Normal 26011 2 6 2009-12-09T12:15:00Z 2009-12-09T12:15:00Z 1 48442 276123 TBMM 2301 647 323918 11.9999 Clean Clean 0 0 nk 0 nk 0 0 false false false 0 nk 0 nk MicrosoftInternetExplorer4

DÖNEM: 23                            CİLT: 52                    YASAMA YILI: 4

 

 

 

 

 

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

TUTANAK DERGİSİ

 

14’üncü Birleşim

5 Kasım 2009 Perşembe

 

(Bu Tutanak Dergisinde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile

konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun olarak

yazılmıştır)

İ Ç İ N D E K İ L E R

   I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

  II.- GELEN KÂĞITLAR

III.- YOKLAMALAR

 

IV.-  OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI

1.- TBMM Başkan Vekili Nevzat Pakdil’in, müteveffa başbakanlardan Bülent Ecevit’in ölüm yıl dönümü münasebetiyle, sevenlerine ve Demokratik Sol Partili yurttaşlara başsağlığı ve kendisine Allah’tan rahmet dileyen konuşması

 

V.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Kars Milletvekili Zeki Karabayır’ın, 30 Ekim Kars ilinin düşman işgalinden kurtuluşunun 89’uncu yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması

2.- Isparta Milletvekili S. Nevzat Korkmaz’ın, Isparta ili Yakaören köyünde sıcak su için yapılan sondaj neticesinde çıkan zehirli gazın çevreye etkilerine ilişkin gündem dışı konuşması

3.- Kırklareli Milletvekili Tansel Barış’ın, tekstil işçilerinin sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması

 

VI.- AÇIKLAMALAR

1.- Isparta Milletvekili Haydar Kemal Kurt’un, Isparta Milletvekili S. Nevzat Korkmaz’ın gündem dışı konuşmasında, sondaj kuyusu açmak için alınmadığını belirttiği iznin MTA’dan alındığına, köylülerin hiçbir zararının olmadığına ilişkin açıklaması

2.- Eskişehir Milletvekili H. Tayfun İçli’nin, eski başbakanlardan merhum Bülent Ecevit’in ölüm yıl dönümüne ilişkin açıklaması

3.- Ankara Milletvekili Mehmet Emrehan Halıcı’nın, eski başbakanlardan merhum Bülent Ecevit’in ölüm yıl dönümüne ilişkin açıklaması

4.- Kırıkkale Milletvekili Osman Durmuş’un, eski başbakanlardan merhum Bülent Ecevit’in ölüm yıl dönümüne ilişkin açıklaması

5.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, eski başbakanlardan merhum Bülent Ecevit’in ölüm yıl dönümüne ilişkin açıklaması

6.- Ankara Milletvekili Hakkı Suha Okay’ın, eski başbakanlardan merhum Bülent Ecevit’in ölüm yıl dönümüne ilişkin açıklaması

7.- Diyarbakır Milletvekili Gültan Kışanak’ın, eski başbakanlardan merhum Bülent Ecevit’in ölüm yıl dönümüne ilişkin açıklaması

8.- Isparta Milletvekili S. Nevzat Korkmaz’ın, Isparta Milletvekili Haydar Kemal Kurt’un konuşmasındaki beyanlarının gerçek dışı olduğuna ilişkin açıklaması

 

VII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Tezkereler

1.- Azerbaycan Millî Meclisi Uluslararası ve Parlamentolararası Komisyonunun davetine icabet edecek olan Türkiye Büyük Millet Meclisi Parlamento heyetini oluşturmak üzere siyasi parti gruplarınca isimleri bildirilen milletvekillerine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/996)

2.- Kopenhag’da 14-17 Eylül 2009 tarihlerinde düzenlenen Dünya Sağlık Örgütü 59’uncu Avrupa Bölge Komitesi Toplantısı’na İstanbul Milletvekili Mehmet Domaç’ın katılmasının uygun bulunduğuna dair Başbakanlık tezkeresi (3/997)

 

B) Meclis Araştırması Önergeleri

1.- Muğla Milletvekili Fevzi Topuz ve 20 milletvekilinin, elektrik enerjisi dağıtım bölgelerinin kullanımındaki sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/453)

2.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel ve 22 milletvekilinin, emeklilerin sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/454)

3.- Adıyaman Milletvekili Şevket Köse ve 22 milletvekilinin, petrol üretimi ve işlemesi ile piyasasındaki sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/455)

 

VIII.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

 

1.- (10/109, 10/444) esas numaralı Meclis araştırması önergelerinin ön görüşmelerinin Genel Kurulun 05/11/2009 Perşembe günkü birleşiminde birlikte yapılmasına ilişkin DTP Grubu önerisi

2.- (10/412) esas numaralı Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin Genel Kurulun 05/11/2009 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin MHP Grubu önerisi

3.- (10/20, 10/286, 10/441) esas numaralı Meclis araştırması önergelerinin ön görüşmelerinin Genel Kurulun 05/11/2009 Perşembe günkü birleşiminde birlikte yapılmasına ilişkin CHP Grubu önerisi

 

IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri

1.- Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/324) (S. Sayısı: 96)

2.- Türk Borçlar Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/499) (S. Sayısı: 321)

3.- Türkiye Cumhuriyeti ile Karadağ Arasında Serbest Ticaret Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/706) (S. Sayısı: 407)

 

X.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1.- Adana Milletvekili Nevingaye Erbatur’un, ekonomik krize ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın cevabı (7/8872)

2.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, İhlas Finans Kurumunun oluşturduğu mağduriyete ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın cevabı (7/8903)

3.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, kamu bankalarının Irak’ta şube açmalarına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın cevabı (7/8985)

4.- İzmir Milletvekili K. Kemal Anadol’un, dağıtım yetki belgesi iptal edilen bir içkiye ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın cevabı (7/8986)

5.- Hatay Milletvekili İzzettin Yılmaz’ın, Tütün Fonu kesintilerine ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın cevabı (7/8987)

6.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir grubun kağıtlarının borsa işlemlerinin durdurulmasına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın cevabı (7/8988)

7.- İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu’nun, Yüksek Denetleme Kurulunun Halkbank raporundaki tespitlere ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın cevabı (7/8989)

8.- İstanbul Milletvekili Sacid Yıldız’ın, İstanbul’da suya yapılan zamma ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın cevabı (7/9046)

9.- Muğla Milletvekili Fevzi Topuz’un, kaynağı gösterilmeyen döviz girişine ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın cevabı (7/9199)

10.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, Tokat’ta yapılacak sosyal yardımlara ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Hayati Yazıcı’nın cevabı (7/9247)

11.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, ekmek fiyatlarında indirim yapılmasına ilişkin Başbakandan sorusu ve İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın cevabı (7/9261)

12.- İzmir Milletvekili K. Kemal Anadol’un, seçmen ve nüfus kayıtlarına ilişkin Başbakandan sorusu ve İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın cevabı (7/9265)

13.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, ekonomik krizle işsizliğin azaltılmasına yönelik çalışmalara ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın cevabı (7/9345)

14.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, Bolu Valisinin bazı açıklamalarına ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın cevabı (7/9390)

15.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Erzurum’daki hasarlı köy yollarına ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın cevabı (7/9395)

16.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Iğdır’daki hasarlı köy yollarına ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın cevabı (7/9400)

17.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Kars Kağızman şehir mezarlığına ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın cevabı (7/9411)

18.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Erzurum’a meydan yapılmasına ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın cevabı (7/9415)

19.- Konya Milletvekili Atilla Kart’ın, kamu personeli rejimini düzenleyen kanun tasarısı taslağına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Hayati Yazıcı’nın cevabı (7/9639)

20.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, ekonomik krizin etkilerine ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın cevabı (7/9747)

21.- Adana Milletvekili Nevingaye Erbatur’un, sığınma evlerine ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın cevabı (7/9811)

22.- Tekirdağ Milletvekili Kemalettin Nalcı’nın, vatandaşlık dosyalarının kayıtlarına ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın cevabı (7/9812)

23.- Muğla Milletvekili Gürol Ergin’in, Merkez Bankasının özerkliğiyle ilgili açıklamasına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın cevabı (7/9935)

 

I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

TBMM Genel Kurulu saat 13.03’te açılarak beş oturum yaptı.

 

Şanlıurfa Milletvekili Ramazan Başak, Güneydoğu Anadolu Projesi’ne,

İstanbul Milletvekili Sacid Yıldız, 3-9 Kasım Organ Nakli Haftası ve organ nakillerinde yaşanan sorunlar ve çözüm önerilerine,

Giresun Milletvekili Murat Özkan, Giresun ilinin ekonomik ve sosyal sorunları ile son günlerde yaşanan sel felaketlerine,

İlişkin gündem dışı birer konuşma yaptılar.

 

Mersin Milletvekili Behiç Çelik, Şanlıurfa Milletvekili Ramazan Başak’ın, gündem dışı konuşmasında etnik vurguyu ön plana çıkararak Türkiye’de bölücülüğe uygun ortam hazırlayan bir söylemi ifade ettiğine ilişkin bir açıklamada bulundu.

 

Mardin Milletvekili Ahmet Türk ve 20 milletvekilinin, Şırnak ve Hakkâri’de yapılan ve yapılacak barajların yol açtığı sorunların (10/450),

Tekirdağ Milletvekili Kemalettin Nalcı ve 21 milletvekilinin, Trakya’daki sanayicilerin sorunlarının (10/451),

İzmir Milletvekili Selçuk Ayhan ve 24 milletvekilinin, sulak alanların karşı karşıya olduğu sorunların (10/452),

Araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla birer Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergeleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin gündemde yerini alacağı ve ön görüşmelerinin, sırası geldiğinde yapılacağı açıklandı.

 

Bazı milletvekillerine, belirtilen sebep ve sürelerle izin ve Adana Milletvekili Tacidar Seyhan’a ödenek ve yolluğunun verilmesine ilişkin Başkanlık tezkereleri kabul edildi.

 

Gündemin “Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Ön Görüşmeler” kısmının 108’inci sırasında yer alan (10/169) esas numaralı, muhtarların sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergenin ön görüşmesinin Genel Kurulun bugünkü birleşiminde yapılmasına ilişkin MHP,

Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının, 84’üncü sırasında yer alan 169 ve 169’a 1’inci ek sıra sayılı yasama dokunulmazlığıyla ilgili raporun bu kısmın 3’üncü sırasına alınmasına ilişkin CHP,

Grubu önerileri yapılan görüşmelerden sonra kabul edilmedi.

 

İzmir Milletvekili K. Kemal Anadol, Samsun Milletvekili Suat Kılıç’ın, şahsına ve grubuna,

Mersin Milletvekili Mehmet Şandır, Samsun Milletvekili Suat Kılıç’ın, grubuna,

İzmir Milletvekili Oktay Vural, Samsun Milletvekili Suat Kılıç’ın, şahsına,

Samsun Milletvekili Suat Kılıç, İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın, şahsına ve grubuna,

İstanbul Milletvekili İdris Naim Şahin, Konya Milletvekili Atilla Kart’ın, şahsına,

İzmir Milletvekili Oktay Vural, Samsun Milletvekili Suat Kılıç’ın, şahsına,

Sataşması nedeniyle birer konuşma yaptılar.

4/11/2009 tarihli 12’nci Birleşimde görüşmeleri tamamlandıktan sonra istem üzerine yapılan yoklamalarda toplantı yeter sayısı bulunmadığından, tekrar oya sunulan, İstanbul Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaş’ın; Yükseköğretim Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin (2/354), İç Tüzük’ün 37’nci maddesine göre doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi kabul edilmedi.

 

Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının:

1’inci sırasında bulunan ve İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi kabul edilen, Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu’nun (1/324) (S. Sayısı: 96) görüşmeleri komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından ertelendi.

 

2’nci sırasında bulunan ve İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi kabul edilen, Türk Borçlar Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu’nun (1/499) (S. Sayısı: 321) görüşmelerine devam olunarak, ikinci bölümün 36’ncı maddesine kadar kabul edildi.

 

5 Kasım 2009 Perşembe günü, alınan karar gereğince saat 13.00’te toplanmak üzere birleşime 22.58’de son verildi.

 

 

 

Nevzat PAKDİL

 

 

 

Başkan Vekili

 

 

 

 

 

 

Fatih METİN

 

Murat ÖZKAN

 

Bolu

 

Giresun

 

Kâtip Üye

 

Kâtip Üye

                                                                                                                                                 No.:  20

II.- GELEN KÂĞITLAR

5 Kasım 2009 Perşembe

Meclis Araştırması Önergeleri

1.- Muğla Milletvekili Fevzi Topuz ve 20 Milletvekilinin, elektrik enerjisi dağıtım bölgelerinin kullanımındaki sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/453) (Başkanlığa geliş tarihi: 26.06.2009 )

2.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel ve 22 Milletvekilinin, emeklilerin sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/454) (Başkanlığa geliş tarihi: 26.06.2009)

3.- Adıyaman Milletvekili Şevket Köse ve 22 Milletvekilinin, petrol üretimi ve işlemesi ile piyasasındaki sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/455) (Başkanlığa geliş tarihi: 26.06.2009)

Süresi İçinde Cevaplanmayan Yazılı Soru Önergeleri

1.- Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün, ekonomideki küçülmeye ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/8863)

2.- Tekirdağ Milletvekili Enis Tütüncü’nün, araç kredisi borçlularına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/8867)

3.- İzmir Milletvekili Canan Arıtman’ın, ülkeyi terk eden vatandaşlara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/8868)

4.- Denizli Milletvekili Hasan Erçelebi’nin, ehliyet ve pasaport harçlarına yapılan zamma ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/8873)

5.- Van Milletvekili Özdal Üçer’in, kaçak mazot ticaretinden dolayı uygulanan yaptırımlara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/8877)

6.- İstanbul Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaş’ın, Uygur Türklerinin haklarının savunulmasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/8879)

7.- İstanbul Milletvekili Sacid Yıldız’ın, İstanbul Boğazına yapılacak üçüncü köprüye ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/8880)

8.- Bartın Milletvekili Muhammet Rıza Yalçınkaya’nın, üniversite harçlarına yapılan zamlara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/8883)

9.- İstanbul Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaş’ın, Münevver Karabulut cinayetine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/8885)

10.- İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın, Dünya Uygur Kurultayı Başkanına vize verilmemesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/8887)

11.- Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı’nın, Konya’daki teşvik uygulamasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/8891)

12.- İzmir Milletvekili Selçuk Ayhan’ın, gezilerde dağıtılan oyuncaklara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/8893)

13.- Adıyaman Milletvekili Şevket Köse’nin, yapılmayan KEY ödemelerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/8896)

14.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, ABD’deki iki kuruluşun verdiği ödüllere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/8906)

15.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, İsrail ile ilişkilere ve Mescid-i Aksa çevresindeki kazılara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/8907)

16.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, İsrail’e gönderilen özel temsilciye ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/8908)

17.- Adana Milletvekili Yılmaz Tankut’un, gezilerde dağıtılan oyuncaklara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/8911)

18.- Kocaeli Milletvekili Cevdet Selvi’nin, işçilerin özlük hakları konusundaki bir kararnameye ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/8915)

19.- Batman Milletvekili Ayla Akat Ata’nın, üniversite harçlarına yapılan zama ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/8916)

20.- Kırklareli Milletvekili Tansel Barış’ın, Cumhurbaşkanlığı ve Dışişleri Bakanlığı konutlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/8917)

21.- Adana Milletvekili Yılmaz Tankut’un, belediyelerin SGK’ya olan borçlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/8923)

22.- İstanbul Milletvekili Süleyman Yağız’ın, pankart açma ve diğer protestolara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/8926)

23.- İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu’nun, Yüksek Denetleme Kurulunun Halkbank raporundaki tespitlere ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Ali Babacan) yazılı soru önergesi (7/8989)

24.- İzmir Milletvekili Ahmet Ersin’in, Medeniyetler İttifakı Projesine ilişkin Devlet Bakanından (Mehmet Aydın) yazılı soru önergesi (7/8996)

25.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, Azerbaycan’la ilişkilere ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/9006)

26.- İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu’nun, Dışişleri konutunun kullanımına ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/9007)

27.- Adana Milletvekili Nevin Gaye Erbatur’un, Eti Maden İşletmelerinin faaliyet raporuna ve gereksiz kağıt tüketimine ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/9008)

28.- İstanbul Milletvekili Algan Hacaloğlu’nun, boşaltılan köylere geri dönüşe ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/9018)

29.- İstanbul Milletvekili Algan Hacaloğlu’nun, OHAL Bölgesinde boşaltılan köy ve mezralara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/9019)

30.- İstanbul Milletvekili Algan Hacaloğlu’nun, köy korucularına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/9021)

31.- İstanbul Milletvekili Algan Hacaloğlu’nun, gönüllü köy korucularına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/9022)

32.- İstanbul Milletvekili Algan Hacaloğlu’nun, boşaltılan köylere geri dönüşe ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/9023)

33.- İstanbul Milletvekili Algan Hacaloğlu’nun, OHAL Bölgesinde yaralanan ve hayatını kaybedenlere ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/9024)

34.- İstanbul Milletvekili Algan Hacaloğlu’nun, boşaltılan köylere geri dönüşe ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/9025)

35.- İstanbul Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaş’ın, İstanbul trafiğindeki bazı sorunlara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/9026)

36.- İstanbul Milletvekili Algan Hacaloğlu’nun, terör ve terörle mücadeleden doğan zararların tazminine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/9031)

37.- İstanbul Milletvekili Algan Hacaloğlu’nun, OHAL kapsamında yerleşim yerleri üzerinde kullanılan yetkilere ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/9032)

38.- İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel’in, metrobüs uygulmasındaki sorunlara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/9034)

39.- Amasya Milletvekili Hüseyin Ünsal’ın, bir öğrenci taşıma ihalesiyle ilgili iddialara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/9038)

40.- Van Milletvekili Özdal Üçer’in, Van İli Yerinden Olmuş Kişiler Hizmet Sunumuna Dair Eylem Planına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/9042)

41.- İzmir Milletvekili Ahmet Ersin’in, bir soruşturmayla ilgili bazı iddialara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/9053)

42.- Adıyaman Milletvekili Şevket Köse’nin, akaryakıttaki vergi artışına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/9085)

43.- İzmir Milletvekili Şenol Bal’ın, öğretim yılına hazırlık ödeneğine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/9095)

44.- İzmir Milletvekili Bülent Baratalı’nın, Kırım-Kongo Kanamalı Ateşi hastalığına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/9125)

45.- Konya Milletvekili Atilla Kart’ın, aile hekimliği uygulamasına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/9128)

46.- Antalya Milletvekili Hüsnü Çöllü’nün, baz istasyonlarının çevre ve insan sağlığına etkilerine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/9129)

47.- Muğla Milletvekili Ali Arslan’ın, Ortaca Devlet Hastanesindeki uzman doktor ihtiyacına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/9130)

48.- Isparta Milletvekili Mevlüt Coşkuner’in, Aksu Sağlık Ocağının yetersizliğine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/9131)

49.- Samsun Milletvekili Haluk Koç’un, KKKA’dan vefat eden OMÜ Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksekokulu öğrencisine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/9133)

50.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Hakkari Devlet Hastanesinin diyaliz doktoru ihtiyacına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/9134)

51.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, havuzların denetimine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/9135)

52.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir köye sağlık ocağı yapımına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/9136)

53.- Samsun Milletvekili Haluk Koç’un, bir ilacın KKKA tedavisinde kullanımına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/9137)

54.- Zonguldak Milletvekili Ali Koçal’ın, Devrek Devlet Hastanesinin uzman doktor açığına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/9139)

55.- Samsun Milletvekili Osman Çakır’ın, aile hekimlerinin özlük haklarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/9142)

56.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Erciş-Patnos ve Patnos-Ağrı yollarına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/9163)

57.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Safranbolu-Karabük yolundaki çalışmalara ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/9164)

58.- Zonguldak Milletvekili Ali İhsan Köktürk’ün, Devrek-Ereğli karayoluna ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/9166)

59.- İstanbul Milletvekili Sacid Yıldız’ın, 3. Boğaz Köprüsü projesine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/9167)

60.- Van Milletvekili Özdal Üçer’in, Van-Gürpınar yolunun yapımına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/9169)

61.- Kayseri Milletvekili Sabahattin Çakmakoğlu’nun, Felahiye bağlantılı iki karayoluna ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/9170)

62.- Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı’nın, Konya-Beyşehir bölünmüş yol yapımına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/9171)

63.- Adıyaman Milletvekili Şevket Köse’nin, Şanlıurfa-Habur Sınır Kapısı arasındaki yol sorununa ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/9172)

64.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Düzce-Yığılca yoluna ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/9173)

65.- Samsun Milletvekili Haluk Koç’un, Toptepe-Havza-Merzifon karayolundaki sorunlara ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/9174)

66.- Samsun Milletvekili Suat Binici’nin, Havza-Merzifon karayolundaki sorunlara ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/9175)

67.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir telefon dinleme iddiasına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/9176)

68.- Zonguldak Milletvekili Ali İhsan Köktürk’ün, TCDD taşınmazlarının özelleştirilmesine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/9178)

69.- Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı’nın, Konya’daki karayolu çalışmalarına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/9180)

70.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, Sakarya-Pamukova Mekece Köyündeki trafik düzenlemesine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/9181)

71.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Elazığ’daki yol ve köprü çalışmalarına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/9183)

72.- İzmir Milletvekili Ahmet Ersin’in, bir iddianın yalanlanmasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/9190)

73.- İzmir Milletvekili Selçuk Ayhan’ın, yeni termik santraller kurulacağı iddiasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/9191)

74.- Sivas Milletvekili Malik Ecder Özdemir’in, Münevver Karabulut cinayetine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/9192)

75.- Edirne Milletvekili Bilgin Paçarız’ın, bir köydeki atıl sosyal tesislere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/9193)

76.- İstanbul Milletvekili Mehmet Sevigen’in, İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Projesiyle ilgili iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/9194)

77.- Batman Milletvekili Ayla Akat Ata’nın, bir petrol sahasındaki mayınlara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/9195)

78.- İstanbul Milletvekili Çetin Soysal’ın, İstanbul’da başlatılan uluslararası yelken yarışının finansmanına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/9198)

79.- Muğla Milletvekili Fevzi Topuz’un, sel felaketlerine ve erken uyarı sistemine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/9200)

80.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, İstanbul Tarım İl Müdürlüğünün firmaları yönlendirdiği laboratuvarlara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/9202)

81.- Manisa Milletvekili Ahmet Orhan’ın, çiftçi borçlarının yeniden yapılandırılmasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/9204)

82.- Adana Milletvekili Yılmaz Tankut’un, İhlas Finans Kurumunun oluşturduğu mağduriyete ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/9206)

83.- Muğla Milletvekili Fevzi Topuz’un, Nabucco Boru Hattı Projesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/9207)

84.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, pasaportların yenilenmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/9210)

85.- Muş Milletvekili Sırrı Sakık’ın, eski Cumhurbaşkanlarına tahsis araç ve personele ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/9213)

86.- İstanbul Milletvekili Sacid Yıldız’ın, İmam-Hatip Liseleri Yönetmeliğindeki değişikliğe ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/9215)

87.- İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın, DTP eşbaşkanlarıyla yaptığı görüşmeye ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/9216)

88.- Ankara Milletvekili Yılmaz Ateş’in, baz istasyonlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/9219)

89.- Uşak Milletvekili Osman Coşkunoğlu’nun, bazı enerji ihalelerine yönelik iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/9220)

90.- Yalova Milletvekili Muharrem İnce’nin, sigara yasağının işletmelere etkilerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/9221)

91.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, enerjiyle ilgili bir kanun teklifinin yasalaşmasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/9222)

92.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, sigara yasağının işyerlerine etkilerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/9223)

93.- Ankara Milletvekili Yılmaz Ateş’in, Ayaş Tüneli Projesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/9225)

94.- İstanbul Milletvekili Süleyman Yağız’ın, et kaçakçılığına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/9226)

95.- Ankara Milletvekili Yılmaz Ateş’in, Elazığ tarımındaki sulama sorunlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/9227)

96.- İzmir Milletvekili Ahmet Ersin’in, büyükşehirlerde valiliklerin bazı belediye kararlarına karşı açtığı davalara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/9228)

97.- İstanbul Milletvekili Süleyman Yağız’ın, çay kaçakçılığıyla mücadeleye ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/9229)

98.- Yalova Milletvekili Muharrem İnce’nin, Başbakanlık Tanıtma Fonuna ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/9232)

99.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Ardahan’daki dolu afetine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/9233)

100.- İstanbul Milletvekili Süleyman Yağız’ın, Kocaeli’de deprem konutlarından çıkarılanların durumuna ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/9234)

101.- Adana Milletvekili Yılmaz Tankut’un, Eruh’ta düzenlenen bir festivale ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/9235)

102.- Antalya Milletvekili Hüsnü Çöllü’nün, deprem için oluşturulan kaynağın kullanımına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/9236)

103.- Balıkesir Milletvekili Ergün Aydoğan’ın, Rusya ile yapılan enerji anlaşmalarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/9238)

104.- İstanbul Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaş’ın, sporun desteklenmesine ve yaygınlaştırılmasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/9240)

105.- Konya Milletvekili Atilla Kart’ın, Gürcistan’ın bazı uygulamalarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/9241)

106.- İzmir Milletvekili Selçuk Ayhan’ın, 3. Boğaz Köprüsünün güzergahına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/9242)

107.- Denizli Milletvekili Hasan Erçelebi’nin, ÇYDD’den burs alan üniversite öğrencileri hakkında soruşturma yapıldığı iddiasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/9246)

108.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, sigara yasağından mağdur olan esnafa ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/9249)

109.- Ankara Milletvekili Yılmaz Ateş’in, bir hastanede yapılan uygulamaya ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/9250)

110.- Bursa Milletvekili Onur Öymen’in, yabancı bir uzmanın yazdığı bir rapora ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/9251)

111.- Balıkesir Milletvekili Ergün Aydoğan’ın, BOTAŞ’ın bazı ihalelerine ve doğalgaz alımına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/9253)

112.- Trabzon Milletvekili M. Akif Hamzaçebi’nin, depreme yönelik çalışmalara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/9255)

113.- İstanbul Milletvekili Hasan Macit’in, İstanbul’da yıkılan bir vakıf okuluna ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/9256)

114.- Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün, İstanbul’da yıkılan bir vakıf okuluna ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/9257)

115.- İstanbul Milletvekili Süleyman Yağız’ın, İstanbul’da yıkılan bir vakıf okuluna ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/9258)

116.- İstanbul Milletvekili Hasan Macit’in, Devlete ait satılan ve devredilen taşınmazlara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/9259)

117.- Tunceli Milletvekili Şerafettin Halis’in, kaza veya intihar şeklinde kayda geçen asker vefatlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/9260)

118.- İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın, Mescid-i Aksa çevresindeki kazılara ve evlerinden çıkarılan Filistinlilere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/9262)

119.- Aydın Milletvekili Ali Uzunırmak’ın, Washington’da düzenlenen bir toplantıya ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/9263)

120.- İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın, “Demokratik Açılım Projesi”ndeki ABD etkisi iddialarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/9264)

121.- Ankara Milletvekili Nesrin Baytok’un, Ankara’da toplu taşım ücreti ile ilgili yargı kararının uygulanmasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/9269)

122.- Aydın Milletvekili Fatih Atay’ın, Aydın’da yapılacak mülteci kampına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/9270)

123.- İstanbul Milletvekili Mustafa Özyürek’in, Karadeniz Bölgesindeki sel felaketi dolayısıyla ayrılan ödeneğe ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru önergesi (7/9291)

124.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, görevde yükselme sınavı açılmasına ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru önergesi (7/9293)

125.- Kars Milletvekili Gürcan Dağdaş’ın, Kars’ta yaşanan afete yönelik çalışmalara ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru önergesi (7/9294)

126.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Iğdır’daki yatırımlara ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru önergesi (7/9297)

127.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Kars’taki yatırımlara ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru önergesi (7/9298)

128.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Ardahan’daki yatırımlara ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru önergesi (7/9300)

129.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Kilis-Gaziantep yolunun asfaltına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/9301)

130.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, akaryakıt fiyatlarına ve müteahhit hak edişlerine ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Ali Babacan) yazılı soru önergesi (7/9343)

131.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, iç göçe yönelik çalışmalara ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Ali Babacan) yazılı soru önergesi (7/9344)

132.- İstanbul Milletvekili Atila Kaya’nın, bazı ekonomik verilere ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Ali Babacan) yazılı soru önergesi (7/9346)

133.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, DASK sigortası yapılan konut sayısına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Ali Babacan) yazılı soru önergesi (7/9347)

134.- Kars Milletvekili Gürcan Dağdaş’ın, Kars’ta istihdam ve yatırımın artırılmasına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Ali Babacan) yazılı soru önergesi (7/9353)

135.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Danıştay kararıyla görevine dönen bürokratlara ilişkin Devlet Bakanından (Hayati Yazıcı) yazılı soru önergesi (7/9354)

136.- İstanbul Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaş’ın, Ataköy’deki spor kompleksi inşaatına ilişkin Devlet Bakanından (Faruk Nafiz Özak) yazılı soru önergesi (7/9355)

137.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, Türk Telekom bayan Voleybol Şubesinin kapatılmasına ilişkin Devlet Bakanından (Faruk Nafiz Özak) yazılı soru önergesi (7/9356)

138.- Amasya Milletvekili Hüseyin Ünsal’ın, Amasya Şekerspor Kulübünün kapatılmasına ilişkin Devlet Bakanından (Faruk Nafiz Özak) yazılı soru önergesi (7/9357)

139.- Bursa Milletvekili Hamza Hamit Homriş’in, Türkiye Futbol Federasyonunun bir kararına ilişkin Devlet Bakanından (Faruk Nafiz Özak) yazılı soru önergesi (7/9362)

140.- Isparta Milletvekili Süleyman Nevzat Korkmaz’ın, Türkiye Futbol Federasyonunun klasman temsilcisi aday başvurularını değerlendirmesine ilişkin Devlet Bakanından (Faruk Nafiz Özak) yazılı soru önergesi (7/9363)

141.- İstanbul Milletvekili Çetin Soysal’ın, ABD’de mağdur edilen Türk öğrencilere ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/9366)

142.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, Yunan adalarındaki asker varlığına ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/9367)

143.- Uşak Milletvekili Osman Coşkunoğlu’nun, nükleer santral konusunda ABD ile yapılan görüşmelere ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/9368)

144.- İstanbul Milletvekili Atila Kaya’nın, Irak’taki bazı tutuklamalara ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/9369)

145.- Antalya Milletvekili Tayfur Süner’in, Kaş ve Meis Adası arasında turizmin geliştirilmesine ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/9370)

146.- Bursa Milletvekili Onur Öymen’in, Gürcistan’ın, bir Türk gemisine el koymasına ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/9371)

147.- Kahramanmaraş Milletvekili Durdu Özbolat’ın, Kahramanmaraş’taki elektrik aboneliklerine ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/9373)

148.- Adıyaman Milletvekili Şevket Köse’nin, TPAO Adıyaman Bölge Müdürlüğünde işten çıkarılan işçilere ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/9374)

149.- Uşak Milletvekili Osman Coşkunoğlu’nun, nükleer santral ihalesine ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/9375)

150.- Balıkesir Milletvekili Ergün Aydoğan’ın, Rusya’yla yapılan enerji anlaşmaları ile ilgili iddialara ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/9376)

151.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Nabucco Projesine ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/9378)

152.- Antalya Milletvekili Tayfur Süner’in, Antalya Doğalgaz Çevrim Santralinin yer seçimine ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/9379)

153.- İzmir Milletvekili Selçuk Ayhan’ın, yenilenebilir enerji kaynaklarının değerlendirilmesine ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/9380)

154.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Batman doğalgaz boru hattı ihalesine ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/9381)

155.- Adıyaman Milletvekili Şevket Köse’nin, petrol işçilerinin ücret sorunlarına ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/9382)

156.- Adana Milletvekili Yılmaz Tankut’un, tasarruflu ampullerin sağlığa zararlı olduğu iddialarına ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/9383)

157.- Adana Milletvekili Tacidar Seyhan’ın, bazı firmalara yapılan ödemelere ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/9384)

158.- Kocaeli Milletvekili Cevdet Selvi’nin, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığının yargı kararlarını uygulamasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/9385)

159.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Ağrı’daki bir konaklama tesisinin durumuna ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/9386)

160.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Güngörendeki patlamada ölenlerin yakınlarına bazı uygulamalar yapılıp yapılmadığına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/9387)

161.- Gaziantep Milletvekili Akif Ekici’nin, Gaziantep Hafif Raylı Sistem Projesine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/9388)

162.- Ankara Milletvekili Tekin Bingöl’ün, Ankara Büyükşehir Belediyesinin yargı kararlarını uygulamasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/9389)

163.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, Burdur Valisinin Başbakanın oğlunu uğurlamasına  ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/9391)

164.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, Kahramanmaraş’taki KÖYDES yatırımlarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/9392)

165.- Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün, Ankara’daki Akay Kavşağı tartışmalarına ilişkin  İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/9393)

166.- Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün, Ankara Büyükşehir Belediyesinin bazı karar ve uygulamalarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/9394)

167.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Hakkari’deki hasarlı köy yollarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/9396)

168.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Tunceli’deki hasarlı köy yollarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/9397)

169.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Kars’taki hasarlı köy yollarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/9398)

170.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Ağrı’daki hasarlı köy yollarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/9399)

171.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Bingöl’deki hasarlı köy yollarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/9401)

172.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Şırnak’taki hasarlı köy yollarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/9402)

173.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Van’daki hasarlı köy yollarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/9403)

174.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Elazığ’daki hasarlı köy yollarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/9404)

175.- Tekirdağ Milletvekili Kemalettin Nalcı’nın, Tekirdağ’daki bazı belediyelerin askı yöntemiyle duyurduğu ihalelere ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/9405)

176.- Iğdır Milletvekili Pervin Buldan’ın, güvenlik güçlerine yönelik bazı iddialara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/9406)

177.- Van Milletvekili Fatma Kurtulan’ın, Diyarbakır’daki bir ev baskını iddiasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/9407)

178.- Van Milletvekili Özdal Üçer’in, Özalp ilçesindeki bazı olaylara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/9408)

179.- Konya Milletvekili Atilla Kart’ın, Konya İl Özel İdaresindeki bazı yetkililer hakkındaki iddialara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/9409)

180.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Batman’daki arazi yangınına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/9410)

181.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Van-Gevaş’taki piknik alanına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/9412)

182.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir köyün su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/9413)

183.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir köyün bazı ihtiyaçlarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/9414)

184.- Adıyaman Milletvekili Şevket Köse’nin, Gölbaşı ilçesindeki KÖYDES yatırımlarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/9416)

185.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, Karacabey-İnkaya Göletine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/9417)

186.- Adıyaman Milletvekili Şevket Köse’nin, Gerger ilçesindeki KÖYDES yatırımlarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/9418)

187.- Adıyaman Milletvekili Şevket Köse’nin, Sincik ilçesindeki KÖYDES yatırımlarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/9419)

188.- Adıyaman Milletvekili Şevket Köse’nin, Çelikhan ilçesindeki KÖYDES yatırımlarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/9420)

189.- Adıyaman Milletvekili Şevket Köse’nin, Tut ilçesindeki KÖYDES yatırımlarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/9421)

190.- Adıyaman Milletvekili Şevket Köse’nin, Samsat ilçesindeki KÖYDES yatırımlarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/9422)

191.- Adıyaman Milletvekili Şevket Köse’nin, Kahta ilçesindeki KÖYDES yatırımlarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/9424)

192.- Mersin Milletvekili İsa Gök’ün, “demokratik açılım” çalışmalarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/9425)

193.- Kayseri Milletvekili Mehmet Şevki Kulkuloğlu’nun, Kayseri tramvay hattındaki trafik güvenliğine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/9426)

194.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Ardahan’da yayla ve köy yollarının genişletilmesine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/9428)

195.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Batman’ın bir mahallesindeki bazı çalışmalara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/9429)

196.- İstanbul Milletvekili Sacid Yıldız’ın, Ordu Valiliğinin bir uygulamasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/9430)

197.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir köyün bazı sorunlarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/9431)

198.- Bursa Milletvekili Onur Öymen’in, 12 Eylül’den sonra Türkiye’ye dönmesine izin verilmeyenlere ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/9432)

199.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Ardahan Üniversitesinin yolunun asfaltlanmasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/9433)

200.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Hanak’taki bir grup içme suyu şebekesine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/9434)

201.- Ankara Milletvekili Yılmaz Ateş’in, Ankara Büyükşehir Belediyesinin gayrimenkul işlemlerine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/9435)

202.- Ankara Milletvekili Yılmaz Ateş’in, Ankara’daki aydınlatma direklerine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/9436)

203.- Ankara Milletvekili Yılmaz Ateş’in, Ankara Büyükşehir Belediyesinin bir şirketinin bir ihalesine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/9437)

204.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, usulsüz dinleme yaptığı iddia edilen bir polis memuruna ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/9438)

205.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Şırnak Devlet Hastanesinin yoluna ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/9439)

206.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Şanlıurfa Organize Sanayi Bölgesindeki su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/9440)

207.- İstanbul Milletvekili Sacid Yıldız’ın, Florya Güneş Plajının halka kapatılmasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/9441)

208.- Ankara Milletvekili Yılmaz Ateş’in, Ankara Büyükşehir Belediyesinin bir firmadan yaptığı alımlara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/9442)

209.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Batman’daki TOKİ konutlarının su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/9443)

210.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Bingöl’deki bazı mezraların ihtiyaçlarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/9444)

211.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Hakkari-Yüksekova’daki çocuk parkı ihtiyacına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/9445)

212.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, Erbaa-Reşadiye yolundaki trafik kazalarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/9446)

213.- Kahramanmaraş Milletvekili Durdu Özbolat’ın, bir kişinin yurda dönüşüne ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/9447)

214.- İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel’in, İstanbul’da bazı mahallelerde yaşandığı iddia edilen olaylara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/9448)

215.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, Tokat’taki bir yol yapımına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/9449)

216.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, Tokat’taki KÖYDES ödeneğine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/9450)

217.- Konya Milletvekili Atilla Kart’ın, Meram Belediyesi Başkan Danışmanına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/9451)

218.- İstanbul Milletvekili Mehmet Sevigen’in, İstanbul’daki kaçak yapılara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/9452)

219.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, İstanbul’da yıkılan bir vakıf okuluna ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/9453)

220.- İstanbul Milletvekili Çetin Soysal’ın, ÇYDD’den burs alan öğrencilerin soruşturulmasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/9454)

221.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Çankırı Belediyesi Ekmek Fabrikasının kapanmasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/9455)

222.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Diyarbakır’daki bir köyün su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/9456)

223.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, bir dernekten burs alan öğrencilerin araştırılmasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/9457)

224.- Kahramanmaraş Milletvekili Durdu Özbolat’ın, ÇYDD’den burs alan öğrencilerin soruşturulmasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/9458)

225.- İzmir Milletvekili Bülent Baratalı’nın, ÇYDD’den burs alan öğrencilerin soruşturulmasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/9459)

226.- Antalya Milletvekili Tayfur Süner’in, İstanbul’da yıkılan bir vakıf okuluna ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/9460)

227.- Aydın Milletvekili Fatih Atay’ın, ÇYDD’den burs alan öğrencilerin soruşturulmasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/9461)

228.- Aydın Milletvekili Fatih Atay’ın, İstanbul’da yıkılan bir vakıf okuluna ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/9462)

229.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Siirt’teki bir mahallenin bazı ihtiyaçlarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/9463)

230.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Bingöl’deki bir köyün bazı sorunlarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/9464)

231.- Hakkari Milletvekili Hamit Geylani’nin, şehit ve gazi yakınlarının istihdamıyla ilgili genelgeye ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/9465)

232.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, AOÇ içerisinden akan derenin ıslahına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/9466)

233.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, Marmara Adasındaki bir yola ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/9467)

234.- Mersin Milletvekili Akif Akkuş’un, Washington’da yapılan bir toplantıya ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/9468)

235.- Şırnak Milletvekili Sevahir Bayındır’ın, Uludere’de meydana gelen bir olayla ilgili iddialara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/9469)

236.- Diyarbakır Milletvekili Selahattin Demirtaş’ın, bir avukata baskı uygulandığı iddiasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/9470)

237.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, ilaç katılım payına ve ek ders ücretlerine ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/9497)

238.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, kamuya taşıt alımlarındaki vergi istisnasına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/9498)

239.- Kırklareli Milletvekili Turgut Dibek’in, bir Hazine arazisinin satışına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/9500)

240.- İstanbul Milletvekili Atila Kaya’nın, bazı zorunlu ödemelere yönelik çalışmalara ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/9506)

241.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, Manisa Belediyesinin bazı birimlerinin elektriğinin kesilmesine ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/9507)

242.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, Manisa’da tarımsal sulamada kullanılan elektriği kesilen abonelere ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/9508)

243.- Edirne Milletvekili Bilgin Paçarız’ın, elektrik borcu bulunan belediyelere ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/9509)

244.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, üniversitelerdeki akademik ve idari personelin bazı haklarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/9512)

245.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, İzzet Baysal Üniversitesinin bazı sorunlarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/9513)

246.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Kars’taki ilk ve ortaöğretim kurumlarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/9514)

247.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Şırnak’taki ilk ve ortaöğretim kurumlarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/9515)

248.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Van’daki ilk ve ortaöğretim kurumlarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/9516)

249.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Batman’daki ilk ve ortaöğretim kurumlarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/9520)

250.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Bingöl’deki ilk ve ortaöğretim kurumlarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/9521)

251.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Tunceli’deki ilk ve ortaöğretim kurumlarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/9522)

252.- Batman Milletvekili Ayla Akat Ata’nın, Batman’da uygulanan bir eğitim projesine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/9523)

253.- Balıkesir Milletvekili Ergün Aydoğan’ın, kitap basım ve poşetleme ihalelerine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/9526)

254.- Eskişehir Milletvekili Fehmi Murat Sönmez’in, Seviye Belirleme Sınavına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/9527)

255.- Yalova Milletvekili Muharrem İnce’nin, KPSS’de kopya çekildiği iddialarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/9528) 

256.- Eskişehir Milletvekili Fehmi Murat Sönmez’in, sözleşmeli öğretmenlere ve öğretmen açığına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/9529)

257.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Ardahan’daki öğrenci yurdunun faaliyete geçirilmesine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/9530)

258.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Bingöl Sağlık Meslek Lisesi inşaatına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/9531)

259.- İstanbul Milletvekili Sacid Yıldız’ın, eğitim kurumları yönetici sınavına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/9532)

260.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Bingöl-Solhan Anadolu Lisesi ve YİBO’nun ihtiyaçlarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/9533)

261.- Isparta Milletvekili Süleyman Nevzat Korkmaz’ın, YÖK’ün hazırladığı puan sistemlerinin eşdeğerliliği tablosuna ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/9534)

262.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Ahi Evran Üniversitesinin kadro ihtiyacına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/9535)

263.- Zonguldak Milletvekili Ali Koçal’ın, ÖSS sonuçlarının değerlendirilmesine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/9536)

264.- İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel’in, üniversite harçlarına yapılan zamma ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/9538)

265.- Kahramanmaraş Milletvekili Durdu Özbolat’ın, çalışma takvimlerinin YÖK ile birlikte hazırlanmasına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/9539)

266.- Kahramanmaraş Milletvekili Durdu Özbolat’ın, Anadolu ve Fen Liseleri kontenjanlarında boşluk kalmasına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/9540)

267.- İstanbul Milletvekili Çetin Soysal’ın, öğretmen atamalarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/9541)

268.- Isparta Milletvekili Mevlüt Coşkuner’in, Isparta’daki okul öncesi eğitim pilot bölge uygulamasına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/9542)

269.- Yalova Milletvekili Muharrem İnce’nin, öğretmen atama ve yer değiştirmelerine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/9543)

270.- Yalova Milletvekili Muharrem İnce’nin, elektriği kesilen okullara ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/9544)

271.- Mersin Milletvekili Akif Akkuş’un, İstanbul’daki bir vakıf okulunun yıkımına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/9545)

272.- Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün, öğretmenlerin bazı sorunlarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/9546)

273.- Hakkari Milletvekili Hamit Geylani’nin, bir mayının patlaması olayıyla ilgili iddialara ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/9547)

274.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Afganistan’daki Türk Birliğinin bir aracının yaptığı trafik kazasına ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/9548)

275.- Hakkari Milletvekili Hamit Geylani’nin, bazı yerlerde alçak uçuşlar yapılmasına ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/9549)

276.- Batman Milletvekili Ayla Akat Ata’nın, Batman Kadın Doğum ve Çocuk Hastalıkları Hastanesinde yaşanan bir olaya ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/9550)

277.- Mersin Milletvekili İsa Gök’ün, İstanbul’da bir hastaya bazı hastanelerin müdahale etmemesine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/9551)

278.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Batman Ağız ve Diş Hastanesindeki sorunlara ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/9552)

279.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, Düzce’deki bebek ölümlerine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/9553)

280.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, Erzurum’daki bebek ölümlerine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/9554)

281.- Van Milletvekili Fatma Kurtulan’ın, bazı hastanelerdeki cihaz eksikliklerine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/9555)

282.- Manisa Milletvekili Ahmet Orhan’ın, Akhisar Devlet Hastanesinin uzman doktor ve ambulans ihtiyacına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/9556)

283.- Şanlıurfa Milletvekili İbrahim Binici’nin, bir başhekim hakkındaki iddialara ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/9557)

284.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, Elazığ’daki bebek ölümlerine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/9558)

285.- Muğla Milletvekili Ali Arslan’ın, hastanelerdeki vantilatörlü kuvöze ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/9559)

286.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, Sakarya’daki bebek ölümlerine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/9560)

287.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, Bayburt’taki bebek ölümlerine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/9561)

288.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Batman Bölge Hastanesinin ihalelerine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/9562)

289.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, Simav Devlet Hastanesindeki uzman doktor açığına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/9563)

290.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Kars Devlet Hastanesindeki arızalı cihazlara ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/9564)

291.- Bursa Milletvekili Onur Öymen’in, Bursa’daki hastanelerin tıbbi atıklarına ve bir özel hastaneyle ilgili bazı hususlara ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/9566)

292.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Van Çocuk Hastanesindeki doktor ihtiyacına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/9567)

293.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, Tokat’taki uzman doktor açığına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/9568)

294.- Samsun Milletvekili Osman Çakır’ın, Vezirköprü Devlet Hastanesindeki uzman doktor açığına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/9569)

295.- Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı’nın, Konya’daki bazı sağlık kuruluşlarının eksikliklerine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/9570)

296.- Balıkesir Milletvekili Hüseyin Pazarcı’nın, atıl durumdaki bir sağlık ocağına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/9571)

297.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, arıcılığın desteklenmesine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/9575)

298.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Erzurum’da doğal afet mağduru çiftçilere ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/9576)

299.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Kars-Kağızman’daki dolu zararının karşılanmasına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/9577)

300.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Kars’taki besicilerin desteklenmesine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/9578)

301.- Muğla Milletvekili Fevzi Topuz’un, genetiği değiştirilmiş organizmalı ürünlere ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/9579)

302.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, tarımsal kalkınma kooperatiflerinin borçlarına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/9580)

303.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Doğu Anadolu Bölgesinde hayvancılığın desteklenmesine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/9581)

304.- Giresun Milletvekili Murat Özkan’ın, Giresun’da fındık alanlarında otla mücadeleye ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/9582) 

305.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Posof’taki çiftçilerin borçlarına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/9583)

306.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, hayvancılık sektöründeki kayıt dışılığa ve yetiştirici birliklerinin desteklenmesine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/9584)

307.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Diyarbakır-Bismil’deki çiftçilerin durumuna ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/9585)

308.- Bursa Milletvekili Hamza Hamit Homriş’in, domuz çiftliklerine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/9586)

309.- İstanbul Milletvekili Atila Kaya’nın, TMO’nun fındık stokuna ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/9587)

310- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Şanlıurfa’da besi OSB’si kurulmasına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/9588)

311.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir köydeki hayvan hastalığına Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/9589)

312.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Göle Mezbahasının durumuna ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/9590)

313.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, TMO’nun buğday alımlarına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/9591)

314.- Kars Milletvekili Gürcan Dağdaş’ın, bir köydeki hayvan hastalığına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/9592)

315.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Ardahan’daki afet mağduru arıcılara ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/9593)

316.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Bingöl’deki afet mağduru arıcılara ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/9594)

317.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, Marmara Adasında yapılan zirai ilaçlamaya ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/9595)

318.- Muğla Milletvekili Gürol Ergin’in, Yatağan Tarım Kredi Kooperatifinin uygulamalarına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/9596)

319.- Adıyaman Milletvekili Şevket Köse’nin, Adıyaman’daki alternatif ürün ödemelerine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/9597)

320.- Antalya Milletvekili Tayfur Süner’in, kıl keçisi yetiştiriciliğinin engellenmesine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/9598)

321.- Muğla Milletvekili Gürol Ergin’in, TAR-GEL projesi kapsamındaki sözleşmeli personelin sorunlarına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/9599)

322.- Mersin Milletvekili İsa Gök’ün, 3. Boğaziçi Köprüsü Projesine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/9600)

323.- Giresun Milletvekili Murat Özkan’ın, Bulancak İskelesine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/9601)

324.- Manisa Milletvekili Ahmet Orhan’ın, Salihli-Akhisar yoluna ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/9602)

325.- Manisa Milletvekili Ahmet Orhan’ın, Turgutlu Gar binasına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/9603)

326.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, Reşadiye karayolunun Kelkit Çayı mevkiine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/9604)

327.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, demiryollarının yük ve yolcu taşımacılığındaki payına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/9605)

328.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, TCDD personeline ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/9606)

329.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, tren kazalarına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/9607)

330.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, karayolu kamulaştırmalarındaki ödemelere ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/9608)

331.- İstanbul Milletvekili Çetin Soysal’ın, trafik kazalarına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/9609)

332.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Şanlıurfa’da demiryolunun bazı yerlere uzatılmasına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/9610)

333.- Adıyaman Milletvekili Şevket Köse’nin, Şanlıurfa-Mardin ve Şanlıurfa-Adıyaman yol çalışmalarına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/9611) 

334.- Bartın Milletvekili Muhammet Rıza Yalçınkaya’nın, bir Türk gemisinin korsanlarca kaçırılmasına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/9612)

335.- İstanbul Milletvekili Çetin Soysal’ın, korsanlarca kaçırılan bir Türk gemisine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/9613)

336.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Ardahan-Kars arasındaki yol çalışmasına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/9614)

337.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Ardahan-Ardanuç yol yapım çalışmasına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/9615)

338.- Antalya Milletvekili Tayfur Süner’in, Antalya’dan Rusya’ya yapılan yaş sebze ve meyve ihracatındaki ulaştırma sorunlarına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/9616)

339.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Şanlıurfa OSB’ye köprülü kavşak yapılmasına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/9617)

340.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, baz istasyonlarının şehir dışına taşınmasına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/9618)

341.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Van-Saray’daki bazı köylerin iletişim sorunlarına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/9619)

342.- Antalya Milletvekili Tayfur Süner’in, pilotların istihdamına ve bir pilotun işine son verilmesine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/9620)

343.- Mersin Milletvekili Akif Akkuş’un, 3. Boğaz Köprüsünün güzergahına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/9621)

344.- Adana Milletvekili Yılmaz Tankut’un, bir pilotun işine son verilmesine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/9622)

345.- İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın, DTP eşbaşkanlarıyla görüşmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/9624)

346.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, Diyanet İşleri Başkanlığındaki sözleşmeli personele ilişkin Devlet Bakanından (Faruk Çelik) yazılı soru önergesi (7/9628)

347.- Konya Milletvekili Atilla Kart’ın, İstanbul’da bir vakıf okulunun yıkılmasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/9629)

 

5 Kasım 2009 Perşembe

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 13.03

BAŞKAN : Başkan Vekili Nevzat PAKDİL

KÂTİP ÜYELER: Fatih METİN (Bolu), Murat ÖZKAN (Giresun)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri,  Türkiye Büyük Millet Meclisinin 14’üncü Birleşimini açıyorum.

III.- Y O K L A M A

BAŞKAN - Elektronik cihazla yoklama yapacağım.

Yoklama için üç dakika süre veriyorum ve yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, pusula gönderen bir kısım arkadaşlarımızın isimlerini okuyacağım:

Sayın Ahmet Yeni? Burada.

Sayın Lokman Ayva? Burada.

Sayın Hayati Yazıcı, Devlet Bakanımız? Burada.

Sayın Ayşe Akbaş? Burada.

Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.

Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.

Gündem dışı ilk söz 30 Ekim Kars ilinin kurtuluş yıl dönümü münasebetiyle söz isteyen Kars Milletvekili Zeki Karabayır’a aittir.

Sayın Karabayır, buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

V.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Kars Milletvekili Zeki Karabayır’ın, 30 Ekim Kars ilinin düşman işgalinden kurtuluşunun 89’uncu yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması

ZEKİ KARABAYIR (Kars) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Kars’ımızın düşman işgalinden kurtuluşunun 89’uncu yıl dönümü münasebetiyle gündem dışı söz aldım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlarım.

Değerli arkadaşlar, 1064 yılında kapılarını ilk kez Türklere açan serhat şehrimiz Kars stratejik açıdan bulunduğu bölgenin daima merkezi olmuştur. Bu yüzden de bitip tükenmek bilmeyen savaşlar yaşamış, eşsiz kahramanlıklar göstermiş, büyük acılar çekmiş ve kırk yıl boyunca Rus hâkimiyeti altında kalmış bir kentimizdir.

Mondros Mütarekesi’nin hemen ardından bölgenin yeniden İngilizler tarafından işgal edileceği düşüncesiyle 30 Kasım 1918’de ilk yerel hükûmet olan Cenubi Garbi Kafkas yerli Hükûmetini kuran ilk ilimizdir. Yine Kars 1855-1856 yıllarında Rus ordusuna karşı verdiği akıl almaz mücadele sonucunda gazilik unvanını ilk alan ilimizdir. Birinci Dünya Savaşı’nda Sarıkamış Harekâtı’nda şehit düşen 90 bin vatan evladını bağrında barındıran bir ilimizdir. Başta bir dünya mirası olan İpek Yolu üzerindeki Ani şehri olmak üzere birçok medeniyetin izlerini bağrında barındıran bir ilimizdir.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; Trablusgap’ta başlayan zincirleme reaksiyon önce Balkan Savaşı’nı tetikledi, daha sonra da tarihin en büyük savaşı olan Birinci Dünya Savaşı başladı. Girdiğimiz bu savaşı kaybetmemizin hemen ardından Mustafa Kemal önderliğinde 19 Mayıs 1919’da yakılan meşalenin ışığı tarihin kavşak noktasında yer alan kentimize de ulaştı. Kırk yıldan fazla işgal altında kalan, onuruyla bağımsız yaşamaya alışmış Kars halkı da bu ışığa kayıtsız kalmamış ve topyekûn mücadeleye girmiştir. 1920’lere kadar işgal altında kalan şehir Kâzım Karabekir Paşa komutasındaki Türk ordusu tarafından 30 Ekim 1920’de yeniden ana vatan topraklarına katıldı. 2-3 Aralık 1920’de Ermenilerle Gümrü Antlaşması imzalandı. Bu antlaşma Büyük Millet Meclisinin imzaladığı ilk antlaşmadır.

Değerli arkadaşlar, “30 Ekim” umut ve inancın mutlak zaferi, sabır ve direncin ölümsüz destanının yazıldığı günün adıdır. “30 Ekim” emperyalist devletlerin Anadolu toprakları üzerinde besledikleri yayılımcı emelleri için bitip tükenmek bilmeyen savaşları  tümden kaybettikleri günün adıdır. Bu zaferi bize armağan eden başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere Kâzım Karabekir Paşa ve tüm kahramanlarımıza Allah’tan rahmet diliyorum.

Değerli arkadaşlar, 2002 AK PARTİ İktidarına kadar Kars ilimize gereken yatırımlar yapılmamış, her alanda hizmetlerden geri bırakılmıştır. İktidarlarımız dönemlerinde Türkiye'nin her yerinde olduğu gibi Kars’ımıza da başta Kars merkezinin içme suyu olmak üzere eğitim, sağlık, köy yolları, içme suları, turizm, ulaşım, tarımsal alanlarda önemli yatırımlar yapılmıştır. Bir dünya projesi olan Pekin’i Londra’ya  bağlayacak Kars-Tiflis-Bakû demir yolu hattının yapımına başlanması, doğal gazın Kars’a getirilmesi, enerji ve sulama yatırımları, tarihî eserlerin onarımı, devlet ve araştırma hastanelerinin yapılması, havaalanını uluslararası standartlara getirme çalışmaları iktidarlarımız dönemlerinde gerçekleştirilen ve gerçekleştirilmeye devam edilen önemli projeler ve yatırımlardan bazılarıdır.

Geçen yılki konuşmamda Kars Havaalanı’na yeni bir terminal binasının yapılması ve sulama, enerji amaçlı Kars barajının 2009 yatırım programına alınması talebimiz yerine getirildi. Terminal binası ihale edildi, baraj da ihale aşamasındadır.

Başta Başbakanımız olmak üzere her 2 bakanımıza, genel müdürlerimize, Devlet Planlama Teşkilatımıza ve emeği geçen herkese teşekkür ediyorum.

Cenabıhakk’ın Kurtuluş Savaşı esnasındaki o acı günleri bu millete bir daha yaşatmaması dileğiyle hepinizi yeninden saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın  Karabayır.

OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Kars Devlet Hastanesini açtınız mı Sayın Vekilim?

ZEKİ KARABAYIR (Devamla) – Kars Devlet Hastanesini, söyleyeyim…

OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Açıldı mı onu söyleyin.

ZEKİ KARABAYIR (Devamla) – Açıldı, açıldı, iki buçuk sene önce açıldı.

BAŞKAN – Sayın Karabayır

ZEKİ KARABAYIR (Devamla) – Sekiz senede 3 trilyon harcadınız, iki buçuk sene…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Karabayır

OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – 6 trilyon verdim, yalan söyleme. Ben 6 trilyon verdim Kars’a, doğru söyle. Devletin kayıtlarında var, 6 trilyon verdim.

BAŞKAN – Gündem dışı ikinci söz Isparta ilindeki Yakaören sondajının çevreye etkileri hakkında söz isteyen Isparta Milletvekili Süleyman Nevzat Korkmaz’a aittir.

Sayın Korkmaz, buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)

ZEKİ KARABAYIR (Kars) - Sizin devlet arşivlerine bakmak gibi bir alışkanlığınız yok.

OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) - Ben 6 trilyon, kendi imzamla verdim. Gel göstereyim ben sana, görmek istiyorsan. Kars’a 6 trilyon parayı fondan verdim bütçeden değil, senin haberin yok.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, karşılıklı konuşmayalım efendim lütfen.

Sayın Durmuş, Sayın Karabayır

Sayın Korkmaz, buyurun efendim.

Arkadaşlar, Sayın Korkmaz’ı dinleyelim.

2.- Isparta Milletvekili S. Nevzat Korkmaz’ın, Isparta ili Yakaören köyünde sıcak su için yapılan sondaj neticesinde çıkan zehirli gazın çevreye etkilerine ilişkin gündem dışı konuşması

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; Aziz Nesin’in hikâyelerini hatırlatan her aşaması sorumsuzluk ve keyfiyetle  dolu kamu kaynaklarının nasıl israf olunduğuna dair bir olayı, Isparta Yakaören köyünde eski AKP’li Isparta Belediye Başkanı tarafından yaptırılan bir sıcak su sondaj hikâyesini sizlerle paylaşmak, ortaya çıkan ve insan sağlığıyla doğal çevreyi tehdit eden olumsuzlukların giderilmesinde İçişleri, Enerji ve Tabii Kaynaklar ile Çevre Bakanlıklarının desteklerini almak üzere söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Bir önceki dönemde Isparta Belediyemiz keyfî uygulamalarla sorumsuzca yönetilmiş ve bugün itibarıyla 140 trilyon liralık bir borçla karşı karşıya bırakılarak âdeta iflas noktasına sürüklenmiştir. Belediyenin rutin işleri bile ranta tahvil edilmiş, kamu kaynakları üzerinden birileri haksız olarak zenginleştirilmiştir.

Isparta Yakaören köyü Uyuz Pınarı mevkisinde 2006 ve 2008 yıllarında belediye başkanının talebi üzerine hem de hiçbir teknik bilgi, araştırma ve incelemeye dayanmaksızın sadece rivayetler ve Başkanın define avcısı mantığı ile özel bir firmaya sondaj çalışması yaptırılmış, yapılan sondaj sonunda sıcak su yerine zehirli gaz çıkışı yaşanmıştır.

Bildiğiniz üzere bir yerde termal su sondajı yapacaksanız 5686 sayılı Kanun uyarınca devletin bu konudaki yetkili kuruluşu MTA’dan izin ve ruhsat alma mecburiyetiniz vardır. Başkan, böyle bir izni gereksiz bularak yetkisiz ve kaçak bir çalışma başlatmış, özel bir şirketten 10 milyar 620 milyon ödeyerek danışmanlık hizmeti satın almıştır. Bu kamu zararı Sayıştay raporunda da tescil edilmiştir. Ortada ruhsat yok, izin yok, herhangi bir fizibilite yok. Başkan Hasan Balaman sıcak su sondajı ihalesi düzenleyerek ikinci bir keyfîliğe, sorumsuzluğa imza atmıştır. İhaleyi kazanan firma ile Isparta Belediyesi arasında 298 milyar liralık sözleşme imzalanmıştır.

Bir diğer garabet de, belediye bütçesinden ihale edilen iş ne belediye ne de mücavir sınırlar içerisindedir. Bu kanun dışı süreç sonunda sondaj başlamış, 23 Haziran 2006 günü saat 18.00 sıralarında büyük bir patlamayla açılan sondaj kuyusundan 16 bar gibi yüksek basınçlı zehirli gaz çıkışı başlamıştır.

Bu define avcısı zihniyetli Başkan, Ispartalının büyük tepkisiyle karşılaşıp kuyuyu da kapatamayınca MTA ve TPAO’dan yardım istemiştir. Türkiye Petrollerinden gelen ekip kuyuya bentonit ve kil basarak müdahale etmiştir. Maalesef bu müdahale başarısız olmuş, kaya ağzındaki önleyici vana, preventer vana kapatılarak çimentolanmış ancak kapak kenarından gaz çıkışı devam etmiştir. Firmanın ekipmanı kuyuda kalınca bunun parasını da Isparta Belediyesi ödemek zorunda kalmıştır. Yapılan tetkiklerde kuyudan gelen gazın yüzde 94’ünün karbondioksit, binde 2’sinin hidrojen sülfür, binde 2’sinin de etil merkaptan ve diğer zehirli gazlardan oluştuğu ortaya çıkmıştır.

Hazırlanan raporlarda bu gazların bu oranlarda olmasının insan ve hayvan yaşamı için tehdit oluşturduğu belirtilmekte olup bu tarihten itibaren Ispartalı ve Yakaörenlinin de katlanmak zorunda kaldığı kötü bir koku havaya yayılmıştır. Köylünün birçok hayvanı bu zehirli gazlardan dolayı telef olmuştur. Ağaçların meyveleri ve yaprakları dökülmüştür. Aileler çocuklarının köyde dışarıya çıkmasına izin vermemektedir. Kamu parası -ki bu Sayıştay raporunda 367.116 lira olarak belirlenmiştir- çarçur edilmiştir. Tabiata ve insanlara zarar verilmiştir. Ne için? “Ben yaptım oldu”cu bir belediye başkanının hukuksuz, keyfî uygulamalarıdır buna sebep. Teşbihte hata olmaz, kuyuya atılan taşı kırk akıllı çıkartamamıştır.

Milliyetçi Hareket Partili Isparta Belediyesi, bu gaz sızıntısının tam olarak önlenebilmesi için yeniden Türkiye Petrollerine başvurmuştur. TPAO, zaman içerisinde ortaya çıkabilecek hesaplanamaz hizmet bedeli ortaya koymuş, ucu açık bu yüksek maliyeti de zaten bir önceki dönemde borçlandırılmış ve neredeyse her hafta bir icra işlemine konu olan belediye de ödeyemeyeceğini beyan etmiştir. Bu zararın tüm yükü insanlarımızın üzerine kalmıştır. Burada yaşamsal bir tehdit vardır. Hükûmetten, özellikle İçişleri, Çevre, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlıklarımızdan bölge insanını…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Korkmaz.

S. NEVZAT KORKMAZ (Devamla) – Teşekkür ederim Başkanım.

…kaderine terk etmemesi ve AKP’li Belediye Başkanının ortaya çıkardığı bu zararı gidermelerini talep ediyorum.

İstediğimiz şey, etrafa zehirli gaz yayan bu kuyunun kapatılmasıdır. Belki de AKP’li Ispartalı milletvekili arkadaşlarım bu konuyu gündeme getirmiş de olabilirler, ancak henüz bir sonuç alınamamıştır. Gelecekte, hem insanımızı kaybetmemek hem çevrenin daha fazla zarar görmesini engellemek, aynı zamanda idarenin, etrafına zarar veren bu eylemlerinden dolayı belki de trilyonlarca liralık açılacak tazminat davalarıyla karşılaşılmasının önüne geçmek için yetkili kurumların bir an önce harekete geçmesini beklediğimizi ifade ediyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Korkmaz.

Sayın Kurt, bir açıklama mı yapacaksınız?

HAYDAR KEMAL KURT (Isparta) – Kısa bir açıklama efendim.

BAŞKAN – Evet, çok kısa lütfen.

Milletvekili arkadaşlarımıza şunu hatırlatmak isterim: Yani yapılan konuşmalara başka bir milletvekili arkadaşın cevap vermesi gibi bir husus yok, sadece kısa açıklamalar söz konusu olabilir, cevap verecekse sayın bakanların cevap vermesi lazımdır. Onu hatırlatarak mikrofonunuzu açıyorum.

Buyurun efendim.

VI.- AÇIKLAMALAR

1.- Isparta Milletvekili Haydar Kemal Kurt’un, Isparta Milletvekili S. Nevzat Korkmaz’ın gündem dışı konuşmasında, sondaj kuyusu açmak için alınmadığını belirttiği iznin MTA’dan alındığına, köylülerin hiçbir zararının olmadığına ilişkin açıklaması

HAYDAR KEMAL KURT (Isparta) – Sayın Başkan, Nevzat Bey’in konuşmasında bahsetmiş olduğu husus bizim seçim bölgemizde olduğu için, ben, konuşmasında birtakım hatalar olduğundan dolayı sayın milletvekillerimiz eksik bilgilenmesinler diye bir düzeltme ya da açıklayıcı bilgi vermek istedim.

Merkeze bağlı Yakaören köyümüzde daha önce açılan bir termal su maksatlı kuyudan bugün gaz çıkmaktadır; doğrudur. Yaklaşık bir yıla yakın süredir bu çalışma gerçekleştirilmiş. Konuyla ilgili gerek üniversitemizden, Süleyman Demirel Üniversitesinden bazı bilim adamlarımızın gerekse başka yerlerden bilim adamlarımızın burada termal suyun olabileceği ya da olamayacağı yönünde çelişkili ifadeleri vardır karşılıklı. Bu ifadelere dayalı olarak belediyenin yapmış olduğu bu kuyu çalışması MTA’dan alınan izin, ruhsatla gerçekleştirilmiştir, ruhsatsız bir kazı değildir. Bunu ben düzeltmek istiyorum.

Ayrıca bu bölge daha önceden beri halk tarafından, köylü tarafından bilinen bir bölge. Orada vatandaşa ait olarak uğranılmış olan bir zarar yoktur, ama koku rahatsız edicidir. Fakat şu anda Belediye Başkanı olan Milliyetçi Hareket Partili Belediye Başkanımız bu kuyuyla alakalı olarak ekonomik bir değeri olduğunu, bunu değerlendireceklerini ve sahip çıkacaklarını ifade etmiştir. Belediye tarafından yapılan iş zarara uğratmak maksadıyla ya da bir serüven mantığıyla yapılmış değildir. Burada, şimdiki Belediye Başkanı da bu kuyuyla alakalı ekonomik yatırımların yapılabileceği gerekçesiyle sahip çıkmaktadır, gazetelerde beyanları vardır. Sayın Vekilin bunları biliyor olması lazım.

Ayrıca, yapılan tüm…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Mikrofon otomatik olarak kesildi.

Tekrar girip tekrar açmam lazım.

HAYDAR KEMAL KURT (Isparta) – Peki, Sayın Başkan.

BAŞKAN - Anlaşıldı.

Peki, teşekkür ediyorum Sayın Kurt.

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Sayın Başkanım, sadece bir dakika efendim.

BAŞKAN – Arkadaşlar, şimdi karşılıklı cevap vermeye başlarsak şey alamayız.

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Sadece bir cümle kuracağım.

BAŞKAN – Birbirinizle görüşün lütfen. İkiniz de Genel Kuruldasınız. Nevzat Beyciğim, istirham ediyorum.

Teşekkür ederim.

Gündem dışı üçüncü söz tekstil işçilerinin sorunları hakkında söz isteyen Kırklareli Milletvekili Tansel Barış’a aittir.

Sayın Barış, buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

V.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR (Devam)

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları (Devam)

3.- Kırklareli Milletvekili Tansel Barış’ın, tekstil işçilerinin sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması

TANSEL BARIŞ (Kırklareli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, tekstil işçilerinin sorunlarını dile getirmek üzere gündem dışı söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyete saygılarımı sunuyorum.

Bir süreden beri Mecliste tekstil sektöründeki sıkıntıları ve tekstil işçilerinin sorunlarını gündeme getiriyoruz. Geçtiğimiz günlerde de Cumhuriyet Halk Partisi bu konuyu Meclise taşımış ve burada tartışmıştık.

Tabii ki, umarım bu tartışmalar sonucunda Hükûmet gerekli mesajları almıştır ve bu sektöre karşı gerekli önlemleri de almıştır veya alacaktır diye düşünüyoruz.

Sektördeki tahribatın yoğun olarak yaşanması nedeniyle, ben de bugün gündeme bu konuyu getirmek istedim.

Tabii ki, tekstil sektörünü gündeme getirmek demek diğer sektörlerdeki işçilerin sorunları yok anlamına gelmiyor. Onların da saymakla bitmeyecek kadar sorunları olduğunu da burada bildirmek istiyorum ve örnek olarak inşaat işçileri diyoruz. Bu sektörde çalışan işçiler, maalesef sefalet içerisinde ve bunları ne arayan var ne de soran vardır. Tersane işçileri, malum, her gün ölümle yüz yüze. Mevsimlik işçiler, bu işçiler fındık ve pamuk yollarında maalesef telef oluyorlar. Bunlara da sahip çıkan maalesef yok. Maden işçilerimizin hâlini hepiniz biliyorsunuz. Bunlar meslek hastalığından maalesef kurtulamıyorlar ve emekliliklerini bile görmek çok zor oluyor.

Bir de, kot taşlama, kumlama işçileri vardır ki bunların durumu tam bir trajedi arkadaşlar. Yani bu sektörde, bu iş dalında altı ay çalıştıktan sonra, maalesef bunlar ölüme doğru koşuyorlar. Bu sektörde beş-on bin işçi çalışıyor ve arkadaşlar, şu anda 600 civarında işçimiz ölümü bekler vaziyette.

Sayın milletvekilleri, burada bir parantez açmak istiyorum. İş yerlerinde işçisinin sağlını, güvenliğini kendi sağlığı ve güvenliği gibi gören,  çalışma koşullarına riayet eden, ücret, prim, ikramiye konusunda hakkaniyet ölçülerinde davranan işverenlerimize buradan teşekkür ediyorum.

Tüm dünyada etkili olan ancak ülkemiz üzerinden teğet geçtiği söylenen ekonomik krizin bizde yarattığı tahribatın boyutları zaman geçtikçe daha net ortaya çıkmakta. Son bir yıl içerisinde binlerce iş yeri ve fabrika kapandı. 1 milyondan fazla işçi işini kaybetti. İflaslar, intiharlar, aile faciaları olayın sosyal boyutunun ne kadar derin olduğunu göstermektedir. İşini kaybeden, ailesine karşı sorumluluklarını yerine getiremeyen bir baba ne yapsın? Eşkıyalık mı yapsın, hırsızlık mı yapsın? Yoksa, sayın milletvekilleri, intihar mı etsin? İşini kaybeden baba bunların hepsini yapar da işte sosyal devletin burada devreye girmesi lazım, sendikaların da sendikacılığını burada göstermesi lazım. İşverenin de sorumluluğunu bilmesi gerekiyor.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; tekstil sektöründe 3,5 milyon işçi çalışıyor, 600 bini sigortalı, 50 bini sendikalı ve çalışanların yüzde 80’i kayıt dışı. Avrupa Birliğine üye ülkelerde yani yirmi yedi ülkede toplam 2,5 milyon tekstil işçisi vardır. Hâlbuki bizim ülkemizde 3,5 belki de 4 milyon tekstil işçisi mevcuttur ama Avrupa Birliği bu sektöre, hiçbir sıkıntı yaşamamasına rağmen, 1 milyar dolar civarında bir destek çıkmıştır, ancak bizde bu destek çıkmadığı gibi maalesef fabrikaların kapanmasına seyirci kalınmıştır. Son iki yılda yüzlerce fabrika, 400 bin tekstil işçisi işini kaybetmiştir. Sayın Maliye Bakanımız “Tekstili Çin’e bırakalım.” demişti geçtiğimiz günlerde. Sayın Bakanım, tekstili Çin’e bırakalım da 3,5 milyon kişiyi Çin’e mi göndereceğiz, veya 6 milyon işsizin üzerine 3,5 milyon kişi daha mı ekleyeceğiz? Önce bunun bir hesabını yapmak lazım.

Benim bölgem Kırklareli’nde 10 bin kişi işini kaybetti. Trakya genelinde toplam 50 bin kişi bu sektörde işini kaybetti. Değerli milletvekilleri, geçtiğimiz aylarda, Lüleburgaz’da faaliyet gösteren dört tekstil fabrikası kapandı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Barış, konuşmanızı tamamlayın lütfen.

TANSEL BARIŞ (Devamla) – 237 işçinin işini kaybettiği, 450 milyara yakın, maaş, prim, ikramiye ile 2 trilyon lirayı aşan tazminatların ödenmediği ifade edilmektedir. İşveren “İflas ettim.” diyor. Bu işçilerin haklarına sahip çıkacak kuruluş ve kurum yok mu arkadaşlar? Sendika ne için var? Devlet ne için vardır? Çalışma Bakanlığı ne güne duruyor? Bakanlığın bu ve bunun gibi sorunlara derhâl el koyması lazım ve bu işçilere muhakkak sahip çıkması lazımdır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tabii ki söyleyecek çok şey vardır. Ancak, halkımızın ve işçimizin onuruyla lütfen oynamayalım. Halkımızı ve işçimizi sadakayla yaşamaya mahkûm etmeyelim. Halk, umutsuz ve çaresiz. Onlara, onurlu insan gibi yaşaması için bir şans sunalım. Gelin, ülkemizin kanayan bu aş ve iş yarasına beraber parmak basalım ve işçimizin sesine kulak verelim.

Tüm emekçileri ve halkımızı sevgi ve saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Barış.

Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, müteveffa başbakanlarımızdan Sayın Bülent Ecevit’in ölüm yıl dönümü münasebetiyle 2 arkadaşımızın, çok kısa bir, yerlerinden konuşma talepleri vardır, onu yerine getireceğim.

Bu vesileyle Sayın Bülent Ecevit’e de Allah’tan rahmet diliyorum.

Sayın İçli, buyurun efendim.

VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)

2.- Eskişehir Milletvekili H. Tayfun İçli’nin, eski başbakanlardan merhum Bülent Ecevit’in ölüm yıl dönümüne ilişkin açıklaması

H. TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) – Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.

Biraz evvel sizin de ifade ettiğiniz gibi, bugün merhum Bülent Ecevit’in ölüm yıl dönümü. Ecevit, zarafeti ve nezaketiyle halkın gönlünde taht kurmuş siyaset ve devlet adamıydı; dürüsttü, inançlara saygılıydı, halkçıydı, vatanseverdi. Demokratik sol düşüncenin kuramcısı, Cumhuriyet Halk Partinin ve Demokratik Sol Partinin Genel Başkanı, Başbakanımız merhum Bülent Ecevit’i özlemle, saygıyla ve rahmetle anıyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Halıcı…

3.- Ankara Milletvekili Mehmet Emrehan Halıcı’nın, eski başbakanlardan merhum Bülent Ecevit’in ölüm yıl dönümüne ilişkin açıklaması

MEHMET EMREHAN HALICI (Ankara) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Sayın Başkanım, ben de söz istiyorum.

MEHMET EMREHAN HALICI (Ankara) - Bugün, rahmetli Bülent Ecevit’in 3’üncü ölüm yıl dönümü. Bülent Ecevit’in aslında sayabileceğimiz çok üstün meziyetleri var hem bir insan olarak hem bir siyasetçi olarak hem de bir devlet adamı olarak ama ben özellikle bugün bunlardan bir tanesinin altını çizmek istiyorum. O da siyasette uzlaşma kültürüne yaptığı katkı ve bu konuda attığı somut adımlar. Bunun hepimize örnek olmasını temenni ediyorum. Çünkü Türkiye'nin şu an hoşgörüye ve uzlaşmaya ihtiyacı olduğunu düşünüyorum. Uzlaşamasak bile uzlaşma kanallarının açık olmasına ihtiyaç olduğunu düşünüyorum. Aslında bir koalisyona ihtiyaç var. Koalisyon sadece hükûmetlerde olmaz, koalisyon sadece milletvekili sayılarıyla yahut bakanlık koltuklarıyla olmaz, olmamalı. Koalisyonlar vicdanlarda, koalisyonlar yüreklerde, koalisyonlar beyinlerde olmalı. Bence bir düşünce koalisyonuna ihtiyacımız var. Türkiye'nin bunu hak ettiğini ve Türk halkının da bu yüce Parlamentodan bunu beklediğini zannediyorum.

Bu duygularla ben de rahmetli Ecevit’i saygıyla, sevgiyle ve şükranla anmak istiyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

HAKKI SUHA OKAY (Ankara) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Okay

HAKKI SUHA OKAY (Ankara) – Sayın Ecevit’le ilgili…

BAŞKAN – Hayır, hayır, mikrofonunuz açık değil de onun için söylüyorum. Sisteme girdiniz mi?

HAKKI SUHA OKAY (Ankara) – Sisteme girmeye çalışıyordum.

BAŞKAN – Evet, sırasıyla şu arkadaşlara…

Sayın Durmuş, buyurun efendim.

4.- Kırıkkale Milletvekili Osman Durmuş’un, eski başbakanlardan merhum Bülent Ecevit’in ölüm yıl dönümüne ilişkin açıklaması

OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Teşekkür ediyorum.

Efendim, rahmetli Ecevit’le 57’nci Hükûmetin Başbakanı olarak aynı kabinede bulunduk. Ailesine başsağlığı ve kendisine rahmet diliyorum. Millî duruşuyla, Orta Doğu’da bugün yaşanan kötü sahnenin, kan gölüne dönen Orta Doğu’nun bu hâle gelmemesi için Milliyetçi Hareket Partisi Grubuyla birlikte aynı görüşleri paylaşan Sayın Ecevit, gerçekten Türk siyasi hayatında gerek Çekiç Güç’ün geri gönderilmesi gerekse Irak işgaline karşı verdiği mücadeleden dolayı iktidarını kaybetmiş ama onurunu koruyarak öbür hayata göçmüştür. Kendisine Allah’tan rahmet diliyorum, ailesine acılarını paylaştığımı ifade ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Durmuş.

Sayın Elitaş, buyurun.

5.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, eski başbakanlardan merhum Bülent Ecevit’in ölüm yıl dönümüne ilişkin açıklaması

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Rahmetli başbakanlarımızdan Sayın Bülent Ecevit’in bugün ölüm yıl dönümü. 1950’li yıllarda Türk siyasi hayatına atılan ve gerçekten, ülkemize, milletimize hizmet etmiş bir başbakan olarak anılacaktır diye ümit ediyorum.

Tekrar, kederli ailesine başsağlığı, kendilerine de Allah’tan rahmet temenni ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Okay, buyurun.

6.- Ankara Milletvekili Hakkı Suha Okay’ın, eski başbakanlardan merhum Bülent Ecevit’in ölüm yıl dönümüne ilişkin açıklaması

HAKKI SUHA OKAY (Ankara) – Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Sayın Bülent Ecevit, ölümünün 3’üncü yıl dönümünde burada anılırken, Sayın Ecevit, Mustafa Kemal Atatürk ve İsmet İnönü’den sonra Cumhuriyet Halk Partisinin 3’üncü genel başkanıdır. Türk siyasi yaşamında saygınlığıyla, dürüstlüğüyle ve yapmış olduğu hizmetlerle her zaman anılacaktır ve Sayın Bülent Ecevit’in bu hizmetlerini her  zaman takdirle hatırlıyoruz. Özellikle demokrasi yanlısı tavrı hiçbir zaman unutulmayacaktır. Sayın Ecevit’in 12 Mart Muhtırası sonrasında, 12 Eylül sonrasındaki mücadele kararlılığı Türk demokrasisinin gelişmesinde çok önemli bir adımdır ve Sayın Ecevit’in geçmiş hizmetlerinden dolayı kendisine çok teşekkür ediyoruz ve anısı önünde saygıyla bir kez daha eğiliyoruz.

Size de teşekkür ediyorum.

GÜLTAN KIŞANAK (Diyarbakır) – Sayın Başkan, ben de söz istiyorum, sisteme giremedim. 

BAŞKAN –Buyurun, açık mikrofonunuz efendim.

7.- Diyarbakır Milletvekili Gültan Kışanak’ın, eski başbakanlardan merhum Bülent Ecevit’in ölüm yıl dönümüne ilişkin açıklaması

GÜLTAN KIŞANAK (Diyarbakır) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın Bülent Ecevit, Türk siyasi hayatında önemli liderlerden birisiydi. Türkiye’deki demokrasi mücadelesine önemli katkıları olmuş, darbe dönemlerinde darbelere karşı tavır almış ve demokratik siyasetin yeniden yaşam bulması konusunda mücadele etmiş bir siyasi liderdi. Kendisine Allah’tan rahmet diliyoruz, ailesine ve Türkiye halkına da başsağlığı dileklerimizi bir kez daha ifade ediyoruz.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

IV.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI

1.- TBMM Başkan Vekili Nevzat Pakdil’in, müteveffa başbakanlardan Bülent Ecevit’in ölüm yıl dönümü münasebetiyle, sevenlerine ve Demokratik Sol Partili yurttaşlara başsağlığı ve kendisine Allah’tan rahmet dileyen konuşması

BAŞKAN – Biz de bu vesileyle bir kez daha Sayın Ecevit’i rahmetle anıyoruz. Sevenlerine ve Demokratik Sol Partili yurttaşlarımıza da başsağlığı dileklerimizi iletiyoruz.

Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının bir tezkeresi vardır, okutup bilgilerinize sunacağım.

VII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Tezkereler

1.- Azerbaycan Millî Meclisi Uluslararası ve Parlamentolararası Komisyonunun davetine icabet edecek olan Türkiye Büyük Millet Meclisi Parlamento heyetini oluşturmak üzere siyasi parti gruplarınca isimleri bildirilen milletvekillerine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/996)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

Azerbaycan Milli Meclisi Uluslararası ve Parlamentolararası Komisyonu’nun vaki davetine istinaden, Türkiye Büyük Millet Meclisi üyelerinden oluşan bir Parlamento Heyetinin, Azerbaycan’a resmi bir ziyarette bulunması Genel Kurul’un 20 Ekim 2009 tarih ve 8. birleşiminde kabul edilmiştir.

Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi hakkında 3620 Sayılı Kanunun 2. Maddesi uyarınca heyeti oluşturmak üzere siyasi parti gruplarının bildirmiş olduğu isimler Genel Kurul’un bilgilerine sunulur.

                                                                                                        Mehmet Ali Şahin

                                                                                               Türkiye Büyük Millet Meclisi

                                                                                                                Başkanı

Deniz Bölükbaşı                      (Ankara)

Zeynep Dağı                            (Ankara)

Hasan Murat Mercan               (Eskişehir)

Fevzi Şanverdi                         (Hatay)

Şenol Bal                                 (İzmir)

Abdullah Çalışkan                   (Kırşehir)

Mehmet Çerçi                          (Manisa)

Şaban Dişli                              (Sakarya)

BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.

Meclis araştırması açılmasına ilişkin üç önerge vardır. Önergeleri okutuyorum.

B) Meclis Araştırması Önergeleri

1.- Muğla Milletvekili Fevzi Topuz ve 20 milletvekilinin, elektrik enerjisi dağıtım bölgelerinin kullanımındaki sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/453)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Elektrik enerjisinde etkinlik, ülke genelinde her yerde ihtiyaç duyulduğunda elektriğin aynı kalitede ve yeterli miktarda olması anlamına gelmektedir. Elektrik enerjisinde verimlilik kavramı salt bir kar/zarar esasına değil, ülkemizin gelişmişlik ölçütlerini de kapsayan, sosyal etkilerini de dikkate alan bir değerlendirme yapılması anlamına gelmektedir. Enerji sektörü, uzun vadeli, merkezi ve stratejik planlama gerektiren bir yapıdadır. Gerekli santrallerin yanı sıra; iletim ve dağıtım alanındaki yatırımların da planlı ve düzenli bir şekilde yapılması gerekmektedir. Bu nedenle de elektrik enerjisinin üretimi, iletimi ve dağıtımı bir bütün olarak "kamu hizmeti" niteliğindedir.

Siyasal iktidarın enerji alanında yürüttüğü politikalar sonucunda bugün ülkemiz elektrik enerjisi alanında yatırım açmazı, kamu tesislerinin elden çıkarılması, yüksek zamlar ve ayakları yere basmayan projelerle çevrelenmiştir. Enerji darboğazını daha da açmaza sürükleyecek dağıtım özelleştirmeleri ile Başkent, Sakarya, Meram ve Aras dağıtım bölgelerinin satışını yapan AKP İktidarı, devir işlemini sürdürmektedir.

Bundan 18 yıl önce, ihalesi bile olmayan görevlendirme kararına dayanılarak Aydın, Denizli ve Muğla illerinin dağıtım hizmeti AYDEM adlı özel şirkete hukuki usulsüzlükle devredilmiştir.

Yanlış yapılan işlemleri sıralarsak;

Aydın, Denizli ve Muğla bölgesinin özelleştirilmesi ile ilgili vermiş olduğum soru önergesinde ne Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı ne de Maliye Bakanı bu konuda yetki ve sorumluluklarının olmadığını iddia etmişlerdir. Şu an ilgili bölgeden hangi bakanlık sorumlu ortaya çıkması gereklidir. İlgili bölgemizin kendi bakanlığına bağlı olup olmadığını bilmeyen bakanlar bulunmaktadır.

Bir hizmetin özel sektöre yaptırılması birden fazla şirketin katılımı ile gerçekleşmesi gerekir. İhale edilemediği için rekabet koşulları yok edilmiştir.

İhale edildiği takdirde kamuya daha fazla gelir girecekti. 600 milyon dolar değerindeki dağıtım bölgesi 110 milyon dolar devredilmiştir. Devir edilen diğer bölgelerle karşılaştırılırsa gerçek net olarak ortaya çıkacaktır.

18 yıl öncesine dayanan bir fizibilite raporuna göre devir yapılmıştır. İlgili fizibilite raporu geçerliği yoktur. Çünkü tesis ve yapı değişmiştir. Bölgeye birçok yatırım yapılmış olup bu yatırımlar hiç göz önüne alınmamıştır.

3096 sayılı Yasa’ya göre hizmet alımına gidilmekte olup bunu da 1991 yılı Bakanlar Kuruluna dayanarak yapmaktadır. Bu koşullarda hizmet alımı imtiyaz sözleşmesine göre yapılmak zorunluluğu vardır. İmtiyaz sözleşmesinin gerekleri yapılmalıydı.

1991 yılı Bakanlar Kuruluna dayanarak yapılan hizmet sözleşmesinin hukuki dayanağı yoktur. Yine 3096 Sayılı Yasa’ya göre 1991 yılı Bakanlar Kuruluna dayanarak devir yapılıyorsa uluslararası tahkim hakkı tanınamaz. İmtiyaz sözleşmesi hükümleri geçerlidir.

İlgili şirket bina, araç, gerece kira vermesi gerekirken kira vermemektedir. Devir yapıldıktan sonra ilgili şirket yaklaşık 8 aydır devlet memurlarını çalıştırmaktadır. Devlet memurları hiçbir şirket adına çalışamaz.

Yukarıda saydığımız nedenlerle ve ekonomik olarak büyük değer taşıyan enerji dağıtım bölgelerinin kamu yararı kapsamında kullanılması için Anayasanın 98’inci, İçtüzüğün 104 ve 105’inci maddeleri gereğince Meclis Araştırması açılmasını arz ve teklif ederim. 24.06.2009

1) Fevzi Topuz                                  (Muğla)

2) Ferit Mevlüt Aslanoğlu                (Malatya)

3) Şevket Köse                                 (Adıyaman)

4) Gökhan Durgun                           (Hatay)

5) Mehmet Ali Özpolat                     (İstanbul)

6) Ali Rıza Ertemür                           (Denizli)

7) Ramazan Kerim Özkan                 (Burdur)

8) Mevlüt Coşkuner                          (Isparta)

9) Ahmet Ersin                                 (İzmir)

10) Muhammet Rıza Yalçınkaya       (Bartın)

11) Ensar Öğüt                                 (Ardahan)

12) Abdulaziz Yazar                         (Hatay)

13) Durdu Özbolat                            (Kahramanmaraş)

14) Hikmet Erenkaya                        (Kocaeli)

15) Hulusi Güvel                              (Adana)

16) Kemal Demirel                           (Bursa)

17) Selçuk Ayhan                             (İzmir)

18) Ali Rıza Öztürk                          (Mersin)

19) Mustafa Özyürek                        (İstanbul)

20) M. Akif Hamzaçebi                    (Trabzon)

21) Faik Öztrak                                 (Tekirdağ)

2.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel ve 22 milletvekilinin, emeklilerin sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/454)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Son yıllarda emeklilerimizin ekonomik ve sosyal sıkıntıları büyük ölçüde arttığı gözlenmektedir. Mevzuattan kaynaklanan sıkıntıların yanında ekonomik krizin yarattığı olumsuz koşullar ülkemizdeki emeklileri yaşayamaz duruma getirmiştir.

Emeklilerimizin büyük çoğunluğu açlık sınırının altında yaşamakta, yetersiz beslenmekte, sosyal olanaklardan yeterince yararlanamamaktadır. Geçinebilmek için emeklilikleri sonrasında daha olumsuz koşullarda çalışmak zorunda bırakılmakta, yaşam koşulları giderek kötüleşmektedir.

Bu nedenlerle emeklilerimizin refah düzeylerinin artırılması, ekonomik ve sosyal sorunlarının saptanması ve alınacak tedbirlerin Yüce Meclisimizce belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci İç Tüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri gereğince Meclis Araştırması açılmasını arz ederiz. 23.06.2009

1) Hulusi Güvel                                              (Adana)

2) Akif Ekici                                                   (Gaziantep)

3) Ali Koçal                                                    (Zonguldak)

4) Osman Coşkunoğlu                                    (Uşak)

5) Fevzi Topuz                                                (Muğla)

6) Ferit Mevlüt Aslanoğlu                              (Malatya)

7) Osman Kaptan                                            (Antalya)

8) Tayfur Süner                                              (Antalya)

9) Atila Emek                                                  (Antalya)

10) Gökhan Durgun                                       (Hatay)

11) Ahmet Küçük                                           (Çanakkale)

12) Mehmet Ali Özpolat                                 (İstanbul)

13) Ramazan Kerim Özkan                             (Burdur)

14) Mevlüt Coşkuner                                      (Isparta)

15) Ali Rıza Ertemür                                       (Denizli)

16) Muhammet Rıza Yalçınkaya                     (Bartın)

17) Şevket Köse                                             (Adıyaman)

18) Ensar Öğüt                                               (Ardahan)

19) Abdulaziz Yazar                                       (Hatay)

20) Durdu Özbolat                                          (Kahramanmaraş)

21) Mustafa Özyürek                                      (İstanbul)

22) M. Akif Hamzaçebi                                  (Trabzon)

23) Faik Öztrak                                               (Tekirdağ)

Gerekçe:

2009 yılı itibarıyla ülkemizde 9 milyona yaklaşan sayıda emekli bulunmaktadır. Söz konusu emekli yurttaşlarımızdan büyük çoğunluğu emekli maaşlarının yetersizliği sebebiyle emekliliklerinden sonra bir işte çalışmak zorunda kalmakta, çalışan emeklilerin pek çoğu da kayıt dışı olarak yetersiz ücretler karşılığı çalışmak zorunda bırakılmaktadır. Yaşanan krizden en çok etkilenen kesimlerin başında emeklilerimiz gelmektedir.

Emeklilerimiz yaşanan kriz sonrasında kendi sıkıntılarına ek olarak işsiz kalan çocukları için de endişe duymaktadırlar. Ülkemizdeki aile yapısı nedeniyle bir emekli maaşı yalnızca emeklinin geliri olmaktan öte bir işlev kazanmıştır. Özellikle krizin derinleşip işsiz kalan aile fertleri sayısı arttıkça emekli maaşını paylaşmak zorunda kalan fert sayısı da artmaktadır.

Emeklilerimizin yüzde 60'tan fazlasının ailesinde en az bir işsiz bulunmaktadır. Açlık sınırı olarak açıklanan 750 TL'yi bile bulamayan aylıklarıyla işsiz çocuklarına da bakmak zorunda kalan emeklilerimiz için acil önlemler alınması gerekliliği ortaya çıkmaktadır. Türkiye İşçi Emeklileri Derneği'nce yapılan bir araştırmaya göre emekli aylığıyla kendisinden başka iki ve daha fazla kişiyi geçindiren emeklilerimizin oranı yüzde 81,1'dir. Emeklilerimiz aldıkları maaşların yetersizliği ve geçimlerini sağlamak zorunda kaldıkları aile fertlerinin sayısının artması nedeniyle bankalara ve tefecilere borçlanmak durumunda kalmaktadır.

Emeklilerimizin yüzde 95'i aldığı emekli aylığını yetersiz bulmaktadır. Avrupa Birliği ülkeleri ile karşılaştırıldığında emeklilerimizin refah düzeyi çok gerilerde kalmaktadır.

Pek çoğu yeterli beslenememekte, tatil yapamamakta, herhangi bir sosyal etkinliğe katılamamaktadır. Bu durum emeklilerimizi yalnızca ekonomik anlamda değil sosyal anlamda da toplumun dışına itmektedir. Emeklilerimizin yararlanabileceği sosyal tesisler, hizmet merkezleri, sağlık merkezleri sayısı oldukça azdır. Bu tesis ve merkezlerin sayısı Avrupa Birliği ülkelerinin oldukça gerisindedir. Bu konuda önlemler alınması gerekliliği bulunmaktadır.

5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu'nun yürürlüğe girdiği tarihten bu yana emeklilerimizin durumlarında bir iyileşme olmamış, aksine gelir kayıpları ve yaşam standardında düşüşler meydana gelmiştir.

Emekli aylıklarının yetersiz kaldığı ve yüzdelik artışların eşitsizliği daha da artırdığı gözlenmektedir. Emeklilere refahtan pay verilmemesi nedeniyle emeklilerin millî gelir içindeki payı giderek azalmakta ve emekliler yoksullaşmaktadır. Bu nedenle geçim sıkıntısı çeken, zorunlu ihtiyaçlarını bile karşılamakta zorlanan emeklilerin gelir ve aylıklarının artışıyla ilgili gerçekçi bir sistem getirilmesi gerekmektedir. Ayrıca emekliler arasındaki ücret dengesizliğini giderecek yapısal düzenlemelere ihtiyaç duyulmaktadır. Bu konuda emeklilerimiz yoğun bir beklenti içine sokulmuş ancak bu konuda hâlen bir düzenleme yapılmamıştır.

Ülkemizde özellikle büyük şehirlerde ev kiraları ortalama bir emeklinin aylığına eş değer olduğu hesaba katılırsa ev sahibi olmayan emeklilerin durumunun ne denli kötü olduğu anlaşılabilecektir. Emeklilerimizin ömürlerinin son dönemlerinde refah içinde yaşaması gerekirken âdeta sefalete mahkûm edilmesi ülkemiz açısından utanç verici bir durumdur. Ekonominin büyüdüğü dönemlerde bireye düşen refah payından yoksun olan emeklilerimiz Anayasamızda yer alan "Sosyal Devlet" ilkesi gözetilmeden açlık sınırının altında borç içinde yaşamak zorunda bırakılmaktadır.

Yukarıda belirtilen gerekçelerle, emeklilerimizin refah düzeylerinin artırılması, ekonomik ve sosyal sorunlarının saptanması ve alınacak tedbirlerin Yüce Meclisimizce tespiti amacıyla bir Meclis Araştırması açılmasının yerinde olacağı kanısını taşımaktayız.

3.- Adıyaman Milletvekili Şevket Köse ve 22 milletvekilinin, petrol üretimi ve işlemesi ile piyasasındaki sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/455)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Petrol, insan yaşamının vazgeçilmez ürünleri arasında ilk sıralarda yer almaktadır. Petrol enerjidir. Otomobilleri, kamyonları, gemileri, trenleri ve uçakları çalıştırır. Evimiz ve aşımız için bir ısıdır. Buhar ve elektrik üretebilen bir güç kaynağıdır. Endüstrinin çarklarını sağlayan yine petroldür. Oto lastiği, balık ağı, ip, çeşitli kumaşlar, halılar, deterjanlar, yapıştırıcılar, boyalar ve plastiklerden oluşan yüzlerce ürünün temel yapım maddesi olan ve petrokimya maddeleri de denilen kimyasal maddeler de petrolden yapılır. Sokaklarımızı asfaltlamak, çiftliklerimizi gübrelemek için yine petrolü kullanırız.

Petrol sözcüğü, Yunanca-Latincede taş anlamına gelen "Petra" ile yağ anlamına gelen "Oleum" sözcüklerinden oluşmuştur. 1857'de ABD'de Albay Drake tarafından Pennsylvania'da ilk petrol üretim kuyusu açılmıştır. Bu dönemde kablolu sondaj makineleri icat edilmiş olup, sondaj makineleri bundan sonra giderek daha da geliştirilmeye başlanmıştır. İlk petrol hikayesi Evliya Çelebi tarafından 18. yüzyılda kaleme alınmıştır. İlk bulgular 19. yüzyılın sonuna doğru Trakya yarımadasında yapılmıştır. Petrol aramacılığı 1935 yılında MTA'nın kurulması ile başlamıştır. İlk üretim kuyusu 1940 yılında Raman'da açılmış olup, 1954'te MTA petrol faaliyetlerini Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı'na devretmiştir.

Petrol yalnızca günlük yaşamın bir parçası olarak görülmenin ötesinde, uğruna büyük dünya savaşları çıkan, emperyalist güçlerin işgalleri için gizli gerekçe olan, rezervine sahip ülkelerin dünyanın yönetiminde daha çok söz sahibi olduğu bir ürün olarak görülmektedir.

Petrol ülkemiz için de stratejik öneme sahip ürünlerden biridir. 2007 yılına geldiğimizde 2.134.175 ton ham petrol üretimi yaptığımız görülmektedir. Aynı yıl içerisinde 23.445.754 ton ham petrol ithalatı yaptığımız kayda geçmiştir. Bu rakamlardan da anlaşılacağı gibi, petrolde dışa bağımlı bir yapıdayız ve aynı zamanda ülkemizin petrol zenginlikleri yeterince değerlendirilememektedir. Ülkemizin bölgemizde ve dünyada daha çok söz sahibi olabilmesi için petrol ve benzeri yer altı zenginliklerini, bağımsız olarak değerlendirebileceği seçenekleri yaratması gerekmektedir. Her ne kadar 2023 yılında petrol ithalatının sıfırlanması hedeflense de bunun uzak bir hedef olduğu, anlaşılmaktadır.

Ülkemiz petrol üretiminin tamamına yakını Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nden sağlanmaktadır. Böyle büyük bir zenginliğin olduğu bölgenin, sosyo-ekonomik olarak yeterince gelişmemesi ise oldukça ilginçtir. Çıkan petrolün, kendi bölgesine katkı sunacak biçimde değerlendirilmediği, iktidarların bu durumun önüne geçecek yeterli çalışmaları yapmadığı rahatlıkla görülebilir.

Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde toplam olarak 880 petrol kuyusu bulunmaktadır. Bu kuyulardan günde ortalama 24 bin varil petrol üretilmektedir. Türkiye'nin petrol üretiminin ise % 30'u Adıyaman'dan karşılanmaktadır. 2008 yılında Adıyaman'da 16 petrol kuyusu açılmış olmakla birlikte, 2009 yılında bu rakamın 20'yi aşacağı belirtilmektedir. Bu rakamlar sevindirici olsa da henüz yeterli değildir.

Ülkemizde petrol üretim, işleme ve piyasa sorunlarının; özellikle Adıyaman ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde daha fazla petrol çıkarılarak ülkemiz ekonomisine katkı sunulmasının; yine özellikle Adıyaman ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nden çıkarılan petrolün bölge ekonomisine daha fazla katkı sunması için gerekli araştırmaların yapılması, sorunların tespiti ve çözüm önerilerinin bulunması amacıyla Anayasa'nın 98. ve TBMM İçtüzüğü'nün 104 ve 105. maddeleri gereğince Meclis Araştırması açılmasını saygılarımızla arz ederiz.

1) Şevket Köse                                        (Adıyaman)

2) Ali Koçal                                            (Zonguldak)

3) Osman Coşkunoğlu                            (Uşak)

4) Fevzi Topuz                                        (Muğla)

5) Tayfur Süner                                       (Antalya)

6) Osman Kaptan                                    (Antalya)

7) Atilla Kart                                           (Konya)

8) Ali İhsan Köktürk                               (Zonguldak)

9) Şahin Mengü                                      (Manisa)

10) Algan Hacaloğlu                               (İstanbul)

11) Akif Ekici                                         (Gaziantep)

12) Atila Emek                                        (Antalya)

13) Gökhan Durgun                                (Hatay)

14) Mehmet Ali Özpolat                         (İstanbul)

15) Ali Rıza Ertemür                               (Denizli)

16) Mevlüt Coşkuner                              (Isparta)

17) Ramazan Kerim Özkan                     (Burdur)

18) Ahmet Ersin                                      (İzmir)

19) Ahmet Küçük                                   (Çanakkale)

20) Muhammet Rıza Yalçınkaya             (Bartın)

21) Ensar Öğüt                                        (Ardahan)

22) Abdulaziz Yazar                               (Hatay)

23) Durdu Özbolat                                  (Kahramanmaraş)

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Önergeler gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki görüşmeler, sırası geldiğinde yapılacaktır.

Başbakanlığın Anayasa’nın 82’nci maddesine göre verilmiş bir tezkeresi vardır, okutup oylarınıza sunacağım:

A) Tezkereler (Devam)

2.- Kopenhag’da 14-17 Eylül 2009 tarihlerinde düzenlenen Dünya Sağlık Örgütü 59’uncu Avrupa Bölge Komitesi Toplantısı’na İstanbul Milletvekili Mehmet Domaç’ın katılmasının uygun bulunduğuna dair Başbakanlık tezkeresi (3/997)

                                                                                                                        04/11/2009

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

14-17 Eylül 2009 tarihlerinde Kopenhag'da düzenlenen Dünya Sağlık Örgütü 59. Avrupa Bölge Komitesi Toplantısına İstanbul Milletvekili Mehmet Domaç'ın katılması uygun görülmüş ve bu konudaki Bakanlar Kurulu Kararının sureti ilişikte gönderilmiştir.

Anayasanın 82 nci maddesine göre gereğini arz ederim.

                                                                                                                Recep Tayyip Erdoğan

                                                                                                                          Başbakan

BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, Demokratik Toplum Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup oylarınıza sunacağım:

VIII.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- (10/109, 10/444) esas numaralı Meclis araştırması önergelerinin ön görüşmelerinin Genel Kurulun 05/11/2009 Perşembe günkü birleşiminde birlikte yapılmasına ilişkin DTP Grubu önerisi

                                                                                                                              05.11.2009

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu'nun 05.11.2009 Perşembe günü (Bugün) toplanamadığından Grubumuzun aşağıdaki önerisinin, İçtüzüğün 19 uncu maddesi gereğince Genel Kurul'un onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                                                           Gültan Kışanak

                                                                                                                               Diyarbakır

                                                                                                                         Grup Başkanvekili

Öneri:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Gündeminin, Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Ön Görüşmeler Kısmında yer alan 10/109 ile 10/444 esas numaralı Meclis Araştırma Önergelerinin görüşmelerinin, Genel Kurul'un 05.11.2009 Perşembe günlü birleşiminde birlikte yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Lehte ilk konuşmacı, Van Milletvekili Fatma Kurtulan.

Buyurun efendim. (DTP sıralarından alkışlar)

FATMA KURTULAN (Van) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Alevilerin toplumda ve devlet nezdinde karşılaştığı sorunların tespiti ve çözüm önerileri hakkında verdiğimiz araştırma önergesinin gündeme alınması hakkında söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Tarihi irdelemeden, geçmişte yaşananların taraf gözeterek bugüne aktarıldığı gerçeğinin üzerine gitmeden bugün karşımızda duran sorunları çözeceğimizi düşünmek inandırıcı olmaz.

Osmanlı İmparatorluğu zamanında büyük katliamlara maruz kalan Aleviler çok yakın tarihlerde Maraş’ta, Çorum’da ve Sivas’ta katledilmişlerdir. Maraş ve Çorum’da yaşanan katliamın üzerine gidilmezken 93 yılında onlarca Alevi vatandaşımızın devlet yetkililerinin gözü önünde yakıldığı Madımak Oteli yıllarca kebapçı dükkânı olarak işletilmiştir.

Ders kitaplarında adı geçmeyen, inançlarına ters düşen din dersinin zorunlu olarak verildiği, yemeklerinin ve pişirdiklerinin haram olduğu söylenen Aleviler inançları yüzünden dışlanmakla kalmayıp bu topraklarda katledildiler, sürüldüler, aşağılandılar. Alevilik kendi tarihsel orijini üzerinde yaşanması ve yaşatılmaktansa tarih boyunca Türk-İslam sentezi üzerinde şekillenmesi hedeflendi ve bu yüzden Alevilere tarifi imkânsız acılar yaşatıldı. En yakın arkadaşına bile Alevi olduğunu söylemekten korkan Aleviler, Kürt halkının inkâr ve asimilasyon politikalarına karşı başlattığı mücadelesiyle beraber yavaş yavaş meydanlara çıkmaya başlamışlardır. Kürt halkının kader ortağı olan Aleviler üzerinde de Kürt halkı üzerinde olduğu gibi yıllarca yok sayma, unutturma, eritip bitirme politikaları uygulandı. Sorunu demokratik haklar sorunu görmek yerine inanç boyutuyla ele alarak teolojik bir sorun olarak görmek ve bununla kalmayıp Sünni inancını empoze etmeye çalışmak, beraberinde Alevi köylerine inançları gereği hiç uğramayacakları camilerin yaptırılmasını getirmiştir. Kendilerine özgü ibadet yerleri olmasına rağmen iktidarların bu tür yerlere sıcak bakmaması ve camilerin çoğaltılmasındaki açık ısrar Alevilerin kendi inançlarını yaşadıkları ve aynı zamanda sosyal bir alan olarak kullandıkları cemevlerinin yapımı için imar izni bile almalarını zorlaştırmış ve hatta mevcut bazı cemevlerini yıktıracak kadar boyutlanmıştır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri…

SONER AKSOY (Kütahya) – Cemevi yapılırsa gidecek misiniz?

FATMA KURTULAN (Devamla) – Anlamadım?

SONER AKSOY (Kütahya) – Cemevi yapılırsa gidecek misiniz?

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen…

FATMA KURTULAN (Devamla) – Yaklaşımınız bu tabii. Siz o hakları verin, gidip gitmeyecekleri Alevilerin kendi kararı olsun lütfen.

Yemekler düzenleyerek Dersim’e giderek Alevi politikalarını yerine getiremezsiniz.

SONER AKSOY (Kütahya) – Söyleyin gidecek misiniz gitmeyecek misiniz?

BAŞKAN – Sayın Aksoy, lütfen efendim.

FATMA KURTULAN (Devamla) – Bu Alevilerin bileceği iştir.

BAŞKAN – Tamam Sayın Kurtulan, Genel Kurula hitap edin efendim.

FATMA KURTULAN (Devamla) – O zaman sataşmaları biraz durdursanız Başkan.

BAŞKAN – Söyledim, onları da ikaz ettim.

Buyurun.

FATMA KURTULAN (Devamla) – Yukarıda birkaç cümleyle özetlediğim gibi Osmanlı İmparatorluğunun baskıcı döneminden Türkiye Cumhuriyeti’ne kadar gelinen süreçte Alevilere iktidardan bakış, kendinden çok şey kaybetmeden devam etmektedir. Ancak buna karşı Alevi yurttaşlarımızın artık kendi haklarını arama mücadelesi Hükûmeti tutumundan vazgeçirmeye zorlasa da Hükûmetin oyalama taktiğinden kolay kolay vazgeçmeyeceği görülmektedir.

Hukuk devleti, sosyal adalet, özgür yurttaş kavramlarını dilinden düşürmeyen Hükûmet, iş pratiğe geldiği zaman geri adım atmakta, sorunları çözeceğini iddia ettiği kesimin taleplerini hesaba katmadan kendi bildiği gibi hareket etmeyi tercih etmektedir. Bugüne kadar içinde olduğu tutum, hayata geçirmeyi iddia ettiği projelerin çoğu zaman zaman yarım kalmasına neden olduğu gibi Alevi kesime yönelik vaatlerini de aynı sona doğru götürmektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2008 yılında başlatılan Alevi yurttaşlarımızın sorunlarının ve beklentilerinin karşılanacağına ilişkin çalışmaların geldiğimiz noktada çok şey değiştirdiğini söylemek haksızlık olacaktır. Alevi cemaatleri ve yurttaşları tarafından olumlu karşılanan ancak henüz hayata geçirilemeyen vaatlerin bir kısmı unutulmuş gibi. Madımak Otelinin müze hâline dönüştürüleceği söylenmiş ancak bu konuda elle tutulur bir gelişme bulunmamakta. Cemevlerinin ibadet yerleri olarak tanınması ve cemevlerine camilere tanınan mali kaynakların sağlanması ve yasal statüye kavuşturulması konusunda ilerleme sağlanamadı.

Din kültürü ve ahlak bilgisi dersleri ilk ve orta dereceli okullarda hâlen zorunludur. Bu hususta AİHM 2007 yılında, söz konusu derslerde dinlere genel bir bakış sağlanmaktan öte kültürel haklar da dâhil olmak üzere İslam inancının temel ilkelerinin öğretildiğine karar vermiş ve Mahkeme Türkiye’den, müfredatını ve mevzuatını Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin birinci protokolünün 2’nci maddesiyle uyumlu hâle getirmesini istemiştir. Ancak Avrupa Birliği müzakerelerinde de üzerinde durulduğu ve 2009 Türkiye İlerleme Raporu’nda da belirtildiği gibi, Alevi inancı ve kültürü üzerindeki doğrudan ya da dolaylı asimilasyon ve kısıtlayıcı uygulamalar devam etmekte, ders kitaplarındaki ayrımcı tanım, ibare  ve imgeler hâlâ ayıklanmış değil.

Alevi yurttaşlarımızın inançlarını ve kültürlerini özgürce yaşayacakları yasal düzenlemeleri bir an önce hayata geçirmek yerine, Hükûmetin bu düzenlemeler içerisinde Aleviliği kendi etkisi altına alacağı hususları ön plana çıkarması ise daha derin bir çelişkiyi ifade etmektedir. Nüfus cüzdanları gibi kişisel belgelerde ayrımcı uygulamalara neden olabilecek din hanesi hâlâ varlığını korurken Alevi derneklerinin ibadet yerleri tahsis edilmesi için ilgili makamlara yapılan başvuruları hâlâ reddedilmektedir. Devlet üst yönetimleri ve bürokrasi görevleri Alevilere hâlâ kapalı hâlde ve Alevi yurttaşlarımız hâlâ okullarda, iş yerlerinde katı ayrımcı tutumlara maruz kalmaktadır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Alevileri küçük düşürücü ve ayrımcılığa yol açıcı yayınlar devam etmekle beraber yakın tarihlerde yaşanan olaylar ibret vericidir. Yaklaşık bir ay önce Malatya Hekimhan Devlet Hastanesinde mutfak görevlisi olarak çalışan ve Alevi olduğu bilinen Sema Nur Tokmaz adında bir kadına, Hastane Müdürü Nazmi Kurt tarafından görevlendirilen bir personel “Alevilerin elinden yemek yenmez, elini yemeklere değdirme.” uyarısını yapmıştır. Müdüründen cesaret alan personel satırla Sema Nur Tokmaz’ın üzerine gitmiş ve onu yaralamıştır. Söz konusu personel hâlâ görevine devam ederken koluna dokuz dikiş atılan ve “Yirmi beş gün iş yapamaz.” raporu verilen Alevi vatandaşımızın ise görevine son verilmiştir.

Anayasa’nın 10’uncu maddesi “Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasî düşünce, felsefî inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir." ilkesine yer vermektedir. Anayasa’ya sonuna kadar bağlı olduğunu iddia edenler en çok bunu ihlal edenler oldular. Anayasa’nın bu açık hükmüne rağmen Aleviler eşit yurttaş olma olanaklarından hiçbir zaman faydalanamadılar. Alevilik inancı yasaklandı, kültürleri aşağılandı, inançlarını yaşama biçimleri karalanmaya çalışıldı. Alevi yurttaşların inançlarını ifade etmeleri, inanç merkezleri inşa etmeleri sürekli engellendi.

Tüm yurttaşlardan alındığı gibi Alevi yurttaşlarımızdan da vergi alınmakta ve bir kısmı Diyanet İşleri Başkanlığına ayrılmaktadır. “Müslümanların ibadet yeri camidir, cemevleri caminin alternatifi olamaz.” diyen Diyanet İşleri Başkanlığı, kendisine tahsis edilen devasa bütçeyi Alevi inancına sahip yurttaşlarımız için harcamaktan muaftır. Oysaki kamu hizmetinin eşit dağıtılması ve yurttaşlardan toplanan vergilerin inancı ne olursa olsun eşit oranda harcanması sosyal devletin bir gereğidir.

12 Eylül askerî darbesi, birçok alanda olduğu gibi din ve inanç özgürlüğü alanında da devleti belirleyici hâle getirerek Sünni İslam-Türk anlayışını sistemli bir şekilde topluma dayatmaya çalıştı. Bugün yaşadığımız bütün sorunun kaynağında bu anlayış yatmaktadır.

Değerli milletvekilleri, bu anlayışa karşın bu toprakların binlerce yıllık gerçeği olan Alevi vatandaşlarımızın belli başlı taleplerinin birkaçını sıralamaya çalışacağım:

Devlet tarafından bir asimilasyon aracı olarak kullanılan zorunlu din derslerine ilişkin uygulamaya bir an önce son verilmelidir.

Alevilerin ibadet yeri olarak kabul ettikleri cemevleri devlet tarafından yasal olarak kabul edilmeli ve yasal statüye kavuşturulmalıdır.

Alevi vatandaşlarımızın bilincinde onarılmaz izler bırakan 2 Temmuz 1993 Sivas katliamının yaşandığı Madımak Oteli daha fazla zaman geçirilmeden Alevi vatandaşlarımızın isteği doğrultusunda utanç müzesi yapılmalıdır.

Alevi inancı ve kültürü üzerindeki doğrudan ya da dolaylı asimilasyon ve baskıcı, kısıtlayıcı uygulamalar son bulmalı.

Alevi yurttaşlarımız yıllardır mücadelesini verdikleri demokratik hakları için bir kez daha meydanlara çıkacak, Alevi-Bektaşi Federasyonu tarafından 3 Kasımda İstanbul Kadıköy’de düzenlenecek olan “Ayrımcılığa Karşı Eşit Yurttaşlık Mitingi”nde taleplerini tekrar dile getireceklerdir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Alevilerin verilmeyen haklarından dolayı sorun hâline getirilmiş olan Alevilik, özünde bir demokrasi sorunu olarak ele alınmalıdır. Bu çerçevede, Türkiye Büyük Millet Meclisinde Alevilerin sorunlarını tespit edecek ve bu sorunları tarafsız bir şekilde kamuyla paylaşacak bir Meclis araştırması komisyonu kurulmasını gerekli görmekteyiz.

Konuşmama son verirken, hepinizi tekrar saygıyla selamlıyorum. (DTP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.

Demokratik Toplum Partisi Grubu önerisinin aleyhinde Tayfun İçli, Eskişehir milletvekili.

Sayın İçli, buyurun efendim.

H. TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) – Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.

Sayın Başkanım, çok değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

DTP Grubu önerisinin aleyhine söz aldım. Bu, şu demek değil: Alevi yurttaşlarımızın sorunları yoktur şeklinde bir anlayışım yok. Kesinlikle, Alevi yurttaşlarımızın çok ciddi sorunları var. Bunlar mutlaka araştırılmalı. Bunun mutlaka üzerine gidilmeli.

MEHMET ÇERÇİ (Manisa) – Sünnilerin de var.

H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) – Sünnilerin de şüphesiz vardır. Çünkü, aslında Sünnilerin en büyük sıkıntısı, Alevi yurttaşlarımızla birlikte olan sıkıntıdır, o da nedir: Dinin siyasete alet edilmesidir. Ne yazık ki, din son dönemlerde Türkiye’de ciddi biçimde siyasete alet edilmektedir. Din ve mezhep bir siyasi rant aracı olarak kullanılmaktadır. Bu, sadece Türkiye’de değildir. Avrupa Birliği raporlarına baktığınız zaman, Avrupa Birliği raporlarında ayrıştırmak, bu ülkeyi bölmek gibi konularda, özellikle Avrupa Parlamentosu kararlarında bu konulara çok büyük önem atfediyorlar ve raporlara baktığınız zaman -bilgisizlikten değil, Türkiye’yi çok iyi biliyorlar, samimiyetsizlikten- Türkiye'de bu olayı kaşımak için ellerinden geleni yapıyorlar.

Daha dün, Avrupa Birliği temsilcisinin Türkiye’yle ilgili açıklaması var, bu açıklamaya, Sayın Cumhurbaşkanı Gülde yanıt veriyor. Avrupa Birliği ne diyor? Ana başlık şu: “Türkiye Batı’dan uzaklaşıyor, Doğu’ya kayıyor.” şeklinde bir açıklaması var. Cumhurbaşkanımız Sayın Gül de demiş ki: “Biz Batı’dan uzaklaşmıyoruz, hem Doğu’ya hem Batı’ya hem Kuzey’e hem Güney’e gidiyoruz.” demiş. Şimdi, doğruya doğru, eğriye eğri konuşmak lazım.

Bugün, biraz evvel, Sayın Başkan nezaket gösterdi, kısa bir söz hakkı verdi. Bugün, Bülent Ecevit’in, Başbakanımız Bülent Ecevit’in 3’üncü ölüm yıl dönümü. Çok değerli konuşmacılar merhum Ecevit’in vasıflarıyla ilgili birtakım değerlendirmelerde bulundular, uzlaşıcı olması; ben de dürüstlüğünden, halkçılığından, vatanseverliğinden bahsettim. Kıbrıs fatihi. Dimdik durabilmiş. Emperyal ülkelerin bütün diretmelerine karşı, haşhaş ekimi konusunda, Kıbrıs konusunda Türk ulusunu dimdik ayakta tutabilmiş ve dünya halklarına örnek olabilmiş bir lider. Nur içinde yatsın.

Fakat, konuyla bağlantısını kurmak açısından bir şey ifade etmek istiyorum: Avrupa Birliğinin raporlarında, sözcüleri, artık, Türkiye’yi şamar oğlanına çevirdiler. Her konuda samimiyetsizler, sürekli, işte “Türkiye'de aslında hukuk sorunu varmış da yargı işlemediği için böyle böyle oluyormuş.” diyebiliyorlar. Kendi müktesebatlarını göz ardı ediyorlar. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin verdiği kararları göz ardı ediyorlar. Neyle suçlandıklarını bilmeden iki yıldır yatan insanlarla, iddianame tanzim edilmeden bir yıl tutuklu kalan insanlarla ilgili hukuk ayıplarını görmezden gelebiliyorlar bu çifte standartlı Avrupa Birliği sözcüleri, hatta Deniz Feneri gibi başka davalarda sessiz kalabiliyorlar ama Türkiye'de bütün sorunun arkasında da hukuk sorununun, yargı sorununun olduğunu ifade etme cüretini gösterebiliyorlar. O zatı muhteremler, kendi mahkemeleri hakkında, sıkıysa, ya Belçika’da ya Almanya’da ya Hollanda’da konuşsunlar, bir de Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kararlarını ulu orta böyle dillendirebilsinler. Sıkı mı? Konuşamazlar, yürekleri yetmez ama konu Türkiye olduğu zaman çok rahatlıkla konuşabiliyorlar.

Bu Avrupa Birliğindeki muhteremlerin ikiyüzlülüğünü ifade etmek için -bugün madem merhum Ecevit’in ölüm yıl dönümü- 10-11 Aralık 1999 tarihine sizleri götürmek isterim. Bakın, şimdi, Fransa, Almanya, Avrupa Birliğinin ileri gelenleri, sürekli “imtiyazlı ortaklık”, sürekli “Ayaklarına demir prangalar bağlayalım, bir yere kaçmasın.” diyen Avrupa Birliğinin sözcüleri 10-11 Aralık 1999’da ne demişler?

Değerli arkadaşlarım, o dönem Avrupa Birliği Dönem Başkanı, Finlandiya Başbakanı Lipponen. Lipponen’in, biliyorsunuz, Türkiye ile ilgili aday ülke kabul edilmesi konusunda birtakım çekinceleri olduğunda Sayın Başbakan Bülent Ecevit ve üç partili koalisyon hükûmeti var. Diyorlar ki: “Sizin çifte standartlı, diğer aday ülkelerden farklı bir muamelenizi kabul etmeyiz.” açıklamasından sonra Lipponen, Sayın Başbakana bir mektup yazar -bunu özellikle tutanaklara geçmesi açısından bir kez daha vurgulamak istiyorum-: “Sayın Başbakan, bugün Avrupa Birliği, Türkiye ile ilişkilerinde yeni bir dönem başlattı. Türkiye’ye diğer aday ülkelerle aynı koşullar altında adaylık statüsü verme kararımızı size bildirmekten büyük memnuniyet duyarım.” der ve Türkiye'nin birtakım çekincilerden kaygı duymaması gerektiği şeklinde bir mektup yazar. Bu mektuba, merhum Başbakan Bülent Ecevit, cevabi bir mektup yazar. O cevabi mektup -tabii çok kısa olmakla birlikte- şunu söyler: “Siz, bunu Finlandiya Başbakanı olarak değil Avrupa Birliği Dönem Başkanı olarak açıkladınız, söz verdiniz, bana mektup gönderdiniz. Bu mektup müktesebatın bir parçasıdır Sayın Başbakan.” diye Lipponen’e cevap vermiştir.

Özet: Türkiye’nin diğer aday ülkelerden farklı bir muameleye tabi tutulmayacağına dair Avrupa Birliği Dönem Başkanı Lipponen ve sonra Solana geliyor Ankara’ya. Hatırlayın, uçakla geldiler, birtakım kişiler geldiler. Ne geçti? Yıl 99, yıl 2002 seçimlerinden sonra iktidar değişikliği. Türkiye diğer aday ülkelerden farklı bir muameleye tabi tutulduğu gibi, küçük düşürülen muameleye tabi tutuldu. Burada, Kıbrıs’la ilgili Lipponen’in ve Avrupa Birliğinin sözcülerinin taahhütleri vardır.

Değerli arkadaşlarım, 2004 yılında, Sayın Başbakanın burada birçok yazılı açıklamaları olmasına rağmen, hükûmet değişikliğini fırsat bilen Avrupa Birliğinin kimi ikiyüzlü yöneticileri, şimdi, dünkü açıklamayla, Ankara Ek Protokolü’ne Türkiye mutlaka uymalıdır, Kıbrıs uçaklarının, gemilerinin girmesine dair Türkiye Büyük Millet Meclisinde bu Protokol mutlaka onaylanmalıdır diye, sanki Türkiye Cumhuriyeti devleti bir sömürge devletiymiş gibi, bize buradan baskı uygulamaktadırlar.

İşte, değerli arkadaşlarım, merhum Ecevit devlet adamıydı, vatanseverdi, ulusalcıydı derken bunu ifade etmeye çalıştım. Türkiye Büyük Millet Meclisi, bu yüce Meclis, Kıbrıs konusunda ittifakla, bütün milletvekillerinin ittifakıyla üç tane örnek karar almıştır Kıbrıs konusunda. Şimdi, Rum kesimi Avrupa Birliğinin üye ülkesi olup müzakerelere oturmaktadır bizimle birlikte -daha doğrusu fasıllar açılsın, kapansın- ve Türk halkının onurunu zedeleyici birtakım baskılar yapmaktadır.

Kürt meselesi dedikleri mesele, bana göre Güneydoğu meselesidir. Etnik temelde hiçbir şekilde siyaset yapılmaması gerekir. Etnik temelde siyaset yapılması beni incitir. Ben, gençliğimde, sol… Yani, ben sol görüşe sahip bir insanım. Hiç kimsenin ne mezhebini ne meşrebini ne ırkını, soyunu sopunu sormadık. Biz böyle büyüdük, kardeşçe büyüdük. Şimdi, birileri kaşıyor, Alevilik meselesini de. Alevilik bir inanç ve kültür anlayışıdır. Alevi yurttaşlarımızın ciddi sorunları vardır ama Avrupa Birliğinin neyine ne, Alevilerle ne uğraşıyor Avrupa Birliği? Avrupa Birliğinin kendi sorunları var, niye Alevi yurttaşlarımızı kaşıyor? Kaşırken, Alevi yurttaşlarımızın sorunlarını çözmek için uğraşmıyor değerli arkadaşlarım. Bizi birbirimize düşürebilecek, ayrıştırabilecek birtakım oyunların peşinde kimi devletler. Bunu geçmişte yapmışlar; sağ-sol kavgası, Alevi, işte Çorum, Sivas… Gidin 80 öncesi olaylara, sürekli kaşımışlar. Kürt meselesini yeni kaşımamışlar ki emperyalistler. Emperyalistler Osmanlı döneminden itibaren kaşımışlar, Kurtuluş Savaşı’ndan sonra da kaşımışlar. Emperyalizm bu tür ülkelerden elini çekmemiş ki. İşte, Irak’a bakın, mezhebi, ırkı; mezhepçiliği kaşımış, “Demokrasi getiriyoruz.” demiş ama demokrasi getirmemiş.

GÜLTAN KIŞANAK (Diyarbakır) – Siyaset bu sorunlara çözüm bulsa hiç kimse kaşımaz. Çözümsüz kalan her sorunun üzerinde herkes konuşur.

H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) – Laf atmayın oradan, laf atmayın. Dinleyin beni, laf atmayın.

GÜLTAN KIŞANAK (Diyarbakır) – Laf atmıyoruz, doğruyu söylüyoruz.

H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) – Bakın, Amerika Birleşik Devletleri’nin Irak politikasına dimdik duran Ecevit’in…

SEBAHAT TUNCEL (İstanbul) – Emperyalizme hizmet edenler emperyalizm karşıtlığı yapamazlar.

H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) – …3 Kasım 2002 seçimlerinden sonra sonucunu gördü, bütün dünya gördü. Şimdi, Amerika Birleşik Devletleri pişman, “Irak’tan nasıl çekiliriz” diye korkuyor. Oraya gelirken “Demokrasi getireceğiz.” dedi. Binlerce Amerikan genci, bizim tabirimizle, Irak’ta şehit oldu. Onların tanımı başkadır. Amerikalı gençlere yazık değil mi? Irak’ta milyonlar öldü. Mezhebi, meşrebi kaşıdılar, ırkçılığı kaşıdılar. Kimi iş birlikçiler, nemalananlar, nemalanmak isteyenler emperyalizmin uşağı oldular.

Değerli arkadaşlarım, onun için, evet, Alevi meselesi, sorunu, sorundur ama bu bizim sorunumuzdur ve bizim çözebileceğimiz sorundur. Bunu, ırkçıların, emperyalistlerin çözmemesi, bu konuya…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın İçli, konuşmanızı tamamlayınız.

H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) – Teşekkür ederim.

…el uzatmaması lazım. Tarihten ders alacağız. Hiçbir emperyal ülke bu tür konuları keyfi için kaşımaz; kendi çıkarları için kaşır, kendi çıkarları için o ülkede uşaklar tutar, o ülkede dalkavuklar tutar. Bir İngiliz atasözü vardır: “Kralın ekmeğini yiyen onun kılıcını kuşanırmış.” Emperyalistlerin ekmeğini yemek isteyenler de bu ülkede onların kılıcını kuşanacaktır ama Türk halkı da onların nasıl uşaklık ettiğini de çok iyi bilecektir.

Hepinize saygılar sunuyorum, teşekkür ederim. (CHP, MHP ve DSP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın İçli.

Grup önerisinin lehinde Malik Ecder Özdemir, Sivas Milletvekili.

Buyurun Sayın Özdemir. (CHP sıralarından alkışlar)

MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; DTP Grubunun vermiş olduğu Meclis araştırma önergesinin lehinde söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, konuşmama başlamadan önce, eski Genel Başkanımız rahmetli Sayın Bülent Ecevit’in ölümünün 3’üncü yıl dönümünde, kendisini rahmetle, şükranla anıyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Aleviler, yaşam biçimleri, inançları, öğretileri gereği tarih boyunca her zaman haklının, mazlumun yanında yer almış, haksızlığa, adaletsizliğe, gericiliğe ve bağnazlığa karşı olmuşlardır. Bu duruşlarından dolayı da tarih boyunca hep bedel ödemişlerdir. Osmanlının zulmüne karşı çıkan Pir Sultan Abdal darağacında asılmış, “Enel Hakk” diyen Hallacı Mansur’un derisi yüzülmüştür.

Oysa değerli arkadaşlarım, hepimizin bildiği gibi, 13’üncü yüzyılda Avrupa mezhep kavgalarıyla kan gölüne dönmüşken âdeta, Anadolu topraklarında yine Alevi önderlerinden “Kim olursan ol yine de gel.” diyen Hazreti Mevlânâ’nın, “Benim Kâbe’m insandır.” diyen Hünkâr Hacı Bektaş Veli’nin ve Yunus Emre’nin öncülüğünü yaptığı, insanı her şeyin önünde tutan, önce insan diyen hümanizmanın ve insan sevgisinin önderleri bu topraklarda yaşıyordu.

Değerli arkadaşlarım, Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliğinde başlatılan ulusal kurtuluş mücadelesinde de Aleviler bu mücadelenin en önünde yer almışlardır ve Alevi yurttaşlarımız, cumhuriyet tarihimiz boyunca da hep demokrasiden, laiklikten, insan hak ve özgürlüklerinden yana olmuşlardır. Bu tutum ve davranışlarından dolayı, tarih boyunca süregelen şanssızlıkları ne yazık ki zaman zaman bu iktidarlar döneminde de yaşanmakta ve Aleviler zaman zaman ötelenmekte, zaman zaman bu ülkenin birinci yurttaşı olmalarına rağmen azınlıkmış gibi kabul edilmektedirler.

Değerli arkadaşlarım, biraz önce arkadaşlarımızı dinledik. Alevi yurttaşlarımızın AKP İktidarından değil, devletten beklentileri var, haklı talepleri var. Anayasa’mızda yazılı olan “eşit hak, eşit yurttaşlık”tan kaynaklanan talepleri var. Bunu Alevi dernekleri, federasyonlar, çeşitli sivil toplum örgütleri zaman zaman her platformda dile getirmeye çalışıyorlar. Ne yazık ki İktidar bunları ya görmezlikten, duymazlıktan geliyor ya da zaman zaman yaptığı sahte açılımlarla, Alevi çalıştaylarıyla, Alevi derneklerinin zaman zaman aralarındaki -belki- uyuşmazlığı da kaşıyarak “Hele önce bir arada bir toplanın, birleşin, ortak talebiniz neyse onu topluca bir dile getirin, ondan sonra gereğini yaparız.” gibi bir savsaklamayla karşı karşıyayız.

İktidar milletvekillerine, Sayın Bakana buradan söylüyorum: Alevilerin hemen hemen hepsinin, Alevi yurttaşlarımızın ortak talepleri çok zor talepler değil, çok basit. Cemevlerinin tıpkı camilerimiz gibi ibadethane olmasını istiyor Alevi yurttaşlarımız. 2 Temmuzda 37 aydınımızın hunharca katledildiği Sivas’taki Madımak Oteli’nin aydınlanma müzesi olmasını istiyor Alevi yurttaşlarımız. Anayasa’mızda yazılı olan zorunlu din dersinin kaldırılmasını talep ediyor Alevi yurttaşlarımız.

Değerli arkadaşlarım, Alevi yurttaşlarımızın bu konudaki taleplerini, geçen Parlamentoda ve bu Parlamentoda Cumhuriyet Halk Partili milletvekili arkadaşlarımız usanmadan, yılmadan, her biri reddedilmiş olmasına rağmen, tekrar tekrar yineleyerek Parlamentonun gündemine getirdi ama ne yazık ki İktidar çoğunluğunun oylarıyla bu öneriler reddedildi.

Sayın Ahmet Ersin’in -kendileri buradalar- geçen dönem -ben geçen dönem Parlamentoda yoktum- yine aynı amaçla vermiş olduğu Alevilik hakkındaki araştırma önergesi Mecliste reddedildi, bu dönem bildiğim kadarıyla tekrar yeniledi. Yine, geçen dönem Parlamentoda görev yapan milletvekillerimizden Sayın Ali Rıza Gülçiçek ve eski İstanbul Milletvekilimiz Berhan Şimşek’in Madımak Oteli’nin müze olması, cemevlerinin ibadethane olması için kanun teklifleri var, reddedildi. Bu dönem de, yine, değerli arkadaşımız Durdu Özbolat’ın, Sayın Şevket Köse’nin, benim defalarca vermiş olduğumuz bu yöndeki kanun tekliflerimiz reddedildi. Daha geçen hafta -cemevlerinin ibadethane sayılması için öyle çok büyük bir şeye gerek yok, Anayasa değişikliğine gerek yok- İmar Kanunu’nda yapılacak bir kelimelik tadilatla cemevlerinin yasal statüye kavuşturulması talebimiz ne yazık ki yine İktidar tarafından reddedildi.

Değerli arkadaşlarım, cumhuriyet tarihimizin en karanlık sürecinden geçiyoruz. Bunu belki siyaseten zaman zaman söylüyoruz ama bugün içinde bulunduğumuz tablo, gerçekten, ülkemiz adına, cumhuriyetimiz adına çok karanlık bir süreç. Bu süreçte toplumun belli kesimlerinden gelen bazı haklı talepler var, demokratik talepler var ama İktidar, bilerek ve isteyerek, âdeta sapla samanı karıştırarak, sözüm ona “demokratikleşme”, sözüm ona “insan hak ve özgürlükleri” adı altında, toplumun bazı haklı talepleri ile İktidarın topluma dayattığı, cumhuriyetin temel değerleriyle çatışan taleplerini de karıştırarak, sarmal yaparak, harman yaparak, paçal yaparak toplumun gündemine sunmaya çalışıyor.

Ben buradan açıkça şunu ifade etmek istiyorum ki: Alevilerin taleplerinin tamamı, demokrasinin ve cumhuriyetin temel ilkeleriyle çatışmayan, cumhuriyet devrimlerinin en önemli hedefi olan uluslaşma sürecine balta vuracak taleplerle birlikte tutulmamalıdır. Aleviler, ayrışmayı değil birleşmeyi, Mustafa Kemal Atatürk’ün kurduğu laik, demokratik cumhuriyetin kurumlarını, felsefesini yok etmeyi değil onu yaşatmayı savunan ilkeler ve iddialar çerçevesinde ve haklı taleplerini dile getirmektedir.

Değerli arkadaşlarım, şimdi, zaman zaman Hükûmetin açılımlarını dinliyoruz, hep birlikte izledik, ibretle izliyoruz. Kıbrıs açılımı, Avrupa Birliği açılımı, Ermeni açılımı, Kürt açılımı, Alevi açılımı gibi açılımlarla Türkiye'nin gerildiği, Türkiye'nin birlik ve beraberliğinin tartışmaya açıldığı bir süreçteyiz. Alevilerin ne istediğini Sayın Bakana, ilgili AKP’li milletvekillerine söyledik, bir kere daha söylüyorum ama Alevilerin ne istemediklerini de söylemek istiyorum: Aleviler, devlete, bürokrasiye eleman alırken “Hangi köydensin? Mezhebin ne? Alevi misin Sünni misin?”  ayrımını yapmadan liyakatin ön planda tutulmasını istiyorlar. Aleviler, Anadolu’da, Sivas’ta, Tunceli’de, Erzincan’da, Erzurum’da köylere hizmet götürülürken, elektrik, yol, su, asfalt götürülürken “bu köy Alevi köyü, bu köy Sünni köyü” diyerek ayırım yapılmamasını istiyorlar.

Alevilerin başka istekleri daha var, belki uzun süreçte söyleyeceğiz. Aleviler, Türkiye’de hukuk devletinin felç edilmemesi, hukuk devletinin ortadan kaldırılmamasını istiyorlar. Ne yazık ki İktidarınız döneminde cumhuriyetin Anayasa’mızda sayılı temel niteliklerini bir bir yok etmeye başladınız. Anayasa Mahkemesi kararıyla tescil edilmiş olan partiniz, laikliğe karşı hareketin odağı olan partiniz bugün iktidar olmaya devam ediyor. Aleviler bunu istemiyor ve Aleviler -ben Sivas’tan geliyorum değerli arkadaşlarım- bir şeyi daha istemiyorlar: Habur’daki adalet anlayışınızla Silivri’deki adalet anlayışınızın aynı olmasını istiyorlar.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Bravo!

MALİK ECDER ÖZDEMİR (Devamla) – Adaletin, devletin hukuk devleti olmaktan uzaklaşmasını istemiyorlar, adaletin ayaklar altına alınmamasını istiyorlar ve…

MUHARREM İNCE (Yalova) – Deniz Feneri de var.

MALİK ECDER ÖZDEMİR (Devamla) – …Deniz Feneri konusunda aynı samimiyeti göstermenizi sizden bekliyorlar.

Aleviler -sürem doluyor- özellikle sizden sayın milletvekilleri, önümüzdeki 10 Kasımda cumhuriyetimizin kurucusu Atatürk’ün kurduğu bu Mecliste cumhuriyetin temel değerlerinin tartışmaya açılmasını istemiyor.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Bravo!

MEHMET OCAKDEN (Bursa) – Öyle bir tartışma yok ki!

MALİK ECDER ÖZDEMİR (Devamla) – Bu oyuna, bu oyuna en önce Aleviler karşı çıkacaktır. (CHP sıralarından alkışlar) Bu tartışmayı, çok derinden, tüm toplum kesimi gibi Aleviler de izliyor…

MEHMET OCAKDEN (Bursa) – Hayalî şeyler üzerinde konuşmayın! Hayal bunlar!

MALİK ECDER ÖZDEMİR (Devamla) – Bizi biz yapan seksen beş yıl boyunca birlikte bir arada yaşadığımız bu ülkeyi bölmeye…

MEHMET OCAKDEN (Bursa) – Hayalî şeyler peşinde koşmayın!

MALİK ECDER ÖZDEMİR (Devamla) – …ulus devlet yapısını, üniter devlet yapısını yok etmeye hiçbirinizin hakkı olmadığını düşünüyor Aleviler. (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Neyin olup olmadığını sokaktaki tüm yurttaşlarımız, bu Alevi yurttaşlarımız da bilir bunu…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET OCAKDEN (Bursa) – Bölücülük dediğin bu zaten.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Niye rahatsız oluyorsunuz?

BAŞKAN – Sayın Özdemir, konuşmanızı tamamlayınız.

Arkadaşlar, lütfen dinleyelim.

MALİK ECDER ÖZDEMİR (Devamla) – Şimdi, 10 Kasımda, başka bir tarih, başka bir zaman bulamadınız mı da ülkenin ulus devlet yapısını, üniter devlet yapısını bozacak, bu ülkedeki yıllardır, yüzyıllar boyunca birlikte yaşamış Alevi-Sünni ayrışmasını kışkırtacak bir öneriyi, başka tarih bulamadınız da mı 10 Kasımda getiriyorsunuz?

MEHMET OCAKDEN (Bursa) – Kardeşlik dediğin ne zaten…

MALİK ECDER ÖZDEMİR (Devamla) – Sayın Bakan zannediyorum biraz sonra çıkacak, bu kürsüden söyleyecek. Sivas’ta Madımak Oteli’nin müze olması için ısrarla Alevi yurttaşlarımızın talebi var. Sayın Bakan tuttu, önce “Orayı bir kitap okuma evi yapacağız.” dedi, “Anı evi yapacağız.” dedi, “Çiçekçi yapacağız.” dedi, hâlâ hiçbir şey yapılmadı. Madımak Oteli, orada yakılan 37 aydınımızın dumanlarının tüttüğü bir utanç binası olarak orada duruyor.

Biz öneri verdik Sayın Bakan, 2 Temmuzun barış ve kardeşlik günü ilan edilmesi için öneri verdik. Bunun yanlış olan tarafı ne? Madımak Oteli’nin müze olması için kanun teklifini söyledim, defalarca verdik, arkadaşlarımız veriyorlar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

SONER AKSOY (Kütahya) – Bunun kanun teklifi mi olur? Satın alın siz yapın!

BAŞKAN – Sayın Özdemir…

MALİK ECDER ÖZDEMİR (Devamla) – Niye, eğer samimiyseniz, bunu kabul etmiyorsunuz? Ama sakın, Alevilik geleneğinde olmayan, muharrem ayında iktidar kabalığından, Alevilere kaba davranıştan vazgeçin. Alevileri anlamak istiyorsanız, önce Alevilerin en önem verdiği Mustafa Kemal Atatürk’ün ilkelerine, cumhuriyete sahip çıkın diyorum.

Bu önergeyi desteklediğimizi belirtiyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

MEHMET OCAKDEN (Bursa) – Aleviler ateist değil, Müslüman.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Özdemir.

Evet, grup önerisinin aleyhinde Adıyaman Milletvekili Sayın Ahmet Aydın.

Buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; DTP grup önerisinin aleyhine söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, partimizin ta o ilk kuruluş dönemlerinde dahi bizim kaleme alıp programımıza aldığımız ve her seferinde vurguladığımız, vurgulamakla yetinmeyip bunu uygulamada göstermiş olduğumuz üç tane temel kırmızı çizgimiz var demiştik. Biz ne yapacağız demiştik, yapacaklarımızı ifade etmiştik ama yapmayacağımız şeyleri de ifade etmiştik. İlk kez bir parti tüzüğünde, programında bunları belirtmişti. Bizler uygulamalarımızda, icraatlarımızda kesinlikle dinsel milliyetçilik yapmayacağız demiştik, etnik milliyetçilik yapmayacağız demiştik, bölgesel milliyetçilik yapmayacağız dedik, yapmadık ve kesinlikle de yapmayacağız.

ZEKERİYA AKINCI (Ankara) – Ne “yapmayacağız” dedinizse onu yaptınız.

AHMET AYDIN (Devamla) – Zira, değerli arkadaşlar, Türkiye Cumhuriyeti dili, dini, rengi ne olursa olsun yaşayan herkesin ortak adıdır, hepimizin cumhuriyetidir ve vatandaşlık temelinde herkesin inancını yaşaması ve kültürünü devam ettirmesi temel arzumuzdur. İşte millî birlik ve beraberlik projemiz kapsamında bütün bu unsurların tek bir ağaç gibi hür ve özgür, bir orman gibi kardeşçe yaşamasını arzu ediyoruz.

Değerli arkadaşlar, bizler bir süreç başlattık -adına ne derseniz deyin- bu süreçte, bu demokratikleşme sürecinde bütün unsurların burada, bütün sıkıntılarıyla birlikte özgürce konuşulması için konuyu Meclise getiriyoruz dedik ve bu manada da sizlerin bütün engellemelerinize rağmen, 10 Kasım tarihinde inşallah ön görüşmeler  başlayacak ve bu manada hem bu ön görüşmelerin başlaması, millî birlik ve kardeşlik projemizle ilgili görüşmelerin başlatılması hem de Meclis takvimiyle ilgili grup önerimiz de kabul edildiğine göre 10 Aralığa kadar inşallah bu gündemi hep birlikte burada takip edeceğiz. İşte bu gündemi dışlamak adına, Meclis çalışmalarını tıkamak adına, halkımızın gerçek sorunlarını burada tartışmak yerine birtakım farklı farklı grup önerileriyle, İç Tüzük’ün değişik yollarını da kullanarak burada Meclisi tıkamaya çalıştığınızı da bütün halkımız biliyor ve görüyor.

Değerli arkadaşlar, kaldı ki, biz bütün unsurları bir olarak görüyoruz ve yine, Alevilerle ilgili bugüne kadar en büyük çalışma bu parti döneminde, bu İktidar döneminde yapılmıştır. Şu ana kadar 4 tane büyük çalıştay yapılmış, yine zannediyorum 11 Kasımda beşinci çalıştay yapılacak, yıl sonu itibarıyla da bütün bu çalıştaylar bitecek ki…

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Cemevleri ibadethane olacak mı, olmayacak mı?

AHMET AYDIN (Devamla) – …bu çalıştayların bitmesiyle birlikte kamuoyuna bunlar paylaşılacak.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Laf… Laf…

AHMET AYDIN (Devamla) – İnşallah, sabrederseniz ve sizler de katkı sunarsanız samimi bir şekilde, bu sorunlar da çözülecek.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Cemevleri ibadethane olacak mı, olmayacak mı? Laf… Laf…

AHMET AYDIN (Devamla) - Değerli arkadaşlar, bu çalıştaya bütün Alevi derneklerinden, kanaat önderlerinden insanlar çağrılıyor, fikir ve öneriler alınıyor.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Cemevleri ibadethane olacak mı? Evet, hayır.

AHMET AYDIN (Devamla) - Bunlar bir süreçtir.

Ve devletin yıllardır biriken sorunları. İşte bu sorunlara sizler el atmadınız, bugüne kadar gelen iktidarlar.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Geç… Geç…

AHMET AYDIN (Devamla) -  AK PARTİ bütün sorunlarla birlikte inşallah bu sorunları da çözecektir.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Kanun teklifimizi geçen hafta reddettiniz.

MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) – Alevilerin taleplerine var  mısın, yok musun? Talep belli. Madımak Oteli müze olsun diyoruz, Sayın Bakanın kapısına kadar gidiyoruz, neden bahsediyorsun? Hiç kimseyi ahmak falan zannetmeyin.

AHMET AYDIN (Devamla) - Değerli arkadaşlar, ekim ayı sonunda yine Kültür Bakanlığımızın desteğiyle uluslararası, Alevilerin sorunlarına ilişkin bir sempozyum düzenlendi. Buna hem Kültür Bakanımız hem Devlet Bakanımız Sayın Faruk Çelik de iştirak ettiler ve Kültür Bakanlığının katkılarıyla yapıldı.

MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) – Havanda su dövüyorsunuz, başka hiçbir şey yapmıyorsunuz. Ayıp ya!

AHMET AYDIN (Devamla) - Yine kasım ayı içerisinde Ankara’da bu benzeri bir uluslararası sempozyum yeniden düzenlenecek, yine Kültür Bakanlığımızın katkılarıyla yapılacak.

Değerli arkadaşlar, görmüşsünüzdür zannediyorum ama Hacı Bektaş Külliyesi’ne gidin bakın şimdi, tamamen yenilendi ve vatandaşlarımızın sonsuz memnuniyeti var.

MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) – Aleviler Hacı Bektaş Külliyesi’nin cemevlerine devredilmesini istiyor, kabul ediyor musunuz? Bilmeden konuşuyorsunuz.

AHMET AYDIN (Devamla) -  Yine bütün ziyaret mekânları şu anda ücretsiz.

Değerli arkadaşlar, Anadolu’daki bütün cemevlerinin yapımı, bunların açılışlarına sayın bakanlarımız, bizler de katılmaya çalışıyoruz, katılıyoruz, destek veriyoruz. Biz şunu biliyoruz ki, bizim anlayışımızda Hacı Bektaş’ın anlayışı var, Mevlânâ’nın anlayışı var, Yunus’un anlayışı var, bütün bunların senteziyle biz buradayız. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) – Cemevinecümbüşevi” diyen siz değil misiniz?

AHMET AYDIN (Devamla) -  Çünkü değerli arkadaşlar, biz yaratılanı Yaradan’dan ötürü severiz. Biz insanı yaşatarak devleti yaşatmaya çalışıyoruz.

MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) – Karacaahmet’i yıkan sizin Başbakanınız değil mi?

AHMET AYDIN (Devamla) -  Sizler burada ne kadar engel olursanız olun, biz samimi duruşumuzla, dik duruşumuzla…

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Hadi canım sen de!

AHMET AYDIN (Devamla) -  …inşallah bu süreç içerisinde gerek Kürt sorunu, Alevi sorunu…

MALİK ECDER ÖZDEMİR (Sivas) – Ya… Ya… Başka ne sorun kaldı?

AHMET AYDIN (Devamla) - …bildiğiniz bilmediğiniz, sizlerin bugüne kadar cesaret dahi edemediğiniz, el atamadığınız bütün sorunları bu İktidar çözecektir inşallah diyorum.

Ben, oluşmuş bir Meclis gündemi vardır diyorum. Bu maksatla DTP grup önerisinin aleyhinde olduğumu ifade ediyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Sayın Başkan, oylamaya geçecekseniz yoklama istiyoruz.

BAŞKAN – Tamam Başkanım.

Behiç Çelik Bey konuşma talep etmiş.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Tamam, ondan sonra.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Çelik.

BEHİÇ ÇELİK (Mersin) – Sayın Başkan, çok teşekkür ediyorum.

Ben burada bir konuyu özellikle vurgulamak için söz aldım. Hatipler müteaddit defalar Genel Kurul salonunda milliyetçiliği anlatırken “Biz dinsel milliyetçilik, bölgesel milliyetçilik, etnik milliyetçilik yapmayacağız.” diyorlar. Basından okuduğum kadarıyla Sayın Başbakan da aynı sözleri sık sık tekrarlıyor.

Bu konuşmanın hiçbir bilimsel temeli yok çünkü milliyetçilikle etnikçilik bir arada kullanılmaz, akla kara gibi farklıdır. Bölgecilikle milliyetçilik bir arada kullanılmaz ve dinle milliyetçilik bir arada kullanılmaz. Dini istismar edenler vardır, hiçbir zaman istismarcı aynı zamanda milliyetçi olmaz.

Onun için bu söylemi bütün hatiplere ve bütün parti gruplarına özellikle tavsiye ediyorum, kullanmasınlar çünkü temelde şöyle bir yanılgıya toplumumuz sürüklenebilir: Türk milliyetçileri bütün değerlerine, üstün millî değerlere ve manevi değerlere her zaman hürmetkârdır ve 72 milyon insanı kucaklayan barış ve sevgi merkezidir Türk milliyetçilerinin bulunduğu ortam. Bunu özellikle hatırlatmak isterim. Onun için etnikçilikle, bölgecilikle ve dincilikle milliyetçilik bir arada anılmamalıdır, o başlı başına üstün millî bir değerdir.

Teşekkür ederim. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim, sağ olun.

III.- Y O K L A M A

(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Yoklama…

BAŞKAN – Oylamadan önce bir yoklama talebi vardır.

Milletvekillerimizin isimlerini tespit ediyoruz: Sayın Anadol, Sayın İnce, Sayın Ersin, Sayın Mengü, Sayın Meral, Sayın Paçarız, Sayın Akıncı, Sayın Çakır, Sayın Özdemir, Sayın Aydoğan, Sayın Süner, Sayın Emek, Sayın Arifağaoğlu, Sayın Serter, Sayın Köktürk, Sayın Yıldız, Sayın Topuz, Sayın Arat, Sayın Keleş, Sayın Öztürk.

Sayın milletvekilleri, yoklama için üç dakikalık süre veriyorum ve yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, toplantı yeter sayısı yoktur.

Birleşime on beş dakika ara veriyorum.

 

Kapanma Saati: 14.36

 

 

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 14.56

BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL

KÂTİP ÜYELER: Fatih METİN (Bolu), Murat ÖZKAN (Giresun)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri,  Türkiye Büyük Millet Meclisinin 14’üncü Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

III.- YOKLAMA

BAŞKAN – Demokratik Toplum Partisi grup önerisinin oylanmasından önce istem üzerine yapılan yoklamada toplantı yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi tekrar yoklama yapacağım.

Yoklama için üç dakikalık süre veriyorum ve yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.

VIII.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

1.- (10/109, 10/444) esas numaralı Meclis araştırması önergelerinin ön görüşmelerinin Genel Kurulun 05/11/2009 Perşembe günkü birleşiminde birlikte yapılmasına ilişkin DTP Grubu önerisi (Devam)

BAŞKAN – Grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Öneri kabul edilmemiştir.

Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup oylarınıza sunacağım.

2.- (10/412) esas numaralı Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin Genel Kurulun 05/11/2009 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin MHP Grubu önerisi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu’nun, 05.11.2009 Perşembe günü (Bugün) toplanamadığından, Grubumuzun TBMM  Genel Kurul Gündeminin Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Ön Görüşmeler kısmının 329. sırasında yer alan 10/412 esas nolu, “TOKİ tarafından üretilen konutlardaki sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla ”Anayasanın 98. ve İçtüzüğün 104 ve 105. Maddeleri Gereğince Meclis Araştırması önergesi görüşmelerinin bugünkü birleşimde yapılması önerisinin İçtüzüğün 19 uncu maddesi gereğince Genel Kurul’un onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                                                   Oktay Vural

                                                                                                                        İzmir

                                                                                                         MHP Grup Başkanvekili

BAŞKAN – Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, lehte 3 milletvekili arkadaşımızın talebi vardır. Onun için, o 3 arkadaşımız arasında bir kura çekeceğim.

İlk söz, aleyhte, İstanbul Milletvekili Sayın Sebahat Tuncel’in.

Buyurun efendim. (DTP sıralarından alkışlar)

SEBAHAT TUNCEL (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; MHP Grubu önerisinin aleyhinde söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Önerge üzerine görüşmeye geçmeden önce birkaç şeyi ifade etmek istiyorum. Birkaç gündür burada, özellikle söz alan milletvekili arkadaşlarımız Silopi’ye atıfta bulunarak, Silopi’deki halkın duygularıyla oynuyor bizce. Silopi halkı burayı izlediğinde, eminiz ki, kendilerini bu ülkede çok mutlu hissetmiyorlar ya da kendisini yönetenlerin, aslında, Silopi halkına karşı hissettikleri konusunda ciddi anlamda rahatsızlık duyuyorlar. Şunu bir kez daha ifade etmek istiyoruz: Silopi halkının tek yapmak istediği şey, barışa duyduğu özlem karşısındaki sevincini göstermekti. Silopi halkının duygusunu anlayamayanlar, Silopi halkının barış taleplerini anlayamayanlar, bu ülkede demokrasinin, barışın ve kardeşliğin savunucusu olamazlar. Bunu bir kez daha ifade etmek istiyorum ve burada Silopi halkını selamlıyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kentsel dönüşüm projesi, sadece projenin yapıldığı fiziki alanı ifade etmemektedir. TOKİ, genel olarak bu projeyle kenti yeniden düzenlemek istediğini, kentte sosyal tesislerin fiziki olarak düzenlenmesi, çocuklar için oyun sahası, gençler için kültürel aktivite yerleri olarak ifade etmekte ve kendi konseptini bu çerçeveye oturtmaktadır.

Şunu ifade etmek isteriz ki, kentsel dönüşüm sadece binaların yapılması değildir. İnsanların ortak olmadığı, ortaklaşmadığı hiçbir proje gerçek anlamda yaşam bulamaz. Kaldı ki, TOKİ bugün bir ranta dönüşmüş durumdadır. Ne yazık ki, Başbakanlık tarafından kurulan TOKİ, bugün kentsel rantın temel bir göstergesidir.

Bu açıdan, kentsel dönüşüm projeleri oluşturulduğunda, daha çok, kentte problemli olan, sorunlu olan alanlar olarak belirtilen alanlarda projeler uygulanmak istemektedir ve proje uygulanan alanlarda da, öncelikle orada yaşayan halk, hiçbir gerekçe gösterilmeden, halkla hiçbir şey paylaşılmadan orası boşaltılmak istenmektedir ve bizim karşımıza, her televizyon izlediğimizde, işte yine yeniden bir yıkım projesiyle, yeniden yıkım olayıyla karşı karşıya kalmaktayız. İstanbul’da Başıbüyük, Ayazma, Sulukule’nin boşaltılması yine bu anlamda karşımıza çıkan olaylardır.

TOKİ’nin, eğer gerçekten kentsel dönüşüm yapmak istiyorsa, öncelikle orada yaşayan halkı buna ikna etmesi gerekiyor. İkincisi, yapacağı projede orada, o kentin sivil toplum örgütleri, meslek örgütleri, odalar, siyasi parti temsilcileriyle bir araya gelip yapmak istediği projede toplumu ikna etmesi gerekiyor. Ancak bugüne kadar sadece iktidarın uygun gördüğü alanda bu uygulamaları yaptığını gördük. Son dönemde, özellikle İstanbul’da sel felaketinin yaşandığı dönemde, aslında, TOKİ’nin bu uygulaması bir kez daha göz önüne geldi. Dikkat ederseniz, sel felaketinde yaşanan olaylar karşısında başta Başbakan olmak üzere AKP İktidarı sorumluluğu mağdurlara attı, şöyle ifade etti: “Neden bu alanlara, dere yataklarına ev yapılmış; neden bu alanlara gecekondu yapılmış?” Şimdi, bu alanları imara açan sizler değil misiniz? Bu alanda yapılaşmaya neden olan sizler değil misiniz?

Şimdi, sevgili arkadaşlar, Ayamama Deresi’nin boşaltılması tartışılıyor. Bu iyidir, ancak -İstanbul için söylüyorum- hâlâ imara açık olan birçok dere yatağı var. Peki bunları nasıl yapacaksınız, nasıl şey yapacaksınız? Dolayısıyla bu noktada bir değişikliğe ihtiyaç var, zihniyet değişikliğine ihtiyaç var. Yani kentler sadece binalardan oluşmuyor. Eğer o binaların içerisinde yaşayacak insanlar yoksa, o binaların hiçbir anlamı yok. Kaldı ki TOKİ’nin dağıttığı binalar şimdi tek tek, alan kişiler tarafından bir yük hâline geldi ve ellerinden çıkarmaya çalışıyorlar. Birçok işçi ve emekçi TOKİ’den aldığı binaların çok daha pahalıya mal olduğunu görüyor. Çünkü alım koşullarında bu belirtilmiyor, dolayısıyla aldıktan sonra asıl sorunlarla karşı karşıya kalıyor ve birçok yurttaş, bu TOKİ’den aldığı binayı geri vermek durumunda kalıyor.

Sevgili arkadaşlar, TOKİ inşaat sektöründe bir tekel hâline gelmiştir ve inşaat sektöründe haksız rekabete neden olmaktadır. Yani, Başbakanlığa bağlı bir kurum aslında inşaat sektöründeki haksız rekabeti teşvik etmektedir. TOKİ, özel yetkilerle donatıldığı için yerel yönetimlerin başta imar yetkisi olmak üzere birçok yetkisine müdahale etmektedir.

Yine, TOKİ, hazine arazileri ve kamu taşınmazları üzerinde tasarruf yetkisini kötüye kullanmaktadır. TOKİ, bu arazileri, kamu arazilerini, hazine arazilerini çok ucuza mal etmekte, çok ucuza almakta, daha sonra da aslında iktidarın, iktidar sahiplerinin yandaşlarına bir şekilde bunu peşkeş çekmektedir ya cemaatlere ya da farklı vakıflara. Bu da aslında haksız rekabetin bir sonucudur.

Yine, biraz önce de belirttim, ucuza mal ettiği kamu arazileri veya hazine arazileri üzerinde yaptığı evleri maliyetinin çok üzerinde yurttaşa satmaktadır. Burada da çok ciddi bir rant söz konusudur.

Sonuç olarak şunu ifade etmek istiyoruz: Tabii ki TOKİ’nin bir bütün olarak ele alınması gerekir. Yani, MHP Grubu ifade etmiş. Hani, TOKİ’nin yaptığı binalar, onların koşullarının araştırılması… Tabii, bu da önemli. Hani, orada insanların yaşayacağı koşullar… Ancak bundan ziyade bir sistem sorunu vardır. Yani, bu alanda bu sistemi, bu zihniyeti değiştirecek bir araştırmaya ihtiyaç vardır. Sadece binaların fiziksel şeklinin değiştirilmesi bu araştırma açısından yeterli değildir.

Araştırılması gereken konuların başında -bu kentsel dönüşümle ifade edilen- kentsel dönüşümün özellikle toplumda nelere yol açtığıdır. Şu çok nettir: Kentsel dönüşüm projesiyle aslında toplumda sınıflaşmalar gittikçe çoğalmaktadır, kentte yeni kentli yoksullar çoğalmaktadır. Bu kentsel dönüşüm projesiyle “yoksul”, “öteki” olarak ifade edilen kesimler aslında o kentte yaşamın ya da o sosyal yaşamın dışına itilmek istenmektedir. Sulukule belki buna çok temel bir örnektir, Ayazma buna çok temel bir örnektir. Çünkü oradaki insanların zaten alım gücü yok, bir bina alamıyorlar. Kirada bulundukları noktada bile iki yıl boyunca Ayazma’da yaşayan yurttaşlar çadırda yaşadılar. Biz bunu gündeme getirdik, ancak herhangi bir hakları yok, çünkü onlar kiracı zaten. Dolayısıyla bütün bu boyutlarının araştırılması gerekiyor.

Bugün, kentsel dönüşüm meselesi Amerikan Mortgage sisteminden alınmış bir sistem. Orada da aslında görüyoruz, insanlar bu sistemle ne kadar çok yoksullaştı, evleri bile ellerinden alındı. Önümüzdeki dönemde de, sanırım Türkiye’de de bu özellikler çoğalacak çünkü insanlar her geçen yoksullaşıyor, her geçen gün işsizler ordusuna yeni işsizler katılıyor, her geçen gün yaşam standartları düşüyor ama işte, TOKİ’den aldıkları şeyde ek masraflar her zaman çıkıyor. Dolayısıyla, elinde, satamayanlar ya da bunun kredisini ödeyemeyenler yakında sanırım kapı dışına bırakılacaklar çünkü hiçbir sosyal güvenceleri yok. AKP İktidarının, bu insanların yaşamını garanti altına alacak noktasında bir çalışmasının olmadığını düşünüyoruz. O açıdan, eğer bir araştırma olacaksa bütün bunların araştırılması gerekiyor. Yine, TOKİ’nin yetkileri, yetki alanlarının sınırlandırılması gerekiyor çünkü TOKİ’ye verilen bu kadar geniş bir yetki hiçbir yerde yok ve bu anlaşılabilir değil. Hem yerel yönetimlerin haklarını kısıtlıyor TOKİ’nin bu hakları hem de aslında bir şekilde bir tekel oluşturuyor. Devlet kendi eliyle bir inşaat tekeli oluşturmuş durumda. Çünkü, diğer firmaların TOKİ’yle rekabet etmesi çok mümkün değil. Dolayısıyla, biz, bu araştırma önergesinin genişletilmesi gerektiğinin ve bütün bunların tartışılmasını, hatta TOKİ hakkında yeni bir düzenlemenin Genel Kurula gelmesi gerektiğini düşünüyoruz. Aksi takdirde, sadece binaların kullanım şekli bu sorunu çözmeyecektir.

Tabii ki, biz, burada bir iş yapmaya çalışıyoruz. Hani, Türkiye gündemini, Türkiye halkının yaşamını kolaylaştıracak daha iyi işler yapmaya çalışıyoruz ama halkı da doğru bilgilendirmek durumundayız. Sadece süslü sözlerle bazı şeyleri iyi gibi gösterip, aslında gerçek sorunlarını göstermemek bize yakışmaz, biz sorumluluk alan siyasilere yakışmaz diye düşünüyorum. Dolayısıyla buna, bundan sonra da daha iyi dikkat etmek gerekir diyorum.

Teşekkür ediyorum. (DTP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, 3 milletvekili arkadaşımızın lehte söz talebi vardı. Sayın Yılmaz Tankut, Adana; Metin Arifağaoğlu, Artvin ve Kamer Genç, Tunceli Milletvekillerimiz. Arkadaşlarımızın çekmiş olduğu kurada Sayın Yılmaz Tankut ve Metin Arifağaoğlu’nun konuşma hakları doğmuştur. Sayın Genç’e, istediği takdirde, kendisine yerinden konuşma imkânı tanıyacağım.

Evet, lehte Yılmaz Tankut, Adana Milletvekili.

Buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)

YILMAZ TANKUT (Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Toplu Konut İdaresinin yürüttüğü ve bitirdiği projelerde meydana gelen ve yaşanmakta olan sıkıntı ve sorunlarla ilgili olarak Milliyetçi Hareket Partisi adına vermiş olduğumuz araştırma önergesinin gündeme alınmasının lehinde söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bilindiği üzere ülkemizin en önemli sorunlarından birisi de konut sorunudur. Çağdaş bir ülke olabilmenin asgari şartlarında vatandaşlarımızın barınma sorunlarının çözümüne de öncelik vermemiz gerekmektedir, ancak maalesef bazı çabalar ortaya konsa da bu konuda tatmin edici bir ilerleme kaydedilememiştir.

Başbakanlığa bağlı Toplu Konut İdaresince yürütülen konut projeleri elbette desteklenmesi gereken bir alandır. TOKİ bu alanda birçok önemli ve güzel hizmetler yapmış, önemli projelere imza atmıştır ve hâlen de bir kısmı devam etmektedir. İnsanlarımızın konut sahibi olabilmeleri için yürütülen ve eksiksiz olarak bitirilip hak sahiplerinin memnuniyetini de esas alan söz konusu projelerde emeği geçen herkese bizler buradan teşekkür etmeyi bir borç biliriz. Gönlümüz ister ki bu projelerle ilgili hep güzel şeyler konuşalım, eleştirecek herhangi bir şey de bulamayalım, ancak bugüne kadar yapılan çalışmalara bakınca vatandaşlarımızın önemli bir bölümünün büyük bir hayal kırıklığı yaşadığını da buradan huzurlarınızda sizlerle paylaşmak durumundayım.

Türkiye'nin birçok yerinde üretilen ve devam eden konut projelerinde bitmek tükenmek bilmeyen şikâyetler, tepkiler almaktayız ve bu gidişle bu şikâyetlerin ve tepkilerin de bitmesi maalesef pek mümkün gözükmemektedir. Bugüne kadar TOKİ’nin ürettiği konut ve sosyal donatılar başta olmak üzere, TOKİ’nin sitelere atadığı özel yönetimden kaynaklanan meseleler, TOKİ’nin kendi müteahhit ve taşeronlarıyla ilgili yaşanan ve yaşatılan sıkıntılar hakkında birçok kez soru önergesi ve gündem dışı konuşmalarla yaşanan sıkıntı ve sorunları Meclis gündemine taşıyarak Hükûmeti uyarmaya çalıştık. Ancak, sorduğumuz ve gündeme getirdiğimiz sıkıntılarla ilgili olarak ne yazık ki vatandaşlarımızın beklenti ve şikâyetleri giderilememiş, aksine, büyük bir duyarsızlık ve vurdumduymazlıkla temel şikâyet ve sorunlar çözümlenmeden sürüncemede bırakılmıştır. Çözümsüzlüğün çözüm olmadığını ilan edip buna rağmen çözümsüzlükte inat edenleri, sorunların artmasına yol açanları elbette ki vatandaşlarımız ibretle izlemektedirler. Sadece seçim bölgem olan Adana’dan tarafımıza gelen şikâyetler o kadar fazladır ki, buradan bunları anlatmaya zamanımızın yetmesi de mümkün değildir.

Sayın milletvekilleri, diğer bölgelerden de değişik zaman dilimlerinde yoğun bir şekilde bizlere olduğu gibi, mutlaka sizlere de şikâyetler gelmektedir. Örnek olarak, fazla uzağa gitmeden, hemen yanı başımızda TOKİ’nin Gölbaşı Örencik’te yaptığı konutlarda çok büyük sıkıntılar olduğuna buradan dikkatlerinizi çekmek istiyorum. Ne yazık ki, çoğunluğunu Meclisimizin personelinin oluşturduğu Örencik toplu konutlarında bugün insanlarımız büyük bir dram yaşamakta ve kışın hüküm sürmeye başladığı bugünlerde soğuk ve çamurun yanı sıra, orada bulunan lise ve ilköğretim okullarında kaloriferler yanmamakta ve güvenlik olmadığı için öğrencilerin gözünün önünde inşaat işçileri birbirleriyle çatışmakta; su, doğal gaz ve elektrik şebekelerinin bağlanmamasından dolayı Türkiye'nin başkentinde âdeta dağ başındaymış gibi mahrumiyeti yaşamaktadırlar. Peki, niçin? TOKİ’nin ve dolayısıyla devletin taahhütlerine güvendikleri için. Benzer durumlar Adana ve diğer bölgelerimizde de mevcuttur ve acil olarak çözüm beklemektedir.

Sayın milletvekilleri, TOKİ inşaatlarında öne çıkan sorunları özetle şöyle sıralayabilmek mümkündür: Çatılar ve balkonlar akmaktadır, kapılar ve pencereler, parke ve fayanslar kırık teslim edilmektedir. Sözleşmenin aksine konut teslimatları geç yapılmaktadır. Duvarlar yarılmakta, boyalar daha ilk yılda dökülmektedir. Sıvalar baştan savma yapılmaktadır. Telefon, İnternet gibi iletişim kabloları ya evin dışında ya da prizlere dağıtılmamış olarak teslim edilmektedir. Sosyal donatılar çok yetersiz kalmaktadır. Konut satış fiyatı sözleşmenin aksine olarak yüksek fatura edilmekte, dolayısıyla taksitler ilan edilenden daha fazla olmaktadır. Diğer taraftan, çok sayıda esnafımız tarafından bize iletilen bilgi ve şikâyetlere tarafımızdan yapılan araştırmalara göre TOKİ’nin birçok müteahhide milyonlarca -eski parayla trilyonlarca- lira tutarında borcu bulunmaktadır. Bu yüksek tutardaki borcun TOKİ ile müteahhitler arasında yapılan iş bitirme ve ödeme protokolüne, bitirilmiş projelere rağmen aylardır ödenmediği de edinilen bilgiler arasındadır. Bu süreçlerde TOKİ projelerinin uygulandığı il, ilçe ve beldelerde bulunan esnaf ve firmalardan borçlanarak mal ve hizmet satın alan müteahhitlerin, müteahhitlere iş yapan taşeron firmaların çok büyük mağduriyetler yaşadığı, banka kredilerinin tükendiği; araçlarının, iş makinelerinin ve gayrimenkullerinin hacizlik hâle geldiği de kaydedilmektedir. Bu finansal sorun tabiidir ki müteahhitlere ve taşeron firmalara mal ve hizmet satan bölge esnafını ve diğer firmaları da zincirleme olarak etkilemiş ve etkilemeye de devam etmektedir.

Diğer taraftan TOKİ inşaatlarında çalışan ve ailesinin geçimi için mücadele veren binlerce işçimiz de mağdur olarak evine ekmek götüremez bir hâle gelmiştir. Bazı firmaların TOKİ’ye iş yapan müteahhit ve taşeron firmalara aylardır mal ve hizmet satışını durdurması ve “TOKİ mi? Tövbe.” demeye başlaması sorunun vahametini anlatmaya zannediyorum kâfi olsa gerektir.

Değerli arkadaşlar, ayrıca altını çizerek söylemek istiyorum, en çok şikâyet konularından birisi belki de en başında geleni TOKİ’nin atadığı özel site yönetimleridir. “Boğaziçi Anonim Şirketi” isimli bir şirket, TOKİ nerede konut yapmışsa oraya geçici yönetimi atamakta ve kendi keyfiyetine göre bir yönetim anlayışı sergilemektedir. Bu yönetimde 3-5 kişi bulunmakta; yanlarına, temizlik, bahçe, bakım, onarım gibi hizmetlerde kullanılacak yine 3-5 personel verilmektedir. Bu özel yönetim, konut sakinlerinin hiçbir görüşüne başvurmadan astığı astık, kestiği kestik, âdeta bir derebeylik anlayışı içerisinde hareket etmektedir. Bu konuyla ilgili olarak Adana Şambayadı mevkisindeki TOKİ konutlarında oturan bir vatandaşımız bakınız ne diyor: “İki yıldır yönetimle sıkıntımız var. Sadece bir yıllığına göreve geldiler, hâlen devam ediyorlar. 31 lira aidat alıyorlar ancak nereye, ne harcadıkları belli değil ve bilgi de vermiyorlar. Temizlik görevi verilenler sadece çöp topluyor, çevre temizliğine bakmıyorlar. Sözleşmeye göre çevre düzenlemesini TOKİ yapacaktı. Oysa şimdi yönetim, bizden ayrıca çevre düzeni için para topluyor. Bizi dinlemiyorlar, tam bir derebeyi gibi hareket ediyorlar, kabadayı bir üslupla bize davranıyorlar, bizlere yani yönetilenlere hiçbir söz hakkı tanımıyorlar. Asansör dairesi kapısı on gündür açık ve çocuklar için büyük bir tehlike arz etmesine rağmen ilgilenmiyorlar. Su sızdıran pencerelerimizi biz yapıyoruz. Damlarımız, balkonlarımız akıyor, duvarlar su sızdırıyor ama kimseye anlatamıyoruz.”

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben de buradan bu konudaki sorun ve şikâyetlerin çok ciddi olduğunu huzurlarınızda bir kez daha ifade etmek istiyorum ve soruyorum: Kimdir bu Boğaziçi şirketi? İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanının veya yakınlarının olduğu iddiaları doğru mudur bilemiyoruz ama bildiğimiz bir şey vardır ki o da TOKİ’nin Boğaziçi AŞ üzerinden atadığı bu yönetimle ilgili bütün Türkiye’de çok ciddi şikâyetler ve suistimal iddialarının olduğudur.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; vatandaşlarımızın alım gücü giderek düşmekte, yokluk ve açlık artık sıradan bir tablo olarak önümüzde durmaktadır. İşte, böylesi bir Türkiye tablosunda, böylesi bir Türkiye gerçeğinde TOKİ konut satmaktadır. Alt gelir grubu için yapılan konutları satarken bazı şartları vardır ve haklı olarak belli bir gelirin üzerinde olanlara da konut satmamaktadır. Örneğin, 860 TL’nin altında gelire sahip olma şartını aramaktadır. Bu şartın uygulandığı bir yerde konut satın alan vatandaşlarımızdan ise 400-500 lira taksit alınmaktadır.

Geçenlerde verdiğim bir soru önergesinde de dile getirmiştim. Yine Adana’da TOKİ Sarıhuğlar 860 konutlarında oturan bir hemşehrimiz aylık ortalama 400 lira taksit ödediklerini, 35 lira aidat verdiklerini, ulaşım giderinin 100, elektrik-su faturalarının 100, mutfak tüpü için aylık 45, eğitim giderleri için aylık 100 lira olmak üzere sabit giderlerin 770 lirayı bulduğunu belirterek nasıl geçinebileceğini sormuştu.

Ben de buradan huzurlarınızda sormak istiyorum: Asgari geçim şartlarına sahip olan ya da daha beteri işsiz kalan, maaşını alamayan insanlarımız nasıl olacak da bu taksitleri ödeyebilecek? Bir yandan Türkiye İstatistik Kurumu marifetiyle enflasyonun artmadığı ifade ediliyor, ancak diğer taraftan insanlarımız temel ihtiyaçlarını karşılamakta büyük bir acze düşüyor. Yani açıklanan sahte enflasyon rakamlarıyla, insanımızın…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun efendim, konuşmanızı tamamlayınız.

YILMAZ TANKUT (Devamla) - … gerçek enflasyon arasında kapatılması mümkün olmayan uçurum her geçen gün daha da derinleşiyor. Âdeta cambazlık yaparak, rakamlarla oynayarak, gerçekleri gizleyerek Türkiye’de hiç olmayan pembe bir tablo sunulurken, vatandaşımız da başka bir sihirbazlıkla kendi hayatını devam ettirmeye çalışıyor.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime son verirken şunu ifade etmek istiyorum: AKP Hükûmeti, bir an önce hayal dünyasından uyanmalıdır; herkesin kaynayan bir aşı, bir işi olmadığını, çalışanların ise açlıkla mücadele savaşı verdiğini artık anlamalıdır. Herkesin kuyumcu, armatör olmadığını; yumurta, mısır ticareti yapmadığını; petrol zengini olmadığını, yine herkesin bir dayısının ve bir bakan yakınının olmadığını bilmelidir. Bu gerçekler ışığında Hükûmeti insafa devam ediyor, TOKİ taksitlerinin daha ödenebilir bir hâle getirilmesi, geciken taksitler için esneklik tanınması, TOKİ yönetiminden ve uygulamalardan kaynaklanan sorunların daha iyi tespit edilebilmesi ve vatandaşlarımızın mağduriyetlerinin çözümlenebilmesi için araştırma önergemizin desteklenerek gündeme alınmasını temenni ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Tankut.

Grup önerisinin aleyhinde, İstanbul Milletvekili Nusret Bayraktar.

Sayın Bayraktar, buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

NUSRET BAYRAKTAR (İstanbul) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisinin aleyhine söz almış bulunuyor, bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Türkiye’de ve bütün dünyada insanların birinci öncelikli arzusu ve ihtiyacı konut. Konut üretimiyle ilgili yıllardan bu yana devam eden politikalar sonucu, insanlarımızın düşük gelirli, orta gelirli ve yüksek gelirli kesimlerinin dengeli bir şekilde, sağlıklı, yaşanılabilir; depreme karşı dayanıklı; çevresiyle, sosyal donatısıyla yaşam kalitesinin son derece üst seviyelerde olması gerektiği hususundaki konut ihtiyacını karşılama hususu maalesef Türkiye’de bugüne kadar ciddi bir şekilde sağlanamamıştır. Şu an bile içinde bulunduğumuz ortamda, TÜİK verilerine göre, 2012 yılına kadar 3 milyon yeni konut ihtiyacının varlığını hesapladığımız takdirde yılda 600 bin konutun üretilmesi gerekir.

İddiaların aksine aslında Toplu Konut İdaresi tek başına tekel değildir -TÜİK verilerine göre yine söylüyorum- ancak konut üretiminin yüzde 5’i ile 10’u arasındaki ihtiyacı karşılamaya yönelik bir çalışma yapmaktadır. Dolayısıyla yüzde 90 oranındaki konut ihtiyacını karşılayan kooperatifler veya müteahhitler veya şahısların kendi imkânlarıyla yaptığı konutlardır. Ama maalesef bütün bunlara rağmen görüyoruz ki büyük kentlere olan göç ve bu göçler sonucu düşük gelirli vatandaşların “Başımı sokacak bir konuta sahip olayım, ne olursa olsun.” mantığıyla plansız programsız -mutlak koruma alanları dâhil, dere ıslah edilmesi ve dere havzaları dâhil olmak üzere- gecekondu yapımı ve imarsız yapılaşma sonucu Türkiye’deki yapıların yüzde 68’i -ortalama söylüyorum- imarsız, ruhsatsız ve iskânsızdır. Yüzde 80’in üstünde de ruhsatlı olmasına rağmen iskânın alınmadığını bilmekte olduğumuz bugünlerde, Türkiye Büyük Millet Meclisinde çıkartmış olduğumuz yeni yasalar ve kolaylıklar sonucu İskân Kanunu’nda yapılan değişikliklerle biraz gelişmeler katedilmişse dahi yeterli olmadığını biliyoruz. İşte, 1984 yılında, Özal Hükûmeti döneminde Toplu Konut İdaresinin gündeme gelişiyle konut ihtiyaçlarına kısmen çözüm üretimine yönelik atılan adımlar ve olumlu çalışmalar sonucu 2003 yılına kadar Toplu Konut İdaresi tarafından ancak 43.500 civarında konut üretilebilmiş. Oysa bugün Toplu Konut İdaresinin yetkilerine, imkânlarına, planlama ve organizasyon gücüne şöyle bir baktığımız zaman son derece çarpıcı neticeler görüyoruz.

İşin başında şunu da ifade etmek istiyorum -en son söylenmesi gereken söz belki- MHP Sözcüsünün bahsetmiş olduğu gibi, “Aslında son derece elverişli ve olumlu projelerin keşke eksik yanlarını değil de hep artı yanlarını konuşmuş olsaydık.” Doğru bir ifade ama siz insanlara veyahut bazı insanlara iyilik edersiniz, doksan dokuz yıl sırtınızda taşırsınız, eğer yüzde 1 eksiklik veya bir yıl ihmaliniz söz konusu olursa doksan dokuz artı unutulur hep eksiyle konuşulur, “Bu adam yaramaz, bu adam bana şöyle kötülük yaptı, bana böyle kötülük yaptı.” derler ve yüzde 1 eksiklikle ilgili konuşmalar yapılır.

Oysa Toplu Konut İdaresinin yaptığı işlemlerin tümüne, Adana’da da, Ankara’da da, İstanbul’da da, Türkiye genelinde de bakıldığı zaman memnuniyet oranları ve ihtiyaçlara cevap verme oranları yüzde 80, yüzde 90’ın üstünde ama yüzde 10 yönetimsel, çevresel, dünya ve Türkiye’deki gelişen krizler sonucu bazı aksaklıkların varlığı, müteahhitlerin veyahut taşeronların uygulamalarından kaynaklanan eksiklikler, tabii kullanıcı memnuniyeti açısından, hak sahipleri açısından günlük şartlara, günlük ihtiyaçlara ve bu günübirlik ani sorunlara çözüm bakımından eksiklikler olunca haklı olarak eleştirilerin dozu bu yöne doğru geliyor. Doğru, bunun da olmaması lazım, bunu asgariye indirmemiz lazım.

Ben şimdi oransal olarak şöyle birkaç rakamı sizlerle paylaşmak istiyorum:

Toplu Konut İdaresinin 2003 yılından bu yana, özellikle 81 il, 664 ilçede 1.453 şantiyede toplam 3 bin ihale ile yapmış olduğu, gerçekleştirmiş olduğu konut ihaleleri projesinin tamamı 389.337’dir. Bu rakamın 100 bin nüfuslu 15 adet şehir olduğunu düşünecek olursak ve ortalama olarak aslında 4 kişi bir ailede yaşıyor şekliyle değerlendirdiğimiz zaman bu rakamı buluyoruz. Bu rakamın yüzde 85’ine yakını, yani 282 bin adedi sosyal donatılarıyla birlikte sosyal konut niteliğindedir; dar ve düşük gelirli, alt gelirli insanlara verilen konuttur.

Elbette, Toplu Konut İdaresi ucuz ve sağlıklı konut üretirken piyasada rekabet yapıyor gözükse dahi, bizim asıl hedefimiz düşük gelirli, az gelirli veyahut gelirsiz vatandaşların konut ihtiyacını karşılamaktır. Eğer, piyasadaki gibi müteahhitlerin yapmış olduğu ve herkesin rekabetine açık olacak tarzda bir konut üretecek olur ise, aslında maliyet itibarıyla, düşük gelirli vatandaşların konut sahibi olmasına imkân sağlamayacak bir yarışmaya insanları sokmak doğru değildir. Dolayısıyla, devlet tabii ki hazine arazisini Toplu Konut İdaresine bedelsiz devredecektir. Sosyal devlet olma anlayışından hareketle de Toplu Konut İdaresi çeşitli metrekarelerde, çeşitli vasıflarda düşük gelirlilere, dar gelirlilere, hatta hiç gelirsiz olanlara…

Bir de kentsel dönüşüm dediğimiz, mutlaka boşaltılması gereken yerlerin boşaltılarak, sağlıklı konutlara yerleştirilecek insanlara konut üretmesi noktasında rekabet yapabilmesi gerekir ama bu rekabetin yanı sıra aslında Toplu Konut İdaresi müteahhitlik hizmetini kendisi yürütmüyor, bütün bu ihaleleri müteahhitlere açık ve şeffaf bir şekilde ihale ederek… Hiçbir müteahhide “Gel sen illa şu işi al.” diyerek zorlayarak bir ihaleyi vermiyor. Tam tersine, müteahhitler yarışma yaparak belli kırımlarla veyahut maktu fiyatlarla ihaleleri alıyor. İhaleleri aldıktan sonra taşeron marifetiyle işi yürütürken, geçmiş dönemlerdeki yüksek maliyetli ve yüksek kârlara alışmış olan bazı –herkesi söylemiyorum- müteahhitler tabii düşük kâr veyahut az kâr ve bir de gelişen dünya ve Türkiye’deki kriz sonucu ekonomide, inşaat sektöründe ve diğer piyasalardaki daralmanın etkisiyle zor durumda kalınca taşeronlara bedelleri ödemiyorlar. Ödenmeyen bedel karşılığı taşeronlarda bir sıkıntı oluşuyor. Tabii, alışveriş yapan, mal temin eden ve mal satımı yapan insanlarda da bu sıkıntı söz konusu olabiliyor. Ama bütün bunlara rağmen, yapılan bu hizmetlerin az olmadığını, her il ve ilçede ciddi oranlarda üretilen konutlara sıra, noter huzurunda çekilişler ve kuyruklar oluşturularak… Kira ödemeden daha düşük bedellerle konut sahibi olan insanların memnuniyetini de unutmamak lazım. “Allah razı olsun, yıllar yılı arzu ettiğim, beklediğim bir şekle kavuşarak ben konutuma ulaştım.” Ha, bu arada “Ben konutuma oturacaktım ama eksiklik var…” Şu eksiklikler, şu eksiklikler, yönetsel eksiklikler, çevre ve rekreasyon, doğal gaz, altyapı, belediyelerin yapması gereken hizmetler gibi hizmetlerin eksikliklerini biz de duymuyor değiliz, duyuyoruz. Bunlarla ilgili görüşmeler yaptığımız zaman, planlamaya ve sıralamaya alınarak ilgili kurumlar tarafından en kısa sürede bunların çözüme kavuşturulacağı hususunda bilgi de alıyoruz.

Ben burada mesela bir oran vermek istiyorum, Ankara İncek’te, Ankara Gölbaşı’ndaki konutlarla ilgili ne denli şikâyetler olduğunu, neler üretildiğine bakmak istiyorum: Gölbaşı’nda 300 kişilik bir pansiyon, Gölbaşı’nda 5.386 konut 7 etap şeklinde ihale edilmiş. Bakın, 1’inci etabı yüzde 97; 2’nci etabı yüzde 96; 3’üncü etabı yüzde 97; 4’üncü etabı yüzde 97; 5’inci etabı yüzde 94; 6’ncı etabı yüzde 40; 7’inci etabı yüzde 37 bitmiştir yani tamamı bitmemiştir. Tamamı bitmemiş olan yerlerle ilgili, yüzde 3’lük, 5’lik, 15’lik, 25’lik eksikliklerin arasında, özellikle kullanım esnasında, gaz bağlantısı, elektrik bağlantısı, su bağlantısı, altyapı, yol ve çevre ile ilgili eksikliklerin dile getirildiğini hep biliyor, hep yaşıyoruz. Her türlü imkana sahip olduğumuz hâlde, paramızla almış olduğumuz gayrimenkullerde bile yönetsel olarak veyahut bölgesel olarak ciddi sıkıntılarla karşı karşıya kaldığımızı biliyorsunuz, hep beraber. Bunu nasıl çözüyoruz? Kat Mülkiyeti Kanunu’nda yapmış olduğumuz düzenlemelerle. Kat malikleri kendi aralarında, önce mülk sahibi kendisi, arkasından kat malikleri, arkasından site sakinleri bir yönetim organizasyonu gerçekleştirmek suretiyle bu işlerin çözümünü yerine getirmiş olacaktır.

Sürem dolmakta, ben birkaç rakamı daha vererek sözü bitirmek istiyorum.

Toplu Konut İdaresi, konutun dışında, Türkiye'de 396 adet okul, 395 adet spor salonu, 9 yurt ve pansiyon, 353 ticaret merkezi, 282 cami, 3 hastane, 77 sağlık ocağı, 36 kütüphane…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Bayraktar, konuşmanızı tamamlayınız efendim lütfen.

NUSRET BAYRAKTAR (Devamla) – Sayın Başkanım, bitiriyorum.

BAŞKAN - Buyurun.

NUSRET BAYRAKTAR (Devamla) – …163 okul; 175 yeni ve protokol içerisinde olan anlaşmalar çerçevesindeki projeleri söylüyorum. Hülasa, ben bunları sayarak bitiremem; sayfalar ve dosyalar dolu, bir hayli hizmetleri yürütüyor. Ama İstanbul’la ilgili birkaç söz söylemişler. Gerek Başıbüyük gerek Sulukule ve gerek diğer yerlerdeki kentsel dönüşüm uygulamaları… Depreme karşı hazırlıklı olmamız gerektiğini iddia ettiğimiz, konuştuğumuz her ortamda… Sağlıksız ve depreme dayanıklı olmayan yerlerde yaşayan vatandaşlarımızın burnu kanamadan ve -tabii ki karşılıklı anlaşma ile- hiç kimsenin gönlünün razı olmayacağı, mutlu olmayacağı bir netice ile karşı karşıya gelmemek kaydı ile dönüşüm projelerinin uygulanması önemlidir. Aslında, şimdi ilk önce yanlış anladılar ve yanlış aktardılar. Bazı provokatörlerin yanlış anlatımları sonucu isyanlar oluştu. Sonra üretilen toplu konut ve rekreasyon alanlı yaşanılabilir bir alanı gördükten sonra herkes sıraya girdi, “Ne olur bize de verin, bize de verin.” diyorlar. Gerçeği gördükten sonra gerçeği anlıyorlar. Dere ve su havzalarında imar planlama çalışmalarını asla biz yapmamışızdır. Oradaki kaçak yapılaşmanın ne zaman, nasıl olduğu malumlarınızdır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Bayraktar, teşekkür ederim.

NUSRET BAYRAKTAR (Devamla) – Ben bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlarken bu gündem yoğunluğu içerisinde vakti bu konuda harcamama açısından MHP grup önerisinin aleyhinde olduğumu belirtiyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Evet, grup önerisinin lehinde Artvin Milletvekili Metin Arifağaoğlu.

Buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

METİN ARİFAĞAOĞLU (Artvin) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisinin lehinde söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Bu yasama döneminde Meclisin çalışma programı üzerinde tartışmalar önceki dönemlere göre bir hayli artmıştır. Neden bu tartışmalar artmaktadır? Bu durum, iktidar partisinin dayatmacı anlayışından kaynaklanmaktadır.

Değerli milletvekilleri, Danışma Kurulu önerisi veya grup önerisiyle gündem oluşuyor. Bu gündemin anlamı nedir? Belirlenen kanun tasarıları sırasıyla görüşülecek demektir ancak durum böyle olmuyor. Gündemdeki tasarıyı iktidar partisi görüşmek istemezse, oturumu idare eden Meclis başkan vekili sırası gelen tasarıyı okutuyor, komisyon başkanı ve ilgili bakan bu koltuklardan sağ taraftaki komisyon koltuklarına oturmuyor ve böylece “Komisyon? Yok. Hükûmet? Yok. Ertelenmiştir.” deniyor ve tasarılar AKP İktidarının isteği doğrultusunda maalesef erteleniyor. Bugüne kadar burada sergilenen tablo budur.

Haziran ayında İmar Yasası ve Yenilenebilir Enerji Yasası görüşülecekti. Bu konuda gruplar arasında mutabakat da vardı. Maalesef, iktidar partisinin kendi içindeki anlaşmazlıkları nedeniyle bu iki yasa tasarısı ertelenmiştir. Bu durumlara böyle gelindi. Meclisin verimli çalışması konusunda muhalefetten kaynaklanan bir engelleme söz konusu olmamıştır.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Toplu Konut İdaresinin kuruluş amacı nedir? Ülkenin arsa ve konut ihtiyacını karşılamak, ucuz ve sosyal konut üretmektir. Toplu Konut İdaresinin amacı asla kâr yapmak değildir, dar ve orta gelirlilere altyapılı, imarlı arsa ve toplu konut kredisi desteğinde bulunmak ve kent arsalarının kullanılmasında toplum yararına öncelik veren önlemleri almaktır. Anayasa’mıza göre, herkesin sağlıklı bir çevrede yaşama hakkı vardır ve bu ihtiyacın giderilmesi devletin asli görevidir. Toplu Konut İdaresi bu anlamda kurulmuştur ancak günümüzdeki TOKİ, uygulamalarıyla Anayasa’daki, Toplu Konut Kanunu’ndaki ve kendi kuruluşunun esası olan kamusal amaç ve kimliğinden hızla uzaklaşmaktadır. Yapılan yasal düzenlemelere gerek kendisine ait gerekse hazineye ait gerekse kamulaştırma yoluyla elde ettiği araziler üzerinde yine kendisi tarafından belirlenmiş, ayrıcalıklı imar kararlarıyla rant projeleri üretmektedir. Bu uygulamaları gerçekleştirirken yerel yönetimlerin karar yetkilerini ve bölgenin plan kararlarını, yasadan aldığı güçle, yok saymaktadır. TOKİ, arsa üretiyor, planlıyor, projelendiriyor, ihaleye çıkarıyor, yapıyor, satıyor. Böylece emlak pazarlaması esaslı bir anlayışla kuruluş amacının dışında davranarak inşaat sektöründe giderek devlet destekli bir tekel oluşturmaktadır.

Türkiye Cumhuriyeti, anayasal ve yasal kuruluşlarıyla demokrat olacak, şeffaf olacak ve denetlenebilir olacaktır. 4734 sayılı Yasa’ya tabi olmayan Toplu Konut İdaresi neden 4734 sayılı Yasa’ya tabi değildir? Toplu Konut İdaresinde yandaşların korunduğu ve kollandığına dair iddialar vardır. Bu iddialar var mı yok mu, bunu nasıl öğreneceğiz? İşte burada “Meclis araştırma komisyonu kurulsun.” diyoruz ve bu iddiaları burada görüşelim diye arzuluyoruz.

Milletvekili dokunulmazlığını kaldırmadığınız müddetçe demokrat bir yönetimden yana, şeffaf ve sorgulanabilir bir yönetimden yana olduğunuzu söyleyemezsiniz, hukuk devletini ve hukukun üstünlüğünü savunamazsınız. Ergenekon’da yargılananlara uygulanan “Şafak vakti hukuku” ile dağdan gelenlere uygulanan “Mobil hukuk”u savunanlar demokrat olduğunu söyleyebilir mi? “Türkiye, demokratik, laik, sosyal hukuk devletidir.” kuralını maalesef zaafa uğrattınız. Şehit ailelerini ağlattınız. Hukukun üstünlüğüne inanan on binlerin, yüz binlerin, milyonların yüreklerini dağladınız. AKP yönetimine ve bu tutumundan dolayı Adalet Bakanına güven kalmamıştır.

Ülkemizin hukuk devleti olarak yoluna devam edeceğine inanmak istiyorum, halkımız da inanmak istiyor. Bunun için, şeffaf ve denetlenebilir yönetim tarzı uygulamaya koymalısınız, burada araştırma önergelerine destek vermelisiniz.

Değerli milletvekilleri, vaktim az. TOKİ’nin uygulamalarıyla ilgili elimde çok doküman vardır. Bu dokümanlardan birkaçını söyleyeceğim. İş alanların listesi yanımdadır. Bu, iş alanların listesi. Bu insanlar “Biz AKP’liyiz.” diyor. Hem AKP’nin şehir yönetiminde olanlar var hem şirket yönetiminde olanlar var.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Damatlar da var!

METİN ARİFAĞAOĞLU (Devamla) – Bunları isteyenlere verebilirim.

Yine, bakın Sinop’ta ne olmuş? Sinop Seyricek’te 49, Ortaköy’de 25 afet konutu ihalesi yapılmış. İhaleye iki firma girmiş, iptal edilmiş. 2 Temmuzda bir firma katılmış, iptal edilmiş. 31/7/2009’da dört firmadan teklif alınmış, 6 milyon 913 bin 687 TL keşif bedelli iş, 6 milyon 800 bin liraya birine verilmiştir. Bu kimdir, nedir araştıralım. Biz, doğrudur, eğridir, bunu da araştıralım istiyoruz.

Yine değerli milletvekilleri, burada, 2008 yılı 16 Nisanında, bir gece operasyonuyla, Artvin ili Yusufeli ilçe merkezinin değiştirilmesi yasasını görüştük. Sözlerimin başında söyledim, istediğiniz sırayı siz belirliyorsunuz. Oysaki Yusufeli ilçe merkezini belirleyen yasa tasarısı gündemin çok gerilerindeydi, AKP İktidarının, AKP Grubunun önerisiyle öne alındı. Bir hafta sonra görüşülecekti, bir hafta dayanamadınız, akşamüzeri dediniz: “Bunu görüşelim.” Önündeki yasa tasarıları görüşüldü “Komisyon? Yok. Hükûmet? Yok. Ertelendi.” Yusufeli yasasına sıra gelindi ve 16 Nisan 2008 günü Mecliste kabul edildi. Ben bunu takip etmeye başladım. Yusufeli’ye gittim. Aradan on sekiz aydan fazla zaman geçti. “Bu yeni Yusufeli, çağdaş Yusufeli’yi kim yapacak?” dedim, “TOKİ yapacak.” dediler. Bir hafta bekleyemediniz burada kanunun sırasını. Şimdi ben soruyorum: Peki, on sekiz aydır neredesiniz? Niçin yapılmıyor? Niçin inşaata başlanamıyor? (CHP sıralarından alkışlar)

Sevgili milletvekilleri, Yusufeli halkı barajla yatıyor, barajla kalkıyor. On dört yıldır Yusufeli’de baraj inşaatına başlanamıyor. “Şehir yapacağız.” dediniz, şehre de başlanamıyor.

Bakınız, 2006 yılında Yusufeli Barajı’na başlamak üzere ilgili firma oraya gitti, şantiyelerini kurdu, makinelerini getirdi. Derivasyon tüneline başlamak için -bu teknik tabirdir, teknik olan arkadaşlar bilir- iki adet köprü yaptı bu firma. 2007 seçimlerinden önce aniden durdu. İnşaat durunca 22 Temmuzdan sonra ben bir önerge verdim: “Bu inşaat neden durdu, ne zaman başlayacak?” Sayın Bakan bize cevap verdi: “2008’in ortalarına kadar başlayacak.” 2008’in ortalarına gelindi, bir önerge daha verdim, “Sayın Bakan, başlanmadı.” dedim ve Sayın Bakanın bize verdiği cevap: “Bakanlar Kurulu kararıyla durduruldu.”

Şimdi, değerli milletvekilleri, bu kadar keyfîlik olur mu? Yönetim tarzına bakın: Bir baraj… Su boşa akıyor, suyu boşa akıtmayalım isteniyor. Oraya Türkiye'nin en güçlü firması geliyor, şantiyesini kuruyor. Diğer barajlar dış krediyle yapılmıştı, muhtemelen bu da dış krediyle yapılacaktı. Ancak sonradan, Bakan, burada, kişisel görüşmemde diyor ki: “Biz bunu iptal ettik ancak 4628 sayılı Yasa’ya bağlı olarak, yani yap-işlet-devret modeliyle yaptıracağız.” diyor. Şimdi ben size soruyorum değerli arkadaşlar: Türkiye'nin en güçlü firması -o firmanın bankası da var- gitmiş, şantiyesini kurmuş, o işi yapmak üzere gitmiş ama Bakanlar Kurulu kararıyla iptal olmuş. Peki o firma yap-işlet…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Firma AKP’li değil. Firma AKP’li olmayınca…

BAŞKAN – Sayın Arifağaoğlu, buyurun efendim, konuşmanızı tamamlayınız.

METİN ARİFAĞAOĞLU (Devamla) – …ve o firma bu işe yanaşmıyor. Niye yanaşmıyor? Koskoca bir şehir kamulaştırılacak. Devlet diyor ki: “Bütün kamulaştırmaları sen yapacaksın, barajı da yapacaksın. Bana iki rakam vereceksin. Bir: Kaç senede bu inşaatı bitirirsin? İki: Kaç yıl kullandıktan sonra devredersin?” Devlet iki tane rakam istiyor. Türkiye'nin en büyük firması buna yanaşmıyor, “Bunu ben yapamam.” diyor, “Bunun ucu açık.” diyor, “Benim gücüm buna yetmez.” diyor. Sayın Bakan da diyor ki: “Ben buna müşteri bulacağım.”

Değerli milletvekilleri, ben iki dönemdir buradayım, ben iş adamıyım, otuz dokuz senelik mühendisim. Buna müşteri bulamazsınız, bu sevdadan vazgeçin. Diğerlerini nasıl yaptıysanız, aynı metotla, dış kredi bulun ve bu inşaatlara devam edin. Bu ülkeye yazık etmeyin, Yusufeli’de yaşayanlara yazık etmeyin. Onlar ilerisini göremiyor, ne yapacaklarına karar veremiyor. Burada baraj yapılacak mı, yapılmayacak mı? Yusufeli halkı bir an evvel barajın yapılmasını arzu ediyor.

Hepinize sevgiler, saygılar, iyi günler. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Arifağaoğlu.

III.- YOKLAMA

(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Sayın Başkan, yoklama istiyoruz.

BAŞKAN – Tamam Sayın Başkanım.

Yoklama talebinde bulunan arkadaşların isimlerini tespit edeceğim: Sayın Anadol, Sayın İnce, Sayın Köktürk, Sayın Barış, Sayın Arifağaoğlu, Sayın Köse, Sayın Dibek, Sayın Güner, Sayın Güvel, Sayın Süner, Sayın Çöllü, Sayın Coşkun, Sayın Paçarız, Sayın Durgun, Sayın Topuz, Sayın Sönmez, Sayın Özdemir, Sayın Yıldız, Sayın Mengü.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, ben de söz istemiştim, söz vermediniz.

BAŞKAN – Sisteme girmediniz Sayın Genç.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Girdim efendim.

BAŞKAN – Biraz sonra vereyim Sayın Genç.

Efendim, 20’yi bulamadık.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Oğuz Oyan var orada, yazmadınız.

BAŞKAN – Tamam, yazdık Sayın Anadol.

Yoklama için üç dakika süre veriyorum ve yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı yoktur.

Birleşime on beş dakika ara veriyorum.

 

Kapanma Saati: 15.53

 

ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 16.07

BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL

KÂTİP ÜYELER: Fatih METİN (Bolu), Murat ÖZKAN (Giresun)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri,  Türkiye Büyük Millet Meclisinin 14’üncü Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

III.- YOKLAMA

BAŞKAN – İstem üzerine yapılan yoklamada toplantı yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi yoklama işlemini tekrarlayacağım ve yeterli sayıyı arayacağım.

Yoklama işlemini başlatıyorum.

Pusula gönderen arkadaşlarımız lütfen Genel Kuruldan ayrılmasınlar.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Pusula gönderen arkadaşlarımızı okuyorum:

Sayın Ülkü Gökalp Güney? Burada.

Sayın Sabahattin Cevheri?

Sayın İsmail Katmerci? Dışarı çıkmış herhâlde.

Sayın Cemal Öztaylan? Burada.

Sayın Edip Uğur? Burada.

Sayın Atilla Koç? Burada.

Sayın Lokman Ayva? Burada.

Sayın Mehmet Nil Hıdır? Burada.

Akif Gülle Bey’i görmüştüm. Sayın Akif Gülle?

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Burada yok ya, nerede var? Varsa “Buradayım” der.

Sayın Fuat Çay? Burada.

Sayın Enver Yılmaz? Burada.

Sayın Zeynep Dağı? Yok mu?

Sayın Eyüp Fatsa? Burada.

Sayın Yakut?

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Akif Gülle burada Sayın Başkanım.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Oylama bitti ya! Sıkmayın, taşın suyunu çıkarmayın!

BAŞKAN - Efendim, Akif Bey buradaydı ben de gördüm. Dışarı çıkmıştı, geldi Başkanım, tekrar geldi, yani burada.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Olur mu öyle şey ya!

BAŞKAN – Evet sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.

Sayın Genç, sisteme girer misiniz efendim söz hakkı istemiştiniz.

Sayın Genç, buyurun efendim.

VIII.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

2.- (10/412) esas numaralı Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin Genel Kurulun 05/11/2009 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin MHP Grubu önerisi (Devam)

KAMER GENÇ (Tunceli) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Aslında TOKİ, devletin devasa bir KİT’i. Bu KİT’in başındaki zat Tayyip Bey’in çok yakın arkadaşı, âdeta onun emirleri Tayyip Bey’in emirleridir ve devletin en büyük konut, yatırım yaptığı bir sahadır.

Geçen hafta bir gazetede, Cemil Çiçek’in damadına 2 trilyon liralık işin verildiğini, bunun 300 bin lirayla yapıldığını ve 1,5 trilyon liranın Cemil Çiçek’in damadının cebine sokulduğunu gazeteler yazdı. Dün de Plan ve Bütçe Komisyonunda sormuşlar. Cemil Bey de diyor ki: “Yahu benim damadımı gidin, ihbar edin.” Şimdi Sayın Başkan, ben inanıyorum ki eğer bu TOKİ hesapları incelenirse burada büyük suistimaller çıkacak.

Şimdi, Taşyapı diye bir yapı var İstanbul’da. Bunun ortaklarının birisinin de Tayyip Bey’in kardeşinin olduğu söyleniyor. Bu taşyapı TOKİ’den ne inşaatlar almış? Ne kadar kâr elde ediliyor? Yine malzemelerini TOKİ gidiyor, kendi yandaşlarından alıyor, çok fahiş fiyatlarla alıyor. Burada bu KİT’i kontrol etmek için, bunun hakkında araştırma yapmak için… Ben inanıyorum ki, en büyük suistimaller buralarda dönüyor. Dönüp dönmediğini tabii kesin tespit etmek için araştırmalar yapmak lazım. Biliyorsunuz, AKP İktidarı zamanında denetimler kaldırıldı. Ben inanıyorum ki, yine Cemil Çiçek’in damadı gibi AKP’nin birçok yandaşları, damatları, kızları, evlatları buradan büyük inşaatlar almışlardır, hem de fahiş kârlarla almışlardır. İşte, bir tanesi çıktı ortaya. Bunun dahaları da var. Onun için, değerli arkadaşlarım var, lütfen, suistimalleri örtmek istemiyorlarsa bunu bir an önce kabul edelim; araştırma önergesini kabul edelim, bir araştıralım efendim.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Genç.

Grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler... Öneri kabul edilmemiştir.

Sayın milletvekilleri, Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup oylarınıza sunacağım.

Buyurun.

3.- (10/20, 10/286, 10/441) esas numaralı Meclis araştırması önergelerinin ön görüşmelerinin Genel Kurulun 05/11/2009 Perşembe günkü birleşiminde birlikte yapılmasına ilişkin CHP Grubu önerisi

                                                                                                                 04.11.2009

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulunun, 05.11.2009 Perşembe günü (Bugün) toplanamadığından Grubumuzun aşağıdaki önerisini İçtüzüğün 19 uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                                            Hakkı Suha Okay

                                                                                                                    Ankara

                                                                                                           Grup Başkanvekili

Öneri:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Gündeminin, Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler Kısmında yer alan (10/20), (10/286) ile (10/441) esas numaralı Meclis Araştırma Önergelerinin görüşmelerinin, Genel Kurulun, 05.11.2009 Perşembe günlü birleşiminde birlikte yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Sayın Genç, lehte söz talebiniz var, öyle mi efendim?

KAMER GENÇ (Tunceli) – Evet.

BAŞKAN – O zaman, 3 arkadaşımız vardı. Onlarla ilgili bir kura çekelim.

Evet, lehte söz talepleri Muharrem İnce ve Beytullah Asil Beylere çıktı kuralar.

Sayın Genç, çıkmadı size.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Çıkmadı mı? Zaten bana hiç çıkmaz ki!

BAŞKAN – Evet, ilk söz Yalova Milletvekili Sayın Muharrem İnce’ye aittir.

Sayın İnce, buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

MUHARREM İNCE (Yalova) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bugün 5 Kasım 2009. Pek çok sayın milletvekili gibi 3 Kasım 2002’de seçildik, kırk sekiz saat sonra mazbataları aldık, yani milletvekilliğimizin tam yedinci yıl dönümü. Yedi yıldır bu kürsüde pek çok şey konuştuk yükseköğretimle ilgili. Yeni üniversite kurulmasını konuştuk, YÖK Yasası’nı, rektör atamasını, rektör soruşturmasını, kat sayıyı, türbanı, TÜBİTAK’ı konuştuk, her şeyi konuştuk, ama ne yazık ki bu Mecliste yükseköğrenime giden gençlerimizin nerelerde nasıl barındıklarını, nasıl beslendiklerini, nasıl kahvaltı yaptıklarını ne yazık ki burada hiç tartışmadık.

Yedi yılda bu Meclis 41 devlet üniversitesi, 22 vakıf üniversitesi kurdu. 2002’de ÖSS’de yerleşen öğrenci sayımız 368 bin, 2009’da ÖSS’de yerleşen öğrenci sayımız 580 bin; yedi yılda yerleşen öğrenci sayımız 217 bin artmış. 2002 yılındaki yükseköğretimdeki öğrenci sayımızın toplamı 1 milyon 232 bin, bugün yükseköğrenimdeki öğrenci sayımızın toplamı 1 milyon 747 bin; 515 bin yükseköğrenimde öğrencimiz artmış.

Peki, Bu yedi yılda 515 bin öğrencimiz arttı, yurt kapasitemiz ne oldu diye baktığımızda, 2002 yılında Kredi Yurtlar Kurumunun 191 yurdu var, kapasitemiz 185 bin. 2009’da 237 yurdumuz var, 217.511 kapasitemiz var. Öğrenci sayımız 515 bin artmış, yurt kapasitemiz 32 bin artmış. Yani 483 bin öğrenciye demişiz ki: “Sen başının çaresine bak, nereye gidersen git.” Aslında daha doğru bir tanımlama şu olur: Bugün, örgün yükseköğretimde 1 milyon 747 bin öğrenci var, yurt kapasitesi 217.511. Üniversitelerin yurtlarında barınan öğrenci sayımız 50 bin, özel yurtlarda barınan öğrenci sayımız 146 bin, yani toplam yurt kapasitemiz 426 bin. 1 milyon 700 bin öğrencinin 426 binini yurda yerleştirirsek, bunun 1 milyon 300 bini ne olacak? Hadi bunun 300 bini, 400 bini ailesinin yanında kalıyor diyelim, 900 bin, 1 milyon öğrencimiz ne yazık ki barınma sorunuyla karşı karşıya.

2005-2006 eğitim-öğretim yılında boş yatak kapasitemiz 89.250, müracaat eden öğrenci sayısı 191.706, müracaatla barınan öğrenci sayısının karşılama oranı yüzde 47. 2005’te karşılama oranı yüzde 47’ymiş.

2007-2008’de boş yatak kapasitemiz 78 bin, müracaat 173 bin, karşılama oranı 47’den 45,3’e düşmüş.

2009-2010’da boş yatak kapasitesi 98 bin, müracaat 255 bin, karşılama oranı yüzde 47’lerden yüzde 38,6’ya düşmüş. 230 bin öğrenciye 6.400 personelle çalışan, onlara hizmet vermeye uğraşan bir Kredi Yurtlar Kurumuyla karşı karşıyayız. Her ne kadar başında başarılı sayacağımız bir bürokrat olsa da elinden ne gelir ki? Siz yeni yurt yapmazsanız, buraya kaynak aktarmazsanız bu sorunlar ne yazık ki çözülmez.

Peki, siz bu sorunları neden çözmüyorsunuz? Bunu bilerek çözmüyorsunuz. Çünkü genetiği değiştirilmiş yurtlara mecbur ediyorsunuz çocukları. Devlet yurt yapmıyor ki tarikatların, cemaatlerin yurtlarına çocuklar mecbur kalsın diye bu yurt sorununu çözmüyorsunuz. Örnek mi istersiniz? Bakın, çok ilginç bir örnek vereceğim: 12 Ağustos 2009 günü saat dokuz otuzda ÖSS yerleştirme sonuçları açıklanıyor. Dokuz otuzda yerleştirme sonuçları açıklanıyor, bir buçuk saat sonra, saat on bir, çocukların evlerine telefon geliyor “Gel, seni şu yurda, şu eve yerleştirelim.” diye. Bu nasıl bir mekanizmadır? Bu telefonları nereden buldunuz? O çocuğun hangi okulu kazandığını daha çocuk bile öğrenememişken, genç bile öğrenememişken siz ne çabuk ona ulaştınız da onu yurda davet ettiniz? Bunlar basına yansıdı. Bunu defalarca gündeme getirdim, hepiniz biliyorsunuz.

Gençlerimizin, 1 milyon gencimizin yurt sorunu varken damadınızın şirketine 750 milyon dolarlık krediyi buluyorsunuz. Seçim kazanmak için suyu olmayan evlere çamaşır makinesini dağıtmasını biliyorsunuz. Meclis Başkanının özel kalem bütçesini 2010 yılında yüzde 41 artırmasını biliyorsunuz. Cumhurbaşkanlığının bütçesini yüzde 50 artırmasını biliyorsunuz. Sayın Cumhurbaşkanına Çankaya Köşkü yetmedi, Dışişleri Konutu’nu da boşaltmadı, orayı da kullanıyor. Dışişleri Bakanına da ayda 20 bin dolara ayrıca konut olarak bina kiralamasını biliyorsunuz. Ama çocukların yurt meselesine geldi mi kılınızı kıpırdatmıyorsunuz.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; aslında ben iktidar milletvekillerine kızmıyorum. Bu, benim ya da Cumhuriyet Halk Partisi Grubuna mensup arkadaşlarımızın görüşü değil, geçtiğimiz günlerde bir AKP’li milletvekili açıkladı: “Telefonumuza mesaj geliyor. Biz de apar topar, koşa koşa salona giriyoruz. Bakıyoruz, bizim arkadaşlar parmak kaldırıyorsa biz de kaldırıyoruz. Ne olup bittiğini bilmiyoruz ki.” dedi. Bence de siz ne olup bittiğini bilseniz, gerçekten bunlara parmak kaldırmazsınız diye düşünüyorum ve o milletvekilini saygıyla anıyorum, doğruyu söylemiştir.

Değerli milletvekilleri, her fırsatta övündüğünüz bir iş var. Diyorsunuz ki: “Biz iktidar olduğumuzda öğrenci bursları 45 liraydı, biz bunu 180 lira yaptık, 4 kat artırdık.” Doğru, evet doğru, 45 liraydı 180 lira yaptınız. Peki, çocuktan aldığınız, gençten aldığınız, öğrenciden aldığınız yurt parası 24 liraydı, 184 lira yaptınız. Yurt parası 144 lira olan var, 165 lira olan var. Yani, devlet öğrenciden yurt parası olarak 24 lira alıyordu, siz bunu 84 liraya çıkardınız, hatta 165 liraya çıkardınız, öğrenciye verdiğiniz bursu da 45 liradan 180 liraya çıkardınız; bir cebine parayı verdiniz, öbür cebinden parayı aldınız. Sadece verdiğinizi söylüyorsunuz, aldığınızı neden söylemiyorsunuz?

Değerli milletvekilleri, bir öğrenci, 2002 yılında aldığı bursun yarısını yurda geri veriyordu, bugün de aldığı bursun yarısını yurda geri veriyor. Nereden nereye geldik görüyor musunuz!

Değerli milletvekilleri, ama, hakkınızı yemeyeyim, cumhuriyet tarihinin en büyük tahsilatçı hükûmetisiniz. Nereden çıktı bu tahsilat? Devlet, yükseköğrenim öğrencilerine 1962 yılından 2002 yılına kadar verdiği paraların, kredilerin geri ödemesi olarak kırk yılda 27 milyon lira geri almış. Bu rakamların hepsi doğrudur, bunları istediğiniz platformda istediğiniz kişiyle, istediğiniz kadar kişiyle tartışırım. Devlet, 62’den 2002 yılına kadar kırk yılda geri ödeme olarak öğrencilerden 27 milyon lira toplamış, siz altı yılda 1 milyar 365 milyon lira geri almışsınız. Yani, devletin kırk yılda aldığının 50 katını sadece altı yılda almışsınız ve bunu şöyle savunmuşsunuz, demişsiniz ki: “Etkin çalışmalarımız sonucu, etkin ve verimli çalışmalarımız sonucu geri dönüşüm sağladık.”

Değerli milletvekilleri, etkin çalışma nedir biliyor musunuz? Öğrencilerin icraya verilmesidir! En etkin çalışma budur.

Yine “Hep muhalefet eleştiriyor.” diyorsunuz. Size şimdi buradan çözüm öneriyorum: Siz muhalefete küfretmesi için halkın cebinden TRT’ye para aktarıyor musunuz? Aktarıyorsunuz. Gelin, o parayla yurt yapalım. (CHP sıralarından alkışlar) Siz İstanbul’da tüketilen akaryakıttan özel vergi alıyor musunuz 2010 Kültür Başkenti için? Alıyorsunuz ve onu yandaşlarınıza peşkeş çekiyorsunuz. Gelin, o parayla yurt yapalım.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın İnce.

MUHARREM İNCE (Devamla) – Siz zümrütten, yakuttan, inciden KDV’yi yüzde 18’den sıfırladınız. Gelin, onu 18’e çıkaralım, yurt yapalım. Seçimde seçim paralarını dağıtmayın seçim almak için, gelin o parayla yurt yapalım. Ve ben diyorum ki: Ermeni açılımı, Kürt açılımı, Kıbrıs açılımı, AB açılımı derken, gelin bu Meclis bir yurt açılımı yapsın. Ve hatta diyorum ki: Siz bu yurdu yaparken yemeyelim, içmeyelim bu gençlerimize yurt yapalım ya da bunların her birine bir Remzi Amca bulalım. Eğer bunu da yapamıyorsak, ben size diyorum ki: Bu yurdu yapalım; isterseniz bu yurtları Cemil Bey’in damadı yapsın, ister kendisi yapsın, ister taşeronu yapsın. Yeter ki yurt yapın, biz sizin arkanızda duracağız.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın İnce.

Aleyhte Ayla Akat Ata, Batman Milletvekili.

Buyurun Sayın Ata. (DTP sıralarından alkışlar)

AYLA AKAT ATA (Batman) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisinin grup önerisi hakkında usulen aleyhte konuşmak üzere söz hakkı almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Yükseköğrenim Kurumu, 12 Eylül 1980 askerî darbesinin hemen ardından üniversiteler üzerindeki denetimi sağlamak ve toplumdan bağını koparmak üzere 6 Kasım 1981’de kuruldu. Biz de bunun arifesindeyiz. Bugün öğrenciler Abdi İpekçi Parkı’nda eylemdeler, oturma eylemindeler. Bundan sonra da her sene, eğer YÖK kaldırılmazsa, başta metropol kentler olmak üzere diğer kentlerimizde, üniversitelerin bulunduğu kentlerde 6 Kasım dolayısıyla protesto eylemleri yapılacak çünkü YÖK’ün antidemokratik yapısı dolayısıyla öğrenciler mağdur edilmekte, bilim insanları mağdur edilmekte, demokratik bir üniversiteden yana olanlar mağdur edilmekte. Bu nedenle bu protestolar devam edecek. Hani şöyle diyebiliriz: Biz bu protestolara alıştık zaten, 1981’den beri devam ediyor bu protestolar. İşte, ben de bir nesilim o protestolara katılan ama daha sonra, işte, meslek yaşamına başlayan ve şimdi de Parlamentoda olan bir vekilim. Bu protestolar umarım bizden sonraki nesillere kalmaz. Biz, YÖK’ün yetkilerini sınırlandırmak yerine YÖK’ü kaldırmak gibi kesin bir çözüm buluruz.

Kaldı ki bugün YÖK Başkanımız, her fırsatta, YÖK’ün yetkilerinin çok fazla olduğunu söylemekle birlikte YÖK’ün yetkilerini sonuna kadar kullanmakta, hatta küçük bir şansı bile, küçük bir fırsatı bile kaçırmamakta. Öyle ki, son olarak, biliyorsunuz, demokratik açılım çerçevesinde Kürt dili ve edebiyatı fakültesinin açılması noktasında bir tartışma yürütüldü ve Mardin Artuklu Üniversitesi bu konuda bir talepte bulundu. Her ne kadar yaşayan diller bölümü olarak da daha sonrasında tartışıldı ve açılması planlandıysa da bu tartışmaların Türkiye'nin kırk bir tane üniversitesinin sorumlusu tarafından yürütülüyor olmasını biz olumlu karşıladık, “yaşayan diller” denmesine ise karşı çıktık.

Evet, ülkemizin doğusunda, batısında, kuzeyinde, güneyinde birden fazla dil konuşuluyor. Evet, bu dillerin bir kısmı yok olma tehlikesiyle karşı karşıya ama bu konuda bir insaf gerekli: Orta Doğu coğrafyasında 40 milyonu aşkın insan tarafından konuşulan, hâlâ konuşulan bir dilin, hatta bugün Irak toprakları içerisindeki üniversitelerde üniversite öğretiminin dahi verildiği bir dil hakkında “yaşayan diller” denilmesini de ülkemizin bir an önce dönmesi gereken bir yanlışı olarak görüyorum.

Yine, şimdi, tam da bu Mardin Artuklu Üniversitesinin talebi üzerine YÖK bir yetki artırımına gitti, o da üniversitelerde bölüm ile bu bölüm altındaki ana bilim dalını açma yetkisini elinde bulunduran YÖK, Üniversitelerde Akademik Teşkilat Yönetmeliği’nde değişiklik yaparak ana bilim dalının altındaki bilim dalının açılması yetkisini de üniversitelerin elinden almış oldu. Bilim dalı açma yetkisi ise YÖK Yürütme Kuruluna verildi.

Şimdi, demokratik açılım süreci bağlamında Kürt dili edebiyatının bölüm, ana bilim dalı ya da bilim dalı olarak kurulması tartışmalarını fırsat bilmek, üniversitelerin elinden bilim dalı açma yetkisini almak aslında YÖK’ün özerk, demokratik üniversite zihniyetine ne kadar uzak bir kurum olduğu gerçeğini bir kez daha ortaya koymuştur ki YÖK’le öğrencilerin bağını kurmak lazım. Bugün YÖK’ün kapısına… YÖK’le insanlar, YÖK’le çocuklarımız, evlatlarımız nasıl tanışıyorlar? Öncelikle ekonomik ve bölgesel farklılıklara rağmen çok güçlü bir mücadele vererek üniversite kapılarına gidiyorlar, gitmeden önce çok büyük bir sıkıntı var. Bugün ülkemizin doğusunda, batısında, kuzeyinde, güneyinde devlet tarafından verilen eğitim bile farklıyken ve bu eğitim özel okullar aracılığıyla paralı olarak veriliyorken öğrenciler aynı sınava tabi tutuluyor. Biz bu sene ne yaptık? Bu sene YÖK yeni bir karar aldı,  tekrar üniversite öğrenim seçme sınavını, yerleştirme sınavını ikiye çıkardı.

Peki, bu yapboz tahtası mı? Bizim zamanımızda ikiliydi, daha sonra teke düşürüldü, şimdi tekrar ikili bir sınav sistemi kuruluyor. Bu konuda Hükûmet bir istikrar arz etmeyecek mi? Hükûmetin tavırları, Türkiye Cumhuriyeti hükûmetlerinin tavırları bir istikrar arz etmeyecek mi ya da biz deneme yanılma yöntemiyle mi bu ülkenin gençlerini, aklı hür, vicdanı hür gençlerini yetiştirmek için deneme yanılma yoluyla mı birtakım sonuçlara ulaşacağız? İşte bu noktada kararlar vermemiz gerekiyor.

Ben, Eğitim-Sen aracığıyla ÖSYM’nin yükseköğrenim istatistiklerinden bir kısmını elde ettim ve burada 2002 yılında yükseköğretim kurumlarına yeni kayıt yaptıran öğrenci sayısı 455.485 iken, 2009 yılında bu sayının yaklaşık 2 kat arttığını ve 869.619’a yükseldiğini gördük. Benzer bir durum öğrenci sayısı açısından da geçerli. 2002 yılında üniversitede okuyan öğrenci sayısı 1 milyon 677 bin iken -ve küsuratı var- 2009 yılında bu sayı 2 milyon 294 bin 281’e yükselmiş. Gerek yeni kayıt yaptıran öğrenci sayısı gerekse öğrenci sayıları 2 katına yakın artarken öğretim elemanı sayısındaki artışın yüzde 50’nin altında kalmış olması ise oldukça dikkat çekici.

Yine Yükseköğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu bünyesinde 229 devlet yurdunun 208.869 kapasitesi bulunmaktadır. Yeni kayıt yaptıran öğrenci sayıları dikkate alındığında yükseköğretim yurtlarının çok yetersiz olduğu anlaşılmaktadır. Devlet yurtları bu durumdayken, Türkiye’de 3.423 özel yurt bulunmaktadır ve bu yurtların kapasitesi 296.132’dir. Başka bir ifadeyle, özel yurtlar hem sayı hem de kapasite olarak devlet yurtlarından daha fazla sayıdadır. Özel yurtların kapasitesi devlet yurtlarından 87.263 daha fazladır. Devlet yurtlarında barınma imkânı bulunmayan çok sayıda üniversite öğrencisi her yıl ya ekonomik olarak daha pahalı ya da çeşitli cemaat ve tarikatların denetiminde faaliyet gösteren yurtlara gitmek zorunda kalmaktadırlar.

Peki, bu tablo iç açıcı mıdır? Bizim, bu ülkeye vatandaşlık bağıyla bağlı, her türlü tüketim üzerinden ve üretim üzerinden vergi ödemeye mükellef olan vatandaşların işte gözlerinden sakındıkları evlatlarını bu ülkeye yararlı olabilmeleri için üniversite kapılarına gönderdiklerinde onları fahiş miktarlara ulaşan harç paralarıyla, barınma sorunlarıyla karşı karşıya bırakmak ve eğitim hakkı gibi temel bir hak söz konusu iken eğitim masraflarını devletin yükü olmaktan çıkartıp vatandaşın ve öğrencinin yükü hâline getirmeye ne kadar hakkımız var, bu konuda düşünmemiz gerekiyor. Hükûmetin de en büyük sorumluluğu bu noktada. Eğer bir karar alınacaksa öğrencilerin daha çok küçük yaşlarda öğrenim mücadelesi vermek yerine, öğrenme mücadelesi vermek yerine, kendini yetiştirmek yerine hayat mücadelesi vermesinin önüne geçmemiz gerekiyor. Çok genç yaştalar, üniversite eğitimleri sırasında tabii ki bir bilim yuvası olan üniversitelerde kendilerini yetiştirmek, toplumu anlamak, insanı anlamak ve bulunduğu ortama, bulunduğu topluma faydalı birer insan olmak gibi bir amaç varken bunu ortadan kaldırıp kendi yaşamını idame ettirmek gibi çok ağır bir sorumluluğun altına sokma hakkımızın ne kadar olduğunu bilmek gerekiyor. Tabii ki devletin bunu ortadan kaldıran birtakım önlemlerinin olması gerekiyor. Ama eğer bugün olduğu gibi yarın da bu görev özel yurtlara verilecekse bu konuda düşünmek gerekiyor.

Batman’dan bir örnek veriyorum: Gençlik kollarımızdan toplantıya katılmak üzere gelemediğini ve benimle tanışamadığını ifade eden, bu konuda üzüntülerini ifade eden bir gencimiz “Maalesef yurtta üç günlük bir eğitim vardı ve bu üç günlük eğitime katılmayanların yurda kayıtları silinecekti, Sayın Vekilim, o yüzden gelemedim.” dedi. Ailenin ekonomik düzeyi çok düşük. Verilen eğitimin konusu burada ifade edilmemesi gereken, belki de bir cemaate ait olduğu için çok propagandası olmaması açısından altının çizilmemesi gereken bir konu ama o genç açısından değerlendirirseniz, evet, kalacak başka bir yeri yok, ailesinin de ona özel bir ortam sağlayacak koşulları yok. Devletin yurtları yetersiz olduğu gibi var olan olanaklar kişilere eşit bir şekilde ve ayrım gözetilmeden dağıtılmıyor, bu konuda düşünmemiz gerekiyor. Bu genci de örnek alarak ifade edelim, eğer kendi isteklerini, eğer kendi dünyaya bakış açısını, eğer kendi toplumunu yeniden şekillendirme iddiasını karşılaşmış olduğu maddi sıkıntılar nedeniyle göz ardı edecek ve farklı tercihler yapmak durumunda bırakacaksak gençleri, o zaman önümüzdeki nesillerin sorumluluğu hepimizin boynundadır.

Bugün, yarın için meydanlarda olacak olan gençlerin karşılaşacakları muamele için kaygılanmamız gerekiyor. Yarın YÖK’ü protesto eylemlerinin olacağını biliyoruz. Yarın bu gençlerimizin sokakta olacağını biliyoruz. Öncelikle 1980 askerî darbesinin sonuçları üzerine…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun efendim, konuşmanızı tamamlayınız.

AYLA AKAT ATA (Devamla) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

…tekrar düşünmek ve öğrencilerimizi bir bilim yuvasında, demokratik, özerk bir bilim yuvasında yetişmeleri için ilk adımı atarak YÖK’ü kaldırmak; ikincisi, üniversite öğrenimine başlayacak öğrenciler açısından bölgesel farklılıklar ve ekonomik farklılıklardan doğan sıkıntıları aşmak ve almış oldukları eğitime uygun bir şekilde üniversite eğitimi alabilmelerinin önünü açmak; üçüncüsü de, eğer bu gençler üniversite kapılarına gittilerse onların bir bütün geleceklerini inşa edecekleri bir süreçte doğru tercihler yapabilmelerinin önünü açmak gerekiyor.

Kendi tercihleri yerine bizim tercihlerimizi koyarlarsa, kendi tercihleri yerine siyasi iktidarın tercihlerini koyarlarsa, kendi tercihleri yerine YÖK’ün tercihlerini koyarlarsa geleceğimizin çok da sağlıklı ellere teslim edilmeyeceğini bir kez daha hatırlatmak ister, hepinizi saygıyla selamlarım. (DTP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Ata.

Grup önerisinin lehinde Beytullah Asil, Eskişehir Milletvekili. (MHP sıralarından alkışlar)

BEYTULLAH ASİL (Eskişehir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yükseköğretimin amacı, öğrencilerini, Atatürk inkılapları ve ilkeleri doğrultusunda Atatürk milliyetçiliğine bağlı; Türk milletinin millî, ahlaki, insani, manevi ve kültürel değerlerini taşıyan, Türk olmanın şeref ve mutluluğunu duyan; toplum yararını kişisel çıkarlarının üstünde tutan, aile, ülke ve millet sevgisiyle dolu; Türkiye Cumhuriyeti devletine karşı görev ve sorumluluklarını bilen ve bunları davranış hâline getiren; hür ve bilimsel düşünce gücüne, geniş bir dünya görüşüne sahip, insan haklarına saygılı; beden, zihin, ruh, ahlak ve duygu bakımından dengeli ve sağlıklı şekilde gelişmiş; ilgi ve yetenekleri yönünde yurt kalkınmasına ve ihtiyaçlarına cevap verecek, aynı zamanda kendi geçim ve mutluluğunu sağlayacak bir mesleğin bilgi, beceri, davranış ve genel kültürüne sahip vatandaşlar olarak yetiştirmek; Türk devletinin ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütün olarak refah ve mutluluğunu artırmak amacıyla, ekonomik, toplumsal ve kültürel kalkınmasına katkıda bulunacak ve hızlandıracak programlar uygulayarak, çağdaş uygarlığın yapıcı, yaratıcı ve seçkin bir ortağı hâline gelmesini sağlamak; yükseköğretim kurumları olarak yüksek düzeyde bilimsel çalışma ve araştırma yapmak, ulusal alanda gelişme ve kalkınmaya destek olmak, yurt içi ve yurt dışı kurumlarla iş birliği yapmak suretiyle bilim dünyasının seçkin bir üyesi hâline gelmek, evrensel ve çağdaş gelişmeye katkıda bulunmaktır.

Bugün, bu hedeflerle donatarak yetiştirmeye çalıştığımız gençlerimizin yükseköğrenimlerini yaparken karşılaştıkları sorunlardan en önemlilerinden biri olan barınma sorununu konuşacağız.

Değerli arkadaşlarım, 2 milyonu geçen yükseköğrenim öğrencimize karşı misyonu, yükseköğrenim öğrencilerinin çağdaş ve güvenilir barınma, beslenme, kredi, burs hizmetleriyle öğrenimlerine, sosyal, kültürel ve sportif faaliyetlerle, kişisel girişimlerine sosyal devlet yaklaşımıyla katkıda bulunmak olan Yükseköğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu Genel Müdürlüğünün toplam yatak kapasitesi 217.511’dir. Bu kapasite, 2 milyonu geçen yükseköğrenim öğrencisinin ihtiyacını karşılamaktan son derece uzaktır. Hâl böyleyken, toplum kesimlerinin hızla fakirleşmesi, nüfusun yüzde 37’sini oluşturan çiftçimizin, yüzde 20’leri bulan küçük esnafımızın kendi yağıyla kavrulamaz hâle gelmesi, emeklimizin aldığı maaşın açlık sınırının altında kalması, toplumun büyük çoğunluğunu oluşturan bu kesimlerin çocuklarının yükseköğretim süresince ihtiyaçlarını karşılayamaz hâle gelmesine neden olmuştur.

İki üniversiteyi, açık öğretim fakültesi öğrencileriyle birlikte 50 binin üzerinde öğrenciyi barındıran bir şehrin milletvekili olarak, bu gençlerimizin sıkıntılarını en iyi bilen arkadaşlarınızdan biri olarak, bu konunun enine boyuna araştırılması ve üretilecek çözüm önerilerinin bir an önce uygulamaya geçirilmesi için irade ortaya koymalıyız ve bugün bu araştırma önerisini kabul etmeliyiz.

Bunun yanında, vatandaşlarımızın gelir seviyelerini artırma, yoksulluğu ortadan kaldırma, gelir dağılımını toplumun her kesimine yayma gayreti içerisinde olmalıyız. Fakat çok acıdır ki, ülkemizdeki fakirlik probleminin ortaya çıkışında iki temel faktör vardır: Bir tanesi yolsuzluk, diğeri de adil olmayan gelir dağılımıdır. İçinde yaşadığımız dönemde kamuoyu her geçen gün yeni bir yolsuzluk olayıyla karşı karşıya kalmaktayız. Yönetenlerin gaflet ve dalaletleri dışarıdan kotarılan hıyanetlerle birleşerek ülkeyi mahşer yerine döndürdü. Temel sebep, haram lokma haramilerinin talan ve yağmalarıdır. Çözüm üretmek makamında olanlar ufuksuz, geri, halkın ve ülkenin yarınlarını düşünmekten uzaklaşmışlar, zihniyetleriyle bu ülkeye ıstırap ve sıkıntı vermişlerdir. Şehirlerin plansızlığından yeşil alanların tahribine, kamu mallarının talanından ihale fesatlarına kadar hemen her türlü bozukluk şaibesiyle kirlenmiş, yaralanmış ve sonuçta tüm moral değerlerini yitirmiş bir sosyal hayat anlayışı ortaya çıkmıştır.

Bu noktada, Mevlânâ Celâleddin Rûmî’nin muhteşem sözlerinden birini hatırlamamak mümkün değildir. Diyor ki: “Yukarıdan ambara istediğin kadar çuval boşalt, eğer fare ambarı alttan delmişse gayret nafiledir.” Evet, bizim nimet ambarlarımıza, gençlerimizin eğitim ve barınma rızıklarına musallat olmuş fareler var. Bu farelerin bertaraf edilmesi lazım, yoksa nimet ambarlarımızda bir şey biriktirmek mümkün değil. Görüyorsunuz skandal skandalı izliyor. Bunlar dışarıya sızanlar. Bir de içi var. Yasalaştırılmış hırsızlık ve soygunların adı bile anılmıyor. Nimet ambarlarından bir delik açarak veya açılmış bulunan deliklerden birine yanaşarak kamu mal ve imkânlarından bir biçimde bir şeyler hortumlamak.

Değerli milletvekilleri, çocuklarımıza, gençlerimize, mutlu ve güzel bir Türkiye bırakmak için çileyi hemen ve bütün çıplaklığıyla göğüslemek mecburiyetindeyiz bir saniye bile geçirmeden. Türkiye haram lokma belasını aşmadan, özellikle kamu kurum mal ve imkânlarının arpalığa dönüştürülerek talan edilmesini durdurmadan hiçbir yere varmak mümkün değildir, hiçbir ufuk açmak mümkün değildir, hiçbir mutluluğu yakalayabilmemiz mümkün değildir. Hiçbir AB, hiçbir dış yardım ve hiçbir destek, çürümüş sosyal hayat yüzünden yoksullaşmış, dizlerinin üstüne düşmüş insanımızı kaldırıp ayaklarının üzerinde tutamaz. Bıkmadan, usanmadan hayatımızın her alanında erdemli insan olmaya çalışmak görevimizdir. Bu görevi her insan tek başına yerine getirmek mecburiyetindedir ve bir bayrak yarışındaymışız gibi çocuklarımıza, gençlerimize teslim etmek zorundayız.

Değerli arkadaşlarım, tarihten bir vesika ile sözlerime devam etmek istiyorum. Kanuni Sultan Süleyman en yüksek duruma getirmiş olduğu devletin akıbetini hayal eder. Günün birinde Osmanoğulları da inişe geçer, çökmeye yüz tutar mı diye düşünmeye başlar. Bu gibi soruları çoğu zaman süt kardeşi, meşhur âlim Yahya Efendi’ye sorduğundan bunu da sormaya niyet eder. Güzel bir hatla yazılmış mektubu okuyan Yahya Efendi kısa bir cevap verir: “Neme lazım be Sultanım.” Topkapı Sarayı’nda bu cevabı hayretle okuyan Kanuni bir mana veremez. Acaba bilmediğimiz bir manası mı vardır bu cevapta diyerek Yahya Efendi’ye gider, “Ne olur mektubuma cevap ver, bizi geçiştirme, soruyu ciddiye al.” Yahya Efendi duraklar “Sultanım sizin sorunuzu ciddiye almamak kabil mi? Ben sorunuzun üzerine iyice düşündüm ve kanaatimi açıkça arz ettim.” Kanuni “İyi ama bu cevaptan bir şey anlamadım. Sadece ‘Neme lazım be Sultanım.’ demişsiniz. Sanki beni böyle işlere karıştırma der gibi bir anlam çıkarıyorum.” Yahya Efendi bu cevaptan sonra şu akıl almaz açıklamasını yapar: “Sultanım, bir devlette de zulüm yayılsa, haksızlık şayi olsa, işitenler de ‘neme lazım’ deyip uzaklaşsalar, sonra koyunları kurtlar değil de çobanlar yese, bilenler bunu söylemeyip sussa…”

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, konuşmanızı tamamlayınız Sayın Asil.

BEYTULLAH ASİL (Devamla) – “…gizleseler, fakirlerin, muhtaçların, yoksulların, kimsesizlerin feryadı göklere çıksa da bunu da taşlardan başkası işitmese, işte o zaman devletin sonu görünür. Böyle durumlardan sonra devletin hazinesi boşalır, halkın itimat ve hürmeti sarsılır, asayişe itaat hissi gider, halkta hürmet duygusu yok olur, çöküş ve izmihlal de böylece mukadder hâle gelir.”

Değerli milletvekilleri, gençlerimizin geleceği için, ülkemizin bekası için söz birliği ederek, güç birliği ederek bu kötü gidişe dur diyelim. Lütfen neme lazım demeyelim.

Hepinize saygılar sunarım. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Grup önerisinin aleyhinde son konuşmacı Kahramanmaraş Milletvekili Sayın Mehmet Sağlam.

Sayın Sağlam, buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

MEHMET SAĞLAM (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, sayın milletvekili arkadaşlarım; Cumhuriyet Halk Partisinin vermiş olduğu grup önerisinin aleyhinde söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

İlk önce, eğitimi ve yükseköğretimi konuşacağımıza göre, mümkün olduğu kadar pedagojik bir yaklaşımla sizlere hitap etmek istiyorum. İlk önce, neden yükseköğretim önemli, neden eğitim önemli? Bunun hiç tartışması yok. Bu ülkenin nüfusunun yüzde 50’si yirmi sekiz yaşın altında. Dolayısıyla, eğer biz bu nüfusu çağın bilgi ve becerisiyle donatırsak, başvurduğumuz ve nüfusu gittikçe ihtiyarlayan Avrupa karşısında bu bizim için çok önemli bir koz olacaktır. Dolayısıyla, değerli arkadaşlarımızın, muhalefetin eğitimle ilgili konulardaki hassasiyetinin bir belirtisi olarak böyle bir önergeyi getirmelerini de gerçekten şükranla karşılıyorum çünkü bu konuları konuşmalıyız, bu konuda hiç taviz vermeden ülke olarak bütün potansiyelimizi kullanmalıyız.

Ama şöyle dünyaya bakarsak ne yapılıyor? Dünyada özellikle asrın başında, en ileri ülkelerde bile yükseköğretimde çağ nüfusunun ancak yüzde 6-7’si yükseköğretim görebiliyor ama İkinci Dünya Harbi sonrası bu elit eğitiminden kitle eğitimine doğru bir geçiş var yani dünya bugün yüzde 60’larda, 70’lerde çağ nüfusunu yükseköğretimden geçiriyor. Mesela 1960’larda bizimle aşağı yukarı eşit olan Kore’de bugün çağ nüfusunun yüzde 70’i yükseköğretimden geçiyor, bunun da yüzde 50’si lisans öğretimi yapıyor. Daha düne kadar Sovyet sistemi içerisinde olan Doğu Avrupa ülkelerinde, mesela Macaristan’da 2010 yılı için yükseköğretimdeki okullaşma oranı yüzde 50 olarak tespit edilmiş, çağ nüfusunun yüzde 50’si.

Şimdi, öyleyse, dünya kitle eğitimine gidiyorsa bizim durumumuz nedir? İşte o çok eleştirilen Yükseköğretim kurulduğu zaman, 1981’de, Türkiye’de çağ nüfusunun sadece yüzde 7’si yükseköğretimden geçiyordu. On dokuz üniversitemiz var ve yükseköğretimden geçen çağ nüfusu da sadece yüzde 7.

Şimdi, değerli arkadaşlarım, Türkiye’de yükseköğretim talebi var. Bildiğiniz gibi, bu önergeyi veren arkadaşlarımızın da çok iyi bildiği gibi, aşağı yukarı 2 milyon civarında insan, lise mezunu her yıl üniversiteye girmek üzere talepte bulunuyor, son on yıldır rakam böyle. En son 1 milyon 650 bin kişi girdi.

Bunun ne kadarını acaba okutabiliyoruz? Dünyada yüzde 50’lerden, yüzde 70’lerden söz ettik; bizde bugün yüzde 30 civarındadır yükseköğretimdeki çağ nüfusu ama maalesef bunun üçte 1’e yakını açık öğretimdedir, üçte 1’e yakını da meslek yüksekokullarındadır. Yani lisans eğitimi yapan miktar ancak yüzde 15,5 civarındadır son rakama göre.

Ama bir şey daha söylemek istiyorum: Geçenlerde 1995 yılının eğitim ve öğretiminin başlangıcında YÖK Başkanı olarak yaptığım konuşmaya baktım. O zaman başvuran öğrencilerin yüzde 21’i lisans eğitimi yapma şansına sahip. Bu rakam 1995’ten bu yana yüzde 15,5’e düşmüş. Bu bir skandaldır aslında. Nasıl bir skandal? Yüzde 21’den yüzde 15’e düşüyor. Türkiye’de üniversiteler çoğalmış, Türkiye iflas etmiş değil, üniversiteleri yanmış değil, laboratuvarlarına bir şey olmuş değil. Nasıl olmuş bu? Oradaki, Yükseköğretimdeki, belli bir süre içerisindeki, yöneticilerin konuyla ilgili işlerle meşgul olacakları yerde, ideolojik bazı saplantılarla maalesef üniversitelere bir katkıda bulunamamalarının bu sonucu doğurduğunu görüyoruz.

Son bir iki yıldır tekrar üniversitelerde yeniden bu 1,5-2 milyona yakın talebi karşılamak üzere kontenjan çoğaltılıyor, yeniden artışlar oluyor. Son rakamlara bakınız, bu sene 600 bin civarında öğrenci üniversiteye kabul ediliyor, bunun 250 bin civarında olanı, dört yıllık lisans eğitimine alınan öğrenciler. Demek ki, dört beş yıl içerisinde aşağı yukarı 2 milyona yakın yükseköğretim öğrencisinin 1,5 milyona yakını lisans eğitimi alacak duruma gelecek. İşte, o zaman rakamımız, belki şu anda olduğunun çok üstüne çıkarak, başvurduğumuz Avrupa ülkelerinin hedefine doğru biraz daha yaklaşabilecek. Öyleyse yükseköğretime talep var, yükseköğretim yaptırmak da ülkenin geleceği.

Hemen onu da söyleyeyim: Geçenlerde bir Kanada üniversitesinde yapılan bir araştırmaya göre bir ülkede okuryazarlık oranını yüzde 1 artırmanız, kişi başına düşen millî gelire yüzde 1,5 olarak yansıyor, işçi verimliliğine de yüzde 2,5 olarak yansıyor. Bu kadar önemli. Şimdi, yükseköğretime gelince, aşağı yukarı, Asya’ya 1960’larda Dünya Bankası bir heyet gönderiyor, diyor ki: “Nedir bu Asya’nın problemi; bir inceleyin gelin.” Bir İsveçli, ekonomi Nobel’i almış birisinin, Profesör Mirdal’ın başkanlığında bir heyet gidiyor. Heyetin verdiği rapor: “Asya’nın Dramı”, 1960’lar, 70’ler. Ama yirmi beş-otuz sene sonra Dünya Bankası bir heyet gönderiyor: “İnceleyin bakalım, Asya’da neler olmuş?” Onların verdiği raporun ismi: “Asya’nın Mucizesi” ve rapor Asya’nın mucizesinin eğitimle ve özellikle de yükseköğretimde yapılan atılımlarla gerçekleştiğini ortaya koyuyor. Öyleyse, bizim önümüzdeki hedef belli.

Ne yapmış bu Hükûmet? Geldiğinden bugüne, bakınız, millî eğitim bütçesini mümkün olduğu kadar 1 numaralı bütçe hâline getirmeye çalışmış, yükseköğretimde de ne kadar mümkünse o kadar yeni üniversite açmış. Arkadaşlarımız şunu eleştirirlerse, elhak, kendilerine hak veririm: “Neden bu kadar üniversiteyi bu kadar kısa zamanda açtınız?” Doğrudur, daha yavaş da açılabilirdi ama bizim, açılmasından dolayı, şimdi, Hükûmetimize, yetkililere “Bir an evvel bunların kampüslerini tamamlayın, bir an evvel öğretim üyelerini yetiştirin.” deme şansımız daha fazla, muhalefet olarak da iktidar olarak da. Dolayısıyla, gidilen yol doğrudur. Kurulan üniversiteler, bugün, şu veya bu şekilde eksik olabilir. Lütfen, şunu hatırlayınız: 1954’te, 56’da Orta Doğu Teknik Üniversitesi kurulduğu zaman bir askerî barakada eğitim yapıyordu, bugün dünya çapında bir üniversitedir. O “Türkiye’den hiçbir üniversite ilk 500’ün arasına girmiyor.” filan gibi özel bazı araştırmaları bir tarafa bırakınız. Bunlar ciddiyetle ele alınacak araştırmalar değildir, hepsi özel, çoğu da parayla yaptırılan araştırmalardır. Bugün, Orta Doğu Teknik Üniversitesi, İstanbul Teknik Üniversitesi ve birçok başka üniversitemiz dünya çapında üniversitelerdir ama bunlar da otuz kırk sene evvel barakalarda bile eğitim yapmışlardır. Dolayısıyla, bir başlangıç çok önemlidir. Hatırlanırsa, geçmişte de “Bir okul, bir müdür, bir mühürle lise açıyorsunuz.” eleştirileri olmuştur. Şimdi benzer eleştiriler yükseköğretim kurumları içindir.

Değerli arkadaşlarım, şunu samimiyetle söylüyorum, bu işe ömrünü vermiş bir adam olarak söylüyorum: Açılan her eğitim müessesesinin Türkiye’ye yararı vardır, hiçbir zararı yoktur. Elimizden geleni yapalım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Bunlara katkı için elimizden geleni yapalım. Muhalefet olarak da iktidar olarak da onların eksikliklerini burada dile getirelim, bir an evvel yetkililer onların eksikliklerini gidersinler.

OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Biz söyleyince kızıyorlar, siz söyleyin.

MEHMET SAĞLAM (Devamla) – Ama bu Türkiye için hayırlı bir iştir. İnanınız ki desteklediğiniz zaman daha da iyiye gidecektir.

OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – “Evet” deyin, biz de destekleyelim.

MEHMET SAĞLAM (Devamla) – Orada eksiklikler yok mudur? Olmaması mümkün mü? Bugün, elli yıl önce, altmış yıl önce kurulan bir üniversiteyle, beş altı ay önce kurulan bir üniversitenin, iki yıl önce kurulan bir üniversitenin arasında fark olmaması mümkün mü? Ama mutlaka bir başlangıç yapmak zorundasınız, bir yerden başlayacaksınız. Şimdi, bu başlangıcı baltalamak yerine, gelin bu başlangıcı destekleyelim.

OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – O zaman konuşalım, destekliyoruz.

MEHMET SAĞLAM (Devamla) – Eksikliklerini sayalım, mutlaka isteyelim, şunlar noksan diyelim, şunlar eksik diyelim, bunları yapalım.

Mesela bunların başında öğretim üyesi yetiştirilmesi gelir. Bütçeden istediğiniz kadar parayı verin, belki hemen binalar yapabilirsiniz, kampüsler kurabilirsiniz ama bir öğretim üyesi üniversiteyi bitirdikten en az beş veya altı sene sonra sınıfa girebilecek hâle gelir.

OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Hocam “evet” deyin, biz de destekleyelim.

MEHMET SAĞLAM (Devamla) - Öyleyse bir an evvel üniversite öğretim üyesi yetiştirmek üzere tekrar bu çabalarımızı sürdürelim.

Bugün son iki üç yıldan beri yine bine yakın insan, üniversite mezunu, yükseköğretim kurumlarına öğretim üyesi yetiştirilmek üzere çeşitli ülkelere gönderilmektedir. Bugün, 35’inci maddeye göre, kendi yetişmiş üniversitelerimizin, gelişmiş üniversitelerimizin…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Hocam, öneriye “evet” diyeceksiniz herhâlde.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Sağlam, konuşmanızı tamamlayınız.

MEHMET SAĞLAM (Devamla) – Çok teşekkür ederim.

Dolayısıyla, şimdi benim, öneriye “evet”ten ziyade önerideki fikrin daha da geliştirilmesine katkıda bulunmaya çağırıyorum sizleri.

OSMAN DURMUŞ (Kırklareli) – Evet, bravo!

MEHMET SAĞLAM (Devamla) – Bunu söylüyorum. Bu çok önemli. [MHP sıralarından alkışlar(!)]

OKTAY VURAL (İzmir) – Hadi “evet” deyin!

MEHMET SAĞLAM (Devamla) – Yoksa, Meclis araştırmalarından nasıl sonuçlar çıktığını siz benden daha iyi biliyorsunuz. Önemli olan sonuç almaktır.

OKTAY VURAL (İzmir) – Tamam.

MEHMET SAĞLAM (Devamla) – İnanın ki samimiyetle söylüyorum ve inanarak söylüyorum…

OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Tamam, destek verelim, samimiyetle destek verelim size.

MEHMET SAĞLAM (Devamla) – …bu İktidar bu yükseköğretim kurumlarını açmakla iyi bir şey yapmıştır.

OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Açmasın canım!

MEHMET SAĞLAM (Devamla) – Şimdi, yurt ve burs meselesine gelince.

Dünyanın yaptığı şudur: Bir, ailesi mümkün olduğu kadar iktisaden güçlü olanlar var -onlar paralı olarak da belli ölçülerde okuyorlar- bir de iktisaden mümkün olmayan, gücü olmayan gençler var. Bunlara yüzde 100 burs verilmelidir, yüzde 100 kredi verilmelidir. Benim aldığım bilgiler, başvuran ve iktisaden ihtiyacı olduğunu bildiren herkese geçen sene ve bu sene mutlaka kredi verilmektedir. İşte gerçek budur.

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Yok, yok.

MEHMET SAĞLAM (Devamla) – İşte gerçek budur, desteklenmelidir. [MHP sıralarından alkışlar(!)]

OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Hocam, alkışlasam da öyle değil.

MEHMET SAĞLAM (Devamla) – Şimdi, yurt meselesinde de bir şey söylemek istiyorum. Arkadaşımızın verdiği rakamlar doğrudur ama şu var, yanlış olan nokta şu: Yapılan araştırmalar göstermiştir ki üniversite öğrencisinin…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Sağlam, konuşmanızı tamamlayınız.

MEHMET SAĞLAM (Devamla) – …sadece üçte 1’i yurt istiyor.

Sayın Başkan, bir dakikanızı daha rica edeyim.

OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Sizi yanıltıyorlar Hocam, göz göre göre sizi yanıltıyorlar.

MEHMET SAĞLAM (Devamla) – Yani 1 milyon 300 bin öğrenci var. 1 milyon 300’ün 100 kapasitesi yanlış bir yaklaşım.

OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Sizi yanıltıyorlar Hocam. Keşke bakan olsaydınız da bu görüşlerinizin arkasında olsaydınız.

MEHMET SAĞLAM (Devamla) – Bunun sadece üçte 1’i talep eder. Talep edene yurt yaparsınız. Benim aldığım bilgiler, Kredi Yurtların son yıllarda yaptığı, özellikle kalitede yaptığı artırmalara rağmen 44 bin civarında yeni yatak, 2002 ve 2009 arasında eklenmektedir. Önümüzdeki yıl 2.234 bine çıkacaktır talep muvacehesinde. Tabii ki yurtlar da yapılmalıdır. Eksik varsa tamamlanmalıdır ama yapılan iş, bugün 1 milyon 300 bin civarında öğrenciye Kredi Yurtlar kredi vermektedir ve ayrıca, gerek yemeklerine gerekse sabah kahvaltılarına -günde ortalama- 79 bin liralık ayda katkıda bulunmaktadır. 84’ünü alıyor ama 79’unu da oraya veriyor Sayın İnce. Dolayısıyla, bugün yapılan…

MUHARREM İNCE (Yalova) – Ali’nin külahı Veli’ye, Veli’nin ki Ali’ye yani!

MEHMET SAĞLAM (Devamla) - Bu milletin imkânları muvacehesinde gerçekten elinden geleni yapmaktadır, çok iyi bir kurumdur Kredi Yurtlar Kurumu ve buna muktedirdir.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Doğru söylüyorsunuz, hepsine katılıyoruz. Aileleri aç olduğu için çocuklara para veriyorlar.

III.- YOKLAMA

(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Sayın Başkan, yoklama istiyoruz.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, grup önerisinin oylamasından önce yoklama talebi vardır.

Milletvekili arkadaşlarımın isimlerini tespit edeceğim: Sayın Anadol, Sayın Mengü, Sayın Dibek, Sayın Öztürk, Sayın İnce, Sayın Keleş, Sayın Köse, Sayın Köktürk, Sayın Güner, Sayın Güvel, Sayın Çöllü, Sayın Emek, Sayın Arifağaoğlu, Sayın Durgun, Sayın Barış, Sayın Paçarız, Sayın Coşkun, Sayın Özkan, Sayın Topuz, Sayın Özdemir, Sayın Yıldız.

Üç dakika süre veriyorum ve yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.

VIII.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

3.- (10/20, 10/286, 10/441) esas numaralı Meclis araştırması önergelerinin ön görüşmelerinin Genel Kurulun 05/11/2009 Perşembe günkü birleşiminde birlikte yapılmasına ilişkin CHP Grubu önerisi (Devam)

BAŞKAN - Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Öneri kabul edilmemiştir.

Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz.

1’inci sırada yer alan, Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri

1.- Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/324) (S. Sayısı: 96)

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

Sayın Korkmaz, silindi ekrandan, tekrar ekrana giriniz.

Sayın Korkmaz, buyurun efendim.

VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)

8.- Isparta Milletvekili S. Nevzat Korkmaz’ın, Isparta Milletvekili Haydar Kemal Kurt’un konuşmasındaki beyanlarının gerçek dışı olduğuna ilişkin açıklaması

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Sayın Başkanım, çok teşekkür ediyorum.

Yakaören’deki izinsiz, ruhsatsız yapılan sondajın Isparta ve Ispartalılara vermiş olduğu zararları anlatan bir gündem dışı konuşma yapmıştım. Isparta Milletvekili Sayın Haydar Kemal Kurt, oturduğu yerden söz alarak:

1) Bu sondajın alınan izin üzerine yapıldığını,

2) Milliyetçi Hareket Partili Belediye Başkanının sondajla alakalı olarak bu sondaja sahip çıkıp değerlendireceklerini söylediğini beyan etmiştir.

Bu beyan maalesef gerçek dışıdır. Sondajın izinsiz ve ruhsatsız olduğuna dair Sayıştay raporu buradadır. Ayrıca, Belediye Başkanlığının çektiği faksta da işlemin usulsüz olduğu ve yargıya intikal aşamasında olduğu belirtilmektedir.

Şunu ifade etmeliyim ki konu, Milliyetçi Hareket Partisi ve AKP arasında bir siyasi çekişme konusu değildir. Ortaya usulsüz olarak bir zarar çıkmıştır, Isparta’ya ve Ispartalılara zarar verilmiştir ve bu zarar devam etmektedir. Sayın Kurt’tan da ricam, Isparta Milletvekili olarak bu sorunu dile getiren şahsıma cevap yetiştirmek yerine, bu sorunu ortadan kaldırma hususunda gayret göstermesinin daha iyi olacağını söylemek istiyorum.

Sayın Başkan, verdiğiniz söz üzerine de teşekkür ediyorum, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın milletvekilleri, 2’nci sırada yer alan, Türk Borçlar Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine devam edeceğiz.

IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

2.- Türk Borçlar Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/499) (S. Sayısı: 321) (x)

BAŞKAN – Sayın Komisyon? Yerinde.

Hükûmet? Yerinde.

Geçen birleşimde 35’inci madde kabul edilmişti. Şimdi 36’ncı maddenin başlığını okutuyorum:

II. Aldatma

MADDE 36-

BAŞKAN – Madde üzerinde iki adet önerge vardır.

Önergeleri okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Borçlar Kanunu Tasarısının 36. maddesinin 1. fıkrasının “Sözleşmenin yanlarından birisi, öteki yanın aldatması üzerine bir sözleşme yapmışsa; yanılması esasta olmasa bile, sözleşmeyle bağlı olmaz.” şeklinde değiştirilmesini teklif ederiz.

 

Ali Rıza Öztürk

Ali İhsan Köktürk

R. Kerim Özkan

 

Mersin

Zonguldak

Burdur

 

Turgut Dibek

Rasim Çakır

Şevket Köse

 

Kırklareli

Edirne

Adıyaman

 

 

Halil Ünlütepe

 

 

 

Afyonkarahisar

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan “Türk Borçlar Kanunu Tasarısı”nın 36. Maddesinin, madde başlığındaki “aldatma” kelimesi yerine “hile” kelimesinin yazılmasını,

Madde metninde yer alan; “aldatması” kelimesinin yerine “hilesi”, “yanılması” kelimesi yerine “hatası”, “aldatmayı” kelimesinin yerine “hileyi” kelimelerinin yazılmasını,

Metnin 2. fıkrasında yer alan “sözleşmenin yapıldığı sırada” ibaresinden önce gelmek üzere “ancak” kelimesinin eklenmesini,

“karşı tarafın” ibaresi yerine “sözleşmenin karşı tarafının” ibaresinin yazılmasını arz ve teklif ederiz.

 

Faruk Bal

Mehmet Şandır

İzzettin Yılmaz

 

Konya

Mersin

Hatay

 

Osman Ertuğrul

Beytullah Asil

Rıdvan Yalçın

 

Aksaray

Eskişehir

Ordu

 

Behiç Çelik

Osman Durmuş

 

 

Mersin

Kırıkkale

 

                                   

(x) 321 S. Sayılı Basmayazı 7/10/2009 tarihli 3’üncü Birleşim Tutanağına eklidir.

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu efendim?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Durmuş, buyurun efendim.

OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Türk Borçlar Kanunu’nun 36’ncı maddesinin madde başlığındaki ve metindeki “aldatma” kelimeleri yerine “hile” kelimesinin yazılmasını, madde metninde yer alan “aldatma” kelimesinin yerine “hatası”, “aldatmayı” kelimesi yerine “hileyi” kelimelerinin yazılmasını, metnin ikinci fıkrasında yer alan “sözleşmenin yapıldığı sırada” ibaresinden önce gelmek üzere “ancak” kelimesinin eklenmesini, “karşı tarafın” ibaresi yerine “sözleşmenin karşı tarafı” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ediyoruz.

Değerli milletvekilleri, konu Borçlar Kanunu olunca, “tarım arazisine uygulanan kira”, “ecrimisil” ve “zilyet” kavramları ile “sahiplik” kavramı arasında bir illiyet kurmak istiyorum.

Saygıdeğer milletvekilleri, Kırıkkale’nin Kılıçlar beldesini geçen hafta ziyaret ettim. Hani, sizin belediyesini gırtlağına kadar borç batağına batırıp sonra da kapattığınız belediyelerden biri. Belediye Başkanının telefonlarının hacizli, elektriğinin kesik olduğu bir yer. Danıştay düzeltti, biz de milletin oyuyla bu belediyeyi sizden aldık.

Belediye Başkanının hâlen makam arabası yok. Bir yerli arabası var, onunla devletin işini görüyor. Ancak yakıt parasını ödemekte, kendi cebinden verdiği için, ciddi sıkıntı yaşıyor. Eğer elinizde imkân varsa, gümrükten 2-3 milyar liraya kullanılabilecek bir aracı bize yönlendirirseniz biz bu Başkanımıza alırız.

Gelelim asıl konumuza. Kılıçlar’da yetmişlik Mehmet Ali Eken amca ağlamaklı dileğiyle diyor ki: “Osman Bey, babamdan kalan yirmi beş yıllık araziyi işliyorduk. Bir gün Maliyeden geldiler, ‘Bu bizim arazimiz, şimdiye kadar kullandığın süre için ecrimisil vereceksin.’ dediler, ödedim. Her yıl farklı bir ücreti talep ettiler ve geçen yıl kıtlık oldu, ödeyemedim. Yirmi beş yıldır kullandığımız araziyi kullanamıyorum. Yetmiş yaşındayım, köyümü terk etmiyorum. İnsanlarımızın çoğu aç kaldı, Ankara’ya gitti. Artık orada gıda paketi mi alıyorlar, kömür çuvalı mı alıyorlar, ona girmeyeceğim. Böylece nüfusumuz azaldı. Belediyeyi elimizden aldılar. Allah Danıştaydan razı olsun, belediyemizi geri verdi. AKP Hükûmetine söyleseniz, beş yıl tarımda kullanacağım bu tarlayı icarsız verseler de borçlarımı ödesem. Beş yıl sonra Allah kerim.”

Saygıdeğer milletvekilleri, 2981 sayılı İmar ve Gecekondu Yasası ile “Gecekondulara ecrimisil ve arsa kullanım bedeli tahakkuk ettirilmez ve alınmaz.” diyor. Yine 6831 sayılı Orman Kanunu’nun 2’nci maddesi sonuna eklenen ve 3373 sayılı Kanun’a eklenen fıkra ile “Satış işlemleri tamamlanıncaya kadar ecrimisil alınmaz.” deniyor. 

Karnını doyurmak için -soyadı “Eken” ama ekebildiği arazisi yok- ekip biçip üretim yapan çiftçiye sahip çıkmalıyız. Beş yıl süre için ekonomik olarak bitmiş olan çiftçimize bir nefes aldırsak diyorum. Kırıkkale tabiriyle, yazıda boş duracağına Mehmet Ali Eken amcam eksin biçsin. Sulakyurt’ta da durum aynı. Burası rantiye değil, arsa değil. Gücümüz yalnızca yoksula, çiftçiye, köylüye, küçük esnafa yetiyor. “Yoksulun sırtından soyan soyana, yiğit muhtaç olmasın kuru soğana.” Kılıçlar, soğan üreten ve pırasa yetiştiren bir beldemiz. Bu kış şartlarında domuz gribi virüsü kol geziyor, bugünlerde bol C vitamini almalıyız. Pırasayı bol zeytinyağlı pişirip içine limonunu sıkmalıyız ve böylece de vücudumuzun direncini oluşturmalıyız diyorum.

KADİR URAL (Mersin) – Aşı var, aşı!

OSMAN DURMUŞ (Devamla) – Tabii bu arada Gazipaşalılar diyor ki “Çekirdeksiz narımız var, onu da söyle.” Akdenizliler diyor ki “Bizim greyfurtumuzu

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Narenciye…

OSMAN DURMUŞ (Devamla) – …narenciyemizi söyle, onlar da faydalı.” Diyor, onları da söylüyorum.

Değerli milletvekilleri, üzülerek size bir baas rejimi baskısı altında olan Türkiye sağlık kurumları ile ilgili bilgi vermek istiyorum: Balıkesir Devlet Hastanesinde endokrin uzmanı Doktor Hüseyin Demirci aşı yapıldığı için ateşi yükseldi, terlemeye başladı, başı döndü. Hastane yetkilileri kendisine istirahat verdiler, evine gitti. Sayın Demirci nefes darlığı, takipne, hava açlığı yaşadı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Durmuş, konuşmanızı tamamlayınız.

OSMAN DURMUŞ (Devamla) – Sabaha kadar sıkıntı çektiğini ifade ediyor. Biraz evvel kendisini aradım. Geçmiş olsun dileklerimi buradan kendisine iletiyorum.

Sakarya Araştırma Hastanesi, Verem Savaş Dispanseri Başhekimine ulaşıyorum, Başhekim Yardımcısına ulaşıyorum ama Verem Savaş hemşiresinin adını alamıyorum. Bursa Orhaneli Devlet Hastanesinde aşı yapılan hemşire, o hastanede bırakılmıyor, Çekirge Hastanesine gönderiliyor, şu anda yoğun bakımda yatıyor.

Değerli milletvekilleri, yine Sakarya Devlet Hastanesindeki hemşireden bilgi alamıyorum ama nöroloji doktoru “Refleksleri kayboldu.” diyor. Biraz evvel doktorun ifadesini söyledim. Buradan şunu söylüyorum: Bu aşı sinir felci yapıyor. Eğer solunum kaslarına yapmışsa o doktorumuzun yaşadığı apne, hava açlığı hissi oluyor. Eğer sizin volüm respiratör diye basınçlı oksijen verecek bir cihazınız yoksa, ön hazırlığınız yoksa, ona tüp takacak doktorunuz yoksa o hastaları kaybedebiliriz. Onun için aşı yapılan yerler…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Durmuş, efendim, konunun da dışına çıktık. Lütfen konuyu tamamlayınız.

OSMAN DURMUŞ (Devamla) – Sayın Başkanım…

BAŞKAN – Efendim?

OSMAN DURMUŞ (Devamla) – Sayın Başkanım, buradan tüm Türkiye’yi uyarıyorum: Aşı yapılan yerlerde ciddi… Hastaneye yakın olmalı, volüm respiratörü olmalı. İnsanlar bir aşıyla ölüp giderler. Sıkıntı var ve Türkiye'nin her yerinde hastanelere ciddi baskı yapmışlar.

AKP’liler sizden rica ediyorum, vilayetlerinizi arayın. Bana MHP’li diye bilgi vermiyorlar. Aşıdan dolayı rahatsız olanların hakkında bilgi alın ki siz de kendinize göre tavır belirleyin diyorum, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

MUHARREM VARLI (Adana) – Başkanım, karar yeter sayısı istiyorum.

BAŞKAN – Karar yeter sayısını arayacağım.

Evet, önergeyi oylarınıza sunup karar yeter sayısını arayacağım.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.

Birleşime beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 17.22

 

DÖRDÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 17.32

BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL

KÂTİP ÜYELER: Fatih METİN (Bolu), Murat ÖZKAN (Giresun)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri,  Türkiye Büyük Millet Meclisinin 14’üncü Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.

Kırıkkale Milletvekili Sayın Osman Durmuş ve arkadaşlarının önergesinin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi önergeyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısını arayacağım.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir, karar yeter sayısı vardır.

321 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine devam edeceğiz.

Komisyon ve Hükûmet yerinde.

36’ncı madde üzerindeki diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Borçlar Kanunu Tasarısının 36. maddesi 1. fıkrasının “Sözleşmenin yanlarından birisi, öteki yanın aldatması üzerine bir sözleşme yapmışsa; yanılması esaslı olmasa bile, sözleşmeyle bağlı olmaz.” şeklinde değiştirilmesini teklif ederiz.

                                                                                    Ali Rıza Öztürk (Mersin) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Hükûmet?

ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Öztürk, buyurun efendim.

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Görüşülmekte olan Borçlar Kanunu Tasarısı’nın 36’ncı maddesi üzerinde verdiğimiz değişiklik önergesi hakkında söz almış bulunuyorum. Öncelikle böylesine temel bir kanunun görüşülmesi sırasında Sayın Adalet Bakanımız teşrif etmiş olduğu için kendisine teşekkür ediyorum, hoş geldiniz diyorum. Kendisine sorularımız olacak bol bol ama şimdi hemen hoş geldin sorusundan başlamayalım, biraz hukuk yapmaya karar vermiştik.

Evet, değerli arkadaşlarım, şimdi görüşülmekte olan tasarının 36’ncı maddesinde “Sözleşmenin yanlarından birisi, öteki yanın aldatması üzerine bir sözleşme yapmışsa; yanılması esaslı olmasa bile, sözleşmeyle bağlı olmaz.” şeklinde değiştirilmesini teklif ettik. Bunu okuduğunuz zaman, mevcut tasarı maddesinde okuduğunuz zaman, metni okuduğunuz zaman hangisinin daha anlamlı, hangisinin cümle dizilimlerinin daha doğru olduğu hususunu takdirlerinize sunuyorum, o nedenle bunu söyledim. Zaten bu Borçlar Kanunu Tasarısı’nın en büyük zorluklarından birisi de tasarıda kullanılan dilin birbirleriyle anlam bütünlüğünü sağlayacak şekilde olmamasından kaynaklanmaktadır.

Dün Sayın Komisyon Başkanımız burada “hükümsüzlük” ve “butlan” kelimelerini açıklarken, hem bir yandan AKP Grup Başkan Vekili arkadaşımız Bekir Bozdağ, aslında Türk Medeni Kanunu’yla bu Borçlar Kanunu arasında bir uyum birliği olmasından söz etti, ancak 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’na baktığımız zaman bunun 145’inci maddesinde başlayan başlık “Batıl Olan Evlenmeler” şeklinde kullanılmış ve madde metninde ise “butlan” sözcüğü korunmuştur. Yani Türk Medeni Kanunu ile Borçlar Kanunu arasındaki aslında çatışma bu Borçlar Kanunu’nda getirilmektedir.

Şimdi, Sayın Komisyon Başkanımız buradaki açıklamalarında “butlan” kelimesiyle “kesin hükümsüzlük” kelimelerini, birbirini tanımlarken bunların aslında aynı anlama geldiği şeklinde -yanlış anlamadıysam- beyanda bulundular.

Değerli arkadaşlarım, burada, bu kanun tasarısında her ne kadar “butlan” kelimesi “kesin hükümsüzlük” kelimesi kullanılmış ve gerekçesinde “butlan” kelimesinin yerine “kesin hükümsüzlük” kelimesi yazıldığı belirtilmiş ise de bunun doğru bir tercih olmadığını Sayın Komisyon Başkanımız çok iyi bilirler çünkü borçlar hukukunda sözleşmelerin geçersizliğini ifade eden bir üst kavramdır “hükümsüzlük” kavramı. Bunu Sayın Başkanımız çok iyi bilir. Bu “hükümsüzlük” kavramı bir üst kavram olduğuna göre bu geçersizlik ya “butlan” şeklinde olabilir ya da “iptal” şeklinde karşımıza çıkabilir. Bunları göz ardı ederek, butlanın aslında hükümsüzlüğün en ağır şekli olduğunu gözden uzak tutarak bunları aynıymış gibi değerlendirmenin hukuksal bir dayanağı olmadığı çok açıktır. Yine bu tür sözleşmelerin aslında hem Medeni Kanun’da hem Borçlar Kanunu’nda batıl sözleşmeler olduğu ve öyle adlandırıldığı bilinmektedir.

Değerli arkadaşlarım, bunu açıklama gereğini Sayın Komisyon Başkanımızın söylediği söz üzerine yapmış bulunuyorum.

Değerli arkadaşlar, yapılan yasanın hem toplumsal ihtiyaçları karşılamaya yönelik bir işlevi olması lazım, yani toplumdaki temel ihtiyaçları ve beklentileri karşılamaya yönelik olması lazım, hem yasalara uygun olması lazım hem de bu yasanın sürdürülebilir olması lazım, yani uzun yıllar sürdürülebilir olması lazım. Tabii, bu konudaki, bu yasanın sürdürülebilirliğine ilişkin kuşkularımızı ve bu hazırlanması sırasındaki zorlukları anlatacağız.

Şimdi, bu Borçlar Kanunu Tasarısı konuşulurken de Çek Kanunu’nu görüşmeden edemeyiz, çünkü her ne kadar Sayın Bakan -daha doğrusu Adalet Bakanı değil ama- ekonomiden sorumlu Bakan ve bazı kişiler çekin ekonominin temel enstrüman ve argümanlarından olduğunu belirtmekte iseler de çek aslında temel bir argüman değildir, çek aslında ödeme aracıdır.

Dün, burada, Sayın Cemil Çiçek konuşmasında “Evet, karşılıksız çek keşide etme suçundan mağdur olanları koruyalım, ama bunun öbür tarafı da alacaklılardır, onları da koruyalım.” dedi. Bu doğru bir tanımlama değildir, hukuki bir tanımlama değildir, çünkü bunun, karşılıksız çek keşide etme suçunun tarafı olmaz; karşılıksız çek keşide etme suçu kamu hukuku alanına çekilmiştir, bu kamu hukukunu ilgilendiren bir konudur. Zaten, bugün, hem Türk toplumunda, bilim çevrelerinde hem de siyasette karşılıksız çek…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Öztürk.

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) – …keşide etme suçunun kaldırılması gerektiğini ileri süren kişiler, tamamıyla özel hukuk alanında düzenlenmiş, böyle bir düzenlemenin kamu hukukuna çekilmiş olması noktasındadırlar.

Değerli arkadaşlarım, çekin böyle ticari alacakları garanti etmeye yönelik bir fonksiyonu yoktur. Yani çekin babası padişah değildir.

Çek, bono, Türk Ticaret Kanunu’nda düzenlenmiş bir kambiyo senedidir, bononun hukuksal değeri ve önemi ne kadar ise çekin de o kadar önemi vardır. O zaman, siz devlet olarak, çeke bağlanan alacakları tahsil etme konusunu düşünüyor iseniz, bu alacaklıları düşünüyor iseniz, o zaman neden bonoya bağlı alacaklıların alacaklarını düşünmüyorsunuz? Hatta hem çekten hem bonodan daha kuvvetli bir belge niteliğinde olan mahkeme ilamlarına bağlanmış olan alacaklıların alacağının tahsilini niye güvence altına almıyorsunuz? Çek, aslında Türk Ticaret Kanunu’nun 695’inci maddesinde tanımladığı üzere, vadeli bir alışverişin, taksitli bir alışverişin aracı değildir. Bu bonodur. Çek tümüyle bir ödeme aracıdır.

Düşüncelerimizi açıklamaya devam edeceğim.

Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Öztürk.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

37’nci maddenin başlığını okutuyorum:

III. Korkutma

1. Hükmü

MADDE 37-

BAŞKAN – Madde üzerinde iki adet önerge vardır.

Önergeleri okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan “Türk Borçlar Kanunu Tasarısı”nın 37. Madde başlığına “Korkutma” kelimesinin yerine “Korku” kelimesinin yazılmasını,

Madde metninin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

“Sözleşme, taraflardan birinin veya üçüncü bir kişinin sebep olduğu bir korkunun etkisi altında yapılmışsa, korkutulan taraf bu sözleşmeyle bağlı değildir.

Korkutan bir üçüncü kişi olup da, sözleşmenin karşı tarafı, bu durumu bilmiyor ve bilebilecek durumda değilse, sözleşmenin hükümsüz kılınması sebebiyle uğradığı zararı korkutandan talep edebilir.”

 

Faruk Bal

Mehmet Şandır

İzzettin Yılmaz

 

Konya

Mersin

Hatay

 

Osman Ertuğrul

 Beytullah Asil

Rıdvan Yalçın

 

Aksaray

 Eskişehir

 Ordu

 

 

Behiç Çelik

 

 

 

Mersin

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Borçlar Kanunu Tasarısının 37. maddesinin,

“Madde 37- Sözleşmenin bir yanı, öteki yanın veya üçüncü bir kişinin korkutması sonucu yaptığı sözleşme ile bağlı olmaz.

Üçüncü kişinin korkutması sonucu sözleşme yapan kişi, sözleşmenin öteki yanının, üçüncü kişinin yaptığı korkutmayı bilmemesi ya da bilebilecek durumda olmaması hâlinde sözleşme ile bağlı kalmak istemediği ve hakkaniyet gerektirdiği takdirde sözleşmenin öteki yanına ödence ödemekle yükümlüdür.” şeklinde değiştirilmesini teklif ederiz.

 

Ali Rıza Öztürk

Rahmi Güner

Ali İhsan Köktürk

 

Mersin

Ordu

Zonguldak

 

Tayfur Süner

Sacid Yıldız

Bilgin Paçarız

 

Antalya

İstanbul

Edirne

 

 

Bayram Ali Meral

 

 

 

İstanbul

 

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Köktürk, siz mi konuşacaksınız?

Buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

ALİ İHSAN KÖKTÜRK (Zonguldak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, görüşmekte olduğumuz Türk Borçlar Kanunu Tasarısı’nın 37’nci maddesine yönelik değişiklik önergesi üzerine söz almış bulunuyorum. Öncelikle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, görüşmekte olduğumuz Türk Borçlar Kanunu Tasarısı’nın, dili oldukça eskiyen, mevcut, yürürlükteki Borçlar Kanunu’nun dilini Türkçeleştirmeyi, arılaştırmayı hedeflediğini ve bu iddiada bulunduğunu daha önce ifade etmiştik. Ancak Türk Borçlar Kanunu Tasarısı değişikliği, maalesef çoğu maddelerde bu iddiasını gerçekleştirememiştir. Çoğu maddelerde de maalesef anlatım bozuklukları bulunmaktadır.

İşte, bu önergemiz, Türk Borçlar Kanunu Tasarısı’nın iddiasına uygun olarak bazı kelimelerin Türkçe, öz Türkçe karşılıklarıyla değiştirilerek ve yine anlatım bozukluklarının da bazı kelimelerin yerlerinin değiştirilmesi suretiyle ortadan kaldırılmasına yönelik bir önergedir.

Bu nedenle, Türk Borçlar Kanunu Tasarısı’nın 37’nci maddesine yönelik önergemizin kabulünü arz ve teklif ediyoruz.

Ancak, değerli arkadaşlar, burada Türk Borçlar Kanunu Tasarısı’nı görüşürken hukuk devleti ilkelerine, hukuk sistemine katkı sağlamaya, katkıda bulunmaya çalışıyoruz. Burada bir taraftan, Türk hukuk sistemine, hukuk devleti normlarına katkı sağlamaya çalışırken, maalesef, içinden geçtiğimiz süreçte hukuk devleti ilkeleriyle bağdaşmayan, siyasal iktidarın hiç ağzından düşürmediği “Demokrasi” sözcüğü ile bağdaşmayan gelişmelere de üzülerek tanıklık ediyoruz.

Bu gelişmelerden bir tanesi dün akşam Uğur Mumcu Araştırmacı Gazetecilik Vakfına karşı gerçekleştirildi. Hepimiz Uğur Mumcu’yu tanıyoruz. Uğur Mumcu araştırmacı, gazeteci, yazar ama bu özelliklerinin yanında “kalpaksız Kuvayımilliyeci” olarak anılan, ulusun tam bağımsızlığı için mücadele eden, ulusal çıkarları için, arabasına kalleşçe yerleştirilen bir bombayla yaşamını yitiren çok değerli bir aydın insan. İşte bu aydın insanın düşüncelerini, ilkelerini yaşatmak amacıyla ve aydın, ulus devletten yana, ulusun çıkarlarından yana genç gazeteciler yetiştirmek amacıyla kurulan Vakıf dün akşam maalesef hiç de hoş olmayan bir durumla karşı karşıya kaldı.

Hepimiz biliyoruz, Uğur Mumcu 24 Ocak tarihinde öldürülmüştü. Yine 31 Ocak tarihinde Türk Hukuk Kurumu eski başkanlarımızdan Sayın Muammer Aksoy öldürülmüştü. İşte bu iki tarih arası Türkiye'de “Demokrasi ve Adalet Haftası” olarak kutlanmaktaydı. Dün akşam Uğur Mumcu Vakfında bu haftanın hazırlıklarını yapmak üzere toplanan sivil toplum örgütlerinin görüşmeleri sırasında Ankara Emniyet Müdürlüğünün Araştırma ve Geliştirme Dairesinden geldiklerini söyleyen 2 polis memuru, orada bulunan sivil toplum örgütü temsilcilerine “Siz burada niye toplandınız, siz burada ne yapıyorsunuz?” diye sorgulama yapmışlar ve akabinde Sayın Güldal Mumcu İçişleri Bakanını aramış, Emniyet Müdürünü aramış, sabaha kadar da bu gelişmeler devam etmiş ancak tatmin edici, olayı aydınlatıcı bir bilgi alamamış.

Şimdi, ben bu olayın neye karşı, kime karşı gerçekleştirildiğini daha iyi anlamamız için Sevgili Uğur Mumcu’nun Cumhuriyet gazetesi 25/8/1975 tarihli bir yazısından bir pasaj okumak istiyorum: “Bağımsızlık Mustafa Kemal’den armağandı bize. Emperyalizmin ahtapot kollarına teslim edilen ülkemizin bağımsızlığı için kan döktük sokaklara. Mezar taşlarımıza basa basa, devleti yönetenler, gizli emellerle başlarımızı ezmek, kanlarımızı emmek istediler. Amerikan üsleri kaldırılsın dedik, ancak sokak ortasında sualsiz vurdular. Yirmi iki yaşlarındaydık öldürüldüğümüzde ey halkım, unutma bizi! Yabancı petrol şirketlerine karşı devletimizi savunduk, komünist dediler. Ülkemiz bağımsız değil dedik, kelepçeyle geldiler üstümüze. Kurtuluş Savaşı’nda emperyalizme karşı dalgalandırdığımız bayrağımızı daha dik tutabilmekti çabamız. Bir kez dinlemediler bizi, bir kez anlamak istemediler…”

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ALİ İHSAN KÖKTÜRK (Devamla) – “…Vurulduk ey halkım, unutma bizi!” İşte Uğur Mumcu bu değerli milletvekilleri, Uğur Mumcu Vakfının amaçları da bu. Ben size soruyorum şimdi: Böyle bir vakfa, bu amaçları güden, tam bağımsızlık ilkeleri üzerinde şekillenen böyle bir vakfa yapılan bu emniyet sorgulamasının amacı ne olabilir?

Türkiye, birkaç aydan bu yana belli açılımlarla gündemi tutulan bir ülke. Bir taraftan Kürt açılımı, bir taraftan Ermeni açılımı, bir taraftan mayınlı arazilerdeki 540 kilometre uzunluğundaki toprak parçasının üçüncü bir dünya ülkesine peşkeş çekilmeye çalışılması; ama bir taraftan da, ulusun çıkarlarını savunan aydın, çağdaş, Atatürkçü, yurtsever vakıflara polis tarafından baskın yapılması. Bu mudur Türkiye’de sizin anladığınız demokrasi? Bu mudur sizin anladığınız insan hakları, barış?

Değerli milletvekilleri, bu tür gelişmelere, Türkiye Büyük Millet Meclisinin onurunu korumak için hep birlikte mücadele etmeliyiz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ALİ İHSAN KÖKTÜRK (Devamla) - Ulusun bağımsızlığını, ulus devletinin çıkarlarını korumak sadece Uğur Mumcu Vakfının değil, hepimizin görevidir.

Bu duygu ve düşüncelerle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Köktürk.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan “Türk Borçlar Kanunu Tasarısı”nın 37. madde başlığına “Korkutma” kelimesinin yerine “Korku” kelimesinin yazılmasını,

Madde metninin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

“Sözleşme, taraflardan birinin veya üçüncü bir kişinin sebep olduğu bir korkunun etkisi altında yapılmışsa, korkutulan taraf bu sözleşmeyle bağlı değildir.

Korkutan bir üçüncü kişi olup da, sözleşmenin karşı tarafı, bu durumu bilmiyor ve bilebilecek durumda değilse, sözleşmenin hükümsüz kılınması sebebiyle uğradığı zararı korkutandan talep edebilir.”

                                                                                          Faruk Bal (Konya) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Çelik, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)

BEHİÇ ÇELİK (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; söz konusu, görüşülmekte olan 321 sıra sayılı Türk Borçlar Kanunu Tasarısı’nın 37’nci maddesi üzerinde söz almış bulunuyorum. Hepinize saygılar sunuyorum.

Öncelikle dünkü oturumlarda Sayın Başkanın ifade etmiş olduğu, Genel Kurula dönük, burada daha dikkatli konuşulması ve dışarıda baroların, hukukçuların bizi dinlediği yönünde uyarısına ben de katılıyorum ancak burada şunu da ifade etmek lazım: Burası milletin kürsüsü. Bu kürsüde saygıdeğer milletvekillerinin, gerek yöresel gerekse Türkiye'nin millî meselelerine dönük her konuyu dile getirmesi, bunu söz konusu kanun içerisinde de ele alması ve kanunun özel hukukun anayasası niteliğinde olan bir tasarı olması hasebiyle de her konuyu içerdiğini de buradan özellikle vurgulamak istiyorum.

37’nci madde “korkutma” şeklinde tanımlanmış. Eski, bizim, siyasalda okurken, rahmetli -yanılmıyorsam rahmete gitti- Safa Reisoğlu, Profesör, bu dersi bize vermişti. “İkrah” diye okumuştuk biz borçlar hukukunu, o şekilde hatırlıyoruz. Ancak burada tabii biz Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak, bunu “korku” olarak, yani isim olarak düzeltilmesini önergeyle teklif ediyoruz.

Şimdi, “korku” derken, tabii, özellikle İktidarın, iktidar partisinin toplumu korkutma ameliyesine değinmeden geçemeyeceğim. Tabii, bu korkutma toplumun her kesimine yansımış; ekonomik hayata yansımış, medya dünyasına yansımış, ticarete yansımış, insanların özgür iradelerini ortaya koymalarına yansımış, bunun önüne engeller getirilmiş ve açılımla ilgili de en son öyle bir kamuoyu oluşturulmuş ki baskı yaparak ve bunun ilk ayağı Polis Akademisinde Kürt Çalıştayı’nın Başkanı Bakan Atalay’dı. “Bakanlı çalıştaya soruşturma açıldı.” diye bir haber çıkıyor.

Şimdi, bakınız saygıdeğer milletvekilleri, emniyet teşkilatının birinci ve asli görevi, ülkenin iç güvenliğine yasaların kendisine vermiş olduğu yetkiler çerçevesinde katkı sağlamak ve bu görevi yerine getirmek. Ancak burada, Polis Akademisi gibi fevkalade önemli, geleceğin emniyet, polis şeflerini yetiştiren, polis teşkilatına gerçekten deneyimli ve aydın polis şefleri yetiştiren böylesine önemli bir akademinin içerisinde böyle bir çalıştay düzenlemek abesle iştigaldir en hafifiyle. Çünkü bu devleti nasıl ayakta tutacaksınız, size soruyorum. Bu devletin çok yetkin bürokratlara ihtiyacı var ve bunlar var. Dışişleri bürokratları var, diğer bakanlıkların bürokratları var, kurumların, kuruluşların, tüzel kişiliği haiz genel müdürlüklerin bürokratları var, ordumuzun çok değerli komuta kademesi var ve bunlar devletten maaş alıyorlar, devletin maaşını alıyorlar ve geçimlerini sağlıyorlar. Ancak bu arkadaşların içerisinden, böyle çalıştaylar yaparak, farklı güya açılımlar yaparak, bunların içerisinden, ekmeğini yediği devletine karşı çıkan bir grup ortaya çıkabilir. Buna uygun zemin hazırlıyorsunuz bu şekilde yapmakla ve sonuçta ekmeğini yediği yere ihanet eden veya yanlış işler yapan insanlar ortaya çıkıyor. Buna niçin fırsat veriyoruz?

Bakınız, Habur olayı gerçekten yüz karası, seyyar mahkemeler kuruluyor çadırda ve bu çalıştaydan sonra gelen sürecin sonucudur bu ve Türk halkı korkutuluyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun efendim, konuşmanızı tamamlayınız.

BEHİÇ ÇELİK (Devamla) – Sayın Başkan, teşekkür ederim.

Biz “Türk milleti” diyoruz, “Türk halkı” diyoruz, burada biz toplumun bütününü ifade ederek konuşuyoruz, millî olarak söylüyoruz bunu, etnik olarak söylemiyoruz ki! Fakat işte bürokraside, kamu kurum ve kuruluşlarında kendi devletine ihanet edecek ölçüde birilerinin çıkmasına uygun zemin hazırlamayın diye sizleri burada uyarma görevini de bir MHP milletvekili olarak özellikle yapmak istiyorum.

Şimdi, değerli kardeşlerim, böyle devam ederse, ihanet oranı yüzde 1 ise yarın yüzde 5 olur, 10 olur ve Osmanlının son dönemi gibi Türkiye Cumhuriyeti’ni elimizden kaçırır ve kaybederiz. O zaman gemi batmaya başladığı zaman o suyun içerisinde CHP’li mi kalır, MHP’li mi kalır, AKP’li mi kalır, onu hiçbiriniz bilemezsiniz. Allah o günleri göstermesin. Gemiyi iyi yüzdürelim.

Teşekkür ederim. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

38’inci maddenin başlığını okutuyorum:

2. Koşulları

MADDE 38-

BAŞKAN - Madde üzerinde iki adet önerge vardır.

Önergeleri okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan “Türk Borçlar Kanunu Tasarısı”nın 38. Maddesinde yer alan “korkutma” kelimesi yerine “korku” kelimesinin yazılmasını,

1. Fıkrada yer alan “kişilik haklarına ya da malvarlığına yönelik” ibaresinden önce gelmek üzere; “hayatına veya beden bütünlüğüne veya” ibaresinin eklenmesine,

Maddenin ikinci fıkrasının “Bir hakkın veya kanundan doğan bir yetkinin kullanılacağı tehdidi altında sözleşme yapıldığında, korkunun varlığı, ancak tehdit edenin, diğer tarafın zor durumda kalmasından aşırı bir menfaat sağlamış olması hâlinde kabul edilir” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Faruk Bal

Mehmet Şandır

Rıdvan Yalçın

 

Konya

Mersin

Ordu

 

Osman Ertuğrul

Behiç Çelik

Beytullah Asil

 

Aksaray

Mersin

Eskişehir

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Borçlar Kanunu Tasarısının 38. maddesinin,

“Madde 38- Sözleşmenin korkan yanı, o anda yaşadığı koşullara göre kendisinin ya da yakınlarından birisinin kişilik ya da malvarlığına zarar vermeye yönelik ağır ve yakın bir tehlikenin doğduğuna inanmakta haklı ise; korkutma, gerçekleşmiştir.

Sözleşmenin, yasanın tanıdığı bir hakkın veya yetkinin kullanılacağı korkutmasıyla yapılması ve korkutan kişinin, öteki yanın zor durumda kalmasından aşırı bir yarar kazanması hâlinde korkutmanın gerçekleştiği kabul edilir.”

şeklinde değiştirilmesini teklif ederiz.

 

Ali Rıza Öztürk

Rahmi Güner

Ali İhsan Köktürk

 

Mersin

Ordu

Zonguldak

 

Metin Arifağaoğlu

Atila Emek

Şevket Köse

 

Artvin

Antalya

Adıyaman

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Anadol, gerekçeyi mi okutayım? Kim konuşacak?

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Gerekçe efendim.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe: Madde metnindeki bazı kelimelerin öztürkçe karşılığı ile değiştirilerek tasarının dilinin arılaştırma iddiasına uygun duruma getirilmesi ve maddedeki kelimelerin cümledeki dizilişleri yeniden düzenlenerek maddenin daha kolay anlaşılabilir ve daha anlamlı olması amaçlanmıştır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan “Türk Borçlar Kanunu Tasarısı”nın 38. Maddesinde yer alan “korkutma” kelimesi yerine “korku” kelimesinin yazılmasını,

1. Fıkrada yer alan “kişilik haklarına ya da malvarlığına yönelik” ibaresinden önce gelmek üzere; “hayatına veya beden bütünlüğüne veya” ibaresinin eklenmesine,

Maddenin ikinci fıkrasının “Bir hakkın veya kanundan doğan bir yetkinin kullanılacağı tehdidi altında sözleşme yapıldığında, korkunun varlığı, ancak tehdit edenin, diğer tarafın zor durumda kalmasından aşırı bir menfaat sağlamış olması hâlinde kabul edilir” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                             Faruk Bal (Konya) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) - Sayın Çelik konuşacak efendim.

BAŞKAN – Sayın Çelik, buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)

BEHİÇ ÇELİK (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tekrar hepinize saygılar sunuyorum.

Biraz önce “korkudan” bahsederken, yine bunun devamı olarak, korkunun toplumda yaratmış olduğu travmanın aslında önce keyfî idareyi, arkasından otokrasiyi getirdiğini ve toplumu bütünüyle baskıladığını da özelikle vurgulamak istiyorum bu bağlamda.

Şimdi, burada korkunun içeriğinde tehdit var, yanıltma var ve farklı yönlere kanalize etme var, gri ve kara propaganda var ve psikolojik harekât tedbirlerinin tümü var. Bunlar uygulanıyor. Bunların uygulandığı bir ülkede aslında demokrasiden söz etmek de mümkün değil. Onun için, biraz önce ifade etmiş olduğum açılım korkusu, arkasından şehit ailelerinin Türk bayraklarıyla kendi hukukunu savunmak için sokaklara çıktığı zaman ellerindeki Türk bayraklarının dahi polis tarafından toplanmış olması ve yine Türkiye-Ermenistan maçında Azerbaycan Bayrağı’nın çöp kutularına atılmış olması, büyük bir baskının en önemli tezahürleri  olarak karşımıza çıkıyor. Bundan da AKP İktidarının sorumlu olması kadar doğal bir şey olamaz ve doğrudan sorumludur, korkunun merkezi de doğal olarak AKP İktidarıdır.

Şimdi, biraz önce hatiplerden Sayın Osman Durmuş konuştu ve aşı konusuna da özellikle örnekler vererek değindi. Aşı da bir korku. Aşı konusunda dahi topluma baskı yapılıyor. Çok enteresan, Sayın Başbakan Sağlık Bakanına bu konuda karşı çıktı.

Şimdi, siz, normal, sokaktaki bir vatandaş olarak aşı yaptıracak mısınız, yaptırmayacak mısınız, bu, hâlen toplumda tartışılan bir konu. Sağlık Bakanına göre aşı yaptırılması gerekir ama Başbakana göre gerekmez.

Şimdi, toplumu böyle ikircikli, ortada bırakan icraatlarla AKP İktidarının nereye varacağını doğrusu ben de tahmin edemiyorum ve şaşırıyorum.

GDO yönetmeliği çıkıyor. GDO yönetmeliğinde de yine aynı şekilde. Genetiği değiştirilmiş organizma ürünlerinin Türkiye’de nasıl ileride belalara yol açacağı ortada iken bunu savunan bir Tarım Bakanı maalesef bu kürsülerde konuşabiliyor. Bunun da toplumda büyük bir gerginliğe ve belirsizliğe yol açtığını vurgulamak istiyorum.

Aslında Türk toplumuna Hükûmetin uygulamış olduğu korku, bu 38’inci madde kapsamında o kadar fazla ki, bunlara tek tek değinmek, burada beş dakika içerisinde mümkün olmasa gerek ancak bunun yanında…

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – 38’inci madde mi?

BEHİÇ ÇELİK (Devamla) - 38’inci madde.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Korku yok, ilgisi yok.

BEHİÇ ÇELİK (Devamla) – Korkuyla ilgili. Ben size sonra izah ederim onu.

Şimdi, dün AKP’nin Grup Başkan Vekili Sayın Kılıç da belli terbiye ve nezaket kurallarına işaret etti. Tabii, bunu savunuyoruz. Yani, burada konuşan herkesin terbiye kurallarına, nezakete, adabımuaşerete uyması ve Meclisin mehabetine dikkat etmesi gerekir ancak duyduğumuz, analara küfredilme olayı, şehitlere “kelle” denilmesi olayı, ne yazık ki, Sayın Kılıç’ın da Başbakanının ağzından çıkan “be”li, “ya”lı konuşmalar hep bu söylenen sözlerin tam tersini kanıtlıyor.

Değerli arkadaşlarım, sokaklar suç işleyenlerle dolu iken Türkiye’de halkın korkmuyor olması mümkün değil. Onun için, özellikle yargılama güvencesi, kimin nerede evinin basılacağının belli olmaması, mücrimle masum arasında bir dengenin kurulmaması ve masum olana baskı uygulanması, AKP’ye yandaş olanların her yerde kayırılması, elbette bir korku imparatorluğunu da kendiliğinden ortaya çıkarmaktadır. Ama Türk milleti bunu kıracaktır, böyle gitmeyecektir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun efendim.

BEHİÇ ÇELİK (Devamla) – Tepeden inmecilikle, antidemokratik tutumlarla, müdahalecilikle, etnik bölücü politikalarla ve ekonomi politikaları sonucu teslimiyetçilikle ve halkı bütünüyle ekmeğe mahkûm etmekle bir yere varılamayacağı ortadadır ve zillet, AKP’nin lekeli sicilinin bir utanç belgesi olarak karşımıza çıkmaktadır. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 38’inci madde üzerinde vermiş olduğumuz önergeyi kabul etmenizi diliyor, hepinize saygılar sunuyorum.

Teşekkür ederim. (MHP sıralarından alkışlar)

ERTEKİN ÇOLAK (Artvin) – Bu söylediklerin yakışır sana, valilik yapmışsın, devleti temsil etmişsin!

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Çelik.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

39’uncu maddenin başlığını okutuyorum:

IV. İrade bozukluğunun giderilmesi

MADDE 39-

BAŞKAN – Madde üzerinde iki adet önerge vardır.

Önergeleri okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan “Türk Borçlar Kanunu Tasarısı”nın 39. Maddesinin kenar başlığının “İrade Bozukluğunda Hak Düşürücü Süre” şeklinde değiştirilmesini,

Madde metninde yer alan “Yanılma” kelimesi yerine “Hata”,

“aldatma” kelimesi yerine “hile”,

“korkutulma” kelimesi yerine “korku”,

“korkutmanın” kelimesi yerine “korkunun”,

kelimelerinin yazılmasını,

“sözleşmeyi onamış sayılır” ibaresi yerine “bu hak düşmüş sayılır” ibaresinin yazılmasını,

Maddenin ikinci fıkrasının “Hile veya korku sebebiyle sözleşme ile bağlı olunmadığına dair hakkın düşmüş sayılması tazminat hakkını ortadan kaldırmaz.” şeklinde düzenlenmesini arz ve teklif ederiz.

 

Faruk Bal

Mehmet Şandır

Rıdvan Yalçın

 

Konya

Mersin

Ordu

 

Osman Ertuğrul

Behiç Çelik

Beytullah Asil

 

Aksaray

Mersin

Eskişehir

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Borçlar Kanunu Tasarısının 39. maddesinin,

“Madde 39- Yanılma, aldatma ya da korkutulma sonucunda sözleşme yapan kişi, yanılma veya aldatmayı öğrendiği, korkutma halinde ise korkutmanın etkisinin ortadan kalktığı andan itibaren bir yıl ve her halde sözleşmenin kurulduğu andan başlayarak 10 yıl içinde sözleşmeyi iptal etme hakkını kullanması gerekir.

Yanılma veya aldatma ya da korkutulma sonucunda sözleşme yapan kişinin, açık veya kapalı olarak sözleşmeyi onaması hâlinde iptal hakkı ortadan kalkar. Aldatma veya korkutmadan dolayı bağlayıcı olmayan bir sözleşmenin onanmış sayılması, ödence hakkını yok etmez.”

şeklinde değiştirilmesini teklif ederiz.

 

Ali Rıza Öztürk

Rahmi Güner

Ali İhsan Köktürk

 

Mersin

Ordu

Zonguldak

 

Metin Arifağaoğlu

Atila Emek

 

 

Artvin

Antalya

 

BAŞKAN – Sayın Komisyon, önergeye katılıyor musunuz?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Katılamıyoruz efendim.

BAŞKAN – Sayın Hükûmet?

ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Güner, buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

RAHMİ GÜNER (Ordu) – Sayın Başkan, sayın üyeler; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Görüşülmekte olan Borçlar Kanunu Tasarısı’nın 39’uncu maddesinin şu şekilde değiştirilmesini talep ediyoruz:

“Madde 39- Yanılma, aldatma ya da korkutulma sonucunda sözleşme yapan kişi, yanılma veya aldatmayı öğrendiği, korkutma halinde ise korkutmanın etkisinin ortadan kalktığı andan itibaren bir yıl ve her halde sözleşmenin kurulduğu andan başlayarak 10 yıl içinde sözleşmeyi iptal etme hakkını kullanması gerekir.

Yanılma veya aldatma ya da korkutulma sonucunda sözleşme yapan kişinin açık veya kapalı olarak sözleşmeyi onaması halinde iptal hakkı ortadan kalkar. Aldatma veya korkutmadan dolayı bağlayıcı olmayan bir sözleşmenin onanmış sayılması, ödence hakkını yok etmez.” şeklinde değiştirilmesini teklif ediyoruz.

Değerli arkadaşlarım, önümüzde bir Borçlar Kanunu var. Bu Borçlar Kanunu temel bir kanun. Bu Kanun hizmetleri de ilgilendiren bir kanun, esnafı ilgilendiren bir kanun, bu Kanun ticari işletmeleri de ilgilendiren bir kanun ve şu var: Ekonominin en önemli kanunlarından birisi, can alıcı kanunlarından birisidir.

Değerli arkadaşlarım, bir konuyu gündeme getirmek istiyorum. Şimdi, Anadolu’da bütün işletmeler ortadan kalktı, iktisadi kamu teşebbüsleri ortadan kalktı. Birçokları özelleştirme adı altında başkalarına peşkeş çekildi, yok edildi. İstihdam sahaları yok edildi. Bunun yerine de hiçbir istihdam sahası açılmadı. Bana burada bir arkadaşımız, şurada şu tesisi yaptık, şu işletmeyi yaptık diye örnek göstersin. Onun için Anadolu’da müthiş bir göç başladı. Bu göçün en çok başladığı illerden birisi de Karadeniz Bölgesi’dir.

Değerli arkadaşlarım, Karadeniz Bölgesi insanı çalışkan bir insandır, Karadeniz Bölgesi insanının en büyük gelir kaynağı da fındık ürünüdür. Fındık üzerinde nasıl oyun oynandığını, o üreticinin alın terinin, emeğinin nasıl yok edildiğini mahalline gittiğiniz zaman inceleyerek anlarsınız.

Değerli arkadaşlarım, Türkiye’de üründen elde edilen gelirin ihracatta en fazla fındık ürününden elde edilmektedir. İyi değerlendirilirse, iyi pazarlaması yapılırsa 2,5 milyar dolar Türkiye’ye girdi sağlayan bir üründür ama üreticinin alın teri, üreticinin şu elinin nasırları yok sayılarak, hem Türkiye’de hem dışarıda ihracatçı iş birliğiyle Swiss Otel’de yapılan, üç dört gün toplanan o ihracatçıların otuz dört sayfa hazırladığı rapor Bakanlar Kurulunda kabul edildi ve yürürlüğe konuldu ve Bakanlar Kurulunda Sayın Başbakanla, Tarım Bakanıyla, üretici kesiminden, fındık üreticisinden hiçbir kişiyle görüşülmedi, kuruluşlarla görüşülmedi değerli arkadaşlarım.

Şu anda fındık 4 milyon lira civarında. 3,5 milyon liraya da satıldı bu fındık. Sahip çıkan yok. Üretim miktarı, rekolte 250 bin ton. Geçen sene 750 bin tondu, 5 milyon liraya TMO aldı. Bu sene 250 bin ton fındık, daha ucuz ve 3,5-4 milyon. Soruyorum, Düzce’den, Zonguldak’tan, Bartın’dan, Sinop’tan, Samsun’dan, Ordu’dan, Giresun’dan, Trabzon’dan fındık üreticilerine soruyorum; hiçbirisi memnun mu bu uygulamadan değerli arkadaşlarım ve bunun cevabını bu iktidar vermelidir ve şunu iddia ediyorum değerli arkadaşlarım: Fındık en pahalı olduğu zamanda, 6-7 milyon liraya satıldığı zaman en büyük ihracattan geliri sağladık, en fazla ihracatı da o zaman yaptık. Bugün ihracat düştü. İhracat az ve Türkiye’ye girdi de az. 2,5 milyar dolar 2005 senesinde Türkiye’ye girdi sağladı. Ondan sonra, ucuz fiyat uygulamalarıyla, bunu düşürmeyle bize 800-900 milyon dolar girdi sağlandı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Güner, buyurun efendim.

RAHMİ GÜNER (Devamla) – Şunu söylüyorum değerli arkadaşlarım: Bu mesajı Karadeniz Bölgesi’ne iletmek istiyorum. Sayın Başbakan Trabzon’da bir konuşma yaptı, dedi ki, “Karadeniz halkı hazinenin parasını peşkeş çekmeye alışmış.” diye.

Değerli arkadaşlarım, fındığı bilen bilir. On iki ay onun dibinde çalışan bir üretici ve Türkiye’ye o üreticinin ürettiği ürün 2,5 milyar dolar gelir sağlıyor. Hangi hazineden para yiyor? Karadeniz halkı öyle çalışkandır ki ürettiği ürünün hakkını verirsen, ihracatını da yaparsan devlet olarak… 3-5 tane ihracatçıya peşkeş çekmemek suretiyle o alın terinin, emeğin hakkını korursanız elbette ki bizim hazineyle hiçbir işimiz olmaz. Ürünümüzü değerlendirin, bize yük olmayın ve biz hakkımızı alalım.

FİSKOBİRLİK’i yok ettiniz, TMO’yu piyasaya sokmadınız serbest piyasada diye, fındığı 3-4 tane ihracatçıya peşkeş çektiniz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Güner, son cümlenizi alayım.

RAHMİ GÜNER (Devamla) – Şimdi, fındık 5 milyon liraya çıktığı  zaman Ankara’ya yine Başbakanın yanına içte ve dışta iş birliği yapan ihracatçılar gitti. Üreticilerin boynu bükük ve sahipsiz. Buna sahip çıkmak lazım değerli arkadaşlarım. Esnaf da yok oldu, sanatkâr da yok oldu, üretici de yok oldu. Buna sahip çıkalım değerli arkadaşlarım. Bunun hakkını verelim ve o zaman halk da refaha kavuşsun, biz de yaptığımız hizmetten memnun olalım.

Hepinize saygılar sunuyorum.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Güner.

III.- YOKLAMA

(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Sayın Başkan, yoklama istiyoruz.

BAŞKAN – Oylamadan önce bir yoklama talebi vardır.

Yoklama isteyen milletvekili arkadaşlarımı tespit edeceğim: Sayın Anadol, Sayın Dibek, Sayın Köktürk, Sayın Öztürk, Sayın Keleş, Sayın Köse, Sayın Güvel, Sayın Durgun, Sayın Güner, Sayın Yazar, Sayın Özdemir, Sayın Küçük, Sayın Süner, Sayın Ünlütepe, Sayın Çakır, Sayın Paçarız, Sayın Kesici, Sayın Okay, Sayın Gök, Sayın Mengü, Sayın Barış.

Yoklama için üç dakika süre veriyorum ve yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.

IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

2.- Türk Borçlar Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/499) (S. Sayısı: 321) (Devam)

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan “Türk Borçlar Kanunu Tasarısı”nın 39. Maddesinin kenar başlığının “İrade Bozukluğunda Hak Düşürücü Süre” şeklinde değiştirilmesini,

Madde metninde yer alan “Yanılma” kelimesi yerine “Hata”,

“aldatma” kelimesi yerine “hile”,

“korkutulma” kelimesi yerine “korku”,

“korkutmanın” kelimesi yerine “korkunun”,

kelimelerinin yazılmasını,

“sözleşmeyi onamış sayılır” ibaresi yerine “bu hak düşmüş sayılır” ibaresinin yazılmasını,

Maddenin ikinci fıkrasının “Hile veya korku sebebiyle sözleşme ile bağlı olunmadığına dair hakkın düşmüş sayılması tazminat hakkını ortadan kaldırmaz.” şeklinde düzenlenmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                         Faruk Bal (Konya) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Behiç Çelik konuşacak.

BAŞKAN – Sayın Çelik, buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)

BEHİÇ ÇELİK (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; söz konusu kanun tasarısının 39’uncu maddesi hakkında vermiş olduğumuz değişiklik önergesi üzerinde tekrar söz almış bulunmaktayım. Hepinize saygılar sunuyorum.

Biraz önce, iki konuşmamda “korkudan” bahsettim ve iktidarın bu konuda icraatlarını da eleştirdim. Tabii, bu konuda alınan arkadaşlarımız olmuş olabilir ancak ben, Türkiye'nin daima iyi insanların elinde iyi yönetilmesini arzu eden bir konuşma yapıyorum. Burada, tabii kötü bir yönetim varsa, korku diktatörlüğü oluşturmaya çalışanlar varsa ve ekonomiyi dibe vurarak Türk halkını açlığa mahkûm etmeye çalışanlar varsa bunları da bu milletin kürsüsünden ifade etmek zorundayız.

Bakın “İşsizlikte zirvedeyiz.” diyor gazeteler. Bakın “Kriz İkinci Dünya Savaşı kadar sarstı. İlk çeyrekte ekonomi yüzde 13,8 küçüldü.” diyor ve “Fert başına düşen gelirimiz azaldı.” diyor. Hürriyet’in başlığı: “İlk üç ayda küçülme rekoru 13,8; İkinci Dünya Savaşı şartları.” ve “Yedi aylık iç borç artışı önceki otuz yedi aydan daha fazla.” diyor. “Millî gelir TL bazında yüzde 30 düştü.” diyor ancak yüzde 30 değil tabii, resmî veri yüzde 29; 1 puan fazla yazmış.

Şimdi, bu şunu gösteriyor: Ben, Mersin Milletvekiliyim. Mersin’de üzüm üreticisi, turfanda üreticisi, seracılar, şeftali üreticisi, erik üreticisi, çilek üreticisi, muz üreticisi perişan. Toros Dağları’nda bol miktarda sürüler vardı, şimdi o sürüler yok artık. Hayvancılık can çekişiyor ve Tarsus Organize Sanayi Bölgesi can çekişiyor. Mersin Serbest Bölgesi’nin iyileştirilmesi konusunda burada bir söz aldım, ifade ettik ancak en ufak bir gelişme yok ve Mersin, Türkiye’yi doyuran bir il olarak, Türkiye'nin narenciye ihtiyacının neredeyse yarıdan fazlasını üreten bir il; bu konuda bir açılım yok. Piyasa kesinlikle oluşturulmuyor veya oluşturtulmuyor ve çalışan, çalışkan Mersin insanı ne yazık ki yine bu baskıcı AKP iktidarlarının elinde ekmeğe muhtaç hâle düşürülüyor. Biz bunları söylemeyelim de kim söyleyecek? Biz bu amaçla seçildik.

Mersin-Tarsus arasında bulunan yol güzergâhı sağlı sollu fabrikalarla doluydu, bu fabrikaların çoğu şu anda maalesef Mısır’a taşındı ve 10 bin işçi işsiz kaldı ve kent ekonomisi çöküyor. Diğer iller de aynı. Burada Denizli’yi dinledik, içler acısı. Diğer birçok illere gidiyorum aynı durum söz konusu. Türkiye, ekonomik olarak de dibe vurmuş durumda. Biz bunları burada haykırmayacağız, ifade etmeyeceğiz de kim ifade edecek? Bunu Milliyetçi Hareket Partisi olarak bizler söylüyoruz ama bunu Cumhuriyet Halk Partisi de söylesin, AKP’nin milletvekilleri de söylesin, buna bir çözüm bulsun. Çözüm bulacak olan makam neresi? Hükûmet. Niye çözüm bulunmuyor, insanlar niçin açlıkla terbiye ediliyor, bunu sorgulamamız gerekir arkadaşlar.

Bu itibarla her alanda olduğu gibi ekonomide de iktidarın karnesinin kırıklarla dolu olduğu, zayıflarla dolu olduğu ortada. Onun için, Türkiye'nin artık silkinmesi, kendine gelmesi ve Türkiye'nin daha güvenlikli, daha kendinden emin, yarınından emin, çocuklarına daha iyi bir Türkiye’yi planlayan yöneticilerin elinde bir Türkiye olmasını hepimiz yürekten arzu etmek durumundayız, bunun için çalışmak durumundayız.

Son olarak, 39’uncu madde üzerine vermiş olduğumuz önergenin, değişiklik önergesinin aynen kabulünü yüce Meclisten arz eder, hepinize tekrar saygılar sunarım.

Teşekkür ederim. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Çelik.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

40’ıncı maddenin başlığını okutuyorum:

H. Temsil

I. Yetkili temsil

1. Genel olarak

a. Temsilin hükmü

MADDE 40-

BAŞKAN – Madde üzerinde iki adet önerge vardır.

Önergeleri okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan “Türk Borçlar Kanunu Tasarısı”nın 40. Madde başlığının:

“I. Yetkili Temsil” şeklindeki kenar başlığının “I. Temsil Yetkisi” şeklinde yazılmasını, Maddenin 1. fıkrasının “Temsil olunan, verdiği yetkiye dayanarak temsilcisi tarafından kendisi adına ve hesabına yapılan hukuki işlemlerle bağlıdır.” şeklinde düzenlenmesini;

Maddenin 2. fıkrasının “Temsilcinin, hukuki işlemi bir başkasını temsilen yaptığını karşı tarafa bildirmemesi hâlinde, hukuki işlemden doğan yükümlülüklerin bizzat temsilci tarafından ifası talep edilebilir. Ancak, karşı taraf temsil ilişkisinin varlığını durumdan çıkarmış veya çıkarabilecek hâlde ise ya da hukuki işlemden doğan yükümlülüklerin kimin tarafından ifa edildiği önemli değilse, temsilcinin bizzat ifasını talep etmek mümkün değildir.” şeklinde düzenlenmesini;

Maddenin 3. fıkrasında bulunan “devri” kelimesi yerine “temliki”, “üstlenilmesi” kelimesi yerine “nakli” kelimelerinin yazılmasını arz ve teklif ederiz.

 

Faruk Bal

Mehmet Şandır

Rıdvan Yalçın

 

Konya

Mersin

Ordu

 

Osman Ertuğrul

Beytullah Asil

Behiç Çelik

 

Aksaray

Eskişehir

Mersin

 

Yılmaz Tankut

Cemaleddin Uslu

 

 

Adana

Edirne

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Borçlar Kanunu Tasarısının 40. maddesinin,

“Madde 40 - Yetkili bir temsilcinin bir başka kişi adına ve hesabına yaptığı hukuksal işlemin sonuçları, doğrudan temsil olunanı bağlar.

Temsilcinin, temsilci olduğunu bildirmeksizin yaptığı hukuksal işlemin sonuçları kendisine aittir. Ancak hukuksal işlemin öteki yanı, mevcut koşullardan bir temsil ilişkisinin varlığını anlıyorsa veya anlaması gerekiyorsa ya da hukuksal işlemi temsilci veya temsil olunan ile yapması farksız ise; hukuksal işlemin sonuçları doğrudan temsil olunana ait olur.

Öteki durumlarda alacağın devri veya borcun üstlenilmesine ilişkin hükümler uygulanır.”

şeklinde değiştirilmesini teklif ederiz.

 

Ali Rıza Öztürk

Rahmi Güner

Ali İhsan Köktürk

 

Mersin

Ordu

Zonguldak

 

Ergün Aydoğan

Bilgin Paçarız

Hulusi Güvel

 

Balıkesir

Edirne

Adana

 

 

Bayram Ali Meral

 

 

 

İstanbul

 

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Sayın Hükûmet?

ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

HAKKI SUHA OKAY (Ankara) – Hulusi Güvel

BAŞKAN – Sayın Güvel, buyurun efendim.

HULUSİ GÜVEL (Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan Türk Borçlar Kanunu Tasarısı’nın 40’ıncı maddesindeki değişiklik önergesi hakkında söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Bugün ölümünün üçüncü yılını andığımız Başbakanımız, eski Genel Başkanım Sayın Bülent Ecevit’i rahmetle ve saygıyla anıyorum.

Değerli arkadaşlar, Borçlar Kanunu Tasarısı vesilesiyle ülkemizde yaşanmakta olan sıkıntılar hakkında birkaç söz söylemek istiyorum. Ekonomik gidişat nedeniyle vatandaşlarımızın yaşadığı sorunlar günden güne artmaktadır. Çek borçları nedeniyle binlerce iş adamı ve esnaf bugün hapistedir. Bu insanlarımız aileleriyle birlikte büyük sıkıntı yaşamaktadır. Bu insanlar topluma karşı suç işlememişlerdir. Suç, ekonomik bir suçtur. Buna rağmen bu konuda bir girişim yapmayan Hükûmet bu sorunların büyümesine neden olmaktadır. Hapiste olduklarından, borçlarını ödeyememekten, alacaklılar da mağdur olmaktadır.

Değerli arkadaşlar, geçtiğimiz yaz ayları içinde ülkemizde günde ortalama 273 iş yeri kapandı. Her gün ortalama 2.602 iş yerine ve eve haciz geldi. Bunlar yenilir yutulur rakamlar değil. Burada rakam olarak ifade edilenler, büyük acılar, olağanüstü sıkıntılar demektir.

Yine aynı dönemde işsizlik oranı yüzde 16’ların üzerine çıkmıştır. Genç işsizlerin oranı ise yüzde 30’ları aştı. 450 bin civarında üniversite mezunu gencimiz hâlen işsiz. Bu dönemde karşılıksız çek sayısı 9,5 milyonun, protestolu senet sayısı 1,5 milyonun üzerine çıkmıştır. Böylesi oranlar dünyada pek az ülkede mevcuttur.

Değerli arkadaşlarım, ülkemizin İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana yaşadığı en büyük küçülme oranı karşısında sanki bu durum kadermiş gibi davranan bir hükûmetle karşı karşıyayız. Zamanında ve yeterli önlem almayarak halkımıza bunca işsizliği, bunca sıkıntıyı, bunca borcu yaşatan kendileri değilmiş gibi dünyanın dördüncü büyük oranındaki küçülmesini küçümsememek, bunun fırsat yaratacağını söylemek, krizin faturasını dar ve sabit gelirlilerin sırtına yüklemek ancak basiretsizlikle açıklanabilecek bir durumdur.

Değerli arkadaşlar, son bir yılda 950 bin kişinin evine, iş yerine ya da maaşına icra gelmiştir. Her gün ortalama 2.600 ailenin evine haciz gelmesi toplumsal yapının derinden sarsılması anlamını taşımaktadır. Gazetelerde her gün onlarca cinnet ve intihar haberleri yer almaktadır. İnsanlarımız ekonomik krizin ağır etkileri nedeniyle intihara sürüklenmektedir.

Değerli arkadaşlar, toplumsal bir cinnet hâlinin karşısındayız. Bu Hükûmet döneminde çoğu ekonomik suçlardan dolayı olmak üzere cezaevlerindeki mahkûm ve tutuklu sayısı 110 bini aşmıştır. Bu, cumhuriyet tarihinin en büyük rakamıdır. Daha önce de değindiğim gibi, bunları birer rakam olarak algılamak büyük bir hatadır. Bunların her birinin arkasında büyük dramlar vardır. Bu tablonun arkasında toplumu etkisi altına alan derin bir karamsarlık hâli mevcuttur.

Değerli arkadaşlarım, Dünya Bankasının yıllık toplantıları kapsamında yayımladığı bölgesel raporda Türkiye’de yoksulluğun artacağı öngörülmektedir. Yani önümüzdeki tablo daha da ağırlaşacaktır. Hükûmet üyelerinin pembe tablolar çizmek yerine geçerli ve sürdürülebilir çözümler üretmesi gerekirken, krizi doğru yönetemeyen iktidar kendileri dışındaki her şeyi suçlayarak işin içinden sıyrılmaya çalışıyor. Krizin başlangıcından bu yana gerek muhalefetin gerek iş dünyasının uyarılarını dinlemeden kriz yokmuş gibi davranarak ülkeyi getirdikleri yer -işte, biraz önce bahsettiğim- toplumsal cinnet hâlidir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun efendim, konuşmanızı tamamlayınız.

HULUSİ GÜVEL (Devamla) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; dünyada yaşanan krizin ülkemizi sert biçimde etkileyeceğini söyleyen insanları krizden medet ummakla suçlayan, krizden etkilenenleri beceriksiz ilan eden, “Hamdolsun bize bir şey olmaz.” diyen bir Başbakandan, yaşanılan bu sıkıntıları anlamasını beklemenin ne denli gerçekçi olduğunu yüce heyetinizin takdirine bırakıyor, değişiklik önergemizi destekleyeceğinizi umuyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Güvel.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan “Türk Borçlar Kanunu Tasarısı”nın 40. Madde başlığının:

“I. Yetkili Temsil” şeklindeki kenar başlığının “I. Temsil Yetkisi” şeklinde yazılmasını, Maddenin 1. fıkrasının “Temsil olunan, verdiği yetkiye dayanarak temsilcisi tarafından kendisi adına ve hesabına yapılan hukuki işlemlerle bağlıdır.” şeklinde düzenlenmesini;

Maddenin 2. fıkrasının “Temsilcinin, hukuki işlemi bir başkasını temsilen yaptığını karşı tarafa bildirmemesi hâlinde, hukuki işlemden doğan yükümlülüklerin bizzat temsilci tarafından ifası talep edilebilir. Ancak, karşı taraf temsil ilişkisinin varlığını durumdan çıkarmış veya çıkarabilecek hâlde ise ya da hukuki işlemden doğan yükümlülüklerin kimin tarafından ifa edildiği önemli değilse, temsilcinin bizzat ifasını talep etmek mümkün değildir.” şeklinde düzenlenmesini;

Maddenin 3. fıkrasında bulunan “devri” kelimesi yerine “temliki”, “üstlenilmesi” kelimesi yerine “nakline” kelimelerinin yazılmasını arz ve teklif ederiz.

                                                                                        Faruk Bal (Konya) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Cemaleddin Uslu konuşacaklar.

BAŞKAN – Sayın Uslu, buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)

CEMALEDDİN USLU (Edirne) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan Türk Borçlar Kanunu Tasarısı’nın 40’ıncı maddesi üzerinde verdiğimiz değişiklik önergesiyle ilgili söz aldım. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, 40’ıncı madde başlığının “I. Yetkili temsil” şeklindeki kenar başlığının “I. Temsil yetkisi” şeklinde yazılmasını ve ilgili fıkralarda yazılı metnin daha iyi anlaşılmasını temin bakımından önergemizde yazıldığı şekilde düzenleme yapılmasını önerdik. “Temsil” zaten yetkiyi içerdiği için “temsil” teriminin başına “yetkili” ibaresinin konulması isabetsizdir. Burada kastedilen temsil yetkisidir. Bu sebeple “Yetkili temsil” ibaresi yanlıştır, yerine “Temsil yetkisi” ibaresinin kullanılması gerekir.

Maddenin birinci fıkrası hükmü mevcut Kanun’daki ifade bozukluğunun aynen korunması sonucunda iyi anlaşılmayan bir üslupla yazılmış ve “doğrudan doğruya” ibaresi gibi maksadı anlatmak için gerekli olmayan ifadelere yer verilmiştir. Fıkra metni temsil müessesesinin hükmünü düzenlemekte olup temsilin hükmü temsilen yapılan işlemle bağlılıktan ibarettir. Teklif edilen metinde bu durum anlaşılır şekilde yazıldığı gibi “temsil” kavramı da “adına ve hesabına” işlem ibaresiyle ifade edilmiş olmaktadır.

Değerli milletvekilleri, Borçlar Kanunu, özel hukukun en temel yasasıdır. Günlük yaşamımız içerisinde, çalışmalarımızda, her türlü davranışımızda uymaya tabi olduğumuz bir dizi kanunlar silsilesidir, hatta diğer düzenlemelerin, diğer kanunların da temelini teşkil etmekte, bir başka ifadeyle anayasa hükmündedir. Elbette toplumlar geliştikçe, yaşam kalitesi arttıkça, gelişen ihtiyaçlara göre, zaruretlere göre yasaları düzenleme, yasalarda değişiklik yapma gereği doğmaktadır. Ancak kanunlarda yapılan bu değişikliklerin sınırı toplumsal ve ekonomik ihtiyaçla belirlenmelidir.

Görüşmekte olduğumuz bu yasa tasarısı, bizim uyguladığımız Borçlar Kanunu’muzu tamamen ortadan kaldırmaktadır. Dolayısıyla, alışılagelen sistem, düzen tamamen bozulmaktadır. Bu Kanun’un değişimine neden gerek duyulmuştur? Esasen tasarının gerekçesinde buna dair açıklamalar yer almakta ve bu gerekçede görüldüğü üzere bu tasarı Borçlar Kanunu’nun önemli bir bölümünün tekrarı anlamındadır. Hâl böyle olunca neden kanunun tümü ortadan kaldırılmaktadır? Seksen altı yıllık bilgi, tecrübe, birikmiş içtihat, birikmiş kültür neden yok edilmektedir? Aslında, gerek Komisyon Başkanı gerekse Adalet ve Kalkınma Partisinin sözcüleri bizim bu endişelerimizi gidermeye yönelik açıklamalarda bulundular, ancak hiçbir önergemizin dikkate alınmadığı, dolayısıyla bu tasarı kanunlaştıktan sonra da buna dair tartışmaların devam edeceği açıktır.

Bir defa bu kanunun yapılmasıyla ilgili şunu söylediler: “Avrupa Birliğine uyum yasaları çerçevesinde bu kanunun yapılması zarureti vardır.” Bunu birçok sözcü de ifade ettiler. Aslında AB ülkeleri içerisinde de AB hukuku tam olarak oturmuş değil, dolayısıyla bizim bu yasaları sil baştan yeniden yapmamız ayrıca dikkat çekmektedir.

Değerli milletvekilleri, Türk Borçlar Kanunu’nu konuşuyoruz. Birçok milletvekili de buradan söyledi, içinde bulunduğumuz, yaşadığımız şartlarda toplumumuzun her kesimi borçlu, insanlarımız borçlu. Ödendikten sonra sorun yok, ama ödenemeyen borçlar, tahsil edilemeyen alacaklar insanımızın yaşamında önemli ölçüde yer etmeye başladı.

Bakınız, Tarım Bakanı her fırsatta Tarım Kanunu’nu çıkarmakla övünür. Doğrudur, Tarım Kanunu Adalet ve Kalkınma Partisi Hükûmetinde, 25 Nisan 2006 tarihinde yürürlüğe girdi. Yasa çıkarmak elbette önemlidir, ancak daha önemlisi yasaları uygulamaktır.

Bakınız, Tarım Yasası’nın “Tarımsal Desteklerin Finansmanı” başlıklı 21’inci maddesi ne diyor: “Tarımsal destekleme programlarının finansmanı bütçe kaynaklarından ve dış kaynaklardan sağlanır. Bütçeden ayrılacak kaynak gayrisafi millî hasılanın yüzde 1’inden az olamaz.”

Şimdi, Hükûmet 2006 yılından bu yana, 2007, 2008, 2009 yılları için üç adet bütçe yaptı ve üçünde de bu Yasa’yı ihlal etti. 2010 bütçesi şimdi Komisyonda görüşülüyor, muhtemelen bunda da ihlal edecek, yani çiftçiye olan borcunu ödemeyecek. 2007 yılında binde 62, 2008 yılında binde 54, 2009’da binde 49 pay ayrıldı. Hatta 2009 için iktidar partisi tarafından verilen bir önergeyle bu rakam yüzde 10 daha da aşağıya düşürüldü.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Uslu.

CEMALEDDİN USLU (Devamla) – Teşekkür ederim.

Yani çiftçimiz, kanunla kendisine ödenmesi gereken desteklemelerin ancak yarısını alabildi, diğer yarısı için alacaklı, yarı yarıya çiftçinin alacağı gasp ediliyor. Bunu ödemeyen devlet, alacaklı çiftçi. Bunu bir vesile şimdiki Maliye Bakanımıza bu salonda sormuştum “Çiftçilerimiz kanundan doğan bu haklarını, alacaklarını alabilecekler mi?” diye. Sayın Bakan, o kibar üslubuyla çiftçilerimizin böyle bir alacağının olamayacağını söylemişti. Tarım Yasası’na aykırı hareket etmek suç değil mi?

Diğer taraftan, tarımsal destekler zamanında ödenmiyor. Çiftçi bankadan aldığı kredi borcunu ödemediği zaman cezai faiz işletiliyor, icrai işlem başlatılıyor. Fakat, çiftçinin alacaklarına gelince, zamanında ödenmedi diye veya gecikmelerden dolayı ek bir ödeme yapılmıyor. Yani, çiftçinin borcuna faiz işletiliyor ama alacağına işletilmiyor. Tam bir keyfî durum söz konusu. Bakalım, Türk Borçlar Kanunu yürürlüğe girdiğinde çiftçimizin alacaklarına çare olabilecek mi?

Önergemizi bilgilerinize sunuyorum.

Sizleri bir kere daha saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Uslu.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Saat 19.30’da toplanmak üzere, birleşime ara veriyorum.

 

Kapanma Saati: 18.45

BEŞİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 19.31

BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL

KÂTİP ÜYELER: Fatih METİN (Bolu), Murat ÖZKAN (Giresun)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri,  Türkiye Büyük Millet Meclisinin 14’üncü Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.

321 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Komisyon ve Hükûmet yerinde.

41’inci madde başlığını okutuyorum:

b. Temsil yetkisinin kapsamı

MADDE 41-

BAŞKAN – Madde üzerinde iki adet önerge vardır.

Önergeleri okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan “Türk Borçlar Kanunu Tasarısı”nın 41. Maddesinin 2. Fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve talep ederiz.

“Temsil yetkisi üçüncü kişilere bildirilmişse, yetkinin varlığı ve kapsamı konusunda bu bildirimden daha dar yorum yapılamaz.”

 

Faruk Bal

Mehmet Şandır

Rıdvan Yalçın

 

Konya

Mersin

Ordu

 

Osman Ertuğrul

Beytullah Asil

Behiç Çelik

 

Aksaray

Eskişehir

Mersin

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’na

Görüşülmekte olan Borçlar Kanunu Tasarısının 41. maddesinin, başlığı ile birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

“b. Temsil yetkisinin içeriği ve derecesi

Madde 41- Başkası adına ve hesabına temsil, kamu hukukundan doğmuşsa; Temsil yetkisinin içeriği ve derecesi, bu konudaki yasal hükümlere, Temsil, hukuksal bir işlemden doğmuşsa; temsil yetkisinin içeriği ve derecesi o hukuksal işleme göre belirlenir.

Temsil yetkisi üçüncü kişilere bildirilmişse; temsil yetkisinin içeriği ve derecesi, bu bildirime göre belirlenir.”

 

Ali Rıza Öztürk

Rahmi Güner

Ali İhsan Köktürk

 

Mersin

Ordu

Zonguldak

 

Ergün Aydoğan

Bayram Meral

Bilgin Paçarız

 

Balıkesir

İstanbul

Edirne

 

 

Şevket Köse

 

 

 

Adıyaman

 

BAŞKAN – Sayın Komisyon, önergeye katılıyor musunuz?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Sayın Hükûmet?

ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

HAKKI SUHA OKAY (Ankara) – Şevket Köse…

BAŞKAN – Sayın Köse, buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

ŞEVKET KÖSE (Adıyaman) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 321 sıra sayılı Türk Borçlar Kanunu Tasarısı’nın 41’inci maddesi üzerine verdiğimiz değişiklik önergesi üzerine söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce heyetinize saygılarımı sunarım.

Sayın milletvekilleri, çok önemli bir yasa tasarısı üzerinde çalışmaktayız. Ülkemizin büyük bir ekonomik kriz yaşadığı günümüzde bu yasa çok daha anlamlı hâle geliyor. Seçim bölgem olan Adıyaman bunun en iyi örneklerinden birisidir. Bu anlamda teşvik konusuna değinmek yerinde olacaktır.

5084 sayılı Teşvik Kanunu’nun uygulaması 2009 yılı sonunda sona ereceği için, bunun yerine geçmesi beklenen teşvik paketi Haziran 2009’da açıklanmıştır. Teşvik paketi ana olarak ayrılmış dört bölge için farklı uygulamalar öngörmektedir. Bu bölgeler dâhilinde değerlendirilen illerin dağılımı ise hâlâ tartışılmaktadır.

Değerli arkadaşlar, illerin sosyoekonomik gelişmişlik sıralamasında 65’inci sırada yer alan Adıyaman, aynı sıralamada 20, 21 ve 26’ncı sırada yer alan illerle birlikte üçüncü bölge kapsamına alınmıştır. Nüfusunun yarısına yakını mevsimlik tarım işçisi olarak çalışan Adıyaman’ın bu biçimde değerlendirilmesini sizin takdirlerinize bırakıyorum.

Sayın milletvekilleri, Doğu ve Güneydoğu’daki birçok ilimiz, yaşayacağı mağduriyeti çeşitli biçimlerde dile getirmektedir. Bundan dolayı 5084 sayılı Teşvik Kanunu’nun iki yıl daha yürürlükte kalması için yasa teklifi vermiş bulunmaktayım; umarım bu teklifimi dikkate alırsınız.

Türkiye'nin sanayicisi, esnafı kan ağlıyor ve borç batağında yüzüyor. Bu dönemde esnafımızı, sanayicimizi rahatlatacak yasalar çıkarılması beklenirken iktidar oralı bile olamıyor.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın Başbakan gezsin, çiftçiye, sanayiciye, esnafa sorsun bakalım; kriz teğet geçmiş mi geçmemiş mi yoksa kriz beşli dirgen gibi vatandaşın böğrüne mi saplanmıştır?

Değerli arkadaşlar, AKP İktidarı sayesinde Türkiye'nin siyasi ve ekonomik şartları her gün biraz daha ağırlaşıyor; dolayısıyla, hayat çekilmez hâle gelmiştir. Yine, AKP İktidarı sayesinde yani 2009 yılında gelen kriz nedeniyle 3 milyona yakın insan işsiz kalmıştır, 1 milyon insanın evine, iş yerine haciz gitmiştir. Aynı zamanda, Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ilk kez, yatan mahkûm sayısı 100 binleri aşmıştır -9,5 milyon insanın karşılıksız çekten- ve 1,5 milyon insanın ise senedi protesto edilmiştir. İşçi, memur, esnaf ve emekliler açlık sınırının altında kaldı, yaşam standardı olarak. 100 binden fazla -geçen yıl itibarıyla söylüyorum- esnaf kepenk kapattı. 8 milyon insan yoksulluk sınırının altında hayatını sürdürmektedir ve en önemlisi, yedi yıl önce Türkiye'nin borcu 220 milyar iken bugün 500 milyar Amerikan dolarına gelmiştir, o sınıra dayanmıştır.

Sayın milletvekilleri, eminim, bana geldiği gibi, hepinize her gün yüzlerce telefon geliyordur. “Çek kanunu ne olacak?” ve “Teşvikten yararlanamıyoruz.”, “Ne olacak, ne yapacağız?” diye bir sürü sorular bize soruluyor. Bu soruların çözümüne ilişkin, iktidar herhangi bir çaba göstermiyor. Size soruyorum: Ne yapacağız bu çek kanunu konusunu? İnsanlar cezaevine giriyor ya da girmeyi bekliyor. İktidara sesleniyorum: İnsanlarımıza bunu reva mı görüyorsunuz? Cumhuriyet tarihinde ilk defa mahkûm sayısı –biraz önce belirttiğim gibi- gerçekten 100 binleri aşmıştır. Ortada düzeltilmeyi bekleyen birçok sorun var iken bir an önce çek konusunu Genel Kurula getirip düzenlemesini yapmalıyız.

Sayın milletvekilleri, daha önce de belirttiğim gibi, Adıyaman’da TPAO’da çalışan 20’ye yakın işçi kardeşimiz maalesef açlık grevine gitmişlerdir. Aynı pozisyonda olan 1.060 işçi işbaşı yaptı ama bu arkadaşlarımızın mağduriyeti hâlâ devam etmektedir.

Değerli üyeler, Hükûmet sorunları düzeltmek yerine daha farklı işlere girişiyor. Elektriğe zam yaptı. Ayrıca doğal gaza çok büyük miktarda zam yapılması bekleniyor. Bunlar hâlihazırda olanlar. Bu yetmediği gibi bir de bunun üzerine TRT vergisi eklendi. Hükûmet, işçinin, memurun, emeklinin maaşına komik bir zam yaptı.

Değerli milletvekilleri, iktidar verdiği zammı fazlasıyla geri almaya başladı; kaşıkla verdi, kepçeyle geri alıyor. Bu, halka yapılan zulmün diğer bir adı değil midir? İnsanların aldığı her ürün için TRT vergisi koyamazsınız. TRT’nin reklam gelirleri yetmiyor mu? Ayrıca TRT’nin bütçesi yok mu? Yoksa TRT’de yapılan kadrolaşmanın boyutları TRT’nin bütçesini mi geçti? Öncelikle, bu haksızlığın önüne geçilmesini diliyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; çizdiğimiz tabloda Borçlar Kanunu neden özel bir önem taşıyor görmekteyiz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Köse.

ŞEVKET KÖSE (Devamla) – Teşekkür ederim Başkanım.

Hükûmet, bu sorunların üzerine gitmelidir. Samimi ve iyi niyetli olan her türlü girişime biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak her zaman destek vermeye hazırız.

Bu duygu ve düşüncelerimle verdiğimiz önergenin kabul edilmesini diliyor, sözlerime son verirken en içten saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Köse.

Sayın milletvekilleri, önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…

HAKKI SUHA OKAY (Ankara) – Sayın Başkan, kaç kişi olduklarını biliyorum.

BAŞKAN – Tabii, efendim.

Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir. (CHP sıralarından alkışlar)

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan “Türk Borçlar Kanunu Tasarısı”nın 41. Maddesinin 2. Fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve talep ederiz.

“Temsil yetkisi üçüncü kişilere bildirilmişse, yetkinin varlığı ve kapsamı konusunda bu bildirimden daha dar yorum yapılamaz.”

                                                                                       Faruk Bal (Konya) ve arkadaşları

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, arkadaşlarımız bilgi verdiler. Biraz önce kabul etmiş olduğumuz önerge en aykırı önerge olduğu için bu önergeyi işleme koyamıyorum.

Kabul edilen önerge istikametinde maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

42’nci maddenin başlığını okutuyorum:

2. Hukukî işlemden doğan yetki

a. Yetkinin sınırlanması ve geri alınması

MADDE 42-

BAŞKAN – Madde üzerinde iki adet önerge vardır.

Önergeleri okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’na

Görüşülmekte olan “Türk Borçlar Kanunu Tasarısı”nın 42. Maddesinin birinci cümlesinden sonra gelmek üzere; “Meğerki temsil yetkisi sırf temsilcinin menfaati için verilmiş olsun” cümlesinin eklenmesini, Ancak kelimesinin fıkradan çıkarılmasını arz ve talep ederiz.

 

Faruk Bal

Mehmet Şandır

Rıdvan Yalçın

 

Konya

Mersin

Ordu

 

Osman Ertuğrul

Beytullah  Asil

Behiç Çelik

 

Aksaray

Eskişehir

Mersin

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’na

Görüşülmekte olan Borçlar Kanunu Tasarısının 42. maddesinin,

“Madde 42- Temsil olunan kişi, hukuksal bir işlemden doğan temsil yetkisini her zaman sınırlayabilir veya geri alabilir. Bundan dolayı temsil edilen kişinin; hizmet, vekalet veya ortaklık sözleşmesine dayanarak dava açma hakkı etkilenmez.

Temsil olunan kişinin bu hakkından önceden feragat etmesi hükümsüzdür.

Temsil olunan kimse; üçüncü kişilere açık veya kapalı şekilde bildirdiği temsil yetkisini kısmen veya tümüyle geriye aldığını bildirmediği sürece temsil yetkisinin geriye alındığını iyiniyetli üçüncü kişilere karşı ileri süremez.”

şeklinde değiştirilmesini teklif ederiz.

 

Ali Rıza Öztürk

Rahmi Güner

Ali İhsan Köktürk

 

Mersin

Ordu

Zonguldak

 

Bayram Meral

 Ergün Aydoğan

Bilgin Paçarız

 

İstanbul

Balıkesir

Edirne

BAŞKAN – Sayın Komisyon önergeye katılıyor musunuz?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Ben konuşacağım Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Öztürk, buyurun.

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bundan önceki önergede konuşurken “Artık biraz hukuk konuşalım, teknik konuşalım.” demiştim ancak Türkiye’de o kadar hukuksuzluk yaşatıyorsunuz ki bizim teknik konuşmamıza bile fırsat bırakmıyorsunuz.

Değerli arkadaşlarım, biliyorsunuz her yıl 24 ve 31 Ocak arası Adalet ve Demokrasi Haftası yani Uğur Mumcu’nun öldürüldüğü, katledildiği 24 Ocak ile Muammer Aksoy’un öldürüldüğü 31 Ocak tarihleri arasındaki bir haftalık süre Adalet ve Demokrasi Haftası. Bu haftada Uğur Mumcu Araştırmacı Gazetecilik Vakfının öncülüğünde çeşitli sosyal etkinlikler düzenlenmektedir tam on altı yıldan bu yana. Bu Vakıf öncülüğünde yapılan bu etkinliklere Türkiye’de, çok ciddi demokratik sivil toplum örgütleri katılım sağlamaktadır. Yine önümüzdeki ocak ayında yapılacak bu toplantıların hazırlık aşamasını oluşturmak üzere, Uğur Mumcu Araştırmacı Gazetecilik Vakfının daveti üzerine Türkiye’deki tüm sivil demokratik kuruluşlar bu toplantının hazırlık çalışmalarına katılmak üzere Vakıf binasında toplantı düzenlemektedirler. Bu toplantıların yapıldığı dün, 4 Kasım 2009 günü saat 17.00-19.30 sıralarında, kendilerinin Ankara Emniyet Müdürlüğü Araştırma Geliştirme Birimi’nden olduklarını söyleyen 2 sivil kişi, polis kimliklerini de göstererek bu Vakıfta yapılan toplantıyı âdeta sorgulama aşamasına gelmişlerdir ve bundan sonra gelişen olaylar daha da üzücüdür çünkü İçişleri Bakanının bu kişilerin acilen kimliklerini tespit edip bu kişilerin kim olduğunu ortaya çıkartması gerekirken bunu yapmamış ve bu kişilerin ortaya çıkartılamayabileceğini de söylemek durumunda kalmıştır.

Değerli arkadaşlarım, bakın, bu kürsüden demokrasi ve özgürlük türkülerini gerçekten söylemek lazım. Bu son olay göstermiştir ki AKP’nin söylediği demokrasi ve özgürlük türküleri yalandır, sahtedir. Bugüne kadar AKP İktidarının istediği demokrasi ve özgürlüğün, kendilerine yarayan bir demokrasi ve özgürlük olduğu ortaya çıkmıştır. Bugüne kadar Silopi’ye hâkim gidiyor, hâkimin gittiğinden haberleri yok; 2 tane polis gidiyor, eşkâlleri belirmiş ve bunlar bir vakfa gidiyorlar, vakıfta toplantıdaki insanları sorguluyorlar, yine İçişleri Bakanının haberi yok. Bu Hükûmet bakanları ne yapıyorlar? İçişleri Bakanı Türkiye’deki güvenliği sağlayacağına başka şeylerle uğraşıyor.

Değerli arkadaşlarım, bu yapılan hukuksuzluğun hedefi sadece Uğur Mumcu değildir. Öyle anlaşılıyor ki sahte demokrasi ve özgürlük türkülerini haykıranlar, dillerinden düşürmeyenler özgürlük ve demokrasi şehitlerinin adından bile korkar hâle gelmişlerdir. Bunun hedefi hukuktur, bu eylemin hedefi adalettir Sayın adaletten sorumlu Bakanım; bunun hedefi demokrasidir. Demokrasiyi savunmak hukuk düzenini savunmakla mümkündür. Bu eylemlerin hedefi insan haklarıdır, barıştır, özgür düşüncedir. Hedef demokratik, laik, hukuk devletinin yerine İslami, faşist polis devleti kurmaktır. Hedef, halkı korkutarak, halkın iktidarın baskıcı politikalarına, demokratik laik cumhuriyete yönelik tehditlere direnmesini kırmaktır; demokratik laik cumhuriyete yönelik saldırıları püskürtmesini önlemektir; amaçlarını, kimse görmeden, herkesi korkutarak özgürce gerçekleştirmektir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Öztürk, konuşmanızı tamamlayınız.

Buyurun.

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) - Burada, şu aşamaya kadar hem İçişleri Bakanının hem Adalet Bakanının hem de AKP’li yöneticilerin bu konuda hiçbir düşünce beyan etmemiş olmalarını da demokrasiden, özgürlükten ne anladıklarının somut göstergesi olarak toplumun takdirlerine sunuyorum değerli arkadaşlarım.

Sayın Adalet Bakanı artık, Türkiye’de adaleti gerçekleştirmekle uğraşmalıdır, insan haklarını, özgürlüğü savunmakla, gerçekten savunmakla uğraşmalıdır. Sadece AKP ve yandaşlarının değil, AKP’ye karşıt düşüncenin de güvenliğini ve özgürlüğünü sağlamak için gerekli tedbirleri almak durumundadır. İçişleri Bakanı, dağdan inen PKK örgütlerinin karşılama törenlerinin güvenliğini sağlamak yerine bu ülkede legal olarak faaliyet gösteren demokratik vakıfların güvenliğini sağlamak durumundadır değerli arkadaşlarım.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Yoklama talep ediyoruz Sayın Başkan.

ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) – Oylamadan önce bir açıklama yapmak istiyorum. 

BAŞKAN – Sayın Bakanımızın gelen bilgi noktasında bir açıklaması olacak. Açıklamayı yapalım, sonrasında talebinizi yerine getireceğim.

Buyurun Sayın Bakanım.

ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Ara vermeden önce, CHP Milletvekilimiz Sayın Ali İhsan Köktürk’ün gündeme getirdiği ve şimdi de gene Sayın CHP Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün gündeme taşıdığı Uğur Mumcu Araştırmacı Gazetecilik Vakfına dün itibarıyla, dün akşamki toplantı esnasında gelen ve kendilerini polis olarak tanıtan 2 kişiyle ilgili hadise. Ben, bu arada, İçişleri Bakanlığından bilgi istedim, oradan gelen bilgi notunu Genel Kurulla paylaşmak istiyorum. O da şu: Dün, Vakıfta böyle bir toplantı icra edilirken kendini polis olarak tanıtan 2 kişi geliyor ve toplantıyla ilgili bilgi almak istiyor. Bu bilgi emniyete ulaştığında Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü ekipleri vakfa geliyorlar, oradaki güvenlik görevlileriyle görüşmeler yapıp kamera kayıtlarından, gelen kişileri güvenlikçilere teyit ettiriyorlar “Bunlar mıydı size bu lafları söyleyenler?” O görüntülerin üzerine emniyet, o görüntülerdeki kişilerin kendilerinde kayıtlı polis memurlarından olmadığını, bu isimlerde polis memuru da olmadığını ifade ediyor ve bu şahıslarla ilgili özel yetkili Ankara Cumhuriyet Savcılığında bir tahkikat başlatılıyor ve soruşturması şu anda devam ediyor. Bu kamera görüntülerinde belirlenen kişilerin kimlik tespiti ve yakalanması için de gerekli çalışmalar hem emniyet tarafından yapılıyor hem de konu savcılığa intikal etmiş durumda, adli tahkikat başlamış durumda. Bunu bilgi olarak Genel Kurulla paylaşmak istiyorum. Bu, birincisi.

İkincisi de: Sayın Öztürk “Adalet Bakanının Silopi’deki hâkimden, hâkim gittiğinden haberi yok.” gibi bir ifade kullandı. Zannediyorum dünkü oturumda da benzer şeyler söylemiş. Benim, Diyarbakır özel yetkili cumhuriyet savcılarının Habur’daki sorguya gitmelerine ilişkin beyanlarım açıktır. Anadolu Ajansının 24 Ekim 2009 tarihli notları önümde. Orada da söylediğim şudur Sayın Öztürk: “Diyarbakır’dan özel yetkili cumhuriyet savcıları Habur’a gitmiştir. Diyarbakır’dan Habur’a, Silopi’ye hâkim gitmemiştir.” Benim sözüm budur. Oradaki sorgudan sonra, savcıların yaptığı tahkikattan sonra sorguya sevk edilen kişileri Silopi hâkimi sorgulamış.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Nerede sorgulamış?

ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) – Habur’da sorgulamış.

HAKKI SUHA OKAY (Ankara) – Sayın Bakanım, şimdi söylüyorsunuz.

ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) – Müsaade edin…

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – “Gitmedi.” dediniz, “Hâkim gitmedi.” dediniz, “Savcı gitti.” dediniz.

FATİH ARIKAN (Kahramanmaraş) – Dinlemiyorsun ya!

ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) – Benim, arkadaşlar…

FATİH ARIKAN (Kahramanmaraş) – Biraz dinlemeyi öğrenin.

HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Gel de öğret o zaman, oradan olmaz ki! Gel de öğret.

ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) – Müsaade edin…

Bakın, siz burada konuştunuz. Ben ifade ediyorum...

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen efendim…

ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) – Benim konuştuğum… Benim konuşmalarım, burada, Anadolu Ajansındaki beyanlarımda açık, “Diyarbakır’dan hâkim gelmedi, kararı veren Silopi hâkimidir.” demişim.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Silopi hâkimi adliyeden çıktı mı?

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Sayın Bakan, öğlen, televizyonda “Bakanın, hâkim gitmedi.” dediği toplantıda…

BAŞKAN – Sayın Öztürk

FATİH ARIKAN (Kahramanmaraş) – Hâlâ konuşuyor yaa!

ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) – Müsaade ediniz….

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Akşam söylediniz, bu Mecliste “Hâkim gitmedi.” dediniz, tutanak da burada.

BAŞKAN – Sayın Öztürk

ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) – Silopi hâkimi…

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – “Hâkim gitmedi.” dediniz. “Savcı gitti.” dediniz.

ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) – Bakınız, arkadaşlar, beyanım burada, buradan okuyorum: “Gene, Ceza Usul Yasası’nın 252’nci maddesinde uygulama imkânı bulunan (c) fıkrasına dayalı olarak da Silopi Mahkemesi Hâkimi, oradaki güvenlik birimlerinin talebi üzerine …

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – En son açıkladığınız bu.

ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) - …Silopi Gümrük Kapısı’na gelerek sorgu işlemini orada yapmıştır.” gibi beyanım var.

Dolayısıyla, bizim sözümüz: “Diyarbakır’dan hâkim gelmemiştir ama Silopi Hâkimi gümrük kapısına gelerek gümrükteki sorguyu yapmıştır.” Beyanımız budur. Bunun ilgili…

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Sayın Bakan, bu açıklamayı Diyarbakır Başsavcısının açıklamasından sonra yaptınız, 24’ünde yaptınız.

ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) – Ayrıca…

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – 20 Ekim, 21 Ekim, 22 Ekim, 23 Ekim…

BAŞKAN – Sayın Öztürk

FATİH ARIKAN (Kahramanmaraş) – Dinlemeyi öğren, dinlemeyi!

ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) – Değerli arkadaşlar…

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Tutanaklar orada…

BAŞKAN – Sayın Öztürk

ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) – Değerli arkadaşlar, bakınız, biz burada…

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Tutanaklar orada, doğruları söylemiyorsunuz.

BAŞKAN – Sayın Öztürk

Arkadaşlar, lütfen…

ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) – Biz, burada konuşulanları sabırla dinliyoruz, medeni zeminde bunları konuşuyoruz.

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Kardeşim, doğruyu söyleyin. Burada, Genel Kurulda söyledi “Hâkim gitmedi.” dedi.

ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) – Ama, burası birtakım ithamların yapılacağı ama cevapların alınmayacağı bir yer de değil. Siz iddialarınızı söylediniz, biz de cevaplarını buradan vereceğiz.

Bakınız, Sayın Ali Rıza Öztürk, aynı şekilde, dünkü konuşmasında, bunun Türkiye’de…

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Şimdi gene konuşacağım Sayın Bakanım, gene konuşacağım.

ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) – Elbette ki konuşacaksınız.

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Şimdi belgeyle konuşacağım.

ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) – Bunun Türkiye’de ilk olduğunu, başka bir uygulama örneğinin olmadığını da ifade etmiş.

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Siz doğruları söylemiyorsunuz, halkı yanıltıyorsunuz Sayın Bakan.

ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) – Ben şöyle ifade edeyim… (Gürültüler)

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – 24’ünde açıkladınız, 24’ünde!

BAŞKAN – Sayın Öztürk… Sayın Öztürk

Lütfen arkadaşlar…

ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) – Örgüt elebaşı, 15 Şubat 1999’da Kenya’da, içinde Türk görevlilerinin bulunduğu uçağa bindirilerek Türkiye’ye yola çıkartılıyor.

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Evet.

ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) – 99 tarihinde. 16 Şubat 1999’da, Türkiye’deki havaalanından alınıp İmralı’ya götürülüyor. Gene, 16 Şubatta güvenlik görevlilerimizce sorgulanmaya başlanıyor. 20 Şubat günü, hâkim üç gün uzatma veriyor sorgusu için. 21 Şubat günü de Ankara DGM savcı ve yargıçları İmralı’ya giderek hem sorgusunu yapıyor, savcılar tahkikatını yapıyor…

RAHMİ GÜNER (Ordu) – Nasıl karıştırıyor? Ne alakası var onunla!

ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) – …hem de sorgu hâkimi gerekli oradaki sorguyu yapıp tutuklama kararı veriyor.

HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Birisi çapulcubaşı, öteki… Ne ilgisi var?

ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) – Genel Kurula saygıyla arz ediyorum efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın milletvekilleri, grup…

HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Hiç birbirine benzer tarafı yok Sayın Bakanım.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Sayın Başkan…

BAŞKAN - Sayın Anadol, yoklama talebiniz geçerli mi efendim? Yoklama talebinde bulunmuştunuz, oylamaya geçeceğim, yoklama talebiniz geçerli mi?

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Gerek yok, tamam.

BAŞKAN – Vazgeçtiniz, tamam.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum:  Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan “Türk Borçlar Kanunu Tasarısı”nın 42. Maddesinin birinci cümlesinden sonra gelmek üzere; “Meğerki temsil yetkisi sırf temsilcinin menfaati için verilmiş olsun” cümlesinin eklenmesini, Ancak kelimesinin fıkradan çıkarılmasını arz ve talep ederiz.

                                                                                                  Faruk Bal (Konya) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

1. Temsil yetkisi sırf temsilcinin menfaatine olarak verilmişse, geri alınmamalıdır.

Gerçekten temsil yetkisi sırf temsilcinin menfaatine hizmet amacı ile verilmiş ise, yani temsil yetkisinin konusu temsil olunanın menfaati ile ilgili değilse, bir kere temsil yetkisi verildikten sonra bunun geri alınmasının, temsil olunan için bir hukuki yarar sağladığından ve hukuken korunması gereken bir amacın varlığından söz edilemez.

Nitekim Alman Medeni Kanunundaki düzenleme de bu şekildedir.

2. Birinci fıkrada bulunan cümle zaten olumsuz olup, ancak kelimesi ile ikinci bir olumsuzluk vurgusu yapılmasına gerek olmayıp, bu kelimenin kaldırılması ifade düzgünlüğü bakımından teklif edilmektedir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum:  Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum:  Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

43’üncü maddenin başlığını okutuyorum:

b. Ölüm, ehliyetsizlik ve diğer durumlar

MADDE 43-

BAŞKAN – Madde üzerinde iki adet önerge vardır.

Önergeleri okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan ''Türk Borçlar Kanunu Tasarısı"nın 43. Maddesinin 1. fıkrasına anlaşılmadıkça kelimesinden sonra gelmek üzere "gerçek kişiler bakımından," ibaresinin; iflas etmesi ibaresinden soma gelmek üzere ", tüzel kişiler bakımından, iflas ve tüzel kişiliğin ortadan kalkması hallerinde" ibaresinin eklenmesini,

1. fıkrada yer alan "durumlarında" kelimesi ile 2. fıkranın metinden çıkarılmasını, arz ve teklif ederiz.

 

Faruk Bal

Mehmet Şandır

Rıdvan Yalçın

 

 

Konya

Mersin

Ordu

 

 

Osman Ertuğrul

Beytullah Asil

Behiç Çelik

 

 

Aksaray

Eskişehir

Mersin

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Borçlar Kanunu Tasarısının 43.maddesinin,

"b. Ölüm, gaiplik, ehliyetsizlik ve iflasın etkileri

Madde 43- Aksi kararlaştırıImadıkça veya işin özelliğinden anlaşılmadıkça; Hukuksal işlemden doğan temsil yetkisi; yanların ölümü, gaipliğine karar verilmesi, eylem ehliyetini kaybetmeleri, iflas etmeleri durumunda sona erer.

Bu hüküm, bir tüzel kişiliğin sona ermesi halinde de geçerlidir.

Yanların karşılıklı hakları saklıdır."

şeklinde değiştirilmesini teklif ederiz.

 

Ali Rıza Öztürk

Rahmi Güner

Ali İhsan Köktürk

 

Mersin

Ordu

Zonguldak

 

Sacit Yıldız

Ergün Aydoğan

Şevket Köse

 

İstanbul

Balıkesir

Adıyaman

BAŞKAN – Sayın Komisyon, önergeye katılıyor musunuz?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Sayın Hükûmet?

ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Gerekçeyi mi okutayım?

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Gerekçeyi okutun.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Madde metnindeki bazı kelimelerin öztürkçe karşılığı ile değiştirilerek tasarının dilinin arılaştırma iddiasına uygun duruma getirilmesi ve maddedeki kelimelerin cümledeki dizilişleri yeniden düzenlenerek maddenin daha kolay anlaşılabilir ve daha anlamlı olması amaçlanmıştır. İkinci fıkrada ise, iptal hakkının hangi durumlarda düşeceği ve bunun ödence hakkına etkilerine açıklık getirilmiştir. Madde metninde temsil yetkisini sona erdiren haller açıkça sayılmış olmasına karşın kenar başlığında ayrıca diğer durumlar ibaresine yer verilmesinin doğru olmadığı nedenle kenar başlıkta yer almasının gereksiz ve anlamsız olduğu düşünülmüştür.

BAŞKAN – Gerekçesini okuttuğum önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı'na

Görüşülmekte olan “Türk Borçlar Kanunu Tasarısı”nın 43. Maddesinin 1. fıkrasına anlaşılmadıkça kelimesinden sonra gelmek üzere "gerçek kişiler bakımından," ibaresinin; iflas etmesi ibaresinden sonra gelmek üzere ",  tüzel kişiler bakımından, iflas ve tüzel kişiliğin ortadan kalkması hallerinde" ibaresinin eklenmesini,

1. fıkrada yer alan "durumlarında" kelimesi ile 2. fıkranın metinden çıkarılmasını, arz ve teklif ederiz.

                                                                                                  Faruk Bal (Konya) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

1. Teklif edilen metin, maddede iki fıkra ile anlatılmak istenen ancak mevcut kanundaki karışık ifadenin aynen benimsenmesi ile anlaşılmaz olan üslup yerine, aynı hukuki durumları ifade etmek üzere daha açık ve anlaşılır bir ifade tarzı ile yazılmıştır.

İkinci fıkranın tasarıdaki hâli, mevcut kanundaki hükmün yanlış aktarılmasından kaynaklanmıştır. Şöyle ki: Mevcut kanunda, “Bir hükmi şahsın mevcudiyeti hitam bulduğu yahut bir şirket fesh olunduğu takdirde de hüküm yine böyledir." denilerek, birinci fıkradaki sonuca yani temsil yetkisinin sona ereceği sonucuna atıf yapılmıştır. Oysa Tasarıdaki düzenleme, birinci fıkranın tamamının tüzel kişiliğin sona ermesi halinde uygulanacağını ifade etmektedir ki, gerçek kişiler esas alınarak belirlenen durumların tüzel kişilere uygulanması söz konusu değildir.

2. Birinci fıkradaki değişiklik tekliflerinin gereği olarak ikinci fıkranın ve "durumları" kelimesinin metinden çıkarılması gerekmektedir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

44’üncü maddenin başlığını okutuyorum:

c. Yetki belgesinin geri verilmesi

MADDE 44-

BAŞKAN – 44’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

45’inci maddenin başlığını okutuyorum:

d. Yetkinin sona erdiğinin ileri sürülememesi

MADDE 45-

BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

46’ncı maddenin başlığını okutuyorum:

II. Yetkisiz temsil

1. Onama hâlinde

MADDE 46-

BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

47’nci maddenin başlığını okutuyorum:

2. Onamama hâlinde

MADDE 47-

BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

48’inci maddenin başlığını okutuyorum:

III. Saklı hükümler

MADDE 48-

BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

49’uncu maddenin başlığını okutuyorum:

İKİNCİ AYIRIM

Haksız Fiillerden Doğan Borç İlişkileri

A. Sorumluluk

I. Genel olarak

MADDE 49-

BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

50’nci maddenin başlığını okutuyorum:

II. Zararın ve kusurun ispatı

MADDE 50-

BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, birleşime beş dakika ara veriyorum.

 

Kapanma Saati : 20.02

 

ALTINCI OTURUM

Açılma Saati: 20.09

BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL

KÂTİP ÜYELER: Fatih METİN (Bolu), Murat ÖZKAN (Giresun)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri,  Türkiye Büyük Millet Meclisinin 14’üncü Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.

321 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine devam edeceğiz.

Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

3.- Türkiye Cumhuriyeti ile Karadağ Arasında Serbest Ticaret Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/706) (S. Sayısı: 407)

BAŞKAN – 3’üncü sırada yer alan, Türkiye Cumhuriyeti ile Karadağ Arasında Serbest Ticaret Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlıyoruz.

Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

Sayın milletvekilleri, bundan sonra da komisyonun olmayacağı ve gruplar arasındaki mutabakat dikkate alınarak Hükûmet adına Başbakan Recep Tayyip Erdoğan tarafından verilen demokratik açılım konusundaki genel görüşme önergesinin ön görüşmesini yapmak ve kanun tasarı ve teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla görüşmek için 10 Kasım 2009 Salı günü saat 15.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.

Hepinize ve bizi izleyen vatandaşlarımıza hayırlı akşamlar diliyorum.

 

Kapanma Saati: 20.10