlarına ilişkin sözlü soru önergesi (6/986) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın
cevabı
16.-
Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün, eczacılar ve eczaneler
hakkındaki kanunda değişiklik yapılmasına ilişkin sözlü soru önergesi (6/1147)
ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı
17.-
Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, eczanelerin reçete üzerinden tahsil ettiği
muayene ücretlerine ilişkin sözlü soru önergesi (6/1149) ve Sağlık Bakanı Recep
Akdağ’ın cevabı
18.-
Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, eczacıların yaptığı bazı işlemlere ilişkin
sözlü soru önergesi (6/1150) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın
cevabı
19.-
Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, kapanan eczanelere ilişkin sözlü soru
önergesi (6/1151) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın
cevabı
20.-
Gaziantep Milletvekili Hasan Özdemir’in, Gaziantep’in sağlık hizmetlerindeki
bazı ihtiyaçlarına ilişkin sözlü soru önergesi (6/1172) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı
21.-
Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, memurlardan alınan tedavi katılım payına
ilişkin sözlü soru önergesi (6/1213) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın
cevabı
22.-
Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, doğum vakalarına ilişkin sözlü soru
önergesi (6/1214) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın
cevabı
23.-
Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün,
Ağrı-Eleşkirt’teki yatırımlara ilişkin sözlü soru önergesi (6/1216) ve Sağlık
Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı
24.-
Gaziantep Milletvekili Hasan Özdemir’in, Gaziantep’te engelli raporlarının
çabuklaş-tırılmasına ilişkin sözlü soru önergesi
(6/1222) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı
25.-
Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, onkoloji hastanesi ihtiyacına ilişkin sözlü
soru önergesi (6/1251) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın
cevabı
26.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, Tokat’ta
onkoloji hastanesi yapılıp yapılmayacağına ilişkin sözlü soru önergesi (6/1580)
ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı
Şimdi soru
önergelerini okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki sorumun
Maliye Bakanı Kemal Unakıtan tarafından sözlü olarak
cevaplandırılmasını arz ederim.
Dr.
Reşat Doğru
Tokat
Soru: Bir dergi tarafından yapılan çalışmada dünyanın zenginleri
listesinde ilk 500 kişide 35 adet vatandaşımız yer almıştır. Bunların
şahıslarının ya da şirket vb. şekilde ortak oldukları kuruluşlarının vadesi
geçmiş veya vadeye bağlanmış vergi borcu var mıdır?
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Sağlık Bakanı Sayın Recep Akdağ tarafından sözlü olarak cevaplandırılması için
gereğini saygılarımla arz ederim.
Tayfur
Süner
Antalya
SSPE, kızamığa
karşı aşılanmamış, aşılandığı hâlde yeterli bağışıklık düzeyine ulaşmamış veya
aşılanmadan önce kızamık geçirmiş çocuklarda ortaya çıkan ölümcül bir
hastalıktır. SSPE’nin kesin bir tedavisi
bulunmamaktadır. Hastalık, ancak virüsün yayılmasını geciktiren ilaçlarla
kontrol altına alınabilmektedir. Sadece Diyarbakır’da 135 bilinen SSPE hastası
bulunmaktadır. Ancak buradaki hasta sayısının 250 civarında olduğu tahmin
edilmektedir. Buna rağmen acı olan taraf, Diyarbakır Çocuk Hastanesinde görevli
bir “çocuk nöroloğu” bulunmakta olduğudur. Bu doktor
izinli olduğu zaman yerine müdahale edecek bir başka doktor bulunmamaktadır.
Soru 1: Kaç
ilimizde “çocuk nöroloğu” yoktur?
Soru 2: Bu
hastalıktan dolayı tedavi görmek için şehir dışına çıkan hasta yakınlarına yer
ve ulaşım desteği sağlamayı düşünüyor musunuz?
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki sorumun
Sağlık Bakanı Sayın Recep Akdağ tarafından sözlü
olarak cevaplandırılmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Dr.
Reşat Doğru
Tokat
Soru: Beslenmeye bağlı sağlık problemlerinin çözümü için,
halkımızın beslenme biçim ve alışkanlıkları üzerine bir araştırma yapmayı
düşünüyor musunuz?
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorumun Sağlık Bakanı Sayın Recep Akdağ
tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Dr.
Reşat Doğru
Tokat
Soru: Tokat Reşadiye ilçemizde uzman doktor açığı mevcuttur.
Reşadiye ilçemizin özellikle yaz aylarında nüfusu artmaktadır, uzman doktor
açığının giderilmesi için Reşadiye ilçemize atama yapmayı düşünüyor musunuz?
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorumun Sağlık Bakanı Sayın Recep Akdağ
tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Dr.
Reşat Doğru
Tokat
Soru: 16.06.2008 tarihli ülke genelinde yayın yapan bir gazetede,
Kamu İhale Kurumu Başkanına atfen yayınlanan haberde mevzuata aykırılık
nedeniyle en fazla Sağlık Bakanlığının ihalelerinin iptal edildiği haberi
yayınlanmıştır. Bakanlığınız merkez ve taşra teşkilatı tarafından;
1- 2007 yılında kaç ihale yapılmıştır?
2- Bu ihalelerden kaç tanesi Kamu İhale Kurumu tarafından iptal
edilmiştir?
3- Teftiş Kurulu Başkanlığınızca veya muhakkikler vasıtası ile
şikâyet üzerine ya da normal denetim sırasında usulsüzlük tespit edilerek
incelenen ve iptal edilen ihale sayısı kaçtır?
4- 2006 ve 2007 yıllarında Teftiş Kurulu Başkanlığınca
teşkilatlarınızda yapılan normal denetim, inceleme ve soruşturma sayısı ne
kadardır?
5- Gazete haberinde belirtildiği şekilde, mevzuata aykırılık
nedeniyle ihalelerin iptal edilmemesi için ne gibi çalışmalar yapıyorsunuz?
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorumun Sağlık Bakanı Sayın Recep Akdağ
tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Dr.
Reşat Doğru
Tokat
Soru: Kırım Kongo
Kanamalı Ateşi hastalığının ilk görüldüğü Kelkit vadisinde bugüne kadar ve ülke
genelinde kaç kişi hayatını kaybetmiştir?
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki sorumun
Sağlık Bakanı Sayın Recep Akdağ tarafından sözlü
olarak cevaplandırılmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Dr.
Reşat Doğru
Tokat
Soru: Kırım Kongo Kanamalı Ateşi hastalığının nedeniyle can kaybı
her gün artmaktadır. Halkımızın bilinçlendirilmesi konusunda ne gibi çalışmalar
yapmaktasınız?
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorumun Sağlık Bakanı Sayın Recep Akdağ
tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Dr.
Reşat Doğru
Tokat
Soru: Kırım Kongo Kanamalı Ateşi hastalığı nedeniyle can kaybı
ülkemizde yaygınlaşmaktadır. Bu hastalık uluslararası kuruluşlara bildirilmiş
midir, bu konuda uluslararası bir çalışma mevcut mudur?
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorumun Sağlık Bakanı Sayın Recep Akdağ
tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Dr.
Reşat Doğru
Tokat
Soru: Kırım Kongo Kanamalı Ateşi hastalığı nedeniyle can kaybı
ülkemizde yaygınlaşmaktadır. Bu hastalık ile mücadele için Bakanlığınızca
yapılmakta olan aşı geliştirme çalışması var mıdır?
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Sağlık Bakanı Sayın Prof. Dr. Recep Akdağ tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını
saygılarımla arz ederim.
Yaşar
Ağyüz
Gaziantep
Seçim bölgem
Gaziantep'te, 25 Aralık ve Şehitkamil Devlet
Hastanelerine Gaziantep Emniyet Müdürlüğünün eş zamanlı olarak,
Ankara'da ise
Ankara Emniyet Müdürlüğünün PROTEZ adı ile hastanelerdeki ihalelere ilişkin
yaptığı mali operasyonlarda ihalelerdeki yolsuzluğun çok büyük boyutlarda
olduğu saptanmıştır.
1. Sağlık
Bakanlığınız döneminde, bağlı kurumlarınızın ilaç yolsuzluğu ile kamuoyu
gündeminde yer alması, değişik illerdeki Devlet Hastanelerinde yapılan
ihalelerde yolsuzluğun trilyonlara varması üzerine tedbir almayı düşünüyor
musunuz?
2. Devlet
Hastanelerinde ihale yolsuzluklarını, malzeme alımlarında yapılan
usulsüzlükleri önlemek için ne gibi tedbirler almayı düşünüyorsunuz?
3. Hastanelerde
yolsuzluğun en yoğun olduğu dönemin yaşanması, ihaleleri ve denetimi yapan
elemanların bilgi ve deneyim eksikliğinden mi kaynaklanmaktadır?
4. Bakanlığınız
döneminde yolsuzluk ve usulsüzlük nedeniyle soruşturma geçiren, yargılanan,
tutuklanan ve şu anda hapishanede bulunan personel sayınız ne kadardır?
Bunlardan kaçı
üst düzey yönetici konumundadır?
Sağlıkta dönüşüm
yerine rantsal dönüşüm mü sağlanmıştır?
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki sorumun
Sağlık Bakanı Sayın Recep Akdağ tarafından sözlü
olarak cevaplandırılmasını arz ederim.
Mehmet
Serdaroğlu
Kastamonu
Kastamonu İli Tosya İlçemizin Kilkuyu
Köyü, etrafındaki 15-20 köyün merkezi olup, pazar kurulan, Tosya İlçesine en
uzak yerleşim bölgesidir. Bu sebeple, Kilkuyu Sağlık
Ocağı’nda yeterli sağlık personeli bulundurulması, bölge insanı açısından çok
önem taşımaktadır. Kilkuyu Sağlık Ocağında doktor
olmadığı gibi yeterli personel de yoktur. Kısa bir süre önce yapılan festivalde
kalp krizi geçiren hemşerimize müdahale edecek eleman bulunamamıştır.
Soru: Kastamonu İli Tosya İlçesi Kilkuyu
Sağlık Ocağı’na doktor ve yeterli sağlık personeli ataması yapılacak mıdır?
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Sağlık Bakanı Prof. Dr. Sayın Recep Akdağ tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz
ederim. 11.08.2008
Yaşar
Ağyüz
Gaziantep
Seçim Bölgem olan Gaziantep 6’ncı büyük il olup, il nüfusu
1.500.000’i aşmış bulunmaktadır. Bölge içerisinde her konuda cazibe merkezi
olan kentimizde böbrek hastaları da bir hayli fazla olup, bu hastaların çoğu
ekonomik güçlük içerisinde yaşam ve tedavi olma mücadelesi vermektedirler.
1- Nakil merkezlerinin bulunduğu büyük illere gidip nakil
başvurusu yapmak zorunda olan böbrek hastalarımızı bu zorluktan kurtarmak için
Gaziantep’te Bakanlığınıza bağlı var olan hastanelerin birisinde böbrek nakil
merkezi kurulmasını gerekli görüyor musunuz?
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın, Sağlık Bakanı Sayın Recep Akdağ tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz
ederim. 04.09.2008
Sevahir Bayındır
Şırnak
1- Bebek ölümlerinde sorumluluğu bulunanlar hakkında Bakanlığınızca
bir soruşturma başlatılmış mıdır? Başlatılmışsa hangi aşamadadır?
2- Kalite Yönetim Sistemi Sertifikası’na sahip olmasına karşın enfeksiyon riski ve sağlıksız koşullarda hasta kabul eden
söz konusu hastaneyle ilgili olarak en son kontrol ve denetim ne zaman
yapılmıştır?
3- Yetersiz personel ve sağlıksız koşullara rağmen kapasitesinin
üzerinde hasta neden kabul edilmiştir? Hastane personelinin yeterli olduğunu
düşünüyor musunuz?
4- Hastanenin sağlık çalışanlarının, giriş çıkışlarının kontrolü
amaçlı retina tarama uygulaması hangi gerekçeyle uygulanmaktadır?
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorumun Sağlık Bakanı Sayın Recep Akdağ
tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Dr.
Reşat Doğru
Tokat
Soru: Tokat
Devlet Hastanesine ne zaman MR cihazı alınacaktır?
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki sorumun
Sağlık Bakanı Sayın Recep Akdağ tarafından sözlü
olarak cevaplandırılmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Dr.
Reşat Doğru
Tokat
Soru: Tokat ili ve ilçelerinde bulunan yataklı tedavi
merkezlerinde yatak işgal oranı nedir?
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Sağlık Bakanı Sayın Prof. Dr. Recep Akdağ tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını
saygılarımla arz ederim.
Yaşar
Ağyüz
CHP
Gaziantep Milletvekili
Sağlıkta dönüşüm programının uygulamaya konulduğu 2004 yılından
itibaren, Eczacılık hizmet sunumu ile ilgili olarak yapılan ve yapılması
düşünülen değişiklik ve düzenlemeler kamuoyunda ve Eczacılar arasında sıkıntı
ve tepkilere neden olmuştur.
Ülkemizdeki Eczacılar "Artık yeter” diyerek tepkilerini ve
önerilerini 21 Aralık 2008 günü düzenledikleri Demokratik ve katılımcı miting
ile duyurmaya çalışmışlardır.
1. 6197 sayılı Eczacılar ve Eczaneler hakkındaki kanunda
değişiklik yapılması için Bakanlığınızın bir çalışması var mıdır? Düşünülmekte
midir?
2. 6197 sayılı yasada düzenleme yapılması gerekirse, Eczacıların
ve bağlı oldukları Meslek Odalarının öneri ve görüşlerini dikkate alır mısınız?
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorumun Sağlık Bakanı Sayın Recep Akdağ
tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Dr.
Reşat Doğru
Tokat
Soru: Eczacıların reçete üzerinden tahsil ettikleri
muayene ücretlerini kaldırmayı
düşünüyor musunuz?
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorumun Sağlık Bakanı Sayın Recep Akdağ
tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Dr.
Reşat Doğru
Tokat
Soru: Eczacıları, reçete onay sistemi, muayene ücret farkları gibi
çeşitli prosedürlerden kurtararak, hastaya ilaçların
tarifi ile ilgilenmeleri için bürokratik işlemlerden kurtarmayı düşünüyor
musunuz?
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorumun Sağlık Bakanı Sayın Recep Akdağ
tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Dr.
Reşat Doğru
Tokat
Soru: Ülkemizde
2007-2008 yıllarında kaç eczane kapanmıştır?
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın Sağlık Bakanı Recep Akdağ tarafından
sözlü olarak yanıtlanmasını saygılarımla arz ederim.
Hasan
Özdemir
Gaziantep
Gaziantep ili Ortadoğu Bölgesi'nde bir sağlık kenti olma
potansiyelini içinde barındırmaktadır. Ancak Gaziantep'teki mevcut durum kentin
kendi içerisinde bile sağlık ihtiyaçlarını gideremeyecek durumda olduğunu
göstermektedir. Örneğin, kentte Sağlık Ocağı başına düşen nüfus sayısı Türkiye
ortalamasının üstünde bir seyir izlemektedir.
Buna göre;
1) Sağlık alanında Gaziantep'te yeni Sağlık Ocakları kurmayı
planlıyor musunuz?
2) Kentin yatak kapasitesini arttırmak için ne gibi projeleriniz
vardır?
3) Gaziantep ilinin aciliyetli ihtiyacı
olan bir Eğitim-Araştırma Hastanesi'nin açılması Bakanlığınız gündeminde yer
almakta mıdır?
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorumun Sağlık Bakanı Sayın Recep Akdağ
tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Dr.
Reşat Doğru
Tokat
Soru: Maaşlarına yeterli zam yapılamamasından dolayı geçinmekte
zorlanan memurlardan sağlık kurumlarından alınan tedavi katılım payları,
ödenemez duruma gelmiştir. Tedavi katılım paylarını kaldırmayı düşünüyor
musunuz?
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorumun Sağlık Bakanı Sayın Recep Akdağ
tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Dr.
Reşat Doğru
Tokat
Soru: 2008 yılı içerisinde hastanelerde kaç tane normal doğum, kaç
tane sezaryen ameliyatı yapılmıştır. Kaç tane ölü doğum olmuştur?
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Sağlık Bakanı Sayın Prof. Dr. Recep Akdağ tarafından sözlü olarak cevaplandırılması konusunda
gereğini saygılarımla arz ederim. 27.01.2009
Ensar Öğüt
Ardahan
1 - Ağrı ili
Eleşkirt ilçesinde yarım kalmış ve halen inşaatı devam etmekte olan hangi işler
vardır?
2 - Yarım kalan
ve halen inşaatı devam etmekte olan işleri ne zaman bitirmeyi düşünüyorsunuz?
Yarım kalan işler 2009 yılı programına alınmış mıdır?
3 - Bakanlığınız
tarafından Ağrı ili Eleşkirt ilçesinde hangi konuda yatırım yapılmıştır.
Yapılan yatırımlara ne kadar bütçe ayrılmıştır?
4 - 2009 yılı
programına dahil edilen yatırımlar ile ilgili ödeneklerin ne kadarı aktarılmıştır ?
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın Sağlık Bakanı Sayın Recep Akdağ
tarafından sözlü olarak yanıtlanmasını saygılarımla arz ederim.
Hasan
Özdemir
Gaziantep
Ülkemizde birey hakları bakımından uygulamada en çok sıkıntı
görülen toplumsal kesim engelli vatandaşlarımızdır. Yasal düzenlemelerle bu
vatandaşlarımızın kanunlarda belirlenen haklarından faydalanabilmesi için yine
kanunlarda gösterildiği şekliyle hastanelerden sağlık raporları alması
gerekmektedir. Gaziantep ili'ndeki 25 Aralık Devlet
Hastanesi, Avukat Cengiz Gökçek Devlet Hastanesi ve Gaziantep Tıp Fakültesi
Hastanesi kanunda gösterilen özellikler taşıyan hastanelerdir. Ancak bu
hastaneler engellilerin durumlarını değerlendirecek uzman personel
eksikliğinden dolayı raporları hızlı hazırlayamamaktadır.
Buna göre;
1) Engelli vatandaşlarımızın haklarını kullanmalarının ilk aşaması
olan bu raporların hazırlanmasını hızlandırmak için ilgili hastanelerde uzman
personel artırımı Bakanlığınız gündeminde yer almakta mıdır?
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorumun Sağlık Bakanı Sayın Recep Akdağ
tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Dr.
Reşat Doğru
Tokat
Soru: Ülkemizde tam teşekküllü Onkoloji hastaneleri ihtiyaca cevap
verememektedir. Başka illere ve Tokat iline Onkoloji hastanesi açmayı düşünüyor
musunuz?
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Sağlık Bakanı Sn. Recep Akdağ
tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasının teminini arz ederim.
Dr.
Reşat Doğru
Tokat
Soru: Tokat
ilinde son zamanlarda çeşitli tür kanser vakalarına çokça rastlanmaktadır.
Sağlık kuruluşlarına bu tür hastalıklarla ilgili başvurular gün geçtikçe
artmaktadır. Sağlık Kuruluşlarının birleştirilmesi ile birlikte bazı kuruluşlar
hizmet dışı kalmaktadır. Bu yönlü olarak Tokat ili ve çevresine hizmet
verebilecek bir Onkoloji hastanesine ihtiyaç vardır. Tokat iline Onkoloji
hastanesi yapmayı düşünüyor musunuz?
BAŞKAN –
Buyurunuz Sayın Akdağ. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
SAĞLIK BAKANI
RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Teşekkür ediyorum Değerli Başkanım.
Değerli
milletvekilleri, gündemin 1’inci sırasındaki soruya cevap veriyorum. Maliye
Bakanlığımıza sorulmuş bir sorudur. Dünyanın zenginlerinin listesiyle ilgili
bir soru, daha doğrusu o listede yer alan vatandaşlarımızla ilgili bir soru.
Dünya zenginleri listesinde yer alan vatandaşlarımızın kendilerinin ya da ortak
oldukları şirketlerin vergi borcu bulunup bulunmadığı soruluyor. Önergede yer
alan soruya, Vergi Usul Kanunu’nun 5’inci maddesinde yer alan vergi
mahremiyetine ilişkin hükümler sebebiyle cevap verilmesi mümkün
bulunmamaktadır. Aynı maddenin dördüncü fıkrası çerçevesinde belirlenen tutarı
aşan borcu bulunan mükellefler vergi dairelerinde ilan edilmekte ve ayrıca,
belli sürede Maliye Bakanlığı Gelir İdaresi Başkanlığının İnternet sitesinden
de kamuoyumuza duyurulmaktadır.
Gündemin 22’nci
sırasındaki soruda, SSPE hastalığıyla ilgili olarak Diyarbakır’daki durum ve
çocuk nöroloğu ihtiyacı ortaya konmakta ve bununla
ilgili bir soru sorulmaktadır.
Değerli
milletvekilleri, ülkemizde kızamık hastalığı ve buna bağlı gelişen SSPE
hastalığının tamamen ortadan kaldırılmasını hedefleyen bir kızamık eliminasyon programı yürütüyoruz ve şükürler olsun ki bu
hususta büyük bir başarı kazanmış durumdayız. 2001 yılında ülkemizde kızamıklı
çocuk sayısı 30 bindi. Bu SSPE hastalığı, kızamık geçiren çocuklarda aşağı
yukarı ortalama beş yıl sonra ortaya çıkan, ilerleyici bir nörolojik hastalık
ve maalesef bu ilerleyicilik de durdurulamıyor ve sonuçta çocuklarımız özürlü durumuna
geçip bir müddet sonra da hayatlarını kaybedebiliyorlar. 2009 yılında ise
ülkemizde görülen kızamıklı vaka sayısı sadece 5’tir, bunlar da yurt dışı
kaynaklıdır yani Türkiye kızamığı elimine etmektedir. Dolayısıyla Türkiye’de
artık SSPE hastaları önümüzdeki yıllarda görülmeyecektir.
Peki, acaba bu SSPE’ye yol açan kızamık hastalığının dünyadaki durumu ne?
Dünya Sağlık Örgütünün 2009 istatistik yıllığına göre 2007 yılında İngiltere’de
1.022, İsviçre’de 1.015 vaka görülmüştür. Ülkemizde görülen kızamıklı vaka
sayısı, biraz önce ifade ettiğim gibi, o da yurt dışı kaynaklı vakalar olmak
üzere yalnızca 5 vakadır.
Gelelim “Bu SSPE
hastalıklarının geçmişte kızamığın yoğun görüldüğü illerde -ki Diyarbakır bu
illerimizden biridir- sık görülmesi sebebiyle çocuk nöroloğu
ihtiyacı ne kadar karşılanıyor?” sorusuna. Türkiye’de çocuk nöroloji uzmanı
olanların toplam sayısı 67’dir, yalnızca 67. Bunlardan 2’si şu anda Diyarbakır
ilimizde görev yapmaktadır; birisi bir devlet hastanemizde, birisi de bir özel
hastanede. Gerçekten ihtiyaç birçok alanda olduğu gibi bu alanda da çok
yüksektir. Diğer sorulara cevap verirken de ifade etmek durumunda kalacağım,
Türkiye’de doktor sayısı yetersizdir, bununla ilgili çabalarımızı biliyorsunuz.
Ayrıca bu
hastaların hem tedavi giderleri hem de bakım hizmetleri için Sosyal Güvenlik
Kurumumuz tarafından ve illerde sosyal yardımlaşma ve dayanışma vakıfları
tarafından gerekenlerin yapılması için de bütün girişimlerimizi yapmış
durumdayız. İllerde bu hizmetler layık olduğu biçimde verilmektedir.
Gündemin 29’uncu
sırasında, beslenmeye bağlı sağlık problemlerinin çözümü için araştırma yapılıp
yapılmayacağı sorulmaktadır. Bu çok önemli bir sorudur. Sorunun sahibi değerli
milletvekilimize, Sayın Reşat Doğru’ya teşekkür ediyorum.
1974 ve 1984
yıllarında ülkemizde böyle iki çalışma var. Biz 2008’den başlatmak üzere bir
proje geliştirdik, 2009’da bir eylem planı ortaya koyduk, gerekli elemanları,
eğitimlerini yaptık ve çalışmalara başladık. Temel Sağlık Hizmetleri Genel
Müdürlüğümüz, Ankara Numune Eğitim Araştırma Hastanesi ve Hacettepe
Üniversitesiyle birlikte, Sağlık Bilimleri Fakültesi Beslenme ve Diyetetik
Bölümü iş birliğiyle Türkiye’de 20 bin kişiyi içine alacak büyük bir beslenme
araştırması yapmaya başladık. Bu araştırmanın sonuçları 2010 yılında ortaya
çıkacak, hem kötü beslenmeden doğan zayıf kalma durumlarının, bodur kalma
durumlarının hem de şişmanlıktan doğan durumların önüne geçilmesi için de bize
önemli bir vasıta teşkil edecektir. Yani böyle bir çalışmayı düşünüyoruz,
planladık, yürütmeye başladık, 2010 yılında tamamlayacağız.
Bir sonraki cevap
vereceğim soru gündemin 31’inci sırasında, yine Sayın Doğru tarafından sorulan
bir sorudur. Tokat Reşadiye ilçemizdeki uzman doktor açığından ve bunun ne
zaman tamamlanacağından bahsetmektedir Değerli Milletvekilimiz. Reşadiye
ilçemizde bugün itibarıyla toplam 6 uzman hekimimiz görev yapmaktadır ve
personel dağılım cetveline göre de buraya planlayabildiğimiz uzman hekim sayısı
8’dir. Çocuk sağlığı ve hastalıkları uzmanının ayrılmak üzere olduğunu
öğrendiğimiz için 30’uncu devlet hizmet yükümlülüğü yerleştirmesinde çocuk
uzmanı alımı da planlanmış durumdadır.
Gündemin 33’üncü
sırasındaki soru, değerli milletvekilleri, Sağlık Bakanlığı ihaleleriyle ilgili
bir sorudur. 2007 yılında Sağlık Bakanlığımızda, Sağlık Bakanlığına bağlı döner
sermayeli kuruluşlarda -ki bunların sayısı bin civarındadır, sene içerisinde
sayı zaman zaman değişebilmektedir- bu bin
civarındaki kurumda 2007 yılında 41.559 ihale yapılmıştır. Kamuda en çok
ihalenin yapıldığı kuruluşlar Sağlık Bakanlığına bağlı döner sermaye
kuruluşlarıdır. Bu 41.559 ihaleden sadece 400’ünde ihalenin iptaline karar
verilmiştir yani ihale iptali kararı verilen ihaleler bu hesaba göre yüzde 1’in
altındadır ve elbette bu iptaller ihale sırasında yapılan usul hataları ve
benzeri meselelerden dolayı ortaya çıkmaktadır. Yani bu ihalelerin iptal sebebi
her seferinde bir yolsuzluk da değildir. Mutlaka içlerinde yolsuzluk yapılmış
olan ihaleler de bulunmaktadır ama bu 400 ihalenin büyük çoğunluğu usul hatalarıyla
ilgilidir ve aslında kamuda bu kadar çok ihale yapan ve ihalesi bu kadar az
iptal edilen kuruluşlar veya bakanlıklar açısından da Sağlık Bakanlığı ön
sıradadır yani ihale iptallerinin az olduğu bir bakanlığız biz.
Bununla birlikte,
Bakanlığımız Teftiş Kurulu Başkanlığınca 2006 yılında 443 adet sağlık kurum ve
kuruluşunda denetim yaptık, 2007 yılında 173 adet sağlık kurum ve kuruluşunda
denetim yaptık. Elbette belli aralıklarla Bakanlığımıza bağlı kurumların satın
alma süreçlerinde görev yapan görevlilere yönelik çeşitli eğitim programları
düzenliyoruz. Soruda da bahsediliyor, gerçekten eğitimin bu ihale iptallerini
önleme hususunda çok büyük etkisi var. Nitekim, en son
olarak geçtiğimiz yılın temmuz ayı içinde bütün kurumları kapsayan, ihale
mevzuatına yönelik bir eğitim programını TOBB Üniversitesi ve Kamu İhale
Kurumumuz iş birliğiyle de yürürlüğe koymuş durumdayız.
Gündemin 37, 38,
39 ve 40’ıncı sıralarındaki sorular Sayın Doğru tarafından sorulmuş Kırım Kongo
Kanamalı Ateşiyle ilgili sorular. Müsaadenizle bu sorulara birlikte bir cevap
vermek istiyorum çünkü hepsi birbiriyle alakalı sorular. Kırım Kongo Kanamalı
Ateşi ülkemizde özellikle bahar ve yaz aylarında görülen, kırsal kesimde
görülen, daha çok da Orta Anadolu ve Orta Anadolu’nun kuzeyinde görülen bir
hastalıktır. Bu hastalık daha önce de ülkemizde muhtemelen görülüyor olmasına
rağmen -ki görülmüyor olması pek düşünülemez- 2002 yılına kadar hastalığın ismi
konabilmiş değildi. Ben, bir çocuk hekimi olarak da böyle hastalarla
karşılaştığımı hatırlıyorum kendi çalıştığım üniversitede. İşte, ateşi olan,
ağır seyreden, kanamaları olan, ölebilen hastalar ama adı yoktu. 2003 yılında
bu meseleyi bir bilimsel kurulla ele aldık ve bu bilimsel kurulumuz meseleyi
derinlemesine araştırdıktan sonra bu bölgelerde görülen hastalığın Kırım Kongo
Kanamalı Ateşi olduğunu tespit edebildi ve o günden itibaren de hastalıkla
ciddi bir mücadele içerisindeyiz.
2002 yılından
itibaren bu hastalıktan 217 vatandaşımız maalesef hayatını kaybetti, 2009
yılında da 63 kişi hayatını kaybetmiştir. 2008 ve 2009 yılı figürlerini,
rakamlarını ele aldığımızda hastalığı kontrol açısından bir duraklatma dönemine
girdiğimizi söyleyebilirim. Daha doğrusu 2002’den itibaren rakamlara
baktığımızda sürekli olarak bu rakamlarda artış varken 2008 ve 2009 rakamları
birbirine çok benziyor. Ümidimiz, bundan sonraki yıllarda hastalığın seyrini
yavaşlatmak ve aşağıya doğru bunu döndürmektir. Can kayıplarımızın 49’u Kelkit
Vadisi civarındaki illerde gerçekleşmiştir, Tokat’ta 30, Gümüşhane’de 8,
Sivas’ta 7 ve Giresun’da 4.
Bu hastalıkla
ilgili olarak, değerli milletvekilleri, ölüm hızı ortalaması dünyanın değişik
ülkelerinde yüzde 30 ila 50 arasında değişebilmektedir. Ülkemizde ölüm hızı
ortalaması yüzde 5 ila 6’lar civarındadır. Aslında, ölüm hızının bu kadar
düşürülebilmesinin altında gerçekten bölgesel anlamda çok dikkatli bir çalışma
yatıyor. Hem bu şehirlerimizdeki hekimlerimizi, sahada çalışan meslektaşları,
sağlık çalışanlarını iyi bir eğitime tabi tuttuk ve bu eğitimleri tekrarlıyoruz
hem de bölgesel hastaneler tespit ettik. Mesela, burayla alakalı olarak Sivas
Cumhuriyet Üniversitesinde daha çok ağır hastaları toplayarak burada tedavilerini
yürütüyoruz. Ama hem Tokat ilimizde hem diğer Çorum ilimiz ve benzeri
illerimizde de bu husustaki enfeksiyon hastalıkları
uzmanlarımızın ve diğer arkadaşlarımızın bilgi seviyesi de bugün büyük ölçüde
geliştirilmiş durumdadır.
Bu hastalıkta
kişisel korunma önlemleri çok önemlidir değerli milletvekilleri. Bunun üzerinde
çok duruyoruz. Yaptığımız çalışmalar sonunda şunu fark ettik: Kırsal bölgede,
Orta Anadolu’da, Kelkit Vadisi’nden başlayarak Orta Anadolu’nun kuzeyinde veya
Karadeniz’in, Karadeniz Bölgesi’nin güney tarafındaki vatandaşlarımızda,
kırsalda, vatandaşlarımızın gerçekten farkındalığının
çok yükselmesi lazım. Bunun sadece ulusal kanallarla, televizyonlarla ve diğer
kanallarla yapamayacağımızı fark ettik. Dolayısıyla bu bölgedeki vatandaşlarımızla
bire bir, yüz yüze çalışıyoruz. Bunu geçtiğimiz yıl çok düzenli yaptık. Birden
fazla, bazen 2 kere, 3 kere, hazırlanmış materyallerle, broşürlerle, eğitilmiş
sağlık elemanlarımız köylerde vatandaşlarımızın kapısını çalarak bire bir
eğitim yapıyorlar. Bu farkındalık çok önemli.
Daha önce de
bilim adamlarımızın bu husustaki tavsiyelerini çeşitli vesilelerle kamuoyumuza
ifade etmiştim. Bu değerli soru vesilesiyle bir kere daha ifade ediyorum. Şu
anda kış mevsimindeyiz, Kırım Kongo görülmüyor ama bahar mevsiminden itibaren
Orta Anadolu’da, işte Çorum, Karabük, Çankırı, Sivas, Gümüşhane gibi
illerimizde bu hastalık yeniden ortaya çıkacak. Vatandaşlarımız kendilerini
koruma hususunda çok itina etmeliler. Detaylı bilgi şimdi vermeyeceğim ama şu
kadarını söyleyeyim: Kendi kapılarına kadar gelip bilgi veren sağlık
görevlilerinin bu husustaki tavsiyelerine büyük dikkat göstermelerini ben
kendilerinden istirham ediyorum vatandaşlarımızın. Şöyle bir şey var: “Eskiden
beri bu kene vardı, bize bir şey olmaz, ne olacakmış.” düşüncesi aslında
hastalığın kontrol altına alınmasını zorlaştırıyor. Bunun zıddına büyük
şehirlerde, şehir merkezlerinde gereksiz bir panik havasının da çok anlamsız
olduğunu ifade etmek isterim çünkü bugüne kadar hastalanan ve hayatını kaybeden
vakaların içerisinde doğrudan şehirde yaşayan vatandaşımız hemen hemen hiç yok. Varsa bile, mutlaka bu mevsimde, yani bahar,
yaz mevsiminde köye gitmiş, kırsala gitmiş, hayvanların otlakları veya benzeri
yerlerde misafir olmuş vatandaşlarımız bunlar. Dolayısıyla mesele, bu
bahsettiğimiz bölgenin kırsal kesiminin bir meselesidir. Biz de meselenin
üstünde bu anlamda ciddiyetle durmaktayız.
Tabii bu işle
ilgili bir sitemiz var, bu sitemizde bilgi veriyoruz ama bu sitelerden çok
-çünkü kırsaldaki vatandaşımızın bu siteleri, vesaireyi
takip etme ihtimalinin çok yüksek olmadığını düşünüyoruz- söylediğim gibi yüz
yüze, bire bir çalışarak bunu geliştirmeye çalışıyoruz.
REŞAT DOĞRU
(Tokat) – Aşı var mı Sayın Bakanım?
SAĞLIK BAKANI
RECEP AKDAĞ (Devamla) – Aşı konusunda şunu yapıyoruz: Şimdi, bir defa şunu
söyleyebilirim: Hastalığın daha çok görüldüğü ülkeler Türkiye coğrafyasına
benzeyen ülkeler; mesela Doğu Avrupa, mesela Rusya, mesela Afrika’nın belli
bölgeleri veya Orta Asya. Yani ılıman iklimin yaygın yaşandığı Avrupa ikliminde
bu hastalık görülmüyor. Bizim bu bahsettiğimiz bölgelerin coğrafyasına sahip
yerlerde hastalık görülüyor. Bütün bu ülkeler içerisinde bu konuda en geniş
bilgiye sahip olan ülke, bilimsel anlamda da artık Türkiye Cumhuriyeti’dir.
Geniş bir bilim adamı kuruluyla beraber çalışıyoruz. Bu anlamda, değerli
milletvekilimizin sorduğu aşı üretimi çalışmalarını da yapıyoruz. Dünyada bu
aşıyı üreteceksek Türkiye’nin dışında şu anda üretebilecek bir ülke var gibi
görünmüyor.
Tabii, aşı
çalışması çok kolay bir çalışma değil, uzun soluklu bir çalışmadır. Refik
Saydam Hıfzıssıhha Merkezi Başkanlığımız ve Erciyes Üniversitesiyle birlikte bu
çalışmalar yürütülüyor. Sevindirici bir husus, aşı üretimindeki ilk basamak
olan antijen üretimi gerçekleştirildi. Aşı üretim çalışmalarına bilim
adamlarımız devam ediyorlar. Bu arada, aşının yanında antiserum
dediğimiz, hastalara uygulanabilecek bir madde var, bir ilaç var. Burada biraz
daha ilerideyiz. Etik kurullardan onay alarak bilim adamlarımız bu hususta ön
çalışmalarına başlayabildiler. Önümüzdeki yıllarda da bu çabalarımızı devam
ettireceğiz. Hep beraber çaba göstermemiz gereken bir konudur. Özellikle
bölgedeki kanaat önderlerinin, siyasetçilerin de bu hususta bence önemli
katkıları olacaktır. Siz değerli milletvekillerimizin de bu husustaki
desteklerini bekliyoruz.
57’nci sıradaki
soru…
BAŞKAN – Sayın Akdağ, daha önce cevaplamış olduğunuz Sayın Süner’in sorusuyla ilgili Sayın Süner
sisteme girmişler. Onun ek bir açıklama ihtiyacı var mı acaba?
Buyurunuz Sayın Süner.
TAYFUR SÜNER
(Antalya) – Sayın Başkanım, Sayın Bakanıma bazı konuları sormak istiyorum.
Konuşmasında dedi
ki: “Yirmiye yakın ilde çocuk nöroloğu yok.” Bunun
için herhâlde kadro yaratacaksınız, öyle anladım, değil mi? “Altmış küsur tane
ilimizde çocuk nöroloğu var.” dediniz.
SAĞLIK BAKANI
RECEP AKDAĞ (Devamla) – Öyle değil efendim. 67 çocuk nöroloğu
var Türkiye’de, hepsi bu kadar sayının. Yani her ile…
TAYFUR SÜNER
(Antalya) – Demek ki yeteri kadar yok.
SAĞLIK BAKANI
RECEP AKDAĞ (Devamla) – Yok efendim, maalesef yok, keşke olsa. Ama inşallah
önümüzdeki yıllarda olacak.
TAYFUR SÜNER
(Antalya) – Şimdi, bununla ilgili domuz gribinde de pek başarılı değilsiniz
yani o konuyu da ağzımıza yüzümüze bulaştırdık.
Ülkemizde yirmi
beş bine yakın eczane bulunurken ilaç satışını markete indirmek gibi bir bit
yeniğiniz var. Eczacılara bu kötülüğü neden yapıyorsunuz? Karar gerçekleşirse
bu kadar eczane ne yapacaktır hiç düşündünüz mü?
AYŞE NUR
BAHÇEKAPILI (İstanbul) – Sayın Bakanım, siz cevap vermeye devam edin.
SAĞLIK BAKANI
RECEP AKDAĞ (Devamla) – Değerli Başkanım, usulde böyle bir şey var mı
bilmiyorum.
BAŞKAN – Sayın Süner, sormuş olduğunuz soruyla ilgili ek açıklama
istiyordunuz.
TAYFUR SÜNER
(Antalya) – Yine Bakanımla ilgili bunlar.
BAŞKAN – Ama yeni
soru değil, usul o yönde.
Teşekkür
ediyoruz.
Buyurunuz Sayın
Bakan.
SAĞLIK BAKANI
RECEP AKDAĞ (Devamla) – Teşekkür ediyorum Değerli Başkanım.
57’nci sıradaki
soruda, Gaziantep’te bazı hastanelerde Emniyet Müdürlüğünün eş zamanlı olarak
yaptığı operasyonlar ve bu operasyonlarda ulaşılan sonuçlar ifade edilerek bazı
yorumlar yapılmaktadır. Bu arada, hastanelerde yolsuzluğun en yoğun olduğu
dönemin yaşanması gibi bir iddiada da bulunulmaktadır.
Değerli
milletvekilleri, aslında bu operasyonlar Sağlık Bakanlığımızla Emniyet Genel
Müdürlüğümüzün iş birliğiyle yapılmaktadır. Aslında belli yolsuzlukların ortaya
çıkarılması bu konuda hükûmetlerimiz döneminde
yolsuzluğun arttığı anlamına gelmez, yolsuzluk konusunda hükûmetin
ve bakanlıkların hassasiyetinin arttığı anlamına gelir. Nitekim,
Uluslararası Saydamlık Örgütünün Yolsuzluk Algılama Endeksi’ne göre, 1998
yılında ülkemizin notu 10 üzerinden 3,4; 2002 yılında notumuz 3,2’ydi, 2008’de
ise bu not 4,6’dır. Tabii ki bunu daha yukarı çıkarmamız lazım el birliği
ederek.
GÜROL ERGİN
(Muğla) – Yok, demek ki daha usturuplu yapılıyor Sayın Bakan.
SAĞLIK BAKANI
RECEP AKDAĞ (Devamla) – Yolsuzluk bir toplumun bir anlamda kanseri gibi bir
hastalığıdır. Bu hususta hükûmetler ve hükûmetlerle birlikte muhalefetiyle beraber Türkiye Büyük
Millet Meclisi ve sivil toplum örgütleri dâhil bütün toplumun birlikte omuz
omuza verip gayret göstermesi gerekir ama 3,4’lerden 4,6’lara çıkmak aslında
önemli bir başarıdır. Daha alacağımız çok yol olduğunu da bize gösteriyor.
Biz kendi
dönemimizde elektronik ihale yöntemi, Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Ulusal Bilgi
Bankası gibi düzenlemelerle usulsüzlüklerin önüne geçilmesini hedeflemekteyiz.
Yolsuzlukla mücadelede bir denetim zafiyetimiz yoktur. Bakanlık olarak
yolsuzlukla mücadele bağlamında yolsuzluk karşıtı bir kültür oluşturmaya da
çalışıyoruz. Bu amaçla 2006 yılında Teftiş Kurulumuzu “Avrupa Sağlık
Hizmetlerinde Dolandırıcılık ve Yolsuzluk Ağı”na üye yaparak eğitim ve
etkinliklere müfettişlerimizi gönderdik ve üye ülke denetim birimleriyle
karşılıklı personel değişimi yaparak da bu husustaki insan kapasitemizin bilgi
ve deneyimlerini geliştirmeye çalışıyoruz.
Bu arada, program
çerçevesinde yürüttüğümüz çalışmalarımızda yolsuzluğun da kaynaklarını
kurutmaya çalışıyoruz. Örneğin, gerek kaynak israfına gerekse randevu verilmesi
suretiyle hasta mağduriyetine sebep olan hastane uygulamalarını ortadan
kaldırıyoruz. Muayenehaneciliğin büyük ölçüde azalması, hizmet alımları yoluyla
bekleme listelerinin ortadan kaldırılması bunların en önemli örnekleridir.
Vatandaşı bir kamu hizmeti alırken kapının önünde ne kadar bekletirseniz
yolsuzluk o kadar artar. Onun için bunları ortadan kaldırmaya çalışıyoruz.
Sağlıkta Dönüşüm Programı’mızın bu anlamda rant sağlamayla ilişkilendirilmesi kanaatimce bir
haksızlıktır. Bu şekilde bir yorum var, bunu kesinlikle kabul etmiyoruz.
Mesela: Gaziantep
25 Aralık Devlet Hastanesinde benim talimatımla başlatılan denetimler ve
sonucunda yapılan soruşturmalarla sorumlular hakkında adli, idari ve tazmin
yönünden gerekli yasal işlemlerin hepsi yapılmış durumdadır. Yolsuzlukla
mücadeleye kararlılıkla devam edeceğiz.
Sayın Serdaroğlu, 63’üncü sırada, Tosya ilçemizde Kilkuyu köyü ve etrafındaki köylerin sağlık hizmetleri ve
personel ihtiyacına ait bir soru yöneltmiş. Şunu ifade etmek isterim: Kilkuyu ve çevresindeki köylerde -toplam beş köyde- yaşayan
594 vatandaşımız vardır. Değerli milletvekilleri, Kilkuyu,
Kastamonu’nun Tosya ilçesine
Bu arada da tabii
ki, 112 acil yardım hizmetleri köylere kadar, biliyorsunuz, dönemimizde hizmete
başladı. Bunun dışında da bu köy ve yanındaki köyler aile hekimliği olarak
Tosya ilçemizden hizmet alıyorlar ve ayrıca buralara da mobil, hareketli sağlık
hizmetleri götürüyoruz. Haftada bir kere uygun bir ekip bu köylerimize giderek
ziyaretler yapıp vatandaşımızın ihtiyacını görmeye çalışıyor.
Aslında bu
sorunun ortaya çıkardığı bir gerçek var değerli milletvekilleri: Kastamonu,
Afyon, Erzurum, Sinop gibi başka örneklerini de sayabileceğim bazı
şehirlerimizde kırsalın yaygınlığı, köy sayılarının fazlalığı ve nüfusun
dağınıklığı gerçekten doğrudan sağlık hizmetini bu köylerde vermek üzere eleman
istihdamını çok zorlaştırmaktadır Türkiye’de. Bunun için köy yollarının iyi
yapılması, buralara 112 ekiplerinin zamanında ulaşmasını sağlayacak
organizasyonun kurulması, hava ambulans sistemi dâhil ve hareketli bir hizmetle
bu köylere gidilip gelinmesi gerekiyor. Bugün yapmaya çalıştığımız budur. Yoksa
Türkiye’deki on binlerce köyün her birine verebilecek hekim sayısı maalesef
ülkemizde mevcut değildir.
BAŞKAN – Şimdi,
bir dakika efendim.
Serdaroğlu, sisteme girmişsiniz.
Sorusunu
cevapladınız galiba değil mi Sayın Bakan?
SAĞLIK BAKANI
RECEP AKDAĞ (Devamla) – Evet efendim, evet Değerli Başkanım.
BAŞKAN – Lütfen,
varsa bir ek talebiniz…
MEHMET SERDAROĞLU
(Kastamonu) – Çok teşekkür ediyorum.
Sayın Bakanım,
bir yıl, beş ay, on iki gün önce vermiş olduğum bir soruya bugün burada cevap
verdiniz, teşekkür ederim.
Şu an itibarıyla,
Kilkuyu’muzdaki sağlık ocağında ebe veya hemşire
yoktur doktor olmadığı gibi, sadece bir sağlık memuru vardır ve burada,
gerçekten, on beş, yirmi tane köy vardır ve nüfus hareketlidir yani zaman zaman 600 olduğu gibi, muhtelif zamanlarda da 6 bine kadar,
7 bine kadar çıktığı vakidir. Şimdi, burada -orada da ifade ettiğim gibi- her
sene bir festival oluyor, bu festivalde bir arkadaşımız hayatını kaybetti, kalp
krizi geçirdi, buna müdahale edecek bir sağlık memuru dahi bulamadık. Şimdi
şunu söylemek istiyoruz: Efendim, tabii mobilize şeyleri kurmak, bunlar gayet
güzel, kurduğumuz zaman buradaki personeli azaltabiliriz ama bugün yoksa, lütfen, burayı bir kere daha gözden geçirip… Kilkuyu -sizin de ifade ettiğiniz gibi- Tosya ilçemize çok
uzak olan bir köydür ve pazar kurulan bir yerdir, mahaldir; onun için burada
bir ebenin veya bir hemşirenin, özellikle bir ebenin bulunmasında büyük fayda
vardır.
Teşekkür ederiz.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Serdaroğlu.
Buyurunuz.
SAĞLIK BAKANI
RECEP AKDAĞ (Devamla) – Değerli Milletvekilimize teşekkür ediyorum.
Değerli
Milletvekilim, bağışlayın, aslında orada bulunan kişi sağlık memuru değil,
hemşire.
MEHMET SERDAROĞLU
(Kastamonu) – Efendim, ben de şimdi muhtara sordum.
SAĞLIK BAKANI
RECEP AKDAĞ (Devamla) – Bir erkek o, evet.
MEHMET SERDAROĞLU
(Kastamonu) – Muhtardan şimdi aldım.
SAĞLIK BAKANI
RECEP AKDAĞ (Devamla) – O bir erkek. Müsaade edin, hemen izah edeceğim efendim.
Yine, yüce
Meclisimizle birlikte yaptığımız bir düzenlemeyle, geçmişte “toplum sağlığı
memuru” diye bilinen ve aslında o eğitimi aldığı hâlde hemşirelik yapamayan
erkek personele bu düzenlemeyle hemşirelik yapma imkânı getirdik. Yasada bu
değişikliği yaparken de komisyonda çok tartıştık, “Bu kişilere hemşire diyelim
mi yoksa başka bir isim mi verelim…” Hatta espri yapıp “hemşir”
diyelim falan diyenler bile oldu. Ama bu çok yaygın bir tabir olduğu için,
hemşire tabiriyle beraber bu erkek personel çalışıyor. Şu anda orada çalışan
personel bir erkek hemşiredir.
MEHMET SERDAROĞLU
(Kastamonu) – Erkek hemşire!
SAĞLIK BAKANI
RECEP AKDAĞ (Devamla) – Evet, ama bu kavram tabii yeni bir kavram. Köylüye de
mutlaka yabancı geliyor, size de yabancı gelmesi tabiidir.
63’ü bitirmiş
olduk.
68’inci sırada,
Gaziantep’teki nüfustan, altıncı büyük il olmasından bahsederek Sayın Ağyüz, haklı bir biçimde, böbrek nakliyle ilgili bir soru
sormaktadır.
Değerli
milletvekilleri, gerçekten Gaziantep ilimiz, bizim bu bölge yapılanmasındaki
önemli merkezlerimizden biridir gerek kendi nüfusunun yüksekliği gerekse
çevreden hizmet alma ihtimali olan nüfusun yüksekliği sebebiyle. Gaziantep
Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi, Kalp, Akciğer Nakil Merkezi 2008 yılında,
böbrek ve karaciğer nakil merkezleri de 2009 yılında Bakanlığımca ruhsatlandırılarak
faaliyete geçmişlerdir. Yine, sorunun sorulduğu tarih itibarıyla Gaziantep’te
böyle bir ihtiyaç vardı gerçekten. Bugün, Üniversite Hastanemiz, Bakanlığımızla
da irtibat hâlinde, iş birliği hâlinde bölgede nakilleri büyük bir başarıyla
gerçekleştirebilir duruma gelmiştir.
73’üncü sırada
sorulan soruda, Sayın Sevahir Bayındır, bebek
ölümlerinden… Bu soruda hangi hastane olduğu yok ama o günün tarihine baktığım
zaman Zekai Tahir Burak Hastanesinden bahsedildiği
anlaşılıyor, maksadın o olduğu anlaşılıyor -2008 yılındaki- ve bir
hastanemizdeki bebek ölümlerinden bahsetmektedir.
Değerli
milletvekilleri, ben hayatının çok önemli bir yılını bebeklerle ve çocuklarla,
onlara hizmetle geçirmiş bir doktorum. Üstelik, Doğu
Anadolu Bölgesi’nde bu hizmeti yaptım. Türkiye’de yeni doğan bebeklerin durumu
geçmiş yıllarda gerçekten bir felaketti; hem bu bebekler hastanelere ulaşamazdı
hem hastaneye ulaştıklarında yeterli altyapı, donanım ve uygun yoğun bakım
imkânları yoktu. Daha önce, Plan ve Bütçe Komisyonunda ve yüce Meclisteki bütçe
görüşmesinde de, konuşmamda ifade etmiştim: Türkiye’de yeni doğan yoğun
bakımıyla ilgili kapasiteyi geçmişle kıyaslanmayacak kadar, belli alanlarda 5
katına, 6 katına, 8 katına, 10 katına çıkardık. Bu çabalar ve bebek ölümleriyle
ilgili diğer çabalarımızdır ki Sağlıkta Dönüşüm Programı’yla birlikte bebek
ölümlerinin binde 13’lere gerilemesini sağladı. Bununla gerçekten iftihar
ediyoruz. Türkiye Cumhuriyeti, en gelişmiş ülkelerin bebek ölümlerinde
erişebildiği rakamlara erişmeye çok yaklaşmıştır. Bizim 2010 yılı hedefimiz,
bebek ölümlerini binde 20’nin altına çekmekti. 2009 yılında binde 13 hedefine
ulaşmış durumdayız.
Bir hastanede
yeni doğan ölümleri oldu. Daha önce, hatırlarsınız, Edirne’de olmuştu, sonra
Kayseri’de oldu, üniversite hastanelerinde. Sağlık Bakanlığına bağlı bir eğitim
hastanesinde, Ankara’da oldu. Yine İzmir’de, Sağlık Bakanlığına bağlı bir
eğitim hastanesinde oldu. Zannediyorum, Manisa veya Mersin’de, bir ilimizde
oldu, 2008’de, ondan önceki yıllarda. Ama dikkat ederseniz, süreç içerisinde
bunların sayısı her yıl azalıyor. Bu bir süreç değerli arkadaşlar. Bu işi öyle
bir yerden almıştık ve öyle bir noktaya getirdik ki…
Şimdi, soruda
soruluyor, deniyor ki: “Personeli yetersizse buraya niye bebek alındı?” Değerli
Bayındır’ın kendi mesleği de şimdi söyleyeceğim şey açısından çok önemlidir.
Türkiye’de Dünya Sağlık Örgütünün Avrupa Birliği ortalamasına kıyasla hemşire
sayısı 6 kat daha azdır, altıda 1; böyle bir durumdayız. Dolayısıyla,
personeli, hemşireyi yeni doğana verdiğiniz zaman erişkin yoğun bakımında
eksikliğini çekiyorsunuz, erişkin yoğun bakımına verdiğiniz zaman sahada
eksikliğini çekiyorsunuz. Elimizden geldiği kadar dengeli biçimde hemşire
kaynağını kullanarak ülkenin bütün bölgelerinde bu hizmeti sunmaya çalışıyoruz.
Ne acıdır ki ülkemizde, yıllarca, bazı meslek örgütleri, değerli milletvekilleri,
bu sayıların fazla olduğundan bahsetmişler ve bu sayıların artmaması için
gayret göstermişlerdir.
REŞAT DOĞRU
(Tokat) – Sayın Bakanım, sağlık meslek liseleri açalım, düzelsin.
SAĞLIK BAKANI
RECEP AKDAĞ (Devamla) – İşte, onu ifade ediyorum ben de.
Biz göreve
geldiğimizde, benden bir önceki Değerli Bakanımız sağlık meslek liselerini
biraz canlandırmıştı. Zaten ondan önce sağlık meslekler yok edilmişti.
Doğrudur, üniversitelerde hemşirelerin yetişmesi daha doğru bir iştir ama ne
zaman üniversitelerdeki kapasiteyi artırırsanız o zaman bunları
azaltabilirsiniz. Türkiye’de şöyle bir şey yapılmış 90’lı yılların sonunda: Bir
karar alınmış “Üniversitede bundan sonra yetiştirelim, meslek liselerini
kapatalım.” Sonra meslek liseleri kapatılmış ve büyük bir hemşire eksikliğine
yol açmış bu durum. Dolayısıyla, bizden önce başlatılan bu hamleyi biz
geliştirerek devam ettirdik. Bu sene zannediyorum 14 bine yakın hemşirelik
öğrencisi eğitim-öğretime başladı meslek liselerinde ve üniversitelerde. YÖK’le
yaptığımız çalışmalar üniversitelerde de bu öğrenci sayısını artırabildiğimiz
bir döneme bizi getirdi. İnşallah önümüzdeki beş yıl içerisinde Türkiye’de
hemşire sayısını biraz daha artıracağız.
Bir 2023 vizyonumuz var. Bu 2023 vizyonunda
200 bin hekim ve 400 bine yakın da hemşire… Rakamları kesin konuşmuyorum
“yakın” diyorum çünkü üzerinde hâlâ çalışıyoruz. Türkiye'nin böyle bir ihtiyacı
karşılayan bir ülke olması gerektiğine inanıyoruz ve bu hususta meslek
örgütlerimizin geçmişte “Hemşire sayısı fazladır, doktor sayısı fazladır.”
şeklindeki iddiaları ve bu yöndeki yönlendirmeleri ve bu işle ilgili
kuruluşların da bu meseleyi göz ardı etmesi aslında Türkiye'nin bugünkü
sıkıntısıdır.
Biz önemli bir
dönüşüm programı gerçekleştirdik değerli milletvekilleri. Bana soruluyor zaman zaman: “En büyük probleminiz nedir? Türk sağlık sisteminin
en büyük handikabı nedir?” Türk sağlık sisteminin en
büyük handikabı, en önemli problemi yetişmiş personel
sayısındaki eksikliktir. “Sayısındaki” diyorum bakın, kalitemizin diğer ülkelerdeki
kaliteden daha geri olduğuna hiç inanmadım ama bu sayıyı mutlaka artırmalıyız.
Şimdi bu
bağlamda, yeni doğan, Zekai Tahir Burak Hastanesinin
kapısına gelmiş. Ne yapacaksınız? İçeri mi almayacaksınız o yeni doğanı? Ne
kadar imkânınız varsa, ne kadar personeliniz varsa alacaksınız ve hizmet
vereceksiniz. Yapılmış olan budur. O tarihlerde gerekli soruşturmalar yapılmış,
gerekli incelemeler yapılmış ve o günden bugüne kadar da yine o olaylar
sırasında görülen bazı eksiklikler de dikkate alınarak sistem çok daha
geliştirilmiş durumdadır.
BAŞKAN – Bir
dakika Sayın Bakan.
Sayın Bayındır,
buyurun.
SEVAHİR BAYINDIR
(Şırnak) – Sayın Bakanımız, bizim sorularımıza başlarken “güneydoğu” diye
başlıyor. Oysa ben Ankara’nın göbeğinde bir hastaneyle ilgili soru sormuştum.
Şimdi, pek çok
hastane var. Kabul edip çocukların toplu ölümüne yol vereceğimize başka
hastanelere, başka yerlere sevk etme şansı var.
İkincisi, bebek
ölümleri artık tesadüf değil yani bir yıl içinde birkaç yerde toplu bebek
ölümleri gerçekleşti. Burada sorduğumuz sorulardan biri de daha önceki
olaylarla ilgili de sormuştuk: Taşeron sisteminin olmasının, sürekli personel
değişiminin, hijyen koşullarının oluşmamasının,
rantabl bir sisteme dayalı programın uygulanıyor olmamasının, bu sonuçların
açığa çıkmasında rolü yok mudur? Bunu sorgulamayacak mıyız? Yani, soru
sormayacak mıyız bu temelde?
Şimdi, hemşirenin
hem statüsünün geliştirilmesi hem de sayısının artırılması için bütün sağlık
çalışanları ve hemşireler şunu söylemektedir: Eşit düzeyi yakalamak için
üniversitelerde daha fazla hemşire yetiştirmek gerekiyor. Doğru, 90’lı yılların
başında sağlık kolejleri kapatılmak istendi bir süre ama sonradan yeniden
sağlık kolejleri devam etmek durumunda kaldı ama esas önemli sorun, o meslek
içindeki statüyü ortaklaştırmak, eğitim düzeyini yükseltmek. Bu, beraberinde
kaliteli hizmeti, etkili hizmeti getirecektir ve aynı meslek grubu arasındaki
bu ayrımcılığı da ortadan kaldıracaktır.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Bayındır.
Buyurun Sayın
Bakan.
SAĞLIK BAKANI RECEP
AKDAĞ (Devamla) – Değerli Başkanım, Sayın Bayındır’a teşekkür ediyorum.
Aslında, taşeron
sistemi, personel değişimi, bunlar bunlara yol açıyor gibi ön yargılar, çok
doğru ön yargılar değil.
SEVAHİR BAYINDIR
(Şırnak) – Enfeksiyon neye bağlı? Enfeksiyonun sebebini nasıl tespit edeceğiz
Sayın Bakan?
SAĞLIK BAKANI
RECEP AKDAĞ (Devamla) – Değerli milletvekilleri, olayın aslı şudur, bakınız:
Bir ülkenin sağlık sistemi, o ülkedeki sağlık göstergeleriyle değerlendirilir.
Bu, bilimsel olarak da böyledir, bütün dünya da bunu yapar.
SEVAHİR BAYINDIR
(Şırnak) – Bir yatağa 3 çocuk koyarak siz buna zemin hazırlamıyor musunuz?
SAĞLIK BAKANI
RECEP AKDAĞ (Devamla) – Yani, eğer Türkiye’de son yedi yıldaki sağlık sistemi,
bebek ölümlerini -bu arada yeni doğan ölümlerini- hepimizin iftihar edebileceği
-bu arada Sayın Bayındır’ın da iftihar edebileceği- bir düşük rakama, orana
geriletmişse burada yapılan şeyler doğru demektir.
SEVAHİR BAYINDIR
(Şırnak) – Grafikler öyle söylemiyor.
SAĞLIK BAKANI
RECEP AKDAĞ (Devamla) – Ne ise, tarif ettiğiniz her şeyden bahsediyorum.
Dolayısıyla herhangi bir kurumdaki bir olaya veya bir probleme odaklanarak bir
sağlık sistemi sorgulanamaz.
SEVAHİR BAYINDIR
(Şırnak) – Sadece bir olay değil, bin bir olay getirebilirim.
SAĞLIK BAKANI
RECEP AKDAĞ (Devamla) – Bakın, şimdi, bu genellemeler çok yanlıştır.
SEVAHİR BAYINDIR
(Şırnak) – Siz bir buçuk yıl sonra sorumuza cevap vermeye çalışırsanız
denetlemeyi nasıl gerçekleştireceksiniz? Size denetimi sormuşuz, mesela “En son
denetimi ne zaman yapmışsınız?” diye sormuşuz size.
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) – Siz devam edin Sayın Bakanım, siz devam edin.
SAĞLIK BAKANI
RECEP AKDAĞ (Devamla) – Şimdi halkımız duymadığı için Değerli Milletvekilimizin
yandan konuşmasını, ben onun konuştuklarını da azıcık söyleyerek konuşmama
devam edeyim.
Şimdi, diyor ki:
“Biz denetlemeyecek miyiz, sormayacak mıyız?” Tabii, Değerli Milletvekilim,
soracaksınız, denetleyeceksiniz, ben de hem yüce Meclisimizi hem de Türk
halkını aydınlatmak üzere gerekli cevapları vereceğim.
SEVAHİR BAYINDIR
(Şırnak) – İki yıl sonra mı cevap vereceksiniz?
SAĞLIK BAKANI
RECEP AKDAĞ (Devamla) – Şimdi, bu sık yapılıyor, bu metodolojik bir hatadır. Bu
soru için söylemiyorum, genel olarak, bu kürsüye gelindiğinde iktidar
uygulamaları tenkit edilmeye çalışılırken falanca ilden bir kişiden örnek
veriliyor. Bunun sağlık olması da şart değil. Orada problemin olmadığı anlamına
gelmez bu. Evet, orada problem vardır ve çözülmelidir. Biz 72 milyon insanın
seksen bir vilayette yaşadığı bir ülkeyiz, küçük bir ülke falan değiliz yani.
Sisteme bütün olarak bakacaksınız.
Eğer -bu ülkede
bunu Türkiye’deki bütün bilim adamları, çocuk sağlığı hastalıklarıyla ilgilenen
herkes kabul ediyor, bütün halk sağlığı uzmanları kabul ediyor, uluslararası
örgütler kabul ediyor- 2009 yılında Dünya Sağlık Örgütünün Avrupa Bölge
Raporu’nu açıp okursak açıkça görüyoruz ki burada Türkiye'nin geldiği nokta
takdir ediliyor. Yani bebek ölümlerini binde 13’lere çekmeniz demek, yeni doğan
ölümlerini de çok ciddi ölçüde aşağı çekmiş olmanız demektir. Burada binlerce
ölümden bahsediyoruz, yani 30 bin kişi ölürken 15 bin kişi ölmeye başlamıştır,
yarın 10 bin kişi hayatını kaybedecektir. Dolayısıyla bir tek noktaya temas
ederek “Sistem bitmiş, sistem batmış!” demek metodolojik açıdan yanlıştır.
SEVAHİR BAYINDIR
(Şırnak) – Evreni örneklemelerle sunarsınız. Bu bilimsel bir sorgulama
sistemidir Sayın Bakan.
SAĞLIK BAKANI
RECEP AKDAĞ (Devamla) – 83’üncü sırada, Sayın Reşat Doğru’nun “Tokat Devlet
Hastanesine ne zaman MR cihazı alınacaktır?” sorusuna cevap veriyorum.
Değerli
Milletvekilim, Tokat Devlet Hastanemiz MR ihtiyacını hizmet alımı yöntemiyle şu
anda karşılamaktadır. 2009’un ilk on bir ayında da 11.309 adet MR çekimi
yapılmıştır. MR tetkiki istenen bir hasta Tokat ilimizde en geç üç gün
içerisinde ve herhangi bir ek ücret ödemeksizin bugün bu hizmetten
yararlanabilmektedir. Aslında Türkiye’de genel durum budur. Yani, MR’dan söz açılmışken, Sağlık Bakanlığı hastanelerinde ve
geçmiş SSK hastanelerinde 18 MR cihazı mevcuttu, şu anda MR cihazı sayımız
230’lara ulaştı. Bunların hepsi kamunun mülkü değildir ama bir kısmı mülk, bir
kısmı hizmet alımı yöntemiyle bu hizmetler illerimizde verilmektedir.
Sayın Doğru’nun
85 sıra sayılı sorusunda Tokat’taki hastanelerin 2009 yılı on bir aylık
istatistik verilerine göre doluluk oranları soruluyor. Tokat
Devlet Hastanesi yüzde 87, Vali Recep Yazıcıoğlu
Kadın Doğum ve Çocuk Hastalıkları Hastanesi yüzde 74, Turhal 38, Zile 33, Erbaa
67, Niksar 36, Reşadiye 42. Toplamda Sağlık Bakanlığına bağlı hastanelerin
doluluk oranı yüzde 56’dır, Gaziosmanpaşa Üniversitesi Araştırma ve Uygulama
Hastanesinin 96’dır -buranın yatak sayısı maalesef yetersiz- özel bir
hastanenin de yüzde 96 civarındadır.
Bildiğiniz gibi,
Tokat ilimizde yeni bir hastane yapıyoruz, yakında hizmete sokacağız, çok
modern ve güzel bir hastane inşa ettik. Bunu Tokat ilindeki yatak sayılarını
artırmak için yapmıyoruz, yatak kalitesini ve hizmet kalitesini artırmak için
yapıyoruz.
183’üncü sırada
Sayın Ağyüz’ün eczacılarımızla ilgili bir sorusu var,
özellikle 6197 sayılı Eczacılar ve Eczaneler Hakkında Kanun’la ilgili bir
sorusu var. Bu hususta şu anda Bakanlığımızın doğrudan yürüttüğü bir çalışma
yok ama Eczacılar Birliğimiz ve eczacı milletvekillerimizle birlikte bir kanun
taslağı hazırlanıyor, biz de bu taslağa Bakanlık olarak katkı veriyoruz. Bu
anlamda şunu özellikle ifade etmek istiyorum: Süreç içerisinde, Dönüşüm
Programı içerisinde eczacılarımızla ilgili zaman zaman
birtakım sıkıntılar yaşandı, özellikle Birlikle ilgili sıkıntılar yaşandı ama
her seferinde diyalog yollarını açık tutarak bu problemleri çözdük. Ben
inanıyorum ki bugün gündemde olan, özellikle Sosyal Güvenlik Kurumumuzun
anlaşmalarıyla alakalı olarak bugün gündemde olan problem de diyalog yoluyla
karşılıklı görüşmeler yoluyla çözülecektir. Hükûmetimizin
burada aldığı bir tutum var: Biz ilaçların fiyatlarını son altı senedir sürekli
olarak düşürüyoruz. Peki, ilaçların fiyatı düşünce bundan kim kazançlı çıkıyor?
Bundan, bir defa halkımız her şekilde kazançlı çıkıyor. Kendi ödediği
vergilerle veya primlerle ilaca daha az para ödenmiş oluyor. Ayrıca, kendisinin
katkı payı olarak ödediği yüzdelik dilimlerde de daha az para ödemiş oluyor ama
tabiidir ki ilaç fiyatları azaldıkça gerek ilaç sektörü gerekse ilaç sektörünün
ilaçlarını halka ulaştıran, satan eczaneler tarafında biraz kazanç ve kârlılık
tarafı azalmaktadır çünkü ilaçların Türkiye’deki satış değerleri, satış
fiyatları, maksimum satış fiyatları azalıyor. Tabii ki bir hükûmet
bunu yapacak yani 80 liralık bir ilacı 20 liraya sattırabilmek büyük bir
başarıdır, 80 liralık bir ilacı 50 liraya sattırmak büyük bir başarıdır. Bu
arada kârlılık oranlarındaki düşmelerden dolayı da bazı sıkıntılar yaşandı,
yaşanıyor, bunlar karşılıklı görüşmelerle aşılabilecek problemlerdir.
184 ve 185’inci
sıralarda, Sayın Doğru’nun, eczacıların reçete üzerinden tahsil ettikleri
muayene ücretlerini kaldırmayı düşünüp düşünmediğimize dair bir sorusu var.
Aslında, değerli
milletvekilleri, olay şöyle: Devlet hastanelerinde vatandaşın muayene katkı
payı olarak ödemekte olduğu bir bedel var bugün. Nedir bu bedel? Bir vatandaş
devlet hastanesine gittiği zaman, Sağlık Bakanlığına ait bir hastaneye gittiği
zaman normalde sigortası ödemeleri yapıyor. Peki, vatandaş ne kadar para
ödüyor? Vatandaş, muayene için 5 lira para ödemiş oluyor. Eğer
bir reçete de almışsa 8 lira, daha doğrusu 8 lira ödüyor ama reçete almamışsa 5
lira ödüyor yani bunu vatandaşa hiç ödettirmesek tabii ki bu, vatandaşın daha
çok hoşuna gider ama ben, Türk halkına, değerli vatandaşlarımıza şunu
hatırlatmak istiyorum: Türkiye’de insanımız, geçmişte ister yeşil kartlı olsun
ister işçi olsun ister BAĞ-KUR’lu, esnaf, işçi
emeklisi, memur emeklisi olsun, bir hastanenin kapısına gittiği zaman -devlet
hastanesinin veya SSK hastanesinin- önemli bir hastalığı varsa bir
muayenehaneye gitmeden, oraya para ödemeden hiçbir hizmet alamazdı. Bunu
halkımız çok iyi biliyor. Bir ameliyat olacaksa, önemli bir hastalık için
tedavi görecekse doktora ilaveten o muayenehanede para vermeden bir hizmet
alamazdı. Ee, şimdi geldiğimiz nokta o kadar farklı
ki.
Şimdi, halk
olarak, vatandaş olarak, ödediğimiz 8 lirayı konuşuyoruz. Bu 8 lira, Sağlık
Bakanı olarak ifade ediyorum, çok yüksek bir rakam değildir. Hastanelerin
gereksiz kullanımını da bir anlamda önleyebilecek bir mekanizmadır. Bir tarafta
muayenehaneye ödenen 100 lira, 150 lira, 250 liralar, ameliyatlara ödenen bin
lira, 3 bin lira, 5 bin liralar -geçmiş dönemden bahsediyorum- bu tarafta
hizmet almak için ödediğiniz 5 lira, reçete almışsanız 8 lira. Halkımız bunun
mukayesesini mükemmel bir biçimde yapıyor.
Bütün dünyada,
sosyal sigorta sistemlerinin en gelişmiş olduğu ülkelerde, sosyal devlet
ilkesinin bizden çok önce geniş biçimde halka ulaştığı ülkelerde de bu katkı
payları vardır. Mesela Finlandiya, dünyanın bu hususta en, böyle cömert
ülkelerinden biridir sosyal devlet olarak. Toplam ilaç harcamalarının yüzde
40’ını Finlandiya’da halk ödüyor. Bizde hiç böyle bir rakam yok. Onun için bu
rakamları yüksek kabul etmemek lazım.
Peki, bunu niçin
eczacılar alıyor? Çünkü eczanelerde zaten vatandaşın bir katkı payı alışverişi
şeklinde bir ilişkisi var. Dolayısıyla hastanelerimizde ilave bir yük
oluşmasın, vatandaşlarımız veznelerde kuyruklara girmesin diye bunu yapıyoruz.
Bu husustaki uygulamamız da tamamen vatandaşlarımızın, halkımızın lehine bir
uygulamadır.
186’ncı sırada,
Sayın Doğru’nun 2007-2008 yıllarında açılan ve kapanan eczanelerle ilgili bir
sorusu var. Aslında kapananlarla ilgili sorusu var, ben açılanları da
müsaadesiyle söyleyeceğim değerli milletvekilimizin. 2007 yılında 743 eczane
kapanmıştır ama bunun mukabili olarak 1.204 eczane açılmıştır. 2008 yılında 790
eczane kapanmış, mukabili olarak 1.113 eczane açılmıştır. Aslında, bu eczane
kapamalarının büyük bir kısmının eczane devirleri olduğunu da biz biliyoruz.
Bir eczacı kapatıyor, başka bir eczaneye devrediyor. Onun için, kamuoyunda
iddia edildiği gibi, zaman zaman birilerinin iddia
ettiği gibi -bu sorudan bu iddia ediliyor anlamında söylemiyorum- Türkiye’de
eczaneler falan kapanmıyor, kapanandan daha fazla açılan eczane var.
Sayın Özdemir’in
Gaziantep’le ilgili soruları var. Kentteki sağlık ocakları hususunda bize bir
soru soruyor ve yatak sayılarıyla ilgili geliştirmeyi soruyor. Sayın
Milletvekilim, göreve geldiğimizde, Gaziantep’te 2002 yılında 64 sağlık ocağı
hizmet veriyordu, bugün 99 sağlık ocağı hizmet vermektedir. Yani bu kadar
sağlık ocağını biz hizmete ilave olarak Gaziantep’te soktuk. Sağlık ocağı
başına düşen nüfus 15 bin civarındadır. Yani 37 sağlık ocağını hizmete açtık,
2009 yılı içinde bunlardan 6’sını hizmete açtık. 2010 yılında 6 yeni sağlık
ocağını hizmete açacağız, 7 sağlık ocağının da inşaatına başlayacağız. Yani
Gaziantep ilimize bu hususta layık olduğu şekilde yatırımlarımızı devam
ettiriyoruz.
2009 yılı sonu
itibarıyla toplamda yatak sayısı 3.999, yoğun bakım yatak sayısı 476’dır bu
ilimizde. Gaziantep ilimizde, özellikle daha kaliteli yataklara ulaşmak için
yatak sayısını artırmaktan ziyade 400 yataklı bir bölge eğitim araştırma
hastanesi, 100 yataklı rehabilitasyon, 100 yataklı
göğüs, 200 yataklı akıl ve ruh sağlığı ve 200 yataklı onkoloji hastanesi
yapılmasını planlıyoruz ve Gaziantep’te bu iş için uygun bir arazi arayışı
içerisindeyiz. Bu araziyi, ümit ediyorum ki, hastanelerimizin yoğun olduğu bir
bölgede TRT arazisini alarak gerçekleştirebileceğiz, aksi takdirde başka bir alternatif
üzerinde de çalışmaktayız.
221’inci sırada,
Sayın Doğru “Tedavi katılım paylarını kaldırmayı düşünüyor musunuz?” diye bir
soru sormuş. Buna biraz önce cevap vermiştim. Şu anda tedavi katılım paylarını
kaldırmak için bir düşüncemiz yok ama -söylediğim gibi- Türk halkının
muayenehanelere giderek ödediği paraları biz büyük ölçüde ortadan kaldırdık
değerli milletvekilleri.
Şu anda,
Türkiye’de Sağlık Bakanlığında çalışan ve muayenehanesi olan hekimlerin oranı
yüzde 19’dur. Biz göreve geldiğimizde bu oran yüzde 89’du. Yani 100 hekimin
89’u -uzman hekimlerin- muayenehane sahibiydi, oraya gideceksin, oradan hizmet
alacaksın. Bugün sadece yüzde 19’u muayenehane sahibidir, o da belli branşlarda yoğunlaşıyor.
Bir de üniversite
hastanelerimizde bu “özel muayene, özel ameliyat, özel işlem” diye bir çile
var. Bu bizde bakiye kalan yüzde 19’luk kısım ve üniversite hastanelerimizdeki
bu çileyi ortadan kaldırmak için tam gün yasa tasarısını -biliyorsunuz-
Meclisimize getirdik, komisyonlarımızdan geçti. Alt komisyonda Cumhuriyet Halk
Partisi ve MHP’li üyeyle birlikte çalıştık. Bizzat ben de Komisyon
çalışmalarına onların arzusuyla katkı verdim. Teşekkürlerimi ifade ederek
gruplarınıza söylemek isterim ki hem Cumhuriyet Halk Partisi Grubu hem MHP
Grubu bu yasanın alt komisyondaki şekillenmesine büyük katkı verdiler ve yasa
bir anlamda Komisyondan mutabakatla yüce Meclisin önüne geldi. Önümüzdeki
günlerde ümit ediyorum ki Meclisimiz de bu yasa tasarısını görüşerek
vatandaşımızın bu bahsettiğim -bakiye, tortu da diyebiliriz- bir tortu şeklinde
veya bakiye şeklinde kalan bu sıkıntılarını da hep birlikte ortadan
kaldırabileceğiz.
Nedir, net olarak
yapmak istediğimiz tam gün yasasıyla? Bir üniversite hastanesine gittiğim zaman
benden hoca parası, öğretim üyesi farkı, efendim, özel muayene parası, özel
işlem parası, özel ameliyat parası istenmesin. Burası devletin bir kurumudur.
Evet, 8 lira katkı payını verebilirim ama benden 4 bin lira bir cyberknife çekimi için, çok özel bir radyoterapi
çekimi için para istemesinler. Benden, “Seni muayene edebilirim ama 200 lira
ver.” bunu istemesinler. “Ameliyat olabilirsin, eğer hocaya para yatırırsan
önümüzdeki hafta seni ameliyata alırız, değilse seni üç ay sonra ameliyat
ederiz.” demesinler. O zaman ben vatandaş olarak o 8 lirayı vermeye razıyım.
İnşallah bunu da yüce Meclisimizde iktidar partisi ve muhalefet partisi
milletvekili arkadaşlarımızla birlikte gerçekleştireceğiz.
2008 yılı
içerisinde kaç doğum oldu? Kaç sezaryen, kaç ölüm oldu? Sayın Doğru bunlardan
bahsetmektedir. Hastanelerimizde toplam 1 milyon 165 bin doğum gerçekleşti.
Yüzde 90’a ulaştık aşağı yukarı doğum oranları itibarıyla. Bunlardan 7 bini ölü
doğumdur. Sezaryen oranımız da maalesef yüzde 40’lar civarındadır. Bu, hiç
kabul edilebilir bir oran değildir. Bu hususta ilgili kadın doğum derneklerinin
yöneticilerini de ben çağırdım, bir görüşme yaptık. Mutlaka ülkemizde sezaryen
doğum oranlarını azaltacağız. Bunun için her tedbiri alacağız. Aldığımız
tedbirler var. Mesela, doğuma ödenen para ile sezaryene ödenen para şu anda
aynıdır Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından. Bizim hastanelerimizde doğuma ve
sezaryene verdiğimiz performans ek ödeme bedelleri aynıdır ama şunu yapacağız
önümüzdeki günlerde: Tıbbi zaruret olmadan sezaryen yaptırılmışsa bir hastaya,
özellikle hekim yönlendirmişse bunun için yeni tedbirler alacağız. Hangi
tedbirleri alacağımızı ilgili dernek ve değerli meslektaşlar çok iyi
biliyorlar. Bu hususta da elimizden geleni yapmaya devam edeceğiz.
224 sayılı soru
da Ağrı ili Eleşkirt ilçesiyle ilgili bir soru. Ağrı ili Eleşkirt ilçesinde
yarım kalmış hâlen devam etmekte olan inşaat işimiz yoktur. 30 yataklı
hastaneyi 2005 tarihinde tamamladık, 2006’da faaliyete geçirdik. Diyaliz
ünitesini Temmuz 2007’de faaliyete geçirdik. 468 bin lira da harcama yaptık.
Durum bu şekildedir.
229 sıra
sayısında, Sayın Özdemir, Gaziantep’teki özürlü raporlarıyla ilgili bir soru
sormaktadır. Sayın Milletvekilimizin önergesine konu olan hastanelerimizden 25
Aralık Devlet Hastanesinde sadece çocuk psikiyatri alanında rapor
verilememektedir. Cengiz Gökçek Devlet Hastanesinde ise engelli raporu
verilmesiyle ilgili bir sorun yoktur.
522’nci sıra
sayısında Sayın Reşat Doğru’nun sorusu var. Bugün cevaplayacağım son soru
değerli milletvekilleri. Sayın Doğru Tokat ilinde bir onkoloji hastanesi yapıp
yapmayacağımızı soruyor.
Değerli
milletvekilleri, onkoloji hastaneleri ve benzeri bazı hastaneleri, rehabilitasyon hastaneleri, özel nitelikli psikiyatri
hastaneleri, yanık bölümleri ve benzeri alanları aşağı yukarı 2,5 milyon nüfusa
hizmet edebilecek şekilde Türkiye'de planlamış durumdayız. Bundan daha fazlası,
ölçek açısından ve yetişmiş insan sayısı açısından maalesef önümüze kısıtlar
getiriyor, yani 2,5 milyon nüfusun altında bu özel hastanelerin yapılması pek
mümkün görünmüyor. Bu anlamda, Tokat’ta bir onkoloji hastanesi müstakil olarak
inşa etmiyoruz…
REŞAT DOĞRU
(Tokat) – Yeri var, eski yerler var, onun için sormuştum.
SAĞLIK BAKANI
RECEP AKDAĞ (Devamla) – …ama yeni hastanenin içerisinde teşekküllü bir onkoloji
kliniği kuracağız Değerli Milletvekilim.
Evet, Değerli
Başkanım…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın
Bakan, cevaplamanız sona erdiyse, Sayın Doğru 17 soru sormuştu, ona bir söz
hakkı veriyorum.
Buyurunuz, ek
sorunuz, açıklama arzunuz varsa iletiniz Sayın Bakana.
REŞAT DOĞRU
(Tokat) – Sayın Başkanım, çok teşekkür ediyorum.
Sayın Bakanım,
size de teşekkürlerimi arz ediyorum, sorularımın hepsine sabırlı bir şekilde
cevap verdiniz.
Şimdi, soru
önergelerimin birçoğunun epey bir zamanı geçti; olsun, yine zamanı geçmiş de
olsa verdiniz soruların cevaplarını.
İhale konusundaki
sorumda, bazı basın kuruluşlarında özellikle ihaleyle ilgili şikâyetler vardı,
bilhassa Tokat’taki basın kuruluşlarının bazılarında hastanelerdeki ihalelerle
ilgili olarak bazı yazılar çıkmasından dolayı ben sormuştum. Araştırma
yaptırdınız veya yaptıracaksınız, ondan dolayı teşekkürlerimi arz ediyorum
çünkü halk bunu bekliyordu, onun için bunu sormuştum.
Kırım Kongo
hastalığıyla ilgili olarak, tabii, bu hastalığın ilk çıkış yerlerinin başında
Tokat geliyor, dolayısıyla halkta büyük bir tedirginlik var. Zaten vermiş
olduğunuz istatistiki bilgiler içerisinde de 30’un
üzerinde insan öldüğünü söylediniz, ondan dolayı da önümüzdeki dönemlerde
bununla ilgili halkın bilinçlendirilmesi konusunda -tabii, siz koruyucu
hekimlik konusunda da bazı konuları söylediniz, hakikaten doğrudur, epey bir
çalışmalar yapılmıştır, arkadaşlara teşekkürlerimi sunuyorum- bu manada da çok
ciddi beklenti var, çünkü halk işte işine gidemiyor veyahut da çeşitli mesire
yerlerine gidemiyorlar, bu noktada da büyük bir beklenti olduğunu arz etmek
istiyorum.
Diğer sorum
olarak, Tokat ilinde MR cihazı konusunda, Tokat Devlet Hastanesi o bölgenin en
belirli hastanelerinden bir tanesidir. Şu anda, sizin de söylemiş olduğunuz
gibi, yeni bir hastane yapılıyor. Bu yeni hastane içerisine eğer MR cihazı
konabilirse ben o bölgeye büyük bir hizmet olacağını düşündüğüm için bu soruyu
sormuştum. Hatta bütçe görüşmeleri esnasında da sorduğum zaman “İhtiyaç varsa
kurarız.” demiştiniz. Ondan dolayı, Tokatlılar adına böyle bir cihazın bu
hastaneye konmasını biz bekliyoruz çünkü, bölgelerin
hiçbirisinde devlet hastaneleri bazında MR cihazı yoktur, özel teşebbüse sevk
ediliyor. Sizin dediğiniz gibi, üç gün değil bazen daha da fazla uzatılabiliyor
yirmi dört saat çalıştıkları hâlde. Dolayısıyla, buraya gereklidir diye
düşünüyorum.
Eczaneler
konusunda, şu anda Türkiye’mizde eczanelerin hepsi büyük bir beklenti
içerisindeler, özellikle SGK’yla ilgili bireysel
anlaşma iptal edildi biliyorsunuz. O noktada da “Sağlık Bakanlığı olarak
-eczacılar adına söylemek istiyorum- o arkadaşlarımıza destek olun da bunları SGK’yla anlaştırabilir misiniz?” diye bir soru sormak
istiyorum. Anlaştırmak gerekiyor çünkü.
Diğer soru,
onkoloji olarak… Bizim Tokat bölgesinde son zamanlarda kanser vakalarında çok
ciddi bir artış var. Geçenlerde bir araştırma da Karadeniz Bölgesi’nde elektrik
tellerinin veya yüksek gerilim hatlarının geçmiş olduğu yerlerin olduğu
bölgelerde, o hattın etrafındaki 300-
Diğer bir nokta
da hasta katkı payları konusunda, siz alınmayacağını söylediniz. Sayın Bakanım,
burada bir açıklama yaptınız, ama isterseniz onu… Ben biraz üzüldüm bu konuda.
“Daha önceki zamanlarda doktorlar para almadan hastalara bakılmadı.” falan diye
bir tabir kullandınız diye düşünüyorum. Bunu, biraz, herhâlde düzeltebilir
misiniz bilmiyorum. Bizler hekim olarak -siz de hekimsiniz- gece gündüz çok
çalışıyoruz, yani hekimlerin mesaisi yoktur. Bu manada da geçmiş dönemde de
olsun, şimdi de olsun hekimlerin hakkı ödenmez. Tabii, alan insanlar olmuştur
ama ben genel manada hastaların para alınıp da tedavi edildiğini düşünmüyorum.
Katkı payları
konusunda da şu anda 2022 dediğimiz yeşil kartlılardan da katkı payı
alıyorsunuz. Hatta katkı paylarını aldıktan sonra “Gidin, bunu Maliyeden geri
alın.” diyorsunuz. Sayın Bakanım, yeşil kartlı insanlar zaten fakir insanlar,
bunların katkı payı ödeyip de ondan sonra tekrar gelip bu parayı almaya
uğraşmaları hem daha fazla paraya veya masrafa sebep olacaktır hem de… Bunu bir
maddeyle düzeltebilirsiniz. Yani katkı payları alınmasın bence, çünkü
emeklilerin falan hakikaten durumları zordur. Ama yeşil kartlıların, özellikle…
BAŞKAN – Sayın
Doğru, süremiz kısalıyor, lütfen…
REŞAT DOĞRU (Tokat)
– Tamamlıyorum efendim, tamamlıyorum.
Yeşil kartlılarla
ilgili olarak bir madde koydurabilirseniz Maliye Bakanlığına, en azından bu
insanlardan katkı payı alınmaz diye düşünüyorum.
İkincisi,
sezaryenlerle ilgili olarak da şu anda hakikaten Türkiye’mizde, çok büyük
oranda devlet hastanelerinde sezaryen uygulaması vardır. Bu noktada da ben,
dikkatin çekilmesi noktasında bu soruyu sormuştum. O mealde de yapmış olduğunuz
araştırmalar doğru araştırmalar. Yani bunu yaptırmak gerekiyor. Artık sezaryenden normal doğuma geçmek lazım.
Diğer bir konu
da, beslenme konusunda yapılan araştırmalarla ilgili olarak da çok süratli bir
şekilde netice alınması gerekiyor. Siz “2010 senesi” dediniz. Bu manada da
özellikle kalp hastalıkları artıyor, şişmanlık artıyor, dengesiz beslenmeler
var. Bu mealde de araştırmalar bir an önce bitirilebilirse faydası olur
kanaatindeyim.
Sayın Başkanım,
sabrınız için teşekkürlerimi arz ediyorum, sağ olun efendim.
BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Doğru.
Buyurunuz Sayın
Bakan.
SAĞLIK BAKANI
RECEP AKDAĞ (Devamla) – Değerli Başkanım, teşekkür ediyorum, Sayın Doğru’ya da
teşekkür ediyorum.
Bu MR meselesi,
her hâlükârda Tokat’ta yeni hastanede hizmet veren MR’ımız
mutlaka bulunacak Sayın Milletvekilim. Yalnız şu anlamda söylüyorum: Bu, satın
alma veya hizmet alma şeklinde olabilir. Bunun hiç önemi yok. Hatta hizmet
almalarda biz, verimliliği hep daha yüksek buluyoruz. Çünkü satın almalar,
sonuçta herhangi bir arıza vesaire olduğu zaman, malum işte, devletin satın
alma usulleriyle onlar yerine getirilmeye çalışılıyor. Hâlbuki bu şekildeki
hizmet almalarında bu durumlar çok daha kolay çözülebiliyor.
Onkoloji ve
kanser; Çernobil ile ilgili bir şey söyleyeyim müsaade ederseniz. Bu Çernobil
ile ilgili tartışmalara aslında Türkiye’de bir nokta kondu Değerli
Milletvekilim. Biz geldiğimizde Türkiye’de büyük bir tartışma yaşanıyordu. İki
üniversitemizle beraber üç büyük araştırma yaptırdık tamamen Sağlık
Bakanlığının dışında ve bu araştırmalar şunu gösterdi: Hem moleküler çalışmalar
açısından -moleküler çalışmaları da yaptırdık- hem saha epidemiolojik
çalışmaları açısından Çernobil’in bir kanser artışına yol açmadığı gösterildi.
Türkiye’de
Karadeniz Bölgesi’nde de diğer bölgelere kıyasla kanser sayısında bir artış
yok. Ancak şu bir gerçek: Türkiye’de kanser artık çok önde gelen bir hastalık
yani Türkiye artık enfeksiyon hastalıklarından
vatandaşlarının kırıldığı bir ülke değil.
Türkiye’de iki
hastalık ön plana çıktı: Birisi -sizin buyurduğunuz gibi- şişmanlığa,
hareketsizliğe, şeker hastalığına bağlı olarak kalp hastalıkları ve solunum
yolu hastalıkları; ikincisi de işte, kanserler. Dolayısıyla kansere karşı çok
köklü bir çalışma yapmamız lazım. Sigara konusunda yine yüce Meclisimizle
birlikte yaptığımız düzenlemeler ve eylem planı bunun en önemli adımıydı.
Hepimiz biliyoruz ki sigara, kanserin en önemli hazırlayıcı sebeplerinden biri.
Ama, söylediğiniz gibi Tokat ilinde de kanserli
vakaların daha iyi takibi, daha rahat ettirilmesi için elimizden geleni
yapacağımızı size ifade etmek isterim.
Bu sezaryen
konusundaki görüşlerimiz aynı, yalnız, bir tek hususa müsaadenizle katkı
yapayım: Devlet hastaneleri sezaryen oranları açısından en düşük oranlara sahip
hastanelerimiz. Maalesef özel hastanede çok yüksek oranlar
var, yüzde 60, 70, 80’e varan oranlar var ama bunu yüce Meclisin huzurunda, hem
bu işi yapan kuruluşlara ve hekimlere hem de halkımıza açıkça ifade ediyorum:
Buna müsaade etmeyeceğiz yani bunun için gerekli tedbirleri aldık, almaya
başladık, çok daha ciddi tedbirleri de önümüzdeki aylarda almaya devam edeceğiz
çünkü çok önemsediğimiz bir husustur.
Hekimlerimizin bu
muayenehane meselesinden bahsederken elbette hekimlerimizin emeği çok
kutsaldır, çok önemlidir.
REŞAT DOĞRU
(Tokat) – Efendim “Haksızlık yapmayalım.” dedim.
SAĞLIK BAKANI
RECEP AKDAĞ (Devamla) - Elbette hekimlerimizin hepsi geçmişte de vatandaştan
para almıyordu ama şu bir gerçektir: Bir muayenehane açmışsanız, bu
muayenehaneye vatandaş gelmek zorundaysa, bu muayenehanenin açılışının bir
maksadı var. Yani işte o mantık bizi buralara kadar getirdi, tam gün kanununa
getiriyor yani hem kamuda çalışıyorum hem muayenehanem var. Geçmişte buna neden
ihtiyaç duyulmuştu ülkede? Çünkü kamu, doktorların emeğinin karşılığını ödemek
hususunda güçsüz kalıyordu, sistemler buna göre kurulmamıştı. Bir uzman hekime
-rakamını da söyleyelim- 1.600 - 1.700
lira maaş verirseniz -devamında da 200 lira da ek ödeme falan yapılıyordu- 200
lira ek ödemeyle beraber 1.800 lira verirseniz… E, bir sistem kuracaksınız,
muayenehane açacaksınız, vatandaş verecek bu parayı, başka türlüsü…
Yani, değerli
milletvekilleri, gözümüzü kapatmakla gerçekleri değiştiremeyiz. Bu, hekimlerin
suçu değildi; bu, sistemin hatasıydı. Şimdi ben diyorum ki: “Bu sistemi tamir
etmemiz lazım.” Bu sistemi Sağlıkta Dönüşüm Programı’yla büyük ölçüde tamir
ettik, şimdi, tam gün yasasıyla inşallah hep birlikte tam olarak…
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Sayın Bakanım, özneye doktorları koymayalım, sistemi koyabilirsiniz.
SAĞLIK BAKANI
RECEP AKDAĞ (Devamla) – Eyvallah. Özneye doktorları koymuyoruz zaten, özneye
sistemi koyuyoruz.
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Evet, sistemi koyalım, hekimlere haksızlık yapmayalım.
SAĞLIK BAKANI
RECEP AKDAĞ (Devamla) – Yani burada muhalefet partimiz, Milliyetçi Hareket
Partisinin Grup Başkan Vekilinin önerisini büyük bir saygıyla kabul ediyorum.
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Ben de teşekkür ediyorum.
SAĞLIK BAKANI
RECEP AKDAĞ (Devamla) – Özneye doktorlarımızı koymuyoruz, özneye yanlış sistemi
koyuyoruz. Bu yanlış sistemi sizinle beraber inşallah değiştireceğiz.
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Hep beraber değiştirelim.
SAĞLIK BAKANI
RECEP AKDAĞ (Devamla) – Teşekkür ediyorum değerli milletvekilleri. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Akdağ.
Sözlü soru
önergeleri böylece cevaplanmıştır.
Şimdi gündemin
“Seçim” kısmına geçiyoruz.
VII.-
SEÇİMLER
A) Komisyonlarda Açık Bulunan Üyeliklere Seçim
1.-
Çevre, Kamu İktisadi Teşebbüsleri ve Dilekçe Komisyonlarında açık bulunan
üyeliklere seçim
BAŞKAN – Çevre
Komisyonunda boş bulunan ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grubuna düşen 1 üyelik
için Adana Milletvekili Ömer Çelik aday gösterilmiştir.
Oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Kamu İktisadi
Teşebbüsleri Komisyonunda boş bulunan ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grubuna
düşen 1 üyelik için Ardahan Milletvekili Saffet Kaya aday gösterilmiştir.
Oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Dilekçe
Komisyonunda boş bulunan ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grubuna düşen 1 üyelik
için Bursa Milletvekili Hayrettin Çakmak aday gösterilmiştir.
Oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Sayın
milletvekilleri, on dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 17.37
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma
Saati: 17.54
BAŞKAN : Başkan Vekili Şükran Güldal
MUMCU
KÂTİP
ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Yusuf COŞKUN (Bingöl)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 44’üncü Birleşiminin Üçüncü
Oturumunu açıyorum.
Gündemin “Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz.
1’inci sırada yer
alan, Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
VIII.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN
DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.-
Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/324) (S. Sayısı: 96)
BAŞKAN –
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2’nci sırada yer
alan, Türk Borçlar Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
2.-
Türk Borçlar Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/499) (S. Sayısı:
321)
BAŞKAN –
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
3’üncü sırada yer
alan, Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Kayseri Milletvekili Mustafa
Elitaş ve Ankara Milletvekili Reha Denemeç’in; Serbest Bölgeler Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu’nun
görüşmelerine başlayacağız.
3.-
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş ve Ankara Milletvekili Reha Denemeç’in;
Serbest Bölgeler Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Plan
ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/541) (S. Sayısı: 446) (x)
BAŞKAN – Komisyon
ve Hükûmet yerinde.
Komisyon raporu
446 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.
Teklifin tümü
üzerine ilk söz Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Trabzon Milletvekili Akif Hamzaçebi’ye aittir.
Sayın Hamzaçebi, buyurunuz. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; teklifin
tümü üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun görüşlerini açıklamak üzere söz
aldım. Sözlerimin başlangıcında hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Görüşülmesine
başladığımız teklif, Serbest Bölgeler Kanunu’nun 7’nci maddesinin bir
fıkrasında değişiklik yapılmasını öngörmektedir. Değişiklik istenen
düzenlemede, serbest bölgelere yurt dışından getirilen mallar ile yurt dışından
serbest bölgelere getirilip daha sonra Türkiye’ye getirilen bu malların hem
serbest bölgelere girişinde hem de Türkiye’ye ithalinde binde 5, binde 5 olmak
üzere toplam binde 10 oranında alınan ücretin dağılımında değişiklik
yapılmaktadır. Değişikliğe göre, yani teklifin getirdiği değişikliğe göre,
serbest bölgelerden yurt dışına, yurt dışından serbest bölgelere gelen malların
değeri üzerinden binde 5 değil, binde 1 oranında ücret alınacaktır. Ancak
serbest bölgelerden Türkiye’ye getirilen malların değeri üzerinden de binde 5
oranında değil de binde 9 oranında ücret alınacaktır.
Bu düzenlemenin
serbest bölgelerde üretimi teşvik amacıyla yapıldığı anlaşılmaktadır. Ancak
hemen ifade edeyim ki serbest bölgeler konusunda Türkiye'nin yaklaşık yirmi beş
yıllık uygulama deneyimini, birikimini yansıtan bir teklifi görüşmüyoruz. Çünkü
Adalet ve Kalkınma Partisi hükûmetleri döneminde
Serbest Bölgeler Kanunu’nda bugüne kadar 4 kez değişiklik yapılmıştır, bu teklif
yasalaştığı takdirde 5’inci değişikliği de yine Serbest Bölgeler Kanunu görmüş
olacaktır. Bu 5 değişikliğin 3 tanesi 7’nci maddeyle ilgilidir. Yani şu anda
görüştüğümüz değişiklik 7’nci maddedeki, Adalet ve Kalkınma Partisi hükûmetlerinin 3’üncü değişikliğidir. Yani bazı sorunlar
partilere geliyor, hükûmete geliyor, bürokrasiye
geliyor; bu sorunları çözelim niyetiyle masaya oturulup bir tasarı veya teklif
hazırlanırken “Serbest bölgelerin genel olarak sorunları nedir, bunları oturup
bir seferde çözelim ve serbest bölgeleri işlerliğe kavuşturalım, başarıya
ulaştıralım.” düşüncesiyle yaklaşılmıyor. 7’nci maddede bu 3’üncü
değişikliğidir AKP’nin. Bu kadar dağınık, bu kadar sorunlara hâkim olamayan,
sorunları bir kişi getirmişse o kişinin dediği istikamette değişiklik yapılma
anlayışının olduğu bir hükûmet anlayışını görüyoruz.
Değişiklik doğru
mudur? Doğru olduğuna inanıyorum. Evet, serbest bölgelere
yurt dışından gelen malların FOB değeri üzerinden alınan ücret binde 5’ten
binde 1’e indirilebilir ama serbest bölgelerin sorunu sadece bununla mı
sınırlıdır veya şu an yaşamakta olduğumuz ekonomik kriz nedeniyle serbest
bölgelerdeki üretimi teşvik için Türkiye'nin yapması gereken düzenlemeler
sadece bu mudur, bir tane midir, bir maddelik bu teklif midir?
Çok üzülüyorum.
Serbest bölge konusunda 1984 yılında 3218 sayılı Kanun’un kabulünden bu yana yirmi
dört-yirmi beş yılı geçirmiş olan bir Türkiye var. Onun ötesinde, 1953 yılında
kabul edilen 6209 sayılı Serbest Bölgeler Kanunu’ndan 1984’e kadar geçmiş olan
süre var. Daha önceki serbest bölge düzenlemeleri var. Ta
1927 yılında Serbest Mıntıka Kanunu ile Türkiye serbest bölgeler konusundaki
ilk düzenlemesini yapmıştır ama buna rağmen bu geldiğimiz aşamada serbest
bölgelerin Türkiye ekonomisinde hak ettiği yeri alamamış olması ve bu teklifle
serbest bölgelerdeki sorunların sadece küçük bir tanesinin âdeta çözüme
kavuşturuluyor olması, serbest bölgeler konusundaki Türkiye'nin, deneyimine
yakışmıyor, yakışmamaktadır ve bu, AKP’nin, sorun çözme konusunda ne kadar
bireysel hareket ettiğini göstermektedir.
Serbest
bölgelerle ilgili bazı rakamları vermek istiyorum. Türkiye’de 20 tane serbest
bölge vardır ve 20 serbest bölgenin toplam ticaret hacmi 24,5 milyar dolardır.
Ancak, toplam ticaret hacminin dağılımına baktığımızda, bunun içerisinde
ihracatın payının son derece düşük olduğunu görüyoruz. Serbest bölgelerden yurt
dışına yapılan ihracatın bu 24,5 milyar dolarlık toplam ticaret hacmi
içerisindeki payı sadece yüzde 24’tür yani dörtte 3’ü ihracat değildir, ya yurt
dışından bölgeye ya bölgeden yurt içine veya yurt içinden serbest bölgeye
yapılan ihracattan veya ticaretten oluşmaktadır. Bu, ciddi olarak üzerinde
durmamız, düşünmemiz gereken bir konudur.
Yine 20 tane
serbest bölgenin toplam ticaret hacmini değerlendirdiğimizde, sadece bir
serbest bölgenin, örneğin İstanbul Deri Serbest Bölgesinin, toplam ticaret hacminin
tek başına dörtte 1’ini oluşturduğunu görüyoruz. Dört serbest bölgede bu oran
toplam yüzde 65’tir. Yani, İstanbul Deri Serbest Bölgesi, Ege Serbest Bölgesi,
İstanbul Atatürk Havalimanı Serbest Bölgesi ve Mersin Serbest Bölgesini
aldığımızda 4 serbest bölge 20 serbest bölgenin toplam ticaret hacminin yüzde
65’ini oluşturmaktadır. Bunun üzerinde ciddi olarak düşünmek, durmak gerekiyor.
Bir kısım serbest bölgelerin hiç faaliyeti yoktur, serbest bölgelerin rakamları
bunu göstermektedir, bazı serbest bölgeler büyük potansiyel taşıyor olmasına
rağmen bu potansiyelin gerektirdiği ticaret hacmine sahip değildir. Örneğin
Trabzon Serbest Bölgesi, Türk cumhuriyetleriyle, Kafkas ülkeleriyle, Bağımsız
Devletler Topluluğu ülkeleriyle giderek yoğunlaşan bir ulaşım trafiği olmasına
rağmen serbest bölge olarak önemli bir ticaret hacmine sahip değildir. Oysa
Trabzon Serbest Bölgesi, bir üretim serbest bölgesi olarak organize edilebilir;
Türk cumhuriyetleriyle, Bağımsız Devletler Topluluğu’yla olan ilişkilerde, dış
ticaret ilişkilerinde özellikle ihracat açısından önemli bir yere sahip
olabilir. Ancak, üzülerek görüyorum ki Hükûmetin
serbest bölgeler konusunda bütüncül bir yaklaşımı yoktur.
Bakın, burada
sadece bir konunun çözümü düşünülmüştür. Bir başka konuyu gündeme getireceğim,
sizlerin dikkatine sunacağım. Bunu geçen yıl burada Serbest Bölgeler
Kanunu’ndaki değişikliği görüşürken yine gündeme getirmiştim ama kabul
edilmemişti. Konu şudur: Serbest bölgelerin ana amacı, temel amacı buraları
üretim merkezi hâline dönüştürmek ve buradaki üretimi yurt dışına ihraç
etmektir, ana amaç budur. Dolayısıyla, bu ölçüde, bu ölçekte, bu çerçevede
teşvik edeceğimiz ne varsa teşvik etmeliyiz. Serbest bölgede
faaliyet gösteren ama faaliyet konusu ihracat organizasyonu olan bir şirketin
veya şirketlerin Türkiye’de -yani serbest bölgede değil, serbest bölge dışında
Türkiye’de- üretilen malları yurt dışına ihraç etmek amacıyla yapmış olduğu
organizasyon işi nedeniyle istihdam ettiği personele ödediği ücretin gelir
vergisinden istisna edilmemesi için hiçbir mantıklı, makul neden göremiyorum. Teklifi
hazırlayan arkadaşlara sormak gerekir, Hükûmete,
Sayın Bakana sormak gerekir: Yani bu sorunu bir muhalefet partisi milletvekili
gündeme getiriyor diye mi dikkate almıyorsunuz? Mutlaka sizlere bir
başkalarının mı gelip bunu anlatması gerekiyor? Türkiye’de üretilen, üstelik
teşviksiz üretilen, yani diyelim ki Merter’deki
tekstil üretimi, diyelim Denizli’deki tekstil üretimi, konfeksiyon
üretimine talep yaratan ve bu talep sonucu Türkiye'nin bu mallarını yurt dışına
ihraç etmesini sağlayan bir ihracat organizasyonunun bu işte istihdam ettiği
personele ödediği ücretin gelir vergisinden istisna edilmemiş olmasının ve
bunun Hükûmetin gündeminde yer almamasının nasıl bir
makul nedeni vardır? Hiçbir makul nedeni olduğunu sanmıyorum ama AKP’nin yasa
yapma anlayışı, yasa yapma şekli maalesef bu sorunun çözümünü imkânsız kılıyor.
Serbest bölgeleri gelin masaya yatıralım. Yarına kalmaktadır bu maddeler. Başka
hangi sorun varsa ihracatın önünde, serbest bölgelerdeki ihracatın önünde, bunu
çözelim. Komisyon çoğunluğu gerekiyorsa onu da sağlayalım, bu sorunları
çözelim.
Bakın, serbest
bölgeler ihracat açısından önemli dedim. Hükûmet 31
Aralık 2009 tarihinde bazı önemli kararlar aldı. Bakanlar Kurulu kararları 31
Aralık 2009 tarihli Resmî Gazete’de peş peşe yayınlandı. O kararlardan bir
tanesini sizin dikkatinize sunmak istiyorum. Bu kararlardan bir tanesi
Türkiye’ye sigara ithalinde alınmakta olan Tütün Fonu’nu yürürlükten kaldırdı.
Öteden beri Türkiye’ye ithal edilen sigaralarda paket sigara başına 40 sent,
işlenmiş tütün ithal ediliyor ise onun da kilosunda 3 dolar Tütün Fonu
alınmaktaydı. Bu Fon 31 Aralık 2009 tarihli Resmî Gazete’de yayınlanan bir
Bakanlar Kurulu kararıyla 1 Ocak 2010’dan geçerli olmak üzere yürürlükten
kaldırılmıştır. Şimdi, bu düzenleme Türkiye’deki sigara üretimini olumsuz
etkileyecektir. Sigara üreten şirketlerin önünü kesmektedir. Türkiye’ye sigara
ithalatını cazip hâle getirmektedir. Sadece sigara ithalatı mı? İşlenmiş tütün
ithalinin de önünü açmıştır, bu Hükûmet açmıştır
işlenmiş tütün ithalinin önünü.
Şimdi, bir Sayın
Başbakan Yardımcımız bugün bir basın toplantısı yaptı, takip ettim. Dün
Cumhuriyet Halk Partisi Grubunda Genel Başkanımız Sayın Deniz Baykal’ın 2001
yılında ilgili Başbakan Yardımcısının bir siyasi partinin grup başkan vekili
sıfatıyla yapmış olduğu açıklamaya ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Sayın
Başbakan Yardımcısı da buna cevaben bugün bir basın açıklaması yaptı. Şöyle
diyor basın açıklamasında: “Türkiye’de tütün ziraatını tamamen imkânsız hâle
getiren bir yasal düzenleme nedeniyle 2001 yılında ben buna karşı çıktım.” Ve
şöyle diyor Sayın Başbakan Yardımcısı: “Yasaya karşı çıktım, Meclisteki
konuşmalarım buna şahittir. O zaman da tütün üreticileri Türkiye’nin her yerinden
gelmişlerdi, bugün de aynı şartlar olsa yine aynı şeyi yaparım.” Ben Sayın
Başbakan Yardımcısının o tarihlerde Mecliste neler söylediğini tutanaklardan
çıkardım. Tütün Üst Kurulunun kurulmasına ilişkin bir yasal
düzenleme burada görüşülüyor, orada bir önerge veriyor Sayın Başbakan
Yardımcısı, o zaman grup başkan vekili sıfatıyla -önergeyle ilgili söz almış
konuşuyor, ilgili cümlesini okuyorum- şöyle diyor: “Üretici tütünleri yazılı
sözleşme esasına ve açık artırma yöntemine göre alınır ve satılır maddesinde
Türkiye’deki tütüncülüğün korunması açısından buraya bir fıkra ilavesini
öngörüyoruz.” İlave edilen fıkraya göre şu açıklamayı yapıyor devamında: “Biz
istiyoruz ki yerli ve yabancı sigara üreticileri Türkiye pazarında sattıkları
sigara miktarının en az yarısı kadar tütünü doğrudan veya dolaylı olarak
Türkiye’den almak zorunda kalsınlar ve yeterli tütün bulunmasına rağmen, bu
yasağa veya bu zorunluluğa uymayanların ithal belgeleri, üretim satış belgeleri
iptal edilsin.” diyor.
Yine, aynı
Yasa’nın görüşülmesinde bir başka cümlesi daha var, bu yasaya karşı olduğunu
söylüyor ve şöyle diyor: “Bu hâl böyleyken her şeyini dışarıdan ithal eden bir
ülke hâline gelen Türkiye’de yabancı sigara tekellerine Türkiye’yi pazar olarak
açmanın ne milliyetçilikle ne vatanseverlikle ne gerçeklerle ilgisi
yoktur.” Evet, Sayın Başbakan, bugünkü
Sayın Başbakan Yardımcımızın o günkü beyanları.
Sayın Başbakan
Yardımcısına hatırlatıyorum: Sizin 31 Aralık 2009 tarihli Resmî Gazete’de
yayınlanan ve imzanız olan Bakanlar Kurulu kararı yabancı sigara tekellerinin
önünü açmıştır, Türkiye, sigara ithalinde alınan fonu kaldırmıştır.
Evet, Sayın
Başbakan Yardımcısının cümlesiyle bu 31 Aralık 2009 tarihli düzenlemeyi
değerlendireceğim: Bu düzenlemenin ne milliyetçilikle ne vatanseverlikle ne de
gerçeklerle ilgisi yoktur.
Evet, değerli
arkadaşlar, sigara konusuyla gündeme gelince Tekel konusuna gelmek istiyorum.
Yine deniliyor ki -Sayın Başbakan Yardımcısı da söylüyor, Sayın Başbakan da
söylüyor- “4/C Türkiye’de hep vardı. Biz Tekel işçilerini buraya 4/C’li yaparak işsiz kalmalarını önlüyoruz.”
Bir kere, samimi
konuşmak gerekir. Popülizm de yapmıyorum. Rakamlar, gerçekler, yasal
düzenlemeler neyse bunlara dayalı olarak konuşacağım. Bir kere, Tekelin sigara
fabrikaları 1 milyar 720 milyon dolara özelleştirildi 2008 yılının Şubat
ayında.
Şimdi, Sayın
Başbakan diyor ki: “Yetim hakkı yedirmem.” Peki, 2008 yılı Şubat ayında siz
Tekeli, sigara fabrikalarını özelleştirdiniz. O özelleştirme öncesinde de
yaklaşık 3 bin-3 bin 500 civarında bir işçiyi sigara fabrikalarından alarak
yaprak tütün işleme tesislerine verdiniz. Neden? O fabrikaların fiyatını
artırmak için, daha iyi fiyatla satmak için. Peki, bu işçilerin yaprak tütüne
alınmasında, oraya depo edilmesinde kendilerinin bir sorumluluğu var mı? Yok.
2008 Şubat ayında ihaleyi yaptınız mı? Yaptınız. Peki, o tarihten bu yana
neredeyse iki yıl geçti, iki yıl süreyle bu işçilere bu ücreti verdiniz mi?
Verdiniz. Niye verdiniz? E, çünkü arada 2009 yılı Mart ayı yerel seçimleri
vardı, yerel seçimlere kadar sustunuz, çünkü seçim için bu işçiler gerekliydi.
Bir seçim ekonomisi uygulandı demek ki. Eğer niyet buysa, yetim hakkı
yedirmemekse Sayın Başbakanın düşüncesiyle, siz o özelleştirme sırasında bu
düzenlemeyi hemen yapsaydınız, Tekel işçilerini alsaydınız. Demek ki niyet
samimi değil.
Şimdi, Kocaeli’deki SEKA arazisini örnek veriyor Sayın
Başbakanımız; “Sayın Baykal gitsin, oradaki SEKA parkında dinlensin” Ben Sayın
Başbakana öneriyorum: Kocaeli Belediyesine gitsin, eski SEKA işçilerinin şimdi
Kocaeli Belediyesinde çalıştığını görsün, eski özlük haklarıyla oraya
geçtiklerini, belki eskisine kıyasla şimdi daha iyi özlük haklarına sahip bir
şekilde Kocaeli Belediyesinde çalıştıklarını görsün.
Yine, Hükûmete hatırlatıyorum ki: Siz 2007 yılında bir yasal
düzenleme yaptınız, yine 2007 yılının Nisan ayında bir yasal düzenleme
yaptınız, tam 218 bin kişiyi geçici işçi kadrosundan daimî işçi kadrosuna
aldınız. Yani altı aydan bir gün fazla çalışan işçiyi daimî işçi yaptınız.
Güzel, biz de destek verdik ona o zaman. Peki, bu Tekel işçileri yıllardır on
iki ay çalışıyor, yıllardır on iki ay çalışıyor. Yani, altı ay çalışan daimî
işçi olabiliyorsa on iki ay çalışan, yıllardır on iki ay süreyle çalışan Tekel
işçisinin bir başka kamu kurumunda daimî işçi olarak çalışmasının hangi
sakıncası var acaba? Bunu diğer 4/C’lilerle niye
karıştırıyorsunuz? Diğer Sayın eski Meclis Başkanımızın, şimdiki Başbakan
Yardımcımızın “Ben Meclis Başkanıyken de Mecliste 4/C’liler
vardı…” Onlar iş yokken işe alınan kişiler, onlar ayrı bir grup; bunların işi
var, Tekel işçileri yıllardır çalışıyor. Değerli arkadaşlar, bunları
samimiyetle bağdaştıramıyorum.
218 bin geçici
işçi daimî işçi kadrosuna alındı. Ne zaman? 2007 yılının Nisan ayında çünkü
2007 Temmuzunda seçim var. Evet, demek ki size seçimlerde gerekiyor bu
düzenlemeler. Bu işçiler bize her zaman lazım, sadece seçim için değil. Bu
işçiler yıllarını Tekele vermişlerdir. Siz bugün Tekel fabrikalarının
özelleştirilmesinden, varlıkların özelleştirilmesinden 6,5 milyar gelir
kasanıza koydunuz veya koymayı planlıyorsunuz, alkollü bölümün
özelleştirilmesinde alıcı firmalara, Amerikalılara hediye edilen veya alanlara
hediye edilen 600 milyon dolar hariç. Onu da koyduğumuzda 7 milyar doları
buluyor. Bu 7 milyar dolarlık değerde bu işçilerin de payı var değerli
arkadaşlar.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen
sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurunuz.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Devamla) – Tamamlıyorum Sayın Başkan, çok teşekkür ediyorum.
Konuyu bu
çerçevede ele almak gerekir. Tekel işçilerine haksızlık yapıldığı
kanaatindeyim, bunu düzeltmek gerekir. Bunu bu vesileyle dikkatinize sunuyorum.
Türkiye’deki sigara
fabrikalarının önünü kesen, Türkiye’deki tütün üreticisini mahkûm eden, feda
eden bir anlayıştan Hükûmetin vazgeçmesini
öneriyorum. Bakın, Türkiye’de 2002 yılında, bu Hükûmetin beğenmeyip eleştirdiği 2002 yılında 2 milyon
dönüm tütün ekim alanı vardı, şimdi 1 milyon 400 bin dönüme inmiş durumda,
üretilen tütün 183 bin tondan 93 bin tona düşmüş durumda, üretim alanı dörtte 1
oranında azalmış durumda, ürün yüzde 42 oranında azalmış durumda ve sözleşmeli
alım da sona ermiştir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Hamzaçebi, lütfen sözlerinizi bağlayınız.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Devamla) - Artık, tütün üreticisi piyasaya feda edilmiştir, o
ithalatı da serbest bırakılan yabancı sigara tekellerine feda edilmiştir. Bu da
Hükûmetin Türkiye’ye bir yeni yıl hediyesidir.
Sözlerimi burada
bitirirken hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Hamzaçebi.
Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu adına Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Buyurunuz Sayın Elitaş.
AK PARTİ GRUBU
ADINA MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
446 sıra sayılı
Kanun Teklifi hakkında AK PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum. Kanun teklifi
üzerinde görüşlerimi siz değerli milletvekilleriyle paylaşmak istiyorum.
Değerli
arkadaşlar, Türkiye’de serbest bölgelerle ilgili düşünce, uygulama, icraat ve
çeşitli yöntemler cumhuriyet kurulduğu yıldan itibaren Türkiye’nin gündeminde. Biraz önce sayın konuşmacının da ifade ettiği gibi, 1927 yılından
itibaren bu konuyla ilgili çeşitli operasyonlar, çeşitli düşünceler ortaya
çıkmış ama hayata geçmesi noktasında hem toplumsal algının hem de bürokratik
algının tam oluşmamasından dolayı, ta ki 1985 yılına gelene kadar serbest
bölgelerle ilgili bir mevzuatın düzenlenmesinde pek olumlu gelişmelerin
olmadığını görüyoruz. Ne zaman ki 24 Ocak 1980 kararları ortaya çıkmış,
Türkiye’nin artık serbest piyasa ekonomisiyle ekonomik hayatını devam
ettirmesi, üretim ve ihracatın esas planda ön plana çıkarılmasıyla birlikte
ortaya konulan ekonomik karar değişikliğindeki kökten yapılan değişiklikler
sonucu, serbest bölgelerin dünyadaki, 1970’li yıllardan itibaren uygulanıp
hakikaten bulunduğu ülke ekonomisine önemli katkı sağlayan serbest bölgelerle
ilgili uygulamalar da Türkiye’de 1985 yılında, 3218 sayılı Yasa’yla yasalaşmış.
Ondan önce ilk hareketi, yasaya gelmeden önce, kanun kuvvetinde
kararnameyle birlikte değerlendirilmeye çalışılmış. 1970’li
yıllarda özellikle ülke içerisindeki çeşitli ticari, iktisadi ve üretimle
ilgili mevzuatların uygulanmasında üretimi ve ihracata dönük sanayiyi olumsuz
yönde etkilemesi ve zaman yönünden uzun süreçleri, uzun merasimleri takip
etmesinden dolayı bu konuya ilk giren ülkeler, Uzak Doğu ülkeleri, Avrupa’daki
ülkeler bu sürecin ilk kaymağını yiyen ülkeler konumuna gelmişler ve buradaki
yapılan hızlı ve etkin üretimle birlikte dünya ticareti içerisinde önemli yer
elde etmişler.
Değerli
milletvekilleri, 1985 yılında Türkiye’deki serbest bölgelerin yasal mevzuata
kavuşmasıyla birlikte ilk defa Antalya ve Mersin bölgesinde serbest bölgeler
kurulmuş. Bu serbest bölgelerin kuruluş şekli, tamamı kamu kaynakları
karşılanarak, kamu kaynakları tarafından ortaya çıkarılan serbest bölgeler. Bu serbest
bölgelerin de toprağı ve altyapısını kamu karşılıyor. Bu altyapı ve toprak
hazırlanmış hâlde işletici bir şirkete devredildikten sonra, işletici şirket
vasıtasıyla kiralanıyor. Bunun en güzel örneklerinden birisi Mersin Serbest
Bölgesinde ortaya çıkıyor. İşletici şirket herhâlde hâlen devam ettiği…
Bildiğim kadarıyla MESBAŞ aynı şekilde bu işletme işine devam ediyor. Daha
sonraki süreçte serbest bölgelerle ilgili yeni bir durum ortaya çıkıyor.
BEHİÇ ÇELİK
(Mersin) – Tapularını verin Sayın Vekilim.
HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) – “Tapularını verin.” diyor.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) – Behiç Bey’in söylediğini duydum.
Şimdi, biraz
sonraki anlatacağım süreçte Behiç Bey de herhâlde bununla ilgili bir çözüm
önerisi veya formülü vardır diye tahmin ediyorum. Çünkü ilk serbest bölgeler,
Mersin ve Antalya serbest bölgesi tamamen kamu kaynaklarıyla, hem toprak, arazi
hem de altyapı kamu kaynakları tarafından finanse edilmiş.
İkinci uygulama,
arazinin kamu kaynakları tarafından temin edilmesi, altyapının da özel sektör
tarafından temin edildiği serbest bölgeler ortaya çıkıyor. Bu serbest
bölgelerin de olumlu katkılarıyla ve buradaki ticaretin daha artı değer yaratma
unsurlarının ortaya çıkmasıyla birlikte özel sektörün serbest bölgelerin
işletilmesi konusunda aktif hâle geldiğini gözlemliyoruz. Sonraki yıllarda, 92
ve 93’ü takip eden yıllarla birlikte Türkiye’de kurulan serbest bölgeler,
mesela Kayseri, mesela Denizli, mesela Gaziantep gibi serbest bölgeler... Ben
Kayseri Serbest Bölgesinin kurucu, ilk hareketini yapan üyelerinden birisiyim.
Kurucu olarak katkı da sağlayan, Kayseri ekonomisine, Türkiye ekonomisine...
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Hisseniz var mı orada?
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) – Benim hissem yok. Hatıra binaen de hiçbir taraftan hisse almadım,
hiçbir tarafta da nüfuz kullanmadım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Orada
hissem yok. Kuruluşunda Kayseri Organize Sanayi Bölgesi
Müteşebbis Heyeti üyesiyken o dönemdeki Serbest Bölgeler Genel Müdürü ve Kayseri
Valisinin, serbest bölgelerle ilgili yapılan hareketlerin 1994 yılında bitecek
noktasına gelmesi üzerine -kulakları çınlasın şimdi, o zamanki Kayseri Valisi
Sayın Saffet Arıkan Bedük Kayseri Organize Sanayi
Bölgesi Başkanıydı- biz de müteşebbis heyet olarak Kayseri’de bir serbest bölge
kurulması gayreti içerisinde bulunduk. Hiçbir yerden bir
santimetrekarelik veya bir kuruşluk hatıra binaen ne hissem var ne de aldığım
bir değer var.
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Neyse, araştıracağız, araştıracağız.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) – Hiçbir yerde de samanla
ilgili uğraşım yok. Kayseri Serbest Bölgesindeki kurulan -bugün bildiğim
kadarıyla- Türkiye’de tek mekân üzerinde kurulmuş en büyük serbest bölge, 7
milyon metrekare üzerinde saha oluşmuş serbest bölge. Buranın tamamı kurucu
işletici AŞ tarafından, hem arazi bedeli hem de altyapı bedelleri kurucu
işletici AŞ tarafından karşılanmış ve şu anda kurucuların hisseleri
doğrultusunda arsalar serbest bölgesindeki faaliyet gösteren üyelere satılmak
kaydıyla Behiç Bey, o Mersin’deki kiralar... Ben serbest bölgenin kuruluş
aşamasında 1993 veya 94 yılında Mersin Serbest Bölgesine gidip oradaki
uygulamayı gezdiğimizde, arkadaşlarımızdan aldığımız bilgi çerçevesinde o
zamanki fiyatlar, metrekare fiyatı, arsa metrekare fiyatı 2 dolardı, şimdi ne
kadar olduğunu bilmiyorum. Ama Kayseri Serbest Bölgesinde,
bildiğim kadarıyla Gaziantep Serbest Bölgesinde, Denizli Serbest Bölgesinde, bu
bölgelerde arazi kullanıcılarının sanayiciye, imalatçıya daha ucuz imkânlarla
arazi temin etmek maksadıyla 6 dolara, 10 dolar civarında arsa metrekaresi
buradaki sanayicilere satıldı ama Mersin Serbest Bölgesindeki mülkiyeti
olmamasına rağmen insanların, sanayicilerin, üretken insanların o bölgede
yaptıkları yatırım ve yaptıkları yatırıma karşılık sadece arazi kirası olarak
metrekare başına 2 dolar -o günkü, 90 yılı fiyatlarıyla söylüyorum- olarak
uygulanması -şu anda fiyatlar nedir bilmiyorum ama- bana göre çok yüksek olduğu
kanaatindeyim. Bir an önce onun da eğer uygunsa, mümkünse -Değerli
Bakanımız da burada- serbest bölgelerde kullanıcılara uygun şartlarla, günün
rayiç bedelleri üzerinden satılıp devredilmesinin iyi olacağı kanaatindeyim.
Bu şekilde
kurulan serbest bölgelerle birlikte, serbest bölgeler üretici, serbest
bölgelere hizmet sunucu anonim şirketler devreye girmiş. Türkiye’de şu anda 19
tane serbest bölge faal durumda. Bu şekilde yapılan
faaliyetlerde de açıkçası beklenilen tam olarak, 1985 yılından bu tarafa
yapılan işlemlerle ilgili beklenilenin tam olarak alındığını söylemek mümkün
değil çünkü serbest bölgelerin 1988-90 yılı, 88’de ilk serbest bölge kurulmuş,
o günden bu tarafa baktığımızda toplam ticaret hacmi yani dört unsurlu -yurt
içinden serbest bölgelere, serbest bölgelerden yurt dışına, yurt dışından
serbest bölgelere, serbest bölgelerden yurt içine- olan kısım 1988-90 yılında
588 milyon dolar gerçekleşmiş, 1995 yılında 2 milyar 950 milyon dolarlık
gerçekleşme olmuş, 2000 yılında 11 milyar 300 milyon dolarlık bir ticaret hacmi
gerçekleşmiş, 2005 yılında 23 milyar 362 milyon dolarlık ticaret hacmi, 2008
yılı sonunda da 24 milyar 578 milyon dolarlık bir ticaret hacmi gerçekleşmiş. Türkiye’nin
toplam ticaret hacminin 380 milyar dolara ulaştığı bir dönemde, baktığımızda,
yüzde 7-7,5’luk toplam ticaret hacminin, aslında, amaçları doğrultusunda
serbest bölgelerin tam gayretle tam amacına uygun olarak işlemediğini ortaya
koymuş olabiliriz. Bu konuda da herhâlde, Avrupa Birliği İlerleme Raporu’nda
belirli bir zaman çerçevesinde serbest bölgelerin uluslararası ticaretteki
olumsuz şartları değerlendirilerek bu noktaya doğru gidiyor olabilir.
Bakınız, değerli
arkadaşlar, bu konuda da bizim getirdiğimiz kanun teklifinde de serbest
bölgelerin bu dörtlü hareket içerisinden alınan ücretler var. 1988 yılından
2001 yılı sonuna kadar dört yönlü hareketlerinde ücretler alınmış. Eğer yurt
içinden serbest bölgelere mal gönderme, sevkiyatı yapıldığı takdirde binde 5,
serbest bölgeden yurt dışına gönderildiği takdirde yine binde 5, yurt dışından
serbest bölgelere giderse binde 5, serbest bölgelerden yurt dışına gidildiği
takdirde yine binde 5. Toplamı aynı işlemler olduğu takdirde yüzde 2 civarında
bir…
HARUN ÖZTÜRK
(İzmir) – Yurt dışına gidenlerde yok mu?
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) – Sayın Öztürk, 2001 yılı sonuna kadar bu
şekilde. 2002 yılı, 1/1/2002 tarihinden itibaren
birinci ve ikinci unsurların kaldırıldığını görüyoruz. Yani yurt içinden
serbest bölgelere ile serbest bölgeden yurt dışına alınan ücretler, fonlar
tamamen kaldırılmış. 1 Şubat 2002. Siz ilk cümlemi kaçırdığınız için, “1988
yılından itibaren” diye söylediğim cümleyi kaçırdınız diye tahmin ediyorum.
Ondan sonra, 2002 yılından itibaren yurt dışından serbest bölgelere, serbest
bölgelerden yurt dışına yapılan mal sevkiyatlarıyla ilgili binde 5-binde 5
alınmaya başlamış. Bu süreçte toplam olarak baktığımızda, 1988 yılından bugüne
kadar, yani yirmi bir yıllık süre içerisinde toplam 785 milyon 484 bin 64 dolar
gelir elde edilmiş. Bu gelir de daha önceleri fonda birikiyor, fondaki serbest
bölgelerin ihtiyaçları olan kısım karşılanıyor, artan kısım da hazineye gelir
olarak yazılıyor.
Şimdi, bizim
getirdiğimiz teklifte, yurt dışından Türkiye’ye getirilen mallardaki binde
5’lik ücretin binde 1’e çekilmesi, serbest bölgelere gelen malların
işlenmesiyle birlikte eğer bunu ülkesine, yani ilgili olduğu ülkeye, Türkiye’ye
gönderdiği takdirde binde 5 üzerinden aldığımız binde 4’ün ilave edilerek binde
9 -Türkiye’ye gönderildiği takdirde- bir bedel ödemesi, ücret ödemesi ortaya
çıkıyor. Eğer siz aldığınız, yurt dışından
getirdiğiniz malları serbest bölgede işleyip ürün hâline getirdikten sonra
tekrar, olduğu gibi yurt dışına ihraç ediyorsanız binde 1’lik bir ücretle karşı
karşıya kalıyorsunuz.
Buradan alınan
ücretlerin karşılaştırılmasıyla birlikte ülke ekonomisinin ne kadar kayıplarla
ilgili olduğu konusunda da bir çalışma yaptık, komisyon üyesi arkadaşlarımıza
da bunu ifade ettik. Mesela, eğer ocak-ekim dönemini Türkiye’deki serbest
bölgelerde yapılan ticaret hacmiyle değerlendirdiğimizde, mevcut sistemde olsa
idi elde edilen hasılat 42 milyon 582 bin dolar, bizim
teklif ettiğimiz sistemle birlikte ortaya çıkan gelir de 41 milyon 706 bin
dolar. Arada 876 bin dolarlık bir farkın ortaya çıktığını görüyoruz. Bunu
değerli milletvekili arkadaşlarımız Komisyonda da eleştirdiler, “Siz ticaret
hacminin, yıllar itibarıyla baktığınızda, aynı şekilde devam edeceğini
düşünüyorsunuz. Aslında bu getirdiğiniz teklifle birlikte, yurt dışından
getirilip serbest bölgede işlendikten sonra yurt dışına ihraç edilecek mallarda
büyük bir artış olacağı tahmin ediliyor.” şeklinde. Bu noktada baktığımızda
gelirde bir azalma olabilir mi? Eğer serbest bölgelerdeki yapılan işlemler
ihracatı artırıcı bir unsur olarak ortaya çıkıyorsa… Ki zaten bizim amacımız
bu. Buradaki, serbest bölgelerdeki yapılan imalat ve faaliyetlerin yurt dışına
gitmesiyle birlikte Türkiye’de serbest bölgelerde doğrudan yabancı sermayenin
yatırım yapmasına imkân sağlayabilmek ve buradan da ihracat gelirlerini,
ihracat artışlarını sağlamak gayretiyle yapılan bir düzenlemedir diye
düşünüyorum.
Öncelikle, Plan
ve Bütçe Komisyonunda bu kanun teklifinin görüşülmesi sırasında gruplardan
değerli milletvekili arkadaşlarımızın önemli katkılarının olduğunu ifade etmek
istiyorum. Açıkçası, biz bunu yazarken, bunun gerekçesinde, Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına gönderdiğimiz gerekçede “kanun teklifimiz” diye
ifade etmemize rağmen bir teknik hata dolayısıyla “kanun tasarısı” diye
yazmışız. Değerli arkadaşlarımız sonradan bunu “daksil”
ile silmişler ama Sayın Emin Haluk Ayhan’ın gözünden de kaçmamış, hem de karşı
oy yazısında bunu ifade etmişler. Bizi uyardıkları için kendilerine teşekkür
ediyorum.
EMİN HALUK AYHAN
(Denizli) – Plan-Bütçede ikrar ettiler, onun için söylüyorum.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) – Kendilerine de teşekkür ediyorum katkılarından dolayı,
eleştirilerinden dolayı.
Yine, Komisyonda
Sayın Harun Öztürk’ün önemli bir katkısı oldu. Bu
katkısıyla da 1’inci maddede iki kere tekrar edilen “peşin olmak üzere”
ifadesinin başa alınmak suretiyle daha şiirsel bir anlatımla ortaya
çıkabileceğini gördük. Ben bu düzenlemeyi ve bu görüşü, açıkçası, üç yıl
beraber Plan-Bütçe Komisyonunda çalıştığım Sayın Hamzaçebi’den
beklerdim ama Sayın Hamzaçebi pek dikkat edememiş,
bunu görememiş. Sayın Harun Öztürk bunu gördü,
kendilerine de teşekkür ediyorum.
YAŞAR AĞYÜZ
(Gaziantep) – İktidarsın, sen göreceksin, ben görmeyeceğim.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) – Biraz önce kürsüde yaptığı konuşmaya, kanun teklifi üzerinde
yaptığı konuşmaya ve Plan ve Bütçe Komisyonundaki Cumhuriyet Halk Partisi
Grubundan milletvekili arkadaşlarımızın katkılarına da teşekkür ediyorum.
Gerçekten önemli bir düzenleme olduğu kanaatini taşıyoruz.
Değerli
milletvekilleri…
YAŞAR AĞYÜZ
(Gaziantep) – Sağa sola laf atacağına sen bak!
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) – Cumhuriyet Halk Partisi, Milliyetçi Hareket Partisi ve AK PARTİ
Grubundan Plan-Bütçe Komisyonu üyesi olan milletvekillerine, katkı sağlayan tüm
milletvekillerimize teşekkür ediyoruz çünkü arkadaşlarımızın önemli katkıları
oldu.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Oradan espri gibi algılanmamalı.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) – Sayın Hamzaçebi, duyamadım sizi.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Sayın Başkan, sataşma olduğu için söz istiyorum.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) – Şimdi, değerli milletvekilleri, bakınız, Türkiye’nin gündeminde
yaklaşık yirmi beş gündür bir konu var, Tekel işçileriyle ilgili durum. Sayın
Baykal dünkü grup konuşmasında Sayın Başbakan Yardımcımız Arınç’ın
2001 yılında hem Türkiye Büyük Millet Meclisi kürsüsünden hem de Tekel
işçileriyle yaptığı, onların haklarıyla ilgili yaptığı konuşmadan bir alıntı
yaptı. Bugün de Sayın Arınç, Sayın Baykal’a, yaptığı
basın açıklamasında bir cevap verdi: “Siz 1973 yılından beri siyasetin fiilen
içindesiniz. Hemen hemen otuz yedi yıl olmuş. Otuz
yedi yıl süresince ne zaman bir işçi hakkını savunmak için işçilerle beraber
oldunuz, onların meselelerini beraber hissettiniz?” diye bir eleştiri yaptı.
YAŞAR AĞYÜZ
(Gaziantep) – Cevap değil, cevap değil. Bülent Arınç
yaptı mı, yapmadı mı; onu söyle! Deniz Baykal’ı anlasan zaten…
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) – Yani, şu andaki yapılan işlemin otuz yedi yıllık hayatınız
içerisinde bir örnek olay olabilecek, geçmişte yaptığınız işlerle paralellik
oluşturabilecek bir unsurun olmadığını, tamamen popülizm
yaptığını ifade eden bir konuşma yaptı. Bakınız, 2001 yılında 57’nci Hükûmet döneminde çıkarılan kanunla birlikte Tekelin
özelleştirilmesi konusu gündeme getirilmiş…
YAŞAR AĞYÜZ
(Gaziantep) – O, cevap değil, Bülent Arınç itiraf
etti mi, etmedi mi?
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) – Oradan parazit yapıyorsun sabahtan beri, senin ne olduğunu da
anlamıyorum, çünkü parazitler anlaşılmaz ve dinlenmez!
YAŞAR AĞYÜZ
(Gaziantep) – İtiraf etti mi, etmedi mi? Ondan bahset sen, ondan! Bülent Arınç, kendisi itiraf etti, sen burada kalkıp savunuyorsun!
Savunacak bir yeri varmış gibi!
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) – Parazitler anlaşılmaz ve dinlenmez! (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
YAŞAR AĞYÜZ
(Gaziantep) – Parazit yapan sensin! Parazit yapanı karıştırıyorsun, doğruları
söylemiyorsun! Parazit sensin! Doğruları söyle, Başkan Vekilisin be!
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Sayın Elitaş…
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) – 2001 yılında yapılan düzenlemeyle birlikte Tekel’in
özelleştirilmesi ortaya çıkmış, o süreç içerisinde…
YAŞAR AĞYÜZ
(Gaziantep) – Bülent Arınç, itiraf etti, “Söyledim.”
diyor, sen burada inkâr ediyorsun!
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) - Bakınız değerli milletvekilleri, 1982 yılından bu tarafa Tekel’e
baktığımızda 80 bin işçinin çalıştığını görüyoruz.
KADİR URAL
(Mersin)- Bıraktığımız yerde duruyorsunuz, 2001’de! 2001’den ileri doğru git
ya!
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) - Kadir Bey, sen 2 Ağustos 2002 tarihli Genel Kurul tutanaklarını
getirmeye kalktın, onların da yanlış olduğunu gördün, biz gerçek tutanakları
getirince ne yaptığını şaşırdın. Sen 2 Ağustos 2002 tarihli…
BAŞKAN – Sayın Elitaş, karşılıklı konuşmayalım lütfen.
KADİR URAL
(Mersin) - On sene geçti yahu 2001’den! On sene geçti ya, on senedir sen ne
yaptın, onu söyle!
BAŞKAN -
Karşılıklı konuşmayın lütfen.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) – Sayın Başkanım, beni uyarmak yerine arkadaşları herhâlde uyarsanız
daha uygun olur.
BAŞKAN –
Karşılıklı konuşmayınız.
KADİR URAL
(Mersin) - SEKA’yı kapattınız ya, daha ne diyeceksiniz, onu söyle! Bunları
konuşun. On senedir ne yaptınız, onu konuşun, bırakın şu 2001’i ya!
YAŞAR AĞYÜZ
(Gaziantep) – Özelleştirmeler… Her taraf kokuyor, yağmayı savunuyorsun!
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) – Şimdi, değerli milletvekilleri, 1982 yılında Tekel’de 82 bin kişi
çalışıyor, 2002 yılına gelene kadar Tekelde yaklaşık 31 bin kişi çalışıyor.
Aradaki 50 bin kişilik istihdam kadrosu, işçiler ya emekli edilmişler ya başka
kuruma gönderilmişler veya çıkışı verilmiş. 2002 yılından bizim sürecimize
gelene kadar, 12.650 kişi Tekelde şu anda istihdam edilmekte, bunlardan 3.500
civarında memur, geriye kalan 9.600 kişilik kısım da işçi. Şimdi, 2001 yılına
gelip, daha önceki dönemlerde de özelleştirilen… Ki özelleştirme 1980 yılından
itibaren bu ülkenin temel politikası, temel felsefesi hâline gelmiş bir durum
olduğuna göre, bizden önceki dönemlerde özelleştirmeyle birlikte 35 bin kişi
işsiz kalmış. 35 bin kişi işsiz kalınca, bunlar…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen
sözlerinizi tamamlayınız.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) – Bitiriyorum Sayın Başkanım.
…bu kişiler
kamuda çalışma imkânını bitirmişler.
Yine, geçen
anlattığım gibi, Sayın Çakmakoğlu burada, kendi
ilçesi sınırları içerisindeki olan ÇİNKUR’da yapılan
özelleştirmeden dolayı, o günkü şartlar altında yapılan yanlış bir
özelleştirmeden dolayı, o işçilerin kıdem ve ihbar tazminatları şirkete
verilmiş ama şirket iflas edip kaçtığından dolayı problem yaşamış. Sayın Çakmakoğlu bakanken de onun önüne işçiler gitti geldi,
Sayın Cumhurbaşkanı o zaman Başbakanken de işçiler hak ve menfaatlerini aramak
üzere geldiler. Sayın Cumhurbaşkanı o zaman, Başbakan
Yardımcısı olduğu dönemde, 2004 tarihinde, ÇİNKUR işçilerinin, özelleştirilen
Taksan işçilerinin, Kastamonu’daki, bölgelerdeki tüm işçilerin, yani 40 bin
kişinin, devlet adına çalışan işçilerin hak ve menfaatlerini, kıdem ve ihbar
tazminatını alamamış insanların bu kaybedilmiş haklarını telafi etmek amacıyla
4/C’ye yeni bir uygulama getirilerek, özelleştirmeden
dolayı mağdur kalan insanlara, açıkçası, mağdur insanlara…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen
sözlerinizi bağlayınız.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) – Bitiriyorum Sayın Başkanım, bir dakikada bitiriyorum.
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Çok fazla zaman veriyorsunuz Sayın Başkan.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) – …mağdur kalan insanlara kamuda çalışma imkânı verilmiş. Bakınız,
ondan önce, 35 bin kişi özelleştirmeden dolayı işsiz kalmış. O günden bu
tarafa, 2002 yılına gelene kadarki kalan 35 bin kişiden ve bizim yaptığımız
özelleştirmeyle birlikte 22 bin kişi şu anda 4/C kapsamında çalışıyor. 16 bin
kişisi, 2002 yılı öncesi özelleştirmeden dolayı işsiz kalmış insanlar, 5 bin
kişisi de bizim zamanımızdaki yapılmış özelleştirmeden dolayı… İşsiz
kalabilecek insanlara kamu sektöründe çalışma imkânları sağlanmış.
Şimdi, bu hakkı
teslim etmek gerekir. Bundan önce özelleştirme yapılırken kapı dışına konulup
kıdem ve ihbar tazminatlarını alamamak gibi bir riskle karşı karşıya kalan
insanlar, şu anda her biri ortalama 41 bin lira kıdem ve ihbar tazminatı, iş
göremezlik tazminatını alan ve yılbaşından itibaren de 863 lira-bin lira
arasında bir ücrete… Daha önce on ay çalışan ve on bir ay çalışan bir ücrete de
yapıyorlar…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Elitaş, ek süreniz de bitti, lütfen… Hemen bağlayınız
sözünüzü, bitirin, süremiz de çok az kalıyor.
YAŞAR AĞYÜZ
(Gaziantep) – Bir yarım saat daha verin Sayın Başkan!
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) – Tamamlıyorum Sayın Başkanım.
Değerli
milletvekilleri, Sayın Başbakanın söylediği, bakınız, 2008 yılından bu tarafa
Tekelde hiçbir üretim yapılmıyor. Şu anda iki veya üç depoda mal var. İki veya
üç depodaki mallar da haziran ayı itibarıyla, Haziran 2010 itibarıyla tasfiye
edilecek.
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Mustafa Bey, tütün üretiliyor da sigara niye üretilmiyor?
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) – Onlar da tamamen ortadan kalkacak ve bu süreç içerisinde, bu
insanlara, yine 4/C kapsamından kamunun belirli yerlerinde çalışıp hem emekli
olma hakları sağlanacak hem de nafakalarını temin etme imkânı verilmiş olacak.
Ülke ekonomik bir
krizden geçiyor. Şu anda 2,5 milyonun üzerinde…
KADİR URAL
(Mersin) – Teğet geçiyor!
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) – 2,5 milyon…
Doğru
söylüyorsunuz, teğet geçiyor.
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Teğet geçiyor!
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) – Niye teğet geçiyor, biliyor musunuz? Eğer iktidarda 57’nci Hükûmet olsaydı, ben bir iş adamı olarak bakıyorum, inanın
tir tir titriyorum, sırtımdan terliyorum. (MHP
sıralarından gülüşmeler)
ABDÜLKADİR AKCAN
(Afyonkarahisar) – Milleti de böyle korkutuyorsunuz
ya!
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) – Eğer şu anda 57’nci Hükûmet olmuş olsaydı
“Türkiye'nin vay hâline” denilirdi. (AK PARTİ sıralarından “Bravo” sesleri,
alkışlar; MHP sıralarından gürültüler)
Siz kendi
krizinizi çıkardınız.
KADİR URAL
(Mersin) – Bıraktığımız yerde kaldınız…
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) – Ortaklar arasındaki paylaşım savaşıyla birlikte…
KADİR URAL
(Mersin) – Bıraktığımız yerde kaldınız, daha da geri gittiniz!
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) – … “Şu banka benim…”
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) – “…şu kamu kuruluşu senin” diye Türkiye'nin icracı
kuruluşlarını…(MHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Elitaş.
KADİR URAL
(Mersin) – Yeter ya!
BAŞKAN - Sakin
olun sayın milletvekilleri.
KADİR URAL
(Mersin) – Bıraktığımız yerde kalıyorsunuz hâlen! Bıraktığımız yerden ilerleyin
biraz, geriye doğru götürdünüz memleketi!
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) – Değerli milletvekilleri, kanunun hayırlı olması dileğiyle yüce
Meclise saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Elitaş, çok teşekkür ediyoruz.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Sayın Elitaş, konuşmasında…
ABDÜLKADİR AKCAN
(Afyonkarahisar) – Türkiye’yi dünyanın en fazla
küçülen ülkesi hâline getirdiniz, hâlâ burada masal anlatıyorsunuz, hâlâ hikâye
anlatıyorsunuz.
BAŞKAN – Bir
dakika sayın milletvekilleri.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Sayın Elitaş konuşmasında
ismimi de anmak suretiyle bir sataşmada bulunmuştur.
BAŞKAN –
Buyurunuz.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Sayın Başkan, sataşmada bulunmadım, Sayın Hamzaçebi’nin
o anda dikkat etmediğini söyledim.
BAŞKAN – Yani
sataşma sayılır.
Buyurunuz.
IX.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.-
Trabzon Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin,
Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, şahsına
sataşması nedeniyle konuşması
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Elitaş konuşmasında ismimi de anmak suretiyle bir sataşmada
bulundu, ona ilişkin olarak görüşlerimi ifade etmek istiyorum.
Sayın Elitaş’ın dediği konu şudur: “Bir maddeden oluşan bu
teklifin 1’inci maddesinde ‘peşin olmak üzere’ ifadesi iki kere geçiyor, bunu
Sayın Hamzaçebi Komisyonda fark etmeliydi.” diyor.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Benim tanıdığım Hamzaçebi dedim.
MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Devamla) – Tabii ki benim her konuda görüşlerime itibar ettiğini
anlıyorum Sayın Elitaş’ın bu konuşmasından ama ben,
bu şekil ötesinde, bir ibare değişikliğinin ötesinde esasa ilişkin birçok şey
söyledim burada. Sizden beklerdim ki bu konulara bir cevap vereseniz.
31 Aralık 2009
tarihli Resmî Gazete’de yayımlanan bir Bakanlar Kurulu kararıyla Türkiye sigara
üretimi önündeki engeller kaldırılmıştır, paket başına 40 sent uygulaması
kaldırılmıştır; işlenmiş tütündeki kilo başına 3 dolarlık fon uygulaması
kaldırılmıştır, iki yıldır Türkiye’de, artık tütün üreticisine sözleşmeyle
üretim yaptırılması uygulamasından da vazgeçilmiştir, bırakılmıştır. 2006’dan
bu yana, düzenlenen kanunlarla, bir yıl bir yıl sözleşmeyle üretim
uzatılıyordu. Şimdi, hep referans aldığınız, eleştirdiğiniz, 2002 yılında
Türkiye’deki tütün üreticisi sayısı 405 bindi, bugün 178 bine inmiş durumda. 31
Aralık tarihli karardan sonra, artık 100 binlerin altına giderek inecek ve
giderek bu rakam sıfırlanacak, Türkiye’de tütün yetiştirilmeyecek. Sizin 31 Aralıkta
aldığınız karar budur. Gelin, buna cevap verin. Bugün zaman yok, belki yarına
cevap verirseniz ben onu da kabul edeceğim. Eğer verebileceğiniz bir cevap var
ise merak ediyorum.
Serbest bölgeler
konusunda ihracat organizasyonlarını gelin teşvik edelim diyorum. Türkiye’deki
üretime talep yaratan ihracat organizasyonu serbest bölgede faaliyet
gösteriyor. Niye bunu teşvik etmiyorsunuz? “Bize sadece bu konu geldi, biz bunu
düzenleriz.” Böyle bir anlayış olabilir mi?
Tekrar
söylüyorum: 7’nci maddede üç yılda üçüncü değişiklik bu. Yani bir seferde
oturup neden karar veremiyorsunuz, şunu dört başı mamur değiştirelim, çözelim.
Ben, Sayın Elitaş’tan bu konularda cevap beklerdim.
Tanıdığım Sayın Elitaş bunlara cevap verir. Herhâlde
yarın cevap verecektir, öyle sanıyorum.
Teşekkür
ediyorum, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Hamzaçebi.
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Sayın Başkanım…
YAŞAR AĞYÜZ
(Gaziantep) – Sayın Başkan, Bülent Arınç konusunda da
konuşmacı doğruları söylememiştir. Bülent Arınç,
Deniz Baykal’ın konuşmasını teyit etmiştir.
BAŞKAN – Sayın Ağyüz, bir dakika… Sayın Şandır’ı
dinlemek istiyorum.
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Sayın Hatip, Sayın Elitaş, 57’nci
Cumhuriyet Hükûmetini, dolayısıyla bugün o Hükûmetin bir üyesi olarak Milliyetçi Hareket Partisini
ilzam edici, suçlayıcı hatta, birtakım sözler söyledi.
Müsaade ederseniz…
BAŞKAN – Buyurun,
Sayın Şandır.
HARUN ÖZTÜRK
(İzmir) – Aynı gerekçelerle ben de istiyorum.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Aslında bütün milletvekillerinin konuşma hakkı olabilir yani…
BAŞKAN – Grup
adına sadece Şandır, buyurunuz.
VEYSİ KAYNAK
(Kahramanmaraş) – Şandır Başkan, sen bakan bile değildin, sen niye alınıyorsun?
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Ama ben Grup Başkan Vekiliyim, benim partim suçlanıyor.
BAŞKAN – Buyurun
Sayın Şandır. (MHP sıralarından alkışlar)
2.-
Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın, Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, grubuna sataşması
nedeniyle konuşması
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Değerli milletvekilleri, Sayın Başkan; öncelikle saygılar sunuyorum.
Tabii, müflis
tüccar tavrı bu. (MHP sıralarından
alkışlar) Kendinizi konuşun. Yedi yıldır hükûmetsiniz,
iktidarsınız.
AKİF AKKUŞ
(Mersin) – Sekize girdi Sayın Başkan.
MEHMET ŞANDIR
(Devamla) – 2001’e, 2001 krizine, 2002’ye sığınarak bugün yapamadıklarınızı bu
millete anlatamazsınız. Millet sokakta, bir sebebi var ki sokakta. Bu kış
gününde siz evinizde, sıcak evinizde rahat edemezken Tekel işçileri eğer
sokakta yatıyorsa bunun sorumlusu ve suçlusu sizsiniz. 2002’yi suçlamaya
hakkınız yok. Kaldı ki bu noktada da dürüst davranmıyorsunuz Sayın Elitaş. Bakın, özelleştirme, 57’nci Cumhuriyet Hükûmetinin kararı değil; özelleştirme, Türkiye Cumhuriyeti
devletinin kararı.
ABDULLAH ÇALIŞKAN
(Kırşehir) – Tütün de öyle!
MEHMET ŞANDIR
(Devamla) - Çok önceden bu yana devam eden bir karar. Özelleştirme yapılmalı
mı? Özelleştirme yapılmalı. 21’inci yüzyıla girmiş Türkiye’de, dünyada, devlet
işletmeciliğine sahip çıkacak, bunu savunacak hiçbir siyaset, hiçbir kişi,
hiçbir akıl da yoktur, özelleştirme yapılmalı. Ama bakın, bu Tekel tütün
fabrikalarının, sigara fabrikalarının özelleştirilmesi, Beşinci Beş Yıllık
Kalkınma Planı’nda karar altına alınmış bir husustur, bir devlet kararıdır. Bu,
57’nci Cumhuriyet Hükûmetinin değil, 1996’da sizin de
mensubu bulunduğunuz siyasi partinin ortağı olduğu hükûmetin
döneminde yapılan bir beş yıllık kalkınma planının bir gereği olarak
özelleştirme kararı alınmıştır. Bizim dönemimizde, 57’nci Cumhuriyet Hükûmetinin tüm uygulamalarını savunuyoruz. Kriz, yani…
VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş)
– Olmuştur.
MEHMET ŞANDIR
(Devamla) - Efendim, kriz olmuştur ama bu krizi oluşturan sebepleri
sorgulamadan, bu krizin arkasındaki sebebi sorgulamadan, bu krizden dolayı
siyaseti sorgulamak doğru değil. Bugün siz, her defasında, dünyadan gelen,
küresel sebeplerden gelen kriz, işte “Teğet geçti.” falan diyorsunuz ama
Türkiye de kıvranıyor işte. Yani, şimdi serbest bölgeleri konuşuyoruz. Sayın
Bakan -Sanayi Bakanlarının ikisi de burada- ihracatın içerisindeki ithalat
miktarının yüzde kaça çıktığını söyleyecek misiniz? İmalat kapasite kullanım
oranının yüzde 70’lere düştüğünü konuşacak mısınız? Bu, kriz değil midir?
Dolayısıyla, dürüst de davranmak lazım. Siz iktidarsınız, eskiden yapılamayan,
yanlış yapılan, eksik yapılan her şeyi tamamlamak sorumlusu sizsiniz. Buradan
57’nci Cumhuriyet Hükûmetini suçlayarak kendinizi
aklayamazsınız, yapılması gereken ne varsa yapacaksınız, bir de dürüstçe ifade
edeceksiniz.
Hiçbir Tekel
fabrikası, 57’nci Cumhuriyet Hükûmeti döneminde
özelleştirilmedi. Dolayısıyla, buradan Sayın Çakmakoğlu’nu
suçlamak, bir Kayserili olarak size yakışmıyor, size yakışmıyor. Dolayısıyla…
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Sayın Çakmakoğlu’nu suçlamıyorum ben.
MEHMET ŞANDIR
(Devamla) – Evet, her defasında tekrarlıyorsunuz Sayın Elitaş.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın
Şandır, lütfen tamamlayınız.
MEHMET ŞANDIR
(Devamla) – Efendim, tamamlayacağım.
Her defasında
bunu tekrarlıyorsunuz, Sayın Sabahattin Çakmakoğlu’na
saygısızlık yapıyorsunuz. Bunu da kınadığımı ifade ediyorum.
SABAHATTİN
ÇAKMAKOĞLU (Kayseri) – Biz özelleştirmedik, bizden evvel özelleştirenlerin
getirdiklerini gidermeye çalıştık.
MEHMET ŞANDIR
(Devamla) – Değerli arkadaşlar, özelleştirme yapılmalıdır ama adaletli
yapılmalıdır. Siz özelleştirme de yapmadınız, yabancılaştırdınız. Bu
özelleştirme değil, bu resmen fabrikaları kapatmadır. SEKA nerede kaldı? Diğer
fabrikalar nerede kaldı? Bu özelleştirme değil, sizin yaptığınız resmen
yabancılaştırmadır, birtakım yerlere peşkeş çekmedir. (MHP sıralarından alkışlar)
Meseleyi eğer
doğru konuşmak gerekiyorsa gelin, tüm cumhuriyet dönemini konuşalım, yanlışı da
konuşalım, sizi de konuşalım Sayın Elitaş.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) – Kendi seçim bölgende sıkıştın Sayın Elitaş.
MEHMET ŞANDIR
(Devamla) – Doğrusu, siz kendinizi konuşun, milletin önünde dürüstçe kendinizi
konuşun, yapamadıklarınızı konuşun, veremediklerinizi konuşun, sebebini de izah
edin, millet size belki bir değerlendirme yapar. Ama bugün 57’nci Cumhuriyet Hükûmetini suçlayarak Tekel işçisine yaptığınız zulmü
burada anlatamazsınız.
Saygılar
sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederiz Sayın Şandır.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Sayın Başkanım, konuşmacı hem Sayın Çakmakoğlu’yla
ilgili yaptığım söylemden dolayı kınadığını ifade etti hem de dürüst olmamak
gibi bir ithamda bulundu.
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Sayın Çakmakoğlu’nu niye mecbur
ediyorsunuz kürsüye çıkmaya?
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Ben Sayın Çakmakoğlu’nu o konuda üzmek
kastıyla bir şey söylemedim. İzin verirseniz…
EMİN HALUK AYHAN
(Denizli) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Siz ne
için söz istemiştiniz efendim?
EMİN HALUK AYHAN
(Denizli) – Sayın Başkanım, benim de ismimi zikrederek istihzalı bir şekilde,
Sayın Konuşmacı, konuşmalarımın bir kısmını ifade etti. Yazdığım muhalefet şerhi
burada, onu açıklayacağım.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Sayın Başkan, arkadaşlar iyi niyetten, samimiyetten anlamıyorlar.
Biz ona göre bakalım... İzin verir misiniz efendim?
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Birlikte bir kanun çıkaracaksak bu üslupla çıkaramazsınız
arkadaşlar.
BAŞKAN – Peki,
siz Sayın Öztürk?
HARUN ÖZTÜRK
(İzmir) – Ben de Demokratik Sol Partinin başında bulunduğu koalisyon hükûmetine atıfta bulunduğu için sataşma nedeniyle söz
istiyorum.
SABAHATTİN
ÇAKMAKOĞLU (Kayseri) – Benim de ismim geçtiği için Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Elitaş, görüyorsunuz, bir konuşmanızda herkesi sataşma
şeyinin içine soktunuz.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Efendim, rahatsız olmamaları lazım.
BAŞKAN – Şimdi,
bir dakika…
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Herkesi rahatsız ettin Sayın Elitaş.
BAŞKAN – Herkese
ikişer dakika söz vereceğim. Çalışma süremizin de sonuna geldik.
Onun için Sayın Elitaş, buyurunuz siz cevap veriniz. Sonra da sizlere
sırayla söz vereceğim.
Buyurunuz Sayın Elitaş. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
3.-
Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır’ın, şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bakınız, Sayın Çakmakoğlu Millî Savunma Bakanı 57’nci Hükûmet
döneminde.
SABAHATTİN
ÇAKMAKOĞLU (Kayseri) – Sanayi Bakanı değilim, özelleştirmeden sorumlu değilim.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) – Millî Savunma Bakanı. ÇİNKUR’da
özelleştirmeden dolayı mağdur kalan işçiler Sayın Çakmakoğlu’nun
önüne geldiler “Çöz bu işi.” diye…
SABAHATTİN ÇAKMAKOĞLU
(Kayseri) – Olabilir.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) – …ama çözme imkânı yoktu. Sayın Gül Başbakanken onun önüne geldiler
işçiler “Çöz benim işimi.” diye. Ne zamana kadar? 2004 yılına kadar bunu
çözmekle ilgili formül aradık.
Benim burada
ifade etmeye çalıştığım: Sayın Çakmakoğlu’nun
ilçesinden çoğunluklu insanların çalıştığı ÇİNKUR’daki
kişilerin kıdem ve ihbar tazminatını alamamaktan dolayı çektikleri zulmü
anlatmaya çalıştım. Sayın Çakmakoğlu’nun bu konuyla…
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Ama hiçbir Tekel fabrikası özelleştirilmedi ki.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) – Ben Sayın Çakmakoğlu’nun bu konuda
herhangi bir kastının, kusurunun olduğunu ifade etmek istemedim, bir.
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Ama yani sanki Tekel özelleştirildiğinden dolayı mağduriyet…
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) – İkincisi: Bakınız, değerli milletvekilleri, size bir belge
gösteriyorum. Bu belge, 5 Şubat 2001 tarihli belge.
MEHMET GÜNAL
(Antalya) – Özür dilemek gibi bir niyetiniz yok.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) – 5 Şubat 2001 tarihli belgede diyor ki: “Özelleştirme Yüksek Kurulu
Kararı
1) Tütün, Tütün
Mamulleri, Tuz ve Alkol İşletmeleri Genel Müdürlüğünün (Tekel) özelleştirme
kapsam ve programına alınmasını,
2) Tekelin
mülkiyetinin devri hariç, kiralama, işletme hakkı devri, mülkiyetin gayriayni haklarının tesisi…”
Şimdi, 5 Şubat
2001 tarihli belge bu.
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Sayın Elitaş, bizim dönemimizde
özelleştirilen Tekel fabrikası var mı, onu söyleyin.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) – Müsaade edin.
BAŞKAN – Sayın
Şandır, lütfen dinleyiniz. Dinleyiniz lütfen.
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Ama doğru söylemiyor efendim.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) – Arkasından 5 Şubat 2002 tarihli bir belge daha. Bunun altında kimin
imzası var? Başbakan Bülent Ecevit, Devlet Bahçeli, Yüksel Yalova Devlet
Bakanı.
Yine aynı konuyla
ilgili bir belge daha var. Bu belgede kimler var? Başbakan Bülent Ecevit,
Başbakan Yardımcısı Devlet Bahçeli, yine Devlet Bakanı Yılmaz Karakoyunlu.
AKİF AKKUŞ
(Mersin) – Belge ne Sayın Elitaş, belge?
MEHMET GÜNAL
(Antalya) – O dönemdeki bütün belgelerde aynı imzalar var Sayın Elitaş.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) – Şimdi, Yüksel Yalova niye istifa etmiş, Yüksel Yalova’yı istifa
etmeye getiren sebepler neymiş, onu iyi araştırın.
Yine sizin
milletvekiliniz, sizin bakanınız…
MEHMET GÜNAL
(Antalya) – Abdüllatif Şener niye istifa etti, sen de
onu söyle o zaman.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Elitaş. Sadece sataşmayla sınırlıydı
bu söz.
MEHMET GÜNAL
(Antalya) – Abdüllatif Şener niye istifa etti madem?
Özelleştirmeden sorumluydu.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) – …Kayseri’nin özelleştirilmesi ilgili…
BAŞKAN – Sayın Elitaş, lütfen… Teşekkür ediyoruz…
MEHMET GÜNAL
(Antalya) – Sen de onu izah et, haydi!
MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) – …ikna odalarında ne anlattı, onu açıklayın, ondan sonra açıklama
istemeyi, beklemeyi kendinize hak bilin. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MEHMET GÜNAL
(Antalya) – Kendi arkadaşınız. Onu izah et. Abdüllatif
Şener niye istifa etti o zaman?
BAŞKAN – Lütfen
sakin olunuz.
Buyurunuz Sayın Çakmakoğlu.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Abdüllatif Şener’e sor sen onu!
MEHMET GÜNAL
(Antalya) – Özelleştirmeden sorumluydu, söylesene! Hadi sen de onu söyle!
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Sen Abdüllatif Şener’e sor! Ben niye
olduğunu sana soruyorum!
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Abdüllatif Şener’in söylediklerini yüzüne
söylersek yüzünüz…
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Abdüllatif Şener bir partinin genel
başkanı, sor ona!
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Abdüllatif Şener’in söylediklerini
söylersek yüzünüz kızarır!
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
– Söyleyin, ne varsa söyleyin.
BAŞKAN –
Buyurunuz Sayın Çakmakoğlu.
4.-
Kayseri Milletvekili Sabahattin Çakmakoğlu’nun,
Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, mensubu
bulunduğu Hükûmete sataşması nedeniyle konuşması
SABAHATTİN
ÇAKMAKOĞLU (Kayseri) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; ismim
bahse konu olduğu için söz almak zaruretiyle huzurlarınızdayım. Sizi saygılarla
selamlarım.
İki konuya kısaca
temas edeceğim: Kayseri Milletvekili olduğum için 57’nci Hükûmetin
üç ortağından birinin adına Millî Savunma Bakanı olarak Kayserili bir
milletvekili olduğum için Kayseri’deki bir konunun bana intikali dolayısıyla
ismim bahsedilmiştir. Bu ÇİNKUR, bizden evvel, bizim Hükûmetimizden
evvel özelleştirilmiş, hatta -hatırımda yanlış kalmadıysa- İranlı bir firmaya
satılmıştır ama bu satışı yapan dönemin getirdiği huzursuzluklar, eksiklikler,
yanlışlıklar dolayısıyla, Kayseri’nin bir milletvekili, bir bakanı olarak oraya
ziyaretimde konuyu bana intikal ettirmişlerdir büyük bir kalabalık hâlinde. Onlar
haklıdırlar. Sayın konuşmacı arkadaşımız bunu işaret etti.
Bu vesileyle bir
konuya daha temas etmek istiyorum: Ben Mersin’in dört yıla yakın hizmet etmiş
-Mersin’de- eski bir valisiyim. Türkiye’de ilk defa da serbest bölgelerin
oluşmasının tek örneği olarak başlatılan serbest bölgenin başarılı iki senede
çalışmasını da gerçekleştirmiş birisiyim. İlk defa Türkiye’de bir serbest bölge
uygulamasında o günkü şartlar içerisinde neyi nasıl yaparızın
belki de eksikliklerinin o başlangıçtan sonra telafisi de gerekiyordu. O
telafisini ondan sonraki, kuruluştan sonraki diğer ilave hizmette bulunanlar,
ilgili bakanlıklar yapmalıdır.
Tekrar bu şekilde
açıklama yapma fırsatı verdiği için Sayın Başkana teşekkür ediyorum. Hepinizi
sevgiler, saygılarla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Çakmakoğlu.
Sayın Öztürk, buyurunuz.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – İşte biz bu şekilde mağdur olanların hepsini düzeltmek üzere
2004’teki uygulamayı yaptık.
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Sayın Elitaş, yanlış olan, Tekeli
konuşurken Çakmakoğlu’nun ismini geçirmiş olmak.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Geçmişteki… Hayır, geçmişteki bütün mağduriyetleri gidermek üzere
biz bu işi yaptık.
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Ama, yok yani…
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Toplam 35 bin kişinin hakkını korumak üzere bu işi yaptık.
BAŞKAN – Lütfen…
Karşılıklı tartışmayalım.
Buyurunuz Sayın Öztürk.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Benim söylediğimle Sabahattin Bey’in söylediği aynı.
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Ama Tekeli konuşurken Çakmakoğlu’nun ismini geçirmek, sanki Tekelde yaşananların
sorumlusuymuş gibi…
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Aynı şeyi söyledim.
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) - Aynı şey değil.
BAŞKAN - Lütfen…
Sayın milletvekilleri, konu…
Sayın Şandır,
lütfen… Çakmakoğlu da cevap verdi, konu yeterince
aydınlandı sanıyorum.
Buyurunuz Sayın Öztürk.
5.-
İzmir Milletvekili Harun Öztürk’ün, Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, partisine sataşması
nedeniyle konuşması
HARUN ÖZTÜRK
(İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şahsım ve Demokratik Sol Parti
adına yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Elitaş 57’nci Hükûmetteki yaşanan
2001 krizinin bugünlerde olmamasından mutluluk duyduğunu ifade etti, o nedenle
söz aldım.
Değerli
milletvekilleri, 2001 krizinin nasıl çıkarıldığını herkes biliyor. Başta Sayın Elitaş olmak üzere bütün heyetinizin de bugün artık bu
krizin nasıl çıktığını çok iyi bildiğini düşünüyorum. Bu kriz, Kuzey Irak’a
girmek isteyen Amerika’nın, yıllardır biriken görev zararlarını… Bu görev
zararları 2001 yılı BDDK raporlarında da krizin nedeni olarak ifade
edilmektedir. Lütfen milleti daha fazla yanıltmayınız ve içten ve dışarıdan
birtakım komplolar nedeniyle çıkarılmış olan o kriz nedeniyle bugün Türk
milleti AKP hükûmetlerini yedi yıldır çekmek zorunda
kalmaktadır.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Anayasa’yı sanki Bush attı değil mi?
HARUN ÖZTÜRK
(Devamla) - AKP hükûmetlerini yedi yıldır çekmek
zorunda kalmaktadır.
Değerli
milletvekilleri, iktidara geldiğinizden bu yana…
METİN KAŞIKOĞLU
(Düzce) – Millet gördü, siz göremediniz!
HARUN ÖZTÜRK
(Devamla) – İktidara geldiğinizden
bugüne…
METİN KAŞIKOĞLU
(Düzce) - Daha utanmadan konuşuyorsunuz burada!
HARUN ÖZTÜRK
(Devamla) – Lütfen terbiyeli konuşun… Lütfen terbiyeli konuşun.
METİN KAŞIKOĞLU
(Düzce) – Ne oldu, bu ülkeyi çok mu iyi yönettiniz?
HARUN ÖZTÜRK
(Devamla) – Lütfen terbiyeli konuşun.
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, lütfen dinleyiniz.
HARUN ÖZTÜRK
(Devamla) – Değerli milletvekilleri, AKP Hükûmeti, bu
komplolar üzerine iktidara geldikten sonra iktisat politikası olarak Türkiye
Cumhuriyeti’nin önüne bir politika koydu mu? 57’nci Hükûmetin
uygulamaya koyduğu istikrar politikalarını uygulayarak bugünlere geldiniz.
METİN KAŞIKOĞLU
(Düzce) – Ülke ne hâle düştü kardeşim ya!
HARUN ÖZTÜRK
(Devamla) - 57’nci Hükûmetin mirasını yiye yiye bugünlere geldiniz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Öztürk.
HARUN ÖZTÜRK
(Devamla) – Şu anda bitti. 2001’lere sığınarak bu ülkeyi daha fazla
yönetemezsiniz, yönetemeyeceksiniz. En kısa zamanda milletten cevabı
alacaksınız.
METİN KAŞIKOĞLU
(Düzce) – Niye bırakıp kaçtınız o zaman?!
HARUN ÖZTÜRK
(Devamla) - Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP ve MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Öztürk.
Son olarak, Sayın
Ayhan, buyurunuz.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Sayın Başkan, süre bitti.
BAŞKAN – Yetiyor
efendim süremiz.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Sayın Başkan, karar almanız gerekiyor.
BAŞKAN –
Buyurunuz Sayın Ayhan.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) - Sayın Başkan, İç Tüzük’e aykırı hareket ediyorsunuz.
BAŞKAN – Saat
yediye iki var efendim.
Buyurunuz Sayın
Ayhan.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) - Sayın Başkan, oya sunmanız gerekir, süre bitti.
BAŞKAN – İki
dakikamız var efendim.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) - Uzatma kararı almadınız, yetkiniz yok.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) – Oradaki saati dikkate alıyor, daha bir dakika var.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Oradaki saati geriye mi aldınız?
BAŞKAN – Yok.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) - Sayın Başkan, bunların tutanaklara girmemesi gerekir. Şu anda
Meclis kapanmıştır.
BAŞKAN - Bu kadar
telaş etmeyin Sayın Elitaş.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) - Sayın Milletvekiline yarın söz verin.
BAŞKAN – Lütfen…
Sayın milletvekilleri,
Sayın Ayhan’ın konuşması bitene kadar uzatmayı oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Buyurun Sayın
Ayhan.
İki dakika
süreniz var.
6.-
Denizli Milletvekili Emin Haluk Ayhan’ın, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, şahsına sataşması nedeniyle konuşması
EMİN HALUK AYHAN
(Denizli) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Şimdi, biraz önce
iktidar partisinin grup başkan vekili ismimi zikrederek, özellikle burada
“Komisyonda ifade edildiği üzere ‘Tasarı’ kelimesinin silinip, ‘Teklif’
kelimesinin yazılmış olması konuya verilen önem ve ciddiyeti göstermesidir.”
ifademizi kullandı, istihzalı bir şekilde de söyledi. Buradan bütün millete
gösteriyorum. Yazılan “tasarı” yerine “teklif.” Adalet ve Kalkınma Partisinin
nasıl milleti aldattığı ve kandırdığı meydandadır. Bu, “teklif” şeklinde elle
yazılmıştır, biz ciddi olmasını istedik.
Sadece bu hadise
değil, Mahallî İdarelerin Gelirlerine İlişkin Kanun Tasarısı da, daha önce ocak
ayında bütün hesapların, hedeflerin yapılmasına rağmen üç ay sonra Komisyona
getirilmiştir. Üç ay sonra Komisyona getirilen bu tasarıyı biz tenkit
ettiğimizde alt komisyona havale edilmiştir. Alt komisyon üyesi seçilmemize
rağmen bize alt komisyonda toplantı yapılmaması izah edilmemiştir. Daha sonra
öğrendik ki aynı gerekçe, virgülüne kadar aynı, aynı tasarı, sadece seçimler
nedeniyle doğrudan mahallî idarelerin vatandaşlardan alacağı vergiler çıkarılıp
bütçeden ödenecek gelirlerin konmasıyla teklif şeklinde tekrar Komisyona
getirilmiştir. Bizim söylemek istediğimiz budur. Vatandaş aldatılmaktadır,
vatandaş kandırılmaktadır. Yoksa bizim bu işte katkımız… Bu bölgeler bana bağlı
olarak da çalıştı bürokrat olduğum dönemde. Biz burada muhalefet ederken neyi
söylediğimizi de biliyoruz. Bunu istihzayla…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Ayhan. İki dakika süreniz doldu, derdiniz de son derece net
anlaşıldı. Teşekkür ediyoruz.
EMİN HALUK AYHAN
(Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, süremiz bittiği için, kanun tasarı ve teklifleri ile
komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla görüşmek için 7 Ocak 2010 Perşembe
günü saat 15.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.