Normal 25794 2 4 2010-01-04T15:55:00Z 2010-01-04T15:55:00Z 1 58432 333067 TBMM 2775 781 390718 11.9999 Clean Clean 0 0 nk 0 nk 0 0 false false false 0 nk 0 nk MicrosoftInternetExplorer4

DÖNEM: 23                                                    CİLT: 53                                              YASAMA YILI: 4

 

 

 

 

 

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

TUTANAK DERGİSİ

 

22’nci Birleşim

24 Kasım 2009 Salı

 

(Bu Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun olarak yazılmıştır)

İ Ç İ N D E K İ L E R

   I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

  II. - GELEN KÂĞITLAR

 III. - YOKLAMA

 IV. - OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI

1.- TBMM Başkan Vekili Meral Akşener’in, 24 Kasım Öğretmenler Günü münasebetiyle, fedakârca hizmet eden öğretmenleri kutlayan ve ebediyete intikal edenlerine rahmet dileyen konuşması

 

V.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- İzmir Milletvekili Şenol Bal’ın, 24 Kasım Öğretmenler Günü’ne ilişkin gündem dışı konuşması

2.- Amasya Milletvekili Avni Erdemir’in, 24 Kasım Öğretmenler Günü’ne ilişkin gündem dışı konuşması

3.- İstanbul Milletvekili Fatma Nur Serter’in, 24 Kasım Öğretmenler Günü’ne ilişkin gündem dışı konuşması

VI.- AÇIKLAMALAR

1.- Denizli Milletvekili Hasan Erçelebi’nin, 24 Kasım Öğretmenler Günü’ne ilişkin açıklaması

2.- İstanbul Milletvekili Hasan Macit’in, 24 Kasım Öğretmenler Günü’ne ilişkin açıklaması

3.- Erzurum Milletvekili Zeki Ertugay’ın, 24 Kasım Öğretmenler Günü’ne ilişkin açıklaması

4.- Tunceli Milletvekili Şerafettin Halis’in, 24 Kasım Öğretmenler Günü’ne ilişkin açıklaması

5.- Gaziantep Milletvekili Hasan Özdemir’in, 24 Kasım Öğretmenler Günü’ne ilişkin açıklaması

6.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, 24 Kasım Öğretmenler Günü’ne ilişkin açıklaması

7.- Konya Milletvekili Ayşe Türkmenoğlu’nun, 24 Kasım Öğretmenler Günü’ne ilişkin açıklaması

8.- Gümüşhane Milletvekili Kemalettin Aydın’ın, 24 Kasım Öğretmenler Günü’ne ilişkin açıklaması

 

VII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Tezkereler

1.- Finlandiya Parlamento Başkanı Suali Niinistö ve beraberindeki heyetin ülkemizi ziyaret etmesinin uygun bulunduğuna ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/1016)

2.- Türkiye Cumhuriyeti ile Libya Arap Halk Sosyalist Büyük Cemahiriyesi Arasında Tarım Alanında Teknik, Bilimsel ve Ekonomik İşbirliği Protokolünün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı’nın geri gönderilmesine ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/1018)

3.- Aksaray Milletvekili Ali Rıza Alaboyun’un, Malta’da gerçekleştirilecek olan “İklim Değişikliğine Adaptasyon ve Doğal Afet Tehlikelerinin Azaltılması” konulu toplantıya ismen davet edildiğine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/1017)

B) Meclis Araştırması Önergeleri

1.- Artvin Milletvekili Metin Arifağaoğlu ve 30 milletvekilinin, Artvin’in Şavşat ve Borçka ilçelerinde meydana gelen taşkın olaylarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/471)

2- Adıyaman Milletvekili Şevket Köse ve 29 milletvekilinin, üniversite öğrencilerinin barınma sorununun araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/472)

3.- Afyonkarahisar Milletvekili Halil Ünlütepe ve 29 milletvekilinin, vişne üreticilerinin sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/473)

C) Önergeler

1.- Muğla Milletvekili Gürol Ergin’in, (2/316) esas numaralı Kanun Teklifi’nin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/161)

VIII.- ÖNERİLER

1.- Gündemdeki sıralama ile çalışma saatlerinin yeniden düzenlenmesine; Genel Kurulun 25 Kasım 2009 Çarşamba günkü birleşiminde deprem riskinin araştırılarak deprem yönetiminde alınması gereken önlemlerin belirlenmesi ile madencilik sektörünün sorunları ve yer altı kaynaklarına ilişkin Meclis araştırması önergelerinin görüşülmesine, görüşmelerin tamamlanmasına kadar çalışmalarını sürdürmesine ilişkin Danışma Kurulu önerisi

 

IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri

1.- Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/324) (S. Sayısı: 96)

2.- Türk Borçlar Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/499) (S. Sayısı: 321)

3.- Van Milletvekili Kerem Altun ve 2 Milletvekilinin, Millî Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanuna Geçici Madde Eklenmesine İlişkin Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/532) (S. Sayısı: 428)

 

X.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1.- Yalova Milletvekili Muharrem İnce’nin, Dünya Su Forumu’na katılan TBMM personeline ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Nevzat Pakdil’in cevabı (7/8743)

2.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, yatırım ve istihdamın artırılmasına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın cevabı (7/9960)

3.- İzmir Milletvekili Mehmet Ali Susam’ın, iştirakçilerin SGK’ya olan borçlarına ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçer’in cevabı (7/10052)

4.- Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün, denetim ve yönetim kurullarında görevli personele ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Mehmet Zafer Çağlayan’ın cevabı (7/10134)

5.- Bartın Milletvekili Muhammet Rıza Yalçınkaya’nın, Devlet Denetleme Kurulunun sosyal yardım ve hizmetlerle ilgili raporuna ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçer’in cevabı (7/10343)

6.- Antalya Milletvekili Hüseyin Yıldız’ın, bürokrat olarak atanan bakan ve milletvekili yakınları ile milletvekili adaylarına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Selma Aliye Kavaf’ın cevabı (7/10501)

7.- Mersin Milletvekili Kadir Ural’ın, bir gazetenin dağıtımına ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Nevzat Pakdil’in cevabı (7/10969)

8.- Adana Milletvekili Nevingaye Erbatur’un, TBMM Genel Sekreterinin bir ifadesine ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Nevzat Pakdil’in cevabı (7/10970)

I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

TBMM Genel Kurulu saat 13.00’te açılarak sekiz oturum yaptı.

Trabzon Milletvekili Cevdet Erdöl,

İzmir Milletvekili Nükhet Hotar,

Dünya Çocuk Hakları Günü’ne ilişkin gündem dışı birer konuşma yaptılar.

Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, yer fıstığı üreticilerinin sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşmasına Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker cevap verdi.

Tokat Milletvekili Reşat Doğru, önümüzdeki dönemde çocuklarla ilgili en önemli konunun madde bağımlılığı olduğuna, Millî Eğitim Bakanlığının önlemler alması gerektiğine;

Adana Milletvekili Muharrem Varlı, Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in konuşmasında anlattığı gibi çiftçinin durumunun iyi olmadığına, çiftçilerin her yıl yeni krediler bularak tarlalarını ekebildiklerine,

Osmaniye Milletvekili Hakan Coşkun, Tarım Bakanlığının, yağlık kalitesi yüksek, verimi yüksek yer fıstığı çeşitleri üzerinde çalışması ve yer fıstığının yağlık prim kapsamına alınmasına;

İlişkin birer açıklamada bulundular.

Ordu Milletvekili Rıdvan Yalçın’ın (6/1319) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi okundu; sözlü sorunun geri verildiği bildirildi.

Burdur Milletvekili Ramazan Kerim Özkan ve 28 milletvekilinin, kültür mantarı yetiştiricilerinin (10/468),

Yalova Milletvekili Muharrem İnce ve 29 milletvekilinin, ÖSYM’nin (10/469),

Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk ve 28 milletvekilinin, üniversitelerin (10/470),

Sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla birer Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergeleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin gündemdeki yerlerini alacağı ve ön görüşmelerinin, sırası geldiğinde yapılacağı açıklandı.

TBMM Başkanı Mehmet Ali Şahin’in, Rusya Federasyonu Federal Asamblesi Devlet Duması Başkanı Boris Gryzlov’un davetine icabetle, Moskova’da düzenlenecek olan Karadeniz Ekonomik İşbirliği Parlamenter Asamblesinin 34’üncü Genel Kuruluna katılmak üzere, beraberinde bir heyetle Rusya’ya resmî ziyarette bulunmasına ilişkin Başkanlık tezkeresi kabul edildi.

Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının:

1’inci sırasında bulunan ve İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında değerlendirilip temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi kabul edilen, Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu’nun (1/324) (S. Sayısı: 96),

2’nci sırasında bulunan ve İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında değerlendirilip temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi kabul edilen, Türk Borçlar Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu’nun (1/499) (S. Sayısı: 321),

4’üncü sırasında bulunan, İmar Kanunu ile Bayındırlık ve İskân Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Raporu’nun (1/713) (S. Sayısı: 397),

5’inci sırasında bulunan, Kütahya Milletvekili Soner Aksoy'un, Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu’nun (2/340) (S. Sayısı: 395),

6’ncı sırasında bulunan, Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı ve İçişleri Komisyonu Raporu’nun (1/704) (S. Sayısı: 383),

7’nci sırasında bulunan, Bolu Milletvekili Fatih Metin’in, 491 Sayılı Denizcilik Müsteşarlığının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Raporu’nun (2/137) (S. Sayısı: 228),

8’inci sırasında bulunan, Türk Borçlar Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu’nun (1/674) (S. Sayısı: 375),

9’uncu sırasında bulunan, Türkiye Cumhuriyeti Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü ile Hırvatistan Cumhuriyeti Devlet Arşivi Arasında İşbirliği Protokolünün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun (1/669) (S.Sayısı: 351),

11’inci sırasında bulunan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile İtalya Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Türkiye’de Bir Türk-İtalyan Üniversitesinin Kurulmasına Dair Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Dışişleri Komisyonu Raporu’nun (1/672) (S. Sayısı: 416),

13’üncü sırasında bulunan, Türkiye Cumhuriyeti ile Gürcistan Arasında Gelir Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme ve Vergi Kaçakçılığına Engel Olma Anlaşmasının ve Eki Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun (1/531) (S. Sayısı: 380),

14’üncü sırasında bulunan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kuveyt Devleti Hükümeti Arasında Sağlık Alanında İşbirliğine Dair Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun (1/579) (S.Sayısı: 340),

Görüşmeleri komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından ertelendi.

3’üncü sırasında bulunan, Bilecik Milletvekili Fahrettin Poyraz’ın, Sayıştay Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu’nun (2/512) (S. Sayısı: 427),

10’uncu sırasında bulunan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti, İslam Konferansı Örgütü ve İslam Konferansı Diyalog ve İşbirliği Gençlik Forumu Arasında İslam Konferansı Diyalog ve İşbirliği Gençlik Forumunun İstanbul’da Kurulması Hakkında Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun (1/594) (S. Sayısı: 265),

12’nci sırasında bulunan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Singapur Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun (1/601) (S. Sayısı: 373),

Görüşmeleri tamamlanarak elektronik cihazla yapılan açık oylamalardan sonra kabul edildi.

İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu, Bursa Milletvekili Ali Koyuncu’nun, grubuna sataşması nedeniyle bir konuşma yaptı.

Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Aydın Milletvekili Ertuğrul Kumcuoğlu’nun, Avrupa Parlamentosundaki seçimle ilgili farklı anlam ifade eden sözlerine,

Aydın Milletvekili Ertuğrul Kumcuoğlu, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, sözlerini yanlış yorumladığına,

İlişkin birer açıklamada bulundular.

24 Kasım 2009 Salı günü saat 15.00’te toplanmak üzere birleşime 22.01’de son verildi.

 

 

Şükran Güldal MUMCU

 

 

 

Başkan Vekili

 

 

Harun TÜFEKCİ

 

Gülşen ORHAN

 

Konya

 

Van

 

Kâtip Üye

 

Kâtip Üye

 

 Bayram ÖZÇELİK

 

Yusuf COŞKUN

 

Burdur

 

Bingöl

 

Kâtip Üye

 

Kâtip Üye

No.: 30

II.- GELEN KÂĞITLAR

20 Kasım 2009 Cuma

Rapor

1.- Van Milletvekili Kerem Altun ve 2 Milletvekilinin; Milli Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanuna Geçici Madde Eklenmesine İlişkin Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/532) (S.Sayısı: 428) (Dağıtma tarihi: 20.11.2009) (GÜNDEME)

Süresi İçinde Cevaplanmayan Yazılı Soru Önergeleri

1.- İstanbul Milletvekili Sacid Yıldız’ın, İstanbul’da yıkılan bir vakıf okuluna ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/9304)

2.- Ankara Milletvekili Zekeriya Akıncı’nın, Ankara Büyükşehir Belediye Meclisinin bir kararına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/9920)

3.- Denizli Milletvekili Hasan Erçelebi’nin, Polis Meslek Yüksekokullarına giriş sınavıyla ilgili iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/9921)

4.- Ankara Milletvekili Yılmaz Ateş’in, Ankara’daki kaçak LPG istasyonlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/9922)

5.- Gaziantep Milletvekili Akif Ekici’nin, bütçe açığına karşı alınacak tedbirlere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/9924)

6.- Antalya Milletvekili Hüsnü Çöllü’nün, elektrik zammına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/9925)

7.- Balıkesir Milletvekili Ergün Aydoğan’ın, tarım sigortasının sel afetlerini kapsamamasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/9930)

8.- İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel’in, bir cemevindeki cenaze törenine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/9932)

9.- Konya Milletvekili Atilla Kart’ın, Konya’daki yapı denetimine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/9933)

10.- Burdur Milletvekili Ramazan Kerim Özkan’ın, mantar üreticiliğinin desteklenmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/9938)

11.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, trafik müşavirlerinin hukuki durumuna ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/9940)

12.- Kahramanmaraş Milletvekili Durdu Özbolat’ın, Hekimhan Devlet Hastanesinde yaşandığı iddia edilen bir olaya ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/9941)

13.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Doğu Anadolu’da tabii şartlardan oluşan mağduriyete ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/9942)

14.- Diyarbakır Milletvekili Akın Birdal’ın, intihar ettiği açıklanan TSK personeline ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/9943)

15.- Denizli Milletvekili Hasan Erçelebi’nin, yabancı bir artistin söylediği iddia edilen sözlere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/9945)

16.- Adana Milletvekili Yılmaz Tankut’un, Adana’da yapılacağı ifade edilen kavşaklara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/9946)

17.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, yelken kulüplerindeki alkollü içecek satışına ilişkin Devlet Bakanından (Faruk Nafiz Özak) yazılı soru önergesi (7/9962)

18.- İstanbul Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaş’ın, Abdi İpekçi Spor Salonunun ortasına kurulacak portatif havuzlara ilişkin Devlet Bakanından (Faruk Nafiz Özak) yazılı soru önergesi (7/9963)

19.- Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün, bir petrol kuyusuna ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/9964)

20.- Batman Milletvekili Ayla Akat Ata’nın, jeotermal enerji kullanımına ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/9966)

21.- Adıyaman Milletvekili Şevket Köse’nin, İran’dan alınan doğalgazdaki kota uygulamasına ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/9967)

22.- İstanbul Milletvekili Hasan Macit’in, teröre karşı alınması gereken önlemlere ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/9970)

23.- Batman Milletvekili Ayla Akat Ata’nın, Ege Üniversitesine yeni kayıt yaptıran öğrencilere dağıtılan bir broşüre ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/9971)

24.- Balıkesir Milletvekili Ergün Aydoğan’ın, bazı şirketlerin aldığı ihalelere ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/9972)

25.- Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün, Ankara Büyükşehir Belediye Meclisinin bir kararına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/9973)

26.- İstanbul Milletvekili Ufuk Uras’ın, ruhsatsız olduğu iddia edilen bir işletmeye ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/9974)

27.- Kırklareli Milletvekili Turgut Dibek’in, Polis Meslek Yüksekokulları giriş sınavıyla ilgili iddialara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/9975)

28.- Batman Milletvekili Ayla Akat Ata’nın, Aydın’da bazı vatandaşların tehdit edildiği iddialarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/9976)

29.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Ardahan’daki bir su projesine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/9977)

30.- Balıkesir Milletvekili Ergün Aydoğan’ın, bazı şirketlerin aldığı ihalelere ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/9978)

31.- Adıyaman Milletvekili Şevket Köse’nin, Siirt’te bazı işçilere özlük haklarının ödenmediği iddiasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/9979)

32.- İzmir Milletvekili Canan Arıtman’ın, Cumhurbaşkanını internet üzerinden eleştirenlerin belirlenerek ihbar ve şikayet edilmesine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/9980)

33.- Konya Milletvekili Atilla Kart’ın, Selçuklu Nüfus Müdürlüğü ile ilgili bazı iddialara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/9981)

34.- Van Milletvekili Fatma Kurtulan’ın, şiddet gören bir kadına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/9982)

35.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, Polis Meslek Yüksekokulları giriş sınavına yönelik iddialara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/9983)

36.- Bursa Milletvekili Abdullah Özer’in, bir köyün girişine kurulan barikata ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/9984)

37.- Balıkesir Milletvekili Ergün Aydoğan’ın, idari para cezalarının arttığı iddialarına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/9985)

38.- Muğla Milletvekili Fevzi Topuz’un, Hazine taşınmazlarının satışına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/9986)

39.- Giresun Milletvekili Murat Özkan’ın, bir bürokratın bazı sözlerine ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/9987)

40.- Adana Milletvekili Yılmaz Tankut’un, Adana Üniversitesi kurulması için yapılan arsa tahsis talebine ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/9988)

41.- İstanbul Milletvekili Sacid Yıldız’ın, YÖK’ün vakıf üniversitelerine yönelik bir kararına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/9991)

42.- İstanbul Milletvekili Çetin Soysal’ın, eğitimdeki bazı sorunlara ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/9993)

43.- Adana Milletvekili Yılmaz Tankut’un, ders kitaplarının yeterliliğine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/10001)

44.- İstanbul Milletvekili Ufuk Uras’ın, füze sistemleri alımına ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/10008)

45.- Van Milletvekili Fatma Kurtulan’ın, füze sistemi alınacağına yönelik haberlere ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/10009)

46.- Bursa Milletvekili Abdullah Özer’in, mısır alım fiyatlarına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10010)

47.- Gaziantep Milletvekili Akif Ekici’nin, Gaziantep’teki kuraklık mağduriyetinin telafisine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10011)

48.- Ankara Milletvekili Hakkı Suha Okay’ın, gübre fiyatlarına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10012)

49.- Balıkesir Milletvekili Ergün Aydoğan’ın, Bandırma’da selden zarar gören üreticilerin durumlarına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10013)

50.- Isparta Milletvekili Süleyman Nevzat Korkmaz’ın, Isparta Havaalanındaki uçuş güvenliğine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/10014)

51.- İstanbul Milletvekili Çetin Soysal’ın, Okul Servis Araçları Yönetmeliğindeki değişikliğe ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/10015)

52.- İzmir Milletvekili Ahmet Ersin’in, Okul Servis Araçları Yönetmeliğindeki değişikliğe ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/10016)

53.- Kırklareli Milletvekili Turgut Dibek’in, Okul Servis Araçları Yönetmeliğindeki değişikliğe ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/10017)

54.- Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı’nın, otoyol projelerine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/10018)

55.- Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün, UNESCO Başkanlık seçimi ile ilgili iddialara ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10023)

56.- Hakkari Milletvekili Hamit Geylani’nin, Yüksekova Devlet Hastanesinin yetersizliğine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/10024)

No.: 31

23 Kasım 2009 Pazartesi

Tasarılar

1.- Ereğli Havzai Fahmiyesi Maden Amelesinin Hukukuna Müteallik Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/777) (Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 10.11.2009)

2.- D-8 Üye Devletleri Arasında Tercihli Ticaret Anlaşmasının ve Anılan Anlaşmanın Ekini Oluşturan D-8 Üyesi Devletler Arasında Tercihli Ticaret Anlaşmasına (TTA) İlişkin Menşe Kurallarının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/778) (Plan ve Bütçe; Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ile Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.11.2009)

Teklifler

1.- Van Milletvekili Özdal Üçer’in; Ceza Muhakemesi Kanunu ve Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/533) (Avrupa Birliği Uyum ile Adalet Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 09.11.2009)

2.- Demokratik Toplum Partisi Grup Başkanı Mardin Milletvekili Ahmet Türk ve Grup Başkanvekilleri Van Milletvekili Fatma Kurtulan, Diyarbakır Milletvekilleri Gültan Kışanak ve Selahattin Demirtaş ile 17 Milletvekilinin; Terörle Mücadele Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/534) (İçişleri ile Adalet Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 12.11.2009)

Sözlü Soru Önergeleri

1.- Manisa Milletvekili Mustafa Enöz’ün, deniz bilimleri eğitim ve araştırma kurumlarının geliştirilmesine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1604) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/11/2009)

2.- Manisa Milletvekili Mustafa Enöz’ün, deniz bilimleri eğitim ve araştırmalarının sürdürülebilirliğine ilişkin Ulaştırma Bakanından sözlü soru önergesi (6/1605) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/11/2009)

3.- Manisa Milletvekili Mustafa Enöz’ün, deniz kaynaklarının yönetimine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/1606) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/11/2009)

4.- Manisa Milletvekili Mustafa Enöz’ün, deniz ve tatlı su ekosistemlerinin korunmasına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/1607) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/11/2009)

5.- Manisa Milletvekili Mustafa Enöz’ün, hayvancılık sektöründeki gelişmelere ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/1608) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/11/2009)

6.- Manisa Milletvekili Mustafa Enöz’ün, KEY ödemelerine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1609) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/11/2009)

7.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, hayvancılıktaki gelişmelere ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/1610) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/11/2009)

8.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, şeker pancarı üreticilerinin desteklenmesine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/1611) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/11/2009)

9.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, geçici istihdam projelerine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1612) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/11/2009)

10.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, özelleştirilen Tokat Sigara Fabrikasına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1613) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/11/2009)

11.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, Tokat’ta kapatılan köy okullarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/1614) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/11/2009)

12.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, bazı yollardaki trafik kazalarına ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/1615) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/11/2009)

13.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, müze ve ören yerleri giriş ücretlerine ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından sözlü soru önergesi (6/1616) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/11/2009)

14.- Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif Paksoy’un, bir beldedeki kanser vakalarına ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/1617) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/11/2009)

15.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, Tokat’taki mısır üretimine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/1618) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/11/2009)

16.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, Tokat’ta verilen KOSGEB kredilerine ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi (6/1619) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/11/2009)

17.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, bir yolun asfaltlanmasına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1620) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/11/2009)

Yazılı Soru Önergeleri

1.- İstanbul Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaş’ın, gazi ve şehit aileleri ile yaşlı aylıklarının artırılmasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/10707) (Başkanlığa geliş tarihi: 02/11/2009)

2.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın, Emniyet Teşkilatı çalışanlarının özlük hakları ve çalışma şartlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/10708) (Başkanlığa geliş tarihi: 02/11/2009)

3.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın, emekli aylıklarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/10709) (Başkanlığa geliş tarihi: 02/11/2009)

4.- Adana Milletvekili Yılmaz Tankut’un, Fransa’daki Türk Sezonu etkinliğindeki bir konsere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/10710) (Başkanlığa geliş tarihi: 02/11/2009)

5.- Van Milletvekili Özdal Üçer’in, KEY ödemelerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/10711) (Başkanlığa geliş tarihi: 02/11/2009)

6.- Ankara Milletvekili Yılmaz Ateş’in, Hatip ve Ankara çaylarındaki kirliliğe ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/10712) (Başkanlığa geliş tarihi: 02/11/2009)

7.- Bursa Milletvekili Abdullah Özer’in, bir medya grubunun satış ihalelerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/10713) (Başkanlığa geliş tarihi: 02/11/2009)

8.- İstanbul Milletvekili Ufuk Uras’ın, aşı üretimine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/10714) (Başkanlığa geliş tarihi: 03/11/2009)

9.- Balıkesir Milletvekili Hüseyin Pazarcı’nın, Bandırma’da denizcilik fakültesi kurulmasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/10715) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/11/2009)

10.- Mersin Milletvekili Kadir Ural’ın, ıslak imza makinelerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/10716) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/11/2009)

11.- İzmir Milletvekili Selçuk Ayhan’ın, GDO’lu ürünlerle ilgili yönetmeliğe ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/10717) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/11/2009)

12.- Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün, hakkında soruşturma ve dava açılan kamu görevlilerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/10718) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/11/2009)

13.- Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün, domuz gribi aşısı yaptırmamasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/10719) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/11/2009)

14.- Diyarbakır Milletvekili Akın Birdal’ın, Diyarbakır’da 2022 sayılı Kanun kapsamındaki maaşı kesilenlere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/10720) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/11/2009)

15.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, Kütahya Şeker Fabrikasının değer tespitiyle ilgili iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/10721) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/11/2009)

16.- Hatay Milletvekili Süleyman Turan Çirkin’in, Emniyet Teşkilatı taşıtlarına kasko sigortası yaptırılmasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/10722) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/11/2009)

17.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, toplum kalkınması projelerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/10723) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/11/2009)

18.- Bursa Milletvekili Necati Özensoy’un, TMSF’nin bir medya grubunun satışı ihalesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/10724) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/11/2009)

19.- Sinop Milletvekili Engin Altay’ın, arazi toplulaştırması yapılan bir yöredeki sulama projesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/10725) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/11/2009)

20.- İstanbul Milletvekili Hasan Macit’in, icra dairelerine ve dosya yüküne ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/10726) (Başkanlığa geliş tarihi: 03/11/2009)

21.- Hatay Milletvekili Süleyman Turan Çirkin’in, Türkiye’ye gelen bölücü terör örgütü mensuplarına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/10727) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/11/2009)

22.- İstanbul Milletvekili Sacid Yıldız’ın, Adli Tıp Kurumunun bir belge incelemesine ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/10728) (Başkanlığa geliş tarihi: 02/11/2009)

23.- Şırnak Milletvekili Sevahir Bayındır’ın, bir cezaevindeki şartlar ve yönetim ile ilgili iddialara ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/10729) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/11/2009)

24.- Van Milletvekili Özdal Üçer’in, haksız tutuklama nedeniyle ödenen tazminatlara ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/10730) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/11/2009)

25.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, kanuna aykırı olarak açılan eğitim kurumlarına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/10731) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/11/2009)

26.- Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün, Sağlık Uygulama Tebliğindeki değişikliklere ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/10732) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/11/2009)

27.- Van Milletvekili Özdal Üçer’in, bir kişinin özürlü aylığı başvurusuna ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/10733) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/11/2009)

28.- Balıkesir Milletvekili Hüseyin Pazarcı’nın, silika maddesi kullanımına ve silikozis hastalığına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/10734) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/11/2009)

29.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, Almus’taki bir gölet yapımına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/10735) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/11/2009)

30.- Iğdır Milletvekili Pervin Buldan’ın, ÇED sürecindeki halk katılımı toplantılarına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/10736) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/11/2009)

31.- Hatay Milletvekili Süleyman Turan Çirkin’in, TRT’nin gelir ve giderleri ile personel alımına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Bülent Arınç) yazılı soru önergesi (7/10737) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/11/2009)

32.- Adana Milletvekili Nevin Gaye Erbatur’un, TRT’de yayınlanan bir programa ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Bülent Arınç) yazılı soru önergesi (7/10738) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/11/2009)

33.- Zonguldak Milletvekili Ali İhsan Köktürk’ün, TRT’nin reklam ortamları satış ihalesine ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Bülent Arınç) yazılı soru önergesi (7/10739) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/11/2009)

34.- İstanbul Milletvekili Sacid Yıldız’ın, TRT’de yayınlanan bir programa ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Bülent Arınç) yazılı soru önergesi (7/10740) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/11/2009)

35.- İstanbul Milletvekili Çetin Soysal’ın, Beyoğlu Belediyesinin bir projesine ilişkin Devlet Bakanından (Hayati Yazıcı) yazılı soru önergesi (7/10741) (Başkanlığa geliş tarihi: 02/11/2009)

36.- İstanbul Milletvekili Çetin Soysal’ın, İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti kapsamındaki bir projeye ilişkin Devlet Bakanından (Hayati Yazıcı) yazılı soru önergesi (7/10742) (Başkanlığa geliş tarihi: 02/11/2009)

37.- İstanbul Milletvekili Çetin Soysal’ın, İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti kapsamındaki bir projeye ilişkin Devlet Bakanından (Hayati Yazıcı) yazılı soru önergesi (7/10743) (Başkanlığa geliş tarihi: 02/11/2009)

38.- İstanbul Milletvekili Çetin Soysal’ın, İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti kapsamındaki bir projeye ilişkin Devlet Bakanından (Hayati Yazıcı) yazılı soru önergesi (7/10744) (Başkanlığa geliş tarihi: 02/11/2009)

39.- İstanbul Milletvekili Çetin Soysal’ın, İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansının bütçesine ve kaynak kullanımına ilişkin Devlet Bakanından (Hayati Yazıcı) yazılı soru önergesi (7/10745) (Başkanlığa geliş tarihi: 02/11/2009)

40.- İstanbul Milletvekili Çetin Soysal’ın, İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti kapsamındaki iki projeye ilişkin Devlet Bakanından (Hayati Yazıcı) yazılı soru önergesi (7/10746) (Başkanlığa geliş tarihi: 02/11/2009)

41.- Afyonkarahisar Milletvekili Abdülkadir Akcan’ın, süt tozu ithalatına ilişkin Devlet Bakanından (Hayati Yazıcı) yazılı soru önergesi (7/10747) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/11/2009)

42.- Gaziantep Milletvekili Hasan Özdemir’in, Gaziantep’te bir gümrüklü alan oluşturulmasına ilişkin Devlet Bakanından (Hayati Yazıcı) yazılı soru önergesi (7/10748) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/11/2009)

43.- Kahramanmaraş Milletvekili Durdu Özbolat’ın, İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti projesine ilişkin Devlet Bakanından (Hayati Yazıcı) yazılı soru önergesi (7/10749) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/11/2009)

44.- İzmir Milletvekili Kamil Erdal Sipahi’nin, Bornova’daki çimento fabrikaları ve taş ocaklarına ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/10750) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/11/2009)

45.- Muş Milletvekili M.Nuri Yaman’ın, Alparslan II barajına ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/10751) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/11/2009)

46.- Muğla Milletvekili Fevzi Topuz’un, elektrik dağıtım ihalesi alan bir şirkete ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/10752) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/11/2009)

47.- İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel’in, güvenlik güçlerine yönelik bazı iddialara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10753) (Başkanlığa geliş tarihi: 02/11/2009)

48.- Bursa Milletvekili Abdullah Özer’in, Bursa’daki milli maçla ilgili soruşturmaya ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10754) (Başkanlığa geliş tarihi: 02/11/2009)

49.- Bursa Milletvekili Abdullah Özer’in, İstanbul’da yapılan Cumhuriyet resepsiyonundaki bir olaya ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10755) (Başkanlığa geliş tarihi: 02/11/2009)

50.- Ankara Milletvekili Nesrin Baytok’un, bir milletvekiline ceza yazan trafik polisinin görev yerinin değiştirilmesine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10756) (Başkanlığa geliş tarihi: 02/11/2009)

51.- İstanbul Milletvekili Hasan Macit’in, intihar vakalarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10757) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/11/2009)

52.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, Adana-Karataş bölünmüş yoluna ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10758) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/11/2009)

53.- Gaziantep Milletvekili Hasan Özdemir’in, Emniyet Teşkilatı mensuplarının özlük haklarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10759) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/11/2009)

54.- Gaziantep Milletvekili Hasan Özdemir’in, Gaziantep Büyükşehir Belediyesince ihaleye çıkarılan arsalara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10760) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/11/2009)

55.- Hakkari Milletvekili Hamit Geylani’nin, bazı olaylarda güvenlik güçlerinin orantısız güç kullandığı iddialarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10761) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/11/2009)

56.- Diyarbakır Milletvekili Gültan Kışanak’ın, Ergani’de meydana gelen bir olaya ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10762) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/11/2009)

57.- Adana Milletvekili Nevin Gaye Erbatur’un, töre ve namus cinayetlerinin önlenmesine yönelik komite kurulmasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10763) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/11/2009)

58.- Van Milletvekili Özdal Üçer’in, Van’daki tarihi kiliselere ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/10764) (Başkanlığa geliş tarihi: 02/11/2009)

59.- Balıkesir Milletvekili Ergün Aydoğan’ın, müzelerin eser alımına ve koleksiyonerlerle ilişkilerine ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/10765) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/11/2009)

60.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Erzurum’daki bir türbe ve bazı mezarlıkların korunmasına ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/10766) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/11/2009)

61.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın, merkezi trafo sistemi uygulanan yerlerdeki sorunlara ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/10767) (Başkanlığa geliş tarihi: 02/11/2009)

62.- Kırklareli Milletvekili Turgut Dibek’in, bütçede sosyal yardımlara ayrılan kaynağa ve ekonomideki daralmaya ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/10768) (Başkanlığa geliş tarihi: 02/11/2009)

63.- İstanbul Milletvekili Çetin Soysal’ın, İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti çalışmalarına kaynak oluşturulmasına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/10769) (Başkanlığa geliş tarihi: 02/11/2009)

64.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, maliye meslek lisesi mezunlarının istihdamına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/10770) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/11/2009)

65.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Batman-İzmir uçak seferleri konulup konulmayacağına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/10771) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/11/2009)

66.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bazı köylerde elektrik direkleri çukurlarının kapatılmasına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/10772) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/11/2009)

67.- Manisa Milletvekili Mustafa Enöz’ün, kamu görevlilerinin sağlık giderleriyle ilgili işlemlere ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/10773) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/11/2009)

68.- Gaziantep Milletvekili Hasan Özdemir’in, Gaziantep’teki köylülerin elektrik ve banka kredisi borçlarına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/10774) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/11/2009)

69.- Manisa Milletvekili Mustafa Enöz’ün, tedavi katılım payı uygulamasına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/10775) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/11/2009)

70.- Manisa Milletvekili Mustafa Enöz’ün, muayene ve ilaç katılım payı uygulamalarına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/10776) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/11/2009)

71.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, yurt dışı teşkilatına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/10777) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/11/2009)

72.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, Dumlupınar Üniversitesi Tıp Fakültesinin akademik ve idari personel ihtiyacına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/10778) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/11/2009)

73.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, yüksek öğrenim yurtlarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/10779) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/11/2009)

74.- İstanbul Milletvekili Mehmet Sevigen’in, velilerden kayıt parası talebine ve okullardaki temizlik hizmetlerine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/10780) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/11/2009)

75.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, öğrencilerin internet salonlarına gitmesine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/10781) (Başkanlığa geliş tarihi: 06/11/2009)

76.- Yalova Milletvekili Muharrem İnce’nin, bir ilköğretim okulu binasının yapımına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/10782) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/11/2009)

77.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, okullardaki domuz gribine yönelik tedbirlere ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/10783) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/11/2009)

78.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, ücretsiz ders kitabı dağıtımına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/10784) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/11/2009)

79.- Hatay Milletvekili Süleyman Turan Çirkin’in, okullardaki temizlik hizmetlerine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/10785) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/11/2009)

80.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, özel eğitime tabi öğrencilerin ulaşımına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/10786) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/11/2009)

81.- Van Milletvekili Özdal Üçer’in, Başkale Endüstri Meslek Lisesi binasının tahsisine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/10787) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/11/2009)

82.- Van Milletvekili Özdal Üçer’in, bazı atamalara ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/10788) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/11/2009)

83.- Kahramanmaraş Milletvekili Durdu Özbolat’ın, okul öncesi eğitimdeki şartlara ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/10789) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/11/2009)

84.- Adana Milletvekili Nevin Gaye Erbatur’un, kız çocuklarının eğitime katılmalarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/10790) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/11/2009)

85.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın, domuz gribi aşısına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/10791) (Başkanlığa geliş tarihi: 02/11/2009)

86.- Bursa Milletvekili Abdullah Özer’in, domuz gribi aşısı alımına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/10792) (Başkanlığa geliş tarihi: 02/11/2009)

87.- Balıkesir Milletvekili Ergün Aydoğan’ın, Edremit Kazdağı Devlet Hastanesinin kapatılmasına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/10793) (Başkanlığa geliş tarihi: 02/11/2009)

88.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Ardahan’da domuz gribine yönelik çalışmalara ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/10794) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/11/2009)

89.- İstanbul Milletvekili Hasan Macit’in, bazı sağlık verilerine ve yerli ilaç üretimine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/10795) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/11/2009)

90.- İzmir Milletvekili Kamil Erdal Sipahi’nin, özel diyaliz merkezlerinin sorunlarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/10796) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/11/2009)

91.- Hatay Milletvekili Süleyman Turan Çirkin’in, domuz gribi aşısına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/10797) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/11/2009)

92.- Adana Milletvekili Tacidar Seyhan’ın, domuz gribi aşısına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/10798) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/11/2009)

93.- Antalya Milletvekili Osman Kaptan’ın, Refik Saydam Hıfzıssıhha Merkezi Başkanına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/10799) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/11/2009)

94.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, esnafın kredi borçlarının yeniden yapılandırılmasına ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/10800) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/11/2009)

95.- Gaziantep Milletvekili Hasan Özdemir’in, Gaziantep’teki Cansuyu Kredisi uygulamalarına ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/10801) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/11/2009)

96.- İstanbul Milletvekili Ahmet Tan’ın, GDO’lu ürünlere yönelik düzenleme ve uygulamalara ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10802) (Başkanlığa geliş tarihi: 02/11/2009)

97.- Afyonkarahisar Milletvekili Abdülkadir Akcan’ın, süt tozu ithalat izinlerine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10803) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/11/2009)

98.- Hatay Milletvekili Süleyman Turan Çirkin’in, Amik Ovasındaki pamuk üretimine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10804) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/11/2009)

99.- Mersin Milletvekili İsa Gök’ün, GDO’lu ürünlere ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10805) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/11/2009)

100.- Kırklareli Milletvekili Turgut Dibek’in, TMO’nun Kırklareli’deki mısır alımına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10806) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/11/2009)

101.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, GDO’lu ürünlerin ithalatına ve tüketimine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10807) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/11/2009)

102.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, GAP kapsamındaki bir projeye ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10808) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/11/2009)

103.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, arıcılık kayıt sistemindeki sorunlara ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10809) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/11/2009)

104.- İstanbul Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaş’ın, araç muayene istasyonlarının bir uygulamasına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/10810) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/11/2009)

105.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, Adana-Karataş bölünmüş yoluna ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/10811) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/11/2009)

106.- Gaziantep Milletvekili Hasan Özdemir’in, Gaziantep tren seferlerine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/10812) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/11/2009)

107.- Antalya Milletvekili Hüsnü Çöllü’nün, evrensel hizmet gelirine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/10813) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/11/2009)

108.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın, Ermenistan politikasına ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10814) (Başkanlığa geliş tarihi: 02/11/2009)

109.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, 4. teşvik bölgesindeki illerin durumuna ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Ali Babacan) yazılı soru önergesi (7/10815) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/11/2009)

110.- Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün, Alevi Çalıştaylarına ve cemevlerine imar planlarında yer verilmesine ilişkin Devlet Bakanından (Faruk Çelik) yazılı soru önergesi (7/10816) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/11/2009)

111.- Gaziantep Milletvekili Hasan Özdemir’in, satın alma gücüne ilişkin Devlet Bakanından (Cevdet Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/10817) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/11/2009)

 


No.: 32

24 Kasım 2009 Salı

Tasarı

1.- Konut Edindirme Yardımı Hak Sahiplerine Ödeme Yapılmasına Dair Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı (1/779) (Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 20.11.2009)

Sözlü Soru Önergeleri

1.- Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif Paksoy’un, Bakanlık Hukuk Müşavirine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/1621) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/11/2009)

2.- Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif Paksoy’un, yağmurlama ve damlama sulama sistemleri projelerine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/1622) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/11/2009)

3.- Adana Milletvekili Kürşat Atılgan’ın, otomobillerden alınacak bir vergiye ilişkin Maliye Bakanından sözlü soru önergesi (6/1623) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/11/2009)

4.- Adana Milletvekili Kürşat Atılgan’ın, bir kanun tasarısının yasalaşmasına ilişkin Ulaştırma Bakanından sözlü soru önergesi (6/1624) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/11/2009)

5.- Adana Milletvekili Kürşat Atılgan’ın, silikozis hastası olan işçilerin durumuna ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi (6/1625) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/11/2009)

6.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, KEY ödemelerindeki aksaklıklara ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Ali Babacan) sözlü soru önergesi (6/1626) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/11/2009)

7.- Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif Paksoy’un, yem maddesi ithalatına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/1627) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/11/2009)

8.- Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif Paksoy’un, ithal gıdaların analizini yapan laboratuvarlara ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/1628) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/11/2009)

9.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, Turhal-Tokat yoluna ilişkin Ulaştırma Bakanından sözlü soru önergesi (6/1629) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/11/2009)

10.- İstanbul Milletvekili Sacid Yıldız’ın, TRT’de yayınlanan bir programa ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Bülent Arınç) sözlü soru önergesi (6/1630) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/11/2009)

Yazılı Soru Önergeleri

1.- İstanbul Milletvekili Ahmet Tan’ın, domuz gribi aşısına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/10818) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/11/2009)

2.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, Tokat’taki kırsal alanda sosyal destek projelerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/10819) (Başkanlığa geliş tarihi: 06/11/2009)

3.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, Tokat’taki sosyal hizmet projelerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/10820) (Başkanlığa geliş tarihi: 06/11/2009)

4.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, domuz gribi aşısına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/10821) (Başkanlığa geliş tarihi: 06/11/2009)

5.- Denizli Milletvekili Hasan Erçelebi’nin, kimlik numaralarının veriliş standartlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/10822) (Başkanlığa geliş tarihi: 09/11/2009)

6.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, Manisa’nın kamu yatırımlarındaki payına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/10823) (Başkanlığa geliş tarihi: 09/11/2009)

7.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, çiftçilerin kredi borçlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/10824) (Başkanlığa geliş tarihi: 09/11/2009)

8.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, KEY ödemelerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/10825) (Başkanlığa geliş tarihi: 09/11/2009)

9.- Kırklareli Milletvekili Turgut Dibek’in, bir ihaleye yönelik ÖYK kararına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/10826) (Başkanlığa geliş tarihi: 09/11/2009)

10.- İzmir Milletvekili Selçuk Ayhan’ın, lösemili çocuklar kenti için arsa tahsisine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/10827) (Başkanlığa geliş tarihi: 09/11/2009)

11.- Edirne Milletvekili Bilgin Paçarız’ın, Edirne İl Kontrol ve Laboratuvar Müdürlüğünün ihtiyaçlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/10828) (Başkanlığa geliş tarihi: 09/11/2009)

12.- Burdur Milletvekili Ramazan Kerim Özkan’ın, çocuk gelişimi mezunlarına lisans tamamlama hakkı verilmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/10829) (Başkanlığa geliş tarihi: 09/11/2009)

13.- İzmir Milletvekili Ahmet Ersin’in, TOKİ Ankara Sevgi Evleri Sitesi yapımı işine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/10830) (Başkanlığa geliş tarihi: 09/11/2009)

14.- Van Milletvekili Özdal Üçer’in, Van çevre yolunun yapımına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/10831) (Başkanlığa geliş tarihi: 09/11/2009)

15.- Batman Milletvekili Ayla Akat Ata’nın, Batman’la ilgili bazı ekonomik ve sosyal verilere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/10832) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/11/2009)

16.- Hatay Milletvekili Süleyman Turan Çirkin’in, Fener Rum Patriğinin bazı girişimlerine ve Heybeliada Ruhban Okuluna ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/10833) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/11/2009)

17.- Hatay Milletvekili Süleyman Turan Çirkin’in, Abdüllatif Şener’in bazı iddialarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/10834) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/11/2009)

18.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, yatırım teşvikleri sistemine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/10835) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/11/2009)

19.- Antalya Milletvekili Hüsnü Çöllü’nün, kamu yöneticileri hakkında verilen soruşturma izinlerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/10836) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/11/2009)

20.- Çanakkale Milletvekili Ahmet Küçük’ün, amatör sporcuların ve spor klüplerinin desteklenmesine ve bir olaya ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/10837) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/11/2009)

21.- Bursa Milletvekili Abdullah Özer’in, bir bakanın danışmanına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/10838) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/11/2009)

22.- İzmir Milletvekili Selçuk Ayhan’ın, kamu çalışanlarına yönelik bir yasa tasarısı hazırlığına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/10839) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/11/2009)

23.- Zonguldak Milletvekili Ali İhsan Köktürk’ün, Zonguldak’a KÖYDES ve BELDES projeleri için aktarılan kaynağa ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/10840) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/11/2009)

24.- Bilecik Milletvekili Yaşar Tüzün’ün, Bilecik’te ihtiyaç sahiplerine dağıtılması gereken kömürün bir belediyede bulunmasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/10841) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/11/2009)

25.- Bilecik Milletvekili Yaşar Tüzün’ün, Söğüt ilçesinde yapılan otağ görünümlü yapıya ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/10842) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/11/2009)

26.- Denizli Milletvekili Ali Rıza Ertemür’ün, bornoz üretiminin bölgesel teşvik kapsamı dışında bırakılmasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/10843) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/11/2009)

27.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir okulun ısınma sorununa ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/10844) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/11/2009)

28.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, Ziraat Bankasının personel politikasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/10845) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/11/2009)

29.- İstanbul Milletvekili Sacid Yıldız’ın, bir su kaynağındaki riske ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/10846) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/11/2009)

30.- Van Milletvekili Özdal Üçer’in, yapılan bir köy yolunun durumuna ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/10847) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/11/2009)

31.- Antalya Milletvekili Hüsnü Çöllü’nün, tarihi yapıların ibadete açılmasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/10848) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/11/2009)

32.- Ordu Milletvekili Rıdvan Yalçın’ın, terör eylemlerine ve gelen örgüt üyelerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/10849) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/11/2009)

33.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, icra dosyalarına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/10850) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/11/2009)

34.- Adana Milletvekili Nevin Gaye Erbatur’un, kadın hak ve özgürlükleri konusundaki çalışmalara ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/10851) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/11/2009)

35.- İstanbul Milletvekili Sacid Yıldız’ın, Adli Tıp Kurumu Başkanının bir açıklamasına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/10852) (Başkanlığa geliş tarihi: 09/11/2009)

36.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, çekle ilgili suçluların durumuna ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/10853) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/11/2009)

37.- Yalova Milletvekili Muharrem İnce’nin, TRT personelinin bir düğünde görevlendirildiği iddiasına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/10854) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/11/2009)

38.- Balıkesir Milletvekili Ergün Aydoğan’ın, YDK’nın İller Bankasıyla ilgili raporuna ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru önergesi (7/10855) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/11/2009)

39.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, personel hareketlerine ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru önergesi (7/10856) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/11/2009)

40.- Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün, memurlarla ilgili bir açıklamasına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/10857) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/11/2009)

41.- İstanbul Milletvekili Hasan Macit’in, sosyal güvenlik kurumlarının sağlık harcamalarına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/10858) (Başkanlığa geliş tarihi: 06/11/2009)

42.- İstanbul Milletvekili Mehmet Ufuk Uras’ın, uçuş personelinin çalışma şartlarına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/10859) (Başkanlığa geliş tarihi: 09/11/2009)

43.- Kayseri Milletvekili Sabahattin Çakmakoğlu’nun, silikozis hastalarının durumlarına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/10860) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/11/2009)

44.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, Osmaniye’deki DSİ tesislerine ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/10861) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/11/2009)

45.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, Adana’daki DSİ tesislerine ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/10862) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/11/2009)

46.- Giresun Milletvekili Eşref Karaibrahim’in, Karadeniz Bölgesinde planlanan HES’lere ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/10863) (Başkanlığa geliş tarihi: 09/11/2009)

47.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, keçi yetiştiricilerinin sorunlarına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/10864) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/11/2009)

48.- Artvin Milletvekili Metin Arifağaoğlu’nun, Deriner Barajı kapsamındaki yol inşaatlarına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/10865) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/11/2009)

49.- Antalya Milletvekili Hüsnü Çöllü’nün, Saros Körfezinin korunmasına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/10866) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/11/2009)

50.- Mersin Milletvekili İsa Gök’ün, Türk parası üzerindeki ay yıldızın konumlanış biçimine ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Ali Babacan) yazılı soru önergesi (7/10867) (Başkanlığa geliş tarihi: 09/11/2009)

51.- İzmir Milletvekili Kamil Erdal Sipahi’nin, ABD’nin bir dönem eğittiği bazı Iraklılara ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10868) (Başkanlığa geliş tarihi: 09/11/2009)

52.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, personel hareketlerine ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10869) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/11/2009)

53.- Balıkesir Milletvekili Ergün Aydoğan’ın, YDK’nın bir işletmeye yönelik raporuna ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/10870) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/11/2009)

54.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, personel hareketlerine ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/10871) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/11/2009)

55.- Balıkesir Milletvekili Ergün Aydoğan’ın, Deniz Feneri Davasında adı geçen bir şahsın ortağı olduğu şirketlere verilen ihalelere ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10872) (Başkanlığa geliş tarihi: 09/11/2009)

56.- Mersin Milletvekili Akif Akkuş’un, Emniyet Teşkilatına verildiği iddia edilen bir talimata ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10873) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/11/2009)

57.- İstanbul Milletvekili Durmuşali Torlak’ın, İstanbul’daki servis araçlarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10874) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/11/2009)

58.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, Adana Büyükşehir Belediyesinin STK’lara yaptığı yardımlara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10875) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/11/2009)

59.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, Osmaniye Belediyesinden STK’lara yapılan yardımlara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10876) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/11/2009)

60.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, Ankara’da kaybolan ya da kaçırılan çocuklara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10877) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/11/2009)

61.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, Bursa’da kaybolan ya da kaçırılan çocuklara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10878) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/11/2009)

62.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, Yıldırım ilçesindeki bazı mahallelerdeki güvenlik hizmetlerine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10879) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/11/2009)

63.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, İstanbul’da kaybolan ya da kaçırılan çocuklara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10880) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/11/2009)

64.- Adana Milletvekili Nevin Gaye Erbatur’un, bir okulun çevresindeki trafik güvenliğine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10881) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/11/2009)

65.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir köy meydanındaki çeşmeye ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10882) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/11/2009)

66.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Göle Belediyesinin bazı uygulamalarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10883) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/11/2009)

67.- Aksaray Milletvekili Osman Ertuğrul’un, Kastamonu İl Genel Meclisi Başkanının yürüttüğü görevlere ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10884) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/11/2009)

68.- Bilecik Milletvekili Yaşar Tüzün’ün, Söğüt Kaymakamıyla ilgili bazı iddialara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10885) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/11/2009)

69.- Konya Milletvekili Atilla Kart’ın, bir kişi hakkında yapılan hukuki işlemlere ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10886) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/11/2009)

70.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir köyün bazı sorunlarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10887) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/11/2009)

71.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir köyün bazı sorunlarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10888) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/11/2009)

72.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir köyün bazı sorunlarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10889) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/11/2009)

73.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir köyün bazı sorunlarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10890) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/11/2009)

74.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir köyün bazı sorunlarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10891) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/11/2009)

75.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir köyün bazı sorunlarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10892) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/11/2009)

76.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir köyün bazı sorunlarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10893) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/11/2009)

77.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir köyün bazı sorunlarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10894) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/11/2009)

78.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir köyün bazı sorunlarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10895) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/11/2009)

79.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir köyün bazı sorunlarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10896) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/11/2009)

80.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir köyün bazı sorunlarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10897) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/11/2009)

81.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir köyün bazı sorunlarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10898) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/11/2009)

82.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir köyün bazı sorunlarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10899) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/11/2009)

83.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir köyün bazı sorunlarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10900) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/11/2009)

84.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir köyün bazı sorunlarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10901) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/11/2009)

85.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir köyün bazı sorunlarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10902) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/11/2009)

86.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir köyün bazı sorunlarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10903) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/11/2009)

87.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir köyün bazı sorunlarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10904) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/11/2009)

88.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir köyün bazı sorunlarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10905) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/11/2009)

89.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir köyün bazı sorunlarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10906) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/11/2009)

90.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir köyün bazı sorunlarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10907) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/11/2009)

91.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir köyün yol sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10908) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/11/2009)

92.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Ağrı-Doğubeyazıt’taki bir yol sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10909) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/11/2009)

93.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir köyün bazı sorunlarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10910) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/11/2009)

94.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir köyün bazı sorunlarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10911) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/11/2009)

95.- Bursa Milletvekili Abdullah Özer’in, Karacabey Boğazındaki kum çekme işlerine yönelik iddialara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10912) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/11/2009)

96.- Bilecik Milletvekili Yaşar Tüzün’ün, Bilecik’te Cumhuriyet kutlamaları çerçevesinde bastırılan bazı afişlerin tahrip edilmesine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10913) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/11/2009)

97.- Bilecik Milletvekili Yaşar Tüzün’ün, Söğüt’te Cumhuriyet kutlamaları provalarında öğrenciler arasında kavga çıkmasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10914) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/11/2009)

98.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, mesleki ve teknik ortaöğretim kurumlarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/10915) (Başkanlığa geliş tarihi: 06/11/2009)

99.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, bazı derslerin seçmeli hale getirilmesine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/10916) (Başkanlığa geliş tarihi: 06/11/2009)

100.- Mersin Milletvekili İsa Gök’ün, Mersin’deki bazı okullarda ders kitabı dağıtımındaki sorunlara ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/10917) (Başkanlığa geliş tarihi: 09/11/2009)

101.- Eskişehir Milletvekili Beytullah Asil’in, bir okul müdürü hakkındaki iddialara ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/10918) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/11/2009)

102.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın, öğretmenlerin tedavi yolluklarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/10919) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/11/2009)

103.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, Yıldırım ilçesindeki okul ihtiyacına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/10920) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/11/2009)

104.- Trabzon Milletvekili M. Akif Hamzaçebi’nin, YÖK Başkanıyla ilgili bir habere ve vakıf üniversitelerinin mal varlığına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/10921) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/11/2009)

105.- Denizli Milletvekili Ali Rıza Ertemür’ün, Denizli’de eğitimle ilgili bazı durumlara ve bir öğrenci yurduna ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/10922) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/11/2009)

106.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir köy okulunun kalorifer sorununa ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/10923) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/11/2009)

107.- Bilecik Milletvekili Yaşar Tüzün’ün, Söğüt’te Cumhuriyet kutlamaları provalarında öğrenciler arasında kavga çıkmasına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/10924) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/11/2009)

108.- Şırnak Milletvekili Sevahir Bayındır’ın, Şırnak’taki H1N1 vakalarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/10925) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/11/2009)

109.- Van Milletvekili Fatma Kurtulan’ın, Van’daki H1N1 vakalarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/10926) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/11/2009)

110.- Adana Milletvekili Yılmaz Tankut’un, domuz gribi aşısı tartışmalarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/10927) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/11/2009)

111.- Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün, Silifke’deki Devlet Hastanesi ve sağlık ocaklarının ihtiyaçlarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/10928) (Başkanlığa geliş tarihi: 09/11/2009)

112.- Bursa Milletvekili Abdullah Özer’in, Şevket Yılmaz Devlet Hastanesinin durumuna ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/10929) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/11/2009)

113.- Zonguldak Milletvekili Ali Koçal’ın, kuş gribi aşısına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/10930) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/11/2009)

114.- Hatay Milletvekili Gökhan Durgun’un, domuz gribi tedavisine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/10931) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/11/2009)

115.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Ağrı-Hamur Devlet Hastanesi inşaatına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/10932) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/11/2009)

116.- Antalya Milletvekili Hüseyin Yıldız’ın, yeşil kartlılara yapılan harcamalara ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/10933) (Başkanlığa geliş tarihi: 06/11/2009)

117.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, pamuk ve tekstil sanayinin teşvikine ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/10934) (Başkanlığa geliş tarihi: 09/11/2009)

118.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Göle’ye küçük sanayi sitesi yapılmasına ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/10935) (Başkanlığa geliş tarihi: 09/11/2009)

119.- Ankara Milletvekili Nesrin Baytok’un, KOSGEB’te yapılan bir sınava ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/10936) (Başkanlığa geliş tarihi: 09/11/2009)

120.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, personel hareketlerine ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/10937) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/11/2009)

121.- Kars Milletvekili Gürcan Dağdaş’ın, Kars’ta borcunu ödeyemeyen çiftçilerin durumuna ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10938) (Başkanlığa geliş tarihi: 06/11/2009)

122.- Kocaeli Milletvekili Hikmet Erenkaya’nın, Kandıra’da yoğun yağışın oluşturduğu zararın tazminine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10939) (Başkanlığa geliş tarihi: 09/11/2009)

123.- Balıkesir Milletvekili Hüseyin Pazarcı’nın, Balıkesir tarımındaki fare sorununa ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10940) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/11/2009)

124.- İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel’in, GDO’lu ürünlerle ilgili yönetmeliğe ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10941) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/11/2009)

125.- Hatay Milletvekili Süleyman Turan Çirkin’in, GDO’lu ürün ithalatına ve bazı risklere ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10942) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/11/2009)

126.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, bal üreticilerinin sorunlarına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10943) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/11/2009)

127.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, gıda denetimlerine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10944) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/11/2009)

128.- Adana Milletvekili Nevin Gaye Erbatur’un, ekmek israfının önlenmesine ve tüketimde hijyenin sağlanmasına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10945) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/11/2009)

129.- Adana Milletvekili Nevin Gaye Erbatur’un, sağlıklı ve zengin içerikli ekmek üretimi ve tüketiminin sağlanmasına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10946) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/11/2009)

130.- Antalya Milletvekili Hüseyin Yıldız’ın, bazı ürünlerin ihracat ve ithalatına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10947) (Başkanlığa geliş tarihi: 06/11/2009)

131.- Adana Milletvekili Nevin Gaye Erbatur’un, GDO’lu ürünlerle ilgili düzenlemelere ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10948) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/11/2009)

132.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Ardahan Telekom İl Müdürünün tayinine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/10949) (Başkanlığa geliş tarihi: 09/11/2009)

133.- Antalya Milletvekili Tayfur Süner’in, bazı davalardaki vekalet ücretlerine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/10950) (Başkanlığa geliş tarihi: 09/11/2009)

134.- İstanbul Milletvekili Mehmet Ufuk Uras’ın, hava aracı kazalarına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/10951) (Başkanlığa geliş tarihi: 06/11/2009)

135.- Antalya Milletvekili Hüseyin Yıldız’ın, Gazipaşa Havaalanına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/10952) (Başkanlığa geliş tarihi: 09/11/2009)

136.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, personel hareketlerine ilişkin Devlet Bakanından (Selma Aliye Kavaf) yazılı soru önergesi (7/10953) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/11/2009)

137.- Adana Milletvekili Nevin Gaye Erbatur’un, toplumsal cinsiyete dayalı bütçeleme eğitimine ilişkin Devlet Bakanından (Selma Aliye Kavaf) yazılı soru önergesi (7/10954) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/11/2009)

138.- Erzincan Milletvekili Erol Tınastepe’nin, TAPDK’nın bazı işlemlerine ve yönetimine ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Ali Babacan) yazılı soru önergesi (7/10955) (Başkanlığa geliş tarihi: 09/11/2009)

139.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, personel hareketlerine ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Ali Babacan) yazılı soru önergesi (7/10956) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/11/2009)

140.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, İzmir Kalkınma Ajansının faaliyetlerine ilişkin Devlet Bakanından (Cevdet Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/10957) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/11/2009)

141.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, personel hareketlerine ilişkin Devlet Bakanından (Cevdet Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/10958) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/11/2009)

142.- Antalya Milletvekili Hüseyin Yıldız’ın, bazı turizm verilerine ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/10959) (Başkanlığa geliş tarihi: 06/11/2009)

143.- Antalya Milletvekili Tayfur Süner’in, İstanbul’daki tarihi bir köprüye ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/10960) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/11/2009)

144.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, Bakanlığa tahsis edilen taşınmazların kullanımına ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/10961) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/11/2009)

145.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Ardahan’daki kışlaların üniversiteye tahsisine ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/10962) (Başkanlığa geliş tarihi: 09/11/2009)

146.- İzmir Milletvekili Kamil Erdal Sipahi’nin, astsubayların sorunlarını iletmek üzere temsiline ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/10963) (Başkanlığa geliş tarihi: 09/11/2009)

147.- İzmir Milletvekili Kamil Erdal Sipahi’nin, terör mağdurlarının istihdamına ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/10964) (Başkanlığa geliş tarihi: 06/11/2009)

148.- Afyonkarahisar Milletvekili Abdülkadir Akcan’ın, iade edilen bal miktarına ilişkin Devlet Bakanından (Hayati Yazıcı) yazılı soru önergesi (7/10965) (Başkanlığa geliş tarihi: 09/11/2009)

149.- Yalova Milletvekili Muharrem İnce’nin, TRT personelinin bir düğünde görevlendirildiği iddiasına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Bülent Arınç) yazılı soru önergesi (7/10966) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/11/2009)

150.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Göle TİGEM işletmesinin kiralanmasına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/10967) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/11/2009)

151.- Adana Milletvekili Nevin Gaye Erbatur’un, dış denetim raporlarındaki bazı hususlara ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanından yazılı soru önergesi (7/10968) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/10/2009)

152.- Mersin Milletvekili Kadir Ural’ın, bir gazetenin dağıtımına ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanından yazılı soru önergesi (7/10969) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/10/2009)

153.- Adana Milletvekili Nevin Gaye Erbatur’un, TBMM Genel Sekreterinin bir ifadesine ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanından yazılı soru önergesi (7/10970) (Başkanlığa geliş tarihi: 09/11/2009)

Meclis Araştırması Önergeleri

1.- Artvin Milletvekili Metin Arifağaoğlu ve 30 Milletvekilinin, Artvin’in Şavşat ve Borçka ilçelerinde meydana gelen taşkın olaylarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/471) (Başkanlığa geliş tarihi: 14.10.2009)

2.- Adıyaman Milletvekili Şevket Köse ve 29 Milletvekilinin, üniversite üğrencilerinin barınma sorununun araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/472) (Başkanlığa geliş tarihi: 14.10.2009)

3.- Afyonkarahisar Milletvekili Halil Ünlütepe ve 29 Milletvekilinin, vişne üreticilerinin sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/473) (Başkanlığa geliş tarihi: 14.10.2009)


24 Kasım 2009 Salı

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 15.05

BAŞKAN : Başkan Vekili Meral AKŞENER

KÂTİP ÜYELER: Yusuf COŞKUN (Bingöl), Fatih METİN (Bolu)

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 22’nci Birleşimini açıyorum.

III.- Y O K L A M A

BAŞKAN – Elektronik cihazla yoklama yapacağız.

Yoklama için üç dakika süre veriyorum.

Sayın milletvekillerinin oy düğmelerine basarak salonda bulunduklarını bildirmelerini, bu süre içerisinde elektronik sisteme giremeyen milletvekillerinin salonda hazır bulunan teknik personelden yardım istemelerini, buna rağmen sisteme giremeyen üyelerin ise yoklama pusulalarını görevli personel aracılığıyla üç dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.

IV.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI

1.- TBMM Başkan Vekili Meral Akşener’in, 24 Kasım Öğretmenler Günü münasebetiyle, fedakârca hizmet eden öğretmenleri kutlayan ve ebediyete intikal edenlerine rahmet dileyen konuşması

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, birleşimin başında, 24 Kasım Öğretmenler Günü münasebetiyle bazı duygu ve düşüncelerimi sizlerle paylaşmak istiyorum.

24 Kasım 1928 tarihinde açılan millet mekteplerinde yeni harflerle okuma yazma öğretilmeye başlanmıştır. Millet mekteplerinin açılışı ve Atatürk’ün başöğretmenliği kabul tarihi olan 24 Kasım günü 1981 yılından itibaren Öğretmenler Günü olarak kutlanmaktadır. Bedeli maddi karşılıklarla ifade edilemeyecek kadar saygın bir fedakârlık ve bilgelik mesleği olan öğretmenlik ve öğretmenlerimiz milletimizin gönüllerinde en güzide konuma sahiptir. Çocuklarımızın ve milletimizin aydınlık geleceğini sağlamak için ülkemizin her köşesinde büyük bir fedakârlıkla hizmet veren öğretmenlerimiz her türlü övgüye layıktır. Bu vesileyle ben de Öğretmenler Günü’nü en içten duygularla kutluyorum. Ebediyete intikal etmiş tüm öğretmen ve eğitimcileri rahmetle anıyorum.

Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.

Gündem dışı ilk söz, 24 Kasım Öğretmenler Günü münasebetiyle söz isteyen İzmir Milletvekili Sayın Şenol Bal’a aittir.

Buyurun Sayın Bal. (MHP sıralarından alkışlar)

V.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- İzmir Milletvekili Şenol Bal’ın, 24 Kasım Öğretmenler Günü’ne ilişkin gündem dışı konuşması

ŞENOL BAL (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 24 Kasım Öğretmenler Günü dolayısıyla öğretmenlerimizin sorunları hakkında gündem dışı söz almış bulunmaktayım. Yüce Meclisi saygılarımla selamlıyorum.

Sayın milletvekilleri, bugün dolayısıyla, insan yetiştirmenin kutsiyetine inanmış, her türlü zorluğa karşı imkânlar yaratarak kendisini geliştirip bilgiyi en iyi şekilde öğrencilerine aktarmış, millî birlik ve bütünlüğümüzün oluşmasında çok önemli rol üstlenmiş, doğruyu, dürüstlüğü, iyiyi, güzeli, millî ve insani duyguları ilmek ilmek işlemiş, cumhuriyetimizin ve bağımsızlığımızın anlamını yüreklere nakşetmiş, vatanımıza ve aziz Türk milletine hizmet aşkını kendi kimliğinde ortaya koymuş, Atatürk’ümüzün yolunda fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür nesiller yetiştirmeyi şiar edinmiş çalışan ve emekli tüm değerli öğretmenlerimizin Öğretmenler Günü’nü kutluyor, sevgi ve saygılarımla bu kürsüden onları selamlıyorum.

Yine, ebediyete intikal eden ve her birimizde emeği olan öğretmenlerimizi ve görev bölgelerinde hain teröristlerce şehit edilen vatan evladı öğretmenlerimizi rahmetle ve şükranla anıyorum.

Sayın milletvekilleri, öğretmenlerimizin sorunlarını, yüzlerce öğretmen yetiştirmiş ve öğretmenlerin dertlerini yakinen bilen biri olarak bu beş dakikalık süre içinde ancak genel başlıklar hâlinde dile getirmeye çalışacağım.

Öncelikle, öğretmenlik mesleğinin sadece bir memuriyet olarak değerlendirilmemesi gerektiğini ifade ediyorum. Öğretmenler bu toplumun mimarlarıdır. Maalesef bugün öğretmenlerimiz gerek maddi ve özlük gerekse sosyal açıdan hak ettikleri konumda değildir. Öğretmenliği severek yapılan bir meslek olmaktan uzaklaştıracak tüm olumsuz şartlar ortada iken geleceğe nasıl güvenle bakabiliriz sayın milletvekilleri? Geçim derdine düşmüş, kredi kartı ve banka kredileri borcuna dolanmış, bu yüzden ailevi sorunlar yaşayan, ikinci bir iş yapma derdine düşmüş, geleceğe güvenle bakamayan öğretmenler gelecek nesillere nasıl bir güven telkin edebilecektir? Kira, ulaşım, giyim, gıda giderlerini dahi karşılamaktan uzak, mesleki gelişimleri için gerekli kaynak ve günümüzün en teknolojik yapılarından en azından İnternet ve bilgisayar gibi kaynaklara ulaşamayan öğretmenlerimiz bu çağda öğrencilerine nasıl hedef gösterme imkânına sahip olacaklar, onlara nasıl bir misyon ve vizyon yükleyebilecekler? Adam kayırmacılığın ve ayrımcılığın son sürat devam ettiği, liyakatin önemsenmediği, taltif edilmenin partizanlıktan yana olduğu bu süreçte öğretmenlerimizin manevi dünyasında oluşacak yaralar nasıl kapanacaktır? Öğretmenler arasında oluşan samimiyetsizlik nasıl giderilebilecektir? Eski Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in giderayak binden fazla kişiyi kariyer, liyakat ilkelerini göz önüne almadan makam oluruyla 76’ncı maddeye göre idareci olarak atadığı bu süreçte çalışma barışı nasıl uygulanacaktır?

Sayın milletvekilleri, eğitime yeterli kaynak ayrılmamasından dolayı öğretmenlik mesleğinde kadrolu, sözleşmeli, ücretli ve vekil olmak üzere farklı istihdam şekilleri ihdas edilmiştir. 600 bine yakın kadrolu öğretmenin aldığı maaş yoksulluk sınırının çok altındadır.

Yine 70 bine yakın sözleşmeli öğretmenin maaşı daha da azdır. Hiçbir iş güvencesi olmayan, mesleğinin geleceği amirlerinin iki dudağı arasında olan muvakkat ve istikrarsız bir öğretmen yapısı ortaya çıkmıştır.

Sözleşmeli öğretmenlerin eş durumundan aynı yere tayini yapılamamaktadır. Hasta olsalar otuz günden fazla rapor alamazlar. Asker öğretmenlik yapamazlar. Sözleşmeli öğretmenlerin durumu hem insan haklarına hem de hukuka aykırıdır.

Ücretli ve vekil öğretmenler 70 bine yakındır. Ücretli öğretmen mevsimlik işçi gibidir ve aldığı ücret açlık sınırının altındadır. Vekil öğretmen uygulaması, yetişmiş yeterli sayıda öğretmen olmadığı zamanlarda geçici olarak başvurulan eski bir yöntemdir. Hâlbuki bugün eğitim fakülteleri ve formasyon almış fen edebiyat fakülteleri mezunu olan 300 bine yakın öğretmen mesleğe başlamak için can atıyor. Eğitim fakülteleri her yıl en az 40 bin mezun veriyor ve bugün okullarımızda 150 bin öğretmene ihtiyaç var.

Öğretmenlik mesleğini ölçmekten çok uzak KPSS sınavı bir sektör olmuş, kan emiyor ve pırıl pırıl yetişmiş, öğretmenlik aşkıyla dolu vatan evlatları bunalımda. Mutsuz, umutsuz öğretmenlerle eğitimi yarınlara taşımak, kaliteli, kalifiye öğrenci yetiştirmek ne kadar gerçekçi?

Sayın milletvekilleri, bu kısa sürede hangi konulara tercüman olayım, dersleri bir saate indirilen beden eğitimi öğretmenlerinin isyanına mı, denge tazminatından faydalanamayan teknik öğretmenlerin mağduriyetine mi…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.

ŞENOL BAL (Devamla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

…emekli öğretmenlere sahip çıkılmadığına mı ve hatırlanmamalarına mı, şehit ve gazi yakınları öğretmenlerin zorunlu hizmet muafiyetleri sorununun çözülemediğine mi, eğitimde sürekli değişen programlar ve bu programlara uyum sağlamak için hizmet içi eğitimlerinin yetersizliğine mi, okullarda yeterli ödenek olmadığından idareci ve öğretmenlerin tahsildar durumuna düşürülmesine mi, zaten yeterli olmayan sosyal tesislere öğretmenlerimizin gidememesine mi, ek ders ücretlerinin 2005 yılında 10 TL’ye çıkacak denmesine rağmen hâlen 5 TL olduğuna mı, eğitimde başarısızlıkların tüm faturasının öğretmenlere mal edilmesinin haksızlığına mı tercüman olayım?

Ben buradan saygıdeğer öğretmenlerimize sesleniyorum: Biliyorum ki, tüm sorunlara rağmen fedakârca en iyi şekilde görevinizi layıkıyla yapacaksınız ve yapmalısınız. İçinde yaşadığımız bu süreç ve kaos sizlerin önemini bir kere daha ortaya koymuştur. Gelecek nesiller sizlerin eseri olacaktır ve yetiştireceğiniz nesillerle yeniden hak ettiğiniz saygınlığa erişeceğinize inanıyorum.

Sevgi ve saygılar. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bal.

Gündem dışı ikinci söz, yine aynı konuda söz isteyen Amasya Milletvekili Sayın Avni Erdemir’e aittir.

Buyurun Sayın Erdemir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

2.- Amasya Milletvekili Avni Erdemir’in, 24 Kasım Öğretmenler Günü’ne ilişkin gündem dışı konuşması

AVNİ ERDEMİR (Amasya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yirmi yıl eğitimle iç içe yaşamış, eğitimin değişik kademelerinde çalışmış bir arkadaşınız olarak 24 Kasım Öğretmenler Günü dolayısıyla gündem dışı söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sözlerimin başında, insan sevgisi, vatan, millet, bayrak sevgisi ve büyük Türkiye idealiyle yurdumuzun her köşesinde yılmadan, usanmadan, onurlu ve gururlu bir mesleğin mensubu olmanın şuuruyla görev yapan vefakâr, fedakâr öğretmenlerimizin, değerli meslektaşlarımın Öğretmenler Günü’nü kutluyorum, kendilerini muhabbetle selamlıyorum.

Değerli milletvekili arkadaşlarım, öğretmenlerimiz, bir ülkenin yetiştirdiği kuşaklara hamurunu ve mayasını katan, yoğuran, onlara ruh ve şekil veren sanatkârlardır. Bir ülkenin imarı, yükselişi ve yücelişi ancak ve ancak insanların yüreklerinin ve zihinlerinin doğru şekilde imarıyla mümkündür. Bugün şikâyetçi olduğumuz bir çok meselenin temelinde de çözümünde de en önemli rol hiç şüphesiz eğitime aittir.

Değerli öğretmen arkadaşlarım, unutmayalım, her başarı, sahibinin ürettiği bir şaheserdir. Başkasının eserini satın alabiliriz ancak kimsenin başarısını satın alamayız. Bu sebeple başarıyı siz üretiyorsunuz. Yavrularımızı geleceğe siz hazırlıyorsunuz. Onları bilgi ve sevgi çeşmesinden kana kana siz içiriyorsunuz. Onların kaderini fedakârlıklarınızla siz değiştiriyorsunuz. Yavrularımızı bu ülkenin zirvelerine, ülkemizi o kutlu hedef olan çağdaş uygarlık düzeyinin üstüne taşıyacak olan da yine sizsiniz.

Sevgili meslektaşlarım, ülkemiz dünden bugüne değişimler yaşadı, hızla gelişti. Hiç şüphesiz, bu gelişim ve değişim, sizin ve sizden önce hizmet veren öğretmenlerimizin eseri. Sayenizde rekabete açık, dünyayı tanıyan ve dünyayla rekabet edebilecek aklı hür, vicdanı hür, fikri hür bir nesil geliyor.

Değerli öğretmen arkadaşlarım, başarılı bir eğitim için yüksek bir moralle mesleğinizi icra etmenin ne kadar önemli olduğunu biliyoruz. Hükûmetimiz, iktidar olduğumuz günden beri bu şuurla devletimizin imkânları ölçüsünde eğitim alanında önemli atılımlar gerçekleştirdi. Bütçeden en büyük pay eğitime ayrıldı. Okullarımızda fiziki iyileştirmeler yapıldı. Edirne’den Kars’a kadar okullarımız bilgisayar laboratuvarlarıyla donatıldı. Yeni yurt binaları yapıldı. 2003’ten 2009’a kadar 147 bin kadrolu toplam 217 bin öğretmenin ataması yapıldı. Her şeyden önemlisi, öğretmen ataması ve tayinlerde objektif kriterler getirildi. Yıllarca köylerde çalışıp şehir merkezine gelmeden emekli olan öğretmenler devri kapandı. Şükürler olsun, bugün öğretmenlerimizin tayinleri ve nakilleri şeffaf bir şekilde puan üstünlüğüne göre yapılıyor. Nakillerde herkes tercihini yapıyor. Öğretmenlerimiz hangi okulda, kaçıncı sırada olduğunu takip edebiliyor. Öğretmenlerimiz artık tayinlerinde siyasi tavassut peşinde koşmuyor. Elbette, eğitim sistemimizin bütün sorunları tamamen çözüldü, öğretmenlerimizin beklentileri tamamen karşılandı demiyoruz ancak şunu diyoruz ki, yedi yıllık İktidarımızda ülkemizin bütçe imkânları en iyi şekilde değerlendirildi, yapılabileceklerin azamisi yapılmaya çalışıldı. İnşallah ülkemiz eğitimde yapılan bu hamlelerin karşılığını alacak, ülkemiz geliştikçe sizlerin imkânları da daha iyiye doğru gelişecektir.

Değerli öğretmen arkadaşlarım, sizlerin hangi şartlar altında çalıştığınızı biliyoruz. Anadolu’nun kuş uçmaz kervan göçmez köylerinde, kentlerinde, varoşlarında kendi kendine açıp solan çiçekler kalmasın diye öğrencilerinize ömrünüzü, sevginizi, yüreğinizi veriyorsunuz. Hiç şüphesiz sizler her şeyin en iyisine, en güzeline layıksınız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.

AVNİ ERDEMİR (Devamla) – Verilebilecek hiçbir maddi değer, para pul, makam, mevki sizlerin emeklerinizin karşılığı olamaz çünkü sizlerin öğrencilerinize verdiğiniz yüce değerleri karşılayabilecek bir maddi değer de yoktur.

Bu vesileyle, hizmetlerinizden dolayı hepinize sonsuz teşekkürler ediyorum. Ömürlerini bu onurlu görevle geçirmiş olan emekli öğretmenlerimize, çalışan öğretmenlerimize, sevdikleriyle birlikte sağlık ve afiyet dolu günler diliyorum. Başta şehit öğretmenlerimiz ve başöğretmenimiz Atatürk olmak üzere, ebediyete uğurladığımız bütün meslektaşlarımızı rahmet ve minnetle anıyorum. Öğretmenlerimizi ve yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Öğretmenler Günü’müz kutlu olsun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Erdemir.

Gündem dışı üçüncü söz, yine aynı konuda söz isteyen İstanbul Milletvekili Sayın Fatma Nur Serter’e aittir.

Buyurun Sayın Serter. (CHP sıralarından alkışlar)

3.- İstanbul Milletvekili Fatma Nur Serter’in, 24 Kasım Öğretmenler Günü’ne ilişkin gündem dışı konuşması

FATMA NUR SERTER (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına gündem dışı söz almış bulunuyorum.

Ben öncelikle tüm öğretmenlerimizin 24 Kasım Öğretmenler Günü’nü kutluyor, onlara saygılarımı, sevgilerimi ve şükranlarımı sunuyorum. Aramızdan ayrılan, ebediyete intikal eden bütün öğretmenlerimize de Tanrı’dan rahmet diliyor, onları bir kez daha burada saygıyla anmayı görev biliyorum.

Değerli milletvekilleri, her birimiz öğrenci olduk, her birimiz öğretmenlerimizin elinden geçtik, onların bilgisiyle, sevgisiyle, şefkatiyle ve özverisiyle yoğrularak gelecek yaşamlarımıza hazırlandık. Onun için, değerli öğretmenlerimizin her birimizin üzerinde büyük emeği bulunmaktadır. Ancak, ülkemizde “öğretmen” kavramı “cumhuriyet” kavramıyla özdeşleşmiştir. Çünkü Cumhuriyet Dönemi yetiştirdiği öğretmenleriyle aydınlık geleceğin yollarını açmış ve Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk cumhuriyetimizi öğretmenlerimize emanet ederek aydınlık ve çağdaş kuşaklar yetiştirme sorumluluğunu cumhuriyet öğretmenlerine vermiştir. O nedenle “cumhuriyet öğretmeni” kavramının giderek unutturulmaya çalışıldığı bir süreçte ben bir kere daha, emeği geçen, çağdaş değerleri yeni kuşaklara benimseten ve bu ülkeyi ayakta tutan cumhuriyetçi aydınların yetişmesine büyük katkıları olan cumhuriyet öğretmenlerimizi saygıyla anıyorum.

Öğretmenler günlerinde genellikle öğretmenlerimize olan saygımızı ifade edecek süslü cümleler kurarız, onlara olan sevgimizi dile getiririz. Ancak, sanıyorum, içinde yaşadığımız bu süreçte öğretmenlerimizin sadece sevgiyle ve saygıyla, süslü cümlelerle anılmalarının çok ötesinde başka temel gereksinimleri bulunmaktadır. Ne yazık ki yedi yıllık AKP Hükûmeti döneminde öğretmenlerimizin sorunları giderek daha da ağırlaşmıştır. Sözleşmeli öğretmen diye başlatılan uygulamayla öğretmenlerimiz, öğretmenliği bir meslek olarak bile uygulamaktan yoksun bırakılmış, istihdam güvencesinden yoksun bırakılmış ve çok açık bir biçimde siyasetin etkisi altında hareket etmeye zorunlu tutulmuşlardır.

Tabii, öğretmenlerimizin tek sorunu istihdam güvencesinden yoksunluk ya da siyasete alet edilmeye zorunlu bırakılma olmamıştır. Öğretmenlerimiz, gerek gelir düzeyleri gerek özlük hakları bakımından ama belki de en önemlisi 370 bin öğretmenimizin hâlâ işsizlikle pençeleştiği bir süreçte ne yazık ki yaşamak zorunda bırakılmışlardır. Bugün Türkiye’deki öğretmenler dünyayla kıyaslandığında, örneğin OECD ülkeleri ortalamasına bakıldığında onların yarısından, kimi kategorilerde de üçte 1’inden daha az maaş alıyorlar ama çalışma saatleri itibarıyla onlardan çok daha fazla çalışmak mecburiyetinde bırakılıyorlar. Bugün Türkiye’deki öğretmenlerimiz, 4 kişilik bir aile esas alındığında, bu 4 kişilik ailenin bir aylık geçim masrafını aldıkları aylıklarla ancak yüzde 45 oranında karşılıyorlar. Ama bütün bunları sizlere ben anlatmayayım. Bütün bunları size bir öğretmen anlatsın, bir değil çok sayıda öğretmen. Her birimizin odalarına çektikleri yüzlerce faksla içinde bulundukları koşulları anlatıyorlar. Onun için, bugün ben burada Cumhuriyet Halk Partisini temsilen konuştuğum gibi öğretmenin sesini onun kaleminden buraya taşımak için de konuşuyorum.

Bakınız ne diyor öğretmenimiz: “Otuzlu yaşlarımıza gelip evlenemiyor, ailemizden harçlık almak zorunda bırakılıyoruz. İş bulamadığımız için işportacılık, inşaat işçiliği, tezgâhtarlık yapıyoruz. Her şeyden önce sağlık güvencesinden yoksun yaşıyoruz. Aramızda atanamadığı için hayatını düzene koyamayan, çeşitli psikolojik, fiziksel sorunlar yaşayan ve çözüm yolu olarak da -arkadaşlar, dikkatinizi çekiyorum- intiharı seçen birçok arkadaşımız mevcut…”

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.

FATMA NUR SERTER (Devamla) – “…ve bu sayı her geçen yıl daha da artmakta. Neden hâlâ ayda 300-500 lira ücretle, yarım sigortayla çalıştırılmak zorunda bırakılan bunca öğretmen var? Bu şekilde giderse beş yıl sonra ataması yapılmayan öğretmen sayısı ÖSS ordusuyla eşit seviyede olacaktır.”

Değerli arkadaşlar, bu yakarışa kulak vermek zorundayız. Türkiye Büyük Millet Meclisinin Genel Kurul Salonu’ndan yükselen bu öğretmenin sesine kulak verdiğimiz zaman gerçekten Öğretmenler Günü’nü öğretmenlerimize saygı ve sevgimizi belirtecek şekilde kutlamış olacağız. O nedenle, ben, iktidar partisinin bu sese kulak vererek öğretmenlerimizin işsizliğinin önüne geçmesini, bu öğretmen atamalarının bir an önce yapılmasını diliyor, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Serter.

60’ıncı maddeye göre yerinden söz talepleri vardır.

Sayın Erçelebi, iki dakika süre veriyorum; buyurun.

VI.- AÇIKLAMALAR

1.- Denizli Milletvekili Hasan Erçelebi’nin, 24 Kasım Öğretmenler Günü’ne ilişkin açıklaması

HASAN ERÇELEBİ (Denizli) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Demokratik Sol Parti ve şahsım adına bütün öğretmenlerin Öğretmenler Günü’nü kutluyorum. Ulusumuzun Başöğretmeni Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve ebediyete intikal eden tüm öğretmenlerimizi rahmetle, saygıyla, minnetle anıyorum.

Bugün öğretmenlerimizin çalışanlarıyla emeklileri geçim sıkıntısı yaşarken genç öğretmenler de iş için Kızılay’da eylem yapmaktadır. Yarın da çalışan öğretmenlerimiz bir hak grevi yapacaklardır. Sayın Başbakan yarın yapılacak hak greviyle ilgili, öğretmenlerimizi ve memurlarımızı tehdit eden bir konuşma yapmıştır. Bu doğru bir şey değildir. Yarın bu grev sükûnet içerisinde gerçekleşecektir. Bütün öğretmenlerimize bu grevde başarılar diliyorum ve öğretmenlerimizin önümüzdeki yıllarda geçim sıkıntısı olmadan, yarın kaygısı olmadan gelecek kuşaklarımızı yetiştirmelerini diliyorum.

Bu arada, yaklaşan Kurban Bayramı için tüm İslam âleminin ve yurttaşlarımızın Kurban Bayramı’nı kutluyorum, mutlu bayramlar diliyorum.

Saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Sayın Macit, buyurun.

2.- İstanbul Milletvekili Hasan Macit’in, 24 Kasım Öğretmenler Günü’ne ilişkin açıklaması

HASAN MACİT (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Bizi yetiştiren öğretmenlerimizin Öğretmenler Günü’nü kutluyor, emekli öğretmenlerimizin sağlık ve mutlulukla yaşamlarını sürdürmelerini diliyorum. Görevi başında şehit edilen ve ebediyete intikal etmiş öğretmenlerimizi rahmet ve minnetle anıyorum.

Yarın öğretmenlerimiz bir hak grevine katılacaklar ve bu grevde, biraz önceki söylediğimiz hoşgörü, öğretmenlerimize yaptığımız övgü ve günlerini kutlamak için onların ne kadar önemli görevler üstlendikleriyle ilgili iktidar ve muhalefet partileri olarak söylediğimiz bu sözler, umarım yarın öğretmenlerimize de yansır ve onların hak grevi noktasında, bugün övdüğümüz öğretmenleri yarın dövmeyiz. Yarın onların sağlıklı bir şekilde grevlerini, gösterilerini tamamlamaları için gerekli düzeni ve sükûneti sağlar yürütme diye düşünüyorum ve tekrar öğretmenlerimizin gününü kutluyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Ertugay, buyurun.

3.- Erzurum Milletvekili Zeki Ertugay’ın, 24 Kasım Öğretmenler Günü’ne ilişkin açıklaması

ZEKİ ERTUGAY (Erzurum) – Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Başöğretmen Büyük Atatürk’ün “Yeni nesil sizin eseriniz olacaktır.” dediği ve bugün gerçekten bin bir türlü sıkıntı içerisinde, bu zor ve kutsal görevlerini yerine getirmeye çalışan öğretmenlerimizin ben de Öğretmenler Günü’nü kutluyorum ve bugün, çok ağır şartlar altında, bin bir türlü sorunlar içerisinde bu görevi yerine getirmek isteyen öğretmenlerimizin bu sorunlarının çözülmesi, bu Meclisin önünde duran en önemli meselelerden biri olmalıdır diye düşünüyorum.

Bugün, bir taraftan binlerce öğretmen adayı mesleğe girmek için fırsat beklerken, bir taraftan da ülkemizin çok çeşitli yörelerinde büyük öğretmen ihtiyaçları, talepleri vardır. Bunun giderilmesi konusunda da Hükûmete büyük görevler düşmektedir.

Tekrar Öğretmenler Günü’nü kutluyor, yaklaşan Kurban Bayramı’nın bütün öğretmenlerimize, bütün milletimize hayırlara vesile olmasını diliyor, teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Halis…

4.- Tunceli Milletvekili Şerafettin Halis’in, 24 Kasım Öğretmenler Günü’ne ilişkin açıklaması

ŞERAFETTİN HALİS (Tunceli) – Tabii, öğretmenlerin yaşam koşulları itibarıyla kutlanacak bir yanı olmasa da ben DTP Grubu adına öğretmenlerin bu gününü kutluyorum, kendilerine saygı ve selamlarımı gönderiyorum.

Tabii, çocuklarımızın, dolayısıyla ülkemizin geleceğini emanet ettiğimiz öğretmenlere baktığımızda, öğretmenlerin yaşam koşullarının istenilmeyen bir düzeyde olduğunu görmek mümkündür. Ekonomik durumları son derece kötü olmakla beraber özlük hakları yeterince verilmemiş ve örgütlenme haklarında çok ciddi engeller vardır.

OECD 2009 Raporu’na göre, ister öğretmenin niteliği açısından ister eğitime sunulan olanaklar açısından OECD ülkeleriyle kıyaslandığında ortalamanın çok altında bir yerde olduğu görülüyor. Tabii bir ülkede eğer eğitim sermayenin vicdanına havale edilmişse orada eğitimin niteliğinden çok şey beklemek doğru değildir.

Bunun ötesinde yine, eğitimin cemaat okulları aracılığıyla yapıldığı, bir nevi cemaatleştirme ve dincileştirme noktasındaki girişimler de eğitimin, bugüne kadarki hedef ve amaçlarının dışında başka bir mecraya doğru kaydığını bize göstermektedir.

Bu anlam itibarıyla, öğretmenlerin atamaları yapılırken de çok önemli bir sorunla karşı karşıyayız. İhtiyaca dayalı bir öğretmen ataması yerine, siyaseten göstermelik, küçük dilimlerle atamalar yapılmaktadır. Oysaki üniversitelerimizden mezun binlerce, on binlerce genç işsiz gezmektedir ve yaşamlarını da böyle işsiz sürdürüp tüketmektedir. Bu anlam itibarıyla, Öğretmenler Günü’nde eğer Hükûmetin bir samimiyeti varsa bir jest olarak, daha doğrusu bir lütuf olarak değil, hak sahiplerine haklarının verilmesi…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Özdemir…

5.- Gaziantep Milletvekili Hasan Özdemir’in, 24 Kasım Öğretmenler Günü’ne ilişkin açıklaması

HASAN ÖZDEMİR (Gaziantep) – Ülkemizde cehaletin ve fukaralığın yenilmesi için en ücra yerlerde görev yapan bütün öğretmenlerimizin ben de Öğretmenler Günü’nü kutluyorum. Bizlerin buralara kadar gelmesinde büyük emekleri olan eli öpülesi öğretmenlerimizin yaklaşan mübarek Kurban Bayramı’nı kutluyor, ben de hepsine sevgi ve saygılarımı arz ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Bulut…

6.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, 24 Kasım Öğretmenler Günü’ne ilişkin açıklaması

AHMET DURAN BULUT (Balıkesir) – Öğretmenlik karşılıksız sevmek, karşılıksız vermek sanatıdır. Öğretmenlerimiz mum gibi etrafı aydınlatırken, erirken, onların haklarını korumak gibi sorumluluk mevkisinde bulunan insanların onların sorunlarını görmezden gelmeleri bir haksızlıktır.

Bugün binlerce öğretmen adayı mesleğe atılmak için fırsat beklerken, meslekte bulanan insanlar, öğretmenler ayakta kalabilmek için ikinci bir iş ararken, iktidarların baskısı altında rüzgâr gibi savrulurken, öğretmenlerimizin yine dimdik, Başöğretmenleri Mustafa Kemal Atatürk’ün izinde, memlekete hizmet yolunda vermiş oldukları gayretlerden dolayı kendilerini tebrik ediyor, günlerini kutluyor, şahsım adına sevgilerimi, saygılarımı sunuyorum.

BAŞKAN – Sayın Türkmenoğlu…

7.- Konya Milletvekili Ayşe Türkmenoğlu’nun, 24 Kasım Öğretmenler Günü’ne ilişkin açıklaması

AYŞE TÜRKMENOĞLU (Konya) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Ben de 24 Kasım Öğretmenler Günü’nün tüm öğretmenlerimize hayırlı olmasını diliyorum.

Özellikle bir iki hususu belirtmek istiyorum: Millî Eğitimin bütçemizden en çok pay ayrılan bakanlık olduğunun bilinmesini istiyorum. Bugün de, 24 Kasımda yine çok manidar bir yasa görüşeceğiz, 10 bin yeni öğretmen atanmasıyla ilgili.

Şunu da belirtmek istiyorum: Öğretmenlerimizin artık İnternet ortamında bilgisayarla atamaları yapılıyor. Bu konuda daha önceki dönemlerdeki kayırmalar, gözetmeler bu şekilde ortadan kaldırılmış oldu ve öğretmenlerimiz hakkaniyetle atanıyor.

Öğretmenlerimizin tabii ki sorunlarını biliyoruz. Bu konuda çözüm noktasında Hükûmet, bütçesinin elverdiği ölçüde elinden geleni yapıyor.

Ben tekrar Öğretmenler Günü’nün kutlu olmasını diliyorum. Öğrencilerimize en güzel ve verimli zamanlarını ayırdıkları için de kendilerine teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Aydın…

8.- Gümüşhane Milletvekili Kemalettin Aydın’ın, 24 Kasım Öğretmenler Günü’ne ilişkin açıklaması

KEMALETTİN AYDIN (Gümüşhane) – Sayın Başkanım, teşekkür ederim.

Bir öğretmen çocuğu ve evinde de 5 tane ablası öğretmen olan bir kişi olarak öğretmenlerimizin, tüm sorunlarının varlığına rağmen cefakâr, vefakâr ve özveriyle mesleklerini icra etmelerinden dolayı öğretmenlerimizin bu güzel günlerini tebrik ediyor, yaklaşan bayramlarını da kutluyorum. Nice Öğretmenler Günü’nde daha mutlu günler temenni ediyorum.

Saygılar sunarım.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Gündeme geçiyoruz.

Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının bir tezkeresi vardır, okutup bilgilerinize sunacağım.

VII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Tezkereler

1.- Finlandiya Parlamento Başkanı Suali Niinistö ve beraberindeki heyetin ülkemizi ziyaret etmesinin uygun bulunduğuna ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/1016)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

Finlandiya Parlamento Başkanı Sayın Sauli Niinistö ve beraberindeki heyetin ülkemizi ziyaret etmesi Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık Divanı’nın 16 Kasım 2009 tarih ve 56 sayılı Kararı ile uygun bulunmuştur.

Söz konusu heyetin ülkemizi ziyareti, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında 3620 sayıl Kanun’un 7. Maddesi gereğince Genel Kurulun bilgilerine sunulur.

                                                                                                         Mehmet Ali Şahin

                                                                                                Türkiye Büyük Millet Meclisi

                                                                                                                 Başkanı

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Başbakanlığın İç Tüzük’ün 75’inci maddesine göre verilmiş bir tezkeresi vardır, okutuyorum:

2.- Türkiye Cumhuriyeti ile Libya Arap Halk Sosyalist Büyük Cemahiriyesi Arasında Tarım Alanında Teknik, Bilimsel ve Ekonomik İşbirliği Protokolünün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı’nın geri gönderilmesine ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/1018)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgide kayıtlı yazımız ekinde Başkanlığınıza sunulan “Türkiye Cumhuriyeti ile Libya Arap Halk Sosyalist Büyük Cemahiriyesi Arasında Tarım Alanında Teknik, Bilimsel ve Ekonomik İşbirliği Protokolünün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı”nın Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 75 inci maddesine göre geri gönderilmesini arz ederim.

                                                                                                      Recep Tayyip Erdoğan

                                                                                                                Başbakan

BAŞKAN – Dışişleri Komisyonunda bulunan tasarı geri verilmiştir.

Meclis araştırması açılmasına ilişkin üç önerge vardır, ayrı ayrı okutuyorum:

B) Meclis Araştırması Önergeleri

1.- Artvin Milletvekili Metin Arifağaoğlu ve 30 milletvekilinin, Artvin’in Şavşat ve Borçka ilçelerinde meydana gelen taşkın olaylarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/471)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Şavşat ilçesi Tigrat deresinde Devlet Su İşleri 26. Bölge Müdürlüğü tarafından dere ıslahı projesi kapsamında 13 adet tersip bendi yapılmıştır. 15 Temmuz 2009 günü meydana gelen feyezanda bu bentlerden 7 adedi dinamik etki nedeni ile domino taşları gibi birbiri ardınca yıkılmış ve 5 vatandaşımız hayatını kaybetmiştir.

Borçka ilçesi İçkale deresi 18 Nisan 1968 tarihinde büyük bir feyezan yaşamış ancak can kaybı olmamıştır. 41 yıl sonra 23 Eylül 2009 tarihinde İçkale deresi takriben aynı büyüklükte taşmış ve bu büyük feyezan ve heyelanlarda 5 can kaybı yaşanmıştır.

Her iki feyezanda toplam 10 can kaybı ve çok büyük miktarda mal kaybı olmuştur. Ayrıca Hopa-Borçka devlet yolunda çok büyük tahribat oluşmuş ve yol bir gün trafiğe kapalı kalmıştır. Bu ve buna benzer olaylarla karşılaşmamak ve dere yataklarındaki yapılaşmaların incelenmesi ayrıca DSİ Bölge Müdürlüğünün yaptırdığı tersip bentlerinin kalitesinin tespit edilmesi, yıkılan ve tahliye edilen 94 adet konutların ve afetzedelerin oluşan sorunlarını araştırıp gereken önlemlerin alınmasına ihtiyaç bulunmaktadır.

Doğu Karadeniz bölgesi çok yağış alan ve heyelana müsait bir coğrafyaya sahiptir. Benzer olaylarla karşılaşmamak için Türkiye Büyük Millet Meclisi olaya el koyup araştırma komisyonu kurulmasında fayda mülahaza edilmektedir.

10 vatandaşımızın hayatını kaybettiği bu iki olayda alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla anayasanın 98'nci ve içtüzüğün 104 ve 105'nci maddeleri uyarınca meclis araştırması açılmasını arz ve teklif ederiz.

1) Metin Arifağaoğlu                      (Artvin)

2) Ensar Öğüt                                 (Ardahan)

3) Sacid Yıldız                                (İstanbul)

4) Fevzi Topuz                               (Muğla)

5) Gürol Ergin                                          (Muğla)

6) Ali Oksal                                    (Mersin)

7) Ramazan Kerim Özkan              (Burdur)

8) Rahmi Güner                              (Ordu)

9) Kemal Demirel                           (Bursa)

10) Tayfur Süner                            (Antalya)

11) İsa Gök                                    (Mersin)

12) Turgut Dibek                            (Kırklareli)

13) Malik Ecder Özdemir               (Sivas)

14) Bülent Baratalı                          (İzmir)

15) Ali İhsan Köktürk                    (Zonguldak)

16) Halil Ünlütepe                          (Afyonkarahisar)

17) Atila Emek                               (Antalya)

18) Osman Kaptan                         (Antalya)

19) Mehmet Ali Özpolat                 (İstanbul)

20) Ali Rıza Ertemür                      (Denizli)

21) Mevlüt Coşkuner                     (Isparta)

22) Birgen Keleş                            (İstanbul)

23) Çetin Soysal                             (İstanbul)

24) Durdu Özbolat                         (Kahramanmaraş)

25) Hüsnü Çöllü                             (Antalya)

26) Tekin Bingöl                            (Ankara)

27) Enis Tütüncü                            (Tekirdağ)

28) Mehmet Akif Hamzaçebi         (Trabzon)

29) Nevingaye Erbatur                   (Adana)

30) Ali Rıza Öztürk                        (Mersin)

31) Ahmet Küçük                           (Çanakkale)

2- Adıyaman Milletvekili Şevket Köse ve 29 milletvekilinin, üniversite öğrencilerinin barınma sorununun araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/472)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Her yıl olduğu gibi bu yıl da üniversite kayıtlarının başlamasıyla birlikte öğrencilerin barınma sorunları tekrar gözler önüne serilmiştir. Yaşanan ekonomik krizin etkisiyle veliler iyice zorlanmakta, bu zorluğun en büyük zararını ise düzgün bir barınma ortamına sahip olmayan öğrenciler görmektedir. Devlet yurtlarının yetersizliği ülkemizin en çok bilinen eğitim sorunlarının başında gelmektedir.

Devlet yurtlarının yetersiz olması sonucunda, veliler ve öğrenciler zor durumda kalmaktadır. Aynı zamanda, ekonomik zorlukları nedeniyle velilerin eli kolu bağlanmakta; yurtlar tarikatların ağı hâline gelmektedir. Her yıl aynı görüntüler yaşanmakta, otogarlarda kimi özel yurtlarca karşılanan öğrenciler ekonomik mecburiyetin vermiş olduğu zorunlulukla hareket etmektedir. Veliler ise bu duruma isyan etmektedir.

Hükûmetin son yıllarda izlediği politika, her ile bir üniversite açmak biçimindedir. Ancak; her ile bir üniversite açılması tek başına yeterli olmamaktadır. Üniversite öğrencilerine barınma olanağı sağlamadan üniversitenin açılmasına akademik çevrelerden de tepkiler gelmektedir. Öğrenciler, yeni açılan üniversitelere kayıtlarını yaptırırken, barınma konusunda büyük sorunlar yaşamaktadır.

Yükseköğretimde barınma sorununun çözülmesi için yeterli çabanın gösterilmediği, kamuoyunun üzerinde fikir birliği yaptığı konulardan biridir. Yükseköğretimde yaşanan barınma sorununun çözülmesi için özel önlemlerin alınması gerektiği anlaşılmaktadır. Bu konuda Başbakanlık Toplu Konut İdaresi Başkanlığı (TOKİ) akla gelen ilk alternatiflerden biridir.

Bilindiği gibi, ülkemizin yaşadığı hızlı nüfus artışı ve hızlı kentleşme sebebiyle oluşan konut ve kentleşme sorunlarının çözülmesi ve üretimin artırılarak işsizliğin azaltılması amacıyla 1984 yılında Genel İdare dışında Toplu Konut ve Kamu Ortaklığı İdaresi Başkanlığı kurulmuştur. Bu tarihte yürürlüğe giren 2985 sayılı Toplu Konut Kanunu ile özerk Toplu Konut Fonu oluşturulmuştur. Toplu Konut İdaresi Başkanlığının işlevi Türkiye'de konut üretim sektörünün teşvik edilerek hızlı artan konut talebinin planlı bir şekilde karşılanmasını sağlamak yönünde belirlenmiştir. 2985 sayılı Toplu Konut Kanunu Toplu Konut İdaresi Başkanlığına özerk ve esnek hareket etme imkanı sağlamıştır.

1990 yılında 412 ve 414 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameler ile Toplu Konut İdaresi Başkanlığı ve Kamu Ortaklığı İdaresi Başkanlığı şeklinde iki ayrı idare olarak örgütlenmeye gidilmiştir. 1993 yılından itibaren Toplu Konut Fonu, Genel Bütçe kapsamına alınmıştır. Toplu Konu Fonu, 20.6.2001 tarih ve 4684 sayılı Kanunla da tamamen yürürlükten kaldırılmıştır. Halihazırda, Toplu Konut İdaresi gelirleri, gayrimenkul satış ve kira gelirlerinden, kredi geri dönüşlerinden, faiz gelirlerinden ve bütçe ödeneklerinden oluşmaktadır. Toplu Konut İdaresi Başkanlığı, kuruluşundan 2002 yılına kadar yaklaşık 950 bin konuta kredi yoluyla finansman desteği sağlamış, aynı zamanda kendi arsaları üzerinde 43.145 konutun inşaatını da tamamlamıştır.

TOKİ, özellikle son yıllarda yerel yönetimlerle birlikte yaptığı projelerle de gündemdeki yerini korumaktadır. TOKİ'nin ülkemizde yer alan öğrenci yurdu sorununda aktif bir rol oynamasının olanaklı olduğu görülmektedir. 81 ilde aynı anda çalışmaların başlatılmasıyla yurt sorununun büyük oranda çözülebileceği ve aileler ile öğrencilerin rahat nefes almasının sağlanabileceği belirtilmektedir. Bu konuda acilen çalışma yapılması şart olmuştur.

Ülkemizde yaşanan yükseköğretim öğrencilerinin barınma sorunlarının neler olduğunun tespiti, bunların çözülmesi için neler yapılabileceği ve bu noktada TOKİ'den nasıl yararlanılabileceği konusunda uzman görüşlerinin alınarak, araştırmalar yapılabilmesi amacıyla Anayasa'nın 98. ve TBMM İçtüzüğü'nün 104 ve 105. maddeleri gereğince Meclis Araştırması açılmasını saygılarımızla arz ederiz.

1) Şevket Köse                               (Adıyaman)

2) Ali Oksal                                    (Mersin)

3) Tekin Bingöl                              (Ankara)

4) Ensar Öğüt                                 (Ardahan)

5) Sacid Yıldız                                (İstanbul)

6) Gürol Ergin                                          (Muğla)

7) Ramazan Kerim Özkan              (Burdur)

8) Kemal Demirel                           (Bursa)

9) Fevzi Topuz                               (Muğla)

10) İsa Gök                                    (Mersin)

11) Rahmi Güner                            (Ordu)

12) Turgut Dibek                            (Kırklareli)

13) Bülent Baratalı                          (İzmir)

14) Ali İhsan Köktürk                    (Zonguldak)

15) Halil Ünlütepe                          (Afyonkarahisar)

16) Tayfur Süner                            (Antalya)

17) Atila Emek                               (Antalya)

18) Osman Kaptan                         (Antalya)

19) Mehmet Ali Özpolat                 (İstanbul)

20) Mevlüt Coşkuner                     (Isparta)

21) Ali Rıza Ertemür                      (Denizli)

22) Durdu Özbolat                         (Kahramanmaraş)

23) Birgen Keleş                            (İstanbul)

24) Çetin Soysal                             (İstanbul)

25) Hüsnü Çöllü                             (Antalya)

26) Enis Tütüncü                            (Tekirdağ)

27) Mehmet Akif Hamzaçebi         (Trabzon)

28) Nevingaye Erbatur                   (Adana)

29) Ali Rıza Öztürk                        (Mersin)

30) Ahmet Küçük                           (Çanakkale)

3.- Afyonkarahisar Milletvekili Halil Ünlütepe ve 29 milletvekilinin, vişne üreticilerinin sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/473)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Vişne üreticilerinin sorunlarının araştırılması, alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98, içtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca Meclis Araştırması açılmasını arz ederiz.

1) Halil Ünlütepe                            (Afyonkarahisar)

2)Ensar Öğüt                                  (Ardahan)

3)Sacid Yıldız                                 (İstanbul)

4) Ramazan Kerim Özkan              (Burdur)

5) Ali Oksal                                    (Mersin)

6) Gürol Ergin                                          (Muğla)

7) Fevzi Topuz                               (Muğla)

8) Kemal Demirel                           (Bursa)

9) İsa Gök                                      (Mersin)

10) Rahmi Güner                            (Ordu)

11) Turgut Dibek                            (Kırklareli)

12) Malik Ecder Özdemir               (Sivas)

13) Bülent Baratalı                          (İzmir)

14) Ali İhsan Köktürk                    (Zonguldak)

15) Tayfur Süner                            (Antalya)

16) Osman Kaptan                         (Antalya)

17) Atila Emek                               (Antalya)

18) Mehmet Ali Özpolat                 (İstanbul)

19) Mevlüt Coşkuner                     (Isparta)

20) Ali Rıza Ertemür                      (Denizli)

21) Durdu Özbolat                         (Kahramanmaraş)

22) Birgen Keleş                            (İstanbul)

23) Çetin Soysal                             (İstanbul)

24) Hüsnü Çöllü                             (Antalya)

25) Tekin Bingöl                            (Ankara)

26) Enis Tütüncü                            (Tekirdağ)

27) Mehmet Akif Hamzaçebi         (Trabzon)

28) Nevingaye Erbatur                   (Adana)

29) Ali Rıza Öztürk                        (Mersin)

30) Ahmet Küçük                           (Çanakkale)

Gerekçe:

Vişne ülkemizin hemen her bölgesinde yetiştirilebilen ve bu nedenle de en çok üretimi yapılan meyve türlerinden biridir. Türkiye dünyanın önemli vişne üreticilerinden biri konumundadır. Vişne ülkemizin yaş meyve ve sebze ihracatının en önemli kalemlerinden birini oluşturmaktadır. Türkiye genelindeki üretim miktarı 185.435 tondur. Ülkemizde dünyadaki vişne üretiminin yaklaşık %16'sı karşılanmaktadır.

Vişne diğer meyvelere göre daha geniş kullanım alanına sahiptir. Derin dondurma, kurutma, kozmetik, meyve suyu, konserve ve reçel yapımında değerlendirilmekte, dondurulmuş olarak yurt dışına pazarlanmaktadır.

Ülkemizde 2009 yılı vişne üreticileri açısından son derece sıkıntılı bir yıl olmuştur. Rekoltenin yüksek olması, iç tüketim ve ihracatın azalması, vişne alan firmaların krizi bahane ederek düşük fiyat vermeleri, gübre, mazot, ilaç, elektrik, sulama, işçilik gibi girdilerin yüksek olması üreticilerin zor günler geçirmesine sebep olmaktadır. 9 yıl önce 2000 yılında 1,40 TL'den alıcı bulan, geçtiğimiz yıl 85 kuruştan satılan vişne, 2009 yılında ancak 50 kuruştan alıcı bulabilmektedir. Bu fiyat vişne toplayan işçinin yevmiyesini ancak karşılamaktadır. Bir işçi ortalama 50-60 kg vişne toplamaktadır. Bunun karşılığında ortalama 20-25 TL yevmiye almaktadır. 50 kg vişne’de 50 kuruştan 25 TL yapmaktadır. Bunun yanında gübre, ilaç, sulama, işçilik ve mazot gibi giderler üreticinin zarar etmesine sebep olmaktadır. Özellikle kozmetik, pastacılık ve gıda sanayi sektörlerinde yoğun olarak kullanılan vişnenin yurt dışından son yıllarda konsantre olarak ithal edilmesinin âdeta teşvik edilmesi üreticinin de pazar payını daralttığı bilinmektedir. Üreticilerin ürünlerinin parasını ne zaman alacağı da belli değildir. Bankalardan ve kredi kooperatiflerinden kredi kullanan üretici icra ve haciz tehlikesi ile karşı karşıyadır.

Anadolu'nun pek çok yerinde vişne üreticisi zor durumdadır. Vişnenin para etmemesi nedeniyle Tokat ilimizde üreticiler ürünlerini yollara dökmüşlerdir. Antalya'da bir üretici para etmeyen vişneyi toplayıp suyunu çıkararak su hayratında vatandaşlara dağıtmıştır. Burdur'da bir üretici bahçesindeki vişne ağaçlarını kesmiştir. Ülkemizde vişne üretiminin yüzde 22,46’sını karşılayan Afyonkarahisar’da benzer sorunlar yaşanmıştır. Afyonkarahisar Merkez, Sultandağı, Çay ilçelerinde de birçok üretici ürünlerini toplamaktan vazgeçmiştir.

Son yıllarda meyve üretiminin yeterince destek görmemesi üreticiyi meyve üretiminden uzaklaştırmakta ve göçe sebep olmaktadır. Bu insanlarımız üretici konumundan tüketici konumuna geçmektedirler. Üreticilerin tarım alanında varlığını sürdürebilmesi için, tarımsal girdi maliyetlerinin azaltılması, çiftçi ve köylünün kullandığı kredilerin yeniden yapılandırılması, vişne üreticisinin zararının telafi edilmesi, meyve üreticilerine ek destekleme ödemesi yapılması, konsantre vişne ithalatının yasaklanması gibi taleplerin incelenerek değerlendirilmesi gerekmektedir.

Vişne üreticisinin içine düştüğü sıkıntıların daha da derinleşmeden araştırılması, gereken önlemlerin alınması, kurumlar arası koordinasyon ve uyum içerisinde sorunların yeni bir sosyal yara hâline gelmeden çözümlenmesi gerekmektedir. Bu amaçla kurulacak Meclis araştırma komisyonunun çalışmaları, tarımsal üretim alanında yaşanmakta olan diğer sorunların çözümüne de katkı sağlayacaktır.

Bu önerge, vişne üreticilerinin ve meyveciliğin sorunlarının tartışılması ve çözüm yollarının tespiti amacıyla verilmiştir.

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Önergeler gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki görüşmeler, sırası geldiğinde yapılacaktır.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının bir tezkeresi vardır, okutup oylarınıza sunacağım.

A) Tezkereler (Devam)

3.- Aksaray Milletvekili Ali Rıza Alaboyun’un, Malta’da gerçekleştirilecek olan “İklim Değişikliğine Adaptasyon ve Doğal Afet Tehlikelerinin Azaltılması” konulu toplantıya ismen davet edildiğine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/1017)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

Malta Temsilciler Meclisi Başkanı Sayın Louis Galea’nın himayelerinde Birleşmiş Milletler ile ortak olarak düzenlenen “İklim Değişikliğine Adaptasyon ve Doğal Afet Tehlikelerinin Azaltılması” konulu toplantı Malta’da gerçekleştirilecektir. Söz konusu toplantıya Aksaray Milletvekili Ali Rıza Alaboyun ismen davet edilmektedir.

Davete icabet edilmesi hususu “Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında 3620 sayılı Kanun’un 9. Maddesi uyarınca Genel Kurulun tasviplerine sunulur.

                                                                                                         Mehmet Ali Şahin

                                                                                                Türkiye Büyük Millet Meclisi

                                                                                                                 Başkanı

BAŞKAN – Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Danışma Kurulunun bir önerisi vardır, okutup oylarınıza sunacağım.

VIII.- ÖNERİLER

1.- Gündemdeki sıralama ile çalışma saatlerinin yeniden düzenlenmesine; Genel Kurulun 25 Kasım 2009 Çarşamba günkü birleşiminde deprem riskinin araştırılarak deprem yönetiminde alınması gereken önlemlerin belirlenmesi ile madencilik sektörünün sorunları ve yer altı kaynaklarına ilişkin Meclis araştırması önergelerinin görüşülmesine, görüşmelerin tamamlanmasına kadar çalışmalarını sürdürmesine ilişkin Danışma Kurulu önerisi

Danışma Kurulu Önerisi

                                                                                                         Tarihi: 24.11. 2009

Danışma Kurulunun 24 Kasım 2009 Salı günü (bugün) yaptığı toplantıda, aşağıdaki önerilerin Genel Kurulun onayına sunulması uygun görülmüştür.

 

 

 

Meral Akşener

 

 

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi

 

 

 

Başkanı V.

 

Bekir Bozdağ

 

K. Kemal Anadol

 

Adalet ve Kalkınma Partisi

 

Cumhuriyet Halk Partisi

 

Grubu Başkanvekili

 

Grubu Başkanvekili

 

Oktay Vural

 

Gültan Kışanak

 

Milliyetçi Hareket Partisi

 

Demokratik Toplum Partisi

 

Grubu Başkanvekili

 

Grubu Başkanvekili

Öneriler:

Gündemin kanun tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işler kısmında bulunan 428, 403 ve 424 sıra sayılı kanun tasarı ve tekliflerinin, bu kısmın 3, 4 ve 5 inci sıralarına alınmasının ve diğer işlerin sırasının buna göre teselsül ettirilmesinin;

Genel Kurulun, 24 Kasım 2009 Salı günkü (bugün) birleşiminde 428 Sıra Sayılı Kanun Teklifinin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar çalışmalarını sürdürmesinin; 25 Kasım 2009 Çarşamba günkü birleşiminde ise deprem riskinin araştırılarak deprem yönetiminde alınması gereken önlemlerin belirlenmesine ilişkin Meclis araştırması önergeleri ile madencilik sektörünün sorunları ve yer altı kaynakları ile İlgili Meclis Araştırması önergelerinin görüşülmesinin ve bu görüşmelerin tamamlanmasına kadar çalışmalarını sürdürmesinin;

Genel Kurulun onayına sunulması önerilmiştir.

BAŞKAN – Danışma Kurulu önerisinin lehinde ve aleyhinde söz talepleri vardır.

Lehinde ilk söz Diyarbakır Milletvekili Sayın Gültan Kışanak’a aittir.

Buyurun Sayın Kışanak.

Süreniz on dakika. (DTP sıralarından alkışlar)

GÜLTAN KIŞANAK (Diyarbakır) – Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Değerli arkadaşlar, uzun bir aradan sonra ilk kez Danışma Kurulunda Meclisin çalışma biçimine ve gündemine ilişkin bir uzlaşma yakaladık. Bunu önemsiyoruz. Biz de bu uzlaşmaya ve Meclisin daha verimli çalışmasına katkıda bulunmak amacıyla bu öneriyi onayladık, kabul ettik.

Ayrıca gündeme alınan konuları da önemsiyoruz. Bunlar da Türkiye'nin öncelikli konularındandır, mutlaka bunların acilen görüşülmesinde fayda vardır. Özellikle öğretmen atamalarına ilişkin yasa teklifinin bugün getirilmesini bayram öncesinde olumlu bir gelişme olarak görüyoruz ve katkımız olsun istedik bu yasanın bir an önce çıkması ve öğretmen atamalarının gerçekleşmesi konusunda.

Ancak yarın 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele ve Dayanışma Günü. Bu çok önemli bir gündü. Biz istedik ki aslında Meclis bu konuda bir duyarlılık göstersin ve 25 Kasım günü kadına yönelik şiddetin boyutlarını araştırmak, nedenlerini sorgulamak ve çözüm önerileri geliştirmek üzere bir araştırma komisyonu kuralım. Bu konuda çabalarımız da oldu, diğer partilerle ortaklaşmak adına. Özellikle kadın milletvekili arkadaşlarımızdan destek istedik ve böyle bir günde bu konunun Parlamentonun gündemine gelmesinin çok önemli olduğunu ve sorunun aşılmasında bir katkısı olabileceğini ifade ettik.

Kadına yönelik şiddet dünyada en yaygın suçlardan birisi, maalesef yine en yaygın biçimde cezasız kalan suçlardan birisi. Türkiye’de de aslında durum böyle. Çok çarpıcı rakamlar var ortada. Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü tarafından yaptırılan bir araştırmada, her 2 kadından 1’inin yaşamı boyunca şiddetle karşı karşıya kaldığı ortaya çıkıyor, bu araştırmaya göre. Ayrıca son olarak Adalet Bakanlığımızın bir soru önergemize verdiği yanıtta 2009 yılının ilk yedi ayında 953 kadının cinayete kurban gittiği ve katledildiği görülüyor. Bu kadar büyük bir sorun karşısında böylesine uluslararası bir günde Parlamentonun bu gündeme kayıtsız kalmasını doğrusu doğru bulmuyoruz. Bu nedenle biz yarın bir kez daha Danışma Kurulunda arkadaşlarımızdan bu konunun tartışılması ve araştırma önergelerinin görüşülerek bir komisyon kurulması konusunda uzlaşma arayacağız. Eğer bu mümkün olursa yarın bu konuyu burada hep beraber tartışacağız ve bunun çok önemli katkıları olacağını düşünüyorum ama eğer olmazsa da biz grup önerimizi yarın getirerek bu Mecliste sizlerden destek isteyeceğiz ve kadına yönelik şiddetin araştırılmasına yönelik bir araştırma komisyonunun -umuyoruz ki- kurulmasına hep beraber katkımız olacak.

Ben bu vesileyle söz almış bulunuyorum, hepinize saygılarımı sunuyorum. İyi çalışmalar diliyorum hepinize. (DTP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Kışanak.

Danışma Kurulu önerisinin aleyhinde Eskişehir Milletvekili Sayın Tayfun İçli.

Süreniz on dakika.

H. TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Sayın Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Danışma Kurulu önerisinin aleyhinde söz aldım, bu konuda çok kısa neden aleyhinde söz aldığımı ifade etmek istiyorum, sonra konuşmamın özüne döneceğim.

Değerli arkadaşlarım, sıklıkla AKP Grubu, muhalefeti, verilen araştırma önergeleriyle ilgili olarak gündemi değiştirmek ve Meclisi tıkamakla suçluyordu. Şimdi, önümüze gelen Danışma Kurulu önerisinde gündemde bulunan borçlar kanununun yine gerilere itildiğini, öğretmenlerle ilgili Millî Eğitim Bakanlığının teşkilat ve görevleriyle ilgili tek maddelik bir kanun teklifinin önümüze getirildiğini ve arkasından da iki uluslararası sözleşmenin gündeme alınmasının arzu edildiğini görüyoruz. Birisi, Tacikistan’la ilgili bir uluslararası sözleşme, diğeri de zeytinyağı ve sofralık zeytinlerle ilgili bir anlaşmanın, uluslararası bir anlaşmanın Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündeminin ön sıralarına çekilmesiyle ilgili. Öncelikle, bunda bir çelişki olduğunu ifade etmek isterim.

Değerli arkadaşlarım, bugün Öğretmenler Günü. Ben de öğretmenlerimizin Öğretmenler Günü’nü kutluyorum. Başta Başöğretmen Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere ebediyete intikal etmiş öğretmenlerimizi de rahmetle anıyorum ve konunun özüne dönmek istiyorum.

Değerli arkadaşlarım, öğretmenlerimizin sorunları gerçekten çok büyük. Biraz evvel gündem dışı söz alan değerli arkadaşlarımız, milletvekili arkadaşlarımız bunları kısa sürede de olsa açıklamaya çalıştılar. Yerlerinden konuya katılan milletvekili arkadaşlarımız da Öğretmenler Günü’nün ne derece önemli olduğunu ve öğretmenlerimizin ne kadar mağdur olduğunu ifade etmeye çalıştılar.

Değerli arkadaşlarım, yarın da özellikle Kamu-Sen, KESK ve birçok sendika, bir günlük uyarı grevi yapacaklar. Bu eylemi yapacakların arasında da öğretmenlerimiz bulunmaktadır. Şimdi, öğretmenlerimize çok güzel şeyler söyleyebiliriz, ne kadar vefakâr olduklarını, bizleri bugünlere getirenlerin öğretmenler olduğunu söyleyebiliriz ama işin gerçeğine baktığımız zaman ise öğretmenlerle ilgili olarak Anayasa’daki hükümleri dahi uygulamadığımızı çok net olarak görüyoruz. Sayın Millî Eğitim Bakanımız da arkamızda. Özellikle Sayın Millî Eğitim Bakanımızın da beni bir hukukçu olarak dinlemesini çok arzu ederim.

Değerli arkadaşlarım, neden “Anayasa’nın uygulanması gerekir.” dedim öncelikle? Şimdi, Anayasa’mızın 5’inci maddesi -ben, sürekli Anayasa’dan böyle alıntı yapmak suretiyle vurguluyorum- devletin temel amaç ve görevlerini çok net olarak ifade eder. Der ki: “Devletin temel amaç ve görevleri, -atlayarak okuyorum, konumuzla ilgili kısmı okumak istiyorum- …kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak; kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddî ve manevî varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmaktır.” der.

Şimdi bu yüce Meclis 1982 Anayasası’nı yaparken Anayasa’mızın 90’ıncı maddesini çok ayrıntılı bir biçimde düzenlemiştir. Bu düzenleme yeterli olmamıştır. 2004 yılında, 7 Mayıs 2004 tarihinde 5170 sayılı Anayasa değişikliğiyle Anayasa’nın 90’ıncı maddesinin son fıkrasına bir cümle eklemiştir yüce Meclis ve demiştir ki: “Usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası andlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası andlaşma hükümleri esas alınır.” der ve Anayasa’nın 90’ıncı maddesinin birinci fıkrası da “Türkiye Cumhuriyeti adına yabancı devletlerle ve milletlerarası kuruluşlarla yapılacak andlaşmaların onaylanması, Türkiye Büyük Millet Meclisinin onaylamayı bir kanunla uygun bulmasına bağlıdır.” der.

Şimdi neden Anayasa’nın 5’inci maddesine ve 90’ıncı maddesine gönderme yaptım? Şimdi, birazdan eğer Danışma Kurulu önerisi kabul edilirse -ki iki uluslararası sözleşme Türkiye Büyük Millet Meclisince bir kanun tarafından onaylanacak- işte yarınki grev, bir günlük grev hakkının, kamu çalışanlarının toplu iş sözleşmesi grev hakkının ne derece haklı bir talep olduğunu ifade etmek için söyledim.

Değerli arkadaşlarım, Türkiye Cumhuriyeti devleti Uluslararası Çalışma Örgütü, Birleşmiş Milletler ve Avrupa Konseyiyle tam sekiz anlaşmaya imza atmış, bu sekiz anlaşma Türkiye Büyük Millet Meclisince bir kanunla onaylanmak suretiyle de yürürlüğe konulmuştur. Şimdi, Anayasa’mızın 11’inci maddesine göre -yine Anayasa’ya dönüyorum- “Anayasa hükümleri, yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını ve diğer kuruluş ve kişileri bağlayan temel hukuk kurallarıdır.” der ve bu Anayasa hükümlerinin ve Anayasa’mıza uygun olarak bir kanunla onaylanan milletlerarası, uluslararası anlaşmaların iç hukukumuzun bir parçası olduğunu ifade etmesi açısından 11’inci maddeyi söyledim.

Değerli arkadaşlarım, örgütlenme özgürlüğü, bu bağlamda toplu sözleşme, grev ve sendikal haklar temel haklardandır. Bu haklar, insan hakları içerisinde temel hak ve özgürlükler kategorisine girmektedir. Bu durum, biraz evvel ifade ettiğim ve Anayasa’mızın 90’ıncı maddesinde belirtildiği gibi, usulüne uygun olarak yürürlüğe konulan tam sekiz adet uluslararası sözleşmeyle de iç hukukumuzun bir parçası olmuştur. Sadece bu mudur? Sadece bu değildir. Bu sekiz uluslararası sözleşmenin içerisinde Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi vardır ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kararları bizim iç hukukumuzda kanun üstü olarak kabul edilmiştir.

Şimdi, zamanımız kısıtlığı olduğu için çok ayrıntıya girmek istemiyorum ama Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin iki kararı vardır: 27 Mart 2007 tarihinde “Karaçay” davası ve “Satılmış ve diğerleri” diye adlandırılan diğer bir Türkiye davası vardır, o da 17 Temmuz 2007 tarihlidir.

Değerli arkadaşlarım, Sayın Başbakan dün yurt dışına giderken kamu emekçilerinin yapacağı bir günlük grevin kanuna aykırı olduğunu ifade etmiştir. Sayın Başbakana yanıt olması açısından, özellikle de Sayın Millî Eğitim Bakanı buradayken ifade etmek istiyorum ki, Anayasa’mızın 90’ıncı maddesine göre imzaladığımız ve Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından onaylanan, usulüne uygun olarak onaylanan uluslararası sözleşmeler gereğince kamu çalışanlarının toplu görüşme, grev hakları anayasal ve uluslararası hukuka, insan hakları hukukuna göre yasaldır, bunu ifade etmek istiyorum.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, biraz evvel ifade ettiğim iki kararından “Satılmış ve diğerleri” kararında, bakın, özellikle sendikal hakları ifade ettikten sonra grev hakkıyla ilgili altmış sekizinci paragrafında şunu ifade etmektedir: “Grev yapma hakkıyla ilgili olarak Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi her ne kadar 11’inci maddede bu hak açık bir şekilde ifade edilmemişse de bu hakkın tanınması hiç kuşkusuz en önemli sendikal haklardan bir tanesini teşkil etmektedir. Bu hakkın yanı sıra sendika özgürlüğüyle ilgili pek çok hak da mevcuttur. Üstelik sözleşmeci devletlerin sendikal özgürlüğü sağlamak amacıyla izleyebilecekleri pek çok yol bulunmaktadır." deyip Birleşik Krallık’la ilgili verdiği daha önceki kararlarına da gönderme yapmıştır.

Değerli arkadaşlarım, sadece kamu çalışanlarıyla ilgili toplu sözleşme ve grev haklarıyla ilgili kısıtlamalar yoktur yasalarımızda. Her ne kadar Anayasa’nın 53’üncü ve 54’üncü maddesinde bir yasak olmamakla birlikte 4668 sayılı kamu çalışanlarının sendikal haklarıyla ilgili yasakların acil olarak ortadan kaldırılması gerekmektedir ve sadece o değil, yine taraf olduğumuz ILO Sözleşmesi’ne göre ve biraz evvel ifade ettiğim sekiz adet uluslararası sözleşmeye göre yalnız memurlar değil, işçilerimizle ilgili olarak da mutlaka ve mutlaka yasalarımızda bulunan Anayasa’mıza aykırı olan hükümlerin, uluslararası insan hakları sözleşmelerine aykırı hükümlerin derhâl, vakit geçirilmeden ortadan kaldırılması gerekmektedir. Aksi takdirde, yürütme organı, idare organı…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.

H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Bırakın memurlarımızı, bırakın kamu çalışanlarının yasaya aykırı olmasını, Anayasa’ya ve tabi olduğumuz, bizim iç hukukumuza göre ulus üstü niteliği taşıyan sözleşmelere aykırı hükümleri ortadan kaldırmayan yürütme organı bu işten yasal anlamda sorumludur. Tekrar altını çiziyorum, derhâl ve derhâl siyasi iktidarın Anayasa’nın 90’ıncı maddesinin hükmünün gereğini yerine getirmesi gerekmektedir.

Anayasa’yı rafa kaldırmak, Anayasa’da tanınan temel hak ve özgürlükleri görmezden gelmek, özellikle de adil yargılama hakkıyla ilgili, çalışma hukukuyla ilgili hakları görmezden gelmek akılcı, makul bir yaklaşım değildir.

Ben bu arada, tekrar, yarın kamu emekçilerinin yapacağı grevde başarılar diliyorum ve siyasi iktidarı da yasalarımızdaki bu engelleri kaldırmaya çağırıyorum.

Hepinize sabrınız için teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın İçli.

Danışma Kurulu önerisinin lehinde son söz Van Milletvekili Sayın İkram Dinçer’e aittir.

Buyurun Sayın Dinçer. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz on dakika.

İKRAM DİNÇER (Van) – Sayın Başkanım, saygıdeğer milletvekillerimiz; Danışma Kurulu önerisi lehinde söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Sözlerimin başında öğretmenlerimizin 24 Kasım Öğretmenler Günü’nü kutluyor, bu öneri lehinde olduğumu belirtiyor, tekrar, Sayın Başkanımızı ve heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Dinçer.

Danışma Kurulu önerisi aleyhinde son söz İstanbul Milletvekili Sayın Hasan Macit’e aittir.

Buyurun Sayın Macit.

Süreniz on dakika.

HASAN MACİT (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Danışma Kurulu önerisinin aleyhinde söz aldım. Şahsım ve Demokratik Sol Parti adına hepinizi saygılarımla selamlıyorum.

Türkiye Büyük Millet Meclisinde bu hafta müzakere edeceğimiz kanunları içeren bir gündemi belirleme tartışmaları yapıyoruz.

Değerli arkadaşlar, biraz sonra görüşeceğimiz millî eğitimle ilgili kanun, yerinde fakat yetersiz bir kanundur. Bugün, ataması yapılmayan öğretmenlerin, işsiz ve güvencesiz öğretmenlerin gösteri yaptıkları ve basın açıklamasıyla tüm kamuoyuna durumlarını anlatmaya, izah etmeye çalıştıkları bir gün ve aynı zamanda Öğretmenler Günü. Tekrar, öğretmenlerimizin gününü kutluyorum ama Öğretmenler Günü’ne ataması yapılmayan işsiz ve güçsüz öğretmenlerin gösteri yaptığı bir gün; yarın da gene, fiilen görevi başındaki öğretmenlerin özlük haklarıyla ilgili gösteri yapacakları, eylem yapacakları bir güne denk düşmüş olması anlamlıdır. Bu bağlamda, biz, herhâlde buradaki yaptığımız müzakerelerde hakkıyla, öğretmenlerimizin yeteri kadar özlük hakları olsun kadroları olsun, gerekli düzenlemeleri onların lehine yapamıyoruz veyahut da alamıyoruz diye düşünüyorum.

Ben bir konuşmayı sizlerle paylaşmak istiyorum: “Yahu, bir sürü bölüm öğretmenimiz boşta geziyor. Resim öğretmeni matematiğe, müzik öğretmeni beden dersine giriyor. Niye? Öğretmen ihtiyacı var ama bakın ki işe, bunlar bir de sınavla öğretmen alıyor! O zaman niye okutuyorsun bu öğrencileri; yazık değil mi? ‘Öğretmen alamıyorum.’ de. Bu evlatlarım okumasın boşuna ama biz iktidar olunca inşallah boşta kalan öğretmen adayı olmayacak.” Haziran 2002 Gaziantep mitingi. Aynı söylem 2002 Samsun mitingi. Aynı söylem Mayıs 2002 İzmit mitingi. Aynı söylem 2002 İstanbul mitingi. Bunu söyleyen Sayın Başbakan Recep Tayyip Erdoğan.

Değerli arkadaşlar, o zaman, 50 bin öğretmen açığı… “Öğretmen boşta geziyor, ataması yapılmıyor.” diye Sayın Başbakan haklı gerekçelerle mitinglerde kamuoyuna vadediyor ve vaadinin bir bölümünde de diyor ki: “Bizim iktidarımızda hiçbir öğretmen adayımız açıkta kalmayacak. Hepsinin atamasını yapacağız.” Siyasetçinin, devlet adamının verdiği sözler ve verdiği sözlerin arkasında durmakla, verdiği sözleri yerine getirmekle değeri ölçülür ve saygınlığı ona göre kamuoyunda artar veya eksilir. Eğer sözünü verdiği konuyu yerine getiremeyecekse, tutamayacaksa, böyle konuşmaları, doğrusu kamuoyunda, konuşanların ne derecede, nasıl saygınlığının olduğunu takdirlerinize bırakıyorum.

Bugün ataması yapılmayan öğretmenlerimizin, duyumlarımıza göre, Millî Eğitim Bakanlığı Personel Genel Müdürlüğüne göre 140 bin açığımızın olduğunu, sendikaların verilerine göre de 200 bini aşkın bir öğretmen açığının millî eğitimde olduğu söyleniyor, yazılıyor, çiziliyor. Buna karşın, ataması yapılmayan öğretmenlerimizin sayısının da muhtelif, en az 200 bin ve 200 binin üzerinde, 400 bine kadar olduğu söyleniyor. Yani kısacası 200 bin öğretmen genç işsiz olarak sokakta dolaşıyor, ama 200 bin öğretmenin girmesi gereken sınıflarda öğretmensiz olarak dersler boş geçiyor veyahut da uzmanı olmayan, branşı olmayan başka kadrolarla o görev tamamlanıyor.

Sayın milletvekilleri, evet, bugün ataması yapılmayan öğretmenlerin, öğretmen adaylarımızın gösteri yaptığı bir gün ve biraz sonra bir kanunu tartışacağız. O kanunda atamasıyla ilgili 10 bin öğretmene olanak açılıyor. Niçin 10 bin? Niçin Millî Eğitim Bakanlığı kadrolarında “sözleşmeli”, “ücretli”, “kadrolu” şekliyle değişik unvanlar altında görev yapılıyor? Bunları burada konuşmamız gerekir.

Bir çalışma biriminde, kurumunda farklı farklı unvanlar altında, farklı farklı özlük haklarıyla birlikte aynı işi yapan öğretmenler veyahut da memurlar veyahut da çalışanlar varsa, o iş yerinde barış ortamının olabileceğini düşünemiyorum. Yani bir okulumuz ve bu okulda öğrencilere ders veren öğretmenler farklı statülerde, teneffüslerde öğretmen odasında buluştukları zaman, özlük hakları noktasında konuşurlarken farklı konuşmalar… Bu, çalışma barışını ve çalışma disiplinini bozan bir uygulamadır. Bu nedenle, gelin iktidarıyla muhalefetiyle, açıkta olan -hepsini olmayabilir- millî eğitimin gereksinimi kadar öğretmenin atanmasıyla ilgili bu düzenlemede bu kadroları yükseltelim ve ne açıkta olan öğretmenlerimiz, atama bekleyen öğretmenlerimiz sızlansın ne de okullarda öğrencilerimizin dersleri boş geçsin. Bu, Sayın Millî Eğitim Bakanlığımızın uygulaması ve Sayın Millî Eğitim Bakanlığımıza da büyük bir kolaylık sağlayacaktır. Böyle bir konunun Mecliste çözümlenmiş olması, onun da elini rahatlatacaktır ve aynı zamanda, Sayın Başbakanın sekiz yıl önce mitinglerde kamuoyuna vadettiği ve kamuoyunda deklare ettiği “Bizim dönemimizde boşta kalan öğretmen olmayacak.” sözü de gerçekleşmiş olur.

Gelin, Sayın Başbakanın, Sayın Genel Başkanınızın bu söylediği söylemi, hep beraber burada, bugün gerçekleştirelim. Hazır kanun tasarısı da gelmiş. Bu kanun tasarısında gerekli düzenlemeler yapılarak, bugün, Millî Eğitim Bakanlığındaki öğretmen açığının tamamlanması için tarihî bir gün, tarihî bir günde tarihî bir çalışma yapılsın. Bugün, gerçekten -24 Kasım Öğretmenler Günü tarihî bir gün- öğretmenlerimizle ilgili bu sıkıntıların burada konuşulacak ortamın da açılınmış olması bir fırsattır ve bu sorunu çözelim. Bu sorunu çözersek, başta öğrencilerimiz, başta işsiz ve güvencesiz olan bütün atama bekleyen genç öğretmen adaylarımız herhâlde mutlu olacaklardır; babasının, annesinin, yirminin üzerinde, otuzlu yaşlarda, eline, harçlık veyahut da çay parası için bakmayacaklardır.

Aynı zamanda, millî eğitimdeki bu farklı statülerin kaldırılarak kadroluya geçirilmesi noktasında da okullarımızda çalışma barışının, çalışma ahenginin sağlıklı bir şekilde yürütülmesine olanak sağlanacaktır.

Değerli milletvekilleri, bu bir fırsattır. Hem Öğretmenler Günü hem görüşeceğimiz kanun, millî eğitimle ilgili kadro tahsisi kanunu ve arada bir açık var, vadedilenlerin gerçekleştirilmesi açığıdır. Yoksa bu sözler, Sayın Başbakanın 2002’de değişik illerde söylemiş olduğu sözler her yıl, her platformda, her zaman bu kürsüde söylenecektir.

Hepinize saygılar sunarım. (DSP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Macit.

Danışma Kurulu önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…

HASAN MACİT (İstanbul) – Karar yeter sayısının aranılmasını istiyorum.

BAŞKAN – Arayacağım.

Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.

Birleşime on dakika ara veriyorum.

 

Kapanma Saati: 16.23


İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 16.38

BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER

KÂTİP ÜYELER: Yusuf COŞKUN (Bingöl), Fatih METİN (Bolu)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 22’nci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

Danışma Kurulu önerisinin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi öneriyi yeniden oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir, karar yeter sayısı vardır.

İç Tüzük’ün 37’nci maddesine göre verilmiş bir doğrudan gündeme alınma önergesi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

VII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)

C) Önergeler

1.- Muğla Milletvekili Gürol Ergin’in, (2/316) esas numaralı Kanun Teklifi’nin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/161)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

(2/316) Esas Numaralı Kanun Teklifimin İçtüzüğün 37. Maddesine göre görüşülmesini saygılarımla arz ederim.

                                                                                                              Gürol Ergin

                                                                                                                   Muğla

BAŞKAN – Sayın Ergin, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

Hocam, süreniz beş dakika.

GÜROL ERGİN (Muğla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 5179 Sayılı Gıdaların Üretimi, Tüketimi ve Denetlenmesine Dair Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’min doğrudan Meclis gündemine alınması konusunda söz almış bulunuyorum. Sözlerime başlarken Sayın Başkan sizi, değerli milletvekillerini ve yüce Türk ulusunu saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, yasa teklifimin konusuna girmeden önce, zeytinciliğimiz açısından son derece önemli gördüğüm hususlara kısaca dikkatlerinizi çekmek istiyorum.

Değineceğim birinci husus şudur: Ülkemiz Uluslararası Zeytincilik Konseyine üyelik başvurusu yapmış, başvurusu kabul edilmiştir. Şimdi yapılması gereken bu uluslararası anlaşmanın Türkiye Büyük Millet Meclisinde kabulüdür. Bu konudaki yasa tasarısının daha fazla geciktirilmeden Genel Kurula getirilip onaylanması sağlanmalıdır.

Değineceğim ikinci konu, kara su konusudur. Kara su konusu zeytinyağı işletmeleri için büyük sıkıntı yaratmaya devam ederken Çevre Bakanlığının 5 Ekim tarihine kadar lagün yapmayan işletmelerin ruhsatlarının iptaline gideceği bildiriminde bulunması soruna çözüm getirmeyeceği gibi, yalnızca zeytinyağı işletmelerini sıkıntıya sokar, çözüm olamaz. Yapılması gereken, aynen Yunanistan’ın yaptığı gibi, işletmelere üç fazdan iki faza geçişi sağlamaları için beş yıllık bir geçiş süresi tanımaktır. Kara su sorununa bugüne dek dünyanın hiçbir ülkesinde, kara suyu lagünlerde depolayarak çözüm bulunabilmiş değildir.

Üzerinde durmak istediğim üçüncü konu, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilen bir yasa teklifi nedeniyledir. Hiç kimse Zeytincilik Yasası’nın zeytinlikleri koruyan hükümlerini ortadan kaldırma hevesine kapılmasın, zeytinliklere başka amaçlarla girmeye kalkmasın.

Değerli milletvekilleri, ülkemizde 104 milyonu meyve veren, 40 milyonu henüz meyve vermeyen yaklaşık 144 milyon zeytin ağacı bulunmaktadır. Zeytinyağı üretimimiz, son yıllarda, artan ağaç sayısına koşut olarak yükselmektedir. Zeytinyağı üretimimiz artarken bu sektörde öne çıkan ve ivedi çözüm bekleyen sorunlardan biri de yasa teklifimizin konusu olan taklit ve tağşiş sorunudur. Bu sorunun giderilmesi, ekonomik olduğu kadar hatta daha da fazla sağlık açısından önemlidir.

Değerli milletvekilleri, zeytinyağının insan beslenmesi ve sağlığı açısından değeri tüm yemeklik yağlardan üstündür. Tereyağı, diğer hayvansal yağlar ve margarin özellikle kalp damar rahatsızlıkları açısından tehlike oluşturabilmekte, tohumlardan elde edilen yağlar ise kanserojen olma riskini taşımaktadır. Bir meyve yağı olan zeytinyağı, kalp damar rahatsızlıkları açısından risk oluşturmadığı gibi kanserojen etkide bulunma riski de diğer bitkisel yağlara göre çok daha azdır. Zeytinyağını bol tüketen Akdeniz ülkelerinde, kalp damar rahatsızlıklarının görülme sıklığının ve bu hastalıklardan dolayı ölüm oranının düşük olduğu saptanmıştır. Zeytinyağının aynı zamanda kan basıncını düşürdüğü ve diyetlerinde zeytinyağı bulunan toplumlarda hipertansiyon bulgularına daha az rastlandığı görülmektedir. İnsan bünyesinde kemiklerde kalsiyum eksilmesini, safra kesesi, kolesterol taşı oluşumunu ve atardamarda plak oluşumunu engelleyici etkileri nedeniyle de sağlığımız için gerekli olan zeytinyağının gastrit ve mide bağırsak ülserleri tedavisinde de yararlı etkileri saptanmıştır.

Tüm bu yararlı etkilerinden ötürü son yıllarda bütün ülkelerde olduğu gibi ülkemizde de zeytinyağı tüketimi artmaktadır. Ancak, örneğin Yunanistan’da kişi başına yılda ortalama 21 kilo, bizde ise 1,5 kilonun altında bir tüketimin olması, zeytinyağı tüketiminin hâlâ çok yetersiz olduğunu göstermektedir. Tüketimi artırmaya çalışırken namuslu sanayiciyi de zeytinyağına başka yağlar katarak sahtekârlık yapanlardan korumak, halkımıza gerçek zeytinyağı yedirmek, yurt dışına gönderdiğimiz zeytinyağlarının taklit ve tağşiş edilmesini önlemek gerekmektedir. Önerdiğimiz yasa değişikliği, bu amaçlara yönelik olarak zeytinyağlarını taklit ve tağşiş edenlere uygulanan cezai yaptırımların caydırıcılığını artırmaya yöneliktir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.

GÜROL ERGİN (Devamla) – Sağ olun efendim.

Kanun teklifimizde zeytinyağı veya diğer bitkisel yağları taklit ve tağşiş edenlere 50 bin lira para cezası verilmesi, işletmenin en az bir yıl üretimden men edilmesi, taklit veya tağşiş edilen ürünlere el konulması, taklit veya tağşiş edilmiş yağları bilerek satan ya da satışa arz edenlere 5 bin lira para cezası verilmesi ve bu ürünlere el konulması önerilmektedir.

Zeytinciliğimizin ve zeytinyağı sanayisinin gelişmesi için zorunlu gördüğümüz bu yasa değişikliği teklifimize “Evet.” demenizi bekliyor, sizlere ve yüce Türk ulusuna tekrar saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Ergin.

Önerge üzerinde, Balıkesir Milletvekili Sayın Ergün Aydoğan.

Buyurun Sayın Aydoğan. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakika.

ERGÜN AYDOĞAN (Balıkesir) – Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, yüce Meclisin değerli üyeleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum ve çocuklarımızın ve ülkemizin geleceği öğretmenlerin 24 Kasım Öğretmenler Günü’nü de kutluyorum öğretmenlerimizin umut içerisinde geleceğe bakmasını diliyorum.

Vermiş olduğumuz kanun teklifi zeytin ve zeytinyağıyla ilgili. Zeytin ve zeytinyağı konusunda geçmiş dönemlerde, her dönemde Meclis araştırma komisyonları kuruldu ama sorunlar devam ediyor. Biraz önce konuşmacının ifade ettiği gibi, ben de kısaca bu sorun ve çözüm önerilerine değinmek istiyorum.

Ülkemizin zeytin üretiminde dünya 2’ncisi, zeytinyağı üretiminde dünya 5’incisi olduğunu hepimiz biliyoruz ama tabii bununla birlikte sorunlarımız da devam ediyor. Bu sorunlardan, ulusal bir zeytincilik politikamızın olmayışı, zeytincilik sektörünün ulusal bir plan dâhilinde desteklenmesi ve teşvik edilmesi sektör açısından hayati öneme sahiptir. Zeytin ve zeytinyağının kalitesinin artırılması için tarımsal araştırma ve ıslah çalışmalarına hız verilmelidir. Tabii bu arada, son zamanlarda konuşulan GDO örneğinde olduğu gibi, fidan konusunda da ciddi çalışmalar yapılmalıdır.

Yine zeytin üreticimizin önemli sorunlarından birisi sulamayla ilgilidir. Bununla ilgili de modern, teknik ürünlerle birlikte desteklenmesi gerekmektedir. Tarımın genel sorunlarıyla birlikte zeytinde de mazot, gübre, ilaç destekleri gerekmektedir.

Yine, mahsulün toplandığı, mahsulün bol olduğu, bugünlerde fiyatların istenilen düzeyde olmasına rağmen asıl sorun maliyetlerin yüksekliğidir. Bu maliyetlerin yüksekliğinde teknolojik imkânların kullanılmaması ve arazilerin bölünmüş olması da çok önemli bir etkendir.

Yine bir başka sorun da depoculuk sorunudur. Burada da zeytin üreticisinin desteklenmesi gerekmektedir. Sofralık zeytinde de ciddi sorunlar devam etmektedir.

Elbette, bu sorunların giderilmesi, düşük faizli kredilerin verilmesi ve üreticilerin desteklenmesidir. Tabii, zeytin ve zeytinyağının en önemli sorunlarından birisi de, üretim aşamasında kara su sorunudur. Bu kara suyun giderilmesiyle ilgili her işletmeye havuzların yapılması konusunda bir yönetmeliğin olduğu ve atık su havuzlarının da ekim sonuna kadar yapılması gerektiğini, bu yasal sürenin de bittiğini hepimiz biliyoruz. Burada en önemlisi: Her fabrikaya dinlenme havuzu yerine tek merkezde tek havuz yeterli olacağı üreticiler tarafından ifade edilmektedir.

Zeytinyağı söz konusu olduğunda, elbette depolama da çok önemlidir. Bu anlamda da, yine, eğer mümkünse azot gazı altında depolanması gerekmektedir. Zeytin üretiminde, zeytinyağı üretiminde toprak, iklim özellikleri zeytinin ve zeytinyağının kalitesinde son derece etkilidir.

Zeytinyağı sektöründe kuşkusuz en büyük sorunlardan birisi tağşiş ve taklit olarak ifade edilen zeytinyağının içine başka maddeler, yağlar karıştırma sorunudur. Zeytinyağının taklit sorunu da bu konu kapsamında değerlendirilmelidir. Bu durum, düpedüz sahtekârlık, dolandırıcılık, düzenbazlık ve halk sağlığını hiçe saymaktır; resmen hırsızlıktır. Sızma niteliğinde olmayan yağların ısıl işlemle görüntüde sızma hâline getirilmesi yoluyla haksız rekabet yaratılmaktadır. Gerçek sızma zeytinyağının asitlik değerinin ötesinde yüksek asitli yağların ısıl sistemiyle asidi düşürülerek normalde 3 bin lira olan yağ 5 bin lira diye sızma zeytinyağı olarak satılmaktadır. Burada esas dikkat çekici, dehşet verici nokta tüketicinin “kolon sızması” olarak adlandırılan bu işlemi anlaması mümkün değildir.

Düşününüz, siz markete gittiğinizde zeytinyağı aldığınızı düşünüyorsunuz ama aldığımız zeytinyağının içerisinde zeytinyağı süsü verilmiş, ne idüğü belli olmayan bir sıvıyı sağlıklı bir besin kaynağı olarak eşimize, çocuklarımıza yedirmek durumunda kalıyoruz.

Konuyla ilgili hazırlanmış ve altında bizim de imzamız bulunan kanun teklifinin amacı da bu haksızlığı, haksız rekabeti ve hırsızlığı ortadan kaldırmaya yöneliktir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.

ERGÜN AYDOĞAN (Devamla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Özellikle taklit ve tağşiş yağların önlenmesi konusunda ne gerekiyorsa yapılması gerekir, önlemlerin alınması gerekir.

Tabii bu tip firmalarla yasal mücadeleye başlanabilmesi için Uluslararası Zeytinyağı Konseyinin analiz kriterlerinin belirlenmesi ve bunun Türk Gıda Kodeksi’ne kabul edilerek uygulanması gerekmektedir.

Yine bu zeytinciliğimizle ilgili, son zamanlarda, mevcut Zeytin Yasası’nı değiştirmeye yönelik hazırlıkların olduğunu hepimiz biliyoruz. 4086 sayılı zeytinciliği korumaya yönelik bu Yasa’nın değiştirilmesi ve değiştirilmesinin düşünülmesi zeytincilik açısından son derece tehlikelidir. Biz mevcut zeytinciliğin korunmasını ve maden sahalarına açılmasını doğru bulmuyoruz. Şu anda hazırlığı devam eden bu çalışmayı da buradan desteklemediğimizi ifade etmek istiyorum.

Tabii, son olarak da geçmişte üye olduğumuz…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

ERGÜN AYDOĞAN (Devamla) – Tamamlıyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Benim öyle bir usulüm yok. Yani tamamlayacaktınız, bir dakika tekrar süre verdim. Sağ olun.

ERGÜN AYDOĞAN (Devamla) – Teşekkür ediyorum.

Ulusumuzun Kurban Bayramı’nı şimdiden kutluyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Aydoğan.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.

Alınan karar gereğince sözlü soru önergeleri ile diğer denetim konularını görüşmüyor ve gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz.

1’inci sırada yer alan Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri

1.- Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/324) (S. Sayısı: 96)

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

2’nci sırada yer alan Türk Borçlar Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine devam edeceğiz.

2.- Türk Borçlar Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/499) (S. Sayısı: 321)

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

3’üncü sıraya alınan, Van Milletvekili Kerem Altun ve 2 Milletvekilinin; Millî Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanuna Geçici Madde Eklenmesine İlişkin Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

3.- Van Milletvekili Kerem Altun ve 2 Milletvekilinin, Millî Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanuna Geçici Madde Eklenmesine İlişkin Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/532) (S.Sayısı: 428) (x)

BAŞKAN – Komisyon? Burada.

Hükûmet? Burada.

Komisyon raporu 428 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Teklifin tümü üzerinde söz isteyen Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Eskişehir Milletvekili Sayın Beytullah Asil.

Buyurun Sayın Asil. (MHP sıralarından alkışlar)

Süreniz yirmi dakika.

MHP GRUBU ADINA BEYTULLAH ASİL (Eskişehir) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Başöğretmen Mustafa Kemal Atatürk diyor ki: “Eğitim, bir milleti ya özgür, bağımsız ve yüce bir toplum hâlinde yaşatır ya da yoksulluğa sürükler.”

Okullarımızdaki öğretmen açığına bir nebze olsun katkı sağlayabilmek için 10 bin öğretmen alımına imkân veren kanun teklifini görüştüğümüz 24 Kasım Öğretmenler Günü’nde bir öğretmen olarak bu Gazi Meclisten, milletin kürsüsünden bütün meslektaşlarımın Öğretmenler Günü’nü şahsım ve grubum adına tebrik ediyorum.

Taşıdıkları sorumluluklarını yerine getirmelerini kolaylaştırıcı çalışma ortamını sağlamak, içine düştükleri maddi sıkıntıdan kurtarmak, manevi ve kültürel yönden desteklemek için var gücümüzle çalıştığımızın bilinmesini istiyorum. Bu vesileyle, görevleri başında etrafını aydınlatma çabası içindeyken kendileri eriyen, Hakk’a yürüyen öğretmenlerimize bu ulvi görevi huzur içinde tamamlamış, bunun onuru ile ebediyete intikal etmiş öğretmenlerimize, bulundukları yörelerde yaşayan, gençlerimizi, çocuklarımızı eğiterek, ileride özgür, bağımsız, vatanına milletine katkı sağlayan bireyler olarak yetiştirmenin dışında hiçbir gayeleri yok iken görevleri başında PKK terör örgütünün hunhar saldırısında şehitlik mertebesine ulaşmış 130 kahraman öğretmenimizi rahmet ve şükran duygularımla anıyorum. Büyük zorluklar içerisinde hayatlarını sürdürmeye çalışan emekli öğretmenlerimize minnet hissiyatımla hayırlı ömürler diliyorum.

Değerli milletvekilleri, öğretmen açığını kapatmak için bugün olduğu gibi öğretmen kadroları açmaya, yeni öğretmen almaya devam edeceğiz. Ancak bölgelerimiz arasındaki eğitimde fırsat eşitliğini sağlamak için de bazı tedbirler almak zorundayız. Üzülerek ifade ediyorum ki, ülkemizin bazı

                                 

(x) 428 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

yörelerindeki gelişmişlik düzeyi, coğrafi şartlar nedeniyle mahrumiyetler yaşanmaktadır. Bu da, zorunlu hizmetlerini tamamlayan öğretmenlerin tercihlerini illerimizin merkezlerine gitme yönünde kullanmalarına neden olmaktadır. Maalesef, bu belli bölgelerle de sınırlı değil, tüm ülkemizin sorunudur. Eskişehir’in Han, Günyüzü ve Mihalıççık ilçeleri, Adana’nın Feke ve Tufanbeyli ilçeleri, Rize’nin İkizdere’si, Şırnak’ın, Batman’ın tamamı buna dâhildir. Bu örnekleri çoğaltmak mümkündür. Eğitim-öğretimin kesintiye uğramaması için mahrumiyet bölgelerindeki öğretmenlerin ve eğitim çalışanlarının farklı tazminatla desteklenerek mahrumiyet bölgelerinde çalışması mutlaka özendirilmelidir. Eğitim çalışanlarının maaşlarında tazminatla artış sağlanması hem onların bu bölgelerde kalmalarını kolaylaştıracak hem de mahrumiyet bölgelerindeki öğretmen açığı sorununu çözecektir; aynı zamanda da küçük yerleşim birimlerinden şehirlere göçün en büyük etkenlerinden olan çocuk okutmak için yapılan göçlerin de önüne geçilecektir. Aksi takdirde bölgeler arası öğretmen dağılımındaki dengesizlikler ve bölgeler arası eğitim kalitesizliği devam edecek, eğitimde fırsat eşitliği bir türlü sağlanamayacaktır.

Değerli milletvekilleri, her yıl eğitim fakültelerinden 40 bin öğretmen adayı mezun olmaktadır, buna karşın ataması yapılan öğretmen sayısı oldukça azdır. Bugün ataması yapılmayan öğretmen sayısı 250 binleri geçmiştir. Meslek aşkı ile yanıp tutuşan, öğrencileriyle buluşacak günü bekleyen öğretmen adaylarının birçoğu işsizliğe yenik düşmekte ve diplomalı işsizler ordusuna katılmaktadır. Bakanlığın bu acı tabloya daha fazla seyirci kalmaya hakkı yoktur. Öğretmen alım politikası yeniden ele alınmalı ve mezunların istihdamı sağlanmalıdır. Sözleşmeli öğretmen alımından vazgeçilmelidir. Sözleşmeli öğretmenlerin kadroya geçirileceği sözü tutulmalı ve bir an önce hayata geçirilmelidir. Bu öğretmen arkadaşlarım aynı eğitimi aldılar, aynı okulu bitirdiler, aynı dersleri okutmaktalar. Ne var ki, meslektaşlarından farklı tutuluyorlar.

Sözleşmeli öğretmenlere geçici görev yolluğu hariç yolluk verilmemektedir.

Sözleşmeli öğretmenlerin ek ders ücretlerinden sosyal güvenlik primi kesintisi yapılmakta, ders ücret tutarları farklılaşmaktadır.

Sözleşmeli öğretmenler hiçbir şekilde Görevde Yükselme Yönetmeliği ve Yönetici Atama Yönetmeliği’nden yararlanamamaktadırlar.

Sözleşmeli öğretmenlerin eş, çocuk ve doğum yardımları yoktur.

Birkaçını saydığım bu farklılıkların tamamını saymaya kalksam konuşmamın bütününü ayırmak zorunda kalırım. Bugün hangi gerekçeyle olursa olsun onlardan esirgeyeceğimiz imkânların yarın karşımıza çıkacak toplumsal faturası çok daha ağır olacaktır.

Değerli milletvekilleri, Millî Eğitim Bakanımız Sayın Nimet Çubukçu 24 Kasım Öğretmenler Günü nedeniyle yayınladığı mesajda, bir insan yetiştirme sanatı olan öğretmenlik mesleğinin zaman zaman Türkiye'nin sosyoekonomik koşullarından olumsuz etkilense de önemini ve saygınlığını hiçbir zaman yitirmediğini belirtmiş. Sayın Bakana, ülkemizin en çok üyeye sahip sendikası Türk Eğitim-Sen’in 24 Kasım Öğretmenler Günü nedeniyle ülke genelinde 3.065 ilköğretim okulu ve okul öncesi öğretmeniyle görüşerek yaptırdığı anketten birkaç satır okumak ve bilgilerine sunmak istiyorum. Öğretmenlerin yüzde 70,5’inin kredi kartı borcu vardır. Maddi sorunlar nedeniyle öğretmenlerin yüzde 33,3’ü ailesiyle yeteri kadar ilgilenemediğini, yüzde 18,7’si ailesine yönelik saldırgan tutum ve davranışlar sergilediğini, yüzde 14,7’si de eşiyle ve çocuklarıyla iyi bir diyalog kuramadığını söylüyor.

Öğretmenlerin yüzde 21,6’sı maddi konular nedeniyle eşiyle ayrılma noktasına geldiği zamanlar olduğunu belirtiyor. Öğretmenlerin yüzde 34,1’i ekonomik nedenlerle sinir, kaygı, endişe gibi duygularında artış olduğunu, yüzde 17,5’i uyku bozukluğu, yüzde 11,2’si dikkat dağınıklığı, yüzde 7,5’i depresyon, yüzde 1,5’i de panikatak olduğunu söylüyor.

Öğretmenlerin yüzde 62,7’si mesleğini severek yaptığını söylerken, yüzde 37,2’si mesleğini severek yapmadığını ifade ediyor. Millî Eğitim Bakanlığının öğretmenlere maddi, sosyal ve psikolojik olarak yeterli desteği vermediğini düşünüyor.

Değerli arkadaşlarım, sorunları çözülmemiş öğretmen, sorunlu öğrenci ve sorunlu eğitim sistemi demektir. Evini geçindirmek için öğretmeni ikinci bir işte çalışmak durumunda bırakan maddi yetersizlikler, çok kalabalık dershanelerde yetersiz eğitimin neden olduğu gerilim, eğitim disiplininden uzaklaşmış, fiziki imkânları kısıtlı eğitim ortamlarının varlığı, eğitim yöneticilerinin tespiti ve atamalarındaki liyakatsizlik ve adam kayırma, bitmeyen sistem arayışlarının öğretmenlerde neden olduğu güven bunalımı öğretmenliği bir sanat gibi görmesi gerekirken “okul memuru” olarak yorumlayan ilkel eğitim anlayışı ve bunların yanı sıra ek ders ücretlerinin yetersizliği, hizmet içi eğitim eksikliği ve akademik bilgilerin güncellenmemesi gibi devam eden sorunlar, işte, yukarıda saydığım, öğretmenlerdeki bu umutsuzluğu, bu duygu bunalımını maalesef körüklemektedir.

Değerli milletvekili arkadaşlarım, 1998-1999 eğitim-öğretim yılından itibaren eğitim fakültelerinde yeniden yapılanma çalışmaları kapsamında öğretmen eğitiminin akreditasyonunun yapılması ve bu çerçevede kaliteyi artırıcı düzenlemeler gerçekleştirilmesi öngörülmüş olmasına karşın öğretmen eğitiminde bir kalite güvence sisteminin hayata geçirilmemiş olması, YÖK tarafından hazırlanan Türkiye'nin Yükseköğretim Stratejisi Raporu, eğitim fakültesi araştırması ve öğretmen yetiştirme ve eğitim fakülteleri raporları öğretmen eğitiminde ciddi boyutlarda bir nitelik sorunu ile karşı karşıya bulunduğumuzu göstermektedir.

Öğretim üyesi başına düşen öğrenci sayısı genel üniversite ortalamasından yüksek iken üniversiteler arasındaki farklılıkların yüksekliği bazı eğitim fakültelerindeki durumun daha da ağır olduğunu göstermektedir. Örneğin, Dicle Üniversitesi Siirt Eğitim Fakültesinde öğretim üyesi başına düşen öğrenci sayısı 867 iken, Gaziantep Üniversitesi Gaziantep Eğitim Fakültesinde 12’dir.

Benzer bir durum derslik başına düşen öğrenci sayıları ölçütünde ortaya çıkmaktadır. Örneğin, bu sayı Kafkas Üniversitesi Eğitim Fakültesinde 190, Atatürk Üniversitesi Bayburt Eğitim Fakültesinde 186 iken, Boğaziçi Üniversitesi Eğitim Fakültesinde 15, Gaziantep Üniversitesi Gaziantep Eğitim Fakültesinde ise 24’tür. Araştırma sonuçları, bu fakültelerin önemli altyapı sorunlarıyla karşı karşıya olduğunu göstermektedir. 22 eğitim fakültesinde, öğretmen yetiştiren 22 eğitim fakültesinde fizik laboratuvarları, 20 eğitim fakültesinde kimya laboratuvarı, 19 eğitim fakültesinde biyoloji laboratuvarı ve 34 eğitim fakültesinde ise yabancı dil laboratuvarı yoktur. Bu sonuçlar, bize, öğretmen mesleği için çok önemli olan uygulama gerektiren bazı derslerin bile sadece kurumsal düzeyde işlenmekte olduğunu göstermektedir.

Benzer bir durum bilişim altyapısı için de geçerlidir. Eğitim fakültelerinde 1 bilgisayar başına düşen ortalama öğrenci sayısı 39’dur. Bu oran İnönü Üniversitesi Eğitim Fakültesinde 169, Uşak Üniversitesi Eğitim Fakültesinde 166, Pamukkale Üniversitesi Eğitim Fakültesinde 97 iken bu oran Orta Doğu Üniversitesi Eğitim Fakültesinde 18, Ege Üniversitesi Eğitim Fakültesinde 11’dir.

Öte yandan, eğitim fakültelerinin öğretim elemanlarının yüzde 61’i ise odalarından ya İnternet’e bağlanamamakta veya bilgisayar kullanamamaktadır. Eğitim fakültelerinin öğretim üyesi sayısının yetersiz olmasına ve öğretim üyesi başına düşen öğrenci sayısının fazla ve fiziksel imkânların kısıtlı olmasına rağmen, 47 eğitim fakültesinde ikinci öğretim uygulaması yapıldığı görülmektedir. Öğretim elemanlarının yüzde 61’inden fazlası haftada 21 ve daha fazla saat derse girmektedirler.

Değerli arkadaşlarım, gerek öğretmen yetiştiren kurumlardaki bu düzensizlikler gerekse kendi ailelerinin temel hayat ihtiyaçlarını karşılayabilmekten çok uzak kalmış bir mesleğin mensuplarının bu ağır ekonomik şartlar altında görevlerini layıkıyla yapmalarını beklemek insaflı bir yaklaşım değildir.

İnşallah bütün bu sorunların çözüldüğü yeni 24 Kasım Öğretmenler Günü’ne ulaşmak dileğiyle, yaklaşan Kurban Bayramı’nızı da tebrik ediyor, hepinize saygılar sunuyor; bu kararın, bu yasa teklifinin hayırlara vesile olmasını temenni ediyor; inşallah arkası gür olur, yeni öğretmen adaylarımızın mesleğe kavuşmalarına, öğrencilerine kavuşmalarına vesile olur temennisiyle hepinize saygılar sunuyorum. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Asil.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Yalova Milletvekili Sayın Muharrem İnce. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA MUHARREM İNCE (Yalova) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bu kanun teklifi nereden çıktı? Ne oldu da 10 bin öğretmenle ilgili bir kanun teklifini bugün burada görüşüyoruz? Bunun IMF’yle bir bağlantısı var mı? Şöyle bir geçmişe dönüp baktığımda, henüz gömlek değiştirmediğiniz, IMF’ye “ay-em-ef” dediğiniz günler, Avrupa Birliğini Batı kulübü olarak gördüğünüz günler, “Hak geldi, batıl zail oldu.” dediğiniz günlere yakın günlerdeydi. 2001 Bütçe Kanunu’nda şöyle bir madde var: “2000 yılında emeklilik, ölüm, istifa sonucu ayrılan personelin yüzde 80’ini geçemez.” diyor yani 2001’de 100 kişi emekli, istifa ya da ölüm olayı olmuşsa 80’i geçemez 2002’de alınacak personel. Siz bunu eleştiriyorsunuz o günlerde. Diyorsunuz ki: “İşte, IMF politikaları bunlar.”

2003’ten itibaren ise siz bu yüzde 80 oranını düşürmeye başlamışsınız. 2006’da yüzde 50, 2008’de yüzde 25, 2009’da yüzde 25, 2010’da yüzde 25. Yani bir önceki yılda 100 kişi emekli olmuşsa, alınacak personel sayısı 25’i geçemez.

Plan ve Bütçe Komisyonunda İzmir Milletvekili Sayın Harun Öztürk size bir önerge veriyor, diyor ki: “Bakın, bunu çözelim, çok basit.” 2010 sayılı Bütçe Kanunu’nun 21’inci maddesine… Orada istisnai durumlar var. Örneğin, emniyet mensupları bu kanuna tabi değil. Diyor ki: “Bunu böyle tek tek uğraşmayalım. O emniyet mensuplarının dâhil olmadığı bu kanuna öğretmenleri de dâhil edelim. Zaten on binlerce öğretmen açığımız var.” Onu reddediyorsunuz. Amacınız burada tribünlere oynamak. Ne yazık ki, Öğretmenler Günü’nde öğretmenleri kandırıyorsunuz.

Kamuoyuna ve basına sesleniyorum: Bu kanun teklifi 10 bin öğretmen alımı değildir. Bu, düpedüz bir palavradır. Bu, 3 bin öğretmen alımıdır. Bunu şöyle açıklayayım: Şu anda görev başındaki sözleşmeli öğretmenler buraya müracaat edecek mi? Edecek. Yani yaklaşık 10 bin öğretmenin 7 bini şu anda görev başındaki sözleşmeli öğretmenlerden olacak. Bunu neye dayanarak söylüyorum? Bunu geçmişe dayanarak söylüyorum. 2007 yılında kadrolu atanan öğretmen sayısı 19.029, sözleşmeliyken kadroya geçen sayısı 4.330. 2008, 20.093 kadrolu öğretmen, 7.255 tanesi sözleşmeliyken kadroluya geçmiş. 2009’da 12.003 öğretmen atanmış kadrolu olarak, 7.037 tanesi sözleşmeliyken geçmiş. Bu kadar basit bir matematik işlemiyle bile insanları, halkımızı, öğretmenlerimizi kandırmanın yolunu seçiyorsunuz.

Değerli arkadaşlarım, biraz sonra bir önerge vereceğiz. Orada, öğretmenlerimizin sorunlarının, atanmamış öğretmenlerimizin sorunlarının çözümü için bakalım ne kadar sözünüzün arkasındasınız onu hep birlikte göreceğiz. Sayın Hüseyin Çelik bütün sözleşmeli öğretmenleri kadroya geçireceğinin sözünü verdi. Sayın Nimet Çubukçu tarih verdi, dedi ki: “Kasım sonuna kadar bütün sözleşmeli öğretmenler kadroya geçecek.” Sayın Bakan bugün ayın 24’ü, kaldı altı gün. Eğer siz görüşlerinizde samimiyseniz bizim önergemizi desteklersiniz.

Değerli arkadaşlar, bu önergeyi biraz sonra tartışacağız. 2009 öğretmenler için yapılan KPSS’ye 244 bin aday müracaat etti. 20 bin sözleşmeli, 12 bin kadrolu atadınız. Dolayısıyla atama 32 bin değil 25 bindir, 7 bin tanesi sözleşmeden kadroya geçti.

Eğitim fakülteleri her yıl 50 bin mezun veriyor. 2005’te mezun sayısı 44 bin, KPSS’ye müracaat 173 bin. 2009’da mezuniyet 49 bin, KPSS’ye müracaat 244 bin. Birikim artıyor ve üç-beş yıl sonra işin içinden çıkılmaz bir hâle gelecek. Üniversite kontenjanları arttı, yeni üniversiteler kuruldu. Bunları da dâhil ettiğimizde beş yıl sonra bu sorunun içerisinden kimse çıkamayacak sayın milletvekilleri.

Son yedi yılda kadrolu atanan öğretmen sayısı 147 bin yani yılda ortalama 21 bin kişi atamışsınız. Son yedi yılda emekli olan, istifa eden ya da ölen öğretmen sayısı 133 bin yani 147 bin kadrolu öğretmen atamışsınız, 133 bin kişi Bakanlıktan ayrılmış. Yani siz 10-15 bin civarında, 16 bin civarında bir öğretmen ataması yapmışsınız yedi yılda.

ENGİN ALTAY (Sinop) – Muharrem Bey, Hükûmet yerinde yok.

MUHARREM İNCE (Devamla) - 2002’de 42 bin atama var, sizin döneminizde, ortalama, yılda 21 bin atama yapmışsınız. Ortalama, sizden önce, 10 bin kişi emekli oluyordu her yıl, sizin döneminizde ortalama 20 bin kişi emekli olmuş her yıl.

Değerli arkadaşlar, ne oldu da AKP’den önce yılda 10 bin öğretmen emekli olurken neden şimdi yılda yaklaşık 20 bin emekli oluyor? Çok basit. İş barışını bozdunuz, liyakati kapı dışarı ettiniz, hukuksuzluğu öne çıkarttınız, ekonomilerini daha da bozdunuz, öğretmenler arasındaki ayrımcılığı öyle güçlendirdiniz ki “Lanet olsun.” diyorlar insanlar, Bakanlıktan, ayrılıyorlar.

Öğretmen adayları, öğretmen gençlerimiz, atanamamış öğretmenlerimiz meydanlarda. Her gün ülkenin bir başka kentinde eylem yapıyorlar, bugün Bakanlığın önündelerdi. Biz de değerli milletvekili arkadaşlarımla birlikte oraya gittik, o çocuklara destek olmaya çalıştık, o gençlere destek olmaya çalıştık.

Geçtiğimiz günlerde Sayın Başbakan bu kürsüden “Siz bunları bilmezsiniz, bu ülkenin sorunları size gelmez; onlar bize gelir, iktidar biziz.” diyordu. İşte bu kürsüden söylüyorum: Değerli öğretmen adayı kardeşlerim, günde üç yüz tane maili bana göndermeyin, CHP milletvekillerine göndermeyin, AKP milletvekillerini mesaj bombardımanına tutun. Madem bize gelmiyor. Her gün sayıyorum, üç yüz tane e-mail geliyor bana bu konuda. Bilmiyorum, size geliyor mu.

Değerli arkadaşlarım, siz 220 bin atanamamış öğretmenimizi görmezden geliyorsunuz, AKP vicdanı bu gençlerin işsizliğini görmüyor ama İmralı’daki arkadaşın canı sıkılıyor diye yanına arkadaş gönderecek kadar da vicdanlısınız Allah için yani!

Değerli arkadaşlarım, yine bir başka örnek vermek istiyorum…

ALİ KOYUNCU (Bursa) – Ne alakası var? Ne alakası var, onu karıştırıyorsun?

MUHARREM İNCE (Devamla) – Ali, sen traktör satmana devam et. Karışma, bu işlerden anlamazsın sen.

ALİ KOYUNCU (Bursa) – Satarız biz…

MUHARREM İNCE (Devamla) – Değerli arkadaşlar, bakınız, ben Silifke Millî Eğitim Müdürlüğünün bir duyurusunu okuyorum: “İlçemiz okullarında ücretli çalıştırılmak üzere lisans veya ön lisans mezunu okul öncesi öğretmenine ihtiyaç duyulmaktadır. İlgililere duyurulur.”

Yani 220 bin öğretmen işsiz gezecek, siz, hangi meslekten olursa olsun, insanları öğretmen yapacaksınız. Bunun çok güzel bir örneği var: Van Başkale. Van Başkale’de 130 ücretli öğretmen ataması yapılmış. Ne yazık ki bunların 100’ü öğretmen değil. Elektrik mezunu, motor mezunu, bilgisayar programları mezunu, süt ürünleri mezunu, otomotiv öğretmeni gibi…

Değerli arkadaşlar, son günlerde de bir moda başladı, bu ücretli öğretmenlerin branşlarını yazmıyorlar artık. İşte, elimde, Necmettin Yalçın imzalı Bakan adına bütün valiliklere gönderilmiş bir genelge var. Tarihini istiyorsanız söyleyeyim: 14 Kasım 2008.

Türkçesi şu: “İnternet sitelerinizde öğretmen açığınızı yazmayın.” diyor. “Gizleyin insanlardan.” diyor. “İnsanlar bunu bilmesin.” diyor. Genelge de burada. Sayın Bakan sanırım bundan haberdardır.

Yine, çok ilginç bir şeyi sizlerle paylaşmak istiyorum: Değerli arkadaşlarım, Siirt Millî Eğitim Müdürü görevden alınıyor ve Siirt’te bir İnternet sitesi Siirt milletvekilleriyle röportaj yapıyor, diyor ki: “Ne oldu da bu alındı?” Milletvekilinin açıklaması: “İl Millî Eğitim Müdürümüz Atalay ile ilgili uyum konusunda çeşitli şikâyetler bize ulaşmıştır. İl encümenlerimizin de ittifak etmesi üzerine böyle bir görev değişikliğine karar verilmiştir.” Ne zamandan beri il genel meclisleri karar veriyor millî eğitim müdürleri değişiyor? Cumhuriyet tarihinde böyle bir olay var mı?

FİKRİ IŞIK (Kocaeli) – Var var, sizde var.

MUHARREM İNCE (Devamla) – Bu ne basiretsizlik!

Bakın, yine bir başka milletvekili diyor ki: “Kendisinin aynı zamanda Memur-Sen ile de uyum problemi bulunuyordu. Herkesin ittifakıyla böyle bir karar alınmıştır.” Yani “Memur-Sen’le uyum sorunu varmış, il encümeninde bunu görüştük, görevden aldık.” diyor. Bu kadar pervasızlığın siyaset arenasında bir başka örneği yoktur değerli arkadaşlarım.

Sayın milletvekilleri, neden bu çocuklarımızı, bu gençlerimizi ücretli çalıştırıyorlar? Çok basit. 15 saat derse girse ayda yapar 60 saat, 6 liradan ayda yapar 360 lira. Yani bu bir kölelik düzenidir. Bu, insanlara angaryadır. Geçen yıl 55.786 kişiyi ücretli çalıştırdınız. Sadece Antalya’da görev yapan ücretli öğretmen sayısı 1.200’dür.

Yine, atamayla birlikte sorunlar bitmiyor. Atanıyor, sorunlar devam ediyor. Sayın Bakan diyor ki: “Öğretmenlik mesleğinin saygınlığını hiçbir zaman yitirmediği görüşündeyim.” Bir öğretmen sendikası da araştırma yapmış. Öğretmenlerin yüzde 93’ü saygınlığını yitirdiğini düşünüyor. İzmir İl Disiplin Kurulunun yaptığı bir araştırma var; disiplin suçlarının birinci sırasında öğretmene saygısızlık ve hakaret yer alıyor.

Millî Eğitim Bakanlığında öğretmenlerde aranan özellikler: Beceri, tutum ve özellikleri kâğıda dökmüş Bakanlığımız. Çok ciddi bir çalışma yapmış, “6 ana yeterlik, 31 alt yeterlik, 233 performans göstergesi istiyorum.” demiş. Yani 270 özellik istiyor bir öğretmenden. Ama Millî Eğitim Bakanlığının üst düzey yöneticilerinde 3 özellik yetiyor: Bakana sadakat, tarikata bağlılık, sünnete uygun bıyık. 3 tane özellik var. (CHP sıralarından alkışlar) 270’e 3. Böyle bir adalet olur mu? Bu adaletle kalkınma olur mu? 270 özellik istiyorsun, üst düzey yöneticilerden 3 tane istiyorsun.

Değerli arkadaşlarım, yine öğretmen arkadaşlarımızın yüzde 60’ı kirada oturuyor, yüzde 70’i kredi kullanıyor, yüzde 34’ü “Ekonomik sorunlar nedeniyle endişe duyuyorum.” diyor. 21 çeşit öğretmenlik yaptınız; stajyer öğretmen, uzman öğretmen, başöğretmen, sözleşmeli öğretmen, usta öğretici, aklınıza ne geliyorsa artık. O kadar çok işin içinden çıkılmaz hâle getirdiniz ki, sizden istenen, öğretmenlerin çeşidini artırmak değildi, öğretmenlerin kalitesini, yaşam kalitesini yükseltmekti, çalışma koşullarını iyileştirmekti. Ne yazık ki bunların hiçbirini yapmadınız.

Türkiye’de -yıllık- öğretmen 1.832 saat çalışıyor. OECD ortalaması 1.652 saat. Türkiye’de yeni başlayan bir öğretmen yıllık 14 bin dolar ücret alıyor, AB ortalaması 29.500 dolar. Türkiye’de yeni göreve başlayanla yirmi beş yıllık öğretmen arasındaki fark, biri 14 bin dolar alırken diğeri 17 bin dolar alıyor. OECD ortalamasında ise yeni başlayan 28 bin dolar alırken yirmi beş yıllık bir öğretmen 54 bin dolar alıyor. Daha çok çalışıyor Türkiye’deki öğretmen, daha çok öğrenciyle uğraşıyor ama ne yazık ki daha düşük ücret alıyor, daha çok cop yiyor.

Değerli arkadaşlarım, yarın bütün kamu çalışanlarının eylem günü. Grevli, toplu sözleşmeli, gerçek sendika talepleri için iş bırakacaklar, alanlara çıkacaklar. Şimdi, Sayın Başbakanın açıklaması var dün ve bugün, “Sonucuna katlanırlar.” diyor, “Bu yasal değil.” diyor, “Yasal olmayan, hak olamaz.” diyor. Sayın Başbakana bu kürsüden öğretmenler adına soruyorum: Silopi’de PKK bayrağıyla meydana dökülenler yasal mıydı, hak mıydı? Onlar hangi sonuca katlandılarsa öğretmenler de yarın o sonuca katlanırlar. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)

Değerli arkadaşlarım, yine bir başka örnek, yoksulluk örneği: 2002’de öğretmen maaşı 551 lira, 2002’de yoksulluk sınırı 1.054 lira, maaşın gideri karşılama oranı yüzde 52. 2009’da öğretmen maaşı 1.176 lira, yoksulluk sınırı 2.446 lira, maaşın gideri karşılama oranı yüzde 46. 52’den 46’ya düştü sizin döneminizde. İşte yoksulluğun en büyük göstergesi budur.

Bakın, bir de bir şey yaptınız, öğretmenleri bir genelgeyle zenginleştirdiniz. Ne yaptınız biliyor musunuz, bilmiyorum farkında mısınız yaptığınızın ya da: 10/07/2008 tarihinde Parasız Yatılılık, Burs ve Sosyal Yardımlar Yönetmeliği’ni değiştirdiniz. Ailedeki kişi başına yıllık gelir toplamı 5.400 lira yani 4 kişilik bir aile düşünün, kişi başına 5.400 lira yıllık. Bunun altında olanlar burs alıyordu, devlet parasız yatılılıktan yararlanıyordu, yüzde 15’i de öğretmen çocuklarına kontenjan olarak ayrılıyordu. Yani bu 5.400 lira çok yüksekmiş gibi, bunu aldınız 4.353 liraya düşürdünüz. Ne yazık ki öğretmen çocuklarına kontenjan hukuken var ama uygulamada yok çünkü bir öğretmen, tek başına geliri dahi olsa yıllık 5 bin liranın üstüne çıkıyor kişi başına. Yani şunu demek istediniz öğretmenlere: “Üç çocuk yaparsan çocuğunu burslu okuturum, yatılı okuturum, yoksa okutmam.” Orada bile Ali Cengiz oyunu var. Öğretmenleri bu yoksulluğun içerisinde üç çocuk yapmaya mahkûm ettiniz. Böyle bir proje olabilir mi? Yani 5.400 lirayı…

Bence Sayın Bakan bu kürsüye gelsin, kendisinden önceki Bakanın 5.400 lira olan sınırını nasıl oldu da 4.353 liraya düşürdüler, bunu gerçekten anlatsınlar. Ben de matematikten birazcık anlayan birisi olarak gerçekten bunu öğrenmek istiyorum.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; konuşmamın bu bölümünü Sayın Bülent Arınç’a ithaf ediyorum.

MUHARREM VARLI (Adana) – Aman ha ağlar!

MUHARREM İNCE (Devamla) – Tekrar söylüyorum, tutanaklara geçsin: Konuşmamın bu bölümünü Sayın Bülent Arınç’a ithaf ediyorum. Kendisine ithaf ediyorum…

SUAT KILIÇ (Samsun) – Burada olmayanlara ithafta bulunulur mu?

MUHARREM İNCE (Devamla) – “Sayın” diyorum, bir saygısızlıkta bulunmuyorum, bu ülkenin Başbakan Yardımcısıdır.

Geçtiğimiz günlerde Sayın Arınç bir konuşma yaptı, dedi ki: “Bu ülkede tuzu kuru olanlar Güneydoğu’da askerlik yapmaz.” Arada Başbakana da “Civan”, “Delikanlı” falan deyip, bir iki duygusal konuşma yapıp, biraz da ağlayıp, biraz da böyle mikrofonu güzel kullanma, ses tonu falan da güzel… Güzel de, içeriğe bakalım, içeriğe.

Şimdi, ben Sayın Bülent Arınç’a bu kürsüden söylüyorum: Ben tuzu kuru olanların da bu ülkede Güneydoğu’da askerlik yaptığını biliyorum ama sizin döneminizde bürokrat olup da, bakanınızın danışmanı, genel müdür yardımcısı olan bir kişinin Kahramanmaraş’ta çavuş olarak askerlik yaparken İLKSAN Yönetim Kurulundan maaş alındığını ilk kez duyuyorum. İlk kez duyuyorum… (CHP sıralarından alkışlar)

Ekim ayında aldığı para… “Almadı” demesinler, belgeleri dökerim ortaya.

FİKRİ IŞIK (Kocaeli) – Dök ya, niye dökmüyorsun?

MUHARREM İNCE (Devamla) – Muharrem İnce boşa konuşmaz Fikri.

FİKRİ IŞIK (Kocaeli) – Dök kardeşim, dök!

MUHARREM İNCE (Devamla) – Sayın Işık, hemşehrim, bak, Muharrem İnce konuşuyorsa boş konuşmaz.

FİKRİ IŞIK (Kocaeli) – Niye dökmüyorsun? Dökeceksin… Dökeceksin…

SUAT KILIÇ (Samsun) – Ver, ver! Ver, ismini ver!

FİKRİ IŞIK (Kocaeli) – İsmini ver…

MUHARREM İNCE (Devamla) – Bak, diyorum ki: Sayın Hüseyin Çelik’in danışmanı, Millî Eğitim Bakanlığında Personel Genel Müdür Yardımcısı, Kahramanmaraş’ta çavuş olarak asker, öğretmenlerin sosyal yardımlaşma sandığının, İLKSAN’ın… (AK PARTİ sıralarından “İsmini söyle.” sesleri, gürültüler) Burası “Çavuşsan” mı, İLKSAN mı? Burası İLKSAN, öğretmenlerin sandığı. Var mı yok mu?

SUAT KILIÇ (Samsun) – Gizli tutma, ver ismini, saklı tutma!

FİKRİ IŞIK (Kocaeli) – Kimseyi şaibe altında bırakamazsın, ismini söyle!

MUHARREM İNCE (Devamla) – Ekim ayında 2.770 lira huzur hakkı aldı mı almadı mı? Ha, ayrıca bunun, bir de bunun Genelkurmay ayağı var, Millî Savunma Bakanlığı ayağı var. Millî Savunma Bakanlığı da… Kahramanmaraş’taki çavuşun nasıl olmuş da atlamış, gelmiş, ekim ayında toplantıya katılmış, parayı da cebe atmış, bu nasıl olmuş? Millî Savunma Bakanı da gelsin burada bilgi versin. Gelsin…

SUAT KILIÇ (Samsun) – Bunu kayırmayız, ismini ver!

MUHARREM İNCE (Devamla) – Kayırmıyorum ben. Gerisini de sen bul. Yani, ben personel genel müdür yardımcısı diyorum, Kahramanmaraş’ta çavuş diyorum, İLKSAN’da yönetim kurulu üyesi diyorum, yani lafın tamamını söyleyemem ki ben, buradan anlaşılır zaten.

FİKRİ IŞIK (Kocaeli) – İsmini söyle, niye ismini söylemiyorsun?

VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) – Bülent Arınç’la ne alakası var?

FİKRİ IŞIK (Kocaeli) – Yiğitlik, kelime oyunlarının arkasına sığınmak değildir.

ÜNAL KACIR (İstanbul) – İsmini söyle, ismini!

SUAT KILIÇ (Samsun) – Vermedin ismini Muharrem!

MUHARREM İNCE (Devamla) – Değerli arkadaşlarım, bakın yine bir matematik dersi verelim biraz, matematik: Şimdi, 2010 yılı Bütçe Kanunu, diyor ki, 2010 yılı Bütçe Kanunu bakın arkadaşlar: “Okul öncesi eğitim, çıraklık yaygın eğitimi…”

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.

MUHARREM İNCE (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

2003” diyor, “7.500”; “2004” diyor, “10.000”; “2005” diyor, “12.500”; “15.000”, devam ediyor, sağına gelmiş, toplamış “93.000” diyor. Arkadaşlar, size yemin ederek söylüyorum, ilkokul birinci sınıfta bu hatayı yapsın bir çocuk, ben o çocuğu sınıfta bırakırım. Yani 2003’te 7.500; 2004’te 10.000 ya, o 7.500’le tekrar sözleşme yapılıyor, ilave 2.500 alınmış. Yani, şu anda 93.000 kadrosu yok, 18.000 kadrosu var. Anlatabildim mi, yani birinci yılda 7.500, ikinci yılda 10.000, üçüncü yılda 13.000, sonra 16.000 deyince, hepsini toplaya toplaya gitmişler. Hâlbuki bir önceki yıl ona dâhil. İlkokul birinci sınıf öğrencisi bunu yapsın, ben o çocuğu matematikten sınıfta bırakırım. Kitabın sayfa numarasını veriyorum: 110. Yine aynı kitabın 12’nci sayfası, 2002-2003…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

MUHARREM İNCE (Devamla) – Başkanım, konuşmamı beğendiyseniz bir dakika daha verin.

SUAT KILIÇ (Samsun) – Verme o zaman Başkanım, Başkanın tarafsızlığını tartışmaya açar böyle bir durum.

BAŞKAN – Sayın Kılıç, oradan müdahalelere de çok rahatsız oluyorum. Benim bir usulüm var, herkese bir dakika, o bir dakikaya bugüne kadar hep uydum, başka arkadaşlar iki dakika verebilir ama oradan müdahale edildiği zaman da o da hiç uygun olmuyor benim için.

Teşekkür ederim Sayın İnce, sağ olun. (CHP sıralarından alkışlar)

Demokratik Toplum Partisi Grubu adına Batman Milletvekili Sayın Ayla Akat Ata. (DTP sıralarından alkışlar)

Süreniz yirmi dakika.

DTP GRUBU ADINA AYLA AKAT ATA (Batman) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 428 sıra sayılı Millî Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanuna Geçici Madde Eklenmesine İlişkin Kanun Teklifi’nin bütünü üzerine konuşmak üzere Demokratik Toplum Partisi Grubu adına söz hakkı almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Konuşmama, 24 Kasım Öğretmenler Günü vesilesiyle bütün öğretmenleri kutlayarak başlamak istiyorum ancak biliyoruz ki öğretmenlerimiz 24 Kasımı pek çok sorunla boğuşarak karşılamaktadırlar. Bugüne kadar hiçbir öğretmenler gününde öğretmenlerin ve eğitimin sorunları çözüm getirme mantığıyla tartışılmamış, var olan sorunları gidermek amacıyla herhangi bir adım atılmamıştır. Yıllardır sadece 24 Kasımlarda hatırlanan öğretmenlerin yaşadıkları ekonomik, sosyal ve özlük sorunlarına gerçekçi ve kalıcı çözümler üretilememiştir. Eğitim ve bilim emekçileri, yaşadıkları sıkıntıları ve taleplerini ifade etmek amacıyla, 25 Kasım tarihinde, yani Öğretmenler Günü’nün hemen akabinde, haksızlığa, adaletsizliğe, eşitsizliğe karşı uyarı grevi yaparak seslerini güçlü bir şekilde duyurmaya çalışacaklardır.

Her fırsatta, Türkiye’nin gelecek kuşaklarını yetiştirdikleri ifade edilen eğitim ve bilim emekçileri, art arda gelen zamlar sonrasında yoksulluk, sefalet ve açlıkla her geçen gün daha fazla mücadele etmek zorunda kalmaktadırlar.

Genel Kurulda bütçe görüşmelerini gerçekleştirmeyi düşündüğümüz önümüzdeki günlerde Hükûmetin 2010 yılı için belirlediği zam oranı yüzde 2,5 artı 2,5’tur. Ne yazık ki öğretmenlerimize reva görülen bu zam, elektrik, doğal gaz ve su gibi temel ihtiyaçlar için düşünülen yüzde 50’ye yakın zam ve yaşanan ekonomik kriz karşısında çok komik kalmaktadır. Bugün açıkça görülmektedir ki eğitim ve bilim emekçilerinin sorunlarını dile getirmek ve haklarına sahip çıkmak nitelikli, kamusal eğitim hakkını savunmak anlamına gelmektedir. Bu nedenle Demokratik Toplum Partisi olarak kötü ve sağlıksız koşullarda çalışan, hakları gasbedilen, sürgünlere ve soruşturmalara tabi tutulan, güvencesiz istihdam edilen, ataması yapılmayan milyonlarca öğretmenimizin taleplerini dile getirmeyi bir görev biliyoruz.

Değerli milletvekilleri, Türkiye’de eğitim sisteminin tüm düzeylerinde sorunlar, sıkıntılar yaşandığı bilinmektedir. Türkiye’de yıllardır kalıcı bir eğitim politikası oluşturulamamış olması hem yaşanan sorunların çözümünü geciktirmiş hem de eğitim sisteminin yeni sorunlar üretmesine sebebiyet vermiştir. Türkiye’de eğitimin sorunları son yıllarda o kadar artmıştır ki yaşanan sorunları geçici iyileştirmelerle çözmeye çalışmak neredeyse imkânsız hâle gelmiştir. Yıllardır çözüm bekleyen ancak çözülmeyen ve gelecek yıllara artarak devrolan sorunlar, yaşanan yoğun ticarileştirme ve özelleştirme uygulamaları ile eğitim alanında yaşanan siyasi kadrolaşma oldukça kaygı vericidir.

Eğitim sisteminde dikkat çeken bir diğer nokta ise dershane sisteminin daha da büyümesidir. Dershane sistemi bugün başlı başına bir sektör hâline gelmiştir. Eğitime yeterli kaynağın ayrılamaması, okullarımızda nitelikli eğitim verilememesi ve bölgeler arasındaki ekonomik ve sosyal eşitsizlikler düşünülmeden gerçekleştirilen merkezî sınavlar özel dershane sisteminin her geçen gün okullara alternatif kurumlar olarak düşünülmesine neden olmuştur.

Değerli milletvekilleri, yıllardır “öğretmen açığımız yok” denilerek atamaları yapılmayan öğretmenler “Ataması Yapılmayan Öğretmenler Platformu” adı altında örgütlenmiş ve taleplerini çeşitli eylemlerle duyurmayı amaçlamışlardır; bu kapsamda, üç gün süren açlık grevi ve basın açıklamaları yapmışlardır. Yıllarca bin bir emekle okuyan, üniversite eğitimi sonrasında açıkta bırakılan, yok sayılan, görmezden gelinen bu genç eğitimciler, kendi eğitim alanları dışında iş bulamayan, tam gün kadrolu iş güvencesinden yoksun, “ücretli öğretmen” adı altında ayda 400 ila 600 Türk lirası arasında asgari ücretle çalışmak zorunda bırakılmaktadırlar. Kamusal bir hizmet olan eğitimin piyasalaştırılmasının sonucu olarak “ücretli sözleşmeli” adı altında esnek olarak çalıştırılmaktadırlar. Bugün, 327 bin öğretmen, atamaları yapılmadığından, sağlık güvencesinden yoksun yaşamakta, umutlarını her yıl bir sonraki seneye ertelemekte, meslekleri dışındaki alanlarda çalışmak zorunda bırakılmaktadırlar. Maalesef ki hayatımızın her dönemini sınav maratonuna dönüştüren sistem, kendi üniversitelerinde verilen eğitime güvenmeyerek, mesleğe atanmayı sınavla gerçekleştirmektedir.

Resmî rakamlara göre, 2009 yılında KPSS’ye giren öğretmen sayısı 243.569’dur. Bu 243.569 öğretmen arasından ataması yapılan öğretmen sayısı 10 bini sözleşmeli, 5 bini kadrolu olmak üzere, toplam 15 bindir. Şu anda sözleşmeli olarak çalışan öğretmen sayısı 68 bindir. “Ücretli” adı altında çalıştırılan öğretmen sayısı ise 100 binin üzerinde ifade edilmektedir. Her yıl emekliye ayrılan öğretmen sayısı 20 bin civarındadır. Yine her yıl eğitim fakültelerinden mezun olan öğretmen sayısı ise 50 bindir. Tabii bu rakama yeni açılan eğitim fakülteleri, fen-edebiyat fakültelerine tanınacak formasyon hakkı ve açık öğretim fakültelerinden mezun olacakları da eklediğinizde, gelecek yıllarda mezun ve atama bekleyen öğretmen sayısının 100 binleri bulması beklenmektedir. Gelinen aşamada, Türkiye’de Avrupa Birliği standartlarına göre 400 bin öğretmene ihtiyaç duyulmaktadır. Ülke genelinde ortalama 40 öğrenciye 1 öğretmen düşmektedir ancak ücretli öğretmenlerle okuldaki kadrolar dolu gösterilmekte, alan derslerine eğitim fakültesi mezunu olmayan kişiler girmektedir. Bazı illerde ise lise mezunu kişilere öğretmen sıfatıyla ücretli öğretmenlik yaptırılmaktadır.

Değerli milletvekilleri, Millî Eğitim Bakanı, Plan Bütçe Komisyonunda yaptığı açıklamada, 2003’ten 2009’a kadar 147 bin kadrolu, 217 bin öğretmenin atamasının yapıldığını belirtmiş, 2003’ten 2009’a kadar emekli olan 110 bin öğretmenden bahsetmemiş, kadroları şişkin gösteren ücretli öğretmenliğe ise hiç değinmemiştir. Oysaki her yıl 25 bin öğretmen emeklilik, ölüm ve benzeri sebeplerden dolayı görevinden ayrılmaktadır. Eğitim sendikaları “Yılda on binlerce öğretmen emekli oluyor, bunların yerini nasıl dolduruyorsunuz? Türkiye’de öğretmen açığı yüz binlerle ifade edilirken neden bu kadar öğretmen adayı açıkta kalıyor, niye atamıyorsunuz?” diye sormaktadırlar. Boşalan kadrolar bile henüz doldurulmadan yılda sadece 20 ila 30 bin alım yapılmaktadır. Bu kadroların çoğuna sözleşmeli öğretmen atanmakta, bir sonraki dönem sıfırdan atama yapılıyormuş gibi gösterilip sözleşmeliler kadroya geçirilmekte iken, 327 bin öğretmen hâlâ atanmayı beklemekte iken, önümüzde böyle bir tablo duruyor iken kasım ayında 10 bin ve akabinde 2010 yılı içerisinde 40 bin öğretmen alımı yapılacağı açıklaması neden bir müjdeymiş gibi Türkiye toplumuna sunuluyor?

Yaşanan bütün bu olaylar, ataması yapılmadığı, ücretli öğretmen olarak çalışmak zorunda bırakıldığı için pek çok kişiyi ne yazık ki bunalımın eşiğine getirmektedir. Ekim ayında İstanbul’da iki yıldır ücretli öğretmenlik yapmak zorunda kalan, bu yıl ise ücretli öğretmenlik başvurusuna ret cevabı alan bir vatandaşımız yaşamına son vermiştir. Bu üzücü olay da göstermektedir ki mezun olan ve atanmayı bekleyen çok sayıda kişinin durumu yapılacak 10 bin veya 40 bin atamayla ortadan kaldırılamayacaktır.

Değerli milletvekilleri, Sayın Başbakan 2002 yılında, iktidara gelmeden önce yaptığı mitinglerde, o tarihte var olan 72 bin öğretmen açığına değinmiş, çok sayıda branş öğretmeninin boşta olduğunu belirterek eğitim fakültesinden mezun olan öğretmenlerin KPSS sınavıyla atanmasını eleştirmiş “Bırakın, öğretmenler okul seçsin.” demiştir, iktidara geldikleri zaman yaşanan sıkıntıları çözeceklerini vadetmiştir ancak son yedi yıldır iktidarda bulunan AKP Hükûmeti döneminde sorunlar azalmak bir yana artarak devam etmiştir.

Öğretmenlik mesleği, 2003 yılından itibaren kadrolu, sözleşmeli, ücretli, vekil öğretmenlik ve dershane öğretmenliği olarak kategorilere ayrılmıştır. Yani, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’na uygun olarak ancak sayısı her yıl daha da azaltılan kadrolu öğretmenlerimiz bir kategoride; bir yıl için sözleşme yapılarak kadrolu öğretmenin sahip olduğu haklardan yoksun tutulan sözleşmeli öğretmenlerimiz bir kategoride -ki bu öğretmenlerimiz, sözleşmeli öğretmenlerin kadroya geçirilmesi nedeniyle bir yıl içinde 2 defa atanarak yeni öğretmen alınıyormuş gibi kamuoyuna yansıtılmaktadır- yine, çeşitli nedenlerle geçici süreyle görevini yapamayan öğretmenlerin yerine görevlendirilen “vekil” sıfatıyla görev yapan öğretmenlerimiz bir kategoride; devlet okullarında ayda 400 ila 500 liraya çalıştırılan, sigortası ders saati ücreti üzerinden yatırılan yani ayda altı ila on iki iş günü arasında sigortalı sayılan, kendi alanı dışındaki derslere de girmek zorunda bırakılan, güvencesi olmayan ücretli öğretmenlerimiz bir kategoride; çoğu zaman sigortası yatırılmayan, günde on saatten fazla çalıştırılan ve iş güvencesinden yoksun bırakılan dershane öğretmenlerimiz bir kategoride değerlendirilmektedir. Yine, resim, müzik ve beden eğitimi dersleri seçmeli hâle getirilerek ders saatlerinin azaltılmasına yönelik uygulamalar yapılmaya çalışılmakta, bu şekilde ilgili branşta görev yapan öğretmenlerin mağduriyetleri göz ardı edilmektedir.

Son yıllarda giderek artan sayıda sözleşmeli öğretmen atanmasına karşı, Danıştay 12. Dairesi, sözleşmeli istihdamın hukuk devleti ilkeleriyle bağdaşmadığını açıklayan bir karara imza atmıştır. Daire, söz konusu durumun, çalışanı sürekli olarak işini kaybetme tehdidi altında bırakacağı, bireyin çalışma huzuru ve güvenini ortadan kaldıracağı görüşünü dile getirerek bu konudaki mevzuatı “çağ dışı” olarak nitelendirmiştir.

Kamuda sözleşmeli istihdamla ilgili yaşanan sorunlar ve bu sorunların sözleşmeli istihdam edilenler üzerindeki yıpratıcı etkisi ortadayken eğitim gibi son derece önemli bir alanda iş güvencesinden yoksun, düşük ücretlerle çalışmanın dayatılmasında neden ısrar edilmektedir? Unutulmamalıdır ki öğretmenlik mesleği düzenlilik ve süreklilik isteyen ve gerektiren bir meslektir. Bu tablodan da anlaşılacağı üzere öğretmenlik mesleğine ilişkin pek çok tanımlama getirilmiş ancak öğretmenlerin yaşadığı ve eğitim sisteminde yaşanan sorunlara ilişkin olarak hiçbir iyileştirme yapılmamıştır.

Buradan bu vesileyle bir kez daha Hükûmete soruyoruz: 2002 yılında mitinglerde verdiğiniz sözlerinizi ne zaman yerine getireceksiniz? AKP Hükûmeti döneminde genel bütçeden millî eğitime ayrılan pay ve eğitim harcamalarının millî gelire oranı göstermektedir ki bu sözü tutma iradesi henüz oluşmamıştır. Çünkü bu oran 2002’de yüzde 2,66 iken 2009 yılında yüzde 2,51’e gerilemiştir.

Değerli milletvekilleri, küresel ölçekte yaşanan ve ülkemizi de teğet geçmeyen ekonomik kriz toplumun tüm kesimlerini, tabii ki öğretmenlerimizi de derinden etkilemiştir. Ne yazık ki son bir yıl içerisinde çok sayıda okula öğretmenlerin kredi borçları yüzünden icra tebligatlarının yapıldığı bilinmektedir. Bugün eğitim emekçilerinin önemli bir bölümü, bırakalım insanca yaşamayı, ay sonunu nasıl getireceğini düşünmekte ve ek iş yapmak zorunda bırakılmaktadır. Bir eğitim emekçisinin maaşının 4 kişilik bir ailenin ortalama aylık giderini karşılama durumuna bakacak olursak 2002 yılında aldığı maaş 551 Türk lirası iken ve 4 kişilik bir ailenin ortalama aylık gideri 1.054 Türk lirası iken 2009 yılında aldığı maaş 1.176 Türk lirası, 4 kişilik bir ailenin ortalama aylık gideri ise 2.589 Türk lirasıdır.

Bu vahim durum göstermektedir ki AKP’nin iktidara geldiği 2002 yılından bugüne eğitim emekçilerinin aldığı ortalama maaşlar ve 4 kişilik bir ailenin gıda, kira, ulaşım, yakacak, elektrik, su, haberleşme, giyim, eğitim, sağlık, iletişim, kültür gibi temel ihtiyaçlarını karşılaması için yapılması gereken ortalama harcama miktarları 2002 yılında 4 kişilik bir ailenin aylık yapması gereken harcamaların yarısını karşılayabilecek düzeydedir. 2002 yılında bir eğitim emekçisi aldığı maaş ile aylık giderlerinin yüzde 52’sini karşılayabilmektedir, 2009 yılında ise toplam harcamaların ancak yüzde 45’ini karşılayabilecek durumdadır. Sadece son on yıldaki öğretmen maaşlarına ve o yıllara ait yoksulluk sınırına ilişkin verilere bakacak olursak dahi son sekiz yılın yedisinde maaşların yoksulluk sınırının yarısının da altında kaldığı görülecektir.

Değerli milletvekilleri, yıllardır eğitim politikalarına kendi çıkarları doğrultusunda yön veren iktidar anlayışı, bu yıl da, eğitim sisteminde yaşanan temel sorunlar yerine, rakamlar üzerinde hesaplamalar yaparak eğitim bütçesini şekillendirmeye çalışmaktadır. Yaşanan sıkıntılar karşısında çözüm açıktır: Eğitim ve bilim emekçilerine, insanca yaşayabilecekleri, kendilerini yenileyerek daha nitelikli hizmet verebilecekleri çalışma ve yaşama koşulları yaratılmalıdır. Bunun için de başta maaşlar olmak üzere mesleki ve özlük hakları insan onuruna yaraşır bir düzeye yükseltilmelidir. Yüz binlerce eğitim emekçisini yoksulluğun ve açlığın kıskacına alan, mesleğine karşı küstüren mevcut ayrımcı uygulamalara karşı bilimsel, demokratik, nitelikli bir eğitim yaratmak için çalışmalar yapılmalıdır. Öğretmen açıklarının kapatılması için yeterli sayıda kadrolu öğretmen ve öğretim üyesi ataması yapılmalı, Millî Eğitim Bakanlığı öğretmen atamalarında izlediği politikadan vazgeçmelidir. Millî Eğitim Bakanlığı, eğitim gibi düzenli ve sürekli ve kesintiye uğramaması gereken bir kamu hizmeti için öğretmenlerin mevcut çalışma koşulları ile öğrencilere faydalı olabilmesi için iş güvencesi kaygısını ortadan kaldırmalıdır. Esnek, parçalı ve eğitim emekçilerini rekabete zorlayan tüm güvencesiz çalıştırma biçimlerine son vermelidir. Eğitim sisteminin piyasacılık sonucunda içine düşürüldüğü açmazlardan çıkması için herkese kadrolu ve güvenceli istihdam sağlanmalı, ücretli öğretmenlik kaldırılarak ataması yapılmayan öğretmenlerin atanması yoluyla öğretmen açıkları kapatılmalıdır. Millî gelirden kamu eğitimine ayrılan pay ilk adım olarak en az 2 katına çıkarılmalıdır. Kamu üniversitelerine millî gelirden ayrılan pay ise yükseköğretimin ihtiyaçları göz önünde bulundurularak yükseltilmelidir. Okulların ve üniversitelerin temel gereksinimlerini karşılamak için okullara genel bütçeden yeteri kadar ödenek ayrılmalıdır. Üniversiteler bütçelerinde yeterli artış sağlanmalı, üniversitelerin bütün giderleri genel bütçeden karşılanarak yükseköğretimdeki ticarileşme eğilimlerine son verilmelidir. Eğitim ve bilim emekçilerinin taban maaşları bütün vergilerden muaf tutulmalıdır.

Sonuç olarak, ilgili kanun teklifi Türkiye’de sayıları yarım milyona yaklaşan atanamayan öğretmenlerin sorunlarına bir çözüm getirememektedir. Aslında ortada 10 bin yeni atama da bulunmamaktadır. Açılan kadroların büyük bir kısmına bir önceki atamalarda sözleşmeli olarak atanan öğretmenlerin yeniden atanacağını vurgulamakta yarar vardır. Bu durum atanamayan öğretmen adaylarının başarısızlığını değil, Hükûmetin istihdam politikalarının başarısızlığını ortaya koymaktadır.

Ve son olarak, en önemli konu olarak gördüğümüz eğitimin ve buna -ayrılacak bütçeden- genel bütçeden ayrılacak pay konusunda tüm siyasi parti gruplarının bir sözleşmesinin olması gereği inancının bir kez daha altını çizmek istiyorum. Hangi sorunu kaldırırsak, hangi sorunun altına bakarsak bakalım altında eğitim, eğitim yetersizliği ve eğitim geriliğiyle karşılaşmaktayız. Bu durumda eğer çocuk istismarlarıyla mücadele ediyoruz deyip bu konuda verilmesi gereken eğitimi ve eğitim kurumlarını açmazsak, eğer kadına yönelik şiddetle mücadele ediyoruz deyip bu konuda gerekli eğitimi vermez ve ilgili kurumları açmazsak bu durumda yürüttüğümüz politika çok da gerçekçi bir politika olmaz.

Her konuda olduğu gibi eğitim konusunda da bir duyarlılığın olduğu kesindir ama siyasi partiler eğitimi ele alırken ve bu konuda bütçeden ayrılan payı tartışırken kendi politikalarının üstünde bir politika izlemek durumundadırlar. Aksi hâlde bugün mücadele ettiğimiz ve yarına taşımayı önümüze koymadığımız, çözmeyi beklediğimiz, çözmeyi önümüze hedef olarak koyduğumuz birçok sorunda olduğu gibi bu konuda da biz üzerimize düşen misyonu yerine getirmeyeceğiz.

Eğitim kurumları, eğitimcilerimiz, bizler çocuklarımızı, geleceğimizi emanet ettiğimiz kişilerin üzerine sadece kendi çocuklarımızı değil başta onların çocuklarına bakma iradesi ve kararlılığını göstermek gerekiyorken bir bütün yaşamın tüm ağırlığını ve eğitimin tüm sorunlarını onların boynuna yıkmak gibi bir lükse sahip değiliz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.

AYLA AKAT ATA (Devamla) – Aksine, bu platform, yaşanan sorunların tekrar tekrar dile getirileceği bir platform değil, var olan sorunlara çözüm getirileceği bir platformdur. O yüzden her ne kadar sorunun altını bir kez daha çizdik ve bu konuda örgütlü bulunan kurumların sesi olmaya çalıştıysak da bugün kürsüden, çözüm için her türlü iradeyi açığa çıkaracağımızı ve bu iradenin tarafı olacağımızı bir kez daha belirtiyor ve eğitim için harcanacak gelirin, eğitime ayrılacak payın ve ortaya konacak çözüm iradesinin bu ülkeyi yarına taşıyacak en temel olgu olduğunun bir kez daha altını çiziyorum.

Selam ve saygılar. (DTP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Ata.

Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Kahramanmaraş Milletvekili Sayın Mehmet Sağlam. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Buyurun.

Süreniz yirmi dakika.

AK PARTİ GRUBU ADINA MEHMET SAĞLAM (Kahramanmaraş) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekili arkadaşlarım, bugün burada 428 sıra sayılı Kanun Teklifi’yle ilgili grubumuz adına söz aldım. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Bu teklifin esasını bugüne kadar hiç olmamış bir şey oluşturuyor. Yani Millî Eğitim Bakanlığımız 2009 yılında kendisine verilen bütün kadrolara, iki parti hâlinde, başvuran öğretmen adaylarını atamış. Bunların atanmasının da nasıl olduğunu hepimiz biliyoruz. KPSS puanına göre, branşlarına göre, ihtiyaç durumuna göre atama yapılıyor ve gerçekten de geçmişteki partizanca atamaları vesaire hatırlarsanız, buralardan da fazla bir partizanca atama, yandaş atama kokusu çıkmıyor, genelde söylüyorum. Şimdi, öyleyse, bugün en azından yeni bir uygulamayla Hükûmetimiz 10 bin yeni kadroyu bu yıl içerisinde -2009’da- normalde her yıl yapılan atamalara ilave olarak atanmak üzere Millî Eğitim Bakanlığımızın emrine tahsis ediyor. Bu kanunun esası bu.

Şimdi burada, muhalefet sözcüsü arkadaşlarımız haklı olarak, haksız olarak -neyse- birtakım rakamlar verdiler, değişik rakamlar verdiler, eleştiriler yaptılar. İlk önce şu bugünkü konumuzu ortaya koyalım da yani 10 bin tane yeni öğretmen atamasına herhangi bir itiraz olabilir mi? Mademki bu kadar, belirttiklerine göre öğretmen adayı var atanmayı bekleyen, 10 bin yeni gencimiz daha öğretmen olacaklar, bu milletin çocuklarına hizmet verecekler. Bunda fazla tartışılacak bir şey yok.

Ama şunu derlerse ki, bugün Öğretmenler Günü -bu arada hepimizin öğretmenlerinin Öğretmenler Günü’nü kutlayalım buradan- bu vesileyle eğitimimiz hakkında da bir genel muhasebe yapalım, bir genel değerlendirme yapalım; burada da haksız değiller. Yani Öğretmenler Günü merasimlerin filan ötesinde, eğitimle ilgili, öğretmenlerimizle ilgili bir genel muhasebenin yapılmasında da yarar görüyorum ben de şahsen.

ENGİN ALTAY (Sinop) – Öyle yapıyoruz Sayın Başkan.

MEHMET SAĞLAM (Devamla) – Dolayısıyla arkadaşlarımızı dinledik ve çeşitli fikirler ileri sürdüler. Tabii ki Sayın Bakanımız da dinledi, neler söyledikleri elbette ki değerlendirilecektir ama ilk önce şunu belirtmek istiyorum: Bir öğretmenler gününde genel değerlendirme yapılırken Türkiye’de öğretmenliğin ve eğitimin geçmişine ve bugüne gelen sürecine çok kısaca göz atmak lazım.

Şimdi, cumhuriyet aşağı yukarı eğitimini çok büyük yoksulluklar içerisinde başlatmıştır, yani büyük yoksulluklara rağmen en başta Mustafa Kemal elinde tebeşir -devletin başı- milletine millet mektepleriyle, yeni harflerle yeni şeyler öğretmenin, eğitimini sağlamanın çabası içine girmiştir, elindeki bütün imkânları seferber etmiştir. Bu gelenek, bu cumhuriyetin eğitimdeki başarı hikâyesinin geleneği buradan başlar, yani devlet başkanı başta olmak üzere insanlar memlekette eğitime önem vermişler.

Düşününüz ki okuma yazma bilenleri bile eğitmen atayarak başlamışlar köylere. Bazı arkadaşlarımız hatırlar, üç yıllık okullar vardı oralarda eğitmenler vardı, bunlar sadece okuryazar insanlardı. Sonra bildiğiniz gibi, ilkokuldan sonra beş sene okuyan öğretmen okulları, altı sene okuyan öğretmen okulları, beş yıllık köy enstitüleri gibi tecrübelerle lise eğitimi seviyesinde bir öğretmen yetiştirmeye doğru gidildi. Cumhuriyet ancak buna para yetiştirebildi, kolay işler değildir. Giderek öğretmenlerimiz daha da fazla eğitim alsınlar diye eğitim enstitüleri açıldı, işte Gazi Terbiye gibi Atatürk’ün kurduğu çok önemli eğitim fonksiyonu olan -Türk eğitim tarihinde- kurumlar oluştu. Bir yıllık, iki yıllık, üç yıllık yüksek öğretmen okulu tecrübeleri oluştu ama 1981’le bütün öğretmenlerimizin Yükseköğretim Kurulu bünyesindeki fakültelerden yetiştirilmesi gibi yepyeni ve bence zirveye ulaşan bir öğretmen yetiştirme kararı alındı. Zirveye ulaşan diyorum, şunun için: Öğretmen de artık toplumda hâkim gibi, hekim gibi, mühendis gibi göğsünü gere gere “Ben de fakülte mezunuyum.” dedi. Bence bu çok önemliydi çünkü bizim personel sistemimizde insanların mezun oldukları okula göre hayatlarındaki kariyer ve özlük hakları çok değişiyor. Yani dört yıllık fakülte mezunu başka, beş yıllık fakülte mezunu başka, altı yıllık başka başlıyor, daha normal özlük haklarındaki veya kadro derecelerindeki ücret sistemlerine. Dolayısıyla öğretmen artık fakülte mezunu olarak, hâkimle, hekimle, mühendisle toplumda eşit eğitim almış bir insan olarak elbette ki özlük haklarında da değişiklik istedi, “Benim de haklarımı verin.” demeye başladı. Benim kanaatime göre bu, öğretmenlik mesleğine kazandırılan en büyük itibarlardan biridir. “Eli öpülesi öğretmenler” demekle, “öğretmenlerimiz bizi yetiştiriyor, muhterem insanlar” demekle öğretmenliğe itibar kazandırmazsınız. Elbette ki duygusal olarak onun da önemi var ama önemli olan öğretmene verdiğiniz değeri göstermeniz için Türkiye'nin en iyi eğitim kademelerinden onu geçirmeniz gerekir, ona bu eğitimi layık görmeniz gerekir. Lise muadili bir eğitimle, bir iki yıllık enstitülerle onu orada bırakmak ama toplumdaki başka mesleklere fakülteler açmak, üniversite mezunu yapmak, kariyerler hazırlamak… Öğretmenleri asıl taltif etmenin, öğretmenlere saygınlık kazandırmanın yolu, onların da diğer fakülte mezunları gibi kariyer basamaklarında ilerlemelerini de sağlayacak olan bir yolu açmaktır. Bu yol açılmıştır.

Şimdi, arkadaşlarımız örnekler verdiler, eğitim fakültelerinde öğretim üyesi öğretmen başına, öğretim üyesi öğrenci başına düşen rakamlarda yükseklik olduğunu, eğitim fakülteleri arasında farklı gelişmişlik düzeyleri olduğunu söylediler. Bu doğrudur ama bu yalnız eğitim fakültelerine mahsus değil, üniversitelerimizin gelişmelerine göre diğer fakülteler arasında da benzer farkları görürsünüz. Yani beş yüz yıllık bir İstanbul Üniversitesiyle, yüz elli yıllık bir İstanbul Teknik Üniversitesiyle, altmış yıllık Orta Doğu Teknik Üniversitesiyle, yüz yetmiş yıllık Boğaziçi Üniversitesiyle daha bir yıl önce kurulmuş, beş yıl önce kurulmuş, yirmi yıl önce kurulmuş üniversiteleri mukayese ederseniz, yalnız eğitim fakültelerinde değil, diğer fakültelerde de farklılıklar olduğunu görürsünüz. Kişi başına yahut da öğrenci başına düşen öğretim elemanı, öğretim elemanı başına düşen öğrenci oranı bakımından, laboratuvarların gelişmişliği bakımından aynı şeyleri görürsünüz vesaire ama arkadaşlarımızın haklı olduğu bir nokta var. Eğitim fakültelerinde bu biraz daha fazla olmuş olabilir. Sebebi de şudur: Biraz önce arz ettim, 1981’den itibaren eğitim yüksekokullarını fakülteler hâline dönüştürdüler. Orada akademik kariyerden yetişmiş eğitimciler azdı. Dolayısıyla, diyelim ki İstanbul Teknik Üniversitesinde, Ankara Üniversitesinde yıllardır kariyer sahibi olmuş profesörler, doçentler eğitim öğretim yaparken eğitim fakültelerine kariyerden yetiştirmek suretiyle adam yetiştirmek gerekti. Onun için, bir süre öğretim görevlileriyle, daha sonra yardımcı doçentlerle, sonra doçentlerle ancak bu işi yürütebildiler. Aradaki farkın, biraz da eğitim fakültelerinin 1980’den sonra devreye girmesinden kaynaklandığını anlamak lazım. Belki eğitim enstitülerinde çok değerli hocalarımız vardı ama onlara “Eğitim enstitülerinde kariyer yapın.” diyen olmadı. Derslerini verdiler. Öğretmen olarak tecrübeli, bilgili, konusunu bilen öğretmenlerdi ama doçentlik, profesörlük gibi bir kariyer onlardan istenmedi çünkü o okullarda bu yoktu. Fakülte hâline dönüşünce, bunların büyük bir kısmının… Mesela, ben, şahsen, mesleki eğitim fakültesine dekan atandığım zaman, 1984’te, gördüm ki orada dört yıllık kız teknik öğretmen okulunun en iyi mezunları seçiliyor, üç dört yıllık bir asistanlıktan sonra yine oraya öğretmen atanıyor, yirmi -yirmi beş yıldır da orada liyakatle öğretmenlik yapıyor ama “siz doçent olun, siz profesör olun” gibi bir kariyer sistemi ve kadrosu olmadığı için öğretmenliklerine devam ediyorlar. Benim atandığım dönemde, aşağı yukarı iki sene önce, yani 1982’de, 1981’de, bunların kariyer yapmaları istendiğinde, bir kısmının bana gelip gocunduklarını, hassasiyetlerini ifade ettiklerini hatırlıyorum, “Ben burada yirmi yıldır öğretmenlik yapıyordum. Şimdi beni tekrar master yapmak üzere öğrenci olarak mı alacaksınız? Öğretim görevliliğine devam edeyim, ben bu kariyere gitmem.” diye.

Sonra, Sosyal Bilimler Enstitüsünde Rektörle görüşüp kendim gibi bu işe inanmış bazı arkadaşları jüri üyesi yapmak suretiyle bunları sınava tabi tutup master yaptırıp, doktora yaptırıp aşağı yukarı iki yıl sonra ayrıldığımızda ve on beş yıl sonra oraya gittiğimizde… Şu anda gidiniz, farz edelim Gazi Üniversitesinin Mesleki Eğitim Fakültesinde en az kendilerinden yetişmiş 30-40’a yakın profesör, bir o kadar doçent ve bir o kadar yardımcı doçent vardır. Yani bunları o kariyer sistemine soktuğunuz takdirde onda da başarılı oluyorlar ama başlangıçta, daha evvel kariyer sistemine girmiş olan fakültelerle yarışabilmeleri için bir zaman geçti. Dolayısıyla, onlarda daha az öğretim üyesi olabilir, öğretim üyesi başına düşen öğrenci sayısında farklılıklar olabilir. Bunu, ne kasti olarak anlamak lazım ne de sadece eğitim fakültelerine mahsus bir durum olarak değerlendirmek lazım diye düşünüyorum.

Değerli arkadaşlarım, öğretmeni yetiştirdiniz. Atama konusunda, yıllarca ama yıllarca yetişmiş öğretmen aradı Türkiye. 1995’lerde, 1996’larda, ben Millî Eğitim Bakanıyken sordum: “Geriye doğru beş yıl içerisinde ne kadar öğretmen ayrılıyor?” Bana verdikleri rakam 15 bindi. Ne kadar öğretmen atayabiliyorsunuz? “5 bin öğretmen atıyoruz.” Neden? Çünkü, eğitim fakültelerinin yılda yetiştirdiği öğretmen miktarı 5 bin adetti. “Peki, geriye kalan 10 binini nasıl karşılıyorsunuz?” Dediler ki: “Öğretmen vekiliyle karşılıyoruz.” Zannettim ki ben, bu öğretmen vekilleri, işte bir sene, iki sene filan. Hâlbuki Güneydoğu’da, Doğu’da gördüm ki on senedir, on beş senedir profesyonel öğretmen olmuş öğretmen vekilleri var, lise mezunu, hatta meslek lisesi mezunu. O zaman neyle bunu karşılayacağız? Bulduğunuz çare öğretmen vekili. Bunların eğitimi ne? Sanat okulu mezunu ya da lise mezunu. O zaman elimizde 60 bine yakın evinde oturan üniversite mezunu var. Talim ve Terbiyeye “Bir çalışma yapın.” dedim, bir çalışma yaptılar. Lise mezununu vekil olarak göndereceğimize üniversite mezunlarından gönderelim dedik. Aksi takdirde her yıl 10 bin açık devam ediyordu. Ama bir taraftan, eğitim fakültelerine o dönemde daha fazla öğrenci alınmaya başlandı. İşte bugün, aşağı yukarı 38-40 bin civarında yılda öğretmen mezun eder hâle geldi. Ama ayrılan öğretmenle mezun olan öğretmen arasındaki bugünkü durum, senede aşağı yukarı 20 bin, 25 bin öğretmen atarsanız, mezun olan 38-40 bin civarındadır.

Şimdi, elbette ki birikmiş bir durum var. Bu arkadaşlarımızın sayılarını değerli muhalefet mensupları, birisi 500 bine kadar çıkardı, diğeri 250 bin dedi, öbürü 370 bin dedi. Önemli değil. Yani birikmiş bir öğretmen adayı kitlesi var.

Şimdi, bunların sorunlarına, Türkiye’nin imkânları olduğu sürece kadro verip ve bunları istihdam etmenin büyük faydası olacağı açık. Ama diğer taraftan da artık özel okullar var. Bunların kendilerinin birçoğu, işte özel okullar kuruyor, istihdam yaratıyor, vesaire. Yani bütün diğer mesleklerde olduğu gibi, öğretmen yetiştirmede de bütün mezunların devlet tarafından alınmasının imkânsızlığını herkes takdir eder. Ama bugün için yapılan, en azından 2009 yılındaki atamaya 10 bin daha ilave etmedir. Bu, aslında fevkalade olumlu bir şey, fevkalade yararlı bir şey. Dolayısıyla, doğrusunu isterseniz, ben bunu takdirle karşılamamız gerektiğine inanıyorum.

Şimdi, öğretmen maaşları, rakamları şöyle veya böyle sıralamak mümkün ama gerçek şu ki, 2002 yılından başlamak suretiyle, yani 2003, 2004, 2005, 2006, 2007, 2008, 2009’a baktığınızda, enflasyon bu yedi senelik dönemde yüzde 70’ler civarında kalmış. Öğretmen maaşlarındaki artış ise yüzde 167. Gerçek rakam budur. Yani enflasyonun en azından 1 mislinden daha fazla öğretmen maaşlarına yapılan zamla bir ücret skalasına ulaşılmış. Bugün aşağı yukarı 9’un 1’inden maaş alan bir öğretmen 1 milyar 300 bin civarında para alıyor. Bunun haftalık veya aylık ders ücretiyle beraber bir 300 daha ilave ederseniz, 1 milyar 600 bin civarında para alıyor.

Şimdi, her yıl bir başka gelenek var Türkiye’de. Öğretmenler Günü yaklaştığı zaman gazetelerimizde, medyada OECD’den, Avrupa Birliğinden rakamlar verilir. Şimdi, deniyor ki OECD rakamlarına göre: “Bizim öğretmenlerimizin aldığı ücret OECD rakamlarının en düşük olanının bile yarısı civarındadır.” Şimdi, burada da insafla değerlendirmek lazım. OECD ülkelerinin birçoğu gelişmiş ülkeler bildiğiniz gibi. Şimdi, buralardaki ücret skalasını yalnız öğretmenlere mahsus değil, başka mesleklerde de mukayese ettiğiniz zaman benzer bir sonuçla karşılaşırsınız. Dolayısıyla yalnız öğretmenlere mahsus bir ücret skalası farklılığı değil, OECD’deki yüksek ücret alan mühendislere, doktorlara, avukatlara, hatta milletvekillerine… Bugün Avrupa Birliği Parlamentosunda 7 bin euro alıyor milletvekilleri. “İlla bize de ayda 7 bin euro verin.” mi diyeceğiz? Ülkenin şartları var. O şartlarda değerlendirildiğinde, yani kendileriyle beraber eğitim alan ve yeni bir mesleğe başlayan bir adam… Mesela hekimlikte, hâkimlikte, kaymakamlıkta da belirli tazminatların ötesinde alınan ücretler aşağı yukarı belli Türk personel sisteminde. E öğretmenlerimize daha fazla verilmesini hepimiz isteriz ama bir de ülkenin gerçekleri var, gelirleri var, bütçesi var.

Ha, şimdi, öğretmenlik mesleğini diğerlerinden ayrı tutmalı mıyız? Evet, tutmalıyız. Çünkü insanı gerçekten, doğumundan itibaren bir yurttaş hâline getiren eğitimin kendisidir. Burada da en büyük rol öğretmenlerindir. Hangi literatürü karıştırırsanız karıştırın, hangi ülkenin eğitim politikalarına bakarsanız bakın öğretmenlik mesleği çok önemsenmiştir. Hele bizim gibi nüfusunun yüzde 50’si yirmi sekiz yaşın altında olan bir ülkede bu iş daha da önemlidir. Onun için Büyük Atatürk gençliğe emanet ederken kurduğu cumhuriyeti, gençliğin yetiştirilmesinde de öğretmenleri görevli kılmıştır: “Yeni nesil sizin eseriniz olacaktır.” Öyleyse cumhuriyeti emanet ettiği nesli yetiştirmek üzere görevlendirilmiş insanlara daha fazlasını vermek hepimizin boynunun borcu ama ülkenin imkânlarıyla, dengeleriyle mukayese ettiğiniz zaman, son yıllarda Millî Eğitim Bakanlığına verilen bütçenin bütün bakanlıkların önünde olduğunu dikkate alırsanız, 2002 yılında 7,5 milyar civarında bütçesi olan bir bakanlığın 2010 yılında 28,5 milyara çıkarıldığını görürseniz, aşağı yukarı yedi yılda 3 misline yakın bir artış sağlanmış oluyor. Demek ki gerçekten Millî Eğitime, bütün bakanlıklardan -son yıllarda- daha fazla para ödeniyor.

Şimdi, şu söyleniyor: “İşte gayrisafi yurt içi hasılada fazla değişiklik olmadı.” Orada da aynı şey var. Gayrisafi millî hasılada eğitime verilen pay 2002 yılında yüzde 2,13; 2010 yılı bütçesinde bu 2,74’e çıkarılmış yani gerçek hasıladan ayrılan payda da bunu açık bir şekilde görmek mümkün.

İşte, mümkün olduğu kadar eğitime hazırlık tazminatı yükseltilmiş, mümkün olduğu kadar lojman destekleri sağlanmaya çalışılıyor, aşağı yukarı üç bin civarında konut yaptırılarak öğretmenlere oradan yardım edilmeye çalışılıyor. Diyeceksiniz ki “Şu kadar rakam olan öğretmen içerisinde bu çok önemli bir rakam mı?” ama yapılması ve giderek çoğaltılması, hiç olmazsa yaklaşımın doğru olduğunu gösteriyor, eldeki imkânlara göre Hükûmetin bunu vermeye çalıştığını gösteriyor. Bu da bir şey.

Bugünkü bütçe rakamlarına baktığınız zaman da aşağı yukarı yüzde 9,84. Yani demek ki yüzde 10’a yakın bütçe payı almış mevcut bütçe içerisinde Millî Eğitim Bakanlığı.

E şimdi, bu durumda, gerçekten bu Hükûmetin öğretmenlerimizi, işte şu şekilde, bu şekilde tayin konusunda ihmal ettiği filan yok. Bakın, hiç olmamış bir uygulamayla önümüzdeki kırk beş gün içerisinde 10 bin öğretmen daha atanacak.

Şimdi, çok enteresandır, bu rakamları böyle rakam üzerinde veriyoruz ama işin ciddiyetine, işin özüne indiğimiz zaman çok önemli. İki hafta evvel Kahramanmaraş’ın Eskinarlı köyünde bir ilkokul açıyoruz. On yaşlarında bir genç kız çıktı, dedi ki: ”Bir şiir okuyacağım.”

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.

MEHMET SAĞLAM (Devamla) – Mealen dedi ki: “Öğretmenim sen sınıfa girdiğin zaman Atatürk gülümsüyor.” Bana inanın ki bu 10 bin öğretmen sınıfa girdiği zaman Büyük Atatürk 10 bin defa gülümseyecek. Çünkü bunlar ışık saçacaklar ve bu çocukların geleceğe hazırlanması konusunda emek harcayacaklar. Dolayısıyla ne yapılırsa yapılsın fazla küçümsememek lazım. Muhasebe tamam, eleştiri tamam ama diyelim ki hiç alakası olmayan konularda, böyle bir kanun tasarısının görüşülmesi sırasında, ne bileyim, bir başbakan yardımcımızın askerlikle ilgili söylediği bir şey üzerine, Kahramanmaraş’ta askerlik yapan adam İLKSAN Yönetim Kurulundan nasıl para almış… Almışsa yanlış olmuş, düzeltilmesi gerek. Yani böyle bir şey olamaz. Münferit yanlışlıklar hiçbir zaman genelde böyle bir güzel olayı gölgelememeli bence. Elbette eleştirmeliyiz, elbette yanlışlık yapılmışsa düzeltilmeli. Ama şimdi 750 bine yakın personeli var Millî Eğitim Bakanlığının. Bu tip münferit olaylar olabilir. Ne kadar…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

MEHMET SAĞLAM (Devamla) – Efendim, çok teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Şahıslar adına ilk söz Mersin Milletvekili Sayın Mehmet Şandır’a aittir.

Buyurun Sayın Şandır. (MHP sıralarından alkışlar)

Süreniz on dakika.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Çok Teşekkür ediyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

428 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin tümü üzerinde şahsım adına söz aldım. Öncelikle, Milliyetçi Hareket Partisi olarak biz bu kanun teklifine olumlu oy vereceğimizi ifade ediyorum.

Gerçekten, 24 Kasım Öğretmenler Günü’nde öğretmenlerin çok temel bir sorunu, istihdam sorunu üzerinde Genel Kurulumuzun, Türkiye Büyük Millet Meclisinin bir kanun gerçekleştirecek olmasını çok önemsiyorum ve buna olumlu katkı vermenin gerekli olduğuna inanıyorum.

Değerli Başkanım, değerli milletvekilleri; bugün 24 Kasım Öğretmenler Günü. Tabii, öğretmenlerle ilgili, öğretmenlikle ilgili çok güzel sözler söylendi. Sözlerin en güzelini söylemek gerekir, en güzelini de söylemeye çalıştı arkadaşlarımız. İnsan ve eğitim, inanınız ki bir toplum açısından, bir ülke açısından en değerli varlık, en önemli yatırım yapılacak, her türlü hesabın dışında, her türlü siyasetin dışında destek verilecek çok temel bir konu. Geleceğimizin teminatı eğitim ve öğretmenler ve eğitime verilecek destek, ayrılacak kaynaklar tüm tasarruf tedbirlerinin dışında tutulması gereken çok önemli bir konu. Eğer geleceği büyük düşünüyorsak, geleceği büyütmeyi amaçlıyorsak, bunun için siyaset yapıyorsak tasarrufu düşünmeden, gelecekten tasarruf yapmadan her türlü desteği vermemiz gereken bir konu eğitim ve bir alan öğretmenlik ve öğretmenler ama ne yazık ki her 24 Kasımda milletin bu kürsüsünden öğretmenlerin sorununu konuşarak sanki görevimizi yapmış oluyoruz.

Ben bir tenkit olarak söylemiyorum, bir muhalefet siyaseti olarak da söylemiyorum. Öncelikle şunu söyleyeyim: Eğitime, öğretmenlere verilen hizmetin, en azından, en çoğundan- bu noktada gösterilen gayretin tamamına, şahıs olarak, Milliyetçi Hareket Partisi olarak şükranlarımı sunuyorum ama yapılan bu çalışmaların maalesef yeterli olmadığını, bu çalışmalarla Türk milletinin büyük geleceğinin kurulmasının çok da mümkün olmadığı endişesiyle ifade ediyorum.

Geçen sene, 2008 24 Kasımında yine bu kürsüden -bir başkasına da ait olabilir bu söz ama- benim bir öz eleştiri olarak ifade ettiğim şu hususu tekrarlamakta fayda görüyorum. Bana göre, öğretmenlerle ilgili yapılacak her konuşma bu sözlerle başlamalıdır: “Sevgili öğretmenim, hakkını helal et, sana olan minnet borcunu ödeyemedik. Seni hâlâ sorunlu olarak anmak, durmadan sorunlarını konuşmak, en azından sana karşı haksızlık, sana karşı saygısızlıktır. Seni yönetenleri ve senin için nutuk atanları lütfen affet.” Gerçekten. Şimdi, bugün Öğretmenler Günü ama öğretmenler sokakta eylem yapıyorlar.

Değerli konuşmacılar doğru rakamlar verdiler, muhtemelen Sayın Bakan da cevabi konuşmasında bu rakamları teyit edecek.

Aslında bugün Danışma Kurulunda bir mutabakat temin ettik. İnşallah bir başlangıç olur, devamını böyle getiririz ancak bugün arzu ederdim ki 24 Kasım Öğretmenler Günü dolayısıyla Sayın Hükûmet, Sayın Bakanımız burada bir konuşma yapar, öğretmenlerle ilgili programlarını anlatır ve biz de gruplar olarak kalkar katkı vermeye çalışırdık ama ne yazık ki bugün, sonuna kadar, bitinceye kadar çalışma süresi koymuş olmamıza rağmen Sayın Bakan böyle bir şeye gerek görmedi ve bir başka kanunun konuşmalarında Öğretmenler Günü’nü anmaya çalışıyoruz.

Değerli milletvekilleri, öğretmenlerin sorunlarını konuşmak zannediyorum herkese üzüntü veriyor. Eğer Türkiye Cumhuriyeti devleti şu seksen yıllık ömründe hâlâ öğretmenlerini sorunlu olarak konuşuyorsa burada bir yanlışlık var.

Bakın, yirmi bir çeşit öğretmenlik olduğu söyleniyor. Yani aynı işi yirmi bir çeşit farklı unvanlarda yaptırıyoruz. Aynı işi yapan iki insan -aynı okulda, aynı köyde öğretmenlik yapan iki insan- farklı statülerde, farklı hukukla işleme tabi tutuluyor. Bunu aşmak gerekiyor, bu doğru değil, bu faydalı değil.

Bence bazı alanların hukukuyla çok oynamamak gerekiyor, bir gelenek geliştirmek gerekiyor. Bunların başında bana göre eğitim sisteminin hukukuyla bu kadar çok oynanılırsa, bu kadar farklı statüleri geliştirirsek… Eğitimde teknik dediğimiz hadise yalnız müfredatta değil, öğretmenin hukukunda da aynı olmak mecburiyetinde. Özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da, üzerinde çok konuştuğumuz -sayın Hocam söyledi- on yıldır vekil öğretmenle idare edilen okullarımız… Madem öğretmene ihtiyaç var ve hiçbir tasarruf tedbirine tabi tutulmaması lazım -kalkınma, büyüme, gelecek eğer eğitime ve insana dayalı olacaksa- bunların eğitildiği, bunların hukuku bence tasarruf tedbirlerinin dışında tutularak yapılması gereken neyse o yapılmalı. 220 bin çocuğumuz bugün atamayı bekliyor. 10 bin kadro verdiniz, teşekkür ederim. Önerge vereceğiz, bunun 30 bine çıkartılmasını isteyeceğiz.

Tekrar ediyorum: Gerçekten ceketleri satalım, tasarruf… Tasarrufu başka yerde yapalım ama eğitimde yapmayalım. Çünkü çocuğu eğitemezseniz, o çocuk, büyük şehirlerin sokaklarında kendi geleceğini kurtaramayan o çocuk toplumun geleceğine en büyük tehdit oluyor. Her şeyden tasarruf yapalım ama eğitimden tasarruf yapmayalım.

Değerli milletvekilleri, bu kanun doğru bir kanun. Ama sözleşmeli öğretmen iş bulmuş çalışıyor; okumuş, okutulmuş kıt imkânlarla; yememiş yedirmiş, okutmuş çocuğunu. Bu eğitim fakültelerinin tarih bölümü neye yarar Değerli Hocam? Buradan mezun olan çocukları nerede değerlendireceğiz? Hiçbirinin ataması yapılmıyor. Madem atamasını yapmayacağınız bu insanları niye okutuyoruz?

10 bin kadro verilmesini -tekrar- önemsiyorum ama bu kadronun daha çok ataması yapılmamış öğretmenlere kullanılmasını, mümkünse de 10 bin değil 20 bin, 30 bin kadro tahsis ederek atama bekleyen bu çocukların devlete, topluma karşı olan saygısını, güvenini ortadan kaldıracak bir yanlışı devam ettirmek ısrarından vazgeçelim.

Bu sebeple, bu kanun olumlu bir kanun ama yeterli bir kanun değil.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.

MEHMET ŞANDIR (Devamla) – Her 24 Kasımda burada paranın yokluğunu, yetersizliği, rakamları konuşmak değil, yapılması gerekeni yapmak sorumlusu olan iktidarıyla muhalefetiyle siyaset, Türkiye Büyük Millet Meclisi artık bu konuyu konuşmak değil, gereğini yapmak mecburiyetinde. Bir engeli yok. Muhalefet partileri olarak Hükûmete destek veriyoruz. Alınması gereken tedbirler neyse alınsın ama Millî Eğitim Bakanlığının önünde her gün eyleme kalkan bu öğretmenlerimizin görevlendirilmesi hemen yapılsın. Vekil öğretmenlik… Onlar da bizim çocuklarımız, mümkünse onlara da istihdam temin edilsin ama öğretmenlerin eğer sorununu çözeceksek, bu noktada, iktidar partisi, siyaset kurumu taşın altına elini koymalı ve gerekeni yapmalı diye düşünüyor, tüm öğretmenlerin gününü kutluyorum, bayramını kutluyorum. Ümit ediyorum ki yapılması gerekenleri yapar ve öğretmenleri sevindiririz diye düşünüyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Şandır.

Şahıslar adına son söz Bitlis Milletvekili Sayın Cemal Taşar’a aittir.

Buyurun Sayın Taşar. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz on dakika.

CEMAL TAŞAR (Bitlis) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 428 sıra sayılı Millî Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanuna Geçici Madde Eklenmesine İlişkin Kanun Teklifi ile ilgili olarak şahsım adına söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, dünyanın en zor işi, insanı yani bireyi yetiştirmektir. Hepimizi dantel dantel işleyen, bugünlere gelmemizde nice emekleri olan, eserleri nesillerden nesillere ulaşacak olan bu muhteşem mesleğin icracılarını bugün burada anmaktan dolayı mutlu ve bahtiyar olduğumu ifade etmek istiyorum. Dolayısıyla, elleri öpülesi kıymetli öğretmenlerimizin 24 Kasım Öğretmenler Günü’nü en içten duygularımla kutluyor, görevlerinde üstün başarı, yaşantılarında sağlık, huzur ve aydınlık yarınlar diliyorum.

Değerli milletvekilleri, millî eğitim, bir milletin genç nesillerini, bu milletin maddi ve manevi değerlerinin gösterdiği hedefler içerisinde sosyal ve kültürel yapısını, toplumun gelişmesini, ekonomik kalkınmayı sağlayan temel unsurdur. Yaşadığımız yüzyıl bilgi ve teknoloji çağı, bilişim çağı gibi ifadelerle adlandırılmaktadır. Çağımız içindeki her şey değişim ve gelişmelere paralel olarak etkilemektedir. Çocuklarımızı, gençlerimizi gelecekte dünya milletleriyle yarışacak, hatta daha ileri bir seviyeye taşıyacak çağdaş bir eğitim anlayışıyla yoğrulmuş, kendi öz değerlerini benimsemiş, aynı zamanda onları birer dünya vatandaşı olarak yetiştirme gayreti içerisindeyiz. Kendisi ve ailesi ile içinde yaşadığı toplumla barışık, araştıran, eleştiren, analiz eden, yorumlayan özgür bireylerin yetiştirilmesi temel hedefimiz olmuştur. Bu gayretimiz, Türkiye'nin toplumsal dönüşümünü sağlamak, çağdaş uygarlık hedefini yakalamak ve hatta aşmanın eğitim ile sağlanacağına olan inancımızın gereğidir. Dolayısıyla bizler de geleceğimizin teminatı sevgili çocuklarımızı, gençlerimizi bilgi ve teknoloji toplumu hâline getirmek görev ve şuuru içinde hareket etmekteyiz.

Değerli arkadaşlar, hiç şüphesiz bu hedefleri yakalayabilmek için eğitimin bu büyük rolünü gerçekleştirecek en önemli faktör ise öğretmendir. Amerikalı bir eğitimci olan Brown bu konuda şöyle diyor: “Eğitimde en fazla etki ve nüfuza sahip olan faktör öğretmendir.” Yine Atatürk, “Öğretmenler yeni nesil sizin eseriniz olacaktır.” ve “Ulusları kurtaracak olan yalnız ve ancak öğretmenlerdir.” demekle öğretmenliğin önemini veciz bir şekilde ortaya koymuştur. Buradan hareketle, İktidar olarak bütçenin bütün imkânlarını zorlayarak, son yedi yıldır en yüksek payı Millî Eğitim Bakanlığına ayırmak suretiyle cumhuriyet tarihi boyunca millî eğitime en fazla önem veren Hükûmet olmanın da iktidar partisi olmanın da mutluluğunu yaşıyoruz.

Değerli arkadaşlar, sadece bugün için değil, gelecek için de eğitim anlayışımızda birçok yenilikler yapılmıştır. Okul öncesinden ilköğretime, ortaöğretimden yükseköğretime, kısaca eğitimin her kademesinde ve alanında her yönüyle çağa uygun fiziki mekânlar, teknolojik altyapı, müfredat ve donatım alanında yedi yıl öncesine göre kıyaslanmayacak kadar rekor nitelikte başarılar sağlanmıştır.

Bilindiği gibi, bugüne kadar Hükûmetimiz bütçe kanununda her yıl kadroların yüzde 50’sinden fazlasını Millî Eğitim Bakanlığına tahsis etmektedir ve etmeye de devam edecektir.

Değerli milletvekilleri, Millî Eğitim Bakanlığına bağlı eğitim kurumlarının öğretmen ihtiyacının giderilmesi için 5828 sayılı 2009 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu’nun 22’nci maddesi gereğince 2009 yılı için Bakanlığımıza kullanım izni verilen kadroların tamamı 2009/1 ve 2009/2 öğretmen atama dönemlerinde yapılan atamalarla kullanılmıştır. Tabii büyük bir camia olan Millî Eğitim Bakanlığı personelinin gerek emekliye ayrılmaları gerek zaman zaman değişik nedenlerle kurumdan ayrılmaları ciddi açıklara neden olmaktadır. Bu nedenle, Millî Eğitim Bakanlığına tahsis edilen serbest öğretmen kadrolarında boş bulunan 10 bin kadroya öğretmen ataması yapılabilmesi için kanuni düzenlemeye ihtiyaç duyulmuştur. Kanun teklifi de bu amaçla düzenlenmiştir. Bu vesileyle, atama bekleyen öğretmen adayı arkadaşlarımıza da 24 Kasım Öğretmenler Günü’nde müjde vermiş olacağız.

Değerli arkadaşlar, AK PARTİ İktidarımız döneminde yaklaşık 184 bin kadrolu, 70 bin sözleşmeli olmak üzere toplam 254 bin öğretmen ataması yapılmıştır. Yani şu anda görevde bulunan 660 bin kadrolu öğretmenin hemen hemen üçte 1’ine yakınının bu İktidar döneminde tamamen objektif kriterlerle ve KPSS puanıyla atamaları gerçekleştirilmiştir.

Bunun yanında 2003-2009 yılları arasında sadece biz personel atamalarıyla değil, biraz önce sözlerimde belirttiğim gibi, millî eğitimde rekor nitelikte hizmetler yapmışız. 132 bin derslik yaparak bu alanda bir rekor kırılmış. Hükûmetimizin eğitimi öncelikli sektörler arasında değerlendirerek konsolide bütçede en büyük payı Millî Eğitim Bakanlığına ayırdığından bahsetmiştik. Bundan sonraki yıllarda da en yüksek ve yeterli ödeneğin eğitime ayrılması çabalarının yanı sıra bütçe dışı kaynaklar da harekete geçirilerek sınıf mevcutlarının OECD seviyesine çekilmesi hedeflenmiştir.

Değerli milletvekilleri, AK PARTİ İktidarıyla ülkemiz her alanda çağ atlamış, bunda da en fazla millî eğitim faydalanmıştır. Burada yapılanları saymaya kalksam süremizin yetmeyeceğini biliyorum, ancak bunlardan birkaçına değinmeden geçemeyeceğim.

Değerli arkadaşlar, ben de bu camiada yani millî eğitimde yirmi dört yılını vermiş bir arkadaşınızım. Geçmişini, evet, geçmişini biliyoruz, biz bir kara tahta, bir tebeşir bulamazken, biz hamdediyoruz, bugün bütün okullarımızda İnternet, bütün okullarımızda bilgi teknolojisi sınıfları oluşmuştur; bu, çağ atlama değil de nedir?

Öğretmen atamaları: Bugün 10 bin öğretmen kadromuzu alacağız, çok kısa bir sürede inşallah bunların atamasını yapacağız. Geçmişe bakıyoruz, bu 10 bin öğretmenin ataması için günlerce kuyruklar, banka kuyrukları, işlem kuyrukları, sonra da bilmem neler neler. Tamamen objektif kriterlerle, öğretmen kardeşime yakışır bir şekilde evinde oturuyor, bilgisayarın başında İnternet’le müracaatını yapıyor; bu, çağ atlama değil de nedir?

Bizim öğretmenlerimizin hemen hemen büyük bir kısmı bilgisayar, bilişim teknolojisini kullanmayla ilgili hizmet içi eğitimden geçirildi.

Öğretmen ücretlerinde ciddi iyileştirmeler yapıldı. Ancak geçmişte bir öğretmen olarak şimdi de söylüyorum: Tabii ki öğretmenlerimize yapılması gereken daha çok şey vardır. Biraz önce değerli konuşmacılarımız da bunları sözlerinde aktardılar. Elbette ki öğretmenin emeği, alın teri fazlasıyla ödenmelidir ama size bir örnek vermek istiyorum: Öğretmenlerimizin maaşı gayrisafi yurt içi hasıla oranına göre -OECD ülkelerine göre kıyaslıyoruz arkadaşlar- OECD ülkelerinde yurt içi hasılaya göre 1,17’dir, Avrupa Birliği ülkelerinde 1,14’tür, Türkiye’de 1,21 oranındadır. Kendi gelirlerine göredir bu OECD’nin belgelerinde, isteyen arkadaşlara da veririm arkadaşlar.

MUHARREM İNCE (Yalova) – İsterseniz maaşları düşürün yani siz, madem fazlaysa düşürün.

CEMAL TAŞAR (Devamla) – Ama şunu söylüyorum: Öğretmen arkadaşlarımıza bütün bu yaptıklarımızın yanında daha fazlasını yapmak bizim arzumuzdur. Bakın örnek vereyim: 2002’de 9’un 1’inde bir öğretmen 478 lira alırken şimdi 1.350 lira alıyor. Ek derslerimiz 3,5 lira iken şimdi 6,60 olmuş. Bütün imkânlar bu konuda seferber edilmiş.

Değerli arkadaşlar, yeni öğretim programlarını, müfredatı hayata geçirdik. 68 modeli bıraktık, 2007 modelle yola devam ediyoruz.

Efendim, öğretmenlerle ilgili kariyer basamaklarını getirdik, öğretmenlerimizin sürekli kendilerini yenilemelerine yönelik çalışmalar yaptık.

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Öğretmenler niye yürüyor o zaman?

CEMAL TAŞAR (Devamla) – Bakın, hayalimizin yetmediği yerde Ücretsiz Ders Kitapları Projesi’ni gerçekleştirerek, Hakkâri’nin en ücra köyünden Edirne’nin en ücra köyüne kadar biz kitaplarımızı öğrencilerimizin masasına bıraktık, başkalarının hayal edemediğini gerçekleştirdik. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

İSA GÖK (Mersin) – Mersin’de üç tane okulun hâlâ kitabı yok, biliyor musunuz. Önerge verdim.

CEMAL TAŞAR (Devamla) – “Her ile bir üniversite” sözüyle, değerli milletvekilleri, yine “Her ile bir üniversite sözü” dediğimiz zaman, “Her ile bir üniversite” dediğimiz zaman “Bunlar hayaldir, geçin.” diyordunuz. Her ile bir üniversite var mı yok mu? (AK PARTİ sıralarından alkışlar, CHP sıralarından gürültüler)

ERGÜN AYDOĞAN (Balıkesir) – Hocaları yok, hocaları…

CEMAL TAŞAR (Devamla) – Ve Allah’a şükürler olsun, artık altyapıları başladı, çok kısa bir süre sonra da göreceksiniz ki burada bilim yuvaları olacak, tabii bundan eminim.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.

CEMAL TAŞAR (Devamla) – Biz, millî eğitimin bütün kademelerinde, değerli milletvekilleri, vicdanen elimizden geldiğini Hükûmet olarak, İktidar olarak yaptığımıza inanıyoruz, vicdanen rahatız.

HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Öğretmenler niye sokakta o zaman?

CEMAL TAŞAR (Devamla) – Ben sözlerime son verirken, bu kanunun çıkarılmasında emeği geçen ve destek veren herkese teşekkür ediyorum. Ataması yapılacak 10 bin öğretmenimize de şimdiden başarılar diliyorum. Bu vesileyle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Taşar.

HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Bu konuşmadan dolayı öğretmenler sana minnettar(!)

BAŞKAN – Soru-cevap faslına geçiyorum.

Sayın Ata…

AYLA AKAT ATA (Batman) – Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Aracılığınızla Sayın Bakana sorumu yönelteyim.

Sayın Bakanım, özellikle kız çocuklarının okul oranının yükseltilmesi noktasında gerçekten ciddi projeler son dönemde hayata geçiriliyor, “Haydi Kızlar Okula” ya da “Kardelenler.” Bunlar kamuoyunda bilincin yükseltilmesi noktasında önemli çalışmalar ancak her yıl karşılaştığımız bir sorun var ki her geçen yıl artarak büyüyor. O da kız çocuklarının özellikle ilköğretim sonrası ortaöğretime devam ederken yaşadıkları sorun. Bunların başında barınma ve taşıma problemi geliyor kırsal alandan kente. Bu konuda bir projeniz var mı ya da Batmanlı kız çocuklarına bu konuda verebileceğiniz bir müjde var mı? Çünkü, her sene, seçildiğimiz dönemden bu yana her sene bu konudaki maruzatımızı ilgili birimlere, kaymakamlıklara, valiliklere ve Sayın Bakanlığınıza ifade ettik. Bir pansiyona çok acil ihtiyaç duyuyoruz, bu konudaki iradenin somutlaşması açısından çok önemli buluyoruz.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Taner…

RECEP TANER (Aydın) – Sayın Bakan, görüşmekte olduğumuz kanun teklifinin -bu kanunla 10 bin yeni öğretmenin alınmasının- Öğretmenler Günü’ne denk gelmesi iyi bir tesadüf olmuştur. Ama eğitim camiası sizden özlük haklarının iyileştirilmesiyle ilgili bir müjde beklemektedir. Bu konuda bir müjde vermeyi düşünüyor musunuz?

İkincisi: Okullarda elektrik ücretlerinin ödenmesinde yaşanan sıkıntıları gidermek için bir tedbir almayı düşünüyor musunuz? Bu konuda bir düzenleme yapacak mısınız?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Işık…

ALİM IŞIK (Kütahya) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Ben de öncelikle sözlerimin başında tüm öğretmenlerimizin karşı karşıya olduğu sorunların bir an önce çözülmesi dileklerimle Öğretmenler Günü’nü kutluyorum, bu vesileyle birkaç soruyu da Sayın Bakana iletmek istiyorum.

Teklifte, 2009 yılında ataması yapılacak 10 bin öğretmen kontenjanının branşlara göre dağılımı nasıldır?

Teknik eğitim fakültesi mezunları ve beden eğitimi ve spor yüksekokulu mezunlarına ne kadar kontenjan ayrılacaktır? Bu kadroların ne kadarının mevcut sözleşmeli statüdeki öğretmenler için kullanılması düşünülmektedir?

2010 yılında kaç öğretmen almayı planlamışsınız?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Özkan…

RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Önce sevgili öğretmenlerimin Öğretmenler Günü’nü canıyürekten kutluyorum, hayatlarını kaybedenlere de şükranlarımı sunuyorum.

Sayın Bakan, OECD raporlarına göre öğretmenlerin hâli haraptır. Türkiye’de, öğretmenler, OECD ülkelerindekilerden yılda iki yüz saat kadar fazla çalışmalarına rağmen, ancak onların yarısı kadar ücret almaktadırlar. “Millî gelir arttı.” dendiğine göre bu durumu ne zaman düzeltmeyi düşünüyorsunuz? Öğretmenler için “nereden nereye geldik” mi, “nereden nereye indik” mi ifadesini kullanmaktasınız?

“Öğretmene yatırım geleceğe yatırımdır.” anlayışını ne zaman hâkim kılacaksınız?

2009 Kasım sonunda tüm sözleşmeli öğretmenlerin kadroya geçeceği sözünü vermiştiniz. Kaldı altı gün. Sözünüzü tutacak mısınız?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Dibek…

TURGUT DİBEK (Kırklareli) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Bakanım, geçen ay, ekim ayının ortalarında sanıyorum, Ankara’da beden eğitimi, müzik ve resim öğretmenleri bir eylem yaptılar, o branşlarla ilgili sorunlarını dile getirmişlerdi. Şimdi, biliyorsunuz, bu yılbaşında bir çizelge yayınladı Millî Eğitim Bakanlığı. Orada işte dokuzuncu sınıflardaki bu dersi seçmeli hâle getirdiler; on, on bir, on ikide de iki saatler bir saate indi. Şimdi ben şunu merak ediyorum: O kadar çok öğretmen adayı bu branşlardan mezun oluyor ki, bunların kamuda istihdam edilme şansı olacak mı? Çünkü bu insanlar, bu adaylar kamuda çalışmak istiyorlar ama bu şekilde nasıl mümkün olacak?

Bir de şunu merak ediyorum: Bizim bu millî eğitim müfredatındaki bu derslere, beden eğitimi, müzik ve resim derslerine ayrılan zaman Avrupa’da, diğer ülkelerde nasıl? Aramızda ne kadar fark var, bir benzerlik var mı? Bu konuda bir örnek verirseniz, teşekkür ederim Sayın Bakan.

BAŞKAN – Sayın Coşkuner

MEVLÜT COŞKUNER (Isparta) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Önce meslektaşlarımın gününü kutluyorum ve Sayın Bakana soruyorum: Isparta’da 210 ana sınıfı açıldı ve 87 öğretmeniniz var. Ana sınıfı açılabilmesi için de 10 öğrenciye gerek var. 9 öğrenci olunca bu öğrenciler taşımalı sisteme geçiyor. Sizlere verdiğimiz önergede maalesef sizin kendi bilgilerinizden değil, millî eğitim müdüründen ve okul müdürlerinden size gelen bilgileri bize aktarıyorsunuz. Bu sorunu nasıl çözeceksiniz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Altay…

ENGİN ALTAY (Sinop) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Ben de Öğretmenler Günü’nü biraz sonra kürsüden kutlayacağım ama Sayın Bakana bir iki soru sormak istiyorum. Bugün Millî Eğitim Bakanlığını aradım, ilgili daire başkanına dedim ki: “Türkiye’de birleştirilmiş sınıflı ilköğretim okulu ve öğrenci sayısını bana verir misiniz?” dedim. Maalesef alamadım. Bakanlık bu sayıyı bilmiyor mu? Önce onu sormak istiyorum.

İkincisi, Sayın Bakan, biraz önce iktidar partisine mensup hatipler de söyledi, Başbakan müteaddit defalar söyledi, selefiniz de söylüyor hep: “132 bin derslik yaptık.” diyorsunuz. Şimdi, Millî Eğitim Bakanlığı istatistik yıllıkları bu iddianızı yalanlıyor. 2002-2003 öğretim yılı istatistik yıllığına bakın, bir de 2008-2009’a bakın, kendi Bakanlığınızın yayınlarına bakın, böyle bir derslik falan yok. Bu derslikleri nereye yaptınız, bunu çok merak ediyorum.

Ayrıca, bu kadar derslik yaptıysanız, ikili eğitim gören okul sayımız AKP İktidarının…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ENGİN ALTAY (Sinop) – Bitti mi Başkanım sürem?

BAŞKAN – Sayın Koçal

ENGİN ALTAY (Sinop) – Başkanım sözüm yarım kaldı.

BAŞKAN – Mümkün olduğunca çok milletvekiline söz verebilmek için herkese bir dakika dedim.

Buyurun.

ALİ KOÇAL (Zonguldak) – Darüşşafaka İstanbul Fatih’te bulunan binasını terk etmiş, yeni kampüsüne taşınmıştır ve bu binayı Millî Eğitim Bakanlığına devretmiştir, bu hepimiz tarafından bilinmektedir. Bu binanın İlim Yayma Cemiyetine verilmesinin gerekçesi nedir? İlim Yayma Cemiyetine verilmiş bu bina. Bu gerekçe nedir? İlim Yayma Cemiyetinin tercih edilmesinde hangi gerekçeler göz önünde bulundurulmuştur? İlim Yayma Cemiyeti bu bina karşılığında Bakanlığınıza hangi taahhütlerde bulunmuştur?

Bununla ilgili ikinci sorum: Bu bina Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu kapsamında korunması gerekli kültür varlığı olarak tescil edilmiştir. Tescilli bir binanın İlim Yayma Cemiyeti tarafından yapılan bakım ve onarım çalışmaları için yetkili mercilerden gerekli izinler alınmış mıdır? Bununla ilgili neler yapılmıştır?

Son olarak da, okullarımızda biliyorsunuz hizmetli eksiği vardır. Bu hizmetli eksiğini giderme bakımından birtakım okullara Deniz Feneri Derneği tarafından kimseler gönderilmiş ve maaşları Deniz Feneri tarafından…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Özdemir…

HASAN ÖZDEMİR (Gaziantep) – Sayın Başkan, Sayın Bakana soruyorum: İlköğretimde Türkiye genelinde derslik başına 31 öğrenci düşüyor. Bu rakam Gaziantep’te 49’dur. Yine şehirlerimizin imar planlarında özellikle okullar için arazilerin ayrıldığını biliyoruz ancak Gaziantep’te bu araziler yüksek rantla belediyeler tarafından başka yerlere satılmaktadır.

Yine Gaziantep’teki okullarda yüzde 85 oranında ikili eğitim verilmektedir. Kalan yüzde 15’lik oranın büyük bir çoğunluğu da ilçe ve köylerdeki okullardadır. Gaziantep’te öğretmen eksikliği had safhadadır ve okulların birçok müdürleri vekil olarak götürülmektedir. Bu eksiklikleri gidermeyi düşünüyor musunuz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Ünlütepe

HALİL ÜNLÜTEPE (Afyonkarahisar) – Teşekkür ediyorum.

Sayın Bakan, bildiğiniz gibi eğitim devlet okullarında parasızdır. Böyle olmasına rağmen ülkemizde genellikle köy okullarında çalışan hizmetlilerin ücretleri Bakanlığınızca karşılanmamakta, bunların ücretleri öğrenci velileri tarafından karşılanmaktadır. İllerdeki okullarda hizmetli kadrosunun maaşı Bakanlığınızca karşılanırken köy okullarındaki hizmetlinin maaşını niçin ödemiyorsunuz? Bu farklı uygulama Bakan olarak sizi rahatsız etmekte midir?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Aydoğan

ERGÜN AYDOĞAN (Balıkesir) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Bakan, Balıkesir ilimizin Sındırgı ilçesinin Osmanlar köyü İlköğretim Okulu Müdürü olup vekâleten Şube Müdürlüğüne bakan İbrahim Işık’ın hiçbir okulda derse girmediği hâlde 2006 yılı Eylül ayından 2009 yılı Ocak ayına kadar denge tazminatı aldığına yönelik iddianın sübuta erdiği, konuyla ilgili teftiş raporlarından anlaşılmaktadır. Bu hukuksuz uygulamanın sorumluları kimlerdir? Yine rapordan anlaşıldığına göre, İlçe Millî Eğitim Müdürü olarak görevlendirilen İbrahim Işık ve Mehmet Zemheri’nin mevzuatı yorumlamakta yeterli olmadıkları gerekçesiyle haklarında soruşturma izni verilmemiştir. Bu durum hukuki açıdan büyük bir skandaldır. Vatandaşların bir suç işlemeleri hâlinde, suç teşkil eden eylemi yasaklayan yasal mevzuatı yorumlamakta yeterli olmadıkları için cezadan muaf tutulmaları hukuk devletinde kabul edilebilir bir durum mudur? Bu duruma ilişkin olarak konuyla ilgili teftişi gerçekleştiren ve raporu hazırlayanlar ve onay verenler…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Bal…

ŞENOL BAL (İzmir) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Bakan, “Ek ders ücretleri 2005 yılında 10 TL’ye çıkacak.” denmişti ama hâlen 5 TL olarak devam ediyor. Her ne kadar “Denge tazminatları yaptık.” deseniz de öğretmenler bir müjde bekliyorlar.

Yine ikinci sorum: Dersleri bir saate indirilen beden eğitimi öğretmenleri bu konuda isyanlarını dile getirdiler. Sağlıklı bir toplum için gerekli olan beden eğitimi dersleri konusunda ne düşünüyorsunuz?

Yine, şehit ve gazi yakınları öğretmenlerin zorunlu hizmet muafiyetleri sorununun çözümü için bir çalışmanız var mı? Unutuldular mı?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Bakan…

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NİMET ÇUBUKÇU (İstanbul) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Öncelikle, kız çocuklarının okullaşması konusundaki soruyla başlamak istiyorum.

Gerçekten, ülkemizde özellikle kız çocuklarına yönelik olarak uygulanan onları okula göndermeme şeklindeki negatif ayrımcılığın ilköğretimin zorunlu olması ve ücretsiz olmasına rağmen ve seksen yıldır, cumhuriyetimizin kurulduğu günden bugüne kadar ilköğretimin kız ve erkek çocuklara eşit olarak zorunlu olmasına rağmen, maalesef toplumdaki bazı olumsuz ön yargılar nedeniyle kız çocuklarımızın okullaşması erkek çocuklarımızla eşit oranda ilerlememiştir. Bu sebeple, 2002 yılından bugüne kadar özellikle toplumdaki bu konudaki ön yargıların ve kalıp yargıların değiştirilmesi, kız çocuklarının eğitime teşvik edilmesi konusunda son derece önemli programlar ve kampanyalar uygulandı. Bunların en önemlilerinden bir tanesi, kız çocuklarının eğitime kazandırılması amaçlı “Haydi Kızlar Okula” kampanyasıydı ki bu kampanyayla gerçekten 350 bin civarında kız çocuğumuz eğitim kurumlarına kazandırıldı.

Elbette ki kız çocuklarının okullaşma oranlarındaki bu artışlar tamamen işimizin sonuçlandığını göstermiyor. Kız çocuklarımızın sadece temel eğitim alması da hedefimiz olamaz. Öncelikle, devamında ortaöğretim kurumları ve yükseköğrenim görmeleri konusunda mücadele etmemiz gerekiyor çünkü gerçekten kadın sorunları olarak nitelendirdiğimiz, kadınlara özgü sorun olarak nitelendirdiğimiz, şiddet başta olmak üzere, ayrımcılıkla mücadele etme, ekonomik anlamda istihdama katılım gibi sorunların çözümüne baktığımız zaman, gerçekten bunu minimum düzeyde yaşayan kadınlar, yükseköğrenim görmüş kadınlar. Yükseköğrenim görmüş kadınlarımızın istihdama katılımı, şiddete uğrama oranları çok düşük. Bu sebeple kız çocuklarının okullaşması, yükseköğrenim görmesi, sadece ilköğretim değil, en önemli hedeflerimizden bir tanesi.

Sizin de belirttiğiniz gibi Sayın Akat, gerçekten ortaöğretim kurumlarına kız çocuklarının devamının en önemli aşaması, onların barınma sorunlarının giderilmesi ve taşımalı eğitimde desteklenmeleri. Bugün kız çocukları, eğitim dönemlerinde, ilköğretim ve ortaöğretim döneminde, şartlı nakit transferi yoluyla yapılan yardımlarda erkek çocuklardan daha yüksek ücret alıyorlar ve bu yardımın dahi kız çocuklarının ortaöğretim kurumlarına devamını çok yükselttiğini biz biliyoruz. Dolayısıyla kız çocuklarının ortaöğretim kurumlarına devamında anahtar rolü olduğuna inandığımız barınma ve taşıma ihtiyaçlarının giderilmesi konusunda önemli çalışmalar yapıyoruz ve yapacağız. Batman’la da bu konuda özel olarak ilgileneceğim. Eğer bir ortaöğretim barınma yurdu konusunda öncelik taşıyan illerimizdense -ki, öyledir- onun da 2010 yılı içerisinde gerçekleşmesine çalışacağız.

Özlük haklarının iyileştirilmesi konusunda genel olarak çeşitli milletvekillerimiz dile getirdiler. Elbette ki bugünkü koşullarda daha iyisini yapmaya çalıştığımızı… Ülkemizin gelirleri doğrultusunda öğretmenlerimizi en iyi şekilde, mesleklerinin saygınlığına yakışır bir ücretle değerlendirme konusunda da çalışmalarımız var.

Özellikle elektrik, su, yakıt ücretlerine ilişkin bir soru geldi. Şu anda 150 milyon elektrik, su, yakıt ve yolluk için 22 milyon olmak üzere Maliye Bakanlığımızdan aldık. Yakında bunları da illere de aktaracağız.

Branşlara göre dağılım konusunda bir soru soruldu. Yaklaşık 82 branşta atama yapacağız yeni bu 10 bin kadroya ilişkin. Ben sayın milletvekilimize, eğer ilgilenirse şu anda yanımda atama yapılacak alanlar var, çok kapsamlı ve çok uzun olduğu için tek tek dile getirmeyeyim, bir örneğini sizlere verebilirim.

Sözleşmelilerin özellikle bu kadrodan ne kadarı yararlanacak diye bir değerlendirme oldu. Genel görüşmeler içerisinde de şöyle bir şey oldu: Yani sözleşmelilerin bu kadroya başvurmalarının engellenmesi veya buna ilişkin bir düzenleme yapılması istendi. Sözleşmelilerin de kadrolara başvurması her şeyden önce anayasal hakları. Biz eğer onların kadroya yönelik başvurularına bir engel koyar isek, her şeyden önce, bu, Anayasa’daki hak ve özgürlükleri kısıtlayan bir işlem olur ve buna engel olur. Tabii ki bu atamalarda, kadrolu atamalarında kaç öğretmenin sözleşmeli olarak kazanıp başvurabileceğini, başvurma hakkı kazanacağını bizim şu anda tahmin etmemiz, öngörmemiz mümkün değil.

Yine, OECD raporlarına çok atıf yapıldı. Gerçekten -az önce şahsı adına konuşan milletvekilimiz de bunu vurguladı- millî gelirine göre oranladığımız zaman, millî geliri doğrultusunda OECD ülkeleri arasında oransal durumumuz o kadar şey değil.

Bir taraftan da kasım ayı sonuna kadar bütün sözleşmelilerin kadroya alınacağına dair benim sözlerim olduğu söylendi. Ben, gerçekten, sözleşmeli öğretmenlerin kadroya alınması konusunda taraftar olduğumu ve bunun çalışmalarını sürdürdüğümü söyledim ama bir tarih ve takvim açıklamadım. Bu konuda çalışmalarımız sürüyor. Bir tarih ve takvim açıklaması hiçbir yerde yapmadım. Böyle bir şeyi, özellikle bir hukukçu olarak bu konularda çok titiz olduğumu ve söylediğim şeyi gerçekleştireceğimi söylerim.

Beden, resim ve müzik branşlarına ilişkin bir soru geldi. Bir taraftan da bu atamalarda ne kadar beden eğitimi öğretmeni atanacağı söylendi. Şu son atamada 119 beden eğitimi öğretmeni ataması yapacağız.

Beden, resim, müzik branşlarının derslerinin azaltıldığına dair ve seçmeli hâle getirildiğine dair… Aslında 2004 yılından bu yana bu dersler seçmeli olarak uygulanıyor ve 9’uncu sınıftan itibaren. Biz, ilave olarak bir saat daha fazla eğitim almaları konusunda bir düzenleme yapmıştık. Bu da sanıyorum, yani beden eğitimi dersleri fiziki şartlar itibarıyla öğrencilerin çok da tercih etmediği bir ders oldu. Bu seçimin bu kadar az olması nedeniyle tabii ki beden eğitimi öğretmenlerimizin… Müzik ve resim de olmadı yalnız. Bakın, bu üç alandan müzik ve resim öğretmenleri mevcut durumdan ve bu ders çizelgelerinden bu manada memnundu, bir sıkıntı olmadı ama eski düzenlemeye döndük. O konuda da mevcut itirazları dikkate aldık ve döndük.

“Kamuda istihdam edilebilecek mi?” diye aynı yönde bir soru vardı. Elbette ki eğitim fakültelerinin mezun ettiği tüm branşların ve tüm öğretmenlerin kamu tarafından istihdam edilmesi imkânı yok. Bunu öncelikle söylemek istiyorum. Konuşmalarda da çok vurgulandı. 200 binin üzerinde öğretmen atama bekliyor ama Millî Eğitim Bakanlığı, ihtiyaçları doğrultusunda ve kadro durumlarına göre atama yapabiliyor. Dolayısıyla, bu bölümlerin hepsinden mezun olan öğrencilerin, her yıl, kamuda atamasının yapılması gibi bir durum söz konusu değil.

Sayın Coşkuner 210 ana sınıfı açıldığını ve 87 öğretmen olduğunu söyledi. Özellikle ana sınıfları yani okul öncesi eğitim konusunda dönemimizde gerçekten çok büyük çalışmalar yapıldı. Göreve geldiğimiz dönemde okul öncesi eğitimde okullaşma oranı yüzde 11 iken yüzde 33’lere çıktı. Bu yıl, otuz iki ilde okul öncesi eğitimi pilot uygulama olarak, altı yaş için temel uygulama hâline getirdik ve şu anda yüzde 40 civarında. O illerde anaokulu okullaşmasını yüzde 100’e çıkaracağız. Son dönemde yaptığımız atamaları, yaklaşık 11 binin üzerinde öğretmen atamasını okul öncesi eğitim olarak ayırdık ve bu atamaları gerçekleştirdik. Elbette talep olan ve hızlı artış olan yerlerde okul öncesi öğretmeni ihtiyacı devam ediyor olabilir. Şu son atama listemizde de, bugün görüştüğümüz kadrolarda da yine 700 civarında okul öncesi öğretmeni atayacağız.

Darüşşafaka’nın yerine ilişkin sorular geldi. Şimdi, Darüşşafaka’dan Millî Eğitim Bakanlığına geçen o yerle ilgili zamanında basında da çok yayımlar yapıldı ve biz bunları da tekzip ettik aslında. İlim Yayma Cemiyetine buranın devri gibi bir durum söz konusu değil. Burası Millî Eğitim Bakanlığında Din Öğretimi Genel Müdürlüğüne devredilmiş, restorasyonu sadece Diyanet Vakfı ve İlim Yayma Cemiyetiyle bir protokol dâhilinde yapılıyor. Herhangi bir devir söz konusu değil, sadece restorasyonu Diyanet Vakfıyla birlikte o kurum tarafından yapılıyor.

ALİ KOÇAL (Zonguldak) – O protokolü alabilir miyiz Sayın Bakan?

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NİMET ÇUBUKÇU (İstanbul) – Sayın Özdemir’in Gaziantep’te okul yerlerinin rant amaçlı çıkarıldığına dair bir itirazı vardı ve de yüzde 85’inin ikili öğretimli ve öğretmen eksikliğine ilişkin.

Gaziantep ve diğer çok yoğun göç alan illerimizde eğitimin planlanmasında ve yürütümünde zorluklar var, bunu kabul etmek gerekir. İstanbul, Adana, İzmir gibi iller de aynı şekilde.

İkili öğretim temel hedeflerimizden değil, elbette ki tekli öğretim. Tekli öğretimde başarı oranlarının yüksek olduğunu biliyoruz. Okul yerlerine ilişkin olarak tasarruflar, bir yerin imar planında okul yeri olarak ayrılması durumunda buranın ancak ve ancak Bakanlığımızın izniyle okul yeri olmaktan çıkarıldığı ve bu konuda da çok titizlik gösterdiğimizi söylemek isterim.

HASAN ÖZDEMİR (Gaziantep) – Belediyeler tarafından…

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NİMET ÇUBUKÇU (İstanbul) – Dolayısıyla bir yerin okul arazisi olarak tahsis edilmesi, ayrılması durumunda biz oranın tekrar bir şekilde ticaret alanı olmasına, okul ihtiyacı devam ettiği sürece böyle bir duruma biz izin vermiyoruz. Eğer bu konuda özel olarak bildiğiniz bazı hususlar var ise, yani okul yeri olup da çıkarılan, o konuları bilmek isterim.

BAŞKAN – Sayın Bakan, süremiz doldu, biraz da aştık.

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NİMET ÇUBUKÇU (İstanbul) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Ben teşekkür ederim.

Teklifin tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

1’inci maddeyi okutuyorum:

MİLLİ EĞİTİM BAKANLIĞININ TEŞKİLAT VE GÖREVLERİ HAKKINDA KANUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TEKLİFİ

MADDE 1- 30/4/1992 tarihli ve 3797 sayılı Milli Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanuna aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.

“GEÇİCİ MADDE 9- Milli Eğitim Bakanlığına tahsis edilen serbest öğretmen kadrolarından boş bulunan 10.000 öğretmen kadrosuna, 5828 sayılı 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanununun 22 nci maddesi kapsamında yapılan atamaların dışında 31/12/2009 tarihine kadar atama yapılır.”

BAŞKAN – Madde üzerinde gruplar adına ilk söz, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Sinop Milletvekili Sayın Engin Altay.

Buyurun Sayın Altay. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz on dakika.

CHP GRUBU ADINA ENGİN ALTAY (Sinop) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın milletvekilleri, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Ben de, bilginin efendisi olmak için bizlere ışık olan Atatürk’ün sevgili meslektaşlarının bu anlamlı gününü kutluyorum. Parlamentomuzdaki öğretmen arkadaşlarımın da gününü kutluyorum.

Keşke, öğretmenlerimiz cumhuriyetin ilk yıllarındaki saygın konumunu korumuş olsalardı da biz de bugün böyle buruk bir 24 Kasım kutlamasaydık diye düşünüyorum. Bir öğretmen ve siyasetçi olarak, bütün meslektaşlarımızdan, sistemin içinde olan ve sistem dışında kalan bütün meslektaşlarımızdan da peşinen özür diliyorum.

Sayın milletvekilleri, bugün, 10 bin öğretmen kadrosu tahsisi için bir kanun çıkarıyoruz. Bu, aslında, 2009 bütçesindeki bir öngörüsüzlüğün de bugün telafisi anlamına da gelmektedir. Kaldı ki -arkadaşlarım da söyledi- bu 10 bin öğretmenin tümü sisteme ilk kez girmeyecektir, büyük kısmı zaten sözleşmeli olarak çalışıyor olacak. Peki, sözleşmeli öğretmenlere verilen söz ne oldu? Buradan Sayın Hükûmete, Sayın Bakana bunu sormak istiyorum.

Değerli milletvekilleri, bugün yaptığımız iş şudur: Bir çukurun içine 30 tane insan düşmüş, elinizde imkân var, 1 tanesini kurtarıyorsunuz, 29 tanesini orada bırakıyorsunuz. Yaklaşık, sistemin dışında 300 bin öğretmen olduğu varsayılırsa, Hükûmetin burada yapması gereken, hiç değilse bu 300 bin öğretmenin dörtte 1’ini, beşte 1’ini kurtarmaktır. Yani, bu mantık, çok düşük bir kısmını buradan kurtarmak mantığı kabul edilebilir bir mantık değildir. 300 bin kişiden 10 bin kişiye ikramiye çıkmış olacak, diğerleri -bir benzetme yapacağım, Sayın Bakan bağışlasın- Nimet Abla gişesinde bilet alıp bekleyecekler, kendilerine ikramiye çıkmasını bekleyecekler; bu, doğru bir yaklaşım değil. Hükûmetten, Sayın Bakandan bu konuda biraz daha tolerans, bu konuda biraz daha iyi niyet ve katkı istemek bir öğretmen olarak önce benim hakkım.

Özellikle döneminizde, plansızlık ve öngörüsüzlük büyük bir toplumsal trajediye dönüşmüştür. Dışarıda, maalesef bazı branşlarda, Türkiye'nin otuz yıllık ihtiyacını karşılayacak kadar işsiz öğretmen var. Şimdi, yedi senedir bu ülkeyi siz yönetiyorsunuz, size sormazlar mı: Bu ülkenin bir öğretmen istihdam politikası, programı yok mu? Bu ülkede YÖK denilen -ne diyelim- sistemin, aygıtın bir insan gücü planlaması yok mu? Millî Eğitim Bakanlığı-YÖK ilişkisi ne hâlde? Ne durumda? Böyle bir şey olabilir mi sayın milletvekilleri? Hani, Türk millî eğitim sisteminin 1940-1950’lerden beri bir temel politikası var, “Mesleki teknik eğitime ağırlık vereceğiz.” diyorsunuz, biz “Verilmesi gerekir.” diyoruz. E, ne yapıyorsunuz? Son beş yılda -sayın milletvekilleri, bir yılda değil- 5.067 tane mesleki teknik öğretime öğretmen almış Millî Eğitim Bakanlığı. Ama son beş yılda değil, sadece bir yılda 5 bin tane din kültürü ve ahlak bilgisi öğretmeni ve bu tarz öğretmen almışız. Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu? Sizin mesleki teknik öğretimle ilgili düşünceniz bu mu? Millî Eğitim Bakanlığının bu konuda yıllara sâri, bilinen projesine böyle mi yaklaşıyorsunuz? Beş yılda sadece topu topu 3 tane motor, 1 tane döküm, 1 tane halıcılık öğretmeni almışsınız. Ondan sonra diyeceksiniz ki “Efendim, mesleki teknik eğitimde üçte 1 olan makası üçte 2’ye çıkarmazsak eğitim sisteminin altından kalkamayız.” E, siz böyle giderse üçte 1’i de beşte 1’e çekeceksiniz. Bu, politikasızlığınızın bir basit göstergesi.

Sistem dışı kalan öğretmenlerimizin anne, babaları “çocuğum öğretmen olacak” diye onları fakültelere gönderdiler ve dört yıl boyunca türlü meşakkatlerle o çocukları orada -yemediler, içmediler- muhtelif eğitim fakültelerinde okuttular. Şimdi, siz diyorsunuz ki spor akademisini bitirmiş binlerce öğrenciye: “Git, bir Fatih Terim ol.” Siz diyorsunuz ki resim bölümünü bitirmiş binlerce öğrenciye: “Git kardeşim, bir İbrahim Çallı ol.” Siz diyorsunuz ki müzik bölümünü bitirmiş bir öğrenciye: “Git, sen de bir Fazıl Say ol.” Keşke olabilseler ama devlet bu demek değildir ki! Devletin işi, özellikle öğretmenlik gibi bir konuda -ki arkadaşlar söyledi- birçok yerde de “vekil öğretmenler” çeşitli isimler altında öğretmenlere iş gördürüyorsunuz. Bunun kabul edilebilir bir yanı yoktur.

Fen-edebiyat fakülteleri ayrı bir yaradır; formasyon veriliyor, MEB bunu dikkate almıyor. Fen-edebiyat fakülteleri öğrencileri, para karşılığı, üniversitelerde formasyon alıyor, “belki öğretmen oluruz” diyorlar. Velhasıl, bu sistem dışındaki 300 bine yakın insana çare olmak Hükûmetin asli görevidir.

Gelelim sistemin içine, çalışan öğretmenlerimize: Sayın Başbakan “Öğretmenlerimizin hayat standartlarını yükseltmek için büyük adımlar attık.” dedi. Hiçbir rakam, ne millî eğitim istatistikleri ne çok konuşulan OECD rakamları ne TÜİK’in rakamları böyle söylemiyor. Sayın Başbakan ütopik konuşuyor, Sayın Başbakan politik konuşuyor, gerçekçi konuşmuyor. Güzel bir davetiye hazırlamışsınız, -orada, yani sıramda kaldı- “Onların da birer öğretmeni vardı.” diye. Sayın Başbakanın da bir öğretmeni var. Yapmadığı bir şey için, “Öğretmenlerimizin hayat standartlarını yükseltmek için büyük adımlar attık.” dememelidir. Hiçbir öğretmen öğrencisine yalan söylemeyi öğretmez.

Şimdi, bakın, Muharrem Bey de verdi, 2002 ile 2009 arasında, 4 kişilik geçim endeksleri bakımından, sizin devri iktidarınızda 6 puanlık bir küçülme var. Bu bir resmî rakam. Ondan sonra “İyi şeyler yaptık…” Lafla olmaz! Karda yürüdü de biz mi görmedik, bunu bilemiyoruz.

Sayın Bakanın Öğretmenler Günü mesajını okudum, sevindim, hoş bir mesaj, iyi niyetlerle, temennilerle dolu bir mesaj: Öğretmenlerimize “vatan borcu” gibi düşünmüş, doğrudur ama öğretmenler de “Kredi kartları manevi yükümlülükle ödenmiyor.” diyor. Gerçekten büyük mali sorunlar var. Biraz muhalefet ağzıyla yazılmış. Acaba, Sayın Bakan şunu deyiverse de kurtulsa: ”Kardeşim, uzatmayın. Ey muhalefet, ne uzatıyorsunuz! Ben bir enkaz devraldım bununla uğraşıyorum.” dese muhalefet olarak biz de uğraşmayız, Sayın Bakan da önümüzdeki dönemde inşallah iyi şeyler yapar diye düşünüyorum.

Şimdi gene Sayın Bakan diyor ki: “Öğretmenlik mesleğinin önemi ve saygınlığı hiçbir zaman yitirilmedi.” Keşke olsaydı. Ben de diyorum ki: Öyle olsaydı, öğretmenler bu açlık ve sefalet ücretine mahkûm edilmezdi.

Öyle olsaydı, öğretmenler hak arama mücadelelerinde onların yetiştirdiği polisler tarafından devri iktidarınızda coplanmazdı.

Öyle olsaydı eğer, öğretmenler sözleşmeli, ücretli, kısmi zamanlı, vekil, usta öğretici, kadrolu gibi basamak ve kategorilere ayrılmazdı.

Şayet Sayın Bakanın dediği gibi olsaydı, öğretmenlere “düz” “uzman” “baş” gibi sıfatlar verilmezdi.

Şayet öyle olsaydı, İDO’nun, Türk Hava Yollarının, bankaların ve mağazaların 24 kasımlarda öğretmenlere indirim yapması gibi onur kırıcı bir davranışla öğretmenler karşı karşıya kalmazdı.

Öyle olsaydı şayet, biyoloji öğretmeni Zonguldak’ta madende çalışmazdı.

Öyle olsaydı, matematik öğretmeni Ayrancı Pazarı’nda çamaşır satmazdı.

Öyle olsaydı, sınıf öğretmeni Sakarya Caddesi’nde midye satmazdı.

Durum budur.

Gene öyle olsaydı, döneminizden önce yılda 8 bin öğretmen emekli olurken döneminizde -AKP dönemini kastediyorum, yani yedi yıllık dönemi kastediyorum- ortalama 17.250 kişi emekli olmazdı.

ORHAN KARASAYAR (Hatay) – Öğretmen olmak isteyen kaç kişi var?

ENGİN ALTAY (Devamla) – Eğer öyle olsaydı, öğretmenin eşi Boyabat’da kendisi Gerze’de görev yapıp çocuğu da Sinop’ta ninesinin evinde kalmazdı.

Şimdi, burada Sayın Bakan, maalesef öğretmenler hak ettikleri saygın noktada değildir.

Şimdi, bir İLKSAN meselesi var, buna geçemiyorum, zamanım az. Ama, bir şey söylemem lazım: 96-97. Sayın Sağlam biraz değindi ama bir cevap hakkı olmasın.

Bugün Türkiye’de, maden mühendisi sınıf öğretmenliği yapıyor, matematik öğretmeni de maden ocağında çalışıyor. Böyle çarpık bir eğitim sisteminin görüldüğü, dünyada daha başka da bir ülke ben bilmiyorum var mıdır?

Şimdi, sayın milletvekilleri…

ABDURRAHMAN DODURGALI (Sinop) – Sistemi değiştirelim o zaman Engin Bey.

ERTEKİN ÇOLAK (Artvin) – Sizin zamanınızda alındı.

ENGİN ALTAY (Devamla) – Meydan burası, gel burada konuş.

ABDURRAHMAN DODURGALI (Sinop) – Sistemi değiştirelim.

ENGİN ALTAY (Devamla) – Şimdi, Sayın Başkan…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.

ENGİN ALTAY (Devamla) – Sayın milletvekilleri, yarın, başta öğretmenler olmak üzere, yandaş sendikanız hariç, kamu emekçileri iş bırakarak alanlara inecek. Başbakan “Bedelini öderler.” dedi. Şimdi, ben de Başbakana diyorum ki: “Bir dakika Başbakan. One munite Başbakan. Danıştay 12. Dairesi kararı burada. Eğer bu 12. Daireyi de şimdiye kadar dinletmediysen hemen dinletmeye al.” Bu karar varken yarın sokağa inecek hiçbir memura Başbakan kılını da kıpırdatamaz, elini de kaldıramaz. Hukuk mu iktidar mı, bunu yarın hep beraber göreceğiz!

Yüce heyeti saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

ERTEKİN ÇOLAK (Artvin) – Niye bağırıyorsun ya!

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Altay.

Madde üzerinde gruplar adına ikinci söz, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Balıkesir Milletvekili Sayın Ahmet Duran Bulut’ta. (MHP sıralarından alkışlar)

Süreniz on dakika.

MHP GRUBU ADINA AHMET DURAN BULUT (Balıkesir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 428 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 1’inci maddesi hakkında grubum adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi, asil Türk milletini ve bizleri izleyen “Öğretmenlere bir müjde gelir mi? Öğretmenler Günü’nde Meclis bizim için ne düşünüyor?” diye bizi dinleyen değerli meslektaşlarımı saygıyla selamlıyor, onların Öğretmenler Günü’nü kutluyorum.

Değerli milletvekilleri, bugün öğretmen ordusuna katılmak istenen 10 bin kadro, Türkiye'nin öğretmen ihtiyacını karşılamaktan çok uzaktır. Şu an eğitimin ihtiyaç duyduğu öğretmen sayısı 150 bindir. 70 bin öğretmen ücretli olarak görev yapmaktadır. Bu ücretli olarak görev yapan öğretmenler onurları kırılarak, sanki kapının ucunda bekler vaziyette derse girdiklerinde “Yarın ne olacak, seneye ne olacak, sözleşmem yenilenecek mi?” endişesi ve kuşkusu içerisinde. Dersten çıktığında öğretmenler odasında kendisinin farklı bir sınıfta, farklı adda bir öğretmen olduğunun ezikliği içerisinde görev yapan 70 bin öğretmen var.

Şimdi, Sayın Bakanın, Hükûmetin almak için tasarı getirdiği 10 bin öğretmen mutlaka sevindirici ve memnuniyetle karşılıyoruz. Ancak bu 10 bin rakamının az olduğunu, ihtiyacı karşılamaktan uzak bulunduğunu… Sayın Bakanın daha önce ifade ettiği gibi “Sözleşmeli öğretmenleri kadrolu yapacağız.” şeklinde söylediğini basından okuduğum sözlerinin gerçekleşmesini beklemektedir 70 bin öğretmen. Ayrıca benden önceki değerli konuşmacının ifade ettiği gibi, “Türkiye'nin bir eğitim planlaması olmaz mı?”

Demin bir başka milletvekilimiz konuşmasında “Bütün illere üniversite açma sözü verdik ve açtık.” dedi. Güzel bir şey. “Bir müdür, bir mühür”le okul açıldığı gibi, ülkenin ihtiyacı olan bölümlerden oluşmayıp yarın Millî Eğitim Komisyonuna getirilen -yine- bir üniversite gibi, bundan öncekiler gibi, insan ve toplum bilimleri fakültesi bölümü, eğitim fakültesi bölümü, işletme ve yönetim bilimleri fakültesi, sosyal bilimler enstitüsü, bu bölümlerden oluşarak kuruluyorsa eğer bu üniversiteler, o üniversiteleri bitiren çocukların Türkiye’de istihdamı, iş bulması mümkün değil. Onun için, toplumu kandırmayarak, dört yıllığına oyalamayarak çocuklarımızı, eğitimin bir planlamasının yapılması ve ihtiyaçlara yönelik çalışmanın yapılması gerekmektedir. Eğitim yönetimi, bilgi ve beceri ve yeterlilik gerektirir.

Sayın Bakanım olaya bir hukukçu gözüyle bakar ancak çalıştığı ekibin, sekiz yıla yaklaşan AKP İktidarı döneminde, eğitim camiasını giderek bir çıkmaza soktuğu, yanlış yönlendirdiği, bugüne kadar çıkardıkları bütün atama yönetmeliklerinin hukuktan geri döndüğü, bir düzgün, Türkiye'nin ihtiyaçlarına uygun atama yönetmeliğini bile çıkarma becerisinden yoksun olduklarını, başlarındaki Bakana karşı, Bakanı ezik duruma düşürdüklerini ve bu beceriksiz, başarısız, bu işi yapamaz kadroların nasıl seçildiği konusunda bunun irdelenmesi ve incelenmesi gerektiğini ifade etmek istiyorum. Tabii ki hukuksuz atamalar, haksız tayinler, kayırmalar öğretmen camiası içerisinde güveni, birbirlerine olan saygıyı, üstlerine, amirlerine olan güveni, itimadı sarsmıştır. Onun için döneminizde emeklilik oranları yükselmiştir, onun için insanlar “Aman, kurtulalım.” diye emeklilik yolunu tercih etmişlerdir. Yoksa, genç yaşta çalışabilme imkânları varken niçin insanlar emekli olsunlar? Ülkenin bu kadar öğretmene ihtiyacı varken niçin ayrılsınlar? Bu, çalışma ortamındaki huzursuzluktan kaynaklanmaktadır. Çünkü siz ayakları baş, başları ayak yaptınız. Liyakate, bilgiye, beceriye değil, size yaranmak isteyen kimselere göre atamalar yaptınız. Nasıl yaptınız? Okulları, eğitim yönetimlerini, millî eğitim müdürlüklerini, şube müdürlüklerini yıllarca vekâleten yürüttürdünüz. Bakanlıkta birçok kadro vekâleten yürüdü, belki hâlâ devam ediyor. Tabii ki sizin bu uygulamanız devletin diğer kurumlarına da sirayet ediyor.

Balıkesir’in Sındırgı ilçesinde bir köydeki okuldan alınan bir öğretmenim, ilçe millî eğitim şube müdürlüğüne vekâleten getiriliyor. Bu şube müdürüme halk eğitim müdürlüğü vekâlet ettiriliyor. Bu şube müdürüme -zaten kendi okulunda da duruyor, kadrosu kendi okulunda- bir de millî eğitim müdürlüğü vekâlet ettiriliyor. Açıyorum Kaymakama: “Değerli Kaymakamım, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nda bir insana üç ayrı vekâlet verilmez. Bunu uygulamakla görevli kişisin. Niçin bunu böyle yapıyorsun?” diyorum. “Bizim yoğurt yiyişimiz bu.” diyor Kaymakam, Balıkesir’in Sındırgı Kaymakamı. Tabii ki Bakanlıkta sayın genel müdürle görüşmemde daha sonra bu vekâletin azaldığını, düzelttiğini ifade ettiler.

ERGÜN AYDOĞAN (Balıkesir) – Tam AKP’li! AKP’nin memuru!

AHMET DURAN BULUT (Devamla) – Öğretmen atamaları da aynı şekil. Bunun için, değerli milletvekilleri, Millî Eğitim Bakanlığı -emin olun- çok kötü bir gidişat içerisinde. Eğitimde başarı yıllara göre giderek düşmekte. Bu, hani, sayın vekiller kalkıp da, “Millî eğitime ayrılan pay bütün bakanlıklardan daha fazladır.” diye geçen yıl da hem Meclisi hem Türkiye’yi yanılttıklarını hatırlarsınız. Bu yıl geçen yılın da gerisine düşmüş bir bütçeyle karşımıza geliyor Hükûmet. Ne derslikleri ne çalışanların aylıklarını karşılamaktan, Millî Eğitim Bakanlığının ihtiyaçlarını karşılamaktan çok yoksun bir bütçe.

Değerli milletvekilleri, bugüne kadar on yedi millî eğitim şûrası yapılmıştır. Şûralarda alınan kararların veya uygulamaların doğruluğu veya yanlışlığı bugünkü eğitilmiş insan yapımızın niteliği ve niceliği ile doğru orantılı mıdır acaba? Hedeflenen insan modeli bugünkü yapı mıdır? Yıllar itibarıyla suç, suçlu, suç oranı ve suç çeşidindeki -varsa- azalma veya artmanın eğitimle ilgisi yok mudur? 18’inci millî eğitim şûrası yapılmadan önce bugüne kadar yapılan on yedi millî eğitim şûrasının muhasebesinin yapılması ve ortaya çıkacak tablo ve doğrultusunda 18’inci millî eğitim şûrasının gündeminin belirlenmesi gerekmektedir.

Bize bir fabrika teslim ediliyor, fabrika bozuk ürün imal ediyor. Ya fabrikanın müdüründe hata var ya ustasında ya makinesinde. Bir yerde hata var, bir aksama var. Millî Eğitim Bakanlığı, bunu incelemenin, irdelemenin yoluna bakmıyor. Neden? Çünkü, mevcut siyasi iktidarların görüşünün tasdiklendiği göstermelik toplantılara dönüşmüştür bu şûralar. Bunun için, Bakanlık dışında bir kuruluş, mesela Türkiye ve Orta Doğu Amme İdaresi gibi, bağımsız bir kuruluş tarafından bu toplantıların, şûraların yapılması, sonuçlarının ortaya konup bir sonraki şûrada bunun değerlendirilmesi gerekmektedir.

Bunun gibi, Bakanlığın aksayan, eğitimdeki başarısını düşünürseniz değerli milletvekilleri, 2000 yılında 9.322 öğrenci, 2009 yılında 29.927 öğrenci sıfır puan almıştır. Nereden? LGS, OKS, SBS, ÖSS, KPSS, DPY ve bursluluk gibi sınavlarda, bu sınavlarda yapılan… Öğrenci ÖSS’deki aldığı sıfır puan… Yani 2002 yılında 9.319 iken, 2009 yılında 29.927 öğrenci ÖSS’de sıfır puan almıştır. Ayrıca, yıllar itibarıyla üç aşağı beş yukarı değişmekle beraber en son…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.

AHMET DURAN BULUT (Devamla) – …2009 yılında 1.230 lise birincisi, 1.230 lise birincisi ÖSS’yi kazanamamıştır. Liselerde eğitim-öğretimin ciddi bir şekilde irdelenmesi gerekmektedir.

Öğretmen okulu mezunlarının katıldığı Anadolu ve fen lisesi sınavlarında 2004’te 64 bin, 2005’te 65 bin, 2006’da 46.700 öğrenci sıfır puan almıştır. Sayın Bakanımın bağımsız, tarafsız uzman kadrolara bunu, bu konuyu değerlendirmesini rica ediyorum.

Yine Bakanlık ilköğretim müfettişleri sınavı açtı. Mülakatta elendi tabii bazıları. Elenenler mahkemeye verdiler. Mahkemeyi kazandılar çünkü filme alınmamış, mülakat tespit edilmemiş. Bunlar yeniden mülakat hakkı kazandılar. Sayın Bakanıma soruyorum, “Devleti mahkemeye vermeyerek bu sınavlara giremeyen müfettişlere bir sınav hakkı yeniden tanıyacak mısınız?” diyorum.

Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN –Teşekkür ederim Sayın Bulut.

Birleşime on beş dakika ara veriyorum.

 

Kapanma Saati: 19.26

 

 


ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 19.53

BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER

KÂTİP ÜYELER: Yusuf COŞKUN (Bingöl), Fatih METİN (Bolu)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 22’nci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

428 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Komisyon burada.

Hükûmet burada.

Teklifin 1’inci maddesi üzerinde şimdi söz sırası, Demokratik Toplum Partisi Grubu adına Şırnak Milletvekili Sayın Sevahir Bayındır’da.

Buyurun Sayın Bayındır. (DTP sıralarından alkışlar)

Süreniz on dakika.

DTP GRUBU ADINA SEVAHİR BAYINDIR (Şırnak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben de, 428 sıra sayılı Yasa Teklifi üzerine DTP Grubu adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Ben, sözlerime başlarken, yine, 24 Kasım Öğretmenler Günü’nü tüm emekçi öğretmenlerin kutluyorum ve mücadelelerinde başarılar diliyorum.

Yıllardır hep 24 Kasım kutlanır, öğretmenlerin ve öğretmenliğin ne kadar kutsal bir meslek olduğu, ne kadar önemli olduğu üzerine çok ciddi sözler söylenir, ama öğretmenler de, kendi cephesinden, yıllardır, Kamu Emekçileri Sendikaları olarak bu önemli günde yaşadıkları sorunları kamuoyuyla paylaşmak, Hükûmete seslerini duyurmak, ihtiyaçlarını yeniden güncelleştirmek ve çözüm aramak istiyorlar. İşte yarın, 25 Kasımda kamu alanında emekçi sendikalarının içinde örgütlü bulunan eğitimciler bir günlük iş bırakacaklar. Yani üretimden gelen güçlerini kullanarak yarın seslerini duyurmaya çalışıyorlar. Eğitimciler yarın böyle bir eyleme hazırlanırken bugünü Öğretmenler Günü olarak kutlamaya çalışıyoruz.

Hükûmetin, Sayın Başbakanın öğretmenlerin seslerine kulak vermek ve “Bunlar niye böyle bir demokratik haklarını kullanıyor.” diye düşünmesi gerekirken, kamu emekçilerinin bu meşru, demokratik eylemlerini yasa dışı gibi göstererek âdeta suçlu pozisyona düşürmektedir. Oysa suçu işleyen, şu anda Türkiye devletinin Anayasası’nda belirtmesine rağmen, Hükûmetin bu yasalara uymayarak suç işlediğidir. Yani 90’ıncı madde çok net, açık olarak şunu ifade eder: Ulusal hukukun tıkandığı noktada uluslararası sözleşmeler geçerlidir. Peki, nedir uluslararası sözleşmeler? Grev ve sendika hakkı konusunda tüm çalışanların örgütlenme hakkı var, tüm çalışanların kendi sosyal, özlük, demokratik hakları konusunda iş bırakma hakkı vardır. Yaklaşık bir yıldan fazladır Komisyonumuzda, yani Sağlık, Sosyal ve Çalışma Yaşamı Komisyonunda, yasa geçirildi. Tabii ki bu yasa yine uluslararası ve ILO normlarına uygun değil. Ne yazık ki “ama”lar, ertelemeler ve engellemelerle sınırlandırmış ve Komisyondan çıktığı hâliyle durmaktadır ve her yıl ILO konferanslarında Türkiye çalışma yaşamında yarattığı hukuksuzluk ve engellerden dolayı mahkûm olmaktadır.

Eğitimcilerin temel sorunları nedir? Hatipler belirtti, grubumuz adına da Ayla Hanım ne kadar içler acısı bir pozisyon olduğunu ifade etmeye çalıştı.

Şimdi, Türkiye’de eğitimci sayısı, işte, 300-400 bin insan… Açık, uluslararası normlara göre, OECD’nin normlarına göre 400 bin öğretmen ama TÜİK ya da Türkiye'nin normlarına göre 150 bin öğretmen açığı belirtiliyor. Şu anda görüştüğümüz yasayla Türkiye normlarına göre 150 bin, OECD normlarına göre 400 bin eksik olan öğretmenin sadece 10 bin öğretmeni atanarak bu devasa boşluk, ihtiyaç, sınırlı bir şekilde giderilmeye çalışılıyor. Niye böyle bir mantık?

Şimdi, yine, OECD ülkeleri kıyaslamasını yaptığımızda… İşte, Türkiye, Avrupa Birliğine girmeye çalışan bir ülke. Bu Avrupa Birliği süreci içinde mukayese edildiğimiz ülkeler arasında eğitim sıralamasında gayrisafi millî hasıladan bütçe ayırmakta son sıradayız, derslik sayısında son sıradayız, öğrenci başına düşen öğretmen sayısında son sıradayız ama bazen Macaristan bizi bu son sıraya düşmekten kurtarıyor! Yani Macaristan ülkesiyle eşdeğer bir pozisyondayız.

Yine, bu gelişmiş OECD ülkeleri gayrisafi millî hasıladan ortalama yüzde 3-4 pay ayırırken, Türkiye’de bu kadar büyük bir eğitim açığı varken, hâlâ gayrisafi millî hasıladan 1,9’luk bir oranla biz pay ayırıyoruz. Bu kadar devasa bir sorunu, bu kadar temel bir sorunu; her insanın eğitim görme hakkı, insanca yaşama hakkı, kendini gerçekleştirme hakkı, yeteneklerini açığa çıkarma hakkı, meslek edinme hakkı ve sonrasında da edindiği mesleği uygulama hakkı böylece rafa kalkmış oluyor. Dolayısıyla Türkiye’deki eğitim sorunları ve eğitimciler üzerinden çok sıkıntılı bir pozisyonda.

Bir kere, yine, Anayasa’nın 10’uncu maddesi ihlal edilmektedir. Yani, nasıl oluyor ki öğretmenlerin bir kısmı kadrolu, bir kısmı geçici, bir kısmı yedek öğretmen kadrosunda? Aynı okulu bitirmiş, aynı emeği harcamış, aynı bilgiye sahip insanlar, aynı iş yerinde farklı farklı statülerde tanımlanarak, yine, eşit olmayan ücretle ücretlendirilerek yine bir Anayasa ihlali yapılmış oluyor yani 10’uncu madde ihlal edilmiş oluyor. O yüzden, bu, çalışma barışını engelliyor. İşte, yedek öğretmen ya da geçici çalışan öğretmenler, ne yazık ki, açlık sınırlarının altında ücret almakta yani hayatını idame ettirememekte. Bu öğretmenler, bu şartların reva görüldüğü eğitimci, nasıl öğrencileri rahat bir psikolojide eğitsin, nasıl bunların sorunlarıyla ilgilensin, nasıl çözüm bulsun, nasıl etkili bir perspektif sunsun bu öğrencilere?

Bilimden yoksun bir eğitim sistemimiz zaten devasa bir problem. Bireylerin kendilerini gerçekleştireceği, özgürleştireceği bir mekanizma adıyla âdeta zapturapt altına alınarak, zorunlu eğitim diyerek, aslında, bilinçli, kendini gerçekleştiren, yaratma gücüne kavuşan bir insan yetiştirmek yerine, sadece, mecburi hizmet gibi, mecburiyeten bir şeyler yapmak mantığı bile tek başına sorgulanması gereken bir mantık.

Tabii, eğitimcilerin sorunları bölgeler arasında da değişiyor. Örneğin Güneydoğu Anadolu Bölgesi: Her zaman öğrenciler, burada, ÖSS’de, ÖYS’de son sıraları hiç kimseye vermiyor. Hele bu son sırada yer alanlar, 2009 ÖSS sınavından sonra, son üç sıraya giren Ardahan, Hakkâri, Şırnak; yani, hem coğrafyanın en ucunda, sınırında ve bu sınırın mesafesinden mi kaynaklı acaba bu başarısızlık? Rakımın yüksekliğinden mi acaba bu öğrencilerin başarısızlığı? Tabii ki değil. Yani, ayrımcılığın, haklardan yoksunluğun, imkânlara erişmemenin yarattığı bir haksız, ayrımcı bir uygulamanın sonucudur. Şırnak ilinde geçen yıl yüz yirmi yedi okulun müdürü değiştirildi. Niye? Sayın bölge valisi, adı Yerlikaya ama ne kadar yerli müdür varsa bunlara yabancı bir politika uyguluyor. Yani yerinde eğitim görmesi gerekirken yani eğitimdeki başarısızlığın en temel nedenlerinden biri de bölgede öğretmen sirkülasyonundan kaynaklı. Peki, öğretmen sirkülasyonunu engellemek için ne yapıyor yereldeki mülki amir? Sözde başarıyı yani öğrencilerin başarılarını artırmak için böyle bir uygulamaya gidiyor. Derslik sayısı artırılmış mı? Hayır. Bir sınıfta öğrenci sayısı fazla mı? Evet. Öğretmen sirkülasyonu engellenmiş mi? Hayır. Peki, nasıl başaracak? Kadrolaşarak başaracaklarını sanıyorlarsa en büyük yanılgıyı burada yaşayacaklar.

Yine, bölgede eğitimdeki başarısızlığın en temel nedenlerinden biri de ana dilde eğitim görmemesinden kaynaklıdır. Yani bilimsel olarak tespit edilmiş ki bir insan eğer ana diliyle kendisini gerçekleştiremezse ne yetenekleri ne becerisi ne bilgisi istediği ölçüde, kendi yetenekleri ölçüsünde gelişmeyecektir. Şimdi, başarısızlığın bir sürü nedeni var ama bunların içinde en temel nedenlerinden biri de ana dilde eğitim hakkını görmemektir. Yani tesadüf müdür Kürtlerin yoğun yaşadığı Doğu, Güneydoğu Anadolu Bölgesi olarak tanımlanan bölgedeki bu illerin eğitimdeki başarısızlığı? Herhâlde bir kader değildir, tesadüf de değildir yani bu politikaların bir sonucudur.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.

SEVAHİR BAYINDIR (Devamla) – Çok teşekkür ederim.

Dolayısıyla eğer biz eğitim sistemini ele alacaksak, şuradan… Bir kadın bakanımızın olması bir şans, toplumsal cinsiyet boyutuyla eğitimi sorguladığını takip ediyoruz biz boyutuyla ama eğitimdeki temel sorunların, ana dil eğitim sorununun da eğitim başarısızlığında bir sorun olduğunu hızlı olarak daha fazla görmek ve bu başarısızlığın nedenlerinden biri olan bu sorunu yasal ve anayasal boyutuyla gidermek, çözüme kavuşturmak gerekir.

Yine, kısa bir zaman dilimi içinde şunu söylemek istiyorum: Sayın Bakanın Şırnak’la özel olarak ilgilenmesini talep ediyorum. Gerçekten Şırnak mahrum kalması gereken, geride kalması gereken bir il değil; coğrafik olarak çok güzel, yer altı, yer üstü kaynakları çok gelişkin, insanları kültürüne, diline hâkim.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bayındır.

SEVAHİR BAYINDIR (Devamla) – Lütfen bu güzel coğrafyayı ve insanları doğal haklarını koruyacak bir şekilde, uygulayacak bir düzeye kavuşturalım diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (DTP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bayındır.

Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Kocaeli Milletvekili Sayın Fikri Işık.

Süreniz on dakika.

AK PARTİ GRUBU ADINA FİKRİ IŞIK (Kocaeli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 428 sıra sayılı Millî Eğitim Bakanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanuna Geçici Madde Eklenmesine İlişkin Kanun Teklifi’nin 1’inci maddesi üzerinde AK PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Bugün, kandil misali, kandili tüketerek başkalarına, ülkeye ve insanlığa ışık veren öğretmenlerimizin en anlamlı günü, bugün 24 Kasım Öğretmenler Günü. Tüm öğretmenlerimizin Öğretmenler Günü’nü kutluyor, muasır medeniyet seviyesinin üzerine çıkma idealinde en önemli paya sahip olan fedakâr öğretmenlerimize partim ve şahsım adına en içten saygılarımı sunuyorum. Aramızdan ayrılan öğretmenlerimize rahmet diliyor, ülkenin geleceği için canını feda eden şehit öğretmenlerimize de rahmet ve minnet diliyorum.

Parti programımızda da açıkça belirttiğimiz ve başarmak için hep birlikte gece gündüz çalıştığımız 2023 vizyonu cumhuriyetimizin kuruluşunun 100’üncü yılında ülkemizi dünyanın en güçlü ve en gelişmiş on ülkesi arasına sokmaktır. Hiç kuşku yok ki, bu hedefe ulaşmanın en önemli, olmazsa olmaz yolu da eğitimde, bilim ve teknolojide yapmaya başladığımız ve yapmaya devam edeceğimiz sıçramadır. İşte, bugün burada bu ideale bir adım daha yaklaşmak için silahlı kuvvetlerimiz kadar önemli eğitim ordumuza 10 bin tane can daha katmak, kadromuzu daha da güçlendirerek yolumuza emin adımlarla devam etmek için mesai harcıyoruz. Bu vesileyle, en geç aralık sonunda aramızda olacak isimlerini bilmediğimiz ancak sayılarını ve vasıflarını bildiğimiz bu genç arkadaşlarımıza şimdiden hoş geldiniz diyor, onlara da aydınlık Türkiye, çağdaş Türkiye, güçlü ve müreffeh Türkiye ideali yolunda başarılar diliyor, peşinen hayırlı olsun diyoruz. Görev almak için sabırsızlıkla bekleyen öğretmen kardeşlerimize de inşallah bu fırsatı sunmak için 2010, 2011 ve ileriki yıllarda bütçe imkânları çerçevesinde fırsat sunmak için gerekli tüm gayreti göstereceğimizi ifade etmek istiyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; elbette ben bugün burada eğitimde yedi yılda yaptıklarımızı anlatmayacağım; zaten anlatmaya kalksam, sadece başlıkları saymaya kalksam saatler alır. Arzum, bugünün anlam ve önemine de uygun olarak öğretmenlerimizin yaşam koşulları ve eğitime ayırdığımız bütçe üzerinde durmak, gelinen noktanın bir muhasebesini yapmak, önümüzdeki süreç için hedeflerimizi paylaşmaktır. Kuşkusuz ki, bugüne kadar gelen bütün iktidarlar iyi niyetle eğitime önem vermiş ve sorunların çözümü için kapasiteleri, hedefleri ve ülke gerçekleri doğrultusunda çalışmalar yapmışlardır. Emeği geçen herkese teşekkür ediyorum. Ancak eğitimde sorunun kaynağının tam olarak tespit edilemediğinden veya bilinse dahi tedavinin çok önemli kararlar ve kaynaklar gerektirdiği endişesi ve korkusuyla eğitimde köklü reformlar yapılamamış, atılması gereken adımlar yeterince atılamamıştır.

Eğitimdeki fiziki altyapının geliştirilmesi, okullaşma oranları, teknolojik altyapı, rehberlik sistemi gibi pek çok konuda ülkenin geleceği adına çok önemli hamleler yapılmıştır. Ancak, bana göre en önemli değişim: Ezbere dayanan, sadece teorik bilgilerin öğrencilerimizin beyinlerine âdeta boca edildiği tek tip insan yetiştirme eksenli müfredat terk edilmiş, yerine, düşünen, tartışan, eleştiren, sorgulayan, pratiğe dayalı, her bireyin kişisel yeteneklerini ortaya çıkaran demokratik eğitim müfredatı getirilmiştir.

İnanıyorum ki bu müfredatın meyveleri ülkemizin geleceği açısından son derece önemli ve verimli olacaktır. Artık, öğrencilerimiz, sadece konuları ve sorunları öğrenmek yerine var olan sorunların çözümüne odaklanan problem çözme mantığıyla yetiştirilmektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; eğitimde hedefimizi yakalamamızda en önemli iki unsur, kuşkusuz insan kaynağımız ve eğitime ayırdığımız bütçedir. Cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün veciz şekilde ifade ettiği gibi dünyanın her tarafından insan toplumlarının en fedakâr ve en muhterem topluluklarını oluşturan ve yine Hazreti Ali’nin buyurduğu gibi “Bana bir harf öğretenin kölesi olurum.” dediği, kendilerinden fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür nesiller istediğimiz öğretmenlerimizin yaşam koşulları çok partili hayata geçtikten bu yana hep tartışılmış, hiçbir zaman ulaşılan nokta yeterli görülmemiştir. Tüm muhalefet partileri stratejilerini daha fazla hak verme üzerine kurarak ve iktidara geldikleri takdirde öğretmenlerin tüm sorunlarını çözeceklerini beyan etmişlerdir ancak iktidara geldiklerinde, istisnalar olsa da hemen her konuda olduğu gibi bu konuda da sözlerini unutmuşlar ve memurlarımızı, öğretmenlerimizi enflasyonun esaretinden kurtaramamışlardır. Bu konuda muhalefette verdiği sözleri tutan ve eğitim ordumuzun özlük haklarını sürekli iyileştiren, bu konuda istikrarlı, tutarlı ve kararlı adımlar atan parti AK PARTİ’dir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Dışarıda öğretmenler niye yürüyor?

FİKRİ IŞIK (Devamla) – Evet, söyleyeceğim, biraz sonra geleceğim, hiç merak etmeyin.

Bakınız, “Niye yürüyorlar?” Şimdi, biliyorsunuz, meşhur fıkradır: Hazırlıksız giden Temel Amerika’da çok gelişmiş bir bilgisayara soru sorması istendiğinde aklına soru gelmeyince “Ne var, ne yok?” demiş, bilgisayar da darmadağın olmuş. Hikâyeyi biliyorsunuz.

Şimdi, siyaset belli mantık temelinde ve belli rakamlarla konuşulur. Biz 2002’de aldığımız Türkiye’yi eğer ortaya koymazsak 2009’da geldiğimiz noktayı tam olarak ölçemeyiz.

Evet, enkaz edebiyatı yapmayacağız, geçtiğimiz yönetimleri suçlamayacağız, ancak rakamları çok net olarak koymamız lazım. 2002 yılında… Bakın 1997-2002, beş yılda ortalama, Türkiye’de yüzde 78,3 olan enflasyona karşı öğretmenlerimize verilen rakam yüzde 58. Öğretmenlerimiz enflasyon karşısında yüzde 20,3 geriye düşürülmüş. Buna karşılık, 2002 yılı sonunda devraldığımızda, 9’uncu derecenin 1’inci kademesindeki bir öğretmenimiz 470 lira maaş, on beş saat karşılığı ücret olarak da 165 lira alıyor; toplam, aşağı yukarı 635 lira. 2009 sonunda, şu an içinde bulunduğumuz aynı derecedeki bir memur öğretmenimiz şu anda…

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Öğretmenlerin yüzde 70’inin kredi kartı borcu var.

FİKRİ IŞIK (Devamla) – Bir dakika, bir dakika… Sabret… Sabret… Sabret…

…şimdi 1,7; yani 1 milyon 700 bin lira maaşa ek dersle birlikte gelmiş. Yani, neredeyse, öğretmen maaşı 3-4 katına çıkmış. Öğretmen maaşının 3-4 katına çıktığı dönemde enflasyon yüzde 80’i bulmamış. Şimdi, bu mu öğretmenin, memurun hakkını korumak yoksa enflasyona karşı yüzde 20 ezdirmek mi? “Efendim, öğretmenlerin kredi kartı borcu var…” Elbette vardır. “Türkiye’de sorunlar tamamen çözülmüş.” diye bir iddiamız yok. Ama bizim iddiamız AK PARTİ olarak: Geldiğimiz nokta 2002’ye göre çok daha iyidir ve ilerisi için, gelecek için istikbal vadediyor.

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Yani keyfinden mi yürüyor öğretmenler?

FİKRİ IŞIK (Devamla) – Bunun dışında, değerli arkadaşlarımız, bakın, 2002’de eğitime hazırlık ücreti 175 lira, 2010’da 540 lira. Tabii, şimdi, her konuda 2002’den çok daha iyiyiz.

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Öğretmenler öyle demiyor.

FİKRİ IŞIK (Devamla) – Yeterli mi? Elbette yeterli değil ama bizim hedefimiz ülkeyi bütünüyle büyütmek. “Efendim, dışarıda bu kadar öğretmen var niye almıyorsunuz?” İktidarlar… Bakın, iktidarlar…

MUHARREM İNCE (Yalova) – Tüp gaz 2002’de kaç liraydı şimdi kaç lira? Ona da bir bakın.

FİKRİ IŞIK (Devamla) – Muharrem Bey, bir dakika.

İktidarlar, önce bütçe disiplinine bağlı kalarak ülkenin bir daha ekonomik krize girmemesi noktasında dikkatli olmak durumundadır. Böyle, ikide bir ekonomiyi duvara toslatıp, ekonomik krizler çıkarıp, ondan sonra gidip IMF’den para dilenmekle bu işler yürümez. Onun için ayağımızı yorganımıza göre uzatacağız, almamız gereken tedbiri bütçe imkânları doğrultusunda maksimum noktaya getireceğiz.

Şimdi, bu arada öğretmen sayılarımızla ilgili değerli arkadaşım Muharrem İnce Bey bazı rakamlar verdi ve matematikle ilgili… Ben matematikçiyim. Şimdi, Sayın İnce dedi ki: “2000’de, 2001’deki Kanun’da bütçede ayrılan memurun en fazla yüzde 80’i alınabiliyordu. 2006’da bu yüzde 25’e düştü. Şimdi, Sayın Bakan ya siz kanunları çiğnediniz ya millî eğitim bu işin dışında ya da biz bu hesabı yapamıyoruz?” Şimdi 2002-2009 arasında 86 bin öğretmen ayrılmış. Eğer bu hesaba göre biz 60 bin öğretmeni alıp bu işi kapatmamız lazımdı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.

MUHARREM İNCE (Yalova) – Emniyet mensupları için böyle bir sınırlandırma yok, öğretmenler için de böyle yapın.

FİKRİ IŞIK (Devamla) – Şu ana kadar aldığımız öğretmen bu 10 binle birlikte 222 bin, neredeyse 3 kat. O zaman ya bu millî eğitim bu Kanun’un dışında ya da biz Kanun’u çiğnedik ya da siz hesap bilmiyorsunuz.

MUHARREM İNCE (Yalova) – Bütçe Kanunu’nu değiştirelim.

FİKRİ IŞIK (Devamla) – Şimdi, bakın, gerçekler ortada, rakamlar ortada. Şimdi, efendim, cumhuriyet tarihindeki en büyük özlemimiz neydi bizim? Millî eğitim bütçesi en büyük bütçe olsun. Şu anda bütçemizin, fiilî olarak, YURTKUR bütçesini de koyduğunuz zaman yüzde 10’unu geçiyor. Bu noktada AK PARTİ İktidarı başarılıdır ve geleceğe gerçekten güven ve umut veriyor.

MUHARREM İNCE (Yalova) – Kredi ve Yurtlar Kurumu Millî Eğitimden alındı Sayın Işık.

FİKRİ IŞIK (Devamla) – Bu noktada, değerli arkadaşlarım, bu kanun teklifinde emeği olan bütün arkadaşlarıma teşekkür ediyorum. Başta Sayın Başbakanımıza, Hükûmetimize, eğitim camiamıza ve desteklerinizden dolayı sizlere çok teşekkür ediyorum. Cuma günü idrak edeceğimiz Kurban Bayramı’mızı tebrik ediyorum. Ülkemize, İslam âlemine ve bütün insanlığa hayırlar getirmesini temenni ediyor, tekrar 24 Kasım Öğretmenler Günü’nü kutluyor, hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Işık.

Madde üzerinde şahıslar adına söz hakkı İzmir Milletvekili Sayın Harun Öztürk’e aittir.

Buyurun Sayın Öztürk.

Süreniz beş dakika.

HARUN ÖZTÜRK (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şahsım ve Demokratik Sol Parti adına yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Hem çalışan hem emekli olan bütün öğretmenlerimizin Öğretmenler Günü’nü en içten duygularımla kutluyorum.

Değerli milletvekilleri, görüşülmekte olan kanun teklifinin Türkiye Büyük Millet Meclisi gündemine gelmiş olmasının gerekçesi 2009 yılı Bütçe Kanunu’nun 22’nci maddesinde öngörülen kısıtlamadır. Bu kısıtlama nedeniyle, ihtiyaç duyulan 10 bin öğretmen ataması bugüne kadar yapılamamıştır. Kanun teklifini prensip olarak biz de destekliyoruz. Aşağıda soruna kesin çözüm için yapacağımız önerileri Komisyonda da dile getirmiş olmama rağmen Komisyon raporunda tek satır yer almamasından üzüntülerimi ifade etmek istiyorum.

Değerli milletvekilleri, eğitim-öğretim yılının başlamasının üzerinden aylar geçmiş olmasına rağmen, Hükûmetin sorunu çözmek için 24 Kasım Öğretmenler Günü’nü beklemiş olmasını istismarın bir diğer örneği olarak dikkatlerinize sunmak isterim.

Değerli milletvekilleri, şimdi kanun teklifinin verilme gerekçesini oluşturan 2009 yılı Bütçe Kanunu’ndaki kısıtlamaya dikkatlerinizi çekmek istiyorum. 2009 yılı Bütçe Kanunu’nun 22’nci maddesinin birinci fıkrası 2009 yılında kamu idare kurum ve kuruluşlarına 2008 yılında emeklilik, ölüm veya nakil sonucu ayrılanların dörtte 1’i oranında atama yapılabileceğini, bu oranın yeterli olmaması hâlinde üniversiteler için 4 bin, diğerleri için ilave 21 bin kadro için atama izni verileceğini hükme bağlamaktadır. Yıllardır devam eden bu uygulama kamu görevlilerinin sayısında azalmaya ve kamu hizmetlerinin sunumunda aksamalara yol açmaktadır. Nitekim 2002 ile Eylül 2009 arasında memur emekli sayısı 382 bin kişi artarken memur statüsünde çalışanların sayısı 110 bin kişi azalmıştır. Bu rakamlar Sosyal Güvenlik Kurumuna ait rakamlardır. Bu veriler Hükûmetin Bütçe Kanunu ile konulan sınırlar dâhilinde bile verilen izin ölçüsünde atamaları yapmamış olduğunu göstermektedir.

Değerli milletvekilleri, kamu kurum ve kuruluşlarına ihtiyaç ölçüsünde yapılacak atamalarda sıkıntıların aşılması için öncelikle 4 bin ve 21 bin olarak belirlenen atama izni hakkının artırılması gerekir. 2000 yılı bütçesinde de aynı sınırlamalar korunduğu için bayram sonrası Genel Kurulda görüşülecek 2010 yılı bütçesinde bu değişikliğin yapılması uygun olacaktır.

Değerli milletvekilleri, öğretmen atamalarında önümüzdeki yıllarda bugün yaşadığımız sıkıntıların yaşanmaması ve bu konuda yeni kanun teklifleriyle Türkiye Büyük Millet Meclisinin meşgul edilmemesi için bir kariyer hizmet sınıfı olan eğitim ve öğretim hizmetleri sınıfına yapılacak atamaların da emniyet hizmetleri sınıfına yapılacak atamalarda olduğu gibi 2010 yılı Bütçe Kanunu Tasarısı’nın 22’nci maddesinin ikinci fıkrasına dâhil edilmesi uygun olacaktır çünkü bu fıkrada sayılanlar için herhangi bir atama sınırlaması bulunmamaktadır. Komisyonda bu yönde değişiklik yapılmasını içeren bir önerge verilmiş ancak tüm makul önerilerimizde olduğu gibi bu önerimiz de Komisyonda AKP’li milletvekilleri tarafından reddedilmiştir.

Değerli milletvekilleri, Hükûmet sorunlara kesin çözümler üretmek yerine geçici çözümler getirerek herkesi kendine muhtaç konumda tutmak istemektedir. Bu kanun teklifi ile de kesin çözümden kaçılarak aynı yol izlenmektedir. Hükûmet istemektedir ki öğretmen adaylarının duygularını siyaseten uygun gördüğü zamanlarda istismar etmeye devam edebilsin.

Değerli milletvekilleri, Sayın Başbakan öğretmenlerin ve sendikaların yarın yapacakları Hükûmete uyarı grevinin kanunsuz olduğunu belirtmektedir. “Grevi yapanlar sonucuna katlanırlar.” diyerek çalışanları tehdit etmektedir. Sayın Başbakan, Anayasa’nın 90’ıncı maddesi ve onayladığımız ILO sözleşmelerinin, uyum yasaları çıkarılmamış olsa dahi, çalışanlara grev hakkını verdiğini hatırlatmak istiyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum. Tamamlayın lütfen.

HARUN ÖZTÜRK (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Teklifin atama bekleyen öğretmen adaylarımıza hayırlı olmasını dileyerek tekrar yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Öztürk.

Soru-cevap işlemine geçiyorum.

Sayın Korkmaz…

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Sayın Başkanım, aracılığınızla Sayın Bakana sormak istiyorum.

Sadece eğitim-öğretim hizmetleri mensubu olan öğretmenlerimize verilen eğitim-öğretim ödeneği mevcut. Öncelikle, bu oranın yetersiz olduğunu belirtmek istiyorum.

İki tane sorum olacak.

Bir tanesi: Bu ödeneği artırmayı, örneğin bir maaş düzeyine çıkarmayı düşünüyor musunuz?

İkinci sorum: Bu ödeneğin hiç olmazsa bir miktarının okullarda görevli genel idare hizmetleri sınıfına mensup memur ve hizmetlilere de verilmesi yönünde bir çalışmanız var mı?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Özkan…

RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) – Sayın Bakan, Burdur ilinde öğretmenlerinin, velilerinin emeklerini boşa çıkarmayan öğrencilerimiz üç yıldır seviye belirleme sınavlarında Türkiye 1’incisi olmaktadır. Ancak Burdur il merkezinde fen lisesi bulunmamaktadır. Bu çalışkan öğrencilerin, velilerin, öğretmenlerin başarısını taçlandırma adına önümüzdeki eğitim ve öğretim yılında Burdur fen lisesinin kurdelesini beraber kesmeyi düşünür müsünüz?

Ayrıca, eğitimin temel unsuru öğretmenlerdir ama öğretmenlerin yüzde 90’ı borca batmıştır, ayrıca, yüzde 25’i ek iş yapmaktadır. Öğretmenlik, bir yan iş, ek iş, fason uğraş, geçici iş, sözleşmeyle zaman zaman yapılabilecek bir iş hâline dönüştürülmüştür. Bu duruma ne zaman son vermeyi düşünüyorsunuz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Cengiz…

MUSTAFA KEMAL CENGİZ (Çanakkale) – Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.

Sayın Bakana aracılığınızla:

Domuz gribiyle ilgili çalışmalar devam etmektedir. Özellikle Çanakkale’mize temizlik ve dezenfekte noktasında Bakanlığımızın ödeneği gönderildi mi ve bu konuda ne kadar ödenek gönderilmiştir?

Yine, 2009 yılı eğitim-öğretim yılında Çanakkale’ye yakıt giderleri noktasında bir ödenek tahsisi var mıdır? Bununla ilgili kulağımıza bazı şeyler geldi. Net olarak buradan öğrenmek istiyoruz. Ne kadar gönderildi?

Bir de, şu anda bizi de izleyen yardımcı hizmetler sınıfı arkadaşlarımız var. Bunlar da şunu ifade ediyorlar Sayın Bakanım, diyorlar ki: “Millî Eğitim tabii, öğretmenlere ve idarecilere hazırlık ödeneği vermektedir öğretim yılı başlamadan önce. Bizler bütün yaz okulun temizliği, baca temizliğine kadar ve okulların…”

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Işık…

ALİM IŞIK (Kütahya) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakan, taşımalı eğitimde servis hizmeti veren taşıyıcıların ödenek yokluğu nedeniyle servis ücretlerini alamadığı yönünde şikâyetleri bulunmaktadır. Bayram öncesinde acaba bu çalışanların ödenekleri sağlanıp bu ödemeler yapılabilir mi?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Özdemir…

HASAN ÖZDEMİR (Gaziantep) – Sayın Başkanım, Sayın Bakana soruyorum: Biraz önceki sorumda belirttim ama tam anlaşılmadı herhâlde. Gaziantep ilimizde diğer illerde olduğu gibi şehirlerimizin imar planlarında belediyelerin özellikle okullar için ayırdıkları araziler olduğunu biliyoruz. Gaziantep’te de bu araziler yüksek rantlar nedeniyle AKP’li belediyeler tarafından okul inşaatı dışındaki amaçlara kullanılmakta ve ÖSYM’de Gaziantep son sırada bulunmaktadır. Bu konuyla ilgili Sayın Bakanın belediyelerle görüşmek suretiyle bu okul yeri arazilerinin büyük rantlar nedeniyle başka yerlere satılmalarını ve bunların yerlerine okullar yaptırmalarını düşünüyor mudur?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Çelik.

BEHİÇ ÇELİK (Mersin) – Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Ben de Sayın Bakana birkaç soru yöneltmek istiyorum. Bu vesileyle, ayrıca 24 Kasım Öğretmenler Günü’nü ben de kutlamak isterim.

Ticarileşen eğitim sektörünü, Millî Eğitim Temel Kanunu’nun genel amaçları ve ilkeleri bağlamında ne ölçüde başarılı görüyorsunuz?

Diğer bir sorum: Özel okul-devlet okulu senkronizasyonunu gerçek anlamda sağlamayı düşünüyor musunuz?

Eğitim çalışanlarının ve öğretmenlerin açlık sınırına yakın olmalarına karşı tedbirleriniz ne olacaktır ve hormonlu sendikaları himayeden ne zaman vazgeçeceksiniz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Bakan…

ALİ KOÇAL (Zonguldak) – Bize sıra gelmedi mi efendim?

BAŞKAN – Beş-beş bölmüştüm.

ALİ KOÇAL (Zonguldak) – On dakika mı?

BAŞKAN – Yani benim kadar dakik bir insan zor bulunur. Lütfen…

ALİ KOÇAL (Zonguldak) – Peki, madem siz öyle diyorsunuz.

BAŞKAN – Hızlı hızlı gidiyoruz ki biz, hepinize sıra gelsin diye. Öbür madde de duruyor, devam ederiz.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Tamam Başkanım.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Bakanım.

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NİMET ÇUBUKÇU (İstanbul) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Genel olarak eğitim-öğretim sorunlarına değinirken genel idari sınıflar dâhil olmak üzere ödeneğin artırılıp artırılamayacağı, genel idari sınıfa da bunun verilip verilemeyeceği şeklinde sorular geldi. Bölgeler arası talepler var, bazı illere ödenek gidip gitmeyeceğine ilişkin. Çanakkale’den başlamam gerekirse, herhangi bir şekilde şu anda illerimizde bir ödenek sorunu bulunmuyor. Ödenek sorunu olan ve herhangi bir nedenle istekte bulunan illere ihtiyaçları doğrultusunda gönderiyoruz. Eğitim ve öğretim ödeneğine ilişkin şu anda artırmaya yönelik bir çalışmamız yok.

“Burdur, üç yıldır SBS birincisi” dedi. Evet, gerçekten, Burdur, özellikle sınavlarda çok başarılı illerimizden bir tanesi. Bu fen lisesine ilişkin, diğer Burdur milletvekillerimiz, Bayram Özçelik ve diğerleri de bu talepte bulunmuştu. Fen lisesi konusunda Valiliğimizin yürüttüğü bir çalışma vardı. Bir bina tahsis ettiler. İnşallah 2010-2011 öğretim yılında birlikte açarız diyorum.

Taşımalı eğitimde ödenek sorununa ilişkin bir soru geldi. Zaman zaman taşımalı eğitimde ödeneklerin geciktiği doğrudur ama muhakkak ki ödemeler yapılıyor.

Sayın Özdemir, Gaziantep’e ilişkin olarak az önceki sorunuzu doğru anladığımı düşünüyorum.

HASAN ÖZDEMİR (Gaziantep) – Çok ciddi bir sorun Gaziantep’te bu Sayın Bakan.

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NİMET ÇUBUKÇU (İstanbul) – Ben de size “Eğer Gaziantep’te okul arazisi olarak imar planında ayrılmış bir yer var da bunun ticari amaçla veya rant amaçlı değiştirildiğine dair bir bilginiz varsa bunu bana iletin.” dedim az önce de. Bu konuda ona ilişkin bir değerlendirme yaparız.

Ayrıca “özel okul-devlet okulu senkronizasyonu” dendi. Bu konuda doğrusunu isterseniz ben bu sorudan çok net olarak bir şey anlayamadım ama “senkronizasyon” derken okulların birbirine uyumu konusunda mı bir soruydu bu? Elbette biz, hem özel okullarımızı hem devlet okullarımızı aynı perspektifte, aynı bakış açısıyla ve Anayasa’nın çizdiği sınırlar çerçevesinde eğitim veren kurumlar olarak görüyoruz. Özel okullarımızın bu manada eğitime de çok önemli katkıları var yani Türk eğitim sistemimizdeki yerleri son derece önemli, aralarında da bir uyum olduğunu düşünüyoruz.

Bugün en fazla değinilen konulardan bir tanesi de, heyetin ve konuşmacıların en fazla değindi konulardan birisi de öğretmenlerin aldıkları ücretlere ilişkindi. Ülkemiz şartları doğrultusunda öğretmenlerimiz için en iyisini yapmaya ve en yüksek şekilde ücret vermeye çalıştığımızı söyledim ama bu, ülkemizde çalışan diğer kamu görevlileri, diğer çalışanlar gibi öğretmenlerimiz için de yeterli olmamakla beraber, göreve geldiğimiz günden bugüne kadar, gerçekten öğretmenlerimizin özlük hakları, çalışma koşulları bağlamında en yüksek düzeyde katkıyı sağladığımızı düşünüyorum. Bunu daha da ileriye götüreceğimize ben yürekten inanıyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Bir dakikalık süre var.

Sayın Koçal

ALİ KOÇAL (Zonguldak) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Hatırlayacaksınız, sizden önceki Sayın Bakan Hüseyin Çelik, giderayak bin kişilik bir usulsüz atama yapmıştı. O bin kişilik atama yargı sonucu yavaş yavaş iptal ediliyor. Acaba iptal edilenleri uygulayacak mısınız? Bu konudaki düşünceniz nedir? Çünkü bu atamaların tamamı usulsüz atamalardır. 76’ncı maddeye kısmen dayandırılıyor olsa da bunlar usulsüz atamalardır.

İkincisi -biraz önceki sorum yarım kalmıştı- bazı okullarda çalışan hizmetlilerin maaşlarını yani kadronun dışında çalışan bazı hizmetlilerin maaşlarını Deniz Feneri Derneğinin verdiği söyleniyor. Böyle bir duyum aldınız mı? Doğru mudur?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Buyurun.

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NİMET ÇUBUKÇU (İstanbul) – Çok hızlıca cevaplandırayım.

Özellikle ikinci sorunuz yarım kalmış bir soru ama hiç ilgisi olmayan bir şey. Yani nereden çıktı, doğrusu nasıl olabilir öyle bir şey? Bu da çok anlamsız.

Sayın Bakanımız Hüseyin Çelik döneminde yapılan atamalar usulsüz atamalar değil, hukuki atamalar. 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 76’ncı maddesi bu yetkiyi veriyor millî eğitim bakanlarına ve bu doğrultuda kullanılmış hukuki bir atamadır.

İdari yargının vermiş olduğu kararlar… Şu ana kadar 288 iptal kararı verildi 76’ncı madde doğrultusunda ve hepsi uygulandı.

Teşekkür ediyorum.

ALİ KOÇAL (Zonguldak) – Madem usulüne uygun da yargı niye iptal etti?

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Madde üzerinde üç önerge vardır. Önergeleri önce geliş sırasına göre okutacağım, sonra aykırılık derecelerine göre işleme alacağım.

İlk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 428 sıra sayılı Milli Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 1. maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

            Muharrem İnce                            Ali Koçal                               Engin Altay

                  Yalova                                  Zonguldak                                   Sinop

             Rahmi Güner                                                                           Hüsnü Çöllü

                    Ordu                                                                                      Antalya

Madde 1 - 30/4/1992 tarihli ve 3797 sayılı Milli Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanuna aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.

Geçici Madde 9 - Milli Eğitim Bakanlığına tahsis edilen serbest öğretmen kadrolarından boş bulanan 46.000 öğretmen kadrosuna, 5828 sayılı 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanununun 22 nci maddesi kapsamında yapılan atamaların dışında 31/12/2009 tarihine kadar sözleşmeli öğretmenlerin kadrolu olarak atanmaları sağlanır ve kalan kadrolara atama yapılır.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, şimdi okutacağım iki önerge aynı mahiyettedir. Bu nedenle, önergeleri okutup birlikte işleme alacağım, istemleri hâlinde önerge sahiplerine ayrı ayrı söz vereceğim.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 428 Sıra Sayılı Kanunun Çerçeve 1. Maddesinin Geçici Madde-9’da geçen “10.000 öğretmen” ibaresinin “30.000 öğretmen” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Prof. Dr. Alim Işık

Metin Ergun

Mehmet Şandır

 

Kütahya

Muğla

Mersin

 

Muharrem Varlı

Beytullah Asil

Ahmet Duran Bulut

 

Adana

Eskişehir

Balıkesir

 

 

Akif Akkuş

 

 

 

Mersin

 

TBMM Başkanlığı’na

Görüşülmekte olan 428 sıra sayılı “Milli Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkındaki Kanuna Geçici Madde Eklenmesine İlişkin Kanun Teklifi’nin 1. maddesi ile kanuna eklenen geçici madde 9’da geçen “boş bulunan 10.00 öğretmen kadrosuna” ifadesi yerine “boş bulunan 30.000 öğretmen kadrosuna” ifadesine yer verilmesini talep ederiz.

                       

 

Ayla Akat Ata

Pervin Buldan

Sebahat Tuncel

 

Batman

Iğdır

İstanbul

 

Gültan Kışanak

 

Sevahir Bayındır

 

Diyarbakır

 

Şırnak

BAŞKAN – Komisyon önergelere katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ RECAİ BERBER (Manisa) – Katılamıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NİMET ÇUBUKÇU (İstanbul) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Işık, önerge sahibi olarak.

MUHARREM İNCE (Yalova) – Aykırıdan başlamıyor mu?.

BAŞKAN – Her ikisine de ayrı ayrı vereceğim, ondan sonra da sizinkine vereceğim tekrar, en aykırı bunlardı.

MUHARREM İNCE (Yalova) – Hem önergeyi en önce verdim hem en aykırı benimkiydi.

ALİM IŞIK (Kütahya) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 428 sıra sayılı Millî Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanuna Geçici Madde Eklenmesine İlişkin Kanun Teklifi’nin 1’inci maddesi üzerine vermiş olduğumuz önerge hakkında söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle, hepinizi saygılarımla selamlıyorum.

Sözlerimin başında, Türk millî eğitim camiasının tamamına 24 Kasım Öğretmenler Günü’nün kutlu olmasını diliyor, sayın kabinenin tek bayan bakanına da bu konudaki çalışmalarında başarılar diliyorum.

BAŞKAN – 2 hanım bakan var.

ALİM IŞIK (Devamla) – 2, pardon.

2 bayan bakanından birine, önemli bir bakanlık olması nedeniyle de kendisine başarılar diliyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; çok önemli bir teklif üzerinde görüşülüyor. Elbette ki Türkiye'de öğretmen açığının hangi boyutlarda olduğu hepimiz tarafından çok iyi bilinmekte. Dışarıda, yüz binleri aşan öğretmen adayı kadro bekler iken böyle bir teklifin görüşülmesi, böyle bir günde oldukça anlamlı. Bu nedenle teklife olumlu görüş vereceğimizi baştan belirtmek istiyorum. Ancak 10 bin kadronun yeterli olmadığı görüşü doğrultusunda bu önergeyi verdik. Sebebi şudur: Gerçekten şu anda dörde bölünmüş öğretmen kadrosunda ayrı ayrı sıkıntılar vardır. Kadrolu olanların sıkıntısı ayrı, sözleşmeli olanların ayrı, ücretli ve vekil öğretmenlerin ayrıdır. Bakınız, ücretli öğretmenlerin yaşadığı durumu eminim ki çok iyi biliyorsunuz. 350 bin lira için anası, babası siyasi parti teşkilatlarının kapısının önünde âdeta kul olan bir dönemde yaşıyoruz. Bu, öğretmenlik camiasına hiç yakışmayan bir manzara. O nedenle bu kadronun artırılması elzem. Tabii ki öğretmenlerin bölündüğü bir ortamda öğretmen açılımına da ihtiyaç olduğunu belirtmem gerekiyor.

Kurumlar arası yatay geçiş kontenjanları ne yazık ki İktidarınız döneminde giderek azaltılmış. Bir başka meslekte çalışırken gecesini gündüzüne katarak öğretmenlik mesleğini elde etmiş insanların âdeta cezalandırıldığı bir dönemdeyiz. Öğretmen adayı sayısı artıyor ancak ne yazık ki kadrolarda ciddi anlamda yetersizlik devam ediyor.

Eğitim fakültesi mezunları öncelikli alınır iken fen-edebiyat fakültelerini bitiren, üzerine bir-bir buçuk yıllık formasyon kurslarını alıp öğretmen olma hakkını kazanan birçok gencimiz ne yazık ki bugün kapılarda bekliyor, bunlara imkân tanınmıyor.

Teknik eğitim fakültesi mezunları 2000 yılından beri, birçok bölümde, atama bekliyor. Bu insanlar sanayilerde âdeta çırak ve teknisyen muamelesiyle iş bulabilirlerse buna dahi razı duruma gelmiştir. Teknik eğitim fakültesi mezunlarının durumu bu iken bu fakültelerin ne olacağı konusunda ne yazık ki üç dört yıldır sadece söylenti var, geleceği belirsiz; teknoloji fakültelerine dönüştürüleceği söyleniyor ancak ne olduğu ve ne olacağı… Maalesef sıkıntı devam ediyor.

Taşımalı Eğitim Yönetmeli’ğinde ciddi bir sıkıntı var. Bu ülkede, bir taraftan okul açığı kapatılmaya çalışılırken, bir taraftan dördüncü-sekizinci sınıflar arasındaki öğrenci sayısı minimum 60 olmayan yerlerde okullar kapatılıyor. Benim, bir ilçemde üç tane okul bu sene sırf bundan dolayı kapatıldı. Gediz ilçemizin Kayaköy, Gürlek ve Cebrail beldeleri, 1924’ten bu yana eğitim veren, seksen beş yıllık okulu, bu Yönetmelik’e takıldığından dolayı, 54 öğrencisi bulunması nedeniyle bu sene kaybetti. Kayaköy beldemizde, maalesef, 6 öğrenci eksik diye, seksen beş yıllık okul döneminizde kapandı Sayın Bakanım. Bu Yönetmelik’in mutlaka bu maddesinin değiştirilmesi ve 30’lu, 40’lı sayılara indirilmesi gerekiyor.

Bir diğer konu: TOKİ tarafından yapılan okullara alelacele taşıtılan öğrencilerin sıkıntıları büyük, servis problemi var, güvenlik problemi var, kaloriferler çalışmıyor, veliler sıkıntılı. Örneğin, kendi ilimde, Kütahya Cumhuriyet İlköğretim Okulu yeni açıldı. Şu anda, öğrencilerin güvenlik problemi var, taşıma sorunu çözülmedi, kaloriferleri yanmıyor. Dolayısıyla, böyle bir dönemde, öğretmen eksiğinin kapatılması konusundaki bu önergenin olumlu görüşle onaylanacağı düşüncesiyle, yaklaşan Kurban Bayramı’nızı gönülden kutluyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Işık.

Buyurun Sayın Ata.

Süreniz beş dakika.

AYLA AKAT ATA (Batman) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Millî Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanuna Geçici Madde Eklenmesine İlişkin Kanun Teklifi’nin 1’inci maddesi üzerinde vermiş olduğumuz değişiklik önergesi üzerine konuşuyorum. Hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.

Verdiğimiz değişiklik önergesi belki çok aykırı diye düşünüldü. Sayının 10 binden 30 bine çıkarılması belki bugünün koşullarında imkânsız gibi görülebilir bütçenin kendi içerisindeki tutarlılığı dolayısıyla ama rakamın az olduğuna, yani 10 bin kişilik rakamın mevcut atama bekleyen öğretmen sayısı ve Türkiye’deki ihtiyaç söz konusu olduğunda çok az olduğunun altını çizmek için bu rakamın yükseltilmesi gerektiğini ifade ettik. Kaldı ki 5828 sayılı Kanun’un, 2009 yılı Merkezî Bütçe Kanunu’nun 22’nci maddesi gereği Maliye Bakanlığınca kullanım izni verilen kadroların tamamının 2009 yılı içerisinde kullanıldığını da biliyoruz ama yılın sonunda böyle bir tasarrufta bulunulması ve düzenlemeye gidilmesi de oldukça önemli. Bu vesileyle aykırı da olsa böyle bir değişiklik önergesi vermiş bulunmaktayız.

Bugün Türkiye'nin birçok ilinde Ataması Yapılmayan Öğretmenler Platformu’nun bileşenleri, bizim çocuklarımız, bizim evlatlarımız yaşları çok geçmeden zaten üniversite kapılarında yaşamın tüm zorluklarını öğrenmiş ve bundan sonrasında toplumsal üretimin bir parçası olmak ve kendileri de belki yuva kurmak adına, artık üretimin içerisinde olmak adına atamayı bekleyen öğretmenler, bizim çocuklarımız yürüyorlar. Türkiye'nin her tarafında yürüdüler ki bu yürüyüşler geçen hafta da Türkiye’nin değişik illerinde yapıldı, Batman’da da yapıldı. Bizden de söz istediler, yine Mecliste siyasi parti grubu olan tüm partilerle bu platform üyeleri gelip görüştüler, dileklerini, temennilerini ve bu Meclisten beklentilerini ifade ettiler. O yüzden -az önce konuşmamda da söylemiştim- biz belki bugün bu yasa teklifi vesilesiyle öğretmenlerimizin ve eğitimimizin sorunlarına dair birçok konu başlığına değindik ama bu platform sorunlara değinme platformu değildir. Bu Meclisten beklenti, sorunların çözümüdür. Bu kararlılıkla hareket etmek gerekiyor ve yapmış olan… Burada birçok hatip konuştu ve yapılan eleştirilere verilen cevabında “Mali bir disiplin vardır. Ülkemizi ekonomik krizlerle karşı karşıya bırakacak birtakım pratikler içerisine giremeyiz, birtakım düzenlemeler yapamayız.” Bu çok yanılgılı bir durum. Niye ki? Türkiye, evet bugün çok önemli sorunlarla mücadele eden bir ülkedir ama bu sorunlardan, az önce de belirttim, bir iki örnek de verdim, mesela “Çocuk istismarı” dedim, mesela “Kadına yönelik şiddet” dedim. Hangisinin kapağını kaldırırsanız altında eğitim yatıyor. O yüzden buraya ayıracağınız bütçeyi diğer bakanlık kalemlerinden de alarak ayırmak durumundasınız. Bunu başaramazsak eğer yarın öbür gün “Şu soruna eğildik ama yeterince başarılı olamadık. Şu konunun altını çizdik ama yeterince başarılı olamadık.” diye yakınma hakkımız da yoktur.

Yine, bu öğretmenleri yani ataması yapılmayan öğretmenleri ben canıgönülden tebrik ediyorum, iyi ki toplumsal muhalefetin bir parçasılar, iyi ki bugün yürüyerek, demokratik haklarını kullanarak seslerini duyurmak istiyorlar. Bunlar yarın, bizim geleceğimizi teslim edeceğimiz çocuklarımızı yetiştirecekler. Bizden yirmi yıl önce bu sıralarda başkaları oturuyordu, bizden yirmi yıl sonra da başkaları oturacaklar, başka milletvekilleri oturacak ve bunlar yine bu ülkenin sorunlarını konuşacaklar. O sorunu tartışan, çözümü üretecek olan zihinlerin bulanık olmaması için bizim bugün eğitime yatırım yapmamız gerekiyor. Eğitime yatırım yapmazsak ülkenin bugün bile içinden çıkılmaz olan sorunlarının çözümü için çok geç kalmış olabiliriz.

Yine, her çalışmanın iki temel unsuru vardır: Birincisi ekonomisidir, ikincisi kadrosudur. Biz eğer bu çalışmada yani Türkiye’de eğitimin yükseltilmesi, eğitimde standardın yükseltilmesi, eğitim sorunlarının aşılması noktasında bir kararlılık ortaya koyacaksak o zaman bunun ekonomisini ayırabilmeliyiz. “Ayırdığımız ekonomi çok yüksek, bizim dönemimizde daha çok yükseldi, işte bizim elimizdeki rakamlar bu…” Sayın İktidar Partisi Hatibinin ifadesinden önce, diğer siyasi parti gruplarının hatipleri de konuştular, hepsi de rakamlar verdiler, hepsi de doğru rakamlardı. Biz burada rakamlar üzerinden polemik yaparak bu sorunun altını çizemeyiz ya da çözüm arayışı içerisinde olamayız. Rakamların yetersiz olduğu noktasında herkesin ortaya bir kararlılık koyması gerekiyor. Bu rakamlar yetersizdir, eğitime ayrılan bütçe artırılmalıdır ki bizim altını çizdiğimiz, bugün Meclisin de gündemine gelen birçok sorun için ortak çözüm alanı yaratabilelim.

İkincisi, kadrosudur. Bu kadroların yetiştirilmesi noktasında ciddi problemler var. Yine, Sayın Hatip dedi ki: “Ülkenin her tarafında üniversiteler var.”

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.

AYLA AKAT ATA (Devamla) – Çok acı bir durumdur, bu üniversiteler açıldı ama kadro eksiği vardır, bu üniversiteler açıldı ama sadece rektörlük binaları vardır. Bu konuda bir kararlılık bekliyoruz.

Ve son olarak ana dil konusunda, Sayın Milletvekilimiz de ifade ettiler, herkes izledi mi bilmiyorum ama “İki dil bir bavul” diye bir film vardı, Zülküf diye bir oyuncusu vardı. Bir yıl içerisinde öğrendiği tek kelime “hayır” oldu. Öyle ki öğretmeni sordu yıl sonunda: “Yaz tatilinde kitap okuyacak mısın?” Tek öğrendiği kelime “hayır”dı, “Hayır.” dedi, yani “Ben kitap okumayacağım.” dedi. Bu konuda duyarlılık göstermek gerekiyor. Ana dilde eğitimin önemine ve bu ülkenin çocuklarının sağlıklı birer birey olarak yetişmeleri noktasındaki duyarlılığımıza ve yine yönetenlerin göstermesi gereken sorumluluğa tekrar dikkat çekmek istiyorum.

Saygı ve sevgiyle selamlıyorum. (DTP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Ata.

Önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Reddedilmiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 428 sıra sayılı Milli Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 1. maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                         Muharrem İnce (Yalova) ve arkadaşları

Madde 1 - 30/4/1992 tarihli ve 3797 sayılı Milli Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanuna aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.

Geçici Madde 9 - Millî Eğitim Bakanlığına tahsis edilen serbest öğretmen kadrolarından boş bulanan 46.000 öğretmen kadrosuna, 5828 sayılı 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanununun 22 nci maddesi kapsamında yapılan atamaların dışında 31/12/2009 tarihine kadar sözleşmeli öğretmenlerin kadrolu olarak atanmaları sağlanır ve kalan kadrolara atama yapılır.

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ RECAİ BERBER (Manisa) – Katılamıyoruz. Tabii 80 binden 46 bine inince rakam birden biz de şaşırdık.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NİMET ÇUBUKÇU (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Sayın İnce, buyurun.

Süreniz beş dakika. (CHP sıralarından alkışlar)

MUHARREM İNCE (Yalova) – Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Önce şunu düşünmeliyiz: Neden oraya biz “46 bin” yazdık? Aslında oraya 130 bin yazmak isterdik çünkü bizim tespitlerimize göre açık 130 bin. Fakat Millî Eğitim Bakanlığının tespitlerine göre öğretmen açığı 46 bin. Madem bu kadar açık var, bunu yapalım hep birlikte.

Şimdi, iktidar partisinin 3 sayın temsilcisine önce cevap vermek istiyorum.

Sayın Işık, Millî Eğitim Bakanlığı bütçesinin en yüksek payı aldığını söylediniz.

FİKRİ IŞIK (Kocaeli) – Evet.

MUHARREM İNCE (Devamla) – Ben geçen dönem de milletvekiliydim. Bu, bütçe tekniğinden kaynaklanan bir şeydir. Birtakım fonlar ve Kredi Yurtlar Kurumu bütçesi Millî Eğitim Bakanlığının bütçesinin dışındaydı, sonra bunu Millî Eğitim Bakanlığı bütçesinin içine getirince sanal bir şişkinlik oldu. Yani burada sanal bir artış var, önce bunu düzeltelim, bu bir.

FİKRİ IŞIK (Kocaeli) – Kredi Yurtlar Kurumu millî eğitime hizmet etmiyor mu?

MUHARREM İNCE (Devamla) – İkincisi: Sayın Bakana ben ve Sayın Ramazan Kerim Özkan “Sözleşmeli öğretmenlerin kadroya geçirilmesiyle ilgili sözünüzü tutacak mısınız?” dedik, Sayın Bakan da “Ben böyle bir söz vermedim.” dedi.

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NİMET ÇUBUKÇU (İstanbul) – “Kasım ayı sonuna kadar.” demedim Sayın İnce, çarpıtmayın!

MUHARREM İNCE (Devamla) – Sayın Bakan, 2 Temmuz 2009 Cihan Haber Ajansı, yine aynı tarihlerde Türk Eğitim-Sen sendikasını ziyaretiniz, Eğitim-Bir-Sen Genel Başkanıyla görüşmeleriniz…

ANKA Haber Ajansı ve Cihan Haber Ajansından şimdi okuyorum sayın milletvekilleri: “Sözleşmelileri kadroya geçirecek düzenleme kasıma kadar çıkacak. Bakan Çubukçu, kasım ayında yapılacak atamalara kadar söz konusu düzenlemeyi uygulamaya koymayı planladıklarını anlatarak konu ile ilgili çalışmanın bitirilmesinin ardından açıklama yapılacağını ifade etti. Çubukçu ‘Görev yerlerine göre, onların mecburi hizmet yöresi olarak adlandırılan yerlerde yaptıkları hizmetleri gözeteceğiz. Sözleşmeyi, öğretmenlerimizin hizmet puanlarını, bulunduğu süreyi gözeteceğiz, en adil, en doğru şekilde sonuçlandıracağız.’ dedi.”

Yine Sayın Bakan Çubukçu’nun Eğitim-Bir-Sen Genel Başkanını ziyaretinde -ANKA Haber Ajansının- 23 Eylül 2009 ve 00.46 saatinde haberi geçmişler. Yine haber ajanslarından okuyorum: “Bakan Çubukçu: Kasım ayına kadar düzenleme yetişecek.”

Yine Türk Eğitim-Sen’in İnternet sitesinden okuyorum. Diyor ki: “Türk Eğitim-Sen olarak Millî Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu’yla görüşmemizde Çubukçu, bundan sonra artık sözleşmeli öğretmen alınmayacağını, mevcut sözleşmeli öğretmenlerin tamamının kadroya geçirileceğini söylemişti. Daha sonra Bakan Çubukçu, sözleşmeli öğretmenlerin kadroya alınmasına ilişkin düzenlemeyi kasım ayına kadar yetiştirmeyi planladıklarını açıkladı.”

Sayın Bakan, yani bu sendikalar, bu İnternet siteleri, bu haberler, bu haber ajansları, bunlar ne? Siz bunlara hiçbir tekzip yaptınız mı? Yaptınız da yayınlamadılar mı? Bunları bilmek istiyorum.

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Muharrem Bey, belki 2010 Kasımıdır.

MUHARREM İNCE (Devamla) – Ben sizlere şunu söylemek istiyorum sayın milletvekilleri…

KADİR URAL (Mersin) – Onların hepsi yalan söylüyor, haberin yok senin.

MUHARREM İNCE (Devamla) – …bu Parlamento, bu Büyük Millet Meclisi yedi yıldır, yedi yıldır kamu ihale mevzuatını tam 21 kez değiştirdi yani yedi yılda mama olan yeri, para olan yeri, kamu ihale mevzuatını 21 kez değiştirip bu Parlamentoyu meşgul ediyorsunuz da sözleşmeli öğretmeleri kadroya geçirmeye bir kanun değişikliğini çok mu görüyorsunuz? Bunu mu hazırlayamadınız? Kasım sonuna yetiştireceğinize söz vermişsiniz. 21 kez kamu ihale mevzuatını değiştiren insanlar niye sözleşmeli öğretmenlere gelince bir tane mevzuatı değiştiremiyorsunuz doğrusu çok şaşırıyorum.

Yine, iktidar partisinin milletvekili ve Komisyon üyemiz Sayın Cemal Taşar’a da buradan cevap vermek istiyorum. Sayın Taşar dedi ki: “AKP hükûmetleri olarak çağ atlattık biz bu ülkeye. Özellikle eğitim alanında çağ atlattık.” Şimdi ben Bakanlık verilerinden açıklıyorum, çağ atlamış, eğitimde çağ atlamış bir ülkeyi tanımlıyorum size: Bu ülkenin altı ila on üç yaş grubu arasında 220 bin çocuğu eğitim sistemine dâhil değildir. İlköğretimde 453 bin öğrencimiz birleştirilmiş sınıflarda eğitim görüyor. Genel liselerde derslik başına öğrenci sayısı 38’dir. Okul Servis Araçları Yönetmeliği’nde çok ilginç bir değişiklik…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.

MUHARREM İNCE (Devamla) – Okul servis araçlarında on iki yaş sınırı vardı yani on iki yaştan büyük araçlar servis yapamazlardı, öğrenci taşıyamazlardı, bunu siz yirmiye çıkardınız, bu mu çağ atlamak? Talim Terbiye Kurulu millî eğitimin beynidir, yirmi bir aydır vekâleten yönetiliyor. 224 bin öğretmen işsiz, 130 bin öğretmen açığımız var. Eğitim sistemimizin bütün sınavlarını yapan kuruluş olan ÖSYM’nin ne yazık ki kuruluş kanunu yok.

Bütün bu veriler ortadayken nasıl oluyor da bu ülke çağ atlıyor, doğrusu, anlamış değilim. Bu ülke çağ atlasa atlasa herhâlde sizin dönemizde Orta Çağ’a atlamıştır diye düşünüyorum.

Siz öğretmenlere sözleşmeli öğretmenlik, ücretli öğretmenliği reva görürseniz, buradan öneriyorum, ücretli milletvekilliği, ücretli bakanlık, ücretli başbakanlık olsun. Hep birlikte ücretli öğretmenlerle birlikte biz de bu işimizi böyle yapalım diyorum.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın İnce.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge reddedilmiştir.

1’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

2’nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2- Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN – Madde üzerinde gruplar adına ilk söz Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Zonguldak Milletvekili Sayın Ali Koçal’a aittir.

Buyurun Sayın Koçal. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz on dakika.

CHP GRUBU ADINA ALİ KOÇAL (Zonguldak) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, 428 sıra sayılı Kanun Teklifi’yle ilgili olarak, 2’nci maddeyle ilgili olarak Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Bugün 24 Kasım. Tabii, sözlerime çok değerli öğretmenlerimizin Öğretmenler Günü’nü kutlayarak başlamak istiyorum. Başta Başöğretmen Atatürk olmak üzere eğitime katkı veren, görevi başında şehit olan öğretmenlerimizi saygıyla anıyorum. Bu onurlu görevi sürdüren öğretmenlerimize sağlık ve başarılar diliyorum.

Çağdaş ve uygar toplumların rehberi, eğitimin temel taşları olan öğretmenlerimizin sosyal ve ekonomik sorunlarının çözümlendiği bir Türkiye, kuşkusuz hepimizin özlemidir. Atatürk devrimlerinin yılmaz savunucusu, demokrasi ve cumhuriyet kazanımlarını iyice özümsemiş, laik ve çağdaş eğitimi ayakta tutma mücadelesi veren eğitim emekçilerimizin grevli, toplu sözleşmeli sendika hakkına kavuşmaları kaçınılmazdır. Bu mücadelede Cumhuriyet Halk Partisi olarak biz üzerimize düşen görevlerin bilincindeyiz ve o görevleri yerine getirme adına mücadelemizi sürdürüyoruz.

Bu dönemde emekli olan arkadaşlarımıza sağlık ve esenlikler, yeni göreve başlayan arkadaşlarımıza da başarılar diliyorum. Ülkemiz ve geleceğimizin sahibi ve mimarı olan sevgili öğretmenlerimizin senede bir gün değil, sürekli anımsanması hepimizin beklentisidir.

Çok değerli arkadaşlar, tabii, 10 bin yeni öğretmenin alınmış olması kuşkusuz sevindiricidir, en azından bir yaraya merhem olacaktır. Bunu, bu 10 bin öğretmen alımını biz de Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak destekliyoruz.

Burada söz alan konuşmacı arkadaşlarımız, gerek tasarının tamamı üzerinde gerekse maddeler üzerinde söz alan arkadaşlarımız hemen hemen, öğretmenlerin ve eğitimin sorunlarıyla ilgili var olan sıkıntıları ortaya koydular. Ancak AKP’li sözcü arkadaşlarımız, AKP adına konuşan arkadaşlarımız çok pembe bir tablo ortaya koydular. Gerçekten bu konuşmacıların da öğretmen olmuş olmasından dolayı da üzüldüm. Gerçek tablo bu değildir. Biraz önce Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına önergede söz alan arkadaşımız Muharrem Bey de konuştu, ben de bir iki ilave yapmak istiyorum. Yani böyle bir pembe tablo yok, sıkıntılarımız oldukça yüksek.

Örneğin, ÖSS sınavlarını ele alacak olursak, bu geçtiğimiz süreçte, 2009 yılı ÖSS sınavlarına baktığınız zaman 30 bin öğrencinin sıfır çektiğini görüyorsunuz. Bu, geçen yıl 65 bindi. İlköğretimde yine aynı şekilde 20 bin civarında öğrencinin sıfır çektiğini görüyorsunuz. Yani hiçbir soruya cevap verememiş yahut da verdiği cevapların tamamı yanlış çıkmış, puan alamamış. Bu mu yani, eğitimde çağ atlamak bu mu?

Yine öğrencilerimizden, sınava giren, ÖSS sınavına giren 1,5 milyon civarında öğrenciden 700 bin öğrenci fen sorularına hiç cevap verememiş Sayın Millî Eğitim Komisyonu Başkanımız ve okul birincilerinin üçte 1’i hiçbir yere yerleşememiş, okul birincisi lise öğrencilerinin üçte 1’i hiçbir yere yerleşememiş, üçte 2’si de lisans programlarına değil, iki yıllık ön lisans programlarına yerleşmişler.

Kontenjanlar doldurulamamış, vakıf üniversitelerinin yüzde 20’si boş kalmış ve hele hele fen liselerine ve Anadolu liselerine kaç defa, farklı zamanlarda yeniden öğrenci alınması için puanlar düşürülmüş. Şu anda, gözümüz, göz bebeğimiz fen lisesi, Anadolu liselerinin kontenjanlarının büyük bir bölümü açıktır, üniversitelerimizin kontenjanlarının büyük bir bölümü açıktır. Yani, çocuklarımız varını yoğunu velilerimizle birlikte ortaya koyup sınavlara hazırlanıyorlar, bir yerlere kaydolabilmek için çaba harcıyorlar ama sonunda, şu anda boş kontenjanlar var, giremeyen öğrencilerimiz var.

Sonuç olarak, 400 bin öğrencimiz tercih yapmış ama tercih sonucunda herhangi bir yere yerleştirilememiş. Bu konuda dikkatini çekiyorum arkadaşların ve çağ atlama diye bir şeyin olmadığını ifade etmek istiyorum. Madem öyle, yani madem çağ atladık, yani bu söyledikleriniz doğrudur, o zaman bu 10 bin öğretmeni biz almayalım, onun yerine başka bir şey yapalım. Niye 10 bin öğretmen alıyorsunuz çağ atlamışsanız? Millî eğitimin sorunlarını çözmüşseniz öğretmen almanıza gerek yok.

Değerli arkadaşlar, bu işler tabii bu şekilde olmaz. Gerçekler neyse o gerçeklerden hep birlikte hareket etmemiz lazım geliyor, doğruları bulmamız gerekiyor.

Yine buna bağlı olarak, değerli arkadaşlar, geçenlerde, biraz önce arkadaşım da söyledi, en güvenilir kurum ÖSYM, ÖSYM’nin soruları çalındı, bundan haberiniz var mı? Vardır herhâlde. Bundan bir sonuç alabildik mi? Yani polislik sınavında çalınan soruların kimin tarafından, kimler tarafından çalındığı hâlâ belli mi, kim bu, ortaya çıktı mı? Değil, ortaya çıkmadı. Yani neyin çağını atlıyorsunuz? Hangi çağı atlıyorsunuz? Böyle midir çağ atlamak?

Değerli arkadaşlar, tabii, öğretmen açıkları yıllardır eğitim sistemimizin öncelikli sorunları arasında yer almaktadır, bunu hepimiz biliyoruz. Bugün için eğitimde öğretmen açığı, ataması yapılması planlanan sayıların çok üzerindedir. Her yıl yeterli sayıda atama yapılmaması durumunda, binlerce öğretmenin emekliye ayrılmasıyla bu açık daha da büyümektedir. Durum böyle iken atama yapılması düşünülen rakamlarla öğretmen açığı sorununun çözülmesi mümkün değildir.

Türkiye önümüzdeki beş yıl içinde eğitimli genç işsizler ordusuyla karşı karşıya kalacaktır. Bugün elinde öğretmen diploması, tezsiz lisans belgesi bulunan işsiz öğretmen sayısı 200 binin üzerindedir. Her yıl 40 bin, eğitim fakültesinden mezun olan ve 50 bin de diğer fakültelerden mezun olan öğrencilerin toplam 90 bin civarında olduğunu düşünecek olursak, bunların tamamının da öğretmenlik için hazırlandığını düşünürsek, 2012 yılına geldiğimiz zaman 400 bin civarında öğretmenin atamasını beklediğini göreceğiz. Bu açıkları kapatmak üzere beş yılda 150 bin öğretmen ataması yapılsa bile yine geriye 250 bin işsiz öğretmen kalmaya devam edecektir. Eğer şimdiden gerekli önlemler alınmazsa yarın hem eğitim sistemimiz hem de öğretmen adayları açısından çok geç olacaktır değerli arkadaşlar.

Öğretmen açığını kapatacak yeterli atamanın yapılmaması eğitimin niteliğini düşürürken aynı zamanda binlerce öğretmen adayını işsizliğe, umutsuzluğa ya da düşük ücretle iş güvencesinden yoksun olarak çalışmaya itmektedir. Gelecekte ciddi bir işsiz öğretmen sorunuyla karşı karşıya kalmamak için her yıl en az 50 bin öğretmen kadrosu alınması ve 50 bin öğretmen ataması yapılması mecburiyeti vardır.

Eğitimde yeni sorunları gündeme getiren -biraz önce de arkadaşlarımın ifade ettiği- sözleşmeli, ücretli ve bunun gibi öğretmenlik uygulamalarına derhâl son verme mecburiyeti vardır. Öğretmen açıklarına son vermenin tek çözüm yolu öğretmen ihtiyacı kadar kadrolu öğretmen atamasından geçmektedir. Sözleşmeli öğretmenlik uygulaması eğitimin sorunlarını çözmek bir yana, iş güvencesinden yoksun, düşük ücretlerle çalışma anlamına gelmektedir. Eğitimin vazgeçilmez unsuru öğretmendir ve eğitimin niteliği öğretmenin niteliği ile doğru orantılıdır. Öğretmenlik mesleği düzenlilik ve süreklilik gerektirir. O nedenle de sözleşmeli öğretmen, ücretli öğretmen uygulaması kesinlikle ortadan kaldırılmalıdır.

Değerli arkadaşlar, bir ülkenin geleceğini hazırlayan eğitim ve bilim emekçilerinin açlık ve yoksulluk çekmesi o ülke için büyük bir talihsizliktir. Eğitim emekçilerinin içinde bulundukları sıkıntılara rağmen görevlerini en iyi şekilde yerine getirme çabaları tüm toplum kesimleri tarafından takdir edilmektedir. Bilimsel, nitelikli bir eğitim yaratmak için tüm eğitim emekçilerini ekonomik ve sosyal açıdan tatmin eden bir çözüm bulunması ve zaman geçirmeden somut adımlar atılması gerekmektedir. Eğitim iş kolunda çalışan tüm emekçilerin normal yaşam standartlarına ulaşabilmesi için yoksulluk sınırının üzerinde bir ücret almaları gerekmektedir.

Öğretmenlerimiz ve diğer eğitim emekçileri yıllardır ekonomik açıdan güçlük çekmekte, büyük bölümü, hepinizin bildiği gibi, ek iş yaparak ve borçlanarak yaşamaya çalışmaktadır. Bu durum, ülkenin geleceği olan çocuk ve gençlerimizin aldığı eğitimin niteliğini olumsuz yönde etkilemektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.

ALİ KOÇAL (Devamla) – Bu nedenlerle eğitim emekçilerinin kendilerini yenileyerek daha nitelikli hizmet verebilecekleri çalışma ve yaşama koşulları yaratılmalı, bunun için de başta maaşlar olmak üzere mesleki ve özlük hakları açısından insan onuruna yaraşır bir düzeye yükseltilmelidir diyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Koçal.

Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Isparta Milletvekili Sayın Nevzat Korkmaz. (MHP sıralarından alkışlar)

Süreniz on dakika.

MHP GRUBU ADINA S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Millî Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanuna Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi’nin 2’nci maddesi hakkında şahsım ve Milliyetçi Hareket Partisi adına görüşlerimizi açıklamak üzere söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Sözlerimin başında, bizleri eğiten, hayata hazırlayıp, bugünlere gelmemizi sağlayan bütün öğretmenlerimize sevgi ve saygılarımı sunuyor, 24 Kasım Öğretmenler Günü’nü kutluyor, ebediyete intikal eden, başta şehitlerimiz olmak üzere, tüm öğretmenlerimize de Allah’tan rahmet diliyorum.

Değerli milletvekilleri, hepimiz, hepiniz sadece alfabeyi öğrenmedik öğretmenlerimizden; vatan-millet sevgisini, hakka, hukuka riayeti, bayrağa bağlılık ve hürmeti de öğrendik onlardan; bu toprakları vatan yapmış şehitlerimizi, hem Peygamberimiz Hazreti Muhammed Mustafa’yı hem de cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ü sevmeyi, onları dua ve minnetle anmayı öğrendik. Gece gündüz, kar-çamur demeden yaptılar görevlerini. Allah hepsinden razı olsun.

Şu anda bizleri ekranları başında izleyen öğretmenlerimiz olabilir. Eğri oturup doğru konuşalım. Bir kısmı gördüğü tablodan gururlanır iken bir kısmı da sosyal ayrışma ve kargaşa ortamını görüp, bu yüce değerleri öğretirken bir yerlerde hata mı yaptık acaba diye düşünüyor olmalılar.

Kıymetli öğretmenlerim, hiç üzülmeyin, ümitsizliğe kapılmayın, ektiğiniz kardeşlik, sevgi ve yüce değerlere hizmet tohumları er geç mutlaka yeşerecektir. Milliyetçi Hareket Partisi olarak bunun takipçisi olmayı görev bildiğimizi söylüyor, yeniden hepinizi hürmetle selamlıyoruz.

24 Kasım hep güzel anılsın, güzel yaşansın dileğimiz. Ancak, kuru kuru iltifat ve övgülerden uzak, onların sorunlarının dillendirilip, çözülmesi yönünde de bir şeyler yapılması lazım.

Bugünü fırsat bilip 3.065 öğretmen ile yapılan bir anketin sonuçlarını sizlerle paylaşmak istiyorum, ki bu tespitin onların özlük hakları ile çalışma şartlarının iyileştirilmesine de katkıda bulunacağına inanıyorum. Biz bu rakamları sizlerle paylaşalım ki, aynı zamanda, dışarıda yürüyen, hak arayan öğretmenler varken, eğitimde mutlu tablolar çizen bazı hatip arkadaşlarımızın da pembe rüya görmelerine mâni olmuş oluruz, ayaklarının bir nebze de olsa yere basmalarını temin etmiş oluruz. Hayatını ancak idame ettirecek bir ücret veriyoruz övgüler düzdüğümüz öğretmenlerimize. Ancak, onların yüzde 60’ının kirada oturduğunu biliyor muyuz, ücretleriyle kirayı karşılayamayıp kendilerinin ikinci iş yapması bir tarafa, çoluk çocuk çalışmak zorunda kaldıklarını bilmeyeniniz var mı?

Yine, bu ankette öğretmenlere kredi kartı borcu sorulmuş, maalesef yüzde 70’i kredi kartı borcuyla uğraşıyor, hepsi âdeta binde bilmem kaç faizleri hesap ederek o bankadan alıp bu bankadaki borcunu kapatmaya çalışmaktan neredeyse borç ve faiz uzmanı olmuş. Günlük yaşamını namerde muhtaç olmadan sürdürmeye gayret gösteren, artık kendi hayallerinden vazgeçip çocuklarının hayalleri için umudunu yeşil tutmaya çalışan öğretmenlerimiz var ülkemizin her köşesinde. Tüm sıkıntıları ile baş başa bıraktığımız, yokluğa ve yoksulluğa mahkûm ettiğimiz öğretmenlerimizden Türkiye için umutlu yarınlar projesine destek olmalarını istiyoruz, sanki onları umutlu yarınları için ümitvar kılmışız gibi.

Yine, bu ankette insanın içini acıtan bir soru sorulmuş öğretmenlere, bu maddi zorluk ve imkânsızlıkların özel hayatlarını nasıl etkilediği hususunda. Ankete katılanların üçte 1’i eşi ve çocuklarına yeteri kadar zaman ayıramadığını söylemiş, yaklaşık yüzde 19’u çaresizlikten dolayı eşi ve çocuklarına yönelik saldırgan olabildiklerini, yüzde 15’i de aile fertleriyle diyalog kuramadığını belirtmiş ama şu sonuca dikkat edin lütfen: Evli öğretmenlerin neredeyse beşte 1’i maddi sorunlar nedeniyle zaman zaman eşinden ayrılma noktasına geldiklerini itiraf etmişler. Sahip olduklarını verme konusunda, fedakârlık konusunda öğretmenlerimizin üzerine var mı? Ancak, çocuğuna harçlık veremeyen, evine pazar harcı götüremeyen, kasaptan, bakkaldan köşe bucak kaçak öğretmenin nasıl bir hâletiruhiyeye sahip olabileceğini bir düşünün lütfen.

Ankete katılanların yüzde 35’i geçim sıkıntısı dolayısıyla sinir bozuklukları yaşadığını söylerken, yüzde 17,5’u uykusuzluk, yüzde 11’i dikkat dağınıklığı, yüzde 7,5’u da depresyon yaşadıklarını söylemişlerdir.

Öğretmenler özellikle siyasi müdahaleler ve okul yönetimlerinin zorlamalarıyla karşı karşıya kaldıklarından şikâyet etmektedirler. Buna göre, katılanların yüzde 60’tan fazlası ilişkilerde samimiyetsizlik, yüzde 20’si düşünce farklılıkları, yüzde 11’i konuşma ve hitap sıkıntıları, yüzde 6’sı uyumsuzluk, yüzde 1’i de cinsiyet ayrımcılığı yaşadıklarını beyan etmişlerdir. Yine, öğretmenlerimizin yüzde 42,5’u adam kayırma ve ayrımcılıktan, yüzde 30’u duyarsızlıktan şikâyetçi.

Lütfen şu oranlara dikkat edelim: Yüzde 14,1’i baskıcı ve dayatmacı yönetim ile yüzde 13,9’u da sendikal tehdit ve zorlamalarla karşı karşıya kaldıklarını itiraf etmişlerdir. Bu son oranları demokratik açılımcı, kendine demokrat Hükûmetin dikkatine özellikle sunmak istiyorum.

Bir iğnelemeyi de bizlere, yani aynı zamanda öğrenci velileri olan kendimize yapalım. Ankette öğretmenler öğrencilerin yüzde 35’inin derse ilgisiz kaldıklarını, yüzde 25’inin öğretmenlerine karşı saygısız davrandığını, yüzde 17,5’unun kendilerini ifade edemediğini, yüzde 17’sinin de aşırı sınıf kalabalığı yüzünden iletişim kuramadığını, velilerin yaklaşık yüzde 7’sinin de öğretmenlere baskı ve tehdit uyguladıklarını söylemişlerdir.

Yaşanan tüm sıkıntılara rağmen öğretmenlerimizin mesleklerini sevdiği ve gönülden bağlı oldukları da anketin diğer bir sonucudur. Bu oran yüzde 62,7’dir ve Türk öğretmeninin, karşısında her zaman ceket düğmelemeyi gerektiren şeref madalyasıdır bu oran.

Yine, yapılan ankette öğretmenlerimizin dörtte 1’inin sosyal aktivitelere, kitap, CD alımı gibi kalemlere para ayıramadıkları görülmektedir.

Yine, sorulan bir soruya öğretmenlerimiz, öğretmenevlerinin işlevini yitirdiğini söyleyerek gitmediklerini beyan etmektedirler. Piyasayı aratmayan öğretmenevi ücretleri ile elit kesimden fırsat bulamadıklarını söyleyememektedirler herhâlde, onurlu öğretmenlerimiz.

Bizi bu koltuklara taşıyan öğretmenlerimizin bu Meclisten bir talebi vardır değerli milletvekilleri, her eğitim-öğretim yılı başında verilen eğitim-öğretim ödeneklerinin bir maaş tutarına çıkarılması. Bu istek devletimizin altından kalkamayacağı bir istek değil. Hangi bakan, başbakan oğullarına, yeğenlerine gidiyor bu paralar? Hükûmetin bu konuda gösterdiği bir miktar samimiyet yeter de artar bile. 24 Kasımda bu kuru övgüler yerine, onlara ne güzel bir müjde verebilirdi Hükûmet, biz de alkışlardık. Yine de geç kalmış sayılmazsınız değerli AKP milletvekilleri. Ne zaman getirseniz böyle bir talebe bu Meclisten “Hayır” cevabı çıkmaz. İşte Milliyetçi Hareket Partisi olarak bu iyileştirmeyi Genel Kurulda bir an önce görüşmeye hazır olduğumuzu beyan ediyoruz. Tüm öğretmenlerimiz ülkeyi yönetenlerden böyle bir destek bekliyor.

Anketteki bir soru da bu beklentiyi açık bir biçimde gösteriyor. Sorulmuş öğretmenlere: “Millî Eğitim Bakanı olsaydınız ilk ele alacağınız sorun nedir?” Bu soruya yüzde 38’i “Özlük haklarının iyileştirilmesi.” demiş, yüzde 20’si “Atamalardaki adaletsizliğin önlenmesi.”, yüzde 18’i “Eğitime yeterli ödenek ayrılması.”, yüzde 12,5’u da kadrolu, sözleşmeli, geçici gibi farklı istihdam türlerini ortadan kaldıracağını beyan etmiş. Sadece meslektaşlarının yani 250 bin öğretmenin hemen atanmasını istememiş öğretmenlerimiz. Bununla birlikte, herkesin iş güç sahibi yapılmasından bahisle “Türkiye’nin en önemli sorunu işsizlik ve ekonomik kriz.” demişler, bu oran da yüzde 51.

Tabii bir de şu sorunun cevabını sizlerle paylaşmayı uygun buluyorum değerli milletvekilleri: Öğretmenlerimizin sadece yüzde 1,2’si siyasileri dürüst ve güvenilir bulduklarını ifade etmişlerdir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.

S. NEVZAT KORKMAZ (Devamla) – Elbette burada “abartılı yaklaşım” iddiasında bulunabilirsiniz ancak maalesef, eğitim camiasından bize bakış, bizi algılama biçimi bu.

O hâlde, onlara kızmadan, hele hele bugün hepsini kucaklayarak sorunlarının çözümünde dürüst ve yapıcı olmamız gerektiğini, onların bulunduğu ortamlarda farklı, başka platformlarda da farklı konuşulmaması gerektiğini hatırlatmak istiyorum.

Tüm insanlarımız gibi öğretmenlerimiz de devlet adamını muhatap görmek istiyorlar karşılarında. Onların yüce gönlünü kazanmak da zor değil. Onların bizler üzerinde ana babalarımız kadar hakkı bulunduğunu söyleyerek, vefalı evlatlar olarak haklı şikâyetlerine hassasiyet göstermek yetecektir.

Hem çalışan hem emekli olan öğretmenlerimizin sorunlarının çözümünde Milliyetçi Hareket Partisi olarak her türlü desteği vermeye hazır olduğumuzu beyan etmek istiyoruz. Bu amaca matuf her türlü teklifinizi de desteklemeye hazırız.

Son olarak, 24 Kasım Öğretmenler Günü’nü ve yaklaşan Kurban Bayramı’nızı kutluyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Korkmaz.

Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Mersin Milletvekili Sayın Ömer İnan.

Alkışlayalım dediniz ama alkışlamadınız ki Hoca’yı.

Süreniz on dakika.

Buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA ÖMER İNAN (Mersin) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli üyeler; hepinizi saygıyla selamlıyorum. 428 sayılı Kanun Tasarısı’yla ilgili grubum adına söz almış bulunuyorum.

ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Teklif, teklif… Tasarı değil.

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Teklif.

ÖMER İNAN (Devamla) – Teklif, evet.

Çok meraklısın yanlış düzeltmeye.

ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Teşekkür etmen gerekirken...

ÖMER İNAN (Devamla) – Değerli arkadaşlar, 24 Kasım Öğretmenler Günü münasebetiyle bütün öğretmenlerimizin bu mutlu gününü ben de kutluyorum. Ebediyete intikal eden öğretmenlerimize de Allah’tan rahmet diliyorum. Önümüzde idrak edeceğimiz Kurban Bayramı’nı da şimdiden tebrik ediyorum.

Değerli arkadaşlar, bu bir yürürlük maddesi. Bu ve bundan sonraki yürütme maddesinde konuşmaların yapılmasını doğru bulmuyorum aslında. Yani yürürlük maddesini değiştirme gibi bir şey söz konusu olamaz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Bu kanun yürürlüğe girdiği, filanca tarihte yürürlüğe girer… Bunu değiştirmemiz mümkün değil fakat konuşuruz. Evvelki dönem yoktu bu, geçen dönem ihdas edildi, iyi bir uygulama değil.

Ondan sonra gelen yürütme maddesi de der ki: “Bu kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.” E, başka kim yürütecek, niye kalkıp konuşuruz arkadaşlar burada bilmem.

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Niye, konuşmayalım mı Hocam?

KADİR URAL (Mersin) – Madde yürüsün, ne olacak sanki?

ÖMER İNAN (Devamla) – Doğru söylüyorum. Bak, Kadir Bey de bana hak verdi, hemşehrim, Allah senden razı olsun. Yani, yürütme ve yürürlük maddelerinde konuşmayı kaldıralım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BEYTULLAH ASİL (Eskişehir) – Emriniz olur!

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Olur Hocam!

ÖMER İNAN (Devamla) – Kısaca bir iki şey söyleyeceğim, zamanımın hepsini kullanmayacağım, çünkü büyük alkış vereceklermiş bizim gruptan. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Hocam, siz şimdi hangi maddede konuşuyorsunuz?

ÖMER İNAN (Devamla) – Yürürlük maddesinde konuşuyorum.

MUHARREM İNCE (Yalova) – Konuşmayın o zaman.

ÖMER İNAN (Devamla) – İşte konuşmayalım diyoruz. Neyse, en son ben konuşmuş olayım diyorum Muharrem. Benden sonra konuşmayın, tamam mı?

MUHARREM İNCE (Yalova) – Yani kendi kendine mi yürüsün? Bakanlar Kurulu yürütmesin, kendi kendine yürüsün.

ÖMER İNAN (Devamla) – Değerli arkadaşlar, bu kanun tasarısıyla, 10 bin tane öğretmenin…

ALİ UZUNIRMAK (Aydın) –Siz yürütmeye devam ettiriyorsunuz zaten, yürütün!

ÖMER İNAN (Devamla) – …bu 10 bin tane öğretmen için kadro kullanım izni veriliyor. Bu kanun tasarısının esprisi budur. Bugüne kadar, 2002’den, 2003’ten 2009’a kadar toplam 217 bin öğretmen alınmış. Toplam öğretmen sayımız da 724 bin, şu anda 724 bin öğretmenimiz var. Bu iktidar 217 bin kişisini almış, yani mevcut öğretmenlerin üçte 1’i bizim dönemde girmiş.

Bir başka rakam -aklınızda kalacak bir şey- toplam derslik sayısının da, Türkiye’deki toplam derslik sayısının da yine üçte 1’i bu iktidar döneminde yapılmış. Yani bu iktidar güzel şeyler yapmış. Elbette yapamadıkları da var, eksikleri de var. Ama, muhalefetin yaptığı, hep eksikleri ortaya serip kara bir tablo göstermek, bu doğru değil; ama pespembe bir tablo ortaya koymak, bu da doğru değil. Muhalefetten ricamız pembeleri de söyleyin burada, biz de eksiklerimizi söyleriz, eksiklerimiz var.

MUHARREM İNCE (Yalova) – Bir tane söyler misin Hocam?

ÖMER İNAN (Devamla) – Öğretmen maaşları yeterli değil, eksiğimizin birincisi bu.

MUHARREM İNCE (Yalova) – Bir tane daha söyleyin.

ÖMER İNAN (Devamla) – Bir tane yeter. “Bir tane” dedin, bir tane söyledim. Benim elimde yetki olsa ilk iki tane grup var maaşını artıracağım; biri öğretmenler, biri de polisler. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Gerçekten içim cız eder bunlarla ilgili şeyde. Eski İçişleri Bakanımız, bak, polis deyince alkışlıyor.

Şimdi bir başka güzelliği söyleyeyim size.

KADİR URAL (Mersin) – Hocam söz vermiştiniz, yapın o zaman, yetmiyorsa biz destekleyelim.

ÖMER İNAN (Devamla) – Kadir bir dur, dinle.

KADİR URAL (Mersin) – Sayınız yetmiyorsa biz destekleriz. Artıralım.

ÖMER İNAN (Devamla) – Bizim partiye mi geleceksin?

KADİR URAL (Mersin) – Hayır, partiye geçme değil. Biz destekleyelim. Öğretmenlerimizin maaşını da artıralım, polislerimizin maaşını da artıralım.

ÖMER İNAN (Devamla) – Evet, şimdi bu dönem yani 2009 yılında bugüne kadar 33 bin civarında öğretmen alınmış ama açık hâlâ kapanmamış çünkü açık 76 bin gösteriliyor, 76 bin var. Bir 10 bin ilaveyle açık biraz daha düşecek ama yeterli mi? Hayır. Bütün illerde ihtiyaç var ayrıca, bütün illerde öğretmene ihtiyaç var.

Öğretmen başına düşen öğrenci sayısı ilkokullarda 23, ortaokullarda 17 ama bu bazı illerde daha yüksek, bazı illerde de düşük. Mesela Kırşehir’de 15 ama buna mukabil Şanlıurfa’da 35. Gönül arzu ediyor ki bu aradaki 20’lik farkı da kapatalım. 15 rakamı belki ideal bir rakamdır, buna getirelim. İşte bütün gayretimiz bunun içindir.

Bir güzelliğimiz de şu: Millî sporcuları da biz artık bu dönem istihdam ettik. 337 tane millî sporcuyu 2007’den itibaren istihdam etmeye başlamışız.

ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Hoca, yürürlük maddesinde İcraatın İçinden’de gezmeye başladın.

ÖMER İNAN (Devamla) – Değerli arkadaşlar, öğrenci sayısı şu anda yaklaşık 16 milyon, ilk ve ortaokulda. Bu sayı yedi yıl içerisinde büyük bir artış göstermedi, 15’ten 16’ya, 1 milyon artış; ama öğretmen sayısındaki artış üçte 1 nispetinde fazlalaşmıştır, bunu tekrar belirtmek istiyorum.

Son olarak… Buradan bir arkadaşımız şunu söyledi: “Beden eğitimi öğretmenlerine de, ne yapıyorsunuz, onlara kadro verecek misiniz?” diye sordu. Millî Eğitim Bakanımız da cevaben söyledi; işte, 100 küsur öğretmene kadro vereceklerini söyledi. Yalnız, beden eğitimi öğretmenlerinin sadece millî eğitimde istihdamı yerine başka yerlerde de istihdamı mümkün, onu hatırlatmak istiyorum. Biz Mersin’de bir uygulama başlattık. Bu sene itibarıyla 65 tane köye spor tesisi yapıyoruz. İşte, futbol sahası, voleybol, basketbol sahası… Ve köylerdeki gençlerin, mahalledeki gençlerin eğitimi için de bu sene 23 tane beden eğitimi öğretmenini il özel idaresi olarak istihdam ettik. Yani beden eğitimi öğretmenlerini başka yerlerde de değerlendirme imkânımız var, bunları araştırırsak buluruz.

Zamanımın tamamını kullanmadım, iki dakika arttı.

Hepinize teşekkür ediyorum, hayırlı geceler diliyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın İnan.

Şahıslar adına söz sırası İstanbul Milletvekili Sayın Hasan Macit’te.

Sayın Macit… Yok.

Buyurun Sayın Genç.

Süreniz beş dakika.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 428 sıra sayılı Yasa Tasarısı’nın maddesi üzerinde kişisel söz almış bulunuyorum. Hepinize saygılar sunuyorum.

Ben aşağı yukarı dört gündür Tunceli’de geziyorum; ilçeleri, köyleri ve şehri gezdim. Bugün de Öğretmenler Günü, öğretmenlerimizin bu güzel gününü kutluyorum ama ne yazık ki bu öğretmenlerimizin boynu bükük. Öğretmen diye Türkiye’de istihdam ettiğimiz, eğitimin temel taşı olan, can damarı olan bu arkadaşlarımızın ekonomik güçleri çok zayıf. Maalesef okullarımızdaki birçok, işte, sporu olsun, bazı branşlarda yeteri kadar önem verilmemiş. Tabii benim il enteresan bir il. Zaten siz iktidar partisi olarak eskiden “Dersim” kelimesini duyduğunuz zaman yerinizden hemen hop oturup kalkıyordunuz, şimdi “Dersim” kelimesine sarıldınız, bu ayrı bir şey.

Şimdi, değerli milletvekilleri, bu öğretmen konusunda bir defa bir sistem getirmek lazım. İşte, sözleşmeli öğretmen, bilmem…

MUHARREM SELAMOĞLU (Niğde) – Anlaşmalı…

KAMER GENÇ (Devamla) – …anlaşmalı öğretmen. Şimdi, bir öğretmeni getiriyorsunuz yani çalıştığı saate göre para ödüyorsunuz. Böyle bir şey olmaz arkadaşlar yani öğretmen öğretmendir. Eğer derse giriyorsa ona belli bir maaş ödemek lazım. Yoksa, şimdi, yani on iki saat derse giriyorsa, bu on iki saate, ayda aldığı para bunun yetişmesine veyahut da geçimine imkân sağlayabilecek bir düzeyde midir? Değildir. Bu hakikaten, çok… Bence bunu bir sisteme bağlamak lazım. Öğretmen mesleğinde çalışan kişilere, hepsine aynı seviyede ücret ödemek lazım. Yani böyle bir şey olur mu? İlle birilerini 4/B, birilerine işte sözleşmeli, birisine devamlı kadro olmaz. Bu bir hata bana göre.

Türkiye bütçesinde aslında para var değerli milletvekilleri. Eğer AKP İktidarı bu devletin kaynaklarını kendi yandaşlarına aktarmasaydı, öyle çarçur etmeseydi… Türkiye’nin bütçesi büyük bir kaynak, ben maliyeciyim. Ama siz öyle soygunlar, öyle suistimaller yaptınız ki, ya, hep kendi yandaşlarınıza gidiyor bu paralar; esas hizmet veren, bu memlekete emeğini veren insanlara gitmiyor bu paralar. Mesela ben, işte, dün Tunceli’de Namık Kemal Teknik ve Endüstri Meslek Lisesini ziyaret ettim. 20 dönümlük bir arazi. Bir bölümü deprem nedeniyle boşaltılmış ama 20 dönümlük bir şey. İşte orada bilgisayar bölümü var, teknik aletler bölümü var, hepsi çalışmıyor. Üniversite var, üniversitenin… İşte, okulları boşaltmışlar. O okullarda üniversitenin bir kısmı eğitim yapıyor, o da sağlıklı bir eğitim değil. Bölge yatılı okulları var. Bölge yatılı okullarının bir kısmı boşaltılmış, yani politik amaçla… Mesela, Akpazar’da 350 öğrenci kapasiteli bir bölge yatılı okulu var, 50 kişilik bir öğretmen lisesi hâline getirmişsiniz.

MUHARREM SELAMOĞLU (Niğde) – Güzel bir şey yok mu hiç?

KAMER GENÇ (Devamla) – Aslında, Tunceli’de öğretmen lisesi var fakat ona böyle gerek yok. O 350 öğrencinin okuyacağı okul yok. Yani sizin devri zamanınızda o kadar büyük bir eğitim dejenere edildi ki… Zaten sizin bir hedefiniz var. Diyorsunuz ki: “Kardeşim, bilime, akla, izana dayalı eğitime gerek yok. Biz, yahu, madem İslam dini… İslam mıyız… İslam esasına kurulu bir eğitim sistemini getirelim.” Bu, Türkiye Cumhuriyeti devletine vurulabilecek en büyük darbedir çünkü eğitimin gerektirdiği bir sistemi oturtamıyorsunuz.

ABDURRAHMAN DODURGALI (Sinop) – Neler biliyorsun sen yahu, neler biliyorsun sen!

KAMER GENÇ (Devamla) – Getiriyorsunuz… Mesela, bizim Tunceli’de -yani ben oradan geliyorum- bir defa eğitim kadrolarını o kadar zayıflatmışsınız ki Tunceli’deki eğitimde eskiden o ilk 10 sırada olan üniversite imtihanını kazanma durumunu şimdi 81 ilde 75’inci sıraya yükselttiniz. Niye? Çünkü bütün okullardaki eğitim seviyesini düşürdünüz, yönetici seviyesini düşürdünüz. Tunceli’de görev yapan o kadar kaliteli yöneticiler var ki ama siz onların hepsini diskalifiye ettiniz. Hani şimdi sizin lideriniz çıkmış diyor ya: “Efendim, işte biz…” diyor. Tunceli’ye sarıldı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum. Tamamlayın lütfen.

KAMER GENÇ (Devamla) – İşte “İnançlara aynı mesafedeyiz.” Yani özellikle Alevi inançlı öğretmen kadrosunu Türk eğitim sisteminden sildiniz. En basiti Tunceli’de. Gelin, gidelim beraber. Orada yani… Ben imam-hatiplere karşı değilim ama din kültürü ve ahlak öğretmenini getiriyorsunuz, işte, üç ay bir lisede müdür yardımcılığında çalıştırıyorsunuz, ondan sonra bir lise müdür yardımcılığına… Hep bunları vekâleten atatıyorsunuz, ondan sonra millî eğitim müdürlüğüne getiriyorsunuz. Böyle bir şey olur mu arkadaşlar? Gelin, gidelim Tunceli’ye, ben size göstereyim bunları. Onun için, bu eğitim Türkiye Cumhuriyeti devletinin can damarıdır. Eğitimin kalitesini ve niteliğini ne kadar artırırsak bu memleketin geleceği de o kadar parlak olur.

Değerli milletvekilleri, onun için, burada öğretmenlere verilmesi gereken maaşın en fazlasını verelim. Biraz önce burada konuşan AKP Grubu adına diyor ki: “Verelim.” Ee, senin elini kolunu kimse tutmuş mu kardeşim? Bütçenin imkânları da var, ver. Ama paralar ceplere gidiyor, oralara gitmiyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

KAMER GENÇ (Devamla) – Sayın Başkanım, müsaade ederseniz…

BAŞKAN – Ama hiç kimseye yapmadım.

Teşekkür ederim, sağ olun Sayın Genç.

KAMER GENÇ (Devamla) – Peki, teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Soru-cevap işlemine geçiyorum.

Sayın Köse…

ŞEVKET KÖSE (Adıyaman) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Sayın Bakanım, öğretmen açığıyla ilgili olarak çok çeşitli görüşler ileri sürülmektedir. Siz Millî Eğitim Bakanı olarak öğretmen açığının ne kadar olduğunu açıklar mısınız? Bu açığı nasıl kapatacaksınız? 224 bin atanamayan öğretmen sorununu nasıl çözeceksiniz?

İkinci sorum: Çoğu okullarımızdaki telefon ve temizlik giderlerini vatandaşlarımız karşılamaktadır. Hâlbuki ilköğretim ücretsizdir. Çocuklar okulun temizlik giderleri için ücret ödemek zorunda kalıyorlar. Bunu ne zaman kaldıracaksınız?

Üçüncü ve son sorum: Adıyaman ilimizde çok fazla öğretmen açığı bulunmaktadır. Bu öğretmen açığını nasıl kapatacaksınız? Ne zaman ve ne şekilde kapatmayı düşünüyorsunuz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Cengiz…

MUSTAFA KEMAL CENGİZ (Çanakkale) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Sayın Bakanım, akşamdan beri izliyoruz, sorulara gayet böyle cevaplar veriyorsunuz ki gelen izleyicilerden şu anda bizi izleyen öğretmen arkadaşlar var -özellikle İsmail Azman diye de hizmetli bir arkadaş, “Sorduğunuz sorulara Sayın Bakanım cevap vermedi. Biz net bir şeyler duymak istiyoruz.” diyor ama- gayet böyle yuvarlak laflarla cevap alamadığımızı onlar da ifade ettiler.

Özellikle biraz önce de sorulan temizlik, dezenfekte gibi ve yakıt gibi, ben, Çanakkale’ye gönderildi mi gönderilmedi mi diye net sordum. Bunun cevabını alamadık. Buna yazılı da cevap verebilirsiniz.

İki: Yine toplanan arkadaşlar diyor ki: “Öğretmenler Günü dolayısıyla Sayın Bakanımızın ileriki yıllarda bize bir müjdesi, projesi, o günle ilgili işte…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Köktürk…

ALİ İHSAN KÖKTÜRK (Zonguldak) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Ben de öncelikle tüm öğretmenlerimizin 24 Kasım Öğretmenler Günü’nü kutluyorum ve bu vesileyle ulusumuzun lideri, Başöğretmenimiz Mustafa Kemal Atatürk’ü saygı ve şükranla anıyorum.

Sayın Bakan, bir eğitim sendikamızın yaptığı çalışmaya göre, ülkemizde toplam millî gelirden eğitime ayrılan pay oranı yüzde 2,5 ile Fiji’nin ve Honduras’ın bile gerisinde kalıyor. Bu konudaki yorumunuz ve almayı düşündüğünüz önlemler nelerdir?

Diğer sorum Zonguldak bölgemize yönelik. Zonguldak’ta Alaplı ilçesinde Millî Eğitimden taşıma ihalesini alan okul servisi taşıyıcıları eğitim döneminin başından itibaren kendilerine ödeme yapılmadığını ifade ediyorlar. Bu konudaki gecikmelerin sebebi nedir?

Yine bundan bir süre önce Zonguldak’taki on iki okulumuzun elektrikleri kesildi. Okullarımızdaki bu elektrik kesintileri tekrarlanacak mıdır, devam edecek midir Sayın Bakanım?

BAŞKAN – Sayın Bulut…

AHMET DURAN BULUT (Balıkesir) – Sayın Bakanım, öğretmenlerin ve eğitim çalışanlarının kayba uğrayan statülerinin, ekonomik durumlarının düzeltilmesi adına bu camiaya bir jest yapmayı düşünür müsünüz? Mesela 1’inci dereceye yükselmiş olan eğitim çalışanları ve öğretmenlere 3600 ek gösterge vermeyi düşünür müsünüz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Genç…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Sayın Bakandan şunu öğrenmek istiyorum: Tunceli Namık Kemal Teknik ve Endüstri Meslek Lisesi binalarının büyük bir kesimi deprem nedeniyle tehlikeli olarak ilan edilmiş ve eğitim dışı bırakılmıştır. Bu aşağı yukarı 20 dönümlük bir araziye sahip olan bir yer. Şimdi, bu Teknik Endüstri Meslek Lisesi âdeta eğitim yapılamaz duruma düşmüştür. Bu kısa zamanda burada bir ek bina yapmayı düşünüyor musunuz? Buranın spor salonları da yok. Bu spor salonunun karşılanması için aynı kompleks içinde bir spor salonu yapmayı düşünüyor musunuz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Bakan…

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NİMET ÇUBUKÇU (İstanbul) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Öğretmen açığıyla ilgili Sayın Köse’nin sorusu vardı. 76.721 öğretmen açığımız var. Bugün itibarıyla, inşallah yasalaştıktan sonra bu miktar daha da azalacak. 2010 bütçesinde de kamu personel atamalarının büyük bir bölümünü yine öğretmen atamaları olarak değerlendireceğiz.

“Okulların temizlik giderleri ve telefonları öğrenciler ve öğrenci velilerinden toplanıyor.” dendi. Adıyaman ilinde öğretmen açığı…

Şimdi, özellikle okulların temizlik giderleri ve temizlik hizmetlerinin giderilebilmesi için bu yıl il özel idaresi bütçelerinden, okulların temizliği için hizmet satın alma dâhil olmak üzere, temizlik malzemelerinin de alınması suretiyle, okulların hijyenine dikkat edilmesi açısından çok önemli bir çalışma yaptık. Özellikle bugünlerde H1N1 virüsüyle ilgili yapılan mücadelede bu öncelikli aldığımız, okulların hijyenine yönelik aldığımız çok önemli tedbirlerin de aslında rolünü görüyoruz. Bütün okullarımızın bu manada daha temiz, hijyen -sıvı sabun- ve kurallara uygun bir şeklide yürütülmesini sağlamaya çalışıyoruz.

Ayrıca, okulların temizlik personelinin çalışması için de İŞKUR tarafından İşsizlik Fonu çerçevesinde organize edilen “toplum yararına çalışma” ilkesi çerçevesinde en büyük projeyi de Millî Eğitim Bakanlığı olarak biz yaptık ve şu ana kadar 16 bin personel Millî Eğitim Bakanlığının kurumlarında ve okullarında çalışmaya başladılar.

Eğitim ödeneği konusunda Sayın Cengiz, ben net cevap verdiğimi düşünüyorum. Bu konuda şu anda yürüttüğümüz bir çalışma yok. Bu sorunun cevabının net olduğunu düşünüyorum.

Sayın Köktürk’ün Zonguldak’la ilgili servis ihalesini… Okulların taşıma ihalelerine yönelik olarak ödemelerde bazı aksamalar oluyor ama mutlaka üçer aylık dilimler hâlinde ödeme yapıyoruz. Yeni dönemde de taşıma ihalelerinin ödeneklerini gönderiyoruz.

Yine az önce sorulmuştu, elektrik, su gibi giderler için de çok büyük miktarda bir ödenek aldık, illere aktarmaya başladık. Bu konuda da bir sıkıntı olmayacak diye düşünüyoruz.

Sayın Genç, Namık Kemal Endüstri Meslek Lisesine ilişkin olarak “Eğitim dışı bırakılıyor.” dedi. O konuda bir inceleme yaptıktan sonra bir değerlendirme yapıp size bilgi veririz. Yalnız, şahsınız adına yaptığınız konuşmada özellikle “Alevi inancına sahip öğretmen yok.” dediniz.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Öğretmen değil, yönetici…

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NİMET ÇUBUKÇU (İstanbul) – Öğretmen kadrolarının atanma şekli kamu personel sınavındaki puan esasına göre ve tercihlerine göre otomatik ortamda yapılıyor. Öğretmen ataması objektif, eşit ve adil koşullar altında, hiçbir öğretmenin inancı nedeniyle bir göreve atanma veya atanmama gibi bir durum söz konusu değil.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Bakan, yönetici, yöneticiler diyorum.

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NİMET ÇUBUKÇU (İstanbul) – Yönetici atama konusunda da yine aynı kurallar geçerli.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Maalesef yok!

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NİMET ÇUBUKÇU (İstanbul) – Yönetici Atama Yönetmeliği çıkardık ve çok yakın bir tarihte yönetici kadrolarında boş olan yerler için açtığımız sınavda yine objektif, eşit ve adil koşullarla ve hizmetlerinin süresine ve puanına göre atamalarına başladık.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Hüseyin Çelik 76’ncı maddeye göre atıyor.

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NİMET ÇUBUKÇU (İstanbul) – Bu konuda uyguladığımız kuralların ben eşit, objektif ve adil olduğuna inanıyorum.

Teşekkür ederim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Uzunırmak

ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Bakanım, şimdi, bu Türkiye’deki öğretmen açığıyla ilgili bir mevzuya ben değinmek istiyorum. Yılda kaç öğrenci acaba öğretime katılıyor? Dolayısıyla branşlaşma da söz konusu olduğu zaman yılda katılan yeni öğrenci sayısı ile kadroya alınacak veya eğitim ordusuna seferber edilecek öğretmen sayısı oranını düşündüğümüzde Türkiye’nin bu oranlarla bu açığı kapatmasının hiçbir zaman mümkün olmadığı kanaatini taşıyorum. Yani yılda ortalama yeni öğretime katılan çocuklarımızla, kadro verilen, ki birçoğunu sözleşmeli öğretmenlerden alıyorsunuz şimdi kadroya. Dolayısıyla bir kadroya… Zaten eğitim ordusunun içerisinde olan öğretmenleri kadroya alıyorsunuz. Eğitim ordusuna katılan yeni bir kadro yok. Dolayısıyla, bu açığın, 76 bin açığının, böyle yıllık 10 bin öğretmenle kapanabilmesinin mümkün olmadığı kanaatini taşıyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Bakan.

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NİMET ÇUBUKÇU (İstanbul) – Şimdi, geçen yıl itibarıyla, yani bu yılı tamamladığımızda, bu 10 bini de eklediğimizde 43 bin öğretmen atamasını 2009 yılında yapmış olacağız ve son üç ay içerisinde bunun yaklaşık 25 bininin atamasını gerçekleştiriyoruz.

Öğretmen açığının öğrenci sayısındaki artışla ilgili, paralel olması gerektiği konusunda ve öğrenci sayısının arttığı… Bu yıl yaptığımız kayıtlarda -yaklaşık 70 bin civarında öğrenci- ilköğretime kaydolan öğrencilerde düşme söz konusu, önceki yıllarda da bu söz konusu yani Türkiye'de daha önceden de… Bu biraz artabilir, arttığı dönemler de olabilir. Genel itibarıyla, öğrenci sayılarında herhangi bir değişiklik yok. Zaman zaman bu konu da ediliyor ama Türkiye’nin nüfus artış hızında bir düşme söz konusu ve bu da yansıyor. Dolayısıyla, bugün de planladığımız öğretmen alımları öğrenci sayısının artışına göre değil, tam tersine, öğrenci sayısı artmadığı hâlde bu öğretmen atamalarını gerçekleştiriyoruz.

ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Kaç yılda norm kadronun dolması mümkün olacak?

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NİMET ÇUBUKÇU (İstanbul) – Önümüzdeki yıl da alacağız. İki üç yıl içerisinde, normalde, bu öğrenci sayısı bu kapasitede giderse üçüncü yılın sonunda, genel manada… Şu anda da çok ciddi olarak… Evet, şu andaki açık yüzde 10 civarında. Bunun da giderilebileceğini düşünüyorum.

Sözleşmeliler kadroya geçecek… Aslında, bu bir kadrolu öğretmen alımı değil diyorsunuz ama sözleşmeli kadrolar zaten, bizim açımızdan, hemen tekrar sözleşme yapılarak alacağımız kadrolar. Bu ayrı bir şey. Eğer, sözleşmeli öğretmenlerden kadroya geçen olursa onlardan eksilen yerlere biz atama yapabileceğiz yeniden.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

3’üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3- Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Kahramanmaraş Milletvekili Sayın Durdu Özbolat. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA DURDU ÖZBOLAT (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 428 sıra sayılı Kanun Teklifi’yle ilgili olarak Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Hepinizi en içten duygularımla selamlıyorum.

Biliyorsunuz, bugün 24 Kasım Öğretmenler Günü. Bütün öğretmenlerimizin günlerini kutluyorum. Bu güzel gün aynı zamanda Ulu Önder Atatürk’ün millet mektepleri başöğretmeni olması nedeniyle daha da anlam kazanıyor. Ben böylesi bir günde başta Gazi Mustafa Kemal olmak üzere yaşamını yitirmiş tüm öğretmenlere Tanrı’dan rahmet diliyorum. Yaşamını bu onurlu göreve adamış tüm eğitim emekçilerine en içten sevgi ve saygılarımı sunuyorum. Ayrıca, 25 Kasımda, yarın yapılacak olan Eğitim-Sen’in, KESK’in hak arama mitingini destekliyorum ve yarın yanlarında olacağım.

Bugün görüşmesini yapacağımız kanun teklifi yasalaşırsa atamayı bekleyen 327 bin öğretmenimizin sayısı 317 bine düşmüş olacak. 10 bin gencimizi mutlu edeceğiz. Geride kalan 317 binin durumu ne olacak? O, düşünmemiz gereken asıl konulardan birisi.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; benim bu konuda konuşmam biraz sıkıcı olacak çünkü rakamlarla konuşacağım. Hamaset yapmayacağım, bu arada Sayın Bakana da yardımcı olmaya çalışacağım. Gerçi bir önceki Sayın Millî Eğitim Bakanı, Millî Eğitim Bakanlığını otomatik pilota bağladığını ve Sayın Bakana ve muhalefete, bizlere pek bir iş kalmadığını ima etti ama yine de milletimizin vekili olarak tespitlerimizi, önerilerimizi sunalım. Takdir, yüce Meclisin ve Sayın Bakanın.

Değerli arkadaşlarım, bildiğiniz gibi, bu yıl okul öncesi eğitim otuz iki ilde zorunlu oldu, önümüzdeki yıl tüm yurtta zorunlu olacak. Biz bunu olumlu buluyoruz yapabilirsek. Zorunlu okul öncesi eğitimi iki yıla çıkaralım, biz de bu konuya gerekli desteği verelim. Bu alandaki okul sayısı 23.653, derslik sayısı 39.481, öğrenci sayısı 804.765, öğretmen sayısı 47.633’tür. Eğitim bilimciler, okul öncesi eğitimde sınıflardaki ideal öğrenci sayısını 10-15 olarak belirliyorlar. Bizde 20 öğrenci gibi görünüyor ama okul öncesi eğitim ülke çapında yaygınlaşmadığı için, sınıflarımızdaki öğrenci sayısı kesinlikle 20’nin üzerinde, hatta bazı anaokullarında ikili eğitim veriliyor. Şimdi burada Sayın Bakana soruyorum: Okul öncesi eğitimde daha kaç dersliğe ve öğretmene ihtiyaç var? Çalışmasını yaptınız mı? Yaptıysanız lütfen bizi bu konuda bilgilendirin, yapamadıysanız bu konuda size yardımcı olalım.

Gelelim ilköğretime: Okul sayısı 33.769, derslik sayısı 320.393’tür, öğrenci sayısı ise 10.709.920, öğretmen sayısı ise -kadrolu, sözleşmeli- toplam 453.318. Bu rakamlara baktığımızda, derslik başına düşen öğrenci sayısı 34 gibi görünüyor ancak gerçek bundan da çok farklı değerli arkadaşlar. Özellikle büyük şehirlerde derslik başına düşen öğrenci sayısı 40-45. İlköğretimde öğrencilerin 24 kişilik sınıflarda normal eğitim görebilmeleri için gereken derslik sayısı ise 125.853’tür.

İlköğretimin AKP İktidarı dönemindeki gelişim tablosuna baktığımızda, okul sayısında yaşanan azalma dikkati çekmekte. Örneğin, 2002 yılında okul sayısı 35.133 iken, 2009 yılında bu sayı 33.769 olmuştur. Yani Sayın Bakanım, 2002 yılından bu yana, ilköğretimde okuyan öğrenci sayısı artmış, okul, derslik ve öğretmen sayısı bu artışa paralel olarak artmamıştır.

Gelelim ortaöğretime: Okul sayısı 8.765, derslik sayısı 109.042, öğrenci sayısı ise 3.837.164’tür. Bu rakamlara baktığımızda, derslik başına düşen öğrenci sayısı 35 olarak gözüküyor ancak özellikle büyük şehirlerde dersliklerdeki öğrenci sayısı bu rakamın çok üzerindedir. Yani ortaöğretimde de yeterli okullaşma henüz sağlanamamıştır. Rakamlar böyle Sayın Bakanım. “Otomatik pilot” buysa, gelin biz manuel çalışalım.

Değerli arkadaşlarım, bizim, muhalefet olarak bu veriler ışığında Sayın Bakana verdiğimiz not zayıftır.

Gelelim öğretmenlerimizin durumuna. Sayın Bakan Nimet Çubukçu, Plan ve Bütçe Komisyonunda 2003 yılında, 26 Ekim 2009 tarihine kadar 147.702’si kadrolu, 70 bini sözleşmeli olmak üzere toplam 217.702 öğretmenin atamasının yapıldığını belirtti. Ayrıca, 37.500 öğretici, yani kısmi zamanlı geçici öğretici, İngilizce dil öğreticisi, bilgisayar öğreticisi, vekil öğretmen ve 189.254 usta öğretici görevlendirmiştir. Yani değerli arkadaşlarım, öğretmen statüsünde çalıştırılmayan öğretici ve usta öğreticilerin toplam sayısı 226.754’tür. Şimdi bu rakamları da göz önüne alarak öğretmen açığının ulaştığı boyutu bir düşünün. Ayrıca, her yıl 20 bin civarında öğretmen emeklilik, istifa, ölüm ve benzeri nedenlerle meslekten ayrılmaktadır. Yani Sayın Bakanın belirttiği 217 bin rakamının yarıdan fazlası böylece gitmiş oldu. Şimdi ben yüce Meclise soruyorum: Yedi yıllık AKP İktidarı döneminde öğretmen açıkları arttı mı azaldı mı?

HASAN ANGI (Konya) – Azaldı.

DURDU ÖZBOLAT (Devamla) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bizler burada 10 bin öğretmen adayımızı sevindireceğiz, az da olsa güzel. Şimdi merak ettiğim bir konu da şu: Bu 10 bin kadroya öyle zannediyorum ki sözleşmeli kadroda çalışan arkadaşlarım da başvuracaklar. Peki, onların boşalttığı yerlere yeniden hemen öğretmen ataması yapılacak mı? Yapılmayacaksa dersleri boşalacak öğrencilerimizin durumu ne olacak? Sayın Bakanım, öyle zannediyorum ki sizin de okul çağında çocuğunuz var. Sene içerisinde öğretmen değişikliği bu çocuklar üzerinde olumsuz etkiler yaratıyor. Bu çalışmaları daha iyi planlayıp sene başında yapmak en doğrusu değil mi?

Değerli arkadaşlarım, benim, Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu üyesi bir milletvekili olarak anlayamadığım bir diğer konu da öğretmenlerimizin atamasında uygulanan kadrolu sözleşmeli ayrımı. Sayın Bakan da benim gibi düşünmüş olacak ki “Kadrolu sözleşmeli ayrımı ikiliğine çok üzülüyorum. Önümüzdeki dönemde bir daha sözleşmeli öğretmen almayacağım. Bundan sonra tüm öğretmenler kadrolu olacak.” demişti, yine sözünde mi? Benim ve bu işin mağduru olan birçok öğretmenimin merak ettiği konulardan biri de bu. Şimdi burada, bu sözü, atama bekleyen öğretmen arkadaşlarıma verebilecek mi Sayın Bakan? Sayın Bakan, sözleşmeli öğretmenlerin durumuna üzülüyor, biz de üzülüyoruz ama çözüm makamı biz değiliz, Sayın Bakandır.

Şimdi, Sayın Bakanımın daha üzüleceği bir başka konuya dikkatinizi çekmek istiyorum: Öyle zannediyorum ki sayıları 100 bin civarında ücretli öğretmen bugün okullarda görev yapmaktadır. Bunların aldığı ücret 300 ile 500 TL arasında, sigortaları da yarım zamanlı.

Değerli arkadaşlarım, bu öğretmenlerden birinin de kendi çocuğunuz olduğunu düşünün. Üniversiteyi bitirmiş, yaş otuza yaklaşmış, ailesinden harçlık almak zorunda, evlenemiyor, yuva kuramıyor, temel ihtiyaçlarını dahi karşılayamıyor. Bunlar için biraz daha üzülelim Sayın Bakanım. Gazetelerde bu çocukların intihar haberleri yer alıyor. Bu çocukların da anaları ağlıyor Sayın Bakanım. Bu gençlerin çoğu depresyonun eşiğinde. Size ulaşabiliyorlar mı bilmiyorum ama ben her gün bu gençlerle muhatap oluyorum, sorunlarını dinliyorum ama sorunlara ben çözüm üretemiyorum Sayın Bakanım. Bu çocukların durumunu da bir göz önüne alın, kendi çocuklarınızı bu çocukların yerine koyarak ama. Yönettiğiniz Bakanlık, bu ülkenin en önemli bakanlığı, biz de sizlere yardımcı olmaya çalışan insanlarız. Bütçemiz daha büyük olsun, eğitimde tasarruf olmaz. Gelin, hep beraber bu imkânları genişletmeye çalışalım. Ben, maliye bakanlarıyla çok ciddi pazarlıklara girip bakanlığını, çalışanları gözeten, tartışan bakanlar hatırlıyorum. Bunu sizden de bekliyoruz Sayın Bakanım.

Yine, Sayın Bakan, Plan ve Bütçe Komisyonunda, 9’uncu derecenin 1’inci kademesinde bulunan bir öğretmenin maaşının 1.302 TL olduğunu açıkladı, ek ders ücretiyle bir öğretmenin eline 1.699 TL geçtiğini belirtti. Allah aşkına Sayın Bakanım, öğretmenlerin kaç tanesi ek ders ücreti alabiliyor? Madem bu kadar ücret alıyorlar da neden bu arkadaşlarımızın önemli bir kısmı ikinci, üçüncü işleri aramak ve yapmak zorunda kalıyorlar? Gelin, biraz empati yapalım, kendimizi bu öğretmen arkadaşlarımızın yerine koyup onların kazandığı para ile kira verelim, çocuklarımızı okutalım, mutfak harcamalarımızı yapalım, kendimizi geliştirecek etkinliklere para ayıralım, elektrik, su, doğal gaz, telefon ücretlerimizi verelim.

Üzülerek belirteyim ki Sayın Bakan, bu konuda biz de, öğretmenler de size geçer puan vermedik.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.

DURDU ÖZBOLAT (Devamla) – Karneniz kırık notlarla dolu.

Bugün 10 bin genç arkadaşım sevinecek. Değerli arkadaşlarım, bizler de onların sevincine birazcık da olsa vesile olacağız ama benim dikkatimi bir nokta daha çekiyor: Bazı branşlardan mezun olan öğretmen adaylarını hiç sevindiremiyoruz. Bu branşlarda neredeyse hiç öğretmen ataması yapmıyoruz. Peki bu çocukları da bu bölümlerde niçin okutuyoruz? Niçin bu bölümleri kapatmıyor ya da sayısını azaltmıyoruz? Bir öğrencinin devlete ve ailesine yıllık maliyeti ne kadar Sayın Bakanım, hiç hesabını yaptınız mı? Ama bazı branşları da çok sevindiriyoruz. Gelin, hepsini sevindirelim. Onlar bunu hak ediyor.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Özbolat.

Şahıslar adına ilk söz talebi Amasya Milletvekili Sayın Avni Erdemir’e aittir.

Buyurun Sayın Erdemir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakika.

AVNİ ERDEMİR (Amasya) – Sayın Başkanım, çok değerli milletvekili arkadaşlarım; Millî Eğitim Bakanlığına 10 bin yeni öğretmen alımıyla ilgili 428 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin yürütme maddesi olan 3’üncü maddesiyle ilgili söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, bugün eğitim camiamız için ve genç öğretmen arkadaşlarımız için mutlu bir gün. Meclisimizin bir Öğretmenler Günü’nde 10 bin yeni öğretmen atanmasıyla ilgili karar almak için toplanmış olması anlamlı ve mutluluk verici. Çünkü öğretmen eğitimin en temel unsuru ve öğretmen cehaletin kuşattığı bilgi okyanusunun şifrelerini insanlığın hizmetine sunan insandır.

Âkif’in “Ey hasmı hakiki, seni öldürmeli evvel / Sensin düşmanlarımızı bize üstün çıkaran el.” diye hitap ettiği ve düşman unsur olarak gördüğü cehaleti de biz ancak eğitimle yenebiliriz, öğretmenlerimizle yenebiliriz.

Tabii ki bizden önce konuşan arkadaşlarımız icraatlarımızla ilgili bazı ifadelerde bulundular ki haklarıdır. Özellikle 10 bin öğretmen alımından daha çok şu anda sözleşmeli olarak görev yapan öğretmenlerimizin yararlanacağını ifade ettiler arkadaşlar. Biliyorsunuz öğretmenlerimiz puan üstünlüğüne göre atanıyor. Bugün 80 puanla sözleşmeli olarak atanmış bir öğretmen arkadaşımın müracaatını engeller, aynı branşta 75 puan almış bir öğretmen arkadaşımızı atarsak acaba bu adil olmuş olur mu? Elbette olmayacak. Hani diyorduk ki “Sözleşmeli öğretmenlerimize kadro verilsin.” Bakın, kademeli olarak bir bakıma sözleşmeli öğretmenlerimize kadro da verilmiş oluyor.

Değerli arkadaşlarım, tabii ki muhalefette sayıları yazmak, rakamları artırmak, 46 bin demek, 130 bin demek çok kolay ama rakamlarla, parmaklarla bütçeyi artırmak, geliri artırmak ve neticede pastayı büyütmek mümkün değil. İnşallah icraatlarımızla, el ele vererek üretimi artıracağız, ihracatı artıracağız, geliri artıracağız, bütçeyi büyüteceğiz, pastayı büyüteceğiz ve neticede, değerli arkadaşlarım, öğretmenlerimizin maaşlarını da artıracağız.

Acaba bu Mecliste daha önce görev yapan arkadaşlarım öğretmenlerimizin maaşlarının çok daha iyi olmasını istemiyorlar mıydı? Elbette istiyorlardı değerli arkadaşlarım. Bütün iktidarlar memuruna, öğretmenine iyi ücret vermek ister ama bakın, bazı rakamları sizinle paylaşmak istiyorum: Yıl 1989, öğretmenlerimizin maaş artı ücreti, değerli arkadaşlarım, 236 dolar. Değerli arkadaşlarım, yıl 1993, maaş artı ücret, 9’a 1 bir öğretmenin maaş karşılığı 318 dolar. Yıl 2003’ün başları, maaş artı ücret, bir öğretmenimizin aldığı maaş 450 dolar civarını geçmiyor.

ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Doların satın alma gücü düştü.

AVNİ ERDEMİR (Devamla) – Yıl 2009, evet, bugün öğretmenlerimiz, 9’a 1 bir öğretmenimiz bin doların üstünde ücret alabiliyor. Yeterli mi? Elbette yeterli değil değerli arkadaşlarım çünkü öğretmenlerimiz çok önemli bir iş yapıyor. Elbette öğretmenlerimizin her şeyin en güzeline, en iyisine layık olduğunu biraz önce ifade ettik. Onların emeklerinin karşılığını asla ve asla maddi olarak veremeyeceğimizi ifade ettik. Sokrates’in ifade ettiği gibi: “Dünyada her şeye değer biçilebilir ama öğretmenin eserine değer biçilemez.” Bunun idraki içerisinde bu Meclis.

Değerli arkadaşlarım, tabii ki 2002’den bugüne kadar çok önemli icraatlar yaptık ama bunlar tekrar tekrar Meclisimizde ifade edildi.

Ben sözlerimin sonunda bütün öğretmen arkadaşlarıma saygılarımı, sevgilerimi sunuyorum. Öğretmenler Günü’nü tebrik ediyorum. Nice nice bayramlarda, güzel günlerde buluşmak dileğiyle hepinize saygılar, sevgiler sunuyorum efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Erdemir.

Şahıslar adına ikinci söz, İstanbul Milletvekili Sayın Hasan Macit’e aittir.

Sayın Macit yok mu?

Sayın Genç, buyurun.

Süreniz beş dakika.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın milletvekilleri, Millî Eğitime 10 bin kadro verilmesiyle ilgili bir yasa teklifinin maddesi üzerinde kişisel söz almış bulunuyorum, hepinize saygılar sunuyorum.

Değerli milletvekilleri, öyle sahalar var ki buralarda tasarrufa gerek yok. Burada ülkenin kaynaklarını en iyi şekilde buralara kanalize etmek lazım. Türkiye'nin eğitim ordusuna ciddi ihtiyacı var. Şimdi, üniversiteyi bitirmiş, öğretmen olma hakkını kazanan yüz binlerce insanımız var, gençlerimiz var. Bunları niye almıyoruz? Üstelik de okullarımızda açık var, birçok okulda öğretmen yok. Öğretmenliği de öyle bir rayından saptırmışız ki birisi sözleşmeli, birisi 4/C’li, birisi bilmem ders başına para alıyor.

Ben, bugün Tunceli’nin birkaç tane okulunu gezdim, dün de gezdim. Mesela bugün Pertek’te Öğretmenler Günü’ne katıldım, Tunceli’nin Pertek ilçesinde. O kadar pırıl pırıl, o kadar güzel çocuklar, o kadar güzel duygularla o kadar güzel şiirler dile getirdiler ki ben kendimi onlar karşısında gerçekten o kadar güzellikleri ifade edecek bir ifadeyi kendimde bulamayacağımı hissettim. Şimdi, bu nedir? Bir eğitim meselesidir, bu duygu meselesidir, hayatın güzelliklerini anlama meselesidir.

Onun için, değerli milletvekilleri, Türkiye’mizin kaynakları var. Bu kaynakları getirip de heba edeceğimize bu kaynakları ülkemizin aydınlık geleceği için eğitime seferber etmek bana göre gerekli. Buraya niye 10 bin koyuyoruz? Burada Millî Eğitim Bakanlığına bir yetki verelim, Türkiye’de öğretmen açığını karşılayacak düzeyde atama yapabilmek üzere Millî Eğitim Bakanlığına bir yetki verelim. Çünkü burada, değerli milletvekilleri, ekonominin de kendisine göre kuralları var.

Şimdi, birçok, devletimizin büyük kaynakları birtakım yandaşlara, holdinglere peşkeş çektiriliyor, katrilyonlar seviyesinde peşkeş çektiriliyor. Yani işte bir Telekom’un, bir bankaların kurumlar vergisini yüzde 30’dan yüzde 20’ye indirmekle devletimiz 10 katrilyon zarar gördü. Bunu siz yaptınız.

Peki, bu 10 katrilyon liranın 1 katrilyon lirasını millî eğitime verseydik ne zarar görürdük? 100 bin tane öğretmen istihdam etseydik… Şimdi aynı öğretmen odasına gidiyorsunuz, birisi 1.500 lira alıyor, birisi 300 lira alıyor. Bu yüz kızartıcı bir şey.

Değerli milletvekilleri, öğretmenin bu kadar onuruyla oynanabilir mi? Öğretmenlik, eğer bu memlekette eğitim hakikaten çağdaş, akılcı, bilime dayalı bir seviyede olursa bizim geleceğimiz parlak olur ama çocuklarımız eğitimsiz kalırsa, istenilen seviyede, istenilen yaşta, istenilen düzeyde eğitim almazsa o toplumda hayat olmaz.

Onun için, Türkiye'ye biçilmek istenen şey cahil bir toplum yaratmak. Bu cahil toplum yaratmanın da hedefi sizin İktidarınız zamanında geldi. Yani, bakın, üniversitelerde ARGE’ye ayrılan para ne kadar? Var mı sizde? Eğitime, araştırmaya ayrılan para ne kadar? Yok. Onları kıstınız çünkü Türkiye'nin geleceğinin parlaklığına, geleceğini sağlığa kavuşturacak araştırmayı, eğitimi siz yok ettiniz.

ÜNAL KACIR (İstanbul) – Senin bilmemen “yok” manasına mı geliyor?

KAMER GENÇ (Devamla) – Ben bunları, hepsini biliyorum da neyse, sizinle…

ÜNAL KACIR (İstanbul) – Senin bilgin yoksa, “yok” mu oluyor?

KAMER GENÇ (Devamla) – Yahu, keşke burada beş dakika konuşmasam da sizinle her zeminde konuşayım.

MEHMET ZEKAİ ÖZCAN (Ankara) – Farklı bir şey söyle de dinleyelim.

KAMER GENÇ (Devamla) – Ben gördüm işte, insanları gördüm. Gittim bugün şey ettim.

Şimdi, her gün, sizin, işte, Tayyip Erdoğan’ınızla Abdullah Gül’ünüz 300-500 kişiyi uçaklara doldurup da gidip de dışarıda eğleneceğine o paraları getirelim bu eğitim seferberliğine harcayalım.

AHMET YENİ (Samsun) – Bir defa saygılı konuş!

KAMER GENÇ (Devamla) – Şimdi, daha Tayyip Bey… Erbakan gitti.

AHMET YENİ (Samsun) – Saygılı konuş, saygılı!

KAMER GENÇ (Devamla) – Erbakan Libya’ya gitti. Libya’da Türkiye Cumhuriyeti devletini en aşağılayıcı bir durumla karşılaştı.

AHMET YENİ (Samsun) – Saygılı ol biraz!

KAMER GENÇ (Devamla) – Şimdi, niye kendisi gitti, bilmiyorum. Bakalım, inşallah, Kaddafi kendisine de o çadırda bir şeyler yapmaz. Neyse, göreceğiz tabii.

AHMET YENİ (Samsun) – Saygılı ol biraz, saygılı ol!

KAMER GENÇ (Devamla) – Ben saygıyı sizden öğrenmem ki, siz benden saygıyı öğrenin. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

AHMET YENİ (Samsun) – Saygıyı bizden öğreneceksin!

KAMER GENÇ (Devamla) – Siz benden saygıyı öğrenin. Çünkü bu Türkiye Cumhuriyeti devletini…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

AHMET YENİ (Samsun) – Saygıyı bizden öğreneceksin!

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri…

Sayın Genç, bir dakika ek süre veriyorum, buyurun tamamlayın.

KAMER GENÇ (Devamla) – Değerli milletvekilleri, eğitim konusunda, yani öğretmenlerin bugün içinde bulunduğu durum çok kötü vaziyette. Tunceli’de bölge yatılı okulları var. Bölge yatılı okulunda, mesela öğrenci miktarına göre yakıt parasını veriyor. Hâlbuki, yani bir binanın ısınması için gerekli olan kapasite belli. Öğrenci sayısı azalır veya çoğalır. Yani, öğrenci sayısı azalınca oranın yakıt parasını mı kısmak lazım?

Sonra, inanmanızı istiyoruz, taşıma sisteminde çok sıkıntı var. Yani, orada, maalesef, Tunceli’yi ben gördüm, söylediler bana, öğrencilerin taşıma sisteminde çok ciddi eksiklikler var. Para vermiyorlar. Efendim, dolmuşa diyor ki, 3 milyon para vereceğim sana, o öğrenciyi gideceksin, bilmem 60 kilometre de götüreceksin, getireceksin.

Yahu, şimdi sen gel beraber gidelim, burada itiraz edeceğine gel beraber gidelim. Burada havadan atmak mümkün değil. Gel, erkekliğiniz varsa gidelim oraya. (AK PARTİ sıralarından gürültüler) İşte gelin gidelim, yiğitliğiniz varsa gidelim. O insanların…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

KAMER GENÇ (Devamla) – Yahu, siz iktidarsınız…(AK PARTİ sıralarından “Gel gidelim, gel” sesi) Bazı insanlar bilmez. Ben burada yıllarca konuşmalar yapıyorum. Yani, orada memleketimizin durumu çok kötü… (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

PLAN VE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ RECAİ BERBER (Manisa) – Boşuna görmüşsün, boşuna.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Genç.

KAMER GENÇ (Devamla) – Ben çok kötü bir şey söylemiyorum ki, ben size doğru şeyleri söylüyorum, ama gelin yiğitliğiniz varsa gidelim, işte gelin bakın, Tunceli’deki eğitim durumunu görelim. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Genç.

Sayın milletvekilleri…

KAMER GENÇ (Devamla) – Ben size, gidelim, o Tunceli’deki eğitim seviyesini size göstereyim.

Ama Sayın Başkan, onları da bir sustursanız yani.

BAŞKAN – Sizin konuşma süreniz bitti, ben de onlara “Sayın milletvekilleri…” dedim. Lütfen…

KAMER GENÇ (Devamla) – Beyefendi, niye gülüyorsunuz? Siz bürokratsınız. (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Oradaki bürokrat gülüyor. Niye gülüyor? Burada milletvekili konuşuyor.

BAŞKAN – Sayın Genç, teşekkür ederim.

Soru işlem faslına…

AHMET YENİ (Samsun) – Gücün bürokrata mı yetiyor?

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sana da gücüm yetiyor. Var mı!

AHMET YENİ (Samsun) – Hadi geç yerine!

KAMER GENÇ (Tunceli) – Hadi gel! (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri…

Sayın Yeni…

Şimdi, ben size yarım saat ara vereyim. Hanımefendi kanunun çıkması için büyük gayret içerisinde, herkes aynı durumda. Ben de o zaman, madem ki dinlemiyorsunuz siz beni, ben de onun için şimdi size yarım saat ara vereyim, yarım saat sonra, nasıl olsa bitinceye kadar, oturalım kanunu oylayalım tamam mı?

Soru-cevap işlemine geçiyorum.

Sayın Cengiz…

MUSTAFA KEMAL CENGİZ (Çanakkale) – Teşekkür ederim.

Sayın Bakanım, bize gelen yine bir şeyde, düz lise olarak veya genel lise olarak ifade edilen liselerin, özellikle Çanakkale Gelibolu Bolayır beldesinde ve Ayvacık ilçemizin Gülpınar beldesindeki bu liselerimizin kapatılacağı ifade edildi. Bunların yerine başka bir mesleki lise düşünülüyor mu veya bunların kapatılması, kriterleri ortadan kalktığı için mi kapatılmaktadır? Bunlarla ilgili Bakanlığımızdan da bir cevap alamadık. Özellikle buna benzer diğer beldelerde de -böyle bir kapatılma- bu düz liselerin veya genel lise olarak adlandırdığımız bu liselerle ilgili Bakanlığımızın yeni bir düzenlemesi varsa bunları da bilmek isteriz.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Bakan…

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NİMET ÇUBUKÇU (İstanbul) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Özellikle lise, ortaöğretim planlamasında bazı şehirlerimizde ortaöğretim kurumlarına, yani genel ortaöğretim kurumlarına olan ihtiyacın, talebin azalması, bunun yanı sıra mesleki eğitime olan talebin artması durumlarında, eğitim planlamasına göre bu talepler doğrultusunda, öğrenci talepleri doğrultusunda değerlendirme yapılıyor. Ama Çanakkale özelinde doğrusunu isterseniz söylediğiniz yerlere ilişkin olarak sizlere yazılı olarak bilgi vereyim.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Teklifin tümünün oylanmasından önce oyunun rengini belli etmek üzere lehinde Adıyaman Milletvekili Sayın Ahmet Aydın, aleyhinde Yalova Milletvekili Sayın Muharrem İnce söz istemişlerdir.

İlk sözü lehinde konuşmak üzere Adıyaman Milletvekili Sayın Ahmet Aydın’a veriyorum.

Buyurun Sayın Aydın. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakika.

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Bayram öncesi böyle hayırlı bir iş yapıyoruz. Bütün öğretmen camiasına, millî eğitim camiasına hayırlı olsun diyorum.

Bununla ilgili söylenecek her güzel söz söylendi. İnşallah bugüne kadar yaptığımız gibi bundan sonraki süreçte de hem eğitim camiası adına hem öğretmenlerimizin şartlarının iyileştirilmesi adına AK PARTİ olarak, Hükûmet olarak elimizden geleni yapacağız, yapmaya da devam ediyoruz. Zaten âyînesi iştir kişinin lafa bakılmaz. Burada söylenen laflardan ziyade, halkımız her şeyi biliyor, görüyor.

Ben tekrar oyumun renginin “evet” olduğunu söylüyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Aydın.

Teklifin aleyhinde söz isteyen Yalova Milletvekili Sayın Muharrem İnce.

Buyurun Sayın İnce. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakika.

MUHARREM İNCE (Yalova) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Tabii ki bu yasaya evet oyu vereceğiz ama Sayın Bakan az önce 76 bin öğretmen açığı olduğunu söyledi. Şimdi burada 10 bin kadro veriliyor. Niye 76 bin değil diye aleyhte söz istedik, yanlış olmasın.

Ama şunu da söyleyelim: Bu, 10 bin kadro olayı değildir; bu, 3 bin kadro olayıdır. Bu 10 bin kadronun yaklaşık 7 bin tanesi şu andaki sözleşmeli öğretmen olarak görev yapan arkadaşlarımızın kadroya geçmesi olacaktır. Sistemin içinde bu arkadaşlarımız. Bunun en güzel örneği de 2009 atamasıdır. 2009 atamasında 12.003 öğretmen kadrolu olarak atanmıştır. Bunların 7.037 tanesi sözleşmeden kadroya geçmiştir. Tekrar söylüyorum: Bu, 10 bin öğretmen alımı değildir, 3 bin öğretmen alımıdır.

Değerli arkadaşlarım, yine bir başka konu: Ben hepinizin vicdanına sesleniyorum, bu çocuk bizim çocuğumuz olabilirdi, 2009 öğretmen KPSS’sinde Türkiye birincisi, ODTÜ fizik öğretmenliği bölümü mezunu, Nazım Öztunalı. Bu çocuk benim branştaşım, ben de fizik öğretmeniyim. Bu da Türkiye birincisi olmuş, 2009 KPSS birincisi. Fizik öğretmeni alınmadığı için bu çocuk atanamadı. Bunu sizin vicdanınıza bırakıyorum. Yani bu ülkede öğretmen olmayan pek çok insanı sözleşmeli, ücretli öğretmen yapacaksınız, Türkiye’de birinci olmuş, ODTÜ fizik bölümünü bitirmiş bir çocuğun atamasını yapmayacaksınız; takdir sizin, vicdan sizin, adalet sizin, hepsi sizin olsun.

Değerli arkadaşlarım, bu ücretli öğretmen ataması yalnızca Cizre’de olmuyor, Diyarbakır’da, Beytüşşebap’ta olmuyor. Size örnekler vereyim: Şırnak, İdil, Cizre, Silopi, doğru, var ama Manavgat, Çayırova, Bulancak, Acıpayam, Başkale, Şuhut, Ceyhan, bunların ilçe millî eğitim müdürlüklerinin sitelerine girin, buralarda da ücretli öğretmen olduğunu görürsünüz. Mesela, Silopi deyince bana bir çağrışım yaptı, araştırdım, Silopi’deki ücretli öğretmen sayısı 63’müş. 63 kişi ücretli öğretmen olarak çalışıyor, 300 liraya, 400 liraya çalışıyor burada. Silopi’ye MİT Müsteşarını gönderdiniz, İçişleri Bakanlığı Müsteşarını gönderdiniz, hâkimleri, savcıları gönderdiniz, çadır mahkemesini gönderdiniz ama Silopi’ye öğretmen gönderemediniz. Öğretmen gönderemediniz, ücretli öğretmen 63 kişi burada görev yapıyor, bunu da sizin takdirlerinize sunuyorum.

Son olarak, çok ilginç bir Tutanak Dergisi var elimde. Yıl 1991. 25/11/1991. İmzaları okuyorum: Salih Kapusuz, Kayseri Milletvekili; Kemalettin Göktaş, Trabzon Milletvekili; Abdullah Gül, Kayseri Milletvekili; Zeki Ergezen, Bitlis Milletvekili.

Şimdi okuyorum: Öğretmenleri toplumda layık oldukları statüye kavuşturmak, içinde bulundukları sıkıntıların çarelerini gidermek için Meclis araştırması önergesi verilmiş. Birinci imza sahibini biraz sonra söyleyeceğim. Denilmiş ki dilekçede: “Bu bir parti sorunu değildir, bir devlet ve millet sorunudur. Partiler üstü ve partiler arasında milletçe üzerinde ittifak edeceğimiz belki de tek sorundur. Öğretmenlerimizin hayat standartları fevkalade düşüktür. Yeterli sosyal hakları yoktur. Kendini yenileme, geliştirme ve yeni bilgiler edinme haklarından, imkânlarından mahrumdur. Yine bugün için öğretmenlik âdeta çaresizlik mesleği hâline gelmiştir.”

NUSRET BAYRAKTAR (İstanbul) – Doğru, o zamanki şartlar öyleydi.

MUHARREM İNCE (Devamla) – Evet, bugün farklı mı?

Birinci imza sahibi de Necmettin Erbakan, Konya Milletvekili.

ÜNAL KACIR (İstanbul) – Ne var bunda!

MUHARREM İNCE (Devamla) - Allah uzun ömürler versin, Hoca sizin için “Bunlar benim sınıftan kaçan talebelerim.” demişti. Bence Hoca doğru söylemiş, siz 1991’de aşağıda isimleri yazılı milletvekillerinin imzalarıyla, Hoca’nın da birinci imza sahibi olarak verdiğiniz bu Meclis araştırması önergesini ben ve arkadaşlarım da verdik, önümüzdeki günlerde, bayramdan sonra bunu Meclise getireceğiz, gelecek bu. O gün bu komisyon kurulmuş…

FATİH ARIKAN (Kahramanmaraş) – Tarih tekerrürden ibaret.

MUHARREM İNCE (Devamla) - …bakalım siz Hoca’nın öğrencileri olarak, sınıfta kalan öğrencileri olarak, siz Hoca’nın…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.

ÜNAL KACIR (İstanbul) – Muharrem Bey, Hoca’nın sınıfına git kaydol!

MUHARREM İNCE (Devamla) – Sen kaydolmuşsun ama devam etmemişsin, kaçmışsın hep. Ben söylemiyorum ki bunu, hocan söylüyor, ben mi söylüyorum.

ÜNAL KACIR (İstanbul) – Beğeniyorsun, git kaydol!

MUHARREM İNCE (Devamla) – Benim hocam başkaydı.

Siz, bu Meclis gündemine geldiğinde hep birlikte göreceğiz, bakalım bu komisyonu kuracak mısınız? Bakalım öğretmenlerin sorunlarını gündeme getirecek misiniz? Açlık sınırında yaşayan arkadaşlarımızın… Saygın bir meslekken öğretmenlik ne yazık ki sizin sayenizde sorunlu bir meslek hâline geldi. 224 bin öğretmen arkadaşımız atama bekliyor. Biz tabii ki 76 bin olmasını isterdik bunun ama ben de diyorum ki oyumun rengi “evet”tir ama yaptığınız iş 10 bin atama değildir, 3 bin atamadır.

Yüce Meclise saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

ÖZKAN ÖKSÜZ (Konya) – CHP’den 4 kişi var, 4! Öğretmenlerin yanındasınız, 4 kişi!

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Teklifin tümünü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Teklif kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır, hayırlı uğurlu olsun.

Millî Eğitim Bakanı Sayın Nimet Çubukçu, buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ÜNAL KACIR (İstanbul) – Yani 4 kişiyle öğretmenlerin yanındasınız, ana muhalefet partisi! Ana muhalefet partisi 4 kişiyle destek verdi öğretmenlere!

AHMET DURAN BULUT (Balıkesir) – O çok bile size, size yeter!

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NİMET ÇUBUKÇU (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 24 Kasım Öğretmenler Günü’nde Büyük Önder Atatürk’ün gösterdiği hedef ve ilkeler doğrultusunda eğitim ordumuza 10 bin öğretmenimizin daha katılacak olmasından çok büyük bir mutluluk duyuyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. Bu vesileyle tüm öğretmenlerimizin Öğretmenler Günü’nü kutluyor, Başöğretmen Mustafa Kemal Atatürk başta olmak üzere ebediyete intikal etmiş değerli öğretmenlerimizi saygı ve rahmetle anıyorum.

Bakanlığıma bağlı resmî eğitim kurumlarının öğretmen ihtiyacının karşılanması için 10 bin öğretmen kadrosuna atama yapılmasına imkân sağlayan 3797 sayılı Kanun’a geçici bir madde eklenmesine ilişkin Kanun Teklifi iktidar ve muhalefet partisi milletvekillerinin mutabakatıyla Genel Kurula getirilmiş ve geçirilmiştir.

Söz konusu teklifin yasalaşması, Genel Kurula indirilmesinin, Öğretmenler Günü’ne rastlamış olması ise bütün öğretmen ve öğretmen adaylarının yanında eğitim camiamızı da mutlu etmiştir.

Eğitim politikası bir milletin varlık politikasıdır. Dolayısıyla, gençlerimizi çağın gerektirdiği her türlü bilgi ve donanım ve beceriyle zenginleştirerek, yaratıcı, üretken, bilgiyi hayatın içinde kullanabilen nesiller olarak yetiştirme hedefimizin en önemli unsuru öğretmenlerimizdir.

Şurası bir gerçek ki, kendini bilgiyle yenileyen ve öğretmenlerine gerekli önemin verilmesi, bu durumda… Bu gerçeği bilen yüce Atatürk “Milleti kurtaranlar yalnız ve ancak öğretmenlerdir.” demek suretiyle öğretmenlik mesleğinin önemini vurgulamıştır. İşte bu kutsal mesleğin mensuplarına bir Öğretmenler Günü hediyesi olarak bu kararın alınması sürecinde desteklerini esirgemeyen başta Plan ve Bütçe Komisyonu üyeleri olmak üzere Genel Kurulun iktidar ve muhalefet mensuplarının tamamına teşekkür eder, şükranlarımı sunarım. (AK PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

KADİR URAL (Mersin) – Yarın eyleme katılacak mıyız Sayın Bakanım?

BAŞKAN - Alınan karar gereğince, deprem riskinin araştırılarak deprem yönetiminde alınması gereken önlemlerin belirlenmesine ilişkin Meclis araştırması önergeleri ile madencilik sektörünün sorunları ve yer altı kaynaklarıyla ilgili Meclis araştırması önergelerini görüşmek için 25 Kasım 2009 Çarşamba günü saat 13.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.

 

Kapanma Saati: 22.22