DÖNEM: 23 CİLT: 52 YASAMA YILI: 4
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
14’üncü
Birleşim
5 Kasım 2009 Perşembe
(Bu Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından
okunmuş bulunan her tür belge ile
konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş
alıntı sözler aslına uygun olarak
yazılmıştır)
İ Ç İ N D E K İ L E R
I.- GEÇEN TUTANAK
ÖZETİ
II.- GELEN KÂĞITLAR
III.- YOKLAMALAR
IV.- OTURUM
BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- TBMM Başkan
Vekili Nevzat Pakdil’in, müteveffa başbakanlardan
Bülent Ecevit’in ölüm yıl dönümü münasebetiyle, sevenlerine ve Demokratik Sol
Partili yurttaşlara başsağlığı ve kendisine Allah’tan rahmet dileyen konuşması
V.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları
1.- Kars
Milletvekili Zeki Karabayır’ın, 30 Ekim Kars ilinin
düşman işgalinden kurtuluşunun 89’uncu yıl dönümüne ilişkin gündem dışı
konuşması
2.- Isparta
Milletvekili S. Nevzat Korkmaz’ın, Isparta ili Yakaören köyünde sıcak su için yapılan sondaj neticesinde
çıkan zehirli gazın çevreye etkilerine ilişkin gündem dışı konuşması
3.- Kırklareli
Milletvekili Tansel Barış’ın, tekstil işçilerinin sorunlarına ilişkin gündem
dışı konuşması
VI.- AÇIKLAMALAR
1.- Isparta
Milletvekili Haydar Kemal Kurt’un, Isparta Milletvekili S. Nevzat Korkmaz’ın gündem dışı konuşmasında, sondaj kuyusu açmak
için alınmadığını belirttiği iznin MTA’dan alındığına, köylülerin hiçbir
zararının olmadığına ilişkin açıklaması
2.- Eskişehir
Milletvekili H. Tayfun İçli’nin, eski başbakanlardan
merhum Bülent Ecevit’in ölüm yıl dönümüne ilişkin açıklaması
3.- Ankara
Milletvekili Mehmet Emrehan Halıcı’nın,
eski başbakanlardan merhum Bülent Ecevit’in ölüm yıl dönümüne ilişkin
açıklaması
4.- Kırıkkale
Milletvekili Osman Durmuş’un, eski başbakanlardan
merhum Bülent Ecevit’in ölüm yıl dönümüne ilişkin açıklaması
5.- Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, eski başbakanlardan
merhum Bülent Ecevit’in ölüm yıl dönümüne ilişkin açıklaması
6.- Ankara
Milletvekili Hakkı Suha Okay’ın,
eski başbakanlardan merhum Bülent Ecevit’in ölüm yıl dönümüne ilişkin
açıklaması
7.- Diyarbakır
Milletvekili Gültan Kışanak’ın,
eski başbakanlardan merhum Bülent Ecevit’in ölüm yıl dönümüne ilişkin
açıklaması
8.- Isparta Milletvekili
S. Nevzat Korkmaz’ın, Isparta Milletvekili Haydar
Kemal Kurt’un konuşmasındaki beyanlarının gerçek dışı olduğuna ilişkin
açıklaması
VII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Tezkereler
1.- Azerbaycan
Millî Meclisi Uluslararası ve Parlamentolararası
Komisyonunun davetine icabet edecek olan Türkiye Büyük Millet Meclisi
Parlamento heyetini oluşturmak üzere siyasi parti gruplarınca isimleri
bildirilen milletvekillerine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/996)
2.- Kopenhag’da
14-17 Eylül 2009 tarihlerinde düzenlenen Dünya Sağlık Örgütü 59’uncu Avrupa
Bölge Komitesi Toplantısı’na İstanbul Milletvekili Mehmet Domaç’ın
katılmasının uygun bulunduğuna dair Başbakanlık tezkeresi (3/997)
B) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Muğla
Milletvekili Fevzi Topuz ve 20 milletvekilinin, elektrik enerjisi dağıtım
bölgelerinin kullanımındaki sorunların araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/453)
2.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvel ve 22 milletvekilinin,
emeklilerin sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/454)
3.- Adıyaman
Milletvekili Şevket Köse ve 22 milletvekilinin, petrol üretimi ve işlemesi ile
piyasasındaki sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/455)
VIII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- (10/109,
10/444) esas numaralı Meclis araştırması önergelerinin ön görüşmelerinin Genel
Kurulun 05/11/2009 Perşembe günkü birleşiminde
birlikte yapılmasına ilişkin DTP Grubu önerisi
2.- (10/412) esas
numaralı Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin Genel Kurulun 05/11/2009 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin
MHP Grubu önerisi
3.- (10/20,
10/286, 10/441) esas numaralı Meclis araştırması önergelerinin ön
görüşmelerinin Genel Kurulun 05/11/2009 Perşembe günkü
birleşiminde birlikte yapılmasına ilişkin CHP Grubu önerisi
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Türk Ticaret
Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/324) (S. Sayısı: 96)
2.- Türk Borçlar
Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/499) (S. Sayısı: 321)
3.- Türkiye
Cumhuriyeti ile Karadağ Arasında Serbest Ticaret Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/706) (S.
Sayısı: 407)
X.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Adana
Milletvekili Nevingaye Erbatur’un,
ekonomik krize ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Ali Babacan’ın cevabı (7/8872)
2.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, İhlas Finans Kurumunun
oluşturduğu mağduriyete ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Ali Babacan’ın cevabı (7/8903)
3.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, kamu bankalarının Irak’ta
şube açmalarına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali
Babacan’ın cevabı (7/8985)
4.- İzmir
Milletvekili K. Kemal Anadol’un, dağıtım yetki
belgesi iptal edilen bir içkiye ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Ali Babacan’ın cevabı (7/8986)
5.- Hatay
Milletvekili İzzettin Yılmaz’ın, Tütün Fonu kesintilerine ilişkin sorusu ve
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın cevabı (7/8987)
6.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir grubun kağıtlarının borsa işlemlerinin durdurulmasına ilişkin
sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın cevabı (7/8988)
7.- İstanbul
Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu’nun, Yüksek Denetleme
Kurulunun Halkbank raporundaki tespitlere ilişkin
sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın cevabı (7/8989)
8.- İstanbul
Milletvekili Sacid Yıldız’ın, İstanbul’da suya yapılan
zamma ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın cevabı (7/9046)
9.- Muğla
Milletvekili Fevzi Topuz’un, kaynağı gösterilmeyen döviz girişine ilişkin
Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın
cevabı (7/9199)
10.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğru’nun, Tokat’ta yapılacak sosyal yardımlara ilişkin
Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Hayati Yazıcı’nın
cevabı (7/9247)
11.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğru’nun, ekmek fiyatlarında indirim yapılmasına ilişkin
Başbakandan sorusu ve İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın cevabı (7/9261)
12.- İzmir
Milletvekili K. Kemal Anadol’un, seçmen ve nüfus
kayıtlarına ilişkin Başbakandan sorusu ve İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın
cevabı (7/9265)
13.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, ekonomik krizle
işsizliğin azaltılmasına yönelik çalışmalara ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın cevabı (7/9345)
14.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvel’in, Bolu Valisinin bazı
açıklamalarına ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın cevabı
(7/9390)
15.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Erzurum’daki hasarlı köy
yollarına ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın cevabı (7/9395)
16.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Iğdır’daki hasarlı köy
yollarına ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın cevabı (7/9400)
17.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Kars Kağızman şehir
mezarlığına ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın cevabı (7/9411)
18.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Erzurum’a meydan
yapılmasına ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın cevabı (7/9415)
19.- Konya
Milletvekili Atilla Kart’ın, kamu personeli rejimini düzenleyen kanun tasarısı
taslağına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Hayati Yazıcı’nın cevabı (7/9639)
20.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, ekonomik krizin
etkilerine ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali
Babacan’ın cevabı (7/9747)
21.- Adana
Milletvekili Nevingaye Erbatur’un,
sığınma evlerine ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın cevabı
(7/9811)
22.- Tekirdağ
Milletvekili Kemalettin Nalcı’nın,
vatandaşlık dosyalarının kayıtlarına ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Beşir
Atalay’ın cevabı (7/9812)
23.- Muğla
Milletvekili Gürol Ergin’in, Merkez Bankasının özerkliğiyle ilgili açıklamasına
ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali
Babacan’ın cevabı (7/9935)
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu
saat 13.03’te açılarak beş oturum yaptı.
Şanlıurfa
Milletvekili Ramazan Başak, Güneydoğu Anadolu Projesi’ne,
İstanbul
Milletvekili Sacid Yıldız, 3-9 Kasım Organ Nakli
Haftası ve organ nakillerinde yaşanan sorunlar ve çözüm önerilerine,
Giresun
Milletvekili Murat Özkan, Giresun ilinin ekonomik ve sosyal sorunları ile son
günlerde yaşanan sel felaketlerine,
İlişkin gündem
dışı birer konuşma yaptılar.
Mersin
Milletvekili Behiç Çelik, Şanlıurfa Milletvekili Ramazan Başak’ın, gündem dışı
konuşmasında etnik vurguyu ön plana çıkararak Türkiye’de bölücülüğe uygun ortam
hazırlayan bir söylemi ifade ettiğine ilişkin bir açıklamada bulundu.
Mardin
Milletvekili Ahmet Türk ve 20 milletvekilinin, Şırnak ve Hakkâri’de yapılan ve
yapılacak barajların yol açtığı sorunların (10/450),
Tekirdağ
Milletvekili Kemalettin Nalcı ve 21 milletvekilinin,
Trakya’daki sanayicilerin sorunlarının (10/451),
İzmir
Milletvekili Selçuk Ayhan ve 24 milletvekilinin, sulak alanların karşı karşıya
olduğu sorunların (10/452),
Araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla birer Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergeleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin
gündemde yerini alacağı ve ön görüşmelerinin, sırası geldiğinde yapılacağı
açıklandı.
Bazı
milletvekillerine, belirtilen sebep ve sürelerle izin ve Adana Milletvekili Tacidar Seyhan’a ödenek ve yolluğunun verilmesine ilişkin
Başkanlık tezkereleri kabul edildi.
Gündemin “Genel
Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Ön Görüşmeler” kısmının 108’inci
sırasında yer alan (10/169) esas numaralı, muhtarların sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergenin ön görüşmesinin Genel Kurulun bugünkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin MHP,
Gündemin “Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının, 84’üncü
sırasında yer alan 169 ve 169’a 1’inci ek sıra sayılı yasama dokunulmazlığıyla
ilgili raporun bu kısmın 3’üncü sırasına alınmasına ilişkin CHP,
Grubu önerileri
yapılan görüşmelerden sonra kabul edilmedi.
İzmir
Milletvekili K. Kemal Anadol, Samsun Milletvekili
Suat Kılıç’ın, şahsına ve grubuna,
Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır, Samsun Milletvekili Suat Kılıç’ın, grubuna,
İzmir
Milletvekili Oktay Vural, Samsun Milletvekili Suat Kılıç’ın, şahsına,
Samsun Milletvekili
Suat Kılıç, İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın, şahsına ve grubuna,
İstanbul
Milletvekili İdris Naim Şahin, Konya Milletvekili Atilla Kart’ın, şahsına,
İzmir
Milletvekili Oktay Vural, Samsun Milletvekili Suat Kılıç’ın, şahsına,
Sataşması nedeniyle
birer konuşma yaptılar.
4/11/2009 tarihli 12’nci
Birleşimde görüşmeleri tamamlandıktan sonra istem üzerine yapılan yoklamalarda
toplantı yeter sayısı bulunmadığından, tekrar oya sunulan, İstanbul
Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaş’ın; Yükseköğretim
Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin (2/354), İç Tüzük’ün
37’nci maddesine göre doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi kabul
edilmedi.
Gündemin “Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının:
1’inci sırasında
bulunan ve İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında değerlendirilerek temel kanun
olarak bölümler hâlinde görüşülmesi kabul edilen, Türk Ticaret Kanunu Tasarısı
ve Adalet Komisyonu Raporu’nun (1/324) (S. Sayısı: 96) görüşmeleri komisyon
yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından ertelendi.
2’nci sırasında
bulunan ve İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında değerlendirilerek temel kanun
olarak bölümler hâlinde görüşülmesi kabul edilen, Türk Borçlar Kanunu Tasarısı
ve Adalet Komisyonu Raporu’nun (1/499) (S. Sayısı: 321) görüşmelerine devam olunarak,
ikinci bölümün 36’ncı maddesine kadar kabul edildi.
5 Kasım 2009
Perşembe günü, alınan karar gereğince saat 13.00’te toplanmak üzere birleşime
22.58’de son verildi.
|
|
Nevzat
PAKDİL |
|
|
|
Başkan Vekili |
|
|
|
|
|
|
Fatih
METİN |
|
Murat
ÖZKAN |
|
Bolu |
|
Giresun |
|
Kâtip Üye |
|
Kâtip Üye |
No.: 20
II.- GELEN KÂĞITLAR
5 Kasım 2009 Perşembe
Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Muğla
Milletvekili Fevzi Topuz ve 20 Milletvekilinin, elektrik enerjisi dağıtım
bölgelerinin kullanımındaki sorunların araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci
maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/453)
(Başkanlığa geliş tarihi: 26.06.2009 )
2.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvel ve 22 Milletvekilinin,
emeklilerin sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/454) (Başkanlığa geliş
tarihi: 26.06.2009)
3.- Adıyaman
Milletvekili Şevket Köse ve 22 Milletvekilinin, petrol üretimi ve işlemesi ile
piyasasındaki sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/455) (Başkanlığa
geliş tarihi: 26.06.2009)
Süresi İçinde Cevaplanmayan Yazılı Soru Önergeleri
1.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün, ekonomideki
küçülmeye ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/8863)
2.- Tekirdağ
Milletvekili Enis Tütüncü’nün, araç kredisi
borçlularına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/8867)
3.- İzmir
Milletvekili Canan Arıtman’ın, ülkeyi terk eden
vatandaşlara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/8868)
4.- Denizli
Milletvekili Hasan Erçelebi’nin, ehliyet ve pasaport
harçlarına yapılan zamma ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/8873)
5.- Van Milletvekili
Özdal Üçer’in, kaçak mazot ticaretinden dolayı
uygulanan yaptırımlara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/8877)
6.- İstanbul
Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaş’ın, Uygur Türklerinin
haklarının savunulmasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/8879)
7.- İstanbul
Milletvekili Sacid Yıldız’ın, İstanbul Boğazına
yapılacak üçüncü köprüye ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/8880)
8.- Bartın
Milletvekili Muhammet Rıza Yalçınkaya’nın, üniversite
harçlarına yapılan zamlara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/8883)
9.- İstanbul
Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaş’ın, Münevver Karabulut
cinayetine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/8885)
10.- İzmir
Milletvekili Oktay Vural’ın, Dünya Uygur Kurultayı Başkanına vize verilmemesine
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/8887)
11.- Konya
Milletvekili Mustafa Kalaycı’nın, Konya’daki teşvik
uygulamasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/8891)
12.- İzmir
Milletvekili Selçuk Ayhan’ın, gezilerde dağıtılan oyuncaklara ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/8893)
13.- Adıyaman
Milletvekili Şevket Köse’nin, yapılmayan KEY ödemelerine ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/8896)
14.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, ABD’deki iki kuruluşun
verdiği ödüllere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/8906)
15.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, İsrail ile ilişkilere ve Mescid-i Aksa çevresindeki kazılara ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/8907)
16.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, İsrail’e gönderilen özel
temsilciye ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/8908)
17.- Adana
Milletvekili Yılmaz Tankut’un, gezilerde dağıtılan
oyuncaklara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/8911)
18.- Kocaeli
Milletvekili Cevdet Selvi’nin, işçilerin özlük hakları
konusundaki bir kararnameye ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/8915)
19.- Batman
Milletvekili Ayla Akat Ata’nın, üniversite harçlarına
yapılan zama ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/8916)
20.- Kırklareli
Milletvekili Tansel Barış’ın, Cumhurbaşkanlığı ve Dışişleri Bakanlığı
konutlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/8917)
21.- Adana
Milletvekili Yılmaz Tankut’un, belediyelerin SGK’ya olan borçlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/8923)
22.- İstanbul Milletvekili
Süleyman Yağız’ın, pankart açma ve diğer protestolara ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/8926)
23.- İstanbul
Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu’nun, Yüksek Denetleme
Kurulunun Halkbank raporundaki tespitlere ilişkin
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Ali Babacan) yazılı soru önergesi
(7/8989)
24.- İzmir
Milletvekili Ahmet Ersin’in, Medeniyetler İttifakı Projesine ilişkin Devlet
Bakanından (Mehmet Aydın) yazılı soru önergesi (7/8996)
25.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, Azerbaycan’la ilişkilere
ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/9006)
26.- İstanbul
Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu’nun, Dışişleri
konutunun kullanımına ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/9007)
27.- Adana
Milletvekili Nevin Gaye Erbatur’un, Eti Maden
İşletmelerinin faaliyet raporuna ve gereksiz kağıt
tüketimine ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi
(7/9008)
28.- İstanbul
Milletvekili Algan Hacaloğlu’nun,
boşaltılan köylere geri dönüşe ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/9018)
29.- İstanbul
Milletvekili Algan Hacaloğlu’nun,
OHAL Bölgesinde boşaltılan köy ve mezralara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/9019)
30.- İstanbul
Milletvekili Algan Hacaloğlu’nun,
köy korucularına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/9021)
31.- İstanbul
Milletvekili Algan Hacaloğlu’nun,
gönüllü köy korucularına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/9022)
32.- İstanbul
Milletvekili Algan Hacaloğlu’nun,
boşaltılan köylere geri dönüşe ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/9023)
33.- İstanbul
Milletvekili Algan Hacaloğlu’nun,
OHAL Bölgesinde yaralanan ve hayatını kaybedenlere ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/9024)
34.- İstanbul
Milletvekili Algan Hacaloğlu’nun,
boşaltılan köylere geri dönüşe ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/9025)
35.- İstanbul
Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaş’ın, İstanbul
trafiğindeki bazı sorunlara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/9026)
36.- İstanbul
Milletvekili Algan Hacaloğlu’nun,
terör ve terörle mücadeleden doğan zararların tazminine ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/9031)
37.- İstanbul
Milletvekili Algan Hacaloğlu’nun,
OHAL kapsamında yerleşim yerleri üzerinde kullanılan yetkilere ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/9032)
38.- İstanbul
Milletvekili Sebahat Tuncel’in, metrobüs
uygulmasındaki sorunlara ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/9034)
39.- Amasya
Milletvekili Hüseyin Ünsal’ın, bir öğrenci taşıma ihalesiyle ilgili iddialara
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/9038)
40.- Van
Milletvekili Özdal Üçer’in, Van İli Yerinden Olmuş
Kişiler Hizmet Sunumuna Dair Eylem Planına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/9042)
41.- İzmir
Milletvekili Ahmet Ersin’in, bir soruşturmayla ilgili bazı iddialara ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/9053)
42.- Adıyaman
Milletvekili Şevket Köse’nin, akaryakıttaki vergi artışına ilişkin Maliye
Bakanından yazılı soru önergesi (7/9085)
43.- İzmir
Milletvekili Şenol Bal’ın, öğretim yılına hazırlık ödeneğine ilişkin Milli
Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/9095)
44.- İzmir
Milletvekili Bülent Baratalı’nın, Kırım-Kongo
Kanamalı Ateşi hastalığına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/9125)
45.- Konya Milletvekili
Atilla Kart’ın, aile hekimliği uygulamasına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı
soru önergesi (7/9128)
46.- Antalya
Milletvekili Hüsnü Çöllü’nün, baz
istasyonlarının çevre ve insan sağlığına etkilerine ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/9129)
47.- Muğla
Milletvekili Ali Arslan’ın, Ortaca Devlet
Hastanesindeki uzman doktor ihtiyacına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru
önergesi (7/9130)
48.- Isparta
Milletvekili Mevlüt Coşkuner’in,
Aksu Sağlık Ocağının yetersizliğine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru
önergesi (7/9131)
49.- Samsun
Milletvekili Haluk Koç’un, KKKA’dan vefat eden OMÜ
Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksekokulu öğrencisine ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/9133)
50.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Hakkari
Devlet Hastanesinin diyaliz doktoru ihtiyacına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı
soru önergesi (7/9134)
51.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, havuzların denetimine
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/9135)
52.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir köye sağlık ocağı
yapımına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/9136)
53.- Samsun
Milletvekili Haluk Koç’un, bir ilacın KKKA tedavisinde kullanımına ilişkin
Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/9137)
54.- Zonguldak
Milletvekili Ali Koçal’ın, Devrek Devlet Hastanesinin
uzman doktor açığına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/9139)
55.- Samsun
Milletvekili Osman Çakır’ın, aile hekimlerinin özlük haklarına ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/9142)
56.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Erciş-Patnos ve
Patnos-Ağrı yollarına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi
(7/9163)
57.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Safranbolu-Karabük
yolundaki çalışmalara ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi
(7/9164)
58.- Zonguldak
Milletvekili Ali İhsan Köktürk’ün, Devrek-Ereğli karayoluna ilişkin Ulaştırma
Bakanından yazılı soru önergesi (7/9166)
59.- İstanbul
Milletvekili Sacid Yıldız’ın, 3. Boğaz Köprüsü
projesine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/9167)
60.- Van
Milletvekili Özdal Üçer’in, Van-Gürpınar yolunun
yapımına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/9169)
61.- Kayseri
Milletvekili Sabahattin Çakmakoğlu’nun, Felahiye bağlantılı iki karayoluna ilişkin Ulaştırma
Bakanından yazılı soru önergesi (7/9170)
62.- Konya
Milletvekili Mustafa Kalaycı’nın, Konya-Beyşehir
bölünmüş yol yapımına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi
(7/9171)
63.- Adıyaman
Milletvekili Şevket Köse’nin, Şanlıurfa-Habur Sınır
Kapısı arasındaki yol sorununa ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru
önergesi (7/9172)
64.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Düzce-Yığılca yoluna
ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/9173)
65.- Samsun
Milletvekili Haluk Koç’un, Toptepe-Havza-Merzifon
karayolundaki sorunlara ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi
(7/9174)
66.- Samsun
Milletvekili Suat Binici’nin, Havza-Merzifon
karayolundaki sorunlara ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi
(7/9175)
67.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir telefon dinleme
iddiasına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/9176)
68.- Zonguldak
Milletvekili Ali İhsan Köktürk’ün, TCDD taşınmazlarının özelleştirilmesine
ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/9178)
69.- Konya
Milletvekili Mustafa Kalaycı’nın, Konya’daki karayolu
çalışmalarına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/9180)
70.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirel’in, Sakarya-Pamukova Mekece
Köyündeki trafik düzenlemesine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru
önergesi (7/9181)
71.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Elazığ’daki yol ve köprü
çalışmalarına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/9183)
72.- İzmir
Milletvekili Ahmet Ersin’in, bir iddianın yalanlanmasına ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/9190)
73.- İzmir
Milletvekili Selçuk Ayhan’ın, yeni termik santraller kurulacağı iddiasına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/9191)
74.- Sivas
Milletvekili Malik Ecder Özdemir’in, Münevver Karabulut
cinayetine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/9192)
75.- Edirne
Milletvekili Bilgin Paçarız’ın, bir köydeki atıl sosyal tesislere ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/9193)
76.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Sevigen’in, İstanbul 2010 Avrupa
Kültür Başkenti Projesiyle ilgili iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/9194)
77.- Batman
Milletvekili Ayla Akat Ata’nın, bir petrol
sahasındaki mayınlara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/9195)
78.- İstanbul
Milletvekili Çetin Soysal’ın, İstanbul’da başlatılan uluslararası yelken
yarışının finansmanına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/9198)
79.- Muğla
Milletvekili Fevzi Topuz’un, sel felaketlerine ve erken uyarı sistemine ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/9200)
80.- Balıkesir
Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, İstanbul Tarım İl Müdürlüğünün firmaları
yönlendirdiği laboratuvarlara ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/9202)
81.- Manisa
Milletvekili Ahmet Orhan’ın, çiftçi borçlarının yeniden yapılandırılmasına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/9204)
82.- Adana
Milletvekili Yılmaz Tankut’un, İhlas
Finans Kurumunun oluşturduğu mağduriyete ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/9206)
83.- Muğla
Milletvekili Fevzi Topuz’un, Nabucco Boru Hattı
Projesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/9207)
84.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, pasaportların yenilenmesine
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/9210)
85.- Muş
Milletvekili Sırrı Sakık’ın, eski Cumhurbaşkanlarına
tahsis araç ve personele ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/9213)
86.- İstanbul
Milletvekili Sacid Yıldız’ın, İmam-Hatip Liseleri
Yönetmeliğindeki değişikliğe ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/9215)
87.- İzmir
Milletvekili Oktay Vural’ın, DTP eşbaşkanlarıyla
yaptığı görüşmeye ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/9216)
88.- Ankara
Milletvekili Yılmaz Ateş’in, baz istasyonlarına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/9219)
89.- Uşak
Milletvekili Osman Coşkunoğlu’nun, bazı enerji
ihalelerine yönelik iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/9220)
90.- Yalova
Milletvekili Muharrem İnce’nin, sigara yasağının işletmelere etkilerine ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/9221)
91.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, enerjiyle ilgili bir kanun
teklifinin yasalaşmasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/9222)
92.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, sigara yasağının
işyerlerine etkilerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/9223)
93.- Ankara
Milletvekili Yılmaz Ateş’in, Ayaş Tüneli Projesine ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/9225)
94.- İstanbul
Milletvekili Süleyman Yağız’ın, et kaçakçılığına ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/9226)
95.- Ankara
Milletvekili Yılmaz Ateş’in, Elazığ tarımındaki sulama sorunlarına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/9227)
96.- İzmir
Milletvekili Ahmet Ersin’in, büyükşehirlerde valiliklerin bazı belediye
kararlarına karşı açtığı davalara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/9228)
97.- İstanbul
Milletvekili Süleyman Yağız’ın, çay kaçakçılığıyla mücadeleye ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/9229)
98.- Yalova
Milletvekili Muharrem İnce’nin, Başbakanlık Tanıtma Fonuna ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/9232)
99.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Ardahan’daki dolu afetine
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/9233)
100.- İstanbul Milletvekili
Süleyman Yağız’ın, Kocaeli’de deprem konutlarından
çıkarılanların durumuna ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/9234)
101.- Adana
Milletvekili Yılmaz Tankut’un, Eruh’ta düzenlenen bir
festivale ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/9235)
102.- Antalya
Milletvekili Hüsnü Çöllü’nün, deprem için oluşturulan
kaynağın kullanımına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/9236)
103.- Balıkesir
Milletvekili Ergün Aydoğan’ın, Rusya ile yapılan
enerji anlaşmalarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/9238)
104.- İstanbul
Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaş’ın, sporun
desteklenmesine ve yaygınlaştırılmasına ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/9240)
105.- Konya
Milletvekili Atilla Kart’ın, Gürcistan’ın bazı uygulamalarına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/9241)
106.- İzmir
Milletvekili Selçuk Ayhan’ın, 3. Boğaz Köprüsünün güzergahına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/9242)
107.- Denizli
Milletvekili Hasan Erçelebi’nin, ÇYDD’den
burs alan üniversite öğrencileri hakkında soruşturma yapıldığı iddiasına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/9246)
108.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğru’nun, sigara yasağından mağdur olan esnafa ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/9249)
109.- Ankara
Milletvekili Yılmaz Ateş’in, bir hastanede yapılan uygulamaya ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/9250)
110.- Bursa
Milletvekili Onur Öymen’in, yabancı bir uzmanın
yazdığı bir rapora ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/9251)
111.- Balıkesir
Milletvekili Ergün Aydoğan’ın, BOTAŞ’ın bazı
ihalelerine ve doğalgaz alımına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/9253)
112.- Trabzon
Milletvekili M. Akif Hamzaçebi’nin, depreme yönelik
çalışmalara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/9255)
113.- İstanbul
Milletvekili Hasan Macit’in, İstanbul’da yıkılan bir vakıf okuluna ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/9256)
114.- Gaziantep
Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün, İstanbul’da yıkılan bir
vakıf okuluna ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/9257)
115.- İstanbul
Milletvekili Süleyman Yağız’ın, İstanbul’da yıkılan bir vakıf okuluna ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/9258)
116.- İstanbul
Milletvekili Hasan Macit’in, Devlete ait satılan ve devredilen taşınmazlara
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/9259)
117.- Tunceli
Milletvekili Şerafettin Halis’in, kaza veya intihar şeklinde kayda geçen asker
vefatlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/9260)
118.- İzmir
Milletvekili Oktay Vural’ın, Mescid-i Aksa
çevresindeki kazılara ve evlerinden çıkarılan Filistinlilere ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/9262)
119.- Aydın
Milletvekili Ali Uzunırmak’ın, Washington’da
düzenlenen bir toplantıya ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/9263)
120.- İzmir
Milletvekili Oktay Vural’ın, “Demokratik Açılım Projesi”ndeki ABD etkisi
iddialarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/9264)
121.- Ankara
Milletvekili Nesrin Baytok’un, Ankara’da toplu taşım
ücreti ile ilgili yargı kararının uygulanmasına ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/9269)
122.- Aydın
Milletvekili Fatih Atay’ın, Aydın’da yapılacak mülteci kampına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/9270)
123.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Özyürek’in, Karadeniz
Bölgesindeki sel felaketi dolayısıyla ayrılan ödeneğe ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru önergesi (7/9291)
124.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, görevde yükselme sınavı
açılmasına ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru önergesi
(7/9293)
125.- Kars
Milletvekili Gürcan Dağdaş’ın, Kars’ta yaşanan afete
yönelik çalışmalara ilişkin Bayındırlık ve İskan
Bakanından yazılı soru önergesi (7/9294)
126.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Iğdır’daki yatırımlara
ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru
önergesi (7/9297)
127.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Kars’taki yatırımlara
ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru
önergesi (7/9298)
128.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Ardahan’daki yatırımlara
ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru
önergesi (7/9300)
129.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Kilis-Gaziantep yolunun
asfaltına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/9301)
130.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, akaryakıt fiyatlarına ve müteahhit hak edişlerine ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısından (Ali Babacan) yazılı soru önergesi (7/9343)
131.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, iç göçe yönelik
çalışmalara ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Ali Babacan)
yazılı soru önergesi (7/9344)
132.- İstanbul
Milletvekili Atila Kaya’nın, bazı ekonomik verilere
ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Ali Babacan) yazılı soru
önergesi (7/9346)
133.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğru’nun, DASK sigortası yapılan konut sayısına ilişkin
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Ali Babacan) yazılı soru önergesi
(7/9347)
134.- Kars
Milletvekili Gürcan Dağdaş’ın, Kars’ta istihdam ve
yatırımın artırılmasına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Ali
Babacan) yazılı soru önergesi (7/9353)
135.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Danıştay kararıyla
görevine dönen bürokratlara ilişkin Devlet Bakanından (Hayati Yazıcı) yazılı
soru önergesi (7/9354)
136.- İstanbul
Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaş’ın, Ataköy’deki spor kompleksi inşaatına ilişkin Devlet Bakanından (Faruk Nafiz Özak) yazılı soru önergesi (7/9355)
137.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvel’in, Türk Telekom bayan Voleybol Şubesinin kapatılmasına ilişkin Devlet
Bakanından (Faruk Nafiz Özak) yazılı soru önergesi
(7/9356)
138.- Amasya
Milletvekili Hüseyin Ünsal’ın, Amasya Şekerspor
Kulübünün kapatılmasına ilişkin Devlet Bakanından (Faruk Nafiz Özak) yazılı soru önergesi (7/9357)
139.- Bursa
Milletvekili Hamza Hamit Homriş’in, Türkiye Futbol
Federasyonunun bir kararına ilişkin Devlet Bakanından (Faruk Nafiz Özak) yazılı soru önergesi (7/9362)
140.- Isparta
Milletvekili Süleyman Nevzat Korkmaz’ın, Türkiye
Futbol Federasyonunun klasman temsilcisi aday başvurularını değerlendirmesine
ilişkin Devlet Bakanından (Faruk Nafiz Özak) yazılı
soru önergesi (7/9363)
141.- İstanbul
Milletvekili Çetin Soysal’ın, ABD’de mağdur edilen Türk öğrencilere ilişkin
Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/9366)
142.- Balıkesir
Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, Yunan adalarındaki asker varlığına ilişkin
Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/9367)
143.- Uşak
Milletvekili Osman Coşkunoğlu’nun, nükleer santral
konusunda ABD ile yapılan görüşmelere ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/9368)
144.- İstanbul
Milletvekili Atila Kaya’nın, Irak’taki bazı
tutuklamalara ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/9369)
145.- Antalya
Milletvekili Tayfur Süner’in, Kaş ve Meis Adası arasında turizmin geliştirilmesine ilişkin
Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/9370)
146.- Bursa
Milletvekili Onur Öymen’in, Gürcistan’ın, bir Türk
gemisine el koymasına ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/9371)
147.-
Kahramanmaraş Milletvekili Durdu Özbolat’ın,
Kahramanmaraş’taki elektrik aboneliklerine ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanından yazılı soru önergesi (7/9373)
148.- Adıyaman
Milletvekili Şevket Köse’nin, TPAO Adıyaman Bölge Müdürlüğünde işten çıkarılan
işçilere ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi
(7/9374)
149.- Uşak
Milletvekili Osman Coşkunoğlu’nun, nükleer santral
ihalesine ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi
(7/9375)
150.- Balıkesir
Milletvekili Ergün Aydoğan’ın, Rusya’yla yapılan
enerji anlaşmaları ile ilgili iddialara ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanından yazılı soru önergesi (7/9376)
151.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Nabucco
Projesine ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi
(7/9378)
152.- Antalya
Milletvekili Tayfur Süner’in, Antalya Doğalgaz Çevrim
Santralinin yer seçimine ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı
soru önergesi (7/9379)
153.- İzmir
Milletvekili Selçuk Ayhan’ın, yenilenebilir enerji kaynaklarının
değerlendirilmesine ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru
önergesi (7/9380)
154.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Batman doğalgaz boru
hattı ihalesine ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru
önergesi (7/9381)
155.- Adıyaman
Milletvekili Şevket Köse’nin, petrol işçilerinin ücret sorunlarına ilişkin
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/9382)
156.- Adana
Milletvekili Yılmaz Tankut’un, tasarruflu ampullerin
sağlığa zararlı olduğu iddialarına ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından
yazılı soru önergesi (7/9383)
157.- Adana
Milletvekili Tacidar Seyhan’ın, bazı firmalara yapılan
ödemelere ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi
(7/9384)
158.- Kocaeli
Milletvekili Cevdet Selvi’nin, Ankara Büyükşehir
Belediye Başkanlığının yargı kararlarını uygulamasına ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/9385)
159.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Ağrı’daki bir konaklama
tesisinin durumuna ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/9386)
160.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Güngörendeki
patlamada ölenlerin yakınlarına bazı uygulamalar yapılıp yapılmadığına ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/9387)
161.- Gaziantep
Milletvekili Akif Ekici’nin, Gaziantep Hafif Raylı
Sistem Projesine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/9388)
162.- Ankara
Milletvekili Tekin Bingöl’ün, Ankara Büyükşehir Belediyesinin yargı kararlarını
uygulamasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/9389)
163.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvel’in, Burdur Valisinin
Başbakanın oğlunu uğurlamasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/9391)
164.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvel’in, Kahramanmaraş’taki
KÖYDES yatırımlarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/9392)
165.- Gaziantep
Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün, Ankara’daki Akay Kavşağı tartışmalarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/9393)
166.- Gaziantep
Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün, Ankara Büyükşehir
Belediyesinin bazı karar ve uygulamalarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/9394)
167.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Hakkari’deki
hasarlı köy yollarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/9396)
168.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Tunceli’deki hasarlı köy
yollarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/9397)
169.- Ardahan Milletvekili
Ensar Öğüt’ün, Kars’taki hasarlı köy yollarına
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/9398)
170.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Ağrı’daki hasarlı köy
yollarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/9399)
171.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Bingöl’deki hasarlı köy
yollarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/9401)
172.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Şırnak’taki hasarlı köy
yollarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/9402)
173.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Van’daki hasarlı köy
yollarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/9403)
174.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Elazığ’daki hasarlı köy
yollarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/9404)
175.- Tekirdağ
Milletvekili Kemalettin Nalcı’nın,
Tekirdağ’daki bazı belediyelerin askı yöntemiyle duyurduğu ihalelere ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/9405)
176.- Iğdır
Milletvekili Pervin Buldan’ın, güvenlik güçlerine yönelik bazı iddialara
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/9406)
177.- Van
Milletvekili Fatma Kurtulan’ın, Diyarbakır’daki bir
ev baskını iddiasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/9407)
178.- Van
Milletvekili Özdal Üçer’in, Özalp ilçesindeki bazı
olaylara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/9408)
179.- Konya
Milletvekili Atilla Kart’ın, Konya İl Özel İdaresindeki bazı yetkililer
hakkındaki iddialara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/9409)
180.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Batman’daki arazi
yangınına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/9410)
181.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Van-Gevaş’taki piknik
alanına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/9412)
182.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir köyün su sorununa
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/9413)
183.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir köyün bazı
ihtiyaçlarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/9414)
184.- Adıyaman
Milletvekili Şevket Köse’nin, Gölbaşı ilçesindeki KÖYDES yatırımlarına ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/9416)
185.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirel’in, Karacabey-İnkaya Göletine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/9417)
186.- Adıyaman
Milletvekili Şevket Köse’nin, Gerger ilçesindeki KÖYDES yatırımlarına ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/9418)
187.- Adıyaman
Milletvekili Şevket Köse’nin, Sincik ilçesindeki KÖYDES yatırımlarına ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/9419)
188.- Adıyaman
Milletvekili Şevket Köse’nin, Çelikhan ilçesindeki KÖYDES yatırımlarına ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/9420)
189.- Adıyaman
Milletvekili Şevket Köse’nin, Tut ilçesindeki KÖYDES yatırımlarına ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/9421)
190.- Adıyaman
Milletvekili Şevket Köse’nin, Samsat ilçesindeki KÖYDES yatırımlarına ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/9422)
191.- Adıyaman
Milletvekili Şevket Köse’nin, Kahta ilçesindeki KÖYDES
yatırımlarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/9424)
192.- Mersin
Milletvekili İsa Gök’ün, “demokratik açılım” çalışmalarına ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/9425)
193.- Kayseri Milletvekili
Mehmet Şevki Kulkuloğlu’nun, Kayseri tramvay
hattındaki trafik güvenliğine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/9426)
194.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Ardahan’da yayla ve köy
yollarının genişletilmesine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/9428)
195.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Batman’ın bir
mahallesindeki bazı çalışmalara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/9429)
196.- İstanbul
Milletvekili Sacid Yıldız’ın, Ordu Valiliğinin bir uygulamasına
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/9430)
197.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir köyün bazı
sorunlarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/9431)
198.- Bursa
Milletvekili Onur Öymen’in, 12 Eylül’den sonra
Türkiye’ye dönmesine izin verilmeyenlere ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/9432)
199.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Ardahan Üniversitesinin
yolunun asfaltlanmasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/9433)
200.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Hanak’taki bir grup içme
suyu şebekesine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/9434)
201.- Ankara
Milletvekili Yılmaz Ateş’in, Ankara Büyükşehir Belediyesinin gayrimenkul
işlemlerine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/9435)
202.- Ankara
Milletvekili Yılmaz Ateş’in, Ankara’daki aydınlatma direklerine ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/9436)
203.- Ankara
Milletvekili Yılmaz Ateş’in, Ankara Büyükşehir Belediyesinin bir şirketinin bir
ihalesine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/9437)
204.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvel’in, usulsüz dinleme yaptığı
iddia edilen bir polis memuruna ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/9438)
205.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Şırnak Devlet
Hastanesinin yoluna ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/9439)
206.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Şanlıurfa Organize Sanayi
Bölgesindeki su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/9440)
207.- İstanbul
Milletvekili Sacid Yıldız’ın, Florya Güneş Plajının
halka kapatılmasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/9441)
208.- Ankara
Milletvekili Yılmaz Ateş’in, Ankara Büyükşehir Belediyesinin bir firmadan
yaptığı alımlara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/9442)
209.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Batman’daki TOKİ
konutlarının su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/9443)
210.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Bingöl’deki bazı
mezraların ihtiyaçlarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/9444)
211.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Hakkari-Yüksekova’daki
çocuk parkı ihtiyacına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/9445)
212.- Tokat Milletvekili
Reşat Doğru’nun, Erbaa-Reşadiye yolundaki trafik kazalarına ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/9446)
213.-
Kahramanmaraş Milletvekili Durdu Özbolat’ın, bir
kişinin yurda dönüşüne ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/9447)
214.- İstanbul
Milletvekili Sebahat Tuncel’in, İstanbul’da bazı
mahallelerde yaşandığı iddia edilen olaylara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/9448)
215.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğru’nun, Tokat’taki bir yol yapımına ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/9449)
216.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğru’nun, Tokat’taki KÖYDES ödeneğine ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/9450)
217.- Konya
Milletvekili Atilla Kart’ın, Meram Belediyesi Başkan Danışmanına ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/9451)
218.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Sevigen’in, İstanbul’daki kaçak
yapılara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/9452)
219.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvel’in, İstanbul’da yıkılan bir
vakıf okuluna ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/9453)
220.- İstanbul
Milletvekili Çetin Soysal’ın, ÇYDD’den burs alan
öğrencilerin soruşturulmasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/9454)
221.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Çankırı Belediyesi Ekmek
Fabrikasının kapanmasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/9455)
222.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Diyarbakır’daki bir köyün
su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/9456)
223.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvel’in, bir dernekten burs alan
öğrencilerin araştırılmasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/9457)
224.-
Kahramanmaraş Milletvekili Durdu Özbolat’ın, ÇYDD’den burs alan öğrencilerin soruşturulmasına ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/9458)
225.- İzmir
Milletvekili Bülent Baratalı’nın, ÇYDD’den
burs alan öğrencilerin soruşturulmasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/9459)
226.- Antalya
Milletvekili Tayfur Süner’in, İstanbul’da yıkılan bir
vakıf okuluna ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/9460)
227.- Aydın
Milletvekili Fatih Atay’ın, ÇYDD’den burs alan
öğrencilerin soruşturulmasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/9461)
228.- Aydın
Milletvekili Fatih Atay’ın, İstanbul’da yıkılan bir vakıf okuluna ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/9462)
229.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Siirt’teki bir mahallenin
bazı ihtiyaçlarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/9463)
230.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Bingöl’deki bir köyün
bazı sorunlarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/9464)
231.- Hakkari Milletvekili Hamit Geylani’nin,
şehit ve gazi yakınlarının istihdamıyla ilgili genelgeye ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/9465)
232.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğru’nun, AOÇ içerisinden akan derenin ıslahına ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/9466)
233.- Balıkesir
Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, Marmara Adasındaki bir yola ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/9467)
234.- Mersin
Milletvekili Akif Akkuş’un, Washington’da yapılan bir toplantıya ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/9468)
235.- Şırnak
Milletvekili Sevahir Bayındır’ın, Uludere’de meydana
gelen bir olayla ilgili iddialara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/9469)
236.- Diyarbakır
Milletvekili Selahattin Demirtaş’ın, bir avukata
baskı uygulandığı iddiasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/9470)
237.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, ilaç katılım payına ve ek
ders ücretlerine ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/9497)
238.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, kamuya taşıt
alımlarındaki vergi istisnasına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi
(7/9498)
239.- Kırklareli
Milletvekili Turgut Dibek’in, bir Hazine arazisinin satışına ilişkin Maliye
Bakanından yazılı soru önergesi (7/9500)
240.- İstanbul
Milletvekili Atila Kaya’nın, bazı zorunlu ödemelere
yönelik çalışmalara ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/9506)
241.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçay’ın, Manisa Belediyesinin bazı birimlerinin
elektriğinin kesilmesine ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi
(7/9507)
242.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçay’ın, Manisa’da tarımsal sulamada kullanılan elektriği
kesilen abonelere ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/9508)
243.- Edirne
Milletvekili Bilgin Paçarız’ın, elektrik borcu bulunan belediyelere ilişkin
Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/9509)
244.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, üniversitelerdeki
akademik ve idari personelin bazı haklarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/9512)
245.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, İzzet Baysal
Üniversitesinin bazı sorunlarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru
önergesi (7/9513)
246.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Kars’taki ilk ve
ortaöğretim kurumlarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/9514)
247.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Şırnak’taki ilk ve
ortaöğretim kurumlarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/9515)
248.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Van’daki ilk ve
ortaöğretim kurumlarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/9516)
249.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Batman’daki ilk ve
ortaöğretim kurumlarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/9520)
250.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Bingöl’deki ilk ve
ortaöğretim kurumlarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/9521)
251.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Tunceli’deki ilk ve
ortaöğretim kurumlarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/9522)
252.- Batman
Milletvekili Ayla Akat Ata’nın, Batman’da uygulanan
bir eğitim projesine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/9523)
253.- Balıkesir
Milletvekili Ergün Aydoğan’ın, kitap basım ve
poşetleme ihalelerine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/9526)
254.- Eskişehir
Milletvekili Fehmi Murat Sönmez’in, Seviye Belirleme
Sınavına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/9527)
255.- Yalova
Milletvekili Muharrem İnce’nin, KPSS’de kopya
çekildiği iddialarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/9528)
256.- Eskişehir
Milletvekili Fehmi Murat Sönmez’in, sözleşmeli
öğretmenlere ve öğretmen açığına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru
önergesi (7/9529)
257.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Ardahan’daki öğrenci
yurdunun faaliyete geçirilmesine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru
önergesi (7/9530)
258.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Bingöl Sağlık Meslek
Lisesi inşaatına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/9531)
259.- İstanbul
Milletvekili Sacid Yıldız’ın, eğitim kurumları
yönetici sınavına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/9532)
260.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Bingöl-Solhan Anadolu
Lisesi ve YİBO’nun ihtiyaçlarına ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/9533)
261.- Isparta
Milletvekili Süleyman Nevzat Korkmaz’ın, YÖK’ün
hazırladığı puan sistemlerinin eşdeğerliliği tablosuna ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/9534)
262.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Ahi Evran
Üniversitesinin kadro ihtiyacına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru
önergesi (7/9535)
263.- Zonguldak
Milletvekili Ali Koçal’ın, ÖSS sonuçlarının
değerlendirilmesine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/9536)
264.- İstanbul Milletvekili
Sebahat Tuncel’in, üniversite harçlarına yapılan
zamma ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/9538)
265.-
Kahramanmaraş Milletvekili Durdu Özbolat’ın, çalışma
takvimlerinin YÖK ile birlikte hazırlanmasına ilişkin Milli Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/9539)
266.-
Kahramanmaraş Milletvekili Durdu Özbolat’ın, Anadolu
ve Fen Liseleri kontenjanlarında boşluk kalmasına ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/9540)
267.- İstanbul
Milletvekili Çetin Soysal’ın, öğretmen atamalarına ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/9541)
268.- Isparta
Milletvekili Mevlüt Coşkuner’in,
Isparta’daki okul öncesi eğitim pilot bölge uygulamasına ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/9542)
269.- Yalova
Milletvekili Muharrem İnce’nin, öğretmen atama ve yer değiştirmelerine ilişkin
Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/9543)
270.- Yalova
Milletvekili Muharrem İnce’nin, elektriği kesilen okullara ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/9544)
271.- Mersin
Milletvekili Akif Akkuş’un, İstanbul’daki bir vakıf okulunun yıkımına ilişkin
Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/9545)
272.- Gaziantep
Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün, öğretmenlerin bazı
sorunlarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/9546)
273.- Hakkari Milletvekili Hamit Geylani’nin,
bir mayının patlaması olayıyla ilgili iddialara ilişkin Milli Savunma
Bakanından yazılı soru önergesi (7/9547)
274.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Afganistan’daki Türk
Birliğinin bir aracının yaptığı trafik kazasına ilişkin Milli Savunma
Bakanından yazılı soru önergesi (7/9548)
275.- Hakkari Milletvekili Hamit Geylani’nin,
bazı yerlerde alçak uçuşlar yapılmasına ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı
soru önergesi (7/9549)
276.- Batman
Milletvekili Ayla Akat Ata’nın, Batman Kadın Doğum ve
Çocuk Hastalıkları Hastanesinde yaşanan bir olaya ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/9550)
277.- Mersin
Milletvekili İsa Gök’ün, İstanbul’da bir hastaya bazı hastanelerin müdahale
etmemesine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/9551)
278.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Batman Ağız ve Diş
Hastanesindeki sorunlara ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/9552)
279.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirel’in, Düzce’deki bebek ölümlerine ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/9553)
280.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirel’in, Erzurum’daki bebek ölümlerine ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/9554)
281.- Van
Milletvekili Fatma Kurtulan’ın, bazı hastanelerdeki
cihaz eksikliklerine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/9555)
282.- Manisa
Milletvekili Ahmet Orhan’ın, Akhisar Devlet Hastanesinin uzman doktor ve
ambulans ihtiyacına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/9556)
283.- Şanlıurfa
Milletvekili İbrahim Binici’nin, bir başhekim
hakkındaki iddialara ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/9557)
284.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirel’in, Elazığ’daki bebek ölümlerine ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/9558)
285.- Muğla
Milletvekili Ali Arslan’ın, hastanelerdeki
vantilatörlü kuvöze ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/9559)
286.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirel’in, Sakarya’daki bebek ölümlerine ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/9560)
287.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirel’in, Bayburt’taki bebek ölümlerine ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/9561)
288.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Batman Bölge Hastanesinin
ihalelerine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/9562)
289.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, Simav Devlet Hastanesindeki
uzman doktor açığına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/9563)
290.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Kars Devlet
Hastanesindeki arızalı cihazlara ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/9564)
291.- Bursa
Milletvekili Onur Öymen’in, Bursa’daki hastanelerin
tıbbi atıklarına ve bir özel hastaneyle ilgili bazı hususlara ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/9566)
292.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Van Çocuk Hastanesindeki
doktor ihtiyacına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/9567)
293.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğru’nun, Tokat’taki uzman doktor açığına ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/9568)
294.- Samsun
Milletvekili Osman Çakır’ın, Vezirköprü Devlet Hastanesindeki uzman doktor
açığına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/9569)
295.- Konya
Milletvekili Mustafa Kalaycı’nın, Konya’daki bazı
sağlık kuruluşlarının eksikliklerine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru
önergesi (7/9570)
296.- Balıkesir
Milletvekili Hüseyin Pazarcı’nın, atıl durumdaki bir
sağlık ocağına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/9571)
297.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, arıcılığın
desteklenmesine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/9575)
298.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Erzurum’da doğal afet
mağduru çiftçilere ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/9576)
299.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Kars-Kağızman’daki dolu
zararının karşılanmasına ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/9577)
300.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Kars’taki besicilerin
desteklenmesine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/9578)
301.- Muğla
Milletvekili Fevzi Topuz’un, genetiği değiştirilmiş organizmalı ürünlere
ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/9579)
302.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, tarımsal kalkınma
kooperatiflerinin borçlarına ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/9580)
303.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Doğu Anadolu Bölgesinde
hayvancılığın desteklenmesine ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/9581)
304.- Giresun
Milletvekili Murat Özkan’ın, Giresun’da fındık alanlarında otla mücadeleye
ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/9582)
305.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Posof’taki çiftçilerin
borçlarına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/9583)
306.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, hayvancılık sektöründeki
kayıt dışılığa ve yetiştirici birliklerinin desteklenmesine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/9584)
307.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Diyarbakır-Bismil’deki çiftçilerin
durumuna ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/9585)
308.- Bursa
Milletvekili Hamza Hamit Homriş’in, domuz
çiftliklerine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/9586)
309.- İstanbul
Milletvekili Atila Kaya’nın, TMO’nun fındık stokuna
ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/9587)
310- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Şanlıurfa’da besi OSB’si
kurulmasına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/9588)
311.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir köydeki hayvan
hastalığına Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/9589)
312.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Göle Mezbahasının
durumuna ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/9590)
313.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğru’nun, TMO’nun buğday alımlarına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/9591)
314.- Kars
Milletvekili Gürcan Dağdaş’ın, bir köydeki hayvan
hastalığına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/9592)
315.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Ardahan’daki afet mağduru
arıcılara ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/9593)
316.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Bingöl’deki afet mağduru
arıcılara ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/9594)
317.- Balıkesir
Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, Marmara Adasında yapılan zirai ilaçlamaya
ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/9595)
318.- Muğla
Milletvekili Gürol Ergin’in, Yatağan Tarım Kredi Kooperatifinin uygulamalarına
ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/9596)
319.- Adıyaman
Milletvekili Şevket Köse’nin, Adıyaman’daki alternatif ürün ödemelerine ilişkin
Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/9597)
320.- Antalya
Milletvekili Tayfur Süner’in, kıl keçisi
yetiştiriciliğinin engellenmesine ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/9598)
321.- Muğla
Milletvekili Gürol Ergin’in, TAR-GEL projesi kapsamındaki sözleşmeli personelin
sorunlarına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/9599)
322.- Mersin
Milletvekili İsa Gök’ün, 3. Boğaziçi Köprüsü Projesine ilişkin Ulaştırma
Bakanından yazılı soru önergesi (7/9600)
323.- Giresun Milletvekili
Murat Özkan’ın, Bulancak İskelesine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru
önergesi (7/9601)
324.- Manisa
Milletvekili Ahmet Orhan’ın, Salihli-Akhisar yoluna ilişkin Ulaştırma
Bakanından yazılı soru önergesi (7/9602)
325.- Manisa
Milletvekili Ahmet Orhan’ın, Turgutlu Gar binasına ilişkin Ulaştırma Bakanından
yazılı soru önergesi (7/9603)
326.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğru’nun, Reşadiye karayolunun Kelkit Çayı mevkiine ilişkin
Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/9604)
327.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirel’in, demiryollarının yük ve yolcu taşımacılığındaki
payına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/9605)
328.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirel’in, TCDD personeline ilişkin Ulaştırma Bakanından
yazılı soru önergesi (7/9606)
329.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirel’in, tren kazalarına ilişkin Ulaştırma Bakanından
yazılı soru önergesi (7/9607)
330.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, karayolu
kamulaştırmalarındaki ödemelere ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi
(7/9608)
331.- İstanbul
Milletvekili Çetin Soysal’ın, trafik kazalarına ilişkin Ulaştırma Bakanından
yazılı soru önergesi (7/9609)
332.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Şanlıurfa’da demiryolunun
bazı yerlere uzatılmasına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi
(7/9610)
333.- Adıyaman
Milletvekili Şevket Köse’nin, Şanlıurfa-Mardin ve Şanlıurfa-Adıyaman yol
çalışmalarına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/9611)
334.- Bartın
Milletvekili Muhammet Rıza Yalçınkaya’nın, bir Türk
gemisinin korsanlarca kaçırılmasına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru
önergesi (7/9612)
335.- İstanbul
Milletvekili Çetin Soysal’ın, korsanlarca kaçırılan bir Türk gemisine ilişkin
Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/9613)
336.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Ardahan-Kars arasındaki
yol çalışmasına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/9614)
337.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Ardahan-Ardanuç yol yapım
çalışmasına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/9615)
338.- Antalya
Milletvekili Tayfur Süner’in, Antalya’dan Rusya’ya
yapılan yaş sebze ve meyve ihracatındaki ulaştırma sorunlarına ilişkin
Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/9616)
339.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Şanlıurfa OSB’ye köprülü
kavşak yapılmasına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/9617)
340.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, baz
istasyonlarının şehir dışına taşınmasına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı
soru önergesi (7/9618)
341.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Van-Saray’daki bazı
köylerin iletişim sorunlarına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi
(7/9619)
342.- Antalya
Milletvekili Tayfur Süner’in, pilotların istihdamına
ve bir pilotun işine son verilmesine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru
önergesi (7/9620)
343.- Mersin
Milletvekili Akif Akkuş’un, 3. Boğaz Köprüsünün güzergahına
ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/9621)
344.- Adana
Milletvekili Yılmaz Tankut’un, bir pilotun işine son
verilmesine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/9622)
345.- İzmir
Milletvekili Oktay Vural’ın, DTP eşbaşkanlarıyla
görüşmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/9624)
346.- Balıkesir
Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, Diyanet İşleri Başkanlığındaki sözleşmeli
personele ilişkin Devlet Bakanından (Faruk Çelik) yazılı soru önergesi (7/9628)
347.- Konya
Milletvekili Atilla Kart’ın, İstanbul’da bir vakıf okulunun yıkılmasına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/9629)
5 Kasım 2009 Perşembe
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 13.03
BAŞKAN : Başkan Vekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Fatih METİN (Bolu), Murat ÖZKAN (Giresun)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 14’üncü Birleşimini açıyorum.
III.- Y O K L A M A
BAŞKAN -
Elektronik cihazla yoklama yapacağım.
Yoklama için üç
dakika süre veriyorum ve yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, pusula gönderen bir kısım arkadaşlarımızın isimlerini okuyacağım:
Sayın Ahmet Yeni?
Burada.
Sayın Lokman
Ayva? Burada.
Sayın Hayati
Yazıcı, Devlet Bakanımız? Burada.
Sayın Ayşe Akbaş?
Burada.
Sayın
milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden
önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk
söz 30 Ekim Kars ilinin kurtuluş yıl dönümü münasebetiyle söz isteyen Kars
Milletvekili Zeki Karabayır’a aittir.
Sayın Karabayır, buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
V.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları
1.- Kars Milletvekili Zeki Karabayır’ın,
30 Ekim Kars ilinin düşman işgalinden kurtuluşunun 89’uncu yıl dönümüne ilişkin
gündem dışı konuşması
ZEKİ KARABAYIR
(Kars) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Kars’ımızın düşman işgalinden
kurtuluşunun 89’uncu yıl dönümü münasebetiyle gündem dışı söz aldım. Yüce
heyetinizi saygıyla selamlarım.
Değerli
arkadaşlar, 1064 yılında kapılarını ilk kez Türklere açan serhat şehrimiz Kars
stratejik açıdan bulunduğu bölgenin daima merkezi olmuştur. Bu yüzden de bitip
tükenmek bilmeyen savaşlar yaşamış, eşsiz kahramanlıklar göstermiş, büyük
acılar çekmiş ve kırk yıl boyunca Rus hâkimiyeti altında kalmış bir
kentimizdir.
Mondros
Mütarekesi’nin hemen ardından bölgenin yeniden İngilizler tarafından işgal
edileceği düşüncesiyle 30 Kasım 1918’de ilk yerel hükûmet
olan Cenubi Garbi Kafkas yerli Hükûmetini kuran ilk
ilimizdir. Yine Kars 1855-1856 yıllarında Rus ordusuna karşı verdiği akıl almaz
mücadele sonucunda gazilik unvanını ilk alan ilimizdir. Birinci Dünya
Savaşı’nda Sarıkamış Harekâtı’nda şehit düşen 90 bin vatan evladını bağrında
barındıran bir ilimizdir. Başta bir dünya mirası olan İpek Yolu üzerindeki Ani
şehri olmak üzere birçok medeniyetin izlerini bağrında barındıran bir
ilimizdir.
Sayın Başkan,
değerli arkadaşlar; Trablusgap’ta başlayan zincirleme
reaksiyon önce Balkan Savaşı’nı tetikledi, daha sonra da tarihin en büyük
savaşı olan Birinci Dünya Savaşı başladı. Girdiğimiz bu savaşı kaybetmemizin
hemen ardından Mustafa Kemal önderliğinde 19 Mayıs 1919’da yakılan meşalenin
ışığı tarihin kavşak noktasında yer alan kentimize de ulaştı. Kırk yıldan fazla
işgal altında kalan, onuruyla bağımsız yaşamaya alışmış Kars halkı da bu ışığa
kayıtsız kalmamış ve topyekûn mücadeleye girmiştir. 1920’lere kadar işgal
altında kalan şehir Kâzım Karabekir Paşa komutasındaki Türk ordusu tarafından
30 Ekim 1920’de yeniden ana vatan topraklarına katıldı. 2-3 Aralık 1920’de
Ermenilerle Gümrü Antlaşması imzalandı. Bu antlaşma
Büyük Millet Meclisinin imzaladığı ilk antlaşmadır.
Değerli arkadaşlar,
“30 Ekim” umut ve inancın mutlak zaferi, sabır ve direncin ölümsüz destanının
yazıldığı günün adıdır. “30 Ekim” emperyalist devletlerin Anadolu toprakları
üzerinde besledikleri yayılımcı emelleri için bitip tükenmek bilmeyen savaşları tümden
kaybettikleri günün adıdır. Bu zaferi bize armağan eden başta Gazi Mustafa
Kemal Atatürk olmak üzere Kâzım Karabekir Paşa ve tüm kahramanlarımıza
Allah’tan rahmet diliyorum.
Değerli
arkadaşlar, 2002 AK PARTİ İktidarına kadar Kars ilimize gereken yatırımlar
yapılmamış, her alanda hizmetlerden geri bırakılmıştır. İktidarlarımız
dönemlerinde Türkiye'nin her yerinde olduğu gibi Kars’ımıza da başta Kars
merkezinin içme suyu olmak üzere eğitim, sağlık, köy yolları, içme suları,
turizm, ulaşım, tarımsal alanlarda önemli yatırımlar yapılmıştır. Bir dünya
projesi olan Pekin’i Londra’ya bağlayacak Kars-Tiflis-Bakû demir yolu hattının yapımına başlanması, doğal gazın
Kars’a getirilmesi, enerji ve sulama yatırımları, tarihî eserlerin onarımı,
devlet ve araştırma hastanelerinin yapılması, havaalanını uluslararası
standartlara getirme çalışmaları iktidarlarımız dönemlerinde gerçekleştirilen
ve gerçekleştirilmeye devam edilen önemli projeler ve yatırımlardan
bazılarıdır.
Geçen yılki
konuşmamda Kars Havaalanı’na yeni bir terminal binasının yapılması ve sulama,
enerji amaçlı Kars barajının 2009 yatırım programına alınması talebimiz yerine
getirildi. Terminal binası ihale edildi, baraj da ihale aşamasındadır.
Başta Başbakanımız
olmak üzere her 2 bakanımıza, genel müdürlerimize, Devlet Planlama
Teşkilatımıza ve emeği geçen herkese teşekkür ediyorum.
Cenabıhakk’ın
Kurtuluş Savaşı esnasındaki o acı günleri bu millete bir daha yaşatmaması
dileğiyle hepinizi yeninden saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Karabayır.
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) – Kars Devlet Hastanesini açtınız mı Sayın Vekilim?
ZEKİ KARABAYIR
(Devamla) – Kars Devlet Hastanesini, söyleyeyim…
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) – Açıldı mı onu söyleyin.
ZEKİ KARABAYIR
(Devamla) – Açıldı, açıldı, iki buçuk sene önce açıldı.
BAŞKAN – Sayın Karabayır…
ZEKİ KARABAYIR
(Devamla) – Sekiz senede 3 trilyon harcadınız, iki buçuk sene…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Karabayır…
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) – 6 trilyon verdim, yalan söyleme. Ben 6 trilyon verdim Kars’a,
doğru söyle. Devletin kayıtlarında var, 6 trilyon verdim.
BAŞKAN – Gündem
dışı ikinci söz Isparta ilindeki Yakaören sondajının
çevreye etkileri hakkında söz isteyen Isparta Milletvekili Süleyman Nevzat Korkmaz’a aittir.
Sayın Korkmaz,
buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)
ZEKİ KARABAYIR
(Kars) - Sizin devlet arşivlerine bakmak gibi bir alışkanlığınız yok.
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) - Ben 6 trilyon, kendi imzamla verdim. Gel göstereyim ben sana,
görmek istiyorsan. Kars’a 6 trilyon parayı fondan verdim bütçeden değil, senin
haberin yok.
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, karşılıklı konuşmayalım efendim lütfen.
Sayın Durmuş,
Sayın Karabayır…
Sayın Korkmaz,
buyurun efendim.
Arkadaşlar, Sayın
Korkmaz’ı dinleyelim.
2.- Isparta Milletvekili S. Nevzat Korkmaz’ın,
Isparta ili Yakaören köyünde sıcak su için yapılan
sondaj neticesinde çıkan zehirli gazın çevreye etkilerine ilişkin gündem dışı
konuşması
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; Aziz Nesin’in
hikâyelerini hatırlatan her aşaması sorumsuzluk ve keyfiyetle dolu kamu kaynaklarının nasıl israf
olunduğuna dair bir olayı, Isparta Yakaören köyünde
eski AKP’li Isparta Belediye Başkanı tarafından yaptırılan bir sıcak su sondaj
hikâyesini sizlerle paylaşmak, ortaya çıkan ve insan sağlığıyla doğal çevreyi
tehdit eden olumsuzlukların giderilmesinde İçişleri, Enerji ve Tabii Kaynaklar
ile Çevre Bakanlıklarının desteklerini almak üzere söz almış bulunuyorum. Yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Bir önceki
dönemde Isparta Belediyemiz keyfî uygulamalarla sorumsuzca yönetilmiş ve bugün
itibarıyla 140 trilyon liralık bir borçla karşı karşıya bırakılarak âdeta iflas
noktasına sürüklenmiştir. Belediyenin rutin işleri bile ranta
tahvil edilmiş, kamu kaynakları üzerinden birileri haksız olarak
zenginleştirilmiştir.
Isparta Yakaören köyü Uyuz Pınarı mevkisinde 2006 ve 2008
yıllarında belediye başkanının talebi üzerine hem de hiçbir teknik bilgi,
araştırma ve incelemeye dayanmaksızın sadece rivayetler ve Başkanın define
avcısı mantığı ile özel bir firmaya sondaj çalışması yaptırılmış, yapılan
sondaj sonunda sıcak su yerine zehirli gaz çıkışı yaşanmıştır.
Bildiğiniz üzere
bir yerde termal su sondajı yapacaksanız 5686 sayılı Kanun uyarınca devletin bu
konudaki yetkili kuruluşu MTA’dan izin ve ruhsat alma mecburiyetiniz vardır.
Başkan, böyle bir izni gereksiz bularak yetkisiz ve kaçak bir çalışma
başlatmış, özel bir şirketten 10 milyar 620 milyon ödeyerek danışmanlık hizmeti
satın almıştır. Bu kamu zararı Sayıştay raporunda da tescil edilmiştir. Ortada
ruhsat yok, izin yok, herhangi bir fizibilite yok. Başkan Hasan Balaman sıcak
su sondajı ihalesi düzenleyerek ikinci bir keyfîliğe, sorumsuzluğa imza
atmıştır. İhaleyi kazanan firma ile Isparta Belediyesi arasında 298 milyar
liralık sözleşme imzalanmıştır.
Bir diğer garabet
de, belediye bütçesinden ihale edilen iş ne belediye ne de mücavir sınırlar
içerisindedir. Bu kanun dışı süreç sonunda sondaj başlamış, 23 Haziran 2006
günü saat 18.00 sıralarında büyük bir patlamayla açılan sondaj kuyusundan 16
bar gibi yüksek basınçlı zehirli gaz çıkışı başlamıştır.
Bu define avcısı
zihniyetli Başkan, Ispartalının büyük tepkisiyle karşılaşıp kuyuyu da
kapatamayınca MTA ve TPAO’dan yardım istemiştir. Türkiye Petrollerinden gelen
ekip kuyuya bentonit ve kil basarak müdahale
etmiştir. Maalesef bu müdahale başarısız olmuş, kaya ağzındaki önleyici vana, preventer vana kapatılarak çimentolanmış ancak kapak
kenarından gaz çıkışı devam etmiştir. Firmanın ekipmanı
kuyuda kalınca bunun parasını da Isparta Belediyesi ödemek zorunda kalmıştır.
Yapılan tetkiklerde kuyudan gelen gazın yüzde 94’ünün karbondioksit, binde
2’sinin hidrojen sülfür, binde 2’sinin de etil merkaptan
ve diğer zehirli gazlardan oluştuğu ortaya çıkmıştır.
Hazırlanan
raporlarda bu gazların bu oranlarda olmasının insan ve hayvan yaşamı için
tehdit oluşturduğu belirtilmekte olup bu tarihten itibaren Ispartalı ve Yakaörenlinin de katlanmak zorunda kaldığı kötü bir koku
havaya yayılmıştır. Köylünün birçok hayvanı bu zehirli gazlardan dolayı telef
olmuştur. Ağaçların meyveleri ve yaprakları dökülmüştür. Aileler çocuklarının
köyde dışarıya çıkmasına izin vermemektedir. Kamu parası -ki bu Sayıştay
raporunda 367.116 lira olarak belirlenmiştir- çarçur edilmiştir. Tabiata ve
insanlara zarar verilmiştir. Ne için? “Ben yaptım oldu”cu
bir belediye başkanının hukuksuz, keyfî uygulamalarıdır buna sebep. Teşbihte
hata olmaz, kuyuya atılan taşı kırk akıllı çıkartamamıştır.
Milliyetçi
Hareket Partili Isparta Belediyesi, bu gaz sızıntısının tam olarak
önlenebilmesi için yeniden Türkiye Petrollerine başvurmuştur. TPAO, zaman
içerisinde ortaya çıkabilecek hesaplanamaz hizmet bedeli ortaya koymuş, ucu
açık bu yüksek maliyeti de zaten bir önceki dönemde borçlandırılmış ve
neredeyse her hafta bir icra işlemine konu olan belediye de ödeyemeyeceğini
beyan etmiştir. Bu zararın tüm yükü insanlarımızın üzerine kalmıştır. Burada
yaşamsal bir tehdit vardır. Hükûmetten, özellikle
İçişleri, Çevre, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlıklarımızdan bölge insanını…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun
Sayın Korkmaz.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Devamla) – Teşekkür ederim Başkanım.
…kaderine terk
etmemesi ve AKP’li Belediye Başkanının ortaya çıkardığı bu zararı gidermelerini
talep ediyorum.
İstediğimiz şey,
etrafa zehirli gaz yayan bu kuyunun kapatılmasıdır. Belki de AKP’li Ispartalı
milletvekili arkadaşlarım bu konuyu gündeme getirmiş de olabilirler, ancak
henüz bir sonuç alınamamıştır. Gelecekte, hem insanımızı kaybetmemek hem
çevrenin daha fazla zarar görmesini engellemek, aynı zamanda idarenin, etrafına
zarar veren bu eylemlerinden dolayı belki de trilyonlarca liralık açılacak
tazminat davalarıyla karşılaşılmasının önüne geçmek için yetkili kurumların bir
an önce harekete geçmesini beklediğimizi ifade ediyor, yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Korkmaz.
Sayın Kurt, bir
açıklama mı yapacaksınız?
HAYDAR KEMAL KURT
(Isparta) – Kısa bir açıklama efendim.
BAŞKAN – Evet,
çok kısa lütfen.
Milletvekili
arkadaşlarımıza şunu hatırlatmak isterim: Yani yapılan konuşmalara başka bir
milletvekili arkadaşın cevap vermesi gibi bir husus yok, sadece kısa
açıklamalar söz konusu olabilir, cevap verecekse sayın bakanların cevap vermesi
lazımdır. Onu hatırlatarak mikrofonunuzu açıyorum.
Buyurun efendim.
VI.- AÇIKLAMALAR
1.- Isparta Milletvekili Haydar Kemal Kurt’un, Isparta
Milletvekili S. Nevzat Korkmaz’ın gündem dışı
konuşmasında, sondaj kuyusu açmak için alınmadığını belirttiği iznin MTA’dan
alındığına, köylülerin hiçbir zararının olmadığına ilişkin açıklaması
HAYDAR KEMAL KURT
(Isparta) – Sayın Başkan, Nevzat Bey’in konuşmasında bahsetmiş olduğu husus
bizim seçim bölgemizde olduğu için, ben, konuşmasında birtakım hatalar
olduğundan dolayı sayın milletvekillerimiz eksik bilgilenmesinler diye bir
düzeltme ya da açıklayıcı bilgi vermek istedim.
Merkeze bağlı Yakaören köyümüzde daha önce açılan bir termal su maksatlı
kuyudan bugün gaz çıkmaktadır; doğrudur. Yaklaşık bir yıla yakın süredir bu
çalışma gerçekleştirilmiş. Konuyla ilgili gerek üniversitemizden, Süleyman
Demirel Üniversitesinden bazı bilim adamlarımızın gerekse başka yerlerden bilim
adamlarımızın burada termal suyun olabileceği ya da olamayacağı yönünde
çelişkili ifadeleri vardır karşılıklı. Bu ifadelere dayalı olarak belediyenin
yapmış olduğu bu kuyu çalışması MTA’dan alınan izin, ruhsatla
gerçekleştirilmiştir, ruhsatsız bir kazı değildir. Bunu ben düzeltmek
istiyorum.
Ayrıca bu bölge daha önceden beri halk tarafından, köylü
tarafından bilinen bir bölge. Orada vatandaşa
ait olarak uğranılmış olan bir zarar yoktur, ama koku rahatsız edicidir. Fakat
şu anda Belediye Başkanı olan Milliyetçi Hareket Partili Belediye Başkanımız bu
kuyuyla alakalı olarak ekonomik bir değeri olduğunu, bunu değerlendireceklerini
ve sahip çıkacaklarını ifade etmiştir. Belediye tarafından yapılan iş zarara
uğratmak maksadıyla ya da bir serüven mantığıyla yapılmış değildir. Burada,
şimdiki Belediye Başkanı da bu kuyuyla alakalı ekonomik yatırımların
yapılabileceği gerekçesiyle sahip çıkmaktadır, gazetelerde beyanları vardır.
Sayın Vekilin bunları biliyor olması lazım.
Ayrıca, yapılan
tüm…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Mikrofon
otomatik olarak kesildi.
Tekrar girip
tekrar açmam lazım.
HAYDAR KEMAL KURT
(Isparta) – Peki, Sayın Başkan.
BAŞKAN -
Anlaşıldı.
Peki, teşekkür
ediyorum Sayın Kurt.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) – Sayın Başkanım, sadece bir dakika efendim.
BAŞKAN –
Arkadaşlar, şimdi karşılıklı cevap vermeye başlarsak şey alamayız.
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) – Sadece bir cümle kuracağım.
BAŞKAN –
Birbirinizle görüşün lütfen. İkiniz de Genel Kuruldasınız. Nevzat Beyciğim,
istirham ediyorum.
Teşekkür ederim.
Gündem dışı
üçüncü söz tekstil işçilerinin sorunları hakkında söz isteyen Kırklareli
Milletvekili Tansel Barış’a aittir.
Sayın Barış,
buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
V.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR (Devam)
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları (Devam)
3.- Kırklareli Milletvekili Tansel Barış’ın, tekstil
işçilerinin sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması
TANSEL BARIŞ
(Kırklareli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, tekstil işçilerinin
sorunlarını dile getirmek üzere gündem dışı söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle
yüce heyete saygılarımı sunuyorum.
Bir süreden beri
Mecliste tekstil sektöründeki sıkıntıları ve tekstil işçilerinin sorunlarını
gündeme getiriyoruz. Geçtiğimiz günlerde de Cumhuriyet Halk Partisi bu konuyu
Meclise taşımış ve burada tartışmıştık.
Tabii ki, umarım
bu tartışmalar sonucunda Hükûmet gerekli mesajları
almıştır ve bu sektöre karşı gerekli önlemleri de almıştır veya alacaktır diye
düşünüyoruz.
Sektördeki
tahribatın yoğun olarak yaşanması nedeniyle, ben de bugün gündeme bu konuyu
getirmek istedim.
Tabii ki, tekstil
sektörünü gündeme getirmek demek diğer sektörlerdeki işçilerin sorunları yok
anlamına gelmiyor. Onların da saymakla bitmeyecek kadar sorunları olduğunu da
burada bildirmek istiyorum ve örnek olarak inşaat işçileri diyoruz. Bu sektörde
çalışan işçiler, maalesef sefalet içerisinde ve bunları ne arayan var ne de
soran vardır. Tersane işçileri, malum, her gün ölümle yüz yüze. Mevsimlik
işçiler, bu işçiler fındık ve pamuk yollarında maalesef telef oluyorlar.
Bunlara da sahip çıkan maalesef yok. Maden işçilerimizin hâlini hepiniz
biliyorsunuz. Bunlar meslek hastalığından maalesef kurtulamıyorlar ve
emekliliklerini bile görmek çok zor oluyor.
Bir de, kot
taşlama, kumlama işçileri vardır ki bunların durumu tam bir trajedi arkadaşlar.
Yani bu sektörde, bu iş dalında altı ay çalıştıktan sonra, maalesef bunlar
ölüme doğru koşuyorlar. Bu sektörde beş-on bin işçi çalışıyor ve arkadaşlar, şu
anda 600 civarında işçimiz ölümü bekler vaziyette.
Sayın
milletvekilleri, burada bir parantez açmak istiyorum. İş yerlerinde işçisinin
sağlını, güvenliğini kendi sağlığı ve güvenliği gibi gören, çalışma koşullarına riayet eden, ücret, prim,
ikramiye konusunda hakkaniyet ölçülerinde davranan işverenlerimize buradan
teşekkür ediyorum.
Tüm dünyada
etkili olan ancak ülkemiz üzerinden teğet geçtiği söylenen ekonomik krizin
bizde yarattığı tahribatın boyutları zaman geçtikçe daha net ortaya çıkmakta.
Son bir yıl içerisinde binlerce iş yeri ve fabrika kapandı. 1 milyondan fazla
işçi işini kaybetti. İflaslar, intiharlar, aile faciaları olayın sosyal
boyutunun ne kadar derin olduğunu göstermektedir. İşini kaybeden, ailesine
karşı sorumluluklarını yerine getiremeyen bir baba ne yapsın? Eşkıyalık mı
yapsın, hırsızlık mı yapsın? Yoksa, sayın
milletvekilleri, intihar mı etsin? İşini kaybeden baba bunların hepsini yapar
da işte sosyal devletin burada devreye girmesi lazım, sendikaların da
sendikacılığını burada göstermesi lazım. İşverenin de sorumluluğunu bilmesi
gerekiyor.
Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; tekstil sektöründe 3,5 milyon işçi çalışıyor, 600 bini
sigortalı, 50 bini sendikalı ve çalışanların yüzde 80’i kayıt dışı. Avrupa
Birliğine üye ülkelerde yani yirmi yedi ülkede toplam 2,5 milyon tekstil işçisi
vardır. Hâlbuki bizim ülkemizde 3,5 belki de 4 milyon tekstil işçisi mevcuttur
ama Avrupa Birliği bu sektöre, hiçbir sıkıntı yaşamamasına rağmen, 1 milyar
dolar civarında bir destek çıkmıştır, ancak bizde bu destek çıkmadığı gibi
maalesef fabrikaların kapanmasına seyirci kalınmıştır. Son iki yılda yüzlerce
fabrika, 400 bin tekstil işçisi işini kaybetmiştir. Sayın Maliye Bakanımız
“Tekstili Çin’e bırakalım.” demişti geçtiğimiz günlerde. Sayın Bakanım,
tekstili Çin’e bırakalım da 3,5 milyon kişiyi Çin’e mi göndereceğiz,
veya 6 milyon işsizin üzerine 3,5 milyon kişi daha mı ekleyeceğiz? Önce bunun
bir hesabını yapmak lazım.
Benim bölgem
Kırklareli’nde 10 bin kişi işini kaybetti. Trakya genelinde toplam 50 bin kişi
bu sektörde işini kaybetti. Değerli milletvekilleri, geçtiğimiz aylarda,
Lüleburgaz’da faaliyet gösteren dört tekstil fabrikası kapandı.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun
Sayın Barış, konuşmanızı tamamlayın lütfen.
TANSEL BARIŞ
(Devamla) – 237 işçinin işini kaybettiği, 450 milyara yakın, maaş, prim,
ikramiye ile 2 trilyon lirayı aşan tazminatların ödenmediği ifade edilmektedir.
İşveren “İflas ettim.” diyor. Bu işçilerin haklarına sahip çıkacak kuruluş ve
kurum yok mu arkadaşlar? Sendika ne için var? Devlet ne için vardır? Çalışma
Bakanlığı ne güne duruyor? Bakanlığın bu ve bunun gibi sorunlara derhâl el
koyması lazım ve bu işçilere muhakkak sahip çıkması lazımdır.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; tabii ki söyleyecek çok şey vardır. Ancak, halkımızın
ve işçimizin onuruyla lütfen oynamayalım. Halkımızı ve işçimizi sadakayla
yaşamaya mahkûm etmeyelim. Halk, umutsuz ve çaresiz. Onlara,
onurlu insan gibi yaşaması için bir şans sunalım. Gelin, ülkemizin kanayan bu
aş ve iş yarasına beraber parmak basalım ve işçimizin sesine kulak verelim.
Tüm emekçileri ve
halkımızı sevgi ve saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Barış.
Saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım, müteveffa başbakanlarımızdan Sayın Bülent Ecevit’in
ölüm yıl dönümü münasebetiyle 2 arkadaşımızın, çok kısa bir, yerlerinden
konuşma talepleri vardır, onu yerine getireceğim.
Bu vesileyle
Sayın Bülent Ecevit’e de Allah’tan rahmet diliyorum.
Sayın İçli,
buyurun efendim.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
2.- Eskişehir Milletvekili H. Tayfun İçli’nin,
eski başbakanlardan merhum Bülent Ecevit’in ölüm yıl dönümüne ilişkin
açıklaması
H. TAYFUN İÇLİ
(Eskişehir) – Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.
Biraz evvel sizin
de ifade ettiğiniz gibi, bugün merhum Bülent Ecevit’in ölüm yıl dönümü. Ecevit,
zarafeti ve nezaketiyle halkın gönlünde taht kurmuş siyaset ve devlet adamıydı;
dürüsttü, inançlara saygılıydı, halkçıydı, vatanseverdi. Demokratik sol
düşüncenin kuramcısı, Cumhuriyet Halk Partinin ve Demokratik Sol Partinin Genel
Başkanı, Başbakanımız merhum Bülent Ecevit’i özlemle, saygıyla ve rahmetle
anıyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Sayın Halıcı…
3.- Ankara Milletvekili Mehmet Emrehan
Halıcı’nın, eski başbakanlardan merhum Bülent Ecevit’in
ölüm yıl dönümüne ilişkin açıklaması
MEHMET EMREHAN
HALICI (Ankara) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) – Sayın Başkanım, ben de söz istiyorum.
MEHMET EMREHAN
HALICI (Ankara) - Bugün, rahmetli Bülent Ecevit’in 3’üncü ölüm yıl dönümü. Bülent
Ecevit’in aslında sayabileceğimiz çok üstün meziyetleri var hem bir insan
olarak hem bir siyasetçi olarak hem de bir devlet adamı olarak ama ben
özellikle bugün bunlardan bir tanesinin altını çizmek istiyorum. O da siyasette
uzlaşma kültürüne yaptığı katkı ve bu konuda attığı somut adımlar. Bunun
hepimize örnek olmasını temenni ediyorum. Çünkü Türkiye'nin şu an hoşgörüye ve
uzlaşmaya ihtiyacı olduğunu düşünüyorum. Uzlaşamasak bile uzlaşma kanallarının
açık olmasına ihtiyaç olduğunu düşünüyorum. Aslında bir koalisyona ihtiyaç var.
Koalisyon sadece hükûmetlerde olmaz, koalisyon sadece
milletvekili sayılarıyla yahut bakanlık koltuklarıyla olmaz, olmamalı.
Koalisyonlar vicdanlarda, koalisyonlar yüreklerde, koalisyonlar beyinlerde
olmalı. Bence bir düşünce koalisyonuna ihtiyacımız var. Türkiye'nin bunu hak
ettiğini ve Türk halkının da bu yüce Parlamentodan bunu beklediğini
zannediyorum.
Bu duygularla ben
de rahmetli Ecevit’i saygıyla, sevgiyle ve şükranla anmak istiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Sayın Okay…
HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) – Sayın Ecevit’le ilgili…
BAŞKAN – Hayır,
hayır, mikrofonunuz açık değil de onun için söylüyorum. Sisteme girdiniz mi?
HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) – Sisteme girmeye çalışıyordum.
BAŞKAN – Evet,
sırasıyla şu arkadaşlara…
Sayın Durmuş,
buyurun efendim.
4.- Kırıkkale Milletvekili Osman Durmuş’un,
eski başbakanlardan merhum Bülent Ecevit’in ölüm yıl dönümüne ilişkin
açıklaması
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) – Teşekkür ediyorum.
Efendim, rahmetli
Ecevit’le 57’nci Hükûmetin Başbakanı olarak aynı
kabinede bulunduk. Ailesine başsağlığı ve kendisine rahmet diliyorum. Millî duruşuyla, Orta Doğu’da bugün yaşanan kötü sahnenin, kan
gölüne dönen Orta Doğu’nun bu hâle gelmemesi için Milliyetçi Hareket Partisi
Grubuyla birlikte aynı görüşleri paylaşan Sayın Ecevit, gerçekten Türk siyasi
hayatında gerek Çekiç Güç’ün geri gönderilmesi gerekse Irak işgaline karşı
verdiği mücadeleden dolayı iktidarını kaybetmiş ama onurunu koruyarak öbür
hayata göçmüştür. Kendisine Allah’tan rahmet diliyorum, ailesine
acılarını paylaştığımı ifade ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Durmuş.
Sayın Elitaş, buyurun.
5.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın,
eski başbakanlardan merhum Bülent Ecevit’in ölüm yıl dönümüne ilişkin
açıklaması
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Rahmetli
başbakanlarımızdan Sayın Bülent Ecevit’in bugün ölüm yıl dönümü. 1950’li
yıllarda Türk siyasi hayatına atılan ve gerçekten, ülkemize, milletimize hizmet
etmiş bir başbakan olarak anılacaktır diye ümit ediyorum.
Tekrar, kederli
ailesine başsağlığı, kendilerine de Allah’tan rahmet temenni ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Sayın Okay, buyurun.
6.- Ankara Milletvekili Hakkı Suha
Okay’ın, eski başbakanlardan merhum Bülent Ecevit’in
ölüm yıl dönümüne ilişkin açıklaması
HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) – Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Sayın Bülent
Ecevit, ölümünün 3’üncü yıl dönümünde burada anılırken, Sayın Ecevit, Mustafa
Kemal Atatürk ve İsmet İnönü’den sonra Cumhuriyet Halk Partisinin 3’üncü genel
başkanıdır. Türk siyasi yaşamında saygınlığıyla, dürüstlüğüyle ve yapmış olduğu
hizmetlerle her zaman anılacaktır ve Sayın Bülent Ecevit’in bu hizmetlerini her zaman takdirle
hatırlıyoruz. Özellikle demokrasi yanlısı tavrı hiçbir zaman unutulmayacaktır.
Sayın Ecevit’in 12 Mart Muhtırası sonrasında, 12 Eylül sonrasındaki mücadele
kararlılığı Türk demokrasisinin gelişmesinde çok önemli bir adımdır ve Sayın
Ecevit’in geçmiş hizmetlerinden dolayı kendisine çok teşekkür ediyoruz ve anısı
önünde saygıyla bir kez daha eğiliyoruz.
Size de teşekkür
ediyorum.
GÜLTAN KIŞANAK
(Diyarbakır) – Sayın Başkan, ben de söz istiyorum, sisteme giremedim.
BAŞKAN –Buyurun,
açık mikrofonunuz efendim.
7.- Diyarbakır Milletvekili Gültan
Kışanak’ın, eski başbakanlardan merhum Bülent
Ecevit’in ölüm yıl dönümüne ilişkin açıklaması
GÜLTAN KIŞANAK
(Diyarbakır) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın Bülent Ecevit, Türk
siyasi hayatında önemli liderlerden birisiydi. Türkiye’deki demokrasi
mücadelesine önemli katkıları olmuş, darbe dönemlerinde darbelere karşı tavır
almış ve demokratik siyasetin yeniden yaşam bulması konusunda mücadele etmiş
bir siyasi liderdi. Kendisine Allah’tan rahmet diliyoruz, ailesine ve Türkiye
halkına da başsağlığı dileklerimizi bir kez daha ifade ediyoruz.
BAŞKAN – Teşekkür
ederim.
IV.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- TBMM Başkan Vekili Nevzat Pakdil’in,
müteveffa başbakanlardan Bülent Ecevit’in ölüm yıl dönümü münasebetiyle,
sevenlerine ve Demokratik Sol Partili yurttaşlara başsağlığı ve kendisine
Allah’tan rahmet dileyen konuşması
BAŞKAN – Biz de
bu vesileyle bir kez daha Sayın Ecevit’i rahmetle anıyoruz. Sevenlerine ve
Demokratik Sol Partili yurttaşlarımıza da başsağlığı dileklerimizi iletiyoruz.
Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının bir tezkeresi
vardır, okutup bilgilerinize sunacağım.
VII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Tezkereler
1.- Azerbaycan Millî Meclisi Uluslararası ve Parlamentolararası Komisyonunun davetine icabet edecek olan
Türkiye Büyük Millet Meclisi Parlamento heyetini oluşturmak üzere siyasi parti
gruplarınca isimleri bildirilen milletvekillerine ilişkin Başkanlık tezkeresi
(3/996)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Genel Kuruluna
Azerbaycan Milli
Meclisi Uluslararası ve Parlamentolararası
Komisyonu’nun vaki davetine istinaden, Türkiye Büyük Millet Meclisi üyelerinden
oluşan bir Parlamento Heyetinin, Azerbaycan’a resmi bir ziyarette bulunması
Genel Kurul’un 20 Ekim 2009 tarih ve 8. birleşiminde kabul edilmiştir.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi’nin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi hakkında 3620 Sayılı Kanunun
2. Maddesi uyarınca heyeti oluşturmak üzere siyasi parti gruplarının bildirmiş
olduğu isimler Genel Kurul’un bilgilerine sunulur.
Mehmet
Ali Şahin
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
Deniz Bölükbaşı (Ankara)
Zeynep Dağı (Ankara)
Hasan Murat Mercan (Eskişehir)
Fevzi Şanverdi (Hatay)
Şenol Bal (İzmir)
Abdullah Çalışkan (Kırşehir)
Mehmet Çerçi (Manisa)
Şaban Dişli (Sakarya)
BAŞKAN -
Bilgilerinize sunulmuştur.
Meclis
araştırması açılmasına ilişkin üç önerge vardır. Önergeleri okutuyorum.
B) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Muğla Milletvekili Fevzi Topuz ve 20 milletvekilinin,
elektrik enerjisi dağıtım bölgelerinin kullanımındaki sorunların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/453)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Elektrik
enerjisinde etkinlik, ülke genelinde her yerde ihtiyaç duyulduğunda elektriğin
aynı kalitede ve yeterli miktarda olması anlamına gelmektedir. Elektrik
enerjisinde verimlilik kavramı salt bir kar/zarar esasına değil, ülkemizin
gelişmişlik ölçütlerini de kapsayan, sosyal etkilerini de dikkate alan bir
değerlendirme yapılması anlamına gelmektedir. Enerji sektörü, uzun vadeli,
merkezi ve stratejik planlama gerektiren bir yapıdadır. Gerekli santrallerin
yanı sıra; iletim ve dağıtım alanındaki yatırımların da planlı ve düzenli bir
şekilde yapılması gerekmektedir. Bu nedenle de elektrik enerjisinin üretimi,
iletimi ve dağıtımı bir bütün olarak "kamu hizmeti" niteliğindedir.
Siyasal iktidarın
enerji alanında yürüttüğü politikalar sonucunda bugün ülkemiz elektrik enerjisi
alanında yatırım açmazı, kamu tesislerinin elden çıkarılması, yüksek zamlar ve
ayakları yere basmayan projelerle çevrelenmiştir. Enerji darboğazını daha da
açmaza sürükleyecek dağıtım özelleştirmeleri ile Başkent, Sakarya, Meram ve
Aras dağıtım bölgelerinin satışını yapan AKP İktidarı, devir işlemini
sürdürmektedir.
Bundan 18 yıl
önce, ihalesi bile olmayan görevlendirme kararına dayanılarak Aydın, Denizli ve
Muğla illerinin dağıtım hizmeti AYDEM adlı özel şirkete hukuki usulsüzlükle
devredilmiştir.
Yanlış yapılan
işlemleri sıralarsak;
Aydın, Denizli ve
Muğla bölgesinin özelleştirilmesi ile ilgili vermiş olduğum soru önergesinde ne
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı ne de Maliye Bakanı bu konuda yetki ve
sorumluluklarının olmadığını iddia etmişlerdir. Şu an ilgili bölgeden hangi
bakanlık sorumlu ortaya çıkması gereklidir. İlgili bölgemizin kendi bakanlığına
bağlı olup olmadığını bilmeyen bakanlar bulunmaktadır.
Bir hizmetin özel
sektöre yaptırılması birden fazla şirketin katılımı ile gerçekleşmesi gerekir.
İhale edilemediği için rekabet koşulları yok edilmiştir.
İhale edildiği
takdirde kamuya daha fazla gelir girecekti. 600 milyon dolar değerindeki
dağıtım bölgesi 110 milyon dolar devredilmiştir. Devir edilen diğer bölgelerle
karşılaştırılırsa gerçek net olarak ortaya çıkacaktır.
18 yıl öncesine
dayanan bir fizibilite raporuna göre devir yapılmıştır. İlgili fizibilite
raporu geçerliği yoktur. Çünkü tesis ve yapı değişmiştir. Bölgeye birçok
yatırım yapılmış olup bu yatırımlar hiç göz önüne alınmamıştır.
3096 sayılı
Yasa’ya göre hizmet alımına gidilmekte olup bunu da 1991 yılı Bakanlar Kuruluna
dayanarak yapmaktadır. Bu koşullarda hizmet alımı imtiyaz sözleşmesine göre
yapılmak zorunluluğu vardır. İmtiyaz sözleşmesinin gerekleri yapılmalıydı.
1991 yılı
Bakanlar Kuruluna dayanarak yapılan hizmet sözleşmesinin hukuki dayanağı
yoktur. Yine 3096 Sayılı Yasa’ya göre 1991 yılı Bakanlar Kuruluna dayanarak
devir yapılıyorsa uluslararası tahkim hakkı tanınamaz. İmtiyaz sözleşmesi hükümleri
geçerlidir.
İlgili şirket
bina, araç, gerece kira vermesi gerekirken kira vermemektedir. Devir
yapıldıktan sonra ilgili şirket yaklaşık 8 aydır devlet memurlarını
çalıştırmaktadır. Devlet memurları hiçbir şirket adına çalışamaz.
Yukarıda
saydığımız nedenlerle ve ekonomik olarak büyük değer taşıyan enerji dağıtım
bölgelerinin kamu yararı kapsamında kullanılması için Anayasanın 98’inci,
İçtüzüğün 104 ve 105’inci maddeleri gereğince Meclis Araştırması açılmasını arz
ve teklif ederim. 24.06.2009
1) Fevzi Topuz (Muğla)
2) Ferit Mevlüt Aslanoğlu (Malatya)
3) Şevket Köse (Adıyaman)
4) Gökhan Durgun (Hatay)
5) Mehmet Ali Özpolat (İstanbul)
6) Ali Rıza Ertemür (Denizli)
7) Ramazan Kerim
Özkan (Burdur)
8) Mevlüt Coşkuner (Isparta)
9) Ahmet Ersin (İzmir)
10) Muhammet Rıza
Yalçınkaya (Bartın)
11) Ensar Öğüt (Ardahan)
12) Abdulaziz Yazar (Hatay)
13) Durdu Özbolat (Kahramanmaraş)
14) Hikmet Erenkaya (Kocaeli)
15) Hulusi Güvel (Adana)
16) Kemal Demirel (Bursa)
17) Selçuk Ayhan (İzmir)
18) Ali Rıza Öztürk (Mersin)
19) Mustafa Özyürek (İstanbul)
20) M. Akif Hamzaçebi (Trabzon)
21) Faik Öztrak (Tekirdağ)
2.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel
ve 22 milletvekilinin, emeklilerin sorunlarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/454)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Son yıllarda
emeklilerimizin ekonomik ve sosyal sıkıntıları büyük ölçüde arttığı
gözlenmektedir. Mevzuattan kaynaklanan sıkıntıların yanında ekonomik krizin
yarattığı olumsuz koşullar ülkemizdeki emeklileri yaşayamaz duruma getirmiştir.
Emeklilerimizin
büyük çoğunluğu açlık sınırının altında yaşamakta, yetersiz beslenmekte, sosyal
olanaklardan yeterince yararlanamamaktadır. Geçinebilmek için emeklilikleri
sonrasında daha olumsuz koşullarda çalışmak zorunda bırakılmakta, yaşam
koşulları giderek kötüleşmektedir.
Bu nedenlerle emeklilerimizin refah düzeylerinin artırılması,
ekonomik ve sosyal sorunlarının saptanması ve alınacak tedbirlerin Yüce
Meclisimizce belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci İç Tüzüğün 104 ve 105
inci maddeleri gereğince Meclis Araştırması açılmasını arz ederiz. 23.06.2009
1) Hulusi Güvel (Adana)
2) Akif Ekici (Gaziantep)
3) Ali Koçal (Zonguldak)
4) Osman Coşkunoğlu (Uşak)
5) Fevzi Topuz (Muğla)
6) Ferit Mevlüt Aslanoğlu (Malatya)
7) Osman Kaptan (Antalya)
8) Tayfur Süner (Antalya)
9) Atila Emek (Antalya)
10) Gökhan Durgun (Hatay)
11) Ahmet Küçük (Çanakkale)
12) Mehmet Ali Özpolat (İstanbul)
13) Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
14) Mevlüt Coşkuner (Isparta)
15) Ali Rıza Ertemür (Denizli)
16) Muhammet Rıza Yalçınkaya (Bartın)
17) Şevket Köse (Adıyaman)
18) Ensar Öğüt (Ardahan)
19) Abdulaziz Yazar (Hatay)
20) Durdu Özbolat (Kahramanmaraş)
21) Mustafa Özyürek (İstanbul)
22) M. Akif Hamzaçebi (Trabzon)
23) Faik Öztrak (Tekirdağ)
Gerekçe:
2009 yılı
itibarıyla ülkemizde 9 milyona yaklaşan sayıda emekli bulunmaktadır. Söz konusu
emekli yurttaşlarımızdan büyük çoğunluğu emekli maaşlarının yetersizliği
sebebiyle emekliliklerinden sonra bir işte çalışmak zorunda kalmakta, çalışan
emeklilerin pek çoğu da kayıt dışı olarak yetersiz ücretler karşılığı çalışmak
zorunda bırakılmaktadır. Yaşanan krizden en çok etkilenen kesimlerin başında
emeklilerimiz gelmektedir.
Emeklilerimiz
yaşanan kriz sonrasında kendi sıkıntılarına ek olarak işsiz kalan çocukları
için de endişe duymaktadırlar. Ülkemizdeki aile yapısı nedeniyle bir emekli
maaşı yalnızca emeklinin geliri olmaktan öte bir işlev kazanmıştır. Özellikle
krizin derinleşip işsiz kalan aile fertleri sayısı arttıkça emekli maaşını
paylaşmak zorunda kalan fert sayısı da artmaktadır.
Emeklilerimizin
yüzde 60'tan fazlasının ailesinde en az bir işsiz bulunmaktadır. Açlık sınırı
olarak açıklanan 750 TL'yi bile bulamayan aylıklarıyla işsiz çocuklarına da
bakmak zorunda kalan emeklilerimiz için acil önlemler alınması gerekliliği
ortaya çıkmaktadır. Türkiye İşçi Emeklileri Derneği'nce yapılan bir araştırmaya
göre emekli aylığıyla kendisinden başka iki ve daha fazla kişiyi geçindiren
emeklilerimizin oranı yüzde 81,1'dir. Emeklilerimiz aldıkları maaşların
yetersizliği ve geçimlerini sağlamak zorunda kaldıkları aile fertlerinin
sayısının artması nedeniyle bankalara ve tefecilere borçlanmak durumunda
kalmaktadır.
Emeklilerimizin
yüzde 95'i aldığı emekli aylığını yetersiz bulmaktadır. Avrupa Birliği ülkeleri
ile karşılaştırıldığında emeklilerimizin refah düzeyi çok gerilerde
kalmaktadır.
Pek çoğu yeterli
beslenememekte, tatil yapamamakta, herhangi bir sosyal etkinliğe
katılamamaktadır. Bu durum emeklilerimizi yalnızca ekonomik anlamda değil
sosyal anlamda da toplumun dışına itmektedir. Emeklilerimizin yararlanabileceği
sosyal tesisler, hizmet merkezleri, sağlık merkezleri sayısı oldukça azdır. Bu
tesis ve merkezlerin sayısı Avrupa Birliği ülkelerinin oldukça gerisindedir. Bu
konuda önlemler alınması gerekliliği bulunmaktadır.
5510 sayılı
Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu'nun yürürlüğe girdiği
tarihten bu yana emeklilerimizin durumlarında bir iyileşme olmamış, aksine
gelir kayıpları ve yaşam standardında düşüşler meydana gelmiştir.
Emekli
aylıklarının yetersiz kaldığı ve yüzdelik artışların eşitsizliği daha da
artırdığı gözlenmektedir. Emeklilere refahtan pay verilmemesi nedeniyle
emeklilerin millî gelir içindeki payı giderek azalmakta ve emekliler
yoksullaşmaktadır. Bu nedenle geçim sıkıntısı çeken, zorunlu ihtiyaçlarını bile
karşılamakta zorlanan emeklilerin gelir ve aylıklarının artışıyla ilgili
gerçekçi bir sistem getirilmesi gerekmektedir. Ayrıca emekliler arasındaki
ücret dengesizliğini giderecek yapısal düzenlemelere ihtiyaç duyulmaktadır. Bu
konuda emeklilerimiz yoğun bir beklenti içine sokulmuş ancak bu konuda hâlen
bir düzenleme yapılmamıştır.
Ülkemizde
özellikle büyük şehirlerde ev kiraları ortalama bir emeklinin aylığına eş değer
olduğu hesaba katılırsa ev sahibi olmayan emeklilerin durumunun ne denli kötü
olduğu anlaşılabilecektir. Emeklilerimizin ömürlerinin son dönemlerinde refah
içinde yaşaması gerekirken âdeta sefalete mahkûm edilmesi ülkemiz açısından
utanç verici bir durumdur. Ekonominin büyüdüğü dönemlerde bireye düşen refah
payından yoksun olan emeklilerimiz Anayasamızda yer alan "Sosyal
Devlet" ilkesi gözetilmeden açlık sınırının altında borç içinde yaşamak
zorunda bırakılmaktadır.
Yukarıda
belirtilen gerekçelerle, emeklilerimizin refah düzeylerinin artırılması,
ekonomik ve sosyal sorunlarının saptanması ve alınacak tedbirlerin Yüce
Meclisimizce tespiti amacıyla bir Meclis Araştırması açılmasının yerinde
olacağı kanısını taşımaktayız.
3.- Adıyaman Milletvekili Şevket Köse ve 22
milletvekilinin, petrol üretimi ve işlemesi ile piyasasındaki sorunların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/455)
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Petrol, insan
yaşamının vazgeçilmez ürünleri arasında ilk sıralarda yer almaktadır. Petrol
enerjidir. Otomobilleri, kamyonları, gemileri, trenleri ve uçakları çalıştırır.
Evimiz ve aşımız için bir ısıdır. Buhar ve elektrik üretebilen bir güç
kaynağıdır. Endüstrinin çarklarını sağlayan yine petroldür. Oto lastiği, balık
ağı, ip, çeşitli kumaşlar, halılar, deterjanlar, yapıştırıcılar, boyalar ve
plastiklerden oluşan yüzlerce ürünün temel yapım maddesi olan ve petrokimya
maddeleri de denilen kimyasal maddeler de petrolden yapılır. Sokaklarımızı
asfaltlamak, çiftliklerimizi gübrelemek için yine petrolü kullanırız.
Petrol sözcüğü,
Yunanca-Latincede taş anlamına gelen "Petra"
ile yağ anlamına gelen "Oleum"
sözcüklerinden oluşmuştur. 1857'de ABD'de Albay Drake
tarafından Pennsylvania'da ilk petrol üretim kuyusu açılmıştır. Bu dönemde
kablolu sondaj makineleri icat edilmiş olup, sondaj makineleri bundan sonra
giderek daha da geliştirilmeye başlanmıştır. İlk petrol hikayesi
Evliya Çelebi tarafından 18. yüzyılda kaleme alınmıştır. İlk bulgular 19.
yüzyılın sonuna doğru Trakya yarımadasında yapılmıştır. Petrol aramacılığı 1935
yılında MTA'nın kurulması ile başlamıştır. İlk üretim kuyusu 1940 yılında Raman'da açılmış olup, 1954'te MTA petrol faaliyetlerini
Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı'na devretmiştir.
Petrol yalnızca
günlük yaşamın bir parçası olarak görülmenin ötesinde, uğruna büyük dünya
savaşları çıkan, emperyalist güçlerin işgalleri için gizli gerekçe olan,
rezervine sahip ülkelerin dünyanın yönetiminde daha çok söz sahibi olduğu bir
ürün olarak görülmektedir.
Petrol ülkemiz
için de stratejik öneme sahip ürünlerden biridir. 2007 yılına geldiğimizde
2.134.175 ton ham petrol üretimi yaptığımız görülmektedir. Aynı yıl içerisinde
23.445.754 ton ham petrol ithalatı yaptığımız kayda geçmiştir. Bu rakamlardan
da anlaşılacağı gibi, petrolde dışa bağımlı bir yapıdayız ve aynı zamanda
ülkemizin petrol zenginlikleri yeterince değerlendirilememektedir. Ülkemizin
bölgemizde ve dünyada daha çok söz sahibi olabilmesi için petrol ve benzeri yer
altı zenginliklerini, bağımsız olarak değerlendirebileceği seçenekleri
yaratması gerekmektedir. Her ne kadar 2023 yılında petrol ithalatının
sıfırlanması hedeflense de bunun uzak bir hedef olduğu, anlaşılmaktadır.
Ülkemiz petrol
üretiminin tamamına yakını Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nden sağlanmaktadır. Böyle
büyük bir zenginliğin olduğu bölgenin, sosyo-ekonomik
olarak yeterince gelişmemesi ise oldukça ilginçtir. Çıkan petrolün, kendi
bölgesine katkı sunacak biçimde değerlendirilmediği, iktidarların bu durumun
önüne geçecek yeterli çalışmaları yapmadığı rahatlıkla görülebilir.
Güneydoğu Anadolu
Bölgesi'nde toplam olarak 880 petrol kuyusu bulunmaktadır. Bu kuyulardan günde
ortalama 24 bin varil petrol üretilmektedir. Türkiye'nin petrol üretiminin ise
% 30'u Adıyaman'dan karşılanmaktadır. 2008 yılında Adıyaman'da 16 petrol kuyusu
açılmış olmakla birlikte, 2009 yılında bu rakamın 20'yi aşacağı
belirtilmektedir. Bu rakamlar sevindirici olsa da henüz yeterli değildir.
Ülkemizde petrol üretim, işleme ve piyasa sorunlarının; özellikle
Adıyaman ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde daha fazla petrol çıkarılarak ülkemiz
ekonomisine katkı sunulmasının; yine özellikle Adıyaman ve Güneydoğu Anadolu
Bölgesi'nden çıkarılan petrolün bölge ekonomisine daha fazla katkı sunması için
gerekli araştırmaların yapılması, sorunların tespiti ve çözüm önerilerinin
bulunması amacıyla Anayasa'nın 98. ve TBMM İçtüzüğü'nün 104 ve 105. maddeleri
gereğince Meclis Araştırması açılmasını saygılarımızla arz ederiz.
1) Şevket Köse (Adıyaman)
2) Ali Koçal (Zonguldak)
3) Osman Coşkunoğlu (Uşak)
4) Fevzi Topuz (Muğla)
5) Tayfur Süner (Antalya)
6) Osman Kaptan (Antalya)
7) Atilla Kart (Konya)
8) Ali İhsan Köktürk (Zonguldak)
9) Şahin Mengü (Manisa)
10) Algan Hacaloğlu (İstanbul)
11) Akif Ekici (Gaziantep)
12) Atila Emek (Antalya)
13) Gökhan Durgun (Hatay)
14) Mehmet Ali Özpolat (İstanbul)
15) Ali Rıza Ertemür (Denizli)
16) Mevlüt Coşkuner (Isparta)
17) Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
18) Ahmet Ersin (İzmir)
19) Ahmet Küçük (Çanakkale)
20) Muhammet Rıza Yalçınkaya (Bartın)
21) Ensar Öğüt (Ardahan)
22) Abdulaziz Yazar (Hatay)
23) Durdu Özbolat (Kahramanmaraş)
BAŞKAN –
Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler
gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki
görüşmeler, sırası geldiğinde yapılacaktır.
Başbakanlığın
Anayasa’nın 82’nci maddesine göre verilmiş bir tezkeresi vardır, okutup
oylarınıza sunacağım:
A) Tezkereler (Devam)
2.- Kopenhag’da 14-17 Eylül 2009 tarihlerinde düzenlenen
Dünya Sağlık Örgütü 59’uncu Avrupa Bölge Komitesi Toplantısı’na İstanbul
Milletvekili Mehmet Domaç’ın katılmasının uygun
bulunduğuna dair Başbakanlık tezkeresi (3/997)
04/11/2009
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
14-17 Eylül 2009
tarihlerinde Kopenhag'da düzenlenen Dünya Sağlık Örgütü 59. Avrupa Bölge
Komitesi Toplantısına İstanbul Milletvekili Mehmet Domaç'ın
katılması uygun görülmüş ve bu konudaki Bakanlar Kurulu Kararının sureti
ilişikte gönderilmiştir.
Anayasanın 82 nci maddesine göre gereğini arz ederim.
Recep
Tayyip Erdoğan
Başbakan
BAŞKAN – Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Sayın
milletvekilleri, Demokratik Toplum Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu
maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup oylarınıza sunacağım:
VIII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- (10/109, 10/444) esas numaralı Meclis araştırması
önergelerinin ön görüşmelerinin Genel Kurulun 05/11/2009
Perşembe günkü birleşiminde birlikte yapılmasına ilişkin DTP Grubu önerisi
05.11.2009
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu'nun 05.11.2009 Perşembe günü (Bugün)
toplanamadığından Grubumuzun aşağıdaki önerisinin, İçtüzüğün 19 uncu maddesi
gereğince Genel Kurul'un onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Gültan Kışanak
Diyarbakır
Grup
Başkanvekili
Öneri:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Gündeminin, Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair
Ön Görüşmeler Kısmında yer alan 10/109 ile 10/444 esas numaralı Meclis
Araştırma Önergelerinin görüşmelerinin, Genel Kurul'un 05.11.2009 Perşembe
günlü birleşiminde birlikte yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN – Lehte ilk konuşmacı, Van Milletvekili Fatma Kurtulan.
Buyurun efendim.
(DTP sıralarından alkışlar)
FATMA KURTULAN
(Van) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Alevilerin toplumda ve devlet
nezdinde karşılaştığı sorunların tespiti ve çözüm önerileri hakkında verdiğimiz
araştırma önergesinin gündeme alınması hakkında söz aldım. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Tarihi
irdelemeden, geçmişte yaşananların taraf gözeterek bugüne aktarıldığı
gerçeğinin üzerine gitmeden bugün karşımızda duran sorunları çözeceğimizi
düşünmek inandırıcı olmaz.
Osmanlı
İmparatorluğu zamanında büyük katliamlara maruz kalan Aleviler çok yakın
tarihlerde Maraş’ta, Çorum’da ve Sivas’ta katledilmişlerdir. Maraş ve Çorum’da
yaşanan katliamın üzerine gidilmezken 93 yılında onlarca Alevi vatandaşımızın
devlet yetkililerinin gözü önünde yakıldığı Madımak Oteli yıllarca kebapçı
dükkânı olarak işletilmiştir.
Ders kitaplarında
adı geçmeyen, inançlarına ters düşen din dersinin zorunlu olarak verildiği, yemeklerinin
ve pişirdiklerinin haram olduğu söylenen Aleviler inançları yüzünden
dışlanmakla kalmayıp bu topraklarda katledildiler, sürüldüler, aşağılandılar.
Alevilik kendi tarihsel orijini üzerinde yaşanması ve yaşatılmaktansa tarih
boyunca Türk-İslam sentezi üzerinde şekillenmesi hedeflendi ve bu yüzden
Alevilere tarifi imkânsız acılar yaşatıldı. En yakın arkadaşına bile Alevi
olduğunu söylemekten korkan Aleviler, Kürt halkının inkâr ve asimilasyon
politikalarına karşı başlattığı mücadelesiyle beraber yavaş yavaş
meydanlara çıkmaya başlamışlardır. Kürt halkının kader ortağı olan Aleviler
üzerinde de Kürt halkı üzerinde olduğu gibi yıllarca yok sayma, unutturma,
eritip bitirme politikaları uygulandı. Sorunu demokratik haklar sorunu görmek
yerine inanç boyutuyla ele alarak teolojik bir sorun olarak görmek ve bununla
kalmayıp Sünni inancını empoze etmeye çalışmak,
beraberinde Alevi köylerine inançları gereği hiç uğramayacakları camilerin
yaptırılmasını getirmiştir. Kendilerine özgü ibadet yerleri olmasına rağmen
iktidarların bu tür yerlere sıcak bakmaması ve camilerin çoğaltılmasındaki açık
ısrar Alevilerin kendi inançlarını yaşadıkları ve aynı zamanda sosyal bir alan
olarak kullandıkları cemevlerinin yapımı için imar
izni bile almalarını zorlaştırmış ve hatta mevcut bazı cemevlerini
yıktıracak kadar boyutlanmıştır.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri…
SONER AKSOY
(Kütahya) – Cemevi yapılırsa gidecek misiniz?
FATMA KURTULAN
(Devamla) – Anlamadım?
SONER AKSOY
(Kütahya) – Cemevi yapılırsa gidecek misiniz?
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, lütfen…
FATMA KURTULAN
(Devamla) – Yaklaşımınız bu tabii. Siz o hakları verin, gidip gitmeyecekleri
Alevilerin kendi kararı olsun lütfen.
Yemekler
düzenleyerek Dersim’e giderek Alevi politikalarını
yerine getiremezsiniz.
SONER AKSOY
(Kütahya) – Söyleyin gidecek misiniz gitmeyecek misiniz?
BAŞKAN – Sayın
Aksoy, lütfen efendim.
FATMA KURTULAN
(Devamla) – Bu Alevilerin bileceği iştir.
BAŞKAN – Tamam
Sayın Kurtulan, Genel Kurula hitap edin efendim.
FATMA KURTULAN
(Devamla) – O zaman sataşmaları biraz durdursanız Başkan.
BAŞKAN –
Söyledim, onları da ikaz ettim.
Buyurun.
FATMA KURTULAN
(Devamla) – Yukarıda birkaç cümleyle özetlediğim gibi Osmanlı İmparatorluğunun
baskıcı döneminden Türkiye Cumhuriyeti’ne kadar gelinen süreçte Alevilere
iktidardan bakış, kendinden çok şey kaybetmeden devam etmektedir. Ancak buna
karşı Alevi yurttaşlarımızın artık kendi haklarını arama mücadelesi Hükûmeti tutumundan vazgeçirmeye zorlasa da Hükûmetin oyalama taktiğinden kolay kolay
vazgeçmeyeceği görülmektedir.
Hukuk devleti,
sosyal adalet, özgür yurttaş kavramlarını dilinden düşürmeyen Hükûmet, iş pratiğe geldiği zaman geri adım atmakta,
sorunları çözeceğini iddia ettiği kesimin taleplerini hesaba katmadan kendi
bildiği gibi hareket etmeyi tercih etmektedir. Bugüne kadar içinde olduğu
tutum, hayata geçirmeyi iddia ettiği projelerin çoğu zaman zaman
yarım kalmasına neden olduğu gibi Alevi kesime yönelik vaatlerini de aynı sona
doğru götürmektedir.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 2008 yılında başlatılan Alevi yurttaşlarımızın
sorunlarının ve beklentilerinin karşılanacağına ilişkin çalışmaların geldiğimiz
noktada çok şey değiştirdiğini söylemek haksızlık olacaktır. Alevi cemaatleri
ve yurttaşları tarafından olumlu karşılanan ancak henüz hayata geçirilemeyen
vaatlerin bir kısmı unutulmuş gibi. Madımak Otelinin müze hâline
dönüştürüleceği söylenmiş ancak bu konuda elle tutulur bir gelişme
bulunmamakta. Cemevlerinin ibadet yerleri olarak
tanınması ve cemevlerine camilere tanınan mali
kaynakların sağlanması ve yasal statüye kavuşturulması konusunda ilerleme
sağlanamadı.
Din kültürü ve
ahlak bilgisi dersleri ilk ve orta dereceli okullarda hâlen zorunludur. Bu
hususta AİHM 2007 yılında, söz konusu derslerde dinlere genel bir bakış
sağlanmaktan öte kültürel haklar da dâhil olmak üzere İslam inancının temel
ilkelerinin öğretildiğine karar vermiş ve Mahkeme Türkiye’den, müfredatını ve
mevzuatını Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin birinci protokolünün 2’nci
maddesiyle uyumlu hâle getirmesini istemiştir. Ancak Avrupa Birliği
müzakerelerinde de üzerinde durulduğu ve 2009 Türkiye İlerleme Raporu’nda da belirtildiği
gibi, Alevi inancı ve kültürü üzerindeki doğrudan ya da dolaylı asimilasyon ve
kısıtlayıcı uygulamalar devam etmekte, ders kitaplarındaki ayrımcı tanım, ibare ve imgeler hâlâ
ayıklanmış değil.
Alevi
yurttaşlarımızın inançlarını ve kültürlerini özgürce yaşayacakları yasal
düzenlemeleri bir an önce hayata geçirmek yerine, Hükûmetin
bu düzenlemeler içerisinde Aleviliği kendi etkisi altına alacağı hususları ön
plana çıkarması ise daha derin bir çelişkiyi ifade etmektedir. Nüfus cüzdanları
gibi kişisel belgelerde ayrımcı uygulamalara neden olabilecek din hanesi hâlâ
varlığını korurken Alevi derneklerinin ibadet yerleri tahsis edilmesi için
ilgili makamlara yapılan başvuruları hâlâ reddedilmektedir. Devlet üst
yönetimleri ve bürokrasi görevleri Alevilere hâlâ kapalı hâlde ve Alevi
yurttaşlarımız hâlâ okullarda, iş yerlerinde katı ayrımcı tutumlara maruz
kalmaktadır.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Alevileri küçük düşürücü ve ayrımcılığa yol açıcı
yayınlar devam etmekle beraber yakın tarihlerde yaşanan olaylar ibret
vericidir. Yaklaşık bir ay önce Malatya Hekimhan Devlet Hastanesinde mutfak
görevlisi olarak çalışan ve Alevi olduğu bilinen Sema Nur Tokmaz
adında bir kadına, Hastane Müdürü Nazmi Kurt
tarafından görevlendirilen bir personel “Alevilerin elinden yemek yenmez, elini
yemeklere değdirme.” uyarısını yapmıştır. Müdüründen cesaret alan personel
satırla Sema Nur Tokmaz’ın üzerine gitmiş ve onu
yaralamıştır. Söz konusu personel hâlâ görevine devam ederken koluna dokuz
dikiş atılan ve “Yirmi beş gün iş yapamaz.” raporu verilen Alevi vatandaşımızın
ise görevine son verilmiştir.
Anayasa’nın
10’uncu maddesi “Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasî düşünce, felsefî
inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde
eşittir." ilkesine yer vermektedir. Anayasa’ya sonuna kadar bağlı olduğunu
iddia edenler en çok bunu ihlal edenler oldular. Anayasa’nın bu açık hükmüne
rağmen Aleviler eşit yurttaş olma olanaklarından hiçbir zaman faydalanamadılar.
Alevilik inancı yasaklandı, kültürleri aşağılandı, inançlarını yaşama biçimleri
karalanmaya çalışıldı. Alevi yurttaşların inançlarını ifade etmeleri, inanç
merkezleri inşa etmeleri sürekli engellendi.
Tüm yurttaşlardan
alındığı gibi Alevi yurttaşlarımızdan da vergi alınmakta ve bir kısmı Diyanet
İşleri Başkanlığına ayrılmaktadır. “Müslümanların ibadet yeri camidir, cemevleri caminin alternatifi olamaz.” diyen Diyanet İşleri
Başkanlığı, kendisine tahsis edilen devasa bütçeyi Alevi inancına sahip
yurttaşlarımız için harcamaktan muaftır. Oysaki kamu hizmetinin eşit
dağıtılması ve yurttaşlardan toplanan vergilerin inancı ne olursa olsun eşit
oranda harcanması sosyal devletin bir gereğidir.
12 Eylül askerî
darbesi, birçok alanda olduğu gibi din ve inanç özgürlüğü alanında da devleti
belirleyici hâle getirerek Sünni İslam-Türk anlayışını sistemli bir şekilde
topluma dayatmaya çalıştı. Bugün yaşadığımız bütün sorunun kaynağında bu
anlayış yatmaktadır.
Değerli
milletvekilleri, bu anlayışa karşın bu toprakların binlerce yıllık gerçeği olan
Alevi vatandaşlarımızın belli başlı taleplerinin birkaçını sıralamaya
çalışacağım:
Devlet tarafından
bir asimilasyon aracı olarak kullanılan zorunlu din derslerine ilişkin
uygulamaya bir an önce son verilmelidir.
Alevilerin ibadet
yeri olarak kabul ettikleri cemevleri devlet
tarafından yasal olarak kabul edilmeli ve yasal statüye kavuşturulmalıdır.
Alevi
vatandaşlarımızın bilincinde onarılmaz izler bırakan 2 Temmuz 1993 Sivas
katliamının yaşandığı Madımak Oteli daha fazla zaman geçirilmeden Alevi
vatandaşlarımızın isteği doğrultusunda utanç müzesi yapılmalıdır.
Alevi inancı ve
kültürü üzerindeki doğrudan ya da dolaylı asimilasyon ve baskıcı, kısıtlayıcı
uygulamalar son bulmalı.
Alevi
yurttaşlarımız yıllardır mücadelesini verdikleri demokratik hakları için bir
kez daha meydanlara çıkacak, Alevi-Bektaşi Federasyonu tarafından 3 Kasımda
İstanbul Kadıköy’de düzenlenecek olan “Ayrımcılığa Karşı Eşit Yurttaşlık Mitingi”nde
taleplerini tekrar dile getireceklerdir.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Alevilerin verilmeyen haklarından dolayı sorun hâline
getirilmiş olan Alevilik, özünde bir demokrasi sorunu olarak ele alınmalıdır.
Bu çerçevede, Türkiye Büyük Millet Meclisinde Alevilerin sorunlarını tespit
edecek ve bu sorunları tarafsız bir şekilde kamuyla paylaşacak bir Meclis
araştırması komisyonu kurulmasını gerekli görmekteyiz.
Konuşmama son
verirken, hepinizi tekrar saygıyla selamlıyorum. (DTP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum.
Demokratik Toplum Partisi Grubu önerisinin aleyhinde Tayfun İçli,
Eskişehir milletvekili.
Sayın İçli,
buyurun efendim.
H. TAYFUN İÇLİ
(Eskişehir) – Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.
Sayın Başkanım,
çok değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
DTP Grubu
önerisinin aleyhine söz aldım. Bu, şu demek değil: Alevi yurttaşlarımızın
sorunları yoktur şeklinde bir anlayışım yok. Kesinlikle, Alevi yurttaşlarımızın
çok ciddi sorunları var. Bunlar mutlaka araştırılmalı. Bunun mutlaka üzerine
gidilmeli.
MEHMET ÇERÇİ
(Manisa) – Sünnilerin de var.
H. TAYFUN İÇLİ
(Devamla) – Sünnilerin de şüphesiz vardır. Çünkü,
aslında Sünnilerin en büyük sıkıntısı, Alevi yurttaşlarımızla birlikte olan
sıkıntıdır, o da nedir: Dinin siyasete alet edilmesidir. Ne yazık ki, din son
dönemlerde Türkiye’de ciddi biçimde siyasete alet edilmektedir. Din ve mezhep
bir siyasi rant aracı olarak kullanılmaktadır. Bu,
sadece Türkiye’de değildir. Avrupa Birliği raporlarına baktığınız zaman, Avrupa
Birliği raporlarında ayrıştırmak, bu ülkeyi bölmek gibi konularda, özellikle
Avrupa Parlamentosu kararlarında bu konulara çok büyük önem atfediyorlar ve
raporlara baktığınız zaman -bilgisizlikten değil, Türkiye’yi çok iyi
biliyorlar, samimiyetsizlikten- Türkiye'de bu olayı kaşımak için ellerinden geleni
yapıyorlar.
Daha dün, Avrupa
Birliği temsilcisinin Türkiye’yle ilgili açıklaması var, bu açıklamaya, Sayın
Cumhurbaşkanı Gülde yanıt veriyor. Avrupa Birliği ne diyor? Ana başlık şu:
“Türkiye Batı’dan uzaklaşıyor, Doğu’ya kayıyor.” şeklinde bir açıklaması var.
Cumhurbaşkanımız Sayın Gül de demiş ki: “Biz Batı’dan uzaklaşmıyoruz, hem
Doğu’ya hem Batı’ya hem Kuzey’e hem Güney’e gidiyoruz.” demiş. Şimdi, doğruya doğru, eğriye eğri konuşmak lazım.
Bugün, biraz
evvel, Sayın Başkan nezaket gösterdi, kısa bir söz hakkı verdi. Bugün, Bülent
Ecevit’in, Başbakanımız Bülent Ecevit’in 3’üncü ölüm yıl dönümü. Çok değerli
konuşmacılar merhum Ecevit’in vasıflarıyla ilgili birtakım değerlendirmelerde
bulundular, uzlaşıcı olması; ben de dürüstlüğünden, halkçılığından, vatanseverliğinden
bahsettim. Kıbrıs fatihi. Dimdik durabilmiş. Emperyal
ülkelerin bütün diretmelerine karşı, haşhaş ekimi konusunda, Kıbrıs konusunda
Türk ulusunu dimdik ayakta tutabilmiş ve dünya halklarına örnek olabilmiş bir
lider. Nur içinde yatsın.
Fakat, konuyla
bağlantısını kurmak açısından bir şey ifade etmek istiyorum: Avrupa Birliğinin
raporlarında, sözcüleri, artık, Türkiye’yi şamar oğlanına çevirdiler. Her
konuda samimiyetsizler, sürekli, işte “Türkiye'de aslında hukuk sorunu varmış
da yargı işlemediği için böyle böyle oluyormuş.”
diyebiliyorlar. Kendi müktesebatlarını göz ardı ediyorlar. Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesinin verdiği kararları göz ardı ediyorlar. Neyle suçlandıklarını
bilmeden iki yıldır yatan insanlarla, iddianame tanzim edilmeden bir yıl
tutuklu kalan insanlarla ilgili hukuk ayıplarını görmezden gelebiliyorlar bu
çifte standartlı Avrupa Birliği sözcüleri, hatta Deniz Feneri gibi başka
davalarda sessiz kalabiliyorlar ama Türkiye'de bütün sorunun arkasında da hukuk
sorununun, yargı sorununun olduğunu ifade etme cüretini gösterebiliyorlar. O
zatı muhteremler, kendi mahkemeleri hakkında, sıkıysa, ya Belçika’da ya
Almanya’da ya Hollanda’da konuşsunlar, bir de Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin
kararlarını ulu orta böyle dillendirebilsinler. Sıkı mı? Konuşamazlar,
yürekleri yetmez ama konu Türkiye olduğu zaman çok rahatlıkla konuşabiliyorlar.
Bu Avrupa
Birliğindeki muhteremlerin ikiyüzlülüğünü ifade etmek için -bugün madem merhum
Ecevit’in ölüm yıl dönümü- 10-11 Aralık 1999 tarihine sizleri götürmek isterim.
Bakın, şimdi, Fransa, Almanya, Avrupa Birliğinin ileri gelenleri, sürekli
“imtiyazlı ortaklık”, sürekli “Ayaklarına demir prangalar bağlayalım, bir yere
kaçmasın.” diyen Avrupa Birliğinin sözcüleri 10-11 Aralık 1999’da ne demişler?
Değerli
arkadaşlarım, o dönem Avrupa Birliği Dönem Başkanı, Finlandiya Başbakanı Lipponen. Lipponen’in,
biliyorsunuz, Türkiye ile ilgili aday ülke kabul edilmesi konusunda birtakım
çekinceleri olduğunda Sayın Başbakan Bülent Ecevit ve üç partili koalisyon hükûmeti var. Diyorlar ki: “Sizin çifte standartlı, diğer
aday ülkelerden farklı bir muamelenizi kabul etmeyiz.” açıklamasından sonra Lipponen, Sayın Başbakana bir mektup yazar -bunu özellikle
tutanaklara geçmesi açısından bir kez daha vurgulamak istiyorum-: “Sayın
Başbakan, bugün Avrupa Birliği, Türkiye ile ilişkilerinde yeni bir dönem
başlattı. Türkiye’ye diğer aday ülkelerle aynı koşullar altında adaylık statüsü
verme kararımızı size bildirmekten büyük memnuniyet duyarım.” der ve
Türkiye'nin birtakım çekincilerden kaygı duymaması gerektiği şeklinde bir
mektup yazar. Bu mektuba, merhum Başbakan Bülent Ecevit, cevabi bir mektup
yazar. O cevabi mektup -tabii çok kısa olmakla birlikte- şunu söyler: “Siz,
bunu Finlandiya Başbakanı olarak değil Avrupa Birliği Dönem Başkanı olarak
açıkladınız, söz verdiniz, bana mektup gönderdiniz. Bu mektup müktesebatın bir
parçasıdır Sayın Başbakan.” diye Lipponen’e cevap
vermiştir.
Özet: Türkiye’nin
diğer aday ülkelerden farklı bir muameleye tabi tutulmayacağına dair Avrupa
Birliği Dönem Başkanı Lipponen ve sonra Solana
geliyor Ankara’ya. Hatırlayın, uçakla geldiler, birtakım kişiler geldiler. Ne
geçti? Yıl 99, yıl 2002 seçimlerinden sonra iktidar değişikliği. Türkiye diğer
aday ülkelerden farklı bir muameleye tabi tutulduğu gibi, küçük düşürülen
muameleye tabi tutuldu. Burada, Kıbrıs’la ilgili Lipponen’in
ve Avrupa Birliğinin sözcülerinin taahhütleri vardır.
Değerli arkadaşlarım, 2004 yılında, Sayın Başbakanın burada birçok
yazılı açıklamaları olmasına rağmen, hükûmet
değişikliğini fırsat bilen Avrupa Birliğinin kimi ikiyüzlü yöneticileri, şimdi,
dünkü açıklamayla, Ankara Ek Protokolü’ne Türkiye mutlaka uymalıdır, Kıbrıs
uçaklarının, gemilerinin girmesine dair Türkiye Büyük Millet Meclisinde bu
Protokol mutlaka onaylanmalıdır diye, sanki Türkiye Cumhuriyeti devleti bir
sömürge devletiymiş gibi, bize buradan baskı uygulamaktadırlar.
İşte, değerli
arkadaşlarım, merhum Ecevit devlet adamıydı, vatanseverdi, ulusalcıydı derken
bunu ifade etmeye çalıştım. Türkiye Büyük Millet Meclisi, bu yüce Meclis,
Kıbrıs konusunda ittifakla, bütün milletvekillerinin ittifakıyla üç tane örnek
karar almıştır Kıbrıs konusunda. Şimdi, Rum kesimi Avrupa Birliğinin üye ülkesi
olup müzakerelere oturmaktadır bizimle birlikte -daha doğrusu fasıllar açılsın,
kapansın- ve Türk halkının onurunu zedeleyici birtakım baskılar yapmaktadır.
Kürt meselesi
dedikleri mesele, bana göre Güneydoğu meselesidir. Etnik temelde hiçbir şekilde
siyaset yapılmaması gerekir. Etnik temelde siyaset yapılması beni incitir. Ben,
gençliğimde, sol… Yani, ben sol görüşe sahip bir insanım. Hiç kimsenin ne
mezhebini ne meşrebini ne ırkını, soyunu sopunu
sormadık. Biz böyle büyüdük, kardeşçe büyüdük. Şimdi, birileri kaşıyor,
Alevilik meselesini de. Alevilik bir inanç ve kültür anlayışıdır. Alevi
yurttaşlarımızın ciddi sorunları vardır ama Avrupa Birliğinin neyine ne,
Alevilerle ne uğraşıyor Avrupa Birliği? Avrupa Birliğinin kendi sorunları var,
niye Alevi yurttaşlarımızı kaşıyor? Kaşırken, Alevi yurttaşlarımızın
sorunlarını çözmek için uğraşmıyor değerli arkadaşlarım. Bizi birbirimize
düşürebilecek, ayrıştırabilecek birtakım oyunların peşinde kimi devletler. Bunu
geçmişte yapmışlar; sağ-sol kavgası, Alevi, işte Çorum, Sivas… Gidin 80 öncesi
olaylara, sürekli kaşımışlar. Kürt meselesini yeni kaşımamışlar ki
emperyalistler. Emperyalistler Osmanlı döneminden itibaren kaşımışlar, Kurtuluş
Savaşı’ndan sonra da kaşımışlar. Emperyalizm bu tür ülkelerden elini çekmemiş
ki. İşte, Irak’a bakın, mezhebi, ırkı; mezhepçiliği kaşımış, “Demokrasi
getiriyoruz.” demiş ama demokrasi getirmemiş.
GÜLTAN KIŞANAK
(Diyarbakır) – Siyaset bu sorunlara çözüm bulsa hiç kimse kaşımaz. Çözümsüz
kalan her sorunun üzerinde herkes konuşur.
H. TAYFUN İÇLİ
(Devamla) – Laf atmayın oradan, laf atmayın. Dinleyin beni, laf atmayın.
GÜLTAN KIŞANAK
(Diyarbakır) – Laf atmıyoruz, doğruyu söylüyoruz.
H. TAYFUN İÇLİ
(Devamla) – Bakın, Amerika Birleşik Devletleri’nin Irak politikasına dimdik
duran Ecevit’in…
SEBAHAT TUNCEL
(İstanbul) – Emperyalizme hizmet edenler emperyalizm karşıtlığı yapamazlar.
H. TAYFUN İÇLİ
(Devamla) – …3 Kasım 2002 seçimlerinden sonra sonucunu gördü, bütün dünya
gördü. Şimdi, Amerika Birleşik Devletleri pişman, “Irak’tan nasıl çekiliriz”
diye korkuyor. Oraya gelirken “Demokrasi getireceğiz.” dedi. Binlerce Amerikan
genci, bizim tabirimizle, Irak’ta şehit oldu. Onların tanımı başkadır.
Amerikalı gençlere yazık değil mi? Irak’ta milyonlar öldü. Mezhebi, meşrebi
kaşıdılar, ırkçılığı kaşıdılar. Kimi iş birlikçiler, nemalananlar, nemalanmak
isteyenler emperyalizmin uşağı oldular.
Değerli
arkadaşlarım, onun için, evet, Alevi meselesi, sorunu, sorundur ama bu bizim
sorunumuzdur ve bizim çözebileceğimiz sorundur. Bunu, ırkçıların,
emperyalistlerin çözmemesi, bu konuya…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun
Sayın İçli, konuşmanızı tamamlayınız.
H. TAYFUN İÇLİ
(Devamla) – Teşekkür ederim.
…el uzatmaması lazım. Tarihten ders
alacağız. Hiçbir emperyal ülke bu tür konuları keyfi
için kaşımaz; kendi çıkarları için kaşır, kendi çıkarları için o ülkede uşaklar
tutar, o ülkede dalkavuklar tutar. Bir İngiliz atasözü vardır: “Kralın ekmeğini
yiyen onun kılıcını kuşanırmış.” Emperyalistlerin ekmeğini yemek isteyenler de
bu ülkede onların kılıcını kuşanacaktır ama Türk halkı da onların nasıl uşaklık
ettiğini de çok iyi bilecektir.
Hepinize saygılar
sunuyorum, teşekkür ederim. (CHP, MHP ve DSP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın İçli.
Grup önerisinin
lehinde Malik Ecder Özdemir, Sivas Milletvekili.
Buyurun Sayın
Özdemir. (CHP sıralarından alkışlar)
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Sivas) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; DTP Grubunun vermiş olduğu Meclis araştırma
önergesinin lehinde söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle, yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlarım, konuşmama başlamadan önce, eski Genel Başkanımız rahmetli Sayın
Bülent Ecevit’in ölümünün 3’üncü yıl dönümünde, kendisini rahmetle, şükranla
anıyorum.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Aleviler, yaşam biçimleri, inançları, öğretileri
gereği tarih boyunca her zaman haklının, mazlumun yanında yer almış,
haksızlığa, adaletsizliğe, gericiliğe ve bağnazlığa karşı olmuşlardır. Bu
duruşlarından dolayı da tarih boyunca hep bedel ödemişlerdir. Osmanlının
zulmüne karşı çıkan Pir Sultan Abdal darağacında asılmış, “Enel
Hakk” diyen Hallacı Mansur’un derisi yüzülmüştür.
Oysa değerli arkadaşlarım, hepimizin bildiği gibi, 13’üncü
yüzyılda Avrupa mezhep kavgalarıyla kan gölüne dönmüşken âdeta, Anadolu
topraklarında yine Alevi önderlerinden “Kim olursan ol yine de gel.” diyen
Hazreti Mevlânâ’nın, “Benim Kâbe’m insandır.” diyen
Hünkâr Hacı Bektaş Veli’nin ve Yunus Emre’nin
öncülüğünü yaptığı, insanı her şeyin önünde tutan, önce insan diyen
hümanizmanın ve insan sevgisinin önderleri bu topraklarda yaşıyordu.
Değerli
arkadaşlarım, Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliğinde başlatılan ulusal kurtuluş
mücadelesinde de Aleviler bu mücadelenin en önünde yer almışlardır ve Alevi
yurttaşlarımız, cumhuriyet tarihimiz boyunca da hep demokrasiden, laiklikten,
insan hak ve özgürlüklerinden yana olmuşlardır. Bu tutum ve davranışlarından
dolayı, tarih boyunca süregelen şanssızlıkları ne yazık ki zaman zaman bu iktidarlar döneminde de yaşanmakta ve Aleviler
zaman zaman ötelenmekte, zaman zaman
bu ülkenin birinci yurttaşı olmalarına rağmen azınlıkmış gibi kabul
edilmektedirler.
Değerli
arkadaşlarım, biraz önce arkadaşlarımızı dinledik. Alevi yurttaşlarımızın AKP
İktidarından değil, devletten beklentileri var, haklı talepleri var.
Anayasa’mızda yazılı olan “eşit hak, eşit yurttaşlık”tan
kaynaklanan talepleri var. Bunu Alevi dernekleri, federasyonlar, çeşitli sivil
toplum örgütleri zaman zaman her platformda dile
getirmeye çalışıyorlar. Ne yazık ki İktidar bunları ya
görmezlikten, duymazlıktan geliyor ya da zaman zaman
yaptığı sahte açılımlarla, Alevi çalıştaylarıyla,
Alevi derneklerinin zaman zaman aralarındaki -belki-
uyuşmazlığı da kaşıyarak “Hele önce bir arada bir toplanın, birleşin, ortak
talebiniz neyse onu topluca bir dile getirin, ondan sonra gereğini yaparız.”
gibi bir savsaklamayla karşı karşıyayız.
İktidar
milletvekillerine, Sayın Bakana buradan söylüyorum: Alevilerin hemen hemen hepsinin, Alevi yurttaşlarımızın ortak talepleri çok
zor talepler değil, çok basit. Cemevlerinin tıpkı
camilerimiz gibi ibadethane olmasını istiyor Alevi yurttaşlarımız. 2 Temmuzda
37 aydınımızın hunharca katledildiği Sivas’taki Madımak Oteli’nin aydınlanma
müzesi olmasını istiyor Alevi yurttaşlarımız. Anayasa’mızda yazılı olan zorunlu
din dersinin kaldırılmasını talep ediyor Alevi yurttaşlarımız.
Değerli
arkadaşlarım, Alevi yurttaşlarımızın bu konudaki taleplerini, geçen
Parlamentoda ve bu Parlamentoda Cumhuriyet Halk Partili milletvekili
arkadaşlarımız usanmadan, yılmadan, her biri reddedilmiş olmasına rağmen,
tekrar tekrar yineleyerek Parlamentonun gündemine
getirdi ama ne yazık ki İktidar çoğunluğunun oylarıyla bu öneriler reddedildi.
Sayın Ahmet
Ersin’in -kendileri buradalar- geçen dönem -ben geçen dönem Parlamentoda
yoktum- yine aynı amaçla vermiş olduğu Alevilik hakkındaki araştırma önergesi
Mecliste reddedildi, bu dönem bildiğim kadarıyla tekrar yeniledi. Yine, geçen
dönem Parlamentoda görev yapan milletvekillerimizden Sayın Ali Rıza Gülçiçek ve eski İstanbul Milletvekilimiz Berhan Şimşek’in Madımak Oteli’nin müze olması, cemevlerinin ibadethane olması için kanun teklifleri var,
reddedildi. Bu dönem de, yine, değerli arkadaşımız Durdu Özbolat’ın,
Sayın Şevket Köse’nin, benim defalarca vermiş olduğumuz bu yöndeki kanun
tekliflerimiz reddedildi. Daha geçen hafta -cemevlerinin
ibadethane sayılması için öyle çok büyük bir şeye gerek yok, Anayasa
değişikliğine gerek yok- İmar Kanunu’nda yapılacak bir kelimelik tadilatla cemevlerinin yasal statüye kavuşturulması talebimiz ne
yazık ki yine İktidar tarafından reddedildi.
Değerli
arkadaşlarım, cumhuriyet tarihimizin en karanlık sürecinden geçiyoruz. Bunu
belki siyaseten zaman zaman söylüyoruz ama bugün
içinde bulunduğumuz tablo, gerçekten, ülkemiz adına, cumhuriyetimiz adına çok
karanlık bir süreç. Bu süreçte toplumun belli kesimlerinden
gelen bazı haklı talepler var, demokratik talepler var ama İktidar, bilerek ve
isteyerek, âdeta sapla samanı karıştırarak, sözüm ona “demokratikleşme”, sözüm
ona “insan hak ve özgürlükleri” adı altında, toplumun bazı haklı talepleri ile
İktidarın topluma dayattığı, cumhuriyetin temel değerleriyle çatışan
taleplerini de karıştırarak, sarmal yaparak, harman yaparak, paçal yaparak
toplumun gündemine sunmaya çalışıyor.
Ben buradan
açıkça şunu ifade etmek istiyorum ki: Alevilerin taleplerinin tamamı,
demokrasinin ve cumhuriyetin temel ilkeleriyle çatışmayan, cumhuriyet
devrimlerinin en önemli hedefi olan uluslaşma sürecine balta vuracak taleplerle
birlikte tutulmamalıdır. Aleviler, ayrışmayı değil birleşmeyi, Mustafa Kemal
Atatürk’ün kurduğu laik, demokratik cumhuriyetin kurumlarını, felsefesini yok
etmeyi değil onu yaşatmayı savunan ilkeler ve iddialar çerçevesinde ve haklı
taleplerini dile getirmektedir.
Değerli
arkadaşlarım, şimdi, zaman zaman Hükûmetin
açılımlarını dinliyoruz, hep birlikte izledik, ibretle izliyoruz. Kıbrıs
açılımı, Avrupa Birliği açılımı, Ermeni açılımı, Kürt açılımı, Alevi açılımı
gibi açılımlarla Türkiye'nin gerildiği, Türkiye'nin birlik ve beraberliğinin
tartışmaya açıldığı bir süreçteyiz. Alevilerin ne istediğini Sayın Bakana,
ilgili AKP’li milletvekillerine söyledik, bir kere daha söylüyorum ama
Alevilerin ne istemediklerini de söylemek istiyorum: Aleviler, devlete,
bürokrasiye eleman alırken “Hangi köydensin? Mezhebin ne? Alevi misin Sünni
misin?” ayrımını yapmadan liyakatin ön
planda tutulmasını istiyorlar. Aleviler, Anadolu’da, Sivas’ta, Tunceli’de,
Erzincan’da, Erzurum’da köylere hizmet götürülürken, elektrik, yol, su, asfalt
götürülürken “bu köy Alevi köyü, bu köy Sünni köyü” diyerek ayırım
yapılmamasını istiyorlar.
Alevilerin başka
istekleri daha var, belki uzun süreçte söyleyeceğiz. Aleviler, Türkiye’de hukuk
devletinin felç edilmemesi, hukuk devletinin ortadan kaldırılmamasını
istiyorlar. Ne yazık ki İktidarınız döneminde cumhuriyetin Anayasa’mızda sayılı
temel niteliklerini bir bir yok etmeye başladınız.
Anayasa Mahkemesi kararıyla tescil edilmiş olan partiniz, laikliğe karşı
hareketin odağı olan partiniz bugün iktidar olmaya devam ediyor. Aleviler bunu
istemiyor ve Aleviler -ben Sivas’tan geliyorum değerli arkadaşlarım- bir şeyi
daha istemiyorlar: Habur’daki adalet anlayışınızla
Silivri’deki adalet anlayışınızın aynı olmasını istiyorlar.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) – Bravo!
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Devamla) – Adaletin, devletin hukuk devleti olmaktan uzaklaşmasını
istemiyorlar, adaletin ayaklar altına alınmamasını istiyorlar ve…
MUHARREM İNCE
(Yalova) – Deniz Feneri de var.
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Devamla) – …Deniz Feneri konusunda aynı samimiyeti göstermenizi sizden
bekliyorlar.
Aleviler -sürem
doluyor- özellikle sizden sayın milletvekilleri, önümüzdeki 10 Kasımda
cumhuriyetimizin kurucusu Atatürk’ün kurduğu bu Mecliste cumhuriyetin temel
değerlerinin tartışmaya açılmasını istemiyor.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) – Bravo!
MEHMET OCAKDEN
(Bursa) – Öyle bir tartışma yok ki!
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Devamla) – Bu oyuna, bu oyuna en önce Aleviler karşı çıkacaktır. (CHP
sıralarından alkışlar) Bu tartışmayı, çok derinden, tüm toplum kesimi gibi
Aleviler de izliyor…
MEHMET OCAKDEN
(Bursa) – Hayalî şeyler üzerinde konuşmayın! Hayal bunlar!
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Devamla) – Bizi biz yapan seksen beş yıl boyunca birlikte bir arada
yaşadığımız bu ülkeyi bölmeye…
MEHMET OCAKDEN
(Bursa) – Hayalî şeyler peşinde koşmayın!
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Devamla) – …ulus devlet yapısını, üniter
devlet yapısını yok etmeye hiçbirinizin hakkı olmadığını düşünüyor Aleviler.
(AK PARTİ sıralarından gürültüler) Neyin olup olmadığını sokaktaki tüm
yurttaşlarımız, bu Alevi yurttaşlarımız da bilir bunu…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET OCAKDEN
(Bursa) – Bölücülük dediğin bu zaten.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) – Niye rahatsız oluyorsunuz?
BAŞKAN – Sayın
Özdemir, konuşmanızı tamamlayınız.
Arkadaşlar,
lütfen dinleyelim.
MALİK ECDER ÖZDEMİR
(Devamla) – Şimdi, 10 Kasımda, başka bir tarih, başka bir zaman bulamadınız mı
da ülkenin ulus devlet yapısını, üniter devlet
yapısını bozacak, bu ülkedeki yıllardır, yüzyıllar boyunca birlikte yaşamış
Alevi-Sünni ayrışmasını kışkırtacak bir öneriyi, başka tarih bulamadınız da mı
10 Kasımda getiriyorsunuz?
MEHMET OCAKDEN
(Bursa) – Kardeşlik dediğin ne zaten…
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Devamla) – Sayın Bakan zannediyorum biraz sonra çıkacak, bu kürsüden
söyleyecek. Sivas’ta Madımak Oteli’nin müze olması için ısrarla Alevi
yurttaşlarımızın talebi var. Sayın Bakan tuttu, önce “Orayı bir kitap okuma evi
yapacağız.” dedi, “Anı evi yapacağız.” dedi, “Çiçekçi yapacağız.” dedi, hâlâ
hiçbir şey yapılmadı. Madımak Oteli, orada yakılan 37 aydınımızın dumanlarının
tüttüğü bir utanç binası olarak orada duruyor.
Biz öneri verdik
Sayın Bakan, 2 Temmuzun barış ve kardeşlik günü ilan edilmesi için öneri
verdik. Bunun yanlış olan tarafı ne? Madımak Oteli’nin müze olması için kanun
teklifini söyledim, defalarca verdik, arkadaşlarımız veriyorlar.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
SONER AKSOY
(Kütahya) – Bunun kanun teklifi mi olur? Satın alın siz yapın!
BAŞKAN – Sayın
Özdemir…
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Devamla) – Niye, eğer samimiyseniz, bunu kabul etmiyorsunuz? Ama sakın,
Alevilik geleneğinde olmayan, muharrem ayında iktidar kabalığından, Alevilere
kaba davranıştan vazgeçin. Alevileri anlamak istiyorsanız, önce Alevilerin en
önem verdiği Mustafa Kemal Atatürk’ün ilkelerine, cumhuriyete sahip çıkın
diyorum.
Bu önergeyi
desteklediğimizi belirtiyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
MEHMET OCAKDEN
(Bursa) – Aleviler ateist değil, Müslüman.
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Özdemir.
Evet, grup
önerisinin aleyhinde Adıyaman Milletvekili Sayın Ahmet Aydın.
Buyurun. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
AHMET AYDIN
(Adıyaman) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; DTP grup önerisinin
aleyhine söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli
arkadaşlar, partimizin ta o ilk kuruluş dönemlerinde dahi bizim kaleme alıp
programımıza aldığımız ve her seferinde vurguladığımız, vurgulamakla yetinmeyip
bunu uygulamada göstermiş olduğumuz üç tane temel kırmızı
çizgimiz var demiştik. Biz ne yapacağız demiştik, yapacaklarımızı ifade
etmiştik ama yapmayacağımız şeyleri de ifade etmiştik. İlk kez bir parti
tüzüğünde, programında bunları belirtmişti. Bizler uygulamalarımızda,
icraatlarımızda kesinlikle dinsel milliyetçilik yapmayacağız demiştik, etnik
milliyetçilik yapmayacağız demiştik, bölgesel milliyetçilik yapmayacağız dedik,
yapmadık ve kesinlikle de yapmayacağız.
ZEKERİYA AKINCI (Ankara)
– Ne “yapmayacağız” dedinizse onu yaptınız.
AHMET AYDIN
(Devamla) – Zira, değerli arkadaşlar, Türkiye
Cumhuriyeti dili, dini, rengi ne olursa olsun yaşayan herkesin ortak adıdır,
hepimizin cumhuriyetidir ve vatandaşlık temelinde herkesin inancını yaşaması ve
kültürünü devam ettirmesi temel arzumuzdur. İşte millî birlik ve beraberlik
projemiz kapsamında bütün bu unsurların tek bir ağaç gibi hür ve özgür, bir
orman gibi kardeşçe yaşamasını arzu ediyoruz.
Değerli
arkadaşlar, bizler bir süreç başlattık -adına ne derseniz deyin- bu süreçte, bu
demokratikleşme sürecinde bütün unsurların burada, bütün sıkıntılarıyla
birlikte özgürce konuşulması için konuyu Meclise getiriyoruz dedik ve bu manada
da sizlerin bütün engellemelerinize rağmen, 10 Kasım tarihinde inşallah ön görüşmeler başlayacak
ve bu manada hem bu ön görüşmelerin başlaması, millî birlik ve kardeşlik
projemizle ilgili görüşmelerin başlatılması hem de Meclis takvimiyle ilgili
grup önerimiz de kabul edildiğine göre 10 Aralığa kadar inşallah bu gündemi hep
birlikte burada takip edeceğiz. İşte bu gündemi dışlamak adına, Meclis
çalışmalarını tıkamak adına, halkımızın gerçek sorunlarını burada tartışmak
yerine birtakım farklı farklı grup önerileriyle, İç
Tüzük’ün değişik yollarını da kullanarak burada Meclisi tıkamaya çalıştığınızı
da bütün halkımız biliyor ve görüyor.
Değerli
arkadaşlar, kaldı ki, biz bütün unsurları bir olarak görüyoruz ve yine,
Alevilerle ilgili bugüne kadar en büyük çalışma bu parti döneminde, bu İktidar
döneminde yapılmıştır. Şu ana kadar 4 tane büyük çalıştay
yapılmış, yine zannediyorum 11 Kasımda beşinci çalıştay
yapılacak, yıl sonu itibarıyla da bütün bu çalıştaylar bitecek ki…
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) – Cemevleri ibadethane olacak mı, olmayacak
mı?
AHMET AYDIN
(Devamla) – …bu çalıştayların bitmesiyle birlikte
kamuoyuna bunlar paylaşılacak.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) – Laf… Laf…
AHMET AYDIN
(Devamla) – İnşallah, sabrederseniz ve sizler de katkı sunarsanız samimi bir
şekilde, bu sorunlar da çözülecek.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) – Cemevleri ibadethane olacak mı, olmayacak
mı? Laf… Laf…
AHMET AYDIN (Devamla)
- Değerli arkadaşlar, bu çalıştaya bütün Alevi
derneklerinden, kanaat önderlerinden insanlar çağrılıyor, fikir ve öneriler
alınıyor.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) – Cemevleri ibadethane olacak mı? Evet,
hayır.
AHMET AYDIN
(Devamla) - Bunlar bir süreçtir.
Ve devletin
yıllardır biriken sorunları. İşte bu sorunlara sizler el atmadınız, bugüne
kadar gelen iktidarlar.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) – Geç… Geç…
AHMET AYDIN
(Devamla) - AK PARTİ bütün sorunlarla
birlikte inşallah bu sorunları da çözecektir.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) – Kanun teklifimizi geçen hafta reddettiniz.
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Sivas) – Alevilerin taleplerine var mısın, yok musun? Talep belli. Madımak
Oteli müze olsun diyoruz, Sayın Bakanın kapısına kadar gidiyoruz, neden
bahsediyorsun? Hiç kimseyi ahmak falan zannetmeyin.
AHMET AYDIN
(Devamla) - Değerli arkadaşlar, ekim ayı sonunda yine Kültür Bakanlığımızın
desteğiyle uluslararası, Alevilerin sorunlarına ilişkin bir sempozyum
düzenlendi. Buna hem Kültür Bakanımız hem Devlet Bakanımız Sayın Faruk Çelik de
iştirak ettiler ve Kültür Bakanlığının katkılarıyla yapıldı.
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Sivas) – Havanda su dövüyorsunuz, başka hiçbir şey yapmıyorsunuz. Ayıp
ya!
AHMET AYDIN
(Devamla) - Yine kasım ayı içerisinde Ankara’da bu benzeri bir uluslararası sempozyum yeniden düzenlenecek, yine Kültür Bakanlığımızın
katkılarıyla yapılacak.
Değerli
arkadaşlar, görmüşsünüzdür zannediyorum ama Hacı Bektaş
Külliyesi’ne gidin bakın şimdi, tamamen yenilendi ve vatandaşlarımızın sonsuz
memnuniyeti var.
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Sivas) – Aleviler Hacı Bektaş Külliyesi’nin cemevlerine devredilmesini istiyor, kabul ediyor musunuz?
Bilmeden konuşuyorsunuz.
AHMET AYDIN
(Devamla) - Yine bütün ziyaret mekânları
şu anda ücretsiz.
Değerli
arkadaşlar, Anadolu’daki bütün cemevlerinin yapımı,
bunların açılışlarına sayın bakanlarımız, bizler de katılmaya çalışıyoruz,
katılıyoruz, destek veriyoruz. Biz şunu biliyoruz ki, bizim anlayışımızda Hacı Bektaş’ın anlayışı var, Mevlânâ’nın
anlayışı var, Yunus’un anlayışı var, bütün bunların senteziyle biz buradayız.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Sivas) – Cemevine “cümbüşevi”
diyen siz değil misiniz?
AHMET AYDIN
(Devamla) - Çünkü değerli arkadaşlar,
biz yaratılanı Yaradan’dan ötürü severiz. Biz insanı yaşatarak devleti
yaşatmaya çalışıyoruz.
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Sivas) – Karacaahmet’i yıkan sizin
Başbakanınız değil mi?
AHMET AYDIN
(Devamla) - Sizler burada ne kadar engel
olursanız olun, biz samimi duruşumuzla, dik duruşumuzla…
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) – Hadi canım sen de!
AHMET AYDIN
(Devamla) - …inşallah bu süreç
içerisinde gerek Kürt sorunu, Alevi sorunu…
MALİK ECDER
ÖZDEMİR (Sivas) – Ya… Ya… Başka ne sorun kaldı?
AHMET AYDIN
(Devamla) - …bildiğiniz bilmediğiniz, sizlerin bugüne kadar cesaret dahi
edemediğiniz, el atamadığınız bütün sorunları bu İktidar çözecektir inşallah
diyorum.
Ben, oluşmuş bir
Meclis gündemi vardır diyorum. Bu maksatla DTP grup önerisinin aleyhinde
olduğumu ifade ediyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) – Sayın Başkan, oylamaya geçecekseniz yoklama istiyoruz.
BAŞKAN – Tamam
Başkanım.
Behiç Çelik Bey
konuşma talep etmiş.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) – Tamam, ondan sonra.
BAŞKAN - Buyurun
Sayın Çelik.
BEHİÇ ÇELİK
(Mersin) – Sayın Başkan, çok teşekkür ediyorum.
Ben burada bir
konuyu özellikle vurgulamak için söz aldım. Hatipler müteaddit defalar Genel
Kurul salonunda milliyetçiliği anlatırken “Biz dinsel milliyetçilik, bölgesel
milliyetçilik, etnik milliyetçilik yapmayacağız.” diyorlar. Basından okuduğum
kadarıyla Sayın Başbakan da aynı sözleri sık sık
tekrarlıyor.
Bu konuşmanın
hiçbir bilimsel temeli yok çünkü milliyetçilikle etnikçilik bir arada
kullanılmaz, akla kara gibi farklıdır. Bölgecilikle milliyetçilik bir arada
kullanılmaz ve dinle milliyetçilik bir arada kullanılmaz. Dini istismar edenler
vardır, hiçbir zaman istismarcı aynı zamanda milliyetçi olmaz.
Onun için bu
söylemi bütün hatiplere ve bütün parti gruplarına özellikle tavsiye ediyorum,
kullanmasınlar çünkü temelde şöyle bir yanılgıya toplumumuz sürüklenebilir:
Türk milliyetçileri bütün değerlerine, üstün millî değerlere ve manevi
değerlere her zaman hürmetkârdır ve 72 milyon insanı kucaklayan barış ve sevgi
merkezidir Türk milliyetçilerinin bulunduğu ortam. Bunu özellikle hatırlatmak
isterim. Onun için etnikçilikle, bölgecilikle ve dincilikle milliyetçilik bir
arada anılmamalıdır, o başlı başına üstün millî bir değerdir.
Teşekkür ederim.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim, sağ olun.
III.- Y O K L A M A
(CHP sıralarından
bir grup milletvekili ayağa kalktı)
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) – Yoklama…
BAŞKAN –
Oylamadan önce bir yoklama talebi vardır.
Milletvekillerimizin
isimlerini tespit ediyoruz: Sayın Anadol, Sayın İnce,
Sayın Ersin, Sayın Mengü, Sayın Meral, Sayın Paçarız,
Sayın Akıncı, Sayın Çakır, Sayın Özdemir, Sayın Aydoğan,
Sayın Süner, Sayın Emek, Sayın Arifağaoğlu,
Sayın Serter, Sayın Köktürk, Sayın Yıldız, Sayın
Topuz, Sayın Arat, Sayın Keleş, Sayın Öztürk.
Sayın
milletvekilleri, yoklama için üç dakikalık süre veriyorum ve yoklama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN –
Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, toplantı yeter sayısı yoktur.
Birleşime on beş
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 14.36
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.56
BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Fatih METİN (Bolu), Murat ÖZKAN (Giresun)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 14’üncü Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN –
Demokratik Toplum Partisi grup önerisinin oylanmasından önce istem üzerine
yapılan yoklamada toplantı yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi tekrar yoklama
yapacağım.
Yoklama için üç
dakikalık süre veriyorum ve yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.
VIII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.- (10/109, 10/444) esas numaralı Meclis araştırması
önergelerinin ön görüşmelerinin Genel Kurulun 05/11/2009
Perşembe günkü birleşiminde birlikte yapılmasına ilişkin DTP Grubu önerisi
(Devam)
BAŞKAN – Grup
önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Öneri kabul
edilmemiştir.
Milliyetçi
Hareket Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir
önerisi vardır, okutup oylarınıza sunacağım.
2.- (10/412) esas numaralı Meclis araştırması önergesinin
ön görüşmelerinin Genel Kurulun 05/11/2009 Perşembe
günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin MHP Grubu önerisi
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma
Kurulu’nun, 05.11.2009 Perşembe günü (Bugün) toplanamadığından, Grubumuzun TBMM Genel Kurul
Gündeminin Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Ön Görüşmeler
kısmının 329. sırasında yer alan 10/412 esas nolu,
“TOKİ tarafından üretilen konutlardaki sorunların araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla ”Anayasanın 98. ve İçtüzüğün 104 ve
105. Maddeleri Gereğince Meclis Araştırması önergesi görüşmelerinin bugünkü
birleşimde yapılması önerisinin İçtüzüğün 19 uncu maddesi gereğince Genel
Kurul’un onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Oktay
Vural
İzmir
MHP
Grup Başkanvekili
BAŞKAN –
Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, lehte 3 milletvekili arkadaşımızın talebi
vardır. Onun için, o 3 arkadaşımız arasında bir kura çekeceğim.
İlk söz, aleyhte,
İstanbul Milletvekili Sayın Sebahat Tuncel’in.
Buyurun efendim.
(DTP sıralarından alkışlar)
SEBAHAT TUNCEL
(İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; MHP Grubu önerisinin
aleyhinde söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Önerge üzerine
görüşmeye geçmeden önce birkaç şeyi ifade etmek istiyorum. Birkaç gündür
burada, özellikle söz alan milletvekili arkadaşlarımız Silopi’ye atıfta
bulunarak, Silopi’deki halkın duygularıyla oynuyor bizce. Silopi halkı burayı
izlediğinde, eminiz ki, kendilerini bu ülkede çok mutlu hissetmiyorlar ya da kendisini
yönetenlerin, aslında, Silopi halkına karşı hissettikleri konusunda ciddi
anlamda rahatsızlık duyuyorlar. Şunu bir kez daha ifade etmek istiyoruz: Silopi
halkının tek yapmak istediği şey, barışa duyduğu özlem karşısındaki sevincini
göstermekti. Silopi halkının duygusunu anlayamayanlar, Silopi halkının barış
taleplerini anlayamayanlar, bu ülkede demokrasinin, barışın ve kardeşliğin
savunucusu olamazlar. Bunu bir kez daha ifade etmek istiyorum ve burada Silopi
halkını selamlıyorum.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; kentsel dönüşüm projesi, sadece projenin yapıldığı
fiziki alanı ifade etmemektedir. TOKİ, genel olarak bu projeyle kenti yeniden
düzenlemek istediğini, kentte sosyal tesislerin fiziki olarak düzenlenmesi,
çocuklar için oyun sahası, gençler için kültürel aktivite yerleri olarak ifade
etmekte ve kendi konseptini bu çerçeveye
oturtmaktadır.
Şunu ifade etmek
isteriz ki, kentsel dönüşüm sadece binaların yapılması değildir. İnsanların
ortak olmadığı, ortaklaşmadığı hiçbir proje gerçek anlamda yaşam bulamaz. Kaldı
ki, TOKİ bugün bir ranta dönüşmüş durumdadır. Ne yazık
ki, Başbakanlık tarafından kurulan TOKİ, bugün kentsel rantın
temel bir göstergesidir.
Bu açıdan, kentsel dönüşüm projeleri oluşturulduğunda, daha çok,
kentte problemli olan, sorunlu olan alanlar olarak belirtilen alanlarda
projeler uygulanmak istemektedir ve proje uygulanan alanlarda da, öncelikle
orada yaşayan halk, hiçbir gerekçe gösterilmeden, halkla hiçbir şey
paylaşılmadan orası boşaltılmak istenmektedir ve bizim karşımıza, her
televizyon izlediğimizde, işte yine yeniden bir yıkım projesiyle, yeniden yıkım
olayıyla karşı karşıya kalmaktayız. İstanbul’da Başıbüyük, Ayazma, Sulukule’nin
boşaltılması yine bu anlamda karşımıza çıkan olaylardır.
TOKİ’nin, eğer gerçekten
kentsel dönüşüm yapmak istiyorsa, öncelikle orada yaşayan halkı buna ikna
etmesi gerekiyor. İkincisi, yapacağı projede orada, o kentin sivil toplum
örgütleri, meslek örgütleri, odalar, siyasi parti temsilcileriyle bir araya
gelip yapmak istediği projede toplumu ikna etmesi gerekiyor. Ancak bugüne kadar
sadece iktidarın uygun gördüğü alanda bu uygulamaları yaptığını gördük. Son
dönemde, özellikle İstanbul’da sel felaketinin yaşandığı dönemde, aslında, TOKİ’nin bu uygulaması bir kez daha göz önüne geldi. Dikkat
ederseniz, sel felaketinde yaşanan olaylar karşısında başta Başbakan olmak
üzere AKP İktidarı sorumluluğu mağdurlara attı, şöyle ifade etti: “Neden bu
alanlara, dere yataklarına ev yapılmış; neden bu alanlara gecekondu yapılmış?”
Şimdi, bu alanları imara açan sizler değil misiniz? Bu alanda yapılaşmaya neden
olan sizler değil misiniz?
Şimdi, sevgili
arkadaşlar, Ayamama Deresi’nin boşaltılması tartışılıyor. Bu iyidir, ancak
-İstanbul için söylüyorum- hâlâ imara açık olan birçok dere yatağı var. Peki bunları nasıl yapacaksınız, nasıl şey yapacaksınız?
Dolayısıyla bu noktada bir değişikliğe ihtiyaç var, zihniyet değişikliğine
ihtiyaç var. Yani kentler sadece binalardan oluşmuyor. Eğer o binaların
içerisinde yaşayacak insanlar yoksa, o binaların
hiçbir anlamı yok. Kaldı ki TOKİ’nin dağıttığı
binalar şimdi tek tek, alan kişiler tarafından bir
yük hâline geldi ve ellerinden çıkarmaya çalışıyorlar. Birçok işçi ve emekçi TOKİ’den aldığı binaların çok daha pahalıya mal olduğunu
görüyor. Çünkü alım koşullarında bu belirtilmiyor, dolayısıyla aldıktan sonra
asıl sorunlarla karşı karşıya kalıyor ve birçok yurttaş, bu TOKİ’den
aldığı binayı geri vermek durumunda kalıyor.
Sevgili
arkadaşlar, TOKİ inşaat sektöründe bir tekel hâline gelmiştir ve inşaat
sektöründe haksız rekabete neden olmaktadır. Yani, Başbakanlığa bağlı bir kurum
aslında inşaat sektöründeki haksız rekabeti teşvik etmektedir. TOKİ, özel
yetkilerle donatıldığı için yerel yönetimlerin başta imar yetkisi olmak üzere
birçok yetkisine müdahale etmektedir.
Yine, TOKİ, hazine
arazileri ve kamu taşınmazları üzerinde tasarruf yetkisini kötüye
kullanmaktadır. TOKİ, bu arazileri, kamu arazilerini, hazine arazilerini çok
ucuza mal etmekte, çok ucuza almakta, daha sonra da aslında iktidarın, iktidar
sahiplerinin yandaşlarına bir şekilde bunu peşkeş çekmektedir ya cemaatlere ya
da farklı vakıflara. Bu da aslında haksız rekabetin bir sonucudur.
Yine, biraz önce
de belirttim, ucuza mal ettiği kamu arazileri veya hazine arazileri üzerinde
yaptığı evleri maliyetinin çok üzerinde yurttaşa satmaktadır. Burada da çok
ciddi bir rant söz konusudur.
Sonuç olarak şunu
ifade etmek istiyoruz: Tabii ki TOKİ’nin bir bütün
olarak ele alınması gerekir. Yani, MHP Grubu ifade etmiş. Hani, TOKİ’nin yaptığı binalar, onların koşullarının
araştırılması… Tabii, bu da önemli. Hani, orada
insanların yaşayacağı koşullar… Ancak bundan ziyade bir sistem sorunu vardır.
Yani, bu alanda bu sistemi, bu zihniyeti değiştirecek bir araştırmaya ihtiyaç
vardır. Sadece binaların fiziksel şeklinin değiştirilmesi bu araştırma
açısından yeterli değildir.
Araştırılması
gereken konuların başında -bu kentsel dönüşümle ifade edilen- kentsel dönüşümün
özellikle toplumda nelere yol açtığıdır. Şu çok nettir: Kentsel dönüşüm
projesiyle aslında toplumda sınıflaşmalar gittikçe çoğalmaktadır, kentte yeni
kentli yoksullar çoğalmaktadır. Bu kentsel dönüşüm projesiyle “yoksul”, “öteki”
olarak ifade edilen kesimler aslında o kentte yaşamın ya da o sosyal yaşamın
dışına itilmek istenmektedir. Sulukule belki buna çok
temel bir örnektir, Ayazma buna çok temel bir örnektir. Çünkü oradaki
insanların zaten alım gücü yok, bir bina alamıyorlar. Kirada bulundukları
noktada bile iki yıl boyunca Ayazma’da yaşayan yurttaşlar çadırda yaşadılar.
Biz bunu gündeme getirdik, ancak herhangi bir hakları yok, çünkü onlar kiracı
zaten. Dolayısıyla bütün bu boyutlarının araştırılması gerekiyor.
Bugün, kentsel
dönüşüm meselesi Amerikan Mortgage sisteminden
alınmış bir sistem. Orada da aslında görüyoruz, insanlar bu sistemle ne kadar
çok yoksullaştı, evleri bile ellerinden alındı. Önümüzdeki dönemde de, sanırım
Türkiye’de de bu özellikler çoğalacak çünkü insanlar her geçen yoksullaşıyor,
her geçen gün işsizler ordusuna yeni işsizler katılıyor, her geçen gün yaşam
standartları düşüyor ama işte, TOKİ’den aldıkları
şeyde ek masraflar her zaman çıkıyor. Dolayısıyla, elinde, satamayanlar ya da
bunun kredisini ödeyemeyenler yakında sanırım kapı dışına bırakılacaklar çünkü
hiçbir sosyal güvenceleri yok. AKP İktidarının, bu insanların yaşamını garanti
altına alacak noktasında bir çalışmasının olmadığını düşünüyoruz. O açıdan,
eğer bir araştırma olacaksa bütün bunların araştırılması gerekiyor. Yine, TOKİ’nin yetkileri, yetki alanlarının sınırlandırılması
gerekiyor çünkü TOKİ’ye verilen bu kadar geniş bir
yetki hiçbir yerde yok ve bu anlaşılabilir değil. Hem yerel yönetimlerin
haklarını kısıtlıyor TOKİ’nin bu hakları hem de
aslında bir şekilde bir tekel oluşturuyor. Devlet kendi eliyle bir inşaat
tekeli oluşturmuş durumda. Çünkü, diğer firmaların TOKİ’yle rekabet etmesi çok mümkün değil. Dolayısıyla, biz,
bu araştırma önergesinin genişletilmesi gerektiğinin ve bütün bunların
tartışılmasını, hatta TOKİ hakkında yeni bir düzenlemenin Genel Kurula gelmesi
gerektiğini düşünüyoruz. Aksi takdirde, sadece binaların kullanım şekli bu
sorunu çözmeyecektir.
Tabii ki, biz,
burada bir iş yapmaya çalışıyoruz. Hani, Türkiye gündemini, Türkiye halkının
yaşamını kolaylaştıracak daha iyi işler yapmaya çalışıyoruz ama halkı da doğru
bilgilendirmek durumundayız. Sadece süslü sözlerle bazı şeyleri iyi gibi
gösterip, aslında gerçek sorunlarını göstermemek bize yakışmaz, biz sorumluluk
alan siyasilere yakışmaz diye düşünüyorum. Dolayısıyla buna, bundan sonra da
daha iyi dikkat etmek gerekir diyorum.
Teşekkür
ediyorum. (DTP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim.
Saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım, 3 milletvekili arkadaşımızın lehte söz talebi vardı.
Sayın Yılmaz Tankut, Adana; Metin Arifağaoğlu,
Artvin ve Kamer Genç, Tunceli Milletvekillerimiz. Arkadaşlarımızın çekmiş
olduğu kurada Sayın Yılmaz Tankut ve Metin Arifağaoğlu’nun konuşma hakları doğmuştur. Sayın Genç’e,
istediği takdirde, kendisine yerinden konuşma imkânı tanıyacağım.
Evet, lehte
Yılmaz Tankut, Adana Milletvekili.
Buyurun efendim.
(MHP sıralarından alkışlar)
YILMAZ TANKUT
(Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Toplu Konut İdaresinin
yürüttüğü ve bitirdiği projelerde meydana gelen ve yaşanmakta olan sıkıntı ve
sorunlarla ilgili olarak Milliyetçi Hareket Partisi adına vermiş olduğumuz
araştırma önergesinin gündeme alınmasının lehinde söz almış bulunuyorum. Bu
vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bilindiği üzere
ülkemizin en önemli sorunlarından birisi de konut sorunudur. Çağdaş bir ülke
olabilmenin asgari şartlarında vatandaşlarımızın barınma sorunlarının çözümüne
de öncelik vermemiz gerekmektedir, ancak maalesef bazı çabalar ortaya konsa da
bu konuda tatmin edici bir ilerleme kaydedilememiştir.
Başbakanlığa
bağlı Toplu Konut İdaresince yürütülen konut projeleri elbette desteklenmesi
gereken bir alandır. TOKİ bu alanda birçok önemli ve güzel hizmetler yapmış,
önemli projelere imza atmıştır ve hâlen de bir kısmı devam etmektedir.
İnsanlarımızın konut sahibi olabilmeleri için yürütülen ve eksiksiz olarak
bitirilip hak sahiplerinin memnuniyetini de esas alan söz konusu projelerde
emeği geçen herkese bizler buradan teşekkür etmeyi bir borç biliriz. Gönlümüz ister
ki bu projelerle ilgili hep güzel şeyler konuşalım, eleştirecek herhangi bir
şey de bulamayalım, ancak bugüne kadar yapılan çalışmalara bakınca
vatandaşlarımızın önemli bir bölümünün büyük bir hayal kırıklığı yaşadığını da
buradan huzurlarınızda sizlerle paylaşmak durumundayım.
Türkiye'nin
birçok yerinde üretilen ve devam eden konut projelerinde bitmek tükenmek
bilmeyen şikâyetler, tepkiler almaktayız ve bu gidişle bu şikâyetlerin ve
tepkilerin de bitmesi maalesef pek mümkün gözükmemektedir. Bugüne kadar TOKİ’nin ürettiği konut ve sosyal donatılar başta olmak
üzere, TOKİ’nin sitelere atadığı özel yönetimden
kaynaklanan meseleler, TOKİ’nin kendi müteahhit ve taşeronlarıyla ilgili yaşanan ve yaşatılan
sıkıntılar hakkında birçok kez soru önergesi ve gündem dışı konuşmalarla
yaşanan sıkıntı ve sorunları Meclis gündemine taşıyarak Hükûmeti
uyarmaya çalıştık. Ancak, sorduğumuz ve gündeme getirdiğimiz sıkıntılarla
ilgili olarak ne yazık ki vatandaşlarımızın beklenti ve şikâyetleri
giderilememiş, aksine, büyük bir duyarsızlık ve vurdumduymazlıkla temel şikâyet
ve sorunlar çözümlenmeden sürüncemede bırakılmıştır. Çözümsüzlüğün çözüm
olmadığını ilan edip buna rağmen çözümsüzlükte inat edenleri, sorunların
artmasına yol açanları elbette ki vatandaşlarımız ibretle izlemektedirler.
Sadece seçim bölgem olan Adana’dan tarafımıza gelen şikâyetler o kadar fazladır
ki, buradan bunları anlatmaya zamanımızın yetmesi de mümkün değildir.
Sayın
milletvekilleri, diğer bölgelerden de değişik zaman dilimlerinde yoğun bir
şekilde bizlere olduğu gibi, mutlaka sizlere de şikâyetler gelmektedir. Örnek
olarak, fazla uzağa gitmeden, hemen yanı başımızda TOKİ’nin
Gölbaşı Örencik’te yaptığı konutlarda çok büyük
sıkıntılar olduğuna buradan dikkatlerinizi çekmek istiyorum. Ne
yazık ki, çoğunluğunu Meclisimizin personelinin oluşturduğu Örencik toplu
konutlarında bugün insanlarımız büyük bir dram yaşamakta ve kışın hüküm sürmeye
başladığı bugünlerde soğuk ve çamurun yanı sıra, orada bulunan lise ve
ilköğretim okullarında kaloriferler yanmamakta ve güvenlik olmadığı için
öğrencilerin gözünün önünde inşaat işçileri birbirleriyle çatışmakta; su, doğal
gaz ve elektrik şebekelerinin bağlanmamasından dolayı Türkiye'nin başkentinde
âdeta dağ başındaymış gibi mahrumiyeti yaşamaktadırlar. Peki, niçin? TOKİ’nin ve dolayısıyla devletin taahhütlerine güvendikleri
için. Benzer durumlar Adana ve diğer bölgelerimizde de mevcuttur ve acil olarak
çözüm beklemektedir.
Sayın
milletvekilleri, TOKİ inşaatlarında öne çıkan sorunları özetle şöyle
sıralayabilmek mümkündür: Çatılar ve balkonlar akmaktadır, kapılar ve
pencereler, parke ve fayanslar kırık teslim edilmektedir. Sözleşmenin aksine
konut teslimatları geç yapılmaktadır. Duvarlar yarılmakta, boyalar daha ilk
yılda dökülmektedir. Sıvalar baştan savma yapılmaktadır. Telefon, İnternet gibi
iletişim kabloları ya evin dışında ya da prizlere dağıtılmamış olarak teslim
edilmektedir. Sosyal donatılar çok yetersiz kalmaktadır. Konut satış fiyatı
sözleşmenin aksine olarak yüksek fatura edilmekte, dolayısıyla taksitler ilan
edilenden daha fazla olmaktadır. Diğer taraftan, çok sayıda esnafımız
tarafından bize iletilen bilgi ve şikâyetlere tarafımızdan yapılan
araştırmalara göre TOKİ’nin birçok müteahhide
milyonlarca -eski parayla trilyonlarca- lira tutarında borcu bulunmaktadır. Bu
yüksek tutardaki borcun TOKİ ile müteahhitler arasında
yapılan iş bitirme ve ödeme protokolüne, bitirilmiş projelere rağmen aylardır
ödenmediği de edinilen bilgiler arasındadır. Bu süreçlerde TOKİ projelerinin
uygulandığı il, ilçe ve beldelerde bulunan esnaf ve firmalardan borçlanarak mal
ve hizmet satın alan müteahhitlerin, müteahhitlere iş
yapan taşeron firmaların çok büyük mağduriyetler yaşadığı, banka kredilerinin
tükendiği; araçlarının, iş makinelerinin ve gayrimenkullerinin hacizlik hâle
geldiği de kaydedilmektedir. Bu finansal sorun tabiidir ki müteahhitlere
ve taşeron firmalara mal ve hizmet satan bölge esnafını ve diğer firmaları da
zincirleme olarak etkilemiş ve etkilemeye de devam etmektedir.
Diğer taraftan
TOKİ inşaatlarında çalışan ve ailesinin geçimi için mücadele veren binlerce
işçimiz de mağdur olarak evine ekmek götüremez bir hâle gelmiştir. Bazı
firmaların TOKİ’ye iş yapan müteahhit
ve taşeron firmalara aylardır mal ve hizmet satışını durdurması ve “TOKİ mi?
Tövbe.” demeye başlaması sorunun vahametini anlatmaya zannediyorum kâfi olsa
gerektir.
Değerli
arkadaşlar, ayrıca altını çizerek söylemek istiyorum, en çok şikâyet
konularından birisi belki de en başında geleni TOKİ’nin
atadığı özel site yönetimleridir. “Boğaziçi Anonim Şirketi” isimli bir şirket,
TOKİ nerede konut yapmışsa oraya geçici yönetimi atamakta ve kendi keyfiyetine
göre bir yönetim anlayışı sergilemektedir. Bu yönetimde 3-5 kişi bulunmakta;
yanlarına, temizlik, bahçe, bakım, onarım gibi hizmetlerde kullanılacak yine
3-5 personel verilmektedir. Bu özel yönetim, konut sakinlerinin hiçbir görüşüne
başvurmadan astığı astık, kestiği kestik, âdeta bir derebeylik anlayışı
içerisinde hareket etmektedir. Bu konuyla ilgili olarak Adana Şambayadı mevkisindeki TOKİ konutlarında oturan bir
vatandaşımız bakınız ne diyor: “İki yıldır yönetimle sıkıntımız var. Sadece bir
yıllığına göreve geldiler, hâlen devam ediyorlar. 31 lira aidat alıyorlar ancak
nereye, ne harcadıkları belli değil ve bilgi de vermiyorlar. Temizlik görevi
verilenler sadece çöp topluyor, çevre temizliğine bakmıyorlar. Sözleşmeye göre
çevre düzenlemesini TOKİ yapacaktı. Oysa şimdi yönetim, bizden ayrıca çevre
düzeni için para topluyor. Bizi dinlemiyorlar, tam bir derebeyi gibi hareket
ediyorlar, kabadayı bir üslupla bize davranıyorlar, bizlere yani yönetilenlere
hiçbir söz hakkı tanımıyorlar. Asansör dairesi kapısı on gündür açık ve
çocuklar için büyük bir tehlike arz etmesine rağmen ilgilenmiyorlar. Su
sızdıran pencerelerimizi biz yapıyoruz. Damlarımız, balkonlarımız akıyor,
duvarlar su sızdırıyor ama kimseye anlatamıyoruz.”
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; ben de buradan bu konudaki sorun ve şikâyetlerin çok
ciddi olduğunu huzurlarınızda bir kez daha ifade etmek istiyorum ve soruyorum:
Kimdir bu Boğaziçi şirketi? İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanının veya
yakınlarının olduğu iddiaları doğru mudur bilemiyoruz ama bildiğimiz bir şey
vardır ki o da TOKİ’nin Boğaziçi AŞ üzerinden atadığı
bu yönetimle ilgili bütün Türkiye’de çok ciddi şikâyetler ve suistimal iddialarının olduğudur.
Sayın Başkan,
değerli arkadaşlar; vatandaşlarımızın alım gücü giderek düşmekte, yokluk ve
açlık artık sıradan bir tablo olarak önümüzde durmaktadır. İşte, böylesi bir
Türkiye tablosunda, böylesi bir Türkiye gerçeğinde TOKİ konut satmaktadır. Alt
gelir grubu için yapılan konutları satarken bazı şartları vardır ve haklı
olarak belli bir gelirin üzerinde olanlara da konut satmamaktadır. Örneğin, 860
TL’nin altında gelire sahip olma şartını aramaktadır. Bu şartın uygulandığı bir
yerde konut satın alan vatandaşlarımızdan ise 400-500 lira taksit alınmaktadır.
Geçenlerde
verdiğim bir soru önergesinde de dile getirmiştim. Yine Adana’da TOKİ Sarıhuğlar 860 konutlarında oturan bir hemşehrimiz
aylık ortalama 400 lira taksit ödediklerini, 35 lira aidat verdiklerini, ulaşım
giderinin 100, elektrik-su faturalarının 100, mutfak tüpü için aylık 45, eğitim
giderleri için aylık 100 lira olmak üzere sabit giderlerin 770 lirayı bulduğunu
belirterek nasıl geçinebileceğini sormuştu.
Ben de buradan
huzurlarınızda sormak istiyorum: Asgari geçim şartlarına sahip olan ya da daha
beteri işsiz kalan, maaşını alamayan insanlarımız nasıl olacak da bu taksitleri
ödeyebilecek? Bir yandan Türkiye İstatistik Kurumu marifetiyle enflasyonun
artmadığı ifade ediliyor, ancak diğer taraftan insanlarımız temel ihtiyaçlarını
karşılamakta büyük bir acze düşüyor. Yani açıklanan sahte enflasyon
rakamlarıyla, insanımızın…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun
efendim, konuşmanızı tamamlayınız.
YILMAZ TANKUT
(Devamla) - … gerçek enflasyon arasında kapatılması
mümkün olmayan uçurum her geçen gün daha da derinleşiyor. Âdeta cambazlık
yaparak, rakamlarla oynayarak, gerçekleri gizleyerek Türkiye’de hiç olmayan
pembe bir tablo sunulurken, vatandaşımız da başka bir sihirbazlıkla kendi
hayatını devam ettirmeye çalışıyor.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; sözlerime son verirken şunu ifade etmek istiyorum: AKP
Hükûmeti, bir an önce hayal dünyasından uyanmalıdır;
herkesin kaynayan bir aşı, bir işi olmadığını, çalışanların ise açlıkla
mücadele savaşı verdiğini artık anlamalıdır. Herkesin kuyumcu, armatör
olmadığını; yumurta, mısır ticareti yapmadığını; petrol zengini olmadığını,
yine herkesin bir dayısının ve bir bakan yakınının olmadığını bilmelidir. Bu
gerçekler ışığında Hükûmeti insafa devam ediyor, TOKİ
taksitlerinin daha ödenebilir bir hâle getirilmesi, geciken taksitler için
esneklik tanınması, TOKİ yönetiminden ve uygulamalardan kaynaklanan sorunların
daha iyi tespit edilebilmesi ve vatandaşlarımızın mağduriyetlerinin
çözümlenebilmesi için araştırma önergemizin desteklenerek gündeme alınmasını
temenni ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Tankut.
Grup önerisinin
aleyhinde, İstanbul Milletvekili Nusret Bayraktar.
Sayın Bayraktar,
buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
NUSRET BAYRAKTAR
(İstanbul) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; Milliyetçi Hareket
Partisi grup önerisinin aleyhine söz almış bulunuyor, bu vesileyle hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Türkiye’de ve bütün dünyada insanların birinci öncelikli arzusu ve
ihtiyacı konut. Konut üretimiyle ilgili yıllardan bu yana devam eden
politikalar sonucu, insanlarımızın düşük gelirli, orta gelirli ve yüksek
gelirli kesimlerinin dengeli bir şekilde, sağlıklı, yaşanılabilir; depreme
karşı dayanıklı; çevresiyle, sosyal donatısıyla yaşam kalitesinin son derece
üst seviyelerde olması gerektiği hususundaki konut ihtiyacını karşılama hususu
maalesef Türkiye’de bugüne kadar ciddi bir şekilde sağlanamamıştır. Şu an bile içinde bulunduğumuz ortamda, TÜİK verilerine göre, 2012
yılına kadar 3 milyon yeni konut ihtiyacının varlığını hesapladığımız takdirde
yılda 600 bin konutun üretilmesi gerekir.
İddiaların aksine
aslında Toplu Konut İdaresi tek başına tekel değildir -TÜİK verilerine göre
yine söylüyorum- ancak konut üretiminin yüzde 5’i ile 10’u arasındaki ihtiyacı
karşılamaya yönelik bir çalışma yapmaktadır. Dolayısıyla yüzde 90 oranındaki
konut ihtiyacını karşılayan kooperatifler veya müteahhitler
veya şahısların kendi imkânlarıyla yaptığı konutlardır. Ama
maalesef bütün bunlara rağmen görüyoruz ki büyük kentlere olan göç ve bu göçler
sonucu düşük gelirli vatandaşların “Başımı sokacak bir konuta sahip olayım, ne
olursa olsun.” mantığıyla plansız programsız -mutlak koruma alanları dâhil,
dere ıslah edilmesi ve dere havzaları dâhil olmak üzere- gecekondu yapımı ve
imarsız yapılaşma sonucu Türkiye’deki yapıların yüzde 68’i -ortalama
söylüyorum- imarsız, ruhsatsız ve iskânsızdır. Yüzde 80’in üstünde de
ruhsatlı olmasına rağmen iskânın alınmadığını bilmekte olduğumuz bugünlerde,
Türkiye Büyük Millet Meclisinde çıkartmış olduğumuz yeni yasalar ve kolaylıklar
sonucu İskân Kanunu’nda yapılan değişikliklerle biraz gelişmeler katedilmişse dahi yeterli olmadığını biliyoruz. İşte, 1984
yılında, Özal Hükûmeti döneminde Toplu Konut
İdaresinin gündeme gelişiyle konut ihtiyaçlarına kısmen çözüm üretimine yönelik
atılan adımlar ve olumlu çalışmalar sonucu 2003 yılına kadar Toplu Konut
İdaresi tarafından ancak 43.500 civarında konut üretilebilmiş. Oysa bugün Toplu
Konut İdaresinin yetkilerine, imkânlarına, planlama ve organizasyon gücüne
şöyle bir baktığımız zaman son derece çarpıcı neticeler görüyoruz.
İşin başında şunu
da ifade etmek istiyorum -en son söylenmesi gereken söz belki- MHP Sözcüsünün
bahsetmiş olduğu gibi, “Aslında son derece elverişli ve olumlu projelerin keşke
eksik yanlarını değil de hep artı yanlarını konuşmuş olsaydık.” Doğru bir ifade ama siz insanlara veyahut bazı insanlara iyilik
edersiniz, doksan dokuz yıl sırtınızda taşırsınız, eğer yüzde 1 eksiklik veya
bir yıl ihmaliniz söz konusu olursa doksan dokuz artı unutulur hep eksiyle
konuşulur, “Bu adam yaramaz, bu adam bana şöyle kötülük yaptı, bana böyle
kötülük yaptı.” derler ve yüzde 1 eksiklikle ilgili konuşmalar yapılır.
Oysa Toplu Konut
İdaresinin yaptığı işlemlerin tümüne, Adana’da da, Ankara’da da, İstanbul’da
da, Türkiye genelinde de bakıldığı zaman memnuniyet oranları ve ihtiyaçlara
cevap verme oranları yüzde 80, yüzde 90’ın üstünde ama yüzde 10 yönetimsel,
çevresel, dünya ve Türkiye’deki gelişen krizler sonucu bazı aksaklıkların
varlığı, müteahhitlerin veyahut taşeronların
uygulamalarından kaynaklanan eksiklikler, tabii kullanıcı memnuniyeti
açısından, hak sahipleri açısından günlük şartlara, günlük ihtiyaçlara ve bu günübirlik
ani sorunlara çözüm bakımından eksiklikler olunca haklı olarak eleştirilerin
dozu bu yöne doğru geliyor. Doğru, bunun da olmaması lazım, bunu asgariye
indirmemiz lazım.
Ben şimdi oransal
olarak şöyle birkaç rakamı sizlerle paylaşmak istiyorum:
Toplu Konut
İdaresinin 2003 yılından bu yana, özellikle 81 il, 664 ilçede 1.453 şantiyede
toplam 3 bin ihale ile yapmış olduğu, gerçekleştirmiş olduğu konut ihaleleri
projesinin tamamı 389.337’dir. Bu rakamın 100 bin nüfuslu 15 adet şehir
olduğunu düşünecek olursak ve ortalama olarak aslında 4 kişi bir ailede yaşıyor
şekliyle değerlendirdiğimiz zaman bu rakamı buluyoruz. Bu rakamın yüzde 85’ine
yakını, yani 282 bin adedi sosyal donatılarıyla birlikte sosyal konut
niteliğindedir; dar ve düşük gelirli, alt gelirli insanlara verilen konuttur.
Elbette, Toplu
Konut İdaresi ucuz ve sağlıklı konut üretirken piyasada rekabet yapıyor gözükse
dahi, bizim asıl hedefimiz düşük gelirli, az gelirli veyahut gelirsiz
vatandaşların konut ihtiyacını karşılamaktır. Eğer, piyasadaki gibi müteahhitlerin yapmış olduğu ve herkesin rekabetine açık
olacak tarzda bir konut üretecek olur ise, aslında maliyet itibarıyla, düşük
gelirli vatandaşların konut sahibi olmasına imkân sağlamayacak bir yarışmaya
insanları sokmak doğru değildir. Dolayısıyla, devlet tabii ki hazine arazisini
Toplu Konut İdaresine bedelsiz devredecektir. Sosyal devlet olma anlayışından
hareketle de Toplu Konut İdaresi çeşitli metrekarelerde, çeşitli vasıflarda
düşük gelirlilere, dar gelirlilere, hatta hiç gelirsiz olanlara…
Bir de kentsel
dönüşüm dediğimiz, mutlaka boşaltılması gereken yerlerin boşaltılarak, sağlıklı
konutlara yerleştirilecek insanlara konut üretmesi noktasında rekabet
yapabilmesi gerekir ama bu rekabetin yanı sıra aslında Toplu Konut İdaresi müteahhitlik hizmetini kendisi yürütmüyor, bütün bu
ihaleleri müteahhitlere açık ve şeffaf bir şekilde ihale ederek… Hiçbir
müteahhide “Gel sen illa şu işi al.” diyerek zorlayarak bir ihaleyi vermiyor.
Tam tersine, müteahhitler yarışma yaparak belli
kırımlarla veyahut maktu fiyatlarla ihaleleri alıyor. İhaleleri aldıktan sonra
taşeron marifetiyle işi yürütürken, geçmiş dönemlerdeki yüksek maliyetli ve
yüksek kârlara alışmış olan bazı –herkesi söylemiyorum- müteahhitler
tabii düşük kâr veyahut az kâr ve bir de gelişen dünya ve Türkiye’deki kriz sonucu
ekonomide, inşaat sektöründe ve diğer piyasalardaki daralmanın etkisiyle zor
durumda kalınca taşeronlara bedelleri ödemiyorlar. Ödenmeyen bedel karşılığı
taşeronlarda bir sıkıntı oluşuyor. Tabii, alışveriş yapan, mal temin eden ve
mal satımı yapan insanlarda da bu sıkıntı söz konusu olabiliyor. Ama bütün
bunlara rağmen, yapılan bu hizmetlerin az olmadığını, her il ve ilçede ciddi
oranlarda üretilen konutlara sıra, noter huzurunda çekilişler ve kuyruklar
oluşturularak… Kira ödemeden daha düşük bedellerle konut sahibi olan insanların
memnuniyetini de unutmamak lazım. “Allah razı olsun, yıllar yılı arzu ettiğim,
beklediğim bir şekle kavuşarak ben konutuma ulaştım.” Ha, bu arada “Ben
konutuma oturacaktım ama eksiklik var…” Şu eksiklikler, şu eksiklikler, yönetsel
eksiklikler, çevre ve rekreasyon, doğal gaz, altyapı,
belediyelerin yapması gereken hizmetler gibi hizmetlerin eksikliklerini biz de
duymuyor değiliz, duyuyoruz. Bunlarla ilgili görüşmeler yaptığımız zaman,
planlamaya ve sıralamaya alınarak ilgili kurumlar tarafından en kısa sürede
bunların çözüme kavuşturulacağı hususunda bilgi de alıyoruz.
Ben burada mesela
bir oran vermek istiyorum, Ankara İncek’te, Ankara
Gölbaşı’ndaki konutlarla ilgili ne denli şikâyetler olduğunu, neler
üretildiğine bakmak istiyorum: Gölbaşı’nda 300 kişilik bir pansiyon,
Gölbaşı’nda 5.386 konut 7 etap şeklinde ihale edilmiş. Bakın, 1’inci etabı
yüzde 97; 2’nci etabı yüzde 96; 3’üncü etabı yüzde 97; 4’üncü etabı yüzde 97;
5’inci etabı yüzde 94; 6’ncı etabı yüzde 40; 7’inci etabı yüzde 37 bitmiştir
yani tamamı bitmemiştir. Tamamı bitmemiş olan yerlerle ilgili, yüzde 3’lük,
5’lik, 15’lik, 25’lik eksikliklerin arasında, özellikle kullanım esnasında, gaz
bağlantısı, elektrik bağlantısı, su bağlantısı, altyapı, yol ve çevre ile ilgili
eksikliklerin dile getirildiğini hep biliyor, hep yaşıyoruz. Her türlü imkana sahip olduğumuz hâlde, paramızla almış olduğumuz
gayrimenkullerde bile yönetsel olarak veyahut bölgesel olarak ciddi
sıkıntılarla karşı karşıya kaldığımızı biliyorsunuz, hep beraber. Bunu nasıl
çözüyoruz? Kat Mülkiyeti Kanunu’nda yapmış olduğumuz düzenlemelerle. Kat
malikleri kendi aralarında, önce mülk sahibi kendisi, arkasından kat malikleri,
arkasından site sakinleri bir yönetim organizasyonu gerçekleştirmek suretiyle
bu işlerin çözümünü yerine getirmiş olacaktır.
Sürem dolmakta,
ben birkaç rakamı daha vererek sözü bitirmek istiyorum.
Toplu Konut
İdaresi, konutun dışında, Türkiye'de 396 adet okul, 395 adet spor salonu, 9
yurt ve pansiyon, 353 ticaret merkezi, 282 cami, 3 hastane, 77 sağlık ocağı, 36 kütüphane…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın
Bayraktar, konuşmanızı tamamlayınız efendim lütfen.
NUSRET BAYRAKTAR
(Devamla) – Sayın Başkanım, bitiriyorum.
BAŞKAN - Buyurun.
NUSRET BAYRAKTAR
(Devamla) – …163 okul; 175 yeni ve protokol içerisinde olan anlaşmalar
çerçevesindeki projeleri söylüyorum. Hülasa, ben bunları sayarak bitiremem;
sayfalar ve dosyalar dolu, bir hayli hizmetleri yürütüyor. Ama İstanbul’la
ilgili birkaç söz söylemişler. Gerek Başıbüyük gerek Sulukule ve gerek diğer yerlerdeki kentsel dönüşüm
uygulamaları… Depreme karşı hazırlıklı olmamız gerektiğini iddia ettiğimiz,
konuştuğumuz her ortamda… Sağlıksız ve depreme dayanıklı olmayan yerlerde
yaşayan vatandaşlarımızın burnu kanamadan ve -tabii ki karşılıklı anlaşma ile-
hiç kimsenin gönlünün razı olmayacağı, mutlu olmayacağı bir netice ile karşı
karşıya gelmemek kaydı ile dönüşüm projelerinin uygulanması önemlidir. Aslında,
şimdi ilk önce yanlış anladılar ve yanlış aktardılar. Bazı provokatörlerin
yanlış anlatımları sonucu isyanlar oluştu. Sonra üretilen toplu konut ve rekreasyon alanlı yaşanılabilir bir alanı gördükten sonra
herkes sıraya girdi, “Ne olur bize de verin, bize de verin.” diyorlar. Gerçeği
gördükten sonra gerçeği anlıyorlar. Dere ve su havzalarında imar planlama
çalışmalarını asla biz yapmamışızdır. Oradaki kaçak yapılaşmanın ne zaman,
nasıl olduğu malumlarınızdır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın
Bayraktar, teşekkür ederim.
NUSRET BAYRAKTAR
(Devamla) – Ben bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlarken bu gündem
yoğunluğu içerisinde vakti bu konuda harcamama açısından MHP grup önerisinin
aleyhinde olduğumu belirtiyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Evet, grup
önerisinin lehinde Artvin Milletvekili Metin Arifağaoğlu.
Buyurun efendim.
(CHP sıralarından alkışlar)
METİN ARİFAĞAOĞLU
(Artvin) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Milliyetçi Hareket Partisi grup
önerisinin lehinde söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Bu yasama
döneminde Meclisin çalışma programı üzerinde tartışmalar önceki dönemlere göre
bir hayli artmıştır. Neden bu tartışmalar artmaktadır? Bu durum, iktidar
partisinin dayatmacı anlayışından kaynaklanmaktadır.
Değerli
milletvekilleri, Danışma Kurulu önerisi veya grup önerisiyle gündem oluşuyor.
Bu gündemin anlamı nedir? Belirlenen kanun tasarıları sırasıyla görüşülecek
demektir ancak durum böyle olmuyor. Gündemdeki tasarıyı iktidar partisi
görüşmek istemezse, oturumu idare eden Meclis başkan vekili sırası gelen
tasarıyı okutuyor, komisyon başkanı ve ilgili bakan bu koltuklardan sağ
taraftaki komisyon koltuklarına oturmuyor ve böylece “Komisyon? Yok. Hükûmet? Yok. Ertelenmiştir.” deniyor ve tasarılar AKP
İktidarının isteği doğrultusunda maalesef erteleniyor. Bugüne kadar burada
sergilenen tablo budur.
Haziran ayında
İmar Yasası ve Yenilenebilir Enerji Yasası görüşülecekti. Bu konuda gruplar
arasında mutabakat da vardı. Maalesef, iktidar partisinin kendi içindeki
anlaşmazlıkları nedeniyle bu iki yasa tasarısı ertelenmiştir. Bu durumlara
böyle gelindi. Meclisin verimli çalışması konusunda muhalefetten kaynaklanan
bir engelleme söz konusu olmamıştır.
Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; Toplu Konut İdaresinin kuruluş amacı nedir? Ülkenin arsa
ve konut ihtiyacını karşılamak, ucuz ve sosyal konut üretmektir. Toplu Konut
İdaresinin amacı asla kâr yapmak değildir, dar ve orta gelirlilere altyapılı,
imarlı arsa ve toplu konut kredisi desteğinde bulunmak ve kent arsalarının
kullanılmasında toplum yararına öncelik veren önlemleri almaktır. Anayasa’mıza
göre, herkesin sağlıklı bir çevrede yaşama hakkı vardır ve bu ihtiyacın
giderilmesi devletin asli görevidir. Toplu Konut İdaresi bu anlamda kurulmuştur
ancak günümüzdeki TOKİ, uygulamalarıyla Anayasa’daki, Toplu Konut Kanunu’ndaki
ve kendi kuruluşunun esası olan kamusal amaç ve kimliğinden hızla
uzaklaşmaktadır. Yapılan yasal düzenlemelere gerek kendisine ait gerekse
hazineye ait gerekse kamulaştırma yoluyla elde ettiği araziler üzerinde yine
kendisi tarafından belirlenmiş, ayrıcalıklı imar kararlarıyla rant projeleri üretmektedir. Bu uygulamaları
gerçekleştirirken yerel yönetimlerin karar yetkilerini ve bölgenin plan
kararlarını, yasadan aldığı güçle, yok saymaktadır. TOKİ, arsa üretiyor,
planlıyor, projelendiriyor, ihaleye çıkarıyor, yapıyor, satıyor. Böylece emlak
pazarlaması esaslı bir anlayışla kuruluş amacının dışında davranarak inşaat
sektöründe giderek devlet destekli bir tekel oluşturmaktadır.
Türkiye
Cumhuriyeti, anayasal ve yasal kuruluşlarıyla demokrat olacak, şeffaf olacak ve
denetlenebilir olacaktır. 4734 sayılı Yasa’ya tabi olmayan Toplu Konut İdaresi
neden 4734 sayılı Yasa’ya tabi değildir? Toplu Konut İdaresinde yandaşların
korunduğu ve kollandığına dair iddialar vardır. Bu iddialar var mı yok mu, bunu
nasıl öğreneceğiz? İşte burada “Meclis araştırma komisyonu kurulsun.” diyoruz
ve bu iddiaları burada görüşelim diye arzuluyoruz.
Milletvekili
dokunulmazlığını kaldırmadığınız müddetçe demokrat bir yönetimden yana, şeffaf
ve sorgulanabilir bir yönetimden yana olduğunuzu söyleyemezsiniz, hukuk
devletini ve hukukun üstünlüğünü savunamazsınız. Ergenekon’da yargılananlara
uygulanan “Şafak vakti hukuku” ile dağdan gelenlere uygulanan “Mobil hukuk”u savunanlar
demokrat olduğunu söyleyebilir mi? “Türkiye, demokratik, laik, sosyal hukuk
devletidir.” kuralını maalesef zaafa uğrattınız. Şehit ailelerini ağlattınız.
Hukukun üstünlüğüne inanan on binlerin, yüz binlerin, milyonların yüreklerini
dağladınız. AKP yönetimine ve bu tutumundan dolayı Adalet Bakanına güven
kalmamıştır.
Ülkemizin hukuk
devleti olarak yoluna devam edeceğine inanmak istiyorum, halkımız da inanmak
istiyor. Bunun için, şeffaf ve denetlenebilir yönetim tarzı uygulamaya
koymalısınız, burada araştırma önergelerine destek vermelisiniz.
Değerli
milletvekilleri, vaktim az. TOKİ’nin uygulamalarıyla
ilgili elimde çok doküman vardır. Bu dokümanlardan birkaçını söyleyeceğim. İş
alanların listesi yanımdadır. Bu, iş alanların listesi. Bu
insanlar “Biz AKP’liyiz.” diyor. Hem AKP’nin şehir yönetiminde olanlar var hem
şirket yönetiminde olanlar var.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) – Damatlar da var!
METİN ARİFAĞAOĞLU
(Devamla) – Bunları isteyenlere verebilirim.
Yine, bakın
Sinop’ta ne olmuş? Sinop Seyricek’te 49, Ortaköy’de
25 afet konutu ihalesi yapılmış. İhaleye iki firma girmiş, iptal edilmiş. 2
Temmuzda bir firma katılmış, iptal edilmiş. 31/7/2009’da
dört firmadan teklif alınmış, 6 milyon 913 bin 687 TL keşif bedelli iş, 6
milyon 800 bin liraya birine verilmiştir. Bu kimdir, nedir araştıralım. Biz,
doğrudur, eğridir, bunu da araştıralım istiyoruz.
Yine değerli
milletvekilleri, burada, 2008 yılı 16 Nisanında, bir gece operasyonuyla, Artvin
ili Yusufeli ilçe merkezinin değiştirilmesi yasasını görüştük. Sözlerimin
başında söyledim, istediğiniz sırayı siz belirliyorsunuz. Oysaki Yusufeli ilçe
merkezini belirleyen yasa tasarısı gündemin çok gerilerindeydi, AKP
İktidarının, AKP Grubunun önerisiyle öne alındı. Bir hafta sonra görüşülecekti,
bir hafta dayanamadınız, akşamüzeri dediniz: “Bunu görüşelim.” Önündeki yasa
tasarıları görüşüldü “Komisyon? Yok. Hükûmet? Yok.
Ertelendi.” Yusufeli yasasına sıra gelindi ve 16 Nisan 2008 günü Mecliste kabul
edildi. Ben bunu takip etmeye başladım. Yusufeli’ye
gittim. Aradan on sekiz aydan fazla zaman geçti. “Bu yeni Yusufeli, çağdaş Yusufeli’yi kim yapacak?” dedim, “TOKİ yapacak.” dediler.
Bir hafta bekleyemediniz burada kanunun sırasını. Şimdi ben soruyorum: Peki, on
sekiz aydır neredesiniz? Niçin yapılmıyor? Niçin inşaata başlanamıyor? (CHP
sıralarından alkışlar)
Sevgili
milletvekilleri, Yusufeli halkı barajla yatıyor, barajla kalkıyor. On dört
yıldır Yusufeli’de baraj inşaatına başlanamıyor.
“Şehir yapacağız.” dediniz, şehre de başlanamıyor.
Bakınız, 2006
yılında Yusufeli Barajı’na başlamak üzere ilgili firma oraya gitti,
şantiyelerini kurdu, makinelerini getirdi. Derivasyon tüneline başlamak için
-bu teknik tabirdir, teknik olan arkadaşlar bilir- iki adet köprü yaptı bu
firma. 2007 seçimlerinden önce aniden durdu. İnşaat durunca 22 Temmuzdan sonra
ben bir önerge verdim: “Bu inşaat neden durdu, ne zaman başlayacak?” Sayın
Bakan bize cevap verdi: “2008’in ortalarına kadar başlayacak.” 2008’in
ortalarına gelindi, bir önerge daha verdim, “Sayın Bakan, başlanmadı.” dedim ve
Sayın Bakanın bize verdiği cevap: “Bakanlar Kurulu kararıyla durduruldu.”
Şimdi, değerli
milletvekilleri, bu kadar keyfîlik olur mu? Yönetim tarzına bakın: Bir baraj…
Su boşa akıyor, suyu boşa akıtmayalım isteniyor. Oraya Türkiye'nin en güçlü
firması geliyor, şantiyesini kuruyor. Diğer barajlar dış krediyle yapılmıştı,
muhtemelen bu da dış krediyle yapılacaktı. Ancak sonradan, Bakan, burada,
kişisel görüşmemde diyor ki: “Biz bunu iptal ettik ancak 4628 sayılı Yasa’ya
bağlı olarak, yani yap-işlet-devret modeliyle yaptıracağız.” diyor. Şimdi ben
size soruyorum değerli arkadaşlar: Türkiye'nin en güçlü firması -o firmanın
bankası da var- gitmiş, şantiyesini kurmuş, o işi yapmak üzere gitmiş ama
Bakanlar Kurulu kararıyla iptal olmuş. Peki o firma
yap-işlet…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) – Firma AKP’li değil. Firma AKP’li olmayınca…
BAŞKAN – Sayın Arifağaoğlu, buyurun efendim, konuşmanızı tamamlayınız.
METİN ARİFAĞAOĞLU
(Devamla) – …ve o firma bu işe yanaşmıyor. Niye yanaşmıyor? Koskoca bir şehir
kamulaştırılacak. Devlet diyor ki: “Bütün kamulaştırmaları sen yapacaksın,
barajı da yapacaksın. Bana iki rakam vereceksin. Bir: Kaç senede bu inşaatı
bitirirsin? İki: Kaç yıl kullandıktan sonra devredersin?” Devlet iki tane rakam
istiyor. Türkiye'nin en büyük firması buna yanaşmıyor, “Bunu ben yapamam.”
diyor, “Bunun ucu açık.” diyor, “Benim gücüm buna yetmez.” diyor. Sayın Bakan
da diyor ki: “Ben buna müşteri bulacağım.”
Değerli
milletvekilleri, ben iki dönemdir buradayım, ben iş adamıyım, otuz dokuz
senelik mühendisim. Buna müşteri bulamazsınız, bu sevdadan vazgeçin.
Diğerlerini nasıl yaptıysanız, aynı metotla, dış kredi bulun ve bu inşaatlara
devam edin. Bu ülkeye yazık etmeyin, Yusufeli’de
yaşayanlara yazık etmeyin. Onlar ilerisini göremiyor, ne yapacaklarına karar
veremiyor. Burada baraj yapılacak mı, yapılmayacak mı? Yusufeli halkı bir an
evvel barajın yapılmasını arzu ediyor.
Hepinize
sevgiler, saygılar, iyi günler. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Arifağaoğlu.
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından
bir grup milletvekili ayağa kalktı)
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) – Sayın Başkan, yoklama istiyoruz.
BAŞKAN – Tamam
Sayın Başkanım.
Yoklama talebinde
bulunan arkadaşların isimlerini tespit edeceğim: Sayın Anadol,
Sayın İnce, Sayın Köktürk, Sayın Barış, Sayın Arifağaoğlu,
Sayın Köse, Sayın Dibek, Sayın Güner, Sayın Güvel, Sayın Süner, Sayın Çöllü,
Sayın Coşkun, Sayın Paçarız, Sayın Durgun, Sayın Topuz, Sayın Sönmez, Sayın
Özdemir, Sayın Yıldız, Sayın Mengü.
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Sayın Başkan, ben de söz istemiştim, söz vermediniz.
BAŞKAN – Sisteme
girmediniz Sayın Genç.
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Girdim efendim.
BAŞKAN – Biraz
sonra vereyim Sayın Genç.
Efendim, 20’yi
bulamadık.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) – Oğuz Oyan var orada, yazmadınız.
BAŞKAN – Tamam,
yazdık Sayın Anadol.
Yoklama için üç
dakika süre veriyorum ve yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, toplantı yeter sayısı yoktur.
Birleşime on beş
dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 15.53
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 16.07
BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Fatih METİN (Bolu), Murat ÖZKAN (Giresun)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 14’üncü Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN – İstem
üzerine yapılan yoklamada toplantı yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi yoklama
işlemini tekrarlayacağım ve yeterli sayıyı arayacağım.
Yoklama işlemini
başlatıyorum.
Pusula gönderen
arkadaşlarımız lütfen Genel Kuruldan ayrılmasınlar.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN – Pusula
gönderen arkadaşlarımızı okuyorum:
Sayın Ülkü Gökalp
Güney? Burada.
Sayın Sabahattin
Cevheri?
Sayın İsmail
Katmerci? Dışarı çıkmış herhâlde.
Sayın Cemal Öztaylan? Burada.
Sayın Edip Uğur?
Burada.
Sayın Atilla Koç?
Burada.
Sayın Lokman
Ayva? Burada.
Sayın Mehmet Nil
Hıdır? Burada.
Akif Gülle Bey’i
görmüştüm. Sayın Akif Gülle?
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) – Burada yok ya, nerede var? Varsa “Buradayım” der.
Sayın Fuat Çay?
Burada.
Sayın Enver
Yılmaz? Burada.
Sayın Zeynep
Dağı? Yok mu?
Sayın Eyüp Fatsa?
Burada.
Sayın Yakut?
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Akif Gülle burada Sayın Başkanım.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) – Oylama bitti ya! Sıkmayın, taşın suyunu çıkarmayın!
BAŞKAN - Efendim,
Akif Bey buradaydı ben de gördüm. Dışarı çıkmıştı, geldi Başkanım, tekrar
geldi, yani burada.
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) - Olur mu öyle şey ya!
BAŞKAN – Evet
sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.
Sayın Genç,
sisteme girer misiniz efendim söz hakkı istemiştiniz.
Sayın Genç,
buyurun efendim.
VIII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
2.- (10/412) esas numaralı Meclis araştırması önergesinin
ön görüşmelerinin Genel Kurulun 05/11/2009 Perşembe
günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin MHP Grubu önerisi (Devam)
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Aslında TOKİ,
devletin devasa bir KİT’i. Bu KİT’in başındaki zat Tayyip Bey’in çok yakın
arkadaşı, âdeta onun emirleri Tayyip Bey’in emirleridir ve devletin en büyük
konut, yatırım yaptığı bir sahadır.
Geçen hafta bir
gazetede, Cemil Çiçek’in damadına 2 trilyon liralık işin verildiğini, bunun 300
bin lirayla yapıldığını ve 1,5 trilyon liranın Cemil Çiçek’in damadının cebine
sokulduğunu gazeteler yazdı. Dün de Plan ve Bütçe Komisyonunda sormuşlar. Cemil
Bey de diyor ki: “Yahu benim damadımı gidin, ihbar edin.” Şimdi Sayın Başkan,
ben inanıyorum ki eğer bu TOKİ hesapları incelenirse burada büyük suistimaller çıkacak.
Şimdi, Taşyapı diye bir yapı var İstanbul’da. Bunun ortaklarının
birisinin de Tayyip Bey’in kardeşinin olduğu söyleniyor. Bu taşyapı
TOKİ’den ne inşaatlar almış? Ne kadar kâr elde
ediliyor? Yine malzemelerini TOKİ gidiyor, kendi yandaşlarından alıyor, çok
fahiş fiyatlarla alıyor. Burada bu KİT’i kontrol etmek için, bunun hakkında
araştırma yapmak için… Ben inanıyorum ki, en büyük suistimaller
buralarda dönüyor. Dönüp dönmediğini tabii kesin tespit etmek için araştırmalar
yapmak lazım. Biliyorsunuz, AKP İktidarı zamanında denetimler kaldırıldı. Ben
inanıyorum ki, yine Cemil Çiçek’in damadı gibi AKP’nin birçok yandaşları,
damatları, kızları, evlatları buradan büyük inşaatlar almışlardır, hem de fahiş
kârlarla almışlardır. İşte, bir tanesi çıktı ortaya. Bunun dahaları
da var. Onun için, değerli arkadaşlarım var, lütfen, suistimalleri
örtmek istemiyorlarsa bunu bir an önce kabul edelim; araştırma önergesini kabul
edelim, bir araştıralım efendim.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Genç.
Grup önerisini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler... Öneri kabul
edilmemiştir.
Sayın
milletvekilleri, Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine
göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup oylarınıza sunacağım.
Buyurun.
3.- (10/20, 10/286, 10/441) esas numaralı Meclis
araştırması önergelerinin ön görüşmelerinin Genel Kurulun 05/11/2009
Perşembe günkü birleşiminde birlikte yapılmasına ilişkin CHP Grubu önerisi
04.11.2009
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulunun, 05.11.2009 Perşembe günü (Bugün)
toplanamadığından Grubumuzun aşağıdaki önerisini İçtüzüğün 19 uncu maddesi
gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Hakkı
Suha Okay
Ankara
Grup
Başkanvekili
Öneri:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Gündeminin, Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair
Öngörüşmeler Kısmında yer alan (10/20), (10/286) ile
(10/441) esas numaralı Meclis Araştırma Önergelerinin görüşmelerinin, Genel
Kurulun, 05.11.2009 Perşembe günlü birleşiminde birlikte yapılması
önerilmiştir.
BAŞKAN – Sayın
Genç, lehte söz talebiniz var, öyle mi efendim?
KAMER GENÇ (Tunceli) – Evet.
BAŞKAN – O zaman,
3 arkadaşımız vardı. Onlarla ilgili bir kura çekelim.
Evet, lehte söz
talepleri Muharrem İnce ve Beytullah Asil Beylere
çıktı kuralar.
Sayın Genç,
çıkmadı size.
KAMER GENÇ
(Tunceli) – Çıkmadı mı? Zaten bana hiç çıkmaz ki!
BAŞKAN – Evet,
ilk söz Yalova Milletvekili Sayın Muharrem İnce’ye aittir.
Sayın İnce,
buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
MUHARREM İNCE
(Yalova) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bugün 5 Kasım
2009. Pek çok sayın milletvekili gibi 3 Kasım 2002’de seçildik, kırk sekiz saat
sonra mazbataları aldık, yani milletvekilliğimizin tam yedinci yıl dönümü. Yedi
yıldır bu kürsüde pek çok şey konuştuk yükseköğretimle ilgili. Yeni üniversite
kurulmasını konuştuk, YÖK Yasası’nı, rektör atamasını, rektör soruşturmasını,
kat sayıyı, türbanı, TÜBİTAK’ı konuştuk, her şeyi konuştuk, ama ne yazık ki bu
Mecliste yükseköğrenime giden gençlerimizin nerelerde nasıl barındıklarını,
nasıl beslendiklerini, nasıl kahvaltı yaptıklarını ne yazık ki burada hiç
tartışmadık.
Yedi yılda bu
Meclis 41 devlet üniversitesi, 22 vakıf üniversitesi kurdu. 2002’de ÖSS’de
yerleşen öğrenci sayımız 368 bin, 2009’da ÖSS’de yerleşen öğrenci sayımız 580
bin; yedi yılda yerleşen öğrenci sayımız 217 bin artmış. 2002 yılındaki
yükseköğretimdeki öğrenci sayımızın toplamı 1 milyon 232 bin, bugün
yükseköğrenimdeki öğrenci sayımızın toplamı 1 milyon 747 bin; 515 bin
yükseköğrenimde öğrencimiz artmış.
Peki, Bu yedi
yılda 515 bin öğrencimiz arttı, yurt kapasitemiz ne oldu diye baktığımızda,
2002 yılında Kredi Yurtlar Kurumunun 191 yurdu var, kapasitemiz 185 bin.
2009’da 237 yurdumuz var, 217.511 kapasitemiz var. Öğrenci sayımız 515 bin
artmış, yurt kapasitemiz 32 bin artmış. Yani 483 bin öğrenciye demişiz ki: “Sen
başının çaresine bak, nereye gidersen git.” Aslında daha doğru bir tanımlama şu
olur: Bugün, örgün yükseköğretimde 1 milyon 747 bin öğrenci var, yurt
kapasitesi 217.511. Üniversitelerin yurtlarında barınan öğrenci sayımız 50 bin,
özel yurtlarda barınan öğrenci sayımız 146 bin, yani toplam yurt kapasitemiz
426 bin. 1 milyon 700 bin öğrencinin 426 binini yurda yerleştirirsek, bunun 1
milyon 300 bini ne olacak? Hadi bunun 300 bini, 400 bini ailesinin yanında
kalıyor diyelim, 900 bin, 1 milyon öğrencimiz ne yazık ki barınma sorunuyla
karşı karşıya.
2005-2006
eğitim-öğretim yılında boş yatak kapasitemiz 89.250, müracaat eden öğrenci
sayısı 191.706, müracaatla barınan öğrenci sayısının karşılama oranı yüzde 47.
2005’te karşılama oranı yüzde 47’ymiş.
2007-2008’de boş
yatak kapasitemiz 78 bin, müracaat 173 bin, karşılama oranı 47’den 45,3’e
düşmüş.
2009-2010’da boş
yatak kapasitesi 98 bin, müracaat 255 bin, karşılama oranı yüzde 47’lerden
yüzde 38,6’ya düşmüş. 230 bin öğrenciye 6.400 personelle çalışan, onlara hizmet
vermeye uğraşan bir Kredi Yurtlar Kurumuyla karşı karşıyayız. Her ne kadar
başında başarılı sayacağımız bir bürokrat olsa da elinden ne gelir ki? Siz yeni
yurt yapmazsanız, buraya kaynak aktarmazsanız bu sorunlar ne yazık ki çözülmez.
Peki, siz bu
sorunları neden çözmüyorsunuz? Bunu bilerek çözmüyorsunuz. Çünkü genetiği
değiştirilmiş yurtlara mecbur ediyorsunuz çocukları. Devlet yurt yapmıyor ki
tarikatların, cemaatlerin yurtlarına çocuklar mecbur kalsın diye bu yurt
sorununu çözmüyorsunuz. Örnek mi istersiniz? Bakın, çok ilginç bir örnek
vereceğim: 12 Ağustos 2009 günü saat dokuz otuzda ÖSS yerleştirme sonuçları
açıklanıyor. Dokuz otuzda yerleştirme sonuçları açıklanıyor, bir buçuk saat
sonra, saat on bir, çocukların evlerine telefon geliyor “Gel, seni şu yurda, şu
eve yerleştirelim.” diye. Bu nasıl bir mekanizmadır? Bu telefonları nereden
buldunuz? O çocuğun hangi okulu kazandığını daha çocuk bile öğrenememişken,
genç bile öğrenememişken siz ne çabuk ona ulaştınız da onu yurda davet ettiniz?
Bunlar basına yansıdı. Bunu defalarca gündeme getirdim, hepiniz biliyorsunuz.
Gençlerimizin, 1
milyon gencimizin yurt sorunu varken damadınızın şirketine 750 milyon dolarlık
krediyi buluyorsunuz. Seçim kazanmak için suyu olmayan evlere çamaşır makinesini
dağıtmasını biliyorsunuz. Meclis Başkanının özel kalem bütçesini 2010 yılında
yüzde 41 artırmasını biliyorsunuz. Cumhurbaşkanlığının bütçesini yüzde 50
artırmasını biliyorsunuz. Sayın Cumhurbaşkanına Çankaya Köşkü yetmedi,
Dışişleri Konutu’nu da boşaltmadı, orayı da kullanıyor. Dışişleri Bakanına da
ayda 20 bin dolara ayrıca konut olarak bina kiralamasını biliyorsunuz. Ama
çocukların yurt meselesine geldi mi kılınızı kıpırdatmıyorsunuz.
Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; aslında ben iktidar milletvekillerine kızmıyorum. Bu,
benim ya da Cumhuriyet Halk Partisi Grubuna mensup arkadaşlarımızın görüşü
değil, geçtiğimiz günlerde bir AKP’li milletvekili açıkladı: “Telefonumuza
mesaj geliyor. Biz de apar topar, koşa koşa salona
giriyoruz. Bakıyoruz, bizim arkadaşlar parmak kaldırıyorsa biz de kaldırıyoruz.
Ne olup bittiğini bilmiyoruz ki.” dedi. Bence de siz ne olup bittiğini
bilseniz, gerçekten bunlara parmak kaldırmazsınız diye düşünüyorum ve o
milletvekilini saygıyla anıyorum, doğruyu söylemiştir.
Değerli
milletvekilleri, her fırsatta övündüğünüz bir iş var. Diyorsunuz ki: “Biz
iktidar olduğumuzda öğrenci bursları 45 liraydı, biz bunu 180 lira yaptık, 4
kat artırdık.” Doğru, evet doğru, 45 liraydı 180 lira yaptınız. Peki, çocuktan
aldığınız, gençten aldığınız, öğrenciden aldığınız yurt parası 24 liraydı, 184
lira yaptınız. Yurt parası 144 lira olan var, 165 lira olan var. Yani, devlet
öğrenciden yurt parası olarak 24 lira alıyordu, siz bunu 84 liraya çıkardınız,
hatta 165 liraya çıkardınız, öğrenciye verdiğiniz bursu da 45 liradan 180
liraya çıkardınız; bir cebine parayı verdiniz, öbür cebinden parayı aldınız.
Sadece verdiğinizi söylüyorsunuz, aldığınızı neden söylemiyorsunuz?
Değerli
milletvekilleri, bir öğrenci, 2002 yılında aldığı bursun yarısını yurda geri
veriyordu, bugün de aldığı bursun yarısını yurda geri veriyor. Nereden nereye geldik görüyor musunuz!
Değerli
milletvekilleri, ama, hakkınızı yemeyeyim, cumhuriyet
tarihinin en büyük tahsilatçı hükûmetisiniz. Nereden
çıktı bu tahsilat? Devlet, yükseköğrenim öğrencilerine
1962 yılından 2002 yılına kadar verdiği paraların, kredilerin geri ödemesi
olarak kırk yılda 27 milyon lira geri almış. Bu rakamların hepsi doğrudur,
bunları istediğiniz platformda istediğiniz kişiyle, istediğiniz kadar kişiyle
tartışırım. Devlet, 62’den 2002 yılına kadar kırk yılda geri ödeme olarak
öğrencilerden 27 milyon lira toplamış, siz altı yılda 1 milyar 365 milyon lira
geri almışsınız. Yani, devletin kırk yılda aldığının 50 katını sadece altı
yılda almışsınız ve bunu şöyle savunmuşsunuz, demişsiniz ki: “Etkin
çalışmalarımız sonucu, etkin ve verimli çalışmalarımız sonucu geri dönüşüm
sağladık.”
Değerli
milletvekilleri, etkin çalışma nedir biliyor musunuz? Öğrencilerin icraya
verilmesidir! En etkin çalışma budur.
Yine “Hep muhalefet
eleştiriyor.” diyorsunuz. Size şimdi buradan çözüm öneriyorum: Siz muhalefete
küfretmesi için halkın cebinden TRT’ye para aktarıyor musunuz? Aktarıyorsunuz.
Gelin, o parayla yurt yapalım. (CHP sıralarından alkışlar) Siz İstanbul’da
tüketilen akaryakıttan özel vergi alıyor musunuz 2010 Kültür Başkenti için?
Alıyorsunuz ve onu yandaşlarınıza peşkeş çekiyorsunuz. Gelin, o parayla yurt
yapalım.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun
Sayın İnce.
MUHARREM İNCE
(Devamla) – Siz zümrütten, yakuttan, inciden KDV’yi yüzde 18’den sıfırladınız.
Gelin, onu 18’e çıkaralım, yurt yapalım. Seçimde seçim paralarını dağıtmayın
seçim almak için, gelin o parayla yurt yapalım. Ve ben diyorum ki: Ermeni
açılımı, Kürt açılımı, Kıbrıs açılımı, AB açılımı derken, gelin bu Meclis bir
yurt açılımı yapsın. Ve hatta diyorum ki: Siz bu yurdu yaparken yemeyelim,
içmeyelim bu gençlerimize yurt yapalım ya da bunların her birine bir Remzi Amca
bulalım. Eğer bunu da yapamıyorsak, ben size diyorum ki: Bu yurdu yapalım;
isterseniz bu yurtları Cemil Bey’in damadı yapsın, ister kendisi yapsın, ister
taşeronu yapsın. Yeter ki yurt yapın, biz sizin arkanızda duracağız.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın İnce.
Aleyhte Ayla Akat Ata, Batman Milletvekili.
Buyurun Sayın
Ata. (DTP sıralarından alkışlar)
AYLA AKAT ATA
(Batman) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisinin
grup önerisi hakkında usulen aleyhte konuşmak üzere söz hakkı almış
bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Yükseköğrenim
Kurumu, 12 Eylül 1980 askerî darbesinin hemen ardından üniversiteler üzerindeki
denetimi sağlamak ve toplumdan bağını koparmak üzere 6 Kasım 1981’de kuruldu.
Biz de bunun arifesindeyiz. Bugün öğrenciler Abdi İpekçi Parkı’nda eylemdeler,
oturma eylemindeler. Bundan sonra da her sene, eğer YÖK kaldırılmazsa, başta metropol kentler olmak üzere diğer kentlerimizde,
üniversitelerin bulunduğu kentlerde 6 Kasım dolayısıyla protesto eylemleri
yapılacak çünkü YÖK’ün antidemokratik yapısı dolayısıyla öğrenciler mağdur
edilmekte, bilim insanları mağdur edilmekte, demokratik bir üniversiteden yana
olanlar mağdur edilmekte. Bu nedenle bu protestolar devam edecek. Hani şöyle
diyebiliriz: Biz bu protestolara alıştık zaten, 1981’den beri devam ediyor bu
protestolar. İşte, ben de bir nesilim o protestolara katılan ama daha sonra,
işte, meslek yaşamına başlayan ve şimdi de Parlamentoda olan bir vekilim. Bu
protestolar umarım bizden sonraki nesillere kalmaz. Biz, YÖK’ün yetkilerini
sınırlandırmak yerine YÖK’ü kaldırmak gibi kesin bir çözüm buluruz.
Kaldı ki bugün
YÖK Başkanımız, her fırsatta, YÖK’ün yetkilerinin çok fazla olduğunu söylemekle
birlikte YÖK’ün yetkilerini sonuna kadar kullanmakta, hatta küçük bir şansı
bile, küçük bir fırsatı bile kaçırmamakta. Öyle ki, son olarak, biliyorsunuz,
demokratik açılım çerçevesinde Kürt dili ve edebiyatı fakültesinin açılması
noktasında bir tartışma yürütüldü ve Mardin Artuklu
Üniversitesi bu konuda bir talepte bulundu. Her ne kadar yaşayan diller bölümü
olarak da daha sonrasında tartışıldı ve açılması planlandıysa da bu
tartışmaların Türkiye'nin kırk bir tane üniversitesinin sorumlusu tarafından
yürütülüyor olmasını biz olumlu karşıladık, “yaşayan diller” denmesine ise
karşı çıktık.
Evet, ülkemizin
doğusunda, batısında, kuzeyinde, güneyinde birden fazla dil konuşuluyor. Evet, bu dillerin bir kısmı yok olma tehlikesiyle karşı karşıya ama
bu konuda bir insaf gerekli: Orta Doğu coğrafyasında 40 milyonu aşkın insan
tarafından konuşulan, hâlâ konuşulan bir dilin, hatta bugün Irak toprakları
içerisindeki üniversitelerde üniversite öğretiminin dahi verildiği bir dil
hakkında “yaşayan diller” denilmesini de ülkemizin bir an önce dönmesi gereken
bir yanlışı olarak görüyorum.
Yine, şimdi, tam da bu Mardin Artuklu
Üniversitesinin talebi üzerine YÖK bir yetki artırımına gitti, o da
üniversitelerde bölüm ile bu bölüm altındaki ana bilim dalını açma yetkisini
elinde bulunduran YÖK, Üniversitelerde Akademik Teşkilat Yönetmeliği’nde
değişiklik yaparak ana bilim dalının altındaki bilim dalının açılması yetkisini
de üniversitelerin elinden almış oldu. Bilim dalı açma yetkisi ise YÖK Yürütme Kuruluna verildi.
Şimdi, demokratik açılım süreci bağlamında Kürt dili edebiyatının
bölüm, ana bilim dalı ya da bilim dalı olarak kurulması tartışmalarını fırsat
bilmek, üniversitelerin elinden bilim dalı açma yetkisini almak aslında YÖK’ün
özerk, demokratik üniversite zihniyetine ne kadar uzak bir kurum olduğu
gerçeğini bir kez daha ortaya koymuştur ki YÖK’le öğrencilerin bağını kurmak
lazım. Bugün YÖK’ün kapısına… YÖK’le insanlar,
YÖK’le çocuklarımız, evlatlarımız nasıl tanışıyorlar? Öncelikle ekonomik ve
bölgesel farklılıklara rağmen çok güçlü bir mücadele vererek üniversite
kapılarına gidiyorlar, gitmeden önce çok büyük bir sıkıntı var. Bugün ülkemizin
doğusunda, batısında, kuzeyinde, güneyinde devlet tarafından verilen eğitim
bile farklıyken ve bu eğitim özel okullar aracılığıyla paralı olarak
veriliyorken öğrenciler aynı sınava tabi tutuluyor. Biz bu sene ne yaptık? Bu
sene YÖK yeni bir karar aldı, tekrar
üniversite öğrenim seçme sınavını, yerleştirme sınavını ikiye çıkardı.
Peki, bu yapboz
tahtası mı? Bizim zamanımızda ikiliydi, daha sonra teke düşürüldü, şimdi tekrar
ikili bir sınav sistemi kuruluyor. Bu konuda Hükûmet
bir istikrar arz etmeyecek mi? Hükûmetin tavırları,
Türkiye Cumhuriyeti hükûmetlerinin tavırları bir
istikrar arz etmeyecek mi ya da biz deneme yanılma yöntemiyle mi bu ülkenin
gençlerini, aklı hür, vicdanı hür gençlerini yetiştirmek için deneme yanılma
yoluyla mı birtakım sonuçlara ulaşacağız? İşte bu noktada kararlar vermemiz
gerekiyor.
Ben, Eğitim-Sen
aracığıyla ÖSYM’nin yükseköğrenim istatistiklerinden bir kısmını elde ettim ve
burada 2002 yılında yükseköğretim kurumlarına yeni kayıt yaptıran öğrenci
sayısı 455.485 iken, 2009 yılında bu sayının yaklaşık 2 kat arttığını ve
869.619’a yükseldiğini gördük. Benzer bir durum öğrenci sayısı açısından da
geçerli. 2002 yılında üniversitede okuyan öğrenci sayısı 1 milyon 677 bin iken
-ve küsuratı var- 2009 yılında bu sayı 2 milyon 294 bin 281’e yükselmiş. Gerek
yeni kayıt yaptıran öğrenci sayısı gerekse öğrenci sayıları 2 katına yakın
artarken öğretim elemanı sayısındaki artışın yüzde 50’nin altında kalmış olması
ise oldukça dikkat çekici.
Yine
Yükseköğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu bünyesinde 229 devlet yurdunun 208.869
kapasitesi bulunmaktadır. Yeni kayıt yaptıran öğrenci sayıları dikkate
alındığında yükseköğretim yurtlarının çok yetersiz olduğu anlaşılmaktadır.
Devlet yurtları bu durumdayken, Türkiye’de 3.423 özel yurt bulunmaktadır ve bu
yurtların kapasitesi 296.132’dir. Başka bir ifadeyle, özel yurtlar hem sayı hem
de kapasite olarak devlet yurtlarından daha fazla sayıdadır. Özel yurtların
kapasitesi devlet yurtlarından 87.263 daha fazladır. Devlet yurtlarında barınma
imkânı bulunmayan çok sayıda üniversite öğrencisi her yıl ya ekonomik olarak daha
pahalı ya da çeşitli cemaat ve tarikatların denetiminde faaliyet gösteren
yurtlara gitmek zorunda kalmaktadırlar.
Peki, bu tablo iç
açıcı mıdır? Bizim, bu ülkeye vatandaşlık bağıyla bağlı, her
türlü tüketim üzerinden ve üretim üzerinden vergi ödemeye mükellef olan
vatandaşların işte gözlerinden sakındıkları evlatlarını bu ülkeye yararlı
olabilmeleri için üniversite kapılarına gönderdiklerinde onları fahiş
miktarlara ulaşan harç paralarıyla, barınma sorunlarıyla karşı karşıya bırakmak
ve eğitim hakkı gibi temel bir hak söz konusu iken eğitim masraflarını devletin
yükü olmaktan çıkartıp vatandaşın ve öğrencinin yükü hâline getirmeye ne kadar
hakkımız var, bu konuda düşünmemiz gerekiyor. Hükûmetin
de en büyük sorumluluğu bu noktada. Eğer bir karar alınacaksa öğrencilerin daha
çok küçük yaşlarda öğrenim mücadelesi vermek yerine, öğrenme mücadelesi vermek
yerine, kendini yetiştirmek yerine hayat mücadelesi vermesinin önüne geçmemiz
gerekiyor. Çok genç yaştalar, üniversite eğitimleri sırasında
tabii ki bir bilim yuvası olan üniversitelerde kendilerini yetiştirmek, toplumu
anlamak, insanı anlamak ve bulunduğu ortama, bulunduğu topluma faydalı birer
insan olmak gibi bir amaç varken bunu ortadan kaldırıp kendi yaşamını idame
ettirmek gibi çok ağır bir sorumluluğun altına sokma hakkımızın ne kadar
olduğunu bilmek gerekiyor. Tabii ki devletin bunu ortadan kaldıran
birtakım önlemlerinin olması gerekiyor. Ama eğer bugün olduğu gibi yarın da bu
görev özel yurtlara verilecekse bu konuda düşünmek gerekiyor.
Batman’dan bir
örnek veriyorum: Gençlik kollarımızdan toplantıya katılmak üzere gelemediğini
ve benimle tanışamadığını ifade eden, bu konuda üzüntülerini ifade eden bir
gencimiz “Maalesef yurtta üç günlük bir eğitim vardı ve bu üç günlük eğitime
katılmayanların yurda kayıtları silinecekti, Sayın Vekilim, o yüzden
gelemedim.” dedi. Ailenin ekonomik düzeyi çok düşük. Verilen
eğitimin konusu burada ifade edilmemesi gereken, belki de bir cemaate ait
olduğu için çok propagandası olmaması açısından altının çizilmemesi gereken bir
konu ama o genç açısından değerlendirirseniz, evet, kalacak başka bir yeri yok,
ailesinin de ona özel bir ortam sağlayacak koşulları yok. Devletin yurtları
yetersiz olduğu gibi var olan olanaklar kişilere eşit bir şekilde ve ayrım
gözetilmeden dağıtılmıyor, bu konuda düşünmemiz gerekiyor. Bu genci de örnek
alarak ifade edelim, eğer kendi isteklerini, eğer kendi dünyaya bakış açısını,
eğer kendi toplumunu yeniden şekillendirme iddiasını karşılaşmış olduğu maddi
sıkıntılar nedeniyle göz ardı edecek ve farklı tercihler yapmak durumunda
bırakacaksak gençleri, o zaman önümüzdeki nesillerin sorumluluğu hepimizin
boynundadır.
Bugün, yarın için
meydanlarda olacak olan gençlerin karşılaşacakları muamele için kaygılanmamız
gerekiyor. Yarın YÖK’ü protesto eylemlerinin olacağını biliyoruz. Yarın bu
gençlerimizin sokakta olacağını biliyoruz. Öncelikle 1980 askerî darbesinin
sonuçları üzerine…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun
efendim, konuşmanızı tamamlayınız.
AYLA AKAT ATA
(Devamla) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
…tekrar düşünmek ve öğrencilerimizi bir bilim yuvasında,
demokratik, özerk bir bilim yuvasında yetişmeleri için ilk adımı atarak YÖK’ü
kaldırmak; ikincisi, üniversite öğrenimine başlayacak öğrenciler açısından bölgesel
farklılıklar ve ekonomik farklılıklardan doğan sıkıntıları aşmak ve almış
oldukları eğitime uygun bir şekilde üniversite eğitimi alabilmelerinin önünü
açmak; üçüncüsü de, eğer bu gençler üniversite kapılarına gittilerse onların
bir bütün geleceklerini inşa edecekleri bir süreçte doğru tercihler
yapabilmelerinin önünü açmak gerekiyor.
Kendi tercihleri
yerine bizim tercihlerimizi koyarlarsa, kendi tercihleri yerine siyasi
iktidarın tercihlerini koyarlarsa, kendi tercihleri yerine YÖK’ün tercihlerini
koyarlarsa geleceğimizin çok da sağlıklı ellere teslim edilmeyeceğini bir kez
daha hatırlatmak ister, hepinizi saygıyla selamlarım. (DTP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Ata.
Grup önerisinin
lehinde Beytullah Asil, Eskişehir Milletvekili. (MHP
sıralarından alkışlar)
BEYTULLAH ASİL
(Eskişehir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yükseköğretimin amacı,
öğrencilerini, Atatürk inkılapları ve ilkeleri
doğrultusunda Atatürk milliyetçiliğine bağlı; Türk milletinin millî, ahlaki,
insani, manevi ve kültürel değerlerini taşıyan, Türk olmanın şeref ve
mutluluğunu duyan; toplum yararını kişisel çıkarlarının üstünde tutan, aile,
ülke ve millet sevgisiyle dolu; Türkiye Cumhuriyeti devletine karşı görev ve
sorumluluklarını bilen ve bunları davranış hâline getiren; hür ve bilimsel
düşünce gücüne, geniş bir dünya görüşüne sahip, insan haklarına saygılı; beden,
zihin, ruh, ahlak ve duygu bakımından dengeli ve sağlıklı şekilde gelişmiş;
ilgi ve yetenekleri yönünde yurt kalkınmasına ve ihtiyaçlarına cevap verecek,
aynı zamanda kendi geçim ve mutluluğunu sağlayacak bir mesleğin bilgi, beceri,
davranış ve genel kültürüne sahip vatandaşlar olarak yetiştirmek; Türk
devletinin ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütün olarak refah ve mutluluğunu
artırmak amacıyla, ekonomik, toplumsal ve kültürel kalkınmasına katkıda
bulunacak ve hızlandıracak programlar uygulayarak, çağdaş uygarlığın yapıcı,
yaratıcı ve seçkin bir ortağı hâline gelmesini sağlamak; yükseköğretim
kurumları olarak yüksek düzeyde bilimsel çalışma ve araştırma yapmak, ulusal
alanda gelişme ve kalkınmaya destek olmak, yurt içi ve yurt dışı kurumlarla iş
birliği yapmak suretiyle bilim dünyasının seçkin bir üyesi hâline gelmek,
evrensel ve çağdaş gelişmeye katkıda bulunmaktır.
Bugün, bu
hedeflerle donatarak yetiştirmeye çalıştığımız gençlerimizin
yükseköğrenimlerini yaparken karşılaştıkları sorunlardan en önemlilerinden biri
olan barınma sorununu konuşacağız.
Değerli
arkadaşlarım, 2 milyonu geçen yükseköğrenim öğrencimize karşı misyonu, yükseköğrenim öğrencilerinin çağdaş ve güvenilir
barınma, beslenme, kredi, burs hizmetleriyle öğrenimlerine, sosyal, kültürel ve
sportif faaliyetlerle, kişisel girişimlerine sosyal devlet yaklaşımıyla katkıda
bulunmak olan Yükseköğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu Genel Müdürlüğünün toplam
yatak kapasitesi 217.511’dir. Bu kapasite, 2 milyonu geçen yükseköğrenim öğrencisinin
ihtiyacını karşılamaktan son derece uzaktır. Hâl böyleyken, toplum kesimlerinin
hızla fakirleşmesi, nüfusun yüzde 37’sini oluşturan çiftçimizin, yüzde 20’leri
bulan küçük esnafımızın kendi yağıyla kavrulamaz hâle gelmesi, emeklimizin
aldığı maaşın açlık sınırının altında kalması, toplumun büyük çoğunluğunu
oluşturan bu kesimlerin çocuklarının yükseköğretim süresince ihtiyaçlarını
karşılayamaz hâle gelmesine neden olmuştur.
İki üniversiteyi, açık öğretim fakültesi öğrencileriyle birlikte
50 binin üzerinde öğrenciyi barındıran bir şehrin milletvekili olarak, bu
gençlerimizin sıkıntılarını en iyi bilen arkadaşlarınızdan biri olarak, bu
konunun enine boyuna araştırılması ve üretilecek çözüm önerilerinin bir an önce
uygulamaya geçirilmesi için irade ortaya koymalıyız ve bugün bu araştırma
önerisini kabul etmeliyiz.
Bunun yanında,
vatandaşlarımızın gelir seviyelerini artırma, yoksulluğu ortadan kaldırma,
gelir dağılımını toplumun her kesimine yayma gayreti içerisinde olmalıyız.
Fakat çok acıdır ki, ülkemizdeki fakirlik probleminin ortaya çıkışında iki
temel faktör vardır: Bir tanesi yolsuzluk, diğeri de adil olmayan gelir
dağılımıdır. İçinde yaşadığımız dönemde kamuoyu her geçen gün yeni bir
yolsuzluk olayıyla karşı karşıya kalmaktayız. Yönetenlerin gaflet ve
dalaletleri dışarıdan kotarılan hıyanetlerle birleşerek ülkeyi mahşer yerine
döndürdü. Temel sebep, haram lokma haramilerinin talan ve yağmalarıdır. Çözüm
üretmek makamında olanlar ufuksuz, geri, halkın ve ülkenin yarınlarını
düşünmekten uzaklaşmışlar, zihniyetleriyle bu ülkeye ıstırap ve sıkıntı
vermişlerdir. Şehirlerin plansızlığından yeşil alanların tahribine, kamu
mallarının talanından ihale fesatlarına kadar hemen her türlü bozukluk
şaibesiyle kirlenmiş, yaralanmış ve sonuçta tüm moral değerlerini yitirmiş bir
sosyal hayat anlayışı ortaya çıkmıştır.
Bu noktada, Mevlânâ Celâleddin Rûmî’nin muhteşem sözlerinden birini hatırlamamak mümkün
değildir. Diyor ki: “Yukarıdan ambara istediğin kadar çuval boşalt, eğer fare
ambarı alttan delmişse gayret nafiledir.” Evet, bizim nimet ambarlarımıza,
gençlerimizin eğitim ve barınma rızıklarına musallat olmuş fareler var. Bu
farelerin bertaraf edilmesi lazım, yoksa nimet ambarlarımızda bir şey
biriktirmek mümkün değil. Görüyorsunuz skandal skandalı izliyor. Bunlar
dışarıya sızanlar. Bir de içi var. Yasalaştırılmış hırsızlık ve soygunların adı
bile anılmıyor. Nimet ambarlarından bir delik açarak veya açılmış bulunan
deliklerden birine yanaşarak kamu mal ve imkânlarından bir biçimde bir şeyler
hortumlamak.
Değerli
milletvekilleri, çocuklarımıza, gençlerimize, mutlu ve güzel bir Türkiye
bırakmak için çileyi hemen ve bütün çıplaklığıyla göğüslemek mecburiyetindeyiz
bir saniye bile geçirmeden. Türkiye haram lokma belasını aşmadan, özellikle
kamu kurum mal ve imkânlarının arpalığa dönüştürülerek talan edilmesini
durdurmadan hiçbir yere varmak mümkün değildir, hiçbir ufuk açmak mümkün
değildir, hiçbir mutluluğu yakalayabilmemiz mümkün değildir. Hiçbir AB, hiçbir
dış yardım ve hiçbir destek, çürümüş sosyal hayat yüzünden yoksullaşmış,
dizlerinin üstüne düşmüş insanımızı kaldırıp ayaklarının üzerinde tutamaz.
Bıkmadan, usanmadan hayatımızın her alanında erdemli insan olmaya çalışmak
görevimizdir. Bu görevi her insan tek başına yerine getirmek mecburiyetindedir
ve bir bayrak yarışındaymışız gibi çocuklarımıza, gençlerimize teslim etmek
zorundayız.
Değerli
arkadaşlarım, tarihten bir vesika ile sözlerime devam etmek istiyorum. Kanuni
Sultan Süleyman en yüksek duruma getirmiş olduğu devletin akıbetini hayal eder.
Günün birinde Osmanoğulları da inişe geçer, çökmeye
yüz tutar mı diye düşünmeye başlar. Bu gibi soruları çoğu zaman süt kardeşi, meşhur âlim Yahya Efendi’ye sorduğundan bunu da
sormaya niyet eder. Güzel bir hatla yazılmış mektubu okuyan Yahya Efendi kısa
bir cevap verir: “Neme lazım be Sultanım.” Topkapı Sarayı’nda bu cevabı
hayretle okuyan Kanuni bir mana veremez. Acaba bilmediğimiz bir manası mı
vardır bu cevapta diyerek Yahya Efendi’ye gider, “Ne olur mektubuma cevap ver,
bizi geçiştirme, soruyu ciddiye al.” Yahya Efendi duraklar “Sultanım sizin
sorunuzu ciddiye almamak kabil mi? Ben sorunuzun üzerine iyice düşündüm ve
kanaatimi açıkça arz ettim.” Kanuni “İyi ama bu cevaptan bir şey anlamadım.
Sadece ‘Neme lazım be Sultanım.’ demişsiniz. Sanki beni böyle işlere karıştırma
der gibi bir anlam çıkarıyorum.” Yahya Efendi bu cevaptan sonra şu akıl almaz
açıklamasını yapar: “Sultanım, bir devlette de zulüm yayılsa, haksızlık şayi
olsa, işitenler de ‘neme lazım’ deyip uzaklaşsalar, sonra koyunları kurtlar
değil de çobanlar yese, bilenler bunu söylemeyip sussa…”
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun,
konuşmanızı tamamlayınız Sayın Asil.
BEYTULLAH ASİL
(Devamla) – “…gizleseler, fakirlerin, muhtaçların, yoksulların, kimsesizlerin
feryadı göklere çıksa da bunu da taşlardan başkası işitmese, işte o zaman
devletin sonu görünür. Böyle durumlardan sonra devletin hazinesi boşalır,
halkın itimat ve hürmeti sarsılır, asayişe itaat hissi gider, halkta hürmet
duygusu yok olur, çöküş ve izmihlal de böylece mukadder hâle gelir.”
Değerli
milletvekilleri, gençlerimizin geleceği için, ülkemizin bekası için söz birliği
ederek, güç birliği ederek bu kötü gidişe dur diyelim. Lütfen neme lazım
demeyelim.
Hepinize saygılar
sunarım. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Grup önerisinin
aleyhinde son konuşmacı Kahramanmaraş Milletvekili Sayın Mehmet Sağlam.
Sayın Sağlam,
buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MEHMET SAĞLAM
(Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, sayın milletvekili arkadaşlarım; Cumhuriyet
Halk Partisinin vermiş olduğu grup önerisinin aleyhinde söz aldım. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
İlk önce, eğitimi
ve yükseköğretimi konuşacağımıza göre, mümkün olduğu kadar pedagojik bir
yaklaşımla sizlere hitap etmek istiyorum. İlk önce, neden yükseköğretim önemli,
neden eğitim önemli? Bunun hiç tartışması yok. Bu ülkenin nüfusunun yüzde 50’si
yirmi sekiz yaşın altında. Dolayısıyla, eğer biz bu nüfusu çağın bilgi ve
becerisiyle donatırsak, başvurduğumuz ve nüfusu gittikçe ihtiyarlayan Avrupa
karşısında bu bizim için çok önemli bir koz olacaktır. Dolayısıyla, değerli
arkadaşlarımızın, muhalefetin eğitimle ilgili konulardaki hassasiyetinin bir
belirtisi olarak böyle bir önergeyi getirmelerini de gerçekten şükranla
karşılıyorum çünkü bu konuları konuşmalıyız, bu konuda hiç taviz vermeden ülke
olarak bütün potansiyelimizi kullanmalıyız.
Ama şöyle dünyaya
bakarsak ne yapılıyor? Dünyada özellikle asrın başında, en ileri ülkelerde bile
yükseköğretimde çağ nüfusunun ancak yüzde 6-7’si yükseköğretim görebiliyor ama
İkinci Dünya Harbi sonrası bu elit eğitiminden kitle eğitimine doğru bir geçiş
var yani dünya bugün yüzde 60’larda, 70’lerde çağ nüfusunu yükseköğretimden
geçiriyor. Mesela 1960’larda bizimle aşağı yukarı eşit olan Kore’de bugün çağ nüfusunun
yüzde 70’i yükseköğretimden geçiyor, bunun da yüzde 50’si lisans öğretimi
yapıyor. Daha düne kadar Sovyet sistemi içerisinde olan Doğu Avrupa
ülkelerinde, mesela Macaristan’da 2010 yılı için yükseköğretimdeki okullaşma
oranı yüzde 50 olarak tespit edilmiş, çağ nüfusunun yüzde 50’si.
Şimdi, öyleyse,
dünya kitle eğitimine gidiyorsa bizim durumumuz nedir? İşte o çok eleştirilen
Yükseköğretim kurulduğu zaman, 1981’de, Türkiye’de çağ nüfusunun sadece yüzde
7’si yükseköğretimden geçiyordu. On dokuz üniversitemiz var ve yükseköğretimden
geçen çağ nüfusu da sadece yüzde 7.
Şimdi, değerli
arkadaşlarım, Türkiye’de yükseköğretim talebi var. Bildiğiniz gibi, bu önergeyi
veren arkadaşlarımızın da çok iyi bildiği gibi, aşağı yukarı 2 milyon civarında
insan, lise mezunu her yıl üniversiteye girmek üzere talepte bulunuyor, son on yıldır
rakam böyle. En son 1 milyon 650 bin kişi girdi.
Bunun ne kadarını
acaba okutabiliyoruz? Dünyada yüzde 50’lerden, yüzde 70’lerden söz ettik; bizde
bugün yüzde 30 civarındadır yükseköğretimdeki çağ nüfusu ama maalesef bunun
üçte 1’e yakını açık öğretimdedir, üçte 1’e yakını da meslek
yüksekokullarındadır. Yani lisans eğitimi yapan miktar ancak yüzde 15,5
civarındadır son rakama göre.
Ama bir şey daha
söylemek istiyorum: Geçenlerde 1995 yılının eğitim ve öğretiminin başlangıcında
YÖK Başkanı olarak yaptığım konuşmaya baktım. O zaman başvuran öğrencilerin yüzde
21’i lisans eğitimi yapma şansına sahip. Bu rakam 1995’ten bu yana yüzde 15,5’e
düşmüş. Bu bir skandaldır aslında. Nasıl bir skandal? Yüzde 21’den yüzde 15’e
düşüyor. Türkiye’de üniversiteler çoğalmış, Türkiye iflas etmiş değil,
üniversiteleri yanmış değil, laboratuvarlarına bir
şey olmuş değil. Nasıl olmuş bu? Oradaki, Yükseköğretimdeki, belli bir süre
içerisindeki, yöneticilerin konuyla ilgili işlerle meşgul olacakları yerde,
ideolojik bazı saplantılarla maalesef üniversitelere bir katkıda bulunamamalarının
bu sonucu doğurduğunu görüyoruz.
Son bir iki
yıldır tekrar üniversitelerde yeniden bu 1,5-2 milyona yakın talebi karşılamak
üzere kontenjan çoğaltılıyor, yeniden artışlar oluyor. Son rakamlara bakınız,
bu sene 600 bin civarında öğrenci üniversiteye kabul ediliyor, bunun 250 bin
civarında olanı, dört yıllık lisans eğitimine alınan öğrenciler. Demek ki, dört
beş yıl içerisinde aşağı yukarı 2 milyona yakın yükseköğretim öğrencisinin 1,5
milyona yakını lisans eğitimi alacak duruma gelecek. İşte, o zaman rakamımız,
belki şu anda olduğunun çok üstüne çıkarak, başvurduğumuz Avrupa ülkelerinin
hedefine doğru biraz daha yaklaşabilecek. Öyleyse yükseköğretime talep var,
yükseköğretim yaptırmak da ülkenin geleceği.
Hemen onu da
söyleyeyim: Geçenlerde bir Kanada üniversitesinde yapılan bir araştırmaya göre
bir ülkede okuryazarlık oranını yüzde 1 artırmanız, kişi başına düşen millî
gelire yüzde 1,5 olarak yansıyor, işçi verimliliğine de yüzde 2,5 olarak
yansıyor. Bu kadar önemli. Şimdi, yükseköğretime
gelince, aşağı yukarı, Asya’ya 1960’larda Dünya Bankası bir heyet gönderiyor,
diyor ki: “Nedir bu Asya’nın problemi; bir inceleyin gelin.” Bir İsveçli,
ekonomi Nobel’i almış birisinin, Profesör Mirdal’ın
başkanlığında bir heyet gidiyor. Heyetin verdiği rapor: “Asya’nın Dramı”,
1960’lar, 70’ler. Ama yirmi beş-otuz sene sonra Dünya Bankası bir heyet
gönderiyor: “İnceleyin bakalım, Asya’da neler olmuş?” Onların verdiği raporun
ismi: “Asya’nın Mucizesi” ve rapor Asya’nın mucizesinin eğitimle ve özellikle
de yükseköğretimde yapılan atılımlarla gerçekleştiğini ortaya koyuyor. Öyleyse,
bizim önümüzdeki hedef belli.
Ne yapmış bu Hükûmet? Geldiğinden bugüne, bakınız, millî eğitim
bütçesini mümkün olduğu kadar 1 numaralı bütçe hâline getirmeye çalışmış,
yükseköğretimde de ne kadar mümkünse o kadar yeni üniversite açmış.
Arkadaşlarımız şunu eleştirirlerse, elhak,
kendilerine hak veririm: “Neden bu kadar üniversiteyi bu kadar kısa zamanda
açtınız?” Doğrudur, daha yavaş da açılabilirdi ama bizim, açılmasından dolayı,
şimdi, Hükûmetimize, yetkililere “Bir an evvel
bunların kampüslerini tamamlayın, bir an evvel
öğretim üyelerini yetiştirin.” deme şansımız daha fazla, muhalefet olarak da
iktidar olarak da. Dolayısıyla, gidilen yol doğrudur. Kurulan üniversiteler,
bugün, şu veya bu şekilde eksik olabilir. Lütfen, şunu hatırlayınız: 1954’te,
56’da Orta Doğu Teknik Üniversitesi kurulduğu zaman bir askerî barakada eğitim
yapıyordu, bugün dünya çapında bir üniversitedir. O “Türkiye’den hiçbir
üniversite ilk 500’ün arasına girmiyor.” filan gibi özel bazı araştırmaları bir
tarafa bırakınız. Bunlar ciddiyetle ele alınacak araştırmalar değildir, hepsi
özel, çoğu da parayla yaptırılan araştırmalardır. Bugün, Orta Doğu Teknik
Üniversitesi, İstanbul Teknik Üniversitesi ve birçok başka üniversitemiz dünya
çapında üniversitelerdir ama bunlar da otuz kırk sene evvel barakalarda bile
eğitim yapmışlardır. Dolayısıyla, bir başlangıç çok önemlidir. Hatırlanırsa,
geçmişte de “Bir okul, bir müdür, bir mühürle lise açıyorsunuz.” eleştirileri
olmuştur. Şimdi benzer eleştiriler yükseköğretim kurumları içindir.
Değerli
arkadaşlarım, şunu samimiyetle söylüyorum, bu işe ömrünü vermiş bir adam olarak
söylüyorum: Açılan her eğitim müessesesinin Türkiye’ye yararı vardır, hiçbir
zararı yoktur. Elimizden geleni yapalım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Bunlara katkı için elimizden geleni yapalım. Muhalefet olarak da iktidar olarak
da onların eksikliklerini burada dile getirelim, bir an evvel yetkililer
onların eksikliklerini gidersinler.
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) – Biz söyleyince kızıyorlar, siz söyleyin.
MEHMET SAĞLAM (Devamla)
– Ama bu Türkiye için hayırlı bir iştir. İnanınız ki desteklediğiniz zaman daha
da iyiye gidecektir.
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) – “Evet” deyin, biz de destekleyelim.
MEHMET SAĞLAM
(Devamla) – Orada eksiklikler yok mudur? Olmaması mümkün mü? Bugün, elli yıl
önce, altmış yıl önce kurulan bir üniversiteyle, beş altı ay önce kurulan bir
üniversitenin, iki yıl önce kurulan bir üniversitenin arasında fark olmaması
mümkün mü? Ama mutlaka bir başlangıç yapmak zorundasınız, bir yerden
başlayacaksınız. Şimdi, bu başlangıcı baltalamak yerine, gelin bu başlangıcı
destekleyelim.
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) – O zaman konuşalım, destekliyoruz.
MEHMET SAĞLAM
(Devamla) – Eksikliklerini sayalım, mutlaka isteyelim, şunlar noksan diyelim,
şunlar eksik diyelim, bunları yapalım.
Mesela bunların
başında öğretim üyesi yetiştirilmesi gelir. Bütçeden istediğiniz kadar parayı
verin, belki hemen binalar yapabilirsiniz, kampüsler
kurabilirsiniz ama bir öğretim üyesi üniversiteyi bitirdikten en az beş veya
altı sene sonra sınıfa girebilecek hâle gelir.
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) – Hocam “evet” deyin, biz de destekleyelim.
MEHMET SAĞLAM
(Devamla) - Öyleyse bir an evvel üniversite öğretim üyesi yetiştirmek üzere
tekrar bu çabalarımızı sürdürelim.
Bugün son iki üç
yıldan beri yine bine yakın insan, üniversite mezunu, yükseköğretim kurumlarına
öğretim üyesi yetiştirilmek üzere çeşitli ülkelere gönderilmektedir. Bugün,
35’inci maddeye göre, kendi yetişmiş üniversitelerimizin, gelişmiş
üniversitelerimizin…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) – Hocam, öneriye “evet” diyeceksiniz herhâlde.
BAŞKAN – Buyurun
Sayın Sağlam, konuşmanızı tamamlayınız.
MEHMET SAĞLAM
(Devamla) – Çok teşekkür ederim.
Dolayısıyla,
şimdi benim, öneriye “evet”ten ziyade önerideki
fikrin daha da geliştirilmesine katkıda bulunmaya çağırıyorum sizleri.
OSMAN DURMUŞ
(Kırklareli) – Evet, bravo!
MEHMET SAĞLAM
(Devamla) – Bunu söylüyorum. Bu çok önemli. [MHP
sıralarından alkışlar(!)]
OKTAY VURAL
(İzmir) – Hadi “evet” deyin!
MEHMET SAĞLAM
(Devamla) – Yoksa, Meclis araştırmalarından nasıl
sonuçlar çıktığını siz benden daha iyi biliyorsunuz. Önemli olan sonuç
almaktır.
OKTAY VURAL (İzmir) – Tamam.
MEHMET SAĞLAM
(Devamla) – İnanın ki samimiyetle söylüyorum ve inanarak söylüyorum…
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) – Tamam, destek verelim, samimiyetle destek verelim size.
MEHMET SAĞLAM
(Devamla) – …bu İktidar bu yükseköğretim kurumlarını açmakla iyi bir şey
yapmıştır.
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) – Açmasın canım!
MEHMET SAĞLAM (Devamla) – Şimdi, yurt ve burs meselesine gelince.
Dünyanın yaptığı
şudur: Bir, ailesi mümkün olduğu kadar iktisaden güçlü olanlar var -onlar
paralı olarak da belli ölçülerde okuyorlar- bir de iktisaden mümkün olmayan,
gücü olmayan gençler var. Bunlara yüzde 100 burs verilmelidir, yüzde 100 kredi
verilmelidir. Benim aldığım bilgiler, başvuran ve iktisaden ihtiyacı olduğunu
bildiren herkese geçen sene ve bu sene mutlaka kredi verilmektedir. İşte gerçek
budur.
ALİ RIZA ÖZTÜRK
(Mersin) – Yok, yok.
MEHMET SAĞLAM
(Devamla) – İşte gerçek budur, desteklenmelidir. [MHP sıralarından alkışlar(!)]
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) – Hocam, alkışlasam da öyle değil.
MEHMET SAĞLAM
(Devamla) – Şimdi, yurt meselesinde de bir şey söylemek istiyorum.
Arkadaşımızın verdiği rakamlar doğrudur ama şu var, yanlış olan nokta şu:
Yapılan araştırmalar göstermiştir ki üniversite öğrencisinin…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın
Sağlam, konuşmanızı tamamlayınız.
MEHMET SAĞLAM
(Devamla) – …sadece üçte 1’i yurt istiyor.
Sayın Başkan, bir
dakikanızı daha rica edeyim.
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) – Sizi yanıltıyorlar Hocam, göz göre göre
sizi yanıltıyorlar.
MEHMET SAĞLAM
(Devamla) – Yani 1 milyon 300 bin öğrenci var. 1 milyon 300’ün 100 kapasitesi
yanlış bir yaklaşım.
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) – Sizi yanıltıyorlar Hocam. Keşke bakan olsaydınız da bu
görüşlerinizin arkasında olsaydınız.
MEHMET SAĞLAM
(Devamla) – Bunun sadece üçte 1’i talep eder. Talep edene yurt yaparsınız.
Benim aldığım bilgiler, Kredi Yurtların son yıllarda yaptığı, özellikle
kalitede yaptığı artırmalara rağmen 44 bin civarında yeni yatak, 2002 ve 2009
arasında eklenmektedir. Önümüzdeki yıl 2.234 bine çıkacaktır talep
muvacehesinde. Tabii ki yurtlar da yapılmalıdır. Eksik varsa tamamlanmalıdır
ama yapılan iş, bugün 1 milyon 300 bin civarında öğrenciye Kredi Yurtlar kredi
vermektedir ve ayrıca, gerek yemeklerine gerekse sabah kahvaltılarına -günde
ortalama- 79 bin liralık ayda katkıda bulunmaktadır. 84’ünü alıyor ama 79’unu
da oraya veriyor Sayın İnce. Dolayısıyla, bugün yapılan…
MUHARREM İNCE
(Yalova) – Ali’nin külahı Veli’ye, Veli’nin ki Ali’ye yani!
MEHMET SAĞLAM
(Devamla) - Bu milletin imkânları muvacehesinde gerçekten elinden geleni
yapmaktadır, çok iyi bir kurumdur Kredi Yurtlar Kurumu ve buna muktedirdir.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) – Doğru söylüyorsunuz, hepsine katılıyoruz. Aileleri aç olduğu için
çocuklara para veriyorlar.
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından
bir grup milletvekili ayağa kalktı)
K. KEMAL ANADOL
(İzmir) – Sayın Başkan, yoklama istiyoruz.
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, grup önerisinin oylamasından önce yoklama talebi vardır.
Milletvekili
arkadaşlarımın isimlerini tespit edeceğim: Sayın Anadol,
Sayın Mengü, Sayın Dibek, Sayın Öztürk,
Sayın İnce, Sayın Keleş, Sayın Köse, Sayın Köktürk, Sayın Güner,
Sayın Güvel, Sayın Çöllü, Sayın Emek, Sayın Arifağaoğlu, Sayın Durgun, Sayın Barış, Sayın Paçarız,
Sayın Coşkun, Sayın Özkan, Sayın Topuz, Sayın Özdemir, Sayın Yıldız.
Üç dakika süre
veriyorum ve yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.
VIII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)
3.- (10/20, 10/286, 10/441) esas numaralı Meclis
araştırması önergelerinin ön görüşmelerinin Genel Kurulun 05/11/2009
Perşembe günkü birleşiminde birlikte yapılmasına ilişkin CHP Grubu önerisi
(Devam)
BAŞKAN -
Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Öneri kabul edilmemiştir.
Saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım, gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz.
1’inci sırada yer
alan, Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu
(1/324) (S. Sayısı: 96)
BAŞKAN –
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Sayın Korkmaz,
silindi ekrandan, tekrar ekrana giriniz.
Sayın Korkmaz,
buyurun efendim.
VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)
8.- Isparta Milletvekili S. Nevzat Korkmaz’ın,
Isparta Milletvekili Haydar Kemal Kurt’un konuşmasındaki beyanlarının gerçek
dışı olduğuna ilişkin açıklaması
S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) – Sayın Başkanım, çok teşekkür ediyorum.
Yakaören’deki izinsiz, ruhsatsız
yapılan sondajın Isparta ve Ispartalılara vermiş olduğu zararları anlatan bir
gündem dışı konuşma yapmıştım. Isparta Milletvekili Sayın Haydar Kemal Kurt,
oturduğu yerden söz alarak:
1) Bu sondajın
alınan izin üzerine yapıldığını,
2) Milliyetçi
Hareket Partili Belediye Başkanının sondajla alakalı olarak bu sondaja sahip
çıkıp değerlendireceklerini söylediğini beyan etmiştir.
Bu beyan maalesef
gerçek dışıdır. Sondajın izinsiz ve ruhsatsız olduğuna dair Sayıştay raporu
buradadır. Ayrıca, Belediye Başkanlığının çektiği faksta da işlemin usulsüz
olduğu ve yargıya intikal aşamasında olduğu belirtilmektedir.
Şunu ifade
etmeliyim ki konu, Milliyetçi Hareket Partisi ve AKP arasında bir siyasi
çekişme konusu değildir. Ortaya usulsüz olarak bir zarar çıkmıştır, Isparta’ya
ve Ispartalılara zarar verilmiştir ve bu zarar devam etmektedir. Sayın Kurt’tan
da ricam, Isparta Milletvekili olarak bu sorunu dile getiren şahsıma cevap
yetiştirmek yerine, bu sorunu ortadan kaldırma hususunda gayret göstermesinin
daha iyi olacağını söylemek istiyorum.
Sayın Başkan,
verdiğiniz söz üzerine de teşekkür ediyorum, yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum.
Sayın
milletvekilleri, 2’nci sırada yer alan, Türk Borçlar Kanunu Tasarısı ve Adalet
Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine devam edeceğiz.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)
2.- Türk Borçlar Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu
(1/499) (S. Sayısı: 321) (x)
BAŞKAN – Sayın
Komisyon? Yerinde.
Hükûmet? Yerinde.
Geçen birleşimde
35’inci madde kabul edilmişti. Şimdi 36’ncı maddenin başlığını okutuyorum:
II. Aldatma
MADDE 36-
BAŞKAN – Madde
üzerinde iki adet önerge vardır.
Önergeleri
okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
Borçlar Kanunu Tasarısının 36. maddesinin 1. fıkrasının “Sözleşmenin
yanlarından birisi, öteki yanın aldatması üzerine bir sözleşme yapmışsa;
yanılması esasta olmasa bile, sözleşmeyle bağlı olmaz.” şeklinde
değiştirilmesini teklif ederiz.
|
Ali Rıza Öztürk |
Ali İhsan Köktürk |
R. Kerim Özkan |
|
Mersin |
Zonguldak |
Burdur |
|
Turgut Dibek |
Rasim Çakır |
Şevket Köse |
|
Kırklareli |
Edirne |
Adıyaman |
|
|
Halil Ünlütepe |
|
|
|
Afyonkarahisar |
|
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan “Türk Borçlar Kanunu Tasarısı”nın 36.
Maddesinin, madde başlığındaki “aldatma” kelimesi yerine “hile” kelimesinin
yazılmasını,
Madde metninde yer alan; “aldatması” kelimesinin yerine “hilesi”,
“yanılması” kelimesi yerine “hatası”, “aldatmayı” kelimesinin yerine “hileyi”
kelimelerinin yazılmasını,
Metnin 2. fıkrasında yer alan “sözleşmenin yapıldığı sırada”
ibaresinden önce gelmek üzere “ancak” kelimesinin eklenmesini,
“karşı tarafın” ibaresi yerine “sözleşmenin karşı tarafının”
ibaresinin yazılmasını arz ve teklif ederiz.
|
Faruk Bal |
Mehmet Şandır |
İzzettin Yılmaz |
|
Konya |
Mersin |
Hatay |
|
Osman Ertuğrul |
Beytullah Asil |
Rıdvan Yalçın |
|
Aksaray |
Eskişehir |
Ordu |
|
Behiç Çelik |
Osman Durmuş |
|
|
Mersin |
Kırıkkale |
|
(x) 321 S. Sayılı Basmayazı 7/10/2009 tarihli 3’üncü Birleşim Tutanağına eklidir.
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu efendim?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Durmuş, buyurun efendim.
OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Sayın Başkan, saygıdeğer
milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Türk Borçlar Kanunu’nun 36’ncı maddesinin madde
başlığındaki ve metindeki “aldatma” kelimeleri yerine “hile” kelimesinin
yazılmasını, madde metninde yer alan “aldatma” kelimesinin yerine “hatası”,
“aldatmayı” kelimesi yerine “hileyi” kelimelerinin yazılmasını, metnin ikinci
fıkrasında yer alan “sözleşmenin yapıldığı sırada” ibaresinden önce gelmek
üzere “ancak” kelimesinin eklenmesini, “karşı tarafın” ibaresi yerine
“sözleşmenin karşı tarafı” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ediyoruz.
Değerli milletvekilleri, konu Borçlar Kanunu olunca, “tarım
arazisine uygulanan kira”, “ecrimisil” ve “zilyet”
kavramları ile “sahiplik” kavramı arasında bir illiyet kurmak istiyorum.
Saygıdeğer milletvekilleri, Kırıkkale’nin Kılıçlar beldesini geçen
hafta ziyaret ettim. Hani, sizin belediyesini gırtlağına kadar borç batağına
batırıp sonra da kapattığınız belediyelerden biri. Belediye Başkanının
telefonlarının hacizli, elektriğinin kesik olduğu bir yer. Danıştay düzeltti,
biz de milletin oyuyla bu belediyeyi sizden aldık.
Belediye Başkanının hâlen makam arabası yok. Bir yerli arabası
var, onunla devletin işini görüyor. Ancak yakıt parasını ödemekte, kendi
cebinden verdiği için, ciddi sıkıntı yaşıyor. Eğer elinizde imkân varsa,
gümrükten 2-3 milyar liraya kullanılabilecek bir aracı bize yönlendirirseniz
biz bu Başkanımıza alırız.
Gelelim asıl konumuza. Kılıçlar’da
yetmişlik Mehmet Ali Eken amca ağlamaklı dileğiyle diyor ki: “Osman Bey,
babamdan kalan yirmi beş yıllık araziyi işliyorduk. Bir gün Maliyeden geldiler,
‘Bu bizim arazimiz, şimdiye kadar kullandığın süre için ecrimisil
vereceksin.’ dediler, ödedim. Her yıl farklı bir ücreti talep ettiler ve geçen
yıl kıtlık oldu, ödeyemedim. Yirmi beş yıldır kullandığımız araziyi
kullanamıyorum. Yetmiş yaşındayım, köyümü terk etmiyorum. İnsanlarımızın çoğu
aç kaldı, Ankara’ya gitti. Artık orada gıda paketi mi alıyorlar, kömür çuvalı
mı alıyorlar, ona girmeyeceğim. Böylece nüfusumuz azaldı. Belediyeyi elimizden
aldılar. Allah Danıştaydan razı olsun, belediyemizi
geri verdi. AKP Hükûmetine söyleseniz, beş yıl
tarımda kullanacağım bu tarlayı icarsız verseler de borçlarımı ödesem. Beş yıl
sonra Allah kerim.”
Saygıdeğer milletvekilleri, 2981 sayılı İmar ve Gecekondu Yasası
ile “Gecekondulara ecrimisil ve arsa kullanım bedeli
tahakkuk ettirilmez ve alınmaz.” diyor. Yine 6831 sayılı Orman Kanunu’nun 2’nci
maddesi sonuna eklenen ve 3373 sayılı Kanun’a eklenen fıkra ile “Satış
işlemleri tamamlanıncaya kadar ecrimisil alınmaz.”
deniyor.
Karnını doyurmak için -soyadı “Eken” ama ekebildiği arazisi yok-
ekip biçip üretim yapan çiftçiye sahip çıkmalıyız. Beş yıl süre için ekonomik
olarak bitmiş olan çiftçimize bir nefes aldırsak diyorum. Kırıkkale tabiriyle,
yazıda boş duracağına Mehmet Ali Eken amcam eksin biçsin. Sulakyurt’ta
da durum aynı. Burası rantiye değil, arsa
değil. Gücümüz yalnızca yoksula, çiftçiye, köylüye, küçük esnafa yetiyor.
“Yoksulun sırtından soyan soyana, yiğit muhtaç olmasın kuru soğana.” Kılıçlar,
soğan üreten ve pırasa yetiştiren bir beldemiz. Bu kış şartlarında domuz gribi
virüsü kol geziyor, bugünlerde bol C vitamini almalıyız. Pırasayı bol
zeytinyağlı pişirip içine limonunu sıkmalıyız ve böylece de vücudumuzun
direncini oluşturmalıyız diyorum.
KADİR URAL (Mersin) – Aşı var, aşı!
OSMAN DURMUŞ (Devamla) – Tabii bu arada Gazipaşalılar diyor ki
“Çekirdeksiz narımız var, onu da söyle.” Akdenizliler diyor ki “Bizim greyfurtumuzu…
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Narenciye…
OSMAN DURMUŞ (Devamla) – …narenciyemizi söyle, onlar da faydalı.”
Diyor, onları da söylüyorum.
Değerli milletvekilleri, üzülerek size bir baas
rejimi baskısı altında olan Türkiye sağlık kurumları ile ilgili bilgi vermek
istiyorum: Balıkesir Devlet Hastanesinde endokrin uzmanı Doktor Hüseyin Demirci
aşı yapıldığı için ateşi yükseldi, terlemeye başladı, başı döndü. Hastane
yetkilileri kendisine istirahat verdiler, evine gitti. Sayın Demirci nefes
darlığı, takipne, hava açlığı yaşadı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun Sayın Durmuş, konuşmanızı tamamlayınız.
OSMAN DURMUŞ (Devamla) – Sabaha kadar sıkıntı çektiğini ifade
ediyor. Biraz evvel kendisini aradım. Geçmiş olsun dileklerimi buradan
kendisine iletiyorum.
Sakarya Araştırma Hastanesi, Verem Savaş Dispanseri Başhekimine
ulaşıyorum, Başhekim Yardımcısına ulaşıyorum ama Verem Savaş hemşiresinin adını
alamıyorum. Bursa Orhaneli Devlet Hastanesinde aşı yapılan hemşire, o hastanede
bırakılmıyor, Çekirge Hastanesine gönderiliyor, şu anda yoğun bakımda yatıyor.
Değerli milletvekilleri, yine Sakarya Devlet Hastanesindeki
hemşireden bilgi alamıyorum ama nöroloji doktoru “Refleksleri kayboldu.” diyor.
Biraz evvel doktorun ifadesini söyledim. Buradan şunu söylüyorum: Bu aşı sinir
felci yapıyor. Eğer solunum kaslarına yapmışsa o doktorumuzun yaşadığı apne, hava açlığı hissi oluyor. Eğer sizin volüm respiratör diye basınçlı
oksijen verecek bir cihazınız yoksa, ön hazırlığınız yoksa, ona tüp takacak
doktorunuz yoksa o hastaları kaybedebiliriz. Onun için aşı yapılan yerler…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Durmuş, efendim, konunun da dışına çıktık. Lütfen
konuyu tamamlayınız.
OSMAN DURMUŞ (Devamla) – Sayın Başkanım…
BAŞKAN – Efendim?
OSMAN DURMUŞ (Devamla) – Sayın Başkanım, buradan tüm Türkiye’yi
uyarıyorum: Aşı yapılan yerlerde ciddi… Hastaneye yakın olmalı, volüm respiratörü olmalı. İnsanlar
bir aşıyla ölüp giderler. Sıkıntı var ve Türkiye'nin her yerinde hastanelere
ciddi baskı yapmışlar.
AKP’liler sizden rica ediyorum, vilayetlerinizi arayın. Bana
MHP’li diye bilgi vermiyorlar. Aşıdan dolayı rahatsız olanların hakkında bilgi
alın ki siz de kendinize göre tavır belirleyin diyorum, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
MUHARREM VARLI (Adana) – Başkanım, karar yeter sayısı istiyorum.
BAŞKAN – Karar yeter sayısını arayacağım.
Evet, önergeyi oylarınıza sunup karar yeter sayısını arayacağım.
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 17.22
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 17.32
BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat
PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Fatih METİN (Bolu),
Murat ÖZKAN (Giresun)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 14’üncü Birleşiminin Dördüncü Oturumunu
açıyorum.
Kırıkkale Milletvekili Sayın Osman Durmuş ve arkadaşlarının
önergesinin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi önergeyi tekrar
oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısını arayacağım.
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir, karar
yeter sayısı vardır.
321 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
36’ncı madde üzerindeki diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Borçlar Kanunu Tasarısının 36. maddesi 1.
fıkrasının “Sözleşmenin yanlarından birisi, öteki yanın aldatması üzerine bir
sözleşme yapmışsa; yanılması esaslı olmasa bile, sözleşmeyle bağlı olmaz.”
şeklinde değiştirilmesini teklif ederiz.
Ali
Rıza Öztürk (Mersin) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Katılmıyoruz
efendim.
BAŞKAN – Hükûmet?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Öztürk, buyurun efendim.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Görüşülmekte olan Borçlar Kanunu Tasarısı’nın 36’ncı maddesi
üzerinde verdiğimiz değişiklik önergesi hakkında söz almış bulunuyorum.
Öncelikle böylesine temel bir kanunun görüşülmesi sırasında Sayın Adalet
Bakanımız teşrif etmiş olduğu için kendisine teşekkür ediyorum, hoş geldiniz
diyorum. Kendisine sorularımız olacak bol bol ama
şimdi hemen hoş geldin sorusundan başlamayalım, biraz hukuk yapmaya karar
vermiştik.
Evet, değerli arkadaşlarım, şimdi görüşülmekte olan tasarının
36’ncı maddesinde “Sözleşmenin yanlarından birisi, öteki yanın aldatması üzerine
bir sözleşme yapmışsa; yanılması esaslı olmasa bile, sözleşmeyle bağlı olmaz.”
şeklinde değiştirilmesini teklif ettik. Bunu okuduğunuz zaman, mevcut tasarı
maddesinde okuduğunuz zaman, metni okuduğunuz zaman hangisinin daha anlamlı,
hangisinin cümle dizilimlerinin daha doğru olduğu hususunu takdirlerinize
sunuyorum, o nedenle bunu söyledim. Zaten bu Borçlar Kanunu Tasarısı’nın en
büyük zorluklarından birisi de tasarıda kullanılan dilin birbirleriyle anlam
bütünlüğünü sağlayacak şekilde olmamasından kaynaklanmaktadır.
Dün Sayın Komisyon Başkanımız burada “hükümsüzlük” ve
“butlan” kelimelerini açıklarken, hem bir yandan AKP Grup Başkan Vekili
arkadaşımız Bekir Bozdağ, aslında Türk Medeni Kanunu’yla
bu Borçlar Kanunu arasında bir uyum birliği olmasından söz etti, ancak 4721
sayılı Türk Medeni Kanunu’na baktığımız zaman bunun 145’inci maddesinde
başlayan başlık “Batıl Olan Evlenmeler” şeklinde kullanılmış ve madde metninde
ise “butlan” sözcüğü korunmuştur. Yani Türk Medeni
Kanunu ile Borçlar Kanunu arasındaki aslında çatışma bu Borçlar Kanunu’nda
getirilmektedir.
Şimdi, Sayın Komisyon Başkanımız buradaki açıklamalarında “butlan”
kelimesiyle “kesin hükümsüzlük” kelimelerini, birbirini tanımlarken bunların
aslında aynı anlama geldiği şeklinde -yanlış anlamadıysam- beyanda bulundular.
Değerli arkadaşlarım, burada, bu kanun tasarısında her ne
kadar “butlan” kelimesi “kesin hükümsüzlük” kelimesi kullanılmış ve
gerekçesinde “butlan” kelimesinin yerine “kesin hükümsüzlük” kelimesi yazıldığı
belirtilmiş ise de bunun doğru bir tercih olmadığını Sayın Komisyon Başkanımız
çok iyi bilirler çünkü borçlar hukukunda sözleşmelerin geçersizliğini ifade
eden bir üst kavramdır “hükümsüzlük” kavramı. Bunu Sayın Başkanımız çok iyi bilir. Bu “hükümsüzlük” kavramı bir
üst kavram olduğuna göre bu geçersizlik ya “butlan” şeklinde olabilir ya da
“iptal” şeklinde karşımıza çıkabilir. Bunları göz ardı ederek, butlanın aslında
hükümsüzlüğün en ağır şekli olduğunu gözden uzak tutarak bunları aynıymış gibi
değerlendirmenin hukuksal bir dayanağı olmadığı çok açıktır. Yine bu tür
sözleşmelerin aslında hem Medeni Kanun’da hem Borçlar Kanunu’nda batıl
sözleşmeler olduğu ve öyle adlandırıldığı bilinmektedir.
Değerli arkadaşlarım, bunu açıklama gereğini Sayın Komisyon
Başkanımızın söylediği söz üzerine yapmış bulunuyorum.
Değerli arkadaşlar, yapılan yasanın hem toplumsal ihtiyaçları
karşılamaya yönelik bir işlevi olması lazım, yani toplumdaki temel ihtiyaçları
ve beklentileri karşılamaya yönelik olması lazım, hem yasalara uygun olması
lazım hem de bu yasanın sürdürülebilir olması lazım, yani uzun yıllar
sürdürülebilir olması lazım. Tabii, bu konudaki, bu yasanın
sürdürülebilirliğine ilişkin kuşkularımızı ve bu hazırlanması sırasındaki
zorlukları anlatacağız.
Şimdi, bu Borçlar Kanunu Tasarısı konuşulurken de Çek Kanunu’nu
görüşmeden edemeyiz, çünkü her ne kadar Sayın Bakan -daha doğrusu Adalet Bakanı
değil ama- ekonomiden sorumlu Bakan ve bazı kişiler çekin ekonominin temel enstrüman ve argümanlarından olduğunu belirtmekte iseler de
çek aslında temel bir argüman değildir, çek aslında ödeme aracıdır.
Dün, burada, Sayın Cemil Çiçek konuşmasında “Evet, karşılıksız çek
keşide etme suçundan mağdur olanları koruyalım, ama bunun öbür tarafı da
alacaklılardır, onları da koruyalım.” dedi. Bu doğru bir tanımlama değildir,
hukuki bir tanımlama değildir, çünkü bunun, karşılıksız çek keşide etme suçunun
tarafı olmaz; karşılıksız çek keşide etme suçu kamu hukuku alanına çekilmiştir,
bu kamu hukukunu ilgilendiren bir konudur. Zaten, bugün, hem Türk toplumunda,
bilim çevrelerinde hem de siyasette karşılıksız çek…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun Sayın Öztürk.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) – …keşide etme suçunun kaldırılması
gerektiğini ileri süren kişiler, tamamıyla özel hukuk alanında düzenlenmiş,
böyle bir düzenlemenin kamu hukukuna çekilmiş olması noktasındadırlar.
Değerli arkadaşlarım, çekin böyle ticari alacakları garanti etmeye
yönelik bir fonksiyonu yoktur. Yani çekin babası padişah değildir.
Çek, bono, Türk Ticaret Kanunu’nda düzenlenmiş bir kambiyo
senedidir, bononun hukuksal değeri ve önemi ne kadar ise çekin de o kadar önemi
vardır. O zaman, siz devlet olarak, çeke bağlanan alacakları tahsil etme
konusunu düşünüyor iseniz, bu alacaklıları düşünüyor iseniz, o zaman neden
bonoya bağlı alacaklıların alacaklarını düşünmüyorsunuz? Hatta hem çekten hem
bonodan daha kuvvetli bir belge niteliğinde olan mahkeme ilamlarına bağlanmış
olan alacaklıların alacağının tahsilini niye güvence altına almıyorsunuz? Çek,
aslında Türk Ticaret Kanunu’nun 695’inci maddesinde tanımladığı üzere, vadeli
bir alışverişin, taksitli bir alışverişin aracı değildir. Bu bonodur. Çek
tümüyle bir ödeme aracıdır.
Düşüncelerimizi açıklamaya devam edeceğim.
Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Öztürk.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
37’nci maddenin başlığını okutuyorum:
III. Korkutma
1. Hükmü
MADDE 37-
BAŞKAN – Madde üzerinde iki adet önerge vardır.
Önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan “Türk Borçlar Kanunu Tasarısı”nın 37. Madde
başlığına “Korkutma” kelimesinin yerine “Korku” kelimesinin yazılmasını,
Madde metninin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
“Sözleşme, taraflardan birinin veya üçüncü bir kişinin sebep
olduğu bir korkunun etkisi altında yapılmışsa, korkutulan taraf bu sözleşmeyle
bağlı değildir.
Korkutan bir üçüncü kişi olup da, sözleşmenin karşı tarafı, bu
durumu bilmiyor ve bilebilecek durumda değilse, sözleşmenin hükümsüz kılınması
sebebiyle uğradığı zararı korkutandan talep edebilir.”
|
Faruk Bal |
Mehmet Şandır |
İzzettin Yılmaz |
|
Konya |
Mersin |
Hatay |
|
Osman Ertuğrul |
Beytullah Asil |
Rıdvan Yalçın |
|
Aksaray |
Eskişehir |
Ordu |
|
|
Behiç Çelik |
|
|
|
Mersin |
|
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Borçlar Kanunu Tasarısının 37. maddesinin,
“Madde 37- Sözleşmenin bir yanı, öteki yanın veya üçüncü bir
kişinin korkutması sonucu yaptığı sözleşme ile bağlı olmaz.
Üçüncü kişinin korkutması sonucu sözleşme yapan kişi, sözleşmenin
öteki yanının, üçüncü kişinin yaptığı korkutmayı bilmemesi ya da bilebilecek
durumda olmaması hâlinde sözleşme ile bağlı kalmak istemediği ve hakkaniyet
gerektirdiği takdirde sözleşmenin öteki yanına ödence
ödemekle yükümlüdür.” şeklinde değiştirilmesini teklif ederiz.
|
Ali Rıza Öztürk |
Rahmi Güner |
Ali İhsan
Köktürk |
|
Mersin |
Ordu |
Zonguldak |
|
Tayfur Süner |
Sacid Yıldız |
Bilgin Paçarız |
|
Antalya |
İstanbul |
Edirne |
|
|
Bayram Ali
Meral |
|
|
|
İstanbul |
|
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Katılmıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Köktürk, siz mi konuşacaksınız?
Buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
ALİ İHSAN KÖKTÜRK (Zonguldak) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri, görüşmekte olduğumuz Türk Borçlar Kanunu Tasarısı’nın 37’nci
maddesine yönelik değişiklik önergesi üzerine söz almış bulunuyorum. Öncelikle
yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, görüşmekte olduğumuz Türk Borçlar Kanunu
Tasarısı’nın, dili oldukça eskiyen, mevcut, yürürlükteki Borçlar Kanunu’nun
dilini Türkçeleştirmeyi, arılaştırmayı hedeflediğini ve bu iddiada bulunduğunu
daha önce ifade etmiştik. Ancak Türk Borçlar Kanunu Tasarısı değişikliği,
maalesef çoğu maddelerde bu iddiasını gerçekleştirememiştir. Çoğu maddelerde de
maalesef anlatım bozuklukları bulunmaktadır.
İşte, bu önergemiz, Türk Borçlar Kanunu Tasarısı’nın iddiasına
uygun olarak bazı kelimelerin Türkçe, öz Türkçe karşılıklarıyla değiştirilerek
ve yine anlatım bozukluklarının da bazı kelimelerin yerlerinin değiştirilmesi
suretiyle ortadan kaldırılmasına yönelik bir önergedir.
Bu nedenle, Türk Borçlar Kanunu Tasarısı’nın 37’nci maddesine
yönelik önergemizin kabulünü arz ve teklif ediyoruz.
Ancak, değerli arkadaşlar, burada Türk Borçlar Kanunu Tasarısı’nı
görüşürken hukuk devleti ilkelerine, hukuk sistemine katkı sağlamaya, katkıda
bulunmaya çalışıyoruz. Burada bir taraftan, Türk hukuk sistemine, hukuk devleti
normlarına katkı sağlamaya çalışırken, maalesef, içinden geçtiğimiz süreçte
hukuk devleti ilkeleriyle bağdaşmayan, siyasal iktidarın hiç ağzından
düşürmediği “Demokrasi” sözcüğü ile bağdaşmayan gelişmelere de üzülerek
tanıklık ediyoruz.
Bu gelişmelerden bir tanesi dün akşam Uğur Mumcu Araştırmacı
Gazetecilik Vakfına karşı gerçekleştirildi. Hepimiz Uğur Mumcu’yu tanıyoruz.
Uğur Mumcu araştırmacı, gazeteci, yazar ama bu özelliklerinin yanında
“kalpaksız Kuvayımilliyeci” olarak anılan, ulusun tam
bağımsızlığı için mücadele eden, ulusal çıkarları için, arabasına kalleşçe
yerleştirilen bir bombayla yaşamını yitiren çok değerli bir aydın insan. İşte
bu aydın insanın düşüncelerini, ilkelerini yaşatmak amacıyla ve aydın, ulus
devletten yana, ulusun çıkarlarından yana genç gazeteciler yetiştirmek amacıyla
kurulan Vakıf dün akşam maalesef hiç de hoş olmayan bir durumla karşı karşıya
kaldı.
Hepimiz biliyoruz, Uğur Mumcu 24 Ocak tarihinde öldürülmüştü. Yine
31 Ocak tarihinde Türk Hukuk Kurumu eski başkanlarımızdan Sayın Muammer Aksoy
öldürülmüştü. İşte bu iki tarih arası Türkiye'de “Demokrasi ve Adalet Haftası”
olarak kutlanmaktaydı. Dün akşam Uğur Mumcu Vakfında bu
haftanın hazırlıklarını yapmak üzere toplanan sivil toplum örgütlerinin
görüşmeleri sırasında Ankara Emniyet Müdürlüğünün Araştırma ve Geliştirme
Dairesinden geldiklerini söyleyen 2 polis memuru, orada bulunan sivil toplum
örgütü temsilcilerine “Siz burada niye toplandınız, siz burada ne
yapıyorsunuz?” diye sorgulama yapmışlar ve akabinde Sayın Güldal
Mumcu İçişleri Bakanını aramış, Emniyet Müdürünü aramış, sabaha kadar da bu
gelişmeler devam etmiş ancak tatmin edici, olayı aydınlatıcı bir bilgi
alamamış.
Şimdi, ben bu olayın neye karşı, kime karşı gerçekleştirildiğini
daha iyi anlamamız için Sevgili Uğur Mumcu’nun Cumhuriyet gazetesi 25/8/1975 tarihli bir yazısından bir pasaj okumak istiyorum:
“Bağımsızlık Mustafa Kemal’den armağandı bize. Emperyalizmin ahtapot kollarına
teslim edilen ülkemizin bağımsızlığı için kan döktük sokaklara. Mezar
taşlarımıza basa basa, devleti yönetenler, gizli
emellerle başlarımızı ezmek, kanlarımızı emmek istediler. Amerikan üsleri
kaldırılsın dedik, ancak sokak ortasında sualsiz vurdular. Yirmi iki yaşlarındaydık
öldürüldüğümüzde ey halkım, unutma bizi! Yabancı petrol şirketlerine karşı
devletimizi savunduk, komünist dediler. Ülkemiz bağımsız değil dedik,
kelepçeyle geldiler üstümüze. Kurtuluş Savaşı’nda emperyalizme karşı
dalgalandırdığımız bayrağımızı daha dik tutabilmekti çabamız. Bir kez
dinlemediler bizi, bir kez anlamak istemediler…”
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ALİ İHSAN KÖKTÜRK (Devamla) – “…Vurulduk ey halkım, unutma bizi!” İşte Uğur Mumcu bu değerli milletvekilleri, Uğur Mumcu Vakfının
amaçları da bu. Ben size soruyorum şimdi: Böyle bir vakfa, bu amaçları
güden, tam bağımsızlık ilkeleri üzerinde şekillenen böyle bir vakfa yapılan bu
emniyet sorgulamasının amacı ne olabilir?
Türkiye, birkaç aydan bu yana belli açılımlarla gündemi tutulan
bir ülke. Bir taraftan Kürt açılımı, bir taraftan Ermeni açılımı, bir taraftan
mayınlı arazilerdeki
Değerli milletvekilleri, bu tür gelişmelere, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin onurunu korumak için hep birlikte mücadele etmeliyiz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ALİ İHSAN KÖKTÜRK (Devamla) - Ulusun bağımsızlığını, ulus
devletinin çıkarlarını korumak sadece Uğur Mumcu Vakfının değil, hepimizin
görevidir.
Bu duygu ve düşüncelerle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Köktürk.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan “Türk Borçlar Kanunu Tasarısı”nın 37. madde
başlığına “Korkutma” kelimesinin yerine “Korku” kelimesinin yazılmasını,
Madde metninin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
“Sözleşme, taraflardan birinin veya üçüncü bir kişinin sebep
olduğu bir korkunun etkisi altında yapılmışsa, korkutulan taraf bu sözleşmeyle
bağlı değildir.
Korkutan bir üçüncü kişi olup da, sözleşmenin karşı tarafı, bu
durumu bilmiyor ve bilebilecek durumda değilse, sözleşmenin hükümsüz kılınması
sebebiyle uğradığı zararı korkutandan talep edebilir.”
Faruk
Bal (Konya) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Çelik, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
BEHİÇ ÇELİK (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; söz
konusu, görüşülmekte olan 321 sıra sayılı Türk Borçlar Kanunu Tasarısı’nın
37’nci maddesi üzerinde söz almış bulunuyorum. Hepinize saygılar sunuyorum.
Öncelikle dünkü oturumlarda Sayın Başkanın ifade etmiş olduğu,
Genel Kurula dönük, burada daha dikkatli konuşulması ve dışarıda baroların,
hukukçuların bizi dinlediği yönünde uyarısına ben de katılıyorum ancak burada
şunu da ifade etmek lazım: Burası milletin kürsüsü. Bu kürsüde saygıdeğer
milletvekillerinin, gerek yöresel gerekse Türkiye'nin millî meselelerine dönük
her konuyu dile getirmesi, bunu söz konusu kanun içerisinde de ele alması ve
kanunun özel hukukun anayasası niteliğinde olan bir tasarı olması hasebiyle de
her konuyu içerdiğini de buradan özellikle vurgulamak istiyorum.
37’nci madde “korkutma” şeklinde tanımlanmış. Eski, bizim,
siyasalda okurken, rahmetli -yanılmıyorsam rahmete gitti- Safa Reisoğlu, Profesör, bu dersi bize vermişti. “İkrah” diye
okumuştuk biz borçlar hukukunu, o şekilde hatırlıyoruz. Ancak burada tabii biz
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak, bunu “korku” olarak, yani isim olarak
düzeltilmesini önergeyle teklif ediyoruz.
Şimdi, “korku” derken, tabii, özellikle İktidarın, iktidar
partisinin toplumu korkutma ameliyesine değinmeden geçemeyeceğim. Tabii, bu
korkutma toplumun her kesimine yansımış; ekonomik hayata yansımış, medya
dünyasına yansımış, ticarete yansımış, insanların özgür iradelerini ortaya
koymalarına yansımış, bunun önüne engeller getirilmiş ve açılımla ilgili de en
son öyle bir kamuoyu oluşturulmuş ki baskı yaparak ve bunun ilk ayağı Polis
Akademisinde Kürt Çalıştayı’nın Başkanı Bakan
Atalay’dı. “Bakanlı çalıştaya soruşturma açıldı.”
diye bir haber çıkıyor.
Şimdi, bakınız saygıdeğer milletvekilleri, emniyet teşkilatının
birinci ve asli görevi, ülkenin iç güvenliğine yasaların kendisine vermiş
olduğu yetkiler çerçevesinde katkı sağlamak ve bu görevi yerine getirmek. Ancak
burada, Polis Akademisi gibi fevkalade önemli, geleceğin emniyet, polis
şeflerini yetiştiren, polis teşkilatına gerçekten deneyimli ve aydın polis
şefleri yetiştiren böylesine önemli bir akademinin içerisinde böyle bir çalıştay düzenlemek abesle iştigaldir en hafifiyle. Çünkü
bu devleti nasıl ayakta tutacaksınız, size soruyorum. Bu devletin çok yetkin
bürokratlara ihtiyacı var ve bunlar var. Dışişleri bürokratları var, diğer
bakanlıkların bürokratları var, kurumların, kuruluşların, tüzel kişiliği haiz
genel müdürlüklerin bürokratları var, ordumuzun çok değerli komuta kademesi var
ve bunlar devletten maaş alıyorlar, devletin maaşını alıyorlar ve geçimlerini
sağlıyorlar. Ancak bu arkadaşların içerisinden, böyle çalıştaylar
yaparak, farklı güya açılımlar yaparak, bunların içerisinden, ekmeğini yediği
devletine karşı çıkan bir grup ortaya çıkabilir. Buna uygun zemin
hazırlıyorsunuz bu şekilde yapmakla ve sonuçta ekmeğini yediği yere ihanet eden
veya yanlış işler yapan insanlar ortaya çıkıyor. Buna niçin fırsat veriyoruz?
Bakınız, Habur olayı gerçekten yüz
karası, seyyar mahkemeler kuruluyor çadırda ve bu çalıştaydan
sonra gelen sürecin sonucudur bu ve Türk halkı korkutuluyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun efendim, konuşmanızı tamamlayınız.
BEHİÇ ÇELİK (Devamla) – Sayın Başkan, teşekkür ederim.
Biz “Türk milleti” diyoruz, “Türk halkı” diyoruz, burada biz
toplumun bütününü ifade ederek konuşuyoruz, millî olarak söylüyoruz bunu, etnik
olarak söylemiyoruz ki! Fakat işte bürokraside, kamu kurum ve kuruluşlarında
kendi devletine ihanet edecek ölçüde birilerinin çıkmasına uygun zemin
hazırlamayın diye sizleri burada uyarma görevini de bir MHP milletvekili olarak
özellikle yapmak istiyorum.
Şimdi, değerli kardeşlerim, böyle devam ederse, ihanet oranı yüzde
1 ise yarın yüzde 5 olur, 10 olur ve Osmanlının son dönemi gibi Türkiye
Cumhuriyeti’ni elimizden kaçırır ve kaybederiz. O zaman gemi batmaya başladığı
zaman o suyun içerisinde CHP’li mi kalır, MHP’li mi kalır, AKP’li mi kalır, onu
hiçbiriniz bilemezsiniz. Allah o günleri göstermesin. Gemiyi iyi yüzdürelim.
Teşekkür ederim. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
38’inci maddenin başlığını okutuyorum:
2. Koşulları
MADDE 38-
BAŞKAN - Madde üzerinde iki adet önerge vardır.
Önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan “Türk Borçlar Kanunu Tasarısı”nın 38. Maddesinde
yer alan “korkutma” kelimesi yerine “korku” kelimesinin yazılmasını,
1. Fıkrada yer alan “kişilik haklarına ya da malvarlığına yönelik”
ibaresinden önce gelmek üzere; “hayatına veya beden bütünlüğüne veya”
ibaresinin eklenmesine,
Maddenin ikinci fıkrasının “Bir hakkın veya kanundan doğan bir
yetkinin kullanılacağı tehdidi altında sözleşme yapıldığında, korkunun varlığı,
ancak tehdit edenin, diğer tarafın zor durumda kalmasından aşırı bir menfaat
sağlamış olması hâlinde kabul edilir” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
|
Faruk Bal |
Mehmet Şandır |
Rıdvan Yalçın |
|
Konya |
Mersin |
Ordu |
|
Osman Ertuğrul |
Behiç Çelik |
Beytullah Asil |
|
Aksaray |
Mersin |
Eskişehir |
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Borçlar Kanunu Tasarısının 38. maddesinin,
“Madde 38- Sözleşmenin korkan yanı, o anda yaşadığı koşullara göre
kendisinin ya da yakınlarından birisinin kişilik ya da malvarlığına zarar
vermeye yönelik ağır ve yakın bir tehlikenin doğduğuna inanmakta haklı ise;
korkutma, gerçekleşmiştir.
Sözleşmenin, yasanın tanıdığı bir hakkın veya yetkinin
kullanılacağı korkutmasıyla yapılması ve korkutan kişinin, öteki yanın zor
durumda kalmasından aşırı bir yarar kazanması hâlinde korkutmanın gerçekleştiği
kabul edilir.”
şeklinde değiştirilmesini
teklif ederiz.
|
Ali Rıza Öztürk |
Rahmi Güner |
Ali İhsan Köktürk |
|
Mersin |
Ordu |
Zonguldak |
|
Metin Arifağaoğlu |
Atila Emek |
Şevket Köse |
|
Artvin |
Antalya |
Adıyaman |
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Katılmıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Anadol, gerekçeyi mi
okutayım? Kim konuşacak?
K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Gerekçe efendim.
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe: Madde metnindeki bazı kelimelerin öztürkçe
karşılığı ile değiştirilerek tasarının dilinin arılaştırma iddiasına uygun
duruma getirilmesi ve maddedeki kelimelerin cümledeki dizilişleri yeniden
düzenlenerek maddenin daha kolay anlaşılabilir ve daha anlamlı olması
amaçlanmıştır.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan “Türk Borçlar Kanunu Tasarısı”nın 38. Maddesinde
yer alan “korkutma” kelimesi yerine “korku” kelimesinin yazılmasını,
1. Fıkrada yer alan “kişilik haklarına ya da malvarlığına yönelik”
ibaresinden önce gelmek üzere; “hayatına veya beden bütünlüğüne veya”
ibaresinin eklenmesine,
Maddenin ikinci fıkrasının “Bir hakkın veya kanundan doğan bir
yetkinin kullanılacağı tehdidi altında sözleşme yapıldığında, korkunun varlığı,
ancak tehdit edenin, diğer tarafın zor durumda kalmasından aşırı bir menfaat
sağlamış olması hâlinde kabul edilir” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Faruk
Bal (Konya) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Katılmıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) – Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) - Sayın Çelik konuşacak efendim.
BAŞKAN – Sayın Çelik, buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)
BEHİÇ ÇELİK (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
tekrar hepinize saygılar sunuyorum.
Biraz önce “korkudan” bahsederken, yine bunun devamı olarak,
korkunun toplumda yaratmış olduğu travmanın aslında
önce keyfî idareyi, arkasından otokrasiyi getirdiğini ve toplumu bütünüyle
baskıladığını da özelikle vurgulamak istiyorum bu bağlamda.
Şimdi, burada korkunun içeriğinde tehdit var, yanıltma var ve
farklı yönlere kanalize etme var, gri ve kara
propaganda var ve psikolojik harekât tedbirlerinin tümü var. Bunlar
uygulanıyor. Bunların uygulandığı bir ülkede aslında demokrasiden söz etmek de
mümkün değil. Onun için, biraz önce ifade etmiş olduğum açılım korkusu,
arkasından şehit ailelerinin Türk bayraklarıyla kendi hukukunu savunmak için
sokaklara çıktığı zaman ellerindeki Türk bayraklarının dahi polis tarafından
toplanmış olması ve yine Türkiye-Ermenistan maçında Azerbaycan Bayrağı’nın çöp
kutularına atılmış olması, büyük bir baskının en önemli tezahürleri olarak karşımıza çıkıyor. Bundan da
AKP İktidarının sorumlu olması kadar doğal bir şey olamaz ve doğrudan
sorumludur, korkunun merkezi de doğal olarak AKP İktidarıdır.
Şimdi, biraz önce hatiplerden Sayın Osman Durmuş konuştu ve aşı
konusuna da özellikle örnekler vererek değindi. Aşı da bir
korku. Aşı konusunda dahi topluma baskı yapılıyor. Çok enteresan, Sayın
Başbakan Sağlık Bakanına bu konuda karşı çıktı.
Şimdi, siz, normal, sokaktaki bir vatandaş olarak aşı yaptıracak
mısınız, yaptırmayacak mısınız, bu, hâlen toplumda tartışılan bir konu. Sağlık
Bakanına göre aşı yaptırılması gerekir ama Başbakana göre gerekmez.
Şimdi, toplumu böyle ikircikli, ortada bırakan icraatlarla AKP
İktidarının nereye varacağını doğrusu ben de tahmin edemiyorum ve şaşırıyorum.
GDO yönetmeliği çıkıyor. GDO yönetmeliğinde de yine aynı şekilde.
Genetiği değiştirilmiş organizma ürünlerinin Türkiye’de nasıl ileride belalara
yol açacağı ortada iken bunu savunan bir Tarım Bakanı maalesef bu kürsülerde
konuşabiliyor. Bunun da toplumda büyük bir gerginliğe ve belirsizliğe yol
açtığını vurgulamak istiyorum.
Aslında Türk toplumuna Hükûmetin
uygulamış olduğu korku, bu 38’inci madde kapsamında o kadar fazla ki, bunlara
tek tek değinmek, burada beş dakika içerisinde mümkün
olmasa gerek ancak bunun yanında…
YILMAZ TUNÇ (Bartın) – 38’inci madde mi?
BEHİÇ ÇELİK (Devamla) - 38’inci madde.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Korku yok, ilgisi yok.
BEHİÇ ÇELİK (Devamla) – Korkuyla ilgili. Ben size sonra izah ederim onu.
Şimdi, dün AKP’nin Grup Başkan Vekili Sayın Kılıç da belli terbiye
ve nezaket kurallarına işaret etti. Tabii, bunu savunuyoruz. Yani, burada
konuşan herkesin terbiye kurallarına, nezakete, adabımuaşerete uyması ve
Meclisin mehabetine dikkat etmesi gerekir ancak duyduğumuz, analara küfredilme
olayı, şehitlere “kelle” denilmesi olayı, ne yazık ki, Sayın Kılıç’ın da
Başbakanının ağzından çıkan “be”li, “ya”lı konuşmalar hep bu söylenen sözlerin tam tersini
kanıtlıyor.
Değerli arkadaşlarım, sokaklar suç işleyenlerle dolu iken
Türkiye’de halkın korkmuyor olması mümkün değil. Onun için, özellikle yargılama
güvencesi, kimin nerede evinin basılacağının belli olmaması, mücrimle masum
arasında bir dengenin kurulmaması ve masum olana baskı uygulanması, AKP’ye
yandaş olanların her yerde kayırılması, elbette bir korku imparatorluğunu da
kendiliğinden ortaya çıkarmaktadır. Ama Türk milleti bunu kıracaktır, böyle
gitmeyecektir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun efendim.
BEHİÇ ÇELİK (Devamla) – Tepeden inmecilikle, antidemokratik
tutumlarla, müdahalecilikle, etnik bölücü politikalarla ve ekonomi politikaları
sonucu teslimiyetçilikle ve halkı bütünüyle ekmeğe mahkûm etmekle bir yere
varılamayacağı ortadadır ve zillet, AKP’nin lekeli sicilinin bir utanç belgesi
olarak karşımıza çıkmaktadır. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 38’inci madde üzerinde
vermiş olduğumuz önergeyi kabul etmenizi diliyor, hepinize saygılar sunuyorum.
Teşekkür ederim. (MHP sıralarından alkışlar)
ERTEKİN ÇOLAK (Artvin) – Bu söylediklerin yakışır sana, valilik
yapmışsın, devleti temsil etmişsin!
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Çelik.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
39’uncu maddenin başlığını okutuyorum:
IV. İrade bozukluğunun giderilmesi
MADDE 39-
BAŞKAN – Madde üzerinde iki adet önerge vardır.
Önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan “Türk Borçlar Kanunu Tasarısı”nın 39. Maddesinin
kenar başlığının “İrade Bozukluğunda Hak Düşürücü Süre” şeklinde
değiştirilmesini,
Madde metninde yer alan “Yanılma” kelimesi yerine “Hata”,
“aldatma” kelimesi yerine “hile”,
“korkutulma” kelimesi yerine “korku”,
“korkutmanın” kelimesi yerine “korkunun”,
kelimelerinin yazılmasını,
“sözleşmeyi onamış sayılır” ibaresi yerine “bu hak düşmüş sayılır”
ibaresinin yazılmasını,
Maddenin ikinci fıkrasının “Hile veya korku sebebiyle sözleşme ile
bağlı olunmadığına dair hakkın düşmüş sayılması tazminat hakkını ortadan
kaldırmaz.” şeklinde düzenlenmesini arz ve teklif ederiz.
|
Faruk Bal |
Mehmet Şandır |
Rıdvan Yalçın |
|
Konya |
Mersin |
Ordu |
|
Osman Ertuğrul |
Behiç Çelik |
Beytullah Asil |
|
Aksaray |
Mersin |
Eskişehir |
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Borçlar Kanunu Tasarısının 39. maddesinin,
“Madde 39- Yanılma, aldatma ya da korkutulma sonucunda sözleşme
yapan kişi, yanılma veya aldatmayı öğrendiği, korkutma halinde ise korkutmanın
etkisinin ortadan kalktığı andan itibaren bir yıl ve her halde sözleşmenin
kurulduğu andan başlayarak 10 yıl içinde sözleşmeyi iptal etme hakkını
kullanması gerekir.
Yanılma veya aldatma ya da korkutulma sonucunda sözleşme yapan
kişinin, açık veya kapalı olarak sözleşmeyi onaması hâlinde iptal hakkı ortadan
kalkar. Aldatma veya korkutmadan dolayı bağlayıcı olmayan bir sözleşmenin
onanmış sayılması, ödence hakkını yok etmez.”
şeklinde değiştirilmesini
teklif ederiz.
|
Ali Rıza Öztürk |
Rahmi Güner |
Ali İhsan
Köktürk |
|
Mersin |
Ordu |
Zonguldak |
|
Metin Arifağaoğlu |
Atila Emek |
|
|
Artvin |
Antalya |
|
BAŞKAN – Sayın Komisyon, önergeye katılıyor musunuz?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Katılamıyoruz
efendim.
BAŞKAN – Sayın Hükûmet?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Güner, buyurun efendim. (CHP
sıralarından alkışlar)
RAHMİ GÜNER (Ordu) – Sayın Başkan, sayın üyeler; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Görüşülmekte olan Borçlar Kanunu Tasarısı’nın 39’uncu maddesinin
şu şekilde değiştirilmesini talep ediyoruz:
“Madde 39- Yanılma, aldatma ya da korkutulma sonucunda sözleşme
yapan kişi, yanılma veya aldatmayı öğrendiği, korkutma halinde ise korkutmanın
etkisinin ortadan kalktığı andan itibaren bir yıl ve her halde sözleşmenin
kurulduğu andan başlayarak 10 yıl içinde sözleşmeyi iptal etme hakkını kullanması
gerekir.
Yanılma veya aldatma ya da korkutulma sonucunda sözleşme yapan
kişinin açık veya kapalı olarak sözleşmeyi onaması halinde iptal hakkı ortadan
kalkar. Aldatma veya korkutmadan dolayı bağlayıcı olmayan bir sözleşmenin
onanmış sayılması, ödence hakkını yok etmez.”
şeklinde değiştirilmesini teklif ediyoruz.
Değerli arkadaşlarım, önümüzde bir Borçlar Kanunu var. Bu Borçlar
Kanunu temel bir kanun. Bu Kanun hizmetleri de ilgilendiren bir kanun, esnafı
ilgilendiren bir kanun, bu Kanun ticari işletmeleri de ilgilendiren bir kanun
ve şu var: Ekonominin en önemli kanunlarından birisi, can alıcı kanunlarından
birisidir.
Değerli arkadaşlarım, bir konuyu gündeme getirmek istiyorum.
Şimdi, Anadolu’da bütün işletmeler ortadan kalktı, iktisadi kamu teşebbüsleri
ortadan kalktı. Birçokları özelleştirme adı altında başkalarına peşkeş çekildi,
yok edildi. İstihdam sahaları yok edildi. Bunun yerine de hiçbir istihdam
sahası açılmadı. Bana burada bir arkadaşımız, şurada şu tesisi yaptık, şu
işletmeyi yaptık diye örnek göstersin. Onun için Anadolu’da müthiş bir göç
başladı. Bu göçün en çok başladığı illerden birisi de Karadeniz Bölgesi’dir.
Değerli arkadaşlarım, Karadeniz Bölgesi insanı çalışkan bir
insandır, Karadeniz Bölgesi insanının en büyük gelir kaynağı da fındık
ürünüdür. Fındık üzerinde nasıl oyun oynandığını, o üreticinin alın terinin,
emeğinin nasıl yok edildiğini mahalline gittiğiniz zaman inceleyerek
anlarsınız.
Değerli arkadaşlarım, Türkiye’de üründen elde edilen gelirin
ihracatta en fazla fındık ürününden elde edilmektedir. İyi
değerlendirilirse, iyi pazarlaması yapılırsa 2,5 milyar dolar Türkiye’ye girdi
sağlayan bir üründür ama üreticinin alın teri, üreticinin şu elinin nasırları
yok sayılarak, hem Türkiye’de hem dışarıda ihracatçı iş birliğiyle Swiss Otel’de yapılan, üç dört gün toplanan o
ihracatçıların otuz dört sayfa hazırladığı rapor Bakanlar Kurulunda kabul
edildi ve yürürlüğe konuldu ve Bakanlar Kurulunda Sayın Başbakanla, Tarım
Bakanıyla, üretici kesiminden, fındık üreticisinden hiçbir kişiyle görüşülmedi,
kuruluşlarla görüşülmedi değerli arkadaşlarım.
Şu anda fındık 4 milyon lira civarında. 3,5 milyon liraya da
satıldı bu fındık. Sahip çıkan yok. Üretim miktarı, rekolte
250 bin ton. Geçen sene 750 bin tondu, 5 milyon liraya TMO aldı. Bu sene 250
bin ton fındık, daha ucuz ve 3,5-4 milyon. Soruyorum,
Düzce’den, Zonguldak’tan, Bartın’dan, Sinop’tan, Samsun’dan, Ordu’dan,
Giresun’dan, Trabzon’dan fındık üreticilerine soruyorum; hiçbirisi memnun mu bu
uygulamadan değerli arkadaşlarım ve bunun cevabını bu iktidar vermelidir ve
şunu iddia ediyorum değerli arkadaşlarım: Fındık en pahalı olduğu zamanda, 6-7
milyon liraya satıldığı zaman en büyük ihracattan geliri sağladık, en fazla
ihracatı da o zaman yaptık. Bugün ihracat düştü. İhracat az ve
Türkiye’ye girdi de az. 2,5 milyar dolar 2005 senesinde Türkiye’ye girdi
sağladı. Ondan sonra, ucuz fiyat uygulamalarıyla, bunu düşürmeyle bize 800-900
milyon dolar girdi sağlandı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Güner, buyurun efendim.
RAHMİ GÜNER (Devamla) – Şunu söylüyorum değerli arkadaşlarım: Bu
mesajı Karadeniz Bölgesi’ne iletmek istiyorum. Sayın Başbakan Trabzon’da bir
konuşma yaptı, dedi ki, “Karadeniz halkı hazinenin parasını peşkeş çekmeye
alışmış.” diye.
Değerli arkadaşlarım, fındığı bilen bilir. On iki ay onun dibinde
çalışan bir üretici ve Türkiye’ye o üreticinin ürettiği ürün 2,5 milyar dolar
gelir sağlıyor. Hangi hazineden para yiyor? Karadeniz halkı öyle çalışkandır ki
ürettiği ürünün hakkını verirsen, ihracatını da yaparsan devlet olarak… 3-5
tane ihracatçıya peşkeş çekmemek suretiyle o alın terinin, emeğin hakkını
korursanız elbette ki bizim hazineyle hiçbir işimiz olmaz. Ürünümüzü değerlendirin,
bize yük olmayın ve biz hakkımızı alalım.
FİSKOBİRLİK’i yok ettiniz, TMO’yu piyasaya sokmadınız serbest
piyasada diye, fındığı 3-4 tane ihracatçıya peşkeş çektiniz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun Sayın Güner, son
cümlenizi alayım.
RAHMİ GÜNER (Devamla) – Şimdi, fındık 5 milyon liraya çıktığı zaman
Ankara’ya yine Başbakanın yanına içte ve dışta iş birliği yapan ihracatçılar
gitti. Üreticilerin boynu bükük ve sahipsiz. Buna
sahip çıkmak lazım değerli arkadaşlarım. Esnaf da yok oldu, sanatkâr da yok
oldu, üretici de yok oldu. Buna sahip çıkalım değerli arkadaşlarım. Bunun
hakkını verelim ve o zaman halk da refaha kavuşsun, biz de yaptığımız hizmetten
memnun olalım.
Hepinize saygılar sunuyorum.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Güner.
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)
K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Sayın Başkan, yoklama istiyoruz.
BAŞKAN – Oylamadan önce bir yoklama talebi vardır.
Yoklama isteyen milletvekili arkadaşlarımı tespit edeceğim: Sayın Anadol, Sayın Dibek, Sayın Köktürk, Sayın Öztürk, Sayın Keleş, Sayın Köse, Sayın Güvel,
Sayın Durgun, Sayın Güner, Sayın Yazar, Sayın
Özdemir, Sayın Küçük, Sayın Süner, Sayın Ünlütepe, Sayın Çakır, Sayın Paçarız, Sayın Kesici, Sayın Okay, Sayın Gök, Sayın Mengü,
Sayın Barış.
Yoklama için üç dakika süre veriyorum ve yoklama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri
(Devam)
2.- Türk Borçlar Kanunu Tasarısı
ve Adalet Komisyonu Raporu (1/499) (S. Sayısı: 321) (Devam)
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan “Türk Borçlar Kanunu Tasarısı”nın 39. Maddesinin
kenar başlığının “İrade Bozukluğunda Hak Düşürücü Süre” şeklinde
değiştirilmesini,
Madde metninde yer alan “Yanılma” kelimesi yerine “Hata”,
“aldatma” kelimesi yerine “hile”,
“korkutulma” kelimesi yerine “korku”,
“korkutmanın” kelimesi yerine “korkunun”,
kelimelerinin yazılmasını,
“sözleşmeyi onamış sayılır” ibaresi yerine “bu hak düşmüş sayılır”
ibaresinin yazılmasını,
Maddenin ikinci fıkrasının “Hile veya korku sebebiyle sözleşme ile
bağlı olunmadığına dair hakkın düşmüş sayılması tazminat hakkını ortadan
kaldırmaz.” şeklinde düzenlenmesini arz ve teklif ederiz.
Faruk
Bal (Konya) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Behiç Çelik konuşacak.
BAŞKAN – Sayın Çelik, buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)
BEHİÇ ÇELİK (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; söz
konusu kanun tasarısının 39’uncu maddesi hakkında vermiş olduğumuz değişiklik
önergesi üzerinde tekrar söz almış bulunmaktayım. Hepinize saygılar sunuyorum.
Biraz önce, iki konuşmamda “korkudan” bahsettim ve iktidarın bu
konuda icraatlarını da eleştirdim. Tabii, bu konuda alınan arkadaşlarımız olmuş
olabilir ancak ben, Türkiye'nin daima iyi insanların elinde iyi yönetilmesini
arzu eden bir konuşma yapıyorum. Burada, tabii kötü bir yönetim varsa, korku
diktatörlüğü oluşturmaya çalışanlar varsa ve ekonomiyi dibe vurarak Türk
halkını açlığa mahkûm etmeye çalışanlar varsa bunları da bu milletin
kürsüsünden ifade etmek zorundayız.
Bakın “İşsizlikte zirvedeyiz.” diyor gazeteler. Bakın “Kriz İkinci
Dünya Savaşı kadar sarstı. İlk çeyrekte ekonomi yüzde 13,8 küçüldü.” diyor ve
“Fert başına düşen gelirimiz azaldı.” diyor. Hürriyet’in başlığı: “İlk üç ayda
küçülme rekoru 13,8; İkinci Dünya Savaşı şartları.” ve “Yedi aylık iç borç
artışı önceki otuz yedi aydan daha fazla.” diyor. “Millî gelir TL bazında yüzde
30 düştü.” diyor ancak yüzde 30 değil tabii, resmî veri yüzde 29; 1 puan fazla
yazmış.
Şimdi, bu şunu gösteriyor: Ben, Mersin Milletvekiliyim. Mersin’de
üzüm üreticisi, turfanda üreticisi, seracılar, şeftali üreticisi, erik
üreticisi, çilek üreticisi, muz üreticisi perişan. Toros
Dağları’nda bol miktarda sürüler vardı, şimdi o sürüler yok artık. Hayvancılık
can çekişiyor ve Tarsus Organize Sanayi Bölgesi can çekişiyor. Mersin Serbest
Bölgesi’nin iyileştirilmesi konusunda burada bir söz aldım, ifade ettik ancak
en ufak bir gelişme yok ve Mersin, Türkiye’yi doyuran bir il olarak,
Türkiye'nin narenciye ihtiyacının neredeyse yarıdan fazlasını üreten bir il; bu
konuda bir açılım yok. Piyasa kesinlikle oluşturulmuyor veya oluşturtulmuyor ve çalışan, çalışkan Mersin insanı ne yazık
ki yine bu baskıcı AKP iktidarlarının elinde ekmeğe muhtaç hâle düşürülüyor.
Biz bunları söylemeyelim de kim söyleyecek? Biz bu amaçla seçildik.
Mersin-Tarsus arasında bulunan yol güzergâhı sağlı sollu
fabrikalarla doluydu, bu fabrikaların çoğu şu anda maalesef Mısır’a taşındı ve
10 bin işçi işsiz kaldı ve kent ekonomisi çöküyor. Diğer iller de aynı. Burada
Denizli’yi dinledik, içler acısı. Diğer birçok illere gidiyorum aynı durum söz
konusu. Türkiye, ekonomik olarak de dibe vurmuş durumda. Biz bunları burada
haykırmayacağız, ifade etmeyeceğiz de kim ifade edecek? Bunu Milliyetçi Hareket
Partisi olarak bizler söylüyoruz ama bunu Cumhuriyet Halk Partisi de söylesin,
AKP’nin milletvekilleri de söylesin, buna bir çözüm bulsun. Çözüm bulacak olan
makam neresi? Hükûmet. Niye çözüm bulunmuyor,
insanlar niçin açlıkla terbiye ediliyor, bunu sorgulamamız gerekir arkadaşlar.
Bu itibarla her alanda olduğu gibi ekonomide de iktidarın
karnesinin kırıklarla dolu olduğu, zayıflarla dolu olduğu ortada. Onun için,
Türkiye'nin artık silkinmesi, kendine gelmesi ve Türkiye'nin daha güvenlikli,
daha kendinden emin, yarınından emin, çocuklarına daha iyi bir Türkiye’yi
planlayan yöneticilerin elinde bir Türkiye olmasını hepimiz yürekten arzu etmek
durumundayız, bunun için çalışmak durumundayız.
Son olarak, 39’uncu madde üzerine vermiş olduğumuz önergenin,
değişiklik önergesinin aynen kabulünü yüce Meclisten arz eder, hepinize tekrar
saygılar sunarım.
Teşekkür ederim. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Çelik.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
40’ıncı maddenin başlığını okutuyorum:
H. Temsil
I. Yetkili temsil
1. Genel olarak
a. Temsilin hükmü
MADDE 40-
BAŞKAN – Madde üzerinde iki adet önerge vardır.
Önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan “Türk Borçlar Kanunu Tasarısı”nın 40. Madde
başlığının:
“I. Yetkili Temsil” şeklindeki kenar başlığının “I. Temsil
Yetkisi” şeklinde yazılmasını, Maddenin 1. fıkrasının “Temsil olunan, verdiği
yetkiye dayanarak temsilcisi tarafından kendisi adına ve hesabına yapılan
hukuki işlemlerle bağlıdır.” şeklinde düzenlenmesini;
Maddenin 2. fıkrasının “Temsilcinin, hukuki işlemi bir başkasını
temsilen yaptığını karşı tarafa bildirmemesi hâlinde, hukuki işlemden doğan
yükümlülüklerin bizzat temsilci tarafından ifası talep edilebilir. Ancak, karşı
taraf temsil ilişkisinin varlığını durumdan çıkarmış veya çıkarabilecek hâlde
ise ya da hukuki işlemden doğan yükümlülüklerin kimin tarafından ifa edildiği
önemli değilse, temsilcinin bizzat ifasını talep etmek mümkün değildir.”
şeklinde düzenlenmesini;
Maddenin 3. fıkrasında bulunan “devri” kelimesi yerine “temliki”,
“üstlenilmesi” kelimesi yerine “nakli” kelimelerinin yazılmasını arz ve teklif
ederiz.
|
Faruk Bal |
Mehmet Şandır |
Rıdvan Yalçın |
|
Konya |
Mersin |
Ordu |
|
Osman Ertuğrul |
Beytullah Asil |
Behiç Çelik |
|
Aksaray |
Eskişehir |
Mersin |
|
Yılmaz Tankut |
Cemaleddin Uslu |
|
|
Adana |
Edirne |
|
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Borçlar Kanunu Tasarısının 40. maddesinin,
“Madde 40 - Yetkili bir temsilcinin bir başka kişi adına ve
hesabına yaptığı hukuksal işlemin sonuçları, doğrudan temsil olunanı bağlar.
Temsilcinin, temsilci olduğunu bildirmeksizin yaptığı hukuksal
işlemin sonuçları kendisine aittir. Ancak hukuksal işlemin öteki yanı, mevcut
koşullardan bir temsil ilişkisinin varlığını anlıyorsa veya anlaması
gerekiyorsa ya da hukuksal işlemi temsilci veya temsil olunan ile yapması
farksız ise; hukuksal işlemin sonuçları doğrudan temsil olunana ait olur.
Öteki durumlarda alacağın devri veya borcun üstlenilmesine ilişkin
hükümler uygulanır.”
şeklinde değiştirilmesini
teklif ederiz.
|
Ali Rıza Öztürk |
Rahmi Güner |
Ali İhsan Köktürk |
|
Mersin |
Ordu |
Zonguldak |
|
Ergün Aydoğan |
Bilgin Paçarız |
Hulusi Güvel |
|
Balıkesir |
Edirne |
Adana |
|
|
Bayram Ali
Meral |
|
|
|
İstanbul |
|
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Katılmıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Sayın Hükûmet?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) – Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) – Hulusi Güvel…
BAŞKAN – Sayın Güvel, buyurun efendim.
HULUSİ GÜVEL (Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan Türk Borçlar Kanunu Tasarısı’nın 40’ıncı maddesindeki
değişiklik önergesi hakkında söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Bugün ölümünün üçüncü yılını andığımız Başbakanımız, eski Genel
Başkanım Sayın Bülent Ecevit’i rahmetle ve saygıyla anıyorum.
Değerli arkadaşlar, Borçlar Kanunu Tasarısı vesilesiyle ülkemizde
yaşanmakta olan sıkıntılar hakkında birkaç söz söylemek istiyorum. Ekonomik
gidişat nedeniyle vatandaşlarımızın yaşadığı sorunlar günden güne artmaktadır.
Çek borçları nedeniyle binlerce iş adamı ve esnaf bugün hapistedir. Bu
insanlarımız aileleriyle birlikte büyük sıkıntı yaşamaktadır. Bu insanlar
topluma karşı suç işlememişlerdir. Suç, ekonomik bir suçtur. Buna rağmen bu
konuda bir girişim yapmayan Hükûmet bu sorunların
büyümesine neden olmaktadır. Hapiste olduklarından, borçlarını ödeyememekten,
alacaklılar da mağdur olmaktadır.
Değerli arkadaşlar, geçtiğimiz yaz ayları içinde ülkemizde günde
ortalama 273 iş yeri kapandı. Her gün ortalama 2.602 iş yerine ve eve haciz
geldi. Bunlar yenilir yutulur rakamlar değil. Burada rakam olarak ifade
edilenler, büyük acılar, olağanüstü sıkıntılar demektir.
Yine aynı dönemde işsizlik oranı yüzde 16’ların üzerine çıkmıştır.
Genç işsizlerin oranı ise yüzde 30’ları aştı. 450 bin civarında üniversite
mezunu gencimiz hâlen işsiz. Bu dönemde karşılıksız çek sayısı 9,5 milyonun,
protestolu senet sayısı 1,5 milyonun üzerine çıkmıştır. Böylesi oranlar dünyada
pek az ülkede mevcuttur.
Değerli arkadaşlarım, ülkemizin İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana
yaşadığı en büyük küçülme oranı karşısında sanki bu durum kadermiş gibi
davranan bir hükûmetle karşı karşıyayız. Zamanında ve
yeterli önlem almayarak halkımıza bunca işsizliği, bunca sıkıntıyı, bunca borcu
yaşatan kendileri değilmiş gibi dünyanın dördüncü büyük oranındaki küçülmesini
küçümsememek, bunun fırsat yaratacağını söylemek, krizin faturasını dar ve
sabit gelirlilerin sırtına yüklemek ancak basiretsizlikle açıklanabilecek bir
durumdur.
Değerli arkadaşlar, son bir yılda 950 bin kişinin evine, iş yerine
ya da maaşına icra gelmiştir. Her gün ortalama 2.600 ailenin evine haciz
gelmesi toplumsal yapının derinden sarsılması anlamını taşımaktadır.
Gazetelerde her gün onlarca cinnet ve intihar haberleri yer almaktadır.
İnsanlarımız ekonomik krizin ağır etkileri nedeniyle intihara sürüklenmektedir.
Değerli arkadaşlar, toplumsal bir cinnet hâlinin karşısındayız. Bu
Hükûmet döneminde çoğu ekonomik suçlardan dolayı
olmak üzere cezaevlerindeki mahkûm ve tutuklu sayısı 110 bini aşmıştır. Bu,
cumhuriyet tarihinin en büyük rakamıdır. Daha önce de değindiğim gibi, bunları
birer rakam olarak algılamak büyük bir hatadır. Bunların her birinin arkasında
büyük dramlar vardır. Bu tablonun arkasında toplumu etkisi altına alan derin
bir karamsarlık hâli mevcuttur.
Değerli arkadaşlarım, Dünya Bankasının yıllık toplantıları
kapsamında yayımladığı bölgesel raporda Türkiye’de yoksulluğun artacağı
öngörülmektedir. Yani önümüzdeki tablo daha da ağırlaşacaktır. Hükûmet üyelerinin pembe tablolar çizmek yerine geçerli ve
sürdürülebilir çözümler üretmesi gerekirken, krizi doğru yönetemeyen iktidar
kendileri dışındaki her şeyi suçlayarak işin içinden sıyrılmaya çalışıyor.
Krizin başlangıcından bu yana gerek muhalefetin gerek iş dünyasının uyarılarını
dinlemeden kriz yokmuş gibi davranarak ülkeyi getirdikleri yer -işte, biraz
önce bahsettiğim- toplumsal cinnet hâlidir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun efendim, konuşmanızı tamamlayınız.
HULUSİ GÜVEL (Devamla) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; dünyada yaşanan krizin ülkemizi sert biçimde etkileyeceğini
söyleyen insanları krizden medet ummakla suçlayan, krizden etkilenenleri
beceriksiz ilan eden, “Hamdolsun bize bir şey olmaz.” diyen bir Başbakandan,
yaşanılan bu sıkıntıları anlamasını beklemenin ne denli gerçekçi olduğunu yüce
heyetinizin takdirine bırakıyor, değişiklik önergemizi destekleyeceğinizi
umuyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Güvel.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan “Türk Borçlar Kanunu Tasarısı”nın 40. Madde
başlığının:
“I. Yetkili Temsil” şeklindeki kenar başlığının “I. Temsil
Yetkisi” şeklinde yazılmasını, Maddenin 1. fıkrasının “Temsil olunan, verdiği
yetkiye dayanarak temsilcisi tarafından kendisi adına ve hesabına yapılan
hukuki işlemlerle bağlıdır.” şeklinde düzenlenmesini;
Maddenin 2. fıkrasının “Temsilcinin, hukuki işlemi bir başkasını
temsilen yaptığını karşı tarafa bildirmemesi hâlinde, hukuki işlemden doğan
yükümlülüklerin bizzat temsilci tarafından ifası talep edilebilir. Ancak, karşı
taraf temsil ilişkisinin varlığını durumdan çıkarmış veya çıkarabilecek hâlde
ise ya da hukuki işlemden doğan yükümlülüklerin kimin tarafından ifa edildiği
önemli değilse, temsilcinin bizzat ifasını talep etmek mümkün değildir.”
şeklinde düzenlenmesini;
Maddenin 3. fıkrasında bulunan “devri” kelimesi yerine “temliki”,
“üstlenilmesi” kelimesi yerine “nakline” kelimelerinin yazılmasını arz ve
teklif ederiz.
Faruk
Bal (Konya) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) – Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Cemaleddin Uslu
konuşacaklar.
BAŞKAN – Sayın Uslu, buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)
CEMALEDDİN USLU (Edirne) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan Türk Borçlar Kanunu Tasarısı’nın 40’ıncı maddesi üzerinde
verdiğimiz değişiklik önergesiyle ilgili söz aldım. Bu vesileyle yüce
heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, 40’ıncı madde başlığının “I. Yetkili
temsil” şeklindeki kenar başlığının “I. Temsil yetkisi” şeklinde yazılmasını ve
ilgili fıkralarda yazılı metnin daha iyi anlaşılmasını temin bakımından
önergemizde yazıldığı şekilde düzenleme yapılmasını önerdik. “Temsil” zaten yetkiyi
içerdiği için “temsil” teriminin başına “yetkili” ibaresinin konulması
isabetsizdir. Burada kastedilen temsil yetkisidir. Bu sebeple “Yetkili temsil”
ibaresi yanlıştır, yerine “Temsil yetkisi” ibaresinin kullanılması gerekir.
Maddenin birinci fıkrası hükmü mevcut Kanun’daki ifade
bozukluğunun aynen korunması sonucunda iyi anlaşılmayan bir üslupla yazılmış ve
“doğrudan doğruya” ibaresi gibi maksadı anlatmak için gerekli olmayan ifadelere
yer verilmiştir. Fıkra metni temsil müessesesinin hükmünü düzenlemekte olup
temsilin hükmü temsilen yapılan işlemle bağlılıktan ibarettir. Teklif edilen
metinde bu durum anlaşılır şekilde yazıldığı gibi “temsil” kavramı da “adına ve
hesabına” işlem ibaresiyle ifade edilmiş olmaktadır.
Değerli milletvekilleri, Borçlar Kanunu, özel hukukun en temel
yasasıdır. Günlük yaşamımız içerisinde, çalışmalarımızda, her türlü
davranışımızda uymaya tabi olduğumuz bir dizi kanunlar silsilesidir, hatta
diğer düzenlemelerin, diğer kanunların da temelini teşkil etmekte, bir başka
ifadeyle anayasa hükmündedir. Elbette toplumlar geliştikçe, yaşam kalitesi
arttıkça, gelişen ihtiyaçlara göre, zaruretlere göre yasaları düzenleme,
yasalarda değişiklik yapma gereği doğmaktadır. Ancak kanunlarda yapılan bu
değişikliklerin sınırı toplumsal ve ekonomik ihtiyaçla belirlenmelidir.
Görüşmekte olduğumuz bu yasa tasarısı, bizim uyguladığımız Borçlar
Kanunu’muzu tamamen ortadan kaldırmaktadır.
Dolayısıyla, alışılagelen sistem, düzen tamamen bozulmaktadır. Bu Kanun’un
değişimine neden gerek duyulmuştur? Esasen tasarının gerekçesinde buna dair
açıklamalar yer almakta ve bu gerekçede görüldüğü üzere bu tasarı Borçlar
Kanunu’nun önemli bir bölümünün tekrarı anlamındadır. Hâl böyle olunca neden
kanunun tümü ortadan kaldırılmaktadır? Seksen altı yıllık bilgi, tecrübe,
birikmiş içtihat, birikmiş kültür neden yok edilmektedir? Aslında, gerek
Komisyon Başkanı gerekse Adalet ve Kalkınma Partisinin sözcüleri bizim bu
endişelerimizi gidermeye yönelik açıklamalarda bulundular, ancak hiçbir
önergemizin dikkate alınmadığı, dolayısıyla bu tasarı kanunlaştıktan sonra da
buna dair tartışmaların devam edeceği açıktır.
Bir defa bu kanunun yapılmasıyla ilgili şunu söylediler: “Avrupa
Birliğine uyum yasaları çerçevesinde bu kanunun yapılması zarureti vardır.”
Bunu birçok sözcü de ifade ettiler. Aslında AB ülkeleri içerisinde de AB hukuku
tam olarak oturmuş değil, dolayısıyla bizim bu yasaları sil baştan yeniden
yapmamız ayrıca dikkat çekmektedir.
Değerli milletvekilleri, Türk Borçlar Kanunu’nu konuşuyoruz.
Birçok milletvekili de buradan söyledi, içinde bulunduğumuz, yaşadığımız
şartlarda toplumumuzun her kesimi borçlu, insanlarımız borçlu. Ödendikten sonra
sorun yok, ama ödenemeyen borçlar, tahsil edilemeyen alacaklar insanımızın
yaşamında önemli ölçüde yer etmeye başladı.
Bakınız, Tarım Bakanı her fırsatta Tarım Kanunu’nu çıkarmakla
övünür. Doğrudur, Tarım Kanunu Adalet ve Kalkınma Partisi Hükûmetinde,
25 Nisan 2006 tarihinde yürürlüğe girdi. Yasa çıkarmak elbette önemlidir, ancak
daha önemlisi yasaları uygulamaktır.
Bakınız, Tarım Yasası’nın “Tarımsal Desteklerin Finansmanı”
başlıklı 21’inci maddesi ne diyor: “Tarımsal destekleme programlarının
finansmanı bütçe kaynaklarından ve dış kaynaklardan sağlanır. Bütçeden
ayrılacak kaynak gayrisafi millî hasılanın yüzde
1’inden az olamaz.”
Şimdi, Hükûmet 2006 yılından bu yana,
2007, 2008, 2009 yılları için üç adet bütçe yaptı ve üçünde de bu Yasa’yı ihlal
etti. 2010 bütçesi şimdi Komisyonda görüşülüyor, muhtemelen bunda da ihlal
edecek, yani çiftçiye olan borcunu ödemeyecek. 2007 yılında binde 62, 2008
yılında binde 54, 2009’da binde 49 pay ayrıldı. Hatta 2009 için iktidar partisi
tarafından verilen bir önergeyle bu rakam yüzde 10 daha da aşağıya düşürüldü.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun Sayın Uslu.
CEMALEDDİN USLU (Devamla) – Teşekkür ederim.
Yani çiftçimiz, kanunla kendisine ödenmesi gereken desteklemelerin
ancak yarısını alabildi, diğer yarısı için alacaklı, yarı yarıya çiftçinin
alacağı gasp ediliyor. Bunu ödemeyen devlet, alacaklı çiftçi.
Bunu bir vesile şimdiki Maliye Bakanımıza bu salonda sormuştum
“Çiftçilerimiz kanundan doğan bu haklarını, alacaklarını alabilecekler mi?”
diye. Sayın Bakan, o kibar üslubuyla çiftçilerimizin böyle bir alacağının
olamayacağını söylemişti. Tarım Yasası’na aykırı hareket etmek suç değil mi?
Diğer taraftan, tarımsal destekler zamanında ödenmiyor. Çiftçi
bankadan aldığı kredi borcunu ödemediği zaman cezai faiz işletiliyor, icrai işlem başlatılıyor. Fakat,
çiftçinin alacaklarına gelince, zamanında ödenmedi diye veya gecikmelerden
dolayı ek bir ödeme yapılmıyor. Yani, çiftçinin borcuna faiz işletiliyor ama
alacağına işletilmiyor. Tam bir keyfî durum söz konusu. Bakalım,
Türk Borçlar Kanunu yürürlüğe girdiğinde çiftçimizin alacaklarına çare
olabilecek mi?
Önergemizi bilgilerinize sunuyorum.
Sizleri bir kere daha saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Uslu.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
Saat 19.30’da toplanmak üzere, birleşime ara veriyorum.
Kapanma Saati: 18.45
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 19.31
BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat
PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Fatih METİN (Bolu),
Murat ÖZKAN (Giresun)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 14’üncü Birleşiminin Beşinci Oturumunu
açıyorum.
321 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden
devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
41’inci madde başlığını okutuyorum:
b. Temsil
yetkisinin kapsamı
MADDE 41-
BAŞKAN – Madde üzerinde iki adet önerge vardır.
Önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan “Türk Borçlar Kanunu Tasarısı”nın 41. Maddesinin
2. Fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve talep ederiz.
“Temsil yetkisi üçüncü kişilere bildirilmişse, yetkinin varlığı ve
kapsamı konusunda bu bildirimden daha dar yorum yapılamaz.”
|
Faruk Bal |
Mehmet Şandır |
Rıdvan Yalçın |
|
Konya |
Mersin |
Ordu |
|
Osman Ertuğrul |
Beytullah Asil |
Behiç Çelik |
|
Aksaray |
Eskişehir |
Mersin |
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’na
Görüşülmekte olan Borçlar Kanunu Tasarısının 41. maddesinin,
başlığı ile birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
“b. Temsil yetkisinin içeriği ve derecesi
Madde 41- Başkası adına ve hesabına temsil, kamu hukukundan
doğmuşsa; Temsil yetkisinin içeriği ve derecesi, bu konudaki yasal hükümlere,
Temsil, hukuksal bir işlemden doğmuşsa; temsil yetkisinin içeriği ve derecesi o
hukuksal işleme göre belirlenir.
Temsil yetkisi üçüncü kişilere bildirilmişse; temsil yetkisinin
içeriği ve derecesi, bu bildirime göre belirlenir.”
|
Ali Rıza Öztürk |
Rahmi Güner |
Ali İhsan Köktürk |
|
Mersin |
Ordu |
Zonguldak |
|
Ergün Aydoğan |
Bayram Meral |
Bilgin Paçarız |
|
Balıkesir |
İstanbul |
Edirne |
|
|
Şevket Köse |
|
|
|
Adıyaman |
|
BAŞKAN – Sayın Komisyon, önergeye katılıyor musunuz?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Katılmıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Sayın Hükûmet?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) – Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) – Şevket Köse…
BAŞKAN – Sayın Köse, buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
ŞEVKET KÖSE (Adıyaman) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
321 sıra sayılı Türk Borçlar Kanunu Tasarısı’nın 41’inci maddesi üzerine
verdiğimiz değişiklik önergesi üzerine söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle
yüce heyetinize saygılarımı sunarım.
Sayın milletvekilleri, çok önemli bir yasa tasarısı üzerinde çalışmaktayız.
Ülkemizin büyük bir ekonomik kriz yaşadığı günümüzde bu yasa çok daha anlamlı
hâle geliyor. Seçim bölgem olan Adıyaman bunun en iyi örneklerinden birisidir.
Bu anlamda teşvik konusuna değinmek yerinde olacaktır.
5084 sayılı Teşvik Kanunu’nun uygulaması 2009 yılı sonunda sona
ereceği için, bunun yerine geçmesi beklenen teşvik paketi Haziran 2009’da
açıklanmıştır. Teşvik paketi ana olarak ayrılmış dört bölge için farklı
uygulamalar öngörmektedir. Bu bölgeler dâhilinde değerlendirilen illerin
dağılımı ise hâlâ tartışılmaktadır.
Değerli arkadaşlar, illerin sosyoekonomik gelişmişlik
sıralamasında 65’inci sırada yer alan Adıyaman, aynı sıralamada 20, 21 ve
26’ncı sırada yer alan illerle birlikte üçüncü bölge kapsamına alınmıştır.
Nüfusunun yarısına yakını mevsimlik tarım işçisi olarak çalışan Adıyaman’ın bu
biçimde değerlendirilmesini sizin takdirlerinize bırakıyorum.
Sayın milletvekilleri, Doğu ve Güneydoğu’daki birçok ilimiz,
yaşayacağı mağduriyeti çeşitli biçimlerde dile getirmektedir. Bundan dolayı
5084 sayılı Teşvik Kanunu’nun iki yıl daha yürürlükte kalması için yasa teklifi
vermiş bulunmaktayım; umarım bu teklifimi dikkate alırsınız.
Türkiye'nin sanayicisi, esnafı kan ağlıyor ve borç batağında
yüzüyor. Bu dönemde esnafımızı, sanayicimizi rahatlatacak yasalar çıkarılması
beklenirken iktidar oralı bile olamıyor.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın Başbakan gezsin,
çiftçiye, sanayiciye, esnafa sorsun bakalım; kriz teğet geçmiş mi geçmemiş mi
yoksa kriz beşli dirgen gibi vatandaşın böğrüne mi saplanmıştır?
Değerli arkadaşlar, AKP İktidarı sayesinde Türkiye'nin siyasi ve
ekonomik şartları her gün biraz daha ağırlaşıyor; dolayısıyla, hayat çekilmez
hâle gelmiştir. Yine, AKP İktidarı sayesinde yani 2009 yılında gelen kriz
nedeniyle 3 milyona yakın insan işsiz kalmıştır, 1 milyon insanın evine, iş
yerine haciz gitmiştir. Aynı zamanda, Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ilk kez,
yatan mahkûm sayısı 100 binleri aşmıştır -9,5 milyon insanın karşılıksız
çekten- ve 1,5 milyon insanın ise senedi protesto edilmiştir. İşçi, memur,
esnaf ve emekliler açlık sınırının altında kaldı, yaşam standardı olarak. 100
binden fazla -geçen yıl itibarıyla söylüyorum- esnaf kepenk kapattı. 8 milyon
insan yoksulluk sınırının altında hayatını sürdürmektedir ve en önemlisi, yedi
yıl önce Türkiye'nin borcu 220 milyar iken bugün 500 milyar Amerikan dolarına
gelmiştir, o sınıra dayanmıştır.
Sayın milletvekilleri, eminim, bana geldiği gibi, hepinize her gün
yüzlerce telefon geliyordur. “Çek kanunu ne olacak?” ve “Teşvikten
yararlanamıyoruz.”, “Ne olacak, ne yapacağız?” diye bir sürü sorular bize
soruluyor. Bu soruların çözümüne ilişkin, iktidar herhangi bir çaba
göstermiyor. Size soruyorum: Ne yapacağız bu çek kanunu konusunu? İnsanlar
cezaevine giriyor ya da girmeyi bekliyor. İktidara sesleniyorum: İnsanlarımıza
bunu reva mı görüyorsunuz? Cumhuriyet tarihinde ilk defa mahkûm sayısı –biraz
önce belirttiğim gibi- gerçekten 100 binleri aşmıştır. Ortada düzeltilmeyi
bekleyen birçok sorun var iken bir an önce çek konusunu Genel Kurula getirip
düzenlemesini yapmalıyız.
Sayın milletvekilleri, daha önce de belirttiğim gibi, Adıyaman’da
TPAO’da çalışan 20’ye yakın işçi kardeşimiz maalesef açlık grevine
gitmişlerdir. Aynı pozisyonda olan 1.060 işçi işbaşı yaptı ama bu
arkadaşlarımızın mağduriyeti hâlâ devam etmektedir.
Değerli üyeler, Hükûmet sorunları
düzeltmek yerine daha farklı işlere girişiyor. Elektriğe zam yaptı. Ayrıca
doğal gaza çok büyük miktarda zam yapılması bekleniyor. Bunlar hâlihazırda
olanlar. Bu yetmediği gibi bir de bunun üzerine TRT vergisi eklendi. Hükûmet, işçinin, memurun, emeklinin maaşına komik bir zam
yaptı.
Değerli milletvekilleri, iktidar verdiği zammı fazlasıyla geri
almaya başladı; kaşıkla verdi, kepçeyle geri alıyor. Bu, halka yapılan zulmün
diğer bir adı değil midir? İnsanların aldığı her ürün için TRT vergisi
koyamazsınız. TRT’nin reklam gelirleri yetmiyor mu? Ayrıca TRT’nin bütçesi yok
mu? Yoksa TRT’de yapılan kadrolaşmanın boyutları TRT’nin bütçesini mi geçti?
Öncelikle, bu haksızlığın önüne geçilmesini diliyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; çizdiğimiz tabloda Borçlar
Kanunu neden özel bir önem taşıyor görmekteyiz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun Sayın Köse.
ŞEVKET KÖSE (Devamla) – Teşekkür ederim Başkanım.
Hükûmet, bu sorunların
üzerine gitmelidir. Samimi ve iyi niyetli olan her türlü girişime biz
Cumhuriyet Halk Partisi olarak her zaman destek vermeye hazırız.
Bu duygu ve düşüncelerimle verdiğimiz önergenin kabul edilmesini
diliyor, sözlerime son verirken en içten saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Köse.
Sayın milletvekilleri, önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler…
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) – Sayın Başkan, kaç kişi olduklarını
biliyorum.
BAŞKAN – Tabii, efendim.
Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir. (CHP sıralarından
alkışlar)
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan “Türk Borçlar Kanunu Tasarısı”nın 41. Maddesinin
2. Fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve talep ederiz.
“Temsil yetkisi üçüncü kişilere bildirilmişse, yetkinin varlığı ve
kapsamı konusunda bu bildirimden daha dar yorum yapılamaz.”
Faruk
Bal (Konya) ve arkadaşları
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, arkadaşlarımız bilgi verdiler.
Biraz önce kabul etmiş olduğumuz önerge en aykırı önerge olduğu için bu
önergeyi işleme koyamıyorum.
Kabul edilen önerge istikametinde maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
42’nci maddenin başlığını okutuyorum:
2. Hukukî işlemden doğan yetki
a. Yetkinin sınırlanması
ve geri alınması
MADDE 42-
BAŞKAN – Madde üzerinde iki adet önerge vardır.
Önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’na
Görüşülmekte olan “Türk Borçlar Kanunu Tasarısı”nın 42. Maddesinin
birinci cümlesinden sonra gelmek üzere; “Meğerki temsil yetkisi sırf
temsilcinin menfaati için verilmiş olsun” cümlesinin eklenmesini, Ancak kelimesinin
fıkradan çıkarılmasını arz ve talep ederiz.
|
Faruk Bal |
Mehmet Şandır |
Rıdvan Yalçın |
|
Konya |
Mersin |
Ordu |
|
Osman Ertuğrul |
Beytullah Asil |
Behiç Çelik |
|
Aksaray |
Eskişehir |
Mersin |
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’na
Görüşülmekte olan Borçlar Kanunu Tasarısının 42. maddesinin,
“Madde 42- Temsil olunan kişi, hukuksal bir işlemden doğan temsil
yetkisini her zaman sınırlayabilir veya geri alabilir. Bundan dolayı temsil
edilen kişinin; hizmet, vekalet veya ortaklık
sözleşmesine dayanarak dava açma hakkı etkilenmez.
Temsil olunan kişinin bu hakkından önceden feragat etmesi
hükümsüzdür.
Temsil olunan kimse; üçüncü kişilere açık veya kapalı şekilde
bildirdiği temsil yetkisini kısmen veya tümüyle geriye aldığını bildirmediği
sürece temsil yetkisinin geriye alındığını iyiniyetli
üçüncü kişilere karşı ileri süremez.”
şeklinde değiştirilmesini
teklif ederiz.
|
Ali Rıza Öztürk |
Rahmi Güner |
Ali İhsan
Köktürk |
|
Mersin |
Ordu |
Zonguldak |
|
Bayram Meral |
Ergün Aydoğan |
Bilgin Paçarız |
|
İstanbul |
Balıkesir |
Edirne |
BAŞKAN – Sayın Komisyon önergeye katılıyor musunuz?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Katılmıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Ben konuşacağım Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Öztürk, buyurun.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bundan önceki önergede konuşurken “Artık biraz hukuk konuşalım,
teknik konuşalım.” demiştim ancak Türkiye’de o kadar hukuksuzluk yaşatıyorsunuz
ki bizim teknik konuşmamıza bile fırsat bırakmıyorsunuz.
Değerli arkadaşlarım, biliyorsunuz her yıl 24 ve 31 Ocak arası
Adalet ve Demokrasi Haftası yani Uğur Mumcu’nun öldürüldüğü, katledildiği 24
Ocak ile Muammer Aksoy’un öldürüldüğü 31 Ocak tarihleri arasındaki bir haftalık
süre Adalet ve Demokrasi Haftası. Bu haftada Uğur Mumcu Araştırmacı Gazetecilik
Vakfının öncülüğünde çeşitli sosyal etkinlikler düzenlenmektedir tam on altı
yıldan bu yana. Bu Vakıf öncülüğünde yapılan bu etkinliklere Türkiye’de, çok
ciddi demokratik sivil toplum örgütleri katılım sağlamaktadır. Yine önümüzdeki
ocak ayında yapılacak bu toplantıların hazırlık aşamasını oluşturmak üzere,
Uğur Mumcu Araştırmacı Gazetecilik Vakfının daveti üzerine Türkiye’deki tüm
sivil demokratik kuruluşlar bu toplantının hazırlık çalışmalarına katılmak
üzere Vakıf binasında toplantı düzenlemektedirler. Bu
toplantıların yapıldığı dün, 4 Kasım 2009 günü saat 17.00-19.30 sıralarında,
kendilerinin Ankara Emniyet Müdürlüğü Araştırma Geliştirme Birimi’nden
olduklarını söyleyen 2 sivil kişi, polis kimliklerini de göstererek bu Vakıfta
yapılan toplantıyı âdeta sorgulama aşamasına gelmişlerdir ve bundan sonra
gelişen olaylar daha da üzücüdür çünkü İçişleri Bakanının bu kişilerin acilen
kimliklerini tespit edip bu kişilerin kim olduğunu ortaya çıkartması gerekirken
bunu yapmamış ve bu kişilerin ortaya çıkartılamayabileceğini de söylemek
durumunda kalmıştır.
Değerli arkadaşlarım, bakın, bu kürsüden demokrasi ve özgürlük
türkülerini gerçekten söylemek lazım. Bu son olay göstermiştir ki AKP’nin
söylediği demokrasi ve özgürlük türküleri yalandır, sahtedir. Bugüne kadar AKP
İktidarının istediği demokrasi ve özgürlüğün, kendilerine yarayan bir demokrasi
ve özgürlük olduğu ortaya çıkmıştır. Bugüne kadar Silopi’ye hâkim gidiyor,
hâkimin gittiğinden haberleri yok; 2 tane polis gidiyor, eşkâlleri belirmiş ve
bunlar bir vakfa gidiyorlar, vakıfta toplantıdaki insanları sorguluyorlar, yine
İçişleri Bakanının haberi yok. Bu Hükûmet bakanları
ne yapıyorlar? İçişleri Bakanı Türkiye’deki güvenliği sağlayacağına başka
şeylerle uğraşıyor.
Değerli arkadaşlarım, bu yapılan hukuksuzluğun hedefi sadece Uğur
Mumcu değildir. Öyle anlaşılıyor ki sahte demokrasi ve özgürlük türkülerini
haykıranlar, dillerinden düşürmeyenler özgürlük ve demokrasi şehitlerinin
adından bile korkar hâle gelmişlerdir. Bunun hedefi hukuktur, bu eylemin hedefi
adalettir Sayın adaletten sorumlu Bakanım; bunun hedefi demokrasidir.
Demokrasiyi savunmak hukuk düzenini savunmakla mümkündür. Bu eylemlerin hedefi
insan haklarıdır, barıştır, özgür düşüncedir. Hedef demokratik, laik, hukuk
devletinin yerine İslami, faşist polis devleti kurmaktır. Hedef, halkı
korkutarak, halkın iktidarın baskıcı politikalarına, demokratik laik
cumhuriyete yönelik tehditlere direnmesini kırmaktır; demokratik laik
cumhuriyete yönelik saldırıları püskürtmesini önlemektir; amaçlarını, kimse
görmeden, herkesi korkutarak özgürce gerçekleştirmektir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Öztürk, konuşmanızı
tamamlayınız.
Buyurun.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) - Burada, şu aşamaya kadar hem İçişleri
Bakanının hem Adalet Bakanının hem de AKP’li yöneticilerin bu konuda hiçbir
düşünce beyan etmemiş olmalarını da demokrasiden, özgürlükten ne anladıklarının
somut göstergesi olarak toplumun takdirlerine sunuyorum değerli arkadaşlarım.
Sayın Adalet Bakanı artık, Türkiye’de adaleti gerçekleştirmekle
uğraşmalıdır, insan haklarını, özgürlüğü savunmakla, gerçekten savunmakla
uğraşmalıdır. Sadece AKP ve yandaşlarının değil, AKP’ye karşıt düşüncenin de
güvenliğini ve özgürlüğünü sağlamak için gerekli tedbirleri almak durumundadır.
İçişleri Bakanı, dağdan inen PKK örgütlerinin karşılama törenlerinin
güvenliğini sağlamak yerine bu ülkede legal olarak faaliyet gösteren demokratik
vakıfların güvenliğini sağlamak durumundadır değerli arkadaşlarım.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Yoklama talep ediyoruz Sayın Başkan.
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) – Oylamadan önce bir açıklama
yapmak istiyorum.
BAŞKAN – Sayın Bakanımızın gelen bilgi noktasında bir açıklaması
olacak. Açıklamayı yapalım, sonrasında talebinizi yerine getireceğim.
Buyurun Sayın Bakanım.
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) – Teşekkür ediyorum Sayın
Başkanım.
Ara vermeden önce, CHP Milletvekilimiz Sayın Ali İhsan Köktürk’ün
gündeme getirdiği ve şimdi de gene Sayın CHP Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün gündeme taşıdığı Uğur Mumcu Araştırmacı
Gazetecilik Vakfına dün itibarıyla, dün akşamki toplantı esnasında gelen ve
kendilerini polis olarak tanıtan 2 kişiyle ilgili hadise. Ben, bu arada,
İçişleri Bakanlığından bilgi istedim, oradan gelen bilgi notunu Genel Kurulla
paylaşmak istiyorum. O da şu: Dün, Vakıfta böyle bir toplantı icra edilirken
kendini polis olarak tanıtan 2 kişi geliyor ve toplantıyla ilgili bilgi almak
istiyor. Bu bilgi emniyete ulaştığında Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü ekipleri
vakfa geliyorlar, oradaki güvenlik görevlileriyle görüşmeler yapıp kamera
kayıtlarından, gelen kişileri güvenlikçilere teyit ettiriyorlar “Bunlar mıydı
size bu lafları söyleyenler?” O görüntülerin üzerine emniyet, o görüntülerdeki
kişilerin kendilerinde kayıtlı polis memurlarından olmadığını, bu isimlerde
polis memuru da olmadığını ifade ediyor ve bu şahıslarla ilgili özel yetkili
Ankara Cumhuriyet Savcılığında bir tahkikat başlatılıyor ve soruşturması şu
anda devam ediyor. Bu kamera görüntülerinde belirlenen kişilerin kimlik tespiti
ve yakalanması için de gerekli çalışmalar hem emniyet tarafından yapılıyor hem
de konu savcılığa intikal etmiş durumda, adli tahkikat başlamış durumda. Bunu
bilgi olarak Genel Kurulla paylaşmak istiyorum. Bu, birincisi.
İkincisi de: Sayın Öztürk “Adalet
Bakanının Silopi’deki hâkimden, hâkim gittiğinden haberi yok.” gibi bir ifade
kullandı. Zannediyorum dünkü oturumda da benzer şeyler söylemiş. Benim,
Diyarbakır özel yetkili cumhuriyet savcılarının Habur’daki
sorguya gitmelerine ilişkin beyanlarım açıktır. Anadolu Ajansının 24 Ekim 2009
tarihli notları önümde. Orada da söylediğim şudur Sayın Öztürk:
“Diyarbakır’dan özel yetkili cumhuriyet savcıları Habur’a
gitmiştir. Diyarbakır’dan Habur’a, Silopi’ye hâkim
gitmemiştir.” Benim sözüm budur. Oradaki sorgudan sonra, savcıların yaptığı
tahkikattan sonra sorguya sevk edilen kişileri Silopi hâkimi sorgulamış.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Nerede sorgulamış?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) – Habur’da
sorgulamış.
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) – Sayın Bakanım, şimdi söylüyorsunuz.
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) – Müsaade edin…
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – “Gitmedi.” dediniz, “Hâkim gitmedi.”
dediniz, “Savcı gitti.” dediniz.
FATİH ARIKAN (Kahramanmaraş) – Dinlemiyorsun ya!
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) – Benim, arkadaşlar…
FATİH ARIKAN (Kahramanmaraş) – Biraz dinlemeyi öğrenin.
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Gel de öğret o zaman, oradan olmaz ki!
Gel de öğret.
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) – Müsaade edin…
Bakın, siz burada konuştunuz. Ben ifade ediyorum...
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen efendim…
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) – Benim konuştuğum… Benim
konuşmalarım, burada, Anadolu Ajansındaki beyanlarımda açık, “Diyarbakır’dan
hâkim gelmedi, kararı veren Silopi hâkimidir.” demişim.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Silopi hâkimi adliyeden çıktı mı?
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Sayın Bakan, öğlen, televizyonda
“Bakanın, hâkim gitmedi.” dediği toplantıda…
BAŞKAN – Sayın Öztürk…
FATİH ARIKAN (Kahramanmaraş) – Hâlâ konuşuyor yaa!
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) – Müsaade ediniz….
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Akşam söylediniz, bu Mecliste “Hâkim
gitmedi.” dediniz, tutanak da burada.
BAŞKAN – Sayın Öztürk…
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) – Silopi hâkimi…
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – “Hâkim gitmedi.” dediniz. “Savcı
gitti.” dediniz.
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) – Bakınız, arkadaşlar,
beyanım burada, buradan okuyorum: “Gene, Ceza Usul Yasası’nın 252’nci
maddesinde uygulama imkânı bulunan (c) fıkrasına dayalı olarak da Silopi
Mahkemesi Hâkimi, oradaki güvenlik birimlerinin talebi üzerine
…
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – En son açıkladığınız bu.
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) - …Silopi Gümrük Kapısı’na
gelerek sorgu işlemini orada yapmıştır.” gibi beyanım var.
Dolayısıyla, bizim sözümüz: “Diyarbakır’dan hâkim gelmemiştir ama
Silopi Hâkimi gümrük kapısına gelerek gümrükteki sorguyu yapmıştır.” Beyanımız
budur. Bunun ilgili…
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Sayın Bakan, bu açıklamayı Diyarbakır
Başsavcısının açıklamasından sonra yaptınız, 24’ünde yaptınız.
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) – Ayrıca…
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – 20 Ekim, 21 Ekim, 22 Ekim, 23 Ekim…
BAŞKAN – Sayın Öztürk…
FATİH ARIKAN (Kahramanmaraş) – Dinlemeyi öğren, dinlemeyi!
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) – Değerli arkadaşlar…
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Tutanaklar orada…
BAŞKAN – Sayın Öztürk…
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) – Değerli arkadaşlar,
bakınız, biz burada…
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Tutanaklar orada, doğruları
söylemiyorsunuz.
BAŞKAN – Sayın Öztürk…
Arkadaşlar, lütfen…
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) – Biz, burada konuşulanları
sabırla dinliyoruz, medeni zeminde bunları konuşuyoruz.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Kardeşim, doğruyu söyleyin. Burada,
Genel Kurulda söyledi “Hâkim gitmedi.” dedi.
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) – Ama,
burası birtakım ithamların yapılacağı ama cevapların alınmayacağı bir yer de
değil. Siz iddialarınızı söylediniz, biz de cevaplarını buradan vereceğiz.
Bakınız, Sayın Ali Rıza Öztürk, aynı
şekilde, dünkü konuşmasında, bunun Türkiye’de…
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Şimdi gene konuşacağım Sayın Bakanım,
gene konuşacağım.
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) – Elbette ki konuşacaksınız.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Şimdi belgeyle konuşacağım.
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) – Bunun Türkiye’de ilk
olduğunu, başka bir uygulama örneğinin olmadığını da ifade etmiş.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Siz doğruları söylemiyorsunuz, halkı
yanıltıyorsunuz Sayın Bakan.
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) – Ben şöyle ifade edeyim…
(Gürültüler)
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – 24’ünde açıkladınız, 24’ünde!
BAŞKAN – Sayın Öztürk… Sayın Öztürk…
Lütfen arkadaşlar…
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) – Örgüt elebaşı, 15 Şubat
1999’da Kenya’da, içinde Türk görevlilerinin bulunduğu uçağa bindirilerek
Türkiye’ye yola çıkartılıyor.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Evet.
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) – 99 tarihinde. 16 Şubat
1999’da, Türkiye’deki havaalanından alınıp İmralı’ya götürülüyor. Gene, 16
Şubatta güvenlik görevlilerimizce sorgulanmaya başlanıyor. 20 Şubat günü, hâkim
üç gün uzatma veriyor sorgusu için. 21 Şubat günü de Ankara DGM savcı ve
yargıçları İmralı’ya giderek hem sorgusunu yapıyor, savcılar tahkikatını
yapıyor…
RAHMİ GÜNER (Ordu) – Nasıl karıştırıyor? Ne alakası var onunla!
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) – …hem de sorgu hâkimi
gerekli oradaki sorguyu yapıp tutuklama kararı veriyor.
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Birisi çapulcubaşı,
öteki… Ne ilgisi var?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) – Genel Kurula saygıyla arz
ediyorum efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Sayın milletvekilleri, grup…
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Hiç birbirine benzer tarafı yok Sayın
Bakanım.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Sayın Başkan…
BAŞKAN - Sayın Anadol, yoklama talebiniz
geçerli mi efendim? Yoklama talebinde bulunmuştunuz, oylamaya geçeceğim,
yoklama talebiniz geçerli mi?
K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Gerek yok, tamam.
BAŞKAN – Vazgeçtiniz, tamam.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan “Türk Borçlar Kanunu Tasarısı”nın 42. Maddesinin
birinci cümlesinden sonra gelmek üzere; “Meğerki temsil yetkisi sırf
temsilcinin menfaati için verilmiş olsun” cümlesinin eklenmesini, Ancak
kelimesinin fıkradan çıkarılmasını arz ve talep ederiz.
Faruk
Bal (Konya) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
1. Temsil yetkisi sırf temsilcinin menfaatine olarak verilmişse,
geri alınmamalıdır.
Gerçekten temsil yetkisi sırf temsilcinin menfaatine hizmet amacı
ile verilmiş ise, yani temsil yetkisinin konusu temsil olunanın menfaati ile
ilgili değilse, bir kere temsil yetkisi verildikten sonra bunun geri
alınmasının, temsil olunan için bir hukuki yarar sağladığından ve hukuken
korunması gereken bir amacın varlığından söz edilemez.
Nitekim Alman Medeni Kanunundaki düzenleme de bu şekildedir.
2. Birinci fıkrada bulunan cümle zaten olumsuz olup, ancak
kelimesi ile ikinci bir olumsuzluk vurgusu yapılmasına gerek olmayıp, bu
kelimenin kaldırılması ifade düzgünlüğü bakımından teklif edilmektedir.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge
kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
43’üncü maddenin başlığını okutuyorum:
b. Ölüm,
ehliyetsizlik ve diğer durumlar
MADDE 43-
BAŞKAN – Madde üzerinde iki adet önerge vardır.
Önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan ''Türk Borçlar Kanunu Tasarısı"nın 43.
Maddesinin 1. fıkrasına anlaşılmadıkça kelimesinden sonra gelmek üzere
"gerçek kişiler bakımından," ibaresinin; iflas etmesi ibaresinden
soma gelmek üzere ", tüzel kişiler bakımından, iflas ve tüzel kişiliğin
ortadan kalkması hallerinde" ibaresinin eklenmesini,
1. fıkrada yer alan "durumlarında" kelimesi ile 2.
fıkranın metinden çıkarılmasını, arz ve teklif ederiz.
|
Faruk Bal |
Mehmet Şandır |
Rıdvan Yalçın |
|
|
Konya |
Mersin |
Ordu |
|
|
Osman Ertuğrul |
Beytullah Asil |
Behiç Çelik |
|
|
Aksaray |
Eskişehir |
Mersin |
|
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Borçlar Kanunu Tasarısının 43.maddesinin,
"b. Ölüm, gaiplik, ehliyetsizlik ve iflasın etkileri
Madde 43- Aksi kararlaştırıImadıkça veya
işin özelliğinden anlaşılmadıkça; Hukuksal işlemden doğan temsil yetkisi;
yanların ölümü, gaipliğine karar verilmesi, eylem ehliyetini kaybetmeleri,
iflas etmeleri durumunda sona erer.
Bu hüküm, bir tüzel kişiliğin sona ermesi halinde de geçerlidir.
Yanların karşılıklı hakları saklıdır."
şeklinde değiştirilmesini
teklif ederiz.
|
Ali Rıza Öztürk |
Rahmi Güner |
Ali İhsan
Köktürk |
|
Mersin |
Ordu |
Zonguldak |
|
Sacit Yıldız |
Ergün Aydoğan |
Şevket Köse |
|
İstanbul |
Balıkesir |
Adıyaman |
BAŞKAN – Sayın Komisyon, önergeye katılıyor musunuz?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Katılmıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Sayın Hükûmet?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) – Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN – Gerekçeyi mi okutayım?
K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Gerekçeyi okutun.
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Madde metnindeki bazı kelimelerin öztürkçe
karşılığı ile değiştirilerek tasarının dilinin arılaştırma iddiasına uygun
duruma getirilmesi ve maddedeki kelimelerin cümledeki dizilişleri yeniden
düzenlenerek maddenin daha kolay anlaşılabilir ve daha anlamlı olması
amaçlanmıştır. İkinci fıkrada ise, iptal hakkının hangi durumlarda düşeceği ve
bunun ödence hakkına etkilerine açıklık
getirilmiştir. Madde metninde temsil yetkisini sona erdiren haller açıkça
sayılmış olmasına karşın kenar başlığında ayrıca diğer durumlar ibaresine yer
verilmesinin doğru olmadığı nedenle kenar başlıkta yer almasının gereksiz ve
anlamsız olduğu düşünülmüştür.
BAŞKAN – Gerekçesini okuttuğum önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı'na
Görüşülmekte olan “Türk Borçlar Kanunu Tasarısı”nın 43. Maddesinin
1. fıkrasına anlaşılmadıkça kelimesinden sonra gelmek üzere "gerçek
kişiler bakımından," ibaresinin; iflas etmesi ibaresinden sonra gelmek
üzere ", tüzel kişiler bakımından,
iflas ve tüzel kişiliğin ortadan kalkması hallerinde" ibaresinin
eklenmesini,
1. fıkrada yer alan "durumlarında" kelimesi ile 2.
fıkranın metinden çıkarılmasını, arz ve teklif ederiz.
Faruk
Bal (Konya) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Katılmıyoruz
Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) – Katılmıyoruz Sayın
Başkanım.
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
1. Teklif edilen metin, maddede iki fıkra ile anlatılmak istenen
ancak mevcut kanundaki karışık ifadenin aynen benimsenmesi ile anlaşılmaz olan
üslup yerine, aynı hukuki durumları ifade etmek üzere daha açık ve anlaşılır
bir ifade tarzı ile yazılmıştır.
İkinci fıkranın tasarıdaki hâli, mevcut kanundaki hükmün yanlış
aktarılmasından kaynaklanmıştır. Şöyle ki: Mevcut kanunda, “Bir hükmi şahsın
mevcudiyeti hitam bulduğu yahut bir şirket fesh
olunduğu takdirde de hüküm yine böyledir." denilerek, birinci fıkradaki
sonuca yani temsil yetkisinin sona ereceği sonucuna atıf yapılmıştır. Oysa
Tasarıdaki düzenleme, birinci fıkranın tamamının tüzel kişiliğin sona ermesi
halinde uygulanacağını ifade etmektedir ki, gerçek kişiler esas alınarak
belirlenen durumların tüzel kişilere uygulanması söz konusu değildir.
2. Birinci fıkradaki değişiklik tekliflerinin gereği olarak ikinci
fıkranın ve "durumları" kelimesinin metinden çıkarılması
gerekmektedir.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
44’üncü maddenin başlığını okutuyorum:
c. Yetki
belgesinin geri verilmesi
MADDE 44-
BAŞKAN – 44’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
45’inci maddenin başlığını okutuyorum:
d. Yetkinin sona
erdiğinin ileri sürülememesi
MADDE 45-
BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
46’ncı maddenin başlığını okutuyorum:
II. Yetkisiz temsil
1. Onama hâlinde
MADDE 46-
BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
47’nci maddenin başlığını okutuyorum:
2. Onamama hâlinde
MADDE 47-
BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
48’inci maddenin başlığını okutuyorum:
III. Saklı hükümler
MADDE 48-
BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
49’uncu maddenin başlığını okutuyorum:
İKİNCİ AYIRIM
Haksız Fiillerden Doğan Borç İlişkileri
A. Sorumluluk
I. Genel olarak
MADDE 49-
BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
50’nci maddenin başlığını okutuyorum:
II. Zararın ve kusurun ispatı
MADDE 50-
BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati :
20.02
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati: 20.09
BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat
PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Fatih METİN (Bolu),
Murat ÖZKAN (Giresun)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 14’üncü Birleşiminin Altıncı Oturumunu
açıyorum.
321 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine devam edeceğiz.
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
3.- Türkiye Cumhuriyeti ile
Karadağ Arasında Serbest Ticaret Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/706) (S. Sayısı: 407)
BAŞKAN – 3’üncü sırada yer alan, Türkiye Cumhuriyeti ile Karadağ
Arasında Serbest Ticaret Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair
Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlıyoruz.
Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
Sayın milletvekilleri, bundan sonra da komisyonun
olmayacağı ve gruplar arasındaki mutabakat dikkate alınarak Hükûmet
adına Başbakan Recep Tayyip Erdoğan tarafından verilen demokratik açılım
konusundaki genel görüşme önergesinin ön görüşmesini yapmak ve kanun tasarı ve
teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla görüşmek için 10
Kasım 2009 Salı günü saat 15.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
Hepinize ve bizi izleyen vatandaşlarımıza hayırlı akşamlar
diliyorum.
Kapanma Saati: 20.10