DÖNEM: 23 CİLT:
53 YASAMA
YILI: 4
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
22’nci
Birleşim
24 Kasım 2009 Salı
(Bu Tutanak
Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge
ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı
sözler aslına uygun olarak yazılmıştır)
İ Ç İ N D E K İ L E R
I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II. - GELEN KÂĞITLAR
III. - YOKLAMA
IV. - OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- TBMM Başkan
Vekili Meral Akşener’in, 24 Kasım Öğretmenler Günü
münasebetiyle, fedakârca hizmet eden öğretmenleri kutlayan ve ebediyete intikal
edenlerine rahmet dileyen konuşması
V.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.- İzmir
Milletvekili Şenol Bal’ın, 24 Kasım Öğretmenler Günü’ne ilişkin gündem dışı
konuşması
2.- Amasya
Milletvekili Avni Erdemir’in, 24 Kasım Öğretmenler
Günü’ne ilişkin gündem dışı konuşması
3.- İstanbul
Milletvekili Fatma Nur Serter’in, 24 Kasım
Öğretmenler Günü’ne ilişkin gündem dışı konuşması
VI.-
AÇIKLAMALAR
1.- Denizli
Milletvekili Hasan Erçelebi’nin, 24 Kasım Öğretmenler
Günü’ne ilişkin açıklaması
2.- İstanbul
Milletvekili Hasan Macit’in, 24 Kasım Öğretmenler Günü’ne ilişkin açıklaması
3.- Erzurum
Milletvekili Zeki Ertugay’ın, 24 Kasım Öğretmenler Günü’ne
ilişkin açıklaması
4.- Tunceli
Milletvekili Şerafettin Halis’in, 24 Kasım Öğretmenler Günü’ne ilişkin
açıklaması
5.- Gaziantep
Milletvekili Hasan Özdemir’in, 24 Kasım Öğretmenler Günü’ne ilişkin açıklaması
6.- Balıkesir
Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, 24 Kasım Öğretmenler Günü’ne ilişkin
açıklaması
7.- Konya
Milletvekili Ayşe Türkmenoğlu’nun, 24 Kasım Öğretmenler Günü’ne ilişkin
açıklaması
8.- Gümüşhane
Milletvekili Kemalettin Aydın’ın, 24 Kasım
Öğretmenler Günü’ne ilişkin açıklaması
VII.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Tezkereler
1.- Finlandiya
Parlamento Başkanı Suali Niinistö ve beraberindeki
heyetin ülkemizi ziyaret etmesinin uygun bulunduğuna ilişkin Başkanlık
tezkeresi (3/1016)
2.- Türkiye
Cumhuriyeti ile Libya Arap Halk Sosyalist Büyük Cemahiriyesi
Arasında Tarım Alanında Teknik, Bilimsel ve Ekonomik İşbirliği Protokolünün
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı’nın geri gönderilmesine
ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/1018)
3.- Aksaray
Milletvekili Ali Rıza Alaboyun’un, Malta’da
gerçekleştirilecek olan “İklim Değişikliğine Adaptasyon ve Doğal Afet
Tehlikelerinin Azaltılması” konulu toplantıya ismen davet edildiğine ilişkin
Başkanlık tezkeresi (3/1017)
B) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Artvin
Milletvekili Metin Arifağaoğlu ve 30 milletvekilinin,
Artvin’in Şavşat ve Borçka ilçelerinde meydana gelen taşkın olaylarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/471)
2- Adıyaman
Milletvekili Şevket Köse ve 29 milletvekilinin, üniversite öğrencilerinin
barınma sorununun araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/472)
3.- Afyonkarahisar Milletvekili Halil Ünlütepe
ve 29 milletvekilinin, vişne üreticilerinin sorunlarının araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/473)
C) Önergeler
1.- Muğla
Milletvekili Gürol Ergin’in, (2/316) esas numaralı Kanun Teklifi’nin doğrudan gündeme
alınmasına ilişkin önergesi (4/161)
VIII.-
ÖNERİLER
1.- Gündemdeki
sıralama ile çalışma saatlerinin yeniden düzenlenmesine; Genel Kurulun 25 Kasım
2009 Çarşamba günkü birleşiminde deprem riskinin araştırılarak deprem
yönetiminde alınması gereken önlemlerin belirlenmesi ile madencilik sektörünün
sorunları ve yer altı kaynaklarına ilişkin Meclis araştırması önergelerinin
görüşülmesine, görüşmelerin tamamlanmasına kadar çalışmalarını sürdürmesine
ilişkin Danışma Kurulu önerisi
IX.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Türk Ticaret
Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/324) (S. Sayısı: 96)
2.- Türk Borçlar
Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/499) (S. Sayısı: 321)
3.- Van Milletvekili
Kerem Altun ve 2 Milletvekilinin, Millî Eğitim
Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanuna Geçici Madde Eklenmesine
İlişkin Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/532) (S. Sayısı:
428)
X.-
YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Yalova
Milletvekili Muharrem İnce’nin, Dünya Su Forumu’na katılan TBMM personeline
ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Nevzat Pakdil’in cevabı (7/8743)
2.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, yatırım ve istihdamın
artırılmasına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali
Babacan’ın cevabı (7/9960)
3.- İzmir
Milletvekili Mehmet Ali Susam’ın, iştirakçilerin SGK’ya
olan borçlarına ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçer’in cevabı (7/10052)
4.- Mersin Milletvekili
Ali Rıza Öztürk’ün, denetim ve yönetim kurullarında
görevli personele ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Mehmet Zafer Çağlayan’ın
cevabı (7/10134)
5.- Bartın
Milletvekili Muhammet Rıza Yalçınkaya’nın, Devlet
Denetleme Kurulunun sosyal yardım ve hizmetlerle ilgili raporuna ilişkin sorusu
ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçer’in
cevabı (7/10343)
6.- Antalya
Milletvekili Hüseyin Yıldız’ın, bürokrat olarak atanan bakan ve milletvekili
yakınları ile milletvekili adaylarına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Selma
Aliye Kavaf’ın cevabı (7/10501)
7.- Mersin
Milletvekili Kadir Ural’ın, bir gazetenin dağıtımına ilişkin sorusu ve Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Nevzat Pakdil’in
cevabı (7/10969)
8.- Adana
Milletvekili Nevingaye Erbatur’un,
TBMM Genel Sekreterinin bir ifadesine ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkan Vekili Nevzat Pakdil’in cevabı
(7/10970)
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu
saat 13.00’te açılarak sekiz oturum yaptı.
Trabzon
Milletvekili Cevdet Erdöl,
İzmir Milletvekili
Nükhet Hotar,
Dünya Çocuk
Hakları Günü’ne ilişkin gündem dışı birer konuşma yaptılar.
Adana
Milletvekili Hulusi Güvel’in, yer fıstığı
üreticilerinin sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşmasına Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker cevap verdi.
Tokat
Milletvekili Reşat Doğru, önümüzdeki dönemde çocuklarla ilgili en önemli
konunun madde bağımlılığı olduğuna, Millî Eğitim Bakanlığının önlemler alması
gerektiğine;
Adana
Milletvekili Muharrem Varlı, Tarım ve Köyişleri
Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in konuşmasında anlattığı
gibi çiftçinin durumunun iyi olmadığına, çiftçilerin her yıl yeni krediler
bularak tarlalarını ekebildiklerine,
Osmaniye
Milletvekili Hakan Coşkun, Tarım Bakanlığının, yağlık kalitesi yüksek, verimi
yüksek yer fıstığı çeşitleri üzerinde çalışması ve yer fıstığının yağlık prim
kapsamına alınmasına;
İlişkin birer
açıklamada bulundular.
Ordu Milletvekili
Rıdvan Yalçın’ın (6/1319) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin
önergesi okundu; sözlü sorunun geri verildiği bildirildi.
Burdur
Milletvekili Ramazan Kerim Özkan ve 28 milletvekilinin, kültür mantarı
yetiştiricilerinin (10/468),
Yalova
Milletvekili Muharrem İnce ve 29 milletvekilinin, ÖSYM’nin (10/469),
Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürk ve 28 milletvekilinin,
üniversitelerin (10/470),
Sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla birer Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergeleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu;
önergelerin gündemdeki yerlerini alacağı ve ön görüşmelerinin, sırası geldiğinde
yapılacağı açıklandı.
TBMM Başkanı
Mehmet Ali Şahin’in, Rusya Federasyonu Federal Asamblesi Devlet Duması Başkanı Boris Gryzlov’un davetine icabetle, Moskova’da düzenlenecek olan
Karadeniz Ekonomik İşbirliği Parlamenter Asamblesinin 34’üncü Genel Kuruluna
katılmak üzere, beraberinde bir heyetle Rusya’ya resmî ziyarette bulunmasına
ilişkin Başkanlık tezkeresi kabul edildi.
Gündemin “Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının:
1’inci sırasında
bulunan ve İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında değerlendirilip temel kanun
olarak bölümler hâlinde görüşülmesi kabul edilen, Türk Ticaret Kanunu Tasarısı
ve Adalet Komisyonu Raporu’nun (1/324) (S. Sayısı: 96),
2’nci sırasında
bulunan ve İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında değerlendirilip temel kanun
olarak bölümler hâlinde görüşülmesi kabul edilen, Türk Borçlar Kanunu Tasarısı
ve Adalet Komisyonu Raporu’nun (1/499) (S. Sayısı: 321),
4’üncü sırasında
bulunan, İmar Kanunu ile Bayındırlık ve İskân Bakanlığının Teşkilat ve
Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Raporu’nun
(1/713) (S. Sayısı: 397),
5’inci sırasında
bulunan, Kütahya Milletvekili Soner Aksoy'un, Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının
Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar,
Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu’nun (2/340) (S. Sayısı: 395),
6’ncı sırasında
bulunan, Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığının Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanun Tasarısı ve İçişleri Komisyonu Raporu’nun (1/704) (S. Sayısı:
383),
7’nci sırasında
bulunan, Bolu Milletvekili Fatih Metin’in, 491 Sayılı Denizcilik
Müsteşarlığının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve
Turizm Komisyonu Raporu’nun (2/137) (S. Sayısı: 228),
8’inci sırasında
bulunan, Türk Borçlar Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun
Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu’nun (1/674) (S. Sayısı: 375),
9’uncu sırasında
bulunan, Türkiye Cumhuriyeti Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü ile
Hırvatistan Cumhuriyeti Devlet Arşivi Arasında İşbirliği Protokolünün
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu
Raporu’nun (1/669) (S.Sayısı: 351),
11’inci sırasında
bulunan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile İtalya Cumhuriyeti Hükümeti Arasında
Türkiye’de Bir Türk-İtalyan Üniversitesinin Kurulmasına Dair Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Dışişleri Komisyonu
Raporu’nun (1/672) (S. Sayısı: 416),
13’üncü sırasında
bulunan, Türkiye Cumhuriyeti ile Gürcistan Arasında Gelir Üzerinden Alınan
Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme ve Vergi Kaçakçılığına Engel Olma
Anlaşmasının ve Eki Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun (1/531) (S. Sayısı: 380),
14’üncü sırasında
bulunan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kuveyt Devleti Hükümeti Arasında
Sağlık Alanında İşbirliğine Dair Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun (1/579) (S.Sayısı: 340),
Görüşmeleri
komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından ertelendi.
3’üncü sırasında
bulunan, Bilecik Milletvekili Fahrettin Poyraz’ın, Sayıştay Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu’nun (2/512) (S. Sayısı: 427),
10’uncu sırasında
bulunan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti, İslam Konferansı Örgütü ve İslam
Konferansı Diyalog ve İşbirliği Gençlik Forumu Arasında İslam Konferansı
Diyalog ve İşbirliği Gençlik Forumunun İstanbul’da Kurulması Hakkında
Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu’nun (1/594) (S. Sayısı: 265),
12’nci sırasında
bulunan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Singapur Cumhuriyeti Hükümeti
Arasında Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına İlişkin Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu
Raporu’nun (1/601) (S. Sayısı: 373),
Görüşmeleri
tamamlanarak elektronik cihazla yapılan açık oylamalardan sonra kabul edildi.
İstanbul
Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu, Bursa Milletvekili
Ali Koyuncu’nun, grubuna sataşması nedeniyle bir konuşma
yaptı.
Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaş, Aydın Milletvekili
Ertuğrul Kumcuoğlu’nun, Avrupa Parlamentosundaki
seçimle ilgili farklı anlam ifade eden sözlerine,
Aydın
Milletvekili Ertuğrul Kumcuoğlu, Kayseri Milletvekili
Mustafa Elitaş’ın, sözlerini yanlış yorumladığına,
İlişkin birer
açıklamada bulundular.
24 Kasım 2009
Salı günü saat 15.00’te toplanmak üzere birleşime 22.01’de son verildi.
|
|
Şükran Güldal MUMCU |
|
|
|
Başkan Vekili |
|
|
Harun TÜFEKCİ |
|
Gülşen ORHAN |
|
Konya |
|
Van |
|
Kâtip Üye |
|
Kâtip Üye |
|
Bayram ÖZÇELİK |
|
Yusuf COŞKUN |
|
Burdur |
|
Bingöl |
|
Kâtip Üye |
|
Kâtip Üye |
No.: 30
II.-
GELEN KÂĞITLAR
20
Kasım 2009 Cuma
Rapor
1.- Van
Milletvekili Kerem Altun ve 2 Milletvekilinin; Milli
Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanuna Geçici Madde
Eklenmesine İlişkin Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/532)
(S.Sayısı: 428) (Dağıtma tarihi: 20.11.2009) (GÜNDEME)
Süresi İçinde Cevaplanmayan Yazılı Soru Önergeleri
1.- İstanbul
Milletvekili Sacid Yıldız’ın, İstanbul’da yıkılan bir
vakıf okuluna ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/9304)
2.- Ankara
Milletvekili Zekeriya Akıncı’nın, Ankara Büyükşehir
Belediye Meclisinin bir kararına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/9920)
3.- Denizli
Milletvekili Hasan Erçelebi’nin, Polis Meslek
Yüksekokullarına giriş sınavıyla ilgili iddialara ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/9921)
4.- Ankara
Milletvekili Yılmaz Ateş’in, Ankara’daki kaçak LPG istasyonlarına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/9922)
5.- Gaziantep
Milletvekili Akif Ekici’nin, bütçe açığına karşı
alınacak tedbirlere ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/9924)
6.- Antalya
Milletvekili Hüsnü Çöllü’nün, elektrik zammına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/9925)
7.- Balıkesir
Milletvekili Ergün Aydoğan’ın, tarım sigortasının sel
afetlerini kapsamamasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/9930)
8.- İstanbul
Milletvekili Sebahat Tuncel’in, bir cemevindeki cenaze törenine ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/9932)
9.- Konya
Milletvekili Atilla Kart’ın, Konya’daki yapı denetimine ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/9933)
10.- Burdur
Milletvekili Ramazan Kerim Özkan’ın, mantar üreticiliğinin desteklenmesine
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/9938)
11.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirel’in, trafik müşavirlerinin hukuki durumuna ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/9940)
12.-
Kahramanmaraş Milletvekili Durdu Özbolat’ın, Hekimhan
Devlet Hastanesinde yaşandığı iddia edilen bir olaya ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/9941)
13.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Doğu Anadolu’da tabii
şartlardan oluşan mağduriyete ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/9942)
14.- Diyarbakır
Milletvekili Akın Birdal’ın, intihar ettiği açıklanan
TSK personeline ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/9943)
15.- Denizli
Milletvekili Hasan Erçelebi’nin, yabancı bir artistin
söylediği iddia edilen sözlere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/9945)
16.- Adana
Milletvekili Yılmaz Tankut’un, Adana’da yapılacağı
ifade edilen kavşaklara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/9946)
17.- Balıkesir
Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, yelken kulüplerindeki alkollü içecek
satışına ilişkin Devlet Bakanından (Faruk Nafiz Özak)
yazılı soru önergesi (7/9962)
18.- İstanbul
Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaş’ın, Abdi İpekçi Spor
Salonunun ortasına kurulacak portatif havuzlara ilişkin Devlet Bakanından
(Faruk Nafiz Özak) yazılı soru önergesi (7/9963)
19.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün, bir petrol kuyusuna
ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/9964)
20.- Batman
Milletvekili Ayla Akat Ata’nın, jeotermal enerji
kullanımına ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi
(7/9966)
21.- Adıyaman
Milletvekili Şevket Köse’nin, İran’dan alınan doğalgazdaki kota uygulamasına
ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/9967)
22.- İstanbul
Milletvekili Hasan Macit’in, teröre karşı alınması gereken önlemlere ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/9970)
23.- Batman
Milletvekili Ayla Akat Ata’nın, Ege Üniversitesine
yeni kayıt yaptıran öğrencilere dağıtılan bir broşüre ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/9971)
24.- Balıkesir
Milletvekili Ergün Aydoğan’ın, bazı şirketlerin
aldığı ihalelere ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/9972)
25.- Gaziantep
Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün, Ankara Büyükşehir
Belediye Meclisinin bir kararına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/9973)
26.- İstanbul
Milletvekili Ufuk Uras’ın, ruhsatsız olduğu iddia edilen bir işletmeye ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/9974)
27.- Kırklareli
Milletvekili Turgut Dibek’in, Polis Meslek Yüksekokulları giriş sınavıyla
ilgili iddialara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/9975)
28.- Batman
Milletvekili Ayla Akat Ata’nın, Aydın’da bazı
vatandaşların tehdit edildiği iddialarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/9976)
29.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Ardahan’daki bir su
projesine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/9977)
30.- Balıkesir
Milletvekili Ergün Aydoğan’ın, bazı şirketlerin
aldığı ihalelere ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/9978)
31.- Adıyaman
Milletvekili Şevket Köse’nin, Siirt’te bazı işçilere özlük haklarının
ödenmediği iddiasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/9979)
32.- İzmir
Milletvekili Canan Arıtman’ın, Cumhurbaşkanını
internet üzerinden eleştirenlerin belirlenerek ihbar ve şikayet
edilmesine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/9980)
33.- Konya
Milletvekili Atilla Kart’ın, Selçuklu Nüfus Müdürlüğü ile ilgili bazı iddialara
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/9981)
34.- Van
Milletvekili Fatma Kurtulan’ın, şiddet gören bir
kadına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/9982)
35.- Balıkesir
Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, Polis Meslek Yüksekokulları giriş sınavına
yönelik iddialara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/9983)
36.- Bursa
Milletvekili Abdullah Özer’in, bir köyün girişine kurulan barikata ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/9984)
37.- Balıkesir
Milletvekili Ergün Aydoğan’ın, idari para cezalarının
arttığı iddialarına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/9985)
38.- Muğla
Milletvekili Fevzi Topuz’un, Hazine taşınmazlarının satışına ilişkin Maliye
Bakanından yazılı soru önergesi (7/9986)
39.- Giresun
Milletvekili Murat Özkan’ın, bir bürokratın bazı sözlerine ilişkin Maliye
Bakanından yazılı soru önergesi (7/9987)
40.- Adana
Milletvekili Yılmaz Tankut’un, Adana Üniversitesi
kurulması için yapılan arsa tahsis talebine ilişkin Maliye Bakanından yazılı
soru önergesi (7/9988)
41.- İstanbul
Milletvekili Sacid Yıldız’ın, YÖK’ün vakıf
üniversitelerine yönelik bir kararına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı
soru önergesi (7/9991)
42.- İstanbul
Milletvekili Çetin Soysal’ın, eğitimdeki bazı sorunlara ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/9993)
43.- Adana
Milletvekili Yılmaz Tankut’un, ders kitaplarının
yeterliliğine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/10001)
44.- İstanbul
Milletvekili Ufuk Uras’ın, füze sistemleri alımına ilişkin Milli Savunma
Bakanından yazılı soru önergesi (7/10008)
45.- Van
Milletvekili Fatma Kurtulan’ın, füze sistemi
alınacağına yönelik haberlere ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı soru
önergesi (7/10009)
46.- Bursa
Milletvekili Abdullah Özer’in, mısır alım fiyatlarına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10010)
47.- Gaziantep
Milletvekili Akif Ekici’nin, Gaziantep’teki kuraklık
mağduriyetinin telafisine ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/10011)
48.- Ankara
Milletvekili Hakkı Suha Okay’ın,
gübre fiyatlarına ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/10012)
49.- Balıkesir
Milletvekili Ergün Aydoğan’ın, Bandırma’da selden
zarar gören üreticilerin durumlarına ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/10013)
50.- Isparta
Milletvekili Süleyman Nevzat Korkmaz’ın, Isparta
Havaalanındaki uçuş güvenliğine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru
önergesi (7/10014)
51.- İstanbul
Milletvekili Çetin Soysal’ın, Okul Servis Araçları Yönetmeliğindeki değişikliğe
ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/10015)
52.- İzmir
Milletvekili Ahmet Ersin’in, Okul Servis Araçları Yönetmeliğindeki değişikliğe
ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/10016)
53.- Kırklareli
Milletvekili Turgut Dibek’in, Okul Servis Araçları Yönetmeliğindeki değişikliğe
ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/10017)
54.- Konya
Milletvekili Mustafa Kalaycı’nın, otoyol projelerine
ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/10018)
55.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün, UNESCO Başkanlık
seçimi ile ilgili iddialara ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/10023)
56.- Hakkari Milletvekili Hamit Geylani’nin,
Yüksekova Devlet Hastanesinin yetersizliğine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı
soru önergesi (7/10024)
No.: 31
23
Kasım 2009 Pazartesi
Tasarılar
1.- Ereğli Havzai Fahmiyesi Maden Amelesinin
Hukukuna Müteallik Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/777)
(Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına)
(Başkanlığa geliş tarihi: 10.11.2009)
2.- D-8 Üye Devletleri Arasında Tercihli Ticaret Anlaşmasının ve
Anılan Anlaşmanın Ekini Oluşturan D-8 Üyesi Devletler Arasında Tercihli Ticaret
Anlaşmasına (TTA) İlişkin Menşe Kurallarının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı (1/778) (Plan ve Bütçe; Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii
Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ile Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş
tarihi: 13.11.2009)
Teklifler
1.- Van
Milletvekili Özdal Üçer’in; Ceza Muhakemesi Kanunu ve
Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/533) (Avrupa
Birliği Uyum ile Adalet Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 09.11.2009)
2.- Demokratik Toplum Partisi Grup Başkanı Mardin Milletvekili
Ahmet Türk ve Grup Başkanvekilleri Van Milletvekili Fatma Kurtulan, Diyarbakır
Milletvekilleri Gültan Kışanak
ve Selahattin Demirtaş ile 17 Milletvekilinin;
Terörle Mücadele Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi (2/534) (İçişleri ile Adalet Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi:
12.11.2009)
Sözlü Soru Önergeleri
1.- Manisa
Milletvekili Mustafa Enöz’ün, deniz bilimleri eğitim
ve araştırma kurumlarının geliştirilmesine ilişkin Başbakandan sözlü soru
önergesi (6/1604) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/11/2009)
2.- Manisa
Milletvekili Mustafa Enöz’ün, deniz bilimleri eğitim
ve araştırmalarının sürdürülebilirliğine ilişkin Ulaştırma Bakanından sözlü
soru önergesi (6/1605) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/11/2009)
3.- Manisa
Milletvekili Mustafa Enöz’ün, deniz kaynaklarının
yönetimine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından
sözlü soru önergesi (6/1606) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/11/2009)
4.- Manisa
Milletvekili Mustafa Enöz’ün, deniz ve tatlı su
ekosistemlerinin korunmasına ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından sözlü soru önergesi (6/1607) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/11/2009)
5.- Manisa
Milletvekili Mustafa Enöz’ün, hayvancılık
sektöründeki gelişmelere ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından sözlü soru önergesi (6/1608) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/11/2009)
6.- Manisa
Milletvekili Mustafa Enöz’ün, KEY ödemelerine ilişkin
Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1609) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/11/2009)
7.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, hayvancılıktaki gelişmelere
ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru
önergesi (6/1610) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/11/2009)
8.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, şeker pancarı üreticilerinin
desteklenmesine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından
sözlü soru önergesi (6/1611) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/11/2009)
9.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğru’nun, geçici istihdam projelerine ilişkin Başbakandan
sözlü soru önergesi (6/1612) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/11/2009)
10.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğru’nun, özelleştirilen Tokat Sigara Fabrikasına ilişkin
Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1613) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/11/2009)
11.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğru’nun, Tokat’ta kapatılan köy okullarına ilişkin Milli
Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/1614) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/11/2009)
12.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğru’nun, bazı yollardaki trafik kazalarına ilişkin
İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/1615) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/11/2009)
13.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğru’nun, müze ve ören yerleri giriş ücretlerine ilişkin
Kültür ve Turizm Bakanından sözlü soru önergesi (6/1616) (Başkanlığa geliş
tarihi: 05/11/2009)
14.-
Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif Paksoy’un, bir
beldedeki kanser vakalarına ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi
(6/1617) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/11/2009)
15.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğru’nun, Tokat’taki mısır üretimine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/1618)
(Başkanlığa geliş tarihi: 05/11/2009)
16.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğru’nun, Tokat’ta verilen KOSGEB kredilerine ilişkin
Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi (6/1619) (Başkanlığa geliş
tarihi: 05/11/2009)
17.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğru’nun, bir yolun asfaltlanmasına ilişkin Başbakandan
sözlü soru önergesi (6/1620) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/11/2009)
Yazılı Soru Önergeleri
1.- İstanbul
Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaş’ın, gazi ve şehit
aileleri ile yaşlı aylıklarının artırılmasına ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/10707) (Başkanlığa geliş tarihi: 02/11/2009)
2.- Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır’ın, Emniyet Teşkilatı
çalışanlarının özlük hakları ve çalışma şartlarına ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/10708) (Başkanlığa geliş tarihi: 02/11/2009)
3.- Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır’ın, emekli aylıklarına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/10709) (Başkanlığa geliş tarihi: 02/11/2009)
4.- Adana
Milletvekili Yılmaz Tankut’un, Fransa’daki Türk
Sezonu etkinliğindeki bir konsere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/10710) (Başkanlığa geliş tarihi: 02/11/2009)
5.- Van
Milletvekili Özdal Üçer’in, KEY ödemelerine ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/10711) (Başkanlığa geliş tarihi: 02/11/2009)
6.- Ankara
Milletvekili Yılmaz Ateş’in, Hatip ve Ankara çaylarındaki kirliliğe ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/10712) (Başkanlığa geliş tarihi: 02/11/2009)
7.- Bursa
Milletvekili Abdullah Özer’in, bir medya grubunun satış ihalelerine ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/10713) (Başkanlığa geliş tarihi: 02/11/2009)
8.- İstanbul
Milletvekili Ufuk Uras’ın, aşı üretimine ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/10714) (Başkanlığa geliş tarihi: 03/11/2009)
9.- Balıkesir
Milletvekili Hüseyin Pazarcı’nın, Bandırma’da
denizcilik fakültesi kurulmasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/10715) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/11/2009)
10.- Mersin
Milletvekili Kadir Ural’ın, ıslak imza makinelerine ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/10716) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/11/2009)
11.- İzmir
Milletvekili Selçuk Ayhan’ın, GDO’lu ürünlerle ilgili
yönetmeliğe ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/10717) (Başkanlığa
geliş tarihi: 04/11/2009)
12.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün, hakkında soruşturma
ve dava açılan kamu görevlilerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/10718) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/11/2009)
13.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün, domuz gribi aşısı
yaptırmamasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/10719) (Başkanlığa
geliş tarihi: 04/11/2009)
14.- Diyarbakır
Milletvekili Akın Birdal’ın, Diyarbakır’da 2022
sayılı Kanun kapsamındaki maaşı kesilenlere ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/10720) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/11/2009)
15.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, Kütahya Şeker Fabrikasının
değer tespitiyle ilgili iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/10721) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/11/2009)
16.- Hatay
Milletvekili Süleyman Turan Çirkin’in, Emniyet Teşkilatı taşıtlarına kasko
sigortası yaptırılmasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/10722)
(Başkanlığa geliş tarihi: 05/11/2009)
17.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğru’nun, toplum kalkınması projelerine ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/10723) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/11/2009)
18.- Bursa
Milletvekili Necati Özensoy’un, TMSF’nin
bir medya grubunun satışı ihalesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/10724) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/11/2009)
19.- Sinop
Milletvekili Engin Altay’ın, arazi toplulaştırması yapılan bir yöredeki sulama
projesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/10725) (Başkanlığa geliş
tarihi: 05/11/2009)
20.- İstanbul
Milletvekili Hasan Macit’in, icra dairelerine ve dosya yüküne ilişkin Adalet
Bakanından yazılı soru önergesi (7/10726) (Başkanlığa geliş tarihi: 03/11/2009)
21.- Hatay
Milletvekili Süleyman Turan Çirkin’in, Türkiye’ye gelen bölücü terör örgütü
mensuplarına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/10727)
(Başkanlığa geliş tarihi: 04/11/2009)
22.- İstanbul
Milletvekili Sacid Yıldız’ın, Adli Tıp Kurumunun bir
belge incelemesine ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/10728)
(Başkanlığa geliş tarihi: 02/11/2009)
23.- Şırnak
Milletvekili Sevahir Bayındır’ın, bir cezaevindeki
şartlar ve yönetim ile ilgili iddialara ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru
önergesi (7/10729) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/11/2009)
24.- Van
Milletvekili Özdal Üçer’in, haksız tutuklama
nedeniyle ödenen tazminatlara ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi
(7/10730) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/11/2009)
25.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvel’in, kanuna aykırı olarak
açılan eğitim kurumlarına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi
(7/10731) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/11/2009)
26.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün, Sağlık Uygulama
Tebliğindeki değişikliklere ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından
yazılı soru önergesi (7/10732) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/11/2009)
27.- Van
Milletvekili Özdal Üçer’in, bir kişinin özürlü aylığı
başvurusuna ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi
(7/10733) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/11/2009)
28.- Balıkesir
Milletvekili Hüseyin Pazarcı’nın, silika maddesi
kullanımına ve silikozis hastalığına ilişkin Çalışma
ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/10734) (Başkanlığa geliş
tarihi: 05/11/2009)
29.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğru’nun, Almus’taki bir gölet yapımına ilişkin Çevre ve
Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/10735) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/11/2009)
30.- Iğdır
Milletvekili Pervin Buldan’ın, ÇED sürecindeki halk katılımı toplantılarına
ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/10736) (Başkanlığa
geliş tarihi: 05/11/2009)
31.- Hatay
Milletvekili Süleyman Turan Çirkin’in, TRT’nin gelir ve giderleri ile personel
alımına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Bülent Arınç) yazılı soru önergesi (7/10737) (Başkanlığa geliş
tarihi: 04/11/2009)
32.- Adana
Milletvekili Nevin Gaye Erbatur’un, TRT’de yayınlanan
bir programa ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Bülent Arınç) yazılı soru önergesi (7/10738) (Başkanlığa geliş
tarihi: 05/11/2009)
33.- Zonguldak
Milletvekili Ali İhsan Köktürk’ün, TRT’nin reklam ortamları satış ihalesine
ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Bülent Arınç)
yazılı soru önergesi (7/10739) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/11/2009)
34.- İstanbul
Milletvekili Sacid Yıldız’ın, TRT’de yayınlanan bir
programa ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Bülent Arınç) yazılı soru önergesi (7/10740) (Başkanlığa geliş
tarihi: 04/11/2009)
35.- İstanbul
Milletvekili Çetin Soysal’ın, Beyoğlu Belediyesinin bir projesine ilişkin
Devlet Bakanından (Hayati Yazıcı) yazılı soru önergesi (7/10741) (Başkanlığa
geliş tarihi: 02/11/2009)
36.- İstanbul
Milletvekili Çetin Soysal’ın, İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti kapsamındaki
bir projeye ilişkin Devlet Bakanından (Hayati Yazıcı) yazılı soru önergesi
(7/10742) (Başkanlığa geliş tarihi: 02/11/2009)
37.- İstanbul
Milletvekili Çetin Soysal’ın, İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti kapsamındaki
bir projeye ilişkin Devlet Bakanından (Hayati Yazıcı) yazılı soru önergesi
(7/10743) (Başkanlığa geliş tarihi: 02/11/2009)
38.- İstanbul
Milletvekili Çetin Soysal’ın, İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti kapsamındaki
bir projeye ilişkin Devlet Bakanından (Hayati Yazıcı) yazılı soru önergesi
(7/10744) (Başkanlığa geliş tarihi: 02/11/2009)
39.- İstanbul
Milletvekili Çetin Soysal’ın, İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansının
bütçesine ve kaynak kullanımına ilişkin Devlet Bakanından (Hayati Yazıcı)
yazılı soru önergesi (7/10745) (Başkanlığa geliş tarihi: 02/11/2009)
40.- İstanbul
Milletvekili Çetin Soysal’ın, İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti kapsamındaki
iki projeye ilişkin Devlet Bakanından (Hayati Yazıcı) yazılı soru önergesi
(7/10746) (Başkanlığa geliş tarihi: 02/11/2009)
41.- Afyonkarahisar Milletvekili Abdülkadir
Akcan’ın, süt tozu ithalatına ilişkin Devlet Bakanından (Hayati Yazıcı) yazılı
soru önergesi (7/10747) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/11/2009)
42.- Gaziantep
Milletvekili Hasan Özdemir’in, Gaziantep’te bir gümrüklü alan oluşturulmasına
ilişkin Devlet Bakanından (Hayati Yazıcı) yazılı soru önergesi (7/10748)
(Başkanlığa geliş tarihi: 05/11/2009)
43.-
Kahramanmaraş Milletvekili Durdu Özbolat’ın, İstanbul
2010 Avrupa Kültür Başkenti projesine ilişkin Devlet Bakanından (Hayati Yazıcı)
yazılı soru önergesi (7/10749) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/11/2009)
44.- İzmir
Milletvekili Kamil Erdal Sipahi’nin, Bornova’daki çimento fabrikaları ve taş
ocaklarına ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi
(7/10750) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/11/2009)
45.- Muş
Milletvekili M.Nuri Yaman’ın, Alparslan II barajına
ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/10751)
(Başkanlığa geliş tarihi: 05/11/2009)
46.- Muğla
Milletvekili Fevzi Topuz’un, elektrik dağıtım ihalesi alan bir şirkete ilişkin
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/10752) (Başkanlığa
geliş tarihi: 05/11/2009)
47.- İstanbul
Milletvekili Sebahat Tuncel’in, güvenlik güçlerine yönelik
bazı iddialara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10753)
(Başkanlığa geliş tarihi: 02/11/2009)
48.- Bursa
Milletvekili Abdullah Özer’in, Bursa’daki milli maçla ilgili soruşturmaya
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10754) (Başkanlığa geliş
tarihi: 02/11/2009)
49.- Bursa
Milletvekili Abdullah Özer’in, İstanbul’da yapılan Cumhuriyet resepsiyonundaki
bir olaya ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10755)
(Başkanlığa geliş tarihi: 02/11/2009)
50.- Ankara Milletvekili
Nesrin Baytok’un, bir milletvekiline ceza yazan
trafik polisinin görev yerinin değiştirilmesine ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/10756) (Başkanlığa geliş tarihi: 02/11/2009)
51.- İstanbul
Milletvekili Hasan Macit’in, intihar vakalarına ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/10757) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/11/2009)
52.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvel’in, Adana-Karataş bölünmüş
yoluna ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10758) (Başkanlığa
geliş tarihi: 04/11/2009)
53.- Gaziantep
Milletvekili Hasan Özdemir’in, Emniyet Teşkilatı mensuplarının özlük haklarına
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10759) (Başkanlığa geliş
tarihi: 05/11/2009)
54.- Gaziantep
Milletvekili Hasan Özdemir’in, Gaziantep Büyükşehir Belediyesince ihaleye
çıkarılan arsalara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10760)
(Başkanlığa geliş tarihi: 05/11/2009)
55.- Hakkari
Milletvekili Hamit Geylani’nin, bazı olaylarda
güvenlik güçlerinin orantısız güç kullandığı iddialarına ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/10761) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/11/2009)
56.- Diyarbakır
Milletvekili Gültan Kışanak’ın,
Ergani’de meydana gelen bir olaya ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/10762) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/11/2009)
57.- Adana
Milletvekili Nevin Gaye Erbatur’un, töre ve namus
cinayetlerinin önlenmesine yönelik komite kurulmasına ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/10763) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/11/2009)
58.- Van
Milletvekili Özdal Üçer’in, Van’daki tarihi
kiliselere ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/10764)
(Başkanlığa geliş tarihi: 02/11/2009)
59.- Balıkesir
Milletvekili Ergün Aydoğan’ın, müzelerin eser alımına
ve koleksiyonerlerle ilişkilerine ilişkin Kültür ve
Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/10765) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/11/2009)
60.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Erzurum’daki bir türbe ve
bazı mezarlıkların korunmasına ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru
önergesi (7/10766) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/11/2009)
61.- Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır’ın, merkezi trafo sistemi
uygulanan yerlerdeki sorunlara ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi
(7/10767) (Başkanlığa geliş tarihi: 02/11/2009)
62.- Kırklareli
Milletvekili Turgut Dibek’in, bütçede sosyal yardımlara ayrılan kaynağa ve
ekonomideki daralmaya ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/10768)
(Başkanlığa geliş tarihi: 02/11/2009)
63.- İstanbul
Milletvekili Çetin Soysal’ın, İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti
çalışmalarına kaynak oluşturulmasına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru
önergesi (7/10769) (Başkanlığa geliş tarihi: 02/11/2009)
64.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, maliye meslek lisesi
mezunlarının istihdamına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi
(7/10770) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/11/2009)
65.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Batman-İzmir uçak
seferleri konulup konulmayacağına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru
önergesi (7/10771) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/11/2009)
66.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bazı köylerde elektrik
direkleri çukurlarının kapatılmasına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru
önergesi (7/10772) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/11/2009)
67.- Manisa
Milletvekili Mustafa Enöz’ün, kamu görevlilerinin
sağlık giderleriyle ilgili işlemlere ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru
önergesi (7/10773) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/11/2009)
68.- Gaziantep
Milletvekili Hasan Özdemir’in, Gaziantep’teki köylülerin elektrik ve banka
kredisi borçlarına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/10774)
(Başkanlığa geliş tarihi: 05/11/2009)
69.- Manisa
Milletvekili Mustafa Enöz’ün, tedavi katılım payı
uygulamasına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/10775)
(Başkanlığa geliş tarihi: 05/11/2009)
70.- Manisa
Milletvekili Mustafa Enöz’ün, muayene ve ilaç katılım
payı uygulamalarına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/10776)
(Başkanlığa geliş tarihi: 05/11/2009)
71.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvel’in, yurt dışı teşkilatına
ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/10777) (Başkanlığa geliş
tarihi: 05/11/2009)
72.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, Dumlupınar Üniversitesi Tıp
Fakültesinin akademik ve idari personel ihtiyacına ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/10778) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/11/2009)
73.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, yüksek öğrenim yurtlarına
ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/10779) (Başkanlığa
geliş tarihi: 04/11/2009)
74.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Sevigen’in, velilerden kayıt
parası talebine ve okullardaki temizlik hizmetlerine ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/10780) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/11/2009)
75.- Bursa
Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, öğrencilerin internet
salonlarına gitmesine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/10781) (Başkanlığa geliş tarihi: 06/11/2009)
76.- Yalova
Milletvekili Muharrem İnce’nin, bir ilköğretim okulu binasının yapımına ilişkin
Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/10782) (Başkanlığa geliş
tarihi: 04/11/2009)
77.- Bursa
Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, okullardaki domuz
gribine yönelik tedbirlere ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/10783) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/11/2009)
78.- Bursa
Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, ücretsiz ders
kitabı dağıtımına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/10784) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/11/2009)
79.- Hatay
Milletvekili Süleyman Turan Çirkin’in, okullardaki temizlik hizmetlerine ilişkin
Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/10785) (Başkanlığa geliş
tarihi: 05/11/2009)
80.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğru’nun, özel eğitime tabi öğrencilerin ulaşımına ilişkin
Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/10786) (Başkanlığa geliş
tarihi: 05/11/2009)
81.- Van
Milletvekili Özdal Üçer’in, Başkale Endüstri Meslek
Lisesi binasının tahsisine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/10787) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/11/2009)
82.- Van
Milletvekili Özdal Üçer’in, bazı atamalara ilişkin
Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/10788) (Başkanlığa geliş
tarihi: 05/11/2009)
83.-
Kahramanmaraş Milletvekili Durdu Özbolat’ın, okul
öncesi eğitimdeki şartlara ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/10789) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/11/2009)
84.- Adana
Milletvekili Nevin Gaye Erbatur’un, kız çocuklarının
eğitime katılmalarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/10790) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/11/2009)
85.- Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır’ın, domuz gribi aşısına
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/10791) (Başkanlığa geliş
tarihi: 02/11/2009)
86.- Bursa
Milletvekili Abdullah Özer’in, domuz gribi aşısı alımına ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/10792) (Başkanlığa geliş tarihi: 02/11/2009)
87.- Balıkesir
Milletvekili Ergün Aydoğan’ın, Edremit Kazdağı Devlet
Hastanesinin kapatılmasına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/10793) (Başkanlığa geliş tarihi: 02/11/2009)
88.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Ardahan’da domuz gribine
yönelik çalışmalara ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/10794)
(Başkanlığa geliş tarihi: 04/11/2009)
89.- İstanbul
Milletvekili Hasan Macit’in, bazı sağlık verilerine ve yerli ilaç üretimine
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/10795) (Başkanlığa geliş
tarihi: 05/11/2009)
90.- İzmir
Milletvekili Kamil Erdal Sipahi’nin, özel diyaliz merkezlerinin sorunlarına
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/10796) (Başkanlığa geliş
tarihi: 05/11/2009)
91.- Hatay
Milletvekili Süleyman Turan Çirkin’in, domuz gribi aşısına ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/10797) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/11/2009)
92.- Adana
Milletvekili Tacidar Seyhan’ın, domuz gribi aşısına
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/10798) (Başkanlığa geliş
tarihi: 05/11/2009)
93.- Antalya
Milletvekili Osman Kaptan’ın, Refik Saydam Hıfzıssıhha Merkezi Başkanına
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/10799) (Başkanlığa geliş
tarihi: 05/11/2009)
94.- Balıkesir
Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, esnafın kredi borçlarının yeniden
yapılandırılmasına ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi
(7/10800) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/11/2009)
95.- Gaziantep
Milletvekili Hasan Özdemir’in, Gaziantep’teki Cansuyu
Kredisi uygulamalarına ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru
önergesi (7/10801) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/11/2009)
96.- İstanbul
Milletvekili Ahmet Tan’ın, GDO’lu ürünlere yönelik
düzenleme ve uygulamalara ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/10802) (Başkanlığa geliş tarihi: 02/11/2009)
97.- Afyonkarahisar Milletvekili Abdülkadir
Akcan’ın, süt tozu ithalat izinlerine ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/10803) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/11/2009)
98.- Hatay
Milletvekili Süleyman Turan Çirkin’in, Amik Ovasındaki pamuk üretimine ilişkin
Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/10804) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/11/2009)
99.- Mersin
Milletvekili İsa Gök’ün, GDO’lu ürünlere ilişkin
Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/10805) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/11/2009)
100.- Kırklareli
Milletvekili Turgut Dibek’in, TMO’nun Kırklareli’deki
mısır alımına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/10806) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/11/2009)
101.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçay’ın, GDO’lu ürünlerin
ithalatına ve tüketimine ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/10807) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/11/2009)
102.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, GAP kapsamındaki bir
projeye ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/10808) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/11/2009)
103.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, arıcılık kayıt
sistemindeki sorunlara ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/10809) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/11/2009)
104.- İstanbul
Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaş’ın, araç muayene
istasyonlarının bir uygulamasına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru
önergesi (7/10810) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/11/2009)
105.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvel’in, Adana-Karataş bölünmüş
yoluna ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/10811) (Başkanlığa
geliş tarihi: 04/11/2009)
106.- Gaziantep
Milletvekili Hasan Özdemir’in, Gaziantep tren seferlerine ilişkin Ulaştırma
Bakanından yazılı soru önergesi (7/10812) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/11/2009)
107.- Antalya
Milletvekili Hüsnü Çöllü’nün, evrensel hizmet
gelirine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/10813) (Başkanlığa
geliş tarihi: 05/11/2009)
108.- Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır’ın, Ermenistan
politikasına ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10814)
(Başkanlığa geliş tarihi: 02/11/2009)
109.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, 4. teşvik bölgesindeki
illerin durumuna ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Ali Babacan)
yazılı soru önergesi (7/10815) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/11/2009)
110.- Gaziantep
Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün, Alevi Çalıştaylarına ve cemevlerine
imar planlarında yer verilmesine ilişkin Devlet Bakanından (Faruk Çelik) yazılı
soru önergesi (7/10816) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/11/2009)
111.- Gaziantep
Milletvekili Hasan Özdemir’in, satın alma gücüne ilişkin Devlet Bakanından
(Cevdet Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/10817) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/11/2009)
No.: 32
24
Kasım 2009 Salı
Tasarı
1.- Konut
Edindirme Yardımı Hak Sahiplerine Ödeme Yapılmasına Dair Kanunda Değişiklik
Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı (1/779) (Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal
İşler ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 20.11.2009)
Sözlü Soru Önergeleri
1.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mehmet Akif Paksoy’un, Bakanlık Hukuk
Müşavirine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından
sözlü soru önergesi (6/1621) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/11/2009)
2.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mehmet Akif Paksoy’un, yağmurlama ve
damlama sulama sistemleri projelerine ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından sözlü soru önergesi (6/1622) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/11/2009)
3.- Adana
Milletvekili Kürşat Atılgan’ın, otomobillerden alınacak bir vergiye ilişkin
Maliye Bakanından sözlü soru önergesi (6/1623) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/11/2009)
4.- Adana
Milletvekili Kürşat Atılgan’ın, bir kanun tasarısının yasalaşmasına ilişkin
Ulaştırma Bakanından sözlü soru önergesi (6/1624) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/11/2009)
5.- Adana
Milletvekili Kürşat Atılgan’ın, silikozis hastası
olan işçilerin durumuna ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü
soru önergesi (6/1625) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/11/2009)
6.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, KEY ödemelerindeki
aksaklıklara ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Ali Babacan)
sözlü soru önergesi (6/1626) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/11/2009)
7.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mehmet Akif Paksoy’un, yem maddesi
ithalatına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından
sözlü soru önergesi (6/1627) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/11/2009)
8.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mehmet Akif Paksoy’un, ithal gıdaların
analizini yapan laboratuvarlara ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/1628)
(Başkanlığa geliş tarihi: 12/11/2009)
9.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğru’nun, Turhal-Tokat yoluna ilişkin Ulaştırma Bakanından
sözlü soru önergesi (6/1629) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/11/2009)
10.- İstanbul
Milletvekili Sacid Yıldız’ın, TRT’de yayınlanan bir
programa ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Bülent Arınç) sözlü soru önergesi (6/1630) (Başkanlığa geliş
tarihi: 12/11/2009)
Yazılı Soru Önergeleri
1.- İstanbul
Milletvekili Ahmet Tan’ın, domuz gribi aşısına ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/10818) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/11/2009)
2.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğru’nun, Tokat’taki kırsal alanda sosyal destek
projelerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/10819) (Başkanlığa geliş
tarihi: 06/11/2009)
3.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğru’nun, Tokat’taki sosyal hizmet projelerine ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/10820) (Başkanlığa geliş tarihi: 06/11/2009)
4.- Balıkesir
Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, domuz gribi aşısına ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/10821) (Başkanlığa geliş tarihi: 06/11/2009)
5.- Denizli
Milletvekili Hasan Erçelebi’nin, kimlik numaralarının
veriliş standartlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/10822)
(Başkanlığa geliş tarihi: 09/11/2009)
6.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçay’ın, Manisa’nın kamu yatırımlarındaki payına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/10823) (Başkanlığa geliş tarihi: 09/11/2009)
7.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçay’ın, çiftçilerin kredi borçlarına ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/10824) (Başkanlığa geliş tarihi: 09/11/2009)
8.- Bursa
Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, KEY ödemelerine
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/10825) (Başkanlığa geliş tarihi: 09/11/2009)
9.- Kırklareli
Milletvekili Turgut Dibek’in, bir ihaleye yönelik ÖYK kararına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/10826) (Başkanlığa geliş tarihi: 09/11/2009)
10.- İzmir
Milletvekili Selçuk Ayhan’ın, lösemili çocuklar kenti için arsa tahsisine
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/10827) (Başkanlığa geliş tarihi: 09/11/2009)
11.- Edirne
Milletvekili Bilgin Paçarız’ın, Edirne İl Kontrol ve Laboratuvar
Müdürlüğünün ihtiyaçlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/10828)
(Başkanlığa geliş tarihi: 09/11/2009)
12.- Burdur
Milletvekili Ramazan Kerim Özkan’ın, çocuk gelişimi mezunlarına lisans
tamamlama hakkı verilmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/10829)
(Başkanlığa geliş tarihi: 09/11/2009)
13.- İzmir
Milletvekili Ahmet Ersin’in, TOKİ Ankara Sevgi Evleri Sitesi yapımı işine
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/10830) (Başkanlığa geliş tarihi: 09/11/2009)
14.- Van
Milletvekili Özdal Üçer’in, Van çevre yolunun
yapımına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/10831) (Başkanlığa geliş
tarihi: 09/11/2009)
15.- Batman
Milletvekili Ayla Akat Ata’nın, Batman’la ilgili bazı
ekonomik ve sosyal verilere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/10832)
(Başkanlığa geliş tarihi: 10/11/2009)
16.- Hatay
Milletvekili Süleyman Turan Çirkin’in, Fener Rum Patriğinin bazı girişimlerine
ve Heybeliada Ruhban Okuluna ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/10833)
(Başkanlığa geliş tarihi: 11/11/2009)
17.- Hatay
Milletvekili Süleyman Turan Çirkin’in, Abdüllatif
Şener’in bazı iddialarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/10834)
(Başkanlığa geliş tarihi: 11/11/2009)
18.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, yatırım teşvikleri
sistemine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/10835) (Başkanlığa geliş
tarihi: 11/11/2009)
19.- Antalya
Milletvekili Hüsnü Çöllü’nün, kamu yöneticileri
hakkında verilen soruşturma izinlerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/10836) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/11/2009)
20.- Çanakkale
Milletvekili Ahmet Küçük’ün, amatör sporcuların ve
spor klüplerinin desteklenmesine ve bir olaya ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/10837) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/11/2009)
21.- Bursa
Milletvekili Abdullah Özer’in, bir bakanın danışmanına ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/10838) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/11/2009)
22.- İzmir
Milletvekili Selçuk Ayhan’ın, kamu çalışanlarına yönelik bir yasa tasarısı
hazırlığına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/10839) (Başkanlığa
geliş tarihi: 11/11/2009)
23.- Zonguldak
Milletvekili Ali İhsan Köktürk’ün, Zonguldak’a KÖYDES ve BELDES projeleri için
aktarılan kaynağa ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/10840)
(Başkanlığa geliş tarihi: 11/11/2009)
24.- Bilecik
Milletvekili Yaşar Tüzün’ün, Bilecik’te ihtiyaç
sahiplerine dağıtılması gereken kömürün bir belediyede bulunmasına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/10841) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/11/2009)
25.- Bilecik
Milletvekili Yaşar Tüzün’ün, Söğüt ilçesinde yapılan
otağ görünümlü yapıya ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/10842)
(Başkanlığa geliş tarihi: 11/11/2009)
26.- Denizli
Milletvekili Ali Rıza Ertemür’ün, bornoz üretiminin
bölgesel teşvik kapsamı dışında bırakılmasına ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/10843) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/11/2009)
27.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir okulun ısınma
sorununa ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/10844)
(Başkanlığa geliş tarihi: 11/11/2009)
28.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, Ziraat Bankasının personel
politikasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/10845) (Başkanlığa
geliş tarihi: 12/11/2009)
29.- İstanbul
Milletvekili Sacid Yıldız’ın, bir su kaynağındaki
riske ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/10846) (Başkanlığa geliş
tarihi: 12/11/2009)
30.- Van
Milletvekili Özdal Üçer’in, yapılan bir köy yolunun
durumuna ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/10847) (Başkanlığa geliş
tarihi: 12/11/2009)
31.- Antalya
Milletvekili Hüsnü Çöllü’nün, tarihi yapıların
ibadete açılmasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/10848)
(Başkanlığa geliş tarihi: 11/11/2009)
32.- Ordu
Milletvekili Rıdvan Yalçın’ın, terör eylemlerine ve gelen örgüt üyelerine
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/10849) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/11/2009)
33.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, icra dosyalarına ilişkin
Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/10850) (Başkanlığa geliş tarihi:
12/11/2009)
34.- Adana
Milletvekili Nevin Gaye Erbatur’un, kadın hak ve
özgürlükleri konusundaki çalışmalara ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru
önergesi (7/10851) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/11/2009)
35.- İstanbul
Milletvekili Sacid Yıldız’ın, Adli Tıp Kurumu
Başkanının bir açıklamasına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi
(7/10852) (Başkanlığa geliş tarihi: 09/11/2009)
36.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, çekle ilgili suçluların
durumuna ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/10853) (Başkanlığa
geliş tarihi: 11/11/2009)
37.- Yalova
Milletvekili Muharrem İnce’nin, TRT personelinin bir düğünde görevlendirildiği
iddiasına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/10854) (Başkanlığa
geliş tarihi: 11/11/2009)
38.- Balıkesir
Milletvekili Ergün Aydoğan’ın, YDK’nın
İller Bankasıyla ilgili raporuna ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı
soru önergesi (7/10855) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/11/2009)
39.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirel’in, personel hareketlerine ilişkin Bayındırlık ve
İskan Bakanından yazılı soru önergesi (7/10856) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/11/2009)
40.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün, memurlarla ilgili
bir açıklamasına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru
önergesi (7/10857) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/11/2009)
41.- İstanbul
Milletvekili Hasan Macit’in, sosyal güvenlik kurumlarının sağlık harcamalarına
ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/10858)
(Başkanlığa geliş tarihi: 06/11/2009)
42.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Ufuk Uras’ın, uçuş personelinin çalışma şartlarına ilişkin
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/10859)
(Başkanlığa geliş tarihi: 09/11/2009)
43.- Kayseri
Milletvekili Sabahattin Çakmakoğlu’nun, silikozis hastalarının durumlarına ilişkin Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/10860) (Başkanlığa geliş
tarihi: 12/11/2009)
44.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvel’in, Osmaniye’deki DSİ
tesislerine ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/10861)
(Başkanlığa geliş tarihi: 12/11/2009)
45.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvel’in, Adana’daki DSİ
tesislerine ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/10862)
(Başkanlığa geliş tarihi: 12/11/2009)
46.- Giresun
Milletvekili Eşref Karaibrahim’in, Karadeniz
Bölgesinde planlanan HES’lere ilişkin Çevre ve Orman
Bakanından yazılı soru önergesi (7/10863) (Başkanlığa geliş tarihi: 09/11/2009)
47.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, keçi yetiştiricilerinin
sorunlarına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/10864)
(Başkanlığa geliş tarihi: 11/11/2009)
48.- Artvin
Milletvekili Metin Arifağaoğlu’nun, Deriner Barajı kapsamındaki yol inşaatlarına ilişkin Çevre
ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/10865) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/11/2009)
49.- Antalya
Milletvekili Hüsnü Çöllü’nün, Saros
Körfezinin korunmasına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi
(7/10866) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/11/2009)
50.- Mersin
Milletvekili İsa Gök’ün, Türk parası üzerindeki ay yıldızın konumlanış biçimine
ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Ali Babacan) yazılı soru
önergesi (7/10867) (Başkanlığa geliş tarihi: 09/11/2009)
51.- İzmir Milletvekili
Kamil Erdal Sipahi’nin, ABD’nin bir dönem eğittiği bazı Iraklılara ilişkin
Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10868) (Başkanlığa geliş tarihi: 09/11/2009)
52.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirel’in, personel hareketlerine ilişkin Dışişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/10869) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/11/2009)
53.- Balıkesir
Milletvekili Ergün Aydoğan’ın, YDK’nın
bir işletmeye yönelik raporuna ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından
yazılı soru önergesi (7/10870) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/11/2009)
54.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirel’in, personel hareketlerine ilişkin Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/10871) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/11/2009)
55.- Balıkesir
Milletvekili Ergün Aydoğan’ın, Deniz Feneri Davasında
adı geçen bir şahsın ortağı olduğu şirketlere verilen ihalelere ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10872) (Başkanlığa geliş tarihi: 09/11/2009)
56.- Mersin
Milletvekili Akif Akkuş’un, Emniyet Teşkilatına verildiği iddia edilen bir
talimata ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10873) (Başkanlığa
geliş tarihi: 10/11/2009)
57.- İstanbul
Milletvekili Durmuşali Torlak’ın, İstanbul’daki
servis araçlarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10874) (Başkanlığa
geliş tarihi: 11/11/2009)
58.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvel’in, Adana Büyükşehir
Belediyesinin STK’lara yaptığı yardımlara ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10875) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/11/2009)
59.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvel’in, Osmaniye Belediyesinden
STK’lara yapılan yardımlara ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/10876) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/11/2009)
60.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirel’in, Ankara’da kaybolan ya da kaçırılan çocuklara ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10877) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/11/2009)
61.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirel’in, Bursa’da kaybolan ya da kaçırılan çocuklara
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10878) (Başkanlığa geliş
tarihi: 11/11/2009)
62.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirel’in, Yıldırım ilçesindeki bazı mahallelerdeki
güvenlik hizmetlerine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/10879) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/11/2009)
63.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirel’in, İstanbul’da kaybolan ya da kaçırılan çocuklara
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10880) (Başkanlığa geliş
tarihi: 11/11/2009)
64.- Adana
Milletvekili Nevin Gaye Erbatur’un, bir okulun
çevresindeki trafik güvenliğine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/10881) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/11/2009)
65.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir köy meydanındaki
çeşmeye ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10882) (Başkanlığa
geliş tarihi: 11/11/2009)
66.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Göle Belediyesinin bazı
uygulamalarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10883)
(Başkanlığa geliş tarihi: 11/11/2009)
67.- Aksaray
Milletvekili Osman Ertuğrul’un, Kastamonu İl Genel Meclisi Başkanının yürüttüğü
görevlere ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10884)
(Başkanlığa geliş tarihi: 12/11/2009)
68.- Bilecik
Milletvekili Yaşar Tüzün’ün, Söğüt Kaymakamıyla
ilgili bazı iddialara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10885)
(Başkanlığa geliş tarihi: 11/11/2009)
69.- Konya
Milletvekili Atilla Kart’ın, bir kişi hakkında yapılan hukuki işlemlere ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10886) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/11/2009)
70.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir köyün bazı
sorunlarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10887)
(Başkanlığa geliş tarihi: 12/11/2009)
71.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir köyün bazı
sorunlarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10888)
(Başkanlığa geliş tarihi: 12/11/2009)
72.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir köyün bazı
sorunlarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10889)
(Başkanlığa geliş tarihi: 12/11/2009)
73.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir köyün bazı
sorunlarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10890)
(Başkanlığa geliş tarihi: 12/11/2009)
74.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir köyün bazı
sorunlarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10891)
(Başkanlığa geliş tarihi: 12/11/2009)
75.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir köyün bazı
sorunlarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10892)
(Başkanlığa geliş tarihi: 12/11/2009)
76.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir köyün bazı
sorunlarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10893)
(Başkanlığa geliş tarihi: 12/11/2009)
77.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir köyün bazı
sorunlarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10894)
(Başkanlığa geliş tarihi: 12/11/2009)
78.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir köyün bazı
sorunlarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10895)
(Başkanlığa geliş tarihi: 12/11/2009)
79.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir köyün bazı
sorunlarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10896)
(Başkanlığa geliş tarihi: 12/11/2009)
80.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir köyün bazı
sorunlarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10897)
(Başkanlığa geliş tarihi: 12/11/2009)
81.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir köyün bazı
sorunlarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10898)
(Başkanlığa geliş tarihi: 12/11/2009)
82.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir köyün bazı
sorunlarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10899)
(Başkanlığa geliş tarihi: 12/11/2009)
83.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir köyün bazı
sorunlarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10900)
(Başkanlığa geliş tarihi: 12/11/2009)
84.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir köyün bazı
sorunlarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10901)
(Başkanlığa geliş tarihi: 12/11/2009)
85.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir köyün bazı
sorunlarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10902)
(Başkanlığa geliş tarihi: 12/11/2009)
86.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir köyün bazı
sorunlarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10903)
(Başkanlığa geliş tarihi: 12/11/2009)
87.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir köyün bazı
sorunlarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10904)
(Başkanlığa geliş tarihi: 12/11/2009)
88.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir köyün bazı
sorunlarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10905)
(Başkanlığa geliş tarihi: 12/11/2009)
89.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir köyün bazı
sorunlarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10906)
(Başkanlığa geliş tarihi: 12/11/2009)
90.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir köyün bazı sorunlarına
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10907) (Başkanlığa geliş
tarihi: 12/11/2009)
91.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir köyün yol sorununa
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10908) (Başkanlığa geliş
tarihi: 12/11/2009)
92.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Ağrı-Doğubeyazıt’taki
bir yol sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10909)
(Başkanlığa geliş tarihi: 12/11/2009)
93.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir köyün bazı
sorunlarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10910)
(Başkanlığa geliş tarihi: 12/11/2009)
94.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir köyün bazı
sorunlarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10911)
(Başkanlığa geliş tarihi: 12/11/2009)
95.- Bursa
Milletvekili Abdullah Özer’in, Karacabey Boğazındaki kum çekme işlerine yönelik
iddialara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10912)
(Başkanlığa geliş tarihi: 11/11/2009)
96.- Bilecik
Milletvekili Yaşar Tüzün’ün, Bilecik’te Cumhuriyet
kutlamaları çerçevesinde bastırılan bazı afişlerin tahrip edilmesine ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10913) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/11/2009)
97.- Bilecik
Milletvekili Yaşar Tüzün’ün, Söğüt’te Cumhuriyet
kutlamaları provalarında öğrenciler arasında kavga çıkmasına ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/10914) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/11/2009)
98.- Bursa
Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, mesleki ve teknik
ortaöğretim kurumlarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/10915) (Başkanlığa geliş tarihi: 06/11/2009)
99.- Bursa
Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, bazı derslerin
seçmeli hale getirilmesine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/10916) (Başkanlığa geliş tarihi: 06/11/2009)
100.- Mersin
Milletvekili İsa Gök’ün, Mersin’deki bazı okullarda ders kitabı dağıtımındaki
sorunlara ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/10917)
(Başkanlığa geliş tarihi: 09/11/2009)
101.- Eskişehir
Milletvekili Beytullah Asil’in, bir okul müdürü
hakkındaki iddialara ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/10918) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/11/2009)
102.- Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır’ın, öğretmenlerin tedavi
yolluklarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/10919)
(Başkanlığa geliş tarihi: 11/11/2009)
103.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirel’in, Yıldırım ilçesindeki okul ihtiyacına ilişkin
Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/10920) (Başkanlığa geliş
tarihi: 11/11/2009)
104.- Trabzon Milletvekili
M. Akif Hamzaçebi’nin, YÖK Başkanıyla ilgili bir
habere ve vakıf üniversitelerinin mal varlığına ilişkin Milli Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/10921) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/11/2009)
105.- Denizli
Milletvekili Ali Rıza Ertemür’ün, Denizli’de eğitimle
ilgili bazı durumlara ve bir öğrenci yurduna ilişkin Milli Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/10922) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/11/2009)
106.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir köy okulunun
kalorifer sorununa ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/10923) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/11/2009)
107.- Bilecik
Milletvekili Yaşar Tüzün’ün, Söğüt’te Cumhuriyet
kutlamaları provalarında öğrenciler arasında kavga çıkmasına ilişkin Milli
Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/10924) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/11/2009)
108.- Şırnak
Milletvekili Sevahir Bayındır’ın, Şırnak’taki H1N1
vakalarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/10925) (Başkanlığa
geliş tarihi: 11/11/2009)
109.- Van
Milletvekili Fatma Kurtulan’ın, Van’daki H1N1
vakalarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/10926) (Başkanlığa
geliş tarihi: 11/11/2009)
110.- Adana
Milletvekili Yılmaz Tankut’un, domuz gribi aşısı
tartışmalarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/10927)
(Başkanlığa geliş tarihi: 11/11/2009)
111.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün, Silifke’deki Devlet
Hastanesi ve sağlık ocaklarının ihtiyaçlarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı
soru önergesi (7/10928) (Başkanlığa geliş tarihi: 09/11/2009)
112.- Bursa
Milletvekili Abdullah Özer’in, Şevket Yılmaz Devlet Hastanesinin durumuna
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/10929) (Başkanlığa geliş
tarihi: 11/11/2009)
113.- Zonguldak
Milletvekili Ali Koçal’ın, kuş gribi aşısına ilişkin
Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/10930) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/11/2009)
114.- Hatay
Milletvekili Gökhan Durgun’un, domuz gribi tedavisine ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/10931) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/11/2009)
115.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Ağrı-Hamur Devlet
Hastanesi inşaatına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/10932)
(Başkanlığa geliş tarihi: 12/11/2009)
116.- Antalya
Milletvekili Hüseyin Yıldız’ın, yeşil kartlılara yapılan harcamalara ilişkin
Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/10933) (Başkanlığa geliş tarihi: 06/11/2009)
117.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçay’ın, pamuk ve tekstil sanayinin teşvikine ilişkin
Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/10934) (Başkanlığa geliş
tarihi: 09/11/2009)
118.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Göle’ye küçük sanayi
sitesi yapılmasına ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi
(7/10935) (Başkanlığa geliş tarihi: 09/11/2009)
119.- Ankara
Milletvekili Nesrin Baytok’un, KOSGEB’te
yapılan bir sınava ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi
(7/10936) (Başkanlığa geliş tarihi: 09/11/2009)
120.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirel’in, personel hareketlerine ilişkin Sanayi ve Ticaret
Bakanından yazılı soru önergesi (7/10937) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/11/2009)
121.- Kars
Milletvekili Gürcan Dağdaş’ın, Kars’ta borcunu
ödeyemeyen çiftçilerin durumuna ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/10938) (Başkanlığa geliş tarihi: 06/11/2009)
122.- Kocaeli
Milletvekili Hikmet Erenkaya’nın, Kandıra’da yoğun
yağışın oluşturduğu zararın tazminine ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/10939) (Başkanlığa geliş tarihi: 09/11/2009)
123.- Balıkesir
Milletvekili Hüseyin Pazarcı’nın, Balıkesir tarımındaki
fare sorununa ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/10940) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/11/2009)
124.- İstanbul
Milletvekili Sebahat Tuncel’in, GDO’lu
ürünlerle ilgili yönetmeliğe ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/10941) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/11/2009)
125.- Hatay
Milletvekili Süleyman Turan Çirkin’in, GDO’lu ürün
ithalatına ve bazı risklere ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/10942) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/11/2009)
126.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, bal üreticilerinin
sorunlarına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/10943) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/11/2009)
127.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvel’in, gıda denetimlerine
ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/10944) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/11/2009)
128.- Adana
Milletvekili Nevin Gaye Erbatur’un, ekmek israfının
önlenmesine ve tüketimde hijyenin sağlanmasına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10945)
(Başkanlığa geliş tarihi: 11/11/2009)
129.- Adana
Milletvekili Nevin Gaye Erbatur’un, sağlıklı ve
zengin içerikli ekmek üretimi ve tüketiminin sağlanmasına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10946)
(Başkanlığa geliş tarihi: 11/11/2009)
130.- Antalya
Milletvekili Hüseyin Yıldız’ın, bazı ürünlerin ihracat ve ithalatına ilişkin
Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/10947) (Başkanlığa geliş tarihi: 06/11/2009)
131.- Adana
Milletvekili Nevin Gaye Erbatur’un, GDO’lu ürünlerle ilgili düzenlemelere ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10948)
(Başkanlığa geliş tarihi: 11/11/2009)
132.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Ardahan Telekom İl
Müdürünün tayinine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/10949)
(Başkanlığa geliş tarihi: 09/11/2009)
133.- Antalya
Milletvekili Tayfur Süner’in, bazı davalardaki
vekalet ücretlerine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/10950)
(Başkanlığa geliş tarihi: 09/11/2009)
134.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Ufuk Uras’ın, hava aracı kazalarına ilişkin Ulaştırma
Bakanından yazılı soru önergesi (7/10951) (Başkanlığa geliş tarihi: 06/11/2009)
135.- Antalya
Milletvekili Hüseyin Yıldız’ın, Gazipaşa Havaalanına ilişkin Ulaştırma Bakanından
yazılı soru önergesi (7/10952) (Başkanlığa geliş tarihi: 09/11/2009)
136.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirel’in, personel hareketlerine ilişkin Devlet Bakanından
(Selma Aliye Kavaf) yazılı soru önergesi (7/10953) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/11/2009)
137.- Adana
Milletvekili Nevin Gaye Erbatur’un, toplumsal
cinsiyete dayalı bütçeleme eğitimine ilişkin Devlet Bakanından (Selma Aliye
Kavaf) yazılı soru önergesi (7/10954) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/11/2009)
138.- Erzincan
Milletvekili Erol Tınastepe’nin, TAPDK’nın
bazı işlemlerine ve yönetimine ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından
(Ali Babacan) yazılı soru önergesi (7/10955) (Başkanlığa geliş tarihi: 09/11/2009)
139.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirel’in, personel hareketlerine ilişkin Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısından (Ali Babacan) yazılı soru önergesi (7/10956)
(Başkanlığa geliş tarihi: 11/11/2009)
140.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvel’in, İzmir Kalkınma
Ajansının faaliyetlerine ilişkin Devlet Bakanından (Cevdet Yılmaz) yazılı soru
önergesi (7/10957) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/11/2009)
141.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirel’in, personel hareketlerine ilişkin Devlet Bakanından
(Cevdet Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/10958) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/11/2009)
142.- Antalya
Milletvekili Hüseyin Yıldız’ın, bazı turizm verilerine ilişkin Kültür ve Turizm
Bakanından yazılı soru önergesi (7/10959) (Başkanlığa geliş tarihi: 06/11/2009)
143.- Antalya
Milletvekili Tayfur Süner’in, İstanbul’daki tarihi
bir köprüye ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/10960)
(Başkanlığa geliş tarihi: 11/11/2009)
144.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvel’in, Bakanlığa tahsis edilen
taşınmazların kullanımına ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru
önergesi (7/10961) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/11/2009)
145.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Ardahan’daki kışlaların
üniversiteye tahsisine ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı soru önergesi
(7/10962) (Başkanlığa geliş tarihi: 09/11/2009)
146.- İzmir
Milletvekili Kamil Erdal Sipahi’nin, astsubayların sorunlarını iletmek üzere
temsiline ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/10963)
(Başkanlığa geliş tarihi: 09/11/2009)
147.- İzmir
Milletvekili Kamil Erdal Sipahi’nin, terör mağdurlarının istihdamına ilişkin
Milli Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/10964) (Başkanlığa geliş
tarihi: 06/11/2009)
148.- Afyonkarahisar Milletvekili Abdülkadir
Akcan’ın, iade edilen bal miktarına ilişkin Devlet Bakanından (Hayati Yazıcı)
yazılı soru önergesi (7/10965) (Başkanlığa geliş tarihi: 09/11/2009)
149.- Yalova
Milletvekili Muharrem İnce’nin, TRT personelinin bir düğünde görevlendirildiği
iddiasına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Bülent Arınç) yazılı soru önergesi (7/10966) (Başkanlığa geliş
tarihi: 11/11/2009)
150.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Göle TİGEM işletmesinin
kiralanmasına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/10967)
(Başkanlığa geliş tarihi: 11/11/2009)
151.- Adana
Milletvekili Nevin Gaye Erbatur’un, dış denetim
raporlarındaki bazı hususlara ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanından
yazılı soru önergesi (7/10968) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/10/2009)
152.- Mersin
Milletvekili Kadir Ural’ın, bir gazetenin dağıtımına ilişkin Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanından yazılı soru önergesi (7/10969) (Başkanlığa geliş
tarihi: 27/10/2009)
153.- Adana
Milletvekili Nevin Gaye Erbatur’un, TBMM Genel
Sekreterinin bir ifadesine ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanından
yazılı soru önergesi (7/10970) (Başkanlığa geliş tarihi: 09/11/2009)
Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Artvin
Milletvekili Metin Arifağaoğlu ve 30 Milletvekilinin,
Artvin’in Şavşat ve Borçka ilçelerinde meydana gelen taşkın olaylarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98
inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/471) (Başkanlığa geliş tarihi: 14.10.2009)
2.- Adıyaman
Milletvekili Şevket Köse ve 29 Milletvekilinin, üniversite üğrencilerinin
barınma sorununun araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/472) (Başkanlığa geliş
tarihi: 14.10.2009)
3.- Afyonkarahisar Milletvekili Halil Ünlütepe
ve 29 Milletvekilinin, vişne üreticilerinin sorunlarının araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve
105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/473) (Başkanlığa geliş tarihi: 14.10.2009)
24 Kasım 2009 Salı
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.05
BAŞKAN : Başkan Vekili Meral AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Yusuf COŞKUN
(Bingöl), Fatih METİN (Bolu)
BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 22’nci Birleşimini
açıyorum.
III.- Y O K L A M A
BAŞKAN – Elektronik cihazla yoklama yapacağız.
Yoklama için üç dakika süre veriyorum.
Sayın milletvekillerinin oy düğmelerine basarak salonda
bulunduklarını bildirmelerini, bu süre içerisinde elektronik sisteme giremeyen
milletvekillerinin salonda hazır bulunan teknik personelden yardım
istemelerini, buna rağmen sisteme giremeyen üyelerin ise yoklama pusulalarını
görevli personel aracılığıyla üç dakikalık süre içerisinde Başkanlığa
ulaştırmalarını rica ediyorum.
Yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
IV.- OTURUM BAŞKANLARININ
KONUŞMALARI
1.- TBMM Başkan Vekili Meral Akşener’in, 24 Kasım Öğretmenler Günü münasebetiyle,
fedakârca hizmet eden öğretmenleri kutlayan ve ebediyete intikal edenlerine
rahmet dileyen konuşması
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, birleşimin başında, 24 Kasım
Öğretmenler Günü münasebetiyle bazı duygu ve düşüncelerimi sizlerle paylaşmak
istiyorum.
24 Kasım 1928 tarihinde açılan millet mekteplerinde yeni harflerle
okuma yazma öğretilmeye başlanmıştır. Millet mekteplerinin açılışı ve
Atatürk’ün başöğretmenliği kabul tarihi olan 24 Kasım günü 1981 yılından
itibaren Öğretmenler Günü olarak kutlanmaktadır. Bedeli maddi karşılıklarla ifade
edilemeyecek kadar saygın bir fedakârlık ve bilgelik mesleği olan öğretmenlik
ve öğretmenlerimiz milletimizin gönüllerinde en güzide konuma sahiptir.
Çocuklarımızın ve milletimizin aydınlık geleceğini sağlamak için ülkemizin her
köşesinde büyük bir fedakârlıkla hizmet veren öğretmenlerimiz her türlü övgüye
layıktır. Bu vesileyle ben de Öğretmenler Günü’nü en içten duygularla
kutluyorum. Ebediyete intikal etmiş tüm öğretmen ve eğitimcileri rahmetle
anıyorum.
Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz
vereceğim.
Gündem dışı ilk söz, 24 Kasım Öğretmenler Günü münasebetiyle söz
isteyen İzmir Milletvekili Sayın Şenol Bal’a aittir.
Buyurun Sayın Bal. (MHP sıralarından alkışlar)
V.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.- İzmir Milletvekili Şenol
Bal’ın, 24 Kasım Öğretmenler Günü’ne ilişkin gündem dışı konuşması
ŞENOL BAL (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 24
Kasım Öğretmenler Günü dolayısıyla öğretmenlerimizin sorunları hakkında gündem
dışı söz almış bulunmaktayım. Yüce Meclisi saygılarımla selamlıyorum.
Sayın milletvekilleri, bugün dolayısıyla, insan
yetiştirmenin kutsiyetine inanmış, her türlü zorluğa karşı imkânlar yaratarak
kendisini geliştirip bilgiyi en iyi şekilde öğrencilerine aktarmış, millî
birlik ve bütünlüğümüzün oluşmasında çok önemli rol üstlenmiş, doğruyu,
dürüstlüğü, iyiyi, güzeli, millî ve insani duyguları ilmek ilmek
işlemiş, cumhuriyetimizin ve bağımsızlığımızın anlamını yüreklere nakşetmiş,
vatanımıza ve aziz Türk milletine hizmet aşkını kendi kimliğinde ortaya koymuş,
Atatürk’ümüzün yolunda fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür nesiller yetiştirmeyi
şiar edinmiş çalışan ve emekli tüm değerli öğretmenlerimizin Öğretmenler
Günü’nü kutluyor, sevgi ve saygılarımla bu kürsüden onları selamlıyorum.
Yine, ebediyete intikal eden ve her birimizde emeği olan
öğretmenlerimizi ve görev bölgelerinde hain teröristlerce şehit edilen vatan
evladı öğretmenlerimizi rahmetle ve şükranla anıyorum.
Sayın milletvekilleri, öğretmenlerimizin sorunlarını, yüzlerce
öğretmen yetiştirmiş ve öğretmenlerin dertlerini yakinen bilen biri olarak bu
beş dakikalık süre içinde ancak genel başlıklar hâlinde dile getirmeye
çalışacağım.
Öncelikle, öğretmenlik mesleğinin sadece bir memuriyet olarak
değerlendirilmemesi gerektiğini ifade ediyorum. Öğretmenler bu toplumun
mimarlarıdır. Maalesef bugün öğretmenlerimiz gerek maddi ve özlük gerekse
sosyal açıdan hak ettikleri konumda değildir. Öğretmenliği severek yapılan bir
meslek olmaktan uzaklaştıracak tüm olumsuz şartlar ortada iken geleceğe nasıl
güvenle bakabiliriz sayın milletvekilleri? Geçim derdine düşmüş, kredi kartı ve
banka kredileri borcuna dolanmış, bu yüzden ailevi sorunlar yaşayan, ikinci bir
iş yapma derdine düşmüş, geleceğe güvenle bakamayan öğretmenler gelecek
nesillere nasıl bir güven telkin edebilecektir? Kira, ulaşım, giyim, gıda
giderlerini dahi karşılamaktan uzak, mesleki gelişimleri için gerekli kaynak ve
günümüzün en teknolojik yapılarından en azından İnternet ve bilgisayar gibi
kaynaklara ulaşamayan öğretmenlerimiz bu çağda öğrencilerine nasıl hedef
gösterme imkânına sahip olacaklar, onlara nasıl bir misyon
ve vizyon yükleyebilecekler? Adam kayırmacılığın ve ayrımcılığın son sürat
devam ettiği, liyakatin önemsenmediği, taltif edilmenin partizanlıktan yana
olduğu bu süreçte öğretmenlerimizin manevi dünyasında oluşacak yaralar nasıl
kapanacaktır? Öğretmenler arasında oluşan samimiyetsizlik nasıl
giderilebilecektir? Eski Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in giderayak binden
fazla kişiyi kariyer, liyakat ilkelerini göz önüne almadan makam oluruyla
76’ncı maddeye göre idareci olarak atadığı bu süreçte çalışma barışı nasıl
uygulanacaktır?
Sayın milletvekilleri, eğitime yeterli kaynak ayrılmamasından
dolayı öğretmenlik mesleğinde kadrolu, sözleşmeli, ücretli ve vekil olmak üzere
farklı istihdam şekilleri ihdas edilmiştir. 600 bine yakın kadrolu öğretmenin
aldığı maaş yoksulluk sınırının çok altındadır.
Yine 70 bine yakın sözleşmeli öğretmenin maaşı daha da azdır.
Hiçbir iş güvencesi olmayan, mesleğinin geleceği amirlerinin iki dudağı
arasında olan muvakkat ve istikrarsız bir öğretmen yapısı ortaya çıkmıştır.
Sözleşmeli öğretmenlerin eş durumundan aynı yere tayini
yapılamamaktadır. Hasta olsalar otuz günden fazla rapor alamazlar. Asker
öğretmenlik yapamazlar. Sözleşmeli öğretmenlerin durumu hem insan haklarına hem
de hukuka aykırıdır.
Ücretli ve vekil öğretmenler 70 bine yakındır. Ücretli öğretmen
mevsimlik işçi gibidir ve aldığı ücret açlık sınırının altındadır. Vekil
öğretmen uygulaması, yetişmiş yeterli sayıda öğretmen olmadığı zamanlarda
geçici olarak başvurulan eski bir yöntemdir. Hâlbuki bugün eğitim fakülteleri
ve formasyon almış fen edebiyat fakülteleri mezunu
olan 300 bine yakın öğretmen mesleğe başlamak için can atıyor. Eğitim
fakülteleri her yıl en az 40 bin mezun veriyor ve bugün okullarımızda 150 bin
öğretmene ihtiyaç var.
Öğretmenlik mesleğini ölçmekten çok uzak KPSS sınavı bir sektör
olmuş, kan emiyor ve pırıl pırıl yetişmiş,
öğretmenlik aşkıyla dolu vatan evlatları bunalımda. Mutsuz, umutsuz öğretmenlerle
eğitimi yarınlara taşımak, kaliteli, kalifiye öğrenci yetiştirmek ne kadar
gerçekçi?
Sayın milletvekilleri, bu kısa sürede hangi konulara
tercüman olayım, dersleri bir saate indirilen beden eğitimi öğretmenlerinin
isyanına mı, denge tazminatından faydalanamayan teknik öğretmenlerin
mağduriyetine mi…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
ŞENOL BAL (Devamla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
…emekli öğretmenlere sahip çıkılmadığına mı ve
hatırlanmamalarına mı, şehit ve gazi yakınları öğretmenlerin zorunlu hizmet
muafiyetleri sorununun çözülemediğine mi, eğitimde sürekli değişen programlar
ve bu programlara uyum sağlamak için hizmet içi eğitimlerinin yetersizliğine
mi, okullarda yeterli ödenek olmadığından idareci ve öğretmenlerin tahsildar
durumuna düşürülmesine mi, zaten yeterli olmayan sosyal tesislere
öğretmenlerimizin gidememesine mi, ek ders ücretlerinin 2005 yılında 10 TL’ye
çıkacak denmesine rağmen hâlen 5 TL olduğuna mı, eğitimde başarısızlıkların tüm
faturasının öğretmenlere mal edilmesinin haksızlığına mı tercüman olayım?
Ben buradan saygıdeğer öğretmenlerimize sesleniyorum: Biliyorum
ki, tüm sorunlara rağmen fedakârca en iyi şekilde görevinizi layıkıyla
yapacaksınız ve yapmalısınız. İçinde yaşadığımız bu süreç ve kaos
sizlerin önemini bir kere daha ortaya koymuştur. Gelecek nesiller sizlerin
eseri olacaktır ve yetiştireceğiniz nesillerle yeniden hak ettiğiniz saygınlığa
erişeceğinize inanıyorum.
Sevgi ve saygılar. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bal.
Gündem dışı ikinci söz, yine aynı konuda söz isteyen Amasya
Milletvekili Sayın Avni Erdemir’e aittir.
Buyurun Sayın Erdemir. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
2.- Amasya Milletvekili Avni Erdemir’in, 24 Kasım Öğretmenler Günü’ne ilişkin gündem
dışı konuşması
AVNİ ERDEMİR (Amasya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
yirmi yıl eğitimle iç içe yaşamış, eğitimin değişik kademelerinde çalışmış bir
arkadaşınız olarak 24 Kasım Öğretmenler Günü dolayısıyla gündem dışı söz almış
bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sözlerimin başında, insan sevgisi, vatan, millet, bayrak sevgisi
ve büyük Türkiye idealiyle yurdumuzun her köşesinde yılmadan, usanmadan, onurlu
ve gururlu bir mesleğin mensubu olmanın şuuruyla görev yapan vefakâr, fedakâr
öğretmenlerimizin, değerli meslektaşlarımın Öğretmenler Günü’nü kutluyorum,
kendilerini muhabbetle selamlıyorum.
Değerli milletvekili arkadaşlarım, öğretmenlerimiz, bir ülkenin
yetiştirdiği kuşaklara hamurunu ve mayasını katan, yoğuran, onlara ruh ve şekil
veren sanatkârlardır. Bir ülkenin imarı, yükselişi ve yücelişi ancak ve ancak
insanların yüreklerinin ve zihinlerinin doğru şekilde imarıyla mümkündür. Bugün
şikâyetçi olduğumuz bir çok meselenin temelinde de
çözümünde de en önemli rol hiç şüphesiz eğitime aittir.
Değerli öğretmen arkadaşlarım, unutmayalım, her başarı, sahibinin
ürettiği bir şaheserdir. Başkasının eserini satın alabiliriz ancak kimsenin
başarısını satın alamayız. Bu sebeple başarıyı siz üretiyorsunuz. Yavrularımızı
geleceğe siz hazırlıyorsunuz. Onları bilgi ve sevgi çeşmesinden kana kana siz içiriyorsunuz. Onların kaderini
fedakârlıklarınızla siz değiştiriyorsunuz. Yavrularımızı bu ülkenin
zirvelerine, ülkemizi o kutlu hedef olan çağdaş uygarlık düzeyinin üstüne
taşıyacak olan da yine sizsiniz.
Sevgili meslektaşlarım, ülkemiz dünden bugüne değişimler yaşadı,
hızla gelişti. Hiç şüphesiz, bu gelişim ve değişim, sizin ve sizden önce hizmet
veren öğretmenlerimizin eseri. Sayenizde rekabete açık, dünyayı tanıyan ve
dünyayla rekabet edebilecek aklı hür, vicdanı hür, fikri hür bir nesil geliyor.
Değerli öğretmen arkadaşlarım, başarılı bir eğitim için yüksek bir
moralle mesleğinizi icra etmenin ne kadar önemli olduğunu biliyoruz. Hükûmetimiz, iktidar olduğumuz günden beri bu şuurla
devletimizin imkânları ölçüsünde eğitim alanında önemli atılımlar
gerçekleştirdi. Bütçeden en büyük pay eğitime ayrıldı. Okullarımızda fiziki
iyileştirmeler yapıldı. Edirne’den Kars’a kadar okullarımız bilgisayar laboratuvarlarıyla donatıldı. Yeni yurt binaları yapıldı.
2003’ten 2009’a kadar 147 bin kadrolu toplam 217 bin öğretmenin ataması
yapıldı. Her şeyden önemlisi, öğretmen ataması ve tayinlerde objektif kriterler getirildi. Yıllarca köylerde çalışıp şehir
merkezine gelmeden emekli olan öğretmenler devri kapandı. Şükürler olsun, bugün
öğretmenlerimizin tayinleri ve nakilleri şeffaf bir şekilde puan üstünlüğüne
göre yapılıyor. Nakillerde herkes tercihini yapıyor. Öğretmenlerimiz hangi
okulda, kaçıncı sırada olduğunu takip edebiliyor. Öğretmenlerimiz artık
tayinlerinde siyasi tavassut peşinde koşmuyor. Elbette, eğitim sistemimizin
bütün sorunları tamamen çözüldü, öğretmenlerimizin beklentileri tamamen
karşılandı demiyoruz ancak şunu diyoruz ki, yedi yıllık İktidarımızda ülkemizin
bütçe imkânları en iyi şekilde değerlendirildi, yapılabileceklerin azamisi
yapılmaya çalışıldı. İnşallah ülkemiz eğitimde yapılan bu hamlelerin
karşılığını alacak, ülkemiz geliştikçe sizlerin imkânları da daha iyiye doğru
gelişecektir.
Değerli öğretmen arkadaşlarım, sizlerin hangi şartlar altında
çalıştığınızı biliyoruz. Anadolu’nun kuş uçmaz kervan göçmez köylerinde,
kentlerinde, varoşlarında kendi kendine açıp solan çiçekler kalmasın diye
öğrencilerinize ömrünüzü, sevginizi, yüreğinizi veriyorsunuz. Hiç şüphesiz
sizler her şeyin en iyisine, en güzeline layıksınız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
AVNİ ERDEMİR (Devamla) – Verilebilecek hiçbir maddi değer, para
pul, makam, mevki sizlerin emeklerinizin karşılığı olamaz çünkü sizlerin
öğrencilerinize verdiğiniz yüce değerleri karşılayabilecek bir maddi değer de
yoktur.
Bu vesileyle, hizmetlerinizden dolayı hepinize sonsuz teşekkürler
ediyorum. Ömürlerini bu onurlu görevle geçirmiş olan emekli öğretmenlerimize,
çalışan öğretmenlerimize, sevdikleriyle birlikte sağlık ve afiyet dolu günler
diliyorum. Başta şehit öğretmenlerimiz ve başöğretmenimiz Atatürk olmak üzere,
ebediyete uğurladığımız bütün meslektaşlarımızı rahmet ve minnetle anıyorum.
Öğretmenlerimizi ve yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Öğretmenler Günü’müz kutlu olsun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Erdemir.
Gündem dışı üçüncü söz, yine aynı konuda söz isteyen İstanbul
Milletvekili Sayın Fatma Nur Serter’e aittir.
Buyurun Sayın Serter. (CHP sıralarından
alkışlar)
3.- İstanbul Milletvekili Fatma
Nur Serter’in, 24 Kasım Öğretmenler Günü’ne ilişkin
gündem dışı konuşması
FATMA NUR SERTER (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına gündem dışı söz almış
bulunuyorum.
Ben öncelikle tüm öğretmenlerimizin 24 Kasım Öğretmenler Günü’nü
kutluyor, onlara saygılarımı, sevgilerimi ve şükranlarımı sunuyorum. Aramızdan
ayrılan, ebediyete intikal eden bütün öğretmenlerimize de Tanrı’dan rahmet
diliyor, onları bir kez daha burada saygıyla anmayı görev biliyorum.
Değerli milletvekilleri, her birimiz öğrenci olduk, her birimiz
öğretmenlerimizin elinden geçtik, onların bilgisiyle, sevgisiyle, şefkatiyle ve
özverisiyle yoğrularak gelecek yaşamlarımıza hazırlandık. Onun için, değerli
öğretmenlerimizin her birimizin üzerinde büyük emeği bulunmaktadır. Ancak,
ülkemizde “öğretmen” kavramı “cumhuriyet” kavramıyla özdeşleşmiştir. Çünkü
Cumhuriyet Dönemi yetiştirdiği öğretmenleriyle aydınlık geleceğin yollarını
açmış ve Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk cumhuriyetimizi öğretmenlerimize
emanet ederek aydınlık ve çağdaş kuşaklar yetiştirme sorumluluğunu cumhuriyet
öğretmenlerine vermiştir. O nedenle “cumhuriyet öğretmeni” kavramının giderek
unutturulmaya çalışıldığı bir süreçte ben bir kere daha, emeği geçen, çağdaş
değerleri yeni kuşaklara benimseten ve bu ülkeyi ayakta tutan cumhuriyetçi
aydınların yetişmesine büyük katkıları olan cumhuriyet öğretmenlerimizi
saygıyla anıyorum.
Öğretmenler günlerinde genellikle öğretmenlerimize olan saygımızı
ifade edecek süslü cümleler kurarız, onlara olan sevgimizi dile getiririz.
Ancak, sanıyorum, içinde yaşadığımız bu süreçte öğretmenlerimizin sadece
sevgiyle ve saygıyla, süslü cümlelerle anılmalarının çok ötesinde başka temel
gereksinimleri bulunmaktadır. Ne yazık ki yedi yıllık AKP Hükûmeti
döneminde öğretmenlerimizin sorunları giderek daha da ağırlaşmıştır. Sözleşmeli
öğretmen diye başlatılan uygulamayla öğretmenlerimiz, öğretmenliği bir meslek
olarak bile uygulamaktan yoksun bırakılmış, istihdam güvencesinden yoksun
bırakılmış ve çok açık bir biçimde siyasetin etkisi altında hareket etmeye
zorunlu tutulmuşlardır.
Tabii, öğretmenlerimizin tek sorunu istihdam güvencesinden
yoksunluk ya da siyasete alet edilmeye zorunlu bırakılma olmamıştır.
Öğretmenlerimiz, gerek gelir düzeyleri gerek özlük hakları bakımından ama belki
de en önemlisi 370 bin öğretmenimizin hâlâ işsizlikle pençeleştiği bir süreçte
ne yazık ki yaşamak zorunda bırakılmışlardır. Bugün Türkiye’deki öğretmenler
dünyayla kıyaslandığında, örneğin OECD ülkeleri ortalamasına bakıldığında
onların yarısından, kimi kategorilerde de üçte 1’inden daha az maaş alıyorlar
ama çalışma saatleri itibarıyla onlardan çok daha fazla çalışmak mecburiyetinde
bırakılıyorlar. Bugün Türkiye’deki öğretmenlerimiz, 4 kişilik bir aile esas
alındığında, bu 4 kişilik ailenin bir aylık geçim masrafını aldıkları
aylıklarla ancak yüzde 45 oranında karşılıyorlar. Ama bütün bunları sizlere ben
anlatmayayım. Bütün bunları size bir öğretmen anlatsın, bir değil çok sayıda
öğretmen. Her birimizin odalarına çektikleri yüzlerce faksla içinde
bulundukları koşulları anlatıyorlar. Onun için, bugün ben burada Cumhuriyet
Halk Partisini temsilen konuştuğum gibi öğretmenin sesini onun kaleminden
buraya taşımak için de konuşuyorum.
Bakınız ne diyor öğretmenimiz: “Otuzlu yaşlarımıza gelip
evlenemiyor, ailemizden harçlık almak zorunda bırakılıyoruz. İş bulamadığımız
için işportacılık, inşaat işçiliği, tezgâhtarlık yapıyoruz. Her şeyden önce
sağlık güvencesinden yoksun yaşıyoruz. Aramızda atanamadığı için hayatını
düzene koyamayan, çeşitli psikolojik, fiziksel sorunlar yaşayan ve çözüm yolu
olarak da -arkadaşlar, dikkatinizi çekiyorum- intiharı seçen birçok arkadaşımız
mevcut…”
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
FATMA NUR SERTER (Devamla) – “…ve bu sayı her geçen yıl daha da
artmakta. Neden hâlâ ayda 300-500 lira ücretle, yarım sigortayla çalıştırılmak
zorunda bırakılan bunca öğretmen var? Bu şekilde giderse beş yıl sonra ataması
yapılmayan öğretmen sayısı ÖSS ordusuyla eşit seviyede olacaktır.”
Değerli arkadaşlar, bu yakarışa kulak vermek zorundayız. Türkiye
Büyük Millet Meclisinin Genel Kurul Salonu’ndan yükselen bu öğretmenin sesine
kulak verdiğimiz zaman gerçekten Öğretmenler Günü’nü öğretmenlerimize saygı ve
sevgimizi belirtecek şekilde kutlamış olacağız. O nedenle, ben, iktidar
partisinin bu sese kulak vererek öğretmenlerimizin işsizliğinin önüne
geçmesini, bu öğretmen atamalarının bir an önce yapılmasını diliyor, saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Serter.
60’ıncı maddeye göre yerinden söz talepleri vardır.
Sayın Erçelebi, iki dakika süre
veriyorum; buyurun.
VI.- AÇIKLAMALAR
1.- Denizli Milletvekili Hasan Erçelebi’nin, 24 Kasım Öğretmenler Günü’ne ilişkin
açıklaması
HASAN ERÇELEBİ (Denizli) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Demokratik Sol Parti ve şahsım adına bütün öğretmenlerin
Öğretmenler Günü’nü kutluyorum. Ulusumuzun Başöğretmeni Gazi Mustafa Kemal
Atatürk ve ebediyete intikal eden tüm öğretmenlerimizi rahmetle, saygıyla,
minnetle anıyorum.
Bugün öğretmenlerimizin çalışanlarıyla emeklileri geçim sıkıntısı
yaşarken genç öğretmenler de iş için Kızılay’da eylem yapmaktadır. Yarın da
çalışan öğretmenlerimiz bir hak grevi yapacaklardır. Sayın Başbakan yarın
yapılacak hak greviyle ilgili, öğretmenlerimizi ve memurlarımızı tehdit eden
bir konuşma yapmıştır. Bu doğru bir şey değildir. Yarın bu grev sükûnet
içerisinde gerçekleşecektir. Bütün öğretmenlerimize bu grevde başarılar
diliyorum ve öğretmenlerimizin önümüzdeki yıllarda geçim sıkıntısı olmadan,
yarın kaygısı olmadan gelecek kuşaklarımızı yetiştirmelerini diliyorum.
Bu arada, yaklaşan Kurban Bayramı için tüm İslam âleminin ve
yurttaşlarımızın Kurban Bayramı’nı kutluyorum, mutlu bayramlar diliyorum.
Saygılar sunuyorum.
BAŞKAN – Sayın Macit, buyurun.
2.- İstanbul Milletvekili Hasan
Macit’in, 24 Kasım Öğretmenler Günü’ne ilişkin açıklaması
HASAN MACİT (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Bizi yetiştiren öğretmenlerimizin Öğretmenler Günü’nü kutluyor,
emekli öğretmenlerimizin sağlık ve mutlulukla yaşamlarını sürdürmelerini
diliyorum. Görevi başında şehit edilen ve ebediyete intikal etmiş
öğretmenlerimizi rahmet ve minnetle anıyorum.
Yarın öğretmenlerimiz bir hak grevine katılacaklar ve bu
grevde, biraz önceki söylediğimiz hoşgörü, öğretmenlerimize yaptığımız övgü ve
günlerini kutlamak için onların ne kadar önemli görevler üstlendikleriyle
ilgili iktidar ve muhalefet partileri olarak söylediğimiz bu sözler, umarım
yarın öğretmenlerimize de yansır ve onların hak grevi noktasında, bugün
övdüğümüz öğretmenleri yarın dövmeyiz. Yarın onların sağlıklı bir şekilde grevlerini, gösterilerini
tamamlamaları için gerekli düzeni ve sükûneti sağlar yürütme diye düşünüyorum
ve tekrar öğretmenlerimizin gününü kutluyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Sayın Ertugay, buyurun.
3.- Erzurum Milletvekili Zeki Ertugay’ın, 24 Kasım Öğretmenler Günü’ne ilişkin açıklaması
ZEKİ ERTUGAY (Erzurum) – Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Başöğretmen Büyük Atatürk’ün “Yeni nesil sizin eseriniz
olacaktır.” dediği ve bugün gerçekten bin bir türlü sıkıntı içerisinde, bu zor
ve kutsal görevlerini yerine getirmeye çalışan öğretmenlerimizin ben de
Öğretmenler Günü’nü kutluyorum ve bugün, çok ağır şartlar altında, bin bir
türlü sorunlar içerisinde bu görevi yerine getirmek isteyen öğretmenlerimizin
bu sorunlarının çözülmesi, bu Meclisin önünde duran en önemli meselelerden biri
olmalıdır diye düşünüyorum.
Bugün, bir taraftan binlerce öğretmen adayı mesleğe girmek için
fırsat beklerken, bir taraftan da ülkemizin çok çeşitli yörelerinde büyük
öğretmen ihtiyaçları, talepleri vardır. Bunun giderilmesi konusunda da Hükûmete büyük görevler düşmektedir.
Tekrar Öğretmenler Günü’nü kutluyor, yaklaşan Kurban Bayramı’nın
bütün öğretmenlerimize, bütün milletimize hayırlara vesile olmasını diliyor,
teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Sayın Halis…
4.- Tunceli Milletvekili
Şerafettin Halis’in, 24 Kasım Öğretmenler Günü’ne ilişkin açıklaması
ŞERAFETTİN HALİS (Tunceli) – Tabii, öğretmenlerin yaşam koşulları
itibarıyla kutlanacak bir yanı olmasa da ben DTP Grubu adına öğretmenlerin bu
gününü kutluyorum, kendilerine saygı ve selamlarımı gönderiyorum.
Tabii, çocuklarımızın, dolayısıyla ülkemizin geleceğini emanet
ettiğimiz öğretmenlere baktığımızda, öğretmenlerin yaşam koşullarının
istenilmeyen bir düzeyde olduğunu görmek mümkündür. Ekonomik durumları son
derece kötü olmakla beraber özlük hakları yeterince verilmemiş ve örgütlenme
haklarında çok ciddi engeller vardır.
OECD 2009 Raporu’na göre, ister öğretmenin niteliği açısından
ister eğitime sunulan olanaklar açısından OECD ülkeleriyle kıyaslandığında
ortalamanın çok altında bir yerde olduğu görülüyor. Tabii bir ülkede eğer
eğitim sermayenin vicdanına havale edilmişse orada eğitimin niteliğinden çok
şey beklemek doğru değildir.
Bunun ötesinde yine, eğitimin cemaat okulları aracılığıyla
yapıldığı, bir nevi cemaatleştirme ve dincileştirme noktasındaki girişimler de
eğitimin, bugüne kadarki hedef ve amaçlarının dışında başka bir mecraya doğru
kaydığını bize göstermektedir.
Bu anlam itibarıyla, öğretmenlerin atamaları yapılırken de çok
önemli bir sorunla karşı karşıyayız. İhtiyaca dayalı bir öğretmen ataması
yerine, siyaseten göstermelik, küçük dilimlerle atamalar yapılmaktadır. Oysaki
üniversitelerimizden mezun binlerce, on binlerce genç işsiz gezmektedir ve
yaşamlarını da böyle işsiz sürdürüp tüketmektedir. Bu anlam itibarıyla,
Öğretmenler Günü’nde eğer Hükûmetin bir samimiyeti
varsa bir jest olarak, daha doğrusu bir lütuf olarak değil, hak sahiplerine
haklarının verilmesi…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Sayın Özdemir…
5.- Gaziantep Milletvekili Hasan
Özdemir’in, 24 Kasım Öğretmenler Günü’ne ilişkin açıklaması
HASAN ÖZDEMİR (Gaziantep) – Ülkemizde cehaletin ve fukaralığın
yenilmesi için en ücra yerlerde görev yapan bütün öğretmenlerimizin ben de
Öğretmenler Günü’nü kutluyorum. Bizlerin buralara kadar gelmesinde büyük
emekleri olan eli öpülesi öğretmenlerimizin yaklaşan mübarek Kurban Bayramı’nı
kutluyor, ben de hepsine sevgi ve saygılarımı arz ediyorum.
BAŞKAN – Sayın Bulut…
6.- Balıkesir Milletvekili Ahmet
Duran Bulut’un, 24 Kasım Öğretmenler Günü’ne ilişkin açıklaması
AHMET DURAN BULUT (Balıkesir) – Öğretmenlik karşılıksız sevmek,
karşılıksız vermek sanatıdır. Öğretmenlerimiz mum gibi etrafı aydınlatırken,
erirken, onların haklarını korumak gibi sorumluluk mevkisinde bulunan
insanların onların sorunlarını görmezden gelmeleri bir haksızlıktır.
Bugün binlerce öğretmen adayı mesleğe atılmak için fırsat
beklerken, meslekte bulanan insanlar, öğretmenler ayakta kalabilmek için ikinci
bir iş ararken, iktidarların baskısı altında rüzgâr gibi savrulurken,
öğretmenlerimizin yine dimdik, Başöğretmenleri Mustafa Kemal Atatürk’ün izinde,
memlekete hizmet yolunda vermiş oldukları gayretlerden dolayı kendilerini
tebrik ediyor, günlerini kutluyor, şahsım adına sevgilerimi, saygılarımı
sunuyorum.
BAŞKAN – Sayın Türkmenoğlu…
7.- Konya Milletvekili Ayşe
Türkmenoğlu’nun, 24 Kasım Öğretmenler Günü’ne ilişkin açıklaması
AYŞE TÜRKMENOĞLU (Konya) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Ben de 24 Kasım Öğretmenler Günü’nün tüm öğretmenlerimize hayırlı
olmasını diliyorum.
Özellikle bir iki hususu belirtmek istiyorum: Millî Eğitimin
bütçemizden en çok pay ayrılan bakanlık olduğunun bilinmesini istiyorum. Bugün
de, 24 Kasımda yine çok manidar bir yasa görüşeceğiz, 10 bin yeni öğretmen
atanmasıyla ilgili.
Şunu da belirtmek istiyorum: Öğretmenlerimizin artık İnternet
ortamında bilgisayarla atamaları yapılıyor. Bu konuda daha önceki dönemlerdeki
kayırmalar, gözetmeler bu şekilde ortadan kaldırılmış oldu ve öğretmenlerimiz
hakkaniyetle atanıyor.
Öğretmenlerimizin tabii ki sorunlarını biliyoruz. Bu konuda çözüm
noktasında Hükûmet, bütçesinin elverdiği ölçüde
elinden geleni yapıyor.
Ben tekrar Öğretmenler Günü’nün kutlu olmasını diliyorum.
Öğrencilerimize en güzel ve verimli zamanlarını ayırdıkları için de kendilerine
teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Sayın Aydın…
8.- Gümüşhane Milletvekili Kemalettin Aydın’ın, 24 Kasım Öğretmenler Günü’ne ilişkin
açıklaması
KEMALETTİN AYDIN (Gümüşhane) – Sayın Başkanım, teşekkür ederim.
Bir öğretmen çocuğu ve evinde de 5 tane ablası öğretmen olan bir
kişi olarak öğretmenlerimizin, tüm sorunlarının varlığına rağmen cefakâr, vefakâr
ve özveriyle mesleklerini icra etmelerinden dolayı öğretmenlerimizin bu güzel
günlerini tebrik ediyor, yaklaşan bayramlarını da kutluyorum. Nice Öğretmenler
Günü’nde daha mutlu günler temenni ediyorum.
Saygılar sunarım.
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının bir tezkeresi vardır,
okutup bilgilerinize sunacağım.
VII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA
SUNUŞLARI
A) Tezkereler
1.- Finlandiya Parlamento Başkanı
Suali Niinistö ve beraberindeki heyetin ülkemizi
ziyaret etmesinin uygun bulunduğuna ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/1016)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna
Finlandiya Parlamento Başkanı Sayın Sauli
Niinistö ve beraberindeki heyetin ülkemizi ziyaret
etmesi Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık Divanı’nın 16 Kasım 2009 tarih ve
56 sayılı Kararı ile uygun bulunmuştur.
Söz konusu heyetin ülkemizi ziyareti, Türkiye Büyük Millet
Meclisi’nin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında 3620 sayıl Kanun’un 7.
Maddesi gereğince Genel Kurulun bilgilerine sunulur.
Mehmet
Ali Şahin
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.
Başbakanlığın İç Tüzük’ün 75’inci maddesine göre verilmiş bir
tezkeresi vardır, okutuyorum:
2.- Türkiye Cumhuriyeti ile Libya
Arap Halk Sosyalist Büyük Cemahiriyesi Arasında Tarım
Alanında Teknik, Bilimsel ve Ekonomik İşbirliği Protokolünün Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı’nın geri gönderilmesine ilişkin
Başbakanlık tezkeresi (3/1018)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
İlgide kayıtlı yazımız ekinde Başkanlığınıza sunulan “Türkiye
Cumhuriyeti ile Libya Arap Halk Sosyalist Büyük Cemahiriyesi
Arasında Tarım Alanında Teknik, Bilimsel ve Ekonomik İşbirliği Protokolünün
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı”nın Türkiye Büyük Millet
Meclisi İçtüzüğünün 75 inci maddesine göre geri gönderilmesini arz ederim.
Recep
Tayyip Erdoğan
Başbakan
BAŞKAN – Dışişleri Komisyonunda bulunan tasarı geri verilmiştir.
Meclis araştırması açılmasına ilişkin üç önerge vardır, ayrı ayrı okutuyorum:
B) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Artvin Milletvekili Metin Arifağaoğlu ve 30 milletvekilinin, Artvin’in Şavşat ve
Borçka ilçelerinde meydana gelen taşkın olaylarının araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/471)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Şavşat ilçesi Tigrat deresinde Devlet Su
İşleri 26. Bölge Müdürlüğü tarafından dere ıslahı projesi kapsamında 13 adet tersip bendi yapılmıştır. 15 Temmuz 2009 günü meydana gelen
feyezanda bu bentlerden 7 adedi dinamik etki nedeni ile domino taşları gibi
birbiri ardınca yıkılmış ve 5 vatandaşımız hayatını kaybetmiştir.
Borçka ilçesi İçkale deresi 18 Nisan
1968 tarihinde büyük bir feyezan yaşamış ancak can kaybı olmamıştır. 41 yıl
sonra 23 Eylül 2009 tarihinde İçkale deresi takriben
aynı büyüklükte taşmış ve bu büyük feyezan ve heyelanlarda 5 can kaybı
yaşanmıştır.
Her iki feyezanda toplam 10 can kaybı ve çok büyük miktarda mal
kaybı olmuştur. Ayrıca Hopa-Borçka devlet yolunda çok büyük tahribat oluşmuş ve
yol bir gün trafiğe kapalı kalmıştır. Bu ve buna benzer olaylarla karşılaşmamak
ve dere yataklarındaki yapılaşmaların incelenmesi ayrıca DSİ Bölge Müdürlüğünün
yaptırdığı tersip bentlerinin kalitesinin tespit
edilmesi, yıkılan ve tahliye edilen 94 adet konutların ve afetzedelerin oluşan
sorunlarını araştırıp gereken önlemlerin alınmasına ihtiyaç bulunmaktadır.
Doğu Karadeniz bölgesi çok yağış alan ve heyelana müsait bir
coğrafyaya sahiptir. Benzer olaylarla karşılaşmamak için Türkiye Büyük Millet
Meclisi olaya el koyup araştırma komisyonu kurulmasında fayda mülahaza
edilmektedir.
10 vatandaşımızın hayatını kaybettiği bu iki olayda alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla anayasanın 98'nci ve içtüzüğün 104 ve
105'nci maddeleri uyarınca meclis araştırması açılmasını arz ve teklif ederiz.
1) Metin Arifağaoğlu (Artvin)
2) Ensar Öğüt (Ardahan)
3) Sacid Yıldız (İstanbul)
4) Fevzi Topuz (Muğla)
5) Gürol Ergin (Muğla)
6) Ali Oksal (Mersin)
7) Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
8) Rahmi Güner (Ordu)
9) Kemal Demirel (Bursa)
10) Tayfur Süner (Antalya)
11) İsa Gök (Mersin)
12) Turgut Dibek (Kırklareli)
13) Malik Ecder Özdemir (Sivas)
14) Bülent Baratalı (İzmir)
15) Ali İhsan Köktürk (Zonguldak)
16) Halil Ünlütepe (Afyonkarahisar)
17) Atila Emek (Antalya)
18) Osman Kaptan (Antalya)
19) Mehmet Ali Özpolat (İstanbul)
20) Ali Rıza Ertemür (Denizli)
21) Mevlüt Coşkuner (Isparta)
22) Birgen Keleş (İstanbul)
23) Çetin Soysal (İstanbul)
24) Durdu Özbolat (Kahramanmaraş)
25) Hüsnü Çöllü (Antalya)
26) Tekin Bingöl (Ankara)
27) Enis Tütüncü (Tekirdağ)
28) Mehmet Akif Hamzaçebi (Trabzon)
29) Nevingaye Erbatur (Adana)
30) Ali Rıza Öztürk (Mersin)
31) Ahmet Küçük (Çanakkale)
2- Adıyaman Milletvekili Şevket Köse
ve 29 milletvekilinin, üniversite öğrencilerinin barınma sorununun
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/472)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Her yıl olduğu gibi bu yıl da üniversite kayıtlarının başlamasıyla
birlikte öğrencilerin barınma sorunları tekrar gözler önüne serilmiştir.
Yaşanan ekonomik krizin etkisiyle veliler iyice zorlanmakta, bu zorluğun en
büyük zararını ise düzgün bir barınma ortamına sahip olmayan öğrenciler
görmektedir. Devlet yurtlarının yetersizliği ülkemizin en çok bilinen eğitim
sorunlarının başında gelmektedir.
Devlet yurtlarının yetersiz olması sonucunda, veliler ve
öğrenciler zor durumda kalmaktadır. Aynı zamanda, ekonomik zorlukları nedeniyle
velilerin eli kolu bağlanmakta; yurtlar tarikatların ağı hâline gelmektedir.
Her yıl aynı görüntüler yaşanmakta, otogarlarda kimi özel yurtlarca karşılanan
öğrenciler ekonomik mecburiyetin vermiş olduğu zorunlulukla hareket etmektedir.
Veliler ise bu duruma isyan etmektedir.
Hükûmetin son yıllarda
izlediği politika, her ile bir üniversite açmak biçimindedir. Ancak; her ile
bir üniversite açılması tek başına yeterli olmamaktadır. Üniversite
öğrencilerine barınma olanağı sağlamadan üniversitenin açılmasına akademik
çevrelerden de tepkiler gelmektedir. Öğrenciler, yeni açılan üniversitelere
kayıtlarını yaptırırken, barınma konusunda büyük sorunlar yaşamaktadır.
Yükseköğretimde barınma sorununun çözülmesi için yeterli çabanın
gösterilmediği, kamuoyunun üzerinde fikir birliği yaptığı konulardan biridir.
Yükseköğretimde yaşanan barınma sorununun çözülmesi için özel önlemlerin
alınması gerektiği anlaşılmaktadır. Bu konuda Başbakanlık Toplu Konut İdaresi
Başkanlığı (TOKİ) akla gelen ilk alternatiflerden biridir.
Bilindiği gibi, ülkemizin yaşadığı hızlı nüfus artışı ve hızlı
kentleşme sebebiyle oluşan konut ve kentleşme sorunlarının çözülmesi ve
üretimin artırılarak işsizliğin azaltılması amacıyla 1984 yılında Genel İdare
dışında Toplu Konut ve Kamu Ortaklığı İdaresi Başkanlığı kurulmuştur. Bu
tarihte yürürlüğe giren 2985 sayılı Toplu Konut Kanunu ile özerk Toplu Konut
Fonu oluşturulmuştur. Toplu Konut İdaresi Başkanlığının işlevi Türkiye'de konut
üretim sektörünün teşvik edilerek hızlı artan konut talebinin planlı bir
şekilde karşılanmasını sağlamak yönünde belirlenmiştir. 2985 sayılı Toplu Konut
Kanunu Toplu Konut İdaresi Başkanlığına özerk ve esnek hareket etme imkanı sağlamıştır.
1990 yılında 412 ve 414 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameler ile
Toplu Konut İdaresi Başkanlığı ve Kamu Ortaklığı İdaresi Başkanlığı şeklinde
iki ayrı idare olarak örgütlenmeye gidilmiştir. 1993 yılından itibaren Toplu
Konut Fonu, Genel Bütçe kapsamına alınmıştır. Toplu Konu Fonu, 20.6.2001 tarih
ve 4684 sayılı Kanunla da tamamen yürürlükten kaldırılmıştır. Halihazırda, Toplu Konut İdaresi gelirleri, gayrimenkul
satış ve kira gelirlerinden, kredi geri dönüşlerinden, faiz gelirlerinden ve
bütçe ödeneklerinden oluşmaktadır. Toplu Konut İdaresi Başkanlığı, kuruluşundan
2002 yılına kadar yaklaşık 950 bin konuta kredi yoluyla finansman desteği
sağlamış, aynı zamanda kendi arsaları üzerinde 43.145 konutun inşaatını da
tamamlamıştır.
TOKİ, özellikle son yıllarda yerel yönetimlerle birlikte yaptığı
projelerle de gündemdeki yerini korumaktadır. TOKİ'nin
ülkemizde yer alan öğrenci yurdu sorununda aktif bir rol oynamasının olanaklı
olduğu görülmektedir. 81 ilde aynı anda çalışmaların başlatılmasıyla yurt
sorununun büyük oranda çözülebileceği ve aileler ile öğrencilerin rahat nefes
almasının sağlanabileceği belirtilmektedir. Bu konuda acilen çalışma yapılması
şart olmuştur.
Ülkemizde yaşanan yükseköğretim öğrencilerinin barınma
sorunlarının neler olduğunun tespiti, bunların çözülmesi için neler
yapılabileceği ve bu noktada TOKİ'den nasıl
yararlanılabileceği konusunda uzman görüşlerinin alınarak, araştırmalar
yapılabilmesi amacıyla Anayasa'nın 98. ve TBMM İçtüzüğü'nün 104 ve 105.
maddeleri gereğince Meclis Araştırması açılmasını saygılarımızla arz ederiz.
1) Şevket Köse (Adıyaman)
2) Ali Oksal (Mersin)
3) Tekin Bingöl (Ankara)
4) Ensar Öğüt (Ardahan)
5) Sacid Yıldız (İstanbul)
6) Gürol Ergin (Muğla)
7) Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
8) Kemal Demirel (Bursa)
9) Fevzi Topuz (Muğla)
10) İsa Gök (Mersin)
11) Rahmi Güner (Ordu)
12) Turgut Dibek (Kırklareli)
13) Bülent Baratalı (İzmir)
14) Ali İhsan Köktürk (Zonguldak)
15) Halil Ünlütepe (Afyonkarahisar)
16) Tayfur Süner (Antalya)
17) Atila Emek (Antalya)
18) Osman Kaptan (Antalya)
19) Mehmet Ali Özpolat (İstanbul)
20) Mevlüt Coşkuner (Isparta)
21) Ali Rıza Ertemür (Denizli)
22) Durdu Özbolat (Kahramanmaraş)
23) Birgen Keleş (İstanbul)
24) Çetin Soysal (İstanbul)
25) Hüsnü Çöllü (Antalya)
26) Enis Tütüncü (Tekirdağ)
27) Mehmet Akif Hamzaçebi (Trabzon)
28) Nevingaye Erbatur (Adana)
29) Ali Rıza Öztürk (Mersin)
30) Ahmet Küçük (Çanakkale)
3.- Afyonkarahisar
Milletvekili Halil Ünlütepe ve 29 milletvekilinin,
vişne üreticilerinin sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/473)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Vişne üreticilerinin sorunlarının araştırılması, alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98, içtüzüğün 104 ve 105 inci
maddeleri uyarınca Meclis Araştırması açılmasını arz ederiz.
1) Halil Ünlütepe (Afyonkarahisar)
2)Ensar Öğüt (Ardahan)
3)Sacid Yıldız (İstanbul)
4) Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
5) Ali Oksal (Mersin)
6) Gürol Ergin (Muğla)
7) Fevzi Topuz (Muğla)
8) Kemal Demirel (Bursa)
9) İsa Gök (Mersin)
10) Rahmi Güner (Ordu)
11) Turgut Dibek (Kırklareli)
12) Malik Ecder Özdemir (Sivas)
13) Bülent Baratalı (İzmir)
14) Ali İhsan Köktürk (Zonguldak)
15) Tayfur Süner (Antalya)
16) Osman Kaptan (Antalya)
17) Atila Emek (Antalya)
18) Mehmet Ali Özpolat (İstanbul)
19) Mevlüt Coşkuner (Isparta)
20) Ali Rıza Ertemür (Denizli)
21) Durdu Özbolat (Kahramanmaraş)
22) Birgen Keleş (İstanbul)
23) Çetin Soysal (İstanbul)
24) Hüsnü Çöllü (Antalya)
25) Tekin Bingöl (Ankara)
26) Enis Tütüncü (Tekirdağ)
27) Mehmet Akif Hamzaçebi (Trabzon)
28) Nevingaye Erbatur (Adana)
29) Ali Rıza Öztürk (Mersin)
30) Ahmet Küçük (Çanakkale)
Gerekçe:
Vişne ülkemizin hemen her bölgesinde yetiştirilebilen ve bu
nedenle de en çok üretimi yapılan meyve türlerinden biridir. Türkiye dünyanın
önemli vişne üreticilerinden biri konumundadır. Vişne ülkemizin yaş meyve ve
sebze ihracatının en önemli kalemlerinden birini oluşturmaktadır. Türkiye
genelindeki üretim miktarı 185.435 tondur. Ülkemizde dünyadaki vişne üretiminin
yaklaşık %16'sı karşılanmaktadır.
Vişne diğer meyvelere göre daha geniş kullanım alanına sahiptir.
Derin dondurma, kurutma, kozmetik, meyve suyu, konserve ve reçel yapımında
değerlendirilmekte, dondurulmuş olarak yurt dışına pazarlanmaktadır.
Ülkemizde 2009 yılı vişne üreticileri açısından son derece
sıkıntılı bir yıl olmuştur. Rekoltenin yüksek olması, iç tüketim ve ihracatın
azalması, vişne alan firmaların krizi bahane ederek düşük fiyat vermeleri,
gübre, mazot, ilaç, elektrik, sulama, işçilik gibi girdilerin yüksek olması
üreticilerin zor günler geçirmesine sebep olmaktadır. 9 yıl önce 2000 yılında
1,40 TL'den alıcı bulan, geçtiğimiz yıl 85 kuruştan satılan vişne, 2009 yılında
ancak 50 kuruştan alıcı bulabilmektedir. Bu fiyat vişne toplayan işçinin yevmiyesini ancak karşılamaktadır. Bir işçi ortalama 50-
Anadolu'nun pek çok yerinde vişne üreticisi zor durumdadır.
Vişnenin para etmemesi nedeniyle Tokat ilimizde üreticiler ürünlerini yollara dökmüşlerdir.
Antalya'da bir üretici para etmeyen vişneyi toplayıp suyunu çıkararak su
hayratında vatandaşlara dağıtmıştır. Burdur'da bir üretici bahçesindeki vişne
ağaçlarını kesmiştir. Ülkemizde vişne üretiminin yüzde 22,46’sını karşılayan Afyonkarahisar’da benzer sorunlar yaşanmıştır. Afyonkarahisar Merkez, Sultandağı, Çay ilçelerinde de
birçok üretici ürünlerini toplamaktan vazgeçmiştir.
Son yıllarda meyve üretiminin yeterince destek görmemesi üreticiyi
meyve üretiminden uzaklaştırmakta ve göçe sebep olmaktadır. Bu insanlarımız
üretici konumundan tüketici konumuna geçmektedirler. Üreticilerin tarım
alanında varlığını sürdürebilmesi için, tarımsal girdi maliyetlerinin
azaltılması, çiftçi ve köylünün kullandığı kredilerin yeniden yapılandırılması,
vişne üreticisinin zararının telafi edilmesi, meyve üreticilerine ek destekleme
ödemesi yapılması, konsantre vişne ithalatının
yasaklanması gibi taleplerin incelenerek değerlendirilmesi gerekmektedir.
Vişne üreticisinin içine düştüğü sıkıntıların daha da derinleşmeden
araştırılması, gereken önlemlerin alınması, kurumlar arası koordinasyon ve uyum
içerisinde sorunların yeni bir sosyal yara hâline gelmeden çözümlenmesi
gerekmektedir. Bu amaçla kurulacak Meclis araştırma komisyonunun çalışmaları,
tarımsal üretim alanında yaşanmakta olan diğer sorunların çözümüne de katkı
sağlayacaktır.
Bu önerge, vişne üreticilerinin ve meyveciliğin sorunlarının
tartışılması ve çözüm yollarının tespiti amacıyla verilmiştir.
BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması açılıp
açılmaması konusundaki görüşmeler, sırası geldiğinde yapılacaktır.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının bir tezkeresi vardır,
okutup oylarınıza sunacağım.
A) Tezkereler (Devam)
3.- Aksaray Milletvekili Ali Rıza Alaboyun’un, Malta’da gerçekleştirilecek olan “İklim
Değişikliğine Adaptasyon ve Doğal Afet Tehlikelerinin Azaltılması” konulu
toplantıya ismen davet edildiğine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/1017)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna
Malta Temsilciler Meclisi Başkanı Sayın Louis Galea’nın
himayelerinde Birleşmiş Milletler ile ortak olarak düzenlenen “İklim
Değişikliğine Adaptasyon ve Doğal Afet Tehlikelerinin Azaltılması” konulu
toplantı Malta’da gerçekleştirilecektir. Söz konusu toplantıya Aksaray
Milletvekili Ali Rıza Alaboyun ismen davet
edilmektedir.
Davete icabet edilmesi hususu “Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin
Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında 3620 sayılı Kanun’un 9. Maddesi
uyarınca Genel Kurulun tasviplerine sunulur.
Mehmet
Ali Şahin
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
BAŞKAN – Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Danışma Kurulunun bir önerisi vardır, okutup oylarınıza sunacağım.
VIII.- ÖNERİLER
1.- Gündemdeki sıralama ile
çalışma saatlerinin yeniden düzenlenmesine; Genel Kurulun 25 Kasım 2009
Çarşamba günkü birleşiminde deprem riskinin araştırılarak deprem yönetiminde
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi ile madencilik sektörünün sorunları ve
yer altı kaynaklarına ilişkin Meclis araştırması önergelerinin görüşülmesine,
görüşmelerin tamamlanmasına kadar çalışmalarını sürdürmesine ilişkin Danışma
Kurulu önerisi
Danışma Kurulu Önerisi
Tarihi:
24.11. 2009
Danışma Kurulunun 24 Kasım 2009 Salı günü (bugün) yaptığı
toplantıda, aşağıdaki önerilerin Genel Kurulun onayına sunulması uygun
görülmüştür.
|
|
|
Meral Akşener |
|
|
|
Türkiye Büyük Millet Meclisi |
|
|
|
Başkanı V. |
|
Bekir Bozdağ |
|
K. Kemal Anadol |
|
Adalet ve Kalkınma Partisi |
|
Cumhuriyet Halk Partisi |
|
Grubu Başkanvekili |
|
Grubu Başkanvekili |
|
Oktay Vural |
|
Gültan Kışanak |
|
Milliyetçi Hareket Partisi |
|
Demokratik Toplum Partisi |
|
Grubu Başkanvekili |
|
Grubu Başkanvekili |
Öneriler:
Gündemin kanun tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer
işler kısmında bulunan 428, 403 ve 424 sıra sayılı kanun tasarı ve
tekliflerinin, bu kısmın 3, 4 ve 5 inci sıralarına alınmasının ve diğer işlerin
sırasının buna göre teselsül ettirilmesinin;
Genel Kurulun, 24 Kasım 2009 Salı günkü (bugün)
birleşiminde 428 Sıra Sayılı Kanun Teklifinin görüşmelerinin tamamlanmasına
kadar çalışmalarını sürdürmesinin; 25 Kasım 2009 Çarşamba günkü birleşiminde
ise deprem riskinin araştırılarak deprem yönetiminde alınması gereken
önlemlerin belirlenmesine ilişkin Meclis araştırması önergeleri ile madencilik
sektörünün sorunları ve yer altı kaynakları ile İlgili Meclis Araştırması
önergelerinin görüşülmesinin ve bu görüşmelerin tamamlanmasına kadar
çalışmalarını sürdürmesinin;
Genel Kurulun onayına sunulması önerilmiştir.
BAŞKAN – Danışma Kurulu önerisinin lehinde ve aleyhinde söz
talepleri vardır.
Lehinde ilk söz Diyarbakır Milletvekili Sayın Gültan
Kışanak’a aittir.
Buyurun Sayın Kışanak.
Süreniz on dakika. (DTP sıralarından alkışlar)
GÜLTAN KIŞANAK (Diyarbakır) – Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Değerli arkadaşlar, uzun bir aradan sonra ilk kez Danışma
Kurulunda Meclisin çalışma biçimine ve gündemine ilişkin bir uzlaşma yakaladık.
Bunu önemsiyoruz. Biz de bu uzlaşmaya ve Meclisin daha verimli çalışmasına
katkıda bulunmak amacıyla bu öneriyi onayladık, kabul ettik.
Ayrıca gündeme alınan konuları da önemsiyoruz. Bunlar da
Türkiye'nin öncelikli konularındandır, mutlaka bunların acilen görüşülmesinde
fayda vardır. Özellikle öğretmen atamalarına ilişkin yasa teklifinin bugün
getirilmesini bayram öncesinde olumlu bir gelişme olarak görüyoruz ve katkımız
olsun istedik bu yasanın bir an önce çıkması ve öğretmen atamalarının
gerçekleşmesi konusunda.
Ancak yarın 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası
Mücadele ve Dayanışma Günü. Bu çok önemli bir gündü. Biz istedik ki aslında
Meclis bu konuda bir duyarlılık göstersin ve 25 Kasım günü kadına yönelik
şiddetin boyutlarını araştırmak, nedenlerini sorgulamak ve çözüm önerileri
geliştirmek üzere bir araştırma komisyonu kuralım. Bu konuda çabalarımız da
oldu, diğer partilerle ortaklaşmak adına. Özellikle kadın milletvekili
arkadaşlarımızdan destek istedik ve böyle bir günde bu konunun Parlamentonun
gündemine gelmesinin çok önemli olduğunu ve sorunun aşılmasında bir katkısı
olabileceğini ifade ettik.
Kadına yönelik şiddet dünyada en yaygın suçlardan birisi,
maalesef yine en yaygın biçimde cezasız kalan suçlardan birisi. Türkiye’de de aslında durum böyle. Çok çarpıcı rakamlar var
ortada. Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü tarafından yaptırılan bir araştırmada,
her 2 kadından 1’inin yaşamı boyunca şiddetle karşı karşıya kaldığı ortaya
çıkıyor, bu araştırmaya göre. Ayrıca son olarak Adalet Bakanlığımızın bir soru
önergemize verdiği yanıtta 2009 yılının ilk yedi ayında 953 kadının cinayete
kurban gittiği ve katledildiği görülüyor. Bu kadar büyük bir sorun karşısında
böylesine uluslararası bir günde Parlamentonun bu gündeme kayıtsız kalmasını
doğrusu doğru bulmuyoruz. Bu nedenle biz yarın bir kez daha Danışma Kurulunda
arkadaşlarımızdan bu konunun tartışılması ve araştırma önergelerinin görüşülerek
bir komisyon kurulması konusunda uzlaşma arayacağız. Eğer bu mümkün olursa
yarın bu konuyu burada hep beraber tartışacağız ve bunun çok önemli katkıları
olacağını düşünüyorum ama eğer olmazsa da biz grup önerimizi yarın getirerek bu
Mecliste sizlerden destek isteyeceğiz ve kadına yönelik şiddetin
araştırılmasına yönelik bir araştırma komisyonunun -umuyoruz ki- kurulmasına
hep beraber katkımız olacak.
Ben bu vesileyle söz almış bulunuyorum, hepinize saygılarımı
sunuyorum. İyi çalışmalar diliyorum hepinize. (DTP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Kışanak.
Danışma Kurulu önerisinin aleyhinde Eskişehir Milletvekili Sayın
Tayfun İçli.
Süreniz on dakika.
H. TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi
saygıyla selamlıyorum. Danışma Kurulu önerisinin aleyhinde söz aldım, bu konuda
çok kısa neden aleyhinde söz aldığımı ifade etmek istiyorum, sonra konuşmamın
özüne döneceğim.
Değerli arkadaşlarım, sıklıkla AKP Grubu, muhalefeti, verilen
araştırma önergeleriyle ilgili olarak gündemi değiştirmek ve Meclisi tıkamakla
suçluyordu. Şimdi, önümüze gelen Danışma Kurulu önerisinde gündemde bulunan
borçlar kanununun yine gerilere itildiğini, öğretmenlerle ilgili Millî Eğitim Bakanlığının
teşkilat ve görevleriyle ilgili tek maddelik bir kanun teklifinin önümüze
getirildiğini ve arkasından da iki uluslararası sözleşmenin gündeme alınmasının
arzu edildiğini görüyoruz. Birisi, Tacikistan’la ilgili bir uluslararası
sözleşme, diğeri de zeytinyağı ve sofralık zeytinlerle ilgili bir anlaşmanın,
uluslararası bir anlaşmanın Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündeminin ön
sıralarına çekilmesiyle ilgili. Öncelikle, bunda bir çelişki olduğunu ifade
etmek isterim.
Değerli arkadaşlarım, bugün Öğretmenler Günü. Ben de
öğretmenlerimizin Öğretmenler Günü’nü kutluyorum. Başta Başöğretmen Büyük Önder
Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere ebediyete intikal etmiş öğretmenlerimizi de
rahmetle anıyorum ve konunun özüne dönmek istiyorum.
Değerli arkadaşlarım, öğretmenlerimizin sorunları gerçekten çok
büyük. Biraz evvel gündem dışı söz alan değerli arkadaşlarımız, milletvekili
arkadaşlarımız bunları kısa sürede de olsa açıklamaya çalıştılar. Yerlerinden
konuya katılan milletvekili arkadaşlarımız da Öğretmenler Günü’nün ne derece
önemli olduğunu ve öğretmenlerimizin ne kadar mağdur olduğunu ifade etmeye
çalıştılar.
Değerli arkadaşlarım, yarın da özellikle Kamu-Sen, KESK ve birçok
sendika, bir günlük uyarı grevi yapacaklar. Bu eylemi yapacakların arasında da
öğretmenlerimiz bulunmaktadır. Şimdi, öğretmenlerimize çok güzel şeyler
söyleyebiliriz, ne kadar vefakâr olduklarını, bizleri bugünlere getirenlerin
öğretmenler olduğunu söyleyebiliriz ama işin gerçeğine baktığımız zaman ise
öğretmenlerle ilgili olarak Anayasa’daki hükümleri dahi uygulamadığımızı çok
net olarak görüyoruz. Sayın Millî Eğitim Bakanımız da arkamızda. Özellikle
Sayın Millî Eğitim Bakanımızın da beni bir hukukçu olarak dinlemesini çok arzu
ederim.
Değerli arkadaşlarım, neden “Anayasa’nın uygulanması gerekir.”
dedim öncelikle? Şimdi, Anayasa’mızın 5’inci maddesi -ben, sürekli Anayasa’dan
böyle alıntı yapmak suretiyle vurguluyorum- devletin temel amaç ve görevlerini
çok net olarak ifade eder. Der ki: “Devletin temel amaç ve
görevleri, -atlayarak okuyorum, konumuzla ilgili kısmı okumak istiyorum-
…kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak; kişinin temel hak
ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak
surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın
maddî ve manevî varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya
çalışmaktır.” der.
Şimdi bu yüce Meclis 1982 Anayasası’nı yaparken Anayasa’mızın
90’ıncı maddesini çok ayrıntılı bir biçimde düzenlemiştir. Bu düzenleme yeterli
olmamıştır. 2004 yılında, 7 Mayıs 2004 tarihinde 5170 sayılı
Anayasa değişikliğiyle Anayasa’nın 90’ıncı maddesinin son fıkrasına bir cümle
eklemiştir yüce Meclis ve demiştir ki: “Usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel
hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası andlaşmalarla
kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek
uyuşmazlıklarda milletlerarası andlaşma hükümleri
esas alınır.” der ve Anayasa’nın 90’ıncı maddesinin birinci fıkrası da “Türkiye
Cumhuriyeti adına yabancı devletlerle ve milletlerarası kuruluşlarla yapılacak andlaşmaların onaylanması, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
onaylamayı bir kanunla uygun bulmasına bağlıdır.” der.
Şimdi neden Anayasa’nın 5’inci maddesine ve 90’ıncı maddesine
gönderme yaptım? Şimdi, birazdan eğer Danışma Kurulu önerisi kabul edilirse -ki
iki uluslararası sözleşme Türkiye Büyük Millet Meclisince bir kanun tarafından
onaylanacak- işte yarınki grev, bir günlük grev hakkının, kamu çalışanlarının
toplu iş sözleşmesi grev hakkının ne derece haklı bir talep olduğunu ifade
etmek için söyledim.
Değerli arkadaşlarım, Türkiye Cumhuriyeti devleti Uluslararası
Çalışma Örgütü, Birleşmiş Milletler ve Avrupa Konseyiyle tam sekiz anlaşmaya
imza atmış, bu sekiz anlaşma Türkiye Büyük Millet Meclisince bir kanunla onaylanmak
suretiyle de yürürlüğe konulmuştur. Şimdi, Anayasa’mızın
11’inci maddesine göre -yine Anayasa’ya dönüyorum- “Anayasa hükümleri, yasama,
yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını ve diğer kuruluş ve kişileri
bağlayan temel hukuk kurallarıdır.” der ve bu Anayasa hükümlerinin ve
Anayasa’mıza uygun olarak bir kanunla onaylanan milletlerarası, uluslararası
anlaşmaların iç hukukumuzun bir parçası olduğunu ifade etmesi açısından 11’inci
maddeyi söyledim.
Değerli arkadaşlarım, örgütlenme özgürlüğü, bu bağlamda toplu
sözleşme, grev ve sendikal haklar temel haklardandır. Bu haklar, insan hakları
içerisinde temel hak ve özgürlükler kategorisine girmektedir. Bu durum, biraz
evvel ifade ettiğim ve Anayasa’mızın 90’ıncı maddesinde belirtildiği gibi,
usulüne uygun olarak yürürlüğe konulan tam sekiz adet uluslararası sözleşmeyle
de iç hukukumuzun bir parçası olmuştur. Sadece bu mudur? Sadece bu değildir. Bu
sekiz uluslararası sözleşmenin içerisinde Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi
vardır ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kararları bizim iç hukukumuzda
kanun üstü olarak kabul edilmiştir.
Şimdi, zamanımız kısıtlığı olduğu için çok ayrıntıya girmek
istemiyorum ama Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin iki kararı vardır: 27 Mart
2007 tarihinde “Karaçay” davası ve “Satılmış ve diğerleri” diye adlandırılan
diğer bir Türkiye davası vardır, o da 17 Temmuz 2007 tarihlidir.
Değerli arkadaşlarım, Sayın Başbakan dün yurt dışına giderken kamu
emekçilerinin yapacağı bir günlük grevin kanuna aykırı olduğunu ifade etmiştir.
Sayın Başbakana yanıt olması açısından, özellikle de Sayın
Millî Eğitim Bakanı buradayken ifade etmek istiyorum ki, Anayasa’mızın 90’ıncı
maddesine göre imzaladığımız ve Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından
onaylanan, usulüne uygun olarak onaylanan uluslararası sözleşmeler gereğince
kamu çalışanlarının toplu görüşme, grev hakları anayasal ve uluslararası
hukuka, insan hakları hukukuna göre yasaldır, bunu ifade etmek istiyorum.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, biraz evvel ifade ettiğim
iki kararından “Satılmış ve diğerleri” kararında, bakın, özellikle sendikal
hakları ifade ettikten sonra grev hakkıyla ilgili altmış sekizinci paragrafında
şunu ifade etmektedir: “Grev yapma hakkıyla ilgili olarak Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesi her ne kadar 11’inci maddede bu hak açık bir şekilde ifade
edilmemişse de bu hakkın tanınması hiç kuşkusuz en önemli sendikal haklardan
bir tanesini teşkil etmektedir. Bu hakkın yanı
sıra sendika özgürlüğüyle ilgili pek çok hak da mevcuttur. Üstelik sözleşmeci
devletlerin sendikal özgürlüğü sağlamak amacıyla izleyebilecekleri pek çok yol
bulunmaktadır." deyip Birleşik Krallık’la ilgili
verdiği daha önceki kararlarına da gönderme yapmıştır.
Değerli arkadaşlarım, sadece kamu çalışanlarıyla ilgili toplu
sözleşme ve grev haklarıyla ilgili kısıtlamalar yoktur yasalarımızda. Her ne kadar Anayasa’nın 53’üncü ve 54’üncü maddesinde bir yasak
olmamakla birlikte 4668 sayılı kamu çalışanlarının sendikal haklarıyla ilgili
yasakların acil olarak ortadan kaldırılması gerekmektedir ve sadece o değil,
yine taraf olduğumuz ILO Sözleşmesi’ne göre ve biraz evvel ifade ettiğim sekiz
adet uluslararası sözleşmeye göre yalnız memurlar değil, işçilerimizle ilgili
olarak da mutlaka ve mutlaka yasalarımızda bulunan Anayasa’mıza aykırı olan
hükümlerin, uluslararası insan hakları sözleşmelerine aykırı hükümlerin derhâl,
vakit geçirilmeden ortadan kaldırılması gerekmektedir. Aksi takdirde,
yürütme organı, idare organı…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Bırakın memurlarımızı, bırakın kamu çalışanlarının yasaya aykırı
olmasını, Anayasa’ya ve tabi olduğumuz, bizim iç hukukumuza göre ulus üstü
niteliği taşıyan sözleşmelere aykırı hükümleri ortadan kaldırmayan yürütme
organı bu işten yasal anlamda sorumludur. Tekrar altını çiziyorum, derhâl ve
derhâl siyasi iktidarın Anayasa’nın 90’ıncı maddesinin hükmünün gereğini yerine
getirmesi gerekmektedir.
Anayasa’yı rafa kaldırmak, Anayasa’da tanınan temel hak ve
özgürlükleri görmezden gelmek, özellikle de adil yargılama hakkıyla ilgili,
çalışma hukukuyla ilgili hakları görmezden gelmek akılcı, makul bir yaklaşım
değildir.
Ben bu arada, tekrar, yarın kamu emekçilerinin yapacağı grevde
başarılar diliyorum ve siyasi iktidarı da yasalarımızdaki bu engelleri
kaldırmaya çağırıyorum.
Hepinize sabrınız için teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın İçli.
Danışma Kurulu önerisinin lehinde son söz Van Milletvekili Sayın
İkram Dinçer’e aittir.
Buyurun Sayın Dinçer. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika.
İKRAM DİNÇER (Van) – Sayın Başkanım, saygıdeğer
milletvekillerimiz; Danışma Kurulu önerisi lehinde söz almış bulunuyorum. Yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Sözlerimin başında öğretmenlerimizin 24 Kasım Öğretmenler Günü’nü
kutluyor, bu öneri lehinde olduğumu belirtiyor, tekrar, Sayın Başkanımızı ve
heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Dinçer.
Danışma Kurulu önerisi aleyhinde son söz İstanbul Milletvekili
Sayın Hasan Macit’e aittir.
Buyurun Sayın Macit.
Süreniz on dakika.
HASAN MACİT (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Danışma Kurulu önerisinin
aleyhinde söz aldım. Şahsım ve Demokratik Sol Parti adına hepinizi saygılarımla
selamlıyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisinde bu hafta müzakere edeceğimiz
kanunları içeren bir gündemi belirleme tartışmaları yapıyoruz.
Değerli arkadaşlar, biraz sonra görüşeceğimiz millî eğitimle
ilgili kanun, yerinde fakat yetersiz bir kanundur. Bugün, ataması yapılmayan
öğretmenlerin, işsiz ve güvencesiz öğretmenlerin gösteri yaptıkları ve basın
açıklamasıyla tüm kamuoyuna durumlarını anlatmaya, izah etmeye çalıştıkları bir
gün ve aynı zamanda Öğretmenler Günü. Tekrar, öğretmenlerimizin gününü
kutluyorum ama Öğretmenler Günü’ne ataması yapılmayan işsiz ve güçsüz
öğretmenlerin gösteri yaptığı bir gün; yarın da gene, fiilen görevi başındaki
öğretmenlerin özlük haklarıyla ilgili gösteri yapacakları, eylem yapacakları
bir güne denk düşmüş olması anlamlıdır. Bu bağlamda, biz, herhâlde buradaki
yaptığımız müzakerelerde hakkıyla, öğretmenlerimizin yeteri kadar özlük hakları
olsun kadroları olsun, gerekli düzenlemeleri onların lehine yapamıyoruz veyahut
da alamıyoruz diye düşünüyorum.
Ben bir konuşmayı sizlerle paylaşmak istiyorum: “Yahu, bir sürü
bölüm öğretmenimiz boşta geziyor. Resim öğretmeni matematiğe, müzik öğretmeni
beden dersine giriyor. Niye? Öğretmen ihtiyacı var ama bakın ki işe, bunlar bir
de sınavla öğretmen alıyor! O zaman niye okutuyorsun bu öğrencileri; yazık
değil mi? ‘Öğretmen alamıyorum.’ de. Bu evlatlarım okumasın boşuna ama biz
iktidar olunca inşallah boşta kalan öğretmen adayı olmayacak.” Haziran 2002
Gaziantep mitingi. Aynı söylem 2002 Samsun mitingi. Aynı söylem Mayıs 2002
İzmit mitingi. Aynı söylem 2002 İstanbul mitingi. Bunu söyleyen Sayın Başbakan
Recep Tayyip Erdoğan.
Değerli arkadaşlar, o zaman, 50 bin öğretmen açığı… “Öğretmen
boşta geziyor, ataması yapılmıyor.” diye Sayın Başbakan haklı gerekçelerle mitinglerde
kamuoyuna vadediyor ve vaadinin bir bölümünde de
diyor ki: “Bizim iktidarımızda hiçbir öğretmen adayımız açıkta kalmayacak.
Hepsinin atamasını yapacağız.” Siyasetçinin, devlet adamının verdiği sözler ve
verdiği sözlerin arkasında durmakla, verdiği sözleri yerine getirmekle değeri
ölçülür ve saygınlığı ona göre kamuoyunda artar veya eksilir. Eğer sözünü
verdiği konuyu yerine getiremeyecekse, tutamayacaksa, böyle konuşmaları,
doğrusu kamuoyunda, konuşanların ne derecede, nasıl saygınlığının olduğunu takdirlerinize
bırakıyorum.
Bugün ataması yapılmayan öğretmenlerimizin, duyumlarımıza göre,
Millî Eğitim Bakanlığı Personel Genel Müdürlüğüne göre 140 bin açığımızın
olduğunu, sendikaların verilerine göre de 200 bini aşkın bir öğretmen açığının
millî eğitimde olduğu söyleniyor, yazılıyor, çiziliyor. Buna karşın, ataması
yapılmayan öğretmenlerimizin sayısının da muhtelif, en az 200 bin ve 200 binin
üzerinde, 400 bine kadar olduğu söyleniyor. Yani kısacası 200 bin öğretmen genç
işsiz olarak sokakta dolaşıyor, ama 200 bin öğretmenin girmesi gereken
sınıflarda öğretmensiz olarak dersler boş geçiyor veyahut da uzmanı olmayan, branşı olmayan başka kadrolarla o görev tamamlanıyor.
Sayın milletvekilleri, evet, bugün ataması yapılmayan
öğretmenlerin, öğretmen adaylarımızın gösteri yaptığı bir gün ve biraz sonra
bir kanunu tartışacağız. O kanunda atamasıyla ilgili 10 bin öğretmene olanak
açılıyor. Niçin 10 bin? Niçin Millî Eğitim Bakanlığı kadrolarında “sözleşmeli”,
“ücretli”, “kadrolu” şekliyle değişik unvanlar altında görev yapılıyor? Bunları
burada konuşmamız gerekir.
Bir çalışma biriminde, kurumunda farklı farklı
unvanlar altında, farklı farklı özlük haklarıyla
birlikte aynı işi yapan öğretmenler veyahut da memurlar veyahut da çalışanlar
varsa, o iş yerinde barış ortamının olabileceğini düşünemiyorum. Yani bir
okulumuz ve bu okulda öğrencilere ders veren öğretmenler farklı statülerde,
teneffüslerde öğretmen odasında buluştukları zaman, özlük hakları noktasında
konuşurlarken farklı konuşmalar… Bu, çalışma barışını ve çalışma disiplinini
bozan bir uygulamadır. Bu nedenle, gelin iktidarıyla muhalefetiyle, açıkta olan
-hepsini olmayabilir- millî eğitimin gereksinimi kadar öğretmenin atanmasıyla
ilgili bu düzenlemede bu kadroları yükseltelim ve ne açıkta olan öğretmenlerimiz,
atama bekleyen öğretmenlerimiz sızlansın ne de okullarda öğrencilerimizin
dersleri boş geçsin. Bu, Sayın Millî Eğitim Bakanlığımızın uygulaması ve Sayın
Millî Eğitim Bakanlığımıza da büyük bir kolaylık sağlayacaktır. Böyle bir
konunun Mecliste çözümlenmiş olması, onun da elini rahatlatacaktır ve aynı
zamanda, Sayın Başbakanın sekiz yıl önce mitinglerde kamuoyuna vadettiği ve kamuoyunda deklare ettiği “Bizim dönemimizde
boşta kalan öğretmen olmayacak.” sözü de gerçekleşmiş olur.
Gelin, Sayın Başbakanın, Sayın Genel Başkanınızın bu söylediği
söylemi, hep beraber burada, bugün gerçekleştirelim. Hazır kanun tasarısı da
gelmiş. Bu kanun tasarısında gerekli düzenlemeler yapılarak, bugün, Millî
Eğitim Bakanlığındaki öğretmen açığının tamamlanması için tarihî bir gün,
tarihî bir günde tarihî bir çalışma yapılsın. Bugün, gerçekten -24 Kasım
Öğretmenler Günü tarihî bir gün- öğretmenlerimizle ilgili bu sıkıntıların
burada konuşulacak ortamın da açılınmış olması bir fırsattır ve bu sorunu
çözelim. Bu sorunu çözersek, başta öğrencilerimiz, başta işsiz ve güvencesiz
olan bütün atama bekleyen genç öğretmen adaylarımız herhâlde mutlu
olacaklardır; babasının, annesinin, yirminin üzerinde, otuzlu yaşlarda, eline,
harçlık veyahut da çay parası için bakmayacaklardır.
Aynı zamanda, millî eğitimdeki bu farklı statülerin kaldırılarak
kadroluya geçirilmesi noktasında da okullarımızda çalışma barışının, çalışma
ahenginin sağlıklı bir şekilde yürütülmesine olanak sağlanacaktır.
Değerli milletvekilleri, bu bir fırsattır. Hem Öğretmenler Günü
hem görüşeceğimiz kanun, millî eğitimle ilgili kadro tahsisi kanunu ve arada
bir açık var, vadedilenlerin gerçekleştirilmesi
açığıdır. Yoksa bu sözler, Sayın Başbakanın 2002’de değişik illerde söylemiş
olduğu sözler her yıl, her platformda, her zaman bu kürsüde söylenecektir.
Hepinize saygılar sunarım. (DSP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Macit.
Danışma Kurulu önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
HASAN MACİT (İstanbul) – Karar yeter sayısının aranılmasını istiyorum.
BAŞKAN – Arayacağım.
Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 16.23
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 16.38
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral
AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Yusuf COŞKUN
(Bingöl), Fatih METİN (Bolu)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
22’nci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
Danışma Kurulu önerisinin oylamasında karar yeter sayısı
bulunamamıştı. Şimdi öneriyi yeniden oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı
arayacağım.
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir, karar yeter
sayısı vardır.
İç Tüzük’ün 37’nci maddesine göre verilmiş bir doğrudan gündeme
alınma önergesi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
VII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
(Devam)
C) Önergeler
1.- Muğla Milletvekili Gürol
Ergin’in, (2/316) esas numaralı Kanun Teklifi’nin doğrudan gündeme alınmasına
ilişkin önergesi (4/161)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
(2/316) Esas Numaralı Kanun Teklifimin İçtüzüğün 37. Maddesine
göre görüşülmesini saygılarımla arz ederim.
Gürol
Ergin
Muğla
BAŞKAN – Sayın Ergin, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
Hocam, süreniz beş dakika.
GÜROL ERGİN (Muğla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 5179 Sayılı Gıdaların
Üretimi, Tüketimi ve Denetlenmesine Dair Kanun Hükmünde Kararnamenin
Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’min doğrudan Meclis gündemine alınması konusunda
söz almış bulunuyorum. Sözlerime başlarken Sayın Başkan sizi, değerli
milletvekillerini ve yüce Türk ulusunu saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, yasa teklifimin konusuna girmeden önce,
zeytinciliğimiz açısından son derece önemli gördüğüm hususlara kısaca
dikkatlerinizi çekmek istiyorum.
Değineceğim birinci husus şudur: Ülkemiz Uluslararası Zeytincilik
Konseyine üyelik başvurusu yapmış, başvurusu kabul edilmiştir. Şimdi yapılması
gereken bu uluslararası anlaşmanın Türkiye Büyük Millet Meclisinde kabulüdür.
Bu konudaki yasa tasarısının daha fazla geciktirilmeden Genel Kurula getirilip
onaylanması sağlanmalıdır.
Değineceğim ikinci konu, kara su konusudur. Kara su konusu
zeytinyağı işletmeleri için büyük sıkıntı yaratmaya devam ederken Çevre
Bakanlığının 5 Ekim tarihine kadar lagün yapmayan işletmelerin ruhsatlarının
iptaline gideceği bildiriminde bulunması soruna çözüm getirmeyeceği gibi,
yalnızca zeytinyağı işletmelerini sıkıntıya sokar, çözüm olamaz. Yapılması
gereken, aynen Yunanistan’ın yaptığı gibi, işletmelere üç fazdan iki faza
geçişi sağlamaları için beş yıllık bir geçiş süresi tanımaktır. Kara su
sorununa bugüne dek dünyanın hiçbir ülkesinde, kara suyu lagünlerde depolayarak
çözüm bulunabilmiş değildir.
Üzerinde durmak istediğim üçüncü konu, Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına verilen bir yasa teklifi nedeniyledir. Hiç kimse
Zeytincilik Yasası’nın zeytinlikleri koruyan hükümlerini ortadan kaldırma
hevesine kapılmasın, zeytinliklere başka amaçlarla girmeye kalkmasın.
Değerli milletvekilleri, ülkemizde 104 milyonu meyve veren, 40
milyonu henüz meyve vermeyen yaklaşık 144 milyon zeytin ağacı bulunmaktadır.
Zeytinyağı üretimimiz, son yıllarda, artan ağaç sayısına koşut olarak
yükselmektedir. Zeytinyağı üretimimiz artarken bu sektörde öne çıkan ve ivedi
çözüm bekleyen sorunlardan biri de yasa teklifimizin konusu olan taklit ve
tağşiş sorunudur. Bu sorunun giderilmesi, ekonomik olduğu kadar hatta daha da
fazla sağlık açısından önemlidir.
Değerli milletvekilleri, zeytinyağının insan beslenmesi ve sağlığı
açısından değeri tüm yemeklik yağlardan üstündür. Tereyağı, diğer hayvansal
yağlar ve margarin özellikle kalp damar rahatsızlıkları açısından tehlike
oluşturabilmekte, tohumlardan elde edilen yağlar ise kanserojen olma riskini
taşımaktadır. Bir meyve yağı olan zeytinyağı, kalp damar rahatsızlıkları
açısından risk oluşturmadığı gibi kanserojen etkide bulunma riski de diğer
bitkisel yağlara göre çok daha azdır. Zeytinyağını bol tüketen Akdeniz
ülkelerinde, kalp damar rahatsızlıklarının görülme sıklığının ve bu
hastalıklardan dolayı ölüm oranının düşük olduğu saptanmıştır. Zeytinyağının
aynı zamanda kan basıncını düşürdüğü ve diyetlerinde zeytinyağı bulunan
toplumlarda hipertansiyon bulgularına daha az rastlandığı görülmektedir. İnsan
bünyesinde kemiklerde kalsiyum eksilmesini, safra kesesi, kolesterol taşı
oluşumunu ve atardamarda plak oluşumunu engelleyici etkileri nedeniyle de
sağlığımız için gerekli olan zeytinyağının gastrit ve mide bağırsak ülserleri
tedavisinde de yararlı etkileri saptanmıştır.
Tüm bu yararlı etkilerinden ötürü son yıllarda bütün ülkelerde
olduğu gibi ülkemizde de zeytinyağı tüketimi artmaktadır. Ancak, örneğin
Yunanistan’da kişi başına yılda ortalama 21 kilo, bizde ise 1,5 kilonun altında
bir tüketimin olması, zeytinyağı tüketiminin hâlâ çok yetersiz olduğunu
göstermektedir. Tüketimi artırmaya çalışırken namuslu sanayiciyi de
zeytinyağına başka yağlar katarak sahtekârlık yapanlardan korumak, halkımıza
gerçek zeytinyağı yedirmek, yurt dışına gönderdiğimiz zeytinyağlarının taklit
ve tağşiş edilmesini önlemek gerekmektedir. Önerdiğimiz yasa değişikliği, bu
amaçlara yönelik olarak zeytinyağlarını taklit ve tağşiş edenlere uygulanan
cezai yaptırımların caydırıcılığını artırmaya yöneliktir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
GÜROL ERGİN (Devamla) – Sağ olun efendim.
Kanun teklifimizde zeytinyağı veya diğer bitkisel yağları
taklit ve tağşiş edenlere 50 bin lira para cezası verilmesi, işletmenin en az
bir yıl üretimden men edilmesi, taklit veya tağşiş edilen ürünlere el
konulması, taklit veya tağşiş edilmiş yağları bilerek satan ya da satışa arz
edenlere 5 bin lira para cezası verilmesi ve bu ürünlere el konulması
önerilmektedir.
Zeytinciliğimizin ve zeytinyağı sanayisinin gelişmesi için zorunlu
gördüğümüz bu yasa değişikliği teklifimize “Evet.” demenizi bekliyor, sizlere
ve yüce Türk ulusuna tekrar saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Ergin.
Önerge üzerinde, Balıkesir Milletvekili Sayın Ergün Aydoğan.
Buyurun Sayın Aydoğan. (CHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz beş dakika.
ERGÜN AYDOĞAN (Balıkesir) – Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, yüce Meclisin değerli üyeleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum ve çocuklarımızın ve ülkemizin geleceği öğretmenlerin 24 Kasım Öğretmenler
Günü’nü de kutluyorum öğretmenlerimizin umut içerisinde geleceğe bakmasını
diliyorum.
Vermiş olduğumuz kanun teklifi zeytin ve zeytinyağıyla ilgili.
Zeytin ve zeytinyağı konusunda geçmiş dönemlerde, her dönemde Meclis araştırma
komisyonları kuruldu ama sorunlar devam ediyor. Biraz önce konuşmacının ifade
ettiği gibi, ben de kısaca bu sorun ve çözüm önerilerine değinmek istiyorum.
Ülkemizin zeytin üretiminde dünya 2’ncisi, zeytinyağı üretiminde
dünya 5’incisi olduğunu hepimiz biliyoruz ama tabii bununla birlikte
sorunlarımız da devam ediyor. Bu sorunlardan, ulusal bir zeytincilik
politikamızın olmayışı, zeytincilik sektörünün ulusal bir plan dâhilinde
desteklenmesi ve teşvik edilmesi sektör açısından hayati öneme sahiptir. Zeytin
ve zeytinyağının kalitesinin artırılması için tarımsal araştırma ve ıslah
çalışmalarına hız verilmelidir. Tabii bu arada, son zamanlarda konuşulan GDO
örneğinde olduğu gibi, fidan konusunda da ciddi çalışmalar yapılmalıdır.
Yine zeytin üreticimizin önemli sorunlarından birisi sulamayla
ilgilidir. Bununla ilgili de modern, teknik ürünlerle birlikte desteklenmesi
gerekmektedir. Tarımın genel sorunlarıyla birlikte zeytinde de mazot, gübre,
ilaç destekleri gerekmektedir.
Yine, mahsulün toplandığı, mahsulün bol olduğu, bugünlerde
fiyatların istenilen düzeyde olmasına rağmen asıl sorun maliyetlerin
yüksekliğidir. Bu maliyetlerin yüksekliğinde teknolojik imkânların
kullanılmaması ve arazilerin bölünmüş olması da çok önemli bir etkendir.
Yine bir başka sorun da depoculuk sorunudur. Burada da zeytin
üreticisinin desteklenmesi gerekmektedir. Sofralık zeytinde de ciddi sorunlar
devam etmektedir.
Elbette, bu sorunların giderilmesi, düşük faizli kredilerin
verilmesi ve üreticilerin desteklenmesidir. Tabii, zeytin ve zeytinyağının en önemli
sorunlarından birisi de, üretim aşamasında kara su sorunudur. Bu kara suyun
giderilmesiyle ilgili her işletmeye havuzların yapılması konusunda bir
yönetmeliğin olduğu ve atık su havuzlarının da ekim sonuna kadar yapılması
gerektiğini, bu yasal sürenin de bittiğini hepimiz biliyoruz. Burada en
önemlisi: Her fabrikaya dinlenme havuzu yerine tek merkezde tek havuz yeterli
olacağı üreticiler tarafından ifade edilmektedir.
Zeytinyağı söz konusu olduğunda, elbette depolama da çok
önemlidir. Bu anlamda da, yine, eğer mümkünse azot gazı altında depolanması
gerekmektedir. Zeytin üretiminde, zeytinyağı üretiminde toprak, iklim
özellikleri zeytinin ve zeytinyağının kalitesinde son derece etkilidir.
Zeytinyağı sektöründe kuşkusuz en büyük sorunlardan birisi tağşiş
ve taklit olarak ifade edilen zeytinyağının içine başka maddeler, yağlar
karıştırma sorunudur. Zeytinyağının taklit sorunu da bu konu kapsamında
değerlendirilmelidir. Bu durum, düpedüz sahtekârlık, dolandırıcılık,
düzenbazlık ve halk sağlığını hiçe saymaktır; resmen hırsızlıktır. Sızma
niteliğinde olmayan yağların ısıl işlemle görüntüde sızma hâline getirilmesi
yoluyla haksız rekabet yaratılmaktadır. Gerçek sızma zeytinyağının asitlik
değerinin ötesinde yüksek asitli yağların ısıl sistemiyle asidi düşürülerek
normalde 3 bin lira olan yağ 5 bin lira diye sızma zeytinyağı olarak
satılmaktadır. Burada esas dikkat çekici, dehşet verici nokta tüketicinin
“kolon sızması” olarak adlandırılan bu işlemi anlaması mümkün değildir.
Düşününüz, siz markete gittiğinizde zeytinyağı aldığınızı
düşünüyorsunuz ama aldığımız zeytinyağının içerisinde zeytinyağı süsü verilmiş,
ne idüğü belli olmayan bir sıvıyı sağlıklı bir besin
kaynağı olarak eşimize, çocuklarımıza yedirmek durumunda kalıyoruz.
Konuyla ilgili hazırlanmış ve altında bizim de imzamız bulunan
kanun teklifinin amacı da bu haksızlığı, haksız rekabeti ve hırsızlığı ortadan
kaldırmaya yöneliktir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
ERGÜN AYDOĞAN (Devamla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Özellikle taklit ve tağşiş yağların önlenmesi konusunda ne
gerekiyorsa yapılması gerekir, önlemlerin alınması gerekir.
Tabii bu tip firmalarla yasal mücadeleye başlanabilmesi için
Uluslararası Zeytinyağı Konseyinin analiz kriterlerinin
belirlenmesi ve bunun Türk Gıda Kodeksi’ne kabul edilerek uygulanması
gerekmektedir.
Yine bu zeytinciliğimizle ilgili, son zamanlarda, mevcut Zeytin
Yasası’nı değiştirmeye yönelik hazırlıkların olduğunu hepimiz biliyoruz. 4086
sayılı zeytinciliği korumaya yönelik bu Yasa’nın değiştirilmesi ve
değiştirilmesinin düşünülmesi zeytincilik açısından son derece tehlikelidir.
Biz mevcut zeytinciliğin korunmasını ve maden sahalarına açılmasını doğru
bulmuyoruz. Şu anda hazırlığı devam eden bu çalışmayı da buradan
desteklemediğimizi ifade etmek istiyorum.
Tabii, son olarak da geçmişte üye olduğumuz…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
ERGÜN AYDOĞAN (Devamla) – Tamamlıyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN – Benim öyle bir usulüm yok. Yani tamamlayacaktınız, bir
dakika tekrar süre verdim. Sağ olun.
ERGÜN AYDOĞAN (Devamla) – Teşekkür ediyorum.
Ulusumuzun Kurban Bayramı’nı şimdiden kutluyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Aydoğan.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmiştir.
Alınan karar gereğince sözlü soru önergeleri ile diğer denetim
konularını görüşmüyor ve gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz.
1’inci sırada yer alan Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet
Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Türk Ticaret Kanunu Tasarısı
ve Adalet Komisyonu Raporu (1/324) (S. Sayısı: 96)
BAŞKAN – Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2’nci sırada yer alan Türk Borçlar Kanunu Tasarısı ve Adalet
Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine devam edeceğiz.
2.- Türk Borçlar Kanunu Tasarısı ve
Adalet Komisyonu Raporu (1/499) (S. Sayısı: 321)
BAŞKAN – Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
3’üncü sıraya alınan, Van Milletvekili Kerem Altun
ve 2 Milletvekilinin; Millî Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında
Kanuna Geçici Madde Eklenmesine İlişkin Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.
3.- Van Milletvekili Kerem Altun ve 2 Milletvekilinin, Millî Eğitim Bakanlığının
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanuna Geçici Madde Eklenmesine İlişkin Kanun
Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/532) (S.Sayısı: 428) (x)
BAŞKAN – Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Komisyon raporu 428 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.
Teklifin tümü üzerinde söz isteyen Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu adına Eskişehir Milletvekili Sayın Beytullah
Asil.
Buyurun Sayın Asil. (MHP sıralarından alkışlar)
Süreniz yirmi dakika.
MHP GRUBU ADINA BEYTULLAH ASİL (Eskişehir) – Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Başöğretmen Mustafa Kemal
Atatürk diyor ki: “Eğitim, bir milleti ya özgür, bağımsız ve yüce bir toplum
hâlinde yaşatır ya da yoksulluğa sürükler.”
Okullarımızdaki öğretmen açığına bir nebze olsun katkı
sağlayabilmek için 10 bin öğretmen alımına imkân veren kanun teklifini
görüştüğümüz 24 Kasım Öğretmenler Günü’nde bir öğretmen olarak bu Gazi
Meclisten, milletin kürsüsünden bütün meslektaşlarımın Öğretmenler Günü’nü
şahsım ve grubum adına tebrik ediyorum.
Taşıdıkları sorumluluklarını yerine getirmelerini kolaylaştırıcı
çalışma ortamını sağlamak, içine düştükleri maddi sıkıntıdan kurtarmak, manevi
ve kültürel yönden desteklemek için var gücümüzle çalıştığımızın bilinmesini
istiyorum. Bu vesileyle, görevleri başında etrafını
aydınlatma çabası içindeyken kendileri eriyen, Hakk’a yürüyen öğretmenlerimize
bu ulvi görevi huzur içinde tamamlamış, bunun onuru ile ebediyete intikal etmiş
öğretmenlerimize, bulundukları yörelerde yaşayan, gençlerimizi, çocuklarımızı
eğiterek, ileride özgür, bağımsız, vatanına milletine katkı sağlayan bireyler
olarak yetiştirmenin dışında hiçbir gayeleri yok iken görevleri başında PKK
terör örgütünün hunhar saldırısında şehitlik mertebesine ulaşmış 130 kahraman
öğretmenimizi rahmet ve şükran duygularımla anıyorum. Büyük zorluklar
içerisinde hayatlarını sürdürmeye çalışan emekli öğretmenlerimize minnet
hissiyatımla hayırlı ömürler diliyorum.
Değerli milletvekilleri, öğretmen açığını kapatmak için bugün
olduğu gibi öğretmen kadroları açmaya, yeni öğretmen almaya devam edeceğiz.
Ancak bölgelerimiz arasındaki eğitimde fırsat eşitliğini sağlamak için de bazı
tedbirler almak zorundayız. Üzülerek ifade ediyorum ki, ülkemizin bazı
(x) 428 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
yörelerindeki gelişmişlik
düzeyi, coğrafi şartlar nedeniyle mahrumiyetler yaşanmaktadır. Bu da, zorunlu
hizmetlerini tamamlayan öğretmenlerin tercihlerini illerimizin merkezlerine
gitme yönünde kullanmalarına neden olmaktadır. Maalesef, bu belli bölgelerle de
sınırlı değil, tüm ülkemizin sorunudur. Eskişehir’in Han, Günyüzü ve Mihalıççık
ilçeleri, Adana’nın Feke ve Tufanbeyli ilçeleri, Rize’nin İkizdere’si,
Şırnak’ın, Batman’ın tamamı buna dâhildir. Bu örnekleri çoğaltmak mümkündür.
Eğitim-öğretimin kesintiye uğramaması için mahrumiyet bölgelerindeki
öğretmenlerin ve eğitim çalışanlarının farklı tazminatla desteklenerek
mahrumiyet bölgelerinde çalışması mutlaka özendirilmelidir. Eğitim
çalışanlarının maaşlarında tazminatla artış sağlanması hem onların bu
bölgelerde kalmalarını kolaylaştıracak hem de mahrumiyet bölgelerindeki
öğretmen açığı sorununu çözecektir; aynı zamanda da küçük yerleşim
birimlerinden şehirlere göçün en büyük etkenlerinden olan çocuk okutmak için
yapılan göçlerin de önüne geçilecektir. Aksi takdirde bölgeler arası öğretmen
dağılımındaki dengesizlikler ve bölgeler arası eğitim kalitesizliği devam
edecek, eğitimde fırsat eşitliği bir türlü sağlanamayacaktır.
Değerli milletvekilleri, her yıl eğitim fakültelerinden 40 bin
öğretmen adayı mezun olmaktadır, buna karşın ataması yapılan öğretmen sayısı
oldukça azdır. Bugün ataması yapılmayan öğretmen sayısı 250 binleri geçmiştir.
Meslek aşkı ile yanıp tutuşan, öğrencileriyle buluşacak günü bekleyen öğretmen
adaylarının birçoğu işsizliğe yenik düşmekte ve diplomalı işsizler ordusuna
katılmaktadır. Bakanlığın bu acı tabloya daha fazla seyirci kalmaya hakkı
yoktur. Öğretmen alım politikası yeniden ele alınmalı ve mezunların istihdamı
sağlanmalıdır. Sözleşmeli öğretmen alımından vazgeçilmelidir. Sözleşmeli
öğretmenlerin kadroya geçirileceği sözü tutulmalı ve bir an önce hayata geçirilmelidir.
Bu öğretmen arkadaşlarım aynı eğitimi aldılar, aynı okulu bitirdiler, aynı
dersleri okutmaktalar. Ne var ki, meslektaşlarından farklı tutuluyorlar.
Sözleşmeli öğretmenlere geçici görev yolluğu hariç yolluk
verilmemektedir.
Sözleşmeli öğretmenlerin ek ders ücretlerinden sosyal güvenlik
primi kesintisi yapılmakta, ders ücret tutarları farklılaşmaktadır.
Sözleşmeli öğretmenler hiçbir şekilde Görevde Yükselme Yönetmeliği
ve Yönetici Atama Yönetmeliği’nden yararlanamamaktadırlar.
Sözleşmeli öğretmenlerin eş, çocuk ve doğum yardımları yoktur.
Birkaçını saydığım bu farklılıkların tamamını saymaya kalksam
konuşmamın bütününü ayırmak zorunda kalırım. Bugün hangi gerekçeyle olursa
olsun onlardan esirgeyeceğimiz imkânların yarın karşımıza çıkacak toplumsal
faturası çok daha ağır olacaktır.
Değerli milletvekilleri, Millî Eğitim Bakanımız Sayın Nimet
Çubukçu 24 Kasım Öğretmenler Günü nedeniyle yayınladığı mesajda, bir insan
yetiştirme sanatı olan öğretmenlik mesleğinin zaman zaman
Türkiye'nin sosyoekonomik koşullarından olumsuz etkilense de önemini ve
saygınlığını hiçbir zaman yitirmediğini belirtmiş. Sayın Bakana, ülkemizin en
çok üyeye sahip sendikası Türk Eğitim-Sen’in 24 Kasım Öğretmenler Günü
nedeniyle ülke genelinde 3.065 ilköğretim okulu ve okul öncesi öğretmeniyle
görüşerek yaptırdığı anketten birkaç satır okumak ve bilgilerine sunmak
istiyorum. Öğretmenlerin yüzde 70,5’inin kredi kartı borcu vardır. Maddi
sorunlar nedeniyle öğretmenlerin yüzde 33,3’ü ailesiyle yeteri kadar
ilgilenemediğini, yüzde 18,7’si ailesine yönelik saldırgan tutum ve davranışlar
sergilediğini, yüzde 14,7’si de eşiyle ve çocuklarıyla iyi bir diyalog
kuramadığını söylüyor.
Öğretmenlerin yüzde 21,6’sı maddi konular nedeniyle eşiyle ayrılma
noktasına geldiği zamanlar olduğunu belirtiyor. Öğretmenlerin yüzde 34,1’i
ekonomik nedenlerle sinir, kaygı, endişe gibi duygularında artış olduğunu,
yüzde 17,5’i uyku bozukluğu, yüzde 11,2’si dikkat dağınıklığı, yüzde 7,5’i
depresyon, yüzde 1,5’i de panikatak olduğunu söylüyor.
Öğretmenlerin yüzde 62,7’si mesleğini severek yaptığını söylerken,
yüzde 37,2’si mesleğini severek yapmadığını ifade ediyor. Millî Eğitim
Bakanlığının öğretmenlere maddi, sosyal ve psikolojik olarak yeterli desteği
vermediğini düşünüyor.
Değerli arkadaşlarım, sorunları çözülmemiş öğretmen, sorunlu
öğrenci ve sorunlu eğitim sistemi demektir. Evini geçindirmek
için öğretmeni ikinci bir işte çalışmak durumunda bırakan maddi yetersizlikler,
çok kalabalık dershanelerde yetersiz eğitimin neden olduğu gerilim, eğitim
disiplininden uzaklaşmış, fiziki imkânları kısıtlı eğitim ortamlarının varlığı,
eğitim yöneticilerinin tespiti ve atamalarındaki liyakatsizlik ve adam kayırma,
bitmeyen sistem arayışlarının öğretmenlerde neden olduğu güven bunalımı
öğretmenliği bir sanat gibi görmesi gerekirken “okul memuru” olarak yorumlayan
ilkel eğitim anlayışı ve bunların yanı sıra ek ders ücretlerinin yetersizliği,
hizmet içi eğitim eksikliği ve akademik bilgilerin güncellenmemesi gibi devam
eden sorunlar, işte, yukarıda saydığım, öğretmenlerdeki bu umutsuzluğu, bu
duygu bunalımını maalesef körüklemektedir.
Değerli milletvekili arkadaşlarım, 1998-1999 eğitim-öğretim
yılından itibaren eğitim fakültelerinde yeniden yapılanma çalışmaları
kapsamında öğretmen eğitiminin akreditasyonunun yapılması ve bu çerçevede
kaliteyi artırıcı düzenlemeler gerçekleştirilmesi öngörülmüş olmasına karşın
öğretmen eğitiminde bir kalite güvence sisteminin hayata geçirilmemiş olması,
YÖK tarafından hazırlanan Türkiye'nin Yükseköğretim Stratejisi Raporu, eğitim
fakültesi araştırması ve öğretmen yetiştirme ve eğitim fakülteleri raporları
öğretmen eğitiminde ciddi boyutlarda bir nitelik sorunu ile karşı karşıya
bulunduğumuzu göstermektedir.
Öğretim üyesi başına düşen öğrenci sayısı genel üniversite
ortalamasından yüksek iken üniversiteler arasındaki farklılıkların yüksekliği
bazı eğitim fakültelerindeki durumun daha da ağır olduğunu göstermektedir.
Örneğin, Dicle Üniversitesi Siirt Eğitim Fakültesinde öğretim üyesi başına
düşen öğrenci sayısı 867 iken, Gaziantep Üniversitesi Gaziantep Eğitim
Fakültesinde 12’dir.
Benzer bir durum derslik başına düşen öğrenci sayıları ölçütünde
ortaya çıkmaktadır. Örneğin, bu sayı Kafkas Üniversitesi Eğitim Fakültesinde
190, Atatürk Üniversitesi Bayburt Eğitim Fakültesinde 186 iken, Boğaziçi Üniversitesi
Eğitim Fakültesinde 15, Gaziantep Üniversitesi Gaziantep Eğitim Fakültesinde
ise 24’tür. Araştırma sonuçları, bu fakültelerin önemli altyapı sorunlarıyla
karşı karşıya olduğunu göstermektedir. 22 eğitim fakültesinde, öğretmen
yetiştiren 22 eğitim fakültesinde fizik laboratuvarları,
20 eğitim fakültesinde kimya laboratuvarı, 19 eğitim
fakültesinde biyoloji laboratuvarı ve 34 eğitim
fakültesinde ise yabancı dil laboratuvarı yoktur. Bu
sonuçlar, bize, öğretmen mesleği için çok önemli olan uygulama gerektiren bazı
derslerin bile sadece kurumsal düzeyde işlenmekte olduğunu göstermektedir.
Benzer bir durum bilişim altyapısı için de geçerlidir. Eğitim
fakültelerinde 1 bilgisayar başına düşen ortalama öğrenci sayısı 39’dur. Bu
oran İnönü Üniversitesi Eğitim Fakültesinde 169, Uşak Üniversitesi Eğitim
Fakültesinde 166, Pamukkale Üniversitesi Eğitim Fakültesinde 97 iken bu oran
Orta Doğu Üniversitesi Eğitim Fakültesinde 18, Ege Üniversitesi Eğitim
Fakültesinde 11’dir.
Öte yandan, eğitim fakültelerinin öğretim elemanlarının yüzde 61’i
ise odalarından ya İnternet’e bağlanamamakta veya bilgisayar kullanamamaktadır.
Eğitim fakültelerinin öğretim üyesi sayısının yetersiz olmasına ve öğretim
üyesi başına düşen öğrenci sayısının fazla ve fiziksel imkânların kısıtlı olmasına
rağmen, 47 eğitim fakültesinde ikinci öğretim uygulaması yapıldığı
görülmektedir. Öğretim elemanlarının yüzde 61’inden fazlası haftada 21 ve daha
fazla saat derse girmektedirler.
Değerli arkadaşlarım, gerek öğretmen yetiştiren kurumlardaki bu
düzensizlikler gerekse kendi ailelerinin temel hayat ihtiyaçlarını
karşılayabilmekten çok uzak kalmış bir mesleğin mensuplarının bu ağır ekonomik
şartlar altında görevlerini layıkıyla yapmalarını beklemek insaflı bir yaklaşım
değildir.
İnşallah bütün bu sorunların çözüldüğü yeni 24 Kasım Öğretmenler
Günü’ne ulaşmak dileğiyle, yaklaşan Kurban Bayramı’nızı
da tebrik ediyor, hepinize saygılar sunuyor; bu kararın, bu yasa teklifinin
hayırlara vesile olmasını temenni ediyor; inşallah arkası gür olur, yeni
öğretmen adaylarımızın mesleğe kavuşmalarına, öğrencilerine kavuşmalarına
vesile olur temennisiyle hepinize saygılar sunuyorum. (MHP ve AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Asil.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Yalova Milletvekili Sayın
Muharrem İnce. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA MUHARREM İNCE (Yalova) – Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bu kanun teklifi nereden çıktı? Ne oldu da 10 bin öğretmenle
ilgili bir kanun teklifini bugün burada görüşüyoruz? Bunun IMF’yle bir
bağlantısı var mı? Şöyle bir geçmişe dönüp baktığımda, henüz gömlek
değiştirmediğiniz, IMF’ye “ay-em-ef” dediğiniz
günler, Avrupa Birliğini Batı kulübü olarak gördüğünüz günler, “Hak geldi,
batıl zail oldu.” dediğiniz günlere yakın günlerdeydi. 2001 Bütçe Kanunu’nda
şöyle bir madde var: “2000 yılında emeklilik, ölüm, istifa sonucu ayrılan
personelin yüzde 80’ini geçemez.” diyor yani 2001’de 100 kişi emekli, istifa ya
da ölüm olayı olmuşsa 80’i geçemez 2002’de alınacak personel. Siz bunu
eleştiriyorsunuz o günlerde. Diyorsunuz ki: “İşte, IMF politikaları bunlar.”
2003’ten itibaren ise siz bu yüzde 80 oranını düşürmeye
başlamışsınız. 2006’da yüzde 50, 2008’de yüzde 25, 2009’da yüzde 25, 2010’da
yüzde 25. Yani bir önceki yılda 100 kişi emekli olmuşsa, alınacak personel
sayısı 25’i geçemez.
Plan ve Bütçe Komisyonunda İzmir Milletvekili Sayın Harun Öztürk size bir önerge veriyor, diyor ki: “Bakın, bunu
çözelim, çok basit.” 2010 sayılı Bütçe Kanunu’nun 21’inci maddesine… Orada
istisnai durumlar var. Örneğin, emniyet mensupları bu kanuna tabi değil. Diyor
ki: “Bunu böyle tek tek uğraşmayalım. O emniyet
mensuplarının dâhil olmadığı bu kanuna öğretmenleri de dâhil edelim. Zaten on
binlerce öğretmen açığımız var.” Onu reddediyorsunuz. Amacınız burada
tribünlere oynamak. Ne yazık ki, Öğretmenler Günü’nde öğretmenleri
kandırıyorsunuz.
Kamuoyuna ve basına sesleniyorum: Bu kanun teklifi 10 bin öğretmen
alımı değildir. Bu, düpedüz bir palavradır. Bu, 3 bin öğretmen alımıdır. Bunu
şöyle açıklayayım: Şu anda görev başındaki sözleşmeli öğretmenler buraya
müracaat edecek mi? Edecek. Yani yaklaşık 10 bin öğretmenin 7 bini şu anda
görev başındaki sözleşmeli öğretmenlerden olacak. Bunu neye dayanarak
söylüyorum? Bunu geçmişe dayanarak söylüyorum. 2007 yılında kadrolu atanan
öğretmen sayısı 19.029, sözleşmeliyken kadroya geçen sayısı 4.330. 2008, 20.093
kadrolu öğretmen, 7.255 tanesi sözleşmeliyken kadroluya geçmiş. 2009’da 12.003
öğretmen atanmış kadrolu olarak, 7.037 tanesi sözleşmeliyken geçmiş. Bu kadar
basit bir matematik işlemiyle bile insanları, halkımızı, öğretmenlerimizi
kandırmanın yolunu seçiyorsunuz.
Değerli arkadaşlarım, biraz sonra bir önerge vereceğiz. Orada,
öğretmenlerimizin sorunlarının, atanmamış öğretmenlerimizin sorunlarının çözümü
için bakalım ne kadar sözünüzün arkasındasınız onu hep birlikte göreceğiz.
Sayın Hüseyin Çelik bütün sözleşmeli öğretmenleri kadroya geçireceğinin sözünü
verdi. Sayın Nimet Çubukçu tarih verdi, dedi ki: “Kasım sonuna kadar bütün
sözleşmeli öğretmenler kadroya geçecek.” Sayın Bakan bugün ayın 24’ü, kaldı
altı gün. Eğer siz görüşlerinizde samimiyseniz bizim önergemizi desteklersiniz.
Değerli arkadaşlar, bu önergeyi biraz sonra tartışacağız. 2009
öğretmenler için yapılan KPSS’ye 244 bin aday
müracaat etti. 20 bin sözleşmeli, 12 bin kadrolu atadınız. Dolayısıyla atama 32
bin değil 25 bindir, 7 bin tanesi sözleşmeden kadroya geçti.
Eğitim fakülteleri her yıl 50 bin mezun veriyor. 2005’te mezun
sayısı 44 bin, KPSS’ye müracaat 173 bin. 2009’da
mezuniyet 49 bin, KPSS’ye müracaat 244 bin. Birikim
artıyor ve üç-beş yıl sonra işin içinden çıkılmaz bir hâle gelecek. Üniversite
kontenjanları arttı, yeni üniversiteler kuruldu. Bunları da dâhil ettiğimizde
beş yıl sonra bu sorunun içerisinden kimse çıkamayacak sayın milletvekilleri.
Son yedi yılda kadrolu atanan öğretmen sayısı 147 bin yani yılda
ortalama 21 bin kişi atamışsınız. Son yedi yılda emekli olan, istifa eden ya da
ölen öğretmen sayısı 133 bin yani 147 bin kadrolu öğretmen atamışsınız, 133 bin
kişi Bakanlıktan ayrılmış. Yani siz 10-15 bin civarında, 16 bin civarında bir
öğretmen ataması yapmışsınız yedi yılda.
ENGİN ALTAY (Sinop) – Muharrem Bey, Hükûmet
yerinde yok.
MUHARREM İNCE (Devamla) - 2002’de 42 bin atama var, sizin
döneminizde, ortalama, yılda 21 bin atama yapmışsınız. Ortalama, sizden önce,
10 bin kişi emekli oluyordu her yıl, sizin döneminizde ortalama 20 bin kişi
emekli olmuş her yıl.
Değerli arkadaşlar, ne oldu da AKP’den önce yılda 10 bin öğretmen
emekli olurken neden şimdi yılda yaklaşık 20 bin emekli oluyor? Çok basit. İş
barışını bozdunuz, liyakati kapı dışarı ettiniz, hukuksuzluğu öne çıkarttınız,
ekonomilerini daha da bozdunuz, öğretmenler arasındaki ayrımcılığı öyle
güçlendirdiniz ki “Lanet olsun.” diyorlar insanlar, Bakanlıktan, ayrılıyorlar.
Öğretmen adayları, öğretmen gençlerimiz, atanamamış
öğretmenlerimiz meydanlarda. Her gün ülkenin bir başka kentinde eylem
yapıyorlar, bugün Bakanlığın önündelerdi. Biz de
değerli milletvekili arkadaşlarımla birlikte oraya gittik, o çocuklara destek
olmaya çalıştık, o gençlere destek olmaya çalıştık.
Geçtiğimiz günlerde Sayın Başbakan bu kürsüden “Siz bunları
bilmezsiniz, bu ülkenin sorunları size gelmez; onlar bize gelir, iktidar
biziz.” diyordu. İşte bu kürsüden söylüyorum: Değerli öğretmen adayı kardeşlerim,
günde üç yüz tane maili bana göndermeyin, CHP milletvekillerine göndermeyin,
AKP milletvekillerini mesaj bombardımanına tutun. Madem bize gelmiyor. Her gün
sayıyorum, üç yüz tane e-mail geliyor bana bu konuda. Bilmiyorum,
size geliyor mu.
Değerli arkadaşlarım, siz 220 bin atanamamış öğretmenimizi
görmezden geliyorsunuz, AKP vicdanı bu gençlerin işsizliğini görmüyor ama
İmralı’daki arkadaşın canı sıkılıyor diye yanına arkadaş gönderecek kadar da
vicdanlısınız Allah için yani!
Değerli arkadaşlarım, yine bir başka örnek vermek istiyorum…
ALİ KOYUNCU (Bursa) – Ne alakası var? Ne alakası var, onu
karıştırıyorsun?
MUHARREM İNCE (Devamla) – Ali, sen traktör satmana devam et.
Karışma, bu işlerden anlamazsın sen.
ALİ KOYUNCU (Bursa) – Satarız biz…
MUHARREM İNCE (Devamla) – Değerli arkadaşlar, bakınız, ben Silifke
Millî Eğitim Müdürlüğünün bir duyurusunu okuyorum: “İlçemiz okullarında ücretli
çalıştırılmak üzere lisans veya ön lisans mezunu okul öncesi öğretmenine
ihtiyaç duyulmaktadır. İlgililere duyurulur.”
Yani 220 bin öğretmen işsiz gezecek, siz, hangi meslekten olursa
olsun, insanları öğretmen yapacaksınız. Bunun çok güzel bir örneği var: Van
Başkale. Van Başkale’de 130 ücretli öğretmen ataması yapılmış. Ne yazık ki
bunların 100’ü öğretmen değil. Elektrik mezunu, motor mezunu, bilgisayar
programları mezunu, süt ürünleri mezunu, otomotiv öğretmeni gibi…
Değerli arkadaşlar, son günlerde de bir moda başladı, bu ücretli
öğretmenlerin branşlarını yazmıyorlar artık. İşte,
elimde, Necmettin Yalçın imzalı Bakan adına bütün valiliklere gönderilmiş bir
genelge var. Tarihini istiyorsanız söyleyeyim: 14 Kasım 2008.
Türkçesi şu: “İnternet sitelerinizde öğretmen açığınızı yazmayın.”
diyor. “Gizleyin insanlardan.” diyor. “İnsanlar bunu bilmesin.” diyor. Genelge
de burada. Sayın Bakan sanırım bundan haberdardır.
Yine, çok ilginç bir şeyi sizlerle paylaşmak istiyorum: Değerli
arkadaşlarım, Siirt Millî Eğitim Müdürü görevden alınıyor ve Siirt’te bir
İnternet sitesi Siirt milletvekilleriyle röportaj yapıyor, diyor ki: “Ne oldu da
bu alındı?” Milletvekilinin açıklaması: “İl Millî Eğitim Müdürümüz Atalay ile
ilgili uyum konusunda çeşitli şikâyetler bize ulaşmıştır. İl encümenlerimizin
de ittifak etmesi üzerine böyle bir görev değişikliğine karar verilmiştir.” Ne
zamandan beri il genel meclisleri karar veriyor millî eğitim müdürleri
değişiyor? Cumhuriyet tarihinde böyle bir olay var mı?
FİKRİ IŞIK (Kocaeli) – Var var, sizde
var.
MUHARREM İNCE (Devamla) – Bu ne basiretsizlik!
Bakın, yine bir başka milletvekili diyor ki: “Kendisinin aynı
zamanda Memur-Sen ile de uyum problemi bulunuyordu. Herkesin ittifakıyla böyle
bir karar alınmıştır.” Yani “Memur-Sen’le uyum sorunu varmış, il encümeninde
bunu görüştük, görevden aldık.” diyor. Bu kadar pervasızlığın siyaset
arenasında bir başka örneği yoktur değerli arkadaşlarım.
Sayın milletvekilleri, neden bu çocuklarımızı, bu gençlerimizi
ücretli çalıştırıyorlar? Çok basit. 15 saat derse girse ayda yapar 60 saat, 6
liradan ayda yapar 360 lira. Yani bu bir kölelik düzenidir. Bu, insanlara
angaryadır. Geçen yıl 55.786 kişiyi ücretli çalıştırdınız. Sadece Antalya’da
görev yapan ücretli öğretmen sayısı 1.200’dür.
Yine, atamayla birlikte sorunlar bitmiyor. Atanıyor, sorunlar
devam ediyor. Sayın Bakan diyor ki: “Öğretmenlik mesleğinin saygınlığını hiçbir
zaman yitirmediği görüşündeyim.” Bir öğretmen sendikası da araştırma yapmış.
Öğretmenlerin yüzde 93’ü saygınlığını yitirdiğini düşünüyor. İzmir İl Disiplin
Kurulunun yaptığı bir araştırma var; disiplin suçlarının birinci sırasında
öğretmene saygısızlık ve hakaret yer alıyor.
Millî Eğitim Bakanlığında öğretmenlerde aranan özellikler: Beceri,
tutum ve özellikleri kâğıda dökmüş Bakanlığımız. Çok ciddi bir çalışma yapmış,
“6 ana yeterlik, 31 alt yeterlik, 233 performans göstergesi istiyorum.” demiş.
Yani 270 özellik istiyor bir öğretmenden. Ama Millî Eğitim Bakanlığının üst
düzey yöneticilerinde 3 özellik yetiyor: Bakana sadakat, tarikata bağlılık,
sünnete uygun bıyık. 3 tane özellik var. (CHP sıralarından alkışlar) 270’e 3.
Böyle bir adalet olur mu? Bu adaletle kalkınma olur mu? 270 özellik istiyorsun,
üst düzey yöneticilerden 3 tane istiyorsun.
Değerli arkadaşlarım, yine öğretmen arkadaşlarımızın yüzde 60’ı
kirada oturuyor, yüzde 70’i kredi kullanıyor, yüzde 34’ü “Ekonomik sorunlar
nedeniyle endişe duyuyorum.” diyor. 21 çeşit öğretmenlik yaptınız; stajyer
öğretmen, uzman öğretmen, başöğretmen, sözleşmeli öğretmen, usta öğretici,
aklınıza ne geliyorsa artık. O kadar çok işin içinden çıkılmaz hâle getirdiniz
ki, sizden istenen, öğretmenlerin çeşidini artırmak değildi, öğretmenlerin
kalitesini, yaşam kalitesini yükseltmekti, çalışma koşullarını iyileştirmekti.
Ne yazık ki bunların hiçbirini yapmadınız.
Türkiye’de -yıllık- öğretmen 1.832 saat çalışıyor. OECD ortalaması
1.652 saat. Türkiye’de yeni başlayan bir öğretmen yıllık 14 bin dolar ücret
alıyor, AB ortalaması 29.500 dolar. Türkiye’de yeni göreve başlayanla yirmi beş
yıllık öğretmen arasındaki fark, biri 14 bin dolar alırken diğeri 17 bin dolar
alıyor. OECD ortalamasında ise yeni başlayan 28 bin dolar alırken yirmi beş
yıllık bir öğretmen 54 bin dolar alıyor. Daha çok çalışıyor Türkiye’deki
öğretmen, daha çok öğrenciyle uğraşıyor ama ne yazık ki daha düşük ücret
alıyor, daha çok cop yiyor.
Değerli arkadaşlarım, yarın bütün kamu çalışanlarının eylem günü.
Grevli, toplu sözleşmeli, gerçek sendika talepleri için iş bırakacaklar,
alanlara çıkacaklar. Şimdi, Sayın Başbakanın açıklaması var dün ve bugün,
“Sonucuna katlanırlar.” diyor, “Bu yasal değil.” diyor, “Yasal olmayan, hak
olamaz.” diyor. Sayın Başbakana bu kürsüden öğretmenler adına soruyorum:
Silopi’de PKK bayrağıyla meydana dökülenler yasal mıydı, hak mıydı? Onlar hangi
sonuca katlandılarsa öğretmenler de yarın o sonuca katlanırlar. (CHP ve MHP
sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlarım, yine bir başka örnek, yoksulluk örneği:
2002’de öğretmen maaşı 551 lira, 2002’de yoksulluk sınırı 1.054 lira, maaşın
gideri karşılama oranı yüzde 52. 2009’da öğretmen maaşı 1.176 lira, yoksulluk
sınırı 2.446 lira, maaşın gideri karşılama oranı yüzde 46. 52’den 46’ya düştü sizin
döneminizde. İşte yoksulluğun en büyük göstergesi budur.
Bakın, bir de bir şey yaptınız, öğretmenleri bir genelgeyle
zenginleştirdiniz. Ne yaptınız biliyor musunuz, bilmiyorum farkında mısınız
yaptığınızın ya da: 10/07/2008 tarihinde Parasız
Yatılılık, Burs ve Sosyal Yardımlar Yönetmeliği’ni değiştirdiniz. Ailedeki kişi
başına yıllık gelir toplamı 5.400 lira yani 4 kişilik bir aile düşünün, kişi
başına 5.400 lira yıllık. Bunun altında olanlar burs alıyordu, devlet parasız
yatılılıktan yararlanıyordu, yüzde 15’i de öğretmen çocuklarına kontenjan
olarak ayrılıyordu. Yani bu 5.400 lira çok yüksekmiş gibi, bunu aldınız 4.353
liraya düşürdünüz. Ne yazık ki öğretmen çocuklarına kontenjan hukuken var ama
uygulamada yok çünkü bir öğretmen, tek başına geliri dahi olsa yıllık 5 bin
liranın üstüne çıkıyor kişi başına. Yani şunu demek istediniz öğretmenlere: “Üç
çocuk yaparsan çocuğunu burslu okuturum, yatılı okuturum, yoksa okutmam.” Orada
bile Ali Cengiz oyunu var. Öğretmenleri bu yoksulluğun içerisinde üç çocuk yapmaya
mahkûm ettiniz. Böyle bir proje olabilir mi? Yani 5.400 lirayı…
Bence Sayın Bakan bu kürsüye gelsin, kendisinden önceki Bakanın
5.400 lira olan sınırını nasıl oldu da 4.353 liraya düşürdüler, bunu gerçekten
anlatsınlar. Ben de matematikten birazcık anlayan birisi olarak gerçekten bunu
öğrenmek istiyorum.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; konuşmamın bu bölümünü Sayın
Bülent Arınç’a ithaf ediyorum.
MUHARREM VARLI (Adana) – Aman ha ağlar!
MUHARREM İNCE (Devamla) – Tekrar söylüyorum, tutanaklara geçsin:
Konuşmamın bu bölümünü Sayın Bülent Arınç’a ithaf
ediyorum. Kendisine ithaf ediyorum…
SUAT KILIÇ (Samsun) – Burada olmayanlara ithafta bulunulur mu?
MUHARREM İNCE (Devamla) – “Sayın” diyorum, bir saygısızlıkta
bulunmuyorum, bu ülkenin Başbakan Yardımcısıdır.
Geçtiğimiz günlerde Sayın Arınç bir
konuşma yaptı, dedi ki: “Bu ülkede tuzu kuru olanlar Güneydoğu’da askerlik
yapmaz.” Arada Başbakana da “Civan”, “Delikanlı” falan deyip, bir iki duygusal
konuşma yapıp, biraz da ağlayıp, biraz da böyle mikrofonu güzel kullanma, ses
tonu falan da güzel… Güzel de, içeriğe bakalım, içeriğe.
Şimdi, ben Sayın Bülent Arınç’a bu
kürsüden söylüyorum: Ben tuzu kuru olanların da bu ülkede Güneydoğu’da askerlik
yaptığını biliyorum ama sizin döneminizde bürokrat olup da, bakanınızın
danışmanı, genel müdür yardımcısı olan bir kişinin Kahramanmaraş’ta çavuş
olarak askerlik yaparken İLKSAN Yönetim Kurulundan maaş alındığını ilk kez
duyuyorum. İlk kez duyuyorum… (CHP sıralarından alkışlar)
Ekim ayında aldığı para… “Almadı” demesinler, belgeleri dökerim
ortaya.
FİKRİ IŞIK (Kocaeli) – Dök ya, niye dökmüyorsun?
MUHARREM İNCE (Devamla) – Muharrem İnce boşa konuşmaz Fikri.
FİKRİ IŞIK (Kocaeli) – Dök kardeşim, dök!
MUHARREM İNCE (Devamla) – Sayın Işık, hemşehrim,
bak, Muharrem İnce konuşuyorsa boş konuşmaz.
FİKRİ IŞIK (Kocaeli) – Niye dökmüyorsun? Dökeceksin… Dökeceksin…
SUAT KILIÇ (Samsun) – Ver, ver! Ver, ismini ver!
FİKRİ IŞIK (Kocaeli) – İsmini ver…
MUHARREM İNCE (Devamla) – Bak, diyorum ki: Sayın Hüseyin Çelik’in
danışmanı, Millî Eğitim Bakanlığında Personel Genel Müdür Yardımcısı,
Kahramanmaraş’ta çavuş olarak asker, öğretmenlerin sosyal yardımlaşma
sandığının, İLKSAN’ın… (AK PARTİ sıralarından “İsmini
söyle.” sesleri, gürültüler) Burası “Çavuşsan” mı, İLKSAN mı? Burası İLKSAN, öğretmenlerin
sandığı. Var mı yok mu?
SUAT KILIÇ (Samsun) – Gizli tutma, ver ismini, saklı tutma!
FİKRİ IŞIK (Kocaeli) – Kimseyi şaibe altında bırakamazsın, ismini
söyle!
MUHARREM İNCE (Devamla) – Ekim ayında 2.770 lira huzur hakkı aldı
mı almadı mı? Ha, ayrıca bunun, bir de bunun Genelkurmay ayağı var, Millî
Savunma Bakanlığı ayağı var. Millî Savunma Bakanlığı da… Kahramanmaraş’taki
çavuşun nasıl olmuş da atlamış, gelmiş, ekim ayında toplantıya katılmış, parayı
da cebe atmış, bu nasıl olmuş? Millî Savunma Bakanı da gelsin burada bilgi
versin. Gelsin…
SUAT KILIÇ (Samsun) – Bunu kayırmayız, ismini ver!
MUHARREM İNCE (Devamla) – Kayırmıyorum ben. Gerisini de sen bul.
Yani, ben personel genel müdür yardımcısı diyorum, Kahramanmaraş’ta çavuş
diyorum, İLKSAN’da yönetim kurulu üyesi diyorum, yani
lafın tamamını söyleyemem ki ben, buradan anlaşılır zaten.
FİKRİ IŞIK (Kocaeli) – İsmini söyle, niye ismini söylemiyorsun?
VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) – Bülent Arınç’la
ne alakası var?
FİKRİ IŞIK (Kocaeli) – Yiğitlik, kelime oyunlarının arkasına
sığınmak değildir.
ÜNAL KACIR (İstanbul) – İsmini söyle, ismini!
SUAT KILIÇ (Samsun) – Vermedin ismini Muharrem!
MUHARREM İNCE (Devamla) – Değerli arkadaşlarım, bakın yine bir
matematik dersi verelim biraz, matematik: Şimdi, 2010 yılı Bütçe Kanunu, diyor
ki, 2010 yılı Bütçe Kanunu bakın arkadaşlar: “Okul öncesi eğitim, çıraklık
yaygın eğitimi…”
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
MUHARREM İNCE (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
“
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
MUHARREM İNCE (Devamla) – Başkanım, konuşmamı beğendiyseniz bir
dakika daha verin.
SUAT KILIÇ (Samsun) – Verme o zaman Başkanım, Başkanın
tarafsızlığını tartışmaya açar böyle bir durum.
BAŞKAN – Sayın Kılıç, oradan müdahalelere de çok rahatsız
oluyorum. Benim bir usulüm var, herkese bir dakika, o bir dakikaya bugüne kadar
hep uydum, başka arkadaşlar iki dakika verebilir ama oradan müdahale edildiği
zaman da o da hiç uygun olmuyor benim için.
Teşekkür ederim Sayın İnce, sağ olun. (CHP sıralarından alkışlar)
Demokratik Toplum Partisi Grubu adına Batman Milletvekili Sayın
Ayla Akat Ata. (DTP sıralarından alkışlar)
Süreniz yirmi dakika.
DTP GRUBU ADINA AYLA AKAT ATA (Batman) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 428 sıra sayılı Millî Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve
Görevleri Hakkında Kanuna Geçici Madde Eklenmesine İlişkin Kanun Teklifi’nin
bütünü üzerine konuşmak üzere Demokratik Toplum Partisi Grubu adına söz hakkı almış
bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Konuşmama, 24 Kasım Öğretmenler Günü vesilesiyle bütün
öğretmenleri kutlayarak başlamak istiyorum ancak biliyoruz ki öğretmenlerimiz
24 Kasımı pek çok sorunla boğuşarak karşılamaktadırlar. Bugüne kadar hiçbir
öğretmenler gününde öğretmenlerin ve eğitimin sorunları çözüm getirme
mantığıyla tartışılmamış, var olan sorunları gidermek amacıyla herhangi bir
adım atılmamıştır. Yıllardır sadece 24 Kasımlarda hatırlanan öğretmenlerin
yaşadıkları ekonomik, sosyal ve özlük sorunlarına gerçekçi ve kalıcı çözümler
üretilememiştir. Eğitim ve bilim emekçileri, yaşadıkları sıkıntıları ve
taleplerini ifade etmek amacıyla, 25 Kasım tarihinde, yani Öğretmenler Günü’nün
hemen akabinde, haksızlığa, adaletsizliğe, eşitsizliğe karşı uyarı grevi
yaparak seslerini güçlü bir şekilde duyurmaya çalışacaklardır.
Her fırsatta, Türkiye’nin gelecek kuşaklarını yetiştirdikleri
ifade edilen eğitim ve bilim emekçileri, art arda gelen zamlar sonrasında
yoksulluk, sefalet ve açlıkla her geçen gün daha fazla mücadele etmek zorunda
kalmaktadırlar.
Genel Kurulda bütçe görüşmelerini gerçekleştirmeyi düşündüğümüz
önümüzdeki günlerde Hükûmetin 2010 yılı için
belirlediği zam oranı yüzde 2,5 artı 2,5’tur. Ne yazık ki öğretmenlerimize reva
görülen bu zam, elektrik, doğal gaz ve su gibi temel ihtiyaçlar için düşünülen
yüzde 50’ye yakın zam ve yaşanan ekonomik kriz karşısında çok komik
kalmaktadır. Bugün açıkça görülmektedir ki eğitim ve bilim emekçilerinin
sorunlarını dile getirmek ve haklarına sahip çıkmak nitelikli, kamusal eğitim
hakkını savunmak anlamına gelmektedir. Bu nedenle Demokratik Toplum Partisi
olarak kötü ve sağlıksız koşullarda çalışan, hakları gasbedilen,
sürgünlere ve soruşturmalara tabi tutulan, güvencesiz istihdam edilen, ataması
yapılmayan milyonlarca öğretmenimizin taleplerini dile getirmeyi bir görev
biliyoruz.
Değerli milletvekilleri, Türkiye’de eğitim sisteminin tüm
düzeylerinde sorunlar, sıkıntılar yaşandığı bilinmektedir. Türkiye’de yıllardır
kalıcı bir eğitim politikası oluşturulamamış olması hem yaşanan sorunların
çözümünü geciktirmiş hem de eğitim sisteminin yeni sorunlar üretmesine
sebebiyet vermiştir. Türkiye’de eğitimin sorunları son yıllarda o kadar
artmıştır ki yaşanan sorunları geçici iyileştirmelerle çözmeye çalışmak neredeyse
imkânsız hâle gelmiştir. Yıllardır çözüm bekleyen ancak çözülmeyen ve gelecek
yıllara artarak devrolan sorunlar, yaşanan yoğun ticarileştirme ve özelleştirme
uygulamaları ile eğitim alanında yaşanan siyasi kadrolaşma oldukça kaygı
vericidir.
Eğitim sisteminde dikkat çeken bir diğer nokta ise dershane
sisteminin daha da büyümesidir. Dershane sistemi bugün başlı başına bir sektör
hâline gelmiştir. Eğitime yeterli kaynağın ayrılamaması, okullarımızda
nitelikli eğitim verilememesi ve bölgeler arasındaki ekonomik ve sosyal
eşitsizlikler düşünülmeden gerçekleştirilen merkezî sınavlar özel dershane
sisteminin her geçen gün okullara alternatif kurumlar olarak düşünülmesine
neden olmuştur.
Değerli milletvekilleri, yıllardır “öğretmen açığımız yok”
denilerek atamaları yapılmayan öğretmenler “Ataması Yapılmayan Öğretmenler
Platformu” adı altında örgütlenmiş ve taleplerini çeşitli eylemlerle duyurmayı
amaçlamışlardır; bu kapsamda, üç gün süren açlık grevi ve basın açıklamaları
yapmışlardır. Yıllarca bin bir emekle okuyan, üniversite eğitimi sonrasında
açıkta bırakılan, yok sayılan, görmezden gelinen bu genç eğitimciler, kendi
eğitim alanları dışında iş bulamayan, tam gün kadrolu iş güvencesinden yoksun,
“ücretli öğretmen” adı altında ayda 400 ila 600 Türk lirası arasında asgari
ücretle çalışmak zorunda bırakılmaktadırlar. Kamusal bir hizmet olan eğitimin
piyasalaştırılmasının sonucu olarak “ücretli sözleşmeli” adı altında esnek
olarak çalıştırılmaktadırlar. Bugün, 327 bin öğretmen, atamaları
yapılmadığından, sağlık güvencesinden yoksun yaşamakta, umutlarını her yıl bir
sonraki seneye ertelemekte, meslekleri dışındaki alanlarda çalışmak zorunda
bırakılmaktadırlar. Maalesef ki hayatımızın her dönemini sınav maratonuna
dönüştüren sistem, kendi üniversitelerinde verilen eğitime güvenmeyerek,
mesleğe atanmayı sınavla gerçekleştirmektedir.
Resmî rakamlara göre, 2009 yılında KPSS’ye
giren öğretmen sayısı 243.569’dur. Bu 243.569 öğretmen arasından ataması
yapılan öğretmen sayısı 10 bini sözleşmeli, 5 bini kadrolu olmak üzere, toplam
15 bindir. Şu anda sözleşmeli olarak çalışan öğretmen sayısı 68 bindir.
“Ücretli” adı altında çalıştırılan öğretmen sayısı ise 100 binin üzerinde ifade
edilmektedir. Her yıl emekliye ayrılan öğretmen sayısı 20 bin civarındadır.
Yine her yıl eğitim fakültelerinden mezun olan öğretmen sayısı ise 50 bindir.
Tabii bu rakama yeni açılan eğitim fakülteleri, fen-edebiyat fakültelerine
tanınacak formasyon hakkı ve açık öğretim
fakültelerinden mezun olacakları da eklediğinizde, gelecek yıllarda mezun ve
atama bekleyen öğretmen sayısının 100 binleri bulması beklenmektedir. Gelinen
aşamada, Türkiye’de Avrupa Birliği standartlarına göre 400 bin öğretmene
ihtiyaç duyulmaktadır. Ülke genelinde ortalama 40 öğrenciye 1 öğretmen
düşmektedir ancak ücretli öğretmenlerle okuldaki kadrolar dolu gösterilmekte,
alan derslerine eğitim fakültesi mezunu olmayan kişiler girmektedir. Bazı
illerde ise lise mezunu kişilere öğretmen sıfatıyla ücretli öğretmenlik
yaptırılmaktadır.
Değerli milletvekilleri, Millî Eğitim Bakanı, Plan Bütçe
Komisyonunda yaptığı açıklamada, 2003’ten 2009’a kadar 147 bin kadrolu, 217 bin
öğretmenin atamasının yapıldığını belirtmiş, 2003’ten 2009’a kadar emekli olan
110 bin öğretmenden bahsetmemiş, kadroları şişkin gösteren ücretli öğretmenliğe
ise hiç değinmemiştir. Oysaki her yıl 25 bin öğretmen emeklilik, ölüm ve
benzeri sebeplerden dolayı görevinden ayrılmaktadır. Eğitim sendikaları “Yılda
on binlerce öğretmen emekli oluyor, bunların yerini nasıl dolduruyorsunuz?
Türkiye’de öğretmen açığı yüz binlerle ifade edilirken neden bu kadar öğretmen
adayı açıkta kalıyor, niye atamıyorsunuz?” diye sormaktadırlar. Boşalan
kadrolar bile henüz doldurulmadan yılda sadece 20 ila 30 bin alım
yapılmaktadır. Bu kadroların çoğuna sözleşmeli öğretmen
atanmakta, bir sonraki dönem sıfırdan atama yapılıyormuş gibi gösterilip
sözleşmeliler kadroya geçirilmekte iken, 327 bin öğretmen hâlâ atanmayı
beklemekte iken, önümüzde böyle bir tablo duruyor iken kasım ayında 10 bin ve
akabinde 2010 yılı içerisinde 40 bin öğretmen alımı yapılacağı açıklaması neden
bir müjdeymiş gibi Türkiye toplumuna sunuluyor?
Yaşanan bütün bu olaylar, ataması yapılmadığı, ücretli öğretmen
olarak çalışmak zorunda bırakıldığı için pek çok kişiyi ne yazık ki bunalımın
eşiğine getirmektedir. Ekim ayında İstanbul’da iki yıldır ücretli öğretmenlik
yapmak zorunda kalan, bu yıl ise ücretli öğretmenlik başvurusuna ret cevabı
alan bir vatandaşımız yaşamına son vermiştir. Bu üzücü olay da göstermektedir
ki mezun olan ve atanmayı bekleyen çok sayıda kişinin durumu yapılacak 10 bin
veya 40 bin atamayla ortadan kaldırılamayacaktır.
Değerli milletvekilleri, Sayın Başbakan 2002 yılında, iktidara
gelmeden önce yaptığı mitinglerde, o tarihte var olan 72 bin öğretmen açığına
değinmiş, çok sayıda branş öğretmeninin boşta olduğunu
belirterek eğitim fakültesinden mezun olan öğretmenlerin KPSS sınavıyla
atanmasını eleştirmiş “Bırakın, öğretmenler okul seçsin.” demiştir, iktidara
geldikleri zaman yaşanan sıkıntıları çözeceklerini vadetmiştir
ancak son yedi yıldır iktidarda bulunan AKP Hükûmeti
döneminde sorunlar azalmak bir yana artarak devam etmiştir.
Öğretmenlik mesleği, 2003 yılından itibaren kadrolu, sözleşmeli,
ücretli, vekil öğretmenlik ve dershane öğretmenliği olarak kategorilere
ayrılmıştır. Yani, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’na
uygun olarak ancak sayısı her yıl daha da azaltılan kadrolu öğretmenlerimiz bir
kategoride; bir yıl için sözleşme yapılarak kadrolu öğretmenin sahip olduğu
haklardan yoksun tutulan sözleşmeli öğretmenlerimiz bir kategoride -ki bu
öğretmenlerimiz, sözleşmeli öğretmenlerin kadroya geçirilmesi nedeniyle bir yıl
içinde 2 defa atanarak yeni öğretmen alınıyormuş gibi kamuoyuna
yansıtılmaktadır- yine, çeşitli nedenlerle geçici süreyle görevini yapamayan
öğretmenlerin yerine görevlendirilen “vekil” sıfatıyla görev yapan
öğretmenlerimiz bir kategoride; devlet okullarında ayda 400 ila 500 liraya
çalıştırılan, sigortası ders saati ücreti üzerinden yatırılan yani ayda altı
ila on iki iş günü arasında sigortalı sayılan, kendi alanı dışındaki derslere de
girmek zorunda bırakılan, güvencesi olmayan ücretli öğretmenlerimiz bir
kategoride; çoğu zaman sigortası yatırılmayan, günde on saatten fazla
çalıştırılan ve iş güvencesinden yoksun bırakılan dershane öğretmenlerimiz bir
kategoride değerlendirilmektedir. Yine, resim, müzik ve beden eğitimi
dersleri seçmeli hâle getirilerek ders saatlerinin azaltılmasına yönelik
uygulamalar yapılmaya çalışılmakta, bu şekilde ilgili branşta
görev yapan öğretmenlerin mağduriyetleri göz ardı edilmektedir.
Son yıllarda giderek artan sayıda sözleşmeli öğretmen atanmasına
karşı, Danıştay 12. Dairesi, sözleşmeli istihdamın hukuk devleti ilkeleriyle
bağdaşmadığını açıklayan bir karara imza atmıştır. Daire, söz konusu durumun,
çalışanı sürekli olarak işini kaybetme tehdidi altında bırakacağı, bireyin
çalışma huzuru ve güvenini ortadan kaldıracağı görüşünü dile getirerek bu
konudaki mevzuatı “çağ dışı” olarak nitelendirmiştir.
Kamuda sözleşmeli istihdamla ilgili yaşanan sorunlar ve bu
sorunların sözleşmeli istihdam edilenler üzerindeki yıpratıcı etkisi ortadayken
eğitim gibi son derece önemli bir alanda iş güvencesinden yoksun, düşük
ücretlerle çalışmanın dayatılmasında neden ısrar edilmektedir? Unutulmamalıdır
ki öğretmenlik mesleği düzenlilik ve süreklilik isteyen ve gerektiren bir meslektir.
Bu tablodan da anlaşılacağı üzere öğretmenlik mesleğine ilişkin pek çok
tanımlama getirilmiş ancak öğretmenlerin yaşadığı ve eğitim sisteminde yaşanan
sorunlara ilişkin olarak hiçbir iyileştirme yapılmamıştır.
Buradan bu vesileyle bir kez daha Hükûmete
soruyoruz: 2002 yılında mitinglerde verdiğiniz sözlerinizi ne zaman yerine
getireceksiniz? AKP Hükûmeti döneminde genel bütçeden
millî eğitime ayrılan pay ve eğitim harcamalarının millî gelire oranı
göstermektedir ki bu sözü tutma iradesi henüz oluşmamıştır. Çünkü bu oran
2002’de yüzde 2,66 iken 2009 yılında yüzde 2,51’e gerilemiştir.
Değerli milletvekilleri, küresel ölçekte yaşanan ve ülkemizi de
teğet geçmeyen ekonomik kriz toplumun tüm kesimlerini, tabii ki
öğretmenlerimizi de derinden etkilemiştir. Ne yazık ki son bir yıl içerisinde
çok sayıda okula öğretmenlerin kredi borçları yüzünden icra tebligatlarının
yapıldığı bilinmektedir. Bugün eğitim emekçilerinin önemli bir bölümü,
bırakalım insanca yaşamayı, ay sonunu nasıl getireceğini düşünmekte ve ek iş
yapmak zorunda bırakılmaktadır. Bir eğitim emekçisinin
maaşının 4 kişilik bir ailenin ortalama aylık giderini karşılama durumuna
bakacak olursak 2002 yılında aldığı maaş 551 Türk lirası iken ve 4 kişilik bir
ailenin ortalama aylık gideri 1.054 Türk lirası iken 2009 yılında aldığı maaş
1.176 Türk lirası, 4 kişilik bir ailenin ortalama aylık gideri ise 2.589 Türk
lirasıdır.
Bu vahim durum göstermektedir ki AKP’nin iktidara geldiği
2002 yılından bugüne eğitim emekçilerinin aldığı ortalama maaşlar ve 4 kişilik
bir ailenin gıda, kira, ulaşım, yakacak, elektrik, su, haberleşme, giyim,
eğitim, sağlık, iletişim, kültür gibi temel ihtiyaçlarını karşılaması için
yapılması gereken ortalama harcama miktarları 2002 yılında 4 kişilik bir
ailenin aylık yapması gereken harcamaların yarısını karşılayabilecek
düzeydedir. 2002 yılında bir eğitim emekçisi
aldığı maaş ile aylık giderlerinin yüzde 52’sini karşılayabilmektedir, 2009
yılında ise toplam harcamaların ancak yüzde 45’ini karşılayabilecek durumdadır.
Sadece son on yıldaki öğretmen maaşlarına ve o yıllara ait yoksulluk sınırına
ilişkin verilere bakacak olursak dahi son sekiz yılın yedisinde maaşların
yoksulluk sınırının yarısının da altında kaldığı görülecektir.
Değerli milletvekilleri, yıllardır eğitim politikalarına kendi
çıkarları doğrultusunda yön veren iktidar anlayışı, bu yıl da, eğitim
sisteminde yaşanan temel sorunlar yerine, rakamlar üzerinde hesaplamalar
yaparak eğitim bütçesini şekillendirmeye çalışmaktadır. Yaşanan sıkıntılar
karşısında çözüm açıktır: Eğitim ve bilim emekçilerine, insanca
yaşayabilecekleri, kendilerini yenileyerek daha nitelikli hizmet
verebilecekleri çalışma ve yaşama koşulları yaratılmalıdır. Bunun için de başta
maaşlar olmak üzere mesleki ve özlük hakları insan onuruna yaraşır bir düzeye
yükseltilmelidir. Yüz binlerce eğitim emekçisini yoksulluğun ve açlığın
kıskacına alan, mesleğine karşı küstüren mevcut ayrımcı uygulamalara karşı
bilimsel, demokratik, nitelikli bir eğitim yaratmak için çalışmalar
yapılmalıdır. Öğretmen açıklarının kapatılması için yeterli sayıda kadrolu
öğretmen ve öğretim üyesi ataması yapılmalı, Millî Eğitim Bakanlığı öğretmen
atamalarında izlediği politikadan vazgeçmelidir. Millî Eğitim Bakanlığı, eğitim
gibi düzenli ve sürekli ve kesintiye uğramaması gereken bir kamu hizmeti için
öğretmenlerin mevcut çalışma koşulları ile öğrencilere faydalı olabilmesi için
iş güvencesi kaygısını ortadan kaldırmalıdır. Esnek, parçalı ve eğitim
emekçilerini rekabete zorlayan tüm güvencesiz çalıştırma biçimlerine son
vermelidir. Eğitim sisteminin piyasacılık sonucunda içine düşürüldüğü
açmazlardan çıkması için herkese kadrolu ve güvenceli istihdam sağlanmalı,
ücretli öğretmenlik kaldırılarak ataması yapılmayan öğretmenlerin atanması
yoluyla öğretmen açıkları kapatılmalıdır. Millî gelirden kamu eğitimine ayrılan
pay ilk adım olarak en az 2 katına çıkarılmalıdır. Kamu üniversitelerine millî
gelirden ayrılan pay ise yükseköğretimin ihtiyaçları göz önünde bulundurularak
yükseltilmelidir. Okulların ve üniversitelerin temel gereksinimlerini karşılamak
için okullara genel bütçeden yeteri kadar ödenek ayrılmalıdır. Üniversiteler
bütçelerinde yeterli artış sağlanmalı, üniversitelerin bütün giderleri genel
bütçeden karşılanarak yükseköğretimdeki ticarileşme eğilimlerine son
verilmelidir. Eğitim ve bilim emekçilerinin taban maaşları bütün vergilerden
muaf tutulmalıdır.
Sonuç olarak, ilgili kanun teklifi Türkiye’de sayıları yarım
milyona yaklaşan atanamayan öğretmenlerin sorunlarına bir çözüm
getirememektedir. Aslında ortada 10 bin yeni atama da bulunmamaktadır. Açılan
kadroların büyük bir kısmına bir önceki atamalarda sözleşmeli olarak atanan
öğretmenlerin yeniden atanacağını vurgulamakta yarar vardır. Bu durum
atanamayan öğretmen adaylarının başarısızlığını değil, Hükûmetin
istihdam politikalarının başarısızlığını ortaya koymaktadır.
Ve son olarak, en önemli konu olarak gördüğümüz eğitimin ve buna
-ayrılacak bütçeden- genel bütçeden ayrılacak pay konusunda tüm siyasi parti
gruplarının bir sözleşmesinin olması gereği inancının bir kez daha altını
çizmek istiyorum. Hangi sorunu kaldırırsak, hangi sorunun altına bakarsak bakalım
altında eğitim, eğitim yetersizliği ve eğitim geriliğiyle karşılaşmaktayız. Bu
durumda eğer çocuk istismarlarıyla mücadele ediyoruz deyip bu konuda verilmesi
gereken eğitimi ve eğitim kurumlarını açmazsak, eğer kadına yönelik şiddetle
mücadele ediyoruz deyip bu konuda gerekli eğitimi vermez ve ilgili kurumları
açmazsak bu durumda yürüttüğümüz politika çok da gerçekçi bir politika olmaz.
Her konuda olduğu gibi eğitim konusunda da bir duyarlılığın olduğu
kesindir ama siyasi partiler eğitimi ele alırken ve bu konuda bütçeden ayrılan
payı tartışırken kendi politikalarının üstünde bir politika izlemek
durumundadırlar. Aksi hâlde bugün mücadele ettiğimiz ve yarına taşımayı önümüze
koymadığımız, çözmeyi beklediğimiz, çözmeyi önümüze hedef olarak koyduğumuz birçok
sorunda olduğu gibi bu konuda da biz üzerimize düşen misyonu
yerine getirmeyeceğiz.
Eğitim kurumları, eğitimcilerimiz, bizler çocuklarımızı,
geleceğimizi emanet ettiğimiz kişilerin üzerine sadece kendi çocuklarımızı
değil başta onların çocuklarına bakma iradesi ve kararlılığını göstermek
gerekiyorken bir bütün yaşamın tüm ağırlığını ve eğitimin tüm sorunlarını
onların boynuna yıkmak gibi bir lükse sahip değiliz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
AYLA AKAT ATA (Devamla) – Aksine, bu platform, yaşanan sorunların
tekrar tekrar dile getirileceği bir platform değil,
var olan sorunlara çözüm getirileceği bir platformdur. O
yüzden her ne kadar sorunun altını bir kez daha çizdik ve bu konuda örgütlü
bulunan kurumların sesi olmaya çalıştıysak da bugün kürsüden, çözüm için her
türlü iradeyi açığa çıkaracağımızı ve bu iradenin tarafı olacağımızı bir kez
daha belirtiyor ve eğitim için harcanacak gelirin, eğitime ayrılacak payın ve
ortaya konacak çözüm iradesinin bu ülkeyi yarına taşıyacak en temel olgu
olduğunun bir kez daha altını çiziyorum.
Selam ve saygılar. (DTP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Ata.
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Kahramanmaraş Milletvekili
Sayın Mehmet Sağlam. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Buyurun.
Süreniz yirmi dakika.
AK PARTİ GRUBU ADINA MEHMET SAĞLAM (Kahramanmaraş) – Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekili arkadaşlarım, bugün burada 428 sıra sayılı
Kanun Teklifi’yle ilgili grubumuz adına söz aldım. Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Bu teklifin esasını bugüne kadar hiç olmamış bir şey oluşturuyor.
Yani Millî Eğitim Bakanlığımız 2009 yılında kendisine verilen bütün kadrolara,
iki parti hâlinde, başvuran öğretmen adaylarını atamış. Bunların atanmasının da
nasıl olduğunu hepimiz biliyoruz. KPSS puanına göre, branşlarına
göre, ihtiyaç durumuna göre atama yapılıyor ve gerçekten de geçmişteki
partizanca atamaları vesaire hatırlarsanız, buralardan da fazla bir partizanca
atama, yandaş atama kokusu çıkmıyor, genelde söylüyorum. Şimdi, öyleyse, bugün
en azından yeni bir uygulamayla Hükûmetimiz 10 bin
yeni kadroyu bu yıl içerisinde -2009’da- normalde her yıl yapılan atamalara
ilave olarak atanmak üzere Millî Eğitim Bakanlığımızın emrine tahsis ediyor. Bu kanunun esası bu.
Şimdi burada, muhalefet sözcüsü arkadaşlarımız haklı olarak,
haksız olarak -neyse- birtakım rakamlar verdiler, değişik rakamlar verdiler,
eleştiriler yaptılar. İlk önce şu bugünkü konumuzu ortaya koyalım da yani 10
bin tane yeni öğretmen atamasına herhangi bir itiraz olabilir mi? Mademki bu
kadar, belirttiklerine göre öğretmen adayı var atanmayı bekleyen, 10 bin yeni
gencimiz daha öğretmen olacaklar, bu milletin çocuklarına hizmet verecekler.
Bunda fazla tartışılacak bir şey yok.
Ama şunu derlerse ki, bugün Öğretmenler Günü -bu arada hepimizin
öğretmenlerinin Öğretmenler Günü’nü kutlayalım buradan- bu vesileyle eğitimimiz
hakkında da bir genel muhasebe yapalım, bir genel değerlendirme yapalım; burada
da haksız değiller. Yani Öğretmenler Günü merasimlerin filan ötesinde, eğitimle
ilgili, öğretmenlerimizle ilgili bir genel muhasebenin yapılmasında da yarar
görüyorum ben de şahsen.
ENGİN ALTAY (Sinop) – Öyle yapıyoruz Sayın Başkan.
MEHMET SAĞLAM (Devamla) – Dolayısıyla arkadaşlarımızı dinledik ve
çeşitli fikirler ileri sürdüler. Tabii ki Sayın Bakanımız da dinledi, neler
söyledikleri elbette ki değerlendirilecektir ama ilk önce şunu belirtmek
istiyorum: Bir öğretmenler gününde genel değerlendirme yapılırken Türkiye’de öğretmenliğin
ve eğitimin geçmişine ve bugüne gelen sürecine çok kısaca göz atmak lazım.
Şimdi, cumhuriyet aşağı yukarı eğitimini çok büyük yoksulluklar
içerisinde başlatmıştır, yani büyük yoksulluklara rağmen en başta Mustafa Kemal
elinde tebeşir -devletin başı- milletine millet mektepleriyle, yeni harflerle
yeni şeyler öğretmenin, eğitimini sağlamanın çabası içine girmiştir, elindeki
bütün imkânları seferber etmiştir. Bu gelenek, bu cumhuriyetin eğitimdeki
başarı hikâyesinin geleneği buradan başlar, yani devlet başkanı başta olmak
üzere insanlar memlekette eğitime önem vermişler.
Düşününüz ki okuma yazma bilenleri bile eğitmen atayarak
başlamışlar köylere. Bazı arkadaşlarımız hatırlar, üç yıllık okullar vardı
oralarda eğitmenler vardı, bunlar sadece okuryazar insanlardı. Sonra bildiğiniz
gibi, ilkokuldan sonra beş sene okuyan öğretmen okulları, altı sene okuyan
öğretmen okulları, beş yıllık köy enstitüleri gibi tecrübelerle lise eğitimi
seviyesinde bir öğretmen yetiştirmeye doğru gidildi. Cumhuriyet ancak buna para
yetiştirebildi, kolay işler değildir. Giderek öğretmenlerimiz daha da fazla
eğitim alsınlar diye eğitim enstitüleri açıldı, işte Gazi Terbiye gibi
Atatürk’ün kurduğu çok önemli eğitim fonksiyonu olan -Türk eğitim tarihinde-
kurumlar oluştu. Bir yıllık, iki yıllık, üç yıllık yüksek öğretmen okulu
tecrübeleri oluştu ama 1981’le bütün öğretmenlerimizin Yükseköğretim Kurulu
bünyesindeki fakültelerden yetiştirilmesi gibi yepyeni ve bence zirveye ulaşan
bir öğretmen yetiştirme kararı alındı. Zirveye ulaşan diyorum, şunun için:
Öğretmen de artık toplumda hâkim gibi, hekim gibi, mühendis gibi göğsünü gere gere “Ben de fakülte mezunuyum.” dedi. Bence bu çok
önemliydi çünkü bizim personel sistemimizde insanların mezun oldukları okula
göre hayatlarındaki kariyer ve özlük hakları çok değişiyor. Yani dört yıllık
fakülte mezunu başka, beş yıllık fakülte mezunu başka, altı yıllık başka
başlıyor, daha normal özlük haklarındaki veya kadro derecelerindeki ücret
sistemlerine. Dolayısıyla öğretmen artık fakülte mezunu olarak, hâkimle,
hekimle, mühendisle toplumda eşit eğitim almış bir insan olarak elbette ki
özlük haklarında da değişiklik istedi, “Benim de haklarımı verin.” demeye
başladı. Benim kanaatime göre bu, öğretmenlik mesleğine kazandırılan en büyük
itibarlardan biridir. “Eli öpülesi öğretmenler” demekle, “öğretmenlerimiz bizi
yetiştiriyor, muhterem insanlar” demekle öğretmenliğe itibar kazandırmazsınız.
Elbette ki duygusal olarak onun da önemi var ama önemli olan öğretmene
verdiğiniz değeri göstermeniz için Türkiye'nin en iyi eğitim kademelerinden onu
geçirmeniz gerekir, ona bu eğitimi layık görmeniz gerekir. Lise muadili bir
eğitimle, bir iki yıllık enstitülerle onu orada bırakmak ama toplumdaki başka
mesleklere fakülteler açmak, üniversite mezunu yapmak, kariyerler hazırlamak…
Öğretmenleri asıl taltif etmenin, öğretmenlere saygınlık kazandırmanın yolu,
onların da diğer fakülte mezunları gibi kariyer basamaklarında ilerlemelerini
de sağlayacak olan bir yolu açmaktır. Bu yol açılmıştır.
Şimdi, arkadaşlarımız örnekler verdiler, eğitim fakültelerinde
öğretim üyesi öğretmen başına, öğretim üyesi öğrenci başına düşen rakamlarda
yükseklik olduğunu, eğitim fakülteleri arasında farklı gelişmişlik düzeyleri
olduğunu söylediler. Bu doğrudur ama bu yalnız eğitim fakültelerine mahsus
değil, üniversitelerimizin gelişmelerine göre diğer fakülteler arasında da
benzer farkları görürsünüz. Yani beş yüz yıllık bir İstanbul
Üniversitesiyle, yüz elli yıllık bir İstanbul Teknik Üniversitesiyle, altmış
yıllık Orta Doğu Teknik Üniversitesiyle, yüz yetmiş yıllık Boğaziçi
Üniversitesiyle daha bir yıl önce kurulmuş, beş yıl önce kurulmuş, yirmi yıl
önce kurulmuş üniversiteleri mukayese ederseniz, yalnız eğitim fakültelerinde
değil, diğer fakültelerde de farklılıklar olduğunu görürsünüz. Kişi
başına yahut da öğrenci başına düşen öğretim elemanı, öğretim elemanı başına
düşen öğrenci oranı bakımından, laboratuvarların
gelişmişliği bakımından aynı şeyleri görürsünüz vesaire ama arkadaşlarımızın
haklı olduğu bir nokta var. Eğitim fakültelerinde bu biraz daha fazla olmuş
olabilir. Sebebi de şudur: Biraz önce arz ettim, 1981’den itibaren eğitim
yüksekokullarını fakülteler hâline dönüştürdüler. Orada akademik kariyerden
yetişmiş eğitimciler azdı. Dolayısıyla, diyelim ki İstanbul Teknik
Üniversitesinde, Ankara Üniversitesinde yıllardır kariyer sahibi olmuş
profesörler, doçentler eğitim öğretim yaparken eğitim fakültelerine kariyerden
yetiştirmek suretiyle adam yetiştirmek gerekti. Onun için, bir süre öğretim
görevlileriyle, daha sonra yardımcı doçentlerle, sonra doçentlerle ancak bu işi
yürütebildiler. Aradaki farkın, biraz da eğitim fakültelerinin 1980’den sonra
devreye girmesinden kaynaklandığını anlamak lazım. Belki eğitim enstitülerinde
çok değerli hocalarımız vardı ama onlara “Eğitim enstitülerinde kariyer yapın.”
diyen olmadı. Derslerini verdiler. Öğretmen olarak tecrübeli, bilgili, konusunu
bilen öğretmenlerdi ama doçentlik, profesörlük gibi bir kariyer onlardan
istenmedi çünkü o okullarda bu yoktu. Fakülte hâline dönüşünce, bunların büyük
bir kısmının… Mesela, ben, şahsen, mesleki eğitim fakültesine
dekan atandığım zaman, 1984’te, gördüm ki orada dört yıllık kız teknik öğretmen
okulunun en iyi mezunları seçiliyor, üç dört yıllık bir asistanlıktan sonra
yine oraya öğretmen atanıyor, yirmi -yirmi beş yıldır da orada liyakatle
öğretmenlik yapıyor ama “siz doçent olun, siz profesör olun” gibi bir kariyer
sistemi ve kadrosu olmadığı için öğretmenliklerine devam ediyorlar. Benim
atandığım dönemde, aşağı yukarı iki sene önce, yani 1982’de, 1981’de, bunların
kariyer yapmaları istendiğinde, bir kısmının bana gelip gocunduklarını,
hassasiyetlerini ifade ettiklerini hatırlıyorum, “Ben burada yirmi yıldır
öğretmenlik yapıyordum. Şimdi beni tekrar master
yapmak üzere öğrenci olarak mı alacaksınız? Öğretim görevliliğine devam edeyim,
ben bu kariyere gitmem.” diye.
Sonra, Sosyal Bilimler Enstitüsünde Rektörle görüşüp kendim gibi
bu işe inanmış bazı arkadaşları jüri üyesi yapmak suretiyle bunları sınava tabi
tutup master yaptırıp, doktora yaptırıp aşağı yukarı
iki yıl sonra ayrıldığımızda ve on beş yıl sonra oraya gittiğimizde… Şu anda
gidiniz, farz edelim Gazi Üniversitesinin Mesleki Eğitim Fakültesinde en az
kendilerinden yetişmiş 30-40’a yakın profesör, bir o kadar doçent ve bir o
kadar yardımcı doçent vardır. Yani bunları o kariyer sistemine soktuğunuz
takdirde onda da başarılı oluyorlar ama başlangıçta, daha evvel kariyer
sistemine girmiş olan fakültelerle yarışabilmeleri için bir zaman geçti.
Dolayısıyla, onlarda daha az öğretim üyesi olabilir, öğretim üyesi başına düşen
öğrenci sayısında farklılıklar olabilir. Bunu, ne kasti olarak anlamak lazım ne
de sadece eğitim fakültelerine mahsus bir durum olarak değerlendirmek lazım
diye düşünüyorum.
Değerli arkadaşlarım, öğretmeni yetiştirdiniz. Atama konusunda,
yıllarca ama yıllarca yetişmiş öğretmen aradı Türkiye. 1995’lerde, 1996’larda,
ben Millî Eğitim Bakanıyken sordum: “Geriye doğru beş yıl içerisinde ne kadar
öğretmen ayrılıyor?” Bana verdikleri rakam 15 bindi. Ne kadar öğretmen
atayabiliyorsunuz? “5 bin öğretmen atıyoruz.” Neden? Çünkü,
eğitim fakültelerinin yılda yetiştirdiği öğretmen miktarı 5 bin adetti. “Peki,
geriye kalan 10 binini nasıl karşılıyorsunuz?” Dediler ki: “Öğretmen vekiliyle
karşılıyoruz.” Zannettim ki ben, bu öğretmen vekilleri, işte bir sene, iki sene
filan. Hâlbuki Güneydoğu’da, Doğu’da gördüm ki on senedir, on beş senedir
profesyonel öğretmen olmuş öğretmen vekilleri var, lise mezunu, hatta meslek
lisesi mezunu. O zaman neyle bunu karşılayacağız? Bulduğunuz çare öğretmen
vekili. Bunların eğitimi ne? Sanat okulu mezunu ya da lise
mezunu. O zaman elimizde 60 bine yakın evinde oturan üniversite mezunu
var. Talim ve Terbiyeye “Bir çalışma yapın.” dedim, bir çalışma yaptılar. Lise
mezununu vekil olarak göndereceğimize üniversite mezunlarından gönderelim
dedik. Aksi takdirde her yıl 10 bin açık devam ediyordu. Ama bir taraftan,
eğitim fakültelerine o dönemde daha fazla öğrenci alınmaya başlandı. İşte
bugün, aşağı yukarı 38-40 bin civarında yılda öğretmen mezun eder hâle geldi.
Ama ayrılan öğretmenle mezun olan öğretmen arasındaki bugünkü durum, senede
aşağı yukarı 20 bin, 25 bin öğretmen atarsanız, mezun olan 38-40 bin
civarındadır.
Şimdi, elbette ki birikmiş bir durum var. Bu arkadaşlarımızın
sayılarını değerli muhalefet mensupları, birisi 500 bine kadar çıkardı, diğeri
250 bin dedi, öbürü 370 bin dedi. Önemli değil. Yani birikmiş bir öğretmen
adayı kitlesi var.
Şimdi, bunların sorunlarına, Türkiye’nin imkânları olduğu
sürece kadro verip ve bunları istihdam etmenin büyük faydası olacağı açık. Ama diğer taraftan da artık özel okullar var. Bunların
kendilerinin birçoğu, işte özel okullar kuruyor, istihdam yaratıyor, vesaire.
Yani bütün diğer mesleklerde olduğu gibi, öğretmen yetiştirmede de bütün
mezunların devlet tarafından alınmasının imkânsızlığını herkes takdir eder. Ama
bugün için yapılan, en azından 2009 yılındaki atamaya 10 bin daha ilave
etmedir. Bu, aslında fevkalade olumlu bir şey, fevkalade
yararlı bir şey. Dolayısıyla, doğrusunu isterseniz, ben bunu takdirle
karşılamamız gerektiğine inanıyorum.
Şimdi, öğretmen maaşları, rakamları şöyle veya böyle sıralamak
mümkün ama gerçek şu ki, 2002 yılından başlamak suretiyle, yani 2003, 2004,
2005, 2006, 2007, 2008, 2009’a baktığınızda, enflasyon bu yedi senelik dönemde
yüzde 70’ler civarında kalmış. Öğretmen maaşlarındaki artış ise yüzde 167.
Gerçek rakam budur. Yani enflasyonun en azından 1 mislinden daha fazla öğretmen
maaşlarına yapılan zamla bir ücret skalasına
ulaşılmış. Bugün aşağı yukarı 9’un 1’inden maaş alan bir öğretmen 1 milyar 300
bin civarında para alıyor. Bunun haftalık veya aylık ders ücretiyle beraber bir
300 daha ilave ederseniz, 1 milyar 600 bin civarında para alıyor.
Şimdi, her yıl bir başka gelenek var Türkiye’de. Öğretmenler Günü
yaklaştığı zaman gazetelerimizde, medyada OECD’den, Avrupa Birliğinden rakamlar
verilir. Şimdi, deniyor ki OECD rakamlarına göre: “Bizim öğretmenlerimizin
aldığı ücret OECD rakamlarının en düşük olanının bile yarısı civarındadır.” Şimdi, burada da insafla değerlendirmek lazım. OECD
ülkelerinin birçoğu gelişmiş ülkeler bildiğiniz gibi. Şimdi, buralardaki ücret skalasını yalnız öğretmenlere mahsus değil, başka
mesleklerde de mukayese ettiğiniz zaman benzer bir sonuçla karşılaşırsınız.
Dolayısıyla yalnız öğretmenlere mahsus bir ücret skalası
farklılığı değil, OECD’deki yüksek ücret alan mühendislere, doktorlara,
avukatlara, hatta milletvekillerine… Bugün Avrupa Birliği Parlamentosunda 7 bin
euro alıyor milletvekilleri. “İlla bize de ayda 7 bin
euro verin.” mi diyeceğiz? Ülkenin şartları var. O
şartlarda değerlendirildiğinde, yani kendileriyle beraber eğitim alan ve yeni
bir mesleğe başlayan bir adam… Mesela hekimlikte, hâkimlikte, kaymakamlıkta da
belirli tazminatların ötesinde alınan ücretler aşağı yukarı belli Türk personel
sisteminde. E öğretmenlerimize daha fazla verilmesini hepimiz isteriz ama bir
de ülkenin gerçekleri var, gelirleri var, bütçesi var.
Ha, şimdi, öğretmenlik mesleğini diğerlerinden ayrı tutmalı mıyız?
Evet, tutmalıyız. Çünkü insanı gerçekten, doğumundan itibaren bir yurttaş
hâline getiren eğitimin kendisidir. Burada da en büyük rol öğretmenlerindir.
Hangi literatürü karıştırırsanız karıştırın, hangi
ülkenin eğitim politikalarına bakarsanız bakın öğretmenlik mesleği çok
önemsenmiştir. Hele bizim gibi nüfusunun yüzde 50’si yirmi sekiz yaşın altında
olan bir ülkede bu iş daha da önemlidir. Onun için Büyük Atatürk gençliğe
emanet ederken kurduğu cumhuriyeti, gençliğin yetiştirilmesinde de öğretmenleri
görevli kılmıştır: “Yeni nesil sizin eseriniz olacaktır.” Öyleyse
cumhuriyeti emanet ettiği nesli yetiştirmek üzere görevlendirilmiş insanlara
daha fazlasını vermek hepimizin boynunun borcu ama ülkenin imkânlarıyla,
dengeleriyle mukayese ettiğiniz zaman, son yıllarda Millî Eğitim Bakanlığına
verilen bütçenin bütün bakanlıkların önünde olduğunu dikkate alırsanız, 2002
yılında 7,5 milyar civarında bütçesi olan bir bakanlığın 2010 yılında 28,5
milyara çıkarıldığını görürseniz, aşağı yukarı yedi yılda 3 misline yakın bir
artış sağlanmış oluyor. Demek ki gerçekten Millî Eğitime, bütün
bakanlıklardan -son yıllarda- daha fazla para ödeniyor.
Şimdi, şu söyleniyor: “İşte gayrisafi yurt içi hasılada
fazla değişiklik olmadı.” Orada da aynı şey var. Gayrisafi millî hasılada eğitime verilen pay 2002 yılında yüzde 2,13; 2010
yılı bütçesinde bu 2,74’e çıkarılmış yani gerçek hasıladan ayrılan payda da
bunu açık bir şekilde görmek mümkün.
İşte, mümkün olduğu kadar eğitime hazırlık tazminatı yükseltilmiş,
mümkün olduğu kadar lojman destekleri sağlanmaya çalışılıyor, aşağı yukarı üç
bin civarında konut yaptırılarak öğretmenlere oradan yardım edilmeye
çalışılıyor. Diyeceksiniz ki “Şu kadar rakam olan öğretmen içerisinde bu çok
önemli bir rakam mı?” ama yapılması ve giderek çoğaltılması, hiç olmazsa
yaklaşımın doğru olduğunu gösteriyor, eldeki imkânlara göre Hükûmetin
bunu vermeye çalıştığını gösteriyor. Bu da bir şey.
Bugünkü bütçe rakamlarına baktığınız zaman da aşağı yukarı yüzde
9,84. Yani demek ki yüzde 10’a yakın bütçe payı almış mevcut bütçe içerisinde
Millî Eğitim Bakanlığı.
E şimdi, bu durumda, gerçekten bu Hükûmetin
öğretmenlerimizi, işte şu şekilde, bu şekilde tayin konusunda ihmal ettiği
filan yok. Bakın, hiç olmamış bir uygulamayla önümüzdeki kırk beş gün
içerisinde 10 bin öğretmen daha atanacak.
Şimdi, çok enteresandır, bu rakamları böyle rakam üzerinde
veriyoruz ama işin ciddiyetine, işin özüne indiğimiz zaman çok önemli. İki
hafta evvel Kahramanmaraş’ın Eskinarlı köyünde bir
ilkokul açıyoruz. On yaşlarında bir genç kız çıktı, dedi ki: ”Bir şiir
okuyacağım.”
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
MEHMET SAĞLAM (Devamla) – Mealen dedi ki: “Öğretmenim sen sınıfa
girdiğin zaman Atatürk gülümsüyor.” Bana inanın ki bu 10 bin öğretmen sınıfa
girdiği zaman Büyük Atatürk 10 bin defa gülümseyecek. Çünkü bunlar ışık
saçacaklar ve bu çocukların geleceğe hazırlanması konusunda emek harcayacaklar.
Dolayısıyla ne yapılırsa yapılsın fazla küçümsememek lazım. Muhasebe tamam,
eleştiri tamam ama diyelim ki hiç alakası olmayan konularda, böyle bir kanun
tasarısının görüşülmesi sırasında, ne bileyim, bir başbakan yardımcımızın
askerlikle ilgili söylediği bir şey üzerine, Kahramanmaraş’ta askerlik yapan
adam İLKSAN Yönetim Kurulundan nasıl para almış… Almışsa yanlış olmuş,
düzeltilmesi gerek. Yani böyle bir şey olamaz. Münferit yanlışlıklar hiçbir
zaman genelde böyle bir güzel olayı gölgelememeli bence. Elbette
eleştirmeliyiz, elbette yanlışlık yapılmışsa düzeltilmeli. Ama şimdi 750 bine
yakın personeli var Millî Eğitim Bakanlığının. Bu tip münferit olaylar
olabilir. Ne kadar…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
MEHMET SAĞLAM (Devamla) – Efendim, çok teşekkür ediyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Şahıslar adına ilk söz Mersin Milletvekili Sayın Mehmet Şandır’a aittir.
Buyurun Sayın Şandır. (MHP sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Çok Teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
428 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin tümü üzerinde şahsım adına söz
aldım. Öncelikle, Milliyetçi Hareket Partisi olarak biz bu kanun teklifine
olumlu oy vereceğimizi ifade ediyorum.
Gerçekten, 24 Kasım Öğretmenler Günü’nde öğretmenlerin çok temel
bir sorunu, istihdam sorunu üzerinde Genel Kurulumuzun, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin bir kanun gerçekleştirecek olmasını çok önemsiyorum ve buna olumlu
katkı vermenin gerekli olduğuna inanıyorum.
Değerli Başkanım, değerli milletvekilleri; bugün 24 Kasım
Öğretmenler Günü. Tabii, öğretmenlerle ilgili, öğretmenlikle ilgili çok güzel
sözler söylendi. Sözlerin en güzelini söylemek gerekir, en güzelini de
söylemeye çalıştı arkadaşlarımız. İnsan ve eğitim, inanınız ki bir toplum
açısından, bir ülke açısından en değerli varlık, en önemli yatırım yapılacak,
her türlü hesabın dışında, her türlü siyasetin dışında destek verilecek çok
temel bir konu. Geleceğimizin teminatı eğitim ve öğretmenler ve eğitime
verilecek destek, ayrılacak kaynaklar tüm tasarruf tedbirlerinin dışında
tutulması gereken çok önemli bir konu. Eğer geleceği büyük düşünüyorsak,
geleceği büyütmeyi amaçlıyorsak, bunun için siyaset yapıyorsak tasarrufu
düşünmeden, gelecekten tasarruf yapmadan her türlü desteği vermemiz gereken bir
konu eğitim ve bir alan öğretmenlik ve öğretmenler ama ne yazık ki her 24
Kasımda milletin bu kürsüsünden öğretmenlerin sorununu konuşarak sanki
görevimizi yapmış oluyoruz.
Ben bir tenkit olarak söylemiyorum, bir muhalefet siyaseti olarak
da söylemiyorum. Öncelikle şunu söyleyeyim: Eğitime, öğretmenlere verilen
hizmetin, en azından, en çoğundan- bu noktada gösterilen gayretin tamamına,
şahıs olarak, Milliyetçi Hareket Partisi olarak şükranlarımı sunuyorum ama
yapılan bu çalışmaların maalesef yeterli olmadığını, bu çalışmalarla Türk
milletinin büyük geleceğinin kurulmasının çok da mümkün olmadığı endişesiyle
ifade ediyorum.
Geçen sene, 2008 24 Kasımında yine bu kürsüden -bir başkasına da
ait olabilir bu söz ama- benim bir öz eleştiri olarak ifade ettiğim şu hususu
tekrarlamakta fayda görüyorum. Bana göre, öğretmenlerle ilgili yapılacak her konuşma
bu sözlerle başlamalıdır: “Sevgili öğretmenim, hakkını helal et, sana olan
minnet borcunu ödeyemedik. Seni hâlâ sorunlu olarak anmak, durmadan sorunlarını
konuşmak, en azından sana karşı haksızlık, sana karşı saygısızlıktır. Seni
yönetenleri ve senin için nutuk atanları lütfen affet.” Gerçekten. Şimdi, bugün
Öğretmenler Günü ama öğretmenler sokakta eylem yapıyorlar.
Değerli konuşmacılar doğru rakamlar verdiler, muhtemelen Sayın
Bakan da cevabi konuşmasında bu rakamları teyit edecek.
Aslında bugün Danışma Kurulunda bir mutabakat temin ettik. İnşallah bir başlangıç olur, devamını böyle getiririz ancak bugün
arzu ederdim ki 24 Kasım Öğretmenler Günü dolayısıyla Sayın Hükûmet,
Sayın Bakanımız burada bir konuşma yapar, öğretmenlerle ilgili programlarını
anlatır ve biz de gruplar olarak kalkar katkı vermeye çalışırdık ama ne yazık
ki bugün, sonuna kadar, bitinceye kadar çalışma süresi koymuş olmamıza rağmen
Sayın Bakan böyle bir şeye gerek görmedi ve bir başka kanunun konuşmalarında
Öğretmenler Günü’nü anmaya çalışıyoruz.
Değerli milletvekilleri, öğretmenlerin sorunlarını konuşmak
zannediyorum herkese üzüntü veriyor. Eğer Türkiye Cumhuriyeti devleti şu seksen
yıllık ömründe hâlâ öğretmenlerini sorunlu olarak konuşuyorsa burada bir
yanlışlık var.
Bakın, yirmi bir çeşit öğretmenlik olduğu söyleniyor. Yani aynı
işi yirmi bir çeşit farklı unvanlarda yaptırıyoruz. Aynı işi yapan iki insan
-aynı okulda, aynı köyde öğretmenlik yapan iki insan- farklı statülerde, farklı
hukukla işleme tabi tutuluyor. Bunu aşmak gerekiyor, bu doğru değil, bu faydalı
değil.
Bence bazı alanların hukukuyla çok oynamamak gerekiyor, bir
gelenek geliştirmek gerekiyor. Bunların başında bana göre eğitim sisteminin
hukukuyla bu kadar çok oynanılırsa, bu kadar farklı statüleri geliştirirsek…
Eğitimde teknik dediğimiz hadise yalnız müfredatta değil, öğretmenin hukukunda
da aynı olmak mecburiyetinde. Özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da, üzerinde
çok konuştuğumuz -sayın Hocam söyledi- on yıldır vekil
öğretmenle idare edilen okullarımız… Madem öğretmene ihtiyaç var ve hiçbir
tasarruf tedbirine tabi tutulmaması lazım -kalkınma, büyüme, gelecek eğer
eğitime ve insana dayalı olacaksa- bunların eğitildiği, bunların hukuku bence
tasarruf tedbirlerinin dışında tutularak yapılması gereken neyse o yapılmalı.
220 bin çocuğumuz bugün atamayı bekliyor. 10 bin kadro verdiniz, teşekkür
ederim. Önerge vereceğiz, bunun 30 bine çıkartılmasını isteyeceğiz.
Tekrar ediyorum: Gerçekten ceketleri satalım, tasarruf… Tasarrufu
başka yerde yapalım ama eğitimde yapmayalım. Çünkü çocuğu eğitemezseniz, o
çocuk, büyük şehirlerin sokaklarında kendi geleceğini kurtaramayan o çocuk
toplumun geleceğine en büyük tehdit oluyor. Her şeyden tasarruf yapalım ama
eğitimden tasarruf yapmayalım.
Değerli milletvekilleri, bu kanun doğru bir kanun. Ama sözleşmeli öğretmen iş bulmuş çalışıyor; okumuş, okutulmuş kıt
imkânlarla; yememiş yedirmiş, okutmuş çocuğunu. Bu eğitim fakültelerinin tarih
bölümü neye yarar Değerli Hocam? Buradan mezun olan çocukları nerede
değerlendireceğiz? Hiçbirinin ataması yapılmıyor. Madem atamasını
yapmayacağınız bu insanları niye okutuyoruz?
10 bin kadro verilmesini -tekrar- önemsiyorum ama bu kadronun daha
çok ataması yapılmamış öğretmenlere kullanılmasını, mümkünse de 10 bin değil 20
bin, 30 bin kadro tahsis ederek atama bekleyen bu çocukların devlete, topluma
karşı olan saygısını, güvenini ortadan kaldıracak bir yanlışı devam ettirmek
ısrarından vazgeçelim.
Bu sebeple, bu kanun olumlu bir kanun ama yeterli bir kanun değil.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
MEHMET ŞANDIR (Devamla) – Her 24 Kasımda burada paranın yokluğunu,
yetersizliği, rakamları konuşmak değil, yapılması gerekeni yapmak sorumlusu
olan iktidarıyla muhalefetiyle siyaset, Türkiye Büyük Millet Meclisi artık bu
konuyu konuşmak değil, gereğini yapmak mecburiyetinde. Bir engeli yok.
Muhalefet partileri olarak Hükûmete destek veriyoruz.
Alınması gereken tedbirler neyse alınsın ama Millî Eğitim Bakanlığının önünde
her gün eyleme kalkan bu öğretmenlerimizin görevlendirilmesi hemen yapılsın.
Vekil öğretmenlik… Onlar da bizim çocuklarımız, mümkünse onlara da istihdam
temin edilsin ama öğretmenlerin eğer sorununu çözeceksek, bu noktada, iktidar
partisi, siyaset kurumu taşın altına elini koymalı ve gerekeni yapmalı diye
düşünüyor, tüm öğretmenlerin gününü kutluyorum, bayramını kutluyorum. Ümit
ediyorum ki yapılması gerekenleri yapar ve öğretmenleri sevindiririz diye
düşünüyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Şandır.
Şahıslar adına son söz Bitlis Milletvekili Sayın Cemal Taşar’a aittir.
Buyurun Sayın Taşar. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika.
CEMAL TAŞAR (Bitlis) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 428
sıra sayılı Millî Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanuna
Geçici Madde Eklenmesine İlişkin Kanun Teklifi ile ilgili olarak şahsım adına
söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, dünyanın en zor işi, insanı yani bireyi
yetiştirmektir. Hepimizi dantel dantel işleyen,
bugünlere gelmemizde nice emekleri olan, eserleri nesillerden nesillere
ulaşacak olan bu muhteşem mesleğin icracılarını bugün burada anmaktan dolayı
mutlu ve bahtiyar olduğumu ifade etmek istiyorum. Dolayısıyla, elleri öpülesi
kıymetli öğretmenlerimizin 24 Kasım Öğretmenler Günü’nü en içten duygularımla
kutluyor, görevlerinde üstün başarı, yaşantılarında sağlık, huzur ve aydınlık
yarınlar diliyorum.
Değerli milletvekilleri, millî eğitim, bir milletin genç
nesillerini, bu milletin maddi ve manevi değerlerinin gösterdiği hedefler
içerisinde sosyal ve kültürel yapısını, toplumun gelişmesini, ekonomik
kalkınmayı sağlayan temel unsurdur. Yaşadığımız yüzyıl bilgi ve teknoloji çağı,
bilişim çağı gibi ifadelerle adlandırılmaktadır. Çağımız içindeki her şey
değişim ve gelişmelere paralel olarak etkilemektedir. Çocuklarımızı,
gençlerimizi gelecekte dünya milletleriyle yarışacak, hatta daha ileri bir
seviyeye taşıyacak çağdaş bir eğitim anlayışıyla yoğrulmuş, kendi öz
değerlerini benimsemiş, aynı zamanda onları birer dünya vatandaşı olarak
yetiştirme gayreti içerisindeyiz. Kendisi ve ailesi ile içinde yaşadığı
toplumla barışık, araştıran, eleştiren, analiz eden, yorumlayan özgür
bireylerin yetiştirilmesi temel hedefimiz olmuştur. Bu gayretimiz, Türkiye'nin
toplumsal dönüşümünü sağlamak, çağdaş uygarlık hedefini yakalamak ve hatta
aşmanın eğitim ile sağlanacağına olan inancımızın gereğidir. Dolayısıyla bizler
de geleceğimizin teminatı sevgili çocuklarımızı, gençlerimizi bilgi ve
teknoloji toplumu hâline getirmek görev ve şuuru içinde hareket etmekteyiz.
Değerli arkadaşlar, hiç şüphesiz bu hedefleri yakalayabilmek için
eğitimin bu büyük rolünü gerçekleştirecek en önemli faktör ise öğretmendir.
Amerikalı bir eğitimci olan Brown bu konuda şöyle diyor: “Eğitimde en fazla
etki ve nüfuza sahip olan faktör öğretmendir.” Yine Atatürk, “Öğretmenler yeni
nesil sizin eseriniz olacaktır.” ve “Ulusları kurtaracak olan yalnız ve ancak
öğretmenlerdir.” demekle öğretmenliğin önemini veciz bir şekilde ortaya
koymuştur. Buradan hareketle, İktidar olarak bütçenin bütün imkânlarını
zorlayarak, son yedi yıldır en yüksek payı Millî Eğitim Bakanlığına ayırmak
suretiyle cumhuriyet tarihi boyunca millî eğitime en fazla önem veren Hükûmet olmanın da iktidar partisi olmanın da mutluluğunu
yaşıyoruz.
Değerli arkadaşlar, sadece bugün için değil, gelecek için de
eğitim anlayışımızda birçok yenilikler yapılmıştır. Okul öncesinden
ilköğretime, ortaöğretimden yükseköğretime, kısaca eğitimin her kademesinde ve
alanında her yönüyle çağa uygun fiziki mekânlar, teknolojik altyapı, müfredat
ve donatım alanında yedi yıl öncesine göre kıyaslanmayacak kadar rekor
nitelikte başarılar sağlanmıştır.
Bilindiği gibi, bugüne kadar Hükûmetimiz
bütçe kanununda her yıl kadroların yüzde 50’sinden fazlasını Millî Eğitim
Bakanlığına tahsis etmektedir ve etmeye de devam edecektir.
Değerli milletvekilleri, Millî Eğitim Bakanlığına bağlı eğitim
kurumlarının öğretmen ihtiyacının giderilmesi için 5828 sayılı 2009 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu’nun 22’nci maddesi gereğince 2009 yılı için
Bakanlığımıza kullanım izni verilen kadroların tamamı 2009/1 ve 2009/2 öğretmen
atama dönemlerinde yapılan atamalarla kullanılmıştır. Tabii büyük bir camia
olan Millî Eğitim Bakanlığı personelinin gerek emekliye ayrılmaları gerek zaman
zaman değişik nedenlerle kurumdan ayrılmaları ciddi
açıklara neden olmaktadır. Bu nedenle, Millî Eğitim Bakanlığına tahsis edilen
serbest öğretmen kadrolarında boş bulunan 10 bin kadroya öğretmen ataması
yapılabilmesi için kanuni düzenlemeye ihtiyaç duyulmuştur. Kanun teklifi de bu
amaçla düzenlenmiştir. Bu vesileyle, atama bekleyen öğretmen adayı
arkadaşlarımıza da 24 Kasım Öğretmenler Günü’nde müjde vermiş olacağız.
Değerli arkadaşlar, AK PARTİ İktidarımız döneminde yaklaşık 184
bin kadrolu, 70 bin sözleşmeli olmak üzere toplam 254 bin öğretmen ataması
yapılmıştır. Yani şu anda görevde bulunan 660 bin kadrolu öğretmenin hemen hemen üçte 1’ine yakınının bu İktidar döneminde tamamen
objektif kriterlerle ve KPSS puanıyla atamaları
gerçekleştirilmiştir.
Bunun yanında 2003-2009 yılları arasında sadece biz personel
atamalarıyla değil, biraz önce sözlerimde belirttiğim gibi, millî eğitimde
rekor nitelikte hizmetler yapmışız. 132 bin derslik yaparak bu alanda bir rekor
kırılmış. Hükûmetimizin eğitimi öncelikli sektörler
arasında değerlendirerek konsolide bütçede en büyük
payı Millî Eğitim Bakanlığına ayırdığından bahsetmiştik. Bundan sonraki
yıllarda da en yüksek ve yeterli ödeneğin eğitime ayrılması çabalarının yanı
sıra bütçe dışı kaynaklar da harekete geçirilerek sınıf mevcutlarının OECD
seviyesine çekilmesi hedeflenmiştir.
Değerli milletvekilleri, AK PARTİ İktidarıyla ülkemiz her alanda
çağ atlamış, bunda da en fazla millî eğitim faydalanmıştır. Burada yapılanları
saymaya kalksam süremizin yetmeyeceğini biliyorum, ancak bunlardan birkaçına
değinmeden geçemeyeceğim.
Değerli arkadaşlar, ben de bu camiada yani millî eğitimde yirmi
dört yılını vermiş bir arkadaşınızım. Geçmişini, evet, geçmişini biliyoruz, biz
bir kara tahta, bir tebeşir bulamazken, biz hamdediyoruz,
bugün bütün okullarımızda İnternet, bütün okullarımızda bilgi teknolojisi
sınıfları oluşmuştur; bu, çağ atlama değil de nedir?
Öğretmen atamaları: Bugün 10 bin öğretmen kadromuzu alacağız, çok
kısa bir sürede inşallah bunların atamasını yapacağız. Geçmişe bakıyoruz, bu 10
bin öğretmenin ataması için günlerce kuyruklar, banka kuyrukları, işlem
kuyrukları, sonra da bilmem neler neler. Tamamen
objektif kriterlerle, öğretmen kardeşime yakışır bir
şekilde evinde oturuyor, bilgisayarın başında İnternet’le müracaatını yapıyor;
bu, çağ atlama değil de nedir?
Bizim öğretmenlerimizin hemen hemen
büyük bir kısmı bilgisayar, bilişim teknolojisini kullanmayla ilgili hizmet içi
eğitimden geçirildi.
Öğretmen ücretlerinde ciddi iyileştirmeler yapıldı. Ancak geçmişte
bir öğretmen olarak şimdi de söylüyorum: Tabii ki öğretmenlerimize yapılması
gereken daha çok şey vardır. Biraz önce değerli konuşmacılarımız da bunları
sözlerinde aktardılar. Elbette ki öğretmenin emeği, alın teri fazlasıyla
ödenmelidir ama size bir örnek vermek istiyorum: Öğretmenlerimizin maaşı
gayrisafi yurt içi hasıla oranına göre -OECD
ülkelerine göre kıyaslıyoruz arkadaşlar- OECD ülkelerinde yurt içi hasılaya
göre 1,17’dir, Avrupa Birliği ülkelerinde 1,14’tür, Türkiye’de 1,21
oranındadır. Kendi gelirlerine göredir bu OECD’nin belgelerinde, isteyen
arkadaşlara da veririm arkadaşlar.
MUHARREM İNCE (Yalova) – İsterseniz maaşları düşürün yani siz,
madem fazlaysa düşürün.
CEMAL TAŞAR (Devamla) – Ama şunu söylüyorum: Öğretmen
arkadaşlarımıza bütün bu yaptıklarımızın yanında daha fazlasını yapmak bizim
arzumuzdur. Bakın örnek vereyim: 2002’de 9’un 1’inde bir öğretmen 478 lira
alırken şimdi 1.350 lira alıyor. Ek derslerimiz 3,5 lira iken şimdi 6,60 olmuş.
Bütün imkânlar bu konuda seferber edilmiş.
Değerli arkadaşlar, yeni öğretim programlarını, müfredatı hayata
geçirdik. 68 modeli bıraktık, 2007 modelle yola devam ediyoruz.
Efendim, öğretmenlerle ilgili kariyer basamaklarını getirdik,
öğretmenlerimizin sürekli kendilerini yenilemelerine yönelik çalışmalar yaptık.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Öğretmenler niye yürüyor o zaman?
CEMAL TAŞAR (Devamla) – Bakın, hayalimizin yetmediği yerde
Ücretsiz Ders Kitapları Projesi’ni gerçekleştirerek, Hakkâri’nin en ücra
köyünden Edirne’nin en ücra köyüne kadar biz kitaplarımızı öğrencilerimizin
masasına bıraktık, başkalarının hayal edemediğini gerçekleştirdik. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
İSA GÖK (Mersin) – Mersin’de üç tane okulun hâlâ kitabı
yok, biliyor musunuz. Önerge verdim.
CEMAL TAŞAR (Devamla) – “Her ile bir üniversite” sözüyle, değerli
milletvekilleri, yine “Her ile bir üniversite sözü” dediğimiz zaman, “Her ile
bir üniversite” dediğimiz zaman “Bunlar hayaldir, geçin.” diyordunuz. Her ile
bir üniversite var mı yok mu? (AK PARTİ sıralarından alkışlar, CHP sıralarından
gürültüler)
ERGÜN AYDOĞAN (Balıkesir) – Hocaları yok, hocaları…
CEMAL TAŞAR (Devamla) – Ve Allah’a şükürler olsun, artık
altyapıları başladı, çok kısa bir süre sonra da göreceksiniz ki burada bilim
yuvaları olacak, tabii bundan eminim.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
CEMAL TAŞAR (Devamla) – Biz, millî eğitimin bütün kademelerinde,
değerli milletvekilleri, vicdanen elimizden geldiğini Hükûmet
olarak, İktidar olarak yaptığımıza inanıyoruz, vicdanen rahatız.
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Öğretmenler niye sokakta o zaman?
CEMAL TAŞAR (Devamla) – Ben sözlerime son verirken, bu kanunun
çıkarılmasında emeği geçen ve destek veren herkese teşekkür ediyorum. Ataması
yapılacak 10 bin öğretmenimize de şimdiden başarılar diliyorum. Bu vesileyle
yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Taşar.
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Bu konuşmadan dolayı öğretmenler sana
minnettar(!)
BAŞKAN – Soru-cevap faslına geçiyorum.
Sayın Ata…
AYLA AKAT ATA (Batman) – Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Aracılığınızla Sayın Bakana sorumu yönelteyim.
Sayın Bakanım, özellikle kız çocuklarının okul oranının yükseltilmesi
noktasında gerçekten ciddi projeler son dönemde hayata geçiriliyor, “Haydi
Kızlar Okula” ya da “Kardelenler.” Bunlar kamuoyunda bilincin yükseltilmesi
noktasında önemli çalışmalar ancak her yıl karşılaştığımız bir sorun var ki her
geçen yıl artarak büyüyor. O da kız çocuklarının özellikle ilköğretim sonrası
ortaöğretime devam ederken yaşadıkları sorun. Bunların başında barınma ve
taşıma problemi geliyor kırsal alandan kente. Bu konuda bir projeniz var mı ya
da Batmanlı kız çocuklarına bu konuda verebileceğiniz bir müjde var mı? Çünkü, her sene, seçildiğimiz dönemden bu yana her sene bu
konudaki maruzatımızı ilgili birimlere, kaymakamlıklara, valiliklere ve Sayın
Bakanlığınıza ifade ettik. Bir pansiyona çok acil ihtiyaç duyuyoruz, bu
konudaki iradenin somutlaşması açısından çok önemli buluyoruz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Sayın Taner…
RECEP TANER (Aydın) – Sayın Bakan, görüşmekte olduğumuz kanun
teklifinin -bu kanunla 10 bin yeni öğretmenin alınmasının- Öğretmenler Günü’ne
denk gelmesi iyi bir tesadüf olmuştur. Ama eğitim camiası sizden özlük
haklarının iyileştirilmesiyle ilgili bir müjde beklemektedir. Bu konuda bir
müjde vermeyi düşünüyor musunuz?
İkincisi: Okullarda elektrik ücretlerinin ödenmesinde yaşanan
sıkıntıları gidermek için bir tedbir almayı düşünüyor musunuz? Bu konuda bir
düzenleme yapacak mısınız?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Sayın Işık…
ALİM IŞIK (Kütahya) –
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Ben de öncelikle sözlerimin başında tüm öğretmenlerimizin karşı
karşıya olduğu sorunların bir an önce çözülmesi dileklerimle Öğretmenler
Günü’nü kutluyorum, bu vesileyle birkaç soruyu da Sayın Bakana iletmek
istiyorum.
Teklifte, 2009 yılında ataması yapılacak 10 bin öğretmen
kontenjanının branşlara göre dağılımı nasıldır?
Teknik eğitim fakültesi mezunları ve beden eğitimi ve spor
yüksekokulu mezunlarına ne kadar kontenjan ayrılacaktır? Bu kadroların ne
kadarının mevcut sözleşmeli statüdeki öğretmenler için kullanılması
düşünülmektedir?
2010 yılında kaç öğretmen almayı planlamışsınız?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Sayın Özkan…
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Önce sevgili öğretmenlerimin Öğretmenler Günü’nü canıyürekten kutluyorum, hayatlarını kaybedenlere de
şükranlarımı sunuyorum.
Sayın Bakan, OECD raporlarına göre öğretmenlerin hâli haraptır.
Türkiye’de, öğretmenler, OECD ülkelerindekilerden yılda iki yüz saat kadar
fazla çalışmalarına rağmen, ancak onların yarısı kadar ücret almaktadırlar.
“Millî gelir arttı.” dendiğine göre bu durumu ne zaman düzeltmeyi
düşünüyorsunuz? Öğretmenler için “nereden nereye geldik” mi, “nereden nereye
indik” mi ifadesini kullanmaktasınız?
“Öğretmene yatırım geleceğe yatırımdır.” anlayışını ne zaman hâkim
kılacaksınız?
2009 Kasım sonunda tüm sözleşmeli öğretmenlerin kadroya geçeceği
sözünü vermiştiniz. Kaldı altı gün. Sözünüzü tutacak mısınız?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Sayın Dibek…
TURGUT DİBEK (Kırklareli) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakanım, geçen ay, ekim ayının ortalarında sanıyorum,
Ankara’da beden eğitimi, müzik ve resim öğretmenleri bir eylem yaptılar, o branşlarla ilgili sorunlarını dile getirmişlerdi. Şimdi,
biliyorsunuz, bu yılbaşında bir çizelge yayınladı Millî Eğitim Bakanlığı. Orada
işte dokuzuncu sınıflardaki bu dersi seçmeli hâle getirdiler; on, on bir, on
ikide de iki saatler bir saate indi. Şimdi ben şunu merak ediyorum: O kadar çok
öğretmen adayı bu branşlardan mezun oluyor ki,
bunların kamuda istihdam edilme şansı olacak mı? Çünkü bu insanlar, bu adaylar
kamuda çalışmak istiyorlar ama bu şekilde nasıl mümkün olacak?
Bir de şunu merak ediyorum: Bizim bu millî eğitim müfredatındaki
bu derslere, beden eğitimi, müzik ve resim derslerine ayrılan zaman Avrupa’da,
diğer ülkelerde nasıl? Aramızda ne kadar fark var, bir benzerlik var mı? Bu
konuda bir örnek verirseniz, teşekkür ederim Sayın Bakan.
BAŞKAN – Sayın Coşkuner…
MEVLÜT COŞKUNER (Isparta) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Önce meslektaşlarımın gününü kutluyorum ve Sayın Bakana soruyorum:
Isparta’da 210 ana sınıfı açıldı ve 87 öğretmeniniz var. Ana sınıfı
açılabilmesi için de 10 öğrenciye gerek var. 9 öğrenci olunca bu öğrenciler
taşımalı sisteme geçiyor. Sizlere verdiğimiz önergede maalesef sizin kendi
bilgilerinizden değil, millî eğitim müdüründen ve okul müdürlerinden size gelen
bilgileri bize aktarıyorsunuz. Bu sorunu nasıl çözeceksiniz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Sayın Altay…
ENGİN ALTAY (Sinop) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Ben de Öğretmenler Günü’nü biraz sonra kürsüden kutlayacağım ama
Sayın Bakana bir iki soru sormak istiyorum. Bugün Millî Eğitim Bakanlığını aradım,
ilgili daire başkanına dedim ki: “Türkiye’de birleştirilmiş sınıflı ilköğretim
okulu ve öğrenci sayısını bana verir misiniz?” dedim. Maalesef alamadım.
Bakanlık bu sayıyı bilmiyor mu? Önce onu sormak istiyorum.
İkincisi, Sayın Bakan, biraz önce iktidar partisine mensup
hatipler de söyledi, Başbakan müteaddit defalar söyledi, selefiniz de söylüyor
hep: “132 bin derslik yaptık.” diyorsunuz. Şimdi, Millî Eğitim Bakanlığı
istatistik yıllıkları bu iddianızı yalanlıyor. 2002-2003 öğretim yılı
istatistik yıllığına bakın, bir de 2008-2009’a bakın, kendi Bakanlığınızın
yayınlarına bakın, böyle bir derslik falan yok. Bu derslikleri nereye yaptınız,
bunu çok merak ediyorum.
Ayrıca, bu kadar derslik yaptıysanız, ikili eğitim gören okul
sayımız AKP İktidarının…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ENGİN ALTAY (Sinop) – Bitti mi Başkanım sürem?
BAŞKAN – Sayın Koçal…
ENGİN ALTAY (Sinop) – Başkanım sözüm yarım kaldı.
BAŞKAN – Mümkün olduğunca çok milletvekiline söz verebilmek için
herkese bir dakika dedim.
Buyurun.
ALİ KOÇAL (Zonguldak) – Darüşşafaka
İstanbul Fatih’te bulunan binasını terk etmiş, yeni kampüsüne
taşınmıştır ve bu binayı Millî Eğitim Bakanlığına devretmiştir, bu hepimiz
tarafından bilinmektedir. Bu binanın İlim Yayma Cemiyetine verilmesinin gerekçesi
nedir? İlim Yayma Cemiyetine verilmiş bu bina. Bu gerekçe nedir? İlim Yayma
Cemiyetinin tercih edilmesinde hangi gerekçeler göz önünde bulundurulmuştur?
İlim Yayma Cemiyeti bu bina karşılığında Bakanlığınıza hangi taahhütlerde
bulunmuştur?
Bununla ilgili ikinci sorum: Bu bina Kültür ve Tabiat Varlıklarını
Koruma Kanunu kapsamında korunması gerekli kültür varlığı olarak tescil
edilmiştir. Tescilli bir binanın İlim Yayma Cemiyeti tarafından yapılan bakım
ve onarım çalışmaları için yetkili mercilerden gerekli izinler alınmış mıdır?
Bununla ilgili neler yapılmıştır?
Son olarak da, okullarımızda biliyorsunuz hizmetli eksiği vardır.
Bu hizmetli eksiğini giderme bakımından birtakım okullara Deniz Feneri Derneği
tarafından kimseler gönderilmiş ve maaşları Deniz Feneri tarafından…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Özdemir…
HASAN ÖZDEMİR (Gaziantep) – Sayın Başkan, Sayın Bakana soruyorum:
İlköğretimde Türkiye genelinde derslik başına 31 öğrenci düşüyor. Bu rakam
Gaziantep’te 49’dur. Yine şehirlerimizin imar planlarında özellikle okullar
için arazilerin ayrıldığını biliyoruz ancak Gaziantep’te bu araziler yüksek rantla belediyeler tarafından başka yerlere satılmaktadır.
Yine Gaziantep’teki okullarda yüzde 85 oranında ikili eğitim verilmektedir.
Kalan yüzde 15’lik oranın büyük bir çoğunluğu da ilçe ve köylerdeki
okullardadır. Gaziantep’te öğretmen eksikliği had safhadadır ve okulların
birçok müdürleri vekil olarak götürülmektedir. Bu eksiklikleri gidermeyi
düşünüyor musunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Sayın Ünlütepe…
HALİL ÜNLÜTEPE (Afyonkarahisar) –
Teşekkür ediyorum.
Sayın Bakan, bildiğiniz gibi eğitim devlet okullarında parasızdır.
Böyle olmasına rağmen ülkemizde genellikle köy okullarında çalışan
hizmetlilerin ücretleri Bakanlığınızca karşılanmamakta, bunların ücretleri
öğrenci velileri tarafından karşılanmaktadır. İllerdeki okullarda hizmetli
kadrosunun maaşı Bakanlığınızca karşılanırken köy okullarındaki hizmetlinin
maaşını niçin ödemiyorsunuz? Bu farklı uygulama Bakan olarak sizi rahatsız
etmekte midir?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Sayın Aydoğan…
ERGÜN AYDOĞAN (Balıkesir) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan, Balıkesir ilimizin Sındırgı ilçesinin Osmanlar köyü
İlköğretim Okulu Müdürü olup vekâleten Şube Müdürlüğüne bakan İbrahim Işık’ın
hiçbir okulda derse girmediği hâlde 2006 yılı Eylül ayından 2009 yılı Ocak
ayına kadar denge tazminatı aldığına yönelik iddianın sübuta erdiği, konuyla
ilgili teftiş raporlarından anlaşılmaktadır. Bu hukuksuz uygulamanın
sorumluları kimlerdir? Yine rapordan anlaşıldığına göre, İlçe Millî Eğitim
Müdürü olarak görevlendirilen İbrahim Işık ve Mehmet Zemheri’nin mevzuatı
yorumlamakta yeterli olmadıkları gerekçesiyle haklarında soruşturma izni
verilmemiştir. Bu durum hukuki açıdan büyük bir skandaldır. Vatandaşların bir
suç işlemeleri hâlinde, suç teşkil eden eylemi yasaklayan yasal mevzuatı
yorumlamakta yeterli olmadıkları için cezadan muaf tutulmaları hukuk devletinde
kabul edilebilir bir durum mudur? Bu duruma ilişkin olarak konuyla ilgili teftişi
gerçekleştiren ve raporu hazırlayanlar ve onay verenler…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Bal…
ŞENOL BAL (İzmir) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan, “Ek ders ücretleri 2005 yılında 10 TL’ye çıkacak.”
denmişti ama hâlen 5 TL olarak devam ediyor. Her ne kadar “Denge tazminatları
yaptık.” deseniz de öğretmenler bir müjde bekliyorlar.
Yine ikinci sorum: Dersleri bir saate indirilen beden eğitimi
öğretmenleri bu konuda isyanlarını dile getirdiler. Sağlıklı bir toplum için
gerekli olan beden eğitimi dersleri konusunda ne düşünüyorsunuz?
Yine, şehit ve gazi yakınları öğretmenlerin zorunlu hizmet
muafiyetleri sorununun çözümü için bir çalışmanız var mı? Unutuldular mı?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Sayın Bakan…
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NİMET ÇUBUKÇU (İstanbul) – Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Öncelikle, kız çocuklarının okullaşması konusundaki soruyla
başlamak istiyorum.
Gerçekten, ülkemizde özellikle kız çocuklarına yönelik
olarak uygulanan onları okula göndermeme şeklindeki negatif ayrımcılığın
ilköğretimin zorunlu olması ve ücretsiz olmasına rağmen ve seksen yıldır,
cumhuriyetimizin kurulduğu günden bugüne kadar ilköğretimin kız ve erkek
çocuklara eşit olarak zorunlu olmasına rağmen, maalesef toplumdaki bazı olumsuz
ön yargılar nedeniyle kız çocuklarımızın okullaşması erkek çocuklarımızla eşit
oranda ilerlememiştir. Bu sebeple, 2002
yılından bugüne kadar özellikle toplumdaki bu konudaki ön yargıların ve kalıp
yargıların değiştirilmesi, kız çocuklarının eğitime teşvik edilmesi konusunda
son derece önemli programlar ve kampanyalar uygulandı. Bunların en
önemlilerinden bir tanesi, kız çocuklarının eğitime kazandırılması amaçlı
“Haydi Kızlar Okula” kampanyasıydı ki bu kampanyayla gerçekten 350 bin
civarında kız çocuğumuz eğitim kurumlarına kazandırıldı.
Elbette ki kız çocuklarının okullaşma oranlarındaki bu artışlar
tamamen işimizin sonuçlandığını göstermiyor. Kız çocuklarımızın sadece temel
eğitim alması da hedefimiz olamaz. Öncelikle, devamında ortaöğretim kurumları
ve yükseköğrenim görmeleri konusunda mücadele etmemiz gerekiyor çünkü gerçekten
kadın sorunları olarak nitelendirdiğimiz, kadınlara özgü sorun olarak
nitelendirdiğimiz, şiddet başta olmak üzere, ayrımcılıkla mücadele etme,
ekonomik anlamda istihdama katılım gibi sorunların çözümüne baktığımız zaman,
gerçekten bunu minimum düzeyde yaşayan kadınlar, yükseköğrenim görmüş kadınlar.
Yükseköğrenim görmüş kadınlarımızın istihdama katılımı, şiddete uğrama oranları
çok düşük. Bu sebeple kız çocuklarının okullaşması, yükseköğrenim görmesi,
sadece ilköğretim değil, en önemli hedeflerimizden bir tanesi.
Sizin de belirttiğiniz gibi Sayın Akat,
gerçekten ortaöğretim kurumlarına kız çocuklarının devamının en önemli aşaması,
onların barınma sorunlarının giderilmesi ve taşımalı eğitimde desteklenmeleri.
Bugün kız çocukları, eğitim dönemlerinde, ilköğretim ve ortaöğretim döneminde,
şartlı nakit transferi yoluyla yapılan yardımlarda erkek çocuklardan daha
yüksek ücret alıyorlar ve bu yardımın dahi kız çocuklarının ortaöğretim
kurumlarına devamını çok yükselttiğini biz biliyoruz. Dolayısıyla kız
çocuklarının ortaöğretim kurumlarına devamında anahtar rolü olduğuna
inandığımız barınma ve taşıma ihtiyaçlarının giderilmesi konusunda önemli
çalışmalar yapıyoruz ve yapacağız. Batman’la da bu konuda özel olarak
ilgileneceğim. Eğer bir ortaöğretim barınma yurdu konusunda öncelik taşıyan
illerimizdense -ki, öyledir- onun da 2010 yılı içerisinde gerçekleşmesine
çalışacağız.
Özlük haklarının iyileştirilmesi konusunda genel olarak çeşitli
milletvekillerimiz dile getirdiler. Elbette ki bugünkü koşullarda daha iyisini
yapmaya çalıştığımızı… Ülkemizin gelirleri doğrultusunda öğretmenlerimizi en
iyi şekilde, mesleklerinin saygınlığına yakışır bir ücretle değerlendirme
konusunda da çalışmalarımız var.
Özellikle elektrik, su, yakıt ücretlerine ilişkin bir soru geldi.
Şu anda 150 milyon elektrik, su, yakıt ve yolluk için 22 milyon olmak üzere
Maliye Bakanlığımızdan aldık. Yakında bunları da illere de aktaracağız.
Branşlara göre dağılım konusunda bir soru soruldu. Yaklaşık 82 branşta atama yapacağız yeni bu 10 bin kadroya ilişkin. Ben
sayın milletvekilimize, eğer ilgilenirse şu anda yanımda atama yapılacak
alanlar var, çok kapsamlı ve çok uzun olduğu için tek tek
dile getirmeyeyim, bir örneğini sizlere verebilirim.
Sözleşmelilerin özellikle bu kadrodan ne kadarı yararlanacak diye
bir değerlendirme oldu. Genel görüşmeler içerisinde de şöyle bir şey oldu: Yani
sözleşmelilerin bu kadroya başvurmalarının engellenmesi veya buna ilişkin bir
düzenleme yapılması istendi. Sözleşmelilerin de kadrolara başvurması her şeyden
önce anayasal hakları. Biz eğer onların kadroya yönelik başvurularına bir engel
koyar isek, her şeyden önce, bu, Anayasa’daki hak ve özgürlükleri kısıtlayan
bir işlem olur ve buna engel olur. Tabii ki bu atamalarda, kadrolu atamalarında
kaç öğretmenin sözleşmeli olarak kazanıp başvurabileceğini, başvurma hakkı
kazanacağını bizim şu anda tahmin etmemiz, öngörmemiz mümkün değil.
Yine, OECD raporlarına çok atıf yapıldı. Gerçekten -az önce şahsı
adına konuşan milletvekilimiz de bunu vurguladı- millî gelirine göre
oranladığımız zaman, millî geliri doğrultusunda OECD ülkeleri arasında oransal
durumumuz o kadar şey değil.
Bir taraftan da kasım ayı sonuna kadar bütün sözleşmelilerin
kadroya alınacağına dair benim sözlerim olduğu söylendi. Ben, gerçekten,
sözleşmeli öğretmenlerin kadroya alınması konusunda taraftar olduğumu ve bunun
çalışmalarını sürdürdüğümü söyledim ama bir tarih ve takvim açıklamadım. Bu
konuda çalışmalarımız sürüyor. Bir tarih ve takvim açıklaması hiçbir yerde
yapmadım. Böyle bir şeyi, özellikle bir hukukçu olarak bu konularda çok titiz
olduğumu ve söylediğim şeyi gerçekleştireceğimi söylerim.
Beden, resim ve müzik branşlarına ilişkin
bir soru geldi. Bir taraftan da bu atamalarda ne kadar beden eğitimi öğretmeni
atanacağı söylendi. Şu son atamada 119 beden eğitimi öğretmeni ataması
yapacağız.
Beden, resim, müzik branşlarının
derslerinin azaltıldığına dair ve seçmeli hâle getirildiğine dair… Aslında 2004
yılından bu yana bu dersler seçmeli olarak uygulanıyor ve 9’uncu sınıftan
itibaren. Biz, ilave olarak bir saat daha fazla eğitim almaları konusunda bir
düzenleme yapmıştık. Bu da sanıyorum, yani beden eğitimi dersleri fiziki
şartlar itibarıyla öğrencilerin çok da tercih etmediği bir ders oldu. Bu seçimin
bu kadar az olması nedeniyle tabii ki beden eğitimi öğretmenlerimizin… Müzik ve
resim de olmadı yalnız. Bakın, bu üç alandan müzik ve resim öğretmenleri mevcut
durumdan ve bu ders çizelgelerinden bu manada memnundu, bir sıkıntı olmadı ama
eski düzenlemeye döndük. O konuda da mevcut itirazları dikkate aldık ve döndük.
“Kamuda istihdam edilebilecek mi?” diye aynı yönde bir soru vardı.
Elbette ki eğitim fakültelerinin mezun ettiği tüm branşların
ve tüm öğretmenlerin kamu tarafından istihdam edilmesi imkânı yok. Bunu
öncelikle söylemek istiyorum. Konuşmalarda da çok vurgulandı. 200 binin
üzerinde öğretmen atama bekliyor ama Millî Eğitim Bakanlığı, ihtiyaçları
doğrultusunda ve kadro durumlarına göre atama yapabiliyor. Dolayısıyla, bu
bölümlerin hepsinden mezun olan öğrencilerin, her yıl, kamuda atamasının
yapılması gibi bir durum söz konusu değil.
Sayın Coşkuner 210 ana sınıfı açıldığını
ve 87 öğretmen olduğunu söyledi. Özellikle ana sınıfları yani okul öncesi
eğitim konusunda dönemimizde gerçekten çok büyük çalışmalar yapıldı. Göreve
geldiğimiz dönemde okul öncesi eğitimde okullaşma oranı yüzde 11 iken yüzde
33’lere çıktı. Bu yıl, otuz iki ilde okul öncesi eğitimi pilot uygulama olarak,
altı yaş için temel uygulama hâline getirdik ve şu anda yüzde 40 civarında. O
illerde anaokulu okullaşmasını yüzde 100’e çıkaracağız. Son dönemde yaptığımız
atamaları, yaklaşık 11 binin üzerinde öğretmen atamasını okul öncesi eğitim
olarak ayırdık ve bu atamaları gerçekleştirdik. Elbette talep olan ve hızlı
artış olan yerlerde okul öncesi öğretmeni ihtiyacı devam ediyor olabilir. Şu
son atama listemizde de, bugün görüştüğümüz kadrolarda da yine 700 civarında
okul öncesi öğretmeni atayacağız.
Darüşşafaka’nın yerine ilişkin
sorular geldi. Şimdi, Darüşşafaka’dan Millî Eğitim
Bakanlığına geçen o yerle ilgili zamanında basında da çok yayımlar yapıldı ve
biz bunları da tekzip ettik aslında. İlim Yayma Cemiyetine buranın devri gibi
bir durum söz konusu değil. Burası Millî Eğitim Bakanlığında Din Öğretimi Genel
Müdürlüğüne devredilmiş, restorasyonu sadece Diyanet
Vakfı ve İlim Yayma Cemiyetiyle bir protokol dâhilinde yapılıyor. Herhangi bir
devir söz konusu değil, sadece restorasyonu Diyanet
Vakfıyla birlikte o kurum tarafından yapılıyor.
ALİ KOÇAL (Zonguldak) – O protokolü alabilir miyiz Sayın Bakan?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NİMET ÇUBUKÇU (İstanbul) – Sayın Özdemir’in
Gaziantep’te okul yerlerinin rant amaçlı çıkarıldığına
dair bir itirazı vardı ve de yüzde 85’inin ikili öğretimli ve öğretmen
eksikliğine ilişkin.
Gaziantep ve diğer çok yoğun göç alan illerimizde eğitimin
planlanmasında ve yürütümünde zorluklar var, bunu kabul etmek gerekir.
İstanbul, Adana, İzmir gibi iller de aynı şekilde.
İkili öğretim temel hedeflerimizden değil, elbette ki tekli
öğretim. Tekli öğretimde başarı oranlarının yüksek olduğunu biliyoruz. Okul
yerlerine ilişkin olarak tasarruflar, bir yerin imar planında okul yeri olarak
ayrılması durumunda buranın ancak ve ancak Bakanlığımızın izniyle okul yeri
olmaktan çıkarıldığı ve bu konuda da çok titizlik gösterdiğimizi söylemek
isterim.
HASAN ÖZDEMİR (Gaziantep) – Belediyeler tarafından…
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NİMET ÇUBUKÇU (İstanbul) – Dolayısıyla bir
yerin okul arazisi olarak tahsis edilmesi, ayrılması durumunda biz oranın
tekrar bir şekilde ticaret alanı olmasına, okul ihtiyacı devam ettiği sürece
böyle bir duruma biz izin vermiyoruz. Eğer bu konuda özel olarak bildiğiniz
bazı hususlar var ise, yani okul yeri olup da çıkarılan, o konuları bilmek
isterim.
BAŞKAN – Sayın Bakan, süremiz doldu, biraz da aştık.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NİMET ÇUBUKÇU (İstanbul) – Teşekkür ediyorum
Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Ben teşekkür ederim.
Teklifin tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
1’inci maddeyi okutuyorum:
MİLLİ EĞİTİM BAKANLIĞININ TEŞKİLAT
VE GÖREVLERİ HAKKINDA KANUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TEKLİFİ
MADDE 1- 30/4/1992 tarihli ve 3797 sayılı
Milli Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanuna aşağıdaki
geçici madde eklenmiştir.
“GEÇİCİ MADDE 9- Milli Eğitim Bakanlığına tahsis edilen serbest
öğretmen kadrolarından boş bulunan 10.000 öğretmen kadrosuna, 5828 sayılı 2009
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanununun 22 nci maddesi
kapsamında yapılan atamaların dışında 31/12/2009 tarihine
kadar atama yapılır.”
BAŞKAN – Madde üzerinde gruplar adına ilk söz, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına Sinop Milletvekili Sayın Engin Altay.
Buyurun Sayın Altay. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika.
CHP GRUBU ADINA ENGİN ALTAY (Sinop) – Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Sayın milletvekilleri, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Ben
de, bilginin efendisi olmak için bizlere ışık olan Atatürk’ün sevgili
meslektaşlarının bu anlamlı gününü kutluyorum. Parlamentomuzdaki öğretmen
arkadaşlarımın da gününü kutluyorum.
Keşke, öğretmenlerimiz cumhuriyetin ilk yıllarındaki saygın
konumunu korumuş olsalardı da biz de bugün böyle buruk bir 24 Kasım
kutlamasaydık diye düşünüyorum. Bir öğretmen ve siyasetçi olarak, bütün
meslektaşlarımızdan, sistemin içinde olan ve sistem dışında kalan bütün
meslektaşlarımızdan da peşinen özür diliyorum.
Sayın milletvekilleri, bugün, 10 bin öğretmen kadrosu tahsisi için
bir kanun çıkarıyoruz. Bu, aslında, 2009 bütçesindeki bir öngörüsüzlüğün de
bugün telafisi anlamına da gelmektedir. Kaldı ki -arkadaşlarım da söyledi- bu
10 bin öğretmenin tümü sisteme ilk kez girmeyecektir, büyük kısmı zaten
sözleşmeli olarak çalışıyor olacak. Peki, sözleşmeli öğretmenlere verilen söz
ne oldu? Buradan Sayın Hükûmete, Sayın Bakana bunu
sormak istiyorum.
Değerli milletvekilleri, bugün yaptığımız iş şudur: Bir çukurun
içine 30 tane insan düşmüş, elinizde imkân var, 1 tanesini kurtarıyorsunuz, 29
tanesini orada bırakıyorsunuz. Yaklaşık, sistemin dışında 300 bin öğretmen
olduğu varsayılırsa, Hükûmetin burada yapması
gereken, hiç değilse bu 300 bin öğretmenin dörtte 1’ini, beşte 1’ini
kurtarmaktır. Yani, bu mantık, çok düşük bir kısmını buradan kurtarmak mantığı
kabul edilebilir bir mantık değildir. 300 bin kişiden 10 bin kişiye ikramiye
çıkmış olacak, diğerleri -bir benzetme yapacağım, Sayın Bakan bağışlasın- Nimet
Abla gişesinde bilet alıp bekleyecekler, kendilerine ikramiye çıkmasını
bekleyecekler; bu, doğru bir yaklaşım değil. Hükûmetten,
Sayın Bakandan bu konuda biraz daha tolerans, bu konuda biraz daha iyi niyet ve
katkı istemek bir öğretmen olarak önce benim hakkım.
Özellikle döneminizde, plansızlık ve öngörüsüzlük büyük bir
toplumsal trajediye dönüşmüştür. Dışarıda, maalesef bazı branşlarda,
Türkiye'nin otuz yıllık ihtiyacını karşılayacak kadar işsiz öğretmen var.
Şimdi, yedi senedir bu ülkeyi siz yönetiyorsunuz, size sormazlar mı: Bu ülkenin
bir öğretmen istihdam politikası, programı yok mu? Bu ülkede YÖK denilen -ne
diyelim- sistemin, aygıtın bir insan gücü planlaması yok mu? Millî Eğitim Bakanlığı-YÖK
ilişkisi ne hâlde? Ne durumda? Böyle bir şey olabilir mi sayın milletvekilleri?
Hani, Türk millî eğitim sisteminin 1940-1950’lerden beri bir temel politikası
var, “Mesleki teknik eğitime ağırlık vereceğiz.” diyorsunuz, biz “Verilmesi
gerekir.” diyoruz. E, ne yapıyorsunuz? Son beş yılda -sayın milletvekilleri,
bir yılda değil- 5.067 tane mesleki teknik öğretime öğretmen almış Millî Eğitim
Bakanlığı. Ama son beş yılda değil, sadece bir yılda 5 bin tane din kültürü ve
ahlak bilgisi öğretmeni ve bu tarz öğretmen almışız. Bu ne perhiz, bu ne lahana
turşusu? Sizin mesleki teknik öğretimle ilgili düşünceniz bu mu? Millî Eğitim
Bakanlığının bu konuda yıllara sâri, bilinen projesine böyle mi
yaklaşıyorsunuz? Beş yılda sadece topu topu 3 tane
motor, 1 tane döküm, 1 tane halıcılık öğretmeni almışsınız. Ondan sonra
diyeceksiniz ki “Efendim, mesleki teknik eğitimde üçte 1 olan makası üçte 2’ye
çıkarmazsak eğitim sisteminin altından kalkamayız.” E, siz böyle giderse üçte
1’i de beşte 1’e çekeceksiniz. Bu, politikasızlığınızın bir
basit göstergesi.
Sistem dışı kalan öğretmenlerimizin anne, babaları “çocuğum
öğretmen olacak” diye onları fakültelere gönderdiler ve dört yıl boyunca türlü
meşakkatlerle o çocukları orada -yemediler, içmediler- muhtelif eğitim fakültelerinde
okuttular. Şimdi, siz diyorsunuz ki spor akademisini bitirmiş binlerce
öğrenciye: “Git, bir Fatih Terim ol.” Siz diyorsunuz ki resim bölümünü bitirmiş
binlerce öğrenciye: “Git kardeşim, bir İbrahim Çallı ol.” Siz diyorsunuz ki
müzik bölümünü bitirmiş bir öğrenciye: “Git, sen de bir Fazıl Say ol.” Keşke
olabilseler ama devlet bu demek değildir ki! Devletin işi, özellikle
öğretmenlik gibi bir konuda -ki arkadaşlar söyledi- birçok yerde de “vekil
öğretmenler” çeşitli isimler altında öğretmenlere iş gördürüyorsunuz. Bunun
kabul edilebilir bir yanı yoktur.
Fen-edebiyat fakülteleri ayrı bir yaradır; formasyon
veriliyor, MEB bunu dikkate almıyor. Fen-edebiyat fakülteleri öğrencileri, para
karşılığı, üniversitelerde formasyon alıyor, “belki
öğretmen oluruz” diyorlar. Velhasıl, bu sistem dışındaki 300 bine yakın insana
çare olmak Hükûmetin asli görevidir.
Gelelim sistemin içine, çalışan öğretmenlerimize: Sayın Başbakan
“Öğretmenlerimizin hayat standartlarını yükseltmek için büyük adımlar attık.”
dedi. Hiçbir rakam, ne millî eğitim istatistikleri ne çok konuşulan OECD
rakamları ne TÜİK’in rakamları böyle söylemiyor.
Sayın Başbakan ütopik konuşuyor, Sayın Başbakan
politik konuşuyor, gerçekçi konuşmuyor. Güzel bir davetiye hazırlamışsınız,
-orada, yani sıramda kaldı- “Onların da birer öğretmeni vardı.” diye. Sayın
Başbakanın da bir öğretmeni var. Yapmadığı bir şey için, “Öğretmenlerimizin
hayat standartlarını yükseltmek için büyük adımlar attık.” dememelidir. Hiçbir
öğretmen öğrencisine yalan söylemeyi öğretmez.
Şimdi, bakın, Muharrem Bey de verdi, 2002 ile 2009 arasında, 4
kişilik geçim endeksleri bakımından, sizin devri iktidarınızda 6 puanlık bir
küçülme var. Bu bir resmî rakam. Ondan sonra “İyi
şeyler yaptık…” Lafla olmaz! Karda yürüdü de biz mi görmedik, bunu bilemiyoruz.
Sayın Bakanın Öğretmenler Günü mesajını okudum, sevindim, hoş bir
mesaj, iyi niyetlerle, temennilerle dolu bir mesaj: Öğretmenlerimize “vatan
borcu” gibi düşünmüş, doğrudur ama öğretmenler de “Kredi kartları manevi
yükümlülükle ödenmiyor.” diyor. Gerçekten büyük mali sorunlar var. Biraz
muhalefet ağzıyla yazılmış. Acaba, Sayın Bakan şunu deyiverse de kurtulsa:
”Kardeşim, uzatmayın. Ey muhalefet, ne uzatıyorsunuz! Ben bir enkaz devraldım
bununla uğraşıyorum.” dese muhalefet olarak biz de uğraşmayız, Sayın Bakan da
önümüzdeki dönemde inşallah iyi şeyler yapar diye düşünüyorum.
Şimdi gene Sayın Bakan diyor ki: “Öğretmenlik mesleğinin önemi ve
saygınlığı hiçbir zaman yitirilmedi.” Keşke olsaydı. Ben de diyorum ki: Öyle
olsaydı, öğretmenler bu açlık ve sefalet ücretine mahkûm edilmezdi.
Öyle olsaydı, öğretmenler hak arama mücadelelerinde onların
yetiştirdiği polisler tarafından devri iktidarınızda coplanmazdı.
Öyle olsaydı eğer, öğretmenler sözleşmeli, ücretli, kısmi zamanlı,
vekil, usta öğretici, kadrolu gibi basamak ve kategorilere ayrılmazdı.
Şayet Sayın Bakanın dediği gibi olsaydı, öğretmenlere “düz”
“uzman” “baş” gibi sıfatlar verilmezdi.
Şayet öyle olsaydı, İDO’nun, Türk Hava
Yollarının, bankaların ve mağazaların 24 kasımlarda
öğretmenlere indirim yapması gibi onur kırıcı bir davranışla öğretmenler karşı
karşıya kalmazdı.
Öyle olsaydı şayet, biyoloji öğretmeni Zonguldak’ta madende
çalışmazdı.
Öyle olsaydı, matematik öğretmeni Ayrancı Pazarı’nda çamaşır
satmazdı.
Öyle olsaydı, sınıf öğretmeni Sakarya Caddesi’nde midye satmazdı.
Durum budur.
Gene öyle olsaydı, döneminizden önce yılda 8 bin öğretmen emekli
olurken döneminizde -AKP dönemini kastediyorum, yani yedi yıllık dönemi
kastediyorum- ortalama 17.250 kişi emekli olmazdı.
ORHAN KARASAYAR (Hatay) – Öğretmen olmak isteyen kaç kişi var?
ENGİN ALTAY (Devamla) – Eğer öyle olsaydı, öğretmenin eşi Boyabat’da kendisi Gerze’de görev yapıp çocuğu da Sinop’ta
ninesinin evinde kalmazdı.
Şimdi, burada Sayın Bakan, maalesef öğretmenler hak ettikleri
saygın noktada değildir.
Şimdi, bir İLKSAN meselesi var, buna geçemiyorum, zamanım az. Ama, bir şey söylemem lazım: 96-97. Sayın Sağlam biraz
değindi ama bir cevap hakkı olmasın.
Bugün Türkiye’de, maden mühendisi sınıf öğretmenliği yapıyor,
matematik öğretmeni de maden ocağında çalışıyor. Böyle çarpık bir eğitim
sisteminin görüldüğü, dünyada daha başka da bir ülke ben bilmiyorum var mıdır?
Şimdi, sayın milletvekilleri…
ABDURRAHMAN DODURGALI (Sinop) – Sistemi değiştirelim o zaman Engin
Bey.
ERTEKİN ÇOLAK (Artvin) – Sizin zamanınızda alındı.
ENGİN ALTAY (Devamla) – Meydan burası, gel burada konuş.
ABDURRAHMAN DODURGALI (Sinop) – Sistemi değiştirelim.
ENGİN ALTAY (Devamla) – Şimdi, Sayın Başkan…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
ENGİN ALTAY (Devamla) – Sayın milletvekilleri, yarın, başta
öğretmenler olmak üzere, yandaş sendikanız hariç, kamu emekçileri iş bırakarak
alanlara inecek. Başbakan “Bedelini öderler.” dedi. Şimdi, ben de Başbakana
diyorum ki: “Bir dakika Başbakan. One munite Başbakan. Danıştay 12. Dairesi kararı burada. Eğer
bu 12. Daireyi de şimdiye kadar dinletmediysen hemen dinletmeye al.” Bu karar
varken yarın sokağa inecek hiçbir memura Başbakan kılını da kıpırdatamaz, elini
de kaldıramaz. Hukuk mu iktidar mı, bunu yarın hep beraber göreceğiz!
Yüce heyeti saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
ERTEKİN ÇOLAK (Artvin) – Niye bağırıyorsun ya!
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Altay.
Madde üzerinde gruplar adına ikinci söz, Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına Balıkesir Milletvekili Sayın Ahmet Duran Bulut’ta. (MHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika.
MHP GRUBU ADINA AHMET DURAN BULUT (Balıkesir) – Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 428 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 1’inci maddesi
hakkında grubum adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi, asil Türk
milletini ve bizleri izleyen “Öğretmenlere bir müjde gelir mi? Öğretmenler
Günü’nde Meclis bizim için ne düşünüyor?” diye bizi dinleyen değerli
meslektaşlarımı saygıyla selamlıyor, onların Öğretmenler Günü’nü kutluyorum.
Değerli milletvekilleri, bugün öğretmen ordusuna katılmak istenen
10 bin kadro, Türkiye'nin öğretmen ihtiyacını karşılamaktan çok uzaktır. Şu an
eğitimin ihtiyaç duyduğu öğretmen sayısı 150 bindir. 70 bin öğretmen ücretli
olarak görev yapmaktadır. Bu ücretli olarak görev yapan öğretmenler onurları
kırılarak, sanki kapının ucunda bekler vaziyette derse girdiklerinde “Yarın ne
olacak, seneye ne olacak, sözleşmem yenilenecek mi?” endişesi ve kuşkusu
içerisinde. Dersten çıktığında öğretmenler odasında kendisinin farklı bir
sınıfta, farklı adda bir öğretmen olduğunun ezikliği içerisinde görev yapan 70
bin öğretmen var.
Şimdi, Sayın Bakanın, Hükûmetin almak
için tasarı getirdiği 10 bin öğretmen mutlaka sevindirici ve memnuniyetle
karşılıyoruz. Ancak bu 10 bin rakamının az olduğunu, ihtiyacı karşılamaktan
uzak bulunduğunu… Sayın Bakanın daha önce ifade ettiği gibi “Sözleşmeli
öğretmenleri kadrolu yapacağız.” şeklinde söylediğini basından okuduğum
sözlerinin gerçekleşmesini beklemektedir 70 bin öğretmen. Ayrıca benden önceki
değerli konuşmacının ifade ettiği gibi, “Türkiye'nin bir eğitim planlaması
olmaz mı?”
Demin bir başka milletvekilimiz konuşmasında “Bütün illere
üniversite açma sözü verdik ve açtık.” dedi. Güzel bir şey.
“Bir müdür, bir mühür”le okul açıldığı gibi, ülkenin ihtiyacı olan bölümlerden
oluşmayıp yarın Millî Eğitim Komisyonuna getirilen -yine- bir üniversite gibi,
bundan öncekiler gibi, insan ve toplum bilimleri fakültesi bölümü, eğitim
fakültesi bölümü, işletme ve yönetim bilimleri fakültesi, sosyal bilimler
enstitüsü, bu bölümlerden oluşarak kuruluyorsa eğer bu üniversiteler, o
üniversiteleri bitiren çocukların Türkiye’de istihdamı, iş bulması mümkün
değil. Onun için, toplumu kandırmayarak, dört yıllığına oyalamayarak
çocuklarımızı, eğitimin bir planlamasının yapılması ve ihtiyaçlara yönelik
çalışmanın yapılması gerekmektedir. Eğitim yönetimi, bilgi ve beceri ve
yeterlilik gerektirir.
Sayın Bakanım olaya bir hukukçu gözüyle bakar ancak
çalıştığı ekibin, sekiz yıla yaklaşan AKP İktidarı döneminde, eğitim camiasını
giderek bir çıkmaza soktuğu, yanlış yönlendirdiği, bugüne kadar çıkardıkları
bütün atama yönetmeliklerinin hukuktan geri döndüğü, bir düzgün, Türkiye'nin
ihtiyaçlarına uygun atama yönetmeliğini bile çıkarma becerisinden yoksun
olduklarını, başlarındaki Bakana karşı, Bakanı ezik duruma düşürdüklerini ve bu
beceriksiz, başarısız, bu işi yapamaz kadroların nasıl seçildiği konusunda
bunun irdelenmesi ve incelenmesi gerektiğini ifade etmek istiyorum. Tabii ki hukuksuz atamalar, haksız tayinler, kayırmalar öğretmen
camiası içerisinde güveni, birbirlerine olan saygıyı, üstlerine, amirlerine
olan güveni, itimadı sarsmıştır. Onun için döneminizde emeklilik oranları
yükselmiştir, onun için insanlar “Aman, kurtulalım.” diye emeklilik yolunu
tercih etmişlerdir. Yoksa, genç yaşta çalışabilme
imkânları varken niçin insanlar emekli olsunlar? Ülkenin bu kadar öğretmene
ihtiyacı varken niçin ayrılsınlar? Bu, çalışma ortamındaki huzursuzluktan
kaynaklanmaktadır. Çünkü siz ayakları baş, başları ayak yaptınız. Liyakate,
bilgiye, beceriye değil, size yaranmak isteyen kimselere göre atamalar
yaptınız. Nasıl yaptınız? Okulları, eğitim yönetimlerini, millî eğitim
müdürlüklerini, şube müdürlüklerini yıllarca vekâleten yürüttürdünüz.
Bakanlıkta birçok kadro vekâleten yürüdü, belki hâlâ devam ediyor. Tabii ki
sizin bu uygulamanız devletin diğer kurumlarına da sirayet ediyor.
Balıkesir’in Sındırgı ilçesinde bir köydeki okuldan alınan bir
öğretmenim, ilçe millî eğitim şube müdürlüğüne vekâleten getiriliyor. Bu şube
müdürüme halk eğitim müdürlüğü vekâlet ettiriliyor. Bu şube müdürüme -zaten
kendi okulunda da duruyor, kadrosu kendi okulunda- bir de millî eğitim
müdürlüğü vekâlet ettiriliyor. Açıyorum Kaymakama: “Değerli Kaymakamım, 657
sayılı Devlet Memurları Kanunu’nda bir insana üç ayrı vekâlet verilmez. Bunu
uygulamakla görevli kişisin. Niçin bunu böyle yapıyorsun?” diyorum. “Bizim
yoğurt yiyişimiz bu.” diyor Kaymakam, Balıkesir’in Sındırgı Kaymakamı. Tabii ki
Bakanlıkta sayın genel müdürle görüşmemde daha sonra bu vekâletin azaldığını,
düzelttiğini ifade ettiler.
ERGÜN AYDOĞAN (Balıkesir) – Tam AKP’li! AKP’nin memuru!
AHMET DURAN BULUT (Devamla) – Öğretmen atamaları da aynı
şekil. Bunun için, değerli milletvekilleri,
Millî Eğitim Bakanlığı -emin olun- çok kötü bir gidişat içerisinde. Eğitimde
başarı yıllara göre giderek düşmekte. Bu, hani, sayın vekiller kalkıp da,
“Millî eğitime ayrılan pay bütün bakanlıklardan daha fazladır.” diye geçen yıl
da hem Meclisi hem Türkiye’yi yanılttıklarını hatırlarsınız. Bu yıl geçen yılın
da gerisine düşmüş bir bütçeyle karşımıza geliyor Hükûmet.
Ne derslikleri ne çalışanların aylıklarını karşılamaktan, Millî Eğitim
Bakanlığının ihtiyaçlarını karşılamaktan çok yoksun bir bütçe.
Değerli milletvekilleri, bugüne kadar on yedi millî eğitim şûrası
yapılmıştır. Şûralarda alınan kararların veya uygulamaların doğruluğu veya
yanlışlığı bugünkü eğitilmiş insan yapımızın niteliği ve niceliği ile doğru
orantılı mıdır acaba? Hedeflenen insan modeli bugünkü yapı mıdır? Yıllar
itibarıyla suç, suçlu, suç oranı ve suç çeşidindeki -varsa- azalma veya
artmanın eğitimle ilgisi yok mudur? 18’inci millî eğitim şûrası yapılmadan önce
bugüne kadar yapılan on yedi millî eğitim şûrasının muhasebesinin yapılması ve
ortaya çıkacak tablo ve doğrultusunda 18’inci millî eğitim şûrasının gündeminin
belirlenmesi gerekmektedir.
Bize bir fabrika teslim ediliyor, fabrika bozuk ürün imal ediyor.
Ya fabrikanın müdüründe hata var ya ustasında ya makinesinde. Bir yerde hata
var, bir aksama var. Millî Eğitim Bakanlığı, bunu incelemenin, irdelemenin
yoluna bakmıyor. Neden? Çünkü, mevcut siyasi
iktidarların görüşünün tasdiklendiği göstermelik
toplantılara dönüşmüştür bu şûralar. Bunun için, Bakanlık dışında bir kuruluş,
mesela Türkiye ve Orta Doğu Amme İdaresi gibi, bağımsız bir kuruluş tarafından
bu toplantıların, şûraların yapılması, sonuçlarının ortaya konup bir sonraki
şûrada bunun değerlendirilmesi gerekmektedir.
Bunun gibi, Bakanlığın aksayan, eğitimdeki başarısını düşünürseniz
değerli milletvekilleri, 2000 yılında 9.322 öğrenci, 2009 yılında 29.927
öğrenci sıfır puan almıştır. Nereden? LGS, OKS, SBS, ÖSS, KPSS, DPY ve
bursluluk gibi sınavlarda, bu sınavlarda yapılan… Öğrenci ÖSS’deki aldığı sıfır
puan… Yani 2002 yılında 9.319 iken, 2009 yılında 29.927 öğrenci ÖSS’de sıfır
puan almıştır. Ayrıca, yıllar itibarıyla üç aşağı beş yukarı değişmekle beraber
en son…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
AHMET DURAN BULUT (Devamla) – …2009 yılında 1.230 lise birincisi,
1.230 lise birincisi ÖSS’yi kazanamamıştır. Liselerde eğitim-öğretimin ciddi
bir şekilde irdelenmesi gerekmektedir.
Öğretmen okulu mezunlarının katıldığı Anadolu ve fen lisesi
sınavlarında 2004’te 64 bin, 2005’te 65 bin, 2006’da 46.700 öğrenci sıfır puan
almıştır. Sayın Bakanımın bağımsız, tarafsız uzman kadrolara bunu, bu konuyu
değerlendirmesini rica ediyorum.
Yine Bakanlık ilköğretim müfettişleri sınavı açtı. Mülakatta
elendi tabii bazıları. Elenenler mahkemeye verdiler. Mahkemeyi kazandılar çünkü
filme alınmamış, mülakat tespit edilmemiş. Bunlar yeniden mülakat hakkı
kazandılar. Sayın Bakanıma soruyorum, “Devleti mahkemeye vermeyerek bu
sınavlara giremeyen müfettişlere bir sınav hakkı yeniden tanıyacak mısınız?”
diyorum.
Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN –Teşekkür ederim Sayın Bulut.
Birleşime on beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 19.26
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 19.53
BAŞKAN: Başkan Vekili Meral
AKŞENER
KÂTİP ÜYELER: Yusuf COŞKUN
(Bingöl), Fatih METİN (Bolu)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
22’nci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
428 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine kaldığımız yerden
devam edeceğiz.
Komisyon burada.
Hükûmet burada.
Teklifin 1’inci maddesi üzerinde şimdi söz sırası, Demokratik
Toplum Partisi Grubu adına Şırnak Milletvekili Sayın Sevahir
Bayındır’da.
Buyurun Sayın Bayındır. (DTP sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika.
DTP GRUBU ADINA SEVAHİR BAYINDIR (Şırnak) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; ben de, 428 sıra sayılı Yasa Teklifi üzerine DTP Grubu adına
söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Ben, sözlerime başlarken, yine, 24 Kasım Öğretmenler Günü’nü tüm
emekçi öğretmenlerin kutluyorum ve mücadelelerinde başarılar diliyorum.
Yıllardır hep 24 Kasım kutlanır, öğretmenlerin ve
öğretmenliğin ne kadar kutsal bir meslek olduğu, ne kadar önemli olduğu üzerine
çok ciddi sözler söylenir, ama öğretmenler de, kendi cephesinden, yıllardır,
Kamu Emekçileri Sendikaları olarak bu önemli günde yaşadıkları sorunları
kamuoyuyla paylaşmak, Hükûmete seslerini duyurmak,
ihtiyaçlarını yeniden güncelleştirmek ve çözüm aramak istiyorlar. İşte yarın, 25 Kasımda kamu alanında emekçi sendikalarının içinde
örgütlü bulunan eğitimciler bir günlük iş bırakacaklar. Yani üretimden gelen
güçlerini kullanarak yarın seslerini duyurmaya çalışıyorlar. Eğitimciler yarın
böyle bir eyleme hazırlanırken bugünü Öğretmenler Günü olarak kutlamaya
çalışıyoruz.
Hükûmetin, Sayın
Başbakanın öğretmenlerin seslerine kulak vermek ve “Bunlar niye böyle bir
demokratik haklarını kullanıyor.” diye düşünmesi gerekirken, kamu emekçilerinin
bu meşru, demokratik eylemlerini yasa dışı gibi göstererek âdeta suçlu
pozisyona düşürmektedir. Oysa suçu işleyen, şu anda Türkiye devletinin
Anayasası’nda belirtmesine rağmen, Hükûmetin bu
yasalara uymayarak suç işlediğidir. Yani 90’ıncı madde çok net, açık olarak
şunu ifade eder: Ulusal hukukun tıkandığı noktada uluslararası sözleşmeler
geçerlidir. Peki, nedir uluslararası sözleşmeler? Grev ve sendika hakkı
konusunda tüm çalışanların örgütlenme hakkı var, tüm çalışanların kendi sosyal,
özlük, demokratik hakları konusunda iş bırakma hakkı vardır. Yaklaşık bir
yıldan fazladır Komisyonumuzda, yani Sağlık, Sosyal ve Çalışma Yaşamı
Komisyonunda, yasa geçirildi. Tabii ki bu yasa yine uluslararası ve ILO
normlarına uygun değil. Ne yazık ki “ama”lar, ertelemeler ve engellemelerle
sınırlandırmış ve Komisyondan çıktığı hâliyle durmaktadır ve her yıl ILO konferanslarında
Türkiye çalışma yaşamında yarattığı hukuksuzluk ve engellerden dolayı mahkûm
olmaktadır.
Eğitimcilerin temel sorunları nedir? Hatipler belirtti, grubumuz
adına da Ayla Hanım ne kadar içler acısı bir pozisyon olduğunu ifade etmeye
çalıştı.
Şimdi, Türkiye’de eğitimci sayısı, işte, 300-400 bin insan… Açık,
uluslararası normlara göre, OECD’nin normlarına göre 400 bin öğretmen ama TÜİK
ya da Türkiye'nin normlarına göre 150 bin öğretmen açığı belirtiliyor. Şu anda
görüştüğümüz yasayla Türkiye normlarına göre 150 bin, OECD normlarına göre 400
bin eksik olan öğretmenin sadece 10 bin öğretmeni atanarak bu devasa boşluk,
ihtiyaç, sınırlı bir şekilde giderilmeye çalışılıyor. Niye böyle bir mantık?
Şimdi, yine, OECD ülkeleri kıyaslamasını yaptığımızda… İşte,
Türkiye, Avrupa Birliğine girmeye çalışan bir ülke. Bu Avrupa Birliği süreci
içinde mukayese edildiğimiz ülkeler arasında eğitim sıralamasında gayrisafi
millî hasıladan bütçe ayırmakta son sıradayız, derslik
sayısında son sıradayız, öğrenci başına düşen öğretmen sayısında son sıradayız
ama bazen Macaristan bizi bu son sıraya düşmekten kurtarıyor! Yani Macaristan
ülkesiyle eşdeğer bir pozisyondayız.
Yine, bu gelişmiş OECD ülkeleri gayrisafi millî hasıladan
ortalama yüzde 3-4 pay ayırırken, Türkiye’de bu kadar büyük bir eğitim açığı
varken, hâlâ gayrisafi millî hasıladan 1,9’luk bir oranla biz pay ayırıyoruz.
Bu kadar devasa bir sorunu, bu kadar temel bir sorunu; her insanın eğitim görme
hakkı, insanca yaşama hakkı, kendini gerçekleştirme hakkı, yeteneklerini açığa
çıkarma hakkı, meslek edinme hakkı ve sonrasında da edindiği mesleği uygulama
hakkı böylece rafa kalkmış oluyor. Dolayısıyla Türkiye’deki eğitim sorunları ve
eğitimciler üzerinden çok sıkıntılı bir pozisyonda.
Bir kere, yine, Anayasa’nın 10’uncu maddesi ihlal edilmektedir.
Yani, nasıl oluyor ki öğretmenlerin bir kısmı kadrolu, bir kısmı geçici, bir
kısmı yedek öğretmen kadrosunda? Aynı okulu bitirmiş, aynı emeği harcamış, aynı
bilgiye sahip insanlar, aynı iş yerinde farklı farklı
statülerde tanımlanarak, yine, eşit olmayan ücretle ücretlendirilerek yine bir
Anayasa ihlali yapılmış oluyor yani 10’uncu madde ihlal edilmiş oluyor. O
yüzden, bu, çalışma barışını engelliyor. İşte, yedek öğretmen ya da geçici
çalışan öğretmenler, ne yazık ki, açlık sınırlarının altında ücret almakta yani
hayatını idame ettirememekte. Bu öğretmenler, bu şartların reva görüldüğü
eğitimci, nasıl öğrencileri rahat bir psikolojide eğitsin, nasıl bunların
sorunlarıyla ilgilensin, nasıl çözüm bulsun, nasıl etkili bir perspektif sunsun
bu öğrencilere?
Bilimden yoksun bir eğitim sistemimiz zaten devasa bir problem.
Bireylerin kendilerini gerçekleştireceği, özgürleştireceği bir mekanizma adıyla
âdeta zapturapt altına alınarak, zorunlu eğitim diyerek, aslında, bilinçli,
kendini gerçekleştiren, yaratma gücüne kavuşan bir insan yetiştirmek yerine,
sadece, mecburi hizmet gibi, mecburiyeten bir şeyler
yapmak mantığı bile tek başına sorgulanması gereken bir mantık.
Tabii, eğitimcilerin sorunları bölgeler arasında da değişiyor.
Örneğin Güneydoğu Anadolu Bölgesi: Her zaman öğrenciler, burada, ÖSS’de, ÖYS’de
son sıraları hiç kimseye vermiyor. Hele bu son sırada yer alanlar, 2009 ÖSS
sınavından sonra, son üç sıraya giren Ardahan, Hakkâri, Şırnak; yani, hem
coğrafyanın en ucunda, sınırında ve bu sınırın mesafesinden mi kaynaklı acaba
bu başarısızlık? Rakımın yüksekliğinden mi acaba bu öğrencilerin başarısızlığı?
Tabii ki değil. Yani, ayrımcılığın, haklardan yoksunluğun, imkânlara
erişmemenin yarattığı bir haksız, ayrımcı bir uygulamanın sonucudur. Şırnak
ilinde geçen yıl yüz yirmi yedi okulun müdürü değiştirildi. Niye? Sayın bölge
valisi, adı Yerlikaya ama ne kadar yerli müdür varsa
bunlara yabancı bir politika uyguluyor. Yani yerinde eğitim görmesi gerekirken
yani eğitimdeki başarısızlığın en temel nedenlerinden biri de bölgede öğretmen sirkülasyonundan kaynaklı. Peki, öğretmen sirkülasyonunu
engellemek için ne yapıyor yereldeki mülki amir? Sözde başarıyı yani
öğrencilerin başarılarını artırmak için böyle bir uygulamaya gidiyor. Derslik
sayısı artırılmış mı? Hayır. Bir sınıfta öğrenci sayısı fazla mı? Evet.
Öğretmen sirkülasyonu engellenmiş mi? Hayır. Peki,
nasıl başaracak? Kadrolaşarak başaracaklarını sanıyorlarsa en büyük yanılgıyı
burada yaşayacaklar.
Yine, bölgede eğitimdeki başarısızlığın en temel nedenlerinden
biri de ana dilde eğitim görmemesinden kaynaklıdır. Yani bilimsel olarak tespit
edilmiş ki bir insan eğer ana diliyle kendisini gerçekleştiremezse ne
yetenekleri ne becerisi ne bilgisi istediği ölçüde, kendi yetenekleri ölçüsünde
gelişmeyecektir. Şimdi, başarısızlığın bir sürü nedeni var ama bunların içinde
en temel nedenlerinden biri de ana dilde eğitim hakkını görmemektir. Yani
tesadüf müdür Kürtlerin yoğun yaşadığı Doğu, Güneydoğu Anadolu Bölgesi olarak
tanımlanan bölgedeki bu illerin eğitimdeki başarısızlığı? Herhâlde bir kader
değildir, tesadüf de değildir yani bu politikaların bir sonucudur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
SEVAHİR BAYINDIR (Devamla) – Çok teşekkür ederim.
Dolayısıyla eğer biz eğitim sistemini ele alacaksak, şuradan… Bir kadın bakanımızın olması bir şans, toplumsal cinsiyet boyutuyla
eğitimi sorguladığını takip ediyoruz biz boyutuyla ama eğitimdeki temel
sorunların, ana dil eğitim sorununun da eğitim başarısızlığında bir sorun
olduğunu hızlı olarak daha fazla görmek ve bu başarısızlığın nedenlerinden biri
olan bu sorunu yasal ve anayasal boyutuyla gidermek, çözüme kavuşturmak
gerekir.
Yine, kısa bir zaman dilimi içinde şunu söylemek istiyorum: Sayın
Bakanın Şırnak’la özel olarak ilgilenmesini talep ediyorum. Gerçekten Şırnak
mahrum kalması gereken, geride kalması gereken bir il değil; coğrafik olarak
çok güzel, yer altı, yer üstü kaynakları çok gelişkin, insanları kültürüne,
diline hâkim.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bayındır.
SEVAHİR BAYINDIR (Devamla) – Lütfen bu güzel coğrafyayı ve
insanları doğal haklarını koruyacak bir şekilde, uygulayacak bir düzeye
kavuşturalım diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (DTP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bayındır.
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Kocaeli Milletvekili Sayın
Fikri Işık.
Süreniz on dakika.
AK PARTİ GRUBU ADINA FİKRİ IŞIK (Kocaeli) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 428 sıra sayılı Millî Eğitim Bakanlığı Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanuna Geçici Madde Eklenmesine İlişkin Kanun Teklifi’nin 1’inci
maddesi üzerinde AK PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Bugün, kandil misali, kandili tüketerek başkalarına, ülkeye ve
insanlığa ışık veren öğretmenlerimizin en anlamlı günü, bugün 24 Kasım
Öğretmenler Günü. Tüm öğretmenlerimizin Öğretmenler Günü’nü kutluyor, muasır
medeniyet seviyesinin üzerine çıkma idealinde en önemli paya sahip olan fedakâr
öğretmenlerimize partim ve şahsım adına en içten saygılarımı sunuyorum.
Aramızdan ayrılan öğretmenlerimize rahmet diliyor, ülkenin geleceği için canını
feda eden şehit öğretmenlerimize de rahmet ve minnet diliyorum.
Parti programımızda da açıkça belirttiğimiz ve başarmak için hep
birlikte gece gündüz çalıştığımız 2023 vizyonu
cumhuriyetimizin kuruluşunun 100’üncü yılında ülkemizi dünyanın en güçlü ve en
gelişmiş on ülkesi arasına sokmaktır. Hiç kuşku yok ki, bu hedefe ulaşmanın en
önemli, olmazsa olmaz yolu da eğitimde, bilim ve teknolojide yapmaya
başladığımız ve yapmaya devam edeceğimiz sıçramadır. İşte, bugün burada bu
ideale bir adım daha yaklaşmak için silahlı kuvvetlerimiz kadar önemli eğitim
ordumuza 10 bin tane can daha katmak, kadromuzu daha da güçlendirerek yolumuza
emin adımlarla devam etmek için mesai harcıyoruz. Bu vesileyle, en geç aralık
sonunda aramızda olacak isimlerini bilmediğimiz ancak sayılarını ve vasıflarını
bildiğimiz bu genç arkadaşlarımıza şimdiden hoş geldiniz diyor, onlara da
aydınlık Türkiye, çağdaş Türkiye, güçlü ve müreffeh Türkiye ideali yolunda
başarılar diliyor, peşinen hayırlı olsun diyoruz. Görev almak için
sabırsızlıkla bekleyen öğretmen kardeşlerimize de inşallah bu fırsatı sunmak
için 2010, 2011 ve ileriki yıllarda bütçe imkânları çerçevesinde fırsat sunmak
için gerekli tüm gayreti göstereceğimizi ifade etmek istiyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; elbette ben bugün burada
eğitimde yedi yılda yaptıklarımızı anlatmayacağım; zaten anlatmaya kalksam,
sadece başlıkları saymaya kalksam saatler alır. Arzum, bugünün anlam ve önemine
de uygun olarak öğretmenlerimizin yaşam koşulları ve eğitime ayırdığımız bütçe
üzerinde durmak, gelinen noktanın bir muhasebesini yapmak, önümüzdeki süreç için
hedeflerimizi paylaşmaktır. Kuşkusuz ki, bugüne kadar gelen bütün iktidarlar
iyi niyetle eğitime önem vermiş ve sorunların çözümü için kapasiteleri,
hedefleri ve ülke gerçekleri doğrultusunda çalışmalar yapmışlardır. Emeği geçen
herkese teşekkür ediyorum. Ancak eğitimde sorunun kaynağının tam olarak tespit
edilemediğinden veya bilinse dahi tedavinin çok önemli kararlar ve kaynaklar
gerektirdiği endişesi ve korkusuyla eğitimde köklü reformlar yapılamamış,
atılması gereken adımlar yeterince atılamamıştır.
Eğitimdeki fiziki altyapının geliştirilmesi, okullaşma oranları,
teknolojik altyapı, rehberlik sistemi gibi pek çok konuda ülkenin geleceği
adına çok önemli hamleler yapılmıştır. Ancak, bana göre en önemli değişim:
Ezbere dayanan, sadece teorik bilgilerin öğrencilerimizin beyinlerine âdeta
boca edildiği tek tip insan yetiştirme eksenli müfredat terk edilmiş, yerine,
düşünen, tartışan, eleştiren, sorgulayan, pratiğe dayalı, her bireyin kişisel
yeteneklerini ortaya çıkaran demokratik eğitim müfredatı getirilmiştir.
İnanıyorum ki bu müfredatın
meyveleri ülkemizin geleceği açısından son derece önemli ve verimli olacaktır.
Artık, öğrencilerimiz, sadece konuları ve sorunları öğrenmek yerine var olan
sorunların çözümüne odaklanan problem çözme mantığıyla yetiştirilmektedir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; eğitimde hedefimizi
yakalamamızda en önemli iki unsur, kuşkusuz insan kaynağımız ve eğitime
ayırdığımız bütçedir. Cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal
Atatürk’ün veciz şekilde ifade ettiği gibi dünyanın her tarafından insan
toplumlarının en fedakâr ve en muhterem topluluklarını oluşturan ve yine
Hazreti Ali’nin buyurduğu gibi “Bana bir harf öğretenin kölesi olurum.” dediği,
kendilerinden fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür nesiller istediğimiz öğretmenlerimizin
yaşam koşulları çok partili hayata geçtikten bu yana hep tartışılmış, hiçbir
zaman ulaşılan nokta yeterli görülmemiştir. Tüm muhalefet partileri
stratejilerini daha fazla hak verme üzerine kurarak ve iktidara geldikleri
takdirde öğretmenlerin tüm sorunlarını çözeceklerini beyan etmişlerdir ancak
iktidara geldiklerinde, istisnalar olsa da hemen her konuda olduğu gibi bu
konuda da sözlerini unutmuşlar ve memurlarımızı, öğretmenlerimizi enflasyonun
esaretinden kurtaramamışlardır. Bu konuda muhalefette verdiği sözleri tutan ve
eğitim ordumuzun özlük haklarını sürekli iyileştiren, bu konuda istikrarlı,
tutarlı ve kararlı adımlar atan parti AK PARTİ’dir.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Dışarıda öğretmenler niye yürüyor?
FİKRİ IŞIK (Devamla) – Evet, söyleyeceğim, biraz sonra geleceğim,
hiç merak etmeyin.
Bakınız, “Niye yürüyorlar?” Şimdi, biliyorsunuz, meşhur fıkradır:
Hazırlıksız giden Temel Amerika’da çok gelişmiş bir bilgisayara soru sorması
istendiğinde aklına soru gelmeyince “Ne var, ne yok?” demiş, bilgisayar da
darmadağın olmuş. Hikâyeyi biliyorsunuz.
Şimdi, siyaset belli mantık temelinde ve belli rakamlarla
konuşulur. Biz 2002’de aldığımız Türkiye’yi eğer ortaya koymazsak 2009’da
geldiğimiz noktayı tam olarak ölçemeyiz.
Evet, enkaz edebiyatı yapmayacağız, geçtiğimiz yönetimleri
suçlamayacağız, ancak rakamları çok net olarak koymamız lazım. 2002 yılında…
Bakın 1997-2002, beş yılda ortalama, Türkiye’de yüzde 78,3 olan enflasyona
karşı öğretmenlerimize verilen rakam yüzde 58. Öğretmenlerimiz enflasyon
karşısında yüzde 20,3 geriye düşürülmüş. Buna karşılık, 2002 yılı sonunda
devraldığımızda, 9’uncu derecenin 1’inci kademesindeki bir öğretmenimiz 470
lira maaş, on beş saat karşılığı ücret olarak da 165 lira alıyor; toplam, aşağı
yukarı 635 lira. 2009 sonunda, şu an içinde bulunduğumuz aynı derecedeki bir
memur öğretmenimiz şu anda…
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Öğretmenlerin yüzde 70’inin kredi
kartı borcu var.
FİKRİ IŞIK (Devamla) – Bir dakika, bir dakika… Sabret… Sabret… Sabret…
…şimdi 1,7; yani 1 milyon 700 bin lira maaşa ek dersle birlikte
gelmiş. Yani, neredeyse, öğretmen maaşı 3-4 katına çıkmış. Öğretmen maaşının
3-4 katına çıktığı dönemde enflasyon yüzde 80’i bulmamış. Şimdi, bu mu
öğretmenin, memurun hakkını korumak yoksa enflasyona karşı yüzde 20 ezdirmek
mi? “Efendim, öğretmenlerin kredi kartı borcu var…” Elbette vardır. “Türkiye’de
sorunlar tamamen çözülmüş.” diye bir iddiamız yok. Ama bizim iddiamız AK PARTİ
olarak: Geldiğimiz nokta 2002’ye göre çok daha iyidir ve ilerisi için, gelecek
için istikbal vadediyor.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Yani keyfinden mi yürüyor
öğretmenler?
FİKRİ IŞIK (Devamla) – Bunun dışında, değerli arkadaşlarımız,
bakın, 2002’de eğitime hazırlık ücreti 175 lira, 2010’da 540 lira. Tabii, şimdi,
her konuda 2002’den çok daha iyiyiz.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Öğretmenler öyle demiyor.
FİKRİ IŞIK (Devamla) – Yeterli mi? Elbette yeterli değil ama bizim
hedefimiz ülkeyi bütünüyle büyütmek. “Efendim, dışarıda bu kadar öğretmen var
niye almıyorsunuz?” İktidarlar… Bakın, iktidarlar…
MUHARREM İNCE (Yalova) – Tüp gaz 2002’de kaç liraydı şimdi kaç
lira? Ona da bir bakın.
FİKRİ IŞIK (Devamla) – Muharrem Bey, bir dakika.
İktidarlar, önce bütçe disiplinine bağlı kalarak ülkenin bir daha
ekonomik krize girmemesi noktasında dikkatli olmak durumundadır. Böyle, ikide
bir ekonomiyi duvara toslatıp, ekonomik krizler çıkarıp, ondan sonra gidip
IMF’den para dilenmekle bu işler yürümez. Onun için ayağımızı yorganımıza göre
uzatacağız, almamız gereken tedbiri bütçe imkânları doğrultusunda maksimum
noktaya getireceğiz.
Şimdi, bu arada öğretmen sayılarımızla ilgili değerli arkadaşım
Muharrem İnce Bey bazı rakamlar verdi ve matematikle ilgili… Ben
matematikçiyim. Şimdi, Sayın İnce dedi ki: “2000’de, 2001’deki Kanun’da bütçede
ayrılan memurun en fazla yüzde 80’i alınabiliyordu. 2006’da bu yüzde 25’e
düştü. Şimdi, Sayın Bakan ya siz kanunları çiğnediniz ya millî eğitim bu işin
dışında ya da biz bu hesabı yapamıyoruz?” Şimdi 2002-2009 arasında 86 bin
öğretmen ayrılmış. Eğer bu hesaba göre biz 60 bin öğretmeni alıp bu işi
kapatmamız lazımdı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
MUHARREM İNCE (Yalova) – Emniyet mensupları için böyle bir
sınırlandırma yok, öğretmenler için de böyle yapın.
FİKRİ IŞIK (Devamla) – Şu ana kadar aldığımız öğretmen bu 10 binle
birlikte 222 bin, neredeyse 3 kat. O zaman ya bu millî eğitim bu Kanun’un
dışında ya da biz Kanun’u çiğnedik ya da siz hesap bilmiyorsunuz.
MUHARREM İNCE (Yalova) – Bütçe Kanunu’nu değiştirelim.
FİKRİ IŞIK (Devamla) – Şimdi, bakın, gerçekler ortada, rakamlar
ortada. Şimdi, efendim, cumhuriyet tarihindeki en büyük özlemimiz neydi bizim?
Millî eğitim bütçesi en büyük bütçe olsun. Şu anda bütçemizin, fiilî olarak,
YURTKUR bütçesini de koyduğunuz zaman yüzde 10’unu geçiyor. Bu noktada AK PARTİ
İktidarı başarılıdır ve geleceğe gerçekten güven ve umut veriyor.
MUHARREM İNCE (Yalova) – Kredi ve Yurtlar Kurumu Millî Eğitimden
alındı Sayın Işık.
FİKRİ IŞIK (Devamla) – Bu noktada, değerli arkadaşlarım, bu kanun
teklifinde emeği olan bütün arkadaşlarıma teşekkür ediyorum. Başta Sayın
Başbakanımıza, Hükûmetimize, eğitim camiamıza ve
desteklerinizden dolayı sizlere çok teşekkür ediyorum. Cuma günü idrak
edeceğimiz Kurban Bayramı’mızı tebrik ediyorum.
Ülkemize, İslam âlemine ve bütün insanlığa hayırlar getirmesini temenni ediyor,
tekrar 24 Kasım Öğretmenler Günü’nü kutluyor, hepinizi saygıyla, sevgiyle
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Işık.
Madde üzerinde şahıslar adına söz hakkı İzmir Milletvekili Sayın
Harun Öztürk’e aittir.
Buyurun Sayın Öztürk.
Süreniz beş dakika.
HARUN ÖZTÜRK (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
şahsım ve Demokratik Sol Parti adına yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Hem
çalışan hem emekli olan bütün öğretmenlerimizin Öğretmenler Günü’nü en içten
duygularımla kutluyorum.
Değerli milletvekilleri, görüşülmekte olan kanun teklifinin
Türkiye Büyük Millet Meclisi gündemine gelmiş olmasının gerekçesi 2009 yılı
Bütçe Kanunu’nun 22’nci maddesinde öngörülen kısıtlamadır. Bu kısıtlama
nedeniyle, ihtiyaç duyulan 10 bin öğretmen ataması bugüne kadar yapılamamıştır.
Kanun teklifini prensip olarak biz de destekliyoruz. Aşağıda soruna kesin çözüm
için yapacağımız önerileri Komisyonda da dile getirmiş olmama rağmen Komisyon
raporunda tek satır yer almamasından üzüntülerimi ifade etmek istiyorum.
Değerli milletvekilleri, eğitim-öğretim yılının başlamasının
üzerinden aylar geçmiş olmasına rağmen, Hükûmetin
sorunu çözmek için 24 Kasım Öğretmenler Günü’nü beklemiş olmasını istismarın
bir diğer örneği olarak dikkatlerinize sunmak isterim.
Değerli milletvekilleri, şimdi kanun teklifinin verilme
gerekçesini oluşturan 2009 yılı Bütçe Kanunu’ndaki kısıtlamaya dikkatlerinizi
çekmek istiyorum. 2009 yılı Bütçe Kanunu’nun 22’nci maddesinin birinci fıkrası
2009 yılında kamu idare kurum ve kuruluşlarına 2008 yılında emeklilik, ölüm
veya nakil sonucu ayrılanların dörtte 1’i oranında atama yapılabileceğini, bu
oranın yeterli olmaması hâlinde üniversiteler için 4 bin, diğerleri için ilave
21 bin kadro için atama izni verileceğini hükme bağlamaktadır. Yıllardır devam
eden bu uygulama kamu görevlilerinin sayısında azalmaya ve kamu hizmetlerinin
sunumunda aksamalara yol açmaktadır. Nitekim 2002 ile Eylül 2009 arasında memur
emekli sayısı 382 bin kişi artarken memur statüsünde çalışanların sayısı 110
bin kişi azalmıştır. Bu rakamlar Sosyal Güvenlik Kurumuna ait rakamlardır. Bu
veriler Hükûmetin Bütçe Kanunu ile konulan sınırlar
dâhilinde bile verilen izin ölçüsünde atamaları yapmamış olduğunu
göstermektedir.
Değerli milletvekilleri, kamu kurum ve kuruluşlarına ihtiyaç
ölçüsünde yapılacak atamalarda sıkıntıların aşılması için öncelikle 4 bin ve 21
bin olarak belirlenen atama izni hakkının artırılması gerekir. 2000 yılı
bütçesinde de aynı sınırlamalar korunduğu için bayram sonrası Genel Kurulda
görüşülecek 2010 yılı bütçesinde bu değişikliğin yapılması uygun olacaktır.
Değerli milletvekilleri, öğretmen atamalarında önümüzdeki
yıllarda bugün yaşadığımız sıkıntıların yaşanmaması ve bu konuda yeni kanun
teklifleriyle Türkiye Büyük Millet Meclisinin meşgul edilmemesi için bir
kariyer hizmet sınıfı olan eğitim ve öğretim hizmetleri sınıfına yapılacak
atamaların da emniyet hizmetleri sınıfına yapılacak atamalarda olduğu gibi 2010
yılı Bütçe Kanunu Tasarısı’nın 22’nci maddesinin ikinci fıkrasına dâhil
edilmesi uygun olacaktır çünkü bu fıkrada sayılanlar için herhangi bir atama
sınırlaması bulunmamaktadır. Komisyonda bu
yönde değişiklik yapılmasını içeren bir önerge verilmiş ancak tüm makul
önerilerimizde olduğu gibi bu önerimiz de Komisyonda AKP’li milletvekilleri
tarafından reddedilmiştir.
Değerli milletvekilleri, Hükûmet
sorunlara kesin çözümler üretmek yerine geçici çözümler getirerek herkesi
kendine muhtaç konumda tutmak istemektedir. Bu kanun teklifi ile de kesin
çözümden kaçılarak aynı yol izlenmektedir. Hükûmet
istemektedir ki öğretmen adaylarının duygularını siyaseten uygun gördüğü
zamanlarda istismar etmeye devam edebilsin.
Değerli milletvekilleri, Sayın Başbakan öğretmenlerin ve
sendikaların yarın yapacakları Hükûmete uyarı
grevinin kanunsuz olduğunu belirtmektedir. “Grevi yapanlar sonucuna
katlanırlar.” diyerek çalışanları tehdit etmektedir. Sayın Başbakan,
Anayasa’nın 90’ıncı maddesi ve onayladığımız ILO sözleşmelerinin, uyum yasaları
çıkarılmamış olsa dahi, çalışanlara grev hakkını verdiğini hatırlatmak
istiyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum. Tamamlayın lütfen.
HARUN ÖZTÜRK (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Teklifin atama bekleyen öğretmen adaylarımıza hayırlı olmasını
dileyerek tekrar yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Öztürk.
Soru-cevap işlemine geçiyorum.
Sayın Korkmaz…
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Sayın Başkanım, aracılığınızla Sayın
Bakana sormak istiyorum.
Sadece eğitim-öğretim hizmetleri mensubu olan öğretmenlerimize
verilen eğitim-öğretim ödeneği mevcut. Öncelikle, bu oranın yetersiz olduğunu
belirtmek istiyorum.
İki tane sorum olacak.
Bir tanesi: Bu ödeneği artırmayı, örneğin bir maaş düzeyine
çıkarmayı düşünüyor musunuz?
İkinci sorum: Bu ödeneğin hiç olmazsa bir miktarının okullarda
görevli genel idare hizmetleri sınıfına mensup memur ve hizmetlilere de
verilmesi yönünde bir çalışmanız var mı?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Sayın Özkan…
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) – Sayın Bakan, Burdur ilinde
öğretmenlerinin, velilerinin emeklerini boşa çıkarmayan öğrencilerimiz üç
yıldır seviye belirleme sınavlarında Türkiye 1’incisi olmaktadır. Ancak Burdur
il merkezinde fen lisesi bulunmamaktadır. Bu çalışkan öğrencilerin, velilerin,
öğretmenlerin başarısını taçlandırma adına önümüzdeki eğitim ve öğretim yılında
Burdur fen lisesinin kurdelesini beraber kesmeyi düşünür müsünüz?
Ayrıca, eğitimin temel unsuru öğretmenlerdir ama öğretmenlerin
yüzde 90’ı borca batmıştır, ayrıca, yüzde 25’i ek iş yapmaktadır. Öğretmenlik,
bir yan iş, ek iş, fason uğraş, geçici iş, sözleşmeyle zaman zaman yapılabilecek bir iş hâline dönüştürülmüştür. Bu
duruma ne zaman son vermeyi düşünüyorsunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Sayın Cengiz…
MUSTAFA KEMAL CENGİZ (Çanakkale) – Sayın Başkanım, teşekkür
ediyorum.
Sayın Bakana aracılığınızla:
Domuz gribiyle ilgili çalışmalar devam etmektedir. Özellikle
Çanakkale’mize temizlik ve dezenfekte noktasında
Bakanlığımızın ödeneği gönderildi mi ve bu konuda ne kadar ödenek
gönderilmiştir?
Yine, 2009 yılı eğitim-öğretim yılında Çanakkale’ye yakıt
giderleri noktasında bir ödenek tahsisi var mıdır? Bununla ilgili kulağımıza
bazı şeyler geldi. Net olarak buradan öğrenmek istiyoruz. Ne kadar gönderildi?
Bir de, şu anda bizi de izleyen yardımcı hizmetler sınıfı
arkadaşlarımız var. Bunlar da şunu ifade ediyorlar Sayın Bakanım, diyorlar ki:
“Millî Eğitim tabii, öğretmenlere ve idarecilere hazırlık ödeneği vermektedir
öğretim yılı başlamadan önce. Bizler bütün yaz okulun temizliği, baca
temizliğine kadar ve okulların…”
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Işık…
ALİM IŞIK (Kütahya) –
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, taşımalı eğitimde servis hizmeti veren taşıyıcıların
ödenek yokluğu nedeniyle servis ücretlerini alamadığı yönünde şikâyetleri
bulunmaktadır. Bayram öncesinde acaba bu çalışanların ödenekleri sağlanıp bu
ödemeler yapılabilir mi?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Sayın Özdemir…
HASAN ÖZDEMİR (Gaziantep) – Sayın Başkanım, Sayın Bakana
soruyorum: Biraz önceki sorumda belirttim ama tam anlaşılmadı herhâlde.
Gaziantep ilimizde diğer illerde olduğu gibi şehirlerimizin imar planlarında
belediyelerin özellikle okullar için ayırdıkları araziler olduğunu biliyoruz.
Gaziantep’te de bu araziler yüksek rantlar nedeniyle
AKP’li belediyeler tarafından okul inşaatı dışındaki amaçlara kullanılmakta ve
ÖSYM’de Gaziantep son sırada bulunmaktadır. Bu konuyla ilgili Sayın Bakanın belediyelerle
görüşmek suretiyle bu okul yeri arazilerinin büyük rantlar
nedeniyle başka yerlere satılmalarını ve bunların yerlerine okullar
yaptırmalarını düşünüyor mudur?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Sayın Çelik.
BEHİÇ ÇELİK (Mersin) – Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Ben de Sayın Bakana birkaç soru yöneltmek istiyorum. Bu vesileyle,
ayrıca 24 Kasım Öğretmenler Günü’nü ben de kutlamak isterim.
Ticarileşen eğitim sektörünü, Millî Eğitim Temel Kanunu’nun genel
amaçları ve ilkeleri bağlamında ne ölçüde başarılı görüyorsunuz?
Diğer bir sorum: Özel okul-devlet okulu senkronizasyonunu
gerçek anlamda sağlamayı düşünüyor musunuz?
Eğitim çalışanlarının ve öğretmenlerin açlık sınırına yakın
olmalarına karşı tedbirleriniz ne olacaktır ve hormonlu sendikaları himayeden ne
zaman vazgeçeceksiniz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Sayın Bakan…
ALİ KOÇAL (Zonguldak) – Bize sıra gelmedi mi efendim?
BAŞKAN – Beş-beş bölmüştüm.
ALİ KOÇAL (Zonguldak) – On dakika mı?
BAŞKAN – Yani benim kadar dakik bir insan zor bulunur. Lütfen…
ALİ KOÇAL (Zonguldak) – Peki, madem siz öyle diyorsunuz.
BAŞKAN – Hızlı hızlı gidiyoruz ki biz,
hepinize sıra gelsin diye. Öbür madde de duruyor, devam ederiz.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Tamam Başkanım.
BAŞKAN – Buyurun Sayın Bakanım.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NİMET ÇUBUKÇU (İstanbul) – Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Genel olarak eğitim-öğretim sorunlarına değinirken genel idari
sınıflar dâhil olmak üzere ödeneğin artırılıp artırılamayacağı, genel idari
sınıfa da bunun verilip verilemeyeceği şeklinde sorular geldi. Bölgeler arası
talepler var, bazı illere ödenek gidip gitmeyeceğine ilişkin. Çanakkale’den
başlamam gerekirse, herhangi bir şekilde şu anda illerimizde bir ödenek sorunu
bulunmuyor. Ödenek sorunu olan ve herhangi bir nedenle istekte bulunan illere
ihtiyaçları doğrultusunda gönderiyoruz. Eğitim ve öğretim ödeneğine ilişkin şu
anda artırmaya yönelik bir çalışmamız yok.
“Burdur, üç yıldır SBS birincisi” dedi. Evet, gerçekten, Burdur,
özellikle sınavlarda çok başarılı illerimizden bir tanesi. Bu fen lisesine
ilişkin, diğer Burdur milletvekillerimiz, Bayram Özçelik
ve diğerleri de bu talepte bulunmuştu. Fen lisesi konusunda Valiliğimizin
yürüttüğü bir çalışma vardı. Bir bina tahsis ettiler. İnşallah 2010-2011
öğretim yılında birlikte açarız diyorum.
Taşımalı eğitimde ödenek sorununa ilişkin bir soru geldi. Zaman zaman taşımalı eğitimde ödeneklerin geciktiği doğrudur ama
muhakkak ki ödemeler yapılıyor.
Sayın Özdemir, Gaziantep’e ilişkin olarak az önceki sorunuzu doğru
anladığımı düşünüyorum.
HASAN ÖZDEMİR (Gaziantep) – Çok ciddi bir sorun Gaziantep’te bu
Sayın Bakan.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NİMET ÇUBUKÇU (İstanbul) – Ben de size “Eğer
Gaziantep’te okul arazisi olarak imar planında ayrılmış bir yer var da bunun
ticari amaçla veya rant amaçlı değiştirildiğine dair
bir bilginiz varsa bunu bana iletin.” dedim az önce de. Bu konuda ona ilişkin
bir değerlendirme yaparız.
Ayrıca “özel okul-devlet okulu senkronizasyonu”
dendi. Bu konuda doğrusunu isterseniz ben bu sorudan çok net olarak bir şey
anlayamadım ama “senkronizasyon” derken okulların
birbirine uyumu konusunda mı bir soruydu bu? Elbette biz, hem özel okullarımızı
hem devlet okullarımızı aynı perspektifte, aynı bakış açısıyla ve Anayasa’nın
çizdiği sınırlar çerçevesinde eğitim veren kurumlar olarak görüyoruz. Özel
okullarımızın bu manada eğitime de çok önemli katkıları var yani Türk eğitim
sistemimizdeki yerleri son derece önemli, aralarında da bir uyum olduğunu
düşünüyoruz.
Bugün en fazla değinilen konulardan bir tanesi de, heyetin ve
konuşmacıların en fazla değindi konulardan birisi de öğretmenlerin aldıkları
ücretlere ilişkindi. Ülkemiz şartları doğrultusunda
öğretmenlerimiz için en iyisini yapmaya ve en yüksek şekilde ücret vermeye
çalıştığımızı söyledim ama bu, ülkemizde çalışan diğer kamu görevlileri, diğer
çalışanlar gibi öğretmenlerimiz için de yeterli olmamakla beraber, göreve
geldiğimiz günden bugüne kadar, gerçekten öğretmenlerimizin özlük hakları,
çalışma koşulları bağlamında en yüksek düzeyde katkıyı sağladığımızı
düşünüyorum. Bunu daha da ileriye götüreceğimize ben yürekten
inanıyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Bir dakikalık süre var.
Sayın Koçal…
ALİ KOÇAL (Zonguldak) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Hatırlayacaksınız, sizden önceki Sayın Bakan Hüseyin Çelik,
giderayak bin kişilik bir usulsüz atama yapmıştı. O bin kişilik atama yargı
sonucu yavaş yavaş iptal ediliyor. Acaba iptal
edilenleri uygulayacak mısınız? Bu konudaki düşünceniz nedir? Çünkü bu
atamaların tamamı usulsüz atamalardır. 76’ncı maddeye kısmen dayandırılıyor
olsa da bunlar usulsüz atamalardır.
İkincisi -biraz önceki sorum yarım kalmıştı- bazı okullarda
çalışan hizmetlilerin maaşlarını yani kadronun dışında çalışan bazı
hizmetlilerin maaşlarını Deniz Feneri Derneğinin verdiği söyleniyor. Böyle bir
duyum aldınız mı? Doğru mudur?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Buyurun.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NİMET ÇUBUKÇU (İstanbul) – Çok hızlıca
cevaplandırayım.
Özellikle ikinci sorunuz yarım kalmış bir soru ama hiç ilgisi
olmayan bir şey. Yani nereden çıktı, doğrusu nasıl olabilir öyle bir şey? Bu da çok anlamsız.
Sayın Bakanımız Hüseyin Çelik döneminde yapılan atamalar usulsüz
atamalar değil, hukuki atamalar. 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 76’ncı
maddesi bu yetkiyi veriyor millî eğitim bakanlarına ve bu doğrultuda
kullanılmış hukuki bir atamadır.
İdari yargının vermiş olduğu kararlar… Şu ana kadar 288 iptal
kararı verildi 76’ncı madde doğrultusunda ve hepsi uygulandı.
Teşekkür ediyorum.
ALİ KOÇAL (Zonguldak) – Madem usulüne uygun da yargı niye iptal
etti?
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Madde üzerinde üç önerge vardır. Önergeleri önce geliş sırasına
göre okutacağım, sonra aykırılık derecelerine göre işleme alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 428 sıra sayılı Milli Eğitim Bakanlığının
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifinin 1. maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Muharrem İnce Ali Koçal Engin
Altay
Yalova Zonguldak Sinop
Rahmi Güner Hüsnü
Çöllü
Ordu Antalya
Madde 1 - 30/4/1992 tarihli ve 3797
sayılı Milli Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanuna
aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.
Geçici Madde 9 - Milli Eğitim Bakanlığına tahsis edilen serbest
öğretmen kadrolarından boş bulanan 46.000 öğretmen kadrosuna, 5828 sayılı 2009
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanununun 22 nci maddesi
kapsamında yapılan atamaların dışında 31/12/2009
tarihine kadar sözleşmeli öğretmenlerin kadrolu olarak atanmaları sağlanır ve
kalan kadrolara atama yapılır.
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, şimdi okutacağım iki önerge aynı
mahiyettedir. Bu nedenle, önergeleri okutup birlikte işleme alacağım, istemleri
hâlinde önerge sahiplerine ayrı ayrı söz vereceğim.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 428 Sıra Sayılı Kanunun Çerçeve 1. Maddesinin
Geçici Madde-9’da geçen “10.000 öğretmen” ibaresinin “30.000 öğretmen” olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Prof. Dr. Alim Işık |
Metin Ergun |
Mehmet Şandır |
|
Kütahya |
Muğla |
Mersin |
|
Muharrem Varlı |
Beytullah Asil |
Ahmet Duran Bulut |
|
Adana |
Eskişehir |
Balıkesir |
|
|
Akif Akkuş |
|
|
|
Mersin |
|
TBMM Başkanlığı’na
Görüşülmekte olan 428 sıra sayılı “Milli Eğitim Bakanlığının
Teşkilat ve Görevleri Hakkındaki Kanuna Geçici Madde Eklenmesine İlişkin Kanun
Teklifi’nin 1. maddesi ile kanuna eklenen geçici madde 9’da geçen “boş bulunan
10.00 öğretmen kadrosuna” ifadesi yerine “boş bulunan 30.000 öğretmen
kadrosuna” ifadesine yer verilmesini talep ederiz.
|
Ayla Akat Ata |
Pervin Buldan |
Sebahat Tuncel |
|
Batman |
Iğdır |
İstanbul |
|
Gültan Kışanak |
|
Sevahir Bayındır |
|
Diyarbakır |
|
Şırnak |
BAŞKAN – Komisyon önergelere katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ RECAİ BERBER (Manisa) –
Katılamıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NİMET ÇUBUKÇU (İstanbul) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Buyurun Sayın Işık, önerge sahibi olarak.
MUHARREM İNCE (Yalova) – Aykırıdan başlamıyor mu?.
BAŞKAN – Her ikisine de ayrı ayrı
vereceğim, ondan sonra da sizinkine vereceğim tekrar, en aykırı bunlardı.
MUHARREM İNCE (Yalova) – Hem önergeyi en önce verdim hem en aykırı
benimkiydi.
ALİM IŞIK (Kütahya) –
Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 428 sıra sayılı
Millî Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanuna Geçici Madde
Eklenmesine İlişkin Kanun Teklifi’nin 1’inci maddesi üzerine vermiş olduğumuz
önerge hakkında söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle, hepinizi saygılarımla
selamlıyorum.
Sözlerimin başında, Türk millî eğitim camiasının tamamına 24 Kasım
Öğretmenler Günü’nün kutlu olmasını diliyor, sayın kabinenin tek bayan bakanına
da bu konudaki çalışmalarında başarılar diliyorum.
BAŞKAN – 2 hanım bakan var.
ALİM IŞIK (Devamla) –
2, pardon.
2 bayan bakanından birine, önemli bir bakanlık olması nedeniyle de
kendisine başarılar diliyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; çok önemli bir teklif
üzerinde görüşülüyor. Elbette ki Türkiye'de öğretmen açığının hangi boyutlarda
olduğu hepimiz tarafından çok iyi bilinmekte. Dışarıda, yüz binleri aşan
öğretmen adayı kadro bekler iken böyle bir teklifin görüşülmesi, böyle bir
günde oldukça anlamlı. Bu nedenle teklife olumlu görüş vereceğimizi baştan
belirtmek istiyorum. Ancak 10 bin kadronun yeterli olmadığı görüşü
doğrultusunda bu önergeyi verdik. Sebebi şudur: Gerçekten şu anda dörde
bölünmüş öğretmen kadrosunda ayrı ayrı sıkıntılar
vardır. Kadrolu olanların sıkıntısı ayrı, sözleşmeli olanların ayrı, ücretli ve
vekil öğretmenlerin ayrıdır. Bakınız, ücretli öğretmenlerin yaşadığı durumu
eminim ki çok iyi biliyorsunuz. 350 bin lira için anası, babası siyasi parti
teşkilatlarının kapısının önünde âdeta kul olan bir dönemde yaşıyoruz. Bu, öğretmenlik camiasına hiç yakışmayan bir manzara. O
nedenle bu kadronun artırılması elzem. Tabii ki öğretmenlerin bölündüğü bir
ortamda öğretmen açılımına da ihtiyaç olduğunu belirtmem gerekiyor.
Kurumlar arası yatay geçiş kontenjanları ne yazık ki İktidarınız
döneminde giderek azaltılmış. Bir başka meslekte çalışırken gecesini gündüzüne
katarak öğretmenlik mesleğini elde etmiş insanların âdeta cezalandırıldığı bir
dönemdeyiz. Öğretmen adayı sayısı artıyor ancak ne yazık ki kadrolarda ciddi
anlamda yetersizlik devam ediyor.
Eğitim fakültesi mezunları öncelikli alınır iken fen-edebiyat
fakültelerini bitiren, üzerine bir-bir buçuk yıllık formasyon
kurslarını alıp öğretmen olma hakkını kazanan birçok gencimiz ne yazık ki bugün
kapılarda bekliyor, bunlara imkân tanınmıyor.
Teknik eğitim fakültesi mezunları 2000 yılından beri, birçok
bölümde, atama bekliyor. Bu insanlar sanayilerde âdeta çırak ve teknisyen
muamelesiyle iş bulabilirlerse buna dahi razı duruma gelmiştir. Teknik eğitim
fakültesi mezunlarının durumu bu iken bu fakültelerin ne olacağı konusunda ne
yazık ki üç dört yıldır sadece söylenti var, geleceği belirsiz; teknoloji
fakültelerine dönüştürüleceği söyleniyor ancak ne olduğu ve ne olacağı… Maalesef
sıkıntı devam ediyor.
Taşımalı Eğitim Yönetmeli’ğinde ciddi
bir sıkıntı var. Bu ülkede, bir taraftan okul açığı kapatılmaya çalışılırken,
bir taraftan dördüncü-sekizinci sınıflar arasındaki öğrenci sayısı minimum 60
olmayan yerlerde okullar kapatılıyor. Benim, bir ilçemde üç tane okul bu sene
sırf bundan dolayı kapatıldı. Gediz ilçemizin Kayaköy,
Gürlek ve Cebrail beldeleri, 1924’ten bu yana eğitim veren, seksen beş yıllık
okulu, bu Yönetmelik’e takıldığından dolayı, 54
öğrencisi bulunması nedeniyle bu sene kaybetti. Kayaköy
beldemizde, maalesef, 6 öğrenci eksik diye, seksen beş yıllık okul döneminizde
kapandı Sayın Bakanım. Bu Yönetmelik’in mutlaka bu
maddesinin değiştirilmesi ve 30’lu, 40’lı sayılara indirilmesi gerekiyor.
Bir diğer konu: TOKİ tarafından yapılan okullara alelacele
taşıtılan öğrencilerin sıkıntıları büyük, servis problemi var, güvenlik
problemi var, kaloriferler çalışmıyor, veliler sıkıntılı. Örneğin, kendi
ilimde, Kütahya Cumhuriyet İlköğretim Okulu yeni açıldı. Şu anda, öğrencilerin
güvenlik problemi var, taşıma sorunu çözülmedi, kaloriferleri yanmıyor.
Dolayısıyla, böyle bir dönemde, öğretmen eksiğinin kapatılması konusundaki bu
önergenin olumlu görüşle onaylanacağı düşüncesiyle, yaklaşan Kurban Bayramı’nızı gönülden kutluyor, hepinize saygılar
sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Işık.
Buyurun Sayın Ata.
Süreniz beş dakika.
AYLA AKAT ATA (Batman) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Millî Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanuna Geçici Madde
Eklenmesine İlişkin Kanun Teklifi’nin 1’inci maddesi üzerinde vermiş olduğumuz
değişiklik önergesi üzerine konuşuyorum. Hepinizi saygıyla, sevgiyle
selamlıyorum.
Verdiğimiz değişiklik önergesi belki çok aykırı diye düşünüldü.
Sayının 10 binden 30 bine çıkarılması belki bugünün koşullarında imkânsız gibi
görülebilir bütçenin kendi içerisindeki tutarlılığı dolayısıyla ama rakamın az
olduğuna, yani 10 bin kişilik rakamın mevcut atama bekleyen öğretmen sayısı ve
Türkiye’deki ihtiyaç söz konusu olduğunda çok az olduğunun altını çizmek için
bu rakamın yükseltilmesi gerektiğini ifade ettik. Kaldı ki 5828 sayılı
Kanun’un, 2009 yılı Merkezî Bütçe Kanunu’nun 22’nci maddesi gereği Maliye
Bakanlığınca kullanım izni verilen kadroların tamamının 2009 yılı içerisinde
kullanıldığını da biliyoruz ama yılın sonunda böyle bir tasarrufta bulunulması
ve düzenlemeye gidilmesi de oldukça önemli. Bu vesileyle aykırı da olsa böyle
bir değişiklik önergesi vermiş bulunmaktayız.
Bugün Türkiye'nin birçok ilinde Ataması Yapılmayan Öğretmenler
Platformu’nun bileşenleri, bizim çocuklarımız, bizim evlatlarımız yaşları çok
geçmeden zaten üniversite kapılarında yaşamın tüm zorluklarını öğrenmiş ve
bundan sonrasında toplumsal üretimin bir parçası olmak ve kendileri de belki
yuva kurmak adına, artık üretimin içerisinde olmak adına atamayı bekleyen
öğretmenler, bizim çocuklarımız yürüyorlar. Türkiye'nin her tarafında yürüdüler
ki bu yürüyüşler geçen hafta da Türkiye’nin değişik illerinde yapıldı,
Batman’da da yapıldı. Bizden de söz istediler, yine Mecliste siyasi parti grubu
olan tüm partilerle bu platform üyeleri gelip görüştüler, dileklerini,
temennilerini ve bu Meclisten beklentilerini ifade ettiler. O yüzden -az önce
konuşmamda da söylemiştim- biz belki bugün bu yasa teklifi vesilesiyle
öğretmenlerimizin ve eğitimimizin sorunlarına dair birçok konu başlığına
değindik ama bu platform sorunlara değinme platformu değildir. Bu Meclisten
beklenti, sorunların çözümüdür. Bu kararlılıkla hareket etmek gerekiyor ve
yapmış olan… Burada birçok hatip konuştu ve yapılan eleştirilere verilen
cevabında “Mali bir disiplin vardır. Ülkemizi ekonomik krizlerle karşı karşıya
bırakacak birtakım pratikler içerisine giremeyiz, birtakım düzenlemeler
yapamayız.” Bu çok yanılgılı bir durum. Niye ki?
Türkiye, evet bugün çok önemli sorunlarla mücadele eden bir ülkedir ama bu
sorunlardan, az önce de belirttim, bir iki örnek de verdim, mesela “Çocuk
istismarı” dedim, mesela “Kadına yönelik şiddet” dedim. Hangisinin kapağını
kaldırırsanız altında eğitim yatıyor. O yüzden buraya ayıracağınız bütçeyi
diğer bakanlık kalemlerinden de alarak ayırmak durumundasınız. Bunu
başaramazsak eğer yarın öbür gün “Şu soruna eğildik ama yeterince başarılı
olamadık. Şu konunun altını çizdik ama yeterince başarılı olamadık.” diye yakınma
hakkımız da yoktur.
Yine, bu öğretmenleri yani ataması yapılmayan öğretmenleri ben canıgönülden tebrik ediyorum, iyi ki toplumsal muhalefetin
bir parçasılar, iyi ki bugün yürüyerek, demokratik haklarını kullanarak
seslerini duyurmak istiyorlar. Bunlar yarın, bizim geleceğimizi teslim
edeceğimiz çocuklarımızı yetiştirecekler. Bizden yirmi yıl önce bu sıralarda
başkaları oturuyordu, bizden yirmi yıl sonra da başkaları oturacaklar, başka
milletvekilleri oturacak ve bunlar yine bu ülkenin sorunlarını konuşacaklar. O
sorunu tartışan, çözümü üretecek olan zihinlerin bulanık olmaması için bizim
bugün eğitime yatırım yapmamız gerekiyor. Eğitime yatırım yapmazsak ülkenin
bugün bile içinden çıkılmaz olan sorunlarının çözümü için çok geç kalmış
olabiliriz.
Yine, her çalışmanın iki temel unsuru vardır: Birincisi
ekonomisidir, ikincisi kadrosudur. Biz eğer bu çalışmada yani Türkiye’de
eğitimin yükseltilmesi, eğitimde standardın yükseltilmesi, eğitim sorunlarının
aşılması noktasında bir kararlılık ortaya koyacaksak o zaman bunun ekonomisini
ayırabilmeliyiz. “Ayırdığımız ekonomi çok yüksek, bizim dönemimizde daha çok
yükseldi, işte bizim elimizdeki rakamlar bu…” Sayın İktidar Partisi Hatibinin
ifadesinden önce, diğer siyasi parti gruplarının hatipleri de konuştular, hepsi
de rakamlar verdiler, hepsi de doğru rakamlardı. Biz burada rakamlar üzerinden polemik yaparak bu sorunun altını çizemeyiz ya da çözüm
arayışı içerisinde olamayız. Rakamların yetersiz olduğu noktasında herkesin
ortaya bir kararlılık koyması gerekiyor. Bu rakamlar yetersizdir, eğitime
ayrılan bütçe artırılmalıdır ki bizim altını çizdiğimiz, bugün Meclisin de
gündemine gelen birçok sorun için ortak çözüm alanı yaratabilelim.
İkincisi, kadrosudur. Bu kadroların yetiştirilmesi noktasında
ciddi problemler var. Yine, Sayın Hatip dedi ki: “Ülkenin her tarafında
üniversiteler var.”
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
AYLA AKAT ATA (Devamla) – Çok acı bir durumdur, bu üniversiteler
açıldı ama kadro eksiği vardır, bu üniversiteler açıldı ama sadece rektörlük
binaları vardır. Bu konuda bir kararlılık bekliyoruz.
Ve son olarak ana dil konusunda, Sayın Milletvekilimiz de ifade
ettiler, herkes izledi mi bilmiyorum ama “İki dil bir bavul” diye bir film
vardı, Zülküf diye bir oyuncusu vardı. Bir yıl
içerisinde öğrendiği tek kelime “hayır” oldu. Öyle ki öğretmeni sordu yıl sonunda: “Yaz tatilinde kitap okuyacak mısın?” Tek
öğrendiği kelime “hayır”dı, “Hayır.” dedi, yani “Ben kitap okumayacağım.” dedi.
Bu konuda duyarlılık göstermek gerekiyor. Ana dilde eğitimin önemine ve bu
ülkenin çocuklarının sağlıklı birer birey olarak yetişmeleri noktasındaki
duyarlılığımıza ve yine yönetenlerin göstermesi gereken sorumluluğa tekrar
dikkat çekmek istiyorum.
Saygı ve sevgiyle selamlıyorum. (DTP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Ata.
Önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Reddedilmiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 428 sıra sayılı Milli Eğitim Bakanlığının
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifinin 1. maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Muharrem
İnce (Yalova) ve arkadaşları
Madde 1 - 30/4/1992 tarihli ve 3797
sayılı Milli Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanuna
aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.
Geçici Madde 9 - Millî Eğitim Bakanlığına tahsis edilen serbest
öğretmen kadrolarından boş bulanan 46.000 öğretmen kadrosuna, 5828 sayılı 2009
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanununun 22 nci maddesi
kapsamında yapılan atamaların dışında 31/12/2009
tarihine kadar sözleşmeli öğretmenlerin kadrolu olarak atanmaları sağlanır ve
kalan kadrolara atama yapılır.
BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ RECAİ BERBER (Manisa) –
Katılamıyoruz. Tabii 80 binden 46 bine inince rakam birden biz de şaşırdık.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NİMET ÇUBUKÇU (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN – Sayın İnce, buyurun.
Süreniz beş dakika. (CHP sıralarından alkışlar)
MUHARREM İNCE (Yalova) – Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Önce şunu düşünmeliyiz: Neden oraya biz “46 bin” yazdık? Aslında
oraya 130 bin yazmak isterdik çünkü bizim tespitlerimize göre açık 130 bin.
Fakat Millî Eğitim Bakanlığının tespitlerine göre öğretmen açığı 46 bin. Madem
bu kadar açık var, bunu yapalım hep birlikte.
Şimdi, iktidar partisinin 3 sayın temsilcisine önce cevap vermek
istiyorum.
Sayın Işık, Millî Eğitim Bakanlığı bütçesinin en yüksek payı
aldığını söylediniz.
FİKRİ IŞIK (Kocaeli) – Evet.
MUHARREM İNCE (Devamla) – Ben geçen dönem de milletvekiliydim. Bu,
bütçe tekniğinden kaynaklanan bir şeydir. Birtakım fonlar ve Kredi Yurtlar
Kurumu bütçesi Millî Eğitim Bakanlığının bütçesinin dışındaydı, sonra bunu
Millî Eğitim Bakanlığı bütçesinin içine getirince sanal bir şişkinlik oldu.
Yani burada sanal bir artış var, önce bunu düzeltelim, bu bir.
FİKRİ IŞIK (Kocaeli) – Kredi Yurtlar Kurumu millî eğitime hizmet
etmiyor mu?
MUHARREM İNCE (Devamla) – İkincisi: Sayın Bakana ben ve Sayın
Ramazan Kerim Özkan “Sözleşmeli öğretmenlerin kadroya geçirilmesiyle ilgili
sözünüzü tutacak mısınız?” dedik, Sayın Bakan da “Ben böyle bir söz vermedim.”
dedi.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NİMET ÇUBUKÇU (İstanbul) – “Kasım ayı sonuna
kadar.” demedim Sayın İnce, çarpıtmayın!
MUHARREM İNCE (Devamla) – Sayın Bakan, 2 Temmuz 2009 Cihan Haber
Ajansı, yine aynı tarihlerde Türk Eğitim-Sen sendikasını ziyaretiniz,
Eğitim-Bir-Sen Genel Başkanıyla görüşmeleriniz…
ANKA Haber Ajansı ve Cihan Haber Ajansından şimdi okuyorum sayın
milletvekilleri: “Sözleşmelileri kadroya geçirecek düzenleme kasıma kadar
çıkacak. Bakan Çubukçu, kasım ayında yapılacak atamalara kadar söz konusu
düzenlemeyi uygulamaya koymayı planladıklarını anlatarak konu ile ilgili
çalışmanın bitirilmesinin ardından açıklama yapılacağını ifade etti. Çubukçu
‘Görev yerlerine göre, onların mecburi hizmet yöresi olarak adlandırılan
yerlerde yaptıkları hizmetleri gözeteceğiz. Sözleşmeyi, öğretmenlerimizin
hizmet puanlarını, bulunduğu süreyi gözeteceğiz, en adil, en doğru şekilde
sonuçlandıracağız.’ dedi.”
Yine Sayın Bakan Çubukçu’nun
Eğitim-Bir-Sen Genel Başkanını ziyaretinde -ANKA Haber Ajansının- 23 Eylül 2009
ve 00.46 saatinde haberi geçmişler. Yine haber ajanslarından okuyorum: “Bakan
Çubukçu: Kasım ayına kadar düzenleme yetişecek.”
Yine Türk Eğitim-Sen’in İnternet sitesinden okuyorum. Diyor ki:
“Türk Eğitim-Sen olarak Millî Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu’yla
görüşmemizde Çubukçu, bundan sonra artık sözleşmeli öğretmen alınmayacağını,
mevcut sözleşmeli öğretmenlerin tamamının kadroya geçirileceğini söylemişti.
Daha sonra Bakan Çubukçu, sözleşmeli öğretmenlerin kadroya alınmasına ilişkin
düzenlemeyi kasım ayına kadar yetiştirmeyi planladıklarını açıkladı.”
Sayın Bakan, yani bu sendikalar, bu İnternet siteleri, bu
haberler, bu haber ajansları, bunlar ne? Siz bunlara hiçbir tekzip yaptınız mı?
Yaptınız da yayınlamadılar mı? Bunları bilmek istiyorum.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Muharrem Bey, belki 2010 Kasımıdır.
MUHARREM İNCE (Devamla) – Ben sizlere şunu söylemek istiyorum
sayın milletvekilleri…
KADİR URAL (Mersin) – Onların hepsi yalan söylüyor, haberin yok
senin.
MUHARREM İNCE (Devamla) – …bu Parlamento, bu Büyük Millet
Meclisi yedi yıldır, yedi yıldır kamu ihale mevzuatını tam 21 kez değiştirdi
yani yedi yılda mama olan yeri, para olan yeri, kamu ihale mevzuatını 21 kez
değiştirip bu Parlamentoyu meşgul ediyorsunuz da sözleşmeli öğretmeleri kadroya
geçirmeye bir kanun değişikliğini çok mu görüyorsunuz? Bunu mu hazırlayamadınız? Kasım sonuna yetiştireceğinize söz
vermişsiniz. 21 kez kamu ihale mevzuatını değiştiren insanlar niye sözleşmeli
öğretmenlere gelince bir tane mevzuatı değiştiremiyorsunuz doğrusu çok
şaşırıyorum.
Yine, iktidar partisinin milletvekili ve Komisyon üyemiz Sayın
Cemal Taşar’a da buradan cevap vermek istiyorum.
Sayın Taşar dedi ki: “AKP hükûmetleri olarak çağ
atlattık biz bu ülkeye. Özellikle eğitim alanında çağ atlattık.” Şimdi ben
Bakanlık verilerinden açıklıyorum, çağ atlamış, eğitimde çağ atlamış bir ülkeyi
tanımlıyorum size: Bu ülkenin altı ila on üç yaş grubu arasında 220 bin çocuğu
eğitim sistemine dâhil değildir. İlköğretimde 453 bin öğrencimiz birleştirilmiş
sınıflarda eğitim görüyor. Genel liselerde derslik başına öğrenci sayısı
38’dir. Okul Servis Araçları Yönetmeliği’nde çok ilginç bir değişiklik…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
MUHARREM İNCE (Devamla) – Okul servis araçlarında on iki yaş
sınırı vardı yani on iki yaştan büyük araçlar servis yapamazlardı, öğrenci
taşıyamazlardı, bunu siz yirmiye çıkardınız, bu mu çağ atlamak? Talim Terbiye
Kurulu millî eğitimin beynidir, yirmi bir aydır vekâleten yönetiliyor. 224 bin
öğretmen işsiz, 130 bin öğretmen açığımız var. Eğitim sistemimizin bütün
sınavlarını yapan kuruluş olan ÖSYM’nin ne yazık ki kuruluş kanunu yok.
Bütün bu veriler ortadayken nasıl oluyor da bu ülke çağ atlıyor,
doğrusu, anlamış değilim. Bu ülke çağ atlasa atlasa
herhâlde sizin dönemizde Orta Çağ’a atlamıştır diye düşünüyorum.
Siz öğretmenlere sözleşmeli öğretmenlik, ücretli öğretmenliği reva
görürseniz, buradan öneriyorum, ücretli milletvekilliği, ücretli bakanlık,
ücretli başbakanlık olsun. Hep birlikte ücretli öğretmenlerle birlikte biz de
bu işimizi böyle yapalım diyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın İnce.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge reddedilmiştir.
1’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
2’nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN – Madde üzerinde gruplar adına ilk söz Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına Zonguldak Milletvekili Sayın Ali Koçal’a
aittir.
Buyurun Sayın Koçal. (CHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz on dakika.
CHP GRUBU ADINA ALİ KOÇAL (Zonguldak) – Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Değerli milletvekilleri, 428 sıra sayılı Kanun Teklifi’yle ilgili
olarak, 2’nci maddeyle ilgili olarak Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz
almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Bugün 24 Kasım. Tabii, sözlerime çok değerli öğretmenlerimizin
Öğretmenler Günü’nü kutlayarak başlamak istiyorum. Başta Başöğretmen Atatürk
olmak üzere eğitime katkı veren, görevi başında şehit olan öğretmenlerimizi
saygıyla anıyorum. Bu onurlu görevi sürdüren öğretmenlerimize sağlık ve
başarılar diliyorum.
Çağdaş ve uygar toplumların rehberi, eğitimin temel taşları olan
öğretmenlerimizin sosyal ve ekonomik sorunlarının çözümlendiği bir Türkiye,
kuşkusuz hepimizin özlemidir. Atatürk devrimlerinin yılmaz savunucusu,
demokrasi ve cumhuriyet kazanımlarını iyice özümsemiş, laik ve çağdaş eğitimi
ayakta tutma mücadelesi veren eğitim emekçilerimizin grevli, toplu sözleşmeli
sendika hakkına kavuşmaları kaçınılmazdır. Bu mücadelede Cumhuriyet Halk
Partisi olarak biz üzerimize düşen görevlerin bilincindeyiz ve o görevleri
yerine getirme adına mücadelemizi sürdürüyoruz.
Bu dönemde emekli olan arkadaşlarımıza sağlık ve esenlikler, yeni
göreve başlayan arkadaşlarımıza da başarılar diliyorum. Ülkemiz ve
geleceğimizin sahibi ve mimarı olan sevgili öğretmenlerimizin senede bir gün
değil, sürekli anımsanması hepimizin beklentisidir.
Çok değerli arkadaşlar, tabii, 10 bin yeni öğretmenin alınmış
olması kuşkusuz sevindiricidir, en azından bir yaraya merhem olacaktır. Bunu,
bu 10 bin öğretmen alımını biz de Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak
destekliyoruz.
Burada söz alan konuşmacı arkadaşlarımız, gerek tasarının tamamı
üzerinde gerekse maddeler üzerinde söz alan arkadaşlarımız hemen hemen, öğretmenlerin ve eğitimin sorunlarıyla ilgili var
olan sıkıntıları ortaya koydular. Ancak AKP’li sözcü arkadaşlarımız, AKP adına
konuşan arkadaşlarımız çok pembe bir tablo ortaya koydular. Gerçekten bu
konuşmacıların da öğretmen olmuş olmasından dolayı da üzüldüm. Gerçek tablo bu
değildir. Biraz önce Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına önergede söz alan
arkadaşımız Muharrem Bey de konuştu, ben de bir iki ilave yapmak istiyorum.
Yani böyle bir pembe tablo yok, sıkıntılarımız oldukça yüksek.
Örneğin, ÖSS sınavlarını ele alacak olursak, bu geçtiğimiz
süreçte, 2009 yılı ÖSS sınavlarına baktığınız zaman 30 bin öğrencinin sıfır
çektiğini görüyorsunuz. Bu, geçen yıl 65 bindi. İlköğretimde yine aynı şekilde
20 bin civarında öğrencinin sıfır çektiğini görüyorsunuz. Yani hiçbir soruya
cevap verememiş yahut da verdiği cevapların tamamı yanlış çıkmış, puan
alamamış. Bu mu yani, eğitimde çağ atlamak bu mu?
Yine öğrencilerimizden, sınava giren, ÖSS sınavına giren
1,5 milyon civarında öğrenciden 700 bin öğrenci fen sorularına hiç cevap
verememiş Sayın Millî Eğitim Komisyonu Başkanımız ve okul birincilerinin üçte
1’i hiçbir yere yerleşememiş, okul birincisi lise öğrencilerinin üçte 1’i
hiçbir yere yerleşememiş, üçte 2’si de lisans programlarına değil, iki yıllık
ön lisans programlarına yerleşmişler.
Kontenjanlar doldurulamamış, vakıf üniversitelerinin yüzde 20’si
boş kalmış ve hele hele fen liselerine ve Anadolu
liselerine kaç defa, farklı zamanlarda yeniden öğrenci alınması için puanlar
düşürülmüş. Şu anda, gözümüz, göz bebeğimiz fen lisesi, Anadolu liselerinin
kontenjanlarının büyük bir bölümü açıktır, üniversitelerimizin kontenjanlarının
büyük bir bölümü açıktır. Yani, çocuklarımız varını yoğunu velilerimizle
birlikte ortaya koyup sınavlara hazırlanıyorlar, bir yerlere kaydolabilmek için
çaba harcıyorlar ama sonunda, şu anda boş kontenjanlar var, giremeyen
öğrencilerimiz var.
Sonuç olarak, 400 bin öğrencimiz tercih yapmış ama tercih
sonucunda herhangi bir yere yerleştirilememiş. Bu konuda dikkatini çekiyorum
arkadaşların ve çağ atlama diye bir şeyin olmadığını ifade etmek istiyorum.
Madem öyle, yani madem çağ atladık, yani bu söyledikleriniz doğrudur, o zaman
bu 10 bin öğretmeni biz almayalım, onun yerine başka bir şey yapalım. Niye 10
bin öğretmen alıyorsunuz çağ atlamışsanız? Millî eğitimin sorunlarını
çözmüşseniz öğretmen almanıza gerek yok.
Değerli arkadaşlar, bu işler tabii bu şekilde olmaz. Gerçekler
neyse o gerçeklerden hep birlikte hareket etmemiz lazım geliyor, doğruları
bulmamız gerekiyor.
Yine buna bağlı olarak, değerli arkadaşlar, geçenlerde, biraz önce
arkadaşım da söyledi, en güvenilir kurum ÖSYM, ÖSYM’nin soruları çalındı,
bundan haberiniz var mı? Vardır herhâlde. Bundan bir sonuç alabildik mi? Yani
polislik sınavında çalınan soruların kimin tarafından, kimler tarafından
çalındığı hâlâ belli mi, kim bu, ortaya çıktı mı? Değil, ortaya çıkmadı. Yani
neyin çağını atlıyorsunuz? Hangi çağı atlıyorsunuz? Böyle midir çağ atlamak?
Değerli arkadaşlar, tabii, öğretmen açıkları yıllardır eğitim
sistemimizin öncelikli sorunları arasında yer almaktadır, bunu hepimiz
biliyoruz. Bugün için eğitimde öğretmen açığı, ataması yapılması planlanan
sayıların çok üzerindedir. Her yıl yeterli sayıda atama yapılmaması durumunda,
binlerce öğretmenin emekliye ayrılmasıyla bu açık daha da büyümektedir. Durum
böyle iken atama yapılması düşünülen rakamlarla öğretmen açığı sorununun
çözülmesi mümkün değildir.
Türkiye önümüzdeki beş yıl içinde eğitimli genç işsizler ordusuyla
karşı karşıya kalacaktır. Bugün elinde öğretmen diploması, tezsiz lisans
belgesi bulunan işsiz öğretmen sayısı 200 binin üzerindedir. Her yıl 40 bin,
eğitim fakültesinden mezun olan ve 50 bin de diğer fakültelerden mezun olan
öğrencilerin toplam 90 bin civarında olduğunu düşünecek olursak, bunların
tamamının da öğretmenlik için hazırlandığını düşünürsek, 2012 yılına geldiğimiz
zaman 400 bin civarında öğretmenin atamasını beklediğini göreceğiz. Bu açıkları
kapatmak üzere beş yılda 150 bin öğretmen ataması yapılsa bile yine geriye 250
bin işsiz öğretmen kalmaya devam edecektir. Eğer şimdiden gerekli önlemler
alınmazsa yarın hem eğitim sistemimiz hem de öğretmen adayları açısından çok
geç olacaktır değerli arkadaşlar.
Öğretmen açığını kapatacak yeterli atamanın yapılmaması eğitimin
niteliğini düşürürken aynı zamanda binlerce öğretmen adayını işsizliğe,
umutsuzluğa ya da düşük ücretle iş güvencesinden yoksun olarak çalışmaya
itmektedir. Gelecekte ciddi bir işsiz öğretmen sorunuyla karşı karşıya kalmamak
için her yıl en az 50 bin öğretmen kadrosu alınması ve 50 bin öğretmen ataması
yapılması mecburiyeti vardır.
Eğitimde yeni sorunları gündeme getiren -biraz önce de
arkadaşlarımın ifade ettiği- sözleşmeli, ücretli ve bunun gibi öğretmenlik
uygulamalarına derhâl son verme mecburiyeti vardır. Öğretmen açıklarına son
vermenin tek çözüm yolu öğretmen ihtiyacı kadar kadrolu öğretmen atamasından
geçmektedir. Sözleşmeli öğretmenlik uygulaması eğitimin sorunlarını çözmek bir
yana, iş güvencesinden yoksun, düşük ücretlerle çalışma anlamına gelmektedir.
Eğitimin vazgeçilmez unsuru öğretmendir ve eğitimin niteliği öğretmenin
niteliği ile doğru orantılıdır. Öğretmenlik mesleği düzenlilik ve süreklilik
gerektirir. O nedenle de sözleşmeli öğretmen, ücretli öğretmen uygulaması
kesinlikle ortadan kaldırılmalıdır.
Değerli arkadaşlar, bir ülkenin geleceğini hazırlayan eğitim ve
bilim emekçilerinin açlık ve yoksulluk çekmesi o ülke için büyük bir
talihsizliktir. Eğitim emekçilerinin içinde bulundukları sıkıntılara rağmen
görevlerini en iyi şekilde yerine getirme çabaları tüm toplum kesimleri
tarafından takdir edilmektedir. Bilimsel, nitelikli bir eğitim yaratmak için
tüm eğitim emekçilerini ekonomik ve sosyal açıdan tatmin eden bir çözüm
bulunması ve zaman geçirmeden somut adımlar atılması gerekmektedir. Eğitim iş
kolunda çalışan tüm emekçilerin normal yaşam standartlarına ulaşabilmesi için
yoksulluk sınırının üzerinde bir ücret almaları gerekmektedir.
Öğretmenlerimiz ve diğer eğitim emekçileri yıllardır ekonomik
açıdan güçlük çekmekte, büyük bölümü, hepinizin bildiği gibi, ek iş yaparak ve
borçlanarak yaşamaya çalışmaktadır. Bu durum, ülkenin geleceği olan çocuk ve
gençlerimizin aldığı eğitimin niteliğini olumsuz yönde etkilemektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
ALİ KOÇAL (Devamla) – Bu nedenlerle eğitim emekçilerinin
kendilerini yenileyerek daha nitelikli hizmet verebilecekleri çalışma ve yaşama
koşulları yaratılmalı, bunun için de başta maaşlar olmak üzere mesleki ve özlük
hakları açısından insan onuruna yaraşır bir düzeye yükseltilmelidir diyor, yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Koçal.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Isparta Milletvekili Sayın
Nevzat Korkmaz. (MHP sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika.
MHP GRUBU ADINA S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Millî Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanuna Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi’nin 2’nci maddesi
hakkında şahsım ve Milliyetçi Hareket Partisi adına görüşlerimizi açıklamak
üzere söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Sözlerimin başında, bizleri eğiten, hayata hazırlayıp, bugünlere
gelmemizi sağlayan bütün öğretmenlerimize sevgi ve saygılarımı sunuyor, 24
Kasım Öğretmenler Günü’nü kutluyor, ebediyete intikal eden, başta şehitlerimiz
olmak üzere, tüm öğretmenlerimize de Allah’tan rahmet diliyorum.
Değerli milletvekilleri, hepimiz, hepiniz sadece alfabeyi
öğrenmedik öğretmenlerimizden; vatan-millet sevgisini, hakka, hukuka riayeti,
bayrağa bağlılık ve hürmeti de öğrendik onlardan; bu toprakları vatan yapmış
şehitlerimizi, hem Peygamberimiz Hazreti Muhammed Mustafa’yı hem de
cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ü sevmeyi, onları dua ve
minnetle anmayı öğrendik. Gece gündüz, kar-çamur demeden yaptılar görevlerini.
Allah hepsinden razı olsun.
Şu anda bizleri ekranları başında izleyen öğretmenlerimiz
olabilir. Eğri oturup doğru konuşalım. Bir kısmı gördüğü tablodan gururlanır
iken bir kısmı da sosyal ayrışma ve kargaşa ortamını görüp, bu yüce değerleri
öğretirken bir yerlerde hata mı yaptık acaba diye düşünüyor olmalılar.
Kıymetli öğretmenlerim, hiç üzülmeyin, ümitsizliğe kapılmayın,
ektiğiniz kardeşlik, sevgi ve yüce değerlere hizmet tohumları er geç mutlaka
yeşerecektir. Milliyetçi Hareket Partisi olarak bunun takipçisi olmayı görev
bildiğimizi söylüyor, yeniden hepinizi hürmetle selamlıyoruz.
24 Kasım hep güzel anılsın, güzel yaşansın dileğimiz. Ancak, kuru kuru iltifat ve övgülerden uzak, onların sorunlarının
dillendirilip, çözülmesi yönünde de bir şeyler yapılması lazım.
Bugünü fırsat bilip 3.065 öğretmen ile yapılan bir anketin
sonuçlarını sizlerle paylaşmak istiyorum, ki bu
tespitin onların özlük hakları ile çalışma şartlarının iyileştirilmesine de
katkıda bulunacağına inanıyorum. Biz bu rakamları sizlerle paylaşalım ki, aynı
zamanda, dışarıda yürüyen, hak arayan öğretmenler varken, eğitimde mutlu
tablolar çizen bazı hatip arkadaşlarımızın da pembe rüya görmelerine mâni olmuş
oluruz, ayaklarının bir nebze de olsa yere basmalarını temin etmiş oluruz.
Hayatını ancak idame ettirecek bir ücret veriyoruz övgüler düzdüğümüz
öğretmenlerimize. Ancak, onların yüzde 60’ının kirada oturduğunu biliyor muyuz,
ücretleriyle kirayı karşılayamayıp kendilerinin ikinci iş yapması bir tarafa,
çoluk çocuk çalışmak zorunda kaldıklarını bilmeyeniniz var mı?
Yine, bu ankette öğretmenlere kredi kartı borcu sorulmuş, maalesef
yüzde 70’i kredi kartı borcuyla uğraşıyor, hepsi âdeta binde bilmem kaç
faizleri hesap ederek o bankadan alıp bu bankadaki borcunu kapatmaya
çalışmaktan neredeyse borç ve faiz uzmanı olmuş. Günlük yaşamını namerde muhtaç
olmadan sürdürmeye gayret gösteren, artık kendi hayallerinden vazgeçip
çocuklarının hayalleri için umudunu yeşil tutmaya çalışan öğretmenlerimiz var
ülkemizin her köşesinde. Tüm sıkıntıları ile baş başa bıraktığımız, yokluğa ve
yoksulluğa mahkûm ettiğimiz öğretmenlerimizden Türkiye için umutlu yarınlar
projesine destek olmalarını istiyoruz, sanki onları umutlu yarınları için ümitvar kılmışız gibi.
Yine, bu ankette insanın içini acıtan bir soru sorulmuş
öğretmenlere, bu maddi zorluk ve imkânsızlıkların özel hayatlarını nasıl
etkilediği hususunda. Ankete katılanların üçte 1’i eşi ve
çocuklarına yeteri kadar zaman ayıramadığını söylemiş, yaklaşık yüzde 19’u
çaresizlikten dolayı eşi ve çocuklarına yönelik saldırgan olabildiklerini,
yüzde 15’i de aile fertleriyle diyalog kuramadığını belirtmiş ama şu sonuca
dikkat edin lütfen: Evli öğretmenlerin neredeyse beşte 1’i maddi sorunlar
nedeniyle zaman zaman eşinden ayrılma noktasına
geldiklerini itiraf etmişler. Sahip olduklarını verme konusunda,
fedakârlık konusunda öğretmenlerimizin üzerine var mı? Ancak, çocuğuna harçlık
veremeyen, evine pazar harcı götüremeyen, kasaptan, bakkaldan köşe bucak kaçak
öğretmenin nasıl bir hâletiruhiyeye sahip olabileceğini bir düşünün lütfen.
Ankete katılanların yüzde 35’i geçim sıkıntısı dolayısıyla sinir
bozuklukları yaşadığını söylerken, yüzde 17,5’u uykusuzluk, yüzde 11’i dikkat
dağınıklığı, yüzde 7,5’u da depresyon yaşadıklarını söylemişlerdir.
Öğretmenler özellikle siyasi müdahaleler ve okul yönetimlerinin
zorlamalarıyla karşı karşıya kaldıklarından şikâyet etmektedirler. Buna göre,
katılanların yüzde 60’tan fazlası ilişkilerde samimiyetsizlik, yüzde 20’si
düşünce farklılıkları, yüzde 11’i konuşma ve hitap sıkıntıları, yüzde 6’sı
uyumsuzluk, yüzde 1’i de cinsiyet ayrımcılığı yaşadıklarını beyan etmişlerdir.
Yine, öğretmenlerimizin yüzde 42,5’u adam kayırma ve ayrımcılıktan, yüzde 30’u
duyarsızlıktan şikâyetçi.
Lütfen şu oranlara dikkat edelim: Yüzde 14,1’i baskıcı ve
dayatmacı yönetim ile yüzde 13,9’u da sendikal tehdit ve zorlamalarla karşı
karşıya kaldıklarını itiraf etmişlerdir. Bu son oranları demokratik açılımcı,
kendine demokrat Hükûmetin dikkatine özellikle sunmak
istiyorum.
Bir iğnelemeyi de bizlere, yani aynı zamanda öğrenci velileri olan
kendimize yapalım. Ankette öğretmenler öğrencilerin yüzde 35’inin derse ilgisiz
kaldıklarını, yüzde 25’inin öğretmenlerine karşı saygısız davrandığını, yüzde
17,5’unun kendilerini ifade edemediğini, yüzde 17’sinin de aşırı sınıf
kalabalığı yüzünden iletişim kuramadığını, velilerin yaklaşık yüzde 7’sinin de
öğretmenlere baskı ve tehdit uyguladıklarını söylemişlerdir.
Yaşanan tüm sıkıntılara rağmen öğretmenlerimizin mesleklerini
sevdiği ve gönülden bağlı oldukları da anketin diğer bir sonucudur. Bu oran
yüzde 62,7’dir ve Türk öğretmeninin, karşısında her zaman ceket düğmelemeyi
gerektiren şeref madalyasıdır bu oran.
Yine, yapılan ankette öğretmenlerimizin dörtte 1’inin sosyal
aktivitelere, kitap, CD alımı gibi kalemlere para ayıramadıkları görülmektedir.
Yine, sorulan bir soruya öğretmenlerimiz, öğretmenevlerinin
işlevini yitirdiğini söyleyerek gitmediklerini beyan etmektedirler. Piyasayı
aratmayan öğretmenevi ücretleri ile elit kesimden fırsat bulamadıklarını
söyleyememektedirler herhâlde, onurlu öğretmenlerimiz.
Bizi bu koltuklara taşıyan öğretmenlerimizin bu Meclisten bir
talebi vardır değerli milletvekilleri, her eğitim-öğretim yılı başında verilen
eğitim-öğretim ödeneklerinin bir maaş tutarına çıkarılması. Bu istek
devletimizin altından kalkamayacağı bir istek değil. Hangi bakan, başbakan
oğullarına, yeğenlerine gidiyor bu paralar? Hükûmetin
bu konuda gösterdiği bir miktar samimiyet yeter de artar bile. 24 Kasımda bu
kuru övgüler yerine, onlara ne güzel bir müjde verebilirdi Hükûmet,
biz de alkışlardık. Yine de geç kalmış sayılmazsınız değerli AKP
milletvekilleri. Ne zaman getirseniz böyle bir talebe bu Meclisten “Hayır”
cevabı çıkmaz. İşte Milliyetçi Hareket Partisi olarak bu iyileştirmeyi Genel
Kurulda bir an önce görüşmeye hazır olduğumuzu beyan ediyoruz. Tüm
öğretmenlerimiz ülkeyi yönetenlerden böyle bir destek bekliyor.
Anketteki bir soru da bu beklentiyi açık bir biçimde gösteriyor.
Sorulmuş öğretmenlere: “Millî Eğitim Bakanı olsaydınız ilk ele alacağınız sorun
nedir?” Bu soruya yüzde 38’i “Özlük haklarının iyileştirilmesi.” demiş, yüzde
20’si “Atamalardaki adaletsizliğin önlenmesi.”, yüzde 18’i “Eğitime yeterli
ödenek ayrılması.”, yüzde 12,5’u da kadrolu, sözleşmeli, geçici gibi farklı
istihdam türlerini ortadan kaldıracağını beyan etmiş. Sadece meslektaşlarının
yani 250 bin öğretmenin hemen atanmasını istememiş öğretmenlerimiz. Bununla
birlikte, herkesin iş güç sahibi yapılmasından bahisle “Türkiye’nin en önemli
sorunu işsizlik ve ekonomik kriz.” demişler, bu oran da yüzde 51.
Tabii bir de şu sorunun cevabını sizlerle paylaşmayı uygun
buluyorum değerli milletvekilleri: Öğretmenlerimizin sadece yüzde 1,2’si
siyasileri dürüst ve güvenilir bulduklarını ifade etmişlerdir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
S. NEVZAT KORKMAZ (Devamla) – Elbette burada “abartılı yaklaşım”
iddiasında bulunabilirsiniz ancak maalesef, eğitim camiasından bize bakış, bizi
algılama biçimi bu.
O hâlde, onlara kızmadan, hele hele
bugün hepsini kucaklayarak sorunlarının çözümünde dürüst ve yapıcı olmamız
gerektiğini, onların bulunduğu ortamlarda farklı, başka platformlarda da farklı
konuşulmaması gerektiğini hatırlatmak istiyorum.
Tüm insanlarımız gibi öğretmenlerimiz de devlet adamını muhatap
görmek istiyorlar karşılarında. Onların yüce gönlünü kazanmak da zor değil.
Onların bizler üzerinde ana babalarımız kadar hakkı bulunduğunu söyleyerek,
vefalı evlatlar olarak haklı şikâyetlerine hassasiyet göstermek yetecektir.
Hem çalışan hem emekli olan öğretmenlerimizin sorunlarının
çözümünde Milliyetçi Hareket Partisi olarak her türlü desteği vermeye hazır
olduğumuzu beyan etmek istiyoruz. Bu amaca matuf her türlü teklifinizi de
desteklemeye hazırız.
Son olarak, 24 Kasım Öğretmenler Günü’nü ve yaklaşan Kurban Bayramı’nızı kutluyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Korkmaz.
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Mersin Milletvekili Sayın
Ömer İnan.
Alkışlayalım dediniz ama alkışlamadınız ki Hoca’yı.
Süreniz on dakika.
Buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA ÖMER İNAN (Mersin) – Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
Sayın Başkan, değerli üyeler; hepinizi saygıyla selamlıyorum. 428
sayılı Kanun Tasarısı’yla ilgili grubum adına söz almış bulunuyorum.
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Teklif, teklif… Tasarı değil.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Teklif.
ÖMER İNAN (Devamla) – Teklif, evet.
Çok meraklısın yanlış düzeltmeye.
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Teşekkür etmen gerekirken...
ÖMER İNAN (Devamla) – Değerli arkadaşlar, 24 Kasım Öğretmenler
Günü münasebetiyle bütün öğretmenlerimizin bu mutlu gününü ben de kutluyorum.
Ebediyete intikal eden öğretmenlerimize de Allah’tan rahmet diliyorum. Önümüzde
idrak edeceğimiz Kurban Bayramı’nı da şimdiden tebrik ediyorum.
Değerli arkadaşlar, bu bir yürürlük maddesi. Bu ve bundan sonraki
yürütme maddesinde konuşmaların yapılmasını doğru bulmuyorum aslında. Yani
yürürlük maddesini değiştirme gibi bir şey söz konusu olamaz. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Bu kanun yürürlüğe girdiği, filanca tarihte yürürlüğe
girer… Bunu değiştirmemiz mümkün değil fakat konuşuruz. Evvelki dönem yoktu bu,
geçen dönem ihdas edildi, iyi bir uygulama değil.
Ondan sonra gelen yürütme maddesi de der ki: “Bu kanun hükümlerini
Bakanlar Kurulu yürütür.” E, başka kim yürütecek, niye kalkıp konuşuruz
arkadaşlar burada bilmem.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Niye, konuşmayalım mı Hocam?
KADİR URAL (Mersin) – Madde yürüsün, ne olacak sanki?
ÖMER İNAN (Devamla) – Doğru söylüyorum. Bak, Kadir Bey de bana hak
verdi, hemşehrim, Allah senden razı olsun. Yani,
yürütme ve yürürlük maddelerinde konuşmayı kaldıralım. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BEYTULLAH ASİL (Eskişehir) – Emriniz olur!
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Olur Hocam!
ÖMER İNAN (Devamla) – Kısaca bir iki şey söyleyeceğim, zamanımın
hepsini kullanmayacağım, çünkü büyük alkış vereceklermiş bizim gruptan. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Hocam, siz şimdi hangi maddede
konuşuyorsunuz?
ÖMER İNAN (Devamla) – Yürürlük maddesinde konuşuyorum.
MUHARREM İNCE (Yalova) – Konuşmayın o zaman.
ÖMER İNAN (Devamla) – İşte konuşmayalım diyoruz. Neyse, en son ben
konuşmuş olayım diyorum Muharrem. Benden sonra konuşmayın, tamam mı?
MUHARREM İNCE (Yalova) – Yani kendi kendine mi yürüsün? Bakanlar
Kurulu yürütmesin, kendi kendine yürüsün.
ÖMER İNAN (Devamla) – Değerli arkadaşlar, bu kanun tasarısıyla, 10
bin tane öğretmenin…
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) –Siz yürütmeye devam ettiriyorsunuz zaten,
yürütün!
ÖMER İNAN (Devamla) – …bu 10 bin tane öğretmen için kadro kullanım
izni veriliyor. Bu kanun tasarısının esprisi budur. Bugüne kadar, 2002’den,
2003’ten 2009’a kadar toplam 217 bin öğretmen alınmış. Toplam öğretmen sayımız
da 724 bin, şu anda 724 bin öğretmenimiz var. Bu iktidar 217 bin kişisini
almış, yani mevcut öğretmenlerin üçte 1’i bizim dönemde girmiş.
Bir başka rakam -aklınızda kalacak bir şey- toplam derslik
sayısının da, Türkiye’deki toplam derslik sayısının da yine üçte 1’i bu iktidar
döneminde yapılmış. Yani bu iktidar güzel şeyler yapmış. Elbette yapamadıkları
da var, eksikleri de var. Ama, muhalefetin yaptığı,
hep eksikleri ortaya serip kara bir tablo göstermek, bu doğru değil; ama
pespembe bir tablo ortaya koymak, bu da doğru değil. Muhalefetten ricamız
pembeleri de söyleyin burada, biz de eksiklerimizi söyleriz, eksiklerimiz var.
MUHARREM İNCE (Yalova) – Bir tane söyler misin Hocam?
ÖMER İNAN (Devamla) – Öğretmen maaşları yeterli değil, eksiğimizin
birincisi bu.
MUHARREM İNCE (Yalova) – Bir tane daha söyleyin.
ÖMER İNAN (Devamla) – Bir tane yeter. “Bir tane” dedin, bir tane
söyledim. Benim elimde yetki olsa ilk iki tane grup var maaşını artıracağım;
biri öğretmenler, biri de polisler. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Gerçekten
içim cız eder bunlarla ilgili şeyde. Eski İçişleri Bakanımız, bak, polis
deyince alkışlıyor.
Şimdi bir başka güzelliği söyleyeyim size.
KADİR URAL (Mersin) – Hocam söz vermiştiniz, yapın o zaman,
yetmiyorsa biz destekleyelim.
ÖMER İNAN (Devamla) – Kadir bir dur, dinle.
KADİR URAL (Mersin) – Sayınız yetmiyorsa biz destekleriz.
Artıralım.
ÖMER İNAN (Devamla) – Bizim partiye mi geleceksin?
KADİR URAL (Mersin) – Hayır, partiye geçme değil. Biz
destekleyelim. Öğretmenlerimizin maaşını da artıralım, polislerimizin maaşını
da artıralım.
ÖMER İNAN (Devamla) – Evet, şimdi bu dönem yani 2009 yılında
bugüne kadar 33 bin civarında öğretmen alınmış ama açık hâlâ kapanmamış çünkü
açık 76 bin gösteriliyor, 76 bin var. Bir 10 bin ilaveyle açık biraz daha
düşecek ama yeterli mi? Hayır. Bütün illerde ihtiyaç var ayrıca, bütün illerde
öğretmene ihtiyaç var.
Öğretmen başına düşen öğrenci sayısı ilkokullarda 23, ortaokullarda
17 ama bu bazı illerde daha yüksek, bazı illerde de düşük. Mesela Kırşehir’de
15 ama buna mukabil Şanlıurfa’da 35. Gönül arzu ediyor ki bu aradaki 20’lik
farkı da kapatalım. 15 rakamı belki ideal bir rakamdır, buna getirelim. İşte
bütün gayretimiz bunun içindir.
Bir güzelliğimiz de şu: Millî sporcuları da biz artık bu dönem
istihdam ettik. 337 tane millî sporcuyu 2007’den itibaren istihdam etmeye
başlamışız.
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Hoca, yürürlük maddesinde İcraatın İçinden’de gezmeye başladın.
ÖMER İNAN (Devamla) – Değerli arkadaşlar, öğrenci sayısı şu anda
yaklaşık 16 milyon, ilk ve ortaokulda. Bu sayı yedi yıl içerisinde büyük bir
artış göstermedi, 15’ten 16’ya, 1 milyon artış; ama öğretmen sayısındaki artış
üçte 1 nispetinde fazlalaşmıştır, bunu tekrar belirtmek istiyorum.
Son olarak… Buradan bir arkadaşımız şunu söyledi: “Beden eğitimi
öğretmenlerine de, ne yapıyorsunuz, onlara kadro verecek misiniz?” diye sordu.
Millî Eğitim Bakanımız da cevaben söyledi; işte, 100 küsur öğretmene kadro
vereceklerini söyledi. Yalnız, beden eğitimi öğretmenlerinin sadece millî
eğitimde istihdamı yerine başka yerlerde de istihdamı mümkün, onu hatırlatmak
istiyorum. Biz Mersin’de bir uygulama başlattık. Bu sene itibarıyla 65 tane
köye spor tesisi yapıyoruz. İşte, futbol sahası, voleybol, basketbol sahası… Ve
köylerdeki gençlerin, mahalledeki gençlerin eğitimi için de bu sene 23 tane
beden eğitimi öğretmenini il özel idaresi olarak istihdam ettik. Yani beden
eğitimi öğretmenlerini başka yerlerde de değerlendirme imkânımız var, bunları
araştırırsak buluruz.
Zamanımın tamamını kullanmadım, iki dakika arttı.
Hepinize teşekkür ediyorum, hayırlı geceler diliyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın İnan.
Şahıslar adına söz sırası İstanbul Milletvekili Sayın Hasan
Macit’te.
Sayın Macit… Yok.
Buyurun Sayın Genç.
Süreniz beş dakika.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 428 sıra sayılı Yasa
Tasarısı’nın maddesi üzerinde kişisel söz almış bulunuyorum. Hepinize saygılar
sunuyorum.
Ben aşağı yukarı dört gündür Tunceli’de geziyorum; ilçeleri,
köyleri ve şehri gezdim. Bugün de Öğretmenler Günü, öğretmenlerimizin bu güzel
gününü kutluyorum ama ne yazık ki bu öğretmenlerimizin boynu bükük. Öğretmen
diye Türkiye’de istihdam ettiğimiz, eğitimin temel taşı olan, can damarı olan
bu arkadaşlarımızın ekonomik güçleri çok zayıf. Maalesef okullarımızdaki
birçok, işte, sporu olsun, bazı branşlarda yeteri
kadar önem verilmemiş. Tabii benim il enteresan bir il. Zaten siz iktidar
partisi olarak eskiden “Dersim” kelimesini duyduğunuz zaman yerinizden hemen
hop oturup kalkıyordunuz, şimdi “Dersim” kelimesine sarıldınız, bu ayrı bir
şey.
Şimdi, değerli milletvekilleri, bu öğretmen konusunda bir
defa bir sistem getirmek lazım. İşte, sözleşmeli
öğretmen, bilmem…
MUHARREM SELAMOĞLU (Niğde) – Anlaşmalı…
KAMER GENÇ (Devamla) – …anlaşmalı öğretmen. Şimdi, bir öğretmeni
getiriyorsunuz yani çalıştığı saate göre para ödüyorsunuz. Böyle bir şey olmaz
arkadaşlar yani öğretmen öğretmendir. Eğer derse giriyorsa ona belli bir maaş
ödemek lazım. Yoksa, şimdi, yani on iki saat derse
giriyorsa, bu on iki saate, ayda aldığı para bunun yetişmesine veyahut da
geçimine imkân sağlayabilecek bir düzeyde midir? Değildir. Bu hakikaten, çok… Bence bunu bir sisteme bağlamak lazım. Öğretmen mesleğinde çalışan
kişilere, hepsine aynı seviyede ücret ödemek lazım. Yani böyle bir şey
olur mu? İlle birilerini 4/B, birilerine işte sözleşmeli, birisine devamlı
kadro olmaz. Bu bir hata bana göre.
Türkiye bütçesinde aslında para var değerli milletvekilleri. Eğer
AKP İktidarı bu devletin kaynaklarını kendi yandaşlarına aktarmasaydı, öyle
çarçur etmeseydi… Türkiye’nin bütçesi büyük bir kaynak, ben maliyeciyim. Ama
siz öyle soygunlar, öyle suistimaller yaptınız ki,
ya, hep kendi yandaşlarınıza gidiyor bu paralar; esas hizmet veren, bu
memlekete emeğini veren insanlara gitmiyor bu paralar. Mesela ben, işte, dün
Tunceli’de Namık Kemal Teknik ve Endüstri Meslek Lisesini ziyaret ettim. 20
dönümlük bir arazi. Bir bölümü deprem nedeniyle boşaltılmış ama 20 dönümlük bir
şey. İşte orada bilgisayar bölümü var, teknik aletler bölümü var, hepsi
çalışmıyor. Üniversite var, üniversitenin… İşte, okulları boşaltmışlar. O
okullarda üniversitenin bir kısmı eğitim yapıyor, o da sağlıklı bir eğitim
değil. Bölge yatılı okulları var. Bölge yatılı okullarının bir kısmı
boşaltılmış, yani politik amaçla… Mesela, Akpazar’da
350 öğrenci kapasiteli bir bölge yatılı okulu var, 50 kişilik bir öğretmen
lisesi hâline getirmişsiniz.
MUHARREM SELAMOĞLU (Niğde) – Güzel bir şey yok mu hiç?
KAMER GENÇ (Devamla) – Aslında, Tunceli’de öğretmen lisesi var
fakat ona böyle gerek yok. O 350 öğrencinin okuyacağı okul yok. Yani sizin
devri zamanınızda o kadar büyük bir eğitim dejenere edildi
ki… Zaten sizin bir hedefiniz var. Diyorsunuz ki: “Kardeşim, bilime, akla,
izana dayalı eğitime gerek yok. Biz, yahu, madem İslam dini… İslam
mıyız… İslam esasına kurulu bir eğitim sistemini getirelim.” Bu, Türkiye
Cumhuriyeti devletine vurulabilecek en büyük darbedir çünkü eğitimin
gerektirdiği bir sistemi oturtamıyorsunuz.
ABDURRAHMAN DODURGALI (Sinop) – Neler biliyorsun sen yahu, neler
biliyorsun sen!
KAMER GENÇ (Devamla) – Getiriyorsunuz… Mesela, bizim Tunceli’de
-yani ben oradan geliyorum- bir defa eğitim kadrolarını o kadar
zayıflatmışsınız ki Tunceli’deki eğitimde eskiden o ilk 10 sırada olan
üniversite imtihanını kazanma durumunu şimdi 81 ilde 75’inci sıraya
yükselttiniz. Niye? Çünkü bütün okullardaki eğitim seviyesini düşürdünüz,
yönetici seviyesini düşürdünüz. Tunceli’de görev yapan o kadar kaliteli
yöneticiler var ki ama siz onların hepsini diskalifiye ettiniz. Hani şimdi
sizin lideriniz çıkmış diyor ya: “Efendim, işte biz…” diyor. Tunceli’ye
sarıldı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum. Tamamlayın lütfen.
KAMER GENÇ (Devamla) – İşte “İnançlara aynı mesafedeyiz.” Yani
özellikle Alevi inançlı öğretmen kadrosunu Türk eğitim sisteminden sildiniz. En basiti Tunceli’de. Gelin, gidelim beraber. Orada yani…
Ben imam-hatiplere karşı değilim ama din kültürü ve ahlak öğretmenini
getiriyorsunuz, işte, üç ay bir lisede müdür yardımcılığında çalıştırıyorsunuz,
ondan sonra bir lise müdür yardımcılığına… Hep bunları vekâleten atatıyorsunuz,
ondan sonra millî eğitim müdürlüğüne getiriyorsunuz. Böyle bir şey olur mu
arkadaşlar? Gelin, gidelim Tunceli’ye, ben size göstereyim bunları. Onun için,
bu eğitim Türkiye Cumhuriyeti devletinin can damarıdır. Eğitimin kalitesini ve
niteliğini ne kadar artırırsak bu memleketin geleceği de o kadar parlak olur.
Değerli milletvekilleri, onun için, burada öğretmenlere verilmesi
gereken maaşın en fazlasını verelim. Biraz önce burada konuşan AKP Grubu adına
diyor ki: “Verelim.” Ee, senin elini kolunu kimse
tutmuş mu kardeşim? Bütçenin imkânları da var, ver. Ama paralar ceplere
gidiyor, oralara gitmiyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
KAMER GENÇ (Devamla) – Sayın Başkanım, müsaade ederseniz…
BAŞKAN – Ama hiç kimseye yapmadım.
Teşekkür ederim, sağ olun Sayın Genç.
KAMER GENÇ (Devamla) – Peki, teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Soru-cevap işlemine geçiyorum.
Sayın Köse…
ŞEVKET KÖSE (Adıyaman) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Bakanım, öğretmen açığıyla ilgili olarak çok çeşitli
görüşler ileri sürülmektedir. Siz Millî Eğitim Bakanı olarak öğretmen açığının
ne kadar olduğunu açıklar mısınız? Bu açığı nasıl kapatacaksınız? 224 bin
atanamayan öğretmen sorununu nasıl çözeceksiniz?
İkinci sorum: Çoğu okullarımızdaki telefon ve temizlik giderlerini
vatandaşlarımız karşılamaktadır. Hâlbuki ilköğretim ücretsizdir. Çocuklar
okulun temizlik giderleri için ücret ödemek zorunda kalıyorlar. Bunu ne zaman
kaldıracaksınız?
Üçüncü ve son sorum: Adıyaman ilimizde çok fazla öğretmen açığı
bulunmaktadır. Bu öğretmen açığını nasıl kapatacaksınız? Ne zaman ve ne şekilde
kapatmayı düşünüyorsunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Sayın Cengiz…
MUSTAFA KEMAL CENGİZ (Çanakkale) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Bakanım, akşamdan beri izliyoruz, sorulara gayet böyle
cevaplar veriyorsunuz ki gelen izleyicilerden şu anda bizi izleyen öğretmen
arkadaşlar var -özellikle İsmail Azman diye de hizmetli bir arkadaş,
“Sorduğunuz sorulara Sayın Bakanım cevap vermedi. Biz net bir şeyler duymak
istiyoruz.” diyor ama- gayet böyle yuvarlak laflarla cevap alamadığımızı onlar
da ifade ettiler.
Özellikle biraz önce de sorulan temizlik, dezenfekte
gibi ve yakıt gibi, ben, Çanakkale’ye gönderildi mi gönderilmedi mi diye net
sordum. Bunun cevabını alamadık. Buna yazılı da cevap verebilirsiniz.
İki: Yine toplanan arkadaşlar diyor ki: “Öğretmenler Günü
dolayısıyla Sayın Bakanımızın ileriki yıllarda bize bir müjdesi, projesi, o
günle ilgili işte…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Köktürk…
ALİ İHSAN KÖKTÜRK (Zonguldak) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Ben de öncelikle tüm öğretmenlerimizin 24 Kasım Öğretmenler
Günü’nü kutluyorum ve bu vesileyle ulusumuzun lideri, Başöğretmenimiz Mustafa
Kemal Atatürk’ü saygı ve şükranla anıyorum.
Sayın Bakan, bir eğitim sendikamızın yaptığı çalışmaya göre,
ülkemizde toplam millî gelirden eğitime ayrılan pay oranı yüzde 2,5 ile
Fiji’nin ve Honduras’ın bile gerisinde kalıyor. Bu konudaki yorumunuz ve almayı
düşündüğünüz önlemler nelerdir?
Diğer sorum Zonguldak bölgemize yönelik. Zonguldak’ta Alaplı ilçesinde Millî Eğitimden taşıma ihalesini
alan okul servisi taşıyıcıları eğitim döneminin başından itibaren kendilerine
ödeme yapılmadığını ifade ediyorlar. Bu konudaki gecikmelerin sebebi nedir?
Yine bundan bir süre önce Zonguldak’taki on iki okulumuzun
elektrikleri kesildi. Okullarımızdaki bu elektrik kesintileri tekrarlanacak
mıdır, devam edecek midir Sayın Bakanım?
BAŞKAN – Sayın Bulut…
AHMET DURAN BULUT (Balıkesir) – Sayın Bakanım, öğretmenlerin ve
eğitim çalışanlarının kayba uğrayan statülerinin, ekonomik durumlarının
düzeltilmesi adına bu camiaya bir jest yapmayı düşünür müsünüz? Mesela 1’inci
dereceye yükselmiş olan eğitim çalışanları ve öğretmenlere 3600 ek gösterge
vermeyi düşünür müsünüz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Sayın Genç…
KAMER GENÇ (Tunceli) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Bakandan şunu öğrenmek istiyorum: Tunceli Namık Kemal Teknik
ve Endüstri Meslek Lisesi binalarının büyük bir kesimi deprem nedeniyle
tehlikeli olarak ilan edilmiş ve eğitim dışı bırakılmıştır. Bu aşağı yukarı 20
dönümlük bir araziye sahip olan bir yer. Şimdi, bu Teknik Endüstri Meslek
Lisesi âdeta eğitim yapılamaz duruma düşmüştür. Bu kısa zamanda burada bir ek
bina yapmayı düşünüyor musunuz? Buranın spor salonları da yok. Bu spor
salonunun karşılanması için aynı kompleks içinde bir
spor salonu yapmayı düşünüyor musunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Sayın Bakan…
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NİMET ÇUBUKÇU (İstanbul) – Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Öğretmen açığıyla ilgili Sayın Köse’nin sorusu vardı. 76.721
öğretmen açığımız var. Bugün itibarıyla, inşallah yasalaştıktan sonra bu miktar
daha da azalacak. 2010 bütçesinde de kamu personel atamalarının büyük bir
bölümünü yine öğretmen atamaları olarak değerlendireceğiz.
“Okulların temizlik giderleri ve telefonları öğrenciler ve öğrenci
velilerinden toplanıyor.” dendi. Adıyaman ilinde öğretmen açığı…
Şimdi, özellikle okulların temizlik giderleri ve temizlik
hizmetlerinin giderilebilmesi için bu yıl il özel idaresi bütçelerinden,
okulların temizliği için hizmet satın alma dâhil olmak üzere, temizlik
malzemelerinin de alınması suretiyle, okulların hijyenine
dikkat edilmesi açısından çok önemli bir çalışma yaptık. Özellikle bugünlerde
H1N1 virüsüyle ilgili yapılan mücadelede bu öncelikli aldığımız, okulların hijyenine yönelik aldığımız çok önemli tedbirlerin de
aslında rolünü görüyoruz. Bütün okullarımızın bu manada daha temiz, hijyen -sıvı sabun- ve kurallara uygun bir şeklide
yürütülmesini sağlamaya çalışıyoruz.
Ayrıca, okulların temizlik personelinin çalışması için de İŞKUR
tarafından İşsizlik Fonu çerçevesinde organize edilen “toplum yararına çalışma”
ilkesi çerçevesinde en büyük projeyi de Millî Eğitim Bakanlığı olarak biz
yaptık ve şu ana kadar 16 bin personel Millî Eğitim Bakanlığının kurumlarında
ve okullarında çalışmaya başladılar.
Eğitim ödeneği konusunda Sayın Cengiz, ben net cevap verdiğimi
düşünüyorum. Bu konuda şu anda yürüttüğümüz bir çalışma yok. Bu sorunun
cevabının net olduğunu düşünüyorum.
Sayın Köktürk’ün Zonguldak’la ilgili servis ihalesini… Okulların
taşıma ihalelerine yönelik olarak ödemelerde bazı aksamalar oluyor ama mutlaka
üçer aylık dilimler hâlinde ödeme yapıyoruz. Yeni dönemde de taşıma
ihalelerinin ödeneklerini gönderiyoruz.
Yine az önce sorulmuştu, elektrik, su gibi giderler için de çok
büyük miktarda bir ödenek aldık, illere aktarmaya başladık. Bu konuda da bir
sıkıntı olmayacak diye düşünüyoruz.
Sayın Genç, Namık Kemal Endüstri Meslek Lisesine ilişkin olarak
“Eğitim dışı bırakılıyor.” dedi. O konuda bir inceleme yaptıktan sonra bir
değerlendirme yapıp size bilgi veririz. Yalnız, şahsınız adına yaptığınız
konuşmada özellikle “Alevi inancına sahip öğretmen yok.” dediniz.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Öğretmen değil, yönetici…
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NİMET ÇUBUKÇU (İstanbul) – Öğretmen
kadrolarının atanma şekli kamu personel sınavındaki puan esasına göre ve tercihlerine
göre otomatik ortamda yapılıyor. Öğretmen ataması objektif, eşit ve adil
koşullar altında, hiçbir öğretmenin inancı nedeniyle bir göreve atanma veya
atanmama gibi bir durum söz konusu değil.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Bakan, yönetici, yöneticiler diyorum.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NİMET ÇUBUKÇU (İstanbul) – Yönetici atama
konusunda da yine aynı kurallar geçerli.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Maalesef yok!
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NİMET ÇUBUKÇU (İstanbul) – Yönetici Atama
Yönetmeliği çıkardık ve çok yakın bir tarihte yönetici kadrolarında boş olan
yerler için açtığımız sınavda yine objektif, eşit ve adil koşullarla ve
hizmetlerinin süresine ve puanına göre atamalarına başladık.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Hüseyin Çelik 76’ncı maddeye göre atıyor.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NİMET ÇUBUKÇU (İstanbul) – Bu konuda
uyguladığımız kuralların ben eşit, objektif ve adil olduğuna inanıyorum.
Teşekkür ederim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Uzunırmak…
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakanım, şimdi, bu Türkiye’deki öğretmen açığıyla ilgili bir
mevzuya ben değinmek istiyorum. Yılda kaç öğrenci
acaba öğretime katılıyor? Dolayısıyla branşlaşma da
söz konusu olduğu zaman yılda katılan yeni öğrenci sayısı ile kadroya alınacak
veya eğitim ordusuna seferber edilecek öğretmen sayısı oranını düşündüğümüzde
Türkiye’nin bu oranlarla bu açığı kapatmasının hiçbir zaman mümkün olmadığı
kanaatini taşıyorum. Yani yılda ortalama yeni öğretime katılan çocuklarımızla,
kadro verilen, ki birçoğunu sözleşmeli öğretmenlerden
alıyorsunuz şimdi kadroya. Dolayısıyla bir kadroya… Zaten eğitim ordusunun
içerisinde olan öğretmenleri kadroya alıyorsunuz. Eğitim ordusuna katılan yeni
bir kadro yok. Dolayısıyla, bu açığın, 76 bin açığının, böyle yıllık 10 bin
öğretmenle kapanabilmesinin mümkün olmadığı kanaatini taşıyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Buyurun Sayın Bakan.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NİMET ÇUBUKÇU (İstanbul) – Şimdi, geçen yıl
itibarıyla, yani bu yılı tamamladığımızda, bu 10 bini de eklediğimizde 43 bin
öğretmen atamasını 2009 yılında yapmış olacağız ve son üç ay içerisinde bunun
yaklaşık 25 bininin atamasını gerçekleştiriyoruz.
Öğretmen açığının öğrenci sayısındaki artışla ilgili, paralel
olması gerektiği konusunda ve öğrenci sayısının arttığı… Bu yıl yaptığımız
kayıtlarda -yaklaşık 70 bin civarında öğrenci- ilköğretime kaydolan
öğrencilerde düşme söz konusu, önceki yıllarda da bu söz konusu yani Türkiye'de
daha önceden de… Bu biraz artabilir, arttığı dönemler de olabilir. Genel
itibarıyla, öğrenci sayılarında herhangi bir değişiklik yok. Zaman zaman bu konu da ediliyor ama Türkiye’nin nüfus artış
hızında bir düşme söz konusu ve bu da yansıyor. Dolayısıyla, bugün de
planladığımız öğretmen alımları öğrenci sayısının artışına göre değil, tam
tersine, öğrenci sayısı artmadığı hâlde bu öğretmen atamalarını
gerçekleştiriyoruz.
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Kaç yılda norm kadronun dolması mümkün
olacak?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NİMET ÇUBUKÇU (İstanbul) – Önümüzdeki yıl da
alacağız. İki üç yıl içerisinde, normalde, bu öğrenci sayısı bu kapasitede
giderse üçüncü yılın sonunda, genel manada… Şu anda da çok ciddi olarak… Evet,
şu andaki açık yüzde 10 civarında. Bunun da giderilebileceğini düşünüyorum.
Sözleşmeliler kadroya geçecek… Aslında, bu bir kadrolu öğretmen
alımı değil diyorsunuz ama sözleşmeli kadrolar zaten, bizim açımızdan, hemen
tekrar sözleşme yapılarak alacağımız kadrolar. Bu ayrı bir
şey. Eğer, sözleşmeli öğretmenlerden kadroya geçen olursa onlardan
eksilen yerlere biz atama yapabileceğiz yeniden.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
3’üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Kahramanmaraş
Milletvekili Sayın Durdu Özbolat. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA DURDU ÖZBOLAT (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 428 sıra sayılı Kanun Teklifi’yle
ilgili olarak Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım.
Hepinizi en içten duygularımla selamlıyorum.
Biliyorsunuz, bugün 24 Kasım Öğretmenler Günü. Bütün
öğretmenlerimizin günlerini kutluyorum. Bu güzel gün aynı zamanda Ulu Önder
Atatürk’ün millet mektepleri başöğretmeni olması nedeniyle daha da anlam
kazanıyor. Ben böylesi bir günde başta Gazi Mustafa Kemal olmak üzere yaşamını
yitirmiş tüm öğretmenlere Tanrı’dan rahmet diliyorum. Yaşamını bu onurlu göreve
adamış tüm eğitim emekçilerine en içten sevgi ve saygılarımı sunuyorum. Ayrıca,
25 Kasımda, yarın yapılacak olan Eğitim-Sen’in, KESK’in
hak arama mitingini destekliyorum ve yarın yanlarında olacağım.
Bugün görüşmesini yapacağımız kanun teklifi yasalaşırsa atamayı
bekleyen 327 bin öğretmenimizin sayısı 317 bine düşmüş olacak. 10 bin gencimizi
mutlu edeceğiz. Geride kalan 317 binin durumu ne olacak? O, düşünmemiz gereken
asıl konulardan birisi.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; benim bu konuda konuşmam
biraz sıkıcı olacak çünkü rakamlarla konuşacağım. Hamaset yapmayacağım, bu
arada Sayın Bakana da yardımcı olmaya çalışacağım. Gerçi bir önceki Sayın Millî
Eğitim Bakanı, Millî Eğitim Bakanlığını otomatik pilota bağladığını ve Sayın
Bakana ve muhalefete, bizlere pek bir iş kalmadığını ima etti ama yine de
milletimizin vekili olarak tespitlerimizi, önerilerimizi sunalım. Takdir, yüce
Meclisin ve Sayın Bakanın.
Değerli arkadaşlarım, bildiğiniz gibi, bu yıl okul öncesi eğitim
otuz iki ilde zorunlu oldu, önümüzdeki yıl tüm yurtta zorunlu olacak. Biz bunu
olumlu buluyoruz yapabilirsek. Zorunlu okul öncesi eğitimi iki yıla çıkaralım,
biz de bu konuya gerekli desteği verelim. Bu alandaki okul sayısı 23.653,
derslik sayısı 39.481, öğrenci sayısı 804.765, öğretmen sayısı 47.633’tür.
Eğitim bilimciler, okul öncesi eğitimde sınıflardaki ideal öğrenci sayısını
10-15 olarak belirliyorlar. Bizde 20 öğrenci gibi görünüyor ama okul öncesi
eğitim ülke çapında yaygınlaşmadığı için, sınıflarımızdaki öğrenci sayısı
kesinlikle 20’nin üzerinde, hatta bazı anaokullarında ikili eğitim veriliyor.
Şimdi burada Sayın Bakana soruyorum: Okul öncesi eğitimde daha kaç dersliğe ve
öğretmene ihtiyaç var? Çalışmasını yaptınız mı? Yaptıysanız lütfen bizi bu
konuda bilgilendirin, yapamadıysanız bu konuda size yardımcı olalım.
Gelelim ilköğretime: Okul sayısı 33.769, derslik sayısı
320.393’tür, öğrenci sayısı ise 10.709.920, öğretmen sayısı ise -kadrolu,
sözleşmeli- toplam 453.318. Bu rakamlara baktığımızda, derslik başına düşen
öğrenci sayısı 34 gibi görünüyor ancak gerçek bundan da çok farklı değerli
arkadaşlar. Özellikle büyük şehirlerde derslik başına düşen öğrenci sayısı
40-45. İlköğretimde öğrencilerin 24 kişilik sınıflarda normal eğitim
görebilmeleri için gereken derslik sayısı ise 125.853’tür.
İlköğretimin AKP İktidarı dönemindeki gelişim tablosuna
baktığımızda, okul sayısında yaşanan azalma dikkati çekmekte. Örneğin, 2002
yılında okul sayısı 35.133 iken, 2009 yılında bu sayı 33.769 olmuştur. Yani
Sayın Bakanım, 2002 yılından bu yana, ilköğretimde okuyan öğrenci sayısı
artmış, okul, derslik ve öğretmen sayısı bu artışa paralel olarak artmamıştır.
Gelelim ortaöğretime: Okul sayısı 8.765, derslik sayısı 109.042,
öğrenci sayısı ise 3.837.164’tür. Bu rakamlara baktığımızda, derslik başına
düşen öğrenci sayısı 35 olarak gözüküyor ancak özellikle büyük şehirlerde
dersliklerdeki öğrenci sayısı bu rakamın çok üzerindedir. Yani ortaöğretimde de
yeterli okullaşma henüz sağlanamamıştır. Rakamlar böyle Sayın Bakanım.
“Otomatik pilot” buysa, gelin biz manuel çalışalım.
Değerli arkadaşlarım, bizim, muhalefet olarak bu veriler ışığında
Sayın Bakana verdiğimiz not zayıftır.
Gelelim öğretmenlerimizin durumuna. Sayın Bakan Nimet Çubukçu,
Plan ve Bütçe Komisyonunda 2003 yılında, 26 Ekim 2009 tarihine kadar 147.702’si
kadrolu, 70 bini sözleşmeli olmak üzere toplam 217.702 öğretmenin atamasının
yapıldığını belirtti. Ayrıca, 37.500 öğretici, yani kısmi zamanlı geçici
öğretici, İngilizce dil öğreticisi, bilgisayar öğreticisi, vekil öğretmen ve
189.254 usta öğretici görevlendirmiştir. Yani değerli arkadaşlarım, öğretmen
statüsünde çalıştırılmayan öğretici ve usta öğreticilerin toplam sayısı
226.754’tür. Şimdi bu rakamları da göz önüne alarak öğretmen açığının ulaştığı
boyutu bir düşünün. Ayrıca, her yıl 20 bin civarında öğretmen emeklilik,
istifa, ölüm ve benzeri nedenlerle meslekten ayrılmaktadır. Yani Sayın Bakanın
belirttiği 217 bin rakamının yarıdan fazlası böylece gitmiş oldu. Şimdi ben
yüce Meclise soruyorum: Yedi yıllık AKP İktidarı döneminde öğretmen açıkları
arttı mı azaldı mı?
HASAN ANGI (Konya) – Azaldı.
DURDU ÖZBOLAT (Devamla) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
bizler burada 10 bin öğretmen adayımızı sevindireceğiz, az da olsa güzel. Şimdi
merak ettiğim bir konu da şu: Bu 10 bin kadroya öyle zannediyorum ki sözleşmeli
kadroda çalışan arkadaşlarım da başvuracaklar. Peki, onların boşalttığı yerlere
yeniden hemen öğretmen ataması yapılacak mı? Yapılmayacaksa dersleri boşalacak
öğrencilerimizin durumu ne olacak? Sayın Bakanım, öyle zannediyorum ki sizin de
okul çağında çocuğunuz var. Sene içerisinde öğretmen değişikliği bu çocuklar
üzerinde olumsuz etkiler yaratıyor. Bu çalışmaları daha iyi planlayıp sene
başında yapmak en doğrusu değil mi?
Değerli arkadaşlarım, benim, Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor
Komisyonu üyesi bir milletvekili olarak anlayamadığım bir diğer konu da
öğretmenlerimizin atamasında uygulanan kadrolu sözleşmeli ayrımı. Sayın Bakan
da benim gibi düşünmüş olacak ki “Kadrolu sözleşmeli ayrımı ikiliğine çok
üzülüyorum. Önümüzdeki dönemde bir daha sözleşmeli öğretmen almayacağım. Bundan
sonra tüm öğretmenler kadrolu olacak.” demişti, yine sözünde mi? Benim ve bu
işin mağduru olan birçok öğretmenimin merak ettiği konulardan biri de bu. Şimdi
burada, bu sözü, atama bekleyen öğretmen arkadaşlarıma verebilecek mi Sayın
Bakan? Sayın Bakan, sözleşmeli öğretmenlerin durumuna üzülüyor, biz de üzülüyoruz
ama çözüm makamı biz değiliz, Sayın Bakandır.
Şimdi, Sayın Bakanımın daha üzüleceği bir başka konuya dikkatinizi
çekmek istiyorum: Öyle zannediyorum ki sayıları 100 bin civarında ücretli
öğretmen bugün okullarda görev yapmaktadır. Bunların aldığı ücret 300 ile 500
TL arasında, sigortaları da yarım zamanlı.
Değerli arkadaşlarım, bu öğretmenlerden birinin de kendi çocuğunuz
olduğunu düşünün. Üniversiteyi bitirmiş, yaş otuza yaklaşmış, ailesinden
harçlık almak zorunda, evlenemiyor, yuva kuramıyor, temel ihtiyaçlarını dahi
karşılayamıyor. Bunlar için biraz daha üzülelim Sayın Bakanım. Gazetelerde bu
çocukların intihar haberleri yer alıyor. Bu çocukların da anaları ağlıyor Sayın
Bakanım. Bu gençlerin çoğu depresyonun eşiğinde. Size
ulaşabiliyorlar mı bilmiyorum ama ben her gün bu gençlerle muhatap oluyorum,
sorunlarını dinliyorum ama sorunlara ben çözüm üretemiyorum Sayın Bakanım. Bu
çocukların durumunu da bir göz önüne alın, kendi çocuklarınızı bu çocukların
yerine koyarak ama. Yönettiğiniz Bakanlık, bu ülkenin en önemli bakanlığı, biz
de sizlere yardımcı olmaya çalışan insanlarız. Bütçemiz daha büyük olsun,
eğitimde tasarruf olmaz. Gelin, hep beraber bu imkânları genişletmeye
çalışalım. Ben, maliye bakanlarıyla çok ciddi pazarlıklara girip bakanlığını, çalışanları
gözeten, tartışan bakanlar hatırlıyorum. Bunu sizden de bekliyoruz Sayın
Bakanım.
Yine, Sayın Bakan, Plan ve Bütçe Komisyonunda, 9’uncu derecenin
1’inci kademesinde bulunan bir öğretmenin maaşının 1.302 TL olduğunu açıkladı,
ek ders ücretiyle bir öğretmenin eline 1.699 TL geçtiğini belirtti. Allah
aşkına Sayın Bakanım, öğretmenlerin kaç tanesi ek ders ücreti alabiliyor? Madem
bu kadar ücret alıyorlar da neden bu arkadaşlarımızın önemli bir kısmı ikinci,
üçüncü işleri aramak ve yapmak zorunda kalıyorlar? Gelin, biraz empati yapalım, kendimizi bu öğretmen arkadaşlarımızın
yerine koyup onların kazandığı para ile kira verelim, çocuklarımızı okutalım,
mutfak harcamalarımızı yapalım, kendimizi geliştirecek etkinliklere para
ayıralım, elektrik, su, doğal gaz, telefon ücretlerimizi verelim.
Üzülerek belirteyim ki Sayın Bakan, bu konuda biz de, öğretmenler
de size geçer puan vermedik.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
DURDU ÖZBOLAT (Devamla) – Karneniz kırık notlarla dolu.
Bugün 10 bin genç arkadaşım sevinecek. Değerli arkadaşlarım,
bizler de onların sevincine birazcık da olsa vesile olacağız ama benim
dikkatimi bir nokta daha çekiyor: Bazı branşlardan
mezun olan öğretmen adaylarını hiç sevindiremiyoruz. Bu branşlarda
neredeyse hiç öğretmen ataması yapmıyoruz. Peki bu
çocukları da bu bölümlerde niçin okutuyoruz? Niçin bu bölümleri kapatmıyor ya
da sayısını azaltmıyoruz? Bir öğrencinin devlete ve ailesine yıllık maliyeti ne
kadar Sayın Bakanım, hiç hesabını yaptınız mı? Ama bazı branşları
da çok sevindiriyoruz. Gelin, hepsini sevindirelim. Onlar bunu hak ediyor.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Özbolat.
Şahıslar adına ilk söz talebi Amasya Milletvekili Sayın Avni Erdemir’e aittir.
Buyurun Sayın Erdemir. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika.
AVNİ ERDEMİR (Amasya) – Sayın Başkanım, çok değerli milletvekili
arkadaşlarım; Millî Eğitim Bakanlığına 10 bin yeni öğretmen alımıyla ilgili 428
sıra sayılı Kanun Teklifi’nin yürütme maddesi olan 3’üncü maddesiyle ilgili söz
almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, bugün eğitim camiamız için ve genç öğretmen
arkadaşlarımız için mutlu bir gün. Meclisimizin bir Öğretmenler Günü’nde 10 bin
yeni öğretmen atanmasıyla ilgili karar almak için toplanmış olması anlamlı ve
mutluluk verici. Çünkü öğretmen eğitimin en temel unsuru ve öğretmen cehaletin
kuşattığı bilgi okyanusunun şifrelerini insanlığın hizmetine sunan insandır.
Âkif’in “Ey hasmı
hakiki, seni öldürmeli evvel / Sensin düşmanlarımızı bize üstün çıkaran el.”
diye hitap ettiği ve düşman unsur olarak gördüğü cehaleti de biz ancak eğitimle
yenebiliriz, öğretmenlerimizle yenebiliriz.
Tabii ki bizden önce konuşan arkadaşlarımız icraatlarımızla ilgili
bazı ifadelerde bulundular ki haklarıdır. Özellikle 10 bin öğretmen alımından
daha çok şu anda sözleşmeli olarak görev yapan öğretmenlerimizin
yararlanacağını ifade ettiler arkadaşlar. Biliyorsunuz öğretmenlerimiz puan
üstünlüğüne göre atanıyor. Bugün 80 puanla sözleşmeli olarak atanmış bir
öğretmen arkadaşımın müracaatını engeller, aynı branşta
75 puan almış bir öğretmen arkadaşımızı atarsak acaba bu adil olmuş olur mu?
Elbette olmayacak. Hani diyorduk ki “Sözleşmeli öğretmenlerimize kadro
verilsin.” Bakın, kademeli olarak bir bakıma sözleşmeli öğretmenlerimize kadro
da verilmiş oluyor.
Değerli arkadaşlarım, tabii ki muhalefette sayıları yazmak,
rakamları artırmak, 46 bin demek, 130 bin demek çok kolay ama rakamlarla,
parmaklarla bütçeyi artırmak, geliri artırmak ve neticede pastayı büyütmek
mümkün değil. İnşallah icraatlarımızla, el ele vererek üretimi artıracağız,
ihracatı artıracağız, geliri artıracağız, bütçeyi büyüteceğiz, pastayı
büyüteceğiz ve neticede, değerli arkadaşlarım, öğretmenlerimizin maaşlarını da
artıracağız.
Acaba bu Mecliste daha önce görev yapan arkadaşlarım
öğretmenlerimizin maaşlarının çok daha iyi olmasını istemiyorlar mıydı? Elbette
istiyorlardı değerli arkadaşlarım. Bütün iktidarlar memuruna, öğretmenine iyi
ücret vermek ister ama bakın, bazı rakamları sizinle paylaşmak istiyorum: Yıl
1989, öğretmenlerimizin maaş artı ücreti, değerli arkadaşlarım, 236 dolar.
Değerli arkadaşlarım, yıl 1993, maaş artı ücret, 9’a 1 bir öğretmenin maaş karşılığı
318 dolar. Yıl 2003’ün başları, maaş artı ücret, bir öğretmenimizin aldığı maaş
450 dolar civarını geçmiyor.
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Doların satın alma gücü düştü.
AVNİ ERDEMİR (Devamla) – Yıl 2009, evet, bugün öğretmenlerimiz,
9’a 1 bir öğretmenimiz bin doların üstünde ücret alabiliyor. Yeterli mi?
Elbette yeterli değil değerli arkadaşlarım çünkü öğretmenlerimiz çok önemli bir
iş yapıyor. Elbette öğretmenlerimizin her şeyin en güzeline, en iyisine layık
olduğunu biraz önce ifade ettik. Onların emeklerinin karşılığını asla ve asla
maddi olarak veremeyeceğimizi ifade ettik. Sokrates’in ifade ettiği gibi:
“Dünyada her şeye değer biçilebilir ama öğretmenin eserine değer biçilemez.”
Bunun idraki içerisinde bu Meclis.
Değerli arkadaşlarım, tabii ki 2002’den bugüne kadar çok önemli
icraatlar yaptık ama bunlar tekrar tekrar
Meclisimizde ifade edildi.
Ben sözlerimin sonunda bütün öğretmen arkadaşlarıma saygılarımı,
sevgilerimi sunuyorum. Öğretmenler Günü’nü tebrik ediyorum. Nice nice bayramlarda, güzel günlerde buluşmak dileğiyle
hepinize saygılar, sevgiler sunuyorum efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Erdemir.
Şahıslar adına ikinci söz, İstanbul Milletvekili Sayın Hasan
Macit’e aittir.
Sayın Macit yok mu?
Sayın Genç, buyurun.
Süreniz beş dakika.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın milletvekilleri, Millî Eğitime 10 bin kadro verilmesiyle
ilgili bir yasa teklifinin maddesi üzerinde kişisel söz almış bulunuyorum,
hepinize saygılar sunuyorum.
Değerli milletvekilleri, öyle sahalar var ki buralarda tasarrufa
gerek yok. Burada ülkenin kaynaklarını en iyi şekilde buralara kanalize etmek lazım. Türkiye'nin eğitim ordusuna ciddi
ihtiyacı var. Şimdi, üniversiteyi bitirmiş, öğretmen olma hakkını kazanan yüz
binlerce insanımız var, gençlerimiz var. Bunları niye almıyoruz? Üstelik de
okullarımızda açık var, birçok okulda öğretmen yok. Öğretmenliği de öyle bir
rayından saptırmışız ki birisi sözleşmeli, birisi 4/C’li,
birisi bilmem ders başına para alıyor.
Ben, bugün Tunceli’nin birkaç tane okulunu gezdim, dün de gezdim.
Mesela bugün Pertek’te Öğretmenler Günü’ne katıldım, Tunceli’nin Pertek
ilçesinde. O kadar pırıl pırıl, o kadar güzel
çocuklar, o kadar güzel duygularla o kadar güzel şiirler dile getirdiler ki ben
kendimi onlar karşısında gerçekten o kadar güzellikleri ifade edecek bir
ifadeyi kendimde bulamayacağımı hissettim. Şimdi, bu nedir? Bir eğitim
meselesidir, bu duygu meselesidir, hayatın güzelliklerini anlama meselesidir.
Onun için, değerli milletvekilleri, Türkiye’mizin kaynakları var.
Bu kaynakları getirip de heba edeceğimize bu kaynakları ülkemizin aydınlık
geleceği için eğitime seferber etmek bana göre gerekli. Buraya niye 10 bin
koyuyoruz? Burada Millî Eğitim Bakanlığına bir yetki verelim, Türkiye’de öğretmen
açığını karşılayacak düzeyde atama yapabilmek üzere Millî Eğitim Bakanlığına
bir yetki verelim. Çünkü burada, değerli milletvekilleri, ekonominin de
kendisine göre kuralları var.
Şimdi, birçok, devletimizin büyük kaynakları birtakım yandaşlara,
holdinglere peşkeş çektiriliyor, katrilyonlar seviyesinde peşkeş çektiriliyor.
Yani işte bir Telekom’un, bir bankaların kurumlar vergisini yüzde 30’dan yüzde
20’ye indirmekle devletimiz 10 katrilyon zarar gördü. Bunu siz yaptınız.
Peki, bu 10 katrilyon liranın 1 katrilyon lirasını millî eğitime
verseydik ne zarar görürdük? 100 bin tane öğretmen istihdam etseydik… Şimdi
aynı öğretmen odasına gidiyorsunuz, birisi 1.500 lira alıyor, birisi 300 lira
alıyor. Bu yüz kızartıcı bir şey.
Değerli milletvekilleri, öğretmenin bu kadar onuruyla oynanabilir
mi? Öğretmenlik, eğer bu memlekette eğitim hakikaten çağdaş, akılcı, bilime
dayalı bir seviyede olursa bizim geleceğimiz parlak olur ama çocuklarımız
eğitimsiz kalırsa, istenilen seviyede, istenilen yaşta, istenilen düzeyde
eğitim almazsa o toplumda hayat olmaz.
Onun için, Türkiye'ye biçilmek istenen şey cahil bir toplum
yaratmak. Bu cahil toplum yaratmanın da hedefi sizin İktidarınız zamanında
geldi. Yani, bakın, üniversitelerde ARGE’ye ayrılan
para ne kadar? Var mı sizde? Eğitime, araştırmaya ayrılan para ne kadar? Yok.
Onları kıstınız çünkü Türkiye'nin geleceğinin parlaklığına, geleceğini sağlığa
kavuşturacak araştırmayı, eğitimi siz yok ettiniz.
ÜNAL KACIR (İstanbul) – Senin bilmemen “yok” manasına mı geliyor?
KAMER GENÇ (Devamla) – Ben bunları, hepsini biliyorum da neyse,
sizinle…
ÜNAL KACIR (İstanbul) – Senin bilgin yoksa,
“yok” mu oluyor?
KAMER GENÇ (Devamla) – Yahu, keşke burada beş dakika konuşmasam da
sizinle her zeminde konuşayım.
MEHMET ZEKAİ ÖZCAN (Ankara) – Farklı bir şey söyle de dinleyelim.
KAMER GENÇ (Devamla) – Ben gördüm işte, insanları gördüm. Gittim
bugün şey ettim.
Şimdi, her gün, sizin, işte, Tayyip Erdoğan’ınızla Abdullah
Gül’ünüz 300-500 kişiyi uçaklara doldurup da gidip de dışarıda eğleneceğine o
paraları getirelim bu eğitim seferberliğine harcayalım.
AHMET YENİ (Samsun) – Bir defa saygılı konuş!
KAMER GENÇ (Devamla) – Şimdi, daha Tayyip Bey… Erbakan gitti.
AHMET YENİ (Samsun) – Saygılı konuş, saygılı!
KAMER GENÇ (Devamla) – Erbakan Libya’ya gitti. Libya’da Türkiye
Cumhuriyeti devletini en aşağılayıcı bir durumla karşılaştı.
AHMET YENİ (Samsun) – Saygılı ol biraz!
KAMER GENÇ (Devamla) – Şimdi, niye kendisi gitti, bilmiyorum.
Bakalım, inşallah, Kaddafi kendisine de o çadırda bir
şeyler yapmaz. Neyse, göreceğiz tabii.
AHMET YENİ (Samsun) – Saygılı ol biraz, saygılı ol!
KAMER GENÇ (Devamla) – Ben saygıyı sizden öğrenmem ki, siz benden
saygıyı öğrenin. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
AHMET YENİ (Samsun) – Saygıyı bizden öğreneceksin!
KAMER GENÇ (Devamla) – Siz benden saygıyı öğrenin. Çünkü bu
Türkiye Cumhuriyeti devletini…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
AHMET YENİ (Samsun) – Saygıyı bizden öğreneceksin!
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri…
Sayın Genç, bir dakika ek süre veriyorum, buyurun tamamlayın.
KAMER GENÇ (Devamla) – Değerli milletvekilleri, eğitim konusunda,
yani öğretmenlerin bugün içinde bulunduğu durum çok kötü vaziyette. Tunceli’de
bölge yatılı okulları var. Bölge yatılı okulunda, mesela öğrenci miktarına göre
yakıt parasını veriyor. Hâlbuki, yani bir binanın
ısınması için gerekli olan kapasite belli. Öğrenci sayısı azalır veya çoğalır.
Yani, öğrenci sayısı azalınca oranın yakıt parasını mı kısmak lazım?
Sonra, inanmanızı istiyoruz, taşıma sisteminde çok sıkıntı var.
Yani, orada, maalesef, Tunceli’yi ben gördüm, söylediler bana, öğrencilerin
taşıma sisteminde çok ciddi eksiklikler var. Para vermiyorlar. Efendim, dolmuşa
diyor ki, 3 milyon para vereceğim sana, o öğrenciyi gideceksin, bilmem
Yahu, şimdi sen gel beraber gidelim, burada itiraz edeceğine gel
beraber gidelim. Burada havadan atmak mümkün değil. Gel, erkekliğiniz varsa
gidelim oraya. (AK PARTİ sıralarından gürültüler) İşte gelin gidelim,
yiğitliğiniz varsa gidelim. O insanların…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
KAMER GENÇ (Devamla) – Yahu, siz iktidarsınız…(AK PARTİ
sıralarından “Gel gidelim, gel” sesi) Bazı insanlar bilmez. Ben burada yıllarca
konuşmalar yapıyorum. Yani, orada memleketimizin durumu çok kötü… (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
PLAN VE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ RECAİ BERBER (Manisa) – Boşuna
görmüşsün, boşuna.
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Genç.
KAMER GENÇ (Devamla) – Ben çok kötü bir şey söylemiyorum ki, ben
size doğru şeyleri söylüyorum, ama gelin yiğitliğiniz varsa gidelim, işte gelin
bakın, Tunceli’deki eğitim durumunu görelim. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Genç.
Sayın milletvekilleri…
KAMER GENÇ (Devamla) – Ben size, gidelim, o Tunceli’deki eğitim
seviyesini size göstereyim.
Ama Sayın Başkan, onları da bir sustursanız yani.
BAŞKAN – Sizin konuşma süreniz bitti, ben de onlara “Sayın
milletvekilleri…” dedim. Lütfen…
KAMER GENÇ (Devamla) – Beyefendi, niye gülüyorsunuz? Siz
bürokratsınız. (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Oradaki bürokrat gülüyor.
Niye gülüyor? Burada milletvekili konuşuyor.
BAŞKAN – Sayın Genç, teşekkür ederim.
Soru işlem faslına…
AHMET YENİ (Samsun) – Gücün bürokrata mı yetiyor?
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri…
KAMER GENÇ (Tunceli) – Sana da gücüm yetiyor. Var
mı!
AHMET YENİ (Samsun) – Hadi geç yerine!
KAMER GENÇ (Tunceli) – Hadi gel! (AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri…
Sayın Yeni…
Şimdi, ben size yarım saat ara vereyim. Hanımefendi kanunun
çıkması için büyük gayret içerisinde, herkes aynı durumda. Ben de o zaman, madem ki dinlemiyorsunuz siz beni, ben de onun için şimdi
size yarım saat ara vereyim, yarım saat sonra, nasıl olsa bitinceye kadar,
oturalım kanunu oylayalım tamam mı?
Soru-cevap işlemine geçiyorum.
Sayın Cengiz…
MUSTAFA KEMAL CENGİZ (Çanakkale) – Teşekkür ederim.
Sayın Bakanım, bize gelen yine bir şeyde, düz lise olarak veya
genel lise olarak ifade edilen liselerin, özellikle Çanakkale Gelibolu Bolayır beldesinde ve Ayvacık ilçemizin Gülpınar
beldesindeki bu liselerimizin kapatılacağı ifade edildi. Bunların yerine başka
bir mesleki lise düşünülüyor mu veya bunların kapatılması, kriterleri
ortadan kalktığı için mi kapatılmaktadır? Bunlarla ilgili Bakanlığımızdan da
bir cevap alamadık. Özellikle buna benzer diğer beldelerde de -böyle bir
kapatılma- bu düz liselerin veya genel lise olarak adlandırdığımız bu liselerle
ilgili Bakanlığımızın yeni bir düzenlemesi varsa bunları da bilmek isteriz.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Sayın Bakan…
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NİMET ÇUBUKÇU (İstanbul) – Teşekkür ediyorum
Sayın Başkanım.
Özellikle lise, ortaöğretim planlamasında bazı şehirlerimizde
ortaöğretim kurumlarına, yani genel ortaöğretim kurumlarına olan ihtiyacın,
talebin azalması, bunun yanı sıra mesleki eğitime olan talebin artması
durumlarında, eğitim planlamasına göre bu talepler doğrultusunda, öğrenci
talepleri doğrultusunda değerlendirme yapılıyor. Ama Çanakkale özelinde
doğrusunu isterseniz söylediğiniz yerlere ilişkin olarak sizlere yazılı olarak
bilgi vereyim.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
Teklifin tümünün oylanmasından önce oyunun rengini belli etmek
üzere lehinde Adıyaman Milletvekili Sayın Ahmet Aydın, aleyhinde Yalova
Milletvekili Sayın Muharrem İnce söz istemişlerdir.
İlk sözü lehinde konuşmak üzere Adıyaman Milletvekili Sayın Ahmet
Aydın’a veriyorum.
Buyurun Sayın Aydın. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika.
AHMET AYDIN (Adıyaman) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Bayram öncesi böyle hayırlı bir iş
yapıyoruz. Bütün öğretmen camiasına, millî eğitim camiasına hayırlı olsun
diyorum.
Bununla ilgili söylenecek her güzel söz söylendi. İnşallah bugüne
kadar yaptığımız gibi bundan sonraki süreçte de hem eğitim camiası adına hem
öğretmenlerimizin şartlarının iyileştirilmesi adına AK PARTİ olarak, Hükûmet olarak elimizden geleni yapacağız, yapmaya da devam
ediyoruz. Zaten âyînesi iştir kişinin lafa bakılmaz.
Burada söylenen laflardan ziyade, halkımız her şeyi biliyor, görüyor.
Ben tekrar oyumun renginin “evet” olduğunu söylüyor, hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Aydın.
Teklifin aleyhinde söz isteyen Yalova Milletvekili Sayın Muharrem
İnce.
Buyurun Sayın İnce. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz beş dakika.
MUHARREM İNCE (Yalova) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Tabii ki bu yasaya evet oyu vereceğiz ama Sayın Bakan az önce 76
bin öğretmen açığı olduğunu söyledi. Şimdi burada 10 bin kadro veriliyor. Niye
76 bin değil diye aleyhte söz istedik, yanlış olmasın.
Ama şunu da söyleyelim: Bu, 10 bin kadro olayı değildir; bu, 3 bin
kadro olayıdır. Bu 10 bin kadronun yaklaşık 7 bin tanesi şu andaki sözleşmeli
öğretmen olarak görev yapan arkadaşlarımızın kadroya geçmesi olacaktır.
Sistemin içinde bu arkadaşlarımız. Bunun en güzel örneği de 2009 atamasıdır.
2009 atamasında 12.003 öğretmen kadrolu olarak atanmıştır. Bunların 7.037 tanesi
sözleşmeden kadroya geçmiştir. Tekrar söylüyorum: Bu, 10 bin öğretmen alımı
değildir, 3 bin öğretmen alımıdır.
Değerli arkadaşlarım, yine bir başka konu: Ben hepinizin vicdanına
sesleniyorum, bu çocuk bizim çocuğumuz olabilirdi, 2009 öğretmen KPSS’sinde Türkiye birincisi, ODTÜ fizik öğretmenliği
bölümü mezunu, Nazım Öztunalı. Bu çocuk benim branştaşım, ben de fizik öğretmeniyim. Bu da Türkiye
birincisi olmuş, 2009 KPSS birincisi. Fizik öğretmeni alınmadığı için bu çocuk
atanamadı. Bunu sizin vicdanınıza bırakıyorum. Yani bu ülkede öğretmen olmayan
pek çok insanı sözleşmeli, ücretli öğretmen yapacaksınız, Türkiye’de birinci
olmuş, ODTÜ fizik bölümünü bitirmiş bir çocuğun atamasını yapmayacaksınız;
takdir sizin, vicdan sizin, adalet sizin, hepsi sizin olsun.
Değerli arkadaşlarım, bu ücretli öğretmen ataması yalnızca
Cizre’de olmuyor, Diyarbakır’da, Beytüşşebap’ta olmuyor. Size örnekler vereyim:
Şırnak, İdil, Cizre, Silopi, doğru, var ama Manavgat, Çayırova,
Bulancak, Acıpayam, Başkale, Şuhut, Ceyhan, bunların ilçe millî eğitim
müdürlüklerinin sitelerine girin, buralarda da ücretli öğretmen olduğunu
görürsünüz. Mesela, Silopi deyince bana bir çağrışım yaptı, araştırdım,
Silopi’deki ücretli öğretmen sayısı 63’müş. 63 kişi ücretli öğretmen olarak
çalışıyor, 300 liraya, 400 liraya çalışıyor burada. Silopi’ye MİT Müsteşarını
gönderdiniz, İçişleri Bakanlığı Müsteşarını gönderdiniz, hâkimleri, savcıları
gönderdiniz, çadır mahkemesini gönderdiniz ama Silopi’ye öğretmen
gönderemediniz. Öğretmen gönderemediniz, ücretli öğretmen 63 kişi burada görev
yapıyor, bunu da sizin takdirlerinize sunuyorum.
Son olarak, çok ilginç bir Tutanak Dergisi var elimde. Yıl 1991. 25/11/1991. İmzaları okuyorum: Salih Kapusuz,
Kayseri Milletvekili; Kemalettin Göktaş,
Trabzon Milletvekili; Abdullah Gül, Kayseri Milletvekili; Zeki Ergezen, Bitlis Milletvekili.
Şimdi okuyorum: Öğretmenleri toplumda layık oldukları statüye
kavuşturmak, içinde bulundukları sıkıntıların çarelerini gidermek için Meclis
araştırması önergesi verilmiş. Birinci imza sahibini biraz sonra söyleyeceğim.
Denilmiş ki dilekçede: “Bu bir parti sorunu değildir, bir devlet ve millet
sorunudur. Partiler üstü ve partiler arasında milletçe üzerinde ittifak
edeceğimiz belki de tek sorundur. Öğretmenlerimizin hayat standartları fevkalade
düşüktür. Yeterli sosyal hakları yoktur. Kendini yenileme, geliştirme ve yeni
bilgiler edinme haklarından, imkânlarından mahrumdur. Yine bugün için
öğretmenlik âdeta çaresizlik mesleği hâline gelmiştir.”
NUSRET BAYRAKTAR (İstanbul) – Doğru, o zamanki şartlar öyleydi.
MUHARREM İNCE (Devamla) – Evet, bugün farklı mı?
Birinci imza sahibi de Necmettin Erbakan, Konya Milletvekili.
ÜNAL KACIR (İstanbul) – Ne var bunda!
MUHARREM İNCE (Devamla) - Allah uzun ömürler versin, Hoca sizin
için “Bunlar benim sınıftan kaçan talebelerim.” demişti. Bence Hoca doğru
söylemiş, siz 1991’de aşağıda isimleri yazılı milletvekillerinin imzalarıyla,
Hoca’nın da birinci imza sahibi olarak verdiğiniz bu Meclis araştırması
önergesini ben ve arkadaşlarım da verdik, önümüzdeki günlerde, bayramdan sonra
bunu Meclise getireceğiz, gelecek bu. O gün bu komisyon kurulmuş…
FATİH ARIKAN (Kahramanmaraş) – Tarih tekerrürden ibaret.
MUHARREM İNCE (Devamla) - …bakalım siz Hoca’nın öğrencileri
olarak, sınıfta kalan öğrencileri olarak, siz Hoca’nın…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.
ÜNAL KACIR (İstanbul) – Muharrem Bey, Hoca’nın sınıfına git
kaydol!
MUHARREM İNCE (Devamla) – Sen kaydolmuşsun ama devam etmemişsin,
kaçmışsın hep. Ben söylemiyorum ki bunu, hocan söylüyor, ben mi söylüyorum.
ÜNAL KACIR (İstanbul) – Beğeniyorsun, git kaydol!
MUHARREM İNCE (Devamla) – Benim hocam başkaydı.
Siz, bu Meclis gündemine geldiğinde hep birlikte göreceğiz,
bakalım bu komisyonu kuracak mısınız? Bakalım öğretmenlerin sorunlarını gündeme
getirecek misiniz? Açlık sınırında yaşayan arkadaşlarımızın… Saygın bir
meslekken öğretmenlik ne yazık ki sizin sayenizde sorunlu bir meslek hâline
geldi. 224 bin öğretmen arkadaşımız atama bekliyor. Biz tabii ki 76 bin
olmasını isterdik bunun ama ben de diyorum ki oyumun rengi “evet”tir ama
yaptığınız iş 10 bin atama değildir, 3 bin atamadır.
Yüce Meclise saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
ÖZKAN ÖKSÜZ (Konya) – CHP’den 4 kişi var, 4! Öğretmenlerin
yanındasınız, 4 kişi!
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Teklifin tümünü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Teklif kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır, hayırlı uğurlu olsun.
Millî Eğitim Bakanı Sayın Nimet Çubukçu, buyurun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
ÜNAL KACIR (İstanbul) – Yani 4 kişiyle öğretmenlerin yanındasınız,
ana muhalefet partisi! Ana muhalefet partisi 4 kişiyle destek verdi
öğretmenlere!
AHMET DURAN BULUT (Balıkesir) – O çok bile size, size yeter!
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NİMET ÇUBUKÇU (İstanbul) – Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 24 Kasım Öğretmenler Günü’nde Büyük Önder Atatürk’ün
gösterdiği hedef ve ilkeler doğrultusunda eğitim ordumuza 10 bin öğretmenimizin
daha katılacak olmasından çok büyük bir mutluluk duyuyor, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. Bu vesileyle tüm öğretmenlerimizin Öğretmenler Günü’nü kutluyor,
Başöğretmen Mustafa Kemal Atatürk başta olmak üzere ebediyete intikal etmiş
değerli öğretmenlerimizi saygı ve rahmetle anıyorum.
Bakanlığıma bağlı resmî eğitim kurumlarının öğretmen ihtiyacının
karşılanması için 10 bin öğretmen kadrosuna atama yapılmasına imkân sağlayan
3797 sayılı Kanun’a geçici bir madde eklenmesine ilişkin Kanun Teklifi iktidar
ve muhalefet partisi milletvekillerinin mutabakatıyla Genel Kurula getirilmiş
ve geçirilmiştir.
Söz konusu teklifin yasalaşması, Genel Kurula indirilmesinin,
Öğretmenler Günü’ne rastlamış olması ise bütün öğretmen ve öğretmen adaylarının
yanında eğitim camiamızı da mutlu etmiştir.
Eğitim politikası bir milletin varlık politikasıdır. Dolayısıyla,
gençlerimizi çağın gerektirdiği her türlü bilgi ve donanım ve beceriyle
zenginleştirerek, yaratıcı, üretken, bilgiyi hayatın içinde kullanabilen
nesiller olarak yetiştirme hedefimizin en önemli unsuru öğretmenlerimizdir.
Şurası bir gerçek ki, kendini bilgiyle yenileyen ve öğretmenlerine
gerekli önemin verilmesi, bu durumda… Bu gerçeği bilen yüce Atatürk “Milleti
kurtaranlar yalnız ve ancak öğretmenlerdir.” demek suretiyle öğretmenlik
mesleğinin önemini vurgulamıştır. İşte bu kutsal mesleğin mensuplarına bir
Öğretmenler Günü hediyesi olarak bu kararın alınması sürecinde desteklerini
esirgemeyen başta Plan ve Bütçe Komisyonu üyeleri olmak üzere Genel Kurulun
iktidar ve muhalefet mensuplarının tamamına teşekkür eder, şükranlarımı
sunarım. (AK PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
KADİR URAL (Mersin) – Yarın eyleme katılacak mıyız Sayın Bakanım?
BAŞKAN - Alınan karar gereğince, deprem riskinin araştırılarak
deprem yönetiminde alınması gereken önlemlerin belirlenmesine ilişkin Meclis
araştırması önergeleri ile madencilik sektörünün sorunları ve yer altı
kaynaklarıyla ilgili Meclis araştırması önergelerini görüşmek için 25 Kasım
2009 Çarşamba günü saat 13.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.