Normal 25669 2 7 2010-01-20T15:55:00Z 2010-01-20T15:55:00Z 1 58451 333176 TBMM 2776 781 390846 11.9999 Clean Clean 0 0 nk 0 nk 0 0 false false false 0 nk 0 nk MicrosoftInternetExplorer4

 

DÖNEM: 23                            CİLT: 54                    YASAMA YILI: 4

 

 

 

 

 

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

TUTANAK DERGİSİ

 

30’uncu Birleşim

11 Aralık 2009 Cuma

 

 

(Bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)

 

İ Ç İ N D E K İ L E R

 

   I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

  II. - GELEN KÂĞITLAR

III. - OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI

1.- TBMM Başkanı Vekili Sadık Yakut’un, Bursa’nın Mustafakemalpaşa ilçesi yakınlarındaki kömür ocağında metan gazı sıkışması nedeniyle meydana gelen grizu patlaması sonucunda toprak altında kalarak hayatını kaybeden 19 işçiye Allah’tan rahmet, ailelerine sabır ve metanet, milletimize başsağlığı dileyen konuşması

2.- TBMM Başkan Vekili Şükran Güldal Mumcu’nun, Bursa Mustafakemalpaşa ilçesindeki bir maden ocağında yaşanan grizu patlamasında hayatını kaybedenlere Allah’tan rahmet, yakınlarına başsağlığı dileyen konuşması

 

IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Gümüşhane Milletvekili Yahya Doğan’ın, Tutum, Yatırım ve Yerli Malları Haftası’na ilişkin gündem dışı konuşması

2.- Iğdır Milletvekili Ali Güner’in, Azerbaycan Cumhuriyeti Devlet Başkanı merhum Haydar Aliyev’in ölüm yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması

3.- Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün, Bursa ili Mustafakemalpaşa ilçesi Devecikonağı köyündeki maden ocağında meydana gelen grizu patlamasına ilişkin gündem dışı konuşması

 

V.- AÇIKLAMALAR

1.- Samsun Milletvekili Suat Kılıç’ın, Bursa Mustafakemalpaşa ilçesindeki bir maden ocağında yaşanan grizu patlamasına ilişkin açıklaması

2.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın, Bursa Mustafakemalpaşa ilçesindeki bir maden ocağında yaşanan grizu patlamasına ilişkin açıklaması

3.- Giresun Milletvekili Murat Özkan’ın, Ankara Milletvekili Ahmet İyimaya’nın, vekâlet konusundaki yorumlarının yanlış olduğuna ilişkin açıklaması

 

VI.- USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER

1.- TBMM Başkanı Vekili Sadık Yakut’un Cumhurbaşkanlığına vekâlet etmesi nedeniyle Genel Kurulu yönetip yönetemeyeceği hakkında

 

VII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Meclis Araştırması Önergeleri

1.- İstanbul Milletvekili Esfender Korkmaz ve 25 milletvekilinin, KEY ödemelerinde yaşanan sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/492)

2.- Yalova Milletvekili Muharrem İnce ve 31 milletvekilinin, yükseköğ-renim öğrencilerinin barınma sorununun araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/493)

3.- Aksaray Milletvekili Osman Ertuğrul ve 20 milletvekilinin, belediyelerin sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/494)

 

B) Tezkereler

1.- Kenya Millet Meclisi Dış İlişkiler ve Savunma Komitesi ile Çek Cumhuriyeti Senatosu Dışişleri Savunma ve Güvenlik Komisyonu heyetlerinin ülkemizi ziyaret etmesinin uygun bulunduğuna ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/1026)

 

VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYON-LARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri

 

1.- Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/324) (S. Sayısı: 96)

2.- Türk Borçlar Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/499) (S. Sayısı: 321)

3.- Çek Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/710) (S. Sayısı: 445)

 

IX.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- Samsun Milletvekili Suat Kılıç’ın, Aydın Milletvekili Ali Uzunırmak’ın, grubuna sataşması nedeniyle konuşması

2.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın, Samsun Milletvekili Suat Kılıç’ın, grubuna sataşması nedeniyle konuşması

3.- Samsun Milletvekili Suat Kılıç’ın, Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in, grubuna sataşması nedeniyle konuşması

 

X.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1.- İzmir Milletvekili Selçuk Ayhan’ın, bazı eğitim materyallerindeki hatalara ilişkin sorusu ve  Millî Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu’nun cevabı  (7/10105)

2.- Adana Milletvekili Nevingaye Erbatur’un, bilimsel ilerlemenin sağlanmasına ilişkin Başbakandan  sorusu ve Devlet Bakanı Mehmet Aydın’ın cevabı  (7/10143)

3.- Batman Milletvekili Ayla Akat Ata’nın, Doğu ve Güneydoğu Anadolu’daki orman yangınlarına ve askerî faaliyetlerin çevreye etkilerine ilişkin Başbakandan sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı (7/10327)

4.- Çanakkale Milletvekili Ahmet Küçük’ün, Çanakkale’deki baraj, gölet ve sulama inşaatlarına ilişkin  sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı (7/10430)

5.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, hemşire istihdamına ilişkin  sorusu ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı  (7/10470)

6.- İstanbul Milletvekili Süleyman Yağız’ın, Kemerburgaz kömür havzalarının kiralanmasına ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı (7/10543)

7.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, Simav-Örenli sulama barajına ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı (7/10545)

 

8.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bazı illerdeki doğal gaz çalışmaları ile odun ve kömür fiyatlarına ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın cevabı (7/10576)

9.- Diyarbakır Milletvekili Akın Birdal’ın, Diyarbakır’da 2022 sayılı Kanun kapsamındaki maaşı kesilenlere ilişkin Başbakandan sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçer’in cevabı  (7/10720)

10.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, Almus’taki bir gölet yapımına ilişkin sorusu ve  Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı  (7/10735)

11.- Antalya Milletvekili Hüsnü Çöllü’nün, Saros Körfezi’nin korunmasına ilişkin sorusu ve  Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı (7/10866)

12.- Kırklareli Milletvekili Turgut Dibek’in, silikozis hastalığı mağduru olan işçilerin sosyal güvenceden yararlanmalarına ilişkin sorusu ve  Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçer’in cevabı  (7/10997)


I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

 

TBMM Genel Kurulu saat 13.00’te açılarak beş oturum yaptı.

 

Amasya Milletvekili Hüseyin Ünsal, şeker fabrikalarının özelleştirilmesi ve şekerde kotaların düşürülmesine ilişkin gündem dışı bir konuşma yaptı.

 

Kırklareli Milletvekili Ahmet Gökhan Sarıçam’ın,

Diyarbakır Milletvekili Akın Birdal’ın,

Birleşmiş Milletler Genel Kurulunca İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin kabulünün 61’inci yıl dönümü ve 10 Aralık Dünya İnsan Hakları Günü’ne ilişkin gündem dışı konuşmalarına Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç cevap verdi.

 

İstanbul Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaş, İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin kabulünün 61’inci yıl dönümüne ilişkin bir açıklamada bulundu.

 

Gaziantep Milletvekili Hasan Özdemir ve 22 milletvekilinin, emniyet teşkilatı mensuplarının çalışma şartlarında ve özlük haklarındaki sorunların (10/489),

Adana Milletvekili Hulusi Güvel ve 19 milletvekilinin, mülteci ve kaçak göçmenler sorununun (10/490),

Kırklareli Milletvekili Turgut Dibek ve 22 milletvekilinin, ÖSYM’nin sorunlarının (10/491),

Araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla birer Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergeleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin gündemdeki yerlerini alacağı ve ön görüşmelerinin, sırası geldiğinde yapılacağı açıklandı.

 

Gaziantep Milletvekili Hasan Özdemir’in (6/1571, 6/1573) esas numaralı sözlü sorularını geri aldığına ilişkin önergesi okundu; sözlü soruların geri verildiği bildirildi.

 

Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının:

1’inci sırasında bulunan ve İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi kabul edilen, Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu’nun (1/324) (S. Sayısı: 96),

2’nci sırasında bulunan ve İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi kabul edilen, Türk Borçlar Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu’nun (1/499) (S. Sayısı: 321),

Görüşmeleri, komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından ertelendi.

 

 

3’üncü sırasında bulunan, Çek Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu’nun (1/710)         (S. Sayısı: 445) 3’üncü maddesine kadar kabul edildi, 3’üncü maddesi üzerinde bir süre görüşüldü. İstem üzerine elektronik cihazla yapılan yoklamalarda toplantı yeter sayısı bulunamadı.

 

Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk, Samsun Milletvekili Ahmet Yeni’nin, şahsına,

Mersin Milletvekili İsa Gök, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın, şahsına,

İzmir Milletvekili Oktay Vural, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın, şahsına,

Sataşması nedeniyle birer konuşma yaptılar.

 

445 S. Sayılı Kanun Tasarısı’nın 3’üncü maddesinin görüşmeleri sırasında istem üzerine elektronik cihazla yapılan yoklamalarda toplantı yeter sayısı bulunamadığından, alınan karar gereğince, 11 Aralık 2009 Cuma günü saat 14.00’te toplanmak üzere birleşime 21.51’de son verildi.

 

 

 

Sadık YAKUT

 

 

 

Başkan Vekili

 

 

Gülşen ORHAN

 

Bayram ÖZÇELİK

 

Van

 

Burdur

 

Kâtip Üye

 

Kâtip Üye

 

 

Fatih METİN

 

 

 

Bolu

 

 

 

Kâtip Üye

 

No.: 41

II.- GELEN KÂĞITLAR

11 Aralık 2009 Cuma

 

Rapor

1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş ve Ankara Milletvekili Reha Denemeç’in; Serbest Bölgeler Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/541) (S. Sayısı: 446) (Dağıtma tarihi: 11.12.2009) (GÜNDEME)

 

Meclis Araştırması Önergeleri

1.- İstanbul Milletvekili Esfender Korkmaz ve 25 Milletvekilinin, KEY ödemelerinde yaşanan sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/492) (Başkanlığa geliş tarihi: 5.11.2009)

2.- Yalova Milletvekili Muharrem İnce ve 31 Milletvekilinin, yükseköğrenim öğrencilerinin barınma sorununun araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/493) (Başkanlığa geliş tarihi: 5.11.2009)

3.- Aksaray Milletvekili Osman Ertuğrul ve 20 Milletvekilinin, belediyelerin sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/494) (Başkanlığa geliş tarihi: 6.11.2009)


11 Aralık 2009 Cuma

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 14.10

BAŞKAN: Başkan Vekili Sadık YAKUT

KÂTİP ÜYELER: Gülşen ORHAN (Van), Fatih METİN (Bolu)

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 30’uncu Birleşimini açıyorum.

Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere geçiyoruz.

III.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI

1.- TBMM Başkanı Vekili Sadık Yakut’un, Bursa’nın Mustafakemalpaşa ilçesi yakınlarındaki kömür ocağında metan gazı sıkışması nedeniyle meydana gelen grizu patlaması sonucunda toprak altında kalarak hayatını kaybeden 19 işçiye Allah’tan rahmet, ailelerine sabır ve metanet, milletimize başsağlığı dileyen konuşması

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, dün 19.30 sıralarında Bursa’nın Mustafakemalpaşa ilçesi yakınlarındaki kömür ocağında metan gazı sıkışması nedeniyle meydana gelen grizu patlaması sonucunda toprak altında kalarak hayatını kaybeden 19 işçimize Allah’tan rahmet diliyorum. Hakk’ın rahmetine kavuşan işçilerimizin kederli ailelerine sabır ve metanet tavsiye ediyor, acılarını yürekten paylaşıyor, milletimize başsağlığı diliyorum.

Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.

Gündem dışı ilk söz Tutum, Yatırım ve Türk Malları Haftası münasebetiyle söz isteyen Gümüşhane Milletvekili Yahya Doğan’a aittir.

Buyurun Sayın Doğan. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Gümüşhane Milletvekili Yahya Doğan’ın, Tutum, Yatırım ve Yerli Malları Haftası’na ilişkin gündem dışı konuşması

YAHYA DOĞAN (Gümüşhane) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; ülkemizde 12-18 Aralık tarihleri arasında kutlanan Tutum, Yatırım ve Yerli Malları Haftası münasebetiyle söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlarım.

Konuya geçmeden önce son günlerde ülkemizde yaşanan bazı olaylarla ilgili olarak görüşlerimi arz etmek istiyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; dışarıdan aldığı destekle terör örgütü yıllardır huzurumuzu bozmakta, birlik ve beraberliğimizi dinamitlemeye çalışmaktadır. Son günlerde yaşanan terör olayları ve Tokat’taki hain saldırı bu oyunların bir parçasıdır. Çok şükür milletimiz şimdiye kadar bu oyunlara gelmedi ve asla gelmeyecektir. Milletimizin içerisine kin ve nifak sokmak isteyenler emellerine ulaşamayacak, hüsrana uğrayacak ve hak ettikleri cezayı göreceklerdir. Türkiye bir yandan terörle mücadelesini sürdürürken, diğer taraftan da demokrasi içerisinde kalkınmasını hızla gerçekleştirecektir. Hayatlarının baharında canlarını vatan için veren şehitlerimize Cenabıhak’tan rahmet dilerken ailelerine ve milletimize de başsağlığı dilerim ve teröristleri de lanetliyorum.

Keza Bursa Mustafakemalpaşa’da kömür ocağında ekmek parasını kazanmak için çalışırken elim bir kaza sonucu şehit olan işçi kardeşlerimize de Cenabıallah’tan rahmet, kederli ailelerine de başsağlığı diliyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bazılarımıza biraz nostaljik şekilde çocukluğumuzun Yerli Mallar ve Tutum Haftası’nı hatırlatsa da, hâlâ ülkemiz için tutum ve yatırım mallarının kullanılması önemlidir. Bir ülkenin kalkınabilmesi yapılacak olan verimli yatırımlarla mümkündür. Yatırımlar için ise en sağlam ve önemli kaynak tasarruflardır. Tasarruf ise israftan kaçınmakla mümkün olur. Birey olarak, toplum olarak ve gerekse devlet olarak israftan kaçınmak ve tutumlu olmak zorundayız. Tutumluluk asla cimrilik değildir. Tutumluluk bizi israf hastalığından koruyan bir panzehirdir. Maalesef ülke olarak israfın önlenmesi hususunda yeterince başarılı olduğumuz söylenemez.

Bugün hemen her alanda dünyayla rekabet hâlinde olan bir ekonomiye sahibiz. Birçok sanayi ürünümüz kalite ve fiyat itibarıyla dünya standartlarının üzerindedir; tekstil, cam, otomotiv, beyaz eşya ve elektronikte olduğu gibi. Yerli sanayimiz, Türk mühendis ve işçisinin ürettiği bu ürünlerin kıymetini bilmeli ve ürün alırken bunları tercih etmeliyiz. Uzak Doğu’dan gelen ve ucuz olduğunu sandığımız kalitesiz mallar aslında daha pahalıya gelmektedir. Türk malını kullanmak demek, Türk işçisine, mühendisine iş, sanayicisine destek vermek demektir. Bu aynı zamanda vatanperverliğin de bir gereğidir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tasarruf öncelikle israfı önlemekle başlar. İsraf, gereksiz yere para, zaman ve emek harcanmasıdır. Savurganlık, tutumsuzluk manasına gelir. İsraf sefahatle gelir, sefaletle sonuçlanır. Bunun için her alanda israftan kaçınmalı, tasarruflu olmayı kendimize ilke edinmeliyiz. Kaynak israfı kalkınmanın önündeki en büyük engeldir ve israf sosyal bir yaradır ve bunun da bir an önce gerekli tedbirlerle tedavi edilmesi gerekir. Gerek bireysel israf gerekse kamudaki israfın mutlaka önüne geçmek zorundayız.

Dünyamız kaynakların sonsuz olduğu bir yer değildir. Basit bir örnek vermek gerekirse, son yıllarda küresel ısınmayla birlikte su konusunda baş gösteren sıkıntı ve bu çevredeki çalışmalar, medyada yer alan yayınlar konunun önemini ortaya koymuştur ve insanlarımızın bu konuya bakışı değişmiştir. Bu, tüm kaynaklar için de geçerli bir örnektir. Sonsuz görülen kaynaklar bile sınırlıdır ve gerektiği gibi kullanılmalıdır. Yüce Kitabımız Kur’an-ı Kerim “Yiyiniz içiniz fakat israf etmeyiniz, çünkü Allah israf edenleri sevmez.” buyurmaktadır. Bu, şüphesiz tüm insanlar için çok açık bir ölçüdür. Yine “Kim emanete hıyanet ederse kıyamet günü hıyanet ettiği şeyle birlikte gelir, sonra da hiçbir haksızlığa el uzatılmaksızın…”

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Doğan, lütfen tamamlayınız.

YAHYA DOĞAN (Devamla) – “…herkese kazandığının karşılığı tamamıyla ödenir.” ayetiyle kamu mallarını kullanırken çok daha dikkatli olmamız gerektiğini bize hatırlatır. Kamu malında herkesin hakkı vardır ve bunları kullanırken çok özen gösterilmesi gerekir. Bu, kul hakkına girer ki Allah hiç birimizi bunun hesabını vermek zorunda bırakmasın.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; maalesef ülkemizde kamu sektöründe de gerektiği kadar tasarruf yapıldığını söylemek mümkün değildir. Kamudaki yöneticilerin kendi kuruluşları içerisinde hizmeti aksatmayacak, aksine verimliliği artıracak, israfın önüne geçecek, tasarruf yapılmasını sağlayacak önlemlere azami dikkati göstermesi gerekir.

Bu duygu ve düşüncelerle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Doğan.

Gündem dışı ikinci söz, Azerbaycan Cumhuriyeti Devlet Başkanı Haydar Aliyev’in ölüm yıl dönümü münasebetiyle söz isteyen Iğdır Milletvekili Ali Güner’e aittir.

Buyurun Sayın Güner. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

2.- Iğdır Milletvekili Ali Güner’in, Azerbaycan Cumhuriyeti Devlet Başkanı merhum Haydar Aliyev’in ölüm yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması

ALİ GÜNER (Iğdır) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Azerbaycan Cumhuriyeti’nin umum millî lideri, Türk dünyasının büyük dostu, değerli devlet adamı eski Cumhurbaşkanı merhum Haydar Aliyev’in ebediyete intikalinin 6’ncı yıl dönümü münasebetiyle söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Konuşmama başlamadan önce, Bursa’da Mustafakemalpaşa’da göçük altında kalan işçilerimize Allah’tan rahmet, kederli ailelerine başsağlığı diliyorum.

Değerli arkadaşlar, merhum Haydar Aliyev 12 Aralık 2003 tarihinde vefat etmiştir fakat malumunuz olduğu üzere yarın Meclis çalışması olmadığı için bu konuşmayı bugün yapmak mecburiyetinde kaldım.

Haydar Aliyev, siyasi yaşamı boyunca yaptıklarıyla tüm dünyanın hafızasında yer almıştır. Merhum Aliyev’i yakinen tanıyan biri olmam nedeniyle onun yokluğunu derinden hissedenlerden bir tanesiyim. Haydar Aliyev, 10 Mayıs 1923’te Nahcivan’da dünyaya geldi. 1944’ten sonra Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’nde Devlet Güvenlik Komitesinde çalıştı, 1967-69 arası Komite Başkanı oldu. Komite içerisinde bu göreve gelen, rütbesi generalliğe yükselen ilk Azeri Türkü’dür. Haziran 1969’da Azerbaycan Komünist Partisi Merkez Komitesi Birinci Sekreteri seçilerek cumhuriyetin yönetimini üstlendi, 1980’e kadar bu görevde kaldı. 1982’ye kadar Sovyetler Birliği Merkez Komitesi ve Politbüro üyeliğine seçilen Haydar Aliyev, Sovyetler Bakanlar Kurulu Başkanı Birinci Yardımcısı görevine atandı ve Sovyetler Birliği yöneticilerinden biri oldu. Azerbaycan ve Nahcivan’a yapılan yatırımlar bu dönemde gerçekleştirilmiştir.

20 Ocak 1990’da Azeri ayaklanması sonucu Sovyetler’in yaptığı ölçüsüz müdahaleyi kınadı ve suçluların cezalandırılmasını istedi. Bu isteği yerine getirilemeyince partiden istifa etti. 1991-1993 yılları arasında Nahcivan Otonom Cumhuriyeti’ne Meclis Başkanı oldu. 1993 yılında Azerbaycan iç savaşın eşiğindeyken, ülkeyi düzene koyması için Bakü’ye resmî olarak davet edildi. 3 Ekim 1993’te yapılan genel seçimler sonunda Cumhurbaşkanı seçildi.

Azerbaycan, bağımsız olduktan sonra içine düştüğü ekonomik ve politik problemleri Haydar Aliyev’in önderliğinde aşmayı başardı. 1994 yılında “yüzyılın anlaşması” olarak bilinen petrol anlaşmasıyla birlikte Azerbaycan ekonomisi yükselişe geçti. On beş farklı ülkeden otuz üç firma ile 60 milyar dolarlık petrol anlaşması imzalanmış ve ülke içerisindeki yabancı yatırımlar 4 milyar dolara yaklaşmıştır. Uygulanan tutarlı ekonomik politikayla birlikte Azerbaycan yüzde 10’luk bir büyüme oranına ulaştı.

Haydar Aliyev, sadece ekonomi politikalarıyla değil takip ettiği barışçı politikalarla dünya siyasetinde dikkatleri üzerine çekiyordu. Topraklarının yüzde 20’si işgal altında olmasına rağmen, o bu sorunu barışçıl bir şekilde çözmeye çalışıyordu. Takip ettiği bu barışçıl politikayla hem ülkesini hem de Kafkasya’yı yaşanması muhtemel bir faciadan uzak tuttu.

Kendisi, yaşamı boyunca Azerbaycan’ın ekonomik yapısını güçlendirmek ve vatandaşların yaşam şartlarını yükseltmek için mücadele etti. Demokrasiyi çok önemsiyor ve “Yolumuz demokrasi yoludur.” diyordu. Ruhu şad olsun.

Kendisi, Azerbaycan’ın rotasını en iyi şekilde belirledikleri gibi Türkiye ve Azerbaycan arasındaki ilişkileri de en veciz şekilde belirtmişlerdir, “Bizler tek millet iki devletiz.” demişlerdir. Bu iki ülkenin arasındaki ilişkiler bu söylem çerçevesinde hâlen devam etmektedir.

Azerbaycan bağımsız olduğunda Azerbaycan’ı ilk tanıyan ülke Türkiye olmuştur. Bununla beraber, ülkemiz, Azerbaycan’ın çıkarlarını kendi çıkarları olarak bilmiş ve bağımsızlığının ilk yıllarında maddi ve manevi her konuda yardımda bulunmuştur. Haydar Aliyev de birçok alanda ülkemizin yanında yer almıştır. Haydar Aliyev yapacağımız uluslararası projelerde “Türkiye yoksa biz de yokuz.” diyordu. Bunun en iyi örneğini 1994 yılında imzalanan, “yılın anlaşması” olarak bilinen petrol anlaşması teşkil ediyordu. Anlaşmanın ilk şeklinde Türkiye’nin payı yüzde 1,75 idi.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Güner, lütfen tamamlayınız.

ALİ GÜNER (Devamla) – Merhum Haydar Aliyev inisiyatifini kullanarak, Azerbaycan’ın kendi payından yüzde 5’ini Türkiye’ye vermiş ve ülkemizin payını yüzde 6,5’a çıkarmıştır. Daha sonra Hazar Denizi, Şah Deniz Petrol Gaz Yatağı Anlaşması’yla Türkiye’nin payı yüzde 9’a çıkarılmıştır. Zaten kendisi bunları 06/05/1997 yılında ülkemize gelerek Genel Kurulumuzda yaptığı konuşmayla beyan etmiştir. Sadece bu paylaşımcı davranışı bile merhum Aliyev’in ülkemize ne denli önem verdiğinin açık bir delilidir.

Haydar Aliyev’in bıraktığı güçlü ve demokratik Azerbaycan Sayın İlham Aliyev’in yönetiminde bu gücünü devam ettirmektedir. O da kendi babası gibi ülkenin daha refaha ulaşması için, daha ileriye gitmesi için elinden gelen gayreti sarf etmektedir.

Türkiye ile Azerbaycan arasındaki ilişkiler ise en iyi şekilde devam etmektedir. Türkiye Azerbaycan dostluğu her şeyin üzerindedir. Bu geçmişte de böyleydi, şimdi de böyledir, bundan sonra da böyle olacaktır.

Büyük millî lider Haydar Aliyev 12 Aralık 2003 tarihinde ebediyete intikal etmiştir. Kendisini minnet ve şükranla anıyorum. Mekânı cennet olsun.

Sözlerimi büyük şair Bahtiyar Vahapzade’nin bir şiiriyle bitirmek istiyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Güner, lütfen…

OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Sayın Başkan, okusun, önemli bir konu.

BAŞKAN – Öyle bir uygulamamız yok.

Teşekkür ediyorum Sayın Güner.

ALİ GÜNER (Devamla) – Teşekkür ediyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN – Gündem dışı üçüncü söz, Bursa ili Mustafa Kemalpaşa ilçesi Devecikonağı köyündeki grizu patlaması sebebiyle söz isteyen Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk’e aittir.

Buyurun Sayın Öztürk. (CHP sıralarından alkışlar)

 

3.- Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün, Bursa ili Mustafakemalpaşa ilçesi Devecikonağı köyündeki maden ocağında meydana gelen grizu patlamasına ilişkin gündem dışı konuşması

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Bursa Kemalpaşa ilçesi Devecikonağı beldesi yakınlarındaki Bükköy Madencilik adlı özel bir şirkete ait maden ocaklarında dün saat 19.30-20.00 civarında dinamit patlaması sonucu, birikmiş metan gazının patlamasında 19 işçi yanarak ve zehirlenerek yaşamlarını kaybetmişlerdir. Ölenlere Allah’tan rahmet diliyorum, ölenlerin yakınlarına, tüm madencilik camiasına ve Bursa halkına Cumhuriyet Halk Partisi olarak başsağlığı diliyoruz.

Değerli milletvekilleri, burada bir olayı da söylemek istiyorum. Ölenlerin arkasından yönetimlerin ağıtlar yakması çok doğru bir yöntem değildir. Bugün ülkenin Başbakanı, Cumhurbaşkanı ve Meclis Başkanı, yönetimin en tepesindeki 3 adam hem Reşadiye’de 7 kişinin ölümü sırasında hem de böylesine üzücü bir kazanın meydana geldiği sırada Türkiye’de yok. Sayın Bakan olaydan yedi buçuk -sekiz saat sonra Bursa’daki ocaklara erişiyor ve Bursa Valisi de her nedense yedi buçuk- sekiz saat sonra oraya geliyor. Cumhuriyet Halk Partisi il ve ilçe başkanları ve milletvekilleri yedi buçuk-sekiz sıralarında, olayın meydana geldiği andan itibaren olay yerindeler ve Türkiye’de ilk kez Bursa Milletvekilimiz Sayın Abdullah Özer 19 kişinin öldüğünün bilgisini veren tek kişidir.

Değerli arkadaşlarım, grizu, metan gazının hava içerisinde yüzde 2 oranından fazla artması hâlinde meydana gelen bir gazdır. Bu grizu yüzde 2’den fazla olduğu zaman temizlenmesi gerekir, tehlike arz etmektedir. Özellikle yüzde 5-9 arasında bir patlama meydana geliyor. Şimdi, burada, grizu, patladığına göre demek ki kabul edilebilir sınırlar dışına çıkmış demektir. Bu kazaların, kaza olarak adlandırılan bu olayların nedeni…

Aslında gerçekten bunlar kaza değildir. Bu kürsüde defalarca söyledik, Türkiye’de en kolay tasarruf edilebilen yer işçi sağlığı ve iş güvenliği konusudur. Kaza, öngörülemeyen ve dolayısıyla tedbir alınması mümkün olmayan risklerin gerçekleşmiş hâlidir. Burada eğer öngörülebilen ve tedbir alınması mümkün olan o riskler gerçekleşiyor ise bunu kaza olarak kabul etmek mümkün değildir.

Değerli milletvekilleri, madencilik, doğası gereği riskleri içeren bir kuruluştur; özellikle işçi sağlığı ve iş güvenliği konusunda tehlikeli bir sektördür ve dolayısıyla deneyim, uzmanlık, bilgi birikimi gerektirmektedir. Madencilik sektörünün gerektirdiği deneyim ve uzmanlık uzun yıllar hatta nesiller boyu elde edilebilen bir birikimdir. Özellikle AKP İktidarı döneminde bu madencilik ve kömür sektörünün redevans karşılığı özel kişilere bırakılması ve faaliyetin etkinliği ve verimliliği sağlanacağı açısıyla bu uygulamaların devam ettirilmesi, buradaki bilgi birikimini, tecrübeyi, deneyimi darmadağın etmiştir. Redevans karşılığı özel sektöre devredilen işletmeler de denetimsiz ve kuralsız işletmeler hâline gelmiştir. İşçi sağlığı ve iş güvenliği açısından bu kürsüde defalarca söyledim, gerçekten bugün Türkiye’de ihmal edilen tek konudur. Hatta bu konuda Meclis araştırma önergesi verdim ancak Meclis araştırma önergesi hâlen gündeme alınmamıştır.

Değerli arkadaşlarım, burada üstünde durulması gereken önemli konu… Madencilik sektöründe işçi sağlığı ve iş güvenliğiyle ilgili iki kuruluş, birincisi Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, diğeri de Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığıdır. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı bu işçi sağlığı ve iş güvenliğindeki denetim görevini yerine getirememektedir. Zaten özel işletmelere terk edilen madencilik sektöründe kamu denetiminin ve kamu etkinliğinin tamamen ortadan kalkması sonucu oluşan bir başıbozukluğu Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı da denetim yapmayınca tamamen başıbozuk hâle gelmektedir. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığında madencilik işletmelerini denetlemekle görevli yeterli maden mühendisi bulunmamaktadır.

Değerli arkadaşlarım, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı  yazın bir yönetmelik çıkardı işçi sağlığı ve iş güvenliği konusunda. Bu Yönetmelik’le işçi sağlığı ve iş güvenliğini önlemek mümkün değil. Bu konuda Türkiye Maden Mühendisleri Odası bunu bildirdi ve Bakanlık hiç umursamadı ve nitekim yaşanan olaylar bunları gösteriyor ve o da bu yönetmeliğin iptali için Danıştaya dava açtı. İşçi sağlığı ve iş güvenliği konusunda etkin denetimlerin yapılması artık şarttır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Öztürk, lütfen tamamlayınız.

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) – Bugün bu kazaların meydana gelmesinin en önemli nedenlerinden birisi gerçekten mevcut kurallara işverenlerin uymaması ve devletin de denetim yetkisini yerine getirmemesidir.

Değerli arkadaşlarım, on iki yıl şantiyelerde ve yer altı madeninde çalışmış bir mühendis olarak söylüyorum on iki yıllık maden işletme boyunca benim çalıştığım iş yerinde ölümle sonuçlanan tek bir kaza olmadı. Bunun bir tek nedeni vardı: Mühendisliğim sırasınca bütün, her konuda işçi sağlığı ve iş güvenliği konusundaki önlemlere tamamen uydum. Yani sadece yasaların emretmiş olmasından dolayı değil, orada çalışan insanları üretimin aracı olan birer makineler olarak görmediğimdendir; orada çalışan insanların da insan olduğunu, çoluğunun çocuğunun karnını doyurmak için orada çalışmak zorunda kaldıklarını bildiğimdendir; çalışan insanlara da insanca değer verdiğimdendir.

Bugün kazaların temel nedeni, çalışan kişilerin, üretim sürecinin bir makinesi olarak görülmesi, onların insan olarak değerlendirilmemesindendir.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Öztürk.

Sayın Durmuş ve Sayın Doğru, sisteme girdiniz ama İç Tüzük’ümüzde böyle bir uygulama yok.

Grup Başkan Vekili...

OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Efendim?

OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Haydar Aliyev’le ilgili konuşma yapıldığı için, bir iki cümleyle onu ifade edeceğim Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Durmuş, biliyorum da… Yani İç Tüzük’ün zorlanması, İç Tüzük’te…

OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Azerbaycan Devlet Başkanlığı sırasında…

BAŞKAN – İç Tüzük’te de yok, benim uygulamalarımda da yok. Kaldı ki, bugünkü olayla ilgili Grup Başkan Vekiliniz sisteme girdi, söz vereceğim grup adına.

OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Peki, teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Ben teşekkür ediyorum Sayın Durmuş.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, Cumhurbaşkanına kim vekâlet ediyor?

BAŞKAN – Efendim Sayın Genç?

KAMER GENÇ (Tunceli) – Cumhurbaşkanına kim vekâlet ediyor? Siz mi ediyorsunuz?

BAŞKAN – Sayın Genç… Efendim?

KAMER GENÇ (Tunceli) – Cumhurbaşkanına siz mi vekâlet ediyorsunuz?

BAŞKAN – Ben vekâlet ediyorum Sayın Genç.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Ee, nasıl burayı yönetiyorsunuz?

BAŞKAN – Sayın Genç, daha önce Türkiye Büyük Millet Meclisinde o konunun tartışması yapıldı, o konuyla ilgili karar var.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Olmaz, Cumhurbaşkanı vekilliği yapan Başkan Vekili burayı yönetemez.

BAŞKAN – Sayın Genç, burada bir işlem yaparken Anayasa, yasa, tüzük, yönetmelik ve aynı zamanda Türkiye Büyük Millet Meclisi…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Cumhurbaşkanı zaten milletvekili değil.

BAŞKAN – Sayın Genç, bir şey söylüyorsunuz, lütfen bir dinleyin, cevabını verelim, ondan sonra!

KAMER GENÇ (Tunceli) – Bakın Sayın Başkan, Cumhurbaşkanı milletvekili değil. Milletvekili olmayan bir kişi burayı yönetemez.

BAŞKAN – Sayın Genç, izahını yapıyorum ben size.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, bakın, çok açık seçik…

BAŞKAN - Daha önceki Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu idare edilirken alınan kararlar, yapılan tartışmalar var. Onu getirtiyorum.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Hangi kararlarda? Böyle bir şey yok.

BAŞKAN – Sayın Genç, burada kuralları siz belirleyecek değilsiniz.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Ee, tabii, o zaman bir usul tartışması açalım Sayın Başkan. Sonra, bugün çıkan kanunlar keenlemyekün addedilir.

BAŞKAN – 12/6/1985 tarihinde…

“Meclis Başkanının Cumhurbaşkanına vekâlet ettiği dönemde Meclis toplantılarına riyaset edebilir mi, edemez mi konusu oylarınıza sunulacaktır. Ben bunu şu anda oylarınıza sunmak istiyorum.

M. Seyfi Oktay (Ankara) – Sayın Başkanım, müsaade eder misiniz?

Başkan – Buyurun efendim.

M. Seyfi Oktay (Ankara) – Konu tümüyle Anayasaya ilişkin bir konudur. Meclisin bu şekilde oylamaya alet edilmemesi gerekir kanısındayım.

Başkan – Sayın Oktay, biraz önce görüşümü açıkladığımda zatı âliniz burada yoktunuz galiba. Mesele bir usul meselesidir ve 64 üncü maddenin son fıkrası da bu konuda oya başvurulabileceğini hükme bağlamaktadır. Ben buna dayanarak konuyu yüce heyetin, yüce Meclisin oylarına arz edeceğim. (HP sıralarından “olmaz, olmaz” sesleri)

M. Seyfi Oktay (Ankara) – Anayasaya aykırı.”

KAMER GENÇ (Tunceli) – Bakın…

BAŞKAN - Bir saniye…

KAMER GENÇ (Tunceli) – O zaman hatalı bir karar alınmış.

BAŞKAN – Sayın Genç, bilemeyiz yani. Biz buradaki uygulamalarımız…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Bir defa Cumhurbaşkanı milletvekili değil. Bakın, Cumhurbaşkanı milletvekili değil. Milletvekili olmayan bir kişi gelip burada Başkanlık yapamaz.

BAŞKAN – “Necdet Calp (Ankara) – Usul hakkında söz istiyorum.

Başkan – Bir dakika efendim, bir dakika… Usul hakkında söz vermiyorum; çünkü sabahleyin bu konuda ariz amik görüşmeler yapılmış…”

KAMER GENÇ (Tunceli) – O zaman usul tartışması açın.

BAŞKAN – “…mesele yeteri kadar vuzuha kavuşmuştur.

Şimdi meseleyi oylarınıza sunuyorum (HP sıralarından “Oylayamazsınız” sesleri), oylarınıza sunuyorum… (HP sıralarından gürültüler)

M. Seyfi Oktay (Ankara) – Bu, Anayasanın oylaması demektir Sayın Başkan. Anayasayı oyluyorsunuz. Anayasa oylanamaz efendim.

Başkan – Meclis Başkanının, Cumhurbaşkanlığına vekâlet ettiği dönemde Meclis toplantılarına… (HP sıralarından gürültüler)

M. Seyfi Oktay (Ankara) – Bu konu Anayasaya ilişkindir, oylayamazsınız!

M. Turan Bayezıt (Kahramanmaraş) – Ana muhalefet partisi genel başkanı usul hakkında söz istiyor, nasıl vermezsiniz?

Başkan – Usul hakkındaki görüşmeler sabahleyin yapılmış, bitirilmiştir.

M. Turan Bayezıt (Kahramanmaraş) – Bu basit bir usul konusu değildir.

Başkan – Meclis Başkanının, Cumhurbaşkanına vekâlet ettiği dönemde Meclis toplantılarına riyaset edebileceğini oylarınıza sunuyorum… (HP sıralarından sıra kapaklarına vurmalar, gürültüler)

Şükrü Babacan (Kırklareli) – Anayasayı çiğniyorsunuz, oylayamazsınız.

Başkan – Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.”

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Antalya) – Sayın Başkan, o, o günün kararıydı, bugünün kararı olmaz. O, o günün. Dün dündür, bugün bugündür.

BAŞKAN – Sayın Öztürk, Sayın Genç, buradaki uygulamalarımız Anayasa, yasa…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Şimdi, Sayın Başkan, o zaman hatalı bir karar alınmış. Bakın, Cumhurbaşkanı milletvekili değil. Bu çok önemli.

BAŞKAN – …İç Tüzük ve daha önce Türkiye Büyük Millet Meclisinde Genel Kurul idare edilirken alınan kararlar.

Teşekkür ediyorum.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Efendim, bakın, bir defa öyle hatalı bir karar alınmış olabilir. Evvela şuradan bir mantıkla, Cumhurbaşkanı, milletvekili değil, milletvekili olmayan bir kişi gelip nasıl Meclisi yönetir?

BAŞKAN – Anladım Sayın Genç, ortadaki kararı okudum ben size, yapılan uygulamayı okudum.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Efendim, yanlış karar alınmış. Bir usul tartışmasına açalım yani başka bir başkan vekili arkadaşımız gelsin.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Şandır, buyurun efendim…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, bir usul tartışmasına açalım.

BAŞKAN – Hayır, niye usul tartışması yapalım Sayın Genç, usul tartışması yapılmış daha önce.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Niye yani? Yaptığınız hata. Yarın, buradan çıkardığınız kanun Anayasa Mahkemesine giderse usul yönünden “Meclis Başkanlık sıfatını haiz olmayan bir başkan zamanında çıkmıştır.” derse bu keenlemyekün olur o zaman. Bunu grup başkan vekilleriyle bir tartışın.

BAŞKAN – Sayın Genç, ana muhalefet partisi veya başka partiler Anayasa Mahkemesine götürüp bu konuyu gündeme getireceklerse getirirler, bunda herhangi bir engel yok.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Anayasa Mahkemesine giderse, bakın, fuzuli bir iş yapmayalım.

BAŞKAN – Ama daha önce usul tartışması yapılmış ve oylanmış. Ben Türkiye Büyük Millet Meclisindeki uygulamayı okudum size.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, yani o zaman Mecliste… Siz Cumhurbaşkanına vekâlet ediyorsunuz, sonra burada birisi çıkar size karşı bir saygısızlık yaparsa Cumhurbaşkanlığı makamına olur. O bakımdan, Cumhurbaşkanlığı makamı tarafsız bir makamdır.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Başkanım, beş dakika ara verin de bunu bir değerlendirelim.

BAŞKAN – Birleşime beş dakika ara veriyorum.

 

Kapanma Saati: 14.36


İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 15.29

BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU

KÂTİP ÜYELER: Fatih METİN (Bolu), Gülşen ORHAN (Van)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 30’uncu Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Sayın Başkan, bir önerge vardı.

H. TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) – Önergem vardı.

BAŞKAN – Bir dakika efendim, biliyorum önergenizi.

Gündem dışı konuşmalar sona ermişti.

III.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI (Devam)

2.- TBMM Başkan Vekili Şükran Güldal Mumcu’nun, Bursa Mustafakemalpaşa ilçesindeki bir maden ocağında yaşanan grizu patlamasında hayatını kaybedenlere Allah’tan rahmet, yakınlarına başsağlığı dileyen konuşması

BAŞKAN – Bursa Mustafakemalpaşa’da yaşadığımız grizu patlaması nedeniyle ben de yakınlarına başsağlığı dileklerimi iletiyorum ve Allah rahmet eylesin diyorum.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Başkan, ben de söz istemiştim.

BAŞKAN - Gruplar adına, Sayın Kılıç, size yerinizden kısa bir söz veriyorum, sonra da Sayın Şandır’a söz vereceğim.

Buyurunuz Sayın Kılıç.

V.- AÇIKLAMALAR

1.- Samsun Milletvekili Suat Kılıç’ın, Bursa Mustafakemalpaşa ilçesindeki bir maden ocağında yaşanan grizu patlamasına ilişkin açıklaması

SUAT KILIÇ (Samsun) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Dün Bursa ilimizde çok acı bir hadise yaşandı. Maden ocağındaki grizu patlaması neticesinde 19 maden işçimizi kaybettik, kendilerine Allah’tan rahmet diliyorum, acılı ailelerine sabır ve başsağlığı temenni ediyorum ve yine mensubu oldukları maden işçileri camiasına, bütün işçilerimize, emekçilerimize sabır ve metanet temenni ediyorum.

Söz konusu maden ocağı özel sektöre ait bir maden ocağıdır ve Bakanlık tarafından en son denetimi 2009 yılı Mayıs ayında gerçekleştirilmiştir. Acı kaza haber alınır alınmaz Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanımız Sayın Ömer Dinçer Bursa’ya hareket etmiş ve gece 02.30 itibarıyla maden ocağında kurtarma çalışmalarının hemen başına intikal etmiştir. Bursa Valisi ve yerel ilgililer kendisinin refakatindedir. Şu ana kadar bize intikal eden bilgiler doğrultusunda, 2 işçimizin cesedi çıkarılmıştır, 17 maden işçimizin arama çalışmaları ise devam ettirilmektedir. Kazanın hemen arkasından Soma, Tunçbilek ve Dursunbey’den uzman ekipler derhal bölgeye ulaştırılmıştır ve çalışmalara başlanmıştır. İş müfettişleri, bakanlık uzmanları, savcılık ve bilirkişiler, olay mahallinde ve evraklar üzerinde incelemeye başlamıştır. Raporların oluşmasının hemen akabinde sorumlular hakkında adli ve idari takibat yapılacak ve gereken işlemler tekemmül ettirilecektir.

Bilvesile, bütün emekçilerimize, maden işçilerimize, bursa halkına ve hayatını kaybeden işçilerimizin acılı ailelerine bir kere daha sabır ve metanet temenni ediyorum, ebediyete intikal eden işçilerimize de bir kez daha Allah’tan rahmet diliyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Kılıç.

Buyurunuz Sayın Şandır.

2.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın, Bursa Mustafakemalpaşa ilçesindeki bir maden ocağında yaşanan grizu patlamasına ilişkin açıklaması

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Çok teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Bursa’da yaşanan maden faciası dolayısıyla, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak biz de hayatını kaybeden değerli vatandaşlarımıza yüce Allah’tan rahmetler diliyoruz, acılı yakınlarına sabır diliyoruz. Temenni ediyoruz, dua ediyoruz, niyaz ediyoruz ki ülkemiz, insanımız bu tür faciaları, afetleri bir daha yaşamasın. Devletimizi yöneten yetkililere de muhtemeli öngörerek, geleceği öngörerek alınması gereken tedbirleri yeterince ve zamanında almalarını, bu türlü acıları ülkemize bir daha yaşatmamalarını tavsiye ediyoruz.

Biz de Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak, Bursa milletvekillerimizden oluşan bir heyeti bugün kazanın olduğu yere gönderdik ve halkımızın acılarını paylaşmak üzere Milliyetçi Hareket Partisi olarak orada bulunuyoruz. Saat 11.00’de de bir basın toplantısıyla bu acıya katıldığımızı ifade ettik.

Tekrar, Milliyetçi Hareket Partisi camiası olarak, Bursa’da yaşanan facia dolayısıyla maden şehitlerimize, işçi şehitlerimize yüce Allah’tan rahmetler diliyor, yakınlarına başsağlığı diliyoruz. Milletimizin başı sağ olsun, sabır diliyoruz.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Şandır.

İç Tüzük’ün 63’üncü maddesi uyarınca Sayın Tayfun İçli’nin söz talebi vardır.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Lehte söz istiyoruz efendim.

BAŞKAN – Ne için acaba?

H. TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) – Bana mı soruyorsunuz Sayın Başkanım?

BAŞKAN – Evet. Hangi tutum nedeniyle?

H. TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) – Şimdi, efendim, dilekçemde belirttim ama özetleyeyim. Sizin şu anda orada bulunmuş olmanız zaten benim önergemin haklı olduğunu gösteriyor.

BAŞKAN – Evet.

H. TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) – Ancak dün Sayın Başkan Vekili burada Türkiye Büyük Millet Meclisini yönetti. Hem Cumhurbaşkanlığına vekâlet… O konuda görüşeceğim efendim.

BAŞKAN – Buyurun efendim, kısa bir şekilde olursa lütfen…

H. TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) – İç Tüzük’ün 63’üncü maddesi gereğince on dakika.

BAŞKAN – Evet.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Başkanım, bir teamül oluşturacağı için bu görüşme, müsaade ederseniz, biraz uzun olmasını istirham ediyorum çünkü bir teamül oluşturacak.

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

VI.- USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER

1.- TBMM Başkanı Vekili Sadık Yakut’un Cumhurbaşkanlığına vekâlet etmesi nedeniyle Genel Kurulu yönetip yönetemeyeceği hakkında

H. TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Sayın Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Öncelikle şunu belirtmek isterim: Bu sözüm, söyleyeceklerim Sayın Güldal Mumcu’ya, Sayın Başkan Vekiline değil, Türkiye Büyük Millet Meclisinin uygulamasıyla ilgili eleştirilerim.

Sayın Başkan Vekilinin değişmiş olması, Sayın Sadık Yakut’un Başkanlık Divanından ayrılmış olması biraz evvel milletvekili arkadaşlarımızın, Sayın Kamer Genç’in, benim, birçok arkadaşımızın itirazının ne derece haklı olduğunu ortaya koymaktadır.

Değerli milletvekili arkadaşlarım, dün ve bugün uygulanan olay aslında bir skandaldır. Hukuk, özensizliği, keyfîliği kaldırmaz. Özellikle Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altında böyle bir özensizlik, böyle bir keyfîlik hiçbir zaman hoş görülemez. Sayın Sadık Yakut hem Cumhurbaşkanlığına vekâlet etmektedir hem Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanına vekâlet etmektedir hem dün ve bugün Başkan Vekili sıfatıyla Türkiye Büyük Millet Meclisini yönetmiştir.

Değerli arkadaşlarım, sadece bu konuda özensizlik gösterilmemiştir. Belki önemsiz görebilirsiniz ama bugün Türkiye Büyük Millet Meclisi saat 14.00’te açılması gerektiği hâlde on-on beş dakika geç açılmıştır; bu da bir keyfîliğin, bir özensizliğin bir göstergesidir. Türkiye Büyük Millet Meclisi saygın bir kurumdur.

Başka bir örnek: Sayın Sadık Yakut oturumu kapatırken Türkiye Büyük Millet Meclisinin birleşimine beş dakika ara vermiştir, aradan bir saat geçmiştir; o zaman, Türkiye Büyük Millet Meclisinin bu oturumunun Divan teşkil etmediğinden derhâl kapatılması gerekirdi, Sayın Güldal Mumcu’nun burada Başkanlığa vekâlet etmemesi gerekirdi. Bunu ben neye göre söylüyorum? Tabi olduğumuz hukuk kurallarına göre, İç Tüzük’e göre söylüyorum.

Bir teamül oluşturmaması açısından, tutanaklara geçmesi açısından da bu konuşmamın dikkate alınmasını istiyorum çünkü Anayasa’mızın 152’nci maddesine göre, bu kanun eğer buradan geçse dahi, Cumhurbaşkanlığı tarafından onaylansa dahi Anayasa Mahkemesine götürüldüğünde, bu kanunun görüşülmesi sırasında Anayasa ve İç Tüzük ihlalleri yapıldığı gerekçesiyle, bu kanunun ve maddelerinin iptali söz konusu olabilir; olur demiyorum, olabilir.

Değerli arkadaşlarım, Anayasa’mızın 106’ncı maddesi çok açıktır: “Cumhurbaşkanına vekillik etme” ve son cümlesi “Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Cumhurbaşkanlığına vekillik eder ve Cumhurbaşkanına ait yetkileri kullanır.” der. Anayasa’mızın “Cumhurbaşkanının yetki ve görevleri” başlıklı 104’üncü maddesinde de Cumhurbaşkanının neleri yapıp neleri yapamayacağı tadat edilmiştir yani teker teker sayılmıştır. Geniş bir yorumla, Cumhurbaşkanlığının yetkilerini geliştirmek mümkün değildir. Örneğin, yasama ile ilgili olanlar bölümünde, gerekli gördüğü takdirde, yasama yılının ilk günü Türkiye Büyük Millet Meclisinin açılışında konuşma yapma hakkı vardır. Ama Cumhurbaşkanının Türkiye Büyük Millet Meclisinde Başkanlık yapma hakkı yoktur. Yine 104’e göre, yürütmeyle ve yargıyla ilgili görevleri varken, sayın Cumhurbaşkanının yüksek yargıya veyahut herhangi bir mahkemeye başkanlık etmeye yetkisi olmadığı gibi, Cumhurbaşkanının Bakanlar Kuruluna, Anayasa’nın 104’üncü maddesi gereğince, tutup hükûmetin başı olarak girmesi de mümkün değildir. Ama dün ve bugün yapılan uygulamada, 106’ncı maddeye göre Cumhurbaşkanı yetkisini kullanan Sayın Başkan Vekili, aynı zamanda Meclis Başkanlığına Vekillik eden Sadık Yakut’un yönetimindeki bütün olanlar hukuk tabiriyle keenlemyekündür yani hükümsüzdür. Bunun özellikle tutanaklara geçmesini önemle belirtmek istiyorum.

Değerli arkadaşlarım, “skandal” dedim. Gerçekten çok büyük bir skandal. Türkiye Büyük Millet Meclisinde yaşanmış olması gerçekten büyük bir skandal. Bunların tekrar yaşanmaması için, özellikle belirtmek istiyorum.

Bir de, yeri gelmişken, başka bir keyfîlikle ilgili olarak… Sayın Harun Öztürk, Demokratik Sol Parti İzmir Milletvekili Arkadaşımın, Plan ve Bütçe Komisyonundaki, 120 sayfadan ibaret görüşünün oluşturduğu kitap da Türkiye Büyük Millet Meclisi İdare Amiri tarafından dağıtılmamış, engellenmiştir. Ben, Sayın Harun Öztürk’ten de bu bilgiyi aldım, diğer milletvekili arkadaşımın da bilgisi bu. Bu da, keyfîliğin, özensizliğin bir göstergesidir. Umarım bundan sonra Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık Divanı Anayasa’ya ve İç Tüzük’e uygun davranır ve yasama faaliyetlerini…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) – Bitiriyorum efendim.

BAŞKAN – Buyurun.

H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) – …Anayasa ve İç Tüzük’e uygun olarak yapar diyorum.

Hepinize sabrınız için şükranlarımı sunarım.

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın İçli.

Lehte Mersin Milletvekili Mehmet Şandır. (MHP sıralarından alkışlar)

Buyurunuz Sayın Şandır.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Bir teamül oluşturması açısından bu görüşme, bu usul tartışması önemli. Daha önceki zamanlarda böyle bir durumda yine bir tartışmayla bir teamül oluşturulmuş ama bu teamül hukukun genel esaslarına, İç Tüzük’ümüze aykırı. Meclis Genel Kurulunun kararıyla hukuka aykırı bir teamül oluşturulmuş, bugün burada bunu değiştiriyoruz.

Olay nedir? Şu: Çok önemli bir kanunu, bir toplumsal soruna çözüm üretmek üzere Hükûmet tarafından verilen bir tasarıyı müzakere ediyoruz. Muhalefet partileri olarak bizler de bu kanunun eksikliklerine, yanlışlıklarına rağmen, bütçe görüşmelerinden önce çıkartılmasını ve bu kanunun uygulamasından dolayı toplumda oluşan mağduriyetin, insanlarımızın özgürlüklerinin, hürriyetlerinin kısılması hususunun önlenmesini istiyoruz. Bu kanuna katkı vermek için de Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak hem Komisyonda, alt komisyonda ve Genel Kurulda yoğun katkı vermeye çalışıyoruz ama burası Türkiye Büyük Millet Meclisi, burası toplumun sorunlarının çözümü için hukuk oluşturmak yeri, görevi bu ama kendisi hukuk kurarken kendi hukukuna da uymak mecburiyetinde.

Değerli milletvekilleri, “Ben yaptım, oldu.” demek burada mümkün değil. Uygulamada bir şeyler yapabilirsiniz ama burada yapmamak gerekir. Bunun korunması da Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık Divanına ait bir husus yani bu Meclisin hukukunu korumak, bu hukuka uygun çalışmasını temin etmek sorumlusu Meclis Başkanlık Divanıdır.

Dünden bu yana bir olay yaşıyoruz: Sayın Cumhurbaşkanı, Türkiye Büyük Millet Meclisini yönetiyor. Dün haberimiz olmadı, bugün basından duyduk maalesef, duyunca itiraz ettik. Bu, hukuka aykırı. Cumhurbaşkanının yetkileri içerisinde yasamaya başkanlık yapmak yok. Yürütmeye başkanlık yapabilir ama yasamaya başkanlık yapamaz. İşte, Anayasa’mızın 104’üncü, 106’ncı, 101’inci maddeleri çok açık, net ama dün, Sayın Sadık Yakıt, Cumhurbaşkanı Vekili olarak Türkiye Büyük Millet Meclisini yönetti. Aslında, milletvekili olmamak kimliğiyle burayı yönetti. Bütünüyle yanlış, hukuken de mantıken de tamamen yanlış. Ama, burada bir şeyi ifade etmek lazım:

Değerli milletvekilleri, tabii, bir üzüntüyü ifade ediyorum. Bugün, Sayın Cumhurbaşkanımız yok, Sayın Meclis Başkanı yok, Sayın Meclis Başkan Vekili de Ankara’da yok, Sayın Başbakan da yok.

SUAT KILIÇ (Samsun) – Sayın Başbakan burada, yeni geldi.

KAMİL ERDAL SİPAHİ (İzmir) – Siesta bitti!

MEHMET ŞANDIR (Devamla) – Geldi mi? İnşallah, akşama kadar buradadır, yarın muhtemel bir başka yere…

SUAT KILIÇ (Samsun) – Burada.

MEHMET ŞANDIR (Devamla) – Burada, iyi.

Ama, şimdi düşünebiliyor musunuz, Meclisi yönetecek bir Meclis başkan vekili… Sağ olsun, Sayın Güldal Hanımefendi Ankara’da bulunduklarından ve lütfettiler, görevleri olmadığı hâlde geldiler, Meclisi yönetiyorlar. Yoksa, Sayın Cumhurbaşkanına Türkiye Büyük Millet Meclisini, İç Tüzük’e, Anayasa’ya aykırı bir şekilde yönettirerek, burada hukuk dışı bir kanun çıkartarak, vatandaşlarımızın mağduriyetini ortadan kaldırmak görevini yapmış olacaktık. Böyle bir durum, gerçekten Meclisimize yakışmıyor ama acı olan durum şu: İktidarın, iktidar partisi grup yöneticilerinin bu olaydaki tavırlarını sorgulamak gerekir. Gerçekten, muhalefetin vermiş olduğu desteği, vermiş olduğu katkıyı, ortaya koyduğu uzlaşmacı tavrı bu kadar basite almak ve gerekeni yapmamak hak değil. Şimdi tekrar ediyorum, bir teamül olarak söylüyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisini İç Tüzük’e göre yönetmek mecburiyetindeyiz. İç Tüzük’te de Meclisi Meclis Başkanı veya vekilleri yönetir. Sayın Cumhurbaşkanının veya Cumhurbaşkanının yetkilerine sahip sayın vekilinin Meclisi yönetmek gibi bir yetkisi bulunmamaktadır. Cumhurbaşkanı vekilinin yönettiği Meclisin müzakere ettiği, görüştüğü ve kararlaştırdığı hususlar da yok durumundadır. Dolayısıyla, bir mağduriyeti ortadan kaldırmak için ortaya koyduğumuz hukuk, başlangıcı itibarıyla…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim, tamamlayınız lütfen.

MEHMET ŞANDIR (Devamla) – Çek Yasası’nın -başlangıcı itibarıyla- tümünün görüşmeleri bitmiştir, 1’inci, 2’nci maddelerinin görüşmeleri bitmiştir. Bu iki görüşme maalesef şekil şartı yerine gelmeden, İç Tüzük’e ve Anayasa’ya aykırı bir yönetimle gerçekleştirilmiştir. Bunun hukukta yeri nedir, hukukta nasıl bir cevap bulacaktır, o da Sayın Komisyon Başkanının sorumluluğundadır.

Dolayısıyla, bu usul görüşmesinin, tartışmasının faydası lehinde söz aldım. Söz verildiği için de teşekkür ediyorum. İnşallah düzeltilmiştir. Bundan sonra Meclisimiz İç Tüzük’e uygun ve toplumun yaralarına çözüm olacak kanunlar çıkararak çalışır diye ümit ediyor, temenni ediyor, saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Şandır.

Aleyhte Ankara Milletvekili Ahmet İyimaya. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Buyurunuz Sayın İyimaya.

AHMET İYİMAYA (Ankara) – Değerli Başkanım, yüksek Parlamentonun değerli üyeleri; sözlerimin başında hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Tabii, usul tartışmaları aslında İç Tüzük oluşturan tartışmalardır, İç Tüzük’ün üretim merkezi olan tartışmalardır ve parlamento hukukunun bütün parametreleri içerisinde yapılması gereken bir tartışmadır.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – İç Tüzük’te hüküm yoksa.

AHMET İYİMAYA (Devamla) – Somut sorun, Cumhurbaşkanlığına vekâlet sıfatı ile Meclis Başkanlığına vekâlet sıfatının, Meclis Başkanlığı yönetimi sırasında, eş zamanlı olarak içtiması hadisesidir, bir araya gelme hadisesidir. Burada yürürlükteki hukukumuzun doğrudan bir çözümü var mı? Yok. Kuvvetler ayrılığı yoluyla çözümler üretilebilir, “Bu görevler eş zamanlı olarak bağdaşmamalıdır.” denebilir. Hukuk boşluğunun var olduğu hâlde, İç Tüzük’ü, anayasa hukukumuzu ve Parlamento teamüllerini esas alan bir yoruma gitmek lazım.

Benim de temennim, Cumhurbaşkanlığına vekâlet eden zatın Parlamentoya, Parlamentonun müzakerelerine vaziyet etmemesidir. Bu etik olarak böyledir fakat hukuken nasıldır? (MHP sıralarından gürültüler)

ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Çıkan kanunu Cumhurbaşkanı onaylayacak, belki muhalif olacak.

AHMET İYİMAYA (Devamla) – Arz ediyorum efendim. Dinleyin arkadaşlar, herhangi bir sonuca varmak için dinleyin. Yani ben de parlamento hukukunda makaleleri olan, Anayasa Komisyonu Başkanlığı yapan ve en azından, 1996 İç Tüzük reformunun mimarlarındanım.

Burada sorun şu: Cumhurbaşkanlığına vekâlet Meclis başkan vekilliğini sona erdiren bir hadise değil, eş zamanlı olarak yürüyor. Ha, burada bir İç Tüzük mâniası olmadığı takdirde bir İç Tüzük boşluğu vardır ve o düzenlenmelidir ama ne var ki bu konu yüce Parlamentoda tartışılmış, aynen 63’üncü madde yoluyla bir kural konmuş, denmiş ki: “Cumhurbaşkanlığına vekil olan Meclis başkan vekili Meclisi yönetebilir.”

ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Buradan çıkan kanunu Cumhurbaşkanı onaylıyor.

AHMET İYİMAYA (Devamla) – Bu doğrudur, yanlıştır ama Anayasa Mahkememizin içtihatlarına göre, aynen 367 kararında olduğu gibi -“eylemsel İç Tüzük” denmişti- Anayasa Mahkemesine başvurulmadığı için İç Tüzük hükmündedir. Ha, şu anda Parlamento, Sayın Başkanımız, diler oylama yapabilir, dilerse yeni bir kural ihdas edebilir, dilerse ona dönebilir. Tek hâlde mutlaka yönetebilir. Meclis başkan vekili tek olsaydı, Meclis Başkanı da ülke içinde veya yönetim mekânında, alanında olmasaydı zarureten yönetebilirdi, zaruret teorisi. Niye? Çünkü burada açık kural vardır, kamu hukukunda bağdaşmazlık yasaklanmadıkça -şunlarla şunlarla bağdaşmazlık- sıfatların içtiması müzakereye mâni olmaz.

Şuna bakmak lazım, çok aşırı, bir ileri gitme oldu, o da şu: Dünkü yapılan işlemlerin akıbeti nedir? 1961 Anayasası’ndaki tartışmalar sebebiyle sorun yaşandı. Anayasa Mahkemesi devamlı şekil ihlalleri sebebiyle kanunları şeklen iptal etti ve 1982 Anayasası’nın 148’inci maddesi, kanunların şekil bakımından iptalini son oylamayla, son oylamadaki yeter sayıyla sınırladı. Bu tabii ağır ve acı deneylerdir. 1961’den 1982’ye kadar müthiş Parlamento tartışmaları vardır ve kanunlar çıkmıyordu, bir zaruretin gereğiydi. Hatta Sayın Oya Araslı’yla yaptığımız komisyon görüşmelerindeki bir müzakerede… Diyelim ki bir tasarı komisyonda görüşülmedi -Anayasa’nın 95’inci maddesini ihlaldir, 88’inci maddesini ihlaldir çünkü İç Tüzük’e sadık kalmıyor- Genel Kurulda görüşülmedi, maddeler oylanmadı, geneli oylandı. Anayasa Mahkemesi şekil bakımından iptal edemez ama etik olarak sıfatların birleşmesi hâlinde…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen tamamlayınız.

Buyurunuz.

AHMET İYİMAYA (Devamla) – Bitiriyorum Başkanım.

…birleşme kendi  bilgisinde olan zatın tedvir görevini üstlenmemesi lazım.

Arz ediyorum, saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın İyimaya.

Aleyhte İzmir Milletvekili Kemal Anadol. (CHP sıralarından alkışlar)

Buyurunuz Sayın Anadol.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Sayın Başkan, yüce Meclisin saygıdeğer üyeleri; bir oturum önce Meclisi yöneten Meclis Başkan Vekili Sayın Yakut’un tutumu aleyhine söz almış bulunuyorum.

Uzun uzun hukuk, teori tartışmasına gerek yok, olay çözüldü zaten. Devlet yönetimi ciddi bir iş. Devlet üç büyük organdan oluşuyor; yasama, yürütme, yargı. Şimdi, Anayasa’ya baktığımız vakit, 101’inci maddenin başlığı, İkinci Bölümün başlığı “Yürütme” ve “Cumhurbaşkanı” diye başlıyor. Cumhurbaşkanı yürütmenin başı. Buraya geldiği vakit Sayın Cumhurbaşkanı, çağrısız toplanan Mecliste konuşma yapacak, açılışında, 1 Ekim günü, oturumu yönetebilir mi? Yönetemez, tartışma konusu bile değil.

1987 yani 18’inci Dönemin başında dikta alışkanlığına sahip olduğu için o günün Cumhurbaşkanı Kenan Evren, Sayın Meclis Başkanının mikrofonundan hitap etti Parlamentoya. Hatırlıyorum, benim gibi 20-30 milletvekili durumu protesto için içeri girmedik. Sonra bu hata düzeltildi, Sayın Cumhurbaşkanları bu kürsüden, hitabet kürsüsünden Meclise hitap ediyorlar. Neden? Yürütme, yasamanın üstünde değil. Cumhurbaşkanı, elbette saygın kişi, anayasal olarak devletin başı ama yürütmenin başı olduğu için yasama karşısında ona hükmeden bir davranış içinde olamaz. Bu, bu kadar açık.

Ee, vekâlet… Deminden beri arkadaşlar anlattı, 101’inci maddeden 106’ncı maddeye kadar olan maddelerde bunlar düzenlenmiş. Parlamentonun saygınlığını önce milletvekilleri sağlayacak, partiler sağlayacak, asıl iktidar grubu sağlayacak.

Sorun basit. Sayın Cumhurbaşkanıyla Sayın Millet Meclisi Başkanı takvimlerini ayarlayacaklar, aynı takvim alanı içinde ayrı ayrı dış gezilere katılmayacaklar. Bu bir.

İki: Meclis başkan vekili bir tane değil ki. Sorunu nasıl çözdük? Sayın Güldal Mumcu geldi, sorun çözüldü. Haa, şunu söylüyorsanız -bugün o değişti- Meclisin aldığı hatalı bir karar var -emsal karar diye şimdi o söyleniyor- Meclis aldığı kararla Anayasa maddesini değiştiremez arkadaşlar.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – İç Tüzük’ü de değiştiremez.

K. KEMAL ANADOL (Devamla) – İç Tüzük’ü de değiştiremez, Anayasa’yı hiç değiştiremez. Toplanacak, parmak çoğunluğuna göre bir karar verilecek, bu emsal olacak, kötü misal emsal olarak uygulanıp gidecek. Böyle şey olamaz arkadaşlar, böyle şey olamaz. Onun için devlet yönetimi, Parlamento yönetimi ciddiyet isteyen bir şeydir. Biraz ciddi olunsaydı, Sayın Nevzat Pakdil Mardin’e gitmeseydi, gönderilmeseydi, diğer başkan vekilleriyle istişare edilseydi, Sayın Sadık Yakut’un yerine bir başkan vekili -bugün olduğu gibi- konulsaydı bizim karşımıza ta kaç sene evvel alınmış yanlış bir emsal kararla, Anayasa karşısında düştüğümüz bu durum düzeltilmek istenemezdi. O nedenle, artık o yanlış karar bugün fiilen ve hukuken ortadan kalkmıştır, asla emsal olamaz. Cumhurbaşkanına vekâlet eden kişi Meclisi yönetemez. Bu kadar açık.

Yüce Meclise saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Anadol.

Sayın Özkan, sisteme girmişsiniz ama yeterli tartıştık diye düşünüyorum.

MURAT ÖZKAN (Giresun) – Efendim, bir ekleme yapacağım. Yeterli olmadığı kanaatindeyim.

BAŞKAN – Bir dakika içinde lütfen… Sözünüz sisteme girdiğiniz için kalmasın.

Buyurun.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

3.- Giresun Milletvekili Murat Özkan’ın, Ankara Milletvekili Ahmet İyimaya’nın, vekâlet konusundaki yorumlarının yanlış olduğuna ilişkin açıklaması

MURAT ÖZKAN (Giresun) – Efendim, burada bir hukuk yanlışı ve hukuk yanlışının nasıl yanlış yorumlandığının çok güzel bir örneğini gördük. Ben Sayın İyimaya’nın da literatüre yapmış olduğu enteresan katkılarından dolayı huzurlarınızda da teşekkür etmek istiyorum.

Ancak yapılan hadise çok ciddi bir zafiyet göstergesidir. Bir kaymakam bile ilçeden ayrılırken, yerine bıraktığı bir müdürün o boşalttığı makama başka bir kişiyi atayacağını bilir. Şu Parlamento ve Parlamentonun arka planındaki yönetim, ki mutlaka o yönetimin bunu uyardığını, olamayacağını söylediğini düşünüyorum. Ancak ben yaptım oldu, hukuk tanımayan, daha doğrusu eksik bilgilerle, yarı cahil bilgilerle ortada dolaşan bir zihniyetin tezahürünü gördük, üzüldüm açıkçası. Çünkü güçler ayrılığı ilkesinin bu kadar basit, evrensel hukuk normlarının, Mecliste geçmiş tarihte alınan basit bir kararla gösterilerek ortadan kaldırılması gibi bir cehaleti huzurlarınızda kabul etmek istemiyorum, Meclise de yakışmadığını ifade etmek istiyorum.

Bu vesileyle, söz verdiğiniz için size de tekrar teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Özkan.

VI.- USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER (Devam)

1.- TBMM Başkanı Vekili Sadık Yakut’un Cumhurbaşkanlığına vekâlet etmesi nedeniyle Genel Kurulu yönetip yönetemeyeceği hakkında (Devam)

BAŞKAN – Tartışmalar sona ermiştir.

Bundan sonra gerekli şekilde bu Meclisin, yasama Meclisinin kendi kişiliğine ve onuruna uygun davranacağı herkesin malumu olmalıdır.

Şimdi gündeme geçiyoruz.

Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.

Meclis araştırması açılmasına ilişkin üç önerge vardır, ayrı ayrı okutuyorum:

VII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Meclis Araştırması Önergeleri

1.- İstanbul Milletvekili Esfender Korkmaz ve 25 milletvekilinin, KEY ödemelerinde yaşanan sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/492)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Konut Edindirme Yardımı hak sahiplerinin önemli bir bölümüne, eksik ödeme yapılması ya da hiç ödeme yapılmamasının gerekçelerinin tespiti ve alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla, Anayasa'nın 98'inci, TBMM İçtüzüğünün 104 ve 105. maddeleri uyarınca Meclis Araştırması açılmasını saygılarımla arz ederim.

1. Esfender Korkmaz                                (İstanbul)

2. Ali Rıza Öztürk                                     (Mersin)

3. Birgen Keleş                                         (İstanbul)

4. Ramazan Kerim Özkan                         (Burdur)

5. Mevlüt Coşkuner                                  (Isparta)

6. Şevket Köse                                          (Adıyaman)

7. Tekin Bingöl                                         (Ankara)

8. Fevzi Topuz                                          (Muğla)

9. Durdu Özbolat                                      (Kahramanmaraş)

10. Mehmet Ali Özpolat                            (İstanbul)

11. Hulusi Güvel                                       (Adana)

12. Ali İhsan Köktürk                               (Zonguldak)

13. Atila Emek                                          (Antalya)

14. Ensar Öğüt                                          (Ardahan)

15. M. Akif Hamzaçebi                             (Trabzon)

16. Gürol Ergin                                         (Muğla)

17. Ahmet Küçük                                      (Çanakkale)

18. Metin Arifağaoğlu                               (Artvin)

19. Ergün Aydoğan                                   (Balıkesir)

20. Fatma Nur Serter                                 (İstanbul)

21. Rahmi Güner                                       (Ordu)

22. Fehmi Murat Sönmez                          (Eskişehir)

23. İsa Gök                                               (Mersin)

24. Hüsnü Çöllü                                        (Antalya)

25. Rasim Çakır                                        (Edirne)

26. Bilgin Paçarız                                      (Edirne)

 

Gerekçe:

Konut Edindirme Yardımı (KEY) Hak Sahiplerine Ödeme Yapılmasına Dair Kanun, 22.5.2007 tarihinde TBMM Genel Kurulunda kabul edilmiş ve 30.5.2007 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Söz konusu Yasa uyarınca yaklaşık 8,6 milyon hak sahibi belirlenmiştir.

Tüm hak sahiplerine ödeme yapılması için yasada 6 aylık süre verilmiştir. Ne var ki, aradan iki sene 5 ay geçmiş olmasına rağmen, bu hak sahiplerinin önemli bir kısmı haklarını alamamıştır. Ödeme yapılanlar içinde ise 1,5 milyon hak sahibi de hakkını eksik almış ve bunlar da mahkemelere gitmiştir.

KEY ödemesine hak kazananlara, yasada öngörülen 6 aylık sürede ödeme yapılmayınca, bu defa 2009 bütçe kanunu yeniden liste hazırlanması için 8 aylık süre verilerek, SGK'nun 28 Haziran 2009 tarihine kadar KEY ödeme listelerini hazırlayıp, tasfiye halindeki Emlak Bankasına göndermesi öngörülmüştü. Ancak, SGK öngörülen sürede bu listeyi tamamlayamadı. Listeyi ancak 30 Temmuz 2009 tarihinde gönderdi. Ne var ki ilgili kurumlar bu defa bu şartlarda ödeme yapılamayacağını ilan ettiler.

Tasfiye halindeki Emlak Bankası'nın Yönetim Kurulu Başkanı, 8.9.2009 tarihinde Anadolu Ajansına yaptığı açıklamada, "Kurumların değerlendirmeler sonucu hazırladıkları yeni listelerin gönderilme tarihinin en son 28 Haziran olduğunu, bu tarihten sonra gelenleri kabul etme imkânı olmadığını" belirtmiştir.

Gerçekte ise, gönderen bir kamu kurumu olan SGK'dur. Ödeyecek olan da, tasfiye halindeki Emlak Bankası hesabına Hazinedir.

Yasada KEY listeleri için öngörülen süre, hak sahiplerini tespit etmek için öngörülen ihtiyari bir süredir. Şekli şarttır. Sürenin aşılmış olması, hak sahiplerinin tespit edilmiş haklarını ortadan kaldırmaz. Aynı şekilde kamu kurumlarının ihmali, kamuya hak sahiplerinin hakkının engellenmesi hakkını doğurmaz. İhlalin hesabının kamu hukuku ve idare hukuku çerçevesinde görülmesi gerekir.

KEY hesapları SSK ve Emekli Sandığı ile ilişkili olan yurttaşlarımıza ait hesaplardır. Her yurttaşımızın ne kadar süre ile bu sosyal güvenlik kurumlarının iştirakçisi oldukları, hangi iş yerlerinde ne kadar süre ile çalıştıkları, hangi tarihte emekli olabilecekleri gibi bilgiler sosyal güvenlik kurumlarında mevcuttur. Bu nedenle, bilgileri sosyal güvenlik kurumlarında mevcut olan yurttaşlarımıza KEY ödemelerinin zamanında ve eksiksiz olarak yapılamaması en hafif değimiyle tam bir iş bilmezliktir. Çalışanlarının sosyal güvenlik kurumlarındaki bilgileri teyit edilmek suretiyle bu yurttaşlarımıza ödemelerin yapılması zor değildir. Buna rağmen "yasal düzenleme yapmak gerekir" şeklindeki mazeret, siyasi iktidarın KEY ödemelerini yapmak niyetinde olmadığını gösteriyor. İktidar, artan bütçe açıklarını düşürmek için, işçinin işsizlik fonu gibi birikmiş fonlarını kullanıyor. Bütçe açıklarının maliyetini çalışanın sırtından çıkarıyor. KEY ödemelerinin geciktirmesi de yine bu uygulamanın örnekleridir.

Öte yandan, Tasfiye Halindeki Emlak Bankası kayıtları ile ilgili kamuoyunda bazı tereddütler mevcuttur.

Bütün bu sorunların araştırılması, gerçeklerin anlaşılması ve KEY ödemeye hak kazananların mağduriyetinin önlenmesi için, Meclis araştırması gerekir.

2.- Yalova Milletvekili Muharrem İnce ve 31 milletvekilinin, yükseköğrenim öğrencilerinin barınma sorununun araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/493)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’na

Yüksek öğrenime devam eden öğrencilerin barınma sorunlarının araştırılması ve alınacak önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasa'nın 98, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis Araştırması açılması için gereğinin yapılmasını arz ederiz.

1)  Muharrem İnce                                            (Yalova)

2)  Ali Rıza Ertemür                                          (Denizli)

3)  Durdu Özbolat                                             (Kahramanmaraş)

4)  Osman Kaptan                                             (Antalya)

5)  Engin Altay                                                 (Sinop)

6)  Abdulaziz Yazar                                          (Hatay)

7)  Gökhan Durgun                                          (Hatay)

8)  Bülent Baratalı                                             (İzmir)

9)  İsa Gök                                                        (Mersin)

10) Bayram Ali Meral                                       (İstanbul)

11) Rasim Çakır                                                (Edirne)

12) Atila Emek                                                  (Antalya)

13) Osman Coşkunoğlu                                    (Uşak)

14) Tayfur Süner                                              (Antalya)

15) Sacid Yıldız                                                (İstanbul)

16) Gürol Ergin                                                (Muğla)

17) Orhan Ziya Diren                                       (Tokat)

18) Tekin Bingöl                                               (Ankara)

19) Ramazan Kerim Özkan                               (Burdur)

20) Ali Koçal                                                    (Zonguldak)

21) Mehmet Ali Özpolat                                   (İstanbul)

22) Mevlüt Coşkuner                                        (Isparta)

23) Ahmet Küçük                                             (Çanakkale)

24) Ergün Aydoğan                                          (Balıkesir)

25) Akif Ekici                                                   (Gaziantep)

26) Abdullah Özer                                            (Bursa)

27) Esfender Korkmaz                                      (İstanbul)

28) Ali Rıza Öztürk                                          (Mersin)

29) Birgen Keleş                                               (İstanbul)

30) Şevket Köse                                               (Adıyaman)

31) Hulusi Güvel                                              (Adana)

32) Ali İhsan Köktürk                                      (Zonguldak)

Gerekçe:

Anayasa'nın 42. maddesinde "Devlet, maddi imkanlardan yoksun başarılı öğrencilerin, öğrenimlerini sürdürebilmeleri amacı ile burslar ve başka yollarla gerekli yardımları yapar." hükmü bulunmaktadır.

1961 yılında yürürlüğe giren 351 sayılı Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu Kanunu ile kurulan Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu'nun amacı kanunun 2. maddesinde "yüksek öğrenim gören öğrencilere bu kanun gereğince kredi vermek, yurtlar yaptırmak ve yurt işletmesini sağlamak suretiyle Türk gençlerinin yüksek öğrenimlerini, sosyal ve kültürel gelişmelerini kolaylaştırmak" olarak belirlenmiştir.

1961 yılından beri yüksek öğrenim öğrencilerine kredi, burs ve yurt hizmeti veren Kredi ve Yurtlar Kurumu, halen 78 il, 90 ilçede bulunan toplam 237 yurtta 217.511 yatak kapasitesi ile hizmet vermektedir.

217.511 yatak kapasitesinin, yüksek öğrenim öğrencilerimiz için yetersiz olduğu açıktır.

Ülkemizde yükseköğretime devam eden öğrenci sayısı yaklaşık 2,3 milyondur.

Kredi ve Yurtlar Kurumunun yatak kapasitesi, yükseköğretime devam eden öğrenci sayısının ancak yüzde 10'u kadardır.

2002-2003 öğretim yılında, 191 yurtta, 185 bin 085 yatak kapasitesi varken, bugünkü toplam kapasite 237 yurtta 217 bindir. Yatak kapasitesi son 7 yılda 32 bin artmıştır.

AKP döneminde, 41 devlet üniversitesi, 22 vakıf üniversitesi olmak üzere toplam 63 yeni üniversite kurulmuştur. Mevcut üniversitelerin kontenjanları artırılmıştır.

Yurt yatak kapasitelerindeki artış ile yükseköğretim düzeyindeki öğrenci sayısındaki artışın dengeli gitmediği, devlet yurtlarının kapasitesinin yetersiz olduğu ortadadır.

2005-2006 öğretim yılı başında YURT-KUR yurtlarında başvuru yapılacak boş yatak kapasitesi 89.250 iken başvuru sayısı 191.706'dır. Karşılama oranı yüzde 47'dir.

2007-2008 öğretim yılı itibarıyla başvuru yapılabilecek boş yatak kapasitesi 78 bin iken, başvuran sayısı 173 bin ve karşılama oranı yüzde 45,3'tür.

2008-2009 öğretim yılı başında ÖSYM tarafından yükseköğretim kurumlarına yerleştirilen öğrenci sayısı 505 bin, YURT-KUR yurtlarına müracaat eden öğrenci sayısı 213 bin iken, yurtlara yerleşen öğrenci sayısı 89 bindir.

2009-2010 öğretim yılı başlangıcında, ÖSYM tarafından 585 bin öğrenci yükseköğretim programlarına yerleşmiştir. Buna karşın devlet yurtlarındaki boş yatak kapasitesi 92 bindir.                                      

Üniversiteleri kazanan öğrencilerimizin beklentisi güvenli, huzurlu bir şekilde barınabilecekleri yurtlara yerleşmektir.

Yurt kapasitesinin yurt talebini karşılayamaması öğrenci ve velilerimizi başka yollara sevk etmekte, kimi öğrencilerimiz barınma sorununu tarikat ve cemaat ev ve yurtlarında kalarak çözmektedir.

Barınma sorununu çözmek devletin anayasal görevidir. Bu görevin gereğince yerine getirilememesi, devleti kuşatma hedefi taşıyan örgütlenmelerin elini güçlendirmekte, onlara amaçlarına ulaşma konusunda âdeta yardımcı olmaktadır.

O nedenle, yükseköğretim öğrencilerinin barınma sorunlarının araştırılması ve gerekli tedbirlerin alınması son derece önemlidir ve konunun TBMM tarafından gündeme alınması gereklidir.

3.- Aksaray Milletvekili Osman Ertuğrul ve 20 milletvekilinin, belediyelerin sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/494)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Ülkemizde vatandaşlara ilk elden hizmet veren belediyeler maddi kaynak sıkıntısı yüzünden hizmet veremez hâle gelmişlerdir.

Daha sağlıklı ve kaliteli hizmet verilebilmesi doğrultusunda belediyelere gerekli olan mali kaynakların artırılması ve mevcut kaynakların daha da etkin kullandırılması yönündeki tedbirlerinin araştırılması amacıyla Anayasanın 98'inci, TBMM İçtüzüğü’nün 104'üncü ve 105'inci maddeleri gereğince Meclis Araştırması açılmasını arz ederiz.

 1) Osman Ertuğrul                                          (Aksaray)

 2) Mehmet Şandır                                           (Mersin)

 3) Mustafa Kemal Cengiz                               (Çanakkale)            

 4) Ahmet Bukan                                             (Çankırı) 

 5) Muharrem Varlı                                         (Adana)            

 6) Yılmaz Tankut                                            (Adana)

 7) Mehmet Akif Paksoy                                 (Kahramanmaraş)

 8) Abdülkadir Akcan                                      (Afyonkarahisar)

 9) Osman Durmuş                                          (Kırıkkale)

10) D. Ali Torlak                                             (İstanbul)

11) Süleyman Nevzat Korkmaz                       (Isparta)

12) Sabahattin Çakmakoğlu                             (Kayseri)

13) Beytullah Asil                                           (Eskişehir)

14) Akif Akkuş                                               (Mersin)

15) Reşat Doğru                                              (Tokat)

16) Metin Ergun                                              (Muğla)

17) Hasan Çalış                                               (Karaman)

18) Süleyman Latif Yunusoğlu                       (Trabzon)

19) Zeki Ertugay                                              (Erzurum)

20) Recai Yıldırım                                           (Adana)

21) Cemaleddin Uslu                                       (Edirne)

 

Gerekçe:

Yerel yönetimler tarafından verilen hizmetlerin kalite yönünden üst seviye oluşu, şehirlerimizde, ilçelerimizde ve beldelerimizde yaşayan insanların da daha mutlu ve huzurlu olmasını sağlayacaktır.

Buradan hareketle; mevcut belediye gelirlerinin nasıl daha da artırılarak güçlendirilmesi ve mevcut olanlara yeni gelir kaynakları geliştirilmesi gerekmektedir.

Bugün bir çok belediyede işçi maaşları dahi ödenemez, çalışanların SSK primi dahi ödenemez, vergi borçları ya da başkaca benzer sebeplerle hacizler geldiği, ayrıca elektrik faturasını ödeyemeyen belediyelerin elektriklerinin kesildiğini bilmekteyiz. Bütün bu olumsuzluklar sonucunda belediyeler hizmet üretemez hâle gelmişlerdir.

Böyle bir tablonun olduğu yerde halka hizmetten bahsetmenin mümkün olamayacağı, çevre projeleri geliştiremeyeceği, bugün de içinde bulunduğumuz salgın hastalıklar ile mücadeleye destek veremeyeceği, sosyal ve kültürel hizmetleri sunamayacağı açıktır.

Günümüzde belediyeler; borç yönetimi, personel hukuku ve istihdamı, finansman dar boğazı, vergi mevzuatı, imar ve kentleşme politikalarına kadar pek çok değişik sorunlarla uğraşmaktadırlar.

Böylesine ayrıntılı sorunlar ile uğraşacak olan ve vatandaşa her ne şartta olursa olsun iyi hizmeti sunması beklenilen belediye başkanlarımızın hepsi seçilmeden önce idari, mali ya da belediyecilikte gerekli olan diğer ihtisas alanları ile uğraşmamış olabilirler.

Yapılacak bir araştırma sonrasında; belediyelerin mevcut gelir kaynaklarını nasıl etkin ve verimli kullanabilmeleri, öte yandan vatandaşlara verilen hizmetin kalitesinin artırılabilmesi için bu güne yapıldığı şekliyle değil de vatandaşlarımıza sıkıntı vermeden, onların cebinden almadan yeni gelirler elde etmenin yolları daha da netleşecektir.

Açıklanan bu nedenlerle, vatandaşlarımızın daha iyi bir beldede, daha iyi bir ilçede, daha iyi bir ilde ve daha iyi bir Türkiye'de mutlu ve huzurlu yaşayabilmeleri amacıyla yerel yönetimler üzerinde bir Meclis Araştırması açılması gerekmektedir.

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Önergeler gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki görüşmeler, sırası geldiğinde yapılacaktır.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının bir tezkeresi vardır, okutup bilgilerinize sunacağım.

 B) Tezkereler

1.- Kenya Millet Meclisi Dış İlişkiler ve Savunma Komitesi ile Çek Cumhuriyeti Senatosu Dışişleri Savunma ve Güvenlik Komisyonu heyetlerinin ülkemizi ziyaret etmesinin uygun bulunduğuna ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/1026)

                                                                                                          10 Aralık 2009

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

TBMM Başkanlık Divanı’nın 23 Kasım 2009 tarih ve 58 sayılı Kararıyla, Kenya Millet Meclisi Dış İlişkiler ve Savunma Komitesi ile Çek Cumhuriyeti Senatosu Dışişleri Savunma ve Güvenlik Komisyonu heyetlerinin Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin konuğu olarak ülkemizi ziyaretleri hususu uygun bulunmuştur.

Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında 3620 sayılı Kanun’un 7. Maddesi gereğince Genel Kurul’un bilgisine sunulur.

                                                                                               Mehmet Ali Şahin

                                                                                      Türkiye Büyük Millet Meclisi

                                                                                                       Başkanı

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Şimdi, alınan karar gereğince gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz.

1’inci sırada yer alan Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri

1.- Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/324) (S. Sayısı: 96)

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

2’nci sırada yer alan Türk Borçlar Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

2.- Türk Borçlar Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/499) (S. Sayısı: 321)

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

3’üncü sırada yer alan Çek Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

3.- Çek Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/710) (S. Sayısı: 445) (x)

BAŞKAN – Komisyon ve Hükûmet yerinde.

Geçen birleşimde 3’üncü madde üzerindeki son önergenin oylanmasında kalınmıştı.

Şimdi önergeyi tekrar okutup daha sonra oylarınıza sunacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Çek Kanunu Tasarısının 3 üncü maddesinin üçüncü ve beşinci fıkralarının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini; maddeye beşinci fıkradan sonra gelmek üzere aşağıdaki altıncı fıkranın eklenmesini ve devamındaki fıkraların buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                           Suat Kılıç (Samsun) ve arkadaşları

"(3) Muhatap banka, ibraz eden düzenleyici dışındaki hamile, süresinde ibraz edilen her çek yaprağı için;

a) Karşılığının hiç bulunmaması hâlinde,

1) Çek bedeli beşyüz Türk Lirası veya üzerinde ise, beşyüz Türk Lirası,

2) Çek bedeli beşyüz Türk Lirasının altında ise çek bedelini,

b) Karşılığının kısmen bulunması hâlinde,

1) Çek bedeli beşyüz Türk Lirası veya altında ise, çek bedelini aşmamak koşuluyla, kısmî karşılığı beşyüz Türk Lirasına tamamlayacak bir miktarı,

2) Çek bedeli beşyüz Türk Lirasının üzerinde ise, çek bedelini aşmamak koşuluyla, kısmî karşılığa ilave olarak beşyüz Türk Lirasını,

ödemekle yükümlüdür. Bu husus, hesap sahibi ile muhatap banka arasında çek defterinin teslimi sırasında yapılmış olan dönülemeyecek bir gayri nakdî kredi sözleşmesi hükmündedir. Bu fıkradaki miktar, Türkiye İstatistik Kurumu tarafından yayımlanan fiyat endekslerindeki yıllık değişmeler göz önünde tutularak Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası tarafından her yıl Ocak ayında belirlenir ve Resmî Gazetede yayımlanır."

"(5) Muhatap bankanın üçüncü fıkraya göre ödemekle yükümlü olduğu tutar dahil, kısmî ödemenin hamil tarafından kabul edilmemesi hâlinde, ikinci fıkra hükmüne göre karşılıksızdır işlemi yapılır; ibraz tarihi ile ödememe nedeni çekin üzerine yazılır ve çek, üzerine imzası alınarak hamiline geri verilir; ön ve arka yüzünün fotokopisi banka tarafından saklanır. Çek hesabında hiç karşılığın bulunmaması ve hamilin sadece muhatap bankanın üçüncü fıkraya göre ödemekle yükümlü olduğu tutarın ödenmesini talep etmesi hâlinde de bu fıkra hükmüne göre işlem yapılır."

"(6) Muhatap bankanın üçüncü fıkraya göre ödemekle yükümlü olduğu tutar dahil kısmî ödeme hâlinde, çekin ön ve arka yüzünün onaylı fotokopisi ücretsiz olarak hamile verilir. Çek hamili, bu fotokopiyle müracaat borçlularına veya kambiyo senetleri hakkındaki takip usullerine başvurabileceği gibi, Cumhuriyet başsavcılığına şikâyette bulunurken dilekçesine bu fotokopiyi ekleyebilir ve bunu icra daireleri ile mahkemelerde ispat aracı olarak kullanabilir. Mahkeme veya icra dairesinin istemi hâlinde çekin aslı bu mercilere gönderilir."

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, önerge sahibi önergesindeki bazı ibarelerin değiştirilmesini istemektedir. Bu yönde Sayın Kılıç söz istemiştir.

Buyurunuz Sayın Kılıç.

SUAT KILIÇ (Samsun) – Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.

Sayın Başkan, çok saygıdeğer milletvekilleri; imzamızla Divana arz edilmiş olan önergede bir değişiklik talebimiz vardır. Bunu Sayın Başkanın, Komisyonun ve Hükûmetin bilgilerine arz ediyorum.

"(3) Muhatap banka, ibraz eden düzenleyici dışındaki hamile, süresinde ibraz edilen her çek yaprağı için;

a) Karşılığının hiç bulunmaması hâlinde,

1) Çek bedeli beşyüz Türk Lirası veya üzerinde ise, beşyüz Türk Lirası,

2) Çek bedeli beşyüz Türk Lirasının altında ise çek bedelini,

b) Karşılığının kısmen bulunması hâlinde,

1) Çek bedeli beşyüz Türk Lirası veya altında ise, çek bedelini aşmamak koşuluyla, kısmî karşılığı beşyüz Türk Lirasına tamamlayacak bir miktarı,

2) Çek bedeli beşyüz Türk Lirasının üzerinde ise, çek bedelini aşmamak koşuluyla, kısmî karşılığa ilave olarak beşyüz Türk Lirasını,

ödemekle yükümlüdür.”

Sayın Başkanım, bu bölüme kadar olan kısımdaki “beşyüz Türk Lirası” ibaresinin “altıyüz Türk Lirası” olarak değiştirilmesi noktasında bir değişiklik arzımız vardır. Bunu arz etmek istiyorum.

Önergemizin kalan hükümleri aynıyla mahfuzdur, saklıdır. Bunu ifade ediyorum.

Sayın Başkanım, buna gerekçe olarak malumları olduğu üzere bu konudaki düzenleme risk paylaşımına bankaları, çek koçanlarını veren kurumları da dâhil etmek üzere yapılmıştı. Dolayısıyla bankaların buradaki risk paylaşımında alacaklı, borçlu ve bankalar denklemindeki risk payını artırmak üzere bu rakamın “beşyüz Türk lirası”ndanaltıyüz Türk lirası”na çıkarılması tarafımızdan uygun bulunmuş ve takdirlerinize sunulmuştur.

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Kılıç.

Bu öneriye Komisyon katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Sayın Başkanım, Komisyonda belirtilen miktar ile şu anda 2’nci defa değiştirilen miktar arasında ayniyet olmadığı için İç Tüzük’ün 42’nci, 45’inci ve 87’nci maddesi uyarınca katılmam mümkün değil. Genel Kurulun takdirine bırakıyorum.

BAŞKAN – Hükûmet?

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Erzincan) – Katılıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Bu değişiklikle birlikte önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

ALİM IŞIK (Kütahya) – Yazıklar olsun, gerçekten yazıklar olsun! Bankalar Birliğinin emrini burada onaylamanıza…

BAŞKAN – Şimdi bu kabul edilen önerge doğrultusunda 3’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 3’üncü madde kabul edilmiştir. 

Şimdi 4’üncü maddeyi okutuyorum:

Bankaların bildirim yükümlülüğü

MADDE 4- (1) Hamiline çek hesabı sahiplerinin açık kimlikleri, adresleri, vergi kimlik numaraları, bu hesaplardan ödeme yapılan kişilere ait bu bilgiler ile bu kişilere yapılan ödemelerin tutarları ve üzerinde vergi kimlik numarası bulunmayan çeklere ilişkin bilgiler, ilgili bankalar tarafından, dönemler itibarıyla, Gelir İdaresi Başkanlığına elektronik ortamda bildirilir. Bildirim dönemleri ve süreleri Türkiye Bankalar Birliği ve Türkiye Katılım Bankaları Birliğinin görüşleri alınarak Gelir İdaresi Başkanlığı tarafından belirlenir.

(2) Tacir tüzel kişi veya onun faaliyetleri ile ilişkilendirilmek kaydıyla, tüzel kişinin gerçek kişi ortakları, ortakların ilgili bulunduğu veya tüzel kişinin veya ortaklarının etkisi altında bulundurduğu gerçek kişiler ile tüzel kişinin yönetim organında görev alan veya temsilcisi sıfatını taşıyan gerçek kişiler adına açılmış olan çek hesapları, tacir tüzel kişiye ait kabul edilir. Söz konusu ilişkinin varlığına yönelik emarelerin bulunması hâlinde, hesabın bulunduğu banka şubesi durumu Gelir İdaresi Başkanlığına bildirir.

(3) Bankalar, hamiline çek defteri yaprağını kullanmadan hamiline çek düzenlendiğini tespit etmeleri hâlinde, mevcut delilleriyle birlikte durumu, tespit tarihinden itibaren en geç bir hafta içinde Cumhuriyet başsavcılığına ve Gelir İdaresi Başkanlığına bildirmekle yükümlüdür.

HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Saygı duymaya çalışıyoruz ama…

ALİM IŞIK (Kütahya) – Olmaz efendim! Bir komisyon başkanı “500 lirayı 600 liraya çıkaramıyoruz.” diyerek bu milleti alet edemez!

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Sevgili kardeşim…

HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – O zaman yapmayın! Sözün geçmiyorsa istifa et!

BAŞKAN – Lütfen… Lütfen…

Komisyon olarak her zaman söz alma hakkına sahipsiniz.

Buyurunuz, lütfen cevap veriniz.

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Değerli arkadaşlar, komisyon başkanının yetkisi bellidir. Önergeyi üretmek başkasının elinde, işleme koymak Başkanlığın elinde, komisyon başkanı önergeyle ilgili bir beyanda bulunacaktır, yaptığım budur.

Saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz efendim.

4’üncü madde üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Edirne Milletvekili Cemaleddin Uslu.

Buyurunuz Sayın Uslu. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA CEMALEDDİN USLU (Edirne) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, görüşülmekte olan 445 sayılı Çek Kanunu Tasarısı’nın 4’üncü maddesiyle ilgili olarak Milliyetçi Hareket Partisi Meclis Grubu adına söz aldım. Sizleri saygılarımla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, ne yazık ki bugün de Bursa’nın Mustafakemalpaşa ilçesinde kömür ocağında grizu patlaması sonucunda göçük altında kalan 19 işçi vatandaşımızın ölüm haberiyle sarsıldık. Birkaç gün önce de Tokat ilimizin Reşadiye ilçesinde menfur bir saldırı sonucu şehit edilen 7 askerimizin haberiyle sarsılmıştık. Hayatını kaybeden vatandaşlarımıza ve şehitlerimize Allah’tan rahmet diliyorum; yakınlarına, silahlı kuvvetlerimize ve Türk milletine başsağlığı diliyorum. Tokat ilimizdeki bu menfur saldırıyı üstlenen terör örgütü PKK’yı şiddetle lanetliyor, dün benden önceki arkadaşlarımın da bahsettiği gibi birkaç gündür bu olaya başka anlamlar yüklemeye çalışan ilgilileri gerçekleri görmeye davet ediyorum. Ülkemizde iş kazalarının bir daha yaşanmamasını temenni ediyorum.

Değerli milletvekilleri, son günlerde ülkemizde kötü şeyler oluyor; korkular, endişeler, tedirginlikler yaşanıyor. Bu endişeler vatandaşlarımız arasında bölünmelere, parçalanmalara, dağılmalara kadar gidiyor. Hemen her gün ülkemizin değişik yörelerinde sözde “barış yürüyüşleri” adı altında ayaklanma provaları yapılıyor. Asayiş yönünden en seçkin kentlerden biri olan, en sakin kentlerden biri olan Edirne ilimizde dahi dün akşam saatlerinde buna benzer bir olay yaşandı. Sağduyu sahibi Edirne halkı ve güvenlik güçlerimiz bu girişimi büyümeden önledi. Dilerim, ülkemiz genelinde olan bu tür olaylar artık sona erer.

Değerli milletvekilleri, tabii ki devletimiz güçlüdür. Bütün bu olanların üstesinden gelecektir. Ancak devleti yönetmek, ülkede huzur ve sükûneti sağlamak Hükûmetin görevidir. Bütün bu olan bitenler esnasında Cumhurbaşkanı, Meclis Başkanı, Başbakan yurt dışındadır. Bu temsil görevleri de mutlaka çok önemlidir ama dış görevlerin uyumlu bir programla gerçekleştirilmesinin daha doğru olacağını düşünüyorum. Zira, biraz önce yaşadığımız gibi bu keyfîlik Meclis çalışmalarını bile etkilemiştir.

Değerli milletvekilleri, bu düşüncelerimi ifade ettikten sonra Çek Kanun Tasarısı’yla ilgili düşüncelerimi aktarmak istiyorum. Bilindiği üzere çek, özel hukuk alanında çok kullanılan bir senet türüdür ve bankalar tarafından matbu olarak hazırlanan bir kambiyo senedidir. Uygulamadaki kolaylığı ise hesap sahibinin bankalardaki hesabından dilediği kişilere ödeme yapmasını sağlayan bir ödeme aracı olmasıdır. Esasen, diğer kambiyo senetlerinden yani poliçe ve bonodan farkı da bir ödeme aracı olmasından kaynaklanmaktadır. Bu itibarla çek, diğer borç senetlerine ve hatta kambiyo senetlerine nazaran çok daha yüksek bir güvenilirliğe sahip olmaktadır. Hatta, çekin günlük yaşamda nakit derecesinde işlem gördüğü de bilinmektedir.

Değerli milletvekilleri, Türkiye ekonomisi özellikle son yıllarda çok ciddi sorunlar yaşamaktadır. Türkiye ekonomisi, başlayan küçülme ve artan işsizlik, artan yoksulluk ve nihayetinde küresel ekonomik krizin yansımaları sonucunda bugün sosyal ve ekonomik kriz ortamını bütün şiddetiyle yaşamaktadır.

Bunun doğal sonucu iş dünyası borç ve vergi yükü altında ezilmiş, esnafımız siftah dahi yapamadan iş yerini kapatır hâle gelmiştir. AKP döneminde, protestolu senet ve karşılıksız çek rakamlarında görülen yüksek artışlar, esnaf, sanatkâr ve bütün ticaret erbabının faaliyetlerini yürütmekte sıkıntıya düştüğü görülmektedir. Merkez Bankası verilerine göre, protestolu senet ve karşılıksız çek miktarında AKP İktidarında yüksek oranda artış görülmektedir. Bu durum AKP’nin ekonomi politikasının ne derece yanlış olduğunu ortaya koymaktadır. Karşılıksız çek miktarında her geçen yıl artış görülmekte olup 2008 yılında 1 milyon 537 bin 194 seviyesine ulaşan karşılıksız çek miktarında 2002 yılına göre yüzde 105 oranında artış olmuştur. 2009 yılı Ekim ayı itibarıyla karşılıksız çek miktarı 1 milyon 662 bin 781 olup 2008 yılı toplamını geçmiştir.

Değerli milletvekilleri, bu ekonomik sıkıntılarda yaşam mücadelesi veren birçok çek mağduru vatandaşımız, zaman zaman, derdine çare olur ümidiyle bizlere mesajla ulaşmaya çalışmaktadır, sizlere de mutlaka geliyordur. Buna dair birkaç örnek okumak istiyorum. Vatandaşımızın birisi yazmış: “Ben, ülkemizde enerji tasarrufu sağlayan bir malzemenin buluşunu yaptım. Bu malın patent sahibiyim. Yeni üretmiş olduğumuz malzememizi pazara tanıtım mücadelesi verirken yaşanan sıkıntılardan, daha bu malımızı tanıtamadan işlerin kötü gitmesinden, sermaye yetersizliğinden biz de nasibimizi aldık.

Elimde, yine aynı ölçüde… Ülkeme enerji konusunda faydalı olacak bir üretim söz konusu fakat karşılıksız çekten hapis yatacağım için bunları gerçekleştirmek, ülkeme faydalı olmak artık hayal. En çok üzüldüğüm de, bize ‘Dolandırıcı’ diyorlar.”

Bir başka vatandaşımız da şöyle yazmış: “Günlerdir, sizleri fakslarımızla, mesajlarımızla, mektuplarımızla ve telefonlarla rahatsız ettiğimizi bilmekteyiz. Ancak, bizler, büyük çoğunluk olarak esnaf olan, ticaretle uğraşan, devletimize vergi veren, yanlarındaki kişilere iş veren durumundayken muhtelif sebeplerden bugün cezaevine girmiş veya girme aşamasında olan insanlar konumuna düşmüşüz. Elbette ki geçmişte ticari hatalarımız olmuştur ancak çok büyük bir çoğunluğumuz borçlarımızı ödemek için uğraşırken zamanla yaşanan ekonomik krizlerin de etkisiyle bugün suçlu duruma düşmüşüz. Sayın Başbakanımız bir söyleminde ‘Hiçbir güç Türkiye Büyük Millet Meclisinin üzerinde değildir’ demiştir. Hâl böyleyken, çek cezaları bakımından 31/12/2008 tarihinden sonra bilinen yasal boşluk ortadayken bugün itibarıyla on bir aydır hâlâ cezaevinde binlerce arkadaşımız mahkûm durumundadır.”

Yazı devam ediyor ve sonunu şöyle ifade etmiş: “Elbette ki kasıt ve dolandırmak amacıyla hareket etmiş olanların cezası verilmelidir. Ancak ticaretle yıllarca uğraşıp da ödemelerini düzgün olarak yapmaya çalışırken ekonomik krizlerin de etkisiyle ve piyasalardaki dalgalanmalarla bizim durumumuza gelmiş olanlara Türkiye Büyük Millet Meclisinde bulunan sayın milletvekillerimiz bir çare bulmalıdır diye düşünmekteyim.” ve devam etmiş. Bu ve buna benzer birçok mağdur vatandaşımızın olduğunu da bilmekteyiz.

Değerli milletvekilleri, doğrusu, acilen yapılacak düzenleme ile ekonomik suça ekonomik ceza verilmeli, dürüst olan çalışıp borcunu ödemelidir. Vatandaş cezaevine girdiğinde iş daha da vahim bir hâl alıyor, hem borcunu ödeyemiyor hem de ailesi perişan oluyor. Karşılıksız çekin hapis cezasıyla değerlendirilmesi, bir yandan çek kullanılmasının yaygınlaşmasına, diğer yandan karşılıksız çekten dolayı ceza davalarının artmasına neden olmuştur.

Gerçekten ülkemizdeki ceza davalarının yaklaşık yüzde 15’i karşılıksız çekle ilgilidir. Bu durum karşılıksız çek olayının tam bir sosyal felakete dönüşmüş olduğunun önemli bir işaretidir. Öte yandan ülkede yaşanan ekonomik krizler sonucunda karşılıksız çekten dolayı mahkûmiyet alan kişilerin sayısında sürekli bir artış görülmektedir. Bu yüzden, sorunun acilen çözümü gerekmektedir. Bunun için de yapılması gereken sırf ekonomik bir olayı ifade eden karşılıksız çek durumunun cezalandırılması değil, çekin bir suç aracı olarak kullanılmasının önlenmesi ve bu durumun cezalandırılmasıdır. Tasarıda böyle bir tedbir ve cezalandırma öngörülmediği gözlenmektedir.

Değerli milletvekilleri, tasarıya göre tarafların anlaşması hâlinde karşılıksız çek verme suçundan mahkûm olanların cezasının infazı ertelenebilecek veya durdurulabilecektir. Tasarı yasalaştığında çekten hapis yatanlar borçlu olduğu kişiyle anlaşarak süresi içerisinde ilgili makamlara bildirdikleri takdirde herhangi bir sorun kalmayacaktır. Taraflar arasında anlaşma olmaz ise iki yıl içinde ödemesi için ceza infazının ertelenmesine imkân tanınıyor. İki yıl içerisinde borç yine ödenmediği takdirde borçlu tekrar cezasını çekmek üzere hapse girecek.

Değerli milletvekilleri, tasarı bu hâliyle insani açıdan olumlu görülmekle birlikte ticari açıdan bazı eksiklikleri de ortaya koymaktadır. Nitekim Odalar Birliği Başkanı bir konuşmasında bu konuyla ilgili olarak şu ifadeleri kullanmıştır: “Devlet para harcadıkça para ne sana ne de bana gelir, sadece vergisi gelir. Çeklerle ilgili çıkarılmak istenilen yasada 'iki yıl ödeme süresi vereceğiz' denirse bütün çekler karşılıksız olur, ticaret biter, ben de dâhil çekimi ödemem. Çeklerden dolayı 2.800 kişi hapiste yatıyor. Hapis cezasının kalkmasını biz de istiyoruz. Zaten hapiste olan bir kişi borcunu ödeyemez. Yani bu şunu gösteriyor ki, malınızı satarken dört yıl bir şey beklemeyin. Bu da şu oluyor ki, mahkeme iki yıl sürüyor, iki yıl da devlet veriyor, etti dört yıl.”

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.

Buyurunuz efendim.

CEMALEDDİN USLU (Devamla) – Değerli milletvekilleri, gerçek çek mağdurlarının çekin suç aracı, muvazaa aracı olarak kullanıldığı durumlardan arındırılması gerekmektedir. Esasen çek hesabının açılması, çek defteri verilmesi, çekin ödenmesi ve karşılıksız çıkması gibi çek ilişkisinin her aşamasında bankalara da önemli görevler yüklenmektedir.

Bu yasanın hayırlara vesile olmasını diliyorum, saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Uslu.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Manisa Milletvekili Şahin Mengü.

Buyurunuz Sayın Mengü.

CHP GRUBU ADINA ŞAHİN MENGÜ (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle bir eksiklik var; benim anlayabildiğim kadarıyla Sayın Bakanın sağ tarafında Bankalar Birliği Başkanı, sol tarafında da parayla oynayanların lobisinin başkanının oturması gerekiyordu. Maalesef bu kanun…

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Sayın Mengü

ŞAHİN MENGÜ (Devamla) - Sayın Canikli, elinizi hiç açmayın.

Bu kanun, sizin hazırladığınız bir kanun değil.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) - Biraz da ekonomik olarak bak olaya.

ŞAHİN MENGÜ (Devamla) - Bu kanun, Bankalar Birliğinin talimatıyla hazırlanmış bir kanun.

AHMET YENİ (Samsun) - Bir hukukçu olarak konuşuyorsunuz…

ŞAHİN MENGÜ (Devamla) – Hukukçu olarak konuşuyorum tabii, gayet tabii, neyi söylediğimi de çok iyi biliyorum.

Bu kanunun başından sonuna baktığınız zaman hiçbir değişiklik getirmiyor. Şu anda cezaevinde bulunan belki 2 bin, 3 bin, 5 bin kişiyi dışarı çıkartmaya yarıyor. Onun dışında, çek olayına en ufak bir katkısı yok.

Bakın, 1980 yılına gelinceye kadar çekin Türkiye’de bir itibarı vardı. Çek, hakikaten, itibar belgesiydi. 1980’den sonra Türk ekonomisindeki değişimler, kötüye gidişler bononun yerine çeki ikame etti. Biz bugün bononun yerine çekin ikame edilmesini yasalaştırmaya başlıyoruz.

Fiilen var olan, 1980’den evvel uygulanmayan, 1980’den sonra başlayan vadeli çek olayı, çek üstündeki bütün itibarı kaldırmış, çeki tamamıyla bir bono hâline getirmiştir. Bütün hukukçular bilirler, kıymetli evrak hukukunda bono bir kredi müessesesidir ama çek bir havale müessesesidir. Bu havale müessesesini biz bugün kaldırıyoruz ve bir kredi kurumu vadesi hâline getiriyoruz.

Olaya baktığınız zaman, bu çek kanunu değişikliğinden sonra bir kısım insanların borçlarının ertelenmesi için süre tanındığı gibi bir anlam ortaya çıkıyor. Ancak, bu arada bu kanunu doğru incelerseniz, bankalar ile bu şahıslar arasındaki irtibatı da kesiyorsunuz, bu insanların finansal kaynak bulmasını da engelliyorsunuz. Yani, bu insanlar… Söylenen şu: İki sene boş vakit verdik, bu insanlar ekonomisini düzeltsin, borcunu ödesin. Eğer siz bu insanlara yeni finans kaynakları sağlamıyorsanız yani finans kurumlarıyla ilişkisini hukuken engelliyor iseniz, bu şahısların kendi ekonomik konumlarını düzeltip borçlarını ödemesi mümkün hâle gelmez. Burada yapılmak istenen şu ise hiçbir itirazım yok: Cezaevine düşmüş insanları kurtaralım diyorsanız bu kadar uzun değişikliğe lüzum yoktu veya başka bir şey getirirsiniz, bütün dünyadaki gibi çek kanunu düzenlersiniz. Şimdi bu çek kanununu getiriyorsunuz, Ticaret Kanunu’nda da çekle ilgili hükümleri getirecek misiniz? Bakın, dünyada uygulamaları vardır. Eğer çek kanununu ayrıca düzenliyorsanız artık Türk Ticaret Kanunu’nda çekle ilgili hüküm getirmemeniz gerekir. Var bunun dünyada örnekleri. Bunun, müsaade edin, dünyada örnekleri var. Eğer bir kredi müessesesi olan bonodan çeki ayırıyorsanız, çek ayrı bir kod olarak hukuk hayatında yerini alır. Biz öyle yapmıyoruz; hem burada çeki düzenliyoruz hem Ticaret Kanunu’nda çekle ilgili hükümler getiriyoruz. Şimdi, buradaki sıkıntı ve hukuki yanlış oradan başlıyor. Bu, olayın en acı tarafı.

Şimdi, arkadaşlarımız diyor ki… İşte, benim söylediğime de tepki verdiniz, “Bu, Bankalar Birliğinin yasasıdır.” deyince.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Haksızlık.

ŞAHİN MENGÜ (Devamla) – Nasıl yasası değil? Bizim arkadaşımıza Bankalar Birliği Genel Sekreteri telefon edip şöyle bir değişiklik vereceğiz diyor. Biraz evvel yaptığınız 600 liralık teklif de sırf, bu, Bankalar Birliğinin söylemiyle olmuştur denilmesinin önüne geçmek için.

Değerli arkadaşlarım, bakın burası Parlamento, biz burada yasa yapıyoruz. Böyle bir yasa çalışmasında, elbette komisyon aşamasında Bankalar Birliği de görüşünü belirtir, bundan daha doğal bir şey olamaz ama dünyanın hiçbir yerinde, bir bankalar birliği, bir kanunun yapılmasında ağırlıklı etken olmaz. Eğer burada hapse girmiş insanları hapisten kurtaracaksak… Bakın, başka sıkıntılar da var; bonosunu vermiş, ödeyememiş, icraya verilmiş, taahhütte bulunmuş, o taahhüdü yerine getiremediği için taahhüdü ihlalden hapse girenler de var. Onların çek mağdurlarından bir farkı var mı? Hiçbir farkı yok. Niye yok? Hepsi ekonomik sıkıntı nedeniyle bu duruma düşmüşlerdir.

Bakın, son on ayda 1,5 milyon karşılıksız çek verilmiş -bu, devletin resmî rakamları- 1 milyonu icraya düşmüş. Eğer, bonolar için yani aslında hakiki bir borç ikrarı gibi kabul edilmesi gereken bonolar için de bu incelemeyi yaparsak bunun da çok büyük rakamlar oluşturduğunu görürüz. O zaman ne yapalım? Gelin, bu geçici 2’nci maddeye bir hüküm koyalım, bu bonoda yani herhangi bir nedenle bir hukuki ilişkiden kaynaklanan borcunu ödeyemediği için aleyhine icra takibi yapılmış ve bu icra takibi karşılığında taahhüt vermiş insan, taahhüdünü ihlal ettiği için hapse girmişse bunlara da bir kolaylık getirelim. Bunlar da çünkü diğer çek mağdurlarından farksız insanlar.

Şimdi, çok gerçekçi bakarak olayları, sorunları çözmek mecburiyetindeyiz. Ekonominin iyiye gittiğini kimse söyleyemez. Bir ekonomik kriz nedeniyle bu kadar insan çek mağduru oluyor. Burada bankalara hiçbir sorumluluk getirmiyorsunuz; banka, önüne gelene, dilediği şekilde çek defteri veriyor, bankalar dilediği gibi herkese kredi kartı veriyor. Yakında önümüze bir kredi kartı faciası da gelecek.

Bakın, sorun, belki sizlere de olmuştur, hiç haberiniz olmadan mektupla kredi kartı geliyor arkadaşlar. Bu olaydan bir farkı yok. Bu, önüne gelenin dilediği şekilde çek defteri almasının getirdiği sıkıntının yarattığı olaylardır. Eğer bankalar her önüne gelene… Gelin, buradan biz milletvekili olarak gidelim, bir çek defteri isteyelim, bizden neler isteyecekler. Ama öyle insanların cebinden çek defterini çıkarıp imzaladığını görüyoruz ki içiniz parçalanıyor. Çek defterini, çek yaprağını, kusura bakmayın, tabirimi mazur görün, lahana yaprağı gibi piyasaya sürersek sonucu bu noktaya getiririz.

Dün burada konuşan arkadaşlarımız, işte, “Piyasaya para giriyordu.” diyorlardı. Yani ben fiktif diyorum, arkadaşlarım “Bu bir kâğıt üstünde yani kaydi paradır.” diyorlar. Eğer bir ülkede paranın değeriyle, paranın kendisiyle oynarsanız suç oluşmuyor mu? Yani hiçbir ekonomik gücü olmayan insanlara çek keşide etmenin, vadeli çek keşide etmenin yolunu açarsanız bu, ekonomiye iyilik değildir. O zaman gelin, bono lehtarı lehine de bazı düzenlemeler getirelim. Çek dediğiniz bir özel hukuk ilişkisinden kaynaklanan olaya Parlamentonun müdahale etme hakkı yoktur çünkü Türk hukuk sisteminin kabul ettiği sistem bir akit serbestisi sistemidir. Eğer akit serbestisi sistemini içinize sindiriyorsanız, kabul ediyorsanız, o zaman buna hukuken müdahale etmeyeceksiniz. Kendi mecrası içinde vadeli çek olayı gelinceye kadar Türk hukukunda çeki keseni zaman zaman dolandırıcılıktan, zaman zaman da görevini suistimalden yargılardı ceza kanunları. Biz buna ayrı bir suç yaratmaya başladık. Hiç kimsenin böyle bir suç yaratma hakkı yok. Özel hukuk ilişkisine müdahale edemezsiniz, bu sefer bono için de etmek mecburiyetindesiniz. Eğer bono için buna müdahale etmiyorsanız çekin başka ne özelliği var? Çek kural olarak bankalar üstüne çekilir ama bir havale müessesesi olduğu için şahsın üstüne de çek çekebilirsiniz. O zaman ne yapacaksınız? Olay yanlıştır, baştan sona yanlıştır.

Kanun çıkacak. Herkes niçin bu kanuna destek verecek biliyor musunuz? 2 bin, 3 bin, 5 bin, 10 bin, kaç bin kişiyse, yılbaşını cezaevinde geçirmesin çünkü bu insanlar bir ekonomik modelin neticesi oralara düşmüştür diye bu kanuna destek verilecek yoksa hukukçu olarak bu kanunu savunmak mümkün değildir. Hakikaten mümkün değildir, çok iyi niyetimle söylüyorum. Bono mağdurunun günahı nedir? Bunu bana birisinin izah etmesi lazım yoksa bu yasayla… Biz alışığız torba yasalarda, hiç alakasız kanunların içinde birçok kanunda değişiklik yapmaya. Bir an akla şu gelebilir: “Canım o İcra İflas Kanunu’nu ilgilendiren bir konu!” Birçok torba kanunda hiç alakasız kanunları bir arada düzeltmedik mi, değiştirmedik mi? Bunda da bir maddeyle, bir fıkraya yeni bir ilave cümleye koyarak aynı şekilde bono mağdurlarını da kurtarırsınız. Bu getirdiğiniz sistemde insanların cezaevinden çıkmasını iki seneliğine ertelersiniz. Gene aynı şekilde bu insanlar iki sene sonra tekrar cezaevlerine girmeye başlarlar. Bu sistem, bu getirilen sistem onu doğruluyor.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum, teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz  Sayın Mengü.

4’üncü madde üzerinde şahsı adına Denizli Milletvekili Mehmet Salih Erdoğan. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Buyurunuz Sayın Erdoğan.

MEHMET SALİH ERDOĞAN (Denizli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz 445 sayılı Çek Kanunu Tasarısı’nın 4’üncü maddesi üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, görüşmekte olduğumuz tasarının iki dikkat çekici özelliğini sizlerle paylaşmak istiyorum. Bunlardan birincisi: İleri tarihli çeklerin ibrazı hâlinde yani gününden önce bankaya götürülmesi hâlinde karşılaştığımız durum ne olacaktır? İkinci konu da tacir olan ve olmayan kişilere verilecek olan çeklerin durumuyla ilgilidir.

Birincisi ileri tarihli çekler yani vadeli çekler, çok tartışılıyor. Aslında çekte vade olmaması gerekir ama Türkiye’de maalesef vadeli çek kullanımı bir kredi vasıtası olarak yaygın bir şekilde kullanılmaktadır. Ve bu çekler tek taraflı olarak hamiline verilmiyor. Bu çeki bir düzenleyen var, bir de çeki alan “hamil” dediğimiz çek alacaklısı var. Çek borçlusuyla çek alacaklısı oturuyor bir ticari ilişki içerisinde bu çeki tanzim ediyor ve üzerine -ben örnekleme olarak veriyorum- 1 Ocak 2010 tarihinde bu çek bedelinin ödenmesi konusunda iki taraf mutabık kalıyor, anlaşıyorlar ve buna göre de çek keşide eden kişi 1 Ocak tarihi itibarıyla çeki düzenleyip veriyor alacaklı eline. Alacaklı, çek keşide eden kişinin yanından çıktıktan sonra bankaya gidiyor, bankaya “Çekin gününde ödenmesi gerekir, bunun ben parası varsa almak istiyorum, yoksa arkasına ‘Karşılığı yoktur.’ diye yazdırmak istiyorum.” dediği zaman tartıştığımız tasarıda, değerli arkadaşlar, eğer böyle bir durumda o çekin karşılığı hesapta varsa alacaklı bu parayı tahsil edebiliyor, hesapta yoksa banka o çekin arkasına “Karşılığı yoktur.” diye yazamıyor.

Ayrıca, çek hamili bu çekle ilgili olarak üzerindeki yazılı tarihten önce hukuki takipte bulunamıyor yani icraya veremiyor, cumhuriyet savcılıklarına şikâyette bulunamıyor. Bu, dikkat çekici bir özellik yani 3167 sayılı Kanun’dan ayrılan bir konu.

İkinci özellik, değerli milletvekilleri, biz getirmiş olduğumuz bu tasarıyla, tartıştığımız bu tasarıyla, çekleri tacir olan ve tacir olmayan kişilere verilen çeklerle, hamiline çekleri ebat bakımından, şekil bakımından farklılaştırdık. Tabii, esnaf ve sanatkârlarımız tacir çekini kullanabilecekler.

Hamiline çek konusunda ayrı bir hesap açılması gerekiyor bankadan, ayrı bir hesaptan bu hamiline çeklerin yürütülmesi gerekiyor.

İkinci olarak, hamiline çeklerde hamiline çek defteri yapraklarının üzerinde mutlaka “Hamiline” sözcüğünün matbu olarak yazılması gerekiyor. Eğer bu vasıfları taşımıyorsa ve çeklerin ayrıca kullanımı konusunda bankalara birtakım yükümlülükler getirilmiş. Tartıştığımız 4’üncü madde bu konuda bankalara bazı yükümlülükler getirmiş. Bunların başında, eğer hamiline çekler üzerinde “Hamiline” sözcüğü yazılmadan hamiline olarak kullanılmak isteniyorsa bankalar bu tip durumlarda Gelir İdaresine ve cumhuriyet savcılığına ihbarda bulunacaklar yani durumu cumhuriyet savcılıklarına ve Gelir İdaresine bildirmek zorunda.

Ayrıca, hamiline çek hesabı sahiplerinin açık kimliklerinin, vergi numaralarının, vatandaşlık numaralarının açıkça o çek yaprağının üzerine yazılması gerekiyor ve yine hamiline çekin ödendiği kişinin kimlik bilgilerinin zaman zaman belirlenecek süre içerisinde yine Gelir İdaresine bildirilmesi icap ediyor.

Değerli milletvekilleri, bir de çeklerde bu tasarının bir amacı da kayıt dışılıkla mücadele etmektir veya kayıt dışılıkla mücadeleyi kolaylaştırmaktır, kara paranın aklanması konusunda imkânlar getirmektir…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözünüzü tamamlayınız.

Buyurunuz.

MEHMET SALİH ERDOĞAN (Devamla) – …haksız rekabetin önüne geçmektir. Bu nedenle, tacir tüzel kişilerin, tacir çeklerini dolanmak suretiyle başka kişiler üzerinden muvazaalı işlemler yapması da engellenmektedir. Dolayısıyla, görüştüğümüz bu tasarının yasalaşması hâlinde, iddia edildiği gibi çeke daha az rağbet değil -çek daha güvenilir bir ödeme vasıtası hâline gelecektir- çeke daha fazla güven doğacaktır ve piyasalarımız bundan daha iyi etkilenecektir, sanayimizin gelişmesine, ülkemizin kalkınmasına büyük katkılar sağlayacaktır.

Ben, hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Erdoğan.

Şahsı adına Tokat Milletvekili Osman Demir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Buyurunuz Sayın Demir.

OSMAN DEMİR (Tokat) – Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Görüşülmekte olan Çek Yasa Tasarısı’nın 4’üncü maddesi üzerine şahsım adına söz aldım. Sürem içerisinde Reşadiye doğumlu bir milletvekili olmam sebebiyle, Reşadiye’de meydana gelen üzücü olay hakkındaki görüşlerimi ve yaşadıklarımı sizlerle paylaşmak istiyorum.

Değerli milletvekilleri, olay, bildiğiniz gibi, 7 Aralık günü Reşadiye’nin güney yakasında -karşı bir dağda- Reşadiye’den Sazak bölgesinde bulunan karakol güzergâhında askerî aracımızın seyahat hâlindeyken bir pusu üzerine meydana geldi; 7 askerimiz şehit oldu, 3 askerimiz de yaralandı. Ben, tabii, şehitlerimize Allah’tan rahmet, kalanlara acil şifalar temenni ediyorum.

Olay, evvela Reşadiye’mizi, Tokat’ımızı, Türkiye’mizi, iktidar-muhalefet hepimizi gerçekten derinden yaralamış bir olaydır. Ben olayın gerçekleştiği bölgeyi çok yakından bilen bir milletvekiliyim. Daha Kurban Bayramı’nın üçüncü günü yani 29 Kasım günü o bölgede köyleri ziyaret ettim bayramlaşmak amacıyla, gezdim. Gittik, köylülerimizle, muhtarlarımızla buluştuk, dertleştik. Tabii, olayın bu sıcaklığı üzerine meydana gelmesi de beni fazlasıyla üzmüştür.

Bölge insanının ne kadar güvenilir insanlar olduğunu anlamamız açısından, daha önce TRT 1’de yayınlanan bölgeyle ilgili bir belgeseli sizlerle paylaşmak istiyorum: Hemen Sazak’ın güney tarafında, Tozanlı bölgesi diye bir bölgemiz var. Almus Barajı’nı besleyen Tozanlı Çayı geliyor bu dereden. Derenin iki yakasında köylerimiz karşılıklı dizilmiş durumda. Tabii, geçmiş zamanda her köyden şehre gelecek bir minibüs bulunmadığı için, en uzak köyden kalkan minibüse, köylülerimiz iniyorlar, pazardan satın almak istedikleri ihtiyaçlarını minibüsün şoförüne bildiriyorlar ve para veriyorlar, bize işte şunları al, getir diye. Tabii, karşılamak için tekrar dere yoluna köylülerimizin inmesi gerekiyor ama bazen minibüse tam denk gelebiliyorlar, yetişiyorlar, yetişemiyorlar. Eğer emaneti ısmarlayan şahıs, aile, minibüsün geliş saatine denk gelememişse, minibüs daha erken gelip geçmişse, minibüsün şoförü satın aldığı emaneti yolun kenarına bırakıyor, eğer paranın üzeri de kalmışsa onu da emanetin üzerine bırakıyor. Bu, TRT 1’de belgesel olarak yayınlanmıştı.

Burası böyle bir bölge değerli arkadaşlar. O yüzden, hakikaten, bu üzücü olay Reşadiyeli hemşerilerimizi, bölge insanını, Tokat insanımızı derinden üzmüştür. Bu terörün hani gözü kör diyoruz ya, anlaşılan aklı da kör, vicdanı da kör. Yani düşünebiliyor muyuz ki askerlerimizin tek amacı var: İnsanlarımızın mal ve can güvenliğini sağlamak. Sizin mal ve can emniyetinizi sağlamak isteyenlere, isteyen insanlara siz kurşun sıkıyorsunuz. Bu nasıl bir anlayıştır, bu nasıl bir vicdandır, bu nasıl bir akıldır; inanılacak gibi değil. Kaldı ki değerli arkadaşlarım, olayı PKK üstlendi, tamam, bunu biz en azından bir belirsizliğin ortadan kalkması açısından önemli bir bilgi olarak görüyoruz. Ama şu PKK diyor ki: “Ben Kürt halkının hakkını savunuyorum.” Yahu senin burada şehit ettiğin askerlerin içerisinde Kürt kökenli askerlerimiz var. Bu nasıl hak savunma, bu nasıl anlayış, bu nasıl insanlık? Gördüğünüz gibi bu tamamen insanlık dışı, son derece vahim bir hadisedir, bir olaydır. Allah bir daha böyle bir olayı bu aziz milletimize yaşatmasın; bu tür hain tuzaklar içerisinde, planlar içerisinde olanlara bir daha fırsat vermesin.

Değerli arkadaşlar, biz olayı duyar duymaz buradan Tokat’a hareket ettik. Gece indiğimizde en ağır askerimiz Tokat Cevdet Aykan Devlet Hastanesinde ameliyata alınmıştı. Ameliyattan çıktığında durumunun iyi olduğu haberini aldık ve ziyaret ettik yoğun bakımda. Ertesi gün cenaze törenleri düzenlendi, inanın halkımızın sağduyusu o cenaze törenlerinde kendini sonuna kadar gösteriyordu. Şehitlerimizin memleketine uğurlandıklarında, oralardaki cenaze törenlerinde cenaze yakınlarının açıklamaları, gazetelerden okuyoruz…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız Sayın Demir.

Buyurunuz.

OSMAN DEMİR (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

…milletimizin teröre bakışında hangi olgunluğa geldiğini, hangi vakur duruşu sergilediğini açıkça ortaya koymaktadır. Bundan da son derece memnuniyet duyuyorum.

Ben tekrar şehitlerimize Allah’tan rahmet, gazilerimize acil şifalar diliyorum. Şehitlerimizin ve gazilerimizin yakınlarına sabrcemîl diliyorum ve Yüce Allah’tan aziz milletimize bir daha böyle bir kirli tuzak kurmak isteyenlere fırsat vermemesini temenni ediyorum.

Yüce Meclise saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Demir.

Sayın milletvekilleri, şimdi 4’üncü madde üzerinde soru-cevap işlemine geçiyoruz.

Süremiz on dakika.

Sayın Işık, Sayın Uzunırmak, Sayın Taner, Sayın Köse ve Sayın Orhan sisteme girmişler. Her birine 1’er dakika söz vereceğimi şimdiden belirtiyorum ve süreyi başlatıyorum.

Sayın Işık…

ALİM IŞIK (Kütahya) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Bakan, biraz önce bir olay yaşandı. Ben Meclis hayatımda yaşadığım en talihsiz olaylardan birisi olarak bu konuyu ifade ederek sözlerime başlamak istiyorum.

Bir: Dün 500 TL’ye düşürülmesi konusunda, bankalar yükümlülüğünün 500’e indirilmesi konusunda bir grup iktidar partisi milletvekili önerge verdi. Bugün bunun 600 liraya değiştirilmesiyle ilgili bu milletvekili arkadaşlarımızdan bir tanesi, önerge sahiplerinden birisi açıklama yaptı, önerge değişmedi. Bu nasıl bir hukuktur? Burada önergenin değişmesi gerekmez miydi? Bir kişinin sözlü açıklaması buna yeterli midir? Buna cevap istiyorum.

İkincisi: Bu tartışmaların Bankalar Birliğinin isteği doğrultusunda gerçekleştiği yönündeki açıklamaları doğrular mahiyette. Bu şekilde sonuca gidilmesi hakikaten buradaki birçok milletvekilini incitmiştir. Bu konuda Sayın Bakanın görüşünü almak istiyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz.

Sayın Uzunırmak

ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Bakana sormak istediğim, acaba Türkiye’de 2009 yılında kaç adet 500 TL’lik karşılıksız çek çıkmıştır? Artık 500 TL’nin bankadan sorgulama ücretini ve çek yaprağının maliyet ücreti falan düşünüldüğünde ticarette 500 TL’lik çek kullanan kaç esnaf çıkar, kaç iş adamı çıkar? Ben merak ediyorum ve bu maddeye de esefle bakıyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Uzunırmak.

Sayın Taner…

RECEP TANER (Aydın) – Sayın Bakan, davaya konu çeklerin büyük bir çoğunluğunun cirolu çekler olduğu ortada. Bu açılan davalardaki çeklerin yüzde kaçı cirolu çeklerdir? Çekin ciro edilme sistemi kaldırılabilir mi? Diğer ülkelerde bu uygulama ne şekildedir?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Taner.

Sayın Köse…

ŞEVKET KÖSE (Adıyaman) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Sayın Bakan, bin TL’lik çek kesen bir kişi hakkında verilecek adli para cezası ne kadardır?

İki: Bin TL’lik çek kesen ve bankada hiç karşılığı olmayan, adli para cezasını yatırmayan kişiye ne kadar hapis cezası verilecektir?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Köse.

Sayın Orhan…

AHMET ORHAN (Manisa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Ben de aynı konu üzerinde sorumu yöneltmek istiyorum Sayın Bakana.

Çek yapraklarına uygulanacak olan teminat tutarı bin TL adet olmasına rağmen AKP Grup Başkan Vekili ve arkadaşları tarafından verilen önergeyle önce yazılı olarak 500, sonra da şifahen 600 TL olarak yine AKP Grubunun oylarıyla Genel Kurulda kabul edildi. Söz konusu uygulamayla tahminî olarak kaç Türk Liralık bir bilançonun ortaya çıkacağını öngörmektesiniz?

Tüm ülkenin ekonomisi küçülürken kâr oranlarını yüzde 30’ların üzerine taşımış olan bankacılık sektörü bilançosuna bu durumun nasıl yansıyacağını tahmin ediyorsunuz?

Teşekkür ederim Sayın Başkan.

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Orhan.

Son olarak Sayın Özdemir…

HASAN ÖZDEMİR (Gaziantep) – Sayın Başkan, Sayın Bakana soruyorum: Görüşülmekte olan Çek Kanunu Tasarısı’nın gerekçe bölümünün 14’üncü maddesinde, karşılıksız çek ile mücadelenin ağır hapis cezasıyla önlenemediği kaydedilmektedir. Ancak, tasarıya bakıldığında cezaların 2 misline yakın artırıldığı ve yeni yeni suç ve cezalar icat edildiği görülmektedir. Kanun Tasarısı gerekçesiyle çelişir bir görüntü vermiyor mu?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Özdemir.

Buyurunuz Sayın Bakan.

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Erzincan) – Evet, Sayın Başkanım, Meclisimizin değerli üyeleri; Sayın Alim Işık’ın sorusunu cevaplandırıyorum: 4’üncü maddedeki önergeyle ilgili şüphesiz Meclisimizde yasalar yapılırken uygulanan yöntem belli. Önergelerin kim tarafından nasıl verildiği, nasıl işleme alındığı ve bu konuda kararın nasıl oluştuğu hepinizin malumudur. Dolayısıyla önergede, bir milletvekilimizin verdiği önergede düzeltme yapma talebini Meclis Başkanlığımız uygun görmüştür ve işlem tamamlanmıştır. Bu noktada benim bir tasarrufum…

RECEP TANER (Aydın) – 6 milletvekili Sayın Bakan, 1 milletvekili değil.

ALİM IŞIK (Kütahya) – İmza 6 milletvekili.

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Erzincan) – Efendim, yani önergeyi verenler adına… Bu teamüller burada hep böyle uygulanıyor. Onun için bu konuda Meclis Başkanlığımızın uhdesinde ve iradesinde olan bir işlem hakkında benim yorum yapmam uygun olmaz diye düşünüyorum.

İkincisi: Sayın Uzunırmak, 2009’da kaç tane çek için sorgulama yapıldığını soruyor. Bu konuda şu anda elimizde hazır bilgiler var mı arkadaşlar? Bin Türk liralık… Bu başka. Evet, bu konuyla ilgili bilgiler tam net olarak elimizde olmadığı için bunu yazılı cevaplandıracağız.

Sayın Recep Taner Milletvekilimizin sorusu, açılan davalarda çek karşılığının ciro edildiğine ilişkin, çeklerin kaçının ciro edildiğine ilişkin istatistiki bilgi maalesef yoktur. Ciro yasağına ilişkin olarak da bir hüküm tasarıda yer almamaktadır.

Diğer bir soru, Sayın Şevket Köse’nin sorusu. Bin TL’lik çek karşılıksız çıkarsa bin TL’lik adli para cezası tahakkuk eder. Eğer bu ödenmezse de gün başına 100 liradan paraya dönüştürülür yani hapis cezası yoktur. Bu düzenlemeyle hapis cezası yani hürriyeti bağlayıcı ceza yerine “maddi suça maddi ceza” prensibi getirilmektedir.

Sayın Özdemir’in sorusunu da yazılı cevaplayacağız.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Bakan.

HALİL ÜNLÜTEPE (Afyonkarahisar) – Sayın Bakan, cevabı yanlış veriyorsunuz, yanlış bilgilendiriyorsunuz. Bir hukukçu değilsiniz...

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Erzincan) – Efendim, tabii, 100 lira para cezası gün başına veriliyor, bunu da ödemezse hapse dönüşüyor.

HALİL ÜNLÜTEPE (Afyonkarahisar) – Ödemezse ne kadar hapis yatacak? Çünkü toplum yanlış bilgileniyor.

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Erzincan) – Evet, düzeltiyorum. Yani gün başına 100 lira veriliyor, eğer onu da ödemezse hapse dönüşüyor. Yani birinci kademe, para cezasına devam ediliyor ama onu da ödemediği hâlde -düzeltiyorum- o da tekrar hapse dönüştürülüyor.

Bilgilerinize arz ederim.

BAŞKAN – Cevap netleşti galiba, tamam.

Teşekkür ediyoruz Sayın Bakan.

AHMET ORHAN (Manisa) – Sayın Başkan, benim sorumun cevabını alamadım.

BAŞKAN – Sizin sorunuz için… Cevabınız var mı Sayın Bakan? Süremiz var.

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Erzincan) – Değerli Milletvekilimizin sorusunu da yazılı cevaplayacağız, hazır değil arkadaşlarda bilgiler, yanımızda yok.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Bakan.

Sayın milletvekilleri, şimdi 4’üncü madde üzerinde üç önerge vardır. Önergeleri geliş sırasına göre okutacağım, sonra aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

İlk önergeyi okutuyorum:

TBM Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 445 Sıra Sayılı yasa tasarısının 4. maddesinin 3. fıkrasında geçen (en geç bir haftada) ibaresinin (en geç 15 günde) biçiminde değiştirilmesini arz ederiz.

 

Kamer Genç

Akif Ekici

Şevket Köse

 

Tunceli

Gaziantep

Adıyaman

 

İsa Gök

R. Kerim Özkan

 

 

Mersin

Burdur

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 445 Sıra Sayılı Çek Kanunu Tasarısının 4. Maddesinin 4. Fıkrası olarak aşağıda yer alan metnin eklenmesini saygılarımızla arz ve teklif ederiz.

(4) Muhatap banka, çekle ilgili olarak karşılıksız işleminin yapılması hâlinde hesap sahibiyle ilgili bilgileri, ibraz tarihinden itibaren bir ay içinde Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasına bildirir. Bu bildirimden sonra çek tutarının hamile veya hamile ödenmek üzere muhatap bankaya ödenmesi de, muhatap banka tarafından ödeme tarihinden itibaren on gün içinde Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasına bildirilir. Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası da bu bildirimleri en geç onbeş gün içinde bankalara duyurur. Bu duyururun diğer malî kurumlara yapılmasına ilişkin esas ve usuller, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumunun görüşü alınarak, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası tarafından belirlenir.

 

Faruk Bal

Kürşat Atılgan

Akif Akkuş

 

Konya

Adana

Mersin

 

Osman Durmuş

Alim Işık

Hasan Özdemir

 

Kırıkkale

Kütahya

Gaziantep

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Çek Kanunu Tasarısının 4. Maddesinin; 2. fıkrasının madde metninden çıkarılmasını teklif ederiz.

 

Ali Rıza Öztürk

Halil Ünlütepe

Ali İhsan Köktürk

 

Mersin

Afyonkarahisar

Zonguldak

 

Turgut Dibek

Rahmi Güner

 

 

Kırklareli

Ordu

 

BAŞKAN – Son okuttuğum önergeye Komisyon katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Erzincan) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Ordu Milletvekili Sayın Rahmi Güner.

Buyurunuz efendim.

RAHMİ GÜNER (Ordu) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 445 sıra sayılı Çek Kanunu Tasarısı’nın 4’üncü maddesi üzerinde verilen önerge üzerinde konuşmak için söz almış bulunuyorum. Öncelikle, Tokat’ta öldürülen askerlerimize rahmet olsun diyorum, ruhları şad olsun ve yakınlarına ve Türk milletine de başsağlığı diliyorum.

Yine, Bursa’nın Mustafakemalpaşa ilçesinde maden ocağında ölen 19 işçimizin ruhları şad olsun, yakınlarına ve sevenlerine de başsağlığı diliyorum.

Değerli arkadaşlarım, elimizde bir Çek Yasası var. Bu Çek Yasası’nda daha önceden bir cezai sorumluluk yok, tamamen dolandırıcılık suç kapsamına gitmek suretiyle bir müeyyide uygulanmaktaydı. Fakat daha sonra bu Kanun, bu madde değiştirildi ve 3167 sayılı Yasa’nın ilgili maddeleri gündeme getirildi.

Değerli arkadaşlarım, yine, bu maddede bilhassa bu cezai müeyyideyi uygulamada aksaklıklar getirildiği için tekrar değişiklikler oldu ve neticeten mahkemelerce tazminata mahkûm ediliyor, ödenmediği takdirde hürriyeti bağlayıcı bir cezaya çevrilme uygulaması yapıldı. Bu da yeterli olmadı. Şimdi, yeni bir çek yasası gündeme geldi.

Değerli arkadaşlarım, bu çek yasası ne esnafa ne tacire ne ticari işle uğraşan hiçbir kimseye fayda getirmemektedir. Bu Çek Yasası ancak Türkiye'de yabancı paranın kapısı olan bankalara yaramaktadır, Türkiye’deki bankaların da yüzde 80’i yabancı bankalardır ve dikkat ederseniz, Türkiye'de kâr eden kuruluşlar da ancak bu bankalardır.

Değerli arkadaşlarım, biz Komisyonda, bankaların ödentilerinin 3 bin TL olması için önerge verdik, maalesef kabul edilmedi ve Komisyon bunu 500 TL olarak kabul etti fakat şimdi görüyoruz ki bunu 600 TL’ye çıkarmak için bir önerge verilmiş durumdadır. Değerli arkadaşlarım, önerge verme süresi bittiği hâlde, önergenin daha verilemeyecek olduğu bir dönemde maalesef ikinci bir önerge verilme durumu oldu, bunu biz usulsüz olarak kabul ediyoruz. Bu, başka bir taraftan, bilhassa bankalardan önerilen 500 TL’nin daha değişik bir şekilde Genel Kurula kabul ettirilmek için verilmiş bir önergedir.

Değerli arkadaşlarım, bu çekte en çok dikkatimizi çeken şudur: Dikkat ederseniz, Anayasa’nın 38’inci maddesinde “Hiç kimse, yalnızca sözleşmeden doğan bir yükümlülüğü yerine getirememesinden dolayı özgürlüğünden alıkonulamaz.” deniyor ama bu maddede cezai müeyyide var.

Değerli arkadaşlarım, yine, Ceza Kanunu’nun 2’nci maddesinde açıkça “Ceza Kanunu’nda tarif edilemeyen hiçbir fiilden dolayı da ceza verilemez.” ibaresi olduğu hâlde, yine, yargı organının bu şekilde fiillerden dolayı, ticari anlaşmalardan, özel sözleşmelerden dolayı ceza verilemeyeceğini belirtmesine rağmen, yürütme organının başı ve mahkemelerin birçok kararı maalesef biz yasama organı tarafından…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen, sözünüzü tamamlayınız.

Sayın Güner, demin “Komisyonda 500 TL” dediniz, bin TL olacaktı herhâlde, Komisyonun belirlediği rakam olarak, onu düzeltirseniz…

RAHMİ GÜNER (Devamla) – Evet, bin TL efendim. Ama burada dün verilen bir önergede 500 TL’ye inmişti, şimdi 600 TL’ye çıkarılıyor; ben onu belirtmek istedim.

BAŞKAN – Evet ama Komisyon için bin lira herhâlde…

RAHMİ GÜNER (Devamla) – Şimdi efendim, şunu söylemek istiyorum: Bu çek yasası, bizim halkımıza, esnafımıza ve -ayrıca şunu da belirtiyorum- ticaret sahiplerimize, tacirlerimize hiçbir faydası olmayan bir tasarıdır. Bunun bu şekilde kabul edilmesinin hiçbir yararı olmayacağı düşüncesindeyim.

Saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Güner.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 445 Sıra Sayılı Çek Kanunu Tasarısının 4. Maddesinin 4. Fıkrası olarak aşağıda yer alan metnin eklenmesini saygılarımızla arz ve teklif ederiz.

(4) Muhatap banka, çekle ilgili olarak karşılıksız işleminin yapılması hâlinde hesap sahibiyle ilgili bilgileri, ibraz tarihinden itibaren bir ay içinde Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasına bildirir. Bu bildirimden sonra çek tutarının hamile veya hamile ödenmek üzere muhatap bankaya ödenmesi de, muhatap banka tarafından ödeme tarihinden itibaren on gün içinde Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasına bildirilir. Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası da bu bildirimleri en geç onbeş gün içinde bankalara duyurur. Bu duyurunun diğer malî kurumlara yapılmasına ilişkin esas ve usuller, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumunun görüşü alınarak, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası tarafından belirlenir.

                                                                                            Faruk Bal (Konya) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Erzincan) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Gerekçe.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Kötü niyetli kişiler hakkında çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağı kararı verilmesi belli bir zaman alacaktır. Bu zaman süresince bu bildirimlerin yapılmaması hâlinde kötü niyetli kişiler çek kullanımına devam edecektir. Bu durumun önleyici unsuru olarak bu düzenlemenin yapılmasında fayda görülmektedir.

Dördüncü fıkrada, çekin kısmen veya tamamen karşılıksız çıkması hâlinde, muhatap banka tarafından bildirim yükümlülüğü düzenlenmiştir. Buna göre muhatap banka yeterli karşılığı olmadığı için çekin ödenmediğini ve hesap sahibi hakkında gereken bilgileri ibraz tarihinden itibaren bir ay içinde Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankasına bildirmekle yükümlüdür. Bu bildirimden sonra, çek tutarının hamile veya hamile ödenmek üzere muhatap bankaya ödenmesi hâlinde de, muhatap banka durumu ödeme tarihinden itibaren 10 gün içinde Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankasına bildirmekle yükümlü olacaktır. Çek bedelinin hamile ödenmesi hâlinde bu sürenin işleyebilmesi için bankanın hamile yapılan ödemeyi öğrenmiş olması gerekir. Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası da bu bildirimleri en geç 15  gün içinde bankalara duyurur. Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası tarafından bu duyurunun mali kurumlara yapılmasına ilişkin esas ve usuller Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumunun görüşü alınarak belirlenir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Son önergeyi okutuyorum:

TBM Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 445 Sıra Sayılı yasa tasarısının 4. maddesinin 3. fıkrasında geçen (en geç bir haftada) ibaresinin (en geç 15 günde) biçiminde değiştirilmesini arz ederiz.

                                                                                         Kamer Genç (Tunceli) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Erzincan) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge sahibi Sayın Genç, buyurunuz efendim.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 445 sıra sayılı Yasa Tasarısı’nın 4’üncü maddesinin son fıkrasında geçen “en geç bir hafta”nın “on beş gün” olarak değiştirilmesini talep ettim.

Burada, “Bankalar, hamiline çek defteri yaprağını kullanmadan hamiline çek düzenlendiğini tespit etmeleri hâlinde, mevcut delilleriyle birlikte durumu, tespit tarihinden itibaren en geç bir hafta…” Bir haftayı on beş güne çıkarıyorum. Bunu bir hafta içinde de bildirebilir ama on beş gün… Çünkü bir hafta içinde bildirmediği takdirde bir hak düşürücü durum olmasın diye, ben bunu on beş güne çıkardım.

Değerli milletvekilleri, bakın, Parlamento ciddi bir kurumdur. Bu kurum maalesef AKP zamanında çok tahrif edildi. Şu Hükûmetin bir cenaze namazını kılalım. Burada bir tane bakan var mı? Yani bu çok ayıp, bu çok ayıp. Bakın, şimdi, Sayın Ulaştırma Bakanımız burada. Sayın Bakanımız bu konuları bilmez ki. Öteki, Bülent Arınç olsa, o Adalet Bakanı olsa… Burada zaten yüzü yok ki çünkü Türkiye’de çok büyük hatalar yapıyorlar.

Şimdi, ben özellikle yine kendi ilimle ilgili bir söyleme gelmek de istiyorum: Şimdi Genelkurmay Başkanlığı da bugün yayın yaptı, basında da yayın yaptı, efendim, Tokat’ta şehit edilen erlerimiz Tunceli’deki bir PKK grubunun eylemiyle olmuş. Ya, arkadaşlar, Türkiye’de bir PKK var, bu PKK Türkiye'nin her tarafında var. Niye Tunceli’yi ön plana çıkarıyorsunuz?

SUAT KILIÇ (Samsun) – Kim söyledi, onu kim söyledi?

KAMER GENÇ (Devamla) – Burada, bakın, son zamanlarda… Bu tamamen PKK’nın oyununa gelen bir söylem ve zihniyettir. Şimdi, son zamanlarda Tunceli halkı PKK’daki ilgisini kesti ve çok …

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Ya, onu kim söyledi?

KAMER GENÇ (Devamla) – Yani tek tük belki olabilir ama nedir? Şimdi, PKK da bunu bildiği için, Tunceli’yi sırf kamuoyunda kötü düşürmek için, işte burada her acı olayın arkasında sanki “Tunceli” ismini geçirerek buna bir özdeşleştirme yapmak istiyorlar, bu çok büyük bir hata.

VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) – Kim yapmış?

KAMER GENÇ (Devamla) – Yani şimdi Türkiye’de…

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Kim yapmış onu?

KAMER GENÇ (Devamla) – Ya, PKK yaptı işte, git yakala.

AVNİ ERDEMİR (Amasya) – Bizi itham etme.

KAMER GENÇ (Devamla) – Tamam, senin genel başkanın “yapmadı” diyor, Bülent Arınç “yapmadı” diyor, Adalet Bakanın… Sanayi Bakanın “yapmadı” diyor, Abdullah Gül “yapmadı” diyor. Bunlar şimdi normal demokratik bir ülkede olsa bunların hepsi istifa eder ve devletin ordusunu zan altında bırakıyorlar, devletin güvenlik kuvvetleri sanki yapmış gibi zan altında bırakıyorlar. Yani bu böyle palyaçoluk olmaz arkadaşlar, böyle bir şey olmaz. (CHP sıralarından alkışlar)

ASIM AYKAN (Trabzon) – Kim yapıyor palyaçoluğu?

HAYDAR KEMAL KURT (Isparta) – Biz söylemiyoruz ki.

KAMER GENÇ (Devamla) – Burada, Türkiye Cumhuriyeti devletinin bir kişiliği var, devletin bir şeyi var. Yani sen, devletin başındaysan onu bir tarafa itiyorsun, ondan sonra… Bunları niye söylüyorum arkadaşlar: Bakın, Tunceli halkının Türkiye’de yani bu türlü söylemlerle devamlı itibarı kaybediliyor. “Ya, işte sizin memleketinizde PKK eylemi var.” Türkiye'nin her tarafında var ama amaç, o halka devamlı bir terörle iş birliği içinde olduğu izlenimini aşılamak için yapıyorlar.

Şimdi, bakın, 1938’le ilgili burada bir söylemde bulunuldu, çok sahip çıktınız. 1938’de bir askerî harekât yapılmıştır Tunceli’de, çok büyük bir masum insan kitlesi öldürülmüştür. Şimdi, eğer siz, hakikaten yani gerçekten, bir haktan, hukuktan yanaysanız, hemen bir kanun çıkaralım, 1938 yılında haksız yere öldürülen ve zarara uğrayan o insanların zararlarını tazmin ettirelim. Mesela, özellikle o sırada basında çok şey olan Diyap Ağa ve bazı kişilerin haksız olarak asılmasıyla ilgili olayları var. Bunların mezarları nerede tespit edelim, verelim Tayyip Erdoğan’a, çıksın… Gidiyor… Üç tane, dört tane ordu komutanını getirip de yargılayacak gücü kendinde bulduğuna göre, o zaman bu kişilerin de cenazelerinin nerede olduğunu askerî birliklerden sorsun, millete söylesin.

Değerli arkadaşlarım, aynı zamanda, Tunceli halkının üzerinde durduğu, bir Munzur Vadisi’nin tahrip edilmemesi, Munzur’a baraj yapılmaması meselesi var. Oraya da bunu “Dersim” diye eğer il olarak değiştirmeyi siz tasvip ettiniz, değiştirecekseniz, oraya o kanunla olacak. O kanunda da o Munzur üzerine, hiçbir doğal güzelliğini tahrip etmeyecek, baraj dâhil hiçbir yapı yapılmaması konusunda da bir hüküm koyalım. İşte, Tunceli halkının istediği bu.

Yalnız, bu tip, yani her yerde meydana gelen bir silahlı eylemde, bir acı, şehit olaylarında Tunceli isminin geçmesi, gerçekten hem Tunceli halkını yaralıyor hem bizi yaralıyor. Bingöl’de olay oluyor, Tunceli diyorlar; Tokat’ta oluyor, Tunceli diyorlar. Ya, olay belli, yapan belli, Tunceli’yle ne ilgisi var? Onun için, yani, bu insanları bu kadar haksız yere itham etmenin de bir anlamı yok.

Şimdi, gerçekten eğer, hakikaten bir iktidarsanız, o geçmiş meselelerdeki, ben istiyorum ki artık, bu Tunceli olaylarının, 1938 olaylarının kapanması gerekir çünkü yeni yetişen gençlerimize hep acı, hep ıstırap… Özellikle bazı art niyetli insanlar, her kürsüye çıktıklarında o olayları dile getiriyorlar. Bunun da hatta, bir daha dile getirilmemesi için de…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.

KAMER GENÇ (Devamla) – Evet Sayın Başkanım.

FEVZİ ŞANVERDİ (Hatay) – Önergeye gel!

KAMER GENÇ (Devamla) – Zaten önergeyi söyledim.

HAYDAR KEMAL KURT (Isparta) – Önergeyi söyledi baştan.

KAMER GENÇ (Devamla) – Söyledim, mahiyetini söyledim.

Bir şey söyleyelim, ben her yerde söylüyorum, bakın: Tunceli gençlerinin, artık sağlıklı bir istikbal peşinde koşmaları lazım. Birtakım istismarcılar, hep çıkıyorlar, bu olayları söylüyorlar ve dolayısıyla, yeni yetişen gençlere kötü hedef veriyorlar. Ben istiyorum ki bundan sonra yetişen gençlerimizin, milletine, devletine, ordusuna, polisine sadık bir düşünce içinde, Türkiye Cumhuriyeti devletine sadık bir düşünce içinde hareket ederek artık bilime, teknolojiye değer vermeleri, bu yolda kendilerine istikbal aramaları gerektiğine inanıyorum. Bunun da yolu, işte, Dersim olaylarını eğer örtbas etmek istiyorsanız bir kanun çıkaralım, oradaki acıları telafi edelim ve oraya da bir hüküm koyalım, bundan sonra bu konuları dile getirenlere de icabında ceza bile koyalım. Çünkü bunları unutmak lazım.

HAYDAR KEMAL KURT (Isparta) – Bu açıklamadan dolayı kim istifa edecek?

KAMER GENÇ (Devamla) – Tarihi -yetmiş bir sene önce- geçmiş olayın kimden hesabını soracağız?

Onun için, bu çok istismar ediliyor. Tabii, zamanımız da çok az olduğu için bunları burada dile getirmiyorum. Ama, maalesef karşımızda ciddi bir hükûmet bulmadığımız için bunları dile getirmek çok zor oluyor.

Ben önergemin kabulünü istiyorum, saygılar sunuyorum. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Genç.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum:  Kabul edenler... Kabul etmeyenler...

Önerge kabul edilmemiştir.

4’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum:  Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 4’üncü madde kabul edilmiştir.

On dakika ara veriyorum sayın milletvekilleri.

 

Kapanma Saati: 17.21
ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 17.43

BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU

KÂTİP ÜYELER: Fatih METİN (Bolu), Gülşen ORHAN (Van)

 

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 30’uncu Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

445 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Komisyon ve Hükûmet yerinde.

5’inci maddeyi okutuyorum:

Ceza sorumluluğu, çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağı

MADDE 5- (1) Üzerinde yazılı bulunan düzenleme tarihine göre kanunî ibraz süresi içinde ibrazında, çekle ilgili olarak karşılıksızdır işlemi yapılmasına sebebiyet veren kişi hakkında, hamilin şikâyeti üzerine, her bir çekle ilgili olarak, binbeşyüz güne kadar adlî para cezasına hükmolunur. Ancak, hükmedilecek adlî para cezası, çek bedelinin karşılıksız kalan miktarından az olamaz. Mahkeme ayrıca, çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağına; bu yasağın bulunması hâlinde, çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağının devamına hükmeder. Bu davalar, çekin tahsil için bankaya ibraz edildiği veya çek hesabının açıldığı banka şubesinin bulunduğu yer ya da hesap sahibinin yahut şikâyetçinin yerleşim yeri mahkemesinde görülür.

(2) Birinci fıkra hükmüne göre çek karşılığını ilgili banka hesabında bulundurmakla yükümlü olan kişi, çek hesabı sahibidir. Çek hesabı sahibinin tüzel kişi olması hâlinde, bu tüzel kişinin malî işlerini yürütmekle görevlendirilen yönetim organının üyesi, böyle bir belirleme yapılmamışsa yönetim organını oluşturan gerçek kişi veya kişiler, çek karşılığını ilgili banka hesabında bulundurmakla yükümlüdür.

(3) Çek hesabı sahibi gerçek kişi, kendisi adına çek düzenlemek üzere bir başkasını temsilci veya vekil olarak tayin edemez.

(4) Karşılıksız çek düzenleyen, adına karşılıksız çek düzenlenen ve ileri düzenleme tarihli çek üzerinde yazılı tarihe göre kanunî ibraz süresi içinde ibrazında, karşılığını ilgili banka hesabında bulundurmayan gerçek ve tüzel kişi hakkında, Cumhuriyet savcısının talebi üzerine, sulh ceza hâkimi tarafından, karşılıksız çıkan her bir çekle ilgili olarak, çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağı kararı verilir.

(5) Çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağı kararı ile ilgili olarak, herhangi bir adres değişikliği bildiriminde bulunulmadığı sürece ilgilinin çek hesabı açtırırken bildirdiği adrese 11/2/1959 tarihli ve 7201 sayılı Tebligat Kanununun 35 inci maddesine göre derhal tebligat çıkarılır. Adresin bankaya yanlış bildirilmesi veya fiilen terkedilmiş olması hâlinde de, tebligat yapılmış sayılır.

(6) Hakkında çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağı kararı verilmiş olan kişi, elindeki bütün çek yapraklarını ait olduğu bankalara iade etmekle yükümlüdür. Bu kişi adına yeni bir çek hesabı açılamaz.

(7) Hakkında çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağı kararı verilmiş olan kişi, kararın kendisine tebliğ edildiği tarihten itibaren on gün içinde, düzenlemiş bulunduğu ve henüz karşılığı tahsil edilmemiş olan çekleri, düzenleme tarihlerini, miktarlarını ve varsa lehtarlarını da göstermek suretiyle, muhatap bankaya liste hâlinde vermekle yükümlüdür.

(8) Çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağı kararına ilişkin bilgiler, güvenli elektronik imza ile imzalandıktan sonra, Adalet Bakanlığı Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasına elektronik ortamda bildirilir. Bu bildirimler ile bankalara yapılacak duyurulara ilişkin esas ve usuller, Adalet Bakanlığının uygun görüşü alınarak Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası tarafından belirlenir.

(9) Karşılıksız kalan bir çekle ilgili olarak yapılan soruşturma veya kovuşturma neticesinde;

a) Cumhuriyet savcısı tarafından kovuşturmaya yer olmadığına,

b) Mahkeme tarafından, beraat, ceza verilmesine yer olmadığı, davanın düşmesi veya davanın reddine,

karar verilmesi hâlinde, aynı kararda, çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağının kaldırılmasına da karar verilir. Bu karar, kesinleşmesi hâlinde, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasına sekizinci fıkradaki usullere göre bildirilir ve ilân olunur.

(10) Koruma tedbiri olarak verilen çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağı kararına yapılan itirazın kabulü hâlinde, bu kararla ilgili olarak da sekizinci fıkradaki bildirim ve yayımlanma usulü izlenir.

(11) Birinci fıkrada tanımlanan suç nedeniyle kamu davasının açılmasının ertelenmesine, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına, ön ödemeye ve 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 297 nci maddesinin üçüncü fıkrasındaki tebliğnamenin tebliğine ilişkin hükümler uygulanmaz.

BAŞKAN – 5’inci madde üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Mithat Melen. (MHP sıralarından alkışlar )

Buyurunuz Sayın Melen.

MHP GRUBU ADINA MİTHAT MELEN (İstanbul) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; her şeyden önce Tokat’taki şehitlerimize ve Bursa’daki vefat eden -maalesef- işçilerimizin kendilerine rahmet, ailelerine başsağlığı diliyorum. Milletimizin başı sağ olsun.

Çek Kanunu Tasarısı üzerine Milliyetçi Hareket Partisi adına söz almış bulunuyorum. 5’inci madde üzerine konuşacağım. Yüce heyeti saygıyla selamlarım.

Şu konuda bir açıklama getirmekte yarar var: Burada iki gündür dikkatle bu yasanın tartışılmasını izliyorum. Hiç kimse burada ekonomiden söz etmiyor. Hâlbuki çek, ekonominin en önemli aracı, bir kaydi para, kişisel anlamda ekonomiye katkıda bulunan çok önemli bir para aracı ve Merkez Bankasını rahatlatan, gereğinde para piyasaya sürmeden -yani para diyorum çünkü nakit- çok önemli bir araç. Bu aracı biz yıllardan beri doğru dürüst kullanmak istememişiz bir kere. Niye kullanmak istememişiz? Ya işimize gelmemiş ya becerememişiz.

Dünyanın hiçbir tarafında, özellikle Batılı ülkelerde çekle ilgili çok büyük yasa yok, ya ticaret kanunları içerisinde var bunlar ya teamüllerle var. İngiltere’de bir çek yasasından bahsedebilir misiniz? Fransa’da var ama Fransa’da yaklaşık olarak yılda 6 milyarın üzerinde çek el değiştiriyor ama o çeklerin hepsi çizgili ve hesaba kaydediliyor. Yani piyasaya para sürmeden para arzını ve talebini ayarlayabilen çok önemli bir unsur.

İşte, biraz önce değerli bir milletvekili kardeşim söyledi bunları, biz orada çekle bono arasındaki farkı da pek ayırt edemedik. Bırakın hukuki olarak, esas ayırt edemediğimiz nokta bu. Çünkü bono ve senet olduğu zaman devletin vergi alma imkânı doğuyor üzerinden ama çekte yok. Hele çekin üzerinde ciro, dünyada pek ciro yok, bizde var. Hatta o kadar ki Kapalıçarşı’da altına 30 tane de kâğıt ekliyorlar çekin. Hiç dünya hukukunun, dünya ekonomisinin anladığı bir şey değil bu, hayretler içerisinde kalıyor herkes.

Şimdi biz yıllar boyu, 3167 sayılı Yasa da, ondan önceki yasalar da, 85 yılına kadar belki Türkiye’de bunu bir parça saygınlığı olan bir biçimde götürmüşüz, ondan sonra saygınlığı da kalmamış çekin. Bu arada tabii sadece bankaların suçu yok. Bankalar her önüne gelene verebiliyorlar bunu. Siz bunu yasayla da halledemezsiniz aslında. Niye halledemezsiniz, biliyor musunuz? Ekonominin şartları pek bağdaşmıyor çünkü zorlamayla. Yasa çıkarmak -ki çekte demin söylediğim gibi fazla yasa yok- uymayacak yine piyasaya. Çünkü piyasada bir vakıa var Türkiye’de, bu çek piyasasında da bir vakıa var; çok ciddi bir olay bu: Türkiye’de ticaret bir kayıt dışı olmaya buradan başlıyor, ticaret kaydın dışında kalıyor ve piyasada çek sanki bonoymuş gibi gidiyor. Merkez Bankasının hesaplarına bakın, Merkez Bankası hesaplarında o kadar düşük ki, yok bile. Farkında değil kimse ne olduğunun.

Efendim, onun için hep tartışmayı hukuki açıya biz getirdik. Doğrudur, hukuk devletinden bahsettiğimiz bir yerde hukuktan tabii söz edeceğiz ama YÖK Başkanı “Hukukun etrafında dolanabiliriz.” diyor, bir bilim adamı bunu diyor. Mecliste de işte biraz önce gördük, hukuk ne kadar var, nasıl hukukla ilgileniyoruz. Onun için, bari bir parça ekonomiyle uğraşalım. Kimsenin şeyini de yapmak istemiyorum, aleyhinde atmak istemiyorum ama burada 1 tane ekonomiyle ilgili yetkili yok. Belki Merkez Bankasından veya Bankalar Birliğinden 1 temsilci vardır ama sayın bakanlar bile bu işle ilgilenmiyor. Türkiye’nin can damarı, ekonominin şu anda can damarı çek; niye? O piyasada tedavül ediyor da ondan. Bu kadar karşılıksız çıkmasının nedeni de o. İngiltere’de karşılıksız çek yok, Amerika’da da yok. Hayatınızda bir kere karşılıksız çek verebilirsiniz, ikinciyi veremezsiniz; sistem sizi reddeder, sistemin dışına atarlar. Ama bizde hem karşılıksız çek veriyoruz hem onlarla ilgili hapis cezası veriyoruz. Sonra, bu Mecliste, geliyoruz, bir; o mağdurlar diyoruz, affetmeye çalışıyoruz onları. İki; peki, o çekin alacaklıları da mağdur değil mi? Ne yapıyoruz onları? İki sene erteliyoruz, yani bu olayı iki sene erteleyip iki sene sonra bu düzensizliğe devam etmek istiyoruz.

Gerçekten böyle bir yasa çıkarmak istiyorsanız, hakikaten bu işi baştan düzenlemek ve ekonomik anlamda bu işe bir çare bulmak gerekirdi, hiç öyle bir niyetinizin olmadığını görüyorum. Niye olmadığını görüyorum? Çünkü siz de zamanı idare ediyorsunuz, bundan önce olduğu gibi, günü idare etmeye çalışıyorsunuz ama bu o kadar ağır bizi etkileyecek ki… Bakın, aramızda iş adamları var, bunlar bunları çok iyi bilirler, demin yine bir sayın milletvekili konuşuyordu bu konuda, anlatıyordu dediklerini.

Şimdi, vadeli çeki bir kere… Vadeli çek olmaz, çek takdim edildiği zaman geçerlidir. Vadeli çeki bu kanunla yasal hâle getiriyorsunuz, demek ki çeki öldürüyorsunuz. Bu memlekette vadeli çek başladığı andan itibaren bitmiştir olay. Vadeyi kanunlaştırmak herhâlde hukuka hiç uygun bir şey değil ama biz hukuku kendi anlamımızda yorumluyoruz.

Sonra, efendim, ekonomik olaylarda ağır cezalar, hapis cezaları falan, bunları da ben çok fazla anlayamıyorum. En fazla kaçakçılık, cezaların çok ağır olduğu yerde artar, o da ekonomik bir kural çünkü.

Şimdi, o çıkarılan kanunlarda başka bir şey de yapmışız, bunda da öyle. Ne yapıyoruz? İşte, “Getir sen çekini, karşılığını bana öde, hapis cezasından kurtul.” E peki, mağdur olan alacaklı ne olacak? İki sene idare edecek yani. Peki, o zaman devletin ekonomideki düzenleyici rolü ne olacak? Hiçbir düzenlemeyle ilgili bir şey yok.

Yani, burada piyasayı… Şimdi, çok ilginç bir biçimde herkes nurlu ufuklardan, piyasa ekonomisinden, piyasa ekonomisindeki alınan mesafelerden bahsediyor; e hani? Hangi mesafeyi almışız? Hiçbir mesafe almamışız. Bu kanun, bu tasarı, bana sorarsanız Türkiye’yi elli yıl değil, yüz yıl geriye götürmüş bir şey. Cenevizlilerde bile bunun tersi var. (MHP sıralarından alkışlar)

Bankalar bu arada… “Efendim, yani bankaları koruyalım, efendim idare edelim herkesi.” Niye? Hep yatırım. Yani o hapse girmesin, hapisteki kardeşlerim çıkmasın. Peki efendim, bunlar, hangimiz… Hiç birimiz belki bu sorumluluğu almak istemiyoruz, korkuyoruz bunları söylemekten.

Peki, parası olmayana çek verirken, parası olmadan çek keşide ederken, onu idare edip piyasada ciro ederken, piyasada herkes birbiriyle dolaştırırken niye bunlar düşünmedi de şimdi biz düşünüyoruz, yılbaşılarını rahat geçirsinler diye?

Bakın, suçlar cezasız kalmadı mı tekrarlanır, hep de tekrarlanacak. Ben ama hayret ediyorum Türkiye Büyük Millet Meclisi nasıl alet oluyor bunlara? Hayret bir şey. Dünyanın her tarafında bu kanun, böyle kanunla çıkarılmıyor, bunlar yönetmelikle halledilen şeylerdir.

Bankalar nasıl Türkiye’de sorumluluk almıyor? Bankalar hep iftihar ediyorlar kendileriyle “Biz atlattık bu krizi.” diye. Yo, biz koruyoruz da onun için atlatıyorlar. Yoksa bu krizleri bankaların atlatmaları mümkün değil ama Hükûmet olarak sizin bankaları da çekmeniz lazım “Gelin bakalım bir buraya.” diye, “Ne yapıyorsunuz?” (MHP sıralarından alkışlar)

ABDÜLKADİR AKCAN (Afyonkarahisar) – 2009’da 17 milyar kâr etmişler.

MİTHAT MELEN (Devamla) – Şimdi, o kâr eden bankalar 1.200 tane adam çıkarıyorlar, 12 bin kişi çıkardılar geçen. Burada da bir sıkıntı var. Bankaların aleyhine atmak için burada değilim ama hep birlikte oturup düşünmemiz lazım.

İki yıl. İki yıl sonra ne yapacağız? İki yıl sonra yeni bir seçim, yeni gelen Hükûmet düşünsün. Öyle bir şey yok. Hep beraber düşünmemiz lazım.

Bakın, piyasanın  can damarı bu, farkında değilsiniz, sizin de can damarınız. Niye can damarınız? Çünkü piyasa böyle çalışıyor. Şimdi, bu piyasada birtakım adamları memnun edeceğim diye öbür adamları da sıkıntıya sokuyorsunuz çünkü esas güvence devletin hukuk güvencesidir, hukuk devleti olmasıdır. Böyle hukuk devleti olunmaz. Yani işini yapmayanı, görevini yapmayanı veya hile hurda yapanı korumakla hukuk devleti olunmaz. Eğer devlet olacaksak herkesi koruyacağız, herkese eşit mesafede olacağız ve birini memnun etmek için veya seçim için yatırım yapmayacağız.

Onun için, bu çek yasasını belki Anayasa Mahkemesi iptal eder, ilk 3 maddesini, çünkü Başkan meselesinden dolayı. Belki çok hayırlı olur öyle olması. Yeni baştan düşünelim, yeni baştan bir yasa yapalım. Gerçekten çeki düzeltmek, çek hukukunu bu memlekete yerleştirmek, bu anlayışı geliştirmek istiyorsanız bunu yapmak lazım. Yok, istemiyorsanız, hep birlikte devam ederiz, iki sene sonra bir tane daha böyle bir yasa çıkarırız. Uzun bir yasa, içindekilerin ne olduğunu anlamadığınız bir yasa. Ben çok zorlanıyorum…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.

Buyurunuz.

MİTHAT MELEN (Devamla) – Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.

Niye zorlanıyorum? Bir kere, yine dünyanın hiçbir tarafında böyle otuz satırlık yasalar olmaz. Bir maddesi otuz satır. İşte, nüfus kâğıdından, hüviyetten, pasaporttan bahsediyor bu yasa. Efendim, “kimlik cüzdanı” dersiniz bitirirsiniz, böyle seksen tane şey saymazsınız. Ne demek yani? Bir adamın bir tane kimliği olur, otuz tane kimliği olmaz, ama bizde her şeyi buraya yazıyoruz. Niye yazıyoruz? Bu doktora ödevi falan da değil, bu hiçbir şey değil, bu bilimsel bir doküman da değil, ama hele şimdi Avrupa Birliği, Avrupa Birliğine yaklaştık falan. Bir lütfedin de Avrupa Birliğinde bu konudaki üç tane yasaya bir bakın bakalım, ne var? Ticaret hukukuna, borçlar hukukuna ve diğer yasalara.

Benim gönlüm, politik açıdan bile olsa, mağdurları memnun etmek için bile olsa bu yasadan yana değil.

Saygılarla arz ettim. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Melen.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Afyonkarahisar Milletvekili Halil Ünlütepe. (CHP sıralarından alkışlar)

Buyurunuz Sayın Ünlütepe.

CHP GRUBU ADINA HALİL ÜNLÜTEPE (Afyonkarahisar) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; kamuoyunun ilgi ve dikkatle izlediği Çek Kanunu Tasarısı’nı görüşüyoruz. Adalet ve Kalkınma Partisinin dün Meclis Genel Kurulunda gerekli çoğunluğu sağlayamaması sonucu, parlamenterlerin düzenli bir şekilde Meclis toplantılarına katılamaması sonucu Çek Kanunu Tasarısı bugüne ertelenmiştir.

Zaten bu Çek Kanunu Tasarısı, geçen yıl, daha doğrusu bu yıl haziran ve temmuz aylarında Parlamentonun gündemine gelmesine rağmen, Adalet Komisyonundaki görüşmeler uzun bir süreçte ertelenmiş, Hükûmet içindeki Çek Kanunu’ndaki uygulamalardaki farklı düşünceler sonucu, yok, Ramazan Bayramı’ndan önce çıkması gereken Çek Yasası Kurban Bayramı’na ertelenmiş, yok, Kurban Bayramı öncesi çıkması gereken yasa tasarısını, şimdi, yılbaşından önce çıkarmaya çalışıyoruz. Zaten bu Çek Kanunu Tasarısı iktidarın ciddi bir hazırlığının sonucu değil, çek mağdurlarının yoğun bir şekilde parlamenterleri baskı altına almaları sonucu gündeme gelmiştir. Bu kişiler kendilerine “Çek mağduru” diyorlar. Peki, çek mağduru kimdir? Önce, bunun üzerinde anlaşabilmeliyiz. Bana göre çek mağduru, alacağını zamanında tahsil edemeyen veya çek borcunu ödeyemeyenler çek mağdurudur.

Çek bir kambiyo senedi, bu konuda hiçbir uyumsuzluk yok. Bilim adamlarının açıklamalarını ve Çek Kanunu’nu dikkatle inceliyoruz. Örneğin, Hayri Domaniç “Çek, bir havale senedidir.” diyor. Profesör Reha Poroy “Çek, senet olarak tarif edilmiştir.” diyor, yani bir kambiyo senedi, bir bono, bir poliçe. Ama, çeki bono ve poliçeden ayıran en önemli özellik, çek görüldüğünde ödenir, yani uluslararası kural budur. Peki, Türkiye’de? Bu hazırlamaya çalıştığımız tasarıda “Gününde bankaya ibraz edilince…” Peki, Türk Ticaret Kanunu’na bakıyorsunuz: “Çek ibrazında ödenir.” Şimdiki düzenlemeyle Türk Ticaret Kanunu’na aykırı birtakım hükümleri getiriyoruz. Peki, bu tasarının başlığı ne? Bu tasarının başlığı: “Çek Kanunu.”

Değerli arkadaşlar, Türk Ticaret Kanunu’nda farklı bir uygulama, bu yasada farklı bir uygulama yaparsanız bu işin sonunu bulamazsınız. Hâlihazırda Genel Kurulda Türk Ticaret Kanunu görüşülüyor. Hükûmet, orada, Genel Kurula indirdiği tasarıda çekin görüldüğünde ödeneceğini söylüyor. Peki, aynı Hükûmet, aynı bakanlık bu sefer bize geliyor “Çekte vadeyi yapalım, Çek Kanunu’nda.” Koşul? “Ekonomik koşullar.”

Değerli arkadaşlar, günün koşullarına göre, hazan yaprakları gibi, dökülen yapraklar gibi yasal düzenleme yapamazsınız. Hukuk, düzenleyici kuralları içerir. Hukuk kurallarının dışında bir Çek Kanunu.

Biraz önce, saygıdeğer milletvekili de belirtti. Bir kanundan ziyade her şeye benziyor. Yönetmelikle düzenlenmesi gereken kurallar kanun kapsamının içine alınmış. “Efendim, hem alacaklıyı koruyacağız, hem şunu koruyacağız.”

Değerli arkadaşlar, çekin bugün Türk toplumunda saygın bir yeri yok. Bakın, Komisyonda da anlattım bir arkadaşımızın sözünü. Bir hukukçu arkadaşımız İzmir’e gidiyor. Ayakkabı almak istiyor. Kredi kartını unutmuş, demiş ki “Benim çekim var.” Esnaf “Yok kardeşim, çekle falan ben alışveriş yapmam.” diyor. Türkiye’nin geldiği konu bu. Niye? Kredi kartını banka gününde, anında ödüyor.

Peki, Türkiye’de bu sorunun çözülmesinde hangi yöntemleri uygulayabiliriz? Bana göre, burada üç ana unsur vardır çeki doğru değerlendirebilmek, bu yasayı doğru değerlendirebilmemiz için.

Bunlardan birisi, Adalet ve Kalkınma Partisi İktidarının takip ettiği ekonomik politikaları göz ardı edemeyiz.

İkincisi, bankaların araştırma yapmadan müşterilerine çek karnesi vermesi.

Üçüncü sebep de çek hesabı sahiplerinin özensiz davranışları.

Şimdi, sevgili arkadaşlar, bunu biraz açmak istiyorum: Dedim ki, Adalet ve Kalkınma Partisi İktidarının yanlış, acımasız, toplumu yoksullaştıran ekonomik politikaları Türkiye’de bu kadar çekin karşılıksız çıkmasında ana sebeplerden birisidir.

Şöyle 2009 yılının ilk dokuz ayına baktığımızda, ekonomideki küçülme 2008 yılına göre yüzde 8,5. Bu, İkinci Dünya Savaşı’nı çıkarırsanız, cumhuriyet tarihi boyunca ekonominin ne kadar kötü yönetildiği bir dönemi yaşadığımızı gösteriyor. Ekonominin bu kadar kötü yönetildiği bir dönemde elbette pek çok tüccarın, pek çok sanayicinin çeki karşılıksız çıkacaktır. Örneğin daralan ekonomi sonucu 89 bine yakın esnaf -dün bir arkadaşımız söyledi- iş yerini kapatmış, 89 bine yakın esnafın yanında çalışan insanlar işsiz kalmış, ülkemizde doğan her çocuk bugün 9.825 Türk lirası borçlu doğmakta, işsizlik artıyor, yoksulluk artıyor, tarım kendi kaderine terk edilmiş, çalışan işçiler işinden olmuş. Böyle bir ortamda insanları verdiği çekten dolayı cezalandırarak onları, ekonomisini kalkındırabilir misiniz? Eğer bu zihniyeti takip edecek olursanız Türkiye'yi 472 milyar lira borçlandıran öncelikle Tayyip Erdoğan’ı cezalandırmak lazım. Niye onu cezalandırmıyoruz? Niçin onu cezalandırmıyorsunuz? Türkiye'yi iflasın eşiğine getirecek, bataklığa sokacak ve onun sonucunda insanlar çeklerini ödeyemeyecek duruma gelecek; çekleri ödemeyenleri cezalandıracaksınız, Türkiye'yi bu duruma getiren Sayın Başbakanı cezalandırmayacaksınız; olmaz öyle şey. Önce, eğer, bu hukuk sisteminde cezayı kabul edeceksiniz…

ASIM AYKAN (Trabzon) – Dünyadan haberiniz yok dünyadan!

HALİL ÜNLÜTEPE (Devamla) – Türkiye'yi bu açmazın içine sürükleyen birinci derecede sorumlu siyasi iktidardır. Şimdi, efendim, “Başbakanı cezalandırmayalım.” Hayhay cezalandırmayalım.

İkinci bir husus: Bankalar. Elbette bu çeklerin bu kadar karşılıksız çıkmasının sebeplerinden birisi de bankalardır. Şimdi, değerli arkadaşlar, İktidarınız döneminde, geçen dönemlerde kredi kartlarıyla ilgili uygulamalardan dolayı ara ödeme gibi bir bilanço çıkardık. Niye? Kredi kartları insanlara nasıl veriliyordu? Bankalar sanki bir işportacı gibi yollara açılmış, her önüne gelene kredi kartı veriyordu ve o kredi kartlarının ödenemeyecek duruma gelmesinden sonra birtakım insanların intihar etmesi, birtakım insanların yükümlülüklerini yerine getirememesi sonucu bankaların sıcak paraya kavuşabilmesi amacıyla kredi kartlarında bir yapılandırmaya gittik. Şimdi, bu dönemde de bankaların müşteri portföyünü çok iyi çekebilmek amacıyla her önüne gelene çek vermiş olması, bugünkü sistemin doğmasında ikinci etken de bankaların bu yanlış uygulamasıdır. Bankaları disiplin altına almak zorundasınız. Demin söyledim, Türkiye, cumhuriyet tarihinin en karanlık ekonomik gününden geçiyor, yüzde 8,5 bir daralma var. Bu daralan dönemde Türkiye’de tek kâr eden müessese bankalar. Birileri küçülüyor, Türk devleti küçülüyor, esnaf dükkânını kapatıyor, sanayici üretimini kesmiş,  tek gelişen kesim bankalar.

Acaba, bu kadar bir açmazın içinde bankalar büyürken bu çek faciasının ortaya çıkmasında bankaların hiç mi kusuru yok? Bununla ilgili, bankalarla ilgili bu yasa taslağında hiçbir önlem alabildik mi? Hayır, yok. Bankada çalışan kâtibi cezalandırıyorsunuz. Bankanın sorumluluğu gerekir. Borçlar Kanunu’nun temel hükümleri gereği bankanın sorumluluğu gerekir, çalıştıranın sorumluluğu gerekir. Temel hukuk kurallarının dışında bir düzenlemeye gidiyorsunuz. Oradaki -biraz sonraki maddelerde göreceğiz- bankadaki bir kâtibi cezalandırarak o sistemi disiplin altına alacağınızı mı zannediyorsunuz? Niçin bankaya yaptığı yanlış işlemden dolayı bir cezai yaptırımı uygulayamıyoruz?

Ve üçüncüsü, yani bu olayın doğmasının asıl sebeplerinden birisi, çek hesabı sahiplerinin çek karnesi kullanırken özensiz davranışları da bu sebeplerden birisidir ama bu, en az ve en küçük bir sebeptir.

 (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen, sözlerinizi tamamlayın.

HALİL ÜNLÜTEPE (Devamla) – Tamamlamaya çalışıyorum Sayın Başkanım.

Sevgili arkadaşlar, bu üç ana konudaki sorunları çözemediğimiz müddetçe bu soruna köklü bir çözüm getiremezsiniz. Bir buçuk yıl sonra, iki yıl sonra bu yasa taslağı tekrar gündeme gelir.

Şimdi, bakın, bu yasayla ne getiriliyor, 5’inci maddeyle ne getiriyoruz: Ceza yaptırımı getiriyoruz çekini ödemeyene. Acaba, bu yasayı düzenleyenler niçin şunu düşünmüyorlar? Çeklerini ödeyen insanlar, çekte adli para cezası veya sonucunda hapis olduğu için çeklerini ödüyor değillerdir. Bu, bana göre, çeklerini gününde ödeyen insanların -en önemli şey- firmalarının ve kendilerinin piyasadaki kredi konumudur. Bu önemlidir. Siz, çeklerini ödemeyenleri ceza tehdidi altında disiplin altına alabileceğinizi zannediyorsanız, demin söylediğim belki biraz yankı uyandırdı ama Türkiye’de fabrikaların, iş yerlerinin dahi satılmasına rağmen…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözünüzü bağlayınız Sayın Ünlütepe.

Buyurunuz.

HALİL ÜNLÜTEPE (Devamla) – Bağlıyorum.

TARİŞ’i gitmiş, Demir-Çeliği gitmiş, Türkiye’de tüm önemli kuruluşlar gitmiş, buna rağmen borçları artıyorsa ve hiçbir yatırıma da dönüşmüyorsa ve bu dönemde ödenmeyen çek sayısı da günden güne daha da çoğalıyorsa o zaman bunun cezayla çözümlenmesinin mümkün olmadığını görüyorum. Bu konuda önergemiz vardır, önergemiz üzerinde de konuşurken cezanın bir sonuç olmadığı düşüncelerimi sizlerle paylaşmak istiyorum.

Yüce heyetinizi ve Sayın Başkan sizleri saygıyla selamlıyorum. Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Ünlütepe.

Şahsı adına Kahramanmaraş Milletvekili Veysi Kaynak.

Buyurunuz Sayın Kaynak. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım; 445 sıra sayılı Çek Kanunu Tasarısı’nın 5’inci maddesi üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum. Sözlerime başlarken hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Maddeyle ilgili düşüncelerime geçmeden önce, dün Bursa’da maden ocağında hayatını kaybeden 19 işçimize rahmet ve ailelerine başsağlığı diliyorum.

Saygıdeğer milletvekilleri, görüştüğümüz çek kanunu ekonomik hayatımızda önemli bir yer tutan belki de en önemli enstrümanın düzenlenmesini, karşılıksız çıkması hâlinde uygulanacak hükümleri vesaireyi düzenlemektedir. Bu tasarıyla getirilen çözümler aslında ticaret hayatımızda bir teamül olarak uygulanan çözümleri yasal hâle getirmekten ibarettir. 5’inci madde, özellikle karşılıksız çeklerle ilgili gerek çek düzenleyenin cezai sorumluluğu ve gerekse çek yasağı bakımından önemli hükümler ihtiva etmektedir.

Yargıda da farklı uygulamalar sebebiyle önemli gördüğümüz bu madde, artık, karşılıksız çıkan çekler için, çek düzenleyene bin beş yüz güne kadar adli para cezası verilmesini öngörmekte ve para cezasının da çek tutarından az olmayacağını hükme bağlamaktadır.

Maddenin 2’nci fıkrası ise çok çok önemli bir hususu düzenlemektedir. Bildiğimiz gibi, Türkiye'de firmalarda çalışan, profesyonel olarak çalışan, bir ücret mukabili çalışan ancak görevi gereği, kendisine verilen görev gereği, vazife gereği de çek keşide etmek zorunda kalan insanlar, bugüne kadar karşılıksız çekten dolayı da sorumlu tutulmaktaydılar. Artık, tasarı kanunlaştığı takdirde bu maddenin 2’nci ve 3’üncü fıkrası gereğince böyle bir şeyle karşılaşmayacağız çünkü 2’nci fıkraya göre çek karşılığını ilgili bankada bulundurma yükümlülüğü o çek hesabı sahibine ait olacaktır. Yine, çek hesabı sahibi eğer gerçek kişi ise kendisi adına çek düzenlemek üzere bir başkasını temsilci veya vekil olarak da atayamayacaktır.

Yine maddenin getirdiği önemli bir düzenleme, çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağına ilişkin bilgilerin Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasının ilgili birimlerine elektronik iletişim araçlarıyla bildirilmesi ve Merkez Bankasınca da bu bilgilerin İnternet ortamında yayınlanmasıyla ilgili düzenlemedir.

Böylece, çeklerine sadık olan, düzenlediği çeklerin karşılığını ödeyen firmalar, aslında, demin Halil Ünlütepe Bey’in dediği gibi, itibarlarını devam ettirecekler ama piyasada ticaret yapan, reel ekonominin içinde olan firmalar da gerçekten, çeklerini ödememeyi alışkanlık hâline getirmiş olan ya da çekleri karşılıksız çıkan firmaları takip etme şansına sahip olacaklardır.

Tasarının, piyasamıza, ticaret âlemine ve milletimize hayırlı olmasını diliyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Kaynak.

Şahsı adına Mersin Milletvekili Akif Akkuş.

Buyurunuz Sayın Akkuş. (MHP sıralarından alkışlar)

AKİF AKKUŞ (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 445 sıra sayılı Çek Kanunu Tasarısı’nın 5’inci maddesiyle ilgili olarak şahsım adına söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Sözlerime başlamadan önce, Reşadiye Sazak köyü yakınlarında menfur bir saldırıya maruz kalarak şehit olan askerlerimize ve dün Bursa’da göçük altında kalarak hayatını kaybeden maden işçilerine rahmet, ailelerine ve Türk milletine başsağlığı ve sabırlar diliyorum.

Değerli milletvekilleri, dünyada ekonomik ve sosyal gelişmelerin hızlandığı ve bunun sonucu olarak da ticarette yeni birtakım anlayışların ortaya çıktığı bir gerçektir. İlkel ticarette genellikle takas söz konusuydu. Yani, iki kilo üzüm veriyoruz, karşılığında bir kilo -atıyorum- buğday alıyoruz, bunun gibi. Yani, siz, eğer, biraz fazla miktarda buğday elde etmek isterseniz, birkaç küfe üzüm taşımak mecburiyetindeydiniz yahut işte birkaç küfe üzüm almak istiyorsanız birkaç çuval buğday taşımak mecburiyetindeydiniz. Derken para icat oldu, paranın icat olmasıyla ticaret birden bire kolaylaştı. Artık insanlar parayı cebinde taşıyor ve gittiği yerde alıyor, aldığını da götürüyor yine para karşılığında bir yerde satıyordu.

Tabii, bu, ticaretin gelişmesine, büyümesine, hızlanmasına sebep oldu. Ticaret, artık hayatımızın vazgeçilmez bir unsuru ve toplum yaşantısının da en büyük kesiminin ilgilendiği bir konu hâline geldi. Bu hâle gelince berberinde banka ve banka araçları ortaya çıktı. Çek, banka ve borç alışverişi konusunda bugünkü ticaretimizin ana elemanlarından birisidir ve fevkalade bir gelişme olarak nitelendirmek gerekir çünkü artık para yerine çek taşıyoruz. Çeki götürüyoruz istediğimiz yerde kullanıyoruz, o da onu alıyor başkasına veriyor, o başkasına veriyor, işte o zaman kıyamet kopuyor. Ben çeki yazıyorum birisine veriyorum, 5’inci kişi bir başkasına verdiğinde ve çek karşılıksız çıktığında, son kişi bir önceki kişiye geliyor onun yakasına yapışıyor. Hâlbuki ilk çeki kesen kişi başkası idi. Böylece birtakım problemlerin çıkması da söz konusu oluyor.

Bütün bunlar çek ile ilgili kanun ve yönetmeliklerin çıkartılmasını bir zaruret hâline getirmiştir. Hayatımızı kolaylaştırması için bir araç olarak ortaya çıkmış olan çek, bugün binlerce insanımızın itibarını kaybetmesine, hatta cezaevlerine girmesine sebep olmuştur ve bugün sayıları birkaç bin de olsa cezaevinde imzası yüzünden hapis yatan vatandaşlarımız bulunmaktadır.

Tabii diyeceksiniz ki: “Çek yazmasaydı, imza atmasaydı.” Ama zorda kaldığımızda, birtakım, yapmamamız gereken işlere doğru yöneldiğimiz her zaman malumdur, yani hepimizde olmuştur bu. Dolayısıyla vatandaş bugünkü şartlarda ekonominin oldukça kötüleştiği, esnafın, tüccarın, üreticinin iflas ettiği bir dönemde elbette ki bu sıkıntılardan dolayı insanların çek kullanması da artmıştır.

Kanunun 5’inci maddesi ceza sorumluluğu, çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağı ile ilgili. Kısaca çek kullanım esaslarının ele alınmasında bazı aksaklıkların bulunduğunu belirtmiştik. Bu aksaklıklara bağlı olarak da bu madde hazırlanmış bulunmakta.

Tabii, burada şunu belirtmek gerekiyor: İlk 3167 sayılı Kanun 1985 yılında çıkmış ve o günden bugüne birçok değişikliğin olduğu görülmektedir. Çekin yaygınlaşması sonucu, yaygınlaşma arttıkça bu tür ceza işlemlerine yahut mahkeme işlemlerine konu olan olaylarda da bir gelişme yaşanmış, bu olaylar da artmıştır.

Burada, tabii, birçok şey var ama dikkatimi çeken şeylerden bir tanesi şu…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözünüzü tamamlayınız.

Buyurunuz.

AKİF AKKUŞ (Devamla) – Teşekkür ederim.

Beşinci fıkrada deniyor ki: “Adresin fiilen terk edilmiş olması hâlinde tebligat yapılmış sayılır.” Fiilen terk edilmiş, belki başka bir şehre gitmiş, belki başka bir yere gitmiş ve en azından bunun ulaşması söz konusu olmamış diye düşünüyorum.

Bir de burada, yine, “güvenli elektronik imza” deniyor. Değerli arkadaşlar, bir de güvensiz elektronik imza mı var? Bildiğimiz bir elektronik imza var.

Netice olarak diyorum ki: Çek, uygulanan ekonomik politikanın röntgenidir. Bu röntgen, iktidarın ekonomik politikasının maalesef iflas ettiğini göstermektedir. Hoş, iflas etmeyen politikamız da hemen hemen yok ya! Kısaca, “Çek mağduru yok, AKP mağduru vardır.” diye belirtiyorum.

Daha önce de belirttiğim gibi, çeki alan, veren veya bankaya ibraz eden esnaf bitti, üretici bitti, çiftçi bitti; işçi, memur yoksulluk sınırı altında yaşamaya çalışıyor, yani o da bitmiş sayılır.

Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Akkuş.

Madde üzerinde konuşmalar sona ermiştir.

Soru-cevap bölümüne geçiyoruz.

Süremiz on dakika.

Sayın Köse, Sayın Işık, Sayın Kulkuloğlu, Sayın Öztürk, Sayın Özdemir ve Sayın Bulut’a söz vereceğim. Tekrar anımsatıyorum birer dakikayla söz vereceğimi.

Buyurunuz Sayın Köse.

ŞEVKET KÖSE (Adıyaman) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Sayın Bakan, görüşmekte olduğumuz yasa tasarısı hazırlanırken hangi ülkelerin çek kanunları incelenmiş ve hangilerinden yararlanılmıştır?

İkinci soru olarak, yine, yasa tasarısı hazırlanırken hangi ceza hukukçularının görüşleri nazarıdikkate alınmıştır?

Üçüncü soru olarak, 4’üncü maddede soru sormuştum, cevabını net alamadım, tekrar ediyorum: Bin liralık adli para cezasını ödemeyen çek borçlusunun cezası hapse dönüşecektir. Ne kadar hapis yatacaktır, gün, ay ve yıl olarak açıklayabilir misiniz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Köse.

Sayın Işık…

ALİM IŞIK (Kütahya) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakan, bilindiği gibi, hakkında ceza davası açılmış olan herhangi bir kişi adresinde bulunamadığı zaman, bu adresinde bulunamadığından dolayı gıyabında hapis kararı çıkarılmakta ve yakalananlar da cezaevine götürülmektedirler. Bu uygulama nedeniyle çok sayıda vatandaşımızın mağdur olduğu bilinmekte. Anlaşılan odur ki, bu tasarıda da bu uygulama devam edecek.

Sorum: Hâlen adresinde bulunamadığı için gıyabında hapis kararı verilmiş kaç vatandaşımız bulunmaktadır? Bu durumdaki vatandaşlarımızdan kaçı yakalanarak cezaevine gönderilmiştir? İfadeleri alınmadan gıyabında hapis kararı verilen vatandaşlarımızın yeniden yargılanmasını sağlayacak bir düzenleme mümkün müdür? Böyle bir çalışma varsa, çalışma ne aşamadadır?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Işık.

Sayın Kulkuloğlu

MEHMET ŞEVKİ KULKULOĞLU (Kayseri) – Sayın Bakan, AKP olarak iktidarı yedi yıl önce devraldığınızda vatandaş rahat, borçsuz; bankalar ise sıkıntılı, borç yükü altında inliyorlardı. Yedi yıllık İktidarınızın sonucunda ise geldiğimiz bu günde vatandaş sıkıntılı, borç yükü altında inliyor; bankalar rahat, rekor kârlar ilan ediyorlar.

Sayın Bakan, sizce, İktidarınız neler yaparak bu değişimi sağladı?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Kulkuloğlu.

Sayın Öztürk

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Sayın Bakan, sadece adli para cezasını ödeyemediği nedenle hapis cezasına dönüşen ne kadar dosya vardır? Bunlardan kaç kişi şu anda içeridedir, cezasını çekmektedir?

İkinci sorum: Bu mahkemelerce cezası kesinleşen ve Yargıtayca onanan kaç kişi vardır aranmakta olan?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Öztürk.

Sayın Özdemir…

HASAN ÖZDEMİR (Gaziantep) – Sayın Başkan, Sayın Bakana soruyorum: Görüşmekte olduğumuz tasarının gerekçe bölümünün 12’nci maddesinde Çek Kanunu’nun 5237 sayılı Kanun’la uyumlu hâle getirilmesi gerektiğinden bahsedilmektedir, ancak tasarıda böyle bir uyum söz konusu değildir. 5237 sayılı Kanun’un 21’inci maddesi “Kast” başlığını taşımaktadır, suçun oluşumunda kastın varlığına işaret etmektedir. Yine, kanun tasarısı ile gerekçesi arasındaki bu farkları nasıl açıklıyorsunuz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Özdemir.

Sayın Bulut…

AHMET DURAN BULUT (Balıkesir) – Sayın Bakanım, Sayın Başkanım, bir konuyu soracağım: Bir özel banka müdürünün yanına arkadaşı geliyor, ondan çek istiyor, diyor ki: “Sen çek alamazsın, yalnız bana bir kurban bul, ona bir iş yeri açılışı göster, esnaf odasına kaydet, gel, sana çek vereyim.” Gidiyor bir kurban buluyor, ayağında ayakkabısı olmayan, hiçbir şeyi olmayan bir zavallı adam; iş yeri yok, ancak böyle göstermelik, evrak üzerinde iş yerini tamamlıyor ve buna çek karnesi veriyor banka müdürü. Bu vatandaş, kurbandan vekâlet alıyor bu çekleri harcamak için ve çeki her yere dağıtıyor, birçok insanın ciğerini yakıyor, sonra tabii ki bu kurban yakalanıyor ve cezaevine atılıyor. Şimdi, bunda suçlu olan banka müdürü mü, bu zavallı kurban mı, buna meydan veren devlet mi? Bunu soruyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Bulut.

Buyurunuz Sayın Bakan.

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Erzincan) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, milletvekillerimizin sorularına cevap veriyorum.

Sayın Köse buradaki ceza uygulamalarıyla ilgili bir önceki maddede de bir soru sormuştu. Şöyle: 5’inci maddedeki düzenlemeye göre bin beş yüz güne kadar maddi para cezası veriliyor. Daha sonra eğer bu ödeme gerçekleşmez ise her gün için 100 liraya kadar, hâkimin vereceği 20 ila 100 arasında bir hesapla gün başına bir bedel takdir ediliyor. Bu miktar üzerinden hapis cezası tahakkuk ediyor ve çek miktarına ulaşınca hapis cezası tamamlanmış oluyor. Her hâlükârda da bu üç yılı geçmiyor. Düzenleme bu şekilde.

Diğer yandan, kanun hazırlığı yapılırken tabii Avrupa Birliği üyesi ülkelerin düzenlemeleri esas alındı ve ayrıca Cenevre Yeknesak Sözleşmesi de bu konuda referans olarak alınmıştır.

Hukukçuların da görüşleri şüphesiz alınmıştır. Burada uzunca bir liste var. Profesör Ünal Tekinalp, Gazi Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Profesör İzzet Özgenç ve diğer kurumlardan; Yargıtay 10. Ceza Dairesi, Kanunlar Genel Müdürlüğü ve diğer ilgili kurumlardan da gerekli görüşler alınmak suretiyle tasarı bu hâle getirilmiştir.

Sayın Alim Işık’ın sorusu… Tabii bu konuda elimizde şu anda bilgi mevcut değil. Bu şekilde adreste bulunamayıp da… Evet bu, şüphesiz ilgili kurumlardan talep edilip daha sonra tarafınıza yazılı olarak bildirilecektir; tabii, bu konuda gerekiyorsa bir yasal düzenlemeye de gidilebilir.

Sayın Ali Rıza Öztürk’ün sorusu: Türkiye genelinde tüm ceza davalarında verilen adli para cezaları. Ödemediği için, söz konusu para cezası hürriyeti bağlayıcı cezaya çeviren ve cezaevine giren kişi sayısı yıllar itibarıyla, 2008 yılında 15.005, 2009 yılında 17.838 olarak şu andaki kayıtlarda mevcuttur.

Sayın Kulkuloğlu, tabii, Hükûmetimizin ve İktidarımızın faaliyetleriyle ilgili değerlendirmelerde bulundu. Kendisinin bu değerlendirmelerine saygı duymakla beraber katılmadığımı ifade etmek istiyorum. Bunu da sadece birkaç veri, istatistiki bilgi vermek suretiyle doğru olmadığını sizlerle paylaşmak istiyorum. Şöyle ki: Türkiye, Avrupa Birliğinde Almanya, İngiltere, Fransa, İtalya ve İspanya’dan sonra altıncı  büyük ekonomi hâline gelmiştir; bu, Dünya Bankasının tespitidir. 2008 yılı itibarıyla gayrisafi millî hasılamız 794 milyar dolara ulaşmış ve Türkiye dünyanın 17’nci büyük ekonomisi olmuştur. Satın alma paritesine göre de Türkiye’nin dünyadaki sıralaması 15’inciliktir. 2008 sonu itibarıyla kişi başı millî gelir 10.436 dolar olarak belirlenmiştir TÜİK istatistiklerine göre.

2002-2008 arasında ortalama büyümemiz 5,9’dur. Sadece küresel krizde 2009’da yüzde 3,5 küçülme vardır, 2010’dan itibaren de tekrar…

MEHMET ŞEVKİ KULKULOĞLU (Kayseri) – Ben, size bunu sormadım; ben borçların yerleri nasıl değişti onu sordum. Ben “İcraatın İçinden” cevabı istemiyorum.

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Erzincan) – Evet, onları da söylüyorum. Biz her şeyi söyleyebiliriz ama rakamların söylediği önemlidir. Rakamlar neyi söylüyorsa…

MEHMET ŞEVKİ KULKULOĞLU (Kayseri) – Dün bankalar batıyordu, bugün bankalar öne çıkıyor.

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Erzincan) – Bakın, efendim, şöyle söyleyeyim: Türkiye kamu net borç stoku değişimine baktığımız zaman, 2000 yılında gayrisafi yurt içi hasılaya oranı yüzde 42,9; 2002 yılında yüzde 61,4; 2004 yılında yüzde 49; 2006 yılında yüzde 34; 2008’de yüzde 28,2’dir. Borcun büyüdüğü mü yoksa azaldığı mı gayrisafi millî hasılaya oranla, istatistiklerde, rakamlarda açık açık ortadadır.

Efendim, diğer bir sorumuz…

BAŞKAN – Sayın Yıldırım, süremizi biraz geçtik. Lütfen biraz daha şey olursa…

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Erzincan) – Evet, teşekkür ediyorum.

…Sayın Ahmet Duran Bulut’un sorusudur. Kasıt… Zaten bu maddede düzenlemeyle kasta yer verilmiştir. O bakımdan, ayrı bir kasıt düzenlemesi hukuken bir anlam ifade etmemektedir. Bunu arz etmek istiyorum.

Saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz efendim.

Madde üzerinde üç önerge vardır. Önergeleri önce geliş sırasına göre okutacağım, sonra aykırılık sırasına göre de işleme alacağım.

İlk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 445 sıra sayılı tasarının 5. maddesinde 1. fıkrada “karşılıksızdır işlemi yapılmasına” ibaresinden sonra gelmek üzere “kasten” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

 

Rıdvan Yalçın

Alim Işık

Ahmet Orhan

 

Ordu

Kütahya

Manisa

 

Cemaleddin Uslu

Hüseyin Yıldız

Abdülkadir Akcan

 

Edirne

Antalya

Afyonkarahisar

 

 

Oktay Vural

Mehmet Şandır

 

 

İzmir

Mersin

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Çek Kanunu Tasarısının 5’inci maddesinin üçüncü fıkrasına “Gerçek kişinin temsilcisi veya vekili olarak çek düzenlenmesi hâlinde, bu çekten dolayı hukukî ve cezaî sorumluluk çek hesabı sahibine aittir.” cümlesinin eklenmesini ve dördüncü fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

“(4) Karşılıksız çek düzenleyen, adına karşılıksız çek düzenlenen ve ileri düzenleme tarihli çek üzerinde yazılı tarihe göre kanuni ibraz süresi içinde ibrazında, karşılığını ilgili banka hesabında bulundurmayan gerçek ve tüzel kişi hakkında, soruşturma evresinde cumhuriyet savcısının talebi üzerine, sulh ceza hâkimi tarafından, kovuşturma evresinde resen mahkeme tarafından, karşılıksız çıkan her bir çekle ilgili olarak, çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağı kararı verilir.”

 

Suat Kılıç

Abdülkadir Akgül

Ahmet Yeni

 

Samsun

Yozgat

Samsun

 

İkram Dinçer

Ertekin Çolak

Tuğrul Yemişci

 

Van

Artvin

İzmir

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Çek Kanunu Tasarısının 5. maddesinin;

1. fıkrası hükmünün tümünün,

2. fıkrasındaki “birinci fıkra hükmüne göre” ifadesinin,

7. fıkrasındaki “…ve varsa lehtarlarını da…” ifadesinin,

9. fıkrası hükmünün tümünün,

madde metninden çıkarılmasını,

4. fıkra hükmünün başlangıcına “üç kez” kelimesinin eklenerek cümlenin “üç kez karşılıksız çek düzenleyen.” şeklinde düzeltilmesini teklif ederiz.

 

Ali Rıza Öztürk

Ali İhsan Köktürk

Turgut Dibek

 

Mersin

Zonguldak

Kırklareli

 

Halil Ünlütepe

Rahmi Güner

 

 

Afyonkarahisar

Ordu

 

BAŞKAN -  Komisyon son okuttuğum önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Erzincan) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Ünlütepe, buyurunuz efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

HALİL ÜNLÜTEPE (Afyonkarahisar) – Sayın Başkan, saygıdeğer üyeler; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Biraz önce de konuşmamda belirttiğim gibi, bu, çekte cezanın kaldırılması yönünde bir önergemiz olduğunu… Onu sizlerle paylaşmak amacıyla söz aldım.

Yeni getirilen düzenlemede çek ödenmediğinde adli para cezası getiriliyor yani ceza sistemi esas alınıyor. Adli para cezası Türk Ceza Kanunu’nun 52’nci maddesine göre süresi içinde ödenmediğinde hapse dönüşüyor. Biz bu önergemizde öncelikle çekte hapis cezasının olmaması gerektiği konusunda durduk. Durmamızın gerekçelerinden birisi şu: Anayasa’mızın 38’inci maddesinde aynen şunu söyler: “Ekonomik suçlarda bir yükümlülüğü yerine getirememesinden dolayı özgürlüğü alıkonulamaz.” Bunun dışında Anayasa’mızın geçen dönem Parlamentoda kabul ettiğimiz 90’ıncı maddesi var. Biz ikili sözleşmelerin iç hukukta bağlayıcı olduğunu kabul ettik. Daha önce Anayasa Mahkemesinin bu konuda bir kararı var ama o dönem 90’ıncı madde yoktu.

Bir de bu konuda Avrupa İnsan Haklarının ve Temel Özgürlüklerin Korunmasına İlişkin Sözleşme var; bu Protokol no 4 aynen şunu söylüyor: “Borçtan dolayı özgürlüğünden yoksun bırakılma yasağı.” Avrupa İnsan Haklarının ve Temel Özgürlüklerinin Korunmasına İlişkin Sözleşme’nin 4 no’lu Protokolü, Anayasa’nın 38’inci maddesi ve geçen dönem Parlamentoda Anayasa’nın 90’ıncı maddesinde yaptığımız düzenlemeler çekin karşılıksız çıkmasında cezai bir yaptırımın hukuksal dayanağının olmadığını ortaya çıkartıyor. Hukuksuz, Anayasa’ya aykırı bir işlemi yürütmeye çalışıyoruz. Anayasa’nın 11’inci maddesi: “Anayasa hükümleri, yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, diğer kuruluşları bağlar.” diyor.

Bu tasarının Komisyonda tartışılması sırasında Sayın Komisyon Başkanından da rica ettim bunun öncelikle Anayasa’ya aykırılık açısından Anayasa Komisyonuna gitmesi gerektiğini. Ciddi bir şekilde pek çok hukukçu bunun Anayasa’ya aykırı olduğunu söylüyor. Bunun yanında, örneğin, Yargıtay bu çek taslağı üzerinde tartışmalar başlayınca şu tür bir açıklamayı yapıyor: “Çekin karşılıksız çıkması ile ilgili sorumluluk suç olmaktan çıkarılarak idari para cezasını veya idari tedbir gerektiren bir kabahat olarak yorumlanmalı.” Doğrusu da bu. Bu tür bir yorumlamaya gitmek durumundaydık. Buna gitmeyerek cezai bir yaptırıma gidersek burada alınacak olan cezalar çok yüksek.

Bakın, şimdi, bir çek mudisini -atıyorum- 10 bin liralık bir çek mudisini düşünelim; beş tane çek kesti, bunun 600 lirasını banka ödedi ve bu çekler ayrı ayrı zamanlarda farklı farklı yerlerde çekler bankaya sunuldu. Bin beş yüz gün tam gün adli para cezası ama “Ödenmeyen çek bedelinden aynen hükmedilecek adli para cezası çek bedelinin karşılıksız kalan miktarından az olamaz.” diyor. Karşılıksız kalan miktarı “9 bin” dediğinizde 9 bini 1.500’le çarpın çıkan hapis cezası yirmi yıla yakın çıkıyor. Evet, bunun beş yılı infaz olacak ama…

MEHMET SALİH ERDOĞAN (Denizli) – Üç…

HALİL ÜNLÜTEPE (Devamla) – Efendim, verilen hapis cezası, infaz, üç yılını yatacak. Yatacağı günün netine girmeyelim. Şimdi, ayrı ayrı zaman dilimleri içinde bunların geldiğini de… Adam ölümünden daha fazla bir yaptırımın içine gidiyorsunuz. Ekonomi…

MEHMET SALİH ERDOĞAN (Denizli) –  Mükerrer…

HALİL ÜNLÜTEPE (Devamla) – Mükerrer olmayabilir, aynı mahkemede birleşmeyebilir. Eğer aynı mahkemelerde suç döneminde infazlar birleşirse o beş yılla sınırlı.

Arkadaşlar, cezanın yaptırımında, biraz önce bizim grubumuzdan bir arkadaşımız…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.

Buyurunuz.

HALİL ÜNLÜTEPE (Devamla) – Bağlamaya çalışıyorum Sayın Başkanım.

…Sayın Bakana ısrarla o kaç gün yatacağını sormaya çalışıyor. Sayın Bakanın hukukçu olmamasından dolayı onu yanıtlamakta zorluk çektiğini ben de kabul ediyorum ama oradaki bürokratlar “Şu kadar yıl, şu kadar gün, şu kadar ay yatacaktır.” diye Sayın Bakanı bilgilendirselerdi, bizi izleyen kişilerin ne kadar hapis cezası yatacağını görürdük.

Değerli milletvekilleri, bu taslaktan hapis cezası kalkmıyor, aksine daha da ağırlaştırılıyor. Ekonominin temel kurallarından uzaklaşıyoruz. O nedenle, biz, Anayasa’mızın 38’inci maddesi, İnsan Hakları Protokolü’nün 4’ü, Anayasa’mızın da düşüncesini kabul ederek o doğrultuda bu cezaların, ödenmeyen çeklerde cezanın kaldırılması doğrultusunda öneri vermiş oluyoruz.

Bu önerimize destekçi olmanız dileğiyle, tümünüzü saygı ve sevgiyle selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Ünlütepe.

Önergeyi…

HARUN ÖZTÜRK (İzmir) – Karar yeter sayısı…

BAŞKAN – Karar yeter sayısı arayacağım.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yok. (AK PARTİ sıralarından “Var, var” sesleri)

Var mı? 134 kişi görmüyorum ben. (Gürültüler)

Peki, nizaya düştük.

Elektronik oylama yapıyorum.

Üç dakika süre veriyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Karar yeter sayısı vardır, önerge kabul olmamıştır.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Çek Kanunu Tasarısının 5 inci maddesinin üçüncü fıkrasına “Gerçek kişinin temsilcisi veya vekili olarak çek düzenlenmesi halinde, bu çekten dolayı hukukî ve cezaî sorumluluk çek hesabı sahibine aittir.” cümlesinin eklenmesini ve dördüncü fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

“(4) Karşılıksız çek düzenleyen, adına karşılıksız çek düzenlenen ve ileri düzenleme tarihli çek üzerinde yazılı tarihe göre kanunî ibraz süresi içinde ibrazında, karşılığını ilgili banka hesabında bulundurmayan gerçek ve tüzel kişi hakkında, soruşturma evresinde Cumhuriyet savcısının talebi üzerine, sulh ceza hâkimi tarafından, kovuşturma evresinde resen mahkeme tarafından, karşılıksız çıkan her bir çekle ilgili olarak, çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağı kararı verilir.”

                                                                                              Suat Kılıç (Samsun) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Yüksek Genel Kurulun takdirleridir efendim.

BAŞKAN – Hükûmet?

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Erzincan) – Katılıyoruz.

SUAT KILIÇ (Samsun) – Gerekçe okunsun Sayın Başkan.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Değişiklik önergesi;

- Üçüncü fıkrada, hükmün sonucunu tereddüde yer bırakmayacak şekilde göstermek;

- Dördüncü fıkrada, koruma tedbiri olarak çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağı kararının hem soruşturma evresinde hem de kovuşturma evresinde verilebileceğine açıklık kazandırmak,

Amacıyla verilmiştir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 445 sıra sayılı tasarının 5. maddesinde 1. fıkrada “karşılıksızdır işlemi yapılmasına” ibaresinden sonra gelmek üzere “kasten” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                          Rıdvan Yalçın (Ordu) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Değerli Başkanım, suç tipinin içinde “kast” ibaresi geçmese dahi kasta bağlı bir suçtur, katılmıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet?

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Erzincan) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Sayın Şandır, buyurunuz. (MHP sıralarından alkışlar)

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; önergenin gerekçesi üzerinde söz aldım. Öncelikle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Gerçekten toplumu çok yakından ilgilendiren, piyasayı, ekonomiyi çok yakından ilgilendiren bir kanun tasarısı üzerinde görüşme yapıyoruz. En iyi şekilde çıkması amacımızdır. Sayın Mithat Melen’in ifade ettiği endişeleri hepimiz duyuyoruz. Gerçekten piyasanın, ekonominin işleyişine hukuk kurarak müdahale etmenin bugüne kadar hiçbir faydası olmadı, arzulanan sonuçlar da hasıl olmadı. Denenmişi yeniden denemenin de bir faydasının olmadığını yine bir kanunla deneyerek görmüş olacağız.

Bizim bu önergemizde ifade ettiğimiz husus, kanunun 5’inci maddesinde çekle ilgili olarak “karşılıksızdır” işlemi yapılmasına sebebiyet veren kişi hakkında. İşte bu kişilerin niyetinin uygulayıcılar, yargı tarafından sorgulanabilmesi için “kasten” kelimesinin eklenmesini faydalı görmekteyiz. Böylelikle, verdiği çekin karşılıksız çıkmasına sebep olan kişinin niyetinin sorgulanmasına bir imkân, bir kriter getirelim. Biri ekonomik zorluklardan dolayı, kendi elinde olmayan sebeplerden dolayı, müdebbir tüccar gibi davranmasına rağmen, başkasının verdiği çekin karşılıksız çıkması sonrasında ona karşılık verdiği çekin karşılıksız çıkmasıyla böyle bir cezaya muhatap olan kişi ile bu işi dolandırıcılık hâline getiren, sektör hâline getiren, bunun için büro kurarak çek kesen ve piyasayı dolandıran insanları ayırmanın bir yolu bulunmalı. Eğer, hukuk kuruyorsak, kanun kuruyorsak bu maddede bize göre bu önergeyle veya bir başka şekilde bu ayrımı yapacak bir düzenlemenin yapılmasını gerekli görüyoruz. Evet, ekonomik zorluklardan dolayı verdiği çek karşılıksız çıktığı için özgürlüğü, hürriyeti kısıtlanan veya takibe uğrayan insan ile bu işi geçim kaynağı yapan dolandırıcıyı ayırmanın bir yolunu bulmak mecburiyetindeyiz.

Hukuk kurarken, ki bu konuda bilenler hukuk kurmak adına müdahale edilmesini de doğru bulmamakla beraber, eğer ki biz bir hukuk kuruyorsak bu kasıtlı olan bu işi böyle geçim kaynağı yapan sektöre dönüştüren insanlar ile elde olmayan sebeplerle çek verip verdiği çekin karşılıksız çıkmasından dolayı takibe uğrayan insanları birbirinden ayırmak gerekir diye düşünüyoruz. Bu niyetle bu önergeyi verdik. Ancak, önergenin işte Sayın Komisyon Başkanının ve diğer arkadaşların ifadesiyle “kasten” kelimesinin konulmasıyla karşılıksız çek verenlerin kasıtlı olup olmadıklarını araştırmak için yargının yükünün çok ciddi artacağını ve kastın ispatı, yani dolandırıcılık kastıyla çek verenin kastının ispat edilmesi yükümlülüğünün piyasayı kilitleyeceğini söylüyorlar. Çok teknik bir konu ama onu da yok saymadan şunu söylüyorum: Piyasayı dolandırmak için kasıtlı olarak çek verenleri cezalandırmakla, ekonomik sebeplerden dolayı, verdiği çekin karşılıksız çıkmasından dolayı cezalandırılan insanlar aynı kategoriye konulmamalıdır, farklı değerlendirilmelidir. Bunu belirleyecek bir kriter bu kanuna konulmalıydı. Genel hukukun içerisinde, Sayın Komisyon Başkanı “Genel hukuk içerisinde bu tanım vardır.” diyor ama zannediyorum bu Çek Kanunu’yla uygulamada bu ayrım yapılamadığı için, kasıtlı olarak, dolandırıcılık kastıyla çek verenlerin, işte kader mahkûmu diyelim, ekonominin mağduru diyelim, başka gelişmelerin sonucu çek verip de karşılıksız çıkmasından dolayı hürriyeti kısıtlanan insanları aynı kefeye koymak gibi bir yanlışın vebali de üzerimizde kalıyor.

Onun için bu önergeyi verdik. Bu önergeyi başka bir şekilde de düzenleyerek bu ayırımın yapılmasını faydalı görüyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

MEHMET ŞANDIR (Devamla) – Bu sebeple önergemizin dikkate alınarak, ciddiye alınarak yeniden değerlendirilmesini Hükûmetten, Komisyondan ve Genel Kuruldan diliyor, saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Şandır.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Daha önce kabul edilmiş olan önerge doğrultusunda 5’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Kırk beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 18.57

 


DÖRDÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 19.56

BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU

KÂTİP ÜYELER: Fatih METİN (Bolu), Gülşen ORHAN (Van)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 30’uncu Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.

445 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Hükûmet ve Komisyon yerinde.

6’ncı maddede kalmıştık.

6’ncı maddeyi okutuyorum:

Etkin pişmanlık ve yasak kararının kaldırılması

MADDE 6- (1) Karşılıksız kalan çek bedelini, üzerinde yazılı bulunan düzenleme tarihine göre kanunî ibraz tarihinden itibaren işleyecek 3095 sayılı Kanuna göre ticarî işlerde temerrüt faiz oranı üzerinden hesaplanacak faizi ile birlikte tamamen ödeyen kişi hakkında;

a) Soruşturma aşamasında Cumhuriyet savcısı tarafından kovuşturmaya yer olmadığına,

b) Kovuşturma aşamasında mahkeme tarafından davanın düşmesine,

c) Mahkûmiyet hükmünün kesinleşmesinden sonra mahkeme tarafından hükmün bütün sonuçlarıyla ortadan kaldırılmasına,

karar verilir.

(2) Şikâyetten vazgeçme hâlinde de birinci fıkra hükmü uygulanır.

(3) Kişi, mahkûm olduğu adlî para cezası tamamen infaz edildikten veya bu cezayı ödemediği için hakkında hapis uygulanıp serbest bırakıldıktan itibaren üç yıl ve her hâlde yasağın konulduğu tarihten itibaren on yıl geçtikten sonra, hükmü veren mahkemeden çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağının kaldırılmasını isteyebilir; mahkemenin vereceği karara itiraz edebilir. Çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağının kaldırılmasına ilişkin karar kesinleştiğinde, yasağın kaldırıldığı, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasına 5 inci maddenin sekizinci fıkrasındaki usullere göre bildirilir ve ilân olunur.

BAŞKAN – Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Antalya Milletvekili Hüseyin Yıldız.

Buyurunuz Sayın Yıldız. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Çek Kanunu Tasarısı’nın 6’ncı maddesiyle ilgili Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Şahsım ve Grubum adına hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, konuşmamın başında tüm şehitlerimize Allah’tan rahmet, Türk milletine ve acılı ailelerine başsağlığı ve sabır diliyorum.

Ayrıca, dün akşam Bursa’da yaşanan grizu patlaması sonucu kaybettiğimiz 19 işçimize de Allah’tan rahmet, ailelerine ve yakınlarına sabır ve başsağlığı diliyorum.

Değerli milletvekilleri, serbest piyasada bir ödeme aracı olarak kullanılan çekle ilgili olarak Türk Ticaret Kanunu’nun 692’nci maddesi ile çekin şekli, devri ve ödenmesi, 3167 sayılı Kanun’la da çekle ödemelerin düzenlenmesi ve çek hamillerinin korunması düzenlenmiştir.

Anayasa’mızın 38’inci maddesi ile Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 4 no.lu Protokol’ün ilgili hükümleri değerlendirildiğinde, birbiriyle çelişen yasa maddeleriyle karşılaşmaktayız. Adalet Bakanımız ve Adalet Komisyonu Başkanımız da, konuşmalarında bu gerçekten hareket ederek, açıklamalarda bulundular, daha sonra “fakat”la başlayan söylemleriyle de bugün görüşmekte olduğumuz 445 sıra sayılı Çek Yasası Tasarısı’yla da bu konuya bir çözüm getirilebileceğini ifade ettiler.

Bildiğimiz gibi, Anayasa’yla diğer yasalarımızın çelişmesi, Avrupa Birliğine girme hedefinde olduğumuz günümüzde Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin, Avrupa İnsan Haklarının ve Temel Özgürlüklerinin Korunmasına İlişkin Sözleşme’de yayınlamış olduğu sözleşmelere aykırı yasaların çıkarılması “fakat”la başlayan sözlerden sonra gelmektedir. Deneyimli bir siyasetçi olduğunu bildiğimiz, Anayasa hukuku konusunda değerli bilgileri ve çalışmaları olduğunu da kendisi söyleyen, bizlerin de bildiği Sayın Ahmet İyimaya’nın bu şekliyle bir yasayı buraya getirmesini ya da o Komisyondan bunun Meclise gönderilmesini de çok da doğru bulmadığımı üzülerek ifade etmek durumundayım.

Değerli milletvekilleri, o hâlde çek alacaklılarının meşru haklarını koruyan, çek suçlularının borçlarını ödeme mecburiyetlerini sağlayan, Anayasa’mızla ve diğer yasalarımızla çelişmeyen, tarafı olduğumuz insan hakları sözleşmelerine de aykırı olmayan bir yasal düzenlemeye ihtiyaç olduğu gerçektir. Türkiye Büyük Millet Meclisinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu milletvekillerinin hemen hemen hepsi birçok konuşmasında bu ihtiyacı dile getirmiş ancak AKP Hükûmeti bundan sürekli kaçınmıştır. Toplumda oluşan bu beklentiyi kalıcı şekilde çözmek yerine yine her zaman yaptıkları gibi geçici ve günün ekonomik beklentilerini bugünlük çözmek adına 445 sıra sayılı Çek Kanunu Tasarısı gündeme getirilmiş ve görüşülmektedir. AKP bugüne kadar olduğu gibi aceleciliğini, muhalefetin itiraz ve önerilerini dikkate almaz tavrını, sayısal çoğunluğunun verdiği bitmeyen güç gösterisini, ihtirasını ve muhalefetin uyarılarını reddetme inatçılığını bu kanun tasarısında da göstermektedir.

8 Aralık 2009 tarih ve saat 14.30’da milletvekillerine gönderilen taslak, milletvekillerinin incelemesine, ilgililerin talep ve teklifleriyle ilgili çalışma yapmasına fırsat tanımadan var olan sıkıntıyı ötelemeye çalışmakta, sorunu kalıcı çözmekten yine kaçınmaktasınız. AKP Hükûmeti, Milliyetçi Hareket Partisi milletvekillerinin uyarı ve ikazlarına rağmen, Türk toplumunu ilgilendiren hemen her konuda yaptığı yanlış uygulamalar neticesinde, ülkemizi sorunlar yumağında yaşamaya mahkûm etmeye devam etmektedir. AKP’nin yanlış ekonomik uygulamaları, gelmekte olan küresel krizi tüm uyarılarımıza rağmen görmemesi ya da görmek istememesi, kriz kapıya gelince de gerekli ekonomik önlemleri bir bütünlük içinde almayışı, palyatif ve sektörel önlemlerle krizi aşacağını öngörmesi, ülkemizde ekonomiyi tıkamıştır. Bu nedenle, karşılıksız çekler çığ gibi büyümüş, ticari piyasa tıkanmış, esnaf, işletme giderlerini, kirasını, ailesinin giderlerini ödeyemez ve iş yerinin faaliyetlerinden olan vermiş oldukları çeklerini ödeyemez hâle, maalesef, düşmüştür. Çek alacaklılarının meşru hakları ve durumun yasal sonuçları neticesinde hürriyetlerinden de, maalesef, olmaktadırlar.

Hükûmet bu durumu bu tasarıyla zaten kabullenmiş durumdadır. Adalet Komisyonunca son şekli verilerek yüce Meclise sunulan ve bugün görüştüğümüz Çek Kanunu Tasarısı’nda düzenlemesi yapılan alanlarda amaçlanan hedeflerle, AKP kendi eksiklerini, kendi yanlışlarını ve ülkeyi soktuğu girdabı kabullenmiştir.

Çek Kanunu ile amaçlananlara baktığımızda, AKP Hükûmetinin politikaları sonucu, daha önceleri güvenli bir ödeme aracı olarak kullanılan çek, artık bugün, bu yedi yıllık AKP Hükûmeti döneminde, maalesef güvenilmez bir ticari meta hâline gelmiştir. AKP Hükûmeti döneminde, çekin ödeme aracı olduğunu belirleyici hükümlere bile yer vermesi maalesef sağlanamamıştır. Bu nedenle, kötü niyetli tacirleri ya da dolandırıcıları başka amaçlarla çek kullanır hâle getirdiniz. Bunu şimdi bu yasayla önlemeye çalışmaktasınız.

AKP Hükûmeti döneminde, bankalar güvencesiz bir şekilde ve yeterli kontroller yapılmadan her önüne gelene çek karnesi dağıtmıştır. Şimdi bunu bu yasayla önlemeye çalışmaktasınız. Yedi yıllık AKP Hükûmeti döneminde, ülkede sağlıklı çek kullanımına yönelik önlemleri alamadınız. Şimdi yine bu yasayla bunu düzelteceğinizi sanıyorsunuz.

AKP Hükûmeti döneminde hamiline yazılı çekleri kayıt dışı ekonominin bir aracı olmaktan çıkaramadınız, şimdi düzenlemeyle çıkarmaya çalışmaktasınız. AKP Hükûmeti döneminde çekin, kara paranın aklanması ve terör finansmanında rol oynamasına engel olamadınız ama şimdi bu getirdiğiniz yasayla olmaya çalışmaktasınız. Türk Ceza Kanunu’nun konuşulduğu günlerde uyumla ilgili Milliyetçi Hareket Partisi milletvekillerinin itirazlarını dinlemediniz. Her zaman olduğu gibi yine uyumsuz bir yasayı burada tartışıyoruz.

Değerli milletvekilleri, karşılıksız çek ile mücadelede ağır hürriyeti bağlayıcı cezaların yetersiz kalmasından dolayı suçu önleyici diğer önlemlerin getirilmesini bu yedi yıllık Hükûmetiniz döneminde sağlayamadınız, şimdi bu yasayla sağlayacağınızı ifade ediyorsunuz.

Çek Kanunu Tasarısı’nın 6’ncı maddesi ile de yine kişilerin karşılıksız çek nedeniyle almış oldukları cezaların iki yıl süreyle ötelenmesi noktasında katkı vermeye ve bugün mağdur olduğunu ifade eden çok büyük bir çoğunluğu geçici olarak da olsa bu cezaevlerinden kurtarmaya çalışacağınızı ifade etmektesiniz.

Değerli milletvekilleri, Hükûmet olarak esnaflarımızın, vatandaşlarımızın çeklerini ödeyebilmeleri için kurların düşük tutularak ithalatçının avantajlı duruma getirildiği politikadan vazgeçmelisiniz; üretimi artıracak önlemleri almalısınız; ihracatı destekleyecek politikaları üretmelisiniz, yani yok ettiğiniz çiftçiyi, reel sektörü, imalatçıyı ve ihracatçıyı desteklemelisiniz; bankaları satmaktan artık vazgeçmelisiniz. Özellikle devlet bankalarında yüksek kâr getiren bireysel kredileri, tüketici kredilerini, kredi kartlarını desteklemek yerine, reel üretici sektörleri destekleyici ve yeni yatırımlara ciddi kredi açacak önlemler alacak kararları vermelisiniz; çek kullanımı ve uygulamasıyla ilgili bankaların sorumluluğunu da daha fazla artırarak kontrollü bir sisteme bağlamalısınız; en önemlisi, insanımızın yarınına güvenle bakmasını sağlamak, toplumla ve devletin kurumlarıyla çatışma politikalarından siyaseten faydalanmaktan vazgeçmelisiniz; her akşam televizyon kanallarında grup başkan vekillerinin, bakanların, Başbakan yardımcılarının muhalefet partilerine sürekli iftira atan, suçlayan açıklamalarından vazgeçmelisiniz çünkü siz Hükûmetsiniz, ülkemizde yaşanan terör faaliyetlerini önlemekle siz görevlisiniz. Siz burada misafir değilsiniz şimdilik, bir yıllık daha süreniz var, dolayısıyla misafirliği sonra yerine getirirsiniz. Dolayısıyla, Milliyetçi Hareket Partili milletvekillerini, 57’nci Hükûmeti suçlamak yerine, elinizde bulunan Hükûmet güçleriyle terör yaratanların faaliyetlerine engel olmalısınız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.

HÜSEYİN YILDIZ (Devamla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, bir grup başkan vekilinin, televizyon programında, 57’nci Hükûmet döneminde, 1999-2000 yılları arasında 1.500 şehit olduğunu söylemesi gerçekten, gerçekten bir iftiradır. Yazıktır, günahtır! Grup başkan vekillerinin böyle sözler söylemeye hakları yoktur. Ayrıca, diğer grup başkan vekillerinin de televizyon programlarına çıkıp terörden bazı partilerin nemalandığını, terörün bitmesiyle bu partilerin varlık sebeplerinin ortadan kalkacağını söylemesi kadar garip, zayıf -ve diğerlerini söylemek istemediğim- şeyler maalesef yapmaktasınız.

Milliyetçi Hareket Partisi kırk yıllık bir siyasi partidir, terörden de bugüne kadar hiç nemalanmamıştır. Terörle başka partileri suçlayanların sonu bugüne kadar ne olduysa AKP’nin de inşallah sonu o olacaktır.

Bu duygu ve düşüncelerle sözlerimi bitirirken, şu anda sayıları 345’leri, 350’leri bulan vatandaşımızı kaybettik. Sağlık Bakanı istifa etmek için acaba Türkiye’de kaç kişinin ölmesini bekleyecektir?

Teşekkür ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Yıldız.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Ordu Milletvekili Rahmi Güner.

Buyurunuz Sayın Güner. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA RAHMİ GÜNER (Ordu) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 445 sıra sayılı Çek Kanunu Tasarısı’nın 6’ncı maddesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, bu 6’ncı madde 5’inci maddenin bir devamı şeklinde. 5’inci madde üzerinde konuşan çok değerli arkadaşım, Cumhuriyet Halk Partisi adına yapmış olduğu konuşmada bu 5’inci maddenin ceza hükümlerinin Çek Kanunu Tasarısı’ndan çıkarılması ve bu maddenin  içerdiği müeyyidelerin bütün tacirleri, çek sahiplerini mağdur ettiğini açıkça belirtmiştir.

Değerli arkadaşlarım, 6’ncı maddede ise bu şekilde hakkında soruşturma olan, kovuşturma olan ve mahkemeler tarafından verilmiş olan hükümlerin kesinleşmesi durumunda savcılığın, mahkemenin ve kesinleşen hükümlerin yine mahkemenin, taraflar anlaştığı zaman ve bu para ödendiği zaman kaldırılacağı şeklinde bir düzenleme yapılmış bulunmaktadır.

Değerli arkadaşlarım, yine şunu belirtmek istiyorum: Şu anda  bizim almış olduğumuz bilgilere göre 2008 yılında toplam çıkan dava 177.543. Yine açılan dava sanık sayıları 235.440. Değerli arkadaşlarım, yine 3167 sayılı Kanun’la ilgili 2009 yılına ait veriler: Derdest sanık sayısı 273 bin. Yine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığında mevcut dosya sayısı 65 bin. Yargıtay 10. Ceza Dairesinde mevcut dosya sayısı 22.557. Toplam 87.867.

Değerli arkadaşlarım, bu 3167 sayılı Yasa’nın yapısından, onun içeriğinden meydana gelmemektedir. Bunun tek nedeni vardır, o da yedi sene iktidarda bulunan AKP Hükûmetinin başarısızlığıdır. Tacirler mağdur, esnaf, sanatkârlar mağdur, üreticiler mağdur, KOBİ’ler tamamen ortadan çıkmış bir ekonomik düzen değerli arkadaşlarım. Bunun tek sebebi ekonomik düzendir.

Değerli arkadaşlarım, bu 5’inci maddeye ve 6’ncı maddeye karşı olduğumuzu, bunun çıkarılması gerektiğini daha önceden söyledik. Anayasa’nın 38’inci maddesi, Türk Ceza Kanunu’nun 2’nci maddesi, Avrupa İnsan Haklarının ilgili maddeleri…

Değerli arkadaşlarım, biz, bu maddelerin tamamen kaldırılmasını istiyoruz. Değerli arkadaşlarım, nasıl ekonominin bozuk olduğu gibi, Türkiye’de gerçekten bozuk olmayan, düzenli olan hiçbir branş, hiçbir meslek, hiçbir kuruluş kalmamıştır değerli arkadaşlarım.

Sayın Başbakan Amerika’da “Dünyada en fazla basın özgürlüğü olan ülke Türkiye’dir.” diyor.  “Amerika’dan dahi bizim basın özgürlüğümüz fazladır.” diyor.

Değerli arkadaşlarım, Amerika’da bir kuruluşun yapmış olduğu sıralamaya göre, 168 ülke arasında Türkiye 122’nci sırada basın özgürlüğünde.

Değerli arkadaşlarım, şunu da ayrıca söylemek istiyorum: Bu İktidar yandaş gazete, bu İktidar yandaş medya tutmak suretiyle Türkiye’de her şeyi çıkmaza sokmuş, “Ergenekon” adı altında açmış olduğu bir davada maalesef en gizli sırları, açıklanmayacak olan belgeleri o gazeteler vasıtasıyla kamuoyuna açıklamıştır. Bunlar hakkında hiçbir tahkikat yapılmamıştır, hiçbir soruşturma yapılmamıştır, kimse de tutuklanmamıştır değerli arkadaşlar. Bu nasıl basın özgürlüğü, nasıl taraf medya ve basın tutma şeklinde uygulanan bir uygulama?

Değerli arkadaşlarım, Türkiye’de biz ulusal bütünlüğü, Türkiye’de üniter yapıyı, Türkiye'nin bağımsızlığı, Türkiye’nin dünya üzerindeki konumunda bağımsız bir ülke olmasını en çok savunan hem partiyiz hem bunu savunan basının ve medyanın yanındayız.

Değerli arkadaşlarım, bakın, bugün bu İktidarın yaptığı yanlışlıkları, bu İktidarın dış politikada yaptığı yanlışları, bu İktidar mensuplarının yandaşlarına, yakınlarına menfaat çıkarmak için kimlerle anlaştıklarını ortaya koyan ve bu konuda Türkiye’nin stratejik önemi olan bir Kıbrıs’ta -nasıl onun Kıbrıs Rumlarına- nasıl oradaki Türkleri mağdur edecek bir talimatın verildiği, oranın Reisicumhuruyla yapılan görüşmeyi yayınladı diye, değerli arkadaşlarım iki gazeteci tutuklanmıştır. Yandaş medyadan, diğer yandaş basından kimse tutuklanmadı.

EYÜP AYAR (Kocaeli) – Çekle ne alakası var?

RAHMİ GÜNER (Devamla) – Değerli arkadaşlarım, bakın, bir ülkede demokrasi yoksa, bir ülkede objektif uygulama yoksa, demokrasinin olmadığı yerde ne ekonomi olur ne de demokrasi olur değerli arkadaşlarım.

AHMET YENİ (Samsun) – Çek olur çek.

RAHMİ GÜNER (Devamla) – Ne de çek olur değerli arkadaşlarım, onu da belirtmek istiyorum.

Yine değerli arkadaşlarım, bugün, bunları yayınladığı için Ufuk Akkaya ve Deniz Yıldırım şu anda tutuklu durumdadır. Neden? Türkiye’de yapılan olumsuzluğu yayımladıkları için.

Değerli arkadaşlarım, şunu da ayrıca belirtmek istiyorum: Yine, Türkiye’de 7 askerimiz öldü, şehit oldu. Değerli arkadaşlarım, onun cenazesine gittim. Benim ilimde bir senede 5 şehit var değerli arkadaşlarım. Siz ne yapıyorsunuz? Teröristle el sıkışıyorsunuz değerli arkadaşlarım.

MEHMET SALİH ERDOĞAN (Denizli) – Yapma ya!

RAHMİ GÜNER (Devamla) – Teröriste omuz veriyorsunuz. Teröriste omuz veriyorsunuz inkâr etmeyin.

VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) – Yapma be!

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Ayıp oluyor ama.

RAHMİ GÜNER (Devamla) – Bugün yol haritası sizde, yol haritasının bir tanesi Kandil’de, bir tanesi Öcalan’da değerli arkadaşlarım.

VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) – Onlar öyle demiyor ama.

RAHMİ GÜNER (Devamla) – Öyle değil mi? Öyle değil mi? 7 askerimiz şehit olduğu zaman, bunun derin devletle, Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran, gerçekten ulusal Kurtuluş Savaşı’nı veren ve dünya emperyalizmine karşı mücadele veren TSK’nın, Türk Silahlı Kuvvetlerinin sanki bunu bir provokasyon şeklinde, yapıldığı şeklinde konuşmalar olmadı mı? Bakanlarınız olmadı mı? Dün burada dinledik bir tanesini.

SUAT KILIÇ (Samsun) – Hayır hayır, Türk Silahlı Kuvvetleri milletin göz bebeğidir.

RAHMİ GÜNER (Devamla) – “Bunun altında çok şeyler var, provokasyon var.” diye bunları söylemediniz mi değerli arkadaşlarım? Bunlar söylendi. Söylenmedi mi?

VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) – Bunlarla çekin ne alakası var?

AHMET YENİ (Samsun) – Çekle alakalı bir sözün var mı çekle?

RAHMİ GÜNER (Devamla) – Değerli arkadaşlarım, siz komplo teorileri üretmediniz mi bu konuda? En son PKK “Ben yaptım.” deyince sesi kestiniz. Taraf gazeteleriniz, taraf medyanız bu konuda konuşmadı mı değerli arkadaşlarım? Hangi soruşturmayı açacaksınız bunlar hakkında?

Şimdi siz Türkiye'nin gerçekten üniter yapısını, cumhuriyetinin ve bizim özümüz olan bir kuruluşu “yıpratılıyor” diye yazı yazan Aydınlık gazetesini kapatıyorsunuz değerli arkadaşlarım ve yandaş basına, yandaş gazete hakkında bir tek soruşturma açtınız mı? Yaptınız mı bunu? Ama sizi açığa çıkardığı için yaptığınız uygulamaların yanlış olduğunu yazan Aydınlık gazetesini kapatıyorsunuz değerli arkadaşlarım.

AHMET YENİ (Samsun) – Reklamını yapma!

RAHMİ GÜNER (Devamla) – Değerli arkadaşlarım, savunacak hiçbir yanınız yok. Şehit cenazelerine gidiyoruz. Ben vicdanımın sesiyle gidiyorum. Yeni gitmiyorum buna. Sayın Başbakan… Sayın Bakanınız benim hemşehrim, “Siz oraya siyasi yatırım için gidiyorsunuz, siyasi rant için gidiyorsunuz.” diyor.

Değerli arkadaşlarım, insan olan kişi, Türk milletinin mensubu olan, bu vatanı, milleti seven kişi o şehit cenazelerine rant sağlamaya gitmez. Ona vicdanı gelmez. Orada nasıl ıstırap çektiğimizi gördüm. Ayağında ayakkabısı olmayan, üzerinde elbisesi olmayan çok mağdur bir anne babayı gördüm değerli arkadaşlarım ve o çocuklar bu memleketin özgürlüğü, bu memleketin üniter yapısı, Misakımillî hudutları, rejimi, Türk milleti adına kendilerini feda ediyorlar değerli arkadaşlarım. Nasıl bundan rant sağlanır? Ama siz, terörle, teröristle anlaşmaya gidiyorsunuz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN –Sayın Güner, lütfen sözünüzü tamamlayınız.

RAHMİ GÜNER (Devamla) – Değerli arkadaşlarım, siz onlarla anlaşmaya gidiyorsunuz. Teröristle anlaşma olmaz, mücadele olur. Onlarla anlaşma olmaz, onlarla uzlaşma olmaz; örneğini gördük. Türkiye'nin bütün şehirleri, birçok şehri bugün hep olaylarla geçmekte. Siz buna karşı hangi önlemi alıyorsunuz? Onlara bu morali, bu gücü siz vermediniz mi değerli arkadaşlarım? PKK bayrağıyla gelenleri, PKK marşıyla gelenleri orada karşılamadınız mı? (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

AHMET YENİ (Samsun) – Karşılamadık! Yalan söylüyorsun! Yalan konuşuyorsun!

RAHMİ GÜNER (Devamla) – Mobil mahkeme kurmadınız mı?

AHMET YENİ (Samsun) – Yalan konuşuyorsun!

RAHMİ GÜNER (Devamla) – Siz, müsteşarları, genel müdürleri oraya göndermediniz mi?

Değerli arkadaşlarım, bu açılımın iyi olduğunu söylemediniz mi?

AHMET YENİ (Samsun) – Baştan aşağıya yalan konuşuyorsun! İftira ediyorsun!

RAHMİ GÜNER (Devamla) – Sayın İçişleri Bakanı, benim Genel Başkanımdan özür dilemeli.

ABDURRAHMAN DODURGALI (Sinop) – Ne biçim konuşuyorsun terbiyesiz adam!

AHMET YENİ (Samsun) – İftira! İftira!

RAHMİ GÜNER (Devamla) – Sayın Arınç, benim Genel Başkanım Deniz Baykal’dan özür dilemeli değerli arkadaşlarım.

AHMET YENİ (Samsun) – Hadi oradan be!

RAHMİ GÜNER (Devamla) – Ve özür dilemeli.

ABDURRAHMAN DODURGALI (Sinop) – Sen özür dile.

RAHMİ GÜNER (Devamla) – Basında görüyoruz. Ve bunu görün…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Güner.

RAHMİ GÜNER (Devamla) – Sayın İçişleri Bakanı, bu memleketin huzurunu, düzenini korumakla sorumludur.

BAŞKAN – Sayın Güner

RAHMİ GÜNER (Devamla) – Ya istifa etsin ya bu işi bıraksın ya da özür dilesin.

AHMET YENİ (Samsun) – Hadi oradan! Hadi oradan!

SUAT KILIÇ (Samsun) – Süre bitti.

BAŞKAN – Sayın Güner, çok teşekkür ediyoruz.

RAHMİ GÜNER (Devamla) – Ben de teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Şahısları adına söz yok.

Soru-cevap işlemine geçiyoruz.

On dakika soru-cevap işlemi vardır.

Sayın Işık, Sayın Serdaroğlu, Sayın Kulkuloğlu ve Sayın Öztürk sisteme girmişler.

Buyurunuz Sayın Işık.

ALİM IŞIK (Kütahya) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Özellikle dün birkaç değerli milletvekili de dile getirmesine rağmen, Sayın Adalet Bakanı 3167 sayılı Kanun’a muhalefetten dolayı cezaevine giren vatandaşların sayısını söyledi ama adli para cezasından dolayı cezaevlerinde olan vatandaşların sayısını söylemekten imtina etti. Bugün Sayın Ulaştırma Bakanı biraz önceki bölümde bu konuyla ilgili son iki yıla ait verileri verdi, kendisine teşekkür ediyorum.

Tekrar Sayın Bakana soruyorum: Hâlen adli para cezası nedeniyle şu anda cezaevlerinde yatan vatandaşlarımızın sayısının 50 bin dolayında olduğu iddiasını nasıl değerlendiriyorsunuz? Bu sayı tam nedir?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Işık.

Sayın Serdaroğlu

MEHMET SERDAROĞLU (Kastamonu) – Sayın Başkanım, teşekkür ederim.

Sayın Bakanımız, kısaca üç dört soru sormak istiyorum.

Bir tanesi, piyasada dönen çeklerin meblağı ne kadardır?

İkincisi, karşılıksız ve ödenmeyen çeklerin meblağı ne kadardır?

Üç, çek kullanan ticaret erbaplarının çeklerini düzenli ödeyebilir hâle gelmesi için ekonomik tedbirlerinizi çok kısa özetleyebilir misiniz?

Dördüncüsü, bu kanunla tahsil edeceğiniz cezalarla, ilk defa döneminizde bütçede yer alan ceza gelirlerini tamamlayabilecek misiniz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Serdaroğlu.

Sayın Kulkuloğlu

MEHMET ŞEVKİ KULKULOĞLU (Kayseri) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakan, çek keşide edenler tarafından yanlış ve hoyratça kullanılan ve Hükûmetinizce de tedbir alınıp düzenleme yapılmakta çok geç kalınmış olan Türk Ticaret Kanunu’na göre 711’inci madde, üçüncü fıkra, halkın bildiği gibi, yani banka kaşesinde yer aldığı gibi, 711’e (b) maddesi gereğince yani “Hilafım dışında elimden çıkmıştır” ibaresi kullanılarak ödemeden men edilen çek miktarı ne kadardır? Bu yolla çeklerin gününde ödenmemesi sonucu yani alacaklarını alamayarak, çeklerini ödeyemeyip, karşılıksız çek keşide etmiş olanların sayısı ne kadardır?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Kulkuloğlu.

Sayın Öztürk

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Sayın Bakan, şimdi ben bu soruyu soracaktım ama uzmanından doğru dürüst yanıt alamadım, sizden nasıl yanıt alacağım onu merak ediyorum.

Bir yılda kesilen çek sayısı ve bunun parasal miktarı? Bir yılda karşılıksız çıkan çek sayısı ve karşılıksız çıkan çeklerin parasal miktarı? Yani çeklerin ihtiva ettiği miktar? Hani deniliyor ya ekonomi dalgalanıyor falan diye, ekonomiyi dalgalandırıyor mu dalgalandırmıyor mu, onu öğrenmek istiyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Öztürk.

Sayın Özdemir…

HASAN ÖZDEMİR (Gaziantep) – Sayın Başkan, Sayın Bakana soruyorum: Tasarıda göze çarpan önemli bir yenilik, vadeli çeklerin gününden önce ibraz edilmesi hâlinde karşılıksız çek suçunun oluşmayacağı yönündedir. Bu düzenlemeyle zaten çarpık olan uygulama meşrulaşmaktadır. Bu hükmün gerekliliğine gerçekten inanıyor musunuz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Özdemir.

Sayın Bulut…

AHMET DURAN BULUT (Balıkesir) – Türkiye Cumhuriyeti’nin sonsuza kadar var olmasını isteyenleri, Türk milletinin birliğinin sonsuza kadar devam etmesini isteyenleri, bin yıllık kardeşliğimizi yaşayıp, yaşatmak isteyenleri, ülkenin içinde bulunduğu kargaşaya hayır diyenleri, çek mağdurlarını pazar günü Tandoğan Meydanı’nda seslerini yükseltmeye bu vesileyle davet ediyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Bulut.

EYÜP FATSA (Ordu) – Sayın Başkan, Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda dışarıda yapılacak bir eyleme çağrı yapılabilir mi? Nasıl müsaade ediyorsunuz buna?

BAŞKAN – Sayın Hükûmet, buyurunuz efendim.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Işık’ın adli para cezalarıyla ilgili sorusu: Şimdi, Türkiye genelinde tüm ceza davalarında verilen adli para cezalarını ödemediği için söz konusu para cezası hürriyeti bağlayıcı cezaya çevrilen ve cezaevine giren kişi sayısı 2009 yılında 17.838; 2008 yılında da bu 15.005, sayı bu. Tabii, bunların…

ALİM IŞIK (Kütahya) – Sayın Bakan, 2007’de kalan toplam sayı nedir?

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – 2008 yılında 15.005; 2009 yılında 17.838.

ALİM IŞIK (Kütahya) – 2007; hâlen cezaevinde olan?

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Şimdi, bunlar zaten şu anda cezaevinde, ceza almış olanlar, hürriyeti bağlayıcı cezaya çevrilen ve cezaevine giren kişiler bunlar. Tabii, aranmakta olan kişiler olabilir bu çerçevede ama bununla ilgili tabii şu anda takdir edersiniz ki elde hazır böyle her türlü istatistiki bilgiyi burada bulundurmam mümkün değil. Onunla ilgili gerektiğinde yazılı cevap veririz.

Sayın Kulkuloğlu’nun sorusuyla ilgili olarak da: Türk Ticaret Kanunu’nun 711’inci maddesinin üçüncü fıkrası Şubat 2009 tarihinde yürürlükten kaldırılmıştır.

Sayın Özdemir’in sorusuna biz yazılı cevap vereceğiz çünkü vadeli çeklerle ilgili bir detay.

MEHMET ŞEVKİ KULKULOĞLU (Kayseri) – Sayın Bakanım, kaldırıldığını biliyorum ama adet nedir?

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Şimdi, Sayın Serdaroğlu’nun ve Sayın Öztürk’ün sorularıyla ilgili olarak da: Toplam keşide edilen çekle ilgili elde şu anda bilgi yok ancak, takas odasına ibraz edilen çeklere göre 2008 yılında 265 milyar, 2009 yılının on bir aylık verisi de 202 milyar lira. Karşılıksız çek sayısı da 2008 yılında 1 milyon 540 bin ve 2009 yılının ilk on bir ayında 1 milyon 780 bin.

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – İhtiva ettiği parasal miktar Sayın Bakan? Parasal miktarı soruyorum, parasal.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) –Ona yazılı olarak cevap veririz.

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Canım cevaplamadınız bir aydır ya! Komisyonda cevaplamazsınız, burada cevaplamazsınız. Öğrenin öyle gelin buraya!

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Şimdi, biz yalnız…

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Komisyonda da sordum ben bu soruyu. Öğrenin öyle gelin!

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Değerli Milletvekilim, bağırmanıza…

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Ekonomiyi dalgalandırıyor… Ekonomiyi nasıl dalgalandırıyor? Ekonomik rakamlar bilinmeden nereden biliyorsunuz?

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Şimdi, oturunuz.

BAŞKAN – Sakin olun Sayın Öztürk.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Sakin sakin

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Halkı kandırıyorsunuz.

BAŞKAN - Sorunuzu sordunuz, cevap verecek.

Buyurunuz Sayın Bakan.

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Siz bile bilmiyorsunuz ne yaptığınızı.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Benim zamanımı alıyorsunuz.

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Olmaz ama.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Benim zamanımı alıyorsunuz. Önce sakin sakin oturunuz.

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Milletvekillerine hakaret ediyorsunuz siz.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Sakin sakin oturunuz.

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Saygısızlık yapıyorsunuz bize. Bir aydır şu soruyu sorarım, cevap veremezsiniz. Olmaz böyle bir şey ya!

BAŞKAN – Sayın Öztürk, sorunuzu sordunuz.

Buyurunuz Sayın Bakan, devam ediniz.

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Hani ekonomi dalgalanıyordu? Ekonomi hani dalgalanıyordu?

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Devam edeyim mi?

BAŞKAN – Devam ediniz, buyurunuz.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Şimdi, saygıdeğer…

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Bilmeden rakamları, ekonomi dalgalanıyor! Nerede ekonomistleriniz!

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) –Konuşabilir miyim Sayın Başkan?

BAŞKAN – Tabii tabii, buyurunuz, devam ediniz.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır)  – Teşekkür ediyorum.

Şimdi, Sayın Milletvekili, burada bir kanun görüşmesi var ve yasama faaliyetleri gereği,  İç Tüzük gereği de maddelerden sonra soru-cevap işlemi var, ama takdir edersiniz ki biz, hangi soruda zatıalinizin hangi soruyu soracağınızı önceden bilemeyeceğimiz için de tüm muhtemel sorulara karşı elimizde bilgiyle buraya gelme imkânımız yok, olsa bile buraya bir istatistik bilgisayar koymamız lazım, çünkü istatistiklerle ilgili sürekli değişen sorular soruluyor. Bunları da yine, İç Tüzük’ün hükümlerine göre yazılı olarak size takdim edeceğimizi ifade ettim.

Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Bakan.

Madde üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Çek Kanunu Tasarısı’nın 6’ncı maddesinin birinci fıkrasındaki “…3095 sayılı Kanuna göre ticari işlerde temerrüt faiz oranı…” ifadesinin, “yasal faiz oranı…”şeklinde değiştirilmesini teklif ederiz.

 

Ali Rıza Öztürk

Ali İhsan Köktürk

Turgut Dibek

 

Mersin

Zonguldak

Kırklareli

 

M. Şevki Kulkuloğlu

Rahmi Güner

 

 

Kayseri

Ordu

 

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır)  – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Kulkuloğlu, buyurunuz efendim.

MEHMET ŞEVKİ KULKULOĞLU (Kayseri) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; yüce heyetinizi  saygıyla selamlıyorum. Görüşülmekte olan Çek Kanunu Tasarısı’nın 6’ncı maddesinin birinci fıkrasındaki “…3095 sayılı Kanuna göre ticarî işlerde temerrüt faiz oranı…” ifadesinin “yasal faiz oranı” şeklinde değiştirilmesini bu önergemizle teklif etmekteyiz. Önergemize destek vereceğinizi umarak gerekçemizi anlatmaya çalışacağım.

Bilindiği gibi, karşılıksız çek vakalarında borçlunun ödeme kabiliyeti kazanabilme süresi uzadıkça alacaklının parasının da değer kaybı olabilmektedir. Bunun yasal düzenlemeler yapılırken mutlaka göz önünde bulundurulması gerekmektedir.

Yasal faiz oranı para piyasalarında ödenen faize yakındır, ancak temerrüt faiz oranı bunun daima çok üzerindedir. Bunu örneklemek gerekirse, bugün yasal faiz oranı yıllık yüzde 9’dur, temerrüt faiz oranı ise yıllık yüzde 19’dur.

Çeki karşılıksız çıkmış, ceza davası bir yıl sürmüş, Yargıtay süreci üç yıl sürmüş ve bugün alacaklısı ile bir yılda borcunu ödemek üzere anlaşacak bir borçlunun 100 lira ana borcu olsun. Yıllık yüzde 19 çarpı 5 yıl, yüzde 95 faiz eder. Buna göre 100 liralık borç oluyor 195 lira. Hani, neredeyse 2 katı. 100’ü ödeyemeyen borçlu 200’ü nasıl ödeyecek? Gerçekçi olmak, kimseyi kandırmamak, çifte standartlar oluşturmamak, olmayacak duaya amin dememek gerekmektedir.

Sayın milletvekilleri, Hükûmetin çek mağdurlarının hepsini suçlu, dolandırıcı gibi görerek hazırladığı bu tasarıda olduğu gibi, çek mağdurları konusunda yaptığı bir yanlışına, bir çifte standardına daha değinmek gerekiyor. 

Tüm yurt köşelerinde, Güneydoğu’da can alanların ayaklarına göndereceksiniz valiyi, hâkimi, savcıyı; ekonomik krizden etkilenmiş, işi bozulmuş, çekini ödeyememiş olanların kapılarına göndereceksiniz polisi, jandarmayı, icracıyı.

Dağlarda gezen 30 bin teröristten karşılıklı anlaşarak Habur’a getirttiğiniz bir avuca “Terörist başının emriyle geldik, mektup getirdik.” dedikçe onlar, “Aman, duymamış olalım.” diyeceksiniz, üzerlerindeki terörist kıyafetlerine “Aman, görmemiş olalım.” diyeceksiniz, “Pişman mısın?” diye sorunca “Pişman değilim.” diyenlere “Aman, duymadık.” diyeceksiniz, döktükleri binlerce şehidin kanını yok sayacaksınız, binlerce şehidin anasının analık haklarını hiçe sayacaksınız ama kötü ekonomik yönetiminizden, ekonomik krizden işleri bozulmuş, servetlerini, sermayelerini kaybetmiş, iş yerlerini kaybetmiş 1 milyon 700 bine yakın alacaklı-borçlu çek mağduruna gelince, “Borcumu, ekonomik krizden etkilendim, işlerim bozuldu, ondan ödeyemedim.” diyenlere,  “Ne? Dolandırıcıyım mı dedin.” diyecekseniz. “Pişmanım, affedin.” diyenlere, “Ne? Affedeyim de bir daha mı yapacaksın.” diyeceksiniz. Anaların analık haklarını yok sayacak teröristi affedeceksiniz, çek mağdurlarına gelince, mağdur olan borçluyu affeden o vicdan sahibi alacaklıyı da koruyacak yasa tasarısı yapmak yerine, bankaların, tefecilerin dayatmalarıyla, bankaları, tefecileri koruyan yasa yapacaksınız. Olmuyor beyler. Davaların çoğuna gelin bakalım, genelde dava eden alacaklı, tüccar alacaklı değil. Onlar alacaklarını kısmen de olsa, taksit taksit de olsa aldıklarına bakıyorlar. Dava edenlerin çoğu bankacılar ya da tefeciler. Gelin, yapacağınız işleri, önceliklerinizi sıralarken, önceliğinizi 30 bin teröristi affetmek yerine, 1 milyon 700 bin çek mağdurunu affederek yeniden ekonomik hayata kazandırmaya veriniz.

Sayın milletvekilleri, Hükûmet ve mensup olduğu AKP, iktidarı döneminde ekonomiyi son derece kötü yönetmiştir. 2002’de 2,5 milyon işsiz varken, yedi senede bu rakam bugün 4,5 milyona çıkmıştır. Döneminizde işsiz kalan 2 milyon insanın kendisi de bugün ağlamaktadır, anaları da ağlamaktadır. Yine devri İktidarınızda, hiç olmayan bir hastalık ortaya çıkmış, 2 milyon kredi kartı mağduru yaratılmıştır. Bugün 2 milyon ailenin, aile reisi olan babası da ağlamaktadır, evinin anası da ağlamaktadır. “İyi gidiyor” diye iddia ettiğiniz ekonomiye ve sizin beyanlarınıza inanarak iş açmış tüccar, yatırım yapmış sanayici, tarlasını ekmiş çiftçi bugün sayenizde borçlarını ödeyemez hâle gelmiştir. Yatırımları ellerinde kalmış, yüzlerce insan iflas etmiş, bu nedenle de intihar edenler olmuştur. İntihar edenlerin arkalarından aileleri ağlamaktadır, tüm memleket de onların canlarına, ailelerine ağlamaktadır. Karşılıksız çekten sadece 50 bin kişi sıkıntılıyken, bugün bu rakam 1 milyon 700 bine çıkmış. Sonucunda alacaklının da anası ağlamaktadır, borçlunun da anası ağlamaktadır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözünüzü tamamlayınız.

MEHMET ŞEVKİ KULKULOĞLU (Devamla) - Yani yedi yıllık devri İktidarınızda sadece teröre çocuklarını şehit vermiş analar ağlamamaktadır, onlarla beraber bütün bu saydığımız milyonların da anaları ağlamaktadır. Milyonların göz yaşlarında, çocuklarınıza ve kendilerinize aldığınız gemileri şimdilik yüzdürüyorsunuz. Size dostça tavsiyem, yüzme bilmiyorsanız hemen öğrenin. Alabora olursanız, dikkat edin, tüm bu mağdurların gözyaşlarında boğulmayın.

Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Kulkuloğlu.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

6’ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

7’nci maddeyi okutuyorum:

Diğer ceza hükümleri

MADDE 7- (1) Tacirin ticarî işletmesiyle ilgili iş ve işlemlerinde, tacir olmayan kişinin çek defterini kullanarak çek düzenleyen ve düzenleten kişi altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

(2) Tacir olmayan kişiye tacir kişiye verilmesi gereken çek defteri veren banka görevlisi hakkında elli günden yüzelli güne kadar adlî para cezasına hükmolunur.

(3) 2 nci maddenin üçüncü fıkrasındaki yükümlülüğe aykırı olarak bankaya gerçek dışı beyanda bulunan kişi, üç aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Beyanname almadan veya beyannameye rağmen, hakkında çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağı bulunan kişiye veya bu kişinin yönetim organında görev yaptığı veya temsilcisi ya da imza yetkilisi olduğu tüzel kişiye çek defteri veren banka görevlileri elli günden yüzelli güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır.

(4) Kısmen veya tamamen karşılığı bulunmayan çekle ilgili olarak, talebe rağmen, karşılıksızdır işlemi yapmayan banka görevlisi, şikâyet üzerine bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

(5) Karşılığı tahsil edilmek üzere bankaya ibraz edilen çekin karşılığının hesapta mevcut olmasına rağmen, hamile ödemede bulunmayan ya da bankanın kanunen ödemekle yükümlü olduğu miktarı hamile ödemeyen banka görevlisi, şikâyet üzerine bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

(6) Hakkında çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağı kararı verilmiş olan kişi, buna rağmen çek düzenlerse, fiil daha ağır cezayı gerektiren başka bir suç oluşturmadığı takdirde, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

(7) Hakkında çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağı kararı verilmiş olan kişi adına çek hesabı açan banka görevlisi, üç aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

(8) Çek defteri basmaya veya bastırmaya kanunen yetkili kılınanlar dışında çek defteri basanlar ve bastıranlar iki yıldan beş yıla kadar hapis ve binbeşyüz güne kadar adlî para cezasıyla cezalandırılır.

(9) Hamiline çek defteri yaprağını kullanmadan hamiline çek düzenleyen kişi, bu aykırılığı içeren her bir çekle ilgili olarak, bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

(10) 2 nci maddenin, sağlanması ve saklanması gereken bilgi ve belgelere ilişkin hükmüne aykırı hareket edilmesi veya çekin karşılıksız çıkması dolayısıyla hamili tarafından talep edilmesi üzerine düzenleyicinin banka kayıtlarındaki adreslerinin kendisine verilmemesi hâlinde, ilgili bankaya Cumhuriyet savcısı tarafından beşyüz Türk Lirasından beşbin Türk Lirasına kadar idarî para cezası verilir.

BAŞKAN – Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Aydın Milletvekili Ali Uzunırmak.

Buyurunuz Sayın Uzunırmak. (MHP sıralarından alkışlar).

MHP GRUBU ADINA ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Teşekkür ediyorum.

Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; 445 sıra sayılı Çek Kanunu Tasarısı 7’nci maddesi üzerinde grubum adına söz aldım. Hepinizi en derin saygılarımla selamlıyorum.

Konuşmama başlamadan önce, Bursa ilimizin Mustafakemalpaşa ilçesindeki emek şehitlerimize Allah’tan rahmet diliyorum, ailelerine ve çalışma arkadaşlarına başsağlığı diliyorum. Elbette ki Tokat’taki, Reşadiye’deki, birtakım yetkililer tarafından henüz neye uğradıkları tam kesinliğe kavuşturulamamış vatan şehitlerine de ben Allah’tan rahmet diliyorum; milletimize ve acılı ailelerine, gene silah arkadaşlarına başsağlığı diliyorum.

Çok değerli milletvekilleri, yasalar bireyleri ve dolayısıyla toplumları davranış ve dolayısıyla bir mantık yönlendirmesi yaparlar. Eğer yasalar bu anlayış içerisinde yapılırsa toplumu düzenleyen kurallar olurlar ama bu anlayışın dışında yasa yapılırsa o zaman bunlar toplumu eğer bir davranış ve bir mantık yönlendirmesine hizmet etmiyorsa o yasa uygulanmaz ve geçerliliği olmaz.

Şimdi, ben, bu yasayla ilgili olarak -iki günden beri çalışıyoruz- sormak istediğim bazı sorular var, onları da sizlerin vicdanlarına emanet edeceğim.

Bugün -Sayın Bakan, hoş geldiniz her şeyden önce- Sayın Bakan dördüncü Bakan. Bu kanunun sahibi kim? Bu Meclise saygısı ne?

FİKRİ IŞIK (Kocaeli) – Meclis.

ALİ UZUNIRMAK (Devamla) - Bu kanunun sahibi Meclis, tasarının sahibi Meclis değil.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Hükûmet

ALİ UZUNIRMAK (Devamla) – Ancak kanunlaştıktan sonra Meclis yasanın sahibi olur. Tabii ki, o, sizlerin de ne kadar olaylara ilgili olduğunuzu ortaya koyuyor. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

Bildiğim için konuşuyorum, sen bilmediğin için oradan laf atabilirsin.

Değerli arkadaşlar, burada birtakım arkadaşlarımız çıkıyorlar iktidardan konuşuyorlar. Ben o arkadaşlarıma bugünden sonra bir uyarıda bulunmak istiyorum. İşte çıkarlar derler ki: “Muhalefet engelleme yapıyor. Bu Meclisin dakikası, saati kaça mal oluyor?” Kıymetli arkadaşlar, karar yeter sayısını bulamıyorsunuz, toplantı yeter sayısını bulamıyorsunuz ve bugün bu kanunun sahibi yok. Burada sorulan, milletvekillerinin sordukları sorulara cevap veremiyor bakanlar. İşte, bu Meclise böyle yasa yaptırıyorsunuz. Bu bir mantıktan kaynaklanıyor. Bu mantık parti devleti olmaya giden mantık.

Kıymetli milletvekilleri, Türkiye’de parti devleti kuruluyor. Bütün uygulamalar, her alandaki uygulamalar parti devleti olmaya doğru gidişi gösteriyor. Bunun neticesinde siz sevgili milletvekillerinin de iradesi ve yarınları olmayacaktır. Onun için, bunları, sayın milletvekillerinin, sayın bakanların çok sağlıklı değerlendirmesi gerektiği kanaatini taşıyorum.

Devlet vekâletle idare ediliyor. Cumhurbaşkanı vekil, Meclis Başkanı vekil, bakan vekil, vekilin vekili, bürokrasi vekil… Niye aslı yok? Niye asılları mesuliyet üstlenmiyorlar? Böyle bir devlet mantığı, böyle bir devlet yönetimi olur mu kıymetli arkadaşlar?

VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) – Devlet göreviyle yurt dışına gitmiş.

MEHMET SALİH ERDOĞAN (Denizli) – Biz de vekiliz.

ALİ UZUNIRMAK (Devamla) – Şimdi, kıymetli arkadaşlar, AKP Hükûmeti iktidardaki muhalefet olmaktan vazgeçmelidir, devleti yönetme mesuliyetini üstlenmelidir. Yeri geldiğinde iktidar, emreden, tahakküm eden, Meclisi, toplumu, sivil toplum örgütlerini baskı altına alan bir hükûmet, bir yürütme; yeri geldiğinde iktidardaki muhalefet; açıklamalarına baktığınız zaman, politikalarına baktığınız zaman bütün bunları görmek mümkündür.

Bugün mağdurlar var, gerçekten mağdur olan insanlar var. Keşide sahibi alacağını alamamış ve dolayısıyla keşide sahibi olarak yükümlülük altında; bunun yanında cirolarından dolayı mağdur durumda olanlar var, bunun yanında kendini mağdur olarak niteleyen ama birçok insanın mağduriyetine sebep olan bir fiil sahibi olan insanlar var. Bunların hepsini aynı kategoride “mağdur” olarak görmek ve göstermek gerçek mağdurlara haksızlık yapılacaktır. Bu umutla bekleyen insanlara bir ışık vermek, gerçekten mağdur olan insanları bu içine düştükleri durumdan kurtarmak lazım.

Onun için, bu yasayı aslında çok da böyle dallandırmanın bir gereği yoktu. 70 küsur maddeyle halledilecek bir şeyi 11 maddeye almışlar, sanki böyle roman yazar gibi, kanun tekniğine hiç uymayan, yönetmeliklerle, birtakım şeylerle halledilebilecek konuları bir kanun metni hâline getirmişler.

Değerli arkadaşlar, AB’ye girmek için uğraşıyoruz. Acaba çekin tarifinde, çekin uygulamalarında Avrupa Birliği ülkelerinde böyle bir yasa, çekin böyle bir kabulü var mı kıymetli arkadaşlar? Bu Meclisi niye bu kadar meşgul ediyor bu arkadaşlarımız, saatlerce? Bakın, çek bir havale aracıdır, çek bir transfer aracıdır, çek bir vadeli işlem aracı değildir. Biz, bu uygulamalarla, çeki vadeli işlem aracı hâline getirdik. Dünyada bunun uygulaması yok. Nereye giderseniz gidin bunun uygulaması yok. Dolayısıyla yarınlarda bu kanunlar, Avrupa Birliği müktesebatında tekrar değişecek, tekrar bu Meclisin vakitleri alınacak.

Kıymetli arkadaşlar, ama bir noktada şunu ben kabulleniyorum. Hükûmet itiraf ediyor, diyor ki -Allah’a çok şükür, 2002 uygulaması, 2002 söylemleri yok burada- “Bizim iktidarımızda, devri İktidarımızda ekonomik sıkıntılar, başka birtakım sebeplerden dolayı Türkiye’de çok, işte anlaşmalarını yerine getiremeyenler var. Bunların mağduriyetini giderelim.” manasında bir yasa tasarısıdır bu. Biz tabii ki gerçek mağdurların mağduriyetinin giderilmesi için bu yasaya destek verdik.

Değerli arkadaşlar, ben başka bir konuya da sizlerin dikkatini çekmek istiyorum. Parti devleti kurmaya doğru gidişten bahsettim. Kıymetli arkadaşlar, devlet adamları, siyasi hırslarından dolayı, devletiyle, milletiyle ilgili konularda yanlış uygulamaların içerisine sadece iktidarda kalabilmek için düşmemelidirler, siyasi hırs aklın önünde olmamalıdır. Geçmişte haksızlığa uğradığı inancı içerisinde, yönetimlerin muhatap oldukları zaman içerisinde, sanki devletle problemi varmış gibi devletten intikam alma hırsı içerisinde, devletten intikam duygusu içerisinde de olmamalıdırlar. Devlet adamları ideolojik körlük içerisinde de olmamalıdırlar. Bugünkü uygulamalar,  maalesef AKP Hükûmetinin uygulamaları bu üçünün de tezahürleriyle karşımıza çıkmaktadır. Yeri geldiğinde ideolojik körlük vardır, yeri geldiğinde geçmişte haksızlığa uğradıklarından intikam almak istercesine devlete açılan bir savaş vardır, yeri geldiğinde siyasi ikbali için, gözünü hırs bürümüş bir şekilde yapılan birtakım uygulamalar vardır. İşte bunların neticesindedir ki bugün Türkiye yangın yerine dönmüştür, ekonomik açıdan yangın yerine dönmüştür, siyasi açıdan, sosyal açıdan yangın yerine dönmüştür ve âdeta, geçmişten bugüne gelirken, devlet suçlu, eşkıya masum ilan edilir hâle gelmiştir. Bunu nefretle kınıyorum. (MHP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)

MEHMET ERDOĞAN (Adıyaman) – Herkes kınıyor.

VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) – Herkes kınıyor, herkes.

ALİ UZUNIRMAK (Devamla) – Değerli milletvekilleri, kıyas bir kültürdür, kıyas bir bilgidir. Dün Güneydoğu’da kurtarılmış bölgeler vardı, Türkiye Cumhuriyeti devletinin yöneticilerinin lojmanlarına hapsedildiği, sokağa çıkamadığı, saatine göre kurtarılmış veya genel manada kurtarılmış bölgeler vardı. O şartlar içerisinde mücadele eden insanları, devletin kadrolarını sizler, suçlu ilan etti birtakım yöneticileriniz, bunu da kınıyorum.

ÜNAL KACIR (İstanbul) – Olur mu öyle şey!

ALİ UZUNIRMAK (Devamla) – Bu, devlet mantığıyla bağdaşmaz; bu, devlet adamlığıyla bağdaşmaz. Ayaküstü sözlerle, ayaküstü söylenen birtakım hadiselerle 7 askerimizin şehadetineprovokasyon” diyebilecek kadar gözünü hırs bürümüş bir devlet adamından Türk millet ve devletinin geleceğini endişe ettiririz.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – PKK’nın yaptığına “provokasyon” diyor.

ALİ UZUNIRMAK (Devamla) – Değerli arkadaşlar, PKK’nın açıklaması olmasa…

Şimdi Sayın Başbakana ben buradan soruyorum: Devletin kurumları, bilgi unsurları Sayın Başbakanın elindedir. Buradaki hadiseden üç dört saat sonra Amerika’da acaba o açıklamayı Sayın Başbakana hangi bilgi kaynağı vermiştir de o açıklamayı yaptırmıştır?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözünüzü tamamlayınız.

ALİ UZUNIRMAK (Devamla) – Tamamlıyorum Sayın Başkanım.

İşte bugün telefon dinlemelerinden telsiz dinlemelerine varıncaya kadar birtakım unsurlarla devletin kurumları açıklama yapıyor, olayın sahiplerini açıklıyorlar. Peki, onlar devletin kurumu değil mi? Sayın Başbakan devletin kurumlarından bilgi almıyor da acaba parti kanallarından veya ağabeylerinden mi bilgi alarak Türkiye Cumhuriyeti devletini yönetiyor?

ÜNAL KACIR (İstanbul) – “Provokasyon” deyince, ne bu? Kim yaparsa yapsın provokasyondur, provokasyon değilse nedir?

ALİ UZUNIRMAK (Devamla) – Provokasyonsa da sorumlusu Sayın Başbakandır. Açılımı engellemek için provokasyon yapıyorlarsa da o 7 şehidin sorumlusu, yine azmettiricisi Sayın Başbakandır, sebebi açılımdır. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Ayıp be! Yazıklar olsun be! Yazıklar olsun!

ALİ UZUNIRMAK (Devamla) – Onun da sahibi, azmettiricisi Sayın Başbakandır.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Ağzından çıkanı kulağın duyuyor mu senin!

VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) – Ayıp be! Ağzından çıkanı kulağın duyuyor mu ya!

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Yazıklar olsun sana!

VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) – Ayıp be! Bu kadar ileri gidilmez be!

ALİ UZUNIRMAK (Devamla) – Eğer… Eğer… Ben… (AK PARTİ sıralarından sıra kapaklarına vurmalar, “Yuh!” sesleri, gürültüler)

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Sayın Başkan, sözlerinden dolayı özür dilesin.

MEHMET SEKMEN (İstanbul) – Yaşından başından utan be! Utan be!

SUAT KILIÇ (Samsun) – Sayın Başkan, bu kürsüde konuşamaz, bu şekilde konuşamaz Sayın Başkanım.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Ayıptır be, ayıp! Türkiye Cumhuriyeti’nin Başbakanına bunu nasıl söylersin!

BAŞKAN – Sayın Uzunırmak

Arkadaşlar sakin olunuz.

SUAT KILIÇ (Samsun) – Sayın Başkan, sözlerinden dolayı özür dilesin. Bu sözlerinden dolayı özür dilesin.

BAŞKAN – Sayın Uzunırmak lütfen…

Buyurunuz.

VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) – Ergenekon’u da savundun zaten!

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Provokatörsün sen, provokatör!

ALİ UZUNIRMAK (Devamla) – Ergenekon’u falan savunmayız. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) – Az önce savundun.

ALİ UZUNIRMAK (Devamla) – Ergenekon’u falan savunmayız.

Eğer bir devlet başkanı… (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

SUAT KILIÇ (Samsun) – Sayın Başkan, özür dileyecekse söz verin, özür dilemeyecekse sözünü uzatmanın gereği yoktur Sayın Başkan.

ALİ UZUNIRMAK (Devamla) - Bir devlet başkanı…

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Sayın Başkan, sözünü keser misiniz!

BAŞKAN – Sakin olunuz lütfen.

ALİ UZUNIRMAK (Devamla) - Eğer bir devlet başkanı, provokasyonlara karşı tedbir almıyorsa, eğer provokasyon olarak niteliyorsa…

SUAT KILIÇ (Samsun) – Özür dilemeyecekse, sözünü uzatmanın gereği yoktur Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Uzunırmak lütfen, sözünüzü tamamlayınız.

ALİ UZUNIRMAK (Devamla) - …elbette ki, o provokasyondan yönetimler sorumludur. (AK PARTİ sıralarından sıra kapaklarına vurmalar, gürültüler)

Hepinize saygılarımı sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından gürültüler)

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Ne saygısı! Ayıp, ayıp, utanmaz herif! Utanmaz!

HÜSEYİN GÜLSÜN (Tokat) – Terbiyesiz!

SUAT KILIÇ (Samsun) – Sayın Başkan, İç Tüzük’ün 69’uncu maddesine göre grubumuza yönelik sataşmadan dolayı söz talep ediyorum.

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Kılıç.

AHMET DURAN BULUT (Balıkesir) – Söylediğin sözü bil, el kol hareketi de yapma millete!

BAŞKAN – Sakin olun sayın milletvekilleri.

EYÜP AYAR (Kocaeli) – Konuşma!

SUAT KILIÇ (Samsun) – Arkadaşlar, Eyüp Bey, bir saniye arkadaşlar…

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Bu ülkeyi siz yönetiyorsunuz, niye engellemiyorsunuz? Kimi suçluyorsun?

BAŞKAN - Buyurunuz Sayın Kılıç. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

IX.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- Samsun Milletvekili Suat Kılıç’ın, Aydın Milletvekili Ali Uzunırmak’ın, grubuna sataşması nedeniyle konuşması

SUAT KILIÇ (Samsun) – Sayın Başkan, çok saygıdeğer milletvekilleri; öncelikle yüce heyetinizi, Genel Kurulu en kalbî saygılarımla selamlıyorum.

Çok saygıdeğer milletvekilleri, birkaç gündür terörle mücadele üzerinden yapılan açıklamalara istinaden bu kürsüden “provokasyon” sözcüğü bolca kullanılmaktadır. “Provokasyon” nedir? Kelimenin derin anlamı üzerinde çok fazla durmaya gerek yok. Meclis çalışmaları gayet güzel, saygılı, edepli, düzgün bir şekilde devam ederken ortamı germeye yönelik az önceki cümleler ve yaklaşımlar provokasyondur. İşte provokasyon budur. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Bir diğer mesele, çok saygıdeğer milletvekilleri, günlerdir yılbaşı gelmeden önce hapisteki insanlarımız çıkabilsin diye, işittiğimiz bazı cümleleri duymazlıktan geliyoruz. Zannediliyor ki, çok güzel konuştular, çok güzel şeyler söylediler, gerçeklere temas ettiler de onun için susuyoruz.

Değerli arkadaşlarım, Tokat’ın Reşadiye ilçesinde vuku bulan terörist saldırı, hain, alçak saldırı hangi odaktan geliyor olursa olsun provokasyondur. Bunu herkesin bu şekilde bilmesi lazım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Yani, PKK yaptığında terör de DHKP-C’si, TİKKO’su, başka taşeronları yaptığında terör değil midir? Hepsinin hedefi Türk milleti değil midir? Hepsinin hedefi anayasal bütünlüğümüz değil midir? Tamamının hedefi bu milletin kardeşlik hisleri değil midir, birlik ve beraberliği değil midir? Hepsinin hedefi barışı dinamitlemek değil midir, milletimizin yeni ve güçlü bir gelecek inşa etmesi, kardeşlerin arasına nifak tohumları ekilmesi değil midir? Günlerdir, sözüm ona istifa çağrıları, gerekli gereksiz. Bu ülkenin Başbakanı ve Başbakan yardımcılarının söylediği nedir? Anlamak için dinlemek lazım.

ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Dinlemeye gerek yok, burada var.

SUAT KILIÇ (Devamla) – Merhum Uğur Mumcu “Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olunamaz.” derdi.

ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Gazetede var, dinlemeye gerek yok.

SUAT KILIÇ (Devamla) – Bilgi sahibi olmayanların fikir sahibi olabilmesi mümkün değildir.

ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Burada var.

SUAT KILIÇ (Devamla) – Değerli milletvekilleri, dün bir muhalefet milletvekili…

ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Cumhurbaşkanı uyarıyor “Herkes ağzından çıkanı duysun.” diye, Cumhurbaşkanı uyarıyor!

SUAT KILIÇ (Devamla) – Dün bir muhalefet milletvekili bu kürsüye çıkmak suretiyle…

ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Kimi uyarıyor Cumhurbaşkanı?

SUAT KILIÇ (Devamla) – …terör örgütünün sözde haber sitesinden indirdiği bir metni burada okudu ve terör örgütünün bildirisini okurcasına okudu. Sonra, bir bağımsız milletvekili çıktı “Dersim adını, Tunceli adını bu hadiselere karıştırmayın.” dedi. Buraya bakarak değil başka yere bakarak söyleyecekse şayet, söylemesi lazımdı.

Saygıdeğer milletvekilleri, Kıbrıs bir millî davadır değil mi? Türkiye’nin terörle mücadelesi de aynı ölçüde bir millî davadır. Hiç kimse, terör olaylarını istismar ederek Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetini hedef alamaz, almamalıdır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim, devam ediniz.

SUAT KILIÇ (Devamla) – Hiç kimse, Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetinin ve devletinin bütün kurumlarıyla birlikte teröre karşı yürütmekte olduğu mücadele sürecini istismar edemez ve etmemelidir.

Günlerdir burada yapılan konuşmalara bakıyorum. PKK denilen terör örgütünün yaptığı açıklamayı itibarlı gören, muteber kabul eden ama Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetinin Başbakanı ve bakanlarının açıklamalarını yok sayan, dikkate almayan bir anlayış. Ondan sonra, kalkıp, PKK’yı aklamak gibi iğrenç, ayıp bir iftirayı burada bize karşı gündeme getirecekler. Buna hakkınız yoktur.

ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Başbakan aklıyor PKK’yı, provokasyon demekle.

SUAT KILIÇ (Devamla) – PKK’yı aklamak olarak söylenen şey, bunu söyleyenlerin ta kendileri tarafından yapılmaktadır.

Değerli kardeşlerim, sayın milletvekilleri; Türkiye’nin terörle mücadelesi bir millî mücadeledir. Ekonomide ihtilafa düşebiliriz. Dış politikada tartıştığımız şeyler olabilir. Kara yolları politikasında eleştirdiğimiz hususlar bulunabilir. Tarım politikaları üzerinde farklı görüşler ortaya konulabilir ama…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Kılıç, lütfen bağlayınız sözünüzü.

AKİF AKKUŞ (Mersin) – Orada da koydunuz.

SUAT KILIÇ (Devamla) – Toparlıyorum Sayın Başkan.

…Kıbrıs meselesinde farklı görüşler ortaya konulmaz; millî davadır.

ERTUĞRUL KUMCUOĞLU (Aydın) – Koydunuz!

SUAT KILIÇ (Devamla) – Türkiye'nin terörle mücadelesinde farklı görüşler ortaya konmaz, bunlar millî davadır. Herkes bu konular üzerinde konuşurken ayağını yorganına göre uzatma iradesini ortaya koyabilmelidir.

Ben diyorum ki: Benim ülkem Türkiye Cumhuriyeti ve benim milletim Türk milleti, CHP’liler de, MHP’liler de, Parlamentonun dışında bulunan siyasi partiler de hep birlikte cumhuriyetin değerlerine sahip çıktığında daha güçlüdür, daha kuvvetlidir ama siz sırf siyaset yapmak adına birilerini çıkarıyorsunuz ve birileri bölen, parçalayan, kınayan, ayrıştıran cümleleri buradan sarf ediyorlar.

AKİF AKKUŞ (Mersin) – Her şeyde koydunuz farklı görüşleri.

SUAT KILIÇ (Devamla) – Değerli arkadaşlarım, bu ülkenin hiçbir hükûmeti bu millete ihanet etmez, bu milletin kardeşlik bağlarına kastetmez. Bugünden sonra yapılacak konuşmalarda her kim bu cümleleri inadına ve ısrarla istismar ederse bölücü de odur, provokatör de odur, provokasyon da o hadisenin kendisidir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Kılıç.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Başkanım, Sayın Sözcü “siz” diye zannediyorum bizleri kastetti. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

SUAT KILIÇ (Samsun) – Hiç kimseyi kastetmedim. (MHP sıralarından gürültüler)

Sayın Başkan, açıklayabilirim.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – “Siz” derken kimi kastettiniz?

RECEP TANER (Aydın) – Ayinesi iştir kişinin, lafa bakılmaz.

BAŞKAN – Evet, bir dakika… Dinliyorum, Sayın Şandır, dinliyorum.

SUAT KILIÇ (Samsun) – Sayın Başkan, açıklamak istiyorum, açıklayabilirim. (MHP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Sakin olun lütfen. Burası sakin bir şekilde müzakere etme yeri, lütfen sayın milletvekilleri…

SUAT KILIÇ (Samsun) – Sayın Başkan, açıklayabilirim.

BAŞKAN - Dinliyorum Sayın Şandır.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Başkanım, Sayın Sözcü, “siz” diyerek başladığı cümlenin sonunu…

ZEYİD ASLAN (Tokat) – Niye üstüne alınıyorsun?

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Kimdir sizce arkadaşlar?

BAŞKAN – Lütfen…

ZEYİD ASLAN (Tokat) – Niye üstüne alınıyorsun?

SUAT KILIÇ (Samsun) – Sayın Başkan, açıklayabilirim, “siz”den kimi kastettiğimi, neyi kastettiğimi açıklayabilirim.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – “Siz” kim? Kimi kastettiniz?

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Sayın Şandır, bunun savunulacak bir tarafı yok.

SUAT KILIÇ (Samsun) – Sayın Başkan, “siz”den kimi kastettiğimi açıklayabilirim.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Başkanım, müsaade ederseniz, “siz” sözünü üzerime alarak…

ÜNAL KACIR (İstanbul) – Olur mu öyle şey canım!

SUAT KILIÇ (Samsun) – “Siz” sözünden söz verilmez Sayın Başkanım, açıklayabilirim, açıklamam lazım.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Arkadaş provokatörlükle suçladığı cümlenin, öznesi “siz” olan,  yüklemi “provokatör” olan cümlenin… (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

SUAT KILIÇ (Samsun) – Sayın Başkanım, bu sözden söz istenmez, ben açıklayabilirim.

BAŞKAN – Sayın Kılıç, sizin sözlerinizi de dinledim, Sayın Şandır’ın ne demek istediğini de anlıyorum.

Buyurunuz Sayın Şandır. (MHP sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından gürültüler)

METİN KAŞIKOĞLU (Düzce) – Sayın Başkan, önce sözünü geri alsın.

FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik) – Konuşmasındaki Başbakana “azmettirici” lafını geri alsın Sayın Başkan.

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Şandır. (MHP sıralarından alkışlar)

2.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın, Samsun Milletvekili Suat Kılıç’ın, grubuna sataşması nedeniyle konuşması

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın milletvekilleri, lütfen, Hükûmetinizin getirdiği bir tasarıyı burada katkı vererek çıkartmaya çalışıyoruz. (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Lütfen…

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Böyle veriyorsanız, çıkartmayın yasayı!

ÜNAL KACIR (İstanbul) – Size hakaret etme yetkisi vermez.

MEHMET ŞANDIR (Devamla) – Şimdi, size bir beyan okuyacağım. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

Beyefendiler, lütfen, dinleyiniz. Size bir beyan okuyacağım.

ÜNAL KACIR (İstanbul) – “Katkı veriyoruz” diye hakaret mi edeceksiniz! Öyle şey olmaz!

MEHMET ŞANDIR (Devamla) – Hakaret etmiyoruz.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Ediyorsunuz.

MEHMET ŞANDIR (Devamla) – Siz öyle anlıyorsanız, öyledir.

Bakın, size bir şey okuyacağım, lütfen dinleyiniz. (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Lütfen dinleyiniz.

VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) – “Katil Başbakan” diyor.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Özür dilemesi gerekir.

AKİF AKKUŞ (Mersin) – Dışarıda konuşun.

MEHMET ŞANDIR (Devamla) – Hayır. Lütfen, dinleyiniz.

Bakın, Sayın Başbakan Vekili, Başbakan Yardımcısı Sayın Bülent Arınç, olaydan bir iki saat sonra televizyonlara çıktı, dün burada da itiraf etti “Evet, ben konuştum” diye, şu sözleri söyledi: “Türkiye’de daha çok ses getirecek, milliyetçi duyguları daha fazla körükleyecek, özellikle bu söylem içerisinde siyaset yapan partilerin işini biraz daha kolaylaştıracak bir eylemi çok akıllıca planlamış olabilirler.” (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – PKK girmiyor mu bunun içine!

SUAT KILIÇ (Samsun) – Size yönelik ne var bunda?

MEHMET ŞANDIR (Devamla) – Değerli milletvekilleri, milletin aklıyla alay etmeyiniz, milletin aklıyla alay etmeyiniz. Milliyetçi duygularla siyaset yapmakla suçlanan parti kim?

AYHAN YILMAZ (Ordu) – Onlar da milliyetçilik yapıyor Başkanım.

ÜNAL KACIR (İstanbul) – Sadece siz mi?

MEHMET ŞANDIR (Devamla) – Biz bu sözü, Sayın Arınç’ın bu sözünü üzerimize alınıyoruz… (AK PARTİ sıralarından “Alın, alın.” sesleri)

ÜNAL KACIR (İstanbul) – Sadece Türk milliyetçiliğini niye algılıyorsunuz?

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Alınmayın!

MEHMET ŞANDIR (Devamla) - …ve tüm Türkiye bu sözle Milliyetçi Hareket Partisinin ihsas edildiğini anladı ve buna tepki gösterdi.

M. YILMAZ HELVACIOĞLU (Siirt) – Milliyetçilik sadece sizin tekelinizde mi?

HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Tekelimizde, tekelimizde. Tekelimize aldık, var mı diyeceğin! Milliyetçi ol, gel al.

M. YILMAZ HELVACIOĞLU (Siirt) – Neyi alıyorsun! Ayıp, ayıp!

RECEP TANER (Aydın) – Sizde olmadığı kesin. Sizde yok.

MEHMET ŞANDIR (Devamla) – Sayın milletvekilleri, bakın, size bir şey söylüyoruz. (AK PARTİ ve MHP sıralarından gürültüler) Bakın, bir şey söylüyoruz. Sayın milletvekilleri, bakın, bir şey söylüyoruz size: Hükûmet olan sizsiniz. Devletin tüm kayıtları elinizin altında. Bu ülkeyi yönetmek sorumlusu ve yetkilisi sizsiniz. Provokasyon varsa bu provokasyonu bulmak…

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Bulacağız, bulacağız.

MEHMET ŞANDIR (Devamla) – …provokatörü bulmak sorumlusu da sizsiniz ama olay olur olmaz…

VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) – Türkiye’de faili meçhul kalmadı, bu da çıkacak.

ÜNAL KACIR (İstanbul) – Bulunur, bulunur, hiç merak etmeyin.

MEHMET ŞANDIR (Devamla) – …hemen “derin komplo” diye, Elâzığ’da yaşanan, Bingöl’de yaşanan 33 erin şehit edilmesiyle ilişkilendirerek, bir yerleri ihsas ederek, milliyetçi duyguları suçlayarak, milliyetçilik üzerine siyaset yapan partileri suçlayarak siz Reşadiye’deki katliamı anlatmaya çalışırsanız buradan cevabı hak edersiniz. Yapılan da budur. Milliyetçi… (MHP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Şandır.

MEHMET ŞANDIR (Devamla) – Sayın Başkanım, son cümlemi söyleyip kapatıyorum. (Gürültüler)

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Savunulacak bir tarafı yok bunun.

HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Ona sen karar vermeyeceksin, Türk milleti karar verecek.

BAŞKAN - Lütfen tartışmaya mahal vermeyecek şekilde…

HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Burada olmayacaksınız, millet kararını verecek, göreceksiniz.

BAŞKAN - Buyurunuz, sözünüzü tamamlayınız.

MEHMET ŞANDIR (Devamla) – Tamam efendim.

Sayın milletvekilleri, şunu bilmelisiniz ki…

HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Sizin gibi çokları oturdu orada, yoklar şimdi. Hele sen hiç olmayacaksın.

MEHMET ŞANDIR (Devamla) – …milletin gözü önünde bu olaylar cereyan ediyor. Siz akıllı… Millet sizin her söylediğinizi kabul edecek değil. Bunlardan bu anlam çıkmıştır, millet bunu anlamıştır.

VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) – Başbakana yapılan ithamı doğru buluyor musunuz Sayın Başkan?

MEHMET SEKMEN (İstanbul) – Başbakana yapılan hakareti geri al.

MEHMET ŞANDIR (Devamla) – Bu, meseleyi gerçekten provoke etmektir. (Gürültüler)

HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – İtham etmeyin, itham duymayın, sözlerinize sahip olun.

MEHMET ŞANDIR (Devamla) – Dolayısıyla, Milliyetçi Hareket Partisinden cevabı alırsınız. Arkadaşımız da bunu yapmıştır.

Teşekkür ederim. (MHP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Şandır.

FİKRİ IŞIK (Kocaeli) – Arkadaşınız sözünü geri alsın.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Arkadaşımızın hakaret kastı yoktur. (Gürültüler)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri…

AHMET YENİ (Samsun) – Savunulacak tarafı yok.

BAŞKAN - Sayın Şandır, lütfen yerinize oturunuz.

AHMET YENİ (Samsun) – Sayın Şandır, müdafaa etmeyin.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Arkadaşımızın hakaret kastı yoktur.

AHMET YENİ (Samsun) – Tutanaklara bakın, müdafaa edilecek tarafı yok.

VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) – Tutanaklara bakın Sayın Şandır.

SUAT KILIÇ (Samsun) – O sözün hiçbir tarafı savunulur değil.

AHMET YENİ (Samsun) – Arkadaşınız doğrudan doğruya hakaret ediyor.

HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Siz sözlerinizi geri alın, biz de alırız varsa yanlış bir şeyimiz. Siz çok söz söylediniz, siz sözlerinizi bir geriye alın.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri…

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Bu sözler geri alınacak arkadaşlar. Bu sözler boşuna söylenmedi.

BAŞKAN - Lütfen Sayın Şandır, gerekli sözleri söylediniz, lütfen yerinize oturunuz.

HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Söyleyecekleriniz olacaksa duyacaklarınız fazlasıyla olacak. Bunlar sayıyla değil.

BAŞKAN - Müzakereye devam edelim yoksa ara mı vereyim, onu mu tercih ediyorsunuz?

SUAT KILIÇ (Samsun) – Devam edelim Sayın Başkan.

KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Devam edelim.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – İstiyorsanız devam edelim, istemiyorsanız etmeyelim arkadaşlar. (Gürültüler)

MEHMET SEKMEN (İstanbul) – Siz tahrik ediyorsunuz, bize destek vermiyorsunuz.

HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Siz iktidarsınız, siz katlanmak zorundasınız. (Gürültüler)

BAŞKAN - Lütfen…

VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

3.- Çek Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/710) (S. Sayısı: 445) (Devam)

BAŞKAN - Şimdi Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk. (CHP sıralarından alkışlar)

Buyurun Sayın Öztürk.

ÜNAL KACIR (İstanbul) – Ayıptır ya, hakarete katlanılır mı?

BAŞKAN – Lütfen sayın milletvekilleri, sakin olarak dinleyiniz, gerekli cevabı kürsüden tekrar verirsiniz. Lütfen…

Buyurunuz Sayın Öztürk.

CHP GRUBU ADINA ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan Çek Kanunu Tasarısı’nın 7’nci maddesiyle ilgili Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Şimdi, AKP Grup Başkan Vekili arkadaşımız “Bilgi sahibi olunmadan fikir sahibi olunmaz.” dedi. Doğrudur, katılıyorum ancak bu sözü öncelikle Başbakana, Cumhurbaşkanına, Sanayi ve Ticaret Bakanına ve Bülent Arınç’a söylemesini ben öneririm. (AK PARTİ sıralarından “Ne alakası var?” sesleri, gürültüler)

FEVZİ ŞANVERDİ (Hatay) – Oraya söyle, oraya!

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) – Hiç bakın zorlamayın, beni sinirlendirmeyeceksiniz bugün, zorlamayın. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

Neden? Şimdi, Başbakan, Cumhurbaşkanı, Sanayi Bakanı ve Bülent Arınç, hangi belge ve bilgiye dayanarak o açıklamaları yaptılar?

FEVZİ ŞANVERDİ (Hatay) – Görürsün!

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) – Önce insan açıklama yapacağı konuda bir bilgi, bir belge sahibi olmaz mı?

FEVZİ ŞANVERDİ (Hatay) – Daha çok şey öğreneceksiniz!

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) – Değerli arkadaşlarım, öte yandan, Suat Kılıç dedi ki… Yani, gören de dışarıdan “Allah Allah, bu AKP, bu içerideki çek mağdurlarını hakikaten bir an önce çıkartmak için çok çaba sarf ediyor.” diyecek.

AHMET YENİ (Samsun) – Ediyoruz, ediyoruz.

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) – Ya kardeşim, 9 Haziranda bu Çek Kanunu, Adalet Komisyonu alt komisyonundan geçti. 9 Hazirandan bugüne kadar altı ay geçti. Bu altı aylık süre içerisinde AKP neredeydi?

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Borçlar Kanunu’nu biliyorsunuz.

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) – Bir sürü önemsiz yasayı buraya getirdiniz de niye dondurdunuz, niye dondurdunuz? Sonra, bu yasayla, bu yasanın hangi maddesinde siz cezayı kaldırıyorsunuz da hapishanedeki adamları dışarı çıkaracaksınız Allah aşkına ya?

VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) – Geçici madde…

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) – Bakın değerli arkadaşlarım, bakın, hukuksuzluğu, haksızlığı eğer yok etme gücünüz yok ise haksızlığa ve hukuksuzluğa karşı duruş göstermenin bir insanlık görevi olduğuna inandığım nedenle, tüm hukuksuzluklara ve haksızlıklara karşı isyan ediyorum. Bu kürsüde, bakın… (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Siz istediğiniz gibi yapın. Aynaya bakacaksınız, aynaya!

FEVZİ ŞANVERDİ (Hatay) – O söz size ait!

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) – Değerli arkadaşlarım, bakın, bu ülkede bugün gelinen bu noktada, bu ülkeyi yönetenlerin bu ülkede olmadığını sabahki konuşmamda söyledim. Bu sizin içinizi acıtmıyor mu? Ve Türkiye’de öylesine hukuksuzluklar ihdas ediyorsunuz ki bu hukuksuzlukları Meclise dahi taşıyorsunuz. Egemenlik kapsamında yargı yetkisini kullanan Silopi Hâkimini Habur’a gönderdiniz. Bugün de en son, bu kürsüye taşıdınız, Cumhurbaşkanlığı görevini ifa eden Meclis Başkan Vekiline Meclis Başkanlığını yönettirdiniz. Gazeteleri susturdunuz. Kendinize muhalif -bırakın muhalif olmayı- kendinizin yararına yazı yazmayan ne kadar gazete varsa hepsinin üzerine gittiniz. Yargıda yaptığınız hukuksuzlukların haddi hesabı yok. En son da bugün, bakın, hukuksuzluk oldu. Ne oldu? Hem de bu Adalet Komisyonunun gözünün önünde oldu, Divana kadar sıçradı hukuksuzluk.

Değerli arkadaşlarım, dün burada… Önce şunu açıklamak istiyorum: Getirilen Çek Kanunu Tasarısı’nda bankaların her bir yapraktan sorumluluğu 470 liraydı. Hem -Adalet Komisyonunda- ana komisyonda hem alt komisyonda bunun tartışması oldu. AKP’li arkadaşların oylarıyla bin liraya çekildi ve tüm bürokratlar vardı, Bakan da oradaydı. Daha sonra Bankalar Birliğinin ısrarla itirazları oldu “500 lira olsun.” diye. Bunu AKP’li arkadaşlarımız kabul etmedi, bin lirada durdular. Biz de      “3 bin lira olsun.” dedik. Sonuç itibarıyla bu bin lira olarak kaldı.

Bankalar Birliğinin orada itirazları var. Ondan sonra Bankalar Birliği bu 500 lira konusunda mücadelesini devam ettirdi. Hem bize yönelik hem de AKP’li arkadaşlara yönelik hem de MHP’ye yönelik bu çalışmaların olduğunu hepimiz biliyoruz. Burası hiç önemli değil, 500 olur, bin olur. Tabii ki bankalar onda kendi kavgasını verir. Ama burada, dün Bankalar Birliğinin bize de gönderdiği, faksladığı önergeler doğrultusunda “500 lira olsun.” diye AKP Grup Başkan Vekili Suat Kılıç ve 6 arkadaşı önerge verdi, verebilir.

Değerli arkadaşlarım, dün bu önerge oylandı iki kez, açıklandı, kürsüden okundu. Açıklandı, iki kez oylandı. Toplantı yeter sayısı bulunamaması nedeniyle önerge kabul edilemedi. Bir gün geçti, bugün önergenin oylaması sırasında, okunduktan sonra tekrar, önerge sahiplerinden birisi söz alarak önergesindeki 500’ü 600 yaptı. E niye zahmet ettiniz arkadaşlar ya, 500’de kalsaydı! Keşke hukuku çiğnemeseydiniz, keşke hukuku eğip bükmeseydiniz, takla attırmasaydınız, 500 kalsaydı, daha iyiydi!

Şimdi, arkadaşlar, önerge verme süresi geçmiş. Önerge oylanmış bir gün önce, kabul edilmemiş.

ÜNAL KACIR (İstanbul) – Oylanmadı, oylanmadı.

AHMET YENİ (Samsun) – Oylanmadı, hayır.

ÜNAL KACIR (İstanbul) – Oylanmadı önerge.

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) – İkinci gün önergelerden bir tane…

VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) – Okundu, oylanmadı.

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) –  Kabul edilmemiş arkadaşım, kabul edilmemiş.

ÜNAL KACIR (İstanbul) – Hayır, oylanmadı.

VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) – Oylanmadı Ali Rıza Bey.

ÜNAL KACIR (İstanbul) – Ali Rıza Bey, yapma. Önergenin oylamasına geçilmedi.

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) – Bir saniye…

İkinci gün burada arkadaşlardan birisi yeni önerge…

BAŞKAN – Sayın Öztürk

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) – Âdeta bir yeni önergedir o.

VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) – Oylamaya geçilmedi.

ÜNAL KACIR (İstanbul) – Oylamaya geçilmedi.

BAŞKAN – Sayın Öztürk

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) – Değerli arkadaşlarım, bu hukuksuzluğun altını çizmek istiyorum.

Bakın, bu hukuksuzluklar, hukuksuzluklardan yarar umanları da boğar atar.

AHMET YENİ (Samsun) – Önerge oylanmamıştır, onu da düzeltin.

BAŞKAN – Sayın Öztürk, bu…

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) – Şimdi, değerli arkadaşlarım…

BAŞKAN – Sayın Öztürk, beni duyuyor musunuz?

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) – Değerli arkadaşlarım…

BAŞKAN – Bir dakika…

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) – O zaman süremi durdurun Sayın Başkan.

BAŞKAN – Bu önerge dün oylanmamış. Sadece, karar yeter sayısı bulunmadığı için…

ÜNAL KACIR (İstanbul) – Hayır, toplantı yeter sayısı.

BAŞKAN - …toplantı yeter sayısı olmadığı için işleme konulamamış.

AHMET YENİ (Samsun) – Yarım bilgilerle kürsüye çıkıyorsunuz.

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) – Zaman işliyor Sayın Başkan.

BAŞKAN – Ben size zamanınızı vereceğim, merak etmeyin. Yanlış bir anlaşma olmaması için bu konuya açıklık getirme gereği duydum, onun için.

ÜNAL KACIR (İstanbul) – Önce bilgi sahibi olmak lazım.

BAŞKAN – Devam edin.

Buyurunuz.

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) – Şimdi, Sayın Başkan, o önerge açıklandı kürsüden. Bunun tartışmasını yapmak istemiyorum, ben bu hukuksuzluğun altını çiziyorum, bu hukuksuzluğun altını çiziyorum.

ÜNAL KACIR (İstanbul) – Kendi Meclis Başkan Vekilinize de inanmıyorsunuz.

AHMET YENİ (Samsun) – Ne söylersen söyle boşa…

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) – Değerli arkadaşlarım, şimdi, bakın, şunu söylemek istiyorum: “Biz kanunlar çıkarıyoruz ve toplumun problemlerini bu enstrümanla, bu kanunlar aracılığıyla çözmeye ya da küçültmeye gayret ediyoruz. O hâlde, çıkaracağımız kanun bizatihi problemin kaynağı olmamalıdır. Eğer kanunun kendisi problemlerin başı olacaksa o takdirde o kanunu hiç çıkarmamak gerekir.” Altına imzamı atıyorum ben bunun. Bunu söyleyen Cemil Çiçek.

Değerli arkadaşlarım, şimdi, Sayın Bakan orada söyledi. Bakın, bu çekle ilgili, ikide bir, bakanlar, AKP’nin yetkili kadroları, hep açıklamalarında bu çekin ekonomiyi dalgalandırdığını söyledi. Ancak ben ısrarla bu çeke bağlı alacak miktarının yıllık ne kadar olduğunu söylüyorum. Buna yanıt veremiyorlar. Komisyonda sorduk vermediler. Ekonomiden sorumlu bürokratlar veremedi.

Şimdi, bu sıradan bir soru değil. Siz, ekonominin üzerinde çeklerin bu kadar etkili olduğunu söylediğinize göre kamuoyunda, bunun miktarını bilmeniz lazım. Yani, parasal olarak ne kadar etkiliyor, bunu bilmeniz lazım bugüne kadar.

AHMET YENİ (Samsun) – Söylendi, dün söylendi.

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) – Şimdi, bakın…

VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) – Dün söylendi.

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) – Hayır, hayır, dün de söylenilmedi, bugün de söylenilmedi. Açarsın tutanakları bakarsın.

VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) – Dün söylendi.

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) – Neyse… Açarsın tutanakları bakarsın.

Sadece takas odasındaki rakam söylendi, diğerleri söylenilemedi. Karşılıksız çek miktarının ihtiva ettiği parasal miktar söylenilmedi.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – 13 milyar.

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) –  Sadece çeklerle ilgili söylenildi.

Değerli arkadaşlarım, öbür taraftan Cenevre Yeknesak Kanunu’nun esas alındığını söyledi. Kanunun gerekçesinde, Cenevre Yeknesak Kanunu’nda tacir çeki, tacir olmayan çek konusunda ayrı hükümlerin olmadığı burada açıkça belirtilmektedir.

Değerli arkadaşlarım, biz bir kanun çıkartıyoruz. Bu kanunda kimlerin yararı ve çıkarı olduğu belli. Elbette ki insanlar sınıfsal duruşları gereği belirli düşünceleri, belirli yararları savunabilirler, buna hiçbir itirazım yoktur. Ancak burada hapishanelerde olan 500 bin kişi bu çek olayıyla ilgili. Öyle söylenildiği gibi 2 bin değil. Demin bir…

VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) – Abartıyorsun!

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) – Hayır, bürokrattan aldım. Şu anda bürokrattan aldım ben. Abartmıyorum, bürokrat orada. Hesap ettik, şu anda mahkemeler, Yargıtay ve toplamına şey yaptığınızda 480 bin civarında kişiyi ilgilendiriyor bu, şu andaki çek olayı.

Değerli arkadaşlarım, şimdi, bakın…

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Hapisteki sayıları... İkisi farklı şey ama.

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) – Hayır, şimdi aldım, az önce aldım.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Hapiste olan değil bu ama.

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) – Bakın, az önce aldım, az önce aldım.

VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) – Cezaevinde kaç kişi var?

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) – Şimdi, arkadaşım, az önce aldım. Tartışmaya gerek yok, az önce aldım. Bürokrat orada. Bakanla beraber aldım.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Dava sayısı… Dava sayısı…

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) – Değerli arkadaşlarım, bakın şimdi, dediniz ki: “Biz ekonomideki dengeyi, balansı oturtmak için çeki hâlâ savunuyoruz. Aslında çekte cezaya gerek yok ama altyapılar yapılmadı.” E yedi yıldır altyapısını niye yapmadınız? Bu olayla ilgili bir cümleyi okumak istiyorum: “Çeke güven duyulmasının ve kayıt dışı ekonominin kayıt altına alınmasının sağlanması, çekin kara  paranın aklanmasında ve terörün finansmanında kullanılmasının önlenmesi için karşılıksız çek keşide etme fiilinin suç olarak düzenlenmesi çözüm değildir. Karşılıksız çek keşide etme veya çekin karşılıksız çıkmasıyla ilgili fiil suç olmaktan çıkarılmalıdır.” Bu, bu işlerle ilgili Yargıtay 10. Ceza Dairesi üyesinin açıkça bildirdiği bir görüştür.

Değerli arkadaşlarım, burada birbirimizi kandırmamızın anlamı yok. Bu yasanın “çek mağdurları” olarak adlandırılan hapishanelerde yatan veya…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) - …hapishanelere girme tehlikesiyle kaçan insanlara getirdiği hiçbir yarar yoktur…

VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) – Var, var.

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) – …bunlara sağlayacağı hiçbir fayda yoktur. Bu yasa bankalara yarar sağlayabilir.

VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) – Bankaya ne yararı olacak?

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) – Bu yasa faktoring kuruluşlarına yarar sağlayabilir.

Bakın, burada 400 milyarlık çek var. Bunu Ankaralı bir iş adamı az önce getirdi, verdi, “Bizim esnaf olarak birbirimizle problemimiz yok. Esnafların birbirine şikâyeti sadece binde 5 bulamazsınız. Karşılıksız çek davasının şikâyetçileri ya bankalardır ya faktoringlerdir.” dedi, “Ben alacaklıyım. Bu çekler, benim alacak çekim. Hiçbir şikâyet etmedik.” dedi. “Çünkü bunları bankalar zamanından önce kırdırıyor, birisi battığı zaman zincirleme hepimizi etkiliyor.” dedi.

Değerli arkadaşlarım, bakın, burada mesele şudur: Olayı çözmektir. Bugün bir yandan karşılıksız çek keşide etme suçunun hakikaten olmaması gerektiğine inanır gibi gözüküp öbür taraftan altyapısı olmadığı nedenle ceza ihdasları yapmak doğru değildir.

Bu Çek Kanunu, açıkça bir ceza kanunu hâline gelmiştir. 7’nci madde üstünde konuştuğumuz bu madde tamamen cezai hükümler içermektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözünüzü tamamlayınız.

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) – Bu haksızlıktır, adaletsizliktir, bu zulmetmektir halka.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Öztürk.

Şahsı adına söz yok.

Soru-cevap işlemine geçiyorum.

Bir kişi söz istemiş.

Sayın Işık, buyurunuz efendim.

ALİM IŞIK (Kütahya) – Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Aracılığınızla Sayın Bakana soruyorum: Devlet, 2003-2009 yılları arasında adli para cezasından dolayı ne kadar gelir elde etmiştir? Çekten cezanın kaldırılmamasının nedeninin devletin sağladığı bu gelir olduğu şeklindeki görüşü nasıl değerlendiriyorsunuz?

İkinci sorum: Karşılıksız çekten adli para ve hapis cezası uygulamasının kaldırılması yönünde Hükûmetinizin görüşü, net, nasıldır?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Işık.

Buyurunuz Sayın Bakan, soru bu kadardı.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Adli para cezasından ne kadar gelir elde edildiğini soruyor, tabii, 2003-2009 arasında. Bu tür hesaplar Maliyede yapılıyor. Dolayısıyla da ona biz yazılı olarak cevap vermek durumundayız.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Bakan.

Soru-cevap işlemi bitmiştir.

Madde üzerinde iki önerge vardır. Önergeleri önce geliş sırasına göre okutup sonra aykırılık sırasına göre de işleme alacağım.

İlk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 445 Sıra Sayılı Çek Kanunu Tasarısının 7. Maddesinin 3. Fıkrasının 2. cümlesinde yer alan “Almadan veya beyannameye rağmen” ibaresinin “Almadan veya yazılı beyana rağmen” şeklinde değiştirilmesini saygılarımızla arz ve teklif ederiz.

 

Faruk Bal

Kürşat Atılgan

Akif Akkuş

 

Konya

Adana

Mersin

 

Osman Durmuş

Alim Işık

Hasan Özdemir

 

Kırıkkale

Kütahya

Gaziantep

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Çek kanunu tasarısının 7. maddesinin;

1. fıkrası hükmünün tümünün,

3. fıkrasındaki “2. maddenin üçüncü fıkrasındaki yükümlülüğe aykırı olarak bankaya gerçek dışı beyanda bulunan kişi, üç aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.” ifadesinin,

9. fıkrası hükmünün tümünün,

Madde metninden çıkarılmasını

6. fıkradaki “Bir yıldan 3 yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır…” ifadesinin, “altı aydan 2 yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır…” şeklinde değiştirilmesini

teklif ederiz.

 

Ali Rıza Öztürk

Halil Ünlütepe

Ali İhsan Köktürk

 

Mersin

Afyonkarahisar

Zonguldak

 

Rahmi Güner

Turgut Dibek

 

 

Ordu

Kırklareli

 

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Sayın Öztürk, buyurunuz.

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 7’nci madde üzerinde verdiğimiz değişiklik önergesi üzerinde söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, 7’nci madde, gerçekten tam bir ceza hükümlerini içeren Ceza Kanunu’nun bir maddesi gibi. Bunlardan en önemli saydıklarımdan bir tanesi, tacirlerin tacir olmayan çek kullanması hâlinde verilen ceza, iki yıla kadar üst sınır olmak üzere verilen ceza. Yine 2’nci maddede hesap sahiplerinin beyannamedeki yükümlülüklerine uymaması hâlinde verilen ceza. Arkasından, yine o çek hamiliyken hamiline olmayan çek kullanılması hâlinde verilen ceza.

Bakın, bunların hepsi doğru şeyler değil. Çünkü bugüne kadar girmeye çalıştığımız, uyum sağlamaya çalıştığımız hem Avrupa Birliği kanunlarında hem de diğer ülkelerin kanunlarında tacir olan çek, tacir olmayan çek ayrımı yoktur. Bir insan, tacir olan bir insan pekâlâ ticarethanesiyle ilgili işlerle ilgili kendi özel çekini kullanabilir veya özel çekini tacir işleriyle ilgili kullanabilir. Zaten burada önemli olan o ticarethanenin sahibi veya oradaki atılan imzanın güvenilir olup olmamasıdır. Dolayısıyla bu çek kanunu, mevcut çek kanunu, mevcut Kanun’dan daha ağır cezalar getirmektedir. Deminden arkadaşlarımız söyledi ne getirdiğini söylediğimizde.

Bakın, mevcut sistemde çek bedeli kadar bir para cezası, adli para cezası öngörülmüşken ve bu 80 milyar TL ile sınırlandırılmış iken getirilen tasarıyla 1.500 güne kadar adli para cezası öngörülüyor. Bu adli para cezası ödenmediği zaman da doğrudan doğruya hapis cezasına dönüşüyor. Bu da 100 lirayla şey yaparsanız aşağı yukarı 150 milyar yapar ve hemen ekliyor, “Ancak verilecek ceza çekin karşılıksız kalacak miktarından daha az olamaz.” diyor. O zaman 300 milyarlık bir çek bedeli olduğu zaman verilecek ceza 300 milyar TL’dir, adli para cezası. Ancak bunu 100’le böldüğünüz zaman da, para cezasına çevirdiğiniz zaman 3 bin gün yapar. Efendim İnfaz Kanunu’ndan dolayı bunun tavanı beş yılmış, yok üç yılmış… Bu tartışmaları bir kenara bırakalım. Yani İnfaz Kanunu’na bağlı olarak olmaz bu. Adli para cezasında zaten ödemeye kalktığı zaman parasal olarak o miktar ne ise onu alacaktır.

Değerli arkadaşlarım, bu kanunun ne iş adamına, bu kanunun ne esnafa, bu kanunun ne de vatandaşımıza ne de ekonomiye hiçbir katkısı yoktur. Dolayısıyla ekonomik alanı siz cezai hükümlerle düzenleyemezsiniz. Mademki ekonominin kendisine has kuralları var -bunu sık sık ekonomistler söylüyor- o zaman, ekonomi alanındaki birtakım ekonomik kuralları siz cezai kurallara bağlarsanız bu işin içinden çıkamazsınız.

Burada deniliyor ki: “Efendim, çeke bağlı alacaklarda insanlar çeki güvenerek alıyor. Çek vadeli bir alışverişin aracı hâline geldi uygulamada.” Doğru. Çek niye bir vadeli alışverişin aracı hâline geldi? Senedin arkasına siz bir ceza koysanız, deseniz ki “Senet bedelini ödemeyenler altı aydan iki yıla kadar -veya senet bedeli kadar- adli para cezasına uğrayacak.” insanlar senedi mi alır, çeki mi alır? Şimdi, çeki almalarındaki sebep insanların, çekin kara gözünü, kara kaşını sevdiklerinden değil, çekin arkasında bir cezai müeyyide olduğu için çeki alıyorlar. Siz bunu senede getirseniz senet alırlar. Aslında bugün yapılan şey çekin çek olarak değil, senet yerine alınmış olmasıdır. Bu da çeki alan kişi çeki aslında senet olarak aldığını bilmektedir çünkü çekin o anda karşılığının olmadığını, bankalarda karşılığının olmadığını bilmektedir, bilerek bunu almaktadır. Çekin o anda karşılığının bankalarda olmadığını bilerek alan bir kişi, bu çekin karşılığının olmadığını bilen bir kişi ileride bu çekin vadesi geldiğinde, daha doğrusu o üstündeki tarihte ödeneceğini umut ederek almaktadır bu çeki. Dolayısıyla, aslında, o da senet aldığının farkındadır.

Değerli arkadaşlarım, çeki siz bu yasayla bu hâlde düzenlerseniz Türk Ticaret Kanunu’ndaki kuruluş sisteminden, iskeletinden koparmış olursunuz, çeki senet düzeyine indirgemiş olursunuz, asıl işlevinden çıkartmış olursunuz.

Bu çekin gerekçesinde de söyleniyor ki “Bugüne kadar ağır cezaların öngörülmüş olması karşılıksız çek keşide etme suçlarını azaltmamıştır.” Nerede diyor? Kanunun gerekçesinde diyor, “Bilakis artırmıştır.” diyor, “Bundan dolayıdır ki 2003’te ve ondan önce de değişiklikler yapılmıştır.” diyor. Her değişiklik yapıldığında bu gerekçelerle değişiklik yapılmış.

Şimdi gelinen noktada bunun çıkmaz bir yol olduğu anlaşılmıştır. Önemli olan, bu yolda ısrar etmemektir. Çekte ceza olmaz. Nasıl ki modern ülkelerde gerçekten bu çek Türk Ticaret Kanunu’nda düzenlendiği anlamıyla yürürlük görüyor ise…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Öztürk, lütfen tamamlayınız.

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) – …işlevini Türk Ticaret Kanunu’nda tanımlanan amacına uygun olarak sadece bir ödeme aracı olarak ifa ediyor ise Türkiye’de de çekin vadeli bir alışverişin aracı olma işlevini sürdürecek bir kanunu çıkartmamamız lazım, Türk Ticaret Kanunu’ndaki anlamına çekmemiz lazım.

Biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak zaten şunu söylüyoruz: Karşılıksız çek keşide etme suçu çözüm değildir. Bunun yerine doğru çözüm, cezayı kaldırmaktır, bunu suç olarak tanımlamaktan çıkartmaktır, bankaların parasal sorumluluğunu artırmaktır. Doğru çözüm budur. O zaman insanlar çeke daha fazla güven duyacaktır.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Öztürk.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 445 Sıra Sayılı Çek Kanunu Tasarısının 7. Maddesinin 3. Fıkrasının 2. cümlesinde yer alan “Almadan veya beyannameye rağmen” ibaresinin “Almadan veya yazılı beyana rağmen” şeklinde değiştirilmesini saygılarımızla arz ve teklif ederiz.

                                                                                            Faruk Bal (Konya) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Kim konuşacak?

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Gerekçeyi okutun Sayın Başkan.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Fıkranın bir önceki cümlesinde çek hesabı sahibinin çek hesabı açma yasağı bulunmadığı hususunda bankaya yazılı beyanda bulunacağı hüküm altına alınmıştır. Beyanname genellikle mali yükümlülüklere ilişkin idare tarafından düzenlenmiş matbu bir formun doldurulması suretiyle verilir. Yazılı beyan ile beyanname bu açıdan farklılık arz etmektedir. İfade birliği ve doğruluğunun sağlanması açısından beyanname ibaresinin yazılı beyan şeklinde değiştirilmesi gerekmektedir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

7’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 7’nci madde kabul edilmiştir.

On dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 21.27
BEŞİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 21.47

BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU

KÂTİP ÜYELER: Fatih METİN (Bolu), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 30’uncu Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.

445 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Komisyon ve Hükûmet yerinde.

8’inci maddede kalmıştık.

Maddeyi okutuyorum:

Hesaben ödeme

MADDE 8-  (1) Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası, çeklerin banka şubeleri arasında hesaben ödenmesini sağlayacak tüzel kişiliği haiz sistemi kurmaya ve gözetimi altında yürütmeye yetkilidir. Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası, bu yetkiyi uygun göreceği başka bir kuruluş aracılığıyla da kullanabilir.

(2) Hesaben ödeme sisteminin kuruluş ve işleyişi, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasınca çıkarılacak ve Resmî Gazetede yayımlanacak bir yönetmelikle düzenlenir.

(3) Yönetmelikte belirtilen esaslar çerçevesinde çeklerin fizikî olarak ibraz edilmeksizin sadece çek bilgileri üzerinden bankalararası takas odaları aracılığı ile elektronik ortamda muhatap bankaya gönderilerek işlem görmesi, 6762 sayılı Türk Ticaret Kanununun 710 uncu maddesine göre takas odasına ibraz hükmündedir.

(4) Takas odaları aracılığıyla ibraz edilmiş çekler için, 3 üncü maddenin üçüncü fıkrasında belirlenen sorumluluk miktarı dâhil, kısmî ödeme yapılmaz. Bu durum, muhatap bankanın sorumluluk tutarını ödeme yükümlülüğünü ortadan kaldırmaz. Ancak, takas odaları aracılığıyla ibraz edilen çekin, hesapta yeterli karşılığının olmadığının belirlenmesi hâlinde muhatap banka tarafından, hesapta bulunan kısmî karşılık tutarı, çeki ibraz eden hamil lehine onbeş gün süreyle bloke edilir.

BAŞKAN – Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Giresun Milletvekili Murat Özkan…

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Konuşmayacak Sayın Başkan.

BAŞKAN – Konuşmayacak, peki.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Adıyaman Milletvekili Şevket Köse.

Buyurun Sayın Köse. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA ŞEVKET KÖSE (Adıyaman) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 445 sıra sayılı Çek Kanunu Tasarısı’nın 8’inci maddesi üzerine Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Sözlerime başlarken hepinize en içten saygılarımı sunarım.

Değerli arkadaşlar, dün Bursa’da yitirdiğimiz maden emekçilerini rahmetle anıyorum, ailelerine sabır ve ülkemize başsağlığı diliyorum.

Değerli arkadaşlar, görüşmekte olduğumuz tasarı kamu hukuku nitelikli hükümler içermektedir. Bu hükümlerin gereği gibi işleyebilmesi, bir taraftan çek hesabı açma yetkisini haiz bankalara, diğer taraftan da Merkez Bankasına bağlıdır. Bu çek tasarısını uzun zamandan beri takip etmekteyim. Bu tasarı, bu hâliyle sorunu çözmekten son derece uzak bir tasarıdır. Evrensel ve temel hukuk normlarıyla, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi Ek 4’üncü Protokolü’nün 1’inci maddesiyle, Ticaret Kanunu Tasarısı’yla bağdaşmamaktadır. Bu tasarı aynı zamanda Anayasa’ya da aykırıdır, aynı zamanda Ticaret Kanunu’yla da çelişmektedir ve ticari ilişkiye yönelik olarak ceza kanunlarında öngörülmeyen suç tipi yaratılmıştır.

Sayın milletvekilleri, iktidar çek nedeniyle bazı mağduriyetlerin yaşandığını sık sık  dile getiriyor. Unutmamalıyız ki asıl mağduriyet çekten doğmamaktadır, mağduriyetin temel nedeni ekonominin kötüye gidişindendir. Bakınız, esnaflar kepenk kapatıyor, kredi borçları geri ödenemiyor, doğal olarak çek kullanan kişiler de mağdur oluyor. Şimdi bu konuyla bağlantılı olarak bir şeyler söylemek istiyorum.

Değerli milletvekilleri, bir il düşünün ki bu ilin en büyük geçim kaynağı tütün olsun ve üstelik dünyanın en güzel tütünlerinden birini üretsin. Bu il şimdi açlıktan dolayı göç veriyor olsun ve nüfusunun yarısına yakını mevsimlik tarım işçisi olsun. Evet arkadaşlar, bu il benim seçim bölgem olan Adıyaman ilidir. Adıyaman’da tütün, diğer illerimizde olduğu gibi, göz göre göre öldürüldü. Adıyaman’a tütün nedeniyle eski parayla trilyonlar giriyordu ve tütün ekenler kazanıyordu ve tütün ekenler kazandığı paraları ne yapıyorlardı acaba? Tabii ki doğal olarak harcıyorlardı, dolayısıyla Adıyaman esnafı da kazanıyordu, esnaf bunun sonucunda çekini de ödeyebiliyordu ve kepenkleri de kapanmıyordu. Esnafın bir kısmı şimdi çeki ödemediği için cezaevinde, bir kısmı da kepenk kapatıp daha fazla borçlanmadan dükkânını kapatmaya çalışıyor.

Sayın milletvekilleri, devlet tütünden elini çektiği için üretici şimdi zor durumda kalmıştır. Ekonomisi tütüne dayanan birçok il alternatif ürün projesi yerleşmeden kaderine terk edildi.

Sayın Başbakan Tekel işçilerine diyor ki: “Özelleştirmeden sonra Tekelde depodan başka bir şey kalmadı.” Sayın Başbakan doğru söylüyor. Kendi Hükûmeti sayesinde Tekelde depodan başka bir şey kalmadı. 2002 yılında dünyanın en büyük on kuruluşundan biri olan Tekel şu an sadece depo hâline geldiyse Sayın Başbakan suçu kendisinde aramalıdır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın Başbakan Tekel işçilerine hitaben yaptığı bir konuşmasında şöyle dedi: “Tekel çalışanlarına kıdem  tazminatlarını verdik, isteyenlere de 4/C istihdam kapısını açtık.”

Değerli arkadaşlar, 4/C statüsü dediğiniz şey, 650 lira maaşla on ay çalışmak demektir; başka bir deyişle, işçileri açlığa terk etmek demektir; işçilerin ailelerini, eşlerini, çocuklarını sağlıktan, eğitimden mahrum bırakmak demektir; kısacası, işsiz, aşsız bırakmak demektir. Üstelik, bir yılın sonunda sözleşmeleri yenilenmezse o işçilerin kapının önüne konma olasılıkları da var demektir.

Değerli milletvekilleri, bu işçilerin kimisi maaşlarına güvenerek kredi çekmiş, kimisi de değişik yerlere borçlanmıştır. Peki, sorarım size, bu borçları kim ve nasıl ödeyecek, insanlarımıza bunu nasıl açıklayacaksınız?

Değerli arkadaşlar, Tekelde örgütlü olan Tekgıda-İş Sendikası Hükûmete üç öneride bulundu. Sayın Başbakan her fırsatta demokrasiden ve millî iradeden bahseder. İşte, karşınızda bir demokrasi sınavı bulunmaktadır. Madem demokrasi diyorsunuz, oturup sendika temsilcileriyle görüşün. Sayın Başbakan Tekelde örgütlü sendikanın üç önerisine kulak versin.

Değerli arkadaşlar, dünyanın en iyi tütününün yetiştiği, Şark tipi tütünde bir zamanlar ihracat şampiyonu olan bir ülkede bu konuşmaları yapmak maalesef bana üzüntü veriyor. Bakınız, Adıyaman’ın kulağı bizde; Denizli, Muş, Samsun, Bitlis, İzmir, Manisa, Diyarbakır, Hatay, Adana, Tokat da bizi dinliyor.

Değerli arkadaşlar, Tekel çalışanları yaşadıkları soruna bir çözüm bulmamızı istiyor. İşçiler iyi niyetle müjdeli bir haber beklediler Başbakandan. Sayın Başbakan, işçilere fırça atacağınıza, onları açlığa mahkûm edeceğinize bu Tekel emekçilerine iş ve aş güvencesi veriniz.

Bakın arkadaşlar, dün Adıyaman’da Tekel işçileri -700’e yakın Tekel işçisi- çoluğu çocuğuyla birlikte AK PARTİ’nin binasına doğru bir yürüyüşe geçtiler ve orada sizleri protesto ettiler. Üzülerek de söylemek istiyorum, 127 tane işçi AKP partisinden kayıtlarını sildirdiler, bu da böyle biline.

Değerli arkadaşlar, ülkenin ekonomisini düzeltmeden Çek Yasası tek başına yararlı olmaz. Şüphesiz, çek ile mağduriyet yaşayanlar için bir düzenleme gerekiyordu. Hapis yatan ya da mağduriyet yaşayan insanlara elimizi uzatmamız lazımdı; bunlara sözüm yok. Yalnız, ülkenin ekonomisi düzelmediği takdirde, bugün çekte yaşanan yarın başka konularda yaşanacaktır. Yurttaşlarımız fakirleştikçe kredi kartına yükleniyor, çek, senede yükleniyor. Sayın milletvekilleri, ekonomi düzelirse bu sorunlar da kendiliğinden düzelir.

Değerli arkadaşlar, ülkemizde, tabii ki suç işleyenler vardır ancak suç işleyip de yargılanmayanlar da vardır. Bu suç işleyenlerin de tıpkı normal vatandaşlar gibi yargılanması gerekir. Ancak, bu suç işleyenlerin normal vatandaşlar gibi temel hukuk düzenlemeleri çerçevesinde yargılanabileceğine yönelik kararlar veren bağımsız yargı temsilcilerinin Adalet Bakanlığı müfettişleri kanalıyla nasıl baskı altına alındığı da açık bir şekilde görülmektedir. Ancak, bu potansiyel suç iradesini, piyasa koşulları altında ezilen esnaflar ve sanatkârlar, iş yeri sahipleri, işçiler ve emekliler arasında değil, başka yerlerde aramamız gerekir. Dokunulmazlıkları zırh ve kalkan olarak kullanmamak gerekir diye düşünüyorum.

Sayın milletvekilleri, sonuç olarak: Bu tasarıyla sorunlar çözülmemekte, sorunlar biriktirilmekte ve âdeta halının altına süpürülmektedir. Yapılması gereken şey, sorunların halının altına süpürülmesi değil, bir daha önümüze gelmemek üzere delikten süpürülmesidir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime son verirken hepinize saygılarımı sunuyorum. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Köse.

Şahsı adına Gaziantep Milletvekili Hasan Özdemir. (MHP sıralarından alkışlar)

Buyurunuz efendim.

HASAN ÖZDEMİR (Gaziantep) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 445 sıra sayılı Çek Kanunu Tasarısı’nın 8’inci maddesi üzerine şahsım adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Konuşmama başlamadan önce, Tokat ilimizin Reşadiye ilçesindeki hain terör saldırısı sonucu şehit olan 7 askerimize Allah’tan rahmet, yakınlarına ve yüce Türk milletine başsağlığı ve sabırlar diliyorum, yaralılara acil şifalar diliyorum.

Ayrıca, terör örgütü mensuplarınca İstanbul’da belediye otobüsüne düzenlenen molotoflu saldırı sonucu yaşamını yitiren Serap kızımıza da Allah’tan rahmet ve yakınlarına başsağlığı diliyorum.

Dün akşam saatlerinde Bursa’nın Mustafakemalpaşa ilçesine bağlı Deveci köyündeki maden ocağında meydana gelen göçük nedeniyle vefat eden 19 vatandaşımıza da Allah’tan rahmet diliyor, kederli ailelerine başsağlığı ve sabır diliyorum.

Sayın milletvekilleri, ülkemizin esas sorunlarının ekonomik kriz, fukaralığı önleme, işsizlik ve yolsuzlukla mücadele olması gerekirken, maalesef, AKP Hükûmetleri döneminde üniter devletimizin temellerine, millî birlik ve kardeşliğimize yapılan saldırılar gündemde yerini korumaya devam etmektedir. Açılım sürecinin kötü neticelerini büyük şehirlerimiz ve bilhassa Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgemizdeki illerimizde PKK terör örgütünün sokaklardaki eylemleriyle görmekteyiz. AKP Hükûmeti açılım sürecinin tehlikelerini artık görmeli ve yol yakınken bu sevdadan açıkça ve acilen döndüğünü bildirmelidir.

Değerli milletvekilleri, AKP Hükûmetinin en önemli, görevi terör örgütlerinin inlerine kadar girerek terör olaylarını bitirmek ve ülkemizde huzur ve güveni acilen temin etmektir çünkü bütün hükûmetlerin de görevleri bu olmalıdır. Ayrıca Hükûmet terör konusunda kamuoyunu yanıltıcı ve yanlış anlamalara sebep olabilecek beyanatlar vermekten acilen vazgeçmelidir. Hükûmetin görevi, yanlış yönlendirmeli beyanlarla yarışma değil bu saldırının faillerini kim olursa olsun acilen yakalamak ve insanlarımızı rahatlatmak olmalıdır. Saldırıların failleri en kısa zamanda yakalanmalıdır, aziz şehitlerimizin mübarek kanları yerde kalmamalıdır.

Değerli milletvekilleri, tasarı ile ekonomik krizin etkilerinin hafifleştirilmesi amaçlanırken tasarının sosyal yönü de göz ardı edilmemelidir. Çek Kanunu Tasarısı kamuoyunda ekonomik etkisinin ötesinde sosyal yönleriyle tartışılagelmiştir. Vatandaşlarımızla ilgili yasal düzenleme bir beklenti oluşturmuş, bu tasarının gerek ekonomik gerek sosyal aciliyeti âdeta göz ardı edilerek aylarca rafta bekletilmiştir. Çek Kanunu Tasarısı aylardır kamuoyu gündemindedir. 2009 yılının ilk altı ayında karşılıksız çek nedeniyle 159.774 dava açılmış, bu davalarda 221.755 kişi yargılanmış, cezaevlerine giren kişi sayısı ise 1.461’i bulmuştur.

Değerli milletvekilleri, tasarının sosyal yönü daha ayrıntılı bir tartışma gerektirmektedir. Tasarı çek suçlarından hapishanelerde bulunan oldukça geniş bir toplumsal kesimi ilgilendirmektedir. Çeklerini ödeyemeyen vatandaşlarımızı cezaevine koyarak ekonominin çarklarının işletilmediği görülmüştür. Karşılıksız çek nedeniyle hapse giren insanlar işlerini kaybetmekte ve borçlarını ödeyememektedir. Oysa çek bir alacak-verecek meselesidir. Ceza yönünden çok konunun bu yönü üzerinde durulmalıdır.

Değerli milletvekilleri, tasarı bu hâliyle ekonomik ve sosyal sorunlara çözüm üretmekten ziyade sorunları daha da içinden çıkılmaz bir hâle getirmektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz, devam ediniz.

HASAN ÖZDEMİR (Devamla) – Konuşmama burada son verirken, tasarının yine de kamuoyundaki beklentiyi yansıtması bakımından faydalı olması ümidiyle olumlu oy vereceğimizi bildirir, yüce heyetinizi saygıyla selamlarım. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Özdemir.

Soru-cevap işlemi yok.

Bir önerge vardır, okutuyorum:

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 445 Sıra Sayılı Çek Kanunu Tasarısının 8. Maddesinin;

1- 3. Fıkrasının 1. cümlesinde yer alan "6762 Sayılı Türk Ticaret Kanununun 710. Maddesine göre" ibaresinin "Türk Ticaret Kanunu hükümlerine göre" ibaresi şeklinde değiştirilmesini,

2- Madde metnine 4. Fıkra olarak aşağıdaki metnin eklenmesini saygılarımızla arz ve teklif ederiz.

"Karşılıksız çek sebebiyle zarara uğrayanların zararlarının, yönetmelikte belirlenecek kurallar dahilinde karşılanması amacıyla Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu nezdinde bir Karşılıksız Çek Garanti Fonu oluşturulur. Karşılıksız Çek Garanti Fonu'nun gelirleri çek hesabı açan bankalardan ve çek hesabı açtıran müşterilerden tahsil edilecek katılım paylarından oluşur. Katılım paylarının tespitinde Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası'nca tespit edilen karşılıksız çek olaylarına göre bankaların ve müşterilerin risk durumları nazara alınır. Karşılıksız Çek Garanti Fonunun kuruluşuna, işleyişine, fon varlıklarının nemalandırılmasına, fondan yapılacak ödemelere ve diğer hususlara ilişkin esaslar, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu'nun görüşü alınarak, Hazine Müsteşarlığı’nın bağlı bulunduğu Bakanlık tarafından hazırlanacak bir yönetmelikle düzenlenir. Karşılıksız Çek Garanti Fonu, ödediği miktar ölçüsünde karşılıksız çek keşide edilmesinde kusuru bulunanlara rücu edebilir."

 

Faruk Bal

Mehmet Şandır

Kürşat Atılgan

 

Konya

Mersin

Adana

 

Akif Akkuş

Osman Durmuş

Alim Işık

 

Mersin

Kırıkkale

Kütahya

 

 

Hasan Özdemir

 

 

 

Gaziantep

 

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Değerli Başkanım, ileri dönem yasama çalışmalarında benzeri modeller düşünülmektedir. Şimdilik katılamıyoruz. (Gülüşmeler)

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Şandır, buyurunuz.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; öncelikle gecenin bu geç saatinde Sayın Komisyon Başkanına öncelikli olarak teşekkür ediyorum, hepimizi güldürdü sağ olsun.

Dinlediniz ama değil mi? “Bu önerge doğru bir önergedir, olması gereken bir önergedir ama ileri zamanda düşünüyoruz.” diyorlar.

Şimdi, bakınız, Sayın Bakan, sayın iktidar, sayın iktidar grubu, bakınız, bir kanun çıkartıyoruz. Her defasında da böyle yapıyoruz. Farkında mısınız, iki yıldan bu yana değişiklik kanunu çıkartıyoruz. Daha önce çıkmış bir kanunun uygulamada çıkarttığı sorunları çözmek için değişiklik kanunu çıkartıyoruz. Ya ne olur arkadaş, bu kadar insanız, kafa kafaya versek, bu sorunları köklü çözecek müesses -Türkiye Cumhuriyeti devleti büyük bir devlettir- nizamlar kursak, kurumlar oluştursak, değişmez kurallar oluştursak.

Bakın, bu çek meselesi bir toplumsal yara, yara. Yani piyasayı döndüren, işte rakamları biliyorsunuz, piyasada nakit paranın birkaç katı fazlasıyla çek dolaştığı için piyasa dönüyor. Çeki piyasadan çektiğiniz takdirde “ekonomi çökecek” deniliyor, “piyasa çöker” deniliyor, “olmaz” deniliyor. Ekonomiden sorumlu bakanlar buna itiraz ediyor. Ee, çeki sorun olmaktan çıkartalım. Şimdi getirdiğimiz kanunla iki yıllık bir rahatlama getiriyoruz. İki yıl sonra ne olacak? İki yıl vadesini erteledik. Bir de vadeli çeki resmen hukuklaştırıyoruz şimdi. Esas yanlışlık… Zannediyorum Avrupa Birliği, IMF, Dünya Bankası, tüm ekonomik uluslararası kuruluşlar bu kanuna itiraz edeceklerdir, “Böyle bir ekonomik sistem olmaz.” diyeceklerdir.

Ee, şimdi, bu çekin böyle bir dolandırıcılık aracı olarak kullanılmasını engellemenin yolu nasıl sağlanır? Sayın Bakan da ifade etti, Sayın Komisyon Başkanı da ifade etti, bürokratlar da söylüyorlar, diyorlar ki: “Bir çek garanti fonu oluşturularak çek veren bankaların ve çek hesabı açtıran şirketlerin, kurumların ortak fonladığı bir fon oluşturalım ki piyasada dolaşan çekleri garanti altına alalım. Bu çekler sanal çekler olmasın, piyasayı böyle yanlışa sürüklemesin.” Bunun yolu ne? Bunun yolu bu önerge. Bu önergede önerdiğimiz, çek garanti fonu. Çek garanti fonunu kanuna geçirelim, yönetmeliğin çıkartılmasını daha sonra ekonomi kurumlarının da görüşlerini alarak işler hâle getirelim.

Biz bu önergeyi hazırlarken, kurmaylar veya bu konuyla ilgili uzmanlar bu önergeyi hazırlarlarken 2918 sayılı Kanun ile kurulmuş olan Trafik Sigortası Garanti Fonu’nu örnek alarak kurduk. Bu sistem işliyor Türkiye’de. Çeklere limit koymayı, konulan limite göre, yani çek kullananların sermayesine, cirosuna, performansına, samimiyetine, ciddiyetine, dürüstlüğüne dayalı bir limit konularak çek kullanımını disipline edebilmenin bir başka yolu bulunmamaktadır. Bunun eksikliği, böyle bir fonun, bir garanti fonunun olmayışıdır. Kuralım, işte çek kanununu çıkartıyoruz. Çek kanununun 8’inci maddesinde böyle bir fonun kurulmasını kanunlaştıralım. Uygulamasını zaten yönetmeliklere bağlıyor. Yönetmeliklerle tamamlanamayacak hususları da gelip -Sayın Komisyon Başkanının söylediği gibi- daha sonraki hukuk düzenlemelerinde gerçekleştirelim. Önergemiz buna amir değerli milletvekilleri, iktidar partisinin değerli milletvekilleri, sizin faydanıza.

Bakın, üç gün sonra bu çek kanunundan dolayı piyasa tekrar sıkışacak, tekrar buraya gelecekler. İnşallah yine burada olacağız ve bunu hatırlatacağız size. Gelin, böyle bir fon kuralım. Bu fon bizim sistemimiz içerisinde vardır: Garanti fonu. Çeki veren banka, çek hesabı açtıran şirket bu fona kaynak oluşturacaklar, eğer çek yanlış kullanılırsa o kaynaktan karşılanacak, yani verdikleri çek karnesine veya aldıkları çeke kendileri garanti olacaklar, sistem bu. Bu sistemi kurmadığımız takdirde, çek dediğimiz hadisenin ne ciddiyeti var ne faydası var. Şimdi yaşadığımız ve çözmeye çalıştığımız sorundan, dertten başka bir şey getirmiyor çek.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayınız lütfen.

MEHMET ŞANDIR (Devamla) – Sayın Başkanım, gelin bu önergemizi altı ay sonrasına atmayın. Fırsat şimdi. Bakın, bu Meclis çok nadir uzlaşmalarından birini yaşıyor.

RASİM ÇAKIR (Edirne) – Altı ay sonra biz yaparız, boş verin Sayın Şandır.

MEHMET ŞANDIR (Devamla) – “Altı ay sonra biz yaparız.” İnşallah ama bu doğru işlemden sizlerin de faydalanmasını, sizlerin de nasipdar olmasını samimiyetle arzu ediyoruz.

Bu önerge doğrudur. Bu önergeyi bugün değilse yarın mutlaka siz bir kanun tasarısı veya teklifi olarak buraya getireceksiniz, gerçekleştirmeye çalışacaksınız, çünkü piyasayı regüle eden, piyasayı döndüren çek denen sistemi sorundan, dertten veya yolsuzluk aracı olmaktan kurtarmanın veya birtakım insanları mağdur etmekten kurtarmanın başka yolu yoktur. Bunu muhalefet partisinin, bunu Milliyetçi Hareket Partisinin vermiş olması meselenin özünü ortadan kaldırmaz. Doğrunun yanında olun. Bu bir doğru önergedir, bu önergeye destek verin.

Her ne kadar Hükûmet ve Komisyon katılmıyorsa da siz sayın milletvekillerinin takdirine sunuyorum.

Saygılar sunuyorum. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Şandır.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayı bizde daha fazla, kabul edenler daha fazla efendim.

BAŞKAN – Önerge kabul edilmemiştir.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Başkanım…

AHMET YENİ (Samsun) – Geçti bir kere.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Başkanım, önergeyi kabul edenler daha fazla.

BAŞKAN – Daha fazla değil efendim. Kabul edilmemiştir.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Yani kişileri değil, kalkan elleri saysaydınız kabul edenler daha fazlaydı.

BAŞKAN – 8’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

9’uncu maddeyi okutuyorum:

Yürürlükten kaldırılan mevzuat

MADDE 9- (1) 19/3/1985 tarihli ve 3167 sayılı Çekle Ödemelerin Düzenlenmesi ve Çek Hamillerinin Korunması Hakkında Kanun ile 26/2/2003 tarihli ve 4814 sayılı Çekle Ödemelerin Düzenlenmesi ve Çek Hamillerinin Korunması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanunun geçici 1 ilâ geçici 5 inci maddeleri yürürlükten kaldırılmıştır.

BAŞKAN – 9’uncu madde üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Ali Torlak.

Buyurunuz Sayın Torlak. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA D. ALİ TORLAK (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan Çek Kanunu Tasarısı’nın 9’uncu maddesiyle ilgili olarak Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, konuşmama başlamadan önce, Tokat’ta asayiş görevi esnasında askerlerimize yönelik yapılan hain saldırıyı nefretle ve lanetle kınadığımı belirtmek istiyorum. En zor şartlar altında huzur ve güvenliği sağlamak için görev yapan aziz şehitlerimize Cenabıallah’tan rahmet, yakınlarına, silah arkadaşlarına ve yüce Türk milletine başsağlığı, yaralılarımıza ise acil şifalar diliyorum.

Aynı şekilde, Bursa’da göçük altında kalan 19 işçi kardeşimize de Allah’tan rahmet, yakınlarına ve milletimize başsağlığı diliyorum.

Değerli milletvekilleri, ülkemizdeki mevcut ekonomik yapı, kârlılık için kâğıt çeklerle yaratılmış vadeli bir reel sektör, kredi kartlarına yönelmiş bir millet, yaratılan sanal bir ekonomik yapı ve bu yapının işleyişinin kısa bir özetlemesidir. Bu yapı içerisinde bankalar müşteri çekleriyle ticaret erbaplarına kredi vermektedirler. Enflasyonun yaklaşık yüzde 6 olduğu ülkemizde vadeli piyasa ve nakit ihtiyacı nedeniyle ticaret yapan özel ve tüzel kişiliklere yıllık yüzde 25-30 faiz oranlarıyla kullandırılan rotatif krediler ve bu kredi faiz oranlarına rağmen kredi kullanmak zorunda kalan esnaf, tüccar ve sanayiciler. Sonuç olarak, bu çekler ve oluşturduğu vadeli çek piyasası, ülkemize vurulmuş bir darbe niteliğindedir. Buradan hareketle, bütün tarafların üzerinde önemle durduğu ve bir an evvel yasalaşarak yürürlüğe girmesini istediği görüşülmekte olan yasa tasarısının tartışmakta olduğumuz ek geçici 2’nci maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinde şöyle bir düzenleme getiriliyor: “Bu Kanunun 6 ncı maddesi hükmüne göre ödenmesi gereken miktarı belirli vadelerde ödeyeceğini taahhüt etmesi ve taahhütnamenin, kendisi veya yasal temsilcisi tarafından Cumhuriyet başsavcılığına veya mahkemeye verilmesi hâlinde, anlaşma aranmaksızın, taahhütnamede belirtilen süre kadar, soruşturma veya kovuşturmanın durmasına, hükmün infazının ertelenmesine veya durdurulmasına karar verilir. Bu durumda, ödeme süresi, taahhütnamenin yapıldığı tarihten itibaren iki yılı geçemez. Taahhütnamenin bir örneği alacaklıya gönderilir.” denilmektedir.

Değerli milletvekilleri, ülkemizde göstermelik şirketler kurulup, bu şirketler adına çek karneleri alınıp, anında şirket ortaklarının şahsi mal varlıklarına başvurma imkânı bulunmayan bir borç alanı yaratıldığı her kesim tarafından bilinmektedir. Gerçek çek mağdurlarının, çekin suç aracı ve muvazaa aracı olarak kullanıldığı bu tür olaylarda alacaklarına ulaşamayan alacaklılar olduğu tartışmasızdır. O hâlde tasarıyla çekin muvazaa aracı olarak kullanılmasının da önüne geçecek düzenlemeler yapılması gerekmez miydi? Oysa tasarıda, ne borçlu ne de alacaklının gözden çıkarılmaması şeklindeki prensibin tam aksine, hem borçlu hem alacaklı gözden çıkarılmış olmaktadır. Bu hâliyle tasarının, kamuoyunda “çek mağdurları” olarak adlandırılan karşılıksız çek hükümlülerine tek seferlik yararsız bir geçici durum sağlamaktan başka bir amaç gütmediği, bunun dışında kötü niyetli olarak çek yazan keşideciye de iki yıl daha zaman kazandırdığı görülmektedir. Dolayısıyla, bu maddeyle karşılıksız çekten mağdur olan tarafın mağduriyetini uzatmaktan başka işe yaramayacağı açıktır.

Değerli milletvekilleri, bilindiği üzere çek, bankalar tarafından matbu olarak hazırlanan ve hesap sahibinin bankadaki hesabından dilediği kişilere ödeme yapmasına imkân sağlayan bir ödeme aracıdır. Çek hakkındaki yasal düzenlemelerin başında 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu gelmektedir. Bu Kanun’un maddelerinde çekin keşidesi, şekli, devri ve ödenmesine yönelik düzenlemeler detaylı olarak yer almaktadır. Çekle ilgili özel hükümlere duyulan ihtiyaca binaen, 19 Mart 1985 tarihinde, 3167 sayılı Çekle Ödemelerin Düzenlenmesi ve Çek Hamillerinin Korunması Hakkında Kanun hazırlanmış, Türkiye Büyük Millet Meclisine sunulmuş ve kabul edilerek yürürlüğe girmiştir. 3167 sayılı Kanun’un en dikkat çekici tarafı, hesabında yeterli karşılık olmadığı için ödeme yapamayan ve şikâyete bağlı olarak, çek veren kişilere beş yıla varan bir ceza uygulamasının öngörülmüş olmasıdır. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin ek 4’üncü Protokolü’nün ülkemizce onaylanmasının ardından bu hüküm Anayasa’ya aktarılarak, sözleşmeden doğan borcunu ödeyemeyen kişilere hürriyeti bağlayıcı ceza verilmesi yasaklanmıştır. Ayrıca, 3/10/2001 tarihinde çıkarılan 4709 sayılı Kanun’da, “Hiç kimse, yalnızca sözleşmeden doğan bir yükümlülüğü yerine getirememesinden dolayı özgürlüğünden alıkonulamaz.” denilmektedir. Bununla birlikte, kanunlara eklenen geçici maddelerle, adından da anlaşılacağı üzere geçici bir rahatlama sağladıktan sonra tekrar yeni mağdurlar oluşturulmasının önü açılmaktadır. Daha önceki yıllarda da böyle düzenlemeler getirildiği hâlde sorun çözülmemiş, geçici maddelerin uygulanma süresinin bitiminden itibaren karşılıksız çekin hapis cezası müeyyidesine tabi tutulması, bir yandan çek kullanımının yaygınlaşmasına, diğer yandan karşılıksız çekten dolayı ceza davalarının artmasına neden olmuştur. Türkiye’deki ceza davalarının yaklaşık yüzde 15’i karşılıksız çekle ilgilidir. Bu oran, karşılıksız çek olayının sosyal bir felakete dönüşmüş olduğunun en önemli işaretidir.

Değerli milletvekilleri, hâlâ şiddetli bir şekilde yaşamakta olduğumuz küresel kriz, son yüz yıl içinde, 1927, 1929, 1932 ve 1945 yıllarında yaşanılan buhranlar gibi büyük ekonomik buhranlar olup yüz binlerce çalışan vatandaşımızın işsiz kalmasına, reel sektör sermayesinin büyük bir bölümünün değersizleşerek yok olmasına neden olmuştur. Sanayideki likidite sorunu çarkların yavaşlamasına, esnaf ve tüccarın ödemelerine de yansımış, 2009 Aralık ayına kadar karşılıksız çeklerde rekor bir artış yaşanmıştır. 2009 Eylül ayı sonu itibarıyla mahkemeler tarafından yapılan bildirimlere göre, Merkez Bankasınca duyurusu yapılan, yasaklanan çek sayısının bir önceki aya göre yaklaşık yüzde 151 oranında artarak 2.842’den 7.133’e yükseldiği bilinmektedir. Aynı dönemde mahkemelerin bildirimleriyle yasaklanan birikimli çek sayısının yüzde 14,8 artarak 48.016’dan 55.149’a çıktığı görülmektedir. Aktarmış olduğum bu rakamlar, Hükûmetin millî meselelere olan bakış açısında olduğu gibi ekonomik meselelere de dar görüşlü olarak baktığının tescili niteliğindedir. Bugün iyi niyetli olarak, tamamen ticaret amaçlı çek keşide eden iş adamlarının hapishanelerde yatmaya ya da kaçmaya mahkûm edilmesi yaşamakta olduğumuz ekonomik buhranın bir yansımasıdır ve bunun sorumlusu da AKP Hükûmetidir.

Değerli milletvekilleri, 4814 sayılı Kanun’da çekin karşılıksız sayılması hâlinde para cezasının öngörüldüğü, para cezasının ödenmemesi hâlinde hapis cezasına dönüşmesi söz konusudur. Meclis gündemine getirilen bu Çek Kanunu Tasarısı’nda karşılıksız çekte hapis cezasından vazgeçilemiyor. Kanun hapis cezasından söz etmiyor ancak para cezası ödenmezse hapis cezasına dönüşüyor.

Değerli milletvekilleri, görüyoruz ki söz konusu olan bu Çek Kanunu Tasarısı’nın kanunlaşmasıyla, çeklerle ilgili yaşanan sıkıntıların aynen devam edeceğini ve bir müddet sonra bugünkü yaşadığımız problemler, aynen 2008 son çeyreğinde bütün ekonomi ve sosyal çevrelerin, ekonomist ve muhalefet partilerinin “önlem alınmazsa küresel kriz ülkemiz için bir felaket olacaktır” uyarılarına rağmen Hükûmetin bu uyarılara kulak tıkaması ve sonucunda da sanayicinin, işletme sahiplerinin ve KOBİ’lerin batmasına ve devamında da yüz binlerce çek mağdurunun suçlu duruma düşerek hapse girmesine neden olduğu gibi, artarak büyüyecektir.

Temsil etmekten onur duyduğum İstanbul ili ise ekonomik hayatımızın kalbi olması nedeniyle ayrı bir öneme sahiptir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen, sözlerinizi tamamlayınız.

D. ALİ TORLAK (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Ülkemiz ekonomisi içerisinde İstanbul, sanayi üretimi, hizmetler sektörü ve hatta kültürel hayatımız için vazgeçilmez büyüklük ve öneme sahiptir.

Ekonomimiz için bankaların önemi de yaşadığımız kriz dönemlerinde daha da belirgin hâle gelmektedir. Bugün yaşanan süreçte, bankaların, ülkemizi ayakta tutan iş dünyasına, özellikle KOBİ’lere gereken finansı sağlamakta isteksiz oldukları görülmektedir. Bugüne kadar çekle dönen piyasa tek kelimeyle tıkanmış durumdadır. Ne yazık ki çekin ticari meta özelliği kuşkulu hâle gelmiştir. Hükûmetin yapması gereken iş, yasaları suçlamak yerine kesinlikle ekonomik hayatı düzeltecek düzenlemeler yapmak olmalıdır.

Tüm bu olumsuzluklara rağmen, bu kanun tasarısının büyük Türk milletine hayırlı olmasını diliyor, yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Torlak.

Şahsı adına Siirt Milletvekili Mehmet Yılmaz Helvacıoğlu.

Buyurunuz Sayın Helvacıoğlu. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

M. YILMAZ HELVACIOĞLU (Siirt) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu hafta ülkemiz yine yasa boğuldu. Acımız büyük. 7 vatan evladımızla birlikte, 19 vatandaşımızı yitirdik ve şehit verdik. Ailelerinin, milletimizin ve hepimizin başı sağ olsun. Şehitlerimizle birlikte, vefat eden vatandaşlarımızı rahmetle anıyor, ailelerine başsağlığı diliyorum, gazilerimize de sağlık diliyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 445 sayılı Tasarı’nın 9’uncu maddesi üzerine söz almış bulunuyorum. Bu nedenle hepinize saygılar sunuyorum.

Kanun tasarısı, kıymetli senet olan çeki yeniden düzenlemekle beraber, çek düzenlemelerindeki ihtilafları mümkün olduğu kadar azaltmayı hedeflemektedir. Hukuksuz bir çeki düşünmek mümkün değildir. Çek, ekonominin ve para piyasasının hem kendisi ve hem de teminatıdır. Çekin kullanımının piyasalarda yaygın bir ödeme aracı olduğu bilinmektedir. Piyasalarda çek ödemelerinin büyük sıkıntılar sebebiyle yapılamaması, çek keşidecisini ve alacaklısını büyük zorluklara soktuğu gibi, ailelerin bölünmesine, faciaların yaşanmasına ve daha başka kötülüklere sebebiyet vermektedir. İş âleminin ticari ilişkilerinde ayağını yorganına göre uzatma felsefesine sahip olması ve önünü görebilme yeteneğini yitirmemesi gerekmektedir. Bu nedenle, çek alacaklısının ve çek borçlusunun ticari ahlakın gereklerine göre hareket edebilmesi piyasaları rahatlattığı gibi ekonomik düzenin sağlıklı ve düzenli sürdürülmesinin olanağını doğurmaktadır. Ekonomik bir enstrüman olan çek, her yönüyle bir ödeme aracıdır. Şu an üzerinde görüşülmekte olan madde, 1985 yılından bu yana var olan ve Ticaret Kanunu’ndaki hükümleri farklı bir yöntemle pekiştiren Çek Kanunu’nu hukuk tarihine havale etmektedir. Çekin ticarette etkisini ve faydasını doğurması daha çok çek borçlusunun elindedir. Çek borçlusu, ödeyemeyeceği miktarda çek keşide etmemelidir.

Görüşmekte olduğumuz kanunun en temel karakteri, çeşitli nedenlerle borçlarını ödeyemeyen, karşılıksız çek suçu sebebiyle cezaya mahkûm olan vatandaşlarımıza tanınan geçici bir imkândır. Bu imkân, özgürlüklerinden yoksun kalan kişilerde yeni umutlar, yeni kararlar ve yeni atılımlar yaratabilecektir. Bu, piyasanın âdeta gizli bir eli gibi yeni canlanmalara yol açabilecektir. Toplumda meydana gelebilecek pozitif psikoloji yeni bir enerji üretecektir. Önemli bir kanunu düzenlediğimizi, alacaklıyla borçlunun menfaatlerini bir dengeye oturttuğumuzu söyleyebiliriz.

Görüşmekte olduğumuz yasanın birinci maddesindeki kanunun amacını kısaca belirtmek istiyorum: “Bu kanun tasarısında yapılan düzenlemelerle, Türk Ticaret Kanunu’nun Cenevre Yeknesak Kurallarını esas alan çekle ilgili hükümlerinde herhangi bir değişiklik yapılmamasına özen gösterilmiştir. Ancak, çek bir peşin ödeme aracı olmasına rağmen Türk Ticaret Kanunu’nda ileri tarihli çek düzenlemesine imkân tanınmıştır. Bu nedenle, Türk Ticaret Kanunu dışında ayrı bir kanunla çek defterlerinin içeriklerine, çek düzenlemesine, kullanımına, çek hamillerinin korunmalarına ilişkin düzenleme yapılmasına gerek duyulmuştur. Bu itibarla, çekin karşılıksız çıkması ve çek hesabı açılmasından çekin karşılığının tahsiline kadarki süreçle ilgili olarak belirlenen yükümlülüklere aykırılık hâllerinde ilgililer hakkında uygulanabilecek ceza hukuku yaptırımlarını belirlemek amacıyla özel kanuni düzenleme yapılması zarureti ortaya çıkmıştır. Ayrıca, yapılan bu düzenlemelerle kayıt dışı ekonominin denetim altına alınması önlemlerine katkıda bulunulması amaçlanmaktadır.”

Maddenin birinci ve ikinci fıkralarında, yeni çek defterlerinin bastırılıp dağıtılmasına, eski çek defterlerinin toplatılmasına ilişkin usul ve esaslar belirlenmiştir. Bankalarca, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasınca bu kanunun yayımını izleyen bir ay içinde 2’nci madde hükmünce çıkarılıp yayımlanacak tebliğde belirlenen esaslara uygun olarak yeni çek defterleri bastırılacaktır. Bankaların öngörülen tarihe kadar müşterilerine yeni çek defterleri vermesi ve ellerindeki eski çek defterlerini imha etmesi öngörülmüştür.

Beşinci fıkra hükmüyle, 3167 sayılı Kanun hükümlerine istinaden karşılıksız çek keşidesi suçundan dolayı açılmış olan davalarla ilgili olarak yeni kanunun bir bütün olarak evvela milletimiz için, sonra ticari hayatımız için, daha sonra borçlular için ve alacaklılar için hayırlı olmasını diliyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Helvacıoğlu.

Soru-cevap yok, önerge yok.

9’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum:  Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 9’uncu madde kabul edilmiştir.

Geçici madde 1’i okutuyorum:

Geçiş hükümleri

GEÇİCİ MADDE 1- (1) Bankalar, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasınca bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren bir ay içinde, 2 nci maddeye göre yayımlanacak tebliğde belirlenen esaslara uygun olarak yeni çek defterleri bastırırlar.

(2) Bankalar, 1/7/2010 tarihine kadar müşterilerine yeni çek defterlerini verir ve ellerindeki eski çek defterlerini imha ederler.

(3) Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce düzenlenmiş çeklerle ilgili olarak, 3167 sayılı Kanun hükümlerinin uygulanmasına devam olunur. 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 7 nci maddesi hükmü saklıdır.

(4) Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihe kadar 3167 sayılı Kanun hükümlerine istinaden karşılıksız çek keşidesi suçundan dolayı açılmış olan davalar bakımından asliye ceza mahkemesinin görevi devam eder.

(5) 31/12/2011 tarihine kadar, üzerinde yazılı düzenleme tarihinden önce çekin ödenmek için muhatap bankaya ibrazı geçersizdir.

(6) Bu Kanunun 5 inci maddesinin sekizinci fıkrası uyarınca yapılacak bildirimler, 1/7/2010 tarihine kadar yazılı ortamda yapılabilir.

(7) Bu Kanunla yürürlükten kaldırılan 3167 sayılı Kanunun 6 ncı maddesi uyarınca kurulmuş olan Bankalararası Takas Odaları Merkezi, bu Kanunun 8 inci maddesinde öngörülen tüzel kişiliği haiz sistem kuruluncaya kadar faaliyetlerine devam eder ve yeni kurulacak tüzel kişiliğe herhangi bir işleme gerek kalmaksızın devrolunur. Yeni kurulacak tüzel kişilik bu devir nedeniyle doğacak her türlü vergi, resim, harç ve fondan muaftır.

BAŞKAN – Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Eskişehir Milletvekili Beytullah Asil…

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Yok efendim.

BAŞKAN – Şahısları adına da söz yok.

Soru-cevap yok.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, şahsım adına söz istiyorum.

BAŞKAN – Geçtik efendim, bitti.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Ne geçmesi Sayın Başkan? Efendim, söz istiyorum.

BAŞKAN – Madde üzerinde iki önergemiz var.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkanım, söz istiyorum efendim!

BAŞKAN – Sayın Genç, daha sonra.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Böyle bir şey olur mu Sayın Başkan! Ben söz istiyorum.  Böyle bir şey olur mu ya!

BAŞKAN – Önergeleri okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Çek Kanunu Tasarısının geçici 1 inci maddesinin üçüncü fıkrasının birinci cümlesinin "Bankaların müşterilerine verdikleri eski çek defterleriyle ilgili olarak, 3167 sayılı Kanun hükümlerinin uygulanmasına devam olunur." şeklinde; aynı maddenin dördüncü fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

"(4) Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihe kadar 3167 sayılı Kanunun 16 ncı maddesinde tanımlanan suçtan dolayı açılmış olan davalar bakımından asliye ceza mahkemesinin görevi devam eder."

 

Suat Kılıç

Abdulkadir Akgül

Ahmet Yeni

 

Samsun

Yozgat

Samsun

 

İkram Dinçer

Ertekin Çolak

Tuğrul Yemişci

 

Van

Artvin

İzmir

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte  olan  Çek  Kanunu  Tasarısının  geçici   1. maddesinin;  5. fıkrası hükmünün madde metninden çıkarılmasını teklif ederiz.

 

Ali Rıza Öztürk

Ali İhsan Köktürk

Turgut Dibek

 

Mersin

Zonguldak

Kırklareli

 

Halil Ünlütepe

Rahmi Güner

 

 

Afyonkarahisar

Ordu

 

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) - Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Gerekçeyi okutun.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Tasarının 3. maddesinin 7. fıkrası hükmü ve 5. maddesinin 1. fıkrasının ilk hükmü, herhangi bir süreyle sınırlı olmadan erken ibrazı kabul etmiyor. Bu iki madde hükmü uyarınca erken ibraz geçersizdir. Oysa Geçici 1. maddenin 5. fıkrası, 31.12.2001 tarihine kadar, üzerinde yazılı düzenleme tarihinden önce çekin ödenmek için muhatap bankaya ibrazı geçersizdir hükmünü getirerek 3. ve 5. maddelerdeki hükümlere aykırı olarak bir süre koymuştur. Dolayısı ile geçici nitelikteki madde hükmü, ana maddelerdeki hükümlerle çatışmaktadır. Bu nedenle madde metninden çıkarılarak ana maddelerle uyumsuzluğun giderilmesi amaçlanmıştır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Çek Kanunu Tasarısının geçici 1 inci maddesinin üçüncü fıkrasının birinci cümlesinin "Bankaların müşterilerine verdikleri eski çek defterleriyle ilgili olarak, 3167 sayılı Kanun hükümlerinin uygulanmasına devam olunur." şeklinde; aynı maddenin dördüncü fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

"(4) Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihe kadar 3167 sayılı Kanunun 16 ncı maddesinde tanımlanan suçtan dolayı açılmış olan davalar bakımından asliye ceza mahkemesinin görevi devam eder."

                                                                                           Suat Kılıç (Samsun) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Genel Kurulun takdirleridir efendim.

BAŞKAN – Hükûmet?

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır)  – Katılıyoruz Sayın Başkan.

SUAT KILIÇ (Samsun) – Gerekçe okunsun Sayın Başkan.

BAŞKAN – Gerekçe…

Gerekçe:

3167 sayılı Kanun hükümlerinin uygulanmasına devam edilecek çeklerin kapsamı konusunda uygulamada çıkabilecek tereddütleri gidermek amacıyla üçüncü fıkranın birinci cümlesinde değişiklik yapılması; ifade birliğinin sağlanması amacıyla da dördüncü fıkrada değişiklik yapılması için bu önerge verilmiştir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda geçici madde 1’i oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Geçici madde 1 kabul edilmiştir.

Geçici madde 2’yi okutuyorum:

GEÇİCİ MADDE 2- (1) 3167 sayılı Kanunun 16 ncı maddesinde tanımlanan suçtan dolayı, 1/11/2009 tarihi itibarıyla, haklarında soruşturma veya kovuşturma başlatılmış ya da kesinleşmiş bir hükümle mahkûm olan kişilerin;

a) Şikâyetçi ile belirledikleri miktarın belirli vadelerde ödenmesi hususunda anlaşmaya varmaları ve anlaşmanın bir nüshasının şikâyetçi veya yasal temsilcisi tarafından Cumhuriyet başsavcılığına veya mahkemeye verilmesi hâlinde, anlaşmada öngörülen süre kadar soruşturma veya kovuşturmanın durmasına, hükmün infazının ertelenmesine veya durdurulmasına karar verilir. Anlaşmaya varılmış olması, şikâyetçi bakımından şikâyetin geri alınması sonucunu doğurmaz.

b) Bu Kanunun 6 ncı maddesi hükmüne göre ödenmesi gereken miktarı belirli vadelerde ödeyeceğini taahhüt etmesi ve taahhütnamenin, kendisi veya yasal temsilcisi tarafından Cumhuriyet başsavcılığına veya mahkemeye verilmesi hâlinde, anlaşma aranmaksızın, taahhütnamede belirtilen süre kadar, soruşturma veya kovuşturmanın durmasına, hükmün infazının ertelenmesine veya durdurulmasına karar verilir. Bu durumda, ödeme süresi, taahhütnamenin yapıldığı tarihten itibaren iki yılı geçemez. Taahhütnamenin bir örneği alacaklıya gönderilir.

(2) Birinci fıkrada yazılı anlaşma veya taahhütnamenin en geç 1/4/2010 tarihine kadar düzenlenmiş ve mercîlerine verilmiş olması şarttır.

(3) Soruşturma veya kovuşturmanın durması hâlinde dava zamanaşımı; hükmün infazının ertelenmesi veya durdurulması hâlinde ise ceza zamanaşımı işlemez.

(4) Anlaşmanın gereği gibi ifa edilmiş veya bu Kanunun 6 ncı maddesi hükmüne göre ödenmesi gereken miktarın ödenmiş olması hâlinde; kovuşturmaya yer olmadığına, davanın düşmesine veya hükmün bütün sonuçlarıyla ortadan kaldırılmasına karar verilir.

(5) Şikâyetçinin başvurusu üzerine, anlaşma veya taahhüde uyulmadığının tespiti hâlinde, soruşturmaya, kovuşturmaya veya hükmün infazına devam edilir.

(6) Soruşturma veya kovuşturması durdurulan ya da hükmün infazı ertelenen veya durdurulan kişi hakkında Ceza Muhakemesi Kanununun 109 uncu maddesinin üçüncü fıkrasının (a) bendinde yer alan adlî kontrol tedbirine karar verilebilir.

BAŞKAN – Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Mersin Milletvekili…

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Yok efendim. 

BAŞKAN – Vazgeçtiniz, konuşmuyorsunuz... Peki.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Afyonkarahisar Milletvekili Halil Ünlütepe. (CHP sıralarından alkışlar)

Buyurunuz Sayın Ünlütepe.

CHP GRUBU ADINA HALİL ÜNLÜTEPE (Afyonkarahisar) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Saygıdeğer üyeler, görüşmekte olduğumuz çek kanununun geçici 2’nci maddesi üzerinde söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

İki gündür yapılan çalışmaların son aşamasına geldik. Bu madde üzerinde düşüncelerimi sizlerle paylaşmak istiyorum. Yani yasanın şimdi hâlihazırda soruşturma geçiren, kovuşturma geçiren, hükümlü olanlarla ilgili uygulama maddesi bu. Daha önceki yaptığımız oylamalarla kambiyo senetlerinde çeki, cezalandırabilecek unsurların arasına oylarınızla aldınız. Hâlbuki, tüm dünyadaki uygulamalarda kambiyo senetlerinde çeke ceza uygulanmamakta. Türkiye’ye özgü bir yöntemi koyduk.

İktidar partisi milletvekillerinin çek üzerindeki cezada ısrarlı davranmalarının asıl sebebi şu: Hapis cezasını kaldırdığımızda piyasalarda güvensizlik doğacaktır, likiditeyi daraltırız. Bu iki ana ilke doğrultusunda hapsin devamı yönünde iktidar partisinin siyasi bir karar aldığını görüyoruz. Elbette bu siyasi kararın sorumluluğu da size ait olacaktır. Hâlbuki, daha önceki yaptığımız konuşmalarda da belirttiğimiz gibi ve biraz sonra bir önergemizde de belirteceğimiz gibi, kambiyo senetlerinde ceza olmaz. Ekonomik ilişkilerdeki yaptırım ekonomik olmalıdır. İnsanları cezaevine alarak çözüm yolu bulamazsınız, bulamayız ve 1985’ten beri de bulunamadığı ortaya çıkmıştır.

Şimdi, dün, Sayın Adalet Komisyonu Başkanımız yasayla ilgili açıklamalarda bulunurken, kambiyo senetlerindeki uygulamalarda cezai bir yaptırımın uygulanamayabileceğini, hele hele bunun, örneğin, ekonominin çok kötü bir duruma düştüğü dönemlerde bu konunun dikkatlice takip edilebileceğini belirtmişti ve aynen Komisyon zabıtlarından okuyorum, daha doğrusu Meclis tutanaklarından okuyorum Sayın Komisyon Başkanımızın sözünü: “Değerli arkadaşlar, af konusunda siyasal deneyimi olan bir arkadaşınızım. Af yaşandı. Bir af, Anayasa’dan Cumhurbaşkanının geri göndermesi sebebiyle beş defa burada konuşuldu. Eğer sistem bir cezayı üretmişse af hukukun inkârıdır, af hukuka güvenin inkârıdır ve affa ancak istisnai hâllerde… Devlet çökmüştür, yeniden kurulacaktır, işte Kurtuluş Savaşı'ndaki gibi.”

Orada ben “Ekonomi çöktü Başkanım!” diyorum.

Sayın Komisyon Başkanı devam ediyor: “Çok büyük ekonomik krizdir, olabilir…”

Yani Sayın Adalet Komisyonu Başkanı ekonomik bir krizin çok büyük bir şekilde olduğunu Mecliste dün resmen kabul etmiştir.

Böyle bir ekonomik krizin yaşandığı bir dönemde, bir geçiş döneminde Sayın Başkanın da belirttiği hususlar bugün için varlığını korumaktadır. Böyle bir ortamda cezaevlerinde bulunan kişileri, yasa maddesinde belirtildiği gibi alacaklıyla anlaşmaya zorlayarak veya alacaklıyla anlaşma olmasa dahi, 6’ncı maddede biraz önce oylarınızla kabul edildiği gibi, çekin ibraz tarihinden itibaren 3095 sayılı Yasa’ya göre uygulanacak ticari işlerdeki faiz miktarı da hesaplanarak onu iki yıl içinde ödeyeceğini taahhütte bulunursa cezaevlerindeki hükümlü olanlar tahliye edilebilecekler, cezaları durdurulabilecek.

Bu bir çözüm değil arkadaşlar. O insanın çıkmasıyla, o süreç içinde ne kadarını ödeyebilecek? İnsanları baskı altında tutarak ticari hayatta başarıya ulaşabilmeniz olanaklı değildir. Ceza hukukunda bu yoktur. Adalet Komisyonu Başkanının, Meclis zabıtlarından, yaptığı konuşma metnini açıkladım, ekonominin bir çöküntü içinde olduğunu Sayın Başkan burada ikrar ediyor. Böyle bir çöküntü içinde olan ekonomiden çıkışın yöntemi, o tarif ettiğimiz gibi çekten mağdur olmuş, çekten hüküm giymiş olan insanları geçiş döneminde rahatlatabilecek bir uygulamayı getirmektir.

Anayasa’nın 38’inci maddesi, geçen dönem Anayasa’nın 90’ıncı maddesindeki yapmış olduğumuz değişiklik, ayrıca Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 4’üncü Protokol’ündeki hususlar, esaslar alındığında bir ceza yaptırımı hukuken de olanaklı değil.

Bu nedenle, şimdi, burada, bu yasaya göre, eğer hükümlü veya soruşturma geçiren veya kovuşturma geçiren, alacaklıyla anlaşırsa, cumhuriyet savcılığına verecekleri bir dilekçeyle, soruşturmayı veya kovuşturmayı iki yıl erteleyebilecekler; hükümlüyse mahkemeye verilerek bu iki yıllık bir süreçle ertelenebilecek. Eğer alacaklıyla anlaşma ortamı yoksa, o zaman, ya soruşturma geçiren ya kovuşturma geçiren veyahut da hükümlü, iki yıllık bir taahhüdünü yaparak ama 3095 sayılı Yasa’nın o 6’ncı maddesinde geçen ticari işlerdeki uygulanacak olan faizi de bunun üzerine ekleyerek bir taahhütte bulunacaktır ve ondan sonra, cezaevindeyse tahliye olacak, soruşturma veya kovuşturma geçiriyorsa, onlar belirli bir süreç içinde duracaktır. Bu yükümlülüğünü yerine getiremezse hükümlü tekrar cezaevine davet edilecektir. Bu bir çözüm değil ki, bu bir sonuç aşaması da değil. Hâlbuki bir yıla yakın bir süreçtir siz değerli milletvekillerinin davranışları, bakanların zaman zaman ekonomide farklı yorumları, burada, insanlarda daha değişik beklentiler getirdi.

Bakın, bu beklentilerle ilgili bir düşünceyi sizlerle paylaşmak istiyorum, bir yazarın bir konuşmasını sizlerle paylaşmak istiyorum: “Dağdan inen PKK’lılar savcıya ifade verip serbest bırakıldılar. Herkes, ‘Ne için ifade verdiler’ diye merak etti. Ben söyleyeyim. ‘Çek ifadesi’ verdiler. Savcı, PKK’lılara ‘Karşılıksız çekiniz var mı?’ diye sordu. PKK’lılar ‘Yok’ deyince salıverildiler. Eğer karşılıksız çek vermiş olsalardı şimdi hepsi hapisteydi. Ama PKK yönetimi tedbirli davranmış, çek davası olanları yollamamış. Gelenler, çek suçu işlememiş ‘basit terör’ suçluları.” Yani, düşündürücü bir yazı. Bizim, Türkiye’de ticari hayattaki olanları ne duruma getirdiğimizin bir göstergesi bu yazı. Bunu Komisyon üyesi arkadaşlarımla paylaştım.

Bizim bugün yapacağımız işlem şudur ve Cumhuriyet Halk Partisi olarak bu konudaki önerimiz şudur: Eğer ekonomide tıkanıklığın önüne geçmek istiyorsak Anayasa’nın ve deminki söylediğim Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin gereği bu kişilerin salıverilmeleri gerekir. Bu, bir iç hukuk gereğidir. Bunların bu tür bir düzenlemeyle cezaevlerinden koşullu çıkartılmaları ekonomik hayata bir katkı getirmeyecektir. Ayrıca, yeni bir sistemi de kabul edeceğiz, ekonomik sistemde ekonomik suçların ön plana çıkmasını sağlayacağız, yoksa bu tür tedbirlerle bir yere varabilmemiz olanaklı değil. Zaman zaman, demin de söyledik, bir yıl sonra tekrar bu yasada değişiklikler olacaktır veya iki yıl sonra olacaktır dedik fakat bu ekonomideki gidişatı dikkate aldığımızda, bunun bir yıldan fazla gideceği kanaatinde değilim.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen, sözlerinizi tamamlayınız.

HALİL ÜNLÜTEPE (Devamla) – Bağlıyorum Sayın Başkanım.

Hatta bir ara söyledim, bakın, bu borçların ödenmesinde eğer bir tedbirse Sayın Başbakanın konumunu dikkate alalım dedim. Türkiye'nin 442 milyar liralık bir borç içine battığını söylediğimde bazı arkadaşlarımızın tepkisini gördüm. İşte, hukukçu, saygın birisinin düşüncesi: “Bu düzenlemeyle Anayasa’ya aykırılığı ortadan kaldıran bir hapis cezası ortaya çıkıyor. Hapis cezasını kaldırmadan kaldırmış gibi gösteren bir durum oluşturuluyor.” Bu, seçkin bir hukukçunun bu yasayla ilgili açıklamaları.

Bu çekler üzerinde bugün yargı birliğinin de oluşturulamamış olmasından dolayı, o konuda 31/12/2008 tarihine kadar yasal düzenlemeyi getirememenizden dolayı pek çok insan bugün cezaevinde haksız yere yatmaktadır. Pek çok mahkemeler bu çek üzerinde 31/12/2008 tarihinden sonra yargılama yapmamışlar, yargılamayı durdurmuşlar…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözünüzü bağlayın Sayın Ünlütepe.

HALİL ÜNLÜTEPE (Devamla) – Efendim, bir cümleyle bağlıyorum.

…siyasi iktidarın 31/12/2008’e kadar yasal düzenlemeyi yapmamasından dolayı, yargı birliğinin oluşmamasından dolayı da bazı mahkemelerin ceza vermesi sonucu birtakım insanlar cezaevinin dışında ticari hayatına devam ederken birileri de tutukludurlar. Bu hukuk garabetinin önüne geçmek yüce Meclisin işidir. Bu nedenle, buradaki düzenlemeyi vereceğimiz önerge doğrultusunda desteklemenizi diliyorum.

İki gündür Cumhuriyet Halk Partisi olarak bu yasanın çek mağdurlarının mağduriyetini gidermesi yönündeki olumlu desteklerimizi yüce Parlamentodaki parlamenterlere anlatmaya çalıştık, fakat düşündüğünüz gibi bir yasal düzenleme yaptınız. Bu yasal düzenlemenin topluma faydalı olacağı kanaatinde değilim.

Bu duygu ve düşüncelerle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Ünlütepe.

Şahıslar adına söz talebi?

KAMER GENÇ (Tunceli) – Ben istiyorum efendim.

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Genç.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 445 sıra sayılı Yasa Tasarısı’nın geçici 2’nci maddesiyle ilgili olarak şahsım adına söz almış bulunuyorum. Hepinize saygılar sunuyorum.

Değerli milletvekilleri, tabii, o kadar laçkalaşmış bir Meclis yönetimi var ki… Yani, burada biz söz istiyoruz, maalesef “Efendim, geçti…” Geçen ne ki yani! Türkiye Büyük Millet Meclisi, İç Tüzük’üne göre yönetilir. İç Tüzük’te her konuda ve kanun tasarı ve teklifleri üzerinde grupların söz hakkı var, 2 tane milletvekilinin söz hakkı var. Biz şimdi daha söz istiyoruz, “Efendim, geçti…” Böyle bir şey olmaz. Yani bu keyfîlik nereye getirir belli olmaz. İşte, daha önce Meclis Başkanlığına çıkan kişi Cumhurbaşkanına vekâlet ediyor, daha Cumhurbaşkanının Meclisi yönetemeyeceği kadar bilgiden yoksun insanlar Meclis Başkanlık Divanında. Meclis Başkanı yok, Başbakan yok, Cumhurbaşkanı yok, hepsi yurt dışında seyahatte, keyiflerine bakıyorlar! Bu Türkiye böyle yönetilmez sayın milletvekilleri.

Şimdi, maşallah bir Adalet Komisyonu Başkanımız var, çıkıyor burada böyle çok felsefi konuşmalar yapıyor ama hukukun gerçek yönüne şey etmiyor.

Şimdi, Sayın Başkan, siz burada bir af getiriyorsunuz. Anayasa’nın 87’nci maddesine göre bu affın kabul edilebilmesi için beşte 3 çoğunluğun gerekmesi lazım.

SUAT KILIÇ (Samsun) – Af yok.

KAMER GENÇ (Devamla) - Şimdi şu 6’ncı fıkrada kesinleşmiş hükmü bütün sonuçlarıyla kaldırıyorsunuz. Bu af değil mi?

SUAT KILIÇ (Samsun) – Af değil o.

KAMER GENÇ (Devamla) – Şimdi bakalım, burada oylayacağız. Beşte 3 çoğunlukla kabul etmek zorundasınız. Aksi takdirde bu kanun çıkmaz.

SUAT KILIÇ (Samsun) – Afla ilgisi yok.

KAMER GENÇ (Devamla) - Şimdi Hükûmete bakıyorum, Hükûmette bu kanunu burada müdafaaya yetkili olan kişilerin yüzü yok buraya gelmeye. Çünkü o kadar büyük suçlar işlemişler ki, Parlamentonun karşısına gelmeye yüzleri yok.

Bakın, bir Deniz Feneri olayı var sayın milletvekilleri. Bu Deniz Feneri olayı Türkiye'nin yüz karası bir olay. Burada en büyük parayı alan Zekeriya Karaman. Zekeriya Karaman kim? Zekeriya Karaman ile Tayyip Erdoğan’ın oğlu bacanak. Ve burada o Deniz Fenerinden gelen paraların büyük kısmı bunlara gelmiş, Zekeriya Karaman’a gelmiş. Hatta Frankfurt… (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Bakın, ben size ciddi şeyler söylüyorum. Sizin vicdanınız kabul etmeyebilir ama bu halk bizi dinliyor. Yani oradan gelen paralar birilerinin zimmetine gitmişse, siz hâlâ alay ediyorsanız, siz bu halkın dışındasınız.

Frankfurt Vakıflar Bankası Şubesinde 1 milyon 700 bin euro çekiliyor. Kim çekiyor? Deniz Feneri çekiyor, bir gemi almak için. Bunun 400 bin eurosu Zekeriya Karaman’ın oğlunun hesabına geliyor, Haliç Ticaret Limitet Şirketine. Haliç Ticaret Limitet Şirketi kime ait? Zekeriya Karaman’ın oğluna ait. Zekeriya Karaman’ın oğlu kim? Tayyip Erdoğan’ın oğluyla bacanak. Arkasından,  bu para geldikten sonra Tayyip Erdoğan’ın oğlu da 500 bin dolarla bir gemi taksitini ödüyor. Ben diyorum ki şimdi: Ben milletvekiliyim, ya, bu para nereden geldi, nereye gitti, bize bir hesap vermek zorundasınız.

Şimdi, bu Deniz Fenerinde yayın yasağı koydunuz. Peki, şimdi o Adalet Bakanı denen kişi burada olsaydı, sorardım: Diyorsunuz ki yargı bağımsız…

SUAT KILIÇ (Samsun) – Sayın Başkan…

KAMER GENÇ (Devamla) - …hesabınıza geldiği zaman yargı bağımsız demiyorsunuz.

SUAT KILIÇ (Samsun) – Sayın Başkan, bu şekilde bir konuşmaya müdahale etmeksizin bırakamazsınız!

BAŞKAN – Sayın Kılıç, konuşması bittikten sonra… Lütfen… Gündeme alacağım.

KAMER GENÇ (Devamla) – Mesela, Erzincan Cumhuriyet Başsavcısının açtığı tarikatlar ve cemaatlerle ilgili…

SUAT KILIÇ (Samsun) – Sayın Başkan, böyle bir konuşma üslubu yok!

BAŞKAN – Bir dakika Sayın Kılıç…

KAMER GENÇ (Devamla) -  Ya, sen otur! Sen daha dünkü çocuksun kardeşim, sen bu işten anlamazsın! Sen oraya otur bakalım, otur! (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri…

SUAT KILIÇ (Samsun) – Böyle bir konuşma üslubu yok Sayın Başkan. Buradan Hükûmetin temsilcilerine hakaret edilemez.

BAŞKAN – Sayın Kılıç…

SUAT KILIÇ (Samsun) - Böyle bir hakaret üslubuna müsaade edemezsiniz Sayın Başkan.

KAMER GENÇ (Devamla) – Şimdi, ondan sonra, onlarla ilgili olarak açtığı soruşturmaları… Hemen savcıyı görevinden alıyorlar.

SUAT KILIÇ (Samsun) – Sayın Başkan, böyle bir çirkinliğe, böyle bir saçmalığa, hukuk dışılığa müsaade edemezsiniz. Bunlar hukuk dışı beyanlar, bunlar çirkin sözler, bu iftiralara Divan kayıtsız kalamaz.

BAŞKAN – Sayın Kılıç…

KAMER GENÇ (Devamla) – Peki, sizin hesabınıza gelmediği zaman niye bu savcılara…

SUAT KILIÇ (Samsun) – Sayın Başkan, böyle bir konuşma usulü yok!

KAMER GENÇ (Devamla) – Bakın, arkadaşlar, iki senedir Deniz Feneriyle ilgili, maalesef, bir  soruşturma yapılmıyor.

SUAT KILIÇ (Samsun) – Böyle bir konuşma üslubu yok! Saygılı konuş, edepli konuş! Hukukun içinde kalmak zorundasın.

BAŞKAN – Sayın Kılıç, lütfen…

KAMER GENÇ (Devamla) – Otur yerine, ben konuşayım, sen çık ondan sonra…

BAŞKAN – Sayın Genç…

SUAT KILIÇ (Samsun) – Sen otur dediğin için ben oturmam! Bu şekilde konuşamazsın!

KAMER GENÇ (Devamla) – Sayın Başkanım, şimdi oturtun da ben bir konuşayım da ondan sonra konuşsun.

BAŞKAN - Sayın Genç, burada milletvekillerinin yerine oturmasını buradaki makam söyler.

SUAT KILIÇ (Samsun) – Şahsın adına söz aldın, madde üzerinde konuşacaksın! Terbiyeli olmak zorundasın, edeple konuşmak zorundasın!

KAMER GENÇ (Devamla) – Ben edebi senden öğrenecek değilim. Ben şahsım adına konuşuyorum, edebi senden öğrenecek değilim. Otur yerine! Lütfen, otur yerine, otur!

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, birleşime on dakika ara veriyorum.

 

Kapanma Saati: 22.57


ALTINCI OTURUM

Açılma Saati: 23.09

BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU

KÂTİP ÜYELER: Fatih METİN (Bolu), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 30’uncu Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.

445 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Komisyon ve Hükûmet yerinde.

Şahıslar adına konuşurken ara verdik.

Sayın Genç, size kalan üç dakika sürenizi veriyorum. Lütfen yeni sataşmalara mahal vermeyiniz.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, aslında, konuşmamın insicamı kesilmişti. Onun için yeniden başlamam lazım.

BAŞKAN – İki dakika konuştunuz, onun için üç dakikanızı veriyorum.

Buyurunuz efendim.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben, yılların deneyimli politikacısıyım.

VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) – Hep aynı şeyleri söylüyorsun.

KAMER GENÇ (Devamla) – Bakın, şu Hükûmet sıraları, bu kadar, tarihte bugüne kadar boş kalmadı. Bir tane bakan var burada, Tarım Bakanı. Bu, hukuktan ne anlar? (Gülüşmeler) Hukuktan ne anlar arkadaşım?

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Sen ne anlarsın?

KAMER GENÇ (Devamla) – Biraz önce Ulaştırma Bakanı vardı. Yani, niye Adalet Bakanı gelip de burada oturmuyor? Niye Bülent Arınç, dün… Yüzü yok ki. Yani ne laflar etti. Ben onun yerinde olsaydım istifa ederdim. İstifa, onurlu bir insanın göstermesi gereken basiretli bir harekettir. Yani, insanlar siyasi hayatında hata ediyorlarsa, o hatanın gereği istifa etmek lazım arkadaşlar. Yani, bakın, Almanya’daki bir genelkurmay başkanı, bir adalet bakanı gitti istifa etti. Niye etti? Hatalı bir yere bomba attığı için.

Şimdi, Bülent Arınç, Adalet Bakanı, Tayyip Erdoğan, Abdullah Gül, Tokat’ta meydana gelen o şehitlik olayını Türkiye’de bir istifham yarattılar. Sanki bunları devlet güçleri yapmış gibi bir istifham yarattılar. Böyle bir şey olur mu yani?

SUAT KILIÇ (Samsun) – “Sayın” demen lazım, düzgün konuş.

KAMER GENÇ (Devamla) – Böyle bir istifham yarattıktan sonra, şimdi o makamlarda nasıl oturabilirler?

SUAT KILIÇ (Samsun) – Düzgün konuş, hukuki konuş.

KAMER GENÇ (Devamla) – Yahu, bakın, sayın milletvekilleri…

SUAT KILIÇ (Samsun) – Dedikodu, iftira üretme Meclis kürsüsünde.

KAMER GENÇ (Devamla) – …siz iktidar partisisiniz. İktidar partisi milletvekilleri tahammül etmek zorundadır.

SUAT KILIÇ (Samsun) – Hakarete tahammül yok.

KAMER GENÇ (Devamla) – Çünkü ben iktidar değilim, bu devleti yöneten…

SUAT KILIÇ (Samsun) – Saygılı konuş.

KAMER GENÇ (Devamla) – Yahu, saygıyı senden mi öğreneceğim?

SUAT KILIÇ (Samsun) – Benden öğreneceksin!

KAMER GENÇ (Devamla) – Sen daha dünkü çocuksun yahu!

SUAT KILIÇ (Samsun) – Benden öğreneceksin!

KAMER GENÇ (Devamla) – Sen daha saygıyı benden öğreneceksin.

SUAT KILIÇ (Samsun) – Benden öğreneceksin!

VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) – Akıl yaşta değil baştadır.

KAMER GENÇ (Devamla) – Şimdi, bakın, Sayın Başkan, şimdi bu kanun komisyonda da kabul edildi. Her maddesi iktidar partisi tarafından verilen önergelerle değişiyor. E, peki, o zaman, komisyona niye ihtiyaç var? Niye bu kanunları komisyonlara gönderiyorsunuz, orada komisyonlarda müzakere ediliyor? Yahu, sizde akıl ve izan yok mu? Getirip de, burada, Genel Kurulda son anda önergelerle değiştiriyorsunuz. Niye?

Bakın, Türkiye’de bankacılık sistemini perişan ettiniz. Türkiye’deki bankaların yüzde 45’i, o civardaki bir kısmı yabancıların eline geçti. Şimdi, bu yabancılara geçen bankalarda o kadar bankacılık sistemine rant sağlayan bir düzenlemeler yaptınız ki… Mesela, kiralarının 500 lirasını aşanları bankaya yatırıyorsunuz ama onun dışında ne yaptınız biliyor musunuz? Bankaların kurumlar vergisini yüzde 30’dan yüzde 20’ye indirdiniz. Burada Türkiye Cumhuriyeti devletinin bütçesinin kaybı 10 katrilyon lira.

Peki, bunu kimin için siz çalışıyorsunuz? Kimin için çalışıyorsunuz yahu?

VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) – Milletimiz için, milletimiz için...

KAMER GENÇ (Devamla) – Siz memlekete ihanet ediyorsunuz kardeşim.

CUMHUR ÜNAL (Karabük) – Seviyeyi düşürme, seviyeyi düşürme!

KAMER GENÇ (Devamla) - Yani asgari ücretliden, 500 lirasından para alıyorsunuz, vergi; ama yabancı bankaların kazandığı kârlardan 10 katrilyon lira vergi almıyorsunuz yahu! Bunu, bu memlekete en düşman olan insanlar yapmaz yahu, bunu en düşman insanlar yapmaz. Yani, bunları buradan söylediğimizde…

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Söylediklerinizin hepsi yanlış, hepsi yanlış.

KAMER GENÇ (Devamla) - Hem yapıyorsunuz hem de söylediğimiz zaman bize karşı tepki gösteriyorsunuz. Böyle bir şey olur mu arkadaşlar?

MEHMET NİL HIDIR (Muğla) – Alkollü müsün Sayın Kamer Genç?

KAMER GENÇ (Devamla) – Gel gidelim de seninle kontrol edelim birbirimizi! Gel, gel, gidelim beraber kontrol edelim!

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Genç.

KAMER GENÇ (Devamla) – Yani Sayın Başkan bu adamlara bazı şeyler çok dokunuyor. Yahu, ya yapmayın bu işleri. Bunları yaptığınız zaman da söylediğimiz zaman, bunların…

BAŞKAN – Sayın Genç…

KAMER GENÇ (Devamla) – Evet…

BAŞKAN – Lütfen… Süreniz bitti.

KAMER GENÇ (Devamla) – Efendim, daha yeni bitti. Bir dakika vereceksiniz. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Lütfen son sözlerinizi… Bağlayınız sözünüzü lütfen.

KAMER GENÇ (Devamla) – Efendim, bakın, her konuşmama müdahale ediliyor. Her konuşmama müdahale ediliyor. Benim bu kürsüye çıkmamam için AKP’liler her türlü hileişeriyeye başvuruyorlar. Ben orada oturuyorum arkada, AKP Grup Başkan Vekilleri ikide bir arkaya bakıyorlar, ben oradaysam… Yahu, boyunlarınız fıtık olur kardeşim, yazıktır size yahu! Boyunlarınızda fıtık olmasını…

SUAT KILIÇ (Samsun) – Dışarı çıkıp gelme. Dışarı gidip gelince, nasıl geldiğin belli değil. Gayrimümeyyiz misin, mümeyyiz misin belli değil!

KAMER GENÇ (Devamla) - Ben oradaysam, her konuda sözcülerini çıkarıyorlar, değilsem, ondan sonra “konuşma yok” diyorlar.

MEHMET NİL HIDIR (Muğla) – Bu akşam alkolü fazla almışsın!

KAMER GENÇ (Devamla) - Şimdi, bakın sayın milletvekilleri; ben bu saatten sonra ne şöhret peşindeyim ne şan peşindeyim ne servet peşindeyim. Ben, Türkiye Cumhuriyeti devletinin çağdaş, laik, dünyada lider olması gereken bir devlet olduğuna inanan ve bunun mücadelesini yapan insanlarım. Ben istiyorum ki, bu memlekette bu devlet bu seviyeye gelecek bir kabiliyete ve kaynaklara sahip ama bu devleti yöneten insanlar, bu devleti bu makama taşıyacak nitelikte, kişilikte, dürüstlükte değilse…

AHMET YENİ (Samsun) – Millet karar verir ona.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Sana ne.

KAMER GENÇ (Devamla) - …ben bunları mecburum burada söylemeye.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Genç.

KAMER GENÇ (Devamla) - Sizlerle ilgili o kadar çok suistimaller var ki…

Peki önergem de var konuşacağım.

Saygılar sunarım.

BAŞKAN – Sağ olun.

Soru-cevap yok.

Dört önerge var. Önergeleri önce geliş sırasına göre okutup sonra aykırılık sırasına göre de işleme alacağım.

İlk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 445 sıra sayılı yasa tasarısının geçici 2. maddesinde geçen (1.11.2009) ifadesinin (10.12.2009) olarak değiştirilmesini arz ederim.

                                                                                                            Kamer Genç

                                                                                                                 Tunceli

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Çek Kanunu Tasarısının geçici 2 nci maddesinin birinci fıkrasının (b) bendine ikinci cümlesinden sonra gelmek üzere “Taahhütnamede yer alacak birinci yıl taksidi, borcun üçte birinden az olamaz.” cümlesinin; aynı maddenin ikinci fıkrasına da “Birinci fıkranın (b) bendinden yaralanan kişi, taahhütnamede belirttiği süre içinde şikayetçi ile anlaşmaya varması ve bu anlaşmanın bir nüshasının şikayetçi veya yasal temsilcisi tarafından mercilerine verilmiş olması hâlinde, aynı fıkranın (a) bendi hükmünden yaralanır” cümlesinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

 

Suat Kılıç

Abdulkadir Akgül

Ahmet Yeni

 

Samsun

Yozgat

Samsun

 

İkram Dinçer

Ertekin Çolak

Tuğrul Yemişci

 

Van

Artvin

İzmir

TBMM Başkanlığına

Görüşülmekte olan Tasarının Geçici 2’nci maddesinin (b) fıkrasının sonuna aşağıdaki cümlenin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

“Ödeme taahhüdünde bulunan kişilere, ilgili banka tarafından tüketici kredisi kullandırılmasını, kullanılan bu kredinin, alacaklının hesabına aktarılmasını teminen, BDDK gerekli düzenlemeleri yapar.”

 

Mehmet Serdaroğlu

Oktay Vural

Reşat Doğru

 

Kastamonu

İzmir

Tokat

 

Mustafa Enöz

Cemaleddin Uslu

Ahmet Orhan

 

Manisa

Edirne

Manisa

TBMM Başkanlığına

Görüşülmekte olan Çek kanunu tasarının geçici 2. inci maddesinin aşağıdaki  şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Halil Ünlütepe

Ali İhsan Köktürk

Ali Rıza Öztürk

 

 

Afyonkarahisar

Zonguldak

Mersin

 

 

M. Şevki Kulkuloğlu

Akif Ekici

 

 

 

Kayseri

Gaziantep

 

 

Geçici Madde 2 : 3167 sayılı kanunun 16. maddesinde tanımlanan suçtan dolayı 1.12.2009 tarihi itibarıyla haklarında soruşturma yahut kovuşturma başlatılan veya mahkum olan kişiler hakkında yürütülen bu işlemler sona erdirilir. Cezaevlerindeki hükümlüler derhal serbest bırakılır. Söz konusu işlemler kişilerin sabıka kayıtlarından silinir.

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Gerekçe Sayın Başkan.

BAŞKAN – Gerekçe…

Gerekçe:

7.11.1982 Tarihli ve 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 38 ve 90. maddeleri, Avrupa İnsan Hakları ve Temel Özgürlüklerine İlişkin Sözleşme gereği hiç kimsenin sözleşmeden doğan bir yükümlülüğü yerine getirememesinden dolayı hapisle cezalandırılamayacağı prensibi.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

TBMM Başkanlığına

Görüşülmekte olan Tasarının Geçici 2’nci maddesinin (b) fıkrasının sonuna aşağıdaki cümlenin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

“Ödeme taahhüdünde bulunan kişilere, ilgili banka tarafından tüketici kredisi kullandırılmasını, kullanılan bu kredinin, alacaklının hesabına aktarılmasını teminen, BDDK gerekli düzenlemeleri yapar.”

                                                                        Mehmet Serdaroğlu (Kastamonu) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Başkan, Sayın Serdaroğlu konuşacak.

BAŞKAN – Sayın Serdaroğlu, buyurunuz efendim. (MHP sıralarından alkışlar)

MEHMET SERDAROĞLU (Kastamonu) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüştüğümüz tasarının geçici 2’nci maddesinde değişiklik yapılmasını amaçlayan önergemizi bilgilerinize sunmak üzere söz aldım. Sizleri en iyi dileklerimle selamlıyorum.

Sayın konuşmacılarımızın da ifade ettikleri gibi, karşılıksız çıkan çek sayısı milyonlarla ifade edilmektedir. Sadece karşılıksız çekler ve sayılarındaki artış ekonomimizin içinde bulunduğu durumun vahametini bütün çıplaklığıyla ortaya koymaktadır. Oysa İktidarımız hâlâ ekonominin iyiliğinden bahsederek hayalî rakamlarla hem kendinizi hem de milletimizi oyalıyor, bir başka ifadeyle -tabiri caizse- kandırıyorsunuz.

Sayın milletvekilleri, milyonlarca ödenemeyen çek sahiplerinin tamamının kötü niyetli olması mümkün değildir. Belli ki bu kişiler, yani çeklerini ödeyemeyenler işleri kötü gittiği için borçlarını ödeyememişlerdir. Bu çek sahiplerine herhangi bir imkân tanınmazsa bundan sonra da borçlarını ödeyemeyeceklerdir. Paraları olsa zaten çeklerini ödeyeceklerdi. Bu sebeple onlara bir imkân tanımazsak, bir çıkış yolu bulup onlara sunamazsak çıkardığımız bu kanun hiçbir önem ve anlam ifade etmeyecektir.

Değerli milletvekilleri, burada konuşan bütün muhalefet sözcülerinin de ifade ettikleri gibi, çek karnesi veren bankalara bazı yükümlülükler getirilmekle birlikte, karşılıksız çıkan çeklerle ilgili ciddi bir sorumluluk verilmemektedir. Karşılıksız çıkan çeklerden en çok çek hamili, yani alacaklılar mağdur olmaktadır. Tasarının gerekçesinde de ifade edildiği gibi, hukuksal yaptırımlar alacağın tahsilinde çoğu zaman işe yaramıyor.

Önergemizle, çek karnesi veren bankaların borç miktarını tüketici kredisine çevirerek -tekrar ediyorum- borç miktarını tüketici kredisine çevirerek çek hamiline, yani alacaklıya ödemesi amaçlanmaktadır. Dolayısıyla çek borçlusuna bir çıkış yolu, bir imkân tanınacaktır. Bu sayede çıkardığımız kanun işe yarar hâle gelecek, aksi takdirde hiçbir işe yaramayacaktır. Önergemizin kabulü ile bankalar da bol keseden dağıttıkları çeklerin sorumluluğunu bir ölçüde paylaşmış olacaklardır. Borcun tüketici kredisine çevrilerek zamana yayılması, çek kesene işlerini yoluna koyması için zaman da kazandıracaktır. Bu durumda olan milyonlarca kişinin yeniden ticaret hayatına dönmesi ayrıca piyasaları canlandıracak, 2009 yılının ilk dokuz ayında yüzde 8,4 daralttığınız ekonomimiz biraz olsun nefes alabilecektir. Kısaca, bu yasanın faydalı olabilmesi için borcunu ödeyemeyen kişilerin ve bu sebeple de alacağını alamayan mağdurların sorununun çözülmesi gerçekten ama gerçekten isteniyorsa çeki veren bankanın da elini taşın altına koyması gerekiyor.

Değerli milletvekilleri, harıl harıl tüketici kredisi vermeye çalışan bankalar, tüketici kredisi kullanma şartlarını haiz olan çek sahiplerine, BDDK’nın da belirleyeceği esaslar dâhilinde kredi kullandırmaları, bu sorunun çözümüne ciddi katkı sağlayacaktır diyoruz. Bu böyle olmadığı takdirde bu kısır döngü içinde sorunlar devam eder.

Sonuç olarak, çekinin arkası yazılmış milyonlarca borçlu ve bunların alacaklıları adına bu önergemizi destekleyin lütfen.

Bu duygularla hepinize iyi akşamlar diliyor, saygılar sunuyorum. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Serdaroğlu.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Çek Kanunu Tasarısının geçici 2 nci maddesinin birinci fıkrasının (b) bendine ikinci cümlesinden sonra gelmek üzere “Taahhütnamede yer alacak birinci yıl taksidi, borcun üçte birinden az olamaz.” cümlesinin; aynı maddenin ikinci fıkrasına da “Birinci fıkranın (b) bendinden yaralanan kişi, taahhütnamede belirttiği süre içinde şikayetçi ile anlaşmaya varması ve bu anlaşmanın bir nüshasının şikayetçi veya yasal temsilcisi tarafından mercilerine verilmiş olması hâlinde, aynı fıkranın (a) bendi hükmünden yaralanır” cümlesinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                           Suat Kılıç (Samsun) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Genel Kurulun takdiridir efendim.

BAŞKAN – Hükûmet?

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Katılıyoruz Sayın Başkan.

SUAT KILIÇ (Samsun) – Gerekçeyi arz ediyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Önerge ile;

Taahhütnameye dayalı modelden yararlanan kişinin yapacağı birinci yıl taksit taahhütlerinin asgari miktarı belirlenmektedir.

Taahhütname yoluyla iki yıllık ertelemeden yararlanan borçluya, bu süre içinde alacaklı ile anlaşabilme ve anlaşma halinin düzenlediği fıkra hükümlerinden yararlanma imkânı tanınmaktadır. Modeller arası geçiş fırsatı, ifa ve tasfiye amacını güçlendirmektedir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

 

TBMM Başkanlığına

Görüşülmekte olan 445 Sıra Sayılı yasa tasarısının geçici 2. maddesinde geçen (1/11/2009) ifadesinin (10/12/2009) olarak değiştirilmesini arz ederim.

                                                                                                            Kamer Genç

                                                                                                                 Tunceli

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Genç.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; geçici 2’nci maddeyle ilgili olarak verdiğim önergede 1/11/2009 olan tarihi dünkü tarihe çeviriyorum. Herhâlde 1/11/2009 tarihi Komisyonda bu kanunun müzakere edildiği tarihtir. Ben diyorum ki, mademki böyle bir af getiriyorsunuz, işte dünkü, bu kanunun burada, Türkiye Büyük Millet Meclisinde görüşüldüğü tarihe getirelim, daha adaletli bir şey olur ama tabii bunlar bize peşin hükümlü oldukları için Kamer Genç’in önergelerini kabul etmiyorlar.

Bu, Deniz Fenerinden biraz eksik kaldı arkadaşlar. Şimdi, bakın, Deniz Feneri Türkiye’nin uluslararası düzeydeki itibarını gösteren bir hukuki olaydır. Deniz Fenerinin baş elemanı Zekeriya Karaman’dır. Zekeriya Karaman kimdir? Tayyip Bey’in oğluyla onun oğlu bacanaktır. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

SUAT KILIÇ (Samsun) – Sayın Başkan, müdahale etmeniz lazım. Sayın Başkan, bu konuşmaya müdahale edin.

KAMER GENÇ (Devamla) – Orada büyük paralar Zekeriya Karaman’a gelmiştir. Bu, adaletle ilgili bir şey ve bu olayda; bakın, kendisi ifadeye gitmemiştir. İfadeye -bir senedir bu, yargıda yargılanıyor- bir defa gitmiştir, “Susma hakkımı kullanırım.” demiştir…

AYHAN YILMAZ (Ordu) – Hep aynı şeyi söylüyorsun!

AHMET YENİ (Samsun) – Sayın Başkan… Sayın Başkan…

KAMER GENÇ (Devamla) – …ve ondan sonra da hem törenle karşılanmıştır. Ondan sonra törene gidilmiştir.

Ayrıca bu Zekeriya Karaman’ın da İstanbul Belediyesinde bazı işleri var.

AHMET YENİ (Samsun) – Sayın Başkan, böyle bir konu…

AYHAN YILMAZ (Ordu) – Gülünecek bir konu yok Sayın Başkan!

KAMER GENÇ (Devamla) – Değerli milletvekilleri, 350 trilyon lira para almıştır. Nereden almıştır biliyor musunuz? “Meslek edindirme kursu” diye bir kurs açmıştır; İstanbul Belediyesi “meslek edindirme kursu” adı altında bir kurs açmıştır, sadece Zekeriya Karaman’ın ihaleye gireceği şekilde şartname hazırlamıştır 2004 ile 2008 arasında ve 359 trilyon lira para ödemiştir.

MEHMET NİL HIDIR (Muğla) – Gecenin saat on ikisinde Meclisi germeye hakkın yok!

KAMER GENÇ (Devamla) – Şimdi, tabii bu arkadaşlarımızı 359 trilyon lira ilgilendirmiyor. Yani bu memlekette insanlar açlıktan ölürken…

AYHAN YILMAZ (Ordu) – İspat edemediğin şeyi konuşma Sayın Genç.

KAMER GENÇ (Devamla) – …insanlar böbreklerini satarken, Tayyip Erdoğan, İktidarının gelecekteki ismine “İnsanlara böbreklerini sattıran iktidar.” diyecekler.

ÖZNUR ÇALIK (Malatya) – Haydi canım sen de!

SUAT KILIÇ (Samsun) – Haydi canım! Sen neyini sattın? Sen neyini sattın?

KAMER GENÇ (Devamla) – Onlar açlık, sefalet, işsizlik içinde çalışırken ve yaşamak için böbreklerini satarken İstanbul Belediyesi de Tayyip Erdoğan’ın oğlunun bacanağının babasına…

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Senin oğlun nerede? Nerede senin oğlun?

KAMER GENÇ (Devamla) – …350 trilyon lira para veriliyor.

Arkadaşlar… (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Senin oğlun nerede çalışıyor?

SUAT KILIÇ (Samsun) – Senin oğlun nerede çalışıyor?

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Nerede çalışıyor oğlun?

KAMER GENÇ (Devamla) – Yahu, benim oğlumu siz ne yapacaksınız? Benim oğlum Mecliste çalışıyor, tamam. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

MAHMUT DEDE (Nevşehir) – Nerede çalışıyor senin oğlun?

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Nerede çalışıyor?

KAMER GENÇ (Devamla) – Sizin bakanlarınızın oğulları nerede?

Sizin Cemil Çiçek…

MAHMUT DEDE (Nevşehir) – Nerede çalışıyor senin oğlun, onu söyle?

KAMER GENÇ (Devamla) – …Başbakan Yardımcınız TOKİ’den

MAHMUT DEDE (Nevşehir) – Oğlun nerede çalışıyor, oğlun, onu söyle?

KAMER GENÇ (Devamla) – …300 milyar liraya aldığı bir ihaleyi… 1 milyar 800 milyon lira karşılığında para alıp da 1,5 trilyon lirayı cebine indiriyor mu indirmiyor mu? Gelin…

MAHMUT DEDE (Nevşehir) – Kamer Genç, senin oğlun nerede çalışıyor?

MEHMET SEKMEN (İstanbul) – Genç, senin oğlun nerede çalışıyor?

KAMER GENÇ (Devamla) – Bakın… Bakın…

MEHMET SEKMEN (İstanbul) – Hangi iş imtihanıyla oğlunu işe soktun?

AHMET YENİ (Samsun) – MESA’da ne kadar arsan var, MESA’da? Mesa’daki arsaların hesabını verdin mi?

KAMER GENÇ (Devamla) – Siz, bakın o kadar çok… Bakın, siz iktidardasınız… (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

MAHMUT DEDE (Nevşehir) – Oğlun nerede çalışıyor, oğlun? Söylesene oğlun nerede çalışıyor? Millet duysun.

MEHMET SEKMEN (İstanbul) – Oğlun nerede çalışıyor, oğlun? Onu söyle.

KAMER GENÇ (Devamla) – Bak, senin Kartal Belediyesinde yaptığın pislikleri ortaya koyacağım ha! Kartal Belediyesinde yaptığın pislikleri ortaya koyacağım. Tamam mı? Şimdi sus burada!

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Sayın Genç… Karşılıklı konuşmayınız lütfen.

KAMER GENÇ (Devamla) – Yahu, benim bu kadar… (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Yahu çok üzülüyorum, sizin hâlinize düşmek de istemezdim. Yani, siz iktidardasınız, ben muhalefet milletvekiliyim, eğer en ufak bir yasa dışı bir şeyim varsa, burada getirip de dile getirmezseniz namertsiniz, burada ceza vermezseniz namertsiniz.

MAHMUT DEDE (Nevşehir) – Kamer Genç, oğlun nerede çalışıyor? Onu söyle.

ÖZNUR ÇALIK (Malatya) – Kamer Bey, önergeniz üzerinde konuşur musunuz.

SUAT KILIÇ (Samsun) – İddialarını ispat edemezsen sen namertsin!

KAMER GENÇ (Devamla) – Ama benim size söylediğim şeyleri gelin tartışalım, kamuoyunda tartışalım, televizyonlarda tartışalım, bu memleketi, bakın, 600 milyar dolar borçlandırdınız…

MAHMUT DEDE (Nevşehir) – Kamer Genç, onu bunu bırak, senin oğlun nerede çalışıyor?

KAMER GENÇ (Devamla) – Bu para nereye gitti? Bu kimlerin cebine gitti? Bu ihaleler kimlerin evine gitti? Ondan sonra TOKİ’deki ihaleleri getiriyorsunuz, bedava alıyorsunuz, kendi yandaşlarınıza orada paraları veriyorsunuz. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

AHMET YENİ (Samsun) – Ezbere konuşuyorsun ezbere, boş şey konuşuyorsun!

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Boş konuşuyorsun!

KAMER GENÇ (Devamla) – Ben anlamıyorum Sayın Başkan, böyle bir şey olur mu? Böyle bir müzakere olur mu? Ben burada delil söylüyorum, isim veriyorum.

BAŞKAN -  Sayın Genç…

MAHMUT DEDE (Nevşehir) – Senin oğlun nerede çalışıyor? Onu bir söylesene!

BAŞKAN - Sayın Genç… Sayın Genç… Siz önergenizin doğrultusunda konuşmadınız ama.

Buyurunuz.

KAMER GENÇ (Devamla) – İstanbul Belediyesinden alınan ihaleleri söylüyorum ama bu arkadaşlar hâlâ bunun karşılığı… Böyle bir şey olmaz ki! Ben, şimdi… Bu, Adalet Bakanlığını, adaleti ilgilendiren bir konudur. Burada suistimaller dile geliyor ve bu suistimaller

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Önergeyle ne ilgisi var Sayın Genç? Konuşacaksan önergeyle ilgili konuş!

KAMER GENÇ (Devamla) – Herhâlde senin de çok ayıpların var, onları bak araştırırım ha! Bak, ben araştırırım seni! Ben araştıracağım seni, araştıracağım! Şimdi, araştıracağım. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Terbiyesizlik yapma! Terbiyesiz herif, araştır!

KAMER GENÇ (Devamla) – Bakın, beni kızdırırsanız hepinizin hakkında bir sicil tutacağım, çıkacağım, sizin bu sicilleri hep burada söyleyeceğim. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

CUMHUR ÜNAL (Karabük) – Fişleyecek misin bizi?

AHMET YENİ (Samsun) – Sicil memuru musun sen!

KAMER GENÇ (Devamla) – Benimle uğraşılmaz. Benimle burada uğraşanların hepsi yok oldu. Bakın, 1980’den beri ben bu kürsüdeyim, benim rakiplerimin hepsi yok oldu. Onun için, benimle uğraşmayın. Ben Tayyip Erdoğan’ı da bitireceğim.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

KAMER GENÇ (Devamla) – Saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Genç, teşekkür ediyoruz.

SUAT KILIÇ (Samsun) – Sayın Başkan, İç Tüzük 69’a göre grubumuza yönelik sataşmadan dolayı söz talep ediyorum.

BAŞKAN - Buyurunuz efendim.

IX.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

3.- Samsun Milletvekili Suat Kılıç’ın, Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in, grubuna sataşması nedeniyle konuşması

SUAT KILIÇ (Samsun) – Sayın Başkan, çok saygıdeğer milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Gecenin bu saatinde cevap verme ihtiyacı doğmasını, doğrusu, arzu etmezdim. Fakat, az önce bu kürsüde konuşan milletvekili, maalesef hezeyanlarını dile getirmiştir, iftiralarıyla ölçüsüz saldırılarda bulunmuştur. Sarf ettiği sözlerin, yaptığı konuşmanın maddeyle de madde üzerinde verdiği önergeyle de uzaktan yakından alakası yoktur. İftiralarını sıralamıştır, hâletiruhiyesini yansıtmıştır. Anlamama ihtimalini dikkate alarak, ruh hâlini yansıtmıştır diye daha açık ifade etmek istiyorum.

Neredeydi? Saatlerdir yoktu. Nereden geldi bilemiyorum tabii ki ama geldikten sonra sarf ettiği cümleler doğrusu hiçbir şekilde kabul edilebilir cümleler değil. Bu cümleler, bu Mecliste milletvekilliği yapan hiç kimseye yakışmaz. Bu cümleler, Tunceli gibi aydın, erdemli, okumuş insanlar yetiştiren, çok değerli, çok kıymetli bir yöremizin insanlarının karakteristiğine hiç yakışmaz. Bu cümleler, zaman zaman, bu kürsüye gelip hukuk adına birtakım şeyler ifade eden, hukukçu olduğu izlenimini yaratan bir ismin hukuk adına iddia ettiği şeylere de yakışmaz.

Yargıya intikal etmiş konular, mahkeme süreçleri devam ediyor. Deniz Feneriyle Hükûmetin ne alakası var? Deniz Feneriyle Hükûmet üyelerinin ne alakası var? Muhatapları hesabını mahkemede verir; yargılanır, hesabını verir. İspat edemeyeceğin iddiaları bu kürsüye getirmeyeceksin! Kendine yakışabilir ama yüce Meclisin mehabetine, saygınlığına yakışmayan çirkin cümlelerle, çirkin sözcüklerle, çirkin, kötü bir görüntüyle bu kürsüyü işgal etmeyeceksin, milletin ve milletvekillerinin zamanını almayacaksın! Konu üzerinde konuşana kürsü açıktır ama iftira atana, isnatlarda bulunana, hakaret edene, yargıya intikal etmiş meseleleri, yargı devam ederken, yargılama süreçleri sonuçlanmamışken iftira mahiyetinde bu kürsüye taşımak hiçbir milletvekiline yakışmaz. Bu durumu yüce Meclisle paylaşıyorum. Bütün hakaretleri, ilgilinin kendisine var olduğu gibi, aynıyla iade ediyorum.

Saygılar, sevgiler sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Kılıç.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan…

VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

3.- Çek Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/710) (S. Sayısı: 445) (Devam)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, bana sataştı efendim.

BAŞKAN – Ben sataşma görmedim efendim.

AHMET DURAN BULUT (Balıkesir) – Evet, sataştı.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…

AHMET DURAN BULUT (Balıkesir) – Ruh hâli bozuk dedi.

BAŞKAN – Kabul etmeyenler…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan bana sataştı, sataşmadan söz istiyorum efendim.

Şimdi, bakın, Sayın Başkan, orada tarafsız olmak zorundasınız. Bu kadar saldırgan, bu kadar iftira atan bir grup başkan vekiline karşı bana savunma hakkını vermeniz lazım.

AHMET YENİ (Samsun) – Otur yerine!

BAŞKAN – Sayın Genç, yeterince karşılıklı sözlerinizi söylediniz, herkes gerektiği gibi gerektiği şekilde ne aldıysa aldı.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Efendim, ben müşahhas olay veriyorum, diyorum ki: “Deniz Fenerinden 400 bin dolar gelmiş, bunun hesabını verin.” diyorum. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Sizin ne söylediğiniz son derece açık, karşı taraf da…

KAMER GENÇ (Tunceli) – “Verin.” diyorum.

BAŞKAN – Söylediniz efendim… Sayın Genç, söylediniz.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Kuru iftira nerede var bunda?

AYHAN YILMAZ (Ordu) – İki buçuk yıldır söylüyor Başkanım.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Hayır, diyorum ki, yine “Zekeriya Karaman, Tayyip Erdoğan’ın oğlunun bacanağının babası…

BAŞKAN – Sayın Genç…

KAMER GENÇ (Tunceli) - …İstanbul Belediyesinden 359 trilyon para almış…

BAŞKAN – Siz söylediniz söyleyeceğinizi, gayet net ve açık, tutanaklara da girdi.

KAMER GENÇ (Tunceli) - …meslek edindirme kursunda, bunu araştıralım.” (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Git araştır be!

BAŞKAN – Lütfen…

KAMER GENÇ (Tunceli) – “Araştıralım.” diyoruz…

BAŞKAN- Tamam.

KAMER GENÇ (Tunceli) - …yani burada ne hezeyan var ne iftira var? Böyle bir şey olur mu efendim!

ORHAN KARASAYAR (Hatay) – Belge, bilgi varsa konuş.

BAŞKAN – Tamam Sayın Genç.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Ama yani bize kürsüden söz verin.

BAŞKAN – Siz yeterince söylediniz, onlar da cevap verdiler, siz de cevap verdiniz. Lütfen, tartışma yeterince uzadı ve bitti.

Geçici Madde 2’yi kabul edilen önerge doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

10’uncu maddeyi okutuyorum:

Yürürlük

MADDE 10- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN – Madde üzerine Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Sayın Kulkuloğlu. (CHP sıralarından alkışlar)

Buyurunuz efendim.

CHP GRUBU ADINA MEHMET ŞEVKİ KULKULOĞLU (Kayseri) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 445 sıra sayılı Çek Kanunu Tasarısı’nın yürürlük maddesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, biraz önce, bu tasarıyı Meclise getiren AKP Grubunun Grup Başkan Vekilinin imzasıyla verilmiş bir önergeyle, iki gündür burada anlatmaya çalıştıkları samimi duygularının ne kadar yalan, geçersiz ve lafügüzaf olduğunu verilen ve kabul edilen önergeyle gördük. Siz, hiçbir iktisadi destek sağlamadığınız, batmış, zora düşmüş bir insana ödeme takvimini de ödeyeceği günlerle ve miktarlarla belirterek dayatıyorsunuz. Bunun neresi iki yıl hak, neresi özgürlük, neresi ödeme hakkı tanıma? Allah rızası için… Kendi getirdiğiniz hakkı iğdiş ettiniz burada. İki yıl falan kalmadı. Eğer adam ilk yıl içerisinde yüzde 30’u bulup buluşturup ödeyemezse böyle bir hak falan vermediniz, sizler de neye el kaldırdığınızı bilmeden el kaldırdınız. (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Katiyetle bilmeden…

AHMET YENİ (Samsun) – Biz biliyoruz neye el kaldırdığımızı.

MEHMET ŞEVKİ KULKULOĞLU (Devamla) – O zaman samimi değilsiniz. O zaman samimi değilsiniz. Samimiyetiniz burada sorgulanır.

AYHAN YILMAZ (Ordu) – Samimiyetimizi sorgulamayın.

MEHMET ŞEVKİ KULKULOĞLU (Devamla) – Samimiyseniz, adamın cebine para mı koydunuz ki ödeyeceği parayı siz tayin ediyorsunuz? Çıkar koynundan bir elma ver kardeşim! Borçlunun adına, çıkar da koynundan bir elma ver! Kaç kuruş verdin ki adamın adına ödeme taahhüdünde bulunuyorsun burada? Hem de “İki yıl verdim.” diyorsun. Yazıklar olsun! (CHP sıralarından alkışlar)

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Demagoji yapma!

MEHMET ŞEVKİ KULKULOĞLU (Devamla) – Değerli milletvekilleri, üzülerek ifade…

AHMET YENİ (Samsun) – Kendinle alakalı bir problemin mi var?

MEHMET ŞEVKİ KULKULOĞLU (Devamla) – Efendim?

AHMET YENİ (Samsun) – Kendinle ilgili problem mi var?

MEHMET ŞEVKİ KULKULOĞLU (Devamla) – Benimle ilgili problem olup olmadığı burada hiç önemli değil. Biz, burada 70 milyonun problemini konuşuyoruz. Senin samimiyetin ortada.

Üzülerek ifade ediyorum ki bu tasarı mağduriyetlere mağduriyetler ekleyecek, ticari yaşama büyük sekte vuracaktır; dostları birbirine düşman edecek, ortakları birbirinden ayıracaktır; ticari ve sınai ortamda büyük sermaye açıkları ve sermaye ihtiyacı doğuracak nitelikte bir yasa tasarısıdır. Bu tasarıyla, çek el değdiğinde âdeta yakan bir ödeme aracı hâline bugün akşam getirilmektedir. Bu durum, kuşkusuz, piyasalarda nakde doğru bir yöneliş gösterecektir; paraya olan talep artacak, faizler yükselecek ve bunu hep beraber göreceğiz; hem büyük borç altında ezilen vatandaş hem de rekor borçlanma içerisinde bulunan Hükûmet bu faiz ve borç yükünün altında kalacaktır. Sonuçta, yine olan gariban vatandaşa olacak, işsizlik, yoksulluk, zam ve vergi olarak o vatandaşa bu kanunun sonucu olarak geri dönecektir sayın milletvekilleri. Yani bu tasarının şüyuu vukuundan beter hâl almıştır bu gece. Burada, Hükûmet olarak hem suçlu hem güçlü bir rol üstlenmiş hâldesiniz. Bu tasarıyla yine kendiniz gibi güçlüleri koruyor ve onların menfaatlerine hizmet ediyorsunuz.

Değerli milletvekilleri, bu tasarıyla ülkeyi bankaların çiftliği hâline getiriyorsunuz. Nakit sıkıntısı içerisine girmiş bir sanayicinin, bir tüccarın kredi alabilmek için verdiği teminatlar nelerdir biliyor musunuz?

AHMET YENİ (Samsun) – Biliyoruz, biliyoruz.

MEHMET ŞEVKİ KULKULOĞLU (Devamla) – Biliyorsanız, o zaman bu deminki önergeyi vermezdiniz.

Değerli arkadaşlar, maalesef burada, ortada bir arena oluşturulmuş, arenanın seyirci kısmında devlet var. Borçlu olan insana para cezası, ödeyemezse hapis vererek ortadaki bu adaletsiz olayı seyretmektedir, maalesef seyretmektedir. Bir tarafında saçının telinden ayağının tırnağına kadar kurşungeçirmez elbiselerini giymiş bankalar vardır, öbür tarafındaysa çırılçıplak, eline “çek” denen silah verilmiş, sınırsız mermi atacak özgürlük tanınmış, hepsi de bir arenanın içine konarak birbirlerine silah sıktırılan, yani birbirinden alacak ve borçla mağdur hâle getirilen bir insanlar topluluğu oluşturmaktasınız. Lütfen, bu gece, tarihe kayıt düşsün diye söylüyorum, bunları unutmayınız, hep beraber yaşayacağız.

Değerli milletvekilleri, şimdi, Hükûmet ve AKP olarak diyorsunuz ki: “Karşılıksız çek nedeniyle oluşan bu hapis cezalarını biz esnetiyoruz.” Kimi kandıracaksınız? Adli para cezasını artırarak getiriyorsunuz. Adli para cezası demek, ödeyemezsen günlüğü 100 liradan hapis yatmak demek. Peki, ödeyemezsen ne olacak? Ki ödeyemeyeceği bu şartlarda belli, o zaman hapis yatacaksın. Yaşanan ekonomik krizde, ticarette, sanayide, yirmi, otuz, kırk, altmış yıllık çınarlar birbiri arkasına devrildiler. Bunlar borçlarını ödeyemeyecek hâldedirler. Birçoğu bugün evini dahi geçindiremeyecek hâldedir. Getirilen bu çek yasası, hapis cezasını sonlandırmadığı gibi kişinin ticari hayatını da daha ilk çıkacak karşılıksız çekinde sona erdirecektir yani ilk karşılıksız çekinde ticari hayatına yeni başlamış bir insan “Harç bitti, yapı paydos.” diyecektir.

Sayın milletvekilleri, bildiğiniz gibi iktidar, vatandaşımızı sicil affı çıkardığında da kandırmıştır. Sözde, kredi borcunu ödemeyenlere sicil affı getirdiniz. Kanun uygulanmaya başladı, değişen hiçbir şey yok. Bankalar sicil falan silmiyor, kanun manun dinlemiyor. Kredi kartı mağdurlarıyla ilgili yasa değişikliğinde de aynısını yaptınız. Olayın tüm taraflarını dinlemeden, bir masa etrafında bir araya getirmeden bankaların istediği şekilde yasa çıkardınız. Çıkardınız da ne oldu? Gördük ki 1 milyon 850 bin kredi kartı mağdurundan sadece 80 bini bundan faydalanabildi. Burada da göreceğiz hep beraber, 1 milyon 700 bin mağdurdan çok az insan bundan faydalanabilecektir. Yani, dolayısıyla demeye devam ediyorsunuz: Durmak yok, kandırmaya devam!

Ticaretin devamlılığı için daha ilk karşılıksız çekte bu tedbir nasıl alınabilir, anlaşılır değildir. Modern ceza hukukunda tedbirlerin önemli özellikleri, geçici olması ve ölçülü olmasıdır. Hazırlanan tasarı ölçüyü kaçırdığı gibi tedbir adı altında, hem tacire hem de ticaretimize büyük bedellerle ceza ödetecektir.

Sayın milletvekilleri, peki, ne yapmak lazımdır? Çek kullanımı, dünyanın hiçbir yerinde olmayan ayrı bir kanunla düzenlenmek yerine, Türk Ticaret Kanunu’ndaki yerine havale edilmesi gereken bir konudur. Çıkardığınız sicil affının kapsamını yeniden düzenleyerek genişletmeli ve Hükûmet, banka ve finans kuruluşlarının ellerinin taşın altına girmesi mutlaka sağlanmalıdır. KOBİ kredilerinde belki ayrı bir fon oluşturularak özellikle mali sıkıntı geçirmiş, bilançosu yetersiz, sicilinde karşılıksız çekleri olan firmalara finansman desteği sağlanmalıdır. Karşılıksız çeki olan, işini, iş yerini kaybetmiş ve borçlarını ödeyebilmek için yeni iş kuracak çek mağdurlarının borç ve taahhütlerini de dikkate alarak yeniden ticari hayata kazandırılabilmeleri amacıyla faydalanabilecekleri bir destek paketi acilen hazırlanmalıdır. Vergi, BAĞ-KUR, SSK primleri gibi borçların ödemeleri yapılandırılmalı, ötelenmeli, daha uzun vadede ödeyebilecekleri düşük faizli bir yapıya kavuşturulmalıdır.

Sayın milletvekilleri, bozulan piyasaları ceza önlemleriyle düzenleyemezsiniz. Bu ve benzeri yasa tasarılarıyla, yapmaya çalıştığınız açılımlarla, ülkem ve insanı ekonomik sıkıntılarından kurtarılamaz, hiçbir şey kazanamaz, kazandırılamaz. Sizler çözümü yanlış yerde arıyorsunuz ama vatandaşımız doğrusunu biliyor. Bir konuda doğrusunuz, doğru, vatandaş açılım istiyor ancak yanlış olan, siz vatandaşı anlamıyorsunuz. Vatandaş sizden, demokratik açılım, Kürt açılımı, Ermeni açılımı beklemiyor; vatandaş sizden, yedi yıllık iktidarınız boyunca adını bile ağzınıza almaktan korktuğunuz ekonomik bir açılım bekliyor. Gelin arkadaşlar, öyle yasalar, öyle teşvikler, öyle kararnameler ve yönetmelikler buraya getiriniz ki biz de bunlara destek verelim. Ekonomiyi düze çıkaracak, ülkede üretimi artıracak, işsizliği azaltacak, tarlalardan bereket fışkırtacak yasa, teşvik ve düzenlemelerle işçinin, çiftçinin, emeklinin, tüccarın, sanayicinin yüzünü hep beraber güldürelim. Biz de destek verelim, hep beraber vatandaşın acil olarak beklediği ekonomik açılım gerçekleşsin. Öyle işler yapalım ki sonucunda hep beraber açalım vatandaşın cüzdanının içini; içine aş dolsun, iş dolsun, para dolsun; bol da olsun, bereketli de olsun.

Saygılar sunuyorum. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Kulkuloğlu.

Şahsı adına Samsun Milletvekili Ahmet Yeni.

Buyurunuz Sayın Yeni.

AHMET YENİ (Samsun) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 445 sıra sayılı Çek Kanunu’nun 10’uncu maddesi üzerinde şahsım adına söz almış bulunmaktayım. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Maddeyle ilgili olarak sözlerime başlamadan önce, Tokat’ta şehit olan Mehmetçiklerimize Allah’tan rahmet diliyorum. Bursa Mustafakemalpaşa’daki kömür ocağında meydana gelen patlama sonucu hayatlarını kaybeden işçi kardeşlerimize yüce Allah’tan rahmet, yakınlarına ve çalışma arkadaşlarına başsağlığı diliyorum.

Gecenin bu saatinde anlatacağım birçok konu var ama burada sözlerime son veriyorum. Bu kanunun milletimize hayırlı sonuçlar getirmesini diliyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Yeni.

Ordu Milletvekili Ayhan Yılmaz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Buyurunuz Sayın Yılmaz.

AYHAN YILMAZ (Ordu) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; üzerinde görüştüğümüz Çek Kanunu Tasarısı üzerine şahsım adına söz aldım. Hepinize hayırlı akşamlar diliyorum.

Bu konuyla alakalı söylenenler zaten söylendi. Gecenin bu saatinde değerli vaktinizi almak istemiyorum. Bu yasanın hayırlı olmasını diliyor, bu yasada emeği geçen tüm milletvekili arkadaşlarıma da şükranlarımı sunuyorum. Sağ olun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Yılmaz.

Soru-cevap yok.

10’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

11’inci maddeyi okutuyorum:

Yürütme

MADDE 11- (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN – Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Mersin Milletvekili Mehmet Şandır.

Buyurunuz Sayın Şandır. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; gerçekten, tartışmalı da olsa bir kanunun sonuna geldik. Sözlerime başlarken öncelikle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak biz, bu kanunla bu gece bir tek vatandaşımız da olsa hapisten çıkacaksa, kovuşturmadan, soruşturmadan kurtulacaksa, çocuklarına kavuşacaksa, bir evde sevinç yaşanacaksa, bunu önemsiyoruz ve bunun için bu kanuna burada uzlaşmayla destek verdik. Onu bilesiniz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Ancak şunu da söylememiz lazım: İki yıllık bir ertelemeyle çek borçlusu olan vatandaşlarımıza bir fırsat veriliyor. Bu sonuç, gerek karşılıksız çek yazmaktan dolayı kovuşturmaya, soruşturmaya uğrayan, hatta mahkemeye düşüp, hüküm giyip hapse düşen insanlarımız gerekse bu karşılıksız çekin karşılığında mal verip, alamayıp yine mağdur olan insanımız, kabul etmemiz gerekir ki -bir suçlama olarak söylemiyorum- yaşanan ekonomik krizin sonucunda veya uygulanan politikaların sonucunda böyle bir noktaya geldi. Alınması gereken tedbir: Bu ekonomik şartları, bu kriz şartlarını, bunu doğuran uygulamaları ortadan kaldırmak, politikaları ortadan kaldırmak. Bu noktada Sayın Hükûmet, Sayın Hükûmet grubu, iktidar grubu gerçekten yani pansuman tedbirlerle, işte insani duygularla insanlarımızın mağduriyetini ortadan kaldırmak adına burada hukuk oluşturulması bence bir çözüm değil, hak değil, doğru değil. Emek veriyoruz, sabır gösteriyoruz, birbirimize sabrediyoruz ama bu emeklerimizin karşılığı bence kalıcı çözümler olmalıydı; bir kalıcı çözüm üretemedik. Tabii, borçları, taahhütname karşılığında mahkûmiyeti, kovuşturması, soruşturması ertelenen vatandaşlarımıza burada birlikte oluşturduğumuz bu özgürlüğüne kavuşma veya işte bu takipten kurtulma imkânını iyi kullanmalarını tavsiye ediyoruz.

Bu kanun, borcu ortadan kaldırmamaktadır, bu borç mutlaka ödenecektir. Bunun alacaklıları, bu borçların alacaklıları “çek mağduru” diye işte telefonlarımıza mesaj gönderen insanlarımızın mağduriyetinden çok daha fazladır. “Çek mağduru” diye tanımlayacağımız esas insanlar, dişiyle tırnağıyla, çoluk çocuğuyla toprağı işleyerek ürettiği malı işte komisyoncuya, toptancıya verip karşılığında çek alıp çeki karşılıksız çıkan çiftçidir; bu durumun mağduru esnaftır, KOBİ, sanayicidir, üreticilerdir; malını üretmiş, sermayesini bağlamış, emeğini bağlamış, bir mal üretmiş vermiş, karşılığında çek almış, çeki karşılıksız çıkmış esas mağdur onlardır ama karşılıksız çek verdiğinden dolayı içeriye düşen, soruşturmaya, kovuşturmaya tabi tutulan insanlarımızın bu Meclisten beklentilerini karşılarken gerçek mağdur olan üreticileri, gerçek mağdur olan karşılıksız çek verilen insanları da burada göz ardı edemeyiz. Onların mağduriyetini ortadan kaldırmak için de Hükûmete, Meclise büyük görevler düştüğü kanaatindeyim.

Değerli milletvekilleri, şimdi biraz da kendimize dönüp konuşalım. Bakın, altı aydan bu yana bir kanun tartışılıyor, bir sosyal ihtiyaçtan dolayı tartışılıyor yani bireysel bir talepten, bir problemden dolayı bir kanun tartışılıyor; Alt Komisyon kuruldu orada tartışıldı, sonra Komisyonda tartışıldı. Sonuçta, öyle mutabakata varıldı, böyle mutabakata varıldı ama yine söylüyorum, Değerli Hükûmete, iktidar partisi grubu yöneticilerine söylüyorum: Bütün bu tartışmalardan, oluşturulan mutabakatlardan sonra buraya geldiniz yine bir sürü önerge verdiniz, Komisyonda oluşturulan mutabakatları burada tekrar değiştirdiniz.

Değerli arkadaşlar, yasama kalitesi dediğimiz, güvenin, adalet duygusunun teminatı olan yasama kalitesi dediğimiz hadiseyi maalesef kendi elimizle perişan ediyoruz. Şimdi son anda verdiğiniz şu son önergenizde getirdiğiniz husus kanunun ruhuna aykırı. Yani taahhütname veren insanın ödemesini de şekillendirdiniz borcunun üçte 1’ini birinci yılın sonunda verecek diye. Hani iki yıldı, iki yıl vade vermiştiniz? Yani bir elinizle verdiğinizi diğer elinizle alıyorsunuz? Buna niye gerek gördünüz, bunu niye Komisyonda tartışmıyorsunuz?

SUAT KILIÇ (Samsun) – Kötüye kullanılmasın diye, o yüzden.

KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Yasa çalışmasın diye!

MEHMET ŞANDIR (Devamla) – Yani arkadaşlar, değerli arkadaşlar, elimizi kolumuzu tutan yok.

Değerli arkadaşlar, Milliyetçi Hareket Partisi olarak söylüyorum: İki önemli katkı verdik burada, bu Genel Kurulda. Biri, dedik ki eğer ki borçluların borcunu ödemesini istiyorsanız, alacaklıların parasını almasını istiyorsanız, geliniz, bir önergeyle, burada, bu çeklerin, karşılıksız çeklerin ödenmesi için bankaların tüketici kredisi vermesini, verilen bu kredinin de alacaklının hesabına geçirilmesini Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulunun uhdesine verelim. Bunda ne mahzur vardı da “Yok.” dediniz? Değerli arkadaşlar, yani hibe istemiyoruz.

Değerli milletvekilleri, Hükûmet, meseleyi incelemeden; Komisyon… Yani bugün Komisyonumuz gerçekten kendi iradesine sahip olmadan “Takdire bırakıyorum.” diye topu taca attı ama gerek grup yöneticileri gerek siz değerli milletvekilleri, okunan önergeyi bile dinlemek gereğini duymadan el kaldırıp indirdiniz.

Şimdi tekrar soruyorum size: Eğer ki borçluların borcunu ödemesi için, alacaklıların parasını tahsil etmesi için bir kanun çıkartıyorsak Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun verdiği şu önergeyi niye kabul etmiyoruz? Diyoruz ki: Borcun ödenebilmesi için, çeki veren banka tüketici kredisi de vermeli ve bu kredi doğrudan alacaklının hesabına geçirilsin. Bunun ne mahzuru vardı arkadaşlar ya? Bunu hangi mantıkla reddettiniz anlamak mümkün değil. Biri bu.

Bir diğer şey teklif ettik, dedik ki: Bu çek sisteminin sorunlarını çözebilmek için, Hükûmetin de öngördüğü, Komisyonun da gerekli bulduğu, dün Sayın Adalet Bakanının, bugün Sayın Komisyon Başkanının “Gereklidir.” dediği, bürokratların da “Olması gerekir.” dediği, bu, çek garanti fonunun oluşmasıyla ilgili bir önerge verdik. Çek garanti fonunu, aynen Trafik Sigortası Garanti Fonu örneğinden esinlenerek düzenledik; ilgili bürokratlara düzenlettik, ilgili hukukçulara düzenlettik, ekonomistlere düzenlettik. Dedik ki: Geliniz bu çek garanti fonunu kuralım, bu kanunla kuralım; yönetmelikle işleyişini tanzim ediniz, eksiğini tamamlayınız.

“Bu gereklidir.” dedi Komisyon Başkanı ama “İleri bir zamanda düzenleyelim…” Niye şimdi düzenlemiyoruz?

Değerli arkadaşlar, gerçekten Meclisimiz, adaleti temin edecek, gerçekten sosyal düzeni temin edecek hukuk oluşturmak yerine şekil şartını getiren bir işleyiş içerisinde. Bu doğru değil. Tekrar ifade ediyorum, buraya getirdiğimiz kanunların hemen yüzde 90’ı değişiklik kanunları. Bir kanun çıkartıyoruz, üç gün sonra o kanunu değiştirmek üzere bir daha kanun çıkartıyoruz. Bu doğru değil, bu hak değil. Sahip olduğumuz zaman, unutmayınız milletin zamandır. Milletin zamanını hoyratça kullanıyoruz, buna hakkımız yok. Buna hakkımız yok. Bunu tekrar ifade ediyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözünüzü tamamlayınız.

MEHMET ŞANDIR (Devamla) – Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Bütün bu olanlardan sonra Milliyetçi Hareket Partisi olarak biz, tekraren söylüyorum, bu gece bu kanunun çıkmasından sonra bir kişi de olsa “mağduriyet” diye nitelenen, eğer özgürlüğüne kavuşacaksa, çocuklarına kavuşup sevinecekse bunu bir kazanım olarak görüyoruz ama bunun karşılığında verdiği malın karşılığı çıkmadığı için, alacağını alamadığı için mağdur olan insanların mağduriyetini de kaldırmak bu Hükûmetin üzerinde bir borçtur. Bunu da hatırlatıyorum.

Hepinize gecenin bu son saatinde, dakikasında saygılar sunuyorum; kanun hayırlı, uğurlu olsun diyorum.

Teşekkür ederim. (Alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Şandır.

Şahsı adına Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Buyurun.

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Tasarının 11’inci maddesi hasebiyle söz aldım.

Değerli arkadaşlar, tabii ki görüşmüş olduğumuz kanun tasarısı özellikle de vurgulandığı gibi alacaklı ve borçlu ilişkisinde menfaatler dengesine uygun bir çözüm getiriyor. Bu tasarı, sadece 3167’de olduğu gibi, çek hamillerini değil, çek hamilleriyle birlikte, aynı zamanda, genel anlamda, piyasayı, ticaret dünyasını ve aynı zamanda kamuyu da koruyan bir tasarı olacaktır.

Değerli arkadaşlar, tabii, bu tasarının hem Komisyon görüşmeleri sırasında -ben Adalet Komisyonu üyesiyim aynı zamanda- hem de Genel Kurul görüşmeleri sırasında çokça haksız ve yersiz eleştirilerin olduğunu da burada ifade etmek istiyorum.

Değerli arkadaşlarımız, özellikle muhalefet grubuna mensup olan arkadaşlarımız her kürsüye çıktığında, tasarının dışında, hatta tasarının da getiriliş amacını da sayarak, ekonominin çok kötü anlamda seyrettiğini, AK PARTİ İktidarının ekonomiyi batırdığını, bitirdiğini defaatle ifade etmişlerdir, haksız bir şekilde eleştirilerde bulunmuşlardır.

KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Herkes refah içinde!

AHMET AYDIN (Devamla) - Değerli arkadaşlar, tabii, az önce bir arkadaşımız “Niye ekonomik açılım da yok?” dedi. Aslında, sizler, bizim bu demokratik açılım olayına bakabilseydiniz, onu algılayabilseydiniz, algılama zahmetine katılabilseydiniz, onda, işsizlikten ekonomideki sorunlara kadar bütün sorun alanlarının olduğunu görecektiniz. (MHP sıralarından gürültüler)

OKTAY VURAL (İzmir) – Yaptınız da arkanızda tutan mı vardı? 338 milletvekiliniz var, millet size niye verdi bu koltukları? Yan gelip yatmak için mi verdi?

AHMET AYDIN (Devamla) - Değerli arkadaşlar, bütün sorun alanları var orada, tek bir soruna özgülemeyin.

OKTAY VURAL (İzmir) – Çözün! Yapın!

AHMET AYDIN (Devamla) – Değerli arkadaşlar, bizler, sadece ve sadece bir alanla kendimizi sınırlamayalım, germeyelim.

OKTAY VURAL (İzmir) – Yüzde 47,5 oy aldık diye ahkâm kesiyorsunuz. Hadi yapın!

AHMET AYDIN (Devamla) – Şimdi, borçlandırdığınızı söyleyin… (MHP sıralarından gürültüler)

OKTAY VURAL (İzmir) – Hadi yapın bakalım!

AHMET AYDIN (Devamla) - Şöyle biraz dinleyin. Lütfen arkadaşlar, rahat olun, niye böyle çekiniyorsunuz?

HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Biz rahatız, sen rahat ol!

AHMET AYDIN (Devamla) - Rakamları verdiniz, bırakın rakamları bizler de verelim. Şöyle bir rahat edin. (MHP sıralarından gürültüler)

HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Söyleyeceklerin varsa, duyacakların da var.

OKTAY VURAL (İzmir) - Ne yaptınız?

AHMET AYDIN (Devamla) - Devleti borçlandırdığını söylediniz. Bakın, AK PARTİ İktidarı 14,5 katrilyon nema ödedi mi? Ödedi. Bu borcu biz mi yaptık? Hayır. Sizin borçlandığınız, eski hükûmetler döneminde borçlanılan borcu AK PARTİ ödedi. 2,5 ile 3 katrilyon arasında KEY ödendi mi? Ödendi.

ALİM IŞIK (Kütahya) – Ahmet, bu masalı çok dinledik senden!

AHMET AYDIN (Devamla) - Değerli arkadaşlar, IMF’nin borcu 23 milyar dolardan yine AK PARTİ İktidarı döneminde 7,8 milyar dolara indi. İhracatımız 36 milyar dolardan 132 milyar dolara çıktı. Gayrisafi millî hasılamız 230 milyar dolardan 742 milyar dolara ulaştı.

Bakın arkadaşlar, bu kadar borç ödedik, buna rağmen, Merkez Bankası rezervimizi de 26 milyar dolardan 73 milyar dolarlara çıkardık.

OKTAY VURAL (İzmir) – Milleti iflas ettirdiniz be! Herkes iflas etti be! Herkesi iflas ettirdiniz. Devleti iflas ettirdiniz.

BEHİÇ ÇELİK (Mersin) – Yanlış rakam, yanlış.

AHMET AYDIN (Devamla) - Bölünmüş yollar, yapılan toplu konutlar, karada, havada, denizde gelinen nokta, eğitimde, sağlıkta, adalette gelinen nokta, KÖYDES’ler, BELDES’ler… En önemlisi, arkadaşlar, size tek bir rakam söyleyeyim: Bakın, kamu net borç stokunun millî gelire oranı yüzde 63’lerden yüzde 30’lara geriledi. Bu ne demektir?

OKTAY VURAL (İzmir) – Başbakanı bile bir aşı yaptıramadınız.

AHMET AYDIN (Devamla) - Eğer 1 kat borçlanmışsanız, geliriniz de 2 kat artmış demektir. Bu manada da millî gelirimizin daha çok arttığı anlamına geliyor. Türkiye bugün dünyanın en büyük ekonomilerinden biri konumuna gelmiş. Tabii ki, 2001 yılında, dünyada bir kriz yokken Türkiye kendi krizini oluşturdu ama biz bugün, dünyada oluşan krize rağmen onunla baş etmeye çalışıyoruz, onunla ilgili sorunlara ilişkin olarak çözümler getirmeye çalışıyoruz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Bakanlık zamanın gelmedi Ahmet Bey daha.

AHMET AYDIN (Devamla) - Değerli arkadaşlar, tabii, bugün bu tasarıyla iki yıl da olsa bir rahatlama dönemine kavuşacak olan borçlular olacaktır. Bu nedenle, ben onlara da hayırlı olsun, bütün ülkemize, milletimize hayırlı olsun diyor, hepinize hayırlı akşamlar diliyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Aydın.

Karaman Milletvekili Mevlüt Akgün. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Buyurunuz Sayın Akgün.

MEVLÜT AKGÜN (Karaman) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Çek Kanunu Tasarısı’nın 11’inci maddesi üzerinde şahsım adına söz almış bulunmaktayım.

Değerli arkadaşlar, bu tasarıyla, Hükûmetimiz, bir yandan çeke piyasada oluşan güven ve itibarı korumakta bir taraftan iyi niyetli borçlulara iki yıllık bir süre kazandırmak suretiyle borcunu ödeme imkânı getirmekte, bir taraftan da alacaklının Çek Yasası’ndan doğan menfaatini korumak istemektedir. Yani dengeleri gözeten, tarafları gözeten bir yasadır. Bu yasanın, piyasada rahatlamaya ve piyasanın düzeninin, çarkının işlemesine faydalı olacağı kanaatindeyiz.

Yasanın hayırlı olmasını temenni ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Akgün.

Soru-cevap kısmına geçiyoruz.

Sayın Genç, buyurunuz.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, Komisyon Başkanına soruyorum: Anayasa’nın 87’nci maddesine göre Türkiye Büyük Millet Meclisinin yetkileri arasında af kanunu vardır, ancak af kanununun kabul edilebilmesi için beşte 3 çoğunluk olması lazım. Burada geçici 2’nci maddede getirilen bir af vardır. Burada beşte 3 çoğunluk aranması gerekmiyor mu?

Yine, Hükûmete soruyorum: Şimdi, tabii, Adalet Bakanı olmadığı için buradaki Bakan da buna cevap veremez. Anayasa’nın 144’üncü maddesi, hâkim ve savcıların denetimiyle ilgili madde. Burada diyor ki: Adalet Bakanlığı müfettişleri kanalıyla hâkim ve savcılar denetlenir -ikinci fıkrasında- ancak bakan isterse, hâkim ve savcıyı daha kıdemli bir hâkim ve savcı kanalıyla da denetler.

Peki, bugüne kadar bu ikinci fıkrayı hiç uyguladınız mı? Uygulamamanızın nedeni ne? Çünkü müfettişlerle ilgili, Adalet Bakanlığı müfettişleriyle ilgili çıkardıkları bir yönetmelikle müfettişler gidiyorlar, hâkimler hakkında telefon dinleme kararını alıyorlar, mahkemelerden istiyorlar, mahkemeler de tabii, ilgili hâkim, mecburen müfettiş de kendisini denetleyeceği için bu kararı vermek zorunda. Neden bu yola gitmiyorsunuz da yalnız müfettişler yoluyla hâkimleri denetliyorsunuz? Onları öğrenmek istiyorum Sayın Başkan.

Ayrıca, şunu da belirtmek istiyorum: Tabii, tarih yazacaktır, 23’üncü Dönem Parlamento hayatını tarih yazarken diyecek ki, 338 AKP milletvekili bir Kamer Genç’i konuşturmamak için her türlü hileye başvurdu. Ben de AKP’lileri çok tebrik ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Genç.

Buyurunuz efendim.

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Değerli Başkanım, değerli milletvekilleri; önümde metin yok fakat rapora hâkimiyet içerisinde ve Anayasa’nın 87’nci maddesinin aflarda ağırlaştırılmış yeter sayı kuralını birlikte değerlendirerek cevap veriyorum: Geçici 2’nci maddeyi mütalaa ederken bir af kavramı içerisinde değil, tasarımızın -ki, kanunlaşıyor- 6’ncı maddesindeki etkin pişmanlık içerisinde değerlendirmek lazım. Burada gerçekten ödeme hâli cezayı kendiliğinden düşürüyor, şikâyetten vazgeçme hâli de kendiliğinden düşürüyor. Onun için, teknik anlamda af değil, etkin pişmanlığın icra fonksiyonu ceza normuna yansımasından ibaret bir sorun var. 87’nci maddenin engeli veya uygulamalarında bulunmamaktadır.

Arz ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz.

Buyurunuz Sayın Bakan.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Evet Sayın Başkan.

Şimdi, Anayasa’da 144’üncü maddede hâkim ve savcıların denetimiyle ilgili hüküm var. Tabii denetimde, uygulamada normal, rutin denetim dışında soruşturmayla ilgili daha çok muhakkik mekanizması, muhakkik görevlendirilmek suretiyle bu mekanizma yapılıyor. Sıklıkla buna başvuruluyor ki, Anayasa’nın 144’üncü maddesinde de zaten açıkça bunun yapılabileceğine dair hüküm var. Ama bugüne kadarki denetimlerin, yapılan denetimlerin hangi tarihte, kaç tanesinde muhakkik eliyle yapıldığı, kaç tanesinin ise normal denetim, teftiş mekanizması yoluyla yapıldığına dair istatistik ise takdir edersiniz ki şu anda elimizde yok, onu da ayrıca yazılı olarak bildiririz.

Burada Hükûmet adına oturan kişinin hangi meslekten olduğu önemli değil. Siyasetçiler seçilirler, siyasetçiler seçilmiş insanlardır, milletvekilleri de, bakanlar da, hükûmeti temsil noktasında bulundukları yerde görevlerini ifa ederler, layıkıyla yerine getirirler. Çünkü deminden beri de bununla ilgili de bazı tartışmalar yapıldı. İç Tüzük’e göre, Anayasa’ya göre sorulan soruların bir kısmı yine İç Tüzük’te yazılan şekliyle yazılı olarak verilir cevaplar, bazıları da sözlü olarak verilir.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Bakan.

11’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, oyumun rengini belirtmek üzere aleyhte söz istiyorum.

BAŞKAN – Evet, İç Tüzük 86’ncı maddeye göre oyunun rengi için Tunceli Milletvekili Sayın Kamer Genç, aleyhte. [AK PARTİ sıralarından alkışlar(!)]

Siz dediniz ki: “Sözümüzü kesmek istiyorlar.” Bakın, siz kürsüye gelirken alkışlıyorlar Sayın Genç!

Buyurunuz efendim.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, onların alkışları bana ıstırap verir. [AK PARTİ sıralarından alkışlar(!)]) Çünkü onlar bu memleketi iyi yönetemiyorlar. Keşke onlar bu memleketi iyi yönetseydi de, biz de bu arkadaşlar… [AK PARTİ sıralarından alkışlar(!)]

Ya Sayın Başkan, böyle…

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen… Sakin olunuz, lütfen… Ölçüyü aşmayalım.

KAMER GENÇ (Devamla) – Biz burada tiyatro oynatmıyoruz bakın… Biz burada tiyatro oynatmıyoruz değerli milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisi çok ciddi bir kurumdur, ben burada çok ciddi şeyler söylüyorum. Bakın siz, geçmişte burada bu lafları söyleyen sizden önceki hiçbir iktidar benim burada söylediğim ağırlıktaki laflara muhatap olmamıştır.

NURETTİN AKMAN (Çankırı) – Yirmi yıldır aynı şeyleri söylüyorsun.

KAMER GENÇ (Devamla) - Niye? Çünkü sizin zamanınızda Türkiye’de yapılan talan ve suistimal hiçbir iktidar zamanında görülmemiştir. Ben bunları burada isim belirterek veriyorum, miktar belirterek veriyorum, ama siz hâlâ, yani sırf kamuoyunda beni, zannediyorsunuz ki biz Kamer Genç’i küçük düşürüyoruz. Hayır, siz beni küçük düşürmüyorsunuz, kendiniz küçük düşüyorsunuz.

MEHMET NİL HIDIR (Muğla) – Söylediklerinin hepsi gerçek olsa…

KAMER GENÇ (Devamla) - Yani Obama sizin sırtınızı böyle sıvazlayabilir. O Obama’nın sizin sırtınızı sıvazlaması demek sizin geleceğinizi karanlıklara götürmesi demektir.

Şimdi, bu memlekette, bakın, siz eğer ciddi şeyler yapsaydınız biz de burada sizi takdir ederdik, tebrik ederdik.

MEHMET NİL HIDIR (Muğla) – Her cümlenin yarısı yanlış yarısı doğru.

KAMER GENÇ (Devamla) – Şimdi burada Hükûmet sırasında oturan arkadaşlarımıza 144’üncü maddeyi soruyoruz. Diyoruz ki: Hâkimler ve savcıların denetimi Anayasa’nın 144’üncü maddesinde belirtilmiştir.

MEHMET NİL HIDIR (Muğla) – Hiç kimse sana güvenmiyor.

KAMER GENÇ (Devamla) – Bunların müfettişler yoluyla denetimi sistemi de var ama burada daha tarafsız bir denetim olabilmesi için…

NURETTİN AKMAN (Çankırı) – Sen oyunun rengini belirt.

KAMER GENÇ (Devamla) – …muhakkik olarak o ilgili şikâyet edilen hâkim ve savcının ondan daha kıdemli hâkim ve savcı eliyle denetimi hakkında tahkikat yapılabilir ama bugünkü bu Adalet Bakanı hiçbirisini yapmamıştır ve bugünkü bu Adalet Bakanı adalet cihazını yok etmiştir, hâkim teminatını bırakmamıştır, savcı teminatını bırakmamıştır.

AHMET YENİ (Samsun) - Kanunla alakalı bir şeyin var mı?

KAMER GENÇ (Devamla) – Bu, kanunla çok ilgili.

AHMET YENİ (Samsun) – Ne alakası var?

KAMER GENÇ (Devamla) – Adalet Bakanıyla ilgili bir kanun.

Ya, sen şimdi bir Grup Başkan Vekilisin. Senin gibi grup başkan vekilleri bu Meclisi çalıştıramaz. Bundan sonra zaten sizinle de…

Bakın, biz burada size gerekli toleransı gösteriyoruz ama siz göstermiyorsunuz. Yani siz illa gerilim yaratarak bu memleketi şey ediyorsunuz.

AHMET YENİ (Samsun) – Hayır, ben söyledim.

SUAT KILIÇ (Samsun) – Hakaret etmediğiniz sürece konuşabilirsiniz.

KAMER GENÇ (Devamla) – Şimdi, Suat Kılıç, ben Tunceli gibi bir yerde dar bölge sisteminde altı dönem seçilmişim, bir dönem de Danışma Meclisi üyesiyim.

SUAT KILIÇ (Samsun) – Kaç oyla?

KAMER GENÇ (Devamla) – Senin yiğitliğin varsa Tayyip Erdoğan seni göstermesin, gel benim hangi yerde istiyorsan, gel seçil. Var mısın?

SUAT KILIÇ (Samsun) – Kaç oyla?

KAMER GENÇ (Devamla) – Bağımsız seçil, bağımsız!

SUAT KILIÇ (Samsun) – Gel Samsun’a!

KAMER GENÇ (Devamla) – Halkın o ak oylarıyla seçil. Genel Başkana kölelik yapılarak seçilmez.

SUAT KILIÇ (Samsun) – Gel Samsun’a, bağımsız aday ol.

KAMER GENÇ (Devamla) – Onun için, yani ben alnı açık bir milletvekiliyim.

BAŞKAN – Sayın Genç, oyunuzun rengi için çıkmıştınız, lütfen…

KAMER GENÇ (Devamla) – Ben bu kürsüye bileğimin hakkıyla gelmişim, mücadele ederek gelmişim, hak ve hukuku savunarak gelmişim…

AHMET YENİ (Samsun) – Kaç parti değiştirdin?

KAMER GENÇ (Devamla) – …işkencelerle mücadele ederek gelmişim, en kötü şartlarda hayat mücadelesini vermiş bir insanım.

SUAT KILIÇ (Samsun) – Samsun’a gel…

KAMER GENÇ (Devamla) – Burada da bu millete hizmet etmek için geliyorum, bu millete ihanet eden iktidarlarla, ihanet eden iktidarlarla mücadele etmek için geldim buraya. Onun için… (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

MEHMET NİL HIDIR (Muğla) – Burada boş boş konuşuyorsun, konuşmalarının içi boş.

KAMER GENÇ (Devamla) – Ama tabii, 340 kişisiniz. Her bir ağızdan bir laf çıkıyor.

MEHMET NİL HIDIR (Muğla) – Boş boş konuşuyorsun.

KAMER GENÇ (Devamla) – Ya, ben seni biliyorum.

MEHMET NİL HIDIR (Muğla) – Burada konuşuyorsun, konuştuklarının hiçbirisi doğru değil.

KAMER GENÇ (Devamla) – Sen şimdi, geçen gün senin Muğla’daki bir özelleştirmeyle ilgili verdiğim şeyde… Sen hâlâ onların peşindesin. Demek ki anlaşılıyor ki…

AHMET YENİ (Samsun) – Kanunla ilgili bir şey söylesene.

KAMER GENÇ (Devamla) - Sen bunları çok savunduğuna göre demek ki orada bir menfaat ilişkin var…

AHMET YENİ (Samsun) – Kanunla ilgili bir şey söyle.

KAMER GENÇ (Devamla) – Onun için, değerli milletvekilleri…

AHMET YENİ (Samsun) – Kanunla alakalı bir şey söyleyecek misin?

KAMER GENÇ (Devamla) - …yani bu halk bizi dinliyor. Ey, vatandaşlar, ey halkım! Görüyorsunuz ki, burada ben kürsüye çıktığım zaman beni konuşturmamak için her türlü çareye başvuruyorlar. Yahu, bir korku içinize girmiş; içine korku girmiş bir iktidar yaşayamaz, yaşamaz. İşte, Hükûmetinizin vaziyeti. İşte boş sıralar, işte boş sıralar.

MEHMET NİL HIDIR (Muğla) – Ben seni araştıracağım, neyin var neyin yok çıkaracağım ortaya.

KAMER GENÇ (Devamla) -  Bir tane bakan yok burada. Hükûmet bu duruma geldikten sonra siz neyi savunuyorsunuz arkadaşlar?

CUMHUR ÜNAL (Karabük) – Herkesin görevi var, her bakanın görevi var.

KAMER GENÇ (Devamla) – Sizin bakanlarınızın yüzü yok ki bu Meclisin karşısına gelsin, burada otursun, yüzü yok yahu! Yüzü olan bakanlar gelip burada oturur. Bu Parlamentonun karşısında şey verir. Hepsi şu anda kim bilir hangi seyahattedir, nerede keyif çatıyorlar, nerede pazarlıktalar?

MEHMET NİL HIDIR (Muğla) – Hiçbir bakan sefahat içinde değil, sensin sefahat içinde olan.

CUMHUR ÜNAL (Karabük) – Atma, atma!

KAMER GENÇ (Devamla) – Yani, bunlar böyle. Onun için, yani, biz bunları söylemek…

Benim konuşma insicamımı bozuyorsunuz. Ama siz ne kadar bozmaya kalkarsanız kalkın, ben bundan önce çok daha iktidarla biraz daha bu Parlamentoda daha insicam içinde konuşmak istiyordum. Ama siz beni bundan sonra…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

AHMET YENİ (Samsun) – Saygı gösterirsen saygı görürsün.

BAŞKAN – Sayın Genç, lütfen, oyunuzun rengini belirtmediniz. Lütfen, buyurunuz.

KAMER GENÇ (Devamla) – Şimdi, bu kanunla yabancı bankalara Türk halkını peşkeş çektiriyorsunuz. Yabancı bankalara çek verme karşılığında… Bakın, Hükûmetiniz anlaşıyor her çek başına en azından karşılıksız çıkarsa bin lira ödemek gerektiğine karar verdiniz. Sonra, Bankalar Birliği, o yabancı bankaların üzerinizde yaptığı tahakküm, etkiyle bunu 500 liraya indirdiniz.

AHMET YENİ (Samsun) – Esnaf, sanatkârlar istedi, tüccarlar istedi.

KAMER GENÇ (Devamla) – Demek ki etki karşısında, güç karşısında dayanamıyorsunuz. Türk halkının menfaatini koruyamıyorsunuz.

MEHMET NİL HIDIR (Muğla) – Kendini anlatıyorsun.

KAMER GENÇ (Devamla) – Bakın, ben, Turgutlu’da bir İngiliz şirketine sizin İktidarınız zamanında getirilmiş verilmiş bir ruhsat vardı. Ben dedim ki oradaki…

AHMET YENİ (Samsun) – Bankalara karşı mısınız?

KAMER GENÇ (Devamla) - …yabancı şirketin, İngiliz şirketine, İngiliz Büyükelçisinin isteklerine mahkûm olarak bu ihaleyi verdiniz.

MEHMET NİL HIDIR (Muğla) – O İngilizlerle ne çevirdiğini ben biliyorum.

KAMER GENÇ (Devamla) – Ben, burada, dedim, siz İngiliz devletinin bakanı mısınız, Türk Hükümeti’nin mi? Yalanladınız. Sizin bakanınız çıktı, dedi ki: “Benim zamanımda ben bu ruhsatı vermedim, benden sonraki Bakan verdi.”

Yani şimdi, ne derseniz deyin, ben…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

KAMER GENÇ (Devamla) - …bu milletin menfaatlerini korumak için her vesileyle söz isteyeceğim. Oyumun rengi de her getirdiğiniz tasarrufa karşı rettir.

Saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Genç.

Sayın milletvekilleri, tasarının tümü açık oylamaya tabidir.

Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Oylama için üç dakika süre veriyorum ve oylamayı başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı yoktur, on dakika ara veriyorum.

 

Kapanma Saati: 00.23


YEDİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 00.45

BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU

KÂTİP ÜYELER: Fatih METİN (Bolu), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)

 

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 30’uncu Birleşiminin Yedinci Oturumunu açıyorum.

445 sıra sayılı Tasarı’nın tümünün açık oylaması sonucunda toplantı yeter sayısı bulunamamıştı.

Şimdi tasarıyı tekrar elektronik cihazla açık oylamaya sunacağım.

Oylama için üç dakika süre veriyorum.

Oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı bulunamadığı için oylama yapılamamıştır.

Alınan karar gereğince, 2010 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2008 Yılı Merkezi Yönetim Kesinhesap Kanunu Tasarısı’nı görüşmek için 14 Aralık 2009 Pazartesi günü saat 13.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.

 

                                Kapanma Saati: 00.50