DÖNEM: 23 CİLT: 54 YASAMA YILI: 4
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
30’uncu
Birleşim
11 Aralık 2009 Cuma
(Bu Tutanak
Dergisi’nde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge
ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı
sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İ Ç İ N D E K İ L E R
I. -
GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II. - GELEN KÂĞITLAR
III.
- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- TBMM Başkanı
Vekili Sadık Yakut’un, Bursa’nın Mustafakemalpaşa ilçesi yakınlarındaki kömür
ocağında metan gazı sıkışması nedeniyle meydana gelen grizu patlaması sonucunda
toprak altında kalarak hayatını kaybeden 19 işçiye Allah’tan rahmet, ailelerine
sabır ve metanet, milletimize başsağlığı dileyen konuşması
2.- TBMM Başkan
Vekili Şükran Güldal Mumcu’nun, Bursa
Mustafakemalpaşa ilçesindeki bir maden ocağında yaşanan grizu patlamasında
hayatını kaybedenlere Allah’tan rahmet, yakınlarına başsağlığı dileyen
konuşması
IV.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Gümüşhane
Milletvekili Yahya Doğan’ın, Tutum, Yatırım ve Yerli Malları Haftası’na ilişkin
gündem dışı konuşması
2.- Iğdır
Milletvekili Ali Güner’in, Azerbaycan Cumhuriyeti
Devlet Başkanı merhum Haydar Aliyev’in ölüm yıl
dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması
3.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün, Bursa ili
Mustafakemalpaşa ilçesi Devecikonağı köyündeki maden
ocağında meydana gelen grizu patlamasına ilişkin gündem dışı konuşması
V.-
AÇIKLAMALAR
1.- Samsun
Milletvekili Suat Kılıç’ın, Bursa Mustafakemalpaşa ilçesindeki bir maden
ocağında yaşanan grizu patlamasına ilişkin açıklaması
2.- Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır’ın, Bursa Mustafakemalpaşa
ilçesindeki bir maden ocağında yaşanan grizu patlamasına ilişkin açıklaması
3.- Giresun
Milletvekili Murat Özkan’ın, Ankara Milletvekili Ahmet İyimaya’nın,
vekâlet konusundaki yorumlarının yanlış olduğuna ilişkin açıklaması
VI.-
USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER
1.- TBMM Başkanı
Vekili Sadık Yakut’un Cumhurbaşkanlığına vekâlet etmesi nedeniyle Genel Kurulu
yönetip yönetemeyeceği hakkında
VII.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- İstanbul
Milletvekili Esfender Korkmaz ve 25 milletvekilinin,
KEY ödemelerinde yaşanan sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/492)
2.- Yalova
Milletvekili Muharrem İnce ve 31 milletvekilinin, yükseköğ-renim
öğrencilerinin barınma sorununun araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/493)
3.- Aksaray
Milletvekili Osman Ertuğrul ve 20 milletvekilinin, belediyelerin sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/494)
B) Tezkereler
1.- Kenya Millet
Meclisi Dış İlişkiler ve Savunma Komitesi ile Çek Cumhuriyeti Senatosu
Dışişleri Savunma ve Güvenlik Komisyonu heyetlerinin ülkemizi ziyaret etmesinin
uygun bulunduğuna ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/1026)
VIII.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYON-LARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Türk Ticaret
Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/324) (S. Sayısı: 96)
2.- Türk Borçlar
Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/499) (S. Sayısı: 321)
3.- Çek Kanunu
Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/710) (S. Sayısı: 445)
IX.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Samsun
Milletvekili Suat Kılıç’ın, Aydın Milletvekili Ali Uzunırmak’ın,
grubuna sataşması nedeniyle konuşması
2.- Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır’ın, Samsun Milletvekili
Suat Kılıç’ın, grubuna sataşması nedeniyle konuşması
3.- Samsun
Milletvekili Suat Kılıç’ın, Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in, grubuna
sataşması nedeniyle konuşması
X.-
YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- İzmir
Milletvekili Selçuk Ayhan’ın, bazı eğitim materyallerindeki hatalara ilişkin
sorusu ve Millî
Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu’nun cevabı (7/10105)
2.- Adana
Milletvekili Nevingaye Erbatur’un,
bilimsel ilerlemenin sağlanmasına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Mehmet
Aydın’ın cevabı (7/10143)
3.- Batman
Milletvekili Ayla Akat Ata’nın, Doğu ve Güneydoğu
Anadolu’daki orman yangınlarına ve askerî faaliyetlerin çevreye etkilerine
ilişkin Başbakandan sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu’nun
cevabı (7/10327)
4.- Çanakkale
Milletvekili Ahmet Küçük’ün, Çanakkale’deki baraj,
gölet ve sulama inşaatlarına ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel
Eroğlu’nun cevabı (7/10430)
5.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, hemşire istihdamına ilişkin sorusu ve
Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı (7/10470)
6.- İstanbul
Milletvekili Süleyman Yağız’ın, Kemerburgaz kömür havzalarının kiralanmasına
ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu’nun
cevabı (7/10543)
7.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, Simav-Örenli sulama
barajına ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu’nun
cevabı (7/10545)
8.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bazı illerdeki doğal gaz
çalışmaları ile odun ve kömür fiyatlarına ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı
Beşir Atalay’ın cevabı (7/10576)
9.- Diyarbakır
Milletvekili Akın Birdal’ın, Diyarbakır’da 2022
sayılı Kanun kapsamındaki maaşı kesilenlere ilişkin Başbakandan sorusu ve
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçer’in
cevabı (7/10720)
10.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğru’nun, Almus’taki bir gölet yapımına ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman
Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı (7/10735)
11.- Antalya
Milletvekili Hüsnü Çöllü’nün, Saros
Körfezi’nin korunmasına ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı (7/10866)
12.- Kırklareli
Milletvekili Turgut Dibek’in, silikozis hastalığı
mağduru olan işçilerin sosyal güvenceden yararlanmalarına ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanı Ömer Dinçer’in cevabı (7/10997)
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu
saat 13.00’te açılarak beş oturum yaptı.
Amasya
Milletvekili Hüseyin Ünsal, şeker fabrikalarının özelleştirilmesi ve şekerde
kotaların düşürülmesine ilişkin gündem dışı bir konuşma yaptı.
Kırklareli
Milletvekili Ahmet Gökhan Sarıçam’ın,
Diyarbakır
Milletvekili Akın Birdal’ın,
Birleşmiş
Milletler Genel Kurulunca İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin kabulünün
61’inci yıl dönümü ve 10 Aralık Dünya İnsan Hakları Günü’ne ilişkin gündem dışı
konuşmalarına Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç
cevap verdi.
İstanbul
Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaş, İnsan Hakları
Evrensel Bildirgesi’nin kabulünün 61’inci yıl dönümüne ilişkin bir açıklamada
bulundu.
Gaziantep
Milletvekili Hasan Özdemir ve 22 milletvekilinin, emniyet teşkilatı
mensuplarının çalışma şartlarında ve özlük haklarındaki sorunların (10/489),
Adana
Milletvekili Hulusi Güvel ve 19 milletvekilinin,
mülteci ve kaçak göçmenler sorununun (10/490),
Kırklareli
Milletvekili Turgut Dibek ve 22 milletvekilinin, ÖSYM’nin sorunlarının
(10/491),
Araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla birer Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergeleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin gündemdeki
yerlerini alacağı ve ön görüşmelerinin, sırası geldiğinde yapılacağı açıklandı.
Gaziantep
Milletvekili Hasan Özdemir’in (6/1571, 6/1573) esas numaralı sözlü sorularını
geri aldığına ilişkin önergesi okundu; sözlü soruların geri verildiği
bildirildi.
Gündemin “Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının:
1’inci sırasında
bulunan ve İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında değerlendirilerek temel kanun
olarak bölümler hâlinde görüşülmesi kabul edilen, Türk Ticaret Kanunu Tasarısı
ve Adalet Komisyonu Raporu’nun (1/324) (S. Sayısı: 96),
2’nci sırasında
bulunan ve İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında değerlendirilerek temel kanun
olarak bölümler hâlinde görüşülmesi kabul edilen, Türk Borçlar Kanunu Tasarısı
ve Adalet Komisyonu Raporu’nun (1/499) (S. Sayısı: 321),
Görüşmeleri,
komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından ertelendi.
3’üncü sırasında
bulunan, Çek Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu’nun (1/710) (S. Sayısı: 445) 3’üncü maddesine
kadar kabul edildi, 3’üncü maddesi üzerinde bir süre görüşüldü. İstem üzerine
elektronik cihazla yapılan yoklamalarda toplantı yeter sayısı bulunamadı.
Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürk, Samsun Milletvekili
Ahmet Yeni’nin, şahsına,
Mersin
Milletvekili İsa Gök, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın, şahsına,
İzmir
Milletvekili Oktay Vural, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın, şahsına,
Sataşması
nedeniyle birer konuşma yaptılar.
445 S. Sayılı
Kanun Tasarısı’nın 3’üncü maddesinin görüşmeleri sırasında istem üzerine
elektronik cihazla yapılan yoklamalarda toplantı yeter sayısı bulunamadığından,
alınan karar gereğince, 11 Aralık 2009 Cuma günü saat 14.00’te toplanmak üzere
birleşime 21.51’de son verildi.
|
|
Sadık YAKUT |
|
|
|
Başkan Vekili |
|
|
Gülşen ORHAN |
|
Bayram ÖZÇELİK |
|
Van |
|
Burdur |
|
Kâtip Üye |
|
Kâtip Üye |
|
|
Fatih METİN |
|
|
|
Bolu |
|
|
|
Kâtip Üye |
|
No.: 41
II.- GELEN KÂĞITLAR
11 Aralık 2009 Cuma
Rapor
1.- Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş ve Ankara Milletvekili Reha Denemeç’in;
Serbest Bölgeler Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Plan
ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/541) (S. Sayısı: 446) (Dağıtma tarihi: 11.12.2009)
(GÜNDEME)
Meclis Araştırması Önergeleri
1.- İstanbul
Milletvekili Esfender Korkmaz ve 25 Milletvekilinin,
KEY ödemelerinde yaşanan sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/492) (Başkanlığa geliş tarihi: 5.11.2009)
2.- Yalova
Milletvekili Muharrem İnce ve 31 Milletvekilinin, yükseköğrenim öğrencilerinin
barınma sorununun araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/493) (Başkanlığa geliş
tarihi: 5.11.2009)
3.- Aksaray
Milletvekili Osman Ertuğrul ve 20 Milletvekilinin, belediyelerin sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98
inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/494) (Başkanlığa geliş tarihi: 6.11.2009)
11 Aralık 2009 Cuma
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.10
BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Gülşen ORHAN (Van),
Fatih METİN (Bolu)
BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 30’uncu Birleşimini
açıyorum.
Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere geçiyoruz.
III.- OTURUM BAŞKANLARININ
KONUŞMALARI
1.- TBMM Başkanı Vekili Sadık
Yakut’un, Bursa’nın Mustafakemalpaşa ilçesi yakınlarındaki kömür ocağında metan
gazı sıkışması nedeniyle meydana gelen grizu patlaması sonucunda toprak altında
kalarak hayatını kaybeden 19 işçiye Allah’tan rahmet, ailelerine sabır ve
metanet, milletimize başsağlığı dileyen konuşması
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, dün 19.30 sıralarında Bursa’nın
Mustafakemalpaşa ilçesi yakınlarındaki kömür ocağında metan gazı sıkışması
nedeniyle meydana gelen grizu patlaması sonucunda toprak altında kalarak
hayatını kaybeden 19 işçimize Allah’tan rahmet diliyorum. Hakk’ın rahmetine kavuşan
işçilerimizin kederli ailelerine sabır ve metanet tavsiye ediyor, acılarını
yürekten paylaşıyor, milletimize başsağlığı diliyorum.
Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz
vereceğim.
Gündem dışı ilk söz Tutum, Yatırım ve Türk Malları Haftası
münasebetiyle söz isteyen Gümüşhane Milletvekili Yahya Doğan’a aittir.
Buyurun Sayın Doğan. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Gümüşhane Milletvekili Yahya
Doğan’ın, Tutum, Yatırım ve Yerli Malları Haftası’na ilişkin gündem dışı
konuşması
YAHYA DOĞAN (Gümüşhane) – Sayın Başkan, saygıdeğer
milletvekilleri; ülkemizde 12-18 Aralık tarihleri arasında kutlanan Tutum,
Yatırım ve Yerli Malları Haftası münasebetiyle söz almış bulunuyorum. Yüce
heyetinizi saygıyla selamlarım.
Konuya geçmeden önce son günlerde ülkemizde yaşanan bazı olaylarla
ilgili olarak görüşlerimi arz etmek istiyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; dışarıdan aldığı destekle
terör örgütü yıllardır huzurumuzu bozmakta, birlik ve beraberliğimizi
dinamitlemeye çalışmaktadır. Son günlerde yaşanan terör olayları ve Tokat’taki
hain saldırı bu oyunların bir parçasıdır. Çok şükür milletimiz şimdiye kadar bu
oyunlara gelmedi ve asla gelmeyecektir. Milletimizin içerisine kin ve nifak
sokmak isteyenler emellerine ulaşamayacak, hüsrana uğrayacak ve hak ettikleri
cezayı göreceklerdir. Türkiye bir yandan terörle mücadelesini sürdürürken,
diğer taraftan da demokrasi içerisinde kalkınmasını hızla gerçekleştirecektir.
Hayatlarının baharında canlarını vatan için veren şehitlerimize Cenabıhak’tan
rahmet dilerken ailelerine ve milletimize de başsağlığı dilerim ve teröristleri
de lanetliyorum.
Keza Bursa Mustafakemalpaşa’da kömür ocağında ekmek parasını
kazanmak için çalışırken elim bir kaza sonucu şehit olan işçi kardeşlerimize de
Cenabıallah’tan rahmet, kederli ailelerine de
başsağlığı diliyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bazılarımıza biraz nostaljik şekilde çocukluğumuzun Yerli Mallar ve Tutum
Haftası’nı hatırlatsa da, hâlâ ülkemiz için tutum ve yatırım mallarının
kullanılması önemlidir. Bir ülkenin kalkınabilmesi yapılacak olan verimli
yatırımlarla mümkündür. Yatırımlar için ise en sağlam ve önemli kaynak
tasarruflardır. Tasarruf ise israftan kaçınmakla mümkün olur. Birey olarak,
toplum olarak ve gerekse devlet olarak israftan kaçınmak ve tutumlu olmak
zorundayız. Tutumluluk asla cimrilik değildir. Tutumluluk bizi israf hastalığından
koruyan bir panzehirdir. Maalesef ülke olarak israfın önlenmesi hususunda
yeterince başarılı olduğumuz söylenemez.
Bugün hemen her alanda dünyayla rekabet hâlinde olan bir ekonomiye
sahibiz. Birçok sanayi ürünümüz kalite ve fiyat itibarıyla dünya standartlarının
üzerindedir; tekstil, cam, otomotiv, beyaz eşya ve elektronikte olduğu gibi.
Yerli sanayimiz, Türk mühendis ve işçisinin ürettiği bu ürünlerin kıymetini
bilmeli ve ürün alırken bunları tercih etmeliyiz. Uzak Doğu’dan gelen ve ucuz
olduğunu sandığımız kalitesiz mallar aslında daha pahalıya gelmektedir. Türk
malını kullanmak demek, Türk işçisine, mühendisine iş, sanayicisine destek
vermek demektir. Bu aynı zamanda vatanperverliğin de bir gereğidir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tasarruf öncelikle israfı
önlemekle başlar. İsraf, gereksiz yere para, zaman ve emek harcanmasıdır.
Savurganlık, tutumsuzluk manasına gelir. İsraf sefahatle gelir, sefaletle
sonuçlanır. Bunun için her alanda israftan kaçınmalı, tasarruflu olmayı
kendimize ilke edinmeliyiz. Kaynak israfı kalkınmanın önündeki en büyük
engeldir ve israf sosyal bir yaradır ve bunun da bir an önce gerekli
tedbirlerle tedavi edilmesi gerekir. Gerek bireysel israf gerekse kamudaki
israfın mutlaka önüne geçmek zorundayız.
Dünyamız kaynakların sonsuz olduğu bir yer değildir. Basit bir
örnek vermek gerekirse, son yıllarda küresel ısınmayla birlikte su konusunda
baş gösteren sıkıntı ve bu çevredeki çalışmalar, medyada yer alan yayınlar
konunun önemini ortaya koymuştur ve insanlarımızın bu konuya bakışı
değişmiştir. Bu, tüm kaynaklar için de geçerli bir örnektir. Sonsuz görülen
kaynaklar bile sınırlıdır ve gerektiği gibi kullanılmalıdır. Yüce Kitabımız Kur’an-ı Kerim “Yiyiniz içiniz fakat israf etmeyiniz, çünkü
Allah israf edenleri sevmez.” buyurmaktadır. Bu, şüphesiz tüm insanlar için çok
açık bir ölçüdür. Yine “Kim emanete hıyanet ederse kıyamet günü hıyanet ettiği
şeyle birlikte gelir, sonra da hiçbir haksızlığa el uzatılmaksızın…”
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Doğan, lütfen tamamlayınız.
YAHYA DOĞAN (Devamla) – “…herkese kazandığının karşılığı tamamıyla
ödenir.” ayetiyle kamu mallarını kullanırken çok daha dikkatli olmamız
gerektiğini bize hatırlatır. Kamu malında herkesin hakkı vardır ve bunları
kullanırken çok özen gösterilmesi gerekir. Bu, kul hakkına girer ki Allah hiç
birimizi bunun hesabını vermek zorunda bırakmasın.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; maalesef ülkemizde kamu
sektöründe de gerektiği kadar tasarruf yapıldığını söylemek mümkün değildir. Kamudaki
yöneticilerin kendi kuruluşları içerisinde hizmeti aksatmayacak, aksine
verimliliği artıracak, israfın önüne geçecek, tasarruf yapılmasını sağlayacak
önlemlere azami dikkati göstermesi gerekir.
Bu duygu ve düşüncelerle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Doğan.
Gündem dışı ikinci söz, Azerbaycan Cumhuriyeti Devlet Başkanı
Haydar Aliyev’in ölüm yıl dönümü münasebetiyle söz
isteyen Iğdır Milletvekili Ali Güner’e aittir.
Buyurun Sayın Güner. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
2.- Iğdır Milletvekili Ali Güner’in, Azerbaycan Cumhuriyeti Devlet Başkanı merhum
Haydar Aliyev’in ölüm yıl dönümüne ilişkin gündem
dışı konuşması
ALİ GÜNER (Iğdır) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Azerbaycan Cumhuriyeti’nin umum millî lideri, Türk dünyasının büyük dostu,
değerli devlet adamı eski Cumhurbaşkanı merhum Haydar Aliyev’in
ebediyete intikalinin 6’ncı yıl dönümü münasebetiyle söz almış bulunuyorum. Bu
vesileyle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Konuşmama başlamadan önce, Bursa’da Mustafakemalpaşa’da göçük
altında kalan işçilerimize Allah’tan rahmet, kederli ailelerine başsağlığı
diliyorum.
Değerli arkadaşlar, merhum Haydar Aliyev
12 Aralık 2003 tarihinde vefat etmiştir fakat malumunuz olduğu üzere yarın
Meclis çalışması olmadığı için bu konuşmayı bugün yapmak mecburiyetinde kaldım.
Haydar Aliyev, siyasi yaşamı boyunca
yaptıklarıyla tüm dünyanın hafızasında yer almıştır. Merhum Aliyev’i
yakinen tanıyan biri olmam nedeniyle onun yokluğunu derinden hissedenlerden bir
tanesiyim. Haydar Aliyev, 10 Mayıs 1923’te Nahcivan’da dünyaya geldi. 1944’ten sonra Sovyet Sosyalist
Cumhuriyetler Birliği’nde Devlet Güvenlik Komitesinde çalıştı, 1967-69 arası
Komite Başkanı oldu. Komite içerisinde bu göreve gelen, rütbesi generalliğe
yükselen ilk Azeri Türkü’dür. Haziran 1969’da Azerbaycan Komünist Partisi
Merkez Komitesi Birinci Sekreteri seçilerek cumhuriyetin yönetimini üstlendi,
1980’e kadar bu görevde kaldı. 1982’ye kadar Sovyetler Birliği Merkez Komitesi
ve Politbüro üyeliğine seçilen Haydar Aliyev, Sovyetler Bakanlar Kurulu Başkanı Birinci
Yardımcısı görevine atandı ve Sovyetler Birliği yöneticilerinden biri oldu.
Azerbaycan ve Nahcivan’a yapılan yatırımlar bu
dönemde gerçekleştirilmiştir.
20 Ocak 1990’da Azeri ayaklanması sonucu Sovyetler’in
yaptığı ölçüsüz müdahaleyi kınadı ve suçluların cezalandırılmasını istedi. Bu
isteği yerine getirilemeyince partiden istifa etti. 1991-1993 yılları arasında Nahcivan Otonom Cumhuriyeti’ne Meclis Başkanı oldu. 1993
yılında Azerbaycan iç savaşın eşiğindeyken, ülkeyi düzene koyması için Bakü’ye
resmî olarak davet edildi. 3 Ekim 1993’te yapılan genel seçimler sonunda
Cumhurbaşkanı seçildi.
Azerbaycan, bağımsız olduktan sonra içine düştüğü ekonomik ve
politik problemleri Haydar Aliyev’in önderliğinde
aşmayı başardı. 1994 yılında “yüzyılın anlaşması” olarak bilinen petrol
anlaşmasıyla birlikte Azerbaycan ekonomisi yükselişe geçti. On beş farklı
ülkeden otuz üç firma ile 60 milyar dolarlık petrol anlaşması imzalanmış ve
ülke içerisindeki yabancı yatırımlar 4 milyar dolara yaklaşmıştır. Uygulanan
tutarlı ekonomik politikayla birlikte Azerbaycan yüzde 10’luk bir büyüme
oranına ulaştı.
Haydar Aliyev, sadece ekonomi
politikalarıyla değil takip ettiği barışçı politikalarla dünya siyasetinde
dikkatleri üzerine çekiyordu. Topraklarının yüzde 20’si işgal altında olmasına
rağmen, o bu sorunu barışçıl bir şekilde çözmeye çalışıyordu. Takip ettiği bu
barışçıl politikayla hem ülkesini hem de Kafkasya’yı yaşanması muhtemel bir
faciadan uzak tuttu.
Kendisi, yaşamı boyunca Azerbaycan’ın ekonomik yapısını
güçlendirmek ve vatandaşların yaşam şartlarını yükseltmek için mücadele etti.
Demokrasiyi çok önemsiyor ve “Yolumuz demokrasi yoludur.” diyordu. Ruhu şad
olsun.
Kendisi, Azerbaycan’ın rotasını en iyi şekilde belirledikleri gibi
Türkiye ve Azerbaycan arasındaki ilişkileri de en veciz şekilde
belirtmişlerdir, “Bizler tek millet iki devletiz.” demişlerdir. Bu iki ülkenin
arasındaki ilişkiler bu söylem çerçevesinde hâlen devam etmektedir.
Azerbaycan bağımsız olduğunda Azerbaycan’ı ilk tanıyan ülke
Türkiye olmuştur. Bununla beraber, ülkemiz, Azerbaycan’ın çıkarlarını kendi
çıkarları olarak bilmiş ve bağımsızlığının ilk yıllarında maddi ve manevi her
konuda yardımda bulunmuştur. Haydar Aliyev de birçok
alanda ülkemizin yanında yer almıştır. Haydar Aliyev
yapacağımız uluslararası projelerde “Türkiye yoksa biz de yokuz.”
diyordu. Bunun en iyi örneğini 1994 yılında imzalanan, “yılın anlaşması” olarak
bilinen petrol anlaşması teşkil ediyordu. Anlaşmanın ilk şeklinde Türkiye’nin
payı yüzde 1,75 idi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Güner, lütfen
tamamlayınız.
ALİ GÜNER (Devamla) – Merhum Haydar Aliyev
inisiyatifini kullanarak, Azerbaycan’ın kendi payından
yüzde 5’ini Türkiye’ye vermiş ve ülkemizin payını yüzde 6,5’a çıkarmıştır. Daha
sonra Hazar Denizi, Şah Deniz Petrol Gaz Yatağı Anlaşması’yla Türkiye’nin payı
yüzde 9’a çıkarılmıştır. Zaten kendisi bunları 06/05/1997
yılında ülkemize gelerek Genel Kurulumuzda yaptığı konuşmayla beyan etmiştir.
Sadece bu paylaşımcı davranışı bile merhum Aliyev’in
ülkemize ne denli önem verdiğinin açık bir delilidir.
Haydar Aliyev’in bıraktığı güçlü ve
demokratik Azerbaycan Sayın İlham Aliyev’in
yönetiminde bu gücünü devam ettirmektedir. O da kendi babası gibi ülkenin daha
refaha ulaşması için, daha ileriye gitmesi için elinden gelen gayreti sarf
etmektedir.
Türkiye ile Azerbaycan arasındaki ilişkiler ise en iyi şekilde
devam etmektedir. Türkiye Azerbaycan dostluğu her şeyin üzerindedir. Bu
geçmişte de böyleydi, şimdi de böyledir, bundan sonra da böyle olacaktır.
Büyük millî lider Haydar Aliyev 12
Aralık 2003 tarihinde ebediyete intikal etmiştir. Kendisini minnet ve şükranla
anıyorum. Mekânı cennet olsun.
Sözlerimi büyük şair Bahtiyar Vahapzade’nin
bir şiiriyle bitirmek istiyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Güner, lütfen…
OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Sayın Başkan, okusun, önemli bir konu.
BAŞKAN – Öyle bir uygulamamız yok.
Teşekkür ediyorum Sayın Güner.
ALİ GÜNER (Devamla) – Teşekkür ediyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN – Gündem dışı üçüncü söz, Bursa ili Mustafa Kemalpaşa
ilçesi Devecikonağı köyündeki grizu patlaması
sebebiyle söz isteyen Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk’e
aittir.
Buyurun Sayın Öztürk. (CHP sıralarından
alkışlar)
3.- Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün, Bursa ili Mustafakemalpaşa ilçesi Devecikonağı köyündeki maden ocağında meydana gelen grizu
patlamasına ilişkin gündem dışı konuşması
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Bursa Kemalpaşa ilçesi Devecikonağı beldesi
yakınlarındaki Bükköy Madencilik adlı özel bir
şirkete ait maden ocaklarında dün saat 19.30-20.00 civarında dinamit patlaması
sonucu, birikmiş metan gazının patlamasında 19 işçi yanarak ve zehirlenerek
yaşamlarını kaybetmişlerdir. Ölenlere Allah’tan rahmet diliyorum, ölenlerin
yakınlarına, tüm madencilik camiasına ve Bursa halkına Cumhuriyet Halk Partisi
olarak başsağlığı diliyoruz.
Değerli milletvekilleri, burada bir olayı da söylemek istiyorum.
Ölenlerin arkasından yönetimlerin ağıtlar yakması çok doğru bir yöntem
değildir. Bugün ülkenin Başbakanı, Cumhurbaşkanı ve Meclis Başkanı, yönetimin
en tepesindeki 3 adam hem Reşadiye’de 7 kişinin ölümü sırasında hem de
böylesine üzücü bir kazanın meydana geldiği sırada Türkiye’de yok. Sayın Bakan
olaydan yedi buçuk -sekiz saat sonra Bursa’daki ocaklara erişiyor ve Bursa
Valisi de her nedense yedi buçuk- sekiz saat sonra oraya geliyor. Cumhuriyet
Halk Partisi il ve ilçe başkanları ve milletvekilleri yedi buçuk-sekiz
sıralarında, olayın meydana geldiği andan itibaren olay yerindeler ve
Türkiye’de ilk kez Bursa Milletvekilimiz Sayın Abdullah Özer 19 kişinin
öldüğünün bilgisini veren tek kişidir.
Değerli arkadaşlarım, grizu, metan gazının hava içerisinde yüzde 2
oranından fazla artması hâlinde meydana gelen bir gazdır. Bu grizu yüzde 2’den
fazla olduğu zaman temizlenmesi gerekir, tehlike arz etmektedir. Özellikle
yüzde 5-9 arasında bir patlama meydana geliyor. Şimdi, burada, grizu,
patladığına göre demek ki kabul edilebilir sınırlar dışına çıkmış demektir. Bu
kazaların, kaza olarak adlandırılan bu olayların nedeni…
Aslında gerçekten bunlar kaza değildir. Bu kürsüde defalarca
söyledik, Türkiye’de en kolay tasarruf edilebilen yer işçi sağlığı ve iş
güvenliği konusudur. Kaza, öngörülemeyen ve dolayısıyla tedbir alınması mümkün
olmayan risklerin gerçekleşmiş hâlidir. Burada eğer öngörülebilen ve tedbir
alınması mümkün olan o riskler gerçekleşiyor ise bunu kaza olarak kabul etmek
mümkün değildir.
Değerli milletvekilleri, madencilik, doğası gereği riskleri içeren
bir kuruluştur; özellikle işçi sağlığı ve iş güvenliği konusunda tehlikeli bir
sektördür ve dolayısıyla deneyim, uzmanlık, bilgi birikimi gerektirmektedir.
Madencilik sektörünün gerektirdiği deneyim ve uzmanlık uzun yıllar hatta
nesiller boyu elde edilebilen bir birikimdir. Özellikle AKP İktidarı döneminde
bu madencilik ve kömür sektörünün redevans karşılığı özel kişilere bırakılması
ve faaliyetin etkinliği ve verimliliği sağlanacağı açısıyla bu uygulamaların
devam ettirilmesi, buradaki bilgi birikimini, tecrübeyi, deneyimi darmadağın
etmiştir. Redevans karşılığı özel sektöre devredilen işletmeler de denetimsiz
ve kuralsız işletmeler hâline gelmiştir. İşçi sağlığı ve iş güvenliği açısından
bu kürsüde defalarca söyledim, gerçekten bugün Türkiye’de ihmal edilen tek
konudur. Hatta bu konuda Meclis araştırma önergesi verdim ancak Meclis
araştırma önergesi hâlen gündeme alınmamıştır.
Değerli arkadaşlarım, burada üstünde durulması gereken önemli
konu… Madencilik sektöründe işçi sağlığı ve iş güvenliğiyle ilgili iki kuruluş,
birincisi Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, diğeri de Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanlığıdır. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı bu işçi sağlığı ve
iş güvenliğindeki denetim görevini yerine getirememektedir. Zaten özel
işletmelere terk edilen madencilik sektöründe kamu denetiminin ve kamu
etkinliğinin tamamen ortadan kalkması sonucu oluşan bir başıbozukluğu Enerji ve
Tabii Kaynaklar Bakanı ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı da denetim
yapmayınca tamamen başıbozuk hâle gelmektedir. Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığında madencilik işletmelerini denetlemekle görevli yeterli maden
mühendisi bulunmamaktadır.
Değerli arkadaşlarım, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı yazın bir
yönetmelik çıkardı işçi sağlığı ve iş güvenliği konusunda. Bu Yönetmelik’le işçi sağlığı ve iş güvenliğini önlemek mümkün
değil. Bu konuda Türkiye Maden Mühendisleri Odası bunu bildirdi ve Bakanlık hiç
umursamadı ve nitekim yaşanan olaylar bunları gösteriyor ve o da bu
yönetmeliğin iptali için Danıştaya dava açtı. İşçi
sağlığı ve iş güvenliği konusunda etkin denetimlerin yapılması artık şarttır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Öztürk, lütfen
tamamlayınız.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) – Bugün bu kazaların meydana gelmesinin
en önemli nedenlerinden birisi gerçekten mevcut kurallara işverenlerin uymaması
ve devletin de denetim yetkisini yerine getirmemesidir.
Değerli arkadaşlarım, on iki yıl şantiyelerde ve yer altı
madeninde çalışmış bir mühendis olarak söylüyorum on iki yıllık maden işletme
boyunca benim çalıştığım iş yerinde ölümle sonuçlanan tek bir kaza olmadı.
Bunun bir tek nedeni vardı: Mühendisliğim sırasınca bütün, her konuda işçi
sağlığı ve iş güvenliği konusundaki önlemlere tamamen uydum. Yani sadece
yasaların emretmiş olmasından dolayı değil, orada çalışan insanları üretimin
aracı olan birer makineler olarak görmediğimdendir; orada çalışan insanların da
insan olduğunu, çoluğunun çocuğunun karnını doyurmak
için orada çalışmak zorunda kaldıklarını bildiğimdendir; çalışan insanlara da
insanca değer verdiğimdendir.
Bugün kazaların temel nedeni, çalışan kişilerin, üretim sürecinin
bir makinesi olarak görülmesi, onların insan olarak değerlendirilmemesindendir.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Öztürk.
Sayın Durmuş ve Sayın Doğru, sisteme girdiniz ama İç Tüzük’ümüzde
böyle bir uygulama yok.
Grup Başkan Vekili...
OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Efendim?
OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Haydar Aliyev’le
ilgili konuşma yapıldığı için, bir iki cümleyle onu ifade edeceğim Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Sayın Durmuş, biliyorum da… Yani İç Tüzük’ün zorlanması, İç
Tüzük’te…
OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Azerbaycan Devlet Başkanlığı sırasında…
BAŞKAN – İç Tüzük’te de yok, benim uygulamalarımda da yok. Kaldı
ki, bugünkü olayla ilgili Grup Başkan Vekiliniz sisteme girdi, söz vereceğim
grup adına.
OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Peki, teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Ben teşekkür ediyorum Sayın Durmuş.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, Cumhurbaşkanına kim vekâlet
ediyor?
BAŞKAN – Efendim Sayın Genç?
KAMER GENÇ (Tunceli) – Cumhurbaşkanına kim vekâlet ediyor? Siz mi
ediyorsunuz?
BAŞKAN – Sayın Genç… Efendim?
KAMER GENÇ (Tunceli) – Cumhurbaşkanına siz mi vekâlet ediyorsunuz?
BAŞKAN – Ben vekâlet ediyorum Sayın Genç.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Ee, nasıl burayı
yönetiyorsunuz?
BAŞKAN – Sayın Genç, daha önce Türkiye Büyük Millet Meclisinde o
konunun tartışması yapıldı, o konuyla ilgili karar var.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Olmaz, Cumhurbaşkanı vekilliği yapan Başkan
Vekili burayı yönetemez.
BAŞKAN – Sayın Genç, burada bir işlem yaparken Anayasa, yasa,
tüzük, yönetmelik ve aynı zamanda Türkiye Büyük Millet Meclisi…
KAMER GENÇ (Tunceli) – Cumhurbaşkanı zaten milletvekili değil.
BAŞKAN – Sayın Genç, bir şey söylüyorsunuz, lütfen bir dinleyin,
cevabını verelim, ondan sonra!
KAMER GENÇ (Tunceli) – Bakın Sayın Başkan, Cumhurbaşkanı
milletvekili değil. Milletvekili olmayan bir kişi burayı yönetemez.
BAŞKAN – Sayın Genç, izahını yapıyorum ben size.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, bakın, çok açık seçik…
BAŞKAN - Daha önceki Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu
idare edilirken alınan kararlar, yapılan tartışmalar var. Onu getirtiyorum.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Hangi kararlarda? Böyle bir şey yok.
BAŞKAN – Sayın Genç, burada kuralları siz belirleyecek değilsiniz.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Ee, tabii, o
zaman bir usul tartışması açalım Sayın Başkan. Sonra, bugün çıkan kanunlar keenlemyekün addedilir.
BAŞKAN – 12/6/1985 tarihinde…
“Meclis Başkanının Cumhurbaşkanına vekâlet ettiği dönemde Meclis
toplantılarına riyaset edebilir mi, edemez mi konusu oylarınıza sunulacaktır.
Ben bunu şu anda oylarınıza sunmak istiyorum.
M. Seyfi Oktay (Ankara) – Sayın Başkanım, müsaade eder misiniz?
Başkan – Buyurun efendim.
M. Seyfi Oktay (Ankara) – Konu tümüyle Anayasaya ilişkin bir
konudur. Meclisin bu şekilde oylamaya alet edilmemesi gerekir kanısındayım.
Başkan – Sayın Oktay, biraz önce görüşümü açıkladığımda zatı
âliniz burada yoktunuz galiba. Mesele bir usul meselesidir ve 64 üncü maddenin
son fıkrası da bu konuda oya başvurulabileceğini hükme bağlamaktadır. Ben buna
dayanarak konuyu yüce heyetin, yüce Meclisin oylarına arz edeceğim. (HP
sıralarından “olmaz, olmaz” sesleri)
M. Seyfi Oktay (Ankara) – Anayasaya aykırı.”
KAMER GENÇ (Tunceli) – Bakın…
BAŞKAN - Bir saniye…
KAMER GENÇ (Tunceli) – O zaman hatalı bir karar alınmış.
BAŞKAN – Sayın Genç, bilemeyiz yani. Biz buradaki uygulamalarımız…
KAMER GENÇ (Tunceli) – Bir defa Cumhurbaşkanı milletvekili değil.
Bakın, Cumhurbaşkanı milletvekili değil. Milletvekili olmayan bir kişi gelip
burada Başkanlık yapamaz.
BAŞKAN – “Necdet Calp (Ankara) – Usul
hakkında söz istiyorum.
Başkan – Bir dakika efendim, bir dakika… Usul hakkında söz
vermiyorum; çünkü sabahleyin bu konuda ariz amik görüşmeler yapılmış…”
KAMER GENÇ (Tunceli) – O zaman usul tartışması açın.
BAŞKAN – “…mesele yeteri kadar vuzuha kavuşmuştur.
Şimdi meseleyi oylarınıza sunuyorum (HP sıralarından
“Oylayamazsınız” sesleri), oylarınıza sunuyorum… (HP sıralarından gürültüler)
M. Seyfi Oktay (Ankara) – Bu, Anayasanın oylaması demektir Sayın
Başkan. Anayasayı oyluyorsunuz. Anayasa oylanamaz efendim.
Başkan – Meclis Başkanının, Cumhurbaşkanlığına vekâlet ettiği
dönemde Meclis toplantılarına… (HP sıralarından gürültüler)
M. Seyfi Oktay (Ankara) – Bu konu Anayasaya ilişkindir,
oylayamazsınız!
M. Turan Bayezıt (Kahramanmaraş) – Ana
muhalefet partisi genel başkanı usul hakkında söz istiyor, nasıl vermezsiniz?
Başkan – Usul hakkındaki görüşmeler sabahleyin yapılmış,
bitirilmiştir.
M. Turan Bayezıt (Kahramanmaraş) – Bu
basit bir usul konusu değildir.
Başkan – Meclis Başkanının, Cumhurbaşkanına vekâlet ettiği dönemde
Meclis toplantılarına riyaset edebileceğini oylarınıza sunuyorum… (HP
sıralarından sıra kapaklarına vurmalar, gürültüler)
Şükrü Babacan (Kırklareli) – Anayasayı çiğniyorsunuz,
oylayamazsınız.
Başkan – Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.”
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Antalya) – Sayın Başkan, o, o günün kararıydı,
bugünün kararı olmaz. O, o günün. Dün dündür, bugün bugündür.
BAŞKAN – Sayın Öztürk, Sayın Genç,
buradaki uygulamalarımız Anayasa, yasa…
KAMER GENÇ (Tunceli) – Şimdi, Sayın Başkan, o zaman hatalı bir
karar alınmış. Bakın, Cumhurbaşkanı milletvekili değil. Bu
çok önemli.
BAŞKAN – …İç Tüzük ve daha önce Türkiye Büyük Millet Meclisinde
Genel Kurul idare edilirken alınan kararlar.
Teşekkür ediyorum.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Efendim, bakın, bir defa öyle hatalı bir
karar alınmış olabilir. Evvela şuradan bir mantıkla, Cumhurbaşkanı,
milletvekili değil, milletvekili olmayan bir kişi gelip nasıl Meclisi yönetir?
BAŞKAN – Anladım Sayın Genç, ortadaki kararı okudum ben size,
yapılan uygulamayı okudum.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Efendim, yanlış karar alınmış. Bir usul
tartışmasına açalım yani başka bir başkan vekili arkadaşımız gelsin.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Sayın Şandır, buyurun efendim…
KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, bir usul tartışmasına açalım.
BAŞKAN – Hayır, niye usul tartışması yapalım Sayın Genç, usul
tartışması yapılmış daha önce.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Niye yani? Yaptığınız hata. Yarın, buradan
çıkardığınız kanun Anayasa Mahkemesine giderse usul yönünden “Meclis Başkanlık
sıfatını haiz olmayan bir başkan zamanında çıkmıştır.” derse bu keenlemyekün olur o zaman. Bunu grup başkan vekilleriyle
bir tartışın.
BAŞKAN – Sayın Genç, ana muhalefet partisi veya başka partiler
Anayasa Mahkemesine götürüp bu konuyu gündeme getireceklerse getirirler, bunda
herhangi bir engel yok.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Anayasa Mahkemesine giderse, bakın, fuzuli
bir iş yapmayalım.
BAŞKAN – Ama daha önce usul tartışması yapılmış ve oylanmış. Ben
Türkiye Büyük Millet Meclisindeki uygulamayı okudum size.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, yani o zaman Mecliste… Siz
Cumhurbaşkanına vekâlet ediyorsunuz, sonra burada birisi çıkar size karşı bir
saygısızlık yaparsa Cumhurbaşkanlığı makamına olur. O bakımdan,
Cumhurbaşkanlığı makamı tarafsız bir makamdır.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Başkanım, beş dakika ara verin de bunu
bir değerlendirelim.
BAŞKAN – Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 14.36
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.29
BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Fatih METİN (Bolu),
Gülşen ORHAN (Van)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
30’uncu Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Sayın Başkan, bir önerge vardı.
H. TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) – Önergem vardı.
BAŞKAN – Bir dakika efendim, biliyorum önergenizi.
Gündem dışı konuşmalar sona ermişti.
III.- OTURUM BAŞKANLARININ
KONUŞMALARI (Devam)
2.- TBMM Başkan Vekili Şükran Güldal Mumcu’nun, Bursa Mustafakemalpaşa ilçesindeki bir
maden ocağında yaşanan grizu patlamasında hayatını kaybedenlere Allah’tan
rahmet, yakınlarına başsağlığı dileyen konuşması
BAŞKAN – Bursa Mustafakemalpaşa’da yaşadığımız grizu patlaması
nedeniyle ben de yakınlarına başsağlığı dileklerimi iletiyorum ve Allah rahmet
eylesin diyorum.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Başkan, ben de söz istemiştim.
BAŞKAN - Gruplar adına, Sayın Kılıç, size yerinizden kısa bir söz
veriyorum, sonra da Sayın Şandır’a söz vereceğim.
Buyurunuz Sayın Kılıç.
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Samsun Milletvekili Suat
Kılıç’ın, Bursa Mustafakemalpaşa ilçesindeki bir maden ocağında yaşanan grizu
patlamasına ilişkin açıklaması
SUAT KILIÇ (Samsun) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
öncelikle hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Dün Bursa ilimizde çok acı bir hadise yaşandı. Maden ocağındaki
grizu patlaması neticesinde 19 maden işçimizi kaybettik, kendilerine Allah’tan
rahmet diliyorum, acılı ailelerine sabır ve başsağlığı temenni ediyorum ve yine
mensubu oldukları maden işçileri camiasına, bütün işçilerimize, emekçilerimize
sabır ve metanet temenni ediyorum.
Söz konusu maden ocağı özel sektöre ait bir maden ocağıdır ve
Bakanlık tarafından en son denetimi 2009 yılı Mayıs ayında
gerçekleştirilmiştir. Acı kaza haber alınır alınmaz Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanımız Sayın Ömer Dinçer Bursa’ya hareket etmiş ve
gece 02.30 itibarıyla maden ocağında kurtarma çalışmalarının hemen başına
intikal etmiştir. Bursa Valisi ve yerel ilgililer kendisinin refakatindedir. Şu
ana kadar bize intikal eden bilgiler doğrultusunda, 2 işçimizin cesedi
çıkarılmıştır, 17 maden işçimizin arama çalışmaları ise devam ettirilmektedir.
Kazanın hemen arkasından Soma, Tunçbilek ve
Dursunbey’den uzman ekipler derhal bölgeye ulaştırılmıştır ve çalışmalara
başlanmıştır. İş müfettişleri, bakanlık uzmanları, savcılık ve bilirkişiler,
olay mahallinde ve evraklar üzerinde incelemeye başlamıştır. Raporların
oluşmasının hemen akabinde sorumlular hakkında adli ve idari takibat yapılacak
ve gereken işlemler tekemmül ettirilecektir.
Bilvesile, bütün emekçilerimize, maden işçilerimize, bursa halkına
ve hayatını kaybeden işçilerimizin acılı ailelerine bir kere daha sabır ve
metanet temenni ediyorum, ebediyete intikal eden işçilerimize de bir kez daha
Allah’tan rahmet diliyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Kılıç.
Buyurunuz Sayın Şandır.
2.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın, Bursa Mustafakemalpaşa ilçesindeki bir maden
ocağında yaşanan grizu patlamasına ilişkin açıklaması
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Çok teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Bursa’da yaşanan maden faciası dolayısıyla, Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu olarak biz de hayatını kaybeden değerli vatandaşlarımıza yüce
Allah’tan rahmetler diliyoruz, acılı yakınlarına sabır diliyoruz. Temenni
ediyoruz, dua ediyoruz, niyaz ediyoruz ki ülkemiz, insanımız bu tür faciaları,
afetleri bir daha yaşamasın. Devletimizi yöneten yetkililere de muhtemeli
öngörerek, geleceği öngörerek alınması gereken tedbirleri yeterince ve
zamanında almalarını, bu türlü acıları ülkemize bir daha yaşatmamalarını tavsiye
ediyoruz.
Biz de Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak, Bursa
milletvekillerimizden oluşan bir heyeti bugün kazanın olduğu yere gönderdik ve
halkımızın acılarını paylaşmak üzere Milliyetçi Hareket Partisi olarak orada
bulunuyoruz. Saat 11.00’de de bir basın toplantısıyla bu acıya katıldığımızı
ifade ettik.
Tekrar, Milliyetçi Hareket Partisi camiası olarak, Bursa’da
yaşanan facia dolayısıyla maden şehitlerimize, işçi şehitlerimize yüce
Allah’tan rahmetler diliyor, yakınlarına başsağlığı diliyoruz. Milletimizin
başı sağ olsun, sabır diliyoruz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Şandır.
İç Tüzük’ün 63’üncü maddesi uyarınca Sayın Tayfun İçli’nin söz talebi vardır.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Lehte söz istiyoruz efendim.
BAŞKAN – Ne için acaba?
H. TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) – Bana mı soruyorsunuz Sayın Başkanım?
BAŞKAN – Evet. Hangi tutum nedeniyle?
H. TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) – Şimdi, efendim, dilekçemde belirttim
ama özetleyeyim. Sizin şu anda orada bulunmuş olmanız zaten benim önergemin
haklı olduğunu gösteriyor.
BAŞKAN – Evet.
H. TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) – Ancak dün Sayın Başkan Vekili burada
Türkiye Büyük Millet Meclisini yönetti. Hem Cumhurbaşkanlığına vekâlet… O
konuda görüşeceğim efendim.
BAŞKAN – Buyurun efendim, kısa bir şekilde olursa lütfen…
H. TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) – İç Tüzük’ün 63’üncü maddesi gereğince
on dakika.
BAŞKAN – Evet.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Başkanım, bir teamül oluşturacağı
için bu görüşme, müsaade ederseniz, biraz uzun olmasını istirham ediyorum çünkü
bir teamül oluşturacak.
BAŞKAN – Buyurunuz efendim.
VI.- USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER
1.- TBMM Başkanı Vekili Sadık
Yakut’un Cumhurbaşkanlığına vekâlet etmesi nedeniyle Genel Kurulu yönetip
yönetemeyeceği hakkında
H. TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle şunu belirtmek isterim: Bu sözüm, söyleyeceklerim Sayın Güldal Mumcu’ya, Sayın Başkan Vekiline değil, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin uygulamasıyla ilgili eleştirilerim.
Sayın Başkan Vekilinin değişmiş olması, Sayın Sadık Yakut’un
Başkanlık Divanından ayrılmış olması biraz evvel milletvekili arkadaşlarımızın,
Sayın Kamer Genç’in, benim, birçok arkadaşımızın itirazının ne derece haklı
olduğunu ortaya koymaktadır.
Değerli milletvekili arkadaşlarım, dün ve bugün uygulanan olay
aslında bir skandaldır. Hukuk, özensizliği, keyfîliği kaldırmaz. Özellikle
Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altında böyle bir özensizlik, böyle bir
keyfîlik hiçbir zaman hoş görülemez. Sayın Sadık Yakut hem Cumhurbaşkanlığına
vekâlet etmektedir hem Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanına vekâlet
etmektedir hem dün ve bugün Başkan Vekili sıfatıyla Türkiye Büyük Millet
Meclisini yönetmiştir.
Değerli arkadaşlarım, sadece bu konuda özensizlik
gösterilmemiştir. Belki önemsiz görebilirsiniz ama bugün Türkiye Büyük Millet
Meclisi saat 14.00’te açılması gerektiği hâlde on-on beş dakika geç açılmıştır;
bu da bir keyfîliğin, bir özensizliğin bir göstergesidir. Türkiye Büyük Millet
Meclisi saygın bir kurumdur.
Başka bir örnek: Sayın Sadık Yakut oturumu kapatırken Türkiye
Büyük Millet Meclisinin birleşimine beş dakika ara vermiştir, aradan bir saat
geçmiştir; o zaman, Türkiye Büyük Millet Meclisinin bu oturumunun Divan teşkil
etmediğinden derhâl kapatılması gerekirdi, Sayın Güldal
Mumcu’nun burada Başkanlığa vekâlet etmemesi gerekirdi. Bunu ben neye göre
söylüyorum? Tabi olduğumuz hukuk kurallarına göre, İç Tüzük’e göre söylüyorum.
Bir teamül oluşturmaması açısından, tutanaklara geçmesi
açısından da bu konuşmamın dikkate alınmasını istiyorum çünkü Anayasa’mızın
152’nci maddesine göre, bu kanun eğer buradan geçse dahi, Cumhurbaşkanlığı
tarafından onaylansa dahi Anayasa Mahkemesine götürüldüğünde, bu kanunun
görüşülmesi sırasında Anayasa ve İç Tüzük ihlalleri yapıldığı gerekçesiyle, bu
kanunun ve maddelerinin iptali söz konusu olabilir; olur demiyorum, olabilir.
Değerli arkadaşlarım, Anayasa’mızın 106’ncı maddesi çok açıktır:
“Cumhurbaşkanına vekillik etme” ve son cümlesi “Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanı Cumhurbaşkanlığına vekillik eder ve Cumhurbaşkanına ait yetkileri
kullanır.” der. Anayasa’mızın “Cumhurbaşkanının yetki ve görevleri” başlıklı
104’üncü maddesinde de Cumhurbaşkanının neleri yapıp neleri yapamayacağı tadat
edilmiştir yani teker teker sayılmıştır. Geniş bir
yorumla, Cumhurbaşkanlığının yetkilerini geliştirmek mümkün değildir. Örneğin,
yasama ile ilgili olanlar bölümünde, gerekli gördüğü takdirde, yasama yılının
ilk günü Türkiye Büyük Millet Meclisinin açılışında konuşma yapma hakkı vardır.
Ama Cumhurbaşkanının Türkiye Büyük Millet Meclisinde Başkanlık yapma hakkı
yoktur. Yine 104’e göre, yürütmeyle ve yargıyla ilgili görevleri varken, sayın Cumhurbaşkanının yüksek yargıya veyahut herhangi bir
mahkemeye başkanlık etmeye yetkisi olmadığı gibi, Cumhurbaşkanının Bakanlar
Kuruluna, Anayasa’nın 104’üncü maddesi gereğince, tutup hükûmetin
başı olarak girmesi de mümkün değildir. Ama dün ve bugün yapılan uygulamada,
106’ncı maddeye göre Cumhurbaşkanı yetkisini kullanan Sayın Başkan Vekili, aynı
zamanda Meclis Başkanlığına Vekillik eden Sadık Yakut’un yönetimindeki bütün
olanlar hukuk tabiriyle keenlemyekündür yani
hükümsüzdür. Bunun özellikle tutanaklara geçmesini önemle belirtmek istiyorum.
Değerli arkadaşlarım, “skandal” dedim. Gerçekten
çok büyük bir skandal. Türkiye Büyük Millet Meclisinde yaşanmış olması
gerçekten büyük bir skandal. Bunların tekrar yaşanmaması için, özellikle
belirtmek istiyorum.
Bir de, yeri gelmişken, başka bir keyfîlikle ilgili olarak… Sayın
Harun Öztürk, Demokratik Sol Parti İzmir Milletvekili
Arkadaşımın, Plan ve Bütçe Komisyonundaki, 120 sayfadan ibaret görüşünün
oluşturduğu kitap da Türkiye Büyük Millet Meclisi İdare Amiri tarafından
dağıtılmamış, engellenmiştir. Ben, Sayın Harun Öztürk’ten
de bu bilgiyi aldım, diğer milletvekili arkadaşımın da bilgisi bu. Bu da,
keyfîliğin, özensizliğin bir göstergesidir. Umarım bundan sonra Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlık Divanı Anayasa’ya ve İç Tüzük’e uygun davranır ve yasama
faaliyetlerini…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) – Bitiriyorum efendim.
BAŞKAN – Buyurun.
H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) – …Anayasa ve İç Tüzük’e uygun olarak
yapar diyorum.
Hepinize sabrınız için şükranlarımı sunarım.
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın İçli.
Lehte Mersin Milletvekili Mehmet Şandır. (MHP sıralarından
alkışlar)
Buyurunuz Sayın Şandır.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
öncelikle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Bir teamül oluşturması açısından bu görüşme, bu usul tartışması
önemli. Daha önceki zamanlarda böyle bir durumda yine bir tartışmayla bir
teamül oluşturulmuş ama bu teamül hukukun genel esaslarına, İç Tüzük’ümüze
aykırı. Meclis Genel Kurulunun kararıyla hukuka aykırı bir teamül oluşturulmuş,
bugün burada bunu değiştiriyoruz.
Olay nedir? Şu: Çok önemli bir kanunu, bir toplumsal soruna çözüm
üretmek üzere Hükûmet tarafından verilen bir tasarıyı
müzakere ediyoruz. Muhalefet partileri olarak bizler de bu kanunun eksikliklerine,
yanlışlıklarına rağmen, bütçe görüşmelerinden önce çıkartılmasını ve bu kanunun
uygulamasından dolayı toplumda oluşan mağduriyetin, insanlarımızın
özgürlüklerinin, hürriyetlerinin kısılması hususunun önlenmesini istiyoruz. Bu
kanuna katkı vermek için de Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak hem
Komisyonda, alt komisyonda ve Genel Kurulda yoğun katkı vermeye çalışıyoruz ama
burası Türkiye Büyük Millet Meclisi, burası toplumun sorunlarının çözümü için
hukuk oluşturmak yeri, görevi bu ama kendisi hukuk kurarken kendi hukukuna da
uymak mecburiyetinde.
Değerli milletvekilleri, “Ben yaptım, oldu.” demek burada mümkün
değil. Uygulamada bir şeyler yapabilirsiniz ama burada yapmamak gerekir. Bunun
korunması da Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık Divanına ait bir husus yani
bu Meclisin hukukunu korumak, bu hukuka uygun çalışmasını temin etmek sorumlusu
Meclis Başkanlık Divanıdır.
Dünden bu yana bir olay yaşıyoruz: Sayın Cumhurbaşkanı, Türkiye
Büyük Millet Meclisini yönetiyor. Dün haberimiz olmadı, bugün basından duyduk
maalesef, duyunca itiraz ettik. Bu, hukuka aykırı. Cumhurbaşkanının
yetkileri içerisinde yasamaya başkanlık yapmak yok. Yürütmeye başkanlık
yapabilir ama yasamaya başkanlık yapamaz. İşte, Anayasa’mızın 104’üncü,
106’ncı, 101’inci maddeleri çok açık, net ama dün, Sayın Sadık Yakıt,
Cumhurbaşkanı Vekili olarak Türkiye Büyük Millet Meclisini yönetti. Aslında,
milletvekili olmamak kimliğiyle burayı yönetti. Bütünüyle yanlış, hukuken de
mantıken de tamamen yanlış. Ama, burada bir şeyi ifade
etmek lazım:
Değerli milletvekilleri, tabii, bir üzüntüyü ifade ediyorum.
Bugün, Sayın Cumhurbaşkanımız yok, Sayın Meclis Başkanı yok, Sayın Meclis
Başkan Vekili de Ankara’da yok, Sayın Başbakan da yok.
SUAT KILIÇ (Samsun) – Sayın Başbakan burada, yeni geldi.
KAMİL ERDAL SİPAHİ (İzmir) – Siesta bitti!
MEHMET ŞANDIR (Devamla) – Geldi mi? İnşallah, akşama kadar
buradadır, yarın muhtemel bir başka yere…
SUAT KILIÇ (Samsun) – Burada.
MEHMET ŞANDIR (Devamla) – Burada, iyi.
Ama, şimdi
düşünebiliyor musunuz, Meclisi yönetecek bir Meclis başkan vekili… Sağ olsun,
Sayın Güldal Hanımefendi Ankara’da bulunduklarından
ve lütfettiler, görevleri olmadığı hâlde geldiler, Meclisi yönetiyorlar. Yoksa, Sayın Cumhurbaşkanına Türkiye Büyük Millet Meclisini,
İç Tüzük’e, Anayasa’ya aykırı bir şekilde yönettirerek, burada hukuk dışı bir
kanun çıkartarak, vatandaşlarımızın mağduriyetini ortadan kaldırmak görevini
yapmış olacaktık. Böyle bir durum, gerçekten Meclisimize yakışmıyor ama acı
olan durum şu: İktidarın, iktidar partisi grup yöneticilerinin bu olaydaki
tavırlarını sorgulamak gerekir. Gerçekten, muhalefetin vermiş olduğu desteği,
vermiş olduğu katkıyı, ortaya koyduğu uzlaşmacı tavrı bu kadar basite almak ve
gerekeni yapmamak hak değil. Şimdi tekrar ediyorum, bir teamül olarak
söylüyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisini İç Tüzük’e göre yönetmek
mecburiyetindeyiz. İç Tüzük’te de Meclisi Meclis Başkanı veya vekilleri
yönetir. Sayın Cumhurbaşkanının veya Cumhurbaşkanının yetkilerine sahip sayın
vekilinin Meclisi yönetmek gibi bir yetkisi bulunmamaktadır. Cumhurbaşkanı
vekilinin yönettiği Meclisin müzakere ettiği, görüştüğü ve kararlaştırdığı
hususlar da yok durumundadır. Dolayısıyla, bir mağduriyeti ortadan kaldırmak
için ortaya koyduğumuz hukuk, başlangıcı itibarıyla…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurunuz efendim, tamamlayınız lütfen.
MEHMET ŞANDIR (Devamla) – Çek Yasası’nın -başlangıcı itibarıyla-
tümünün görüşmeleri bitmiştir, 1’inci, 2’nci maddelerinin görüşmeleri
bitmiştir. Bu iki görüşme maalesef şekil şartı yerine gelmeden, İç Tüzük’e ve
Anayasa’ya aykırı bir yönetimle gerçekleştirilmiştir. Bunun hukukta yeri nedir,
hukukta nasıl bir cevap bulacaktır, o da Sayın Komisyon Başkanının
sorumluluğundadır.
Dolayısıyla, bu usul görüşmesinin, tartışmasının faydası lehinde
söz aldım. Söz verildiği için de teşekkür ediyorum. İnşallah düzeltilmiştir.
Bundan sonra Meclisimiz İç Tüzük’e uygun ve toplumun yaralarına çözüm olacak
kanunlar çıkararak çalışır diye ümit ediyor, temenni ediyor, saygılar
sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Şandır.
Aleyhte Ankara Milletvekili Ahmet İyimaya.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Buyurunuz Sayın İyimaya.
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Değerli Başkanım, yüksek Parlamentonun
değerli üyeleri; sözlerimin başında hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Tabii, usul tartışmaları aslında İç Tüzük oluşturan
tartışmalardır, İç Tüzük’ün üretim merkezi olan tartışmalardır ve parlamento
hukukunun bütün parametreleri içerisinde yapılması gereken bir tartışmadır.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – İç Tüzük’te hüküm yoksa.
AHMET İYİMAYA (Devamla) – Somut sorun, Cumhurbaşkanlığına vekâlet
sıfatı ile Meclis Başkanlığına vekâlet sıfatının, Meclis Başkanlığı yönetimi
sırasında, eş zamanlı olarak içtiması hadisesidir, bir araya gelme hadisesidir.
Burada yürürlükteki hukukumuzun doğrudan bir çözümü var mı? Yok. Kuvvetler
ayrılığı yoluyla çözümler üretilebilir, “Bu görevler eş zamanlı olarak
bağdaşmamalıdır.” denebilir. Hukuk boşluğunun var olduğu hâlde, İç Tüzük’ü,
anayasa hukukumuzu ve Parlamento teamüllerini esas alan bir yoruma gitmek
lazım.
Benim de temennim, Cumhurbaşkanlığına vekâlet eden zatın
Parlamentoya, Parlamentonun müzakerelerine vaziyet etmemesidir. Bu etik olarak
böyledir fakat hukuken nasıldır? (MHP sıralarından gürültüler)
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Çıkan kanunu Cumhurbaşkanı onaylayacak,
belki muhalif olacak.
AHMET İYİMAYA (Devamla) – Arz ediyorum efendim. Dinleyin
arkadaşlar, herhangi bir sonuca varmak için dinleyin. Yani ben de parlamento
hukukunda makaleleri olan, Anayasa Komisyonu Başkanlığı yapan ve en azından,
1996 İç Tüzük reformunun mimarlarındanım.
Burada sorun şu: Cumhurbaşkanlığına vekâlet Meclis başkan
vekilliğini sona erdiren bir hadise değil, eş zamanlı olarak yürüyor. Ha,
burada bir İç Tüzük mâniası olmadığı takdirde bir İç Tüzük boşluğu vardır ve o
düzenlenmelidir ama ne var ki bu konu yüce Parlamentoda tartışılmış, aynen
63’üncü madde yoluyla bir kural konmuş, denmiş ki: “Cumhurbaşkanlığına vekil
olan Meclis başkan vekili Meclisi yönetebilir.”
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Buradan çıkan kanunu Cumhurbaşkanı
onaylıyor.
AHMET İYİMAYA (Devamla) – Bu doğrudur, yanlıştır ama Anayasa
Mahkememizin içtihatlarına göre, aynen 367 kararında olduğu gibi -“eylemsel İç
Tüzük” denmişti- Anayasa Mahkemesine başvurulmadığı için İç Tüzük hükmündedir.
Ha, şu anda Parlamento, Sayın Başkanımız, diler oylama yapabilir, dilerse yeni
bir kural ihdas edebilir, dilerse ona dönebilir. Tek hâlde mutlaka yönetebilir.
Meclis başkan vekili tek olsaydı, Meclis Başkanı da ülke içinde veya yönetim
mekânında, alanında olmasaydı zarureten
yönetebilirdi, zaruret teorisi. Niye? Çünkü burada açık kural vardır, kamu
hukukunda bağdaşmazlık yasaklanmadıkça -şunlarla şunlarla bağdaşmazlık-
sıfatların içtiması müzakereye mâni olmaz.
Şuna bakmak lazım, çok aşırı, bir ileri gitme oldu, o da şu: Dünkü
yapılan işlemlerin akıbeti nedir? 1961 Anayasası’ndaki tartışmalar sebebiyle
sorun yaşandı. Anayasa Mahkemesi devamlı şekil ihlalleri sebebiyle kanunları
şeklen iptal etti ve 1982 Anayasası’nın 148’inci maddesi, kanunların şekil
bakımından iptalini son oylamayla, son oylamadaki yeter sayıyla sınırladı. Bu
tabii ağır ve acı deneylerdir. 1961’den 1982’ye kadar müthiş Parlamento
tartışmaları vardır ve kanunlar çıkmıyordu, bir zaruretin gereğiydi. Hatta
Sayın Oya Araslı’yla yaptığımız komisyon
görüşmelerindeki bir müzakerede… Diyelim ki bir tasarı komisyonda görüşülmedi
-Anayasa’nın 95’inci maddesini ihlaldir, 88’inci maddesini ihlaldir çünkü İç
Tüzük’e sadık kalmıyor- Genel Kurulda görüşülmedi, maddeler oylanmadı, geneli
oylandı. Anayasa Mahkemesi şekil bakımından iptal edemez ama etik olarak
sıfatların birleşmesi hâlinde…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen tamamlayınız.
Buyurunuz.
AHMET İYİMAYA (Devamla) – Bitiriyorum Başkanım.
…birleşme kendi
bilgisinde olan zatın tedvir görevini üstlenmemesi lazım.
Arz ediyorum, saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın İyimaya.
Aleyhte İzmir Milletvekili Kemal Anadol.
(CHP sıralarından alkışlar)
Buyurunuz Sayın Anadol.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Sayın Başkan, yüce Meclisin saygıdeğer
üyeleri; bir oturum önce Meclisi yöneten Meclis Başkan Vekili Sayın Yakut’un
tutumu aleyhine söz almış bulunuyorum.
Uzun uzun hukuk, teori tartışmasına
gerek yok, olay çözüldü zaten. Devlet yönetimi ciddi bir iş. Devlet
üç büyük organdan oluşuyor; yasama, yürütme, yargı. Şimdi, Anayasa’ya
baktığımız vakit, 101’inci maddenin başlığı, İkinci Bölümün başlığı “Yürütme”
ve “Cumhurbaşkanı” diye başlıyor. Cumhurbaşkanı yürütmenin
başı. Buraya geldiği vakit Sayın Cumhurbaşkanı, çağrısız toplanan
Mecliste konuşma yapacak, açılışında, 1 Ekim günü, oturumu yönetebilir mi?
Yönetemez, tartışma konusu bile değil.
1987 yani 18’inci Dönemin başında dikta alışkanlığına sahip olduğu
için o günün Cumhurbaşkanı Kenan Evren, Sayın Meclis Başkanının mikrofonundan
hitap etti Parlamentoya. Hatırlıyorum, benim gibi 20-30 milletvekili durumu
protesto için içeri girmedik. Sonra bu hata düzeltildi, Sayın Cumhurbaşkanları
bu kürsüden, hitabet kürsüsünden Meclise hitap ediyorlar. Neden? Yürütme,
yasamanın üstünde değil. Cumhurbaşkanı, elbette saygın kişi, anayasal olarak
devletin başı ama yürütmenin başı olduğu için yasama karşısında ona hükmeden
bir davranış içinde olamaz. Bu, bu kadar açık.
Ee, vekâlet…
Deminden beri arkadaşlar anlattı, 101’inci maddeden 106’ncı maddeye kadar olan
maddelerde bunlar düzenlenmiş. Parlamentonun saygınlığını önce milletvekilleri
sağlayacak, partiler sağlayacak, asıl iktidar grubu sağlayacak.
Sorun basit. Sayın Cumhurbaşkanıyla Sayın Millet Meclisi Başkanı
takvimlerini ayarlayacaklar, aynı takvim alanı içinde ayrı ayrı
dış gezilere katılmayacaklar. Bu bir.
İki: Meclis başkan vekili bir tane değil ki. Sorunu nasıl çözdük? Sayın
Güldal Mumcu geldi, sorun çözüldü. Haa, şunu söylüyorsanız -bugün o değişti- Meclisin aldığı
hatalı bir karar var -emsal karar diye şimdi o söyleniyor- Meclis aldığı
kararla Anayasa maddesini değiştiremez arkadaşlar.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – İç Tüzük’ü de değiştiremez.
K. KEMAL ANADOL (Devamla) – İç Tüzük’ü de değiştiremez, Anayasa’yı
hiç değiştiremez. Toplanacak, parmak çoğunluğuna göre bir karar verilecek, bu
emsal olacak, kötü misal emsal olarak uygulanıp gidecek. Böyle şey olamaz
arkadaşlar, böyle şey olamaz. Onun için devlet yönetimi, Parlamento yönetimi
ciddiyet isteyen bir şeydir. Biraz ciddi olunsaydı, Sayın Nevzat Pakdil Mardin’e gitmeseydi, gönderilmeseydi, diğer başkan
vekilleriyle istişare edilseydi, Sayın Sadık Yakut’un yerine bir başkan vekili
-bugün olduğu gibi- konulsaydı bizim karşımıza ta kaç sene evvel alınmış yanlış
bir emsal kararla, Anayasa karşısında düştüğümüz bu durum düzeltilmek
istenemezdi. O nedenle, artık o yanlış karar bugün fiilen ve hukuken ortadan
kalkmıştır, asla emsal olamaz. Cumhurbaşkanına vekâlet eden kişi Meclisi
yönetemez. Bu kadar açık.
Yüce Meclise saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Anadol.
Sayın Özkan, sisteme girmişsiniz ama yeterli tartıştık diye
düşünüyorum.
MURAT ÖZKAN (Giresun) – Efendim, bir ekleme yapacağım. Yeterli
olmadığı kanaatindeyim.
BAŞKAN – Bir dakika içinde lütfen… Sözünüz sisteme girdiğiniz için
kalmasın.
Buyurun.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
3.- Giresun Milletvekili Murat
Özkan’ın, Ankara Milletvekili Ahmet İyimaya’nın,
vekâlet konusundaki yorumlarının yanlış olduğuna ilişkin açıklaması
MURAT ÖZKAN (Giresun) – Efendim, burada bir hukuk yanlışı ve hukuk
yanlışının nasıl yanlış yorumlandığının çok güzel bir örneğini gördük. Ben
Sayın İyimaya’nın da literatüre
yapmış olduğu enteresan katkılarından dolayı huzurlarınızda da teşekkür etmek
istiyorum.
Ancak yapılan hadise çok ciddi bir zafiyet göstergesidir. Bir
kaymakam bile ilçeden ayrılırken, yerine bıraktığı bir müdürün o boşalttığı
makama başka bir kişiyi atayacağını bilir. Şu Parlamento ve Parlamentonun arka
planındaki yönetim, ki mutlaka o yönetimin bunu
uyardığını, olamayacağını söylediğini düşünüyorum. Ancak ben yaptım oldu, hukuk
tanımayan, daha doğrusu eksik bilgilerle, yarı cahil bilgilerle ortada dolaşan
bir zihniyetin tezahürünü gördük, üzüldüm açıkçası. Çünkü güçler ayrılığı
ilkesinin bu kadar basit, evrensel hukuk normlarının, Mecliste geçmiş tarihte
alınan basit bir kararla gösterilerek ortadan kaldırılması gibi bir cehaleti
huzurlarınızda kabul etmek istemiyorum, Meclise de yakışmadığını ifade etmek
istiyorum.
Bu vesileyle, söz verdiğiniz için size de tekrar teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Özkan.
VI.- USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER
(Devam)
1.- TBMM Başkanı Vekili Sadık
Yakut’un Cumhurbaşkanlığına vekâlet etmesi nedeniyle Genel Kurulu yönetip
yönetemeyeceği hakkında (Devam)
BAŞKAN – Tartışmalar sona ermiştir.
Bundan sonra gerekli şekilde bu Meclisin, yasama Meclisinin kendi
kişiliğine ve onuruna uygun davranacağı herkesin malumu olmalıdır.
Şimdi gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.
Meclis araştırması açılmasına ilişkin üç önerge vardır, ayrı ayrı okutuyorum:
VII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA
SUNUŞLARI
A) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- İstanbul Milletvekili Esfender Korkmaz ve 25 milletvekilinin, KEY ödemelerinde
yaşanan sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/492)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Konut Edindirme Yardımı hak sahiplerinin önemli bir bölümüne,
eksik ödeme yapılması ya da hiç ödeme yapılmamasının gerekçelerinin tespiti ve
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla, Anayasa'nın 98'inci, TBMM
İçtüzüğünün 104 ve 105. maddeleri uyarınca Meclis Araştırması açılmasını
saygılarımla arz ederim.
1. Esfender Korkmaz (İstanbul)
2. Ali Rıza Öztürk (Mersin)
3. Birgen Keleş (İstanbul)
4. Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
5. Mevlüt Coşkuner (Isparta)
6. Şevket Köse (Adıyaman)
7. Tekin Bingöl (Ankara)
8. Fevzi Topuz (Muğla)
9. Durdu Özbolat (Kahramanmaraş)
10. Mehmet Ali Özpolat (İstanbul)
11. Hulusi Güvel (Adana)
12. Ali İhsan Köktürk (Zonguldak)
13. Atila Emek (Antalya)
14. Ensar Öğüt (Ardahan)
16. Gürol Ergin (Muğla)
17. Ahmet Küçük (Çanakkale)
18. Metin Arifağaoğlu (Artvin)
19. Ergün Aydoğan (Balıkesir)
20. Fatma Nur Serter (İstanbul)
21. Rahmi Güner (Ordu)
22. Fehmi Murat Sönmez (Eskişehir)
23. İsa Gök (Mersin)
24. Hüsnü Çöllü (Antalya)
25. Rasim Çakır (Edirne)
26. Bilgin Paçarız (Edirne)
Gerekçe:
Konut Edindirme Yardımı (KEY) Hak Sahiplerine Ödeme Yapılmasına
Dair Kanun, 22.5.2007 tarihinde TBMM Genel Kurulunda kabul edilmiş ve 30.5.2007
tarihinde yürürlüğe girmiştir. Söz konusu Yasa uyarınca yaklaşık 8,6 milyon hak
sahibi belirlenmiştir.
Tüm hak sahiplerine ödeme yapılması için yasada 6 aylık süre
verilmiştir. Ne var ki, aradan iki sene 5 ay geçmiş olmasına rağmen, bu hak
sahiplerinin önemli bir kısmı haklarını alamamıştır. Ödeme yapılanlar içinde
ise 1,5 milyon hak sahibi de hakkını eksik almış ve bunlar da mahkemelere
gitmiştir.
KEY ödemesine hak kazananlara, yasada öngörülen 6 aylık sürede
ödeme yapılmayınca, bu defa 2009 bütçe kanunu yeniden liste hazırlanması için 8
aylık süre verilerek, SGK'nun 28 Haziran 2009
tarihine kadar KEY ödeme listelerini hazırlayıp, tasfiye halindeki Emlak
Bankasına göndermesi öngörülmüştü. Ancak, SGK öngörülen sürede bu listeyi
tamamlayamadı. Listeyi ancak 30 Temmuz 2009 tarihinde gönderdi. Ne var ki
ilgili kurumlar bu defa bu şartlarda ödeme yapılamayacağını ilan ettiler.
Tasfiye halindeki Emlak Bankası'nın Yönetim Kurulu Başkanı,
8.9.2009 tarihinde Anadolu Ajansına yaptığı açıklamada, "Kurumların
değerlendirmeler sonucu hazırladıkları yeni listelerin gönderilme tarihinin en
son 28 Haziran olduğunu, bu tarihten sonra gelenleri kabul etme imkânı
olmadığını" belirtmiştir.
Gerçekte ise, gönderen bir kamu kurumu olan SGK'dur.
Ödeyecek olan da, tasfiye halindeki Emlak Bankası hesabına Hazinedir.
Yasada KEY listeleri için öngörülen süre, hak sahiplerini tespit
etmek için öngörülen ihtiyari bir süredir. Şekli şarttır. Sürenin aşılmış
olması, hak sahiplerinin tespit edilmiş haklarını ortadan kaldırmaz. Aynı
şekilde kamu kurumlarının ihmali, kamuya hak sahiplerinin hakkının engellenmesi
hakkını doğurmaz. İhlalin hesabının kamu hukuku ve idare hukuku çerçevesinde
görülmesi gerekir.
KEY hesapları SSK ve Emekli Sandığı ile ilişkili olan
yurttaşlarımıza ait hesaplardır. Her yurttaşımızın ne kadar süre ile bu sosyal
güvenlik kurumlarının iştirakçisi oldukları, hangi iş yerlerinde ne kadar süre
ile çalıştıkları, hangi tarihte emekli olabilecekleri gibi bilgiler sosyal
güvenlik kurumlarında mevcuttur. Bu nedenle, bilgileri sosyal güvenlik
kurumlarında mevcut olan yurttaşlarımıza KEY ödemelerinin zamanında ve eksiksiz
olarak yapılamaması en hafif değimiyle tam bir iş bilmezliktir. Çalışanlarının
sosyal güvenlik kurumlarındaki bilgileri teyit edilmek suretiyle bu
yurttaşlarımıza ödemelerin yapılması zor değildir. Buna rağmen "yasal
düzenleme yapmak gerekir" şeklindeki mazeret, siyasi iktidarın KEY
ödemelerini yapmak niyetinde olmadığını gösteriyor. İktidar, artan bütçe
açıklarını düşürmek için, işçinin işsizlik fonu gibi birikmiş fonlarını
kullanıyor. Bütçe açıklarının maliyetini çalışanın sırtından çıkarıyor. KEY
ödemelerinin geciktirmesi de yine bu uygulamanın örnekleridir.
Öte yandan, Tasfiye Halindeki Emlak Bankası kayıtları ile ilgili
kamuoyunda bazı tereddütler mevcuttur.
Bütün bu sorunların araştırılması, gerçeklerin anlaşılması ve KEY
ödemeye hak kazananların mağduriyetinin önlenmesi için, Meclis araştırması
gerekir.
2.- Yalova Milletvekili Muharrem
İnce ve 31 milletvekilinin, yükseköğrenim öğrencilerinin barınma sorununun
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/493)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’na
Yüksek öğrenime devam eden öğrencilerin barınma sorunlarının
araştırılması ve alınacak önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasa'nın 98,
İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis Araştırması açılması için
gereğinin yapılmasını arz ederiz.
1) Muharrem İnce (Yalova)
2) Ali Rıza Ertemür (Denizli)
3) Durdu Özbolat (Kahramanmaraş)
4) Osman Kaptan (Antalya)
5) Engin Altay (Sinop)
6) Abdulaziz
Yazar (Hatay)
7) Gökhan Durgun (Hatay)
8) Bülent Baratalı (İzmir)
9) İsa Gök (Mersin)
10) Bayram Ali Meral (İstanbul)
11) Rasim Çakır (Edirne)
12) Atila Emek (Antalya)
13) Osman Coşkunoğlu (Uşak)
14) Tayfur Süner (Antalya)
15) Sacid Yıldız (İstanbul)
16) Gürol Ergin (Muğla)
17) Orhan Ziya Diren (Tokat)
18) Tekin Bingöl (Ankara)
19) Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
20) Ali Koçal (Zonguldak)
21) Mehmet Ali Özpolat (İstanbul)
22) Mevlüt Coşkuner
(Isparta)
23) Ahmet Küçük (Çanakkale)
24) Ergün Aydoğan (Balıkesir)
25) Akif Ekici (Gaziantep)
26) Abdullah Özer (Bursa)
27) Esfender Korkmaz (İstanbul)
28) Ali Rıza Öztürk (Mersin)
29) Birgen Keleş (İstanbul)
30) Şevket Köse (Adıyaman)
31) Hulusi Güvel (Adana)
32) Ali İhsan Köktürk (Zonguldak)
Gerekçe:
Anayasa'nın 42. maddesinde "Devlet, maddi imkanlardan
yoksun başarılı öğrencilerin, öğrenimlerini sürdürebilmeleri amacı ile burslar
ve başka yollarla gerekli yardımları yapar." hükmü bulunmaktadır.
1961 yılında yürürlüğe giren 351 sayılı Yüksek Öğrenim Kredi
ve Yurtlar Kurumu Kanunu ile kurulan Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu'nun
amacı kanunun 2. maddesinde "yüksek öğrenim gören öğrencilere bu kanun
gereğince kredi vermek, yurtlar yaptırmak ve yurt işletmesini sağlamak
suretiyle Türk gençlerinin yüksek öğrenimlerini, sosyal ve kültürel
gelişmelerini kolaylaştırmak" olarak belirlenmiştir.
1961 yılından beri yüksek öğrenim öğrencilerine kredi, burs ve
yurt hizmeti veren Kredi ve Yurtlar Kurumu, halen 78 il, 90 ilçede bulunan
toplam 237 yurtta 217.511 yatak kapasitesi ile hizmet vermektedir.
217.511 yatak kapasitesinin, yüksek öğrenim öğrencilerimiz için
yetersiz olduğu açıktır.
Ülkemizde yükseköğretime devam eden öğrenci sayısı yaklaşık 2,3
milyondur.
Kredi ve Yurtlar Kurumunun yatak kapasitesi, yükseköğretime devam
eden öğrenci sayısının ancak yüzde 10'u kadardır.
2002-2003 öğretim yılında, 191 yurtta, 185 bin 085 yatak
kapasitesi varken, bugünkü toplam kapasite 237 yurtta 217 bindir. Yatak
kapasitesi son 7 yılda 32 bin artmıştır.
AKP döneminde, 41 devlet üniversitesi, 22 vakıf üniversitesi olmak
üzere toplam 63 yeni üniversite kurulmuştur. Mevcut üniversitelerin
kontenjanları artırılmıştır.
Yurt yatak kapasitelerindeki artış ile yükseköğretim düzeyindeki
öğrenci sayısındaki artışın dengeli gitmediği, devlet yurtlarının kapasitesinin
yetersiz olduğu ortadadır.
2005-2006 öğretim yılı başında YURT-KUR yurtlarında başvuru
yapılacak boş yatak kapasitesi 89.250 iken başvuru sayısı 191.706'dır.
Karşılama oranı yüzde 47'dir.
2007-2008 öğretim yılı itibarıyla başvuru yapılabilecek boş yatak
kapasitesi 78 bin iken, başvuran sayısı 173 bin ve karşılama oranı yüzde
45,3'tür.
2008-2009 öğretim yılı başında ÖSYM tarafından yükseköğretim
kurumlarına yerleştirilen öğrenci sayısı 505 bin, YURT-KUR yurtlarına müracaat
eden öğrenci sayısı 213 bin iken, yurtlara yerleşen öğrenci sayısı 89 bindir.
2009-2010 öğretim yılı başlangıcında, ÖSYM tarafından 585 bin
öğrenci yükseköğretim programlarına yerleşmiştir. Buna karşın devlet
yurtlarındaki boş yatak kapasitesi 92 bindir.
Üniversiteleri kazanan öğrencilerimizin beklentisi güvenli,
huzurlu bir şekilde barınabilecekleri yurtlara yerleşmektir.
Yurt kapasitesinin yurt talebini karşılayamaması öğrenci ve
velilerimizi başka yollara sevk etmekte, kimi öğrencilerimiz barınma sorununu
tarikat ve cemaat ev ve yurtlarında kalarak çözmektedir.
Barınma sorununu çözmek devletin anayasal görevidir. Bu görevin
gereğince yerine getirilememesi, devleti kuşatma hedefi taşıyan örgütlenmelerin
elini güçlendirmekte, onlara amaçlarına ulaşma konusunda âdeta yardımcı
olmaktadır.
O nedenle, yükseköğretim öğrencilerinin barınma sorunlarının
araştırılması ve gerekli tedbirlerin alınması son derece önemlidir ve konunun
TBMM tarafından gündeme alınması gereklidir.
3.- Aksaray Milletvekili Osman
Ertuğrul ve 20 milletvekilinin, belediyelerin sorunlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/494)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Ülkemizde vatandaşlara ilk elden hizmet veren belediyeler maddi
kaynak sıkıntısı yüzünden hizmet veremez hâle gelmişlerdir.
Daha sağlıklı ve kaliteli hizmet verilebilmesi doğrultusunda
belediyelere gerekli olan mali kaynakların artırılması ve mevcut kaynakların
daha da etkin kullandırılması yönündeki tedbirlerinin araştırılması amacıyla
Anayasanın 98'inci, TBMM İçtüzüğü’nün 104'üncü ve 105'inci maddeleri gereğince
Meclis Araştırması açılmasını arz ederiz.
1) Osman Ertuğrul (Aksaray)
2) Mehmet Şandır (Mersin)
3) Mustafa Kemal Cengiz (Çanakkale)
4) Ahmet Bukan (Çankırı)
5) Muharrem Varlı (Adana)
6) Yılmaz Tankut (Adana)
7) Mehmet Akif Paksoy (Kahramanmaraş)
8) Abdülkadir
Akcan (Afyonkarahisar)
9) Osman Durmuş (Kırıkkale)
10) D. Ali Torlak (İstanbul)
11) Süleyman Nevzat Korkmaz
(Isparta)
12) Sabahattin Çakmakoğlu (Kayseri)
13) Beytullah Asil (Eskişehir)
14) Akif Akkuş (Mersin)
15) Reşat Doğru (Tokat)
16) Metin Ergun (Muğla)
17) Hasan Çalış (Karaman)
18) Süleyman Latif Yunusoğlu (Trabzon)
19) Zeki Ertugay (Erzurum)
20) Recai Yıldırım (Adana)
21) Cemaleddin Uslu (Edirne)
Gerekçe:
Yerel yönetimler tarafından verilen hizmetlerin kalite yönünden
üst seviye oluşu, şehirlerimizde, ilçelerimizde ve beldelerimizde yaşayan
insanların da daha mutlu ve huzurlu olmasını sağlayacaktır.
Buradan hareketle; mevcut belediye gelirlerinin nasıl daha da
artırılarak güçlendirilmesi ve mevcut olanlara yeni gelir kaynakları
geliştirilmesi gerekmektedir.
Bugün bir çok belediyede işçi maaşları
dahi ödenemez, çalışanların SSK primi dahi ödenemez, vergi borçları ya da
başkaca benzer sebeplerle hacizler geldiği, ayrıca elektrik faturasını
ödeyemeyen belediyelerin elektriklerinin kesildiğini bilmekteyiz. Bütün bu
olumsuzluklar sonucunda belediyeler hizmet üretemez hâle gelmişlerdir.
Böyle bir tablonun olduğu yerde halka hizmetten bahsetmenin mümkün
olamayacağı, çevre projeleri geliştiremeyeceği, bugün de içinde bulunduğumuz
salgın hastalıklar ile mücadeleye destek veremeyeceği, sosyal ve kültürel
hizmetleri sunamayacağı açıktır.
Günümüzde belediyeler; borç yönetimi, personel hukuku ve
istihdamı, finansman dar boğazı, vergi mevzuatı, imar ve kentleşme
politikalarına kadar pek çok değişik sorunlarla uğraşmaktadırlar.
Böylesine ayrıntılı sorunlar ile uğraşacak olan ve vatandaşa her
ne şartta olursa olsun iyi hizmeti sunması beklenilen belediye başkanlarımızın
hepsi seçilmeden önce idari, mali ya da belediyecilikte gerekli olan diğer
ihtisas alanları ile uğraşmamış olabilirler.
Yapılacak bir araştırma sonrasında; belediyelerin mevcut gelir
kaynaklarını nasıl etkin ve verimli kullanabilmeleri, öte yandan vatandaşlara
verilen hizmetin kalitesinin artırılabilmesi için bu güne yapıldığı şekliyle
değil de vatandaşlarımıza sıkıntı vermeden, onların cebinden almadan yeni
gelirler elde etmenin yolları daha da netleşecektir.
Açıklanan bu nedenlerle, vatandaşlarımızın daha iyi bir beldede,
daha iyi bir ilçede, daha iyi bir ilde ve daha iyi bir Türkiye'de mutlu ve
huzurlu yaşayabilmeleri amacıyla yerel yönetimler üzerinde bir Meclis
Araştırması açılması gerekmektedir.
BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması açılıp
açılmaması konusundaki görüşmeler, sırası geldiğinde yapılacaktır.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının bir tezkeresi vardır,
okutup bilgilerinize sunacağım.
B) Tezkereler
1.- Kenya Millet Meclisi Dış
İlişkiler ve Savunma Komitesi ile Çek Cumhuriyeti Senatosu Dışişleri Savunma ve
Güvenlik Komisyonu heyetlerinin ülkemizi ziyaret etmesinin uygun bulunduğuna
ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/1026)
10
Aralık 2009
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna
TBMM Başkanlık Divanı’nın 23 Kasım 2009 tarih ve 58 sayılı
Kararıyla, Kenya Millet Meclisi Dış İlişkiler ve Savunma Komitesi ile Çek
Cumhuriyeti Senatosu Dışişleri Savunma ve Güvenlik Komisyonu heyetlerinin
Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin konuğu olarak ülkemizi ziyaretleri hususu
uygun bulunmuştur.
Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi
Hakkında 3620 sayılı Kanun’un 7. Maddesi gereğince Genel Kurul’un bilgisine
sunulur.
Mehmet
Ali Şahin
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.
Şimdi, alınan karar gereğince gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri
ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz.
1’inci sırada yer alan Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet
Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Türk Ticaret Kanunu Tasarısı
ve Adalet Komisyonu Raporu (1/324) (S. Sayısı: 96)
BAŞKAN – Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2’nci sırada yer alan Türk Borçlar Kanunu Tasarısı ve Adalet
Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
2.- Türk Borçlar Kanunu Tasarısı
ve Adalet Komisyonu Raporu (1/499) (S. Sayısı: 321)
BAŞKAN – Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
3’üncü sırada yer alan Çek Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu
Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
3.- Çek Kanunu Tasarısı ve Adalet
Komisyonu Raporu (1/710) (S. Sayısı: 445) (x)
BAŞKAN – Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Geçen birleşimde 3’üncü madde üzerindeki son önergenin
oylanmasında kalınmıştı.
Şimdi önergeyi tekrar okutup daha sonra oylarınıza sunacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Çek Kanunu Tasarısının 3 üncü maddesinin üçüncü
ve beşinci fıkralarının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini; maddeye beşinci
fıkradan sonra gelmek üzere aşağıdaki altıncı fıkranın eklenmesini ve
devamındaki fıkraların buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
Suat
Kılıç (Samsun) ve arkadaşları
"(3) Muhatap banka, ibraz eden düzenleyici dışındaki hamile,
süresinde ibraz edilen her çek yaprağı için;
a) Karşılığının hiç bulunmaması hâlinde,
1) Çek bedeli beşyüz Türk Lirası veya
üzerinde ise, beşyüz Türk Lirası,
2) Çek bedeli beşyüz Türk Lirasının
altında ise çek bedelini,
b) Karşılığının kısmen bulunması hâlinde,
1) Çek bedeli beşyüz Türk Lirası veya
altında ise, çek bedelini aşmamak koşuluyla, kısmî karşılığı beşyüz Türk Lirasına tamamlayacak bir miktarı,
2) Çek bedeli beşyüz Türk Lirasının
üzerinde ise, çek bedelini aşmamak koşuluyla, kısmî karşılığa ilave olarak beşyüz Türk Lirasını,
ödemekle yükümlüdür. Bu
husus, hesap sahibi ile muhatap banka arasında çek defterinin teslimi sırasında
yapılmış olan dönülemeyecek bir gayri nakdî kredi sözleşmesi hükmündedir. Bu
fıkradaki miktar, Türkiye İstatistik Kurumu tarafından yayımlanan fiyat
endekslerindeki yıllık değişmeler göz önünde tutularak Türkiye Cumhuriyet
Merkez Bankası tarafından her yıl Ocak ayında belirlenir ve Resmî Gazetede
yayımlanır."
"(5) Muhatap bankanın üçüncü fıkraya göre ödemekle yükümlü
olduğu tutar dahil, kısmî ödemenin hamil tarafından
kabul edilmemesi hâlinde, ikinci fıkra hükmüne göre karşılıksızdır işlemi
yapılır; ibraz tarihi ile ödememe nedeni çekin üzerine yazılır ve çek, üzerine
imzası alınarak hamiline geri verilir; ön ve arka yüzünün fotokopisi banka
tarafından saklanır. Çek hesabında hiç karşılığın bulunmaması ve hamilin sadece
muhatap bankanın üçüncü fıkraya göre ödemekle yükümlü olduğu tutarın ödenmesini
talep etmesi hâlinde de bu fıkra hükmüne göre işlem yapılır."
"(6) Muhatap bankanın üçüncü fıkraya göre ödemekle yükümlü
olduğu tutar dahil kısmî ödeme hâlinde, çekin ön ve
arka yüzünün onaylı fotokopisi ücretsiz olarak hamile verilir. Çek hamili, bu
fotokopiyle müracaat borçlularına veya kambiyo senetleri hakkındaki takip
usullerine başvurabileceği gibi, Cumhuriyet başsavcılığına şikâyette bulunurken
dilekçesine bu fotokopiyi ekleyebilir ve bunu icra daireleri ile mahkemelerde
ispat aracı olarak kullanabilir. Mahkeme veya icra dairesinin istemi hâlinde
çekin aslı bu mercilere gönderilir."
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, önerge sahibi önergesindeki bazı
ibarelerin değiştirilmesini istemektedir. Bu yönde Sayın Kılıç söz istemiştir.
Buyurunuz Sayın Kılıç.
SUAT KILIÇ (Samsun) – Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, çok saygıdeğer milletvekilleri; imzamızla Divana arz
edilmiş olan önergede bir değişiklik talebimiz vardır. Bunu Sayın Başkanın,
Komisyonun ve Hükûmetin bilgilerine arz ediyorum.
"(3) Muhatap banka, ibraz eden düzenleyici dışındaki hamile,
süresinde ibraz edilen her çek yaprağı için;
a) Karşılığının hiç bulunmaması hâlinde,
1) Çek bedeli beşyüz Türk Lirası veya
üzerinde ise, beşyüz Türk Lirası,
2) Çek bedeli beşyüz Türk Lirasının altında
ise çek bedelini,
b) Karşılığının kısmen bulunması hâlinde,
1) Çek bedeli beşyüz Türk Lirası veya
altında ise, çek bedelini aşmamak koşuluyla, kısmî karşılığı beşyüz Türk Lirasına tamamlayacak bir miktarı,
2) Çek bedeli beşyüz Türk Lirasının
üzerinde ise, çek bedelini aşmamak koşuluyla, kısmî karşılığa ilave olarak beşyüz Türk Lirasını,
ödemekle yükümlüdür.”
Sayın Başkanım, bu bölüme kadar olan kısımdaki “beşyüz Türk Lirası” ibaresinin “altıyüz
Türk Lirası” olarak değiştirilmesi noktasında bir değişiklik arzımız vardır.
Bunu arz etmek istiyorum.
Önergemizin kalan hükümleri aynıyla mahfuzdur, saklıdır. Bunu
ifade ediyorum.
Sayın Başkanım, buna gerekçe olarak malumları olduğu üzere bu
konudaki düzenleme risk paylaşımına bankaları, çek koçanlarını veren kurumları
da dâhil etmek üzere yapılmıştı. Dolayısıyla bankaların buradaki risk
paylaşımında alacaklı, borçlu ve bankalar denklemindeki risk payını artırmak
üzere bu rakamın “beşyüz Türk lirası”ndan
“altıyüz Türk lirası”na
çıkarılması tarafımızdan uygun bulunmuş ve takdirlerinize sunulmuştur.
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Kılıç.
Bu öneriye Komisyon katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Sayın Başkanım,
Komisyonda belirtilen miktar ile şu anda 2’nci defa değiştirilen miktar arasında
ayniyet olmadığı için İç Tüzük’ün 42’nci, 45’inci ve 87’nci maddesi uyarınca
katılmam mümkün değil. Genel Kurulun takdirine bırakıyorum.
BAŞKAN – Hükûmet?
ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Erzincan) – Katılıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN – Bu değişiklikle birlikte önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
ALİM IŞIK (Kütahya) –
Yazıklar olsun, gerçekten yazıklar olsun! Bankalar Birliğinin emrini burada
onaylamanıza…
BAŞKAN – Şimdi bu kabul edilen önerge doğrultusunda 3’üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 3’üncü madde kabul
edilmiştir.
Şimdi 4’üncü maddeyi okutuyorum:
Bankaların bildirim yükümlülüğü
MADDE 4- (1) Hamiline çek hesabı sahiplerinin açık kimlikleri,
adresleri, vergi kimlik numaraları, bu hesaplardan ödeme yapılan kişilere ait
bu bilgiler ile bu kişilere yapılan ödemelerin tutarları ve üzerinde vergi
kimlik numarası bulunmayan çeklere ilişkin bilgiler, ilgili bankalar
tarafından, dönemler itibarıyla, Gelir İdaresi Başkanlığına elektronik ortamda
bildirilir. Bildirim dönemleri ve süreleri Türkiye Bankalar Birliği ve Türkiye
Katılım Bankaları Birliğinin görüşleri alınarak Gelir İdaresi Başkanlığı
tarafından belirlenir.
(2) Tacir tüzel kişi veya onun faaliyetleri ile ilişkilendirilmek
kaydıyla, tüzel kişinin gerçek kişi ortakları, ortakların ilgili bulunduğu veya
tüzel kişinin veya ortaklarının etkisi altında bulundurduğu gerçek kişiler ile
tüzel kişinin yönetim organında görev alan veya temsilcisi sıfatını taşıyan
gerçek kişiler adına açılmış olan çek hesapları, tacir tüzel kişiye ait kabul
edilir. Söz konusu ilişkinin varlığına yönelik
emarelerin bulunması hâlinde, hesabın bulunduğu banka şubesi durumu Gelir
İdaresi Başkanlığına bildirir.
(3) Bankalar, hamiline çek defteri yaprağını kullanmadan hamiline
çek düzenlendiğini tespit etmeleri hâlinde, mevcut delilleriyle birlikte
durumu, tespit tarihinden itibaren en geç bir hafta içinde Cumhuriyet
başsavcılığına ve Gelir İdaresi Başkanlığına bildirmekle yükümlüdür.
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Saygı duymaya çalışıyoruz ama…
ALİM IŞIK (Kütahya) –
Olmaz efendim! Bir komisyon başkanı “500 lirayı 600 liraya çıkaramıyoruz.”
diyerek bu milleti alet edemez!
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Sevgili
kardeşim…
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – O zaman yapmayın! Sözün geçmiyorsa
istifa et!
BAŞKAN – Lütfen… Lütfen…
Komisyon olarak her zaman söz alma hakkına sahipsiniz.
Buyurunuz, lütfen cevap veriniz.
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Değerli
arkadaşlar, komisyon başkanının yetkisi bellidir. Önergeyi üretmek başkasının
elinde, işleme koymak Başkanlığın elinde, komisyon başkanı önergeyle ilgili bir
beyanda bulunacaktır, yaptığım budur.
Saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz efendim.
4’üncü madde üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına
Edirne Milletvekili Cemaleddin Uslu.
Buyurunuz Sayın Uslu. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA CEMALEDDİN USLU (Edirne) – Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Değerli milletvekilleri, görüşülmekte olan 445 sayılı Çek Kanunu
Tasarısı’nın 4’üncü maddesiyle ilgili olarak Milliyetçi Hareket Partisi Meclis
Grubu adına söz aldım. Sizleri saygılarımla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, ne yazık ki bugün de Bursa’nın
Mustafakemalpaşa ilçesinde kömür ocağında grizu patlaması sonucunda göçük
altında kalan 19 işçi vatandaşımızın ölüm haberiyle sarsıldık. Birkaç gün önce
de Tokat ilimizin Reşadiye ilçesinde menfur bir saldırı sonucu şehit edilen 7
askerimizin haberiyle sarsılmıştık. Hayatını kaybeden vatandaşlarımıza ve
şehitlerimize Allah’tan rahmet diliyorum; yakınlarına, silahlı kuvvetlerimize
ve Türk milletine başsağlığı diliyorum. Tokat ilimizdeki bu menfur saldırıyı
üstlenen terör örgütü PKK’yı şiddetle lanetliyor, dün benden önceki
arkadaşlarımın da bahsettiği gibi birkaç gündür bu olaya başka anlamlar
yüklemeye çalışan ilgilileri gerçekleri görmeye davet ediyorum. Ülkemizde iş
kazalarının bir daha yaşanmamasını temenni ediyorum.
Değerli milletvekilleri, son günlerde ülkemizde kötü şeyler
oluyor; korkular, endişeler, tedirginlikler yaşanıyor. Bu endişeler
vatandaşlarımız arasında bölünmelere, parçalanmalara, dağılmalara kadar
gidiyor. Hemen her gün ülkemizin değişik yörelerinde sözde “barış yürüyüşleri”
adı altında ayaklanma provaları yapılıyor. Asayiş yönünden en seçkin kentlerden
biri olan, en sakin kentlerden biri olan Edirne ilimizde dahi dün akşam
saatlerinde buna benzer bir olay yaşandı. Sağduyu sahibi Edirne halkı ve güvenlik
güçlerimiz bu girişimi büyümeden önledi. Dilerim, ülkemiz genelinde olan bu tür
olaylar artık sona erer.
Değerli milletvekilleri, tabii ki devletimiz güçlüdür. Bütün bu
olanların üstesinden gelecektir. Ancak devleti yönetmek, ülkede huzur ve
sükûneti sağlamak Hükûmetin görevidir. Bütün bu olan
bitenler esnasında Cumhurbaşkanı, Meclis Başkanı, Başbakan yurt dışındadır. Bu
temsil görevleri de mutlaka çok önemlidir ama dış görevlerin uyumlu bir
programla gerçekleştirilmesinin daha doğru olacağını düşünüyorum. Zira, biraz önce yaşadığımız gibi bu keyfîlik Meclis
çalışmalarını bile etkilemiştir.
Değerli milletvekilleri, bu düşüncelerimi ifade ettikten sonra Çek
Kanun Tasarısı’yla ilgili düşüncelerimi aktarmak istiyorum. Bilindiği üzere
çek, özel hukuk alanında çok kullanılan bir senet türüdür ve bankalar
tarafından matbu olarak hazırlanan bir kambiyo senedidir. Uygulamadaki
kolaylığı ise hesap sahibinin bankalardaki hesabından dilediği kişilere ödeme
yapmasını sağlayan bir ödeme aracı olmasıdır. Esasen, diğer kambiyo
senetlerinden yani poliçe ve bonodan farkı da bir ödeme aracı olmasından
kaynaklanmaktadır. Bu itibarla çek, diğer borç senetlerine ve hatta kambiyo
senetlerine nazaran çok daha yüksek bir güvenilirliğe sahip olmaktadır. Hatta, çekin günlük yaşamda nakit derecesinde işlem gördüğü
de bilinmektedir.
Değerli milletvekilleri, Türkiye ekonomisi özellikle son yıllarda
çok ciddi sorunlar yaşamaktadır. Türkiye ekonomisi, başlayan küçülme ve artan
işsizlik, artan yoksulluk ve nihayetinde küresel ekonomik krizin yansımaları
sonucunda bugün sosyal ve ekonomik kriz ortamını bütün şiddetiyle yaşamaktadır.
Bunun doğal sonucu iş dünyası borç ve vergi yükü altında ezilmiş,
esnafımız siftah dahi yapamadan iş yerini kapatır hâle gelmiştir. AKP
döneminde, protestolu senet ve karşılıksız çek rakamlarında görülen yüksek
artışlar, esnaf, sanatkâr ve bütün ticaret erbabının faaliyetlerini yürütmekte
sıkıntıya düştüğü görülmektedir. Merkez Bankası verilerine göre, protestolu
senet ve karşılıksız çek miktarında AKP İktidarında yüksek oranda artış
görülmektedir. Bu durum AKP’nin ekonomi politikasının ne derece yanlış olduğunu
ortaya koymaktadır. Karşılıksız çek miktarında her geçen yıl artış görülmekte
olup 2008 yılında 1 milyon 537 bin 194 seviyesine ulaşan karşılıksız çek
miktarında 2002 yılına göre yüzde 105 oranında artış olmuştur. 2009 yılı Ekim
ayı itibarıyla karşılıksız çek miktarı 1 milyon 662 bin 781 olup 2008 yılı
toplamını geçmiştir.
Değerli milletvekilleri, bu ekonomik sıkıntılarda yaşam mücadelesi
veren birçok çek mağduru vatandaşımız, zaman zaman,
derdine çare olur ümidiyle bizlere mesajla ulaşmaya çalışmaktadır, sizlere de
mutlaka geliyordur. Buna dair birkaç örnek okumak istiyorum. Vatandaşımızın
birisi yazmış: “Ben, ülkemizde enerji tasarrufu sağlayan bir malzemenin
buluşunu yaptım. Bu malın patent sahibiyim. Yeni üretmiş olduğumuz malzememizi
pazara tanıtım mücadelesi verirken yaşanan sıkıntılardan, daha bu malımızı
tanıtamadan işlerin kötü gitmesinden, sermaye yetersizliğinden biz de
nasibimizi aldık.
Elimde, yine aynı ölçüde… Ülkeme enerji konusunda faydalı olacak
bir üretim söz konusu fakat karşılıksız çekten hapis yatacağım için bunları
gerçekleştirmek, ülkeme faydalı olmak artık hayal. En çok üzüldüğüm de, bize
‘Dolandırıcı’ diyorlar.”
Bir başka vatandaşımız da şöyle yazmış: “Günlerdir, sizleri
fakslarımızla, mesajlarımızla, mektuplarımızla ve telefonlarla rahatsız
ettiğimizi bilmekteyiz. Ancak, bizler, büyük çoğunluk olarak esnaf olan,
ticaretle uğraşan, devletimize vergi veren, yanlarındaki kişilere iş veren durumundayken muhtelif sebeplerden bugün cezaevine
girmiş veya girme aşamasında olan insanlar konumuna düşmüşüz. Elbette ki
geçmişte ticari hatalarımız olmuştur ancak çok büyük bir çoğunluğumuz
borçlarımızı ödemek için uğraşırken zamanla yaşanan ekonomik krizlerin de
etkisiyle bugün suçlu duruma düşmüşüz. Sayın Başbakanımız bir söyleminde ‘Hiçbir
güç Türkiye Büyük Millet Meclisinin üzerinde değildir’ demiştir. Hâl böyleyken,
çek cezaları bakımından 31/12/2008 tarihinden sonra
bilinen yasal boşluk ortadayken bugün itibarıyla on bir aydır hâlâ cezaevinde
binlerce arkadaşımız mahkûm durumundadır.”
Yazı devam ediyor ve sonunu şöyle ifade etmiş: “Elbette ki kasıt
ve dolandırmak amacıyla hareket etmiş olanların cezası verilmelidir. Ancak
ticaretle yıllarca uğraşıp da ödemelerini düzgün olarak yapmaya çalışırken
ekonomik krizlerin de etkisiyle ve piyasalardaki dalgalanmalarla bizim
durumumuza gelmiş olanlara Türkiye Büyük Millet Meclisinde bulunan sayın
milletvekillerimiz bir çare bulmalıdır diye düşünmekteyim.” ve devam etmiş. Bu
ve buna benzer birçok mağdur vatandaşımızın olduğunu da bilmekteyiz.
Değerli milletvekilleri, doğrusu, acilen yapılacak düzenleme ile
ekonomik suça ekonomik ceza verilmeli, dürüst olan çalışıp borcunu ödemelidir.
Vatandaş cezaevine girdiğinde iş daha da vahim bir hâl alıyor, hem borcunu
ödeyemiyor hem de ailesi perişan oluyor. Karşılıksız çekin hapis cezasıyla
değerlendirilmesi, bir yandan çek kullanılmasının yaygınlaşmasına, diğer yandan
karşılıksız çekten dolayı ceza davalarının artmasına neden olmuştur.
Gerçekten ülkemizdeki ceza davalarının yaklaşık yüzde 15’i
karşılıksız çekle ilgilidir. Bu durum karşılıksız çek olayının tam bir sosyal
felakete dönüşmüş olduğunun önemli bir işaretidir. Öte yandan ülkede yaşanan
ekonomik krizler sonucunda karşılıksız çekten dolayı mahkûmiyet alan kişilerin
sayısında sürekli bir artış görülmektedir. Bu yüzden, sorunun acilen çözümü
gerekmektedir. Bunun için de yapılması gereken sırf ekonomik bir olayı ifade
eden karşılıksız çek durumunun cezalandırılması değil, çekin bir suç aracı
olarak kullanılmasının önlenmesi ve bu durumun cezalandırılmasıdır. Tasarıda
böyle bir tedbir ve cezalandırma öngörülmediği gözlenmektedir.
Değerli milletvekilleri, tasarıya göre tarafların anlaşması
hâlinde karşılıksız çek verme suçundan mahkûm olanların cezasının infazı
ertelenebilecek veya durdurulabilecektir. Tasarı yasalaştığında çekten hapis
yatanlar borçlu olduğu kişiyle anlaşarak süresi içerisinde ilgili makamlara
bildirdikleri takdirde herhangi bir sorun kalmayacaktır. Taraflar arasında
anlaşma olmaz ise iki yıl içinde ödemesi için ceza infazının ertelenmesine
imkân tanınıyor. İki yıl içerisinde borç yine ödenmediği takdirde borçlu tekrar
cezasını çekmek üzere hapse girecek.
Değerli milletvekilleri, tasarı bu hâliyle insani açıdan olumlu
görülmekle birlikte ticari açıdan bazı eksiklikleri de ortaya koymaktadır.
Nitekim Odalar Birliği Başkanı bir konuşmasında bu konuyla ilgili olarak şu
ifadeleri kullanmıştır: “Devlet para harcadıkça para ne sana ne de bana gelir,
sadece vergisi gelir. Çeklerle ilgili çıkarılmak istenilen yasada 'iki yıl
ödeme süresi vereceğiz' denirse bütün çekler karşılıksız olur, ticaret biter,
ben de dâhil çekimi ödemem. Çeklerden dolayı 2.800 kişi hapiste yatıyor. Hapis
cezasının kalkmasını biz de istiyoruz. Zaten hapiste olan bir kişi borcunu
ödeyemez. Yani bu şunu gösteriyor ki, malınızı satarken dört yıl bir şey
beklemeyin. Bu da şu oluyor ki, mahkeme iki yıl sürüyor, iki yıl da devlet
veriyor, etti dört yıl.”
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurunuz efendim.
CEMALEDDİN USLU (Devamla) – Değerli milletvekilleri, gerçek çek
mağdurlarının çekin suç aracı, muvazaa aracı olarak kullanıldığı durumlardan
arındırılması gerekmektedir. Esasen çek hesabının açılması, çek defteri
verilmesi, çekin ödenmesi ve karşılıksız çıkması gibi çek ilişkisinin her
aşamasında bankalara da önemli görevler yüklenmektedir.
Bu yasanın hayırlara vesile olmasını diliyorum, saygılar
sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Uslu.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Manisa Milletvekili Şahin Mengü.
Buyurunuz Sayın Mengü.
CHP GRUBU ADINA ŞAHİN MENGÜ (Manisa) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; öncelikle bir eksiklik var; benim anlayabildiğim kadarıyla
Sayın Bakanın sağ tarafında Bankalar Birliği Başkanı, sol tarafında da parayla
oynayanların lobisinin başkanının oturması gerekiyordu. Maalesef bu kanun…
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Sayın Mengü…
ŞAHİN MENGÜ (Devamla) - Sayın Canikli,
elinizi hiç açmayın.
Bu kanun, sizin hazırladığınız bir kanun değil.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) - Biraz da ekonomik olarak bak olaya.
ŞAHİN MENGÜ (Devamla) - Bu kanun, Bankalar Birliğinin talimatıyla
hazırlanmış bir kanun.
AHMET YENİ (Samsun) - Bir hukukçu olarak konuşuyorsunuz…
ŞAHİN MENGÜ (Devamla) – Hukukçu olarak konuşuyorum tabii, gayet
tabii, neyi söylediğimi de çok iyi biliyorum.
Bu kanunun başından sonuna baktığınız zaman hiçbir değişiklik
getirmiyor. Şu anda cezaevinde bulunan belki 2 bin, 3 bin, 5 bin kişiyi dışarı
çıkartmaya yarıyor. Onun dışında, çek olayına en ufak bir katkısı yok.
Bakın, 1980 yılına gelinceye kadar çekin Türkiye’de bir itibarı
vardı. Çek, hakikaten, itibar belgesiydi. 1980’den sonra Türk ekonomisindeki
değişimler, kötüye gidişler bononun yerine çeki ikame etti. Biz bugün bononun
yerine çekin ikame edilmesini yasalaştırmaya başlıyoruz.
Fiilen var olan, 1980’den evvel uygulanmayan, 1980’den sonra
başlayan vadeli çek olayı, çek üstündeki bütün itibarı kaldırmış, çeki
tamamıyla bir bono hâline getirmiştir. Bütün hukukçular bilirler, kıymetli
evrak hukukunda bono bir kredi müessesesidir ama çek bir havale müessesesidir.
Bu havale müessesesini biz bugün kaldırıyoruz ve bir kredi kurumu vadesi hâline
getiriyoruz.
Olaya baktığınız zaman, bu çek kanunu değişikliğinden sonra bir
kısım insanların borçlarının ertelenmesi için süre tanındığı gibi bir anlam
ortaya çıkıyor. Ancak, bu arada bu kanunu doğru incelerseniz, bankalar ile bu
şahıslar arasındaki irtibatı da kesiyorsunuz, bu insanların finansal kaynak
bulmasını da engelliyorsunuz. Yani, bu insanlar… Söylenen şu: İki sene boş
vakit verdik, bu insanlar ekonomisini düzeltsin, borcunu ödesin. Eğer siz bu
insanlara yeni finans kaynakları sağlamıyorsanız yani finans kurumlarıyla
ilişkisini hukuken engelliyor iseniz, bu şahısların kendi ekonomik konumlarını
düzeltip borçlarını ödemesi mümkün hâle gelmez. Burada yapılmak istenen şu ise
hiçbir itirazım yok: Cezaevine düşmüş insanları kurtaralım diyorsanız bu kadar
uzun değişikliğe lüzum yoktu veya başka bir şey getirirsiniz, bütün dünyadaki
gibi çek kanunu düzenlersiniz. Şimdi bu çek kanununu getiriyorsunuz, Ticaret
Kanunu’nda da çekle ilgili hükümleri getirecek misiniz? Bakın, dünyada
uygulamaları vardır. Eğer çek kanununu ayrıca düzenliyorsanız artık Türk
Ticaret Kanunu’nda çekle ilgili hüküm getirmemeniz gerekir. Var bunun dünyada
örnekleri. Bunun, müsaade edin, dünyada örnekleri var. Eğer bir kredi
müessesesi olan bonodan çeki ayırıyorsanız, çek ayrı bir kod olarak hukuk
hayatında yerini alır. Biz öyle yapmıyoruz; hem burada çeki düzenliyoruz hem
Ticaret Kanunu’nda çekle ilgili hükümler getiriyoruz. Şimdi, buradaki sıkıntı
ve hukuki yanlış oradan başlıyor. Bu, olayın en acı tarafı.
Şimdi, arkadaşlarımız diyor ki… İşte, benim söylediğime de tepki
verdiniz, “Bu, Bankalar Birliğinin yasasıdır.” deyince.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Haksızlık.
ŞAHİN MENGÜ (Devamla) – Nasıl yasası değil? Bizim arkadaşımıza
Bankalar Birliği Genel Sekreteri telefon edip şöyle bir değişiklik vereceğiz
diyor. Biraz evvel yaptığınız 600 liralık teklif de sırf, bu, Bankalar
Birliğinin söylemiyle olmuştur denilmesinin önüne geçmek için.
Değerli arkadaşlarım, bakın burası Parlamento, biz burada yasa
yapıyoruz. Böyle bir yasa çalışmasında, elbette komisyon aşamasında Bankalar
Birliği de görüşünü belirtir, bundan daha doğal bir şey olamaz ama dünyanın
hiçbir yerinde, bir bankalar birliği, bir kanunun yapılmasında ağırlıklı etken
olmaz. Eğer burada hapse girmiş insanları hapisten kurtaracaksak… Bakın, başka
sıkıntılar da var; bonosunu vermiş, ödeyememiş, icraya verilmiş, taahhütte
bulunmuş, o taahhüdü yerine getiremediği için taahhüdü ihlalden hapse girenler
de var. Onların çek mağdurlarından bir farkı var mı? Hiçbir farkı yok. Niye
yok? Hepsi ekonomik sıkıntı nedeniyle bu duruma düşmüşlerdir.
Bakın, son on ayda 1,5 milyon karşılıksız çek verilmiş -bu,
devletin resmî rakamları- 1 milyonu icraya düşmüş. Eğer, bonolar için yani
aslında hakiki bir borç ikrarı gibi kabul edilmesi gereken bonolar için de bu
incelemeyi yaparsak bunun da çok büyük rakamlar oluşturduğunu görürüz. O zaman
ne yapalım? Gelin, bu geçici 2’nci maddeye bir hüküm koyalım, bu bonoda yani
herhangi bir nedenle bir hukuki ilişkiden kaynaklanan borcunu ödeyemediği için
aleyhine icra takibi yapılmış ve bu icra takibi karşılığında taahhüt vermiş
insan, taahhüdünü ihlal ettiği için hapse girmişse bunlara da bir kolaylık
getirelim. Bunlar da çünkü diğer çek mağdurlarından farksız insanlar.
Şimdi, çok gerçekçi bakarak olayları, sorunları çözmek
mecburiyetindeyiz. Ekonominin iyiye gittiğini kimse söyleyemez. Bir ekonomik
kriz nedeniyle bu kadar insan çek mağduru oluyor. Burada bankalara hiçbir
sorumluluk getirmiyorsunuz; banka, önüne gelene, dilediği şekilde çek defteri
veriyor, bankalar dilediği gibi herkese kredi kartı veriyor. Yakında önümüze
bir kredi kartı faciası da gelecek.
Bakın, sorun, belki sizlere de olmuştur, hiç haberiniz olmadan
mektupla kredi kartı geliyor arkadaşlar. Bu olaydan bir farkı yok. Bu, önüne
gelenin dilediği şekilde çek defteri almasının getirdiği sıkıntının yarattığı
olaylardır. Eğer bankalar her önüne gelene… Gelin, buradan biz milletvekili
olarak gidelim, bir çek defteri isteyelim, bizden neler isteyecekler. Ama öyle
insanların cebinden çek defterini çıkarıp imzaladığını görüyoruz ki içiniz
parçalanıyor. Çek defterini, çek yaprağını, kusura bakmayın, tabirimi mazur
görün, lahana yaprağı gibi piyasaya sürersek sonucu bu noktaya getiririz.
Dün burada konuşan arkadaşlarımız, işte, “Piyasaya para
giriyordu.” diyorlardı. Yani ben fiktif diyorum,
arkadaşlarım “Bu bir kâğıt üstünde yani kaydi
paradır.” diyorlar. Eğer bir ülkede paranın değeriyle, paranın kendisiyle
oynarsanız suç oluşmuyor mu? Yani hiçbir ekonomik gücü olmayan insanlara çek
keşide etmenin, vadeli çek keşide etmenin yolunu açarsanız bu, ekonomiye iyilik
değildir. O zaman gelin, bono lehtarı lehine de bazı düzenlemeler getirelim.
Çek dediğiniz bir özel hukuk ilişkisinden kaynaklanan olaya Parlamentonun
müdahale etme hakkı yoktur çünkü Türk hukuk sisteminin kabul ettiği sistem bir
akit serbestisi sistemidir. Eğer akit serbestisi sistemini içinize sindiriyorsanız, kabul
ediyorsanız, o zaman buna hukuken müdahale etmeyeceksiniz. Kendi mecrası içinde
vadeli çek olayı gelinceye kadar Türk hukukunda çeki keseni zaman zaman dolandırıcılıktan, zaman zaman
da görevini suistimalden yargılardı ceza kanunları. Biz
buna ayrı bir suç yaratmaya başladık. Hiç kimsenin böyle bir suç yaratma hakkı
yok. Özel hukuk ilişkisine müdahale edemezsiniz, bu sefer bono için de etmek
mecburiyetindesiniz. Eğer bono için buna müdahale etmiyorsanız çekin başka ne
özelliği var? Çek kural olarak bankalar üstüne çekilir ama bir havale
müessesesi olduğu için şahsın üstüne de çek çekebilirsiniz. O zaman ne
yapacaksınız? Olay yanlıştır, baştan sona yanlıştır.
Kanun çıkacak. Herkes niçin bu kanuna destek verecek biliyor
musunuz? 2 bin, 3 bin, 5 bin, 10 bin, kaç bin kişiyse, yılbaşını cezaevinde
geçirmesin çünkü bu insanlar bir ekonomik modelin neticesi oralara düşmüştür
diye bu kanuna destek verilecek yoksa hukukçu olarak bu kanunu savunmak mümkün
değildir. Hakikaten mümkün değildir, çok iyi niyetimle söylüyorum. Bono
mağdurunun günahı nedir? Bunu bana birisinin izah etmesi lazım yoksa bu
yasayla… Biz alışığız torba yasalarda, hiç alakasız kanunların içinde birçok
kanunda değişiklik yapmaya. Bir an akla şu gelebilir: “Canım o İcra İflas Kanunu’nu
ilgilendiren bir konu!” Birçok torba kanunda hiç alakasız kanunları bir arada
düzeltmedik mi, değiştirmedik mi? Bunda da bir maddeyle, bir fıkraya yeni bir
ilave cümleye koyarak aynı şekilde bono mağdurlarını da kurtarırsınız. Bu
getirdiğiniz sistemde insanların cezaevinden çıkmasını iki seneliğine
ertelersiniz. Gene aynı şekilde bu insanlar iki sene sonra tekrar cezaevlerine
girmeye başlarlar. Bu sistem, bu getirilen sistem onu doğruluyor.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum, teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Mengü.
4’üncü madde üzerinde şahsı adına Denizli Milletvekili
Mehmet Salih Erdoğan. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Buyurunuz Sayın Erdoğan.
MEHMET SALİH ERDOĞAN (Denizli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşmekte olduğumuz 445 sayılı Çek Kanunu Tasarısı’nın 4’üncü maddesi üzerinde
şahsım adına söz almış bulunuyorum, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, görüşmekte olduğumuz tasarının iki dikkat
çekici özelliğini sizlerle paylaşmak istiyorum. Bunlardan birincisi: İleri
tarihli çeklerin ibrazı hâlinde yani gününden önce bankaya götürülmesi hâlinde
karşılaştığımız durum ne olacaktır? İkinci konu da tacir olan ve olmayan
kişilere verilecek olan çeklerin durumuyla ilgilidir.
Birincisi ileri tarihli çekler yani vadeli çekler, çok
tartışılıyor. Aslında çekte vade olmaması gerekir ama Türkiye’de maalesef
vadeli çek kullanımı bir kredi vasıtası olarak yaygın bir şekilde
kullanılmaktadır. Ve bu çekler tek taraflı olarak hamiline verilmiyor. Bu çeki
bir düzenleyen var, bir de çeki alan “hamil” dediğimiz çek alacaklısı var. Çek borçlusuyla çek alacaklısı oturuyor bir ticari ilişki
içerisinde bu çeki tanzim ediyor ve üzerine -ben örnekleme olarak veriyorum- 1
Ocak 2010 tarihinde bu çek bedelinin ödenmesi konusunda iki taraf mutabık
kalıyor, anlaşıyorlar ve buna göre de çek keşide eden kişi 1 Ocak tarihi
itibarıyla çeki düzenleyip veriyor alacaklı eline. Alacaklı, çek keşide eden
kişinin yanından çıktıktan sonra bankaya gidiyor, bankaya “Çekin gününde
ödenmesi gerekir, bunun ben parası varsa almak istiyorum, yoksa arkasına
‘Karşılığı yoktur.’ diye yazdırmak istiyorum.” dediği zaman tartıştığımız
tasarıda, değerli arkadaşlar, eğer böyle bir durumda o çekin karşılığı hesapta
varsa alacaklı bu parayı tahsil edebiliyor, hesapta yoksa banka o çekin
arkasına “Karşılığı yoktur.” diye yazamıyor.
Ayrıca, çek hamili bu çekle ilgili olarak üzerindeki yazılı
tarihten önce hukuki takipte bulunamıyor yani icraya veremiyor, cumhuriyet
savcılıklarına şikâyette bulunamıyor. Bu, dikkat çekici bir özellik yani 3167
sayılı Kanun’dan ayrılan bir konu.
İkinci özellik, değerli milletvekilleri, biz getirmiş olduğumuz bu
tasarıyla, tartıştığımız bu tasarıyla, çekleri tacir olan ve tacir olmayan
kişilere verilen çeklerle, hamiline çekleri ebat bakımından, şekil bakımından
farklılaştırdık. Tabii, esnaf ve sanatkârlarımız tacir çekini
kullanabilecekler.
Hamiline çek konusunda ayrı bir hesap açılması gerekiyor bankadan,
ayrı bir hesaptan bu hamiline çeklerin yürütülmesi gerekiyor.
İkinci olarak, hamiline çeklerde hamiline çek defteri
yapraklarının üzerinde mutlaka “Hamiline” sözcüğünün matbu olarak yazılması
gerekiyor. Eğer bu vasıfları taşımıyorsa ve çeklerin ayrıca kullanımı konusunda
bankalara birtakım yükümlülükler getirilmiş. Tartıştığımız 4’üncü madde bu
konuda bankalara bazı yükümlülükler getirmiş. Bunların başında, eğer hamiline
çekler üzerinde “Hamiline” sözcüğü yazılmadan hamiline olarak kullanılmak
isteniyorsa bankalar bu tip durumlarda Gelir İdaresine ve cumhuriyet
savcılığına ihbarda bulunacaklar yani durumu cumhuriyet savcılıklarına ve Gelir
İdaresine bildirmek zorunda.
Ayrıca, hamiline çek hesabı sahiplerinin açık kimliklerinin, vergi
numaralarının, vatandaşlık numaralarının açıkça o çek yaprağının üzerine
yazılması gerekiyor ve yine hamiline çekin ödendiği kişinin kimlik bilgilerinin
zaman zaman belirlenecek süre içerisinde yine Gelir
İdaresine bildirilmesi icap ediyor.
Değerli milletvekilleri, bir de çeklerde bu tasarının bir amacı da
kayıt dışılıkla mücadele etmektir veya kayıt dışılıkla mücadeleyi
kolaylaştırmaktır, kara paranın aklanması konusunda imkânlar getirmektir…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen sözünüzü tamamlayınız.
Buyurunuz.
MEHMET SALİH ERDOĞAN (Devamla) – …haksız rekabetin önüne
geçmektir. Bu nedenle, tacir tüzel kişilerin, tacir çeklerini dolanmak
suretiyle başka kişiler üzerinden muvazaalı işlemler yapması da
engellenmektedir. Dolayısıyla, görüştüğümüz bu tasarının yasalaşması hâlinde,
iddia edildiği gibi çeke daha az rağbet değil -çek daha güvenilir bir ödeme
vasıtası hâline gelecektir- çeke daha fazla güven doğacaktır ve piyasalarımız
bundan daha iyi etkilenecektir, sanayimizin gelişmesine, ülkemizin kalkınmasına
büyük katkılar sağlayacaktır.
Ben, hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Erdoğan.
Şahsı adına Tokat Milletvekili Osman Demir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Buyurunuz Sayın Demir.
OSMAN DEMİR (Tokat) – Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Görüşülmekte olan Çek Yasa Tasarısı’nın 4’üncü maddesi üzerine
şahsım adına söz aldım. Sürem içerisinde Reşadiye doğumlu bir milletvekili
olmam sebebiyle, Reşadiye’de meydana gelen üzücü olay hakkındaki görüşlerimi ve
yaşadıklarımı sizlerle paylaşmak istiyorum.
Değerli milletvekilleri, olay, bildiğiniz gibi, 7 Aralık günü
Reşadiye’nin güney yakasında -karşı bir dağda- Reşadiye’den Sazak bölgesinde
bulunan karakol güzergâhında askerî aracımızın seyahat hâlindeyken bir pusu
üzerine meydana geldi; 7 askerimiz şehit oldu, 3 askerimiz de yaralandı. Ben,
tabii, şehitlerimize Allah’tan rahmet, kalanlara acil şifalar temenni ediyorum.
Olay, evvela Reşadiye’mizi, Tokat’ımızı, Türkiye’mizi,
iktidar-muhalefet hepimizi gerçekten derinden yaralamış bir olaydır. Ben olayın
gerçekleştiği bölgeyi çok yakından bilen bir milletvekiliyim. Daha Kurban
Bayramı’nın üçüncü günü yani 29 Kasım günü o bölgede köyleri ziyaret ettim
bayramlaşmak amacıyla, gezdim. Gittik, köylülerimizle, muhtarlarımızla
buluştuk, dertleştik. Tabii, olayın bu sıcaklığı üzerine meydana gelmesi de
beni fazlasıyla üzmüştür.
Bölge insanının ne kadar güvenilir insanlar olduğunu anlamamız
açısından, daha önce TRT 1’de yayınlanan bölgeyle ilgili bir belgeseli sizlerle
paylaşmak istiyorum: Hemen Sazak’ın güney tarafında, Tozanlı bölgesi diye bir
bölgemiz var. Almus Barajı’nı besleyen Tozanlı Çayı geliyor bu dereden. Derenin
iki yakasında köylerimiz karşılıklı dizilmiş durumda. Tabii, geçmiş zamanda her
köyden şehre gelecek bir minibüs bulunmadığı için, en uzak köyden kalkan
minibüse, köylülerimiz iniyorlar, pazardan satın almak istedikleri
ihtiyaçlarını minibüsün şoförüne bildiriyorlar ve para veriyorlar, bize işte
şunları al, getir diye. Tabii, karşılamak için tekrar dere yoluna
köylülerimizin inmesi gerekiyor ama bazen minibüse tam denk gelebiliyorlar,
yetişiyorlar, yetişemiyorlar. Eğer emaneti ısmarlayan şahıs, aile, minibüsün
geliş saatine denk gelememişse, minibüs daha erken gelip geçmişse, minibüsün
şoförü satın aldığı emaneti yolun kenarına bırakıyor, eğer paranın üzeri de
kalmışsa onu da emanetin üzerine bırakıyor. Bu, TRT 1’de belgesel olarak
yayınlanmıştı.
Burası böyle bir bölge değerli arkadaşlar. O yüzden, hakikaten, bu
üzücü olay Reşadiyeli hemşerilerimizi, bölge insanını, Tokat insanımızı
derinden üzmüştür. Bu terörün hani gözü kör diyoruz ya, anlaşılan aklı da kör,
vicdanı da kör. Yani düşünebiliyor muyuz ki askerlerimizin tek amacı var:
İnsanlarımızın mal ve can güvenliğini sağlamak. Sizin mal ve can emniyetinizi
sağlamak isteyenlere, isteyen insanlara siz kurşun sıkıyorsunuz. Bu nasıl bir
anlayıştır, bu nasıl bir vicdandır, bu nasıl bir akıldır; inanılacak gibi
değil. Kaldı ki değerli arkadaşlarım, olayı PKK üstlendi, tamam, bunu biz en
azından bir belirsizliğin ortadan kalkması açısından önemli bir bilgi olarak
görüyoruz. Ama şu PKK diyor ki: “Ben Kürt halkının hakkını savunuyorum.” Yahu
senin burada şehit ettiğin askerlerin içerisinde Kürt kökenli askerlerimiz var.
Bu nasıl hak savunma, bu nasıl anlayış, bu nasıl insanlık? Gördüğünüz gibi bu
tamamen insanlık dışı, son derece vahim bir hadisedir, bir olaydır. Allah bir
daha böyle bir olayı bu aziz milletimize yaşatmasın; bu tür hain tuzaklar
içerisinde, planlar içerisinde olanlara bir daha fırsat vermesin.
Değerli arkadaşlar, biz olayı duyar duymaz buradan Tokat’a hareket
ettik. Gece indiğimizde en ağır askerimiz Tokat Cevdet Aykan
Devlet Hastanesinde ameliyata alınmıştı. Ameliyattan çıktığında durumunun iyi
olduğu haberini aldık ve ziyaret ettik yoğun bakımda. Ertesi gün cenaze
törenleri düzenlendi, inanın halkımızın sağduyusu o cenaze törenlerinde kendini
sonuna kadar gösteriyordu. Şehitlerimizin memleketine uğurlandıklarında,
oralardaki cenaze törenlerinde cenaze yakınlarının açıklamaları, gazetelerden
okuyoruz…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız Sayın Demir.
Buyurunuz.
OSMAN DEMİR (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
…milletimizin teröre bakışında hangi olgunluğa geldiğini, hangi
vakur duruşu sergilediğini açıkça ortaya koymaktadır. Bundan da son derece
memnuniyet duyuyorum.
Ben tekrar şehitlerimize Allah’tan rahmet, gazilerimize acil
şifalar diliyorum. Şehitlerimizin ve gazilerimizin yakınlarına sabr-ı cemîl diliyorum ve Yüce
Allah’tan aziz milletimize bir daha böyle bir kirli tuzak kurmak isteyenlere
fırsat vermemesini temenni ediyorum.
Yüce Meclise saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Demir.
Sayın milletvekilleri, şimdi 4’üncü madde üzerinde soru-cevap
işlemine geçiyoruz.
Süremiz on dakika.
Sayın Işık, Sayın Uzunırmak, Sayın
Taner, Sayın Köse ve Sayın Orhan sisteme girmişler. Her birine 1’er dakika söz
vereceğimi şimdiden belirtiyorum ve süreyi başlatıyorum.
Sayın Işık…
ALİM IŞIK (Kütahya) –
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan, biraz önce bir olay yaşandı. Ben Meclis hayatımda
yaşadığım en talihsiz olaylardan birisi olarak bu konuyu ifade ederek sözlerime
başlamak istiyorum.
Bir: Dün 500 TL’ye düşürülmesi konusunda, bankalar yükümlülüğünün
500’e indirilmesi konusunda bir grup iktidar partisi milletvekili önerge verdi.
Bugün bunun 600 liraya değiştirilmesiyle ilgili bu milletvekili
arkadaşlarımızdan bir tanesi, önerge sahiplerinden birisi açıklama yaptı,
önerge değişmedi. Bu nasıl bir hukuktur? Burada önergenin değişmesi gerekmez
miydi? Bir kişinin sözlü açıklaması buna yeterli midir? Buna cevap istiyorum.
İkincisi: Bu tartışmaların Bankalar Birliğinin isteği
doğrultusunda gerçekleştiği yönündeki açıklamaları doğrular mahiyette. Bu
şekilde sonuca gidilmesi hakikaten buradaki birçok milletvekilini incitmiştir.
Bu konuda Sayın Bakanın görüşünü almak istiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz.
Sayın Uzunırmak…
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakana sormak istediğim, acaba Türkiye’de 2009 yılında kaç
adet 500 TL’lik karşılıksız çek çıkmıştır? Artık 500 TL’nin bankadan sorgulama
ücretini ve çek yaprağının maliyet ücreti falan düşünüldüğünde ticarette 500
TL’lik çek kullanan kaç esnaf çıkar, kaç iş adamı çıkar? Ben merak ediyorum ve
bu maddeye de esefle bakıyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Uzunırmak.
Sayın Taner…
RECEP TANER (Aydın) – Sayın Bakan, davaya konu çeklerin büyük bir
çoğunluğunun cirolu çekler olduğu ortada. Bu açılan davalardaki çeklerin yüzde
kaçı cirolu çeklerdir? Çekin ciro edilme sistemi kaldırılabilir mi? Diğer
ülkelerde bu uygulama ne şekildedir?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Taner.
Sayın Köse…
ŞEVKET KÖSE (Adıyaman) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Bakan, bin TL’lik çek kesen bir kişi hakkında verilecek adli
para cezası ne kadardır?
İki: Bin TL’lik çek kesen ve bankada hiç karşılığı olmayan, adli
para cezasını yatırmayan kişiye ne kadar hapis cezası verilecektir?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Köse.
Sayın Orhan…
AHMET ORHAN (Manisa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Ben de aynı konu üzerinde sorumu yöneltmek istiyorum Sayın Bakana.
Çek yapraklarına uygulanacak olan teminat tutarı bin TL adet
olmasına rağmen AKP Grup Başkan Vekili ve arkadaşları tarafından verilen
önergeyle önce yazılı olarak 500, sonra da şifahen 600 TL olarak yine AKP Grubunun
oylarıyla Genel Kurulda kabul edildi. Söz konusu uygulamayla tahminî olarak kaç
Türk Liralık bir bilançonun ortaya çıkacağını öngörmektesiniz?
Tüm ülkenin ekonomisi küçülürken kâr oranlarını yüzde 30’ların
üzerine taşımış olan bankacılık sektörü bilançosuna bu durumun nasıl
yansıyacağını tahmin ediyorsunuz?
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Orhan.
Son olarak Sayın Özdemir…
HASAN ÖZDEMİR (Gaziantep) – Sayın Başkan, Sayın Bakana soruyorum:
Görüşülmekte olan Çek Kanunu Tasarısı’nın gerekçe bölümünün 14’üncü maddesinde,
karşılıksız çek ile mücadelenin ağır hapis cezasıyla önlenemediği
kaydedilmektedir. Ancak, tasarıya bakıldığında cezaların 2 misline yakın
artırıldığı ve yeni yeni suç ve cezalar icat edildiği
görülmektedir. Kanun Tasarısı gerekçesiyle çelişir bir görüntü vermiyor mu?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Özdemir.
Buyurunuz Sayın Bakan.
ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Erzincan) – Evet, Sayın
Başkanım, Meclisimizin değerli üyeleri; Sayın Alim
Işık’ın sorusunu cevaplandırıyorum: 4’üncü maddedeki önergeyle ilgili şüphesiz
Meclisimizde yasalar yapılırken uygulanan yöntem belli. Önergelerin kim
tarafından nasıl verildiği, nasıl işleme alındığı ve bu konuda kararın nasıl
oluştuğu hepinizin malumudur. Dolayısıyla önergede, bir milletvekilimizin
verdiği önergede düzeltme yapma talebini Meclis Başkanlığımız uygun görmüştür
ve işlem tamamlanmıştır. Bu noktada benim bir tasarrufum…
RECEP TANER (Aydın) – 6 milletvekili Sayın Bakan, 1 milletvekili
değil.
ALİM IŞIK (Kütahya) –
İmza 6 milletvekili.
ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Erzincan) – Efendim, yani
önergeyi verenler adına… Bu teamüller burada hep böyle uygulanıyor. Onun için
bu konuda Meclis Başkanlığımızın uhdesinde ve iradesinde olan bir işlem
hakkında benim yorum yapmam uygun olmaz diye düşünüyorum.
İkincisi: Sayın Uzunırmak, 2009’da kaç
tane çek için sorgulama yapıldığını soruyor. Bu konuda şu anda elimizde hazır
bilgiler var mı arkadaşlar? Bin Türk liralık… Bu başka. Evet, bu konuyla ilgili
bilgiler tam net olarak elimizde olmadığı için bunu yazılı cevaplandıracağız.
Sayın Recep Taner Milletvekilimizin sorusu, açılan davalarda çek
karşılığının ciro edildiğine ilişkin, çeklerin kaçının ciro edildiğine ilişkin istatistiki bilgi maalesef yoktur. Ciro yasağına ilişkin
olarak da bir hüküm tasarıda yer almamaktadır.
Diğer bir soru, Sayın Şevket Köse’nin sorusu. Bin TL’lik çek
karşılıksız çıkarsa bin TL’lik adli para cezası tahakkuk eder. Eğer bu
ödenmezse de gün başına 100 liradan paraya dönüştürülür yani hapis cezası
yoktur. Bu düzenlemeyle hapis cezası yani hürriyeti bağlayıcı ceza yerine
“maddi suça maddi ceza” prensibi getirilmektedir.
Sayın Özdemir’in sorusunu da yazılı cevaplayacağız.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Bakan.
HALİL ÜNLÜTEPE (Afyonkarahisar) – Sayın
Bakan, cevabı yanlış veriyorsunuz, yanlış bilgilendiriyorsunuz. Bir hukukçu
değilsiniz...
ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Erzincan) – Efendim, tabii, 100
lira para cezası gün başına veriliyor, bunu da ödemezse hapse dönüşüyor.
HALİL ÜNLÜTEPE (Afyonkarahisar) –
Ödemezse ne kadar hapis yatacak? Çünkü toplum yanlış bilgileniyor.
ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Erzincan) – Evet, düzeltiyorum.
Yani gün başına 100 lira veriliyor, eğer onu da ödemezse hapse dönüşüyor. Yani
birinci kademe, para cezasına devam ediliyor ama onu da ödemediği hâlde
-düzeltiyorum- o da tekrar hapse dönüştürülüyor.
Bilgilerinize arz ederim.
BAŞKAN – Cevap netleşti galiba, tamam.
Teşekkür ediyoruz Sayın Bakan.
AHMET ORHAN (Manisa) – Sayın Başkan, benim sorumun cevabını
alamadım.
BAŞKAN – Sizin sorunuz için… Cevabınız var mı Sayın Bakan? Süremiz
var.
ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Erzincan) – Değerli
Milletvekilimizin sorusunu da yazılı cevaplayacağız, hazır değil arkadaşlarda
bilgiler, yanımızda yok.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Bakan.
Sayın milletvekilleri, şimdi 4’üncü madde üzerinde üç önerge
vardır. Önergeleri geliş sırasına göre okutacağım, sonra aykırılık sırasına
göre işleme alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
TBM Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 445 Sıra Sayılı yasa tasarısının 4. maddesinin
3. fıkrasında geçen (en geç bir haftada) ibaresinin (en geç 15 günde) biçiminde
değiştirilmesini arz ederiz.
|
Kamer Genç |
Akif Ekici |
Şevket Köse |
|
Tunceli |
Gaziantep |
Adıyaman |
|
İsa Gök |
R. Kerim Özkan |
|
|
Mersin |
Burdur |
|
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 445 Sıra Sayılı Çek Kanunu Tasarısının 4.
Maddesinin 4. Fıkrası olarak aşağıda yer alan metnin eklenmesini saygılarımızla
arz ve teklif ederiz.
(4) Muhatap banka, çekle ilgili olarak karşılıksız işleminin
yapılması hâlinde hesap sahibiyle ilgili bilgileri, ibraz tarihinden itibaren
bir ay içinde Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasına bildirir. Bu bildirimden
sonra çek tutarının hamile veya hamile ödenmek üzere muhatap bankaya ödenmesi
de, muhatap banka tarafından ödeme tarihinden itibaren on gün içinde Türkiye
Cumhuriyet Merkez Bankasına bildirilir. Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası da bu
bildirimleri en geç onbeş gün içinde bankalara
duyurur. Bu duyururun diğer malî kurumlara yapılmasına ilişkin esas ve usuller,
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumunun görüşü alınarak, Türkiye Cumhuriyet
Merkez Bankası tarafından belirlenir.
|
Faruk Bal |
Kürşat Atılgan |
Akif Akkuş |
|
Konya |
Adana |
Mersin |
|
Osman Durmuş |
Alim Işık |
Hasan Özdemir |
|
Kırıkkale |
Kütahya |
Gaziantep |
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Çek Kanunu Tasarısının 4. Maddesinin; 2.
fıkrasının madde metninden çıkarılmasını teklif ederiz.
|
Ali Rıza Öztürk |
Halil Ünlütepe |
Ali İhsan
Köktürk |
|
Mersin |
Afyonkarahisar |
Zonguldak |
|
Turgut Dibek |
Rahmi Güner |
|
|
Kırklareli |
Ordu |
|
BAŞKAN – Son okuttuğum önergeye Komisyon katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Katılmıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Erzincan) – Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN – Önerge üzerinde Ordu Milletvekili Sayın Rahmi Güner.
Buyurunuz efendim.
RAHMİ GÜNER (Ordu) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 445 sıra
sayılı Çek Kanunu Tasarısı’nın 4’üncü maddesi üzerinde verilen önerge üzerinde
konuşmak için söz almış bulunuyorum. Öncelikle, Tokat’ta öldürülen
askerlerimize rahmet olsun diyorum, ruhları şad olsun ve yakınlarına ve Türk
milletine de başsağlığı diliyorum.
Yine, Bursa’nın Mustafakemalpaşa ilçesinde maden ocağında ölen 19
işçimizin ruhları şad olsun, yakınlarına ve sevenlerine de başsağlığı
diliyorum.
Değerli arkadaşlarım, elimizde bir Çek Yasası var. Bu Çek
Yasası’nda daha önceden bir cezai sorumluluk yok, tamamen dolandırıcılık suç
kapsamına gitmek suretiyle bir müeyyide uygulanmaktaydı. Fakat daha sonra bu
Kanun, bu madde değiştirildi ve 3167 sayılı Yasa’nın ilgili maddeleri gündeme
getirildi.
Değerli arkadaşlarım, yine, bu maddede bilhassa bu cezai
müeyyideyi uygulamada aksaklıklar getirildiği için tekrar değişiklikler oldu ve
neticeten mahkemelerce tazminata mahkûm ediliyor, ödenmediği takdirde hürriyeti
bağlayıcı bir cezaya çevrilme uygulaması yapıldı. Bu da yeterli olmadı. Şimdi,
yeni bir çek yasası gündeme geldi.
Değerli arkadaşlarım, bu çek yasası ne esnafa ne tacire ne ticari
işle uğraşan hiçbir kimseye fayda getirmemektedir. Bu Çek Yasası ancak
Türkiye'de yabancı paranın kapısı olan bankalara yaramaktadır, Türkiye’deki
bankaların da yüzde 80’i yabancı bankalardır ve dikkat ederseniz, Türkiye'de
kâr eden kuruluşlar da ancak bu bankalardır.
Değerli arkadaşlarım, biz Komisyonda, bankaların ödentilerinin 3
bin TL olması için önerge verdik, maalesef kabul edilmedi ve Komisyon bunu 500
TL olarak kabul etti fakat şimdi görüyoruz ki bunu 600 TL’ye çıkarmak için bir
önerge verilmiş durumdadır. Değerli arkadaşlarım, önerge verme süresi bittiği
hâlde, önergenin daha verilemeyecek olduğu bir dönemde maalesef ikinci bir
önerge verilme durumu oldu, bunu biz usulsüz olarak kabul ediyoruz. Bu, başka
bir taraftan, bilhassa bankalardan önerilen 500 TL’nin daha değişik bir şekilde
Genel Kurula kabul ettirilmek için verilmiş bir önergedir.
Değerli arkadaşlarım, bu çekte en çok dikkatimizi çeken şudur:
Dikkat ederseniz, Anayasa’nın 38’inci maddesinde “Hiç kimse, yalnızca
sözleşmeden doğan bir yükümlülüğü yerine getirememesinden dolayı özgürlüğünden
alıkonulamaz.” deniyor ama bu maddede cezai müeyyide var.
Değerli arkadaşlarım, yine, Ceza Kanunu’nun 2’nci maddesinde
açıkça “Ceza Kanunu’nda tarif edilemeyen hiçbir fiilden dolayı da ceza
verilemez.” ibaresi olduğu hâlde, yine, yargı organının bu şekilde fiillerden
dolayı, ticari anlaşmalardan, özel sözleşmelerden dolayı ceza verilemeyeceğini
belirtmesine rağmen, yürütme organının başı ve mahkemelerin birçok kararı
maalesef biz yasama organı tarafından…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen, sözünüzü tamamlayınız.
Sayın Güner, demin “Komisyonda 500 TL”
dediniz, bin TL olacaktı herhâlde, Komisyonun belirlediği rakam olarak, onu
düzeltirseniz…
RAHMİ GÜNER (Devamla) – Evet, bin TL efendim. Ama burada dün
verilen bir önergede 500 TL’ye inmişti, şimdi 600 TL’ye çıkarılıyor; ben onu
belirtmek istedim.
BAŞKAN – Evet ama Komisyon için bin lira herhâlde…
RAHMİ GÜNER (Devamla) – Şimdi efendim, şunu söylemek istiyorum: Bu
çek yasası, bizim halkımıza, esnafımıza ve -ayrıca şunu da belirtiyorum-
ticaret sahiplerimize, tacirlerimize hiçbir faydası olmayan bir tasarıdır.
Bunun bu şekilde kabul edilmesinin hiçbir yararı olmayacağı düşüncesindeyim.
Saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Güner.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 445 Sıra Sayılı Çek Kanunu Tasarısının 4.
Maddesinin 4. Fıkrası olarak aşağıda yer alan metnin eklenmesini saygılarımızla
arz ve teklif ederiz.
(4) Muhatap banka, çekle ilgili olarak karşılıksız işleminin
yapılması hâlinde hesap sahibiyle ilgili bilgileri, ibraz tarihinden itibaren
bir ay içinde Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasına bildirir. Bu bildirimden
sonra çek tutarının hamile veya hamile ödenmek üzere muhatap bankaya ödenmesi
de, muhatap banka tarafından ödeme tarihinden itibaren on gün içinde Türkiye
Cumhuriyet Merkez Bankasına bildirilir. Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası da bu
bildirimleri en geç onbeş gün içinde bankalara
duyurur. Bu duyurunun diğer malî kurumlara yapılmasına ilişkin esas ve usuller,
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumunun görüşü alınarak, Türkiye Cumhuriyet
Merkez Bankası tarafından belirlenir.
Faruk
Bal (Konya) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Katılmıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Erzincan) – Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Gerekçe.
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Kötü niyetli kişiler hakkında çek düzenleme ve çek hesabı açma
yasağı kararı verilmesi belli bir zaman alacaktır. Bu zaman süresince bu
bildirimlerin yapılmaması hâlinde kötü niyetli kişiler çek kullanımına devam
edecektir. Bu durumun önleyici unsuru olarak bu düzenlemenin yapılmasında fayda
görülmektedir.
Dördüncü fıkrada, çekin kısmen veya tamamen karşılıksız çıkması
hâlinde, muhatap banka tarafından bildirim yükümlülüğü düzenlenmiştir. Buna
göre muhatap banka yeterli karşılığı olmadığı için çekin ödenmediğini ve hesap
sahibi hakkında gereken bilgileri ibraz tarihinden itibaren bir ay içinde
Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankasına bildirmekle yükümlüdür. Bu bildirimden
sonra, çek tutarının hamile veya hamile ödenmek üzere muhatap bankaya ödenmesi
hâlinde de, muhatap banka durumu ödeme tarihinden itibaren 10 gün içinde
Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankasına bildirmekle yükümlü olacaktır. Çek
bedelinin hamile ödenmesi hâlinde bu sürenin işleyebilmesi için bankanın hamile
yapılan ödemeyi öğrenmiş olması gerekir. Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası da
bu bildirimleri en geç 15
gün içinde bankalara duyurur. Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası
tarafından bu duyurunun mali kurumlara yapılmasına ilişkin esas ve usuller
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumunun görüşü alınarak belirlenir.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Son önergeyi okutuyorum:
TBM Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 445 Sıra Sayılı yasa tasarısının 4. maddesinin
3. fıkrasında geçen (en geç bir haftada) ibaresinin (en geç 15 günde) biçiminde
değiştirilmesini arz ederiz.
Kamer
Genç (Tunceli) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Katılmıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Erzincan) – Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Önerge sahibi Sayın Genç, buyurunuz efendim.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 445
sıra sayılı Yasa Tasarısı’nın 4’üncü maddesinin son fıkrasında geçen “en geç
bir hafta”nın “on beş gün” olarak değiştirilmesini talep ettim.
Burada, “Bankalar, hamiline çek defteri yaprağını kullanmadan
hamiline çek düzenlendiğini tespit etmeleri hâlinde, mevcut delilleriyle
birlikte durumu, tespit tarihinden itibaren en geç bir hafta…” Bir haftayı on
beş güne çıkarıyorum. Bunu bir hafta içinde de bildirebilir ama on beş gün…
Çünkü bir hafta içinde bildirmediği takdirde bir hak düşürücü durum olmasın
diye, ben bunu on beş güne çıkardım.
Değerli milletvekilleri, bakın, Parlamento ciddi bir kurumdur. Bu
kurum maalesef AKP zamanında çok tahrif edildi. Şu Hükûmetin
bir cenaze namazını kılalım. Burada bir tane bakan var mı? Yani
bu çok ayıp, bu çok ayıp. Bakın, şimdi, Sayın Ulaştırma Bakanımız
burada. Sayın Bakanımız bu konuları bilmez ki. Öteki, Bülent Arınç olsa, o Adalet Bakanı olsa… Burada zaten yüzü yok ki
çünkü Türkiye’de çok büyük hatalar yapıyorlar.
Şimdi, ben özellikle yine kendi ilimle ilgili bir söyleme gelmek
de istiyorum: Şimdi Genelkurmay Başkanlığı da bugün yayın yaptı, basında da
yayın yaptı, efendim, Tokat’ta şehit edilen erlerimiz Tunceli’deki bir PKK
grubunun eylemiyle olmuş. Ya, arkadaşlar, Türkiye’de bir PKK var, bu PKK
Türkiye'nin her tarafında var. Niye Tunceli’yi ön plana çıkarıyorsunuz?
SUAT KILIÇ (Samsun) – Kim söyledi, onu kim söyledi?
KAMER GENÇ (Devamla) – Burada, bakın, son zamanlarda… Bu tamamen
PKK’nın oyununa gelen bir söylem ve zihniyettir. Şimdi, son zamanlarda Tunceli
halkı PKK’daki ilgisini kesti ve çok …
AHMET AYDIN (Adıyaman) – Ya, onu kim söyledi?
KAMER GENÇ (Devamla) – Yani tek tük belki olabilir ama nedir?
Şimdi, PKK da bunu bildiği için, Tunceli’yi sırf kamuoyunda kötü düşürmek için,
işte burada her acı olayın arkasında sanki “Tunceli” ismini geçirerek buna bir
özdeşleştirme yapmak istiyorlar, bu çok büyük bir hata.
VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) – Kim yapmış?
KAMER GENÇ (Devamla) – Yani şimdi Türkiye’de…
AHMET AYDIN (Adıyaman) – Kim yapmış onu?
KAMER GENÇ (Devamla) – Ya, PKK yaptı işte, git yakala.
AVNİ ERDEMİR (Amasya) – Bizi itham etme.
KAMER GENÇ (Devamla) – Tamam, senin genel başkanın “yapmadı”
diyor, Bülent Arınç “yapmadı” diyor, Adalet Bakanın…
Sanayi Bakanın “yapmadı” diyor, Abdullah Gül “yapmadı” diyor. Bunlar şimdi
normal demokratik bir ülkede olsa bunların hepsi istifa eder ve devletin
ordusunu zan altında bırakıyorlar, devletin güvenlik kuvvetleri sanki yapmış
gibi zan altında bırakıyorlar. Yani bu böyle palyaçoluk olmaz arkadaşlar, böyle
bir şey olmaz. (CHP sıralarından alkışlar)
ASIM AYKAN (Trabzon) – Kim yapıyor palyaçoluğu?
HAYDAR KEMAL KURT (Isparta) – Biz söylemiyoruz ki.
KAMER GENÇ (Devamla) – Burada, Türkiye Cumhuriyeti devletinin bir
kişiliği var, devletin bir şeyi var. Yani sen, devletin başındaysan onu bir
tarafa itiyorsun, ondan sonra… Bunları niye söylüyorum arkadaşlar: Bakın,
Tunceli halkının Türkiye’de yani bu türlü söylemlerle devamlı itibarı
kaybediliyor. “Ya, işte sizin memleketinizde PKK eylemi var.” Türkiye'nin her
tarafında var ama amaç, o halka devamlı bir terörle iş birliği içinde olduğu
izlenimini aşılamak için yapıyorlar.
Şimdi, bakın, 1938’le ilgili burada bir söylemde bulunuldu, çok
sahip çıktınız. 1938’de bir askerî harekât yapılmıştır Tunceli’de, çok büyük
bir masum insan kitlesi öldürülmüştür. Şimdi, eğer siz, hakikaten yani
gerçekten, bir haktan, hukuktan yanaysanız, hemen bir kanun çıkaralım, 1938
yılında haksız yere öldürülen ve zarara uğrayan o insanların zararlarını tazmin
ettirelim. Mesela, özellikle o sırada basında çok şey olan Diyap
Ağa ve bazı kişilerin haksız olarak asılmasıyla ilgili olayları var. Bunların
mezarları nerede tespit edelim, verelim Tayyip Erdoğan’a, çıksın… Gidiyor… Üç
tane, dört tane ordu komutanını getirip de yargılayacak gücü kendinde bulduğuna
göre, o zaman bu kişilerin de cenazelerinin nerede olduğunu askerî birliklerden
sorsun, millete söylesin.
Değerli arkadaşlarım, aynı zamanda, Tunceli halkının üzerinde
durduğu, bir Munzur Vadisi’nin tahrip edilmemesi, Munzur’a baraj yapılmaması
meselesi var. Oraya da bunu “Dersim” diye eğer il olarak değiştirmeyi siz
tasvip ettiniz, değiştirecekseniz, oraya o kanunla olacak. O kanunda da o
Munzur üzerine, hiçbir doğal güzelliğini tahrip etmeyecek, baraj dâhil hiçbir
yapı yapılmaması konusunda da bir hüküm koyalım. İşte,
Tunceli halkının istediği bu.
Yalnız, bu tip, yani her yerde meydana gelen bir silahlı eylemde,
bir acı, şehit olaylarında Tunceli isminin geçmesi, gerçekten hem Tunceli
halkını yaralıyor hem bizi yaralıyor. Bingöl’de olay oluyor, Tunceli diyorlar;
Tokat’ta oluyor, Tunceli diyorlar. Ya, olay belli, yapan belli, Tunceli’yle ne
ilgisi var? Onun için, yani, bu insanları bu kadar haksız yere itham etmenin de
bir anlamı yok.
Şimdi, gerçekten eğer, hakikaten bir iktidarsanız, o geçmiş
meselelerdeki, ben istiyorum ki artık, bu Tunceli olaylarının, 1938 olaylarının
kapanması gerekir çünkü yeni yetişen gençlerimize hep acı, hep ıstırap…
Özellikle bazı art niyetli insanlar, her kürsüye çıktıklarında o olayları dile
getiriyorlar. Bunun da hatta, bir daha dile
getirilmemesi için de…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
KAMER GENÇ (Devamla) – Evet Sayın Başkanım.
FEVZİ ŞANVERDİ (Hatay) – Önergeye gel!
KAMER GENÇ (Devamla) – Zaten önergeyi söyledim.
HAYDAR KEMAL KURT (Isparta) – Önergeyi söyledi baştan.
KAMER GENÇ (Devamla) – Söyledim, mahiyetini söyledim.
Bir şey söyleyelim, ben her yerde söylüyorum, bakın: Tunceli
gençlerinin, artık sağlıklı bir istikbal peşinde koşmaları lazım. Birtakım
istismarcılar, hep çıkıyorlar, bu olayları söylüyorlar ve dolayısıyla, yeni
yetişen gençlere kötü hedef veriyorlar. Ben istiyorum ki bundan sonra yetişen
gençlerimizin, milletine, devletine, ordusuna, polisine sadık bir düşünce
içinde, Türkiye Cumhuriyeti devletine sadık bir düşünce içinde hareket ederek
artık bilime, teknolojiye değer vermeleri, bu yolda kendilerine istikbal
aramaları gerektiğine inanıyorum. Bunun da yolu, işte, Dersim olaylarını eğer
örtbas etmek istiyorsanız bir kanun çıkaralım, oradaki acıları telafi edelim ve
oraya da bir hüküm koyalım, bundan sonra bu konuları dile getirenlere de
icabında ceza bile koyalım. Çünkü bunları unutmak lazım.
HAYDAR KEMAL KURT (Isparta) – Bu açıklamadan dolayı kim istifa
edecek?
KAMER GENÇ (Devamla) – Tarihi -yetmiş bir sene önce- geçmiş olayın
kimden hesabını soracağız?
Onun için, bu çok istismar ediliyor. Tabii, zamanımız da çok az
olduğu için bunları burada dile getirmiyorum. Ama,
maalesef karşımızda ciddi bir hükûmet bulmadığımız
için bunları dile getirmek çok zor oluyor.
Ben önergemin kabulünü istiyorum, saygılar sunuyorum. (CHP ve MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Genç.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Önerge kabul edilmemiştir.
4’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 4’üncü
madde kabul edilmiştir.
On dakika ara veriyorum sayın milletvekilleri.
Kapanma Saati: 17.21
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 17.43
BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Fatih METİN (Bolu),
Gülşen ORHAN (Van)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
30’uncu Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
445 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden
devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
5’inci maddeyi okutuyorum:
Ceza sorumluluğu, çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağı
MADDE 5- (1) Üzerinde yazılı bulunan düzenleme tarihine göre
kanunî ibraz süresi içinde ibrazında, çekle ilgili olarak karşılıksızdır işlemi
yapılmasına sebebiyet veren kişi hakkında, hamilin şikâyeti üzerine, her bir
çekle ilgili olarak, binbeşyüz güne kadar adlî para
cezasına hükmolunur. Ancak, hükmedilecek adlî para cezası, çek bedelinin
karşılıksız kalan miktarından az olamaz. Mahkeme ayrıca, çek düzenleme ve çek
hesabı açma yasağına; bu yasağın bulunması hâlinde, çek düzenleme ve çek hesabı
açma yasağının devamına hükmeder. Bu davalar, çekin tahsil için bankaya ibraz
edildiği veya çek hesabının açıldığı banka şubesinin bulunduğu yer ya da hesap
sahibinin yahut şikâyetçinin yerleşim yeri mahkemesinde görülür.
(2) Birinci fıkra hükmüne göre çek karşılığını ilgili banka
hesabında bulundurmakla yükümlü olan kişi, çek hesabı sahibidir. Çek hesabı
sahibinin tüzel kişi olması hâlinde, bu tüzel kişinin malî işlerini yürütmekle
görevlendirilen yönetim organının üyesi, böyle bir belirleme yapılmamışsa
yönetim organını oluşturan gerçek kişi veya kişiler, çek karşılığını ilgili
banka hesabında bulundurmakla yükümlüdür.
(3) Çek hesabı sahibi gerçek kişi, kendisi adına çek düzenlemek
üzere bir başkasını temsilci veya vekil olarak tayin edemez.
(4) Karşılıksız çek düzenleyen, adına karşılıksız çek
düzenlenen ve ileri düzenleme tarihli çek üzerinde yazılı tarihe göre kanunî
ibraz süresi içinde ibrazında, karşılığını ilgili banka hesabında bulundurmayan
gerçek ve tüzel kişi hakkında, Cumhuriyet savcısının talebi üzerine, sulh ceza
hâkimi tarafından, karşılıksız çıkan her bir çekle ilgili olarak, çek düzenleme
ve çek hesabı açma yasağı kararı verilir.
(5) Çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağı kararı ile ilgili
olarak, herhangi bir adres değişikliği bildiriminde bulunulmadığı sürece
ilgilinin çek hesabı açtırırken bildirdiği adrese 11/2/1959
tarihli ve 7201 sayılı Tebligat Kanununun 35 inci maddesine göre derhal
tebligat çıkarılır. Adresin bankaya yanlış bildirilmesi veya fiilen terkedilmiş olması hâlinde de, tebligat yapılmış sayılır.
(6) Hakkında çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağı kararı
verilmiş olan kişi, elindeki bütün çek yapraklarını ait olduğu bankalara iade
etmekle yükümlüdür. Bu kişi adına yeni bir çek hesabı açılamaz.
(7) Hakkında çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağı kararı
verilmiş olan kişi, kararın kendisine tebliğ edildiği tarihten itibaren on gün
içinde, düzenlemiş bulunduğu ve henüz karşılığı tahsil edilmemiş olan çekleri,
düzenleme tarihlerini, miktarlarını ve varsa lehtarlarını da göstermek
suretiyle, muhatap bankaya liste hâlinde vermekle yükümlüdür.
(8) Çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağı kararına ilişkin
bilgiler, güvenli elektronik imza ile imzalandıktan sonra, Adalet Bakanlığı
Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla Türkiye Cumhuriyet Merkez
Bankasına elektronik ortamda bildirilir. Bu bildirimler ile bankalara yapılacak
duyurulara ilişkin esas ve usuller, Adalet Bakanlığının uygun görüşü alınarak
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası tarafından belirlenir.
(9) Karşılıksız kalan bir çekle ilgili olarak yapılan soruşturma
veya kovuşturma neticesinde;
a) Cumhuriyet savcısı tarafından kovuşturmaya yer olmadığına,
b) Mahkeme tarafından, beraat, ceza verilmesine yer olmadığı,
davanın düşmesi veya davanın reddine,
karar verilmesi
hâlinde, aynı kararda, çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağının
kaldırılmasına da karar verilir. Bu karar, kesinleşmesi hâlinde, Türkiye
Cumhuriyet Merkez Bankasına sekizinci fıkradaki usullere göre bildirilir ve
ilân olunur.
(10) Koruma tedbiri olarak verilen çek düzenleme ve çek hesabı
açma yasağı kararına yapılan itirazın kabulü hâlinde, bu kararla ilgili olarak
da sekizinci fıkradaki bildirim ve yayımlanma usulü izlenir.
(11) Birinci fıkrada tanımlanan suç nedeniyle kamu davasının
açılmasının ertelenmesine, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına, ön ödemeye
ve 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi
Kanununun 297 nci maddesinin üçüncü fıkrasındaki tebliğnamenin tebliğine ilişkin hükümler uygulanmaz.
BAŞKAN – 5’inci madde üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına İstanbul Milletvekili Mithat Melen. (MHP sıralarından alkışlar )
Buyurunuz Sayın Melen.
MHP GRUBU ADINA MİTHAT MELEN (İstanbul) – Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; her şeyden önce Tokat’taki
şehitlerimize ve Bursa’daki vefat eden -maalesef- işçilerimizin kendilerine
rahmet, ailelerine başsağlığı diliyorum. Milletimizin başı sağ olsun.
Çek Kanunu Tasarısı üzerine Milliyetçi Hareket Partisi adına söz
almış bulunuyorum. 5’inci madde üzerine konuşacağım. Yüce heyeti saygıyla
selamlarım.
Şu konuda bir açıklama getirmekte yarar var: Burada iki gündür
dikkatle bu yasanın tartışılmasını izliyorum. Hiç kimse burada ekonomiden söz
etmiyor. Hâlbuki çek, ekonominin en önemli aracı, bir kaydi
para, kişisel anlamda ekonomiye katkıda bulunan çok önemli bir para aracı ve
Merkez Bankasını rahatlatan, gereğinde para piyasaya sürmeden -yani para
diyorum çünkü nakit- çok önemli bir araç. Bu aracı biz yıllardan beri doğru
dürüst kullanmak istememişiz bir kere. Niye kullanmak istememişiz? Ya işimize
gelmemiş ya becerememişiz.
Dünyanın hiçbir tarafında, özellikle Batılı ülkelerde çekle ilgili
çok büyük yasa yok, ya ticaret kanunları içerisinde var bunlar ya teamüllerle
var. İngiltere’de bir çek yasasından bahsedebilir misiniz? Fransa’da var ama
Fransa’da yaklaşık olarak yılda 6 milyarın üzerinde çek el değiştiriyor ama o
çeklerin hepsi çizgili ve hesaba kaydediliyor. Yani piyasaya
para sürmeden para arzını ve talebini ayarlayabilen çok önemli bir unsur.
İşte, biraz önce değerli bir milletvekili kardeşim söyledi
bunları, biz orada çekle bono arasındaki farkı da pek ayırt edemedik. Bırakın
hukuki olarak, esas ayırt edemediğimiz nokta bu. Çünkü bono ve senet olduğu
zaman devletin vergi alma imkânı doğuyor üzerinden ama çekte yok. Hele çekin
üzerinde ciro, dünyada pek ciro yok, bizde var. Hatta o kadar ki Kapalıçarşı’da
altına 30 tane de kâğıt ekliyorlar çekin. Hiç dünya hukukunun, dünya
ekonomisinin anladığı bir şey değil bu, hayretler içerisinde kalıyor herkes.
Şimdi biz yıllar boyu, 3167 sayılı Yasa da, ondan önceki yasalar
da, 85 yılına kadar belki Türkiye’de bunu bir parça saygınlığı olan bir biçimde
götürmüşüz, ondan sonra saygınlığı da kalmamış çekin. Bu arada tabii sadece
bankaların suçu yok. Bankalar her önüne gelene verebiliyorlar bunu. Siz bunu
yasayla da halledemezsiniz aslında. Niye halledemezsiniz, biliyor musunuz?
Ekonominin şartları pek bağdaşmıyor çünkü zorlamayla. Yasa çıkarmak -ki çekte
demin söylediğim gibi fazla yasa yok- uymayacak yine piyasaya. Çünkü piyasada
bir vakıa var Türkiye’de, bu çek piyasasında da bir vakıa var; çok ciddi bir
olay bu: Türkiye’de ticaret bir kayıt dışı olmaya buradan başlıyor, ticaret
kaydın dışında kalıyor ve piyasada çek sanki bonoymuş gibi gidiyor. Merkez
Bankasının hesaplarına bakın, Merkez Bankası hesaplarında o kadar düşük ki, yok
bile. Farkında değil kimse ne olduğunun.
Efendim, onun için hep tartışmayı hukuki açıya biz getirdik.
Doğrudur, hukuk devletinden bahsettiğimiz bir yerde hukuktan tabii söz edeceğiz
ama YÖK Başkanı “Hukukun etrafında dolanabiliriz.” diyor, bir bilim adamı bunu
diyor. Mecliste de işte biraz önce gördük, hukuk ne kadar var, nasıl hukukla
ilgileniyoruz. Onun için, bari bir parça ekonomiyle uğraşalım. Kimsenin şeyini
de yapmak istemiyorum, aleyhinde atmak istemiyorum ama burada 1 tane ekonomiyle
ilgili yetkili yok. Belki Merkez Bankasından veya Bankalar Birliğinden 1
temsilci vardır ama sayın bakanlar bile bu işle ilgilenmiyor. Türkiye’nin can
damarı, ekonominin şu anda can damarı çek; niye? O piyasada tedavül ediyor da
ondan. Bu kadar karşılıksız çıkmasının nedeni de o. İngiltere’de karşılıksız
çek yok, Amerika’da da yok. Hayatınızda bir kere karşılıksız çek
verebilirsiniz, ikinciyi veremezsiniz; sistem sizi reddeder, sistemin dışına
atarlar. Ama bizde hem karşılıksız çek veriyoruz hem onlarla ilgili hapis
cezası veriyoruz. Sonra, bu Mecliste, geliyoruz, bir; o mağdurlar diyoruz,
affetmeye çalışıyoruz onları. İki; peki, o çekin alacaklıları da mağdur değil
mi? Ne yapıyoruz onları? İki sene erteliyoruz, yani bu olayı iki sene erteleyip
iki sene sonra bu düzensizliğe devam etmek istiyoruz.
Gerçekten böyle bir yasa çıkarmak istiyorsanız, hakikaten bu işi
baştan düzenlemek ve ekonomik anlamda bu işe bir çare bulmak gerekirdi, hiç
öyle bir niyetinizin olmadığını görüyorum. Niye olmadığını görüyorum? Çünkü siz
de zamanı idare ediyorsunuz, bundan önce olduğu gibi, günü idare etmeye
çalışıyorsunuz ama bu o kadar ağır bizi etkileyecek ki… Bakın, aramızda iş
adamları var, bunlar bunları çok iyi bilirler, demin yine bir sayın
milletvekili konuşuyordu bu konuda, anlatıyordu dediklerini.
Şimdi, vadeli çeki bir kere… Vadeli çek olmaz, çek takdim edildiği
zaman geçerlidir. Vadeli çeki bu kanunla yasal hâle getiriyorsunuz, demek ki
çeki öldürüyorsunuz. Bu memlekette vadeli çek başladığı andan itibaren
bitmiştir olay. Vadeyi kanunlaştırmak herhâlde hukuka hiç uygun bir şey değil
ama biz hukuku kendi anlamımızda yorumluyoruz.
Sonra, efendim, ekonomik olaylarda ağır cezalar, hapis cezaları
falan, bunları da ben çok fazla anlayamıyorum. En fazla kaçakçılık, cezaların
çok ağır olduğu yerde artar, o da ekonomik bir kural çünkü.
Şimdi, o çıkarılan kanunlarda başka bir şey de yapmışız, bunda da
öyle. Ne yapıyoruz? İşte, “Getir sen çekini, karşılığını bana öde, hapis cezasından
kurtul.” E peki, mağdur olan alacaklı ne olacak? İki sene idare edecek yani.
Peki, o zaman devletin ekonomideki düzenleyici rolü ne olacak? Hiçbir
düzenlemeyle ilgili bir şey yok.
Yani, burada piyasayı… Şimdi, çok ilginç bir biçimde herkes nurlu
ufuklardan, piyasa ekonomisinden, piyasa ekonomisindeki alınan mesafelerden
bahsediyor; e hani? Hangi mesafeyi almışız? Hiçbir mesafe almamışız. Bu kanun,
bu tasarı, bana sorarsanız Türkiye’yi elli yıl değil, yüz yıl geriye götürmüş
bir şey. Cenevizlilerde bile bunun tersi var. (MHP sıralarından alkışlar)
Bankalar bu arada… “Efendim, yani bankaları koruyalım, efendim
idare edelim herkesi.” Niye? Hep yatırım. Yani o hapse girmesin, hapisteki
kardeşlerim çıkmasın. Peki efendim, bunlar, hangimiz…
Hiç birimiz belki bu sorumluluğu almak istemiyoruz, korkuyoruz bunları
söylemekten.
Peki, parası olmayana çek verirken, parası olmadan çek keşide
ederken, onu idare edip piyasada ciro ederken, piyasada herkes birbiriyle
dolaştırırken niye bunlar düşünmedi de şimdi biz düşünüyoruz, yılbaşılarını rahat geçirsinler diye?
Bakın, suçlar cezasız kalmadı mı tekrarlanır, hep de
tekrarlanacak. Ben ama hayret ediyorum Türkiye Büyük Millet Meclisi nasıl alet
oluyor bunlara? Hayret bir şey. Dünyanın her tarafında
bu kanun, böyle kanunla çıkarılmıyor, bunlar yönetmelikle halledilen şeylerdir.
Bankalar nasıl Türkiye’de sorumluluk almıyor? Bankalar hep iftihar
ediyorlar kendileriyle “Biz atlattık bu krizi.” diye. Yo, biz koruyoruz da onun
için atlatıyorlar. Yoksa bu krizleri bankaların atlatmaları mümkün değil ama Hükûmet olarak sizin bankaları da çekmeniz lazım “Gelin
bakalım bir buraya.” diye, “Ne yapıyorsunuz?” (MHP sıralarından alkışlar)
ABDÜLKADİR AKCAN (Afyonkarahisar) –
2009’da 17 milyar kâr etmişler.
MİTHAT MELEN (Devamla) – Şimdi, o kâr eden bankalar 1.200 tane
adam çıkarıyorlar, 12 bin kişi çıkardılar geçen. Burada da bir sıkıntı var.
Bankaların aleyhine atmak için burada değilim ama hep birlikte oturup
düşünmemiz lazım.
İki yıl. İki yıl sonra ne yapacağız? İki yıl sonra yeni bir seçim,
yeni gelen Hükûmet düşünsün. Öyle bir şey yok. Hep
beraber düşünmemiz lazım.
Bakın, piyasanın
can damarı bu, farkında değilsiniz, sizin de can damarınız. Niye
can damarınız? Çünkü piyasa böyle çalışıyor. Şimdi, bu piyasada birtakım
adamları memnun edeceğim diye öbür adamları da sıkıntıya sokuyorsunuz çünkü
esas güvence devletin hukuk güvencesidir, hukuk devleti olmasıdır. Böyle hukuk
devleti olunmaz. Yani işini yapmayanı, görevini yapmayanı veya hile hurda
yapanı korumakla hukuk devleti olunmaz. Eğer devlet olacaksak herkesi
koruyacağız, herkese eşit mesafede olacağız ve birini memnun etmek için veya
seçim için yatırım yapmayacağız.
Onun için, bu çek yasasını belki Anayasa Mahkemesi iptal eder, ilk
3 maddesini, çünkü Başkan meselesinden dolayı. Belki çok hayırlı olur öyle
olması. Yeni baştan düşünelim, yeni baştan bir yasa yapalım. Gerçekten çeki
düzeltmek, çek hukukunu bu memlekete yerleştirmek, bu anlayışı geliştirmek
istiyorsanız bunu yapmak lazım. Yok, istemiyorsanız, hep birlikte devam ederiz,
iki sene sonra bir tane daha böyle bir yasa çıkarırız. Uzun bir yasa,
içindekilerin ne olduğunu anlamadığınız bir yasa. Ben çok zorlanıyorum…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurunuz.
MİTHAT MELEN (Devamla) – Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.
Niye zorlanıyorum? Bir kere, yine dünyanın hiçbir tarafında böyle
otuz satırlık yasalar olmaz. Bir maddesi otuz satır. İşte, nüfus kâğıdından,
hüviyetten, pasaporttan bahsediyor bu yasa. Efendim, “kimlik cüzdanı” dersiniz
bitirirsiniz, böyle seksen tane şey saymazsınız. Ne demek yani? Bir adamın bir
tane kimliği olur, otuz tane kimliği olmaz, ama bizde her şeyi buraya
yazıyoruz. Niye yazıyoruz? Bu doktora ödevi falan da değil, bu hiçbir şey değil,
bu bilimsel bir doküman da değil, ama hele şimdi Avrupa Birliği, Avrupa
Birliğine yaklaştık falan. Bir lütfedin de Avrupa Birliğinde bu konudaki üç
tane yasaya bir bakın bakalım, ne var? Ticaret hukukuna, borçlar hukukuna ve
diğer yasalara.
Benim gönlüm, politik açıdan bile olsa, mağdurları memnun etmek
için bile olsa bu yasadan yana değil.
Saygılarla arz ettim. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Melen.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Afyonkarahisar
Milletvekili Halil Ünlütepe. (CHP sıralarından
alkışlar)
Buyurunuz Sayın Ünlütepe.
CHP GRUBU ADINA HALİL ÜNLÜTEPE (Afyonkarahisar)
– Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; kamuoyunun ilgi ve
dikkatle izlediği Çek Kanunu Tasarısı’nı görüşüyoruz. Adalet ve Kalkınma
Partisinin dün Meclis Genel Kurulunda gerekli çoğunluğu sağlayamaması sonucu,
parlamenterlerin düzenli bir şekilde Meclis toplantılarına katılamaması sonucu
Çek Kanunu Tasarısı bugüne ertelenmiştir.
Zaten bu Çek Kanunu Tasarısı, geçen yıl, daha doğrusu bu
yıl haziran ve temmuz aylarında Parlamentonun gündemine gelmesine rağmen,
Adalet Komisyonundaki görüşmeler uzun bir süreçte ertelenmiş, Hükûmet içindeki Çek Kanunu’ndaki uygulamalardaki farklı
düşünceler sonucu, yok, Ramazan Bayramı’ndan önce çıkması gereken Çek Yasası
Kurban Bayramı’na ertelenmiş, yok, Kurban Bayramı öncesi çıkması gereken yasa
tasarısını, şimdi, yılbaşından önce çıkarmaya çalışıyoruz. Zaten bu Çek Kanunu Tasarısı iktidarın ciddi bir hazırlığının
sonucu değil, çek mağdurlarının yoğun bir şekilde parlamenterleri baskı altına
almaları sonucu gündeme gelmiştir. Bu kişiler kendilerine “Çek mağduru”
diyorlar. Peki, çek mağduru kimdir? Önce, bunun üzerinde anlaşabilmeliyiz. Bana
göre çek mağduru, alacağını zamanında tahsil edemeyen veya çek borcunu
ödeyemeyenler çek mağdurudur.
Çek bir kambiyo senedi, bu konuda hiçbir uyumsuzluk yok. Bilim
adamlarının açıklamalarını ve Çek Kanunu’nu dikkatle inceliyoruz. Örneğin,
Hayri Domaniç “Çek, bir havale senedidir.” diyor. Profesör Reha Poroy “Çek, senet olarak tarif edilmiştir.” diyor, yani bir
kambiyo senedi, bir bono, bir poliçe. Ama, çeki bono
ve poliçeden ayıran en önemli özellik, çek görüldüğünde ödenir, yani
uluslararası kural budur. Peki, Türkiye’de? Bu hazırlamaya çalıştığımız
tasarıda “Gününde bankaya ibraz edilince…” Peki, Türk Ticaret Kanunu’na
bakıyorsunuz: “Çek ibrazında ödenir.” Şimdiki düzenlemeyle Türk Ticaret
Kanunu’na aykırı birtakım hükümleri getiriyoruz. Peki, bu tasarının başlığı ne?
Bu tasarının başlığı: “Çek Kanunu.”
Değerli arkadaşlar, Türk Ticaret Kanunu’nda farklı bir uygulama,
bu yasada farklı bir uygulama yaparsanız bu işin sonunu bulamazsınız. Hâlihazırda
Genel Kurulda Türk Ticaret Kanunu görüşülüyor. Hükûmet,
orada, Genel Kurula indirdiği tasarıda çekin görüldüğünde ödeneceğini söylüyor.
Peki, aynı Hükûmet, aynı bakanlık bu sefer bize
geliyor “Çekte vadeyi yapalım, Çek Kanunu’nda.” Koşul? “Ekonomik koşullar.”
Değerli arkadaşlar, günün koşullarına göre, hazan yaprakları gibi,
dökülen yapraklar gibi yasal düzenleme yapamazsınız. Hukuk, düzenleyici
kuralları içerir. Hukuk kurallarının dışında bir Çek Kanunu.
Biraz önce, saygıdeğer milletvekili de belirtti. Bir kanundan
ziyade her şeye benziyor. Yönetmelikle düzenlenmesi gereken kurallar kanun
kapsamının içine alınmış. “Efendim, hem alacaklıyı koruyacağız, hem şunu
koruyacağız.”
Değerli arkadaşlar, çekin bugün Türk toplumunda saygın bir yeri
yok. Bakın, Komisyonda da anlattım bir arkadaşımızın sözünü. Bir hukukçu
arkadaşımız İzmir’e gidiyor. Ayakkabı almak istiyor. Kredi kartını unutmuş,
demiş ki “Benim çekim var.” Esnaf “Yok kardeşim, çekle falan ben alışveriş
yapmam.” diyor. Türkiye’nin geldiği konu bu. Niye?
Kredi kartını banka gününde, anında ödüyor.
Peki, Türkiye’de bu sorunun çözülmesinde hangi yöntemleri
uygulayabiliriz? Bana göre, burada üç ana unsur vardır çeki doğru
değerlendirebilmek, bu yasayı doğru değerlendirebilmemiz için.
Bunlardan birisi, Adalet ve Kalkınma Partisi İktidarının takip
ettiği ekonomik politikaları göz ardı edemeyiz.
İkincisi, bankaların araştırma yapmadan müşterilerine çek karnesi
vermesi.
Üçüncü sebep de çek hesabı sahiplerinin özensiz davranışları.
Şimdi, sevgili arkadaşlar, bunu biraz açmak istiyorum: Dedim ki,
Adalet ve Kalkınma Partisi İktidarının yanlış, acımasız, toplumu yoksullaştıran
ekonomik politikaları Türkiye’de bu kadar çekin karşılıksız çıkmasında ana
sebeplerden birisidir.
Şöyle 2009 yılının ilk dokuz ayına baktığımızda, ekonomideki
küçülme 2008 yılına göre yüzde 8,5. Bu, İkinci Dünya Savaşı’nı çıkarırsanız,
cumhuriyet tarihi boyunca ekonominin ne kadar kötü yönetildiği bir dönemi
yaşadığımızı gösteriyor. Ekonominin bu kadar kötü yönetildiği bir dönemde elbette
pek çok tüccarın, pek çok sanayicinin çeki karşılıksız çıkacaktır. Örneğin
daralan ekonomi sonucu 89 bine yakın esnaf -dün bir arkadaşımız söyledi- iş
yerini kapatmış, 89 bine yakın esnafın yanında çalışan insanlar işsiz kalmış,
ülkemizde doğan her çocuk bugün 9.825 Türk lirası borçlu doğmakta, işsizlik
artıyor, yoksulluk artıyor, tarım kendi kaderine terk edilmiş, çalışan işçiler
işinden olmuş. Böyle bir ortamda insanları verdiği çekten dolayı cezalandırarak
onları, ekonomisini kalkındırabilir misiniz? Eğer bu zihniyeti takip edecek
olursanız Türkiye'yi 472 milyar lira borçlandıran öncelikle Tayyip Erdoğan’ı
cezalandırmak lazım. Niye onu cezalandırmıyoruz? Niçin onu
cezalandırmıyorsunuz? Türkiye'yi iflasın eşiğine getirecek, bataklığa sokacak
ve onun sonucunda insanlar çeklerini ödeyemeyecek duruma gelecek; çekleri
ödemeyenleri cezalandıracaksınız, Türkiye'yi bu duruma getiren Sayın Başbakanı
cezalandırmayacaksınız; olmaz öyle şey. Önce, eğer, bu hukuk sisteminde cezayı
kabul edeceksiniz…
ASIM AYKAN (Trabzon) – Dünyadan haberiniz yok dünyadan!
HALİL ÜNLÜTEPE (Devamla) – Türkiye'yi bu açmazın içine sürükleyen
birinci derecede sorumlu siyasi iktidardır. Şimdi, efendim, “Başbakanı
cezalandırmayalım.” Hayhay cezalandırmayalım.
İkinci bir husus: Bankalar. Elbette bu çeklerin bu kadar
karşılıksız çıkmasının sebeplerinden birisi de bankalardır. Şimdi, değerli
arkadaşlar, İktidarınız döneminde, geçen dönemlerde kredi kartlarıyla ilgili
uygulamalardan dolayı ara ödeme gibi bir bilanço çıkardık. Niye? Kredi kartları
insanlara nasıl veriliyordu? Bankalar sanki bir işportacı gibi yollara açılmış,
her önüne gelene kredi kartı veriyordu ve o kredi kartlarının ödenemeyecek
duruma gelmesinden sonra birtakım insanların intihar etmesi, birtakım
insanların yükümlülüklerini yerine getirememesi sonucu bankaların sıcak paraya
kavuşabilmesi amacıyla kredi kartlarında bir yapılandırmaya gittik. Şimdi, bu
dönemde de bankaların müşteri portföyünü çok iyi
çekebilmek amacıyla her önüne gelene çek vermiş olması, bugünkü sistemin
doğmasında ikinci etken de bankaların bu yanlış uygulamasıdır. Bankaları
disiplin altına almak zorundasınız. Demin söyledim, Türkiye, cumhuriyet
tarihinin en karanlık ekonomik gününden geçiyor, yüzde 8,5 bir daralma var. Bu
daralan dönemde Türkiye’de tek kâr eden müessese bankalar. Birileri küçülüyor,
Türk devleti küçülüyor, esnaf dükkânını kapatıyor, sanayici üretimini
kesmiş, tek gelişen kesim bankalar.
Acaba, bu kadar bir açmazın içinde bankalar büyürken bu çek
faciasının ortaya çıkmasında bankaların hiç mi kusuru yok? Bununla ilgili,
bankalarla ilgili bu yasa taslağında hiçbir önlem alabildik mi? Hayır, yok.
Bankada çalışan kâtibi cezalandırıyorsunuz. Bankanın sorumluluğu gerekir.
Borçlar Kanunu’nun temel hükümleri gereği bankanın sorumluluğu gerekir,
çalıştıranın sorumluluğu gerekir. Temel hukuk kurallarının dışında bir
düzenlemeye gidiyorsunuz. Oradaki -biraz sonraki maddelerde göreceğiz-
bankadaki bir kâtibi cezalandırarak o sistemi disiplin altına alacağınızı mı
zannediyorsunuz? Niçin bankaya yaptığı yanlış işlemden dolayı bir cezai
yaptırımı uygulayamıyoruz?
Ve üçüncüsü, yani bu olayın doğmasının asıl sebeplerinden birisi,
çek hesabı sahiplerinin çek karnesi kullanırken özensiz davranışları da bu
sebeplerden birisidir ama bu, en az ve en küçük bir sebeptir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen, sözlerinizi tamamlayın.
HALİL ÜNLÜTEPE (Devamla) – Tamamlamaya çalışıyorum Sayın Başkanım.
Sevgili arkadaşlar, bu üç ana konudaki sorunları çözemediğimiz müddetçe
bu soruna köklü bir çözüm getiremezsiniz. Bir buçuk yıl sonra, iki yıl sonra bu
yasa taslağı tekrar gündeme gelir.
Şimdi, bakın, bu yasayla ne getiriliyor, 5’inci maddeyle ne
getiriyoruz: Ceza yaptırımı getiriyoruz çekini ödemeyene. Acaba, bu yasayı
düzenleyenler niçin şunu düşünmüyorlar? Çeklerini ödeyen insanlar, çekte adli
para cezası veya sonucunda hapis olduğu için çeklerini ödüyor değillerdir. Bu,
bana göre, çeklerini gününde ödeyen insanların -en önemli şey- firmalarının ve
kendilerinin piyasadaki kredi konumudur. Bu önemlidir. Siz, çeklerini
ödemeyenleri ceza tehdidi altında disiplin altına alabileceğinizi
zannediyorsanız, demin söylediğim belki biraz yankı uyandırdı ama Türkiye’de
fabrikaların, iş yerlerinin dahi satılmasına rağmen…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen sözünüzü bağlayınız Sayın Ünlütepe.
Buyurunuz.
HALİL ÜNLÜTEPE (Devamla) – Bağlıyorum.
TARİŞ’i gitmiş, Demir-Çeliği gitmiş, Türkiye’de tüm önemli
kuruluşlar gitmiş, buna rağmen borçları artıyorsa ve hiçbir yatırıma da
dönüşmüyorsa ve bu dönemde ödenmeyen çek sayısı da günden güne daha da
çoğalıyorsa o zaman bunun cezayla çözümlenmesinin mümkün olmadığını görüyorum.
Bu konuda önergemiz vardır, önergemiz üzerinde de konuşurken cezanın bir sonuç
olmadığı düşüncelerimi sizlerle paylaşmak istiyorum.
Yüce heyetinizi ve Sayın Başkan sizleri saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Ünlütepe.
Şahsı adına Kahramanmaraş Milletvekili Veysi
Kaynak.
Buyurunuz Sayın Kaynak. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım; 445 sıra sayılı Çek Kanunu Tasarısı’nın 5’inci
maddesi üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum. Sözlerime başlarken
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Maddeyle ilgili düşüncelerime geçmeden önce, dün Bursa’da maden
ocağında hayatını kaybeden 19 işçimize rahmet ve ailelerine başsağlığı
diliyorum.
Saygıdeğer milletvekilleri, görüştüğümüz çek kanunu ekonomik
hayatımızda önemli bir yer tutan belki de en önemli enstrümanın
düzenlenmesini, karşılıksız çıkması hâlinde uygulanacak hükümleri vesaireyi düzenlemektedir. Bu tasarıyla getirilen çözümler
aslında ticaret hayatımızda bir teamül olarak uygulanan çözümleri yasal hâle
getirmekten ibarettir. 5’inci madde, özellikle karşılıksız çeklerle ilgili
gerek çek düzenleyenin cezai sorumluluğu ve gerekse çek yasağı bakımından
önemli hükümler ihtiva etmektedir.
Yargıda da farklı uygulamalar sebebiyle önemli gördüğümüz bu
madde, artık, karşılıksız çıkan çekler için, çek düzenleyene bin beş yüz güne
kadar adli para cezası verilmesini öngörmekte ve para cezasının da çek
tutarından az olmayacağını hükme bağlamaktadır.
Maddenin 2’nci fıkrası ise çok çok
önemli bir hususu düzenlemektedir. Bildiğimiz gibi, Türkiye'de firmalarda
çalışan, profesyonel olarak çalışan, bir ücret mukabili çalışan ancak görevi
gereği, kendisine verilen görev gereği, vazife gereği de çek keşide etmek
zorunda kalan insanlar, bugüne kadar karşılıksız çekten dolayı da sorumlu
tutulmaktaydılar. Artık, tasarı kanunlaştığı takdirde bu maddenin 2’nci ve
3’üncü fıkrası gereğince böyle bir şeyle karşılaşmayacağız çünkü 2’nci fıkraya
göre çek karşılığını ilgili bankada bulundurma yükümlülüğü o çek hesabı
sahibine ait olacaktır. Yine, çek hesabı sahibi eğer gerçek kişi ise kendisi
adına çek düzenlemek üzere bir başkasını temsilci veya vekil olarak da
atayamayacaktır.
Yine maddenin getirdiği önemli bir düzenleme, çek düzenleme ve çek
hesabı açma yasağına ilişkin bilgilerin Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasının
ilgili birimlerine elektronik iletişim araçlarıyla bildirilmesi ve Merkez
Bankasınca da bu bilgilerin İnternet ortamında yayınlanmasıyla ilgili düzenlemedir.
Böylece, çeklerine sadık olan, düzenlediği çeklerin karşılığını
ödeyen firmalar, aslında, demin Halil Ünlütepe Bey’in
dediği gibi, itibarlarını devam ettirecekler ama piyasada ticaret yapan, reel
ekonominin içinde olan firmalar da gerçekten, çeklerini ödememeyi alışkanlık
hâline getirmiş olan ya da çekleri karşılıksız çıkan firmaları takip etme
şansına sahip olacaklardır.
Tasarının, piyasamıza, ticaret âlemine ve milletimize hayırlı
olmasını diliyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Kaynak.
Şahsı adına Mersin Milletvekili Akif Akkuş.
Buyurunuz Sayın Akkuş. (MHP sıralarından alkışlar)
AKİF AKKUŞ (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 445
sıra sayılı Çek Kanunu Tasarısı’nın 5’inci maddesiyle ilgili olarak şahsım
adına söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Sözlerime başlamadan önce, Reşadiye Sazak köyü yakınlarında menfur
bir saldırıya maruz kalarak şehit olan askerlerimize ve dün Bursa’da göçük
altında kalarak hayatını kaybeden maden işçilerine rahmet, ailelerine ve Türk
milletine başsağlığı ve sabırlar diliyorum.
Değerli milletvekilleri, dünyada ekonomik ve sosyal gelişmelerin
hızlandığı ve bunun sonucu olarak da ticarette yeni birtakım anlayışların
ortaya çıktığı bir gerçektir. İlkel ticarette genellikle takas söz konusuydu.
Yani, iki kilo üzüm veriyoruz, karşılığında bir kilo -atıyorum- buğday
alıyoruz, bunun gibi. Yani, siz, eğer, biraz fazla miktarda buğday elde etmek
isterseniz, birkaç küfe üzüm taşımak mecburiyetindeydiniz yahut işte birkaç
küfe üzüm almak istiyorsanız birkaç çuval buğday taşımak mecburiyetindeydiniz.
Derken para icat oldu, paranın icat olmasıyla ticaret birden bire kolaylaştı.
Artık insanlar parayı cebinde taşıyor ve gittiği yerde alıyor, aldığını da
götürüyor yine para karşılığında bir yerde satıyordu.
Tabii, bu, ticaretin gelişmesine, büyümesine, hızlanmasına sebep
oldu. Ticaret, artık hayatımızın vazgeçilmez bir unsuru ve toplum yaşantısının
da en büyük kesiminin ilgilendiği bir konu hâline geldi. Bu hâle gelince
berberinde banka ve banka araçları ortaya çıktı. Çek, banka ve borç alışverişi
konusunda bugünkü ticaretimizin ana elemanlarından birisidir ve fevkalade bir
gelişme olarak nitelendirmek gerekir çünkü artık para yerine çek taşıyoruz.
Çeki götürüyoruz istediğimiz yerde kullanıyoruz, o da onu alıyor başkasına
veriyor, o başkasına veriyor, işte o zaman kıyamet kopuyor. Ben çeki yazıyorum
birisine veriyorum, 5’inci kişi bir başkasına verdiğinde ve çek karşılıksız
çıktığında, son kişi bir önceki kişiye geliyor onun yakasına yapışıyor. Hâlbuki
ilk çeki kesen kişi başkası idi. Böylece birtakım problemlerin çıkması da söz
konusu oluyor.
Bütün bunlar çek ile ilgili kanun ve yönetmeliklerin
çıkartılmasını bir zaruret hâline getirmiştir. Hayatımızı kolaylaştırması için
bir araç olarak ortaya çıkmış olan çek, bugün binlerce insanımızın itibarını kaybetmesine,
hatta cezaevlerine girmesine sebep olmuştur ve bugün sayıları birkaç bin de
olsa cezaevinde imzası yüzünden hapis yatan vatandaşlarımız bulunmaktadır.
Tabii diyeceksiniz ki: “Çek yazmasaydı, imza atmasaydı.” Ama zorda
kaldığımızda, birtakım, yapmamamız gereken işlere doğru yöneldiğimiz her zaman
malumdur, yani hepimizde olmuştur bu. Dolayısıyla vatandaş bugünkü şartlarda
ekonominin oldukça kötüleştiği, esnafın, tüccarın, üreticinin iflas ettiği bir
dönemde elbette ki bu sıkıntılardan dolayı insanların çek kullanması da
artmıştır.
Kanunun 5’inci maddesi ceza sorumluluğu, çek düzenleme ve çek
hesabı açma yasağı ile ilgili. Kısaca çek kullanım esaslarının ele alınmasında
bazı aksaklıkların bulunduğunu belirtmiştik. Bu aksaklıklara bağlı olarak da bu
madde hazırlanmış bulunmakta.
Tabii, burada şunu belirtmek gerekiyor: İlk 3167 sayılı Kanun 1985
yılında çıkmış ve o günden bugüne birçok değişikliğin olduğu görülmektedir.
Çekin yaygınlaşması sonucu, yaygınlaşma arttıkça bu tür ceza işlemlerine yahut mahkeme
işlemlerine konu olan olaylarda da bir gelişme yaşanmış, bu olaylar da
artmıştır.
Burada, tabii, birçok şey var ama dikkatimi çeken şeylerden bir
tanesi şu…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen sözünüzü tamamlayınız.
Buyurunuz.
AKİF AKKUŞ (Devamla) – Teşekkür ederim.
Beşinci fıkrada deniyor ki: “Adresin fiilen terk edilmiş olması
hâlinde tebligat yapılmış sayılır.” Fiilen terk edilmiş, belki başka bir şehre
gitmiş, belki başka bir yere gitmiş ve en azından bunun ulaşması söz konusu
olmamış diye düşünüyorum.
Bir de burada, yine, “güvenli elektronik imza” deniyor. Değerli
arkadaşlar, bir de güvensiz elektronik imza mı var? Bildiğimiz bir elektronik
imza var.
Netice olarak diyorum ki: Çek, uygulanan ekonomik politikanın
röntgenidir. Bu röntgen, iktidarın ekonomik politikasının maalesef iflas
ettiğini göstermektedir. Hoş, iflas etmeyen politikamız da hemen hemen yok ya! Kısaca, “Çek mağduru yok, AKP mağduru
vardır.” diye belirtiyorum.
Daha önce de belirttiğim gibi, çeki alan, veren veya bankaya ibraz
eden esnaf bitti, üretici bitti, çiftçi bitti; işçi, memur yoksulluk sınırı
altında yaşamaya çalışıyor, yani o da bitmiş sayılır.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Akkuş.
Madde üzerinde konuşmalar sona ermiştir.
Soru-cevap bölümüne geçiyoruz.
Süremiz on dakika.
Sayın Köse, Sayın Işık, Sayın Kulkuloğlu,
Sayın Öztürk, Sayın Özdemir ve Sayın Bulut’a söz
vereceğim. Tekrar anımsatıyorum birer dakikayla söz vereceğimi.
Buyurunuz Sayın Köse.
ŞEVKET KÖSE (Adıyaman) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Bakan, görüşmekte olduğumuz yasa tasarısı hazırlanırken
hangi ülkelerin çek kanunları incelenmiş ve hangilerinden yararlanılmıştır?
İkinci soru olarak, yine, yasa tasarısı hazırlanırken hangi ceza
hukukçularının görüşleri nazarıdikkate alınmıştır?
Üçüncü soru olarak, 4’üncü maddede soru sormuştum, cevabını net
alamadım, tekrar ediyorum: Bin liralık adli para cezasını ödemeyen çek
borçlusunun cezası hapse dönüşecektir. Ne kadar hapis yatacaktır, gün, ay ve
yıl olarak açıklayabilir misiniz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Köse.
Sayın Işık…
ALİM IŞIK (Kütahya) –
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, bilindiği gibi, hakkında ceza davası açılmış olan
herhangi bir kişi adresinde bulunamadığı zaman, bu adresinde bulunamadığından
dolayı gıyabında hapis kararı çıkarılmakta ve yakalananlar da cezaevine
götürülmektedirler. Bu uygulama nedeniyle çok sayıda vatandaşımızın mağdur
olduğu bilinmekte. Anlaşılan odur ki, bu tasarıda da bu uygulama devam edecek.
Sorum: Hâlen adresinde bulunamadığı için gıyabında hapis kararı
verilmiş kaç vatandaşımız bulunmaktadır? Bu durumdaki vatandaşlarımızdan kaçı
yakalanarak cezaevine gönderilmiştir? İfadeleri alınmadan gıyabında hapis
kararı verilen vatandaşlarımızın yeniden yargılanmasını sağlayacak bir
düzenleme mümkün müdür? Böyle bir çalışma varsa, çalışma ne aşamadadır?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Işık.
Sayın Kulkuloğlu…
MEHMET ŞEVKİ KULKULOĞLU (Kayseri) – Sayın Bakan, AKP olarak
iktidarı yedi yıl önce devraldığınızda vatandaş rahat, borçsuz; bankalar ise
sıkıntılı, borç yükü altında inliyorlardı. Yedi yıllık İktidarınızın sonucunda
ise geldiğimiz bu günde vatandaş sıkıntılı, borç yükü altında inliyor; bankalar
rahat, rekor kârlar ilan ediyorlar.
Sayın Bakan, sizce, İktidarınız neler yaparak bu değişimi sağladı?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Kulkuloğlu.
Sayın Öztürk…
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Sayın Bakan, sadece adli para cezasını
ödeyemediği nedenle hapis cezasına dönüşen ne kadar dosya vardır? Bunlardan kaç
kişi şu anda içeridedir, cezasını çekmektedir?
İkinci sorum: Bu mahkemelerce cezası kesinleşen ve Yargıtayca onanan kaç kişi vardır aranmakta olan?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Öztürk.
Sayın Özdemir…
HASAN ÖZDEMİR (Gaziantep) – Sayın Başkan, Sayın Bakana soruyorum:
Görüşmekte olduğumuz tasarının gerekçe bölümünün 12’nci maddesinde Çek
Kanunu’nun 5237 sayılı Kanun’la uyumlu hâle getirilmesi gerektiğinden
bahsedilmektedir, ancak tasarıda böyle bir uyum söz konusu değildir. 5237
sayılı Kanun’un 21’inci maddesi “Kast” başlığını taşımaktadır, suçun oluşumunda
kastın varlığına işaret etmektedir. Yine, kanun tasarısı ile gerekçesi
arasındaki bu farkları nasıl açıklıyorsunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Özdemir.
Sayın Bulut…
AHMET DURAN BULUT (Balıkesir) – Sayın Bakanım, Sayın Başkanım, bir
konuyu soracağım: Bir özel banka müdürünün yanına arkadaşı geliyor, ondan çek
istiyor, diyor ki: “Sen çek alamazsın, yalnız bana bir kurban bul, ona bir iş
yeri açılışı göster, esnaf odasına kaydet, gel, sana çek vereyim.” Gidiyor bir
kurban buluyor, ayağında ayakkabısı olmayan, hiçbir şeyi olmayan bir zavallı
adam; iş yeri yok, ancak böyle göstermelik, evrak üzerinde iş yerini tamamlıyor
ve buna çek karnesi veriyor banka müdürü. Bu vatandaş, kurbandan vekâlet alıyor
bu çekleri harcamak için ve çeki her yere dağıtıyor, birçok insanın ciğerini
yakıyor, sonra tabii ki bu kurban yakalanıyor ve cezaevine atılıyor. Şimdi,
bunda suçlu olan banka müdürü mü, bu zavallı kurban mı, buna meydan veren
devlet mi? Bunu soruyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Bulut.
Buyurunuz Sayın Bakan.
ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Erzincan) – Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, milletvekillerimizin sorularına cevap
veriyorum.
Sayın Köse buradaki ceza uygulamalarıyla ilgili bir önceki maddede
de bir soru sormuştu. Şöyle: 5’inci maddedeki düzenlemeye göre bin beş yüz güne
kadar maddi para cezası veriliyor. Daha sonra eğer bu ödeme gerçekleşmez ise
her gün için 100 liraya kadar, hâkimin vereceği 20 ila 100 arasında bir hesapla
gün başına bir bedel takdir ediliyor. Bu miktar üzerinden hapis cezası tahakkuk
ediyor ve çek miktarına ulaşınca hapis cezası tamamlanmış oluyor. Her hâlükârda
da bu üç yılı geçmiyor. Düzenleme bu şekilde.
Diğer yandan, kanun hazırlığı yapılırken tabii Avrupa Birliği
üyesi ülkelerin düzenlemeleri esas alındı ve ayrıca Cenevre Yeknesak Sözleşmesi
de bu konuda referans olarak alınmıştır.
Hukukçuların da görüşleri şüphesiz alınmıştır. Burada uzunca bir
liste var. Profesör Ünal Tekinalp, Gazi Üniversitesi
Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Profesör İzzet Özgenç ve diğer kurumlardan;
Yargıtay 10. Ceza Dairesi, Kanunlar Genel Müdürlüğü ve diğer ilgili kurumlardan
da gerekli görüşler alınmak suretiyle tasarı bu hâle getirilmiştir.
Sayın Alim Işık’ın sorusu… Tabii bu
konuda elimizde şu anda bilgi mevcut değil. Bu şekilde adreste bulunamayıp da… Evet bu, şüphesiz ilgili kurumlardan talep edilip daha sonra
tarafınıza yazılı olarak bildirilecektir; tabii, bu konuda gerekiyorsa bir yasal
düzenlemeye de gidilebilir.
Sayın Ali Rıza Öztürk’ün sorusu: Türkiye
genelinde tüm ceza davalarında verilen adli para cezaları. Ödemediği için, söz
konusu para cezası hürriyeti bağlayıcı cezaya çeviren ve cezaevine giren kişi
sayısı yıllar itibarıyla, 2008 yılında 15.005, 2009 yılında 17.838 olarak şu
andaki kayıtlarda mevcuttur.
Sayın Kulkuloğlu, tabii, Hükûmetimizin ve İktidarımızın faaliyetleriyle ilgili
değerlendirmelerde bulundu. Kendisinin bu değerlendirmelerine saygı duymakla
beraber katılmadığımı ifade etmek istiyorum. Bunu da sadece birkaç veri, istatistiki bilgi vermek suretiyle doğru olmadığını sizlerle
paylaşmak istiyorum. Şöyle ki: Türkiye, Avrupa Birliğinde Almanya, İngiltere,
Fransa, İtalya ve İspanya’dan sonra altıncı büyük ekonomi hâline gelmiştir; bu,
Dünya Bankasının tespitidir. 2008 yılı itibarıyla gayrisafi millî hasılamız 794 milyar dolara ulaşmış ve Türkiye dünyanın
17’nci büyük ekonomisi olmuştur. Satın alma paritesine
göre de Türkiye’nin dünyadaki sıralaması 15’inciliktir. 2008 sonu itibarıyla
kişi başı millî gelir 10.436 dolar olarak belirlenmiştir TÜİK istatistiklerine
göre.
2002-2008 arasında ortalama büyümemiz 5,9’dur. Sadece küresel
krizde 2009’da yüzde 3,5 küçülme vardır, 2010’dan itibaren de tekrar…
MEHMET ŞEVKİ KULKULOĞLU (Kayseri) – Ben, size bunu sormadım; ben
borçların yerleri nasıl değişti onu sordum. Ben “İcraatın İçinden” cevabı
istemiyorum.
ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Erzincan) – Evet, onları da
söylüyorum. Biz her şeyi söyleyebiliriz ama rakamların söylediği önemlidir.
Rakamlar neyi söylüyorsa…
MEHMET ŞEVKİ KULKULOĞLU (Kayseri) – Dün bankalar batıyordu, bugün
bankalar öne çıkıyor.
ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Erzincan) – Bakın, efendim,
şöyle söyleyeyim: Türkiye kamu net borç stoku değişimine baktığımız zaman, 2000
yılında gayrisafi yurt içi hasılaya oranı yüzde 42,9;
2002 yılında yüzde 61,4; 2004 yılında yüzde 49; 2006 yılında yüzde 34; 2008’de
yüzde 28,2’dir. Borcun büyüdüğü mü yoksa azaldığı mı gayrisafi millî hasılaya oranla, istatistiklerde, rakamlarda açık açık ortadadır.
Efendim, diğer bir sorumuz…
BAŞKAN – Sayın Yıldırım, süremizi biraz geçtik. Lütfen biraz daha
şey olursa…
ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Erzincan) – Evet, teşekkür
ediyorum.
…Sayın Ahmet Duran Bulut’un sorusudur. Kasıt… Zaten bu maddede
düzenlemeyle kasta yer verilmiştir. O bakımdan, ayrı bir kasıt düzenlemesi
hukuken bir anlam ifade etmemektedir. Bunu arz etmek istiyorum.
Saygılar sunuyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederiz efendim.
Madde üzerinde üç önerge vardır. Önergeleri önce geliş sırasına
göre okutacağım, sonra aykırılık sırasına göre de işleme alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 445 sıra sayılı tasarının 5. maddesinde 1.
fıkrada “karşılıksızdır işlemi yapılmasına” ibaresinden sonra gelmek üzere
“kasten” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
|
Rıdvan Yalçın |
Alim Işık |
Ahmet Orhan |
|
Ordu |
Kütahya |
Manisa |
|
Cemaleddin Uslu |
Hüseyin Yıldız |
Abdülkadir Akcan |
|
Edirne |
Antalya |
Afyonkarahisar |
|
|
Oktay Vural |
Mehmet Şandır |
|
|
İzmir |
Mersin |
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Çek Kanunu Tasarısının 5’inci maddesinin üçüncü
fıkrasına “Gerçek kişinin temsilcisi veya vekili olarak çek düzenlenmesi
hâlinde, bu çekten dolayı hukukî ve cezaî sorumluluk çek hesabı sahibine
aittir.” cümlesinin eklenmesini ve dördüncü fıkrasının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
“(4) Karşılıksız çek düzenleyen, adına karşılıksız çek
düzenlenen ve ileri düzenleme tarihli çek üzerinde yazılı tarihe göre kanuni
ibraz süresi içinde ibrazında, karşılığını ilgili banka hesabında bulundurmayan
gerçek ve tüzel kişi hakkında, soruşturma evresinde cumhuriyet savcısının
talebi üzerine, sulh ceza hâkimi tarafından, kovuşturma evresinde resen mahkeme
tarafından, karşılıksız çıkan her bir çekle ilgili olarak, çek düzenleme ve çek
hesabı açma yasağı kararı verilir.”
|
Suat Kılıç |
Abdülkadir Akgül |
Ahmet Yeni |
|
Samsun |
Yozgat |
Samsun |
|
İkram Dinçer |
Ertekin Çolak |
Tuğrul Yemişci |
|
Van |
Artvin |
İzmir |
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Çek Kanunu Tasarısının 5. maddesinin;
1. fıkrası hükmünün tümünün,
2. fıkrasındaki “birinci fıkra hükmüne göre” ifadesinin,
7. fıkrasındaki “…ve varsa lehtarlarını da…” ifadesinin,
9. fıkrası hükmünün tümünün,
madde metninden
çıkarılmasını,
4. fıkra hükmünün başlangıcına “üç kez” kelimesinin eklenerek
cümlenin “üç kez karşılıksız çek düzenleyen.” şeklinde düzeltilmesini teklif
ederiz.
|
Ali Rıza Öztürk |
Ali İhsan
Köktürk |
Turgut Dibek |
|
Mersin |
Zonguldak |
Kırklareli |
|
Halil Ünlütepe |
Rahmi Güner |
|
|
Afyonkarahisar |
Ordu |
|
BAŞKAN - Komisyon son
okuttuğum önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Katılmıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Erzincan) – Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Sayın Ünlütepe, buyurunuz
efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
HALİL ÜNLÜTEPE (Afyonkarahisar) – Sayın
Başkan, saygıdeğer üyeler; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Biraz önce de konuşmamda belirttiğim gibi, bu, çekte cezanın
kaldırılması yönünde bir önergemiz olduğunu… Onu sizlerle paylaşmak amacıyla
söz aldım.
Yeni getirilen düzenlemede çek ödenmediğinde adli para cezası
getiriliyor yani ceza sistemi esas alınıyor. Adli para cezası Türk Ceza
Kanunu’nun 52’nci maddesine göre süresi içinde ödenmediğinde hapse dönüşüyor.
Biz bu önergemizde öncelikle çekte hapis cezasının olmaması gerektiği konusunda
durduk. Durmamızın gerekçelerinden birisi şu: Anayasa’mızın 38’inci maddesinde
aynen şunu söyler: “Ekonomik suçlarda bir yükümlülüğü yerine getirememesinden
dolayı özgürlüğü alıkonulamaz.” Bunun dışında Anayasa’mızın geçen dönem
Parlamentoda kabul ettiğimiz 90’ıncı maddesi var. Biz ikili sözleşmelerin iç
hukukta bağlayıcı olduğunu kabul ettik. Daha önce Anayasa Mahkemesinin bu
konuda bir kararı var ama o dönem 90’ıncı madde yoktu.
Bir de bu konuda Avrupa İnsan Haklarının ve Temel Özgürlüklerin
Korunmasına İlişkin Sözleşme var; bu Protokol no 4 aynen şunu söylüyor:
“Borçtan dolayı özgürlüğünden yoksun bırakılma yasağı.” Avrupa İnsan Haklarının
ve Temel Özgürlüklerinin Korunmasına İlişkin Sözleşme’nin 4 no’lu
Protokolü, Anayasa’nın 38’inci maddesi ve geçen dönem Parlamentoda Anayasa’nın
90’ıncı maddesinde yaptığımız düzenlemeler çekin karşılıksız çıkmasında cezai
bir yaptırımın hukuksal dayanağının olmadığını ortaya çıkartıyor. Hukuksuz, Anayasa’ya
aykırı bir işlemi yürütmeye çalışıyoruz. Anayasa’nın 11’inci maddesi: “Anayasa
hükümleri, yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, diğer
kuruluşları bağlar.” diyor.
Bu tasarının Komisyonda tartışılması sırasında Sayın Komisyon Başkanından
da rica ettim bunun öncelikle Anayasa’ya aykırılık açısından Anayasa
Komisyonuna gitmesi gerektiğini. Ciddi bir şekilde pek çok hukukçu bunun
Anayasa’ya aykırı olduğunu söylüyor. Bunun yanında, örneğin, Yargıtay bu çek
taslağı üzerinde tartışmalar başlayınca şu tür bir açıklamayı yapıyor: “Çekin
karşılıksız çıkması ile ilgili sorumluluk suç olmaktan çıkarılarak idari para
cezasını veya idari tedbir gerektiren bir kabahat olarak yorumlanmalı.” Doğrusu da bu. Bu tür bir yorumlamaya gitmek durumundaydık.
Buna gitmeyerek cezai bir yaptırıma gidersek burada alınacak olan cezalar çok
yüksek.
Bakın, şimdi, bir çek mudisini -atıyorum- 10 bin liralık bir çek
mudisini düşünelim; beş tane çek kesti, bunun 600 lirasını banka ödedi ve bu
çekler ayrı ayrı zamanlarda farklı farklı yerlerde çekler bankaya sunuldu. Bin beş yüz gün tam
gün adli para cezası ama “Ödenmeyen çek bedelinden aynen hükmedilecek adli para
cezası çek bedelinin karşılıksız kalan miktarından az olamaz.” diyor.
Karşılıksız kalan miktarı “9 bin” dediğinizde 9 bini 1.500’le çarpın çıkan
hapis cezası yirmi yıla yakın çıkıyor. Evet, bunun beş yılı infaz olacak ama…
MEHMET SALİH ERDOĞAN (Denizli) – Üç…
HALİL ÜNLÜTEPE (Devamla) – Efendim, verilen hapis cezası, infaz,
üç yılını yatacak. Yatacağı günün netine girmeyelim. Şimdi, ayrı ayrı zaman dilimleri içinde bunların geldiğini de… Adam
ölümünden daha fazla bir yaptırımın içine gidiyorsunuz. Ekonomi…
MEHMET SALİH ERDOĞAN (Denizli) –
Mükerrer…
HALİL ÜNLÜTEPE (Devamla) – Mükerrer olmayabilir, aynı mahkemede
birleşmeyebilir. Eğer aynı mahkemelerde suç döneminde infazlar birleşirse o beş
yılla sınırlı.
Arkadaşlar, cezanın yaptırımında, biraz önce bizim grubumuzdan bir
arkadaşımız…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurunuz.
HALİL ÜNLÜTEPE (Devamla) – Bağlamaya çalışıyorum Sayın Başkanım.
…Sayın Bakana ısrarla o kaç gün yatacağını sormaya çalışıyor.
Sayın Bakanın hukukçu olmamasından dolayı onu yanıtlamakta zorluk çektiğini ben
de kabul ediyorum ama oradaki bürokratlar “Şu kadar yıl, şu kadar gün, şu kadar
ay yatacaktır.” diye Sayın Bakanı bilgilendirselerdi, bizi izleyen kişilerin ne
kadar hapis cezası yatacağını görürdük.
Değerli milletvekilleri, bu taslaktan hapis cezası kalkmıyor,
aksine daha da ağırlaştırılıyor. Ekonominin temel kurallarından uzaklaşıyoruz.
O nedenle, biz, Anayasa’mızın 38’inci maddesi, İnsan Hakları Protokolü’nün 4’ü,
Anayasa’mızın da düşüncesini kabul ederek o doğrultuda bu cezaların, ödenmeyen
çeklerde cezanın kaldırılması doğrultusunda öneri vermiş oluyoruz.
Bu önerimize destekçi olmanız dileğiyle, tümünüzü saygı ve
sevgiyle selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Ünlütepe.
Önergeyi…
HARUN ÖZTÜRK (İzmir) – Karar yeter sayısı…
BAŞKAN – Karar yeter sayısı arayacağım.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Karar yeter sayısı yok. (AK PARTİ sıralarından “Var, var” sesleri)
Var mı? 134 kişi görmüyorum ben. (Gürültüler)
Peki, nizaya düştük.
Elektronik oylama yapıyorum.
Üç dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN – Karar yeter sayısı vardır, önerge kabul olmamıştır.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Çek Kanunu Tasarısının 5 inci maddesinin üçüncü
fıkrasına “Gerçek kişinin temsilcisi veya vekili olarak çek düzenlenmesi
halinde, bu çekten dolayı hukukî ve cezaî sorumluluk çek hesabı sahibine
aittir.” cümlesinin eklenmesini ve dördüncü fıkrasının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
“(4) Karşılıksız çek düzenleyen, adına karşılıksız çek
düzenlenen ve ileri düzenleme tarihli çek üzerinde yazılı tarihe göre kanunî
ibraz süresi içinde ibrazında, karşılığını ilgili banka hesabında bulundurmayan
gerçek ve tüzel kişi hakkında, soruşturma evresinde Cumhuriyet savcısının
talebi üzerine, sulh ceza hâkimi tarafından, kovuşturma evresinde resen mahkeme
tarafından, karşılıksız çıkan her bir çekle ilgili olarak, çek düzenleme ve çek
hesabı açma yasağı kararı verilir.”
Suat Kılıç (Samsun) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Yüksek Genel
Kurulun takdirleridir efendim.
BAŞKAN – Hükûmet?
ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Erzincan) – Katılıyoruz.
SUAT KILIÇ (Samsun) – Gerekçe okunsun Sayın Başkan.
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Değişiklik önergesi;
- Üçüncü fıkrada, hükmün sonucunu tereddüde yer bırakmayacak
şekilde göstermek;
- Dördüncü fıkrada, koruma tedbiri olarak çek düzenleme ve çek
hesabı açma yasağı kararının hem soruşturma evresinde hem de kovuşturma
evresinde verilebileceğine açıklık kazandırmak,
Amacıyla verilmiştir.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 445 sıra sayılı tasarının 5. maddesinde 1.
fıkrada “karşılıksızdır işlemi yapılmasına” ibaresinden sonra gelmek üzere
“kasten” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Rıdvan
Yalçın (Ordu) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Değerli
Başkanım, suç tipinin içinde “kast” ibaresi geçmese dahi kasta bağlı bir
suçtur, katılmıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet?
ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Erzincan) – Katılmıyoruz
efendim.
BAŞKAN – Sayın Şandır, buyurunuz. (MHP sıralarından alkışlar)
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
önergenin gerekçesi üzerinde söz aldım. Öncelikle yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Gerçekten toplumu çok yakından ilgilendiren, piyasayı, ekonomiyi
çok yakından ilgilendiren bir kanun tasarısı üzerinde görüşme yapıyoruz. En iyi
şekilde çıkması amacımızdır. Sayın Mithat Melen’in
ifade ettiği endişeleri hepimiz duyuyoruz. Gerçekten piyasanın, ekonominin
işleyişine hukuk kurarak müdahale etmenin bugüne kadar hiçbir faydası olmadı,
arzulanan sonuçlar da hasıl olmadı. Denenmişi yeniden
denemenin de bir faydasının olmadığını yine bir kanunla deneyerek görmüş
olacağız.
Bizim bu önergemizde ifade ettiğimiz husus, kanunun 5’inci
maddesinde çekle ilgili olarak “karşılıksızdır” işlemi yapılmasına sebebiyet
veren kişi hakkında. İşte bu kişilerin niyetinin uygulayıcılar, yargı
tarafından sorgulanabilmesi için “kasten” kelimesinin eklenmesini faydalı
görmekteyiz. Böylelikle, verdiği çekin karşılıksız çıkmasına sebep olan kişinin
niyetinin sorgulanmasına bir imkân, bir kriter
getirelim. Biri ekonomik zorluklardan dolayı, kendi elinde
olmayan sebeplerden dolayı, müdebbir tüccar gibi davranmasına rağmen,
başkasının verdiği çekin karşılıksız çıkması sonrasında ona karşılık verdiği
çekin karşılıksız çıkmasıyla böyle bir cezaya muhatap olan kişi ile bu işi
dolandırıcılık hâline getiren, sektör hâline getiren, bunun için büro kurarak
çek kesen ve piyasayı dolandıran insanları ayırmanın bir yolu bulunmalı. Eğer,
hukuk kuruyorsak, kanun kuruyorsak bu maddede bize göre bu önergeyle veya bir
başka şekilde bu ayrımı yapacak bir düzenlemenin yapılmasını gerekli görüyoruz.
Evet, ekonomik zorluklardan dolayı verdiği çek karşılıksız çıktığı için
özgürlüğü, hürriyeti kısıtlanan veya takibe uğrayan insan ile bu işi geçim
kaynağı yapan dolandırıcıyı ayırmanın bir yolunu bulmak mecburiyetindeyiz.
Hukuk kurarken, ki bu konuda bilenler
hukuk kurmak adına müdahale edilmesini de doğru bulmamakla beraber, eğer ki biz
bir hukuk kuruyorsak bu kasıtlı olan bu işi böyle geçim kaynağı yapan sektöre
dönüştüren insanlar ile elde olmayan sebeplerle çek verip verdiği çekin
karşılıksız çıkmasından dolayı takibe uğrayan insanları birbirinden ayırmak
gerekir diye düşünüyoruz. Bu niyetle bu önergeyi verdik. Ancak, önergenin işte
Sayın Komisyon Başkanının ve diğer arkadaşların ifadesiyle “kasten” kelimesinin
konulmasıyla karşılıksız çek verenlerin kasıtlı olup olmadıklarını araştırmak
için yargının yükünün çok ciddi artacağını ve kastın ispatı, yani
dolandırıcılık kastıyla çek verenin kastının ispat edilmesi yükümlülüğünün
piyasayı kilitleyeceğini söylüyorlar. Çok teknik bir konu ama onu da yok
saymadan şunu söylüyorum: Piyasayı dolandırmak için kasıtlı olarak çek
verenleri cezalandırmakla, ekonomik sebeplerden dolayı, verdiği çekin
karşılıksız çıkmasından dolayı cezalandırılan insanlar aynı kategoriye
konulmamalıdır, farklı değerlendirilmelidir. Bunu belirleyecek bir kriter bu kanuna konulmalıydı. Genel
hukukun içerisinde, Sayın Komisyon Başkanı “Genel hukuk içerisinde bu tanım
vardır.” diyor ama zannediyorum bu Çek Kanunu’yla uygulamada bu ayrım
yapılamadığı için, kasıtlı olarak, dolandırıcılık kastıyla çek verenlerin, işte
kader mahkûmu diyelim, ekonominin mağduru diyelim, başka gelişmelerin sonucu
çek verip de karşılıksız çıkmasından dolayı hürriyeti kısıtlanan insanları aynı
kefeye koymak gibi bir yanlışın vebali de üzerimizde kalıyor.
Onun için bu önergeyi verdik. Bu önergeyi başka bir şekilde de
düzenleyerek bu ayırımın yapılmasını faydalı görüyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun.
MEHMET ŞANDIR (Devamla) – Bu sebeple önergemizin dikkate alınarak,
ciddiye alınarak yeniden değerlendirilmesini Hükûmetten,
Komisyondan ve Genel Kuruldan diliyor, saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Şandır.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
Daha önce kabul edilmiş olan önerge doğrultusunda 5’inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Kırk beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 18.57
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 19.56
BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Fatih METİN (Bolu),
Gülşen ORHAN (Van)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
30’uncu Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
445 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden
devam edeceğiz.
Hükûmet ve Komisyon
yerinde.
6’ncı maddede kalmıştık.
6’ncı maddeyi okutuyorum:
Etkin pişmanlık ve yasak kararının kaldırılması
MADDE 6- (1) Karşılıksız kalan çek bedelini, üzerinde yazılı
bulunan düzenleme tarihine göre kanunî ibraz tarihinden itibaren işleyecek 3095
sayılı Kanuna göre ticarî işlerde temerrüt faiz oranı üzerinden hesaplanacak
faizi ile birlikte tamamen ödeyen kişi hakkında;
a) Soruşturma aşamasında Cumhuriyet savcısı tarafından
kovuşturmaya yer olmadığına,
b) Kovuşturma aşamasında mahkeme tarafından davanın düşmesine,
c) Mahkûmiyet hükmünün kesinleşmesinden sonra mahkeme tarafından
hükmün bütün sonuçlarıyla ortadan kaldırılmasına,
karar verilir.
(2) Şikâyetten vazgeçme hâlinde de birinci fıkra hükmü uygulanır.
(3) Kişi, mahkûm olduğu adlî para cezası tamamen infaz
edildikten veya bu cezayı ödemediği için hakkında hapis uygulanıp serbest
bırakıldıktan itibaren üç yıl ve her hâlde yasağın konulduğu tarihten itibaren
on yıl geçtikten sonra, hükmü veren mahkemeden çek düzenleme ve çek hesabı açma
yasağının kaldırılmasını isteyebilir; mahkemenin vereceği karara itiraz
edebilir. Çek düzenleme ve çek hesabı açma
yasağının kaldırılmasına ilişkin karar kesinleştiğinde, yasağın kaldırıldığı,
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasına 5 inci maddenin sekizinci fıkrasındaki
usullere göre bildirilir ve ilân olunur.
BAŞKAN – Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Antalya
Milletvekili Hüseyin Yıldız.
Buyurunuz Sayın Yıldız. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Çek Kanunu Tasarısı’nın
6’ncı maddesiyle ilgili Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış
bulunmaktayım. Şahsım ve Grubum adına hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, konuşmamın başında tüm şehitlerimize
Allah’tan rahmet, Türk milletine ve acılı ailelerine başsağlığı ve sabır
diliyorum.
Ayrıca, dün akşam Bursa’da yaşanan grizu patlaması sonucu
kaybettiğimiz 19 işçimize de Allah’tan rahmet, ailelerine ve yakınlarına sabır
ve başsağlığı diliyorum.
Değerli milletvekilleri, serbest piyasada bir ödeme aracı olarak
kullanılan çekle ilgili olarak Türk Ticaret Kanunu’nun 692’nci maddesi ile çekin
şekli, devri ve ödenmesi, 3167 sayılı Kanun’la da çekle ödemelerin düzenlenmesi
ve çek hamillerinin korunması düzenlenmiştir.
Anayasa’mızın 38’inci maddesi ile Avrupa İnsan Hakları
Sözleşmesi’nin 4 no.lu Protokol’ün ilgili hükümleri değerlendirildiğinde,
birbiriyle çelişen yasa maddeleriyle karşılaşmaktayız. Adalet Bakanımız ve
Adalet Komisyonu Başkanımız da, konuşmalarında bu gerçekten hareket ederek,
açıklamalarda bulundular, daha sonra “fakat”la başlayan söylemleriyle de bugün
görüşmekte olduğumuz 445 sıra sayılı Çek Yasası Tasarısı’yla da bu konuya bir
çözüm getirilebileceğini ifade ettiler.
Bildiğimiz gibi, Anayasa’yla diğer yasalarımızın çelişmesi, Avrupa
Birliğine girme hedefinde olduğumuz günümüzde Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesinin, Avrupa İnsan Haklarının ve Temel Özgürlüklerinin Korunmasına
İlişkin Sözleşme’de yayınlamış olduğu sözleşmelere aykırı yasaların çıkarılması
“fakat”la başlayan sözlerden sonra gelmektedir. Deneyimli bir siyasetçi
olduğunu bildiğimiz, Anayasa hukuku konusunda değerli bilgileri ve çalışmaları
olduğunu da kendisi söyleyen, bizlerin de bildiği Sayın Ahmet İyimaya’nın bu şekliyle bir yasayı buraya getirmesini ya da
o Komisyondan bunun Meclise gönderilmesini de çok da doğru bulmadığımı üzülerek
ifade etmek durumundayım.
Değerli milletvekilleri, o hâlde çek alacaklılarının meşru
haklarını koruyan, çek suçlularının borçlarını ödeme mecburiyetlerini sağlayan,
Anayasa’mızla ve diğer yasalarımızla çelişmeyen, tarafı olduğumuz insan hakları
sözleşmelerine de aykırı olmayan bir yasal düzenlemeye ihtiyaç olduğu gerçektir.
Türkiye Büyük Millet Meclisinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
milletvekillerinin hemen hemen hepsi birçok
konuşmasında bu ihtiyacı dile getirmiş ancak AKP Hükûmeti
bundan sürekli kaçınmıştır. Toplumda oluşan bu beklentiyi kalıcı şekilde çözmek
yerine yine her zaman yaptıkları gibi geçici ve günün ekonomik beklentilerini
bugünlük çözmek adına 445 sıra sayılı Çek Kanunu Tasarısı gündeme getirilmiş ve
görüşülmektedir. AKP bugüne kadar olduğu gibi aceleciliğini, muhalefetin itiraz
ve önerilerini dikkate almaz tavrını, sayısal çoğunluğunun verdiği bitmeyen güç
gösterisini, ihtirasını ve muhalefetin uyarılarını reddetme inatçılığını bu
kanun tasarısında da göstermektedir.
8 Aralık 2009 tarih ve saat 14.30’da milletvekillerine gönderilen
taslak, milletvekillerinin incelemesine, ilgililerin talep ve teklifleriyle
ilgili çalışma yapmasına fırsat tanımadan var olan sıkıntıyı ötelemeye
çalışmakta, sorunu kalıcı çözmekten yine kaçınmaktasınız. AKP Hükûmeti, Milliyetçi Hareket Partisi milletvekillerinin
uyarı ve ikazlarına rağmen, Türk toplumunu ilgilendiren hemen her konuda
yaptığı yanlış uygulamalar neticesinde, ülkemizi sorunlar yumağında yaşamaya
mahkûm etmeye devam etmektedir. AKP’nin yanlış ekonomik uygulamaları, gelmekte
olan küresel krizi tüm uyarılarımıza rağmen görmemesi ya da görmek istememesi,
kriz kapıya gelince de gerekli ekonomik önlemleri bir bütünlük içinde almayışı,
palyatif ve sektörel
önlemlerle krizi aşacağını öngörmesi, ülkemizde ekonomiyi tıkamıştır. Bu
nedenle, karşılıksız çekler çığ gibi büyümüş, ticari piyasa tıkanmış, esnaf,
işletme giderlerini, kirasını, ailesinin giderlerini ödeyemez ve iş yerinin
faaliyetlerinden olan vermiş oldukları çeklerini ödeyemez hâle, maalesef,
düşmüştür. Çek alacaklılarının meşru hakları ve durumun yasal sonuçları
neticesinde hürriyetlerinden de, maalesef, olmaktadırlar.
Hükûmet bu durumu bu
tasarıyla zaten kabullenmiş durumdadır. Adalet Komisyonunca son şekli verilerek
yüce Meclise sunulan ve bugün görüştüğümüz Çek Kanunu Tasarısı’nda düzenlemesi
yapılan alanlarda amaçlanan hedeflerle, AKP kendi eksiklerini, kendi yanlışlarını
ve ülkeyi soktuğu girdabı kabullenmiştir.
Çek Kanunu ile amaçlananlara baktığımızda, AKP Hükûmetinin
politikaları sonucu, daha önceleri güvenli bir ödeme aracı olarak kullanılan
çek, artık bugün, bu yedi yıllık AKP Hükûmeti
döneminde, maalesef güvenilmez bir ticari meta hâline gelmiştir. AKP Hükûmeti döneminde, çekin ödeme aracı olduğunu belirleyici
hükümlere bile yer vermesi maalesef sağlanamamıştır. Bu nedenle, kötü niyetli
tacirleri ya da dolandırıcıları başka amaçlarla çek kullanır hâle getirdiniz.
Bunu şimdi bu yasayla önlemeye çalışmaktasınız.
AKP Hükûmeti döneminde, bankalar
güvencesiz bir şekilde ve yeterli kontroller yapılmadan her önüne gelene çek
karnesi dağıtmıştır. Şimdi bunu bu yasayla önlemeye çalışmaktasınız. Yedi
yıllık AKP Hükûmeti döneminde, ülkede sağlıklı çek
kullanımına yönelik önlemleri alamadınız. Şimdi yine bu yasayla bunu
düzelteceğinizi sanıyorsunuz.
AKP Hükûmeti döneminde hamiline yazılı
çekleri kayıt dışı ekonominin bir aracı olmaktan çıkaramadınız, şimdi
düzenlemeyle çıkarmaya çalışmaktasınız. AKP Hükûmeti
döneminde çekin, kara paranın aklanması ve terör finansmanında rol oynamasına
engel olamadınız ama şimdi bu getirdiğiniz yasayla olmaya çalışmaktasınız. Türk
Ceza Kanunu’nun konuşulduğu günlerde uyumla ilgili Milliyetçi Hareket Partisi
milletvekillerinin itirazlarını dinlemediniz. Her zaman olduğu gibi yine
uyumsuz bir yasayı burada tartışıyoruz.
Değerli milletvekilleri, karşılıksız çek ile mücadelede ağır
hürriyeti bağlayıcı cezaların yetersiz kalmasından dolayı suçu önleyici diğer
önlemlerin getirilmesini bu yedi yıllık Hükûmetiniz
döneminde sağlayamadınız, şimdi bu yasayla sağlayacağınızı ifade ediyorsunuz.
Çek Kanunu Tasarısı’nın 6’ncı maddesi ile de yine kişilerin
karşılıksız çek nedeniyle almış oldukları cezaların iki yıl süreyle ötelenmesi
noktasında katkı vermeye ve bugün mağdur olduğunu ifade eden çok büyük bir
çoğunluğu geçici olarak da olsa bu cezaevlerinden kurtarmaya çalışacağınızı
ifade etmektesiniz.
Değerli milletvekilleri, Hükûmet olarak
esnaflarımızın, vatandaşlarımızın çeklerini ödeyebilmeleri için kurların düşük
tutularak ithalatçının avantajlı duruma getirildiği politikadan
vazgeçmelisiniz; üretimi artıracak önlemleri almalısınız; ihracatı
destekleyecek politikaları üretmelisiniz, yani yok ettiğiniz çiftçiyi, reel
sektörü, imalatçıyı ve ihracatçıyı desteklemelisiniz; bankaları satmaktan artık
vazgeçmelisiniz. Özellikle devlet bankalarında yüksek kâr
getiren bireysel kredileri, tüketici kredilerini, kredi kartlarını desteklemek
yerine, reel üretici sektörleri destekleyici ve yeni yatırımlara ciddi kredi
açacak önlemler alacak kararları vermelisiniz; çek kullanımı ve uygulamasıyla
ilgili bankaların sorumluluğunu da daha fazla artırarak kontrollü bir sisteme
bağlamalısınız; en önemlisi, insanımızın yarınına güvenle bakmasını sağlamak,
toplumla ve devletin kurumlarıyla çatışma politikalarından siyaseten
faydalanmaktan vazgeçmelisiniz; her akşam televizyon kanallarında grup başkan
vekillerinin, bakanların, Başbakan yardımcılarının muhalefet partilerine
sürekli iftira atan, suçlayan açıklamalarından vazgeçmelisiniz çünkü siz Hükûmetsiniz, ülkemizde yaşanan terör faaliyetlerini
önlemekle siz görevlisiniz. Siz burada misafir değilsiniz şimdilik, bir
yıllık daha süreniz var, dolayısıyla misafirliği sonra yerine getirirsiniz.
Dolayısıyla, Milliyetçi Hareket Partili milletvekillerini, 57’nci Hükûmeti suçlamak yerine, elinizde bulunan Hükûmet güçleriyle terör yaratanların faaliyetlerine engel
olmalısınız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
HÜSEYİN YILDIZ (Devamla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, bir grup başkan vekilinin, televizyon
programında, 57’nci Hükûmet döneminde, 1999-2000
yılları arasında 1.500 şehit olduğunu söylemesi gerçekten, gerçekten bir
iftiradır. Yazıktır, günahtır! Grup başkan vekillerinin böyle sözler söylemeye
hakları yoktur. Ayrıca, diğer grup başkan vekillerinin de televizyon
programlarına çıkıp terörden bazı partilerin nemalandığını, terörün bitmesiyle
bu partilerin varlık sebeplerinin ortadan kalkacağını söylemesi kadar garip,
zayıf -ve diğerlerini söylemek istemediğim- şeyler maalesef yapmaktasınız.
Milliyetçi Hareket Partisi kırk yıllık bir siyasi partidir,
terörden de bugüne kadar hiç nemalanmamıştır. Terörle başka partileri
suçlayanların sonu bugüne kadar ne olduysa AKP’nin de inşallah sonu o
olacaktır.
Bu duygu ve düşüncelerle sözlerimi bitirirken, şu anda sayıları
345’leri, 350’leri bulan vatandaşımızı kaybettik. Sağlık Bakanı istifa etmek
için acaba Türkiye’de kaç kişinin ölmesini bekleyecektir?
Teşekkür ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Yıldız.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Ordu Milletvekili Rahmi Güner.
Buyurunuz Sayın Güner. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA RAHMİ GÜNER (Ordu) – Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; 445 sıra sayılı Çek Kanunu Tasarısı’nın 6’ncı maddesi üzerinde
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, bu 6’ncı madde 5’inci maddenin bir devamı
şeklinde. 5’inci madde üzerinde konuşan çok değerli arkadaşım, Cumhuriyet Halk
Partisi adına yapmış olduğu konuşmada bu 5’inci maddenin ceza hükümlerinin Çek
Kanunu Tasarısı’ndan çıkarılması ve bu maddenin içerdiği müeyyidelerin bütün tacirleri,
çek sahiplerini mağdur ettiğini açıkça belirtmiştir.
Değerli arkadaşlarım, 6’ncı maddede ise bu şekilde hakkında
soruşturma olan, kovuşturma olan ve mahkemeler tarafından verilmiş olan
hükümlerin kesinleşmesi durumunda savcılığın, mahkemenin ve kesinleşen
hükümlerin yine mahkemenin, taraflar anlaştığı zaman ve bu para ödendiği zaman
kaldırılacağı şeklinde bir düzenleme yapılmış bulunmaktadır.
Değerli arkadaşlarım, yine şunu belirtmek istiyorum: Şu anda bizim almış
olduğumuz bilgilere göre 2008 yılında toplam çıkan dava 177.543. Yine açılan
dava sanık sayıları 235.440. Değerli arkadaşlarım, yine 3167 sayılı Kanun’la
ilgili 2009 yılına ait veriler: Derdest sanık sayısı 273 bin. Yine, Yargıtay
Cumhuriyet Başsavcılığında mevcut dosya sayısı 65 bin. Yargıtay 10. Ceza
Dairesinde mevcut dosya sayısı 22.557. Toplam 87.867.
Değerli arkadaşlarım, bu 3167 sayılı Yasa’nın yapısından, onun
içeriğinden meydana gelmemektedir. Bunun tek nedeni vardır, o da yedi sene
iktidarda bulunan AKP Hükûmetinin başarısızlığıdır. Tacirler
mağdur, esnaf, sanatkârlar mağdur, üreticiler mağdur, KOBİ’ler tamamen ortadan
çıkmış bir ekonomik düzen değerli arkadaşlarım. Bunun tek sebebi ekonomik
düzendir.
Değerli arkadaşlarım, bu 5’inci maddeye ve 6’ncı maddeye karşı
olduğumuzu, bunun çıkarılması gerektiğini daha önceden söyledik. Anayasa’nın
38’inci maddesi, Türk Ceza Kanunu’nun 2’nci maddesi, Avrupa İnsan Haklarının
ilgili maddeleri…
Değerli arkadaşlarım, biz, bu maddelerin tamamen kaldırılmasını
istiyoruz. Değerli arkadaşlarım, nasıl ekonominin bozuk olduğu gibi, Türkiye’de
gerçekten bozuk olmayan, düzenli olan hiçbir branş,
hiçbir meslek, hiçbir kuruluş kalmamıştır değerli arkadaşlarım.
Sayın Başbakan Amerika’da “Dünyada en fazla basın özgürlüğü olan
ülke Türkiye’dir.” diyor. “Amerika’dan
dahi bizim basın özgürlüğümüz fazladır.” diyor.
Değerli arkadaşlarım, Amerika’da bir kuruluşun yapmış olduğu
sıralamaya göre, 168 ülke arasında Türkiye 122’nci sırada basın özgürlüğünde.
Değerli arkadaşlarım, şunu da ayrıca söylemek istiyorum: Bu İktidar
yandaş gazete, bu İktidar yandaş medya tutmak suretiyle Türkiye’de her şeyi
çıkmaza sokmuş, “Ergenekon” adı altında açmış olduğu bir davada maalesef en
gizli sırları, açıklanmayacak olan belgeleri o gazeteler vasıtasıyla kamuoyuna
açıklamıştır. Bunlar hakkında hiçbir tahkikat yapılmamıştır, hiçbir soruşturma
yapılmamıştır, kimse de tutuklanmamıştır değerli arkadaşlar. Bu nasıl basın
özgürlüğü, nasıl taraf medya ve basın tutma şeklinde uygulanan bir uygulama?
Değerli arkadaşlarım, Türkiye’de biz ulusal bütünlüğü, Türkiye’de üniter yapıyı, Türkiye'nin bağımsızlığı, Türkiye’nin dünya
üzerindeki konumunda bağımsız bir ülke olmasını en çok savunan hem partiyiz hem
bunu savunan basının ve medyanın yanındayız.
Değerli arkadaşlarım, bakın, bugün bu İktidarın yaptığı
yanlışlıkları, bu İktidarın dış politikada yaptığı yanlışları, bu İktidar
mensuplarının yandaşlarına, yakınlarına menfaat çıkarmak için kimlerle
anlaştıklarını ortaya koyan ve bu konuda Türkiye’nin stratejik önemi olan bir
Kıbrıs’ta -nasıl onun Kıbrıs Rumlarına- nasıl oradaki Türkleri mağdur edecek
bir talimatın verildiği, oranın Reisicumhuruyla yapılan görüşmeyi yayınladı
diye, değerli arkadaşlarım iki gazeteci tutuklanmıştır. Yandaş medyadan, diğer yandaş basından kimse tutuklanmadı.
EYÜP AYAR (Kocaeli) – Çekle ne alakası var?
RAHMİ GÜNER (Devamla) – Değerli arkadaşlarım, bakın, bir ülkede
demokrasi yoksa, bir ülkede objektif uygulama yoksa,
demokrasinin olmadığı yerde ne ekonomi olur ne de demokrasi olur değerli
arkadaşlarım.
AHMET YENİ (Samsun) – Çek olur çek.
RAHMİ GÜNER (Devamla) – Ne de çek olur değerli arkadaşlarım, onu
da belirtmek istiyorum.
Yine değerli arkadaşlarım, bugün, bunları yayınladığı için Ufuk Akkaya ve Deniz Yıldırım şu anda tutuklu durumdadır. Neden?
Türkiye’de yapılan olumsuzluğu yayımladıkları için.
Değerli arkadaşlarım, şunu da ayrıca belirtmek istiyorum: Yine,
Türkiye’de 7 askerimiz öldü, şehit oldu. Değerli arkadaşlarım, onun cenazesine
gittim. Benim ilimde bir senede 5 şehit var değerli arkadaşlarım. Siz ne
yapıyorsunuz? Teröristle el sıkışıyorsunuz değerli arkadaşlarım.
MEHMET SALİH ERDOĞAN (Denizli) – Yapma ya!
RAHMİ GÜNER (Devamla) – Teröriste omuz veriyorsunuz. Teröriste
omuz veriyorsunuz inkâr etmeyin.
VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) – Yapma be!
YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Ayıp oluyor ama.
RAHMİ GÜNER (Devamla) – Bugün yol haritası sizde, yol haritasının
bir tanesi Kandil’de, bir tanesi Öcalan’da değerli arkadaşlarım.
VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) – Onlar öyle demiyor ama.
RAHMİ GÜNER (Devamla) – Öyle değil mi? Öyle değil mi? 7 askerimiz
şehit olduğu zaman, bunun derin devletle, Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran,
gerçekten ulusal Kurtuluş Savaşı’nı veren ve dünya emperyalizmine karşı
mücadele veren TSK’nın, Türk Silahlı Kuvvetlerinin
sanki bunu bir provokasyon şeklinde, yapıldığı
şeklinde konuşmalar olmadı mı? Bakanlarınız olmadı mı? Dün burada dinledik bir
tanesini.
SUAT KILIÇ (Samsun) – Hayır hayır, Türk
Silahlı Kuvvetleri milletin göz bebeğidir.
RAHMİ GÜNER (Devamla) – “Bunun altında çok şeyler var, provokasyon var.” diye bunları söylemediniz mi değerli
arkadaşlarım? Bunlar söylendi. Söylenmedi mi?
VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) – Bunlarla çekin ne alakası var?
AHMET YENİ (Samsun) – Çekle alakalı bir sözün var mı çekle?
RAHMİ GÜNER (Devamla) – Değerli arkadaşlarım, siz komplo teorileri
üretmediniz mi bu konuda? En son PKK “Ben yaptım.” deyince sesi kestiniz. Taraf
gazeteleriniz, taraf medyanız bu konuda konuşmadı mı değerli arkadaşlarım?
Hangi soruşturmayı açacaksınız bunlar hakkında?
Şimdi siz Türkiye'nin gerçekten üniter
yapısını, cumhuriyetinin ve bizim özümüz olan bir kuruluşu “yıpratılıyor” diye
yazı yazan Aydınlık gazetesini kapatıyorsunuz değerli arkadaşlarım ve yandaş
basına, yandaş gazete hakkında bir tek soruşturma açtınız mı? Yaptınız mı bunu?
Ama sizi açığa çıkardığı için yaptığınız uygulamaların yanlış olduğunu yazan
Aydınlık gazetesini kapatıyorsunuz değerli arkadaşlarım.
AHMET YENİ (Samsun) – Reklamını yapma!
RAHMİ GÜNER (Devamla) – Değerli arkadaşlarım, savunacak hiçbir
yanınız yok. Şehit cenazelerine gidiyoruz. Ben vicdanımın sesiyle gidiyorum.
Yeni gitmiyorum buna. Sayın Başbakan… Sayın Bakanınız benim hemşehrim,
“Siz oraya siyasi yatırım için gidiyorsunuz, siyasi rant
için gidiyorsunuz.” diyor.
Değerli arkadaşlarım, insan olan kişi, Türk milletinin mensubu
olan, bu vatanı, milleti seven kişi o şehit cenazelerine rant
sağlamaya gitmez. Ona vicdanı gelmez. Orada nasıl ıstırap çektiğimizi gördüm.
Ayağında ayakkabısı olmayan, üzerinde elbisesi olmayan çok mağdur bir anne
babayı gördüm değerli arkadaşlarım ve o çocuklar bu memleketin özgürlüğü, bu
memleketin üniter yapısı, Misakımillî hudutları,
rejimi, Türk milleti adına kendilerini feda ediyorlar değerli arkadaşlarım.
Nasıl bundan rant sağlanır? Ama siz, terörle, teröristle
anlaşmaya gidiyorsunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN –Sayın Güner, lütfen sözünüzü
tamamlayınız.
RAHMİ GÜNER (Devamla) – Değerli arkadaşlarım, siz onlarla
anlaşmaya gidiyorsunuz. Teröristle anlaşma olmaz, mücadele olur. Onlarla
anlaşma olmaz, onlarla uzlaşma olmaz; örneğini gördük. Türkiye'nin
bütün şehirleri, birçok şehri bugün hep olaylarla geçmekte. Siz buna
karşı hangi önlemi alıyorsunuz? Onlara bu morali, bu gücü siz vermediniz mi
değerli arkadaşlarım? PKK bayrağıyla gelenleri, PKK marşıyla gelenleri orada
karşılamadınız mı? (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
AHMET YENİ (Samsun) – Karşılamadık! Yalan söylüyorsun! Yalan
konuşuyorsun!
RAHMİ GÜNER (Devamla) – Mobil mahkeme kurmadınız mı?
AHMET YENİ (Samsun) – Yalan konuşuyorsun!
RAHMİ GÜNER (Devamla) – Siz, müsteşarları, genel müdürleri oraya
göndermediniz mi?
Değerli arkadaşlarım, bu açılımın iyi olduğunu söylemediniz mi?
AHMET YENİ (Samsun) – Baştan aşağıya yalan konuşuyorsun! İftira
ediyorsun!
RAHMİ GÜNER (Devamla) – Sayın İçişleri Bakanı, benim Genel
Başkanımdan özür dilemeli.
ABDURRAHMAN DODURGALI (Sinop) – Ne biçim konuşuyorsun terbiyesiz
adam!
AHMET YENİ (Samsun) – İftira! İftira!
RAHMİ GÜNER (Devamla) – Sayın Arınç,
benim Genel Başkanım Deniz Baykal’dan özür dilemeli değerli arkadaşlarım.
AHMET YENİ (Samsun) – Hadi oradan be!
RAHMİ GÜNER (Devamla) – Ve özür dilemeli.
ABDURRAHMAN DODURGALI (Sinop) – Sen özür dile.
RAHMİ GÜNER (Devamla) – Basında görüyoruz. Ve bunu görün…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Güner.
RAHMİ GÜNER (Devamla) – Sayın İçişleri Bakanı, bu memleketin
huzurunu, düzenini korumakla sorumludur.
BAŞKAN – Sayın Güner…
RAHMİ GÜNER (Devamla) – Ya istifa etsin ya bu işi bıraksın ya da
özür dilesin.
AHMET YENİ (Samsun) – Hadi oradan! Hadi oradan!
SUAT KILIÇ (Samsun) – Süre bitti.
BAŞKAN – Sayın Güner, çok teşekkür
ediyoruz.
RAHMİ GÜNER (Devamla) – Ben de teşekkür ediyorum, saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Şahısları adına söz yok.
Soru-cevap işlemine geçiyoruz.
On dakika soru-cevap işlemi vardır.
Sayın Işık, Sayın Serdaroğlu, Sayın Kulkuloğlu ve Sayın Öztürk
sisteme girmişler.
Buyurunuz Sayın Işık.
ALİM IŞIK (Kütahya) –
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Özellikle dün birkaç değerli milletvekili de dile getirmesine
rağmen, Sayın Adalet Bakanı 3167 sayılı Kanun’a muhalefetten dolayı cezaevine
giren vatandaşların sayısını söyledi ama adli para cezasından dolayı
cezaevlerinde olan vatandaşların sayısını söylemekten imtina etti. Bugün Sayın
Ulaştırma Bakanı biraz önceki bölümde bu konuyla ilgili son iki yıla ait
verileri verdi, kendisine teşekkür ediyorum.
Tekrar Sayın Bakana soruyorum: Hâlen adli para cezası nedeniyle şu
anda cezaevlerinde yatan vatandaşlarımızın sayısının 50 bin dolayında olduğu
iddiasını nasıl değerlendiriyorsunuz? Bu sayı tam nedir?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Işık.
Sayın Serdaroğlu…
MEHMET SERDAROĞLU (Kastamonu) – Sayın Başkanım, teşekkür ederim.
Sayın Bakanımız, kısaca üç dört soru sormak istiyorum.
Bir tanesi, piyasada dönen çeklerin meblağı ne kadardır?
İkincisi, karşılıksız ve ödenmeyen çeklerin meblağı ne kadardır?
Üç, çek kullanan ticaret erbaplarının çeklerini düzenli ödeyebilir
hâle gelmesi için ekonomik tedbirlerinizi çok kısa özetleyebilir misiniz?
Dördüncüsü, bu kanunla tahsil edeceğiniz cezalarla, ilk defa
döneminizde bütçede yer alan ceza gelirlerini tamamlayabilecek misiniz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Serdaroğlu.
Sayın Kulkuloğlu…
MEHMET ŞEVKİ KULKULOĞLU (Kayseri) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, çek keşide edenler tarafından yanlış ve
hoyratça kullanılan ve Hükûmetinizce de tedbir alınıp
düzenleme yapılmakta çok geç kalınmış olan Türk Ticaret Kanunu’na göre 711’inci
madde, üçüncü fıkra, halkın bildiği gibi, yani banka kaşesinde yer aldığı gibi,
711’e (b) maddesi gereğince yani “Hilafım dışında elimden çıkmıştır” ibaresi
kullanılarak ödemeden men edilen çek miktarı ne kadardır? Bu yolla çeklerin gününde ödenmemesi sonucu yani alacaklarını
alamayarak, çeklerini ödeyemeyip, karşılıksız çek keşide etmiş olanların sayısı
ne kadardır?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Kulkuloğlu.
Sayın Öztürk…
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Sayın Bakan, şimdi ben bu soruyu
soracaktım ama uzmanından doğru dürüst yanıt alamadım, sizden nasıl yanıt
alacağım onu merak ediyorum.
Bir yılda kesilen çek sayısı ve bunun parasal miktarı? Bir yılda
karşılıksız çıkan çek sayısı ve karşılıksız çıkan çeklerin parasal miktarı?
Yani çeklerin ihtiva ettiği miktar? Hani deniliyor ya ekonomi dalgalanıyor
falan diye, ekonomiyi dalgalandırıyor mu dalgalandırmıyor mu, onu öğrenmek
istiyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Öztürk.
Sayın Özdemir…
HASAN ÖZDEMİR (Gaziantep) – Sayın Başkan, Sayın Bakana soruyorum:
Tasarıda göze çarpan önemli bir yenilik, vadeli çeklerin gününden önce ibraz
edilmesi hâlinde karşılıksız çek suçunun oluşmayacağı yönündedir. Bu
düzenlemeyle zaten çarpık olan uygulama meşrulaşmaktadır. Bu hükmün
gerekliliğine gerçekten inanıyor musunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Özdemir.
Sayın Bulut…
AHMET DURAN BULUT (Balıkesir) – Türkiye Cumhuriyeti’nin sonsuza
kadar var olmasını isteyenleri, Türk milletinin birliğinin sonsuza kadar devam
etmesini isteyenleri, bin yıllık kardeşliğimizi yaşayıp, yaşatmak isteyenleri,
ülkenin içinde bulunduğu kargaşaya hayır diyenleri, çek mağdurlarını pazar günü
Tandoğan Meydanı’nda seslerini yükseltmeye bu vesileyle davet ediyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Bulut.
EYÜP FATSA (Ordu) – Sayın Başkan, Türkiye Büyük Millet Meclisi
Genel Kurulunda dışarıda yapılacak bir eyleme çağrı yapılabilir mi? Nasıl müsaade
ediyorsunuz buna?
BAŞKAN – Sayın Hükûmet, buyurunuz
efendim.
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) –
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Işık’ın adli para cezalarıyla ilgili sorusu: Şimdi, Türkiye
genelinde tüm ceza davalarında verilen adli para cezalarını ödemediği için söz
konusu para cezası hürriyeti bağlayıcı cezaya çevrilen ve cezaevine giren kişi
sayısı 2009 yılında 17.838; 2008 yılında da bu 15.005, sayı bu. Tabii,
bunların…
ALİM IŞIK (Kütahya) –
Sayın Bakan, 2007’de kalan toplam sayı nedir?
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – 2008
yılında 15.005; 2009 yılında 17.838.
ALİM IŞIK (Kütahya) –
2007; hâlen cezaevinde olan?
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Şimdi,
bunlar zaten şu anda cezaevinde, ceza almış olanlar, hürriyeti bağlayıcı cezaya
çevrilen ve cezaevine giren kişiler bunlar. Tabii, aranmakta olan kişiler
olabilir bu çerçevede ama bununla ilgili tabii şu anda takdir edersiniz ki elde
hazır böyle her türlü istatistiki bilgiyi burada
bulundurmam mümkün değil. Onunla ilgili gerektiğinde yazılı cevap veririz.
Sayın Kulkuloğlu’nun sorusuyla ilgili
olarak da: Türk Ticaret Kanunu’nun 711’inci maddesinin üçüncü fıkrası Şubat
2009 tarihinde yürürlükten kaldırılmıştır.
Sayın Özdemir’in sorusuna biz yazılı cevap vereceğiz çünkü vadeli
çeklerle ilgili bir detay.
MEHMET ŞEVKİ KULKULOĞLU (Kayseri) – Sayın Bakanım, kaldırıldığını
biliyorum ama adet nedir?
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Şimdi,
Sayın Serdaroğlu’nun ve Sayın Öztürk’ün
sorularıyla ilgili olarak da: Toplam keşide edilen çekle ilgili elde şu anda
bilgi yok ancak, takas odasına ibraz edilen çeklere göre 2008 yılında 265
milyar, 2009 yılının on bir aylık verisi de 202 milyar lira. Karşılıksız çek
sayısı da 2008 yılında 1 milyon 540 bin ve 2009 yılının ilk on bir ayında 1
milyon 780 bin.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – İhtiva ettiği parasal miktar Sayın
Bakan? Parasal miktarı soruyorum, parasal.
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) –Ona
yazılı olarak cevap veririz.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Canım cevaplamadınız bir aydır ya!
Komisyonda cevaplamazsınız, burada cevaplamazsınız. Öğrenin öyle gelin buraya!
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Şimdi,
biz yalnız…
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Komisyonda da sordum ben bu soruyu.
Öğrenin öyle gelin!
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Değerli
Milletvekilim, bağırmanıza…
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Ekonomiyi dalgalandırıyor… Ekonomiyi
nasıl dalgalandırıyor? Ekonomik rakamlar bilinmeden nereden biliyorsunuz?
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Şimdi,
oturunuz.
BAŞKAN – Sakin olun Sayın Öztürk.
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Sakin sakin…
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Halkı kandırıyorsunuz.
BAŞKAN - Sorunuzu sordunuz, cevap verecek.
Buyurunuz Sayın Bakan.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Siz bile bilmiyorsunuz ne yaptığınızı.
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Benim
zamanımı alıyorsunuz.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Olmaz ama.
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Benim
zamanımı alıyorsunuz. Önce sakin sakin oturunuz.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Milletvekillerine hakaret ediyorsunuz
siz.
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Sakin sakin oturunuz.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Saygısızlık yapıyorsunuz bize. Bir
aydır şu soruyu sorarım, cevap veremezsiniz. Olmaz böyle bir şey ya!
BAŞKAN – Sayın Öztürk, sorunuzu
sordunuz.
Buyurunuz Sayın Bakan, devam ediniz.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Hani ekonomi dalgalanıyordu? Ekonomi
hani dalgalanıyordu?
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Devam
edeyim mi?
BAŞKAN – Devam ediniz, buyurunuz.
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Şimdi,
saygıdeğer…
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Bilmeden rakamları, ekonomi
dalgalanıyor! Nerede ekonomistleriniz!
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır)
–Konuşabilir miyim Sayın Başkan?
BAŞKAN – Tabii tabii, buyurunuz, devam
ediniz.
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Teşekkür ediyorum.
Şimdi, Sayın Milletvekili, burada bir kanun görüşmesi var ve
yasama faaliyetleri gereği, İç Tüzük
gereği de maddelerden sonra soru-cevap işlemi var, ama takdir edersiniz ki biz,
hangi soruda zatıalinizin hangi soruyu soracağınızı
önceden bilemeyeceğimiz için de tüm muhtemel sorulara karşı elimizde bilgiyle
buraya gelme imkânımız yok, olsa bile buraya bir istatistik bilgisayar koymamız
lazım, çünkü istatistiklerle ilgili sürekli değişen sorular soruluyor. Bunları
da yine, İç Tüzük’ün hükümlerine göre yazılı olarak size takdim edeceğimizi
ifade ettim.
Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Bakan.
Madde üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Çek Kanunu Tasarısı’nın 6’ncı maddesinin birinci
fıkrasındaki “…3095 sayılı Kanuna göre ticari işlerde temerrüt faiz oranı…”
ifadesinin, “yasal faiz oranı…”şeklinde değiştirilmesini teklif ederiz.
|
Ali Rıza Öztürk |
Ali İhsan
Köktürk |
Turgut Dibek |
|
Mersin |
Zonguldak |
Kırklareli |
|
M. Şevki Kulkuloğlu |
Rahmi Güner |
|
|
Kayseri |
Ordu |
|
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Katılmıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Kulkuloğlu, buyurunuz
efendim.
MEHMET ŞEVKİ KULKULOĞLU (Kayseri) – Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Görüşülmekte
olan Çek Kanunu Tasarısı’nın 6’ncı maddesinin birinci fıkrasındaki “…3095
sayılı Kanuna göre ticarî işlerde temerrüt faiz oranı…” ifadesinin “yasal faiz
oranı” şeklinde değiştirilmesini bu önergemizle teklif etmekteyiz. Önergemize
destek vereceğinizi umarak gerekçemizi anlatmaya çalışacağım.
Bilindiği gibi, karşılıksız çek vakalarında borçlunun ödeme
kabiliyeti kazanabilme süresi uzadıkça alacaklının parasının da değer kaybı
olabilmektedir. Bunun yasal düzenlemeler yapılırken mutlaka göz önünde
bulundurulması gerekmektedir.
Yasal faiz oranı para piyasalarında ödenen faize yakındır, ancak
temerrüt faiz oranı bunun daima çok üzerindedir. Bunu örneklemek gerekirse,
bugün yasal faiz oranı yıllık yüzde 9’dur, temerrüt faiz oranı ise yıllık yüzde
19’dur.
Çeki karşılıksız çıkmış, ceza davası bir yıl sürmüş, Yargıtay
süreci üç yıl sürmüş ve bugün alacaklısı ile bir yılda borcunu ödemek üzere
anlaşacak bir borçlunun 100 lira ana borcu olsun. Yıllık yüzde 19 çarpı 5 yıl,
yüzde 95 faiz eder. Buna göre 100 liralık borç oluyor 195 lira. Hani, neredeyse
2 katı. 100’ü ödeyemeyen borçlu 200’ü nasıl ödeyecek? Gerçekçi olmak, kimseyi
kandırmamak, çifte standartlar oluşturmamak, olmayacak duaya amin
dememek gerekmektedir.
Sayın milletvekilleri, Hükûmetin çek
mağdurlarının hepsini suçlu, dolandırıcı gibi görerek hazırladığı bu tasarıda
olduğu gibi, çek mağdurları konusunda yaptığı bir yanlışına, bir çifte
standardına daha değinmek gerekiyor.
Tüm yurt köşelerinde, Güneydoğu’da can alanların ayaklarına
göndereceksiniz valiyi, hâkimi, savcıyı; ekonomik krizden etkilenmiş, işi
bozulmuş, çekini ödeyememiş olanların kapılarına göndereceksiniz polisi,
jandarmayı, icracıyı.
Dağlarda gezen 30 bin teröristten karşılıklı anlaşarak Habur’a getirttiğiniz bir avuca “Terörist başının emriyle
geldik, mektup getirdik.” dedikçe onlar, “Aman, duymamış olalım.” diyeceksiniz,
üzerlerindeki terörist kıyafetlerine “Aman, görmemiş olalım.” diyeceksiniz,
“Pişman mısın?” diye sorunca “Pişman değilim.” diyenlere “Aman, duymadık.”
diyeceksiniz, döktükleri binlerce şehidin kanını yok sayacaksınız, binlerce
şehidin anasının analık haklarını hiçe sayacaksınız ama kötü ekonomik
yönetiminizden, ekonomik krizden işleri bozulmuş, servetlerini, sermayelerini
kaybetmiş, iş yerlerini kaybetmiş 1 milyon 700 bine yakın alacaklı-borçlu çek
mağduruna gelince, “Borcumu, ekonomik krizden etkilendim, işlerim bozuldu,
ondan ödeyemedim.” diyenlere, “Ne? Dolandırıcıyım mı dedin.” diyecekseniz. “Pişmanım, affedin.”
diyenlere, “Ne? Affedeyim de bir daha mı yapacaksın.” diyeceksiniz. Anaların
analık haklarını yok sayacak teröristi affedeceksiniz, çek mağdurlarına
gelince, mağdur olan borçluyu affeden o vicdan sahibi alacaklıyı da koruyacak
yasa tasarısı yapmak yerine, bankaların, tefecilerin dayatmalarıyla, bankaları,
tefecileri koruyan yasa yapacaksınız. Olmuyor beyler. Davaların çoğuna gelin
bakalım, genelde dava eden alacaklı, tüccar alacaklı değil. Onlar alacaklarını
kısmen de olsa, taksit taksit de olsa aldıklarına
bakıyorlar. Dava edenlerin çoğu bankacılar ya da tefeciler. Gelin, yapacağınız
işleri, önceliklerinizi sıralarken, önceliğinizi 30 bin teröristi affetmek
yerine, 1 milyon 700 bin çek mağdurunu affederek yeniden ekonomik hayata
kazandırmaya veriniz.
Sayın milletvekilleri, Hükûmet ve mensup
olduğu AKP, iktidarı döneminde ekonomiyi son derece kötü yönetmiştir. 2002’de
2,5 milyon işsiz varken, yedi senede bu rakam bugün 4,5 milyona çıkmıştır.
Döneminizde işsiz kalan 2 milyon insanın kendisi de bugün ağlamaktadır, anaları
da ağlamaktadır. Yine devri İktidarınızda, hiç olmayan bir hastalık ortaya
çıkmış, 2 milyon kredi kartı mağduru yaratılmıştır. Bugün 2 milyon ailenin,
aile reisi olan babası da ağlamaktadır, evinin anası da ağlamaktadır. “İyi
gidiyor” diye iddia ettiğiniz ekonomiye ve sizin beyanlarınıza inanarak iş
açmış tüccar, yatırım yapmış sanayici, tarlasını ekmiş çiftçi bugün sayenizde
borçlarını ödeyemez hâle gelmiştir. Yatırımları ellerinde kalmış, yüzlerce
insan iflas etmiş, bu nedenle de intihar edenler olmuştur. İntihar edenlerin
arkalarından aileleri ağlamaktadır, tüm memleket de onların canlarına,
ailelerine ağlamaktadır. Karşılıksız çekten sadece 50 bin kişi sıkıntılıyken,
bugün bu rakam 1 milyon 700 bine çıkmış. Sonucunda alacaklının da anası
ağlamaktadır, borçlunun da anası ağlamaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen sözünüzü tamamlayınız.
MEHMET ŞEVKİ KULKULOĞLU (Devamla) - Yani yedi yıllık devri
İktidarınızda sadece teröre çocuklarını şehit vermiş analar ağlamamaktadır,
onlarla beraber bütün bu saydığımız milyonların da anaları ağlamaktadır.
Milyonların göz yaşlarında, çocuklarınıza ve
kendilerinize aldığınız gemileri şimdilik yüzdürüyorsunuz. Size dostça
tavsiyem, yüzme bilmiyorsanız hemen öğrenin. Alabora olursanız, dikkat edin,
tüm bu mağdurların gözyaşlarında boğulmayın.
Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Kulkuloğlu.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmemiştir.
6’ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
7’nci maddeyi okutuyorum:
Diğer ceza hükümleri
MADDE 7- (1) Tacirin ticarî işletmesiyle ilgili iş ve
işlemlerinde, tacir olmayan kişinin çek defterini kullanarak çek düzenleyen ve
düzenleten kişi altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(2) Tacir olmayan kişiye tacir kişiye verilmesi gereken çek
defteri veren banka görevlisi hakkında elli günden yüzelli
güne kadar adlî para cezasına hükmolunur.
(3) 2 nci maddenin üçüncü fıkrasındaki
yükümlülüğe aykırı olarak bankaya gerçek dışı beyanda bulunan kişi, üç aydan
iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Beyanname almadan veya
beyannameye rağmen, hakkında çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağı bulunan
kişiye veya bu kişinin yönetim organında görev yaptığı veya temsilcisi ya da
imza yetkilisi olduğu tüzel kişiye çek defteri veren banka görevlileri elli
günden yüzelli güne kadar adlî para cezası ile
cezalandırılır.
(4) Kısmen veya tamamen karşılığı bulunmayan çekle ilgili olarak,
talebe rağmen, karşılıksızdır işlemi yapmayan banka görevlisi, şikâyet üzerine
bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(5) Karşılığı tahsil edilmek üzere bankaya ibraz edilen çekin
karşılığının hesapta mevcut olmasına rağmen, hamile ödemede bulunmayan ya da
bankanın kanunen ödemekle yükümlü olduğu miktarı hamile ödemeyen banka
görevlisi, şikâyet üzerine bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(6) Hakkında çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağı kararı
verilmiş olan kişi, buna rağmen çek düzenlerse, fiil daha ağır cezayı
gerektiren başka bir suç oluşturmadığı takdirde, bir yıldan üç yıla kadar hapis
cezası ile cezalandırılır.
(7) Hakkında çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağı kararı
verilmiş olan kişi adına çek hesabı açan banka görevlisi, üç aydan bir yıla
kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(8) Çek defteri basmaya veya bastırmaya kanunen yetkili kılınanlar
dışında çek defteri basanlar ve bastıranlar iki yıldan beş yıla kadar hapis ve binbeşyüz güne kadar adlî para cezasıyla cezalandırılır.
(9) Hamiline çek defteri yaprağını kullanmadan hamiline çek
düzenleyen kişi, bu aykırılığı içeren her bir çekle ilgili olarak, bir yıla
kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(10) 2 nci maddenin, sağlanması ve
saklanması gereken bilgi ve belgelere ilişkin hükmüne aykırı hareket edilmesi
veya çekin karşılıksız çıkması dolayısıyla hamili tarafından talep edilmesi
üzerine düzenleyicinin banka kayıtlarındaki adreslerinin kendisine verilmemesi
hâlinde, ilgili bankaya Cumhuriyet savcısı tarafından beşyüz
Türk Lirasından beşbin Türk Lirasına kadar idarî para
cezası verilir.
BAŞKAN – Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Aydın Milletvekili
Ali Uzunırmak.
Buyurunuz Sayın Uzunırmak. (MHP
sıralarından alkışlar).
MHP GRUBU ADINA ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; 445 sıra sayılı Çek
Kanunu Tasarısı 7’nci maddesi üzerinde grubum adına söz aldım. Hepinizi en
derin saygılarımla selamlıyorum.
Konuşmama başlamadan önce, Bursa ilimizin Mustafakemalpaşa
ilçesindeki emek şehitlerimize Allah’tan rahmet diliyorum, ailelerine ve
çalışma arkadaşlarına başsağlığı diliyorum. Elbette ki Tokat’taki,
Reşadiye’deki, birtakım yetkililer tarafından henüz neye uğradıkları tam
kesinliğe kavuşturulamamış vatan şehitlerine de ben Allah’tan rahmet diliyorum;
milletimize ve acılı ailelerine, gene silah arkadaşlarına başsağlığı diliyorum.
Çok değerli milletvekilleri, yasalar bireyleri ve dolayısıyla
toplumları davranış ve dolayısıyla bir mantık yönlendirmesi yaparlar. Eğer
yasalar bu anlayış içerisinde yapılırsa toplumu düzenleyen kurallar olurlar ama
bu anlayışın dışında yasa yapılırsa o zaman bunlar toplumu eğer bir davranış ve
bir mantık yönlendirmesine hizmet etmiyorsa o yasa uygulanmaz ve geçerliliği
olmaz.
Şimdi, ben, bu yasayla ilgili olarak -iki günden beri çalışıyoruz-
sormak istediğim bazı sorular var, onları da sizlerin vicdanlarına emanet
edeceğim.
Bugün -Sayın Bakan, hoş geldiniz her şeyden önce- Sayın Bakan
dördüncü Bakan. Bu kanunun sahibi kim? Bu Meclise saygısı ne?
FİKRİ IŞIK (Kocaeli) – Meclis.
ALİ UZUNIRMAK (Devamla) - Bu kanunun sahibi Meclis, tasarının
sahibi Meclis değil.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Hükûmet…
ALİ UZUNIRMAK (Devamla) – Ancak kanunlaştıktan sonra Meclis
yasanın sahibi olur. Tabii ki, o, sizlerin de ne kadar olaylara ilgili
olduğunuzu ortaya koyuyor. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Bildiğim için konuşuyorum, sen bilmediğin için oradan laf
atabilirsin.
Değerli arkadaşlar, burada birtakım arkadaşlarımız çıkıyorlar
iktidardan konuşuyorlar. Ben o arkadaşlarıma bugünden sonra bir uyarıda
bulunmak istiyorum. İşte çıkarlar derler ki: “Muhalefet engelleme yapıyor. Bu
Meclisin dakikası, saati kaça mal oluyor?” Kıymetli arkadaşlar, karar yeter
sayısını bulamıyorsunuz, toplantı yeter sayısını bulamıyorsunuz ve bugün bu
kanunun sahibi yok. Burada sorulan, milletvekillerinin sordukları sorulara
cevap veremiyor bakanlar. İşte, bu Meclise böyle yasa yaptırıyorsunuz. Bu bir
mantıktan kaynaklanıyor. Bu mantık parti devleti olmaya giden mantık.
Kıymetli milletvekilleri, Türkiye’de parti devleti kuruluyor.
Bütün uygulamalar, her alandaki uygulamalar parti devleti olmaya doğru gidişi
gösteriyor. Bunun neticesinde siz sevgili milletvekillerinin de iradesi ve
yarınları olmayacaktır. Onun için, bunları, sayın milletvekillerinin, sayın
bakanların çok sağlıklı değerlendirmesi gerektiği kanaatini taşıyorum.
Devlet vekâletle idare ediliyor. Cumhurbaşkanı vekil, Meclis
Başkanı vekil, bakan vekil, vekilin vekili, bürokrasi vekil… Niye aslı yok?
Niye asılları mesuliyet üstlenmiyorlar? Böyle bir devlet mantığı, böyle bir
devlet yönetimi olur mu kıymetli arkadaşlar?
VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) – Devlet göreviyle yurt dışına
gitmiş.
MEHMET SALİH ERDOĞAN (Denizli) – Biz de vekiliz.
ALİ UZUNIRMAK (Devamla) – Şimdi, kıymetli arkadaşlar, AKP Hükûmeti iktidardaki muhalefet olmaktan vazgeçmelidir,
devleti yönetme mesuliyetini üstlenmelidir. Yeri geldiğinde iktidar, emreden,
tahakküm eden, Meclisi, toplumu, sivil toplum örgütlerini baskı altına alan bir
hükûmet, bir yürütme; yeri geldiğinde iktidardaki
muhalefet; açıklamalarına baktığınız zaman, politikalarına baktığınız zaman
bütün bunları görmek mümkündür.
Bugün mağdurlar var, gerçekten mağdur olan insanlar var. Keşide
sahibi alacağını alamamış ve dolayısıyla keşide sahibi olarak yükümlülük
altında; bunun yanında cirolarından dolayı mağdur durumda olanlar var, bunun
yanında kendini mağdur olarak niteleyen ama birçok insanın mağduriyetine sebep
olan bir fiil sahibi olan insanlar var. Bunların hepsini aynı kategoride
“mağdur” olarak görmek ve göstermek gerçek mağdurlara haksızlık yapılacaktır. Bu umutla bekleyen insanlara bir ışık vermek, gerçekten mağdur olan
insanları bu içine düştükleri durumdan kurtarmak lazım.
Onun için, bu yasayı aslında çok da böyle dallandırmanın bir
gereği yoktu. 70 küsur maddeyle halledilecek bir şeyi 11 maddeye almışlar,
sanki böyle roman yazar gibi, kanun tekniğine hiç uymayan, yönetmeliklerle,
birtakım şeylerle halledilebilecek konuları bir kanun metni hâline getirmişler.
Değerli arkadaşlar, AB’ye girmek için uğraşıyoruz. Acaba çekin
tarifinde, çekin uygulamalarında Avrupa Birliği ülkelerinde böyle bir yasa,
çekin böyle bir kabulü var mı kıymetli arkadaşlar? Bu Meclisi niye bu kadar
meşgul ediyor bu arkadaşlarımız, saatlerce? Bakın, çek bir havale aracıdır, çek
bir transfer aracıdır, çek bir vadeli işlem aracı değildir. Biz, bu
uygulamalarla, çeki vadeli işlem aracı hâline getirdik. Dünyada bunun
uygulaması yok. Nereye giderseniz gidin bunun uygulaması yok. Dolayısıyla
yarınlarda bu kanunlar, Avrupa Birliği müktesebatında tekrar değişecek, tekrar
bu Meclisin vakitleri alınacak.
Kıymetli arkadaşlar, ama bir noktada şunu ben kabulleniyorum. Hükûmet itiraf ediyor, diyor ki -Allah’a çok şükür, 2002
uygulaması, 2002 söylemleri yok burada- “Bizim iktidarımızda, devri İktidarımızda
ekonomik sıkıntılar, başka birtakım sebeplerden dolayı Türkiye’de çok, işte
anlaşmalarını yerine getiremeyenler var. Bunların mağduriyetini giderelim.”
manasında bir yasa tasarısıdır bu. Biz tabii ki gerçek mağdurların
mağduriyetinin giderilmesi için bu yasaya destek verdik.
Değerli arkadaşlar, ben başka bir konuya da sizlerin dikkatini
çekmek istiyorum. Parti devleti kurmaya doğru gidişten bahsettim. Kıymetli
arkadaşlar, devlet adamları, siyasi hırslarından dolayı, devletiyle, milletiyle
ilgili konularda yanlış uygulamaların içerisine sadece iktidarda kalabilmek
için düşmemelidirler, siyasi hırs aklın önünde olmamalıdır. Geçmişte haksızlığa
uğradığı inancı içerisinde, yönetimlerin muhatap oldukları zaman içerisinde,
sanki devletle problemi varmış gibi devletten intikam alma hırsı içerisinde,
devletten intikam duygusu içerisinde de olmamalıdırlar. Devlet adamları
ideolojik körlük içerisinde de olmamalıdırlar. Bugünkü uygulamalar, maalesef AKP Hükûmetinin
uygulamaları bu üçünün de tezahürleriyle karşımıza çıkmaktadır. Yeri geldiğinde
ideolojik körlük vardır, yeri geldiğinde geçmişte haksızlığa uğradıklarından
intikam almak istercesine devlete açılan bir savaş vardır, yeri geldiğinde
siyasi ikbali için, gözünü hırs bürümüş bir şekilde yapılan birtakım
uygulamalar vardır. İşte bunların neticesindedir ki bugün Türkiye yangın yerine
dönmüştür, ekonomik açıdan yangın yerine dönmüştür, siyasi açıdan, sosyal
açıdan yangın yerine dönmüştür ve âdeta, geçmişten bugüne gelirken, devlet
suçlu, eşkıya masum ilan edilir hâle gelmiştir. Bunu nefretle kınıyorum. (MHP
sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)
MEHMET ERDOĞAN (Adıyaman) – Herkes kınıyor.
VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) – Herkes kınıyor, herkes.
ALİ UZUNIRMAK (Devamla) – Değerli milletvekilleri, kıyas bir
kültürdür, kıyas bir bilgidir. Dün Güneydoğu’da kurtarılmış bölgeler vardı,
Türkiye Cumhuriyeti devletinin yöneticilerinin lojmanlarına hapsedildiği,
sokağa çıkamadığı, saatine göre kurtarılmış veya genel manada kurtarılmış
bölgeler vardı. O şartlar içerisinde mücadele eden insanları, devletin
kadrolarını sizler, suçlu ilan etti birtakım yöneticileriniz, bunu da
kınıyorum.
ÜNAL KACIR (İstanbul) – Olur mu öyle şey!
ALİ UZUNIRMAK (Devamla) – Bu, devlet mantığıyla bağdaşmaz; bu,
devlet adamlığıyla bağdaşmaz. Ayaküstü sözlerle, ayaküstü söylenen birtakım
hadiselerle 7 askerimizin şehadetine “provokasyon” diyebilecek kadar gözünü hırs bürümüş bir
devlet adamından Türk millet ve devletinin geleceğini endişe ettiririz.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) – PKK’nın yaptığına “provokasyon”
diyor.
ALİ UZUNIRMAK (Devamla) – Değerli arkadaşlar, PKK’nın açıklaması
olmasa…
Şimdi Sayın Başbakana ben buradan soruyorum: Devletin kurumları,
bilgi unsurları Sayın Başbakanın elindedir. Buradaki hadiseden üç dört saat
sonra Amerika’da acaba o açıklamayı Sayın Başbakana hangi bilgi kaynağı
vermiştir de o açıklamayı yaptırmıştır?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen sözünüzü tamamlayınız.
ALİ UZUNIRMAK (Devamla) – Tamamlıyorum Sayın Başkanım.
İşte bugün telefon dinlemelerinden telsiz dinlemelerine varıncaya
kadar birtakım unsurlarla devletin kurumları açıklama yapıyor, olayın
sahiplerini açıklıyorlar. Peki, onlar devletin kurumu değil mi? Sayın Başbakan
devletin kurumlarından bilgi almıyor da acaba parti kanallarından veya
ağabeylerinden mi bilgi alarak Türkiye Cumhuriyeti devletini yönetiyor?
ÜNAL KACIR (İstanbul) – “Provokasyon” deyince, ne bu? Kim yaparsa
yapsın provokasyondur, provokasyon değilse nedir?
ALİ UZUNIRMAK (Devamla) – Provokasyonsa da sorumlusu Sayın
Başbakandır. Açılımı engellemek için provokasyon
yapıyorlarsa da o 7 şehidin sorumlusu, yine azmettiricisi Sayın Başbakandır,
sebebi açılımdır. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Ayıp be! Yazıklar olsun be! Yazıklar olsun!
ALİ UZUNIRMAK (Devamla) – Onun da sahibi, azmettiricisi Sayın
Başbakandır.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Ağzından çıkanı kulağın duyuyor mu senin!
VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) – Ayıp be! Ağzından çıkanı kulağın
duyuyor mu ya!
YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Yazıklar olsun sana!
VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) – Ayıp be! Bu kadar ileri gidilmez
be!
ALİ UZUNIRMAK (Devamla) – Eğer… Eğer… Ben… (AK PARTİ sıralarından
sıra kapaklarına vurmalar, “Yuh!” sesleri, gürültüler)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Sayın Başkan, sözlerinden dolayı özür
dilesin.
MEHMET SEKMEN (İstanbul) – Yaşından başından utan be! Utan be!
SUAT KILIÇ (Samsun) – Sayın Başkan, bu kürsüde konuşamaz, bu
şekilde konuşamaz Sayın Başkanım.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Ayıptır be, ayıp! Türkiye Cumhuriyeti’nin
Başbakanına bunu nasıl söylersin!
BAŞKAN – Sayın Uzunırmak…
Arkadaşlar sakin olunuz.
SUAT KILIÇ (Samsun) – Sayın Başkan, sözlerinden dolayı özür
dilesin. Bu sözlerinden dolayı özür dilesin.
BAŞKAN – Sayın Uzunırmak lütfen…
Buyurunuz.
VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) – Ergenekon’u da savundun zaten!
YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Provokatörsün sen, provokatör!
ALİ UZUNIRMAK (Devamla) – Ergenekon’u falan savunmayız. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) – Az önce savundun.
ALİ UZUNIRMAK (Devamla) – Ergenekon’u falan savunmayız.
Eğer bir devlet başkanı… (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
SUAT KILIÇ (Samsun) – Sayın Başkan, özür dileyecekse söz verin,
özür dilemeyecekse sözünü uzatmanın gereği yoktur Sayın Başkan.
ALİ UZUNIRMAK (Devamla) - Bir devlet başkanı…
YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Sayın Başkan, sözünü keser misiniz!
BAŞKAN – Sakin olunuz lütfen.
ALİ UZUNIRMAK (Devamla) - Eğer bir devlet başkanı, provokasyonlara
karşı tedbir almıyorsa, eğer provokasyon olarak
niteliyorsa…
SUAT KILIÇ (Samsun) – Özür dilemeyecekse, sözünü uzatmanın gereği
yoktur Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Uzunırmak lütfen,
sözünüzü tamamlayınız.
ALİ UZUNIRMAK (Devamla) - …elbette ki, o provokasyondan
yönetimler sorumludur. (AK PARTİ sıralarından sıra kapaklarına vurmalar,
gürültüler)
Hepinize saygılarımı sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar, AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Ne saygısı! Ayıp, ayıp, utanmaz herif!
Utanmaz!
HÜSEYİN GÜLSÜN (Tokat) – Terbiyesiz!
SUAT KILIÇ (Samsun) – Sayın Başkan, İç Tüzük’ün 69’uncu maddesine
göre grubumuza yönelik sataşmadan dolayı söz talep ediyorum.
BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Kılıç.
AHMET DURAN BULUT (Balıkesir) – Söylediğin sözü bil, el kol
hareketi de yapma millete!
BAŞKAN – Sakin olun sayın milletvekilleri.
EYÜP AYAR (Kocaeli) – Konuşma!
SUAT KILIÇ (Samsun) – Arkadaşlar, Eyüp Bey, bir saniye arkadaşlar…
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Bu ülkeyi siz yönetiyorsunuz, niye
engellemiyorsunuz? Kimi suçluyorsun?
BAŞKAN - Buyurunuz Sayın Kılıç. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
IX.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR
1.- Samsun Milletvekili Suat
Kılıç’ın, Aydın Milletvekili Ali Uzunırmak’ın,
grubuna sataşması nedeniyle konuşması
SUAT KILIÇ (Samsun) – Sayın Başkan, çok saygıdeğer
milletvekilleri; öncelikle yüce heyetinizi, Genel Kurulu en kalbî saygılarımla
selamlıyorum.
Çok saygıdeğer milletvekilleri, birkaç gündür terörle mücadele
üzerinden yapılan açıklamalara istinaden bu kürsüden “provokasyon”
sözcüğü bolca kullanılmaktadır. “Provokasyon” nedir? Kelimenin derin anlamı
üzerinde çok fazla durmaya gerek yok. Meclis çalışmaları gayet güzel, saygılı,
edepli, düzgün bir şekilde devam ederken ortamı germeye yönelik az önceki
cümleler ve yaklaşımlar provokasyondur. İşte provokasyon budur. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Bir diğer mesele, çok saygıdeğer milletvekilleri, günlerdir
yılbaşı gelmeden önce hapisteki insanlarımız çıkabilsin diye, işittiğimiz bazı
cümleleri duymazlıktan geliyoruz. Zannediliyor ki, çok güzel konuştular, çok
güzel şeyler söylediler, gerçeklere temas ettiler de onun için susuyoruz.
Değerli arkadaşlarım, Tokat’ın Reşadiye ilçesinde vuku bulan
terörist saldırı, hain, alçak saldırı hangi odaktan geliyor olursa olsun provokasyondur. Bunu herkesin bu şekilde
bilmesi lazım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Yani, PKK yaptığında
terör de DHKP-C’si, TİKKO’su,
başka taşeronları yaptığında terör değil midir? Hepsinin hedefi Türk milleti
değil midir? Hepsinin hedefi anayasal bütünlüğümüz değil midir? Tamamının
hedefi bu milletin kardeşlik hisleri değil midir, birlik ve beraberliği değil
midir? Hepsinin hedefi barışı dinamitlemek değil midir, milletimizin yeni ve
güçlü bir gelecek inşa etmesi, kardeşlerin arasına nifak tohumları ekilmesi
değil midir? Günlerdir, sözüm ona istifa çağrıları, gerekli gereksiz. Bu
ülkenin Başbakanı ve Başbakan yardımcılarının söylediği nedir? Anlamak için
dinlemek lazım.
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Dinlemeye gerek yok, burada var.
SUAT KILIÇ (Devamla) – Merhum Uğur Mumcu “Bilgi sahibi olmadan
fikir sahibi olunamaz.” derdi.
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Gazetede var, dinlemeye gerek yok.
SUAT KILIÇ (Devamla) – Bilgi sahibi olmayanların fikir sahibi
olabilmesi mümkün değildir.
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Burada var.
SUAT KILIÇ (Devamla) – Değerli milletvekilleri, dün bir muhalefet
milletvekili…
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Cumhurbaşkanı uyarıyor “Herkes ağzından
çıkanı duysun.” diye, Cumhurbaşkanı uyarıyor!
SUAT KILIÇ (Devamla) – Dün bir muhalefet milletvekili bu kürsüye
çıkmak suretiyle…
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Kimi uyarıyor Cumhurbaşkanı?
SUAT KILIÇ (Devamla) – …terör örgütünün sözde haber sitesinden
indirdiği bir metni burada okudu ve terör örgütünün bildirisini okurcasına
okudu. Sonra, bir bağımsız milletvekili çıktı “Dersim adını, Tunceli adını bu
hadiselere karıştırmayın.” dedi. Buraya bakarak değil başka yere bakarak
söyleyecekse şayet, söylemesi lazımdı.
Saygıdeğer milletvekilleri, Kıbrıs bir millî davadır değil mi?
Türkiye’nin terörle mücadelesi de aynı ölçüde bir millî davadır. Hiç kimse,
terör olaylarını istismar ederek Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetini
hedef alamaz, almamalıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurunuz efendim, devam ediniz.
SUAT KILIÇ (Devamla) – Hiç kimse, Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetinin ve devletinin bütün kurumlarıyla birlikte
teröre karşı yürütmekte olduğu mücadele sürecini istismar edemez ve
etmemelidir.
Günlerdir burada yapılan konuşmalara bakıyorum. PKK denilen terör
örgütünün yaptığı açıklamayı itibarlı gören, muteber kabul eden ama Türkiye
Cumhuriyeti Hükûmetinin Başbakanı ve bakanlarının
açıklamalarını yok sayan, dikkate almayan bir anlayış. Ondan sonra, kalkıp,
PKK’yı aklamak gibi iğrenç, ayıp bir iftirayı burada bize karşı gündeme
getirecekler. Buna hakkınız yoktur.
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Başbakan aklıyor PKK’yı, provokasyon demekle.
SUAT KILIÇ (Devamla) – PKK’yı aklamak olarak söylenen şey, bunu söyleyenlerin
ta kendileri tarafından yapılmaktadır.
Değerli kardeşlerim, sayın milletvekilleri; Türkiye’nin terörle
mücadelesi bir millî mücadeledir. Ekonomide ihtilafa düşebiliriz. Dış
politikada tartıştığımız şeyler olabilir. Kara yolları politikasında eleştirdiğimiz
hususlar bulunabilir. Tarım politikaları üzerinde farklı görüşler ortaya
konulabilir ama…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Kılıç, lütfen bağlayınız sözünüzü.
AKİF AKKUŞ (Mersin) – Orada da koydunuz.
SUAT KILIÇ (Devamla) – Toparlıyorum Sayın Başkan.
…Kıbrıs meselesinde farklı görüşler ortaya konulmaz; millî davadır.
ERTUĞRUL KUMCUOĞLU (Aydın) – Koydunuz!
SUAT KILIÇ (Devamla) – Türkiye'nin terörle mücadelesinde farklı
görüşler ortaya konmaz, bunlar millî davadır. Herkes bu konular üzerinde
konuşurken ayağını yorganına göre uzatma iradesini ortaya koyabilmelidir.
Ben diyorum ki: Benim ülkem Türkiye Cumhuriyeti ve benim
milletim Türk milleti, CHP’liler de, MHP’liler de, Parlamentonun dışında
bulunan siyasi partiler de hep birlikte cumhuriyetin değerlerine sahip
çıktığında daha güçlüdür, daha kuvvetlidir ama siz sırf siyaset yapmak adına
birilerini çıkarıyorsunuz ve birileri bölen, parçalayan, kınayan, ayrıştıran
cümleleri buradan sarf ediyorlar.
AKİF AKKUŞ (Mersin) – Her şeyde koydunuz farklı görüşleri.
SUAT KILIÇ (Devamla) – Değerli arkadaşlarım, bu ülkenin hiçbir hükûmeti bu millete ihanet etmez, bu milletin kardeşlik
bağlarına kastetmez. Bugünden sonra yapılacak konuşmalarda her kim bu cümleleri
inadına ve ısrarla istismar ederse bölücü de odur, provokatör
de odur, provokasyon da o hadisenin kendisidir. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Kılıç.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Başkanım, Sayın Sözcü “siz” diye
zannediyorum bizleri kastetti. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
SUAT KILIÇ (Samsun) – Hiç kimseyi kastetmedim. (MHP sıralarından
gürültüler)
Sayın Başkan, açıklayabilirim.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – “Siz” derken kimi kastettiniz?
RECEP TANER (Aydın) – Ayinesi iştir
kişinin, lafa bakılmaz.
BAŞKAN – Evet, bir dakika… Dinliyorum, Sayın Şandır, dinliyorum.
SUAT KILIÇ (Samsun) – Sayın Başkan, açıklamak istiyorum,
açıklayabilirim. (MHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Sakin olun lütfen. Burası sakin bir şekilde müzakere etme
yeri, lütfen sayın milletvekilleri…
SUAT KILIÇ (Samsun) – Sayın Başkan, açıklayabilirim.
BAŞKAN - Dinliyorum Sayın Şandır.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Başkanım, Sayın Sözcü, “siz”
diyerek başladığı cümlenin sonunu…
ZEYİD ASLAN (Tokat) – Niye üstüne alınıyorsun?
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Kimdir sizce arkadaşlar?
BAŞKAN – Lütfen…
ZEYİD ASLAN (Tokat) – Niye üstüne alınıyorsun?
SUAT KILIÇ (Samsun) – Sayın Başkan, açıklayabilirim, “siz”den kimi
kastettiğimi, neyi kastettiğimi açıklayabilirim.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – “Siz” kim? Kimi kastettiniz?
YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Sayın Şandır, bunun savunulacak bir tarafı
yok.
SUAT KILIÇ (Samsun) – Sayın Başkan, “siz”den kimi kastettiğimi
açıklayabilirim.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Başkanım, müsaade ederseniz, “siz”
sözünü üzerime alarak…
ÜNAL KACIR (İstanbul) – Olur mu öyle şey canım!
SUAT KILIÇ (Samsun) – “Siz” sözünden söz verilmez Sayın Başkanım,
açıklayabilirim, açıklamam lazım.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Arkadaş provokatörlükle suçladığı
cümlenin, öznesi “siz” olan, yüklemi “provokatör” olan cümlenin… (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
SUAT KILIÇ (Samsun) – Sayın Başkanım, bu sözden söz istenmez, ben
açıklayabilirim.
BAŞKAN – Sayın Kılıç, sizin sözlerinizi de dinledim, Sayın Şandır’ın ne demek istediğini de anlıyorum.
Buyurunuz Sayın Şandır. (MHP sıralarından alkışlar, AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
METİN KAŞIKOĞLU (Düzce) – Sayın Başkan, önce sözünü geri alsın.
FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik) – Konuşmasındaki Başbakana
“azmettirici” lafını geri alsın Sayın Başkan.
BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Şandır. (MHP sıralarından alkışlar)
2.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın, Samsun Milletvekili Suat Kılıç’ın, grubuna
sataşması nedeniyle konuşması
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın milletvekilleri, lütfen, Hükûmetinizin getirdiği bir tasarıyı burada katkı vererek
çıkartmaya çalışıyoruz. (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Lütfen…
YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Böyle veriyorsanız, çıkartmayın yasayı!
ÜNAL KACIR (İstanbul) – Size hakaret etme yetkisi vermez.
MEHMET ŞANDIR (Devamla) – Şimdi, size bir beyan okuyacağım. (AK
PARTİ sıralarından gürültüler)
Beyefendiler, lütfen, dinleyiniz. Size bir beyan okuyacağım.
ÜNAL KACIR (İstanbul) – “Katkı veriyoruz” diye hakaret mi
edeceksiniz! Öyle şey olmaz!
MEHMET ŞANDIR (Devamla) – Hakaret etmiyoruz.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Ediyorsunuz.
MEHMET ŞANDIR (Devamla) – Siz öyle anlıyorsanız, öyledir.
Bakın, size bir şey okuyacağım, lütfen dinleyiniz. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler) Lütfen dinleyiniz.
VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) – “Katil Başbakan” diyor.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Özür dilemesi gerekir.
AKİF AKKUŞ (Mersin) – Dışarıda konuşun.
MEHMET ŞANDIR (Devamla) – Hayır. Lütfen, dinleyiniz.
Bakın, Sayın Başbakan Vekili, Başbakan Yardımcısı Sayın
Bülent Arınç, olaydan bir iki saat sonra
televizyonlara çıktı, dün burada da itiraf etti “Evet, ben konuştum” diye, şu
sözleri söyledi: “Türkiye’de daha çok ses getirecek, milliyetçi duyguları daha
fazla körükleyecek, özellikle bu söylem içerisinde siyaset yapan partilerin
işini biraz daha kolaylaştıracak bir eylemi çok akıllıca planlamış
olabilirler.” (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
YILMAZ TUNÇ (Bartın) – PKK girmiyor mu bunun içine!
SUAT KILIÇ (Samsun) – Size yönelik ne var bunda?
MEHMET ŞANDIR (Devamla) – Değerli milletvekilleri, milletin
aklıyla alay etmeyiniz, milletin aklıyla alay etmeyiniz. Milliyetçi duygularla
siyaset yapmakla suçlanan parti kim?
AYHAN YILMAZ (Ordu) – Onlar da milliyetçilik yapıyor Başkanım.
ÜNAL KACIR (İstanbul) – Sadece siz mi?
MEHMET ŞANDIR (Devamla) – Biz bu sözü, Sayın Arınç’ın
bu sözünü üzerimize alınıyoruz… (AK PARTİ sıralarından “Alın, alın.” sesleri)
ÜNAL KACIR (İstanbul) – Sadece Türk milliyetçiliğini niye
algılıyorsunuz?
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Alınmayın!
MEHMET ŞANDIR (Devamla) - …ve tüm Türkiye bu sözle Milliyetçi
Hareket Partisinin ihsas edildiğini anladı ve buna tepki gösterdi.
M. YILMAZ HELVACIOĞLU (Siirt) – Milliyetçilik sadece sizin
tekelinizde mi?
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Tekelimizde, tekelimizde. Tekelimize aldık, var mı diyeceğin! Milliyetçi ol, gel al.
M. YILMAZ HELVACIOĞLU (Siirt) – Neyi alıyorsun! Ayıp, ayıp!
RECEP TANER (Aydın) – Sizde olmadığı kesin. Sizde yok.
MEHMET ŞANDIR (Devamla) – Sayın milletvekilleri, bakın, size bir
şey söylüyoruz. (AK PARTİ ve MHP sıralarından gürültüler) Bakın, bir şey
söylüyoruz. Sayın milletvekilleri, bakın, bir şey söylüyoruz size: Hükûmet olan sizsiniz. Devletin tüm
kayıtları elinizin altında. Bu ülkeyi yönetmek sorumlusu ve yetkilisi
sizsiniz. Provokasyon varsa bu provokasyonu bulmak…
YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Bulacağız, bulacağız.
MEHMET ŞANDIR (Devamla) – …provokatörü
bulmak sorumlusu da sizsiniz ama olay olur olmaz…
VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) – Türkiye’de faili meçhul kalmadı, bu
da çıkacak.
ÜNAL KACIR (İstanbul) – Bulunur, bulunur, hiç merak etmeyin.
MEHMET ŞANDIR (Devamla) – …hemen “derin komplo” diye, Elâzığ’da
yaşanan, Bingöl’de yaşanan 33 erin şehit edilmesiyle ilişkilendirerek, bir
yerleri ihsas ederek, milliyetçi duyguları suçlayarak, milliyetçilik üzerine
siyaset yapan partileri suçlayarak siz Reşadiye’deki katliamı anlatmaya
çalışırsanız buradan cevabı hak edersiniz. Yapılan da budur. Milliyetçi… (MHP
sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Şandır.
MEHMET ŞANDIR (Devamla) – Sayın Başkanım, son cümlemi söyleyip
kapatıyorum. (Gürültüler)
YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Savunulacak bir tarafı yok bunun.
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Ona sen karar vermeyeceksin, Türk
milleti karar verecek.
BAŞKAN - Lütfen tartışmaya mahal vermeyecek şekilde…
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Burada olmayacaksınız, millet kararını
verecek, göreceksiniz.
BAŞKAN - Buyurunuz, sözünüzü tamamlayınız.
MEHMET ŞANDIR (Devamla) – Tamam efendim.
Sayın milletvekilleri, şunu bilmelisiniz ki…
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Sizin gibi çokları oturdu orada, yoklar
şimdi. Hele sen hiç olmayacaksın.
MEHMET ŞANDIR (Devamla) – …milletin gözü önünde bu olaylar cereyan
ediyor. Siz akıllı… Millet sizin her söylediğinizi kabul edecek değil.
Bunlardan bu anlam çıkmıştır, millet bunu anlamıştır.
VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) – Başbakana yapılan ithamı doğru
buluyor musunuz Sayın Başkan?
MEHMET SEKMEN (İstanbul) – Başbakana yapılan hakareti geri al.
MEHMET ŞANDIR (Devamla) – Bu, meseleyi gerçekten provoke etmektir.
(Gürültüler)
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – İtham etmeyin, itham duymayın,
sözlerinize sahip olun.
MEHMET ŞANDIR (Devamla) – Dolayısıyla, Milliyetçi Hareket
Partisinden cevabı alırsınız. Arkadaşımız da bunu yapmıştır.
Teşekkür ederim. (MHP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Şandır.
FİKRİ IŞIK (Kocaeli) – Arkadaşınız sözünü geri alsın.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Arkadaşımızın hakaret kastı yoktur.
(Gürültüler)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri…
AHMET YENİ (Samsun) – Savunulacak tarafı yok.
BAŞKAN - Sayın Şandır, lütfen yerinize oturunuz.
AHMET YENİ (Samsun) – Sayın Şandır, müdafaa etmeyin.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Arkadaşımızın hakaret kastı yoktur.
AHMET YENİ (Samsun) – Tutanaklara bakın, müdafaa edilecek tarafı
yok.
VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) – Tutanaklara bakın Sayın Şandır.
SUAT KILIÇ (Samsun) – O sözün hiçbir tarafı savunulur değil.
AHMET YENİ (Samsun) – Arkadaşınız doğrudan doğruya hakaret ediyor.
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Siz sözlerinizi geri alın, biz de
alırız varsa yanlış bir şeyimiz. Siz çok söz söylediniz, siz sözlerinizi bir
geriye alın.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri…
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Bu sözler geri alınacak arkadaşlar. Bu
sözler boşuna söylenmedi.
BAŞKAN - Lütfen Sayın Şandır, gerekli sözleri söylediniz, lütfen
yerinize oturunuz.
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Söyleyecekleriniz olacaksa
duyacaklarınız fazlasıyla olacak. Bunlar sayıyla değil.
BAŞKAN - Müzakereye devam edelim yoksa ara mı vereyim, onu mu tercih
ediyorsunuz?
SUAT KILIÇ (Samsun) – Devam edelim Sayın Başkan.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Devam edelim.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – İstiyorsanız devam edelim, istemiyorsanız
etmeyelim arkadaşlar. (Gürültüler)
MEHMET SEKMEN (İstanbul) – Siz tahrik ediyorsunuz, bize destek
vermiyorsunuz.
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Siz iktidarsınız, siz katlanmak
zorundasınız. (Gürültüler)
BAŞKAN - Lütfen…
VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
3.- Çek Kanunu Tasarısı ve Adalet
Komisyonu Raporu (1/710) (S. Sayısı: 445) (Devam)
BAŞKAN - Şimdi Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürk. (CHP sıralarından
alkışlar)
Buyurun Sayın Öztürk.
ÜNAL KACIR (İstanbul) – Ayıptır ya, hakarete katlanılır mı?
BAŞKAN – Lütfen sayın milletvekilleri, sakin olarak dinleyiniz,
gerekli cevabı kürsüden tekrar verirsiniz. Lütfen…
Buyurunuz Sayın Öztürk.
CHP GRUBU ADINA ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşülmekte olan Çek Kanunu Tasarısı’nın 7’nci maddesiyle
ilgili Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz aldım. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Şimdi, AKP Grup Başkan Vekili arkadaşımız “Bilgi sahibi olunmadan
fikir sahibi olunmaz.” dedi. Doğrudur, katılıyorum ancak bu sözü öncelikle
Başbakana, Cumhurbaşkanına, Sanayi ve Ticaret Bakanına ve Bülent Arınç’a söylemesini ben öneririm. (AK PARTİ sıralarından
“Ne alakası var?” sesleri, gürültüler)
FEVZİ ŞANVERDİ (Hatay) – Oraya söyle, oraya!
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) – Hiç bakın zorlamayın, beni
sinirlendirmeyeceksiniz bugün, zorlamayın. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Neden? Şimdi, Başbakan, Cumhurbaşkanı, Sanayi Bakanı ve Bülent Arınç, hangi belge ve bilgiye dayanarak o açıklamaları
yaptılar?
FEVZİ ŞANVERDİ (Hatay) – Görürsün!
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) – Önce insan açıklama yapacağı konuda
bir bilgi, bir belge sahibi olmaz mı?
FEVZİ ŞANVERDİ (Hatay) – Daha çok şey öğreneceksiniz!
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) – Değerli arkadaşlarım, öte yandan, Suat
Kılıç dedi ki… Yani, gören de dışarıdan “Allah Allah,
bu AKP, bu içerideki çek mağdurlarını hakikaten bir an önce çıkartmak için çok
çaba sarf ediyor.” diyecek.
AHMET YENİ (Samsun) – Ediyoruz, ediyoruz.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) – Ya kardeşim, 9 Haziranda bu Çek
Kanunu, Adalet Komisyonu alt komisyonundan geçti. 9 Hazirandan bugüne kadar
altı ay geçti. Bu altı aylık süre içerisinde AKP neredeydi?
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Borçlar Kanunu’nu biliyorsunuz.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) – Bir sürü önemsiz yasayı buraya
getirdiniz de niye dondurdunuz, niye dondurdunuz? Sonra, bu yasayla, bu yasanın
hangi maddesinde siz cezayı kaldırıyorsunuz da hapishanedeki adamları dışarı
çıkaracaksınız Allah aşkına ya?
VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) – Geçici madde…
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) – Bakın değerli arkadaşlarım, bakın,
hukuksuzluğu, haksızlığı eğer yok etme gücünüz yok ise haksızlığa ve
hukuksuzluğa karşı duruş göstermenin bir insanlık görevi olduğuna inandığım
nedenle, tüm hukuksuzluklara ve haksızlıklara karşı isyan ediyorum. Bu kürsüde,
bakın… (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Siz istediğiniz gibi yapın. Aynaya
bakacaksınız, aynaya!
FEVZİ ŞANVERDİ (Hatay) – O söz size ait!
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) – Değerli arkadaşlarım, bakın, bu ülkede
bugün gelinen bu noktada, bu ülkeyi yönetenlerin bu ülkede olmadığını sabahki
konuşmamda söyledim. Bu sizin içinizi acıtmıyor mu? Ve Türkiye’de öylesine
hukuksuzluklar ihdas ediyorsunuz ki bu hukuksuzlukları Meclise dahi
taşıyorsunuz. Egemenlik kapsamında yargı yetkisini kullanan Silopi Hâkimini Habur’a gönderdiniz. Bugün de en son, bu kürsüye taşıdınız,
Cumhurbaşkanlığı görevini ifa eden Meclis Başkan Vekiline Meclis Başkanlığını
yönettirdiniz. Gazeteleri susturdunuz. Kendinize muhalif -bırakın muhalif
olmayı- kendinizin yararına yazı yazmayan ne kadar gazete varsa hepsinin
üzerine gittiniz. Yargıda yaptığınız hukuksuzlukların haddi hesabı yok. En son
da bugün, bakın, hukuksuzluk oldu. Ne oldu? Hem de bu Adalet Komisyonunun
gözünün önünde oldu, Divana kadar sıçradı hukuksuzluk.
Değerli arkadaşlarım, dün burada… Önce şunu açıklamak istiyorum:
Getirilen Çek Kanunu Tasarısı’nda bankaların her bir yapraktan sorumluluğu 470
liraydı. Hem -Adalet Komisyonunda- ana komisyonda hem alt komisyonda bunun
tartışması oldu. AKP’li arkadaşların oylarıyla bin liraya çekildi ve tüm
bürokratlar vardı, Bakan da oradaydı. Daha sonra Bankalar Birliğinin ısrarla
itirazları oldu “500 lira olsun.” diye. Bunu AKP’li arkadaşlarımız kabul
etmedi, bin lirada durdular. Biz de
“3 bin lira olsun.” dedik. Sonuç itibarıyla bu bin lira olarak kaldı.
Bankalar Birliğinin orada itirazları var. Ondan sonra Bankalar
Birliği bu 500 lira konusunda mücadelesini devam ettirdi. Hem bize yönelik hem
de AKP’li arkadaşlara yönelik hem de MHP’ye yönelik bu çalışmaların olduğunu
hepimiz biliyoruz. Burası hiç önemli değil, 500 olur, bin olur. Tabii ki
bankalar onda kendi kavgasını verir. Ama burada, dün Bankalar Birliğinin bize
de gönderdiği, faksladığı önergeler doğrultusunda “500 lira olsun.” diye AKP
Grup Başkan Vekili Suat Kılıç ve 6 arkadaşı önerge verdi, verebilir.
Değerli arkadaşlarım, dün bu önerge oylandı iki kez, açıklandı,
kürsüden okundu. Açıklandı, iki kez oylandı. Toplantı yeter sayısı bulunamaması
nedeniyle önerge kabul edilemedi. Bir gün geçti, bugün önergenin oylaması
sırasında, okunduktan sonra tekrar, önerge sahiplerinden birisi söz alarak
önergesindeki 500’ü 600 yaptı. E niye zahmet ettiniz arkadaşlar ya, 500’de
kalsaydı! Keşke hukuku çiğnemeseydiniz, keşke hukuku eğip bükmeseydiniz, takla
attırmasaydınız, 500 kalsaydı, daha iyiydi!
Şimdi, arkadaşlar, önerge verme süresi geçmiş. Önerge oylanmış bir
gün önce, kabul edilmemiş.
ÜNAL KACIR (İstanbul) – Oylanmadı, oylanmadı.
AHMET YENİ (Samsun) – Oylanmadı, hayır.
ÜNAL KACIR (İstanbul) – Oylanmadı önerge.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) – İkinci gün önergelerden bir tane…
VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) – Okundu, oylanmadı.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) –
Kabul edilmemiş arkadaşım, kabul edilmemiş.
ÜNAL KACIR (İstanbul) – Hayır, oylanmadı.
VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) – Oylanmadı Ali Rıza Bey.
ÜNAL KACIR (İstanbul) – Ali Rıza Bey, yapma. Önergenin oylamasına
geçilmedi.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) – Bir saniye…
İkinci gün burada arkadaşlardan birisi yeni önerge…
BAŞKAN – Sayın Öztürk…
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) – Âdeta bir yeni önergedir o.
VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) – Oylamaya geçilmedi.
ÜNAL KACIR (İstanbul) – Oylamaya geçilmedi.
BAŞKAN – Sayın Öztürk…
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) – Değerli arkadaşlarım, bu hukuksuzluğun
altını çizmek istiyorum.
Bakın, bu hukuksuzluklar, hukuksuzluklardan yarar umanları da
boğar atar.
AHMET YENİ (Samsun) – Önerge oylanmamıştır, onu da düzeltin.
BAŞKAN – Sayın Öztürk, bu…
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) – Şimdi, değerli arkadaşlarım…
BAŞKAN – Sayın Öztürk, beni duyuyor
musunuz?
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) – Değerli arkadaşlarım…
BAŞKAN – Bir dakika…
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) – O zaman süremi durdurun Sayın Başkan.
BAŞKAN – Bu önerge dün oylanmamış. Sadece, karar yeter sayısı
bulunmadığı için…
ÜNAL KACIR (İstanbul) – Hayır, toplantı yeter sayısı.
BAŞKAN - …toplantı yeter sayısı olmadığı için işleme konulamamış.
AHMET YENİ (Samsun) – Yarım bilgilerle kürsüye çıkıyorsunuz.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) – Zaman işliyor Sayın Başkan.
BAŞKAN – Ben size zamanınızı vereceğim, merak etmeyin. Yanlış bir
anlaşma olmaması için bu konuya açıklık getirme gereği duydum, onun için.
ÜNAL KACIR (İstanbul) – Önce bilgi sahibi olmak lazım.
BAŞKAN – Devam edin.
Buyurunuz.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) – Şimdi, Sayın Başkan, o önerge
açıklandı kürsüden. Bunun tartışmasını yapmak istemiyorum, ben bu hukuksuzluğun
altını çiziyorum, bu hukuksuzluğun altını çiziyorum.
ÜNAL KACIR (İstanbul) – Kendi Meclis Başkan Vekilinize de inanmıyorsunuz.
AHMET YENİ (Samsun) – Ne söylersen söyle boşa…
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) – Değerli arkadaşlarım, şimdi, bakın,
şunu söylemek istiyorum: “Biz kanunlar çıkarıyoruz ve toplumun problemlerini bu
enstrümanla, bu kanunlar aracılığıyla çözmeye ya da küçültmeye
gayret ediyoruz. O hâlde, çıkaracağımız kanun bizatihi problemin kaynağı
olmamalıdır. Eğer kanunun kendisi problemlerin başı olacaksa o takdirde o
kanunu hiç çıkarmamak gerekir.” Altına imzamı atıyorum ben bunun. Bunu söyleyen Cemil Çiçek.
Değerli arkadaşlarım, şimdi, Sayın Bakan orada söyledi. Bakın, bu
çekle ilgili, ikide bir, bakanlar, AKP’nin yetkili kadroları, hep
açıklamalarında bu çekin ekonomiyi dalgalandırdığını söyledi. Ancak ben ısrarla
bu çeke bağlı alacak miktarının yıllık ne kadar olduğunu söylüyorum. Buna yanıt
veremiyorlar. Komisyonda sorduk vermediler. Ekonomiden sorumlu bürokratlar
veremedi.
Şimdi, bu sıradan bir soru değil. Siz, ekonominin üzerinde
çeklerin bu kadar etkili olduğunu söylediğinize göre kamuoyunda, bunun
miktarını bilmeniz lazım. Yani, parasal olarak ne kadar etkiliyor, bunu
bilmeniz lazım bugüne kadar.
AHMET YENİ (Samsun) – Söylendi, dün söylendi.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) – Şimdi, bakın…
VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) – Dün söylendi.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) – Hayır, hayır, dün de söylenilmedi,
bugün de söylenilmedi. Açarsın tutanakları bakarsın.
VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) – Dün söylendi.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) – Neyse… Açarsın tutanakları bakarsın.
Sadece takas odasındaki rakam söylendi, diğerleri söylenilemedi.
Karşılıksız çek miktarının ihtiva ettiği parasal miktar söylenilmedi.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – 13 milyar.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) –
Sadece çeklerle ilgili söylenildi.
Değerli arkadaşlarım, öbür taraftan Cenevre Yeknesak Kanunu’nun
esas alındığını söyledi. Kanunun gerekçesinde, Cenevre Yeknesak Kanunu’nda
tacir çeki, tacir olmayan çek konusunda ayrı hükümlerin olmadığı burada açıkça
belirtilmektedir.
Değerli arkadaşlarım, biz bir kanun çıkartıyoruz. Bu kanunda kimlerin yararı ve çıkarı olduğu belli. Elbette
ki insanlar sınıfsal duruşları gereği belirli düşünceleri, belirli yararları
savunabilirler, buna hiçbir itirazım yoktur. Ancak burada hapishanelerde olan
500 bin kişi bu çek olayıyla ilgili. Öyle söylenildiği gibi 2 bin değil. Demin
bir…
VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) – Abartıyorsun!
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) – Hayır, bürokrattan aldım. Şu anda
bürokrattan aldım ben. Abartmıyorum, bürokrat orada. Hesap ettik, şu anda
mahkemeler, Yargıtay ve toplamına şey yaptığınızda 480 bin civarında kişiyi
ilgilendiriyor bu, şu andaki çek olayı.
Değerli arkadaşlarım, şimdi, bakın…
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Hapisteki sayıları... İkisi farklı şey ama.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) – Hayır, şimdi aldım, az önce aldım.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Hapiste olan değil bu ama.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) – Bakın, az önce aldım, az önce aldım.
VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) – Cezaevinde kaç kişi var?
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) – Şimdi, arkadaşım, az önce aldım.
Tartışmaya gerek yok, az önce aldım. Bürokrat orada. Bakanla beraber aldım.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Dava sayısı… Dava sayısı…
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) – Değerli arkadaşlarım, bakın şimdi,
dediniz ki: “Biz ekonomideki dengeyi, balansı oturtmak için çeki hâlâ
savunuyoruz. Aslında çekte cezaya gerek yok ama altyapılar yapılmadı.” E yedi
yıldır altyapısını niye yapmadınız? Bu olayla ilgili bir cümleyi okumak
istiyorum: “Çeke güven duyulmasının ve kayıt dışı ekonominin kayıt altına
alınmasının sağlanması, çekin kara paranın aklanmasında ve terörün
finansmanında kullanılmasının önlenmesi için karşılıksız çek keşide etme
fiilinin suç olarak düzenlenmesi çözüm değildir. Karşılıksız çek keşide etme
veya çekin karşılıksız çıkmasıyla ilgili fiil suç olmaktan çıkarılmalıdır.” Bu,
bu işlerle ilgili Yargıtay 10. Ceza Dairesi üyesinin açıkça bildirdiği bir
görüştür.
Değerli arkadaşlarım, burada birbirimizi kandırmamızın anlamı yok.
Bu yasanın “çek mağdurları” olarak adlandırılan hapishanelerde yatan veya…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) - …hapishanelere girme tehlikesiyle
kaçan insanlara getirdiği hiçbir yarar yoktur…
VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) – Var, var.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) – …bunlara sağlayacağı hiçbir fayda
yoktur. Bu yasa bankalara yarar sağlayabilir.
VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) – Bankaya ne yararı olacak?
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) – Bu yasa faktoring
kuruluşlarına yarar sağlayabilir.
Bakın, burada 400 milyarlık çek var. Bunu Ankaralı bir iş adamı az
önce getirdi, verdi, “Bizim esnaf olarak birbirimizle problemimiz yok.
Esnafların birbirine şikâyeti sadece binde 5 bulamazsınız. Karşılıksız çek
davasının şikâyetçileri ya bankalardır ya faktoringlerdir.”
dedi, “Ben alacaklıyım. Bu çekler, benim alacak çekim. Hiçbir şikâyet etmedik.”
dedi. “Çünkü bunları bankalar zamanından önce kırdırıyor, birisi battığı zaman
zincirleme hepimizi etkiliyor.” dedi.
Değerli arkadaşlarım, bakın, burada mesele şudur: Olayı çözmektir.
Bugün bir yandan karşılıksız çek keşide etme suçunun hakikaten olmaması
gerektiğine inanır gibi gözüküp öbür taraftan altyapısı olmadığı nedenle ceza
ihdasları yapmak doğru değildir.
Bu Çek Kanunu, açıkça bir ceza kanunu hâline gelmiştir. 7’nci
madde üstünde konuştuğumuz bu madde tamamen cezai hükümler içermektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen sözünüzü tamamlayınız.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) – Bu haksızlıktır, adaletsizliktir, bu
zulmetmektir halka.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Öztürk.
Şahsı adına söz yok.
Soru-cevap işlemine geçiyorum.
Bir kişi söz istemiş.
Sayın Işık, buyurunuz efendim.
ALİM IŞIK (Kütahya) –
Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Aracılığınızla Sayın Bakana soruyorum: Devlet, 2003-2009 yılları
arasında adli para cezasından dolayı ne kadar gelir elde etmiştir? Çekten
cezanın kaldırılmamasının nedeninin devletin sağladığı bu gelir olduğu
şeklindeki görüşü nasıl değerlendiriyorsunuz?
İkinci sorum: Karşılıksız çekten adli para ve hapis cezası
uygulamasının kaldırılması yönünde Hükûmetinizin
görüşü, net, nasıldır?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Işık.
Buyurunuz Sayın Bakan, soru bu kadardı.
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Adli
para cezasından ne kadar gelir elde edildiğini soruyor, tabii, 2003-2009
arasında. Bu tür hesaplar Maliyede yapılıyor. Dolayısıyla da ona biz yazılı
olarak cevap vermek durumundayız.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Bakan.
Soru-cevap işlemi bitmiştir.
Madde üzerinde iki önerge vardır. Önergeleri önce geliş sırasına
göre okutup sonra aykırılık sırasına göre de işleme alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 445 Sıra Sayılı Çek Kanunu Tasarısının 7.
Maddesinin 3. Fıkrasının 2. cümlesinde yer alan “Almadan veya beyannameye
rağmen” ibaresinin “Almadan veya yazılı beyana rağmen” şeklinde
değiştirilmesini saygılarımızla arz ve teklif ederiz.
|
Faruk Bal |
Kürşat Atılgan |
Akif Akkuş |
|
Konya |
Adana |
Mersin |
|
Osman Durmuş |
Alim Işık |
Hasan Özdemir |
|
Kırıkkale |
Kütahya |
Gaziantep |
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Çek kanunu tasarısının 7. maddesinin;
1. fıkrası hükmünün tümünün,
3. fıkrasındaki “2. maddenin üçüncü fıkrasındaki yükümlülüğe aykırı
olarak bankaya gerçek dışı beyanda bulunan kişi, üç aydan iki yıla kadar hapis
cezası ile cezalandırılır.” ifadesinin,
9. fıkrası hükmünün tümünün,
Madde metninden çıkarılmasını
6. fıkradaki “Bir yıldan 3 yıla kadar hapis cezası ile
cezalandırılır…” ifadesinin, “altı aydan 2 yıla kadar hapis cezası ile
cezalandırılır…” şeklinde değiştirilmesini
teklif ederiz.
|
Ali Rıza Öztürk |
Halil Ünlütepe |
Ali İhsan
Köktürk |
|
Mersin |
Afyonkarahisar |
Zonguldak |
|
Rahmi Güner |
Turgut Dibek |
|
|
Ordu |
Kırklareli |
|
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Katılmıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) –
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Sayın Öztürk, buyurunuz.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
7’nci madde üzerinde verdiğimiz değişiklik önergesi üzerinde söz almış
bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, 7’nci madde, gerçekten tam bir ceza
hükümlerini içeren Ceza Kanunu’nun bir maddesi gibi. Bunlardan en önemli
saydıklarımdan bir tanesi, tacirlerin tacir olmayan çek kullanması hâlinde
verilen ceza, iki yıla kadar üst sınır olmak üzere verilen ceza. Yine 2’nci
maddede hesap sahiplerinin beyannamedeki yükümlülüklerine uymaması hâlinde
verilen ceza. Arkasından, yine o çek hamiliyken hamiline olmayan çek
kullanılması hâlinde verilen ceza.
Bakın, bunların hepsi doğru şeyler değil. Çünkü bugüne kadar
girmeye çalıştığımız, uyum sağlamaya çalıştığımız hem Avrupa Birliği
kanunlarında hem de diğer ülkelerin kanunlarında tacir olan çek, tacir olmayan
çek ayrımı yoktur. Bir insan, tacir olan bir insan pekâlâ ticarethanesiyle
ilgili işlerle ilgili kendi özel çekini kullanabilir veya özel çekini tacir
işleriyle ilgili kullanabilir. Zaten burada önemli olan o ticarethanenin sahibi
veya oradaki atılan imzanın güvenilir olup olmamasıdır. Dolayısıyla bu çek
kanunu, mevcut çek kanunu, mevcut Kanun’dan daha ağır cezalar getirmektedir.
Deminden arkadaşlarımız söyledi ne getirdiğini söylediğimizde.
Bakın, mevcut sistemde çek bedeli kadar bir para cezası, adli para
cezası öngörülmüşken ve bu 80 milyar TL ile sınırlandırılmış iken getirilen
tasarıyla 1.500 güne kadar adli para cezası öngörülüyor. Bu adli para cezası
ödenmediği zaman da doğrudan doğruya hapis cezasına dönüşüyor. Bu da 100
lirayla şey yaparsanız aşağı yukarı 150 milyar yapar ve hemen ekliyor, “Ancak
verilecek ceza çekin karşılıksız kalacak miktarından daha az olamaz.” diyor. O
zaman 300 milyarlık bir çek bedeli olduğu zaman verilecek ceza 300 milyar
TL’dir, adli para cezası. Ancak bunu 100’le böldüğünüz zaman da, para cezasına
çevirdiğiniz zaman 3 bin gün yapar. Efendim İnfaz Kanunu’ndan dolayı bunun
tavanı beş yılmış, yok üç yılmış… Bu tartışmaları bir kenara bırakalım. Yani
İnfaz Kanunu’na bağlı olarak olmaz bu. Adli para cezasında zaten ödemeye
kalktığı zaman parasal olarak o miktar ne ise onu alacaktır.
Değerli arkadaşlarım, bu kanunun ne iş adamına, bu kanunun ne
esnafa, bu kanunun ne de vatandaşımıza ne de ekonomiye hiçbir katkısı yoktur.
Dolayısıyla ekonomik alanı siz cezai hükümlerle düzenleyemezsiniz. Mademki
ekonominin kendisine has kuralları var -bunu sık sık
ekonomistler söylüyor- o zaman, ekonomi alanındaki birtakım ekonomik kuralları
siz cezai kurallara bağlarsanız bu işin içinden çıkamazsınız.
Burada deniliyor ki: “Efendim, çeke bağlı alacaklarda insanlar
çeki güvenerek alıyor. Çek vadeli bir alışverişin aracı hâline geldi
uygulamada.” Doğru. Çek niye bir vadeli alışverişin aracı hâline geldi? Senedin
arkasına siz bir ceza koysanız, deseniz ki “Senet bedelini ödemeyenler altı
aydan iki yıla kadar -veya senet bedeli kadar- adli para cezasına uğrayacak.”
insanlar senedi mi alır, çeki mi alır? Şimdi, çeki almalarındaki sebep
insanların, çekin kara gözünü, kara kaşını
sevdiklerinden değil, çekin arkasında bir cezai müeyyide olduğu için çeki
alıyorlar. Siz bunu senede getirseniz senet alırlar. Aslında bugün yapılan şey
çekin çek olarak değil, senet yerine alınmış olmasıdır. Bu da çeki alan kişi
çeki aslında senet olarak aldığını bilmektedir çünkü çekin o anda karşılığının
olmadığını, bankalarda karşılığının olmadığını bilmektedir, bilerek bunu almaktadır.
Çekin o anda karşılığının bankalarda olmadığını bilerek alan bir kişi, bu çekin
karşılığının olmadığını bilen bir kişi ileride bu çekin vadesi geldiğinde, daha
doğrusu o üstündeki tarihte ödeneceğini umut ederek almaktadır bu çeki.
Dolayısıyla, aslında, o da senet aldığının farkındadır.
Değerli arkadaşlarım, çeki siz bu yasayla bu hâlde düzenlerseniz
Türk Ticaret Kanunu’ndaki kuruluş sisteminden, iskeletinden koparmış olursunuz,
çeki senet düzeyine indirgemiş olursunuz, asıl işlevinden çıkartmış olursunuz.
Bu çekin gerekçesinde de söyleniyor ki “Bugüne kadar ağır
cezaların öngörülmüş olması karşılıksız çek keşide etme suçlarını
azaltmamıştır.” Nerede diyor? Kanunun gerekçesinde diyor, “Bilakis
artırmıştır.” diyor, “Bundan dolayıdır ki 2003’te ve ondan önce de
değişiklikler yapılmıştır.” diyor. Her değişiklik yapıldığında bu gerekçelerle
değişiklik yapılmış.
Şimdi gelinen noktada bunun çıkmaz bir yol olduğu anlaşılmıştır.
Önemli olan, bu yolda ısrar etmemektir. Çekte ceza olmaz. Nasıl ki modern
ülkelerde gerçekten bu çek Türk Ticaret Kanunu’nda düzenlendiği anlamıyla
yürürlük görüyor ise…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Öztürk, lütfen
tamamlayınız.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) – …işlevini Türk Ticaret Kanunu’nda
tanımlanan amacına uygun olarak sadece bir ödeme aracı olarak ifa ediyor ise
Türkiye’de de çekin vadeli bir alışverişin aracı olma işlevini sürdürecek bir
kanunu çıkartmamamız lazım, Türk Ticaret Kanunu’ndaki anlamına çekmemiz lazım.
Biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak zaten şunu söylüyoruz:
Karşılıksız çek keşide etme suçu çözüm değildir. Bunun yerine doğru çözüm,
cezayı kaldırmaktır, bunu suç olarak tanımlamaktan çıkartmaktır, bankaların
parasal sorumluluğunu artırmaktır. Doğru çözüm budur. O zaman insanlar çeke
daha fazla güven duyacaktır.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Öztürk.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 445 Sıra Sayılı Çek Kanunu Tasarısının 7.
Maddesinin 3. Fıkrasının 2. cümlesinde yer alan “Almadan veya beyannameye
rağmen” ibaresinin “Almadan veya yazılı beyana rağmen” şeklinde
değiştirilmesini saygılarımızla arz ve teklif ederiz.
Faruk
Bal (Konya) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Katılmıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Kim konuşacak?
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Gerekçeyi okutun Sayın Başkan.
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Fıkranın bir önceki cümlesinde çek hesabı sahibinin çek hesabı
açma yasağı bulunmadığı hususunda bankaya yazılı beyanda bulunacağı hüküm
altına alınmıştır. Beyanname genellikle mali yükümlülüklere ilişkin idare
tarafından düzenlenmiş matbu bir formun doldurulması suretiyle verilir. Yazılı
beyan ile beyanname bu açıdan farklılık arz etmektedir. İfade birliği ve
doğruluğunun sağlanması açısından beyanname ibaresinin yazılı beyan şeklinde
değiştirilmesi gerekmektedir.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
7’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… 7’nci madde kabul edilmiştir.
On dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 21.27
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 21.47
BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Fatih METİN (Bolu),
Bayram ÖZÇELİK (Burdur)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
30’uncu Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.
445 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden
devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
8’inci maddede kalmıştık.
Maddeyi okutuyorum:
Hesaben ödeme
MADDE 8- (1) Türkiye
Cumhuriyet Merkez Bankası, çeklerin banka şubeleri arasında hesaben
ödenmesini sağlayacak tüzel kişiliği haiz sistemi kurmaya ve gözetimi altında
yürütmeye yetkilidir. Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası, bu yetkiyi uygun
göreceği başka bir kuruluş aracılığıyla da kullanabilir.
(2) Hesaben ödeme sisteminin kuruluş ve
işleyişi, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasınca çıkarılacak ve Resmî Gazetede
yayımlanacak bir yönetmelikle düzenlenir.
(3) Yönetmelikte belirtilen esaslar çerçevesinde çeklerin fizikî
olarak ibraz edilmeksizin sadece çek bilgileri üzerinden bankalararası
takas odaları aracılığı ile elektronik ortamda muhatap bankaya gönderilerek
işlem görmesi, 6762 sayılı Türk Ticaret Kanununun 710 uncu maddesine göre takas
odasına ibraz hükmündedir.
(4) Takas odaları aracılığıyla ibraz edilmiş çekler için, 3 üncü
maddenin üçüncü fıkrasında belirlenen sorumluluk miktarı dâhil, kısmî ödeme
yapılmaz. Bu durum, muhatap bankanın sorumluluk tutarını ödeme yükümlülüğünü
ortadan kaldırmaz. Ancak, takas odaları aracılığıyla ibraz edilen çekin,
hesapta yeterli karşılığının olmadığının belirlenmesi hâlinde muhatap banka
tarafından, hesapta bulunan kısmî karşılık tutarı, çeki ibraz eden hamil lehine
onbeş gün süreyle bloke edilir.
BAŞKAN – Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Giresun
Milletvekili Murat Özkan…
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Konuşmayacak Sayın Başkan.
BAŞKAN – Konuşmayacak, peki.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Adıyaman Milletvekili
Şevket Köse.
Buyurun Sayın Köse. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ŞEVKET KÖSE (Adıyaman) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 445 sıra sayılı Çek Kanunu Tasarısı’nın 8’inci maddesi üzerine
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Sözlerime
başlarken hepinize en içten saygılarımı sunarım.
Değerli arkadaşlar, dün Bursa’da yitirdiğimiz maden emekçilerini
rahmetle anıyorum, ailelerine sabır ve ülkemize başsağlığı diliyorum.
Değerli arkadaşlar, görüşmekte olduğumuz tasarı kamu hukuku
nitelikli hükümler içermektedir. Bu hükümlerin gereği gibi işleyebilmesi, bir
taraftan çek hesabı açma yetkisini haiz bankalara, diğer taraftan da Merkez
Bankasına bağlıdır. Bu çek tasarısını uzun zamandan beri takip etmekteyim. Bu
tasarı, bu hâliyle sorunu çözmekten son derece uzak bir tasarıdır. Evrensel ve
temel hukuk normlarıyla, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi Ek 4’üncü
Protokolü’nün 1’inci maddesiyle, Ticaret Kanunu Tasarısı’yla bağdaşmamaktadır.
Bu tasarı aynı zamanda Anayasa’ya da aykırıdır, aynı zamanda Ticaret Kanunu’yla
da çelişmektedir ve ticari ilişkiye yönelik olarak ceza kanunlarında
öngörülmeyen suç tipi yaratılmıştır.
Sayın milletvekilleri, iktidar çek nedeniyle bazı mağduriyetlerin
yaşandığını sık sık dile getiriyor.
Unutmamalıyız ki asıl mağduriyet çekten doğmamaktadır, mağduriyetin temel
nedeni ekonominin kötüye gidişindendir. Bakınız, esnaflar kepenk kapatıyor,
kredi borçları geri ödenemiyor, doğal olarak çek kullanan kişiler de mağdur
oluyor. Şimdi bu konuyla bağlantılı olarak bir şeyler söylemek istiyorum.
Değerli milletvekilleri, bir il düşünün ki bu ilin en büyük geçim
kaynağı tütün olsun ve üstelik dünyanın en güzel tütünlerinden birini üretsin.
Bu il şimdi açlıktan dolayı göç veriyor olsun ve nüfusunun yarısına yakını
mevsimlik tarım işçisi olsun. Evet arkadaşlar, bu il
benim seçim bölgem olan Adıyaman ilidir. Adıyaman’da tütün, diğer illerimizde
olduğu gibi, göz göre göre öldürüldü. Adıyaman’a
tütün nedeniyle eski parayla trilyonlar giriyordu ve tütün ekenler kazanıyordu
ve tütün ekenler kazandığı paraları ne yapıyorlardı acaba? Tabii ki doğal
olarak harcıyorlardı, dolayısıyla Adıyaman esnafı da kazanıyordu, esnaf bunun
sonucunda çekini de ödeyebiliyordu ve kepenkleri de kapanmıyordu. Esnafın bir
kısmı şimdi çeki ödemediği için cezaevinde, bir kısmı da kepenk kapatıp daha
fazla borçlanmadan dükkânını kapatmaya çalışıyor.
Sayın milletvekilleri, devlet tütünden elini çektiği için üretici
şimdi zor durumda kalmıştır. Ekonomisi tütüne dayanan birçok il alternatif ürün
projesi yerleşmeden kaderine terk edildi.
Sayın Başbakan Tekel işçilerine diyor ki: “Özelleştirmeden sonra
Tekelde depodan başka bir şey kalmadı.” Sayın Başbakan doğru söylüyor. Kendi Hükûmeti sayesinde Tekelde depodan başka bir şey kalmadı.
2002 yılında dünyanın en büyük on kuruluşundan biri olan Tekel şu an sadece
depo hâline geldiyse Sayın Başbakan suçu kendisinde aramalıdır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın Başbakan Tekel
işçilerine hitaben yaptığı bir konuşmasında şöyle dedi: “Tekel çalışanlarına kıdem tazminatlarını
verdik, isteyenlere de 4/C istihdam kapısını açtık.”
Değerli arkadaşlar, 4/C statüsü dediğiniz şey, 650 lira maaşla on
ay çalışmak demektir; başka bir deyişle, işçileri açlığa terk etmek demektir;
işçilerin ailelerini, eşlerini, çocuklarını sağlıktan, eğitimden mahrum
bırakmak demektir; kısacası, işsiz, aşsız bırakmak demektir. Üstelik,
bir yılın sonunda sözleşmeleri yenilenmezse o işçilerin kapının önüne konma
olasılıkları da var demektir.
Değerli milletvekilleri, bu işçilerin kimisi maaşlarına güvenerek
kredi çekmiş, kimisi de değişik yerlere borçlanmıştır. Peki, sorarım size, bu
borçları kim ve nasıl ödeyecek, insanlarımıza bunu nasıl açıklayacaksınız?
Değerli arkadaşlar, Tekelde örgütlü olan Tekgıda-İş
Sendikası Hükûmete üç öneride bulundu. Sayın Başbakan
her fırsatta demokrasiden ve millî iradeden bahseder. İşte, karşınızda bir
demokrasi sınavı bulunmaktadır. Madem demokrasi diyorsunuz, oturup sendika
temsilcileriyle görüşün. Sayın Başbakan Tekelde örgütlü sendikanın üç önerisine
kulak versin.
Değerli arkadaşlar, dünyanın en iyi tütününün yetiştiği, Şark tipi
tütünde bir zamanlar ihracat şampiyonu olan bir ülkede bu konuşmaları yapmak
maalesef bana üzüntü veriyor. Bakınız, Adıyaman’ın kulağı bizde; Denizli, Muş,
Samsun, Bitlis, İzmir, Manisa, Diyarbakır, Hatay, Adana, Tokat da bizi dinliyor.
Değerli arkadaşlar, Tekel çalışanları yaşadıkları soruna bir çözüm
bulmamızı istiyor. İşçiler iyi niyetle müjdeli bir haber beklediler
Başbakandan. Sayın Başbakan, işçilere fırça atacağınıza, onları açlığa mahkûm
edeceğinize bu Tekel emekçilerine iş ve aş güvencesi veriniz.
Bakın arkadaşlar, dün Adıyaman’da Tekel işçileri -700’e yakın
Tekel işçisi- çoluğu çocuğuyla birlikte AK PARTİ’nin binasına doğru bir yürüyüşe geçtiler ve orada
sizleri protesto ettiler. Üzülerek de söylemek istiyorum, 127 tane işçi AKP
partisinden kayıtlarını sildirdiler, bu da böyle biline.
Değerli arkadaşlar, ülkenin ekonomisini düzeltmeden Çek Yasası tek
başına yararlı olmaz. Şüphesiz, çek ile mağduriyet yaşayanlar için bir
düzenleme gerekiyordu. Hapis yatan ya da mağduriyet yaşayan insanlara elimizi uzatmamız
lazımdı; bunlara sözüm yok. Yalnız, ülkenin ekonomisi düzelmediği takdirde,
bugün çekte yaşanan yarın başka konularda yaşanacaktır. Yurttaşlarımız
fakirleştikçe kredi kartına yükleniyor, çek, senede yükleniyor. Sayın
milletvekilleri, ekonomi düzelirse bu sorunlar da kendiliğinden düzelir.
Değerli arkadaşlar, ülkemizde, tabii ki suç işleyenler vardır
ancak suç işleyip de yargılanmayanlar da vardır. Bu suç işleyenlerin de tıpkı
normal vatandaşlar gibi yargılanması gerekir. Ancak, bu suç işleyenlerin normal
vatandaşlar gibi temel hukuk düzenlemeleri çerçevesinde yargılanabileceğine
yönelik kararlar veren bağımsız yargı temsilcilerinin Adalet Bakanlığı
müfettişleri kanalıyla nasıl baskı altına alındığı da açık bir şekilde
görülmektedir. Ancak, bu potansiyel suç iradesini, piyasa koşulları altında
ezilen esnaflar ve sanatkârlar, iş yeri sahipleri, işçiler ve emekliler
arasında değil, başka yerlerde aramamız gerekir. Dokunulmazlıkları zırh ve
kalkan olarak kullanmamak gerekir diye düşünüyorum.
Sayın milletvekilleri, sonuç olarak: Bu tasarıyla sorunlar
çözülmemekte, sorunlar biriktirilmekte ve âdeta halının altına süpürülmektedir.
Yapılması gereken şey, sorunların halının altına süpürülmesi değil, bir daha
önümüze gelmemek üzere delikten süpürülmesidir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime son verirken
hepinize saygılarımı sunuyorum. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Köse.
Şahsı adına Gaziantep Milletvekili Hasan Özdemir. (MHP sıralarından alkışlar)
Buyurunuz efendim.
HASAN ÖZDEMİR (Gaziantep) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan 445 sıra sayılı Çek Kanunu Tasarısı’nın 8’inci maddesi
üzerine şahsım adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Konuşmama başlamadan önce, Tokat ilimizin Reşadiye ilçesindeki
hain terör saldırısı sonucu şehit olan 7 askerimize Allah’tan rahmet,
yakınlarına ve yüce Türk milletine başsağlığı ve sabırlar diliyorum, yaralılara
acil şifalar diliyorum.
Ayrıca, terör örgütü mensuplarınca İstanbul’da belediye otobüsüne
düzenlenen molotoflu saldırı sonucu yaşamını yitiren
Serap kızımıza da Allah’tan rahmet ve yakınlarına başsağlığı diliyorum.
Dün akşam saatlerinde Bursa’nın Mustafakemalpaşa ilçesine bağlı
Deveci köyündeki maden ocağında meydana gelen göçük nedeniyle vefat eden 19
vatandaşımıza da Allah’tan rahmet diliyor, kederli ailelerine başsağlığı ve
sabır diliyorum.
Sayın milletvekilleri, ülkemizin esas sorunlarının ekonomik kriz,
fukaralığı önleme, işsizlik ve yolsuzlukla mücadele olması gerekirken, maalesef,
AKP Hükûmetleri döneminde üniter
devletimizin temellerine, millî birlik ve kardeşliğimize yapılan saldırılar
gündemde yerini korumaya devam etmektedir. Açılım sürecinin kötü neticelerini
büyük şehirlerimiz ve bilhassa Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgemizdeki
illerimizde PKK terör örgütünün sokaklardaki eylemleriyle görmekteyiz. AKP Hükûmeti açılım sürecinin tehlikelerini artık görmeli ve
yol yakınken bu sevdadan açıkça ve acilen döndüğünü bildirmelidir.
Değerli milletvekilleri, AKP Hükûmetinin
en önemli, görevi terör örgütlerinin inlerine kadar girerek terör olaylarını
bitirmek ve ülkemizde huzur ve güveni acilen temin etmektir çünkü bütün hükûmetlerin de görevleri bu olmalıdır. Ayrıca Hükûmet terör konusunda kamuoyunu yanıltıcı ve yanlış
anlamalara sebep olabilecek beyanatlar vermekten acilen vazgeçmelidir. Hükûmetin görevi, yanlış yönlendirmeli beyanlarla yarışma
değil bu saldırının faillerini kim olursa olsun acilen yakalamak ve
insanlarımızı rahatlatmak olmalıdır. Saldırıların failleri en kısa zamanda
yakalanmalıdır, aziz şehitlerimizin mübarek kanları yerde kalmamalıdır.
Değerli milletvekilleri, tasarı ile ekonomik krizin etkilerinin
hafifleştirilmesi amaçlanırken tasarının sosyal yönü de göz ardı edilmemelidir.
Çek Kanunu Tasarısı kamuoyunda ekonomik etkisinin ötesinde sosyal yönleriyle tartışılagelmiştir. Vatandaşlarımızla ilgili yasal
düzenleme bir beklenti oluşturmuş, bu tasarının gerek ekonomik gerek sosyal aciliyeti âdeta göz ardı edilerek aylarca rafta
bekletilmiştir. Çek Kanunu Tasarısı aylardır kamuoyu gündemindedir. 2009
yılının ilk altı ayında karşılıksız çek nedeniyle 159.774 dava açılmış, bu
davalarda 221.755 kişi yargılanmış, cezaevlerine giren kişi sayısı ise 1.461’i
bulmuştur.
Değerli milletvekilleri, tasarının sosyal yönü daha ayrıntılı bir
tartışma gerektirmektedir. Tasarı çek suçlarından hapishanelerde bulunan
oldukça geniş bir toplumsal kesimi ilgilendirmektedir. Çeklerini ödeyemeyen
vatandaşlarımızı cezaevine koyarak ekonominin çarklarının işletilmediği
görülmüştür. Karşılıksız çek nedeniyle hapse giren insanlar işlerini
kaybetmekte ve borçlarını ödeyememektedir. Oysa çek bir alacak-verecek
meselesidir. Ceza yönünden çok konunun bu yönü üzerinde durulmalıdır.
Değerli milletvekilleri, tasarı bu hâliyle ekonomik ve sosyal
sorunlara çözüm üretmekten ziyade sorunları daha da içinden çıkılmaz bir hâle
getirmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurunuz, devam ediniz.
HASAN ÖZDEMİR (Devamla) – Konuşmama burada son verirken, tasarının
yine de kamuoyundaki beklentiyi yansıtması bakımından faydalı olması ümidiyle
olumlu oy vereceğimizi bildirir, yüce heyetinizi saygıyla selamlarım. (MHP ve
CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Özdemir.
Soru-cevap işlemi yok.
Bir önerge vardır, okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 445 Sıra Sayılı Çek Kanunu Tasarısının 8.
Maddesinin;
1- 3. Fıkrasının 1.
cümlesinde yer alan "6762 Sayılı Türk Ticaret Kanununun 710. Maddesine
göre" ibaresinin "Türk Ticaret Kanunu hükümlerine göre" ibaresi
şeklinde değiştirilmesini,
2- Madde metnine 4. Fıkra
olarak aşağıdaki metnin eklenmesini saygılarımızla arz ve teklif ederiz.
"Karşılıksız çek sebebiyle zarara uğrayanların zararlarının,
yönetmelikte belirlenecek kurallar dahilinde karşılanması
amacıyla Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu nezdinde bir Karşılıksız Çek
Garanti Fonu oluşturulur. Karşılıksız Çek Garanti Fonu'nun gelirleri çek hesabı
açan bankalardan ve çek hesabı açtıran müşterilerden tahsil edilecek katılım
paylarından oluşur. Katılım paylarının tespitinde Türkiye Cumhuriyet Merkez
Bankası'nca tespit edilen karşılıksız çek olaylarına göre bankaların ve
müşterilerin risk durumları nazara alınır. Karşılıksız Çek Garanti Fonunun
kuruluşuna, işleyişine, fon varlıklarının nemalandırılmasına, fondan yapılacak
ödemelere ve diğer hususlara ilişkin esaslar, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme
Kurumu'nun görüşü alınarak, Hazine Müsteşarlığı’nın bağlı bulunduğu Bakanlık
tarafından hazırlanacak bir yönetmelikle düzenlenir. Karşılıksız Çek Garanti
Fonu, ödediği miktar ölçüsünde karşılıksız çek keşide edilmesinde kusuru
bulunanlara rücu edebilir."
|
Faruk Bal |
Mehmet Şandır |
Kürşat Atılgan |
|
Konya |
Mersin |
Adana |
|
Akif Akkuş |
Osman Durmuş |
Alim Işık |
|
Mersin |
Kırıkkale |
Kütahya |
|
|
Hasan Özdemir |
|
|
|
Gaziantep |
|
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Değerli
Başkanım, ileri dönem yasama çalışmalarında benzeri modeller düşünülmektedir.
Şimdilik katılamıyoruz. (Gülüşmeler)
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Şandır, buyurunuz.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
öncelikle gecenin bu geç saatinde Sayın Komisyon Başkanına öncelikli olarak
teşekkür ediyorum, hepimizi güldürdü sağ olsun.
Dinlediniz ama değil mi? “Bu önerge doğru bir önergedir, olması
gereken bir önergedir ama ileri zamanda düşünüyoruz.” diyorlar.
Şimdi, bakınız, Sayın Bakan, sayın iktidar, sayın iktidar grubu,
bakınız, bir kanun çıkartıyoruz. Her defasında da böyle yapıyoruz. Farkında
mısınız, iki yıldan bu yana değişiklik kanunu çıkartıyoruz. Daha önce çıkmış
bir kanunun uygulamada çıkarttığı sorunları çözmek için değişiklik kanunu
çıkartıyoruz. Ya ne olur arkadaş, bu kadar insanız, kafa kafaya versek, bu
sorunları köklü çözecek müesses -Türkiye Cumhuriyeti devleti büyük bir
devlettir- nizamlar kursak, kurumlar oluştursak, değişmez kurallar oluştursak.
Bakın, bu çek meselesi bir toplumsal yara, yara. Yani piyasayı
döndüren, işte rakamları biliyorsunuz, piyasada nakit paranın birkaç katı
fazlasıyla çek dolaştığı için piyasa dönüyor. Çeki piyasadan çektiğiniz
takdirde “ekonomi çökecek” deniliyor, “piyasa çöker” deniliyor, “olmaz”
deniliyor. Ekonomiden sorumlu bakanlar buna itiraz ediyor. Ee,
çeki sorun olmaktan çıkartalım. Şimdi getirdiğimiz kanunla iki yıllık bir
rahatlama getiriyoruz. İki yıl sonra ne olacak? İki yıl vadesini erteledik. Bir
de vadeli çeki resmen hukuklaştırıyoruz şimdi. Esas yanlışlık… Zannediyorum
Avrupa Birliği, IMF, Dünya Bankası, tüm ekonomik uluslararası kuruluşlar bu
kanuna itiraz edeceklerdir, “Böyle bir ekonomik sistem olmaz.” diyeceklerdir.
Ee, şimdi, bu çekin
böyle bir dolandırıcılık aracı olarak kullanılmasını engellemenin yolu nasıl
sağlanır? Sayın Bakan da ifade etti, Sayın Komisyon Başkanı da ifade etti,
bürokratlar da söylüyorlar, diyorlar ki: “Bir çek garanti fonu oluşturularak
çek veren bankaların ve çek hesabı açtıran şirketlerin, kurumların ortak fonladığı bir fon oluşturalım ki piyasada dolaşan çekleri
garanti altına alalım. Bu çekler sanal çekler olmasın, piyasayı böyle yanlışa
sürüklemesin.” Bunun yolu ne? Bunun yolu bu önerge. Bu önergede önerdiğimiz,
çek garanti fonu. Çek garanti fonunu kanuna geçirelim, yönetmeliğin
çıkartılmasını daha sonra ekonomi kurumlarının da görüşlerini alarak işler hâle
getirelim.
Biz bu önergeyi hazırlarken, kurmaylar veya bu konuyla ilgili
uzmanlar bu önergeyi hazırlarlarken 2918 sayılı Kanun ile kurulmuş olan Trafik
Sigortası Garanti Fonu’nu örnek alarak kurduk. Bu sistem işliyor Türkiye’de.
Çeklere limit koymayı, konulan limite göre, yani çek kullananların sermayesine,
cirosuna, performansına, samimiyetine, ciddiyetine, dürüstlüğüne dayalı bir
limit konularak çek kullanımını disipline edebilmenin bir başka yolu
bulunmamaktadır. Bunun eksikliği, böyle bir fonun, bir garanti fonunun
olmayışıdır. Kuralım, işte çek kanununu çıkartıyoruz. Çek kanununun 8’inci
maddesinde böyle bir fonun kurulmasını kanunlaştıralım. Uygulamasını zaten
yönetmeliklere bağlıyor. Yönetmeliklerle tamamlanamayacak hususları da gelip
-Sayın Komisyon Başkanının söylediği gibi- daha sonraki hukuk düzenlemelerinde
gerçekleştirelim. Önergemiz buna amir değerli milletvekilleri, iktidar
partisinin değerli milletvekilleri, sizin faydanıza.
Bakın, üç gün sonra bu çek kanunundan dolayı piyasa tekrar
sıkışacak, tekrar buraya gelecekler. İnşallah yine burada olacağız ve bunu
hatırlatacağız size. Gelin, böyle bir fon kuralım. Bu fon bizim sistemimiz
içerisinde vardır: Garanti fonu. Çeki veren banka, çek hesabı açtıran şirket bu
fona kaynak oluşturacaklar, eğer çek yanlış kullanılırsa o kaynaktan
karşılanacak, yani verdikleri çek karnesine veya aldıkları çeke kendileri
garanti olacaklar, sistem bu. Bu sistemi kurmadığımız takdirde, çek dediğimiz
hadisenin ne ciddiyeti var ne faydası var. Şimdi yaşadığımız ve çözmeye
çalıştığımız sorundan, dertten başka bir şey getirmiyor çek.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Tamamlayınız lütfen.
MEHMET ŞANDIR (Devamla) – Sayın Başkanım, gelin bu önergemizi altı
ay sonrasına atmayın. Fırsat şimdi. Bakın, bu Meclis çok nadir uzlaşmalarından
birini yaşıyor.
RASİM ÇAKIR (Edirne) – Altı ay sonra biz yaparız, boş verin Sayın
Şandır.
MEHMET ŞANDIR (Devamla) – “Altı ay sonra biz yaparız.” İnşallah
ama bu doğru işlemden sizlerin de faydalanmasını, sizlerin de nasipdar olmasını samimiyetle arzu ediyoruz.
Bu önerge doğrudur. Bu önergeyi bugün değilse yarın mutlaka siz
bir kanun tasarısı veya teklifi olarak buraya getireceksiniz, gerçekleştirmeye
çalışacaksınız, çünkü piyasayı regüle eden, piyasayı
döndüren çek denen sistemi sorundan, dertten veya yolsuzluk aracı olmaktan
kurtarmanın veya birtakım insanları mağdur etmekten kurtarmanın başka yolu
yoktur. Bunu muhalefet partisinin, bunu Milliyetçi Hareket Partisinin vermiş
olması meselenin özünü ortadan kaldırmaz. Doğrunun yanında olun. Bu bir doğru
önergedir, bu önergeye destek verin.
Her ne kadar Hükûmet ve Komisyon
katılmıyorsa da siz sayın milletvekillerinin takdirine sunuyorum.
Saygılar sunuyorum. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Şandır.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayı bizde daha fazla, kabul edenler daha
fazla efendim.
BAŞKAN – Önerge kabul edilmemiştir.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Başkanım…
AHMET YENİ (Samsun) – Geçti bir kere.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Başkanım, önergeyi kabul edenler
daha fazla.
BAŞKAN – Daha fazla değil efendim. Kabul edilmemiştir.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Yani kişileri değil, kalkan elleri
saysaydınız kabul edenler daha fazlaydı.
BAŞKAN – 8’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
9’uncu maddeyi okutuyorum:
Yürürlükten kaldırılan mevzuat
MADDE 9- (1) 19/3/1985 tarihli ve 3167
sayılı Çekle Ödemelerin Düzenlenmesi ve Çek Hamillerinin Korunması Hakkında
Kanun ile 26/2/2003 tarihli ve 4814 sayılı Çekle Ödemelerin Düzenlenmesi ve Çek
Hamillerinin Korunması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanunun
geçici 1 ilâ geçici 5 inci maddeleri yürürlükten kaldırılmıştır.
BAŞKAN – 9’uncu madde üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu adına İstanbul Milletvekili Ali Torlak.
Buyurunuz Sayın Torlak. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA D. ALİ TORLAK (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşülmekte olan Çek Kanunu Tasarısı’nın 9’uncu maddesiyle
ilgili olarak Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu
vesileyle yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, konuşmama başlamadan önce, Tokat’ta
asayiş görevi esnasında askerlerimize yönelik yapılan hain saldırıyı nefretle
ve lanetle kınadığımı belirtmek istiyorum. En zor şartlar altında huzur ve
güvenliği sağlamak için görev yapan aziz şehitlerimize Cenabıallah’tan
rahmet, yakınlarına, silah arkadaşlarına ve yüce Türk milletine başsağlığı,
yaralılarımıza ise acil şifalar diliyorum.
Aynı şekilde, Bursa’da göçük altında kalan 19 işçi kardeşimize de
Allah’tan rahmet, yakınlarına ve milletimize başsağlığı diliyorum.
Değerli milletvekilleri, ülkemizdeki mevcut ekonomik yapı,
kârlılık için kâğıt çeklerle yaratılmış vadeli bir reel sektör, kredi
kartlarına yönelmiş bir millet, yaratılan sanal bir ekonomik yapı ve bu yapının
işleyişinin kısa bir özetlemesidir. Bu yapı içerisinde bankalar müşteri
çekleriyle ticaret erbaplarına kredi vermektedirler. Enflasyonun yaklaşık yüzde
6 olduğu ülkemizde vadeli piyasa ve nakit ihtiyacı nedeniyle ticaret yapan özel
ve tüzel kişiliklere yıllık yüzde 25-30 faiz oranlarıyla kullandırılan rotatif
krediler ve bu kredi faiz oranlarına rağmen kredi kullanmak zorunda kalan
esnaf, tüccar ve sanayiciler. Sonuç olarak, bu çekler ve oluşturduğu vadeli çek
piyasası, ülkemize vurulmuş bir darbe niteliğindedir. Buradan
hareketle, bütün tarafların üzerinde önemle durduğu ve bir an evvel yasalaşarak
yürürlüğe girmesini istediği görüşülmekte olan yasa tasarısının tartışmakta
olduğumuz ek geçici 2’nci maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinde şöyle bir
düzenleme getiriliyor: “Bu Kanunun 6 ncı maddesi
hükmüne göre ödenmesi gereken miktarı belirli vadelerde ödeyeceğini taahhüt
etmesi ve taahhütnamenin, kendisi veya yasal temsilcisi tarafından Cumhuriyet
başsavcılığına veya mahkemeye verilmesi hâlinde, anlaşma aranmaksızın,
taahhütnamede belirtilen süre kadar, soruşturma veya kovuşturmanın durmasına,
hükmün infazının ertelenmesine veya durdurulmasına karar verilir. Bu
durumda, ödeme süresi, taahhütnamenin yapıldığı tarihten itibaren iki yılı
geçemez. Taahhütnamenin bir örneği alacaklıya gönderilir.” denilmektedir.
Değerli milletvekilleri, ülkemizde göstermelik şirketler kurulup,
bu şirketler adına çek karneleri alınıp, anında şirket ortaklarının şahsi mal
varlıklarına başvurma imkânı bulunmayan bir borç alanı yaratıldığı her kesim
tarafından bilinmektedir. Gerçek çek mağdurlarının, çekin suç aracı ve muvazaa
aracı olarak kullanıldığı bu tür olaylarda alacaklarına ulaşamayan alacaklılar
olduğu tartışmasızdır. O hâlde tasarıyla çekin muvazaa aracı olarak
kullanılmasının da önüne geçecek düzenlemeler yapılması gerekmez miydi? Oysa
tasarıda, ne borçlu ne de alacaklının gözden çıkarılmaması şeklindeki prensibin
tam aksine, hem borçlu hem alacaklı gözden çıkarılmış olmaktadır. Bu hâliyle
tasarının, kamuoyunda “çek mağdurları” olarak adlandırılan karşılıksız çek
hükümlülerine tek seferlik yararsız bir geçici durum sağlamaktan başka bir amaç
gütmediği, bunun dışında kötü niyetli olarak çek yazan keşideciye de iki yıl
daha zaman kazandırdığı görülmektedir. Dolayısıyla, bu maddeyle karşılıksız
çekten mağdur olan tarafın mağduriyetini uzatmaktan başka işe yaramayacağı
açıktır.
Değerli milletvekilleri, bilindiği üzere çek, bankalar tarafından
matbu olarak hazırlanan ve hesap sahibinin bankadaki hesabından dilediği
kişilere ödeme yapmasına imkân sağlayan bir ödeme aracıdır. Çek hakkındaki
yasal düzenlemelerin başında 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu gelmektedir. Bu
Kanun’un maddelerinde çekin keşidesi, şekli, devri ve ödenmesine yönelik
düzenlemeler detaylı olarak yer almaktadır. Çekle ilgili özel hükümlere duyulan
ihtiyaca binaen, 19 Mart 1985 tarihinde, 3167 sayılı Çekle Ödemelerin
Düzenlenmesi ve Çek Hamillerinin Korunması Hakkında Kanun hazırlanmış, Türkiye
Büyük Millet Meclisine sunulmuş ve kabul edilerek yürürlüğe girmiştir. 3167
sayılı Kanun’un en dikkat çekici tarafı, hesabında yeterli karşılık olmadığı
için ödeme yapamayan ve şikâyete bağlı olarak, çek veren kişilere beş yıla
varan bir ceza uygulamasının öngörülmüş olmasıdır. Avrupa İnsan Hakları
Sözleşmesi’nin ek 4’üncü Protokolü’nün ülkemizce onaylanmasının ardından bu hüküm
Anayasa’ya aktarılarak, sözleşmeden doğan borcunu ödeyemeyen kişilere hürriyeti
bağlayıcı ceza verilmesi yasaklanmıştır. Ayrıca, 3/10/2001
tarihinde çıkarılan 4709 sayılı Kanun’da, “Hiç kimse, yalnızca sözleşmeden
doğan bir yükümlülüğü yerine getirememesinden dolayı özgürlüğünden
alıkonulamaz.” denilmektedir. Bununla birlikte, kanunlara eklenen geçici
maddelerle, adından da anlaşılacağı üzere geçici bir rahatlama sağladıktan
sonra tekrar yeni mağdurlar oluşturulmasının önü açılmaktadır. Daha önceki
yıllarda da böyle düzenlemeler getirildiği hâlde sorun çözülmemiş, geçici
maddelerin uygulanma süresinin bitiminden itibaren karşılıksız çekin hapis
cezası müeyyidesine tabi tutulması, bir yandan çek kullanımının
yaygınlaşmasına, diğer yandan karşılıksız çekten dolayı ceza davalarının
artmasına neden olmuştur. Türkiye’deki ceza davalarının yaklaşık yüzde 15’i
karşılıksız çekle ilgilidir. Bu oran, karşılıksız çek olayının sosyal bir
felakete dönüşmüş olduğunun en önemli işaretidir.
Değerli milletvekilleri, hâlâ şiddetli bir şekilde yaşamakta
olduğumuz küresel kriz, son yüz yıl içinde, 1927, 1929, 1932 ve 1945 yıllarında
yaşanılan buhranlar gibi büyük ekonomik buhranlar olup yüz binlerce çalışan
vatandaşımızın işsiz kalmasına, reel sektör sermayesinin büyük bir bölümünün
değersizleşerek yok olmasına neden olmuştur. Sanayideki likidite sorunu
çarkların yavaşlamasına, esnaf ve tüccarın ödemelerine de yansımış, 2009 Aralık
ayına kadar karşılıksız çeklerde rekor bir artış yaşanmıştır. 2009 Eylül ayı
sonu itibarıyla mahkemeler tarafından yapılan bildirimlere göre, Merkez
Bankasınca duyurusu yapılan, yasaklanan çek sayısının bir önceki aya göre
yaklaşık yüzde 151 oranında artarak 2.842’den 7.133’e yükseldiği bilinmektedir.
Aynı dönemde mahkemelerin bildirimleriyle yasaklanan birikimli çek sayısının
yüzde 14,8 artarak 48.016’dan 55.149’a çıktığı görülmektedir. Aktarmış olduğum
bu rakamlar, Hükûmetin millî meselelere olan bakış
açısında olduğu gibi ekonomik meselelere de dar görüşlü olarak baktığının
tescili niteliğindedir. Bugün iyi niyetli olarak, tamamen ticaret amaçlı çek
keşide eden iş adamlarının hapishanelerde yatmaya ya da kaçmaya mahkûm edilmesi
yaşamakta olduğumuz ekonomik buhranın bir yansımasıdır ve bunun sorumlusu da
AKP Hükûmetidir.
Değerli milletvekilleri, 4814 sayılı Kanun’da çekin karşılıksız
sayılması hâlinde para cezasının öngörüldüğü, para cezasının ödenmemesi hâlinde
hapis cezasına dönüşmesi söz konusudur. Meclis gündemine getirilen bu Çek
Kanunu Tasarısı’nda karşılıksız çekte hapis cezasından vazgeçilemiyor. Kanun
hapis cezasından söz etmiyor ancak para cezası ödenmezse hapis cezasına
dönüşüyor.
Değerli milletvekilleri, görüyoruz ki söz konusu olan bu
Çek Kanunu Tasarısı’nın kanunlaşmasıyla, çeklerle ilgili yaşanan sıkıntıların
aynen devam edeceğini ve bir müddet sonra bugünkü yaşadığımız problemler, aynen
2008 son çeyreğinde bütün ekonomi ve sosyal çevrelerin, ekonomist ve muhalefet
partilerinin “önlem alınmazsa küresel kriz ülkemiz için bir felaket olacaktır”
uyarılarına rağmen Hükûmetin bu uyarılara kulak
tıkaması ve sonucunda da sanayicinin, işletme sahiplerinin ve KOBİ’lerin
batmasına ve devamında da yüz binlerce çek mağdurunun suçlu duruma düşerek
hapse girmesine neden olduğu gibi, artarak büyüyecektir.
Temsil etmekten onur duyduğum İstanbul ili ise ekonomik
hayatımızın kalbi olması nedeniyle ayrı bir öneme sahiptir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen, sözlerinizi tamamlayınız.
D. ALİ TORLAK (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Ülkemiz ekonomisi içerisinde İstanbul, sanayi üretimi, hizmetler
sektörü ve hatta kültürel hayatımız için vazgeçilmez büyüklük ve öneme
sahiptir.
Ekonomimiz için bankaların önemi de yaşadığımız kriz dönemlerinde
daha da belirgin hâle gelmektedir. Bugün yaşanan süreçte, bankaların, ülkemizi
ayakta tutan iş dünyasına, özellikle KOBİ’lere gereken finansı sağlamakta
isteksiz oldukları görülmektedir. Bugüne kadar çekle dönen piyasa tek kelimeyle
tıkanmış durumdadır. Ne yazık ki çekin ticari meta özelliği kuşkulu hâle gelmiştir.
Hükûmetin yapması gereken iş, yasaları suçlamak
yerine kesinlikle ekonomik hayatı düzeltecek düzenlemeler yapmak olmalıdır.
Tüm bu olumsuzluklara rağmen, bu kanun tasarısının büyük Türk
milletine hayırlı olmasını diliyor, yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Torlak.
Şahsı adına Siirt Milletvekili Mehmet Yılmaz Helvacıoğlu.
Buyurunuz Sayın Helvacıoğlu. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
M. YILMAZ HELVACIOĞLU (Siirt) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bu hafta ülkemiz yine yasa boğuldu. Acımız büyük. 7 vatan
evladımızla birlikte, 19 vatandaşımızı yitirdik ve şehit verdik. Ailelerinin,
milletimizin ve hepimizin başı sağ olsun. Şehitlerimizle birlikte, vefat eden
vatandaşlarımızı rahmetle anıyor, ailelerine başsağlığı diliyorum, gazilerimize
de sağlık diliyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 445
sayılı Tasarı’nın 9’uncu maddesi üzerine söz almış bulunuyorum. Bu nedenle
hepinize saygılar sunuyorum.
Kanun tasarısı, kıymetli senet olan çeki yeniden düzenlemekle
beraber, çek düzenlemelerindeki ihtilafları mümkün olduğu kadar azaltmayı
hedeflemektedir. Hukuksuz bir çeki düşünmek mümkün değildir. Çek, ekonominin ve
para piyasasının hem kendisi ve hem de teminatıdır. Çekin kullanımının
piyasalarda yaygın bir ödeme aracı olduğu bilinmektedir. Piyasalarda çek
ödemelerinin büyük sıkıntılar sebebiyle yapılamaması, çek keşidecisini ve
alacaklısını büyük zorluklara soktuğu gibi, ailelerin bölünmesine, faciaların
yaşanmasına ve daha başka kötülüklere sebebiyet vermektedir. İş âleminin ticari
ilişkilerinde ayağını yorganına göre uzatma felsefesine sahip olması ve önünü
görebilme yeteneğini yitirmemesi gerekmektedir. Bu nedenle, çek alacaklısının
ve çek borçlusunun ticari ahlakın gereklerine göre hareket edebilmesi
piyasaları rahatlattığı gibi ekonomik düzenin sağlıklı ve düzenli
sürdürülmesinin olanağını doğurmaktadır. Ekonomik bir enstrüman
olan çek, her yönüyle bir ödeme aracıdır. Şu an üzerinde görüşülmekte olan
madde, 1985 yılından bu yana var olan ve Ticaret Kanunu’ndaki hükümleri farklı
bir yöntemle pekiştiren Çek Kanunu’nu hukuk tarihine havale etmektedir. Çekin
ticarette etkisini ve faydasını doğurması daha çok çek borçlusunun elindedir.
Çek borçlusu, ödeyemeyeceği miktarda çek keşide etmemelidir.
Görüşmekte olduğumuz kanunun en temel karakteri, çeşitli
nedenlerle borçlarını ödeyemeyen, karşılıksız çek suçu sebebiyle cezaya mahkûm
olan vatandaşlarımıza tanınan geçici bir imkândır. Bu imkân, özgürlüklerinden
yoksun kalan kişilerde yeni umutlar, yeni kararlar ve yeni atılımlar
yaratabilecektir. Bu, piyasanın âdeta gizli bir eli gibi yeni canlanmalara yol
açabilecektir. Toplumda meydana gelebilecek pozitif psikoloji yeni bir enerji
üretecektir. Önemli bir kanunu düzenlediğimizi, alacaklıyla borçlunun
menfaatlerini bir dengeye oturttuğumuzu söyleyebiliriz.
Görüşmekte olduğumuz yasanın birinci maddesindeki kanunun amacını
kısaca belirtmek istiyorum: “Bu kanun tasarısında yapılan düzenlemelerle, Türk
Ticaret Kanunu’nun Cenevre Yeknesak Kurallarını esas alan çekle ilgili
hükümlerinde herhangi bir değişiklik yapılmamasına özen gösterilmiştir. Ancak,
çek bir peşin ödeme aracı olmasına rağmen Türk Ticaret Kanunu’nda ileri tarihli
çek düzenlemesine imkân tanınmıştır. Bu nedenle, Türk Ticaret Kanunu dışında
ayrı bir kanunla çek defterlerinin içeriklerine, çek düzenlemesine,
kullanımına, çek hamillerinin korunmalarına ilişkin düzenleme yapılmasına gerek
duyulmuştur. Bu itibarla, çekin karşılıksız çıkması ve çek hesabı açılmasından
çekin karşılığının tahsiline kadarki süreçle ilgili olarak belirlenen
yükümlülüklere aykırılık hâllerinde ilgililer hakkında uygulanabilecek ceza
hukuku yaptırımlarını belirlemek amacıyla özel kanuni düzenleme yapılması
zarureti ortaya çıkmıştır. Ayrıca, yapılan bu düzenlemelerle kayıt dışı
ekonominin denetim altına alınması önlemlerine katkıda bulunulması
amaçlanmaktadır.”
Maddenin birinci ve ikinci fıkralarında, yeni çek defterlerinin
bastırılıp dağıtılmasına, eski çek defterlerinin toplatılmasına ilişkin usul ve
esaslar belirlenmiştir. Bankalarca, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasınca bu
kanunun yayımını izleyen bir ay içinde 2’nci madde hükmünce çıkarılıp
yayımlanacak tebliğde belirlenen esaslara uygun olarak yeni çek defterleri
bastırılacaktır. Bankaların öngörülen tarihe kadar müşterilerine yeni çek
defterleri vermesi ve ellerindeki eski çek defterlerini imha etmesi
öngörülmüştür.
Beşinci fıkra hükmüyle, 3167 sayılı Kanun hükümlerine istinaden
karşılıksız çek keşidesi suçundan dolayı açılmış olan davalarla ilgili olarak
yeni kanunun bir bütün olarak evvela milletimiz için, sonra ticari hayatımız
için, daha sonra borçlular için ve alacaklılar için hayırlı olmasını diliyor,
hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Helvacıoğlu.
Soru-cevap yok, önerge yok.
9’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 9’uncu
madde kabul edilmiştir.
Geçici madde 1’i okutuyorum:
Geçiş hükümleri
GEÇİCİ MADDE 1- (1) Bankalar, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasınca
bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren bir ay içinde, 2 nci maddeye göre yayımlanacak tebliğde belirlenen esaslara
uygun olarak yeni çek defterleri bastırırlar.
(2) Bankalar, 1/7/2010 tarihine kadar
müşterilerine yeni çek defterlerini verir ve ellerindeki eski çek defterlerini
imha ederler.
(3) Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce düzenlenmiş
çeklerle ilgili olarak, 3167 sayılı Kanun hükümlerinin uygulanmasına devam
olunur. 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza
Kanununun 7 nci maddesi hükmü saklıdır.
(4) Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihe kadar 3167 sayılı Kanun
hükümlerine istinaden karşılıksız çek keşidesi suçundan dolayı açılmış olan
davalar bakımından asliye ceza mahkemesinin görevi devam eder.
(5) 31/12/2011 tarihine kadar, üzerinde
yazılı düzenleme tarihinden önce çekin ödenmek için muhatap bankaya ibrazı
geçersizdir.
(6) Bu Kanunun 5 inci maddesinin sekizinci fıkrası uyarınca
yapılacak bildirimler, 1/7/2010 tarihine kadar yazılı
ortamda yapılabilir.
(7) Bu Kanunla yürürlükten kaldırılan 3167 sayılı Kanunun 6 ncı maddesi uyarınca kurulmuş olan Bankalararası
Takas Odaları Merkezi, bu Kanunun 8 inci maddesinde öngörülen tüzel kişiliği
haiz sistem kuruluncaya kadar faaliyetlerine devam eder ve yeni kurulacak tüzel
kişiliğe herhangi bir işleme gerek kalmaksızın devrolunur. Yeni kurulacak tüzel
kişilik bu devir nedeniyle doğacak her türlü vergi, resim, harç ve fondan
muaftır.
BAŞKAN – Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Eskişehir
Milletvekili Beytullah Asil…
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Yok efendim.
BAŞKAN – Şahısları adına da söz yok.
Soru-cevap yok.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, şahsım adına söz istiyorum.
BAŞKAN – Geçtik efendim, bitti.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Ne geçmesi Sayın Başkan? Efendim, söz
istiyorum.
BAŞKAN – Madde üzerinde iki önergemiz var.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkanım, söz istiyorum efendim!
BAŞKAN – Sayın Genç, daha sonra.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Böyle bir şey olur mu Sayın Başkan! Ben söz
istiyorum. Böyle bir şey olur mu ya!
BAŞKAN – Önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Çek Kanunu Tasarısının geçici 1 inci maddesinin
üçüncü fıkrasının birinci cümlesinin "Bankaların müşterilerine verdikleri
eski çek defterleriyle ilgili olarak, 3167 sayılı Kanun hükümlerinin
uygulanmasına devam olunur." şeklinde; aynı maddenin dördüncü fıkrasının
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
"(4) Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihe kadar 3167 sayılı
Kanunun 16 ncı maddesinde tanımlanan suçtan dolayı
açılmış olan davalar bakımından asliye ceza mahkemesinin görevi devam
eder."
|
Suat Kılıç |
Abdulkadir Akgül |
Ahmet Yeni |
|
Samsun |
Yozgat |
Samsun |
|
İkram Dinçer |
Ertekin Çolak |
Tuğrul Yemişci |
|
Van |
Artvin |
İzmir |
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Çek Kanunu
Tasarısının geçici 1. maddesinin; 5. fıkrası hükmünün madde metninden
çıkarılmasını teklif ederiz.
|
Ali Rıza Öztürk |
Ali İhsan
Köktürk |
Turgut Dibek |
|
Mersin |
Zonguldak |
Kırklareli |
|
Halil Ünlütepe |
Rahmi Güner |
|
|
Afyonkarahisar |
Ordu |
|
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) - Katılmıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Gerekçeyi okutun.
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Tasarının 3. maddesinin 7. fıkrası hükmü ve 5. maddesinin 1.
fıkrasının ilk hükmü, herhangi bir süreyle sınırlı olmadan erken ibrazı kabul
etmiyor. Bu iki madde hükmü uyarınca erken ibraz geçersizdir. Oysa Geçici 1.
maddenin 5. fıkrası, 31.12.2001 tarihine kadar, üzerinde yazılı düzenleme
tarihinden önce çekin ödenmek için muhatap bankaya ibrazı geçersizdir hükmünü
getirerek 3. ve 5. maddelerdeki hükümlere aykırı olarak bir süre koymuştur.
Dolayısı ile geçici nitelikteki madde hükmü, ana maddelerdeki hükümlerle
çatışmaktadır. Bu nedenle madde metninden çıkarılarak ana maddelerle
uyumsuzluğun giderilmesi amaçlanmıştır.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Çek Kanunu Tasarısının geçici 1 inci maddesinin
üçüncü fıkrasının birinci cümlesinin "Bankaların müşterilerine verdikleri
eski çek defterleriyle ilgili olarak, 3167 sayılı Kanun hükümlerinin
uygulanmasına devam olunur." şeklinde; aynı maddenin dördüncü fıkrasının
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
"(4) Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihe kadar 3167 sayılı
Kanunun 16 ncı maddesinde tanımlanan suçtan dolayı
açılmış olan davalar bakımından asliye ceza mahkemesinin görevi devam
eder."
Suat
Kılıç (Samsun) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Genel Kurulun
takdirleridir efendim.
BAŞKAN – Hükûmet?
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Katılıyoruz Sayın Başkan.
SUAT KILIÇ (Samsun) – Gerekçe okunsun Sayın Başkan.
BAŞKAN – Gerekçe…
Gerekçe:
3167 sayılı Kanun hükümlerinin uygulanmasına devam edilecek
çeklerin kapsamı konusunda uygulamada çıkabilecek tereddütleri gidermek
amacıyla üçüncü fıkranın birinci cümlesinde değişiklik yapılması; ifade
birliğinin sağlanması amacıyla da dördüncü fıkrada değişiklik yapılması için bu
önerge verilmiştir.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge doğrultusunda geçici madde 1’i oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Geçici madde 1 kabul edilmiştir.
Geçici madde 2’yi okutuyorum:
GEÇİCİ MADDE 2- (1) 3167 sayılı Kanunun 16 ncı
maddesinde tanımlanan suçtan dolayı, 1/11/2009 tarihi
itibarıyla, haklarında soruşturma veya kovuşturma başlatılmış ya da kesinleşmiş
bir hükümle mahkûm olan kişilerin;
a) Şikâyetçi ile belirledikleri miktarın belirli vadelerde
ödenmesi hususunda anlaşmaya varmaları ve anlaşmanın bir nüshasının şikâyetçi
veya yasal temsilcisi tarafından Cumhuriyet başsavcılığına veya mahkemeye
verilmesi hâlinde, anlaşmada öngörülen süre kadar soruşturma veya kovuşturmanın
durmasına, hükmün infazının ertelenmesine veya durdurulmasına karar verilir.
Anlaşmaya varılmış olması, şikâyetçi bakımından şikâyetin geri alınması
sonucunu doğurmaz.
b) Bu Kanunun 6 ncı maddesi hükmüne göre
ödenmesi gereken miktarı belirli vadelerde ödeyeceğini taahhüt etmesi ve
taahhütnamenin, kendisi veya yasal temsilcisi tarafından Cumhuriyet
başsavcılığına veya mahkemeye verilmesi hâlinde, anlaşma aranmaksızın,
taahhütnamede belirtilen süre kadar, soruşturma veya kovuşturmanın durmasına,
hükmün infazının ertelenmesine veya durdurulmasına karar verilir. Bu durumda,
ödeme süresi, taahhütnamenin yapıldığı tarihten itibaren iki yılı geçemez.
Taahhütnamenin bir örneği alacaklıya gönderilir.
(2) Birinci fıkrada yazılı anlaşma veya taahhütnamenin en geç 1/4/2010 tarihine kadar düzenlenmiş ve mercîlerine
verilmiş olması şarttır.
(3) Soruşturma veya kovuşturmanın durması hâlinde dava zamanaşımı;
hükmün infazının ertelenmesi veya durdurulması hâlinde ise ceza zamanaşımı
işlemez.
(4) Anlaşmanın gereği gibi ifa edilmiş veya bu Kanunun 6 ncı maddesi hükmüne göre ödenmesi gereken miktarın ödenmiş
olması hâlinde; kovuşturmaya yer olmadığına, davanın düşmesine veya hükmün
bütün sonuçlarıyla ortadan kaldırılmasına karar verilir.
(5) Şikâyetçinin başvurusu üzerine, anlaşma veya taahhüde
uyulmadığının tespiti hâlinde, soruşturmaya, kovuşturmaya veya hükmün infazına
devam edilir.
(6) Soruşturma veya kovuşturması durdurulan ya da hükmün infazı
ertelenen veya durdurulan kişi hakkında Ceza Muhakemesi Kanununun 109 uncu
maddesinin üçüncü fıkrasının (a) bendinde yer alan adlî kontrol tedbirine karar
verilebilir.
BAŞKAN – Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Mersin
Milletvekili…
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Yok efendim.
BAŞKAN – Vazgeçtiniz, konuşmuyorsunuz... Peki.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Afyonkarahisar
Milletvekili Halil Ünlütepe. (CHP sıralarından
alkışlar)
Buyurunuz Sayın Ünlütepe.
CHP GRUBU ADINA HALİL ÜNLÜTEPE (Afyonkarahisar)
– Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Saygıdeğer üyeler, görüşmekte olduğumuz çek kanununun geçici 2’nci
maddesi üzerinde söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
İki gündür yapılan çalışmaların son aşamasına geldik. Bu madde
üzerinde düşüncelerimi sizlerle paylaşmak istiyorum. Yani yasanın şimdi
hâlihazırda soruşturma geçiren, kovuşturma geçiren, hükümlü olanlarla ilgili
uygulama maddesi bu. Daha önceki yaptığımız oylamalarla kambiyo senetlerinde
çeki, cezalandırabilecek unsurların arasına oylarınızla aldınız. Hâlbuki, tüm dünyadaki uygulamalarda kambiyo senetlerinde
çeke ceza uygulanmamakta. Türkiye’ye özgü bir yöntemi koyduk.
İktidar partisi milletvekillerinin çek üzerindeki cezada ısrarlı
davranmalarının asıl sebebi şu: Hapis cezasını kaldırdığımızda piyasalarda
güvensizlik doğacaktır, likiditeyi daraltırız. Bu iki ana ilke doğrultusunda
hapsin devamı yönünde iktidar partisinin siyasi bir karar aldığını görüyoruz.
Elbette bu siyasi kararın sorumluluğu da size ait olacaktır. Hâlbuki,
daha önceki yaptığımız konuşmalarda da belirttiğimiz gibi ve biraz sonra bir
önergemizde de belirteceğimiz gibi, kambiyo senetlerinde ceza olmaz. Ekonomik
ilişkilerdeki yaptırım ekonomik olmalıdır. İnsanları cezaevine alarak çözüm
yolu bulamazsınız, bulamayız ve 1985’ten beri de bulunamadığı ortaya çıkmıştır.
Şimdi, dün, Sayın Adalet Komisyonu Başkanımız yasayla
ilgili açıklamalarda bulunurken, kambiyo senetlerindeki uygulamalarda cezai bir
yaptırımın uygulanamayabileceğini, hele hele bunun,
örneğin, ekonominin çok kötü bir duruma düştüğü dönemlerde bu konunun
dikkatlice takip edilebileceğini belirtmişti ve aynen Komisyon zabıtlarından
okuyorum, daha doğrusu Meclis tutanaklarından okuyorum Sayın Komisyon
Başkanımızın sözünü: “Değerli arkadaşlar, af konusunda siyasal deneyimi olan
bir arkadaşınızım. Af yaşandı. Bir
af, Anayasa’dan Cumhurbaşkanının geri göndermesi sebebiyle beş defa burada
konuşuldu. Eğer sistem bir cezayı üretmişse af hukukun inkârıdır, af hukuka
güvenin inkârıdır ve affa ancak istisnai hâllerde… Devlet çökmüştür, yeniden
kurulacaktır, işte Kurtuluş Savaşı'ndaki gibi.”
Orada ben “Ekonomi çöktü Başkanım!” diyorum.
Sayın Komisyon Başkanı devam ediyor: “Çok büyük ekonomik krizdir,
olabilir…”
Yani Sayın Adalet Komisyonu Başkanı ekonomik bir krizin çok büyük
bir şekilde olduğunu Mecliste dün resmen kabul etmiştir.
Böyle bir ekonomik krizin yaşandığı bir dönemde, bir geçiş
döneminde Sayın Başkanın da belirttiği hususlar bugün için varlığını
korumaktadır. Böyle bir ortamda cezaevlerinde bulunan
kişileri, yasa maddesinde belirtildiği gibi alacaklıyla anlaşmaya zorlayarak
veya alacaklıyla anlaşma olmasa dahi, 6’ncı maddede biraz önce oylarınızla
kabul edildiği gibi, çekin ibraz tarihinden itibaren 3095 sayılı Yasa’ya göre
uygulanacak ticari işlerdeki faiz miktarı da hesaplanarak onu iki yıl içinde
ödeyeceğini taahhütte bulunursa cezaevlerindeki hükümlü olanlar tahliye
edilebilecekler, cezaları durdurulabilecek.
Bu bir çözüm değil arkadaşlar. O insanın çıkmasıyla, o süreç
içinde ne kadarını ödeyebilecek? İnsanları baskı altında tutarak ticari hayatta
başarıya ulaşabilmeniz olanaklı değildir. Ceza hukukunda bu yoktur. Adalet
Komisyonu Başkanının, Meclis zabıtlarından, yaptığı konuşma metnini açıkladım,
ekonominin bir çöküntü içinde olduğunu Sayın Başkan burada ikrar ediyor. Böyle
bir çöküntü içinde olan ekonomiden çıkışın yöntemi, o tarif ettiğimiz gibi
çekten mağdur olmuş, çekten hüküm giymiş olan insanları geçiş döneminde
rahatlatabilecek bir uygulamayı getirmektir.
Anayasa’nın 38’inci maddesi, geçen dönem Anayasa’nın 90’ıncı
maddesindeki yapmış olduğumuz değişiklik, ayrıca Avrupa İnsan Hakları
Sözleşmesi’nin 4’üncü Protokol’ündeki hususlar, esaslar alındığında bir ceza
yaptırımı hukuken de olanaklı değil.
Bu nedenle, şimdi, burada, bu yasaya göre, eğer hükümlü veya
soruşturma geçiren veya kovuşturma geçiren, alacaklıyla anlaşırsa, cumhuriyet
savcılığına verecekleri bir dilekçeyle, soruşturmayı veya kovuşturmayı iki yıl
erteleyebilecekler; hükümlüyse mahkemeye verilerek bu iki yıllık bir süreçle
ertelenebilecek. Eğer alacaklıyla anlaşma ortamı yoksa,
o zaman, ya soruşturma geçiren ya kovuşturma geçiren veyahut da hükümlü, iki
yıllık bir taahhüdünü yaparak ama 3095 sayılı Yasa’nın o 6’ncı maddesinde geçen
ticari işlerdeki uygulanacak olan faizi de bunun üzerine ekleyerek bir
taahhütte bulunacaktır ve ondan sonra, cezaevindeyse tahliye olacak, soruşturma
veya kovuşturma geçiriyorsa, onlar belirli bir süreç içinde duracaktır. Bu
yükümlülüğünü yerine getiremezse hükümlü tekrar cezaevine davet edilecektir. Bu
bir çözüm değil ki, bu bir sonuç aşaması da değil. Hâlbuki bir yıla yakın bir
süreçtir siz değerli milletvekillerinin davranışları, bakanların zaman zaman ekonomide farklı yorumları, burada, insanlarda daha
değişik beklentiler getirdi.
Bakın, bu beklentilerle ilgili bir düşünceyi sizlerle paylaşmak
istiyorum, bir yazarın bir konuşmasını sizlerle paylaşmak istiyorum: “Dağdan
inen PKK’lılar savcıya ifade verip serbest bırakıldılar. Herkes, ‘Ne için ifade
verdiler’ diye merak etti. Ben söyleyeyim. ‘Çek ifadesi’ verdiler. Savcı,
PKK’lılara ‘Karşılıksız çekiniz var mı?’ diye sordu. PKK’lılar ‘Yok’ deyince
salıverildiler. Eğer karşılıksız çek vermiş olsalardı şimdi hepsi hapisteydi.
Ama PKK yönetimi tedbirli davranmış, çek davası olanları yollamamış. Gelenler,
çek suçu işlememiş ‘basit terör’ suçluları.” Yani,
düşündürücü bir yazı. Bizim, Türkiye’de ticari hayattaki olanları ne
duruma getirdiğimizin bir göstergesi bu yazı. Bunu Komisyon üyesi
arkadaşlarımla paylaştım.
Bizim bugün yapacağımız işlem şudur ve Cumhuriyet Halk Partisi
olarak bu konudaki önerimiz şudur: Eğer ekonomide tıkanıklığın önüne geçmek
istiyorsak Anayasa’nın ve deminki söylediğim Avrupa İnsan Hakları
Sözleşmesi’nin gereği bu kişilerin salıverilmeleri gerekir. Bu, bir iç hukuk
gereğidir. Bunların bu tür bir düzenlemeyle cezaevlerinden koşullu
çıkartılmaları ekonomik hayata bir katkı getirmeyecektir. Ayrıca, yeni bir
sistemi de kabul edeceğiz, ekonomik sistemde ekonomik suçların ön plana
çıkmasını sağlayacağız, yoksa bu tür tedbirlerle bir yere varabilmemiz olanaklı
değil. Zaman zaman, demin de söyledik, bir yıl sonra
tekrar bu yasada değişiklikler olacaktır veya iki yıl sonra olacaktır dedik fakat
bu ekonomideki gidişatı dikkate aldığımızda, bunun bir yıldan fazla gideceği
kanaatinde değilim.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen, sözlerinizi tamamlayınız.
HALİL ÜNLÜTEPE (Devamla) – Bağlıyorum Sayın Başkanım.
Hatta bir ara söyledim, bakın, bu borçların ödenmesinde eğer bir
tedbirse Sayın Başbakanın konumunu dikkate alalım dedim. Türkiye'nin 442 milyar
liralık bir borç içine battığını söylediğimde bazı arkadaşlarımızın tepkisini
gördüm. İşte, hukukçu, saygın birisinin düşüncesi: “Bu düzenlemeyle Anayasa’ya
aykırılığı ortadan kaldıran bir hapis cezası ortaya çıkıyor. Hapis cezasını
kaldırmadan kaldırmış gibi gösteren bir durum oluşturuluyor.” Bu, seçkin bir hukukçunun bu yasayla ilgili açıklamaları.
Bu çekler üzerinde bugün yargı birliğinin de oluşturulamamış
olmasından dolayı, o konuda 31/12/2008 tarihine kadar
yasal düzenlemeyi getirememenizden dolayı pek çok insan bugün cezaevinde haksız
yere yatmaktadır. Pek çok mahkemeler bu çek üzerinde 31/12/2008
tarihinden sonra yargılama yapmamışlar, yargılamayı durdurmuşlar…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen sözünüzü bağlayın Sayın Ünlütepe.
HALİL ÜNLÜTEPE (Devamla) – Efendim, bir cümleyle bağlıyorum.
…siyasi iktidarın 31/12/2008’e kadar
yasal düzenlemeyi yapmamasından dolayı, yargı birliğinin oluşmamasından dolayı
da bazı mahkemelerin ceza vermesi sonucu birtakım insanlar cezaevinin dışında
ticari hayatına devam ederken birileri de tutukludurlar. Bu hukuk garabetinin
önüne geçmek yüce Meclisin işidir. Bu nedenle, buradaki düzenlemeyi vereceğimiz
önerge doğrultusunda desteklemenizi diliyorum.
İki gündür Cumhuriyet Halk Partisi olarak bu yasanın çek
mağdurlarının mağduriyetini gidermesi yönündeki olumlu desteklerimizi yüce
Parlamentodaki parlamenterlere anlatmaya çalıştık, fakat düşündüğünüz gibi bir
yasal düzenleme yaptınız. Bu yasal düzenlemenin topluma faydalı olacağı
kanaatinde değilim.
Bu duygu ve düşüncelerle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP
ve MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Ünlütepe.
Şahıslar adına söz talebi?
KAMER GENÇ (Tunceli) – Ben istiyorum efendim.
BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Genç.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 445
sıra sayılı Yasa Tasarısı’nın geçici 2’nci maddesiyle ilgili olarak şahsım
adına söz almış bulunuyorum. Hepinize saygılar sunuyorum.
Değerli milletvekilleri, tabii, o kadar laçkalaşmış bir Meclis
yönetimi var ki… Yani, burada biz söz istiyoruz, maalesef “Efendim, geçti…”
Geçen ne ki yani! Türkiye Büyük Millet Meclisi, İç Tüzük’üne göre yönetilir. İç
Tüzük’te her konuda ve kanun tasarı ve teklifleri üzerinde grupların söz hakkı
var, 2 tane milletvekilinin söz hakkı var. Biz şimdi daha söz istiyoruz,
“Efendim, geçti…” Böyle bir şey olmaz. Yani bu keyfîlik nereye getirir belli
olmaz. İşte, daha önce Meclis Başkanlığına çıkan kişi Cumhurbaşkanına vekâlet
ediyor, daha Cumhurbaşkanının Meclisi yönetemeyeceği kadar bilgiden yoksun
insanlar Meclis Başkanlık Divanında. Meclis Başkanı yok, Başbakan yok,
Cumhurbaşkanı yok, hepsi yurt dışında seyahatte, keyiflerine bakıyorlar! Bu
Türkiye böyle yönetilmez sayın milletvekilleri.
Şimdi, maşallah bir Adalet Komisyonu Başkanımız var, çıkıyor
burada böyle çok felsefi konuşmalar yapıyor ama hukukun gerçek yönüne şey
etmiyor.
Şimdi, Sayın Başkan, siz burada bir af getiriyorsunuz. Anayasa’nın
87’nci maddesine göre bu affın kabul edilebilmesi için beşte 3 çoğunluğun
gerekmesi lazım.
SUAT KILIÇ (Samsun) – Af yok.
KAMER GENÇ (Devamla) - Şimdi şu 6’ncı fıkrada kesinleşmiş hükmü
bütün sonuçlarıyla kaldırıyorsunuz. Bu af değil mi?
SUAT KILIÇ (Samsun) – Af değil o.
KAMER GENÇ (Devamla) – Şimdi bakalım, burada oylayacağız. Beşte 3
çoğunlukla kabul etmek zorundasınız. Aksi takdirde bu kanun çıkmaz.
SUAT KILIÇ (Samsun) – Afla ilgisi yok.
KAMER GENÇ (Devamla) - Şimdi Hükûmete
bakıyorum, Hükûmette bu kanunu burada müdafaaya
yetkili olan kişilerin yüzü yok buraya gelmeye. Çünkü o kadar büyük suçlar
işlemişler ki, Parlamentonun karşısına gelmeye yüzleri yok.
Bakın, bir Deniz Feneri olayı var sayın milletvekilleri. Bu Deniz
Feneri olayı Türkiye'nin yüz karası bir olay. Burada en büyük
parayı alan Zekeriya Karaman. Zekeriya Karaman kim? Zekeriya Karaman ile
Tayyip Erdoğan’ın oğlu bacanak. Ve burada o Deniz Fenerinden gelen paraların
büyük kısmı bunlara gelmiş, Zekeriya Karaman’a gelmiş. Hatta Frankfurt… (AK
PARTİ sıralarından gürültüler) Bakın, ben size ciddi şeyler söylüyorum. Sizin
vicdanınız kabul etmeyebilir ama bu halk bizi dinliyor. Yani oradan gelen
paralar birilerinin zimmetine gitmişse, siz hâlâ alay ediyorsanız, siz bu
halkın dışındasınız.
Frankfurt Vakıflar Bankası Şubesinde 1 milyon 700 bin euro çekiliyor. Kim çekiyor? Deniz Feneri çekiyor, bir gemi
almak için. Bunun 400 bin eurosu Zekeriya Karaman’ın
oğlunun hesabına geliyor, Haliç Ticaret Limitet Şirketine. Haliç Ticaret
Limitet Şirketi kime ait? Zekeriya Karaman’ın oğluna ait.
Zekeriya Karaman’ın oğlu kim? Tayyip Erdoğan’ın oğluyla bacanak. Arkasından, bu para geldikten sonra Tayyip Erdoğan’ın
oğlu da 500 bin dolarla bir gemi taksitini ödüyor. Ben diyorum ki şimdi: Ben
milletvekiliyim, ya, bu para nereden geldi, nereye gitti, bize bir hesap vermek
zorundasınız.
Şimdi, bu Deniz Fenerinde yayın yasağı koydunuz. Peki, şimdi o
Adalet Bakanı denen kişi burada olsaydı, sorardım: Diyorsunuz ki yargı
bağımsız…
SUAT KILIÇ (Samsun) – Sayın Başkan…
KAMER GENÇ (Devamla) - …hesabınıza geldiği zaman yargı bağımsız
demiyorsunuz.
SUAT KILIÇ (Samsun) – Sayın Başkan, bu şekilde bir konuşmaya
müdahale etmeksizin bırakamazsınız!
BAŞKAN – Sayın Kılıç, konuşması bittikten sonra… Lütfen… Gündeme
alacağım.
KAMER GENÇ (Devamla) – Mesela, Erzincan Cumhuriyet Başsavcısının
açtığı tarikatlar ve cemaatlerle ilgili…
SUAT KILIÇ (Samsun) – Sayın Başkan, böyle bir konuşma üslubu yok!
BAŞKAN – Bir dakika Sayın Kılıç…
KAMER GENÇ (Devamla) - Ya,
sen otur! Sen daha dünkü çocuksun kardeşim, sen bu işten anlamazsın! Sen oraya
otur bakalım, otur! (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri…
SUAT KILIÇ (Samsun) – Böyle bir konuşma üslubu yok Sayın Başkan. Buradan
Hükûmetin temsilcilerine hakaret edilemez.
BAŞKAN – Sayın Kılıç…
SUAT KILIÇ (Samsun) - Böyle bir hakaret üslubuna müsaade
edemezsiniz Sayın Başkan.
KAMER GENÇ (Devamla) – Şimdi, ondan sonra, onlarla ilgili olarak
açtığı soruşturmaları… Hemen savcıyı görevinden alıyorlar.
SUAT KILIÇ (Samsun) – Sayın Başkan, böyle bir çirkinliğe, böyle
bir saçmalığa, hukuk dışılığa müsaade edemezsiniz. Bunlar hukuk dışı beyanlar,
bunlar çirkin sözler, bu iftiralara Divan kayıtsız kalamaz.
BAŞKAN – Sayın Kılıç…
KAMER GENÇ (Devamla) – Peki, sizin hesabınıza gelmediği zaman niye
bu savcılara…
SUAT KILIÇ (Samsun) – Sayın Başkan, böyle bir konuşma usulü yok!
KAMER GENÇ (Devamla) – Bakın, arkadaşlar, iki senedir Deniz
Feneriyle ilgili, maalesef, bir soruşturma yapılmıyor.
SUAT KILIÇ (Samsun) – Böyle bir konuşma üslubu yok! Saygılı konuş,
edepli konuş! Hukukun içinde kalmak zorundasın.
BAŞKAN – Sayın Kılıç, lütfen…
KAMER GENÇ (Devamla) – Otur yerine, ben konuşayım, sen çık ondan
sonra…
BAŞKAN – Sayın Genç…
SUAT KILIÇ (Samsun) – Sen otur dediğin için ben oturmam! Bu
şekilde konuşamazsın!
KAMER GENÇ (Devamla) – Sayın Başkanım, şimdi oturtun da ben bir
konuşayım da ondan sonra konuşsun.
BAŞKAN - Sayın Genç, burada milletvekillerinin yerine oturmasını
buradaki makam söyler.
SUAT KILIÇ (Samsun) – Şahsın adına söz aldın, madde üzerinde
konuşacaksın! Terbiyeli olmak zorundasın, edeple konuşmak zorundasın!
KAMER GENÇ (Devamla) – Ben edebi senden öğrenecek değilim. Ben
şahsım adına konuşuyorum, edebi senden öğrenecek değilim. Otur yerine! Lütfen,
otur yerine, otur!
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 22.57
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati: 23.09
BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Fatih METİN (Bolu),
Bayram ÖZÇELİK (Burdur)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
30’uncu Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.
445 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden
devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Şahıslar adına konuşurken ara verdik.
Sayın Genç, size kalan üç dakika sürenizi veriyorum. Lütfen yeni
sataşmalara mahal vermeyiniz.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, aslında, konuşmamın insicamı
kesilmişti. Onun için yeniden başlamam lazım.
BAŞKAN – İki dakika konuştunuz, onun için üç dakikanızı veriyorum.
Buyurunuz efendim.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben,
yılların deneyimli politikacısıyım.
VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) – Hep aynı şeyleri söylüyorsun.
KAMER GENÇ (Devamla) – Bakın, şu Hükûmet
sıraları, bu kadar, tarihte bugüne kadar boş kalmadı. Bir tane bakan var
burada, Tarım Bakanı. Bu, hukuktan ne anlar? (Gülüşmeler) Hukuktan ne anlar
arkadaşım?
YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Sen ne anlarsın?
KAMER GENÇ (Devamla) – Biraz önce Ulaştırma Bakanı vardı. Yani,
niye Adalet Bakanı gelip de burada oturmuyor? Niye Bülent Arınç,
dün… Yüzü yok ki. Yani ne laflar etti. Ben onun yerinde olsaydım istifa
ederdim. İstifa, onurlu bir insanın göstermesi gereken basiretli bir
harekettir. Yani, insanlar siyasi hayatında hata ediyorlarsa, o hatanın gereği
istifa etmek lazım arkadaşlar. Yani, bakın, Almanya’daki bir genelkurmay
başkanı, bir adalet bakanı gitti istifa etti. Niye etti? Hatalı bir yere bomba
attığı için.
Şimdi, Bülent Arınç, Adalet Bakanı,
Tayyip Erdoğan, Abdullah Gül, Tokat’ta meydana gelen o şehitlik olayını
Türkiye’de bir istifham yarattılar. Sanki bunları devlet güçleri yapmış gibi
bir istifham yarattılar. Böyle bir şey olur mu yani?
SUAT KILIÇ (Samsun) – “Sayın” demen lazım, düzgün konuş.
KAMER GENÇ (Devamla) – Böyle bir istifham yarattıktan sonra, şimdi
o makamlarda nasıl oturabilirler?
SUAT KILIÇ (Samsun) – Düzgün konuş, hukuki konuş.
KAMER GENÇ (Devamla) – Yahu, bakın, sayın milletvekilleri…
SUAT KILIÇ (Samsun) – Dedikodu, iftira üretme Meclis kürsüsünde.
KAMER GENÇ (Devamla) – …siz iktidar partisisiniz. İktidar partisi
milletvekilleri tahammül etmek zorundadır.
SUAT KILIÇ (Samsun) – Hakarete tahammül yok.
KAMER GENÇ (Devamla) – Çünkü ben iktidar değilim, bu devleti
yöneten…
SUAT KILIÇ (Samsun) – Saygılı konuş.
KAMER GENÇ (Devamla) – Yahu, saygıyı senden mi öğreneceğim?
SUAT KILIÇ (Samsun) – Benden öğreneceksin!
KAMER GENÇ (Devamla) – Sen daha dünkü çocuksun yahu!
SUAT KILIÇ (Samsun) – Benden öğreneceksin!
KAMER GENÇ (Devamla) – Sen daha saygıyı benden öğreneceksin.
SUAT KILIÇ (Samsun) – Benden öğreneceksin!
VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) – Akıl yaşta değil baştadır.
KAMER GENÇ (Devamla) – Şimdi, bakın, Sayın Başkan, şimdi bu kanun
komisyonda da kabul edildi. Her maddesi iktidar partisi tarafından verilen
önergelerle değişiyor. E, peki, o zaman, komisyona niye ihtiyaç var? Niye bu
kanunları komisyonlara gönderiyorsunuz, orada komisyonlarda müzakere ediliyor?
Yahu, sizde akıl ve izan yok mu? Getirip de, burada, Genel Kurulda son anda
önergelerle değiştiriyorsunuz. Niye?
Bakın, Türkiye’de bankacılık sistemini perişan ettiniz.
Türkiye’deki bankaların yüzde 45’i, o civardaki bir kısmı yabancıların eline
geçti. Şimdi, bu yabancılara geçen bankalarda o kadar bankacılık sistemine rant sağlayan bir düzenlemeler yaptınız ki… Mesela,
kiralarının 500 lirasını aşanları bankaya yatırıyorsunuz ama onun dışında ne
yaptınız biliyor musunuz? Bankaların kurumlar vergisini yüzde 30’dan yüzde
20’ye indirdiniz. Burada Türkiye Cumhuriyeti devletinin bütçesinin kaybı 10
katrilyon lira.
Peki, bunu kimin için siz çalışıyorsunuz? Kimin için
çalışıyorsunuz yahu?
VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) – Milletimiz için, milletimiz için...
KAMER GENÇ (Devamla) – Siz memlekete ihanet ediyorsunuz kardeşim.
CUMHUR ÜNAL (Karabük) – Seviyeyi düşürme, seviyeyi düşürme!
KAMER GENÇ (Devamla) - Yani asgari ücretliden, 500 lirasından para
alıyorsunuz, vergi; ama yabancı bankaların kazandığı kârlardan 10 katrilyon
lira vergi almıyorsunuz yahu! Bunu, bu memlekete en düşman olan insanlar yapmaz
yahu, bunu en düşman insanlar yapmaz. Yani, bunları buradan söylediğimizde…
YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Söylediklerinizin hepsi yanlış, hepsi
yanlış.
KAMER GENÇ (Devamla) - Hem yapıyorsunuz hem de söylediğimiz zaman
bize karşı tepki gösteriyorsunuz. Böyle bir şey olur mu arkadaşlar?
MEHMET NİL HIDIR (Muğla) – Alkollü müsün Sayın Kamer Genç?
KAMER GENÇ (Devamla) – Gel gidelim de seninle kontrol edelim
birbirimizi! Gel, gel, gidelim beraber kontrol edelim!
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Genç.
KAMER GENÇ (Devamla) – Yani Sayın Başkan bu adamlara bazı şeyler
çok dokunuyor. Yahu, ya yapmayın bu işleri. Bunları yaptığınız zaman da
söylediğimiz zaman, bunların…
BAŞKAN – Sayın Genç…
KAMER GENÇ (Devamla) – Evet…
BAŞKAN – Lütfen… Süreniz bitti.
KAMER GENÇ (Devamla) – Efendim, daha yeni bitti. Bir dakika
vereceksiniz. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Lütfen son sözlerinizi… Bağlayınız sözünüzü lütfen.
KAMER GENÇ (Devamla) – Efendim, bakın, her konuşmama müdahale
ediliyor. Her konuşmama müdahale ediliyor. Benim bu kürsüye çıkmamam için
AKP’liler her türlü hileişeriyeye başvuruyorlar. Ben
orada oturuyorum arkada, AKP Grup Başkan Vekilleri ikide bir arkaya bakıyorlar,
ben oradaysam… Yahu, boyunlarınız fıtık olur kardeşim, yazıktır size yahu!
Boyunlarınızda fıtık olmasını…
SUAT KILIÇ (Samsun) – Dışarı çıkıp gelme. Dışarı gidip gelince,
nasıl geldiğin belli değil. Gayrimümeyyiz misin,
mümeyyiz misin belli değil!
KAMER GENÇ (Devamla) - Ben oradaysam, her konuda sözcülerini
çıkarıyorlar, değilsem, ondan sonra “konuşma yok” diyorlar.
MEHMET NİL HIDIR (Muğla) – Bu akşam alkolü fazla almışsın!
KAMER GENÇ (Devamla) - Şimdi, bakın sayın milletvekilleri; ben bu
saatten sonra ne şöhret peşindeyim ne şan peşindeyim ne servet peşindeyim. Ben,
Türkiye Cumhuriyeti devletinin çağdaş, laik, dünyada lider olması gereken bir
devlet olduğuna inanan ve bunun mücadelesini yapan insanlarım. Ben istiyorum
ki, bu memlekette bu devlet bu seviyeye gelecek bir kabiliyete ve kaynaklara
sahip ama bu devleti yöneten insanlar, bu devleti bu makama taşıyacak
nitelikte, kişilikte, dürüstlükte değilse…
AHMET YENİ (Samsun) – Millet karar verir ona.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Sana ne.
KAMER GENÇ (Devamla) - …ben bunları mecburum burada söylemeye.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Genç.
KAMER GENÇ (Devamla) - Sizlerle ilgili o kadar çok suistimaller var ki…
Peki önergem de var
konuşacağım.
Saygılar sunarım.
BAŞKAN – Sağ olun.
Soru-cevap yok.
Dört önerge var. Önergeleri önce geliş sırasına göre okutup sonra
aykırılık sırasına göre de işleme alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 445 sıra sayılı yasa tasarısının geçici 2.
maddesinde geçen (1.11.2009) ifadesinin (10.12.2009) olarak değiştirilmesini
arz ederim.
Kamer
Genç
Tunceli
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Çek Kanunu Tasarısının geçici 2 nci maddesinin birinci fıkrasının (b) bendine ikinci
cümlesinden sonra gelmek üzere “Taahhütnamede yer alacak birinci yıl taksidi, borcun üçte birinden az olamaz.” cümlesinin; aynı
maddenin ikinci fıkrasına da “Birinci fıkranın (b) bendinden yaralanan kişi,
taahhütnamede belirttiği süre içinde şikayetçi ile
anlaşmaya varması ve bu anlaşmanın bir nüshasının şikayetçi veya yasal
temsilcisi tarafından mercilerine verilmiş olması hâlinde, aynı fıkranın (a)
bendi hükmünden yaralanır” cümlesinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
|
Suat Kılıç |
Abdulkadir Akgül |
Ahmet Yeni |
|
Samsun |
Yozgat |
Samsun |
|
İkram Dinçer |
Ertekin Çolak |
Tuğrul Yemişci |
|
Van |
Artvin |
İzmir |
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte olan Tasarının Geçici 2’nci maddesinin (b) fıkrasının
sonuna aşağıdaki cümlenin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
“Ödeme taahhüdünde bulunan kişilere, ilgili banka tarafından
tüketici kredisi kullandırılmasını, kullanılan bu kredinin, alacaklının
hesabına aktarılmasını teminen, BDDK gerekli
düzenlemeleri yapar.”
|
Mehmet Serdaroğlu |
Oktay Vural |
Reşat Doğru |
|
Kastamonu |
İzmir |
Tokat |
|
Mustafa Enöz |
Cemaleddin Uslu |
Ahmet Orhan |
|
Manisa |
Edirne |
Manisa |
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte olan Çek kanunu tasarının geçici 2. inci maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Halil Ünlütepe |
Ali İhsan
Köktürk |
Ali Rıza Öztürk |
|
|
Afyonkarahisar |
Zonguldak |
Mersin |
|
|
M. Şevki Kulkuloğlu |
Akif Ekici |
|
|
|
Kayseri |
Gaziantep |
|
|
Geçici Madde 2 : 3167 sayılı kanunun 16.
maddesinde tanımlanan suçtan dolayı 1.12.2009 tarihi itibarıyla haklarında
soruşturma yahut kovuşturma başlatılan veya mahkum olan kişiler hakkında
yürütülen bu işlemler sona erdirilir. Cezaevlerindeki hükümlüler derhal serbest
bırakılır. Söz konusu işlemler kişilerin sabıka kayıtlarından silinir.
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Katılmıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Gerekçe Sayın Başkan.
BAŞKAN – Gerekçe…
Gerekçe:
7.11.1982 Tarihli ve 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının
38 ve 90. maddeleri, Avrupa İnsan Hakları ve Temel Özgürlüklerine İlişkin
Sözleşme gereği hiç kimsenin sözleşmeden doğan bir yükümlülüğü yerine
getirememesinden dolayı hapisle cezalandırılamayacağı prensibi.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte olan Tasarının Geçici 2’nci maddesinin (b) fıkrasının
sonuna aşağıdaki cümlenin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
“Ödeme taahhüdünde bulunan kişilere, ilgili banka tarafından
tüketici kredisi kullandırılmasını, kullanılan bu kredinin, alacaklının
hesabına aktarılmasını teminen, BDDK gerekli
düzenlemeleri yapar.”
Mehmet Serdaroğlu (Kastamonu) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Katılmıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) –
Sayın Başkan, Sayın Serdaroğlu konuşacak.
BAŞKAN – Sayın Serdaroğlu, buyurunuz
efendim. (MHP sıralarından alkışlar)
MEHMET SERDAROĞLU (Kastamonu) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüştüğümüz tasarının geçici 2’nci maddesinde değişiklik
yapılmasını amaçlayan önergemizi bilgilerinize sunmak üzere söz aldım. Sizleri
en iyi dileklerimle selamlıyorum.
Sayın konuşmacılarımızın da ifade ettikleri gibi, karşılıksız çıkan
çek sayısı milyonlarla ifade edilmektedir. Sadece karşılıksız çekler ve
sayılarındaki artış ekonomimizin içinde bulunduğu durumun vahametini bütün
çıplaklığıyla ortaya koymaktadır. Oysa İktidarımız hâlâ ekonominin iyiliğinden
bahsederek hayalî rakamlarla hem kendinizi hem de milletimizi oyalıyor, bir
başka ifadeyle -tabiri caizse- kandırıyorsunuz.
Sayın milletvekilleri, milyonlarca ödenemeyen çek sahiplerinin
tamamının kötü niyetli olması mümkün değildir. Belli ki bu kişiler, yani
çeklerini ödeyemeyenler işleri kötü gittiği için borçlarını ödeyememişlerdir.
Bu çek sahiplerine herhangi bir imkân tanınmazsa bundan sonra da borçlarını
ödeyemeyeceklerdir. Paraları olsa zaten çeklerini ödeyeceklerdi. Bu sebeple
onlara bir imkân tanımazsak, bir çıkış yolu bulup onlara sunamazsak
çıkardığımız bu kanun hiçbir önem ve anlam ifade etmeyecektir.
Değerli milletvekilleri, burada konuşan bütün muhalefet
sözcülerinin de ifade ettikleri gibi, çek karnesi veren bankalara bazı
yükümlülükler getirilmekle birlikte, karşılıksız çıkan çeklerle ilgili ciddi
bir sorumluluk verilmemektedir. Karşılıksız çıkan çeklerden en çok çek hamili,
yani alacaklılar mağdur olmaktadır. Tasarının gerekçesinde de ifade edildiği
gibi, hukuksal yaptırımlar alacağın tahsilinde çoğu zaman işe yaramıyor.
Önergemizle, çek karnesi veren bankaların borç miktarını tüketici
kredisine çevirerek -tekrar ediyorum- borç miktarını tüketici kredisine
çevirerek çek hamiline, yani alacaklıya ödemesi amaçlanmaktadır. Dolayısıyla
çek borçlusuna bir çıkış yolu, bir imkân tanınacaktır. Bu sayede çıkardığımız
kanun işe yarar hâle gelecek, aksi takdirde hiçbir işe yaramayacaktır.
Önergemizin kabulü ile bankalar da bol keseden dağıttıkları çeklerin
sorumluluğunu bir ölçüde paylaşmış olacaklardır. Borcun tüketici kredisine
çevrilerek zamana yayılması, çek kesene işlerini yoluna koyması için zaman da
kazandıracaktır. Bu durumda olan milyonlarca kişinin yeniden ticaret hayatına
dönmesi ayrıca piyasaları canlandıracak, 2009 yılının ilk dokuz ayında yüzde
8,4 daralttığınız ekonomimiz biraz olsun nefes alabilecektir. Kısaca, bu
yasanın faydalı olabilmesi için borcunu ödeyemeyen kişilerin ve bu sebeple de
alacağını alamayan mağdurların sorununun çözülmesi gerçekten ama gerçekten
isteniyorsa çeki veren bankanın da elini taşın altına koyması gerekiyor.
Değerli milletvekilleri, harıl harıl
tüketici kredisi vermeye çalışan bankalar, tüketici kredisi kullanma şartlarını
haiz olan çek sahiplerine, BDDK’nın da belirleyeceği
esaslar dâhilinde kredi kullandırmaları, bu sorunun çözümüne ciddi katkı
sağlayacaktır diyoruz. Bu böyle olmadığı takdirde bu kısır döngü içinde
sorunlar devam eder.
Sonuç olarak, çekinin arkası yazılmış milyonlarca borçlu ve
bunların alacaklıları adına bu önergemizi destekleyin lütfen.
Bu duygularla hepinize iyi akşamlar diliyor, saygılar sunuyorum.
(MHP ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Serdaroğlu.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Çek Kanunu Tasarısının geçici 2 nci maddesinin birinci fıkrasının (b) bendine ikinci
cümlesinden sonra gelmek üzere “Taahhütnamede yer alacak birinci yıl taksidi, borcun üçte birinden az olamaz.” cümlesinin; aynı
maddenin ikinci fıkrasına da “Birinci fıkranın (b) bendinden yaralanan kişi,
taahhütnamede belirttiği süre içinde şikayetçi ile
anlaşmaya varması ve bu anlaşmanın bir nüshasının şikayetçi veya yasal
temsilcisi tarafından mercilerine verilmiş olması hâlinde, aynı fıkranın (a)
bendi hükmünden yaralanır” cümlesinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Suat
Kılıç (Samsun) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Genel Kurulun
takdiridir efendim.
BAŞKAN – Hükûmet?
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) –
Katılıyoruz Sayın Başkan.
SUAT KILIÇ (Samsun) – Gerekçeyi arz ediyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Önerge ile;
Taahhütnameye dayalı modelden yararlanan kişinin yapacağı birinci
yıl taksit taahhütlerinin asgari miktarı belirlenmektedir.
Taahhütname yoluyla iki yıllık ertelemeden yararlanan borçluya, bu
süre içinde alacaklı ile anlaşabilme ve anlaşma halinin düzenlediği fıkra
hükümlerinden yararlanma imkânı tanınmaktadır. Modeller arası geçiş fırsatı,
ifa ve tasfiye amacını güçlendirmektedir.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte olan 445 Sıra Sayılı yasa tasarısının geçici 2.
maddesinde geçen (1/11/2009) ifadesinin (10/12/2009)
olarak değiştirilmesini arz ederim.
Kamer
Genç
Tunceli
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Katılmıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) –
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Genç.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; geçici 2’nci maddeyle
ilgili olarak verdiğim önergede 1/11/2009 olan tarihi
dünkü tarihe çeviriyorum. Herhâlde 1/11/2009 tarihi
Komisyonda bu kanunun müzakere edildiği tarihtir. Ben diyorum ki, mademki böyle
bir af getiriyorsunuz, işte dünkü, bu kanunun burada, Türkiye Büyük Millet
Meclisinde görüşüldüğü tarihe getirelim, daha adaletli bir şey olur ama tabii
bunlar bize peşin hükümlü oldukları için Kamer Genç’in önergelerini kabul
etmiyorlar.
Bu, Deniz Fenerinden biraz eksik kaldı arkadaşlar. Şimdi, bakın,
Deniz Feneri Türkiye’nin uluslararası düzeydeki itibarını gösteren bir hukuki
olaydır. Deniz Fenerinin baş elemanı Zekeriya Karaman’dır. Zekeriya Karaman
kimdir? Tayyip Bey’in oğluyla onun oğlu bacanaktır. (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
SUAT KILIÇ (Samsun) – Sayın Başkan, müdahale etmeniz lazım. Sayın
Başkan, bu konuşmaya müdahale edin.
KAMER GENÇ (Devamla) – Orada büyük paralar Zekeriya Karaman’a
gelmiştir. Bu, adaletle ilgili bir şey ve bu olayda; bakın, kendisi ifadeye
gitmemiştir. İfadeye -bir senedir bu, yargıda yargılanıyor- bir defa gitmiştir,
“Susma hakkımı kullanırım.” demiştir…
AYHAN YILMAZ (Ordu) – Hep aynı şeyi söylüyorsun!
AHMET YENİ (Samsun) – Sayın Başkan… Sayın Başkan…
KAMER GENÇ (Devamla) – …ve ondan sonra da hem törenle
karşılanmıştır. Ondan sonra törene gidilmiştir.
Ayrıca bu Zekeriya Karaman’ın da İstanbul Belediyesinde bazı
işleri var.
AHMET YENİ (Samsun) – Sayın Başkan, böyle bir konu…
AYHAN YILMAZ (Ordu) – Gülünecek bir konu yok Sayın Başkan!
KAMER GENÇ (Devamla) – Değerli milletvekilleri, 350 trilyon lira
para almıştır. Nereden almıştır biliyor musunuz? “Meslek edindirme kursu” diye
bir kurs açmıştır; İstanbul Belediyesi “meslek edindirme kursu” adı altında bir
kurs açmıştır, sadece Zekeriya Karaman’ın ihaleye gireceği şekilde şartname
hazırlamıştır 2004 ile 2008 arasında ve 359 trilyon lira para ödemiştir.
MEHMET NİL HIDIR (Muğla) – Gecenin saat on ikisinde Meclisi
germeye hakkın yok!
KAMER GENÇ (Devamla) – Şimdi, tabii bu arkadaşlarımızı 359 trilyon
lira ilgilendirmiyor. Yani bu memlekette insanlar açlıktan ölürken…
AYHAN YILMAZ (Ordu) – İspat edemediğin şeyi konuşma Sayın Genç.
KAMER GENÇ (Devamla) – …insanlar böbreklerini satarken, Tayyip
Erdoğan, İktidarının gelecekteki ismine “İnsanlara böbreklerini sattıran
iktidar.” diyecekler.
ÖZNUR ÇALIK (Malatya) – Haydi canım sen de!
SUAT KILIÇ (Samsun) – Haydi canım! Sen neyini sattın? Sen neyini
sattın?
KAMER GENÇ (Devamla) – Onlar açlık, sefalet, işsizlik içinde
çalışırken ve yaşamak için böbreklerini satarken İstanbul Belediyesi de Tayyip
Erdoğan’ın oğlunun bacanağının babasına…
YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Senin oğlun nerede? Nerede senin oğlun?
KAMER GENÇ (Devamla) – …350 trilyon lira para veriliyor.
Arkadaşlar… (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Senin oğlun nerede çalışıyor?
SUAT KILIÇ (Samsun) – Senin oğlun nerede çalışıyor?
YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Nerede çalışıyor oğlun?
KAMER GENÇ (Devamla) – Yahu, benim oğlumu siz ne yapacaksınız?
Benim oğlum Mecliste çalışıyor, tamam. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
MAHMUT DEDE (Nevşehir) – Nerede çalışıyor senin oğlun?
YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Nerede çalışıyor?
KAMER GENÇ (Devamla) – Sizin bakanlarınızın oğulları nerede?
Sizin Cemil Çiçek…
MAHMUT DEDE (Nevşehir) – Nerede çalışıyor senin oğlun, onu söyle?
KAMER GENÇ (Devamla) – …Başbakan Yardımcınız TOKİ’den…
MAHMUT DEDE (Nevşehir) – Oğlun nerede çalışıyor, oğlun, onu söyle?
KAMER GENÇ (Devamla) – …300 milyar liraya aldığı bir ihaleyi… 1
milyar 800 milyon lira karşılığında para alıp da 1,5 trilyon lirayı cebine
indiriyor mu indirmiyor mu? Gelin…
MAHMUT DEDE (Nevşehir) – Kamer Genç, senin oğlun nerede çalışıyor?
MEHMET SEKMEN (İstanbul) – Genç, senin oğlun nerede çalışıyor?
KAMER GENÇ (Devamla) – Bakın… Bakın…
MEHMET SEKMEN (İstanbul) – Hangi iş imtihanıyla oğlunu işe soktun?
AHMET YENİ (Samsun) – MESA’da ne kadar
arsan var, MESA’da? Mesa’daki
arsaların hesabını verdin mi?
KAMER GENÇ (Devamla) – Siz, bakın o kadar çok… Bakın, siz iktidardasınız…
(AK PARTİ sıralarından gürültüler)
MAHMUT DEDE (Nevşehir) – Oğlun nerede çalışıyor, oğlun? Söylesene
oğlun nerede çalışıyor? Millet duysun.
MEHMET SEKMEN (İstanbul) – Oğlun nerede çalışıyor, oğlun? Onu
söyle.
KAMER GENÇ (Devamla) – Bak, senin Kartal Belediyesinde yaptığın
pislikleri ortaya koyacağım ha! Kartal Belediyesinde yaptığın pislikleri ortaya
koyacağım. Tamam mı? Şimdi sus burada!
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Sayın Genç… Karşılıklı
konuşmayınız lütfen.
KAMER GENÇ (Devamla) – Yahu, benim bu kadar… (AK PARTİ
sıralarından gürültüler) Yahu çok üzülüyorum, sizin hâlinize düşmek de
istemezdim. Yani, siz iktidardasınız, ben muhalefet milletvekiliyim, eğer en
ufak bir yasa dışı bir şeyim varsa, burada getirip de dile getirmezseniz
namertsiniz, burada ceza vermezseniz namertsiniz.
MAHMUT DEDE (Nevşehir) – Kamer Genç, oğlun nerede çalışıyor? Onu
söyle.
ÖZNUR ÇALIK (Malatya) – Kamer Bey, önergeniz üzerinde
konuşur musunuz.
SUAT KILIÇ (Samsun) – İddialarını ispat edemezsen sen namertsin!
KAMER GENÇ (Devamla) – Ama benim size söylediğim şeyleri gelin
tartışalım, kamuoyunda tartışalım, televizyonlarda tartışalım, bu memleketi,
bakın, 600 milyar dolar borçlandırdınız…
MAHMUT DEDE (Nevşehir) – Kamer Genç, onu bunu bırak, senin oğlun
nerede çalışıyor?
KAMER GENÇ (Devamla) – Bu para nereye gitti? Bu kimlerin cebine
gitti? Bu ihaleler kimlerin evine gitti? Ondan sonra TOKİ’deki
ihaleleri getiriyorsunuz, bedava alıyorsunuz, kendi yandaşlarınıza orada
paraları veriyorsunuz. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
AHMET YENİ (Samsun) – Ezbere konuşuyorsun ezbere, boş şey
konuşuyorsun!
YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Boş konuşuyorsun!
KAMER GENÇ (Devamla) – Ben anlamıyorum Sayın Başkan, böyle bir şey
olur mu? Böyle bir müzakere olur mu? Ben burada delil söylüyorum, isim veriyorum.
BAŞKAN - Sayın Genç…
MAHMUT DEDE (Nevşehir) – Senin oğlun nerede çalışıyor? Onu bir
söylesene!
BAŞKAN - Sayın Genç… Sayın Genç… Siz önergenizin doğrultusunda
konuşmadınız ama.
Buyurunuz.
KAMER GENÇ (Devamla) – İstanbul Belediyesinden alınan ihaleleri
söylüyorum ama bu arkadaşlar hâlâ bunun karşılığı… Böyle bir şey olmaz ki! Ben,
şimdi… Bu, Adalet Bakanlığını, adaleti ilgilendiren bir konudur. Burada suistimaller dile geliyor ve bu suistimaller…
YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Önergeyle ne ilgisi var Sayın Genç?
Konuşacaksan önergeyle ilgili konuş!
KAMER GENÇ (Devamla) – Herhâlde senin de çok ayıpların var, onları
bak araştırırım ha! Bak, ben araştırırım seni! Ben araştıracağım seni,
araştıracağım! Şimdi, araştıracağım. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Terbiyesizlik yapma! Terbiyesiz herif,
araştır!
KAMER GENÇ (Devamla) – Bakın, beni kızdırırsanız hepinizin
hakkında bir sicil tutacağım, çıkacağım, sizin bu sicilleri hep burada
söyleyeceğim. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
CUMHUR ÜNAL (Karabük) – Fişleyecek misin bizi?
AHMET YENİ (Samsun) – Sicil memuru musun sen!
KAMER GENÇ (Devamla) – Benimle uğraşılmaz. Benimle burada
uğraşanların hepsi yok oldu. Bakın, 1980’den beri ben bu kürsüdeyim, benim
rakiplerimin hepsi yok oldu. Onun için, benimle uğraşmayın. Ben Tayyip
Erdoğan’ı da bitireceğim.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
KAMER GENÇ (Devamla) – Saygılar sunarım. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Genç, teşekkür ediyoruz.
SUAT KILIÇ (Samsun) – Sayın Başkan, İç Tüzük 69’a göre grubumuza
yönelik sataşmadan dolayı söz talep ediyorum.
BAŞKAN - Buyurunuz efendim.
IX.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
3.- Samsun Milletvekili Suat
Kılıç’ın, Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in, grubuna sataşması nedeniyle
konuşması
SUAT KILIÇ (Samsun) – Sayın Başkan, çok saygıdeğer
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Gecenin bu saatinde cevap verme ihtiyacı doğmasını, doğrusu, arzu
etmezdim. Fakat, az önce bu kürsüde konuşan
milletvekili, maalesef hezeyanlarını dile getirmiştir, iftiralarıyla ölçüsüz
saldırılarda bulunmuştur. Sarf ettiği sözlerin, yaptığı konuşmanın maddeyle de
madde üzerinde verdiği önergeyle de uzaktan yakından alakası yoktur.
İftiralarını sıralamıştır, hâletiruhiyesini yansıtmıştır. Anlamama ihtimalini
dikkate alarak, ruh hâlini yansıtmıştır diye daha açık ifade etmek istiyorum.
Neredeydi? Saatlerdir yoktu. Nereden geldi bilemiyorum tabii ki
ama geldikten sonra sarf ettiği cümleler doğrusu hiçbir şekilde kabul
edilebilir cümleler değil. Bu cümleler, bu Mecliste milletvekilliği yapan hiç
kimseye yakışmaz. Bu cümleler, Tunceli gibi aydın, erdemli, okumuş insanlar
yetiştiren, çok değerli, çok kıymetli bir yöremizin insanlarının
karakteristiğine hiç yakışmaz. Bu cümleler, zaman zaman,
bu kürsüye gelip hukuk adına birtakım şeyler ifade eden, hukukçu olduğu
izlenimini yaratan bir ismin hukuk adına iddia ettiği şeylere de yakışmaz.
Yargıya intikal etmiş konular, mahkeme süreçleri devam ediyor.
Deniz Feneriyle Hükûmetin ne alakası var? Deniz
Feneriyle Hükûmet üyelerinin ne alakası var?
Muhatapları hesabını mahkemede verir; yargılanır, hesabını verir. İspat
edemeyeceğin iddiaları bu kürsüye getirmeyeceksin! Kendine yakışabilir ama yüce
Meclisin mehabetine, saygınlığına yakışmayan çirkin cümlelerle, çirkin
sözcüklerle, çirkin, kötü bir görüntüyle bu kürsüyü işgal etmeyeceksin,
milletin ve milletvekillerinin zamanını almayacaksın! Konu üzerinde konuşana
kürsü açıktır ama iftira atana, isnatlarda bulunana, hakaret edene, yargıya
intikal etmiş meseleleri, yargı devam ederken, yargılama süreçleri
sonuçlanmamışken iftira mahiyetinde bu kürsüye taşımak hiçbir milletvekiline
yakışmaz. Bu durumu yüce Meclisle paylaşıyorum. Bütün hakaretleri, ilgilinin
kendisine var olduğu gibi, aynıyla iade ediyorum.
Saygılar, sevgiler sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Kılıç.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan…
VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
3.- Çek Kanunu Tasarısı ve Adalet
Komisyonu Raporu (1/710) (S. Sayısı: 445) (Devam)
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza…
KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, bana sataştı efendim.
BAŞKAN – Ben sataşma görmedim efendim.
AHMET DURAN BULUT (Balıkesir) – Evet, sataştı.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
AHMET DURAN BULUT (Balıkesir) – Ruh hâli bozuk dedi.
BAŞKAN – Kabul etmeyenler…
KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan bana sataştı, sataşmadan söz
istiyorum efendim.
Şimdi, bakın, Sayın Başkan, orada tarafsız olmak zorundasınız. Bu
kadar saldırgan, bu kadar iftira atan bir grup başkan vekiline karşı bana
savunma hakkını vermeniz lazım.
AHMET YENİ (Samsun) – Otur yerine!
BAŞKAN – Sayın Genç, yeterince karşılıklı sözlerinizi söylediniz,
herkes gerektiği gibi gerektiği şekilde ne aldıysa aldı.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Efendim, ben müşahhas olay veriyorum,
diyorum ki: “Deniz Fenerinden 400 bin dolar gelmiş, bunun hesabını verin.”
diyorum. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Sizin ne söylediğiniz son derece açık, karşı taraf da…
KAMER GENÇ (Tunceli) – “Verin.” diyorum.
BAŞKAN – Söylediniz efendim… Sayın Genç, söylediniz.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Kuru iftira nerede var bunda?
AYHAN YILMAZ (Ordu) – İki buçuk yıldır söylüyor Başkanım.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Hayır, diyorum ki, yine “Zekeriya Karaman,
Tayyip Erdoğan’ın oğlunun bacanağının babası…
BAŞKAN – Sayın Genç…
KAMER GENÇ (Tunceli) - …İstanbul Belediyesinden 359 trilyon para
almış…
BAŞKAN – Siz söylediniz söyleyeceğinizi, gayet net ve açık,
tutanaklara da girdi.
KAMER GENÇ (Tunceli) - …meslek edindirme kursunda, bunu
araştıralım.” (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Git araştır be!
BAŞKAN – Lütfen…
KAMER GENÇ (Tunceli) – “Araştıralım.” diyoruz…
BAŞKAN- Tamam.
KAMER GENÇ (Tunceli) - …yani burada ne hezeyan var ne iftira var?
Böyle bir şey olur mu efendim!
ORHAN KARASAYAR (Hatay) – Belge, bilgi varsa konuş.
BAŞKAN – Tamam Sayın Genç.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Ama yani bize kürsüden söz verin.
BAŞKAN – Siz yeterince söylediniz, onlar da cevap verdiler, siz de
cevap verdiniz. Lütfen, tartışma yeterince uzadı ve bitti.
Geçici Madde 2’yi kabul edilen önerge doğrultusunda oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
10’uncu maddeyi okutuyorum:
Yürürlük
MADDE 10- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN – Madde üzerine Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Sayın Kulkuloğlu. (CHP sıralarından alkışlar)
Buyurunuz efendim.
CHP GRUBU ADINA MEHMET ŞEVKİ KULKULOĞLU (Kayseri) – Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 445 sıra sayılı Çek Kanunu Tasarısı’nın yürürlük
maddesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım.
Yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, biraz önce, bu tasarıyı Meclise getiren
AKP Grubunun Grup Başkan Vekilinin imzasıyla verilmiş bir önergeyle, iki gündür
burada anlatmaya çalıştıkları samimi duygularının ne kadar yalan, geçersiz ve
lafügüzaf olduğunu verilen ve kabul edilen önergeyle gördük. Siz, hiçbir
iktisadi destek sağlamadığınız, batmış, zora düşmüş bir insana ödeme takvimini
de ödeyeceği günlerle ve miktarlarla belirterek dayatıyorsunuz. Bunun neresi
iki yıl hak, neresi özgürlük, neresi ödeme hakkı tanıma? Allah rızası için…
Kendi getirdiğiniz hakkı iğdiş ettiniz burada. İki yıl falan kalmadı. Eğer adam
ilk yıl içerisinde yüzde 30’u bulup buluşturup ödeyemezse böyle bir hak falan
vermediniz, sizler de neye el kaldırdığınızı bilmeden el kaldırdınız. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler) Katiyetle bilmeden…
AHMET YENİ (Samsun) – Biz biliyoruz neye el kaldırdığımızı.
MEHMET ŞEVKİ KULKULOĞLU (Devamla) – O zaman samimi değilsiniz. O
zaman samimi değilsiniz. Samimiyetiniz burada sorgulanır.
AYHAN YILMAZ (Ordu) – Samimiyetimizi sorgulamayın.
MEHMET ŞEVKİ KULKULOĞLU (Devamla) – Samimiyseniz, adamın cebine
para mı koydunuz ki ödeyeceği parayı siz tayin ediyorsunuz? Çıkar koynundan bir
elma ver kardeşim! Borçlunun adına, çıkar da koynundan bir elma ver! Kaç kuruş
verdin ki adamın adına ödeme taahhüdünde bulunuyorsun burada? Hem de “İki yıl
verdim.” diyorsun. Yazıklar olsun! (CHP sıralarından alkışlar)
YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Demagoji yapma!
MEHMET ŞEVKİ KULKULOĞLU (Devamla) – Değerli milletvekilleri,
üzülerek ifade…
AHMET YENİ (Samsun) – Kendinle alakalı bir problemin mi var?
MEHMET ŞEVKİ KULKULOĞLU (Devamla) – Efendim?
AHMET YENİ (Samsun) – Kendinle ilgili problem mi var?
MEHMET ŞEVKİ KULKULOĞLU (Devamla) – Benimle ilgili problem olup
olmadığı burada hiç önemli değil. Biz, burada 70 milyonun problemini
konuşuyoruz. Senin samimiyetin ortada.
Üzülerek ifade ediyorum ki bu tasarı mağduriyetlere mağduriyetler
ekleyecek, ticari yaşama büyük sekte vuracaktır; dostları birbirine düşman
edecek, ortakları birbirinden ayıracaktır; ticari ve sınai
ortamda büyük sermaye açıkları ve sermaye ihtiyacı doğuracak nitelikte bir yasa
tasarısıdır. Bu tasarıyla, çek el değdiğinde âdeta yakan bir ödeme aracı hâline
bugün akşam getirilmektedir. Bu durum, kuşkusuz, piyasalarda nakde doğru bir
yöneliş gösterecektir; paraya olan talep artacak, faizler yükselecek ve bunu
hep beraber göreceğiz; hem büyük borç altında ezilen vatandaş hem de rekor
borçlanma içerisinde bulunan Hükûmet bu faiz ve borç
yükünün altında kalacaktır. Sonuçta, yine olan gariban vatandaşa olacak,
işsizlik, yoksulluk, zam ve vergi olarak o vatandaşa bu kanunun sonucu olarak
geri dönecektir sayın milletvekilleri. Yani bu tasarının şüyuu vukuundan beter
hâl almıştır bu gece. Burada, Hükûmet olarak hem
suçlu hem güçlü bir rol üstlenmiş hâldesiniz. Bu tasarıyla yine kendiniz gibi
güçlüleri koruyor ve onların menfaatlerine hizmet ediyorsunuz.
Değerli milletvekilleri, bu tasarıyla ülkeyi bankaların çiftliği
hâline getiriyorsunuz. Nakit sıkıntısı içerisine girmiş bir sanayicinin, bir
tüccarın kredi alabilmek için verdiği teminatlar nelerdir biliyor musunuz?
AHMET YENİ (Samsun) – Biliyoruz, biliyoruz.
MEHMET ŞEVKİ KULKULOĞLU (Devamla) – Biliyorsanız, o zaman bu
deminki önergeyi vermezdiniz.
Değerli arkadaşlar, maalesef burada, ortada bir arena
oluşturulmuş, arenanın seyirci kısmında devlet var. Borçlu olan insana para
cezası, ödeyemezse hapis vererek ortadaki bu adaletsiz olayı seyretmektedir,
maalesef seyretmektedir. Bir tarafında saçının telinden ayağının tırnağına
kadar kurşungeçirmez elbiselerini giymiş bankalar vardır, öbür tarafındaysa
çırılçıplak, eline “çek” denen silah verilmiş, sınırsız mermi atacak özgürlük
tanınmış, hepsi de bir arenanın içine konarak birbirlerine silah sıktırılan,
yani birbirinden alacak ve borçla mağdur hâle getirilen bir insanlar topluluğu
oluşturmaktasınız. Lütfen, bu gece, tarihe kayıt düşsün diye söylüyorum,
bunları unutmayınız, hep beraber yaşayacağız.
Değerli milletvekilleri, şimdi, Hükûmet
ve AKP olarak diyorsunuz ki: “Karşılıksız çek nedeniyle oluşan bu hapis
cezalarını biz esnetiyoruz.” Kimi kandıracaksınız? Adli para cezasını artırarak
getiriyorsunuz. Adli para cezası demek, ödeyemezsen günlüğü 100 liradan hapis
yatmak demek. Peki, ödeyemezsen ne olacak? Ki ödeyemeyeceği bu şartlarda belli,
o zaman hapis yatacaksın. Yaşanan ekonomik krizde, ticarette, sanayide, yirmi,
otuz, kırk, altmış yıllık çınarlar birbiri arkasına devrildiler. Bunlar
borçlarını ödeyemeyecek hâldedirler. Birçoğu bugün evini dahi geçindiremeyecek
hâldedir. Getirilen bu çek yasası, hapis cezasını sonlandırmadığı gibi kişinin
ticari hayatını da daha ilk çıkacak karşılıksız çekinde sona erdirecektir yani
ilk karşılıksız çekinde ticari hayatına yeni başlamış bir insan “Harç bitti,
yapı paydos.” diyecektir.
Sayın milletvekilleri, bildiğiniz gibi iktidar, vatandaşımızı
sicil affı çıkardığında da kandırmıştır. Sözde, kredi borcunu ödemeyenlere
sicil affı getirdiniz. Kanun uygulanmaya başladı, değişen hiçbir şey yok.
Bankalar sicil falan silmiyor, kanun manun
dinlemiyor. Kredi kartı mağdurlarıyla ilgili yasa değişikliğinde de aynısını
yaptınız. Olayın tüm taraflarını dinlemeden, bir masa etrafında bir araya
getirmeden bankaların istediği şekilde yasa çıkardınız. Çıkardınız da ne oldu?
Gördük ki 1 milyon 850 bin kredi kartı mağdurundan sadece 80 bini bundan
faydalanabildi. Burada da göreceğiz hep beraber, 1 milyon 700 bin mağdurdan çok
az insan bundan faydalanabilecektir. Yani, dolayısıyla demeye devam
ediyorsunuz: Durmak yok, kandırmaya devam!
Ticaretin devamlılığı için daha ilk karşılıksız çekte bu tedbir
nasıl alınabilir, anlaşılır değildir. Modern ceza hukukunda tedbirlerin önemli
özellikleri, geçici olması ve ölçülü olmasıdır. Hazırlanan tasarı ölçüyü
kaçırdığı gibi tedbir adı altında, hem tacire hem de ticaretimize büyük
bedellerle ceza ödetecektir.
Sayın milletvekilleri, peki, ne yapmak lazımdır? Çek kullanımı,
dünyanın hiçbir yerinde olmayan ayrı bir kanunla düzenlenmek yerine, Türk
Ticaret Kanunu’ndaki yerine havale edilmesi gereken bir konudur. Çıkardığınız
sicil affının kapsamını yeniden düzenleyerek genişletmeli ve Hükûmet, banka ve finans kuruluşlarının ellerinin taşın
altına girmesi mutlaka sağlanmalıdır. KOBİ kredilerinde belki ayrı bir fon
oluşturularak özellikle mali sıkıntı geçirmiş, bilançosu yetersiz, sicilinde
karşılıksız çekleri olan firmalara finansman desteği sağlanmalıdır. Karşılıksız
çeki olan, işini, iş yerini kaybetmiş ve borçlarını ödeyebilmek için yeni iş
kuracak çek mağdurlarının borç ve taahhütlerini de dikkate alarak yeniden
ticari hayata kazandırılabilmeleri amacıyla faydalanabilecekleri bir destek
paketi acilen hazırlanmalıdır. Vergi, BAĞ-KUR, SSK primleri gibi borçların
ödemeleri yapılandırılmalı, ötelenmeli, daha uzun vadede ödeyebilecekleri düşük
faizli bir yapıya kavuşturulmalıdır.
Sayın milletvekilleri, bozulan piyasaları ceza önlemleriyle
düzenleyemezsiniz. Bu ve benzeri yasa tasarılarıyla, yapmaya çalıştığınız
açılımlarla, ülkem ve insanı ekonomik sıkıntılarından kurtarılamaz, hiçbir şey
kazanamaz, kazandırılamaz. Sizler çözümü yanlış yerde arıyorsunuz ama
vatandaşımız doğrusunu biliyor. Bir konuda doğrusunuz, doğru, vatandaş açılım
istiyor ancak yanlış olan, siz vatandaşı anlamıyorsunuz. Vatandaş sizden,
demokratik açılım, Kürt açılımı, Ermeni açılımı beklemiyor; vatandaş sizden,
yedi yıllık iktidarınız boyunca adını bile ağzınıza almaktan korktuğunuz
ekonomik bir açılım bekliyor. Gelin arkadaşlar, öyle yasalar, öyle teşvikler,
öyle kararnameler ve yönetmelikler buraya getiriniz ki biz de bunlara destek
verelim. Ekonomiyi düze çıkaracak, ülkede üretimi artıracak, işsizliği
azaltacak, tarlalardan bereket fışkırtacak yasa, teşvik ve düzenlemelerle
işçinin, çiftçinin, emeklinin, tüccarın, sanayicinin yüzünü hep beraber
güldürelim. Biz de destek verelim, hep beraber vatandaşın acil olarak beklediği
ekonomik açılım gerçekleşsin. Öyle işler yapalım ki sonucunda hep beraber
açalım vatandaşın cüzdanının içini; içine aş dolsun, iş dolsun, para dolsun;
bol da olsun, bereketli de olsun.
Saygılar sunuyorum. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Kulkuloğlu.
Şahsı adına Samsun Milletvekili Ahmet Yeni.
Buyurunuz Sayın Yeni.
AHMET YENİ (Samsun) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 445
sıra sayılı Çek Kanunu’nun 10’uncu maddesi üzerinde şahsım adına söz almış
bulunmaktayım. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Maddeyle ilgili olarak sözlerime başlamadan önce, Tokat’ta şehit
olan Mehmetçiklerimize Allah’tan rahmet diliyorum. Bursa Mustafakemalpaşa’daki
kömür ocağında meydana gelen patlama sonucu hayatlarını kaybeden işçi
kardeşlerimize yüce Allah’tan rahmet, yakınlarına ve çalışma arkadaşlarına
başsağlığı diliyorum.
Gecenin bu saatinde anlatacağım birçok konu var ama burada
sözlerime son veriyorum. Bu kanunun milletimize hayırlı sonuçlar getirmesini
diliyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Yeni.
Ordu Milletvekili Ayhan Yılmaz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Buyurunuz Sayın Yılmaz.
AYHAN YILMAZ (Ordu) – Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; üzerinde görüştüğümüz Çek Kanunu Tasarısı üzerine şahsım adına
söz aldım. Hepinize hayırlı akşamlar diliyorum.
Bu konuyla alakalı söylenenler zaten söylendi. Gecenin bu saatinde
değerli vaktinizi almak istemiyorum. Bu yasanın hayırlı olmasını diliyor, bu
yasada emeği geçen tüm milletvekili arkadaşlarıma da şükranlarımı sunuyorum.
Sağ olun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Yılmaz.
Soru-cevap yok.
10’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
11’inci maddeyi okutuyorum:
Yürütme
MADDE 11- (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN – Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır.
Buyurunuz Sayın Şandır. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; gerçekten, tartışmalı da olsa bir kanunun sonuna geldik.
Sözlerime başlarken öncelikle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak biz, bu kanunla bu gece
bir tek vatandaşımız da olsa hapisten çıkacaksa, kovuşturmadan, soruşturmadan
kurtulacaksa, çocuklarına kavuşacaksa, bir evde sevinç yaşanacaksa, bunu
önemsiyoruz ve bunun için bu kanuna burada uzlaşmayla destek verdik. Onu
bilesiniz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Ancak şunu da söylememiz lazım: İki yıllık bir ertelemeyle çek
borçlusu olan vatandaşlarımıza bir fırsat veriliyor. Bu
sonuç, gerek karşılıksız çek yazmaktan dolayı kovuşturmaya, soruşturmaya
uğrayan, hatta mahkemeye düşüp, hüküm giyip hapse düşen insanlarımız gerekse bu
karşılıksız çekin karşılığında mal verip, alamayıp yine mağdur olan insanımız,
kabul etmemiz gerekir ki -bir suçlama olarak söylemiyorum- yaşanan ekonomik
krizin sonucunda veya uygulanan politikaların sonucunda böyle bir noktaya
geldi. Alınması gereken tedbir: Bu ekonomik şartları, bu kriz şartlarını, bunu
doğuran uygulamaları ortadan kaldırmak, politikaları ortadan kaldırmak. Bu
noktada Sayın Hükûmet, Sayın Hükûmet
grubu, iktidar grubu gerçekten yani pansuman tedbirlerle, işte insani
duygularla insanlarımızın mağduriyetini ortadan kaldırmak adına burada hukuk
oluşturulması bence bir çözüm değil, hak değil, doğru değil. Emek veriyoruz,
sabır gösteriyoruz, birbirimize sabrediyoruz ama bu emeklerimizin karşılığı
bence kalıcı çözümler olmalıydı; bir kalıcı çözüm üretemedik. Tabii, borçları,
taahhütname karşılığında mahkûmiyeti, kovuşturması, soruşturması ertelenen
vatandaşlarımıza burada birlikte oluşturduğumuz bu özgürlüğüne kavuşma veya
işte bu takipten kurtulma imkânını iyi kullanmalarını tavsiye ediyoruz.
Bu kanun, borcu ortadan kaldırmamaktadır, bu borç mutlaka
ödenecektir. Bunun alacaklıları, bu borçların alacaklıları “çek mağduru” diye
işte telefonlarımıza mesaj gönderen insanlarımızın mağduriyetinden çok daha
fazladır. “Çek mağduru” diye tanımlayacağımız esas insanlar,
dişiyle tırnağıyla, çoluk çocuğuyla toprağı işleyerek ürettiği malı işte
komisyoncuya, toptancıya verip karşılığında çek alıp çeki karşılıksız çıkan
çiftçidir; bu durumun mağduru esnaftır, KOBİ, sanayicidir, üreticilerdir;
malını üretmiş, sermayesini bağlamış, emeğini bağlamış, bir mal üretmiş vermiş,
karşılığında çek almış, çeki karşılıksız çıkmış esas mağdur onlardır ama
karşılıksız çek verdiğinden dolayı içeriye düşen, soruşturmaya, kovuşturmaya
tabi tutulan insanlarımızın bu Meclisten beklentilerini karşılarken gerçek
mağdur olan üreticileri, gerçek mağdur olan karşılıksız çek verilen insanları
da burada göz ardı edemeyiz. Onların mağduriyetini ortadan kaldırmak
için de Hükûmete, Meclise büyük görevler düştüğü
kanaatindeyim.
Değerli milletvekilleri, şimdi biraz da kendimize dönüp konuşalım.
Bakın, altı aydan bu yana bir kanun tartışılıyor, bir sosyal ihtiyaçtan dolayı
tartışılıyor yani bireysel bir talepten, bir problemden dolayı bir kanun
tartışılıyor; Alt Komisyon kuruldu orada tartışıldı, sonra Komisyonda
tartışıldı. Sonuçta, öyle mutabakata varıldı, böyle mutabakata varıldı ama yine
söylüyorum, Değerli Hükûmete, iktidar partisi grubu
yöneticilerine söylüyorum: Bütün bu tartışmalardan, oluşturulan mutabakatlardan
sonra buraya geldiniz yine bir sürü önerge verdiniz, Komisyonda oluşturulan
mutabakatları burada tekrar değiştirdiniz.
Değerli arkadaşlar, yasama kalitesi dediğimiz, güvenin, adalet
duygusunun teminatı olan yasama kalitesi dediğimiz hadiseyi maalesef kendi
elimizle perişan ediyoruz. Şimdi son anda verdiğiniz şu son önergenizde
getirdiğiniz husus kanunun ruhuna aykırı. Yani taahhütname veren insanın
ödemesini de şekillendirdiniz borcunun üçte 1’ini birinci yılın sonunda verecek
diye. Hani iki yıldı, iki yıl vade vermiştiniz? Yani bir elinizle verdiğinizi
diğer elinizle alıyorsunuz? Buna niye gerek gördünüz, bunu niye Komisyonda
tartışmıyorsunuz?
SUAT KILIÇ (Samsun) – Kötüye kullanılmasın diye, o yüzden.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Yasa çalışmasın diye!
MEHMET ŞANDIR (Devamla) – Yani arkadaşlar, değerli arkadaşlar,
elimizi kolumuzu tutan yok.
Değerli arkadaşlar, Milliyetçi Hareket Partisi olarak söylüyorum:
İki önemli katkı verdik burada, bu Genel Kurulda. Biri, dedik ki eğer ki
borçluların borcunu ödemesini istiyorsanız, alacaklıların parasını almasını
istiyorsanız, geliniz, bir önergeyle, burada, bu çeklerin, karşılıksız çeklerin
ödenmesi için bankaların tüketici kredisi vermesini, verilen bu kredinin de
alacaklının hesabına geçirilmesini Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulunun
uhdesine verelim. Bunda ne mahzur vardı da “Yok.” dediniz? Değerli arkadaşlar,
yani hibe istemiyoruz.
Değerli milletvekilleri, Hükûmet,
meseleyi incelemeden; Komisyon… Yani bugün Komisyonumuz gerçekten kendi
iradesine sahip olmadan “Takdire bırakıyorum.” diye topu taca attı ama gerek
grup yöneticileri gerek siz değerli milletvekilleri, okunan önergeyi bile
dinlemek gereğini duymadan el kaldırıp indirdiniz.
Şimdi tekrar soruyorum size: Eğer ki borçluların borcunu ödemesi
için, alacaklıların parasını tahsil etmesi için bir kanun çıkartıyorsak
Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun verdiği şu önergeyi niye kabul etmiyoruz?
Diyoruz ki: Borcun ödenebilmesi için, çeki veren banka tüketici kredisi de
vermeli ve bu kredi doğrudan alacaklının hesabına geçirilsin. Bunun ne mahzuru
vardı arkadaşlar ya? Bunu hangi mantıkla reddettiniz anlamak mümkün değil. Biri
bu.
Bir diğer şey teklif ettik, dedik ki: Bu çek sisteminin
sorunlarını çözebilmek için, Hükûmetin de öngördüğü,
Komisyonun da gerekli bulduğu, dün Sayın Adalet Bakanının, bugün Sayın Komisyon
Başkanının “Gereklidir.” dediği, bürokratların da “Olması gerekir.” dediği, bu,
çek garanti fonunun oluşmasıyla ilgili bir önerge verdik. Çek garanti fonunu,
aynen Trafik Sigortası Garanti Fonu örneğinden esinlenerek düzenledik; ilgili
bürokratlara düzenlettik, ilgili hukukçulara düzenlettik, ekonomistlere
düzenlettik. Dedik ki: Geliniz bu çek garanti fonunu kuralım, bu kanunla
kuralım; yönetmelikle işleyişini tanzim ediniz, eksiğini tamamlayınız.
“Bu gereklidir.” dedi Komisyon Başkanı ama “İleri bir zamanda
düzenleyelim…” Niye şimdi düzenlemiyoruz?
Değerli arkadaşlar, gerçekten Meclisimiz, adaleti temin edecek,
gerçekten sosyal düzeni temin edecek hukuk oluşturmak yerine şekil şartını
getiren bir işleyiş içerisinde. Bu doğru değil. Tekrar ifade ediyorum, buraya
getirdiğimiz kanunların hemen yüzde 90’ı değişiklik kanunları. Bir kanun
çıkartıyoruz, üç gün sonra o kanunu değiştirmek üzere bir daha kanun
çıkartıyoruz. Bu doğru değil, bu hak değil. Sahip olduğumuz zaman, unutmayınız
milletin zamandır. Milletin zamanını hoyratça kullanıyoruz, buna hakkımız yok.
Buna hakkımız yok. Bunu tekrar ifade ediyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen sözünüzü tamamlayınız.
MEHMET ŞANDIR (Devamla) – Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Bütün bu olanlardan sonra Milliyetçi Hareket Partisi olarak
biz, tekraren söylüyorum, bu gece bu kanunun çıkmasından sonra bir kişi de olsa
“mağduriyet” diye nitelenen, eğer özgürlüğüne kavuşacaksa, çocuklarına kavuşup
sevinecekse bunu bir kazanım olarak görüyoruz ama bunun karşılığında verdiği malın
karşılığı çıkmadığı için, alacağını alamadığı için mağdur olan insanların
mağduriyetini de kaldırmak bu Hükûmetin üzerinde bir
borçtur. Bunu da hatırlatıyorum.
Hepinize gecenin bu son saatinde, dakikasında saygılar sunuyorum;
kanun hayırlı, uğurlu olsun diyorum.
Teşekkür ederim. (Alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Şandır.
Şahsı adına Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Buyurun.
AHMET AYDIN (Adıyaman) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Tasarının 11’inci maddesi hasebiyle söz
aldım.
Değerli arkadaşlar, tabii ki görüşmüş olduğumuz kanun tasarısı
özellikle de vurgulandığı gibi alacaklı ve borçlu ilişkisinde menfaatler
dengesine uygun bir çözüm getiriyor. Bu tasarı, sadece 3167’de olduğu gibi, çek
hamillerini değil, çek hamilleriyle birlikte, aynı zamanda, genel anlamda,
piyasayı, ticaret dünyasını ve aynı zamanda kamuyu da koruyan bir tasarı
olacaktır.
Değerli arkadaşlar, tabii, bu tasarının hem Komisyon görüşmeleri
sırasında -ben Adalet Komisyonu üyesiyim aynı zamanda- hem de Genel Kurul
görüşmeleri sırasında çokça haksız ve yersiz eleştirilerin olduğunu da burada
ifade etmek istiyorum.
Değerli arkadaşlarımız, özellikle muhalefet grubuna mensup olan
arkadaşlarımız her kürsüye çıktığında, tasarının dışında, hatta tasarının da
getiriliş amacını da sayarak, ekonominin çok kötü anlamda seyrettiğini, AK
PARTİ İktidarının ekonomiyi batırdığını, bitirdiğini defaatle
ifade etmişlerdir, haksız bir şekilde eleştirilerde bulunmuşlardır.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Herkes refah içinde!
AHMET AYDIN (Devamla) - Değerli arkadaşlar, tabii, az önce bir
arkadaşımız “Niye ekonomik açılım da yok?” dedi. Aslında, sizler, bizim bu
demokratik açılım olayına bakabilseydiniz, onu algılayabilseydiniz, algılama
zahmetine katılabilseydiniz, onda, işsizlikten ekonomideki sorunlara kadar
bütün sorun alanlarının olduğunu görecektiniz. (MHP sıralarından gürültüler)
OKTAY VURAL (İzmir) – Yaptınız da arkanızda tutan mı vardı? 338
milletvekiliniz var, millet size niye verdi bu koltukları? Yan gelip yatmak
için mi verdi?
AHMET AYDIN (Devamla) - Değerli arkadaşlar, bütün sorun alanları
var orada, tek bir soruna özgülemeyin.
OKTAY VURAL (İzmir) – Çözün! Yapın!
AHMET AYDIN (Devamla) – Değerli arkadaşlar, bizler, sadece ve
sadece bir alanla kendimizi sınırlamayalım, germeyelim.
OKTAY VURAL (İzmir) – Yüzde 47,5 oy aldık diye ahkâm kesiyorsunuz.
Hadi yapın!
AHMET AYDIN (Devamla) – Şimdi, borçlandırdığınızı söyleyin… (MHP
sıralarından gürültüler)
OKTAY VURAL (İzmir) – Hadi yapın bakalım!
AHMET AYDIN (Devamla) - Şöyle biraz dinleyin. Lütfen arkadaşlar,
rahat olun, niye böyle çekiniyorsunuz?
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Biz rahatız, sen rahat ol!
AHMET AYDIN (Devamla) - Rakamları verdiniz, bırakın rakamları
bizler de verelim. Şöyle bir rahat edin. (MHP sıralarından gürültüler)
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Söyleyeceklerin varsa, duyacakların da
var.
OKTAY VURAL (İzmir) - Ne yaptınız?
AHMET AYDIN (Devamla) - Devleti borçlandırdığını söylediniz.
Bakın, AK PARTİ İktidarı 14,5 katrilyon nema ödedi mi? Ödedi. Bu borcu biz mi
yaptık? Hayır. Sizin borçlandığınız, eski hükûmetler
döneminde borçlanılan borcu AK PARTİ ödedi. 2,5 ile 3 katrilyon arasında KEY
ödendi mi? Ödendi.
ALİM IŞIK (Kütahya) –
Ahmet, bu masalı çok dinledik senden!
AHMET AYDIN (Devamla) - Değerli arkadaşlar, IMF’nin borcu 23
milyar dolardan yine AK PARTİ İktidarı döneminde 7,8 milyar dolara indi.
İhracatımız 36 milyar dolardan 132 milyar dolara çıktı. Gayrisafi millî hasılamız 230 milyar dolardan 742 milyar dolara ulaştı.
Bakın arkadaşlar, bu kadar borç ödedik, buna rağmen, Merkez
Bankası rezervimizi de 26 milyar dolardan 73 milyar dolarlara çıkardık.
OKTAY VURAL (İzmir) – Milleti iflas ettirdiniz be! Herkes iflas
etti be! Herkesi iflas ettirdiniz. Devleti iflas ettirdiniz.
BEHİÇ ÇELİK (Mersin) – Yanlış rakam, yanlış.
AHMET AYDIN (Devamla) - Bölünmüş yollar, yapılan toplu konutlar,
karada, havada, denizde gelinen nokta, eğitimde, sağlıkta, adalette gelinen
nokta, KÖYDES’ler, BELDES’ler…
En önemlisi, arkadaşlar, size tek bir rakam söyleyeyim: Bakın, kamu net borç
stokunun millî gelire oranı yüzde 63’lerden yüzde 30’lara geriledi. Bu ne
demektir?
OKTAY VURAL (İzmir) – Başbakanı bile bir aşı yaptıramadınız.
AHMET AYDIN (Devamla) - Eğer 1 kat borçlanmışsanız, geliriniz de 2
kat artmış demektir. Bu manada da millî gelirimizin daha çok arttığı anlamına
geliyor. Türkiye bugün dünyanın en büyük ekonomilerinden biri konumuna gelmiş.
Tabii ki, 2001 yılında, dünyada bir kriz yokken Türkiye kendi krizini oluşturdu
ama biz bugün, dünyada oluşan krize rağmen onunla baş etmeye çalışıyoruz,
onunla ilgili sorunlara ilişkin olarak çözümler getirmeye çalışıyoruz. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Bakanlık zamanın gelmedi Ahmet Bey
daha.
AHMET AYDIN (Devamla) - Değerli arkadaşlar, tabii, bugün bu
tasarıyla iki yıl da olsa bir rahatlama dönemine kavuşacak olan borçlular
olacaktır. Bu nedenle, ben onlara da hayırlı olsun, bütün ülkemize, milletimize
hayırlı olsun diyor, hepinize hayırlı akşamlar diliyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Aydın.
Karaman Milletvekili Mevlüt Akgün. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Buyurunuz Sayın Akgün.
MEVLÜT AKGÜN (Karaman) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Çek Kanunu Tasarısı’nın 11’inci maddesi üzerinde şahsım adına söz almış
bulunmaktayım.
Değerli arkadaşlar, bu tasarıyla, Hükûmetimiz,
bir yandan çeke piyasada oluşan güven ve itibarı korumakta bir taraftan iyi
niyetli borçlulara iki yıllık bir süre kazandırmak suretiyle borcunu ödeme
imkânı getirmekte, bir taraftan da alacaklının Çek Yasası’ndan doğan menfaatini
korumak istemektedir. Yani dengeleri gözeten, tarafları gözeten bir yasadır. Bu
yasanın, piyasada rahatlamaya ve piyasanın düzeninin, çarkının işlemesine
faydalı olacağı kanaatindeyiz.
Yasanın hayırlı olmasını temenni ediyor, hepinize saygılar
sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Akgün.
Soru-cevap kısmına geçiyoruz.
Sayın Genç, buyurunuz.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, Komisyon Başkanına soruyorum:
Anayasa’nın 87’nci maddesine göre Türkiye Büyük Millet Meclisinin yetkileri
arasında af kanunu vardır, ancak af kanununun kabul edilebilmesi için beşte 3
çoğunluk olması lazım. Burada geçici 2’nci maddede getirilen bir af vardır.
Burada beşte 3 çoğunluk aranması gerekmiyor mu?
Yine, Hükûmete soruyorum: Şimdi, tabii,
Adalet Bakanı olmadığı için buradaki Bakan da buna cevap veremez. Anayasa’nın
144’üncü maddesi, hâkim ve savcıların denetimiyle ilgili madde. Burada diyor
ki: Adalet Bakanlığı müfettişleri kanalıyla hâkim ve savcılar denetlenir
-ikinci fıkrasında- ancak bakan isterse, hâkim ve savcıyı daha kıdemli bir
hâkim ve savcı kanalıyla da denetler.
Peki, bugüne kadar bu ikinci fıkrayı hiç uyguladınız mı?
Uygulamamanızın nedeni ne? Çünkü müfettişlerle ilgili, Adalet Bakanlığı
müfettişleriyle ilgili çıkardıkları bir yönetmelikle müfettişler gidiyorlar,
hâkimler hakkında telefon dinleme kararını alıyorlar, mahkemelerden istiyorlar,
mahkemeler de tabii, ilgili hâkim, mecburen müfettiş de kendisini denetleyeceği
için bu kararı vermek zorunda. Neden bu yola gitmiyorsunuz da yalnız
müfettişler yoluyla hâkimleri denetliyorsunuz? Onları öğrenmek istiyorum Sayın
Başkan.
Ayrıca, şunu da belirtmek istiyorum: Tabii, tarih yazacaktır,
23’üncü Dönem Parlamento hayatını tarih yazarken diyecek ki, 338 AKP
milletvekili bir Kamer Genç’i konuşturmamak için her türlü hileye başvurdu. Ben
de AKP’lileri çok tebrik ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Genç.
Buyurunuz efendim.
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Değerli
Başkanım, değerli milletvekilleri; önümde metin yok fakat rapora hâkimiyet
içerisinde ve Anayasa’nın 87’nci maddesinin aflarda ağırlaştırılmış yeter sayı
kuralını birlikte değerlendirerek cevap veriyorum: Geçici 2’nci maddeyi mütalaa
ederken bir af kavramı içerisinde değil, tasarımızın -ki, kanunlaşıyor- 6’ncı
maddesindeki etkin pişmanlık içerisinde değerlendirmek lazım. Burada gerçekten ödeme hâli cezayı kendiliğinden düşürüyor,
şikâyetten vazgeçme hâli de kendiliğinden düşürüyor. Onun için, teknik anlamda
af değil, etkin pişmanlığın icra fonksiyonu ceza normuna yansımasından ibaret
bir sorun var. 87’nci maddenin engeli veya uygulamalarında bulunmamaktadır.
Arz ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ederiz.
Buyurunuz Sayın Bakan.
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Evet
Sayın Başkan.
Şimdi, Anayasa’da 144’üncü maddede hâkim ve savcıların denetimiyle
ilgili hüküm var. Tabii denetimde, uygulamada normal, rutin denetim dışında
soruşturmayla ilgili daha çok muhakkik mekanizması, muhakkik görevlendirilmek
suretiyle bu mekanizma yapılıyor. Sıklıkla buna başvuruluyor ki, Anayasa’nın
144’üncü maddesinde de zaten açıkça bunun yapılabileceğine dair hüküm var. Ama
bugüne kadarki denetimlerin, yapılan denetimlerin hangi tarihte, kaç tanesinde
muhakkik eliyle yapıldığı, kaç tanesinin ise normal denetim, teftiş mekanizması
yoluyla yapıldığına dair istatistik ise takdir edersiniz ki şu anda elimizde
yok, onu da ayrıca yazılı olarak bildiririz.
Burada Hükûmet adına oturan kişinin
hangi meslekten olduğu önemli değil. Siyasetçiler seçilirler, siyasetçiler
seçilmiş insanlardır, milletvekilleri de, bakanlar da, hükûmeti
temsil noktasında bulundukları yerde görevlerini ifa ederler, layıkıyla yerine
getirirler. Çünkü deminden beri de bununla ilgili de bazı tartışmalar yapıldı.
İç Tüzük’e göre, Anayasa’ya göre sorulan soruların bir kısmı yine İç Tüzük’te
yazılan şekliyle yazılı olarak verilir cevaplar, bazıları da sözlü olarak verilir.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Bakan.
11’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, oyumun rengini belirtmek
üzere aleyhte söz istiyorum.
BAŞKAN – Evet, İç Tüzük 86’ncı maddeye göre oyunun rengi için
Tunceli Milletvekili Sayın Kamer Genç, aleyhte. [AK PARTİ sıralarından
alkışlar(!)]
Siz dediniz ki: “Sözümüzü kesmek istiyorlar.” Bakın, siz kürsüye
gelirken alkışlıyorlar Sayın Genç!
Buyurunuz efendim.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, onların alkışları bana
ıstırap verir. [AK PARTİ sıralarından alkışlar(!)])
Çünkü onlar bu memleketi iyi yönetemiyorlar. Keşke onlar bu memleketi iyi
yönetseydi de, biz de bu arkadaşlar… [AK PARTİ sıralarından alkışlar(!)]
Ya Sayın Başkan, böyle…
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen… Sakin olunuz, lütfen…
Ölçüyü aşmayalım.
KAMER GENÇ (Devamla) – Biz burada tiyatro oynatmıyoruz bakın… Biz
burada tiyatro oynatmıyoruz değerli milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisi çok ciddi bir kurumdur, ben burada çok ciddi şeyler söylüyorum. Bakın
siz, geçmişte burada bu lafları söyleyen sizden önceki hiçbir iktidar benim
burada söylediğim ağırlıktaki laflara muhatap olmamıştır.
NURETTİN AKMAN (Çankırı) – Yirmi yıldır aynı şeyleri söylüyorsun.
KAMER GENÇ (Devamla) - Niye? Çünkü sizin zamanınızda Türkiye’de
yapılan talan ve suistimal hiçbir iktidar zamanında
görülmemiştir. Ben bunları burada isim belirterek veriyorum, miktar belirterek
veriyorum, ama siz hâlâ, yani sırf kamuoyunda beni, zannediyorsunuz ki biz
Kamer Genç’i küçük düşürüyoruz. Hayır, siz beni küçük düşürmüyorsunuz, kendiniz
küçük düşüyorsunuz.
MEHMET NİL HIDIR (Muğla) – Söylediklerinin hepsi gerçek olsa…
KAMER GENÇ (Devamla) - Yani Obama sizin sırtınızı böyle
sıvazlayabilir. O Obama’nın sizin sırtınızı
sıvazlaması demek sizin geleceğinizi karanlıklara götürmesi demektir.
Şimdi, bu memlekette, bakın, siz eğer ciddi şeyler yapsaydınız biz
de burada sizi takdir ederdik, tebrik ederdik.
MEHMET NİL HIDIR (Muğla) – Her cümlenin yarısı yanlış yarısı
doğru.
KAMER GENÇ (Devamla) – Şimdi burada Hükûmet
sırasında oturan arkadaşlarımıza 144’üncü maddeyi soruyoruz. Diyoruz ki:
Hâkimler ve savcıların denetimi Anayasa’nın 144’üncü maddesinde belirtilmiştir.
MEHMET NİL HIDIR (Muğla) – Hiç kimse sana güvenmiyor.
KAMER GENÇ (Devamla) – Bunların müfettişler yoluyla denetimi
sistemi de var ama burada daha tarafsız bir denetim olabilmesi için…
NURETTİN AKMAN (Çankırı) – Sen oyunun rengini belirt.
KAMER GENÇ (Devamla) – …muhakkik olarak o ilgili şikâyet edilen
hâkim ve savcının ondan daha kıdemli hâkim ve savcı eliyle denetimi hakkında
tahkikat yapılabilir ama bugünkü bu Adalet Bakanı hiçbirisini yapmamıştır ve
bugünkü bu Adalet Bakanı adalet cihazını yok etmiştir, hâkim teminatını
bırakmamıştır, savcı teminatını bırakmamıştır.
AHMET YENİ (Samsun) - Kanunla alakalı bir şeyin var mı?
KAMER GENÇ (Devamla) – Bu, kanunla çok ilgili.
AHMET YENİ (Samsun) – Ne alakası var?
KAMER GENÇ (Devamla) – Adalet Bakanıyla ilgili bir kanun.
Ya, sen şimdi bir Grup Başkan Vekilisin. Senin gibi grup başkan
vekilleri bu Meclisi çalıştıramaz. Bundan sonra zaten sizinle de…
Bakın, biz burada size gerekli toleransı gösteriyoruz ama siz
göstermiyorsunuz. Yani siz illa gerilim yaratarak bu memleketi şey ediyorsunuz.
AHMET YENİ (Samsun) – Hayır, ben söyledim.
SUAT KILIÇ (Samsun) – Hakaret etmediğiniz sürece konuşabilirsiniz.
KAMER GENÇ (Devamla) – Şimdi, Suat Kılıç, ben Tunceli gibi bir
yerde dar bölge sisteminde altı dönem seçilmişim, bir dönem de Danışma Meclisi
üyesiyim.
SUAT KILIÇ (Samsun) – Kaç oyla?
KAMER GENÇ (Devamla) – Senin yiğitliğin varsa Tayyip Erdoğan seni
göstermesin, gel benim hangi yerde istiyorsan, gel seçil. Var mısın?
SUAT KILIÇ (Samsun) – Kaç oyla?
KAMER GENÇ (Devamla) – Bağımsız seçil, bağımsız!
SUAT KILIÇ (Samsun) – Gel Samsun’a!
KAMER GENÇ (Devamla) – Halkın o ak oylarıyla seçil. Genel Başkana
kölelik yapılarak seçilmez.
SUAT KILIÇ (Samsun) – Gel Samsun’a, bağımsız aday ol.
KAMER GENÇ (Devamla) – Onun için, yani ben alnı açık bir
milletvekiliyim.
BAŞKAN – Sayın Genç, oyunuzun rengi için çıkmıştınız, lütfen…
KAMER GENÇ (Devamla) – Ben bu kürsüye bileğimin hakkıyla gelmişim,
mücadele ederek gelmişim, hak ve hukuku savunarak gelmişim…
AHMET YENİ (Samsun) – Kaç parti değiştirdin?
KAMER GENÇ (Devamla) – …işkencelerle mücadele ederek gelmişim, en
kötü şartlarda hayat mücadelesini vermiş bir insanım.
SUAT KILIÇ (Samsun) – Samsun’a gel…
KAMER GENÇ (Devamla) – Burada da bu millete hizmet etmek için
geliyorum, bu millete ihanet eden iktidarlarla, ihanet eden iktidarlarla
mücadele etmek için geldim buraya. Onun için… (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
MEHMET NİL HIDIR (Muğla) – Burada boş boş
konuşuyorsun, konuşmalarının içi boş.
KAMER GENÇ (Devamla) – Ama tabii, 340 kişisiniz. Her bir ağızdan
bir laf çıkıyor.
MEHMET NİL HIDIR (Muğla) – Boş boş
konuşuyorsun.
KAMER GENÇ (Devamla) – Ya, ben seni biliyorum.
MEHMET NİL HIDIR (Muğla) – Burada konuşuyorsun, konuştuklarının
hiçbirisi doğru değil.
KAMER GENÇ (Devamla) – Sen şimdi, geçen gün senin Muğla’daki bir
özelleştirmeyle ilgili verdiğim şeyde… Sen hâlâ onların peşindesin. Demek ki
anlaşılıyor ki…
AHMET YENİ (Samsun) – Kanunla ilgili bir şey söylesene.
KAMER GENÇ (Devamla) - Sen bunları çok savunduğuna göre demek ki
orada bir menfaat ilişkin var…
AHMET YENİ (Samsun) – Kanunla ilgili bir şey söyle.
KAMER GENÇ (Devamla) – Onun için, değerli milletvekilleri…
AHMET YENİ (Samsun) – Kanunla alakalı bir şey söyleyecek misin?
KAMER GENÇ (Devamla) - …yani bu halk bizi dinliyor. Ey,
vatandaşlar, ey halkım! Görüyorsunuz ki, burada ben kürsüye çıktığım zaman beni
konuşturmamak için her türlü çareye başvuruyorlar. Yahu, bir korku içinize
girmiş; içine korku girmiş bir iktidar yaşayamaz, yaşamaz. İşte, Hükûmetinizin vaziyeti. İşte boş sıralar, işte boş sıralar.
MEHMET NİL HIDIR (Muğla) – Ben seni araştıracağım, neyin var neyin
yok çıkaracağım ortaya.
KAMER GENÇ (Devamla) - Bir
tane bakan yok burada. Hükûmet bu duruma geldikten
sonra siz neyi savunuyorsunuz arkadaşlar?
CUMHUR ÜNAL (Karabük) – Herkesin görevi var, her bakanın görevi
var.
KAMER GENÇ (Devamla) – Sizin bakanlarınızın yüzü yok ki bu
Meclisin karşısına gelsin, burada otursun, yüzü yok yahu! Yüzü olan bakanlar
gelip burada oturur. Bu Parlamentonun karşısında şey verir. Hepsi şu anda kim
bilir hangi seyahattedir, nerede keyif çatıyorlar, nerede pazarlıktalar?
MEHMET NİL HIDIR (Muğla) – Hiçbir bakan sefahat içinde değil,
sensin sefahat içinde olan.
CUMHUR ÜNAL (Karabük) – Atma, atma!
KAMER GENÇ (Devamla) – Yani, bunlar böyle. Onun için, yani, biz
bunları söylemek…
Benim konuşma insicamımı bozuyorsunuz. Ama siz ne kadar bozmaya
kalkarsanız kalkın, ben bundan önce çok daha iktidarla biraz daha bu
Parlamentoda daha insicam içinde konuşmak istiyordum. Ama siz beni bundan
sonra…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
AHMET YENİ (Samsun) – Saygı gösterirsen saygı görürsün.
BAŞKAN – Sayın Genç, lütfen, oyunuzun rengini belirtmediniz.
Lütfen, buyurunuz.
KAMER GENÇ (Devamla) – Şimdi, bu kanunla yabancı bankalara Türk
halkını peşkeş çektiriyorsunuz. Yabancı bankalara çek verme karşılığında…
Bakın, Hükûmetiniz anlaşıyor her çek başına en
azından karşılıksız çıkarsa bin lira ödemek gerektiğine karar verdiniz. Sonra,
Bankalar Birliği, o yabancı bankaların üzerinizde yaptığı tahakküm, etkiyle
bunu 500 liraya indirdiniz.
AHMET YENİ (Samsun) – Esnaf, sanatkârlar istedi, tüccarlar istedi.
KAMER GENÇ (Devamla) – Demek ki etki karşısında, güç karşısında
dayanamıyorsunuz. Türk halkının menfaatini koruyamıyorsunuz.
MEHMET NİL HIDIR (Muğla) – Kendini anlatıyorsun.
KAMER GENÇ (Devamla) – Bakın, ben, Turgutlu’da bir İngiliz
şirketine sizin İktidarınız zamanında getirilmiş verilmiş bir ruhsat vardı. Ben
dedim ki oradaki…
AHMET YENİ (Samsun) – Bankalara karşı mısınız?
KAMER GENÇ (Devamla) - …yabancı şirketin, İngiliz şirketine, İngiliz
Büyükelçisinin isteklerine mahkûm olarak bu ihaleyi verdiniz.
MEHMET NİL HIDIR (Muğla) – O İngilizlerle ne çevirdiğini ben
biliyorum.
KAMER GENÇ (Devamla) – Ben, burada, dedim, siz İngiliz devletinin
bakanı mısınız, Türk Hükümeti’nin mi? Yalanladınız. Sizin bakanınız çıktı, dedi
ki: “Benim zamanımda ben bu ruhsatı vermedim, benden sonraki Bakan verdi.”
Yani şimdi, ne derseniz deyin, ben…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
KAMER GENÇ (Devamla) - …bu milletin menfaatlerini korumak için her
vesileyle söz isteyeceğim. Oyumun rengi de her getirdiğiniz tasarrufa karşı
rettir.
Saygılar sunuyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Genç.
Sayın milletvekilleri, tasarının tümü açık oylamaya tabidir.
Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Oylama için üç dakika süre veriyorum ve oylamayı başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı yoktur, on
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 00.23
YEDİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 00.45
BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Fatih METİN (Bolu),
Bayram ÖZÇELİK (Burdur)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
30’uncu Birleşiminin Yedinci Oturumunu açıyorum.
445 sıra sayılı Tasarı’nın tümünün açık oylaması sonucunda
toplantı yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi tasarıyı tekrar elektronik cihazla açık oylamaya sunacağım.
Oylama için üç dakika süre veriyorum.
Oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı bulunamadığı
için oylama yapılamamıştır.
Alınan karar gereğince, 2010 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısı ile 2008 Yılı Merkezi Yönetim Kesinhesap
Kanunu Tasarısı’nı görüşmek için 14 Aralık 2009 Pazartesi günü saat 13.00’te
toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.