‑DÖNEM: 23 CİLT: 57 YASAMA YILI: 4
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
38’inci
Birleşim
21 Aralık 2009 Pazartesi
(Bu Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından
okunmuş bulunan her tür belge ile
konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş
alıntı sözler aslına uygun olarak
yazılmıştır.)
İ Ç İ N D E K İ L E R
I.- GEÇEN TUTANAK
ÖZETİ
II.- GELEN KÂĞITLAR
III.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
A) KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ
1.- 2010 Yılı
Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(1/759) (S. Sayısı: 442)
2.- 2008 Yılı
Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı ile Merkezi Yönetim Bütçesi
Kapsamındaki İdare ve Kurumların 2008 Bütçe Yılı Kesin Hesap Tasarısına Ait
Genel Uygunluk Bildirimi ve Eki Raporların Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı
Tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/728, 3/934) (S. Sayısı: 443)
A) SANAYİ VE TİCARET BAKANLIĞI
1.- Sanayi ve
Ticaret Bakanlığı 2010 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
2.- Sanayi ve
Ticaret Bakanlığı 2008 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı
B) REKABET KURUMU
1.- Rekabet
Kurumu 2010 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
2.- Rekabet
Kurumu 2008 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı
C) MİLLÎ PRODÜKTİVİTE MERKEZİ
1.- Millî
Prodüktivite Merkezi
2010 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
2.- Millî
Prodüktivite Merkezi
2008 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı
D) KÜÇÜK VE ORTA ÖLÇEKLİ İŞLETMELERİ GELİŞTİRME VE
DESTEKLEME İDARESİ
BAŞKANLIĞI
1.- Küçük ve Orta
Ölçekli İşletmeleri Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığı 2010 Yılı Merkezi Yönetim
Bütçesi
2.- Küçük ve Orta
Ölçekli Sanayii Geliştirme ve Destekleme İdaresi
Başkanlığı 2008 Yılı
Merkezi Yönetim Kesin Hesabı
E) TÜRK AKREDİTASYON KURUMU
1.- Türk
Akreditasyon Kurumu 2010 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
2.- Türk
Akreditasyon Kurumu 2008 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı
F) TÜRK PATENT ENSTİTÜSÜ
1.- Türk Patent Enstitüsü 2010 Yılı
Merkezi Yönetim Bütçesi
2.- Türk Patent Enstitüsü 2008 Yılı
Merkezi Yönetim Kesin Hesabı
G) TÜRK STANDARTLARI ENSTİTÜSÜ
1.- Türk
Standartları Enstitüsü 2010 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
2.- Türk
Standartları Enstitüsü 2008 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı
H) BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANLIĞI
1.- Bayındırlık
ve İskân Bakanlığı 2010 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
2.- Bayındırlık
ve İskân Bakanlığı 2008 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı
I) TAPU VE KADASTRO GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1.- Tapu ve
Kadastro Genel Müdürlüğü 2010 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
2.- Tapu ve
Kadastro Genel Müdürlüğü 2008 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı
İ) ULAŞTIRMA BAKANLIĞI
1.- Ulaştırma
Bakanlığı 2010 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
2.- Ulaştırma
Bakanlığı 2008 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı
J) KARAYOLLARI GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1.- Karayolları
Genel Müdürlüğü 2010 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
2.- Karayolları
Genel Müdürlüğü 2008 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı
K) BİLGİ TEKNOLOJİLERİ VE İLETİŞİM KURUMU
1.- Bilgi
Teknolojileri ve İletişim Kurumu 2010 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
2.- Bilgi
Teknolojileri ve İletişim Kurumu 2008 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı
L) DENİZCİLİK MÜSTEŞARLIĞI
1.- Denizcilik
Müsteşarlığı 2010 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
2.- Denizcilik
Müsteşarlığı 2008 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı
M) SİVİL HAVACILIK GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1.- Sivil
Havacılık Genel Müdürlüğü 2010 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
2.- Sivil
Havacılık Genel Müdürlüğü 2008 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı
N) MALİYE BAKANLIĞI
1.- Maliye
Bakanlığı 2010 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
2.- Maliye
Bakanlığı 2008 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı
O) GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI
1.- Gelir İdaresi
Başkanlığı 2010 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
2.- Gelir İdaresi
Başkanlığı 2008 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı
Ö) ÖZELLEŞTİRME İDARESİ BAŞKANLIĞI
1.- Özelleştirme
İdaresi Başkanlığı 2010 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
2.- Özelleştirme
İdaresi Başkanlığı 2008 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı
P) KAMU İHALE KURUMU
1.- Kamu İhale
Kurumu 2010 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
2.- Kamu İhale
Kurumu 2008 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı
R) GELİR BÜTÇESİ
IV.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Çeşitli İşler
- Gösteri ve
Protestolar
1.- Aydın
Milletvekili Ali Uzunırmak’ın, konuşması sırasında
elindeki limonu konuşma kürsüsünün önüne bırakması
V.- ÖNERİLER
A) Danışma Kurulu Önerileri
1.- Genel Kurul
çalışma saatleri ile bütçe programının yeniden düzenlenerek 25/12/2009
Cuma günkü birleşimde tümü üzerindeki son görüşmelerin ve açık oylamaların
tamamlanmasına kadar çalışmalara devam edilmesine ilişkin Danışma Kurulu
önerisi
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu saat 11.00’de açılarak beş oturum yaptı.
2010 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/759) (S.
Sayısı: 442) ve 2008 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı ile
Merkezi Yönetim Bütçesi Kapsamındaki İdare ve Kurumların 2008 Bütçe Yılı Kesin
Hesap Tasarısına Ait Genel Uygunluk Bildirimi ve Eki Raporlarının Sunulduğuna
Dair Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi’nin (1/728, 3/934) (S. Sayısı: 443)
görüşmelerine devam edilerek;
Millî Eğitim Bakanlığı,
Yükseköğretim Kurulu,
Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Merkezi,
Üniversiteler:
Ankara Üniversitesi, Orta Doğu Teknik Üniversitesi,
Hacettepe Üniversitesi, Gazi Üniversitesi, İstanbul Üniversitesi, İstanbul
Teknik Üniversitesi, Boğaziçi Üniversitesi, Marmara Üniversitesi, Yıldız Teknik
Üniversitesi, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi, Ege Üniversitesi, Dokuz
Eylül Üniversitesi, Trakya Üniversitesi, Uludağ Üniversitesi, Anadolu
Üniversitesi, Selçuk Üniversitesi, Akdeniz Üniversitesi, Erciyes Üniversitesi,
Cumhuriyet Üniversitesi, Çukurova Üniversitesi, 19 Mayıs Üniversitesi, Karadeniz
Teknik Üniversitesi, Atatürk Üniversitesi, İnönü Üniversitesi, Fırat
Üniversitesi, Dicle Üniversitesi, Yüzüncü Yıl Üniversitesi, Gaziantep
Üniversitesi, İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü, Gebze Yüksek Teknoloji
Enstitüsü, Harran Üniversitesi, Süleyman Demirel Üniversitesi, Adnan Menderes
Üniversitesi, Zonguldak Karaelmas Üniversitesi, Mersin Üniversitesi, Pamukkale
Üniversitesi, Balıkesir Üniversitesi, Kocaeli Üniversitesi, Sakarya
Üniversitesi, Celâl Bayar Üniversitesi, Abant İzzet Baysal Üniversitesi,
Mustafa Kemal Üniversitesi, Afyon Kocatepe Üniversitesi, Kafkas Üniversitesi,
Çanakkale 18 Mart Üniversitesi, Niğde Üniversitesi, Dumlupınar Üniversitesi,
Gaziosmanpaşa Üniversitesi, Muğla Üniversitesi, Kahramanmaraş Sütçü İmam
Üniversitesi, Kırıkkale Üniversitesi, Eskişehir Osmangazi Üniversitesi,
Galatasaray Üniversitesi, Ahi Evran Üniversitesi,
Kastamonu Üniversitesi, Düzce Üniversitesi, Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi,
Uşak Üniversitesi, Rize Üniversitesi, Namık Kemal Üniversitesi, Erzincan Üniversitesi,
Aksaray Üniversitesi, Giresun Üniversitesi, Hitit Üniversitesi, Bozok Üniversitesi, Adıyaman Üniversitesi, Ordu
Üniversitesi, Amasya Üniversitesi, Karamanoğlu Mehmetbey Üniversitesi, Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi,
Sinop Üniversitesi, Siirt Üniversitesi, Nevşehir Üniversitesi, Karabük
Üniversitesi, Kilis Yedi Aralık Üniversitesi, Çankırı Karatekin
Üniversitesi, Artvin Çoruh Üniversitesi, Bilecik Üniversitesi, Bitlis Eren
Üniversitesi, Kırklareli Üniversitesi, Osmaniye Korkut Ata Üniversitesi, Bingöl
Üniversitesi, Muş Alparslan Üniversitesi, Mardin Artuklu
Üniversitesi, Batman Üniversitesi,
2010 Yılı Merkezi Yönetim Bütçeleri ve 2008 Yılı Merkezi Yönetim
Kesin Hesapları;
Ardahan Üniversitesi, Bartın Üniversitesi, Bayburt Üniversitesi,
Gümüşhane Üniversitesi, Hakkâri Üniversitesi, Iğdır Üniversitesi, Şırnak
Üniversitesi, Tunceli Üniversitesi, Yalova Üniversitesi,
2010 Yılı Merkezi Yönetim Bütçeleri;
Kabul edildi.
İstanbul Milletvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, Zonguldak Milletvekili
Ali Koçal’ın, AK PARTİ Grubu Başkanına,
Zonguldak Milletvekili Ali Koçal, Millî
Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu’nun, şahsına,
Sataşması nedeniyle birer konuşma yaptılar.
Alınan karar gereğince, 21 Aralık 2009 Pazartesi günü saat
11.00’de toplanmak üzere birleşime 18.04’te son verildi.
|
|
|
|
Sadık YAKUT |
|
|
|
Başkan Vekili |
|
|
|
|
|
|
|
|
Yusuf COŞKUN |
Fatih
METİN |
|
|
|
Bingöl |
Bolu |
|
Kâtip Üye |
Kâtip Üye |
|
Gülşen ORHAN |
|
|
|
Van |
|
|
|
Kâtip Üye |
|
|
|
No.: 47
II.- GELEN KÂĞITLAR
21 Aralık 2009 Pazartesi
Teklif
1.- Kars
Milletvekili Zeki Karabayır ve 2 Milletvekilinin;
Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunda ve Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/550)
(İçişleri ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi:
20.12.2009)
Raporlar
1.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Arnavutluk Cumhuriyeti Bakanlar Kurulu Arasında
Denizcilik Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (1/365) (S. Sayısı: 449) (Dağıtma tarihi:
21.12.2009) (GÜNDEME)
2.- Türkiye
Cumhuriyeti Adalet Bakanlığı ile Arnavutluk Cumhuriyeti Adalet Bakanlığı
Arasında İşbirliği Konusunda Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair
Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/405) (S. Sayısı: 450) (Dağıtma
tarihi: 21.12.2009) (GÜNDEME)
3.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Kuveyt Devleti Hükümeti Arasında Gümrük Konularında
Karşılıklı Yardım ve İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/660) (S. Sayısı: 451)
(Dağıtma tarihi: 21.12.2009) (GÜNDEME)
4.- Türkiye
Cumhuriyeti ile Suriye Arap Cumhuriyeti Arasında Hukuki ve Ticari Konularda
Adli Yardımlaşma Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/734) (S. Sayısı: 452) (Dağıtma
tarihi: 21.12.2009) (GÜNDEME)
5.- Türkiye
Cumhuriyeti ile Umman Sultanlığı Arasında Hukuki, Ticari ve Cezai Konularda
Adli Yardımlaşma Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/753) (S. Sayısı: 453) (Dağıtma
tarihi: 21.12.2009) (GÜNDEME)
6.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Suriye Arap Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Teknik ve
Ekonomik İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/765) (S. Sayısı: 454) (Dağıtma
tarihi: 21.12.2009) (GÜNDEME)
Sözlü Soru Önergeleri
1.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, esnafın kredi ihtiyacına
ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi (6/1665) (Başkanlığa
geliş tarihi: 07/12/2009)
2.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, resim ve müzik öğretmeni
istihdamına ilişkin Milli Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/1666)
(Başkanlığa geliş tarihi: 07/12/2009)
3.- Mersin
Milletvekili Akif Akkuş’un, Tarsus sahil bandındaki tesislerin tahsislerine
ilişkin Maliye Bakanından sözlü soru önergesi (6/1667) (Başkanlığa geliş
tarihi: 09/12/2009)
4.- Mersin
Milletvekili Akif Akkuş’un, gelirlerinin azalması sonucu personeline ödeme
yapmakta güçlük çeken belediyelere ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru
önergesi (6/1668) (Başkanlığa geliş tarihi: 09/12/2009)
5.- Mersin
Milletvekili Akif Akkuş’un, akaryakıt ödeneği bulunmayan belediyelere ilişkin
İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/1669) (Başkanlığa geliş tarihi: 09/12/2009)
6.- Mersin
Milletvekili Akif Akkuş’un, çiftçilerin elektrik borçlarına ilişkin Maliye
Bakanından sözlü soru önergesi (6/1670) (Başkanlığa geliş tarihi: 09/12/2009)
7.- Gaziantep
Milletvekili Hasan Özdemir’in, muhtarların özlük haklarına ilişkin İçişleri
Bakanından sözlü soru önergesi (6/1671) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/12/2009)
8.- Çankırı
Milletvekili Ahmet Bukan’ın, Çankırı’daki yeni devlet
hastanesinin hizmete girmesine ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi
(6/1672) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/12/2009)
9.- Gaziantep
Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün, Erzincan Cumhuriyet
Başsavcısı hakkındaki soruşturmaya ilişkin Adalet Bakanından sözlü soru
önergesi (6/1673) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/12/2009)
Yazılı Soru Önergeleri
1.- Batman
Milletvekili Ayla Akat Ata’nın, Dersim olaylarından
sonra ilden götürülen çocukların durumuna ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/11336) (Başkanlığa geliş tarihi: 07/12/2009)
2.- İstanbul
Milletvekili Ahmet Tan’ın, gazetecilerle ilgili bir açıklamasına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/11337) (Başkanlığa geliş tarihi: 07/12/2009)
3.- Bursa
Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, İsrail
Büyükelçisinin Karadeniz’deki temaslarına ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/11338) (Başkanlığa geliş tarihi: 07/12/2009)
4.- Bursa
Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, oyuncak
piyasasının denetimine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/11339)
(Başkanlığa geliş tarihi: 07/12/2009)
5.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, TKİ’nin ihtiyaç sahiplerine
dağıtılmak üzere kömür alımına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/11340) (Başkanlığa geliş tarihi: 07/12/2009)
6.- İzmir Milletvekili
Selçuk Ayhan’ın, özelleştirmelere ve bazı iddialara ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/11341) (Başkanlığa geliş tarihi: 07/12/2009)
7.- İzmir
Milletvekili Selçuk Ayhan’ın, bir Amerikan güvenlik şirketinin Türkiye’yi
ilgilendiren ilişkilerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/11342)
(Başkanlığa geliş tarihi: 07/12/2009)
8.- İstanbul
Milletvekili Sacid Yıldız’ın, SGK’nın
ilaç fiyat indirimlerini erken uygulamaya koymasına ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/11343) (Başkanlığa geliş tarihi: 07/12/2009)
9.- Diyarbakır
Milletvekili Selahattin Demirtaş’ın, telefon ve ortam
dinlemelerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/11344) (Başkanlığa
geliş tarihi: 09/12/2009)
10.- Muğla
Milletvekili Fevzi Topuz’un, kişisel bilgilerinin elektronik ortamda SGK’ya aktarılmasına ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/11345) (Başkanlığa geliş tarihi: 09/12/2009)
11.- Gaziantep
Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün, YÖK’le ilgili bazı
hususlara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/11346) (Başkanlığa geliş
tarihi: 09/12/2009)
12.- Balıkesir
Milletvekili Ergün Aydoğan’ın, hukuk fakültelerinde
bazı anabilim dallarının kaldırılmasına ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/11347) (Başkanlığa geliş tarihi: 09/12/2009)
13.- İstanbul
Milletvekili Sebahat Tuncel’in, tütün sektöründeki
duruma ve TEKEL işçilerinin akıbetine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/11348) (Başkanlığa geliş tarihi: 09/12/2009)
14.- Adıyaman
Milletvekili Şevket Köse’nin, konut kredi geri ödemesini yapamayanların
durumuna ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/11349) (Başkanlığa geliş
tarihi: 09/12/2009)
15.- Diyarbakır
Milletvekili Selahattin Demirtaş’ın, TEKEL’in
özelleştirilmesinin ekonomik ve sosyal etkilerine ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/11350) (Başkanlığa geliş tarihi: 09/12/2009)
16.- Hatay
Milletvekili Süleyman Turan Çirkin’in, boru hatlarıyla transit taşımacılık
yapan firmalara ve bir grubun durumuna ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/11351) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/12/2009)
17.- Hatay
Milletvekili Süleyman Turan Çirkin’in, RTÜK üyelerine soruşturma izni
verilmemesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/11352) (Başkanlığa
geliş tarihi: 10/12/2009)
18.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Ardahan’da Kentsel
Dönüşüm Projesi uygulanmasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/11353) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/12/2009)
19.- Ankara
Milletvekili Yılmaz Ateş’in, Ankara Büyükşehir Belediyesinin borçlarına ve
hizmet ücretlerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/11354)
(Başkanlığa geliş tarihi: 10/12/2009)
20.- İstanbul
Milletvekili Sacid Yıldız’ın, TOKİ’nin
İstanbul’daki faaliyetlerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/11355)
(Başkanlığa geliş tarihi: 10/12/2009)
21.- Iğdır
Milletvekili Pervin Buldan’ın, Erzurum kapalı cezaevinde adli ve siyasi
tutukluların aynı koğuşa konulmasına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru
önergesi (7/11356) (Başkanlığa geliş tarihi: 07/12/2009)
22.- Bursa
Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, adliyelerde nöbet
tutan personele nöbet ücreti ödenmesine ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru
önergesi (7/11357) (Başkanlığa geliş tarihi: 07/12/2009)
23.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, ekonomik nedenlerden dolayı
haklarında ceza davası bulunan esnafa ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru
önergesi (7/11358) (Başkanlığa geliş tarihi: 09/12/2009)
24.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, adli para cezalarına
ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/11359) (Başkanlığa geliş
tarihi: 10/12/2009)
25.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvel’in, kamu görevlileri
hakkındaki ihbar ve şikayetlere ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi
(7/11360) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/12/2009)
26.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Posof’taki kadastro
çalışmalarında hak mağduriyeti oluştuğu iddialarına ilişkin Bayındırlık ve
İskan Bakanından yazılı soru önergesi (7/11361) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/12/2009)
27.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvel’in, kamu görevlileri
hakkındaki ihbar ve şikayetlere ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı
soru önergesi (7/11362) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/12/2009)
28.- Burdur
Milletvekili Ramazan Kerim Özkan’ın, Türkiye İş Kurumunun Burdur’daki
projelerine ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi
(7/11363) (Başkanlığa geliş tarihi: 07/12/2009)
29.- Antalya
Milletvekili Hüseyin Yıldız’ın, trafik kazalarında yaralanan kişilerin
giderlerinin karşılanmasına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından
yazılı soru önergesi (7/11364) (Başkanlığa geliş tarihi: 09/12/2009)
30.- Kırklareli
Milletvekili Turgut Dibek’in, SGK’nın elektronik
ortamda kişisel verileri toplamasına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanından yazılı soru önergesi (7/11365) (Başkanlığa geliş tarihi: 09/12/2009)
31.- Isparta
Milletvekili Mevlüt Coşkuner’in,
Türkiye İş Kurumunun Isparta’daki projelerine ilişkin Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/11366) (Başkanlığa geliş tarihi: 09/12/2009)
32.- Iğdır
Milletvekili Pervin Buldan’ın, Iğdır ile Doğu ve Güneydoğu Anadolu’daki hava
kirliliğine ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/11367)
(Başkanlığa geliş tarihi: 08/12/2009)
33.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirel’in, Ulubat Gölündeki
kirliliğe ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/11368)
(Başkanlığa geliş tarihi: 10/12/2009)
34.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, mısır ithalatına ve nişasta
bazlı şeker piyasasına ilişkin Devlet Bakanından (Zafer Çağlayan) yazılı soru
önergesi (7/11369) (Başkanlığa geliş tarihi: 07/12/2009)
35.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, kullanılmış makine
ithalatına ilişkin Devlet Bakanından (Zafer Çağlayan) yazılı soru önergesi
(7/11370) (Başkanlığa geliş tarihi: 07/12/2009)
36.- Gaziantep
Milletvekili Hasan Özdemir’in, komşu ülkelerle yapılan ikili ticaret
anlaşmalarına ilişkin Devlet Bakanından (Zafer Çağlayan) yazılı soru önergesi
(7/11371) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/12/2009)
37.- Tekirdağ
Milletvekili Kemalettin Nalcı’nın,
Tekirdağ Gençlik Merkezi Tesislerine ilişkin Devlet Bakanından (Faruk Nafiz Özak) yazılı soru önergesi (7/11372) (Başkanlığa geliş
tarihi: 10/12/2009)
38.- İstanbul
Milletvekili Çetin Soysal’ın, Futbol Federasyonuna bağışlanan bir araziye
ilişkin Devlet Bakanından (Faruk Nafiz Özak) yazılı
soru önergesi (7/11373) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/12/2009)
39.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirel’in, Nilüfer Spor Kompleksinin tamamlanmasına ilişkin
Devlet Bakanından (Faruk Nafiz Özak) yazılı soru
önergesi (7/11374) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/12/2009)
40.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, TEİAŞ’ın
özelleştirileceği iddialarına ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından
yazılı soru önergesi (7/11375) (Başkanlığa geliş tarihi: 07/12/2009)
41.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, bazı linyit işletmelerinden
ihtiyaç sahiplerine dağıtılmak üzere kömür alımına ilişkin Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/11376) (Başkanlığa geliş tarihi:
07/12/2009)
42.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, elektrik dağıtım
bölgelerinin özelleştirilmesine ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından
yazılı soru önergesi (7/11377) (Başkanlığa geliş tarihi: 09/12/2009)
43.- Hatay
Milletvekili Süleyman Turan Çirkin’in, TKİ’nin kömür alım ve satışlarına
ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/11378)
(Başkanlığa geliş tarihi: 10/12/2009)
44.- Hatay
Milletvekili Süleyman Turan Çirkin’in, enerji sektöründe faaliyet gösteren
firmalara ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi
(7/11379) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/12/2009)
45.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, bazı linyit işletmelerine
personel alımıyla ilgili iddialara ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından
yazılı soru önergesi (7/11380) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/12/2009)
46.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Rusya ve İran’a doğalgaz
ödemelerine ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi
(7/11381) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/12/2009)
47.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün, polisin durdurulan
ve tutulan kişilere vermesi gereken belgeye ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/11382) (Başkanlığa geliş tarihi: 07/12/2009)
48.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirel’in, Elazığ’da kaybolan ve kaçırılan çocuklara
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/11383) (Başkanlığa geliş
tarihi: 07/12/2009)
49.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirel’in, Erzurum’da kaybolan ve kaçırılan çocuklara
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/11384) (Başkanlığa geliş
tarihi: 07/12/2009)
50.- Tekirdağ
Milletvekili Kemalettin Nalcı’nın,
bazı boş yapıların durumuna ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/11385) (Başkanlığa geliş tarihi: 09/12/2009)
51.- Tekirdağ
Milletvekili Kemalettin Nalcı’nın,
bir köy yolunun onarımına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/11386) (Başkanlığa geliş tarihi: 09/12/2009)
52.- Mersin Milletvekili
Akif Akkuş’un, Çamlıyayla ilçesindeki yol genişletme çalışmalarına ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/11387) (Başkanlığa geliş tarihi: 09/12/2009)
53.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirel’in, Kayseri’de kaybolan ve kaçırılan çocuklara
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/11388) (Başkanlığa geliş
tarihi: 09/12/2009)
54.- Tekirdağ
Milletvekili Kemalettin Nalcı’nın,
Tekirdağ çevre yolunda bazı kamyonlara ceza yazıldığı iddiasına ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/11389) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/12/2009)
55.- Tekirdağ
Milletvekili Kemalettin Nalcı’nın,
Tekirdağ’da tamamlanmayan kapalı pazar yerine ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/11390) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/12/2009)
56.- İzmir
Milletvekili Kemal Anadol’un, bir sanığın telefon
görüşmesi kaydının deşifresine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/11391) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/12/2009)
57.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirel’in, Ankara’daki kaldırım ve bordür çalışmalarına
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/11392) (Başkanlığa geliş
tarihi: 10/12/2009)
58.- Konya
Milletvekili Atilla Kart’ın, AK Parti Doğanhisar İlçe Başkanı hakkındaki
iddialara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/11393)
(Başkanlığa geliş tarihi: 10/12/2009)
59.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirel’in, Şanlıurfa’da kaybolan ve kaçırılan çocuklara
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/11394) (Başkanlığa geliş
tarihi: 10/12/2009)
60.- Batman
Milletvekili Ayla Akat Ata’nın, Doğu ve Güneydoğu
Anadolu’daki gösterilere yapılan müdahalelere ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/11395) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/12/2009)
61.- Diyarbakır
Milletvekili Aysel Tuğluk’un, Diyarbakır’daki bir
toplumsal olaya yapılan polis müdahalesine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/11396) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/12/2009)
62.- İstanbul
Milletvekili Sebahat Tuncel’in, Taksim Polis
Merkeziyle ilgili bazı iddialara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/11397) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/12/2009)
63.- İstanbul
Milletvekili Çetin Soysal’ın, İstanbul kara surlarının aydınlatılması projesine
ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/11398) (Başkanlığa
geliş tarihi: 07/12/2009)
64.- Tekirdağ
Milletvekili Kemalettin Nalcı’nın,
Çorlu’daki evlerin restorasyonuna ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı
soru önergesi (7/11399) (Başkanlığa geliş tarihi: 09/12/2009)
65.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, defineciliğin cezalandırılmasına
ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/11400) (Başkanlığa
geliş tarihi: 10/12/2009)
66.- Manisa
Milletvekili Şahin Mengü’nün, Çal Dağı ve
çevresindeki arkeolojik alanların korunmasına ilişkin Kültür ve Turizm
Bakanından yazılı soru önergesi (7/11401) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/12/2009)
67.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirel’in, Ulubat ve Gölyazı’da turizmin geliştirilmesine ilişkin Kültür ve
Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/11402) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/12/2009)
68.- Bursa
Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, fazla çalışmalar
konusundaki bir düzenlemeye ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi
(7/11403) (Başkanlığa geliş tarihi: 07/12/2009)
69.- Bursa
Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, gelir uzmanlığına
yapılacak atamalara ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/11404)
(Başkanlığa geliş tarihi: 07/12/2009)
70.- Edirne
Milletvekili Cemaleddin Uslu’nun,
çiftçilerin sulamada kullandıkları elektrik borçlarına ilişkin Maliye
Bakanından yazılı soru önergesi (7/11405) (Başkanlığa geliş tarihi: 07/12/2009)
71.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvel’in, özelleştirme kapsam ve
programındaki kuruluşlara ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi
(7/11406) (Başkanlığa geliş tarihi: 09/12/2009)
72.- Yalova
Milletvekili Muharrem İnce’nin, özürlülerin eğitimlerindeki bir düzenleme
değişikliğine ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/11407)
(Başkanlığa geliş tarihi: 09/12/2009)
73.- Tekirdağ
Milletvekili Kemalettin Nalcı’nın,
elektrik faturasını ödeyemeyenlerin durumuna ilişkin Maliye Bakanından yazılı
soru önergesi (7/11408) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/12/2009)
74.- Balıkesir
Milletvekili Ergün Aydoğan’ın, selden etkilenen bazı
belediyelere aktarılacak ödeneğe ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi
(7/11409) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/12/2009)
75.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirel’in, Keles’teki elektrik dağıtım hatlarına ilişkin
Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/11410) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/12/2009)
76.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, ÖSYM sınavlarının
güvenilirliğine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/11411)
(Başkanlığa geliş tarihi: 07/12/2009)
77.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, lisans ve lisansüstü eğitim
için yurt dışına gönderilen öğrencilere ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı
soru önergesi (7/11412) (Başkanlığa geliş tarihi: 07/12/2009)
78.- Yalova
Milletvekili Muharrem İnce’nin, Dış İlişkiler Genel Müdürü ve beraberindeki
heyetin yurt dışı seyahatlerine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru
önergesi (7/11413) (Başkanlığa geliş tarihi: 07/12/2009)
79.- Antalya
Milletvekili Hüseyin Yıldız’ın, dersliklere ilişkin Milli Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/11414) (Başkanlığa geliş tarihi: 09/12/2009)
80.- Balıkesir
Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, boş yönetici kadrolarının duyurulmasına
ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/11415) (Başkanlığa
geliş tarihi: 09/12/2009)
81.- Denizli
Milletvekili Ali Rıza Ertemür’ün, Denizli’de yapılan
müdür ve müdür yardımcılığı sınavına katılan adayların ödeneklerine ilişkin
Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/11416) (Başkanlığa geliş
tarihi: 09/12/2009)
82.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, alım yoluyla gördürülen
hizmetlerin denetimine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/11417)
(Başkanlığa geliş tarihi: 07/12/2009)
83.- Aydın
Milletvekili Fatih Atay’ın, domuz gribi aşısına ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/11418) (Başkanlığa geliş tarihi: 07/12/2009)
84.- Antalya
Milletvekili Hüseyin Yıldız’ın, ilaçların raf ömrünün uzatılmasına ilişkin
Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/11419) (Başkanlığa geliş tarihi: 09/12/2009)
85.- Antalya
Milletvekili Hüseyin Yıldız’ın, trafik kazalarında yaralanan sürücülerin
giderlerinin karşılanmasına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/11420) (Başkanlığa geliş tarihi: 09/12/2009)
86.- Tekirdağ
Milletvekili Kemalettin Nalcı’nın,
bir sağlık ocağının personel ihtiyacına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru
önergesi (7/11421) (Başkanlığa geliş tarihi: 09/12/2009)
87.- Kırklareli
Milletvekili Tansel Barış’ın, HIV virüsüne karşı alınan tedbirlerin
yeterliliğine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/11422)
(Başkanlığa geliş tarihi: 09/12/2009)
88.- Kırklareli
Milletvekili Tansel Barış’ın, Şanlıurfa’da hastanede verilen kanla AIDS’e yakalanan bir çocuğun ve ailesinin durumuna ilişkin
Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/11423) (Başkanlığa geliş tarihi: 09/12/2009)
89.- Hatay
Milletvekili Süleyman Turan Çirkin’in, domuz gribi aşısına ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/11424) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/12/2009)
90.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Kars’taki çocuk doktoru
ihtiyacına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/11425) (Başkanlığa
geliş tarihi: 10/12/2009)
91.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Ardahan’daki diyabet
uzmanı ihtiyacına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/11426)
(Başkanlığa geliş tarihi: 10/12/2009)
92.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, Türk Patent Enstitüsüyle
ilgili çeşitli iddialara ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru
önergesi (7/11427) (Başkanlığa geliş tarihi: 07/12/2009)
93.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvel’in, TOBB gelir ve
giderlerine ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/11428)
(Başkanlığa geliş tarihi: 09/12/2009)
94.- Edirne
Milletvekili Cemalettin Uslu’nun, Edirne’de bazı
alıcıların çiftçileri mağdur etmesine ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/11429) (Başkanlığa geliş tarihi: 07/12/2009)
95.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, ziraat mühendisi ve
veteriner istihdamına ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/11430) (Başkanlığa geliş tarihi: 07/12/2009)
96.- Balıkesir
Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, Balıkesir’de süt sığırcılığının desteklenmesine
ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/11431) (Başkanlığa geliş tarihi: 09/12/2009)
97.- Muğla
Milletvekili Fevzi Topuz’un, tütün sektöründeki duruma ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/11432) (Başkanlığa
geliş tarihi: 09/12/2009)
98.- Gaziantep
Milletvekili Hasan Özdemir’in, arazi toplulaştırmasına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/11433)
(Başkanlığa geliş tarihi: 10/12/2009)
99.- Gaziantep
Milletvekili Hasan Özdemir’in, rekolte düşüklüğü
nedeniyle gelirleri düşen çiftçilere yardım yapılmasına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/11434)
(Başkanlığa geliş tarihi: 10/12/2009)
100.- Gaziantep
Milletvekili Hasan Özdemir’in, çiftçilere yönelik destek ve teşvik
uygulamalarına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/11435) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/12/2009)
101.- Gaziantep
Milletvekili Hasan Özdemir’in, icralık olan esnafın durumuna ilişkin Devlet
Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Ali Babacan) yazılı soru önergesi (7/11436)
(Başkanlığa geliş tarihi: 10/12/2009)
102.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Posof’ta arıcılığın
geliştirilmesine ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/11437) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/12/2009)
103.- Tekirdağ
Milletvekili Kemalettin Nalcı’nın,
Hayrabolu ve Malkara bağlantı yollarına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı
soru önergesi (7/11438) (Başkanlığa geliş tarihi: 09/12/2009)
104.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Ardahan-Posof yoluna
ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/11439) (Başkanlığa geliş
tarihi: 10/12/2009)
105.- Ardahan’ın,
Ensar Öğüt’ün, Bingöl-Yedisu yolunun
iyileştirilmesine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/11440)
(Başkanlığa geliş tarihi: 10/12/2009)
106.- Bursa
Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, Gümrük
Müsteşarlığında sendika yöneticilerinin tayinlerine ilişkin Devlet Bakanından
(Hayati Yazıcı) yazılı soru önergesi (7/11441) (Başkanlığa geliş tarihi: 07/12/2009)
107.- Kütahya Milletvekili
Alim Işık’ın, Fırat ve Dicle nehirlerinin idaresine
yönelik iddialara ilişkin Devlet Bakanından (Egemen Bağış) yazılı soru önergesi
(7/11442) (Başkanlığa geliş tarihi: 07/12/2009)
108.- Ordu
Milletvekili Rıdvan Yalçın’ın, terör eylemlerine katılan çocuklar hakkında
koruma tedbirleri uygulanmasına ilişkin Devlet Bakanından (Selma Aliye Kavaf)
yazılı soru önergesi (7/11443) (Başkanlığa geliş tarihi: 09/12/2009)
109.- Tekirdağ
Milletvekili Kemalettin Nalcı’nın,
Tekirdağ Çanakkale Şehitliğinin düzenlenmesine ilişkin Milli Savunma Bakanından
yazılı soru önergesi (7/11444) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/12/2009)
110.- Yalova
Milletvekili Muharrem İnce’nin, 90. yıl kutlamaları çerçevesinde yapılan
bisiklet turunda kullanılan bisikletlere ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanından yazılı soru önergesi (7/11445) (Başkanlığa geliş tarihi: 03/02/2009)
21 Aralık 2009 Pazartesi
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 11.04
BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal
MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Harun TÜFEKCİ
(Konya)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 38’inci Birleşimini açıyorum.
Toplantı yeter
sayısı vardır, gündeme geçiyoruz.
Bugünkü
gündemimize göre, 2010 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2008 Yılı
Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı üzerindeki görüşmelere devam
edeceğiz.
Program uyarınca
bugün iki tur görüşme yapacağız.
On ikinci turda,
Sanayi ve Ticaret Bakanlığı, Rekabet Kurumu, Millî Prodüktivite Merkezi, Küçük
ve Orta Ölçekli İşletmeleri Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığı, Türk
Akreditasyon Kurumu, Türk Patent Enstitüsü, Türk Standartları Enstitüsü,
Bayındırlık ve İskân Bakanlığı, Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü bütçeleri yer
almaktadır.
III.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- 2010 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/759) (S. Sayısı: 442) (x)
2.- 2008 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı
ile Merkezi Yönetim Bütçesi Kapsamındaki İdare ve Kurumların 2008 Bütçe Yılı
Kesin Hesap Tasarısına Ait Genel Uygunluk Bildirimi ve Eki Raporların
Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (1/728, 3/934) (S. Sayısı: 443) (x)
A) SANAYİ VE TİCARET BAKANLIĞI
1.- Sanayi ve Ticaret Bakanlığı 2010 Yılı Merkezi Yönetim
Bütçesi
2.- Sanayi ve Ticaret Bakanlığı 2008 Yılı Merkezi Yönetim
Kesin Hesabı
B) REKABET KURUMU
1.- Rekabet Kurumu 2010 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
2.- Rekabet Kurumu 2008 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı
C) MİLLÎ PRODÜKTİVİTE MERKEZİ
1.- Millî Prodüktivite Merkezi 2010 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
2.- Millî Prodüktivite Merkezi 2008 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı
(x)
442 ve 443 S. Sayılı Basmayazılar ve Ödenek
Cetvelleri 14/12/2009 tarihli 31’inci Birleşim
Tutanağı’na eklidir.
D) KÜÇÜK VE ORTA ÖLÇEKLİ İŞLETMELERİ GELİŞTİRME VE
DESTEKLEME İDARESİ BAŞKANLIĞI
1.- Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeleri Geliştirme ve Destekleme
İdaresi Başkanlığı 2010 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
2.- Küçük ve Orta Ölçekli Sanayii
Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığı 2008 Yılı Merkezi Yönetim Kesin
Hesabı
E) TÜRK AKREDİTASYON KURUMU
1.- Türk Akreditasyon Kurumu 2010 Yılı Merkezi Yönetim
Bütçesi
2.- Türk Akreditasyon Kurumu 2008 Yılı Merkezi Yönetim
Kesin Hesabı
F) TÜRK PATENT ENSTİTÜSÜ
1.- Türk Patent Enstitüsü 2010 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
2.- Türk Patent Enstitüsü 2008 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı
G) TÜRK STANDARTLARI ENSTİTÜSÜ
1.- Türk Standartları Enstitüsü 2010 Yılı Merkezi Yönetim
Bütçesi
2.- Türk Standartları Enstitüsü 2008 Yılı Merkezi Yönetim
Kesin Hesabı
H) BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANLIĞI
1.- Bayındırlık ve İskân Bakanlığı 2010 Yılı Merkezi
Yönetim Bütçesi
2.- Bayındırlık ve İskân Bakanlığı 2008 Yılı Merkezi
Yönetim Kesin Hesabı
I) TAPU VE KADASTRO GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1.- Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü 2010 Yılı Merkezi
Yönetim Bütçesi
2.- Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü 2008 Yılı Merkezi
Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN – Komisyon
ve Hükûmet yerinde.
On ikinci turda
grupları ve şahısları adına söz alan sayın üyelerin isimlerini sırasıyla
okuyorum:
Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu adına: İzmir Milletvekili Tuğrul Yemişci,
Kırıkkale Milletvekili Mustafa Özbayrak, Elâzığ Milletvekili
Tahir Öztürk, Kahramanmaraş Milletvekili Fatih Arıkan, Balıkesir Milletvekili Ayşe Akbaş, Kütahya
Milletvekili İsmail Hakkı Biçer, Trabzon Milletvekili Safiye Seymenoğlu, Gaziantep Milletvekili Mehmet Sarı.
Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına: İzmir Milletvekili Mehmet Ali Susam, Hatay Milletvekili
Gökhan Durgun, Denizli Milletvekili Ali Rıza Ertemür,
Balıkesir Milletvekili Ergün Aydoğan, Muğla
Milletvekili Fevzi Topuz.
Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına: Edirne Milletvekili Cemaleddin
Uslu, Aydın Milletvekili Ali Uzunırmak, Kastamonu
Milletvekili Mehmet Serdaroğlu, Afyonkarahisar
Milletvekili Abdülkadir Akcan.
Şahıslar adına:
Lehinde, Gaziantep Milletvekili Mehmet Erdoğan; aleyhinde, Gaziantep
Milletvekili Yaşar Ağyüz.
Şimdi, ilk söz
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına İzmir Milletvekili Tuğrul Yemişci’ye ait. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz beş
dakika efendim.
Buyurunuz.
AK PARTİ GRUBU
ADINA TUĞRUL YEMİŞCİ (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2010 yılı
merkezî yönetim bütçemizin Sanayi ve Ticaret Bakanlığı bütçesinde AK PARTİ
Grubum adına söz aldım. Yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, ülkemizin önemli ürünlerinden, fındık, pamuk, buğday, mısır,
çekirdeksiz kuru üzüm, zeytinyağı gibi ürünlerin üreticilerinin, yıllar içinde
zaman zaman fiyatların düşük olduğundan ve üretim
maliyetlerini karşılamadıklarından şikâyet ettiklerini hep birlikte duyuyoruz.
Tabii bu fiyatların düşüklüğünün çok sebepleri var ancak ben, bunlardan en
önemlisi saydığım pazarlama sorunlarından dolayı, arz ve talebin
dengelenmemesinden dolayı meydana gelen fiyat düşüklüklerini önleyecek bir
çalışmadan söz etmek istiyorum.
Fiyatların düşük
olması, üreticinin ürünü pazara arz ettiği zaman talebin azlığı, zaten o anda
fiyatların azlığı ve üreticinin de fazla dayanacak hâli kalmadığı için,
yetiştirdiği ürünün parasını yıl içinde harcadığı için fiyatların düşük
olduğuna inanıyorum. İşte bunu önlemek için, sizlerin de gayet iyi bildiği
gibi, yıllardan beri çıkarılan yasalarımız var. Bir tanesi 5174 sayılı Yasa,
Türkiye Odalar ve Borsalar Birliğinin Yasası; bununla ürün borsası kurulmasına
imkân sağlayan madde bunun içinde vardı. Ayrıca bir diğer yasa 5300 sayılı
Lisanslı Depoculuk Yasası, bunu da yüce Meclisimiz daha önce çıkarmıştı.
Bildiğiniz gibi, bunun ticaretini yani lisanslı depolara konulan ürünlerin ürün
borsalarında alınıp satılmasıyla ticaretini yapanlara kurumlar ve gelir vergisi
istisnası sağlayan yasayı da geçtiğimiz yaz tatile girmeden önce yüce
Parlamentomuz çıkarmıştı. Bu konuda Sanayi ve Ticaret Bakanlığının yetkili
bürokratlarının çok önemli çalışmaları olduğunu biliyorum ve takip ediyorum. Bu
çalışmaların bir an önce bitmesini tabii ki temenni ediyoruz.
Bu sistem
gelmekle neyi sağlayacak onu kısaca sizlere izah etmek istiyorum. Bakın, bizim
Doğu Anadolu’muzda, Güneydoğu Anadolu’muzda yetişen pamuk ürünü,
Çukurova’mızda, Ege’mizde; fındık, Karadeniz’de, Ordu’da, Trabzon’da,
Giresun’da; çekirdeksiz kuru üzüm,İzmir’de, Manisa’da;
bu ürünlerin çıktığı yerde kurulacak depolara konulacak ürünlerin -çiftçiler
tarafından veyahut da tüccar tarafından- karşılığında alınacak ürün
senetlerinin işte bu yeni ürün borsasında el değiştirmesiyle üreticinin arzının
fazla olduğu zaman karşılığında talebin de dengelenmesi sağlanmış olacak.
Ayrıca bir faydası, daha kayıtlı ekonomiye geçilmiş olacak; bir diğer faydası,
depolama sorunu, modern depolarda usulüne uygun şekilde depolanacak; bir de
sanayicinin, ihracatçının ve tüccarın bu ürünleri uzun süreli sağlıklı tedariki
sağlanmış olacak. Bunun yanında, bu piyasalara yatırım yapmak isteyen
insanlarımızın, yatırımcıların bu piyasalara katılımı sağlanmış olacak. Ayrıca,
en önemlisi, hazinenin yükünün kalkması ve daha sonra Türkiye’mizin çeşitli
yerlerinde, ürünlerin üretildiği yerlerde kurulacak depolarla ve bu borsanın
faaliyete geçmesiyle buna bağlı olarak binlerce kişiye istihdam yaratılmış
olacak.
Değerli Başkan,
değerli milletvekilleri; bu çalışmaları neticesinde ülkemizin faydalanacağı bu
sistemde Sanayi ve Ticaret Bakanlığımızın çok önemli çalışmaları olduğunu biraz
evvel bahsetmiştim. Dileğimiz o ki, bu çalışmalar bir an önce biter,
tamamlanır. En büyük faydası, Urfa’daki üreticinin Trakya’daki veyahut buğdayı
Konya’da çıkaran bir üreticimizin Konya’daki depoya konulan ürününü
Kayseri’deki, yine Trakya’daki, İzmir’deki, İstanbul’daki sanayiciye sunabilme
imkânı gelecek. Bu faydalı girişimin bir an önce tamamlanmasını tekrar, iyi
dileklerimi ileterek…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen
sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurunuz.
TUĞRUL YEMİŞCİ
(Devamla) – …Sanayi ve Ticaret Bakanımız başta olmak üzere bürokratlarına,
emeği geçenlere, bu çalışmaları yapanlara çok teşekkür ediyorum.
Ayrıca, 2010 yılı
bütçemizin bakanlıklarımıza, ekonomimize ve ülkemiz insanlarına hayırlar ve
bereket getirmesi temennilerimle yüce heyetinizi tekrar saygılarımla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Yemişci.
Kırıkkale
Milletvekili Mustafa Özbayrak. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Buyurunuz Sayın Özbayrak.
AK PARTİ GRUBU
ADINA MUSTAFA ÖZBAYRAK (Kırıkkale) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
2010 yılı Merkezi Bütçe Kanunu Tasarısı hakkında AK PARTİ adına, Millî
Prodüktivite Merkezi ve Rekabet Kurumu bütçesi üzerine söz almış bulunmaktayım.
Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle bir
hatırlatma ile başlamak istiyorum. Millî Prodüktivite Merkezi adında yer alan
“prodüktivite” kelimesi bildiğiniz gibi Latince kökenli bir kelimedir ve ne
dilimizin seslerine ne de ağız yapısına uygun bir kelimedir. Dolayısıyla bu
kelimenin bize ait bir karşılığı olan “verimlilik” kelimesiyle değiştirilmesini
ve mesela bu kurumun “Türkiye Verimlilik Araştırmaları Merkezi” ya da “Kurumu”
olarak adlandırılmasının daha doğru olacağını belirtmek istiyorum.
Bugün dünyada
tartışma konusu, ülkelerin ve de bütün olarak dünyanın geleceği, artan nüfus ve
artan tüketim ihtiyaçları karşısında dünya kaynaklarının hoyratça
tüketilmesidir. Bu çerçevede gerek doğal kaynakların gerekse insan kaynağının
doğru yönetilmesi ve verimli kullanılması ile tüketim taleplerinin makul
düzeylerde tutulması modern iktisat felsefesinin temel problemi olarak
karşımızdadır. Özellikle de enerji verimliliği ve yenilenebilir enerji
kavramının öne çıkması doğal kaynakların korunması hususunda ümit verici bir gelişmedir.
Her alanda sağlanacak verimlilik artışlarının ülkelerin gelişme ve
kalkınmasında temel faktör olduğu hem bilimsel hem de tarihsel olarak
doğrulanmıştır.
Günümüzde küresel
rekabette öne çıkmış ülke ekonomileri incelendiği zaman bunun sağlanan verimlilik
artışları ve kaynakların etkin kullanımıyla doğrudan ilişkili olduğu
görülmektedir. Verimli ve sürdürülebilir bir iktisadi yapıyı oluşturabilmek
için her şeyden önce bulunduğumuz toplumla, çevreyle ve tabiatla barışık olmak
zorundayız. Temel felsefesi ve çıkış noktası barış olmayan bir sistemin verimli
ve sürdürülebilir olması mümkün değildir. Temel felsefesi “Savaş ve kazan.” ve
“Daha çok tüketmek için daha çok üret.” olan kapitalist bir düzende
verimliliğin çok anlamlı olmayacağı açıktır. Buna karşılık bu toprakların temel
felsefesi olan “İsraf haramdır.” ve “Komşusu aç iken tok yatan bizden
değildir.” felsefesi paylaşmayı ve tüketimde ölçü ve disiplini öğütleyerek bir
bakıma verimliliğin anahtarını ve şifresini göstermektedir.
Geçmişte ülkemizde yaşanan ve toplumsal ve ekonomik hayatımızda
tahrip edici etkiler bırakmış olan ekonomik krizler, bunalımlar ve bunların
neden olduğu çalkantılardan sonra verimliliğin hem ekonominin tümünü kapsayan
toplam verimlilik bazında hem de firma ve kuruluş düzeyinde ölçülmesi,
izlenmesi ve artırılması için gerekli önlemlerin alınması, kısaca yönetilmesi
gereken bir husus olduğu artık iyice anlaşılmış bulunmaktadır. Yaşamış olduğumuz deneyimler ekonomik krizlerden en az
etkilenmenin yolunun kaynakların etkin ve verimli kullanımından geçtiğini
ortaya koymuştur.
Ülkemizde
verimlilik sorunlarını ve çözüm yollarını araştıran verimliliğin nasıl
artırılabileceğine ilişkin olarak kamu ve özel kesim kuruluşlarımıza yol
gösteren Millî Prodüktivite Merkezine bu ortamda önemli görevler düşmektedir.
Bu kuruluş özellikle son yıllarda önemli bir hizmet atağı geliştirmiş olup
bunlar arasında ülke düzeyinde bir verimlilik hareketi şeklinde hızla
yaygınlaştırılan ve günümüze kadar yaklaşık elli ilimizde uygulanmış olan
verimliliği artırma projeleri gelmektedir. Millî Prodüktivite Merkezi 2009 yılı
Haziran ayından itibaren resmî istatistik programı kapsamında ve uluslararası
karşılaştırmalara da imkân veren üç aylık ve yıllık verimlilik göstergelerini
yayınlamaya başlamış olup bu göstergeler de ülkemizde sektörler bazında
verimlilik gelişmelerinin sağlıklı bir biçimde izlenmesine imkân vermektedir.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bilindiği gibi, 80’lerden sonra ülkemizde rekabet
anlayışına dayalı piyasa ekonomisi modeli benimsenmiştir. Bu modelde devlet mal
ya da hizmet üreten konumdan sıyrılıp piyasaların düzenlenmesi ve denetlenmesi
rolünü üstlenmektedir. Zira piyasalarda faaliyet gösterenler için serbestlik
başıboşluk olarak algılanmamalıdır. Aksi hâlde piyasalarda kartelleşme veya
tekelleşmeler görülebilir ki bu, Anayasa’mızın 167’nci maddesiyle de devletin
önlemesi gereken bir durum olarak belirtilmektedir.
Anayasa’nın söz
konusu maddesine dayanan 4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanun ile
kurulan Rekabet Kurumu mevcut durumda on iki yıldan beri tüm piyasalarda
sağlıklı bir rekabet ortamının yerleşmesi ve korunması amacıyla faaliyet
göstermektedir. Bugün gelinen noktada Rekabet Kurumu ülkemizde mal ve hizmet
piyasalarında hukuka aykırı olan tekelleşme ve kartelleşme ile diğer, rekabeti
sınırlayıcı eylem ve işlemlerle mücadele etmektedir.
Son dönemde
Rekabet Kurumu tarafından yürütülen faaliyetler kamuoyunun da dikkatini
çekmiştir. Hatırlanacağı üzere, akaryakıt sektörüne ilişkin hazırlanan sektör
raporu…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen
sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurunuz.
MUSTAFA ÖZBAYRAK
(Devamla) - …büyük ilgi görmüş ve sektörün önemli sorunlarının altını çizen ve
çözümler öneren bir kaynak olmuştur. Benzer şekilde çoğu vatandaşımızın
sıklıkla dile getirdiği “yalın ADSL” konusunda da önemli bir karar vererek
telefon hattı alma zorunluluğu bulunmadan ADSL hizmeti verilmesi için gerekli
çalışmaların başlatılması istenmiştir. Nitekim 2010 yılı Ulusal Programı’nda da
yalın ADSL uygulamasının yıl içinde başlaması planlanmıştır.
Rekabet Kurumu,
aynı zamanda, ülkemizde Avrupa Birliğine tam üyelik sürecinde rekabet
politikası faslı bakımından kilit bir konuma sahiptir. Önümüzdeki süreçte,
AB’ye uyum anlamında, hem ülkemiz hem de rekabet mevzuatında değişiklikler
yapılması hem de devlet yardımları konusunda gerekenlerin yapılması gündemdedir.
Sözlerimi burada
bitirirken, hem Millî Prodüktivite Merkezi hem de Rekabet Kurumu bütçesinin
şimdiden hayırlı olmasını diliyor, sizleri saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Özbayrak.
Elâzığ Milletvekili
Tahir Öztürk.
Buyurunuz Sayın Öztürk. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU
ADINA TAHİR ÖZTÜRK (Elâzığ) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2010 mali
bütçe tasarısının Sanayi Bakanlığına bağlı KOSGEB bütçesi üzerinde AK PARTİ Grubu
adına söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlarım.
KOSGEB 12 Nisan
1990 tarih ve 3624 sayılı Kanun ile kurulmuş olup, yirmi yıldır, öncelikle
üretim yapan küçük, orta boy esnafa maddi destek sağlayan bu kuruluş, bugün
KOBİ’lerimizi desteklemek üzere çalışmalarda bulunan KOSGEB faaliyetlerine
ilişkin düşüncelerimi sizlerle paylaşmak istiyorum.
2009 yılı bütçesi
görüşmeleri sırasında KOSGEB’in imalat sanayisi dışındaki işletmelere destek
olması konusunda Meclisimizde görüşmeler dile getirilmiş, 2009 yılında KOSGEB
Kanunu’nda değişiklik yapılmış ve işletmelere de destek olunmasının önü
açılmıştır. İşletme temsilcilerimizle yaptığımız görüşmelerimizde bu
değişiklikten ziyadesiyle memnun oldukları anlatılmaktadır. Aziz Meclisimize bu
kanun değişikliğinden dolayı teşekkür ediyoruz.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; global ekonomik krizin
ağırlıklı bir şekilde hissedildiği 2009 yılında KOSGEB, işletmelerimizin
faizsiz bir şekilde kredi kullanmasını sağlamıştır. Bilindiği üzere her kriz
bir fırsattır. Bu fırsatı KOBİ’lerimizin yakalayabilmesi açısından KOSGEB’in
yaptığı çalışma çok faydalı olmuştur. Global kriz sonrası ülkemizde rekabet
gücünün artacağı çeşitli uluslararası finans kuruluşları ve iş adamları
tarafından ifade edilmektedir. KOBİ’lerimizin geleceğin Türkiye’sinde önemli
bir yer tutacağı aşikârdır. KOSGEB’in bu dönemde önemini gören Hükûmetimiz, bu yıl içerisinde KOSGEB’e ek finansman
sağlayarak küçük, orta ölçekli işletmelere daha fazla kredi desteği sağlayarak
o firmaların gelişmesine büyük katkılarda bulunmuştur. Finansal destekler,
banka kredileri destekleri, bileşim ve bölgesel kalkınma destekleri,
danışmanlık ve eğitim destekleri, girişimciliği geliştirme, kalite, pazar ve
araştırma, ihracatı geliştirme, teknoloji geliştirme ve uluslararası iş
birliğini geliştirme konusunda büyük destek verilmektedir.
Değerli
milletvekilleri, kasım ayında sanayi üretimimiz artmış, uluslararası
derecelendirme kuruluşları Türkiye’nin kredi derecelendirme notunu artırmıştır.
Ülkemizin krizden çıkışını gösteren bu işaretler ile birlikte 2010 yılının
ülkemiz için büyüme, gelişme yılı olacağı beklenmektedir. Bu gelişme, büyüme
döneminde işletmelerimizin yönetimi geliştirmeye, ihracata, pazarlamaya, ARGE’ye yönelik çalışmaları artacaktır. Bu çalışmaların
KOSGEB’ce de desteklenmesi, KOSGEB’in desteğiyle sağlıklı bir şekilde işlemesi
ülkemiz ekonomisi bakımından çok önemlidir. İşletmelerimizin çoğunun mikro
ölçekli işletmelerden oluştukları düşünüldüğünde ve serbest rekabet ortamında
küçük işletmelerin büyükler karşısında rekabet edemez duruma geldikleri göz
önünde bulundurulduğunda iş birliğine yönelik projelere de önem verilmesi ve
buna yönelik destekleme planlaması faydalı olacaktır.
KOSGEB’in hedef
kitlesinin yaklaşık 10 kat büyümesiyle söz konusu kuruluşun yapısal bir dönüşüm
göstermesi gerekmektedir. Bu konuda yapılacak çalışmaların hızlı ve bir plan
dâhilinde yapılması önemlidir. Hedef kitlenin gelişmesi, KOSGEB’in diğer
aktörlerle meslek kuruluşları, sektörel ve bölgesel
kuruluşlar ile ortak hareket etmesini ve bu aktörlerden gelecek,
işletmelerimizin gelişmesine yönelik projeleri ve desteklemesi kaçınılmaz
olacaktır. Kurumlar arası iş birliği, ekonomimizde sinerji
oluşturacak ve daha hızlı, sağlıklı bir gelişmeye katkıda bulunacaktır. Kurumun
finans ihtiyaçları dâhilinde önümüzdeki yıllarda daha fazla bütçe ayrılması
faydalı olacaktır.
Değerli
milletvekilleri, KOSGEB, 35 işletme geliştirme merkez müdürlüğü, 20 teknoloji
geliştirme merkez müdürlüğü ve 63 sinerji odağıyla
ülke sathına yayılmış bir yapıda KOBİ’lerimize hizmet vermektedir. Ekim ayı
içerisinde duyurusu yapılan 100 bin KOBİ’ye Kredi Faiz Desteği Programı
kapsamında, iki aylık kısa sürede, KOSGEB’in etkin çalışmasıyla 115 bin
KOBİ’nin başvurusu alınmıştır. Bu başvurular ciddi manâda
değerlendirilmektedir. Ülkenin ekonomik ve sosyal ihtiyaçlarının
karşılanmasında küçük ve orta ölçekli işletmelerimizin küresel rekabet
ortamında daha güçlü olmalarını sağlayan, yüksek nitelikli, öncü bir kurum
olmayı kendine vizyon edinmiş KOSGEB’in önümüzdeki
dönemde bu desteğinin artarak devam etmesi temennisiyle, 2010 yılı Sanayi
Bakanlığımızın ve KOSGEB’in bütçesinin hayırlı olmasını diliyor, saygılar
sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Öztürk.
Kahramanmaraş
Milletvekili Fatih Arıkan.
Buyurunuz Sayın Arıkan. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU
ADINA FATİH ARIKAN (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Türk sanayisi için önemli işlevleri yerine getirme görevini üstlenmiş olan Türk
Akreditasyon Kurumunun Hükûmetimiz döneminde
gerçekleştirdiği başarılı çalışmaları ve geldiği noktayı dikkatlerinize sunmak
istiyorum.
Hepinizin bildiği
gibi, Türk Akreditasyon Kurumu, Avrupa Birliği müktesebatına uyum çerçevesinde,
1999 yılında, 4457 sayılı Kanun’la kurulmuş ve 15 Haziran 2001 tarihi
itibarıyla akreditasyon başvuruları kabul edilmeye başlanmıştır.
Türk Akreditasyon
Kurumu, yapmış olduğu faaliyetlerin uluslararası alanda yer bulması amacıyla
yapılanmasını, akreditasyon
kuruluşlarının uyması
gerekli kuralları ihtiva eden ISO/IEC 17011 standardına göre
gerçekleştirmiştir. Kurum yerine getirdiği akreditasyon hizmetlerinde ise
uluslararası alanda geçerli standartları kullanmakta ve Avrupa Birliğine üye
ülkelerde gerçekleştirilen akreditasyon prosedürlerine
tamamen uyarak hizmet vermektedir. Bu çalışmalar sonucunda TÜRKAK dört yüzün
üzerinde kuruluşu akredite etmiştir.
Akreditasyon
kuruluşlarının uluslararası tanınabilirliği, ticarette malların serbest
dolaşımını sağlamak için çok önemlidir. TÜRKAK gerçekleştirdiği başarılı
çalışmalar ile Avrupa Akreditasyon Birliği, Uluslararası Laboratuvar
Akreditasyon Birliği ve Uluslararası Akreditasyon Forumu ile de tüm alanlarda
uluslararası karşılıklı tanıma anlaşmasını imzalama başarısını göstermiş ve
kısa sürede dünya standartlarında kabul görmüş bir akreditasyon sistemine sahip
olmuştur.
Değerli
milletvekilleri, TÜRKAK hizmette başarılı performans göstermesinin yanı sıra,
2003 yılından bu yana kendi öz gelirleriyle giderlerini karşılamakta ve hazine
yardımı almamaktadır.
Türkiye’de
akreditasyon sisteminin kurulması, ülkemizde verilen belgelerin uluslararası
itibarını ve geçerliliğini artırmıştır. Bu sayede ihraç ürünlerimiz dünya
piyasalarında teknik engellere takılmamaktadır. Ülkemiz açısından döviz ve
zaman kaybına yol açan belgelendirme hizmetlerinin yurt dışından temin edilmesi
ulusal akreditasyon sisteminin varlığıyla önlenmiş ve iç piyasada belli bir
kalite düzeyinin oluşmasına katkıda bulunulmuştur. Bunun yanında, ülkemizin
uluslararası alanda rekabet gücünü artırmak ve özellikle imkânları kısıtlı olan
KOBİ’lerin gerekli uygunluk değerlendirme faaliyetleri için yetkili laboratuvarları, belgelendirme kuruluşlarını ve muayene
kuruluşlarını kullanmaları daha kolay, ucuz, çabuk ve güvenilir hâle gelmiştir.
Avrupa
Akreditasyon Birliği, Uluslararası Laboratuvar
Akreditasyon Birliği ve Uluslararası Akreditasyon Forumu gibi uluslararası
platformlardaki faaliyetleri yürütmekte olan TÜRKAK, ayrıca ECO ve BASB gibi
çeşitli bölgesel organizasyonlarda da aktif olarak çalışmalarını sürdürmeye
devam etmektedir.
Bu kapsamda
Özbekistan ve Azerbaycan’da gerçekleştirilen başarılı çalışmaların yanı sıra,
Kazakistan, Kırgızistan, Moldova ve benzeri ülkelerde standardizasyon ve
akreditasyon kuruluşlarına destek verilmektedir.
TÜRKAK, Türk
cumhuriyetlerinden, bazı İslam ülkelerinden ve Balkan ülkelerinden gelen eğitim
talepleri almış, söz konusu kuruluşların personelini de eğitmiştir.
Değerli
milletvekilleri, Türk Akreditasyon Kurumunun bundan böyle yapacağı
faaliyetlerde belgelendirme hizmetleri ve laboratuvar
deneylerinin, üretici sektörlerimizin ihtiyacını karşılaması için Avrupa
Birliğinin ilgili standartlarını esas alarak yapılan akreditasyonların
sayısının artırılmasını ve niteliğinin korunmasını hedefleyen çalışmalarının
sürmesini bekliyor ve TÜRKAK’ın ilgili olduğu Sanayi
ve Ticaret Bakanlığımıza teşekkür ediyorum.
Ayrıca, şu hususu
da ifade etmeden geçemeyeceğim: Geçen dönemden beri üzerinde şahsım ve grup olarak
çok çalışma yaptığımız ve yasa teklifi verdiğim, sayıları çok, imkânları kıt
küçük esnafımızın birazcık da olsa taleplerini karşılamaya yardımcı olacak
olan…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen,
sözlerinizi tamamlayınız.
FATİH ARIKAN
(Devamla) – …Büyük Mağazalar Yasa Tasarısı’nın Bakanlar Kurulumuza ve oradan da
Meclisimize sunulacağını Sayın Bakanımızdan öğrenmiş bulunuyorum.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) – Yedi senedir gelecek!
FATİH ARIKAN
(Devamla) – Bununla ilgili olarak Hükûmetimize ve
Sayın Bakanımıza ve bürokratlarına da teşekkürlerimi arz eder…
GÜROL ERGİN
(Muğla) – Teşekkür etme, yedi yıldır bekliyor!
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Yedi senedir teşekkür ediyorsunuz!
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) – Bekle bir yedi sene daha!
FATİH ARIKAN
(Devamla) - …hepinize saygılar sunarım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Arıkan.
Balıkesir Milletvekili Ayşe Akbaş. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Buyurunuz Sayın
Akbaş.
AK PARTİ GRUBU
ADINA AYŞE AKBAŞ (Balıkesir) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Sanayi ve Ticaret Bakanlığı ile bağlı ve ilgili
kuruluşlarının bütçesi üzerinde görüşlerimi açıklamak için söz almış
bulunuyorum. Bu vesileyle, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Ülkemiz dünyada sınai mülkiyet hakları adına ilk yasal düzenlemeleri yapan
ülkeler arasındadır. Markaların korunmasıyla ilgili Avrupa’nın ikinci kanunu
olan 1871 tarihli “Alameti Farika Nizamnamesi” ve buluşların korunmasıyla
ilgili 1879 tarihli “İhtira Beratı Kanunu” ülkemizdeki sınai
mülkiyet sisteminin temelini teşkil etmektedir.
1994 yılında
Sanayi ve Ticaret Bakanlığına bağlı Türk Patent Enstitüsünün kurulmasıyla
birlikte sınai mülkiyet hakları konusunda yeni bir
aşamaya geçilmiştir. Ortaya konulan yeniliklerin etkin bir şekilde korunması ve
yenilik üreten kişilerin ve işletmelerin teşvik edilmesi, ülkemiz sanayisinin
gelişimi açısından büyük önem taşımaktadır.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; sınai mülkiyet bilgisine
erişimi kolaylaştırmak ve bu alandaki bilinci artırmak amacıyla ülke genelinde
bilgi ve doküman birimlerinin kurulması çalışması hızlandırılmıştır. 2004
yılında sayısı 5 olan bilgi ve doküman birimi sayısı son beş yıl içerisinde
41’e yükseltilerek Avrupa’daki en üst seviyelere taşınmıştır.
Sınai mülkiyetin
üretimi konusunda kilit rolü bulunan üniversitelerin ve KOBİ’lerin
potansiyelinin harekete geçirilmesi için Türkiye’nin birçok ilinde bu iki
kitleyi hedef alan çalışmalar devam etmektedir. “Patent Günleri” adlı
etkinlikler ildeki üniversite, sanayi odası ve ticaret odaları iş birliğiyle
gerçekleştirilmektedir, Türk patent uzmanları tarafından KOBİ’lere ve
üniversite mensuplarına patent bilgisinin önemi anlatılmaktadır.
KOBİ’lerimizin inovasyonunun kapasitelerini artırmak amacıyla “Hezarfen” adıyla önemli bir proje geliştirilmiştir. Bu
projeyle, KOBİ’lerin patent dokümanlarında yer alan bilgilerden yararlanması ve
yenilik faaliyetlerini de geliştirmesi amaçlanmıştır.
Üniversitelere
yönelik olarak patent uzmanları ile akademisyenlerin bire bir çalıştıkları
“patent randevu” sistemi geliştirilmiştir.
Üniversitelerimizde
üretilen bilginin ve yeniliğin sanayiye kazandırılması açısından çok büyük önem
taşıyan teknoloji transfer ofislerinin kurulması konusunda önemli çalışmalar
yürütülmektedir. Üniversitelerin, sanayi ve ticaret odalarının bünyelerinde
oluşturulan bu birimlerde halkımıza sınai mülkiyet
konusunda bilgi aktarılmakta ve başvurular konusunda destek sağlanmaktadır.
Yine,
üniversitelerimizde, akademik yükselme kriterlerinin
patentin etkisinin artırılmasına yönelik bir model oluşturulmaktadır. Ayrıca, sınai mülkiyetle ilgili ana bilim dalı ve lisansüstü
programlarının açılmasına yönelik bazı çalışmalar gerçekleştirilmektedir.
E-devlet
uygulamaları kapsamında, patent, marka, tasarım araştırma ve dosya takibi
hizmetleri, sınai mülkiyet başvuruları on-line olarak İnternet üzerinden yapılabilmektedir. Türk
Patent Enstitüsünün sunmuş olduğu on-line hizmetler
kullanıcılar tarafından büyük ilgi görmüş, 2009 yılının on ayında 16 milyon
patent, marka, tasarım araştırması ve tüm sınai
mülkiyet başvurularının yarıdan fazlası on-line
olarak gerçekleştirilmiştir.
Ülkemizde faydalı
model başvurularıyla birlikte Türk Patent Enstitüsüne yapılan başvuru sayısı
cumhuriyet tarihinde ilk kez on binin üzerine çıkmıştır. 2008 yılı verilerine
göre Türkiye, 75 bin marka, 6 bin tasarım başvurusu ve 30 bin tasarım ile
Avrupa’da üçüncü ülke durumuna gelmiştir. Şu ana kadarki 2009 yılı verilerine
baktığımızda ise yerli patent başvurularında geçen yıla göre yüzde 8’lik bir
artışın yaşandığını görmekteyiz. Pek çok ülkede küresel krizin etkisiyle patent
başvuru sayılarında düşüşlerin yaşandığı bir dönemde ülkemizde böyle bir
artışın yaşanması son derece sevindiricidir.
Sınai mülkiyet
başvurularında ülkemizin potansiyelinin artık harekete geçtiğini görmekteyiz.
Bu nedenle, Türk Patent Enstitüsünün önümüzdeki dönemde iş yükünün çok daha
fazla artması kaçınılmazdır. Enstitünün mevcut durumunu verimli sürdürebilmesi
için idari ve teknik kapasitesinin güçlendirilmesi, personel sayısının
artırılması büyük önem arz etmektedir. Son dönemde gerçekleştirilen sınai mülkiyet hakları konusunda şu anda tasarı ve taslak
aşamasında olan kanunların hayata geçirilmesi, teknoloji transfer ofislerinin
ve patent değerlendirme ajansının kurulması, patent ve marka vekillik
sisteminin güçlendirilmesi gerekmektedir
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; ekonomimizin, ülkemiz ekonomisinin ve sanayisinin
küresel rekabet ortamında özgün markalarla, tasarımlarla ve ekonomik değeri
yüksek patentlerle öne çıkacağı düşüncesindeyim.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen
sözlerinizi tamamlayınız.
AYŞE AKBAŞ
(Devamla) – Teşekkür ederim.
Bu nedenle, sınai mülkiyet hakları konusunda güçlü bir Türkiye için Türk
Patent Enstitüsü tarafından geliştirilen projelerin en büyük destekçisi ve
takipçisi olacağımızı belirtmek isterim.
Bu duygu ve
düşüncelerle 2010 yılı bütçesinin hayırlı olmasını diliyor, başta Sayın
Bakanımız olmak üzere emeği geçen herkese ve kamu çalışanlarına teşekkür
ediyor, saygılarımı sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Akbaş.
Kütahya
Milletvekili İsmail Hakkı Biçer. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Buyurunuz Sayın
Biçer.
AK PARTİ GRUBU
ADINA İSMAİL HAKKI BİÇER (Kütahya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Sanayi ve Ticaret Bakanlığı ile ilişkili olarak Türk Standartları Enstitüsü
bütçesi üzerinde grubumuz adına görüşlerimi belirtmek üzere söz almış
bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, cumhuriyet döneminde standardizasyonla ilgili ilk yasal
düzenleme, 10 Haziran 1930 tarih ve 1705 sayılı Ticarette Tağşişin Men’i ve
İhracatın Murakabesi ve Korunması Hakkında Kanun olup özellikle ihracatı
denetim altına almak amacıyla düzenlemeler getirmiştir. Sonraki yıllarda hükûmetler bazı mallarla ilgili murakabe nizamnameleri
çıkartmışlardır. 1940’ta çıkartılan yerli ve sınai
mamullerin işlenmesi konulu nizamname ile de işaretleme ve ambalajlama işlerine
yeni düzenlemeler getirilmiştir.
Türk Standartları
Enstitüsü, Türkiye ticaret odaları, sanayi odaları ve ticaret borsaları birliği
bünyesinde 16 Ekim 1954 tarihinde kurulmuştur.
Türk Standartları
Enstitüsü, 26 Mayıs 1955’te Uluslararası Standardizasyon Teşkilatına, 1 Ocak
1958’de ise Uluslararası Elektroteknik Komisyonuna tam üye olmuştur. 18 Kasım
1960 günlü 132 sayılı Türk Standartları Enstitüsü Kuruluş Yasası ile kurum
bugünkü kimliğini kazanmıştır.
Türk Standartları
Enstitüsü Kuruluş Kanunu’nda “İlgili bakanlık Başbakanlıktır.” şeklindeki
düzenleme, daha sonra, 2002 yılında Cumhurbaşkanlığının onayıyla değiştirilmiş
ve Türk Standartları Enstitüsü Sanayi ve Ticaret Bakanlığı ile
ilgilendirilmiştir.
Türk Standartları
Enstitüsü Kuruluş Kanunu’nda tüzel kişiliği haiz, özel hukuk hükümlerine göre
yönetilen bir kamu kurumu olarak düzenlenmiş ve kurumun kısa adı ve markası TSE
olarak belirlenmiştir.
Enstitünün temel
görev ve hizmetleri, özetle, standart hazırlama, belgelendirme, deney laboratuvarları aracılığıyla raporlama yapmak, kalibrasyon hizmetleri, gözetim, muayene, eğitim hizmetleri
şeklinde gruplandırılabilir. Enstitünün kuruluş kanununda tanımlanan yetki ve görevlerinin dışında
muhtelif yollarla Enstitüye tevdi edilmiş ithalat uygunluk değerlendirme gibi
bazı görevleri de bulunmaktadır.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Türk Standartları Enstitüsü kadrolu ve sözleşmeli
olmak üzere iki ayrı statüde istihdam ettiği çalışanları ile hizmetlerini
sunmaktadır. 2009 yılı itibarıyla Enstitü bünyesinde 1387 kadrolu çalışan
bulunmaktadır. Genel olarak bakıldığında Türk Standartları Enstitüsü
personelinin yüzde 66’sı yükseköğretim, yüzde 32’si ortaöğretim ve yaklaşık
yüzde 2’si ilkokul düzeyinde öğretim görmüştür. Kadrolu personelin büyük
çoğunluğunu orta yaş ve üstü grubun oluşturması kurum için avantaj ve
dezavantajları beraberinde getirmektedir. Bu durum, kurum
hafızasının güçlü olmasını sağlaması ve tecrübe ve bilgi birikimine ulaşılması
açısından olumlu olduğu kadar mevcut sisteme ve çağın getirdiği yeniliklere
ayak uydurulması açısından yaşanan sıkıntılar ile verimlilik kaybı göz önünde
bulundurulduğunda değişime uyumun sağlanması için kurumsal esnekliğin artması
önünde engel teşkil eden bir unsur olarak da değerlendirilebilir.
Piyasadaki
tekelci konumunun sona erip yerli ve yabancı rakiplerinin artması ile son
yıllardaki veriler incelendiğinde kurumun gelir-gider dengesinin bozulduğu, her
yıl giderlerinin artış gösterdiği buna karşılık gelirlerin azaldığı
görülmektedir. Küreselleşme ve sanayi toplumu şartlarından bilgi toplumuna
geçiş şeklinde özetlenebilecek olan dünyadaki gelişmeler ile kamuda artan ve
çeşitlenen talep yapısı, etkinliğin artırılması ve katılımcılık ekseninde
genelde kamu yönetiminde, özelde Türk Standartları Enstitüsü bünyesinde
değişimi zorunlu hâle getirmiştir.
Temel vizyonu, istikrar içinde büyüyen, gelirini daha adil
paylaşan, küresel ölçekte rekabet gücüne sahip bilgi toplumuna dönüşen ve AB’ye
üyelik için uyum sürecini tamamlamış bir Türkiye olan, Dokuzuncu Kalkınma Planı
doğrultusunda Türk Standartları Enstitüsü temel politikalarını hizmet sunduğu
kesimin taleplerine karşı daha duyarlı, katılımcılığa önem veren, hedef ve
öncelikleri netleştirilmiş, hesap veren, şeffaf, etkin bir yönetim oluşturma
noktasında şekillendirmelidir. Bu kapsamda, Türk Standartları Enstitüsünün,
Türkiye'nin ve sanayinin geleceğine yön verecek olan kurumsal dönüşümün beşerî
ve teknik altyapısına ilişkin çalışmaların hızlandırılmasını, kurumun görev ve
yetkilerine uygun teşkilat yapısına kavuşturulmasını, işlevi kalmamış
birimlerin kaldırılmasını, hizmet gereklerine uygun sayı ve nitelikte personel
istihdamını, birimler ve teşkilatlar arasında dengeli bir görev ve yetki
dağılımının yapılmasını, hizmetlerin sunumunda bilgi ve iletişim
teknolojilerini etkin bir araç olarak kullanarak kaliteli, hızlı, entegre hizmet sunabilen iyi yönetişim ilkelerinin
benimsendiği bir yönetim yapısının oluşturulmasını, e-devlet hizmetlerinin
kullanımının yaygınlaşması için gerekli altyapının oluşturulmasını…
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen
sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurunuz.
İSMAİL HAKKI
BİÇER (Devamla) – Teşekkür ederim Başkan.
…mükerrer
yatırımlardan kaçınmak ve kaynak kullanımında etkinliği artırmak üzere
elektronik hizmet sunumunda ortak çözümler geliştirilmesini, iş süreçlerinin
müşteri ihtiyaçları doğrultusunda yeniden tasarlanarak hizmetlerde etkin,
şeffaf, sürekli, güvenilir bir yapının oluşturulmasını sağlayacak bir dizi
reform gerçekleştirmek yoluna gitmesi zorunluluğunu beraberinde getirmektedir.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bu görüş ve düşüncelerle, 2010 yılı bütçesinin
hayırlara vesile olmasını diler, bir kez daha yüce heyetinizi saygılarımla
selamlarım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Biçer.
Trabzon
Milletvekili Safiye Seymenoğlu. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Buyurunuz Sayın Seymenoğlu.
AK PARTİ GRUBU
ADINA SAFİYE SEYMENOĞLU (Trabzon) – Sağ olun.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 2010 yılı mali bütçe görüşmelerinde Bayındırlık ve
İskân Bakanlığı bütçesi üzerinde grubumuz adına söz almış bulunuyorum. Bu
vesileyle, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Bayındırlık ve
İskân Bakanlığı, şehirleşme ve yapılaşma alanlarında bir buçuk asırdan beri
gerçekleştirdiği alt ve üstyapı çalışmaları ile ülkemizin kalkınmasında önemli
hizmetlerde bulunmuştur. Bayındırlık ve İskân Bakanlığı için 2010 yılı
bütçesinde, merkez teşkilatı için 774 milyon 446 bin TL, Tapu ve Kadastro Genel
Müdürlüğü için 475 milyon 709 bin TL olmak üzere genel bütçeden toplam 1 milyar
250 milyon 155 bin TL ödenek ayrılmıştır. Ayrıca, İller Bankası Genel
Müdürlüğünün 330 milyon TL yatırım bütçesi bulunmaktadır.
Bayındırlık ve
İskân Bakanlığı, günümüzde ulusal ve bölgesel düzeyde yerleşme, şehirleşme ve
yapılaşmaya ilişkin görev, hizmet ve faaliyetler ile ulusal afet yönetim
sistemi konusunda da çok önemli sorumluluklar taşımaktadır. Bu kısıtlı bütçe
ile üstlenmiş olduğu görev ve hizmetleri en iyi şekilde yerine getireceğine
olan inancımı belirtmek istiyorum. Bakanlığımızın 2003-2009 yılları arasında
göstermiş olduğu çalışmalar, bu inancımın kanıtı olacak niteliktedir.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; ülkemiz, topoğrafik
özelliklerinden dolayı, dünya üzerinde doğal afetlerin etkilerini en fazla
yaşayan ülkeler arasında yer almaktadır. Bilindiği üzere, ülkemizde
topraklarımızın yüzde 96’sı, nüfusumuzun yüzde 98’i, sanayi tesislerimizin
yüzde 75’i, büyük barajlarımızın önemli bir bölümü deprem riski altındadır.
Ülkemizde son yüzyılda meydana gelen depremler yaklaşık 613 bin konutun
yıkılmasına, 100 bin insanın ölümüne neden olmuştur.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Bakanlığımız, deprem afetinin tüm yönleri ve
taraflarıyla ele alınarak değerlendirilmesi amacıyla 2004 yılında geniş katılımlı
bir Deprem Şûrası gerçekleştirmiştir. Deprem Şûrasında alınan kararların,
benimsenen temel görüşlerin ve politikaların hayata geçirilmesi amacıyla çok
sayıda çalışmalar yapılmıştır. Bu çalışmaların birkaçını başlık olarak
söyleyecek olursak, Afetler Kanunu Tasarısı, İmar Kanunu Tasarısı, Yapı Kanunu,
Dönüşüm Alanları Hakkında Kanun Tasarısı, Yapı Denetimi Kanunu Tasarısı, Kat
Mülkiyeti Kanun Tasarısı’nı söyleyebiliriz.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Deprem Şûrası sonrasında gerçekleştirilen çalışmaların
bir devamı niteliğinde olan Kentleşme Şûrasını da çok önemli bir çalışma olarak
görüyoruz. Özellikle afetlere duyarlı yerleşme ve şehirleşme,
doğal ve kültürel varlıkların korunması, kaçak yapılaşma, kentsel
yenileme-dönüşüm, teknik ve sosyal altyapı, yerel kalkınma, kentlilik bilinci,
yönetişim ve yerel yönetimler ile sürdürülebilir kentsel gelişme konularında
ilke ve stratejiler geliştirmek amacıyla ülkemizdeki bütün tarafların düşünce
ve önerilerini açıkça ortaya koyabilecekleri bir platform olması en büyük
dileğimizdir.
Gerek Deprem
Şûrası gerekse Kentleşme Şûrası sonrasında ortaya konulacak görüş, düşünce ve
önerilerin bir an önce uygulamaya aktarılması çok yararlı olacaktır.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Hükûmetimizin yedi yıllık iktidarı
döneminde, ülkemizin diğer alanlarında olduğu gibi İller Bankasının
çalışmalarındaki yeni anlayış ve başarılarına da birkaç cümleyle değinmek
istiyorum.
İller Bankası,
kâr amacı güden bir kurum olmaktan çıkarılıp hizmet amaçlı bir kurum hâline getirilmiştir.
Kredilerin faiz oranları düşürülmüş ve vadeleri uzatılmıştır. Uzun vadeli
yatırım kredilerinin vadesi beş yıldan on beş yıla çıkarılmış, faiz oranı da
yüzde 35’ten yüzde 9’a indirilmiştir ayrıca üç yıla kadar geri ödemesiz dönem
uygulaması başlatılmıştır. 2009 yılında, belediyelerimizin araç, gereç ve
malzeme ihtiyaçlarının karşılanması için verilen krediler de dâhil, her türlü
yatırım projesi kredilerinde faiz oranı yüzde 9 olarak uygulanmaktadır.
Böylelikle, İller Bankası, yaklaşık yirmi-yirmi beş yıldır Türkiye’de ilk defa
bankaların uyguladığı faiz oranını yüzde 10’un altına indirmiş bulunmaktadır.
BELDES projesi
kapsamında, nüfusu 10 binin altında bulunan, şebekeli içme suyu olmayan veya
çok yetersiz olan belediyelerin içme suyu tesisleri İller Bankasınca
projelendirilmekte ve hibe olarak yapılmaktadır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen
sözünüzü tamamlayınız.
Buyurunuz.
SAFİYE SEYMENOĞLU
(Devamla) – Yerel yönetimlere ait projelerin kredilendirilmesinde banka
kaynaklarının yanı sıra uluslararası finans kaynaklarından da
faydalanılmaktadır. Yüksek maliyetli çevre projelerine mali ve teknik destek
verilmektedir.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; sözlerime burada son verirken 2010 yılı bütçemizin
ülkemize ve vatandaşlarımıza hayırlı olmasını diliyor, emeği geçen Sayın
Bakanımızı ve değerli
bürokratlarını kutluyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Seymenoğlu.
Gaziantep Milletvekili Mehmet Sarı. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Buyurunuz Sayın
Sarı.
AK PARTİ GRUBU
ADINA MEHMET SARI (Gaziantep) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2010
yılı bütçe görüşmelerinde Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü bütçesi üzerinde
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum.
Tapu ve kadastro
hizmetlerinin temelini gayrimenkul ve mülkiyet hakkı oluşturur. Gayrimenkul
aynı zamanda bir yatırım aracıdır. Türk toplumunun sosyal yapısı özel mülkiyet
esası üzerine kurulmuştur. Halkımızın taşınmaz mala ilgisi ve sahiplenme
duygusu çok güçlüdür. Gayrimenkullerin sınırlarını, üzerlerindeki hakları
belirleyip sicillerini oluşturmak ve bu siciller üzerinden satış, miras,
intikal, ifraz gibi oluşan değişiklikleri izlemek ve işlemek, bu hizmetleri
yerine getirmek Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünün ve taşra birimlerinin en
önemli görevlerindendir.
Tapu ve Kadastro
Genel Müdürlüğü, merkez ve taşrada yaklaşık 17 bin personelle 22 tapu ve
kadastro bölge
müdürlüğü, 1.018 tapu
sicil müdürlüğü, 325 kadastro müdürlüğü
olarak ülkemizin en küçük ilçelerinde dahi yılda ortalama 6 milyon
işlem yaparak 20 milyon vatandaşımıza hizmet vermektedir.
Ülke
kadastrosunun genel durumuna bakıldığında son üç dört yılda kadastronun yüzde
94,4 oranında tamamlanmış olduğunu ve hedeflere ulaşıldığını görüyoruz. 2010
yılında tamamlanma oranının yüzde 99’a ulaşacağı, ayrıca geçen yıla kadar 2 bin
civarındaki sorunlu birim sayısının da 495’e indirildiği gözlemlenmektedir.
Ancak bu, hizmetlerin bittiği anlamına gelmemektedir. Nüfus arttıkça, insanlar toprağa
müdahale ettikçe, kentleşme ve kırsal kalkınma oldukça, toprağa yönelik
yatırımlar devam ettikçe hizmetin niteliği de gelişmekte ve değişmektedir. Tapu
ve kadastro bilgileri artık Tarım Bilgi Sistemi, Kent Bilgi Sistemi, Türkiye
Ulusal Coğrafi Bilgi Sistemi gibi bilgi sistemlerinin temelini teşkil eden
bilgiler olmakta ve dinamik, güncel ve yasal olarak değişmekte ve
gelişmektedir.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü, Bayındırlık ve İskân
Bakanlığına bağlı, genel bütçe içerisinde ayrı bütçeli bir kuruluştur. 2009
yılında 463 milyon 621 bin TL bütçeye karşılık ilk altı aylık dönemde genel bütçeye 788
milyon 821 bin TL gelir sağlanmıştır. Bu gelirin 2009 yılı sonu itibarıyla 2
milyon 500 bin TL olması tahmin edilmektedir.
Buna göre Tapu ve
Kadastro Genel Müdürlüğü, kendine tahsis edilen bütçenin 5-6 katı kadar genel
bütçeye gelir sağlamaktadır. Bir başka ifadeyle, yapılan yatırımlar hem hizmet
olarak hem de kaynak ve katma değer olarak tekrar geri dönmektedir.
Tapu ve kadastro
hizmetlerinde başlatılan iyileştirmeler vatandaşımızın bürokratik zorluklarla
mümkün olduğu ölçüde daha az muhatap olması ve tapu kadastro işlemlerini en
kısa zamanda tamamlayabilmesi yönündedir. Kurum, gerekli bilgi birikimine ve
teknik düzeye sahiptir.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bu güzide kuruma gerekli mali destek ve güven
sağlandığında başarılamayacak proje veya çözülemeyecek problemler olmadığına
yapılan çalışmaları izleyerek inanıyorum. Kurumun önünü açmak ve daha modern
bir yapıya kavuşturmak amacıyla Sürekli Kurumsal Gelişim Projesi
başlatılmıştır. Eğitim ve bilgilendirme bu sektörümüzde en önemli husustur.
Yalnız hizmet verenlerin değil, hizmete aracılık edenlerin eğitimi ve
kamuoyunun bilgilendirilmesi de önem arz etmektedir.
Tapu ve Kadastro
Modernizasyon Projesi ile eski yıllarda üretilmiş tapu kadastro bilgilerini
günümüzdeki ihtiyaç ve şartlara uygun olarak bilgisayar ortamına aktararak
kullanıma sunulması çok önemlidir. Bunların yanında, gayrimenkul değerlerinin
belirlenmesi ve kayıt altına alınması alanında hukuki, teknik ve idari yapının
oluşturulması çerçevesini ve politikasını belirlemek amacıyla başlatılan
çalışma önemli bir boşluğu dolduracaktır.
E-devlet
projesinin temel bileşenlerinden birisi olan TAKBİS Projesi’nin hayata geçirilerek
yerel yönetimlerin ve ilgili kuruluşların teknik anlamda tapu ve kadastro ile
ilişkileri bağlamında doğru, güvenilir ve güncel bilgilerin zamanında sunulması
amacıyla yaygınlaştırma çalışmaları devam etmektedir. Farklı standartlarda
üretilen mükerrer haritaların ve kaynak israfının önüne geçilmesi için ülke
genelindeki tüm haritaların belli bir standartta yapılması amacıyla harita
bilgi bankası oluşturulmuştur.
15’inci ve
19’uncu yüzyıllara ait Osmanlı Devleti sınırları içerisinde kalan birçok
ülkenin tarihine ışık tutacak olan eşsiz bilgi kaynağının derlenmesi ve
korunmasını sağlayacak Tapu Arşiv Bilgi Sistemi Projesi’nin başarıyla
tamamlandığını görmekteyiz. Sürekli ölçüm yapan sabit GPS istasyonlarının
kurulması projelerinin de tamamlanmış olduğu ve işletilmeye başlanmış olduğu
bilgisi bizleri ziyadesiyle memnun etmiştir. Ayrıca, Tarım ve Köyişleri Bakanlığıyla müştereken yürütülen Tarım Reformu
Uygulama Projesi kapsamında doğrudan gelir desteği ve çiftçi kayıt sistemi
oluşturma çalışmalarına gerekli katkı ve destek verilmektedir.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; tapu ve kadastro çalışmalarının sağlıklı yürüyebilmesi
için dört önemli unsur daima göz önünde bulundurulmalıdır. Bunlar, eğitilmiş
personel, teknik donanım, mekân ve mali destektir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen
sözlerinizi tamamlayınız.
MEHMET SARI
(Devamla) – Teşekkür ediyorum.
Tapu Kadastro
Genel Müdürlüğünde artık görülüyor ki yerleşim sorunu ortaya çıkmaktadır. Çünkü
yıllık işlem hacmi 2 milyondan 6 milyona ulaşmıştır. Tapu sicil ve kadastro
müdürlüklerinin mümkünse aynı binada çalışması gerektiği inancındayım. Bu
nedenle müdürlüklerin rahat çalışabilecekleri, tapu kütüğü, harita ve diğer
bilgileri arşivleyebilecekleri kendine ait binalara ihtiyaçları vardır. Bu
konuda gerekli kaynak sağlanmalı ve desteklenmelidir. Zira,
Anayasa’mıza ve Medeni Kanun’umuza göre, tapu sicilinin düzenli tutulmasından
devlet kusursuz sorumludur. Bu sorumluluk nitelikli personellerle yerine
getirilebilmektedir. Bu personelin de yaptığı iş ve işlemlerinden dolayı zaman
aşımı olmaksızın mirasçılarına kadar uzanan sorumlulukları vardır.
Bu duygu ve
düşüncelerle sözlerimi tamamlarken 2010 yılı bütçesinin hayırlara vesile
olmasını diliyor, hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Sarı.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İzmir Milletvekili Mehmet Ali
Susam. (CHP sıralarından alkışlar)
Buyurunuz Sayın
Susam.
Süreniz dokuz
dakikadır.
CHP GRUBU ADINA
MEHMET ALİ SUSAM (İzmir) – Teşekkür ederim.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Sanayi ve Ticaret Bakanlığı bütçesiyle ilgili elli
dakikaya yakın süredir AKP Grubunun sözcüleri arkadaşlarımızın konuşmalarını
dinliyoruz.
Bugün bu bütçe
görüşülürken aslında bizi izleyen piyasalar, sanayiciler, ticaret âlemi,
esnaf-sanatkârlar neler bekliyorlar? Bir krizin içinden geçtik.
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Hâlâ devam ediyor.
MEHMET ALİ SUSAM
(Devamla) – Bu krizde Türkiye hangi dersleri çıkardı? Hangi, bu krizin
etkilerinden, sonuçlar elde ettik? Kamu ve özel sektör bu dönemde hangi işleri
yapmalıydı yapamadı? İç pazarda talebin artırılması ne durumda?
Esnaf-sanatkârın içinde bulunduğu koşullar nasıl iyileştirilebilir? Kamu
kaynakları bu bütçede ne kadar artırıldı? Organize sanayi bölgelerinin
altyapısına hangi kaynakları aktarıyoruz? Tarımda tarım kooperatifler
birliklerinin içine düştüğü finansman sıkıntılarını nasıl aşacağız? Destekleme
farklarından oluşan faizleri ne yapacağız? Üreticinin üretimdeki sıkıntısını
nasıl çözeceğiz? Bunlarla ilgili sanayideki politikaları nasıl
değerlendireceğiz ve üretimle tüketimi paralel olarak nasıl büyüteceğiz? Aynı
zamanda, dünyadaki global rekabet ortamında, ulusal
sanayiyi rekabetçi noktaya nasıl getirebileceğiz? Bu soruların cevapları için
bir tek kelime konuşuldu mu? Veyahut da bu bütçede, Sanayi ve Ticaret
Bakanlığının vizyonunda herhangi bir değerlendirme var
mı? Veya Sayın Bakanımız bu konularda hangi değerlendirme, bu kriz döneminin,
içinde bulunduğumuz durumun doğru tahlilini yapıp hangi vizyonla
yeni bir sanayi stratejisinin ortaya konulacağını ve bu sanayi stratejisiyle
bundan sonraki sürecin doğru değerlendirilebileceği konusunda bize umut veya
ışık vermiştir?
Sayın Bakan,
geçen gün, kredi derecelendirme kuruluşlarının Türkiye’nin notunu artırmasıyla
ilgili olarak “Bakın, kredi derecelendirme kuruluşları bizim notumuzu
arttırıyor. İşte, Başbakanın dediği ‘Kriz teğet geçti.’ İşte, biz bunu
söylemiştik, biz en az etkilendik.” diyor. Bir Sanayi Bakanı olaya Başbakanın
sözünü doğrulatma açısından bakmamalı. Bir Sanayi Bakanı olaya, sanayinin
içinde bulunduğu durum nedir ve gerçek nedir, o açıdan bakmalı.
Peki, bu not
artışına piyasa ne diyor bir de ona bakalım: Piyasa diyor ki bu konuda Sayın
Bakanım, piyasa “Kredi derecelendirme şirketlerinin rating
notumuzu artırmasına, sadece bankaların ve kamunun kredi borçlarını geri
ödemedeki olay olarak bakıyor. Ekonominin geri kalanında iyileşmeye dair bir
not yükselmesi yoktur.” diyor. Bunu kim diyor? Türkiye Odalar ve Borsalar
Birliği Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu
söylüyor.
SANAYİ VE TİCARET
BAKANI NİHAT ERGÜN (Kocaeli) – Piyasa mı o?
MEHMET ALİ SUSAM
(Devamla) – Evet, piyasadır. Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği Türkiye
piyasasının göstergesidir.
Peki, Rifat Hisarcıklıoğlu’nun
değerlendirmesi doğru değilse dün sizin katıldığınız Birinci Girişimci
Kurultayında genç girişimcilere sorulan sorularda, anket sorularında hangi
cevaplar çıktı? Soralım, bakalım. Girişimciye soruyorlar: “En büyük engel
olarak neyi görüyorsunuz?” Finansmana erişim ve finansmana erişimdeki zorluk,
yüzde 23. “TOBB Genç Girişimci Kurulunun en çok hangi alanda faaliyet
göstermesini istiyorsunuz?” Genç girişimcilere yönelik kamu desteklerinin
artırılması. Kamunun genç girişimciye desteğinin olmadığı, yüzde 40,5.
İşte en önemli nokta. Soruyorlar: “2009’da yaşanan ekonomik sıkıntılar küresel
ekonomideki krizden mi kaynaklandı?” “Evet, küresel kriz tek nedendir.” diyen
yüzde 27, “Hayır, Türkiye’deki ekonomik problemler krizi derinleştirmiştir.”
yüzde 73.
Sayın Bakanım,
işte piyasa bu. Dün bin tane genç girişimci geldi. Bu genç girişimcilerin
anketlerinde bir siyasi mülahaza yoktur, piyasanın içinden çıkan insanların
değerlendirmesidir. Bu kriz, dünya krizinden daha çok Türkiye'nin kendi
krizidir ve bu krizin en ürkütücü boyutunu işsizliğin, bütçe açığının,
finansmana erişme zorluğunun ve bürokratik engellerin ötesinde siyasal
kutuplaşma olduğunu söylüyor. Bir ülkede siyasal kutuplaşmayı önleyecek kimdir?
İktidardır, ülkedeki siyasal iklimi ılımanlaştıracak olan iktidardır.
Aynı şekilde,
“Bugün, ekonomik krizle mücadelede politikalardan hangisi en etkili olacaktır?”
sorusuna verilen cevap: İç tüketimin desteklenmesi, yüzde 34 vergi yükünün
azaltılması. Bunlar Hükûmetin sorumluluğu değil
midir? İç talebi artırmak yerine, iç talebi daraltan; memura, işçiye, emekliye
para vermeyen; Amerika piyasalara harcama çeki verirken 1 kuruş bu insanlara
artırım yapmayan; emekliyi 11 liraya, memuru 8 liraya mahkûm eden anlayışlar iç
talebi canlandırabilir mi?
Peki, “İç pazarda
toparlanma gözüküyor mu?” diye soruyorlar. Yüzde 38’i “Kısmen gözüküyor.”
diyor, yüzde 51’i “Hayır, gözükmüyor.” diyor, yani yüzde 90’ı piyasada iyileşme
olmayacağını söylüyor –bu rakamlar burada- ve ihracatla da ilgili aynı
rakamlar… Yüzde 41 “kısmen”, yüzde 48,5 “Hiç gözlenmiyor.” diyor.
“2010 yılında
şirketlerinizde istihdam artacak mı?” sorusuna da yüzde 84 oranında
artmayacağını söylüyorlar.
İşte, piyasa bu
Sayın Bakanım. Siz, Başbakanın sözünü doğrulamak yerine piyasanın sözüne kulak
verip çözüm bulmalısınız.
Sayın Bakanım,
zamanım kısıtlı olduğu için bir şey daha söyleyeceğim. Bürokratlar bu bütçeyi
hazırlarken hiçbir özen göstermemişler. Bu bütçe, kes, yapıştır, kopyala
bütçesi.
Bakın, bu
bütçede, hazırladığınız 2010 bütçe tasarısında, bütçenin hizmet gerekçesi ve
hedeflerlinde “Teftiş Kurulu Başkanlığının 507 sayılı Esnaf ve Sanatkârlar Üst
Kuruluşları Kanunu” diyor. Bakanlığınız, 2005 yılında 507 sayılı Yasa
değiştirildi, 5362 oldu, dört yıl geçmiş, daha bu Yasa’nın değiştirildiğini
bilmiyor. Böyle bir anlayışla hazırlanan bütçede ne hayat olur? (CHP
sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)
İkincisi:
Trakya’da toplantı yaptınız. Yaptığınız toplantıda -zamanım kısa olduğu için
söylemek istiyorum- hipermarket yasasını hazırlayıp hızla şubat, martta
getireceğinizi söylemişsiniz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen
sözlerinizi tamamlayınız.
MEHMET ALİ SUSAM
(Devamla) – Bu kürsüde onlarca kez sordum. 2007’de, 2008 bütçesi görüşülürken
Sanayi Bakanı: “Hazırlıyoruz, getireceğiz.” dedi.
OKTAY VURAL
(İzmir) – Bir ay içinde.
MEHMET ALİ SUSAM
(Devamla) – Şimdiki Bakan, şimdiki Meclis Başkanı, ondan sonra “Sanayi
Bakanıyla konuştum. 2008 Şubatında gelecek.” Dedi, “2009’da gelecek.” dedi
Sanayi Bakanı Zafer Çağlayan ve Zafer Çağlayan kitap bastırdı: “Neler yaptık?”
Bakın 56’ncı sayfasına: “Alışveriş Merkezleri, Büyük Mağazacılık, Zincir
Mağazalar Kanun Tasarısı Taslağı’nı dünyadaki uygulamaları incelenerek,
görüşler alınarak serbest piyasa doğrultusunda Başbakanlığa sevk ettik, yaptık.”
diyor.
Siz diyorsunuz
ki: “Hazırlık yapıyoruz. Martta veya şubatta göndereceğiz.” Bu, piyasayı
oyalamaktır, bu kanunu çıkarmama niyetinizin açık bir göstergesidir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen,
sözünüzü bağlayınız Sayın Susam.
OKTAY VURAL
(İzmir) – Dilin kemiği yok ki işte.
MEHMET ALİ SUSAM
(Devamla) – Onun için bu piyasada bu küçük işletmeler yok olurken, bu konuda
piyasada bu pazar günü İzmir’de Alman elektronik devi ile Amerikan elektronik
devi rekabet için kıyasıya yarışırken ulusal sanayinin yok olduğu, pazarın
büyük global sermaye şirketlerine teslim edildiği bir
ortamda bu bütçe görüşülüyor. Onun için hızla size görev düşüyor. Ya bunu
yapacaksınız ya ilk seçimde iktidardan gideceksiniz.
Saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
ZEKERİYA AKINCI
(Ankara) – Bunlar gitmeden bu yasa gelmez zaten. Bunlar gidecek, o yasa
gelecek.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Susam.
Hatay Milletvekili Gökhan Durgun.
Buyurunuz Sayın
Durgun. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz yedi
dakikadır.
CHP GRUBU ADINA
GÖKHAN DURGUN (Hatay) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Sanayi ve Ticaret
Bakanlığına bağlı Millî Prodüktivite Merkezi ve Rekabet Kurumunun bütçeleriyle
ilgili olarak Cumhuriyet Halk Partisi adına söz almış bulunmaktayım. Yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Ekonomik krizin
Türkiye'yi derinden etkilediği bu süreçte, 2010 yılı bütçesinin ülkemiz
ekonomisinin sorunlarını çözecek, çiftçiye, işçiye, memura, çalışana, esnafa,
iş arayan işsize umut verecek bir bütçe olmasını isterdim. Ne yazık ki yatırım
ve üretim yerine faizi temel alan, çalışanların haklarını gerileten, ücret ve
maaş artışlarını sınırlayan, istihdamı daraltan, yeni vergiler ve vergi
artışları öngören bir bütçeyle karşı karşıyayız.
Değerli
arkadaşlarım, bir bütçe yapılırken ülkenin içinde bulunduğu durum göz önüne
alınarak yapıldığı takdirde o bütçe halkın bütçesi olur ve toplumun içinde
bulunduğu sorunlara çözüm getirilir.
Şimdi, ülkemize
bir bakalım. Ülkemiz ne durumda? Ülkemizin sorunlarının çözümüne dair bu
bütçede ne var?
Değerli
arkadaşlarım, taşlı sopalı, kimi zaman da silahlı sokak çatışmalarının
yaşandığı, şiddetin şehirlerin sokaklarına ve caddelerine indiği, belediye
otobüslerinin, polis araçlarının yakıldığı, molotofkokteylleriyle
ve havai fişeklerle evlere, iş yerlerine saldırılar düzenlendiği, karakolların,
polis ve askerî lojmanların saldırıya uğradığı, evlerin ve iş yerlerinin
kundaklandığı, çok acı ama, hatta Türk Bayrağı'nın
yırtıldığı, özelleştireceğiz diye inat ettiğiniz Tekelin işçilerinin bu soğukta
sokaklara döküldüğü, dayak yediği, AKP Genel Başkan Yardımcısının dahi sokakta
yürürken işçilerin tacizine maruz kaldığı, Başbakanın gittiği her yerde “açım”
diyen vatandaşların tepkisiyle karşılaştığı, itfaiye çalışanlarının sokaklara
döküldüğü, Devlet Demiryolları personelinin eylemle iş bıraktığı,
milletvekillerinin gazlı biberli saldırıya uğradığı, 1 milyon insanın son bir
yılda işini kaybettiği, 64.292 iş yerinin kapandığı, halkın yüzde 74’ünün borç
içinde olduğu, Silopi’den dağdan inenlere, 34 kişiye, İçişleri Bakanlığı
Müsteşarının, MİT Müsteşarının, Emniyet yetkililerinin, valilerin, savcıların,
hâkimlerin Hükûmet tarafından gönderildiği,
İmralı’dakinin talimatıyla “İstifa etmeceğiz.” diyen milletvekillerinin bu çatı
altında bulunduğu, savcıların, hâkimlerin ve birçok insanın dinlendiği,
ülkemizin kendi içinde hızla bir etnik ayrışmaya sürüklendiği, Türkiye'nin iç
ve dış güvenliğinden sorumlu Türk Silahlı Kuvvetlerine karşı gerçekle ilgisi
olmayan imalı beyanların Hükûmetin yetkililerince
ifade edildiği, “Her türlü planımız var.” deyip hukuku arkadan dolanma
anlayışında olan bir YÖK Başkanının görevde bulunduğu, her türlü yolsuzluğun,
hukuksuzluğun ve usulsüzlüğün yaşandığı, en az oy alanların sizin gibi
düşündükleri için rektör olarak atandığı, “Türklük kavramı Anayasa’dan
çıkarılsın.” diyenlerin Mecliste olduğu bir Türkiye’yle karşı karşıyayız. İşte,
ülkenin geldiği nokta bu değerli arkadaşlarım. Türkiye’yi yedi yılda getirdiğiniz
nokta bu. Bu tablonun iyi olduğunu söylemek, düşünmek mümkün mü? Peki, bu
sorunların çözümüne yönelik bir bütçe midir bu görüştüğümüz 2010 yılı bütçesi?
Değerli
arkadaşlarım, bu doğru değildir. İşsizlik oranının yüzde 20’lere ulaştığı
ülkemizde yatırımı, üretimi, istihdamı teşvik etmeyen, ücretleri artırmayan
2010 yılı bütçesi, geçmiş yıllarda olduğu gibi vatandaşlarımızın üzerinden yine
siyasi istismar konusu olarak ortaya çıkacaktır.
2010 yılı
bütçesi, yatırımlara kaynak ayırmamıştır, ekonomik krizden çıkış ve işsizliğin
azaltılması için bir politika ortaya konmamıştır. Bu durumda, Hükûmetin ve hazırlanan bütçenin işsizliğe ve ülke
sorunlarına çözüm getirmeyeceği ve yoksulluk sınırının her gün daha da artacağı
ortaya çıkmaktadır. Türkiye’de bugün kayıtlı yoksul sayısı her 4 kişiden
1’idir. İşte AKP Hükûmetinin gerçeği bu. İşte
getirdiğiniz nokta bu, Türkiye’yi.
Bu bütçede
yatırımlara ayrılan pay ne kadardır biliyor musunuz? Yüzde 1,9. İşçiye,
çiftçiye, emekliye, dula, yetime ayrılan pay yüzde 5,9 yani toplam millete
ayrılan pay yüzde 7,8; bütçenin geriye kalan yüzde 92,2’si ise başka kesimlere
aktarılmış durumda.
Hazırlanan 2010
yılı bütçesinin her kuruşunda bu milletin memurlarının, çiftçilerinin,
esnafının hakkı vardır. Ancak ne yazık ki bu bütçede esnaf, memur, çiftçi, halk
bulunmamaktadır.
Değerli
arkadaşlarım, bu gidiş iyi bir gidiş değildir. Bir an önce, ülkenin
gerçeklerinin farkına varın ve girdiğiniz bu yanlış yoldan dönün. Bu kürsüde
ettiğiniz yemini hatırlayın.
Bakın, Büyük
Atatürk, Türk Gençliğine Hitabesi’nde ne diyor: “Cebren ve hile ile aziz
vatanın, bütün kaleleri zapt edilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün
orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir.
Bütün bu şeraitten daha elim ve daha vahim olmak üzere –Burası çok önemli,
altını çizerek okuyorum- memleketin dâhilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve
dalalet ve hatta hıyanet içinde olabilirler. Hatta bu iktidar sahipleri şahsi
menfaatlerini, müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit etmiş olabilirler.
Millet, fakruzaruret içinde harap ve bitap düşmüş
olabilir.
Ey Türk
istikbalinin evladı! İşte, bu ahval ve şerait içinde dahi, vazifen; Türk
İstiklal ve Cumhuriyetini kurtarmaktır! Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki
asil kanda mevcuttur!”
Ben de Atatürk’e
bu kürsüden cevap veriyorum: İstikbal ve cumhuriyeti korumak mecburiyeti hasıl olursa, bulunacağımız ahval ve şerait ne olursa olsun
kudret ve cesaretimizi damarlarımızdaki asil kandan alarak bütün engelleri aşıp
her güçlüğü yenmek azmindeyiz.
Türk gençliği
olarak özgürlüğün, bağımsızlığın, egemenliğin, cumhuriyetin ve devrimlerin
yılmaz bekçileriyiz.
Her zaman ve her
yerde ve her durumda Atatürk ilkelerinden ayrılmayacağımıza, çağdaş uygarlığa
geçmek için bütün zorlukları yeneceğimize namus ve şeref sözü verip kendimizi
Türk milletimize adarız.
Bu duygu ve
düşüncelerle sözlerime son verirken bu bütçenin hayırlı olacağını düşünmüyorum.
Genel Kurulu
saygı ve sevgiyle selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Durgun.
Denizli
Milletvekili Ali Rıza Ertemür.
Buyurunuz Sayın Ertemür. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
ALİ RIZA ERTEMÜR (Denizli) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri, Küçük ve Orta Ölçekli Sanayii
Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığı bütçesi üzerine Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle sizleri ve ekranları
başında bizleri izlemekte olan vatandaşları şahsım ve grubum adına saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, ülkemiz, tarihinde daha önce hiç olmadığı kadar zor bir
dönemden geçmektedir. Yanlış ekonomik ve sosyal politikalar, atılan yanlış ve
tehlikeli adımlar, eğitimden sağlığa, güvenlikten işsizliğe kadar pek çok alanı
ve vatandaşlarımızı derinden etkilemektedir. Vatandaşlarımızın çoğu geleceğe
ilişkin ciddi endişeler taşımaktadır. Bu duruma gelinmesinde AKP İktidarının da
payı büyüktür.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bütçesini görüştüğümüz Küçük ve Orta Ölçekli Sanayii Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığı,
ekonomimizin bel kemiği olan esnaf ve sanatkârlarımızı doğrudan ilgilendiren
bir kurumdur. KOBİ’ler, sanayileşmenin, sağlıklı bir sosyal yapının, gelir
dağılımındaki dengenin ve ticaretteki dinamizmin sürükleyici faktörü ve
ekonominin de vazgeçilmez unsurudur. Ürettiği mal ve hizmetle ekonomiye can
veren, katma değer yaratan, istihdamın yükünü çeken esnaf ve sanatkârlarımız,
bütün gayretlerine ve iyi niyetli çalışmalarına rağmen artık ayaklarının
üzerinde duramaz hâle gelmişlerdir. Bu kesimin çökmesi, “ekonominin çökmesi,
üretimin durması, milyonlarca işsize yenilerinin eklenmesi” demektir. Son bir
yılda kapanan iş yeri sayısı 64.292’ye ulaşmıştır. Bunlara kayıt dışı
işletmeler dâhil değildir sayın milletvekilleri. Esnafımız çekini ve senedini ödeyemez
duruma gelmiştir; bırakınız çeki, senedi ödemeyi, pek çok işletme elektrik ve
su paralarını dahi ödeyemez durumdadır.
Tüm bu
olumsuzluklar karşısında esnaf ve sanatkârların büyük umutla beklediği can suyu
kredisi ne yazık ki tam bir fiyaskoyla sonuçlanmıştır. KOSGEB tarafından
kullandırılan bu krediye kredi şartları nedeniyle işletmelerin büyük bölümü
başvuru dahi yapmamıştır. Bu krediye başvurmak için “son bir sene içinde sicili
temiz olmak” şartı aranırken krediyi sağlayan bankalar kredi başvurusu yapan iş
yerlerinden ekstra şartlar istemektedirler. Zor durumda olan esnaf ve
işletmelere yönelik olarak çıkartılan kredi paketi ne yazık ki başvuru
koşulları ve bankaların tutumu nedeniyle amacını ve işlerliğini yitirmiş
durumdadır. Ne yazık ki KOSGEB, asli görevi olan KOBİ’lere destek verme
görevinden yavaş yavaş uzaklaştırılmaktadır; giderek
bankalar ile iş birliği ve kredi faiz desteği veren bir kurum hâline
dönüşmektedir. KOSGEB’in asıl destek mekanizmalarına acilen ivme kazandırılması
gerekmektedir.
Değerli
milletvekilleri, küçük işletmelerin en önemli sorunlarından biri de ağır vergi
yükü ve sosyal güvenlik primleridir. Bugün, ülkede her 3 BAĞ-KUR’ludan 2’sinin Sosyal Güvenlik Kurumuna prim borcu
bulunmaktadır. Krizin etkisiyle borçlu sayısı son bir yılda hızla artmıştır.
Esnaf ve sanatkârlarımız yüksek girdi fiyatları nedeniyle uluslararası piyasada
rekabet şansını kaybederken âdeta diğer ülkelerin açık pazarı hâline gelmiştir.
Türk sanayicisi, ara mallarda Batı ülkelerinin, nihai mallarda ise Uzak Doğu’nun
dayanılmaz, yıkıcı rekabeti karşısında ezilmekte, ya kapasite düşürmekte ya da
üretimini tamamen bırakmaktadır.
Değerli
milletvekilleri, Sayın Başbakana göre teğet geçen kriz, TÜİK verilerine göre
Türk sanayicisini felç etmiştir. Büyüme rakamları -bu durumun- ve işsizlik
bunun en önemli göstergelerinden biridir. Büyüme rakamları ve işsizlik verileri
umut verici değildir. Türk sanayicisi bu denli ağır bir üretim düşüşünü bundan
önceki hiçbir kriz döneminde görmemiştir. Nitekim 2009 yılının ilk çeyreğinde
Türkiye ekonomisi yüzde 14,7 oranında daralmıştır. Böylece, 2009 yılının ilk
dokuz aylık döneminde bir önceki yılın aynı dönemine göre ekonomi yüzde 8,4
oranında küçülmüştür. 2009 yılının ilk on aylık döneminde sanayi üretimi yüzde
13,1 oranında azalırken imalat sanayisindeki azalış yüzde 14,6’yı bulmuştur.
İşsizlik oranları ise 2009 yılının Ocak ayından itibaren hızlı bir yükselişe
geçmiş olup 2009 yılının Şubat ayında yüzde 16,1 oranıyla tüm zamanların en
yüksek düzeyine çıkmıştır.
Ülke içinde yatırıma
ve üretime önem vermeyen, istihdam yaratamayan bir ekonominin içine düşeceği en
önemli girdap gelir dağılımındaki bozulma ve toplumun hızlı
yoksullaştırılmasıdır. Ancak daha da acısı, AKP Hükûmetinin
yoksulluktan kurtulmayı ve insanca yaşamayı temel bir insan hakkı olarak değil,
bir ihsan, bir lütuf olarak algılamakta oluşudur. AKP Hükûmeti,
bir taraftan ülke kaynaklarını sorumsuzca, savurganca harcarken diğer taraftan
yoksulluk yardımını siyasi ve partizanca bir tutumla oy aldığı seçmenine
dağıtmakta bir sakınca görmemektedir.
Özetle, değerli
milletvekillerimiz, ülkemiz bu yıl da büyümeyecek, fakirleşecek, işsizlik
artacak. Bu rakamlar vatandaşımızın yaşamakta olduğu gerçekleri ifade
etmektedir.
Peki, madalyonun
diğer yüzü yani iktidar ve yakın çevresinin durumu nedir, bir de ona bakalım:
Halk Bankası, esnaf ve sanatkârlara veremediği krediyi Sayın Başbakanın
damadına ATV ve Sabah gazetesi satışı nedeniyle bir günde vermiştir. Başbakanın
çocukları gemi ve kuyumcu firması sahibi olurken bakan çocukları TOKİ’lerden ballı ihaleler almıştır. Hak arayan Tekel
işçilerine, milletvekillerine tazyikli su ve biber gazıyla müdahale eden
iktidar, başbakan yardımcısının oğlunu Tekel Yönetim Kuruluna atamıştır. Bir
bakanın oğlunun Yönetim Kurulunda olması siyasi etik olarak doğru değildir,
derhâl istifa etmelidir. Sayın Başbakanın her fırsatta ifade ettiği halkın
çocukları ise 547 milyon asgari ücretle ölüm pahasına maden ocaklarında
çalıştırılmaktadır. İşte sizin yani AKP’nin adalet anlayışı budur.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen
sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurunuz.
ALİ RIZA ERTEMÜR
(Devamla) – Teşekkür ederim Başkanım.
Değerli
milletvekilleri, küçük işletmelerin sorunlarıyla mücadele konusunda muhalefet
olarak her zaman katkıya açığız. KOBİ’leri organize edebilecek, doğru biçimde
yönetebilecek bir bakanlık, KOBİ ve esnaf bakanlığı kurulmalıdır. Burada asıl
yapılması gereken, KOBİ’lere hizmet vermesi için kurulmuş bulunan Halk
Bankasının asli vazifesine dönmesidir.
2010 yılının zor
geçeceği ortadadır değerli milletvekilleri. Varılan bu olumsuz tabloya rağmen
2010 yılı bütçesinin ve 2010 yılının tüm ulusumuza hayırlı olmasını diliyor,
hepinizi saygıyla ve de sevgiyle selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Ertemür.
Balıkesir
Milletvekili Ergün Aydoğan. (CHP sıralarından
alkışlar)
Buyurunuz Sayın Aydoğan.
CHP GRUBU ADINA
ERGÜN AYDOĞAN (Balıkesir) – Teşekkür ederim.
Sayın Başkan,
yüce Meclisin değerli üyeleri; 2010 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısı’nın Türk Patent Enstitüsü ve Türk Standartları Enstitüsü konularında
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi ve bizi
izleyenleri saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.
Türk Patent
Enstitüsü Türkiye'de sınai mülkiyet sisteminin
altyapısını oluşturan bir kurumdur. Ülkemiz, patent almak ve marka oluşturmak
konusunda Avrupa'nın ne yazık ki gerisindedir. En somut örnek üniversitelerdir.
Patent başvurularında öncü olmaları gerekirken, yabancı üniversitelerin
Türkiye'deki patent sayısı 400 civarındayken Türk üniversitelerinin aldığı
patent sayısı yalnızca 30’dur.
Türk Standartları
Enstitüsünün görev ve işlevlerine ilişkin yeni yasa yıllardır gündemde, hâlen
çıkmış değil. Bu önemli bir sorun. Belki de bu yasal düzenleme yapılmadığı için ülkenin standardı maalesef
bozulmuş durumda. Öyle bir bozukluk yaşıyoruz ki AKP kadrolaşması, bütün
alanlarda olduğu gibi, Patent Enstitüsünde de maalesef devam ediyor. AKP’de
bugüne kadar 7 bayan milletvekilinin eşi bürokraside. AKP Milletvekili Aşkın Asan’ın eşi Prof. Habip Asan Patent Enstitüsünün başına
getirilmiş ve bununla ilgili de savcılıkta davalar açılmış, dava da devam
etmekte. Dava -iddia- konusu öyle bir konu ki resmî kamu
görevinin gereklerine aykırı hareket etmek, görevinin sağladığı nüfuzu kötüye
kullanmak, görevinin gereklerini yapmakta ihmal ve gecikme göstererek, hileli
davranışlarda bulunarak kişilerin ve kamunun zararına neden olmak, kişilere
haksız bir kazanç sağlamak ve resmî kamu sıfatıyla yalan beyanda bulunmak,
personel arasında ayrımcılık yapmak. Patent Enstitüsünün başına
getirilen AKP milletvekilinin eşinin savcılıkta davası maalesef devam ediyor.
Tabii, ülkede, “Hukukun arkasını dolanabiliriz.” ifadesi eğer YÖK Başkanınca
söyleniyorsa, YÖK’ün başındaki yetkili bunu söylüyorsa, hiç kuşku yok, AKP
bayan milletvekillerinin eşlerinin bulunduğu Patent Enstitüsü Kurumu Başkanı ve
görevlileri de bu hukuksuzlukları yaparlar.
Değerli
arkadaşlarım, bütçe görüşmelerinde bütçe dışında konuşmalar yapıldığı
söyleniyor. Evet doğrudur, çünkü 2009 bütçesi tam bir
faciaydı. Geçen yıl Hükûmetin açıkladığı bütçe
hedefleri tutmamış, yüzde 100’ün üzerinde yanılma olmuş, bırakın yüzde 4 büyüme
hedefini, yüzde 6 küçülme yaşanmış. Bütçe açığının 10 milyar olacağı söylenmiş,
6 kat yanılmayla 62 milyar olmuştur. Bu yıl da yüzde 3,5 büyüme ve 50 milyar
bütçe açığı hedefleniyor. Nasıl inanalım; böylesi hesap hatası yapan bir
yönetim anlayışına, 2009 yılında yüzde 100 yanılan Hükûmet
bütçesine nasıl inanıp güvenecek, nasıl yatırım yapacak? Hükûmetin
hatalarının bedelini vatandaş, açlık, yoksulluk, sefalet, işsizlik; çek
mağdurları, kapanan iş yerleri olarak ödüyor.
Değerli
arkadaşlarım, hesapsızlığı ve beceriksizliği sakın ola küresel krize
bağlamayın. Siz “Kriz bizi etkilemez, kriz bizi teğet geçecek, bizde TOKİ var,
biz krizi fırsata çevireceğiz.” dediniz. Şimdi deyin ki: Biz krizi göremedik,
krizi yönetemedik. Ama burada AKP yöneticilerinin, yedi yıllık süre içerisinde
yaşanan olumsuzlukları ve son iki yıldaki bütün olumsuzlukları, hiç etkileri
yokmuş gibi, küresel krize bağladıklarını görüyoruz.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Sayın Başbakan ve Hükûmetin
bakanına, biraz önce bütçede olduğu gibi, nasıl inanacağız? Devlet Bakanı Sayın
Arınç Danıştayla ilgili bir
ifadesinde diyor ki: ”Ben espri yaptım, bu gerçek düşüncem değil.” Peki, bir
bakanın, sorumluluk taşıyan bir bakanın fikirlerinin gerçek olup olmadığını,
espri olup olmadığını nasıl anlayacağız?
Sayın Başbakan
zaman zaman muhalefetin katkı yapmadığını… “Böyle
muhalefet olur mu? Öneriniz varsa anlatın, düşüncenizi, çözüm yolunuzu
söyleyin, katkıda bulunun.” diyor. Aynı Başbakan Cumhuriyet Halk Partisinin
Sayın Genel Başkanı Deniz Baykal’ın işsizlikle ilgili önerileri karşısında “Sen
kim oluyorsun, fikrini kendine sakla!” diyor, “Sana mı soracağım, sen ne
anlarsın!” diyor. Kendileri çok anladığı için, bildiği için ekonomi bu hâle
geldi. İşsizlik tarihî rekorlar kırıyor, çalışanlar işini kaybediyor. Her taraf
satılıyor ve çalışanları, hakkını arayanları da sokaktaki işsizlerle tehdit
ediyor.
Değerli
milletvekilleri, ülke yönetenlerin görevi işsizleri, çalışanları işsizlikle tehdit
etmek değildir; işsizlere iş bulmakla birlikte, çalışanların yaşam koşullarını
iyileştirmek olduğu gibi, gelirlerini de artırmaktır.
Başbakanın sabah
başka akşam başka konuştuğu, dün söylediğini ertesi gün inkâr ettiği biliniyor.
Aynı Başbakan başkalarıyla ilgili, özellikle Genel Başkanımızla ilgili sabah
başka akşam başka söylediğini ifade ediyor ama Sayın Başbakanın bu konuda ne
kadar yetenekli, ne kadar maharetli olduğunu hepimiz biliyoruz. Biz şimdi,
biraz önce bütçenin inanılırlığı olmadığı gibi Başbakanın hangi sözüne
inanacağız? Sabah “Tanımıyorum.” dediği Ofer’i
öğlen tanıdığını, akşam da “Birkaç kez birlikte oldum.” diyen Başbakana mı,
gömlek değiştiren Başbakana mı, demokrat Başbakana mı…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen
sözlerinizi tamamlayınız.
ERGÜN AYDOĞAN
(Devamla) – …demokrasiyi araç gören Başbakana mı, “İnadına demokrasi.” deyip
hakkını arayan çalışanları havuza döktüren, pis su sıkan, biber gazı sıktıran
Başbakana mı, hangisine inanacağız değerli milletvekilleri?
AKP sözcüleri,
bütçe görüşmelerinde, yaşanan olumsuzlukların global
krizden kaynaklandığını, vatandaşın mağdur edilmediğini, faturanın vatandaşa
ödettirilmediğini söylüyorlar. Lütfen sokağa çıkıp baksınlar, görsünler bu
uygulamalardan, Hükûmetin ekonomi politikalarından
vatandaşın ne kadar etkilendiğini?
Bakın, değerli
arkadaşlar, Sayın Başbakan diyor ki: “Türkiye'nin borcu leblebi çekirdek.
Demokrasi araçtır.” Diyor ki Sayın Başbakan: “Her üniversite bitiren iş sahibi
olur diye bir kaide yok.” Ve diyor ki: “Büyük Orta Doğu Projesi’nin Eş
Başkanıyım.” Bir başka konuşmasında bunun aksini söylüyor.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Aydoğan, lütfen sözünüzü bağlayınız.
ERGÜN AYDOĞAN
(Devamla) – Diyor ki Sayın Başbakan: “Değiştim, gelişerek değiştim.” 2002’de.
Aynı Başbakan diyor ki: “Asla Değişmem.” 2006, bir röportajında. Yine Başbakan
diyor ki: “Hem laik hem Müslüman olunmaz, ya Müslüman olacaksın ya laik. İkisi
bir arada olunca ters mıknatıslama yapar. Mümkün değil, ikisi bir arada olmaz.”
Bunları çoğaltmak mümkün değerli milletvekilleri, değerli arkadaşlarım.
Bugün görüşmekte
olduğumuz 2010 yılı bütçesinin de, 2009 yılında olduğu gibi, ülkemizde yaşanan
sorunları çözmeyeceği, vatandaşın refah seviyesini yükseltmeyeceğini biliyoruz
ama bütün bunlara rağmen bu 2010 yılı bütçesinin ülkemize, milletimize,
ulusumuza hayırlı olmasını diliyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Aydoğan.
Muğla
Milletvekili Fevzi Topuz.
Buyurunuz Sayın
Topuz. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz on
dakika.
CHP GRUBU ADINA
FEVZİ TOPUZ (Muğla) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2010 Mali Yılı
Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı’nın Bayındırlık ve İskân Bakanlığı ve
Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü bütçesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına görüşlerimizi belirtmek üzere söz aldım. Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, Bayındırlık ve İskân Bakanlığı, kamu hizmetlerinde memleketin
imarıyla ilgili işlerini yürütmekle görevli kuruluşların en başında gelir.
Cumhuriyetle birlikte, bazı istisnalar dışında, yapımla ilgili bütün
kuruluşları bünyesinde toplamış ve onları yönlendirmiştir.
Ülkenin
modernleşmesi ve kalkınması Bayındırlık ve İskân Bakanlığı faaliyetleriyle
doğrudan ilişkilidir. Bakanlık, bugüne kadar, ülkemizin gelişme ve kalkınma
süreci içinde merkezî yönetimin yatırımlarını gerçekleştiren bir yapısıyla
önemli sorumluluklar üstlenmiştir.
Bayındırlık ve
İskân Bakanlığının misyonu, ülke genelinde teknolojiyi
ve bilimsel gelişmeleri kullanarak sürdürülebilir sağlıklı kentleşme ve
yerleşme için etüt, plan, proje, yapım, denetim ve afet hizmetlerini
düzenleyici ve denetleyici bir yaklaşımla yapmak ve yaptırmak olarak
tanımlanmıştır.
AKP hükûmetlerinin iktidara gelmesinden sonra Bakanlığın görev
alanı hızla daraltılmış olup neredeyse tasfiye sürecine girmiştir. AKP’nin bu
politikaları sonucunda, Bakanlığın verdiği kamusal mal ve hizmetler önce
parçalara bölünmüş, sonra da bazıları diğer bakanlıklara bağlanmış, önemli bir
bölümü de kamu hizmetlerinden çıkarılmıştır. Karayolları Genel Müdürlüğünün
Ulaştırma Bakanlığına bağlanması, imar planı yapma ve onarma yetkisinin
Özelleştirme İdaresiyle, TOKİ’yle ve diğer birimlerle
paylaşılmak zorunda kalınması, Afet İşlerinin kapatılacak olması, kamu
yatırımlarıyla ilgili görevlerin de TOKİ’ye, il özel
idarelerine, köylere hizmet götürme birliklerine terk edilmesi karşısında
Bayındırlık ve İskân Bakanlığının varlığı tartışılır hâle gelmiştir. Bilindiği
gibi, İller Bankasının tasfiyesine yol açacak çalışma yapılmaktadır. Tapu ve
Kadastro Genel Müdürlüğünü de başka bir bakanlığa bağladığınız takdirde
Bayındırlık ve İskân Bakanlığına gerek kalmayacaktır.
Değerli
milletvekilleri, planlama ve yapılaşma alanında birçok kurumun görev ve
yetkilerinin bulunması, her kurumun kendi sektörü açısından planlama ve
yapılaşmaya açılması, planlama bütünlüğünü kavrayan stratejik bir belgenin
bulunmaması, kurumlar arasında koordinasyonun yeterince sağlanamaması ile
yaşanan sorunlar Bayındırlık ve İskân Bakanlığının görevini tam yapamamasından
kaynaklanmaktadır. Söz konusu sorunların çözümüne yönelik ülke çapında fiziki
planlamaya ve imara dayalı genel ilke, strateji, standart, usul ve esasların
tek elden belirlenmesine ihtiyaç duyulmaktadır.
“Değişen planlama
anlayışı, planların yerelde katılımcı süreçlerle hazırlanmasını gerekli
kılmakla beraber kentlerin ve nüfusun ülke mekânında dengeli dağılımının
sağlanabilmesi, kaynakların rasyonel kullanılabilmesi, bölgeler arası
gelişmişlik farklarının azaltılabilmesi, ülke mekân strateji belgesinin
hazırlanmasını artık zorunlu kılmaktadır.” Bu söz Sayın Bakana ait. Eğer bir
şeyleri doğru tespit ediyorsanız, tespitleriniz doğrultusunda derhâl harekete
geçmeniz gerekmektedir. İktidarda olduğunuzu unutuyorsunuz, şikâyet edeceğinize
çözüm yolları bulunuz. Eğer yapamıyorsanız o zaman da çekilirsiniz, yapacak
olan gelir, istenen kanunları çıkarır ve uygular, kısaca gereğini yapar.
Değerli
milletvekilleri, ülkemizdeki konutların yüzde 40’ı kaçak veya ruhsatsızdır,
Yapı Kullanma İzin Belgesi esas alındığında bu oran yüzde 67’ye çıkmaktadır.
Kaçak ve ruhsatsız yapılar, kent planlamasına ilişkin sorunlar yarattığı gibi,
insanların can ve mal güvenliğini tehdit etmektedir. 17 Ağustos depreminin
sonrasında yapılan taramalar göstermiştir ki ülkemizdeki bina stokunun yüzde
10’unun yenilenmesi, yüzde 30’unun onarılması gerekmektedir. Bunun anlamı
ülkemizdeki konutların yüzde 40’ının oturulabilir durumda olmadığıdır. Yapı
Denetimi Kanunu’nun bugüne kadar geçen süredeki uygulamasında çok ciddi
sorunlar yaşanmıştır. Bu sorunlar Kanun’un çıkarılma amacına gölge düşürmüş,
gerek yapı sahipleri ya da yüklenicileri gerek yapı denetim kuruluşları ya da
yapı denetimi yapan mühendisler var olan bu yapıdan rahatsızdırlar.
Denetimsizliğin sonucu ortaya çıkan ve hepimizi çok üzen sonuçları daha belleklerden
silinmemiştir. Yeni can ve mal kayıplarını önlemenin birinci görevimiz olması
gerekiyor.
Gelinen bu
noktada işin en kötüsü, halkımızın kamuya olan inancını kaybetmiş olmasıdır.
Adı geçen Kanun’un uygulamalarından doğan sorunları çözecek, Kanun’un on dokuz
ilde değil tüm Türkiye’de uygulanmasını öngören, yüklenici firma ya da yapı
sahibiyle para ilişkisini ortadan kaldıracak yeni düzenlemelerin yapılmasına
ihtiyaç vardır.
Değerli
milletvekilleri, halkın barınma ihtiyacının karşılanmasından yapıların
güvenliğine, altyapı hizmetlerinden çevre sorunlarına, kent planlamasından afet
yönetimine kadar pek çok boyutu olan konut sorunu basit anlamda bina yapımına
indirgenemez.
Bu noktada, AKP
konut sorununu çözme işini TOKİ’ye havale etmiş, bu
yaklaşım sorunu çözmek yerine daha da karmaşık hâle getirmiş olup, sınırsız
yetkilerle donatılan devasa bir şirket hâline getirilmiştir.
Yapılan yasal
düzenlemeler sonucu TOKİ, okul, hastane, stat, karakol yapar hâle gelmiş, hatta
daha da ileriye giderek birçok bakanlığın projelerini yapan, uygulayan bir
kurum hâline dönüştürülmüştür. Oysa TOKİ yoksulları ev sahibi yapacaktı; kısa
sürede bu amaçtan uzaklaşarak orta ve üst sınıflara konut üreten bir işletmeye
dönüşmüştür.
Güvenli yapıların
olmazsa olmaz koşulu zemin, proje, malzeme, yapı denetimlerinden muaf olan TOKİ
tarafından yaptırılan binaların güvenilirliği tartışılır hâle gelmiştir.
TOKİ işlerinin
büyük bir kısmı 2000’li yıllarda kurulan ve büyüyen şirketler tarafından
yapılmaktadır. Şirketlere bakıldığında, AKP İktidarına siyaseten yakınlığıyla
tanınan, AKP ile yakın ilişkisi bulunan sermaye gruplarının çoğunluğunu
oluşturduğunu görmekteyiz. TOKİ örneği, AKP İktidarının sorunlara nasıl
yaklaştığının en açık göstergelerinden birisidir.
Değerli
milletvekilleri, AKP Hükûmeti diğer konularda olduğu
gibi afet yönetimini de sosyal devlet anlayışından çıkarıp afet öncesi ve
sonrasında devletin mal ve hizmet üreten, dağıtan, yöneten tüm yapıyı tasfiye
etmektedir. Bu noktada afet hizmetlerinde devletin rolü “sosyal devlet”
ilkesinden “düzenleyici devlet” yapısına götürülürken, cumhuriyetin kurduğu
kamu kurum ve kuruluşları birer birer yıkılıp yok
olmaktadır. AKP İktidarının tek amacı vardır, o da kendi siyasal kadrosunu
kurmaktır.
Ülkemizde
beklenen olası bir deprem öncesindeki tedbirler alınmadığı gibi sonrasında
gerekli müdahaleleri yapacak olan deneyimli Türkiye Acil Durum Yönetimi Genel
Müdürlüğü, Afet İşleri Genel Müdürlüğü ve Sivil Savunma Genel Müdürlüğünü
kaldırıp Başbakanlığa bağlı Afet ve Acil Durum Başkanlığını kurdunuz. Kurulmak
istenen yeni kamu yapısı sosyal devlet örgütlenmesini tasfiye etmektedir.
Değerli
milletvekilleri, AKP hükûmetleri ihaleyle yapılacak
işleri başından itibaren İhale Kanunu kapsamı dışında tutmak istemektedir. 2002
yılından bu yana İktidarın kendisine yakın, bir anlamda yandaş sermayesine ve
destekçilerine denetimsiz, kontrolsüz bir ortamda pay verebilmek için Kamu
İhale Kanunu defalarca değişikliğe tabi tutulmuştur. Tekrar bu yasama yılında
Kamu İhale Kanunu’nu değiştirme çabaları yapılmaktadır. Bu Yasa kapsamı dışında
iş yapma yaygınlaştırılmak istenmektedir. 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu AKP
iktidar olduğu dönemde tam on altı kez değiştirilmiş, yüze yakın değişiklik
yapılmıştır. Aynı dönemde İhale Kanunu uygulama yönetmelikleri kırk bir kez
değiştirilmiş, tüm bunlara ek olarak otuz yedi yasal düzenlemeyle çeşitli kurumlar
veya konular Kamu İhale Kanunu kapsamı dışına çıkarılmıştır. Yolsuzluklar almış
başını gitmişken bir de Kamu İhale Kanunu’yla açık bir denetimin de önü
kapatılmaktadır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen
sözünüzü tamamlayınız.
FEVZİ TOPUZ
(Devamla) – Sağ olun, teşekkürler Sayın Başkan.
Bunun sonucunda
ne olacak? Tek bir açıklaması vardır: Bu konunun yolsuzluklara yeni
yolsuzluklar katmasıdır.
Değerli
milletvekilleri, 1925 tarihinde başlayan kadastro süreci hem politika hem hukuk
hem uygulama hem kurum düzleminde çok ilginç gelişmelere sahne olmuştur. 2009’a geldiğimizde ülkemiz kadastro sistemi sorunlarla karşı
karşıyadır: Kuruluş kadastrosu çalışmalarının ülke genelinde tamamlanmamış
olması, özellikle büyük kentler başta olmak üzere kadastronun yüzde 60’ının
eskimesi, gereksinimleri karşılayamaması ve yenilenmesi gereği, Türkiye
kadastrosunun yalnızca “tapu sicillerini kurma” hedefi koymuş olması, Türkiye
kadastrosunun mekânsal bilgi sistemlerinin mekânsal temel verilerini üretecek
kalitede olmaması, yasal altlıklarının yetersizliği ve kurumun
siyasallaşmasıdır. Bu sorunları ne zaman çözeceğini Sayın Bakana sormak
isteriz.
Kentlerin
planlaması…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın
Topuz, lütfen bağlayınız.
FEVZİ TOPUZ
(Devamla) – Toparlıyorum Sayın Başkan.
…yaşanan deprem,
sel ve benzeri doğal afetler de ülkemizdeki yapıların bu durumunu göz önüne
sergilemektedir. Orta şiddette yaşanan bir doğal afette bile can ve mal
kaybının yüksek olmasının suçlusu, altyapıya önem vermeyen, planlama yapmayan,
denetim mekanizmalarını çalıştırmayan, rant esasına
göre şekillendirilmiş politikalardır. Bu politikaların baş sorumlusu olan AKP
bugüne kadar sorunları çözmek yerine göz ardı etmeyi tercih etmiştir. Özellikle
ifade etmek gerekirse bir dönem “proje” denildiğinde, “yatırım” denildiğinde
akla gelen Bayındırlık ve İskân Bakanlığından eser kalmamıştır.
2010 mali yılı
bütçesi üzerinde yapmış olduğumuz uyarıları Hükûmetin
dikkate alacağını umuyor, bütçenin ülkemize hayırlı olması dileğiyle yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Topuz.
Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına, Edirne Milletvekili Cemaleddin
Uslu. (MHP sıralarından alkışlar)
Buyurunuz Sayın
Uslu.
Süreniz on
dakika.
MHP GRUBU ADINA
CEMALEDDİN USLU (Edirne) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli
milletvekilleri, 2010 yılı bütçe görüşmeleri kapsamında Sanayi ve Ticaret Bakanlığı bütçesi ve
faaliyetleri hakkında görüşlerimi arz etmek üzere söz aldım. Bu vesileyle, sizleri,
şahsım ve Milliyetçi Hareket Partisi Meclis Grubu adına saygılarımla
selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, Bakanlığın 2010 yılı bütçesi 671 milyon 109 bin lira olarak
belirlenmiştir. Bağlı, ilgili ve ilişkili kuruluşların ödenekleriyle beraber bu
rakam 1 milyar 293 milyon 737 bin TL’ye ulaşmaktadır. Bu bütçeyle, Bakanlık,
yıl içerisinde düşündüğü bütün faaliyetleri yürütebilecek midir? Bu biraz zor
görülüyor.
Değerli
milletvekilleri, konuşmamın başında, ülkemizin içinde bulunduğu ekonomik
ortamda bazı verileri sizlerle paylaşmak istiyorum.
2002 yılında AKP
iktidara geldiğinde bizimle benzer şartlara sahip 149 ülke içerisinde Türkiye
en hızla büyüyen 29’uncu ülkeyken, 2009 yılında büyüme hızı sıralamasında
136’ncı sıraya düşmüştür. Aynı şekilde, büyüme hızı açısından G20 ülkeleri
arasında en hızlı büyüyen 3’üncü ülkeyken, 2009 yılında 17’nci sırada yer
almaktadır. Türkiye ekonomisinde 2006 yılında başlayan yavaşlama 2007’de
artarak devam etmiş, 2009 yılının ilk dokuz ayında ekonomi yüzde 8,4 küçülmüştür.
IMF’nin son tahminine göre 2009 yılında küresel daralma yüzde eksi 1,1;
Türkiye’de ise yüzde eksi 6 olacaktır. 2003-2007 döneminde hesaplama yöntemi
değiştirilerek düşük kur ve azalan nüfus baz alınarak
gayrisafi yurt içi hasıla rakamsal olarak artırılmıştır. Gerçek anlamda
yatırım, üretim ve büyüme artışından kaynaklanmayan fert başına gelir yükselişi
vatandaşın refahına olumlu yansımamıştır. Sanayi sektöründe 2007 yılında yüzde
5,8 olan büyüme 2008 yılında yüzde 1,1’e gerilemiştir. 2009 yılının dokuz aylık
döneminde ise sanayi sektörü yüzde 11,8 oranında daralmıştır.
Türkiye Odalar ve
Borsalar Birliğinin kayıtlarına göre son bir yılda kapanan iş yeri sayısı
64.292’ye ulaşmıştır. 2007 Kasım ayında yüzde 82,6 olan imalat sanayisi
kapasite kullanım oranı 2008 yılı Kasım ayında yüzde 72,9; 2009 yılı Kasım
ayında ise yüzde 70,7 seviyesinde gerçekleşmiştir. İç pazardaki talep
yetersizliği, iş yerlerinin düşük kapasiteyle çalışmasının nedeni olmaya devam
etmektedir. Düşük kapasiteyle çalışmada iç pazardaki talep yetersizliğinin
etkisi yüzde 55,4 ve dış pazardaki talep yetersizliğinin etkisi ise yüzde 28,7
olmuştur.
Kamuoyunda
ekonomiye ilişkin iyimser bir hava yaratılmak isteniyorsa da özellikle
ekonominin lokomotifi olan sanayi sektöründeki üretim durumu ve iş gücü
piyasası göstergeleri henüz bir umut vermemektedir. Tüketici ve reel kesim
güven endeksleri ile sanayi üretim rakamlarına bakıldığında AKP Hükûmetinin bakanlarının söylediği “Krizden çıkış
başlıyor.” sözünün gerçekçi temellere dayanmadığı açıkça görülmektedir. Ayrıca
bu açıklamaların dayandığı tahminler de gerçekçi görülmemektedir.
Bakınız, işsizlik
oranları yüzde 13-yüzde 14 seviyelerinde. Bu, cumhuriyet
tarihinin en kötü işsizlik rakamı. Derecelendirme kuruluşlarının kendi
kredi notumuzu artırdığı söylemleriyle bu işsizlik gerçeği örtbas edilebilir
mi? Tarımda çalışan gizli işsizleri de hesaba katsak işsizlikte dünya lideri
oluruz. Kayıt dışı işsizliğin yüzde 45 olduğu ülkemizde kalkınmadan ve istihdam
olmadan büyümeden söz edilebilir mi? Sizce istihdam durumu psikolojik midir?
İnsanların psikolojisi düzelirse istihdam sorunu çözülmüş mü olacaktır?
Türkiye
ekonomisinin krizden çıkabilmesi için öncelikle iç talebin canlanması, üretim
artışının başlaması gerekmektedir. Hükûmetin iç
talebi canlandırmaya yönelik ciddi bir çabası görülmemektedir. Başbakan ve Hükûmet yetkililerince açıklanan ARGE desteği, teşvik
sisteminde değişiklik, işveren sigorta prim oranında 5 puanlık indirim gibi
tedbirlerin birçoğu da krize yönelik olmayıp, önceden gerçekleştirileceği
açıklanan uygulamalardır. Geçici süreyle uygulanan vergi indirimleri de bazı
büyük sanayicileri geçici bir süre rahatlatmıştır. Küçük ve orta ölçekli
işletmeler, küçük sanayici, esnaf, çiftçi perişan durumda olup bu kesimlere
yönelik kayda değer bir tedbir alınamamıştır.
Değerli milletvekilleri, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı ekonominin
çok büyük bir bölümünü ilgilendiren bir bakanlık, faaliyet alanı çok geniş,
sorumluluk alanı çok büyük. Bu bakımdan,
Bakanlığın bütün faaliyetlerine burada değinmek mümkün değildir. Birkaç hususa
değinmek istiyorum. Bunlardan bir tanesi, esnaf ve sanatkârlarla ilgili
faaliyetlerdir.
Esnaf ve
sanatkârlarımız her yönüyle, ekonomik ve sosyal hayatımızın en önemli
unsurlarından birisidir. Bakanlığın tespitlerine göre 2009 itibarıyla ülkemizde
1 milyon 926 bin 611 esnaf ve sanatkâr bulunmaktadır. Bu kesimin yanlarında
çalışanlar ile aile fertleri de göz önüne alındığında, sayıları toplam
nüfusumuzun önemli bir kısmına tekabül etmektedir; son yıllarda meydana gelen
küresel değişimler ve yaşanan ekonomik dalgalanmalardan olumsuz
etkilenmişlerdir. Esnaf ve KOBİ’ler ne yazık ki, karşılaştıkları anlık
sorunlarına geçici ve basit çözümler sunularak âdeta oyalanmaktadır. Bu İktidar
döneminde üç kez bakan değişmesine rağmen, Bakanlık köklü çözümler üzerinde
çalışmamıştır. KOBİ ve esnafın kalıcı çözüm içeren beklentileri hep oyalamaya
kurban edilmiş, büyük işletme ve sermayenin gelişimi karşısında kaderine terk
edilmiştir. Yılan hikâyesine dönüşmüş büyük mağazalar hakkındaki yasa taslağı buna
tipik bir örnektir. Şehrin, kasabanın ortasındaki zincir mağazalar küçük
esnafımızı bitirmiştir. Esnafımızın vergi ve sigorta prim borçlarının yeniden
yapılandırılması çok önem teşkil etmektedir. Sigara yasağı insan sağlığı için
çok önemlidir ancak kahveci ve lokantacı esnafı bazı AB ülkelerindeki
örneklerde olduğu gibi çare üretilmesini talep etmektedir. Nakliyeci esnaf ÖTV
indirimli yakıt, şoför esnafı araç yenileme kolaylığı, yeni iş açan esnaf vergi
desteği talep etmektedir. Keza esnaf ve sanatkârlarımızın yaşanan ekonomik
krizde ayakta kalmaları için destek paketlerine ihtiyaç vardır. Bunun yanında
kamu kurumlarının ve belediyelerin sosyal tesislerinin esnafımızın faaliyet
alanında haksız rekabet ettikleri de bilinen bir gerçektir. Sayın Bakanın Bakanlık
bütçesinin sunuş konuşmalarında “esnaf ve KOBİ’ler için yapılanlar” diye
anlattıklarına dikkatlice baktığımızda bu kesimin karşılaştıkları anlık
sorunlarına bulunan geçici çözümlerle nasıl oyalandığı açıkça görülmektedir.
KOBİ’ler ve esnaf
can derdinde, Bakanlık ve Hükûmet ise hâlâ bunlar
üzerinden hamaset siyaseti yapmanın duygusallığı içerisindedir. Sermayeleri
büyük olmayan, kanaatkârlığından ve terbiyesinden dolayı sesleri yüksek
çıkmayan esnaf ve KOBİ’lerin ağırlık ve önemi Hükûmetçe
daha fazla göz ardı edilmemelidir. Sosyal, siyasal ve ekonomik dengelerde
etkileri nedeniyle esnaf ve sanatkârlar ile “KOBİ” olarak isimlendirilen küçük
ve orta boy işletmeler için Anayasa’mızda ve bu Bakanlığın kuruluş yasasında
verilmiş görevler yapılmalı, bu önemli kesimin haklarının karşılığı olan
bütçeler ayrılmalı, samimi ve kalıcı çareler hayata geçirilmeli, bu konuda
hiçbir fedakârlıktan kaçınılmamalıdır. Esnaf ve sanatkârlarımızın ve
KOBİ’lerimizin dünya ve ülkemizdeki değişim ve dönüşüme uyumlarının temini,
ekonomik gelişmelerden olumsuz etkilenmelerinin önüne geçilmesi hedef alınarak Hükûmet ve Bakanlığın buna göre bütçe yapması ve faaliyet
yürütmesi, köklü çözümlerle destek vermesi daha fazla geciktirilmemelidir.
Değerli milletvekilleri,
Bakanlığın bir başka faaliyet alanı tarım satış kooperatifleri ve
birlikleridir. Her ne kadar 2000 yılından itibaren birlikler özerk bir yapıya
kavuşmuş olsalar da bugüne kadar olan bu yeniden yapılandırma süresince
Bakanlık üzerine düşeni yapmadığı gibi âdeta birliklerin bir an önce
tasfiyesinin sağlanmasına da gayret etmiştir. Nitekim,
bu süre içerisinde TASKOBİRLİK, KAYISIBİRLİK yok olmuştur; FİSKOBİRLİK,
ÇUKOBİRLİK, TARİŞ birliklerinin bir bölümü bugün görevlerini sürdüremez hâle
gelmişlerdir. Sayın Bakan, burada, birliklerle ilgili yeni yasal düzenlemeyi
bir an önce gerçekleştirmek lazım. Birlikler üzerinde bulunan DFİF kredilerinin
birliklerin özel durumuna göre değerlendirilip birliklerin bilançolarının
düzeltilmesi gerekir. Aksi hâlde bu kredilere faiz yürütülerek birliklerin
hızla borç batağına sürüklenmesi kaçınılmaz olacaktır.
Değerli
milletvekilleri, ifade etmek istediğim bir diğer husus da lisanslı
depoculuktur. Tarım ürünlerinin sağlıklı şartlarda depolanması, muhafazası ve
pazarlanması açısından fevkalade önemli gördüğümüz bu konuda çalışmalar hâlâ
bitirilememiştir. Bir an önce uygulamaya geçilmesi, Türk tarımına yapılabilecek
önemli hizmetlerden birisidir.
Sözlerime son
verirken, Sanayi ve Ticaret Bakanlığımızın bütçesinin hayırlı hizmetlerde
kullanılmasını temenni ediyor, sizleri bir kez daha saygılarımla selamlıyorum.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Uslu.
Aydın
Milletvekili Ali Uzunırmak.
Buyurunuz Sayın Uzunırmak. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sanayi ve
Ticaret Bakanlığımızın, Rekabet Kurumu, Millî Prodüktivite Merkezi ve KOSGEB
bütçeleri üzerinde grubum adına söz aldım. Hepinizi en derin saygılarımla
selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, limon tekel işçilerinin direniş sembolü hâline geldi. Burada
ve her konuşmasında Sayın Başbakan “Sivas’ın ötesine gidemeyenler.” diye bazı
siyasetçileri suçluyor.
ENGİN ALTAY
(Sinop) – Ayıp ediyor.
ALİ UZUNIRMAK
(Devamla) – Ben Sivas’ın ötesine demiyorum, AKP milletvekili arkadaşlarımızdan
veya Hükûmetten acaba Sıhhiye’de, Ankara’nın ortasında
Tekel işçilerinin yanına giden oldu mu? Gidebilen var mı arkadaşlar? (MHP ve
CHP sıralarından alkışlar)
GÜROL ERGİN (Muğla) – Bravo Ali Bey.
ALİ UZUNIRMAK
(Devamla) – Dolayısıyla, gitmek gerektiği kanaatini taşıyorum. Onlar bizim
vatandaşlarımız. Elbette ki birtakım haklı taleplerini görmezlikten
gelmemeliyiz ve biber gazı sıktırmamalıyız. Bunu, iktidar milletvekilleri de
devletin kurumlarına söylemeli.
IV.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Çeşitli İşler
- Gösteri ve Protestolar
1.- Aydın Milletvekili Ali Uzunırmak’ın,
konuşması sırasında elindeki limonu konuşma kürsüsünün önüne bırakması
ALİ UZUNIRMAK
(Devamla) – Mecliste onların arkasında bir iradenin olduğunu ifade etmek için,
ben, onların direniş sembolü olan bu limonu konuşma kürsüsünün önüne
bırakıyorum.
III.- KANUN TASARI
VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri (Devam)
1.- 2010 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/759) (S. Sayısı: 442) (Devam)
2.- 2008 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı
ile Merkezi Yönetim Bütçesi Kapsamındaki İdare ve Kurumların 2008 Bütçe Yılı Kesin
Hesap Tasarısına Ait Genel Uygunluk Bildirimi ve Eki Raporların Sunulduğuna
Dair Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/728,
3/934) (S. Sayısı: 443) (Devam)
A) SANAYİ VE TİCARET BAKANLIĞI (Devam)
1.- Sanayi ve Ticaret Bakanlığı 2010 Yılı Merkezi Yönetim
Bütçesi
2.- Sanayi ve Ticaret Bakanlığı 2008 Yılı Merkezi Yönetim
Kesin Hesabı
B) REKABET KURUMU (Devam)
1.- Rekabet Kurumu 2010 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
2.- Rekabet Kurumu 2008 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı
C) MİLLÎ PRODÜKTİVİTE MERKEZİ (Devam)
1.- Millî Prodüktivite Merkezi 2010 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
2.- Millî Prodüktivite Merkezi 2008 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı
D) KÜÇÜK VE ORTA ÖLÇEKLİ İŞLETMELERİ GELİŞTİRME VE
DESTEKLEME İDARESİ BAŞKANLIĞI (Devam)
1.- Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeleri Geliştirme ve
Destekleme İdaresi Başkanlığı 2010 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
2.- Küçük ve Orta Ölçekli Sanayii
Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığı 2008 Yılı Merkezi Yönetim Kesin
Hesabı
E) TÜRK AKREDİTASYON KURUMU (Devam)
1.- Türk Akreditasyon Kurumu 2010 Yılı Merkezi Yönetim
Bütçesi
2.- Türk Akreditasyon Kurumu 2008 Yılı Merkezi Yönetim
Kesin Hesabı
F) TÜRK PATENT ENSTİTÜSÜ (Devam)
1.- Türk Patent Enstitüsü 2010 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
2.- Türk Patent Enstitüsü 2008 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı
G) TÜRK STANDARTLARI ENSTİTÜSÜ (Devam)
1.- Türk Standartları Enstitüsü 2010 Yılı Merkezi Yönetim
Bütçesi
2.- Türk Standartları Enstitüsü 2008 Yılı Merkezi Yönetim
Kesin Hesabı
H) BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANLIĞI (Devam)
1.- Bayındırlık ve İskân Bakanlığı 2010 Yılı Merkezi
Yönetim Bütçesi
2.- Bayındırlık ve İskân Bakanlığı 2008 Yılı Merkezi Yönetim
Kesin Hesabı
I) TAPU VE KADASTRO GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)
1.- Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü 2010 Yılı Merkezi
Yönetim Bütçesi
2.- Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü 2008 Yılı Merkezi
Yönetim Kesin Hesabı
ALİ UZUNIRMAK
(Devamla) – Değerli milletvekilleri, ülkemizde yapılan mutlaka iyi şeyler
vardır. Bu iyi şeyler için ben bütün iyi niyetli, emeği geçen herkese teşekkür
ederek sözlerime başlamak istiyorum ama şunu ifade etmeden geçemeyeceğim:
Yöneticiler iyi niyetli hatalar yapabilirler, yöneticiler teferruatta iyi
şeyler yapabilirler, yöneticiler esasta iyi şeyler yapabilirler, yöneticiler
esasta hatalı işler yapabilirler. Eğer bir yönetici teferruatta iyi şeyler
yapıp esasta hatalı şeyler yaptıysa o esasta yaptığı hatalı şeyler teferruatta
yaptığı iyi şeyleri alır götürür. Aynı bugün Türkiye’de böyle AKP İktidarında
olan bazı yapılan işler gibi.
Değerli
milletvekilleri, eğer bir hasta tedavi olması için önce hastalığını kabul
ediyor, kendinden bir şey koyuyorsa ortaya, doktor doğru teşhis koymuşsa o
hasta tedavi olmaya yönelir. Onun için biz ülkemizdeki krizin acaba ülkemiz
krizi midir, dünya krizi midir, yoksa ülkemizdeki krizle birlikte dünyada bir
kriz meydana gelmiştir, o dünyadaki krizin ülkemiz krizinin, esas krizinin
içerisindeki tesir ve fonksiyonu nedir buna doğru teşhis koyamazsak, aynı
bugünkü iktidarın olduğu gibi, bu krizi çözemeyiz. Bunu nereden ifade etmek
istiyorum?
Değerli
milletvekilleri, işte elimde Maliye Bakanlığının 2009 Ekonomik Raporu var.
Elbette ki Türkiye’de birtakım kurumlar var. Bunlar mızrağı çuvala
sığdırmıyorlar. Gelenekleri var. Maliye, Dışişleri
bürokrasisi gibi. Onlar çok yalan söylemiyorlar. Bazen doğruları mutlaka
devlet açısından gündeme getiriyorlar. İşte burada kendi raporlarında, eğer
Sayın Başbakan ve sayın iktidar milletvekili arkadaşlarımız, Hükûmet bunları okusa bazı şeylere daha doğru teşhis koyar
kanaatini taşıyorum.
Bakın, bu rakamlar ne diyor: Krizin üssü olan Amerika Birleşik
Devletleri’nde 2008 yılında büyüme artı binde 4, Türkiye’de artı binde 9. 2009
yılında krizin üssü olan Amerika’da büyüme eksi 2,7; Türkiye’de eksi 6. Krizin
üssünde eksi 2,7; işte dünyada kriz Türkiye’ye tesir etti denilen ülkede eksi
6. Peki, Hükûmetin 2009 yılında öngördüğü büyüme
rakamı ne? Yüzde 4’tü. Gerçekleşen ne? Eksi
yüzde 6. Peki, Hükûmet, 2010 yılı bütçesinde neyi
öngörüyor? Artı yüzde 3,5’u öngörüyor.
Değerli
arkadaşlar, bu demektir ki eksi 6’dan artı yüzde 3,5’a, yüzde 9,5 gibi bir
büyüme. Bunu gerçekleştirebilecek babayiğit ister Türkiye, bunu
gerçekleştirebilecek! Bu ekonomik raporlardaki, DPT’nin 2010 yılı programında
olduğu gibi birçok alanda, Türkiye’de ve dünyada talepte ve üretimde ve
birtakım alanlarda daralma olduğu gerçeğini işaret ede ede
yüzde 3,5 artı büyümeyi öngören bir Hükûmet hayal alemindedir değerli milletvekilleri.
Her şeyden önce,
değerli milletvekilleri, Türkiye her açıdan ama her açıdan sıkışmıştır. Bakın,
eğer ekonomik rapordaki sektörel gelişmeleri takip
ettiğimizde bizim, Hükûmetin söylediklerine inanmamız
gerekirse bu yazılanların Hükûmet hesabını
sormalıdır. Tarım sektöründeki gelişmeyi, tamamen mevsime ve kuraklığa
dayandırıyor ekonomik rapor; Hükûmetin gelişmeyle
ilgili programlarına dayandırmıyor, sanayi sektöründeki gelişmeyi, tamamen
talep daralmalarına veya talebin genişlemesine dayandırıyor. Hizmet
sektöründeki büyüme, değerli arkadaşlar, değerli milletvekilleri, öyle
zannedildiği gibi bir büyüme değildir. Siz, kamu sektöründeki hizmet alanındaki
işçileri emekli eder çıkartır, onun yerine özel sektördeki bir şirketle özel
sektöre bu işleri yaptırırsanız bu sektör büyüyor anlamına gelmez. Dün devlet
yapıyordu, bugün özel sektör yapıyor anlamındadır bu büyüme. Dolayısıyla buradaki
değerlendirmelerin de doğru olması gerektiği kanaatini taşıyorum.
Değerli
milletvekilleri, temel göstergelere geldiğimizde, her zaman Sayın Başbakan ve
iktidar milletvekili arkadaşlarımız çıktıklarında rakamlar söylüyorlar, “IMF’ye
ihtiyacımız yok”, “dış borç şöyle oldu”, “gayrisafi millî hasıla
böyle oldu” ve birtakım rakamlar veriyorlar. Şimdi, Maliye Bakanlığının 2009
ekonomik raporundan yüce Meclise ve millete duyuruyorum. Bakın değerli
arkadaşlar, kamu kesimi toplam dış borç stoku 2002’de 129,5 milyar dolar,
2008’de 278 milyar dolar; merkezî yönetim iç borç stoku 2002’de 149 milyar TL, 2008’de
274 milyar TL’ye yakın.
MUHARREM VARLI
(Adana) – Bunları kendileri söylüyor değil mi Ali Ağabey?
ALİ UZUNIRMAK
(Devamla) – Şimdi, biz neyi esas alacağız? Burada daha özel sektör borcu yok
değerli milletvekilleri.
Burada daha başka
verileri sizlerle paylaşmak istiyorum ve Meclis kürsüsünden iddia ediyorum:
Türkiye’deki büyüme, millî sermayenin, millî varlıkların aleyhine, genetiği
değiştirilmiş bir büyümedir. Bakın, Türkiye’deki büyüme banka sektöründe,
finans sektöründedir. Finans sektörüne dayalı bazı sektörlerdeki gelişmeler
bizleri kandırmamalıdır. Türkiye’deki büyüme, yabancı sermaye girişindeki
gayrisafi yurt içi hasılanın büyümesidir. Türkiye’deki
büyüme…
İhracat ve ithalat rakamlarına baktığınızda, ihracatın ithalatı
karşılama oranlarına baktığınızda, Türk milletinin günden güne, üretmeyen,
ürettiğini satamayan, ihracatı ithalata dayalı duruma gelmiş ve sadece ve
sadece millî olarak sermayesi kaybolmuş, üretim araçları yabancılaşmış,
sermayesi yabancılaşmış, millî olan bir tek emeği kalmış bir Türkiye’ye,
işçiliği kalmış bir Türkiye’ye doğru gidiyoruz ki, üretim araçlarındaki
teknolojik gelişmeler o açıdan da emeğimizin aleyhine gelişmektedir. Dolayısıyla, iktidar bizzat, hemen, acilen, küçük ve orta ölçekli
sanayi projelerini, verimlilik esası olan Millî Prodüktivite Merkezini
desteklemeli ve ilk başta hemen adını değiştirerek bu işe başlamalı.
Türkiye'nin verimliliğe ihtiyacı vardır, Türkiye'nin rekabete, ekonominin temel
kuralı olan rekabete ihtiyacı vardır ama bugün, iktidarın birtakım kurumlar
üzerindeki baskısı zannediyorum ki Rekabet Kurulu üzerinde de devam etmektedir,
çünkü enerji alanında yapılan bir ihaleye beraber giren iki şirketin daha
sonra, ihale kazandıktan sonra ortaklık kurmalarına müsaade edilmiştir. Bu
nasıl bir rekabettir? Bu nasıl bir ihale metodudur değerli milletvekilleri?
Acaba Rekabet Kurulu bunlara dikkat etmiyor mu, yoksa üzerlerinde iktidar
yanlısı bir baskı mı vardır?
Değerli
milletvekilleri, bütün bunlardan öteye, sizlerle bir şeyi paylaşmak istiyorum:
Türkiye maalesef, ekonomik, sosyal, siyasi bunalım noktasına hep birlikte,
kurumlar arası çatışmalarla birlikte sürüklenmektedir, Türkiye o noktaya doğru
gitmektedir. Bunların, ekonomik, sosyal, siyasi bunalımların ve kurumlar arası
çatışmanın aynı anda tezahür ettiği bir Türkiye’nin ne hâlde olacağını yüce
Parlamentonun vicdanına bırakıyorum. Türkiye Büyük Millet Meclisindeki
milletvekilleri bunları dikkatle takip etmeli ve gereğini yapmalıdır, iktidarı
uyarmalıdır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Uzunırmak, son bir dakikanız, lütfen… Çalışma süremizin de
sonuna geldik.
ALİ UZUNIRMAK
(Devamla) - Değerli milletvekilleri, maalesef iletişimin zenginliğinde bir
metot gelişmiştir, İnternet’ten bilgiye ulaşmak kolaylaşmıştır. İnternet’ten
indir, yapıştır, prompter’larda konuş. Lafla peynir
gemisi yürümüyor değerli arkadaşlar! Şeyh Edebali’den,
Mevlânâ’dan, Yunus Emre’den, Atatürk’ten sözleri prompter’larda okuyup ama onlar gibi davranmamak devlet
adamına yakışmaz. O, insanı, söylediğiyle yaptığı, söylemiyle eylemi birbirine
uymayan münafık nitelenmesine doğru götürür. Onun için, bizlerin, hepimizin bu
alanlarda çok dikkatli davranması gerektiği kanaatini taşıyorum ve Sayın Genel
Kurula ve Türk milletine şunu ifade etmek istiyorum: İlkesiz siyaset, emeksiz
zenginlik, vicdansız haz, niteliksiz bilgi, ahlaksız ticaret, çilesiz fikir,
insanı olgunlaştırmaz ve bir yere götürmez.
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) – Sayın Başkan…
ALİ UZUNIRMAK
(Devamla) - Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür
ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederiz efendim.
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) – Sayın Başkan, biraz önce sayın konuşmacı bir “münafık” kelimesinden
bahsetti.
BAŞKAN - Çalışma
süremizin sonuna geldik Sayın Canikli.
NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) – Sayın Başkan, lütfen…
BAŞKAN - Saat
14.00’e kadar ara veriyorum.
Kapanma Saati: 13.05
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.03
BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal
MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Harun TÜFEKCİ
(Konya)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 38’inci Birleşiminin İkinci
Oturumunu açıyorum.
2010 Yılı Merkezi
Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2008 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Şimdi, Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu’nun
konuşmasını dinleyeceğiz. (MHP sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika
efendim.
MHP GRUBU ADINA
MEHMET SERDAROĞLU (Kastamonu) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; Türk
Patent Enstitüsü, Türk Standartları Enstitüsü ve Türk Akreditasyon Kurumu
bütçeleri üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun görüşlerini sizlerle
paylaşmak üzere söz aldım. Sizleri en iyi dileklerimle selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, geçmişte iş gücü, ham madde ve doğal kaynaklar dünya
ekonomisinin baş faktörleri iken, günümüzde, özellikle iletişim teknolojileri
başta olmak üzere meydana gelen önemli gelişmeler sonucu, bilgi, yenilikçi
düşünce ve teknoloji transferi gibi yeni kavramların önemi artmıştır.
Sanayimizin küresel rekabeti için katma değeri yüksek olan bu buluşlara, yeni
tasarımlara ve güçlü markalara ihtiyaç vardır.
Bu anlamda sınai mülkiyet sisteminin altyapısını oluşturan Türk Patent
Enstitümüzün, Türk sanayisi için önemi çok büyüktür. Ayrıca, tasarımcılığın
önem kazandığı günümüzde Türk tasarımı imajının tüm dünyada yerleştirilmesi
artık bir zarurettir. Türk Standartları Enstitümüz ile Türk Akreditasyon
Kurumumuz da ithalatçımız, ihracatçımız ve sanayicimiz için, tabiri caiz ise
can damarıdır. Özellikle sanayimiz açısından büyük öneme sahip olan bu üç
kurumumuzun imkânlarının daha da geliştirilmesi, eksik ve ihtiyaçlarının
giderilmesi önceliğimiz olmalıdır.
Değerli
milletvekilleri, AKP hükûmetlerinin toplamda
sekizinci bütçesini görüşmekteyiz ancak ne yazık ki bu son bütçede de, AKP’nin
sekiz yıllık tek başına iktidarına rağmen hâlâ geçmişi karalama politikası
devam ediyor. AKP İktidarı, artık, kendisinden önceki hükûmetleri
sorgulamaktan, bahane bulmaktan ve haksız yere suçlamaktan mutlaka
vazgeçmelidir. Aslında, geçmişi suçluyor olmanız, sekiz yıllık AKP İktidarının
başarısız olduğunun en büyük, en önemli göstergesidir ve kanıtıdır. Hükûmet geçmişe bahane bulacaksa, bunun adı, ne 2001 yılı
koalisyon Hükûmeti ne de ondan önceki hükûmetler olmamalıdır. Bulacağınız bahane, sekiz yıllık
AKP İktidarının ta ve ta kendisi olmalıdır. Üstelik,
bu tavrınızın siyasi ahlakla bağdaşır yanı kalmadığı gibi, komik olmaya da
başlamıştır. Millet, sekizinci yıldaki başarısızlığın müsebbibini hepimizden
daha iyi biliyor.
Çok değerli
milletvekilleri, Sayın Başbakan bütçe konuşmasında, enflasyonu yüzde 30’lardan
devralıp bu noktalara getirdiğini söylemiştir. Bu, doğrudur ancak devraldığı hükûmet de enflasyonu 0’dan alıp yüzde 30’lara getirip size
devretmedi; o da yüzde 90’lardan alıp, asrın depremine ve o büyük krize rağmen,
üç buçuk yılda düşüş trendine girmiş olan enflasyonu
yüzde 29,7’yle size teslim etti. Tabii ki enflasyonun kaymağını siz yediniz.
AKP İktidarına sesleniyorum: Artık, geçmişle uğraşmayı bir kenara bırakın,
sekiz yıllık tek başına İktidarınızın hesabını vermeye çalışın, hesabını!
Değerli
milletvekilleri, bakın, 2002 seçimleri öncesinde, Kastamonu Nasrullah
Camisi önündeki o meydanda, bugün geçmişi suçlayan Sayın Başbakan -işte bu
CD’de var, hayalî konuşmuyorum- ne diyor: “Bu ülkede yağ var, şeker var, un var
yani her şey var ama helvayı yapacak usta yok.” Ve ilave ederek diyor ki: “Bu
helvayı yapacak usta benim.” Ve millet de kendisine “Hadi bakalım ustam, şu
helvayı yap da görelim.” diyor ve onu iktidara getiriyor. Peki, usta ne yaptı?
Usta, helvayı da kazanı da yaktı ve bunu yakmakla da kalmadı, bir daha yapacak
ne un ne şeker ne de yağ bıraktı yani ülkenin var olan imkânlarını da çarçur
etti.
Değerli
milletvekilleri, altın yumurtlayan Telekom, TÜPRAŞ, PETKİM, demir-çelik
fabrikaları, limanlar, SEKA’lar, şeker fabrikaları ve niceleri, neleri neleri… Hele hele, çok
eleştirdiğiniz geçmişteki hükûmetin, hortumcuların
elinden hazineye aldığı bankaların paralarını özelleştirme adı altında
buharlaştırdınız. Öksüzlere, yetimlere babalık yapacağınıza, bu millî
varlıklarımızı eşe dosta maalesef babalar gibi sattınız, babalar! El insaf!
Geçmişte bakkal dükkânı gibi banka açtıranları değil de hortumcuların elinden
alıp hazineye devredenleri suçluyorsunuz ve hâlâ da konuşuyorsunuz. Hadi canım
sen de! Muhafazakârlık bunun neresinde değerli milletvekilleri?
Bugün bir yandan
da “Bankalarımız kriz yaşamadı.” diyorsunuz. Diyoruz ki: Döneminizde bankalarla
ilgili hangi yasaları çıkarttınız? Bankalar sizden önceki hükûmetin
yasaları ile sağlam zemine oturtulmuştur. Niye doğruyu söyleyemiyorsunuz, niye
bundan çekiniyorsunuz, anlamak mümkün değil. Daha bir hafta önce, 20 bin dönüm
arazisi olan 6 şeker fabrikasını 600 milyon dolara, sadece ve sadece arsa
değerine sattınız, yani dönümü 30 bin dolara geldi. Arsanın üzerindeki fabrika
ve tesisleri de bu arsaların eşantiyonu oldu. Peki, bunca borçlanmadan ve
özelleştirmeden elde ettiğiniz paraları hangi yatırımlarda kullandınız? Bu
paralarla istihdamı artırıp İktidarınızda rekorlar kıran işsizliğe mi çare
oldunuz,;kovduğunuz çiftçiye mi, “Gözünüzü toprak
doyursun.” dediğiniz üreticiye mi, her gün siftahsız kepenk kapatan esnafa mı,
açlık ve yoksulluk sınırındaki emekli ve memura mı, yoksa üzerine su sıktığınız
şu gariban işçilere mi verdiniz? Hiçbiri değil. Ama sekiz yılda yıldızı
parlayanları bu ülkede herkes çok iyi biliyor, çok iyi.
Değerli
milletvekilleri, Sayın Başbakanın 2002’den bu tarafa hassasiyetle üzerinde
durduğu çay-simit hesabına dayanan ekonomi politikaları sonucunda ve yaptığınız
bu yanlış bütçelerle 52 milyon yoksul, 17 milyon yeşil kartlı, 10,5 milyon
açlık sınırının altında yaşayan ve 5 milyon aileyi de odun, kömür ve erzak
torbalarına muhtaç hâle getirdiniz.
İşsizlik,
cumhuriyet tarihinin en yüksek seviyesindedir. Gençler bunalımda, üniversite
mezunları sokaklarda, esnafın, çiftçinin, emeklinin, memurun, işçinin ve işsizlerin
durumu ise gerçekten içler acısı.
Üstüne üstlük,
ülkenin bölünmez bütünlüğünün tartışıldığı, asayişin, ahlakın ve kardeşliğin
bozulduğu, insanların birbirine olan güveninin kaybolduğu, kısaca devasa
sorunlarla dolu bir Türkiye tablosuyla ve gerçeğiyle karşı karşıya geldik.
İşte, 2002
seçimlerinden önce, meydanlarda “Un var, yağ var, şeker var, helva yapacak usta
yok.” deyip helvayı yapacak olan usta, yani helvacızade
Sayın Başbakanımızın ülkeyi nereden nereye getirdiği gözler önünde değerli
milletvekilleri. Siz, pembe ve sanal tablolarla ekonominin iyi olduğunu
söyleseniz de millet elini cebine attığında ekonominin ne olduğunu hepimizden
daha iyi bilmekte ve görmekte. Bilmeleri bir kenara, toplumun neredeyse her
kesimi düne kadar sabırla beklerken bugün sokaklara dökülmüş feryat ediyor.
İşçiler, memurlar, eczacılar, demir yolu çalışanı, itfaiyeciler, emekliler ve
en son Tekel işçileri sokaklarda maalesef hak arıyor, hak.
Sayın
milletvekilleri, bu, bu buz dağının görünen tarafı. Yarın veya öbür gün şeker
işçileri, esnaf, çiftçi ve diğerleriyle birlikte milyonlarca işsiz sokaklarda,
meydanlarda hak arama eylemleri içinde, seslerini duymayan kulaklara,
kendilerini görmeyen gözlere ulaşmaya çalışacaklardır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen
sözlerinizi tamamlayınız.
MEHMET SERDAROĞLU
(Devamla) – Kısaca özetlersek: İstihdamı ve refahı artırmayan yaptığınız bu
yanlış bütçelerle ve özellikle de bitirim tavırlarla ve tüccar siyaset anlayışı
ile ülkeyi İstanbul Belediyesi gibi yönetmenin bir doğal sonucu olan bu
tablolara ne bu ülke ne bu nezih ve güzel millet layık değildir diyor, hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Serdaroğlu.
Afyonkarahisar Milletvekili Abdülkadir Akcan. (MHP sıralarından alkışlar)
Buyurunuz Sayın
Akcan.
MHP GRUBU ADINA
ABDÜLKADİR AKCAN (Afyonkarahisar) – Sayın Başkan,
saygıdeğer milletvekilleri; 2010 yılı merkezî yönetim bütçesinin Bayındırlık ve
İskân Bakanlığı ve Tapu Kadastro Genel Müdürlüğüyle ilgili bölümleri üzerinde
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi
en kalbî duygularla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, pazartesi günü, bütçenin yüce Meclise sunumunu Sayın Maliye
Bakanından, Hükûmetin görüşlerini Sayın Başbakandan
dinledik. Tozpembe tabloları Meclis Genel Kurulunda seyrettikten sonra Meclis
dışına çıkınca, gerçek hayattaki tablonun pembesinin gittiğini yalnızca tozunun
kaldığını, tabloyu iliklerine kadar yaşayan vatandaşlardan dinliyoruz. Biz
dinliyoruz, eğer vatandaşın arasına karışırsanız kesinlikle sizler de
dinleyeceksiniz. Soğukta karşılaştığımız vatandaş diyor ki: “Sayın Vekilim,
57’nci Hükûmet görevi AKP’ye bıraktığı günlerde bir
adet büyük boy mutfak tüpünü 17 liradan satın alabiliyorduk, şimdi 60 liraya
dayandı. Benim gelirim 4 kat artmadı.” Hayvan yetiştiricisi diyor ki: “Sayın
Vekilim, sizin zamanınızda bir çuval yem 9 lira idi, şimdi 30 lira; süt o zaman
38 kuruş idi, bundan bir ay önce 40 kuruştan süt sattım. Benim ürünümün fiyatı
3 kat artmadı ama girdilerim 4 kat arttı, bu nasıl refah artışı?”
Değerli
milletvekilleri, dört gün önce yani perşembe akşamı, iki önemli parametreyi,
istisnasız bütün televizyonlardan ve gazetelerden dinleyip okuyoruz. Birinci
parametre, ocak-kasım ayları arası bütçe açığı yüzde 460 seviyesinde artmış.
Hani Maastricht Kriterleri’nden olan, bütçe açığının
yüzde 5’in altına düşürülmesine ulaşmıştık? Sayın Babacan, bunu övünerek her
fırsatta ve her yerde söylüyordu, şimdi ne diyecek? İkinci parametre ise Avrupa
ülkelerinin insanlarının alım güçlerine göre sıralamasında 37 ülke arasında
Türkiye 31’inci. Ne hakla burada bütçeyi allandıra pullandıra takdim
ediyorsunuz?
Hele bir durum
var ki, pazartesi günü, Sayın Başbakanın, 57’nci Hükûmet
döneminde bir gecede hazinenin özel bankalara 4 milyar TL’nin üzerinde
soydurulduğu hikâyesi. Oysa, aynı Sayın Başbakan,
yolsuzlukların üzerine gitme vaadiyle iktidara gelmiş iken neden yedi yılını
geride bırakmış AKP iktidarları döneminde bunun hesabını sormamıştır? Sayın
Başbakandan, sorulması gereken hesapları sormayarak görev ve yetkisini kötüye
kullandığı gerekçesiyle mutlaka bir gün hesap sorulacaktır, bunu iyi bilmesi
lazım.
18 Kasım 2002
tarihinde tamamen Hükûmeti devralmış olan birinci AKP
İktidarının kuruluşunun üzerinden otuz iki gün geçtikten sonra, 20 Aralık
2002’de, Gelirler Genel Müdürünün teklifi, Sayın Maliye Bakanının onayı ile, Sayın Başbakanın, hortumlatıldığı iddiasında bulunduğu
yabancı bankaların 3 milyar doların üzerinde vergi borcunun silinmesinin
hesabı, hiç kimse zannetmesin ki sorulmayacak, kesinlikle sorulacaktır.
Bunu da böylece
ifade ettikten sonra, Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; içi neredeyse
boşaltılma seviyesine gelmiş Bayındırlık ve İskân Bakanlığı bütçesi üzerinde
birkaç fikir ifade etmek istiyorum.
Ülke genelinde
fiziki yapılanma, fiziki planlama ve imara dair genel kuralların, standart usul
ve esasların tek bir otorite tarafından belirlenmesi gerekir. Bu otorite, hiç
kuşkusuz, Bayındırlık ve İskân Bakanlığı olmalıdır. Ancak ve yalnızca, plan bütünlüğünün
sağlanması ve korunması yoluyla, yaşam alanlarının sağlıksızlaştırılmasının,
kimliksizleştirilmesinin, doğal ve kültürel varlıkların zarar görmesinin önüne
geçilebilir.
Türkiye’de
gerçekleşen ve geometrik olarak kendini gösteren hızlı nüfus artışı, dün
kentlerde ve kentleşmede yaşanan olumsuzlukların günümüzde daha da artmasına
neden olmaktadır. Özellikle kentsel nüfus artışı, kente olan göçler; kentlerde
imar ölçeklerinin büyütülmesini, çağdaş kapasiteli altyapı, ulaşım ve
haberleşme imkânlarının yaratılmasını ve gerçekleştirilmesini zorunlu
kılmaktadır. Modern dünyanın tersine, Türkiye’de planlama ve yapılaşma alanında
kurumlar arasında çok ciddi anlamda bir yetki karmaşası söz konusudur.
Türkiye’de
yaşanan manzara oldukça yürekler acısı ve yürek yakıcı sorunlar yaşanmakta. Sadece adında “çevre” olduğu için çevre düzeni planının Çevre ve
Orman Bakanlığı tarafından yapıldığını, turizmle ilgili olduğu gerekçesiyle
turizm alanlarında imar planı yetkisinin Turizm Bakanlığına devredildiğini,
inşaatlar yapılıp iskâna açıldıktan sonra o alanı terk edecek olan TOKİ’nin konut yapmakla görevini kullanacağı alanda konutu
yaptıktan sonra, ayrılıp gittikten sonra, sorumlu olan belediyelere rağmen imar
yetkisinin TOKİ’de olduğunu göz önüne alırsak, bu
noktada ne kadar çok başlılığın söz konusu olduğunu ve yaklaşık bir buçuk
asırdır özellikle kamuda bu tip sorunların sorumluluğunu üstlenmiş olan Nafıa
Vekâletinin, bugünkü adıyla Bayındırlık Bakanlığının ne kadar fonksiyondan
yoksun bırakıldığını göreceğiz.
Bir yapının
sağlıklı olarak gerçekleştirilmesi, sadece ihale etmekle değil, ihtiyaç
programından başlayarak, arsa seçimi, projelendirme, uygulama süreçlerinin
bütünüyle sağlıklı olarak gerçekleşmesiyle ancak mümkün olabilir. Bu da ancak
merkez ve taşra teşkilatıyla, bu konuda gerekli bilgi birikimine ve deneyimine
sahip, yeterli teknik teşkilat kadrosuyla mümkün olabilir ki bu bakanlık, bütün
boyutuyla, sadece Bayındırlık ve İskân Bakanlığı olarak anlaşılmalıdır.
Oysa, pek çok
bakanlığın, sadece merkezinde yapı işleri dairesi veya şubesi bulundurarak
kamuya ait bütün yapı stoklarını kendisinin ihale ettiğini ve özellikle taşraya
gelindiği zaman da, taşra teşkilatında yapılmakta olan inşaatın kontrolünün
Bayındırlık ve İskân Bakanlığının teşkilatları tarafından yapılmasını
istediğini görüyoruz. Bu durumun, gerçekten, davulun Bayındırlık Bakanlığında,
tokmağın başkalarında olduğunu ve sorumluluğun başkalarının üzerinde
olabileceğini bize işaret etmesi gerekir. Gerçekten, olacak bir depremde bir
hastane yıkılırsa, Bayındırlık Bakanlığı her ne kadar kontrol etmiş olursa
olsun, hastanenin ihalesini ve yapım sorumluluğunu Sağlık Bakanlığı
üstlenmişse, hiç kimse Bayındırlık Bakanlığını bu noktada sorumlu tutamaz. Oysa, bu işin sorumlusu Bayındırlık ve İskân Bakanlığı olmalıdır,
zira teşkilat yapısı ve kuruluş amacı budur.
Değerli
milletvekilleri, Bayındırlık Bakanlığına bağlı bulunan Tapu ve Kadastro Genel
Müdürlüğünde çok ciddi çalışmaların yapılması gerekir. Türkiye’de kadastrolama
işinin bir an önce bitirilmesi için, teknik altyapının buna uygun olarak
geliştirilip, daha sonra Tapu Kadastro Genel Müdürlüğüne bağlı birimlerin
fonksiyonlarını icra edebilmesi için en son teknolojiyle donatmak, bilgili
elemanları oraya yerleştirmek ve bunu iyi koordine etmek gerekir. Gerçekten,
Millî Emlak Genel Müdürlüğünün fonksiyonu ile Tapu Kadastro Genel Müdürlüğünün
fonksiyonları birbirine çakışır vaziyettedir. Bu çok başlılığı bu noktada
ortadan kaldırmak gerekir. Bunu ortadan kaldırmak için Millî Emlak Genel
Müdürlüğünün bir biçimde, Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü gibi Bayındırlık ve
İskân Bakanlığıyla ilişkilendirilmesi şarttır.
Değerli milletvekilleri, günümüzde bütün dünyada bu yerel
yönetimlerin fonksiyonu artırılmakta. Yerel
yönetimlerin fonksiyonu arttıkça sorumluluklarının yerine getirilmesi için de
imkân ve kabiliyetlerinin de bu doğrultuda artması gerekir. Türkiye’deki yapılan
düzenlemelerle özel idarelere ve mahallî idare olarak belediyelere gerçekten
büyük sorumluluklar verilmiş olmasına rağmen, bu alanda yapılacak bir
çalışmada, mesela bir imar çalışmasında il özel idaresi, kendisine kanunla
verilmiş olan görevi, Bayındırlık İskân Bakanlığının taşra teşkilatı
bayındırlık iskân müdürlüğüyle çözmeye çalışmaktadır. Eğer bu sorunu
bayındırlık iskân müdürlüğü çözecekse, yetkiyle de mahallî idare
yetkilendirilmişse o zaman İçişleri Bakanlığındaki Mahallî İdareler Genel
Müdürlüğünün denetim fonksiyonu dışında ne önemi kalmakta? Bir biçimde bu
kurumun Bayındırlık İskân Bakanlığıyla ilişkilendirilmesi gerekir.
Değerli
milletvekilleri, İller Bankası -gerçekten- kuruluş yıllarında belediye bankası
olarak kurulmuştur, belediyelerin altyapı hizmetlerinin gerçekleştirilmesinde
çok ciddi fonksiyonu ve önemi var ve belediyelerin asli gelirleri olan katkı
payları, toplanan vergilerin belli oranında belediyelere yansıtılması İller
Bankası üzerinden gerçekleştirilmekte.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen
sözünüzü tamamlayınız.
ABDÜLKADİR AKCAN
(Devamla) – Bu faaliyet gerçekleştirilirken herhangi bir kişiye, tavassuta
gerek kalmamakta ama özellikle projeye dayalı desteklemeler ve hibeler
konusunda Çevre Bakanlığının Çevre Genel Müdürlüğüyle ilgili hibelerinin,
projeye dayalı hibelerinde olduğu gibi, İller Bankasından adil davranmasını,
özellikle Çevre Bakanlığının bu noktada yaptıklarını uygulamamasını hassaten
bekliyoruz.
Çevre Bakanlığı
ne yapıyor? Bir belediye bir altyapı projesini hazırladığında il bayındırlık
iskân müdürlüğünden projeyi onaylattırıyor. İl bayındırlık iskân müdürlüğü
projeyi onayladığı hâlde, onaylanmış olarak Çevre Bakanlığına vermiş olmasına
rağmen, eğer veren belediye bir muhalefet partisi belediyesi ise, eften püften
bahanelerle ve gerekçelerle proje iade edilip desteklenmemektedir. Bu noktada
Çevre Bakanlığındaki partizanlığı yüce Mecliste milletimle paylaşmak istiyorum.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen
sözlerinizi bağlayınız.
ABDÜLKADİR AKCAN
(Devamla) – Bu noktaya dikkatinizi çekerek Çevre Bakanlığının adil ve herkese
hizmet eden anlayışla hareket etmesini bekliyorum ve bu hususu muhalefet
partisi belediye başkanlarının bir sözcüsü olarak burada ifade etmeyi bir görev
sayıyorum.
Değerli
milletvekilleri, söz konusu bütçenin, Bayındırlık ve İskân Bakanlığı ve Tapu
Kadastro Genel Müdürlüğünün 2010 yılı bütçesinin hayırlara vesile olmasını
diliyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Akcan.
Lehinde Gaziantep Milletvekili Mehmet Erdoğan. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Buyurunuz Sayın
Erdoğan.
MEHMET ERDOĞAN
(Gaziantep) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 2010
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı’nın Sanayi ve Ticaret Bakanlığı
bütçesi hakkında şahsım adına lehte söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce
Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, dünya coğrafyası yeniden şekillenirken duruşumuzu,
değerlerimizi ve yapısal gücümüzü çağın gereklerine, değişim ve gelişimine
hızla uyarlamalıyız. Üretim hızla Asyalaşırken, dünya ekonomisinin lokomotifi
olma yolundaki rolümüzle ilgili tedbirleri hızla almalıyız. Bunun için daha
fazla yatırım, istihdam ve üretim sağlayarak Sanayi Bakanlığımız, yatırımcının
önündeki engelleri kaldırmak, verimliliği artırmak için ARGE, teknopark,
KOSGEB, SAN-TEZ ve benzeri tedbirleri artırıcı yeniliklere ve tebliğlere
ağırlık verdi.
Türkiye
ekonomisinin omurgası niteliğindeki KOBİ’lerimiz 3 milyona yaklaşan sayısıyla
ülkemizdeki tüm işletmelerin yüzde 98’ini, toplam istihdamın yüzde 81’ini,
toplam yatırımların ise yüzde 62’sini oluşturmaktadır.
Hükûmetimiz olarak bu
gerçekten hareketle, Bakanlığın ilgili kuruluşu KOSGEB aracılığıyla
KOBİ’lerimize yönelik bugüne kadar çok önemli destek programları hayata
geçirilmiştir. İş gücü maliyeti düşük üretim ve sanayi yerine yenilikçi,
rekabetçi bazı sektörlerde dünya lideri olma noktasında bazı sektörlerimizi
geliştirip düzenleme ve reformlara gitmeye devam eden çalışmaları desteklemekte
ve sürdürmektedir. Piyasalara canlılık getirilmesi için KDV, ÖTV indirimine
gidilerek hedef sektöre canlılık getirildi, ayrıca vergi gelirlerindeki artışa
yol açtı.
KOBİ
teşvikleriyle proje desteği, kredi desteği, ARGE ve KOSGEB Kanunu’nda yapılan
düzenlemeye uygun olarak, Bakanlar Kurulu kararıyla imalatçı KOBİ’lerle
birlikte hizmet sektörlerinin de KOSGEB desteklerinden faydalanmasının önü
açıldı. Böylece turizm, inşaat, toptan ve perakende ticaret, ulaştırma,
madencilik, bilgi ve iletişim dâhil on üç başlıkta toplanan KOBİ’lere artık
KOSGEB desteği sağlanmaya başlanmıştır. Bu kapsamda finansman ve işletme
sermayesi sıkıntısı çeken KOBİ’lerimize de KOSGEB Kredi Faiz Desteği
Yönetmeliği Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.
KOSGEB tarafından
hem yayın hem de proje bazlı olarak destek sağlanan
KOBİ’lerimiz, ülkemiz için katma değer sağlayan alanlara yönlendirilerek,
böylece Türkiye’nin sanayi politikası ve stratejisi geliştirilecektir.
Değerli
milletvekilleri, Sanayi Bakanlığımız, tekstil, hazır giyim, deri ve deri
ürünleri sektörü stratejisi çalışmalarına ilaveten, otomotiv, cam, seramik,
demir-çelik başta olmak üzere önde gelen faktörlerimize ilişkin strateji
belgeleri de hazırlamaktadır.
21’inci yüzyıl
dünyasında yoğun bir rekabet gücü üstünlüğü elde etmenin yolu, emeğe dayalı
ucuz mal ve iş gücü ile hizmet üretimi yerine teknoloji, bilim, bilgi yoğun
üretimden geçmektedir. Bunun için de ARGE ve yenilikçilik şarttır. Bu amaçla
Sanayi Bakanlığı, teknoparklarla, üniversite-sanayi kurumu iş birliği
çerçevesinde teknoparkların sayısını bugün 36’ya çıkarmıştır. Ayrıca yerli ve
yabancı özel sektörün ARGE faaliyetlerini ülkemizde yapmalarını sağlayan 5746
sayılı Kanun kapsamında ARGE Merkezleri ve Rekabet Öncesi İşbirliği Projesi,
ARGE yenilik projeleri ve teknogirişim sermaye
desteği programlarını da yürütmektedir.
Değerli
milletvekilleri, yatırımcı, ihracatçı, iç ve dış pazarlarımızı genişleterek
çalışmalara ve büyüme hızımızı artırmaya devam etmeliyiz.
Konjonktürel küresel krizle
ihracatımızdaki azalış iç pazardaki tüketimin önemini artırdığı gibi, dış
pazarlarda da çeşitlendirmeye gitmemizi gerektirmektedir. Özellikle Uzak Doğu,
Afrika, Orta Doğu, Balkanlar, Rusya ve Türk cumhuriyetleri gelecek dönemde
bizim için yeni fırsatlar doğuracaktır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen
sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurunuz.
MEHMET ERDOĞAN
(Devamla) – Krizle, Avrupa’daki talep daralması nedeniyle yönümüzü daha az
keşfedilen ülkelere çevirdik. İş adamlarımız Afrika, Orta Doğu, Körfez ve Orta
Asya’yı ticaret platformuna dönüştürdü. İlişkilerin geliştirilmesinde Hükûmetimiz ve Bakanlığımız bu bölgelerde yoğun çalışmalara
ve faaliyetlere girdi. Bu bağlamda, sadece Afrika ülkelerinde üç yıl içerisinde
on yedi büyükelçilik açıldı. Geliştirilen ilişkiler sonucunda Afrika’yla 5
milyar dolar olan ticaretimizi 17 milyar dolara çıkardık. Hedef, birkaç yıl
içerisinde 50 milyar doları yakalamaktır. ARGE harcamaları da 2009’da 6,9
milyar dolara çıkarıldı.
Değerli
milletvekilleri, bu hafta Gaziantep’imizin kurtuluş yıl dönümü. Gaziantep’imiz
Fransız işgalinden 6.317 şehit vererek kurtulmuştur. Bugün yüce Meclisimizdeki
vekil arkadaşlarımızın -tabii bu bazıları için geçerli- o günü hatırlamalarını
istiyorum. Birilerinin piyonu olarak “Mecliste vekâletle göreve devam
edeceğiz.” açıklamalarını bir şanssızlık olarak kabul ediyorum ve bu yüce Mecliste
yer alan tüm vekillerin milletten aldığı oylarla, onların temsilcisi olarak
devam etmelerinde hem ülkemiz adına hem milletimiz adına hem kendileri adına
yarar vardır.
Bu vesileyle
hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Erdoğan.
Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat Ergün.
Buyurunuz Sayın
Ergün. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz yirmi
dakika.
SANAYİ VE TİCARET
BAKANI NİHAT ERGÜN (Kocaeli) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekili
arkadaşlarım; yüce heyetinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.
Konuşmamın
başında Sanayi ve Ticaret Bakanlığımız ile bağlı, ilgili ve ilişkili
kuruluşlarımızın faaliyetleri ve gelecek hedefleri hakkında benden önce söz
alan, yapıcı eleştirilerini sunan bütün arkadaşlarıma teşekkür ediyorum.
Bugün bana
ayrılan sürede sanayi, ticaret, teknoloji, tüketiciler, esnaf, sanatkâr ve
KOBİ’lere kadar geniş bir yelpazede 72 milyon insanımızı ilgilendiren
sorumluluk alanına sahip olan Bakanlığımızın 2010 yılı hedefleri ve çalışmaları
hakkında bilgi sunacağım ancak Türkiye'nin ekonomik potansiyeli ve kriz sonrası
döneme ilişkin kısa bir değerlendirmeyle başlamak istiyorum. Krizle ilgili
süreci uzun uzun anlatacak değilim. Buradaki herkes
bu süreci zaten yakından biliyor. Evet, üretim, istihdam ve ihracatımızda bir
miktar gerileme olmuştur ancak dünyadaki gelişmeleri ve Türkiye'nin
potansiyelini dikkate aldığımızda bu gerilemenin hızla telafi edilebileceği de
ortadadır. Sahip olduğumuz bu potansiyeli hep birlikte harekete geçirmemiz
büyük önem taşımaktadır. Ekonomik kriz, Türkiye’yi konjonktürel
olarak etkilemiş, ülkemiz ekonomisinde yapısal sıkıntılara yol açmamıştır.
Bugün,
bulunduğumuz noktada, kriz sonrası dönemde Türkiye'nin toparlanma sürecine ilk
önce girerek uzun bir büyüme dönemi yaşayacağını görüyoruz. Bunu bir grafik
olarak düşünelim. 27 çeyrek üst üste büyüyen ekonomimiz, 4 çeyrektir
küçülmektedir ancak şimdi, yeniden büyüme istikametindeyiz ve büyüme trendine başlıyoruz. Bu yılın son çeyreğinden itibaren
büyümeye geçecek olan ekonomimiz yeniden üst üste büyüme rakamlarını
yakalayacaktır.
İtiraz edenler
olabilir ama bunu sadece biz söylemiyoruz, birçok uluslararası kurum ve kuruluş
yayınladıkları raporlarda bu gerçeğe işaret ediyorlar. Bunlardan sadece birini
sizlerle paylaşmak istiyorum. OECD tahminlerine göre: Türkiye, 2010 yılında
yüzde 3,7’lik oranla 30 ülke arasında Güney Kore’den sonra 2’nci; 2011 de ise yüzde
4,6’lık oranla yine en fazla büyüyen ülkeler arasında sayılıyor. Türkiye'nin
2011-2017 yılları arasında da yıllık ortalama yüzde 6,7’lik büyümeyi
yakalayarak üye ülkeler arasında ilk sırada yer alacak birkaç ülkeden biri
olabileceği yine tahminler arasında.
Bugün, dünyanın
17’nci, Avrupa’nın ise en büyük 6’ncı ekonomisine sahip bir ülke olarak
önümüzdeki dönemde de başarılı bir performans sergileyecek, 2023 yılında
dünyanın en büyük 10 ekonomisinden birisi olacağız.
Dünya ülkeleriyle
olumlu ilişkiler geliştiren, komşu ülkelerle maksimum iş birliği yaklaşımıyla
hareket eden, sanayide, üretimde teknolojiyi daha çok kullanan bir Türkiye bu
hedefe ulaşacaktır. Katma değeri yüksek ürünlere geçerek dünya çapında markalar
oluşturmak, ileri teknoloji ürünlerin üretim ve ihracat içindeki payını
artırarak, sürdürülebilir büyüme zemininde ilerleyerek amacımızı
gerçekleştireceğiz.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 60’ıncı Hükûmet Programı’mız sanayi ve ticaret alanlarında özellikle
istihdam oluşturma ve rekabet gücünü artırmada Bakanlığımıza önemli görev ve
sorumluluklar vermektedir. Bakanlığımız, ülkemiz için, üretici ve
tüketicilerimiz için birçok önemli faaliyeti yürütüyor. Bu çerçevede önemli
çalışmaların başında gelen Girişimci Bilgi Sistemi’yle ilgili gelişmeleri
sizlerle paylaşmak istiyorum:
Farklı kamu
kurumlarınca toplanmakta olan verilerin ortak standartlar çerçevesinde entegrasyonunu amaçladığımız Girişimci Bilgi Sistemi sadece
sanayi sektörünü değil Türkiye’de sanayi ve hizmet sektöründe faaliyet gösteren
tüm gerçek ve tüzel kişileri kapsayan bir sistemdir. Günümüzde en önemli kaynak
bilgidir. Doğru politika ve stratejik planlar oluşturmamız için öncelikle doğru
ve yeterli bilgiye ihtiyacımız var. Proje, bu politikaları oluşturmak için
kullanacağımız verileri bir araya getirmesi itibarıyla son derece önemlidir.
Ülkemizde faaliyet gösteren işletmelerin ekonomik faaliyetlerine ilişkin önemli
verileri topluyor, sınıflandırıyor ve değerlendiriyoruz. Bu bilgileri
güncelliyor, dinamik ve esnek bir veri tabanı oluşturuyoruz. Bu program gerek
kamuya politika oluşturma noktasında gerekse yatırımcılarımıza rehber olma
noktasında büyük önem taşımaktadır.
Nitekim, bu sistemden
elde edilen verilerden Türkiye Sanayi Strateji Belgesi oluşturulurken azami
derecede istifade edilmiştir. Sanayi Strateji Belgesi’ni dünya ekonomisinde
yaşanan gelişmeler ve Avrupa Birliğine tam üyelik sürecinin bir gereği olarak
revize ettik.
Sanayi
stratejimiz, temel olarak, ülkemizin rekabet gücünü ve verimliliğini artırmayı
hedefliyor. Bu amaca ulaşmak için orta ve ileri teknoloji kullanan sektörlerin
üretim ve ihracat içindeki payını artırmamız, düşük teknoloji kullanan
sektörlerde katma değeri yüksek ürünlere geçişi sağlamamız, becerilerini
sürekli geliştirebilen şirketlerin ekonomideki ağırlığını artırmamız gerekiyor.
Hazırladığımız yeni sanayi stratejisiyle Türkiye'yi, Avrupa ve Avrasya’nın
bilgi yoğun, teknoloji tabanlı, katma değeri yüksek üretim merkezi hâline
getirmeyi amaçlıyoruz.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 21’inci yüzyılda güçlü ve saygın bir ülke olmak
istiyorsak, bilim ve teknolojiye büyük önem vermemiz gerekiyor. Türkiye gibi
büyük bir ülke teknolojiyi takip etmekle yetinemez, ülkemiz dünyanın bilim ve
teknoloji üretim merkezlerinden biri olmalıdır.
Bilgi, sermaye ve
nitelikli iş gücünü bir araya getirerek teknoloji yoğun ürün ve üretim
yöntemleri geliştirmek için, tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de
sanayi-üniversite iş birliğini hayata geçirmeliyiz. Gelişmiş ülkelerde
üniversitelerin bilimsel araştırmaları sanayinin ihtiyaçlarına göre şekillenir
hâle gelmiştir, biz de bu bilinçle çalışarak 2012 yılında gayrisafi yurt içi hasıladan ARGE’ye ayrılan payın
yüzde 2’ye çıkarılmasını hedefliyoruz. Tabii, sadece kaynak ayırmak yeterli
olmaz, bu kaynağın etkin kullanımını da sağlamalıyız.
Ülkemizin
üzerinde yoğunlaşması gereken öncelikli sektörleri belirlemek, bu sektörlere
yönelik politikaları geliştirmek durumundayız.
5593 sayılı
Kanun’
KOBİ’lerin ARGE
faaliyetine yönelik harcamalarının yüzde 75’ini biz karşılıyoruz. Yeni
teknoloji veya teknolojik ürün geliştirip rekabet gücünün artmasını sağlıyoruz.
Şu anda bu alanda 100’ü aşkın KOBİ projesi desteklenmekte ve ARGE çalışmaları
sürmektedir ve bunları üç yıl boyunca destekliyoruz. Sanayicimizin bilgi ve
teknoloji yoğun üretime geçmesi amacıyla Patent Destek Programı, ARGE Yatırım
Destek Programı, Tanıtım, Pazarlama Destek Programı gibi yeni destek
programları üzerindeki çalışmalarımız da sürüyor.
Yine, 5746 sayılı
Araştırma ve Geliştirme Faaliyetlerinin Desteklenmesi Hakkında Kanun ile
ülkemizde yürütülen ARGE ve yenilikçilik çalışmalarına yeni bir boyut
kazandırdık. Bu kanunla, ARGE çalışması yürüten işletmelerin ARGE
harcamalarında önemli oranda teşvik ve muafiyetler getiriyoruz. ARGE
merkezlerinde çalışan araştırmacı personele gelir vergisi, kurumlar vergisi,
damga vergisi istisnası ile yüzde 50 sigorta primi indirimi sağlıyoruz. Yine
doktoralı personel için yüzde 90, doktora altı personel için yüzde 80 oranında
gelir vergisi stopaj teşviki veriyoruz. Ayrıca, elektrik, doğal gaz, su,
İnternet gibi girdi maliyetleri de yüzde 100 oranında desteklenmektedir.
31 Temmuz 2008
tarihinden bu yana Bakanlığımıza 75 işletme ARGE merkezi başvurusu yapmış ve 60
işletmeye de ARGE merkezi kurma izni ve belgeleri verilmiştir. Aynı Kanun
kapsamında nitelikli girişimciliği özendiren, yüksek eğitimli ve nitelikli
gençlerimizi iş hayatına kazandıran Teknogirişim
Sermaye Desteği’ni de uygulamaya başladık. Bu destekle, genç girişimcilerimize
100 bin Türk lirası kefilsiz, karşılıksız, geri ödemesiz hibe desteği
sağlıyoruz. “Parlak bir fikrim var.” diyen genç girişimcilerin projelerini
ticari ürüne dönüştürme imkânı veriyoruz. Bu destekten üniversite son sınıf
öğrencileri, master ve doktora öğrencileri ile
doktorasını son beş yıl içinde tamamlamış genç akademisyenlerimiz
faydalanıyorlar.
Nisan ayında ilk
başvurularını kabul ettiğimiz Teknogirişim Sermaye
Desteği için 159 başvuru yapılırken bunlardan 78 tanesine onay verilmiş ve 100
bin Türk liralık hibe destekleri kendilerine takdim edilmiştir. 2010 yılı
programı için de başvuruları 4 Aralıkta almaya başladık. 4 Ocak 2010 tarihine
kadar gençlerimizden yeni başvurular beklediğimizi bir kere daha ifade etmek
istiyorum.
Yine, 2002
yılında Türkiye’de sadece 2 olan teknoloji geliştirme bölgesi yani teknopark
sayısı bugün 37’ye ulaşmıştır. 2009 yılı sonu itibarıyla 26
tanesi faaliyette olacak ve bu teknoparklarımızda faaliyet gösteren firma
sayısı bugün itibarıyla 1.191’e, istihdam edilen personel sayısı 11.082’ye,
biten proje sayısı 5.661’e, üzerinde çalışılan proje sayısı 3.476’ya, ihracat
540 milyon dolara, yabancı firma sayısı 56’ya, bu firmalarca yapılan yatırım
tutarı 450 milyon dolara, alınan patent sayısı ise 281’e ulaşmıştır.
Şimdi de
teknoparkların işletilmesinde yaşanan sorunların ortadan kaldırılması amacıyla,
Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Kanunu’nda değişiklik yapılması için çalışma
başlattık. Bu çalışmada, Kanun’un uygulamasında ortaya çıkan sorunlar
giderilecek, aynı zamanda, bu bölgelerin etkinliği daha da artırılacaktır.
Yapacağımız yeni düzenlemeyle, teknoloji geliştirme bölgelerine sağlanan
destek, teşvik ve istisnaları 5746 sayılı ARGE Kanunu’na paralel olarak 2023
yılına kadar uzatacağız.
Ayrıca,
bölgelerde çalışan ARGE personelinin bu projelerle ilgili olarak teknoloji
geliştirme bölgeleri dışında geçirdikleri sürelerin belirli bir kısmı da
destek, teşvik ve istisnalar kapsamına alınacak. ARGE çalışması tamamlanan
projeler konusunda ortaya çıkan ileri teknolojik ürünlerin seri üretimleri de
desteklenecek.
Bunun yanında, bu
bölgelerde üretilen teknolojilerin yaygınlaştırılması ve ticarileştirilmesi
amacıyla, teknolojik transfer ofisleri de kurulacaktır. Bilgi ve teknolojiye
verdiğimiz bu önemle, ülkemizin çok daha güçlü ve müreffeh bir ülke hâline
gelmesine önemli bir katkı sağlayacağız.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri, sanayi çalışmalarımızı çevresel değerleri koruma
hedefiyle uyumlu bir şekilde sürdürüyoruz. Organize sanayi bölgeleri ve küçük
sanayi siteleri çevre tahribatını minimize etmek, maliyetleri düşürmek gibi
önemli roller oynamaktadır. Özellikle, sanayileşme ve istihdama katkı sağlayan
ve girişimcilere uluslararası standartlarda çalışma ortamı hazırlayan organize
sanayi bölgelerinde günün şartlarının gerektirdiği mevzuat değişikliklerini
titizlikle ve en kısa sürede hayata geçiriyoruz. Bakanlığımızca ülkemizde
planlı kalkınma döneminin başladığı 1960’lı yıllardan itibaren OSB ve küçük
sanayi sitesi uygulamalarında bugün önemli bir seviyeye geldiğimizi rahatlıkla
söyleyebiliriz. 120 adet organize sanayi bölgemizin altyapı inşaatı
tamamlanmıştır. Bu projelerin tamamlanmasıyla yaklaşık 800 bin kişiye istihdam
imkânı sağlanmıştır. Yine 429 adet küçük sanayi sitesinin üstyapı ve altyapı
inşaatı tamamlanmış, bu projelerin tamamlanmasıyla yaklaşık 460 bin kişiye,
daha sağlıklı şartlarda çalışma imkânı getirilmiştir.
2009 yılında 13
organize sanayi bölgesiyle 7 küçük sanayi sitesi projesinin tamamlanmasını
planlamıştık ancak bu hedef aşılarak yıl sonunda 16
organize sanayi bölgesi ve 8 küçük sanayi sitesi tamamlanmış olacaktır. Bu
projeler tamamlandığında ise 80 bin kişiye daha iş imkânı sağlanmış olacak.
2010 yılı yatırım
programı teklifimizde ise organize sanayi bölgeleri için 133 milyon 299 bin
Türk lirası, küçük sanayi siteleri için 51 milyon 561 bin Türk lirası ödenek
tahsisi öngörüyoruz. Bu ödeneğin kullanımında kriterlerimiz
kaynakların israf edilmeden etkin kullanımını sağlamak ve sonuç odaklı olmak
yani bitirilmesi ve hızla üretime geçilebilmesi mümkün olan yatırımlara öncelik
vermektir.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; esnaf ve sanatkârımız işletme sayılarının çokluğu,
ülke çapında istihdam oluşturma imkânları, bölgesel kalkınma ve gelişmeye
katkıları yönüyle ekonomik ve sosyal hayatımızın en önemli unsurlarından
biridir. Bakanlık olarak esnaf ve sanatkârımızın sorunlarını tespit etmek ve
izlenecek politikaları da belirlemek amacıyla “esnaf ve sanatkâr değişim,
dönüşüm ve destek strateji belgesi ve eylem planı” ile ilgili hazırlıkları
tamamladık. Esnaf strateji belgesini önümüzdeki günlerde bir eylem planıyla
birlikte önce Bakanlar Kuruluna, ardından Yüksek Planlama Kuruluna sunarak
hayata geçirmiş olacağız. Hazırlanan yeni strateji belgesiyle
esnaf ve sanatkârların kredi ve finansman şartlarını iyileştirmeyi, vergi ve
istihdam gibi yüklerini azaltmayı, eğitim ve danışmanlık hizmetlerini
geliştirmeyi, yenilikçilik ve girişimciliği artırmayı, altyapı, kümelenme ve
ortaklık faaliyetlerini desteklemeyi, gerekli yasal düzenlemeleri tamamlamayı,
Avrupa Birliği programlarından ve kaynaklarından daha fazla yararlanmalarını
sağlamayı temel önceliklerimiz olarak belirledik.
Şu bir gerçek ki
Türkiye’de çok dağınık bir esnaf örgütlenmesi var ve işletmelerimiz genel
olarak küçük işletmelerden oluşuyor. Bu durum, büyük işletmelerin imkânlarından
yararlanmayı asgariye indiren bir sorun olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu
nedenle, ortaklık kültürünü ve birleşmeleri yaygınlaştırmamız bu alandaki temel
yapısal dönüşümlerden birisi olacaktır.
Esnaf ve
sanatkârımızın sorunlarını çözme konusunda bugüne kadar hiçbir fedakârlıktan
kaçınmadık. Öncelikle esnaf ve sanatkârımızın Halk Bankası üzerinden
kullandıkları krediye ulaşma imkânlarında önemli ilerlemeler kaydettik. 2002
yılında yüzde 59 seviyelerinde olan kredi faiz oranı 1 Eylül 2009 itibarıyla
yüzde 8’e düşürülmüştür. 2002 yılında toplam 153 milyon Türk lirası kredi
kullanabilmiş olan esnaf, 2009 yılı itibarıyla 3,6 milyar Türk lirası kredi
kullanır hâle gelmiştir. Kredileri geri ödeme güçlüğüne düşenler için yeniden
yapılandırma çalışmaları da yaptık. Ayrıca, yaptığımız kanun değişikliğiyle
KOSGEB desteklerinden hizmet sektöründe faaliyette bulunan esnaf ve
sanatkârımızın da yararlanabilmesi imkânını sağladık. Bu çerçevede, KOSGEB
aracılığıyla yaklaşık 100 bin esnaf ve sanatkârımıza 25 bin lira; eğer
işletmeci bayan ise, bayan girişimcilere de 30 bin liraya kadar kredi desteği
sağladık ve bu çalışma devam ediyor.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; güçlü bir ekonomi, güçlü bir reel sektör sayesinde
kurulabilir. Biz de bu gerçekten hareketle ekonomimizin bel kemiğini oluşturan
KOBİ’lerimize yönelik çok önemli destekleri KOSGEB aracılığıyla sürdürüyoruz.
KOSGEB, 2003 yılından Ekim 2009 tarihine kadar, yönetmelik destekleri
kapsamında toplam 244 milyon Türk lirası tutarında destek ödemesi
gerçekleştirmiş, kredi faiz desteğiyle bankalar aracılığıyla verilen 5,2 milyar
TL tutarında kredi hacmi oluşturmuştur. Sadece 2009 yılında KOSGEB tarafından
-Ekim ayı sonuna kadar- 10.594 işletmeye 54 milyon TL destek sağlanmıştır. Bunun
15 milyonu geri ödemesiz destekler, 3 milyonu geri ödemeli destekler, ayrıca
yürütülen projeler için de 3 milyon TL tutarında harcama yapılmıştır. Kredi
faiz destekleri kapsamında 33 milyonluk faiz desteğine karşılık 1,3 milyarlık
kredi hacmi oluşturulmuştur; bu, 2009 yılının Ekim ayına kadar. 2009 yılının
Kasım ve Aralık aylarında işletmelerimize yönelik üç ayaklı
yeni bir kredi destek programı uygulamaya koyduk ve 2,5 milyar lirayı aşan bir
kredi desteği sağladık. 1990’la 2002 yılları arasında, KOSGEB’in kuruluşundan
bu yana, on iki yılda 14 milyon lira civarında bir destek sağlanmışken, 2002
ile 2009 yılları arasında, yedi yılda 900 milyona yakın destek sağlanmıştır;
yaklaşık 60 kat civarında, KOSGEB destekleri artırılmıştır.
KOSGEB’in
destekleri bunlarla sınırlı değil. Bir işletmemiz yurt dışında fuara mı
katılıyor, stant ücretinden tutun da konaklama ve ulaşım ücretlerine kadar
birçok masrafın karşılanmasında KOBİ’lerimize destek veriyoruz. İşletmelerimize
İnternet sitesi kurmaları için bile destek veriyoruz. Artık, hizmet sektörüne
de destek vermeye başlayan KOSGEB, işletmelerimizin yapılarını daha da
güçlendirmeleri için önümüzdeki dönemde desteklerini artıracaktır. Bu
çerçevede, KOBİ’lerimizin yönetim biçimlerini modernize etmeleri, nitelikli eleman
yetiştirmeleri için danışmanlık ve eğitim desteği vermeye devam edeceğiz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen
sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurunuz.
SANAYİ VE TİCARET
BAKANI NİHAT ERGÜN (Devamla) – KOSGEB desteklerini önümüzdeki dönemde
KOBİ’lerin ARGE’ye, inovasyona,
yönetim kabiliyetlerini geliştirmeye, dış pazarlara açılmaya, ürünlerini
tanıtmaya ve birleşmelerine ayıracağımızı da buradan açıklamak istiyorum.
Ayrıca finansmana erişim noktasında teminat sıkıntısı yaşayan işletmelerimize
rahat nefes aldıracak bir uygulamayı da bu süreçte hayata geçirdik. KOSGEB’in
de ana ortağı olduğu Kredi Garanti Fonu’nun sermayesi bu dönemde
güçlendirilerek 60 milyon liradan 240 milyon liraya çıkarıldı. Kredi garanti
kuruluşlarına 1 milyar lira hazine desteği sağlandı ve KOBİ’lerimize yaklaşık
12 milyar liralık yeni bir kredi hacmi oluşturuldu. Bununla ilgili başvurular
da geçtiğimiz günlerde alınmaya başlandı.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; sözlerimi bitiriyorum. Türkiye, patent
başvurularında da büyük artışların gerçekleştiği bir dönemi yaşıyor.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN –
Buyurunuz.
SANAYİ VE TİCARET
BAKANI NİHAT ERGÜN (Devamla) – Başkanım bitiriyorum.
Dünyada son
yıllarda patent başvurularındaki yıllık artış oranı ortalama yüzde 5’in altında
gerçekleşirken, ülkemizde yerli patent başvurularındaki artış 2007 yılında
yüzde 70, geçtiğimiz yıl ise yüzde 23 olarak gerçekleşmiştir. 2008 yılında
“faydalı model” başvurularıyla birlikte değerlendirildiğinde cumhuriyet
tarihimizde ilk defa Patent Enstitüsüne bir yılda 10 binin üzerinde buluş için
başvuru yapılmıştır. Şu ana kadarki patent başvuru verileri, patent
başvurularında, 2009 yılında, 2008’in üzerine çıkacağımızı gösteriyor.
Bakanlık olarak
yeni pazarlara açılma konusunda anahtar rol oynayacak tasarım politikası
oluşturmak için de çalışmalarımızı hızlandırdık. Bu amaçla, Bakanlığımızın
girişimleriyle, Türkiye'de ilk kez bir Türk Tasarım Danışma Konseyi kuruldu.
“Türk tasarımı” imajını yerleştirmek ve ilk kez bir tasarım stratejisi
oluşturmak üzere çalışmalarımıza başladık. Bu çerçevede, ocak ayında geniş
katılımlı bir çalıştay düzenleyerek tasarım
politikası ve bir eylem planı oluşturuyoruz.
Tüm bu çalışmalar
Türkiye'nin ileri teknoloji ürünlerinin üretim ve ihracat içerisindeki
ağırlığını artırmaya yönelik hedeflerdir ve çalışmalardır.
Hizmet alanlarına
baktığımızda Sanayi ve Ticaret Bakanlığının ve faaliyetlerinin ülkemiz
açısından ne kadar önemli olduğu görülüyor. Ülke olarak ekonomik ve sosyal
anlamda kalkınma istiyorsak, özellikle iş hayatına ve reel sektöre sağlam,
sağlıklı bir zemin hazırlamamız gerekiyor.
Bakanlığımız,
Türkiye'nin, 2023 hedeflerine ulaşması, Avrupa’nın, Asya’nın ve Afrika’nın
kesiştiği bu bölgede bir üretim ve teknoloji üssü olması için çalışmalarına ara
vermeden devam edecektir.
Konuşmamın
sonunda, yaptığınız bütün katkılar için teşekkür ediyor, yapıcı eleştirilere
her zaman açık olduğumuzu bir kere daha ifade etmek istiyorum.
2010 yılı
bütçesinin Sanayi ve Ticaret Bakanlığımız ile bağlı, ilgili ve ilişkili
kuruluşlarımız ve ülkemiz için hayırlı olmasını diliyor, yüce heyetinizi
saygıyla, sevgiyle selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Ergün.
Bayındırlık ve İskân Bakanı Mustafa Demir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Buyurunuz Sayın
Demir.
BAYINDIRLIK VE
İSKÂN BAKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri;
Bayındırlık ve İskân Bakanlığımızın 2009 yılı faaliyetleri ile 2010 yılı bütçe
tasarısı hakkında bilgi sunmak üzere huzurlarınızdayım. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Sözlerime
başlarken, parti grupları adına söz alan, Bakanlığımıza katkı sağlayıcı
eleştirilerinden dolayı tüm milletvekillerimize şükran ve teşekkürlerimi
sunuyorum.
Kamuya ait yapım
işleri, afet işleri ve imar hizmetleri olmak üzere başlıca üç temel alanda
faaliyetlerini sürdüren Bakanlığımız, şehirleşme ve yapılaşma alanlarında yüz
yılı aşkın bir süredir gerçekleştirdiği planlama, altyapı ve üstyapı
hizmetleriyle ülkemizin kalkınmasında önemli işlevler yerine getirmiştir.
İnsanlık tarihi
kadar eski olan inşaat faaliyetlerinin yapım teknolojileri açısından ulaştığı
seviye, çağı yakalamak ve dışa açılma çabası içinde olan ülkemizi de yakından
ilgilendirmektedir.
Şehirlerde ve
kırsal alanlardaki planlama ve yapılaşma faaliyetleri Bakanlığımızın en önemli misyonunu oluşturmuş ve ülkemiz yapı kalitesinin
iyileştirilmesi, inşaat sektörümüzün dış pazarda rekabet gücünün artmasını da
sağlamıştır.
Hükûmetimizin görevde olduğu
süre zarfında gerek Bakanlığımızın çalışmaları ve gerek Hükûmetimizin
diğer icraatları sonucunda Türk inşaat ve yapı sektörü ile yapı malzemeleri
sektöründe çok önemli gelişmeler yaşanmıştır. Yıllar boyu durgunluk yaşayan,
hatta bazı yıllarda gerileme içine düşen inşaat sektörü Hükûmetimizin
görevde olduğu dönemde âdeta bir dönüm noktası yaşamıştır. Hükûmetimiz
döneminde hız kazanan kentsel dönüşüm çalışmalarının, büyük altyapı projeleri,
toplu konut uygulamaları, duble yollar, diğer ulaşım
projeleri, eğitim yapıları, sağlık yapıları gibi geniş alanda inşaat sektörünün
canlanması üzerinde çok önemli katkıları olmuştur.
Geçmiş dönem
verileri de dikkate alındığında, inşaat sektörü bizim dönemimizde, tabiri
caizse, altın dönemini yaşamıştır. Ekonomik büyüme inşaat sektörünü 2005
yılından itibaren bütün sektörler içinde 1’inci sıraya yükseltmiştir.
Sektör 2008
yılının 2’nci altı aylık döneminde ve 2009 yılında küresel etkiler nedeniyle bu
hızını kaybetmiş gibi gözükse de krize karşı alınan önlemlerin önümüzdeki
dönemde etkili olması neticesinde inşaat sektörünün hızlı bir şekilde
toparlanması beklenmektedir.
İnşaat sektörünün
toparlanması sonucunda ise ilgili diğer birçok sektör de, tabiatı gereği,
üretimde canlanma ve ekonomik büyümeye ciddi anlamda katkı sağlayabilecek çok
geniş sektörleri de sürükleyici rolünü tekrar yerine getirecektir.
Hükûmetimiz döneminde yurt
dışı müteahhitlik hizmetlerinde de büyük gelişmeler
kaydedilmiştir. 1970’li yılların başında uluslararası piyasaya açılan Türk müteahhitlik firmaları yetmişe yakın ülkede bugün faaliyet
göstermektedir. Bu süreçte Türk müteahhitlerinin
üstlendikleri proje sayısı 5 bine yaklaşmış, bu projelerin toplam tutarı ise
130 milyar ABD dolarına ulaşmıştır.
Müteahhitlerimizin
Türkiye dışında üstlendikleri projelerin tutarı 2002 yılında 1,7 milyar dolar
iken bu rakam 2008 yılında 23,6 milyar dolara çıkmış. Bu rakamlar müteahhitlerimizin yurt dışındaki güven ve saygınlığının en
büyük göstergesini oluşturmaktadır.
Yurt dışında müteahhitlik hizmeti veren firmalar arasında yapılan
araştırma sonucunda, ülkemiz, 2009 yılında 31 firmayla Çin’den sonra 2’nci
sırayı alarak yurt dışı müteahhitlik hizmetlerindeki başarı ve istikrarını
korumuş, dünya piyasalarındaki etkin konumunu da güçlendirmiştir.
İnşaat sektöründe
yaşanan gelişmeler ülkemizi yapı malzemeleri alanındaki pek çok ürünün
üretiminde de, ihracatında da ayrıca dünyanın ve Avrupa’nın ilk sıralarına
çıkarmıştır.
Bu veriler, yapı
sektörüne ve Bayındırlık ve İskân Bakanlığı olarak bizim yerine getirdiğimiz
sektöre yol gösterme ve öncülük gibi görevlerin önemini bir kez daha gözler
önüne sermektedir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; planlamayla ilgili yetkilerin farklı kurumlarda bulunması,
planlarda yetki karmaşasına, zaman ve kaynak israfına, plan bütünlüğünün
bozulmasına neden olmaktadır. Planlama sistemindeki bu dağınıklık aynı zamanda
kentsel ve kırsal yerleşme problemlerine de yol açmaktadır.
Özellikle üst
ölçekteki imar planlarına ilişkin olarak kamu kurum ve kuruluşları arasında
doğan anlaşmazlıkların giderilmesi, her düzeydeki plan içeriğinin bölgesel ve
yerel koşullar da dikkate alınarak yeniden tanımlanması ve planlama konusunda
dil birliğinin sağlanması gerekmektedir.
Bu sebeple,
yerleşme, şehirleşme ve yapılaşma konularında deneyimi ve birikimi bulunan
Bakanlığımızın, yeni yapısıyla, bu alanlardaki üst kamu otoritesi olma vasfına
kavuşturulup ülkemizdeki imar, yapı ve planlama hizmetlerindeki görev ve yetki
karmaşasıyla, görev boşluklarını önleyerek daha etkili, verimli ve ekonomik
hizmet üretebilme imkânına sahip olması hedeflenmektedir.
Ülkemizin devam
eden kentleşme sürecinde çarpık yapılaşmış yerleşmelerden planlı, sağlıklı ve
güvenli yerleşmelere geçişin bir aracı olan ve doğal, kültürel, tarihî
alanların korunmasına fırsat yaratacak kentsel dönüşüm ihtiyacı önem ve aciliyet arz etmektedir.
Kentsel dönüşümün
müstakil bir kanunla düzenlenmesi ihtiyacı artık tüm taraflarca kabul edilen
bir husustur. Kentsel dönüşüme ilişkin yasa tasarısı hazırlık çalışmalarında
son aşamaya gelmiş bulunuyoruz ve ilk Bakanlar Kurulu toplantısında Bakanlar
Kuruluna arz edilecektir.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; ülkemizdeki mevcut yapı stokunun yarısına yakınının
depreme dayanımın istenen düzeyde olmadığı, kaçak, ruhsatsız ve gerekli
mühendislik ve mimarlık hizmetlerinden yeterli hizmeti almadığı tarafımızca
tespit edilmiştir. Depreme maruz kalındığında bugün en fazla yapı ve insan
kaybına uğrayan ülkeler arasında bulunmaktayız. Elimizdeki kaydı bulunan
yapıların dışındaki tüm yapıları inceleyerek ve tespitini yaparak yapı envanterini en kısa sürede oluşturup elde edeceğimiz veriler
neticesinde yıkılması gerekli binalarla ilgili yıkım kararlarının alınıp
yıkımları gerçekleştirmeyi temin etmek durumundayız. Bütün bunlar, bir sistem
dâhilinde, çeşitli yöntemler de geliştirilerek, vatandaşlarımız mağdur
edilmeden yapılacaktır. Aynı zamanda, güçlendirilmesi ve iyileştirilmesi
gerekli yapıların bir program dâhilinde güvenli hâle getirilmesi de
sağlanacaktır. Yapı envanteri ve müteakiben yapılması
gereken çalışmaları en kısa sürede tamamlamayı planlıyoruz. Bu çalışmalara
öncelikle 1’inci ve 2’nci derece deprem bölgelerinde yoğun yapılaşmaların
bulunduğu bölgelerden başlıyoruz.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; yüce Meclisimizin, iktidarı ve muhalefetiyle,
geçtiğimiz daha önceki hafta içerisinde ittifakla kabul etmesi sonucunda kanunlaşan,
17/12/2009 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanarak
yürürlüğe giren 5940 sayılı İmar Kanunu ile Bayındırlık ve İskân Bakanlığının
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun ile bahse konu hususlara ilişkin düzenlemeler için
önemli bir adım atılmıştır. Bu konuda fennî mesullük, şantiye şefliği, yapı müteahhitliği ve yapı sahipliği yeniden tarif edilmekte ve
sorumlulukları ayrı ayrı belirlenmektedir. Proje,
ruhsat ve eklerine aykırı yapı yapan müteahhitlerin bu
eksikliklerini gidermedikçe yeni bir yapı için inşaat ruhsatı alması ve
müteahhitliğe devam etmesi mümkün olmayacaktır. Müteahhidin vergi veya sigorta
borçlarından dolayı projesine uygun olarak yapılmış ve hâlen içerisinde
oturulmakta olan yapıların yapı sahiplerince yapı kullanma izin belgelerinin
alınabilmesinin önü açılmış olup bu konuda çok sayıdaki vatandaşımızın da
mağduriyeti giderilmiştir.
Yine, özel
inşaatlarda belgeli usta çalıştırılması öngörülmekte, Kanun’un inşaat ve
tesisat işlerinde yetki belgesi olmayan usta çalıştırılamayacağına dair hükmü 1
Ocak 2012 tarihinde yürürlüğe girecektir. Bu süre içinde ustalara geçici yetki
belgesi verilecek ve hiçbir çalışanı mağdur etmeden, piyasada bir usta
sıkıntısına sebebiyet vermeden, tatlı bir şekilde geçiş temin edilecektir.
Ayrıca, bu Kanun
ile Türkiye Ulusal Coğrafi Bilgi Sistemi’ni oluşturma görevi Bayındırlık ve
İskân Bakanlığına verilmiş, bu sistemle ulusal, mekânsal veri altyapısının
temel bileşenleri bütüncül bir yapıya kavuşturulacaktır.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; yukarıda özetle vurgulamaya çalıştığım önemli
hususlardaki faaliyetleri bir bir gerçekleştirmek
üzere çalışmalar sürdürülmekte olup, bu amaçla, üzerinde çalışılan sekiz adet
kanun taslağı hazırlıklarının son aşamasına gelinmiş ve kısa zamanda Bakanlar
Kurulunun gündemine sunulup hükûmet tasarısı hâline
dönüşmesi durumunda yüce heyetimizin oyuna, kabulüne inşallah… Kabul oyuyla yasalaşması hâlinde, burada birçok sözcülerimizin de
ifade ettiği Bayındırlık Bakanlığının artık içinin boşaltıldığı şeklinde değil,
mimarlık-mühendislik uygulamalarıyla ilgili hem genel hem yerel yetkileri de
kısıtlamadan tüm desteğini, politikaları üreten ve onları denetleyen, bugüne
kadar mühendislik ve mimarlık uygulamalarını da şikâyet ettiğimiz hemen hemen tüm konuları çözüme kavuşturacak bir hüviyete
kavuşmuş, yeni ismi de muhtemelen değişecek olan Bayındırlık ve İskân
Bakanlığının yeni yüzüyle inşallah 2010 yılında görevine devam etmesini
hedeflemekteyiz.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Yapı İşleri Genel
Müdürlüğümüz 2009 yılında kendi yatırım programımızda olan işlerin yanında
diğer kamu kurum ve kuruluşlarına ait geçmiş yıllardan devam eden ve yeni işler
olmak üzere 6 milyar 601 milyon TL proje bedelli ve yılı ödeneği 2 milyar 201
milyon TL olan 1.957 adet yatırım projesi üzerinde çalışmalarını sürdürüyor.
Bakanlığımız,
yapımını üstlendiği kamu yapılarının hem yüksek kalite standartlarında
yapılmasına çalışmakta hem de işi taahhüt edilen süreden önce bitirip teslim
etmeyi büyük ölçüde artık temin etmektedir.
Yapı denetim
sisteminin uygulanmasına hâlen on dokuz pilot ilde devam edilmekte olup,
denetim işleri biten ve sertifika alarak sistemden çıkarılan inşaatlar hariç
bugün itibarıyla 115 milyar TL bedelli 235 milyon metrekarelik inşaat denetimi
sürdürülmektedir.
Mevcut sistemin
sorunlarının ve eksikliklerinin giderilerek daha etkin ve daha iyi işler hâle
getirilmesi amacıyla hazırlanan ve sistemi altyapısı müsait elli dört ile
yaygınlaştıracak olan yeni bir yapı denetim kanunu taslağı hazırlanmış, 2010
yılının ilk ayları içerisinde yüce Meclisimizin gündemine getirilecektir.
Bakanlığımız,
yapıda kullanılacak olan malzemenin üretim aşamasından başlayarak yapıda nihai
kullanımına kadar geçen süreçte denetimin yapılmasının sağlanması görevlerine
devam etmektedir. Tüm süreçlerin takibi açısından denetim yapan personelin
sayısıyla laboratuvar sayılarını da artırmayı
sürdürüyoruz.
Avrupa
Birliği’nin yapı malzemeleri direktifinin uyumlaştırılması çalışmalarıyla
ilgili olarak Bakanlığımız tarafından hazırlanan Yapı Malzemeleri Yönetmeliği 1/1/2007 tarihinde uygulamaya girmiş, uyumlaştırılması ve
uygulanması için gerekli olan on adet tebliğ yayımlanmıştır. Yapı Malzemeleri
Yönetmeliği CE işareti kapsamı dışındaki ürünlerin piyasaya arz koşullarını ve
CE işareti taşısın taşımasın tüm ürünlerin yapıda kullanım koşullarını
belirleyen Yapı Malzemelerinin Tabi Olacağı Kriterler Hakkında Yönetmelik ise 1/7/2010 tarihinden itibaren uygulamaya girecektir.
Piyasa gözetimi
ve denetimi faaliyetlerinde rol alacak hâlen seksen bir il müdürlüğümüzde görev
yapan 329 kişiden oluşturulan yapı malzemeleri denetim grubunun on ildeki
eğitim çalışmaları tamamlanmış olup periyodik olarak diğer illerdeki eğitimlere
devam edilmektedir.
5627 sayılı
Enerji Verimliliği Kanunu uyarınca hazırlanan Merkezi Isıtma ve Sıcak Su
Giderlerinin Paylaştırılmasına İlişkin Yönetmelik 14/4/2008
tarihinde, Binalarda Enerji Performansı Yönetmeliği ise 5/2/009 tarihinde
yürürlüğe girmiştir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Bakanlığımız 2003-2009 yılları arasında, afet sonrası
müdahalede hasar tespiti, yer seçimi, hak sahipliliği ve borçlandırma
işlemlerini eş zamanlı olarak planlayarak çok kısa sürede tamamlamış ve geçici
iskân konutuna ihtiyaç duyulmaksızın afetzedelerin daimi iskânını sağlamıştır. Hükûmet ettiğimiz 2003-2009 yılları arasında toplam 43.577
konut ve 2.492 ahır binası afetzedelere yapılarak teslim edilmiştir. Hükûmetlerimiz döneminde gösterilen çalışmalar sonucu kırk
yılı aşkın bir süredir konut yapımını bekleyen afetzedelerden Muş Varto,
Diyarbakır Lice ve Hani depremlerinde hak sahibi olanlara konutları
tamamlanarak teslim edilmiştir. Bakanlığımız yaşanan afet olaylarını hasar
tespit, acil yardım, afet etüdü, geçici iskân ve bunlar gibi çalışmaları ile
anında müdahale etmiştir. Afete uğrayan yerleşim yerlerindeki üst ve alt
yapılara meydana gelen hasarlardan dolayı toplam 235 milyon TL’lik acil yardım
ödeneği bu yerleşim yerlerine gönderilmiştir. 2009 yılında ise afete uğrayan
yerleşim yerlerine 54 milyon TL acil yardım ödeneği gönderilmiştir.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Hükûmetimizin kurumsal
yapılanma faaliyetleri kapsamında afet, acil durumlar ve sivil savunmaya
ilişkin hizmetleri yürütmek üzere Başbakanlığa bağlı Afet ve Acil Durum
Yönetimi Başkanlığının kurulması, teşkilatı ile görev ve yetkilerini düzenleyen
5902 sayılı Kanun 17 Haziran 2009 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Kanun hükmü
gereği altı ay sonrasına tekabül eden 17/12/2009
tarihi itibarıyla Bakanlığımızın afetle ilgili görevleri bu Başkanlığa
devredilmiştir.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Bakanlığımız bünyesinde hizmet veren bir diğer ana
hizmet birimi Teknik Araştırma ve Uygulama Genel Müdürlüğü, imar mevzuatına
ilişkin düzenlemeleri yapan, bunların yurt çapında uygulanmasına yön veren, yerel yönetimlere rehberlik
eden, mali ve teknik yardımlarda bulunan kıyı ve kamu yapılarına ilişkin
planları onaylayan, yurt içi ve yurt dışı yapı müteahhitlerine, plan ve harita
müelliflerine belge veren teknik bir hizmet birimimizdir.
2014 yılı sonuna
kadar tüm ülkemiz kıyılarının kamu yararına kullanımı ve korunmasına yönelik
planlama çalışmalarımızı devam ettiriyoruz. Bakanlığımızca onaylanan her türlü
ve ölçekteki imar planları gerek stratejik gerek ekonomik ve gerekse nitelik
bakımından oldukça önemli planlardır. Bu planlara konu tesisler, yapılar veya
yerleşmeler ekonomik ve sosyal açıdan ülkemize büyük katkılarda bulunmakta,
kamu hizmetlerinin yerine getirilmesine yaptığı katkıyla da stratejik öneme
sahip bulunmaktadır.
Yine, Kırsal
Yerleşmelerde Güvenli ve Yöre Özelliklerine Uygun Yapılaşmanın
Yaygınlaştırılması Projesi, ünlü Türk mimarımız Mimar Sinan’ın doğum yeri
olduğu için Kayseri pilot il seçilerek başlatılmıştır.
Köy yerleşik alan
sınır tespitlerinin yaygınlaştırılması ve köylerde yaşayan vatandaşların
mağduriyetlerinin en aza indirilmesi amacıyla köy yerleşik alan sınırlarının
tespit edilerek yerleşik alan sınırlarının tespitlerinin bir program dâhilinde
tamamlatılmasına yönelik çalışmalarımız da sürdürülmektedir.
Yürütülmekte olan
Kentsel Gelişme Stratejisi Hazırlama Projesi’nin (KENTGES) İlk aşamasında
Kentleşme Şûrası düzenlenmiştir. Şûra sonucunda alınan kararların özeti Şûra
sonuç bildirgesiyle kamuoyuna duyurulmuş, Şûrada yapılan tespit ve öneriler de
değerlendirilerek 2010 yılı başında kapsamlı bir KENTGES (Kentsel Gelişme
Strateji Belgesi) eylem planı elde edilmesine yönelik çalışmalar tamamlanacak
ve Mart 2010 tarihinde Devlet Planlama Teşkilatına sunulacaktır.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Bakanlığımızın ilgili kuruluşu olan İller Bankası
Genel Müdürlüğümüz, toplam 3.047 mahallî idare birimine hizmet üretmektedir.
İller Bankası, 2002 yılına gelene kadar varlığı tartışılan, kaldırılması
düşünülen bir kamu kuruluşuydu. Ama yedi yıl içerisinde yaptığı çalışmalarla,
artık -2009 yılı itibarıyla ifade ediyorum- il özel idarelerine ve belediyelere
1 milyar liraya yakın, 1 milyar liraya ulaşan bir finans desteği sağlamış ve
tüm belediyelerin, il özel idarelerinin, talep etmeleri hâlinde, proje,
müşavirlik ve diğer hizmetlerini verimli bir şekilde sürdürmektedir. Bugün,
artık, İller Bankasının kapatılmasını değil, şu anda Plan ve Bütçe
Komisyonumuzun Alt Komisyonunda görüşülmekte olan teşkilat yasasıyla birlikte,
tam tersi, güçlendirilen yurt dışı kamu fonlarından da ülkemize getirip yerel
yönetimlerimizin hizmetine sunulmaya genişleyecek yetkisiyle birlikte bu
hüviyete kavuşan bir İller Bankasını hedeflemekteyiz. Eğer Komisyondan geçmesi
durumunda, yüce Meclisin de kabul etmesi hâlinde, İller Bankasının bugün, 2010
yılı için öngördüğümüz 1,3 milyar liralık yerel yönetimlere destek sağlama
kapasitesini 2-2,5 milyar liralara çıkarmayı hedefliyoruz.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; ayrıca, İller Bankamızın 2010 yılında safi kârından
yüzde 60’ını, yaptığımız bir düzenlemeyle, nüfusu 10 binin altındaki
belediyelere ve kırsal kesimdeki köylere hibe olarak alt yapılarda kullanılmak
üzere ayırıp kullandırmayı da, 2010 yılında inşallah, gerçekleştireceğiz.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; ülkemizin tapu ve kadastro hizmetlerini
gerçekleştirmekle görevli olan Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü, tarihinin her
döneminde devletin en önemli kurumları arasında yer almaktadır. Bu Genel
Müdürlük, halkın devletle en önemli temas noktalarından biridir; özellikle son
dönemde klasik yapısından sıyrılarak ciddi atılımlar yapmış, önemli projeler
gerçekleştirmiştir.
Tapu ve Kadastro
Genel Müdürlüğümüzün önemli projelerinden bazılarını sizlerle paylaşmak
istiyorum.
Bir: Kadastronun
Tamamlanma Projesi. Şu anda kadastro çalışmalarımızı 2009 yılı itibarıyla 493
birimin dışında tamamını tamamlamış bulunuyoruz. Bu 493 birim, belli
problemleri olan, kadastro çalışmasının şu anda yapılmasının mümkün olmadığı
birimler. Bu problemlerle ilgili çalışmalar devam ediyor. Bunlar da
tamamlanınca o birimlerde de kadastro çalışmalarını tamamlayacağız.
Ayrıca, yetmiyor,
Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğümüz, burada da ifade edildiği gibi, geçmişte
yapılan, yenilenme ihtiyacı duyulan tüm kadastro çalışmalarına bir taraftan
başladı. 2012 yılı sonuna kadar bunları tamamlamayı hedefliyoruz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen
sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurunuz.
BAYINDIRLIK VE
İSKÂN BAKANI MUSTAFA DEMİR (Devamla) – Bu çalışmaları, biz, tüm yeni yapılacak
çalışmaları sayılaştırarak elektronik ortama aktarıyor, tüm kamu kurum ve
kuruluşlarının ve kendi kullanımına da elektronik ortamda kullanması mümkün
hâle getirilmektedir.
Diğer bir projesi
Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğümüzün, bildiğiniz gibi, TARBİS Projesi’yle
birlikte tüm arşivdeki Osmanlıca bilgilerimiz -ki yirmi dört ülkeye ait bunlar
mülkiyet kayıt bilgileri- elektronik ortama aktarıldı. O belgeler, tamamı
eskimiş, yıpranmış ve kaybolmak üzere olan o belgeler restore edildi; şu anda
elverişli ortamda bir daha eskimeye, yıpranmaya, yok olmaya maruz kalmayacak
şekilde, gelecek kuşaklara intikal ettirecek şekilde gerekli çalışmalar
yapıldı, ayrıca elektronik ortama atılan, yüklenen bilgiler ilgililerin
kullanımına Osmanlıca ve Türkçe olarak sunulmuş bulunmaktadır.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bir diğer projemiz, Tapu Kadastro Bilgi Sistemi
(TAKBİS). İlk iki programı aşamalı olarak tamamlandı...
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen
sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurunuz.
BAYINDIRLIK VE
İSKÂN BAKANI MUSTAFA DEMİR (Devamla) – …üçüncü aşamasını da 2012 yılının sonuna
kadar tamamlamayı planlıyoruz. Tüm kadastro bilgilerini yazılım ortamında tapu
sicil müdürlükleri ve diğer ilgili kamu kurum ve kuruluşlarının kullanımına
açacak şekilde, 2012 yılı sonunda tamamlamayı planlıyoruz. Ayrıca, bu sistem
coğrafi bilgi sistemine de ciddi anlamda altlık oluşturacak bir sistemdir.
Diğer bir proje, harita bilgi bankasının kurulması projesi. Diğer bir yürüttüğümüz proje, sürekli ölçüm yapan sabit GPS
istasyonlarının kurulması projesi. Bu proje tamamlandığında artık araziye
gitmeden, alet edevat kullanmadan, bilgisayar başında, teknik kadrolarımız
oturduğu yerden tüm kadastro ölçüm ve çalışmalarını bizzat yapabilecek konuma
gelecektir.
Diğer bir
projemiz, tapu ve kadastro modernizasyon projesi de hızla yürümektedir. Şurada
şunu ifade etmek istiyorum: Artık Türkiye’de vatandaşlarımız nerede bulunursa
bulunsun, bulunduğu yerdeki il tapu sicil müdürlüğüne giderek, iki yıl
içerisinde, mülkiyeti hangi bölgede olursa olsun, oradan işlemlerini artık
yapabilir hâle gelecek.
Bir de şunu
hedefliyoruz: İnsanlarımız paralarını saklarken banka şubelerindeki fiziki
mekânları görüyoruz. O parayı vesile olarak kullanıp mülkiyet satın aldığı,
asıl mülkiyetin saklandığı ve mülkiyet değişimlerinin yapıldığı tapu sicil
müdürlüklerimizi en az o mekânlardan çok daha sağlıklı, vatandaşlarımıza o
nezih ortamlarda hizmet vermeye başladık. Bu mekânları tüm Türkiye’ye iki - iki
buçuk yıl içerisinde yaygınlaştırmayı planlıyoruz.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; sizleri de kısaca bilgilendirmeye çalıştığım
faaliyetler, 60’ıncı Hükûmet Programı’nda yer alan
öncelikleri hayata geçirecek kapsamlı ve etkili bir uygulama aracı olacaktır.
Gerek
Bakanlığımızın gerekse diğer kurum ve kuruluşlarımızın başarılı çalışmaları
devam ederek, öngördüğümüz bu hedeflerin de gerçekleşeceğine ve aşılacağına
yönelik inancımı ifade ederek, 2010 yılı bütçemizin ülkemize, vatandaşlarımıza
hayırlı olmasını diliyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Demir.
Aleyhte,
Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüz. (CHP sıralarından
alkışlar)
Buyurunuz Sayın Ağyüz.
YAŞAR AĞYÜZ
(Gaziantep) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Bayındırlık Bakanlığı ve
Sanayi Ticaret Bakanlığı bütçesi konusunda aleyhte söz aldım. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlarım, bütçe görüşmeleri ülkemizin çok sıkıntılı bir süreçten geçtiği ortamda yapılıyor. Özellikle
ekonomik krizin derinleştiği, herkesin büyük ölçüde feveran ettiği bir ortamda
bütçe görüşmeleri daha çok toplumumuz için önem kazanmaktadır. Ama bütçe
görüşmelerinin bakanlık düzeyinde sonuna ulaştığımız bir günde görüyorum ki
maalesef bütçe görüşmelerimiz halkta bir sinerji
yaratmadı, toplumda bir sinerji yaratmadı. Demin Sanayi Bakanımız konuşuyor,
ben beklerdim ki KOBİ’ler için daha müjdeci haberler versin ama kaynak yok,
kaynak kıt, bütçe kısıtlı, kamu yatırımlara para ayıramıyor; bütçe borç ödeme
bütçesi, bütçe faiz ödeme bütçesi. Bütçenin içerisinde halk yok, çiftçi yok,
esnaf yok, emekli yok, memur yok ve bu bütçeyle siz ekonomik krizi 2010’da
rahat geçireceğiz iddiasında bulunuyorsunuz.
Bakın, dün Genç
Girişimcilerde yapılan anket, Hükûmet ağzına
alamıyor: “Bu krizin evveliyatı 2007’dir. Küresel kriz, bu krizi, ülkemizde var
olan krizi artırmıştır.” Bunu niye telaffuz etmiyoruz, niye telaffuz etmeye
cesaret edemiyoruz? Bakın, seçim bölgem Gaziantep’te 500 esnaf son altı ayda
kepenk kapattı. Esnaf kefalet kooperatiflerine ödenmeyen kredi oranı geçmişte
yüzde 2 düzeyindeydi, şimdi yüzde 35, yüzde 37’lere yükseldi değerli
arkadaşlarım. Sanayi Bakanımız geçen gün. -Televizyonda alt yazı geçti-
“Alışveriş merkezleri için yasal düzenleme yapacağız…” Sayın Bakan, iki buçuk
yıldır bu hikâyeyi dinliyoruz, esnaf battı, bakkal battı. Bu esnafı batıran alışveriş merkezleri hâlen
açılmaya devam ediyor ve AKP’li belediyeler uluslararası sermaye örgütleriyle
beraber mülkiyet pazarlayarak alışveriş merkezlerini çoğaltıyorlar. Madem bu
kadar iyi niyetlisiniz, esnafı koruyacaksınız neden AVM’lerin
yeniden açılışını engelleyen bir genelge yayınlamıyorsunuz? Neden imar
planlarında bunu engellemiyorsunuz? Çünkü niyetiniz, yapılabilecekler yapılsın
ondan sonra bu yasayı çıkaralım.
Değerli
arkadaşlarım, şoför esnafı bugün perişan. Yat alımında KDV’yi yüzde 1’e, ÖTV’yi sıfıra çektiniz. El insaf yani! Ama şoför esnafı
arabasını değiştirirken ÖTV, KDV verecek, bunlar insafsızlık. Bakın, siz, bu
bütçeyle vergiyi artırdığınız gibi belediyelerin aracılığıyla zam yaparak halka
zulmediyorsunuz. Bugün, şoför esnafı, taksici esnafı Hükûmetten
insaflı, belediyelerden insaflı, BOTAŞ’tan insaflı çünkü bu kadar benzin
zammına rağmen hâlen direniyor, zam yapmıyor. Ankara’da bunu görüyoruz,
Gaziantep’te bunu görüyoruz.
Değerli
arkadaşlarım, hepiniz seçim bölgelerinize gittiğiniz zaman bölgelerinizin de
yangın yerine dönmüş olduğunu, ekonomik olarak, görmüyor musunuz? Ama bu
seslendirmeyi yapan, hak arayan insanlara “inadına demokrasi” diye bu kürsüden
haykıranlar copla, panzerle, biber gazıyla üzerlerine saldırıyorlar. “İnadına
demokrasi” diyenlerin önce kendisi demokrasiye inanması lazım.
Demokrasiyi amaç değil araç görenler inadına demokrasiyi gerçekleştiremezler
değerli arkadaşlarım. Onun için, bu bütçe, halka umut vermeyen, topluma umut
vermeyen bir bütçedir.
Gelelim
Bayındırlık Bakanlığına: Sayın Bakan söyledi: “İçi boşaltılmış bir Bakanlık,
ben içini dolduracağım.” Sayın Bakanım, hangi dönemde içi boşaltıldı? 2002-2009
değil mi? Bu dönemde içi boşaltan zihniyet size içini doldurma olanağını nasıl
verecek? Aylardır, senelerdir kentsel dönüşüm yasasını çıkaramadınız, imar
yasasını çıkaramadınız. Niye çıkaramadınız kentsel dönüşüm yasasını? “Kentlerde
var olan rant alanları ilgili Yasa’nın 77’nci
maddesine göre yapılsın da, TOKİ peşkeş çeksin, özel müteahhitlere rant
sağlansın, yandaşlara paylaştırılsın, ben ondan sonra kentsel dönüşüm yasasını
çıkarayım.” anlayışındasınız. Bu anlayışla Türkiye’de sağlıklı kentleşmeyi
gerçekleştirmeniz mümkün değildir. Bakanlığınızın yaptırımcı bakanlık olduğu
belli değil, yatırımcı bakanlık olduğu belli değil, ihtisas bakanlığı olduğu
belli değil ama siz, belirli kanunları dahi çıkarmakta geç kalıyorsunuz değerli
arkadaşlarım.
Bugün eğer
Bayındırlık Bakanlığı, imar planlama yetkileri paylaşılırken çeşitli kurumlara
-TOKİ’ye, Özelleştirme İdaresine, Devlet Demiryollarına- sesini çıkarsaydı…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen
sözlerinizi tamamlayınız.
YAŞAR AĞYÜZ
(Devamla) - …kentlerde imar anarşisi olmazdı değerli arkadaşlarım.
Kaçak yapıdan
şikâyet ediyor Sayın Bakan. Ayamama Deresi geçenlerde taştı. Büyük bir felaket
oldu. Sayın Başbakan ne dedi? “Dere intikamını alıyor.” dedi. Neden intikamını
alıyor? O derenin havzasını dolduranlardan intikamını alıyor ama cezasını kim
çekiyor? Cezasını halk çekiyor.
Su havzaları
işgal edilirken, dere yatakları işgal edilirken siz sesinizi çıkarmayacaksınız,
ranta dayalı imar planları yapılırken sesinizi
çıkarmayacaksınız, bugün burada diyeceksiniz ki: “Ben şu planlamaları, şu
yasaları çıkaracağım.” Vallahi Sayın Bakanım, buna artık çocuklar bile kanmaz
çünkü Hükûmetinizin ve Bakanlığınızın inandırıcılığı
kaybolmuştur. İnandırıcılığı olmayan hükûmetler
hiçbir yaptırımda bulunamazlar değerli arkadaşlarım. O bakımdan, kentleri
kurtarmak istiyorsak, sizin çoğunluğunuz var Hükûmet
olarak, biz de size destek olalım, imar yasasını getirin, kentsel dönüşüm
yasasını getirin, bunları hep birlikte çıkaralım ve kentlerimizi rantiyecilerin baskısından kurtaralım değerli arkadaşlar.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Ağyüz, lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
YAŞAR AĞYÜZ
(Devamla) - Bunu yapamadığımız müddetçe kent işgallerini ortadan kaldıramayız,
kentlerdeki rant paylaşımını ortadan kaldıramayız.
Bugün bu yasaları çıkaramayan iktidar 19 sefer Kamu İhale Kanunu’nu değiştirmek
için gündeme getirmiş, komisyonlara sokmuştur. El insaf! Kamu İhale Kanunu’nu
niye değiştiriyorsunuz? Kendi yandaşlarınızın, siyasi yandaşlarınızın ihale
almasını kolaylaştırmak için. TOKİ’yi niye Kamu İhale
Kanunu kapsamından çıkarıyorsunuz? TOKİ niye denetlenemiyor, niye hesap
veremiyor? TOKİ’nin niye imtiyazı var? TOKİ niye
Başbakana bağlı, niye Başbakana bağlı?
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Rant dağıtıyor, rant.
YAŞAR AĞYÜZ
(Devamla) – Bunların hepsi bir hesap ürünü. Bu hesabın sonucunda da bunun
vebalini, günahını halk çekiyor, halk yoksullaşıyor, halk eziliyor ve siz buna
seyirci kalıyorsunuz.
Hani partinizin
programında 3Y vardı; yolsuzluk, yoksulluk, yasaklar. Hangisini kaldırdınız?
MUHARREM
SELAMOĞLU (Niğde) – Hepsi kalktı, hepsi.
YAŞAR AĞYÜZ
(Devamla) – Yolsuzluk diz boyu, yoksulluk diz boyu, yasaklar döneminizde daha
çok arttı. “Özgürlükten yanayız” diyorsunuz…
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
YAŞAR AĞYÜZ
(Devamla) – …özgürlükleri kısmak için çaba gösteriyorsunuz. Bakın, Kızılay’da
insanlar inim inim inliyor.
BAŞKAN – Sayın Ağyüz, lütfen…
YAŞAR AĞYÜZ
(Devamla) – Bunların sesine kulak verin.
Bu bütçe
yatırımcı bütçe değildir. Bu bütçenin içerisinde halk yoktur ama buna rağmen
bütçenin hayırlı olmasını diliyor, hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Ağyüz.
Soru-cevap
işlemine geldik sayın milletvekilleri.
İlk 12, sisteme
girmiş olan milletvekili arkadaşların adlarını okuyacağım, eğer süre yeterse
daha sonrasına da, ondan sonraki sıradakilere de devam edeceğim: Sayın Doğru,
Sayın Işık, Sayın Tankut, Sayın Paksoy,
Sayın Uslu, Sayın Özdemir, Sayın Yıldız, Sayın Akçay, Sayın Akkuş, Sayın Asil,
Sayın Kaptan, Sayın Güvel.
Şimdi, süremiz
yirmi dakika; on dakikası soru, on dakikası cevaba.
Süreyi
başlatıyorum.
Sayın Doğru,
buyurunuz.
REŞAT DOĞRU
(Tokat) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Tokat İli Esnaf
Odaları Birlik Başkanı Mehmet Bekçi ve diğer oda başkanlarının en büyük
şikâyeti olan, Esnaf Odaları Birliğine kayıtlı olan esnaflardan belediyeler
ruhsat aşamasında ve sicil kayıtta ustalık belgesi istiyor. Ticaret odasına
kayıttan istenmiyor. Bu ikili durumu ne zaman düzelteceksiniz?
Bankalar sicil
affını uygulamıyor, esnaf da kredi kullanamıyor; bu durum ne zaman
düzeltilecek?
Tokat Erbaa
ilçesi ve Niksar Ormancık köylerindeki toplulaştırmalar yarım kalmıştır, köylü
mağdur olmaktadır. Toplulaştırmalar ne zaman tamamlanacaktır?
Ülkemizin birçok
yerinde olduğu gibi Tokat ilinde de işletmeler, fabrikalar her gün
kapanmaktadır. Buraların ekonomiye tekrar kazandırılması noktasında, geçmişteki
İstanbul Yaklaşımı gibi bir çalışma yapmayı düşünüyor musunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür
ederiz Sayın Doğru.
Sayın Tankut…
YILMAZ TANKUT
(Adana) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sanayi Bakanımıza
sormak istiyorum: Türkiye’de fabrikalardan ve hastanelerden çıkan kimyevi
tehlikeli atıkların yakıldığı tek fabrikanın İzmit’teki İZAYDAŞ olduğu bilinmektedir.
Türkiye’de İZAYDAŞ’tan başka tehlikeli atıkların imha
edildiği başka bir tesis var mıdır? Bu çerçevede bütün Türkiye’deki kimyevi
atıkların yok edilebilmesi için sadece tek bir atık imha merkezinin olması
sizce yeterli midir? Adana’da günlük 250-300 ton dolayında kimyasal tehlikeli
atık çıktığı ifade edilmektedir. Bu atıkların da üçte 1’i organize sanayiden ve
diğerleri diğer fabrikalardan çıkmaktadır.
Şimdi sormak
istiyorum: Adana ve diğer sanayi kentlerimizden çıkan bu tehlikeli kimyevi atıklar
İzmit’e gönderilmediğine göre ne olmaktadır?
Yine geçtiğimiz
günlerde kamuoyuna yansıyan, Adana, Mersin, Kilis, Gaziantep, Osmaniye ve Hatay
illerini de kapsayan Türkiye'nin ikinci kimyasal atık bertaraf tesisinin
Tarsus’ta yapılmak istendiği söylenmiş ve belli ölçülerde de kamuoyu
oluşturulmuştur. Söz konusu tesis ile ilgili olarak herhangi bir çalışma ve
projeniz var mıdır?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Tankut.
Sayın Işık…
ALİM IŞIK (Kütahya) –
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Sanayi ve
Ticaret Bakanımıza soruyorum: 2010 yılında uygulamaya girecek sektörel teşvik sistemiyle birlikte 5084 sayılı Yasa
kapsamında teşvik edilen çok sayıdaki sanayicimiz, birçok ilimizde olduğu gibi
Kütahya ilinde de teşvik kapsamı dışında kalmış olup iş yerlerini kapatma
noktasına gelmiştir. Bu konuda teşvikin yeniden uzatılmasıyla ilgili
Bakanlığınızın bir çalışması var mıdır? Bu yatırımcılarımız durumlarını nasıl
düzeltebileceklerdir?
İki:
Bakanlığınızca Kütahya ili Simav ilçesi Organize Sanayi Bölgesi için kamu
yararı kararı alınmış mıdır? Alınmadıysa bunu ne zaman alabilirsiniz? 2010 yılı
bütçesinde Simav OSB için ne kadar ödenek sağlanabilecektir?
Sayın Bayındırlık
Bakanına: 2008’de yapılan son…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Işık.
Sayın Paksoy…
MEHMET AKİF
PAKSOY (Kahramanmaraş) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Bayındırlık
Bakanımıza sormak istiyorum: Nüfusu 10 binin altında olan belde belediyelerinde
kanalizasyon ve içme suyu gibi altyapı projelerinin gerçekleşmesinde kullanılan
hibe kaynaklarının destekleme kriterleri nelerdir? Bu
projelerden kaç belediyeye destek verdiniz?
Sanayi Bakanımıza
sormak istiyorum: Tarım satış kooperatifleri ve birliklerinin üzerinde görülen
844,1 milyon TL DFİF kredilerinin geriye ödenmesi pek mümkün görülmemektedir.
Zaten hazine, bu kredilere her yıl faiz yürüterek birlikleri borç batağına sürüklemektedir.
Bu konuda bir çözüm düşünüyor musunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Paksoy.
Sayın Uslu…
CEMALEDDİN USLU
(Edirne) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sorum Sayın Nihat
Ergün’e.
Sayın Bakan,
Bakanlık bürokratları ve TOBB heyetiyle beraber cumartesi günü Edirne’ye
gittiniz. Bu ziyaretinizden Edirneliler olarak mutlu olduk. Bildiğiniz gibi,
Edirne bir sınır ili ve bundan istifade etmesi gerekiyor. Adına ne derseniz
deyin ama Edirne’ye lokal teşvikler verilmeli,
organize sanayi bölgesi canlandırılmalı, Edirne’nin tarih ve kültür turizmi, Saros turizmi geliştirilmeli. Kısacası Edirne için ne
yapacaksınız?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Uslu.
Sayın Özdemir…
HASAN ÖZDEMİR
(Gaziantep) – Sayın Başkan, Sayın Sanayi Bakanına soruyorum: Uygulamaya
koyduğunuz yeni teşvik tedbirlerinin 2010 yılı içerisinde Gaziantep’e ne kadar
yeni yatırım getireceğini tahmin ediyorsunuz? Hükûmetiniz
döneminde mevcut fabrika ve iş yerlerinin kapanmaya devam ettiği, işsizliğin
çığ gibi arttığı ilimizdeki bu kötü gidişi nasıl durduracaksınız?
Sanayi
üretiminizde ithalatın payı ne kadardır? Yerli üretimi artırmayı düşünüyor
musunuz? Eğer artırmayı düşünüyorsanız bu amacı hangi tedbirlerle
gerçekleştireceksiniz?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Özdemir.
Sayın Yıldız…
HÜSEYİN YILDIZ
(Antalya) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bayındırlık
Bakanıma soruyorum: Sayın Bakan, hep karşılaştırma yaptığınız 57’nci Hükûmet döneminde çıkarılan ve on dokuz pilot ilde
uygulanmakta olan yapı denetiminin seksen bir ilde uygulanabilir hâle gelmesi
için çalışmanız var mı diye soracaktım. Az önce 2010 yılında bu yasayı
çıkaracağınızı söylediniz, bugüne kadar niye beklediniz? Kalan altmış iki ilde
yaşayan insanlarımız sağlıklı bir yapı kullanma hakkına sahip değiller mi?
Sekiz yıl geçti, bir sekiz sene daha iktidarda kalacağınızı mı düşünüyorsunuz?
Sayın Sanayi ve
Ticaret Bakanına soruyorum: Sayın Bakan, alışveriş merkezleri, büyük mağazalar,
zincir mağazalar kanun tasarısı, sebze ve meyve ticaretinin düzenlenmesi
hakkında kanun tasarısı, tarımsal birliklerin yeniden yapılandırılmasıyla
ilgili kanun tasarıları, kooperatifler kanun tasarısı ve diğerlerini
sayabiliriz, bunlar üzerindeki nihai değerlendirmelerinizin devam ettiğini
söylüyorsunuz. Sekiz yıldır iktidarsınız, bu değerlendirmeler…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Yıldız.
Sayın Akçay…
ERKAN AKÇAY
(Manisa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sorum Sayın
Bayındırlık Bakanına: 5782 sayılı yabancıların gayrimenkul alımıyla ilgili Yasa
daha önce Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmesine rağmen, iptal gerekçeleri
hiçe sayılarak bir ilin imar planı alanının yüzde 10’u satışa sunulmuştur. Daha
önce binde 20’yi aşmış olması gerekçesiyle satışların durdurulduğu Hatay ilinde
satışların devam ettiği yönünde iddialar bulunmaktadır.
Yine, Mardin,
Kilis, Antalya, Muğla ve Aydın illerinde binde 5 sınırının geçilmiş olmasına
karşılık, yeni yasayla imar alanlarının yüzde 10’una kadar satış
sürdürülmektedir. Bütün bunların kontrolünü hangi kurum yapmaktadır?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür
ederiz Sayın Akçay.
Sayın Akkuş…
AKİF AKKUŞ
(Mersin) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Sanayi
Bakanına soruyorum: Serbest bölgelerin gerek ithalat ve gerekse ihracat
unsurları açısından gittikçe zayıfladığı ve önemini kaybettiği
belirtilmektedir. Son bir yıl içerisinde Mersin Serbest Bölgesinde ticaret
hacminde ne gibi bir değişim meydana gelmiştir? Kaç iş yeri kapanmış, kaç iş
yeri el değiştirmiş ve kaç iş yeri icralık hâle gelmiştir?
Sayın Bayındırlık
Bakanına: Ülkemizde hazine tarafından köylü ve çiftçi aleyhine açılan 2/B’ye ilişkin davalar köylünün aleyhine sonuçlanmakta, bu
araziler rayiç fiyatlarla köylüye satılmak istenmektedir. Köylü, bu miktarı
ödeyemeyince bu alanlar köylünün elinden çıkmaktadır. Hükûmetleriniz
döneminde bu şekilde kaç köylü kullandığı hazine arazisini kaybetmiştir?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür
ederiz Sayın Akkuş.
Sayın Asil…
BEYTULLAH ASİL
(Eskişehir) – Sayın Bakan, size iletmem ricasıyla esnaftan gelen bir mektubu
özetleyerek sorumu yöneltiyorum: “Tarım makineleri tamirciliği yapan esnafım.
İşimin gereği sezonluk çalışıyorum. Üç-beş yıldır sezon dışı aylarda BAĞ-KUR
primlerimi bile ödeyemiyorum. KOBİ’lere destek programı kapsamında kredi talep
ettim, atölyemi geliştirip bir torna tezgâhı almak istedim. Ancak, aldığım
kredinin neredeyse tamamını BAĞ-KUR borcuma kestiler. Ben ne yapayım? Bu nasıl
anlayış? Hâlbuki işimi büyütebilsem BAĞ-KUR borcumu da, BAĞ-KUR’umu
da öderim, insanca da geçinirim.” Bu esnafın feryadına ne diyorsunuz?
İkinci sorum:
Büyümenin yüzde 3,5; enflasyonun yüzde 5,3 olarak öngörüldüğü 2010 yılında
vergi gelirlerinin yüzde 18,2 artacak olması, yeni vergilerle bu milletin
canının yakılacağını gösteriyor. Bu vergi artışıyla anlattıklarınızın kâğıt
üzerinde kalacağını mı anlamalıyız?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Asil.
Sayın Kaptan…
OSMAN KAPTAN
(Antalya) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Sanayi ve
Ticaret Bakanına sormak istiyorum: Sayın Bakan, 2008’de yaş sebze ve meyve
ihracatımızın yüzde 24’ü domatesten oluşmuştur. Ülkemizde domates ihracatının
maliyeti hemen hemen Avrupa ülkelerindeki satış
fiyatıyla aynıdır. Bu durumda, fiyat rekabetinin yaşandığı dış pazarlara
ihracat yapmamız domates açısından olanaksızdır. 30 Haziran 2010’a kadar
domatese ton başına 75 dolar mahsup teşvik verilmesini Hükûmet
niye sağlamıyor?
İkinci soru: AB
ülkelerinin çoğunda olan büyük mağazacılık kanunu sekiz yıldır niye
çıkarılmıyor? Yoksa bu kanunun çıkmaması yönünde baskı yapan lobiler mi var?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Kaptan.
Buyurunuz
efendim.
SANAYİ VE TİCARET
BAKANI NİHAT ERGÜN (Kocaeli) – Değerli arkadaşlar, Sayın Reşat Doğru ustalık
belgesiyle ilgili bir soru sordu. Ustalık belgesi, esnaf odalarında istenen bir
belge, ticaret odalarının iş yeri açılışında istemediği bir belge ama ustalık gerektiren
işlerde, doğrudan doğruya, ticaret odasına kayıtlı bir kişinin ustalık belgesi
alması değil, yanında çalıştırdığı kişinin ustalık belgesi olması gerekiyor. Bu
konuda uygulamada bir eksiklik söz konusu olursa bunu takip etme imkânımız var.
Yoksa, yani bir insanın daha geniş bir ticarethane
açması için mutlaka ustalık belgesi olması gerekmiyor ama ustalık gerektiren
bir eleman çalıştırması gerekiyorsa onun ustalık belgesi gerekir. Bunu ifade
etmek istedim.
Sicil affına
rağmen bazı bankalar kredi vermekte çekingen davranıyor. Evet, bundan biz de
zaman zaman şikâyetçi olduk gerçekten, bankaların
bunu uygulaması gerektiğini… Ancak teminat sorunu yaşayan bankalar,
işletmelerle alakalı… Bir yandan Kredi Garanti Fonu devreye girdi ve uygulamaya
başladı ve bundan daha fazla… Kredi riski kadar ancak bir teminat isteyebilecek
bankalar çünkü riskin yüzde 65’ini hazine üstlenmiş bulunuyor. Dolayısıyla
krediye ulaşma konusunda yeni uygulamalar, hem esnaf hem de tüccarlar için
önemli imkânlar getirmiş bulunuyor.
Sayın Işık’ın
sorusu: “5084 uzayacak mı?” Bu konuyla ilgili bazı değerlendirmeler var, henüz
sonuçlanmadı. Umarım yılbaşına kadar bu değerlendirmeler tamamlanmış olur.
Simav Organize
Sanayi Bölgesiyle ilgili… Mera vasfındaki arazinin vasıf değişikliği henüz
gerçekleşmedi. Bu gerçekleştikten sonra kamu yararı kararı verilebilecek ve
2010 yılı içerisinde de imkânlar ölçüsünde yeterli ödenek Simav için tahsis
edilebilecektir.
Sayın Tankut’un sorusu: “İZAYDAŞ tek başına yeterli mi?” Elbette
tek başına yeterli olmayabilir ama bu, Çevre Bakanlığıyla birlikte ele
alınabilecek bir konudur. Çevre Bakanlığıyla da gereken temasları sağlayarak bu
konudaki ihtiyacın hangi boyutlarda olduğunu ve nerelerde bunun desteklenmesi
ve teşvik edilmesi gerektiğini ayrıca değerlendirip size cevaplayabiliriz.
Sayın Paksoy, tarım satış kooperatiflerindeki 844 milyonluk DFİF
kredisinin ne olacağını, bunların ödenmesinin zor olduğunu söylüyor. Tarım satış
birliklerinin yeniden yapılandırılmasıyla ilgili kanun tasarısı çalışmaları
Başbakanlığa sevk edildi ve orada bu borcun da yeniden yapılandırılmasıyla
ilgili kurumlar arasında mutabakat sağlanmış durumda. Bu borcun da
yapılandırılmasıyla ilgili bir çalışma sürdürülecek.
Sayın Uslu
“Edirne için ne yapılacak?” diyor. Edirne’de bu cumartesi günü “Trakya Sanayi
ve Ticaret Zirvesi” adı altında bir çalışma yürüttük. Üç tane
ilimizin valileri, rektörleri, sanayi ticaret odası başkanları, esnaf odaları,
bütün milletvekili arkadaşlarımız -milletvekili arkadaşlarımızdan da orada
olanlar vardı- birlikler ve ilgili kesimler, iş adamı dernekleri çok geniş
katılımlı, üç ilimizi de değerlendiren, buradaki potansiyeli harekete
geçirmeyi, potansiyelin önündeki engellerin neler olduğunu ve hangi tedbirlerin
alınması gerektiğini birlikte ele aldığımız bir çalışma yaptık. Bunu
Edirne’de gerçekleştirdik. Edirne’nin de çok önemli bir potansiyeli olduğunu
şahsen orada görmüş olduk. Edirne’de, özellikle organize sanayi bölgesinin
gereken aktiviteyi sağlayamamış olduğunu da gördük. İstanbul Sanayi Odası
Başkanımızı ve İstanbul Ticaret Odası Başkanımızı da özellikle oraya davet
etmiştik çünkü Trakya’yı İstanbul ve Balkanlarla birlikte ele almak mecburiyeti
var, komşu ülkelerle birlikte ele almak mecburiyeti var. İlk etapta, biz, bunu
komşu vilayet olan, en büyük vilayet olan İstanbul’la birlikte ele aldık ve
Trakya’nın özelliklerine uygun bir sanayi transferini İstanbul Sanayi Odamızla
da birlikte orada gerçekleştirmeyi, Edirne Sanayi Odasıyla, Ticaret Odasıyla
birlikte bir çalışma yapmayı ve Edirne’nin sanayi potansiyelini bu şekilde
artırmayı orada planlamış olduk. Bu çalışmaları daha sonra, ayrıntılı bir
şekilde size ifade edebilirim. Ama bu çalışmada, gerçekten, Trakya’nın büyük bir
potansiyeli olduğunu, bu potansiyeli harekete geçirmek için bazı önemli, belki
de stratejik küçük adımlarla ama stratejik adımlarla çok daha ileri bir noktaya
gelebileceğini görmüş olduk. Onları kamuoyuyla da zaman içerisinde
paylaşacağız.
Sayın Özdemir
“Teşvikten Antep’e ne kadar yatırım geleceğini tahmin ediyorsunuz?” diyor.
Değerli arkadaşlar, güney illerimizde, Mersin’den başlayarak Şanlıurfa’ya
kadar, hatta Diyarbakır ve Van’a kadar, Türkiye’de izlenmiş olan komşularla
sıfır problem ve maksimum iş birliği politikası gerçekten çok önemli katkılar
sağladı. Birçok yerde üretim, istihdam ve ihracat azalırken, güney illerimizde
bunun tam tersine üretimde, ihracatta ve istihdamda artışlar meydana geldi.
Bunu Gaziantep’e gittiğiniz zaman, Gaziantep Sanayi ve Ticaret Odasıyla da
görüştüğünüz zaman, Kahramanmaraş’la, Osmaniye’yle, Mersin’le görüştüğünüz
zaman da yakından görebileceksiniz. Dolayısıyla, hem teşviklerden elbette bazı
yatırımlar gelecektir ama en önemli teşvik, Türkiye'nin son yıllarda uygulamış
olduğu dış politikanın o bölgelerin ekonomisine sağlamış olduğu katkı olmuştur.
Bu katkıyla, bu bölgelerimizde üretim, istihdam ve ihracatın artmış olduğunu
görüyoruz.
BAŞKAN – Sayın
Ergün, sürenizi iki dakika aştınız. Lütfen…
SANAYİ VE TİCARET
BAKANI NİHAT ERGÜN (Kocaeli) – Sayın Yıldız, AVM’lerle
ilgili kanun çalışmamızı bitirdik. AVM’leri izne
bağlayan ve üreticiyi güvence altına alan ve esnafın da korunmasını sağlayan
bir düzenleme getirdik ama burada bu kanun çıkmadan bile yerel yönetimlerin
tedbir alması gerekir. Yerel yönetimleri hiç kimse AVM’ler
için plan tadilatı yapmaya zorlamıyor ne milletvekilleri ne Hükûmet.
Orada yerel unsurlar, esnaf birlikleri, belki milletvekilleri şehrin
planlanmasında AVM ihtiyacı olup olmadığı konusundaki kararları yerel düzeyde
-Parlamento bir düzenleme yapana kadar- vermelidirler, verebilmelidirler ama
biz gene de bütün bu düzenlemeleri içeren bir yapıyı getireceğiz.
Serbest bölgeler,
devlet bakanlığımızı ilgilendiriyor. Oradan bilgileri alıp size transfer
edebiliriz ve bu da yine ihracatla ilgili bir konu. Dış Ticaret
Müsteşarlığımızdan gereken bilgileri alarak sizlere aktarma imkânımız
olacaktır.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Ergün.
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Sayın Bakan, Şaban Dişli olayında direkt müdahale var
AVM’lerle ilgili.
BAŞKAN -
Buyurunuz Sayın Demir.
BAYINDIRLIK VE
İSKÂN BAKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Öncelikle, Sayın Paksoy’un sorusu: Nüfusu 10 binin altında olan belediyelere
İller Bankasının 2010 yılında başlayacak olduğu hibe kaynak
kullandırılmasındaki kriterlerde özellikle içme suyu,
kanalizasyon ve arıtma tesislerine öncelik verilecek. Projeleri hazır olanlar
ve mevcut tesislerinin zayıflığı veya yetersizliği esas alınıp bir teknik puan
sistemi düzenlenecek, aslında burada bir de sıralamaya tabi tutulacaklar.
Önümüzdeki beş yıl içinde nüfusu 10 binin altındaki bütün belediyelerin bu üç
ana -içme suyu, kanalizasyon ve arıtma tesisleri- probleminin tamamının
tamamlanması, yapılması hedeflenmektedir. Ayrıca, bugün bu teşvik çıkmadan da
harita çalışmaları, imar planları ve tüm proje faaliyetlerinde İller Bankası
yüzde 75’ini hibe yapıyor, yüzde 25’ini de belediyelerin hesaplarına para
olarak geçecek şekilde hareket ediyor.
Sayın Yıldız’ın
sorusundaki Yapı Denetimi Kanunu’yla ilgili denetleme… Evet, sekiz yıldır
gözlemlendi, hâlâ eksiklikleri olan bir sistem. Yeni yaptığımız düzenlemede hem
eksikliklerin giderilmesi hem de yaygınlaştırılmasında çok sağlıklı bir şekilde
çalışmamızı tamamladık. Ocak ayı içerisinde inşallah Meclise Hükûmet tasarısı olarak sevk etmeyi planlıyoruz.
“Diğer
uygulanmayan yerlerde boşluk mu vardı?” Hayır, dörtlü TUS sistemi oralarda
uygulanmaya devam ediyor. Ülkemizin hiçbir yerinde yapı denetiminde yasal ve
denetim olarak boşluk yoktur. “Yapı denetimi” ve “Dörtlü TUS” diye iki ayrı
sistem ülkemizde uygulanmaktadır. Biz yapılan çalışmalarla ülkenin tamamına
yapı denetimini yeni yüzüyle, yeni düzenlemeyle birlikte yaygınlaştırmayı
planlıyoruz.
Sayın Akcan’ın
sorusu: Yabancılara taşınmaz mal satışında il bazında imarlı alanın yüzde
10’unu geçen miktar hiç yok; yüzde 10’unu bulan illerden Hatay ve Kilis’te
satışlar kapanmıştır, devam etmiyor, diğer yerlerde, il bazında yüzde 10’u
yakaladığında otomatik olarak duruyor. Bunun üzerine herhangi bir satış
yapılması asla söz konusu değildir.
Sayın Akkuş’un
sorusu: Evet, 2/B’yle ilgili satışları Millî Emlak
Genel Müdürlüğü yürütmektedir. Bu konuyla alakalı bilgiler bizde bulunmamakta.
Saygılar
sunuyorum.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Demir.
Sayın
milletvekilleri, şimdi sırasıyla on ikinci turda yer alan bütçelerin
bölümlerine geçilmesi hususunu ve bölümlerini ayrı ayrı
okutup oylarınıza sunacağım.
Sanayi ve Ticaret
Bakanlığı 2010 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Bölümleri
okutuyorum:
19 – SANAYİ VE TİCARET BAKANLIĞI
1.– Sanayi ve Ticaret Bakanlığı 2010 Yılı Merkezi Yönetim
Bütçesi
A – C E T V E L İ
KODU Açıklama (TL)
01 Genel
Kamu Hizmetleri 250.389.000
BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
02 Savunma
Hizmetleri 491.000
BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
04 Ekonomik
İşler ve Hizmetler 420.162.000
BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
07 Sağlık
Hizmetleri 67.000
BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
TOPLAM 671.109.000
BAŞKAN– Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Sanayi ve Ticaret
Bakanlığı 2010 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Sanayi ve Ticaret
Bakanlığı 2008 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2.– Sanayi ve Ticaret Bakanlığı 2008 Yılı Merkezi Yönetim
Kesin Hesabı
BAŞKAN– (A)
cetvelinin genel toplamını okutuyorum:
A – C E T V E L İ
|
|
(YTL) |
|
|
|
- Genel Ödenek
Toplamı |
: |
428.558.928,00 |
- Toplam
Harcama |
: |
393.990.584,77 |
- İptal Edilen
Ödenek |
: |
34.568.343,23 |
- Ertesi Yıla
Devredilen Ödenek |
: |
5.109.229,99 |
BAŞKAN– (A)
cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Sanayi ve Ticaret
Bakanlığı 2008 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Rekabet Kurumu
2010 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Bölümleri
okutuyorum:
42.07- REKABET KURUMU
1.– Rekabet Kurumu 2010 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
A – C E T V E L İ
KODU Açıklama
(TL)
01 Genel
Kamu Hizmetleri 24.641.000
BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
03 Kamu
Düzeni ve Güvenlik Hizmetleri 135.000
BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
04 Ekonomik
işler ve Hizmetler 17.514.000
BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
TOPLAM 42.290.000
BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
(B) cetvelini okutuyorum:
B – C E T V E L İ
KOD Açıklama (TL)
03 Teşebbüs
ve Mülkiyet Gelirleri 509.000
BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
05 Diğer
Gelirler 41.781.000
BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
TOPLAM 42.290.000
BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Rekabet Kurumu
2010 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Rekabet Kurumu
2008 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2.– Rekabet Kurumu 2008 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN– (A)
cetvelinin genel toplamını okutuyorum:
A – C E T V E L İ
|
|
(YTL) |
|
|
|
- Genel Ödenek
Toplamı |
: |
43.883.407,00 |
- Toplam
Harcama |
: |
36.589.981,33 |
- İptal Edilen
Ödenek |
: |
7.293.425,67 |
BAŞKAN– (A)
cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
(B) cetvelinin
genel toplamını okutuyorum:
B - CETVELİ
|
|
(YTL) |
|
|
|
- Bütçe Tahmini |
: |
33.274.517,00 |
- Yılı Tahsilatı |
: |
36.787.808,09 |
BAŞKAN – (B)
cetvelini kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Rekabet Kurumu
2008 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Millî
Prodüktivite Merkezi 2010 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Bölümleri
okutuyorum:
40.23 – MİLLÎ PRODÜKTİVİTE MERKEZİ
1.– Millî Prodüktivite Merkezi 2010 Yılı Merkezi Yönetim
Bütçesi
A – C E T V E L İ
KODU Açıklama
(TL)
02 Savunma
Hizmetleri 1.000
BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
03 Kamu
Düzeni ve Güvenlik Hizmetleri 183.000
BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
04 Ekonomik
İşler ve Hizmetler 12.929.000
BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
TOPLAM 13.113.000
BAŞKAN– Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
(B) cetvelini
okutuyorum:
B – C E T V E L İ
KOD Açıklama
(TL)
03 Teşebbüs
ve Mülkiyet Gelirleri 514.000
BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
04 Alınan
Bağış ve Yardımlar ile Özel Gelirler 7.217.000
BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
05 Diğer
Gelirler 3.382.000
BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
TOPLAM 11.113.000
BAŞKAN– Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Millî
Prodüktivite Merkezi 2010 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul
edilmiştir.
Millî
Prodüktivite Merkezi 2008 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
2.– Millî Prodüktivite Merkezi 2008 Yılı Merkezi Yönetim
Kesin Hesabı
BAŞKAN– (A)
cetvelinin genel toplamını okutuyorum:
A – C E T V E L İ
|
|
(YTL) |
|
||
|
|
|
|||
- Genel Ödenek
Toplamı |
: |
12.395.000,00 |
|||
- Toplam
Harcama |
: |
11.473.528,19 |
|||
- İptal Edilen
Ödenek |
: |
921.471,81 |
|||
BAŞKAN– (A)
cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
(B) cetvelinin
genel toplamını okutuyorum:
B - CETVELİ
|
|
(YTL) |
|
|
|
- Bütçe Tahmini |
: |
6.273.000,00 |
- Yılı Tahsilatı |
: |
5.530.899,88 |
BAŞKAN – (B)
cetvelini kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Millî
Prodüktivite Merkezi 2008 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul
edilmiştir.
Küçük ve Orta
Ölçekli İşletmeleri Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığı 2010 yılı merkezi
yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Bölümleri
okutuyorum:
40.30 - KÜÇÜK VE ORTA ÖLÇEKLİ İŞLETMELERİ GELİŞTİRME VE
DESTEKLEME İDARESİ BAŞKANLIĞI
1.– Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeleri Geliştirme ve
Destekleme İdaresi Başkanlığı 2010 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
A – C E T V E L İ
KODU Açıklama
(TL)
01 Genel
Kamu Hizmetleri 16.251.000
BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
03 Kamu
Düzeni ve Güvenlik Hizmetleri 2.360.000
BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
04 Ekonomik
İşler ve Hizmetler 341.713.000
BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
TOPLAM 360.324.000
BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
(B) cetvelini okutuyorum:
B – C E T V E L İ
KOD Açıklama
(TL)
03 Teşebbüs
ve Mülkiyet Gelirleri 1.855.000
BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
04 Alınan
Bağış ve Yardımlar ile Özel Gelirler 234.161.000
BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
05 Diğer
Gelirler 60.042.000
BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
06 Sermaye
Gelirleri 16.000
BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
08 Alacaklardan
Tahsilatı 8.000.000
BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
TOPLAM 304.074.000
BAŞKAN– Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Küçük ve Orta
Ölçekli İşletmeleri Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığı 2010 yılı
merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Küçük ve Orta
Ölçekli Sanayii Geliştirme ve Destekleme İdaresi
Başkanlığı 2008 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
2.– Küçük ve Orta Ölçekli Sanayii
Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığı 2008 Yılı Merkezi Yönetim Kesin
Hesabı
BAŞKAN– (A)
cetvelinin genel toplamını okutuyorum:
A – C E T V E L İ
|
|
(YTL) |
|
|
|
- Genel Ödenek
Toplamı |
: |
293.996.288,00 |
- Toplam
Harcama |
: |
283.089.667,43 |
- İptal Edilen
Ödenek |
: |
10.906.620,57 |
BAŞKAN– (A) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
(B) cetvelinin genel toplamını okutuyorum:
B – C E T V E L İ
|
|
(YTL) |
|
|
|
- Bütçe Tahmini |
: |
141.626.000,00 |
- Yılı Tahsilatı |
: |
259.648.792,26 |
BAŞKAN – (B)
cetvelini kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Küçük ve Orta
Ölçekli Sanayii Geliştirme ve Destekleme İdaresi
Başkanlığı 2008 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul
edilmiştir.
Türk Akreditasyon
Kurumu 2010 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Bölümleri
okutuyorum:
40.21- TÜRK AKREDİTASYON KURUMU
1.– Türk Akreditasyon Kurumu 2010 Yılı Merkezi Yönetim
Bütçesi
A – C E T V E L İ
KODU Açıklama
(TL)
04 Ekonomik
İşler ve Hizmetler 5.970.000
BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
TOPLAM 5.970.000
BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
(B) cetvelini okutuyorum:
B – C E T V E L İ
KOD Açıklama
(TL)
03 Teşebbüs
ve Mülkiyet Gelirleri 6.552.000
BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
05 Diğer
Gelirler 1.500.000
BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
TOPLAM 8.052.000
BAŞKAN– Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Türk Akreditasyon
Kurumu 2010 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Türk Akreditasyon
Kurumu 2008 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2.– Türk Akreditasyon Kurumu 2008 Yılı Merkezi Yönetim
Kesin Hesabı
BAŞKAN– (A)
cetvelinin genel toplamını okutuyorum:
A – C E T V E L İ
|
|
(YTL) |
|
|
|
- Genel Ödenek
Toplamı |
: |
4.710.000,00 |
- Toplam
Harcama |
: |
4.393.310,80 |
- İptal Edilen
Ödenek |
: |
316.689,20 |
BAŞKAN– (A) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
(B) cetvelinin genel toplamını okutuyorum:
B – C E T V E L İ
|
|
(YTL) |
|
|
|
- Bütçe Tahmini |
|
4.710.000,00 |
- Yılı Tahsilatı |
: |
8.409.359,96 |
BAŞKAN – (B)
cetvelini kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Türk Akreditasyon
Kurumu 2008 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul
edilmiştir.
Türk Patent
Enstitüsü 2010 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Bölümleri
okutuyorum:
40.24
– TÜRK PATENT ENSTİTÜSÜ
1.–
Türk Patent Enstitüsü 2010 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
A – C E T V E L İ
KODU Açıklama
(TL)
01 Genel
Kamu Hizmetleri 12.177.500
BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir
02 Savunma
Hizmetleri 11.000
BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
03 Kamu
Düzeni ve Güvenlik Hizmetleri 750.000
BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
04 Ekonomik
İşler ve Hizmetler 19.572.500
BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
TOPLAM 32.511.000
BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
(B) cetvelini okutuyorum:
B – C E T V E L İ
KODU Açıklama
(TL)
03 Teşebbüs
ve Mülkiyet Gelirleri 71.995.000
BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
05 Diğer
Gelirler 33.005.000
BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
TOPLAM 105.000.000
BAŞKAN– Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Türk Patent
Enstitüsü 2010 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Türk Patent
Enstitüsü 2008 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2.–
Türk Patent Enstitüsü 2008 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN– (A)
cetvelinin genel toplamını okutuyorum:
A – C E T V E L İ
|
|
(YTL) |
|
|
|
- Genel Ödenek Toplamı |
: |
35.741.085,00 |
- Toplam Harcama |
: |
20.828.607,74 |
- İptal Edilen Ödenek |
: |
14.912.477,26 |
BAŞKAN– (A) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
(B) cetvelinin genel toplamını okutuyorum:
B – C E T V E L İ
|
|
(YTL) |
|
|
|
- Bütçe Tahmini |
: |
77.362.000,00 |
- Yılı Tahsilatı |
: |
86.384.750,40 |
BAŞKAN – (B)
cetvelini kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Türk Patent Enstitüsü 2008 yılı
merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Türk Standartları
Enstitüsü 2010 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Bölümleri
okutuyorum:
40.22 – TÜRK STANDARTLARI ENSTİTÜSÜ
1.– Türk Standartları Enstitüsü 2010 Yılı Merkezi Yönetim
Bütçesi
A – C E T V E L İ
KODU Açıklama
(TL)
01 Genel
Kamu Hizmetleri 25.675.000
BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
03 Kamu
Düzeni ve Güvenlik Hizmetler 1.800.000
BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
04 Ekonomik
İşler ve Hizmetler 140.945.000
BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
TOPLAM 168.420.000
BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
(B) cetvelini okutuyorum:
B – C E T V E L İ
KOD Açıklama
(TL)
03 Teşebbüs
ve Mülkiyet Gelirleri 161.100.000
BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
05 Diğer
Gelirler 89.600.000
BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
09 Red ve İadeler (-) -700.000
BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
TOPLAM 250.000.000
BAŞKAN– Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Türk Standartları
Enstitüsü 2010 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Türkiye
Standartları Enstitüsü 2008 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
2.–
Türk Standartları Enstitüsü 2008 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN– (A)
cetvelinin genel toplamını okutuyorum:
A – C E T V E L İ
|
|
(YTL) |
|
|
|
- Genel Ödenek Toplamı |
: |
179.707.000,00 |
- Toplam Harcama |
: |
130.964.762,26 |
- İptal Edilen Ödenek |
: |
48.742.237,74 |
- Ertesi Yıla Devreden Ödenek |
: |
19.069,60 |
|
|
|
BAŞKAN– (A) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
(B) cetvelinin genel toplamını okutuyorum:
B – C E T V E L İ
|
|
(YTL) |
|
|
|
- Bütçe Tahmini |
: |
200.000.000,00 |
- Yılı Tahsilatı |
: |
234.040.159,84 |
BAŞKAN – (B)
cetvelini kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Türkiye
Standartları Enstitüsü 2008 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri
kabul edilmiştir.
Bayındırlık ve
İskân Bakanlığı 2010 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Bölümleri
okutuyorum:
14
- BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANLIĞI
1.–
Bayındırlık ve İskân Bakanlığı 2010 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
A – C E T V E L İ
KODU Açıklama
(TL)
01 Genel
Kamu Hizmetleri 16.526.000
BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
02 Savunma
Hizmetleri 366.100
BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
04 Ekonomik
İşler ve Hizmetler 391.666.900
BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
06 İskân ve
Toplum Refahı Hizmetleri 88.948.400
BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
07 Sağlık
Hizmetleri 597.600
BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
10 Sosyal
Güvenlik ve Sosyal Yardım Hizmetleri 276.341.000
BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
TOPLAM 774.446.000
BAŞKAN– Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Bayındırlık ve
İskân Bakanlığı 2010 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul
edilmiştir.
Bayındırlık ve
İskân Bakanlığı 2008 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
2– Bayındırlık ve
İskân Bakanlığı 2008 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN– (A)
cetvelinin genel toplamını okutuyorum:
A – C E T V E L İ
|
|
(YTL) |
|
- Genel Ödenek
Toplamı |
: |
1.385.594.608,19 |
|
- Toplam
Harcama |
: |
1.187.666.727,36 |
|
- İptal Edilen
Ödenek |
: |
114.263.538,30 |
|
- Ertesi Yıla
Devreden Ödenek |
: |
83.664.342,53 |
|
BAŞKAN– (A)
cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Bayındırlık ve
İskân Bakanlığı 2008 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul
edilmiştir.
Tapu ve Kadastro
Genel Müdürlüğü 2010 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Bölümleri
okutuyorum:
14.81 - TAPU VE
KADASTRO GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1.– Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü 2010 Yılı Merkezi
Yönetim Bütçesi
A – C E T V E L İ
KODU Açıklama
(TL)
01 Genel
Kamu Hizmetleri 475.496.700
BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
02 Savunma
Hizmetleri 212.300
BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
TOPLAM 475.709.000
BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Tapu ve Kadastro
Genel Müdürlüğü 2010 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Tapu ve Kadastro
Genel Müdürlüğü 2008 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
2.– Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü 2008 Yılı Merkezi
Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN – (A)
cetvelinin genel toplamını okutuyorum:
A – C E T V E L İ
(YTL)
- Genel Ödenek
Toplamı |
: |
430.208.875,00 |
- Toplam
Harcama |
: |
407.315.584,53 |
- Ödenek Dışı
Harcama |
: |
87.324,60 |
- İptal Edilen
Ödenek |
: |
20.409.055,94 |
- Ertesi Yıla
Devreden Ödenek |
: |
2.571.559,13 |
BAŞKAN – (A)
cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Tapu ve Kadastro
Genel Müdürlüğü 2008 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul
edilmiştir.
Böylece, Sanayi
ve Ticaret Bakanlığı, Rekabet Kurumu, Millî Prodüktivite Merkezi, Küçük ve Orta
Ölçekli İşletmeleri Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığı, Türk
Akreditasyon Kurumu, Türk Patent Enstitüsü, Türk Standartları Enstitüsü,
Bayındırlık ve İskân Bakanlığı, Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğününün
2010 yılı merkezî yönetim bütçeleriyle 2008 yılı merkezî yönetim kesin hesapları kabul
edilmiştir.
Böylece, on
ikinci tur görüşmelerimizi tamamlamış bulunuyoruz.
Birleşime on beş
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 16.11
21 Aralık 2009 Pazartesi
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 16.30
BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal
MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Bayram ÖZÇELİK
(Burdur)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 38’inci Birleşiminin Üçüncü
Oturumunu açıyorum.
Şimdi, on üçüncü
tur görüşmelerine başlayacağız.
On üçüncü turda,
Ulaştırma Bakanlığı, Karayolları Genel Müdürlüğü, Bilgi Teknolojileri ve İletişim
Kurumu, Denizcilik Müsteşarlığı, Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü, Maliye
Bakanlığı, Gelir İdaresi Başkanlığı, Özelleştirme İdaresi Başkanlığı, Kamu
İhale Kurumu bütçeleri ile gelir bütçesi yer almaktadır.
III. KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri (Devam)
1.- 2010 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/759) (S. Sayısı: 442) (Devam)
2.- 2008 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı
ile Merkezi Yönetim Bütçesi Kapsamındaki İdare ve Kurumların 2008 Bütçe Yılı Kesin
Hesap Tasarısına Ait Genel Uygunluk Bildirimi ve Eki Raporların Sunulduğuna
Dair Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/728,
3/934) (S. Sayısı: 443) (Devam)
İ) ULAŞTIRMA BAKANLIĞI
1.- Ulaştırma Bakanlığı 2010 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
2.- Ulaştırma Bakanlığı 2008 Yılı Merkezi Yönetim Kesin
Hesabı
J) KARAYOLLARI GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1.- Karayolları Genel Müdürlüğü 2010 Yılı Merkezi Yönetim
Bütçesi
2.- Karayolları Genel Müdürlüğü 2008 Yılı Merkezi Yönetim
Kesin Hesabı
K) BİLGİ TEKNOLOJİLERİ VE İLETİŞİM KURUMU
1.- Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu 2010 Yılı
Merkezi Yönetim Bütçesi
2.- Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu 2008 Yılı
Merkezi Yönetim Kesin Hesabı
L) DENİZCİLİK MÜSTEŞARLIĞI
1.- Denizcilik Müsteşarlığı 2010 Yılı Merkezi Yönetim
Bütçesi
2.- Denizcilik Müsteşarlığı 2008 Yılı Merkezi Yönetim Kesin
Hesabı
M) SİVİL HAVACILIK GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1.- Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü 2010 Yılı Merkezi
Yönetim Bütçesi
2.- Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü 2008 Yılı Merkezi Yönetim
Kesin Hesabı
N) MALİYE BAKANLIĞI
1.- Maliye Bakanlığı 2010 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
2.- Maliye Bakanlığı 2008 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı
O) GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI
1.- Gelir İdaresi Başkanlığı 2010 Yılı Merkezi Yönetim
Bütçesi
2.- Gelir İdaresi Başkanlığı 2008 Yılı Merkezi Yönetim
Kesin Hesabı
Ö) ÖZELLEŞTİRME İDARESİ BAŞKANLIĞI
1.- Özelleştirme İdaresi Başkanlığı 2010 Yılı Merkezi
Yönetim Bütçesi
2.- Özelleştirme İdaresi Başkanlığı 2008 Yılı Merkezi
Yönetim Kesin Hesabı
P) KAMU İHALE KURUMU
1.- Kamu İhale Kurumu 2010 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
2.- Kamu İhale Kurumu 2008 Yılı Merkezi Yönetim Kesin
Hesabı
R) GELİR BÜTÇESİ
BAŞKAN – Komisyon
ve Hükûmet yerinde.
Sayın
milletvekilleri, alınan karar gereğince tur üzerindeki konuşmalar bittikten
sonra yirmi dakika süreyle soru-cevap işlemi yapacağız. Bu konuyu biliyorsunuz.
Şimdi, “Gelir ve
finansman” başlıklı 2’nci maddeyi okutuyorum:
Gelir ve
finansman
MADDE 2 – (1)
Gelirler:
Bu Kanuna bağlı
(B) işaretli cetvellerde gösterildiği üzere, 5018 sayılı Kanuna ekli;
a) (I) sayılı
cetvelde yer alan genel bütçenin gelirleri 231.235.584.000 Türk Lirası,
b) (II) sayılı
cetvelde yer alan özel bütçeli idarelerin gelirleri 4.898.274.700 Türk Lirası
öz gelir, 13.386.485.400 Türk Lirası Hazine yardımı olmak üzere toplam
18.284.760.100 Türk Lirası,
c) (III) sayılı
cetvelde yer alan düzenleyici ve denetleyici kurumların gelirleri 1.949.287.082
Türk Lirası,
olarak tahmin edilmiştir.
(2) Finansman:
Bu Kanuna bağlı
(F) işaretli cetvellerde gösterildiği üzere, 5018 sayılı Kanuna ekli (II)
sayılı cetvelde yer alan özel bütçeli idarelerin net finansmanı 134.598.000
Türk Lirası olarak tahmin edilmiştir.
BAŞKAN – On
üçüncü turda grupları ve şahısları adına söz alan sayın üyelerin isimlerini
okuyorum:
Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına: Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüz,
İzmir Milletvekili Oğuz Oyan, İstanbul Milletvekili Esfender
Korkmaz, İstanbul Milletvekili Mustafa Özyürek.
Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına: İzmir Milletvekili Ahmet Kenan Tanrıkulu,
Adana Milletvekili Kürşat Atılgan, Aydın Milletvekili Ertuğrul Kumcuoğlu, İstanbul Milletvekili Ümit Şafak.
Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu adına: Erzincan Milletvekili Sebahattin
Karakelle, Diyarbakır Milletvekili Osman Aslan,
İstanbul Milletvekili Mehmet Beyazıt Denizolgun,
Isparta Milletvekili Süreyya Sadi Bilgiç, Balıkesir Milletvekili İsmail Özgün,
Kütahya Milletvekili Hasan Fehmi Kinay, Hatay
Milletvekili Orhan Karasayar, Bursa Milletvekili
Sedat Kızılcıklı.
Lehinde Bingöl
Milletvekili Yusuf Coşkun, aleyhinde İstanbul Milletvekili Mithat Melen.
Şimdi, ilk söz
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüz’e ait. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz on
dakika.
Buyurunuz Sayın Ağyüz.
CHP GRUBU ADINA
YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Ulaştırma
Bakanlığı bütçesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz aldım.
Hepinizi Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlarım, ulaşım, ülkelerin kalkınmışlık düzeyinin belirlenmesinde önemli
bir göstergedir. Ülkelerin ve kentlerin çağdaşlığı, gelişmişliği, ulaşım ağının
hem teknolojik hem standartlara uygun hem geniş bir ağ şebekesinin
oluşturulmasıyla ölçülür. Şimdi, Ulaştırma Bakanlığının bütçe görüşmelerine
baktığımız zaman bu böyle mi gerçekleşmiş, bir de bütçe gerçekleşmesine
baktığımız zaman doğru mu?
Ulaştırma
sektörünün 2008 yılında yüzde 37,7 olan payı 2009’da yüzde 33,9’a gerilemiş.
2010 yılında bu payın yüzde 31,9’a düşeceği öngörülmektedir bütçede.
Ulaştırma sektörü
yatırımlarında 2009’da başlayan yavaşlama 2010’da da süreceğinin somut
göstergesidir. O nedenle, Ulaştırma Bakanlığının bazı zamanlarda övünerek
bahsettiği bölünmüş yollarla şunu sağladık, bunu sağladık sözleri bu 2010
yılında da bu bütçeyle daha ileri noktaya varamayacaktır değerli arkadaşlarım.
Yalnız bu bütçede
Ulaştırma Bakanlığının sevindirici bir yönü vardır. Yıllardır, özellikle AKP
tarafından “Yurdun her tarafını demir ağlarla ördük.” sözünün istismar edildiği
günleri yaşadık. Ama bu bütçede gördük ki 1950’li yıllara kadar
Değerli
arkadaşlar, ülkemizde özellikle kara yolu taşımacılığı ağırlıktadır. Avrupa
Birliği ülkelerinde kara yolu taşımacılığı yüzde 60-65 seviyesindeyken
ülkemizde yüzde 90 seviyesindedir. Bu standartları geliştirmek elbette ki
Ulaştırma Bakanlığının, belediye sınırları içerisinde de, kent içi ulaşım için
de kentlerin belediyelerinin görevidir. Özellikle bu iş için ulaşım master planının olması lazım ama görüyoruz ki Hükûmetin de, Bakanlığın da Ulusal bir ulaşım politikası
maalesef yok. Büyük şehirlerimizde ulaşım politikası, ulaşım master planına rastlamak mümkün değil. Bir gün
bakıyorsunuz, hafif raylıdan, metrodan vazgeçiliyor, metrobüse geçiliyor, yokuşları çıkmakta zorlanan metrobüse trilyonlar harcanıyor, biz buna seyirci
kalıyoruz.
Bir bakıyorsunuz,
fizibilite çalışmaları iyi yapılmadığı için Gaziantep Büyükşehirde hafif raylı
diye bir sisteme geçiliyor, trilyonlarca para sokağa atılıyor. Güzergâhlar
yanlış, toplayıcı özelliği yok ve o hafif raylı sistem adı altında esnaf
perişan ediliyor, halk perişan ediliyor. Bunların hepsi ulaşım master planının olmamasından kaynaklanan sorunlardır
değerli arkadaşlarım.
Tabii, bu
kararları alırken İstanbul’a, büyük kentlere baktığımızda plan dışı olarak
gerçekleştirilen ulaşım yatırımlarını da görüyoruz. Örneğin, geçenlerde Sayın
Bakan, gezerken üçüncü köprü iddiasını ortaya attı, İstanbul’a üçüncü köprü
yapılacakmış; üçüncü köprü tartışmasını ortaya atınca gündem değişti ve
günlerce o tartışıldı. Kimi dedi ki “Üçüncü köprünün güzergâhı belli değil.”
Ama spekülatif amaçlı kullananlar bundan gerekli payı
aldılar, gerekli dersi aldılar.
Nasıl belirlendi
bu? Bilimsel kriterleri var mı? 1/100.000’lik çevre
planında var mı? Hayır, yok. Sivil toplum örgütlerinin görüşü alındı mı? Hayır,
yok. Üç değerli arkadaş, Başbakan, Ulaştırma Bakanı ve Büyükşehir Belediye
Başkanı helikoptere biniyorlar. Helikopterde diyorlar ki “Üçüncü köprü şu
güzergâhtan geçsin.” Yani bu, en gelişmemiş ülkelerde bile denenmemiş bir
yoldur. Eskiden park yapılırken, yol konulurken derdik ki “Yolu yapmayın önce,
insanların akışına bırakalım.” Şimdi, biz de Başbakanın akışına bıraktık Boğaz
köprüsünün güzergâhını. Bilimsellikten uzak, teknik donelerden
uzak, çevre istismarı, çevre talanı konusunda büyük bir talan yaratacak olan
bir proje ama biz bu projeyi günlerce tartışıyoruz. Buna sivil toplum
örgütleri, mühendis odaları, vesaireler, hepsi karşı, aydınlar karşı, köşe
yazarları karşı ama Ulaştırma Bakanımız bundan vazgeçmiyor değerli
arkadaşlarım.
Bu çok yanlış bir
karardır. Bunu savunurken de diyorlar ki: “Üçüncü köprüye önce karşı
çıkıyorlar, sonra da üzerinden geçiyorlar.” diye ilkel bir yaklaşımla cevap
veriyorlar.
Bugün artık,
çağdaş dünyada hafif raylı var iken, metro var iken, yer altından ulaşım var iken, Boğaz köprüsü
ile, üçüncü Boğaz köprüsü ile ki amacına hizmet etmeyecek bir Boğaz köprüsüyle
uğraşmak, bence kaynak israfından başka bir şey değildir değerli arkadaşlarım.
Yine ülkemiz,
günlerdir telekulak dinlemesiyle uğraşıyor. TİB diye bir
kurum. TİB’i denetlemeye gidiyor yargı mensupları.
Önce alınmıyor, sonra alınıyor. TİB açıklama yapıyor “Yargıtayı
dinlemedik.” diye. Bugün gazetelerde var, bakın, Yargıtay dinlenmiş. Biz TİB’e inanmayacak isek, dinlenme yargı kararları var ise,
bu kararları uygulayan TİB’e inanmayacaksak kime
inanacağız? TİB’in Başkanını kim atıyor?
Değerli
arkadaşlarım, telefon dinleyerek haberleşme özgürlüğünü zedelemeye, Anayasa’yı
ihlal etmeye hiçbir siyasetçinin ve hükûmetin hakkı
yoktur. Telefon dinleyerek korku imparatorluğu yaratmak ancak faşist idarelerde
olur, demokrasilerde olmaz. O nedenle bu uygulamanız demokrasiyle bağdaşır bir
uygulama değildir.
Abdülhamid döneminin
jurnalciliğini yaşıyoruz sanki. Yargı mensupları baskı altında, gazeteciler
baskı altında. Geçen, Amerika’ya bir konu için davet edilen gazetecilerin bir
kısmı demiş ki: “Biz gelemeyiz, Hükûmetin haberi
olursa bize baskı yapar.” Yani bu korku imparatorluğuyla nereye varacağız?
Korku
imparatorluğu sadece bu tür davranışlarla da bitmiyor ki kürsüde de yapılıyor.
Sayın Başbakanın özellikle bütçe açış konuşmasında ben beklerdim ki hem bize
moral versin hem topluma moral versin hem de önümüzdeki 2010 yılının karamsar
olmadığını söylesin ama dinlerken ben ürktüm, televizyonu başında dinleyen
insanlarımızın ürkmemesi mümkün değil. Ekonomi yok içinde. “Sen otur, sen kalk!
Konuşmayı önlemezsen ben önlerim.” Bu tür tavırlarla biz bütçe açış konuşmasını
geçirdik değerli arkadaşlarım.
Bütçe görüşmeleri
çok önemlidir. Bunu eski, büyüklerimiz çok daha iyi bilir. Bütçe
görüşmeleri yapılırken bütün katmanlar, toplum katmanları -televizyon yoktu o
dönemlerde- radyonun başına gider, kulağını verirlerdi, “Benim için ne var bu
bütçede?”diye -memursam memur için, işçiysem işçi için, emekliysem emekli için-
merakla beklerlerdi, Bakanı dinlerlerdi ama şimdi ben Başbakanı dinliyorum,
Başbakan hakaretten başka bir şey yağdırmıyor, bakanları dinliyorum, moralleri
bozuk, motive yok, kendilerinde motive yok çünkü bütçe kısır bir bütçe.
Onun için değerli arkadaşlarım, bu bütçenin -başlangıçta da
söyledim- ben geniş halk kitlelerine bir şey vereceği inancında değilim ama
ulaşım sektörünün gelişmesi, büyümesi için elden gelen çabanın gösterilmesinin
tek sebebi var, tek yolu vardır, özelleştirmelere sağlıklı, açık, şeffaf bir
şekilde önayak olmak, özelleştirmeleri sağlıklı bir şekilde yapmaktır, başka
türlü kaynak bulma şansınız da yoktur değerli arkadaşlarım.
Ayrıca,
Gaziantep’te yarın Çobanbeyli Sınır Kapısı açılıyor.
Çok teşekkür ederim, çok güzel bir çalışmadır. Bunun devamında da
Gaziantep-Halep yüksek hızlı tren yapımının gerçekleşmesi de benim dileğim
değerli arkadaşlarım.
Tabii tüm bunlar
olurken Ulaştırma Bakanlığında kaynakların israfını da görüyoruz. Mesela,
Telekom satıldı. Yıllık 2 milyar dolar kâr eden Telekom’u, üç yıllık kârı
karşılığında sattık. İşçilerin perişan olması bir yana, yabancıları yüzde
50’den fazla hissesiyle biz zengin ettik değerli arkadaşlarım. Araç muayene
istasyonlarını özelleştirdik. 2003 yılı geliri 125-130 milyon dolar olan bir
kurumu “kamu yararıdır” diye özelleştirdik. Meslek odaları karşı çıktı, yargı
kararı çıktı; bunu dinlemediler, özelleştirdiler değerli arkadaşlarım. Bunlar
hep yanlış kararlardı ve bu özelleştirmeler de maalesef amacına uygun
kullanılmadı. Onun için de bu sektör bugün bu durumda ve cılız ilerliyor.
Tabii ülkemize
baktığımız zaman da kişi başına düşen gelir bakımından Avrupa’da sonuncuyuz,
dolar milyarderliği sayısı bakımından da 1’inciyiz, işsizlik sıralamasında
5’inci sıradayız değerli arkadaşlarım. Bunlar bir şey ifade etmiyor mu sizlere?
Ayrıca da bu ekonomik sıkıntıyla beraber toplumsal barış kaybolmak üzere.
Toplumsal barışı sağlamak için her siyasetçi çaba göstermek zorundadır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen,
sözlerinizi tamamlayınız.
YAŞAR AĞYÜZ
(Devamla) – Bugün alanlar hak arayanlarca doluyor ise, bunların sesine kulak
vermiyor isek bu yanlıştır. Tekel işçileri yürüyor meydanlarda, Devlet
Demiryolları işçileri haklı direniş yaptılar. Sayın Bakan bilginiz var mı, 46
kişi işinden oldu. Bunlar acilen işe iade edilmelidir çünkü uluslararası
şartnamelere, şartlara, anlaşmalara aykırıdır değerli arkadaşlarım. Devlet
Demiryolları işçileri bugün yükü çeken insanlardır. Bugün Devlet
Demiryollarının yüzü ağarıyorsa, makinist için, orada çalışan işçiler için
ağarıyor ama siz bir müdürün, bir genel müdürün “Siz memur musunuz,
serserisiniz!” tabirini bu işçilere yakıştırıyorsunuz Sayın Bakanım. Bunun
için, genel müdür özür dilemelidir işçilerden ve bu işçiler geriye dönmelidir
sevgili arkadaşlarım.
Son günlerde ben
televizyon seyrederken bir eksiklik, bir heyecansızlık duyuyordum. Arkadaşıma
sordum, dedi ki: “Başbakan Sayın Tayyip Erdoğan rahatsızlanmış.” Sayın Tayyip
Erdoğan’a geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum. Tabii, sesimizi kesmeye
çalışırken ilahî adalet onun sesini kesti.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen,
sözünüzü bağlayınız Sayın Ağyüz.
YAŞAR AĞYÜZ
(Devamla) - Bir slogan var, işçiler çok güzel kullanıyor onu. “Susma, sustukça
sıra sana gelecek!” diye bir slogan var. Siz Cumhuriyet Halk Partisini
suçlamaya devam ederseniz, Milliyetçi Hareket Partisini suçlamaya devam
ederseniz, siyaset üretmezseniz, sorunlara çözüm üretmezseniz, demagojiyle uğraşırsanız ülkenin geleceği nokta budur.
Ben, Sayın
Başbakana acil şifalar dilerken açılım rüyasından da bu sebeple uyanmasını,
ülkemizin ana sorunlarına bakmasını ve ekonomiyle uğraşmasını diliyor, hepinize
saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Ağyüz.
İzmir Milletvekili Oğuz Oyan.
Buyurunuz Sayın
Oyan. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA
OĞUZ OYAN (İzmir) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Efendim, Maliye
Bakanlığı ve Gelir İdaresi bütçesi üzerine grubumun görüşlerini belirtmek üzere
söz aldım.
Geçen yıl bu
zamanlar 2009 yılı bütçesini görüşürken henüz birkaç gün sonra bütçenin başına
gelecek olaydan haberimiz yoktu. İktidar, kendi sunduğu bütçede yasama
organının, hatta bakanların haberi olmaksızın kısıntılara gitmişti,
hatırlayınız. Bütçenin faiz dışı harcamalarında yaklaşık yüzde 6,8’lik bir
azalma, yatırımlarında yüzde 15’lik bir azalma, tarım desteklerinde yüzde
10’luk bir azalma. Tabii diğer cari giderlerde de var. Peki, bunu… Yani biz
burada şimdi olduğu gibi bütçeyi görüşüyoruz, hiç habersiziz, bir bütçe
büyüklüğü görüşüyoruz, son üç gün karşımıza böyle bir irade geliyor. Bu kimin
iradesi? Yasama organının iradesi olmadığı açık. Ben, aslında yürütme organının
iradesi olmadığını da düşünüyorum. Ulaştırma Bakanının geçen yıl, tam da bu
zamanlar “Yatırımlar bu kadar da kısılır mı?” diye nasıl şikâyetçi olduğunu
“Olur mu canım?” dediğini hatırlıyoruz, basına yansıdı bunlar. Yani aslında,
demek ki burada bizlerin, yasamanın -en üst organ- ve yürütmenin üzerinde
birtakım güçler var, IMF’nin görünmez eli var. Başbakan övünüyor, diyor ki:
“Biz IMF’siz götürüyoruz.” Hadi canım sen de! Hangi IMF’siz! Yani bu bütçeye,
2009’un bütçesine IMF’nin eli değmedi mi? Orta Vadeli Program, bugün IMF’nin
niyet mektubu olarak pekâlâ kabul edebileceği bir program değil mi? Tam da
daraltıcı… “Sizin dış açığınız var, dış açık veren ekonomi, siz genişletici
program uygulayamazsınız, daraltıcı uygulamak zorundasınız.” Dolayısıyla,
IMF’nin seve seve ayakta alkışladığı, zaten onun
onayından geçmiş bir program değil mi? Dolayısıyla, burada iktidar partisinin
liderinin gelip de “IMF’siz devam ediyoruz.” diye böbürlenmeye ne hakkı var? Yedi yıllık
iktidarının beş buçuk yılını IMF altında geçireceksin, 2009 bütçesine IMF’yi
müdahale ettireceksin, Orta Vadeli Program gene IMF’nin talepleri doğrultusunda
gelişecek, daraltıcı ekonomik politikalar… E daha ne olsun! Beş buçuk yıl, yedi
yıl üzerinden…
Şimdi,
dolayısıyla, değerli arkadaşım, burada samimiyet meselesi çok önemli, hem
bütçede samimiyet hem siyasetçilerin samimiyeti çok önemli. Bir başbakan yalan
yanlış bilgiyle toplumun önüne çıkabilir mi bu kürsüden? Ama çıkıyor ne yazık
ki. Onlardan örnekler vereceğim vaktim yeterse. Gerçi yarın gene söz alacağım.
Değerli
arkadaşlarım, bakın, bu 2009 bütçesinde en çok aksayan şey ne oldu: Gelir
bütçesi oldu. 248 milyar lira öngörülmüş bütçe, 203 milyar yani yaklaşık yüzde
20 eksiğiyle bağlandı. Bütçe açığı 10 milyardan 63 milyara çıktı. Esas nedeni
45 milyarlık bir gelir bütçesi azalışından kaynaklandı. Ha, giderde de bir
miktar artış oldu öngörülenlerin dışında falan ama esas itibarıyla, öngörülen
giderin -genel olarak bakıldığında- hedefine yakın bir yerlerde olduk ama
gelirlerde inanılmaz uzak. Şimdi, 2010 bütçesinde bu defa pompalanmış gelirler
üzerinden gene de 50 milyarlık bir açıkla başlıyoruz, pompalanmış gelirler.
Yani acaba o gelirler gerçekleşecek mi, o vergi gelirleri? Arkasında hangi
imalar var, hangi bize söylenmeyen, şeffaf olmayan birtakım niyetler var, biz
bunları bilemiyoruz. Biz niyet okuyamayız. İnşallah Maliye Bakanı bizi bugünden
aydınlatır.
Değerli
arkadaşlarım, bakın, bu bütçe, 2009 bütçesi, IMF kısıtlamalarına rağmen çok
büyük ölçüde açık verdi. Şeffaflık ve samimiyet açısından çok önemli bir şeyi
söyleyeyim: Bütçe çağrısı her yıl mayıs, haziranda yapılırken bu yıl 18 Eylülde
yapıldı. Orta Vadeli Programla ilgili mayıs ayında yapılması gereken düzenleme…
16 Eylülde Orta Vadeli Program açıklandı. Dolayısıyla, burada, yasama organının
bütçe hakkına çok ciddi bir tecavüz olduğunun altını çizelim ve yasama
organını, başta iktidar partisi milletvekilleri olmak üzere, bu bütçe hakkına
sahip çıkmaya çağıralım çünkü muhalefet bunu burada zaten yapıyor. Yapmayan kim? Yapmayan, çoğunluk.
Değerli
arkadaşlarım, Orta Vadeli Programın bir tek meziyeti var, krizi resmen kabul
etmesidir. Yani, Başbakanın o geometrik tahlillerle, “teğet” tahliliyle ifade
ettiği o “Teğet geçti.” yani bize değmedi şeyini, bu Orta Vadeli Program,
açıkça, altını çizerek Türkiye’de bir kriz olduğunu, hatta bu krizin 2012’ye
kadar yürüyeceğini söylüyor, çünkü 2012’de bile 2008’in ekonomik
büyüklüklerine, istihdam büyüklüklerine erişemeyeceğimizi söylüyor, yani kriz
hâlinin devamından bahsediyor.
Aslında “teğet”
denilen şey öylesine büyük bir vuruş yaptı ki Türkiye’ye, son dört çeyrektir,
yani 2008 Ekim-2009 Ekim arasında ekonomi yüzde 8,2 küçülmüştür. Bu yılın ilk
dokuz ayında 8,4 küçüldü, on iki aylık alırsak 8,2 küçüldü. 2001 krizinde -o
kadar burada gelip vuruyorsunuz 2001 krizine- yeni millî gelir hesaplarıyla
küçülme 2001 yılında -ki başlangıçla son, yani dört çeyrek, 2001’in başıyla
sonu arasında krizin önemli anlarıdır- 5,7’dir. 5,7 2001’deki kriz. Burada
Genel Başkan geliyor, Başbakan, bağırıp çağırıyor 2001’e. E güzel, 2001 krizi
kötü bir krizdi ama bu kriz, sizin kriziniz daha kötü bir kriz.
Şöyle bir kaçamak
yok, Başbakan burada ona sığınıyor, diyor ki: “2001 krizi Türkiye’deki kötü
yönetimin sonucuydu, oysa 2009 krizi dış dünyadaki kötü yönetimin sonucudur.”
Yani biz bunu ithal ettik, bizim hiçbir kusurumuz yok, dışarıdan geldi ve şunu
da ekliyor: “Biz bir mali kriz de, aslında bir finans krizi de yaşamadık.”
Aslında buna iki
açıdan gireyim. Bir, finans krizi yaşamadığı hâlde bir reel sektör krizi
yaşayan ender ülkelerden birisiyiz ve bu övünülecek bir şey değildir. Yani bir
finans krizi yaşamıyorsunuz çünkü daha önce finans reformları bir şekilde
yapılmış. Onu yaşamıyorsunuz yani o sayede, yani kötülediğiniz 2001 krizinin
bir nimeti olarak.
2001 krizi ne
yapmış? Siyasi bedel ödetmiş üç tane partiye. Ne yapmış başka? İktidar
partisine iki kere genel seçim kazandırmış. Daha ne! Ama yetinmiyor Başbakan,
Başbakan yetinmiyor; daha ona vuracak, hâlâ 2001’den, 1 koyundan 8 post
çıkaracak. O bedel ödetti, size de sürekli iktidar sağladı, iki dönem iktidar
sağladı. Dolayısıyla o finans krizinin etkileri bugün duyulmuyorsa -bugünkü
dünya krizinin şeyi- o 2001 krizine karşı alınan önlemlerin de etkisiyle...
Ama bir finans
krizi olmadığı hâlde büyük bir şok yaşamak, millî gelirde yüzde 8,2’lik bir şok
yaşamak da herhâlde bir tek Türkiye’ye nasip oldu. Bu da övünülecek bir şey
değil değerli arkadaşlarım. Tam tersine, ya ne oldu da biz bir finans krizi
yaşamadığımız hâlde bu kadar kötü bir ekonomik kriz yaşıyoruz? Başbakanın
burada vermesi gereken hesap budur. Maliye Bakanının, Hazineden sorumlu
bakanların da aynı hesabı vermesi gerekiyor.
Maliye Bakanı
konuşmasında diyor ki: “Biz Yunanistan’a göre daha iyiyiz, onun bütçe açığı
bizden fazla.” Efendim, onların bütçe açığı bizden fazla… Biz Yunanistan’la mı
kıyaslayarak gideceğiz? Kaldı ki Yunanistan’da ekonomik küçülme bizden daha
fazla değil. Ekonomik küçülme temeldir. OECD ülkeleri ya da G20 içinde en
kötülerinden biriyiz.
Tabii bu arada
bilinmeyen bir şey ya da dikkate alınmayan bir şey var. “Kriz geçti bitti.”
deniyor, kriz geçti bitmedi. Bakın, şimdi tek tek
ülkeler kendi krizleriyle baş başa kaldılar. Yunanistan kendi krizini yaşıyor,
Güney Akdeniz ülkeleri, İspanya, Portekiz, İtalya, bunlar peş peşe krize
girecekler. Bütün bunlar aynı zamanda bizim ticari partnerlerimiz,
ortaklarımız. Dolayısıyla bu Türkiye'nin dış satımlarına yeni darbe demektir.
Zaten -bir şey söyleyeyim- bu 2009’da -2008 Ekim, 2009 Ekim- ithalatta Türkiye’de
büyük bir çökme olmasaydı, Türkiye’deki bu daralma, yüzde 8,2 dediğim daralma
yüzde 12’yi aşacaktı. Oradaki tek kurtarıcı çok hızlı bir içe çöküş olmuştur
dış ticarette ve özellikle ithalatta. Ama değerli arkadaşlarım, bunu sadece,
cari açığın bu kadar gerilemesini sadece enerji fiyatında düşmeye bağlamayın.
Enerji talebi düşüyor bir kere. Türkiye’deki ekonomi daraldığı için enerji
talebi düşüyor ve esas üçte 2’si, cari açığın azalmasının üçte 2 nedeni
Türkiye’deki ekonomik daralmadır. Yani umarım, tabii, bugün mali sektöre
değmemiş gibi gözüken kriz önümüzdeki dönem değmesin.
Bakın değerli
arkadaşlarım, aslında mali sistem de çok iyi durumda değil çünkü geçen yıla
kıyasla banka kredileri sadece yüzde 1 artabildi. Ödenmeyen çek, senet ve
kapanan iş yerlerinde büyük bir artış var geçen yıla, döneme kıyasla. Takipteki
kredi oranı 2008 Ekimde yüzde 3,2 iken 2009’da 5,4 oldu, KOBİ’ler söz konusu
olduğunda yüzde 7,8’e çıktı. Bakın, 2008’de 3,2; KOBİ’ler yüzde 7,8.
Firmaların
temerrüde düşme oranlarında çok yüksek artışlar var. 2008’de yüzde 8 iken şimdi
yüzde 11’i aştı. Dolayısıyla burada önemli bir bozulmadan bahsediyoruz.
Sanayide bir çöküntüden ve bir çözülmeden bahsediyoruz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen
sözlerinizi tamamlayınız.
OĞUZ OYAN
(Devamla) – Teşekkür ederim.
Yani, Türkiye’de
sanayi stokunda çok ciddi bir aşınma var. Türkiye’de en ciddi sorun sabit
sermaye yatırımlarında gerilemedir. Türkiye’deki küçülmenin ana nedeni sabit
sermaye, özel sabit sermaye yatırımlarında gerilemedir çünkü kamu sabit sermaye
yatırımlarında bir miktar artış vardır. Dolayısıyla özel sektör çökmektedir
gözlerimizin önünde. Türkiye’deki sanayi varlığı çökmektedir, erimektedir,
aşınmaktadır. Hâlâ, burada “teğettir”, “yoktur” vesaire; bunlarla Türkiye’yi
avutmak inanılmaz bir gaflettir.
Değerli
arkadaşlarım, bakın, size son bir şey söyleyerek tamamlayayım: Sayın Başbakan
burada, geldiğinde diyor ki: “Bizim IMF’ye olan borçlarımız azaldı.” Şunu
söyleyemiyor tabii: Yani bizim borçlarımız genel olarak azaldı diyemiyor çünkü
artık oran hesabıyla da dolanamıyor etrafında, oranlar olarak da artış var
çünkü toplam dış borçta. IMF’ye olan borç Türkiye'nin borçlarının çok küçük
bölümüdür. “23,9 milyar dolarla devraldık.” diyor, doğru söylemiyor. Ben başka
ifade kullanmayayım. 2002 sonunda IMF’ye borç 13,9 milyar dolardı, bu 2004’te
18 milyar dolar oldu, yani AKP döneminde arttı…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın
Oyan, lütfen tamamlayınız.
OĞUZ OYAN
(Devamla) – Bitiriyorum Sayın Başkan.
Neyse, bunu
uzatmayayım. Daha sonra bir azalma eğilimi, 2009’da gerçekten 8 milyar dolar
oldu. Yani, son söylediği doğru, 8 milyar ama devraldığı yer 23,9 değil, 13,9.
Yani, burada, inanılmaz bir tahrifat var, kamuoyunu çarpıtma, aldatma var.
Değerli arkadaşlarım, burada bu övünülecek bir şey de değil. Türkiye'nin dış borçları
ikiye katlanmış durumda. Özel sektör borcu benim borcum değildir diyemezsiniz.
Türkiye gibi ülkelere bunu dedirtmezler. Bunun örneklerini Kore’de gördük,
Demirbank krizinden sonra Türkiye’de gördük. Dolayısıyla, Türkiye iyi bir
durumda değildir ama daha kötüsü, Türkiye’de bunu kavrayacak ekonomi
yönetiminin olmamasıdır.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Oyan.
İstanbul
Milletvekili Esfender Korkmaz. (CHP sıralarından
alkışlar)
Buyurunuz Sayın
Korkmaz.
CHP GRUBU ADINA
ESFENDER KORKMAZ (İstanbul) – Değerli Başkan, değerli milletvekilleri; saygılar
sunuyorum.
Özelleştirme
İdaresi Başkanlığı ve Kamu İhale Kurumu bütçeleriyle ilgili görüşlerimi
Cumhuriyet Halk Partisi adına arz etmeye çalışacağım.
Bugüne kadar
yapılan özelleştirme uygulamalarını örnekler vererek tartışmak istiyorum.
Bunları şu başlıklar altında toplamak gerekiyor:
Bir: Özelleştirme
gelirleri bugüne kadar çarçur edildi. 2008 sonuna kadar Telekom dışında 26,9
milyar dolar özelleştirme yapıldı. Bunun 18 milyar doları hazineye aktarıldı,
10,3 milyar doları da kapsamdaki KİT’lere ödendi. Demek ki bu kadar varlık
satışından hazineye kalan 18 milyar dolardır yirmi senede ve arkadaşlar o yirmi
senede hazineye özelleştirmeden 18 milyar dolar kalmış, buna mukabil Türk
Telekom’un yüzde 55’lik hissesinin satışından dolayı, yirmi yıllık satışından
dolayı, Türkiye’den giden 25 milyar dolar olacaktır. Bunun 5 milyarı gitti, 20
milyarı da kalan on beş-on altı yıl içinde gidecektir. Düşünebiliyor musunuz,
özelleştirmeden hazineye 18 milyar dolar gelmiş ama yalnız Telekom’un götürdüğü
25 milyar dolar.
Özelleştirme
gelirlerinin aslında okul, yeni yatırım, altyapı yatırımı için harcanması
gerekirdi, özelleştirmenin temel felsefesi buydu ama bunlar, daha sonra
özelleştirme gelirleri bütçeye aktarıldı, bütçe açıklarını ve nakit açıkları
kapamak için kullanıldı.
İki:
Özelleştirmede kayırmalar oldu, özelleştirme işlemleri şeffaf yapılmadı.
Değerli
arkadaşlar, bunu ben söylemiyorum, bunu özelleştirme işlemlerinin şeffaf
olmadığını ve kayırmalar olduğunu ben söylemiyorum, Özelleştirme İdaresinin
bağlı olduğu eski Başbakan Yardımcısı Sayın Abdüllatif
Şener söylüyor.
İki örnek de ben
vermek istiyorum. Bir: TÜPRAŞ’ın sermayesinin yüzde
14,76’sı İMKB’de toptan satışlar pazarında işlem fiyatının altında satıldı.
Yargı “Bu işte aleniyet yoktur, halka duyurulmadı.” diye bu satışı iptal etti,
bozdu.
İki: Manisa
Sümerbank Mensucat Fabrikası 3 milyon 750 bin dolara satıldı. Dört buçuk ay
sonra arsasının bir kısmını satın alan firma Kipa Tesco’ya 13 milyon 750 bin dolardan sattı.
AHMET DURAN BULUT
(Balıkesir) – Güzel para bu!
KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – AKP rantı bu!
ESFENDER KORKMAZ
(Devamla) – Arkadaşlar, tüyü bitmemiş yetimin hakkı olan kamu altyapı
yatırımları ucuza satıldı. Türk Telekom bunun en canlı örneğidir. Türk Telekomun yüzde 55’i 2005 yılı Kasım ayında 6 milyar 550
milyon dolara blok satış yoluyla yabancı sermayeye satıldı. Türk Telekom
satıldığında kurumlar vergisi oranı yüzde 30 idi. Türk Telekom kurumlar vergisi
oranı yüzde 20’ye indikten sonra yani altı ay sonra satılsaydı vergi sonrası
kârlılık oranı daha yüksek olacağı için daha pahalı satılırdı çünkü yüzde 30
vergiye göre yüzde 20 vergi oranı firmaya daha çok kâr bırakıyor. Diyelim ki o
zaman, net bugünkü değerini hesaplarken firma, 6,55 milyar dolar değil, örneğin
-kaba bir hesap yaptım- 8,5 milyar dolar verecekti altı ay sonra satılsaydı.
Neden acaba altı ay sonra satılmadı Telekom? Bunu doğrusu çok merak ediyorum.
Değerli
arkadaşlar, çok fazla işi rakama boğmak istemiyorum ama Türk Telekom’un dört
yılda sağladığı net kâr -2006-2007 yılları zaten yayınlandı, 2009 yılının üç çeyreği yayınlandı, ona göre düzeltirsek ve dört yıl
itibarıyla sağladığı net kâra bakarsak- 7,8 milyar dolar. Gayet
güzel, verimli, etkin çünkü tekel niteliğinde altyapı. Yalnız, bu kârın
-bu, vergi sonrası net kâr- yüzde 55’i yani 4 milyar 309 milyon dolar yurt
dışına transfer edildi. Neden? Çünkü firmanın yüzde 55 kısmının kârı.
Şimdi, değerli
arkadaşlar, eğer 6,56 milyar doları Türk Telekom adına Hükûmet
tahvil çıkararak borç alsaydı yani bu parayı borç alsaydı bir yılda bir yıllık
geliriyle beş yıllık borç faizini ödeyecekti. Diyelim beş yıllık borç alsaydı
bir yıllık Telekom geliriyle bunun faizini ödeyecekti, dört yılda ana borcunu
ödeyecekti, toplam beş yılda ve dolayısıyla Türk Telekom, beş yıl sonra, daha
doğrusu beş yıl içerisinde Türk Telekom o alınan borcu ödeyecekti, on beş yıl
bize çalışacaktı. Şimdi yirmi yıl yabancıya çalışıyor ve bu yirmi yılda
götüreceği ortalama, demin ifade ettim, yılda 1 milyar 250 milyon dolar olursa
götüreceği para 25 milyar dolardır.
Yetti mi? Yetmedi
arkadaşlar, yetmedi. Bakın bu bir anlayış meselesidir. Bu, IMF’nin 2001 yılında
getirdiği politikaların devamı meselesidir. IMF bugün yok ama politikaları var,
IMF’cilik devam ediyor. Hani “IMF olsun olmasın, IMF’yi biz kapıya koymuyoruz.”
diye övünmek yanlış. IMF’yi koymuyorsun ama IMF yolundan da bir saniye
ayrılmıyorsun ve bu nedenle yetmedi diyorum. Yetmedi çünkü 2003 yılıyla 2009
yılının Temmuz ayına kadar Türkiye’den doğrudan yatırımlar nedeniyle –bunlar
resmî rakamlardır- 10 milyar 465 milyon kâr transfer edildi, dışarıya para
gitti, kaynak gitti ve portföy yatırımları nedeniyle
21 milyar 668 milyon dolar para gitti. Toplam AKP İktidarı döneminde altı yıl
yedi ayda 32 milyar 133 milyon dolar para gitti. Eğer isteyen olursa bunu
Merkez Bankası ödemeler bilançosundan çıkarabilir. Daha kolay ulaşmak isteyen
arkadaş olursa, ANKA Ajansı hesaplamış, 20-21 Eylül 2009’da bunu görebilirler.
Bakın arkadaşlar,
burada “4 milyar” demiyorum, “4,5 milyar” demiyorum, “32 milyar 133 milyon
dolar” diyorum. Bu, yurt dışına gitti. Bu, Türkiye'nin kan kaybıdır, kaynak
kaybıdır. Bu çıkmıştır, bu para bizden çıkmıştır. Bizim
burada çalışıp kazandığımız, emek verdiğimiz kaynaklar yurt dışına, yalnızca
uygulanan kur politikası ve yanlış dışa açılma nedeniyle, yanlış politikalar
nedeniyle gitmiştir, göz göre göre, aleni, bağırta bağırta götürmüştür ve yine söylüyorum: Bu 4 milyar dolar,
4,5 milyar dolar değil, bu, bugünkü parayla -eğer doları Türk lirasına
çevirirseniz- 49 milyar liradır. Eski parayla “trilyon” falan değil, 49
katrilyondur; 49 katrilyondur arkadaşlar!
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen
sözlerinizi tamamlayınız.
ESFENDER KORKMAZ
(Devamla) – Peki, teşekkür ederim.
Bu, Türk
milletinin, Türk halkının gelecekte fakirleşmesine neden olacaktır. Devamlı
kaynak çıkışı ülkenin kan kaybı demektir ve nihayet arkadaşlar, bugün satılacak
köprü ve otoyollarda Türkiye’ye iltizam usulünü yeniden getirmektir. Yüz yıl
önce terk edilen, yüz yıl önceki ilkel bir metot olan iltizam usulü yani
“devlet gelirlerinin ihale yoluyla satılması” yeniden gündeme gelecektir, eğer
köprü ve otoyollar gelirleri satılırsa. AKP Hükûmeti
bundan vazgeçmelidir. Bunun yerine borçlanırsa daha ucuza çıkaracaktır
yapacakları yatırımları. Bunu şiddetle öneriyorum.
Bütçenin hayırlı
olmasını diliyorum, hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Korkmaz.
İstanbul
Milletvekili Mustafa Özyürek. (CHP sıralarından
alkışlar)
Buyurun Sayın Özyürek.
CHP GRUBU ADINA
MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri, gelir
bütçesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlarım, 2010 yılı bütçesinin “Gelirler” bölümüne baktığımızda şunları
görüyoruz: Öncelikle 2009 yılı bütçesinde toplam vergi gelirleri öngörülenden
yüzde 19 daha az toplanmıştır. Bunun böyle olacağını biz 2009 yılı bütçesi görüşülürken
açıkça ifade etmiştik ama o zamanki Maliye Bakanı demişti ki: “Siz hep kötümser
bakıyorsunuz. Merak etmeyin, biz bunu gerçekleştiririz.” Ama ne yazık ki bizim
dediğimiz çıktı. Sayın Maliye Bakanı da “Biz yanılmışız, yüzde 19 daha az gelir
topladık.” demedi; gene çeşitli bahaneler bulundu ve toplum bir anlamda
uyutuldu.
Değerli
arkadaşlarım, 2010 yılı bütçesine baktığımızda yüzde 18’lik bir artış
öngörülüyor; enflasyon hedefi yüzde 5,3; deflatör
yüzde 5, büyüme yüzde 3,5; buna karşılık vergilerdeki artış yüzde 18. Bu nasıl
olacak? Bunun iki yolu var: Ya vergi oranlarını -KDV ve ÖTV’yi-
Hükûmet artıracak veya yeni vergi getireceksiniz.
Eğer Sayın Bakan aksini söylüyorsa gelir, burada, açıkça “Biz vergi oranlarını
da artırmayacağız, yeni vergi de getirmeyeceğiz.” der. Özellikle ÖTV ve KDV’de
çok büyük artışlar öngörülüyor; petrol ve doğal gazda yüzde 26, tütün
mamullerinde de yüzde 36 bir artış. Bu nasıl olacak? Akaryakıttan alınan
vergilerde artış olacak, tütün mamullerinden alınan vergilerde artış olacak. Bu, gün gibi aşikâr. Tabii, akaryakıt üzerinde daha fazla
yeni ek vergiler almak, gerçekten, ulaştırma sektörünü ve tarım sektörünü
çökertir çünkü dünyada en pahalı benzin Türkiye’de satılıyor, dünyada en pahalı
motorin Türkiye’de satılıyor ve Avrupa Birliği ülkelerinde en yüksek ÖTV bizde
tahsil ediliyor. Ayrıca da ÖTV üzerinden de yüzde 18 katma değer vergisi alan
bir ülkeyiz yani vergiden de vergi alan bir ülkeyiz.
Değerli
arkadaşlarım, bu ÖTV’lerin yüksekliği tarım
sektörünü, ulaştırma sektörünü gerçekten çok güç durumda bırakıyor. Biz,
balıkçılardan ÖTV alınmamasından büyük mutluluk duyuyoruz ama çiftçilerden de
ÖTV alınmaması gerektiğini ifade ediyoruz ve Cumhuriyet Halk Partisi olarak da
iktidarımızda çiftçilerden kullandıkları mazot üzerinden ÖTV almayacağımızı
seçim bildirgemizde ifade etmiştik.
Değerli
arkadaşlarım, Türkiye’nin en temel sorunlarından biri kayıt dışılıktır. AKP Hükûmeti 2003 yılında yayınladığı, bugün unuttuğu Acil
Eylem Planı’nda demişti ki: “Altı ay içinde biz kayıt dışılığı önleyeceğiz.”
Ama bugün aradan yedi sekiz yıl geçti, kayıt dışılıkla ilgili hiçbir önemli
adım atılmamıştır. AKP, kapsamlı bir vergi reformu yapmaktan yana olmadığı
için, günübirlik önlemlerle bütçe açıklarını azaltmaya çalıştığı için yasa dışı
vergi toplama yollarına başvuruyor. Bunların başında özellikle kurumlar vergisi
ve gelir vergisinin beyannamesinin vergilendiği dönemde vergi dairesine
çağrılan mükelleflerden “Ya beyanını artırırsın veya senin hesaplarını
incelemeye alırız.” tehdidiyle vergi toplanmaya çalışılıyor. Bu doğru bir yol
değildir, bu hukuki yol değildir.
Bir diğer önemli
nokta da “kod uygulaması” diye bir uygulama var biliyorsunuz. Sahte belge
kullanan, adresinde bulunamayan, KDV beyannamesini veremeyen, defter ibraz
etmeyen kimselerden mal alan mükellefler ödedikleri vergileri, KDV’leri tekrar
ödemek durumuyla karşı karşıya kalıyorlar. Kod uygulaması
denilen bu uygulamayı ucundan, kıyısından biraz Hükûmet
düzeltmeye çalışıyor ama Sayın Bakandan, artık bu uygulamaya bütünüyle son
vermeleri gerektiğini ifade ediyorum ve bu vesileyle, özellikle muhasebecileri
ve malî müşavirleri yakından ilgilendiren Ba ve Bs bildirimlerinde uygulanmakta olan 1 milyar liralık -eski
parayla- özel usulsüzlük cezasının çok ağır olduğunu, bunun normal usulsüzlük
cezasına çevrilmesi gerektiğini ifade etmek istiyorum.
Bir diğer önemli
hukuk dışı uygulama da şu anda süresi geçen ilaçlar, kullanılamayacak hâle
gelen süt, meyve suyu ve konserve, paketlenmiş et ve tavuk için ödenmiş olan
KDV’lerin indirim hakkı varken şimdi Maliye Bakanlığı çıkardığı bir vergiyle bu
indirim hakkını mükelleflerin elinden alıyor. Özellikle eczacılar, zaten baskı
altında bulunan eczacılar süresi geçmiş ilaçların KDV’sini iki defa ödemek
durumuyla karşı karşıya kalacaklar. Hukuki hiçbir dayanağı olmayan bu uygulamadan Maliye
Bakanının vazgeçmesini diliyorum.
Değerli
arkadaşlarım, bu İktidar vergi denetimini siyasallaştırmıştır. Oysa vergi
denetiminin bağımsızlığı, tarafsızlığı yargı bağımsızlığı kadar önemlidir çünkü
bu da insanların ekonomik hayatına doğrudan müdahale anlamı taşıyor. AKP işine
gelmeyen, kendisine rakip gören iş adamlarına vergi incelemesini bir silah
gibi, bir Demokles’in kılıcı gibi kullanıyor.
Bunlardan biri -çok yaygın olduğu için ifade etmek istiyorum- Doğan Grubuna
uygulanmakta olan vergi ve onlara salınan vergi ve cezalar, özellikle katma
değer vergisi. Hisse senedi… Doğan Grubuna esas itibarıyla inceleme sonucu
uygulanan vergi ve cezanın temelinde şirketler arasında alınıp satılan hisse
senedi meselesidir. Hisse senedi alım satımında katma değer vergisi
uygulanmayacağına dair ilgili kanunda çok açık, net hüküm olmasına rağmen
doğrudan katma değer vergisi istenmektedir ve bunun için de çok büyük bir vergi
ve ceza salınmıştır.
Şimdi, bu grup,
özellikle basın özgürlüğü ile çok yakından ilgili olan bu gruba dönük
uygulamanın haksızlığı şurada da kendini gösteriyor: Bunlar dava yoluna
gidiyorlar… Hiç kuşku yok, Türkiye’de hukuk varsa, belli bir düzeyde, özellikle
Danıştayda bu davaları kazanabilirler ama büyük bir
teminat baskısı altında, haciz baskısı altında bırakılıyorlar. Oysa, eğer inceleme raporu hazırlandıktan sonra vergi
hesaplıyorsanız, vergi salıyorsanız oradan artık ihtiyati haciz
uygulayamazsınız. Bununla ilgili Maliye Bakanlığının böyle bir yayını var, o
yayında çok açık bir şekilde ifade ediliyor ve deniliyor ki: “İnceleme sonuçlanıp
tarhiyat yapıldıktan sonra bu düzenleme uyarınca ihtiyati haciz kararı alınması
mümkün değildir. Diğer bir deyimle, bu madde uyarınca ilgililer hakkında
ihtiyati haciz kararı alınabilmesi için incelemenin henüz tamamlanmamış olması
gerekmektedir.” Bu sadece Maliye Bakanlığının daha önce ifade ettiği görüşü
değil, aynı zamanda Danıştayın çeşitli dairelerinin
de ifade ettiği bir görüşüdür. Maliye Bakanlığı başka mükellefler için, bu
şekilde, demiş ki: “Rapor yazdıktan sonra salınan vergi ve cezada ihtiyati
haciz uygulanmaz.” Danıştay bu yolda çeşitli kararlar vermiş ama Doğan Grubuna
geldiği zaman bu taahhütler, verilen bu sözler, yargı kararları bir kenara
itiliyor; bu grubu sıkıştırabilmek için, bu grubun basın özgürlüğünü
kullanmasını önlemek için çok yoğun bir baskı yapılıyor.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen
sözlerinizi tamamlayınız.
MUSTAFA ÖZYÜREK
(Devamla) - Değerli arkadaşlarım, IMF’yle yapılan müzakerelerde zaman zaman, özellikle Sayın Başbakan dedi ki: “Gelir İdaresinin
özerkleştirilmesini istiyorlar bizden. Biz, bunu kesinlikle yapamayız.” Niçin
yapamazsınız? Yani vergi incelemeleri objektif kriterlere
göre yapılması gereken incelemeler değil mi? Tabii, siz, bu daireyi, vergi
idaresini, vergi yönetimini özerkleştirirseniz keyfî vergi incelemesi
yaptıramayacaksınız. O nedenle, özerkleştirmeye ciddi şekilde karşı
koyuyorsunuz.
Biz, Cumhuriyet Halk Partisi olarak
vergi idaresinin, vergi yönetiminin mutlaka özerkleştirilmesi, vergi
denetiminin de objektif kıstaslara bağlanması gerektiğini düşünüyoruz. İş
adamları eğer Demokles’in kılıcı gibi…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen
sözlerinizi bağlayınız.
MUSTAFA ÖZYÜREK
(Devamla) – Toparlıyorum Sayın Başkan.
…keyfî bir
şekilde kullanılan vergi denetimi baskısında olursa yatırım yapamazlar, iş
yapamazlar. Nitekim, özellikle Doğan Grubuna
uygulanmakta olan bu keyfî vergi incelemesi sonuçları dışarıdan gelecek
yatırımcıları da caydırmakta, içerideki yatırımcıların da iştahını
önlemektedir.
Bu bakımdan,
artık vergi idaresinin özerkleştirilmesini, vergi denetiminin objektif
kıstaslara bağlanmasını ve hukuk dışı uygulamalara son verilmesi gerektiğini
ifade ediyor, hepinize saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Özyürek.
Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına İzmir Milletvekili Ahmet Kenan Tanrıkulu.
Buyurunuz Sayın Tanrıkulu. (MHP sıralarından alkışlar)
Süreniz on
dakika.
MHP GRUBU ADINA
AHMET KENAN TANRIKULU (İzmir) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Ulaştırma Bakanlığının 2010 yılı bütçesi üzerinde
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle hem
grubumuz hem de şahsım adına Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli
milletvekilleri, dünyayı etkisi altına alan küresel finans krizinin ülkemizi de
çok derinden etkilediği bir dönemde 2010 yılı bütçe görüşmelerine devam
ediyoruz. Bu dönemde ekonomideki küçülmenin son yapılan resmî revizyonlara göre yüzde 6’yı bulduğu açıklanmakta, öte
yandan bazı uluslararası kuruluşlar da -örneğin Dünya Bankasında olduğu gibi-
bu küçülmenin yüzde 6,5’u da geçeceğini belirtmektedir. Böyle bir küçülmenin
yaşandığı ortamda doğal olarak işsizler ordusu da çığ gibi büyüyecek ve bu da
ülkemizdeki yoksulluğu artıracaktır. Bu bir yıllık geçtiğimiz dönem içerisinde
işsizler ordusuna yaklaşık 1 milyona yakın yeni nüfus katılmıştır.
Değerli
milletvekilleri, her 7 kişiden 1’inin yoksulluk sınırının altında yaşadığını
ölçtüğümüze göre böyle bir ülkede ne sosyal bir refahtan ne bilgi çağından ne
de erişen ve ulaşan Türkiye gibi parıltılı laflardan bahsedebiliriz. Devlet
Planlama Teşkilatı her yıl bir rapor hazırlıyor. Bu rapor, hem Yüksek Planlama
Kurulunda hem de Hükûmetin gözetiminde hazırlanan bir
rapor. İşte bu raporda geçtiğimiz yedi yıl içerisinde AKP hükûmetlerinin
ulaştırma alanında gösterdiği performans düşüklüğü kendi dilleriyle
anlatılmakta değerli milletvekilleri. Bu yılın ilk dokuz ayındaki verilere
baktığımız zaman da ekonomide yüzde eksi 8,4’lük bir küçülmeyle karşı
karşıyayız. Ekonomi genel olarak böyle küçülürken bizim incelediğimiz sektör
olan ulaştırma, depolama ve habercilik sektöründe küçülme, gene yaklaşık olarak
yüzde 12,2’ye ulaşmış gözüküyor. İşte bu ölçüdeki bir küçülmenin yaşandığı
ekonomide ulaştırma sektöründeki krizin, hem ekonominin genelinde hem de bu
sektörde hissedilenden daha ağır boyutta seyrettiğini bize göstermekte.
Ulaştırma ve haberleşme sektörü, yine burada veya ülkemizde bazılarının ifade
ettiği gibi, ne uçaktaki yolcu sayısının ne de kontör sayısının artmasından
ibaret. Bu kadar basit de görülmemesi gerekir bu sektör. Ulaştırma demek,
gerçek anlamda reel sektörün kendisi demek değerli arkadaşlar.
Üretemeyen bir
ekonomide doğal olarak yük taşımacılığı da artamayacağından bu sektörün etkisi
bütün ekonomiye yansıyacaktır. Krizi tam ve doğru olarak değerlendirebilmemiz
için de hem deniz taşımacılığında hem liman elleçlemesinde
hem de kara yolu taşımacılığında ve havacılıktaki kargo taşımacılığında bir
rakamlara da bakmak gerekir. İşte ancak o zaman bu rakamları doğru okuduğumuzda
bu sektördeki yüzde 12,2’lik küçülmeyi doğru algılayabiliriz ve doğru
yorumlayabiliriz. Eğer bu yaşananların hepsine gerçekçi bir şekilde
bakabiliyorsak ve bunları doğru yorumlayabiliyorsak o zaman yarınlara ilişkin
plan ve projemizi de doğru yapıp doğru uygulama şansımız olacak.
Değerli
milletvekilleri, muhtelif zamanlarda, özellikle geçtiğimiz on yıllar içerisinde
değişik sektörlerde ana planlar hazırlanır. Ulaştırma, enerji bunların başında
gelir. Bu sektörlerde daha önceki hükûmetler
döneminde ana planlar hazırlanmıştır ve bu planlar, Türkiye’nin ufkunu açmaya
ve kalkınmaya da önemli katkılar sağlar. Ulaştırma ana planının hazırlanması,
aynı zamanda kalkınma planlarımızın da talimatıdır. Bu planlar hazırlanırken
beş yıllık, ülkedeki diğer kamu otoritelerine de gerekli direktifleri
vermektedir. Fakat bu direktiflere rağmen AKP hükûmetleri
maalesef ulaştırma ana planı hazırlamak yerine Ulaştırma Ana Planı Stratejisi
hazırlatmıştır. Şimdi bu ne demek, ikisinin arasındaki farkı müsaadenizle
sizlerin huzuruna getireyim.
2005 yılında
tamamlanan bu çalışmadan sonra stratejisi hazırlanan ve sektör tarafından dört
gözle beklenen ulaştırma ana planı bir türlü hazırlanamadığı için ortada planı
olmayan bir strateji metni gelmiştir. Tabii bu strateji metni, herhangi bir
yaptırımsal değeri olmadığı için Bakanlığa ve sektöre de nasıl bir yol haritası
olacaktır, sizlere soruyorum?
Değerli milletvekilleri,
gene AKP iktidarları, ulaştırma modları arasındaki
dengeyi sağlamada, hız ve güveni, ileri teknoloji uygulamasını ve sektörel dönüşümü öngören büyük, mega
projeleri maalesef üretip uygulamaya geçirememiştir. Bugüne kadar söylendiği
gibi ortaya konulan ve “Biz yaptık, biz başlattık, biz bitirdik.”
diyebilecekleri bir mega proje de yoktur. Baktığımız
zaman bölünmüş yol çalışmaları, İstanbul-Ankara arasındaki demir yolunun rehabilitasyonu -ki buna daha sonra “Yüksek Hızlı Tren” gibi
bir kavram değişikliği getirilmiştir- Marmara Tüp Geçit Projesi, Bakü-Tiflis
Demir Yolu Projesi, işte bu kürsülerden zaman zaman
dile getirilen ve hep kıyas yapılan 57’nci Cumhuriyet Hükûmetinin
ortaya koyduğu projelerdir.
Değerli
arkadaşlarım, bu projelerin bugün sahiplenilmesi bizleri ancak memnun eder.
Tabii bir hakkın teslim edilmesi suretiyle yani bu projeleri demek ki o
tarihlerde, ulaştırma alanında halkımızın ve ülkemizin ihtiyaçlarına cevap
verecek şekilde, doğru bir tespit yaparak doğru zamanlamayla yapmışız ve uygulamaya
koymuşuz.
Sayın
milletvekilleri, çift yolların kazaları azalttığı noktasında bir iddia vardır.
Bu, iddia olarak kalmaktadır çünkü iddia derken şunu kastediyorum: Geçtiğimiz
altı yıl içerisinde trafik kazaları rakamlarına baktığımız zaman, maalesef 450
binden 900 bin civarına trafik kazası sayısı artmış, yine bu kazalarda ölümlü
sonuçlanmalar da 4 binden 5 bin civarına çıkmıştır; müthiş bir fark var arada.
Her seferinde AB
standartları dile getirilmektedir ki doğrudur. Tabii ki ülkemizin başta sosyal,
kültürel şartları olmak üzere fiziki şartlarının da AB standartlarına
yükseltilmesi gerekir, buna biz de inanıyoruz ama o hâlde yollarda da ve
yollarda kullanılan malzemelerde de bu standardın sağlanması gerekir.
Bugün buradan
çıkın, İzmir’e veya Türkiye’nin herhangi bir yerine yolculuk yapın, maalesef bu
yolların hiçbirinde bir standardın sağlanmadığını göreceksiniz, ne oto
korkuluklar vardır ne yol çizgileri vardır… Özellikle birbirine benzemeyen
asfalt türleri, kavşaklar ve işaretlerle karşılaşırsınız. Ben kara yoluyla
oldukça sık seyahat eden bir arkadaşınızım, bundaki değişikliği inanın başka
hiçbir yerde yaşamıyorum.
Değerli
arkadaşlarım, Avrupa’da 15-20 yılda yollar eskimekte, bize baktığımız zaman,
bize geldiğimiz zaman bu rakam 2-2,5 yılı bulmaktadır.
Şimdi, bir başka
alana müsaadenizle geçmek istiyorum. Yüz elli üç yıllık bir altyapı üzerinde
Demiryollarımız işletme faaliyeti gösteriyor. Buna baktığımız zaman hakikaten
ciddi bir darboğazla karşı karşıya olunduğunu da görüyoruz.
Şimdi, değerli
arkadaşlarım, ulaştırmada konsept, Ankara merkezli
yüksek hızlı tren çekirdek ağı oluşturmak. Bu ne demek? Böyle konuşulduğu zaman
çok şatafatlı bir laf olarak karşımıza çıkıyor. Biraz önce söyledim, öncelikle
Ankara-İstanbul tren yolunun rehabilite edilmesiyle
ortaya bir Yüksek Hızlı Tren Projesi diye bir şey çıktı.
Şimdi, aslında bu
projenin uygulamaya konulması, 2006 yılında, o zamanın Hükûmeti
tarafından taahhüt edilmişti ama maalesef bu projenin içerisinden çıkılamadığı
gibi, bırakın İstanbul’a kadar taahhüt edilen fiziki şartların gerçekleşmesini,
şartların çok daha elverişli olduğu Ankara-Eskişehir arası bile bitirilemedi.
Değerli
arkadaşlarım, bu böyleyken yani Ankara-İstanbul arasında bu tamamlanamamasına
rağmen, bir de Ankara-İzmir, Ankara-Konya diye birtakım projelere daha
başlanmaya kalkılıyor.
Şimdi, buna
baktığımız zaman çok ilginç bir şeyle karşı karşıya kalacağız. Ulaşım talebinin
nasıl karşılandığı, kara, deniz ve hava taşımacılığına bu Ankara-İstanbul ve
Ankara-İzmir, Konya arasındaki yeni uygulamanın nasıl bir etki yapacağı
maalesef hesaplanmış değil. Mesela Ankara-Konya arasındaki hızlı tren
projesinin liman bağlantılarının ne olacağı veyahut bunların…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen,
sözlerinizi tamamlayınız.
AHMET KENAN
TANRIKULU (Devamla) – Teşekkür ediyorum.
…Karadeniz ve
Akdeniz limanları arasında yük trafiğini nasıl etkileyeceğine dair bir
inceleme, bir çalışma da yapılmamış.
Bu arada şunu da
belirteyim: Tren yollarında çalışan makinistlerimizin de durumları çok kötü
değerli milletvekilleri. Bunlar belirli bir demokratik hak arama mücadelesi
yaparlarken, maalesef bir zorlamayla karşılaşarak ekmeklerinden olmuş ve
işlerinden çıkarılarak çok zor duruma düşürülmüşlerdir. Bu durumun da Hükûmet tarafından, özellikle Bakanlığın bu insanlara sahip
çıkarak tekrar iş ve aş sahibi yapmalarını bekliyoruz.
Değerli
arkadaşlarım, bu ve buna benzer olumsuz durumlarla Aliağa, Dikili, Çeşme Ulusoy limanlarımızda da karşı karşıyayız. Aynı zamanda Çandarlı Limanı’nda, Kemalpaşa Organize Sanayi Bölgesi’nin
demir yolu bağlantılarında da Hükûmet taahhüt
etmesine rağmen -ki bu dokümanlar hep burada var- buralarda yazılmasına rağmen
bunlar yazımdan öteye gidememiş ve neticelendirilmemiş. O zaman, şöyle bir
şeyle karşılaşıyoruz değerli arkadaşlarım…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen
tamamlayınız.
AHMET KENAN
TANRIKULU (Devamla) – Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum müsamahanız için.
Bu doküman
Bakanlar Kurulu kararıyla ve ilgili kurulların katılımıyla çıkarılıyor. O
zaman, böyle bir şey yapmaya hiç gerek duymayalım, kalkınma planı ve program
uygulamaya da gerek duymayalım, zaten ülkenin yedi yıldan beri yönetildiği
şekilde serbest piyasa ekonomisinin en kötüsü, en savruğu, en vahşisi şeklinde
bırakalım, o şekilde yönetilsin gitsin. Çünkü bu, bu ülkenin kalkınmasına ve
büyümesine katkı yapacak olan insanların fikir jimnastiğiyle bir araya
getirdiği emeğiyle ve bunların sonucunda da hukuki bir tasarımla ortaya çıkmış
bir şey.
Değerli
arkadaşlarım, denizcilikle ilgili bir cümle söyleyeceğim ve daha sonra şahsım
adına alacağım sözde bunun devamını getirmek istiyorum.
Elli iki yıldır
denizcilik sektörümüz eski yasalarla yönetiliyor. Bugün için beklediğimiz şu:
Bu sektörün ihtiyaçlarını karşılayacak olan, örneğin deniz emniyet kanun
tasarısı gibi çok önemli tasarıların Türkiye Büyük Millet Meclisi gündemine
getirilmesini bekliyoruz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Tanrıkulu, ek süreniz de bitti, lütfen, Genel Kurulu…
AHMET KENAN
TANRIKULU (Devamla) – Kapanış cümlesini söyleyeceğim Sayın Başkan.
BAŞKAN – Evet,
söyleyiniz.
AHMET KENAN
TANRIKULU (Devamla) – Bu vesileyle, değerli milletvekilleri, Ulaştırma
Bakanlığının bu kısa süre içerisinde anlatmaya çalıştığım olumsuzluklarının
Bakanlık tarafından dikkate alınacağını umarak hepinize tekrar saygılar
sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Tanrıkulu.
Adana
Milletvekili Kürşat Atılgan. (MHP sıralarından alkışlar)
Buyurunuz Sayın
Atılgan.
MHP GRUBU ADINA
KÜRŞAT ATILGAN (Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Ulaştırma
Bakanlığının iki kurumuyla ilgili, Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü ve Bilgi
Teknolojileri ve İletişim Kurumunun 2010 yılı bütçesiyle ilgili söz almış
bulunuyorum. Grubum ve şahsım adına hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, yaşamımızın her anını derinden etkileyen
iki önemli kurumumuzun bütçesi hakkında konuşurken sizleri rakamlarla meşgul
etmeyeceğim çünkü bu iki kurumun da bütçelerinin rakamları göz ardı edebilecek
kadar küçük rakamlar ancak bu iki kurumun fonksiyonları üzerinde, dünyadaki
yeri üzerinde, bizim kurumlarımızın dünyadaki yerleriyle kıyaslanması ve
kendilerine kanunla verilen görevleri ne kadar yerine getirip ne kadar
getirmediği, getiremiyorsa neden getiremediği konularını sizlere arz etmeye
çalışacağım.
Değerli
arkadaşlarım, öncelikle, havacılık konusu, son yüzyılımızın yani son yüz altı
yılımızın en önemli buluşlarından biridir; 1903’ten bugüne geldiğimiz zaman
yani ilk uçağın uçtuğu 1903’ten bugüne geldiğimiz zaman, çok hızlı gelişen bir
sektördür. Bu, aslında, gelişmişliğin, teknolojinin en önemli kriterlerinden biri olduğu kadar, çağdaşlığın da en önemli
ölçütlerinden, kriterlerinden biridir çünkü havacılık bilimle, teknikle, akılla
yapılan, pozitif ilmin ulaştığı en son noktaların uygulama alanlarının başında
gelmektedir.
Havacılık,
hayatın ta kendisidir, hayatımızın içinde olan en önemli unsurdur. Aslında
havacılık, bir hayat modelidir.
“Havacılık”
dediğimiz zaman, iki ana sektörde faaliyet gösterir: Biri askerî havacılık,
diğeri ise sivil havacılık.
Askerî
havacılığımız 1911 yılında kurulmuştur. Dünyanın en eski askerî
havacılıklarından biridir. Bu alandaki profesyonel havacılar öngörüleriyle,
bilgileriyle, bu işe verdikleri hayatlarıyla askerî havacılığımızın çok doğru
bir zeminde, planlı, programlı bir şekilde gelişmesini sağlamışlar. Bugün
geldikleri nokta, dünyanın en önemli hava kuvvetlerinden, sayılı üç beş hava
kuvvetlerinden biri hâline gelmişlerdir.
Diğeri ise sivil
havacılığımızdır. Değerli arkadaşlarım, sivil havacılığımızın sorumlusu,
Türkiye’de Ulaştırma Bakanlığına bağlı Sivil Havacılık Genel Müdürlüğüdür.
Peki, Sivil Havacılık Genel Müdürlüğünün kanunla kendisine verilmiş olan görevi
nedir? İşte burada kanunla verilen görevi, düzenli, verimli ve güvenli bir
şekilde bu sektörün işleyebilmesi için ülke içindeki tüm sivil havacılık
faaliyetlerinin planlanması, koordinasyonu ve denetiminden sorumludur. Şimdi,
bu kurumumuz kanunla kendisine verilen bu görevi yerine getirebiliyor mu
getiremiyor mu, onun üzerinde konuşmaya çalışacağım.
Öncelikle şunu
belirtmek isterim ki gerçekten bu soruya “Sivil havacılığımız kendisine verilen
bu görevleri dört dörtlük yerine getirebiliyor.” demeyi yürekten isterdim ancak
yerine getiremiyor. Neden getiremediğini şimdi anlatacağım. Neden “Yürekten
isterdim.” dediğimi de söyleyeyim çünkü “Bir muhalefet milletvekili çıktı, ne
söylese şimdi tenkit için söylüyor.” dememeniz için söylüyorum: Havacılığımızın
gerçekten saygın bir yerde olmasını bu Mecliste sanıyorum ki en fazla isteyecek
kişilerin başında ben geliyorum diye düşünüyorum çünkü bu mesleğin içinden
geliyorum.
Değerli arkadaşlarım,
neden Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü bu görevini yerine getiremez? Çünkü
kendisine verilen görevi yerine getirebilecek bir teşkilattan ve kadrodan
yoksundur. Yani Sivil Havacılık Genel Müdürlüğünün sahip olduğu 134 veya 136
kişilik kadroyla uluslararası havacılık kurumlarının Türkiye’ye yüklediği
görevleri yerine getirmek ve havacılığımızın gerektirdiği birtakım işleri
yapabilmek de mümkün değildir. Sanırım ki Bakanımız bu konuda bana hak
verecektir çünkü 134 kişiyle gerçekten, dünyadaki bizim ölçütlerimizde olan bir
sivil havacılığı idare etmek mümkün değildir veya denetleme görevlerini tam
olarak yerine getirmek mümkün değildir veya planlama ve koordinasyon işlerini
yerine getirmek mümkün değildir. Ne yapmak lazımdır? Öncelikle müsteşarlık
seviyesine çıkarmak lazım, en az 300-350 kişilik nitelikli personelle bu
kadroları yeniden oluşturmak lazım. Tabii kadroları oluştururken, nepotist bir
yaklaşımla yani eş dost kayırmacılığıyla işi anlamayan kişilerle doldurursanız
yine yapamazsınız. Önemli olan, bu sektörün içinden gelen, bu
işi iyi bilen insanlarla bu kadroyu doldurmak gerekir, aksi takdirde bin kişi
de yerleştirseniz, müsteşarlık değil bakanlık hâline de getirseniz yönetmeniz
mümkün olmaz çünkü bu iş o kadar teknik bir iştir ki bu teknik işleri yapacak,
bu teknik işin içinden gelmiş kişiler gerektirir.
Değerli
arkadaşlarım, diğer bir konu: Havacılık konusu bir zihniyet meselesidir. Ne
demek istiyorum zihniyet meselesi dediğim zaman? Başlangıçta söyledim yani
havacılık akılla, ilimle, bilimle, pozitif ilimle yapılan bir iştir,
teknolojinin en son harikasıdır. Dolayısıyla, bu iş de zihniyet meselesidir.
Ben, burada geçen sene dedim ki: “Havacılığı İETT zihniyetiyle yönetmek mümkün
değildir.” Böyle dediğim zaman, bazıları alınganlık gösterdi. Hâlbuki, ben burada bunu, İETT’yi küçümsemek için
söylemedim. İETT’nin bütün kurallarını siz koyarsınız. Şoförleri gerekirse
fazla mesai verirseniz on dört saat çalıştırırsınız ama havacılıktaki kuralları
siz koyamazsınız. Havacılıktaki kuralların tamamı bu sektörün üzerindeki
uluslararası kurumlar tarafından konur ve onlara da yüzde yüz uymanız istenir,
uymazsanız başınıza birçok işler gelir. Dolayısıyla, bu sözlerimi sadece
açıklık kazanması için, yani “İETT zihniyetiyle idare edemezsiniz.” derken
birinin millî, diğerinin uluslararası boyutunu izah etmek için söylüyorum yoksa
İETT’yi küçümsemek haddimize mi. İETT Başbakan çıkarmış bir kuruluştur. Bu
noktada, sivil havacılık teşkilatı kendisine verilen, özellikle Uluslararası
Sivil Havacılık Örgütünün (ICAO), Avrupa Havacılık Emniyet Ajansının ve
müşterek havacılık otoritelerinin Türkiye’den istediği standartları yerine
getirmesi mümkün değildir değerli arkadaşlarım.
Diğer bir konu:
Özellikle bağımsız bir kaza-kırım inceleme kurumunun oluşturulması gerekir.
Direkt Bakana bağlı, mali ve özerkliği olan bir kurumun oluşması gerekir. Bütün
ciddi ülkelerde böyle bir kurum vardır. Sanırım bu konuda da Sayın Bakan
–önümüzde- neler yapabileceğini açıklayacaktır bize. Bu kurum ne iş yapar? Yani
sivil havacılıkta bir kaza olduğu zaman bu kurum mutlaka o kazanın doğru bir
şekilde kamuoyuna anlatılması, bilgi sunulması, kazadan sonra kazanın
sebeplerinin bir daha olmaması için dersler çıkarılmasını sağlar. Yoksa bizde
olduğu gibi, Isparta uçağında kaza oluyor, Ulaştırma Bakanlığı bir şey
söylüyor, medya başka şeyler söylüyor, onlarca senaryo yazılıyor ve bu
senaryolar yıllarca devam ediyor. Kaldı ki Türkiye’deki gibi herhangi bir kaza
olduğu zaman kazanın neticelerini veya bilgilendirmesini işte bu kurumlar
sağlar. Yani bakanlar ve başbakanlar kazayla ilgili bilgi vermez. Bu tür
kurumlar çıkar, kamuoyunu doğru yönlendirir, doğru bilgilendirir ve birtakım
senaryoların oluşmasını da engellerler, dolayısıyla bilgi kirliliğini
engellerler. Bu konu da ivedilikle sivil havacılığımızın üzerinde durması
gereken önemli bir husustur. Yoksa Isparta uçağındaki gibi “pilotaj” der
çıkarsınız ama pilotaj olmasının asli sebebi, arızalı olan yer ikaz cihazıdır.
Yani herkes kendi penceresinden haklıdır çünkü “pilotaj” diyordur. Doğrudur,
pilotajdır ama pilotun pilotaj hatasına sebep olan, arızalı aletle uçulmasıdır.
Dolayısıyla, bu olaya böyle bakmak gerekir.
Diğer bir konu
ise sivil havacılığımızdaki kazaların dünya ortalamalarının çok üzerinde
olmasıdır. Değerli arkadaşlarım, dünyadaki kaza ortalaması, 1,75 milyon uçuşta
1’dir. Türk sivil havacılığında kaza oranı bunların çok çok
üzerindedir. Çok önemli bir ölçüttür kazaların dünya ortalamasında olması çünkü
kazaların olmasının önemli sebeplerinin bulunup bu sebeplerin giderilmesi
gerekir. Bunda benim gördüğüm en önemli sebeplerden biri, sektörün çok hızlı
büyümesidir. Hızlı büyürseniz birtakım riskler alırsınız. O riskleri yönetmek
için ilave tedbirler almanız gerekir. İşte, Türk sivil havacılığının son
yıllardaki çok hızlı büyümesi… Bunu böyle söylediğim zaman “Yani halkımızın
uçağa binmesini istemiyor musunuz?” deniyor ama evet, halkımızın uçağa
binmesini çok istiyoruz, herkes uçaklarla seyahat etsin ancak halkımızın can
güvenliğini daha fazla yerine getirebilmek için de ilave tedbirler almak
gerekir. Hızlı büyümek iyidir, ancak emniyet içinde hızlı büyümek gerekir. Bu
da hızlı büyümenin getirdiği diğer bir konudur.
Yine, kazaların
önemli sebeplerinden biri “Hava İş Kanunu”dur. Hava iş kanunu, ne hikmetse
tasarı hâlinde uzun yıllardır bu Meclisin gündemine gelememektedir. Kimler
engellemektedir? Hangi şirketler lobi yapmaktadır? Onun da üzerinde düşünmemiz
gerekir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen
sözlerinizi tamamlayınız.
KÜRŞAT ATILGAN
(Devamla) – Çünkü, pilotların belirli konularda risk
almasının asli sebeplerinden biri, bir iş kanununun olmamasıdır. Bunun da kaza
oranının azaltılması için çok önemli bir yeri olduğunu burada sizlere belirtmek
isterim.
Değerli
arkadaşlarım, burada daha havacılığımızın çok önemli sorunları var ama
zamanımız yetmediği için bu konuyu geçip bir iki dakika da İletişim Kurumuyla
ilgili konuşmak istiyorum.
Ama, ona geçmeden
önce, Sayın Bakanımıza bir konuda teşekkür etmek istiyorum. Bizim “yıkım
projesi” dediğimiz, Türk insanını ayrıştırmaya doğru götüren bu “açılım projesi”nde Türk Hava Yollarının uçaklarını alet etmediği
için kendisine teşekkür ediyorum. “Üniter yapımıza
aykırıdır.” diyerek Hükûmetin genel politikasına
aykırı bir şey söyleyebilme cesaretini gösterdiği için gerçekten ben buradan
Sayın Bakana teşekkür ediyorum. Doğrudur, Türk milleti, bir etnik yapı
değildir; Türk milleti, bu ormandaki bütün etnik yapıları kucaklayan bir
milletin adıdır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın
Atılgan, lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
KÜRŞAT ATILGAN
(Devamla) – Sağ olun Sayın Başkan.
Bunu da buradan
sizlere söylemek istiyorum.
Diğer bir konu,
iletişim konusudur değerli arkadaşlarım. Bunun en önemli görevi Türk insanına
konuşma ücretlerini ucuza mal etmektir. Yani öyle bir ortam sağlayacaksınız ki,
öyle bir rekabet ortamı sağlayacaksınız ki Türk insanı konuşma fiyatlarını
ucuza alacak.
Şimdi, geçen sene
burada, bu sözüme karşı, Sayın Bakan bizim konuşmalarımızın çok ucuz olduğunu
söyledi. Bunun üzerine İletişim Kurumuna yazıyla konuşma
fiyatlarını sordum değerli arkadaşlarım; acaba millî geliri Avrupa Birliğinin
üçte 1’i olan bizler, millî geliri 22 bin euro olan
Avrupa Birliği ortalamasının neresindeyiz diye -bize benzer ülke Romanya ve
Bulgaristan’dır millî gelir açısından, 8 bin euro
civarındadır- yani millî geliri daha yüksek olan ülkelerin neresindeyiz?
Burada size
gösteriyorum: Şu gördüğünüz hat, uluslararası aramalarda Türk fiyatlarıdır.
Türkiye'nin ortalaması, şurada bulunan bütün ülkelerden fazladır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın
Atılgan, süreniz… İki dakikadan daha da fazla verdik. Lütfen Genel Kurulu
selamlayınız ve bitiriniz.
KÜRŞAT ATILGAN
(Devamla) – Teşekkür ediyorum efendim, peki.
Bu hat ise yerel
aramalardır, bu da hemen ortalamalara yakındır. Ama bu fiyatlar, millî geliri 8
bin euro olan ile diğer taraftan millî geliri 22 bin euro ortalamasında olan Avrupa Birliğinin kıyaslamalarıdır.
Bunları da sizin takdirinize bırakıyorum.
Dolayısıyla bu
konuyla ilgili -telekulakla ilgili- çok önemli
fonksiyonları olan TİB başkanlığıyla ilgili düşüncelerimi dile getiremedim
ancak Türkiye’deki dinleme paranoyasının sorumlusu TİB başkanlığıdır, yani
İletişim Kurumunun içindeki İletişim Başkanlığıdır. Bu Kurumun da çalışması,
bilgileri depolaması ve bilgilerin sızdırılmasıyla ilgili sanıyorum ki
Bakanlığımızın üzerine birtakım görevler düşmektedir.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Atılgan.
Aydın
Milletvekili Ertuğrul Kumcuoğlu. (MHP sıralarından
alkışlar)
Buyurunuz Sayın Kumcuğlu.
MHP GRUBU ADINA
ERTUĞRUL KUMCUOĞLU (Aydın) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Değerli
milletvekilleri, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Maliye Bakanlığı ve
Maliye Bakanlığına bağlı Gelir İdaresi bütçeleri hakkında konuşmak üzere
huzurlarınızdayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Efendim,
sözlerime Sayın Başbakanın pazartesi günkü konuşmasındaki en ilginç cümleyle
başlamak istiyorum. Sayın Başbakan pazartesi günü dedi ki: “İçinden geçtiğimiz
kriz küresel boyutludur ve Türkiye'nin hiçbir dahlinin
olmadığı bir krizdir.” Fesüphanallah! Kim dedi ki “Bu
krizin sebebi sizsiniz.” diye de “Biz değiliz.” demek lüzumunu hissediyorsunuz?
Bana bu durum bir
fıkrayı hatırlatıyor. Hani öğretmen, tarih hocası sınıfta sormuş “İstanbul’da
Sultanahmet’teki Dikilitaş’ın üzerindeki yazıyı kim yazdı?” diye, öğrenci
“Vallahi billahi öğretmenim, ben yazmadım.” demiş. Bunun ondan farkı yok. Bizim
dediğimiz başka. Biz diyoruz ki: Bu küresel kriz, başlangıçta sizin Türkiye’ye
uğramayacağını söylediğiniz, inandığınız kriz Türkiye'nin 2009 senesinde
yaşadığı ekonomik çöküşün ve çaresizliğin tek sebebi değildir. Bu kriz
Türkiye’ye ve Türk ekonomisine bulaşmadan önce Türk ekonomisi ciddi surette
rahatsızdı ve önemli ölçüde kan kaybediyordu.
Nereden
çıkarıyoruz? Rakamlardan, hem de Hükûmetin bize
verdiği rakamlardan çıkarıyoruz. Ne diyor rakamlar? 2004 senesinde 9,4 olan
büyüme hızı 2005’te 8,4’e düşmüş, gerileme 1,5 puan; 2006’da 6,9’a düşmüş,
gerileme 2,2 puan; 2007’de 4,5’e düşmüş, gerileme 3,8 puan; 2008’de 0,9’a
düşmüş, gerileme 5,7 puan. Bu durumda bir iktisat fakültesi ikinci sömestir öğrencisinin eline bir kalem, bir defter verseniz
ve “2009 senesinde Türkiye'nin büyüme hızı ne olacak?” diye sorsanız, bu çocuk
size, 2009 senesinde Türkiye'de büyüme hızının eksi yani negatif olacağını ve
bunun yüzde 3’ten, yüzde 4’ten de düşük olmayacağını söyler. Bu durum bu
kadar bedihidir. Onun için biz, dertlerimize, sıkıntılarımıza sağlıklı
teşhisler koyamazsak sağlıklı çözümler üretemeyiz.
Peki, niye biz
sağlıklı teşhisler koyup, sağlıklı tedavi metotları getiremiyoruz? Olay son derece sade ve basit. Çünkü Adalet ve Kalkınma
Partisinin hiçbir zaman uzun vadeli, kapsamlı ve tutarlı bir ekonomi ve maliye
politikası olmadı. Şimdi ona itiraz ediyorsunuz değil mi? Peki, size itiraz
etmeyeceğiniz bir şey söyleyeyim: Bir ülkede ekonomi ve maliye politikalarının
en önemli unsuru vergi politikası mıdır? İtiraz yok, katılıyorsunuz, muhalefet
kanadı katılıyor, bürokrasi katılıyor. Gelin şimdi sizin bir vergi politikasına
bakalım. Lütfen şu cetvele bakın, şu cetvele bir dikkatlice bakın. Bu cetvel
ne? Bu cetvelde herhangi bir abartı, herhangi bir zorlama yok. Bilgisayarda
normal satır aralıklarıyla ve 12 puntoluk rakam ve harflerle düzenlenmiş bir
cetveldir bu. Nedir biliyor musunuz bu cetvel? Sizin iktidara geldiğinizden
bugüne kadar Türk vergi sisteminde ne kadar oynadığınızın listesidir bu. Bakın,
son yedi senede tam 47 defa Türk vergi sistematiğiyle oynamışsınız. Gelir
Vergisi Kanunu’nda 80 esas, 10 geçici maddede değişiklik yapmışsınız. KDV’de 29
esas, 7 değişik maddede değişiklik yapmışsınız. Vergi Usul Kanunu’nda 63 esas,
36 geçici maddede değişiklik yapmışsınız. Bu durumda Allah için “Adalet ve
Kalkınma Partisinin bir vergi politikası vardır.” demek mümkün mü? Değil. Sizin
bir vergi politikanız, bir ekonomi, maliye politikanız olmadı. Ne yaptınız? Ne
yaptınız? Bir: Bir stratejiniz vardı, üç ayaklı bir
stratejiniz vardı. Neydi? Durumdan vazife çıkardınız, yelkeni rüzgâra göre
açtınız, yandaş kişi ve kurumlara torpil geçecek kanuni düzenlemeler yaptınız.
Bunu cümle âlem biliyor.
Şimdi
diyeceksiniz ki “Ertuğrul Bey, bir zayıf noktamızı yakaladın, oradan
yükleniyorsunuz.” Hayır. Bakın, ben size bir şey söyleyeyim: İktidara
gelişinizin birinci yılında bir kanun yaptınız, 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi
ve Kontrol Kanunu. Biliyor musunuz, bu kanunda son altı senede ne kadar
oynadınız? Tam on dokuz kere oynadınız ve 83 maddesinden 73’ünü değiştirdiniz,
oynadınız. Bu durumda, Allah için, bir Allah’ın kulu çıkıp da “Adalet ve
Kalkınma Partisinin bir kamu yönetimi politikası vardır.” diyebilir mi?
AKİF AKKUŞ
(Mersin) – “Yok” diyoruz zaten.
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Yazboz tahtası…
ERTUĞRUL
KUMCUOĞLU (Devamla) – Şimdi, arkadaşlar, bir başka konuya devam edeceğim. Vergi
idaresi… Vergi idaresiyle ilgili bir düzenleme yaptınız, vergi idaresiyle
ilgili bir düzenleme yaptınız. Ne yaptınız bu vergi idaresi neticesinde? Yeni
bir Gelirler İdaresi kurdunuz.
Bakın, ben size
bir şey söyleyeyim: Bu vergi idaresiyle yaptığınız düzenlemede bir temel
olguyu, bir temel vakıayı ihmal ettiniz, yok farz ettiniz, göz ardı ettiniz.
Ne? Bugün Türkiye’de toplam vergi gelirlerinin üçte 1’inden fazlası Maliye
Bakanlığına bağlı Muhasebat Genel Müdürlüğü ve Gümrükler Müsteşarlığına bağlı
mal saymanlıkları tarafından tahsis ediliyor. Siz yaptığınız düzenlemede bu
vergi idaresinin veyahut da Gelir İdaresinin üç ayağından
ikisini yok farz ederseniz ve esas Gelir İdaresiyle bunlar arasındaki
bağlantıları sağlıklı bir biçimde kurup düzenleyemezseniz sonuç başarısızlıktır
ve nitekim de öyledir. Bugün bu Kanun’un Türk Gelir İdaresine getirdiği,
memurlar arasında huzursuzluktur ve performans yetersizliğidir. Hayır, biz bu
Kanun’u getirdik, Türk vergi idaresinin performansı şöyle arttı, böyle arttı
diyecek durumda mısınız? Değilsiniz.
Burada ikinci
hususa temas etmek istiyorum: Bakın, vergi bir zor alım müessesesidir. Öyle
adının vergi olduğuna bakmayın, kimse gönlünden koptuğu için vergi vermez.
Devlet gelir, vergisini alır. Eğer mükellef vergisini doğru hesaplamadıysa ve
doğru ödemediyse de denetmenini gönderir, resen
hesaplar ve vergisini zorla alır. Bunu nasıl yapar? Bunu, arkasına devlet
gücünü alarak yapar. Dolayısıyla dünyanın her yerinde vergi idaresi, devletin
zorlama gücünü temsil eden emniyet güçleriyle aynı şekilde düzenlenir. Yani siz
Türkiye’de bir vergi reformu yapacaksanız, yaptığınız idari düzenlemenin
Emniyet Genel Müdürlüğüyle paralel bir durumda olması lazım. Aksi hâlde, zorla
vergi almaya kalktığınız vakit ve hatta mükellefi zorlamaya kalktığınız vakit
etkili olamazsınız.
Şimdi, bakın
arkadaşlar, ne yapmışsınız, geçen sene ne yaptınız: Cumhuriyet tarihinin en
bütçeye benzemeyen bütçesini yaptınız mı? Yaptınız. Acaba bu
sene daha iyi olabilir mi? Bakalım, ne yapmışsınız: Orta Vadeli Program’ı
kanuni süresinden tam yüz altı gün sonra, Orta Vadeli Mali Plan’ı kanuni
süresinden tam doksan üç gün sonra, Bütçe Hazırlama Rehberi’ni kanuni
süresinden tam yetmiş iki gün sonra, Yatırım Genelgesi ve Yatırım Programı
Hazırlama Rehberi’ni de kanuni süresinden tam yetmiş dokuz gün sonra getirip
uygulamaya koymuşsunuz. Sayın Maliye Bakanı, öyle arkana bakıp da
memurlarına “Niye böyle hata yaptınız?” demeyin.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen
sözlerinizi tamamlayınız.
ERTUĞRUL
KUMCUOĞLU (Devamla) – Bu, memurların hatası değil. Siz dünyadaki ve
Türkiye’deki ekonomik gelişmeleri zamanında, doğru ve sağlıklı bir biçimde
algılayıp teşhis edemediğiniz için makro dengeleri zamanında belirleyemediğiniz
ve bürokratlara gerekli endikasyonları zamanında
veremediğiniz için böyle oldu.
Sözlerimi
tamamlamadan önce bir küçük konuya da temas etmek istiyorum. Sayın Başbakan
diyor ki: “Türkiye’de ilk defa enflasyonda tarihî düşüşler yaşadık.” Siz
iktidarı kimden devraldınız? 57’nci Hükûmetten.
57’nci Hükûmet kaç sene iktidarda kaldı? Üç buçuk sene, 1999-2002. Bakın, ben size rakam vereyim: 57’nci Hükûmetin iktidarı teslim aldığı 1999 yılından bir önceki
yılda, 1998 sonunda enflasyon nispeti 54,3; 2002 sonunda bu ekonomiyi size
teslim ettiğinde bu oran yüzde 30,8; düşüş oranı 23,5. Bunu bölün üç buçuk
seneye, her yıl 57’nci Hükûmet bu memlekette
enflasyonu 6 ila 7 puan arasında düşürmüş.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen
sözlerinizi bağlayınız Sayın Kumcuoğlu.
ERTUĞRUL
KUMCUOĞLU (Devamla) – Siz ne yapmışsınız? Yedi senede yüzde 30,8’den yüzde
10,8’e indirmişsiniz, 20 puan düşürmüşsünüz. Her yılınız için 3 puan. Hangisi
tarihî düşüş bunun?
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Sayın Müsteşar, yapmayın!
ERTUĞRUL
KUMCUOĞLU (Devamla) – 1999 yılındaki cumhuriyet tarihinin en büyük doğal
afetine rağmen 57’nci Hükûmet her yıl enflasyonu 6
ila 7 puan aşağıya çekmiş, siz yapa yapa 3 puan
aşağıya çekmişsiniz, ondan sonra “Tarihî düşüş sağladık.” diyorsunuz. Bu
milleti hakikaten saf mı zannediyorsunuz?
MUZAFFER BAŞTOPÇU
(Kocaeli) – Millet saf değil, kararını veriyor.
ERTUĞRUL
KUMCUOĞLU (Devamla) – Bakın arkadaşlar, biraz önce, bazı kanunları buraya
getirip ondan sonra ne kadar çok oynadığınızı söyledim. Biraz önce bazı
milletvekillerimiz de yeni yeniden yapılanma kanunları geleceğini söylediler.
Benim sizden bir istirhamım var: Getirilecek düzenlemeleri, yine böyle
gelişigüzel oynayacaksınız, efendim, kanun üstüne kanun, 19’uncu defa, 29’uncu defa, 80’inci defa
değiştirecekseniz, hiç buna temas etmeyin.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Kumcuoğlu, ek süreleriniz de bitti. Lütfen Genel Kurulu
selamlayınız.
ERTUĞRUL
KUMCUOĞLU (Devamla) – Bitiriyorum Sayın Başkanım.
Bakın, genel
seçimlere şurada en çok bir yıl yedi ay bir gün kaldı. Bu büyük Türk milletinin
hayrına olan, bu devleti ebet müddetin, efendim, yararına olan her türlü doğru,
düzgün düzenlemeyi biz yaparız, seçimlerden sonra. Onun için, lütfen bu
fırsatı, öyle bizi daha zora çekecek şekilde kullanmaya kalkmayın.
Hepinize
saygılarımı sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Bugün güzel bir rüya görmüşsünüz anlaşılan.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Kumcuoğlu.
Sayın
milletvekilleri, on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 18.03
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 18.14
BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal
MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Bayram ÖZÇELİK
(Burdur)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 38’inci Birleşiminin Dördüncü
Oturumunu açıyorum.
2010 Yılı Merkezi
Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2008 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
On üçüncü tur
üzerinde şimdi söz sırası, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına İstanbul
Milletvekili Ümit Şafak’a ait.
Buyurunuz Sayın
Şafak. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA
ÜMİT ŞAFAK (İstanbul) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Özelleştirme
İdaresi Başkanlığı ve Kamu İhale Kurumu bütçeleri üzerinde Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce Meclise saygılar sunarım.
2010 bütçesini
görüşüyoruz. 2008 yılının ortalarında küresel bir krizin işaretleri alınmışken,
abartılı olarak yapılan 2009 yılı bütçesinde makroekonomik hedefler
tutturulamamış, 2009 bütçesi üzerinde, katılım ortaklığı programında ve Orta
Vadeli Plan’da birçok kez değişiklik yapılmıştır. 2009 yılı makroekonomik
hedeflerinin tutmamasında suçlu Merkez Bankası ilan edilmiştir. Sayın Başbakan
en önemli reform dediği Merkez Bankasının bağımsızlığıyla övündüğünü unutmuş
görünüyor “Davul benim omzumda tokmak Merkez Bankasında.” diyerek şikâyet
etmektedir.
Sayın
milletvekilleri, bütçe görüşmeleri sırasında, başta Sayın Başbakan olmak üzere,
AKP Grubu adına konuşan bazı milletvekilleri verdikleri bilgilerle milleti
yanıltmaktadır. Geçmişle ilgili mukayeseler doğru yapılırsa nereden nereye
geldiğinizi daha iyi görürsünüz.
Şimdi, sizlere
1994, 2001 ve 2008 krizleriyle ilgili birkaç örnek vermek istiyorum. Önce
büyümeye bakalım: 1994 krizinde 6,1 küçülen ekonomi 2001 krizinde 5,7
küçülmüştür. AKP iktidarları ne yapmış? AKP 2009’un birinci çeyreğinde
ekonomiyi yüzde 14 küçülterek kepenkleri kapattırmıştır.
1994 krizinde
yüzde 8,5 olan işsizlik, 2001 krizinde yüzde 8,4’tür. Şimdi bakalım, işsizlik
konusunda AKP ne yapmış: AKP, yüzde 9’larda teslim aldığı işsizliği yüzde
14’lere çıkararak, milletin elinden işini, aşını almıştır.
Sizin
hazırladığınız raporda Afrika’da işsizlik oranı yüzde 11’lerde görülmektedir.
Yani, AKP iktidarları döneminde Türkiye daha fazla işsizlik oranını yakalamış,
Afrika’yı bile bu konuda geçmiştir.
2002 yılında
yüzde 31’lerde olan kayıt dışı istihdam, 2009’un sekizinci ayında yüzde 46’lara
yükselmiş, 2002’de 15 milyar dolar olan dış ticaret açığı, 2008 sonunda 70
milyar dolar olmuştur. Hangisini anlatalım? Bütçe açıklarını mı anlatalım?
Cumhuriyetin en büyük borçlanmasını yapan AKP iktidarlarının Türkiye’yi nasıl
borç batağına soktuğunu mu anlatalım? Yoksa yedi yılda bu ülkeye 225 milyar
dolar faiz ödettiğinizi mi anlatalım?
İktidarın sayın
milletvekillerine sesleniyorum: Lütfen, İmralı canisinin DSP azınlık Hükûmeti döneminde yakalandığını biriniz Sayın Başbakana
anlatsın. İdamın kalkması için oy veren 45 kişi AKP’de milletvekili, bakan ve
Meclis Başkanı olarak siyaset yapıyor. İdamın kalkmasına oy verenlerin bu
listesini AKP’nin sayın milletvekilleri isterlerse konuşmamdan sonra
kendilerine verebilirim.
Sayın
milletvekilleri, bu ülkede şirket kurmak için vatandaş çile çekerken mantar
gibi özel banka kurulduğu günleri hepimiz hatırlarız. Bankalar Kanunu yokken
özel banka kuranların, kurulmasına müsaade edenlerin de bugün AKP sıralarında
milletvekili, bakan olarak oturduğunu görüyoruz.
57’nci Hükûmet, bankalarla ilgili kanunu çıkarmış, BDDK’yı kurmuş, gerekli düzenlemeleri yapmış, hortumcuları
okyanus ötesinden yakalayıp adalete teslim etmiştir. Siz ne yaptınız? Siz de bu
hortumcuları salıvermişsiniz, vergi borçlarını affedivermişsiniz. 2008 krizinde
banka batmadıysa, AKP’liler, yatsın otursun 57’nci Hükûmete
dua etsinler.
Sayın
milletvekilleri, 2010 yılı bütçesinde büyüme hedefi yüzde 3,5 alınırken, KDV tahsilatında yüzde 21’lik artış, dayanıklı tüketim
mallarının satışından da yüzde 33’lük bir vergi artışı öngörülmüştür. Hükûmet bütçe gelirlerini dolaylı vergilerden artırmayı
planlamaktadır. O sebeple 2010 yılı da tüketici için, fakir fukara için zor
geçecektir.
Her çiftçinin
bankaya borcu var, her ailede en az bir kişi kredi kartı kurbanı olmuştur,
esnaf çekini, senedini ödeyememektedir, piyasalarda yaprak kımıldamamaktadır.
Bu bütçe piyasaları hareketlendirip esnafı canlandıracak, üretimi artıracak bir
bütçe değildir; memuru, işçiyi, çiftçiyi, emekliyi rahatlatacak ve işsizliğe
çare bulacak bir bütçe de değildir. 2010 yılında da iş yerleri kapanmaya devam
edecektir. 2002 yılından bugüne kadar gelir vergisi ve basit usulde vergi
mükellefi sayısındaki azalma 100 bini aşmıştır. Yedi yılda on binlerce iş yeri
kapandı, işsiz sayısı 4 milyona dayandı. AKP ekonomiyi de krizi de iyi
yönetemiyor.
Sayın
milletvekilleri, vergi beyana dayalıdır; zorbalıkla, tehditle, şantajla vergi
toplanmaz. AKP iktidarları vergi mükelleflerinden “rızaen
tarhiyat” ya da “gönüllü uyumluluk” adı altında tehditle vergi toplamaya devam
etmektedir. Bir mükellefe gelen bir yazıyı aynen okuyorum: “2008 takvim yılı
beyanınızı yeniden gözden geçirmeniz ve gerçeğe uygun olarak düzeltmeniz
hâlinde, beyan dönemi sonrası denetim çalışmaları kapsamında durumunuz özel
olarak ele alınmayacaktır.” Sayın Bakan, dikkatinizi çekerim, “…özel olarak ele
alınmayacaktır.” diyorsunuz. Mükellefe bir şey yapmayın diye üstünü kapattım.
Bu yazıda hem tehdit hem de şantaj vardır Sayın Bakan.
Milliyetçi
Hareket Partisi olarak, yaptığınız her yanlışın takipçisi olmaya bundan sonra
da devam edeceğimizin bilinmesini istiyoruz. Hükûmet
“özelleştirme” yerine “yabancılaştırmayı” tercih etmiştir, ülkemiz yabancı
markaların ve ülkelerin açık pazarı hâline gelmiştir. İletişim sektöründe, Türk
Telekom Araplara, Telsim İngilizlere, Aycell ve Aria İtalyan ve Araplara satılmıştır; bankacılık sektöründe
dört banka dışındaki bankaların tamamı yabancı sermayenin eline geçmiştir; Demirdöküm Almanların, İzocam
Fransızların, İzmir Limanı Hong Kongluların olurken Başak Sigorta Fransızlara
satılmıştır. AKP iktidara geldiği zaman bunların hepsi yerliydi.
Telekom’u kime
sattınız, niye sattınız, kaça sattınız? Telekom satışından bu ülke ne zarar
etti? Bakınız, 14 Kasım 2005 tarihinde Oger, Türk
Telekom’un yüzde 55 hissesini 6 milyar 550 milyon dolara satın aldı. Oger, 2 Nisan 2008 tarihinde, aldığı yüzde 55 hissenin
yüzde 35’ini Suudi Telekom firmasına 3 milyar 560 milyon dolara sattı. Oger, Araplara yaptığı satıştan ve dört yılda elde ettiği
kâr payıyla Türk Telekom için verdiği 6 milyar 550 milyon doların tamamını
geriye aldı. Dört yıl gibi kısa bir sürede de yüzde 35,75’lik Türk Telekom
hissesi Oger’e kâr olarak kaldı yani Oger, çayın taşıyla çayın kuşunu vurdu sayın
milletvekilleri. Özelleştirme tarihi olan 2005 yılında 1 milyon 323 bin 838
lira vergi ödeyen Oger, Türk Telekom 2008 yılında Oger’e geçtikten sonra sadece 643.728 lira vergi
ödemektedir. Telekom satıldıktan sonra on binlerce işçi işini kaybetmiştir.
Vatandaşın işini, aşını kaybetmesi AKP’nin umurunda değil. Binlerce Tekel
işçisi sokakta, işinin, aşının peşinde ama AKP iktidarları polislere Tekel
işçilerini coplatıyor fakat Habur’dan giren
teröristlere bir, halı sermediğiniz kaldı. Türk Telekom’u ve daha birçok
kuruluşu yabancılara yok pahasına satanlara çok sözümüz olacak. Bir gün mutlaka
ülkeye verdiğiniz bu zararın hesabı yine bu Mecliste, bu çatı altında sizlere
sorulacaktır.
Sayın
milletvekilleri, AKP iktidarları yedi yılda Kamu İhale Kanunu’nu 18 kez
değiştirmiştir. Özellikle 3’üncü madde değişikliğiyle birçok kurum kanun dışına
çıkarılmış, 21’inci ve 22’nci madde değişiklikleri ile de ihalesiz doğrudan
teminin önü açılmış, ihaleler adil ve şeffaf olmaktan çıkarılmıştır. Zaten
ihaleler uçakta yapılmaktadır. O sebeple, bana göre Kamu İhale Kurumunu kapatın
da siz de rahat ihale yapın.
2010 yılı
bütçesinin ülkemize hayır getirmesini diliyor, yüce Meclise saygılar sunuyorum.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Şafak.
Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu adına Erzincan Milletvekili Sebahattin
Karakelle.
Buyurunuz Sayın Karakelle. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU
ADINA SEBAHATTİN KARAKELLE (Erzincan) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Ulaştırma Bakanlığımızın 2010 yılı bütçesi üzerinde AK PARTİ Grubumuz adına söz
almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Ulaştırma
Bakanlığının kara, hava, demir yolları, deniz yolları ve iletişimde Türkiye'nin
en büyük hamlelerine imza attığını gururla izliyoruz. Yarım asırda
gerçekleştirilemeyenler yedi yılda vücut buluyor. Milletimizden aldığımız yetki
ve güçle ülkemizin problemlerini çözmek, insanımızın umutlarını gerçeğe
dönüştürmek için çalışmalarımızı kararlılıkla sürdürüyoruz. Her konuda olduğu
üzere ulaştırmada da görev anlayışımız, Edirne’den Hakkâri’ye, Hatay’dan
Rize’ye, yönetimi bize emanet edilen aziz vatana hizmet etmektir. Çünkü biz
sınırları şehit kanlarıyla çizilmiş bu coğrafyada 72 milyonu kardeş sayan bir
anlayışı temsil ediyor, bu anlayışla ülke kalkınmasına hizmet ediyoruz.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; ülkemizin geleceği milletimizin yüce iradesiyle
yeniden şekilleniyor. Ulaştırma Bakanlığımız, yıllardır vatandaşlarımızın
beklediği asgari ulaşım ve erişim ihtiyacını karşılamak için canla başla
çalışıyor, ilklere imza atıyor, ezberleri bozuyor, Türkiye'yi hızlı ulaşım ve
iletişimde dünyada gelişmiş ülkeler seviyesine çıkarıyor. Bakınız, bu ülkede
yüksek hızlı tren fikri otuz yıl konuşuldu ancak yapılan projelere otuz yılda
çivi çakılmadı, projeler Ayaş Tüneli’nde tıkandı kaldı. Biz Hükûmet
olarak Ankara-Eskişehir Yüksek Hızlı Tren Projesi’ni bitirdik, hizmete açtık.
Türkiye'yi, dünyada 8’inci, Avrupa'da 6’ncı yüksek hızlı tren işletmecisi ülke
yaptık, Eskişehir-İstanbul etabı ise hızla devam ediyor. Ankara-Konya Hızlı
Tren Projesi’nin altyapısı bitti. 2010 yılında, Allah nasip ederse o da hizmete
açılacak. Ankara-Sivas Hızlı Tren Projesi’nin yapımı ise devam ediyor. Türkiye'yi
Pekin’den Londra’ya kadar uzanan Demir İpek Yolu’nun merkezi konumuna getirecek
-belgesellere konu olan- Marmaray Projesi’ne ve
Bakü-Tiflis-Kars projelerine Hükûmetimiz karar verdi.
Bunların da yapımı devam ediyor. Peki, bunları kim yaptı? Bunları AK PARTİ
iktidarları yaptı arkadaşlar, bunları “Yol medeniyettir.” felsefesinden hareket
eden Ulaştırma Bakanlığımız yaptı.
Yalnızca demir
yolu mu? İşte kara yolları: Cumhuriyetin kuruluşundan bu yana bu ülkede yapılan
bölünmüş yol 6.100 kilometredir. Bugün, son yedi yılda, yeniden
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Bakanlığımız bir başka büyük gelişmeyi de hava
taşımacılığında yaptı. Alınan ciddi tedbir ve yatırımlarla, 2002 yılında yurt
içi ve yurt dışı toplam 33 milyon olan yolcu sayısı 80 milyona ulaştı, 8,5
milyon olan yurt içi yolcu sayısı 35 milyona ulaştı. İnsanımız uçakla tanıştı,
hava yolu halkın yolu oldu. 8 milyon vatandaşımız hayatında ilk defa AK PARTİ
iktidarları sayesinde uçağa bindi. Ölü yatırım olan, üzerinde yün kurutulan,
sebze kurutulan havaalanlarına büyük kaynaklar ayrılarak aktif hâle getirildi.
Sabiha Gökçen Havaalanı bunlardan biridir.
Denizcilikte;
kıyı yapılarıyla, yat limanlarıyla, balıkçı barınaklarıyla, yeni yapılan
tersanelerle, Türkiye, nihayet bir deniz ülkesi olduğunu AK PARTİ iktidarıyla
hatırladı. Gemi inşasında dünyada ilk 20’ye bile giremezken, şimdi bugün
dünyada 5’inci sıradayız.
AHMET DURAN BULUT
(Balıkesir) – Balıkesir’den uçağı kaldırdınız ama.
SEBAHATTİN
KARAKELLE (Devamla) – Oradan da kalkar, canını sıkma Sayın Milletvekilim.
Türkiye, deniz
taşımacılığında kara listeden çıktı, beyaz bayrak ülkesi oldu.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen
sözlerinizi tamamlayınız.
SEBAHATTİN
KARAKELLE (Devamla) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bilişim
hizmetleri, geniş bant hizmetleri, teknoloji sınıfları, PTT Bank gibi
Bakanlığımızın yüz akı projeleri milletimize hizmet vermektedir. Bu hizmetler,
milletimizin efendiliğine değil hizmetkârlığına talip olduğumuzun en güzel
ifadesidir. Görmesini bilenler için, bakmasını bilenler için yapılanlar ortada.
Gerçekleştirilen eserler, Sayın Başbakanımızın ifadesiyle “nereden nereye”
geldiğimizin en iyi şahididir ve bunun en iyi şahidi de yüce Türk milletidir.
HÜSEYİN YILDIZ
(Antalya) – Yolun sonu da göründü artık.
SEBAHATTİN
KARAKELLE (Devamla) – Ne diyor Aşık Veysel, Sayın
Milletvekilim: “Uzun ince bir yoldayım, gidiyorum gündüz gece.” Bizim yolumuz
hizmet yoludur. Bizim yolumuz gönül yoludur. Bizim yolumuz kardeşlik yoludur.
Bizim yolumuz millî birlik ve beraberlik yoludur.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; gerçekleştirdiği…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
SEBAHATTİN
KARAKELLE (Devamla) – …eserleriyle, ulaştırmada ırakları yakın eden, ezberleri
bozarak tarihe not düşen, çok sınırlı imkânlarla hizmetlerini yılmadan,
yorulmadan ülkemize kazandıran Ulaştırma Bakanımız Sayın Binali
Yıldırım’a ülkem adına şükran borcumuzu belirtmeden geçemeyeceğim.
MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) – Ama ne yazık ki burada yok kendi!
SEBAHATTİN
KARAKELLE (Devamla) – Sayın Milletvekilim, şu anda burada olmayabilir ama
bakınız AK PARTİ milletvekilleri buradalar, diğer Maliye Bakanımız burada.
MUHARREM VARLI
(Adana) – Hani, kaç kişi?
MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) – Geldi, geldi…
BAŞKAN – Sözünüzü
tamamlayınız Sayın Karakelle, süremizi aştık.
SEBAHATTİN
KARAKELLE (Devamla) – Bu duygularla Ulaştırma Bakanlığımızın 2010 yılı
bütçesinin hayırlı, uğurlu olmasını diliyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
(AK PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz efendim.
MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul)
– Tam zamanında geldi Sayın Bakan. Tabii böyle bir övgüyü
kaçırır mı!
SEBAHATTİN
KARAKELLE (Devamla) – Bir şair diyor ki: Sesinizi değil, sözünüzü yükseltin.
Unutmayınız ki zambakların boyunu uzatanlar gök gürültüleri değil
yağmurlardır.” (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Diyarbakır Milletvekili Osman Aslan.
Buyurunuz
efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU
ADINA OSMAN ASLAN (Diyarbakır) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan 2010 yılı Karayolları Genel Müdürlüğü ile Bilgi Teknolojileri
ve İletişim Kurumu bütçesi üzerinde AK PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum.
Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Hiç kuşku yok ki
kalkınmanın temelini ulaşım ve bilişim altyapısı oluşturur. İktidara geldiği
2002 yılından itibaren bu bilinçle hareket eden AK PARTİ hükûmetleri
ulaşım ve iletişim alanında yaptığı önemli yatırımlarla ve bu yatırımların
yarattığı katma değerle ülkemizin sosyal ve ekonomik kalkınmasına büyük bir
ivme kazandırmıştır.
“Cumhuriyetin
100’üncü yılında lider Türkiye” hedefine odaklı olarak çalışan Hükûmetimiz, ulaşım ve bilişim alanında yaptığı yasal
düzenlemeler ve yatırımlar ile ülkemizi dünyada daha rekabetçi ve dinamik bir
yapıya kavuşturmuştur ve bu hedef doğrultusunda da çalışmalarını
sürdürmektedir.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; kara yolu ulaşımı, ülkemizin hem yolcu hem de yük
taşımacılığında en çok kullanılan ulaşım türüdür. Ancak bu durum, özellikle yol
taşımacılığının payının yüksek olması nedeniyle kara yollarında trafik
güvenliği sorununu da beraberinde getirmektedir. Bu noktadan hareket eden AK
PARTİ hükûmetleri, bir yandan diğer ulaşım türlerine
yapılan sistemli yatırımlarla kara yollarının yükünü hafifletmiş, diğer yandan
da, iktidara geldiği gün, ülkemizin güvenli ve rahat kara yolu ulaşımı için 15
bin kilometrelik bölünmüş yol yapımı çalışmalarını Acil Eylem Planı kapsamında
başlatmıştır.
Yapılan bu
çalışmalar neticesinde bugün 64.250 kilometreye ulaşmış kara yolunun 17.189
kilometresi bölünmüş yol standardındadır. Hatırlarsınız ki bu rakam bizim
iktidara geldiğimizde
Burada, zamanım
kısıtlı olduğundan, İktidarımız döneminde yapılan otoyollar, il ve devlet
yolları, köprüler, güvenlik, iyileştirme, onarım ve bakım çalışmalarına dair
rakamlara girmeyeceğim. Ancak sadece bölünmüş yol uzunluğunda yedi yılda
sağlanan yüzde 185 mertebesindeki artış bile bu alandaki başarımızı göstermesi
yönünden kanımca yeterlidir.
Bölünmüş yol
önemlidir çünkü üretime, istihdama, verimliliğe katkısı vardır, turizme katkısı
vardır ve en önemlisi, ulaşımda can güvenliğinin sağlanmasına katkısı vardır. Nitekim, 100 milyon taşıt çarpı kilometre başına düşen ölü
sayısı 2002 yılında 6 iken bu yıl itibarıyla 4,6’ya düşmüş, yani yüzde 23,5
azalma göstermiştir.
Bu vesileyle,
yoğun mesai vererek güzel başarılara imza atan başta Sayın Bakanımız ve Genel
Müdürümüz olmak üzere tüm Karayolları camiasını kutluyor, teşekkürlerimi
sunuyorum.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; telekomünikasyon sektörü, bireysel haberleşmeyi
sağlamasının yanı sıra bilgi toplumunun temel altyapısını oluşturan ve kendi
başına ekonomik değeri olan stratejik bir sektördür. Bilgi Teknolojileri ve
İletişim Kurumu da, Türkiye’de telekomünikasyon sektöründe, sektöre özgü
bağımsız düzenleyici kurum olarak görevlendirilmiştir. Kurumun temel amacı
sektörde tam rekabetin sağlanmasıdır. Kurumun varlığı, sektörde devamlılığın,
düzenin, güvenirliğin ve şeffaflığın sağlanması açısından önem arz etmektedir.
Değerli
milletvekilleri, son yirmi yılda dünyada bilgi ve bilgiye erişimde yaşanan baş
döndürücü gelişmeye ülkemiz de kayıtsız kalmamış, özellikle İktidarımız
döneminde yapılan yasal düzenlemeler ve altyapı yatırımlarıyla bu alanda da
dünya ile entegrasyon sağlanmıştır.
2002-2009 yılları
arası yapılan çalışmalarla Elektronik İmza Kanunu ve Elektronik Haberleşme
Kanunu yürürlüğe girmiş, Telekom’un özelleştirilmesi yapılmış, altyapı, kablo,
platform işletmeciliği, rehberlik hizmetleri işletmeciliği ve 3G lisansları
verilmiştir.
Telekomünikasyon
İletişim Başkanlığı, İnternet Dairesi Başkanlığı ve piyasa gözetim laboratuvarları kurularak faaliyete geçmiştir. Bu
çalışmalar bir yandan sistemin düzenli bir şekilde yapılanması ve gelişmesi
için dayanak teşkil ederken…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen
sözlerinizi tamamlayın.
OSMAN ASLAN
(Devamla) – …bir yandan da rekabetin artmasıyla birlikte, Hükûmetimiz
döneminde, ücret tarifelerinde yüzde 50’nin üzerinde düşüş kaydedilmiştir.
Gizli numaralar
ile aramanın engellenmesi, SMS’lerdeki Türkçe
karakter kullanımı sorununun giderilmesi ve mobil numara taşınabilirliğin
faaliyete geçmesi gibi gelişmelerle vatandaşımızın iletişim hizmetlerinden daha
özgür ve daha ucuz yararlanması sağlanmıştır.
Burada bir
noktayı özellikle vurgulamak istiyorum: Sektörde faaliyet gösteren firmaların
çağrı merkezleri Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerine kaydırılmış ve bu
bölgede 5 bine yakın istihdam sağlanmıştır. Bölge ve özellikle bölge gençleri
için son derece faydalı olduğunu düşündüğüm bu gelişme için, yönlendirmeyi
yapan Bakanlığımıza ve bu talebe cevap veren firmalara teşekkürlerimi
sunuyorum.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; kısıtlı olan sürede ulaştırma ve iletişim alanında
yaşanan gelişmelere değinmeye çalıştım. Tabii, Hükûmetimiz
döneminde yapılanları bu kadar kısa sürede anlatmak mümkün değil. Ancak, eminim
ki vatandaşlarımız AK PARTİ İktidarıyla elde ettiği kazanımları biliyor ve her
gün hayatında bizzat yaşıyor.
Aynı azim ve
kararlılıkla devam edecek ak icraatlara olan inancımla 2010 bütçesinin ülkemize
ve milletimize hayırlı olmasını yüce Allah’tan niyaz ediyor, yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Aslan.
İstanbul
Milletvekili Mehmet Beyazıt Denizolgun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Buyurunuz Sayın Denizolgun.
AK PARTİ GRUBU
ADINA MEHMET BEYAZIT DENİZOLGUN (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Denizcilik Müsteşarlığı bütçesi hakkında şahsım adına söz
almış bulunuyorum. Sizleri saygıyla selamlıyorum.
Denizcilik
Müsteşarlığı Ulaştırma Bakanlığına bağlı olarak 7 bölge, 71 liman başkanlığında
1.259 personelle hizmetini yürütmektedir. Sizlere, İktidarımız döneminde
denizcilik alanında yapılan atılımlar ve faaliyetlerin bir kısmını anlatmak
istiyorum.
Ülkemiz, coğrafi
konumu, kıyı şeridinin büyüklüğü, denizcilik sektörünün çeşitliliği ve deniz
ticaret filosuyla denizcilik konusunda büyük gelişmeler kaydetmek zorunda
olduğunu hep ön planda tutmuştur. Dünya denizciliğine daha büyük katkılar
sağlamak, güvenlik ve emniyete yönelik gereken tedbirleri almak her zaman ana
hedeflerimiz arasında olmuştur. Bu amaçla özellikle son yıllarda Denizcilik
Müsteşarlığı tarafından büyük atılımlar gerçekleşmiştir.
Küreselleşen
dünyamızda rolü daha da önem kazanan deniz taşımacılığıyla dünya ticaretinin
yüzde 90’ı gerçekleştirilmektedir. Uluslararası deniz taşımacılığının doğası
gereği, taşıyanlar, taşıtanlar çok uluslu bir sistemin parçası olmaktadırlar.
Taşımacılık sisteminde ülkeler arası uyumun sağlanabilmesi için oluşturulan
uluslararası normlar ve kurallar ülkelerin bireysel uygulamalarının önüne
geçerek uygulama birliklerini sağlamlaştırmıştır.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; daha emniyetli ve çevreye karşı duyarlı deniz
taşımacılığının sağlanabilmesi için emniyet ve gemi kaynaklı kirliliğin
önlenmesine ilişkin ulusal ve uluslararası sorumlulukların yerine getirilmesinde
büyük gelişmeler kaydedilmiştir.
Denizcilik
Müsteşarlığı, Türk Bayraklı gemilerimizin denetim ve sertifikalandırma
işlemleriyle, liman devleti ve kıyı devleti sorumluluğu çerçevesinde ülkemiz
limanlarına giriş çıkış yapan yabancı bayraklı gemilerin denetim işlemleri
görevlerini de yerine getirmektedir. Türk Bayraklı gemilerin kondüsyonu, iyileştirilmesi, gemilerin denetim kalitelerinin artırılması ve ülkemiz
gemilerinin yurt dışında tutulma sayısının azaltılması amacıyla bayrak devleti
uygulamalarında, yani Türk Bayraklı gemilerin denetimine öncelik verilmektedir.
Denizcilik
Müsteşarlığı, Türk Bayraklı gemilerin eğitimli personel tarafından
denetlenmesini sağlamak amacıyla uzman personel tahsis ederek denetim ve eğitim
seferberliği başlatmıştır. Bunun sonucunda Türk Bayrağımız Paris
Memorandumu’nda beyaz listeye geçmiştir. Yıllardan beri kara listede olan, daha
sonra gri listede olan ülkemiz artık beyaz listededir.
Bilindiği üzere,
Türkiye denizde emniyeti ve güvenliği artırmak, denizcilere daha emniyetli bir
ortam sunmak amacıyla büyük çaba ve gayret sarf etmektedir. Bu amaçla
Denizcilik Müsteşarlığı tarafından özellikle son yıllarda deniz taşımacılığında
emniyet ve güvenliğin artırılmasına yönelik önemli atılımlar
gerçekleştirilmiştir. Bu kapsamda Türk boğazları bölgesinde seyir, can, mal ve
çevre güvenliğini artırmak ve deniz trafiğini daha etkin düzenlemek amacıyla
gelişen teknolojilere yönelik imkânlarından faydalanmak Türk Boğazları Gemi
Trafik Hizmetleri kurulmuş ve faaliyete geçirilmiştir. Sistem ile Türk
boğazlarından geçen yaklaşık 55 bin adet geminin anlık olarak izlenebilmesi ve
emniyetle geçişleri sağlanmakta ve başarılı bir şekilde geçiş planlaması
yapılmaktadır.
Türk Boğazları Gemi Trafik Hizmetleri’nin yanı sıra gemi
trafiğinin yoğun ve riskli olduğu tehlikelere yüklerin büyük bir kısmının yolcu
taşımacılığı yapıldığı İzmit, İzmir, İskenderun, Mersin körfezlerinde verimli
ve emniyetli deniz trafiği akışını sağlamak ve buna göre gemi hareketlerini
düzenlemek, trafik organizasyonu sağlamak, kaza risklerini azaltmak gibi çok
önemli faydaları olacak şekilde bunların kurulum ihalesi yapılmıştır.
Bir de “Denizci
millet ve denizci ülke” ideali çerçevesinde amatör denizcilere hizmet ve teşvik
amacıyla ülkemizde 2009 tarihinde yürürlüğe giren 5897 sayılı Kanun ile MTV’de yapılan değişiklikle amatör kullanıma tahsisli özel
teknelerden alınan motorlu taşıtlar vergisi kaldırılmış, ayrıca ÖTV tamamen
kaldırılmış, KDV de yüzde 1’e düşürülmüştür. Bu sadece, uluslararası sularda
Türk Bayrağı’mızın dalgalandırılması, denizimizi
sevdirmek ve küçük tekne imalatçılığını artırmak için yapılmıştır.
2009’da iç
sularda yakıt indirimi başladı. İç sularda taşımalarda ÖTV’siz
yakıt uygulamasına geçilmiştir. Uluslararası deniz ticaret hacmi yıldan yıla
büyüyerek 2008 yılında 8 milyar tona ulaşmış, son otuz yılda dünya ticaret
hacminin yıllık ortalama değerinin yüzde 3,1 oranında arttığı tahmin
edilmektedir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen
sözlerinizi tamamlayınız.
MEHMET BEYAZIT
DENİZOLGUN (Devamla) – Bu denizciliği anlatmak bayağı bir uzun sürüyor.
Bildiğiniz gibi, denizcilik son yedi senede Türkiyemizde
gerçekten çok altın devrini geçirmiştir. Şimdi global
kriz var. Bu krizin etkisiyle ilk önce etkilenen sektör denizciliktir fakat
inşallah, umuyoruz ki denizcilik de bu krizden ilk önce çıkacak sektör
olacaktır.
Ben sizlere
teşekkür ediyorum, saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz.
Isparta Milletvekili Süreyya Sadi Bilgiç. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Buyurunuz Sayın
Bilgiç.
AK PARTİ GRUBU
ADINA SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri;
Maliye Bakanlığı bütçesi üzerinde AK PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum.
Yüce heyetinizi ve aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan ve
saygıdeğer milletvekilleri; Maliye Bakanlığı asli fonksiyonları itibarıyla
devletin âdeta omurgasını oluşturan köklü kurumlarımızın başında gelmektedir.
Osmanlıdan cumhuriyete ve günümüze uzanan yaklaşık yüz elli yıllık güçlü
geleneği içinde ülkemizin kalkınma sürecine eşsiz katkılarda bulunmuştur.
Kasım 2002’den
bugüne uzanan dönemde ise Maliye Bakanlığının ortaya koyduğu güçlü performansın
diğer politik alanlarda elde edilen başarıları doğrudan ve dolaylı olarak
olumlu etkilediği görülmüştür.
2002-2008 yılları
arasında elde ettiğimiz tecrübenin ışığında tüm çevrelerce üzerinde anlaşılan
husus, siyasi ve ekonomik istikrar ile mali disiplin arasında güçlü etkileşim
olduğudur. Bu etkileşimin her iki tarafında görülebilecek olumlu veya olumsuz
bir değişiklik kısa sürede diğer tarafı etkileyebilmektedir. Geçmiş dönemlerde
mali disiplin, kamu hizmetlerinin daraltılması, harcamaların kısılması, mali
yüklerin artırılması aracılığıyla sağlanmaya çalışılmıştır. Bu tarz
politikalar, devlet bütçesinden hizmet bekleyen geniş toplumsal kesimlerin
ihtiyaçlarının karşılanamaması ve harcanabilir gelirlerinin daha da azalmasına
yol açmıştır. Buna karşın 2002-2008 yılları içinde görülmüştür ki mali
disiplin, hizmet kapasitesinin güçlendirilmesi ve mali yüklerin düşürülmesi
suretiyle de hayata geçirilebilmektedir. AK PARTİ’nin
mali disiplin perspektifi, bir yandan bütçenin hizmet üretme yeteneği
bulunmayan faiz ödemelerinde düşüşler sağlayabilme, diğer yandan hemen her
politikalarında birim maliyet düzeyinde daha fazla hizmet üretimine
odaklanmaktır. Bu perspektif ışığında, sağlam gelir kaynaklarına dayalı olarak
politika öncelikleri oluşturulurken nicelik kadar hizmet niteliğinin
kalitesinin de güçlendirilmesine önem verilmiştir.
Sayın Başkan,
saygıdeğer milletvekilleri; 2003 yılından itibaren faiz dışı fazla
performansında hedeflere ulaşılmış, hatta bazı yıllarda hedeflerin üzerinde
faiz dışı fazla gerçekleşmiştir. Kaydedilen bu faiz dışı fazla performansı,
kamu net borç stokuyla kamu kesimi borçlanma gereğinin gayrisafi yurt içi hasılaya oranının hızlı bir şekilde düşmesini de
sağlamıştır. 2002 yılında vergi gelirlerinin yüzde 86’sı faiz giderleri için
ayrılırken, 2008 yılında bu oran yüzde 30 seviyesine gerilemiştir. Bu başarı,
mali disiplin, vergi performansındaki artış ve sağlanan ekonomik istikrarın da
etkisiyle faiz oranlarındaki düşüşün bir sonucudur. Böylelikle, devlet bütçesi
borç sarmalından kurtulmuş ve hizmet üretme, harcama yapabilme kapasitesi
güçlenmiştir. 2002 yılında 40 milyar lira olan bütçe açığı, 2008 yılı sonunda
17 milyar liraya düşürülmüş, bütçe açığının gayrisafi yurt içi hasılaya olan oranı altı yıl içerisinde yüzde 11,5’tan yüzde
1,8’e gerilemiştir. Türkiye, krize kadar bütçe açığı bakımından Maastricht Kriteri’ni karşılamış ve bütçe açığının
gayrisafi yurt içi hasılaya oranı bakımından birçok
Avrupa Birliği üyesi ülkeden çok daha iyi bir konumda olduğunu ortaya koymuştur.
Sayın Başkan,
saygıdeğer milletvekilleri; gerek Komisyonda gerek Genel Kurul görüşmelerinde
kriz konjonktüründe bütçe politikası hakkında çeşitli
değerlendirmeler yapılmıştır. Olumsuz eleştiriler ağırlıklı olarak bütçe
açığında öngörülenin çok üzerinde bir artış yaşanmasına yönelik olmuştur. Kriz konjonktüründe bütçe politikası iki temel amaca yönelmiştir:
İlki, kamu hizmetleri harcamalarında kısıntıya gidilmemesi olmuştur. Ekonomide
üretimin, gelirlerin azaldığı bir konjonktürde
vatandaşların temel gereksinimlerinin karşılanmasında yaşanacak sorunların
krizin toplumsal tahribatını artıracağı düşünülmüştür.
Diğeri ise krizin
ekonomi üzerindeki daraltıcı etkisini sınırlandırmak amacıyla alınan
dengeleyici mali tedbirlerdir. Maalesef bu tedbirlerin birçoğu bütçe
gelirlerini azaltma pahasına krizin yükünün hafifletilmesine yönelik olmuştur.
Maalesef Hükûmetin kriz döneminde uyguladığı
politikalarına uyum sağlamakta zorlanan ve gecikmeli tepki veren mali piyasalar
ve bankalar, reel sektörün ve hane halkının bu krizi bu süreçte daha yoğun
hissetmelerine neden olmuştur. Bu sebeple mali piyasalara yönelik alınan
tedbirler kapsamında sorunlu kredi kart borçlarının yapılandırılması, Kredi
Garanti Fonu, KKDF indirimi ve benzeri tedbirlerin olumlu yansımaları 2010
yılında belirgin olarak hissedilecektir. Kaldı ki küresel finans piyasalarında
krizin tepe noktasına kıyasla dikkate değer bir toparlanma görülmektedir.
Finans piyasalarında yaşanan bu olumlu hava reel kesime ilişkin göstergelere de
yansımıştır. 2008 yılının ikinci yarısından önceki göstergelerdeki olumsuz
görünüm son dönemlerde yerini toparlamaya bırakmıştır. Bu iyileşmenin 2010 yılı
bütçe dengesine de olumlu yansıyacağı açıktır.
Sayın Başkan,
saygıdeğer milletvekilleri; Türkiye Büyük Millet Meclisinin bütçe hakkı
açısından da son derece büyük önem taşıyan yapısal reformların başında bütçe
reformu gelmektedir. Maliye Bakanlığı tarafından yürütülen bu reformun temel
amacı, ülkemizde hesap verme sorumluluğu ve mali saydamlık ilkeleri
doğrultusunda kamu kaynaklarının etkin ve verimli kullanımının ve elde
edilmesinin sağlanmasıdır. Bu süreçte kalkınma planı ve devlet bütçesi ilişkisi
yeniden belirlenmiş, çok yıllı bütçelemeye geçilmiştir. Devlet bütçesi ve kesin
hesap kanun tasarısının kapsamı genişlemiştir. Türkiye Büyük Millet Meclisinin
izin, onay ve denetim fonksiyonu güçlendirilmiştir. Performans esaslı bütçeleme
sistemine geçilmiştir. Sayıştayın denetim kapsamı
genişletilmiştir.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen
sözlerinizi tamamlayınız.
SÜREYYA SADİ
BİLGİÇ (Devamla) – Özet olarak saydığım bu hususlar çerçevesinde, bütçe
reformunun Türkiye Büyük Millet Meclisinin bütçe hakkını güçlendirmesi
açısından ne kadar büyük önem taşıdığını takdirlerinize arz ediyorum. Bu
değişim sürecinin tüm kamu kurum ve kuruluşlarımızda sorunsuz bir biçimde
gerçekleştirilmesinde büyük sahibi olan devlet bütçe uzmanlarının moral, motivasyonlarının güçlendirilmesi ve özlük haklarının hak
ettikleri düzeye çekilmesi gerekmektedir.
Sayın Başkan,
saygıdeğer milletvekilleri; Orta Vadeli Program’da açıklanan ve 2011 yılından
itibaren yürürlüğe girecek olan mali kural uygulaması, bütçe alanında ortaya
konulan reform niteliğindeki bir diğer uygulama olacaktır. Mali kural
çerçevesinde, orta ve uzun vadede kamu açığının millî gelire oranının
sürdürülebilir bir borç yapısıyla uyumlu bir düzeyde gerçekleşmesi
hedeflenecektir. Ayrıca, mali kurallar belirlenirken fiyat istikrarı ve dış
denge gibi temel parametreler de dikkate alınacaktır. Böylece makroekonomik
istikrarın devamı ve sürdürülebilir bir finansman yapısının korunması yönünde
önemli bir kurumsal adım daha gerçekleşmiş olacaktır.
Bu düşüncelerle,
Maliye Bakanlığının 2010 yılı bütçesinin hayırlı olmasını diliyorum.
Saygılarımla. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Bilgiç.
Balıkesir Milletvekili İsmail Özgün. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Buyurunuz Sayın
Özgün.
AK PARTİ GRUBU
ADINA İSMAİL ÖZGÜN (Balıkesir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Maliye
Bakanlığımızın en önemli kuruluşlarından birisi olan Gelir İdaresi
Başkanlığının 2010 yılı bütçesi hakkında AK PARTİ Grubu adına söz almış
bulunmaktayım. Bu vesileyle muhterem heyetinizi saygıyla, hürmetle
selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, sözlerimin başında, bu bütçenin hazırlanıp buraya getirilmesinde
büyük emeği geçen, başta Maliye Bakanımız olmak üzere Maliye çalışanlarını,
Gelir İdaresi Başkanlığının çalışanlarını öncelikle kutluyorum, teşekkürlerimi
sunarak sözlerime başlamak istiyorum.
Değerli
arkadaşlar, Gelir İdaresi Başkanlığı aslında 1946 yılından beri Gelirler Genel
Müdürlüğü olarak Türkiye’mize büyük hizmetler vermiştir. 2005 yılında Türkiye
Büyük Millet Meclisinde yapmış olduğumuz bir değişiklikle, Gelirler Genel
Müdürlüğü, “Gelir İdaresi Başkanlığı” adını alarak burada yeniden bir
yapılanmaya gidilmiştir. Tabii, bu yapılanmaya neden ihtiyaç duyulmuştur diye
bakıldığı zaman, Gelir İdaresinin etkinliğinin arttırılması, daha etkin bir
kurum hâline gelmesi, verimliliğinin artırılması, mükellefe yapılacak olan
hizmetlerin kalitesinin yükseltilmesi düşünceleriyle böyle bir düzenleme
yapılmış ve Gelir İdaresi Başkanlığı 2005 yılında yeni adıyla bugüne kadar
hizmet ederek gelmiştir.
Tabii ki geçen
dört yıl içerisinde kurumda olumlu gelişmeler yaşanmıştır, mükelleflere verilen
hizmetin kalitesi artmıştır, mükellef odaklı çözümler üretilmeye başlanmıştır.
Tabii bir taraftan da vergiye gönüllü uyumun sağlanmasına çalışılırken öbür
taraftan verginin zamanında ve tam olarak tahsil edilebilmesi için özverili
çalışmaları, kurumumuz, geçtiğimiz zaman içerisinde yürüterek gelmiştir. Bu
çerçevede, 2007 yılında faaliyete geçirilen Vergi İletişim Merkezinde ve 2008
yılında kurulmuş olan mükellef hizmetleri merkezlerinde sunulmakta olan
danışmanlık hizmetleri nicelik ve nitelik olarak çeşitlendirilerek bugün de
sürdürülmektedir.
Yine kayıt dışı
ekonomiyle mücadele hem Hükûmet Programı’nın hem de
Gelir İdaresi Başkanlığının öncelikli konularından birisidir. Kayıt dışı ekonomi
ile kararlı bir şekilde mücadele etmek amacıyla Gelir İdaresi Başkanlığının
koordinatörlüğünde oluşturulmuş olan 2008-2010 Kayıt Dışı Ekonomiyle Mücadele
Stratejisi Eylem Planı uygulanmaya başlanmıştır. Tabii ki bu kayıt dışıyla
mücadele konusunda çok önemli bir başlangıç olmuştur ve bu devam edecektir.
Gelir İdaresi Başkanlığı mükellef memnuniyetinin esas alındığı
mükellef odaklı bir yapıya geçilmesine paralel olarak verginin bir vatandaşlık
görevi olduğunun benimsetilmesi, mükelleflerin vergi ile ilgili yükümlülükleri
ve hakları konularında bilgilendirilmeleri ve vergi yükümlülerinin yerine
getirmesi gereken vazifeleri konusunda sürecin kolaylaştırılması, vergi
konusunda mükelleflerin bilinçlendirilmesi ve onlara kolaylık getirilmesi
yönüyle vergi mevzuatı ve uygulamalarına ilişkin doğru bilgilerin en hızlı bir
şekilde vatandaşa, mükellefe ulaştırılması için ve vergiye gönüllü uyumun
sağlanması yönündeki çalışmalar da devam etmektedir. Bu çerçevede, Vergi İletişim Merkezinde yani “VİMER” dediğimiz -kısa
adıyla- bu merkezde danışmanlık hizmetleri bugün de sunulmaktadır. Kısa mesaj
bilgilendirme servisiyle kullanıcılara otomatik bilgilerin iletilmesi ve
kullanıcıların sorgulama yaparak cevap alması şeklinde hizmet verilmeye
başlanmış olması da önemlidir. Artık beyannameler otomasyon sistemiyle,
bilgisayar sistemiyle İnternet üzerinden gönderilmektedir.
Ben, meslekten
gelen birisi olarak yıllarca vergi dairelerine gitmiş gelmiş, tahakkuk
yaptırmış, vergi ödemiş birisiyim. Şimdi, bugün geldiğimiz noktada gerçekten
mükelleflerimize kolaylıklar sağlanmış, artık beyannameler İnternet
aracılığıyla verilebilmekte.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen
sözlerinizi tamamlayınız.
İSMAİL ÖZGÜN
(Devamla) – Bitiriyorum Sayın Başkan.
Bu kolaylıklar
mükelleflerimiz için
Gelir İdaresi Başkanlığı tarafından getirilmektedir.
Ayrıca, artık
ödemeler banka ve PTT aracılığıyla yapılabilmekte. Ayrıca, İnternet Vergi
Dairesinde mükelleflere sunulan hizmetlerin kapsamı ve yeni “İnternet Vergi
Dairesi” adı altında daha genişletilerek devam etmektedir.
Tabii ki bu çalışmaların daha da güçlendirilmesi lazım. Bugün itibarıyla 448 vergi dairesi, 581 mal müdürlüğü otomasyon
kapsamına alınmış bulunmaktadır. Denetim de önemli bir konudur bu idaremiz
açısından ve bu otomasyon sistemi denetimde de büyük kolaylık getirmektedir.
Ben, tabii
sözlerimin sonunda şunu söylemek isterim: Bu Gelir İdaresi Başkanlığımızın
imkânları artırılmalıdır. Bu amaçla Gelir İdaresi Başkanlığına bütçe esnekliği
sağlamak dâhil olmak üzere birçok yeni imkânlar getirilmelidir. Çalışanların
performansını artıracak…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun.
İSMAİL ÖZGÜN
(Devamla) – Bitiriyorum Sayın Başkan.
…yeni yeni tedbirler alınmalıdır. Gelir İdaresi Başkanlığı
Türkiye’mizin, kamu maliyemizin en önemli kuruluşlarından biridir.
Kendilerinin
bütçelerinin hayırlı olmasını temenni ediyorum ve hepinizi saygıyla, hürmetle
tekrar selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Özgün.
Kütahya
Milletvekili Hasan Fehmi Kinay.
Buyurunuz Sayın Kinay. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU
ADINA HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri;
2010 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı, Özelleştirme İdaresi
Başkanlığı bütçesi üzerine söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Tabii, süre çok
kısıtlı. Öncelikle, ben, Plan ve Bütçe Komisyonu Sözcüsü olarak, bütçenin
Meclisimize intikalinden bu yana iktidar ve muhalefet partisi
milletvekillerinin gerek Komisyonda gerekse Genel Kurul safhasında yapılan
müzakerelerde sağladıkları katkı sebebiyle teşekkürlerimi arz etmek istiyorum.
Diğer taraftan, özellikle Maliye Bakanlığımız, Devlet Planlama Teşkilatımız ve
Sayıştay, bütçe sürecinde bizzat yer alarak büyük katkılar sağladılar. Bu görev
alan arkadaşlarımıza da ayrıca teşekkür ediyorum.
Özelleştirme
uygulamalarıyla ilgili burada tabii ki muhtelif değerlendirmeler yapıldı.
Bunlara zamanın yettiği ölçüde, belki de birer satır başlıklarıyla
değerlendirme yaparak cevap vermeye çalışacağım. Ancak şunu bilmeliyiz ki tüm
dünyada, özellikle 1980’li yıllardan itibaren Amerika Birleşik Devletleri,
İngiltere gibi ülkelerden başlayan özelleştirme süreci, daha çok ülkelerin
kalkınma ve rekabet ilişkileriyle değerlendiriliyor. Toplumlar, ülkeler,
kalkınma ve rekabetle ilgili arayışlarını ekonomik birimlerin bünyesine
yerleştirdikçe, burada, verimlilik esasıyla işletmeleri, faaliyetleri yürüten
özel girişimcilik öncülüğünde bir çaba sergiliyor. Türkiye’de de gelişen
manzara aynı, tüm dünyada yaşananlar ne ise Türkiye’de de aynı.
Bildiğiniz gibi,
özellikle 1980 sonrası özel sektör sanayide, turizmde inisiyatifi
almış. Biz, tabii özelleştirme süreciyle ilgili birtakım
değerlendirmeler yaparken şu haksızlığı da yapmak istemiyoruz: Türkiye, 1920’li
yıllarda, daha çok KİT’lerin oluştuğu dönemde bir toplu iğneyi bile üretemeyen
noktadayken, şeker fabrikaları, alkol ve buna benzer, işte Sümerbank’ın giyim
kuşamdan tutunuz gıda sektörüne kadar, Et ve Balık Kurumuna kadar, Atatürk’ün
bizzat başlattığı kamu sanayiciliği muvacehesinde, büyük bir istihdam ve
kalkınma imkânı bulmuştur. Tabii, şartlar değişmiştir, tüm dünyada
rekabet koşulları değişmiştir; sistem değiştikçe özelleştirmeyle ilgili ihtiyaç
da ortaya çıkmıştır.
Şunu bilmemiz lazım: Tüm siyasi partilerimiz, daha evvel koalisyon
dönemlerinde hükûmet eden partilerimiz, Özelleştirme
İdaresi Başkanlığı kurulduğundan 2002’ye kadar, bir anlamda özelleştirme
uygulamalarına gerek hukuksal açıdan gerekse sosyal sorumlulukları yeteri kadar
kurgulanmadığı için, işçilerin ortaya koymuş olduğu tepkiler nedeniyle,
ekonomik birimlerin ortaya koymuş olduğu birtakım tepkiler nedeniyle bu
uygulamaları istenen ölçüde başaramamıştır. 2002’den bu yana, Özelleştirme İdaresi Başkanlığımız kararlı bir
irade sonucu, siyasi irade sonucu 32 milyar dolar civarında bir özelleştirme
uygulaması gerçekleştirmiştir ve yaklaşık 24 milyar dolar kısmı da hazineye
kaynak olarak aktarmıştır.
Öncelikle şunu
ifade etmek lazım: Bu işin sosyal boyutunda neler yapıldı? 2004 yılında
çıkartılan Bakanlar Kurulu kararıyla, işçilerimiz 4/C kapsamında, iş kaybı
açısından bir güvence altına alınmıştır. Burada daha çok getirilen imkân…
Özelleştirmede tabii ki tazminatlar ödeniyor. Örneğin, işte -çok revaçta olduğu
için bugünlerde- tütün sektöründe, yaklaşık 8.500 çalışanı ilgilendiren
düzenlemede 4/C’yle ilgili yapılan tartışmalar. 4/C
kapsamında, en azından işsiz kalmasınlar ve sigorta primleri yatırılabilsin
amacıyla kamuda bir istihdam imkânı getirilmiştir. Tabii ki bu tartışmalar
yapılırken, özellikle tütün işçilerimize, 8.500 civarında çalışanı olan tütün
işçilerimize 4/C kapsamında bu imkân verilirken, aynı zamanda Hükûmetimizin 4/C ile ilgili çalışma koşullarını, ücret
koşullarını iyileştirme yönünde bir gayret içerisinde olduğunu da buradan ifade
etmek isterim. Tabii…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen
sözlerinizi toparlayınız.
HASAN FEHMİ KİNAY
(Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Şimdi, bazı
eleştiriler yapıldı, özellikle özelleştirme yapılırken yabancılara bu tür
tesislerin peşkeş çekildiği yönünde bazı ithamlar yapıldı. Bunlar kamuoyunda
farklı hezeyanlara sebebiyet veriyor değerli arkadaşlarım.
Şimdi, her şeyden
önce şunu bilelim: 1999-2002 yılları arasında, Hükûmette
görev almış Milliyetçi Hareket Partisi dâhil olmak üzere, yine blok satış
yöntemiyle yine yabancılara satış işlemleri yapıldı. Yani bu bir siyasi
tercihten öte, Türkiye’nin özelleştirme uygulamalarında başarısıyla alakalıdır.
Biz bu özelleştirme sürecinde ülkemize getirebileceğimiz en fazla girişimciyi
çekmek ve ülkemizde yapılan satışlarda en fazla elde edeceğimiz geliri artırmak
gibi bir yan hedefi de elbette ki düşünmek durumundayız. Bakın, en son şeker
fabrikalarıyla ilgili 900 milyon TL tutarında bir özelleştirme imkânı
bulunmuştur.
Bunları
dikkatlerinize arz ediyorum ve bütçemizin hayırlı olmasını diliyorum.
Saygılar
sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Kinay.
Hatay
Milletvekili Orhan Karasayar.
Buyurunuz Sayın Karasayar. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU
ADINA ORHAN KARASAYAR (Hatay) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Kamu
İhale Kurumu 2010 yılı mali bütçesi üzerinde grubumuz adına söz almış
bulunmaktayım. Bizi izleyen aziz milletimizi ve yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
4734 sayılı Kamu
İhale Kanunu 4 Ocak 2002 tarihinde Meclis Genel Kurulunda kabul edilmiş, Kamu
İhale Kurulunun oluşturulmasına ilişkin 53’üncü maddesi yayın tarihinde, diğer
hükümleri ise 1 Ocak 2003 tarihinde yürürlüğe girmiştir.
4734 sayılı
Kanun’la verilen görevleri yapmak üzere kamu tüzel kişiliğini haiz idari ve
mali özerkliğe sahip Kamu İhale Kurumu kurulmuştur. Kamu
alımlarına ilişkin olarak Kuruma verilen başlıca görevler: İhale sürecindeki
hukuka aykırılık iddialarını incelemek ve sonuçlandırmak, 4734 sayılı Kanun ile
4735 sayılı Kanun’un uygulanmasına ilişkin ikincil mevzuatı hazırlamak, ihale
mevzuatıyla ilgili eğitim vermek, ulusal ve uluslararası koordinasyonu
sağlamak, yapılan ihalelere ilişkin istatistik toplamak, haklarında ihalelere
katılmaktan yasaklama kararı verilenlerin sicillerini tutmak, araştırma ve
geliştirme faaliyetlerinde bulunmak, ihale ilanlarıyla ilgili esas ve usulleri
düzenlemek, basılı veya elektronik ortamda kamu ihale bültenini yayımlamak
şeklinde sayılabilir.
Kamu İhale
Kurumu, kanunla kendisine verilen görevleri, Kurumun karar organı olan Kurul
aracılığıyla yerine getirmektedir. Kurul üyeleri ise Maliye
Bakanlığınca önerilecek 2 kişi, Bayındırlık ve İskân Bakanlığınca önerilecek 3
kişi, Hazine Müsteşarlığının bağlı olduğu Bakanlık ile Danıştay ve Sayıştay
Başkanlıklarınca önerilecek 1’er kişi, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliğiyle,
Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu tarafından, kamu alımlarıyla ilgili
meslek gruplarından önerilecek 1’er kişi olmak üzere Bakanlar Kurulunca
atanmaktadır.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 1 Ocak 2003 tarihinden itibaren her yıl ihalelere
yönelik şikâyet ve ihbarlar olmuştur, sadece 2008 yılında 5.180 adet şikâyet
hakkında karar verilmiştir. Kamu İhale Kurulunun asli fonksiyonu olan ihale
sürecine ilişkin şikâyetleri inceleme göreviyle, düzenleme fonksiyonunu daha
rahat yerine getirebilmesi için, Hükûmetimiz
döneminde, 20 Kasım 2008 tarihinde, Kamu İhale Kanunu ve Kamu İhale Sözleşmeleri
Kanunu’nda Meclis tarafından 5812 sayılı Yasa’yla birtakım değişiklikler
yapılmıştır. Bu değişiklikleri, AB kamu alımları mevzuatına uyum sağlamak
amacıyla yapılan değişiklikler, ihalelerde evrak yükünü azaltmak amacıyla
yapılan elektronik ihale yapılmasına yönelik değişiklikler, dinamik alım
sisteminin kurulması, çerçeve anlaşmalar yoluyla daha kısa sürede idarelerin
ihtiyacını karşılamaya yönelik değişiklikler şeklinde sıralayabiliriz. Yapılan
söz konusu değişiklikler ile Kamu İhale Kanunu, 2004/18 sayılı Avrupa Topluluğu
Kamu Alımlarına İlişkin AB Direktifi’ndeki düzenlemelerle uyumlu hâle
getirilmiştir.
Kamu İhale Kurumu
tarafından tutulan istatistiklere göre 2008 yılında 188.704 adet ihale
yapılarak 84 milyar TL kamu alımı yapılmıştır. 81 bin yüklenici ihale almış,
alımların yüzde 7’sinde yerli üretimimizi korumak için yerli istekliler lehine
fiyat avantajı uygulanmıştır.
En çok ihale
yapan bakanlık olarak Millî Eğitim Bakanlığı karşımıza çıkmaktadır. Bu da Hükûmetimizin eğitime verdiği önemin bir göstergesidir.
Kamu İhale Kurumu
görevlerini yerine getirirken bağımsızdır; hiçbir organ, makam, merci ve
kişinin kurumun kararlarını etkilemek amacıyla emir ve talimat veremeyeceği
yasal bir teminat olarak 4734 sayılı Kanun’da yer almaktadır. Diğer yandan,
Kurul tarafından verilen kararlar idari nitelikli kararlar olduğundan, daha
doğrusu nihai karar niteliğini haiz olmadığından gerek idareler gerek başvuru
sahipleri tarafından Kurul kararları aleyhine yargı mercilerine başvurma imkânı
bulunmaktadır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen
sözlerinizi tamamlayınız.
ORHAN KARASAYAR
(Devamla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Kurul
kararlarının eleştirilmesinin yargısal denetimden geçtikten sonra yapılması
kurumlarımızın yıpratılmaması adına en uygun hukuki yaklaşım olacaktır. Bu
sebeplerle Kurul tarafından verilen kararların siyasi mülahazalarla verildiği
iddiası kamu vicdanı, medya etiği ve siyasi ahlakla bağdaşmamaktadır.
Kamu İhale Kurumu
2010 yılı bütçesinin hayırlı olmasını diliyor, yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Karasayar.
Bursa
Milletvekili Sedat Kızılcıklı.
Buyurunuz Sayın Kızılcıklı. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU
ADINA SEDAT KIZILCIKLI (Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; gelir
bütçesi üzerinde grubumuz adına söz almış bulunuyorum. Öncelikle sizleri
saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, 2010 yılı gelir bütçesi bütçe gelirleri 236 milyar 794 milyon
-vergi gelirleri 193 milyar 324 milyon, vergi dışı gelirler 43 milyar 470
milyon- olarak hedeflenmektedir. Fakat şu ana kadar yaptığımız bütün
görüşmeler, aslında hep gider bütçesine yönelik; daha fazla yatırım istemek,
daha fazla kesimlere katkı sağlamayı istemek hep gider bütçesi kalemlerini
büyütmeye yönelik talepler. Hâlbuki gelir bütçesini büyütmeden, geliri
artırmadan tabii ki gider bütçesinin artması daha fazla açık demek ve ileride
daha büyük sıkıntılar demek. O yüzden, bizim öncelikle amacımız pastayı büyütmek
olmalıdır. O yüzden, bizim öncelikle amacımız gelir bütçesini çoğaltmak
olmalıdır.
Tabii ki gelir
bütçesinin içindeki en önemli kalemin de vergi gelirleri olduğunu biliyoruz. O
yüzden, vergileri artırabilmek için, özellikle bu Hükûmet
döneminde, kayıt dışıyla etkin mücadele yapılmış ve vergiye olan direnç
düşürülmüştür. Niye vergiye olan direnç vardı diye baktığımızda, özellikle
yüksek vergi oranlarını, toplanan vergilerin hizmete dönüşmemesini ve gelir
idaresinin ya da vergi dairelerinin tahsilattan çok
tahakkuka zaman ayırmak durumunda kalmasını söyleyebiliriz. Ama bu Hükûmet döneminde, kurumlar vergisine baktığımızda yüzde
33’lerden yüzde 20’lere düşen kurumlar vergisi oranları, gelir vergisindeki
indirimler, bazı ürünlerde KDV indirimlerinin yapılmış olması tabii ki bu
yüksek vergi oranlarından Türkiye'nin kurtulması anlamına geliyor. Aynı
zamanda, gelir idaresinin yeniden yapılanması, daha çok tahsilata
yönelik, denetime yönelik yapılanması vergi gelirlerini de önemli derecede
yükseltti ve yine artık vergi gelirlerinin hizmete dönüştüğü bir dönemi de hep
beraber görüyoruz. Vatandaşımız herhangi bir ile gittiğinde yapılan duble yolları görüyor, yine Toplu Konutun yaptığı iki yüz
elli binden fazla konutu görüyor, hastaneleri görüyor, okulları görüyor,
barajları görüyor, sağlık ocaklarını görüyor, köprüleri görüyor, diyor ki: “Ben
vergi vermişim ama bu vergiler de bana hizmet olarak geri dönmüş.” Vergi
oranlarını düşürmemiz, gelir idaresini yeniden yapılandırmamız ve bu hizmetleri
milletten topladığımız vergilerle yapıp tekrar vatandaşımıza hizmet olarak
döndürmemiz tabii ki vergiye olan direnci azaltmıştır, vergi gelirlerini de
yükseltmiştir.
Bakın, önceden
vergi gelirlerinin yüzde 86’sıyla bu ülke faiz ödemek zorunda kalıyordu.
Düşünebiliyor musunuz, 2002 yılı, vergi gelirlerimizin yüzde 86’sının faize
gittiği; 2001 yılı, vergi gelirlerimizin faiz giderlerini karışlayamadığı
yıllar. Topladığınız bütün vergileri faize veriyorsunuz, vatandaşa bir şey
kalmıyor ya da yüzde 86’sını verdiğiniz zaman o vergilerden ancak yüzde 14’ü 70
milyonluk Türkiye’ye kalıyor. Hâlbuki şimdi vergi gelirlerinin faize gitme
oranı yüzde 30’lara kadar düşmüştür. Önceden 86 olan oran şimdi 30’lara kadar
düşmüş. Dolayısıyla, vatandaşımıza çok daha fazla kaynak kalmıştır, Türkiye’ye
çok daha fazla kaynak kalmıştır. Faiz giderlerinin gayrisafi yurt içi hasıla içerisindeki durumuna baktığımızda: 2002 yılında
yüzde 14,8 ve 2008 yılında bu oranın yüzde 5,3’lere kadar düştüğünü görüyoruz.
Tabii, alınan bu önlemler, yapılan bu çalışmalar neticesinde gerçekten vergi
gelirleri AK PARTİ hükûmetleri döneminde önemli
derecede artmıştır. 2002 yılının vergi gelirine bakıyorum, 60 milyar 205
milyon; bir de 2008 yılının vergi gelirine bakıyorum, 168 milyar 109 milyon.
Yani, 60 milyarlardan 160 milyarlara, 168 milyarlara çıkan vergi gelirleri var.
NECATİ ÖZENSOY
(Bursa) – Gayrisafi millî hasıla nasıl?
SEDAT KIZILCIKLI
(Devamla) – Artış 2,8 kattır, vergi gelirlerindeki, bu Hükûmet
dönemindeki artış, 2,8 kattır.
Diğer taraftan,
gider bütçesindeki artışa bakıyorum. Bakın, 2002 yılında, 115 milyar 682 milyonluk
bir gider bütçemiz var.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen
sözlerinizi tamamlayınız.
SEDAT KIZILCIKLI
(Devamla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
2009 yılının
Kasım ayına bakıyorum, gider bütçemiz, en kötü dönemde bile 239 milyar 542
milyon olmuş ve artış 2 kat. Fakat, gelir bütçesine
bakıyorum, 2002 yılının gelirleri 75 milyar 592 milyon; 2009 Kasım itibarıyla,
vergi gelirlerinin en düşük olduğu yıl itibarıyla bakıyorum, 193 milyar 186
milyonluk bir artış var ve artış 2,6. Şimdi, gider bütçesi 2 artmış, gelir
bütçesi 2,6 artmış.
RECEP TANER
(Aydın) – Ezbere konuşuyorsun!
SEDAT KIZILCIKLI
(Devamla) – Ee tabii ki bu, AK PARTİ Hükûmetinin bir başarısı. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Yani, siz gideri 2 misli artırır, geliri 3 misli artırırsanız vatandaşa çok
daha fazla hizmet verirsiniz…
NECATİ ÖZENSOY
(Bursa) – Yatırım ne yapıyorsunuz?
SEDAT KIZILCIKLI
(Devamla) – …vatandaşa çok daha fazla katkı koyarsınız, bütçe açıklarını da
11,5’lardan 5,5’lara, 5’lere, 6’lara düşürürsünüz, 1,8’lere de düşürmüştük. Çünkü, değerlendirmeleri yaparken de dikkat ederseniz hep bu
oranlara bakarak yapmamız lazım.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen
sözünüzü tamamlayınız Sayın Kızılcıklı.
SEDAT KIZILCIKLI
(Devamla) – Toparlıyorum Sayın Başkanım.
NECATİ ÖZENSOY
(Bursa) – Bursa verdiğinin ne kadarını geri alıyor Sedat Bey?
SEDAT KIZILCIKLI
(Devamla) – Bakın, 2002 yılının, yani geçmiş dönemlerin en iyi yılında,
gelirlerin giderleri karşılama oranı, değerli arkadaşlar, bütçe içerisinde
yüzde 65,3. 2008 yılında, AK PARTİ hükûmetleri
gelirleri öyle artırmış ki 2008 yılında gelirlerin giderleri karşılama oranı
yüzde 92’ye çıkmış değerli arkadaşlar. Bunlar iyi gelişmeler, güzel gelişmeler
ve bunları burada söyleyerek Hükûmete teşekkür
etmemiz lazım. Ben bu Hükûmete gerçekten teşekkür
ediyorum, yüzde 65’ten yüzde 92’lere çıkarmış. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Bu iyi
gelişmelerin devam etmesini temenni ediyorum.
Bütçemizin
hayırlı olması temennisiyle herkese saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Kızılcıklı.
Lehte, Bingöl Milletvekili Yusuf Coşkun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Buyurunuz Sayın
Coşkun.
YUSUF COŞKUN
(Bingöl) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Ulaştırma Bakanlığı bütçesi
üzerinde lehte söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Ülkemizin
genelindeki, Ulaştırma Bakanlığı alanında yapılmış olan hizmetleri
arkadaşlarımız burada anlattılar. Ama ben bugün, bana burada ayrılan bu kısa
süre içerisinde, bu bütçeden Bingöl’e yapılması planlanan ve yapılan
hizmetlerden kısaca söz etmek istiyorum.
Değerli
milletvekilleri, Bingöl ilimiz hem arazi ve iklim şartlarının ağır olması hem
de ulaştırma yatırımlarının büyük harcamalar gerektirmesi nedeniyle uzunca
yıllar bu hizmetlerden mahrum kalmıştır. Bu nedenle de halkımız yıllarca bazı
belde ve ilçelere asfaltsız, çevre illere de dar, virajlı
ve tehlikeli yollardan gitmek suretiyle büyük çileler çekmiştir; bu yollarda
çok kazalar yaşanmış, çok hayatlar kaybedilmiştir.
İşte bu
sıkıntılara son vermek adına, cumhuriyet tarihinde ilk defa AK PARTİ döneminde
Yedisu ilçemizin yolu ile Sancak, Hasbağlar, Kiğı
ilçe yolumuz ve yine Karlıova-Varto ilçeleri arasındaki yolumuz asfalta
kavuşmuştur. Yine, Yayladere, Adaklı, Kiğı ilçelerimizin yolları ile Çaytepe, Sancak, Servi ve Yenibaşak
beldelerimizin yollarının onarım ve asfaltlama çalışmaları tamamlanmış, Yenisu beldemizin yolunun ihalesi yapılmış, çalışmalar ise
devam etmektedir.
Değerli
arkadaşlar, yol yapımı, devletin bir ilin kalkınmasına, sosyal ve ekonomik
gelişimine temel oluşturmak üzere yaptığı en önemli hizmetlerden biridir. Bu
amaçla ülkemizin ana ulaşım akışında önemle üzerinde durduğu bölünmüş yol
çalışmalarına Bingöl’de de başlanmıştır.
2002 yılı sonuna
kadar Bingöl’de toplamda sadece
Değerli
arkadaşlar, şüphesiz Bingöl halkı bu hizmetleri takdir etmekte ve şükranlarını
sunmaktadır. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Geçen yıl yine bu
kürsüde yaptığım konuşmada, Bingöl halkının, Bingöl için çok önem arz eden
Bingöl-Diyarbakır ve Bingöl-Erzurum arasındaki bölünmüş yol çalışmalarının da
bu yıl içerisinde yapılmasını
ve başlanılmasını istediğini belirtmiştim. Yoğun ve özverili
çalışmalar sonucunda Bingöl-Genç-Diyarbakır ile Bingöl-Karlıova-Erzurum
bölünmüş yol projelerinin 2009 yılı yatırım programına alınmasına ilişkin
Yüksek Planlama Kurulu kararının 14 Aralık 2009’da imzalanması Bingöl’de büyük bir sevince yol
açmıştır.
Değerli
arkadaşlar, Bingöl-Diyarbakır ve Bingöl-Erzurum duble
yol projeleriyle birlikte Karadeniz’i güneye ve GAP bölgesine bağlayacak bu
güzergâhın tam ortasında, merkezinde yer alan Bingöl’de ekonomik ve ticari
canlanma ile gelişme yaşanacaktır. 2010 yılında ihalesi yapılacak olan ve
yaklaşık 315 trilyona mal olacağı hesaplanan bu projenin hayata geçirilmesini
sağlayan başta Sayın Başbakanımız olmak üzere Ulaştırma Bakanımız Sayın Binali Yıldırım ile Devlet Bakanımız Sayın Cevdet Yılmaz ve
Maliye Bakanımız Sayın Mehmet Şimşek’e huzurunuzda teşekkürlerimi sunuyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Değerli
arkadaşlar, Bingöl için önem arz eden projelerden biri de şüphesiz Bingöl
havaalanı projesidir. Gerçekten, Bingöl halkı yıllardır havaalanına kavuşacağı
günü beklemektedir. Buna ilişkin girişimlerimiz sonucunda havaalanımızın
yatırım programına alınması kabul edilmiş ve ihalesi 27 Ağustos 2009’da
yapılmış, neticelenmiştir. Önümüzdeki günlerde yer teslimi yapılacak ve
çalışmalara başlanacaktır. Havaalanımızın uluslararası inişlere de imkân
sağlaması için projesinde değişiklik ve ilaveler yapılmış olup, üstyapı ihalesi
2010 yılının ilk aylarında yapılacaktır. Yaklaşık 50 trilyona mal olacak
havaalanımızın en geç 2011’de tamamlanarak hizmete açılmasını arzu ediyoruz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen
sözlerinizi tamamlayınız.
YUSUF COŞKUN
(Devamla) – Bu hizmetlerin artan bir hızla devam etmesi temennisiyle Ulaştırma
Bakanlığı 2010 bütçesinin hayırlı olmasını diliyorum, emeği geçenlere teşekkür
ediyorum. Bu vesileyle yüce Meclisi bir kez daha saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederiz Sayın Coşkun.
Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım.
Buyurunuz Sayın
Yıldırım.
(AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz otuz
dakika.
ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Erzincan) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Yüce Meclisimizin
değerli üyeleri, değerli milletvekilleri; Bakanlığımın 2010 yılı bütçesi ve
bağlı kuruluşları Denizcilik Müsteşarlığı, Karayolları Genel Müdürlüğü ve Sivil
Havacılık Genel Müdürlüğü ile ilişkili kuruluşu Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu
Başkanlığının bütçeleri münasebetiyle söz aldım. Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Yoğun bir çalışma
neticesinde önce Plan Bütçe Komisyonundan geçerek Genel Kurula sunulan tasarıya
katkılarından dolayı Komisyonumuzun değerli üyelerine ve ayrıca Ulaştırma
Bakanlığı çalışma arkadaşlarıma huzurlarınızda çok teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; bilindiği gibi kara, hava, deniz, demir
yolu ve haberleşme hizmetleriyle sorumlu olan Bakanlığımız son derece geniş bir
hizmet yelpazesi nedeniyle yaptığımız faaliyetleri zamanı etkin kullanmak
bakımından ve süreyi aşmamak üzere kısa kısa
özetlemeye çalışacağım.
Sözlerimin
başında, kendi süresinden bana on dakika veren Maliye Bakanımıza teşekkür
ediyorum. Zira Maliye Bakanımız yarın, öbürkü gün de sizinle beraber. O, vakit
bulacak konuşmaya. Bunun için bu yönden kendisine teşekkür ediyorum.
Sektör sektör gidersek:
Kara yoluyla
isterseniz başlayalım. Kara yolu sektöründe ulaşım ve iletişim, insan ve toplum
hayatının olmazsa olmaz bir ihtiyacıdır. Büyük Atatürk 1930 yılında ulaşıma
verdiği önemi şu sözlerle ifade ediyor: “Ekonominin gelişmesi için başlıca
gerekli olan yollar, demir yolları, limanlar, kara ve deniz ulaşım araçları
millî varlığın maddi ve siyasi kan damarlarıdır; refah ve kuvvet vasıtasıdır.”
Medeniyet ve
küreselleşmenin göstergesi de kalıcı bir ulaştırma politikasıyla mümkündür. Bu
bağlamda, 2003 yılında başladığımız ve 2005 yılında tamamladığımız Ulaşım Ana
Strateji Planı, Türkiye’de ulaştırmanın gelecek on yılını planlayan ve proje
önceliklerini ortaya koyan devletin ilk ve tek resmî dokümanıdır. O güne kadar
hiçbir ulaşım ana planı yapılmamış merkezî ulaşımla ilgili, 1983 yılında bir
deneme yapılmış ancak bu da başarısızlıkla sonuçlanmıştır.
Ayrıca, eylül ayı
sonunda başladığımız 10’uncu Uluslararası Ulaştırma Şûrasında da Türkiye'nin
2023 vizyonunu ele alan ve cumhuriyetimizin 100’üncü
kuruluş yıl dönümüne giderken dünyanın en hızlı büyüyen on ekonomisi
içerisindeki Türkiye’nin ulaşım ve iletişim altyapısının planlandığı çok geniş
kapsamlı bir şûra düzenlenmiş ve burada projeler bir bir
ele alınmıştır.
Ülkemizde gerek
yolcu gerek yük taşımacılığında kara yollarının önemli bir ağırlığı olduğunu
hepimiz biliyoruz. Kara yolu ulaştırması türler arasında yolcuda yüzde 90,
yükte yüzde 83 mertebesindedir. Bakanlığımız, bir taraftan kara yolları
üzerindeki yoğun yükü demir yollarına, deniz yollarına aktarırken, diğer
taraftan da kara yollarımızın kalitesini, standardını geliştirmek için çalışma
başlatmıştır. Bu amaçla, Hükûmet programımızda da yer
aldığı üzere bölünmüş yollara öncelik verdik. 2002 yılına kadar toplam
Değerli
milletvekilleri, burada bir hususu sizlerle paylaşmak istiyorum. Bölünmüş
yollarda şüphesiz yapılan çalışmaların daha iyi anlaşılması bakımından bir
örnek vermek istiyorum: 2003 yılı başında doğrudan birbiriyle bölünmüş yol ile
bağlanan illerimizin sayısı 6’ydı, bugün bu sayı 63’e çıkmıştır. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) İşte, bölünmüş yollarda yaptığımız çalışmanın en çarpıcı
sonucu budur. Hedefimiz seksen bir ilimizi birbiriyle doğrudan bölünmüş
yollarla birleştirmektir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Yolları bölüyoruz,
hayatları birleştiriyoruz, ülkeyi birbirine kaynaştırıyoruz.
Burada Üstat Aşık Veysel’e gönderme yapıldı “Uzun ince bir
yoldayım/Gidiyorum gündüz gece.” diye. Herhâlde Aşık Veysel sağ olsaydı bu
dizeyi “Uzun duble bir yoldayım/Gidiyorum gündüz
gece.” diye söylerdi. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Aşık Veysel Türkçe kullanırdı Sayın Bakan.
MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) – Uymadı ama olsun.
ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – Evet, değerli milletvekilleri, şimdi bu bölünmüş
yollar ne işe yarıyor? Kimisi diyor ki: “Bunların bölünmüş yol dediği ne? Biraz kum, biraz toprak.” Bir başkası da diyor ki: “Bunların
bölünmüş yol yapıyoruz dediklerine bakmayın, bunlar ceketin düğmelerinin yerini
değiştiriyor.” Şimdi bunlara sormak lazım: Böyle bile olsa keşke yapsaydınız da
böyle yapsaydınız. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Şimdi, bölünmüş
yol… Su böreği yapmasını bilenler varsa bölünmüş yolları su böreği gibi
yapıyoruz, kat kat kat,
kırk kat, böyle tabaka tabaka, işleye işleye yapıyoruz ve üzerine de…
MEHMET GÜNAL
(Antalya) – Hiç kat yok, bozuk. Eski yola geçelim diye dua ediyoruz Sayın
Bakan.
ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – Böyle değil, böyle değil Sayın Vekilim.
MEHMET GÜNAL
(Antalya) – Eski yola geçelim diye dua ediyoruz.
ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – Şimdi, bak, eğer zamanımı almazsanız ben hepsini
söyleyeyim.
MEHMET GÜNAL
(Antalya) – Beraber gidelim Konya üzerinden.
ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – Bölünmüş yolları biz trafik altında yapıyoruz. Bir
yandan yolda trafiğiniz devam ediyor, bir yandan bölünmüş yol yapıyorsunuz.
Önce yanına iki şeritli bir yol yapıyoruz, ondan sonra trafiği buraya alıyoruz,
mevcut yolu kaldırıyoruz, onu da yapıyoruz. Yaptığımız iş budur. Öyle kum atma,
toprak atma, göz boyama işi bizim işimiz değil.
MEHMET GÜNAL
(Antalya) – Nerede, nerede, kaldırılan yerler nerede Sayın Bakan?
ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – Değerli arkadaşlar, siz küçümseyebilirsiniz ama
sizin Genel Başkanınız bölünmüş yollar için bize açıktan teşekkür etti. Genel
Başkanınızı dinleseniz bu lafı söylemezsiniz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Sağ olun, teşekkür ediyorum.
MEHMET GÜNAL
(Antalya) – Sayın Bakanım, daha iyi olsun diye söylüyor.
Her hafta sonu
gidip geliyoruz. 3 defa cam değiştirdim Sayın Bakanım.
ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – Değerli milletvekilleri, şimdi, bu bölünmüş yollar
esasında hayat kurtarmıyor. Bu bölünmüş yollar ekonomiye de hayat veriyor, can
veriyor, soluk veriyor. “Nasıl?” diyeceksiniz: Şimdi, şu bölünmüş yollara
bakın,
HÜSEYİN YILDIZ
(Antalya) – Önceki yapanlara da bir teşekkür ediyor musunuz Sayın Bakan?
ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – Müsaade et, ya, ne sabırsız adamsın. Müsaade et,
hepsini söyleyeceğiz.
HÜSEYİN YILDIZ
(Antalya) – Sizden öncekilere de bir teşekkür etmesini öğrenin.
ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – Ya, bir dakika müsaade et. Nereden biliyorsun
söylemeyeceğimi? Daha konuşmamın başındayım. Niye bu kadar sinirleniyorsun?
HÜSEYİN YILDIZ
(Antalya) – İki buçuk senedir konuşuyorsunuz, sekiz senedir de konuşuyorsunuz.
Önce onu da bir öğrenin, teşekkür bekliyorsanız teşekkür edeceksiniz.
ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – Efendim, biz teşekkür etmesini de biliriz, yol
yapmasını da biliriz, iş yapmasını da biliriz, laf yapmasını hiç bilmeyiz. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
HÜSEYİN YILDIZ
(Antalya) – Hiç duymadık ağzınızdan. Ağzınız mı kirlenecek? Teşekkür ederken
ağzınız mı kirleniyor?
ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – Efendim,
Peki, biz
bölünmüş yollara ne harcadık? 33 katrilyon para harcadık. Daha şimdiden 7
katrilyonu geri gelmiş. Hesap bu. Beş yıl bilemedin…
MUHARREM VARLI
(Adana) - Nereden geldi?
ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – Efendim? Dinlemiyorsunuz herhâlde.
MUHARREM VARLI
(Adana) – Para mı basıyor?
ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – Evet, neyse, siz şimdi laf atarken tabii ne
söylediğimin farkında değilsiniz, bunlar hesap kitap işi, kusura bakmayın.
MEHMET GÜNAL
(Antalya) – Ne kadarı sıfırdan yapıldı Sayın Bakan, bir de onu söylesene!
ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – Şimdi, değerli arkadaşlar, bakınız, tabii, bölünmüş
yolların sadece ekonomiye faydası yok, bölünmüş yolların aynı zamanda kazaların
azalmasına da faydası var. Kazaların azalması belki de sağladığı faydaların en
büyüğüdür, zira bir tek vatandaşımızın bile hayatının kurtarılması cihana
bedeldir.
Şimdi, afaki konuşmayacağız, burada rakamlar var, rakamlara göre
konuşmamızda fayda var.
Bölünmüş yollarla
ilgili yapılan çalışmada, araç sayısında, Türkiye'de motorlu araç sayısında
artış son beş yılda yüzde 77, seyahat sayısında da o kadar artış var. Bütün
bunlara rağmen, yollarda kaza sayısının artmış olmasına rağmen, ölümlerde
azalma yüzde 89’dur, bölünmüş yollarda. Bunlar istatistiki
değerlerdir.
Ha, hâlâ
yüksektir. Avrupa’yla kıyasladığımız zaman, yani “milyon kişi çarpı kilometre”
bazından hesap yaptığımızda, Avrupa’da katsayı 3 iken, bizde bölünmüş yollardan
önce 6 idi, şu anda 4,6. Demek ki daha hâlâ kazaları iyileştirmede yapmamız
gereken çok şey var.
Şimdi, acaba
kazaların şekli ne olmuş, buna da bakalım: Kazaların şekline baktığımızda,
değerli milletvekilleri, yollardan kaynaklanan, yolun altyapısından,
geometrisinden, standardından kaynaklanan kusurlarda 4 kat iyileşme var. Sürücü
kusurundan kaynaklanan kazalarda da yüzde 8 artış var. Demek ki, eğitim.
Toplumda, sürücülerimizi kazalara karşı eğitime aralıksız devam etmemiz lazım. Zira, yolların kralı olmaz, yolların kuralı olur. Biz bunu
söylüyoruz, buna göre yollar yapıyoruz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; tabii burada, konuşmacılar yollarla ilgili maalesef
biraz, doğrusu eleştiri yaptılar. Eleştiri yapılacak, eleştiriler bizi daha
fazla heyecanlandırır, daha fazla hırsımızı artırır, daha fazla hizmet yaparız.
Eleştirilerinizi her zaman bekliyoruz ama eleştirilerinizi yaparken lütfen,
ölçülü olalım, insaflı olalım. Cümle âlemin gördüğü ve kullandığı yolları,
yapılan işleri de görmezlikten gelmeyelim. Bu yolu saklayamazsınız, yol varsa
var, yoksa yok. Yol yoksa gidemezsiniz zaten.
Havaalanlarını
gizleyemezsiniz. Ankara’nın meydanı köy meydanı
gibiydi, şimdi Avrupa’nın en iyi havaalanını biz başladık biz bitirdik. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar) “Hani, ne başladınız da ne bitirdiniz?”
diyordunuz.
HÜSEYİN YILDIZ
(Antalya) – Sekiz senedir yatacak değildiniz ya, tabii yapacaksınız.
ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – Daha istiyor musunuz?
Değerli
arkadaşlar, tabii, şimdi Antalya Terminali’ni alın, İzmir Terminali’ni alın.
Yollardan mı
istiyorsunuz?
NECATİ ÖZENSOY
(Bursa) - Bursa’daki havaalanı niye çalışmıyor?
ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – Yollardan mı istiyorsunuz?
Bakınız, Bursa
Yenişehir Havaalanı’na hiç uçak gelmiyordu. Bugün üç yere uçuş var, daha da
artacak.
NECATİ ÖZENSOY
(Bursa) – Nereden var? Nereden var Sayın Bakan?
ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – Daha da artacak.
NECATİ ÖZENSOY
(Bursa) – Türk Hava Yollarının “T”si yok orada.
ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – Efendim, Türk Hava Yolları yoksa diğerleri var.
Uçuş…
NECATİ ÖZENSOY
(Bursa) – Kim var?
ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – İşte, havacılığı da serbestleştirdik. Türk Hava
Yollarının yanı sıra, diğerlerinin de vatandaşı uçurmasını sağladık.
Şimdi, burada “Ne
yaptınız? Hangi projeye başladınız? Hangisini bitirdiniz?” denildi.
Bozüyük-Mekece-Adapazarı, Bilecik rampaları, biz başladık, biz
bitirdik. Elli yıldır şoförlerin korkulu rüyası hâline gelen o dağları yerle
bir ettik, 2.200 kilometrelik 2 tane de tünel açtık. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Tekirdağ Çevre Yolu’nu başladık, bitirdik. Tekirdağ-Malkara-Keşan’ı
başladık, bitirdik. Şanlıurfa’dan Habur’a kadar yolu
başladık, bitirdik. Ankara-Aksaray-Ereğli’ye kadar olan yolu başladık,
bitirdik. Kayseri Kuzey Çevre Yolu’nu başladık, bitirdik. Kayseri-Sivas yolunu
bitirdik. Sivas-Erzincan yolunu bitirdik. Liste uzayıp gidiyor, bunlarla
vaktinizi almayayım. Daha hangisinden başlayayım?
MUSTAFA ATAŞ
(İstanbul) – Bolu Tüneli’ni bile açamadınız.
ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – Bolu Tüneli, 93 yılında başlandı ve 2007 yılında
tamamlandı.
MUSTAFA ATAŞ
(İstanbul) – Yirmi sene Bolu Tüneli’ni açamadınız!
ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – Peki, on yedi yıl… (MHP sıralarından gürültüler)
Bir dakika sayın
milletvekilleri. Lütfen dinleyin, burası çok önemli: On yedi yılda ne yapılmış?
Yüzde 50’si yapılmış. Yani on yedi yıl demeyeyim, yanlış söyledim. On bir
yılda, affedersiniz, yüzde 50’si yapılmış. Yedi yılda da diğer yüzde 50’sini
biz yaptık. Bolu Dağı’nı açtık.
HÜSEYİN YILDIZ
(Antalya) – Abartacak bir şey yapmamışsınız!
ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – Karadeniz Sahil Yolu’nu, 87’de başlandı, 2003’e
kadar yüzde 35’i yapıldı. 2003’ten sonra yüzde 65’ini biz yaptık, bitirdik. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
RAHMİ GÜNER
(Ordu) – Sayın Bakan, Karadeniz Çevre Yolu’ndan bahset!
ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – Ankara-Samsun’a 95’te başlandı, yüzde 42’si 2003’e
kadar yapılmıştı. 2003-2008 arasında yüzde 58’ini biz bitirdik ve hizmete
açtık.
Ankara-İzmir
yolunu tamamladık, 92’de başlayan yolu. İzmir Çevre Yolu’nu, 70 kilometrelik
İzmir Çevre Yolu’nu yaptık, tamamladık, hizmete açtık.
Şimdi, daha…
ALİ RIZA ÖZTÜRK
(Mersin) – Sayın Bakanım, Silifke-Antalya, orayı da söyle, ne zaman bitecek?
ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – Antalya mı? Antalya’yı söyleyeyim: Antalya-Alanya
yolunu biz bitirdik, Antalya-Kemer yolunu bitirdik. (Gürültüler)
HÜSEYİN YILDIZ
(Antalya) – Nerede, nerede? Doğruyu söyle!
ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – İşte bitti, git…
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin)
– Bitmedi Bakanım, bitmedi.
ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – Siz hele bir gidin, tüneller de açıldı, on beş gün
sonra açıyoruz.
ALİ RIZA ÖZTÜRK
(Mersin) – Ne zaman bitecek Sayın Bakanım?
ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – On beş gün sonra açıyoruz, on beş gün sonra. Siz de
buyurun, beraber açalım.
ALİ RIZA ÖZTÜRK
(Mersin) – Olur tabii, hayhay.
ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – Şimdi, Alanya’dan Mersin’e doğru,
Mersin-Silifke-Mut’tan Alanya’ya doğru o kayaları yara yara
on beş tane tünel açarak o yolu yapıyoruz. Mersin, Mut… (CHP ve MHP
sıralarından gürültüler)
ALİ RIZA ÖZTÜRK
(Mersin) – Bu yol ne zaman bitecek Sayın Bakanım?
ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – Yapıyoruz, yapıyoruz, harıl harıl
çalışılıyor. Bakın, burada, değerli arkadaşlarım…
MEHMET GÜNAL
(Antalya) – Yanlış yer olmasın? Kâğıtlara bir daha bakın, orada tünel yok Sayın
Bakanım.
ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – Var, var, hem de dokuz tane tünel var Sayın Günal, hem de dokuz tane tünel var o projede.
MEHMET GÜNAL
(Antalya) – Planlanan mı? Daha yapılacak…
ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – O projede, devam eden projede dokuz tane tünel var.
Kusura bakmayın, burada konuşulan…
ALİ RIZA ÖZTÜRK
(Mersin) – Projede…
ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – Yapılıyor, ihalesi yapılıyor, yapımı devam ediyor.
ALİ RIZA ÖZTÜRK
(Mersin) – Ha, ihalesi yapılıyor.
ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – Oranın ne kadar zor olduğunu siz bilirsiniz Ali
Rıza Bey, bunlar yapılıyor, ihaleleri yapıldı, hepsi yapılıyor.
Burada söylenen
hiçbir söz yanlış değildir, söylenenlerin eksiği vardır, daha fazlasını da biz
yapmışızdır, onlara da vakit yok anlatamıyorum. Bakın, daha kara yollarındayım,
dokuz dakikam kaldı, müsaade edin de biraz demir yollarından bahsedeyim.
Şimdi, bakın,
demir yollarında Osmanlı Döneminde
2003’te göreve
geldiğimizde Sayın Başbakanımız “Demir yollarını devlet politikası hâline
getireceğiz ve projelere başlayacağız.” dedi. Biz de Ankara-İstanbul Hızlı Tren
Projesi, Ankara-Konya Hızlı Tren Projesi, Bakü-Kars-Tiflis Projesi…
Kemalpaşa-Turgutlu 2010’da açılıyor ve Tekirdağ-Muratlı ile Edirne hattına
bağlamak suretiyle demir yollarımızın yapımına başladık. Ankara-Eskişehir bir rehabilitasyon projesiyle başlamıştı, daha onun
rehabilitasyon projesinde hız 140 kilometreydi. Bu ne demekti? Bir hattın,
mevcut hattın yanına aynı bir hattı yapmaktı. Bunun hiçbir şey getirmeyeceğini
gördük ve bu projeyi yüksek hızlı tren projesine dönüştürdük ve böylece…
NECATİ ÖZENSOY (Bursa)
– Bursa’yı iptal mi ettiniz Sayın Bakan?
ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – Bursa-Bilecik’e de
2010’da başlıyoruz, tamam mı. Bak, burada
söylüyorum: 2010’da Bursa-Bilecik’in inşaatına başlıyoruz. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
NECATİ ÖZENSOY
(Bursa) – İnşallah…
ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – Her şeye cevap veririm, neyi sorarsanız sorun
buradayım.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Karış karış biliyoruz Türkiye’yi.
NECATİ ÖZENSOY
(Bursa) – 2009’da da başlıyordu ama göremedik!
ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – Şimdi, bakın, Edirne’den çıkın, Doğubeyazıt’a
kadar yollara düşün; her 5 kilometrede bir kara yolu şantiyesi göreceksiniz.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar) İşte, iş bu; işte, çalışma bu! Krize inat yol
yapmaya devam ediyoruz ve yolları yapmaya devam ediyoruz. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
MEHMET GÜNAL
(Antalya) – Seçime daha çok var Sayın Bakan! Meydanlarda gibisiniz Sayın Bakan,
daha var seçime!
ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – Şimdi, burada dendi ki: “Kara yollarına ödenekler
kesiliyor, yatırımlar düşüyor.” Bakın, 2008’de 1,7 katrilyon ödenek almışız.
2008 sonunda kaça gelmiş? 7 katrilyonluk iş yapmışız, hepsinin de parasını
ödemişiz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) 2009’da 2,5 katrilyon ödenek almışız
ve 2009’un sonunda 8 katrilyona ulaşmışız. İşte iş böyle yapılır! (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
NECATİ ÖZENSOY
(Bursa) – Adamakla mal bitmez, adamakla!
ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Devamla) - Onun için hiçbir şekilde krizde durmadık, “Yola
devam.” dedik ve yolları yapmaya devam ettik, bundan sonra da devam edecek.
2010’da da durum bundan farklı olmayacak. “2010’da ne yapacaksınız?” derseniz,
burada uzun bir liste var. Bunu, bunları…
ALİ KOYUNCU
(Bursa) - Ankara-İzmir…
ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – Ankara-İzmir’i açtık zaten, bitti.
HÜSEYİN YILDIZ
(Antalya) – Sayın Bakan, Gazipaşa Havaalanı’nı ne yapacaksınız?
RAHMİ GÜNER
(Ordu) - Sayın Bakan, Ordu havaalanını ne yapacaksınız?
HÜSEYİN YILDIZ
(Antalya) - Gazipaşa Havaalanı’nın pistini büyütecek misiniz?
ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Devamla) - Evet, görüyor musunuz, arkadaşlar seksen altı yılın
ihtiyaçlarının hepsini benden istiyorlar. Sağ olun, var olun hepsini yapacağım.
Hepsini yapacağız inşallah. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Siz de yeter ki
bunları takdir edin, ara sıra da “İyi olmuş.” deyin vatandaş gibi, bu bize
yeter. Sağ olun, var olun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Demir yollarında
neredeydik? Şimdi, demir yollarında…
HÜSEYİN YILDIZ
(Antalya) –Sayın Bakan, Gazipaşa Havaalanı’nı büyütecek misiniz?
ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Devamla) - Bakın, yarın Gaziantep-Çobanbey
sınırını açıyoruz. Gaziantep-Halep seferlerini tekrar başlatıyoruz. Demir
yolarında 2003’te başlattığımız çalışmalarla bugün
HÜSEYİN YILDIZ
(Antalya) – Sayın Bakan, Gazipaşa Havaalanı’na bir gelseniz.
ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Devamla) - Ankara-Sivas’ın altyapı inşaatını yapmaya başladık…
Sesime inat, hizmetlere devam edeceğiz, çalışmalara devam edeceğiz. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Hiç kimse bizim sesimizi kısamaz! Bizim sesimizi açan da, gürleştiren
de millettir, sesimizi kısacak olan varsa yine millettir! (AK PARTİ sıralarından
“Bravo” sesleri, alkışlar)
HÜSEYİN YILDIZ
(Antalya) – Sayın Bakan, şu Gazipaşa Havaalanı’na bir gelseniz.
MEHMET GÜNAL
(Antalya) – Bakanlar Kurulunda seçim kararı mı aldınız Sayın Bakan?
ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – Biraz Meclise hareketlilik getirelim dedik. Herkes
böyle sessiz sedasız duruyor. Biraz, böyle, moralleri artıran, hizmetleri
anlatan… Karamsarlıkları, karabulutları ortadan kaldıran hizmetleri paylaşalım
dedik. Bunun için sesimizi gürleştiriyoruz. Sağ olun, var olun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Havacılık…
Havacılıkta…
ALİ RIZA ÖZTÜRK
(Mersin) – Mersin Havaalanı?
ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – Havacılıkta Türkiye uçtu, Türk insanı uçtu.
RAHMİ GÜNER
(Ordu) – Bizim havaalanımız yok.
ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Devamla) - Değerli milletvekilleri, bakın, 2003 yılında, bu
ülkede 8,5 milyon vatandaşımız uçakla seyahat ederken bugün 36 milyon insanımız
uçakla seyahat ediyor. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Dünyada havacılık
her yıl yüzde 5 büyürken Türkiye'de her yıl yüzde 53,5 büyüdü. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) 2009’da dünya havacılığı yüzde 12 küçülürken Türkiye
sivil havacılığı iç hatlarda yüzde 12, toplamda yüzde 6 büyümeye devam etti. İşte Türkiye'nin farkı bu.
Türk Hava
Yolları, millî bayrak taşıyıcımız...
NECATİ ÖZENSOY
(Bursa) – Bursa’dan Ankara’ya gidemiyoruz uçakla.
ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Devamla) - Değerli milletvekilleri, bakın, Türk Hava Yolları,
bizim millî bayrak taşıyıcımız, bugün dünyayla başa güreşir hâle geldi;
rakamları sizinle paylaşıyorum:
NECATİ ÖZENSOY
(Bursa) – Bursa’dan Ankara’ya uçamıyoruz.
ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Devamla) - Skytrax dünya ödüllerinde
Güney Avrupa’nın en iyi şirketi Türk Hava Yolları seçildi. Türk Hava Yolları
Avrupa’daki pazar payını yüzde 4’ten yüzde 8’e artırdı, yüzde 100 artırdı. Türk
Hava Yolları dünyadaki uçakla seyahat pastasından on binde 5 pay alırken bugün
yüzde 1,5 pay alıyor, yüzde 300 artırdık. Türkiye'nin bayrak taşıyıcısı bugün artık
bir dünya markası oldu. Atatürk Havaalanı 22’nci sıradaydı Avrupa’nın 14’üncü
büyük havaalanı hâline geldi. Daha rakamlar uzayıp gidiyor. 150 uçaktan 300
uçağa çıktık. Denetimlerde Avrupa’nın 4’üncüsü olduk.
Bakınız,
denetlemelerle ilgili şurada görüyorsunuz, diyagram her şeyi açıkça ortaya
koyuyor.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen
tamamlayınız Sayın Yıldırım.
ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – Teşekkür ederim.
MUHARREM VARLI
(Adana) – Cenabı Allah kıstı sesinizi, Cenabı Allah kıstı! İnşallah seçimde de
kısacak!
ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – Denizciliğe giremedik, iletişime giremedik. Bunları
da inşallah soru-cevaplarda anlatmaya çalışacağım.
Beni sabırla
dinlediğiniz için teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Geçmiş
iktidarlardan da taş üstüne taş koyanın başımız üstünde yeri var, teşekkür
ediyoruz. (Alkışlar) Her yapılan iş bu ülke içindir, 72 milyon içindir,
ülkemizin refahı içindir, geleceği içindir.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Yıldırım.
Maliye Bakanı Mehmet Şimşek.
Buyurunuz Sayın
Şimşek. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz on
dakikadır.
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben de
sözlerime başlarken hepinizi saygıyla selamlıyorum. Maliye bütçesine ilişkin
yapılan bazı tespit ve değerlendirmelere cevap vermek istiyorum.
Değerli
arkadaşlar, küresel krizden tabii ki Türkiye bir miktar etkilendi. Zaten
etkilenmemiş olması da düşünülemez, çünkü Türkiye, son yıllarda dünya
ekonomisinden giderek daha yüksek pay alan, dünya ticaretinden daha fazla pay
alan bir ülke. Ama şunu da ifade etmekte büyük yarar görüyorum: Geçmişte kendi
iç dinamiklerinden kaynaklanan krizlere oranla, Türkiye, bu dönemde çok büyük
bir dayanıklılık göstermiştir, büyük bir başarı ortaya koymuştur. Bu dönemde,
bakın -son altmış yılın en büyük küresel krizi yaşanıyor- kredi notu 2 kez
artan, 2 kademe artan bir tek ülke var dünyada, o da Türkiye.
Türkiye’nin risk
primi, nasıl tanımlarsanız tanımlayın, yani Türkiye’deki tahvillerin, eurobondların faiziyle aynı vadeli ABD tahvili faiz farkına
bakın veya yine tahvillerin iflasa karşı sigorta primlerine bakın, Türkiye bu
dönemde risk primi azalmış, birçok Avrupa ülkesinden çok daha iyi bir
performans göstermiştir.
Yine Türkiye’de
geçmiş krizlere oranla -kriz dönemlerinde enflasyon yükselirdi, faizler
yükselirdi- bu dönemde enflasyon düşmüştür, son kırk yılın en düşük
düzeyindedir ve faizler de düşmüştür. İlk defa Türkiye’de faizler, borçlanma
faizleri tek haneye düşmüştür.
Bu arada,
enflasyonla ilgili bir tespit yapıldı, eleştiriler veya değerlendirmeler
kısmında. Türkiye, 1990 yılı ile 2002 yılı döneminde en yüksek enflasyon
ülkeleri liginde her zaman ilk onda yer almıştır. Türkiye 1990-2002 döneminde,
2002 de dâhil olmak üzere, dünya enflasyon liginde her zaman ilk 10’da yer
almıştır, bugün Türkiye ilk 50’de bile değildir. Bu bile aslında enflasyonda katedilen mesafeyi göstermesi açısından son derece
önemlidir.
Değerli
arkadaşlar, bütçeye yapılan en önemli eleştirilerden bir tanesi, 2010 yılı
vergi gelirlerinin gerçekçi olmadığı yönündeki eleştiridir. Tabii, Plan ve
Bütçe Komisyonunda ben bunu, bizim gelirlerimizdeki yüzde 18,2’lik artışın arka
planını mümkün olduğunca detaylandırmaya çalıştım, müsaade ederseniz bir daha
hatırlatmak istiyorum.
Evet, 2010
yılında, 2009 yılı gerçekleşme beklentisine, tahminine göre vergi gelirlerinde
yaklaşık yüzde 18,2’lik bir artış öngörüyoruz, bu iddialı bir artıştır. Bu
iddialı artışın arkasında birkaç faktör vardır.
Her şeyden önce
artışın puan olarak yani oran olarak 6,4 puanı… Orta Vadeli
Program’da öngördüğümüz gibi -bazı maktu vergi ve harçlarda yapılacak
güncellemelerden- geçmiş dönemlerde vergilerini ödemeyen bazı KİT’lerin, bazı
kamu şirketlerinin, mesela BOTAŞ gibi şirketlerin mali durumlarını
iyileştireceği ve mali durumlarının güçleneceği ve 2010 yılı vergi
yükümlülüklerini yerine getirebilecekleri, aynı zamanda, belki geçmişe ilişkin
de, bazı geçmiş dönem borçlarını da ödeyebilecekleri varsayımı var.
EMİN HALUK AYHAN
(Denizli) – Ne kadar Sayın Bakan?
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Devamla) – Bu varsayım tabii ki şu an itibarıyla gerçekçi bir
varsayım ama tabii şartlar değişirse ona da bakarız.
Yine bu yüzde
18,2 puanlık artışın 1,9 puanı… 2009 yılında yapılan vergi indirimlerinin tabii
ki 2010 yılında devam etmeyeceği ortada. Bunu da baza
katmamız lazım, buradan da 1,9 puan eklemek gerekiyor, baza dâhil etmek
gerekiyor.
Yine bu 18,2’lik
artışın 2 puanı… 2009 yılının ikinci yarısında petrol ve tütün ÖTV’sine ilişkin olarak artırılan maktu tutarların 2010
yılında tam yıl olarak uygulanacak olmasından, çünkü biz bu sene bu artışları
yılın ikinci yarısında yaptık, 2010 yılında bu tam yıl etkisini gösterecek.
Dolayısıyla bütün bu değerlendirmeler çerçevesinde bakarsanız, aslında yüzde
18’lik artışın bu bahsettiğimiz sebeplerden ötürü gerçek artışı aslında yüzde
7,9’dur yani öngördüğümüz gerçek artış yüzde 7,9. Bu bahsettiğim hususlar
dikkate alınırsa, aslında nominal büyüme yani reel
büyüme artı deflatörün yüzde 8,67 olduğu dikkate alınırsa vergilerde
öngördüğümüz yüzde 7,9’luk artışın makul olduğunu, gerçekçi olduğunu
göreceksiniz. Bu varsayımlardan bazıları gerçekleşmezse tabii ki bizim yeni tedbirler
almamız gerekebilecek ama biz şu an itibarıyla bu varsayımların gerçekçi olduğu
kanısındayız.
Değerli
arkadaşlar, getirilen en önemli eleştirilerden bir tanesi de Hükûmetimizin bir vergi politikası olmadığı yönündeki
eleştiriydi, vergi kanunlarında sürekli değişiklik yapıldığı ve vergi
sisteminin bozulduğu iddiası.
Değerli
arkadaşlar, Hükûmetimizin bir vergi politikası
vardır. Bu vergi politikasının temel amacı yatırımları, istihdamı desteklemek,
büyümeyi sürdürülebilir kılmak, vergi sistemini etkin, basit ve uygulanabilir
bir hâle getirmektir.
Şimdi size birkaç
tane değişiklik örneği vermek istiyorum ve takdiri size bırakıyorum: Tabii, Hükûmetimiz iktidara gelir gelmez, partimiz iktidara gelir
gelmez vergi barışını getirerek ekonominin önünü açmıştır.
Önceki hükûmetlerin cesaret edemediği enflasyon muhasebesi
uygulamasını getirdik. Bence bunu da kötü yapmadık.
Yine, kurumlar
vergisi oranını yüzde 30’dan yüzde 20’ye indirdik. Bunun amacı Türkiye’deki
şirketlerin dünyadaki rekabet gücünü artırmaktı. Nitekim OECD ülkeleri arasında
daha önce kurumlar vergisinde Türkiye en yüksek beşinci orana sahipti, bugün
yirmi beşinci sıra yani 30 ülke arasında en düşük 25’inci ülke konumundayız.
Bence bunda da kötü olmadı, bu değişiklik kötü olmadı.
Yine, asgari geçim
indirimi uygulamasıyla ücretliler üzerindeki vergi yükünü azalttık. Asgari
ücretin büyük bir kısmını, hatta bazı durumlarda tamamını vergi dışı bıraktık.
Bence bu da olumlu bir adım. OECD ülkeleri arasında, ücretler üzerindeki vergi
yükü açısından Türkiye en yüksek ülke konumundaydı, bugün, 8 basamak iyileşerek
9’uncu sıraya düşmüştür. Daha burada da tabii ki katetmemiz
gereken mesafe vardır ama bu düzenleme de olumlu bir düzenlemedir. İstihdamın
artırılması için, kayıt dışılığın azaltılması için, rekabet gücünün artırılması
açısından bu adımlar olumlu olmuştur.
Yine, genç ve
kadın istihdamını teşvik ettik. Sigorta primlerinde 5 puanlık indirim yaptık.
Bunlar da bence Türkiye'de yine şirketler açısından, istihdam açısından olumlu
adımlardır.
Başta gıda,
sağlık olmak üzere, eğitim, tekstil, tarım gibi birçok sektörde KDV oranı yüzde
18’den yüzde 8’e indirildi.
Yine, ülke
ekonomisinin uluslararası rekabet edilebilir yapısını iyileştirmek için ARGE
çalışmalarını teşvik ettik. Bölgesel ve sektörel
yatırımları teşvik ettik. Bunda kötü mü yaptık? Hayır, kesinlikle.
KOBİ’lerin kriz
ortamında birleşerek güçlenmelerini teşvik ettik. Bunda da kötü mü yaptık?
Kesinlikle hayır.
Yine, e-devlet
projesini hayata geçirdik. İnternet erişiminde vergiyi yüzde 15’ten 5’e
indirdik. Bunda da kötü mü yaptık? Kesinlikle hayır.
Vergi cezalarını
artırarak, vergi kaçakçılarına hapis cezalarını uygulanabilir hâle getirdik.
Bence buna da kimse karşı çıkmaz.
Geçtiğimiz
dönemlerde kayıt dışı kalmış bazı varlıkların kayıt altına alınması için varlık
barışı uygulamasını getirdik, Türkiye’ye döviz kazandırdık. Bence bu da yine
olumlu bir adım.
Dolayısıyla,
yine, geçen sene, proaktif bir vergi politikası
uyguladık; kriz ortamında KDV, ÖTV ve harçlarda indirim yaptık. Ekonomimizin,
en kötü dönemde, bir miktar da olsa canlanmasını sağladık.
Bütün bunlar
aslında bir vergi politikasının olduğunu gösteriyor. Böylece, vergi
düzenlemelerinde amacın istihdamı artırmak, üretimi artırmak olduğu da ortaya
çıkacaktır.
Değerli
arkadaşlar, özelleştirme konusunda da yine birtakım eleştiriler vardı. Bakın,
bugün, Türkiye'de özelleştirmeler televizyon ekranlarından naklen yayınlanıyor
yani Türkiye'de özelleştirme uygulamaları şeffaf, rekabetçi bir süreç
içerisinde yapılıyor. Dünya Bankası tarafından son yirmi yılda yapılan
özelleştirmeler değerlendirilmiş ve bütün ülkelere bakılmış ve bu rapor
sonucunda ülkemiz, bu işlemlerdeki rekabetçi, şeffaf ve iyi organize edilmiş
yapısı nedeniyle birçok ülkeye örnek gösterilmiştir. Onun için özelleştirme
konusunda da hiç saklı gizli bir şey yoktur.
1995-2002 yılları
arasında hazineye özelleştirmeden dolayı 3 milyar dolar civarında bir para
aktarılmıştır. 2003-2009 döneminde hazineye tam 24 milyar 210 milyon dolar
aktarılmıştır. Diğer miktarlar ise, özelleştirmeden elde edilen diğer gelirler
ise yine özelleştirme kapsamındaki şirketlere aktarılmış, borç ödemeleri için
kullanılmıştır.
Değerli
arkadaşlar, Türk Telekom’un özelleştirilmesi de ilgili mevzuat çerçevesinde çok
açık ve şeffaf bir şekilde gerçekleştirilmiş olup bu özelleştirme gerek
ülkemize gelen doğrudan yabancı yatırım miktarı gerek ihale sürecinin
saydamlığı…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen
sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurunuz.
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Devamla) – …gerekse rekabete açıklığı yönünden başarılı bir
ihale olarak kayda geçmiştir.
Yine, bu işlem,
birleşme ve devralma konusunda Avrupa’da 2006 yılında gelişen piyasalarda yılın
işlemi olarak ödüle layık görülmüştür. Dört yıl içerisinde yatırımcının elde
ettiği temettü miktarı 3 milyar 951 milyon liradır. Aynı dönemde, buna 2005
dâhil, hazineye aktarılan toplam temettü miktarı 5 milyar 395 milyon TL’dir.
Özelleştirme yılı olan 2005 yılının temettüsü kıstelyevm esasına göre hazineye
bırakılmıştır.
Değerli
arkadaşlar, yine birtakım iddialarda bulunuldu. Örneğin, “7 milyar dolar
alınmasa da işte başka türlü bir uygulama olsaydı yirmi yılda ne kadar gelir
elde edilirdi?” gibi rakamlar verildi.
Bakın, 2005
yılında hazinenin yaptığı bazı ihaleler var. Örneğin, dolar cinsinden yaptığı
borçlanmalar var, faiz oranı yüzde 7,65. Yüzde 7,65 üzerinden 7 milyar dolar
civarında elde ettiğimiz geliri yirmi yıllık olarak siz değerlendirseniz tam 23
milyar 764 milyon dolar…
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen
tamamlayınız.
Buyurunuz.
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Devamla) – …nema yani faiz geliri elde ederdiniz. 7 milyarı da
katarsanız tam 30 milyar 920 milyon dolara çıkar yani burada paranın bir zaman
değeri vardır.
Öbür soruları
inşallah önümüzdeki birkaç gün içerisinde cevaplamaya çalışacağım.
Sayın Başkan, çok
teşekkür ediyorum. Hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Şimşek.
Aleyhte İzmir
Milletvekili Ahmet Kenan Tanrıkulu.
Buyurunuz Sayın Tanrıkulu. (MHP sıralarından alkışlar)
AHMET KENAN
TANRIKULU (İzmir) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; görüştüğümüz on üçüncü turdaki bütçelerin aleyhinde
görüşlerimi dile getirmek üzere huzurunuzdayım. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Sayın Başkanım,
değerli milletvekilleri; biraz önce konuşan Sayın Ulaştırma Bakanımız en son,
havacılık sektöründen denize henüz inememişti. Müsaadenizle, ben de bir önceki
konuşmamda denizcilik sektörüne fazla yer veremedim, oradan başlayarak devam
etmek istiyorum.
Dünyada denizlerde yük taşımacılığı yaklaşık yüzde 91 oran
göstermektedir, ülkemizde ise bu yüzde 85 civarına tekabül ediyor ve gene
dâhilî yük taşımacılığında ülkemizde deniz taşımacılığının payı yüzde 1,2. Bu
oranlar şu açıdan önemli: Demek ki bu noktada yapılması gereken daha birçok iş
var, alınması gereken daha büyük mesafeler var.
Değerli
arkadaşlarım, TÜİK’in verilerine göre, ihracatta
miktar olarak yüzde 75’ler civarında denizyolu taşımacılığını görüyoruz fakat
bu, değer olarak yüzde 50’lere düşmüş gözüküyor son yıllarda. Gene ithalatta
baktığımız zaman, yüzde 93’ler civarında olan deniz yolu taşımacılığı oranı da
değer bakımından yüzde 58’lere düşüyor. Eğer, gerçekten, ülke olarak dünya
denizciliğinde söz sahibi olmak istiyorsak Denizcilik Müsteşarlığımızın
uluslararası nitelikte bir yönetim tarzıyla ve anlayışıyla yönetilmesi ve devam
ettirilmesi gerekmektedir. Mevcut yönetim tarzı, bu sektöre bu şekliyle doğru
bir yön veremediğinden, Müsteşarlığımızın 2009 ve 2010 bütçelerinde bu oranları
gayet net görebilmekteyiz.
Denizcilik
Müsteşarlığının 2009 bütçesinde yüzde 30’lara varan bir oranda sapma var yani
bu içinde bulunduğumuz yıla ait bütçede. Bu da ya bu planlama anlayışının
düzgün bir şekilde yapılamadığını yahut da yapılsa dahi plansız harcamaların
bütçe içerisinde, yıl içerisinde arttığını göstermektedir. Deniz
taşımacılığının bittiği ve kara taşımacılığının başladığı yerlerde de kıyı
yapıları karşımıza çıkıyor ki biz bunlara “limanlar” diyoruz. Bunların da
kapasiteleri gerçekten çok önem arz ediyor çünkü “Üç tarafı denizlerle
çevrili.” diye hep tarif ettiğimiz ülkemizde 8.333 kilometrelik bir kıyı şeridi
var. Bu kıyı şeritlerinin kenarında da yaklaşık üç yüz kadar kıyı yapısı
bulunmakta.
Değerli
arkadaşlarım, deniz yoluyla yapılan dış ticaret taşımacılığında Türk Bayraklı
gemilerimizin aldığı pay 2002 yılında yüzde 33’müş. Bugün baktığımız zaman bu,
yüzde 20 civarına gerilemiş gözüküyor. Yine deniz ticaret filomuzda son yedi
yılda belirgin bir artışa rastlamıyoruz. 8,7 milyon DWT’luk
bir deniz ticaret filomuz var. Bu da dünya ticaretiyle, dünya sıralamasıyla
mukayese yaptığımız zaman şu anda 19’uncu sıraya tekabül ediyor. Ulusal filomuz
bu bakımdan bu dönem içerisinde hem erimiş hem de Türk Bayrağı’ndan bir kaçış
başlamış. Bu durum da açıkça gösteriyor ki Hükûmetin
deniz taşımacılığı sınıfta bırakılmış.
Değerli
arkadaşlarım, bu konuyla ilgili yani Türk Bayrağı’ndan kaçışı durdurabilmek
için geçtiğimiz mayıs ayında yayınlanan 5897 sayılı bir Kanun’umuz vardır. Bu
Kanun’
Değerli
arkadaşlarım, yine bu Kanun’la özel teknelerden alınan motorlu taşıtlar
vergileri kaldırıldı, yerine de ruhsat harçları getirildi. Yani bir adaletsiz
uygulamayı düzeltiyoruz, kaldırıyoruz derken bir başka adaletsiz uygulama
yaptık, mega yat sahiplerine bu manada onların lehine
bir tavır geliştirmiş olduk.
Değerli arkadaşlarım,
denizcilik sektöründe üzülerek ifade edeceğimiz bir son husus da son zamanlarda
tersanelerimizde meydana gelen ciddi kazalardır. Bu kazalara baktığımız zaman,
ardı arkası kesilmeyen bu kazalarda, birçok yurttaşımız, çalışanımız
hayatlarını kaybetmiş ve ciddi yaralanmalarla karşı karşıya kalmışlardır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen
sözlerinizi tamamlayınız.
AHMET KENAN
TANRIKULU (Devamla) – Tamamlıyorum Başkanım.
Bu tersanelerle
ilgili yani kazaların olduğu tersanelerle ilgili ve deniz, gemi imalat
sektörüyle ilgili ciddi tedbirlerin de alınması gerekmektedir.
Değerli
milletvekilleri, denizciliğin bu kısmından, müsaade ederseniz bir diğer konuya,
PTT ve posta sektörüne değinmek istiyorum. Daha geçtiğimiz hükûmetlerde
yani 58’inci Hükûmet döneminde hazırlanan ve Acil
Eylem Planı’yla Ulusal Program’da yer almasına rağmen, posta sektörü ve PTT’nin
yeniden yapılandırılması çalışmaları maalesef sonuçlandırılamamıştır. Gerek
kargo işlemlerinde gerekse APS işlemlerinde bugün çok ciddi kayıplar olmaktadır
ve PTT bu anlamda da müşteri kaybetmektedir.
Değerli
arkadaşlarım, bu anlamda, bu kısa süre içerisinde görüşlerimi sizlerle
paylaştım. Tekrar, bu bütçelerin hayırlı olmasını diliyor, saygılar sunuyorum.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Tanrıkulu.
Sayın
milletvekilleri, şimdi, soru-cevap bölümüne geçiyoruz.
Yirmi dakika…
Sayın Işık, Sayın
Tankut, Sayın Köse, Sayın Özdemir, Sayın Paksoy, Sayın Uslu, Sayın Süner,
Sayın Kaptan, Sayın Asil ve Sayın Korkmaz’a öncelikli
olarak söz vereceğim.
Sayın Işık…
ALİM IŞIK (Kütahya) –
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
İlk sorularım
Sayın Ulaştırma Bakanına:
1) Hak
sahiplerine zamanında ödenmeyen kara yolu istimlak
bedellerinin 2010 yılı içinde ödenmesi sağlanabilecek midir?
2) Bakanlığınızın
2009 faaliyetleri kitapçığının 84’üncü ve 136’ncı sayfalarında yer alan
Ankara-İzmir Otoyol ve Hızlı Tren Projelerinin, en kısa güzergâh üzerinde
bulunmasına rağmen Kütahya ilinden geçirilmediği görülmektedir. Bu projelerin
Kütahya’dan geçecek şekilde revize edilmesi sağlanabilecek midir?
3) Altıntaş Zafer
Havaalanı’nın ihale hazırlık çalışmaları ne aşamadadır? Bu proje için 2010 yılı
programı nasıldır?
Son sorum Sayın
Maliye Bakanına: Suriye ile 1930’lardan bu yana devam eden -karşılıklı-
taşınmaz sorununun çözümüne yönelik olarak sürdürülen ikili görüşmeler ne
durumdadır? Suriye tarafından el konan, Türk uyruklu vatandaşlarımıza ait 1
milyon dekarın üzerindeki arazinin iadesi ne zaman gerçekleşebilecektir?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Işık.
Sayın Tankut…
YILMAZ TANKUT
(Adana) – Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Sayın Ulaştırma
Bakanına sormak istiyorum: Yapımına 2004 yılında başlanan ancak hâlen
tamamlanamayan ve âdeta yılan hikâyesine dönen Adana-Karataş duble
yol çalışmalarında harcanan kaynak ne kadardır? Fiziki gerçekleşme oranı nedir
ve kesin olarak ne zaman bitirilecektir?
Yine, pek çok il
arasındaki trafik yoğunluğundan bile çok fazla yoğunluğa sahip olduğu bilinen
Adana-Kozan yolu ve Kozan-Yahyalı kara yolu yıllardan beri bitirilmeyi
beklemektir. Aynı şekilde enerji üssü hâline getirilmeye çalışılan Yumurtalık
ilçemiz ne yazık ki son derece yetersiz bir yola sahiptir. Adana-Yumurtalık
yolunun bitirilmesiyle ilgili yine vatandaşlarımız beklenti içerisindedir. Söz
konusu bu yollarımızın mevcut durumları nedir ve ne zaman tamamlanacaktır?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Tankut.
Sayın Köse…
ŞEVKET KÖSE
(Adıyaman) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Bakanlarıma
sormak istiyorum.
Birinci sorum:
Gelir uzmanlığı sınavında 70 puanın üzerinde puan alan Gelir İdaresi
çalışanlarının gelir uzmanı olarak atamalarını ne zaman yapacaksınız?
İkinci sorum: 31
Mart-19 Haziran arasında defterleri incelemeye alınanlar varlık barışından
yararlanamıyorlar. Nedenini açıklar mısınız. Bu soruyu Plan
Bütçede de sormuştum, lütfen cevap verir misiniz.
Üçüncü sorum:
Kazanılmış haklarını kaybeden 4/C kapsamındaki çalışanların durumunu düzeltmek
için bir çalışmanız var mıdır?
Dördüncü sorum:
Kamuya memur alımı ile ilgili, binlerce aile, ön lisans mezunu atama
beklemektedir. 2010 yılında bu atamaları yapacak mısınız?
Ulaştırma
Bakanına sormak istiyorum: Devlet Demiryollarında işten uzaklaştırılan
emekçileri tekrar işe almayı düşünüyor musunuz? Üç yıldır şantiye hâlinde
bekleyen Adıyaman-Malatya, Adıyaman-Gölbaşı-Kâhta yolunu ne zaman
bitireceksiniz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Köse.
Sayın Özdemir…
HASAN ÖZDEMİR
(Gaziantep) – Sayın Başkan, Sayın Maliye Bakanına soruyorum: 31/12/2009
tarihine kadar uzatılan Varlık Barışı Kanunu’ndan faydalanmak üzere süresi
içinde beyan ve müracaatları -önceki tarihte- yapan fakat tahakkuk ettirilen
vergilerini bugüne kadar ödeyemeyen mükelleflerin, varlık barışından
yararlanamadıkları gibi, tahakkuk ettirilen ancak terkin edilmeyen vergiyi de
ödemek durumunda kaldıklarından mağduriyetleri söz konusudur. Bu durumdaki
mükelleflerin de tahakkuk ettirilen vergiye gecikme faizi uygulanarak varlık
barışından faydalanmaları için yeni bir çalışma var mıdır? Varsa mükellefleri
aydınlatıcı bir açıklamada bulunur musunuz?
Ulaştırma
Bakanına sorum: Yedi yıllık AKP iktidarları döneminde
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür
ederiz Sayın Özdemir.
Sayın Paksoy…
MEHMET AKİF
PAKSOY (Kahramanmaraş) – Teşekkür ederim.
Birinci sorum
Maliye Bakanımıza: 5084 sayılı Kanun kapsamında kırk dokuz ilde uygulanan
Teşvik Yasası yıl sonunda sona ermektedir. Söz konusu
Yasa’yla alınan destek ülkemize ve seçim bölgem olan Kahramanmaraş’a fazlasıyla
yarar sağlamıştır. Ancak, teşvikin sona ermesinin ekonomide büyük oranda
durgunluk yaratacağı kaçınılmaz görünmektedir. Bu sebeple, 5084 sayılı Teşvik
Yasası’nı en az bir yıl daha uzatmayı düşünür müsünüz?
İkinci sorum
Ulaştırma Bakanımıza: Merkez nüfusu 400 bin olan ilimiz Kahramanmaraş’a
Ankara’dan uçak seferleri haftada üç gün yapılmaktadır. Her gün sefer yapılamaz
mı? Bu konuda bir çalışma yaptırır mısınız?
İkinci sorum:
Duble yollardan bahsettiniz. Bu kapsamda Kahramanmaraş-Göksun kara yolu daha
yüzde 35 seviyesindedir. 90 kilometrelik yolu ne zaman bitireceksiniz?
Bir de personel
yetersizliği sebebiyle ülkemizde kaç demir yolu istasyonu kapatılmıştır?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Paksoy.
Sayın Uslu…
CEMALEDDİN USLU
(Edirne) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Maliye Bakanımıza
soruyorum: Yaşanan son sel felaketinde yapılan tespitler neticesinde ödenmesi
gereken yardım paralarının hâlâ ödenmediği, Tekirdağ’ın Saray ve Kumbağ belediyelerinin beklenti içerisinde olduğu
bilinmektedir, ne zaman ödenecektir?
2006 ve 2007
yılında sınava girip 70 ve üzeri puan alarak başarılı olan personelin “gelir
uzmanı” olarak atamaları yapılmamıştır. Başarılı olan yaklaşık 800 personel
mahkemeye başvurmuş, mahkeme kararıyla bu personelin ataması yapılmıştır. Şu
anda 70 ve üzeri puan alarak
başarılı olan 1.893 kişi daha atamayı beklemektedir, ne zaman
atanacaktır?
Son sorum
Ulaştırma Bakanına: Edirne ilinde Keşan-Enez yolu ne zaman genişletilecektir?
Ayrıca Enez-İpsala yolu 2010 yılında yapılacak mıdır?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür
ederiz Sayın Uslu.
NURİ USLU (Uşak)
– Sayın Başkan, ben de söz istemiştim. Benim soyadım da “Uslu”, iki tane “Uslu”
var.
BAŞKAN – Sayın Süner…
TAYFUR SÜNER
(Antalya) – Sayın Başkanım, Sayın Bakanıma sormak istiyorum: Antalya’da bulunan
Akseki-Cevizli-Beyşehir kara yolunun genişletme çalışmaları çerçevesinde yolun
bitimine
İkinci sorum: Son
yıllarda uçak ve helikopter kazalarında artış yaşanmaktadır. Pilotların ve
diğer uçuş personelinin iş haklarını koruyan bir iş kanunu hazırlanmakta mıdır?
Uygun şartlar oluşmadığı takdirde bile kaptan pilotları uçmaya zorlayan özel hava yolu şirketlerine
pilotların şikâyeti durumunda ne gibi yaptırımlar uygulanmaktadır?
Üçüncü sorum:
Ülkemizde kaç işsiz kaptan pilot bulunmaktadır? Özel hava yolu şirketlerinin ve
Türk Hava Yollarının kaptan pilot açığı bulunmakta mıdır? Türk Hava Yollarında
yabancı kaptan pilot çalıştığı doğru mudur? Doğruysa yabancı kaptan pilot
sayısı kaçtır?
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür
ederiz Sayın Süner.
Sayın Kaptan…
OSMAN KAPTAN
(Antalya) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Maliye Bakanına
bir sorum var: Sayın
Bakan, Teşvik Kanunu’nun
süresini uzatmayı düşünüyor musunuz?
Ulaştırma
Bakanına: Sayın Bakan, bugün Fransa’da, Japonya’da, Amerika Birleşik
Devletleri’nde hızlı trenler saatte
İkinci soru:
Demir yolu işçilerinin 25 Kasımda yaptıkları eylem nedeniyle 46 kişinin hizmet
akdini geçici olarak feshettiniz. Eylem yapan işçilere Müsteşarınızın
“terbiyesizler”, Genel Müdürünüzün de “serseriler” dediği, sendikaların
bildirilerinde yer aldı. Sayın Bakan, bu sözlere siz de katılıyor musunuz;
katılmıyorsanız bu konuda ne yapmayı düşünüyorsunuz? İş akitleri feshedilen
işçileri tekrar işe almayı düşünüyor musunuz?
Son soru:
Ankara-Antalya…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Teşekkür
ederiz Sayın Kaptan.
Sayın Asil…
BEYTULLAH ASİL
(Eskişehir) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Bakan,
Eskişehir-Ankara arasının yüksek hızlı tren yolu yapılan bölümünde tarım ve
hayvancılık yapan vatandaşlarımız, uygun yerlerden geçiş imkânı sağlanmadığı
için büyük mağduriyetler yaşamaktadırlar. Bugüne kadar yapılan müracaatların
hiçbirine olumlu cevap verilmemiştir. Bu mağduriyetleri gidermeyi düşünüyor
musunuz?
İkinci sorum: 25
Kasım 2009’da yapılan bir günlük iş bırakma eyleminden on iki gün sonra 16
çalışanı, daha sonra da 30 çalışanı olmak üzere toplam 46 çalışanı açığa alarak
cezalandırdınız. Cezalandırılması gereken, eylem öncesi tedbir alması konusunda
kendisini ziyaret eden sendikaların genel merkez yöneticilerine “Hiçbir önlem
almayacağım ve sizi yolcular ile karşı karşıya getireceğim.” diyen Genel
Müdürünüz değil midir?
Devletin polisiyle
vatandaşlarımız ile memuru karşı karşıya getirip çatıştıran ilgililere bu
sıkıntıları ortadan kaldırmak için bir talimat verecek misiniz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür
ederiz Sayın Asil.
En son Sayın
Korkmaz… Son sözü veriyorum.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) – Sayın Bakan, Marmaray boğaz geçiş kısmı
projesi sözleşmesinin süresi Nisan 2009’da sona erdi. Aynı şekilde mühendislik
ve müşavirlik hizmetlerinin de süresi sona erdi. Aldığınız Bakanlar Kurulu
kararı kapsamında sözleşmeleri 2013 yılına kadar uzatılmış ve 2006 yılından
itibaren fiyat farklarıyla birlikte hak edişlerin ödeneceği söylenmiştir. Bu
uygulama ne kadar bir maliyet artışı getirecektir? Bu artış ikinci etabı yani Gebze-Halkalı
banliyö hatları rehabilitasyonunu ve demir yolu araçları alımını ne kadar
etkileyecektir? Bu bölümlerde de maliyet artışı ve süre uzatımı olacak mıdır?
İkinci sorum:
Fransa’nın güneyinde Bordeaux civarında 20 binden fazla Türk yaşamaktadır.
Bunların yarıdan fazlası Ispartalıdır. Çok ciddi sıkıntıları var memleketlerine
ulaşmada. Bordeaux-Isparta yahut Bordeaux-Antalya uçuşu planlanmakta mıdır?
Son sorum da,
Yalvaç-Akşehir arasındaki, 57’nci Hükûmet zamanında
başlanan yolu ne zaman tamamlayacaksınız?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür
ederiz Sayın Korkmaz.
Kim konuşacak
önce efendim?
Buyurunuz Sayın
Şimşek.
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Önce, Suriye’de
bulunan Türk vatandaşlarına ait taşınmazlarla ilgili sorudan başlamak
istiyorum. Suriye vatandaşlarına ait ülkemizde bulunan gayrimenkuller tabii
Bakanlığımız tarafından yönetilmektedir. Bu durumda görüşmelerde henüz önemli
bir ilerleme sağlanmamıştır ama inşallah önümüzdeki dönemde, Suriye ile
iyileşen ilişkilerimiz çerçevesinde belki bu sorunun da çözümü mümkün olabilecektir.
Yine, 5084 sayılı
Kanun’un uygulanmasının uzatılıp uzatılamayacağı gündeme getirildi. Bildiğiniz
gibi, biz, 2009 yılı içerisinde daha rasyonel, kaynakların daha rasyonel
kullanımını içeren oldukça da radikal bir teşvik sistemini getirdik. Bu teşvik
sistemi gerek kurumlar vergisi itibarıyla gerekse sosyal sigortalar primi, arsa
tahsisi, faiz desteği, gümrük muafiyeti, KDV muafiyeti gibi birçok hususu
içeriyor. Bu çerçevede, 5084’ün uzatılmasına ilişkin bütçemizde ek bir kaynak
söz konusu değildir. Yani, şu an itibarıyla 5084’ün uzatılmasına ilişkin
herhangi bir çalışma bulunmamaktadır.
Yine, diğer,
gündeme getirilen hususlardan bir tanesi gelir uzmanlığı sınavıyla ilgilidir.
Biliyorsunuz, 2006 ve 2007 yıllarında yapılan özel sınavlar neticesinde 70 ve
üzerinde puan almalarına karşılık atanması yapılmayan personel sayısı
2.601’dir. Bu personelin gelir uzmanı olarak atanmalarına ilişkin
değerlendirmeler devam etmektedir. Yalnız burada şöyle bir husus var: Tabii ki
Gelir İdaresinin ihtiyaçlarına göre bu atamalar yapılacaktır. KPSS’de olduğu gibi, yani biz 70 puan ve üstü olan herkesi
atayacağız şeklinde değil, 70 puan ve üstünü ihtiyaçlar çerçevesinde en üstten
başlayarak atamaları yapıyoruz, en üstten. Yani bir insan eğer 99 aldıysa ona
öncelik vererek gelir uzmanlarını o şekilde atıyoruz. Bu, hepsinin aynı anda
atanacağı anlamına, tabii ki takdir edersiniz, gelmez.
Yine, varlık
barışıyla ilgili bir iki husus vardı. Bildiğiniz gibi Varlık Barışı Kanunu’yla
gerçek ve tüzel kişilere ait olup da yurt dışında bulunan varlıklar ile gelir
veya kurumlar vergisi mükelleflerine ait olup da işletme kayıtları arasında yer
almayan varlıkların kayıt altına alınması amaçlanmaktadır. Ancak, söz konusu
Kanun’dan yararlanabilmek için belli bir tarih itibarıyla -ki birinci uygulama
22 Kasım 2008, ikinci uygulama dönemi 19 Haziran 2009 tarihidir- vergi
incelemelerine alınmış olunmamalıdır. Yani, vergi incelemeleri belli tarihler
itibarıyla başlamışsa tabii ki takdir edersiniz ki bu Kanun hükmü çerçevesinde
bunun idari bir tasarrufla değiştirilmesi söz konusu değildir. Bu yapılan,
kanun hükmü çerçevesinde yapılmıştır. Bu kanunlar çıkarılırken belli bir
tarihten başlatılmıştır. Dolayısıyla…
ŞEVKET KÖSE
(Adıyaman) – İkisinin arasındaki…
MALİYE BAKANI
MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Ama takdir edersiniz ki o kanunlar çıkarken belli
bir tarihten başlıyor.
ŞEVKET KÖSE
(Adıyaman) – Bir açma bir kapama gibi bir şekilde olmuştur.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Evet.
Değerli
arkadaşlar, benim dikkatimi çeken, yani bana yöneltilen esas itibarıyla sorular
sanırım bunlardı.
Teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN –
Buyurunuz Sayın Yıldırım.
ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Erzincan) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın Işık istimlak bedellerinden bahsetti, doğrudur. Kısa sürede çok
fazla yol yapımı gerçekleştirdiğimiz için hukuki davalar zaman almakta ve
ödemelerde bir gecikme yaşanmaktadır ama Maliye Bakanlığımızla da bu konuda
mutabakata vardık, 2010’da ödemeleri daha da hızlandıracağız.
Ankara-İzmir
Otoyol Projesi çalışması yapılıyor. Şimdi, otoyol çalışması yapılırken, tabii
ulusal ve uluslararası kriterler var, bu kriterler
dikkate alınarak yapılıyor. Şu anda Kütahya yahut Afyon diye bir güzergâh
söylememiz mümkün değildir. Otoyol çalışması, 50 kilometrelik bir bant
aralığında proje çalışmaları yapılıyor. Dolayısıyla en uygun güzergâh bu
çalışmalar sonunda ortaya çıkacaktır. Şüphesiz zaten 50 kilometreyi dikkate
aldığımızda bundan Afyon da Kütahya da yararlanacaktır.
Zafer
Havaalanı’yla ilgili yap-işlet-devret modeliyle yapılması yönünde YPK kararını
aldık, ihalesine 2010’un başında çıkacağız.
Sayın Tankut’un sorusu Adana-Karataş, Adana-Kozan yolları. Burada
iki yıldır çalışmalarımız devam ediyor. 2010’da burada çalışmaları daha da
hızlandıracağız.
Sayın Köse’nin
sorusu… TCDD’de yaşanan, 24 Kasımda başlayan eylem işçilerin değil, memurların
bir eylemidir. Bunu bir kere düzeltmek istiyorum. İşçiler eylem yapmamıştır,
memur statüsünde çalışanlar eylem yapmıştır. Esasen işçinin hak arama yönündeki
yapacağı çalışmaların tabii ki başımızın üstünde yeri var ancak buradaki
eylemler maksadını aşmış, yürüyen trenler gece yarısı durdurulmuş, yolcular,
makinistler indirilmiş, sinyaller yeşilken kırmızıya çevrilmiş, trenin frenleri
çekilmiş. Bu gibi eylemin içeriğiyle bağdaşmayan hareketlerde bulunan
arkadaşlar için Devlet Demiryolları ve Ceza Kanunu maddelerine göre soruşturma
başlatılmış, 16 kişilik gruptan 6’sının soruşturması tamamlanarak tekrar
görevlerine iade edilmiştir. Bu soruşturma tamamlanınca diğerlerinin durumu da
netlik kazanacaktır. İşten çıkarılma diye bir şey söz konusu değildir. Açığa
alınma hem işletmenin emniyeti için hem de araştırmanın daha sağlıklı yapılması
için gereken bir uygulamadır.
Şüphesiz, değerli
milletvekilleri, çalışanlarımızın büyük bir ekseriyeti ve yolcular bu
mağduriyete doğrusu destek vermemişlerdir. Az da olsa bazı çalışanların
başlattığı bu eylemde, hak arama mücadelelerine sonuna kadar saygımız var.
Onlar yanlış yapmış olsa da onlara “serseri” veya bu gibi bir sıfatı
yakıştırmak asla kimsenin kârı değildir. Öyle bir şey yoktur. Burada bir
çarpıtma vardır. Arkadaşlarımız bu konuda gerekli açıklamayı da yapmıştır.
Sayın Paksoy, Kahramanmaraş-Göksun yolu çalışmalarımız devam
ediyor. Bununla ilgili 2010-2011 programında da bu çalışmaları hızlandıracağız.
Diğer soru Sayın Uslu’nun. İpsala-Karpuzlu-Enez 30 kilometrelik bir yoldur.
2010’da bu yolun da iyileştirme çalışmalarına başlıyoruz, böylece Trakya’da
yapılmayan yol da kalmamış olacak.
Adıyaman’ın
yollarıyla ilgili, doğru, geçmiş yıllarda Adıyaman âdeta çıkmaz sokak
şeklindeydi. 2008-2009’da Adıyaman-Gölbaşı-Kahta
güzergâhında çalışmalara başladık. Önümüzdeki yıllarda bunları artırarak devam
ettireceğiz.
Sayın Kaptan,
Ankara-Eskişehir hattı
Demir yolu
işçileriyle ilgili cevabı vermiştim. Ankara-Eskişehir demir yolunda gerekli
görülen tali yollara geçişler ya alttan ya üstten sağlanmıştır. Eğer bunlarda
yetersizlik varsa bunları tekrar yapabiliriz. Bu konuda gereken neyse
yapacağız.
Sayın Korkmaz’ın Marmaray’la ilgili bir
sorusu var. Marmaray’la ilgili, doğrudur, 2009
Mayısında sözleşme süresi sona ermiştir. Ancak, İstanbul’da yapılan üç yerdeki
arkeolojik kazılar dört buçuk yıl sürmüştür. Bunlar, bizim irademiz dışında
gerçekleşen gecikmelerdir, mücbir sebeptir. O bakımdan, proje hem uzamış hem de
maliyet artışı kaçınılmaz olmuştur. Bu maliyet artışı ve süreyle ilgili, diğer
kısımlarıyla ilgili hususlara detaylı olarak yazılı cevap vereceğim.
BAŞKAN – Teşekkür
ederiz Sayın Yıldırım.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) – Uçak seferleriyle ilgili bir şey vardı. Bordeaux-Isparta arası uçak
seferleriyle ilgili…
ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Erzincan) – Bildiğiniz gibi, uçak seferleri her ülkede belirli
aktarma alanlarına tarifeli sefer olarak yapılır. Charter seferleri pekâlâ
yapılabilir. Bu konuda biz firmalara gerekli tavsiyelerde bulunacağız ama
tarifeli seferlerin Isparta’ya yapılması bu aşamada söz konusu değildir.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) – Antalya’dan…
ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Erzincan) – Antalya’ya yapılıyor zaten. Antalya da bundan
istifade edecektir.
Teşekkür
ediyorum.
Saygılar
sunuyorum.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Yıldırım.
Sayın
milletvekilleri, şimdi sırasıyla on üçüncü turda yer alan bütçelerin
bölümlerine geçilmesi hususunu ve bölümlerini ayrı ayrı
okutup oylarınıza sunacağım.
Ulaştırma Bakanlığı
2010 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Bölümleri
okutuyorum:
16- ULAŞTIRMA BAKANLIĞI
1.– Ulaştırma Bakanlığı 2010 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
A – C E T V E L İ
KODU Açıklama
(TL)
01 Genel
Kamu Hizmetleri 16.763.000
BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
02 Savunma
Hizmetleri 270.000
BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
04 Ekonomik
İşler ve Hizmetler 1.775.869.000
BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
TOPLAM 1.792.902.000
BAŞKAN– Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Ulaştırma
Bakanlığı 2010 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Ulaştırma
Bakanlığı 2008 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2.– Ulaştırma Bakanlığı 2008 Yılı Merkezi Yönetim Kesin
Hesabı
BAŞKAN– (A)
cetvelinin genel toplamını okutuyorum:
A – C E T V E L İ
|
|
(YTL) |
|
|
|
- Genel Ödenek
Toplamı |
: |
1.143.234.000,00 |
- Toplam
Harcama |
: |
982.853.145,19 |
- İptal Edilen
Ödenek |
: |
160.380.854,81 |
- Ertesi Yıla
Devreden Ödenek |
: |
128.589.519,53 |
BAŞKAN– (A)
cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Ulaştırma
Bakanlığı 2008 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Karayolları Genel
Müdürlüğü 2010 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Bölümleri
okutuyorum:
16.91 - KARAYOLLARI GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1.– Karayolları Genel Müdürlüğü 2010 Yılı Merkezi Yönetim
Bütçesi
A – C E T V E L İ
KODU Açıklama
(TL)
01 Genel
Kamu Hizmetleri 33.474.550
BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
02 Savunma
Hizmetleri 446.000
BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
03 Kamu
Düzeni ve Güvenlik Hizmetleri 4.564.000
BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
04 Ekonomik
İşler ve Hizmetler 4.949.189.450
BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
07 Sağlık
Hizmetleri 1.377.000
BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
TOPLAM 4.989.051.000
BAŞKAN– Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Karayolları Genel
Müdürlüğü 2010 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Karayolları Genel
Müdürlüğü 2008 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2.– Karayolları Genel Müdürlüğü 2008 Yılı Merkezi Yönetim
Kesin Hesabı
BAŞKAN – (A)
cetvelinin genel toplamını okutuyorum:
A – C E T V E L İ
|
|
(YTL) |
|
|
|
- Genel Ödenek
Toplamı |
: |
8.301.594.830,68 |
- Toplam
Harcama |
: |
8.184.884.093,50 |
- İptal Edilen
Ödenek |
: |
102.871.642,22 |
- Ertesi Yıla
Devreden Ödenek |
: |
26.406.519,93 |
BAŞKAN– (A)
cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Karayolları Genel
Müdürlüğü 2008 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Bilgi
Teknolojileri ve İletişim Kurumu 2010 yılı merkezi yönetim bütçesinin
bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
Bölümleri
okutuyorum:
42.02 – BİLGİ TEKNOLOJİLERİ VE İLETİŞİM KURUMU
1.– Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu 2010 Yılı
Merkezi Yönetim Bütçesi
A – C E T V E L İ
KODU Açıklama
(TL)
01 Genel
Kamu Hizmetleri 88.006.348
BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
03 Kamu
Düzeni ve Güvenlik Hizmetleri 27.500.000
BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir
04 Ekonomik
İşler ve Hizmetler 1.302.723.652
BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
TOPLAM 1.418.230.000
BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
(B) cetvelini okutuyorum:
B – C E T V E L İ
KOD Açıklama
(TL)
03 Teşebbüs
ve Mülkiyet Gelirleri 1.305.555.000
BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
05 Diğer
Gelirler 112.675.000
BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
TOPLAM 1.418.230.000
BAŞKAN– Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Bilgi
Teknolojileri ve İletişim Kurumu 2010 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri
kabul edilmiştir.
Bilgi
Teknolojileri ve İletişim Kurumu 2008 yılı merkezî yönetim kesin hesabının
bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
2.– Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu 2008 Yılı
Merkezi Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN– (A)
cetvelinin genel toplamını okutuyorum:
A – C E T V E L İ
|
|
(YTL) |
|
|
|
- Genel Ödenek
Toplamı |
: |
1.287.935.000,00 |
- Toplam
Harcama |
: |
1.286.557.248,87 |
- İptal Edilen
Ödenek |
: |
1.377.751,13 |
BAŞKAN– (A) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
(B) cetvelinin genel toplamını okutuyorum:
B – C E T V E L İ
(YTL)
- Bütçe tahmini |
: |
1.172.247.000,00 |
- Yılı tahsilatı |
: |
1.286.557.248,87 |
BAŞKAN – (B)
cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Bilgi
Teknolojileri ve İletişim Kurumu 2008 yılı merkezî yönetim kesin hesabının
bölümleri kabul edilmiştir.
Denizcilik
Müsteşarlığı 2010 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Bölümleri
okutuyorum:
16.81
- DENİZCİLİK MÜSTEŞARLIĞI
1.–
Denizcilik Müsteşarlığı 2010 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
A – C E T V E L İ
KODU Açıklama
(TL)
01 Genel
Kamu Hizmetleri 6.005.000
BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
02 Savunma
Hizmetleri 366.000
BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
04 Ekonomik
İşler ve Hizmetler 77.022.000
BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir
07 Sağlık
Hizmetleri 116.000
BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
TOPLAM 83.509.000
BAŞKAN– Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Denizcilik
Müsteşarlığı 2010 yılı merkezi yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Denizcilik
Müsteşarlığı 2008 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2.–
Denizcilik Müsteşarlığı 2008 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN– (A)
cetvelinin genel toplamını okutuyorum:
A – C E T V E L İ
|
|
(YTL) |
|
|
|
- Genel Ödenek Toplamı |
: |
67.243.035,11 |
- Toplam Harcama |
: |
62.431.280,00 |
- İptal Edilen Ödenek |
: |
4.811.755,11 |
- Ertesi Yıla Devreden Ödenek |
: |
700.035,11 |
BAŞKAN– (A)
cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Denizcilik
Müsteşarlığı 2008 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul
edilmiştir.
Sivil Havacılık
Genel Müdürlüğü 2010 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Bölümleri
okutuyorum:
40.49-
SİVİL HAVACILIK GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
1.–
Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü 2010 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
A – C E T V E L İ
KODU Açıklama
(TL)
01 Genel
Kamu Hizmetleri 2.423.000
BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
03 Kamu
Düzeni ve Güvenlik Hizmetleri 400.000
BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
04 Ekonomik
İşler ve Hizmetler 13.187.000
BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
TOPLAM 16.010.000
BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
(B) cetvelini okutuyorum:
B – C E T V E L İ
KOD Açıklama
(TL)
03 Teşebbüs
ve Mülkiyet Gelirleri 50.890.000
BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
05 Diğer
Gelirler 10.010.000
BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
TOPLAM 60.900.000
BAŞKAN– Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Sivil Havacılık
Genel Müdürlüğü 2010 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul
edilmiştir.
Sivil Havacılık
Genel Müdürlüğü 2008 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
2.–
Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü 2008 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN– (A)
cetvelinin genel toplamını okutuyorum:
A – C E T V E L İ
|
|
(YTL) |
|
|
|
- Genel Ödenek Toplamı |
: |
16.205.000,00 |
- Toplam Harcama |
: |
6.840.722,51 |
- İptal Edilen Ödenek |
: |
9.364.277,49 |
BAŞKAN– (A) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
(B) cetvelinin genel toplamını okutuyorum:
B – C E T V E L İ
|
|
(YTL) |
|
|
|
- Bütçe tahmini |
: |
20.371.000,00 |
- Yılı tahsilatı |
: |
42.417.846,28 |
BAŞKAN– (B) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir
Sivil Havacılık
Genel Müdürlüğü 2008 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul
edilmiştir
Maliye Bakanlığı
2010 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Bölümleri
okutuyorum:
12 - MALİYE BAKANLIĞI
1.– Maliye Bakanlığı 2010 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
A – C E T V E L İ
KODU Açıklama
(TL)
01 Genel
Kamu Hizmetleri 35.633.508.400
BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
02 Savunma
Hizmetleri 532.100
BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
03 Kamu
Düzeni ve Güvenlik Hizmetleri 72.942.200
BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
06 İskân ve
Toplum Refahı Hizmetleri 2.026.000.000
BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
09 Eğitim
Hizmetleri 2.742.300
BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir
10 Sosyal
Güvenlik ve Sosyal Yardım Hizmetleri 22.023.320.000
BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
TOPLAM 59.759.045.000
BAŞKAN– Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Maliye Bakanlığı
2010 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Maliye Bakanlığı
2008 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2.– Maliye Bakanlığı 2008 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN– (A)
cetvelinin genel toplamını okutuyorum:
A – C E T V E L İ
|
|
(YTL) |
|
|
|
- Genel Ödenek
Toplamı |
: |
40.193.504.834,77 |
- Toplam
Harcama |
: |
39.455.972.551,86 |
- Ödenek Dışı
Harcama |
: |
22.819.351,99 |
- İptal Edilen
Ödenek |
: |
760.351.634,90 |
BAŞKAN– (A)
cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Maliye Bakanlığı
2008 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Gelir İdaresi
Başkanlığı 2010 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Bölümleri
okutuyorum:
12.76 – GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI
1.– Gelir İdaresi Başkanlığı 2010 Yılı Merkezi Yönetim
Bütçesi
A – C E T V E L İ
KODU Açıklama
(TL)
01 Genel
Kamu Hizmetleri 1.567.924.000
BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
03 Kamu Düzeni ve
Güvenlik Hizmetleri 1.000.000
BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
TOPLAM 1.568.924.000
BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Gelir İdaresi Başkanlığı 2010 yılı merkezî yönetim bütçesinin
bölümleri kabul edilmiştir.
Gelir İdaresi
Başkanlığı 2008 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2.– Gelir İdaresi Başkanlığı 2008 Yılı Merkezi Yönetim
Kesin Hesabı
BAŞKAN – (A)
cetvelinin genel toplamını okutuyorum:
A – C E T V E L İ
|
|
(YTL) |
|
|
|
- Genel Ödenek
Toplamı |
: |
1.432.468.122,00 |
- Toplam
Harcama |
: |
1.420.975.385,76 |
- Ödenek Dışı
Harcama |
: |
31.383.185,77 |
- İptal Edilen
Ödenek |
: |
42.875.922,01 |
BAŞKAN – (A)
cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Gelir İdaresi
Başkanlığı 2008 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul
edilmiştir.
Özelleştirme
İdaresi Başkanlığı 2010 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Bölümleri
okutuyorum:
40.35 – ÖZELLEŞTİRME İDARESİ BAŞKANLIĞI
1.– Özelleştirme İdaresi Başkanlığı 2010 Yılı Merkezi
Yönetim Bütçesi
A – C E T V E L İ
KODU Açıklama
(TL)
01 Genel
Kamu Hizmetleri 8.559.700
BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
04 Ekonomik
İşler ve Hizmetler 8.856.300
BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
TOPLAM 17.416.000
BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
(B) cetvelini okutuyorum:
B – C E T V E L İ
KODU Açıklama
(TL)
03 Teşebbüs
ve Mülkiyet Gelirleri 327.000
BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
05 Diğer
Gelirler 17.079.000
BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
06 Sermaye
Gelirleri 10.000
BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
TOPLAM 17.416.000
BAŞKAN – Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Özelleştirme
İdaresi Başkanlığının 2010 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul
edilmiştir.
Özelleştirme
İdaresi Başkanlığının 2008 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
2.– Özelleştirme İdaresi Başkanlığının 2008 Yılı Merkezi
Yönetim Kesin Hesabı
BAŞKAN – (A)
cetvelinin genel toplamını okutuyorum:
A – C E T V E L İ
|
|
(YTL) |
|
|
|
- Genel Ödenek
Toplamı |
: |
18.162.250,00 |
- Toplam
Harcama |
: |
15.724.641,32 |
- İptal Edilen
Ödenek |
: |
2.437.608,68 |
BAŞKAN – (A) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
(B) cetvelinin genel toplamını okutuyorum:
B – C E T V E L İ
|
|
(YTL) |
|
|
|
- Bütçe tahmini |
: |
17.079.000,00 |
- Yılı tahsilatı |
: |
18.724.606,62 |
BAŞKAN – (B)
cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Özelleştirme
İdaresi Başkanlığının 2008 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul
edilmiştir.
Kamu İhale Kurumu
2010 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Bölümleri
okutuyorum:
42.06 – KAMU İHALE KURUMU
1.– Kamu İhale Kurumu 2010 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
A – C E T V E L İ
KODU Açıklama
(TL)
01 Genel
Kamu Hizmetleri 11.492.700
BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
04 Ekonomik
İşler ve Hizmetler 60.507.300
BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
TOPLAM 72.000.000
BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
(B) cetvelini okutuyorum:
B – C E T V E L İ
KODU Açıklama
(TL)
03 Teşebbüs
ve Mülkiyet Gelirleri 48.382.000
BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
05 Diğer
Gelirler 23.618.000
BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
TOPLAM 72.000.000
BAŞKAN – Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Kamu İhale Kurumu
2010 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.
Kamu İhale Kurumu
2008 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2.– Kamu İhale Kurumu 2008 Yılı Merkezi Yönetim Kesin
Hesabı
BAŞKAN– (A)
cetvelinin genel toplamını okutuyorum:
A – C E T V E L İ
|
|
(YTL) |
|
|
|
- Genel Ödenek
Toplamı |
: |
95.123.000,00 |
- Toplam
Harcama |
: |
83.011.806,03 |
- İptal Edilen
Ödenek |
: |
12.111.193,97 |
BAŞKAN– (A) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
(B) cetvelinin genel toplamını okutuyorum:
B – C E T V E L İ
|
|
(YTL) |
|
|
|
- Bütçe tahmini |
: |
69.123.000,00 |
- Yılı tahsilatı |
: |
71.060.791,42 |
BAŞKAN– (B) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir
Kamu İhale Kurumu
2008 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul edilmiştir.
Böylece,
Ulaştırma Bakanlığı, Karayolları Genel Müdürlüğü, Bilgi Teknolojileri ve
İletişim Kurumu, Denizcilik Müsteşarlığı, Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü,
Maliye Bakanlığı, Gelir İdaresi Başkanlığı, Özelleştirme İdaresi Başkanlığı ve
Kamu İhale Kurumunun 2010 yılı merkezî yönetim bütçeleri ve 2008 yılı merkezî
yönetim kesin hesapları kabul edilmiştir.
Sayın
milletvekilleri, on üçüncü turdaki görüşmelerin tamamlanmasıyla birlikte 2010
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2008 Yılı Merkezi Yönetim Kesin
Hesap Kanunu Tasarısı’nın 1’inci maddeleri kapsamına giren Bakanlık ve ilgili
kuruluşların bütçeleri ve kesin hesapları ile gelir ve finansman ile ilgili
2’nci maddenin görüşmeleri tamamlanmış bulunmaktadır.
Şimdi de program
uyarınca, 2010 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2008 Yılı Merkezi
Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın maddelerini görüşüp oylamalarını
yapacağız.
Şimdi, 2010 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı’nın gider bütçesiyle ilgili 1’inci
maddesini tekrar okuttuktan sonra oylarınıza sunacağım:
2010 YILI MERKEZİ YÖNETİM BÜTÇE KANUNU TASARISI
BİRİNCİ KISIM
Genel Hükümler
BİRİNCİ BÖLÜM
Gider, Gelir,
Finansman ve Denge
Gider
MADDE 1 – (1) Bu
Kanuna bağlı (A) işaretli cetvellerde gösterildiği üzere, 10/12/2003
tarihli ve 5018
sayılı Kamu Malî
Yönetimi ve Kontrol Kanununa ekli;
a) (I) sayılı
cetvelde yer alan genel bütçe kapsamındaki kamu idarelerine 281.907.405.110
Türk Lirası,
b) (II) sayılı
cetvelde yer alan özel bütçeli idarelere 17.799.895.100 Türk Lirası,
c) (III) sayılı
cetvelde yer alan düzenleyici ve denetleyici kurumlara 1.949.287.082 Türk
Lirası,
ödenek verilmiştir.
BAŞKAN – 1’inci
maddeyi daha evvel kabul edilmiş bulunan cetvelleriyle birlikte oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Gelir bütçesine
ilişkin 2’nci maddeyi tekrar okutuyorum:
Gelir ve
finansman
MADDE 2 – (1)
Gelirler:
Bu Kanuna bağlı
(B) işaretli cetvellerde gösterildiği üzere, 5018 sayılı Kanuna ekli;
a) (I) sayılı
cetvelde yer alan genel bütçenin gelirleri 231.235.584.000 Türk Lirası,
b) (II) sayılı
cetvelde yer alan özel bütçeli idarelerin gelirleri 4.898.274.700 Türk Lirası
öz gelir, 13.386.485.400 Türk Lirası Hazine yardımı olmak üzere toplam
18.284.760.100 Türk Lirası,
c) (III) sayılı
cetvelde yer alan düzenleyici ve denetleyici kurumların gelirleri 1.949.287.082
Türk Lirası,
olarak tahmin edilmiştir.
(2) Finansman:
Bu Kanuna bağlı
(F) işaretli cetvellerde gösterildiği üzere, 5018 sayılı Kanuna ekli (II)
sayılı cetvelde yer alan özel bütçeli idarelerin net finansmanı 134.598.000
Türk Lirası olarak tahmin edilmiştir.
BAŞKAN – 2’nci
maddeye bağlı (B) cetvelinin bölümlerini
okutup ayrı ayrı oylarınıza sunacağım:
B - C E T V E L İ
2010
YILI BÜTÇE
KODLAR AÇIKLAMA GELİRLERİ
(TL)
01 Vergi
Gelirleri 212.555.871.000
BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
03 Teşebbüs
ve Mülkiyet Gelirleri 6.789.078.000
BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
04 Alınan
Bağış ve Yardımlar ile Özel Gelirler 965.983.000
BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
05 Diğer
Gelirler 19.712.421.000
BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
06 Sermaye
Gelirleri 10.653.770.000
BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
08 Alacaklardan
Tahsilat 438.194.000
BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
TOPLAM
BÜTÇE GELİRLERİ 251.115.317.000
BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
09 Red ve İadeler ( - ) 19.879.733.000
BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
NET
BÜTÇE GELİRİ 231.235.584.000
BAŞKAN – Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2’nci maddeyi
kabul edilen ekli cetveliyle birlikte oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Sayın
milletvekilleri, programımız gereğince bugünkü görüşmeler tamamlanmıştır ama
şimdi bir Danışma Kurulu önerisi vardır, okutuyorum:
V.- ÖNERİLER
A) Danışma Kurulu Önerileri
1.- Genel Kurul çalışma saatleri ile bütçe programının
yeniden düzenlenerek 25/12/2009 Cuma günkü birleşimde
tümü üzerindeki son görüşmelerin ve açık oylamaların tamamlanmasına kadar
çalışmalara devam edilmesine ilişkin Danışma Kurulu önerisi
Danışma Kurulu Önerisi
21.12.2009
Danışma Kurulunun
yaptığı toplantıda, aşağıdaki önerilerin Genel Kurulun onayına sunulması uygun
görülmüştür.
|
|
|
Mehmet Ali Şahin |
|
|
|
Türkiye Büyük Millet Meclisi |
|
|
|
Başkanı |
|
Mustafa Elitaş |
Kemal Kılıçdaroğlu |
Mehmet Şandır |
|
Adalet ve Kalkınma Partisi |
Cumhuriyet Halk Partisi |
Milliyetçi Hareket Partisi |
|
Grup Başkan Vekili |
Grup Başkan Vekili |
Grup Başkan Vekili |
Öneriler:
Genel Kurulun; 22.12.2009 Salı günü 442 Sıra Sayılı 2010 Yılı
Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının 15 inci maddesine kadar, 23.12.2009
Çarşamba günü 25 inci maddesine kadar, 24.12.2009 Perşembe günü 2010 Yılı
Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2008 Yılı Merkezi Yönetim Kesinhesap Kanunu Tasarısının oylanmamış maddelerinin
oylanmasının bitimine kadar çalışmalara devam edilmesi, 2010 Yılı Merkezi
Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının ve 2008 Yılı Merkezi Yönetim Kesinhesap Kanunu Tasarısının 26.12.2009 Cumartesi günü
yapılacak olan tümü üzerinde son görüşmelere 25.12.2009 Cuma günü saat 13.30’da
başlanılması ve bu birleşimde görüşmelerin ve açık oylamaların tamamlanmasına
kadar çalışmalara devam edilmesi önerilmiştir.
BAŞKAN – Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Sayın
milletvekilleri, programa göre 2010 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısı’nın oylanmamış maddelerinin görüşmelerini ve oylamalarını yapmak için,
22 Aralık 2009 Salı günü saat 11.00’de toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati: 21.02