DÖNEM: 23 CİLT: 52 YASAMA YILI: 4
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
15’inci
Birleşim
10 Kasım 2009 Salı
(Bu
Tutanak Dergisi’nde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür
belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş
alıntı sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İ Ç İ N D E K İ L
E R
I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II. - GELEN KÂĞITLAR
III.
- ÖLÜM, SAYGI DURUŞU VE TAZİYELER
1.- Gazi Mustafa
Kemal Atatürk’ün ölümünün 71’inci yıl dönümü münasebetiyle saygı duruşu
IV.-
OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- TBMM Başkanı
Mehmet Ali Şahin’in, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü, aramızdan ayrılışının
71’inci yıl dönümünde
minnetle, şükranla ve rahmetle andığına ilişkin konuşması
V.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Kahramanmaraş
Milletvekili Avni Doğan’ın, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün ölümünün 71’inci yıl
dönümü münasebetiyle gündem dışı konuşması ve Devlet Bakanı Mehmet Aydın’ın
cevabı
2.- Bilecik
Milletvekili Yaşar Tüzün’ün, Gazi Mustafa Kemal
Atatürk’ün ölümünün 71’inci yıl dönümü münasebetiyle gündem dışı konuşması ve
Devlet Bakanı Mehmet Aydın’ın cevabı
3.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğru’nun, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün ölümünün 71’inci
yıl dönümü münasebetiyle gündem dışı konuşması ve Devlet Bakanı Mehmet Aydın’ın
cevabı
VI.-
AÇIKLAMALAR
1.- Diyarbakır
Milletvekili Selahattin Demirtaş’ın, Gazi Mustafa
Kemal Atatürk’ün ölümünün 71’inci yıl dönümü münasebetiyle açıklaması ve Devlet
Bakanı Mehmet Aydın’ın cevabı
2.- Denizli
Milletvekili Hasan Erçelebi’nin, Gazi Mustafa Kemal
Atatürk’ün ölümünün 71’inci yıl dönümü münasebetiyle açıklaması ve Devlet
Bakanı Mehmet Aydın’ın cevabı
3.- Kahramanmaraş
Milletvekili Avni Doğan’ın, MHP Grubu önerisi üzerinde yaptığı konuşmadaki bazı
sözlerinin yanlış anlaşıldığına ilişkin açıklaması
4.- Kahramanmaraş
Milletvekili Avni Doğan’ın, MHP Grubu önerisi üzerinde yaptığı konuşmadaki bazı
sözlerinin yanlış anlaşıldığına ilişkin açıklaması
VII.-
ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- (8/11) esas numaralı “Hükûmet
adına Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın demokratik açılım konusunda” genel
görüşme açılmasına ilişkin önergenin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 12/11/2009 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin
MHP Grubu önerisi
2.- 3/11/2009 tarihli 12’nci Birleşimde, 10/11/2009 tarihinde ön
görüşmelerinin yapılmasına karar verilen (8/11) esas numaralı genel görüşme
açılmasına ilişkin önergenin ön görüşmelerinin Genel Kurulun 11/11/2009
Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin CHP Grubu önerisi
VIII.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır’ın, MHP Grubu önerisi
üzerinde konuşan Kahramanmaraş Milletvekili Avni Doğan’ın, şahsına ve grubuna
sataşması nedeniyle konuşması
2.- İzmir Milletvekili
K. Kemal Anadol’un, MHP Grubu önerisi üzerinde
konuşan Kahramanmaraş Milletvekili Avni Doğan’ın, grubuna sataşması nedeniyle
konuşması
3.- Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır’ın, genel görüşme önergesi
üzerinde konuşan Samsun Milletvekili Suat Kılıç’ın, grubuna sataşması nedeniyle
konuşması
4.- Adana
Milletvekili Mustafa Vural’ın, genel görüşme önergesi üzerinde konuşan Samsun
Milletvekili Suat Kılıç’ın, partisine sataşması nedeniyle konuşması
5.- Konya
Milletvekili Faruk Bal’ın, genel görüşme önergesi üzerinde konuşan Samsun
Milletvekili Suat Kılıç’ın, mensubu bulunduğu 57’nci Hükûmete
sataşması nedeniyle konuşması
IX.-
GENEL GÖRÜŞME
A) Ön Görüşmeler
1.- Hükûmet adına Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın, demokratik
açılım konusunda genel görüşme açılmasına ilişkin önergesi (8/11)
X.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Çeşitli İşler
- GÖSTERİ
VE PROTESTOLAR
1.- (8/11) Esas
Numaralı Genel Görüşme Önergesi’nin ön görüşmeleri sırasında CHP sıralarından
pankartlar açılması
XI.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Türk Ticaret
Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/324) (S. Sayısı: 96)
2.- Türk Borçlar
Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/499) (S. Sayısı: 321)
XII.-
YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, dış borç stokuna ilişkin
sorusu ve Devlet
Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın cevabı (7/9342)
2.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bazı illerde amatör
sporun desteklenmesine ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Faruk Nafız Özak’ın cevabı (7/9358)
3.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bazı illerde amatör
sporun desteklenmesine ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Faruk Nafız Özak’ın cevabı (7/9359)
4.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bazı illerde amatör
sporun desteklenmesine ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Faruk Nafız Özak’ın cevabı (7/9360)
5.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bazı illerde amatör
sporun desteklenmesine ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Faruk Nafız Özak’ın cevabı (7/9361)
6.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Elazığ’a olimpik havuz
yapımına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Faruk Nafız Özak’ın cevabı
(7/9364)
7.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Batman şehir stadına
ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Faruk Nafız Özak’ın cevabı (7/9365)
8.- İstanbul
Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaş’ın, turizm sektörünün
geliştirilmesine ilişkin
sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın
cevabı (7/9472)
9.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün, bir KDV oranı ile
turizm alanına ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın cevabı (7/9476)
10.- İzmir
Milletvekili Selçuk Ayhan’ın, sosyal turizmin geliştirilmesine ilişkin sorusu
ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın cevabı
(7/9481)
11.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Bolu’da amatör sporun
desteklenmesine ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Faruk Nafız
Özak’ın cevabı (7/9487)
12.- Mersin
Milletvekili Behiç Çelik’in, İstanbul’daki sel felaketine ilişkin Başbakandan sorusu ve
Bayındırlık ve İskân Bakanı
Mustafa Demir’in cevabı (7/9672)
13.- Adana
Milletvekili Nevingaye Erbatur’un,
kadın yönetici sayısına,
Bütçe
hazırlanmasında toplumsal cinsiyetin gözetilmesine,
İlişkin soruları
ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Mustafa Demir’in cevabı (7/9717) , (7/9718 Ek cevap)
14.- Adana
Milletvekili Nevingaye Erbatur’un,
bütçe hazırlanmasında toplumsal cinsiyetin gözetilmesine,
Kadın yönetici
sayısına,
- Van
Milletvekili Fatma Kurtulan’ın, Basın Özgürlüğü
Deklarasyonunun imzalanmasına,
İlişkin soruları ve Devlet Bakanı
Egemen Bağış’ın cevabı (7/9754) , (7/9755), (7/9756)
15.-
Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif Paksoy’un,
Kahramanmaraş’taki spor tesislerinin yetersizliğine ilişkin sorusu ve Devlet
Bakanı Faruk Nafız Özak’ın
cevabı (7/9761)
16.- Kars
Milletvekili Gürcan Dağdaş’ın, Kars turizminin
geliştirilmesine ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın cevabı (7/9836)
17.- Muğla
Milletvekili Fevzi Topuz’un, turizm sektörünün desteklenmesine ilişkin sorusu
ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın cevabı
(7/9837)
18.- Muğla
Milletvekili Fevzi Topuz’un, Bodrum’daki bir koyun planlamasına ilişkin sorusu
ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın cevabı
(7/9838)
19.- Bursa
Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, vergi borcu
olmadığına yönelik kaydın alınma şekline ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Mehmet
Şimşek’in cevabı (7/9849)
20.- İstanbul
Milletvekili Lokman Ayva’nın, tapu harçlarının banka şubelerinde ödenmesine
ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in cevabı (7/9852)
21.- Balıkesir Milletvekili
Hüseyin Pazarcı’nın, Ayvalık-Alibey
Adasındaki tarihî yapıların restorasyonuna ilişkin
sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın
cevabı (7/10021)
22.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün, denetim ve yönetim
kurullarında görevli personele ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı
Cemil Çiçek’in cevabı (7/10139)
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu
saat 13.03’te açılarak altı oturum yaptı.
Kars Milletvekili
Zeki Karabayır, 30 Ekim Kars ilinin düşman işgalinden
kurtuluşunun 89’uncu yıl dönümüne,
Isparta
Milletvekili S. Nevzat Korkmaz, Isparta ili Yakaören
köyünde sıcak su için yapılan sondaj neticesinde çıkan zehirli gazın çevreye
etkilerine,
Kırklareli
Milletvekili Tansel Barış, tekstil işçilerinin sorunlarına,
İlişkin gündem
dışı birer konuşma yaptılar.
Isparta
Milletvekili Haydar Kemal Kurt, Isparta Milletvekili S. Nevzat Korkmaz’ın gündem dışı konuşmasında, sondaj kuyusu açmak
için alınmadığını belirttiği iznin MTA’dan alındığına, köylülerin hiçbir
zararının olmadığına,
Isparta
Milletvekili S. Nevzat Korkmaz, Isparta Milletvekili Haydar Kemal Kurt’un
açıklamasındaki beyanlarının gerçek dışı olduğuna,
İlişkin birer
açıklamada bulundular.
Oturum Başkanı
TBMM Başkan Vekili Nevzat Pakdil, müteveffa
başbakanlardan Bülent Ecevit’in ölüm yıl dönümü münasebetiyle, sevenlerine ve
Demokratik Sol Partili yurttaşlara başsağlığı ve kendisine Allah’tan rahmet
dileyen bir konuşma yaptı.
Eskişehir
Milletvekili H. Tayfun İçli,
Ankara
Milletvekili Mehmet Emrehan Halıcı,
Kırıkkale
Milletvekili Osman Durmuş,
Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaş,
Ankara
Milletvekili Hakkı Suha Okay,
Diyarbakır
Milletvekili Gültan Kışanak,
Eski
başbakanlardan merhum Bülent Ecevit’in ölüm yıl dönümüne ilişkin birer
açıklamada bulundular.
Azerbaycan Millî
Meclisi Uluslararası ve Parlamentolararası
Komisyonunun davetine icabet edecek olan Türkiye Büyük Millet Meclisi
Parlamento heyetini oluşturmak üzere siyasi parti gruplarınca isimleri
bildirilen milletvekillerine ilişkin Başkanlık tezkeresi Genel Kurulun
bilgisine sunuldu.
Muğla
Milletvekili Fevzi Topuz ve 20 milletvekilinin, elektrik enerjisi dağıtım
bölgelerinin kullanımındaki sorunların (10/453),
Adana
Milletvekili Hulusi Güvel ve 22 milletvekilinin,
emeklilerin sorunlarının (10/454),
Adıyaman Milletvekili
Şevket Köse ve 22 milletvekilinin, petrol üretimi ve işlemesi ile piyasasındaki
sorunların (10/455),
Araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla birer Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergeleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin
gündemdeki yerlerini alacağı ve ön görüşmelerinin, sırası geldiğinde yapılacağı
açıklandı.
Kopenhag’da 14-17
Eylül 2009 tarihlerinde düzenlenen Dünya Sağlık Örgütü 59’uncu Avrupa Bölge
Komitesi Toplantısı’na İstanbul Milletvekili Mehmet Domaç’ın
katılmasının uygun bulunduğuna dair Başbakanlık tezkeresi kabul edildi.
Gündemin “Genel
Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler”
kısmında yer alan (10/109, 10/444) esas numaralı Meclis araştırması
önergelerinin ön görüşmelerinin Genel Kurulun 05/11/2009
Perşembe günkü birleşiminde birlikte yapılmasına ilişkin DTP,
Gündemin “Genel
Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler”
kısmının 329’uncu sırasında yer alan (10/412) esas numaralı “TOKİ tarafından
üretilen konutlardaki sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla” verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön
görüşmelerinin Genel Kurulun 05/11/2009 Perşembe günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin MHP,
Gündemin “Genel
Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler”
kısmında yer alan (10/20, 10/286, 10/441) esas numaralı Meclis araştırması
önergelerinin ön görüşmelerinin Genel Kurulun 05/11/2009
Perşembe günkü birleşiminde birlikte yapılmasına ilişkin CHP,
Grubu önerileri
yapılan görüşmelerden sonra kabul edilmedi.
Gündemin “Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının:
1’inci sırasında
bulunan ve İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında değerlendirilerek temel kanun
olarak bölümler hâlinde görüşülmesi kabul edilen, Türk Ticaret Kanunu Tasarısı
ve Adalet Komisyonu Raporu’nun (1/324) (S. Sayısı: 96),
3’üncü sırasında
bulunan, Türkiye Cumhuriyeti ile Karadağ Arasında Serbest Ticaret Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu
Raporu’nun (1/706) (S. Sayısı: 407),
Görüşmeleri,
2’nci sırasında
bulunan ve İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında değerlendirilerek temel kanun
olarak bölümler hâlinde görüşülmesi kabul edilen, Türk Borçlar Kanunu Tasarısı
ve Adalet Komisyonu Raporu’nun (1/499) (S. Sayısı: 321) görüşmelerine devam
olunarak, ikinci bölümün 51’inci maddesine kadar kabul edildi; verilen aradan
sonra,
Komisyon
yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından ertelendi.
10 Kasım 2009
Salı günü saat 15.00’te toplanmak üzere birleşime 20.10’da son verildi.
|
|
Nevzat PAKDİL |
|
|
|
Başkan Vekili |
|
|
Fatih METİN |
|
Murat ÖZKAN |
|
Bolu |
|
Giresun |
|
Kâtip Üye |
|
Kâtip Üye |
No.: 21
II.- GELEN KÂĞITLAR
9 Kasım 2009 Pazartesi
Tasarı
1.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Kosova Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Sağlık Alanında
İşbirliğine Dair Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı (1/771) (Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ile Dışişleri
Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2009)
Teklif
1.- Karaman Milletvekili Hasan Çalış ve 9 Milletvekilinin; 657
Sayılı Devlet Memurları Kanununun 4 üncü Maddesinde Sayılanlar ile Memur, İşçi
ve Bağ-Kur Emeklilerine, Yılda Bir Defa Olmak Üzere Her Yılın Eylül Ayı
İçerisinde Bir Maaş Tutarında Kışa Hazırlık Yardımı Adı Altında İlave Ödeme
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/528) (Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler
ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.10.2009)
Tezkereler
1.- İzmir
Milletvekili Oğuz Oyan’ın Yasama Dokunulmazlığının
Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi (3/998) (Anayasa ve Adalet
Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi:
3.11.2009)
2.- Iğdır
Milletvekili Pervin Buldan’ın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında
Başbakanlık Tezkeresi (3/999) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden
Kurulu Karma Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 3.11.2009)
Raporlar
1.- Türkiye
Cumhuriyeti Tarım ve Köyişleri Bakanlığı ile Umman
Sultanlığı Tarım ve Balıkçılık Bakanlığı Arasında Mutabakat Zaptının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Tarım, Orman ve Köyişleri ile Dışişleri Komisyonları Raporları (1/360)
(S.Sayısı: 421) (Dağıtma tarihi: 9.11.2009) (GÜNDEME)
2.- Türkiye Cumhuriyeti Kültür ve Turizm Bakanlığı ile Makedonya
Cumhuriyeti Kültür Bakanlığı Arasında Makedonya Cumhuriyetinde Yer Alan Bazı
Osmanlı Dönemi Eserlerinin Onarımı ve Rekonstrüksiyonuna Yönelik Yapılan
Görüşmelere İlişkin Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair
Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/362) (S.Sayısı: 422) (Dağıtma
tarihi: 9.11.2009) (GÜNDEME)
3.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Umman Sultanlığı Hükümeti Arasında Gelir Üzerinden
Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme ve Vergi Kaçakçılığına Engel
Olma Anlaşmasının ve Eki Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/381) (S.Sayısı: 423) (Dağıtma tarihi:
9.11.2009) (GÜNDEME)
4.- 2005
Uluslararası Zeytinyağı ve Sofralık Zeytin Anlaşmasına Katılmamızın Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/730) (S.Sayısı: 424)
(Dağıtma tarihi: 9.11.2009) (GÜNDEME)
5.- 2007
Uluslararası Kahve Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/741) (S.Sayısı: 425) (Dağıtma tarihi:
9.11.2009) (GÜNDEME)
6.- Türkiye
Cumhuriyeti ile Sırbistan Cumhuriyeti Arasında Serbest Ticaret Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu
Raporu (1/755) (S.Sayısı: 426) (Dağıtma tarihi: 9.11.2009) (GÜNDEME)
Sözlü Soru Önergeleri
1.- Tunceli
Milletvekili Kamer Genç’in, İstanbul’da kiraya verilen bir alana ilişkin
Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1567) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/10/2009)
2.- Gaziantep
Milletvekili Hasan Özdemir’in, Gaziantep’teki eğitim kurumları yöneticilerine
ilişkin Milli Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/1568) (Başkanlığa geliş
tarihi: 13/10/2009)
3.- Gaziantep
Milletvekili Hasan Özdemir’in, Gaziantep’teki öğretmen açığına ilişkin Milli
Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/1569) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/10/2009)
4.- Gaziantep
Milletvekili Hasan Özdemir’in, Gaziantep ekonomisinin teşvikine ilişkin Devlet
Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Ali Babacan) sözlü soru önergesi (6/1570)
(Başkanlığa geliş tarihi: 13/10/2009)
5.- Gaziantep
Milletvekili Hasan Özdemir’in, Gaziantep’te kullanılan kömürün hava kirliliğine
etkisine ilişkin Çevre ve Orman Bakanından sözlü soru önergesi (6/1571)
(Başkanlığa geliş tarihi: 13/10/2009)
6.- Bursa
Milletvekili Necati Özensoy’un, Türkiye-Ermenistan
maçına Azerbaycan bayrağı alınmamasına ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru
önergesi (6/1572) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/10/2009)
7.- Gaziantep
Milletvekili Hasan Özdemir’in, Gaziantep’teki ağaçlandırma ve yeşillendirme
çalışmalarına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından sözlü soru önergesi (6/1573)
(Başkanlığa geliş tarihi: 13/10/2009)
8.- Ordu
Milletvekili Rıdvan Yalçın’ın, bazı resmi ziyaret programlarına ilişkin
Dışişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/1574) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/10/2009)
9.- Ordu
Milletvekili Rıdvan Yalçın’ın, ceza ve tevkif evlerinin kapasitesine ilişkin
Adalet Bakanından sözlü soru önergesi (6/1575) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/10/2009)
10.- Ordu
Milletvekili Rıdvan Yalçın’ın, Ermenistan ile yapılan protokollerin İsviçre’de
imzalanmasına ilişkin Dışişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/1576)
(Başkanlığa geliş tarihi: 14/10/2009)
11.- Ordu
Milletvekili Rıdvan Yalçın’ın, kamu bankalarının kredi ve mevduatlarını
sigortalamalarına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Ali
Babacan) sözlü soru önergesi (6/1577) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/10/2009)
Yazılı Soru Önergeleri
1.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, bazı elektrik dağıtım
şirketlerinin özelleştirilmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/10322) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/10/2009)
2.- Balıkesir
Milletvekili Ergün Aydoğan’ın, özelleştirme
uygulamalarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/10323) (Başkanlığa
geliş tarihi: 12/10/2009)
3.- İstanbul
Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaş’ın, bir milli maçta
Azerbaycan bayrağının alınmamasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/10324) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/10/2009)
4.- Kastamonu
Milletvekili Mehmet Serdaroğlu’nun, Ermenistan ile
imzalanan protokollere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/10325)
(Başkanlığa geliş tarihi: 13/10/2009)
5.- Kayseri
Milletvekili Sebahattin Çakmakoğlu’nun,
gazi ve şehit aileleri derneklerinin törenlerdeki yerine ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/10326) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/10/2009)
6.- Batman
Milletvekili Ayla Akat Ata’nın, Doğu ve Güneydoğu
Anadolu’daki orman yangınlarına ve askeri faaliyetlerin çevreye etkilerine
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/10327) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/10/2009)
7.- Bartın
Milletvekili Muhammet Rıza Yalçınkaya’nın, çocuk
işçiliğine ve kayıp çocuklara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/10328) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/10/2009)
8.- Bartın
Milletvekili Muhammet Rıza Yalçınkaya’nın, sosyal
hizmet ve yardımların yürütülmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/10329) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/10/2009)
9.- Mersin
Milletvekili İsa Gök’ün, Ermenistan ile imzalanan protokollere ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/10330) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/10/2009)
10.- Balıkesir
Milletvekili Ergün Aydoğan’ın, bir gölet yapımını
üstlenen firmayla ilgili bazı iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/10331) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/10/2009)
11.- İstanbul
Milletvekili Fatma Nur Serter’in, özelleştirme
sonrası liman işletmelerinin durumuna ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/10332) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/10/2009)
12.- Burdur
Milletvekili Ramazan Kerim Özkan’ın, tarımda kullanılan elektrik ve mazot
fiyatlarında indirim yapılmasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/10333) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/10/2009)
13.- Mersin
Milletvekili Behiç Çelik’in, hakim ve savcılar
hakkındaki iletişim dinleme kararlarına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru
önergesi (7/10334) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/10/2009)
14.- Mersin
Milletvekili Behiç Çelik’in, davaların uzun sürmesine ilişkin Adalet Bakanından
yazılı soru önergesi (7/10335) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/10/2009)
15.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün, Deniz Feneri
Davasına ve Almanya’nın adli yardım talebine ilişkin Adalet Bakanından yazılı
soru önergesi (7/10336) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/10/2009)
16.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün, tutuklama ve
tutukluluğun devamı kararlarına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi
(7/10337) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/10/2009)
17.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün, cevaplandırılmayan
bir yazılı soru önergesine ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi
(7/10338) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/10/2009)
18.- Mersin Milletvekili
Ali Rıza Öztürk’ün, Ergenekon Davası hakim ve savcıları ile Emniyet personelinin bir yemekte bir
araya gelmesine ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/10339)
(Başkanlığa geliş tarihi: 12/10/2009)
19.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçay’ın, Manisa Ceza İnfaz Kurumu projesine ilişkin Adalet
Bakanından yazılı soru önergesi (7/10340) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/10/2009)
20.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvel’in, Adana Adli Tıp
Kurumunun yeni bina ihtiyacına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi
(7/10341) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/10/2009)
21.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvel’in, sendika ve
konfederasyonlara ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru
önergesi (7/10342) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/10/2009)
22.- Bartın
Milletvekili Muhammet Rıza Yalçınkaya’nın, Devlet
Denetleme Kurulu’nun sosyal yardım ve hizmetlerle ilgili raporuna ilişkin
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/10343)
(Başkanlığa geliş tarihi: 14/10/2009)
23.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçay’ın, Akhisar-Gördes sulama projesine ilişkin Çevre ve
Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/10344) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/10/2009)
24.- Tokat
Milletvekili Orhan Ziya Diren’in, Karakuş Çayının ıslahına ilişkin Çevre ve
Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/10345) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/10/2009)
25.- Edirne
Milletvekili Bilgin Paçarız’ın, baraj projelerine ilişkin Çevre ve Orman
Bakanından yazılı soru önergesi (7/10346) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/10/2009)
26.- Adana
Milletvekili Nevin Gaye Erbatur’un, RTÜK’ün bir
toplantısında gerçekleştiği iddia edilen bir olaya ilişkin Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısından (Bülent Arınç) yazılı soru
önergesi (7/10347) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/10/2009)
27.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçay’ın, TRT’nin tarım kanalı açmasına ilişkin Devlet
Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Bülent Arınç)
yazılı soru önergesi (7/10348) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/10/2009)
28.- Mersin
Milletvekili İsa Gök’ün, Ermenistan politikasına ilişkin Dışişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/10349) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/10/2009)
29.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün, Ermenistan ile
imzalanan protokollere ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/10350) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/10/2009)
30.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçay’ın, Soma Termik Santraline yönelik bir projeye ilişkin
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/10351) (Başkanlığa
geliş tarihi: 13/10/2009)
31.- Muğla
Milletvekili Fevzi Topuz’un, Aydın, Denizli ve Muğla illeri elektrik dağıtım
hizmetinin özelleştirilmesine ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından
yazılı soru önergesi (7/10352) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/10/2009)
32.- Muğla
Milletvekili Fevzi Topuz’un, Aydın, Denizli ve Muğla illeri elektrik dağıtım
hizmetinin devrine ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru
önergesi (7/10353) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/10/2009)
33.- Antalya
Milletvekili Atila Emek’in, bazı yaylalara elektrik
verilmesine ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi
(7/10354) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/10/2009)
34.- Kars
Milletvekili Gürcan Dağdaş’ın, bir köyün içme suyu
sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10355) (Başkanlığa
geliş tarihi: 12/10/2009)
35.- Kars Milletvekili
Gürcan Dağdaş’ın, bir köyün köprü ihtiyacına ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10356) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/10/2009)
36.- Eskişehir
Milletvekili Fehmi Murat Sönmez’in, kayıp kişilere
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10357) (Başkanlığa geliş
tarihi: 12/10/2009)
37.- Mersin
Milletvekili İsa Gök’ün, İstanbul Emniyet Müdürünün bir kabulüne ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10358) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/10/2009)
38.- Batman
Milletvekili Ayla Akat Ata’nın, terörle mücadeledeki
“karma tim” uygulamasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/10359) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/10/2009)
39.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçay’ın, Manisa Merkez Polis Evi projesine ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/10360) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/10/2009)
40.- Giresun
Milletvekili Murat Özkan’ın, bir milli maçta Azerbaycan bayrağının stada
alınmamasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10361)
(Başkanlığa geliş tarihi: 14/10/2009)
41.- Bursa
Milletvekili Abdullah Özer’in, Bursa’daki bir imar planı değişikliğine ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10362) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/10/2009)
42.- Bursa
Milletvekili Onur Öymen’in, bir milli maçta Azerbaycan
bayrağının stada alınmamasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/10363) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/10/2009)
43.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirel’in, bir işletmenin belediyeye yapması gereken
ödemeyi yapmamasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10364)
(Başkanlığa geliş tarihi: 14/10/2009)
44.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvel’in, Adana Tapu ve Kadastro
Müdürlüğündeki pisuarların kaldırıldığı iddiasına ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/10365) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/10/2009)
45.-
Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif Paksoy’un,
belediyelerin borçlarına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi
(7/10366) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/10/2009)
46.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçay’ın, Soma Vergi Dairesi hizmet binası projesine ilişkin
Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/10367) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/10/2009)
47.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçay’ın, Saruhanlı Vergi Dairesinin yeni hizmet binası
projesine ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/10368) (Başkanlığa
geliş tarihi: 14/10/2009)
48.- İzmir
Milletvekili Selçuk Ayhan’ın, elektrik sayaçlarının bakım-onarım ve
yenilenmesine ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/10369)
(Başkanlığa geliş tarihi: 14/10/2009)
49.- Balıkesir
Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, eğitim-öğretim hazırlık ödeneği ödemelerine
ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/10370) (Başkanlığa
geliş tarihi: 12/10/2009)
50.- Balıkesir
Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, ek sınav düzenlemesine ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/10371) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/10/2009)
51.- Balıkesir
Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, mahrumiyet bölgelerindeki öğretmenlerin
özlük haklarının iyileştirilmesine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru
önergesi (7/10372) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/10/2009)
52.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçay’ın, Manisa’daki eğitim yatırımlarına ilişkin Milli
Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/10373) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/10/2009)
53.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçay’ın, Alaşehir Atatürk Lisesi projesine ilişkin Milli
Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/10374) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/10/2009)
54.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçay’ın, Demirci Ortaöğretim Pansiyonu projesine ilişkin
Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/10375) (Başkanlığa geliş
tarihi: 14/10/2009)
55.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçay’ın, Gördes Genel Lisesi projesine ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/10376) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/10/2009)
56.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçay’ın, Akhisar’da Anadolu Öğretmen Lisesi projesine
ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/10377) (Başkanlığa
geliş tarihi: 14/10/2009)
57.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçay’ın, Manisa Merkez Ortaöğretim Pansiyonu projesine
ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/10378) (Başkanlığa
geliş tarihi: 14/10/2009)
58.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçay’ın, Osmancalı Kız Meslek
Lisesi projesine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/10379)
(Başkanlığa geliş tarihi: 14/10/2009)
59.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvel’in, Adana Öğretmen ve
Öğrenci Veli Rehabilitasyon Merkezi inşaatına ilişkin Milli Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/10380) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/10/2009)
60.- Yalova
Milletvekili Muharrem İnce’nin, Eğitim Teknolojileri Genel Müdürlüğüyle ilgili
bazı iddialara ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/10381)
(Başkanlığa geliş tarihi: 14/10/2009)
61.- İzmir
Milletvekili Kamil Erdal Sipahi’nin, eşitlik ilkesine aykırı askerlik
uygulamalarına ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/10382)
(Başkanlığa geliş tarihi: 13/10/2009)
62.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, terör olaylarına ve
terörle mücadeleye ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı soru önergesi
(7/10383) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/10/2009)
63.- Sinop
Milletvekili Engin Altay’ın, Sinop’taki insansız hava aracı deneme uçuşlarına
ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/10384) (Başkanlığa
geliş tarihi: 14/10/2009)
64.- Antalya
Milletvekili Hüsnü Çöllü’nün, balistik koruyucu yelek
ihalesine ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/10385)
(Başkanlığa geliş tarihi: 14/10/2009)
65.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün, tıp hatalarına
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/10386) (Başkanlığa geliş
tarihi: 12/10/2009)
66.- Eskişehir
Milletvekili Fehmi Murat Sönmez’in, domuz gribi
aşısına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/10387) (Başkanlığa
geliş tarihi: 12/10/2009)
67.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçay’ın, Akhisar Devlet Hastanesi ek hizmet binası
inşaatına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/10388) (Başkanlığa
geliş tarihi: 14/10/2009)
68.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçay’ın, Manisa’daki sağlık yatırımlarına ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/10389) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/10/2009)
69.- Giresun
Milletvekili Murat Özkan’ın, domuz gribi aşısına ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/10390) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/10/2009)
70.- İstanbul
Milletvekili Hasan Macit’in, personel alımına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı
soru önergesi (7/10391) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/10/2009)
71.- İstanbul
Milletvekili Çetin Soysal’ın, domuz gribi aşısına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı
soru önergesi (7/10392) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/10/2009)
72.- Burdur
Milletvekili Ramazan Kerim Özkan’ın, domuz gribi aşısına ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/10393) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/10/2009)
73.- İstanbul
Milletvekili Sacid Yıldız’ın, domuz gribi aşısına
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/10394) (Başkanlığa geliş
tarihi: 14/10/2009)
74.- Antalya
Milletvekili Hüsnü Çöllü’nün, domuz gribi aşısına
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/10395) (Başkanlığa geliş
tarihi: 14/10/2009)
75.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, sanayi strateji belgesi
hazırlık çalışmalarına ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru
önergesi (7/10396) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/10/2009)
76.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, sanayi sicil kayıtlarının
güncellenmesine ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi
(7/10397) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/10/2009)
77.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, şirketler hukuku
işlemlerine ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/10398)
(Başkanlığa geliş tarihi: 12/10/2009)
78.- Kütahya
Milletvekili Alım Işık’ın, teknoloji geliştirme bölgelerine ilişkin Sanayi ve
Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/10399) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/10/2009)
79.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçay’ın, Salihli Organize Sanayi Bölgesi çalışmalarına
ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/10400) (Başkanlığa
geliş tarihi: 13/10/2009)
80.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçay’ın, Akhisar Organize Sanayi Bölgesi çalışmalarına
ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/10401) (Başkanlığa
geliş tarihi: 13/10/2009)
81.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçay’ın, Turgutlu 1. Organize Sanayi Bölgesi çalışmalarına
ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/10402) (Başkanlığa
geliş tarihi: 13/10/2009)
82.- Mersin
Milletvekili İsa Gök’ün, D-400 karayolu projesine ilişkin Ulaştırma Bakanından
yazılı soru önergesi (7/10403) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/10/2009)
83.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvel’in, bazı taşınmaz
tasarruflarına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/10404)
(Başkanlığa geliş tarihi: 14/10/2009)
84.- Kars
Milletvekili Gürcan Dağdaş’ın, Kars’ta erken yağan
karın oluşturduğu mağduriyete ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/10405) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/10/2009)
85.- İstanbul
Milletvekili Ufuk Uras’ın, TMSF yönetimindeki bir medya grubundaki personel
yönetimine ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Ali Babacan) yazılı
soru önergesi (7/10406) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/10/2009)
86.- Denizli
Milletvekili Ali Rıza Ertemür’ün, oğlunun bir yönetim
kurulu üyeliğine atanmasına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından
(Cemil Çiçek) yazılı soru önergesi (7/10407) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/10/2009)
87.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvel’in, Bakanlık Müsteşarına
ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru önergesi (7/10408)
(Başkanlığa geliş tarihi: 14/10/2009)
No.: 22
10 Kasım 2009 Salı
Sözlü Soru Önergeleri
1.- Çankırı
Milletvekili Ahmet Bukan’ın, TRT programlarına ödenen
ücretlere ve bazı televizyon programlarına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısından (Bülent Arınç) sözlü soru önergesi
(6/1578) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/10/2009)
2.- Tokat Milletvekili
Reşat Doğru’nun, domuz gribine ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi
(6/1579) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/10/2009)
3.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğru’nun, Tokat’ta onkoloji hastanesi yapılıp
yapılmayacağına ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/1580)
(Başkanlığa geliş tarihi: 16/10/2009)
4.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğru’nun, suni tohumlama primine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/1581)
(Başkanlığa geliş tarihi: 16/10/2009)
5.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğru’nun, ekilen ve ekilmeyen arazilere ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/1582)
(Başkanlığa geliş tarihi: 16/10/2009)
6.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğru’nun, okullarda domuz gribine yönelik tedbirlere
ilişkin Milli Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/1583) (Başkanlığa geliş
tarihi: 16/10/2009)
7.- Giresun
Milletvekili Murat Özkan’ın, Fiskobirlik çalışanlarının yaşadıkları mağduriyete
ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi (6/1584) (Başkanlığa
geliş tarihi: 16/10/2009)
8.- Giresun
Milletvekili Murat Özkan’ın, hayvancılık politikasına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/1585)
(Başkanlığa geliş tarihi: 16/10/2009)
9.- Adana
Milletvekili Kürşat Atılgan’ın, bazı film festivallerine kaynak tahsisine
ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından sözlü soru önergesi (6/1586) (Başkanlığa
geliş tarihi: 16/10/2009)
10.- Karaman
Milletvekili Hasan Çalış’ın, ekonominin
iyileştirilmesine ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Ali
Babacan) sözlü soru önergesi (6/1587) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/10/2009)
11.- Karaman
Milletvekili Hasan Çalış’ın, korsan taksiciliğin
önlenmesine ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/1588)
(Başkanlığa geliş tarihi: 16/10/2009)
Yazılı Soru Önergeleri
1.- Ordu
Milletvekili Rıdvan Yalçın’ın, muhalefet partili milletvekilleri tarafından
verilen kanun tekliflerine ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanından
yazılı soru önergesi (7/10409) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/10/2009)
2.- Ankara
Milletvekili Yılmaz Ateş’in, ateşli silah kullanılan şiddet olaylarına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/10410) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/10/2009)
3.- Amasya
Milletvekili Hüseyin Ünsal’ın, Toki’nin
Ankara-Gölbaşı-Örencik konut projesindeki sorunlara ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/10411) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/10/2009)
4.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, özelleşen kurumlardan
nakli yapılan teknik elemanların özlük haklarına ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/10412) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/10/2009)
5.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, emekli maaşlarında artış
olup olmayacağına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/10413)
(Başkanlığa geliş tarihi: 15/10/2009)
6.- Edirne
Milletvekili Bilgin Paçarız’ın, Edirne’de gümrük kapılarındaki tır kuyruklarına
ve sel sonrası tarım arazilerinin temizlenmesine ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/10414) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/10/2009)
7.- Ankara
Milletvekili Yılmaz Ateş’in, Ankara’daki işsizliğe ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/10415) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/10/2009)
8.- Adana
Milletvekili Yılmaz Tankut’un, yaz nüfusu artan
belediyelerin ödenek sorununa ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/10416) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/10/2009)
9.- Antalya Milletvekili
Hüseyin Yıldız’ın, ülkemizde kaçak olarak bulunan Ermeni ve Azerilere ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/10417) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/10/2009)
10.- Adıyaman
Milletvekili Şevket Köse’nin, Adıyaman’ın teşvik uygulamasındaki yerine ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/10418) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/10/2009)
11.- Muğla
Milletvekili Fevzi Topuz’un, Sanayi ve Ticaret Bakanlığındaki bazı bürokratlara
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/10419) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/10/2009)
12.- İzmir
Milletvekili Recai Birgün’ün, güvenlik güçlerinin
kelepçe ve diğer bedensel hareketleri kısıtlayıcı araçları kullanımına ilişkin
Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/10420) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/10/2009)
13.- Antalya Milletvekili
Hüseyin Yıldız’ın, bürokrat olarak atanan bakan ve milletvekili yakınları ile
milletvekili adaylarına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi
(7/10421) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/10/2009)
14.- Edirne
Milletvekili Bilgin Paçarız’ın, Edirne’deki icra dairelerinin iş yüküne ilişkin
Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/10422) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/10/2009)
15.- Manisa
Milletvekili Şahin Mengü’nün, bir patlama olayını
soruşturan görevlilere ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/10423)
(Başkanlığa geliş tarihi: 16/10/2009)
16.- Antalya
Milletvekili Hüseyin Yıldız’ın, bürokrat olarak atanan bakan ve milletvekili
yakınları ile milletvekili adaylarına ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından
yazılı soru önergesi (7/10424) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/10/2009)
17.- Çankırı
Milletvekili Ahmet Bukan’ın, yabancıların aldıkları
taşınmazlara ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru önergesi
(7/10425) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/10/2009)
18.- Antalya
Milletvekili Hüseyin Yıldız’ın, bürokrat olarak atanan bakan ve milletvekili
yakınları ile milletvekili adaylarına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanından yazılı soru önergesi (7/10426) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/10/2009)
19.- Bursa
Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, SGK’nın banka promosyonu kullanımına ilişkin Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/10427) (Başkanlığa geliş
tarihi: 16/10/2009)
20.- Antalya
Milletvekili Hüsnü Çöllü’nün, SGK’ya
borçlu olan belediyelere ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı
soru önergesi (7/10428) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/10/2009)
21.- Adıyaman
Milletvekili Şevket Köse’nin, bazı ilaçların raporlama ve reçetelenmesine
ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/10429)
(Başkanlığa geliş tarihi: 16/10/2009)
22.- Çanakkale
Milletvekili Ahmet Küçük’ün, Çanakkale’deki baraj,
gölet ve sulama inşaatlarına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru
önergesi (7/10430) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/10/2009)
23.- Antalya
Milletvekili Hüseyin Yıldız’ın, bürokrat olarak atanan bakan ve milletvekili
yakınları ile milletvekili adaylarına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı
soru önergesi (7/10431) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/10/2009)
24.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Özyürek’in, asker alma
konusundaki bir konuşmasına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından
(Bülent Arınç) yazılı soru önergesi (7/10432)
(Başkanlığa geliş tarihi: 15/10/2009)
25.- Antalya
Milletvekili Hüseyin Yıldız’ın, bürokrat olarak atanan bakan ve milletvekili
yakınları ile milletvekili adaylarına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısından (Bülent Arınç) yazılı soru önergesi
(7/10433) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/10/2009)
26.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçay’ın, bazı ekonomik verilere ilişkin Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısından (Ali Babacan) yazılı soru önergesi (7/10434)
(Başkanlığa geliş tarihi: 15/10/2009)
27.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, KEY ödemelerine ilişkin
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Ali Babacan) yazılı soru önergesi (7/10435)
(Başkanlığa geliş tarihi: 15/10/2009)
28.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, dış kaynak ve yabancı
yatırım potansiyeline ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Ali
Babacan) yazılı soru önergesi (7/10436) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/10/2009)
29.- Antalya
Milletvekili Hüseyin Yıldız’ın, bürokrat olarak atanan bakan ve milletvekili
yakınları ile milletvekili adaylarına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısından (Ali Babacan) yazılı soru önergesi (7/10437) (Başkanlığa geliş
tarihi: 15/10/2009)
30.- Van
Milletvekili Fatma Kurtulan’ın, Van’daki teşvik
uygulamalarına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Ali Babacan)
yazılı soru önergesi (7/10438) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/10/2009)
31.- Antalya
Milletvekili Hüseyin Yıldız’ın, bürokrat olarak atanan bakan ve milletvekili
yakınları ile milletvekili adaylarına ilişkin Devlet Bakanından (Hayati Yazıcı)
yazılı soru önergesi (7/10439) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/10/2009)
32.- Afyonkarahisar Milletvekili Abdülkadir
Akcan’ın, bazı ülkelere koyun ve sığır ihracatına ilişkin Devlet Bakanından
(Hayati Yazıcı) yazılı soru önergesi (7/10440) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/10/2009)
33.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, alternatif enerji
projelerine ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi
(7/10441) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/10/2009)
34.- Antalya
Milletvekili Hüseyin Yıldız’ın, bürokrat olarak atanan bakan ve milletvekili
yakınları ile milletvekili adaylarına ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanından yazılı soru önergesi (7/10442) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/10/2009)
35.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvel’in, TKİ’nin kömür
dağıtımına ve mali durumuna ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı
soru önergesi (7/10443) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/10/2009)
36.- Şırnak
Milletvekili Sevahir Bayındır’ın, toplumsal olaylarda
güvenlik güçlerinin aşırı güç kullandığı iddialarına ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/10444) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/10/2009)
37.- Antalya
Milletvekili Hüseyin Yıldız’ın, terör olaylarında yaralanan ve hayatını
kaybedenlere ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10445)
(Başkanlığa geliş tarihi: 15/10/2009)
38.- Antalya
Milletvekili Hüseyin Yıldız’ın, bürokrat olarak atanan bakan ve milletvekili
yakınları ile milletvekili adaylarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/10446) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/10/2009)
39.- Çankırı
Milletvekili Ahmet Bukan’ın, Taksim’deki IMF
protestosuna ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10447)
(Başkanlığa geliş tarihi: 16/10/2009)
40.- Çankırı
Milletvekili Ahmet Bukan’ın, İstanbul’daki bina
stokuna ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10448) (Başkanlığa
geliş tarihi: 16/10/2009)
41.- Denizli
Milletvekili Ali Rıza Ertemür’ün, trafik cezalarına
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10449) (Başkanlığa geliş
tarihi: 16/10/2009)
42.- Balıkesir
Milletvekili Ergün Aydoğan’ın, Deniz Feneri Davasında
adı geçen bir şahsın şirketlerinin aldığı ihalelere ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/10450) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/10/2009)
43.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirel’in, bir köye spor sahası yapımına ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/10451) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/10/2009)
44.- Ardahan Milletvekili
Ensar Öğüt’ün, Ardahan’da müze açılmasına ilişkin
Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/10452) (Başkanlığa geliş
tarihi: 15/10/2009)
45.- Antalya
Milletvekili Hüseyin Yıldız’ın, bürokrat olarak atanan bakan ve milletvekili
yakınları ile milletvekili adaylarına ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından
yazılı soru önergesi (7/10453) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/10/2009)
46.- Tekirdağ
Milletvekili Kemalettin Nalcı’nın,
bir mahallenin okul ihtiyacına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru
önergesi (7/10454) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/10/2009)
47.- Adana
Milletvekili Yılmaz Tankut’un, öğretmenlerin eş
durumu atamalarındaki sorunlara ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru
önergesi (7/10455) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/10/2009)
48.- Adana
Milletvekili Yılmaz Tankut’un, öğretmen açığına ve
bir iddiaya ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/10456)
(Başkanlığa geliş tarihi: 15/10/2009)
49.- Antalya
Milletvekili Hüseyin Yıldız’ın, bürokrat olarak atanan bakan ve milletvekili
yakınları ile milletvekili adaylarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı
soru önergesi (7/10457) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/10/2009)
50.- Ankara
Milletvekili Nesrin Baytok’un, beden eğitimi
derslerine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/10458)
(Başkanlığa geliş tarihi: 16/10/2009)
51.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirel’in, bir okulun öğretmen ve laboratuvar
ihtiyacına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/10459)
(Başkanlığa geliş tarihi: 16/10/2009)
52.- İstanbul
Milletvekili Fatma Nur Serter’in, zorunlu eğitimin
kademelendirilmesine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/10460) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/10/2009)
53.- İstanbul
Milletvekili Fatma Nur Serter’in, bölümsüz üniversite
modeline ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/10461)
(Başkanlığa geliş tarihi: 16/10/2009)
54.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvel’in, Toplum Yararına Çalışma
Programlarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/10462)
(Başkanlığa geliş tarihi: 16/10/2009)
55.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, gazi ve şehit yakınlarına
yapılan ödemeler ile terör zararlarına ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı
soru önergesi (7/10463) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/10/2009)
56.- Antalya
Milletvekili Hüseyin Yıldız’ın, bürokrat olarak atanan bakan ve milletvekili
yakınları ile milletvekili adaylarına ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı
soru önergesi (7/10464) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/10/2009)
57.- İzmir
Milletvekili Kamil Erdal Sipahi’nin, çelik yelek tedarikine ilişkin Milli
Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/10465) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/10/2009)
58.- Tekirdağ
Milletvekili Kemalettin Nalcı’nın,
bir mahallenin sağlık ocağı ihtiyacına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru
önergesi (7/10466) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/10/2009)
59.- Balıkesir
Milletvekili Hüseyin Pazarcı’nın, Kozdağı
Devlet Hastanesi acil servisinin kapatılmasına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı
soru önergesi (7/10467) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/10/2009)
60.- İstanbul
Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaş’ın, lisans tamamlama
programlarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/10468)
(Başkanlığa geliş tarihi: 15/10/2009)
61.- Adana
Milletvekili Nevin Gaye Erbatur’un, kızamıkçık aşısı
uygulamasıyla ilgili bazı iddialara ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru
önergesi (7/10469) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/10/2009)
62.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, hemşire istihdamına
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/10470) (Başkanlığa geliş
tarihi: 15/10/2009)
63.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, domuz gribi aşısına
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/10471) (Başkanlığa geliş
tarihi: 15/10/2009)
64.- Adana
Milletvekili Nevin Gaye Erbatur’un, kayıp çocuklarla
ilgili açıklamasına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/10472)
(Başkanlığa geliş tarihi: 15/10/2009)
65.- Antalya
Milletvekili Hüseyin Yıldız’ın, bürokrat olarak atanan bakan ve milletvekili
yakınları ile milletvekili adaylarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/10473) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/10/2009)
66.- Samsun
Milletvekili Haluk Koç’un, Samsun’daki kızamıkçık aşısı uygulamasına ilişkin
Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/10474) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/10/2009)
67.- Mersin
Milletvekili İsa Gök’ün, domuz gribi aşısına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı
soru önergesi (7/10475) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/10/2009)
68.- Edirne
Milletvekili Bilgin Paçarız’ın, domuz gribine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı
soru önergesi (7/10476) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/10/2009)
69.- İstanbul
Milletvekili Sacid Yıldız’ın, bazı ilaçların
raporlamasına ve reçetelenmesine ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/10477) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/10/2009)
70.- İstanbul
Milletvekili Necla Arat’ın, domuz gribi aşısına
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/10478) (Başkanlığa geliş
tarihi: 16/10/2009)
71.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçay’ın, pamuk primlerine ve ham pamuktaki KDV oranına
ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/10479) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/10/2009)
72.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçay’ın, tütün üretimi ile ithalat ve ihracatına ilişkin
Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/10480) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/10/2009)
73.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçay’ın, tütün alımına ve alternatif ürün uygulamasına
ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/10481) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/10/2009)
74.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçay’ın, pamuk üretimine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10482)
(Başkanlığa geliş tarihi: 15/10/2009)
75.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçay’ın, Manisa’nın tarım sektöründe kamu yatırımlarındaki
payına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/10483) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/10/2009)
76.- Ankara
Milletvekili Yılmaz Ateş’in, havuç üreticilerinin desteklenmesine ilişkin Tarım
ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/10484) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/10/2009)
77.- Antalya
Milletvekili Hüseyin Yıldız’ın, bürokrat olarak atanan bakan ve milletvekili
yakınları ile milletvekili adaylarına ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/10485) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/10/2009)
78.- Aydın
Milletvekili Ertuğrul Kumcuoğlu’nun, bal üretim desteğine
ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/10486) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/10/2009)
79.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, helal gıda pazarına ve
buğday ithaline ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/10487) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/10/2009)
80.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğru’nun, ceviz üretimi ve ithaline ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/10488)
(Başkanlığa geliş tarihi: 16/10/2009)
81.- Tekirdağ
Milletvekili Enis Tütüncü’nün, Çorlu-Tekirdağ yolunun
bir kesimine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/10489)
(Başkanlığa geliş tarihi: 15/10/2009)
82.- Antalya
Milletvekili Hüseyin Yıldız’ın, bürokrat olarak atanan bakan ve milletvekili
yakınları ile milletvekili adaylarına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru
önergesi (7/10490) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/10/2009)
83.- Çankırı
Milletvekili Ahmet Bukan’ın, Çankırı-Yapraklı
yolundaki çalışmalara ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi
(7/10491) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/10/2009)
84.- Çankırı
Milletvekili Ahmet Bukan’ın, E-80 karayolunun Çankırı
kesimindeki çalışmalara ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi
(7/10492) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/10/2009)
85.- Çankırı
Milletvekili Ahmet Bukan’ın, Ankara-Çankırı yolundaki
çalışmalara ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/10493)
(Başkanlığa geliş tarihi: 16/10/2009)
86.- Afyonkarahisar Milletvekili Halil Ünlütepe’nin,
Ankara-İzmir otoyolu projesine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru
önergesi (7/10494) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/10/2009)
87.- Antalya
Milletvekili Hüsnü Çöllü’nün, deniz taşımacılığındaki
sorunlara ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/10495)
(Başkanlığa geliş tarihi: 16/10/2009)
88.- Antalya
Milletvekili Hüseyin Yıldız’ın, bürokrat olarak atanan bakan ve milletvekili
yakınları ile milletvekili adaylarına ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından
yazılı soru önergesi (7/10496) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/10/2009)
89.- Antalya
Milletvekili Hüseyin Yıldız’ın, bürokrat olarak atanan bakan ve milletvekili
yakınları ile milletvekili adaylarına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru
önergesi (7/10497) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/10/2009)
90.- Antalya
Milletvekili Hüseyin Yıldız’ın, bürokrat olarak atanan bakan ve milletvekili
yakınları ile milletvekili adaylarına ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/10498) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/10/2009)
91.- Antalya
Milletvekili Hüseyin Yıldız’ın, bürokrat olarak atanan bakan ve milletvekili
yakınları ile milletvekili adaylarına ilişkin Devlet Bakanından (Cevdet Yılmaz)
yazılı soru önergesi (7/10499) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/10/2009)
92.- Antalya
Milletvekili Hüseyin Yıldız’ın, bürokrat olarak atanan bakan ve milletvekili
yakınları ile milletvekili adaylarına ilişkin Devlet Bakanından (Egemen Bağış)
yazılı soru önergesi (7/10500) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/10/2009)
93.- Antalya
Milletvekili Hüseyin Yıldız’ın, bürokrat olarak atanan bakan ve milletvekili
yakınları ile milletvekili adaylarına ilişkin Devlet Bakanından (Selma Aliye
Kavaf) yazılı soru önergesi (7/10501) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/10/2009)
94.- Antalya
Milletvekili Hüseyin Yıldız’ın, bürokrat olarak atanan bakan ve milletvekili
yakınları ile milletvekili adaylarına ilişkin Devlet Bakanından (Faruk Çelik)
yazılı soru önergesi (7/10502) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/10/2009)
95.- Antalya
Milletvekili Hüseyin Yıldız’ın, bürokrat olarak atanan bakan ve milletvekili
yakınları ile milletvekili adaylarına ilişkin Devlet Bakanından (Zafer
Çağlayan) yazılı soru önergesi (7/10503) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/10/2009)
96.- Antalya
Milletvekili Hüseyin Yıldız’ın, bürokrat olarak atanan bakan ve milletvekili
yakınları ile milletvekili adaylarına ilişkin Devlet Bakanından (Faruk Nafiz Özak) yazılı soru önergesi (7/10504) (Başkanlığa geliş
tarihi: 15/10/2009)
97.- Antalya
Milletvekili Hüseyin Yıldız’ın, bürokrat olarak atanan bakan ve milletvekili
yakınları ile milletvekili adaylarına ilişkin Devlet Bakanından (Mehmet Aydın)
yazılı soru önergesi (7/10505) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/10/2009)
98.- Antalya
Milletvekili Hüseyin Yıldız’ın, bürokrat olarak atanan bakan ve milletvekili
yakınları ile milletvekili adaylarına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısından (Cemil Çiçek) yazılı soru önergesi (7/10506) (Başkanlığa geliş
tarihi: 15/10/2009)
99.- Kars
Milletvekili Gürcan Dağdaş’ın, açık öğretimde tek
ders sınav hakkı verilmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/10507)
(Başkanlığa geliş tarihi: 15/10/2009)
100.- Edirne
Milletvekili Bilgin Paçarız’ın, domuz gribine yönelik önlemlere ilişkin Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanından yazılı soru önergesi (7/10508) (Başkanlığa
geliş tarihi: 16/10/2009)
101.- Yalova
Milletvekili Muharrem İnce’nin, başka görevde bulunan ve diğer kurumlarda görev
yapan TBMM personeline ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanından yazılı
soru önergesi (7/10509) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/11/2009)
10 Kasım 2009 Salı
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.03
BAŞKAN: Mehmet Ali ŞAHİN
KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya),
Yusuf COŞKUN (Bingöl)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
15’inci Birleşimini açıyorum.
Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
III.- ÖLÜM, SAYGI DURUŞU VE
TAZİYELER
1.- Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün
ölümünün 71’inci yıl dönümü münasebetiyle saygı duruşu
BAŞKAN – Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, bugün Büyük
Atatürk'ün ölümünün 71’inci yıl dönümüdür. Genel Kurulumuzu onun aziz hatırası
önünde iki dakikalık saygı duruşuna davet ediyorum.
(Saygı duruşunda bulunuldu)
BAŞKAN – Ruhu şad olsun.
IV.- OTURUM BAŞKANLARININ
KONUŞMALARI
1.- TBMM Başkanı Mehmet Ali
Şahin’in, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü, aramızdan ayrılışının 71’inci yıl
dönümünde minnetle, şükranla ve rahmetle andığına ilişkin konuşması
BAŞKAN – Saygıdeğer milletvekilli arkadaşlarım, bilindiği gibi, bu
gün 10 Kasım. Devletimizin Kurucu Cumhurbaşkanı, millî mücadele hareketinin ve
İstiklal Savaşı’mızın Başkomutanı, Meclisimizin ilk
Başkanı Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün fâni vücudunun aramızdan ayrılışının
71’inci yıl dönümü. Onu bir kez daha minnet ve şükranla anıyoruz.
O, bütün dünya ülkelerine, özellikle mazlum milletlere örnek
olmuş, bağımsızlık ve özgürlük sembolü olarak yüreklerde yer etmiş bir
liderdir. O, savaş meydanlarında kazanılan askerî zaferlerde olduğu kadar, yeni
kurulan Türkiye
Cumhuriyeti’nin siyasi, sosyal ve kültürel sahalardaki
inkılaplarında da bizzat öncü rol oynamıştır. Onun liderliğinin yüzyılın tarihi
içinde ne kadar önemli ve anlamlı bir başarı olduğunu bugün bölgemizde yaşanan
olaylar çok daha belirgin bir şekilde ortaya koymaktadır.
Değerli arkadaşlarım, Atatürk’ün cumhuriyet projesi bir
modernleşme ve medenileşme projesidir. Bu projenin dayanağını oluşturan üç
temel kavram demokrasi, hukuk devleti ve laikliktir. Bugün, Türkiye, modern
kurumsal yapısı, demokrasisi, barış ve istikrar ortamıyla hem bölgesinin hem de
dünyanın önemli bir gücü ve aktörüdür ve Mustafa Kemal Atatürk’ün koyduğu
muasır medeniyet hedefine en ufak bir yılgınlık göstermeden ilerlemektedir.
Değerli arkadaşlarım, bu yolu Atatürk, Onuncu Yıl Nutku’nda şu
veciz ifadelerle dile getirir: “Yurdumuzu dünyanın en mamur ve medeni
memleketleri seviyesine çıkaracağız. Milletimizi en geniş refah, vasıta ve
kaynaklarına sahip kılacağız. Millî kültürümüzü muasır medeniyet seviyesinin
üstüne çıkaracağız. Bunun için bizde zaman ölçüsü geçmiş asırların gevşetici
zihniyetine göre değil asrımızın sürat ve hareket mefhumuna göre
düşünülmelidir. Geçen zamana nispetle daha çok çalışacağız. Daha az zamanda
daha büyük işler başaracağız. Bunda da muvaffak olacağımıza şüphem yoktur…
Çünkü Türk milleti millî birlik ve beraberlikle güçlükleri yenmesini bilmiştir
ve çünkü Türk milletinin yürümekte olduğu terakki ve medeniyet yolunda elinde
ve kafasında tuttuğu meşale müspet ilimdir.”
Saygıdeğer arkadaşlarım, Büyük Atatürk’ün ve kahraman ecdadımızın
bizden beklentisi, eserlerine sahip çıkmamızdır, cumhuriyetimizi kuruluş
amacına ulaştırmamızdır. Kendisinin de ifadesiyle, az zamanda daha büyük işler
başararak yurdumuzu dünyanın en mamur ve medeni memleketleri seviyesine
çıkarmaktır. Bunları başarırsak ebedî istirahatgâhlarında
rahat uyuyacaklardır.
Değerli arkadaşlarım, milletler tarihlerinden aldıkları güç,
atalarından aldıkları ilhamla yaşanan zamanı idrak eder ve geleceği kurarlar.
Bizler de zamanı iyi, anlamalı ve geleceği daha iyi görmeye çalışmalıyız.
Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, Atatürk, onu anmanın ve
anlamanın bir tek güne sığmayacak, sığdırılamayacak kadar büyük bir liderdir.
Her günümüzde vardır, çünkü milletimize mal olmuştur.
Bir kez daha şükranla, rahmetle anıyorum. Ruhu şad olsun. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Değerli milletvekilleri, gündeme geçmeden önce üç sayın
milletvekili arkadaşımıza gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk söz Aziz Atatürk’ün ölüm yıl dönümü münasebetiyle
söz isteyen Kahramanmaraş Milletvekili Sayın Avni Doğan’a aittir.
Sayın Doğan, buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
V.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları
1.- Kahramanmaraş Milletvekili
Avni Doğan’ın, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün ölümünün 71’inci yıl dönümü
münasebetiyle gündem dışı konuşması ve Devlet Bakanı Mehmet Aydın’ın cevabı
AVNİ DOĞAN (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; cumhuriyetimizin kurucusu Ulu Önder Atatürk’ün aramızdan
ayrılışının 71’inci yıl dönümü dolayısıyla söz almış bulunuyorum. Sözlerime
hepinize saygılar sunarak başlıyorum.
Değerli arkadaşlar, elbette ki bize ayrılan bu beş dakikalık süre
içerisinde cumhuriyetimizin kurucusunu anlatabilmek imkânına sahip değiliz.
Yapmak istediğimiz şey, burada, sizinle birlikte, aziz Türk milletiyle
birlikte, onu saygıyla bir kere daha anmaktır.
Atatürk’ü anlamak çok kolay değil. Atatürk’ü anlamak için nasıl
bir dönemde yaşadığına bakmak gerekiyor, İstiklal Savaşı öncesine, cumhuriyetin
kuruluş yıllarına bakmak gerekiyor. Kan revan içerisinde bir ülke, başkenti
işgal edilmiş, coğrafyasının büyük bölümü işgal altında, ordusu dağıtılmış,
silahları bırakılmış bir ülke. İşte böyle bir zeminde, Atatürk, bu ülkeyi
yeniden var etmek için Anadolu’ya çıkıyor. Erzurum Kongresi, Sivas Kongresi ve
dünyanın ilk gazi Meclisini, ilk kurtuluş savaşı yapan Meclisini açıyor. Onunla
birlikte bir ordu kuruluyor, onunla birlikte büyük bir savaş, İstiklal Savaşı
kazanılıyor.
Cumhuriyet ilan edildiği zamanki manzara neredeyse bir
felaket manzarası. Üretimin sıfır olduğu bir ülke. Üretim deyince köylülerin kara sabanları akla geliyor. Maalesef, buğday üretimi ilkel şartlarda, arpa üretimi, meyve sebze
üretimi ilkel şartlarda. Bunun dışında hiçbir üretim yok. Oysa, dünya sanayi devrimini gerçekleştirmiş. Fert başına
gelir 4 lira, evet, fert başına gelir 4 lira. Bütün coğrafyada, bütün Türkiye
coğrafyasında sadece 100 civarında ortaokul ve lise var. Okuma yazma oranı
yüzde 7, kadınlar arasında yüzde 1. Memleketin aydınlarını savaşlarda
kaybetmişiz. Sanayi dediğimiz zaman, marangozhaneler akla geliyor, demirci
dükkânları akla geliyor. Atatürk, cumhuriyeti, işte böyle bir enkazdan kurarak
bugünlere getirdi. On yıl, yüzde 7 ile 10 arasında yıllık millî kalkınma hızına
kavuşuluyor. Sanayinin temelleri atılıyor, çelik fabrikaları, dokuma
fabrikaları, şeker fabrikaları… Tarihte eşine rastlanmamış bir okuma yazma
seferberliği başlatılıyor. Köy enstitülerine birçokları karşı, ama gerçekten
bir devrimdir, halkevleri bir devrimdir. Eğer bugün, Türkiye, bulunduğu
coğrafyada, kendi dünyası içerisinde en büyük ülkelerden biri demiyorum, en
büyük ülkeyse Atatürk’ün bize gösterdiği istikamet sayesindedir. Onun
gösterdiği istikamet doğru bir istikamettir. Bulunduğu coğrafyadan kastım,
Kuzey Afrika’dan bütün Orta Doğu’ya, Balkanlardan Kafkaslara, bütün Doğu Avrupa
ülkelerini ele alın ve o gün yoktan var edilmiş Türkiye Cumhuriyeti ile bir
kıyaslayın. Türkiye’den daha güçlü bir ülke yok bugün. Sıfır ihracattan neredeyse
140 milyar doları bulan bir ihracata doğru yürümüş Türkiye.
Atatürk birçok devrim yaptı ama şunu bilelim, Atatürk’ün yaptığı
en büyük devrim bizim zihniyetimizde yaptığı devrimdir. Bizim anlayışımızda
yaptığı devrimdir. Atatürk bir cümle ile nasıl anlatılır? Kitaplarla
anlatılamaz ama bir cümleyle anlatmak gerekirse, çağında zamanın ruhunu
kavrayan tek önderdi. Onun için “Yurtta sulh, cihanda sulh” dedi. Birinci Dünya
Harbi bittikten hemen sonra dünyada İkinci Dünya Harbi’nin nüveleri yeşermeye
başladı. İkinci Dünya Harbi’nin kargaşaları, anlaşmazlıkları zuhur etmeye
başladı. İşte bunu gördüğü andı dünyaya barışı, yurda barışı önermesi.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
AVNİ DOĞAN (Devamla) – Eğer biz o şiar içerisinde olmasaydık,
kuşkusuz İkinci Dünya Harbi’ne katılırdık. Bakın, coğrafyamızda yüz yılda bir
savaşa katılmamış tek ülkeyiz. Bunun kıymetini kesinlikle bilmemiz gerekiyor.
Değerli arkadaşlar, Atatürk’ün gözümüzle gördüğümüz devrimleri
ayakta. Bunlara saygı duyuyoruz, bunları yaşatmaya çağırıyoruz. Ama esas devrim
gözümüzle göremediğimiz alanlardadır. O, bu milleti aklın özgürlüğü ile
tanıştırmıştır. Dünyada bütün değerler değişmeye mahkûmdur. Değişmeyen hiçbir
değer yoktur ama aklın özgürlüğü öyle bir değerdir ki o değişmez. O, bize, bu
millete analitik düşünceyi öğretti. Onun için, istikametimiz çağdaş uygarlık
değil…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Doğan, ek süreniz de doldu. Size çok kısa,
konuşmanızı tamamlamanız için bir süre daha veriyorum.
AVNİ DOĞAN (Devamla) – Peki.
Değerli arkadaşlar, biraz önce söylediğim gibi, cumhuriyetimizin
kurucusu Aziz Atatürk’ü beş on dakikalık bir süre içerisinde anlamak ve
anlatmak mümkün değildir. Bize düşen, onun bize çizdiği yolda yürümektir, onu
minnetle, şükranla anmaktır.
Hepinize saygılar sunuyorum.
Teşekkür ederim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Doğan, çok teşekkür ederim.
Değerli arkadaşlarım, gündem dışı ikinci söz yine Büyük Atatürk’ün
ölümünün 71’inci yıl dönümü münasebetiyle söz isteyen Bilecik Milletvekili
arkadaşımız Sayın Yaşar Tüzün’e aittir.
Sayın Tüzün, buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
2.- Bilecik Milletvekili Yaşar Tüzün’ün, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün ölümünün 71’inci
yıl dönümü münasebetiyle gündem dışı konuşması ve Devlet Bakanı Mehmet Aydın’ın
cevabı
YAŞAR TÜZÜN (Bilecik) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Yüce Önder Atatürk’ün bedensel varlığının aramızdan ayrılışının 71’inci yıl
dönümündeki, gönüllerdeki Atatürk ile özdeki Atatürk’ü bir araya getirebilmek
için söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Atatürk’ün ilke ve devrimlerini konuşmak ve anlatmak ve onu
anlayabilmek adına çok önemli bir gündeyiz. Cumhuriyetimizin kurulması
döneminde başlatılan reform süreci ve uygulamaları ulusal kimliğimizin
kazanılmasında belirleyici bir rol olmuştur.
Cumhuriyetin kurulması sürecinde Ulu Önder ile birlikte mücadele
veren isimsiz kahramanlar, liderlerine güvenen bu halkın içinden çıkmışlardır.
Mustafa Kemal’in bu süreçte halk ile arasındaki güven, dünyada belki de başka
hiçbir devrimcinin gerçekleştiremeyeceği boyuttaki değişimleri kısa sürede
yaşama geçirmesini sağlamıştır.
Türkiye Cumhuriyeti tarihine bakıldığında, cumhuriyetin kuruluş
yıllarından itibaren gerçekleştirilen, modern Türk devletinin kimliğini
oluşturmaya yönelik reformların niteliği, Atatürk’ün ne derece ileri görüşlü
bir siyasi lider olduğunu gözler önüne sermektedir.
Atatürk reformları gerçekleştirirken Türk kadınlarına ve
çocuklarına da büyük önem vermiştir. Atatürk’e göre, bir kadının özgürlük
derecesi eğitim ve refah düzeyinin, çocuklara verilen değer o ülkenin
gelişmişlik düzeyinin bir göstergesidir. Atatürk’ün kadınlarımıza ve
çocuklarımıza o gün verdiği önem bugün maalesef verilmemektedir. Üzülerek
söylemek istiyorum ki hâlen ülkemizde milyonlarca kadınımız okuma yazma
bilmemektedir, her yıl 1 milyon gencimiz üniversite kapılarından geri
çevrilmektedir.
Değerli arkadaşlar, geçmiş yetmiş bir yıla baktığımızda, düşünüşü,
görünüşü ve davranışı hep güzel olan bir Atatürk biliyoruz; iyi bir komutan,
iyi bir asker, iyi bir devlet adamı hatırlıyoruz; ileri görüşlü bir devlet
adamı, laik, çağdaş, devrimci ve özgürlükçü, kadına ve çocuklara ve insanlığa
değer veren bir Atatürk hatırlıyoruz. Bu salona baktığımızda, hepimizin aynı
Atatürk’ü hatırladığını umuyorum.
Tarih yapan, evrensel kişiliğiyle örnek alınacak üstünlükleri,
ulusun karakterini yansıtan büyük Söylev’in sonunda, bilimin ve teknolojinin
son gereklerine göre kurdukları devleti Türk gençliğine emanet ettiği…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Süreniz doldu Sayın Tüzün ama
size de ilave süre veriyorum.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Saatte yanlışlık var Sayın Başkan.
YAŞAR TÜZÜN (Devamla) – İki dakika yirmi dokuz saniye konuştum
Başkanım.
BAŞKAN – Sayın Tüzün, sistemde bir
geçici arıza meydana gelmiş, o nedenle olmuş. Özür dileriz. Şimdi düzeltiyoruz.
YAŞAR TÜZÜN (Devamla) – Evet, değerli arkadaşlar, büyük Söylev’in
sonunda, bilimin ve teknolojinin son gereklerine göre kurdukları devleti, Türk
gençliğine emanet ettiği söylenen, kuşkusuz da böyle olan Mustafa Kemal
Atatürk’e gerçekten saygıyla bağlı mıyız, içtenlikle izleyicisi miyiz? Ona
verdiğimiz sözleri, içtiğimiz antları tutuyor muyuz? Ona yaraşır durumda mıyız?
O, “Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Türkiye halkına ‘Türk ulusu’ denir.” sözüyle
hiçbir ayrımı, soy ve inanç ayrılığı gözetmeden uluslaşmanın yüceliğini ortaya
koymuşken, seksen altı yıl sonra AKP İktidarı tarafından da din ve ırk
nedeniyle çatışmanın eşiğine gelmemizin sebepleri nelerdir değerli arkadaşlar?
AHMET YENİ (Samsun) – Ne alakası var?
YAŞAR TÜZÜN (Devamla) – Parlamentonun genç bir milletvekili olarak
bugün burada sizlerle Atatürk’ün Gençliğe Hitabesi’ndeki sözlerin bir kısmını
paylaşmak istiyorum:
“Türk gençliği! Birinci vazifen, Türk istiklâlini, Türk
cumhuriyetini, ilelebet, muhafaza ve müdafaa etmektir.
Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegâne temeli budur. Bu temel senin
en kıymetli hazinendir. İstikbalde dahi seni bu hazineden mahrum etmek
isteyecek dahilî ve haricî bedhahların olacaktır. Bir
gün, istiklâl ve cumhuriyeti müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak
için, içinde bulunacağın vaziyetin imkân ve şeraitini düşünmeyeceksin!”
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Tüzün, şimdi beş
dakikalık süreniz doldu. Size de şimdi ilave süre veriyorum.
Buyurun, devam edebilirsiniz.
YAŞAR TÜZÜN (Devamla) – “Bu imkân ve şerait, çok namüsait bir
mahiyette tezahür edebilir. İstiklâl ve cumhuriyetine kastedecek düşmanlar,
bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler. Cebren
ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zapt edilmiş, bütün tersanelerine
girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal
edilmiş olabilir. Bütün bu şeraitten daha elîm ve
daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara
sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet
içinde bulunabilirler. Hattâ bu iktidar sahipleri
şahsî menfaatlerini, müstevlilerin siyasî emelleriyle tevhit edebilirler.
Millet, fakr ü zaruret içinde harap ve bîtap düşmüş
olabilir.
Ey Türk istikbalinin evlâdı! İşte, bu ahval ve şerait içinde dahi
vazifen, Türk istiklâl ve cumhuriyetini kurtarmaktır!”
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Tüzün, ek süreniz de
doldu. Tamamlamanız için çok kısa bir süre veriyorum.
Buyurun.
YAŞAR TÜZÜN (Devamla) – Konuşmamızın bütünlüğü bozuldu ama Başkan,
teşekkür ederim yine de.
BAŞKAN – Ne yapalım…
YAŞAR TÜZÜN (Devamla) – “Muhtaç olduğun kudret damarlarındaki asil
kanda mevcuttur! “ (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)
Bu asil kanın bugün bu yüce Meclisimizde nasıl tecelli edeceğini
hep birlikte yaşayıp göreceğiz.
Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP ve MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Tüzün, size de teşekkür
ediyorum.
Şimdi, değerli arkadaşlarım, gündem dışı üçüncü söz Tokat
Milletvekili arkadaşımız Sayın Reşat Doğru’ya ait.
Sayın Doğru da yine Atatürk’ün 71’inci ölüm yıl dönümü
münasebetiyle düşüncelerini bizimle paylaşacaklar.
Sayın Doğru, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
3.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun,
Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün ölümünün 71’inci yıl dönümü münasebetiyle gündem
dışı konuşması ve Devlet Bakanı Mehmet Aydın’ın cevabı
REŞAT DOĞRU (Tokat) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce
Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.
Ülkemizin kurucusu Büyük Atatürk’ü ebediyete intikalinin 71’inci
yılında rahmet, minnet, şükran ve saygı ile anıyorum. Yaşamını milletine
adayan, yepyeni ve güçlü bir devlet yaratan büyük bir lider, mümtaz bir devlet
adamı, güçlü bir komutan olan Atatürk, yaşamları boyunca yaptıkları eserler ve
insanlığa yapmış oldukları hizmetlerle yaşamlarından sonra da varlıklarını
sürdüren ender insanlardan biri, belki de en büyüğüdür.
Sayın milletvekilleri, Kurtuluş Savaşı döneminde ülke dört bir
yandan düşman istilası altındayken ve halkımızın tüm umutları tükenmişken,
herkesi birlik ve beraberlik şemsiyesi altında toplamayı başaran Atatürk, bu
birlik ve beraberlik ruhuyla düşmanı yurdumuzdan çıkarmış ve Türkiye
Cumhuriyeti’nin temellerini bu ruhla atarak, ülkeyi işgalci devletlerden
kurtarmıştır.
Atatürk’ün Türk milletini büyük bir atılıma hazırladığı ve
yönlendirdiği yüzyılda Avrupa ve Asya’nın pek çok ülkesinde totaliter rejimler
veya diktatörlükler bulunuyordu. Böyle bir dünyada O, yabancı bir gazetecinin
sorusuna “Ben, kalpleri kırarak değil, kazanarak hükmetmek isterim.” diye cevap
vermiştir.
Aynı çağda yaşayan, gerek kendi milletleri gerekse dünya için
endişe ve korku kaynağı olan bazı liderler bugün ya unutulmuş ya da kötü
miraslarıyla anılır olmuştur; Atatürk ise, sevgi ve saygı uyandırarak, Türk
milletini çağ ile tanıştırmaya gayret edip, varlığını teminat altına almaya
yöneltmiştir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yeni neslin geçmişini çok
iyi bilmesi gereklidir. Yalnızca 10 Kasımlarda değil, düşünce ufkumuzda,
Atatürk’ün mücadele azmi, bizlere yüklediği sorumlulukları ve gösterdiği
hedefler asla unutulmamalıdır. Atatürk’ün istediği ülkemizin uygar ve saygın
bir ulus olma bilincini yeni nesillere mutlaka aktarmalıyız, çünkü O, uygarlık
olarak 21’inci yüzyıl ve daha ileriyi görebilen, daha ileriye gitmeyi amaçlayan
bir liderdi. O, kişisel kazanç ve ün peşinde koşan bir insan değil, gelecek
kuşaklar için sağlam temeller atmaya uğraşan bir komutan, bir devlet adamıdır.
Ülkemizi, en zor anında bile düşünüp ortaya koyduğu millî hedef ve
stratejilerin hatırlanması, bu tür çabaların anlam ve değerinin çok iyi
bilinmesi gerekmektedir. Ancak bu şekilde Ulu Önder’in kutsal emanetini gelecek
çağlara ve nesillere ulaştırabiliriz.
Ünlü bir devlet adamının dediği gibi, Atatürk gibi insanlar bir
nesil için doğmadıkları gibi, belli bir devre için de doğmazlar; onlar
önderlikleriyle yüzyıllarca milletlerin tarihlerinde hüküm sürecek insanlardır.
Sayın milletvekilleri, ülkemizde bugün yaşananlar, Atatürk’ün
yıllar önce bizlere nasihat niteliğinde söylediği sözlerde ne kadar haklı
olduğunu, vatanımıza, bayrağımıza ne denli sahip çıkmamız gerektiğini de
göstermektedir.
Son günlerde Cumhuriyete ve kurucu liderine yönelik maksatlı,
organize saldırılar yapılmaktadır. Cumhuriyetimize, millî değerlerimize,
Atatürkçülüğümüze ve O’nun söylemlerine her vatansever sahip çıkmalı, bunu
ülkenin en önemli meselesi olarak görmelidir. Vatanımızı parçalamaya, yok
etmeye yönelik güçlere karşı ona sahip çıkmalıyız.
Yedi düvele karşı Türk tarihine yakışır mücadele veren bu büyük
devlet adamına çok şeyler borçlu olduğumuz unutulmamalıdır. Milletimiz en zor
günlerde kendisini boyunduruk altına almak isteyenlere hak ettikleri cevabı dün
vermişti. Maalesef bugün de ebediyete gidişinin 71’inci yıl dönümünde maksatlı
çaba ve faaliyetlerin sonucunda büyük eser olan Türkiye Cumhuriyeti’ni bölmek,
parçalamak ve ortadan kaldırma çalışmaları görülmektedir ancak bütün dünya
bilmelidir ki bu aziz millet var oldukça bu ülkeyi kimse bölemeyecektir.
Tarihin gerçeklerle alay edercesine çarpıtılıp yeniden yazılmak
istendiği ve kahramanlar ile hainlerin yer değiştirdiği bir dönemdeyiz ama
biliyoruz ki daha Kurtuluş Savaşı’mız sürerken
atalarımız da bir taraftan düşman güçleriyle vatanı kurtarmak için savaşırken
bir taraftan da Avrupa’nın soğuk savaş iş birlikçileriyle mücadele ediyordu.
Bugün biz ne kadar kendimizi millî mücadelecilerin torunları olarak görüyorsak
karşı taraftakilerin torunlarının da olduğunu unutmamalıyız. Bu yüzden
çocuklarımıza ulusal destanlarımızı doğru anlatmanın ve 21’inci yüzyılda
Atatürk’ü yeniden anlamanın yollarını bulmalıyız.
Türkiye'nin yükselişi, cumhuriyeti kuran, milleti yapan irade ve
değerlerde Atatürk’ün koyduğu hedeflerde saklıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Doğru, size de bir dakikalık ilave süre veriyorum,
lütfen tamamlayınız.
REŞAT DOĞRU (Devamla) – Atatürk’ün koyduğu ilkelere sahip çıkarak
ülkemizi, sağlam bir istikbal yolunda sulhun, adaletin ve yeni bir hayatın
olduğu, özlenen “lider ülke Türkiye” hedefine götürmeliyiz.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; aramızdan ayrılışının 71’inci
yılında Ulu Önder Atatürk’ü tekrar rahmet, şükran ve minnetle yad ediyor, O’nun özlediği lider Türkiye ülküsünün mutlaka
gerçekleşeceğine yürekten inanıyorum.
Aziz Atatürk! Sen rahat uyu. Milliyetçi irade, önümüzdeki dönemde
bu ülkeye millî irade olarak yansıyacaktır. Türkiye Cumhuriyeti devleti sonsuza
kadar var olacaktır. Ne mutlu Türk'üm diyene! (MHP ve CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Doğru, teşekkür ederim.
Değerli arkadaşlarım, gündem dışı konuşmalar tamamlandı ancak iki
sayın milletvekili arkadaşımız yerinden söz talebinde bulunmak için sisteme
girmişler ancak hangi nedenle söz istediklerini kendilerinden kısaca öğrenmek
istiyorum.
Sayın Demirtaş, aynı konuyla ilgili mi
efendim?
SELAHATTİN DEMİRTAŞ (Diyarbakır) – Sayın Başkanım, gündem dışı söz
hakkımız yoktu. Grup olarak 10 Kasımla ilgili düşüncelerimizi ve duygularımızı
kısaca ifade etmek istiyoruz.
BAŞKAN – Ayrıca Sayın Erçelebi’nin de
söz talebi var.
Siz de aynı konuyla ilgili, bu günle ilgili mi konuşacaksınız?
HASAN ERÇELEBİ (Denizli) – Evet efendim.
BAŞKAN – Değerli arkadaşlarım, üç grubumuza mensup milletvekili
arkadaşlarımız Atatürk’ün ölüm yıl dönümü dolayısıyla düşüncelerini bizimle
paylaştılar. Diğer bir grubumuz Demokratik Toplum Partisi Grup Başkan Vekili
Sayın Demirtaş da bu günle ilgili, Atatürk’ü anmayla
ilgili yerinden söz talebinde bulundular.
İki dakikalık süre içerisinde düşüncelerinizi bizimle
paylaşırsanız sevinirim efendim.
Sayın Demirtaş, buyurun.
VI.- AÇIKLAMALAR
1.- Diyarbakır Milletvekili
Selahattin Demirtaş’ın, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün
ölümünün 71’inci yıl dönümü münasebetiyle açıklaması ve Devlet Bakanı Mehmet
Aydın’ın cevabı
SELAHATTİN DEMİRTAŞ (Diyarbakır) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Bugün tabii ki Türkiye için önemli, anlamlı bir gün. Grup olarak
çalışmaya başlamadan önce duygularımızı sizlerle paylaşmak istedik. Üç grubun
değerli temsilcisi gündem dışı söz alarak duygularını paylaştılar. Biz de
öncelikle Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu, ilk Meclis Başkanımız, ilk
Cumhurbaşkanımız Mustafa Kemal Atatürk’ü ölümünün 71’inci yıl dönümünde
saygıyla, rahmetle andığımızı ifade etmek istiyoruz.
Doğrusu, Türkiye’de cumhuriyetin niteliklerinin ne kadar yerli
yerine oturduğu, Atatürk cumhuriyetinin bugünle kıyaslandığında cumhuriyet
ilkelerinin ne kadar dejenere olup olmadığı,
Atatürk’ün ne kadar anlaşılıp anlaşılmadığının da bir yandan yoğunca
tartışıldığı bir dönemde Atatürk’ü anmak, belki de onu en iyi anlamakla, o dönemi
en iyi anlamakla olur. Dolayısıyla, biz de Demokratik Toplum Partisi olarak
böylesi bir günde Atatürk’ü anmanın ve anlamanın, kurucusu olduğu cumhuriyeti
demokrasiyle taçlandırmakla mümkün olacağı inancındayız.
Biz DTP olarak, politikamızla, pratiğimizle bu doğrultuda
çalışmaya ve cumhuriyetin giderek eksilen demokrasisini güçlendirerek ve
demokrasisi olmayan bir cumhuriyetin bu topluma layık bir yönetim olmayacağı
anlayışıyla, elbette ki bu ilke etrafında biz de elimizden gelen bütün gayreti
göstereceğiz.
Bu duygularla, bu düşüncelerle bir kez daha Mustafa Kemal
Atatürk’ü rahmetle, saygıyla andığımızı ifade etmek istiyorum.
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Demirtaş, ben de teşekkür
ederim.
Sayın Erçelebi, yine size de aynı
konuyla ilgili, iki dakika içerisinde düşüncelerinizi bizimle paylaşmak üzere
söz veriyorum.
Buyurun.
2.- Denizli Milletvekili Hasan Erçelebi’nin, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün ölümünün
71’inci yıl dönümü münasebetiyle açıklaması ve Devlet Bakanı Mehmet Aydın’ın
cevabı
HASAN ERÇELEBİ (Denizli) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi Demokratik
Sol Parti ve şahsım adına saygıyla selamlıyorum.
Bugün, cumhuriyetimizin kurucusu Büyük Önder Mustafa Kemal
Atatürk’ün aramızdan ayrılışının 71’inci yıl dönümü. Büyük Atatürk’ü, silah
arkadaşlarını ve bu gazi Mecliste görev yapan ve şu anda aramızda olmayan,
Hakk’ın rahmetine kavuşmuş bütün milletvekillerini rahmetle, minnetle, saygıyla
ve özlemle anıyoruz.
Bugün, aslında hep Atatürk’ü konuşmamız lazım. Onunla bir vicdan
muhasebesi, bir tarihî muhasebe yapmamız gereken bir gün olarak görüyoruz bu
günü ve onun gösterdiği hedef olan çağdaş medeniyet düzeyinin üzerine ne kadar
yaklaştık, bunun hesabını yapmamız gerekir diye düşünüyoruz. Milletimizin
hassasiyetlerinin bu günde dile getirilmesini diliyoruz. Atatürk’ü sadece
heykelleriyle değil, düşünceleriyle, fikirleriyle yaşatmamız gerekir diye
düşünüyoruz. Onun düşüncelerini genç kuşaklara doğru, düzgün aktarmalıyız.
Atatürk’ü unutmamalıyız, unutturmamalıyız diye düşünüyoruz. Atatürkçülük hiçbir
zaman geçmişte kalan bir düşünce sistemi değildir ve Atatürkçülük süreklidir
diye düşünüyoruz. Biz yüce Meclisin değerli milletvekilleri olarak yaptığımız
yemine saygılı ve yaptığımız yemine layık olarak çalışmamız gerekir diye
düşünüyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum.
BAŞKAN – Sayın Erçelebi, çok teşekkür
ederim.
Değerli arkadaşlarım, gündem dışı konuşmalara Hükûmet
adına Devlet Bakanı Sayın Mehmet Aydın cevap vermek veya bu günle ilgili
düşüncelerini Genel Kurulumuzla paylaşmak isteğini bize bildirdiler. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Buyurun Sayın Aydın, hoş geldiniz.
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) – Cevabı biraz sonra İçişleri Bakanı
verecek zaten Sayın Başkan!
V.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR (Devam)
A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları (Devam)
1.- Kahramanmaraş Milletvekili
Avni Doğan’ın, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün ölümünün 71’inci yıl dönümü
münasebetiyle gündem dışı konuşması ve Devlet Bakanı Mehmet Aydın’ın cevabı
(Devam)
2.- Bilecik Milletvekili Yaşar Tüzün’ün, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün ölümünün 71’inci
yıl dönümü münasebetiyle gündem dışı konuşması ve Devlet Bakanı Mehmet Aydın’ın
cevabı (Devam)
3.- Tokat Milletvekili Reşat
Doğru’nun, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün ölümünün 71’inci yıl dönümü
münasebetiyle gündem dışı konuşması ve Devlet Bakanı Mehmet Aydın’ın cevabı
(Devam)
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
1.- Diyarbakır Milletvekili
Selahattin Demirtaş’ın, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün
ölümünün 71’inci yıl dönümü münasebetiyle açıklaması ve Devlet Bakanı Mehmet
Aydın’ın cevabı (Devam)
2.- Denizli Milletvekili Hasan Erçelebi’nin, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün ölümünün
71’inci yıl dönümü münasebetiyle açıklaması ve Devlet Bakanı Mehmet Aydın’ın
cevabı (Devam)
DEVLET BAKANI MEHMET AYDIN (İzmir) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; ben de bugün yani Büyük Atatürk’ün vefatının 71’inci yıl
dönümünde bu büyük önderi ve cumhuriyetimizin kurucusunu minnet ve şükranla
anıyor, hepinize saygılarımı sunuyorum. Benden önce konuşan arkadaşlarıma da bu
vesileyle teşekkür etmek istiyorum.
Değerli milletvekilleri, Atatürk’ün dünya çapında yüzlerce büyük
özelliklerinden sadece bir tanesi üzerinde ve kısaca durmak istiyorum. O da bir
kişinin, bir insanın kendi kişiliğinde, şahsiyetinde, yeri geldiğinde savaşla
ilgili her türlü irade gücünü, her türlü mukavemeti ve liderliği göstermesi ama
yeri geldiğinde de aynı gücü barış istikametinde gösterebilmesidir. Başka bir
deyişle, bir şahsiyette her iki gücün de muntazam bir şekilde, bir ahenk içinde
var olmasıdır. Nitekim Kurtuluş Savaşı’mızın ne büyük
bir mücadele olduğunu hepimiz biliyoruz, benden önce konuşan arkadaşlarım da
kısaca temas ettiler. Fakat aynı Atatürk, savaşın hemen sonrasında büyük bir
barış insanı olarak ortaya çıkıyor ve gerçekten de dünya barışına en önemli
katkıyı yapan büyük liderlerden biri, belki de birincisi oluyor. Zaten
görüşlerini dikkatlice takip ettiğimiz zaman anlıyoruz ki, açıkça görüyoruz ki
Atatürk’ün ifadesi şu: “Aslolan barıştır. Savaş ne
zaman meşrudur, ne zaman gereklidir? Eğer bir milletin hukuku, bir milletin
varlığı tehlikeye düştüğü zaman. Eğer bir milletin hukuku, varlığı tehlikeye
düşerse savaş zaruri olur. Bunun dışında aslolan
barıştır.” diyor ve dolayısıyla, sırf menfaate dayalı bir savaş ise Atatürk’e
göre bir cinayettir. Bunu bizzat kendisi zaten çok açıkça ortaya koymuştur.
Yunanistan’ın Anadolu içlerine kadar gelmesi ve gerçekten
tarihimizde en büyük yarayı açan bir millet olmasının üzerinden on bir yıl gibi
kısa bir süre geçmiş iken Venizelos’a barış elini
uzatabilen ve onu Ankara’da kabul buyuran Atatürk’ün kendisidir. Yine hepiniz
hatırlarsınız, Çanakkale Savaşı’nda, gerçekten Mehmetçiği büyük bir zorlukla
karşı karşıya, yıkımla karşı karşıya bırakan ama çok şükür sonu da zaferle
biten Çanakkale Savaşı’nda ölenlerin büyük çoğunluğu, o günlerde bize karşı
olan Yeni Zelandalı, Avustralyalı askerlerin analarına söylediği sözü de
hepimiz hatırlayacak durumdayız. Ne diyor? “Analar, gözyaşlarınızı dindirin,
çocuklarınız bağrımızdadır, çocuklarınız bu mukaddes vatanın toprağındadır.”
diyebilen bir cesareti, diyebilen bir büyüklüğü gösterebiliyor.
Tabii Atatürk için barış sadece silahların bırakılması değil,
barış sadece silahlardan vazgeçilmesi değildir. Barışın yaşayabilmesi için daha pek çok şeyin birlikte
yapılması gerekiyor. Ben sadece bunlar arasından birkaçına temas etmekle
yetineceğim. Evvela barışın sürdürülebilir olması için milletlerarası bir itina
ve dikkate ihtiyaç vardır. Eğer gerçekten barış, sulh olduktan sonra, silahlar
bırakıldıktan sonra beynelmilel bir dikkat yoksa, bir
itina yoksa barışın devamı mümkün değildir.
İkincisi: Yine barışın idamesi için -aşağı yukarı kendi
ifadeleriyle söylüyorum- beynelmilel bir hukuka ihtiyaç vardır ama o
beynelmilel hukukun sadece varlığı yetmez. Karşılıklı olarak o beynelmilel
hukukun gereklerine riayet etmemiz gerekiyor. Eğer ortada bir beynelmilel hukuk
varsa ve bu hukuka riayet edilmiyorsa, bu hukuk görmezlikten geliniyorsa, bu
hukuk çeşitli bahanelerle bir bakıma arka plana itiliyorsa barışın idamesi yine
mümkün değildir, mümkün olmadığını da zaten çok yakın bir tarihte kendi
çevremizde görmüşüzdür.
Üçüncüsü: Barışın idamesi için yine namuslu ve dürüst bir
beynelmilel siyasetin mevcudiyeti gerekiyor. Bu da yine kendi sözleridir. Eğer
biz dış ilişkilerimizde ve dış politikamızda samimiyete dayalı ilişkileri
sürdüremezsek barışı da sürdürmemiz kolay olmayacaktır.
Dördüncüsü -ki hakikaten hâlâ son derece önemli bir sorun olarak
karşımızda duruyor- zora ve baskıya dayanmayı, zoru ve baskıyı dayatmayı ve
yoksulluğu ortadan kaldıramadığımız sürece dünya barışını güvence altına almak
mümkün değildir. Kendi ifadesiyle “Refah açlığın ve baskının yerini almadıkça
dünya sulhunu devam ettirmemiz mümkün değildir.” diyor.
Son olarak da yine -ki bu da hakikaten büyük önem taşıyor- sulhu,
barış anlayışını bir terbiye mevzuu hâline getirmemiz gerekiyor. Yani onu
eğitimin konusu yapmamız lazım. Her ulus, her millet ve milletlerarası eğer
barış eğitimi yapılamıyorsa, çocuklarımıza barış terbiyesi verilemiyorsa, barış
zihniyeti, barış mantalitesi yerleştirilemiyorsa
barışı bizim yine idame ettirmemiz mümkün değildir.
Kısaca bu saydıklarımın hepsini topladığımızda hem millet kendi
varlığını devam ettirmek için güçlü olmak zorundadır, her zaman savaşa hazır
olmak zorundadır. Kendisi açıkça söylüyor “Benim milletimin kaderine göz
dikenler bu görüşlerinden vazgeçmedikleri sürece benim en büyük düşmanımdır.”
diyor. Dolayısıyla, hem bu hazırlık içinde olacağız ama aynı zamanda da yine
kendisi açıkça söylüyor: “Türkiye Cumhuriyeti barış konusunda kendisine tevdi
edilen hiçbir vazifeden kaçmamıştır ve bundan sonra da kaçmayacaktır.”
Dolayısıyla barışa da, uluslararası barışa da son derece hazır olmamız lazım.
Bu, gerçekten Atatürk’ün bize bıraktığı en önemli tavsiyedir, insanlığa
bıraktığı en önemli tavsiyelerdir ve benim dediğim gibi, kısaca hülasa ettiğim
bu beş barış koruma noktası konusu bugün bile bütün tazeliğini, bugün bile
bütün canlılığını ve geçerliliğini muhafaza etmektedir.
Hepinizi dikkatinizden dolayı saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Aydın, teşekkür ederim.
Değerli arkadaşlarım, gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula sunuşları var.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine
göre verilmiş bir önerisi var, okutup oylarınıza sunacağım.
VII.- ÖNERİLER
A) Siyasi
Parti Grubu Önerileri
1.- (8/11) esas numaralı “Hükûmet adına Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın demokratik
açılım konusunda” genel görüşme açılmasına ilişkin önergenin ön görüşmelerinin,
Genel Kurulun 12/11/2009 Perşembe günkü birleşiminde
yapılmasına ilişkin MHP Grubu önerisi
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu’nun, 10.11.2009 Salı günü (bugün) yaptığı
toplantısında, siyasi parti grupları arasında oy birliği sağlanamadığından,
Genel Görüşme 8/11 esas no.lu, “Hükûmet adına
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Demokratik açılım konusunda genel görüşme
açılmasına ilişkin önergesinin öngörüşmelerinin”
Anayasanın 98. ve İçtüzüğün 104 ve 105. Maddeleri Gereğince 12.11.2009 Perşembe
günü 17. birleşimde yapılması önerisinin İçtüzüğün 19 uncu maddesi gereğince
Genel Kurul’un onayına sunulmasını saygılarımızla arz ederim.
Mehmet
Şandır
Mersin
MHP Grup Başkanvekili
BAŞKAN – Değerli arkadaşlarım, grup önerisi üzerinde söz talebinde
bulunan arkadaşlarımız var.
Grup önerisi lehinde, Mersin Milletvekili arkadaşımız, Milliyetçi
Hareket Partisi Grup Başkan Vekili Mehmet Şandır söz istediler.
Buyurun Sayın Şandır. (MHP sıralarından alkışlar)
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
öncelikle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın 03/11/2009
tarih, 4342 sayılı yazısıyla, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına yazdığı
yazısıyla ismi -muhtelif diyelim- “demokratik açılım, Kürt açılımı, Millî
Birlik ve Kardeşlik Projesi” olarak nitelendirilen bir konunun Meclis Genel
Kurulunda genel görüşme formatında görüşmeye açılmasını talep eden yazısı,
talebinin Meclis Başkanlığımızca -yine geçen hafta kararlaştırıldığı şekilde-
bugün ön görüşmelerinin yapılması, kırk sekiz saat sonra da, karar verilirse,
genel görüşmesine başlanılması konusundaki kararın yanlışlığına dayalı olarak
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak bugün Danışma Kuruluna müracaat ettik
ve AKP Grubunun grup önerisiyle kararlaştırılan ön görüşmenin 10 Kasım
tarihinde, yani bugün yapılmasının mahsurlarını ifade ederek bu ön görüşmenin
12 Kasım Perşembe günü yapılmasını ve kırk sekiz saat sonrası için de
önümüzdeki salı günü, denetim gününde de karar verilirse genel görüşmenin
yapılmasını talep ettik. Bunun Genel Kurulumuzca kabul edilmesi hâlinde Kürt
açılımının, demokratik açılımın ön görüşmelerinin perşembe günü yapılmasını,
genel görüşmenin de salı günü yapılmasını takdirlerinize ve oylarınıza sunmak
üzere bu grup önerisini gündeme getirdik.
Değerli milletvekilleri, şimdi, bizden önce 3 tane, hatta 5 tane
arkadaşımız Türkiye Büyük Millet Meclisinin hislerine tercüman olacak şekilde
10 Kasımın anlam ve önemini ifade ettiler. Türkiye Büyük
Millet Meclisinin kurucusu, Türkiye Cumhuriyeti devletinin kurucusu Mustafa
Kemal Atatürk’ün ölüm yıl dönümünün 71’inci yıl dönümünün anıldığı, törenlerin
yapıldığı bir günde, bize göre ve birilerine göre, Atatürk’ün kurduğu
cumhuriyetin temel değerlerinin sorgulandığı, tartışılacağı bir konunun yine
Atatürk’ün “En büyük eserim.” dediği bu Mecliste gündeme getirilmesinin doğru
olmayacağını, hak olmadığını ısrarla ifade ettik. Bunu geçen hafta da
ifade ettik ama ne hikmetse… Buradan cevabını öğrenmek istediğimiz husus şu:
Neden 10 Kasım? Neden 9 Kasım değil, 11 Kasım değil, 15 Kasım değil? Üç ay
geçen bir sürecin, oluşturulan beklentinin 10 Kasıma getirilmesinin sebebi ne?
Niyet sorgulaması yapmak istemiyoruz ama diyoruz ki: “Bu özel günde bu önemli
konuyu tartışmanın gerekçesi ne?” Eğer siz getirdiğiniz konuyu sıradan bir konu
olarak görüyorsanız, biz öyle görmüyoruz. Eğer 10 Kasımı sıradan bir gün kabul
ediyorsanız ki bu yönde beyanlarınız var, biz yine öyle kabul etmiyoruz. 10
Kasım’ın milletin hayatında, devletimizin hayatında, bu Meclisin kuruluş
felsefesinde, yerinde çok önemli bir yeri bulunmaktadır ama ne hikmetse,
değerli milletvekilleri, AKP İktidarı tek kelimeyle -başka bir izahı yok- inat
etmektedir. Üç muhalefet partisi bu konuda çok iyi niyetli bir şekilde… Hatta
bizim Grup Başkan Vekilimiz “Gelin, bunu 10 Kasımda yapmayın, ön görüşmeleri
yapmayalım, doğrudan oylayalım, genel görüşmeye karar verelim ama 10 Kasımda bu
konuyu bu Mecliste konuşmayalım.” diye teklif getirdi ama inat ediyorsunuz.
Sizin için muhalefetin talebi önemli değil. Sizin için bu konunun tartışılması,
bu konunun üzerine özel anlamlar yüklenerek Meclis gündemine getirdiğiniz çok
önemli konunun başka anlamlara çekilmesi endişesi de önemli değil. Çok açık
yüreklilikle soruyorum: Bir suçlama, bir niyet okuma falan değil. Niye bu
ısrar? Bu inadın sebebi ne? Sayın bakanlar burada oturuyorlar, Sayın Başbakan
Yardımcımız da burada. Biz bugün ve geçen hafta, Sayın Meclis Başkanımıza da
ısrarla söyledik: Niye, niye 10 Kasım?
Değerli milletvekilleri, milletin gözünün içine baka baka, milletin önemsediği veya birtakım endişelerin ifade
edildiği konularda Adalet ve Kalkınma Partisinin bu dayatmacı üslubu doğru
değil. Sizin adınıza da doğru değil. Erzurum Kongresinin yıl dönümünde, Erzurum
Kongresinin yapıldığı salonda, bu milletin egemenlik haklarını Avrupa Birliğine
teslim eden uyum yasalarının altına törenle imza attınız. Niye? Yani 23
Temmuzda olacağına 25 Temmuzda olsaydı, Erzurum Kongresinin salonunda olacağına
Ankara’da bu Bakanlar Kurulu toplantısı yapılmış olsaydı neyi eksik kalacaktı?
Kime meydan okuyorsunuz değerli arkadaşlar, kime meydan okuyorsunuz? Birileri
diyor ki: “Siz cumhuriyetle dövüşüyorsunuz.” Bir rövanş psikolojisiyle bu
cumhuriyetin değerlerine, kutsallarına, önemli günlerine karşı anlamsız bir
direnç, anlamsız bir inat ortaya koyuyorsunuz. Bunun size de faydası yok,
ülkemize de faydası yok. Ne gereği var bu tartışmanın şimdi? Ya
açık yüreklilikle ifade ediyoruz, muhalefet partisi sözcüsü olarak değil, ortak
sorumluluk taşıyan bir insan olarak sizin için de önemli olduğunu çok ifade ettiğiniz,
bizim için de önemli gördüğümüz bu “açılım” dediğiniz hadise ister
“demokratikleşme” deyiniz, isterse “millî birlik, kardeşlik projesi” deyiniz
ama ülkemizi geren, ülkemizde tarafların oluşmasına, bize göre ayrışmaya sebep
olan bu önemli konunun 10 Kasımda tartışılmasının, 10 Kasımda bu Meclise
getirilmesinin sebebi ne arkadaşlar? Keyfekeder
mi? Biz yaptık oldu övüncünü duymak için mi? Neyinizi tatmin ediyorsunuz Allah
aşkına? Ne olur 11 Kasımda yapsak, bugün normal gündemimizi görüşsek, bu Meclis
gene çalışsa? Bugün bayraklar yarıya indi. Birileri diyor ki: ”Bir başka
bayrağı yükseltirken…
FEHMİ HÜSREV KUTLU (Adıyaman) – Başka bayrak mı var?
MEHMET ŞANDIR (Devamla) – …Türk Bayrağı’nı yarıya indirenler bunun
bayramını kutluyorlar.” Doğru mu?
TEVFİK ZİYAEDDİN AKBULUT (Tekirdağ) – Yanlış!
MEHMET ŞANDIR (Devamla) – Evet ama Habur’da,
Silopi’de başka bayraklar kaldırılmasına sebep olan bu açılım meselesini, bugün
Türk bayraklarının yarıya indirildiği gün bu Meclise getirmek gaflet ötesi bir
durumdur arkadaşlar, gaflet ötesi bir durumdur. (MHP sıralarından alkışlar)
Vazgeçin bu inattan, vazgeçin bu inatlaşmadan. Muhalefetle akıl yarışı yaparak
sayısal çoğunluğunuzun üstünlüğü ile muhalefetten gelen her talebi reddederek
siyaset yapmış olmazsınız, güçlü olduğunuzu ifade etmiş olmazsınız. Burada hep
beraber sahiplendiğimiz Büyük Atatürk’ün ölümünün yıl dönümünde bu tür
konuşmalara, bu tür nitelemelere, suçlamalara sebep olmak size bir şey
kazandırmaz ama diyorsanız ki “Gerginlikten biz siyasi rant
elde ediyoruz. Türkiye sürekli gerginlik içerisinde, tartışma içerisinde, hatta
en kutsal değerler üzerinden ayrışma içerisinde, cepheleşme içerisinde olsun…”
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Şandır, süreniz doldu. Sözlerinizi tamamlayabilmeniz
için size bir dakika ek süre vereceğim.
Buyurun, lütfen tamamlayınız.
MEHMET ŞANDIR (Devamla) – Sayın Başkanım, çok teşekkür ediyorum.
Bu tavrınızın yanlış olduğunu tekrar ifade ediyorum. Tüm sözlerimi
geri alırım. Bu genel görüşmenin ön görüşmesinin bugün yapılmasından
vazgeçiniz. Yarın yapalım, cuma günü çalışalım, cumartesi çalışalım, pazar
çalışalım ama bugün 10 Kasım. Bize göre cumhuriyetin temellerinin
tartışılmasına sebep teşkil edecek görüşmelerin, konuşmaların yapılacağı bugün,
bu konuda bugün bu tartışmayı açmayalım.
Bir başka şey daha söylemek durumundayım: Sayın Meclis
Başkanımızın tavrını da tartışmaya açıyorum. Bu tür önemli konularda Meclis
Başkanlığımız inisiyatif koymak durumundadır. (MHP
sıralarından “Koydu, koydu!” sesleri)
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Kürsüde yer alarak taraf oldu.
MEHMET ŞANDIR (Devamla) – Bu Meclisin Başkanı olarak, bu Meclisin
hükmi şahsiyetini, bu Meclisin kuruluş felsefesini savunmak, hepimiz adına, bu
millet adına öncelikle Meclis Başkanımıza düşer.
Israrla istirham ediyoruz: “Bunu geri çekin.” diye Sayın Meclis
Başkanımızın, İç Tüzük…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET ŞANDIR (Devamla) – Sayın Başkanım, söz konusu siz olunca
bir dakika daha verir misiniz?
BAŞKAN – Sayın Şandır, süreniz doldu. Sadece tamamlamanız için
mikrofonu bir kez daha açıyorum.
MEHMET ŞANDIR (Devamla) – Çok teşekkür ediyorum.
Ama bunu da konuşmamız lazım arkadaşlar. Yani Meclis Başkanlığı
gruplardan gelen taleplerin sevk makamı olmamalı. Bu Meclisin kuruluş
felsefesinin, hükmi şahsiyetinin, teamüllerinin, İç Tüzük dışı kurallarının
savunucusu, takipçisi olmak mecburiyetinde. Biz, Sayın Mehmet Ali Şahin’den,
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak özellikle bunu istirham ediyoruz, yoksa
iktidar partisinin sayısal çoğunluğu kendilerine zaten yetiyor.
AHMET YENİ (Samsun) – Milletin çoğunluğu, milletin…
MEHMET ŞANDIR (Devamla) – Değerli milletvekilleri, tekrar ifade
ediyorum: Tüm sözlerimi geri almaya hazırım, kaldı ki, siz bu görüşmenin ön
görüşmesini bugün yapmaktan vazgeçiniz, yoksa sizi çok daha ağır sözlerle itham
etmeye devam edeceğiz.
Hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Şandır, çok teşekkür ederim.
İsmimden de bahsederek, inisiyatif almam
bu süreçte gerekirdi değerlendirmesinde bulundunuz. Benim şu anda yürütmekte
olduğum görev, tarafsız olmamı gerektiren bir görevdir.
ŞENOL BAL (İzmir) – Olun o zaman!
BAŞKAN – Danışma Kurulu toplantılarına, bilindiği gibi, siz de
iştirak ediyorsunuz, ben Başkanlık ediyorum. Bu öneriler oraya geldi. Ben
gruplarımız arasında bu konuda bir mutabakat sağlanması konusunda -Sayın Vural
katılmıştı o toplantıya, siz yoktunuz- gayret ettim ancak bir mutabakat
sağlanamadı.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – İnisiyatiften bahsediyor Sayın
Başkan!
BAŞKAN – Buraya grup önerileri geldi ve Genel Kurul bir karar
verdi. Bugün görüşülmesi kararı verdi.
Şimdi, Meclis Başkanı olarak, Başkanlık Divanı olarak, bu Genel
Kurulun vermiş olduğu karar gereği bugün bunları görüşmenin dışında bizim başka
alternatifimiz olabilir mi? Yani, ben, Meclisin vermiş olduğu kararın üstünde
onu değiştirecek bir yetkiye sahip miyim?
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Başkanım, biz, sizden, Sayın
Başbakanla görüşmenizi bekledik. Yani bu işin bugün görüşülme kararını Sayın
Başbakan verdiyse, Meclis Başkanı olarak bu oluşan hassasiyeti Sayın Başbakana
ifade edebilirdiniz.
BAŞKAN – Ben bugün genel görüşme önergesinin ön görüşmelerinin
yapılacağı kararını bu Genel Kurul verdi.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Başkan, bugün yeni bir talep var.
BAŞKAN – Bu Genel Kurulun vermiş olduğu karar gereğince bunları
görüşüyoruz.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Biz beklentimizi ifade ettik.
BAŞKAN – Efendim, ismimden bahsettiniz, ben de bu konudaki
düşüncelerimi çok samimi olarak sizlerle paylaşma ihtiyacını duydum.
Şimdi, Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisinin aleyhinde
Kahramanmaraş Milletvekili arkadaşımız Sayın Avni Doğan.
Buyurun Sayın Doğan. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AVNİ DOĞAN (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun verdiği Danışma Kurulu
önerisinin aleyhine söz almış bulunuyorum. Sözlerime başlamadan hepinize
saygılar sunarım.
Danışma Kurulu önerileri, İç Tüzük’e göre Meclisin gündemini
belirlemek, acil konuları gerekirse öne almak amacıyla yapılan bir Meclis
çalışma sistemi. Hep de böyle olmuştur bugüne kadar ama şu yakın zamanda benim
gördüğüm -bu, tutanaklara geçsin diye söylüyorum- bu konu bir engelleme
vasıtası olarak kullanılmaya başlanmıştır. Üç muhalefet grubu, Mecliste
görüşülmesi gereken konular görüşülmesin diye gereksiz yere Danışma Kurulu
önerileri vererek bir engelleme yapmaktadırlar.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Bizim önerilerimiz ne zaman gereksiz
oldu?
ŞENOL BAL (İzmir) – Bu rutin bir konu mu?
AVNİ DOĞAN (Devamla) – Elbette ki demokrat bir insan olarak,
muhalefetin her türlü demokratik kurallar içerisinde yapacağı engellemeye biz
saygı duyarız ancak mutlaka demokratik kurallara, İç Tüzük’ün amacına da uygun
olması gerekir. Bu Mecliste en ağır muhalefeti biz yaptık ama hep İç Tüzük içerisinde
yaptık geçmişte.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) – İç Tüzük dışı mı bunlar?
AVNİ DOĞAN (Devamla) – Değerli arkadaşlar, şimdi, bugünkü iki
Danışma Kurulu önerisi niye veriliyor?
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – İç Tüzük’e aykırı bir şey mi Sayın
Başkan?
K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Sayın Başkan, İç Tüzük’e aykırı bir
talep mi var?
BAŞKAN – Arkadaşlar, lütfen. Siz de çıkacaksınız biraz sonra
düşüncelerinizi Genel Kurulla paylaşacaksınız. Dinleyin sabırla.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Önerilerimizi gereksiz olarak
tanımladı, onu düzeltsin.
BAŞKAN – Arkadaşlar, lütfen…
AVNİ DOĞAN (Devamla) – Hükûmet, bir
genel görüşme istiyor. Diyor ki…
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Ne zamandır muhalefetin önerileri
gereksiz oldu? Bunu düzeltin lütfen! Bunu düzeltin lütfen!
AVNİ DOĞAN (Devamla) – “Ben bir proje getirdim. Ben ‘Millî Birlik
ve Bütünlük Projesi’ adında bir proje getirdim, bunu görüşelim.” diyor Hükûmet.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Bunu düzeltin.
AVNİ DOĞAN (Devamla) – “Ben bir barış projesi getirdim.” diyor Hükûmet. “Bunu görüşelim” diyor.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Muhalefetin önerisi ne zaman
gereksiz oldu? Bunu düzeltin.
AVNİ DOĞAN (Devamla) – “Ben demokratik açılım projesi getirdim.”
diyor Hükûmet. “Bunu görüşelim.” diyor.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Yarın görüşelim, yarın.
AVNİ DOĞAN (Devamla) – Victor Hugo’nun bir sözü var değerli
arkadaşlar. Victor Hugo der ki: “Ağlama.”
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sen başkasına söyle onu.
AVNİ DOĞAN (Devamla) – Victor Hugo der ki: ”Gülme.” Victor Hugo
der ki: “Bağırma. Dinle ve anla.” Dinleyin ve anlayın. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Düzeltin, bu tabiri düzeltin.
AVNİ DOĞAN (Devamla) – Hükûmet “Bir
Millî Birlik Projesi getirdim.” diyor.
BİLGİN PAÇARIZ (Edirne) – Açıkla da anlayalım. Açıkla, neyi
söylüyorsun, neyi söylemek istiyorsun açıkla, ona göre anlayalım.
AVNİ DOĞAN (Devamla) – Muhalefet diyor ki: “Bugün barış günüdür,
bugün yas günüdür.” Hayır, bugün yas günü falan değil.
CANAN ARITMAN (İzmir) – Milletin yas günü, millete saygı duyun. Saygısız
adam!
AVNİ DOĞAN (Devamla) – Hem “Atatürk ölmedi, kalbimizde yaşıyor.”
diyeceksiniz hem de “Yas günü” diyeceksiniz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar,
CHP ve MHP sıralarından gürültüler) Bugün Atatürk’ü anma günü.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Atatürk’ü böyle mi anıyorsunuz!
BİLGİN PAÇARIZ (Edirne) – Açıkla da anlayalım. Açıkla da
anlayalım.
AVNİ DOĞAN (Devamla) – Bugün, ömrünü bu ülkenin millî birliğine,
millî bütünlüğüne, barışına vermiş bir lideri anma günü.
BİLGİN PAÇARIZ (Edirne) – Hayal görme, palavra kesme!
AVNİ DOĞAN (Devamla) – Eğer bu projenin adı “Millî Birlik Projesi”yse bugün görüşülmeyecek de ne zaman görüşülecek?
(CHP ve MHP sıralarından gürültüler)
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Bu projenin adı öyle değil.
AVNİ DOĞAN (Devamla) – Eğer bir konu yanlışsa bugün görüşülmesi de
yanlış, yarın görüşülmesi de yanlış.
ŞENOL BAL (İzmir) – Özellikle mi getirdiniz?
AVNİ DOĞAN (Devamla) – Bu “istemezük”
siyaseti yeniçeriden bu yana geliyor arkadaşlar. Aslında bunları
konuşmayacaktım. Boğaz Köprüsü yapılıyor: “İstemezük.”
(CHP ve MHP sıralarından “Ne alakası var?” sesleri) Keban yapılıyor: “İstemezük.” Annan Planı oylanıyor: “İstemezük.”
Siz istemiyorsunuz ama oradaki Türkler istiyor, siz istemiyorsunuz ama Rumlar
da istemiyor sizinle birlikte. Mecbur musunuz onlarla birlikte düşünmeye?
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Ne alakası var?
AVNİ DOĞAN (Devamla) – Artık Türkiye kabına sığmıyor, artık
Türkiye dışarıya taşıyor, artık Türkiye büyük bir ülke olmak istiyor.
ŞENOL BAL (İzmir) – Atatürk “Teslim olma.” diyor.
AVNİ DOĞAN (Devamla) – İç barışını sağlamak zorunda değerli
arkadaşlar, iç huzurunu sağlamak zorunda.
Atatürkçülük yas tutmak falan değildir.
CANAN ARITMAN (İzmir) – Teröristleri affederek mi?
AVNİ DOĞAN (Devamla) – Atatürkçülük bir paradigmanın
arkasına sığınıp çözümsüzlüğü desteklemek değildir.
BİLGİN PAÇARIZ (Edirne) – Demokratik açılımı anlatsana. Demokratik açılım neymiş, bilmek hakkımız.
AVNİ DOĞAN (Devamla) – Atatürkçülük, bu ülke medeniyete doğru
yürüsün diye yol yapmaktır.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Demokratik açılımı anlatsana?
Demokratik açılım neymiş, anlatsana.
AVNİ DOĞAN (Devamla) – Atatürkçülük, Türk milletinin iyi eğitim
almasını, iyi sağlık imkânı almasını sağlamaktır.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Atatürkçülük bölmek değildir!
Atatürkçülük ayrımcılık yapmak değildir!
AVNİ DOĞAN (Devamla) – Atatürkçülük enflasyonu düşürmektir.
ŞENOL BAL (İzmir) – Yakışmıyor ağzınıza!
AVNİ DOĞAN (Devamla) – Atatürkçülük teröristi dağdan indirmektir.
Tamam mı? (AK PARTİ sıralarından alkışlar, MHP sıralarından gürültüler)
ŞENOL BAL (İzmir) – Atatürkçülük teslim olmak değildir!
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Atatürkçülük yıkmak değildir!
AVNİ DOĞAN (Devamla) – Atatürkçülük yolsuz köylere yol yapmaktır,
susuz köylere su getirmektir.
Biliyoruz, bu ülkede iki tür siyaset yapılıyor…
ŞENOL BAL (İzmir) – Teröristle anlaşmak değildir Atatürkçülük!
AVNİ DOĞAN (Devamla) – Biri istikrarı arayanların siyaseti, biri
“Kurt buhranlı havayı sever.” misali kaos siyaseti
yapanların siyaseti. (AK PARTİ sıralarından alkışlar; CHP ve MHP sıralarından
gürültüler)
Ama istikrar kazanacaktır, mutlaka istikrar kazanacaktır.
Gerçeklerin bir kötü huyu var, sonunda anlaşılır. Gerçeklerin böyle bir kötü
huyu var, sonunda mutlaka anlaşılır.
Değerli arkadaşlar, Atatürkçülük çözümsüzlüğü besleyen paradigmaları ortadan kaldırmaktır...
GÜROL ERGİN (Muğla) – Atatürkçülük PKK hamiliği yapmak değildir!
AVNİ DOĞAN (Devamla) – Çözümsüzlük, âdeta bir terör bataklığı
hâline gelmiş mevzuatı ortadan kaldırmaktır.
CANAN ARITMAN (İzmir) – Türk milletinin onuruyla oynamak değildir?
AVNİ DOĞAN (Devamla) – AK PARTİ bunu yapmaya çalışıyor.
CANAN ARITMAN (İzmir) – Türk milletine saygısızlık yaparak değil
ama!
AVNİ DOĞAN (Devamla) – Sizin karşı olmadığınız nedir ki? Siz “istemezük”ten başka ne bilirsiniz ki? Yapmadınız,
yaptırmadınız şimdiye kadar, yapılmasına engel oldunuz. Darbeleri alkışladınız.
(CHP sıralarından gürültüler)
K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Sayın Başkan, darbeyi kim alkışlamış,
onu söylesin.
AVNİ DOĞAN (Devamla) – Bununla kimse bir yere varamaz.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Darbeyi kim alkışlamış? Sataşma var.
AVNİ DOĞAN (Devamla) – Değerli arkadaşlar, insanlık ilk insandan
bu yana hep ileriye yürümüştür...
BİLGİN PAÇARIZ (Edirne) – Palavra anlatma, otur yerine!
AVNİ DOĞAN (Devamla) – Yontma taştan füzeye hep birtakım
kalıpları, birtakım paradigmaları yıka yıka gelmiştir bugüne.
ŞENOL BAL (İzmir) – Demokrasi düşmanları!
AVNİ DOĞAN (Devamla) – Demokrasiye ulaşmak, istikrara ulaşmak,
uygarlığa ulaşmak için siyasal dogmaların insan iradesi karşısında çaresiz
kaldığına tanık olmuştur insanlık bugüne kadar.
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Git de Maraş’ta anlat bunları,
Maraş’ta!
AVNİ DOĞAN (Devamla) – Biz de Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak
işte bu zemini sağlam tutmak istiyoruz. Zira insanlığın gittiği yöne, zamanın
ruhuna engel olmak kimsenin yapabileceği bir iş değildir. Buna kimse engel
olamaz.
ŞENOL BAL (İzmir) – ABD’nin isteğine göre yapıyorsunuz.
AVNİ DOĞAN (Devamla) – Hükûmetler gider,
hükûmetler gelir; siyasi partiler gider, siyasi partiler
gelir; demokratlar gelir, diktatörler geçer ama insanlık gideceği yöne mutlaka
gider...
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) – İhanetçiler de gidecek bir gün!
Tarihin kirli sayfalarına, tarihin çöplüğüne gidecek bir gün!
AVNİ DOĞAN (Devamla) – …Türkiye de o yöne gidiyor işte. Buna kimse
engel olamaz. Bunlara engel koyduğunu zannedenler, sadece kendine engel koyar.
Bize şunu söylüyorsunuz: “Kime meydan okuyorsunuz?” Sayın Şandır…
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Evet, kime?
AVNİ DOĞAN (Devamla) – CHP’nin ağzı size yakışmıyor, onu
söyleyeyim. (CHP sıralarından gürültüler, AK PARTİ sıralarından alkışlar)
GÜROL ERGİN (Muğla) – Tahrikçilik yapma! Sen terbiyesizlik yapma!
Sen o pis ağzına CHP’yi alma! O ağzına CHP yakışmaz!
AVNİ DOĞAN (Devamla) – Biz kimseye meydan okumuyoruz, biz meydan
okuyorsak Türkiye’deki karanlığa meydan okuyoruz... (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Türkiye’deki teröre meydan okuyoruz, Türkiye’deki yokluğa,
enflasyona, ağır faize meydan okuyoruz ve bu savaşı da kazandık. Farkında değil
misiniz? Bu ülkede bir başka bayrağın yükseldiğinden söz etmek yanlıştır… (CHP
ve MHP sıralarından gürültüler)
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Olmadı mı!
AVNİ DOĞAN (Devamla) – …gaflettir, bu ülkede bu topraklarda bir
tek bayrak yükselir, o da ay-yıldızlı al bayraktır. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Bunun aksini düşünmek, gaflettir, dalalettir. (CHP ve MHP
sıralarından gürültüler)
OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – İnkâr mı ediyorsunuz?
GÜROL ERGİN (Muğla) – O al bayrağı buraya sokmadınız.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Hangi bayrak?
OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – İnkâr mı ediyorsun Avni Bey, inkâr mı
ediyorsunuz!..
CANAN ARITMAN (İzmir) – PKK bayrağı!
AVNİ DOĞAN (Devamla) – Değerli milletvekilleri, böyle aziz bir
günü istismar etmek yanlıştır. Bu ülkede din istismarı vardır, bu ülkede millî
değerlerin istismarı vardır, ama maalesef bu ülkede en fazla yapılan şey de bu
ülkenin kurucusu, bu cumhuriyetin kurucusu Aziz Atatürk’ün istismarıdır. (CHP
ve MHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Değerli arkadaşlarım, lütfen…
AVNİ DOĞAN (Devamla) – Bu yanlıştır. Bu yanlışı da millet hiçbir
zaman affetmemiştir, hiçbir zaman affetmeyecektir.
Arkadaşlar, Victor Hugo’nun sözünü tekrarlıyorum… (CHP ve MHP
sıralarından gürültüler)
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Victor Hugo “Bağırma” diyor.
AVNİ DOĞAN (Devamla) – “Bağırmayın, dinleyin, anlayın.” Anlarsanız
belki katkıda bulunursunuz. Anlarsanız karşı çıktığınız şeye gerçekten doğru
olarak karşı çıkarsınız. Anlarsanız, burada söylediğiniz sözlerin bir anlamı
olur. Erzurum Kongresinin yapıldığı salondan lüzumsuz yere bahsetmezsiniz,
yeter ki anlayın. Sizin probleminiz dinlememektir. Sizin probleminiz istemezükçülüktür, sizin probleminiz anlamamaya
çalışmaktır. (CHP ve MHP sıralarından gürültüler)
MUHARREM VARLI (Adana) – Senin problemin tetikçilik yapmak,
tetikçilik!
AVNİ DOĞAN (Devamla) – Değerli milletvekilleri…
BİLGİN PAÇARIZ (Edirne) – Doğru şeyler söyle de anlayalım.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Sen köle ruhlu bir adamsın,
vicdanın, hepsi esaret altında, beynin…
AVNİ DOĞAN (Devamla) – Bu ülkede kadim zamandan beri tetikçiliği
kimin yaptığını bu millet bilir.
MUHARREM VARLI (Adana) – Belli belli,
görüyoruz burada.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Meclis de esaret altında.
AVNİ DOĞAN (Devamla) – Tamam mı? Kimin tetikçilik yaptığını, kimin
mafyaya hizmet ettiğini, kimin darbelerle, darbecilerle kol kola yürüdüğünü
herkes bilir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Bu duygu ve düşünceler içerisinde MHP’nin Danışma Kurulunun
aleyhine oy vereceğimi bildiriyor, hepinize saygılar sunuyorum. Sağ olun. (AK
PARTİ sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar; CHP ve MHP sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN – Sayın Doğan, teşekkür ediyorum.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Yazıklar olsun!
BİLGİN PAÇARIZ (Edirne) – Öğren de gel, öğren de! Yirmi sene
vekillik yapmışsın ama boşuna, haybeye yapmışsın.
Danışma Kurulu önerisi değil o.
BAŞKAN – Sayın Anadol, bir şey mi
söyleyeceksiniz?
Buyurun.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Sayın Başkanım, Sayın Konuşmacı
konuşmasında “Darbecilere alkış tuttunuz.” diyerek… (CHP sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN – Şimdi değerli arkadaşlarım, bakın, grup başkan
vekillerinizi duyamıyorum, gürültü çıkarıyorsunuz.
MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) – Oradan anlatsınlar, Başkan…
BAŞKAN – Sayın Anadol, lütfen
tekrar eder misiniz.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Sayın Konuşmacı “Darbecilere alkış
tuttunuz.” diyerek ve bu sözü birkaç defa tekrarlayarak açık sataşmada
bulunmuştur.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Size söylemedi ki… Size söylemedi…
K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Bize söylemediyse çıksın, “Cumhuriyet
Halk Partisine söylemedim.” diye söz istesin.
AHMET YENİ (Samsun) – Siz de karşı olduğunuzu söyleyin.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Kime söyledi? Darbelere kim alkış
tuttu, kim?
BAŞKAN – Evet, Sayın Doğan, neredesiniz efendim? O ifadeyi
kullandınız. “Darbecileri alkışladınız.” ifadesinin muhatabı kimdir? Kimi
kastettiniz efendim?
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Kime söyledi o lafı, açıklasın.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
3.- Kahramanmaraş Milletvekili
Avni Doğan’ın, MHP Grubu önerisi üzerinde yaptığı konuşmadaki bazı sözlerinin
yanlış anlaşıldığına ilişkin açıklaması
AVNİ DOĞAN (Kahramanmaraş) – Evet, tabii, bu ülkede, ben bunu
konuşurken, bir kere, bir siyasi parti grubunu kastetmedim, özellikle MHP’yi
hiç kastetmedim, bunu söyleyeyim.
AHMET DENİZ BÖLÜKBAŞI (Ankara) – Kimi kastettin o zaman?
K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Kimi kastettin? Kimdi o?
BAŞKAN – Sayın Anadol, herhangi bir
siyasi…
AVNİ DOĞAN (Kahramanmaraş) – Yani Milliyetçi Hareket Partisini
özellikle kastetmediğimi buradan söylemek istiyorum.
BAŞKAN – Sayın Anadol, sizi kastettiğini
söyleseydi size söz verecektim.
AVNİ DOĞAN (Kahramanmaraş) – Milliyetçi Hareket Partili arkadaşlar
tarafından bu tür bir yanlış anlaşılma beni üzer.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Yanlış anlaşılma yok.
AVNİ DOĞAN (Kahramanmaraş) – Yani bir siyasi parti grubunu da
ayrıca kastetmedim.
MUHARREM VARLI (Adana) – Sen hiç üzmezsin bizi çünkü sen
tetikçisin.
AVNİ DOĞAN (Kahramanmaraş) – Ama bu ülkede e-muhtırayı
alkışlayanlar olduğu kesin. Bu ülkede 28 Şubatı alkışlayanlar olduğu kesin. 28
Şubatçılarla birlikte hükûmet kuran insanlar olduğu
kesin… (CHP sıralarından “Yeter” sesleri, gürültüler)
BAŞKAN – Peki, Sayın Doğan…
K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Kim onlar?
OKTAY VURAL (İzmir) – Kimi kastettiğini söylesin!
AVNİ DOĞAN (Kahramanmaraş) – … bu
iktidarda 60 darbesini alkışlayanlar olduğu kesin. Onları kastettim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar, CHP ve MHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Sayın Doğan, teşekkür ederim.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Niye söz veriyorsunuz Sayın Başkan! Kim
onlar?
BAŞKAN – Bir saniye… Bir saniye…
Sayın Anadol, sizi kastetmediğini ifade
ettiler.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Kimi?
BAŞKAN – Bir saniye…
Sizi kastetmediğini ifade ettiler.
GÜROL ERGİN (Muğla) – Kimi kastetti Sayın Başkan?
K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Cumhuriyet Halk Partisini kastetmedim
demedi. Söylesin...
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Açıkça “grupları kastetmedim” dedi.
BAŞKAN – “Herhangi bir parti grubunu kastetmedim” dediler.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) – “Gruplar”la
olmaz!
OKTAY VURAL (İzmir) – Sözünü geri alsın!
BAŞKAN – Yetmez mi efendim bu? Yetmez mi?
K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Cumhuriyet Halk Partisini kastetmedim
demedi. Ağır bir suçlamadır bu.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Söyledi ya! “Kastetmiyorum” dedi.
MUHARREM VARLI (Adana) – Gülme, gülme! Sözünün arkasında ol!
BAŞKAN – Sayın Doğan, Cumhuriyet Halk Partisini kastederek
söylemediğinizi ifade ettiniz değil mi biraz önce? (CHP ve MHP sıralarından
sıra kapaklarına vurmalar, gürültüler)
OKTAY VURAL (İzmir) – Sözünü geri alsın! Özür dilesin!
BAŞKAN – Evet efendim, sizi kastetmediğini söylüyor.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Grubumuza…
BAŞKAN – Sayın Anadol, sizi
kastetmediğini ifade ediyor. Ben duydum. Sizin grubunuzu kastetmediğini ifade
ediyor.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) – O zaman, kendi grubu için… Kendi grubunu
kastetmiş.
OKTAY VURAL (İzmir) – Çıkıp söylesin…
BAŞKAN – Söyledi efendim.
GÜROL ERGİN (Muğla) – AKP’yi mi kastetmiş Sayın Başkan! Öyle şey
olur mu?
BAŞKAN – Sayın Şandır, buyurun.
ŞENOL BAL (İzmir) – Kimi kastettiğini söylesin!
KADİR URAL (Mersin) – O zaman sizi kastetti Sayın Başkan.
BAŞKAN – Arkadaşlar, lütfen, oturur musunuz.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Arkadaşlar, bakın, söz isteyen arkadaşlarımızı
duyamıyorum. Lütfen, sakin olalım.
KADİR URAL (Mersin) – Meclis Başkanı… Büyük ihtimalle sizi
kastetti. (MHP sıralarından alkışlar, gülüşmeler)
Kimi kastettiğini söyle lan!
BAŞKAN – Benim, böyle bir alınganlığım yoktur.
Buyurun.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Başkan, konuşmacı soy ismimi de
ifade ederek, burada bize dönüp “Siz” diyerek bazı ifadelerde bulundu. Bunların
üzerinde söz istiyorum.
OKTAY VURAL (İzmir) – Özür dilesin!
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Tutanaklar gelsin.
BAŞKAN – Evet, Sayın Doğan, konuşması esnasında “Cumhuriyet Halk
Parti ağzı size yakışmıyor” ifadesini kullandı. (MHP sıralarından gürültüler)
K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Zaten, bu, yeteri derecede sataşmadır.
BAŞKAN – Sayın Anadol, lütfen, oturun.
Sayın Şandır, yeni bir sataşmaya mahal vermeyecek şekilde, size,
üç dakika içerisinde diyeceklerinizi ifade etmek için söz veriyorum.
Buyurun.
VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR
1.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın, MHP Grubu önerisi üzerinde konuşan Kahramanmaraş
Milletvekili Avni Doğan’ın, şahsına ve grubuna sataşması nedeniyle konuşması
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
kastetmek istediğim husus buydu.
Sayın Hatibin söylediklerini öncelikle bütünüyle kendisine ve
grubuna iade ediyorum. (MHP ve CHP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)
KADİR URAL (Mersin) – Gülme!
MUHARREM VARLI (Adana) – Gülme, gülme! Sözünün arkasında ol,
gülme!
MEHMET ŞANDIR (Devamla) – Allah aşkına, alkışlayan sizsiniz,
Hatibi ayıplayacağınıza alkışlayan sizsiniz.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Söylemediğini ifade etti, Sayın
Şandır. Söylemediğini ifade etti, daha ne diyorsun?
MEHMET ŞANDIR (Devamla) – Söylediği şey şu: “Tetikçi” diyor. Böyle
dönüp “Tetikçi” diyor. Kendisi, Victor Hugo’nun ağzıyla konuşarak bizi CHP’nin
ağzıyla konuşmakla suçlamak haddi değil, haddi değil.
Sayın Avni Doğan, senin geçmişini de biliyoruz biz. (MHP sıralarından
“Bravo” sesleri, alkışlar) Geçmişini satarak yeni sahiplerine yaltaklanmaya
ihtiyacın olmasa gerek. (MHP sıralarından gürültüler)
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Ortalıkta dolaşamazsın sen. Utanç
içinde dolaşacaksın. Yazıklar olsun!
MEHMET ŞANDIR (Devamla) – Değerli Başkanım…
BAŞKAN – Sayın Şandır, yeni bir sataşmaya lütfen mahal vermeyelim.
Siz, o konuyla ilgili lütfen açıklamanızı yapın. (MHP sıralarından gürültüler)
YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Ama söyledi.
AVNİ DOĞAN (Kahramanmaraş) – Ne biliyorsan söyle.
MUHARREM VARLI (Adana) – Otur Yerine!
MEHMET ŞANDIR (Devamla) – Sayın Başkanım, Sayın Hatip, burada
tetikçiliği yapmakla suçladığı kişinin veya grubun kim olduğunu açıklamak
mecburiyetinde. Bunu siz açıklatmak durumundasınız. Kim bu tetikçi? Bunu bilmek
mecburiyetindeyiz. Türkiye Büyük Millet Meclisinde tetikçi olan kim?
OKTAY VURAL (İzmir) – Çıksın, özür dilesin Meclisten.
ŞENOL BAL (İzmir) – Çıksın, özür dilesin.
OKTAY VURAL (İzmir) – 28 Şubatta partilerini bırakıp kaçanlar…
TAYFUR SÜNER (Antalya) – Mecliste tetikçi olmaz.
MEHMET ŞANDIR (Devamla) – Bir başka husus: Bir siyasi grubu, bir
başka siyasi grubun ağzıyla konuşmakla suçlamak ne kadar nezaketli bir
hadisedir? Bir yandan Victor Hugo’dan söz edecek, bir yandan da -hiç haddi
olmadığı hâlde- bir başka grubu itham ederken bizi de onun ağzıyla konuşmakla
suçlayacak. Böyle bir şeyi kabul edebilir miyiz? Bunu kabul ederek bu Mecliste
müzakereyi nasıl yapabiliriz? Nasıl bir arada otururuz?
İtiraz ettiğim husus şu: Burada yanlış konuşmalar olur ama yanlış
konuşmaların alkışlanmasını kabul edemeyiz değerli arkadaşlar. Asla kastım size
hakaret etmek değil ama yadırgadığımı da ifade ediyorum. Biri yanlış söylüyor,
siz de alkışlıyorsunuz; böyle bir şey olur mu? Sayın Meclis… (AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
MEHMET SAĞLAM (Kahramanmaraş) – Size ne efendim!
MEHMET ŞANDIR (Devamla) – Evet, bize neyse…
Sayın Başkan, bize neyse biz de gereken cevabı veririz.
Tekrar ediyorum: Tetikçi kim, bunu burada açıklayacak…
OKTAY VURAL (İzmir) – MHP Grubundan özür dilesin.
MEHMET NİL HIDIR (Muğla) – Talimatname yollasaydın buraya!
MEHMET ŞANDIR (Devamla) – …ya da özür dileyecek. Bunun yolu budur.
Dolayısıyla Sayın Başkan, tekrar hatırlatıyorum: Bu günde, bu
önemli ve özel günde, Atatürk’ü de Atatürkçülüğü de kullanarak…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Süreniz doldu Sayın Şandır.
MEHMET ŞANDIR (Devamla) – Sayın Başkan, teşekkür ediyorum ama buna
müsaade edilmemesi gerekir. Müsaade edildiği takdirde burada müzakere yapamayız
efendim. Bunu da arz etmek istiyorum.
Saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Şandır.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Sayın Başkan “CHP ağzıyla konuşmak”la suçladı MHP’yi. Bu, açık sataşma sebebidir.
“CHP ağzıyla konuşmak” asla hakarete yol açacak bir olay değildir. Cumhuriyet
Halk Partisine açıkça sataşıyor. Söz istiyorum.
ŞENOL BAL (İzmir) – Ne demek bu? Ne varmış ağzınızda?
BAŞKAN – Sayın Anadol, size de yeni bir
sataşmaya mahal vermeyecek şekilde konuşmak üzere üç dakikalık süre veriyorum.
Siz tecrübeli bir arkadaşımızsınız, tansiyonu yükseltmeyeceğinizi biliyorum.
Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
2.- İzmir Milletvekili K. Kemal Anadol’un, MHP Grubu önerisi üzerinde konuşan Kahramanmaraş
Milletvekili Avni Doğan’ın, grubuna sataşması nedeniyle konuşması
K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Teşekkür ederim Sayın Başkan, fazla
vaktinizi işgal etmeyeceğim.
Yüce Meclisin saygıdeğer üyeleri, burada, iktidar ve muhalefet
partileri olarak görev yapıyoruz. Şimdi burada, hem muhalefetin toplantıyı
germemesi, bu oturumda olay çıkartmaması gibi, Meclis çalışmaya başlamadan
evvel grup başkan vekilleri televizyon ekranına çıkacaklar, ondan sonra da
birisi çıkacak…
OKTAY VURAL (İzmir) – Tetikçilik yapacak!
K. KEMAL ANADOL (Devamla) – …Kuvayımilliye’yi
örgütlemiş, Türkiye’yi bağımsızlığına kavuşturmuş, Türkiye Cumhuriyeti’ni
kurmuş Cumhuriyet Halk Partisine, şerefli Cumhuriyet Halk Partisine dil uzatmak
cüretinde bulunacak. Böyle bir şey olamaz arkadaşlar. (CHP sıralarından
alkışlar)
Şimdi, evvela şunu söyleyeyim: Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
içinde darbecileri alkışlayan şeref yoksunu bir tek milletvekili yoktur
arkadaşlar! (CHP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar) Söyleyeyim. Bu bir.
Daha bir hafta geçti. Demokratik Toplum Partisi bir grup önerisi
getirdi. Neydi o? Darbecilerle ilgili komisyon kurulsun, araştırma komisyonu
kurulsun.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Aleyhte oy verdiler.
K. KEMAL ANADOL (Devamla) – Çıktınız, bu kürsüden karşı laflar
ettiniz, aleyhte oy kullandınız. Cumhuriyet Halk Partisi önergenin lehine oy kullandı.
Daha bir hafta geçti! Daha bir hafta geçti! (CHP sıralarından “Bravo” sesleri,
alkışlar)
ATİLA EMEK (Antalya) – Darbecileri alkışlayan AKP’dir.
OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Darbecilere diyet borcunuz var.
K. KEMAL ANADOL (Devamla) – Son olarak şunu söylüyorum: Darbeci
yaşıyor! Darbeci yaşıyor, 12 Eylül darbesini yapan kişi ve kişiler.
OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Ya, diyet borcu bu, diyet borcu!
K. KEMAL ANADOL (Devamla) – Dedik ki: “Darbeciler yargılanacaksa
önce onlar yargılansın. Anayasa’nın geçici maddeleri kaldırılsın.” Sayın
Başbakan dedi ki: ”Eğer bu bir sulu şaka değilse hemen ‘evet’ diyeceğiz.” (CHP
sıralarından “Ne oldu?” sesleri) CHP Grup Başkan Vekilleri geldiler, size
öneriyi sundular. “Yetkili kurullarımız inceleyecek.” dediniz, hâlâ cevap
vermediniz. Hadi canım sen de! Hadi canım sen de! (CHP sıralarından “Bravo”
sesleri, alkışlar; AKP sıralarından gürültüler)
ABDÜLHADİ KAHYA (Hatay) – Otur yerine!
BAŞKAN – Sayın Anadol, teşekkür ederim.
Değerli arkadaşlarım, Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun vermiş
olduğu öneri üzerinde görüşmelere devam ediyoruz. Şimdi, önerinin lehinde söz
isteyen…
ŞENOL BAL (İzmir) – Özür dilesin.
OKTAY VURAL (İzmir) – Hayır, “tetikçi”yi
açıklayacak. Sayın Başkanım… (MHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Buyurun.
OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkanım, Milliyetçi Hareket Partisini
“CHP ağzıyla konuşuyor.” diye suçlamıştır. Milliyetçi Hareket Partisinden özür
dilemeye, gruptan özür dilemeye davet etmeniz gerekiyor. Böyle bir şey olabilir
mi? Bizim kendi ağzımız yok mu?
MEHMET NİL HIDIR (Muğla) – Böyle olmaz Sayın Vural, bir
talimatname yazın da imzalayalım!
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Tetikçiyi açıklaması lazım.
MUHARREM VARLI (Adana) – Yanına mı kalacak Sayın Başkan?
BAŞKAN – Sayın Vural…
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Sayın Başkan, konuşmasını yaptı.
BAŞKAN – Sayın Vural, biraz önce konuşan hatibin -Sayın Doğan’ın-
konuşmasına atıfta bulunarak sataşma talebiyle söz istediniz, ben de Sayın Şandır’a söz verdim. O da çıktı kürsüye, düşüncelerini
ifade etti, cevabını verdi. Başka ne istiyorsunuz?
OKTAY VURAL (İzmir) – Efendim, böyle bir şeyin tutanaklarda yer
almasını nasıl hazmedebilirsiniz bir Meclis Başkanı olarak? İstirham ediyorum!
Lütfen!
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Tetikçi kim Sayın Başkan?
BAŞKAN – Talebiniz nedir efendim? Talebiniz nedir?
OKTAY VURAL (İzmir) – Lütfen çağrıda bulununuz, sözünü geri
almıyorsa tutanaklara girsin! Çağırınız lütfen!
BAŞKAN – Şimdi biz grup önerisi üzerinde görüşmelerimize devam
etmek durumundayız.
Hakkı Suha Okay,
Ankara Milletvekili…
OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkanım, taraflı yönetiyorsunuz!
BAŞKAN – …Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkan Vekili önerinin
lehinde konuşacaklar.
Buyurun… Buyurun… (MHP sıralarından sıra kapaklarına vurmalar,
gürültüler)
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Yani o sözler kalacak mı tutanaklarda
efendim?
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Gelecek ve özür dileyecek!
BAŞKAN – Sayın Şandır, gelir misiniz bir dakika.
Efendim, ben size söz vermedim mi?
ÖZKAN ÖKSÜZ (Konya) – Konuştun, daha ne konuşacaksın ya?
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Başkan, tavrınızla ilgili İç Tüzük
63’e göre usul tartışması açıyorum. Takdir hakkınız yok.
OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkan, ikaz etmeniz gerekiyordu!
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Tetikçiyi ifade edecek, kim tetikçi?
BAŞKAN – Sayın Şandır, siz sataşma nedeniyle söz istediniz, verdim
mi? Verdim, konuştunuz. Daha ne istiyorsunuz?
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Ben beklentimizi ifade ettim. Grubum
adına, Sayın Hatibin özür dilemesini, sözünü geri almasını talep ediyorum. Bunu
temin etme görevlisi ve sorumlusu sizsiniz. Olmayacaksa, nasıl müzakere
yapacağız?
BAŞKAN – Sizin böyle bir talebiniz olmadı.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Oldu efendim veya şimdi oluyor.
BAŞKAN – Şimdi, Sayın Şandır, tutanakları getirteceğim. Sayın Okay konuşmasını yapsın… (MHP sıralarından sıra kapaklarına
vurmalar, gürültüler)
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Efendim, bakın, arkadaşımız…
BAŞKAN – Sayın Okay konuşmasını yapsın,
değerlendireceğim.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Hayır efendim, hayır…
BAŞKAN – Sayın Şandır, talebinizi değerlendirmeye çalışacağım,
tutanakları isteyeyim. (MHP sıralarından sıra kapaklarına vurmalar, gürültüler)
Değerli arkadaşlarım, bu sıra kapaklarına vurmak suretiyle ne
yapmak istiyorsunuz Allah aşkına?
AHMET DURAN BULUT (Balıkesir) – Özür dileyecek!
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Özür dileyeceksin! Çıkacaksın ve
özür dileyeceksin!
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Başkan, arkadaş çok açık ifade
etti, burada herkes duydu. Arkadaş, bize dönerek, tetikçilikle suçladı.
KÜRŞAT ATILGAN (Adana) – Sözünü geri alacak! Sözünü geri alsın!
BAŞKAN – Bakın, orada elektronik cihazlar var. Bakın, o elektronik
cihazlar bozulabilir. Lütfen… Lütfen…
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Efendim, arkadaş “tetikçi” lafını geri
alacak, “CHP ağzıyla konuşuyor” ithamını geri alacak. Almadığı takdirde neyi
müzakere edeceğiz?
RECEP TANER (Aydın) – Meclisi idare edemiyorsun!
AVNİ DOĞAN (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan…
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Sayın Başkan, geldi, bak.
BAŞKAN – Avni Bey, buyurun.
Sayın Doğan, niçin söz istediniz efendim?
AVNİ DOĞAN (Kahramanmaraş) – Sayın Başkanım, ben herhangi bir
partiye “tetikçi” demedim.
BAŞKAN – Sözlerinize açıklık mı getirmek istiyorsunuz efendim?
Tavzih etmek mi istiyorsunuz?
AVNİ DOĞAN (Kahramanmaraş) – Evet Sayın Başkan.
BAŞKAN – Buyurun.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
4.- Kahramanmaraş Milletvekili
Avni Doğan’ın, MHP Grubu önerisi üzerinde yaptığı konuşmadaki bazı sözlerinin
yanlış anlaşıldığına ilişkin açıklaması
AVNİ DOĞAN (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; tabii biz, konuşulurken sükûnet içerisinde dinliyoruz ama
arkadaşlarım beni konuşturmak istemedi. Burada hatip yanlış şeyler de
konuşabilir. (MHP sıralarından gürültüler) Birilerinin işine gelmeyen şeyler de
konuşulabilir ama sükûnet içerisinde dinlenmesi lazım. Ben konuşurken grupların
birinden -çünkü konuşuyorum, hangisinden olduğunu bilmiyorum, tutanaklara bakın
Sayın Başkan- ısrarla “Sen tetikçilik yapıyorsun! Sen tetikçilik yapıyorsun!”
diye bağırdılar.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Hayır…
AVNİ DOĞAN (Devamla) – Tutanaklara bak.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Hayır… Hayır…
AVNİ DOĞAN (Devamla) – Sayın Şandır, tutanaklara bak.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Hayır Avni Bey, hayır.
AVNİ DOĞAN (Devamla) – Ben Milliyetçi Hareket Partisini incitmek
istemem.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Hayır Avni Bey…
AVNİ DOĞAN (Devamla) – Tutanaklara bakın Sayın Şandır.
Ben de -hangi gruptan geldiğini de bilmiyorum- şunu söyledim:
“Tetikçilik kimin yaptığını bu millet biliyor.” dedim. Benim ağzımdan MHP lafı mı çıktı? CHP lafı mı
çıktı? Herhangi bir lafı mı çıktı? Niye üstünüze alıyorsunuz anlamıyorum. Bunu
üstünüze almamanız gerek arkadaşlar. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
KADİR URAL (Mersin) – Meclis Başkanına mı söylediniz “Tetikçi”
diye?
AVNİ DOĞAN (Devamla) – Hayır, hayır, hayır…
KADİR URAL (Mersin) – Kime
söylediğini söyle!
AVNİ DOĞAN (Devamla) – Bana, bana “Tetikçi” diye bağırana “Bu
millet kimin tetikçi olduğunu biliyor.” dedim.
KADİR URAL (Mersin) – Kime
söylediğini söyle!
AVNİ DOĞAN (Devamla) – Şimdi Sayın Şandır: “Senin geçmişini
biliyoruz.” dedi. Arkadaşlar, benim onurlu bir geçmişim var.
MUHARREM VARLI (Adana) – Belli… Belli… Belli…
AVNİ DOĞAN (Devamla) – Kim benim geçmişim hakkında lekeli bir şey
biliyorsa da çıksın açıklasın.
MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) – Başkan, özür dilesin bitirsin,
uzatmasın.
AVNİ DOĞAN (Devamla) – Bu ülkenin anlı ak, geçmişi temiz
insanlarından biriyim, tertemiz insanlarından biriyim.
Saygılar sunuyorum. Teşekkür ederim. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) – Özür dilemedi ki! Özür dilemedi!
BAŞKAN – Avni Bey, bir saniye…
“Milliyetçi Hareket Partisine, Cumhuriyet Halk Partisi ağzıyla
konuşmak yakışmıyor.” sözü sebebiyle arkadaşlarımızın bir itirazları var.
Onunla ilgili arkadaşlarımızı rahatlatacak bir ifadede bulunur musunuz lütfen.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Herkes kendi ağzıyla konuşsun.
MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) – Esas ağzı olan konuşuyor da ondan
çıkıyor sorun Başkan.
AVNİ DOĞAN (Devamla) – Sayın Başkanım…
MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) – Ağzı olan konuşuyor.
AVNİ DOĞAN (Devamla) – Ben, birazcık, bugünkü Milliyetçi Hareket
Partisinin üslubunu CHP’ye benzettim, benzetemez miyim yani? Böyle bir hakkım
yok mu benim?
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Böyle bir hakkın yok!
AVNİ DOĞAN (Devamla) – Yani, bizi bu kadar sınırlayamazsınız
arkadaşlar.
MUHARREM VARLI (Adana) – Yazıklar olsun sana, yazıklar olsun!
AVNİ DOĞAN (Devamla) – Bir milletin vekilini bu kadar
sınırlayamazsınız. Siz bizi kimlere benzetiyorsunuz, biz bir şey diyor muyuz?
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Biz, sizin geçmişinizi tartışamaz
mıyız?
BAŞKAN – Peki, Sayın Doğan, teşekkür ederim.
AVNİ DOĞAN (Devamla) – Arkadaşlar, ben, bugün Milliyetçi Hareket
Partisinin üslubunu CHP’ye benzettim.
MUHARREM VARLI (Adana) – Vallahi yazıklar olsun sana!
AVNİ DOĞAN (Devamla) – Böyle bir hakkım var. Bu hakkı benim
elimden kimse alamaz. Kusura bakmayın, vermem.
Sağ olun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Benzetemezsin… Biz de seni başka şeye
benzetiriz!
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Biz de senin geçmişini tartışmaya
açarız o zaman.
BAŞKAN – Sayın Şandır, kastettiği, üsluptur.
OKTAY VURAL (İzmir) – Kandil üslubuyla konuşuyor, Kandil!
BAŞKAN – O nedenle, daha fazla üzerinde durulmasına mahal
olmadığını düşünüyorum.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Başkan, yani…
BAŞKAN – Çok teşekkür ederim.
Şimdi, Sayın Okay, sizi davet etmiştim.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan… Sayın Başkan…
BAŞKAN – Sayın Kılıçdaroğlu, siz ne
diyeceksiniz?
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Bu Parlamentonun çatısı altında
hiçbir milletvekili ne darbecidir ne de darbecileri alkışlar.
MUHARREM VARLI (Adana) – Sayın Avni Doğan, sen de gömleğini
değiştirenlere benziyorsun!
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Buna izin vermemeniz lazım. Burada gelip özür dilemesi
lazım.
BAŞKAN – Sayın Kılıçdaroğlu, bakın, o
sözler üzerine ben Grup Başkan Vekili arkadaşımız Sayın Anadol’a
söz verdim, geldi konuştu.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Arkadaşın özür dilemesi lazım
efendim.
BAŞKAN – Sayın Okay, sizi davet
ediyorum.
Buyurun efendim, lehinde söz istemiştiniz.
MUHARREM VARLI (Adana) – Sayın Başkan… Sayın Başkan, Avni Doğan
Bey de gömleğini değiştirenlere benziyor. Onu, ben, buradan söylemek istiyorum.
BAŞKAN – Sayın Okay, buyurun.
KADİR URAL (Mersin) – Fransız’a, Fransız’a… Sütçü İmamlara karşı
çıkan…
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi
Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.- (8/11) esas numaralı “Hükûmet adına Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın demokratik
açılım konusunda” genel görüşme açılmasına ilişkin önergenin ön görüşmelerinin,
Genel Kurulun 12/11/2009 Perşembe günkü birleşiminde
yapılmasına ilişkin MHP Grubu önerisi (Devam)
BAŞKAN – Değerli arkadaşlarım, evet, grup önerisinin lehinde,
Ankara Milletvekili ve Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkan Vekili Hakkı Suha Okay.
Buyurun Sayın Okay, buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Aslında bu Parlamentonun gergin ortamının nedenine baktığımızda,
Sayın Meclis Başkanımız, dün basına yapmış olduğu açıklamada, Meclisin
mehabetine, saygınlığına zarar vermeyecek görüşmeler umut ettiğini ve
parlamenterlerden de böyle bir konuşma üslubunu benimsemelerini ifade etmişti.
Ancak Sayın Başkan Meclisi yönetirken yönetimi nedeniyle buna sebebiyet verdi.
Asıl sorun burada başladı. Sayın Başkan, eğer biraz evvel konuşan AKP Grup
Sözcüsüne zamanında müdahale etseydiniz, ona “Sizin sözcünüz de çıkacak, o
zaman cevap verir.” diye onun bu üslubunu tasvip etmeseydiniz bu tartışmalara
neden olmazdınız.
Sayın Başkanım, bu Parlamentoda ola ki sizin de tutumunuz
eleştirilir. İç Tüzük’te de açık hüküm var. Ama siz her eleştiriye karşı
kendinizi savunmak zorundaymışçasına, sataşmayla söz almışçasına burada bunlara
da cevap vermek zorunda değilsiniz. Siz bu Meclisi tarafsız olarak yönetmekle
görevlisiniz ve bu yönetimi gösterirken sadece bu kürsüde değil, Danışma
Kurulunda da aynı tarafsızlığınızı göstermeniz lazım.
Biraz evvel Sayın Şandır’ın ifade ettiği
husus: Siz Meclis Başkanı olarak bugün, gündemi böylesine önemsiyorsunuz,
yönetimde bulunuyorsunuz. Ama siyasal iktidarla da temasa geçebilirdiniz ve “Bu
görüşmeleri, bu ön görüşmeleri 10 Kasım değil, 11 Kasım günü yapalım.”
diyebilirdiniz. Siyasi partilerle olan… Geçmişte hiçbir Meclis Başkanı böyle
bir görüşme yapmadı değil. İlk defa da böyle bir talepte bulunulmuyor.
Bugün tartıştığımız konu şu: Senenin üç yüz altmış beş
gününden bir gün, 10 Kasım günü, özellikle ve özellikle 10 Kasım günü bu
açılıma ilişkin genel görüşmenin ön görüşmesinin yapılma tarihi olarak
belirlendi ve bu 10 Kasım günü belirlenirken birileri “Sıradan bir gün.” dedi,
birileri “Herhangi bir gün.” dedi, birileri “Özel bir önemi yok.” dedi. Oysa 10 Kasım günü özel önemi olan bir gündür ve 10 Kasım günü,
cumhuriyetimizin kurucusu ve yurdu sadece işgalci düşmandan kurtaran kişi
değil, onun da ötesinde yurdumuzu bin yıllık hurafelerden, çağ dışı kafalardan,
yoksulluktan, yokluktan, eşitsizlikten ve ezilmişlikten kurtaran bir vatan
kahramanının ölüm yıl dönümüdür. (CHP sıralarından alkışlar)
Bugün tatil günü değil, zaten Meclis de çalışıyor veyahut da salı
günleri sadece denetime açtığımız günler, denetim yapıldığı günler, eh, bu da,
genel görüşme de bir denetim günüdür, bunu da salı gününe alalım mantığı
içerisinde bu işe bakamayız. Çünkü 10 Kasım tarihine bakmamız lazım.
Bu açılım söyleminin ilk başlangıcı 8 Mayıs tarihi. Aradan altı
ayı aşkın süre geçmiş ve altı ayı aşkın süre geçtikten sonra, on beş gün kadar
önce Hükûmet açıklıyor, özellikle 10 Kasım gününü de
takvim olarak veriyor, “10 Kasım günü” diyor, sorun burada.
Sorun şu: Bu Parlamentonun çalışmasındaki bir gerginlik, bu
uzlaşmazlığın arkasında da bu yatıyor. AKP Grubunun dayatmacı anlayışı, AKP
Grubunun kimi cumhuriyet değerlerini gölgeleme anlayışı. 11 Kasım olsa ne
olurdu, 12 Kasım olsa ne olurdu? Altı aydır konuşuyoruz bunu, altı aydır.
KEMALETTİN GÖKTAŞ (Trabzon) – 10 Kasım olsa ne olur?
K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Bu oluyor işte, bu!
HAKKI SUHA OKAY (Devamla) – 10 Kasım olursa Atatürk’ün gününü
gölgelersin.
KEMALETTİN GÖKTAŞ (Trabzon) – Biz onu göstermelik yapmıyoruz.
MUHAMMET RIZA YALÇINKAYA (Bartın) – Konuşma oradan!
KEMALETTİN GÖKTAŞ (Trabzon) – Otur yerine!
MUHAMMET RIZA YALÇINKAYA (Bartın) – Konuşma! Dinle!
HAKKI SUHA OKAY (Devamla) – 10 Kasımın idrakinde değilsen bu
soruyu normaldir sorman senin. 10 Kasımı çünkü benimseyemiyorsun, Mustafa Kemal’le
kavgan var senin! (CHP sıralarından alkışlar)
Biraz evvel “Atatürkçülük dağdan teröristi indirmekti.” diyor.
“Atatürkçülük dağdan teröristi indirmek” dedi biraz evvelki hatip. Değerli
arkadaşlarım, dağdan teröristi indirmediniz, teröristleri devlet töreniyle
karşıladınız. Bu mu Atatürkçülüğünüz?
Kaldı ki “herhangi bir gün” diyorsunuz; o zaman bakacaksınız
yasalara. Yasalara bakacaksınız, İçişleri Bakanlığının teşkilat ve görevleriyle
ilgili yasaya bakacaksınız, ona dayalı olarak çıkarılan yönetmeliklere
bakacaksınız ve orada şunu göreceksiniz: Mahallî kurtuluş günleri ve Atatürk’ü
Anma Günü’yle ilintili olarak düzenlemeler var. Bugün özel gündem belirleniyor,
bugün özel programlar yapılıyor ve bu özel programlarda Mustafa Kemal anılıyor.
Oysa sizler bu etkinlikleri, Mustafa Kemal’e ilişkin bu söyleşileri, Mustafa
Kemal’e ilişkin kimi medyadaki yayınları, hepsini gölgelemek için, yarınki
çıkacak haberleri biçimlemek için özel olarak 10 Kasım gününü seçtiniz.
ASIM AYKAN (Trabzon) – Çok ayıp ediyorsunuz.
HAKKI SUHA OKAY (Devamla) – Özel olarak 10 Kasım gününü seçtiniz.
10 Kasım günü öyle bir tesadüfün günü değildir. 10 Kasım günü sistemli,
bilinçli getirilmiş bir tarihtir. Oysa bu Parlamento çoğunluğunun 10 Kasımı 11
Kasım günü yapmaması için hangi neden var veyahut da MHP grup önerisinde ifade
edildiği gibi 12 Kasım günü yapılmaması için hangi neden var? Neyi
kaçırıyorsunuz? Nereye, neyi yetiştirmek istiyorsunuz? Aceleniz ne? Bir günle
neyi kaybedersiniz? Niye geçen hafta getirmediniz de bunu özellikle ve
özellikle 10 Kasım gününe denk getirdiniz? Sorun burada, bugün tartışılan konu
da bu.
Biz “10 Kasım günü yapılmasın.” diyoruz. 11 Kasımda olabilir, 12
Kasımda olabilir ama 10 Kasım günü yapıyorsanız meydan okumadır bu. 10 Kasım
günü yapıyorsanız rövanş almadır bu.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Ertuğrul Günay’a
sorun, Ertuğrul Günay’a!
HAKKI SUHA OKAY (Devamla) – Şimdi, bütün bunlar göz önündeyken hiç
kimse bunun masum bir tarih çakışması olduğunu, bir kasta matuf olmadığını
söyleyemez.
Eğer, 10 Kasımda bunu özel olarak getiriyor ve bu kadar ısrara
rağmen ve geçen hafta da bu tartışıldığı hâlde, Parlamentoda grubu bulunan
siyasi partiler, Milliyetçi Hareket Partisi, Demokratik Toplum Partisi bunu hem
Danışma Kurulu toplantılarında ve
Demokratik Toplum Partisi bu Genel Kurulda Milliyetçi Hareket Partisiyle
beraber ifade ediyorsa ve bunun görüşme takvimini bizler ısrarla ve ısrarla “10
Kasım günü olmasın.” diyorsak niçin 10 Kasım? Niçin 10 Kasım?
Değerli arkadaşlarım, bu ülkede ümmetten ulus yaratan, kuldan özgür
birey yaratan cumhuriyetin kurucusu Mustafa Kemal’in anıldığı gün özellikle bu
tartışma açılmıştır ve bu tartışmanın sonucunda, bilesiniz ki ne yaparsanız
yapın Mustafa Kemal’i ve onun eserlerini gölgeleyemeyeceksiniz. O nedenle
Milliyetçi Hareket Partisinin grup önerisi lehinde oy kullanacağım.
Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Okay, teşekkür ederim.
Şimdi, grup önerisinin aleyhinde Adıyaman Milletvekili Ahmet
Aydın.
Sayın Aydın, buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AHMET AYDIN (Adıyaman) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Milliyetçi Hareket Partisinin grup önerisi aleyhine söz almış bulunuyorum. Yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, tabii, çok değerli halkımız bizleri izliyor
burada. Bizler geçtiğimiz salı gününden itibaren bir grup önerisi vermiştik ve
hem salı hem çarşamba hem perşembe günü ve daha öncesinde de örneklerini çok
gördük, mevcut gündemin dışında gündemi savsaklamak adına başka başka birtakım gündemlerle maalesef milletimizin çok
değerli zamanı burada harcanıyor, tüketiliyor.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Yahu, Genel Kurulda bir çoğunluğu
sağlayın, bir toplantı yeter sayısını sağlayın;
340 tane milletvekiliniz var!
AHMET AYDIN (Devamla) – Değerli arkadaşlar, bizler, salı günü
vermiş olduğumuz grup önerisinde 10 Aralığa kadar çalışma takvimini hep beraber
çok değerli milletvekillerinin oylarıyla burada kabul etmiştik. Madem öyle, bu
gündem devam edecektir.
KADİR URAL (Mersin) – AKP’nin oylarıyla kabul edildi!
AHMET AYDIN (Devamla) – Yine, değerli arkadaşlar, şunu özellikle
istirham ediyorum: Bakın, halkımız bizi izliyor. Bazı değerlerin arkasına
sığınarak siyaset yapmayalım. Ülke, vatan, bayrak hepimizce kutsaldır,
hepimizce saygındır. Bunu herkes biliyor, en çok da halkımız biliyor.
Yine, değerli arkadaşlar, Atatürk, büyük kurtarıcı, büyük önder
hepimizce kutsaldır. Bugün hepimizce saygındır.
ŞENOL BAL (İzmir) – Sizin için şüpheli.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Saygınızı böyle mi gösteriyorsunuz?
AHMET AYDIN (Devamla) – Bugün onu rahmetle, minnetle anıyoruz.
Saygınlığını şu şekilde ifade edebilirim:
Değerli arkadaşlar, bakın, Atatürk’ü anıyoruz. Doğru, hepimiz
anıyoruz ve Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulmasına vesile olan çok büyük bir
önder, dünyada eşi az rastlanır bir önder.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Vesile olan değil, cumhuriyeti
kuran, kuran!
AHMET AYDIN (Devamla) – Ancak lütfen, onu anmak kadar anlamayı da
düşünün. Atatürk ne yaptı bu ülkede, neler yapmak istiyordu? İşte, bizler
Atatürk’ü anmak kadar anlamanın da değerli olduğunu düşünüyoruz ve biliyoruz
ki, o aslında millî birlik ve kardeşlik projesini en çok savunan liderlerinden
biriydi.
ŞENOL BAL (İzmir) – Başbakan da öyle diyor.
AHMET AYDIN (Devamla) – Değerli arkadaşlar, Türkiye Cumhuriyeti,
bu kardeşliğin bir eseridir, ülkede yaşayan herkesin ortak adıdır. Zira, kendileri zaten reformlarına başlarken “yurtta sulh,
cihanda sulh” parolasıyla hareket etmişti. Bizler de AK PARTİ olarak kurulduğu
ilk günden itibaren bir defa dışarıdaki düşmanları eritmeye çalıştık.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Büyük Orta Doğu Projesi’ne eş
başkanlık yaparak mı?
AHMET AYDIN (Devamla) – Çünkü bizler ta evvelden beri maalesef
çevresi düşmanlarla örülü bir ülke olarak bilirdik. Maalesef içeride kendi
düşmanlıklar üzerine siyasetler yapardık. Artık bu devir bitti değerli
arkadaşlar.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Eş başkanlık yaparak mı
sağlıyorsunuz?
AHMET AYDIN (Devamla) – AK PARTİ’yle
birlikte artık düşmanlıklar geride kaldı ve bu vesileyledir ki, bizler
komşularımızla barışmak suretiyle ihracatımızı da beşe katladık. Tüm dünyayla
barış içinde yaşamak arzusundayız. Hele ki, tüm dünyada var olan savaş
ortamının sona erdirilmesi adına Medeniyetler İttifakı’nın bir üyesiyiz;
gayretli, çalışkan bir üyesiyiz.
Yine, Türkiye bu sayededir ki, “yurtta sulh, cihanda sulh” ilkesi
sayesindedir ki, bugün 151 ülkenin oyuyla Güvenlik Konseyinin geçici ülkesi
konumunda. İslam Konferansı Örgütünün Genel Sekreterliğini üstlenmiş durumda.
Bugün, Türkiye, bu çalışmasıyla, bu
düşüncesiyle dünyada enerji koridoru olma durumunda.
ŞENOL BAL (İzmir) – Piyon, piyon!
AHMET AYDIN (Devamla) – Ekonomisini büyüten, eğitimde, sağlıkta,
her alanda birtakım çalışmalar yapan ve önceki çalışmaları âdeta katbekat
artıran, cumhuriyet tarihinden 2002’ye baktığınız zaman, 2002’den bu tarafa
kıyasladığınız zaman, ivmesini giderek artıran bir ülke konumundayız. Her
alanda, ekonomide, sağlıkta, eğitimde, adalette, her alanda reformlar yapan bir
ülkeyiz.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – İşsizlikte, borçlarda…
ŞENOL BAL (İzmir) – Boyun eğmede…
AHMET AYDIN (Devamla) – İşte, biz bununla birlikte istiyoruz ki,
bu süreçte yıllardır ülkemizin önünü tıkayan, bizim daha çok gelişmemize engel
olan, enerjimizin heba olmasına sebebiyet veren birtakım sıkıntıların,
sorunların da çözülmesini istiyoruz ki bu ülkemiz çok daha büyük yerlere
gelsin, daha da gelişsin istiyoruz.
Bu manada, çeteler başta olmak üzere bütün faili meçhullere
yönelik çalışmalar, işkenceye sıfır tolerans, ana dilinin öğrenimi, ana dilde
yayın yapan TRT Şeş gibi, yine üniversiteler bünyesinde kurulacak enstitüler
gibi birçok çalışmaların içerisinde olmuşuz ve bundan sonra yine bu Meclis
birçok reform niteliğinde tasarı, teklif yasalaştıracaktır.
KADİR URAL (Mersin) – Adıyaman’daki işsizlikten bahset, yoksulluktan
bahset!
AHMET AYDIN (Devamla) – Değerli arkadaşlar, lütfen, bunu yaparken
biraz daha vicdan sahibi olalım, biraz daha çalışalım, çünkü bizler, Atatürk’ün
dediği gibi, yine Türkiye'yi muasır medeniyet seviyesinin üstüne çıkarmak
arzusundayız, lütfen sizler de bu düşünceyle çalışın. Burada Meclisi
tıkamaktansa, gelin, destek olun, hep birlikte, el birliğiyle ülkemizin var
olan sıkıntılarını giderelim diyorum.
Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisinin aleyhinde olduğumu
belirtiyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Aydın, teşekkür ederim.
Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… [MHP sıralarından alkışlar(!)]
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Bravo! Tarihe kaydoldunuz.
MUHARREM İNCE (Yalova) – İki elinizi birden kaldırıyorsunuz,
Bakanlar Kurulu teslim mi oldu IMF’ye?
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Bravo!
BAŞKAN – Teşekkür ederim, indirebilirsiniz.
Öneri kabul edilmemiştir.
Değerli arkadaşlarım, Başkanlığın Genel Kurula sunuşlarına devam
ediyorum.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine
göre verilmiş bir önerisi var, okutup oylarınıza sunacağım.
2.- 3/11/2009
tarihli 12’nci Birleşimde, 10/11/2009 tarihinde ön görüşmelerinin yapılmasına
karar verilen (8/11) esas numaralı genel görüşme açılmasına ilişkin önergenin
ön görüşmelerinin Genel Kurulun 11/11/2009 Çarşamba günkü birleşiminde
yapılmasına ilişkin CHP Grubu önerisi
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu’nun, 10.11.2009 Salı günü (Bugün) yaptığı
toplantısında, siyasi parti grupları arasında oy birliği sağlanamadığından,
Grubumuzun aşağıdaki önerisinin, İçtüzüğün 19’uncu maddesi gereğince Genel
Kurul’un onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Kemal
Kılıçdaroğlu
İstanbul
Grup Başkanvekili
Öneri: 03.11.2009 tarihli 12. Birleşimde, 10.11.2009 tarihinde
(bugün) öngörüşmesine karar verilen (8/11) Esas
numaralı Genel Görüşme önergesinin, 11.11.2009 Çarşamba günlü birleşiminde
yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN – Saygıdeğer arkadaşlarım, önerinin lehinde ilk söz, İzmir
Milletvekili ve Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkan Vekili Sayın Kemal Anadol’a aittir.
Sayın Anadol, buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Sayın Başkan, yüce Meclisin saygıdeğer
üyeleri; epey bir süredir bu müzakerelerin 10 Kasımda yüce Mecliste olmaması
için uğraşıyoruz, büyük gayret sarf ediyoruz. Ama,
iktidar partisi gerekçelerimizi anlamamazlıktan
geliyor, söylediklerimizi dinlemiyor. O zaman da bizi daha net konuşmaya davet
ediyor. Niye biz böyle 10 Kasım konusunda duyarlıyız? Niye 10 Kasımda bu
tartışma olmasın, bu genel görüşme tartışılmasın istiyoruz?
Arkadaşlar “Türkiye Cumhuriyeti’nin yetmiş yıllık tarihine
baktığımızda, rejimin yüz akıyla çıktığını söyleyemeyiz. Türkiye Cumhuriyeti,
1923’ten bu yana sürekli gerileyiş içindedir. Türkiye’nin yetmiş yıllık tarihi
boşa harcanmış bir zamandır. Tevhidi Tedrisat Kanunu nelerin önünü tıkamak,
nelerin önünü açmak içindir? Harf İnkılabı vasıtasıyla
bir ülkenin tamamının bir anda sıfır okuryazar seviyesine indirgenmesi kimlere
yaramıştır?” Bu cümleleri daha okuyabilirim. Bu cümlelerin sahibi şu anda
Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetinin Başbakanı ve AKP’nin
Genel Başkanıdır. Niye duyarlı olmayalım? Niye duyarlı olmayalım?
Şimdi, CHP ağzıyla konuşmakla Milliyetçi Hareket Partisini suçladı
Sayın Avni Doğan, Kahramanmaraş AKP Milletvekili ve -özür dilemek için buraya geldi zannettik-
“Benim MHP’yi eleştirirken ‘CHP ağzıyla konuşuyorsunuz’ demek hakkım yok mu?”
dedi. “Siz bizi nasıl görüyorsunuz?” dedi.
Onu da söyleyeyim: Biz sizi, Anayasa Mahkemesi kararıyla
laikliğin, laiklik karşıtı eylemlerin odak noktası hâline gelmiş bir parti
olarak görüyoruz! (CHP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar) Yetmiyor mu?
Yani, 10 Kasıma itiraz etmemizin gerekçeleri yetmiyor mu? Yetmiyor mu?
Bu sabah -çok küçük bir ayrıntı gibi gelecek size- kulaklarımla
dinledim ve nereden nereye geldiğimizi gördüm. Sabah kalktım, tıraş oldum;
radyoyu dinliyorum bir yandan. TRT-3... TRT-3’ün spikeri “Hepinize keyifli bir
sabah dileyerek, müzik yayınına başlıyoruz.” dedi. İsteyen, 10 Kasımda keyifli
sabahlar yaşayabilir ama ben biliyorum ki bu milletin büyük çoğunluğu, kahir
ekseriyeti 10 Kasımda Mustafa Kemal Atatürk’ü hatırlıyor, onun… (CHP
sıralarından gürültüler)
İSA GÖK (Mersin) – Bakanlar dinlemiyor.
MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) – Sayın Bakanı rahat bırakın
arkadaşlar.
İSA GÖK (Mersin) – Ayıp!
BAŞKAN – Evet, ayaktaki milletvekili arkadaşlarım, lütfen
yerlerinize oturur musunuz. Daha sonra
görüşürsünüz Sayın Bakanla.
K. KEMAL ANADOL (Devamla) – Arkadaşlar, milletvekilleri iş takip
ediyor sayın bakanlarla, onlar devam etsinler!
BAŞKAN – Milletvekili arkadaşlarım, lütfen…
Sayın Anadol, siz konuşmanıza devam edin
lütfen.
K. KEMAL ANADOL (Devamla) – Biz onlara değil, tarihe geçmek için,
zabıtlara geçmek için konuşuyoruz. Bugün tarihî bir oturum. Şimdi,
duyarlılığımız buradan.
Neden ayrıca, 10 Kasımda görüşülmesini istemiyoruz? Arkadaşlar, bu
projeyi biz “ulusal bir proje” olarak görmüyoruz. Önce “Kürt açılımı”, sonra
“demokratik açılım”, sonra “millî birlik açılımı” diye allayıp, pullayıp,
süsleyip milletin önüne koyduğunuz bu projeyi “gayrimillî
bir proje” olarak görüyoruz. Onun için 10 Kasımda görüşülmesini istemiyoruz.
(CHP sıralarından alkışlar)
Bu sözlerimin kanıtı ve tanığı Sayın Cumhurbaşkanıdır. Sayın
Cumhurbaşkanı altı ay altı gün önce yani yüz seksen altı gün önce Çekoslovakya
dönüşünde uçakta -Yeni Şafak gazetesi, Fehmi Koru yazıyor, size çok yakın gelir
bu haber ve yorum- “Bir fırsat var, kaçırılmamalı.” diyor. Altı ay altı gün
geçti, sorduk: “O fırsat nedir? İçinde ne var? Söyleyin.” Bugün bu konuyu
görüşüyoruz, genel görüşmenin ön görüşmesini yapıyoruz, hâlâ, içinde ne var
söylemiyorsunuz. Ama demin konuşan Adıyaman Milletvekili acemilik etti,
ağzından kaçırdı, ana dilde eğitim istiyorsunuz; bir tanesi o, çözdük
şifrenizi, ağzından kaçırdı.
SIRRI SAKIK (Muş) – Günah işledi, günah; değil mi!
K. KEMAL ANADOL (Devamla) – Gül “Sadece dış politika anlamında
değil, içeride terör açısından da bu fırsat yılı kaçırılmamalıdır. 2009’da ana
sorunlarda adım atmalıyız.” dedi.
Fırsat nedir arkadaşlar? Fırsat, irade dışı meydana gelen bir
olgudur. Ondan yararlanırsınız veya yararlanmazsınız -alacağınız pozisyona
bağlı- ama önemli olan, sizin iradenizin dışında bir olgu. Demek ki bu proje,
bir fırsat projesi, başkalarının yarattığı bir fırsat; sizin yazdığınız,
çizdiğiniz bir proje değil. En basit, bir inşaat yapacaksınız, projesini
çizersiniz, belediyeye götürürsünüz, ruhsat alırsınız, inşaata başlarsınız; kat
sayısı bellidir, oda sayısı bellidir. Sizin projenizin ne olduğunu iktidar
grubunun milletvekilleri bile bilmiyor şu anda. Ne fırsatı? (AK PARTİ
sıralarından “Nereden biliyorsunuz?” sesleri) E, biliyorsanız söyleyin!
Yalvarıyoruz kaç aydır “Söyleyin şunu, bir anlatın.” diye.
Sonra 1 Ekimde Meclis açıldı. 1 Ekimde Meclis açılınca Sayın
Cumhurbaşkanının şifrelerini çözmeye başladık. Dedi ki 1 Ekimde: “Bu sorunu biz
çözmezsek gelir başkaları çözer.” Bu ikinci beyan çok daha netti. Projenin
ulusal olmadığını, gayrimillî olduğunu, okyanus
ötesinden sufle edildiğini, dikte edildiğini ortaya koyan bir beyandı bu.
Meclisin açılışında devletin en yetkili kişisi Sayın Cumhurbaşkanının Meclis
tutanaklarına geçmiş ifadesi.
Aradan bir süre geçti. 19 Ekim Pazartesi günü Türkiye’ye girişler
oldu Habur Kapısı’ndan. Milletin, hafızasından silmek
istediği ama silemediği görüntülerle karşılaştık. Güya barış projesi bu, değil
mi? Barış projesi için savaş elbisesiyle mi Türkiye’ye giriş yapılır?
Arkadaşlar, Türkiye'nin üniter yapısıyla tehlikeli
biçimde oynuyorsunuz.
Hukukun birliğini bütünlüğünü de bozdunuz. Hukuk kurallarının
genelliği ilkesi vardır. Bir hukuk kuralı, ülkenin her yerinde ve herkese
uygulanır. Siz onu da bozdunuz; bir Habur hukuku
yarattınız, bir Silivri hukuku yarattınız, bir Ergenekon hukuku yarattınız, bir
Deniz Feneri hukuku yarattınız. Hepsi ayrı hukuk. (CHP
sıralarından alkışlar) Memleketi parça parça
ediyorsunuz, hukuk sistemini de parça parça ettiniz.
O görüntüler karşısında, beyanlar açık. AKP Grubu, 20 Ekim Salı,
Sayın Başbakan diyor ki: “Dün Habur Sınır Kapısı’nda
yaşanan manzara karşısında umutlanmamak mümkün mü? Bu bir umuttur. Türkiye’de
bir şeyler oluyor. İyi, güzel şeyler oluyor, umut verici gelişmeler oluyor.
Daha bir gün geçmedi, millet spontane tepkisini ve
aylardır, yıllardır içindeki birikimi dışarı vurduğu vakit, hemen geri dönüş
yaptınız. Biz eskiden beri biliyoruz, iki adım ileri, bir adım geri. Sizin
taktiğinizi biliyoruz.
Şimdi, bir gün evvel, bu olaydan bir gün evvel planı, programı
yaptınız. Tarım Bakanı Sayın Mehdi Eker’in bürosunda,
Sayın İçişleri Bakanı, daha sonra DTP’li
milletvekilleri geldiler, ayın 19’unun protokol karşılama törenini yerine
getirdiniz. AKP, DTP ve PKK üzerine düşen görevleri paylaştırdılar. Orada bir
bando, mızıka yoktu. Çadır mahkemeleri kurdunuz, çadır!
MEHMET NİL HIDIR (Muğla) – Sözünü geri al, sözünü!
K. KEMAL ANADOL (Devamla) – Türkiye hukuk sistemini allak bullak
ettiniz. Bana söyler misiniz…
MEHMET NİL HIDIR (Muğla) – Sözünü geri al! AK PARTİ, PKK’yla iş
birliği yapmaz.
K. KEMAL ANADOL (Devamla) – “Sataşma var.” diye söz al, ben öyle
alıyorum.
MEHMET NİL HIDIR (Muğla) – Utanın bundan, utanın!
K. KEMAL ANADOL (Devamla) – “Sataşma var.” diye söz alırsın.
MEHMET NİL HIDIR (Muğla) – Utanın bu sözlerinizden! Sözlerinizi
geri alın!
K. KEMAL ANADOL (Devamla) – Sen utan, böyle bir projeyi buraya
getirdiğin için. Sen utan! Sen utan! (CHP sıralarından alkışlar)
MEHMET NİL HIDIR (Muğla) – AK PARTİ, PKK’yla iş birliği yapmaz!
Size yakışmıyor! AK PARTİ PKK’yla iş birliği yapan bir parti değil! Utanın
sözlerinizden! Sözlerinizden utanın, Meclis kürsüsünden konuşuyorsunuz!
K. KEMAL ANADOL (Devamla) – Meclis kürsüsünden konuşuyorum. Ne
söylediğimin bilincindeyim, farkındayım. Sözlerimin altını çizerek bir daha
tekrarlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Anadol, süreniz doldu.
Sözlerinizi tamamlayabilmeniz için size bir dakika ek süre vereceğim.
Buyurun.
K. KEMAL ANADOL (Devamla) – Şimdi, bu projeyi getirdiniz. Altında
kalacaksınız. Şimdi, bir tufan yarattınız. Bunun altından kalkamayacaksınız.
Şimdi MHP sıralarında oturan Sayın Deniz Bölükbaşı’nın merhum
babası Osman Bölükbaşı’nın bir cümlesini hatırlatmak istiyorum: “Tarih ‘Ben
Nuh’um.’ diyenlerin kendi yarattıkları tufanlarda boğulduklarını gösteren
misallerle doludur.”
Yüce Meclise saygılar sunuyorum. (CHP ve MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Cumhuriyet Halk Partisi grup
önerisinin aleyhinde, Eskişehir Milletvekili Sayın Tayfun İçli.
Buyurun Sayın İçli.
Süreniz on dakikadır.
H. TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) – Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; sizleri saygıyla selamlıyorum.
Bu gün enteresan bir gün, sadece 10 Kasım olması sebebiyle değil.
Kürsüde söz alabilmek için olağanüstü bir çaba sarf ettim diğer milletvekili
arkadaşlarım gibi ve sanki Millî Piyangodan en büyük ikramiyeyi çekmiş gibi de
sevindim çünkü AKP Grubu nedense bugün on altı-on yedi tane aleyhte, lehte
önergelerle tıkamaya çalışıyor. Onun için kendimi şanslı addediyorum.
Değerli arkadaşlarım, bu gün birçok konuşmacı arkadaşımın da ifade
ettiği gibi, 10 Kasım. Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk, çalışma arkadaşları
ve devrim şehitlerini özlemle, rahmetle ve minnetle anıyorum.
Aslında, bu gün “Kürt açılımı” meselesinin konuşulmasına tepki
gösteren arkadaşlarla aynı düşüncedeyim. Benim takıntım sadece tarih takıntısı
değil, 10 Kasım olmuş, başka bir gün olmuş meselesi değil. O takıntının
ötesinde başka düşüncelerle hareket ediyorum. Öfkem de biraz da o yönden.
Değerli arkadaşlarım, Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün
ölümünün 71’inci yılını kutluyoruz. Yetmiş yıldır her 10 Kasımda sadece Büyük
Önder Mustafa Kemal Atatürk’e minnet duymuyoruz, silah arkadaşlarına, çalışma
arkadaşlarına, ülkemizi işgalden kurtaran o büyük kahramanlara minnet
duyuyoruz. Sadece ulusal Kurtuluş Savaşı’nı vermelerinden dolayı değil,
Kurtuluş Savaşı’nı bu yüce Meclisin çatısı altında yönettikleri için,
cumhuriyeti ilan ettikleri için, ülkemize demokrasi ve özgürlük getirdiği için
minnet ve şükran duyuyoruz. Onun için yetmiş yıldır her 10 Kasımda bu değerler
konuşuldu Türkiye Büyük Millet Meclisinde, kamu kurumlarında, okullarda,
meydanlarda; bu yıl ilki yaşanıyor.
Değerli arkadaşlarım, bu yıl 10 Kasımda, Sevr’in, yırtılıp atılan
o Sevr Anlaşması’nın bu ulusa dayatılan bazı hükümleri konuşulacak; asıl öfkem,
tepkim ondan.
Değerli arkadaşlarım, eğer o büyük kahraman ve silah arkadaşları
olmasaydı, bugün mütedeyyin vatandaşlarımızın o ibadethaneleri olmayacaktı,
birçoğumuzun ismi Tayfun, Ahmet, Ayşe, Fatma olmayacaktı. Onun için her 10
Kasımda onları şükranla, rahmetle anıyoruz ve böylesi büyük bir mücadeleyi, o
insanların o ortaya koyduğu mücadeleyi hafifletmesi açısından bugün işte bu
Kürt açılımının konuşulmasını da tepkiyle karşılıyoruz.
Değerli arkadaşlarım, bugün sadece Kurtuluş Savaşı’ndaki
şehitlerimizin kemikleri sızlamıyor, Kıbrıs’ta şehit düşen şehitlerimizin,
Güneydoğu’da şehit düşen şehitlerimizin kemikleri sızlıyor.
Değerli arkadaşlarım, AKP Hükûmeti
açılımın daha ne olduğunu anlatmış değil, bugün belki görüşeceğiz, iki gün
sonra da biraz detaya girilecek. AKP sözcüleri ne olduğunu daha söylemiyor,
sadece Sayın Başbakan ve İçişleri Bakanı biliyor anladığım kadarıyla, çünkü AKP
milletvekilleri de bilmiyor, ama bunu fırsat bilenler demokratik özerklikten,
yerel özerklikten söz ediyor. Biraz daha kaşıdığınız zaman, Anayasa’mızın
“değiştirilmez, değiştirilmesi teklif edilemez” hükümlerinin konuşulmasını,
dillendirilmesini talep ediyor.
Bugün bir televizyonda DTP Grup Başkan Vekili Selahattin Bey’in,
Sayın Demirtaş’ın bir konuşmasına tanık oldum,
“Seksen dört yıldır konuşamadığımızı Türkiye Büyük Millet Meclisinde
konuşacağız.” şeklinde bir ifadede bulundu.
Değerli arkadaşlarım, Sayın Erdoğan’ın, Sayın Başbakanın, AKP’nin
ne söylediği değil, bu çatı altında nelerin söyleneceği önemli.
Bu projenin “millî birlik projesi” olduğu sıklıkla söyleniyor -ki
ilk adı “Kürt açılımı” idi, sonra “millî birlik açılımı” şekline dönüştürüldü-
ve bunun savunması yapılırken de Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün “yurtta
sulh cihanda sulh” söyleminin arkasına sığınılmak suretiyle aslında bu ülkeye
sulhun getireceği konusunda da söylemlerde bulunuldu.
Değerli arkadaşlarım, bugün sokaktaki çocuk dahi anlar, böyle bir
proje sulh projesi değildir, böyle bir proje kavga projesidir.
Daha bu projenin Türkiye Büyük Millet Meclisinde konuşulması
sırasında üslupların nasıl bozulduğunu, tarafların nasıl iki kampa bölündüğünü
çok net olarak gördük ve görüyoruz.
Bir de değerli arkadaşlarım, çok saygıdeğer milletvekilleri; “ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz” diye de bir söz
vardır. Şimdi bu projeyi kim getiriyor? Bu projeyi AKP getiriyor. Peki, AKP
hakkında Anayasa Mahkemesinin hepimizce bilinen bir kararı var mı? Var. Ne
demiş Anayasa Mahkemesi? “AKP laiklik karşıtı eylemlerin odağı.” demiş. Doğru
mudur değerli arkadaşlarım? Peki, laiklik Anayasa’mızın 2’nci maddesinde
belirtilen cumhuriyetin niteliklerinden biri midir? Biridir. Peki, Anayasa’nın
“değişmez, değiştirilmesi teklif edilmez” hükümlerinden olan 2’nci maddesine baktığımız
zaman sadece laiklik ilkesinin mi cumhuriyetin niteliklerinden olduğunu
görüyoruz? Hayır. Başlangıç hükümlerine de atıfta bulunuyor. Başlangıç
hükümlerinde ülkenin bölünmez bütünlüğünden bahsediliyor değil mi değerli
arkadaşlarım? Peki, bu proje neye sekte vuruyor?
YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Sağlamlaştırmak istiyoruz.
H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) – Sağlamlaştırmak istiyorsunuz! Hayır,
sağlamlaştırmak değil.
Bakın, aslında suç işleniyor, hiç kimse olayın farkında değil.
Buradan da Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının bilgisine de sunuyorum. 2820
sayılı Siyasi Partiler Yasası’nın 81’inci maddesini dikkatlerinize sunuyorum
değerli arkadaşlarım: Bu 81’inci madde “Azınlık Yaratılmasının Önlenmesi”
başlıklıdır ve şu amir hükümleri taşır: “Siyasi Partiler:
a) Türkiye Cumhuriyeti ülkesi üzerinde milli ve dini kültür veya
mezhep veya ırk veya dil farklılığına dayanan azınlıklar bulunduğunu ileri
süremezler.
b) Türk dilinden veya kültüründen başka dil ve kültürleri
korumak, geliştirmek veya yaymak yoluyla Türkiye Cumhuriyeti ülkesi üzerinde
azınlıklar yaratarak millet bütünlüğünün bozulması amacını güdemezler ve bu
yolda faaliyette bulunamazlar.” dedikten sonra, 82 ve müteakip maddelerde,
siyasi partilerin neleri yapamayacağını çok net, emredici hükümlerle düzenler ve
101’inci madde, bunlara aykırı fiillerde bulunan, eylemlerde bulunan siyasi
partilerin temelli kapatılacağına dair de hüküm taşır.
Peki, Anayasa’mız ve özellikle Siyasi Partiler Yasa’mız, siyasi
partilerin yapamayacaklarını çok net olarak belirleyip bunun müeyyidesini en
ağır şekilde kapatma cezası olarak belirlemişken, devletin kurumları, devlette
görev yapan kişiler bu yasada belirtilen eylem ve fiillerde bulunabilir mi?
Bulunamaz.
Hatırlarsınız, Anayasa’nın 10 ve 42’nci maddesinin değiştirilmesi
konusu burada görüşülürken bunun Anayasa suçu olduğunu, Anayasa Mahkemesinin
bunu iptal edeceğini söylemiş ve sonuçta da Anayasa Mahkemesi, Anayasa’nın
“değiştirilmesi teklif edilemez” hükümlerini değiştirme eylemini eylem olarak
kabul etmiş ve AKP kapatma davasında bunu bir kanıt olarak değerlendirmiştir.
Değerli arkadaşlarım, birbirimizi aldatmayalım. Önümüzde Anayasa
var ve Anayasa’nın “değiştirilmez, değiştirilmesi teklif edilemez” hükümleri
var. Meri olan, yani yürürlükte olan 2820 sayılı Siyasi Partiler Kanunu ve
birçok buna bağlantılı kanun var. Peki, değerli arkadaşlarım, Sayın Başbakan,
AKP, İçişleri Bakanımız ne yapmaktadırlar? Burada uyarıyorum! Anayasa’yı ihlal
suçunu işlemektedirler. Belki, buradaki konuşmada, yine, her zaman olduğu gibi,
açılımın ne olduğu konusunda bize bir şeyler söylemeyecekler, belki yöntemleri
söylemeyip, birilerine söyletmek şeklinde olacak. Birileri söylüyor;
Kandil’deki söylüyor, İmralı’da yatan bölücübaşı
söylüyor ve onların sözcüleri söylediği gibi…
AHMET YENİ (Samsun) – İmralı’ya kim getirdi? İmralı’ya siz
getirdiniz.
H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) – İmralı’ya biz getirdik.
AHMET YENİ (Samsun) – Evet, konuş bakalım.
H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) – Bundan utanç duymayacaksınız.
AHMET YENİ (Samsun) – Siz utanın, siz!
H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) – Onu alıp Kenya’dan… Dağdan, Suriye’den,
oradan çıkıp yakalayıp, getirip, derleyip, toparlayan biziz. Sadece o değil,
bölücü terör örgütünün elebaşlarını…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın İçli, süreniz doldu. Sözlerinizi tamamlayabilmeniz
için size de bir dakikalık ek süre veriyorum. Lütfen…
H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) – Peki.
Sadece onu değil, yöneticilerini, bordo bereliler, o kahraman
bordo bereliler gittiler Kandil’den aldılar getirdiler. Siz ne yapıyorsunuz?...
AHMET YENİ (Samsun) – İmralı’ya, İmralı’ya…
H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) – PKK terör örgütünün bayraklarıyla,
davul zurnayla karşılıyorsunuz, ayaklarına Türkiye Cumhuriyeti’nin savcılarını,
yargıçlarını götürüyorsunuz.
AHMET YENİ (Samsun) – İmralı’ya götürdünüz yargıçları.
H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) – Onunla da kalmıyorsunuz, şimdi af
hazırlıkları içerisindesiniz, af, af… Bir de, yarattığınız bu içler acısı durum
üzerine de siyaset yapmaya kalkıyorsunuz.
Bakın, bu ülkede -Kahramanmaraş Milletvekili geldi, konuştu- o
Fransız işgaline karşı o Kahramanmaraş’ın kahraman evlatları şehit olmuştur, o
Urfa’da şehit olmuştur.
AHMET YENİ (Samsun) – Konuyu değiştirme. İmralı’ya geri dön!
H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) – O bölgedeki insanlar, kahraman şehitler
bu ülkenin bağımsızlığı için savaş vermişlerdir. Ama siyasi ikbaliniz için, bir
daha milletvekili seçilebilmek için bu ülkenin değerleri üzerinde oynanan
oyunlara sessiz kalan eğer aranızda kişiler varsa…
AHMET YENİ (Samsun) – İmralı, İmralı…
H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) – …ki buna ihtimal vermiyorum, sizler de
en az bizler kadar vatanını seven milletvekilleri olmalısınız, benim ona
inancım sonsuz; göreceğiz, görüşmelerde kullanacağınız oylardan göreceğiz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın İçli, çok teşekkür ederim.
H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) – Peki efendim, teşekkür ediyorum,
saygılar sunuyorum.
AHMET YENİ (Samsun) – İmralı olunca nasıl kestin!
BAŞKAN – Değerli arkadaşlarım, Cumhuriyet Halk Partisi grup
önerisi üzerindeki görüşmelerimize devam ediyoruz.
Şimdi, öneri lehinde İzmir Milletvekili Kamil Erdal Sipahi sizlere
hitap edecekler.
Sayın Sipahi, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
KAMİL ERDAL SİPAHİ (İzmir) – Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Bugün 10 Kasım, Mustafa Kemal’i saygıyla anıyoruz. Ancak bu
günler, aynı zamanda ondan ve en büyük eseri Türkiye Cumhuriyeti’nden Sevr’in
intikamını almak isteyen emperyalizmin yeniden hortlattığı parçalanmış Türkiye
haritalarının yerli taşeronlar, iş birlikçiler tarafından isim özürlü ihanet
planlarıyla gündeme getirildiği günler. Bu günler, günümüz Damat Ferit, Dürrizade versiyonlarının
Atatürk’e “10 Kasımda sen öldün, şimdi sıra en büyük eserini yıkmaya
başlıyoruz.” denilen günler. Binlerce yıllık kardeşliğe zehir katarak millî
birliğe, Türk’e, Türkiye’ye, Atatürk’e kastedilen günler. Onun büyük sözü
“Yurtta sulh, cihanda sulh”un arkasına gizlenerek yurtta bölme, cihanda
müstemleke hâline getirilme niyetinin giderek gizliden açığa döndürüldüğü
günler. (MHP sıralarından alkışlar) Yirmi beş yıllık terörün başaramadığı
ayrışmayı iki üç ayda becermeyi, terörle mücadeleyi önce terörle müzakere,
sonra Habur kapısında mütareke, şimdi de gazi Meclise
hulul etme günleri. (MHP sıralarından alkışlar) Ve bu günler, şehit analarının
madalyaları, gazilerin takma bacakları malum suratlara nefretle fırlattığı
günler.
Cumhuriyet boyunca iki tehdit vardı: Rejime karşı tehdit ve
bölünmez bütünlüğe karşı tehdit. Günümüzde bu iki tehdit iş birliği içerisine
girdiler…
FATİH ÖZTÜRK (Samsun) – Şaşırtmıyorsun, aynen sana yakıştığı gibi
konuşuyorsun!
KAMİL ERDAL SİPAHİ (Devamla) –
…müttefik hâle geldiler, birleştiler ve birlikte ihanet projeleri
üretmeye ve uygulamaya başladılar.
FATİH ÖZTÜRK (Samsun) – Sivilsin, sivil!
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Fatih, sen askerliğini yaptın mı?
KAMİL ERDAL SİPAHİ (Devamla) – 8 Nisan 1920, Mustafa Kemal’in
Erzurum vilayetine telgrafı: “Damat Ferit Paşa’nın vazifesi milleti birbirine
düşürerek memleketi dâhilen parçalamak ve bu suretle kolayca ve yeniden
işgalcilere çiğnetmek olacaktır.”
FATİH ÖZTÜRK (Samsun) – Şaşırıyor, o kendini başka yerde
zannediyor!
KAMİL ERDAL SİPAHİ (Devamla) – 2009 Mart ayı, ABD Başkanının malum
ziyareti ve talimatları: “Malum açılımı yapın, aşiret reisleriyle iyi geçinin,
Ermeni sınırını açın, Kıbrıs’ı peşkeş çekin, Heybeliada papaz okulunu da sakın
unutmayın!”
MEHMET NİL HIDIR (Muğla) – Size göre, faşizme devam edelim mi?
KAMİL ERDAL SİPAHİ (Devamla) – İşbirlikçi basında “ABD Başkanı ilk
resmî ziyareti bize yaptı…”
MEHMET NİL HIDIR (Muğla) – Şehit kanları devam mı etsin…
OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Hıdır, sus, dinle!
ŞENOL BAL (İzmir) – Dinle!
KAMİL ERDAL SİPAHİ (Devamla) – “Verilen önem, stratejik ortaklık”
yaygaraları… Gazi Mecliste verilen talimatlar kim bilir iktidara hangi üslupta
emredildi, bilen yok. 5 Kasım 2007 Washington teslimiyetinin Ankara’da tekrarı.
MEHMET NİL HIDIR (Muğla) – Şehitler üzerinden siyaset yapanları…
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Türkiye’yi pazarlıyorsunuz!
KAMİL ERDAL SİPAHİ (Devamla) – Bu ilk resmî ziyaretin amacı
farklı. ABD emperyalizminin Büyük Orta Doğu
Projesi’nin gerçekleşmesi için ilk talimatın verilmesi gereken ülke Türkiye,
ortam da buna müsait!
Talimatın uygulanmasına Ermeni sınırının açılmasıyla başlamak
isteyip, gösterilen tepki karşısında geri adım atılması, bu sefer tarihî fırsat
yalanıyla sahnede ihanet açılımı, bu arada Büyükada’da papazlarla papaz okulu
açma açılımı, ardından tekrar Ermeni açılımı! (MHP sıralarından alkışlar)
Açılımlar tek tek olunca tepki fazla oluyor. Verilen
ABD talimatlarını “Toptan açalım da, ne yapacaklarını, neye tepki
göstereceklerini şaşırsınlar” açılımı!
3 Ekim 2008 Aktütün olayından, yani 18
şehitten sonra Hükûmet açıklamaları vardı. Sözün
bittiği yere gelinmiştir: “Güvenlik güçlerinin terörle mücadelesi için gerekli
yasal düzenlemeler derhâl yapılacaktır!” Ve bir yıl sonra, terörle mücadeleden
sorumlu olduğunu unutup Kandil Dağı mesajlarına “Dikkatli olunmalı.” diyen bir
İçişleri Bakanı! Habur’a Müsteşarını karşılamaya
gönderip kendisi eksik kalan İçişleri Bakanı!
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Sayın Başkanım, konuşmacının böyle
hakaret etmeye hakkı yok.
KAMİL ERDAL SİPAHİ (Devamla) – ABD talimatlı, Avrupa Birliği
ortaklı, İmralı kılavuzlu…
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Sayın Başkan… Sayın Başkan… (MHP
sıralarından “Otur yerine!” sesleri, gürültüler)
KAMİL ERDAL SİPAHİ (Devamla) – …aşiret reisi tavsiyeli, PKK
koalisyonlu…
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Bu Meclis kürsüsünden millete hakaret
edemez Sayın Başkan. Güzelce konuşsun, izah etsin. Ama sabahtan beri kan
kusuyor, kin kusuyor. Böyle bir yaklaşım olamaz Sayın Başkan. (MHP sıralarından
“Otur yerine!” sesleri, gürültüler)
BAŞKAN – Buyurun.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Sabahtan beri hakaret ediyor Sayın
Başkan. (MHP sıralarından gürültüler) Bu Meclisin altında millete hakaret
ediyor. Bunlar milletin projeleridir. Milletin hükûmetine
bu kadar hakaret edilmez. Böyle bir konuşma tarzı olmaz Sayın Başkanım.
Reddediyoruz.
OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Müdahale etmeyin. (MHP ve AK PARTİ
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Sayın Canikli, gürültüden
duyamıyorum. Konuşmasına tepki gösteriyorsunuz. Biraz sonra Grup Başkan Vekili
arkadaşınız önergenin aleyhinde konuşacak, bütün bu iddialara…
KAMİL ERDAL SİPAHİ (Devamla) – Evet, Avrupa Birliği… (AK PARTİ ve
MHP sıralarından gürültüler) Amerika Birleşik Devletleri talimatlı…
BAŞKAN – Sayın Sipahi…
KAMİL ERDAL SİPAHİ (Devamla) – …Avrupa Birliği ortaklı…
BAŞKAN – Sayın Sipahi…
KAMİL ERDAL SİPAHİ (Devamla) – …İmralı kılavuzlu…
BAŞKAN – Sayın Sipahi, bir dakika beni dinler misiniz.
KAMİL ERDAL SİPAHİ (Devamla) – Buyurun efendim.
BAŞKAN – Konuşmanızı büyük bir dikkatle takip ediyorum.
KAMİL ERDAL SİPAHİ (Devamla) – Evet efendim.
BAŞKAN – Bazı ifadelerinizi not aldım. “Gazi Meclise hulul etme
günleri” diye bir ifade kullandınız.
KAMİL ERDAL SİPAHİ (Devamla) –
Evet efendim.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Başkan, Hatip konuşmasını bitirsin
ondan sonra...
BAŞKAN – Gazi Meclise kim hulul ediyor bir açıklar mısınız lütfen?
(MHP sıralarından gürültüler) Gazi meclise kim hulul ediyor?
OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Sayın Başkan tutanaklardan alırsınız.
BAŞKAN – Meclisin saygınlığını korumak Meclis Başkanlığının ve
Divanının görevidir, o nedenle…
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Avni Doğan’da niye aklınıza gelmedi
Sayın Başkan, niye uyarmadınız? (MHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Lütfen… Lütfen oturunuz.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Niye bugün görüşüyorsunuz?
BAŞKAN – Konuşmanız esnasında buna da cevap verirseniz sevinirim.
Sayın Sipahi, lütfen daha uygun cümlelerle konuşursanız, tahrik…
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Siz konuşmanıza devam edin Sayın Sipahi.
BAŞKAN – Bakın siz biraz önce Sayın Doğan’ın konuşmasına tepki
gösterdiniz. Bu konuşmaya da tepki göstermeyi anlayışla karşılamanız lazım.
Sayın Sipahi buyurun, devam edin ama deminki soruma da cevap
verirseniz sevinirim.
Buyurun.
KAMİL ERDAL SİPAHİ (Devamla) – Evet, Amerika Birleşik Devleti
talimatlı, Avrupa Birliği ortaklı, İmralı kılavuzlu, aşiret reisi tavsiyeli,
PKK koalisyonlu, isim özürlü açılıma kim ne isim verirse versin… (MHP
sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar; AK PARTİ sıralarından gürültüler)
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Sayın Başkan, Sayın Konuşmacının
kimlerin İmralı’nın
kılavuzluğunu uyguladığını açıklaması gerekir. (AK PARTİ ve MHP
sıralarından gürültüler)
OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Sayın Başkan…
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Sayın Başkan, çok ağır bir cümle
ifade etti. Kimlerin İmralı’nın kılavuzluğunu yaptığını açıklasın burada. (AK
PARTİ ve MHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Sayın Sipahi…
KAMİL ERDAL SİPAHİ (Devamla) – …biz “ihanet projesi” demeye devam
edeceğiz.
BAŞKAN – Sayın Sipahi, bunlar bu Parlamentoya yakışmayan ifadeler.
Bir milletvekili arkadaşımızın da ağzına hiç yakışmayacak ifadelerdir. Lütfen…
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Hatip Hükûmeti
tenkit ediyor. Hükûmeti savunmak size düşmez, Hatibi
konuşturmuyorsunuz.
BAŞKAN – Efendim, böyle bir konuşma üslubu olabilir mi?
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Hükûmet sözcüsü
gibi davranıyorsunuz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hayır efendim, ben de takip ediyorum buradan. Böyle bir
üslup olmaz.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Hatip Hükûmeti
tenkit ediyor, Hükûmeti savunmak size düşmemeli.
BAŞKAN – Bakın, siz biraz önce iktidar partisinden bir
arkadaşımızın konuşmasına tepki gösterdiniz.
OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Görüşme böyle devam etmez, Hatibin
sözünü kesmeyin.
BAŞKAN – Ben de size söz verdim, cevap verdiniz. Ama bunlar onun
ötesinde ağır ifadeler içeriyor. Lütfen… Lütfen… (MHP sıralarından gürültüler)
OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Hükûmet
sözcüsü gibi konuşuyorsunuz Sayın Başkan.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Sayın Başkan, Sayın Konuşmacı…
OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Otur yerine, otur yerine!
BAŞKAN – Sayın Sipahi, lütfen tahrik içermeyen çok daha düzgün
cümlelerle hitap ederseniz memnun oluruz.
Buyurun devam edin.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Başkan, Hatip Hükûmeti
tenkit ediyor. Hükûmeti savunmak size düşmez.
BAŞKAN – Sayın Şandır, oturun.
Buyurun.
KAMİL ERDAL SİPAHİ (Devamla) – Siz de lütfen zamanla ilgili
sorunu, Sayın Başkan, giderirseniz.
BAŞKAN – Buyurun.
ŞENOL BAL (İzmir) – Temiz bir Türkçe’yle
konuşuyor.
KAMİL ERDAL SİPAHİ (Devamla) – 2002’de “Kan dursun, kan akmasın,
analar ağlamasın”a gelince… 2002’de iktidarı
aldığınızda terör olayı sayısı 164, şehit sayısı 10. Yani terör bitti bitecek!
Yedi yıllık iktidarınızda, 2008 yılında olay sayısı 1.614, şehit sayısı 171.
Yani olay sayısını 10 misli, şehit sayısını 17 misli arttıran iktidarın adı
belli: AKP. Nereden nereye! (MHP sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından
gürültüler)
Beceriksizlikle, basiretsizlikle terörle mücadeleyi önce müzakere,
sonra mütarekeye çevirmenin, etnik ayrımcılık üzerinden siyaset yaparak terörün
amacı olan siyasallaşmanın iktidar eliyle yapıldığını anlayın.
Şimdi, açılıma ortak arama telaşındasınız. Aslında “açılım” diye,
İmralı affından Anayasa değişikliğine kadar ne yapacağınız liste yapıp elinize
verilmiş. Şimdi, tepkiler karşısında yıkım projesinin önemli madde başlarını
sonraya bırakıp üç beş az zararlısını ortaya atacaksınız. Kamuoyunda “Aa, baktınız mı bunda bir şey yokmuş.” yaygaraları
pompalanacak, gerisi sonra gelecek. Biz bu oyuna gelmeyiz, bu oyunu da
oynatmayız; başka muhatap bulun! Aklımıza rahmetli Osman Bölükbaşı büyüğümüzün
veciz bir benzetmesi gelmekte, onu bilenler bilmeyenlere anlatır.
Cumhurbaşkanı ağzından “farklı, farklılık, çeşitlilik, fay kırıkları”ndan bahsedeceğinize, bin yıllık kardeşliğin
müştereklerinden, birlikteliğinden, beraberliğinden neden söz etmiyorsunuz? Bu
müşterekler, ortak duygular, kaderde, tasada, kıvançta birliktelikler,
farklılıklardan çok daha fazla olmasa bin yıldır nasıl birlikte yaşanırdı? Asıl
zenginlik müşterek değerlerimiz değil mi?
Bilin ki biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak devletin ülkesiyle
ve milletiyle bölünmez bütünlüğü için her bedeli ödemeye, sonuna kadar mücadele
etmeye, Türkçe düşünmeye, Türkçe konuşmaya, “Ne mutlu Türk'üm” demeye devam
edeceğiz. (MHP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar) Dünyaya Ankara
Kalesi’nin burçlarından, Washington ve Avrupa Birliği başkentlerinde sürünmeden
Ankara Kalesi’nin burçlarından bakmaya devam edeceğiz.
Bilin ki biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak bin yıllık
kardeşliğin devamı için “tek vatan, tek devlet, tek millet, tek bayrak ve tek
dil” demeye devam edeceğiz. (MHP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)
Bilin ki biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Sipahi, süreniz doldu.
OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Üç dakikasını aldınız Sayın Başkan.
RECEP TANER (Aydın) – Üç dakika süresi vardı Sayın Başkan.
BAŞKAN – Size de ek süre veriyorum, buyurun tamamlayınız.
KAMİL ERDAL SİPAHİ (Devamla) – Bilin ki Milliyetçi Hareket Partisi
olarak biz bu ihanet projesine sonuna kadar karşı çıkıp “Ne mutlu Türk'üm”
demeye devam edeceğiz.
Saygılar sunarım. (MHP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, görüşmekte olduğumuz önergenin
aleyhinde, Yozgat Milletvekili ve AK PARTİ Grup Başkan Vekili Sayın Bekir Bozdağ.
Sayın Bozdağ, buyurun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Cumhuriyet Halk Partisinin grup önerisi aleyhine söz aldım, bu vesileyle yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Bugün 10 Kasım, bütün Türk milleti için anlamlı ve önemli bir gün.
Cumhuriyetimizin kurucusu, Meclisimizin ilk Başkanı, cumhuriyetimizin ilk
Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk’ün rahmete kavuştuğu gündür. Ben, bu
vesileyle yüce Meclisin huzurunda bir kez daha Ulu Önder Mustafa Kemal
Atatürk’ü rahmet, minnet ve şükranla yâd ediyorum. Tabii, böylesi bir güne de
onun mesajının damga vurması önemli. Herkes konuştu, ben de Atatürk’ten bir
alıntıyla başlamak istiyorum.
Bu gün Vatan gazetesinde, başında “1930’dan 2009’a” diye bir
başlık var. Altında da Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün imzasını içeren şu
ifadeler yer alıyor: “Benim istediğim sadece memleket işlerinin Büyük Millet
Meclisinde açıkça münakaşa edilmesidir. Büyük Millet Meclisinde, Türk
milletinin gözü önünde açıkça konuşulmayacak hiçbir iş yoktur. Büyük Millet
Meclisi bu memleketin düzeni için, iç ve dış güvenliği için, dokunulmazlığı
için en büyük teminattır. Büyük millî dertler şimdiye kadar ancak Büyük Millet
Meclisinde şifa buldu, gelecekte de yalnız orada bulabilecektir.” İmza: Gazi Mustafa Kemal Atatürk. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Değerli arkadaşlar, bu Meclis gazi Meclis. Düşman ülkemizi dört
bir yandan işgal ettiği dönemde, Ankara’nın yanı başına geldiğinde bu Meclis
çalışıyordu; hem düşmana karşı mücadeleyi hem de ülkemizin birliğini, dirliğini
burada konuşuyor, müzakere ediyor, en uygun tedbirler ne ise onun üzerinde
duruyordu. O gün birileri gene dediler: “İşte, Meclisi buradan başka yerlere
taşıyalım; şöyle yapalım, böyle yapalım.” Onlara kulak asılsaydı bugün Türkiye
nerede olurdu ben sizin takdirlerinize bırakıyorum.
Diğer bir konu, o gün birileri çıkıp da şunu da demedi: “Düşman işgal
etmiş Meclisi. Siz ne oturuyorsunuz burada? Alın elinize silahı, siz de gidin
oraya.” Oturmuşlar, ora da önemli, bura da önemli; derdin dermanı burada
alınacak kararlarla daha erken bulunabilir ve müzakere edilmiş, münakaşa
edilmiş, tartışılmış ve sonuçta, düşman, hem Türkiye’den atılmış hem cumhuriyet
kurulmuş hem de bugün sahip olduğumuz pek çok imkânın temeli o günlerden
atılmış. Hiç kimse “Bugünlerde bunlar tartışılmaz, münakaşa edilmez.” dememiş.
10 Kasım 1938, o da önemli bir tarih. Mustafa
Kemal Atatürk’ün rahmeti Rahman’a kavuştuğu bir gün. Ama bakın, 11
Kasımda Türkiye Büyük Millet Meclisi Atatürk’ün daha naaşı
ortadayken ne yapıyor? Türkiye Cumhuriyeti’nin ikinci Cumhurbaşkanını 11/11/1938’de seçiyor ve rahmetli İnönü Cumhurbaşkanı
seçiliyor, 11’inde burada yemin ediyor ama o gün kimseler şunu dememiş:
“Kardeşim, bizim Ulu Önderimiz bugün vefat etti, cenazesi ortada, biz kalkmışız
Cumhurbaşkanı seçimiyle uğraşıyoruz.” Neden? Çünkü Cumhurbaşkanlığı önemli bir
makam, oranın boş bulunmaması bu devletin, bu milletin, bu ülkenin geleceği
açısından önemliydi de onun için hiç kimse bunun arkasından “Ben şifreyi
çözdüm.” diye konuşmadı “Ben bunun altında şu manayı aradım, buldum.” diye
konuşmadı. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Yapılanın doğru olduğuna inandı ve
burada o saygıyı gösterdi.
Peki, daha sonraki dönemlere bakıyoruz. Türkiye Büyük Millet
Meclisinin çalışmaları içerisinde, 10 Kasımlara baktığımız zaman, tarihleri
şöyle bir hafızanıza getirmek istiyorum, 1992’den bu yana. 10 Kasım 1992, Meclis
görüşme yapmış. 10 Kasım 1993; 10 Kasım 1994; 10 Kasım 1995…
K. KEMAL ANADOL (İzmir) – “Yapmasın” diyen yok. Allah Allah!
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – 1996; 1997 tatile gelmiş, Meclisin
çalışmadığı gün.
K . KEMAL ANADOL
(İzmir) – Yahu “yapmasın” diyen yok!
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – 10 Kasım 1998; 10 Kasım 1999;, 10 Kasım 2000; 10 Kasım 2001…
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Demagoji yapma!
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – …10 Kasım 2004; 10 Kasım 2005; 10 Kasım
2006… 10 Kasımlarda Türkiye Büyük Millet Meclisi çalışmış, grubu olan
partilerin kimileri gruplarını yapmış.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Yahu “çalışmasın” diyen var mı?
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – Burada sağlık sorunları tartışılmış,
ülkenin başkaca meseleleri tartışılmış…
AHMET DURAN BULUT (Balıkesir) – Demagoji yapıyorsun.
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – …görüşler, kanaatler ileri sürülmüş ama
hiç kimse kalkıp da o zaman da “Arkadaşlar, bugün Atatürk’ün öldüğü gündür, siz
bugün sağlık sorunlarını bu ülkenin, burada konuşamazsınız, eğitim sorununu
konuşamazsınız, güvenlik sorununu konuşamazsınız.” dememiştir ama oturup
konuşmuşlardır, tartışmışlardır, bir karara bağlamışlardır.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Yahu, bırak bunu.
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – Peki, değerli milletvekilleri, terör
yirmi beş yıldır devam ediyor bu ülkede. Yirmi beş yıldır analar ağlıyor,
kadınlar dul kalıyor, çocuklar yetim kalıyor, ateş düştüğü ocakları yakıyor.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Aklına 2009’da mı geldi? Başınıza taş mı
düştü? 2009’a kadar neredeydiniz?
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – Bütün hükûmetler
ve bugüne kadar görev yapan Meclisler bu terör sorununu bitirmek için mücadele
ettiler. Şimdi biz bu sorunu, yirmi beş yıldır devam eden bu sorunu bugün
burada konuşmayacağız da neyi konucağız Allah aşkına?
K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Yarın konuşun, yarın!
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – Bundan daha önemli bir sorun mu var? (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
Şimdi, bakın, Atatürk’ün hayatı, bu ülkenin birliğini, dirliğini
güçlü kılmak, bütün Türk milletinin fertleri arasındaki sevgiyi, saygıyı
kuvvetlendirmek için geçmiş ve onun mücadelesini vermiş. Eğer bugün bu ülkede
yirmi beş yıldır kan akıyorsa, gözyaşı varsa bu sorunun çözümü: Gelin, millî
birliği konuşalım…
ÇETİN SOYSAL (İstanbul) – Hangi millî birlik?
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – …bu sorun bitsin; kanın durmasını,
gözyaşının dinmesini, kardeşliği ve bu ülkenin 72,5 milyon insanı arasındaki
kardeşliğin, sevginin güçlenmesini konuşalım, terörü bitirelim, demek Atatürk’e
azap vermez, aksine onu rahatlatır. Bunun aksini savunmak Atatürk’ün ruhunu
muazzep eder. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Biz birliği konuşmayacağız… Yani
şimdi şu denebilir mi: “Siz kanın durmasını konuşursanız Atatürk rahatsız
olur.”
K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Bırak, bırak zırvayı!
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – Siz, bu ülkenin insanlarının birliğini,
dirliğini daha güçlü nasıl yaparız, onu konuşursanız Atatürk rahatsız olur. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar) Güçlü bir Türkiye’yi nasıl yaratırız diye
konuşursanız Atatürk rahatsız olur.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – İhaneti konuşursanız Atatürk
rahatsız olur.
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – “Yurtta sulh cihanda sulh.” felsefesini
şiar edinen bir liderin ülke içerisindeki bütün güvenlik sorunlarını…
CANAN ARITMAN (İzmir) – Yeter artık…
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – …ortadan kaldırıp güçlü bir Türkiye’yi
nasıl yaratırızı konuşursanız, Atatürk rahatsız olur.
Aksine, bunları yapmazsak Atatürk rahatsız olur, konuşursak memnun olur. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar) Ben ülkemde kan istemiyorum, diyordur eminim.
Kardeşlik olsun, insanlar birbirini kucaklasın; konuşmalarda hakaret, konuşmalarda
hamaset, konuşmalarda husumet yerine sevgi olsun, saygı olsun, insanlar
birbirini daha sevsin istiyordur. Biz bugün burada bunu konuşacağız.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Neyi konuşacağız?
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – Bu ülke nasıl daha güçlü olur, bu ülkenin
insanları birbirini nasıl daha çok sever? (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
terör nasıl bitirilir, nasıl çözüm bulunur, çözümlerimiz nedir; milletin
huzurunda bugün onu söyleyeceğiz ama…
K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Yahu altı aydır konuşamadık…
CANAN ARITMAN (İzmir) – Altı aydır konuşmadınız da bula bula bugünü mü buldunuz?
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – …bunu konuşmak istemeyenler kırk dereden
kırk bahane getirebilirler (CHP ve MHP sıralarından gürültüler) Ama millet bunu
görüyor, herkes bunu görüyor.
Onun için, değerli dostlar, bugün bunu konuşmakta yanlış manalar
aramak, şifre çözücülüğü yapmak, niyet okuyuculuğu yapmak, Hurufilik yapmak
doğru değildir. Açık, şeffaf…
CANAN ARITMAN (İzmir) – Kimse yutmaz dediklerini!
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – Bugün burada herkes dağarcığında ne varsa
onu konuşacak. Terör sorununun çözümü için ne söylüyorsunuz, ne düşünüyorsunuz?
Bu derdin devası Mecliste dedik. Bu derdin devası size göre nasıl, onu
konuşacağız ama konuşmak istemezseniz başka.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Yarın, yarın…
CANAN ARITMAN (İzmir) – Altı aydır konuşmadınız, bula bula bugünü mü buldunuz?
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – Şimdi, tabii, Sayın Anadol
başka şeyler söyledi, MHP’nin adına konuşanlar da başka şeyler söyledi. İşin
doğrusu, o üslupla konuşulmasını doğru görmüyoruz. Neden? Çünkü biz istiyoruz
ki bugün burada sevgi, saygı güçlensin; ülkenin millî birliğine daha büyük
katkıları herkes sunsun ama birkaç hususu da sözlerime son verirken ifade etmek
istiyorum. O da şu: Anayasa Mahkemesi “AK PARTİ laikliğe karşı eylemlerin
odağı.” diye karar vermiş olsa da bu karar hukuka uygun bir karar
değildir. Biz her zaman söyledik. (CHP ve MHP sıralarından gürültüler)
K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Yok yahu! Yok yahu!
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – AK PARTİ bir şeyin odağıdır.
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Bölücü odağı olacaksınız.
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – O da nedir biliyor musunuz? Laikliğe
karşı eylemlerin odağı değil, bu millete, bu devlete karşı samimi hizmet veren
kadroların, samimi hizmetlerin odağıdır. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Bozdağ, bir dakika ilave
süre veriyorum.
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – Bir başka şey: Hiçbir Türk Hükûmeti ve bizim hükûmetlerimiz
de teröristleri hiçbir zaman törenle karşılamamıştır. Bu da açık bir iftiradır.
Bunu da herkes gayet iyi biliyor. (CHP ve MHP sıralarından gürültüler)
MUHAMMET RIZA YALÇINKAYA (Bartın) – Yalan söylüyorsun!
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – Peki, diyecekler ki: “Efendim, şimdi işte
geldiler Habur’dan…” Biz o görüntüleri tasvip etmediğimizi,
en üst düzeyde Sayın Başbakanımız da söyledi, “Biz gerekirse sil baştan
yaparız.” dedi.
CANAN ARITMAN (İzmir) – Şehit anaları ağlıyor.
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – Ama bakın, bir şey söyleyeceğim: Türk
Ceza Kanunu’nun 221’inci maddesi Ceza Kanunu’na yeni girmedi. Eski 765 sayılı
Ceza Kanunu’nda da başka bir biçimde vardı ve uygulanıyordu. Yeni bir şey
değildir; bu bir.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Habur’u da
izledin mi?
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – İkincisi: Bakın, bu ülkede bir sürü
pişmanlık yasaları çıkarılmış, tam sekiz tane etkin pişmanlık yasası
çıkarılmış. Bunun altında sizin de, sizlerin de imzaları var. “Etkin
pişmanlıktan yararlansınlar, dağdan gelsinler...”
ÜMİT ŞAFAK (İstanbul) – Ama gelen “Pişman değilim.” diyor.
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – İşte, yasalar burada. (CHP ve MHP
sıralarından gürültüler) Ama bakın, bakın ben bir tanesini söylüyorum. (CHP ve
MHP sıralarından gürültüler)
ÜMİT ŞAFAK (İstanbul) – Gelenler “Pişman değilim.” diyor!
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – Bakın, bakın, diyor ki: “Terör bir toplum
için…” (CHP ve MHP sıralarından gürültüler)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Bozdağ, süreniz doldu
efendim.
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – Bitiriyorum Sayın Başkan, bitiriyorum.
(CHP ve MHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Ek süreniz de doldu.
Sayın Bozdağ, ilave süre de verdim. Son
cümlenizi, lütfen, kullanmanız için size çok kısa bir süre veriyorum. (CHP ve
MHP sıralarından gürültüler) Son cümleniz efendim…
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – Peki Sayın Başkanım.
Ben görüşmelerin hayırlı olmasını diliyorum. Ülkemizin birliğine,
dirliğine, kardeşliğine katkı sunmasını istiyorum ve herkesi katkı vermeye
davet ediyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Bozdağ, teşekkür ederim.
Sayın milletvekilleri, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisini
oylarınıza sunacağım: Kabul edenler…
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Sayın Başkan, sisteme girdim görmüyor
musunuz? Sisteme girdim görmüyor musunuz Sayın Başkan?
BAŞKAN – Oylamaya geçtim efendim. Oylamaya geçtim, daha sonra söz
istersiniz.
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Yok, ben sisteme oylamadan önce girdim.
Sisteme oylamadan önce girdim Sayın Başkan. Böyle bir şey yok!
BAŞKAN – Kabul etmeyenler…
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) – Bakanlar Kurulunda fazla el kalktı
Sayın Başkan.
MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) – Evet, Bakan sayısından daha fazla el
kalktı Sayın Başkan.
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Kabul edilmemiştir.
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Sayın Başkan, mikrofonu açarsanız bir şeyi
vuzuha kavuşturmak istiyorum.
BAŞKAN – Buyurun Sayın Uzunırmak.
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – 60’ıncı maddeye göre bir şeyi vuzuha
kavuşturmak istiyorum.
Bu gün 10 Kasım, Kurucumuz Ulu Önderin diğer hayata intikalidir ve
buradan uygunsuz birtakım sözler var. Olayı vuzuha kavuşturmak yüce Meclisi
bilgilendirmek istiyorum.
BAŞKAN – Efendim, bizim böyle bir usulümüz yok.
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Var.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Böyle bir usul yok Sayın Başkan. Grup
önerileri konuşulurken sayın milletvekillerinin…
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Var Sayın Başkan, usul var.
BAŞKAN – Hayır efendim, yok.
Sayın milletvekilleri, birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 17.38
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 17.54
BAŞKAN: Mehmet Ali ŞAHİN
KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ
(Konya), Yaşar TÜZÜN (Bilecik)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
15’inci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
Gündemin “Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler” kısmına geçiyoruz.
Alınan karar gereğince, bu kısmın 371’inci sırasında yer alan, Hükûmet adına Başbakan Recep Tayyip Erdoğan tarafından
verilen demokratik açılım konusunda Anayasa’nın 98’inci, İç Tüzük’ün 102’nci ve
103’üncü maddeleri uyarınca bir genel görüşme açılmasına ilişkin önergenin ön
görüşmesine başlıyoruz.
IX.- GENEL GÖRÜŞME
A) Ön
Görüşmeler
1.- Hükûmet
adına Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın, demokratik açılım konusunda genel
görüşme açılmasına ilişkin önergesi (8/11)
BAŞKAN - Hükûmet? Yerinde.
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Sayın Başkan, ben sözümü yineliyorum.
BAŞKAN – Genel görüşme önergesi Genel Kurulun 3/11/2009
tarihli 12’nci Birleşiminde okunduğundan tekrar okutmuyorum.
İç Tüzük’ümüze göre genel görüşme açılıp açılmaması hususunda
sırasıyla Hükûmete, siyasi parti gruplarına ve
önergedeki birinci imza sahibine veya onun göstereceği bir diğer imza sahibine
söz verilecektir.
Konuşma süreleri Hükûmet ve gruplar için
yirmişer dakika, önerge sahipleri için onar dakikadır.
Şimdi, söz alan üyelerin isimlerini okuyacağım:
Önüme gelen listeye göre, Hükûmet adına
İçişleri Bakanı Sayın Beşir Atalay.
Gruplar adına: Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Bursa
Milletvekili Sayın Onur Öymen, Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına da İzmir Milletvekili Oktay Vural konuşacaklar.
Diğer gruplarımızın isimleri henüz bildirilmedi.
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Ben talebimi yineliyorum Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Buyurun, talebiniz?
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Eğer mikrofonu açarsanız yerimden, kürsüye
çıkmadan bir konuyu vuzuha kavuşturmak istiyorum. Yani böyle bir günde kurucu
iradeye sahip bir liderin yanlış algılandığını, yanlış tarif edildiğini
düşünüyorum ve yüce Meclisin, Parlamentonun bir konuda dikkatini çekmek
istiyorum. Hiçbir sataşma yok. Hiçbir sataşma olmayacak Sayın Başkan.
BAŞKAN – Bu konuda iki saati aşkın bir süre gerek sizin grubunuza
ait gerek diğer gruplara ait arkadaşlarımız…
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Sayın Başkan, bir milletvekili olarak…
BAŞKAN –…düşüncelerini uzun uzun Genel
Kurulumuzla paylaştılar, televizyonları başında bizleri izleyen
vatandaşlarımızla paylaştılar.
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Sayın Başkan, bir milletvekili olarak İç
Tüzük 60’a göre iki dakika, rahatsızlık vermeden, yerimden bir şeyi paylaşmak
istiyorum yüce Meclisle. Yani bu bir teveccüh falan değildir. Bu, hakikaten
önemli gördüğüm…
İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) – Görüşmelere geçtik Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Şimdi, ön görüşmelere başladık, efendim, siz yerinize
lütfen oturun, ben bu talebinizi değerlendireceğim sizin. Lütfen oturun.
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Ama görüşme ortasında olacağını tahmin
etmiyorum.
BAŞKAN – Sakin olun, sakin olun.
Değerli arkadaşlarım, şimdi, ön görüşmeler kısmında ilk sözü Hükûmet adına İçişleri Bakanı Sayın Beşir Atalay’a
veriyorum.
Sayın Atalay, buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz yirmi dakika Sayın Atalay.
İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; konuşmama başlarken sizleri en samimi duygularımla selamlıyor,
bu görüşmenin ülkemiz ve milletimiz için hayırlara vesile olmasını temenni
ediyorum.
Değerli milletvekilleri, demokratik açılım konusunda neden genel
görüşme istediğimizi açıklamak için söz almış bulunuyorum. Yüce Mecliste tarihî
oturumlardan birini daha gerçekleştiriyoruz. Bu Meclis, en olumsuz koşullarda
kurulmuş, Kurtuluş Savaşı’nı yönetmiş ve milletimizi zafere ulaştırarak
cumhuriyetimizi ilan etmiştir. Ülkemizin en hayati meseleleri, kurulduğu günden
beri bu çatı altında tartışılmıştır. Bu vesileyle Meclisimizin ve
cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü vefat gününde bir kez
daha rahmet ve minnetle anıyorum.
Değerli milletvekilleri, açılımın sahibi ve adresi olarak hep yüce
Meclisi işaret ettik, muhatabımızın millet ve milletin temsilcileri olduğunu
vurguladık; konunun, millî iradenin ve demokrasinin tecelligâhı
olan Meclisin çatısı altında tüm boyutlarıyla tartışılacağını ve çözüm yollarının
bulunacağını söyledik. Yüce Meclisin mehabetine yakışır şekilde bu görüşmeyi
gerçekleştireceğimizden ve konuyu aziz milletimizin beklentileri doğrultusunda
seviyeli bir üslupla tartışacağımızdan kuşku duymadığımı belirtmek isterim.
Ayrıca, şunu da ifade etmek isterim ki: Biz demokratik açılımı
baştan beri sadece AK PARTİ İktidarının meselesi olarak görmedik, bunu partiler
üstü bir millî mesele olarak gördük. Bu nedenle de her fırsatta muhalefet
partilerinin katkılarını almak istedik. Onlara açık çağrılar yaptık, randevu
taleplerinde bulunduk ancak maalesef bazı muhalefet partilerimiz bu
taleplerimizi geri çevirdiler. Buna rağmen, biz bu meselenin Meclis çatısı
altında tartışılarak iktidarı ve muhalefetiyle milletin temsilcilerinin
görüşlerini almak istedik. Nitekim, genel görüşme,
anayasal sistemimizde hükûmeti denetleme yollarından
biri olduğu hâlde, yüce Meclisi bilgilendirmek ve muhalefetin görüşlerini
dinlemek maksadıyla bu önergeyi Hükûmet olarak biz
verdik.
Unutmayalım ki çoğulcu demokratik rejimlerde muhalefetin görevi
iktidarı sadece eleştirmek değildir; muhalefet, toplumda sorunları çözmeye
yönelik görüş ve önerilerini kamuoyuna sunmak göreviyle de karşı karşıyadır.
Demokrasilerin olmazsa olmazı muhalefettir zira,
iktidar her rejimde, muhalefet ise sadece demokrasilerde vardır. Ancak çağdaş
demokrasilerde muhalefet, sorunun değil çözümün bir parçasıdır. (CHP ve MHP
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen Hatibi dinleyelim.
İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) – Sadece sorunun parçası
olan ve toplumsal meseleler konusunda hiçbir projesi ve gelecek tasavvuru
olmayan muhalefetin kimseye faydası yoktur. (CHP ve MHP sıralarından
gürültüler)
Temenni ederim ki, bu görüşme vesilesiyle muhalefetimiz,
demokratik açılım konusunda şu ana kadar Hükûmetimizden
esirgediği yapıcı önerilerini, alternatif projelerini ve çözüme yönelik
katkılarını da bizimle paylaşır.
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) – Önerin neyse söyle Sayın Bakanım.
İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) – Değerli milletvekilleri,
biz asırlardır kardeşçe birlikte yaşayan, cephelerde omuz omuza savaşan, acıyı
ve mutluluğu paylaşan bir milletiz. Aziz Türk milletinin kardeşlik duygularını
zayıflatmak, evlatlarını birbirine düşürmek, birlik ve dirliğimizi bozmak için
bin türlü oyunlar oynanmıştır ancak milletimizin birlikte yaşama arzusu, engin
sağduyusu, basiret ve feraseti sayesinde her defasında bu oyunlar bozulmuştur.
Başladığımız, başlattığımız tarihî açılımın anlam ve önemini kavrayabilmek
için, birliğimize kasteden bu oyunları ve bugün nasıl bir meseleyi çözmeye
çalıştığımızı bilmemiz gerekiyor. Özellikle son çeyrek asırda kanlı ve tahrip
edici bir hâle gelen, buna karşın çözümü sürekli ertelenen, ertelendikçe de
daha karmaşık ve içinden çıkılmaz hâl alan ciddi bir terör meselesiyle karşı
karşıyayız. Bu meselenin tanımlanması ve kaynakları konusunda ne düşünürsek
düşünelim, üzerinde herkesin birleştiği, hepimizi yaralayan bir gerçek vardır;
o da bu meselenin ülkemize ve insanımıza her bakımdan kaybettiren, on binlerce
insanımızın canına mal olan, kaynaklarımızı ve enerjimizi tüketen yıkıcı bir
mesele olduğudur.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Yedi senedir ne yaptınız Sayın
Bakan?
İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) – Artık, bu gerçekle yüzleşilmesi ve milletimize yıllardır acı çektiren bu
sorunun palyatif tedbirlerle değil, gerçek ve kalıcı
müdahalelerle çözüme kavuşturulması gerekmektedir. Biz, diğer tüm kronik
meselelerde olduğu gibi, terör meselesinin de cesaret, samimiyet ve
kararlılıkla çözülebileceğine inanıyoruz. Bu anlayışla, yıllardır devam eden
terörün sonlandırılması, temel hak ve özgürlükler alanının genişletilmesi ve
birlik ve dirliğimizin pekiştirilmesi amacıyla demokratik açılım çalışmalarını
başlattık.
Değerli milletvekilleri, demokratik açılımı, devletin tüm
kurumlarını ve milletin tüm kesimlerini içine alacak şekilde, bir devlet
politikası olarak ve mümkün olan en geniş katılımla yürütmeye çalışıyoruz.
Süreç içerisinde, ortak aklın ortaya konması ve sorunun çözümü konusunda geniş
bir mutabakat sağlanabilmesi için ilgili tüm devlet kurumlarının
temsilcileriyle, siyasi partilerle, meslek odalarıyla, sivil toplum
örgütleriyle, bilim adamları ve gazeteci yazarlarla bir dizi görüşmeler ve
toplantılar yaptık. Biz, demokratik açılımı başlattığımız andan itibaren,
hiçbir illegal oluşumu muhatap alamayacağımızı açıkça ilan ettik ve kesinlikle
almadık. Görüşmelerde bulunduğumuz kurum, kuruluş ve kişiler bu sorunun mutlaka
çözülmesi gerektiğini, bu yöndeki teklif ve hassasiyetlerini bizimle
paylaşmışlardır.
RAHMİ GÜNER (Ordu) – Halka sor, halka!
İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) – Değerli milletvekilleri,
baştan beri şunu söylüyoruz: Bu ülkede aklı başında olan hiç kimse, Anayasa’nın
değiştirilmesi teklif edilemez esasları olan devletin bütünlüğünü, resmî dilin
Türkçe olduğunu, bayrağımızın ay yıldızlı bayrak olduğunu ve millî marşımızın
İstiklal Marşı olduğunu tartışmıyor, tartışamaz. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Yüce Meclisin huzurunda bir kez daha ifade edelim ki: Demokratik
açılım, üniter yapımızı, birlik ve bütünlüğümüzü
bozacak hiçbir unsur ihtiva etmemektedir, etmeyecektir; aksine, bu, bir millî
birlik ve kardeşlik projesidir. (MHP sıralarından gürültüler)
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Ne yapacağını söyle, mavra okuma!
İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) – Değerli milletvekilleri,
AK PARTİ bu ülkenin her bölgesini ve her kesimini temsil eden bir Türkiye
partisidir. Bu konuda da maalesef rakipsizdir. AK PARTİ dışındaki tüm partiler
bölge partileridir. (CHP ve MHP sıralarından sıra kapaklarına vurmalar, gürültüler)
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan…
OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkan…
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Sensin bölge partisi olan!
OKTAY VURAL (İzmir) – Bölücülük yapıyorsun!
İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) – İşte tam da bundan dolayı
Türkiye'nin birlik ve beraberliğinin en büyük güvencesi ve sigortası partimiz
ve Hükûmetimizdir. (CHP ve MHP sıralarından sıra
kapaklarına vurmalar, gürültüler)
BAŞKAN – Bir saniye Sayın Atalay…
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Sayın Başkanım, diyemez, böyle bir
şey yapamaz.
OKTAY VURAL (İzmir) – Bölücü düşüncüleri taşıyorsunuz.
X.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA
SUNUŞLARI
A)
Çeşitli İşler
- Gösteri ve Protestolar
1.- (8/11) Esas Numaralı Genel
Görüşme Önergesi’nin ön görüşmeleri sırasında CHP sıralarından pankartlar
açılması
(CHP sıralarından
“Atam seni unutmadık, unutturmayacağız”, “Atam eserine sahip çıkacağız”, “Atam
seni unutmadık, unutmayacağız”, “Atam, kurduğun Cumhuriyeti sonsuza kadar
yaşatacağız.”, “Büyük millî emanetimiz. Atam izindeyiz” yazılı pankartlar
açıldı.)
IX.- GENEL GÖRÜŞME (Devam)
A) Ön
Görüşmeler (Devam)
1.- Hükûmet
adına Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın, demokratik açılım konusunda genel
görüşme açılmasına ilişkin önergesi (8/11) (Devam)
BAŞKAN – Bir saniye Sayın Atalay…
İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) – Değerli milletvekilleri,
demokratik açılımın hedeflerinden biri…(CHP ve MHP sıralarından sıra
kapaklarına vurmalar, gürültüler)
BAŞKAN – Sayın Atalay, bir saniye…
İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) – …her türlü görüşün…(CHP
ve MHP sıralarından sıra kapaklarına vurmalar, gürültüler)
BAŞKAN – Sayın Atalay, bir saniye…
İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) – …barışçıl şekilde ifade
edildiği…(CHP ve MHP sıralarından sıra kapaklarına vurmalar, gürültüler)
BAŞKAN – Sayın Atalay, bir saniye…
İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) – …çözüm önerisinin
karşılıklı hoşgörü
içinde tartışılabildiği…(CHP ve MHP sıralarından sıra kapaklarına
vurmalar, gürültüler)
BAŞKAN – Sayın Atalay…
İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) – …çoğulcu ve özgürlükçü
bir ortamın sağlanmasıydı. (CHP ve MHP sıralarından sıra kapaklarına vurmalar,
gürültüler)
BAŞKAN – Sayın Atalay, sesim gelmiyor mu efendim? Bir saniye…
Şimdi, değerli arkadaşlarım, bakın, burası Türkiye Büyük Millet
Meclisi.
KADİR URAL (Mersin) – Müdahale yapsanıza Sayın Başkan.
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) – Önce Sayın Bakan kürsüye saygılı
olsun.
BAŞKAN – Sayın Kılıçdaroğlu, burası
miting alanı değil.
KADİR URAL (Mersin) – Müdahale etsenize, niye müdahale
etmiyorsunuz?
BAŞKAN – Lüften, o pankartları indiriniz.
Burası miting alanı değil.
90’ıncı yılını kutlamaya hazırlandığımız Türkiye Büyük Millet
Meclisine bunu layık göremezsiniz. Burasını bir meydana dönüştüremezsiniz.
İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) – Değerli…
BAŞKAN – Sayın Bakan, bir saniye…
Lütfen, indiriniz.
İdare amiri arkadaşlarımızı görevlerini yapmaya davet ediyorum ve
birleşime beş dakika ara veriyorum.
Lütfen, o pankartlarınızı indiriniz ve dışarı çıkarınız.
Kapanma Saati: 18.08
,
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 18.21
BAŞKAN: Mehmet Ali ŞAHİN
KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCi (Konya), Yaşar TÜZÜN (Bilecik)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
15’inci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
(8/11) esas numaralı Önergenin görüşmelerine kaldığımız yerden
devam edeceğiz.
Hükûmet adına İçişleri
Bakanı Sayın Beşir Atalay sekiz dakika konuşmuştu. Konuşmalarını tamamlamak
üzere şimdi Sayın Bakanı kürsüye davet ediyorum.
Sayın Bakan, buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; biraz önce, tabii, günlerdir ve akşamdan beri “Sevrcilik” de
dâhil her şeyi söyleyen arkadaşlarımız, benim “AK PARTİ Türkiye'nin genelinden
oy alıyor. Diğer partilerimiz genelinden değil, daha az yerlerden oy alıyor.”
dememden rahatsız oldular. (CHP ve MHP sıralarından gürültüler)
KADİR URAL (Mersin) – Öyle demedin Sayın Bakan!
MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) – Öyle demediniz!
BAŞKAN – Arkadaşlar, bir saniye…
İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) – Benim söylediğim şudur,
düzeltiyorum… (CHP ve MHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Sayın Bakan izah etsin, düzeltme yapmak istiyor. Sakin
olun.
İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) – Düzeltiyorum arkadaşlar,
düzeltiyorum. Çünkü ben bugün konuşmama çıkarken muhalefette hiçbir kimseyi
rahatsız etmeden, polemik yapmadan, bu kadar hayati,
ciddi bir meseleyi anlatmak istiyorum. Yani hiçbir partiyi rencide etmek gibi
bir niyetim olmamıştır ve şu anda bunu bu şekilde düzeltiyorum. Yani bir
sonraki cümleyi okusaydım zaten o, öyle anlaşılacaktı ama ona izin verilmedi.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Bakan, sözlerinize özen gösteriniz.
İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) – İşte tam da bundan dolayı
Türkiye'nin birlik ve beraberliğinin en büyük güvencesi, sigortası Partimiz ve Hükûmetimizdir. (CHP ve MHP sıralarından gürültüler) Çünkü
Türkiye'nin her tarafından oy alıyoruz. Bunu diyorum ben.
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Kaç senedir İçişleri Bakanısınız siz?
İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) – Değerli milletvekilleri,
demokratik açılımın hedeflerinden biri, her türlü görüşün barışçıl şekilde
ifade edilebildiği, çözüm önerilerinin karşılıklı hoşgörü içinde
tartışılabildiği, çoğulcu ve özgürlükçü bir ortamın sağlanmasıydı ve bu hedefin
büyük ölçüde gerçekleştiğini görmek bizi ziyadesiyle memnun etmektedir.
Yaklaşık dört aydır her platformda açılım tartışılmaktadır. Belki
de tarihimizde ilk kez, önceden tabu olarak görülen meselelerimiz bütün
yönleriyle konuşulmaktadır. Aydınlar, sivil toplum örgütleri, meslek
kuruluşları, basın mensupları, siyasi partiler, vatandaşlarımız, kısacası
toplumun tüm kesimleri büyük bir olgunlukla ve karşılıklı anlayışla
kronikleşmiş sorunları tartışmaktadır. Bu durum fırtınalı günler yaşayan genç
demokrasimizin geldiği aşamayı göstermesi bakımından son derece olumlu bir
gelişmedir.
Elbette farklı görüşler, korkular ve kaygılar olacaktır.
Demokratik toplumlarda farklılıkların olması son derece normaldir. Burada
önemli olan, birbirimizin hak ve hukukuna saldırmadan, karşılıklı anlayış ve
hoşgörü içerisinde, medeni insanlar olarak meselelerimizi tartışabilmektir.
Bazı olumsuz ve yıkıcı tavırlara rağmen, milletimizin sağduyusu sayesinde bunu
önemli ölçüde başardığımızı söyleyebiliriz.
Değerli milletvekilleri, biz istiyoruz ki, Meclisimiz, toplumda
oluşan bu karşılıklı anlayış ve şefkat dilinin gelişmesine öncülük yapsın.
Buradaki konuşmalar, topluma kin, nefret, gözyaşı, kan ve düşmanlık değil,
birlik, kardeşlik ve şefkat duyguları yaysın. Milletimize, yıkıcı, olumsuz ve
karamsar mesajlar yerine, olumlu ve kucaklayıcı mesajlar verelim. Milletin
temsilcilerinden istediği, kavgayı ve düşmanlığı körüklemeleri değil, sevgi
ve kardeşliği teşvik etmeleridir. Milletimizin bu isteğine uygun hareket
ettiğimizde, inanın, yüce Meclis üzerine düşen görevi hakkıyla yerine
getirmiş olacaktır. Gelin, bu millî meselede parti menfaatlerimizi ve siyasi
hesaplarımızı bir kenara bırakalım, milletimizi tüm renkleriyle kuşatan, hiçbir
kişiyi ve kesimi ötekileştirmeyen, kardeşlik duygularımızı pekiştiren bir
siyasi şefkat dilini hep birlikte inşa edelim. Yüce Meclis buna öncülük etsin.
(CHP ve MHP sıralarından gürültüler) Bu Meclis buna öncülük ederse bu toplumda
kardeşlik dalga dalga yayılır.
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) – Bu söylediklerinle…
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri…
İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) – Değerli milletvekilleri…
BAŞKAN – Sayın Atalay, bir saniye… Bir saniye…
Değerli arkadaşlarım, bakın, biraz sonra sizin grubunuz adına da
burada konuşmalar yapılacak. (CHP ve MHP sıralarından gürültüler) Sizin
sözcünüz konuşurken iktidar partisi grubundan bu şekilde söz atılmasına sıcak
bakabilir misiniz? Razı olabilir misiniz? Kendimize yapılmasını istemediğimizi
niye başkalarına yapıyoruz, bize yakışıyor mu bu? Lütfen hatibi dikkatle
dinleyiniz arkadaşlar. Söyleyeceğiniz bir şey varsa grubunuz adına çıkan kişi
cevabını verir.
Sayın Atalay, buyurun devam edin lütfen.
İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) – Değerli milletvekilleri, AK PARTİ olarak,
iktidara geldiğimiz günden bu yana terörün kabul edilemez, mazur görülemez,
tahammül edilemez olduğunu devamlı vurguladık.
Hükûmet olarak bu konuda kararlı olduk ve
terörle mücadelede en ufak bir zafiyet göstermedik, bundan sonra da
göstermeyeceğiz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar, CHP ve MHP sıralarından
gürültüler)
Terörle mücadele eden güvenlik güçlerimize, sınır ötesi operasyon
yapma yetkisi dâhil, gerekli her türlü imkânı sağladık.
ERKAN AKÇAY (Manisa) – Aynı şeyi konuşuyor!
İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) – Bugüne kadar da güvenlik güçlerimiz terörle
mücadelede üzerine düşen görevi fedakârca ve başarılı bir şekilde yerine
getirmişlerdir, kendilerine milletçe şükran borçluyuz. Ancak terörle
mücadelenin sadece güvenlik tedbirleriyle başarıya ulaşamayacağı, meselenin
diğer boyutlarının da başarılı bir şekilde ele alınması gerektiği artık herkes
tarafından kabul edilen bir gerçek hâline gelmiştir.
ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sadede gel!
İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) – Başlattığımız demokratik
açılım terörü tüm boyutlarıyla ve bir bütün olarak ele almaktadır. Dolayısıyla,
açılım süreci, terörle mücadeledeki zafiyetin değil, tersine kararlı ve azimli
mücadelenin bir sonucu ve gereği olarak anlaşılmalıdır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; terörle mücadele ederken
binlerce şehit verdik, binlerce güvenlik görevlimiz gazilik mertebesine ulaştı,
binlerce vatandaşımızı kaybettik. Ülkemizin birlik ve bütünlüğünü, bu
mücadeledeki kararlılığımızı şehit ve gazilerimizin fedakârlıklarına borçluyuz.
Bu vesileyle bir kez daha tüm şehitlerimizi rahmetle, gazilerimizi de minnetle
anıyoruz. Şehitlerimizin geride bıraktıkları emanetleri ve gazilerimizi
başımızın tacı olarak görüyoruz. Onların istismarına ve incitilmesine asla
müsaade etmeyeceğimizi de bir kez daha ifade ediyoruz.
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Paketi aç, paketi…
İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) – Evet, terör, tüm dünyada
olduğu gibi ülkemizde de bizlere büyük acılar yaşatmıştır.
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Aç, aç…
İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) – Millet olmanın gereği, bu
acıları paylaşmayı ve birlikte yas tutmayı başarabilmektir. Biz bunu yaptık ve
yapıyoruz. Ancak artık acıların da bitmesini istiyoruz, şehit ve gazilerimize
yenileri eklenmesin istiyoruz, daha fazla ana ve babanın yürekleri dağlanmasın
istiyoruz. Paylaşılacak yeni acılar, yası tutulacak yeni kayıplar istemiyoruz.
Kısaca, artık yeter diyoruz. (CHP sıralarından gürültüler)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri…
BİLGİN PAÇARIZ (Edirne) – Aç, aç…
ÇETİN SOYSAL (İstanbul) – Paketi açın…
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen… Lütfen…
Buyurun Sayın Atalay, devam edin siz.
ÇETİN SOYSAL (İstanbul) – Bu pakette ne var, onu bilelim!
BAŞKAN – Buyurun Sayın Atalay.
İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; kronikleşen terör, bir süre sonra, belli kesimlerin
varlığından ekonomik, kurumsal veya siyasi rant
devşirdikleri devasa bir sektör hâline gelmektedir. Bu kötülük sektörünü
besleyen, terörün sonlandırılmasına yönelik her adımı boşa çıkarmak için canla
başla çalışan bir çatışma lobisinin varlığını da milletimiz bilmektedir.
İşte demokratik açılım, sadece teröristle mücadeleyi değil,
teröristi üreten ve onu sürekli hâle getiren bu çatışma lobisiyle de mücadeleyi
esas alan bir süreçtir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
CANAN ARITMAN (İzmir) – Aç, aç…
İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) – Demokratik açılımı bir
bölünme projesi olarak sunmaya çalışıp topluma sürekli bölünme fobisi
pompalayanlar, bilerek ya da bilmeyerek bu çatışma lobisinin değirmenine su
taşıyorlar. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Değerli milletvekilleri, biz özellikle etnik milliyetçiliğe
dayanan terörün çözümünde demokratikleşmenin önemli olduğunu düşünüyoruz.
Demokrasi, özgürlük ve güvenliğin birbirini gerektiren değerler olarak kabul
edildiği bir yönetim modelidir. Bu iki değer birbirine karşıt değildir, tersine
özgürlük ancak güvenliğin sağlandığı bir ortamda mümkündür.
BİLGİN PAÇARIZ (Edirne) – Açılımı aç! Açılımı aç!
İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) – Güvenliğin tam olarak
sağlanması da herkesin kendisini devletin eşit vatandaşı olarak hissettiği,
öteki olarak görmediği bir özgürlükçü düzenin varlığına bağlıdır. (CHP ve MHP sıralarından “Açılımı aç! Aç, aç…” sesleri)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, size yakışıyor mu bu, Allah
aşkına!
İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) – Çok güzel! Çok güzel!
(CHP sıralarından “Açılımı aç!” sesleri)
BAŞKAN – Bu yakışıyor mu, Allah aşkına!
İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) – İşte, biz demokratik
açılımla, özgürlük, güvenlik birlikteliği ve uyumunu pekiştirmek istiyoruz.
Hedefimiz, herkesin ama herkesin terör ve şiddetten arındırılmış bir coğrafyada
kendini güvende ve özgür hissettiği, huzurlu, mutlu ve müreffeh bir ülkeyi adım
adım inşa etmektir.
Değerli milletvekilleri, demokratik açılımı başlattığımız andan
itibaren ilk basın toplantımızda hedefleri açıkça ortaya koyduk. Buna rağmen
açılımın hedeflerinin belirsiz olduğu, binilen geminin rotasının belli olmadığı
söylendi. Bu nedenle yüce Meclisin huzurunda bu hedefleri yeniden hatırlatmakta
fayda görüyorum ama daha genişini perşembe günü burada anlatacağım. (CHP ve MHP
sıralarından gürültüler)
Her şeyden önce demokratik açılım, büyük Türkiye’nin ayağındaki
prangalardan kurtulmasını sağlayacaktır. İktidara geldiğimiz tarihten itibaren
hedeflediğimiz büyük Türkiye, büyük Türk milletinin her ferdinin daha müreffeh,
daha eşit ve daha özgür olarak yaşadığı bir ülkedir. Biz AK PARTİ Hükûmeti olarak bunun inşasıyla meşgulüz. (MHP sıralarından
gürültüler)
Büyük Türkiye, komşularıyla sıfır sorun politikası izleyen,
bölgesinde güvenliğin ve barışın teminatı olan ve küresel meselelerde
belirleyici siyasi aktör olarak kabul edilen bir ülkedir.
Büyük Türkiye, başta Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi olmak
üzere uluslararası organlarda yer alan ve dünya politikasında söz sahibi olan
ülkedir.
Büyük Türkiye, kısa bir süre önce G-20 zirvesinde diğer büyük
ülkelerle küresel meseleleri tartışan ve karar mekanizmasında yer alan ülkedir.
AHMET DENİZ BÖLÜKBAŞI (Ankara) – Açılımı anlat, açılımı.
İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) – Biz bugünleri çok
özlemiştik çok, bunları ilk defa daha yeni görüyoruz. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar, CHP ve MHP sıralarından gürültüler)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Atalay, süreniz doldu, size ilave süre veriyorum.
Lütfen konuşmanızı tamamlamaya çalışın efendim.
HASAN ÖZDEMİR (Gaziantep) – Bir yirmi dakika daha verin.
İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) – Değerli milletvekilleri,
küreselleşme tarihte hiç olmadığı kadar iç ve dış politikayı birbirine
yaklaştırmış, birbirini belirleyici hâle getirmiştir.
OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Andersen’den
masallar anlatıyor şimdi!
İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) – Dış politikadaki başarı
içerideki temel sorunların halledilmesine, huzur ve barış ortamının konsolide edilmesine bağlıdır. Bu bağlamda demokratik açılımın
en önemli amaçlarından biri de terörün sonlandırılarak güven ortamının
pekiştirilmesidir.
Terör, ülkemizin bölgesel ve küresel bir siyasi aktör olarak dünya
barışına ve huzuruna yaptığı katkıyı olumsuz yönde etkileyen bir sorundur. Bu
sorunun çözümü iktidarı ve muhalefetiyle hepimizin özlediği büyük ve güçlü
Türkiye'nin önündeki en önemli bariyerin kaldırılması anlamına gelecektir.
Diğer yandan Türkiye'nin yapıcı ve aktif dış politikası sayesinde
terör örgütünün uluslararası arenada giderek yalnızlaştırıldığı ve bununla
paralel olarak etkisizleştirildiği de bir gerçektir.
AHMET DENİZ BÖLÜKBAŞI (Ankara) – Dışişlerinin bütçesini mi
görüşüyoruz?
İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) – Değerli milletvekilleri,
demokratik açılım sürecinde birbirine bağlı iki somut sonucun gerçekleşmesi
hedeflenmektedir: Birincisi terörün sonlandırılması ya da minimum seviyeye
indirilmesi, ikincisi de demokrasimizin geliştirilerek standardının
yükseltilmesidir.
Benzer sorunlarla karşılaşmış olan diğer ülkelerin tecrübeleri göstermiştir
ki terörü sonlandırmanın yolu terör örgütünün silah bırakmasından geçmektedir.
Dağdan inişlerin özünde işte bu silah bırakma vardır. Eğer eli silahlı bazı
kişiler silahını bırakıp ülkeye geliyorlarsa, bu, terörle mücadelenin
hedeflediği durumlardan biridir. (CHP ve MHP sıralarından gürültüler)
Buradan hiç kimse kendisi için bir zafer görüntüsü çıkarmaya
kalkışmasın. Toplumun çok büyük bir kısmının duygularını rencide edici siyasi
şovlar bu meselenin çözümüne değil ancak çözümsüzlüğüne katkı sunabilir. Biz
bunları asla onaylamıyoruz tekrarını da kimse aklından geçirmesin. (MHP ve CHP
sıralarından gürültüler)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Bakan, ek süre de doldu. Lütfen cümlelerinizi
tamamlayınız. (CHP ve MHP sıralarından gürültüler)
İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) – Dağdan inenlerin
görüntüsünden mutlaka bir başarı hikâyesi çıkarılacaksa, bu, demokratik
açılımın, Millî Birlik Projesi’nin ve bin yıldır birlikte yaşayan milletimizin
bundan sonra da birlikte yaşama iradesinin başarısıdır.
Ayrıca, Türkiye Cumhuriyeti bir hukuk devletidir. Herkes
kanunların öngördüğü usul ve esaslara uymak zorundadır. Bu konuda hiç kimsenin
ayrıcalığı ya da üstünlüğü bulunmamaktadır. (MHP ve CHP sıralarından
gürültüler)
Şunu bir kez daha yüce heyetin önünde ifade etmek isterim, eve
dönüş yapan bu vatandaşlarla ilgili bütün işlemler hukuk kuralları çerçevesinde
yapılmıştır. (MHP ve CHP sıralarından gürültüler) Bu sürecin bundan sonra
sağlıklı bir şekilde işleyebilmesi ve yeni sorunlara sebebiyet verilmemesi için
herkesin daha sağduyulu davranması ve aklıselimle hareket etmesi gerekmektedir.
Değerli milletvekilleri, demokratik açılımın diğer temel hedefi de
demokratikleşmedir. Zira, biz terörün de etnik
milliyetçiliğin de panzehirinin demokratikleşme olduğuna inanıyoruz. (CHP ve
MHP sıralarından gürültüler) Esasen bu açılım özellikle son bir yıldır hız
kazanmış olan… (MHP ve
CHP sıralarından gürültüler)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Atalay, ek süre de doldu.
Şimdi, gruplar adına konuşacak arkadaşlarımıza da -önemli bir konu
görüşüldüğü için- size verdiğim ek süreyi vermek durumundayım.
Bir dakika ek süre daha veriyorum. Lütfen tamamlayınız. (CHP ve
MHP sıralarından gürültüler)
İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) – Teşekkür ederim
Başkanım.
Bu atılımın bizim İktidarımız dönemi öncesinde başladığını, başta
dil yasaklarının kaldırılması olmak üzere idam cezasının kaldırılması, gözaltı
sürelerinin kısaltılması ve DGM’lerin sivilleştirilmesi gibi önemli adımlardan
bazılarının bizden önceki hükûmetler tarafından
atıldığını belirtmeyi siyasi kadirşinaslığın bir gereği olarak da görüyorum.
(CHP ve MHP sıralarından gürültüler)
Hükûmetimiz döneminde atılan
ve atılacak olan demokratikleşme adımlarını, önergemizin kabulü hâlinde, iki
gün sonra sizlere anlatma fırsatı bulacağım.
AHMET DENİZ BÖLÜKBAŞI (Ankara) – Yemin eder misin? Söz mü?
İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) – Son sözler: Bir kez daha
belirtmeliyim ki demokratik açılım toplumun sadece belli kesimine yönelik
değildir.
OSMAN ERTUĞRUL (Aksaray) – Perşembe günü açacak mısın?
İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) – Hedef, herkesin daha
özgür, daha müreffeh bir Türkiye'de yaşamasını sağlamaktır. Bu nedenle
demokratik açılımın sloganı “Herkes için daha fazla özgürlük”tür.
Değerli milletvekilleri, bu süreçte biz pozitif siyaset
anlayışıyla ve iktidar sorumluluğuyla hareket ediyoruz. Bu nedenle kimseye
kapımızı kapatmıyoruz. Çözümsüzlüğü savunarak negatif siyaset yapmanın hiçbir
şeye faydası olmadığını görüyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Bakan, lütfen… Sadece selamlamak için…
İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) – Sayın Başkanım, teşekkür
ediyorum, hepinize çok teşekkür ediyorum.
Saygılar sunuyorum. Sağ olun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Atalay, teşekkür ederim.
Değerli arkadaşlarım, şimdi genel görüşme önergesi üzerinde
gruplar adına ilk konuşmayı Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Bursa
Milletvekili Sayın Onur Öymen yapacaklar.
Sayın Öymen, buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ONUR ÖYMEN (Bursa) – Sayın Başkan, çok değerli
milletvekilleri; Hükûmetin genel görüşme önergesiyle
ilgili olarak Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun görüşlerini arz etmek üzere söz
almış bulunuyorum. Yüce Meclise saygılar sunuyorum.
Değerli arkadaşlar, bugün 10 Kasım, Atatürk’ün ölüm yıl dönümü. Hükûmetin genel görüşme için böyle bir günü seçmiş olması
ibret vericidir. Bazıları “Atatürk öldüğüne göre meydan bize kaldı, şimdi
dilediğimizi yapabiliriz. Onun çizdiği hedeften saptırıp başka ufuklara
götürebiliriz.” diye düşünebilirler. Bunun örnekleri yok mu? Var. Atatürk’ün en
önemli eserlerinden biri laikliktir ve bugün iktidarda bulunan siyasi parti
Anayasa Mahkemesi tarafından, 11 üyenin oyuyla, laiklik karşıtı eylemlerin
odağı olduğu için mahkûm edilmiştir. Bırakınız Türkiye’yi, dünyada bunun bir
örneğini hatırlayan var mı? Hem Atatürk’ün eserine bu kadar karşı çıkacaksınız,
ondan sonra da zaman geldiğinde “Biz de Atatürkçüyüz.” diyeceksiniz. Geçiniz,
kimse inanmıyor size.
Atatürk’ün hayatı sona erdi 10 Kasımda, ama Atatürk’ün ideali,
hedefleri, ilkeleri, devrimleri ve devlet anlayışı bu milletin kalbinde
yaşamaktadır ve size şunu söyleyeyim: Bu millet Atatürk’e sahip çıktıkça hiç
kimsenin gücü Atatürk’ün eserlerini tahrip etmeye yetmeyecektir. (CHP
sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlarım, bu görüşmenin 10 Kasımda yapılması yalnız
Atatürk’ün anısına bir saygısızlıktan ibaret değildir. Burada, genel görüşmede Hükûmetin bir türlü dile getiremediği, ama kafasından geçen
proje, öyle anlaşılıyor ki, terörle mücadele değil terörle müzakere projesidir
ve bu, Atatürk’ün terörle mücadele konusundaki politikasına taban tabana
terstir, zıttır. Atatürk, terörle böyle mi mücadele etti arkadaşlar? Atatürk terörle
mücadele ederken terörü yapanlarla, onların temsilcileriyle müzakere mi etti?
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Kim müzakere etmiş, açıklar mısınız?
ONUR ÖYMEN (Devamla) – Onların temsilcilerinin sınırlardan elini
kolunu sallayarak girmesine müsaade mi etti? Yoksa kararlılıkla mı mücadele
etti? Yoksa terör örgütü mensuplarını kıskıvrak yakalayıp adalete mi teslim
etti ve cezalandırılmasını mı sağladı? Atatürk sizin yaptığınızı mı yaptı?
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Kim müzakere etti Sayın Konuşmacı?
Açıklayın, bilelim.
ONUR ÖYMEN (Devamla) –
Atatürk’ün ölüm yıl dönümünde yapılan iş, aslında maalesef, Türkiye için
üzüntü vericidir, ibret vericidir ve çok hazindir.
Atatürk, Şeyh Sait’le müzakere mi etti, Dersim isyanını yapanlarla
müzakere mi etti?
ŞERAFETTİN HALİS (Tunceli) – Dersim’de
isyan yoktu Sayın Hatip.
SIRRI SAKIK (Muş) – Dersim’de katliam
oldu, katliam.
ONUR ÖYMEN (Devamla) – Onların sözcüleriyle, temsilcileriyle
masaya mı oturdu? Bunların hiçbirini yapmadı arkadaşlar. Yabancı ülkelerin
istihbaratından mı yararlandı? Hayır.
MUHARREM SELAMOĞLU (Niğde) – Neyi neyle karşılaştırıyorsunuz Sayın
Öymen?
ONUR ÖYMEN (Devamla) –
Türkiye’nin istihbaratından yararlandı ve kısa bir sürede bütün terör
örgütlerini dize getirdi.
Değerli arkadaşlarım, “Analar ağlamasın.” diyorlar. Maalesef, bu
ülkenin anaları çok ağladı. Çok şehit verdik. Tarihimiz boyunca çok şehit
verdik. Çanakkale Savaşı’nda 200 bin şehidimiz var. Hepsinin anası ağladı. Bir
kişi çıkıp da “Analar ağlamasın. Biz bu savaştan vazgeçelim.” demedi. Kurtuluş
Savaşı’nda analar ağlamadı mı?
SIRRI SAKIK (Muş) – Sizin
çocuklarınız nerede?
ONUR ÖYMEN (Devamla) – Kimse çıkıp da “Analar ağlamasın. Biz şu
Yunanlılarla anlaşalım.” dedi mi? Şeyh Sait isyanında analar ağlamadı mı?
Dersim isyanında analar ağlamadı mı? Kıbrıs’ta analar ağlamadı mı? Bir tek kişi
Türkiye’de çıkıp da “Analar ağlamasın diye, bu mücadeleyi durduralım.” dedi mi?
Dünyada diyen var mı? Amerika’da bir saat içinde 3 bin kişiyi öldürdü
teröristler. Bir Amerikalı devlet adamı çıkıp da “Aman, analar ağlamasın. Şu
teröristlerle bir uzlaşalım.” dedi mi? İlk siz diyorsunuz. Niçin? Çünkü, terörle mücadeleye cesaretiniz yok. Sizden önceki
bütün hükûmetlerin gösterdiği cesareti siz
gösteremiyorsunuz.
HAYDAR KEMAL KURT (Isparta) – Niye biz gösteremiyoruz?
ONUR ÖYMEN (Devamla) – Sizden önceki hükûmetler
32 defa sınır ötesi operasyon yaptılar. Siz yedi yılda…
SIRRI SAKIK (Muş) – Sizin çocuklarınız nerede? Yoksul Anadolu
çocukları üstünde at oynatmayın!
ONUR ÖYMEN (Devamla) –
Bitmek üzereyken, terör bitmek üzereyken siz geldiniz. Sizin geldiğiniz
yıl, 2002 yılında şehit sayımız 6’dan ibaret. Şimdi bunun neredeyse 20 misli
şehit veriyoruz. 20 misli analar ağlıyor sizin döneminizde. Niçin? Çünkü yedi
senede bir tek kere, o da yedi günlük sınır ötesi kara harekâtı yapabildiniz. O
da yabancı ülkeler müdahale etti, hemen geri çekilmek zorunda kaldınız. Bu
mudur terörle mücadele? Sayın Bakan çıkıyor terörle mücadeleden bahsediyor.
Böyle mi mücadele edeceksiniz? Sizden önceki hükûmetler
böyle mi mücadele etti? Başka ülkeler böyle mi mücadele ediyor teröristlerle?
Ne yazık ki Hükûmetin bu konudaki davranışı çok
yanlıştır ve son derece üzüntü vericidir.
Bazıları çıkıyorlar, Atatürk’ün “Yurtta sulh, cihanda sulh.”
anlayışının arkasına sığınıyorlar. Atatürk bu sözü söyledi, fazlasını da
söyledi, Atatürk “Ülkenin savunması için yapılmadıkça savaş bir cinayettir.”
dedi. Doğrudur ama bir şey daha söyledi, Atatürk “Milletimizin topraklarına göz
dikenlerin ve ülkemizi esir almak isteyenlerin amansız düşmanıyım.” dedi. Atatürk
bu. Atatürk’ün “Yurtta sulh, cihanda sulh.” sözleri hiçbir zaman teslimiyetçi
bir anlayışın limanı olarak, bu anlayışı savunmak için kullanılamaz. Atatürk’ün
sözlerini anlamından çıkararak, kapsamından çıkararak yorumlamayınız. Atatürk
Şeyh Sait’le mücadele ederken de “Yurtta sulh, cihanda sulh.” anlayışına
sahipti ama bu onu mücadeleden alıkoymadı. Hatay’ı almak için biliyorsunuz
icabında savaşı göze aldı. Onun için kimse Atatürk’ü yanlış anlamasın ve yanlış
yorumlamasın. Atatürk aynı zamanda ne yaptı? Bütün vatandaşlarımızın,
Güneydoğu’da yaşayanlar dâhil, kalbini kazandı, sevgisini kazandı.
ZEYNEP DAĞI (Ankara) – Siz de kazanın!
MEHMET NEZİR KARABAŞ (Bitlis) – Belli oluyor! Seksen beş yılda…
ONUR ÖYMEN (Devamla) – O tarihlerde o bölgeden gelip bu masalarda
bu koltuklarda oturan milletvekillerimiz acaba ne diyorlardı biliyor musunuz?
ZEYNEP DAĞI (Ankara) – Siz de kazanın, Güneydoğu’yu kazanın!
ONUR ÖYMEN (Devamla) – Size bir iki örnek vereyim. Bitlis
Milletvekili Yusuf Ziya Bey… Bakınız ne diyor? Lozan müzakereleri sırasında
Mecliste çıkıyor kürsüye “Bendeniz Kürt oğlu Kürt’üm. Sizi temin ederim ki
Kürtler hiçbir şey istemiyorlar. Türklerle beraber kanımızı döktük, onlardan
ayrılmadık, ayrılmak istemedik ve istemeyiz.” diyor Yusuf Ziya Bey.
MEHMET NEZİR KARABAŞ (Bitlis) – Yusuf Ziya Bey seçilmemiştir,
atanmıştır.
ONUR ÖYMEN (Devamla) – Başka… Diyap Ağa…
3 Kasım 1922’de Meclis kürsüsüne çıkıyor diyor ki: “Dinimiz diyanetimiz,
aslımız neslimiz hep birdir. Düşmanlar bizi birbirimize saldırtmak için tuzaklar
kuruyorlar sen şöylesin, ben böyleyim diye. Ne yaparlarsa nafile, biz hep
kardeşiz.”
Bu, eski tarihe ait şeyler zannetmeyin, daha yakın tarihte de aynı
şeyler söylendi. Bitlis’in çok tanınmış ailelerinden birinin evladı olan
değerli diplomat ve siyasetçi Kâmran İnan bakın ne
diyor: “Kimsenin değil, devletin adamı olmaya çalıştım. Tek partim Türkiye’ydi.
Düşüncem devlet ve millet hizmetiydi. ‘Türk vatandaşı’ ve ‘Türk insanı’ olur,
kimse ayrım yapmasın”. Bunu söyleyen arkadaşımız Bitlis’in evladıdır ve bugün
bu Mecliste, teröristlerle mücadeleyi müzakereye tercih eden Kürt asıllı 100’e
yakın milletvekilimiz var. Onlar temsil etmiyor da terörün sözcüleri mi temsil
ediyor o bölgede yaşayan vatandaşlarımızı? Değerli arkadaşlarım, her partide
insan var Kürt kökenli.
İBRAHİM BİNİCİ (Şanlıurfa) – “Kürt.” “Kürt kökenli” değil.
ONUR ÖYMEN (Devamla) – Niçin onlarla değil de terörün sözcülüğünü
üstlenenlerle müzakere ediyorsunuz? Onlar bu vatandaşları temsil etmiyorlar mı?
Siz böyle yaparak terörü meşrulaştırıyorsunuz. Teröristleri muhatap
alıyorsunuz. Teröristlere toz kondurmayanları, “Terör liderini Hükûmet muhatap alsın.” diyenleri karşınıza alarak terörü
meşrulaştırıyorsunuz, farkında mısınız?
SELAHATTİN DEMİRTAŞ (Diyarbakır) – Kimmiş onlar? İsmi var mı o
partinin? Sayın Öymen, ismi var mı o partinin?
ONUR ÖYMEN (Devamla) – Değerli arkadaşlarım, 5 Mayıs 1920 tarihinde …
SELAHATTİN DEMİRTAŞ (Diyarbakır) – Açık konuşun, biz de cevabımızı
verelim.
ONUR ÖYMEN (Devamla) –
…Hâkimiyet-i Milliye gazetesinde bir bildiri yayınlanıyor. Bu bildiri,
Mustafa Kemal Paşa’yı destekleyen bildiridir. Altında kimin imzaları var:
Diyarbakır, Urfa, Hınıs, Viranşehir, Bitlis ve Van müftülerinin imzası var.
SIRRI SAKIK (Muş) – Mustafa Kemal’in, 1929’da “Bu ülke Kürtlerin
ülkesidir.” dediğini niye söylemiyorsunuz?
ONUR ÖYMEN (Devamla) – Değerli arkadaşlarım, işte siz maalesef
Türkiye'nin bu güzel geleneklerinden sapıyorsunuz. Üzülerek söylüyorum ki Türk
milleti, hiçbir 10 Kasımda, bu kadar üzüntü verici, bu kadar kasvetli ve bu
kadar kahredici bir tabloyla karşı karşıya gelmemişti. (CHP sıralarından
alkışlar)
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) – Sayenizde!
ONUR ÖYMEN (Devamla) – Aylardır bir açılımdan söz ediyorsunuz ama
içeriğini açıklayamıyorsunuz. Biraz önce Sayın Bakan geldi, burada uzun uzun konuştu. Açılımla ilgili bir cümlesini hatırlayanınız
var mı? Neymiş bu açılım? Kimse bilmiyor. İçeriğine ilişkin bir cümle
söyleyemiyorsunuz. Altı aydan beri ülkenin gündemini bu açılımla meşgul
ediyorsunuz; millet aç, millet işsiz, millet perişan. Bütün gündemini
-Türkiye'nin- örtüp “açılım” diye bir konu attınız, onun da ne olduğunu bir
türlü söyleyemiyorsunuz.
Peki, kim söylüyor bunu? Kim destekliyor bunu? Bakıyoruz, yurt
dışında bazı siyasetçiler destekliyor. Ne tuhaf, geçenlerde İngiliz Dışişleri
Bakanı geldi Türkiye’ye “Hükûmetin Kürt açılımını
kuvvetle destekliyorum.” dedi. Biz İngilizleri tanırız, yıllardan beri tanırız.
Şimdiye kadar, bilmedikleri bir şeyi desteklediklerini hiç duymadık; şimdi
destekliyor; demek ki biliyor. Demek ki bizim bilmediğimizi onlar biliyor.
Nasıl oluyor bu iş? Bize söylemediğinizi onlara mı söylediniz yoksa? 2007
seçimlerinden sonra Anayasa taslağını da ilk önce Amerikalılara okutmuştunuz,
bunu hatırlıyoruz. Efendim, yoksa onun içeriğinin hazırlanmasına, açılımın içeriğinin
hazırlanmasına sakın yabancılar destek olmuş olmasın? Bunun da örneği var. Kofi
Annan Planı’nı hatırlıyoruz. Kıbrıs Türk liderlerinin kabul etmediği bir metni,
Birleşmiş Milletler Genel Sekreterine hazırlattılar ve siz de onu
desteklediniz, bunun örnekleri de var. Acaba yabancılar mı bu yol haritasını
hazırlıyor?
Birileri çıkıyor diyorlar ki: “Efendim, biz devlet olarak bu
açılımın hazırlanışında rol oynamadık.” Gayet tabii ki böyle diyecek. Böyle
demezse şaşmaz mısınız? Ama sonunda bakıyorsunuz ki, bu tasarıyı
hazırlayanların arkasında evvelce birtakım yüksek devlet görevlerinde bulunmuş
bazı sivil toplum örgütleri var. Açılım operasyonunun içine giren insanlar,
Norveç’in bugün Washington’daki Büyükelçisi, Ankara’daki eski Amerikan
Büyükelçisi, eski İngiliz Büyükelçisi, kısa süre önce emekli olmuş subaylar.
Bunlar size bir yol haritası hazırlıyor Kürt konusunda. Ne diyorlar? “Sayın
Başbakanın yakın zamana kadar, terörü lanetlemediği için görüşmeyi reddettiği
bir siyasi grupla görüşeceksin.” diyorlar. Düşünebiliyor musunuz, söyledikleri
bu. Şimdi bunun raporunun size tarihini de söyleyebilirim, bütün ayrıntılarını
da verebilirim. Açınız bakınız, David Phillips’in raporu, sayfa yirmi sekiz, satır on dokuz.
Merak edenlere bu raporları verebiliriz. Daha ne söylüyorsa o raporda adım adım bunu uyguluyorsunuz.
Değerli arkadaşlarım, dağdan inenleri âlâyı vâlâyla
karşıladınız. Sayın Bakan diyor ki: “Biz illegal hiçbir örgütle görüşmeyiz.”
Yani tesadüfen devletin valisinin, müsteşarının o sırada Silopi’ye gideceği
tuttu, hâkimin de oraya gideceği tuttu. Bir de baktılar ki karşıdan birileri
geliyor. Kimmiş bunlar? “Aa, bunlar teröristlermiş.
Bari bunları şöyle ayaküstü bir yargılayalım da serbest bırakalım.” İllegal
örgütle görüşmediyseniz, nasıl bu düzeni orada tertiplediniz siz? Kim size bunu
sağladı? Kim size bu bilgileri verdi?
Üstelik, değerli
arkadaşlarım, o insanları karşılayanlar arasında, bakıyoruz PKK bayraklarını
sallayanlar var. Polis müdahale ediyor mu? Etmiyor. Polis kime müdahale ediyor?
İşte bu esef verici olayı protesto eden, ellerinde Türk bayraklarıyla protesto
eden şehit ailelerine müdahale ediyor. Sıhhiye’de şehit ailelerini copluyorlar.
Türkiye Büyük Millet Meclisine girmek isteyen şehit ailelerinin elinden
bayrağını alıyorlar. Bu nasıl devlet anlayışı? Sayın Bakan, sizin Bakanlığınıza
bağlı bu polisler. Bu talimatı siz mi veriyorsunuz insanlara? Türk Bayrağı’nı
şehit ailesinin elinden almaya kim cesaret edebilir Türkiye'de? Bu insanı siz
ağlatıyorsunuz. Yalnız evladını kaybettiği için ağlamıyor ama bayrağı elinden
alındığı için ağlıyor. Nasıl yaparsınız bunu? (CHP sıralarından alkışlar)
Atatürkçü Düşünce Derneği mensupları Denizli’de Cumhuriyet Bayramı
kortejine katılmış. Ne var bunda? Katılmak istemiş. Cumhuriyet Bayramı
kortejlerinde belediye araçları bile geçiyor, Atatürkçülere yer yok mu? Bu
kadar mı tahammülünüz yok Atatürkçülere? Coplarla, kalkanlarla, polis, yaşlı
kadınları yerlerde sürüklüyor Denizli’de. Bu mu sizin demokratikleşme
anlayışınız? Böyle mi yapacaksınız demokrasiyi?
Adam dağdan inmiş, diyorsunuz ki: Biz bunları serbest bırakıyoruz
çünkü bunlar suç işlememiş. Nereden biliyorsunuz? Aktütün
saldırısını, Dağlıca saldırısını yapanları tespit ettiniz mi tek tek? Diğer saldırıların tek tek
sicilini tuttunuz mu, parmak izi ellerinizde var mı? Nereden biliyorsunuz?
Bunlar dağa niçin çıktılar acaba, ellerine silah alarak niçin çıktılar? Oraya,
patates soymak için mi çıktılar, çay servisi yapmak için mi çıktılar? Dağda ne
işi vardı bunların? Kim size bunların sicilini verdi, tezkiyesini verdi “suça
karışmamışlardır” diye? PKK’dan başka kim olabilir? Kim size diyebilir ki
“Bunlar hiçbir suça karışmamıştır.” Nereden biliyorsunuz, bunları serbest
bırakıyorsunuz? Adamın üzerinde terörist üniforması var, zafer işareti yapıyor,
orada serbest, bir siyasi partinin otobüsünün üstünde büyük bir törenle
karşılanıyor. Eline silah alan, dağa çıkan adam serbest ama eline kalem alan
insanın zindanda yatması normaldir sizin hukuk anlayışınıza göre. Silopi’de
başka hukuk, Silivri’de başka hukuk… Sizin, devlete karşı baş kaldıran insana
tahammülünüz var, Hükûmeti eleştirene tahammülünüz
yok. (CHP sıralarından alkışlar) Bir tanesi dağa çıkmış, bir tanesi konferans
yapmış; dağa çıkan serbest, konferans düzenleyen, Hükûmeti
eleştiren aylarca, yıllarca hapiste yatsın!
SEBAHAT TUNCEL (İstanbul) – Onların silahları yerin altındaydı
Onur Bey.
ONUR ÖYMEN (Devamla) – Bu mu sizin demokratikleşme anlayışınız?
“Herkes için demokrasi.” diyor Sayın Bakan; bravo. Silopi için de demokrasi var
mı? Var. Peki, Silivri için var mı? Hayır, onlar için yok. Niye? Onlar Hükûmeti eleştiriyor.
SEVAHİR BAYINDIR (Şırnak) – Silivri’dekiler Silopi’de asit
kuyularında insanları öldürdüler.
ONUR ÖYMEN (Devamla) – Değerli arkadaşlarım, bu, gerçekten
savunulması mümkün olmayan bir yaklaşımdır.
Şimdi, değerli arkadaşlarım, size şunu da söyleyeceğim: Bazı terör
örgütleriyle yabancı ülkelerin mücadelesini örnek veriyorlar, IRA ile
İngilizler nasıl mücadele etmiş, IRA örgütüyle.
Size, değerli arkadaşlarım, şunu söyleyeyim: IRA meselesi çözülmeden
önce, 7 Nisan 2005 tarihinde IRA bütün silahlarını bırakmayı resmen kabul etti,
ilan etti ve ondan sonra kurulan bir komisyona son tabancasına kadar bütün
silahları teslim etti. Siz de böyle mi diyorsunuz? Sizin de böyle bir projeniz
var mı? PKK bütün silahlarını teslim etmeden çözüm yapmayacağız diyor musunuz?
PKK hazır mı silahları teslim etmeye?
Bakın, size bir örnek vereyim: 29 Temmuz 2009 tarihinde, World Policy dergisinde,
Amerika’da yayınlanan, PKK liderlerinin demeçleri var, bir iki tane örnek
vereceğim. Diyor ki: “Bazıları PKK’ya silah bırakma çağrısında bulunuyorlar
-Sayın Bakan gibi- bizim en çok yapabileceğimiz şey bir ateşkesten ibarettir.”
Tarih 4 Ocak 2009, imza İmralı.
Başka… “Bir çözüm bulunamazsa bu süreçten çekilirim. Sonbahara
kadar çok şey değişebilir, savaş çıkarsa Kürdistan Türkiye’den ayrılır.” İmza
İmralı.
“Silahlanmadan bahsetmenin hiçbir anlamı yoktur. Kürtler var
olmalarını sürdürmek için kendi savunma güçlerine ihtiyaç duyacaklardır.” Tarih
18 Mart 2009, imza Kandil.
“Eğer 2009 yılı içinde savaş olursa, biz saldırılara karşı
koymaya, yani onları tahrip etmeye ve katletmeye hazırız.” İmza Kandil.
“Silahları bırakmak
tartışma konusu bile olamaz. PKK hiçbir zaman silah bırakmayacaktır.” Tarih 23
Haziran 2009, imza Kandil.
Daha söyleyelim mi? Daha söyleyelim mi? Kürtler… Kürtler… Kürtler…
HAYDAR KEMAL KURT (Isparta) – Ergenekonculardan onlarla
görüşenleri de söyle!
ONUR ÖYMEN (Devamla) –Müsaade edin.
“Kürtler ya bağımsız olacaklar ya da yaşamayacaklardır.” 18
Haziran 2009, imza Kandil.
Değerli arkadaşlarım, siz kiminle, neyi müzakere ettiğinizin
farkında mısınız? Bu insanlarla konuşuyorsunuz ve kalkıp diyorsunuz ki, 3 kişi
sınırı geçti, demek ki silahları bırakıyorlar… Adam size bırakmayacağım diyor,
hiçbir koşulda bırakmayacağım diyor. Daha ne istiyorsunuz? Daha ne
istiyorsunuz? Ondan sonra da kalkıp büyük sözler söylüyorsunuz, analar
ağlamasın vesaire filan.
Değerli arkadaşlarım, acaba Hükûmet bu
konuda muhalefetle niçin görüşmek istiyor, niçin uzlaşmak istiyor?
Cumhurbaşkanı seçiminde uzlaşmadınız, Meclis Başkanı seçiminde de uzlaşmadınız,
Anayasa değişikliğinde de uzlaşmadınız, hiçbir konuda uzlaşmadınız; bu konuda
illa uzlaşacağız... Niye? Çünkü bizi bu politikanıza ortak etmek istiyorsunuz.
Biz sizinle bu işlerde birlik olsak bu anlattıklarımızı halka nasıl
anlatacağız? Ne yüzle anlatacağız? Onun için sizin bu politikanızın
farkındayız, Cumhuriyet Halk Partisini hiç kimse tuzağa düşüremeyecektir,
herkesin haberi olsun. (CHP sıralarından alkışlar)
Bizim görüşlerimiz belli. 1989 raporumuza bakın, 1991 tarihli yasa
önergemize bakın, 2008 tarihli programımıza bakın, bütün bu konuları açıkça
söylüyoruz. Etnik köken servetimizdir diyoruz, hazinemizdir diyoruz, saygı
gösterelim, devlet olarak destekleyelim; millî kimlik, millî birlik, eğitimde
Türkçe konularına siz sıcak bakarsanız, bunlara karşı çıkmazsanız, diğer
konularda biz diyoruz ki çağdaş bir ülkede etnik kökenli insanların bireysel
hakkı neyse hepsini biz kabul etmeye hazırız. Var mısınız? Var mısınız?
Varsanız, bu tartışmalar niye çıkıyor? Niye çıkıp şu cümleleri
söyleyemiyorsunuz burada, Anayasa’nın değiştirilmesine karşıyız diyemiyorsunuz?
Bazılarınız diyor, Sayın Başbakan dedi, bir iki defa “Anayasa’nın
değiştirilmesine karşıyız.” dedi, Sayın İçişleri Bakanı söyledi; Sayın Arınç diyor ki: “Mecliste bir uzlaşma bulursak bir saniyede
değiştiririz Anayasa’yı.”
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Öymen, normal süreniz
doldu. Size de ek süre veriyorum. Sayın Bakana ilave dört dakika süre
vermiştim.
Buyurun, konuşmanıza devam edin efendim.
ONUR ÖYMEN (Devamla) – Çok teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Ne diyor İmralı’daki: “Sayın Başbakanın tutumundan hiç memnun
değiliz.” diyor; “Bir daha kimse gelmeyecek Türkiye’ye.” diyor; “Bir daha
hiçbir teröristi göndermeyeceğiz.” diyor; ama “Sayın Arınç’ın
tutumundan memnunuz.” diyor.
SUAT KILIÇ (Samsun) – İmralı’nın görüşlerini değil, kendi
görüşlerinizi açıklayın ilk önce.
ONUR ÖYMEN (Devamla) – Zannediyorum ki Sayın Arınç
bir terör liderinin bu gibi iltifatkâr sözlerinden
çok sevinmemiştir. En azından biz kendi hesabına üzüntü duyduk.
Değerli arkadaşlarım, Sayın İçişleri Bakanını hep birlikte
dinledik. Onun sözleri arasında bu açılımın ne olduğuna dair hiçbir ipucu yok
ama şu var: “Çözümü şimdiye kadar hep erteledik.” diyor, yani terörle
mücadeleyi bir türlü beceremedik. Sayın Bakana hatırlatıyorum: Suriye’deki
terör örgütünü, terör liderini, oradaki terörist örgütün bütün eğitim
kamplarını nasıl biz bertaraf ettik, nasıl temizledik? Bir tek kurşun atmadan,
bir tek operasyon yapmadan nasıl becerdik biz bunu?
SEVAHİR BAYINDIR (Şırnak) – Amerika sayesinde!
ONUR ÖYMEN (Devamla) – Biz bunu diplomasiyle becerdik. Öyle bir
ağırlığını koyduk ki devletin, çözüldü Suriye, mecbur kaldı, ondan sonra
ilişkilerimiz düzeldi. Siz niye yapamıyorsunuz?
Biraz önce Sayın Bakan anlatıyor, diplomaside ne kadar
başarılıyız… Niçin Irak Hükûmetini ikna edemiyorsunuz
PKK’nın tasfiyesi için? Niçin Amerikalıları ikna edemiyorsunuz? Uluslararası
anlaşmalar var, Birleşmiş Milletler kararları var, Irak Anayasası’nın 7’nci
maddesi var. O kadar başarılıysanız diplomaside sizden önceki hükûmetin başarısını niye yapamıyorsunuz? Ankara süreci
vardı burada. Eş başkanlar, Türkiye, Amerika, İngiltere. Bir tarafımızda
Barzani, bir tarafımızda Talabani oturuyor, karşımızda Türkmenler. Ne oldu o
dönemde? Hepsi PKK’nın terör örgütü olduğunu kabul etti, hepsi PKK’yla silahlı
mücadeleyi kabul etti ve silahlı mücadeleye girdiler. Siz niye yapamıyorsunuz
Sayın Bakan? Sayın Bakan niye yapamıyorsunuz siz bunu? Sizden öncekilerin
başarısını alicenaplık olarak kabul ederiz diyorsunuz,
bunu da söylesenize. Niçin o hükûmetlerin yaptığını
siz yapamıyorsunuz, niye siz beceremiyorsunuz?
HAYDAR KEMAL KURT (Isparta) – Niye asamadınız?
ONUR ÖYMEN (Devamla) – Sonra kalkıp nasıl olur da böyle bir
diplomasiyle övünebilirsiniz?
Değerli arkadaşlarım, bazıları bu diplomasiye 10 vermişler. Ben
sordum: Acaba 10 üzerinden mi 10 veriyorsunuz, 100 üzerinden mi 10
veriyorsunuz? Bu kadar hayati bir konumuzda komşu ülkeyi ikna edemeyeceksiniz,
en büyük müttefikimizi ikna edemeyeceksiniz, sonra diyeceksiniz ki “Çok
başarılıyız.” Başarılıysanız 1 tane teröristi iade etmelerini sağlayın, 1 tane,
Kuzey Irak’tan 1 tanesi yakalansın ve Türkiye’ye iade edilsin. Devri hükûmetinizde bu oldu mu? Olmadı.
Bir de şu var: Efendim, Sayın Bakan açıklamadı ama basında
görüyoruz, bazı uygulamalardan görüyoruz. Sayın Cumhurbaşkanımız Güroymak
ilçesine gitmiş, demiş ki: “Buranın adı ‘Norşin’
olacaktı, adını değiştirelim.” Sonra karar almışlar “Norşin”
yapmışlar. Büyük bir endişe içindeyiz biz Bursa Milletvekili olarak. Çünkü
acaba Bursa’ya gelirse Sayın Cumhurbaşkanımız, diyoruz, bakarsınız
Mustafakemalpaşa ilçesine gider. Oraya da “Kirmaşti”
mi diyeceksiniz? Eski adı “Kirmaşti” imiş. Nerede
duracaksınız? Osmanlı isimlerinde mi, Bizans isimlerinde mi, Roma isimlerinde
mi? Nereye kadar gideceksiniz?
MEHMET NEZİR KARABAŞ (Bitlis) – İsimlerden niye korkuyorsunuz?
ONUR ÖYMEN (Devamla) – Hititlere kadar yolu var. Dünyada bütün
devletler kendi güçlerini tesis ettikten sonra yerleşim birimlerine kendi
isimlerini verirler. Fransa’da da böyledir, Yunanistan’da da böyledir.
Yunanistan Cumhurbaşkanı Gümülcine’ye gittiğinde
“Buranın adı Gümülcine’dir.” diyor mu? Eski adı Gümülcine. Onlar “Komotini”
diyor. İskeçe’ye gittiğinde “Burası İskeçe’dir.” diyor mu? Demiyor. “Ksanti” diyor. Kim yapıyor bunu? Sadece biz yapıyoruz,
sadece Türkiye bu tavizleri veriyor.
Değerli arkadaşlarım, çok örnekleri var, vaktimiz de yok ama size
şu kadarını söylüyorum: Biz Cumhuriyet Halk Partililer bu oyunlara geçit
vermeyeceğiz. Biz Cumhuriyet Halk Partililer milletimizle birlikte, ülkemizin
aydınlık insanlarıyla birlikte bu gidişi durduracağız.
BENGİ YILDIZ (Batman) – Arkanızda millet yok, sadece gürültü.
ONUR ÖYMEN (Devamla) – Türkiye’yi teröre teslim etmeyeceğiz.
Terörle müzakereye razı olmayacağız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Öymen, dört dakika ilave
süreniz de doldu. Tamamlamanız için tekrar açıyorum mikrofonunuzu. Lütfen
tamamlayınız.
ONUR ÖYMEN (Devamla) – Teşekkür ediyorum.
Biz, hangi kökenden gelmiş olurlarsa olsunlar bütün insanlarımızla
el ele, çağdaş dünya insanlarının sahip oldukları bütün haklara sahip olarak
demokrasi ve özgürlük içinde kalkınmalarını sağlayacağız ve yurt dışından
hazırlanan yol haritalarını yırtarak tarihin çöplüğüne atacağız.
Yüce Meclisi saygılarımla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, şimdi de gruplar adına, Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına İzmir Milletvekili ve Grup Başkan Vekili Sayın
Oktay Vural hitap edecekler.
Sayın Vural, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
Süreniz yirmi dakikadır, size de ilave süre vereceğim daha önceki
uygulamaya uygun olarak.
MHP GRUBU ADINA OKTAY VURAL (İzmir) – Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
Çok değerli milletvekilleri, Hükûmetin
genel görüşme önergesinin ön görüşmelerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle hepinize saygılarımı arz ediyorum.
Tabii, biraz önce şu genel görüşme gerekçesiyle ilgili yirmi
dakikalık açıklamada, doğrusu bu açılımla ilgili Türkiye Büyük Millet
Meclisinden ve siyasi partilerden hangi yönde bir katkı beklendiği, neler
yapmak istedikleri konusunda hiç, ufak bir bilgi bile verilmemiştir.
Dolayısıyla, Türkiye Büyük Millet Meclisinde bugün ön görüşmelerini yaptığımız
bu genel görüşme önergesiyle aslında usulen getirilmiş bir genel görüşme
önergesinden başka bir anlam yoktur. Maalesef Sayın Bakan, Hükûmet,
kendisi çalıp kendisi oynamıştır ve bütün milletvekilleri de gerçekten bu içi
boş tartışmalarla neden 10 Kasımda yapıldığını, böyle bir güne neden rast
getirildiğini de merak etmektedir.
Evet, bugün 10 Kasım 2009, Türk milletinin Millî Mücadele’sinin
lideri, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu önderi, cumhuriyetimizin ilk
Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk’ü ebedi âleme uğurlayışımızın 71’inci yıl
dönümü. Mekânı cennet, ruhu şad olsun.
Sayın milletvekilleri, Türk milletinin bağımsızlık mücadelesi ve
kuruluş felsefesiyle cumhuriyetimizin kurumları ve kazanımlarını ortak bir
duyuşla anlamamız ve anlatmamız gereken bir gündeyiz. Farklı siyasi anlayışımız
olabilir ancak Türk milleti adına egemenlik yetkisi kullananların -bizlerin,
sizlerin- Millî Mücadele’nin anlamına, şahsiyetlerine, tarihine, millî
egemenliğin mimarına, Türkiye Cumhuriyeti devletinin kurucusuna, dava
arkadaşlarına karşı sorumlu olduğumuz da akıllardan çıkarılmamalıdır. Maalesef
tüm uyarılarımıza ve talebimize rağmen milletimiz nezdinde derin hassasiyet ve
endişeler uyandıran bir siyasal tartışma böylesi bir günde Meclis gündemine getirilmiştir.
Bu, tarihimize ve varlığımıza karşı bir tavırdır. Bu, kurucu felsefeye karşı
bir hesaplaşmadır. Daha iyimser yorumlamaya da imkân yoktur.
Hem milletimizin hem de Türkiye Büyük Millet Meclisinde grubu
bulunan siyasi partilerin süreçle ilgili olarak duyduğu kaygılar göz ardı
edilmiştir. Bu kürsüde 10 Kasımla ilgili endişelerimizi Hurufi’ye bağlayanların
aslında Sayın Başbakanın Hazreti Musa’nın soyundan geldiğini ya da sandıktan
çıkan mehdi olarak ilan eden Hurufilere danışmasında daha büyük fayda bulunmaktadır.
Evet, bugün tatil günü değil, Türkiye Büyük Millet Meclisi
çalışacak ama eğer siz bizlerin kaygılarını dikkate almıyorsanız, siz bizlerin
kaygılarını dikkate almadan bunu bugün yapmak istiyorsanız bizim katkımızı
beklediğinizi de açıkçası…
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Söylemeye hakkınız yok.
OKTAY VURAL (Devamla) – …ummuyorum, hiçbir zaman. Siz, kendiniz,
elinize tutuşturulmuş bir senaryoyu getireceksiniz, o senaryo çerçevesinde
milletvekillerinden “Parmağınızı kaldırın, indirin.” şeklinde bir talepte
bulunacaksınız.
Maalesef -bunu bugün getirmenizin elbette bir sebebi vardır-
böylesine önemli bir günün tarihinde bile uzlaşmayı başaramıyorsunuz,
başaramadınız, dikkate bile almadınız, buna birtakım kılıflar uyduruyorsunuz ve
böyle bir günde bizleri uzlaşmaya çağırmanız da aslında çok nafile bir çaba.
Gerçekten tam bir aldatma ve kandırma senaryosuyla karşı karşıyayız.
Sayın Başbakan 10 Kasımı bilerek seçtiklerini söylemiştir
Cumhuriyetle hesaplaşmanın ön görüşmelerini yapmak için bu tarihin seçildiği ve
siyasi bir anlam yüklediklerini itiraf etmiştir. 10 Kasımda böyle bir konunun
görüşülmesinin bahanesini Atatürk’ün “Yurtta sulh, cihanda sulh.” sözlerine
bağlamayı, aslında karşımıza çıkartılmak istenen yıkım projesinin ve PKK
açılımının makyajlanma ve Atatürk’ün arkasına saklanma olarak görmek lazımdır.
Bu kılıfa uydurmanın ilham kaynağı da belli olmuştur. Obama’nın Türkiye’yi ziyaretinde Anıtkabir’de yazdığı notta
yer verdiği “Yurtta barış, dünyada barış.” ifadesinden sonra Türkiye Büyük
Millet Meclisinde yaptığı konuşmada sözde demokratik açılım konusundaki
önerilerinden ilham alanlar 10 Kasımda ön görüşmeleri yaparak ev ödevlerine ne
kadar sadık olduklarını da ortaya koymuştur.
“Ne mutlu Türk'üm.” diyerek iç barışın esasını ortaya koyan Atatürk’ün
“Ne mutlu Türk'üm diyene.” vecizesini kazımak isteyen bu açılım görüşmesinin 10
Kasımda yapılması yurtta sulh yerine çatışmayı ve gerilimi ikame etmek isteyen
siyasal bir zihniyetin açığa vurulmasıdır. Yüklenmek istenen bu siyasi anlam
aslında sözde açılımların da hedefini ortaya koymaktadır.
Cumhuriyeti kuran iradenin anıldığı bir günde bu konuyu gündeme
taşımanızın ikinci cumhuriyet sevdalılarına, bölücülüğün emellerine, küresel
projelere Türkiye Büyük Millet Meclisinde meşruiyet kazandırmaktan öte bir
siyasal anlamı yoktur. Teşhisi ve muhtevası bile böylesine tartışmalı ve Sayın
Bakan tarafından dahi bilinmeyen böyle bir konuyu 10 Kasımda Türkiye Büyük
Millet Meclisine getirmek, aslında toplumda cepheleşmeyi artırmak, millî ve
manevi tarihleri hafızalardan kazımak amacını ortaya koymaktadır. Evet, 10
Kasım “Benim büyük eserim Türkiye Cumhuriyeti’dir.” diyen Atatürk’ün ölüm yıl
dönümüdür ve böyle bir günde cumhuriyeti tartışmanın yolunu açan sözde
açılımların ön görüşmelerini yapıyorsunuz ve Bakanlar Kurulunda 12 Kasımda da
açıkçası bunun genel görüşmelerini yapmak durumunda kaldığınızı Türkiye Büyük
Millet Meclisine âdeta dayatıyorsunuz. Peki neden 10
Kasım dedik? Peki niye 12 Kasım? Niye 12 Kasım? 12
Kasımda acaba terörist başının Roma’da yakalandığı bir dönemde, orada
yakalandığı bir dönem içerisinde, bir günde onun sözde kılavuzluğunda
hazırlanmış yol haritalarını bugün Mecliste tartıştırmak için mi acaba 12
Kasımı da ona denk getirdiniz? (MHP sıralarından alkışlar)
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Sayın Başkan, lütfen konuştuğu sözünü
geri alsın.
OKTAY VURAL (Devamla) – Evet, dolayısıyla iktidar zihniyetinin bu
oturumu…
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Bu proje, terör örgütü ve terör
örgütü başıyla hiçbir alakası yoktur; Sayın Konuşmacı çarpıtıyor; bu tamamen Hükûmetimizin ve bütün milletimizin bir projesidir ve
milletimizin sahiplendiği bir projedir. Bunun terör örgütüyle, terör örgütü
başıyla en ufak bir alakası yoktur. Sayın Bakanımız da bütün konuşmacılar da
defalarca altını çizerek ifade ettiler Sayın Başkanım.
OKTAY VURAL (Devamla) – Evet, ben bunu bir zillet olarak görüyorum
ve buna…
İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) – Yalan söylüyor.
BAŞKAN – Sayın Canikli… Biraz sonra
sizin grubunuz adına da sözcü arkadaşımız çıkacak, bütün bu iddialara cevap verir.
İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR
ATALAY (Ankara) – İftira ediyor, yalan
söylüyor; düzeltsin.
OKTAY VURAL (Devamla) – Sayın Bakan “Düzeltsin.” diyor. Neresini
düzeltelim Sayın Bakanım?
BAŞKAN – Sayın Vural…
OKTAY VURAL (Devamla) – Bugün 10 Kasım, 12 Kasım da…
BAŞKAN – Sayın Vural…
OKTAY VURAL (Devamla) – …terörist başının Roma’da
yakalandığı gün.
BAŞKAN – Sayın Vural, lütfen düzgün bir üslupla konuşmaya özen
gösterelim.
OKTAY VURAL (Devamla) – Şimdi bu, bu günler, bu günlerde konuşmayı
yapanlar için ibretlik bir olay olarak anılacaktır. İbret verici olmuştur
gerçekten. (MHP sıralarından alkışlar)
Bir zillettir aynı zamanda. Üzülüyorum. Keşke özenle tarihleri
seçseydiniz! (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Sayın milletvekilleri, “Bugün 10 Kasım. Emanetin emin ellerde.”
diye her zaman nakaratla söylenen sözlerin aslında çok gerisinde olduğumuzu
düşünüyorum.
SUAT KILIÇ (Samsun) – Senin için nakarat olabilir, bizim için
nakarat değil.
OKTAY VURAL (Devamla) – Bugün, onun fikirlerini tekrarlama imkânı
bulduğumuz ve düştüğünüz bu teslimiyet girdabında fikirlerinizi ve
düşüncelerinizi de
mukayese edebilmek için gerçekten önemli bir fırsat olmuştur. O
bakımdan, böyle bir fırsatı kullanmak gerekiyor.
Atatürk, milletin haysiyetini, izzetinefsini her değerin üstünde
tutan yüksek bir şerefin temsilcisiydi; yabancılara sırnaşarak, masalarda yüz
sürerek, teslim olarak siyaset yapmamıştı. Atatürk, yedi düvelin göz diktiği
vatan toprağını, insanını ve mukaddesatını ayakta tutmanın savaşını vermişti;
hiçbir zaman “Biz de faşizan yaklaşımlar yaptık.” diyerek ecdadına hakaret
etmemiş, töhmet altında bırakmamıştı.
Atatürk “Diyarbakırlı, Vanlı, Erzurumlu, Trabzonlu, İstanbullu,
Trakyalı ve Makedonyalı, hep bir ırkın evlatları, hep aynı cevherin
damarlarıdır.” demişti, milletimizi bölmemiş, birleştirmişti; emsali görülmemiş
bir çürümüşlükle ayrışmayı kaşımamış, otuz altıya bölmeye çalışmamıştı.
Atatürk “Dünyanın bize hürmet göstermesini istiyorsak evvela bizim
kendi benliğimize ve milliyetimize bu hürmeti hissen, fikren, fiilen, bütün iş
ve hareketlerimizde gösterelim.” demişti, gidip yabancı başkentlere boyun
eğmemişti, Papa heykeli altında imza atmamıştı. (MHP sıralarından alkışlar)
Barışçı idi, barışın değerini bilirdi fakat “Düşmana merhamet,
acizlik ve zaaftır; bu insaniyet göstermek değil, insanlık özelliğinin yok
oluşunu ilan etmektir.” Demişti; teröriste tören düzenlememişti, omuzlarına
almamıştı, ihanete kucak açmamıştı.
Millî devletin ve millet varlığının omurgası olan resmî dile ortak
koşmamıştı.
Atatürk, “Siyasi, adli, iktisadi ve mali bağımsızlığını imhaya ve
sonuç olarak yaşama hakkımızı inkâr ve ortadan kaldırmaya yönelik olan Sevr
Anlaşması bizce mevcut değildir.” diyerek Sevr’i reddetmişti. Müslüman
kardeşlerimize, Türk dünyasına zulüm ve kan getiren gizli Sevr olan Büyük Orta
Doğu Projesi’nin eş başkanlığını yapmamıştı. (MHP sıralarından alkışlar)
Atatürk, asırlar boyunca bu topraklar için hayatını vermiş aziz
şehitlerimizi tazimle, saygıyla, hayranlıkla anmıştı. Hepsi onun kader
arkadaşıydılar. Bu topraklar ve millet için kahramanca mücadele ederken
hayatını kaybeden şehitlerimize “kelle” dememişti.
Atatürk, Mehmetçiği anlatırken “Öleni görüyor, üç dakikaya kadar
öleceğini biliyor, hiç ufak bir bezginlik bile göstermiyor, sarsılmak yok.
Okumak bilenler ellerinde Kur’an-ı Kerim, cennete
girmeye hazırlanıyorlar, bilmeyenler kelimeyi şehadet
getirerek, çekerek yürüyorlar.” demişti. Muhteşem mücadelelerini aşağılayıp
“Yan gelip yatıyorlar.” dememişti. (MHP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)
Atatürk bir yerde, yalnız, maalesef, yanılmıştır: “Mazinin
kararsız, çürümüş zihniyeti ölmüştür.” demişti ama ne hazindir ki o sözden
altmış dört yıl sonra sözde “açılım” adı altında, mazinin kararsız, çürümüş
zihniyetleri, tedavülden kaldırdığımız bu zihniyetleri Türk milletinin önüne
getirebilmektedir.
İşte, bugün geldiğimiz bu noktada, bütün bu çürümüş zihniyetin
hezeyanları manşetlerde, köşelerde, açılım paketleri içerisinde Türk milletine,
açıkçası kan üzeriden siyaset yapanlar tarafından Türk milletine
dayatılmaktadır. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
HAYDAR KEMAL KURT (Isparta) – 80 öncesi 5 bin tane evladımızı
katlettiniz… (MHP sıralarından gürültüler)
AHMET DENİZ BÖLÜKBAŞI (Ankara) – Biraz utanın, utanın!
OKTAY VURAL (Devamla) – Bu muhteşem ruhun ve vicdanın sahibi bugün
milletin yüreğinde…
BAŞKAN – Lütfen… Sayın milletvekilleri, lütfen…
OKTAY VURAL (Devamla) – …ebedî istirahatgâhında
yaşamaya devam ediyor.
Ne üzüntü vericidir ki bugün “ayrışma, bölünme, parçalanma” olarak
algılanan senaryo müsveddeleriyle “açılım” adı altında gündeme bu konular
taşınabilmektedir. Bu, bir utanç tablosudur aslında. Bu, yozlaşmanın en çukur
noktasıdır, daha derini ve karanlığı yoktur.
Sizi milletimize şikâyet ediyorum. Sizi şehitlerimize,
gazilerimize, kahramanlarımıza şikâyet ediyorum. Sizi asla kapatamayacağınız bu
hain vebalin günahının müstahakına ulaşmanız için
Yüce Allah’a havale ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
Sayın milletvekilleri, bu projenin ön görüşmelerinin başlangıç
tarihini siyasi amaçla belirleyenlerin niyetleri de bellidir. Bugün ambalajlar
arayan açılımın içeriği aynıdır. Zarfa değil, mazrufa bakmak gerekiyor. Esasen
yapılmak istenenleri saklamak için sürekli olarak ambalaj değiştirmek de
hazmettirmek çabalarından başka bir anlam taşımıyor. Önce “Kürt açılımı” deyip “Türkiye
modeli” olarak sunulan, daha sonra “Anaların gözyaşı dinsin.” diyenler, sonra
da “demokratik açılım” diye kamuoyuna sunanlar şimdi de “millî birlik projesi”
olarak aynı paketi milletimize hazmettirmek istiyor. Bukalemun
gibi bir paket. Amaç ve hedefler belli. Bu, adı gibi sahibini de bir
türlü bulamamış bombalı paket aslında yıkım projesidir. Zamana, mekâna göre
amaç ve hedefleri kamufle edilmekte, yeni kılıf içinde
sunulmaktadır. Ancak yaşananlar, tartışmalar ve talepler sürecin ne olduğunu
açığa çıkartmıştır.
Sayın milletvekilleri, yedi yıl önce sıfırlanmış, tüketilmiş bir
terör örgütünü canlandıranlar “Nasıl oldu da terör örgütünü canlandırdık?” diye
önce kendini sorgulamalıdırlar. Sayın Bakandan ve Hükûmetten
önce bunun hesabını vermesini isterdik Türkiye Büyük Millet Meclisinde. Terörle
mücadeleden vazgeçilmiş, Türkiye, kafalarındaki siyasal çözüme hazırlanmıştır.
Şimdi, sayın milletvekilleri, sizlere soruyorum: Türkiye’yi etnik
kimliklere göre tanımlayan kimdir? Eyaletlerden bahseden kimdir? “PKK hakkında
‘terörist, ayrılıkçı, bölücü’ sıfatlar kullanmayın.” diyen kimdir? “Ne mutlu
Türk’üm diyene.” sözünden rahatsız olan kimdir? Türklüğü etnik kimliğe indiren
kimdir? Milletimizin kimliğini altüst eden kimdir? Lozan Anlaşması’ndaki
“azınlık” tanımını yetersiz bulan insan hakları raporu kimin zamanında
hazırlanmıştır? Milletin bölünmezliği ilkesinin sorunun çözümüne engel olduğu
kimin zamanında raporlara girmiştir? Bölücülük propagandasını suç olmaktan kim
çıkartmıştır? Kim terörist başının serbest kalmasını sağlayacak şekilde kanun
değişikliğini Meclise sunmuştur? Aslında, o zamanlar, bulunduğu partinin
yazdırdığı raporla milliyetçi, muhafazakâr, sağcı bir parti olarak
görülmesinden rahatsız olduğunu ifade ederek…
VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) – İdam dosyası Başbakanlıkta nasıl
bekledi?
OKTAY VURAL (Devamla) – …bugün sözde siyasal çözümle partisini ve
ona oy verenleri bu değerlerden uzaklaştırmak isteyen kimdir?
ÜMİT ŞAFAK (İstanbul) – Başbakan.
VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) – İdam dosyasını Başbakanlıkta
bekleten kim?
OKTAY VURAL (Devamla) – Bu soruların cevaplarını elbette sizler
vereceksiniz. Hepinizin bu konuda vereceği muhakkak bir cevap vardır.
VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) – İdam dosyasıyla ilgili cevap ver.
OKTAY VURAL (Devamla) – Sayın milletvekilleri, tarihî fırsat
denilerek terörle mücadelede önümüze sözde çözümler konulmaktadır. Nedir o
fırsat? Kimin için fırsattır? Ekonomik krizi fırsata çevireceğiz diye ahkâm
kesenlerin milletimizi nasıl işsiz, aşsız ve takatsiz bıraktığı hatırlardayken,
terörle mücadelede fırsat yakaladığını söyleyenler bu defa da milletimizi
kimliksizleştirmeyi, huzurunu bozmayı, ayrıştırmayı çözüm olarak yutturmak
istemektedirler. Fırsat denilen, Türkiye’yi etnik temelde ayrıştırmayı, etnik
nifak sokarak ötekileştirmeyi, kimliksizleştirmeyi, parçalamayı, çatıştırmayı
ve bölmeyi amaçlayan bir yıkım projesidir. Bizi biz yapan, milletimizi millet
yapan, devletimizi ayakta tutan bütün değerler uçuruma yuvarlanmaktadır. Bin
yıllık varlığımızın ve kardeşliğimizin şifreleri, kodları kırılarak bu karanlık
uçuruma doğru yuvarlanıp gitmektedir. Soruyorum: Bu yapılanlar, bu söylenenler
bizim için nasıl bir fırsat olabilir? Bu coğrafyada bir millet olarak var
olmamızı sağlayan tarihimizden, kültürümüzden, dilimizden, birbirimizin muhtaciyetlerimizden arınarak başkalarının, yabancıların
ortaya koyduğu fırsatlar peşinde koşarsak yok oluruz değerli milletvekilleri.
Bu fırsat bizim fırsatımız değildir. Bu fırsat, tarihî emellerini ve stratejik
amaçlarını yerine getirmek isteyenler için bir fırsattır. Dün PKK ile mücadele
etmek için ayak sürüyenler, teröre destek olanlar, bugün terör örgütünü güya
bitirmek için siyasal hedeflerine göre adım atılmasını istemektedir. Teröre
çözüm reçeteleri Türkiye’nin çözülmesinin adımlarıdır. Senaryo dışarıda yazılmıştır.
Müellifleri ve eş başkanları bellidir. ABD Meclisinde görüşülmüştür, bilgiler
verilmiştir, ona göre de adımlar atılmaktadır. David Phillips’in raporları, Henry Barkey’in
raporları, bu raporlarla nelerin yapılması gerektiği adım adım
ortaya konulmuş, ev ödevleri Türkiye Büyük Millet Meclisinde, ABD Başkanının
burada konuşmasından sonra yerine getirilmeye başlanmıştır. Evet
bu projeyi milletimiz desteklemiyor ama biraz önce söylendi, İngiltere
destekliyormuş, Barzani de destekliyormuş. Aziz Türk milletinin temsilcileri,
onlar destekliyor diye teslim mi olacağız?
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Millet destekliyor, millet!
OKTAY VURAL (Devamla) – Şimdi, size soruyorum “millet destekliyor”
diyenler, hodri meydan, gelin, bu konudaki taleplerinizi millete götürelim de
milletin önünde hesap verin bakalım. (MHP sıralarından alkışlar) Yüreğiniz
yetiyor mu acaba? Hadi gelin bakalım. (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Evet,
bunlar, biliyorsunuz “Kevin Costner
da destekliyor.” dediler ve baktık ki içinde yokmuş. Aldatma ve kandırmayla,
milletimizi, bu kafes keklikleri gibi öterek uçuruma sokmak istiyorlar.
SUAT KILIÇ (Samsun) – Seni sineyi millete götürüyoruz.
OKTAY VURAL (Devamla) – Evet, Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 7 Ekim 1998’de “Bölücü terör örgütünün yok edilmesi için
öncelikle ona verilen lojistik ve politik desteklerin bitirilmesi gereken...”
diyen kimdir biliyor musunuz? Bugünkü Cumhurbaşkanı Sayın Abdullah Gül. E, peki
şimdi terör azdı, lojistik destekler var. Peki bu
desteklerini artırdıklarını, hesabını niye vermiyorlar? Dün bunu söyleyenler
bugün geliyorlar, bununla mücadele yerine teslimiyeti çözüm olarak
getiriyorlar. “Politik desteği kesmek gerekir.” diyor. E bugün politik desteğe
meşruiyet kazandırmaya çalışıyor. 7 Ekim 1998’de “Bölücülüğü destekleyen ve
teşvik eden, onlara politik açılımlar getiren Batılı ülkelerin durumu daha
vahimdir.” diyen kimdir? Sayın Abdullah Gül ve “Bugün güzel şeyler olacak.”
diyerek teröre karşı politik açılımı çözüm olarak getirebilmektedir. Bugün
burada yabancıların politik açılımları Türkiye Büyük Millet Meclisine
gelebiliyor. “Siz yapmazsanız başkaları yapar.” diyenler aslında “Başkalarının
yapacağını sen yap.” diyerek teslimiyetçiliğin geldiği bu seviyeyi ortaya
koymuştur.
Bugün Türkiye olarak çok dikkat etmemiz gereken konu PKK terör
örgütünün Avrupa’da siyasallaşmasıdır. Lozan Anlaşması’ndan Türkiye’deki
azınlıkların kimler olduğu ve bu azınlıkların statüleri açıkça belirtilmiştir.
Avrupa’nın bugünkü mantalitesi ve anlayışı
Türkiye’deki azınlık tarifini yeniden tanımlama eğilimi içerisindedir. Avrupa
siyasetinin ve diplomasisinin güneydoğu meselemizi bir azınlık statüsüne
oturtma gayreti Sevr anlayışından kaynaklanmaktadır. “Bugün PKK darmadağınık
hâle geldiyse yapılacak yanlışlarla bunun tekrar toparlanmasına fırsat vermemek
gerekir.”
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) – PKK da karşı bu projeye.
BAŞKAN – Sayın Vural, size de ilave dört dakika süre veriyorum.
Lütfen konuşmanızı tamamlayınız.
OKTAY VURAL (Devamla) – Sataşmadan dolayı… Biliyorsunuz, sustum
nezaketen grup başkan vekiline. Onu da dikkate alırsınız.
BAŞKAN – Dört dakika süre veriyorum.
Buyurun.
OKTAY VURAL (Devamla) – “Perişan hâle gelmiş terör örgütü
liderinin, onun başının siyasi bir lider hâle gelmesine de kesinlikle fırsat
vermemek gerekir.”
Şimdi soruyorum: Bunları kim söylemiş? 18 Aralık 1998’de Abdullah
Gül söylemiş.
SUAT KILIÇ (Samsun) – Sayın, sayın… Saygılı ol.
AVNİ DOĞAN (Kahramanmaraş) – Doğru söylemiş.
OKTAY VURAL (Devamla) – Evet, sayın milletvekilleri, darmadağınık
hâle gelmiş, 2002 yılında sıfırlanmış…
YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Ne zaman sıfırlanmış?
OKTAY VURAL (Devamla) –
…terör bugün toparlanmışsa yedi yıldan bu yana acaba kim iktidardadır?
Türkiye’yi kim yönetmiştir?
ŞENOL BAL (İzmir) – AKP…
OKTAY VURAL (Devamla) – “Lozan’da azınlık tanımını değiştirin.”
diyen AB ilerleme raporlarına “Dengeli ve uyumlu.” diyenler nerede? Nerede?
VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) – İdam kararını uygulamayanlar
nerede?
OKTAY VURAL (Devamla) – Başbakanlıkta insan hakları raporuna koyan
nerede acaba?
İmralı’da hazırlanan yol haritalarına muhtaç olan, İmralı’nın
kılavuzluğunda açılımlar hazırlayan, muhatap alan acaba kimlerdir? Onu siyasal
lider konumuna yükselten kim olmuştur?
Sözde barış elçileri nasıl oluyor da devletimizin bir projesinin
parçası olabiliyor?
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Kimlerin evinde misafir olmuşlar?
OKTAY VURAL (Devamla) – Bugün Kürtçe konuşan kardeşlerimizi
azınlık statüsüne indirgemek isteyen Sevr anlayışını günümüze taşıyanlar dün
var idiyse bunlar yok mu oldular? Yoksa onların çözümüne teslim olarak böylece
sorunu çözmek yoluna gitmek daha kolayınıza mı gitti?
Sayın milletvekilleri “Son zamanlarda ABD’nin Kuzey Irak’a yönelik
gayretleri kaygılarımızı artırmaktadır. Kuzey Irak’ta yaratılmaya çalışılan
fiilî durumun Türkiye’deki bölücülük hareketi için büyük bir stratejik avantaj
olduğunu kimse göz ardı etmemelidir.”
Sizce bu sözlerin sahibi kim? Abdullah Gül. 1998 yılında bunu
söylemiş.
Şimdi huzurlarınızda bu soruyu sizlere yöneltiyorum. Bu fiilî
durumu Türkiye’ye kabul ettirmek isteyenlerin kimler olduğunu cevaplamanızı
istirham ediyorum. Bölücülük için bu stratejik avantaj kim tarafından
kabullenilmektedir? Bugün fiilî durumu kim kabul etmiştir? Dün bu fiili durumu
bölücülük için fiili avantaj olarak görenler bugün bu avantajı sağlamakta neden
çekince görmemektedir? Neden orada onları muhatap almak suretiyle konsolosluk
açmaktadırlar?
Evet, “Dün söylediklerini bugün unutanlar, tersini yapanlar acaba
iktidara sahip olduklarında gaflet ve dalalet ve hatta hıyanet içinde mi
olmuşlardır? Bu iktidar sahipleri şahsi menfaatlerini müstevlilerin siyasi
emelleriyle tevhit mi etmişlerdir?” sorularının cevabını ve hesabını
milletimize elbette vereceklerdir. (MHP sıralarından alkışlar)
Sayın milletvekilleri, Hükûmetin sunduğu
genel görüşme önergesine “Evet.” diyeceğimizi açıklamıştık. Aslında kapalı
kapılar ardında yapacağınız kayıt dışı siyaset arayışlarının tezahürü olarak
kapalı oturum yapılmasına “Hayır.” dedik. Kapalı olsa da hain tuzakları deşifre
edeceğimizi Sayın Genel Başkanımız açıkladı. “Herkesin görüş ve düşüncelerinden
milletimiz haberdar olsun.” dedik, “Saklamayın.” dedik. Sonunda Hükûmet vazgeçmek durumunda kaldı. Bu ön görüşmeden sonra
genel görüşmede de MHP olarak düşüncelerimizi saklamadan mertçe ortaya
koyacağız.
Hükûmet net olarak her
şeyi anlatmalıdır. Bugün hiçbir şey anlatmadı. Açılımdan hedefi nedir? Kısa,
orta, uzun vadeli hedefleri evirmeden çevirmeden, yuvarlamadan açıklamalıdır.
Açıkçası, sizden, olduğunuz gibi görünmenizi istiyoruz. “Bu bir paket değil,
bir süreçtir.” deyip Türk milletinin iradesini teslim almayı denemeyiniz. Bu
siyasal düşüncenizi Milliyetçi Hareket Partisi deşifre etmeye kararlıdır.
Sakladığınız bu amaç ve hedeflerin Türk milleti tarafından kabul
edilmeyeceğini biliyorsunuz. Bunu da Sayın Başbakan itiraf etti. Hazmede ede,
hazmettire ettire… Burada sesleniyorum: Siz bunu hazmedebilirsiniz ama Türk
milleti asla bu dayatmaları hazmetmeyecektir! (MHP sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Vural, ilave süreniz de doldu. Dört dakikayı da
doldurduk.
OKTAY VURAL (Devamla) – Sayın Başkan, Sayın Nurettin Canikli sataştı…
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Sayın Başkan, ne alakası var!
BAŞKAN – Lütfen… Mikrofonu tekrar açacağım ama Genel Kurulumuzu
selamlamak için size ilave söz veriyorum.
Buyurun.
OKTAY VURAL (Devamla) – Sayın milletvekilleri, geldiğiniz çizgi
gideceğiniz yolu açıkça göstermektedir. Milliyetçi Hareket Partisi sürecin
tamamına kapalıdır ve karşıdır.
İmralı’nın kılavuzluğunda PKK’nın elçilerini sınırda devlet
töreniyle karşılayanların, teröristlerle kucaklaşanların, onlara teşrifat
yapanların, cumhuriyetimizle, millî kimliğimizle, birliğimizle, bütünlüğümüzle
sorunu olanların Milliyetçi Hareket Partisini hedef alması tabiidir. Çünkü MHP
onlar için en büyük engeldir. Biz bin yıllık kardeşliğe sahip çıkacağız.
Teröristle şehidin aynı kefeye konulmasına karşı koyacağız. Etnik kimlik
siyasetiyle ötekileştirmeyeceğiz. Anaların göz yaşına,
şehidimizin koruduğu onurumuza sahip çıkacağız.
Milliyetçi Hareket Partisi olarak terör sorununu bitirmeye,
bölücülük gündemini yıkmaya, kardeşliğimize, bütünlüğümüze sahip çıkmaya
kararlıyız. Analarımız gözyaşı dökmeyecek, milletimiz de bölünmeyecektir. Bunu
da herkes böyle bilsin. (MHP sıralarından alkışlar)
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Lafla olmuyor, hamasetle olmuyor
onlar.
OKTAY VURAL (Devamla) – Sayın milletvekilleri, PKK paçavraları
altında yapılan karşılama törenini… 19 Ekim Pazartesi günü bütün oyunu açığa
çıkartmıştır. Milletimizin ruhu, şehitlerimizin ruhu incinmiştir. Hepimiz
üzüldük. Milletimiz ayağa kalktı ve kral çıplak oldu. Türk milletini derinden
üzen, ayağa kaldıran bu tablo karşısında, 20 Ekim 2009’da Sayın Başbakan grup
toplantısında “Dün Habur Sınır Kapısı’nda yaşanan
manzara karşısında umutlanmamak mümkün mü? Bu bir umuttur. Türkiye’de bir
şeyler oluyor, iyi şeyler oluyor” diye…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – O sadece teröristlerin gelişini
kastetmiştir, çarpıtmayın. Sayın Vural, sadece terör örgütünün bittiğini
göstermek için söylemiştir, teröristlerin teslim olmasının altını çizmiştir
sadece.
OKTAY VURAL (Devamla) – Sayın Başkan, saygı sunacağım sadece.
BAŞKAN – Sayın Vural, yani beş dakikayı geçti. Size diğer
arkadaşlarımızdan daha fazla süre vermiş oldum.
Lütfen selamlayınız efendim, lütfen. Lütfen selamlayınız.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Teröristlerin gelmesinden, teslim
olmasından niye rahatsız oluyorsunuz?
OKTAY VURAL (Devamla) – Ben huzurlarınızda, böyle bir çirkin
tabloya “güzel bir tablo” diyen Sayın Başbakanın Türk milletinden özür dilemesi
gerektiğini düşünüyorum ve hepinizi sevgilerimle, saygılarımla selamlıyorum,
Allah’a emanet ediyorum. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, genel görüşme önergesi üzerinde
şimdi de Demokratik Toplum Partisi Grubu adına Grup Başkan Vekili ve Diyarbakır
Milletvekili Gültan Kışanak.
(DTP sıralarından alkışlar)
Sayın Kışanak, buyurun.
DTP GRUBU ADINA GÜLTAN KIŞANAK (Diyarbakır) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; “Millî Birlik ve Kardeşlik” konulu genel görüşme önergesinin
ön görüşmeleri üzerine Demokratik Toplum Partisi Grubu adına söz almış
bulunmaktayım, hepinizi saygıyla selamlıyorum. Ayrıca, bugün bir toplumsal
duyarlılık örneği göstererek bu görüşmeleri dinlemek üzere buraya gelen ve
siyasi partilerle görüşmelerde bulunan Barış İçin Kadın Girişimi üyelerini de
saygıyla selamlıyorum. (DTP sıralarından alkışlar)
Aylardır süren tartışmaların ardından gecikmeli de olsa açılım
konusunun Meclise gelmesini son derece önemsiyor ve çözüm süreci açısından bir
fırsat olarak görüyoruz. Meclisin seksen altı yıllık aradan sonra ilk kez, adı
konulmasa da, Kürt sorununu gündemine alması bu görüşmelere tarihî bir nitelik
kazandırmaktadır. Bu, Kürt sorunuyla yüzleşme adına son derece önemli bir
gelişmedir.
Elbette toplumsal sorunların tartışılacağı, birlikte çözümlerin
üretileceği zemin Parlamentodur. Kürt sorunu gibi çok boyutlu ve derinlikli bir
sorunun görüşüleceği ilk adresin de Parlamento olması gerekir. Eğer soruna
sivil, demokratik bir çözüm aranıyorsa bunun adresi Meclis olmak zorundadır.
Bu sorun yıllardır Millî Güvenlik Kurulu toplantılarında, askerî
karargâhlarda konuşuldu, tartışıldı, siyasi iktidarların ve parlamentoların
iradesi hiçe sayıldı. Bu konuda tek söz sahibi olan, güvenlik kurumları ve
onların devreye koyduğu şiddet politikaları oldu. Bunun sonucu olarak sivil
çözüm arayışının önü kesildi, sivil çözüm arayışlarına şans tanınmadı. Kürt
sorununda izlenen çözümsüzlük politikasında hükûmetlerin
payınaysa düşen, askerî politikalara itirazsız itaat etmek oldu. Siyasal
iktidarlar devletin bütün olanaklarını savaş politikalarının hizmetine sundu.
Tam 29 kez denenen isyan bastırma yaklaşımının ve son otuz yılda yaşanan düşük
yoğunluklu savaşın ardından konunun Parlamento zeminine getirilmiş olması, geç
de kalınsa, soruna sivil çözüm arayışlarının başlaması açısından umut
vericidir.
Yapacağımız bu genel görüşme aynı zamanda Parlamento ve
demokrasimiz açısından bir sınav olacaktır. Binlerce gencin ölümüne neden olan
savaş tezkerelerini çıkartan Parlamentonun bu olumsuz imajını düzeltebilmek
için önüne gelen bir fırsat olarak görüyoruz bu görüşmeleri. Parlamento
üyelerinin bu fırsatı toplumsal barış ve Türkiye'nin aydınlık geleceği
açısından iyi değerlendirmesi gerekiyor.
Değerli milletvekilleri, bu kürsüden bir kez daha iktidarı ve
muhalefet partilerini, hepimizi, Kürt sorunu gibi Türkiye'nin kaderini
ilgilendiren bir sorun karşısında sorumlu, vicdanlı, adil, cesur ve kararlı bir
tutum içerisinde olmaya davet ediyoruz. Kürt sorunu siyasi çekişmelere konu
olacak bir sorun değildir. Konuyu partilerüstü bir
yaklaşımla ele almak bizi çözüme götürecek ilk adımdır.
Burada hep birlikte ortak bir çözümü geliştirmek durumundayız. Bu
sorun senin-benim değil, tüm Türkiye'nin sorunudur. Hiçbir siyasi parti Kürt
sorununu yok sayamaz ve çözümden uzak duramaz. İktidarından muhalefetine herkes
bu sorunun gerçek boyutlarıyla yüzleşmek zorundadır. Demokratik siyasete ve
halk iradesine bağlılığın gereği budur. Kürt’üyle Türk’üyle tüm
yurttaşlarımızın bizlerden, Parlamentodan beklentisi, demokrasi, özgürlük,
eşitlik ve kardeşlik temelinde barışçıl bir çözümdür. Bu nedenle sorumluluğumuz
ağırdır.
Değerli milletvekilleri, Kürt sorunu, bin yıllardır bu topraklarda
Türk halkıyla kardeşçe, barış içerisinde bir arada yaşayan Kürt halkının
kimlik, dil ve kültür gibi en temel hak ve özgürlüklerinin verilmemesi
sorunudur. Yaşadığımız coğrafya, çok kimlikli, çok kültürlü kadim bir
coğrafyadır. Kürtler de medeniyetler beşiği olan Mezopotamya topraklarının en
kadim halklarından biridir. Mezopotamya tarih boyunca âdeta kültürlerin ve
dinlerin kavşağı olmuş, Kürtler de bu zenginliğin ayrılmaz bir parçası olarak
yaşamış ve uygarlığa çok şey katmıştır.
Kürtler, stratejik öneme sahip bu coğrafyada, tarih boyunca
çevresindeki halklarla barış içerisinde, kardeşçe bir arada yaşamayı başarmış
bir halktır. Şu iyi görülmelidir ki Kürtlerin bu tarihsel kardeşlik ittifak
anlayışı, Malazgirt’ten Kurtuluş Savaşı’na kadar uzanan süreçte tarihî bir rol oynamıştır.
Kurtuluş Savaşı’nın kazanılmasında en önemli etkene baktığımızda,
Türk ve Kürt halkı başta olmak üzere bütün Anadolu halklarının birliğini ve
aynı amaç etrafında kenetlenmesini görürüz. Nitekim,
bu birlik ruhu Kurtuluş Savaşı sonrasında oluşturulan 1920 Meclisine de rengini
vermiş ve 21 Anayasası’yla çoğulcu yapı Anayasa’da ifadesini bulmuştur.
Cumhuriyetin temelini oluşturan Erzurum ve Sivas Kongreleri, Amasya Tamimi,
Misakımillî, Birinci Meclis Beyannamesi, 1921 Teşkilatı Esasiye Kanunu’na bakıldığında
da Kürtlerin cumhuriyetin kuruluşundaki rolünün açıkça ve resmen vurgulandığı
görülecektir.
Bunlardan 20-22 Ekim 1919 tarihli Protokol’de, vatan “Türk ve
Kürtlerin oturdukları topraklar” olarak açıkça tanımlanmıştır. Ayrıca, devamla,
Kürtlerin etnik ve sosyal haklar bakımından da destekleneceği vurgulanmıştır.
Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Birinci Meclisin bu çoğulcu niteliği,
milletvekillerinin kendi kimlikleriyle temsilini de beraberinde getirmiştir.
Bugün bir suç hâline getirilen “Kürdistan” tanımı, o yıllarda “Kürdistan
mebusu”, “Lazistan mebusu” gibi tanımlamalarla kurucu
Meclisin tutanaklarında da yer almıştır.
Ancak 1924 Anayasası’yla birlikte tam tersi bir süreç başlamış,
toplumsal çoğulculuk, kültürel çeşitlilik ve farklılıklar reddedilmiş, Türk
etnik kimliği tüm topluma zorla dayatılmıştır. 24 Anayasası’yla birlikte, çok
kültürlü yurttaşlık, özerk yerel yönetim ve kendi kimliğiyle siyasal temsil
anlayışı terk edilmiştir. Kürtler başta olmak üzere, çoğulcu kültürel yapıya
yönelik ret, inkâr ve asimilasyon süreci başlatılmıştır. 24 Anayasası ve
ardından çıkarılan yasalarla bu ülkede Kürtçe konuşmak, yazmak, yayın yapmak
yasaklanmıştır.
Şark Islahat Planı, Genel Müfettişlik Uygulaması ve Zorunlu İskân
Yasası gibi uygulamalarla Kürtler yaşadıkları topraklardan göç ettirilmiş,
sürgüne gönderilmiş, yoğun bir asimilasyon sürecine tabi tutulmuştur. Dinsel,
dilsel ve etnik farklılıklar yok sayılarak tek tip yurttaş yaratma projesi
devreye konulmuştur. Yurttaşlık standartları Türk, İslam, Sünni olarak
belirlenmiş, tüm yurttaşlar farklılıkları bir yana bırakarak bu kalıbın
içerisine girmeye zorlanmıştır.
Bu proje cumhuriyeti demokrasiden uzaklaştırdığı gibi, Kürt
isyanlarını da beraberinde getirmiştir. Türkiye Cumhuriyeti’nin seksen altı
yıllık ömründe tam 29 Kürt isyanı yaşanmıştır. Günümüzde dünyada çağdaş
demokrasiyle yönetildiğini iddia eden ve katı merkeziyetçi, tek tipçi ulus
devlet anlayışına sıkı sıkıya sarılan hiçbir ülke kalmamıştır. Fransa’dan
tutalım, İtalya’ya, Almanya’ya, İspanya’ya, İngiltere’ye kadar birçok ülke tek
tipçi ulus devlet mantığını aşarak demokratik ve çoğulcu bir yapıya
dönüşmüştür. Türkiye ise dünyadaki bu değişim, dönüşüm karşısında tekçi ulus
devlette ısrar ederek, giderek demokrasiden uzaklaşmış, darbelere, ara rejimlere,
askerî vesayete teslim olmuştur. 12 Eylül askerî darbesi ve onun
şekillendirdiği darbe anayasasıyla demokrasi tümden rafa kaldırılmıştır.
Kürtlere karşı uygulanan inkâr, imha ve asimilasyon politikasının
Diyarbakır Cezaevi’nde yaşanan vahşetle birlikte vardığı boyut ise son otuz
yılımızı fiilî bir savaş içerisinde geçirmemize neden olmuştur. Tıpkı Şark
Islahat Planı’nda olduğu gibi, Kürt coğrafyasında olağanüstü hâl ilan edildi,
binlerce köy yakıldı, yıkıldı, boşaltıldı. 17 bin faili meçhul cinayet işlendi.
İnsanlar asit kuyularına atıldı. Bu acımasız savaşta 40 bini aşkın yurttaşımız
yaşamını yitirdi. Susurluk ve Ergenekon gibi çeteler bu savaşın ve Kürt
sorununun çözümsüzlüğü üzerine kurulan politikaların bir sonucu olarak
demokrasinin başına bela oldular.
Tek tip yurttaş yaratma projesi, sadece Kürtleri değil, bu
ülkedeki tüm farklı kimlikleri ve kültürleri, azınlıkları ve farklı inanç
gruplarını da baskı altında tuttu. Alevi kimliği yok sayılırken, başörtülü
kadınlar şahsında inançlı insanlar ötekileştirilmeye çalışıldı. Maraş, Çorum,
Sivas ve Gazi katliamları, bu tek tip elbiseye sığmayan Alevi yurttaşlarımızın
yaşadığı katliamlardır. Süryaniler, Keldaniler ve
diğer dinî gruplar inançlarından dolayı büyük baskılara maruz kaldılar.
Değerli milletvekilleri, coğrafyamızın toplumsal dokusuna aykırı
olan bu tek tip yurttaş yaratma politikası Türkiye’ye çok şey kaybettirdi.
Ülkemiz, ne demokratikleşme yolunda ilerleyebildi ne kalkınmasını
gerçekleştirebildi. Avrupa Birliği üyelik süreci de yıllarca bu nedenle
ertelendi. Kürt sorunundan dolayı Türkiye, dış politikasında sürekli taviz
verdi. Uluslararası güçlerin politikalarının esiri hâline geldi. Ekonomik
kaynaklarımızın bir kısmı bu savaşa harcandı. Eğitime, sağlığa, yatırıma,
istihdama ayrılması gereken pay savunma giderlerine ayrıldı. Halkın vergileri
bu ülkenin dağlarına bomba olarak yağdı. Savaş bütçesi, halkı yoksulluğa,
açlığa mahkûm etti.
Bütün bunlarla birlikte milliyetçilik, ırkçılığa varan şovenizm ve
militarizm, sokakta, okulda, iş yerinde, kısacası yaşamın her alanında
toplumsal barışı tehdit eder bir noktaya geldi. Geriye dönüp baktığımızda
cumhuriyetin seksen altı yılı Türkiye’nin kayıp yılları olarak geçti. Bu kayıp
yılları telafi etmek için elimizde yeni bir şans var. O da çektiği büyük acılara,
yaşadığı bütün tahribatlara ve travmalara rağmen
Türk’üyle, Kürt’üyle, Alevi’siyle, Sünni’siyle tüm Türkiye halkının hâlâ barış
içerisinde, kardeşçe, bir arada yaşama arzusundan vazgeçmemesidir. Gelin bu
şansımızı iyi kullanalım. Türkiye’yi çoğulcu, demokratik bir cumhuriyete; tüm
farklılıklarımızı da özgürlüklerine kavuşturalım. Bu hiç de zor değil. Yeter ki
demokrasiye, çoğulculuğa, farklılıkların zenginlik olduğuna gerçekten inanalım.
Hiçbir kimliği ret ve inkâr etmeyelim. Asimilasyonu bir insanlık suçu olarak
tanımlayalım ve farklılıklarımızın ilelebet yaşayabileceği demokratik bir rejim
inşa etmek için hep birlikte çalışalım. Demokratik bir çözüm ve onurlu bir
barışın koşulları artık her zamankinden daha fazla oluşmaktadır. Gelin bunu
başka bir bahara ertelemeyelim.
Değerli milletvekilleri, hak ve özgürlüklerin teminatı, toplumsal
uzlaşının kaynağı anayasalardır. Bu nedenle, demokrasi ve Kürt sorununda bir
çözüm sürecinden bahsedilecekse bu Parlamento sivil, demokratik, çoğulcu bir
anayasa hazırlığını gündemine almalıdır. 12 Eylül askerî darbe rejiminin
hazırladığı 82 Anayasası Türk etnik kimliği üzerine kurulmuş, devleti kutsayan,
kişi hak ve özgürlüklerini kısıtlayan, çoğulculuğu reddeden, antidemokratik bir
anayasadır. Yeni anayasada ülkemizdeki farklılıklar, kültürel zenginlikler
toplumsal bütünlüğümüzün temel harcı olarak görülüp teminat altına alınmalıdır.
Herkesin resmî dilin yanı sıra özel ve kamusal alanda kendi ana dilini de
kullanma hakkına sahip olduğu açıkça ifade edilmelidir. Hantal, sorun üreten,
katı merkeziyetçi yapı yerine, yerel yönetimleri güçlendiren, bölge yönetimleri
kurulmasına olanak tanıyan, yeni, demokratik, özerk bir idari yapılanmaya
gidelim.
Ana dilde eğitim hakkı anayasal güvenceye kavuşturulmalı, bu hak
eğitim ve öğretimin tüm aşamalarını kapsamalıdır. Türkçeden farklı bir dilde
eğitim yapan kurumlarda resmî dil olan Türkçe de öğretilerek Türkçenin tüm
Türkiye halkının ortak iletişim dili olması sağlanmalıdır.
Vatandaşlık hakkını Türk etnik kimliğiyle sınırlayan yaklaşım mutlaka
değiştirilerek din, mezhep, ırk, etnik köken, cinsiyet, kültürel ve benzeri
hiçbir fark gözetilmeksizin, Türkiye Cumhuriyeti’ne vatandaşlık bağıyla bağlı
olan herkese anayasal vatandaşlık hakkı tanınmalıdır.
Kadınların ve erkeklerin eşit haklara sahip olduğu vurgulandıktan
sonra, devlete, fiilî ve gerçek eşitliğin sağlanması için kota ve benzeri özel
önlemleri alma görevi mutlaka verilmelidir.
Parti kapatma cezası, yüksek seçim barajı gibi antidemokratik
yasalardan kaynaklanan temsiliyette adaletsizlik
sorunu da mutlaka çözülmelidir.
Düşünceyi ifade özgürlüğü ve örgütlenme özgürlüğü teminat altına
alınmalı, demokratik siyasi hayatın vazgeçilmez unsurlarından biri olan siyasi
partiler anayasal güvence altında faaliyetlerini sürdürmelidir.
Kısaca ana hatlarını çizdiğimiz bu anayasal çözüm yaklaşımımız,
Kürt sorununa kalıcı, demokratik, barışçıl bir çözüm olanağı yaratacağı gibi,
Türkiye’yi de çağın demokratik değerleriyle buluşturacaktır.
Yıllarca yaratılmak istenen bölünme fobisinin ne kadar yersiz olduğu,
gündeme getirdiğimiz bu önerilerle bir kez daha açığa çıkmıştır. Birlik ve
beraberliğin, ortak vatanın, ortak geleceğin tek dayanağı, demokratik
değerlerin, özgürlüklerin, farklılıkların anayasal güvenceye kavuşmasıdır.
Ayrılığın önüne geçebilecek güç, tüm farklılıkların kendi dil ve kültürüyle,
ortak vatanda özgür yurttaşlar olarak yaşamasının koşullarını yaratmaktır.
Değerli milletvekilleri, biz Demokratik Toplum Partisi olarak
barıştan ve demokratik siyasi çözümden yanayız. Demokratik siyasi mücadelede
ısrarlıyız. Sorunlarımızı demokratik yöntemlerle çözebileceğimize inanıyoruz.
Demokratik tartışmanın, diyaloğun, siyasi çözüm
yöntemlerinin gelişmesi ve demokratik siyasi mücadelenin daha etkili hâle
gelmesi için her şeyden önce silah seslerinin sustuğu, evlere cenazelerin
gitmediği bir ortama ihtiyacımız var. Bu durumun sağlanabilmesi için bir an
önce askerî operasyonların durdurulması gerekmektedir. Askerî operasyonların
durdurulması, ölümlerin önlenmesi artık tüm demokratik kamuoyunun talebi hâline
gelmiştir. Askerî operasyonlar durdurularak fiilî ve gerçek bir çatışmasızlık
ortamı yaratılmalı ki birbirimizin ne dediğini duyalım, birbirimizin acılarına
dokunabilelim, empati yapalım, karşılıklı olarak
yaşadığımız travmalarımızı çözümün önünde engel olmaktan çıkartabilelim. Böyle
bir ortam yaratmadan Kürt sorunu gibi devasa bir sorunu çözmemiz gerçekten
imkânsız olacaktır.
Sorunun kaynağını görmeyen, ana ekseni PKK’yi
tasfiye etmek olan bir sürecin başarıya ulaşması mümkün olmayacağı gibi,
geçmişte yaşadığımız acıların daha katmerlisinin yaşanmasına neden olacağını
bilmek için kâhin olmaya gerek yoktur. Zaten son otuz yıllık çatışmalı sürecin
ana ekseninde de PKK’yi tasfiye anlayışı yok muydu?
Çok büyük acılar ve dramlar yaşanmasına neden olan bu yaklaşımın çözüm
üretmediği ortada değil mi? Bir kez daha aynı amaca kilitlenmiş ama kullanılan
yol ve yöntemleri farklılaşmış bir süreç yaşamak, Türkiye’ye, hepimize maliyeti
ağır bir zaman kaybettirecektir. Bu yaklaşımdan sonuç alınamamasının nedeni,
Kürt sorununun nedenlerini bir kenara bırakıp sonuçlarının ortadan kaldırılmaya
çalışılmasıdır. Nedenleri ıskalarsanız sorunları
çözemezsiniz. Bunları hatırlatma ihtiyacı duyuyoruz. Çünkü Sayın
Cumhurbaşkanımızın “İyi şeyler olacak.” sözüyle başlayan süreçte Hükûmetin sergilediği tutum her geçen gün kaygılarımızı
artırmaktadır. Hükûmet, şimdiye kadar sadece samimi
olduğunu savunarak kendisine destek verilmesini istedi. Ancak samimiyetinin
göstergesi sayılabilecek bir yaklaşım sergilediği ve olumlu bir adım attığını
da söylemek mümkün olmayacaktır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Kışanak, sizin de süreniz
doldu ama size de ilave süre veriyorum dört dakika kadar, lütfen tamamlayınız.
GÜLTAN KIŞANAK (Devamla) – Altı dakika Başkan… Saydım ben
yerimden.
Bir taraftan şiddetin, can kayıplarının olduğu bir ortamda süreci
ilerletmenin mümkün olmadığı söylenirken bir taraftan askerî operasyonlar ve
çatışmalar devam etti. Hükûmet, askerî
operasyonlardaki kararlılığını göstermek için savaş tezkeresi çıkarttı, sınır
ötesi operasyon yapmak için Meclisten yetki aldı. Silahların susturulmasından,
her türlü düşüncenin özgürce savunulmasından bahsederken demokratik, sivil
alanda siyasal çalışma yürüten bini aşkın kişi gözaltına alındı. Aralarında
partimizin genel merkez, il ve ilçe yöneticilerinin de bulunduğu 400’ü aşkın
kişi tutuklanarak cezaevine gönderildi. Âdeta, sivil demokratik siyaset
kanalları tıkanarak çatışma zemini diri tutulmaya çalışıldı. Halka ve tüm
demokratik kurumlara yönelik baskılar artarak devam etti.
Bütün bu yaşananlar Hükûmetin
samimiyetini sorgulamamıza neden olmaktadır. Eğer bir samimiyetten söz
edilecekse öncelikle bu baskılara son verilmeli, Kürt halkının iradesi dikkate
alınmalıdır.
Değerli milletvekilleri, çözümsüzlük siyasetinin maliyetini
Kürt’üyle Türk’üyle, Alevi’siyle Sünni’siyle hep beraber çok ağır ödedik,
canımızla malımızla ödedik. Bu savaşta 40 binin üzerinde canımızı yitirdik;
binlerce köyümüz yakılıp yıkıldı, viraneye döndü; milyonlarca yurttaşımız
yerinden yurdundan edilerek göçe zorlandı. 5 milyon yurttaşımız açlık
sınırında, 20 milyon yurttaşımız yoksulluk sınırında yaşarken bu savaşın
ölçülebilir maliyeti 40 milyar doları aştı. Kürt sorunu bahane edilerek
demokrasi rafa kaldırıldı. En temel hak ve özgürlüklerimiz kısıtlandı.
Toplumsal cinnet hâlinde yaşar olduk; şiddet kanıksandı, günlük yaşamın bir
parçası hâline geldi. Her gün ülkemizin dört bir yanından canavarca hislerle
işlenmiş cinayetler, toplu katliam haberleri gelmeye başladı. Savaşın açtığı
derin ruhsal yaralar, yaşadığımız toplumsal travma
neredeyse geleceğimizi esir almaya başladı.
Bu savaşta kaybettiklerimiz saymakla bitmez. Biliyoruz,
yitirdiklerimiz bir daha geri gelmeyecek, ancak yeni kayıpları önlemek bizim
elimizde. Çözümsüzlük, çatışma siyaseti devam ederse, bundan sonra da her
alanda kaybetmeye devam edeceğiz. Peki ne uğruna?
Şimdiye kadar sormadığımız bu soruyu gelin şimdi hep beraber soralım. Bu
ülkenin yurttaşlarının temel hak ve özgürlüklerini vermemek uğruna böylesine
acımasız bir savaşa neden olmayalım. Biz inanıyoruz ki, bu soru büyük bir
samimiyetle sorulur ve cevabı aranırsa, hiç birimiz bu savaşın sürüp gitmesine
kayıtsız kalamayız.
Barışta kazanacağımız çok şey var; barış gelirse tüm Türkiye
kazanacak, ekonomi kazanacak, demokrasi kazanacak, insan hakları kazanacak,
kısacası insanlık kazanacak. Barış gelirse, her şeyden önemlisi, şimdiye kadar
yaşadığımız evlat acılarına yenileri eklenmeyecek. Tarihî bir süreçte tarihî
bir sorumlulukla karşı karşıyayız, gelin, hep beraber, barışın, demokrasinin,
özgürlüklerin önünü açacak bir yaklaşım içerisinde olalım, insanlığımızı ve
geleceğimizi kurtaralım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
GÜLTAN KIŞANAK (Devamla) – Başkan, iki dakika daha istiyorum.
BAŞKAN – Sayın Kışanak, lütfen,
selamlama yapmanız için mikrofonu açıyorum.
GÜLTAN KIŞANAK (Devamla) – Bir iki dakika…
BAŞKAN – Lütfen… Lütfen…
GÜLTAN KIŞANAK (Devamla) – Teşekkür ediyorum.
Şimdi de, bugün buraya, bir toplumsal sorumluluk örneği
göstererek gelen Barış İçin Kadın Girişimi üyelerinin herkese getirdiği
metinden çok kısa bir paragraf okumak istiyorum: “Barış için bir araya gelmiş
olan biz kadınlar, Mecliste demokratik Kürt açılımı tartışılırken, kadınların
bu toplumun yarısını teşkil ettiğini unutmayarak aşağıdaki hususları göz önünde
bulundurmanızı ve tartışmanızı talep ediyoruz.
Savaş sadece Kürtleri değil, tüm yurttaşları etkiliyor. Savaş
sadece anneleri değil, tüm kadınları etkiliyor. Savaşın yarattığı nefret, korku
ve düşmanlık ortamı şiddeti normalleştirerek gündelik yaşamın her alanında
karşımıza çıkmaktadır. Bu durumdan hareketle, artan kadın ölümleri, kadın
cinayetleri, kadına karşı şiddeti, toplumda yaratılan genel şiddet ortamının
içerisine yerleştirerek bu tartışmalarda dikkate almanızı öneriyoruz.”
diyorlar.
Arkadaşlarımıza bu sorumluluklarından dolayı bir kez daha
teşekkürlerimizi ifade ediyoruz. Umuyoruz ve diliyoruz ki herkes bu sorumlu
yaklaşım içerisinde olur.
Barışın bu ülkeye ve bu topraklara bir gün ama bir gün mutlaka
geleceğine inanıyoruz. Bu duygu ve düşüncelerle hepinizi saygıyla selamlıyorum.
(DTP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, görüşmekte olduğumuz genel görüşme
önergesi üzerinde son sözü gruplar adına AK PARTİ Grubu adına Samsun
Milletvekili ve Grup Başkan Vekili Suat Kılıç’a veriyorum.
Sayın Kılıç, buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Süreniz yirmi dakika. Size de ilave süre vereceğim.
AK PARTİ GRUBU ADINA SUAT KILIÇ (Samsun) – Sayın Başkanım, çok
saygıdeğer milletvekilleri; millî birliğimizin, beraberliğimizin, bütünlüğümüzün
inşallah güvencesi olacak olan demokratik açılım süreci üzerinde verilmiş olan
genel görüşmenin ön görüşmeleri noktasında AK PARTİ Grubunun görüşlerini
sizlerle ve aziz milletimizle paylaşmak üzere söz almış bulunuyorum. Bu
vesileyle yüce Meclisi, çok değerli milletvekillerini içtenlikle, en kalbî
duygularla, saygıyla, muhabbetle selamlıyorum.
Çok saygıdeğer milletvekilleri, bugün 10 Kasım. Gruplar
tarafından verilen öneriler vesilesiyle yapılan konuşmalarda da, bu önerilerin
öncesinde gündem dışı milletvekilleri tarafından yapılan konuşmalarda da, Hükûmetimiz adına Devlet Bakanı Sayın Mehmet Aydın’ın
gündeme ilişkin gündem dışı söz alıp konuşması noktasında da 10 Kasıma
milletimizin bakışı, 10 Kasıma Meclisimizin bakışı, 10 Kasıma milletvekillerimizin
ve bizi izleyen halkımızın bakışı bu kürsüden seslendirilmiştir. Bilvesile,
cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü, bizlere emanet ettiği
eşsiz cumhuriyet için ve yine çatısı altında özgürlüğümüzü, millet adına millî
irademizi konuşturmakta olduğumuz Türkiye Büyük Millet Meclisi için bir kez
daha saygıyla, bir kez daha şükranla, bir kez daha milletim adına minnetle
anıyorum.
Çok saygıdeğer milletvekilleri, hepiniz, hepimiz çok iyi biliyoruz
ki Atatürk olmasaydı, Atatürk’ün cumhuriyeti olmasaydı, Atatürk’ün Meclisi
olmasaydı, bu Meclisin sayesinde kazanılan zaferlere ulaşılmasaydı,
erişilmeseydi, ben dâhil hiçbirimiz, Anadolu’nun dört bir köşesindeki doğup
büyüdüğümüz köylerden kalkıp gelerek burada, millet adına, millî iradenin tecelligâhı olan bu Mecliste ve bu makamda bulunamazdık.
Sahip olduğumuz bütün değerler, başta cumhuriyetin temel
nitelikleri, özgürlüğümüz ve hukuk devleti için Büyük Önder’e ve eşsiz
mücadelesindeki silah arkadaşlarına bir kez daha Allah’tan rahmet diliyorum.
Çok saygıdeğer milletvekilleri, muhalefet demokratik açılım
sürecine temelden ve tümden zaten karşı olduğu için 10 Kasım istismarı sadece
sürece ilişkin daha fazla söz söylemenin gerekçesi olarak kullanılmış ve
milletimizin duyguları, hissiyatı istismar edilmiştir.
Büyük Atatürk, bugün, milletin tamamını alakadar eden bu millî
mesele burada konuşuluyor olduğu için değil ama milletin Meclisinde kendi adı
ve kendi fotoğrafı bir korsan gösteriye alet edildiği için ıstırap duyuyor. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar) Bunu bilmelisiniz. Bunu bilmelisiniz.
Biz birbirimizi yeni tanıyor değiliz. Millet sizi de, bizi de
tanıyor ve biliyor. 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı’nda, Çankaya Köşkü’nde,
Atatürk’ün Köşkü’nde, Reisicumhur makamında bugün oturmakta olan Sayın
Cumhurbaşkanımızın kutlama etkinliklerine iştirak etmeyeceksiniz, film izlemeye
gideceksiniz! Millet bu filmi biliyor! (AK PARTİ sıralarından alkışlar, CHP
sıralarından gürültüler) Millet bu filmi biliyor.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Sana mı soracağız?
MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) – Senden izin mi alacağız?
SUAT KILIÇ (Devamla) – O filmi bugün de izlersin, yarın da
izlersin, öbür gün de izlersin. (CHP sıralarından gürültüler)
MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) – Ne alakası var?
SUAT KILIÇ (Devamla) – Cumhuriyet Halk Partisi olarak önce
cumhuriyet iradesinin tecelli ettiği Çankaya Köşkü’ne gideceksin, Atatürk’ün
aziz hatırasını Cumhuriyet Bayramı vesilesiyle orada da idrak edeceksin. (CHP
sıralarından gürültüler)
MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) – Başka bir emrin var mı?
SUAT KILIÇ (Devamla) – 10 Kasım savınız, 10 Kasım teziniz, 10
Kasım eyleminiz samimi değil, gerçekçi değil.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Ya, git şuradan!
SUAT KILIÇ (Devamla) – Duygularınızla konuşmuyorsunuz. (CHP
sıralarından gürültüler)
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Palavracı! Masal anlatma. Masalcı dede,
masal anlatma.
SUAT KILIÇ (Devamla) – Zaten bu kürsüden konuşan hatipleriniz
yerine geçip oturduktan sonra yüzüne yayılan tebessüme bakıyorum. Burada gergin
konuşuyor, burada kaygılı konuşuyor, burada sıkıntısı yüzüne yansıyor, yerine
geçtikten sonra, yaptığı konuşmadan aldığı hazdan olsa gerek, gülmeye başlıyor,
mütebessim bir yüz ifadesine terk ediyor yüzündeki ifade.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Masalcı…
YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) – Artistlik yapma da pakete gel bakalım.
SUAT KILIÇ (Devamla) – Değerli arkadaşlarım, milletimizin
kullandığı bir söz vardır “Güleriz ağlanacak hâlimize.” diye. Gülüyorsunuz
ağlanacak hâlinize. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Açılımla ilgili bir cümle söylemedin,
kürsüyü boşa işgal ediyorsun.
SUAT KILIÇ (Devamla) – Değerli arkadaşlarım, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin tutanakları milletin hafızasıdır.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Konuya gel, konuya. Anlat
anlatacaklarını.
SUAT KILIÇ (Devamla) – Geçmiş 10 Kasımlara şöyle bir bakıyorum: 10
Kasım 2001.
YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) – Artistlik yapma! Kayınbabanın hesabını
ver. Artist!
SUAT KILIÇ (Devamla) – İktidardaki hükûmet
Demokratik Sol Parti, Milliyetçi Hareket Partisi, Anavatan Partisi Koalisyon Hükûmeti.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Daha konuya gelemedin.
YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) – Artist, kayınbabanın hesabını ver,
kayınbabanın!
SUAT KILIÇ (Devamla) – Tarih 10 Kasım 2001, günlerden salı,
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu çalışıyor ve ne getiriyorlar gündeme?
YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) – Kayınbabanın hesabını ver. Şovmen!
SUAT KILIÇ (Devamla) – Hemen size okuyorum: Amerika Birleşik
Devletleri tarafından başlatılan “Sürekli Özgürlük Harekâtı” kapsamında Türk
Silahlı Kuvvetlerinin (Afganistan’a gönderilmek üzere) sınır ötesine
gönderilebilmesine olanak sağlayan yetki tezkeresini görüşüyor.
YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) – Kayınbabana gelelim, kayınbabana.
SUAT KILIÇ (Devamla) – Kim görüştürüyor? DSP,
MHP, ANAP koalisyonu.
Bugün 10 Kasım istismarı yapanlara şunu sormak istiyorum: Mustafa
Kemal’in askerlerini…
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Kardeşim, AKP ne diyor açıklasana ya!
SUAT KILIÇ (Devamla) – …Afganistan’a göndermek için 10 Kasımdan
başka gün mü kalmadı? (AK PARTİ sıralarından alkışlar, CHP ve MHP sıralarından
gürültüler)
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – AKP ne diyor açıkla, bir öğrenelim ya!
ŞENOL BAL (İzmir) – Cumhuriyetin emanetçiliği size mi kaldı?
SUAT KILIÇ (Devamla) – Çok saygıdeğer milletvekilleri, bir
muhalefet grup sözcüsü çıktı şöyle bir cümle sarf etti, dedi ki: “Bu genel
görüşmenin tümü üzerindeki görüşmeler, nihai görüşmeleri 12 Kasım Perşembe günü
yapılacak.”
TANSEL BARIŞ (Kırklareli) – Sadede gel, sadede!
SUAT KILIÇ (Devamla) – Neymiş? Biz bilmiyorduk…
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Öğreneceksin!
AKİF AKKUŞ (Mersin) – Yaşın genç, yaşın genç!
SUAT KILIÇ (Devamla) – …onlar iyi takip ettikleri için biliyorlar,
12 Kasım terörist başının Roma’da yakalandığı tarihin adıymış. “Dolayısıyla
özellikle mi bugüne getirdiniz?” diye soruyor. Ben de kendisine sormak
istiyorum: Dediler ki gün boyu, bugün, dün, önceki hafta: “Bunu 10 Kasımda
görüşmeyelim, 12 Kasımda görüşelim, önümüzdeki hafta da genel görüşmeyi
gerçekleştirelim.” Affedersiniz ama 12 Kasım konusunda böyle bir hassasiyeti
olan sizsiniz galiba, bizim böyle bir hassasiyetimiz yok. 12 Kasım tarihi bizim
için bir anlam ifade etmiyor. (CHP ve MHP sıralarından gürültüler)
YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) – Ayıp, ayıp!
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Yalan söylüyorsun, yalan!
SUAT KILIÇ (Devamla) – Değerli arkadaşlarım, milletin hafızasıyla
dalga geçmeyeceksiniz.
AHMET DENİZ BÖLÜKBAŞI (Ankara) – Utanmıyor musun!
SUAT KILIÇ (Devamla) – O 1 Mart tezkeresi döneminin müsteşarı niye
laf atıyor bana, anlamıyorum.
MEHMET SERDAROĞLU (Kastamonu) – Elini sallama bu tarafa dönüp de!
SUAT KILIÇ (Devamla) – Bu Hükûmete
müsteşarlık yapan birinin bana laf atması çok ayıp, doğru değil.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Komik oluyor, komik, başka şey söyle!
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – DJ yaparım ben seni, DJ! Güzel DJ olur
senden!
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen hatibi dinleyelim.
SUAT KILIÇ (Devamla) – Değerli milletvekilleri, bir şeyi
unutuyorlar: Hafızayı beşer nisyan ile maluldür ama o kadar da değil…
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Başka şey söyle, başka şey söyle, komik
oluyorsun!
SUAT KILIÇ (Devamla) – …o kadar da değil. Bu Meclisin tutanakları
var, milletin hafızası var, millet bütün bunları hafızasında kaydediyor.
Bir diğer konuya cevap vermek istiyorum: Öyle bir kara propaganda
yaptınız ki, öyle bir dezenformasyon yaptınız ki, bu
süreci siyasi istismara maruz bırakmak için milletin hafsalasıyla,
milletin vicdanıyla, milletin iradesiyle öylesine dalga geçtiniz ki yalanın
bini bir para…
MUHARREM VARLI (Adana) – Sen yalan söylüyorsun!
SUAT KILIÇ (Devamla) – …iftira, bühtan, her türlü riyakâr beyanlar
yerlerde sürünüyor.
Değerli milletvekilleri, öyle kara propaganda yaptılar ki kapalı
oturumun varlığını bile başka vesilelerle istismar konusu hâline getirdiler.
Çok saygıdeğer milletvekilleri…
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Niye korktunuz? Yapsaydınız kapalı
oturum. Niye yapmadınız?
SUAT KILIÇ (Devamla) – Sen yeni milletvekilisin, Koalisyon Hükûmetinin neler yaptığını bilmiyorsun. Otur, ben sana
anlatacağım. (MHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Sayın Kılıç, lütfen Genel Kurula hitap edin.
SUAT KILIÇ (Devamla) – Değerli milletvekilleri, bakınız, biz dedik
ki: Kapalı oturumda… Hani, randevu
vermediler, Sayın Bakanla görüşmediler…
MUHARREM VARLI (Adana) – Görüşmeyi sana mı soracağız!
SUAT KILIÇ (Devamla) – …Sayın Başbakanla görüşmediler, kameralar
olmadan, BBG evi olmadan görüşemiyorlar! Dolayısıyla, gerekirse bir kapalı
oturum yapabiliriz. Sayın Başbakana söyleyemediğinizi, Sayın Beşir Atalay’a,
İçişleri Bakanımıza söyleyemediğinizi, gelir burada kapalı oturumda ifade
edersiniz. Ne dediler? Devlet adamlığıyla bağdaşmayan bir şekilde, devlet adamı
ciddiyetiyle örtüşmeyen bir şekilde…
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Devlet adamına bak! Devlet adamına
bakın!
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Sen misin devlet adamı!
SUAT KILIÇ (Devamla)– … kanun tanımayan,
yasa tanımayan, hukuk bilmeyen bir biçimde, çıktılar dediler ki…
AKİF AKKUŞ (Mersin) – Kayınpederin devletini mi diyorsun!
SUAT KILIÇ (Devamla) – “Biz sır tutamayız, biz kanun tanımayız,
kapalı oturumda ne görüşülürse çıkar dışarıda millete açıklarız.” Suç! Ama
değerli arkadaşlarım… (MHP sıralarından gürültüler)
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Başkan, devlet adamlığı meselesini
bir anlatsın! Devlet adamlığı ne demek, bir anlatsın!
BAŞKAN – Daha sonra…
SUAT KILIÇ (Devamla) – Şimdi bak, yerinizden bağırmayacaksınız.
Değerli milletvekilleri, belgelerle konuşuyorum.
BAŞKAN – Sayın Kılıç… Sayın Kılıç…
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Başkan “Devlet adamlığına
yakışmaz.” dediği nitelemeyi kimin için kullanıyor, onu bir açıklasın.
BAŞKAN – Şimdi, hatibi dinlemeye devam edin. Konuşması bittikten
sonra değerlendiririz.
SUAT KILIÇ (Devamla) – Değerli milletvekilleri, belgelerle
konuşuyorum.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Hangi belgelerle?
SUAT KILIÇ (Devamla) – Söylediklerim arasında belgesi olmayan
hiçbir şey yok. DSP-MHP-ANAP Koalisyon Hükûmeti iki
tane kapalı görüşme gerçekleştirmiş.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Başkan!
BAŞKAN – Konuşması bittikten sonra değerlendiririz.
Sayın Kılıç, devam edin.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Demin hatibe müdahale ettiniz ama. Olmaz
ki!
SUAT KILIÇ (Devamla) – Hangi tarihte? Biri 2000 yılında, biri 2001
yılında. 2000 yılında gerçekleştirdikleri kapalı görüşmede Mavi Akım petrol ve
doğal gaz boru hattı, Rusya’dan Türkiye’ye enerji getiren nakil hatları ve
Türkiye'nin enerji politikaları konuşulmuş.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Demin hatibe müdahale ettiniz. Niye
müdahale etmiyorsunuz?
SUAT KILIÇ (Devamla) – İktidarda kim var? DSP-MHP-ANAP
Koalisyonu. Genel görüşme nasıl yapılmış? Kapalı oturumla yapılmış.
Tutanaklar on yıl dolmadığı için hâlâ gizli.
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) – Söyle de bilelim!
SUAT KILIÇ (Devamla) – Şimdi soruyorum: O genel görüşmede Türk
milletinin ve Türkiye Cumhuriyeti’nin hangi menfaatlerini, kaç paraya, kime
sattınız? (AK PARTİ sıralarından alkışlar, CHP ve MHP sıralarından gürültüler)
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan! Sayın Başkan!
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Başkan, böyle mi devam edecek!
SUAT KILIÇ (Devamla) – Değerli milletvekilleri… (CHP ve MHP
sıralarından gürültüler, sıra kapaklarına vurmalar)
KADİR URAL (Mersin) – Sayın Başkan! Meclisin Başkanı!
SUAT KILIÇ (Devamla) – …2001 yılında bir kapalı oturum daha
yapılmış. (CHP ve MHP sıralarından sıra kapaklarına vurmalar)
2001 yılında yapılan kapalı oturumun konusu Kuzey Kıbrıs Türk
Cumhuriyeti ve Kıbrıs politikaları. (CHP
ve MHP sıralarından sıra kapaklarına vurmalar)
BAŞKAN – Lütfen…
SUAT KILIÇ (Devamla) – Bu kapalı oturumda getirdikleri konu
Kıbrıs politikaları ve yine kapalı oturum, yine kapalı oturum. (CHP ve MHP sıralarından gürültüler)
AHMET DENİZ BÖLÜKBAŞI (Ankara)
– Laflarına dikkat et, haysiyetsiz! Utanmıyorsun değil
mi!
BAŞKAN – Lütfen yerinize oturun arkadaşlar, lütfen…
(Mersin Milletvekili Kadir Ural’ın hatip kürsüsüne doğru yürümesi)
KADİR URAL (Mersin ) – Neyi satıyor ya! Neyi sattırıyor!
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, birleşime beş dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati: 20.11
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 20.44
BAŞKAN: Mehmet Ali ŞAHİN
KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ
(Konya), Yaşar TÜZÜN (Bilecik)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
15’inci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
MUSTAFA VURAL (Adana) – Sayın Başkan, ben Demokratik Sol Partinin
57’nci Hükûmet döneminde Antalya Milletvekili olarak…
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Bitmedi daha konuşma Sayın Başkan.
BAŞKAN – Biraz sonra dinleyeyim Sayın Vural. Bir saniye… Bir
saniye…
Ne yaptığımızı Genel Kurula izah etmem ve zabıtlara geçirmem
lazım.
(8/11) esas no.lu genel görüşme önergesinin ön görüşmelerine,
değerli arkadaşlarım, kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Samsun Milletvekili Suat
Kılıç…
YILDIRIM TUĞRUL TÜRKEŞ (Ankara) – Özür dileyecek.
BAŞKAN – …on iki dakika konuşmuştu. Ancak Sayın Kılıç, size söz
vermeden önce biraz önce gruplarımızın tepkisine neden olan bazı ifadeleriniz
olmuştu. Bu ifadelerle ilgili tavzih
edici bir açıklama… (MHP sıralarından gürültüler)
MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) – Tavzihle olmaz Sayın Başkan.
YILDIRIM TUĞRUL TÜRKEŞ (Ankara) – Özür dileyecek Sayın Başkan.
BAŞKAN – …yapmanız da koşuluyla sizi, kalan sürenizi tamamlamak üzere
kürsüye davet ediyorum.
MUSTAFA VURAL (Adana) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Daha sonra sizi dinleyeceğim efendim.
MUSTAFA VURAL (Adana) – Hayır ama, bakın
bizim grubumuz yok ama biz o dönemin iktidar partisinin birinci partisiyiz. Ben
o dönemin içinde olduğum için, milletvekiliydim, kısaca cevap vermek istiyorum.
Bu bizim hakkımız
Tüzük’ün hükümlerine göre.
BAŞKAN – Grup adına…
MUSTAFA VURAL (Adana) – Grubumuz olmadığı için…
BAŞKAN – Hayır, grup adına söz isteyen, daha doğrusu söz verdiğim
ve sözü yarıda kalmış olan Sayın Kılıç sözünü tamamlasın…
MUSTAFA VURAL (Adana) – Hayır ama ona da yol gösterecek kısacık
bir açıklama yapacağım.
BAŞKAN – Efendim, şimdi, bir başka hatibe söz vermişim, sözü
yarıda kalmış, onun sözünü tamamlamadan size söz vermem uygun değil.
MUSTAFA VURAL (Adana) – Onun konuşmasından sonra…
BAŞKAN – Sizi daha sonra dinleyeceğim, şimdi yerinize oturun.
Sayın Kılıç, buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar, MHP
sıralarından sıra kapaklarına vurmalar)
YILDIRIM TUĞRUL TÜRKEŞ (Ankara) – Niye alkışlıyorsunuz? Utanmanız
lazım hepinizin.
AK PARTİ GRUBU ADINA SUAT KILIÇ (Samsun) – Sayın Başkan, çok
saygıdeğer milletvekilleri; sözlerime devam etmek üzere söz aldım. Tekrar ve
yeniden Genel Kurulu saygıyla, muhabbetle selamlıyorum.
KADİR URAL (Mersin) – Önce, söylediğin lafı geri al! “Satma”
lafını geri al!
SUAT KILIÇ (Devamla) – Değerli arkadaşlar, ben gereğini
söyleyeceğim siz eğer dinleme sabrını gösterirseniz, nereden başladığını,
nereye gittiğini ben ifade edeceğim. (MHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Arkadaşlar… Arkadaşlar lütfen sabırlı olalım.
SUAT KILIÇ (Devamla) – Çok saygıdeğer milletvekilleri, az önce
cümlemin tamamlanmasına maalesef fırsat kalmadı. (MHP sıralarından gürültüler)
KADİR URAL (Mersin) – Daha ne tamamlayacaksın…
SUAT KILIÇ (Devamla) – Geçen haftadan hatırlayacaksınız değerli
arkadaşlar, burada şunu söyledim, siyaseten üsluba herkesin dikkat etmesi
lazım.
RECEP TANER (Aydın) – Önce sen dikkat et.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Sen kendine mi söylüyorsun?
SUAT KILIÇ (Devamla) – Arkadaşlar, bitireceğim.
Hakaret içeren, kırıcı olan, incitici olan cümleler sadece sizi
değil, hepimizi incitiyor ve rahatsız ediyor. Gene geçen hafta, değerli
arkadaşlar, Danışma Kurulu önerisi üzerine söz aldığımda şunu ifade ettim:
“Söylemlere dikkat edilmesi lazım, karşılıklı empati
yapılması lazım, birbirimizi karşıdakinin yerine koyarak düşünmek ve cümlenin
sonunun gelmesini beklemek lazım.” dedim…
AHMET BUKAN (Çankırı) – Sen benim Genel Başkanımın devlet
adamlığını tartışıyorsun.
SUAT KILIÇ (Devamla) – …ve
şunu ifade ettim: O gün bir muhalefet sözcüsü konuşmasında Hükûmete
atfen “Damat Ferit Hükûmeti” benzetmesi yapmıştı ve
yine basın toplantısında… (MHP sıralarından “Doğru” sesleri) Bak “Doğru”
diyorsanız açıklama yapma gereği kalmaz değerli arkadaşlar. (MHP sıralarından
gürültüler, sıra kapaklarına vurmalar)
SUAT KILIÇ (Devamla) – İşte, değerli arkadaşlar, yanlış, bu üslup
yanlış.
KADİR URAL (Mersin) – Provokasyon yapıyorsun, provokatörlük
yapıyorsun. Provokatörlük yapma.
SUAT KILIÇ (Devamla) – Değerli arkadaşlar, kapalı oturum
mevzubahis olduğunda, bizden önceki Hükûmetin iki
tane yaptığı kapalı oturum var. Bazı sorular sordum. Kıbrıs konusunda da
soruları sorduktan sonra cevabı metinden kendim verecektim ve bunun cevabı
şudur: Cumhuriyetin kuruluşundan bu yana görev yapan, bu ülkede Başbakanlık
makamında oturan, Türkiye Cumhuriyeti hükûmetlerinde
“Bakan” sıfatıyla görev alan hiçbir devlet adamı vatan haini olamaz, vatana
ihanetle suçlanamaz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Kapalı oturum sizin devri iktidarınızda yapılmış olsa bile o
dönemin koalisyon ortaklarını böyle bir bühtanla, böyle bir iftirayla karşı
karşıya bırakmak bizim bugünkü siyaset anlayışımız çerçevesinde kabul
edilebilir bir durum değildir. Cümlelerin devamı gelebilseydi ifade edilecek
olan husus buydu değerli arkadaşlarım.
KADİR URAL (Mersin) – Ya, sen ağzından çıkanı bilmiyorsun orada!
OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkanım, zırva tevil götürmez.
SUAT KILIÇ (Devamla) – Bir saniye, bir saniye…
OKTAY VURAL (İzmir) – Zırva tevil götürmez. Mavi Akım formülüyle
27 milyar… Rusya’ya kaça sattığınızı siz açıklayın.
BAŞKAN – Sabırlı olun.
SUAT KILIÇ (Devamla) – Değerli arkadaşlarım, devamını şu şekilde
ifade etmek istiyorum: Biz burada sabahtan bu yana dinliyoruz. Sabahtan bu yana
söylenmeyen söz kalmadı.
KADİR URAL (Mersin) – Sayın Meclis Başkanı niye müdahale
etmiyorsun? Tutanaklarda ne yazıyor?
BAŞKAN – Lütfen oturur musunuz. Lütfen oturun.
SUAT KILIÇ (Devamla) – Grup önerileriyle ilgili söylenmedik söz
kalmadı. Hepsini teenniyle, hepsini sükûnetle, suhuletle karşıladık. Bütün
grupların hatipleri burada konuşurken, Genel Kurulun mehabetine aykırı hiçbir
cümleyi hiç kimse duymadı. Herkesin ne dediği, ne konuştuğu, ne anlattığı
harfiyen anlaşıldı; hakaretleriyle, iyi cümleleriyle, kötü cümleleriyle beraber
anlaşıldı.
Değerli arkadaşlarım, burada hükûmet
tarafından getirilen bir genel görüşme önergesi var. İktidar Grubunun grup
sözcüsünün, aylardır Hükûmete yöneltilen suçlamalara
cevap vermesinden ve bu cevapları verirken tutanakları, Meclis tutanaklarını,
belgeleri, bilgileri, evrakları kullanmasından daha doğal bir yöntem olamaz.
(MHP sıralarından gürültüler)
Değerli arkadaşlarım, Genel Kurulun mehabeti hepimizi alakadar
eden bir hadisedir. Millet bizi izliyor.
OKTAY VURAL (İzmir) – Kaça sattınız? Kaça sattınız mavi formülü?
SUAT KILIÇ (Devamla) – Eğer söylem sahipleri…
OKTAY VURAL (İzmir) – Kaça sattın?
SUAT KILIÇ (Devamla) – Hiçbir Türkiye Cumhuriyeti hükûmeti Kıbrıs’ı satamaz, satmaya teşebbüs edemez.
OKTAY VURAL (İzmir) – Kaça sattın? Sor bakalım Soros’a.
SUAT KILIÇ (Devamla) – Hiçbir Türkiye Cumhuriyeti hükûmeti bu milletin ve bu memleketin millî meselelerini
pazarlık konusu hâline getiremez. Sorduğum sorulardan geleceğim cevap budur.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Değerli milletvekilleri, basın toplantılarında konuştuğunuz zaman
karşınızdakini nasıl rahatsız ettiğinizi burada duyduğunuz rahatsızlıktan
anlamanız lazım.
OKTAY VURAL (İzmir) – Soros’a sor, kaça
almış acaba?
SUAT KILIÇ (Devamla) – Basın toplantılarında konuştuğunuz zaman…
OKTAY VURAL (İzmir) – Soros’a sor, Soros’a sor.
BAŞKAN – Genel Kurula hitap edin Sayın Kılıç.
SUAT KILIÇ (Devamla) – Genel Kurulda konuştuğunuz zaman, basın
toplantılarında konuştuğunuz zaman ortaya koyduğunuz lafları, sözleri,
iftiraları, hakaretleri, bühtanları bir de bu gözle değerlendirmek zarurettir.
Çok değerli milletvekilleri, millet bizden birlik ve beraberlik
bekliyor. Millet adına başlatılan, özü demokrasi olan, özü hukuk ve hukukun
üstünlüğü olan, özü cumhuriyetin değerlerini çok daha ileri düzeylere çıkarmak
olan bir projeyi konuşurken… (MHP sıralarından gürültüler)
ERKAN AKÇAY (Manisa) – Ne yapacağınızı söyleyin.
SUAT KILIÇ (Devamla) –… milletin
temsilcilerinin nahoş bir tartışma ortamının, nahoş bir diyalog ortamının
içerisinde olmasının anlaşılır bir yanı ve boyutu yoktur.
Ha sözlerime itiraz edenler esasında bir ölçüde amaçlarına da
ulaşmış oldular çünkü bu süreçte sarf edilen, Hükûmetimiz
açısından iftira olan, grubumuz açısından iftira olan, milletvekili
arkadaşlarım açısından iftira olan; imza atmadığımız, el vermediğimiz,
desteklemediğimiz o kadar çok şey bize mal edildi ki. Bütün bunları buradan
reddetmek, bütün bunları buradan belgeleriyle çürütmek imkânımı elimden almış
oldunuz. Bu noktada başarılı sayılabilirsiniz. (MHP ve CHP sıralarından
gürültüler)
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Sen zaten bir şey söylemedin Suat,
iftira atmaya çıktın.
SUAT KILIÇ (Devamla) – Değerli arkadaşlarım, bu detaylara şu andan
itibaren girmiyorum…
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Zaten söyleyecek bir şeyin yok
Meclisi karıştırmak dışında.
SUAT KILIÇ (Devamla) – …ama muhalefet partilerinin geriye
dönük tutanaklarında, muhalefet partilerinin geriye dönük yazılı raporlarında,
geçmişten bugüne getirdikleri ve olgunlaştırdıkları siyasal süreçlerinden
bugünlere devreden, gelen yazılı metinlerinde demokratik açılım sürecine de, bu
sorunun çözümüne de bugün bizden ne kadar fazla istekli oldukları geçmişten
bugüne aşikârdır ve bu evraklarda bunlar mevcuttur. Perşembe günü yapılacak görüşmelerde bu konuların muhtemeldir ki
gereği yerine gelecek, söylenmesi gerekenler mutlak surette söylenecektir. Ama
değerli arkadaşlarım, insanın canını sıkan, hepimizi tahammül edemez bir
noktaya taşıyan, millîliğimizin, kimliğimizin, birliğimizin, birlik irademizin
sorgulandığı söylemlere dayanmak da tahammül etmek de katlanabilmek de…
OKTAY VURAL (İzmir) – Hazmetmeyin, hazmetmeyin.
SUAT KILIÇ (Devamla) – … mümkün değildir.
Hepimiz, bütün milletvekilleri, bu Anayasa’daki milletvekili andını içmek
suretiyle burada görev yapma hakkını ve imkânını elde ettik. Bu Anayasa’ya göre
yemin eden milletvekillerinin bu millete ihanet içerisinde olabileceğine biz
ihtimal vermiyor ve bunu kabul etmiyoruz.
Demokratik açılım sürecinde gündemimizde olmayan, yapılacaklar
arasında bulunmayan, kimseye söz vermediğimiz, kimseye taahhüt etmediğimiz,
kimseyle müzakeresini yapmadığımız, kimseyle paylaşmadığımız o kadar çok şey
bize mal edildi ki, hem bunları hem de neyin yapılmayacağını…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Kılıç, lütfen sözlerinizi tamamlayınız. Süreniz
doldu.
OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkan, o sözlerini düzeltsin. Yoksa o tutanakları
yer!
SUAT KILIÇ (Devamla) – … sizlerle kalan
süre içerisinde paylaşmak istiyorum.
Çok değerli milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti’nde iktidar ya da
muhalefet koltuğunda görev yapan bütün siyasal parti gruplarını bağlayan
Anayasa 1982 Anayasası’dır. Hiçbirimizin, hiç kimsenin bu Anayasa’nın
kavramları ve kapsamı dışında hareket etme hürriyeti ve özgürlüğü yoktur,
olamaz. Bu süreçte bize mal edilenleri iftira ve bühtan boyutundaki
yaklaşımları külliyen reddediyoruz. (MHP
sıralarından gürültüler)
OKTAY VURAL (İzmir) – Hepsi size ait.
SUAT KILIÇ (Devamla) – Anayasa’nın 1’inci maddesi “Türkiye devleti
bir cumhuriyettir.” diyor. Türkiye Cumhuriyeti’nin adını bu süreçte hiç kimse,
hiçbir irade, hiçbir siyasal ya da siyasal olmayan yaklaşımın Türkiye
Cumhuriyeti’nin adını tartışmaya açması ve devletin adını tartışılır hâle
getirmesi asla mümkün değildir.
RIDVAN YALÇIN (Ordu) – Bir de onu yapsaydın!
SUAT KILIÇ (Devamla) – Anayasa’mızın 2’nci maddesi Türkiye
devletinin, cumhuriyetimizin temel niteliklerini sayar.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Yeni mi okuyorsun?
SUAT KILIÇ (Devamla) – Her şeyden evvel Türkiye devleti üniter bir devlettir. Bununla beraber Türkiye Cumhuriyeti
demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletidir.
MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) – Anayasa Mahkemesi ne diyor partin
hakkında?
SUAT KILIÇ (Devamla) – Ne
demokrasiyi laiklikten ne laikliği demokrasiden ayrı düşünmek mümkün değildir.
Bu dört değer, “demokrasi”, “laiklik”, “sosyal devlet” ve “hukuk devleti”
kavramları herkes için olduğu gibi bizler için de bu sürecin olmazsa olmaz
kavramlarıdır.
OKTAY VURAL (İzmir) – Niyetinizi açıklayın, niyetinizi!
SUAT KILIÇ (Devamla) – Saygıdeğer
milletvekilleri, bu süreçte öyle şeyleri tartıştınız ve tartıştınız ki
muhalefet etme noktasında bunların hiçbirinin kabul edilebilir bir tarafı yok.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Başkan, bu arkadaşımız
söylediklerini geri alacak. Onun için söz verdiniz.
SUAT KILIÇ (Devamla) – AK PARTİ Hükûmeti
bu yola çıktığı ilk günden bu yana olduğu gibi… (MHP sıralarından sıra
kapaklarına vurmalar, gürültüler)
OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkan, geri alacak!
SUAT KILIÇ (Devamla) – …Anayasa’nın 3’üncü maddesinde sarf edilen…
(MHP sıralarından gürültüler)
OKTAY VURAL (İzmir) – Öyle zamanı arkaya yatırıp… Tavsiyeye gerek
yok.
SUAT KILIÇ (Devamla) – … değerleri bugün
de gelecekte savunmaya devam etmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Kılıç, lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
OKTAY VURAL (İzmir) – O söz geri alınacak! O sözü yiyeceksiniz!
SUAT KILIÇ (Devamla) – Türkiye devletinin başkenti Ankara’dır...
BAŞKAN – Sayın Kılıç…
SUAT KILIÇ (Devamla) – ... dili
Türkçedir. (MHP sıralarından gürültüler)
MUSTAFA VURAL (Adana) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Bitiriyor… Söz vereceğim efendim.
OKTAY VURAL (İzmir) – Geri alacak! Geri alacak Sayın Başkan!
MUSTAFA VURAL (Adana) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Söz vereceğim efendim size.
SUAT KILIÇ (Devamla) – Tek vatan, tek devlet, tek bayrak ve tek
milletin inancı etrafında…
BAŞKAN – Sayın Kılıç, lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
SUAT KILIÇ (Devamla) – … bu sürecin
milletimize hayırlı, uğurlu olmasını diliyor, sizleri saygıyla, sevgiyle
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar; MHP sıralarından gürültüler,
sıra kapaklarına vurmalar.)
OKTAY VURAL (İzmir) – Geri alacak! Geri alacak! Geri al! Geri al.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Başkan, ne konuştu?
BAŞKAN – Efendim, tashih etti. (MHP sıralarından gürültüler)
OKTAY VURAL (İzmir) – Geri alacak Sayın Başkan!
MUSTAFA VURAL (Adana) – Söz istiyorum…
BAŞKAN – Buyurun… Buyurun…
OKTAY VURAL (İzmir) – O sözü yiyecek! Soros’a
hesap verenler Meclise de hesap verecek!
FARUK BAL (Konya) – Sayın Başkan… Sayın Başkan…
BAŞKAN – Evet, sayın milletvekili arkadaşlarım…
ABDÜLKADİR AKCAN (Afyonkarahisar) –
Sayın Başkan, konuşmasına niye itiraz etmiyorsunuz!
BAŞKAN – Sayın Şandır, söz istediniz…
MUSTAFA VURAL (Adana) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Vereceğim efendim, lütfen yerinize oturun, size
yerinizden vereceğim. (MHP sıralarından gürültüler)
Değerli arkadaşlarım, lütfen sakin olun…
Sayın Şandır, söz istediniz, gerekçesini kısaca izah eder misiniz?
(MHP sıralarından gürültüler)
ABDÜLKADİR AKCAN (Afyonkarahisar)
– Gerekçeyi sen bilmiyor musun! Bal gibi
biliyorsun.
OKTAY VURAL (İzmir) – Söyledi şimdi.
BAŞKAN – Efendim, zabıtlara geçsin.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Başkan, Sayın Hatip, grubumuzu
itham eden, grubumuzun ortağı olan hükûmeti itham
eden, Genel Başkanımızı itham eden beyanlarda bulunmuştur. Bu sözleri tevil
etmek üzere kürsüye geldi, maalesef, aynı şeyleri tekrarladı. Onun cevabını
kürsüden vermek istiyorum.
BAŞKAN – Sayın Şandır, size sataşma nedeniyle üç dakika söz
vereceğim…
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Bitinceye kadar.
BAŞKAN – … ama lütfen yeni bir sataşmaya
mahal vermeyin. (MHP sıralarından gürültüler)
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Onu arkadaşlara söyleyeceksiniz.
BAŞKAN – Buyurun.
MUSTAFA VURAL (Adana) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Yerinize geçin, size de söz vereceğim.
Buyurun.
VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam)
3.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın, genel görüşme önergesi üzerinde konuşan Samsun
Milletvekili Suat Kılıç’ın, grubuna sataşması nedeniyle konuşması
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
yeni bir usul geliştirildi. Yani hem burada temennilerinizi ifade edeceksiniz,
“şöyle yapalım, şöyle davranalım.” diyeceksiniz, sonra bu kürsüye geleceksiniz
söylenmesi bu tür kavgalara sebep olan laflar edeceksiniz.
Bakın, Sayın Hatibin tutanaklardan beyanını okuyorum: “O genel
görüşmede Türk milletinin ve Türkiye Cumhuriyeti’nin hangi menfaatlerini kaç
paraya kime sattınız?” Söz bu. (MHP sıralarından gürültüler)
OKTAY VURAL (İzmir) – Cemil Çiçek’e sorun!
MEHMET SERDAROĞLU (Kastamonu) – Siz de vardınız Sayın Başkan, siz
de vardınız.
MEHMET ŞANDIR (Devamla) – Sayın Cemil Çiçek bu sorunun cevabını
versin, Sayın Mehmet Ali Şahin bu sorunun cevabını versin. Çünkü o kapalı
oturumda bu beyefendiler de vardı. Türk milletinin hangi menfaatinin, Türkiye
Cumhuriyeti hükûmetleri tarafından kaça satıldığının…
OKTAY VURAL (İzmir) – Açıklamayan müfteri!
MEHMET ŞANDIR (Devamla) – …madem kendi grubunun Grup Başkan Vekili
soruyor, cevabını kendileri vermeliler.
Biz şimdi buradan çok net söylüyoruz: Sayın Suat Kılıç ve bağlı
olduğu Hükûmet, sayın iktidar partisi grubu, bütün
belgeler elinizde, devletin bütün imkânları elinizde, bütün kayıtlar elinizde.
MEHMET NİL HIDIR (Muğla) – İftira edildi, iftiralara…
MEHMET ŞANDIR (Devamla) – Burada gelip karnınızdan konuşma hakkına
sahip değilsiniz. Ne biliyorsanız ortaya çıkartın. Namertsiniz eğer bu
söylediğinizi ispat etmezseniz. (MHP sıralarından alkışlar)
MEHMET NİL HIDIR (Muğla) – Kıvırtmayın…
MEHMET ŞANDIR (Devamla) – Böyle mi? Böyle mi Hıdır Bey? Böyle mi
söyleyeceğiz? Biri bu.
Bir diğer husus: Bakın arkadaşlar, Sayın Hatip buraya nereden
geldi? “Ben başka şeyler söyleyecektim. Siz bizi kapalı oturum yapmayın diye
suçladınız ama siz de kapalı oturum yaptınız. Biz sizi böyle bir suçlamayla
suçlasak iyi olur muydu diye konuşacaktım, müsaade etmediniz.” dedi.
MEHMET NİL HIDIR (Muğla) – Sizin Grup Başkan Vekiliniz
“Kıvırtmayın.” dedi, siz de… (MHP sıralarından gürültüler)
MEHMET ŞANDIR (Devamla) –
Müsaade edin… Müsaade edin…
Şimdi, değerli arkadaşlarım, Sayın Suat Kılıç buraya şu sözden
geldi… Biz dikkatlice dinliyoruz, hatta ben not alıyorum; Sayın Bakanın
konuşmalarını, herkesin konuşmasını da not alıyorum.
MUHAMMET RIZA YALÇINKAYA (Bartın) – Vallahi, adama denir “Sayın”
diye; deme ya…
MEHMET ŞANDIR (Devamla) – Ne diyor Sayın Hatip? Sayın Beşir
Atalay’a, İçişleri Bakanımıza söylemediğinizi gelip burada kapalı oturumda
ifade edersiniz. Ne dediler? Devlet adamlığıyla bağdaşmayan bir şekilde, devlet
adamı ciddiyetiyle örtüşmeyen bir şekilde kanun tanımayan, yasa tanımayan…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Şandır, üç dakikanız doldu. Tamamlamanız için bir
dakika daha ilave süre veriyorum; Lütfen…
MEHMET ŞANDIR (Devamla) – … hukuk
bilmeyen bir biçimde çıktılar dediler ki… Kimi kastediyorsunuz? Yüreğiniz
yetiyorsa bunu ifade edin, evet. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Biz diyoruz ki: Milletten saklayarak, milletin geleceğini tehdit
eden hiçbir projeyi milletin kürsüsünde görüşemezsiniz.
MEHMET NİL HIDIR (Muğla) – Biz İmralı’yla pazarlık yapmadık,
iftira atmayın.
MEHMET ŞANDIR (Devamla) – Konuşursanız, biz de millete açıklarız
diyoruz.
MEHMET NİL HIDIR (Muğla) – Eden bulur!
MEHMET ŞANDIR (Devamla) – Bunu kim diyor? Bunu, Milliyetçi Hareket
Partisi Genel Başkanı Devlet Bahçeli diyor. Siz Devlet Bahçeli’ye devlet adamı
değil mi diyorsunuz? Devlet adamlığı ciddiyetiyle bağdaşmaz mı diyorsunuz? Bunu
söylemeye hakkınız, haddiniz var mı sizin? Yakışır mı size?
YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Sen her gün söylüyorsun.
MEHMET ŞANDIR (Devamla) – Sayın Suat Kılıç, yakışır mı? Sayın
Başkanım, buna müsaade etmek Meclis Başkanlığına, iktidar grubuna yakışır mı?
İtirazımız bu.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Size yakışıyor mu?
MEHMET ŞANDIR (Devamla) – İtirazımız bu.
Onun için bakın tekrar ifade ediyorum: Devletsiniz, Hükûmetsiniz, elinizde hangi belge varsa o belgeyi
açıklamazsanız, bu sözün delilini ortaya koymazsanız sizi müfteri olarak ilan
ederiz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET ŞANDIR (Devamla) – Biz, sizin, kapalı kapılar arkasında,
kayıt altına alınamayan görüşmelerde kime ne söz verdiğinizi, nereyi, nasıl
tüccar siyasetiyle sattığınızı sormuyoruz. (MHP sıralarından alkışlar; AK PARTİ
sıralarından “Sen de onu açıkla.” sesleri, gürültüler)
BAŞKAN – Sayın Şandır, teşekkür ederim.
Sayın Vural, size yerinizden 60/4 maddesi gereğince söz vereceğim.
Lütfen yerinizden…
MUSTAFA VURAL (Adana) – Efendim, sataşma...
BAŞKAN – Lütfen yerinizden...
MUSTAFA VURAL (Adana) – Bu konuşmadan sonra cevap verme hakkı bize
manen doğdu, geç bile kaldık.
BAŞKAN – Siz, Demokratik Sol Partiye de atfen sözler söylendiğini,
o nedenle o sözlere cevap vermek istediğinizi söylüyorsunuz Demokratik Sol
Partinin bir milletvekili olarak.
MUSTAFA VURAL (Adana) – O dönemde de milletvekiliydim Demokratik
Sol Partiden.
BAŞKAN – Size yerinizden söz vereyim.
MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) – Herkes kürsüden konuşuyor da o, niye
kürsüden konuşmasın?
MUSTAFA VURAL (Adana) – Kürsüden efendim.
OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Sayın Başkanım…
ABDÜLKADİR AKCAN (Afyonkarahisar) –
Sayın Başkanım...
BAŞKAN – Bir saniye, bir saniye... Sayın Vural’la sorunumuzu
çözelim.
Sayın Vural, size de üç dakikalık söz veriyorum, lütfen…
Buyurun.
OSMAN DURMUŞ – Sayın Başkanım…
BAŞKAN – Bir saniye, arkadaşımızı dinleyeceğiz.
OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Sayın Başkanım, 57’nci Hükûmetin bakanlarıyız, bize sataştı.
ABDULKADİR AKCAN (Afyonkarahisar) –
Sayın Sözcü bizi bir şeyler satmakla itham etti, biz bunu cevaplamak istiyoruz.
BAŞKAN – Grup Başkan Vekiliniz cevap verdi.
OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Hayır efendim…
BAŞKAN – Ben grup Başkan Vekilinize bu sataşmalar için söz verdim.
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Bir kişi söz alır Sayın Başkanım, bütün
grup söz alamaz ki. (MHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Sayın Vural, buyurun. (DSP sıralarından alkışlar)
Üç dakika süreniz var.
4.- Adana Milletvekili Mustafa
Vural’ın, genel görüşme önergesi üzerinde konuşan Samsun Milletvekili Suat
Kılıç’ın, partisine sataşması nedeniyle konuşması
MUSTAFA VURAL (Adana) – Teşekkür ederim Başkan.
Bana tanıdığınız bu olanaktan ötürü sizi mahcup etmeyeceğim, edebimle
konuşacağım, ettiğim yemine de sadık kalacağım.
Sayın milletvekilleri, evet, 57’nci Hükûmet
döneminde bir kapalı oturum yaptık, AKP’nin ondan önceki partisinin yoğun
isteği üzerine. (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Sayın Kılıç, çok
istemişlerdi, çok istemişlerdi. Ondan önceki…
MEHMET NİL HIDIR (Muğla) – Biz hiçbir partinin devamı değiliz.
MUSTAFA VURAL (Devamla) – Pardon, yanlış söyledim, devamı gibi
gözüken parti. Affedersiniz. (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Tamam, tamam
yahu! Hakaret mi ediyorum size? (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Pardon,
bitireyim.
O tutanakların açıklanmasına birkaç yıl ya kaldı ya kalmadı. (AK
PARTİ sıralarından “Hocaya ayıp oluyor hocaya!” sesleri) Bir şeyi bilmenizi çok
isterim ama hukuka da saygımı koruyarak konuşmaya çalışıyorum. Hangi hükûmet döneminde, hangi enerji bakanıyla, hangi ülkeden
alınan doğal gaz fiyatları anlaşmasında bu ülkenin ne kadar kazık yediğini o
zaman göreceksiniz.
Hepinize saygılar sunuyorum. (DSP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Vural, çok teşekkür ederim.
ABDÜLKADİR AKCAN (Afyonkarahisar) – Sayın Başkan…
FARUK BAL (Konya) – Sayın Başkan…
OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Sayın Başkan…
(Başkanlık Kürsüsü önünde toplanmalar)
BAŞKAN – Değerli arkadaşlarım, genel görüşme açılıp açılmaması
hususunda Hükûmete, siyasi parti gruplarına ve
önergedeki…
ABDÜLKADİR AKCAN (Afyonkarahisar) –
“Türk milletinin menfaatlerini sattı.” diyen…
BAŞKAN – …birinci imza sahibine ve onun göstereceği bir diğer imza
sahibine söz verilir.
OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – “Türk milletinin menfaatlerini
satmıştır.” diyen bir namert burada oturursa…
BAŞKAN – Lütfen yerinize oturur musunuz.
ABDÜLKADİR AKCAN (Afyonkarahisar) – Sayın Başkan, o zaman tarafsız idare edin.
BAŞKAN – Grup Başkan Vekilinize bu sataşmalar için söz verdim,
çıktı cevap verdi. (MHP sıralarından gürültüler)
ABDÜLKADİR AKCAN (Afyonkarahisar) – Grup
Başkan Vekilinin imzası yok, 57’nci Hükûmetin
bakanları olarak söz istiyoruz.
OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Grup Başkan Vekilinin imzası yok, orada
benim imzam var.
BAŞKAN – Efendim, lütfen… Lütfen yerinize oturun.
OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – 57’nci Hükûmetin
Bakanıyım ben. “Türk milletinin menfaatlerini sattı.” diye itham edemezsiniz.
Siz buna kayıtsız kalamazsınız.
BAŞKAN – Değerli arkadaşlarım, lütfen oturur musunuz,
lütfen yerinize oturur musunuz.
(Başkanlık Kürsüsü önünde toplanmalar, AK PARTİ ve MHP
milletvekilleri arasında karşılıklı laf atmalar)
BAŞKAN – Arkadaşlar, yakışıyor mu Allah aşkına, yakışıyor mu?
Sayın Şandır’a demin söz verdim, siz
cevaplandırdınız bunları. (MHP ve AK PARTİ sıraları arasında karşılıklı laf
atmalar, gürültüler)
ABDÜLKADİR AKCAN (Afyonkarahisar) –
Burada “Türk milletinin menfaatlerini sattı.” diye itham eden namerttir,
müfteridir. Eğer bildiğiniz bir şey var da açıklamıyorsanız müfterisiniz!
OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Sen ne biliyorsan söylesene! Adamsan
söylesene! Ne biliyorsun? Söylesene!
BAŞKAN – Arkadaşlar, lütfen… Lütfen…
Değerli arkadaşlarım, birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 21.08
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 21.21
BAŞKAN: Mehmet Ali ŞAHİN
KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ
(Konya), Yaşar TÜZÜN (Bilecik)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
15’inci Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.
(8/11) esas numaralı genel görüşme önergesinin ön görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Genel görüşme üzerindeki gruplar adına görüşmeler tamamlanmıştı.
Ancak, sataşma nedeniyle söz talebi var.
Sayın Bal, kısaca, zabıtlara geçsin, söz vermeden önce izah eder
misiniz, ne için söz istemiştiniz?
FARUK BAL (Konya) – Sayın Başkanım, Sayın Hatip, konuşmasını
yaparken, 57’nci Hükümette enerjiyle ilgili yapılan bir kapalı oturumda
enerjiyi ne kadar, kaça sattığımıza dair bir iddiada bulunmuştur. Bu, ağır bir
iddiadır. O dönemde ben de Bakandım. Dolayısıyla,
sataşmadan dolayı söz almak istiyorum.
BAŞKAN – Size üç dakikalık süre veriyorum. Yeni bir sataşmaya
mahal vermeyeceksiniz. Üç dakika içerisinde meramınızı anlatınız. (MHP
sıralarından alkışlar)
5.- Konya Milletvekili Faruk
Bal’ın, genel görüşme önergesi üzerinde konuşan Samsun Milletvekili Suat
Kılıç’ın, mensubu bulunduğu 57’nci Hükûmete sataşması
nedeniyle konuşması
FARUK BAL (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım, önemli bir günde tarihî bir oturum yapıyoruz. Bu oturumun fikirlerin
tartışıldığı ve ülkenin çok önemli gördüğümüz bir sorununa grupların açık bir
şekilde fikirlerini ifade edebildiği bir ortamda cereyan etmesi bizim
Milliyetçi Hareket Partisi olarak temennimizdi. Lakin,
AKP Grubu adına konuşan Sayın Hatip, bu kapsamdan konuyu çıkararak, benim de
üyesi bulunduğum, Bakan olarak görev yaptığım 57’nci Hükûmet
döneminde enerjiyle ilgili olmak üzere kapalı bir oturumun yapıldığını, bu
oturumda da zabıttan okuyorum: “Tutanaklar on yıl dolmadığı için hâlâ gizli.
Şimdi soruyorum: O genel görüşmede Türk milletinin ve Türkiye Cumhuriyeti
devletinin hangi menfaatlerini kaç paraya, kime sattınız?” Bu çok ağır bir
laftır.
O dönemde, değerli arkadaşlarım, üç parti koalisyon yapmıştır.
Birisi Demokratik Sol Parti, diğeri Anavatan Partisi, bir üçüncüsü ise
Milliyetçi Hareket Partisi. Enerji Bakanlığı da Anavatan Partisine bağlıydı.
Malumunuz, Bakanlar Kurulu müteselsil bir sorumluluk içerisindedir hukuken ama
siyasi sorumluluk koalisyon ortaklıklarında her bakanın siyaseten bağlı olduğu
parti siyaseten sorumludur.
Şimdi, Sayın Suat Bey’in, Milliyetçi Hareket Partisine dönerek
Anavatan Partisinin sorumlu olduğu bir alanda “Türkiye Cumhuriyeti
menfaatlerini kime, kaça sattınız?” sorusunu açıklığa kavuşturmaya davet
ediyorum. Kime, kaça satılmışsa bunu milletimizle paylaşmaya davet ediyorum.
Cenabıallah bir şeyden
kaçının, sakının diyor: “İftiradan.” O’nun Peygamberi de “İftiradan Allah’a
sığınırım.” diyor. (AK PARTİ sıralarından “Doğru” sesleri) Eğer Sayın Hatip,
bunun kaça, kime, nasıl satıldığını açıklamaz ise “müfteri” olarak ilan
ediyorum. Diğer taraftan bunu açıklaması eğer suç ise gerektiğinde bedelini
ödemeyi ortaya koyanlar vardır bu ülkede. “Ülkenin millî birliğini, üniter yapısını bozucu, ‘açılım’ adı altında Türkiye'yi
çözen bir politikaya karşı eğer kapalı oturum yaparsanız ben bunun bedelini
öder…” Kapalı oturumda konuşulanları açıklayan birisi var; o da Devlet
Bahçeli’dir. Eğer yiğitseniz, eğer bu konunun arkasında durabiliyorsanız siz de
açıklayın, siz…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
FARUK BAL (Devamla) – Saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
IX.- GENEL GÖRÜŞME (Devam)
A) Ön
Görüşmeler
(Devam)
1.- Hükûmet
adına Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın, demokratik açılım konusunda genel
görüşme açılmasına ilişkin önergesi (8/11) (Devam)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, genel görüşme önergeleri
üzerindeki ön görüşme tamamlanmıştır.
H. TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) – Değerli Başkanım…
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Sayın Başkanım…
BAŞKAN – Şimdi genel görüşme açılıp açılmaması hususunu oylarınıza
sunacağım.
H. TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) – Sayın Başkanım, biraz evvel ifade
ettim…
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Sayın Başkanım, gözlük numaranız küçük
geliyor sizin!
BAŞKAN – Genel görüşme açılmasını kabul edenler… Etmeyenler…
Değerli arkadaşlarım, genel görüşme açılması kabul edilmiştir.
H. TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) – Sayın Başkanım, biraz evvel geldim,
durumu size izah ettim…
BAŞKAN – İç Tüzük’ün 103’üncü maddesi gereğince genel görüşmenin
günü daha sonra Danışma Kurulunca tespit edilerek onayınıza sunulacaktır.
Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 21.26
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati: 21.34
BAŞKAN: Mehmet Ali ŞAHİN
KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ
(Konya), Yaşar TÜZÜN (Bilecik)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
15’inci Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.
Alınan karar gereğince sözlü soru önergelerini görüşmüyor ve
gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler”
kısmına geçiyoruz.
1’inci sırada yer alan, Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet
Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
XI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri
1.- Türk Ticaret Kanunu Tasarısı
ve Adalet Komisyonu Raporu (1/324) (S. Sayısı: 96)
BAŞKAN – Komisyon? Yok.
2’nci sırada yer alan, Türk Borçlar Kanunu Tasarısı ve Adalet
Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine devam edeceğiz.
2.- Türk Borçlar Kanunu Tasarısı
ve Adalet Komisyonu Raporu (1/499) (S. Sayısı: 321)
BAŞKAN – Komisyon? Yok.
Değerli arkadaşlarım, diğer işlerde de komisyonların
bulunamayacağı anlaşıldığından, alınan karar gereğince kanun tasarı ve
teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla görüşmek üzere 11
Kasım 2009 Çarşamba günü saat 13.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati: 21.35