Normal 25669 2 2 2010-02-10T11:54:00Z 2010-02-10T11:54:00Z 1 32084 182880 TBMM 1524 429 214535 11.9999 Clean Clean 0 0 nk 0 nk 0 0 false false false 0 nk 0 nk MicrosoftInternetExplorer4

DÖNEM: 23                            CİLT: 58                    YASAMA YILI: 4

 

 

 

 

 

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

TUTANAK DERGİSİ

 

44’üncü Birleşim

6 Ocak 2010 Çarşamba

 

(Bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)

 

İ Ç İ N D E K İ L E R

 

 

   I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

  II. - GELEN KÂĞITLAR

III. - YOKLAMA

 IV. - GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) MİLLETVEKİLLERİNİN GÜNDEM DIŞI KONUŞMALARI

1.- Zonguldak Milletvekili Ali Koçal’ın, Zonguldak ilinin sorunlarına ve Türkiye’deki sağlık sistemine ilişkin gündem dışı konuşması ve Sağlık Bakanı  Recep Akdağ’ın cevabı

2.- Bilecik Milletvekili Yaşar Tüzün’ün, Bilecik ilinde meydana gelen tren kazasına ilişkin gündem dışı konuşması

3.- Adıyaman Milletvekili Şevket Köse’nin, muharrem ayı ve aşure gününe ilişkin gündem dışı konuşması ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın cevabı

 

V.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Meclis Araştırması Önergeleri

1.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru ve 20 milletvekilinin, Başbakanlık Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Genel Müdürlüğünün çalışmalarının araştırılması amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/498)

2.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru ve 20 milletvekilinin, belediyelerin mali sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/499)

3.- İstanbul Milletvekili Mithat Melen ve 20 milletvekilinin, Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerindeki ekonomik ve sosyal sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/500)

VI.- SÖZLÜ SORULAR VE CEVAPLARI

1.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, dünya zenginleri listesindeki kişilerin vergi borcu olup olmadığına ilişkin Maliye Bakanından sözlü soru önergesi (6/646) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı

2.- Antalya Milletvekili Tayfur Süner’in, çocuk nöroloğu olmayan ilimize ilişkin sözlü soru önergesi (6/789) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı

3.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, halkın beslenme biçim ve alışkanlıklarının araştırılmasına ilişkin sözlü soru önergesi (6/834) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı

4.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, Reşadiye’deki uzman doktor açığına ilişkin sözlü soru önergesi (6/843) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı

5.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, ihalelere ilişkin sözlü soru önergesi (6/847) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı

6.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, Kırım Kongo kanamalı ateşi hastalığından hayatını kaybedenlere ilişkin  sözlü soru önergesi (6/872) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı

7.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, Kırım Kongo kanamalı ateşi hastalığına karşı bilinçlendirmeye ilişkin sözlü soru önergesi (6/873) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı

8.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, Kırım Kongo kanamalı ateşi hastalığına karşı uluslararası çalışmalara ilişkin sözlü soru önergesi (6/874) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı

9.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, Kırım Kongo kanamalı ateşi hastalığına karşı aşı geliştirilmesine ilişkin sözlü soru önergesi (6/875) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı

10.- Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün, sağlık kurumlarındaki yolsuzluk iddialarına ilişkin sözlü soru önergesi (6/913) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı

11.- Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu’nun, bir sağlık ocağının personel ihtiyacına ilişkin sözlü soru önergesi (6/936) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı

12.- Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün, Gaziantep’te böbrek nakli merkezi kurulmasına ilişkin sözlü soru önergesi (6/955)  ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı

13.- Şırnak Milletvekili Sevahir Bayındır’ın, bebek ölümleri meydana gelen bir hastanenin denetimine ilişkin sözlü soru önergesi (6/967) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı

14.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, Tokat Devlet Hastanesine MR cihazı alımına ilişkin sözlü soru önergesi (6/984)  ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı

15.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, Tokat’daki yatak işgal oranlarına ilişkin sözlü soru önergesi (6/986)  ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı

16.- Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün, eczacılar ve eczaneler hakkındaki kanunda değişiklik yapılmasına ilişkin sözlü soru önergesi (6/1147) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı

17.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, eczanelerin reçete üzerinden tahsil ettiği muayene ücretlerine ilişkin sözlü soru önergesi (6/1149) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı

18.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, eczacıların yaptığı bazı işlemlere ilişkin sözlü soru önergesi (6/1150) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı

19.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, kapanan eczanelere ilişkin sözlü soru önergesi (6/1151) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı

20.- Gaziantep Milletvekili Hasan Özdemir’in, Gaziantep’in sağlık hizmetlerindeki bazı ihtiyaçlarına ilişkin sözlü soru önergesi (6/1172) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı

21.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, memurlardan alınan tedavi katılım payına ilişkin sözlü soru önergesi (6/1213) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı

22.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, doğum vakalarına ilişkin sözlü soru önergesi (6/1214) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı

23.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Ağrı-Eleşkirt’teki yatırımlara ilişkin sözlü soru önergesi (6/1216) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı

24.- Gaziantep Milletvekili Hasan Özdemir’in, Gaziantep’te engelli raporlarının çabuklaştırılmasına ilişkin sözlü soru önergesi (6/1222) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı

25.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, onkoloji hastanesi ihtiyacına ilişkin sözlü soru önergesi (6/1251) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı

26.-  Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, Tokat’ta onkoloji hastanesi yapılıp yapılmayacağına ilişkin sözlü soru önergesi (6/1580) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı

VII.- SEÇİMLER

A) Komisyonlarda Açık Bulunan Üyeliklere Seçim

1.- Çevre, Kamu İktisadi Teşebbüsleri ve Dilekçe Komisyonlarında açık bulunan üyeliklere seçim

VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYON-LARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri

1.- Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/324) (S. Sayısı: 96)

2.- Türk Borçlar Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/499) (S. Sayısı: 321)

3.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş ve Ankara Milletvekili Reha Denemeç’in; Serbest Bölgeler Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/541) (S. Sayısı: 446)

IX.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- Trabzon Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, şahsına sataşması nedeniyle konuşması

2.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, grubuna sataşması nedeniyle konuşması

3.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın, şahsına sataşması nedeniyle konuşması

4.- Kayseri Milletvekili Sabahattin Çakmakoğlu’nun, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, mensubu bulunduğu Hükûmete sataşması nedeniyle konuşması

5.- İzmir Milletvekili Harun Öztürk’ün, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, partisine sataşması nedeniyle konuşması

 6.- Denizli Milletvekili Emin Haluk Ayhan’ın, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, şahsına sataşması nedeniyle konuşması

X.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın, terör kaynaklı zararların tazminine ilişkin Başbakandan sorusu ve İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın cevabı (7/10972)

2.- Manisa Milletvekili Şahin Mengü’nün, İran ile imzalanan bir doğalgaz anlaşmasına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın cevabı (7/11013)

3.- Adana Milletvekili Nevingaye Erbatur’un, bütçe sürecinde çocuk haklarının gözetilmesine ilişkin  sorusu ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in cevabı (7/11035)

4.- Kayseri Milletvekili Mehmet Şevki Kulkuloğlu’nun, Kayseri’de verilen maden ruhsatlarına ilişkin sorusu ve  Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın cevabı  (7/11093)

5.- Kayseri Milletvekili Mehmet Şevki Kulkuloğlu’nun, bazı illerde lisans verilen enerji santralleri projelerine ilişkin sorusu ve  Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın cevabı  (7/11094)

6.- Kayseri Milletvekili Mehmet Şevki Kulkuloğlu’nun, Kayseri Gaz A.Ş.’nin abonelere yapması gereken geri ödemelere ilişkin sorusu ve  Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın cevabı (7/11095)

7.- Zonguldak Milletvekili Ali Koçal’ın, ilişiği kesilen TSK personelinin atanmasına ilişkin sorusu ve  Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın cevabı (7/11096)

8.- Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün, resmi turizm portalı sitesine ilişkin Başbakandan sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı  Ertuğrul Günay’ın cevabı (7/11184)

9.- Kırklareli Milletvekili Turgut Dibek’in, kamudaki özürlü istihdamına ilişkin  sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçer’in cevabı (7/11193)

10.- İstanbul Milletvekili D. Ali Torlak’ın, iadesi istenebilecek vakıf taşınmazlarına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın cevabı (7/11199)

11.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, nükleer santral ihalesine ilişkin sorusu ve  Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın cevabı (7/11207)

12.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, Tunçbilek Termik Santraline kömür teminine ilişkin sorusu ve  Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın cevabı (7/11209)

13.- İstanbul Milletvekili Atila Kaya’nın, Gagauz Türklerinin sorunlarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Faruk Çelik’in cevabı (7/11257)

14.- Sivas Milletvekili Malik Ecder Özdemir’in, Sivas Kongre Müzesi’ne ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı  Ertuğrul Günay’ın cevabı (7/11296)

15.- Batman Milletvekili Ayla Akat Ata’nın, nikah kıyan din görevlilerine ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Faruk Çelik’in cevabı (7/11331)

16.- İstanbul Milletvekili Sacid Yıldız’ın, TOKİ’nin İstanbul’daki faaliyetlerine ilişkin Başbakandan sorusu ve  Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’in  cevabı (7/11355)

17.- Antalya Milletvekili Hüseyin Yıldız’ın, trafik kazalarında yaralanan kişilerin giderlerinin karşılanmasına ilişkin  sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçer’in cevabı (7/11364)

18.- Kırklareli Milletvekili Turgut Dibek’in, SGK’nın elektronik ortamda kişisel verileri toplamasına ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçer’in cevabı (7/11365)

19.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, kullanılmış makine ithalatına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Mehmet Zafer Çağlayan’ın cevabı (7/11370)

I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

 

TBMM Genel Kurulu saat 15.03’te açılarak dört oturum yaptı.

 

Adana Milletvekili Yılmaz Tankut, Adana’nın düşman işgalinden kurtuluşunun 88’inci yıl dönümüne,

Kars Milletvekili Zeki Karabayır, Sarıkamış Harekâtının ve Sarıkamış’ta yaşanan dramın 95’inci yıl dönümüne,

Niğde Milletvekili Mümin İnan, Niğde ilindeki esnaf, sanayici ve çiftçilerin sorunlarına,

İlişkin gündem dışı birer konuşma yaptılar.

 

Anayasa Mahkemesinin, 11/12/2009 tarihli ve 2007/1 Esas, 2009/4 Karar sayılı, Demokratik Toplum Partisinin kapatılması hakkındaki kararının 31/12/2009 tarihli ve 27449 sayılı Resmî Gazete’de yayımlandığına; kararda, beyan ve eylemleriyle partinin kapatılmasına neden olan Mardin Milletvekili Ahmet Türk ve Diyarbakır Milletvekili Aysel Tuğluk’un milletvekilliklerinin, Anayasa’nın 84’üncü maddesinin son fıkrası uyarınca gerekçeli kararın Resmî Gazete’de yayımlandığı tarihte sona ermesinin hükme bağlandığına; Mardin Milletvekili Ahmet Türk ve Diyarbakır Milletvekili Aysel Tuğluk’un milletvekilliklerinin 31/12/2009 tarihinde sona erdiğine ilişkin Başkanlık tezkeresi Genel Kurulun bilgisine sunuldu.

 

Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun (6/1579, 6/1616) esas numaralı sözlü sorularını geri aldığına ilişkin önergesi okundu; sözlü soruların geri verildiği bildirildi.

 

Yalova Milletvekili Muharrem İnce ve 25 milletvekilinin, öğretmenlerin sorunlarının (10/495),

Adana Milletvekili Yılmaz Tankut ve 20 milletvekilinin, çocuk kaçırma ve kaybolan çocuklar sorununun (10/496),

İzmir Milletvekili Şenol Bal ve 25 milletvekilinin, kadına yönelik şiddet konusunun (10/497),

Araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla birer Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergeleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin gündemdeki yerlerini alacağı ve ön görüşmelerinin, sırası geldiğinde yapılacağı açıklandı.

 

Bursa Milletvekili Hayrettin Çakmak’ın, KİT,

Ardahan Milletvekili Saffet Kaya’nın, Dilekçe,

Komisyonu üyeliklerinden çekildiklerine ilişkin önergeleri;

Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu Başkanlığının, Sebze ve Meyve Ticaretinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun Tasarısı’nın, esas komisyon olarak Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonuna, tali komisyonlar olarak Adalet Komisyonu, Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ile İçişleri Komisyonuna havale edildiğine, söz konusu kanun tasarısının sebze-meyve üreticilerini doğrudan ilgilendirmesi nedeniyle, İç Tüzük’ün 34’üncü maddesi uyarınca kendi komisyonlarında görüşülmesinin temini için gereğinin yapılmasına ilişkin tezkeresi okundu; Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonunun talebinin Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonunca da uygun bulunduğundan, bu istemin İç Tüzük’ün 34’üncü maddesinin dördüncü fıkrası uyarınca Başkanlıkça yerine getirildiği;

Genel Kurulun bilgisine sunuldu.

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi üyelerinden oluşan bir Parlamento heyetinin, Suriye Arap Cumhuriyeti Halk Meclisi Dış İlişkiler Komisyonunun davetine icabet etmesine ilişkin Başkanlık tezkeresi kabul edildi.

 

İzmir milletvekilleri Oktay Vural ve K. Kemal Anadol, milletvekillerine haber ve bilgi verilmeden odalarının aranmasının milletvekillerinin çalışma ortamlarının ihlali olduğuna ilişkin birer açıklamada bulundular.

 

Adıyaman Milletvekili Şevket Köse’nin, Sivas Madımak Oteli’nin Demokrasi Şehitleri Müzesi Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin (2/378) İç Tüzük’ün 37’nci maddesine göre doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi, yapılan görüşmelerden sonra, kabul edilmedi.

 

Gündemin “Sözlü Sorular” kısmının:

1’inci sırasında bulunan   (6/576),

70’inci                           (6/944),

75’inci                           (6/959),

107’nci                          (6/1012),

112’nci                          (6/1025),

142’nci                          (6/1067),

157’nci                          (6/1092),

198’inci                         (6/1154),

328’inci                         (6/1333),

335’inci                         (6/1340),

435’inci                         (6/1464),

473’üncü                       (6/1505),

506’ncı                          (6/1540),

 

Esas numaralı sözlü sorulara Devlet Bakanı Selma Aliye Kavaf cevap verdi; soru sahiplerinden Rıdvan Yalçın, Kamer Genç, Reşat Doğru da cevaplara karşı görüşlerini açıkladılar.

 


2’nci sırasında bulunan    (6/621),

38’inci                          (6/855),

62’nci                           (6/916),

143’üncü                      (6/1068),

349’uncu                      (6/1360),

416’ncı                         (6/1444),

480’inci                        (6/1512),

Esas numaralı sözlü sorulara Devlet Bakanı Faruk Nafız Özak cevap verdi; soru sahiplerinden Alim Işık, Kamer Genç, Mümin İnan da cevaplara karşı görüşlerini açıkladılar.

 

Başkanlık Divanında açık bulunan İdare Amirliğine, Barış ve Demokrasi Partisi Grubunca aday gösterilen Muş Milletvekili Sırrı Sakık seçildi.

 

Birleştirilerek görüşülmesi kabul edilen ve görüşmeleri yarım kalan (10/60) (10/63) (10/99) (10/242) (10/243) (10/244) (10/245) (10/246) (10/254) (10/256) esas numaralı, deprem riskinin araştırılarak deprem yönetiminde alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergelerin ön görüşmelerine devam olunarak üzerinde bir süre görüşüldü.

 

6 Ocak 2010 Çarşamba günü saat 15.00’te toplanmak üzere birleşime 18.58’de son verildi.

 

 

 

Şükran Güldal MUMCU

 

 

 

Başkan Vekili

 

 

 

 

 

 

Bayram ÖZÇELİK

 

Yusuf COŞKUN

 

Burdur

 

Bingöl

 

Kâtip Üye

 

Kâtip Üye

 

 

 

 

 

 

Gülşen ORHAN

 

 

 

Van

 

 

 

Kâtip Üye

 

                        


No.: 54

II.- GELEN KÂĞITLAR

6 Ocak 2010 Çarşamba

 

Meclis Araştırması Önergeleri

1.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru ve 20 Milletvekilinin, Başbakanlık Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Genel Müdürlüğü’nün çalışmalarının araştırılması amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/498) (Başkanlığa geliş tarihi: 17.11.2009)

2.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru ve 20 Milletvekilinin, belediyelerin mali sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/499) (Başkanlığa geliş tarihi: 17.11.2009)

3.- İstanbul Milletvekili Mithat Melen ve 20 Milletvekilinin, Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerindeki ekonomik ve sosyal sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/500) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.11.2009)

Süresi İçinde Cevaplanmayan Yazılı Soru Önergeleri

1.- Muğla Milletvekili Fevzi Topuz’un, bir jeotermal sahanın kullanımına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/10973) 

2.- Hatay Milletvekili Gökhan Durgun’un, mayınlı arazilerin temizlenmesi için ihale yapılıp yapılmadığına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/10974) 

3.- Antalya Milletvekili Hüsnü Çöllü’nün, iletişimin dinlenmesi tartışmalarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/10975) 

4.- Van Milletvekili Özdal Üçer’in, bir köyde yapılan konutlara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/10976) 

5.- Mersin Milletvekili Behiç Çelik’in, terör örgütü mensupları hakkındaki işlemlere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/10977) 

6.- Mersin Milletvekili Behiç Çelik’in, vatandaşlar arasında ayrımcı uygulamalar olup olmadığına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/10978) 

7.- Mersin Milletvekili Behiç Çelik’in, demokratik açılımla ilgili bazı hususlara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/10979) 

8.- Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu’nun, Kastamonu’daki yeşil kart verilerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/10981) 

9.- İzmir Milletvekili Recai Birgün’ün, polis memuru alımına ve öğretmen açığına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/10983) 

10.- Edirne Milletvekili Bilgin Paçarız’ın, bir vergi düzenlemesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/10984) 

11.- Kocaeli Milletvekili Hikmet Erenkaya’nın, Düzce Üniversitesi Rektörü hakkındaki iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/10985) 

12.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, İstanbul-Bursa Ro-Ro hattı projesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/10986) 

13.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, personel alımına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/10995) 

14.- Adana Milletvekili Nevin Gaye Erbatur’un, çocuk işçiliğinin önlenmesine ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/10996) 

15.- Diyarbakır Milletvekili Gültan Kışanak’ın, Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da tamamlama vizesi alamayan yatırımlara ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Ali Babacan) yazılı soru önergesi (7/11002) 

16.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın, belediyelere kaynak tahsisinde hane sayısının dikkate alınmasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/11015) 

17.- Van Milletvekili Özdal Üçer’in, bir askerin ölümü olayına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/11016) 

18.- Mersin Milletvekili Behiç Çelik’in, kepenk kapatma eylemlerine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/11017) 

19.- Mersin Milletvekili Behiç Çelik’in, şehit ve gazilere ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/11018) 

20.- Mersin Milletvekili Behiç Çelik’in, demokratik açılım kapsamında farklı dillerle ilgili çalışmalara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/11019) 

21.- Mersin Milletvekili Behiç Çelik’in, demokratik açılım kapsamındaki bazı çalışmalara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/11020) 

22.- Mersin Milletvekili Behiç Çelik’in, Emniyet Teşkilatı emeklilerinin maddi durumlarında iyileştirme yapılmasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/11021) 

23.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, Tokat İl Özel İdaresinin kaynak kullanımına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/11022) 

24.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, İzmir’de kaybolan ve kaçırılan çocuklara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/11023) 

25.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, Diyarbakır’da kaybolan ve kaçırılan çocuklara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/11024) 

26.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Batman’ın çöp sahası sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/11025) 

27.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Erzurum’un şebeke suyuna ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/11026) 

28.- İstanbul Milletvekili Sacid Yıldız’ın, İstanbul’daki ulaşım zamlarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/11027) 

29.- Adana Milletvekili Nevin Gaye Erbatur’un, kayıp çocuklara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/11028) 

30.- Balıkesir Milletvekili Ergün Aydoğan’ın, Deniz Feneri Davasında adı geçen bir kişinin ortağı olduğu şirketlere verilen ihalelere ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/11029) 

31.- Şırnak Milletvekili Sevahir Bayındır'ın, çocuklara ayrılan bütçe kalemlerine ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/11032) 

32.- Antalya Milletvekili Atila Emek’in, deri mamulleri arasındaki KDV oranı farklılığına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/11033) 

33.- Denizli Milletvekili Ali Rıza Ertemür’ün, TEKEL’e bağlı işletme müdürlüklerinin kapatılacağı iddialarına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/11034) 

34.- Antalya Milletvekili Atila Emek’in, Kepez İlçe Milli Eğitim Müdürlüğünün bir dernekle yaptığı protokole ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/11036) 

35.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın, SHGM’nin modül sınavlarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/11037) 

36.- Van Milletvekili Fatma Kurtulan’ın, Van’daki bazı okullarda sınıfların oluşumu ile ilgili iddialara ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/11038) 

37.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, personel alımına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/11039) 

38.- Adana Milletvekili Nevin Gaye Erbatur’un, çocuklarda artan obeziteye karşı alınacak önlemlere ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/11040) 

39.- Adana Milletvekili Nevin Gaye Erbatur’un, çocukların okula devamsızlıklarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/11041) 

40.- Adana Milletvekili Nevin Gaye Erbatur’un, okullardaki şiddet olaylarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/11042) 

41.- Gaziantep Milletvekili Akif Ekici’nin, Gaziantep İl Milli Eğitim Müdürlüğüne atama yapılmasına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/11043) 

42.- Isparta Milletvekili Mevlüt Coşkuner’in, Yenişarbademli’deki sağlık hizmetlerine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/11044) 

43.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, çevre sağlık teknisyenlerine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/11045) 

44.- Şırnak Milletvekili Sevahir Bayındır’ın, yenidoğan ünitelerinin yeterliliğine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/11046) 

45.- Tokat Milletvekili Orhan Ziya Diren’in, Tokat’taki göz doktoru ihtiyacına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/11048) 

46.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Batman Devlet Hastanesinin yenilenmesine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/11049) 

47.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, tarımsal sulamada kullanılan bazı yöntemlere ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/11050) 

48.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, gıda analizleri yapılabilen laboratuvarlara ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/11051) 

49.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, çevre sağlık teknisyenlerine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/11052) 

 

50.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, personel alımına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/11053) 

51.- Kayseri Milletvekili Mehmet Şevki Kulkuloğlu’nun, Kayseri’deki bir yol projesine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/11054) 

52.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın, Adana-Mersin arasında yapılacak havaalanının yer seçimine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/11055) 

53.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, Bursa çevre yoluna ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/11056) 

54.- Hatay Milletvekili Abdulaziz Yazar’ın, Türkiye ile Suriye arasındaki geçişlere ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/11057) 

55.- Van Milletvekili Özdal Üçer’in, askerlik hizmeti sırasında yaşanan ölüm olaylarına ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/11058) 

56.- İstanbul Milletvekili Mustafa Özyürek’in, 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansının faaliyetlerine ilişkin Devlet Bakanından (Hayati Yazıcı) yazılı soru önergesi (7/11060)


6 Ocak 2010 Çarşamba

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 15.04

BAŞKAN : Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU

KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Yusuf COŞKUN (Bingöl)

 

 

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 44’üncü Birleşimini açıyorum.

III.- Y O K L A M A

BAŞKAN - Elektronik cihazla yoklama yapacağız.

Üç dakika süre veriyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.

Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.

Gündem dışı ilk söz, Zonguldak ilinin sorunları hakkında söz isteyen Zonguldak Milletvekili Ali Koçal’a aittir.

Sayın milletvekilleri, lütfen, biraz daha sessiz olursak… Sayın milletvekilleri, lütfen biraz sessiz olalım, Milletvekili Arkadaşımızı daha rahat duyabileceğiz.

Buyurunuz Sayın Koçal. (CHP  sıralarından alkışlar)

IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Zonguldak Milletvekili Ali Koçal’ın, Zonguldak ilinin sorunlarına ve Türkiye’deki sağlık sistemine ilişkin gündem dışı konuşması ve Sağlık Bakanı  Recep Akdağ’ın cevabı

ALİ KOÇAL (Zonguldak) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, Zonguldak ilindeki bazı konuları sizlerle paylaşmak üzere söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Bugün, maden ocaklarının kapatılma tehlikesine ve emeğin sömürülmesine karşı Zonguldak halkının ayağa kalktığı bir yılın yıl dönümüdür. 4 Ocak 1991, Türkiye’de maden işçisinin haklarını aramak için yollara düştüğü bir tarihtir. Yağmur, çamur, soğuk, kar, kış demeden, eşi görülmemiş güzellikte;  bilinçli, disiplinli, kararlı ve kırmayan, dökmeyen güzellikte ve yüz binlerle birlikte Ankara’ya Zonguldak işçisinin yürüdüğü bir tarihtir bugün. Türkiye'nin dört bir yanından Zonguldak’a akın eden emekçileri, sendikacıları, sanatçıları, yazarları, bu eylemi inançlı bir şekilde destekleyenleri ve eylemin gerçekleşmesinde emeği geçenleri saygıyla anıyorum. Aynı zamanda, bu eyleme öncülük eden Zonguldak Genel Maden İşçileri Sendikasının o dönemdeki yöneticilerini yürekten kutluyorum. Aynı inanç ve kararlılıkla bugünlerde mücadele eden Tekel işçilerine ve İstanbul’daki itfaiyecilere başarılar diliyorum.

Zonguldak maden işçisi, eylemin on dokuzuncu yılında Zonguldak yine zor günler yaşamaktadır. Zonguldak, Türkiye’de olduğu gibi karanlığa sürüklenmek istenmektedir. “AKP’nin Başkanı Zonguldak’ın düşmanı mıdır?” diye sözler edilmektedir. O nedenle Zonguldak’ın sorunlarını çözmek, Zonguldak emekçisinin sabrını fazla zorlamamak gerekmektedir çünkü Zonguldaklılar her zaman emeğin hakkını almaya muktedir bilgi ve birikimdedir.

Çok değerli milletvekilleri, aslında AKP iktidara geldiğinden bu yana Türkiye’mizde hiçbir soruna çözüm bulunamamış, sorunlarımız artarak devam etmiştir. Ülkemizin en temel sorunları olan işsizlik ve yoksulluğa çare bulunamamış, yolsuzluklar artmış, temel hak ve özgürlüklere kısıtlamalar eklenmiş, Türkiye’mizde kurumlar birbirine düşürülmeye çalışılmış, bir korku imparatorluğu kurulma çabası içerisine girilmiştir. Toplumun tüm kesimleri sokaklarda, sizler de görüyorsunuz, iktidara kendini anlatmaya çalışıyor. Herkes bu iktidardan şikâyetçi, kimse hâlinden memnun değil. Tek memnun olan iktidar ve iktidar yandaşları ama sizin de sonunuz geliyor, suyunuz ısınıyor, merak etmeyin.

SONER AKSOY (Kütahya) – Esas tek parti döneminde cumhuriyet korku cumhuriyeti idi!

ALİ KOÇAL (Devamla) – Konuşmanıza gerek yok, gelip burada konuşacaksınız.

Böylesi bir ortamda Türkiye’de yaşananlardan en çok etkilenen illerden biri olan Zonguldak’la yani emeğin, emekçinin başkenti Zonguldak’la ilgili önemli bir sorunu, bir sağlık skandalını sizlerle paylaşmak istiyorum:

Geçenlerde Zonguldak’ta on iki yaşında bir yavrumuzu, İrem Yağcı’yı kaybettik. Nasıl kaybettik biliyor musunuz? 11.30’da Çocuk Hastanesine giden İrem Yağcı, 12.30’da Ankara’ya havale edilmiş ama ambulans bulunamamış, ambulans bulunmuş şoför bulunamamış, şoför bulunmuş doktor bulunamamış, doktor bulunmuş hemşire bulunamamış! Nihayet beş saatlik bir gecikmeden sonra Ankara yoluna ancak çıkılmış, saat 18.15’te yola çıkılmış, bir buçuk saat yol alınmış, Ankara’ya kırk beş dakika kala İrem hayatını kaybetmiş değerli arkadaşlar. İşte size “sağlıkta dönüşüm”, işte size “sağlıkta devrim”! Sizin söylediğiniz “devrim”, sizin söylediğiniz “sağlıkta dönüşüm” bu! Sağlık Bakanı herhâlde buna bir cevap verecek, herhâlde Sağlık Bakanı şunu söyleyecek: “Koskocaman Zonguldak’ta eğer bir ambulans bulunamıyor, bir hasta Ankara’ya taşınamıyorsa kırsal kesimdeki insanlarımızın hâli nicedir; buna bir bakmak gerekiyor değerli arkadaşlar.”

Tabii, Sağlık Bakanı bütçe konuşmasında ambulans uçaklardan bahsediyordu, hatırlayacaksınız. Biz ambulans uçaktan falan vazgeçtik, acaba Zonguldak’a bir ambulans alınabilir mi; ambulanstan vazgeçtik…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Stepnesi yok!

ALİ KOÇAL (Devamla) – … stepnesi olmayan ambulansa acaba bir lastik alınabilir mi; biz bunun peşindeyiz.

Değerli arkadaşlar, durum böyleyken Başbakan uçak üstüne uçak alabiliyor; yine, devlet bankalarının kasalarını yandaşlarına açabiliyor; yine, devleti soyanları affedebiliyor; kendine “gemicik” alabiliyor; kendi damatlarıyla, çocuklarıyla ilgili her şeyi yapabiliyor; bu nasıl oluyor, bunu kendinize bir sormanız gerekiyor. O nedenle de şimdi tam dönemidir, bu dönemde Başbakanın mal beyanını vermesi gerekiyor. Sayın Başbakan mal beyanını versin, neyi var, neyi yok görelim. Hele hele Başbakanın kol saati nasıl bir kol saatidir, kaç liralık kol saatidir; bunu birlikte görelim.

İkinci bir skandal Zonguldak’ta, o da: Maliye Bakanlığı Zonguldak belediyelerine 500 milyar civarında para gönderdi. Gönderdiği bu paralar AKP’li belediyelere dağıtıldı. Adalet ve Kalkınma Partisinin adaleti! Zonguldak’a gönderilen 500 milyar para AKP’li belediyelere dağıtılmıştır. İşte sizin adaletiniz…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen, sözünüzü tamamlayınız Sayın Koçal.

ALİ KOÇAL (Devamla) – …işte sizin yaptığınız icraat.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz.

Gündem dışı ikinci söz…

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Değerli Başkanım…

BAŞKAN – Cevap mı vermek istiyorsunuz?

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Evet.

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Akdağ. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Biraz önce kürsüde konuşan Değerli Milletvekilimiz Zonguldak’la ilgili belli meselelerden bahsederken, Zonguldak’ta bir yavrumuzun hayatını kaybetmesiyle ilgili bir meseleden hareketle sağlık sistemimize ilişkin eleştiriler yöneltti.

Değerli arkadaşlar, aslında, şunu özellikle ifade etmek isterim: Bizim partimiz için, AK PARTİ’miz için, hükûmetlerimiz için ve şu andaki 60’ıncı cumhuriyet Hükûmeti için ve Bakanlığımız için insan çok kıymetlidir. Değerli Milletvekilimizin bahsettiği olay bana intikal etti ve ben derhâl bu konuda bir soruşturma açtırdım. Bu soruşturma sonucunda, herhangi bir aksaklık, bir eksiklik, yavrumuzun hayatının kaybına kadar giden süreç içerisinde bir yanlışlık varsa, mutlaka, bu yanlışlığa sebep olan sorumlularla ilgili olarak gereğini yapacağız ama benim bu meselelerde bir prensibim var, bu soruşturmaların bitmesini, tamamlanmasını da beklemek zorundayız. Sonuçta, Değerli Milletvekilimize de bir bilgi ulaşıyor, bize de bir bilgi ulaşıyor. Bu bilgi zaman zaman hasta veya yakınları vasıtasıyla ulaşıyor, bazen basın yoluyla bize ulaşıyor ama hepsini, istisnasız hepsini çok önemseyerek mutlaka inceliyoruz ve araştırıyoruz.

ALİ KOÇAL (Zonguldak) – Soruşturma tamam da ambulans yok.

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) – Şimdi, Değerli Milletvekilimiz buradan hareketle, ambulans yokluğundan, hatta Türkiye’deki 112 acil sistemin işleyişinden bahsederek onlara da eleştiriler getirdi. Şu anda, Zonguldak’ta onlarca ambulans var ve bu ambulanslar…

ALİ KOÇAL (Zonguldak) – 112 acilde yok Sayın Bakanım.

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) – Olmaz olur mu Değerli Milletvekilim?

ALİ KOÇAL (Zonguldak) – Vardı da niye gelmedi?

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) – Müsaade edin. İşte, diyorum ki meseleyi soruşturuyorum.

ALİ KOÇAL (Zonguldak) – Beş saat sonra geldi.

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) – Bakınız, değerli arkadaşlarım, şimdi, ortada gerçekler var. Göreve başladığımız zaman Türkiye’de dört yüz civarında 112 ambulansı vardı, bu sayı şu anda neredeyse dörde katlanmış durumdadır; bakın, yüzde 400’e yakın bir artıştan bahsediyorum.

ALİ KOÇAL (Zonguldak) – Zonguldak’a daha düşmedi demek ki.

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) – Bu, Zonguldak’ta da böyle.

Şu anda bir gündem dışı konuşmaya hemen, anında cevap verdiğim için, Zonguldak’taki ambulans sayılarının artışını, bu alanda hizmet veren noktaların sayısal artışını ve göreve geldiğimize kıyasla şu anda, mesela 2009 yılında, 112 sistemiyle taşınan vatandaşlarımızın sayısındaki artışı rakamsal olarak veremiyorum ama Türkiye’yi de çok iyi biliyorum, Zonguldak’ı da, Zonguldak’taki gelişmeleri de -bu anlamda- biliyorum, birkaç katına çıkmış bir hizmet artışı var.

Şimdi, siz, Başbakanın aldığı uçaklardan bahsediyorsunuz. Başbakanlar elbette uçak alırlar ve bu uçaklarla da ülkelerine hizmet ederler.

CANAN ARITMAN (İzmir) – Ekonomik krizde almıyorlar.

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) – Başbakan, bu uçaklarla…

ALİ KOÇAL (Zonguldak) – Haddinden fazla.

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) – Değerli arkadaşlarım, bakınız, önemli olan…

CANAN ARITMAN (İzmir) – İngiltere Başbakanı, Amerika Başkanı iptal etti.

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) – …halka hizmet etmek üzere bizim, sizin, kamuda çalışan diğer görevlilerin zamanlarını iyi kullanmasıdır.

Çok değil, ben bundan bir müddet önce Arnavutluk’a gittim. Arnavutluk küçük bir ülke, bizden çok da fakir bir ülkedir. Arnavutluk Sağlık Bakanı, gideceğimiz bir şehirden başka bir şehre beni helikopterle götürdü. Şimdi, Sağlık Bakanı olarak benim böyle bir imkânım yok, hani o çok olsun da demiyorum ama burada Türkiye Cumhuriyeti Başbakanının ömrünü bu ülkenin hizmetine adadığını sizler de biliyorsunuz, bizler de biliyorsunuz. (CHP sıralarından gürültüler)

CANAN ARITMAN (İzmir) – Allah Allah!

ALİ KOÇAL (Zonguldak) - Kime hizmet ediyor ama? Kime hizmet ediyor?

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) – Gününün on altı saatini halkına hizmetle geçiren…

ALİ KOÇAL (Zonguldak) – Türkiye’ye değil, ATV, Sabah’a hizmet ediyor.

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) – …bir Başbakan için bu bahsettiğiniz uçaklar, bu bahsettiğiniz benzeri birtakım imkânlar ülkeye hizmet etmenin vasıtalarıdır. Bunu böyle bilmek lazım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Yani kimse bu uçaklarla gezintiye çıkmıyor, kimse bu uçaklarla tatile falan çıkmıyor.

112 hava ambulanslarından bahsettiniz. Değerli Milletvekilim, şu anda, Türkiye’de 17 noktada -17 bölgede diyelim çünkü konuşlandıkları noktalar sadece o şehirlere ait değil- 17 bölgede 18 helikopter, 1’i yedekte beklemek üzere, Türk halkına hizmet ediyor.

ALİ KOÇAL (Zonguldak) – Zonguldak hangi bölgede Sayın Bakan?

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) – Zonguldak muhtemelen Ankara veya Samsun tarafından hizmet alıyordur veya her ikisinden de alıyordur.

ALİ KOÇAL (Zonguldak) – Ama denemişler ikisini de. Ambulansı denemişler, sonuç alamamışlar.

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) – Bu şekilde, biz, binlerce vatandaşımızı Anadolu’da bulundukları yerlerden, mezralarından, kırsaldan alarak hizmet görmeleri gereken yerlere kavuşturduk. 112 sistemindeki, 112 acil nakil hizmetindeki gelinen nokta gerçekten sizi de bizi de hepimizi de memnun edecek bir düzeydedir. Ama ben şunu söylüyorum.

ALİ İHSAN KÖKTÜRK (Zonguldak) – Efendim, Zonguldak il merkezinde dört buçuk saat bekliyor, yolda ölüyor.

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) – Değerli arkadaşlar, bakın, bunu her zaman yapıyorsunuz. Yaptığınız şeyi söyleyeyim: Bir sistem bütün olarak tenkit edilebilir. Herhangi bir yerde bir görevlinin veya o esnadaki sistemi işletmesi gereken kişilerin hatası sisteme mal edilemez. Bu çok yanlış bir şeydir. Bunu nasıl söyleyebilirsiniz!

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Muhalefet partisi milletvekili, elbette dile getirecek. Görmesin mi yani!

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) – Yani ben size diyorum ki: Biz, Sağlık Bakanlığı olarak, değerli muhalefetimizin, konuşan Değerli Milletvekilimizin de hassasiyetini aynen paylaşıyoruz.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Güzel.

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) – Kim, nerede bir kusur işlemişse elbette o kusurun peşindeyiz ama bu kusuru sistemin bütününe nasıl mal edersiniz? Yani eğer Türkiye’de 112 sistemi, sadece kara ambulanslarıyla da değil, kar üstü paletli ambulanslarıyla, hava ambulanslarıyla, deniz ambulanslarıyla bugün tamamen dünya standartlarını yakalamış, hatta yer yer onun üstüne çıkmışsa, bu, Türkiye Cumhuriyeti’nin başarısıdır. Bir yerde hata eden bir kişinin, hata yapan bir kişinin -eğer orada bir hata varsa- hatası bütün sisteme elbette ki mal edilemez, edilmemelidir. Bu yanlışlığı yapmamalıyız.

Bu noktada, AK PARTİ’li belediyelere dağıtılan paralardan bahsettiniz. Buna da temas etmem gerekir. Biz, yedi senedir, İktidarımızda adaletle hükmetmeye çok itina ediyoruz değerli milletvekilleri.

ALİ KOÇAL (Zonguldak) – Belli oluyor!

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) – Şöyle yapıyoruz: Bakın, bizden önce de başka hükûmetler vardı, başka belediyeler vardı, bu belediyelere giden yardımlar vardı.

ALİ KOÇAL (Zonguldak) – Siz isterseniz buna cevap vermeyin Sayın Bakanım, Maliye Bakanı buna cevap versin.

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) – Değerli milletvekilleri, çok itinalı bir biçimde, bütün belediyelere İller Bankasından giden payları eşit olarak gönderiyoruz.

ALİ KOÇAL (Zonguldak) – İller Bankasından bahsetmedim ben, siz de konuyu bilmiyorsunuz.

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) – Zaman zaman yıl içerisinde, özellikle yaz mevsiminde, gönderilen paralardaki kesintileri de ortadan kaldırıyoruz. Bu mevsimler, inşaat mevsimleri, hizmet mevsimleri olduğu için. Bu vesileyle şunu özellikle ifade etmek istiyorum ki: Partimiz ve hükûmetlerimiz adaletle davranmaya, hakkaniyetle davranmaya büyük itina göstermektedirler, bundan sonra da bu itinayı göstermeye devam edeceğiz.

Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Akdağ.

YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) – Sayın Başkan, Bakanlar Kurulu mu değişti?

BAŞKAN - Gündem dışı ikinci söz, Bilecik ilinde meydana gelen tren kazası hakkında söz isteyen Bilecik Milletvekili Yaşar Tüzün’e aittir. (CHP sıralarından alkışlar)

Buyurunuz Sayın Tüzün.

2.- Bilecik Milletvekili Yaşar Tüzün’ün, Bilecik ilinde meydana gelen tren kazasına ilişkin gündem dışı konuşması

YAŞAR TÜZÜN (Bilecik) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; son günlerde çok sıklıkla gündeme gelen ve özellikle Bilecik ilimizde meydana gelen tren kazalarıyla ilgili gündem dışı söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, özellikle Adalet ve Kalkınma Partisinin iktidar olduğu dönemden bugüne kadar, yani son sekiz yıldır, ölümlü ve yaralamalı sekiz tren kazası meydana gelmiştir. Devlet Demiryollarının istatistiklerine göre 2008 yılında -arkadaşlar, altını çizerek söylüyorum, sadece 2008 yılında - demir yollarında meydana gelen kaza sayısı 386’dır. 111 vatandaşımız hayatını kaybetmiş, 257 vatandaşımız yaralanmıştır. Bu 2008 kazalarının genel durumuna baktığımızda, bunların 16 tanesi tren çarpışması, 104 tanesi trenin raydan çıkması, 47 tanesi vatandaşımızın trenden düşmesi, 93’ü trenin başka bir şahsa çarpması, 118’i geçit çarpışması ve 8’i diğer, kazaların toplamı 386 tanedir.

Değerli arkadaşlarım, dünyanın birçok yerinde bu tür olaylarla karşılaşıldığında yetkililerin verdiği tepkileri görünce, bizim yetkililerimizin verdiği çelişkili cevaplar ve duyarsızlıkları da ayrıca düşündürücüdür. Sorumluluk sahibi kişiler bu tür olaylar karşısında istifa ederken ya da intihara kadar giden tepkiler verirken, birçok insanın hayatını kaybettiği kazalar karşısında bizdeki yetkililerin “Allah rahmet eylesin.” demekle yetinmeleri ayrıca kaygı vericidir. Neredeyse, gerçekten neredeyse, yaşanan tüm kazalar “Makinist hatası.” deyip geçiştiriliyor. Bu makinistleri size silah zoruyla mı atattırdılar? Ehil kişiler değillerse neden atandılar? Hatta, atandılar da neden hizmet içi eğitim görmüyorlar?

Bu olayların suçlusu ve sorumlusu, bugünkü yönetimdir, bugünkü AKP İktidarıdır. Son yıllarda işbaşına getirdiğiniz iş bilmez yönetimler, ehil olmayan, hak etmeyen kişiler ve sözüm ona onlara “Ticari kafayla bu işleri sonuçlandırın.” diyen zihniyet, bugün yüzlerce ölü, yüzlerce yaralı ve milyonlarca lira maddi hasarla karşı karşıyadır. İşi bilen, ehil yöneticiler olsaydı, geçmişte olduğu gibi, kurumun bağlı olduğu uluslararası standartlara uygun “furgon” adı verilen yük vagonu konulur, yolcuların burnu bile kanamazdı.

Değerli arkadaşlarım, burası çok önemli, sizin de bilginiz olmayabilir. Uluslararası demir yolu taşımacılığında, yolcu güvenliği standartlarına göre yani lokomotiften sonra gelen bu vagon, eskiden, eşya, posta veya bavul için kullanılır idi. Dolayısıyla, lokomotiften sonraki ilk vagon, eşya vagonu yani demir yollarında “furgon vagon” diye adlandırılan vagon var idi. Maalesef, sizin İktidarınızdan sonra anlayış tamamen değişti, bu furgon vagon yerine yani lokomotiften sonraki vagonun yerine yolcu vagonu kondu ve son yıllarda özellikle Bilecik ilimizde yaşanan kazalara da baktığımızda, ölen vatandaşlarımız bu birinci vagonda bulunmaktadırlar.

Bakınız, 29 Ağustos 2009 tarihinde Bilecik ilimizde meydana gelen trafik kazasında, bu yolcu vagonundaki birinci vagonda 5 tane vatandaşımız hayatını kaybetmiştir. Bunlardan bir tanesi de yirmi bir yaşında, benim de köylüm olan, yakınım olan bir yeğenim, üniversite öğrencisi Turgay Yılmazbaş’ı kaybetmiş bulunuyoruz. Eğer bu gencimiz ve 5 vatandaşımız hemen lokomotifin arkasındaki vagonda olmamış olsa idiler, inanın, ikinci veya üçüncü veya dördüncü vagonlardaki yolcularımızın burnu kanamadığı gibi bu kardeşlerimiz de ölmeyeceklerdi. Dolayısıyla bu anlayışın, bu zihniyetin mutlaka değişmesi gerekir. Devlet Demiryolları Genel Müdürlüğü bu furgon vagon sistemini tekrar hayata geçirmelidir.

Değerli arkadaşlarım, tabii, bu zihniyet, AKP zihniyetinin vatandaşı müşteri görme zihniyetinden kaynaklanıyor. Dolayısıyla uygulamalara baktığımızda, Devlet Demiryolları neden bu noktaya geldi diye şöyle kısaca bir baktığımızda: Bunlardan bir tanesi, kuruma kalifiye personel yetiştiren Devlet Demiryolları Meslek Lisesini kapattınız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.

Buyurunuz.

YAŞAR TÜZÜN (Devamla) – Mesleki hastalıklarla uğraşan kurum hastanesini devlet hastanelerine devrettiniz. Kurumun çeken, çekilen araç ihtiyacını karşılayan ve üretim merkezleri olan başta TÜLOMSAŞ, TÜVASAŞ ve TÜDEMSAŞ’ı devre dışı bıraktınız. Birçok unvanlıyı devre dışı bırakıp esnek çalışmayı dayattınız. Birçok istasyon ve gar kapattınız. Kurumun taşınmaz mallarını, binalarını, arazilerini haraç mezat sattınız ve maalesef satmaya devam ediyorsunuz. Personelin birçok sosyal hakkını elinden aldınız. Entegre taşımacılık konusunda büyük yere sahip olan kurumun limanlarını sattınız. Kuruma bir tek çivi bile çakılmaz iken vitrine dönük yapılan harcamalar kurumun mali dengesini bozdu, işin içinden çıkamaz hâle getirdi.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi bağlayınız.

Buyurunuz.

YAŞAR TÜZÜN (Devamla) – Evet, değerli arkadaşlarım, istasyonları ve garları, işletme için değil de otel ve lokanta olarak planlayıp satmaya başladınız. Dolayısıyla, Devlet Demiryollarının düştüğü noktaya sebebiyet veren zihniyet sizin zihniyetiniz, AKP zihniyetidir.

Bilecik ilimizde yaşanan bu son kazada da başta ilimiz Valisinin  yapmış olduğu açıklamaların, Devlet Demiryolları Genel Müdürünün yapmış olduğu açıklamaların ve Ulaştırma Bakanının yapmış olduğu açıklamaların ne kadar çelişkili olduğunu, birbirini tutmayan açıklamalar olduğunu hepiniz biliyor ve görüyorsunuz.

Bugün böylesine Devlet Demiryollarını ilgilendiren bir konuda AKP İktidarının temsilcisinin, Ulaştırma Bakanının burada olmayışını da kınıyorum değerli arkadaşlar! Gündemdeki bu sıcak konuya cevap vermeyecek de AKP İktidarı Ulaştırma Bakanı hangi konuya cevap verecek arkadaşlar? İnsanlar yollarda ölüyor. Hangi konuya cevap verecek? Bu nasıl Meclis yönetimi anlayışı, bu nasıl devlet yönetimi anlayışı? Yakışıyor mu böyle bir iktidar, yakışıyor mu! (CHP sıralarından alkışlar)

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Tüzün, lütfen Genel Kurulu selamlayınız.

YAŞAR TÜZÜN (Devamla) – Değerli arkadaşlarım…

AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) – Nöbetinde gelecek. Sayın Bakanın nöbetinin olduğu bir gün var.

YAŞAR TÜZÜN (Devamla) – O Bakan yoksa, başka bakan vardır, o gelir cevap verir. Lütfen Grup Başkan Vekili olarak siz de bakanlarınızı göreve davet ediniz. Böyle bir şey olabilir mi?

Sonuç olarak, değerli arkadaşlarım, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak bu konuların araştırılması ve sorunların tespiti için dün bir araştırma önergesi verdik, oy çokluğunuzla bu araştırma önergesini kabul edin, bu sorunları tespit edelim, gerekli önlemleri, denetim görevimizi yerine getirelim diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyor, bana cevap vermeyen Bakanı şiddetle kınıyorum! (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Tüzün.

Gündem dışı üçüncü söz, muharrem ayı ve aşure günü hakkında söz isteyen Adıyaman Milletvekili Şevket Köse’ye aittir.

Buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

AHMET YENİ (Samsun) – Başka partinin sözcüsü yok mu Sayın Başkan?

ALİ KOÇAL (Zonguldak) – Sizden talep gelmemiş demek ki.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Dün de CHP’nin sözcüsü yoktu.

3.- Adıyaman Milletvekili Şevket Köse’nin, muharrem ayı ve aşure gününe ilişkin gündem dışı konuşması ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın cevabı

ŞEVKET KÖSE (Adıyaman) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Hazreti Hüseyin’in şehit edildiği Yas-ı Muharremin ve aşurenin önemi üzerine gündem dışı söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle hepinize saygılarımı sunarım.

Değerli arkadaşlar, ne yazık ki tarihimizde acı ve ıstıraplı günler çok fazladır. Hazreti Hüseyin ile ehlibeyit üyeleri, zalimin iktidarı için sözde din uğruna şehit edilmişlerdir. Tarihte bu olay “Kerbela olayı” ve bugün ise “aşure günü” olarak anılmaktadır.

Sayın milletvekilleri, Kerbela olayı büyük bir acının tablosudur. Hazreti Muhammed’in ailesi, zalimin ve haksızın karşısında teslim olmaktansa direnmeyi ve sonuçta da şehit olmayı yeğlemişlerdir, haksızlığı hak hâline, yanlışlığı doğru hâline dönüştürmeye çalışan Yezid’in ordusuna karşı aç susuz göğüs germişlerdir.

İslam dünyasında ve özellikle Alevilerde Hazreti Hüseyin’in Kerbela’daki acısını anmak ve anlamak için muharrem yası tutulur. Bu yastaki amaç, bu acıları tekrarlamak ya da öç duygularını körüklemek değildir. Muharrem mateminin amacı, bu acıların bir daha yaşanmaması için gerekli olan insanlık değerlerini görmektir. Başka bir deyişle, yas tutanlar, bu kadar büyük acının, ihanetin karşısında aşkla, insan sevgisiyle hareket etmektedirler.

Değerli milletvekilleri, hepimizin bildiği gibi, Kerbela’da yaşanan olayı anmak için aşure yapılır. Dikkat edecek  olursanız, aşure tatlıdır, acıları dindirmek anlamı vardır, yani aşure, böyle büyük acıların bir daha yaşanmamasını anlatır. Yine aşurenin içerisinde çok sayıda yiyecek maddesi vardır ancak aşure yalnızca birbirinin tadını taşımaz, ayrı bir tadı vardır, farklı farklı yiyecek maddelerinin bir araya gelmesi sonucu farklı bir lezzet ortaya çıkmaktadır. Aşure de tıpkı toplum gibidir. Toplumda her cinsten, her renkten, her etnik kökenden ve dinden insanlar vardır ve sonuçta hepsinin özelliklerini taşıyan farklı bir toplum yapısı ortaya çıkmaktadır. İşte aşure bize böyle bir kardeşliği anlatıyor. Aşure yapılırken ya da yenirken Alevi-Sünni, Türk-Kürt, Müslüman-Hristiyan ayrımı yoktur. Aşurede bolluk, aşurede bereket, aşurede kardeşlik, kısacası insani değerler vardır. Aşure yapılırken de yerken de aynı değerleri taşımaktadır. Aşure yapıldıktan sonra dağıtılmazsa, insanlarla, komşularla paylaşılmazsa o aşure, aşure sayılmaz değerli arkadaşlarım. Yani toplumsallaşmayı, paylaşmayı, beraber yaşamayı gerektiren bir anlayış vardır aşurede. Aşure çok derin anlamları kapsamaktadır. Aşurenin içinde sadece farklı yiyecekler değil, tarih var, farklı yapısından dolayı insanlık var, siyaset var, ahlak var, inanç vardır arkadaşlarım.

Sayın milletvekilleri, günümüzde dini kullanarak Yezid gibi davrananlar yok mu? Maalesef vardır. Sivas’ta, Çorum’da, Maraş’ta Yezidler vardı. Uğur Mumcular, Bahriye Üçoklar, Ahmet Taner Kışlalılar gibi aydınlarımızı günümüzün Yezidleri katletmedi mi? Bütün bunlara rağmen kimse kin tutmadı, hiç kimse öç duygusuyla, öç alma duygusuyla yaklaşmadı olaylara. Güzel ve kimsesiz yurdumun bu aydın ve güzel insanlarını, bu güzel toplumu ayırmak kimsenin harcı değildir ve olamaz da. İnsanları ayırmak, onların kardeşliğini bozmak, birbirlerine kin tutmasını sağlayacak işler yapmak Yezid değil de ya nedir? Hiç kimse ama hiç kimse günümüzün Yezidlerine izin vermemelidir.

Değerli arkadaşlar, Aleviler muharrem ayında oruç tutarlar, yas tutarlar ve aşure yaparlar. Bu dönemde matem vardır, üzüntü vardır, hüzün vardır. Kesici aletlere dokunmazlar. İnsanları kırmamak için daha çok çaba sarf ederler. Hazreti Hüseyin’in acısını anlamak için az su içerler ve asla iftar yapmazlar.

Maalesef Hükûmet samimiyetsiz tavırlarla, Alevi açılımı yapmak için çeşitli çalışmalar yapmaktadır. Somut adımlar atılsın dedik ve Hükûmeti her türlü iyi niyetimizle uyardık ama maalesef iyi niyetler hiçbir zaman göz önünde bulundurulmadı. “Cemevleri resmî ibadethane sayılsın.” dedik, olmadı. Dün, biliyorsunuz, yine bu kürsüde “Sivas Madımak Oteli müze yapılsın.” dedik, yine ret oyu verdiniz. Hükûmet tehlikeli denemeler yapmamalıdır değerli arkadaşlar. İktidarın Aleviliği yeniden tanımlamak gibi bir amacı olduğunu sezmekteyim, Hükûmet bu yola inşallah girmez. Biz önerilerimizi sıralıyoruz, Hükûmet samimiyse bunları kabul etsin.

Değerli milletvekilleri, hükûmet olunur ama iktidar olmak başka şeydir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.

ŞEVKET KÖSE (Devamla) – Teşekkür ederim Başkanım.

Güçlü olunur ancak bu gücü doğru kullanmak başka şeydir. Daima haklı olmayı, doğru olmayı, mağdurun, masumun yanında olmayı bilebilmek bir erdemliliktir.

 

Değerli arkadaşlar, Hükûmet maaşlara azıcık da zam yaptı son günlerde. Sonra, maaşlar daha vatandaşların eline geçmeden benzine, vergiye, sigaraya zam yaptı. Yapılan zamların her 100 Türk lirasında 69 lira da vergi vardır. Son, bugün manşetlerde gördünüz, emekliler diyor ki: “Alın zammı başınıza çalın!”

Değerli arkadaşlar, işte bu mağdur vatandaşlarımızın, Tekel işçilerinin yanında olabilirseniz o zaman iktidarsınız. Pırlantanın değil de ekmeğin fiyatını artırırsanız hiçbir zaman iktidar olamazsınız.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu duygu ve düşüncelerle sözlerime son verirken Yas-ı Muharrem ayının kabul olmasını diler, yüce heyetinize en derin saygılarımı sunmak isterim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Köse.

SONER AKSOY (Kütahya) – Petrole gel…

ŞEVKET KÖSE (Adıyaman) – Ne sırıtıyorsun? Ne gülüyorsun öyle? Ciddi ol, ciddi ol! Biraz kutsal mekâna samimi ve saygılı ol. Yakışmıyor sana!

BAŞKAN – Sayın Köse…

SONER AKSOY (Kütahya) – Ben bir şey demedim ki, petrole gel dedim.

ŞEVKET KÖSE (Adıyaman) – Biraz samimi ve ciddi ol bu günde. Ayıptır, utan biraz! En son beni de kızdırdınız.

SONER AKSOY (Kütahya) – Ben bir şey demedim ki.

ŞEVKET KÖSE (Adıyaman) – Yaşından başından utan be! Komik şeyler mi anlatıyorum?

SONER AKSOY (Kütahya) – Ben bir şey demedim ki. Beğenmediysen geri alayım…

RECEP KORAL (İstanbul) – Ya, yeter artık, uzatma, yeter!

BAŞKAN – Hükûmet adına Kültür Bakanı Ertuğrul Günay cevap verecektir.

Buyurunuz Sayın Günay. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; bir değerli arkadaşımız, hepimizin ortak kültürünün önemli hassasiyet noktalarından birisine ilişkin bir konuyu gündeme getirdi. Ben de hepimizin ortak kültürünün, ortak duyarlılığının özel alanlarından birisi olan bu konuda düşüncelerimi sizlerle paylaşmak için huzurunuza geldim.

Muharrem ayı bizim toplumumuzun, bizim kültürümüzün özel tarihlerinden birisidir. Çok güzel bir tevafukla bu yıl Hazreti Mevlânâ’nın, Şeb-i Aruz’un 736’ncı yılıyla, yıl dönümüyle muharrem ayının birinci gününü aynı anda idrak ettik. Bu da bize, Anadolu’daki inançların ne kadar iç içe yaşadığını, ne kadar birbirinden ayrılmaz bir bütün oluşturduğunu, Mevlânâ’nın, Yunus Emre’nin, Hacı Bektaş’ın, Hacı Bayram Veli’nin, hepsinin bizim ortak kültürümüz, ortak duyarlılığımız açısından bir bütünlük oluşturduğunu bir kez daha hatırlamamıza vesile oldu.

Gerçekten bizim toplumumuz bu inanç kümeleri arasında derin ayrılıklar gözetmez. Biz Hazreti Muhammed’in anasını, Hazreti Muhammed’in kızını birbirinden ayırmayız. Hatta Hazreti İsa’nın anasını aziz sayarız. Böyle engin, derin, tarihle iç içe, Meryem anamızdır, Fatma anamızdır, Emine anamızdır, hepsi bizim ve onların inançlarını, hepsini aynı Yaradan’ın ürünleri olarak bir, aziz ve kutsal sayarız.

Geçmiş yıllarda topraklarımızda, çok eski yıllarda Ön Asya topraklarında, yakın yıllarda Anadolu topraklarında çeşitli acılar, çeşitli tuzaklar, çeşitli olumsuzluklar yaşandı geldi. Şimdi, bunları tarihe gömmek istiyoruz ve bunları tarihin acı hatıraları olarak hafızamızda bir yere yazmak, ibret dersi olarak yazmak ama bir daha tekrarlanmaması için de demokrasi ve hukuk devleti bilincimizi güçlendirmek istiyoruz.

 

Demin değerli arkadaşım gündeme getirdi. Soğuk savaş devleti tasfiye olmamak için, 2000’lere doğru gelirken, 90’ların sonunda soğuk savaş dünyası yıkılınca yeni düşmanlar üretmeye çalıştı. Toplumumuzun bir inanç kümesini, toplumumuzun bir etnik kümesini, toplumumuzun duyarlı bir büyük inanç kümesini zaman zaman soğuk savaşın düşman kavramları yerine koymaya, onları provoke etmeye, onların acıları üzerinden düşmanlıklar yaratmaya çalıştı.

Burada sevgili ve rahmetli Uğur Mumcu’nun ismi anıldı biraz önce. Sevgili ve rahmetli Uğur Mumcu, geçmiş yıllarda defaatle sütununda, aynı silahın acılı bir Anadolu kasabasında, aynı silahın her iki mahallede suç aleti olduğunu defalarca yazdı.

Büyük oyunlar oynandı ülkemizde, yakın yıllarda, son çeyrek yüzyılda büyük oyunlar oynandı; Maraş’ta oynandı, Çorum’da oynandı, Sivas’ta oynandı. İzin verilse hâlâ oynanmaya çalışılacak, izin verilse hâlâ aynı kör kurşunlar, aynı karanlık eller, aynı karanlık silahlar, farklı mahallelerde aynı silahla toplumun bir etnik kümesini, bir inanç kümesini, bir düşünce kümesini birbirine karşı kışkırtmaya çalışacaklar. Şimdi artık bu olmasın diye uğraşıyoruz. Şimdi artık bu tuzaklar yeniden Türkiye'nin önüne ayak bağı olmasın diye uğraşıyoruz. Şimdi artık demokrasi içselleştirilsin, herkes birbirinin varlığına saygı göstersin, tahammül değil saygı göstersin.

Kim kime tahammül edecek? Bu topraklarda hepimiz birbirimiz kadar hak sahibiyiz. Kim kime tahammül edecek? (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Hayır, hepimiz birbirimizi sevgiyle ve saygıyla anlayalım, kucaklaşalım ve inanç farklılıklarımız, etnik köken farklılıklarımız, düşünce farklılıklarımız düşmanlık nedeni olmasın, zenginlik nedeni olsun.

“Barika-i hakikat müsademe-i efkârdan doğar.” diyor Namık Kemal.

Farklı fikirler olmasa…

“Kim okurdu, kim yazardı?

Bu düğümü kim çözerdi?

Koyun kurt ile gezerdi.

Fikir başka başk’olmasa.” diyor Aşık Veysel.

Diyalektik söylüyor, Anadolu’dan bir âmâ ozan evrensel diyalektiği ifade ediyor dört mısrada.

Ama maalesef bu farklılıklarımız, maalesef bu zenginlik sayacağımız o farklı renklerimiz bir dönem birtakım hainler tarafından tuzak, birtakım karanlık oyun aracı yapılmaya çalışıldı. Şimdi bunlar geride kalsın diye uğraşıyoruz. Bizim şu barış dediğimiz, kardeşlik dediğimiz, millî birlik, bütünlük ve kardeşlik açılımı dediğimiz, işte bu tuzaklara artık Türkiye düşmesin, artık birbirimizin düşüncesine düşünceyle cevap verelim, birileri aramıza kan davası, kara oyun sokmasın içindir. Arkadaşım bunları söylemeye vesile verdiği için çok teşekkür ederim.

Dün, elimde Avrupa Birliğinin İlerleme Raporu vardı. Avrupa Birliğinin İlerleme Raporu’nu, kendimizle ilgili bölümleri özellikle dikkatli okudum. Eleştiriler var, olumlu tespitler var. Elbette daha yürüyeceğimiz uzun ince bir yol var. Orada deniyor ki: “İlk defa Türkiye Cumhuriyeti’nde bir iktidar, bir hükûmet farklı inanç kümelerini ciddi biçimde muhatap aldı, Alevi toplumunu ciddi biçimde muhatap aldı, onlarla resmî biçimde bir program çerçevesinde oturmak, sadece bir diskurun dışında, sadece bir politik söylemin dışında, oturmak, onların sorunlarını bir masaya koymak ve çözüm aramak konusunda ilk defa adımlar attı.” Çözüldü mü Türkiye'nin etnik meseleleri, Türkiye'nin inanç kümelerinin meseleleri? Çözülmedi, çünkü derinden gelen, uzun yıllardan gelen ihmaller var, acılar var, sancılar var. Ama, bunu Avrupa dışarıdan bakıyor görüyor, ilk defa, bu, ciddi bir program konusu hâline getirilmeye başlandı.

 

Elbette sorunlar var. Bu ülkede -kimse alınmasın, biz büyük bir devletiz, eksiğimizi, yanlışımızı, fazlamızı kendimiz söyleyebilmeliyiz- geçmiş yıllarda inkârcılıklar yaşandı. O yüzden, biz bazı meseleleri şu anda çözmekte zorlanıyoruz. Geçmiş yıllarda… Ben hatırlıyorum, adına “Milliyetçi Cephe” denilen, bundan yirmi beş yılı aşkın bir dönemden daha eski bir iktidar döneminde bazı inanç kümelerinin, bizim için çok aziz olan ve çok vatansever olduklarını çeşitli olaylarla bildiğimiz inanç kümelerinin hakkında aşağılayıcı, okul kitaplarında sözcükler vardı. Şükürler olsun, bunları artık tartışma dışına çıkardık. Ama hâlâ sorunlarımız yok mu? Elbette, hâlâ var. Ama, yapılanları, iyi niyetle yapılanları görürsek, iyi niyetle yapılanları sadece bir muhalefet mantığı içinde eleştirmek için eleştirmez de yapılanları görür, fazlasını ister “Bu yetmez, bunu yapıyorsunuz, güzel ama daha fazlasını yapın.” dersek işi kolaylaştırırız. Yine, Yunus’un güzel bir sözü var “Gelin tanış olalım, işi kolay kılalım.” diye. Bizim tanışmaktan korkmamamız gerekiyor. Tanışmaktan vazgeçmeyelim. Birbirimizi dinlemekten, birbirimizin yaptığı iyi niyetli gayretleri, İyi niyetli çabaları desteklemekten ama daha fazlasını istemekten sakınmayalım. Onu yaptığımız zaman öyle zannediyorum ki, sorunları çözmek konusunda daha büyük bir mesafe alacağız.

Değerli arkadaşlarım, muharrem ayı bundan sonra acılarımızı hatırlamaya değil, barışı, dostluğu, o aşurenin lezzetini hatırlamaya vesile olsun dilerim.

Aşure hangi evde pişmiyor ki? Muharrem ayında aşure Anadolu’da sadece Alevi yurttaşlarımızın evinde mi pişiyor? Hangi evde pişmiyor ki? Hangi kazanda kaynamıyor ki? Aşurenin tadını hissetmeyen hangi Türkiye Cumhuriyeti yurttaşı vardır ki? (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Bu, bizim birliğimizin, bizim dayanışmamızın, bizim kardeşliğimizin vesilesi olsun dilerim. Yapılanları görelim, daha fazlasını isteyelim. Ben de bundan yanayım ama yapılanları görelim.

Bu vesileyle, değerli arkadaşlarım, Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altına yeni giren bir siyasi partimize, Barış ve Demokrasi Partisinin değerli mensuplarına, Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altında, demokrasi içinde, hukuk devleti içinde yapacakları mücadelede başarılar diliyorum.

ALİ KOÇAL (Zonguldak) – Hükûmet adına mı, kendi adınıza mı söylüyorsunuz?

KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY (Devamla) - Parlamentomuzu, Sayın Başkan sizi ve bütün arkadaşlarımı, değerli arkadaşlarım hepinizi saygıyla ve sevgiyle selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Günay,

Gündeme geçiyoruz.

Sayın milletvekilleri, Sağlık Bakanı Sayın Recep Akdağ, gündemin “Sözlü Sorular” kısmında yer alan sorulardan 1, 22, 29, 31, 33, 37, 38, 39, 40, 57, 63, 68, 73, 83, 85, 183, 184, 185, 186, 199, 221, 222, 224, 229, 250 ve 522’nci sıralarındaki soruları birlikte cevaplandırmak istemişlerdir.

Sayın Bakanın bu istemini yeri geldiğinde ve sırası geldiğinde yerine getireceğiz.

Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.

Meclis araştırması açılmasına ilişkin üç önerge vardır, ayrı ayrı okutuyorum:

V.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Meclis Araştırması Önergeleri

1.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru ve 20 milletvekilinin, Başbakanlık Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Genel Müdürlüğünün çalışmalarının araştırılması amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/498)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Başbakanlık Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Genel Müdürlüğü tarafından desteklenen kırsal alanda sosyal destek projesi, gelir getirici projeler, istihdam eğitimi projeleri, sosyal hizmet projeleri, geçerli istihdam projeleri, toplum kalkınma projelerinin kimlere, hangi şartlarda, nasıl verildiğine dair Anayasanın 98. İçtüzüğün 104 ve 105. maddeleri gereğince Meclis araştırması yapılmasını arz ve teklif ederiz.

1) Reşat Doğru                                 (Tokat)

2) Osman Durmuş                            (Kırıkkale)

3) Kamil Erdal Sipahi                       (İzmir)

4) Mehmet Şandır                             (Mersin)

5) Murat Özkan                                (Giresun)

6) İsmet Büyükataman                      (Bursa)

7) Münir Kutluata                             (Sakarya)

8) Beytullah Asil                               (Eskişehir)

9) Abdülkadir Akcan                        (Afyonkarahisar)

10) Hasan Çalış                                (Karaman)

11) Tunca Toskay                             (Antalya)

12) Zeki Ertugay                               (Erzurum)

13) Mithat Melen                              (İstanbul)

14) Atila Kaya                                  (İstanbul)

15) Sabahattin Çakmakoğlu              (Kayseri)

16) Cemaleddin Uslu                        (Edirne)

17) Yılmaz Tankut                            (Adana)

18) Şenol Bal                                    (İzmir)

19) Kemalettin Nalcı                         (Tekirdağ)

20) Hakan Coşkun                            (Osmaniye)

21) Osman Ertuğrul                          (Aksaray)

Gerekçe

Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Genel Müdürlüğünün misyonu, Adil bir gelir dağılımının sağlanmasına katkıda bulunmak, yoksullukla mücadele kapsamında kaynakların etkin bir biçimde kullanılmasını sağlamak, temel ihtiyaçlarını karşılamaktan yoksun nüfusun en yoksul diliminde yer alan vatandaşlarımızı sosyal yardımlarla desteklemek; üretim ve istihdama yönelik projeleri sürekli kılarak vatandaşların toplumsal hayata entegre olmalarını sağlamak, kamu kuruluşları, sivil toplum kuruluşları, vatandaşlar ve diğer paydaşlar ile eşgüdüm içerisinde çalışarak sosyal yardımların etkin bir biçimde dağıtılmasını sağlamak ve bu doğrultuda sosyal yardım politikaları geliştirmektir.

Genel Müdürlük bu görevlerini, vatandaşlarımızın kimseye muhtaç olmadan devlet desteği ile gelir getirici projeler üreterek, üretici ve istihdam yaratıcı duruma gelmelerini sağlamaktadır. Kurumun bunu gerçekleştirirken, küçük ölçekli girişimcileri özendirmek ve halkımızın geçim seviyesini yükseltmek için de ekonomik kaynakları etkin bir biçimde kullanması gerekmektedir. Burada amaç sosyal adalet olgusu içinde adil bir uygulama yapılmasıdır.

Ancak gerek yazılı ve gerekse görsel basında yer alan bazı haberler ve illerden gelen bilgiler doğrultusunda, bu tür kaynakların ve projelerin muhtaç insanlara değil de partizanlık yapılarak taraftarlara verildiği şeklindedir.

Kamu vicdanının rahatlaması ve Genel Müdürlüğün amaçları doğrultusunda çalışma yapmaları için bu konunun meclis tarafından araştırılması ve gerekli önlemlerin alınması için Meclis araştırması açılması uygun görülmektedir.

Araştırma Önergemiz bu amaçla hazırlanmıştır.

2.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru ve 20 milletvekilinin, belediyelerin mali sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/499)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Ülke genelindeki belediyelerimizin içinde bulunduğu mali sıkıntıların araştırılarak, alınması gereken tedbirler konusunda Anayasanın 98. İçtüzüğün 104 ve 105. maddeleri gereğince Meclis araştırması yapılmasını arz ve teklif ederiz.

1) Reşat Doğru                               (Tokat)

2) Osman Durmuş                          (Kırıkkale)

3) Kamil Erdal Sipahi                     (İzmir)

4) Mehmet Şandır                           (Mersin)

5) Hasan Çalış                                (Karaman)

6) Murat Özkan                              (Giresun)

7) İsmet Büyükataman                    (Bursa)

8) Beytullah Asil                            (Eskişehir)

9) Abdülkadir Akcan                      (Afyonkarahisar)

10) Münir Kutluata                         (Sakarya)

11) Mithat Melen                            (İstanbul)

12) Tunca Toskay                           (Antalya)

13) Atila Kaya                                (İstanbul)

14) Zeki Ertugay                             (Erzurum)

15) Cemaleddin Uslu                      (Edirne)

16) Şenol Bal                                  (İzmir)

17) Kemalettin Nalcı                       (Tekirdağ)

18) Osman Ertuğrul                        (Aksaray)

19) Yılmaz Tankut                          (Adana)

20) Hakan Coşkun                         (Osmaniye)

21) Sabahattin Çakmakoğlu            (Kayseri)

Gerekçe

Belediye yönetim ve hizmetlerinin varlık nedeni insanların sosyal ve ekonomik nedenlerle bir arada yaşama mecburiyetleridir. Bir ülke sınırları içerisinde yaşayan vatandaşların genel müşterek ihtiyaçlarını karşılayan devlet organizasyonu içerisinde, mahalli müşterek ihtiyaçların giderilmesinde belediye organizasyonları gerekmektedir.

Bu nedenle ülkelerin neredeyse tamamında görev, yetki ve sorumluluklar merkezi idare ile mahalli idareler arasında ve değişik oranlarda paylaşılmaktadır. Ülkelerin tarihleri, siyasal gelenekleri, sosyal ve ekonomik yapıları merkezi ve mahalli idare arasındaki ilişkilerde önemli etkilere sahiptir. Türkiye'de de yerel yönetimler ve özellikle belediyeler konusu görev, yetki ve sorumlulukları açısından çok farklı süreçlerden geçerek bugüne ulaşmıştır. 21. yüzyılın hemen başlarında bugün Türkiye'nin en tartışmalı konuları arasındaki yerini korumakta, her hükümetin programında yer alan ve hakkında birkaç kez reform tasarıları hazırlanan bir özellik arz etmektedir. Bu nedenle yerel yönetimlerin güçlendirilmesi yönündeki eğilim ve beklentiler her geçen gün hızla artmaktadır. Çünkü yönetimin ve demokrasinin temel uygulama alanlarından biri olan belediyelerimiz;

Belde halkının içinde yaşadığı çevrenin iyileştirilmesi, imar düzenlemelerinin yapılması, su, kanalizasyon, yol, cadde, garaj, pazaryeri, park ve dinlenme alanları gibi tesislerin yapılması,

Halka açık yerlerin temizliği, burada satılan gıdaların kontrolü, çevre temizliği, halkın mal ve can güvenliğini sağlayacak itfaiye hizmetlerinin sunulması,

Yaşlı ve kimsesizlerin korunması için gerekli tesislerin kurulması, kütüphane, sağlık tesisleri, spor tesisleri, hayvanat bahçesi, hamam ve halk plajlarının kurulması,

Beldenin yapılaşmasına yön vermek amacıyla imar planları yapmak ve uygulamak, bina ve işyerlerine ruhsat vermek, bazı yiyecek maddelerinin sağlığa uygunluğunu ve etiketlerini kontrol etmek ile şehir içi ulaşım belediyelerin temel görevlerindendir.

Kendi uhdesinde olan görevlerini yerine getirmeye çalışan belediyelerimiz Sigorta, Emekli Sandığı, çeşitli vergiler ve kullanmış oldukları krediler dolayısıyla ağır bir borç batağı içerisinde bulunmaktadırlar.

İller Bankası ve merkezi idareden gönderilen ödenekler çalışan personelin maaşını bile karşılayamaz durumdadır. Çünkü gönderilen paralar yukarıda bahsedilen vergi ve kredi borçlarına kesilmektedir.

Bu durum hem belediye hem de personel nezdinde sıkıntı yaratmakta, para olmadığı için de yapılması gereken mecburi hizmetler yapılamamaktadır.

Belediyelerimiz mali durumları iyileştirildiği takdirde halkımıza daha iyi ve kaliteli hizmet verebilecek, vatandaşlarımız rahat ve huzurlu bir yaşam standardına ulaşmış olacaklardır.

Meclis Araştırma önergemiz bu amaçla hazırlanmıştır.

3.- İstanbul Milletvekili Mithat Melen ve 20 milletvekilinin, Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerindeki ekonomik ve sosyal sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/500)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

                                                                                                            16 Kasım 2009

Önceliği insan olan ve insanı esas alan bir yapının Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesinde oluşturulması amacıyla, yaşanan ekonomik ve sosyal sorunların nedenleri, bu sorunlara karşı alınacak önlemler, çözüm önerileri ve gerekli politikaların oluşturulması amacıyla Anayasa'nın 98. ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 104. ve 105. Maddeleri gereğince Meclis Araştırması açılmasını saygılarımızla arz ve teklif ederiz.

1) Mithat Melen                              (İstanbul)

2) Hüseyin Yıldız                           (Antalya)

3) Kadir Ural                                  (Mersin)

4) Mehmet Ekici                             (Yozgat)

5) Abdülkadir Akcan                      (Afyonkarahisar)

6) Osman Durmuş                          (Kırıkkale)

7) Faruk Bal                                   (Konya)

8) Mehmet Şandır                           (Mersin)

9) Hasan Çalış                                (Karaman)

10) S. Nevzat Korkmaz                  (Isparta)

11) Hakan Coşkun                         (Osmaniye)

12) Bekir Aksoy                             (Ankara)

13) Cemaleddin Uslu                      (Edirne)

14) Kemalettin Nalcı                       (Tekirdağ)

15) Osman Çakır                            (Samsun)

16) İsmet Büyükataman                  (Bursa)

17) Mustafa Kalaycı                       (Konya)

18) Necati Özensoy                        (Bursa)

19) Muharrem Varlı                       (Adana)

20) Süleyman Lâtif Yunusoğlu      (Trabzon)

21) Gürcan Dağdaş                        (Kars)

Gerekçe:

Nüfusumuzun %15-16'sının yaşadığı Doğu ve Güneydoğu Anadolu'daki, 21 ilin kalkınamamışlık sorunu bölgede yaşayanlarca bir kader olarak algılanmaktadır. Bölge insanının kendini eşit vatandaş görebileceği bir modele gereksinim vardır. Güneydoğu ve Doğu Anadolu ile ilgili esas sorun, aslı insan olan bölge refahını arttırmaktır. İnsanın sağlıklı, eğitimli, iş sahibi ve üretici olması, temel ihtiyaçlarını rahat görebilen, üreterek refah düzeyini arttırabilen, eğitim düzeyi yüksek bir insan ve iş gücü yapısı gerekmektedir. Kültürel sorunlar dolayısıyla bu bölgenin insanlarının kendilerine eşit davrandığını bilmesi gerekmektedir.

Bugüne kadar Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgesinin kalkınmasıyla ilgili birçok çalışma ve proje yapılmış, bazıları başarılı olmuştur. Ancak yeni bir yapılanmaya gereksinim vardır.

TÜİK verilerinde, Millî Gelirin bölgelere dağılımı, bilgi üretmeme, bölgesel eşitsizlik, işsizlik, sağlık ve eğitim problemleri vurgulanmaktadır. Bölgedeki kent yoksulluğu ön plandadır. 2002-2006 dönemi teşvik yatırımlarının batı illerine ortalama %20 verilirken, %9'un Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesine verildiği gözlenmektedir. Kamu harcamalarından nüfus başına Türkiye ortalamalarının çok altında pay alan bölgenin mahalli idare harcamalarında Türkiye ortalamasının çok altında pay almaktadır. Kentleşme oranı % 60'a yaklaşan bazı illerde Türkiye ortalamasını geçen bölgenin kent sorunlarının hızla büyüdüğünü ancak sorunları çözmeye dönük altyapı yatırımları ve mahalli idarelere merkezden aktarılan paylarının hep düşük kaldığı göze çarpmaktadır.

Cumhuriyet sonrası uygulanan makro ölçekli ekonomi ve bölge politikaları sonucu zaten sosyo-ekonomik gelişme açısından diğer bölgelerin gerisinde seyreden ve yapısal sorunlarla boğuşan bölge ekonomisinin dışa açılma ve ihracata dayalı büyüme stratejisi sonucunda daha da gerilediği görülmüştür. 2007'de Doğu illeri kişi başına 250.-TL Yerel İdare Harcaması alırken, Batı illeri 1000.-TL'nin üzerinde harcama almıştır.

Bölgenin temel geçim kaynağı tarım ve hayvancılıktaki gerilemenin, kentte göçü hızlandırdığı ve kentleşme oranının hızla düştüğü görülmüştür. 2002-2008 yılları arasında ise büyükbaş ve küçükbaş hayvan sayıları neredeyse sabit kalmıştır. Ekonomik olarak sulamaya elverişli arazi miktarı en fazla Erzurum, Ağrı, Kars, Malatya ve Muş'taki araziler suyla henüz buluşturulamamıştır. Toprak reformu yapılmamış ve arazi toplulaştırma yatırımları gerçekleştirilememiştir. Bölgede mutlaka üretim maliyetleri düşürülmelidir.

Güneydoğuda doğurganlığın yüksek olması nedeniyle göç olmuyormuş gibi gözükmesi normaldir. Çocuk ölümlerinin de çok olduğu göz önüne alınarak, bölgede eğitime de ayrıca önem verilmeli, yeterince üniversite açılmalı, kızların ve kadınların eğitimine önem verilmeli ve mutlaka ilköğretime ve okul öncesi eğitime ağırlık verilmelidir.

BELDES-KÖYDES uygulamasında bile bölgeye nüfus başına Türkiye ortalamasının altında ödenek ayrılmıştır. Durumun bu kadar ciddi boyutlara ulaşmış olmasına rağmen hala Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesinde yaşanan sıkıntıların giderilmesinde ciddi bir adım atılmamıştır.

Bölgenin imkânları doğru kullanılmalıdır. Bugüne kadar bölgenin olanaklarının çok doğru kullanıldığı söylenemez. Çağlar önce ilk buğdayın ve koyunun ehlileştirildiği yer olan bu bölgede bugün koyun ve buğday üretimi bile yeterli değildir. Engellemeleri bahane edip bölgenin kalkınabilirliğini harekete geçirmemek politika yanlışlarından doğmaktadır. Asıl olan mevcut yapıyı ortaya çıkarmak ve bu yapı üzerine yeni bir yapı inşa etmekte mümkündür.

Önceliği insan olan ve insanı esas alan bir yapının Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesinde oluşturulması amacıyla, yaşanan ekonomik ve sosyal sorunların nedenleri, bu sorunlara karşı alınacak önlemler, çözüm önerileri ve gerekli politikaların oluşturulması amacıyla Anayasa'nın 98. ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 104. ve 105. Maddeleri gereğince Meclis Araştırması açılmasını arz ve teklif ederiz.

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Önergeler gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki görüşmeler, sırası geldiğinde yapılacaktır.

Sayın milletvekilleri, on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 16.01

 


İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 16.15

BAŞKAN : Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU

KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Gülşen ORHAN (Van)

 

 

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 44’üncü Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

Şimdi gündemin “Sözlü Sorular” kısmına geçiyoruz.

Sağlık Bakanı Sayın Recep Akdağ, gündemin “Sözlü Sorular” kısmında yer alan sorulardan 1, 22, 29, 31, 33, 37, 38, 39, 40, 57, 63, 68, 73, 83, 85, 183, 184, 185, 186, 199, 221, 222, 224, 229, 250 ve 522’nci sıralardaki soruları birlikte cevaplandıracaktır.

VI.- SÖZLÜ SORULAR VE CEVAPLARI

1.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, dünya zenginleri listesindeki kişilerin vergi borcu olup olmadığına ilişkin Maliye Bakanından sözlü soru önergesi (6/646) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı

2.- Antalya Milletvekili Tayfur Süner’in, çocuk nöroloğu olmayan ilimize ilişkin sözlü soru önergesi (6/789) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı

3.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, halkın beslenme biçim ve alışkanlıklarının araştırılmasına ilişkin sözlü soru önergesi (6/834) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı

4.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, Reşadiye’deki uzman doktor açığına ilişkin sözlü soru önergesi (6/843) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı

5.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, ihalelere ilişkin sözlü soru önergesi (6/847) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı

6.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, Kırım Kongo kanamalı ateşi hastalığından hayatını kaybedenlere ilişkin  sözlü soru önergesi (6/872) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı

7.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, Kırım Kongo kanamalı ateşi hastalığına karşı bilinçlendirmeye ilişkin sözlü soru önergesi (6/873) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı

8.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, Kırım Kongo kanamalı ateşi hastalığına karşı uluslararası çalışmalara ilişkin sözlü soru önergesi (6/874) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı

9.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, Kırım Kongo kanamalı ateşi hastalığına karşı aşı geliştirilmesine ilişkin sözlü soru önergesi (6/875) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı

10.- Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün, sağlık kurumlarındaki yolsuzluk iddialarına ilişkin sözlü soru önergesi (6/913) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı

11.- Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu’nun, bir sağlık ocağının personel ihtiyacına ilişkin sözlü soru önergesi (6/936) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı

12.- Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün, Gaziantep’te böbrek nakli merkezi kurulmasına ilişkin sözlü soru önergesi (6/955)  ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı

13.- Şırnak Milletvekili Sevahir Bayındır’ın, bebek ölümleri meydana gelen bir hastanenin denetimine ilişkin sözlü soru önergesi (6/967) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı

14.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, Tokat Devlet Hastanesine MR cihazı alımına ilişkin sözlü soru önergesi (6/984)  ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı

15.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, Tokat’daki yatak işgal oranlarına ilişkin sözlü soru önergesi (6/986)  ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı

16.- Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün, eczacılar ve eczaneler hakkındaki kanunda değişiklik yapılmasına ilişkin sözlü soru önergesi (6/1147) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı

17.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, eczanelerin reçete üzerinden tahsil ettiği muayene ücretlerine ilişkin sözlü soru önergesi (6/1149) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı

18.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, eczacıların yaptığı bazı işlemlere ilişkin sözlü soru önergesi (6/1150) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı

19.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, kapanan eczanelere ilişkin sözlü soru önergesi (6/1151) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı

20.- Gaziantep Milletvekili Hasan Özdemir’in, Gaziantep’in sağlık hizmetlerindeki bazı ihtiyaçlarına ilişkin sözlü soru önergesi (6/1172) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı

21.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, memurlardan alınan tedavi katılım payına ilişkin sözlü soru önergesi (6/1213) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı

22.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, doğum vakalarına ilişkin sözlü soru önergesi (6/1214) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı

23.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Ağrı-Eleşkirt’teki yatırımlara ilişkin sözlü soru önergesi (6/1216) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı

24.- Gaziantep Milletvekili Hasan Özdemir’in, Gaziantep’te engelli raporlarının çabuklaş-tırılmasına ilişkin sözlü soru önergesi (6/1222) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı

25.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, onkoloji hastanesi ihtiyacına ilişkin sözlü soru önergesi (6/1251) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı

26.-  Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, Tokat’ta onkoloji hastanesi yapılıp yapılmayacağına ilişkin sözlü soru önergesi (6/1580) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı

Şimdi soru önergelerini okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorumun Maliye Bakanı Kemal Unakıtan tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

                                                                                                      Dr. Reşat Doğru

                                                                                                               Tokat

Soru: Bir dergi tarafından yapılan çalışmada dünyanın zenginleri listesinde ilk 500 kişide 35 adet vatandaşımız yer almıştır. Bunların şahıslarının ya da şirket vb. şekilde ortak oldukları kuruluşlarının vadesi geçmiş veya vadeye bağlanmış vergi borcu var mıdır?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Sağlık Bakanı Sayın Recep Akdağ tarafından sözlü olarak cevaplandırılması için gereğini saygılarımla arz ederim.

                                                                                                         Tayfur Süner

                                                                                                             Antalya

SSPE, kızamığa karşı aşılanmamış, aşılandığı hâlde yeterli bağışıklık düzeyine ulaşmamış veya aşılanmadan önce kızamık geçirmiş çocuklarda ortaya çıkan ölümcül bir hastalıktır. SSPE’nin kesin bir tedavisi bulunmamaktadır. Hastalık, ancak virüsün yayılmasını geciktiren ilaçlarla kontrol altına alınabilmektedir. Sadece Diyarbakır’da 135 bilinen SSPE hastası bulunmaktadır. Ancak buradaki hasta sayısının 250 civarında olduğu tahmin edilmektedir. Buna rağmen acı olan taraf, Diyarbakır Çocuk Hastanesinde görevli bir “çocuk nöroloğu” bulunmakta olduğudur. Bu doktor izinli olduğu zaman yerine müdahale edecek bir başka doktor bulunmamaktadır.

Soru 1: Kaç ilimizde “çocuk nöroloğu” yoktur?

Soru 2: Bu hastalıktan dolayı tedavi görmek için şehir dışına çıkan hasta yakınlarına yer ve ulaşım desteği sağlamayı düşünüyor musunuz?              

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorumun Sağlık Bakanı Sayın Recep Akdağ tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

Saygılarımla.

                                                                                                          Dr. Reşat Doğru

                                                                                                                   Tokat

Soru: Beslenmeye bağlı sağlık problemlerinin çözümü için, halkımızın beslenme biçim ve alışkanlıkları üzerine bir araştırma yapmayı düşünüyor musunuz?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorumun Sağlık Bakanı Sayın Recep Akdağ tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

Saygılarımla.

                                                                                                          Dr. Reşat Doğru

                                                                                                                   Tokat

Soru: Tokat Reşadiye ilçemizde uzman doktor açığı mevcuttur. Reşadiye ilçemizin özellikle yaz aylarında nüfusu artmaktadır, uzman doktor açığının giderilmesi için Reşadiye ilçemize atama yapmayı düşünüyor musunuz?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorumun Sağlık Bakanı Sayın Recep Akdağ tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

Saygılarımla.

                                                                                                          Dr. Reşat Doğru

                                                                                                                   Tokat

Soru: 16.06.2008 tarihli ülke genelinde yayın yapan bir gazetede, Kamu İhale Kurumu Başkanına atfen yayınlanan haberde mevzuata aykırılık nedeniyle en fazla Sağlık Bakanlığının ihalelerinin iptal edildiği haberi yayınlanmıştır. Bakanlığınız merkez ve taşra teşkilatı tarafından;

1- 2007 yılında kaç ihale yapılmıştır?

2- Bu ihalelerden kaç tanesi Kamu İhale Kurumu tarafından iptal edilmiştir?

3- Teftiş Kurulu Başkanlığınızca veya muhakkikler vasıtası ile şikâyet üzerine ya da normal denetim sırasında usulsüzlük tespit edilerek incelenen ve iptal edilen ihale sayısı kaçtır?

4- 2006 ve 2007 yıllarında Teftiş Kurulu Başkanlığınca teşkilatlarınızda yapılan normal denetim, inceleme ve soruşturma sayısı ne kadardır?

5- Gazete haberinde belirtildiği şekilde, mevzuata aykırılık nedeniyle ihalelerin iptal edilmemesi için ne gibi çalışmalar yapıyorsunuz?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorumun Sağlık Bakanı Sayın Recep Akdağ tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

Saygılarımla.

                                                                                                          Dr. Reşat Doğru

                                                                                                                   Tokat

Soru: Kırım Kongo Kanamalı Ateşi hastalığının ilk görüldüğü Kelkit vadisinde bugüne kadar ve ülke genelinde kaç kişi hayatını kaybetmiştir?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorumun Sağlık Bakanı Sayın Recep Akdağ tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

Saygılarımla.

                                                                                                          Dr. Reşat Doğru

                                                                                                                   Tokat

Soru: Kırım Kongo Kanamalı Ateşi hastalığının nedeniyle can kaybı her gün artmaktadır. Halkımızın bilinçlendirilmesi konusunda ne gibi çalışmalar yapmaktasınız?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorumun Sağlık Bakanı Sayın Recep Akdağ tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

Saygılarımla.

                                                                                                          Dr. Reşat Doğru

                                                                                                                   Tokat

Soru: Kırım Kongo Kanamalı Ateşi hastalığı nedeniyle can kaybı ülkemizde yaygınlaşmaktadır. Bu hastalık uluslararası kuruluşlara bildirilmiş midir, bu konuda uluslararası bir çalışma mevcut mudur?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorumun Sağlık Bakanı Sayın Recep Akdağ tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

Saygılarımla.

                                                                                                          Dr. Reşat Doğru

                                                                                                                   Tokat

Soru: Kırım Kongo Kanamalı Ateşi hastalığı nedeniyle can kaybı ülkemizde yaygınlaşmaktadır. Bu hastalık ile mücadele için Bakanlığınızca yapılmakta olan aşı geliştirme çalışması var mıdır?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Sağlık Bakanı Sayın Prof. Dr. Recep Akdağ tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                                             Yaşar Ağyüz

                                                                                                                Gaziantep

Seçim bölgem Gaziantep'te, 25 Aralık ve Şehitkamil Devlet Hastanelerine Gaziantep Emniyet Müdürlüğünün eş zamanlı olarak,

Ankara'da ise Ankara Emniyet Müdürlüğünün PROTEZ adı ile hastanelerdeki ihalelere ilişkin yaptığı mali operasyonlarda ihalelerdeki yolsuzluğun çok büyük boyutlarda olduğu saptanmıştır.

1. Sağlık Bakanlığınız döneminde, bağlı kurumlarınızın ilaç yolsuzluğu ile kamuoyu gündeminde yer alması, değişik illerdeki Devlet Hastanelerinde yapılan ihalelerde yolsuzluğun trilyonlara varması üzerine tedbir almayı düşünüyor musunuz?

2. Devlet Hastanelerinde ihale yolsuzluklarını, malzeme alımlarında yapılan usulsüzlükleri önlemek için ne gibi tedbirler almayı düşünüyorsunuz?

3. Hastanelerde yolsuzluğun en yoğun olduğu dönemin yaşanması, ihaleleri ve denetimi yapan elemanların bilgi ve deneyim eksikliğinden mi kaynaklanmaktadır?

4. Bakanlığınız döneminde yolsuzluk ve usulsüzlük nedeniyle soruşturma geçiren, yargılanan, tutuklanan ve şu anda hapishanede bulunan personel sayınız ne kadardır?

Bunlardan kaçı üst düzey yönetici konumundadır?

Sağlıkta dönüşüm yerine rantsal dönüşüm mü sağlanmıştır?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorumun Sağlık Bakanı Sayın Recep Akdağ tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

                                                                                                   Mehmet Serdaroğlu

                                                                                                          Kastamonu

Kastamonu İli Tosya İlçemizin Kilkuyu Köyü, etrafındaki 15-20 köyün merkezi olup, pazar kurulan, Tosya İlçesine en uzak yerleşim bölgesidir. Bu sebeple, Kilkuyu Sağlık Ocağı’nda yeterli sağlık personeli bulundurulması, bölge insanı açısından çok önem taşımaktadır. Kilkuyu Sağlık Ocağında doktor olmadığı gibi yeterli personel de yoktur. Kısa bir süre önce yapılan festivalde kalp krizi geçiren hemşerimize müdahale edecek eleman bulunamamıştır.

Soru: Kastamonu İli Tosya İlçesi Kilkuyu Sağlık Ocağı’na doktor ve yeterli sağlık personeli ataması yapılacak mıdır?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Sağlık Bakanı Prof. Dr. Sayın Recep Akdağ tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim. 11.08.2008

                                                                                                        Yaşar Ağyüz

                                                                                                           Gaziantep

Seçim Bölgem olan Gaziantep 6’ncı büyük il olup, il nüfusu 1.500.000’i aşmış bulunmaktadır. Bölge içerisinde her konuda cazibe merkezi olan kentimizde böbrek hastaları da bir hayli fazla olup, bu hastaların çoğu ekonomik güçlük içerisinde yaşam ve tedavi olma mücadelesi vermektedirler.

1- Nakil merkezlerinin bulunduğu büyük illere gidip nakil başvurusu yapmak zorunda olan böbrek hastalarımızı bu zorluktan kurtarmak için Gaziantep’te Bakanlığınıza bağlı var olan hastanelerin birisinde böbrek nakil merkezi kurulmasını gerekli görüyor musunuz?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın, Sağlık Bakanı Sayın Recep Akdağ tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim. 04.09.2008

                                                                                                     Sevahir Bayındır

                                                                                                              Şırnak

1- Bebek ölümlerinde sorumluluğu bulunanlar hakkında Bakanlığınızca bir soruşturma başlatılmış mıdır? Başlatılmışsa hangi aşamadadır?

2- Kalite Yönetim Sistemi Sertifikası’na sahip olmasına karşın enfeksiyon riski ve sağlıksız koşullarda hasta kabul eden söz konusu hastaneyle ilgili olarak en son kontrol ve denetim ne zaman yapılmıştır?

3- Yetersiz personel ve sağlıksız koşullara rağmen kapasitesinin üzerinde hasta neden kabul edilmiştir? Hastane personelinin yeterli olduğunu düşünüyor musunuz?

4- Hastanenin sağlık çalışanlarının, giriş çıkışlarının kontrolü amaçlı retina tarama uygulaması hangi gerekçeyle uygulanmaktadır?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorumun Sağlık Bakanı Sayın Recep Akdağ tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

Saygılarımla.

                                                                                                      Dr. Reşat Doğru

                                                                                                              Tokat

Soru: Tokat Devlet Hastanesine ne zaman MR cihazı alınacaktır?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorumun Sağlık Bakanı Sayın Recep Akdağ tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

Saygılarımla.

                                                                                                       Dr. Reşat Doğru

                                                                                                                Tokat

Soru: Tokat ili ve ilçelerinde bulunan yataklı tedavi merkezlerinde yatak işgal oranı nedir?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Sağlık Bakanı Sayın Prof. Dr. Recep Akdağ tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                                          Yaşar Ağyüz

                                                                                              CHP Gaziantep Milletvekili

Sağlıkta dönüşüm programının uygulamaya konulduğu 2004 yılından itibaren, Eczacılık hizmet sunumu ile ilgili olarak yapılan ve yapılması düşünülen değişiklik ve düzenlemeler kamuoyunda ve Eczacılar arasında sıkıntı ve tepkilere neden olmuştur.

Ülkemizdeki Eczacılar "Artık yeter” diyerek tepkilerini ve önerilerini 21 Aralık 2008 günü düzenledikleri Demokratik ve katılımcı miting ile duyurmaya çalışmışlardır.

1. 6197 sayılı Eczacılar ve Eczaneler hakkındaki kanunda değişiklik yapılması için Bakanlığınızın bir çalışması var mıdır? Düşünülmekte midir?

2. 6197 sayılı yasada düzenleme yapılması gerekirse, Eczacıların ve bağlı oldukları Meslek Odalarının öneri ve görüşlerini dikkate alır mısınız?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorumun Sağlık Bakanı Sayın Recep Akdağ tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

Saygılarımla.

                                                                                                       Dr. Reşat Doğru

                                                                                                                Tokat  

Soru:  Eczacıların  reçete üzerinden tahsil  ettikleri  muayene  ücretlerini kaldırmayı düşünüyor musunuz?   

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorumun Sağlık Bakanı Sayın Recep Akdağ tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

Saygılarımla.

                                                                                                       Dr. Reşat Doğru

                                                                                                                Tokat  

Soru: Eczacıları, reçete onay sistemi, muayene ücret farkları gibi çeşitli prosedürlerden kurtararak, hastaya ilaçların tarifi ile ilgilenmeleri için bürokratik işlemlerden kurtarmayı düşünüyor musunuz?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorumun Sağlık Bakanı Sayın Recep Akdağ tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

Saygılarımla.

                                                                                                       Dr. Reşat Doğru

                                                                                                                Tokat  

Soru: Ülkemizde 2007-2008 yıllarında kaç eczane kapanmıştır?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Sağlık Bakanı Recep Akdağ tarafından sözlü olarak yanıtlanmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                                          Hasan Özdemir

                                                                                                               Gaziantep

Gaziantep ili Ortadoğu Bölgesi'nde bir sağlık kenti olma potansiyelini içinde barındırmaktadır. Ancak Gaziantep'teki mevcut durum kentin kendi içerisinde bile sağlık ihtiyaçlarını gideremeyecek durumda olduğunu göstermektedir. Örneğin, kentte Sağlık Ocağı başına düşen nüfus sayısı Türkiye ortalamasının üstünde bir seyir izlemektedir.

Buna göre;

1) Sağlık alanında Gaziantep'te yeni Sağlık Ocakları kurmayı planlıyor musunuz?

2) Kentin yatak kapasitesini arttırmak için ne gibi projeleriniz vardır?

3) Gaziantep ilinin aciliyetli ihtiyacı olan bir Eğitim-Araştırma Hastanesi'nin açılması Bakanlığınız gündeminde yer almakta mıdır?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorumun Sağlık Bakanı Sayın Recep Akdağ tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

Saygılarımla.

                                                                                                         Dr. Reşat Doğru

                                                                                                                  Tokat

Soru: Maaşlarına yeterli zam yapılamamasından dolayı geçinmekte zorlanan memurlardan sağlık kurumlarından alınan tedavi katılım payları, ödenemez duruma gelmiştir. Tedavi katılım paylarını kaldırmayı düşünüyor musunuz?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorumun Sağlık Bakanı Sayın Recep Akdağ tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

Saygılarımla.

                                                                                                         Dr. Reşat Doğru

                                                                                                                  Tokat

Soru: 2008 yılı içerisinde hastanelerde kaç tane normal doğum, kaç tane sezaryen ameliyatı yapılmıştır. Kaç tane ölü doğum olmuştur?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Sağlık Bakanı Sayın Prof. Dr. Recep Akdağ tarafından sözlü olarak cevaplandırılması konusunda gereğini saygılarımla arz ederim. 27.01.2009

                                                                                                             Ensar Öğüt

                                                                                                                Ardahan

1 - Ağrı ili Eleşkirt ilçesinde yarım kalmış ve halen inşaatı devam etmekte olan hangi işler vardır?

2 - Yarım kalan ve halen inşaatı devam etmekte olan işleri ne zaman bitirmeyi düşünüyorsunuz? Yarım kalan işler 2009 yılı programına alınmış mıdır?

3 - Bakanlığınız tarafından Ağrı ili Eleşkirt ilçesinde hangi konuda yatırım yapılmıştır. Yapılan yatırımlara ne kadar bütçe ayrılmıştır?

4 - 2009 yılı programına dahil edilen yatırımlar ile ilgili ödeneklerin ne kadarı aktarılmıştır ?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Sağlık Bakanı Sayın Recep Akdağ tarafından sözlü olarak yanıtlanmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                                         Hasan Özdemir

                                                                                                              Gaziantep

Ülkemizde birey hakları bakımından uygulamada en çok sıkıntı görülen toplumsal kesim engelli vatandaşlarımızdır. Yasal düzenlemelerle bu vatandaşlarımızın kanunlarda belirlenen haklarından faydalanabilmesi için yine kanunlarda gösterildiği şekliyle hastanelerden sağlık raporları alması gerekmektedir. Gaziantep ili'ndeki 25 Aralık Devlet Hastanesi, Avukat Cengiz Gökçek Devlet Hastanesi ve Gaziantep Tıp Fakültesi Hastanesi kanunda gösterilen özellikler taşıyan hastanelerdir. Ancak bu hastaneler engellilerin durumlarını değerlendirecek uzman personel eksikliğinden dolayı raporları hızlı hazırlayamamaktadır.

Buna göre;

1) Engelli vatandaşlarımızın haklarını kullanmalarının ilk aşaması olan bu raporların hazırlanmasını hızlandırmak için ilgili hastanelerde uzman personel artırımı Bakanlığınız gündeminde yer almakta mıdır?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorumun Sağlık Bakanı Sayın Recep Akdağ tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

Saygılarımla.

                                                                                                         Dr. Reşat Doğru

                                                                                                                 Tokat

Soru: Ülkemizde tam teşekküllü Onkoloji hastaneleri ihtiyaca cevap verememektedir. Başka illere ve Tokat iline Onkoloji hastanesi açmayı düşünüyor musunuz?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Sağlık Bakanı Sn. Recep Akdağ tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasının teminini arz ederim.

                                                                                                         Dr. Reşat Doğru

                                                                                                                 Tokat

Soru: Tokat ilinde son zamanlarda çeşitli tür kanser vakalarına çokça rastlanmaktadır. Sağlık kuruluşlarına bu tür hastalıklarla ilgili başvurular gün geçtikçe artmaktadır. Sağlık Kuruluşlarının birleştirilmesi ile birlikte bazı kuruluşlar hizmet dışı kalmaktadır. Bu yönlü olarak Tokat ili ve çevresine hizmet verebilecek bir Onkoloji hastanesine ihtiyaç vardır. Tokat iline Onkoloji hastanesi yapmayı düşünüyor musunuz?

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Akdağ. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Teşekkür ediyorum Değerli Başkanım.

Değerli milletvekilleri, gündemin 1’inci sırasındaki soruya cevap veriyorum. Maliye Bakanlığımıza sorulmuş bir sorudur. Dünyanın zenginlerinin listesiyle ilgili bir soru, daha doğrusu o listede yer alan vatandaşlarımızla ilgili bir soru. Dünya zenginleri listesinde yer alan vatandaşlarımızın kendilerinin ya da ortak oldukları şirketlerin vergi borcu bulunup bulunmadığı soruluyor. Önergede yer alan soruya, Vergi Usul Kanunu’nun 5’inci maddesinde yer alan vergi mahremiyetine ilişkin hükümler sebebiyle cevap verilmesi mümkün bulunmamaktadır. Aynı maddenin dördüncü fıkrası çerçevesinde belirlenen tutarı aşan borcu bulunan mükellefler vergi dairelerinde ilan edilmekte ve ayrıca, belli sürede Maliye Bakanlığı Gelir İdaresi Başkanlığının İnternet sitesinden de kamuoyumuza duyurulmaktadır.

Gündemin 22’nci sırasındaki soruda, SSPE hastalığıyla ilgili olarak Diyarbakır’daki durum ve çocuk nöroloğu ihtiyacı ortaya konmakta ve bununla ilgili bir soru sorulmaktadır.

Değerli milletvekilleri, ülkemizde kızamık hastalığı ve buna bağlı gelişen SSPE hastalığının tamamen ortadan kaldırılmasını hedefleyen bir kızamık eliminasyon programı yürütüyoruz ve şükürler olsun ki bu hususta büyük bir başarı kazanmış durumdayız. 2001 yılında ülkemizde kızamıklı çocuk sayısı 30 bindi. Bu SSPE hastalığı, kızamık geçiren çocuklarda aşağı yukarı ortalama beş yıl sonra ortaya çıkan, ilerleyici bir nörolojik hastalık ve maalesef bu ilerleyicilik de durdurulamıyor ve sonuçta çocuklarımız özürlü durumuna geçip bir müddet sonra da hayatlarını kaybedebiliyorlar. 2009 yılında ise ülkemizde görülen kızamıklı vaka sayısı sadece 5’tir, bunlar da yurt dışı kaynaklıdır yani Türkiye kızamığı elimine etmektedir. Dolayısıyla Türkiye’de artık SSPE hastaları önümüzdeki yıllarda görülmeyecektir.

Peki, acaba bu SSPE’ye yol açan kızamık hastalığının dünyadaki durumu ne? Dünya Sağlık Örgütünün 2009 istatistik yıllığına göre 2007 yılında İngiltere’de 1.022, İsviçre’de 1.015 vaka görülmüştür. Ülkemizde görülen kızamıklı vaka sayısı, biraz önce ifade ettiğim gibi, o da yurt dışı kaynaklı vakalar olmak üzere yalnızca 5 vakadır.

Gelelim “Bu SSPE hastalıklarının geçmişte kızamığın yoğun görüldüğü illerde -ki Diyarbakır bu illerimizden biridir- sık görülmesi sebebiyle çocuk nöroloğu ihtiyacı ne kadar karşılanıyor?” sorusuna. Türkiye’de çocuk nöroloji uzmanı olanların toplam sayısı 67’dir, yalnızca 67. Bunlardan 2’si şu anda Diyarbakır ilimizde görev yapmaktadır; birisi bir devlet hastanemizde, birisi de bir özel hastanede. Gerçekten ihtiyaç birçok alanda olduğu gibi bu alanda da çok yüksektir. Diğer sorulara cevap verirken de ifade etmek durumunda kalacağım, Türkiye’de doktor sayısı yetersizdir, bununla ilgili çabalarımızı biliyorsunuz.

Ayrıca bu hastaların hem tedavi giderleri hem de bakım hizmetleri için Sosyal Güvenlik Kurumumuz tarafından ve illerde sosyal yardımlaşma ve dayanışma vakıfları tarafından gerekenlerin yapılması için de bütün girişimlerimizi yapmış durumdayız. İllerde bu hizmetler layık olduğu biçimde verilmektedir.

Gündemin 29’uncu sırasında, beslenmeye bağlı sağlık problemlerinin çözümü için araştırma yapılıp yapılmayacağı sorulmaktadır. Bu çok önemli bir sorudur. Sorunun sahibi değerli milletvekilimize, Sayın Reşat Doğru’ya teşekkür ediyorum.

1974 ve 1984 yıllarında ülkemizde böyle iki çalışma var. Biz 2008’den başlatmak üzere bir proje geliştirdik, 2009’da bir eylem planı ortaya koyduk, gerekli elemanları, eğitimlerini yaptık ve çalışmalara başladık. Temel Sağlık Hizmetleri Genel Müdürlüğümüz, Ankara Numune Eğitim Araştırma Hastanesi ve Hacettepe Üniversitesiyle birlikte, Sağlık Bilimleri Fakültesi Beslenme ve Diyetetik Bölümü iş birliğiyle Türkiye’de 20 bin kişiyi içine alacak büyük bir beslenme araştırması yapmaya başladık. Bu araştırmanın sonuçları 2010 yılında ortaya çıkacak, hem kötü beslenmeden doğan zayıf kalma durumlarının, bodur kalma durumlarının hem de şişmanlıktan doğan durumların önüne geçilmesi için de bize önemli bir vasıta teşkil edecektir. Yani böyle bir çalışmayı düşünüyoruz, planladık, yürütmeye başladık, 2010 yılında tamamlayacağız.

Bir sonraki cevap vereceğim soru gündemin 31’inci sırasında, yine Sayın Doğru tarafından sorulan bir sorudur. Tokat Reşadiye ilçemizdeki uzman doktor açığından ve bunun ne zaman tamamlanacağından bahsetmektedir Değerli Milletvekilimiz. Reşadiye ilçemizde bugün itibarıyla toplam 6 uzman hekimimiz görev yapmaktadır ve personel dağılım cetveline göre de buraya planlayabildiğimiz uzman hekim sayısı 8’dir. Çocuk sağlığı ve hastalıkları uzmanının ayrılmak üzere olduğunu öğrendiğimiz için 30’uncu devlet hizmet yükümlülüğü yerleştirmesinde çocuk uzmanı alımı da planlanmış durumdadır.

Gündemin 33’üncü sırasındaki soru, değerli milletvekilleri, Sağlık Bakanlığı ihaleleriyle ilgili bir sorudur. 2007 yılında Sağlık Bakanlığımızda, Sağlık Bakanlığına bağlı döner sermayeli kuruluşlarda -ki bunların sayısı bin civarındadır, sene içerisinde sayı zaman zaman değişebilmektedir- bu bin civarındaki kurumda 2007 yılında 41.559 ihale yapılmıştır. Kamuda en çok ihalenin yapıldığı kuruluşlar Sağlık Bakanlığına bağlı döner sermaye kuruluşlarıdır. Bu 41.559 ihaleden sadece 400’ünde ihalenin iptaline karar verilmiştir yani ihale iptali kararı verilen ihaleler bu hesaba göre yüzde 1’in altındadır ve elbette bu iptaller ihale sırasında yapılan usul hataları ve benzeri meselelerden dolayı ortaya çıkmaktadır. Yani bu ihalelerin iptal sebebi her seferinde bir yolsuzluk da değildir. Mutlaka içlerinde yolsuzluk yapılmış olan ihaleler de bulunmaktadır ama bu 400 ihalenin büyük çoğunluğu usul hatalarıyla ilgilidir ve aslında kamuda bu kadar çok ihale yapan ve ihalesi bu kadar az iptal edilen kuruluşlar veya bakanlıklar açısından da Sağlık Bakanlığı ön sıradadır yani ihale iptallerinin az olduğu bir bakanlığız biz.

Bununla birlikte, Bakanlığımız Teftiş Kurulu Başkanlığınca 2006 yılında 443 adet sağlık kurum ve kuruluşunda denetim yaptık, 2007 yılında 173 adet sağlık kurum ve kuruluşunda denetim yaptık. Elbette belli aralıklarla Bakanlığımıza bağlı kurumların satın alma süreçlerinde görev yapan görevlilere yönelik çeşitli eğitim programları düzenliyoruz. Soruda da bahsediliyor, gerçekten eğitimin bu ihale iptallerini önleme hususunda çok büyük etkisi var. Nitekim, en son olarak geçtiğimiz yılın temmuz ayı içinde bütün kurumları kapsayan, ihale mevzuatına yönelik bir eğitim programını TOBB Üniversitesi ve Kamu İhale Kurumumuz iş birliğiyle de yürürlüğe koymuş durumdayız.

Gündemin 37, 38, 39 ve 40’ıncı sıralarındaki sorular Sayın Doğru tarafından sorulmuş Kırım Kongo Kanamalı Ateşiyle ilgili sorular. Müsaadenizle bu sorulara birlikte bir cevap vermek istiyorum çünkü hepsi birbiriyle alakalı sorular. Kırım Kongo Kanamalı Ateşi ülkemizde özellikle bahar ve yaz aylarında görülen, kırsal kesimde görülen, daha çok da Orta Anadolu ve Orta Anadolu’nun kuzeyinde görülen bir hastalıktır. Bu hastalık daha önce de ülkemizde muhtemelen görülüyor olmasına rağmen -ki görülmüyor olması pek düşünülemez- 2002 yılına kadar hastalığın ismi konabilmiş değildi. Ben, bir çocuk hekimi olarak da böyle hastalarla karşılaştığımı hatırlıyorum kendi çalıştığım üniversitede. İşte, ateşi olan, ağır seyreden, kanamaları olan, ölebilen hastalar ama adı yoktu. 2003 yılında bu meseleyi bir bilimsel kurulla ele aldık ve bu bilimsel kurulumuz meseleyi derinlemesine araştırdıktan sonra bu bölgelerde görülen hastalığın Kırım Kongo Kanamalı Ateşi olduğunu tespit edebildi ve o günden itibaren de hastalıkla ciddi bir mücadele içerisindeyiz.

2002 yılından itibaren bu hastalıktan 217 vatandaşımız maalesef hayatını kaybetti, 2009 yılında da 63 kişi hayatını kaybetmiştir. 2008 ve 2009 yılı figürlerini, rakamlarını ele aldığımızda hastalığı kontrol açısından bir duraklatma dönemine girdiğimizi söyleyebilirim. Daha doğrusu 2002’den itibaren rakamlara baktığımızda sürekli olarak bu rakamlarda artış varken 2008 ve 2009 rakamları birbirine çok benziyor. Ümidimiz, bundan sonraki yıllarda hastalığın seyrini yavaşlatmak ve aşağıya doğru bunu döndürmektir. Can kayıplarımızın 49’u Kelkit Vadisi civarındaki illerde gerçekleşmiştir, Tokat’ta 30, Gümüşhane’de 8, Sivas’ta 7 ve Giresun’da 4.

Bu hastalıkla ilgili olarak, değerli milletvekilleri, ölüm hızı ortalaması dünyanın değişik ülkelerinde yüzde 30 ila 50 arasında değişebilmektedir. Ülkemizde ölüm hızı ortalaması yüzde 5 ila 6’lar civarındadır. Aslında, ölüm hızının bu kadar düşürülebilmesinin altında gerçekten bölgesel anlamda çok dikkatli bir çalışma yatıyor. Hem bu şehirlerimizdeki hekimlerimizi, sahada çalışan meslektaşları, sağlık çalışanlarını iyi bir eğitime tabi tuttuk ve bu eğitimleri tekrarlıyoruz hem de bölgesel hastaneler tespit ettik. Mesela, burayla alakalı olarak Sivas Cumhuriyet Üniversitesinde daha çok ağır hastaları toplayarak burada tedavilerini yürütüyoruz. Ama hem Tokat ilimizde hem diğer Çorum ilimiz ve benzeri illerimizde de bu husustaki enfeksiyon hastalıkları uzmanlarımızın ve diğer arkadaşlarımızın bilgi seviyesi de bugün büyük ölçüde geliştirilmiş durumdadır.

Bu hastalıkta kişisel korunma önlemleri çok önemlidir değerli milletvekilleri. Bunun üzerinde çok duruyoruz. Yaptığımız çalışmalar sonunda şunu fark ettik: Kırsal bölgede, Orta Anadolu’da, Kelkit Vadisi’nden başlayarak Orta Anadolu’nun kuzeyinde veya Karadeniz’in, Karadeniz Bölgesi’nin güney tarafındaki vatandaşlarımızda, kırsalda, vatandaşlarımızın gerçekten farkındalığının çok yükselmesi lazım. Bunun sadece ulusal kanallarla, televizyonlarla ve diğer kanallarla yapamayacağımızı fark ettik. Dolayısıyla bu bölgedeki vatandaşlarımızla bire bir, yüz yüze çalışıyoruz. Bunu geçtiğimiz yıl çok düzenli yaptık. Birden fazla, bazen 2 kere, 3 kere, hazırlanmış materyallerle, broşürlerle, eğitilmiş sağlık elemanlarımız köylerde vatandaşlarımızın kapısını çalarak bire bir eğitim yapıyorlar. Bu farkındalık çok önemli.

Daha önce de bilim adamlarımızın bu husustaki tavsiyelerini çeşitli vesilelerle kamuoyumuza ifade etmiştim. Bu değerli soru vesilesiyle bir kere daha ifade ediyorum. Şu anda kış mevsimindeyiz, Kırım Kongo görülmüyor ama bahar mevsiminden itibaren Orta Anadolu’da, işte Çorum, Karabük, Çankırı, Sivas, Gümüşhane gibi illerimizde bu hastalık yeniden ortaya çıkacak. Vatandaşlarımız kendilerini koruma hususunda çok itina etmeliler. Detaylı bilgi şimdi vermeyeceğim ama şu kadarını söyleyeyim: Kendi kapılarına kadar gelip bilgi veren sağlık görevlilerinin bu husustaki tavsiyelerine büyük dikkat göstermelerini ben kendilerinden istirham ediyorum vatandaşlarımızın. Şöyle bir şey var: “Eskiden beri bu kene vardı, bize bir şey olmaz, ne olacakmış.” düşüncesi aslında hastalığın kontrol altına alınmasını zorlaştırıyor. Bunun zıddına büyük şehirlerde, şehir merkezlerinde gereksiz bir panik havasının da çok anlamsız olduğunu ifade etmek isterim çünkü bugüne kadar hastalanan ve hayatını kaybeden vakaların içerisinde doğrudan şehirde yaşayan vatandaşımız hemen hemen hiç yok. Varsa bile, mutlaka bu mevsimde, yani bahar, yaz mevsiminde köye gitmiş, kırsala gitmiş, hayvanların otlakları veya benzeri yerlerde misafir olmuş vatandaşlarımız bunlar. Dolayısıyla mesele, bu bahsettiğimiz bölgenin kırsal kesiminin bir meselesidir. Biz de meselenin üstünde bu anlamda ciddiyetle durmaktayız.

Tabii bu işle ilgili bir sitemiz var, bu sitemizde bilgi veriyoruz ama bu sitelerden çok -çünkü kırsaldaki vatandaşımızın bu siteleri, vesaireyi takip etme ihtimalinin çok yüksek olmadığını düşünüyoruz- söylediğim gibi yüz yüze, bire bir çalışarak bunu geliştirmeye çalışıyoruz.

REŞAT DOĞRU (Tokat) – Aşı var mı Sayın Bakanım?

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) – Aşı konusunda şunu yapıyoruz: Şimdi, bir defa şunu söyleyebilirim: Hastalığın daha çok görüldüğü ülkeler Türkiye coğrafyasına benzeyen ülkeler; mesela Doğu Avrupa, mesela Rusya, mesela Afrika’nın belli bölgeleri veya Orta Asya. Yani ılıman iklimin yaygın yaşandığı Avrupa ikliminde bu hastalık görülmüyor. Bizim bu bahsettiğimiz bölgelerin coğrafyasına sahip yerlerde hastalık görülüyor. Bütün bu ülkeler içerisinde bu konuda en geniş bilgiye sahip olan ülke, bilimsel anlamda da artık Türkiye Cumhuriyeti’dir. Geniş bir bilim adamı kuruluyla beraber çalışıyoruz. Bu anlamda, değerli milletvekilimizin sorduğu aşı üretimi çalışmalarını da yapıyoruz. Dünyada bu aşıyı üreteceksek Türkiye’nin dışında şu anda üretebilecek bir ülke var gibi görünmüyor.

Tabii, aşı çalışması çok kolay bir çalışma değil, uzun soluklu bir çalışmadır. Refik Saydam Hıfzıssıhha Merkezi Başkanlığımız ve Erciyes Üniversitesiyle birlikte bu çalışmalar yürütülüyor. Sevindirici bir husus, aşı üretimindeki ilk basamak olan antijen üretimi gerçekleştirildi. Aşı üretim çalışmalarına bilim adamlarımız devam ediyorlar. Bu arada, aşının yanında antiserum dediğimiz, hastalara uygulanabilecek bir madde var, bir ilaç var. Burada biraz daha ilerideyiz. Etik kurullardan onay alarak bilim adamlarımız bu hususta ön çalışmalarına başlayabildiler. Önümüzdeki yıllarda da bu çabalarımızı devam ettireceğiz. Hep beraber çaba göstermemiz gereken bir konudur. Özellikle bölgedeki kanaat önderlerinin, siyasetçilerin de bu hususta bence önemli katkıları olacaktır. Siz değerli milletvekillerimizin de bu husustaki desteklerini bekliyoruz.

57’nci sıradaki soru…

BAŞKAN – Sayın Akdağ, daha önce cevaplamış olduğunuz Sayın Süner’in sorusuyla ilgili Sayın Süner sisteme girmişler. Onun ek bir açıklama ihtiyacı var mı acaba?

Buyurunuz Sayın Süner.

TAYFUR SÜNER (Antalya) – Sayın Başkanım, Sayın Bakanıma bazı konuları sormak istiyorum.

Konuşmasında dedi ki: “Yirmiye yakın ilde çocuk nöroloğu yok.” Bunun için herhâlde kadro yaratacaksınız, öyle anladım, değil mi? “Altmış küsur tane ilimizde çocuk nöroloğu var.” dediniz.

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) – Öyle değil efendim. 67 çocuk nöroloğu var Türkiye’de, hepsi bu kadar  sayının. Yani her ile…

TAYFUR SÜNER (Antalya) – Demek ki yeteri kadar yok.

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) – Yok efendim, maalesef yok, keşke olsa. Ama inşallah önümüzdeki yıllarda olacak.

TAYFUR SÜNER (Antalya) – Şimdi, bununla ilgili domuz gribinde de pek başarılı değilsiniz yani o konuyu da ağzımıza yüzümüze bulaştırdık.

Ülkemizde yirmi beş bine yakın eczane bulunurken ilaç satışını markete indirmek gibi bir bit yeniğiniz var. Eczacılara bu kötülüğü neden yapıyorsunuz? Karar gerçekleşirse bu kadar eczane ne yapacaktır hiç düşündünüz mü?

AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) – Sayın Bakanım, siz cevap vermeye devam edin.

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) – Değerli Başkanım, usulde böyle bir şey var mı bilmiyorum.

BAŞKAN – Sayın Süner, sormuş olduğunuz soruyla ilgili ek açıklama istiyordunuz.

TAYFUR SÜNER (Antalya) – Yine Bakanımla ilgili bunlar.

BAŞKAN – Ama yeni soru değil, usul o yönde.

Teşekkür ediyoruz.

Buyurunuz Sayın Bakan.

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) – Teşekkür ediyorum Değerli Başkanım.

57’nci sıradaki soruda, Gaziantep’te bazı hastanelerde Emniyet Müdürlüğünün eş zamanlı olarak yaptığı operasyonlar ve bu operasyonlarda ulaşılan sonuçlar ifade edilerek bazı yorumlar yapılmaktadır. Bu arada, hastanelerde yolsuzluğun en yoğun olduğu dönemin yaşanması gibi bir iddiada da bulunulmaktadır.

Değerli milletvekilleri, aslında bu operasyonlar Sağlık Bakanlığımızla Emniyet Genel Müdürlüğümüzün iş birliğiyle yapılmaktadır. Aslında belli yolsuzlukların ortaya çıkarılması bu konuda hükûmetlerimiz döneminde yolsuzluğun arttığı anlamına gelmez, yolsuzluk konusunda hükûmetin ve bakanlıkların hassasiyetinin arttığı anlamına gelir. Nitekim, Uluslararası Saydamlık Örgütünün Yolsuzluk Algılama Endeksi’ne göre, 1998 yılında ülkemizin notu 10 üzerinden 3,4; 2002 yılında notumuz 3,2’ydi, 2008’de ise bu not 4,6’dır. Tabii ki bunu daha yukarı çıkarmamız lazım el birliği ederek.

GÜROL ERGİN (Muğla) – Yok, demek ki daha usturuplu yapılıyor Sayın Bakan.

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) – Yolsuzluk bir toplumun bir anlamda kanseri gibi bir hastalığıdır. Bu hususta hükûmetler ve hükûmetlerle birlikte muhalefetiyle beraber Türkiye Büyük Millet Meclisi ve sivil toplum örgütleri dâhil bütün toplumun birlikte omuz omuza verip gayret göstermesi gerekir ama 3,4’lerden 4,6’lara çıkmak aslında önemli bir başarıdır. Daha alacağımız çok yol olduğunu da bize gösteriyor.

Biz kendi dönemimizde elektronik ihale yöntemi, Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Ulusal Bilgi Bankası gibi düzenlemelerle usulsüzlüklerin önüne geçilmesini hedeflemekteyiz. Yolsuzlukla mücadelede bir denetim zafiyetimiz yoktur. Bakanlık olarak yolsuzlukla mücadele bağlamında yolsuzluk karşıtı bir kültür oluşturmaya da çalışıyoruz. Bu amaçla 2006 yılında Teftiş Kurulumuzu “Avrupa Sağlık Hizmetlerinde Dolandırıcılık ve Yolsuzluk Ağı”na üye yaparak eğitim ve etkinliklere müfettişlerimizi gönderdik ve üye ülke denetim birimleriyle karşılıklı personel değişimi yaparak da bu husustaki insan kapasitemizin bilgi ve deneyimlerini geliştirmeye çalışıyoruz.

Bu arada, program çerçevesinde yürüttüğümüz çalışmalarımızda yolsuzluğun da kaynaklarını kurutmaya çalışıyoruz. Örneğin, gerek kaynak israfına gerekse randevu verilmesi suretiyle hasta mağduriyetine sebep olan hastane uygulamalarını ortadan kaldırıyoruz. Muayenehaneciliğin büyük ölçüde azalması, hizmet alımları yoluyla bekleme listelerinin ortadan kaldırılması bunların en önemli örnekleridir. Vatandaşı bir kamu hizmeti alırken kapının önünde ne kadar bekletirseniz yolsuzluk o kadar artar. Onun için bunları ortadan kaldırmaya çalışıyoruz. Sağlıkta Dönüşüm Programı’mızın bu anlamda rant sağlamayla ilişkilendirilmesi kanaatimce bir haksızlıktır. Bu şekilde bir yorum var, bunu kesinlikle kabul etmiyoruz.

Mesela: Gaziantep 25 Aralık Devlet Hastanesinde benim talimatımla başlatılan denetimler ve sonucunda yapılan soruşturmalarla sorumlular hakkında adli, idari ve tazmin yönünden gerekli yasal işlemlerin hepsi yapılmış durumdadır. Yolsuzlukla mücadeleye kararlılıkla devam edeceğiz.

Sayın Serdaroğlu, 63’üncü sırada, Tosya ilçemizde Kilkuyu köyü ve etrafındaki köylerin sağlık hizmetleri ve personel ihtiyacına ait bir soru yöneltmiş. Şunu ifade etmek isterim: Kilkuyu ve çevresindeki köylerde -toplam beş köyde- yaşayan 594 vatandaşımız vardır. Değerli milletvekilleri, Kilkuyu, Kastamonu’nun Tosya ilçesine 37 kilometre uzaklıktaki bir köyümüz. Gönül arzu eder ki bu durumda olan köylerimize de doktor vererek hizmet edelim, ancak Türkiye’deki doktor sayısı bir pratisyen hekimin sağlık ocağı tabibi olarak veya aile hekimi olarak 3 binin üzerinde bir nüfusa hizmet etmesini gerektiriyor. Yani, elimizdeki doktor sayısı yekûnu bu kadardır. Dolayısıyla, toplam nüfusu 500-600 civarında olan bir grup köye 1 hekim tahsisi maalesef mümkün olamamaktadır. Kilkuyu köyümüzde 1 ebe bugün için hizmet ediyor.

Bu arada da tabii ki, 112 acil yardım hizmetleri köylere kadar, biliyorsunuz, dönemimizde hizmete başladı. Bunun dışında da bu köy ve yanındaki köyler aile hekimliği olarak Tosya ilçemizden hizmet alıyorlar ve ayrıca buralara da mobil, hareketli sağlık hizmetleri götürüyoruz. Haftada bir kere uygun bir ekip bu köylerimize giderek ziyaretler yapıp vatandaşımızın ihtiyacını görmeye çalışıyor.

Aslında bu sorunun ortaya çıkardığı bir gerçek var değerli milletvekilleri: Kastamonu, Afyon, Erzurum, Sinop gibi başka örneklerini de sayabileceğim bazı şehirlerimizde kırsalın yaygınlığı, köy sayılarının fazlalığı ve nüfusun dağınıklığı gerçekten doğrudan sağlık hizmetini bu köylerde vermek üzere eleman istihdamını çok zorlaştırmaktadır Türkiye’de. Bunun için köy yollarının iyi yapılması, buralara 112 ekiplerinin zamanında ulaşmasını sağlayacak organizasyonun kurulması, hava ambulans sistemi dâhil ve hareketli bir hizmetle bu köylere gidilip gelinmesi gerekiyor. Bugün yapmaya çalıştığımız budur. Yoksa Türkiye’deki on binlerce köyün her birine verebilecek hekim sayısı maalesef ülkemizde mevcut değildir.

BAŞKAN – Şimdi, bir dakika efendim.

Serdaroğlu, sisteme girmişsiniz.

Sorusunu cevapladınız galiba değil mi Sayın Bakan?

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) – Evet efendim, evet Değerli Başkanım.

BAŞKAN – Lütfen, varsa bir ek talebiniz…

MEHMET SERDAROĞLU (Kastamonu) – Çok teşekkür ediyorum.

Sayın Bakanım, bir yıl, beş ay, on iki gün önce vermiş olduğum bir soruya bugün burada cevap verdiniz, teşekkür ederim.

Şu an itibarıyla, Kilkuyu’muzdaki sağlık ocağında ebe veya hemşire yoktur doktor olmadığı gibi, sadece bir sağlık memuru vardır ve burada, gerçekten, on beş, yirmi tane köy vardır ve nüfus hareketlidir yani zaman zaman 600 olduğu gibi, muhtelif zamanlarda da 6 bine kadar, 7 bine kadar çıktığı vakidir. Şimdi, burada -orada da ifade ettiğim gibi- her sene bir festival oluyor, bu festivalde bir arkadaşımız hayatını kaybetti, kalp krizi geçirdi, buna müdahale edecek bir sağlık memuru dahi bulamadık. Şimdi şunu söylemek istiyoruz: Efendim, tabii mobilize şeyleri kurmak, bunlar gayet güzel, kurduğumuz zaman buradaki personeli azaltabiliriz ama bugün yoksa, lütfen, burayı bir kere daha gözden geçirip… Kilkuyu -sizin de ifade ettiğiniz gibi- Tosya ilçemize çok uzak olan bir köydür ve pazar kurulan bir yerdir, mahaldir; onun için burada bir ebenin veya bir hemşirenin, özellikle bir ebenin bulunmasında büyük fayda vardır.

Teşekkür ederiz.

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Serdaroğlu.

Buyurunuz.

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) – Değerli Milletvekilimize teşekkür ediyorum.

Değerli Milletvekilim, bağışlayın, aslında orada bulunan kişi sağlık memuru değil, hemşire.

MEHMET SERDAROĞLU (Kastamonu) – Efendim, ben de şimdi muhtara sordum.

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) – Bir erkek o, evet.

MEHMET SERDAROĞLU (Kastamonu) – Muhtardan şimdi aldım.

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) – O bir erkek. Müsaade edin, hemen izah edeceğim efendim.

Yine, yüce Meclisimizle birlikte yaptığımız bir düzenlemeyle, geçmişte “toplum sağlığı memuru” diye bilinen ve aslında o eğitimi aldığı hâlde hemşirelik yapamayan erkek personele bu düzenlemeyle hemşirelik yapma imkânı getirdik. Yasada bu değişikliği yaparken de komisyonda çok tartıştık, “Bu kişilere hemşire diyelim mi yoksa başka bir isim mi verelim…” Hatta espri yapıp “hemşir” diyelim falan diyenler bile oldu. Ama bu çok yaygın bir tabir olduğu için, hemşire tabiriyle beraber bu erkek personel çalışıyor. Şu anda orada çalışan personel bir erkek hemşiredir.

MEHMET SERDAROĞLU (Kastamonu) – Erkek hemşire!

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) – Evet, ama bu kavram tabii yeni bir kavram. Köylüye de mutlaka yabancı geliyor, size de yabancı gelmesi tabiidir.

63’ü bitirmiş olduk.

68’inci sırada, Gaziantep’teki nüfustan, altıncı büyük il olmasından bahsederek Sayın Ağyüz, haklı bir biçimde, böbrek nakliyle ilgili bir soru sormaktadır.

Değerli milletvekilleri, gerçekten Gaziantep ilimiz, bizim bu bölge yapılanmasındaki önemli merkezlerimizden biridir gerek kendi nüfusunun yüksekliği gerekse çevreden hizmet alma ihtimali olan nüfusun yüksekliği sebebiyle. Gaziantep Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi, Kalp, Akciğer Nakil Merkezi 2008 yılında, böbrek ve karaciğer nakil merkezleri de 2009 yılında Bakanlığımca ruhsatlandırılarak faaliyete geçmişlerdir. Yine, sorunun sorulduğu tarih itibarıyla Gaziantep’te böyle bir ihtiyaç vardı gerçekten. Bugün, Üniversite Hastanemiz, Bakanlığımızla da irtibat hâlinde, iş birliği hâlinde bölgede nakilleri büyük bir başarıyla gerçekleştirebilir duruma gelmiştir.

73’üncü sırada sorulan soruda, Sayın Sevahir Bayındır, bebek ölümlerinden… Bu soruda hangi hastane olduğu yok ama o günün tarihine baktığım zaman Zekai Tahir Burak Hastanesinden bahsedildiği anlaşılıyor, maksadın o olduğu anlaşılıyor -2008 yılındaki- ve bir hastanemizdeki bebek ölümlerinden bahsetmektedir.

Değerli milletvekilleri, ben hayatının çok önemli bir yılını bebeklerle ve çocuklarla, onlara hizmetle geçirmiş bir doktorum. Üstelik, Doğu Anadolu Bölgesi’nde bu hizmeti yaptım. Türkiye’de yeni doğan bebeklerin durumu geçmiş yıllarda gerçekten bir felaketti; hem bu bebekler hastanelere ulaşamazdı hem hastaneye ulaştıklarında yeterli altyapı, donanım ve uygun yoğun bakım imkânları yoktu. Daha önce, Plan ve Bütçe Komisyonunda ve yüce Meclisteki bütçe görüşmesinde de, konuşmamda ifade etmiştim: Türkiye’de yeni doğan yoğun bakımıyla ilgili kapasiteyi geçmişle kıyaslanmayacak kadar, belli alanlarda 5 katına, 6 katına, 8 katına, 10 katına çıkardık. Bu çabalar ve bebek ölümleriyle ilgili diğer çabalarımızdır ki Sağlıkta Dönüşüm Programı’yla birlikte bebek ölümlerinin binde 13’lere gerilemesini sağladı. Bununla gerçekten iftihar ediyoruz. Türkiye Cumhuriyeti, en gelişmiş ülkelerin bebek ölümlerinde erişebildiği rakamlara erişmeye çok yaklaşmıştır. Bizim 2010 yılı hedefimiz, bebek ölümlerini binde 20’nin altına çekmekti. 2009 yılında binde 13 hedefine ulaşmış durumdayız.

Bir hastanede yeni doğan ölümleri oldu. Daha önce, hatırlarsınız, Edirne’de olmuştu, sonra Kayseri’de oldu, üniversite hastanelerinde. Sağlık Bakanlığına bağlı bir eğitim hastanesinde, Ankara’da oldu. Yine İzmir’de, Sağlık Bakanlığına bağlı bir eğitim hastanesinde oldu. Zannediyorum, Manisa veya Mersin’de, bir ilimizde oldu, 2008’de, ondan önceki yıllarda. Ama dikkat ederseniz, süreç içerisinde bunların sayısı her yıl azalıyor. Bu bir süreç değerli arkadaşlar. Bu işi öyle bir yerden almıştık ve öyle bir noktaya getirdik ki…

Şimdi, soruda soruluyor, deniyor ki: “Personeli yetersizse buraya niye bebek alındı?” Değerli Bayındır’ın kendi mesleği de şimdi söyleyeceğim şey açısından çok önemlidir. Türkiye’de Dünya Sağlık Örgütünün Avrupa Birliği ortalamasına kıyasla hemşire sayısı 6 kat daha azdır, altıda 1; böyle bir durumdayız. Dolayısıyla, personeli, hemşireyi yeni doğana verdiğiniz zaman erişkin yoğun bakımında eksikliğini çekiyorsunuz, erişkin yoğun bakımına verdiğiniz zaman sahada eksikliğini çekiyorsunuz. Elimizden geldiği kadar dengeli biçimde hemşire kaynağını kullanarak ülkenin bütün bölgelerinde bu hizmeti sunmaya çalışıyoruz. Ne acıdır ki ülkemizde, yıllarca, bazı meslek örgütleri, değerli milletvekilleri, bu sayıların fazla olduğundan bahsetmişler ve bu sayıların artmaması için gayret göstermişlerdir.

REŞAT DOĞRU (Tokat) – Sayın Bakanım, sağlık meslek liseleri açalım, düzelsin.

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) – İşte, onu ifade ediyorum ben de.

Biz göreve geldiğimizde, benden bir önceki Değerli Bakanımız sağlık meslek liselerini biraz canlandırmıştı. Zaten ondan önce sağlık meslekler yok edilmişti. Doğrudur, üniversitelerde hemşirelerin yetişmesi daha doğru bir iştir ama ne zaman üniversitelerdeki kapasiteyi artırırsanız o zaman bunları azaltabilirsiniz. Türkiye’de şöyle bir şey yapılmış 90’lı yılların sonunda: Bir karar alınmış “Üniversitede bundan sonra yetiştirelim, meslek liselerini kapatalım.” Sonra meslek liseleri kapatılmış ve büyük bir hemşire eksikliğine yol açmış bu durum. Dolayısıyla, bizden önce başlatılan bu hamleyi biz geliştirerek devam ettirdik. Bu sene zannediyorum 14 bine yakın hemşirelik öğrencisi eğitim-öğretime başladı meslek liselerinde ve üniversitelerde. YÖK’le yaptığımız çalışmalar üniversitelerde de bu öğrenci sayısını artırabildiğimiz bir döneme bizi getirdi. İnşallah önümüzdeki beş yıl içerisinde Türkiye’de hemşire sayısını biraz daha artıracağız.

Bir 2023 vizyonumuz var. Bu 2023 vizyonunda 200 bin hekim ve 400 bine yakın da hemşire… Rakamları kesin konuşmuyorum “yakın” diyorum çünkü üzerinde hâlâ çalışıyoruz. Türkiye'nin böyle bir ihtiyacı karşılayan bir ülke olması gerektiğine inanıyoruz ve bu hususta meslek örgütlerimizin geçmişte “Hemşire sayısı fazladır, doktor sayısı fazladır.” şeklindeki iddiaları ve bu yöndeki yönlendirmeleri ve bu işle ilgili kuruluşların da bu meseleyi göz ardı etmesi aslında Türkiye'nin bugünkü sıkıntısıdır.

Biz önemli bir dönüşüm programı gerçekleştirdik değerli milletvekilleri. Bana soruluyor zaman zaman: “En büyük probleminiz nedir? Türk sağlık sisteminin en büyük handikabı nedir?” Türk sağlık sisteminin en büyük handikabı, en önemli problemi yetişmiş personel sayısındaki eksikliktir. “Sayısındaki” diyorum bakın, kalitemizin diğer ülkelerdeki kaliteden daha geri olduğuna hiç inanmadım ama bu sayıyı mutlaka artırmalıyız.

Şimdi bu bağlamda, yeni doğan, Zekai Tahir Burak Hastanesinin kapısına gelmiş. Ne yapacaksınız? İçeri mi almayacaksınız o yeni doğanı? Ne kadar imkânınız varsa, ne kadar personeliniz varsa alacaksınız ve hizmet vereceksiniz. Yapılmış olan budur. O tarihlerde gerekli soruşturmalar yapılmış, gerekli incelemeler yapılmış ve o günden bugüne kadar da yine o olaylar sırasında görülen bazı eksiklikler de dikkate alınarak sistem çok daha geliştirilmiş durumdadır.

BAŞKAN – Bir dakika Sayın Bakan.

Sayın Bayındır, buyurun.

SEVAHİR BAYINDIR (Şırnak) – Sayın Bakanımız, bizim sorularımıza başlarken “güneydoğu” diye başlıyor. Oysa ben Ankara’nın göbeğinde bir hastaneyle ilgili soru sormuştum.

Şimdi, pek çok hastane var. Kabul edip çocukların toplu ölümüne yol vereceğimize başka hastanelere, başka yerlere sevk etme şansı var.

İkincisi, bebek ölümleri artık tesadüf değil yani bir yıl içinde birkaç yerde toplu bebek ölümleri gerçekleşti. Burada sorduğumuz sorulardan biri de daha önceki olaylarla ilgili de sormuştuk: Taşeron sisteminin olmasının, sürekli personel değişiminin, hijyen koşullarının oluşmamasının, rantabl bir sisteme dayalı programın uygulanıyor olmamasının, bu sonuçların açığa çıkmasında rolü yok mudur? Bunu sorgulamayacak mıyız? Yani, soru sormayacak mıyız bu temelde?

Şimdi, hemşirenin hem statüsünün geliştirilmesi hem de sayısının artırılması için bütün sağlık çalışanları ve hemşireler şunu söylemektedir: Eşit düzeyi yakalamak için üniversitelerde daha fazla hemşire yetiştirmek gerekiyor. Doğru, 90’lı yılların başında sağlık kolejleri kapatılmak istendi bir süre ama sonradan yeniden sağlık kolejleri devam etmek durumunda kaldı ama esas önemli sorun, o meslek içindeki statüyü ortaklaştırmak, eğitim düzeyini yükseltmek. Bu, beraberinde kaliteli hizmeti, etkili hizmeti getirecektir ve aynı meslek grubu arasındaki bu ayrımcılığı da ortadan kaldıracaktır.

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Bayındır.

Buyurun Sayın Bakan.

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) – Değerli Başkanım, Sayın Bayındır’a teşekkür ediyorum.

Aslında, taşeron sistemi, personel değişimi, bunlar bunlara yol açıyor gibi ön yargılar, çok doğru ön yargılar değil.

SEVAHİR BAYINDIR (Şırnak) – Enfeksiyon neye bağlı? Enfeksiyonun sebebini nasıl tespit edeceğiz Sayın Bakan?

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) – Değerli milletvekilleri, olayın aslı şudur, bakınız: Bir ülkenin sağlık sistemi, o ülkedeki sağlık göstergeleriyle değerlendirilir. Bu, bilimsel olarak da böyledir, bütün dünya da bunu yapar.

SEVAHİR BAYINDIR (Şırnak) – Bir yatağa 3 çocuk koyarak siz buna zemin hazırlamıyor musunuz?

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) – Yani, eğer Türkiye’de son yedi yıldaki sağlık sistemi, bebek ölümlerini -bu arada yeni doğan ölümlerini- hepimizin iftihar edebileceği -bu arada Sayın Bayındır’ın da iftihar edebileceği- bir düşük rakama, orana geriletmişse burada yapılan şeyler doğru demektir.

SEVAHİR BAYINDIR (Şırnak) – Grafikler öyle söylemiyor.

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) – Ne ise, tarif ettiğiniz her şeyden bahsediyorum. Dolayısıyla herhangi bir kurumdaki bir olaya veya bir probleme odaklanarak bir sağlık sistemi sorgulanamaz.

SEVAHİR BAYINDIR (Şırnak) – Sadece bir olay değil, bin bir olay getirebilirim.

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) – Bakın, şimdi, bu genellemeler çok yanlıştır.

SEVAHİR BAYINDIR (Şırnak) – Siz bir buçuk yıl sonra sorumuza cevap vermeye çalışırsanız denetlemeyi nasıl gerçekleştireceksiniz? Size denetimi sormuşuz, mesela “En son denetimi ne zaman yapmışsınız?” diye sormuşuz size.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Siz devam edin Sayın Bakanım, siz devam edin.

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) – Şimdi halkımız duymadığı için Değerli Milletvekilimizin yandan konuşmasını, ben onun konuştuklarını da azıcık söyleyerek konuşmama devam edeyim.

Şimdi, diyor ki: “Biz denetlemeyecek miyiz, sormayacak mıyız?” Tabii, Değerli Milletvekilim, soracaksınız, denetleyeceksiniz, ben de hem yüce Meclisimizi hem de Türk halkını aydınlatmak üzere gerekli cevapları vereceğim.

SEVAHİR BAYINDIR (Şırnak) – İki yıl sonra mı cevap vereceksiniz?

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) – Şimdi, bu sık yapılıyor, bu metodolojik bir hatadır. Bu soru için söylemiyorum, genel olarak, bu kürsüye gelindiğinde iktidar uygulamaları tenkit edilmeye çalışılırken falanca ilden bir kişiden örnek veriliyor. Bunun sağlık olması da şart değil. Orada problemin olmadığı anlamına gelmez bu. Evet, orada problem vardır ve çözülmelidir. Biz 72 milyon insanın seksen bir vilayette yaşadığı bir ülkeyiz, küçük bir ülke falan değiliz yani. Sisteme bütün olarak bakacaksınız.

Eğer -bu ülkede bunu Türkiye’deki bütün bilim adamları, çocuk sağlığı hastalıklarıyla ilgilenen herkes kabul ediyor, bütün halk sağlığı uzmanları kabul ediyor, uluslararası örgütler kabul ediyor- 2009 yılında Dünya Sağlık Örgütünün Avrupa Bölge Raporu’nu açıp okursak açıkça görüyoruz ki burada Türkiye'nin geldiği nokta takdir ediliyor. Yani bebek ölümlerini binde 13’lere çekmeniz demek, yeni doğan ölümlerini de çok ciddi ölçüde aşağı çekmiş olmanız demektir. Burada binlerce ölümden bahsediyoruz, yani 30 bin kişi ölürken 15 bin kişi ölmeye başlamıştır, yarın 10 bin kişi hayatını kaybedecektir. Dolayısıyla bir tek noktaya temas ederek “Sistem bitmiş, sistem batmış!” demek metodolojik açıdan yanlıştır.

SEVAHİR BAYINDIR (Şırnak) – Evreni örneklemelerle sunarsınız. Bu bilimsel bir sorgulama sistemidir Sayın Bakan.

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) – 83’üncü sırada, Sayın Reşat Doğru’nun “Tokat Devlet Hastanesine ne zaman MR cihazı alınacaktır?” sorusuna cevap veriyorum.

Değerli Milletvekilim, Tokat Devlet Hastanemiz MR ihtiyacını hizmet alımı yöntemiyle şu anda karşılamaktadır. 2009’un ilk on bir ayında da 11.309 adet MR çekimi yapılmıştır. MR tetkiki istenen bir hasta Tokat ilimizde en geç üç gün içerisinde ve herhangi bir ek ücret ödemeksizin bugün bu hizmetten yararlanabilmektedir. Aslında Türkiye’de genel durum budur. Yani, MR’dan söz açılmışken, Sağlık Bakanlığı hastanelerinde ve geçmiş SSK hastanelerinde 18 MR cihazı mevcuttu, şu anda MR cihazı sayımız 230’lara ulaştı. Bunların hepsi kamunun mülkü değildir ama bir kısmı mülk, bir kısmı hizmet alımı yöntemiyle bu hizmetler illerimizde verilmektedir.

Sayın Doğru’nun 85 sıra sayılı sorusunda Tokat’taki hastanelerin 2009 yılı on bir aylık istatistik verilerine göre doluluk oranları soruluyor. Tokat Devlet Hastanesi yüzde 87, Vali Recep Yazıcıoğlu Kadın Doğum ve Çocuk Hastalıkları Hastanesi yüzde 74, Turhal 38, Zile 33, Erbaa 67, Niksar 36, Reşadiye 42. Toplamda Sağlık Bakanlığına bağlı hastanelerin doluluk oranı yüzde 56’dır, Gaziosmanpaşa Üniversitesi Araştırma ve Uygulama Hastanesinin 96’dır -buranın yatak sayısı maalesef yetersiz- özel bir hastanenin de yüzde 96 civarındadır.

Bildiğiniz gibi, Tokat ilimizde yeni bir hastane yapıyoruz, yakında hizmete sokacağız, çok modern ve güzel bir hastane inşa ettik. Bunu Tokat ilindeki yatak sayılarını artırmak için yapmıyoruz, yatak kalitesini ve hizmet kalitesini artırmak için yapıyoruz.

183’üncü sırada Sayın Ağyüz’ün eczacılarımızla ilgili bir sorusu var, özellikle 6197 sayılı Eczacılar ve Eczaneler Hakkında Kanun’la ilgili bir sorusu var. Bu hususta şu anda Bakanlığımızın doğrudan yürüttüğü bir çalışma yok ama Eczacılar Birliğimiz ve eczacı milletvekillerimizle birlikte bir kanun taslağı hazırlanıyor, biz de bu taslağa Bakanlık olarak katkı veriyoruz. Bu anlamda şunu özellikle ifade etmek istiyorum: Süreç içerisinde, Dönüşüm Programı içerisinde eczacılarımızla ilgili zaman zaman birtakım sıkıntılar yaşandı, özellikle Birlikle ilgili sıkıntılar yaşandı ama her seferinde diyalog yollarını açık tutarak bu problemleri çözdük. Ben inanıyorum ki bugün gündemde olan, özellikle Sosyal Güvenlik Kurumumuzun anlaşmalarıyla alakalı olarak bugün gündemde olan problem de diyalog yoluyla karşılıklı görüşmeler yoluyla çözülecektir. Hükûmetimizin burada aldığı bir tutum var: Biz ilaçların fiyatlarını son altı senedir sürekli olarak düşürüyoruz. Peki, ilaçların fiyatı düşünce bundan kim kazançlı çıkıyor? Bundan, bir defa halkımız her şekilde kazançlı çıkıyor. Kendi ödediği vergilerle veya primlerle ilaca daha az para ödenmiş oluyor. Ayrıca, kendisinin katkı payı olarak ödediği yüzdelik dilimlerde de daha az para ödemiş oluyor ama tabiidir ki ilaç fiyatları azaldıkça gerek ilaç sektörü gerekse ilaç sektörünün ilaçlarını halka ulaştıran, satan eczaneler tarafında biraz kazanç ve kârlılık tarafı azalmaktadır çünkü ilaçların Türkiye’deki satış değerleri, satış fiyatları, maksimum satış fiyatları azalıyor. Tabii ki bir hükûmet bunu yapacak yani 80 liralık bir ilacı 20 liraya sattırabilmek büyük bir başarıdır, 80 liralık bir ilacı 50 liraya sattırmak büyük bir başarıdır. Bu arada kârlılık oranlarındaki düşmelerden dolayı da bazı sıkıntılar yaşandı, yaşanıyor, bunlar karşılıklı görüşmelerle aşılabilecek problemlerdir.

184 ve 185’inci sıralarda, Sayın Doğru’nun, eczacıların reçete üzerinden tahsil ettikleri muayene ücretlerini kaldırmayı düşünüp düşünmediğimize dair bir sorusu var.

Aslında, değerli milletvekilleri, olay şöyle: Devlet hastanelerinde vatandaşın muayene katkı payı olarak ödemekte olduğu bir bedel var bugün. Nedir bu bedel? Bir vatandaş devlet hastanesine gittiği zaman, Sağlık Bakanlığına ait bir hastaneye gittiği zaman normalde sigortası ödemeleri yapıyor. Peki, vatandaş ne kadar para ödüyor? Vatandaş, muayene için 5 lira para ödemiş oluyor. Eğer bir reçete de almışsa 8 lira, daha doğrusu 8 lira ödüyor ama reçete almamışsa 5 lira ödüyor yani bunu vatandaşa hiç ödettirmesek tabii ki bu, vatandaşın daha çok hoşuna gider ama ben, Türk halkına, değerli vatandaşlarımıza şunu hatırlatmak istiyorum: Türkiye’de insanımız, geçmişte ister yeşil kartlı olsun ister işçi olsun ister BAĞ-KUR’lu, esnaf, işçi emeklisi, memur emeklisi olsun, bir hastanenin kapısına gittiği zaman -devlet hastanesinin veya SSK hastanesinin- önemli bir hastalığı varsa bir muayenehaneye gitmeden, oraya para ödemeden hiçbir hizmet alamazdı. Bunu halkımız çok iyi biliyor. Bir ameliyat olacaksa, önemli bir hastalık için tedavi görecekse doktora ilaveten o muayenehanede para vermeden bir hizmet alamazdı. Ee, şimdi geldiğimiz nokta o kadar farklı ki.

Şimdi, halk olarak, vatandaş olarak, ödediğimiz 8 lirayı konuşuyoruz. Bu 8 lira, Sağlık Bakanı olarak ifade ediyorum, çok yüksek bir rakam değildir. Hastanelerin gereksiz kullanımını da bir anlamda önleyebilecek bir mekanizmadır. Bir tarafta muayenehaneye ödenen 100 lira, 150 lira, 250 liralar, ameliyatlara ödenen bin lira, 3 bin lira, 5 bin liralar -geçmiş dönemden bahsediyorum- bu tarafta hizmet almak için ödediğiniz 5 lira, reçete almışsanız 8 lira. Halkımız bunun mukayesesini mükemmel bir biçimde yapıyor.

Bütün dünyada, sosyal sigorta sistemlerinin en gelişmiş olduğu ülkelerde, sosyal devlet ilkesinin bizden çok önce geniş biçimde halka ulaştığı ülkelerde de bu katkı payları vardır. Mesela Finlandiya, dünyanın bu hususta en, böyle cömert ülkelerinden biridir sosyal devlet olarak. Toplam ilaç harcamalarının yüzde 40’ını Finlandiya’da halk ödüyor. Bizde hiç böyle bir rakam yok. Onun için bu rakamları yüksek kabul etmemek lazım.

Peki, bunu niçin eczacılar alıyor? Çünkü eczanelerde zaten vatandaşın bir katkı payı alışverişi şeklinde bir ilişkisi var. Dolayısıyla hastanelerimizde ilave bir yük oluşmasın, vatandaşlarımız veznelerde kuyruklara girmesin diye bunu yapıyoruz. Bu husustaki uygulamamız da tamamen vatandaşlarımızın, halkımızın lehine bir uygulamadır.

186’ncı sırada, Sayın Doğru’nun 2007-2008 yıllarında açılan ve kapanan eczanelerle ilgili bir sorusu var. Aslında kapananlarla ilgili sorusu var, ben açılanları da müsaadesiyle söyleyeceğim değerli milletvekilimizin. 2007 yılında 743 eczane kapanmıştır ama bunun mukabili olarak 1.204 eczane açılmıştır. 2008 yılında 790 eczane kapanmış, mukabili olarak 1.113 eczane açılmıştır. Aslında, bu eczane kapamalarının büyük bir kısmının eczane devirleri olduğunu da biz biliyoruz. Bir eczacı kapatıyor, başka bir eczaneye devrediyor. Onun için, kamuoyunda iddia edildiği gibi, zaman zaman birilerinin iddia ettiği gibi -bu sorudan bu iddia ediliyor anlamında söylemiyorum- Türkiye’de eczaneler falan kapanmıyor, kapanandan daha fazla açılan eczane var.

Sayın Özdemir’in Gaziantep’le ilgili soruları var. Kentteki sağlık ocakları hususunda bize bir soru soruyor ve yatak sayılarıyla ilgili geliştirmeyi soruyor. Sayın Milletvekilim, göreve geldiğimizde, Gaziantep’te 2002 yılında 64 sağlık ocağı hizmet veriyordu, bugün 99 sağlık ocağı hizmet vermektedir. Yani bu kadar sağlık ocağını biz hizmete ilave olarak Gaziantep’te soktuk. Sağlık ocağı başına düşen nüfus 15 bin civarındadır. Yani 37 sağlık ocağını hizmete açtık, 2009 yılı içinde bunlardan 6’sını hizmete açtık. 2010 yılında 6 yeni sağlık ocağını hizmete açacağız, 7 sağlık ocağının da inşaatına başlayacağız. Yani Gaziantep ilimize bu hususta layık olduğu şekilde yatırımlarımızı devam ettiriyoruz.

2009 yılı sonu itibarıyla toplamda yatak sayısı 3.999, yoğun bakım yatak sayısı 476’dır bu ilimizde. Gaziantep ilimizde, özellikle daha kaliteli yataklara ulaşmak için yatak sayısını artırmaktan ziyade 400 yataklı bir bölge eğitim araştırma hastanesi, 100 yataklı rehabilitasyon, 100 yataklı göğüs, 200 yataklı akıl ve ruh sağlığı ve 200 yataklı onkoloji hastanesi yapılmasını planlıyoruz ve Gaziantep’te bu iş için uygun bir arazi arayışı içerisindeyiz. Bu araziyi, ümit ediyorum ki, hastanelerimizin yoğun olduğu bir bölgede TRT arazisini alarak gerçekleştirebileceğiz, aksi takdirde başka bir alternatif üzerinde de çalışmaktayız.

221’inci sırada, Sayın Doğru “Tedavi katılım paylarını kaldırmayı düşünüyor musunuz?” diye bir soru sormuş. Buna biraz önce cevap vermiştim. Şu anda tedavi katılım paylarını kaldırmak için bir düşüncemiz yok ama -söylediğim gibi- Türk halkının muayenehanelere giderek ödediği paraları biz büyük ölçüde ortadan kaldırdık değerli milletvekilleri.

Şu anda, Türkiye’de Sağlık Bakanlığında çalışan ve muayenehanesi olan hekimlerin oranı yüzde 19’dur. Biz göreve geldiğimizde bu oran yüzde 89’du. Yani 100 hekimin 89’u -uzman hekimlerin- muayenehane sahibiydi, oraya gideceksin, oradan hizmet alacaksın. Bugün sadece yüzde 19’u muayenehane sahibidir, o da belli branşlarda yoğunlaşıyor.

Bir de üniversite hastanelerimizde bu “özel muayene, özel ameliyat, özel işlem” diye bir çile var. Bu bizde bakiye kalan yüzde 19’luk kısım ve üniversite hastanelerimizdeki bu çileyi ortadan kaldırmak için tam gün yasa tasarısını -biliyorsunuz- Meclisimize getirdik, komisyonlarımızdan geçti. Alt komisyonda Cumhuriyet Halk Partisi ve MHP’li üyeyle birlikte çalıştık. Bizzat ben de Komisyon çalışmalarına onların arzusuyla katkı verdim. Teşekkürlerimi ifade ederek gruplarınıza söylemek isterim ki hem Cumhuriyet Halk Partisi Grubu hem MHP Grubu bu yasanın alt komisyondaki şekillenmesine büyük katkı verdiler ve yasa bir anlamda Komisyondan mutabakatla yüce Meclisin önüne geldi. Önümüzdeki günlerde ümit ediyorum ki Meclisimiz de bu yasa tasarısını görüşerek vatandaşımızın bu bahsettiğim -bakiye, tortu da diyebiliriz- bir tortu şeklinde veya bakiye şeklinde kalan bu sıkıntılarını da hep birlikte ortadan kaldırabileceğiz.

Nedir, net olarak yapmak istediğimiz tam gün yasasıyla? Bir üniversite hastanesine gittiğim zaman benden hoca parası, öğretim üyesi farkı, efendim, özel muayene parası, özel işlem parası, özel ameliyat parası istenmesin. Burası devletin bir kurumudur. Evet, 8 lira katkı payını verebilirim ama benden 4 bin lira bir cyberknife çekimi için, çok özel bir radyoterapi çekimi için para istemesinler. Benden, “Seni muayene edebilirim ama 200 lira ver.” bunu istemesinler. “Ameliyat olabilirsin, eğer hocaya para yatırırsan önümüzdeki hafta seni ameliyata alırız, değilse seni üç ay sonra ameliyat ederiz.” demesinler. O zaman ben vatandaş olarak o 8 lirayı vermeye razıyım. İnşallah bunu da yüce Meclisimizde iktidar partisi ve muhalefet partisi milletvekili arkadaşlarımızla birlikte gerçekleştireceğiz.

2008 yılı içerisinde kaç doğum oldu? Kaç sezaryen, kaç ölüm oldu? Sayın Doğru bunlardan bahsetmektedir. Hastanelerimizde toplam 1 milyon 165 bin doğum gerçekleşti. Yüzde 90’a ulaştık aşağı yukarı doğum oranları itibarıyla. Bunlardan 7 bini ölü doğumdur. Sezaryen oranımız da maalesef yüzde 40’lar civarındadır. Bu, hiç kabul edilebilir bir oran değildir. Bu hususta ilgili kadın doğum derneklerinin yöneticilerini de ben çağırdım, bir görüşme yaptık. Mutlaka ülkemizde sezaryen doğum oranlarını azaltacağız. Bunun için her tedbiri alacağız. Aldığımız tedbirler var. Mesela, doğuma ödenen para ile sezaryene ödenen para şu anda aynıdır Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından. Bizim hastanelerimizde doğuma ve sezaryene verdiğimiz performans ek ödeme bedelleri aynıdır ama şunu yapacağız önümüzdeki günlerde: Tıbbi zaruret olmadan sezaryen yaptırılmışsa bir hastaya, özellikle hekim yönlendirmişse bunun için yeni tedbirler alacağız. Hangi tedbirleri alacağımızı ilgili dernek ve değerli meslektaşlar çok iyi biliyorlar. Bu hususta da elimizden geleni yapmaya devam edeceğiz.

224 sayılı soru da Ağrı ili Eleşkirt ilçesiyle ilgili bir soru. Ağrı ili Eleşkirt ilçesinde yarım kalmış hâlen devam etmekte olan inşaat işimiz yoktur. 30 yataklı hastaneyi 2005 tarihinde tamamladık, 2006’da faaliyete geçirdik. Diyaliz ünitesini Temmuz 2007’de faaliyete geçirdik. 468 bin lira da harcama yaptık. Durum bu şekildedir.

229 sıra sayısında, Sayın Özdemir, Gaziantep’teki özürlü raporlarıyla ilgili bir soru sormaktadır. Sayın Milletvekilimizin önergesine konu olan hastanelerimizden 25 Aralık Devlet Hastanesinde sadece çocuk psikiyatri alanında rapor verilememektedir. Cengiz Gökçek Devlet Hastanesinde ise engelli raporu verilmesiyle ilgili bir sorun yoktur.

522’nci sıra sayısında Sayın Reşat Doğru’nun sorusu var. Bugün cevaplayacağım son soru değerli milletvekilleri. Sayın Doğru Tokat ilinde bir onkoloji hastanesi yapıp yapmayacağımızı soruyor.

Değerli milletvekilleri, onkoloji hastaneleri ve benzeri bazı hastaneleri, rehabilitasyon hastaneleri, özel nitelikli psikiyatri hastaneleri, yanık bölümleri ve benzeri alanları aşağı yukarı 2,5 milyon nüfusa hizmet edebilecek şekilde Türkiye'de planlamış durumdayız. Bundan daha fazlası, ölçek açısından ve yetişmiş insan sayısı açısından maalesef önümüze kısıtlar getiriyor, yani 2,5 milyon nüfusun altında bu özel hastanelerin yapılması pek mümkün görünmüyor. Bu anlamda, Tokat’ta bir onkoloji hastanesi müstakil olarak inşa etmiyoruz…

REŞAT DOĞRU (Tokat) – Yeri var, eski yerler var, onun için sormuştum.

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) – …ama yeni hastanenin içerisinde teşekküllü bir onkoloji kliniği kuracağız Değerli Milletvekilim.

Evet, Değerli Başkanım…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Bakan, cevaplamanız sona erdiyse, Sayın Doğru 17 soru sormuştu, ona bir söz hakkı veriyorum.

Buyurunuz, ek sorunuz, açıklama arzunuz varsa iletiniz Sayın Bakana.

REŞAT DOĞRU (Tokat) – Sayın Başkanım, çok teşekkür ediyorum.

Sayın Bakanım, size de teşekkürlerimi arz ediyorum, sorularımın hepsine sabırlı bir şekilde cevap verdiniz.

Şimdi, soru önergelerimin birçoğunun epey bir zamanı geçti; olsun, yine zamanı geçmiş de olsa verdiniz soruların cevaplarını.

İhale konusundaki sorumda, bazı basın kuruluşlarında özellikle ihaleyle ilgili şikâyetler vardı, bilhassa Tokat’taki basın kuruluşlarının bazılarında hastanelerdeki ihalelerle ilgili olarak bazı yazılar çıkmasından dolayı ben sormuştum. Araştırma yaptırdınız veya yaptıracaksınız, ondan dolayı teşekkürlerimi arz ediyorum çünkü halk bunu bekliyordu, onun için bunu sormuştum.

Kırım Kongo hastalığıyla ilgili olarak, tabii, bu hastalığın ilk çıkış yerlerinin başında Tokat geliyor, dolayısıyla halkta büyük bir tedirginlik var. Zaten vermiş olduğunuz istatistiki bilgiler içerisinde de 30’un üzerinde insan öldüğünü söylediniz, ondan dolayı da önümüzdeki dönemlerde bununla ilgili halkın bilinçlendirilmesi konusunda -tabii, siz koruyucu hekimlik konusunda da bazı konuları söylediniz, hakikaten doğrudur, epey bir çalışmalar yapılmıştır, arkadaşlara teşekkürlerimi sunuyorum- bu manada da çok ciddi beklenti var, çünkü halk işte işine gidemiyor veyahut da çeşitli mesire yerlerine gidemiyorlar, bu noktada da büyük bir beklenti olduğunu arz etmek istiyorum.

Diğer sorum olarak, Tokat ilinde MR cihazı konusunda, Tokat Devlet Hastanesi o bölgenin en belirli hastanelerinden bir tanesidir. Şu anda, sizin de söylemiş olduğunuz gibi, yeni bir hastane yapılıyor. Bu yeni hastane içerisine eğer MR cihazı konabilirse ben o bölgeye büyük bir hizmet olacağını düşündüğüm için bu soruyu sormuştum. Hatta bütçe görüşmeleri esnasında da sorduğum zaman “İhtiyaç varsa kurarız.” demiştiniz. Ondan dolayı, Tokatlılar adına böyle bir cihazın bu hastaneye konmasını biz bekliyoruz çünkü, bölgelerin hiçbirisinde devlet hastaneleri bazında MR cihazı yoktur, özel teşebbüse sevk ediliyor. Sizin dediğiniz gibi, üç gün değil bazen daha da fazla uzatılabiliyor yirmi dört saat çalıştıkları hâlde. Dolayısıyla, buraya gereklidir diye düşünüyorum.

Eczaneler konusunda, şu anda Türkiye’mizde eczanelerin hepsi büyük bir beklenti içerisindeler, özellikle SGK’yla ilgili bireysel anlaşma iptal edildi biliyorsunuz. O noktada da “Sağlık Bakanlığı olarak -eczacılar adına söylemek istiyorum- o arkadaşlarımıza destek olun da bunları SGK’yla anlaştırabilir misiniz?” diye bir soru sormak istiyorum. Anlaştırmak gerekiyor çünkü. 

Diğer soru, onkoloji olarak… Bizim Tokat bölgesinde son zamanlarda kanser vakalarında çok ciddi bir artış var. Geçenlerde bir araştırma da Karadeniz Bölgesi’nde elektrik tellerinin veya yüksek gerilim hatlarının geçmiş olduğu yerlerin olduğu bölgelerde, o hattın etrafındaki 300-400 metre mesafede -üniversite araştırmasıdır- kanser vakalarının arttığı noktasındadır. Özellikle Çernobil’le ilgili bizim Tokat bölgemizde bu manada da bence büyük bir kanser artışı var. Ben kendim de genel cerrahım, yapmış olduğumuz ameliyatların birçoğu da o zamanlar kanser vakalarıydı. Şu an itibarıyla da kanserin artmakta olduğunu düşünüyorum. O noktada bir araştırma yapılmasını arz ediyoruz.

Diğer bir nokta da hasta katkı payları konusunda, siz alınmayacağını söylediniz. Sayın Bakanım, burada bir açıklama yaptınız, ama isterseniz onu… Ben biraz üzüldüm bu konuda. “Daha önceki zamanlarda doktorlar para almadan hastalara bakılmadı.” falan diye bir tabir kullandınız diye düşünüyorum. Bunu, biraz, herhâlde düzeltebilir misiniz bilmiyorum. Bizler hekim olarak -siz de hekimsiniz- gece gündüz çok çalışıyoruz, yani hekimlerin mesaisi yoktur. Bu manada da geçmiş dönemde de olsun, şimdi de olsun hekimlerin hakkı ödenmez. Tabii, alan insanlar olmuştur ama ben genel manada hastaların para alınıp da tedavi edildiğini düşünmüyorum.

Katkı payları konusunda da şu anda 2022 dediğimiz yeşil kartlılardan da katkı payı alıyorsunuz. Hatta katkı paylarını aldıktan sonra “Gidin, bunu Maliyeden geri alın.” diyorsunuz. Sayın Bakanım, yeşil kartlı insanlar zaten fakir insanlar, bunların katkı payı ödeyip de ondan sonra tekrar gelip bu parayı almaya uğraşmaları hem daha fazla paraya veya masrafa sebep olacaktır hem de… Bunu bir maddeyle düzeltebilirsiniz. Yani katkı payları alınmasın bence, çünkü emeklilerin falan hakikaten durumları zordur. Ama yeşil kartlıların, özellikle…

BAŞKAN – Sayın Doğru, süremiz kısalıyor, lütfen…

REŞAT DOĞRU (Tokat) – Tamamlıyorum efendim, tamamlıyorum.

Yeşil kartlılarla ilgili olarak bir madde koydurabilirseniz Maliye Bakanlığına, en azından bu insanlardan katkı payı alınmaz diye düşünüyorum.

İkincisi, sezaryenlerle ilgili olarak da şu anda hakikaten Türkiye’mizde, çok büyük oranda devlet hastanelerinde sezaryen uygulaması vardır. Bu noktada da ben, dikkatin çekilmesi noktasında bu soruyu sormuştum. O mealde de yapmış olduğunuz araştırmalar doğru araştırmalar. Yani bunu yaptırmak gerekiyor. Artık sezaryenden normal doğuma geçmek lazım.

Diğer bir konu da, beslenme konusunda yapılan araştırmalarla ilgili olarak da çok süratli bir şekilde netice alınması gerekiyor. Siz “2010 senesi” dediniz. Bu manada da özellikle kalp hastalıkları artıyor, şişmanlık artıyor, dengesiz beslenmeler var. Bu mealde de araştırmalar bir an önce bitirilebilirse faydası olur kanaatindeyim.

Sayın Başkanım, sabrınız için teşekkürlerimi arz ediyorum, sağ olun efendim.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Doğru.

Buyurunuz Sayın Bakan.

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) – Değerli Başkanım, teşekkür ediyorum, Sayın Doğru’ya da teşekkür ediyorum.

Bu MR meselesi, her hâlükârda Tokat’ta yeni hastanede hizmet veren MR’ımız mutlaka bulunacak Sayın Milletvekilim. Yalnız şu anlamda söylüyorum: Bu, satın alma veya hizmet alma şeklinde olabilir. Bunun hiç önemi yok. Hatta hizmet almalarda biz, verimliliği hep daha yüksek buluyoruz. Çünkü satın almalar, sonuçta herhangi bir arıza vesaire olduğu zaman, malum işte, devletin satın alma usulleriyle onlar yerine getirilmeye çalışılıyor. Hâlbuki bu şekildeki hizmet almalarında bu durumlar çok daha kolay çözülebiliyor.

Onkoloji ve kanser; Çernobil ile ilgili bir şey söyleyeyim müsaade ederseniz. Bu Çernobil ile ilgili tartışmalara aslında Türkiye’de bir nokta kondu Değerli Milletvekilim. Biz geldiğimizde Türkiye’de büyük bir tartışma yaşanıyordu. İki üniversitemizle beraber üç büyük araştırma yaptırdık tamamen Sağlık Bakanlığının dışında ve bu araştırmalar şunu gösterdi: Hem moleküler çalışmalar açısından -moleküler çalışmaları da yaptırdık- hem saha epidemiolojik çalışmaları açısından Çernobil’in bir kanser artışına yol açmadığı gösterildi.

Türkiye’de Karadeniz Bölgesi’nde de diğer bölgelere kıyasla kanser sayısında bir artış yok. Ancak şu bir gerçek: Türkiye’de kanser artık çok önde gelen bir hastalık yani Türkiye artık enfeksiyon hastalıklarından vatandaşlarının kırıldığı bir ülke değil.

Türkiye’de iki hastalık ön plana çıktı: Birisi -sizin buyurduğunuz gibi- şişmanlığa, hareketsizliğe, şeker hastalığına bağlı olarak kalp hastalıkları ve solunum yolu hastalıkları; ikincisi de işte, kanserler. Dolayısıyla kansere karşı çok köklü bir çalışma yapmamız lazım. Sigara konusunda yine yüce Meclisimizle birlikte yaptığımız düzenlemeler ve eylem planı bunun en önemli adımıydı. Hepimiz biliyoruz ki sigara, kanserin en önemli hazırlayıcı sebeplerinden biri. Ama, söylediğiniz gibi Tokat ilinde de kanserli vakaların daha iyi takibi, daha rahat ettirilmesi için elimizden geleni yapacağımızı size ifade etmek isterim.

Bu sezaryen konusundaki görüşlerimiz aynı, yalnız, bir tek hususa müsaadenizle katkı yapayım: Devlet hastaneleri sezaryen oranları açısından en düşük oranlara sahip hastanelerimiz. Maalesef özel hastanede çok yüksek oranlar var, yüzde 60, 70, 80’e varan oranlar var ama bunu yüce Meclisin huzurunda, hem bu işi yapan kuruluşlara ve hekimlere hem de halkımıza açıkça ifade ediyorum: Buna müsaade etmeyeceğiz yani bunun için gerekli tedbirleri aldık, almaya başladık, çok daha ciddi tedbirleri de önümüzdeki aylarda almaya devam edeceğiz çünkü çok önemsediğimiz bir husustur.

Hekimlerimizin bu muayenehane meselesinden bahsederken elbette hekimlerimizin emeği çok kutsaldır, çok önemlidir.

REŞAT DOĞRU (Tokat) – Efendim “Haksızlık yapmayalım.” dedim.

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) - Elbette hekimlerimizin hepsi geçmişte de vatandaştan para almıyordu ama şu bir gerçektir: Bir muayenehane açmışsanız, bu muayenehaneye vatandaş gelmek zorundaysa, bu muayenehanenin açılışının bir maksadı var. Yani işte o mantık bizi buralara kadar getirdi, tam gün kanununa getiriyor yani hem kamuda çalışıyorum hem muayenehanem var. Geçmişte buna neden ihtiyaç duyulmuştu ülkede? Çünkü kamu, doktorların emeğinin karşılığını ödemek hususunda güçsüz kalıyordu, sistemler buna göre kurulmamıştı. Bir uzman hekime -rakamını da söyleyelim-  1.600 - 1.700 lira maaş verirseniz -devamında da 200 lira da ek ödeme falan yapılıyordu- 200 lira ek ödemeyle beraber 1.800 lira verirseniz… E, bir sistem kuracaksınız, muayenehane açacaksınız, vatandaş verecek bu parayı, başka türlüsü…

Yani, değerli milletvekilleri, gözümüzü kapatmakla gerçekleri değiştiremeyiz. Bu, hekimlerin suçu değildi; bu, sistemin hatasıydı. Şimdi ben diyorum ki: “Bu sistemi tamir etmemiz lazım.” Bu sistemi Sağlıkta Dönüşüm Programı’yla büyük ölçüde tamir ettik, şimdi, tam gün yasasıyla inşallah hep birlikte tam olarak…

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Bakanım, özneye doktorları koymayalım, sistemi koyabilirsiniz.

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) – Eyvallah. Özneye doktorları koymuyoruz zaten, özneye sistemi koyuyoruz.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Evet, sistemi koyalım, hekimlere haksızlık yapmayalım.

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) – Yani burada muhalefet partimiz, Milliyetçi Hareket Partisinin Grup Başkan Vekilinin önerisini büyük bir saygıyla kabul ediyorum.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Ben de teşekkür ediyorum.

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) – Özneye doktorlarımızı koymuyoruz, özneye yanlış sistemi koyuyoruz. Bu yanlış sistemi sizinle beraber inşallah değiştireceğiz.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Hep beraber değiştirelim.

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) – Teşekkür ediyorum değerli milletvekilleri. Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Akdağ.

Sözlü soru önergeleri böylece cevaplanmıştır.

Şimdi gündemin “Seçim” kısmına geçiyoruz.

VII.- SEÇİMLER

A) Komisyonlarda Açık Bulunan Üyeliklere Seçim

1.- Çevre, Kamu İktisadi Teşebbüsleri ve Dilekçe Komisyonlarında açık bulunan üyeliklere seçim

BAŞKAN – Çevre Komisyonunda boş bulunan ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grubuna düşen 1 üyelik için Adana Milletvekili Ömer Çelik aday gösterilmiştir.

Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Kamu İktisadi Teşebbüsleri Komisyonunda boş bulunan ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grubuna düşen 1 üyelik için Ardahan Milletvekili Saffet Kaya aday gösterilmiştir.

Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Dilekçe Komisyonunda boş bulunan ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grubuna düşen 1 üyelik için Bursa Milletvekili Hayrettin Çakmak aday gösterilmiştir.

Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 17.37


ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 17.54

BAŞKAN : Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU

KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Yusuf COŞKUN (Bingöl)

 

 

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 44’üncü Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz.

1’inci sırada yer alan, Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri

1.- Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/324) (S. Sayısı: 96)

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

2’nci sırada yer alan, Türk Borçlar Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

2.- Türk Borçlar Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/499) (S. Sayısı: 321)

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

3’üncü sırada yer alan, Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş ve Ankara Milletvekili Reha Denemeç’in; Serbest Bölgeler Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

3.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş ve Ankara Milletvekili Reha Denemeç’in; Serbest Bölgeler Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/541) (S. Sayısı: 446) (x)

BAŞKAN – Komisyon ve Hükûmet yerinde.

Komisyon raporu 446 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Teklifin tümü üzerine ilk söz Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Trabzon Milletvekili Akif Hamzaçebi’ye aittir.

Sayın Hamzaçebi, buyurunuz. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; teklifin tümü üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun görüşlerini açıklamak üzere söz aldım. Sözlerimin başlangıcında hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Görüşülmesine başladığımız teklif, Serbest Bölgeler Kanunu’nun 7’nci maddesinin bir fıkrasında değişiklik yapılmasını öngörmektedir. Değişiklik istenen düzenlemede, serbest bölgelere yurt dışından getirilen mallar ile yurt dışından serbest bölgelere getirilip daha sonra Türkiye’ye getirilen bu malların hem serbest bölgelere girişinde hem de Türkiye’ye ithalinde binde 5, binde 5 olmak üzere toplam binde 10 oranında alınan ücretin dağılımında değişiklik yapılmaktadır. Değişikliğe göre, yani teklifin getirdiği değişikliğe göre, serbest bölgelerden yurt dışına, yurt dışından serbest bölgelere gelen malların değeri üzerinden binde 5 değil, binde 1 oranında ücret alınacaktır. Ancak serbest bölgelerden Türkiye’ye getirilen malların değeri üzerinden de binde 5 oranında değil de binde 9 oranında ücret alınacaktır.

Bu düzenlemenin serbest bölgelerde üretimi teşvik amacıyla yapıldığı anlaşılmaktadır. Ancak hemen ifade edeyim ki serbest bölgeler konusunda Türkiye'nin yaklaşık yirmi beş yıllık uygulama deneyimini, birikimini yansıtan bir teklifi görüşmüyoruz. Çünkü Adalet ve Kalkınma Partisi hükûmetleri döneminde Serbest Bölgeler Kanunu’nda bugüne kadar 4 kez değişiklik yapılmıştır, bu teklif yasalaştığı takdirde 5’inci değişikliği de yine Serbest Bölgeler Kanunu görmüş olacaktır. Bu 5 değişikliğin 3 tanesi 7’nci maddeyle ilgilidir. Yani şu anda görüştüğümüz değişiklik 7’nci maddedeki, Adalet ve Kalkınma Partisi hükûmetlerinin 3’üncü değişikliğidir. Yani bazı sorunlar partilere geliyor, hükûmete geliyor, bürokrasiye geliyor; bu sorunları çözelim niyetiyle masaya oturulup bir tasarı veya teklif hazırlanırken “Serbest bölgelerin genel olarak sorunları nedir, bunları oturup bir seferde çözelim ve serbest bölgeleri işlerliğe kavuşturalım, başarıya ulaştıralım.” düşüncesiyle yaklaşılmıyor. 7’nci maddede bu 3’üncü değişikliğidir AKP’nin. Bu kadar dağınık, bu kadar sorunlara hâkim olamayan, sorunları bir kişi getirmişse o kişinin dediği istikamette değişiklik yapılma anlayışının olduğu bir hükûmet anlayışını görüyoruz.

Değişiklik doğru mudur? Doğru olduğuna inanıyorum. Evet, serbest bölgelere yurt dışından gelen malların FOB değeri üzerinden alınan ücret binde 5’ten binde 1’e indirilebilir ama serbest bölgelerin sorunu sadece bununla mı sınırlıdır veya şu an yaşamakta olduğumuz ekonomik kriz nedeniyle serbest bölgelerdeki üretimi teşvik için Türkiye'nin yapması gereken düzenlemeler sadece bu mudur, bir tane midir, bir maddelik bu teklif midir?

Çok üzülüyorum. Serbest bölge konusunda 1984 yılında 3218 sayılı Kanun’un kabulünden bu yana yirmi dört-yirmi beş yılı geçirmiş olan bir Türkiye var. Onun ötesinde, 1953 yılında kabul edilen 6209 sayılı Serbest Bölgeler Kanunu’ndan 1984’e kadar geçmiş olan süre var. Daha önceki serbest bölge düzenlemeleri var. Ta 1927 yılında Serbest Mıntıka Kanunu ile Türkiye serbest bölgeler konusundaki ilk düzenlemesini yapmıştır ama buna rağmen bu geldiğimiz aşamada serbest bölgelerin Türkiye ekonomisinde hak ettiği yeri alamamış olması ve bu teklifle serbest bölgelerdeki sorunların sadece küçük bir tanesinin âdeta çözüme kavuşturuluyor olması, serbest bölgeler konusundaki Türkiye'nin, deneyimine yakışmıyor, yakışmamaktadır ve bu, AKP’nin, sorun çözme konusunda ne kadar bireysel hareket ettiğini göstermektedir.

Serbest bölgelerle ilgili bazı rakamları vermek istiyorum. Türkiye’de 20 tane serbest bölge vardır ve 20 serbest bölgenin toplam ticaret hacmi 24,5 milyar dolardır. Ancak, toplam ticaret hacminin dağılımına baktığımızda, bunun içerisinde ihracatın payının son derece düşük olduğunu görüyoruz. Serbest bölgelerden yurt dışına yapılan ihracatın bu 24,5 milyar dolarlık toplam ticaret hacmi içerisindeki payı sadece yüzde 24’tür yani dörtte 3’ü ihracat değildir, ya yurt dışından bölgeye ya bölgeden yurt içine veya yurt içinden serbest bölgeye yapılan ihracattan veya ticaretten oluşmaktadır. Bu, ciddi olarak üzerinde durmamız, düşünmemiz gereken bir konudur.

Yine 20 tane serbest bölgenin toplam ticaret hacmini değerlendirdiğimizde, sadece bir serbest bölgenin, örneğin İstanbul Deri Serbest Bölgesinin, toplam ticaret hacminin tek başına dörtte 1’ini oluşturduğunu görüyoruz. Dört serbest bölgede bu oran toplam yüzde 65’tir. Yani, İstanbul Deri Serbest Bölgesi, Ege Serbest Bölgesi, İstanbul Atatürk Havalimanı Serbest Bölgesi ve Mersin Serbest Bölgesini aldığımızda 4 serbest bölge 20 serbest bölgenin toplam ticaret hacminin yüzde 65’ini oluşturmaktadır. Bunun üzerinde ciddi olarak düşünmek, durmak gerekiyor. Bir kısım serbest bölgelerin hiç faaliyeti yoktur, serbest bölgelerin rakamları bunu göstermektedir, bazı serbest bölgeler büyük potansiyel taşıyor olmasına rağmen bu potansiyelin gerektirdiği ticaret hacmine sahip değildir. Örneğin Trabzon Serbest Bölgesi, Türk cumhuriyetleriyle, Kafkas ülkeleriyle, Bağımsız Devletler Topluluğu ülkeleriyle giderek yoğunlaşan bir ulaşım trafiği olmasına rağmen serbest bölge olarak önemli bir ticaret hacmine sahip değildir. Oysa Trabzon Serbest Bölgesi, bir üretim serbest bölgesi olarak organize edilebilir; Türk cumhuriyetleriyle, Bağımsız Devletler Topluluğu’yla olan ilişkilerde, dış ticaret ilişkilerinde özellikle ihracat açısından önemli bir yere sahip olabilir. Ancak, üzülerek görüyorum ki Hükûmetin serbest bölgeler konusunda bütüncül bir yaklaşımı yoktur.

Bakın, burada sadece bir konunun çözümü düşünülmüştür. Bir başka konuyu gündeme getireceğim, sizlerin dikkatine sunacağım. Bunu geçen yıl burada Serbest Bölgeler Kanunu’ndaki değişikliği görüşürken yine gündeme getirmiştim ama kabul edilmemişti. Konu şudur: Serbest bölgelerin ana amacı, temel amacı buraları üretim merkezi hâline dönüştürmek ve buradaki üretimi yurt dışına ihraç etmektir, ana amaç budur. Dolayısıyla, bu ölçüde, bu ölçekte, bu çerçevede teşvik edeceğimiz ne varsa teşvik etmeliyiz. Serbest bölgede faaliyet gösteren ama faaliyet konusu ihracat organizasyonu olan bir şirketin veya şirketlerin Türkiye’de -yani serbest bölgede değil, serbest bölge dışında Türkiye’de- üretilen malları yurt dışına ihraç etmek amacıyla yapmış olduğu organizasyon işi nedeniyle istihdam ettiği personele ödediği ücretin gelir vergisinden istisna edilmemesi için hiçbir mantıklı, makul neden göremiyorum. Teklifi hazırlayan arkadaşlara sormak gerekir, Hükûmete, Sayın Bakana sormak gerekir: Yani bu sorunu bir muhalefet partisi milletvekili gündeme getiriyor diye mi dikkate almıyorsunuz? Mutlaka sizlere bir başkalarının mı gelip bunu anlatması gerekiyor? Türkiye’de üretilen, üstelik teşviksiz üretilen, yani diyelim ki Merter’deki tekstil üretimi, diyelim Denizli’deki tekstil üretimi, konfeksiyon üretimine talep yaratan ve bu talep sonucu Türkiye'nin bu mallarını yurt dışına ihraç etmesini sağlayan bir ihracat organizasyonunun bu işte istihdam ettiği personele ödediği ücretin gelir vergisinden istisna edilmemiş olmasının ve bunun Hükûmetin gündeminde yer almamasının nasıl bir makul nedeni vardır? Hiçbir makul nedeni olduğunu sanmıyorum ama AKP’nin yasa yapma anlayışı, yasa yapma şekli maalesef bu sorunun çözümünü imkânsız kılıyor. Serbest bölgeleri gelin masaya yatıralım. Yarına kalmaktadır bu maddeler. Başka hangi sorun varsa ihracatın önünde, serbest bölgelerdeki ihracatın önünde, bunu çözelim. Komisyon çoğunluğu gerekiyorsa onu da sağlayalım, bu sorunları çözelim.

Bakın, serbest bölgeler ihracat açısından önemli dedim. Hükûmet 31 Aralık 2009 tarihinde bazı önemli kararlar aldı. Bakanlar Kurulu kararları 31 Aralık 2009 tarihli Resmî Gazete’de peş peşe yayınlandı. O kararlardan bir tanesini sizin dikkatinize sunmak istiyorum. Bu kararlardan bir tanesi Türkiye’ye sigara ithalinde alınmakta olan Tütün Fonu’nu yürürlükten kaldırdı. Öteden beri Türkiye’ye ithal edilen sigaralarda paket sigara başına 40 sent, işlenmiş tütün ithal ediliyor ise onun da kilosunda 3 dolar Tütün Fonu alınmaktaydı. Bu Fon 31 Aralık 2009 tarihli Resmî Gazete’de yayınlanan bir Bakanlar Kurulu kararıyla 1 Ocak 2010’dan geçerli olmak üzere yürürlükten kaldırılmıştır. Şimdi, bu düzenleme Türkiye’deki sigara üretimini olumsuz etkileyecektir. Sigara üreten şirketlerin önünü kesmektedir. Türkiye’ye sigara ithalatını cazip hâle getirmektedir. Sadece sigara ithalatı mı? İşlenmiş tütün ithalinin de önünü açmıştır, bu Hükûmet açmıştır işlenmiş tütün ithalinin önünü.

Şimdi, bir Sayın Başbakan Yardımcımız bugün bir basın toplantısı yaptı, takip ettim. Dün Cumhuriyet Halk Partisi Grubunda Genel Başkanımız Sayın Deniz Baykal’ın 2001 yılında ilgili Başbakan Yardımcısının bir siyasi partinin grup başkan vekili sıfatıyla yapmış olduğu açıklamaya ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Sayın Başbakan Yardımcısı da buna cevaben bugün bir basın açıklaması yaptı. Şöyle diyor basın açıklamasında: “Türkiye’de tütün ziraatını tamamen imkânsız hâle getiren bir yasal düzenleme nedeniyle 2001 yılında ben buna karşı çıktım.” Ve şöyle diyor Sayın Başbakan Yardımcısı: “Yasaya karşı çıktım, Meclisteki konuşmalarım buna şahittir. O zaman da tütün üreticileri Türkiye’nin her yerinden gelmişlerdi, bugün de aynı şartlar olsa yine aynı şeyi yaparım.” Ben Sayın Başbakan Yardımcısının o tarihlerde Mecliste neler söylediğini tutanaklardan çıkardım. Tütün Üst Kurulunun kurulmasına ilişkin bir yasal düzenleme burada görüşülüyor, orada bir önerge veriyor Sayın Başbakan Yardımcısı, o zaman grup başkan vekili sıfatıyla -önergeyle ilgili söz almış konuşuyor, ilgili cümlesini okuyorum- şöyle diyor: “Üretici tütünleri yazılı sözleşme esasına ve açık artırma yöntemine göre alınır ve satılır maddesinde Türkiye’deki tütüncülüğün korunması açısından buraya bir fıkra ilavesini öngörüyoruz.” İlave edilen fıkraya göre şu açıklamayı yapıyor devamında: “Biz istiyoruz ki yerli ve yabancı sigara üreticileri Türkiye pazarında sattıkları sigara miktarının en az yarısı kadar tütünü doğrudan veya dolaylı olarak Türkiye’den almak zorunda kalsınlar ve yeterli tütün bulunmasına rağmen, bu yasağa veya bu zorunluluğa uymayanların ithal belgeleri, üretim satış belgeleri iptal edilsin.” diyor.

Yine, aynı Yasa’nın görüşülmesinde bir başka cümlesi daha var, bu yasaya karşı olduğunu söylüyor ve şöyle diyor: “Bu hâl böyleyken her şeyini dışarıdan ithal eden bir ülke hâline gelen Türkiye’de yabancı sigara tekellerine Türkiye’yi pazar olarak açmanın ne milliyetçilikle ne vatanseverlikle ne gerçeklerle ilgisi yoktur.”  Evet, Sayın Başbakan, bugünkü Sayın Başbakan Yardımcımızın o günkü beyanları.

Sayın Başbakan Yardımcısına hatırlatıyorum: Sizin 31 Aralık 2009 tarihli Resmî Gazete’de yayınlanan ve imzanız olan Bakanlar Kurulu kararı yabancı sigara tekellerinin önünü açmıştır, Türkiye, sigara ithalinde alınan fonu kaldırmıştır.

Evet, Sayın Başbakan Yardımcısının cümlesiyle bu 31 Aralık 2009 tarihli düzenlemeyi değerlendireceğim: Bu düzenlemenin ne milliyetçilikle ne vatanseverlikle ne de gerçeklerle ilgisi yoktur.

Evet, değerli arkadaşlar, sigara konusuyla gündeme gelince Tekel konusuna gelmek istiyorum. Yine deniliyor ki -Sayın Başbakan Yardımcısı da söylüyor, Sayın Başbakan da söylüyor- “4/C Türkiye’de hep vardı. Biz Tekel işçilerini buraya 4/C’li yaparak işsiz kalmalarını önlüyoruz.”

Bir kere, samimi konuşmak gerekir. Popülizm de yapmıyorum. Rakamlar, gerçekler, yasal düzenlemeler neyse bunlara dayalı olarak konuşacağım. Bir kere, Tekelin sigara fabrikaları 1 milyar 720 milyon dolara özelleştirildi 2008 yılının Şubat ayında.

Şimdi, Sayın Başbakan diyor ki: “Yetim hakkı yedirmem.” Peki, 2008 yılı Şubat ayında siz Tekeli, sigara fabrikalarını özelleştirdiniz. O özelleştirme öncesinde de yaklaşık 3 bin-3 bin 500 civarında bir işçiyi sigara fabrikalarından alarak yaprak tütün işleme tesislerine verdiniz. Neden? O fabrikaların fiyatını artırmak için, daha iyi fiyatla satmak için. Peki, bu işçilerin yaprak tütüne alınmasında, oraya depo edilmesinde kendilerinin bir sorumluluğu var mı? Yok. 2008 Şubat ayında ihaleyi yaptınız mı? Yaptınız. Peki, o tarihten bu yana neredeyse iki yıl geçti, iki yıl süreyle bu işçilere bu ücreti verdiniz mi? Verdiniz. Niye verdiniz? E, çünkü arada 2009 yılı Mart ayı yerel seçimleri vardı, yerel seçimlere kadar sustunuz, çünkü seçim için bu işçiler gerekliydi. Bir seçim ekonomisi uygulandı demek ki. Eğer niyet buysa, yetim hakkı yedirmemekse Sayın Başbakanın düşüncesiyle, siz o özelleştirme sırasında bu düzenlemeyi hemen yapsaydınız, Tekel işçilerini alsaydınız. Demek ki niyet samimi değil.

Şimdi, Kocaeli’deki SEKA arazisini örnek veriyor Sayın Başbakanımız; “Sayın Baykal gitsin, oradaki SEKA parkında dinlensin” Ben Sayın Başbakana öneriyorum: Kocaeli Belediyesine gitsin, eski SEKA işçilerinin şimdi Kocaeli Belediyesinde çalıştığını görsün, eski özlük haklarıyla oraya geçtiklerini, belki eskisine kıyasla şimdi daha iyi özlük haklarına sahip bir şekilde Kocaeli Belediyesinde çalıştıklarını görsün.

Yine, Hükûmete hatırlatıyorum ki: Siz 2007 yılında bir yasal düzenleme yaptınız, yine 2007 yılının Nisan ayında bir yasal düzenleme yaptınız, tam 218 bin kişiyi geçici işçi kadrosundan daimî işçi kadrosuna aldınız. Yani altı aydan bir gün fazla çalışan işçiyi daimî işçi yaptınız. Güzel, biz de destek verdik ona o zaman. Peki, bu Tekel işçileri yıllardır on iki ay çalışıyor, yıllardır on iki ay çalışıyor. Yani, altı ay çalışan daimî işçi olabiliyorsa on iki ay çalışan, yıllardır on iki ay süreyle çalışan Tekel işçisinin bir başka kamu kurumunda daimî işçi olarak çalışmasının hangi sakıncası var acaba? Bunu diğer 4/C’lilerle niye karıştırıyorsunuz? Diğer Sayın eski Meclis Başkanımızın, şimdiki Başbakan Yardımcımızın “Ben Meclis Başkanıyken de Mecliste 4/C’liler vardı…” Onlar iş yokken işe alınan kişiler, onlar ayrı bir grup; bunların işi var, Tekel işçileri yıllardır çalışıyor. Değerli arkadaşlar, bunları samimiyetle bağdaştıramıyorum.

218 bin geçici işçi daimî işçi kadrosuna alındı. Ne zaman? 2007 yılının Nisan ayında çünkü 2007 Temmuzunda seçim var. Evet, demek ki size seçimlerde gerekiyor bu düzenlemeler. Bu işçiler bize her zaman lazım, sadece seçim için değil. Bu işçiler yıllarını Tekele vermişlerdir. Siz bugün Tekel fabrikalarının özelleştirilmesinden, varlıkların özelleştirilmesinden 6,5 milyar gelir kasanıza koydunuz veya koymayı planlıyorsunuz, alkollü bölümün özelleştirilmesinde alıcı firmalara, Amerikalılara hediye edilen veya alanlara hediye edilen 600 milyon dolar hariç. Onu da koyduğumuzda 7 milyar doları buluyor. Bu 7 milyar dolarlık değerde bu işçilerin de payı var değerli arkadaşlar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.

Buyurunuz.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) – Tamamlıyorum Sayın Başkan, çok teşekkür ediyorum.

Konuyu bu çerçevede ele almak gerekir. Tekel işçilerine haksızlık yapıldığı kanaatindeyim, bunu düzeltmek gerekir. Bunu bu vesileyle dikkatinize sunuyorum.

Türkiye’deki sigara fabrikalarının önünü kesen, Türkiye’deki tütün üreticisini mahkûm eden, feda eden bir anlayıştan Hükûmetin vazgeçmesini öneriyorum. Bakın, Türkiye’de 2002 yılında, bu Hükûmetin beğenmeyip eleştirdiği 2002 yılında 2 milyon dönüm tütün ekim alanı vardı, şimdi 1 milyon 400 bin dönüme inmiş durumda, üretilen tütün 183 bin tondan 93 bin tona düşmüş durumda, üretim alanı dörtte 1 oranında azalmış durumda, ürün yüzde 42 oranında azalmış durumda ve sözleşmeli alım da sona ermiştir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Hamzaçebi, lütfen sözlerinizi bağlayınız.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) - Artık, tütün üreticisi piyasaya feda edilmiştir, o ithalatı da serbest bırakılan yabancı sigara tekellerine feda edilmiştir. Bu da Hükûmetin Türkiye’ye bir yeni yıl hediyesidir.

Sözlerimi burada bitirirken hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Hamzaçebi.

Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Buyurunuz Sayın Elitaş.

AK PARTİ GRUBU ADINA MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

446 sıra sayılı Kanun Teklifi hakkında AK PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum. Kanun teklifi üzerinde görüşlerimi siz değerli milletvekilleriyle paylaşmak istiyorum.

Değerli arkadaşlar, Türkiye’de serbest bölgelerle ilgili düşünce, uygulama, icraat ve çeşitli yöntemler cumhuriyet kurulduğu yıldan itibaren Türkiye’nin gündeminde. Biraz önce sayın konuşmacının da ifade ettiği gibi, 1927 yılından itibaren bu konuyla ilgili çeşitli operasyonlar, çeşitli düşünceler ortaya çıkmış ama hayata geçmesi noktasında hem toplumsal algının hem de bürokratik algının tam oluşmamasından dolayı, ta ki 1985 yılına gelene kadar serbest bölgelerle ilgili bir mevzuatın düzenlenmesinde pek olumlu gelişmelerin olmadığını görüyoruz. Ne zaman ki 24 Ocak 1980 kararları ortaya çıkmış, Türkiye’nin artık serbest piyasa ekonomisiyle ekonomik hayatını devam ettirmesi, üretim ve ihracatın esas planda ön plana çıkarılmasıyla birlikte ortaya konulan ekonomik karar değişikliğindeki kökten yapılan değişiklikler sonucu, serbest bölgelerin dünyadaki, 1970’li yıllardan itibaren uygulanıp hakikaten bulunduğu ülke ekonomisine önemli katkı sağlayan serbest bölgelerle ilgili uygulamalar da Türkiye’de 1985 yılında, 3218 sayılı Yasa’yla yasalaşmış. Ondan önce ilk hareketi, yasaya gelmeden önce, kanun kuvvetinde kararnameyle birlikte değerlendirilmeye çalışılmış. 1970’li yıllarda özellikle ülke içerisindeki çeşitli ticari, iktisadi ve üretimle ilgili mevzuatların uygulanmasında üretimi ve ihracata dönük sanayiyi olumsuz yönde etkilemesi ve zaman yönünden uzun süreçleri, uzun merasimleri takip etmesinden dolayı bu konuya ilk giren ülkeler, Uzak Doğu ülkeleri, Avrupa’daki ülkeler bu sürecin ilk kaymağını yiyen ülkeler konumuna gelmişler ve buradaki yapılan hızlı ve etkin üretimle birlikte dünya ticareti içerisinde önemli yer elde etmişler.

Değerli milletvekilleri, 1985 yılında Türkiye’deki serbest bölgelerin yasal mevzuata kavuşmasıyla birlikte ilk defa Antalya ve Mersin bölgesinde serbest bölgeler kurulmuş. Bu serbest bölgelerin kuruluş şekli, tamamı kamu kaynakları karşılanarak, kamu kaynakları tarafından ortaya çıkarılan serbest bölgeler. Bu serbest bölgelerin de toprağı ve altyapısını kamu karşılıyor. Bu altyapı ve toprak hazırlanmış hâlde işletici bir şirkete devredildikten sonra, işletici şirket vasıtasıyla kiralanıyor. Bunun en güzel örneklerinden birisi Mersin Serbest Bölgesinde ortaya çıkıyor. İşletici şirket herhâlde hâlen devam ettiği… Bildiğim kadarıyla MESBAŞ aynı şekilde bu işletme işine devam ediyor. Daha sonraki süreçte serbest bölgelerle ilgili yeni bir durum ortaya çıkıyor.

BEHİÇ ÇELİK (Mersin) – Tapularını verin Sayın Vekilim.

HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) – “Tapularını verin.” diyor.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Behiç Bey’in söylediğini duydum.

Şimdi, biraz sonraki anlatacağım süreçte Behiç Bey de herhâlde bununla ilgili bir çözüm önerisi veya formülü vardır diye tahmin ediyorum. Çünkü ilk serbest bölgeler, Mersin ve Antalya serbest bölgesi tamamen kamu kaynaklarıyla, hem toprak, arazi hem de altyapı kamu kaynakları tarafından finanse edilmiş.

İkinci uygulama, arazinin kamu kaynakları tarafından temin edilmesi, altyapının da özel sektör tarafından temin edildiği serbest bölgeler ortaya çıkıyor. Bu serbest bölgelerin de olumlu katkılarıyla ve buradaki ticaretin daha artı değer yaratma unsurlarının ortaya çıkmasıyla birlikte özel sektörün serbest bölgelerin işletilmesi konusunda aktif hâle geldiğini gözlemliyoruz. Sonraki yıllarda, 92 ve 93’ü takip eden yıllarla birlikte Türkiye’de kurulan serbest bölgeler, mesela Kayseri, mesela Denizli, mesela Gaziantep gibi serbest bölgeler... Ben Kayseri Serbest Bölgesinin kurucu, ilk hareketini yapan üyelerinden birisiyim. Kurucu olarak katkı da sağlayan, Kayseri ekonomisine, Türkiye ekonomisine...

KAMER GENÇ (Tunceli) – Hisseniz var mı orada?

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Benim hissem yok. Hatıra binaen de hiçbir taraftan hisse almadım, hiçbir tarafta da nüfuz kullanmadım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Orada hissem yok. Kuruluşunda Kayseri Organize Sanayi Bölgesi Müteşebbis Heyeti üyesiyken o dönemdeki Serbest Bölgeler Genel Müdürü ve Kayseri Valisinin, serbest bölgelerle ilgili yapılan hareketlerin 1994 yılında bitecek noktasına gelmesi üzerine -kulakları çınlasın şimdi, o zamanki Kayseri Valisi Sayın Saffet Arıkan Bedük Kayseri Organize Sanayi Bölgesi Başkanıydı- biz de müteşebbis heyet olarak Kayseri’de bir serbest bölge kurulması gayreti içerisinde bulunduk. Hiçbir yerden bir santimetrekarelik veya bir kuruşluk hatıra binaen ne hissem var ne de aldığım bir değer var.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Neyse, araştıracağız, araştıracağız.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) –  Hiçbir yerde de samanla ilgili uğraşım yok. Kayseri Serbest Bölgesindeki kurulan -bugün bildiğim kadarıyla- Türkiye’de tek mekân üzerinde kurulmuş en büyük serbest bölge, 7 milyon metrekare üzerinde saha oluşmuş serbest bölge. Buranın tamamı kurucu işletici AŞ tarafından, hem arazi bedeli hem de altyapı bedelleri kurucu işletici AŞ tarafından karşılanmış ve şu anda kurucuların hisseleri doğrultusunda arsalar serbest bölgesindeki faaliyet gösteren üyelere satılmak kaydıyla Behiç Bey, o Mersin’deki kiralar... Ben serbest bölgenin kuruluş aşamasında 1993 veya 94 yılında Mersin Serbest Bölgesine gidip oradaki uygulamayı gezdiğimizde, arkadaşlarımızdan aldığımız bilgi çerçevesinde o zamanki fiyatlar, metrekare fiyatı, arsa metrekare fiyatı 2 dolardı, şimdi ne kadar olduğunu bilmiyorum. Ama Kayseri Serbest Bölgesinde, bildiğim kadarıyla Gaziantep Serbest Bölgesinde, Denizli Serbest Bölgesinde, bu bölgelerde arazi kullanıcılarının sanayiciye, imalatçıya daha ucuz imkânlarla arazi temin etmek maksadıyla 6 dolara, 10 dolar civarında arsa metrekaresi buradaki sanayicilere satıldı ama Mersin Serbest Bölgesindeki mülkiyeti olmamasına rağmen insanların, sanayicilerin, üretken insanların o bölgede yaptıkları yatırım ve yaptıkları yatırıma karşılık sadece arazi kirası olarak metrekare başına 2 dolar -o günkü, 90 yılı fiyatlarıyla söylüyorum- olarak uygulanması -şu anda fiyatlar nedir bilmiyorum ama- bana göre çok yüksek olduğu kanaatindeyim. Bir an önce onun da eğer uygunsa, mümkünse -Değerli Bakanımız da burada- serbest bölgelerde kullanıcılara uygun şartlarla, günün rayiç bedelleri üzerinden satılıp devredilmesinin iyi olacağı kanaatindeyim.

Bu şekilde kurulan serbest bölgelerle birlikte, serbest bölgeler üretici, serbest bölgelere hizmet sunucu anonim şirketler devreye girmiş. Türkiye’de şu anda 19 tane serbest bölge faal durumda. Bu şekilde yapılan faaliyetlerde de açıkçası beklenilen tam olarak, 1985 yılından bu tarafa yapılan işlemlerle ilgili beklenilenin tam olarak alındığını söylemek mümkün değil çünkü serbest bölgelerin 1988-90 yılı, 88’de ilk serbest bölge kurulmuş, o günden bu tarafa baktığımızda toplam ticaret hacmi yani dört unsurlu -yurt içinden serbest bölgelere, serbest bölgelerden yurt dışına, yurt dışından serbest bölgelere, serbest bölgelerden yurt içine- olan kısım 1988-90 yılında 588 milyon dolar gerçekleşmiş, 1995 yılında 2 milyar 950 milyon dolarlık gerçekleşme olmuş, 2000 yılında 11 milyar 300 milyon dolarlık bir ticaret hacmi gerçekleşmiş, 2005 yılında 23 milyar 362 milyon dolarlık ticaret hacmi, 2008 yılı sonunda da 24 milyar 578 milyon dolarlık bir ticaret hacmi gerçekleşmiş. Türkiye’nin toplam ticaret hacminin 380 milyar dolara ulaştığı bir dönemde, baktığımızda, yüzde 7-7,5’luk toplam ticaret hacminin, aslında, amaçları doğrultusunda serbest bölgelerin tam gayretle tam amacına uygun olarak işlemediğini ortaya koymuş olabiliriz. Bu konuda da herhâlde, Avrupa Birliği İlerleme Raporu’nda belirli bir zaman çerçevesinde serbest bölgelerin uluslararası ticaretteki olumsuz şartları değerlendirilerek bu noktaya doğru gidiyor olabilir.

Bakınız, değerli arkadaşlar, bu konuda da bizim getirdiğimiz kanun teklifinde de serbest bölgelerin bu dörtlü hareket içerisinden alınan ücretler var. 1988 yılından 2001 yılı sonuna kadar dört yönlü hareketlerinde ücretler alınmış. Eğer yurt içinden serbest bölgelere mal gönderme, sevkiyatı yapıldığı takdirde binde 5, serbest bölgeden yurt dışına gönderildiği takdirde yine binde 5, yurt dışından serbest bölgelere giderse binde 5, serbest bölgelerden yurt dışına gidildiği takdirde yine binde 5. Toplamı aynı işlemler olduğu takdirde yüzde 2 civarında bir…

HARUN ÖZTÜRK (İzmir) – Yurt dışına gidenlerde yok mu?

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Sayın Öztürk, 2001 yılı sonuna kadar bu şekilde. 2002 yılı, 1/1/2002 tarihinden itibaren birinci ve ikinci unsurların kaldırıldığını görüyoruz. Yani yurt içinden serbest bölgelere ile serbest bölgeden yurt dışına alınan ücretler, fonlar tamamen kaldırılmış. 1 Şubat 2002. Siz ilk cümlemi kaçırdığınız için, “1988 yılından itibaren” diye söylediğim cümleyi kaçırdınız diye tahmin ediyorum. Ondan sonra, 2002 yılından itibaren yurt dışından serbest bölgelere, serbest bölgelerden yurt dışına yapılan mal sevkiyatlarıyla ilgili binde 5-binde 5 alınmaya başlamış. Bu süreçte toplam olarak baktığımızda, 1988 yılından bugüne kadar, yani yirmi bir yıllık süre içerisinde toplam 785 milyon 484 bin 64 dolar gelir elde edilmiş. Bu gelir de daha önceleri fonda birikiyor, fondaki serbest bölgelerin ihtiyaçları olan kısım karşılanıyor, artan kısım da hazineye gelir olarak yazılıyor.

Şimdi, bizim getirdiğimiz teklifte, yurt dışından Türkiye’ye getirilen mallardaki binde 5’lik ücretin binde 1’e çekilmesi, serbest bölgelere gelen malların işlenmesiyle birlikte eğer bunu ülkesine, yani ilgili olduğu ülkeye, Türkiye’ye gönderdiği takdirde binde 5 üzerinden aldığımız binde 4’ün ilave edilerek binde 9 -Türkiye’ye gönderildiği takdirde- bir bedel ödemesi, ücret ödemesi ortaya çıkıyor. Eğer siz aldığınız, yurt dışından getirdiğiniz malları serbest bölgede işleyip ürün hâline getirdikten sonra tekrar, olduğu gibi yurt dışına ihraç ediyorsanız binde 1’lik bir ücretle karşı karşıya kalıyorsunuz.

Buradan alınan ücretlerin karşılaştırılmasıyla birlikte ülke ekonomisinin ne kadar kayıplarla ilgili olduğu konusunda da bir çalışma yaptık, komisyon üyesi arkadaşlarımıza da bunu ifade ettik. Mesela, eğer ocak-ekim dönemini Türkiye’deki serbest bölgelerde yapılan ticaret hacmiyle değerlendirdiğimizde, mevcut sistemde olsa idi elde edilen hasılat 42 milyon 582 bin dolar, bizim teklif ettiğimiz sistemle birlikte ortaya çıkan gelir de 41 milyon 706 bin dolar. Arada 876 bin dolarlık bir farkın ortaya çıktığını görüyoruz. Bunu değerli milletvekili arkadaşlarımız Komisyonda da eleştirdiler, “Siz ticaret hacminin, yıllar itibarıyla baktığınızda, aynı şekilde devam edeceğini düşünüyorsunuz. Aslında bu getirdiğiniz teklifle birlikte, yurt dışından getirilip serbest bölgede işlendikten sonra yurt dışına ihraç edilecek mallarda büyük bir artış olacağı tahmin ediliyor.” şeklinde. Bu noktada baktığımızda gelirde bir azalma olabilir mi? Eğer serbest bölgelerdeki yapılan işlemler ihracatı artırıcı bir unsur olarak ortaya çıkıyorsa… Ki zaten bizim amacımız bu. Buradaki, serbest bölgelerdeki yapılan imalat ve faaliyetlerin yurt dışına gitmesiyle birlikte Türkiye’de serbest bölgelerde doğrudan yabancı sermayenin yatırım yapmasına imkân sağlayabilmek ve buradan da ihracat gelirlerini, ihracat artışlarını sağlamak gayretiyle yapılan bir düzenlemedir diye düşünüyorum.

Öncelikle, Plan ve Bütçe Komisyonunda bu kanun teklifinin görüşülmesi sırasında gruplardan değerli milletvekili arkadaşlarımızın önemli katkılarının olduğunu ifade etmek istiyorum. Açıkçası, biz bunu yazarken, bunun gerekçesinde, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına gönderdiğimiz gerekçede “kanun teklifimiz” diye ifade etmemize rağmen bir teknik hata dolayısıyla “kanun tasarısı” diye yazmışız. Değerli arkadaşlarımız sonradan bunu “daksil” ile silmişler ama Sayın Emin Haluk Ayhan’ın gözünden de kaçmamış, hem de karşı oy yazısında bunu ifade etmişler. Bizi uyardıkları için kendilerine teşekkür ediyorum.

EMİN HALUK AYHAN (Denizli) – Plan-Bütçede ikrar ettiler, onun için söylüyorum.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Kendilerine de teşekkür ediyorum katkılarından dolayı, eleştirilerinden dolayı.

Yine, Komisyonda Sayın Harun Öztürk’ün önemli bir katkısı oldu. Bu katkısıyla da 1’inci maddede iki kere tekrar edilen “peşin olmak üzere” ifadesinin başa alınmak suretiyle daha şiirsel bir anlatımla ortaya çıkabileceğini gördük. Ben bu düzenlemeyi ve bu görüşü, açıkçası, üç yıl beraber Plan-Bütçe Komisyonunda çalıştığım Sayın Hamzaçebi’den beklerdim ama Sayın Hamzaçebi pek dikkat edememiş, bunu görememiş. Sayın Harun Öztürk bunu gördü, kendilerine de teşekkür ediyorum.

YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) – İktidarsın, sen göreceksin, ben görmeyeceğim.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Biraz önce kürsüde yaptığı konuşmaya, kanun teklifi üzerinde yaptığı konuşmaya ve Plan ve Bütçe Komisyonundaki Cumhuriyet Halk Partisi Grubundan milletvekili arkadaşlarımızın katkılarına da teşekkür ediyorum. Gerçekten önemli bir düzenleme olduğu kanaatini taşıyoruz.

Değerli milletvekilleri…

YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) – Sağa sola laf atacağına sen bak!

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Cumhuriyet Halk Partisi, Milliyetçi Hareket Partisi ve AK PARTİ Grubundan Plan-Bütçe Komisyonu üyesi olan milletvekillerine, katkı sağlayan tüm milletvekillerimize teşekkür ediyoruz çünkü arkadaşlarımızın önemli katkıları oldu.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Oradan espri gibi algılanmamalı.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Sayın Hamzaçebi, duyamadım sizi.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Sayın Başkan, sataşma olduğu için söz istiyorum.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Şimdi, değerli milletvekilleri, bakınız, Türkiye’nin gündeminde yaklaşık yirmi beş gündür bir konu var, Tekel işçileriyle ilgili durum. Sayın Baykal dünkü grup konuşmasında Sayın Başbakan Yardımcımız Arınç’ın 2001 yılında hem Türkiye Büyük Millet Meclisi kürsüsünden hem de Tekel işçileriyle yaptığı, onların haklarıyla ilgili yaptığı konuşmadan bir alıntı yaptı. Bugün de Sayın Arınç, Sayın Baykal’a, yaptığı basın açıklamasında bir cevap verdi: “Siz 1973 yılından beri siyasetin fiilen içindesiniz. Hemen hemen otuz yedi yıl olmuş. Otuz yedi yıl süresince ne zaman bir işçi hakkını savunmak için işçilerle beraber oldunuz, onların meselelerini beraber hissettiniz?” diye bir eleştiri yaptı.

YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) – Cevap değil, cevap değil. Bülent Arınç yaptı mı, yapmadı mı; onu söyle! Deniz Baykal’ı anlasan zaten…

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Yani, şu andaki yapılan işlemin otuz yedi yıllık hayatınız içerisinde bir örnek olay olabilecek, geçmişte yaptığınız işlerle paralellik oluşturabilecek bir unsurun olmadığını, tamamen popülizm yaptığını ifade eden bir konuşma yaptı. Bakınız, 2001 yılında 57’nci Hükûmet döneminde çıkarılan kanunla birlikte Tekelin özelleştirilmesi konusu gündeme getirilmiş…

YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) – O, cevap değil, Bülent Arınç itiraf etti mi, etmedi mi?

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Oradan parazit yapıyorsun sabahtan beri, senin ne olduğunu da anlamıyorum, çünkü parazitler anlaşılmaz ve dinlenmez!

YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) – İtiraf etti mi, etmedi mi? Ondan bahset sen, ondan! Bülent Arınç, kendisi itiraf etti, sen burada kalkıp savunuyorsun! Savunacak bir yeri varmış gibi!

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Parazitler anlaşılmaz ve dinlenmez! (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) – Parazit yapan sensin! Parazit yapanı karıştırıyorsun, doğruları söylemiyorsun! Parazit sensin! Doğruları söyle, Başkan Vekilisin be!

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Elitaş

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – 2001 yılında yapılan düzenlemeyle birlikte Tekel’in özelleştirilmesi ortaya çıkmış, o süreç içerisinde…

YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) – Bülent Arınç, itiraf etti, “Söyledim.” diyor, sen burada inkâr ediyorsun!

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Bakınız değerli milletvekilleri, 1982 yılından bu tarafa Tekel’e baktığımızda 80 bin işçinin çalıştığını görüyoruz.

KADİR URAL (Mersin)- Bıraktığımız yerde duruyorsunuz, 2001’de! 2001’den ileri doğru git ya!

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Kadir Bey, sen 2 Ağustos 2002 tarihli Genel Kurul tutanaklarını getirmeye kalktın, onların da yanlış olduğunu gördün, biz gerçek tutanakları getirince ne yaptığını şaşırdın. Sen 2 Ağustos 2002 tarihli…

BAŞKAN – Sayın Elitaş, karşılıklı konuşmayalım lütfen.

KADİR URAL (Mersin) - On sene geçti yahu 2001’den! On sene geçti ya, on senedir sen ne yaptın, onu söyle!

BAŞKAN - Karşılıklı konuşmayın lütfen.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Sayın Başkanım, beni uyarmak yerine arkadaşları herhâlde uyarsanız daha uygun olur.

BAŞKAN – Karşılıklı konuşmayınız.

KADİR URAL (Mersin) - SEKA’yı kapattınız ya, daha ne diyeceksiniz, onu söyle! Bunları konuşun. On senedir ne yaptınız, onu konuşun, bırakın şu 2001’i ya!

YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) – Özelleştirmeler… Her taraf kokuyor, yağmayı savunuyorsun!

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Şimdi, değerli milletvekilleri, 1982 yılında Tekel’de 82 bin kişi çalışıyor, 2002 yılına gelene kadar Tekelde yaklaşık 31 bin kişi çalışıyor. Aradaki 50 bin kişilik istihdam kadrosu, işçiler ya emekli edilmişler ya başka kuruma gönderilmişler veya çıkışı verilmiş. 2002 yılından bizim sürecimize gelene kadar, 12.650 kişi Tekelde şu anda istihdam edilmekte, bunlardan 3.500 civarında memur, geriye kalan 9.600 kişilik kısım da işçi. Şimdi, 2001 yılına gelip, daha önceki dönemlerde de özelleştirilen… Ki özelleştirme 1980 yılından itibaren bu ülkenin temel politikası, temel felsefesi hâline gelmiş bir durum olduğuna göre, bizden önceki dönemlerde özelleştirmeyle birlikte 35 bin kişi işsiz kalmış. 35 bin kişi işsiz kalınca, bunlar…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Bitiriyorum Sayın Başkanım.

…bu kişiler kamuda çalışma imkânını bitirmişler.

Yine, geçen anlattığım gibi, Sayın Çakmakoğlu burada, kendi ilçesi sınırları içerisindeki olan ÇİNKUR’da yapılan özelleştirmeden dolayı, o günkü şartlar altında yapılan yanlış bir özelleştirmeden dolayı, o işçilerin kıdem ve ihbar tazminatları şirkete verilmiş ama şirket iflas edip kaçtığından dolayı problem yaşamış. Sayın Çakmakoğlu bakanken de onun önüne işçiler gitti geldi, Sayın Cumhurbaşkanı o zaman Başbakanken de işçiler hak ve menfaatlerini aramak üzere geldiler. Sayın Cumhurbaşkanı o zaman, Başbakan Yardımcısı olduğu dönemde, 2004 tarihinde, ÇİNKUR işçilerinin, özelleştirilen Taksan işçilerinin, Kastamonu’daki, bölgelerdeki tüm işçilerin, yani 40 bin kişinin, devlet adına çalışan işçilerin hak ve menfaatlerini, kıdem ve ihbar tazminatını alamamış insanların bu kaybedilmiş haklarını telafi etmek amacıyla 4/C’ye yeni bir uygulama getirilerek, özelleştirmeden dolayı mağdur kalan insanlara, açıkçası, mağdur insanlara…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi bağlayınız.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Bitiriyorum Sayın Başkanım, bir dakikada bitiriyorum.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Çok fazla zaman veriyorsunuz Sayın Başkan.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – …mağdur kalan insanlara kamuda çalışma imkânı verilmiş. Bakınız, ondan önce, 35 bin kişi özelleştirmeden dolayı işsiz kalmış. O günden bu tarafa, 2002 yılına gelene kadarki kalan 35 bin kişiden ve bizim yaptığımız özelleştirmeyle birlikte 22 bin kişi şu anda 4/C kapsamında çalışıyor. 16 bin kişisi, 2002 yılı öncesi özelleştirmeden dolayı işsiz kalmış insanlar, 5 bin kişisi de bizim zamanımızdaki yapılmış özelleştirmeden dolayı… İşsiz kalabilecek insanlara kamu sektöründe çalışma imkânları sağlanmış.

Şimdi, bu hakkı teslim etmek gerekir. Bundan önce özelleştirme yapılırken kapı dışına konulup kıdem ve ihbar tazminatlarını alamamak gibi bir riskle karşı karşıya kalan insanlar, şu anda her biri ortalama 41 bin lira kıdem ve ihbar tazminatı, iş göremezlik tazminatını alan ve yılbaşından itibaren de 863 lira-bin lira arasında bir ücrete… Daha önce on ay çalışan ve on bir ay çalışan bir ücrete de yapıyorlar…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Elitaş, ek süreniz de bitti, lütfen… Hemen bağlayınız sözünüzü, bitirin, süremiz de çok az kalıyor.

YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) – Bir yarım saat daha verin Sayın Başkan!

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Tamamlıyorum Sayın Başkanım.

Değerli milletvekilleri, Sayın Başbakanın söylediği, bakınız, 2008 yılından bu tarafa Tekelde hiçbir üretim yapılmıyor. Şu anda iki veya üç depoda mal var. İki veya üç depodaki mallar da haziran ayı itibarıyla, Haziran 2010 itibarıyla tasfiye edilecek.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Mustafa Bey, tütün üretiliyor da sigara niye üretilmiyor?

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Onlar da tamamen ortadan kalkacak ve bu süreç içerisinde, bu insanlara, yine 4/C kapsamından kamunun belirli yerlerinde çalışıp hem emekli olma hakları sağlanacak hem de nafakalarını temin etme imkânı verilmiş olacak.

Ülke ekonomik bir krizden geçiyor. Şu anda 2,5 milyonun üzerinde…

KADİR URAL (Mersin) – Teğet geçiyor!

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – 2,5 milyon…

Doğru söylüyorsunuz, teğet geçiyor.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Teğet geçiyor!

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Niye teğet geçiyor, biliyor musunuz? Eğer iktidarda 57’nci Hükûmet olsaydı, ben bir iş adamı olarak bakıyorum, inanın tir tir titriyorum, sırtımdan terliyorum. (MHP sıralarından gülüşmeler)

ABDÜLKADİR AKCAN (Afyonkarahisar) – Milleti de böyle korkutuyorsunuz ya!

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Eğer şu anda 57’nci Hükûmet olmuş olsaydı “Türkiye'nin vay hâline” denilirdi. (AK PARTİ sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar; MHP sıralarından gürültüler)

Siz kendi krizinizi çıkardınız.

KADİR URAL (Mersin) – Bıraktığımız yerde kaldınız…

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Ortaklar arasındaki paylaşım savaşıyla birlikte…

KADİR URAL (Mersin) – Bıraktığımız yerde kaldınız, daha da geri gittiniz!

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – … “Şu banka benim…”

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – “…şu kamu kuruluşu senin” diye Türkiye'nin icracı kuruluşlarını…(MHP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Elitaş.

KADİR URAL (Mersin) – Yeter ya!

BAŞKAN - Sakin olun sayın milletvekilleri.

KADİR URAL (Mersin) – Bıraktığımız yerde kalıyorsunuz hâlen! Bıraktığımız yerden ilerleyin biraz, geriye doğru götürdünüz memleketi!

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Değerli milletvekilleri, kanunun hayırlı olması dileğiyle yüce Meclise saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Elitaş, çok teşekkür ediyoruz.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Sayın Elitaş, konuşmasında…

ABDÜLKADİR AKCAN (Afyonkarahisar) – Türkiye’yi dünyanın en fazla küçülen ülkesi hâline getirdiniz, hâlâ burada masal anlatıyorsunuz, hâlâ hikâye anlatıyorsunuz.

BAŞKAN – Bir dakika sayın milletvekilleri.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Sayın Elitaş konuşmasında ismimi de anmak suretiyle bir sataşmada bulunmuştur.

BAŞKAN – Buyurunuz.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, sataşmada bulunmadım, Sayın Hamzaçebi’nin o anda dikkat etmediğini söyledim.

BAŞKAN – Yani sataşma sayılır.

Buyurunuz.

IX.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- Trabzon Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, şahsına sataşması nedeniyle konuşması

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Elitaş konuşmasında ismimi de anmak suretiyle bir sataşmada bulundu, ona ilişkin olarak görüşlerimi ifade etmek istiyorum.

Sayın Elitaş’ın dediği konu şudur: “Bir maddeden oluşan bu teklifin 1’inci maddesinde ‘peşin olmak üzere’ ifadesi iki kere geçiyor, bunu Sayın Hamzaçebi Komisyonda fark etmeliydi.” diyor.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Benim tanıdığım Hamzaçebi dedim.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) – Tabii ki benim her konuda görüşlerime itibar ettiğini anlıyorum Sayın Elitaş’ın bu konuşmasından ama ben, bu şekil ötesinde, bir ibare değişikliğinin ötesinde esasa ilişkin birçok şey söyledim burada. Sizden beklerdim ki bu konulara bir cevap vereseniz.

31 Aralık 2009 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanan bir Bakanlar Kurulu kararıyla Türkiye sigara üretimi önündeki engeller kaldırılmıştır, paket başına 40 sent uygulaması kaldırılmıştır; işlenmiş tütündeki kilo başına 3 dolarlık fon uygulaması kaldırılmıştır, iki yıldır Türkiye’de, artık tütün üreticisine sözleşmeyle üretim yaptırılması uygulamasından da vazgeçilmiştir, bırakılmıştır. 2006’dan bu yana, düzenlenen kanunlarla, bir yıl bir yıl sözleşmeyle üretim uzatılıyordu. Şimdi, hep referans aldığınız, eleştirdiğiniz, 2002 yılında Türkiye’deki tütün üreticisi sayısı 405 bindi, bugün 178 bine inmiş durumda. 31 Aralık tarihli karardan sonra, artık 100 binlerin altına giderek inecek ve giderek bu rakam sıfırlanacak, Türkiye’de tütün yetiştirilmeyecek. Sizin 31 Aralıkta aldığınız karar budur. Gelin, buna cevap verin. Bugün zaman yok, belki yarına cevap verirseniz ben onu da kabul edeceğim. Eğer verebileceğiniz bir cevap var ise merak ediyorum.

Serbest bölgeler konusunda ihracat organizasyonlarını gelin teşvik edelim diyorum. Türkiye’deki üretime talep yaratan ihracat organizasyonu serbest bölgede faaliyet gösteriyor. Niye bunu teşvik etmiyorsunuz? “Bize sadece bu konu geldi, biz bunu düzenleriz.” Böyle bir anlayış olabilir mi?

Tekrar söylüyorum: 7’nci maddede üç yılda üçüncü değişiklik bu. Yani bir seferde oturup neden karar veremiyorsunuz, şunu dört başı mamur değiştirelim, çözelim. Ben, Sayın Elitaş’tan bu konularda cevap beklerdim. Tanıdığım Sayın Elitaş bunlara cevap verir. Herhâlde yarın cevap verecektir, öyle sanıyorum.

Teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Hamzaçebi.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Başkanım…

YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) – Sayın Başkan, Bülent Arınç konusunda da konuşmacı doğruları söylememiştir. Bülent Arınç, Deniz Baykal’ın konuşmasını teyit etmiştir.

BAŞKAN – Sayın Ağyüz, bir dakika… Sayın Şandır’ı dinlemek istiyorum.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Hatip, Sayın Elitaş, 57’nci Cumhuriyet Hükûmetini, dolayısıyla bugün o Hükûmetin bir üyesi olarak Milliyetçi Hareket Partisini ilzam edici, suçlayıcı hatta, birtakım sözler söyledi. Müsaade ederseniz…

BAŞKAN – Buyurun, Sayın Şandır.

HARUN ÖZTÜRK (İzmir) – Aynı gerekçelerle ben de istiyorum.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Aslında bütün milletvekillerinin konuşma hakkı olabilir yani…

BAŞKAN – Grup adına sadece Şandır, buyurunuz.

VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) – Şandır Başkan, sen bakan bile değildin, sen niye alınıyorsun?

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Ama ben Grup Başkan Vekiliyim, benim partim suçlanıyor.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Şandır. (MHP sıralarından alkışlar)

2.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, grubuna sataşması nedeniyle konuşması

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Değerli milletvekilleri, Sayın Başkan; öncelikle saygılar sunuyorum.

Tabii, müflis tüccar tavrı bu. (MHP sıralarından alkışlar) Kendinizi konuşun. Yedi yıldır hükûmetsiniz, iktidarsınız.

AKİF AKKUŞ (Mersin) – Sekize girdi Sayın Başkan.

MEHMET ŞANDIR (Devamla) – 2001’e, 2001 krizine, 2002’ye sığınarak bugün yapamadıklarınızı bu millete anlatamazsınız. Millet sokakta, bir sebebi var ki sokakta. Bu kış gününde siz evinizde, sıcak evinizde rahat edemezken Tekel işçileri eğer sokakta yatıyorsa bunun sorumlusu ve suçlusu sizsiniz. 2002’yi suçlamaya hakkınız yok. Kaldı ki bu noktada da dürüst davranmıyorsunuz Sayın Elitaş. Bakın, özelleştirme, 57’nci Cumhuriyet Hükûmetinin kararı değil; özelleştirme, Türkiye Cumhuriyeti devletinin kararı.

ABDULLAH ÇALIŞKAN (Kırşehir) – Tütün de öyle!

MEHMET ŞANDIR (Devamla) - Çok önceden bu yana devam eden bir karar. Özelleştirme yapılmalı mı? Özelleştirme yapılmalı. 21’inci yüzyıla girmiş Türkiye’de, dünyada, devlet işletmeciliğine sahip çıkacak, bunu savunacak hiçbir siyaset, hiçbir kişi, hiçbir akıl da yoktur, özelleştirme yapılmalı. Ama bakın, bu Tekel tütün fabrikalarının, sigara fabrikalarının özelleştirilmesi, Beşinci Beş Yıllık Kalkınma Planı’nda karar altına alınmış bir husustur, bir devlet kararıdır. Bu, 57’nci Cumhuriyet Hükûmetinin değil, 1996’da sizin de mensubu bulunduğunuz siyasi partinin ortağı olduğu hükûmetin döneminde yapılan bir beş yıllık kalkınma planının bir gereği olarak özelleştirme kararı alınmıştır. Bizim dönemimizde, 57’nci Cumhuriyet Hükûmetinin tüm uygulamalarını savunuyoruz. Kriz, yani…

VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) – Olmuştur.

MEHMET ŞANDIR (Devamla) - Efendim, kriz olmuştur ama bu krizi oluşturan sebepleri sorgulamadan, bu krizin arkasındaki sebebi sorgulamadan, bu krizden dolayı siyaseti sorgulamak doğru değil. Bugün siz, her defasında, dünyadan gelen, küresel sebeplerden gelen kriz, işte “Teğet geçti.” falan diyorsunuz ama Türkiye de kıvranıyor işte. Yani, şimdi serbest bölgeleri konuşuyoruz. Sayın Bakan -Sanayi Bakanlarının ikisi de burada- ihracatın içerisindeki ithalat miktarının yüzde kaça çıktığını söyleyecek misiniz? İmalat kapasite kullanım oranının yüzde 70’lere düştüğünü konuşacak mısınız? Bu, kriz değil midir? Dolayısıyla, dürüst de davranmak lazım. Siz iktidarsınız, eskiden yapılamayan, yanlış yapılan, eksik yapılan her şeyi tamamlamak sorumlusu sizsiniz. Buradan 57’nci Cumhuriyet Hükûmetini suçlayarak kendinizi aklayamazsınız, yapılması gereken ne varsa yapacaksınız, bir de dürüstçe ifade edeceksiniz.

Hiçbir Tekel fabrikası, 57’nci Cumhuriyet Hükûmeti döneminde özelleştirilmedi. Dolayısıyla, buradan Sayın Çakmakoğlu’nu suçlamak, bir Kayserili olarak size yakışmıyor, size yakışmıyor. Dolayısıyla…

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Çakmakoğlu’nu suçlamıyorum ben.

MEHMET ŞANDIR (Devamla) – Evet, her defasında tekrarlıyorsunuz Sayın Elitaş.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Şandır, lütfen tamamlayınız.

MEHMET ŞANDIR (Devamla) – Efendim, tamamlayacağım.

Her defasında bunu tekrarlıyorsunuz, Sayın Sabahattin Çakmakoğlu’na saygısızlık yapıyorsunuz. Bunu da kınadığımı ifade ediyorum.

SABAHATTİN ÇAKMAKOĞLU (Kayseri) – Biz özelleştirmedik, bizden evvel özelleştirenlerin getirdiklerini gidermeye çalıştık.

MEHMET ŞANDIR (Devamla) – Değerli arkadaşlar, özelleştirme yapılmalıdır ama adaletli yapılmalıdır. Siz özelleştirme de yapmadınız, yabancılaştırdınız. Bu özelleştirme değil, bu resmen fabrikaları kapatmadır. SEKA nerede kaldı? Diğer fabrikalar nerede kaldı? Bu özelleştirme değil, sizin yaptığınız resmen yabancılaştırmadır, birtakım yerlere peşkeş çekmedir.  (MHP sıralarından alkışlar)

Meseleyi eğer doğru konuşmak gerekiyorsa gelin, tüm cumhuriyet dönemini konuşalım, yanlışı da konuşalım, sizi de konuşalım Sayın Elitaş.

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Kendi seçim bölgende sıkıştın Sayın Elitaş.

MEHMET ŞANDIR (Devamla) – Doğrusu, siz kendinizi konuşun, milletin önünde dürüstçe kendinizi konuşun, yapamadıklarınızı konuşun, veremediklerinizi konuşun, sebebini de izah edin, millet size belki bir değerlendirme yapar. Ama bugün 57’nci Cumhuriyet Hükûmetini suçlayarak Tekel işçisine yaptığınız zulmü burada anlatamazsınız.

Saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Şandır.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkanım, konuşmacı hem Sayın Çakmakoğlu’yla ilgili yaptığım söylemden dolayı kınadığını ifade etti hem de dürüst olmamak gibi bir ithamda bulundu.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Çakmakoğlu’nu niye mecbur ediyorsunuz kürsüye çıkmaya?

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Ben Sayın Çakmakoğlu’nu o konuda üzmek kastıyla bir şey söylemedim. İzin verirseniz…

EMİN HALUK AYHAN (Denizli) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Siz ne için söz istemiştiniz efendim?

EMİN HALUK AYHAN (Denizli) – Sayın Başkanım, benim de ismimi zikrederek istihzalı bir şekilde, Sayın Konuşmacı, konuşmalarımın bir kısmını ifade etti. Yazdığım muhalefet şerhi burada, onu açıklayacağım.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, arkadaşlar iyi niyetten, samimiyetten anlamıyorlar. Biz ona göre bakalım... İzin verir misiniz efendim?

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Birlikte bir kanun çıkaracaksak bu üslupla çıkaramazsınız arkadaşlar.

BAŞKAN – Peki, siz Sayın Öztürk?

HARUN ÖZTÜRK (İzmir) – Ben de Demokratik Sol Partinin başında bulunduğu koalisyon hükûmetine atıfta bulunduğu için sataşma nedeniyle söz istiyorum.

SABAHATTİN ÇAKMAKOĞLU (Kayseri) – Benim de ismim geçtiği için Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Elitaş, görüyorsunuz, bir konuşmanızda herkesi sataşma şeyinin içine soktunuz.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Efendim, rahatsız olmamaları lazım.

BAŞKAN – Şimdi, bir dakika…

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Herkesi rahatsız ettin Sayın Elitaş.

BAŞKAN – Herkese ikişer dakika söz vereceğim. Çalışma süremizin de sonuna geldik.

Onun için Sayın Elitaş, buyurunuz siz cevap veriniz. Sonra da sizlere sırayla söz vereceğim.

Buyurunuz Sayın Elitaş. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

3.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın, şahsına sataşması nedeniyle konuşması

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bakınız, Sayın Çakmakoğlu Millî Savunma Bakanı 57’nci Hükûmet döneminde.

SABAHATTİN ÇAKMAKOĞLU (Kayseri) – Sanayi Bakanı değilim, özelleştirmeden sorumlu değilim.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Millî Savunma Bakanı. ÇİNKUR’da özelleştirmeden dolayı mağdur kalan işçiler Sayın Çakmakoğlu’nun önüne geldiler “Çöz bu işi.” diye…

SABAHATTİN ÇAKMAKOĞLU (Kayseri) – Olabilir.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – …ama çözme imkânı yoktu. Sayın Gül Başbakanken onun önüne geldiler işçiler “Çöz benim işimi.” diye. Ne zamana kadar? 2004 yılına kadar bunu çözmekle ilgili formül aradık.

Benim burada ifade etmeye çalıştığım: Sayın Çakmakoğlu’nun ilçesinden çoğunluklu insanların çalıştığı ÇİNKUR’daki kişilerin kıdem ve ihbar tazminatını alamamaktan dolayı çektikleri zulmü anlatmaya çalıştım. Sayın Çakmakoğlu’nun bu konuyla…

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Ama hiçbir Tekel fabrikası özelleştirilmedi ki.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Ben Sayın Çakmakoğlu’nun bu konuda herhangi bir kastının, kusurunun olduğunu ifade etmek istemedim, bir.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Ama yani sanki Tekel özelleştirildiğinden dolayı  mağduriyet

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – İkincisi: Bakınız, değerli milletvekilleri, size bir belge gösteriyorum. Bu belge, 5 Şubat 2001 tarihli belge.

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Özür dilemek gibi bir niyetiniz yok.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – 5 Şubat 2001 tarihli belgede diyor ki: “Özelleştirme Yüksek Kurulu Kararı

1) Tütün, Tütün Mamulleri, Tuz ve Alkol İşletmeleri Genel Müdürlüğünün (Tekel) özelleştirme kapsam ve programına alınmasını,

2) Tekelin mülkiyetinin devri hariç, kiralama, işletme hakkı devri, mülkiyetin gayriayni haklarının tesisi…”

Şimdi, 5 Şubat 2001 tarihli belge bu.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Elitaş, bizim dönemimizde özelleştirilen Tekel fabrikası var mı, onu söyleyin.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Müsaade edin.

BAŞKAN – Sayın Şandır, lütfen dinleyiniz. Dinleyiniz lütfen.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Ama doğru söylemiyor efendim.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Arkasından 5 Şubat 2002 tarihli bir belge daha. Bunun altında kimin imzası var? Başbakan Bülent Ecevit, Devlet Bahçeli, Yüksel Yalova Devlet Bakanı.

Yine aynı konuyla ilgili bir belge daha var. Bu belgede kimler var? Başbakan Bülent Ecevit, Başbakan Yardımcısı Devlet Bahçeli, yine Devlet Bakanı Yılmaz Karakoyunlu.

AKİF AKKUŞ (Mersin) – Belge ne Sayın Elitaş, belge?

MEHMET GÜNAL (Antalya) – O dönemdeki bütün belgelerde aynı imzalar var Sayın Elitaş.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Şimdi, Yüksel Yalova niye istifa etmiş, Yüksel Yalova’yı istifa etmeye getiren sebepler neymiş, onu iyi araştırın. 

Yine sizin milletvekiliniz, sizin bakanınız…

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Abdüllatif Şener niye istifa etti, sen de onu söyle o zaman.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Elitaş. Sadece sataşmayla sınırlıydı bu söz.

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Abdüllatif Şener niye istifa etti madem? Özelleştirmeden sorumluydu.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – …Kayseri’nin özelleştirilmesi ilgili…

BAŞKAN – Sayın Elitaş, lütfen… Teşekkür ediyoruz…

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Sen de onu izah et, haydi!

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – …ikna odalarında ne anlattı, onu açıklayın, ondan sonra açıklama istemeyi, beklemeyi kendinize hak bilin. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Kendi arkadaşınız. Onu izah et. Abdüllatif Şener niye istifa etti o zaman?

BAŞKAN – Lütfen sakin olunuz.

Buyurunuz Sayın Çakmakoğlu.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Abdüllatif Şener’e sor sen onu!

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Özelleştirmeden sorumluydu, söylesene! Hadi sen de onu söyle!

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sen Abdüllatif Şener’e sor! Ben niye olduğunu sana soruyorum!

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Abdüllatif Şener’in söylediklerini yüzüne söylersek yüzünüz…

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Abdüllatif Şener bir partinin genel başkanı, sor ona!

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Abdüllatif Şener’in söylediklerini söylersek yüzünüz kızarır!

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Söyleyin, ne varsa söyleyin.

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Çakmakoğlu.

4.- Kayseri Milletvekili Sabahattin Çakmakoğlu’nun, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, mensubu bulunduğu Hükûmete sataşması nedeniyle konuşması

SABAHATTİN ÇAKMAKOĞLU (Kayseri) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; ismim bahse konu olduğu için söz almak zaruretiyle huzurlarınızdayım. Sizi saygılarla selamlarım.

İki konuya kısaca temas edeceğim: Kayseri Milletvekili olduğum için 57’nci Hükûmetin üç ortağından birinin adına Millî Savunma Bakanı olarak Kayserili bir milletvekili olduğum için Kayseri’deki bir konunun bana intikali dolayısıyla ismim bahsedilmiştir. Bu ÇİNKUR, bizden evvel, bizim Hükûmetimizden evvel özelleştirilmiş, hatta -hatırımda yanlış kalmadıysa- İranlı bir firmaya satılmıştır ama bu satışı yapan dönemin getirdiği huzursuzluklar, eksiklikler, yanlışlıklar dolayısıyla, Kayseri’nin bir milletvekili, bir bakanı olarak oraya ziyaretimde konuyu bana intikal ettirmişlerdir büyük bir kalabalık hâlinde. Onlar haklıdırlar. Sayın konuşmacı arkadaşımız bunu işaret etti.

Bu vesileyle bir konuya daha temas etmek istiyorum: Ben Mersin’in  dört yıla yakın hizmet etmiş -Mersin’de- eski bir valisiyim. Türkiye’de ilk defa da serbest bölgelerin oluşmasının tek örneği olarak başlatılan serbest bölgenin başarılı iki senede çalışmasını da gerçekleştirmiş birisiyim. İlk defa Türkiye’de bir serbest bölge uygulamasında o günkü şartlar içerisinde neyi nasıl yaparızın belki de eksikliklerinin o başlangıçtan sonra telafisi de gerekiyordu. O telafisini ondan sonraki, kuruluştan sonraki diğer ilave hizmette bulunanlar, ilgili bakanlıklar yapmalıdır.

Tekrar bu şekilde açıklama yapma fırsatı verdiği için Sayın Başkana teşekkür ediyorum. Hepinizi sevgiler, saygılarla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Çakmakoğlu.

Sayın Öztürk, buyurunuz.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – İşte biz bu şekilde mağdur olanların hepsini düzeltmek üzere 2004’teki uygulamayı yaptık.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Elitaş, yanlış olan, Tekeli konuşurken Çakmakoğlu’nun ismini geçirmiş olmak.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Geçmişteki… Hayır, geçmişteki bütün mağduriyetleri gidermek üzere biz bu işi yaptık.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Ama, yok yani…

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Toplam 35 bin kişinin hakkını korumak üzere bu işi yaptık.

BAŞKAN – Lütfen… Karşılıklı tartışmayalım.

Buyurunuz Sayın Öztürk.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Benim söylediğimle Sabahattin Bey’in söylediği aynı.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) –  Ama Tekeli konuşurken Çakmakoğlu’nun ismini geçirmek, sanki Tekelde yaşananların sorumlusuymuş gibi…

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Aynı şeyi söyledim.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) - Aynı şey değil.

BAŞKAN - Lütfen… Sayın milletvekilleri, konu…

Sayın Şandır, lütfen… Çakmakoğlu da cevap verdi, konu yeterince aydınlandı sanıyorum.

Buyurunuz Sayın Öztürk.

5.- İzmir Milletvekili Harun Öztürk’ün, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, partisine sataşması nedeniyle konuşması

HARUN ÖZTÜRK (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şahsım ve Demokratik Sol Parti adına yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Elitaş 57’nci Hükûmetteki yaşanan 2001 krizinin bugünlerde olmamasından mutluluk duyduğunu ifade etti, o nedenle söz aldım.

Değerli milletvekilleri, 2001 krizinin nasıl çıkarıldığını herkes biliyor. Başta Sayın Elitaş olmak üzere bütün heyetinizin de bugün artık bu krizin nasıl çıktığını çok iyi bildiğini düşünüyorum. Bu kriz, Kuzey Irak’a girmek isteyen Amerika’nın, yıllardır biriken görev zararlarını… Bu görev zararları 2001 yılı BDDK raporlarında da krizin nedeni olarak ifade edilmektedir. Lütfen milleti daha fazla yanıltmayınız ve içten ve dışarıdan birtakım komplolar nedeniyle çıkarılmış olan o kriz nedeniyle bugün Türk milleti AKP hükûmetlerini yedi yıldır çekmek zorunda kalmaktadır.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Anayasa’yı sanki Bush  attı değil mi?

HARUN ÖZTÜRK (Devamla) - AKP hükûmetlerini yedi yıldır çekmek zorunda kalmaktadır.

Değerli milletvekilleri, iktidara geldiğinizden bu yana…

METİN KAŞIKOĞLU (Düzce) – Millet gördü, siz göremediniz!

HARUN ÖZTÜRK (Devamla) –  İktidara geldiğinizden bugüne…

METİN KAŞIKOĞLU (Düzce) - Daha utanmadan konuşuyorsunuz burada!

HARUN ÖZTÜRK (Devamla) – Lütfen terbiyeli konuşun… Lütfen terbiyeli konuşun.

METİN KAŞIKOĞLU (Düzce) – Ne oldu, bu ülkeyi çok mu iyi yönettiniz?

HARUN ÖZTÜRK (Devamla) – Lütfen terbiyeli konuşun.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen dinleyiniz.

HARUN ÖZTÜRK (Devamla) – Değerli milletvekilleri, AKP Hükûmeti, bu komplolar üzerine iktidara geldikten sonra iktisat politikası olarak Türkiye Cumhuriyeti’nin önüne bir politika koydu mu? 57’nci Hükûmetin uygulamaya koyduğu istikrar politikalarını uygulayarak bugünlere geldiniz.

METİN KAŞIKOĞLU (Düzce) – Ülke ne hâle düştü kardeşim ya!

HARUN ÖZTÜRK (Devamla) - 57’nci Hükûmetin mirasını yiye yiye bugünlere geldiniz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Öztürk.

HARUN ÖZTÜRK (Devamla) – Şu anda bitti. 2001’lere sığınarak bu ülkeyi daha fazla yönetemezsiniz, yönetemeyeceksiniz. En kısa zamanda milletten cevabı alacaksınız.

METİN KAŞIKOĞLU (Düzce) – Niye bırakıp kaçtınız o zaman?!

HARUN ÖZTÜRK (Devamla) - Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Öztürk.

Son olarak, Sayın Ayhan, buyurunuz.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, süre bitti.

BAŞKAN – Yetiyor efendim süremiz.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, karar almanız gerekiyor.

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Ayhan.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) - Sayın Başkan, İç Tüzük’e aykırı hareket ediyorsunuz.

BAŞKAN – Saat yediye iki var efendim.

Buyurunuz Sayın Ayhan.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) - Sayın Başkan, oya sunmanız gerekir, süre bitti.

BAŞKAN – İki dakikamız var efendim.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) - Uzatma kararı almadınız, yetkiniz yok.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Oradaki saati dikkate alıyor, daha bir dakika var.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Oradaki saati geriye mi aldınız?

BAŞKAN – Yok.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) - Sayın Başkan, bunların tutanaklara girmemesi gerekir. Şu anda Meclis kapanmıştır.

BAŞKAN - Bu kadar telaş etmeyin Sayın Elitaş.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) - Sayın Milletvekiline yarın söz verin.

BAŞKAN – Lütfen…

Sayın milletvekilleri, Sayın Ayhan’ın konuşması bitene kadar uzatmayı oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Buyurun Sayın Ayhan.

İki dakika süreniz var.

6.- Denizli Milletvekili Emin Haluk Ayhan’ın, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, şahsına sataşması nedeniyle konuşması

EMİN HALUK AYHAN (Denizli) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Şimdi, biraz önce iktidar partisinin grup başkan vekili ismimi zikrederek, özellikle burada “Komisyonda ifade edildiği üzere ‘Tasarı’ kelimesinin silinip, ‘Teklif’ kelimesinin yazılmış olması konuya verilen önem ve ciddiyeti göstermesidir.” ifademizi kullandı, istihzalı bir şekilde de söyledi. Buradan bütün millete gösteriyorum. Yazılan “tasarı” yerine “teklif.” Adalet ve Kalkınma Partisinin nasıl milleti aldattığı ve kandırdığı meydandadır. Bu, “teklif” şeklinde elle yazılmıştır, biz ciddi olmasını istedik.

Sadece bu hadise değil, Mahallî İdarelerin Gelirlerine İlişkin Kanun Tasarısı da, daha önce ocak ayında bütün hesapların, hedeflerin yapılmasına rağmen üç ay sonra Komisyona getirilmiştir. Üç ay sonra Komisyona getirilen bu tasarıyı biz tenkit ettiğimizde alt komisyona havale edilmiştir. Alt komisyon üyesi seçilmemize rağmen bize alt komisyonda toplantı yapılmaması izah edilmemiştir. Daha sonra öğrendik ki aynı gerekçe, virgülüne kadar aynı, aynı tasarı, sadece seçimler nedeniyle doğrudan mahallî idarelerin vatandaşlardan alacağı vergiler çıkarılıp bütçeden ödenecek gelirlerin konmasıyla teklif şeklinde tekrar Komisyona getirilmiştir. Bizim söylemek istediğimiz budur. Vatandaş aldatılmaktadır, vatandaş kandırılmaktadır. Yoksa bizim bu işte katkımız… Bu bölgeler bana bağlı olarak da çalıştı bürokrat olduğum dönemde. Biz burada muhalefet ederken neyi söylediğimizi de biliyoruz. Bunu istihzayla…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Ayhan. İki dakika süreniz doldu, derdiniz de son derece net anlaşıldı. Teşekkür ediyoruz.

EMİN HALUK AYHAN (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, süremiz bittiği için, kanun tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla görüşmek için 7 Ocak 2010 Perşembe günü saat 15.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.

Kapanma Saati: 19.04