DÖNEM: 23 YASAMA
YILI: 4
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
CİLT : 51
8’inci
Birleşim
20 Ekim 2009 Salı
(Bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve
kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge aslına uygun olarak
yazılmıştır.)
İ Ç İ N D E K İ L E R
I. - GEÇEN TUTANAK
ÖZETİ
II. - GELEN
KÂĞITLAR
III. - YOKLAMALAR
IV. - GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları
1.- Afyonkarahisar Milletvekili Halil Ünlütepe’nin,
siyasi iktidarın yargı bağımsızlığı ve hukuk devleti ilkelerini zedeleyici
tutum ve davranışlarına ilişkin gündem dışı konuşması
2.- İstanbul
Milletvekili Lokman Ayva’nın, özürlülerin temel hak ve özgürlüklerine ilişkin
gündem dışı konuşması
3.- Yalova
Milletvekili Muharrem İnce’nin, Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Merkezinin yapmış
olduğu sınavlara ilişkin gündem dışı konuşması
V.- AÇIKLAMALAR
1.- İzmir
Milletvekili Oktay Vural’ın, İstanbul Milletvekili Lokman Ayva’nın gündem dışı
konuşmasına ilişkin açıklaması
2.- Tunceli
Milletvekili Kamer Genç’in, Adıyaman Milletvekili Şevket Köse’nin, (2/372) esas
numaralı Kanun Teklifi’nin doğrudan gündeme alınması önergesi üzerinde
açıklaması
3.- Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır’ın, hazırlığı yapılmış
olan Hal Yasası’yla ilgili tasarı üzerinde biraz daha çalışılması gerektiğine
ilişkin açıklaması
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Tezkereler
1.- Afganistan
Senato Meclisi Uluslararası İlişkiler Komitesi Parlamento heyetinin ülkemizi
resmî ziyaret etmesinin uygun bulunduğuna ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/983)
2.- Pakistan
Ulusal Meclisi Keşmir Özel Komisyonu Parlamento heyetinin ülkemizi resmî
ziyaret etmesinin uygun bulunduğuna ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/984)
3.- Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi ve Batı Avrupa Birliği
Geçici Avrupa Güvenlik ve Savunma Asamblesi; Karadeniz Ekonomik İşbirliği
Parlamenter Asamblesi; Türkiye-Avrupa Birliği Karma Parlamento Komisyonu;
Avrupa Akdeniz Parlamenter Asamblesinde Türkiye Büyük Millet Meclisini temsil
edecek grupları oluşturmak üzere, siyasi parti grup başkanlıklarınca aday
gösterilen asıl ve yedek üyelerin isimlerine ilişkin Başkanlık tezkeresi
(3/985)
4.- Azerbaycan
Millî Meclisi Uluslararası ve Parlamentolararası
Komisyonunun vaki davetine Dışişleri Komisyonu üyelerinden oluşan Parlamento
heyetinin icabet etmesine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/986)
5.- Brezilya
Temsilciler Meclisi Başkanının, Türkiye Büyük Millet Meclisi üyelerinden oluşan
Parlamento heyetini davetine icabet edilmesine ilişkin Başkanlık tezkeresi
(3/987)
B) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Tekirdağ
Milletvekili Kemalettin Nalcı ve 19 milletvekilinin,
çocuklarını yetiştirme yurtlarına terk eden ailelerin sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/438)
2.- CHP Grubu
adına Grup Başkan Vekilleri İzmir Milletvekili Kemal Anadol,
Ankara Milletvekili Hakkı Suha Okay
ve İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu’nun, GAP
kapsamındaki sulama projelerinin durumunun araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/439)
3.- Hatay
Milletvekili Fuat Çay ve 25 milletvekilinin, Antakya başta olmak üzere Hatay
ilinin turizm sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/440)
C) Önergeler
1.- Adıyaman
Milletvekili Şevket Köse’nin, 2981 Sayılı İmar ve Gecekondu Mevzuatına Aykırı
Yapılara Uygulanacak Bazı İşlemler ve 6785 Sayılı İmar Kanununun Bir Maddesinin
Değiştirilmesi Hakkında Kanunda ve 3194 Sayılı İmar Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin (2/372), doğrudan gündeme alınmasına
ilişkin önergesi (4/153)
VII.- ÖNERİLER
A) Siyasi Parti Grubu Önerileri
1.- (10/45,
10/79, 10/107, 10/167, 10/188, 10/197, 10/207, 10/225, 10/389, 10/394 ile
10/418) esas numaralı Meclis araştırması önergelerinin ön görüşmelerinin Genel
Kurulun 20/10/2009 Salı günkü birleşiminde birlikte
yapılmasına ilişkin MHP Grubu önerisi
VIII.- SÖZLÜ SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğru’nun, Merkezi Uzlaşma Komisyonuna yapılan müracaatlara
ilişkin Maliye Bakanından sözlü soru önergesi (6/544) ve Sanayi ve Ticaret
Bakanı Nihat Ergün’ün cevabı
2.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğru’nun, Tokat Organize Sanayi Bölgesindeki yatırımlara
ilişkin sözlü soru önergesi (6/757) ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat Ergün’ün
cevabı
3.- Kastamonu
Milletvekili Mehmet Serdaroğlu’nun, Taşköprü Organize
Sanayi Bölgesine ilişkin sözlü soru önergesi (6/807) ve Sanayi ve Ticaret
Bakanı Nihat Ergün’ün cevabı
4.- Gaziantep
Milletvekili Hasan Özdemir’in, yabancı bir firmanın teşvikten yararlanarak
yatırım yapmasına ilişkin sözlü soru önergesi (6/820) ve Sanayi ve Ticaret
Bakanı Nihat Ergün’ün cevabı
5.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğru’nun, açılan hipermarket ve süpermarket sayısına
ilişkin sözlü soru önergesi (6/835) ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat Ergün’ün
cevabı
6.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğru’nun, Niksar OSB’deki tapu sorununa ilişkin sözlü soru
önergesi (6/866) ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat Ergün’ün cevabı
7.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğru’nun, esnaf ve KOBİ’lerin kredi kullanımında sicil
affına ilişkin sözlü soru önergesi (6/930) ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat
Ergün’ün cevabı
8.- Gaziantep
Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün, fıstık ürünündeki alım
politikasına ilişkin sözlü soru önergesi (6/954) ve Sanayi ve Ticaret Bakanı
Nihat Ergün’ün cevabı
9.- Karaman
Milletvekili Hasan Çalış’ın, asansörlerin denetimine
ilişkin sözlü soru önergesi (6/1050) ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat Ergün’ün
cevabı
10.- Gaziantep
Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün, alışveriş merkezlerine
yönelik düzenleme ihtiyacına ilişkin sözlü soru önergesi (6/1089) ve Sanayi ve
Ticaret Bakanı Nihat Ergün’ün cevabı
11.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğru’nun, Tokat’taki OSB’lerin çevre denetimine ilişkin
sözlü soru önergesi (6/1106) ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat Ergün’ün cevabı
12.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğru’nun, Tokat’taki OSB’lerde çevre birimi kurulmasına
ilişkin sözlü soru önergesi (6/1107) ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat Ergün’ün
cevabı
13.- Karaman Milletvekili
Hasan Çalış’ın, imalat sanayisine yönelik tedbirlere
ilişkin sözlü soru önergesi (6/1110) ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat Ergün’ün
cevabı
14.- Karaman
Milletvekili Hasan Çalış’ın, tekstil sanayisinin
desteklenmesine ilişkin sözlü soru önergesi (6/1112) ve Sanayi ve Ticaret
Bakanı Nihat Ergün’ün cevabı
15.- Karaman
Milletvekili Hasan Çalış’ın, tekstil ve hazır giyim
sektörünün sorunlarına ilişkin sözlü soru önergesi (6/1113) ve Sanayi ve
Ticaret Bakanı Nihat Ergün’ün cevabı
16.- Karaman
Milletvekili Hasan Çalış’ın, otomotiv sektöründeki
daralmaya ilişkin sözlü soru önergesi (6/1122) ve Sanayi ve Ticaret Bakanı
Nihat Ergün’ün cevabı
17.- Gaziantep
Milletvekili Hasan Özdemir’in, hipermarketlere yönelik tasarı taslağına ilişkin
sözlü soru önergesi (6/1134) ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat Ergün’ün cevabı
18.- Gaziantep
Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün, can suyu kredilerine
ilişkin sözlü soru önergesi (6/1152) ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat Ergün’ün
cevabı
19.- Gaziantep
Milletvekili Hasan Özdemir’in, bazı sektörlerin canlandırılmasına ilişkin sözlü
soru önergesi (6/1185) ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat Ergün’ün cevabı
20.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğru’nun, Millî Prodüktivite Merkezinin çalışmalarına
ilişkin sözlü soru önergesi (6/1212) ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat Ergün’ün
cevabı
21.- Karaman
Milletvekili Hasan Çalış’ın, Ankara’da şebekeye
verilen Kızılırmak suyunun kombi arızalarına neden olduğu iddiasına ilişkin
sözlü soru önergesi (6/1230) ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat Ergün’ün cevabı
22.- Karaman
Milletvekili Hasan Çalış’ın, Çin malı tekstil
ürünlerinin terzileri mağdur etmesine ilişkin sözlü soru önergesi (6/1233) ve
Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat Ergün’ün cevabı
23.- Gaziantep
Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün, kredi borçluları
kayıtlarıyla ilgili kanunun uygulanmasına ilişkin sözlü soru önergesi (6/1289)
ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat Ergün’ün cevabı
24.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğru’nun, KOBİ kredilerine ilişkin sözlü soru önergesi
(6/1316) ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat Ergün’ün cevabı
25.- Karaman
Milletvekili Hasan Çalış’ın, ekonomik kriz nedeniyle
alınacak tedbirlere ilişkin sözlü soru önergesi (6/1327) ve Sanayi ve Ticaret
Bakanı Nihat Ergün’ün cevabı
26.- Manisa
Milletvekili Mustafa Enöz’ün, Ege Bölgesi’nde pamuk
ve tekstil sektörünün desteklenmesine ilişkin sözlü soru önergesi (6/1388) ve
Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat Ergün’ün cevabı
27.- Manisa
Milletvekili Mustafa Enöz’ün, can suyu kredisine
ilişkin sözlü soru önergesi (6/1389) ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat Ergün’ün
cevabı
28.- Antalya
Milletvekili Osman Kaptan’ın, bazı yasa çalışmalarına ve OSB’lerin
desteklenmesine ilişkin sözlü soru önergesi (6/1436) ve Sanayi ve Ticaret
Bakanı Nihat Ergün’ün cevabı
IX.- MECLİS ARAŞTIRMASI
A) Ön Görüşmeler
1.- İstanbul
Milletvekili Çetin Soysal ve 21 milletvekilinin, İstanbul’da depreme yönelik
çalışmaların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/60)
2.- Antalya
Milletvekili Tayfur Süner ve 26 milletvekilinin,
deprem riskinin ve alınması gereken önlemlerin araştırılması amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/63)
3.- Bursa
Milletvekili İsmet Büyükataman ve 31 milletvekilinin,
Bursa ve çevresinde yaşanacak muhtemel bir deprem felaketine yönelik alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/99)
4.- Yalova
Milletvekili İlhan Evcin ve 20 milletvekilinin, deprem riskinin araştırılarak
deprem yönetiminde alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/242)
5.- Sakarya
Milletvekili Ayhan Sefer Üstün ve 23 milletvekilinin, deprem riskinin
araştırılarak deprem yönetiminde alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/243)
6.- İstanbul
Milletvekili Nusret Bayraktar ve 20 milletvekilinin,
özellikle İstanbul ve Marmara Bölgesi’ndeki deprem riskinin araştırılarak
deprem yönetiminde alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/244)
7.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirel ve 19 milletvekilinin, deprem riskinin araştırılarak
deprem yönetiminde alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/245)
8.- İstanbul
Milletvekili Mithat Melen ve 20 milletvekilinin, başta İstanbul olmak üzere
ülkemizdeki deprem riskinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/246)
9.- İzmir Milletvekili
Oktay Vural ve 21 milletvekilinin, İzmir’deki deprem riskinin araştırılarak
deprem yönetiminde alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/254)
10.- Kocaeli
Milletvekili Muzaffer Baştopçu ve 30 milletvekilinin,
ülkemizdeki deprem riskinin araştırılarak deprem yönetiminde alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/256)
11.- Zonguldak
Milletvekili Ali Koçal ve 26 milletvekilinin, taşkömürü
üretimindeki sorunların ve Türkiye Taşkömürü Kurumunun durumunun araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/67)
12.- Muğla
Milletvekili Metin Ergun ve 29 milletvekilinin,
mermercilik sektöründeki sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/75)
13.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Ufuk Uras ve 19 milletvekilinin, altın madenciliğinin bütün
yönleriyle araştırılması amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/82)
14.- Balıkesir
Milletvekili Ahmet Duran Bulut ve 34 milletvekilinin, bor madenciliğindeki
sorunların araştırılarak bor kaynaklarının etkin ve verimli değerlendirilmesi
için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/122)
15.- Yozgat
Milletvekili Mehmet Ekici ve 22 milletvekilinin, Manisa-Turgutlu-Çaldağ nikel yatağının işletilmesi konusunun araştırılması
amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/141)
16.- Trabzon
Milletvekili Kemalettin Göktaş
ve 24 milletvekilinin, petrol arama çalışmaları konusunda Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/180)
17.- Burdur
Milletvekili Ramazan Kerim Özkan ve 28 milletvekilinin, mermercilik sektörünün
sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/193)
18.- Denizli
Milletvekili Ali Rıza Ertemür ve 38 milletvekilinin,
mermercilik sektöründeki sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/208)
19.- Muğla
Milletvekili Fevzi Topuz ve 28 milletvekilinin, taş ocaklarının çevreye
etkilerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/216)
20.- Balıkesir
Milletvekili Ergün Aydoğan ve 20 milletvekilinin,
mermercilik sektöründeki sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/229)
21.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürk ve 37 milletvekilinin,
madencilik sektöründeki sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/304)
22.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürk ve 24 milletvekilinin,
bor madenciliğindeki sorunların araştırılarak bor kaynaklarının etkin
değerlendirilmesi için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/309)
23.-Mardin
Milletvekili Ahmet Türk ve 20 milletvekilinin, Batman’daki petrol tesislerinin
çevre ve insan sağlığı üzerindeki etkilerinin araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/320)
24.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık ve 23 milletvekilinin,
Kütahya’daki Seyitömer ve Garp Linyit İşletmeleri
yönetimine yönelik iddiaların araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/324)
25.- Zonguldak
Milletvekili Polat Türkmen ve 20 milletvekilinin, maden kaynaklarının
araştırılarak madenciliğe dayalı sanayinin oluşturulabilmesi için alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/336)
26.-
Kahramanmaraş Milletvekili Veysi Kaynak ve 20
milletvekilinin, ülkemizdeki maden kaynaklarının araştırılarak etkin ve verimli
değerlendirilmesi için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/337)
27.- Eskişehir
Milletvekili F. Murat Sönmez ve 23 milletvekilinin, lüle taşının
değerlendirilmesindeki sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/342)
28.- Siirt
Milletvekili Afif Demirkıran ve 20 milletvekilinin,
madencilik sektöründeki sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/374)
29.- Manisa Milletvekili
Şahin Mengü ve 22 milletvekilinin, Turgutlu-Çal
Dağı’nda yapılacak nikel madenciliği faaliyetlerinin çevreye etkilerinin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/377)
30.- Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır ve 21 milletvekilinin, Tarsus’taki şantiye ve maden
ocaklarının yol açtığı sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/388)
31.- Mardin Milletvekili
Ahmet Türk ve 20 milletvekilinin, kömür üretimi ve ticaretindeki yolsuzluk ve
usulsüzlük iddialarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/404)
X.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirel’in, Bursa’daki hastane yangınına ilişkin sorusu ve
Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı (7/8280)
2.- Bursa
Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, Bursa’da yanan
hastaneye ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın
cevabı (7/8366)
3.- Kırklareli
Milletvekili Turgut Dibek’in, akaryakıttaki ÖTV artışına ilişkin Başbakandan
sorusu ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in cevabı (7/8914)
4.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün, bir ailenin yardım
ihtiyacına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Hayati Yazıcı’nın cevabı (7/8921)
5.- Adana
Milletvekili Recai Yıldırım’ın, Türkiye Tarım Havzaları Üretim ve Destekleme
Modeli Projesi’ne ilişkin Başbakandan sorusu ve Tarım ve Köyişleri
Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı (7/8925)
6.- Adıyaman
Milletvekili Şevket Köse’nin, akaryakıt sektöründe vergi indirimi uygulanmasına
ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in cevabı (7/9077)
7.- İstanbul
Milletvekili Sacid Yıldız’ın, turizm alanında yapılan
bir KDV artışına ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in cevabı
(7/9086)
8.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün, akaryakıttaki ÖTV
zammına ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in cevabı (7/9087)
9.- Balıkesir
Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, akaryakıta yapılan ÖTV zammına ilişkin
sorusu ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in cevabı (7/9088)
10.- Tekirdağ
Milletvekili Kemalettin Nalcı’nın,
bir hastanenin internet sitesine ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı (7/9127)
11.- İstanbul
Milletvekili Sacid Yıldız’ın, Şanlıurfa’daki bir
hastanede yaşanan bebek ölümlerine ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı (7/9138)
12.- Kırklareli
Milletvekili Turgut Dibek’in, Kırklareli’deki TOKİ
projesinin durumuna ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Cemil Çiçek’in cevabı (7/9196)
13.- Muğla
Milletvekili Fevzi Topuz’un, Giresun Doğankent’teki TOKİ projesine ilişkin
Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’in
cevabı (7/9201)
14.- İstanbul Milletvekili
Çetin Soysal’ın, TOKİ’nin İstanbul’daki
faaliyetlerine ve Ataköy sahilindeki tasarruflara ilişkin Başbakandan sorusu ve
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’in cevabı (7/9231)
15.- İstanbul
Milletvekili Hasan Macit’in, TOKİ’nin bazı faaliyetlerine
ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil
Çiçek’in cevabı (7/9248)
16.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, emeklilere farklı zam
yapılmasına ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçer’in cevabı (7/9305)
17.- Muğla
Milletvekili Fevzi Topuz’un, kanser riski taşıyan maddeler kullanılan ürünlerin
denetimine ilişkin sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat Ergün’ün cevabı
(7/9572)
18.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Kars esnafının desteklenmesine,
Şırnak esnafına
destek sağlanmasına,
Ardahan esnafının
desteklenmesine,
İlişkin soruları
ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat Ergün’ün cevabı (7/9503), (7/9573) ,(7/9574)
19.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Van Kevenli TOKİ
konutlarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı
Cemil Çiçek’in cevabı (7/9655)
20.- İzmir
Milletvekili Oktay Vural’ın, katıldığı törenlerin organizasyonlarına ilişkin
Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’in cevabı
(7/9678)
21.- Giresun
Milletvekili Murat Özkan’ın, Giresun TOKİ konutlarının yer seçimine ilişkin
Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’in
cevabı (7/9698)
22.- Adana
Milletvekili Nevingaye Erbatur’un,
kadın yönetici sayısına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Zafer Çağlayan’ın
cevabı (7/9772)
23.- Bursa
Milletvekili H. Hamit Homriş’in, dağıtılan hediye ve
harçlıkların kaynağına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı
Cemil Çiçek’in cevabı (7/9937)
24.- İstanbul
Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu’nun, tören ve açılış
organizasyonlarını alan bir firma ile ilgili iddialara ilişkin Başbakandan
sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’in cevabı (7/9939)
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu
saat 14.03’te açılarak dokuz oturum yaptı.
Düzce
Milletvekili Celal Erbay, Azerbaycan’ın bağımsızlık
yıl dönümüne,
Denizli
Milletvekili Ali Rıza Ertemür, tekstil sektörünün
sorunlarına,
Denizli
Milletvekili Emin Haluk Ayhan, Denizli ilinin ekonomik ve sosyal sorunlarına,
İlişkin gündem
dışı birer konuşma yaptılar.
İzmir
Milletvekili K. Kemal Anadol, Bursa’da oynanan
Türkiye-Ermenistan millî maçında Azerbaycan Bayrağı’na yasak konmasını
kınadığına ilişkin bir açıklamada bulundu.
İstanbul
Milletvekili Canan Kalsın’ın, Kadın Erkek Fırsat
Eşitliği Komisyonu üyeliğinden çekildiğine ilişkin önergesi Genel Kurulun
bilgisine sunuldu.
Anayasa,
Millî Savunma,
İçişleri,
Dışişleri,
Millî Eğitim,
Kültür, Gençlik ve Spor,
Bayındırlık,
İmar, Ulaştırma ve Turizm,
Tarım, Orman ve Köyişleri,
Çevre,
Sağlık, Aile,
Çalışma ve Sosyal İşler,
Sanayi, Ticaret,
Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji,
Dilekçe,
Plan ve Bütçe,
Kamu İktisadi
Teşebbüsleri,
İnsan Haklarını
İnceleme,
Komisyonları
geçici başkanlıklarının, komisyonun başkan, başkan vekili, sözcü ve kâtip üye
seçimine ilişkin tezkereleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu.
İzmir
Milletvekili Selçuk Ayhan ve 21 milletvekilinin, tarımsal sulamadan kaynaklanan
elektrik borçları sorununun (10/435),
İstanbul
Milletvekili Çetin Soysal ve 22 milletvekilinin, aile içi şiddet konusunun
(10/436),
Adana
Milletvekili Hulusi Güvel ve 23 milletvekilinin,
orman yangınları konusunun (10/437),
Araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla birer Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergeleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin
gündemdeki yerlerini alacağı ve ön görüşmelerinin, sırası geldiğinde yapılacağı
açıklandı.
“Küresel Eylem
İçin Parlamenterler” isimli uluslararası kuruluşun Washington’da 20-22 Ekim
2009 tarihlerinde gerçekleştirilecek 32’nci Genel Kurul toplantısına, ismen
davet edilen milletvekillerinin davete icabet etmelerine ilişkin Başkanlık
tezkeresi kabul edildi.
Avrupa Birliği
Uyum Komisyonunda açık bulunan ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grubuna düşen 2 üyeliğe,
Kadın Erkek
Fırsat Eşitliği Komisyonunda açık bulunan ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grubuna
düşen 4 üyeliğe,
Gruplarınca aday
gösterilen milletvekilleri seçildiler.
Gündemin “Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının:
1’inci sırasında
bulunan ve İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında değerlendirilerek temel kanun
olarak bölümler hâlinde görüşülmesi kabul edilen, Türk Ticaret Kanunu Tasarısı
ve Adalet Komisyonu Raporu’nun (1/324) (S. Sayısı: 96) görüşmeleri komisyon yetkilileri
Genel Kurulda hazır bulunmadığından ertelendi.
2’nci sırasında
bulunan ve İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında değerlendirilerek temel kanun
olarak bölümler hâlinde görüşülmesi kabul edilen, Türk Borçlar Kanunu Tasarısı
ve Adalet Komisyonu Raporu’nun (1/499) (S. Sayısı: 321) görüşmelerine devam
olunarak birinci bölümünün 22’nci maddesine kadar kabul edildi.
Konya
Milletvekili Faruk Bal, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın,
şahsına, sataşması nedeniyle bir konuşma yaptı.
20 Ekim 2009 Salı
günü saat 15.00’te toplanmak üzere birleşime 19.58’de son verildi.
|
|
Sadık YAKUT |
|
|
|
Başkan Vekili |
|
|
Murat ÖZKAN |
|
Bayram ÖZÇELİK |
|
Giresun |
|
Burdur |
|
Kâtip Üye |
|
Kâtip Üye |
|
|
Harun TÜFEKCİ |
|
|
|
Konya |
|
|
|
Kâtip Üye |
|
No.: 9
II.- GELEN KÂĞITLAR
16 Ekim 2009 Cuma
Teklif
1.- Sakarya
Milletvekili Ayhan Sefer Üstün’ün; 10.6.1983 Tarihli ve 2839 Sayılı
Milletvekili Seçimi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/511)
(Anayasa Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 15.10.2009)
Tezkereler
1.- Ankara
Milletvekili Önder Sav’ın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında
Başbakanlık Tezkeresi (3/976) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden
Kurulu Karma Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 14.10.2009)
2.- Muş
Milletvekili M. Nuri Yaman’ın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında
Başbakanlık Tezkeresi (3/977) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden
Kurulu Karma Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 14.10.2009)
3.- İstanbul
Milletvekili Sebahat Tuncel’in Yasama
Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi (3/978) (Anayasa
ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonuna) (Başkanlığa geliş
tarihi: 14.10.2009)
4.- Manisa
Milletvekili Ahmet Orhan’ın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında
Başbakanlık Tezkeresi (3/979) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden
Kurulu Karma Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 14.10.2009)
5.- Iğdır
Milletvekili Pervin Buldan’ın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında
Başbakanlık Tezkeresi (3/980) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden
Kurulu Karma Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 14.10.2009)
Geri Alınan Yazılı Soru Önergesi
1.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt, Ardahan İl Çevre
Müdürlüğünün bir ihalesine ilişkin (7/9734) esas numaralı yazılı soru önergesini
16/10/2009 tarihinde geri almıştır.
No.: 10
19 Ekim 2009 Pazartesi
Tasarı
1.- 2010 Yılı
Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/759) (Plan ve Bütçe Komisyonuna)
(Başkanlığa geliş tarihi: 17.10.2009)
Teklif
1.- Bilecik
Milletvekili Fahrettin Poyraz’ın; Sayıştay Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi (2/512) (Plan ve Bütçe Komisyonuna) (Başkanlığa geliş
tarihi: 15.10.2009)
Süresi İçinde Cevaplanmayan Yazılı Soru Önergeleri
1.- İzmir
Milletvekili Ahmet Ersin’in, RTÜK Başkanının istifasının istendiği haberlerine
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/8234)
2.- Diyarbakır
Milletvekili Akın Birdal’ın, azınlıklar ve sözde
Ermeni iddiaları konularında komisyon kurulup kurulmadığına ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/8241)
3.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mehmet Akif Paksoy’un, Primsiz Ödemeler
Genel Müdürüne ve bazı proje işlemlerine ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanından yazılı soru önergesi (7/8244)
4.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Sevigen’in, Davutpaşa’daki
patlamanın mağdurlarına ve olayın soruşturmasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/8253)
5.- Yalova
Milletvekili Muharrem İnce’nin, Aydın ve Muğla’daki parti kongrelerine
katılımına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/8267)
6.- Isparta
Milletvekili Mevlüt Coşkuner’in,
Isparta’da Aile Hekimliği uygulamasında yaşanan sorunlara ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/8279)
7.- Bursa
Milletvekili Abdullah Özer’in, Bursa’daki hastane yangınına ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/8282)
8.- İstanbul
Milletvekili Çetin Soysal’ın, İstanbul’daki hastanelerin denetimlerine ilişkin
Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/8284)
9.- Eskişehir
Milletvekili Fehmi Murat Sönmez’in, bir operasyonda
gözaltına alınan kamu görevlilerine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru
önergesi (7/8286)
10.- Zonguldak
Milletvekili Ali Koçal’ın, Türk Eximbank
yönetim kurulu üyelerinin yapamayacakları faaliyetlere ilişkin Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısından (Ali Babacan) yazılı soru önergesi (7/8301)
11.- İstanbul
Milletvekili Mevlüt Coşkuner’in,
KEY ödemelerinde sorun yaşayanların durumuna ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısından (Ali Babacan) yazılı soru önergesi (7/8302)
12.- Konya
Milletvekili Atilla Kart’ın, İhlas Finansın
oluşturduğu mağduriyete ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/8314)
13.- Tunceli
Milletvekili Şerafettin Halis’in, Mardin Valisinin karma eğitimle ilgili
açıklamasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/8317)
14.- Giresun
Milletvekili Murat Özkan’ın, gelir artışına ve dağılımına ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/8325)
15.- İstanbul
Milletvekili Çetin Soysal’ın, Akmerkez’deki kaçak
alana ve olaylı yıkımlara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/8342)
16.- İzmir
Milletvekili Bülent Baratalı’nın, yargıda dosyası
bulunan belediyelere ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/8343)
17.- İstanbul
Milletvekili Necla Arat’ın, Olimpiyat Parkına otopark
ve ticaret alanı yapılacağı iddiasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/8345)
18.- Balıkesir
Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, sözleşmeli sağlık çalışanlarının becayiş ve
eş durumu tayinlerinin ertelenmesine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru
önergesi (7/8368)
19.- Isparta
Milletvekili Mevlüt Coşkuner’in,
Şarkikaraağaç Devlet Hastanesinin doktor ihtiyacına
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/8369)
20.- İzmir
Milletvekili Ahmet Kenan Tanrıkulu’nun, Ziraat
Bankasında bazı personele emeklilik baskısı yapıldığı iddialarına ilişkin
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Ali Babacan) yazılı soru önergesi
(7/8388)
21.- Yalova
Milletvekili Muharrem İnce’nin, dış politikada gizli anlaşmalar yapıldığı
açıklamasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/8396)
22.- İzmir
Milletvekili Kemal Anadol’un, dış politikada gizli
anlaşmalar yapıldığı açıklamasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/8398)
23.- Giresun
Milletvekili Murat Özkan’ın, Göcek koyundaki bir
yapıya ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/8400)
24.- Balıkesir
Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, sözleşmeli personel istihdamına ilişkin
Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/8427)
25.- Trabzon
Milletvekili M. Akif Hamzaçebi’nin, SPK Başkanının
şirket hisselerini devretmesine ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısından (Ali Babacan) yazılı soru önergesi (7/8438)
No.: 11
20 Ekim 2009 Salı
Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Tekirdağ
Milletvekili Kemalettin Nalcı ve 19 Milletvekilinin,
çocuklarını yetiştirme yurtlarına terk eden ailelerin sorunlarının
araştırılarak ailelerin korunması için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/438) (Başkanlığa geliş
tarihi: 17.06.2009)
2.- CHP Grubu adına Grup Başkanvekilleri İzmir Milletvekili Kemal Anadol, Ankara Milletvekili Hakkı Suha
Okay ve İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu’nun, GAP kapsamındaki sulama projelerinin
durumunun araştırılarak hayata geçirilmesi için alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri
uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/439)
(Başkanlığa geliş tarihi: 19.06.2009)
3.- Hatay
Milletvekili Fuat Çay ve 25 Milletvekilinin, Antakya başta olmak üzere Hatay İlinin
turizm sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/440) (Başkanlığa geliş
tarihi: 19.06.2009)
20 Ekim 2009 Salı
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.00
BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal
MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Fatih METİN (Bolu), Harun TÜFEKCİ (Konya)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 8’inci Birleşimini en iyi
dileklerimle açıyorum.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN –
Elektronik cihazla yoklama yapacağız.
Yoklama için üç
dakika süre veriyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN – Toplantı
yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden
önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk
söz, siyasi iktidarın yargı bağımsızlığı ve hukuk devleti ilkelerini zedeleyici
tutumlarda bulunduğu iddiaları üzerine söz isteyen Afyonkarahisar
Milletvekili Halil Ünlütepe’ye aittir.
Buyurunuz Sayın Ünlütepe. (CHP sıralarından alkışlar)
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları
1.- Afyonkarahisar Milletvekili
Halil Ünlütepe’nin, siyasi iktidarın yargı
bağımsızlığı ve hukuk devleti ilkelerini zedeleyici tutum ve davranışlarına
ilişkin gündem dışı konuşması
HALİL ÜNLÜTEPE (Afyonkarahisar) – Sayın Başkan, saygıdeğer üyeler; siyasi
iktidarın yargı bağımsızlığı ve hukuk devleti ilkelerini zedeleyici tutum ve
davranışları üzerinde gündem dışı söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Saygıdeğer
üyeler, geçenlerde, Adalet Bakanlığı tarafından “Yargı Reformu Stratejisi”
adında bir belge kamuoyuna sunuldu. Bu belgeyi dikkatle izlediğimizde şunu
görüyoruz: Yargı bağımsızlığını bozucu, yargıya olan güveni zedeleyici
eylemlerin, fiillerin hukuk kuralları içine çekilmek istendiğini görüyor ve fark
ediyoruz. Bunlardan bir tanesi, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun üye
seçiminde Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından üye seçilmesi, Teftiş
Kurulunun Adalet Bakanlığına tekrar bağlı olarak kalması. Yani, yargıyı siyasi
erkin içine çekecek hükümlerin olduğunu görüyoruz. Bu yargı reformu stratejisi,
Avrupa Birliği ilerleme raporlarına da uyum göstermemektedir. Örneğin, yargıç
ve savcıların Adalet Bakanlığına idari yönden bağlı olmamaları gerektiği
bildirildiği hâlde bununla ilgili bir düzenleme yoktur. Örneğin, yargıç
adaylığı mülakatlarında Adalet Bakanlığının etkili olduğu, kendisini bu kurumun
yargıç alımlarında dışarıda tutması talepleri raporlarda belirtilmesine rağmen
bu gene kaldırılmamaktadır, Bakanın ve Müsteşarın Hâkimler ve Savcılar Yüksek
Kurulu içinde üye olarak kalması gene devam ettirilmektedir. Bu Yargı Reformu
Stratejisi, yandaş yargı yaratma doğrultusunda hazırlanmıştır. Bununla iktidar,
yargıyı kendi otoritesi içine çekmeye çalışmaktadır. Hâlbuki amacımız, yandaş
yargıyı değil, bağımsız, tarafsız yargıyı yaratmak olmalıdır. Bu tür yargılama
işlemlerinde hukuk dışı uygulamaların yoğun olarak tartışıldığı bir dönemi
yaşıyoruz. Örneğin, Ceza Yargılama Yasamızın en önemli ilkelerinden birisi açık
yargılama kuralıdır. Açık yargılama kuralı sanıklar için en önemli
güvencelerden biridir. Ayrıca, toplumun da davayı takip etmesine ve adil
yargılanma hakkının ihlal edilip edilmediğini görmesine olanak tanır açık
yargılama. Örneğin, son günlerde, adına kamuoyunda “Ergenekon” denilen dava
İstanbul dışında, hatta Silivri ilçesinin de dışında, cezaevinin yerleşkesinde
yapılmaktadır. Tüm Türkiye’deki mahkemeler görevlerini adliye binaları içinde
yaparken, olağanüstü bir mahkeme yaratılarak bu dava cezaevinin içinde görülür
bir hâle getirilmiştir. Yargılamaya katılan avukatlar, yargılamayı izleyen
yurttaşlar bu davanın mahkemesine girerken adliyeye girişte tabi tutulan
usullere tabi değildir, cezaevine giriş usullerine tabidir. Bu ise adil
yargılanma hakkını ihlal eden en önemli faktördür. Türkiye’de, bugün,
olağanüstü yöntemle yapılan bir yargılama, cezaevinde yapılan başka bir
yargılama var mı? Niçin, bunu bir cezaevinin içine çekerek -hukuk dışı
kuralları- açık yargılamayı ihlal ediyoruz? Açık yargılamanın en önemli
özelliklerinden birisi ise toplumun davayı izleyebilmesidir, hukuka güveni
görebilmesidir. İstanbul’a
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen,
sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurunuz.
HALİL ÜNLÜTEPE
(Devamla) – Sayın Başkan, bağlamaya çalışıyorum.
Ceza Yargılama
Yasası ihlal edilmektedir. Örneğin, Ceza Yargılama Yasamızın 170’inci
maddesinde iddianame belirlenmiştir. Nedir iddianame? “Yüklenen suçu oluşturan
olaylar, mevcut delillerle ilişkilendirilerek açıklanır.” Açıkça belirtiliyor.
Biz ne yapmışız? Hikâyeleri anlatmışız orada, özel görüşmeleri anlatmışız. Dört
aya yakın bir dönemdir burada yargılama devam etmesine rağmen, dört aydır
hiçbir sanık daha sorgulamasını yerine getirememiştir. Sorgulanamayan sanık,
tutuklu olan sanık açıkça sorgulanmaması yönünden dolayı sanki ceza almış gibi
yargılanmaktadır. Öncelikle, hukuk sistemimizin temel özelliklerinden birisi:
Tutuklama bir tedbirdir, cezaya dönüşmemelidir. Bir sanığın veya sanıkların
dört ay süreyle ifadelerinin alınmaması, ciddi bir hukuk devleti açısından
endişeler yaratmaktadır.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Ünlütepe, lütfen sözünüzü tamamlayınız.
HALİL ÜNLÜTEPE
(Devamla) – Sayın Başkan, hemen bağlıyorum.
Değerli üyeler,
geçen hafta içinde bu bölgeye gittik, bu bölgede incelemelerde bulunduk. Bir
hukukçu olarak gördüğüm şeyleri üzüntüyle sizlerle paylaşma ihtiyacı duydum.
Açıkçası şunları tespit etmek istiyorum:
Silivri’de dava
görülüyormuş gibi yapılarak görülmemesi için çaba harcanıyor.
Silivri’de hukuk
sistemimizin dışında yeni bir Silivri hukuku yaratılmaya çalışılıyor.
Silivri’de
yargılama adına komedi oynanıyor.
Adil bir
yargılanma yoktur.
Tüm bu
davranışlar sonucu yargılananlar yargılayanlara güven duymadıklarını
açıklıyorlar.
Açıkçası,
herhâlde Sayın Başbakanın savcısı olduğu bir dava Türkiye’de böyle görülecek
ama Türk hukuk sistemi buna müsaade etmez. Bu davanın sonucunda Avrupa
Birliğinden çok ciddi oranda tazminatlarla karşı karşıya kalabiliriz. Bu
davanın yargılamasının sonucunda, pek çok suçlu olan…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Ünlütepe, lütfen son cümlenizi alayım.
HALİL ÜNLÜTEPE
(Devamla) – Cümlemi bağlıyorum efendim.
Bu davanın içinde
pek çok suçlu olan insanlar var, pek çoğu beraat edebilecek bir konumda. Suçlu
olanlar da tutum ve davranışlarının sonucu aklanabilecek bir hâle gelmiştir.
Ceza Muhakemesi Kanunu’na aykırı olan torba yasaların yerine torba davaları
yarattınız. Bu, hukukun ne kadar zedelendiğinin bir göstergesidir diyorum.
Bu duygu ve
düşüncelerle hukuk dışı bir uygulamayı yüce Meclisin gündemine getirme ihtiyacı
duydum. Sizlere saygı ve sevgilerimi sunarken Sayın Başkan size de
hoşgörünüzden dolayı teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Ünlütepe.
Gündem dışı
ikinci söz, özürlülerin temel hak ve özgürlükleri hakkında söz isteyen İstanbul
Milletvekili Lokman Ayva’ya aittir.
Buyurunuz Sayın
Ayva. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
2.- İstanbul Milletvekili Lokman Ayva’nın, özürlülerin
temel hak ve özgürlüklerine ilişkin gündem dışı konuşması
LOKMAN AYVA
(İstanbul) – Sayın Başkan, aziz milletimizin kıymetli vekilleri; hepinizi
yüreğimden gelerek saygı ve sevgiyle selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
Biliyorsunuz,
özgürlük konusu, yeryüzü tarihinin en önemli konularından birisidir ve
özgürlüğü ben elbette ki bu çatının altında sizlere anlatma, haddini aşma
lüksüne sahip değilim. Özgürlük için canlar verilmiş, özgürlük için pek çok
mücadeleler verilmiştir. O yüzden de bütün insanların özgürlüklerinin son
derece kutsal, son derece savunulası bir şey olduğunu buradaki siz değerli
milletvekillerimize anlatmak ancak bizim kendi haddimizi aşmak kabilinden
açıklanabilir. Burada özgürlük deyince bütün insanların özgürlüğünü esas almak
gerekiyor. Burada özgürlük derken kadınların erkeklerin, yaşlıların gençlerin,
fakirlerin zenginlerin veya köylü şehirli, kim olursa olsun, özürlü ve
özürsüzlerin de özgürlüklerini kutsamak, kutsal kabul etmek gerekiyor.
Burada tarihin
değişik süreçlerinden geçen özürlü vatandaşlarımız, özürlü insanlar, değişik
özgürlük sıkıntılarıyla karşı karşıya kaldılar. Bu, en başta, yaşama özgürlüğü.
Ta Ispartalılardan -hatta modern zamanlarda- Hitler’e kadar çeşitli sıkıntılar
yaşandı. Ancak şu günde özgürlüklerimizin çektiği temel sıkıntı, birey olarak
tanınmak, irademizin var olarak kabul edilmesi meselesidir. Yani biz özürlüler
de ne yapacağımıza kendimiz karar verebilme özgürlüğünü talep ediyoruz. Bunun
hayata geçmesi için her alanda çalışmaların yapılmasını talep ediyoruz.
Mesela, biz bir
misafirliğe gittiğimizde çayımıza kaç şeker istediğimizin yanımızdakine değil,
bize sorulmasını talep ediyoruz. Sadece burada değil, nereyi okumak
istediğimiz, nerede çalışmak istediğimiz konusunda da bizim düşüncelerimizin
esas olması en temel haklarımızdan birisidir diye düşünüyoruz. O yüzden, biz
özürlülerin aleyhine -son zamanlarda gelişen özgürlüklerin tersine- birtakım
şanssız, talihsiz gelişmelerin olduğunu da gündeme getirmeyi arzu ettim.
Geçen perşembe
günü, 15 Ekim yani Dünya Körler Günü. O gün, Parlamento çalışma saatinin
bitmesine yakın, Borçlar Kanunu 15’inci maddeyle ilgili bir önerge verildi.
Önergede körlerin imza atabilmesi için metinden haberdar olması şartı aranıyor
-özellikle borçlanma kısmıyla ilgili- fakat uygulamada bu, şu anlama geliyor:
Körler kendi imzalarını atarken mutlaka durumun delillendirilebilmesi
için şahit gerekliliği gündeme geliyor. Yani herhangi bir insanı ele alalım.
Mesela özürsüz bir vatandaşımız, alıyor eline kâğıdı… Onun özgürlüğü ne? Kâğıdı
okuyabilir, okumayabilir; birine okutabilir, okutmayabilir; metni anlayabilir,
anlamayabilir; bir avukatı aracılığıyla okuyabilir veya güvendiği bir insanın
aracılığıyla okuyabilir. Bütün bu haklara sahip ama ben bu haklara sahip
değilim eğer bu hüküm hayata geçerse. Neden? Nedenini ben de bilmiyorum. Yani
özgür olarak yaşamak için benim şu özgürlüğümün olması lazım: Bu kâğıtta ne
olduğunu bilmek ya da bilmemek. Kime okutturacağım, kime
okutturmayacağım; bunu imzalayacak mıyım, imzalamayacak mıyım. Özgürlüğümün
benim de olması lazım.
İşte bütün kör
arkadaşlarımızı üzen, kör vatandaşlarımızı üzen bu gelişme. Ama inşallah güzel
bir şekilde, olumlu bir şekilde devam edecek gibi görünüyor çünkü
federasyonlarımız, derneklerimiz grup başkan vekillerimizle görüştüler, son
derece olumlu birtakım tepkiler alındı. Gerek Adalet ve Kalkınma Partisinden
gerekse Milliyetçi Hareket Partisinden arkadaşlarımız olumlu bakıyorlar. Sizden
talebimiz, çok kıymetli vekillerimiz, tekriri müzakere noktasında bu
değişikliğin yapılmasında destek olmanız çünkü temel hak ve hürriyetler
anlamında bu özgürlüğün de körlere tanınması lazım. Bunun yansımaları çok kötü
oluyor. Ben Antalya’da 25 lira para çekemedim bankadan, sırf imzam geçmedi
diye, 2 şahit bulamadım diye.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen
sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurunuz.
LOKMAN AYVA (Devamla)
– Ben cep telefonu alamadım, sırf 2 tane şahit gerektiği, onları bulup da iki
saat noterde bekletemediğim için, vekâlet veremediğim için.
Bu güzelim
memleketi, güzelim vatanı, sadece körlere değil, bütün vatandaşlarımıza
yaşanabilir hâle getirmemiz gerekiyor. Sadece ekonomik anlamda, sadece fiziksel
anlamda değil, hukuki anlamda özgürlüklerin, hürriyetlerin, hakların tam olarak
yaşanmasını sağlayarak bunu başarabiliriz.
Ben, anlayışınız
için, bundan sonra vereceğiniz destekler için şimdiden şükranlarımı sunuyorum.
Bu mücadelede çaba sarf eden federasyonlarımıza, derneklerimize de
huzurlarınızda teşekkür ediyorum. İnşallah yarın herkes için, özürlü ve
özürsüzler için daha güzel olacak.
Çok teşekkür
ediyorum efendim. (AK PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Ayva.
Sayın Vural,
sisteme girmişsiniz.
Buyurunuz.
V.- AÇIKLAMALAR
1.- İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın, İstanbul
Milletvekili Lokman Ayva’nın gündem dışı konuşmasına ilişkin açıklaması
OKTAY VURAL
(İzmir) – Evet, teşekkür ederim Sayın Başkan.
Efendim Lokman
Bey’in belirttiği hususla ilgili olarak ifade etmek istiyorum ki Borçlar Kanunu
görüşülürken bu konuda verilmiş önerge AKP Grubunun da oylarıyla ve
tasvipleriyle kabul edildi. Milliyetçi Hareket Partisi olarak görme engellileri
koruyacak şekilde bir düzenleme yapılmasından yanayız. Eğer bu konuda bir
düzenleme gerekiyorsa -ki bir ihtiyaç olduğu belirtilmiştir- Milliyetçi Hareket
Partisi olarak bu konunun tekriri müzakere ya da komisyona geri çekilmesi
suretiyle yeniden tezekkür edilmesinde fayda gördüğümüzü belirtmek istiyorum.
Arz ederim
efendim.
BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Vural.
Gündem dışı
üçüncü söz, Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Merkezinin yapmış olduğu sınavlar
hakkında söz isteyen Yalova Milletvekili Muharrem İnce’ye aittir.
Buyurunuz Sayın
İnce. (CHP sıralarından alkışlar)
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR (Devam)
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları (Devam)
3.- Yalova Milletvekili Muharrem İnce’nin, Öğrenci Seçme ve
Yerleştirme Merkezinin yapmış olduğu sınavlara ilişkin gündem dışı konuşması
MUHARREM İNCE
(Yalova) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Hepimiz çok
çeşitli isteklerle karşılaşıyoruz. Tayin isteniyor, iş isteniyor, yurt
isteniyor, burs isteniyor, “Ehliyetimi kaptırdım, geri al.” deniyor, “Beni
karakoldan kurtar.” deniyor ama hiçbir milletvekiline “Benim çocuğumu
üniversiteye sok.” denmiyor, “Benim çocuğum tıp fakültesini kazansın, bana
torpil yap.” denmiyor. Hiçbirimiz, 550 milletvekilinden hiç kimse bu tür bir
istekle karşılaşmıyor. Bu neden biliyor musunuz? Bu, ÖSYM’ye
duyulan güvenden. Bu kurum saygın bir kurum olduğu için bu sınavların
adil yapıldığına, bilimsel yapıldığına inanıyor vatandaşlarımız, doğru
değerlendirildiğine inanıyor. Bu yüzden bizden böyle bir talepte bulunmuyorlar.
1974’ten beri
ÖSYM bu sınav ve yerleştirme işini yapıyor. Sayın milletvekilleri, ne yazık ki
ÖSYM’nin bir kuruluş kanunu yok. YÖK Başkanı atıyor ÖSYM Başkanını, görev
süresi iki dudağının arasında. Çalışmalarını YÖK’e bağlı olarak sürdürüyorlar
ve YÖK Başkanı ne zaman isterse görevden alabilir. Örneğin ÖSYM’de daire
başkanlıkları yok. ÖSYM Başkanının maaşı, kendi hocalık maaşından ayrı olarak,
525 TL. Yani Türkiye’de kırk çeşit sınavı yapacaksınız, milyonlarca hâkimin,
kaymakamın, doktorun, üniversiteye girmek isteyen öğrencinin sınavlarını
yapacaksınız, bu kadar saygın olacaksınız, bu kadar güvenilir olacaksınız,
uluslararası düzeyde bir saygınlığa sahip olacaksınız ve ÖSYM Başkanının maaşı
525 lira.
K. KEMAL ANADOL (İzmir)
– RTÜK Başkanının kaç?
MUHARREM İNCE
(Devamla) – 280 kadrolu personeli, 38 sözleşmeli personeli var ÖSYM’nin. Bu
kadar personelle harikalar yaratan bir kurumdan söz ediyoruz ve işin ilginç
yanı, bu 318 personelle ilgili -maaşlarını da topladım, onları da biraz sonra
sizlere arz edeceğim- ÖSYM Başkanı hariç, ÖSYM’deki en üst düzey bürokratın
maaşı 1.650 lira. Bu ÖSYM’nin tüm personelinin maaşını topladım, hepsini. Fatih
Terim’in maaşı da 230 milyar. Yani bütün bu personelin bir yılda aldığı parayı Fatih
Terim tek başına iki yılda alıyor.
TANSEL BARIŞ
(Ankara) – İki ayda…
MUHARREM İNCE
(Devamla) – Değerli arkadaşlarım, işin ilginç bir tarafı daha var, çok daha
ilginç: Bu kurum devletten bir lira yardım almıyor. Kendi kendini finanse eden
bir kurum bu. 2007 yılı gelirleri 163 milyon, giderleri 112 milyon TL. 51
milyon TL fazla vermiş 2007’de. 2008’de ise ilk kez farklı bir şey olmuş, ÖSYM
tarihinde ilk kez olmuş bu: 245 milyon geliri var, 253 milyon gideri var, 8
milyon açık vermiş. Neden? Çünkü 2008 yılında, 28/6/2008’de,
değerli AKP milletvekilleri, ÖSYM’nin mali yapısını bozdunuz. Çıkardığınız bir
kanunla ÖSYM’nin parasını YÖK’e aktardınız, “Finansman fazlasının yüzde 25’i
YÖK’e aktarılır.” diye. Bu kanunla bozulma sürecine girdi ÖSYM. 2008’de aktarılan
para 81 milyon lira. Bakınız, bir kurum ÖSS, KPSS, KPDS, ALES, tıpta uzmanlık
sınavı, kaymakamlık, hâkimlik sınavları gibi kırk çeşit sınavı yapıyor,
devletten 1 lira almıyor, sınavların adil, bilimsel ve güvenilir yöntemlerle
yapıldığı herkes tarafından kabul görüyor ve devlet geliyor, bu kurumun
parasına el koyuyor. ÖSYM’nin parası YÖK’e aktarılmamalıdır. Bu yanlıştır ve bu
yanlıştan vazgeçilmelidir. Finansman fazlası iki şey için harcanmalıdır:
ÖSYM’nin teknik altyapısı geliştirilmelidir ve personelin ücretlerinin
iyileştirilmesine gidilmelidir.
Bu gidişle sadece
kurumun mali yapısı bozulmayacak, önümüzdeki günlerde bu kurum saygınlığını da
yitirecek. ÖSYM’ye olan güven yok olursa, saygınlığını yitirirse bu kurum, tuz
kokmuş demektir. Türk eğitim sistemi gerçekten temelinden sarsılır ve eğitim
sistemimiz çöker.
Bunun en güzel
örneği, 13 Eylül 2009 tarihinde yapılan Polis Meslek Yüksekokulu sınavları
iptal edildi biliyorsunuz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen
sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurunuz.
MUHARREM İNCE
(Devamla) – Çünkü sınav soruları önceden ele geçirilmişti ve bazı dershaneler
”deneme sınavı” adı altında bu soruları yayınlamışlardı.
Politize olmamış,
saygınlığı herkesçe kabul gören bu kurumu koruyalım, bu kurumu hırpalamayalım
ve Yüce Meclis bu kurumun kuruluş kanununu bir an önce geçirmelidir diyorum.
ÖSYM’yi ele
geçirerek başarısız birini başarılı kılmak haksızlıktır. YÖK’e partinizden aday
olmuş birini atayabilirsiniz, doktorunuzu rektör yapabilirsiniz ama ÖSYM teknik
bir kurumdur. Burayı bir bozarsanız, mali yönden bozdunuz ama güvenilirlik,
saygınlık yönünden de bozarsanız çok tehlikeli bir gelişme olur. Burada bu
tehlikeleri nereden görüyorsun diye bana sorarsanız, eğer bir ülkede
kaymakamlık sınavında ilk 20’ye giren, ÖSYM’nin yaptığı sınavda ilk 20’ye
giren…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen
sözünüzü bağlayınız.
Buyurunuz.
MUHARREM İNCE
(Devamla) – …kaymakam adaylarının 16 tanesi mülakatta kaybediyorsa akla şu
soruyu getirir… Yani “Kadrolaşmada hızımızı alamadık. Genel müdürler,
müsteşarlar bizi kesmedi. Memurlar… Hepsini hallettik. İşi başından halledelim,
sınavlarda bizim adamlara soruları önceden verelim.” mantığı çok tehlikeli bir
mantıktır. Gidişat ÖSYM’de oraya doğrudur diyorum, hepinize saygılar sunuyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın İnce.
HÜSEYİN YILDIZ
(Antalya) – ÖSYM’de bu olursa sorumlusu siz olacaksınız Sayın Vekil, akıllarına
getirdiniz. Orayı unuttulardı, onu da akıllarına getirdiniz.
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, gündeme geçiyoruz.
Sanayi ve Ticaret
Bakanı Sayın Nihat Ergün gündemin “Sözlü Sorular” kısmında yer alan sorulardan
1, 22, 28, 33, 38, 53, 93, 103, 161, 187, 200, 201, 204, 206, 207, 214, 222,
238, 259, 275, 290, 293, 341, 366, 374, 422, 423 ve 464’üncü sıralardaki
soruları birlikte cevaplandırmak istemişlerdir. Sayın Bakanın bu istemini
sırası geldiğinde yerine getireceğim.
Şimdi,
Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığının üç tezkeresi vardır, ayrı ayrı
okutup bilgilerinize sunacağım.
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
Tezkereler
1.- Afganistan Senato Meclisi
Uluslararası İlişkiler Komitesi Parlamento heyetinin ülkemizi resmî ziyaret
etmesinin uygun bulunduğuna ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/983)
16.10.2009
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna
TBMM Başkanlık Divanı’nın 05 Ekim 2009 tarih ve 52 sayılı Kararı
ile Afganistan Senato Meclisi Uluslararası İlişkiler Komitesi parlamento
heyetinin Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin konuğu olarak resmî temaslarda
bulunmak üzere ülkemizi ziyareti uygun bulunmuştur.
Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi
Hakkında 3620 sayılı Kanunun 7. Maddesi gereğince Genel Kurul’un bilgisine
sunulur.
Mehmet
Ali Şahin
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
2.- Pakistan Ulusal Meclisi Keşmir
Özel Komisyonu Parlamento heyetinin ülkemizi resmî ziyaret etmesinin uygun
bulunduğuna ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/984)
16/10/2009
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna
TBMM Başkanlık Divanı’nın 05 Ekim 2009 tarih ve 52 sayılı Kararı
ile Pakistan Ulusal Meclisi Keşmir Özel Komisyonu parlamento heyetinin Türkiye
Büyük Millet Meclisi’nin konuğu olarak resmî temaslarda bulunmak üzere ülkemizi
ziyareti uygun bulunmuştur.
Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi
Hakkında 3620 sayılı Kanununun 7. Maddesi gereğince Genel Kurul’un bilgisine
sunulur.
Mehmet
Ali Şahin
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
3.- Avrupa
Konseyi Parlamenter Meclisi ve Batı Avrupa Birliği Geçici Avrupa Güvenlik ve
Savunma Asamblesi; Karadeniz Ekonomik İşbirliği Parlamenter Asamblesi;
Türkiye-Avrupa Birliği Karma Parlamento Komisyonu; Avrupa Akdeniz Parlamenter
Asamblesinde Türkiye Büyük Millet Meclisini temsil edecek grupları oluşturmak
üzere, siyasi parti grup başkanlıklarınca aday gösterilen asıl ve yedek
üyelerin isimlerine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/985)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna
Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin
Düzenlenmesi Hakkındaki 3620 sayılı Kanunun 2. maddesine göre “Avrupa Konseyi
Parlamenter Meclisi, Batı Avrupa Birliği Geçici Avrupa Güvenlik ve Savunma
Asamblesi (AKPM Türk Grubu üyeleri temsil etmektedir), Türkiye-AB Karma
Parlamento Komisyonu, Karadeniz Ekonomik İşbirliği Parlamenter Asamblesi ve
Avrupa-Akdeniz Parlamenter Asamblesi”nde Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni temsil
edecek grupları oluşturmak üzere üyelerinin isimleri Genel Kurul’un bilgilerine
sunulur.
Mehmet
Ali Şahin
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi (AKPM) ve
Batı Avrupa Birliği Geçici Avrupa Güvenlik ve Savunma Asamblesi
Türk Grubu
Asıl Üyeler
Yıldırım Tuğrul Türkeş Ankara MHP
Ruhi Açıkgöz Aksaray AK PARTİ
Mevlüt Çavuşoğlu Antalya AK PARTİ
Ertuğrul Kumcuoğlu Aydın MHP
Lokman Ayva İstanbul AK PARTİ
Birgen Keleş İstanbul CHP
Mesude Nursuna Memecan İstanbul AK PARTİ
Özlem Piltanoğlu Türköne İstanbul AK PARTİ
Mehmet Sayım Tekelioğlu İzmir AK
PARTİ
Mustafa Ünal Karabük AK PARTİ
Erol Aslan Cebeci Sakarya AK PARTİ
Ahmet Haluk Koç Samsun CHP
Yedek Üyeler
Vahit Kirişci Adana AK PARTİ
Ali Rıza Alaboyun Aksaray AK PARTİ
Nesrin Baytok Ankara CHP
Yusuf Ziya İrbeç Antalya AK PARTİ
Suat Kınıklıoğlu Çankırı AK PARTİ
Necdet Budak Edirne AK PARTİ
Abdullah Çalışkan Kırşehir AK PARTİ
Behiç Çelik Mersin MHP
Metin Ergun Muğla MHP
Yüksel Özden Muğla AK PARTİ
Orhan Ziya Diren Tokat CHP
Karadeniz Ekonomik İşbirliği Parlamenter Asamblesi (KEİPA)
Türk Grubu
Zeki Ergezen Bitlis AK
PARTİ
Mehmet Altan Karapaşaoğlu Bursa AK PARTİ
Mehmet Sevigen İstanbul CHP
Ali Topuz İstanbul CHP
Avni Doğan Kahramanmaraş AK PARTİ
Eyüp Fatsa Ordu AK
PARTİ
Reşat Doğru Tokat MHP
Kemalettin Göktaş Trabzon AK PARTİ
Mehmet Çiçek Yozgat
AK
PARTİ
Türkiye-Avrupa Birliği Karma Parlamento Komisyonu (TR-AB KPK)
Türk Grubu
Nevingaye Erbatur Adana CHP
Burhan Kayatürk Ankara AK PARTİ
Yusuf Ziya İrbeç Antalya AK PARTİ
Bengi Yıldız Batman DTP
Onur Öymen Bursa CHP
Yaşar Yakış Düzce
AK
PARTİ
Fazilet Dağcı Çığlık Erzurum AK PARTİ
İbrahim Kavaz Erzurum AK PARTİ
Mustafa Öztürk Hatay AK
PARTİ
Mehmet Sait Dilek Isparta AK PARTİ
Mehmet Beyazıt Denizolgun İstanbul AK PARTİ
Şükrü Mustafa Elekdağ İstanbul CHP
Algan Hacaloğlu İstanbul CHP
Halide İncekara İstanbul AK PARTİ
Mithat Melen İstanbul MHP
Taha Aksoy İzmir AK
PARTİ
Ahmet Kenan Tanrıkulu İzmir MHP
Lutfi Elvan Karaman AK PARTİ
Musa Sıvacıoğlu Kastamonu AK PARTİ
İsmail Hakkı Biçer Kütahya AK PARTİ
Cüneyt Yüksel Mardin AK PARTİ
Osman Çakır Samsun MHP
Afif Demirkıran Siirt AK
PARTİ
Nuri Uslu Uşak AK
PARTİ
Osman Coşkunoğlu Uşak CHP
Avrupa Akdeniz Parlamenter Asamblesi (AAPA) Türk Grubu
Zeynep Dağı Ankara AK PARTİ
Metin Yılmaz Bolu AK
PARTİ
Reha Çamuroğlu İstanbul AK PARTİ
Abdullah Çalışkan Kırşehir AK PARTİ
Akif Akkuş Mersin MHP
Faik Öztrak Tekirdağ CHP
BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.
Meclis araştırması açılmasına ilişkin üç önerge vardır, ayrı ayrı okutuyorum:
B) Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- Tekirdağ Milletvekili Kemalettin Nalcı ve 19 milletvekilinin, çocuklarını
yetiştirme yurtlarına terk eden ailelerin sorunlarının araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/438)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Çocuklarını Yetiştirme Yurtlarına terk eden ailelerin (özellikle
babaların) sonraki süreçte yaşantılarının incelenmesi, dağılmış da olsa aileyi
korumaya yönelik gerek kanunlar ile, gerekse aileler
nezdinde alınması gereken önlemlerin belirlenmesi, sorunların tespit edilip
çözüm yollarının belirlenmesi ve gerekli yasal düzenlemelerin yapılması
amacıyla Anayasa’nın 98. TBMM İçtüzüğünün 104. ve 105. maddeleri gereğince bir
Meclis araştırması açılmasını arz ve teklif ederiz. 16.06.2009
1) Kemalettin Nalcı Tekirdağ
2) Beytullah Asil Eskişehir
3) Mustafa Kalaycı Konya
4) Abdülkadir Akcan Afyonkarahisar
5) Alim Işık Kütahya
6) Mithat Melen İstanbul
7) Ahmet Kenan Tanrıkulu İzmir
8) Emin Haluk Ayhan Denizli
9) Ahmet Bukan Çankırı
10) Osman Durmuş Kırıkkale
11) Ertuğrul Kumcuoğlu Aydın
12) Süleyman Nevzat Korkmaz Isparta
13) Erkan Akçay Manisa
14) Münir Kutluata Sakarya
15) Mehmet Şandır Mersin
16) Ahmet Orhan Manisa
17) Metin Çobanoğlu Kırşehir
18) Murat Özkan Giresun
19) Mustafa Enöz Manisa
20) Mehmet Ekici Yozgat
Gerekçe:
Yetiştirme Yurdu’nda yetişen çocukların ailelerinin sosyal,
psikolojik ve ekonomik durumlarının incelenmesi gerekmektedir. Zira çocuklarını
ekonomik, psikolojik ve sosyal sebeplerden dolayı Yetiştirme Yurtları’na
bırakan aileler (özellikle erkek ebeveynler) çocukları ile ilgili tüm
sorumluluklarını üzerlerinden attığını zannetmektedir. Kaldı ki çocuk büyüyüp
okul çağına geldiği zaman mevcut durumunu sürekli olarak sorgulamakta ve okul
arkadaşları ile kendisini ve durumunu kıyaslamaktadır. Bu sorgulama ve
kıyaslamalar neticesinde maalesef birçok evladımız yanlış çıkarımlar yapmakta,
ebeveynlerini ve dünyayı suçlar duruma gelmektedir.
Evlatlarımızın Devletimizin imkânları dâhilinde kendilerini
yetiştirme, geliştirme ve Vatanımıza hayırlı bir insan olma gayreti takdire
şayandır. Tüm bu şartlar altında yetişen evlatlarımızın ailelerinin durumları
dikkatle incelenmelidir. Bu aileleri suçlamanın, yıpratmanın veya teşhir
etmenin doğru olmayacağı aşikârdır, ancak bu kişilerin çocuklarını yetiştirme
yurduna bıraktıktan sonraki yaşamları mercek altına alınmalıdır. Bu kişilerin
tekrar evlendiği, çocuk sahibi olduğu, bir kısmının çocuklarına tekrar
bakmadığı veya bakamadığı, bir kısmının çocuklarına bakabildiği bilinmektedir.
Tüm bu ihtimaller maalesef düşündürücüdür.
Çocuğunu herhangi bir sebeple Yetiştirme Yurdu’na bırakan
kişinin-kişilerin tekrar evlenmesi, çocuk sahibi olması sosyal ve psikolojik
olarak incelenmektedir. Daha önce evlenmiş, çocuk yapmış ve herhangi bir
sebepten dolayı boşanmış, çocuğunu Yetiştirme Yurdu’na bırakmış ve çocuğuyla
bağlarını kopartmış kişiler bu sorumluluklarından feragat etmemelidir. Bu
konuda yasal çerçevede gerekli önlemlerin alınması gerekmektedir. Önceden bir
çocuk sahibi olmuş ve çocuğuna bakamayacağına kanaat getirerek Yetiştirme
Yurdu’na teslim eden ebeveynlerin, tekrar evlenme ve çocuk yapma konusu sosyal,
psikolojik ve ekonomik açıdan incelenmelidir. Bu kişilerin ilk çocuklarında
başarısızlıkla sonuçlanmış anne babalık girişimlerinin ikinci denemelerinde
bunu düzeltme olasılığı çok düşüktür. Çünkü bu başarısızlığın nedeni çocukları
değil kendileridir. Çocukların büyütülmesi ve yetiştirilmesi konusunda yaşanan
başarısızlık Türk aile kavramına, gelenek ve göreneklerimize ters durumlar
ortaya çıkarmaktadır. Çocuklar açısından da hak kaybının olduğu gözlenen bu
durumlar ülkemiz açısından zaman zaman hayırlı
sonuçlar doğurmamaktadır.
Bu sebeplerle, çocuklarını Yetiştirme Yurtlarına terk eden
ailelerin (özellikle babaların) sonraki süreçte yaşantılarının incelenmesi,
dağılmış da olsa aileyi korumaya yönelik gerek kanunlar ile,
gerekse aileler nezdinde alınması gereken önlemlerin belirlenmesi, sorunların
tespit edilip çözüm yollarının belirlenmesi ve gerekli yasal düzenlemelerin
yapılması amacıyla Anayasanın 98. TBMM İçtüzüğünün 104. ve 105 maddeleri
gereğince bir Meclis araştırması açılmasını arz ve teklif ederiz.
2.- CHP Grubu adına Grup Başkan
Vekilleri İzmir Milletvekili Kemal Anadol, Ankara
Milletvekili Hakkı Suha Okay
ve İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu’nun, GAP
kapsamındaki sulama projelerinin durumunun araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/439)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
GAP kapsamında yapılması planlanan sulama projelerinin
tamamlanamamasının nedenlerinin tespit edilmesi, sulama projelerinin
tamamlanması ve yöre halkının ekonomik ve sosyal gelişimine katkısının
artırılması için alınması gerekli olan önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Anayasanın 98 inci, TBMM İçtüzüğünün 104 ve 105. maddeleri uyarınca Meclis
araştırması açılmasını saygılarımızla arz ederiz.
|
K. Kemal Anadol |
Hakkı Suha Okay |
Kemal Kılıçdaroğlu |
|
(İzmir) |
(Ankara) |
(İstanbul) |
|
CHP Grup
Başkanvekili |
CHP Grup
Başkanvekili |
CHP Grup
Başkanvekili |
Gerekçe:
Türkiye'nin arazi ve nüfus büyüklüğünün yüzde 10’unu oluşturan
Adıyaman, Batman, Diyarbakır, Gaziantep, Kilis, Mardin, Siirt, Şanlıurfa ve
Şırnak illerimizi kapsayan Güneydoğu Anadolu Projesi (GAP) Türkiye’yi ve
bölgeyi dönüştürecek entegre bir kalkınma projesidir.
Ekonomik krizin etkilerinin atlatılmasına karşın Güneydoğu Anadolu
Projesine 2002-2007 yılları arasında yeterli yatırım yapılmamış, ayrılan
kaynaklar 1990’lı yıllardaki yatırım tutarlarının altında kalmıştır.
Güneydoğu Anadolu Projesine yapılan yatırımların bölge halkının
gelirlerine yansıması sulama yatırımlarının tamamlanmasına bağlıdır. 2008 yılı
itibarıyla GAP bölgesinde toplam 272 bin hektar alan sulamaya açılmış, yani
ancak hedeflerin yüzde 15’i gerçekleştirilebilmiştir. Bu açıdan 2002-2007
yılları arası sulama yatırımları açısından tam bir duraklama devridir.
Tarım ve Köyişleri Bakanının “Ama 2001
krizi ardından IMF ile yapılan anlaşmalarda sulama yatırımları bütçe disiplini
kapsamına alınmış. Yani buraya bütçeden para ayırmak çok zor…” sözleri sulama
projelerinin nasıl ihmal edildiğinin bir itirafı niteliğindedir.
Elektrik üretimine ilişkin yatırımlar öncelikle yapılırken, sulama
kanallarının tamamlanamaması, GAP’ın bölge halkının refahına hizmet etmesini
engellemiştir. Sulanabilir arazilerin ancak yüzde 15’inin sulanabilir hale
getirilebilmesi, sulamaya açılmayan yöreler ile açılan yöreler arasında da yeni
adaletsizliklerin ortaya çıkmasına neden olmuştur. Bu yönüyle bir barış projesi
olması gereken proje yeni adaletsizlik ve eşitsizliklerin kaynağı haline
gelmiştir.
Siyasi iktidar yıllardır yeterli yatırım yapmadığı Güneydoğu Anadolu
Projesi için 27.5.2008 tarihinde yeni bir eylem planı açıklamıştır. Söz konusu
bu planda, nihai sulama hedefinin 1 milyon 820 bin hektar olduğu belirtilmiş ve
2012 yılına kadar 1 milyon 060 bin hektarlık alanın sulamaya açılmasının
hedeflendiği söylenmiştir. Açıklanan GAP Eylem Planının finansman tablosunda da
sulama projeleri en çok kaynak aktarılacak kalem olarak öngörülmüştür.
2008 yılında açıklanan GAP Eylem Planında sulama projelerine
ağırlık verilmesi doğru bir yaklaşımdır. Ancak, 2002 yılında
Toprak ve su kaynaklarının kullanımı günümüzün en önemli ve
stratejik konularının başında gelmektedir. Çokuluslu şirketlerin az gelişmiş
ülkelerde yeni tarım alanlarına sahip olmak için yaptığı girişimler
bilinmektedir. Buna karşın, siyasi iktidarın bazı girişimleri benzer
gelişmelerin Türkiye'de yaşanmasının zeminini oluşturmaktadır.
Mayınlı arazilerin temizlendikten sonra çokuluslu şirketlere
verilmesi ile sulama projelerinin yap-işlet-devret yöntemiyle tamamlanması gibi
girişimler siyasi iktidarın yöre halkının çıkarlarını dışladığını, resmin
tamamını göremediğini ortaya koymaktadır.
AKP hükümetinin çıkardığı 9.5.2008 tarihli ve 5762 sayılı Yasa ile
sulama projelerinin yap-işlet-devret modeli ile yaptırılmasına yönelik yeni
düzenlemeler yapılmıştır. Kamu kaynakları ile tamamlanması gereken yatırımların
kar amacı güden özel sektöre devredilmesi ülke ve yöre halkının çıkarları ile
bağdaşmadığı açıktır.
Yine, mayınlı arazilerin temizlenerek tarımsal üretime açılması
konusu siyasi iktidarın tarımsal projelere bakışını ortaya koymuştur. Siyasi
iktidar tarıma açılacak alanla ilgili olarak yöre halkını dışlayan bir çizgi
izlemiştir.
Yukarıda açıklanan gerekçelerle GAP bölgesindeki sulama
projelerinin yöre halkının çıkarları doğrultusunda planlanması ve bir an önce
hayata geçirilmesi konusunun yüce Meclis tarafından ivedilikle ele alınması
doğru olacaktır.
3.- Hatay Milletvekili Fuat Çay ve
25 milletvekilinin, Antakya başta olmak üzere Hatay ilinin turizm sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/440)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Tarih kaynaklarına göre Antakya, M.Ö. 300 civarında Büyük
İskender’in komutanlarından Seleucus Nicator tarafından kurulmuştur. 300.000 bin nüfusuyla Roma
İmparatorluğunun 3. dünyanın 4. büyük kenti olmuştur. Antakya civarının tarihi,
şehrin kuruluşuna göre çok daha eskidir. Değişik kaynaklarda belirtildiğine
göre, Tell-Açana höyüğündeki kazılar Kalkolitik
Çağdan (M.Ö. 5000-4000) itibaren yörenin yerleşim için kullanıldığını
göstermektedir.
Türkiye Cumhuriyeti’nin kozmopolit kentlerinden birisi olan
Antakya, yüzyıllardır bir arada yaşamayı öğrenmiş, etnik kökenleri, dinleri
farklı birçok topluluğa ev sahipliği yapmıştır. Çok kültürlü yapısını tarih
boyunca korumuş olan ilimiz farklı din ve mezhebe mensup insanların yan yana
hoşgörüyle bir arada yaşadığı örnek bir dünya kentidir. Arap, Türk, Kürt,
Alevi, Süryani, Katolik, Ortodoks, Protestan, Ermeni, Yahudi ve diğer küçük
topluluklar Hatay’ın çok kültürlü yapısının dinamiklerini oluşturmuşlardır.
Nüfusunun tamamı Ermeni ve Türkiye'nin yaşayan tek Ermeni Köyü
olan Vakıflı Köyü Hatay’ın Samandağ İlçesindedir.
“Hıristiyanlık” isminin ilk kez burada verilmesi ve Havarilerin
tüm tanıtım seyahatlerinin rotalarının burada hazırlanmış olması ve St. Pierre’nin Antakya’ya geldiğinde
ilk konuşmasını yaptığı ve Hıristiyanlığın en önemli tarihî kiliselerinden olan
ve hac yeri olarak kabul edilen St. Pierre Kilisesi ve Manastırının burada olması şehrin tarihî
önemini daha da arttırmaktadır.
Ezan, Çan, Hazan simgesiyle neredeyse duvar duvara duran ve ezanın
çana, çanın hazana karıştığı Ortodoks Kilisesi, Sermaye Cami ve Havra, Habib-Ün
Neccar Cami (Merkez), Sokullu Mehmet Paşa Külliyesi (Payas), St. Simon
Manastırı (Samandağ), Aziz Hanna Kilisesi
(İskenderun), Markirkos Ortodoks Kilisesi
(İskenderun) gibi birçok eserin, milletimizin İslami anlayışı paralelinde derin
saygı ve hoşgörüsü içerisinde günümüze kadar korunarak ulaşmış olması, ayrıca,
üç semavi dinin merkezi olma özelliği ile Medeniyetler Buluşması’nın Hatay’da
yapılması, Türkiye’yi diğer ülkelerden daha avantajlı duruma getirmektedir.
Tarihî ve turistik mekânlar açısından zengin olan
Antakya’da dünyanın ikinci büyük mozaik koleksiyonunu barındıran Hatay
Arkeoloji Müzesi, Harbiye’de bulunan antik çağın ünlü Daphne
kenti, Samandağ Çevlik Titus
Kaya Tüneli, kaya mezarları, mağaralar ve kalıntıları günyüzüne
çıkmayı bekleyen Antakya’nın Akdeniz’e açılan çok önemli ve tarihte ilk Roma
ile düzenli ve karşılıklı seferlerin yapıldığı Seleucia
Pieria limanı, yine Antakya’da günyüzüne
çıkarılmayı bekleyen ve Roma dönemine ait sportif amaçlar için kullanılan arena
gibi birçok kalıntı bulunmaktadır.
Ayrıca, Antakya’nın etrafının Seleukus
döneminde yüksek surlarla çevrili olduğunu bilmekteyiz. Surlar üzerinde 360
nöbetçi kulesi ve Habib Neccar Dağı’nda hâlen
kalıntıları olan bir iç kale bulunmaktadır. Habib Neccar
Dağı ile Haçdağı’nı birbirinden ayrılan derin ve dar
vadi üzerinde ise surların devamı niteliğinde yüksek ve sağlam bir duvar
yapılmıştır. Aynı zamanda şehrin giriş kapılarından biri olarak kullanılan bu
duvar günümüzde hâlâ ayaktadır.
Asırlardır birçok medeniyete ev sahipliği yapan Hatay; yüz
binlerce insanın hayatını kaybetmesine neden olan depremlere, doğal afetlere
yenilmeden günümüze kadar taşıdığı tarihine, yeteri kadar önem verilmemesi ve
tanıtımının yapılmaması dolayısıyla gelişememiştir.
Hatay, inanç turizmi merkezleri, antik kentleri, denizi, hanları,
hamamları, yemekleri ve yaylalarıyla turizm potansiyeline sahip bir il olmasına
rağmen; çarpık yapılaşma, altyapı yatırımları ile turizm yatırımlarının
yetersizliği nedeniyle ne yazık ki kendi kaderine terk edilmiştir.
Antakya’nın bir inanç turizmi merkezi hâline getirilmesi,
tarihi dokusunun korunması, şehrin tarihine, kültürüne yakışan yeni
düzenlemelerin yapılması, turizm potansiyelinin arttırılması, şehrin kaybolmaya
yüz tutmuş tarihî ve turistik yapısının korunması ve yeniden düzenlenmesi
bakımından sorunlarının tespiti ve çözüm önerilerinin ortaya konulması için
Anayasanın 98’inci, İçtüzüğün 104 ve 105’inci maddeleri gereğince Meclis
Araştırması açılmasını arz ve talep ederiz. 18.06.2009
1) Fuat Çay (Hatay)
2) Sacid Yıldız (İstanbul)
3) Mehmet Şevki Kulkuloğlu (Kayseri)
4) Ali Rıza Öztürk (Mersin)
5) Ahmet Küçük (Çanakkale)
6) Mehmet Ali Susam (İzmir)
7) Yaşar Ağyüz (Gaziantep)
8) Yaşar Tüzün (Bilecik)
9) Gürol Ergin (Muğla)
10) Nesrin Baytok (Ankara)
11) Algan Hacaloğlu (İstanbul)
12) Rasim Çakır (Edirne)
13) Vahap Seçer (Mersin)
14) Şevket Köse (Adıyaman)
15) Bayram Ali Meral (İstanbul)
16) Halil Ünlütepe (Afyonkarahisar)
17) Ergün Aydoğan (Balıkesir)
18) Ali Arslan (Muğla)
19) Mevlüt Coşkuner (Isparta)
20) Ahmet Ersin (İzmir)
21) Turgut Dibek (Kırklareli)
22) Tansel Barış (Kırklareli)
23) Mehmet Ali Özpolat (İstanbul)
24) Ali Rıza Ertemür (Denizli)
25) Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
26) Tekin Bingöl (Ankara)
BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması açılıp
açılmaması konusundaki görüşmeler, sırası geldiğinde yapılacaktır.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının iki tezkeresi vardır,
ayrı ayrı okutup oylarınıza sunacağım.
A)
Tezkereler
(Devam)
4.- Azerbaycan Millî Meclisi
Uluslararası ve Parlamentolararası Komisyonunun vaki
davetine Dışişleri Komisyonu üyelerinden oluşan Parlamento heyetinin icabet
etmesine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/986)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna
Azerbaycan Millî Meclisi Uluslararası ve Parlamentolararası
Komisyonu’nun vaki davetine istinaden, Türkiye Büyük Millet Meclisi Dışişleri Komisyonu üyelerinden oluşan
Parlamento heyeti, 25-28 Ekim 2009 tarihleri arasında Azerbaycan’a resmî bir
ziyarette bulunacaktır.
Sözkonusu ziyaretin
gerçekleştirilmesi hususu, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin Dış İlişkilerinin
Düzenlenmesi Hakkında 3620 Sayılı Kanun’un 6. Maddesi uyarınca Genel Kurul’un
tasviplerine sunulur.
Mehmet
Ali Şahin
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
BAŞKAN – Kabul edenler…
K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Karar yeter sayısı…
BAŞKAN – Karar yeter sayısı arayacağım.
Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yok.
On dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 15.49
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 16.02
BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Fatih METİN (Bolu),
Harun TÜFEKCİ (Konya)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
8’inci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı tezkeresinin oylamasında
karar yeter sayısı bulunamamıştı; şimdi tezkereyi yeniden oylarınıza sunacağım
ve karar yeter sayısı arayacağım.
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir, karar yeter
sayısı vardır.
Diğer tezkereyi okutuyorum:
5.- Brezilya Temsilciler Meclisi
Başkanının, Türkiye Büyük Millet Meclisi üyelerinden oluşan Parlamento heyetini
davetine icabet edilmesine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/987)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna
Brezilya Temsilciler Meclisi Başkanı, Türkiye Büyük Millet Meclisi
üyelerinden oluşan Parlamento heyetini, 01-07 Kasım 2009 tarihleri arasında
Brezilya’ya davet etmektedir.
Söz konusu davete icabet edilmesi hususu, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında 3620 sayılı Kanun’un 6. maddesi
uyarınca Genel Kurulun tasviplerine sunulur.
Mehmet
Ali Şahin
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, şimdi Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun
İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup
oylarınıza sunacağım.
VII.- ÖNERİLER
A) Siyasi
Parti Grubu Önerileri
1.- (10/45, 10/79, 10/107, 10/167,
10/188, 10/197, 10/207, 10/225, 10/389, 10/394 ile 10/418) esas numaralı Meclis
araştırması önergelerinin ön görüşmelerinin Genel Kurulun 20/10/2009
Salı günkü birleşiminde birlikte yapılmasına ilişkin MHP Grubu önerisi
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulunun, 20/10/2009 Salı günü
(Bugün) yaptığı toplantısında, siyasi parti grupları arasında oy birliği
sağlanamadığından, Grubumuzun TBMM Genel Kurul gündeminin Genel Görüşme ve
Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler
kısmında yer alan “tarım sektöründeki çeşitli sorunların araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi” amacıyla verilmiş olan 10/45, 79, 107, 167,
188, 197, 207, 225, 389, 394, 418 esas numaralı Meclis araştırması
önergelerimizin görüşmelerinin 20/10/2009 Salı günü birlikte yapılmasını İç
Tüzük’ün 19 uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını
saygılarımla arz ederim.
Mehmet
Şandır
Mersin
MHP
Grup Başkan Vekili
BAŞKAN – Evet, kura çekeceğiz.
Biliyorsunuz, iki lehte, iki aleyhte, sayın milletvekillerimiz
görüşlerini bildireceklerdir.
Lehte olanlar için kura çekme işlemi devam ederken, aleyhte söz
isteyen Eskişehir Milletvekili Tayfun İçli, buyurunuz efendim.
H. TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) – Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; sizleri saygıyla
selamlıyorum.
Geçen hafta AKP grup önerisi aleyhinde konuşurken Türkiye'nin
gündeminin çok çok farklı olduğunu ama AKP tarafından
belirlenen Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin çok çok
farklı olduğunu söylemiştim.
Yine, geçtiğimiz salı günü, insanlarımızın, halkımızın ciddi bir
ekonomik krizle karşı karşıya kaldığını, artık yoksulluğun açlık sınırına
dayandığını, işçinin, köylünün, emeklinin, tüccarın, sanayicinin durumunu,
içler acısı durumunu kısa sürede de olsa anlatmaya çalışmıştım.
Değerli arkadaşlarım, elimde bulunan gündemde genel görüşme ve
Meclis araştırmasına ilişkin üç yüz seksen üç önerge bulunmaktadır.
Bugün aleyhinde söz aldığım Milliyetçi Hareket Partisinin grup
önerisinde de çok önemli bir konu gündeme getirilmektedir. Bu konu, tarım
sektöründeki çeşitli sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesine ilişkin birden fazla önergenin birleştirilerek bugün görüşülmesi
istenmektedir.
Evet, değerli arkadaşlarım, her ne kadar aleyhte söz aldıysam da
bu önerge gerçekten çok çok önemli.
Yine, bu önergeler arasında bulunan işsizlikle ilgili,
ekonomik krizin sebepleri ve alınması gereken önlemlerle ilgili, yoksulluk ve
yolsuzlukla ilgili vesaire birçok önemli, Türkiye'nin gündemini gerçekten
meşgul eden, öncelikli sorunlarından olan birçok konu bu gündemde, elimde
tuttuğum gündemde bulunmaktadır, ama her nedense AKP tarafından belirlenen
Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminde biz bunları konuşamıyoruz.
Değerli arkadaşlarım, Anayasa’mızın 98’inci, İç Tüzük’ümüzün 101
ve 102’nci maddeleri genel görüşmenin ne olduğunu, hangi hâllerde Türkiye Büyük
Millet Meclisinin gündemine alınacağını çok açık bir şekilde ifade etmektedir.
İç Tüzük’ümüzün 101’inci maddesinde genel görüşme “Toplum ve Devlet faaliyetlerini
ilgilendiren belli bir konunun Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda
görüşülmesidir.” şeklinde tanımlanmaktadır. Aynı tanım Anayasa’mızın 98’inci
maddesinde de bulunmaktadır.
Değerli arkadaşlarım, buraya gelmeden bütün gazetelere göz attım,
İnternet sitelerindeki öncelikli haberlere bakıyorsunuz, Türkiye'nin gündemiyle
ilgili önemli haberlere göz atıyoruz. Bu nedir? İki aydır, üç aydır “Kürt
açılımı” adı verilen bir açılımın yansımasını, içler acısı, içimizi yakan
yansımalarını dün Habur’da hep birlikte gördük.
Günler öncesinden yapılan propagandayla, dün PKK terör örgütünün propagandası,
müthiş propagandası bütün televizyonlarda, gazetelerde Türk halkının gözlerinin
önüne kondu. Terör örgütünün özel giysisini giymiş insanlar ve önceden çektirilmiş
silahlı fotoğraflar, arkasından terör örgütünün bayrağı, beyefendiler,
hanımefendiler Türk sınırına gelecekler, Türkiye Cumhuriyeti’nin valisi, 4
savcısı ve yargıcı ayaklarına götürülecek oraya.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Müsteşar da var, Müsteşar; İçişleri
Bakanlığı Müsteşarı var.
H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) – Müsteşar da var.
Değerli arkadaşlarım, demokratik açılım, Kürt açılımı, ne adını
verirseniz verin, tenha köşelerde -bugün Sayın Baykal’ın grup konuşmasında
ifade ettiği gibi- konuşulmaz, kapalı kapılar ardında konuşulmaz. Eğer
gerçekten bir açılım yapılacaksa ve ülkenin yararınaysa, halkın yararınaysa
-işte biraz evvel Anayasa ve İç Tüzük’te ifade ettiğim gibi- bu konular Yüce
Mecliste görüşülür. Şehit vermiş Türk Emniyet Teşkilatının, Türk Silahlı Kuvvetlerinin
sanki gözüne sokarcasına devletin himayesinde PKK propagandası yapılıyor ve
Türkiye Büyük Millet Meclisinin üyeleri olarak bizim hiç bu olaydan haberimiz
yok. Nerede pişirilmiş? Nerede olgunlaştırılmış? Nerede dayatılıyor? Tarih
bunları yazıyor. Yarın tarih hepimizin yakasına yapışacak, suskunluğumuzdan dolayı yapışacak.
Bakıyorsunuz af konuşuluyor. Bildiri veriyorlar, diyorlar ki: “Bölücübaşı muhatap alınsın. O rapor açıklansın. Köylerimizi
Türk Silahlı Kuvvetleri bombaladı.” vesaire vesaire… Onların
propagandasına da alet olmak istemiyorum.
Beyler, şunu sormamız lazım: Bu arkadaşlara -bilemiyoruz tabii,
Türk yargısı devreye girecek- yarın bir gün, Türkiye’deki barışa katkılarından
dolayı devlet şeref madalyası da mı vereceğiz? Soruyorum: Devlet şeref madalyası da mı vereceğiz? Peki, o 30 bin-40 bin civarındaki
şehitlerimizin kemikleri sızlamıyor mu? Ve bizler susuyoruz. Medya organları,
bir korku salmış, onlar da hep bir ağızdan -büyük bir çoğunluğu- PKK
propagandasına alet oluyorlar. Neymiş? Adı “barış”mış. Evet, barışsa burada
konuşulur, Türkiye Büyük Millet Meclisinde konuşulur. Buradaki arkadaşlarımız,
550 kişi, elini kaldıran, indiren insanlar değildir. Hükûmet
buraya hesap vermek durumundadır. Öncelikli gündem budur.
Ermenistan açılımı. “Tek millet, iki devlet.” diyorduk, Sayın
Başbakan da söylüyor, Sayın Cumhurbaşkanı da söylüyor. Bugün gazetelerde
görüyorsunuz, Azerbaycan’da Türk Bayrağı tepki olarak indiriliyor. Bu, çok
önemli, bunlar çok önemli. Hani tek millettik? Geçin…
Yine gazetelerde, İnternet’te haber: Sayın Türkiye Cumhuriyeti
Başbakanının Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Başbakanı Talat’la olan telefon
görüşmeleri. İnternet’te, gazetelerde yayınlanıyor: “Denktaş’ı yok et, onu
muhatap alma, iki devletten vazgeç.”
Değerli arkadaşlarım, Türkiye Büyük Millet Meclisi bunu
konuşmayacak mı? Burada -eğer doğruysa- Sayın Başbakanın açıklama yapması
lazım. Devlet ciddiyetiyle bağdaşır mı böyle bir açıklama, böyle bir yaklaşım?
Başka bir konu İsrail meselesi, uluslararası. Sayın Dışişleri Bakanı çok büyük çaba sarf ediyor. Bir sürü
Türkiye'nin aleyhine gelişmeler var. Bunlar genel görüşmenin konusu değil midir
değerli arkadaşlarım? Bunlar genel görüşmenin konusudur.
Evet, 500 milyon dolar para ödemek suretiyle domuz gribi aşısı
getiriyormuşuz ve bugün okullarda zorunlu, bütün evlatlarımıza, herkese
aşılanması için büyük bir baskının olduğu, Hükûmet
tarafından baskının olduğu söyleniyor. Doğrudur yanlıştır…
Peki, Türk halkının sağlığını ilgilendiren bu derece önemli bir
konuda -Türkiye Büyük Millet Meclisi bir genel görüşme açıp- Sağlık Bakanı
burada milletvekillerine ve halka hesap vermek durumunda değil midir, zorunda
değil midir değerli arkadaşlarım?
Evet, Türkiye'nin… Bunları sıralayabiliriz, işsizlik, yoksulluk,
tarım, sanayi, ticaret, eğitim, aklınıza gelebilecek her konu, dış borcumuzun
600 milyar doları aşması filan… Peki, biz kimiz değerli arkadaşlarım, biz
milletvekili olarak? Bunlara sesimizi çıkartmayacağız da, bu konularda bilgi
sahibi olmak için çaba sarf etmeyeceğiz de ne zaman sarf edeceğiz? Seçim zamanı
mı? Seçim zamanımızda birbirimizi yemek, birbirimizle uğraşmak demeyeceğiz,
işte Türkiye'nin menfaati bunlar. Bunlar siyasi partilerin menfaatini ön plana
getiren sağ-sol yol ayrımları değil, bu ülkenin, halkın, ulusun menfaatini
gerektiren konular.
Evet, biz bu konuda bir şey bilmiyoruz, Hükûmet
bize bilgi vermiyor, sayın bakanlar bize bilgi vermiyor, biz medya aracılığıyla
öğreniyoruz, A gazetesi, B gazetesi, A televizyonu… Hepsi de maniple edilmiş,
uluslararası güçler tarafından da maniple edilen medya organları tarafından
başta biz milletvekilleri olmak üzere halkımız maniple ediliyor. İnanın,
sokaktaki halk sizi de çeviriyordur.
Gelmiyor mu elektronik posta? Açın. Elektronik postalarda vatandaşların
milletvekillerine gönderdiği zehir zemberek yazıları okumuyor musunuz?
Değerli arkadaşlarım, Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemi bu
olmalı. Böyle tabii ki kendine göre gündemi vardır. Seçimler olacaktır,
sunuşlar olacaktır. Azerbaycan’a Sayın Meclis Başkanı giderken yanında
götürdükleri milletvekilleriyle ilgili, seyahatle ilgili tabii ki oylama
olacaktır. Ama Türkiye Büyük Millet Meclisi gerektiğinde gece gündüz çalışmak
suretiyle bu konuları görüşecektir. Halk bizi onun için buraya seçti. Asiller
vekillerini adam gibi çalışsınlar diye seçti. Aldığımız parayı her gün hak
etmek durumundayız. (AK PARTİ sıralarından “İyi çalış.” sesi)
İyi çalışacağız, iyi çalışacağız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Yani laf atmaktan bu kadar keyif alıyorsunuz da bu söz ettiğim
konuşmalardan hiç mi içiniz sızlamıyor, hiç mi acı çekmiyorsunuz? Acı
çektiğinize inanıyorum. Onun için bundan sonraki Türkiye Büyük Millet Meclisi
çalışmalarında -özellikle gündemi belirleyen AKP Grubunun- halkın gündemini
Türkiye Büyük Millet Meclisine getirmesi lazım. Öyle “kamerasız görüşürüm,
kameralı görüşürüm, telefonla görüşürüm, gizli tenha köşelerde görüşürüm”le değil. Benimle de görüşeceksin. Ben milletin
vekiliyim burada. Sizler de milletin vekilisiniz. Ayrıcalık yok. Tabii ki ana
muhalefet partisinin Sayın Genel Başkanı çok saygındır, Milliyetçi Hareket
Partisinin Sayın Genel Başkanı çok saygındır, birçok siyasi partinin genel
başkanı çok saygındır. Ama milletvekilleri de saygındır. Çünkü onlar da aslında
bir milletvekilidir diyorum.
Hepinize sabrınız için teşekkür ediyor ve saygılar sunuyorum.
(DSP, CHP ve MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın İçli.
Grup önerisinin lehinde, Mersin Milletvekili Mehmet Şandır. (MHP
sıralarından alkışlar)
Buyurunuz Sayın Şandır.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; öncelikle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Her defasında ifade ettiğimiz gibi, Genel Kurulumuzun,
Meclisimizin çalışma gündemini veya önceliklerini belirleme hakkı, takdiri
Sayın Hükûmete aittir. Geçen hafta belirlediğimiz
gündemin görüşülmesine devam edilmelidir. Madenciliğin sorunlarını görüşeceğiz.
Bu konuda verilmiş on dokuz tane araştırma önergesinin gerekçelerini, önerge
sahiplerinin konuşmaları, sonra da bir komisyon kurulmasını görüşeceğiz. Ancak
geçen hafta da ifade ettiğim gibi, biz burada Hükûmetin
belirlediği önceliklere göre gündemi belirlerken, insan öncelikli bir gündem de
belirlemek mecburiyetindeyiz.
Milliyetçi Hareket Partisi olarak kendi grubumuzda verdiğimiz
kararın gereği bugün huzurunuza, bir önergenin gündeme alınması teklifiyle
gelmiş bulunuyoruz. Bize göre, her gün Türkiye Büyük Millet Meclisi veya
haftada bir gün en azından, denetim günü olan salı günü, toplum kesimlerinin
birinin sorunlarını burada tartışmaya açmak, bu konuda, Mecliste grubu bulunan
veya tüm milletvekillerinin duyarlılıklarını ifade etmek imkânı verilmelidir.
Halkımız bizden bunu beklemektedir, kendi sorunlarının Mecliste kendi
temsilcileri vasıtasıyla tartışıldığını, konuşulduğunu görmek istemektedir.
Buna hakkı vardır. Bu gereklilik doğrultusunda Milliyetçi Hareket Partisi
olarak biz, her haftanın başında, belirlenmiş gündeme rağmen, grup önerisi olarak
toplum kesimlerinden birinin sorununun araştırılmasıyla ilgili vermiş olduğumuz
araştırma önergelerinden birinin gündeme getirilmesini ve burada görüşmeye
açılmasını temin etmeye çalışacağız. Bu şekilde, kırk dakika, böylelikle
ülkenin bir sorununu burada konuşmuş olacağız. Meselemiz, vatandaşımızın
kendini çaresiz, sahipsiz hissetmemesi, kendi dertleriyle boğuşurken, Meclisin,
işte, ülke gündemi olabilir ama kendi sorunu olmayan konularda konuşup
tartışmasından dolayı bir kızgınlık, öfke duymasının önünü kesmek ve gerçekten,
halkımızın sorunlarını burada tartışmanın yolunu açmak istiyoruz. Milliyetçi
Hareket Partisi olarak her hafta bu türde bir önergeyi gündeme getireceğimizi
tekrar ifade ediyoruz.
Bu kapsamda bugün, tarım sektörünün, çiftçilerimizin sorunlarının
konuşulmasını arzu ediyoruz. Çünkü, değerli
milletvekilleri, bugün Türkiye’nin birçok bölgesinde hasat mevsimidir, ayrıca
birçok bölgesinde de ekim mevsimidir. Hasadı ve ekimi birçok sorunla birlikte
yaşayan çiftçimizin sorunlarını burada konuşmamız lazım. Geçen
hafta bir talihsizlik olarak Sayın Tarım Bakanının sorulara verdiği
cevaplardaki anlaşılmazlık, o hız, o -bana göre yani- soruları ciddiye almamak,
soranları ciddiye almamak, ötesinde çiftçiyi ciddiye almamak anlamında bir
yaklaşımla, maalesef ne söylediğini de anlamadık, hangi soruna nasıl cevap
oluşturduğunu da öğrenemedik ve çiftçi bundan dolayı bu hafta sonu birçok
milletvekilimize bu anlamda tepkilerini dile getirdi.
Milliyetçi Hareket Partisi olarak, görüşmeye açılmamış on bir tane,
bu konuda araştırma önergemiz var, Türk tarımının hemen her kesimiyle ilgili.
Şeker pancarıyla ilgili, yaş sebze meyveyle ilgili, pazarlamasıyla ilgili,
efendim, sorunlarıyla ilgili birçok soru önergemiz var. Bunların gerçekten
buraya, gündeme alınarak incelenmesi, mümkünse de bir komisyon kurularak
araştırılıp tespitlerin yapılıp tedbirlerin belirlenmesi yönünde bir gayret
gösterilmesini istiyoruz. Bu anlamda -kendi bölgem için söylüyorum, Türkiye
geneli için de söyleyebilirim- Türk çiftçisi gerçekten sorun içerisinde.
Değerli milletvekilleri, kendi bölgeleriniz için de söyleyelim.
Ben, Mersin Milletvekiliyim. Mersin’de şimdi yaş sebze meyvede
hasat mevsimi. Domates –bakın, burada rakamları aldım gelirken- 20 kuruş ile 30
kuruş arasında satılıyor. Çiftçi bu domatesi en az 400-500… Yani 40-50 kuruşa
mal ediyor, toplamıyor. Tarlalar kıpkırmızı… Kendim gördüğüm için söylüyorum,
toplamıyor… Toplama ücretini karşılamıyor. Topladığı domatesi pazara götürme,
hale götürme ücretini karşılamıyor aldığı para. Aynı şey diğer ürünlerde de
var. İnanınız ki –aranızda Mersin milletvekilleri var, sorabilirsiniz- bizim
yaylalarımızda belki de Türkiye’nin en lezzetli elması yetişir, yayla elması.
Dalında kaldı, sapsarı… Toplamıyor çiftçi -dibine dökülüyor- çünkü satamıyor. Elmanın
kilosu bugün 20 kuruştan gidiyor. Kullandığı gübrenin, ilacın, elektriğin,
mazotun karşılığı değil. Her üründe böyle.
Salatalık derseniz çiftçi ikinci sera dönemine geçecek, örtülü
ürün dönemine geçecek, ekim dönemine geçecek. Şimdi, salatalık 15 kuruşa
satılıyor, 20 kuruşa satılıyor. Ekip ekmemekte tereddüt ediyor.
Değerli milletvekilleri, bakınız, içinizde ziraat mühendisi
olanlar var, hocamı karşıda görüyorum. Tarlalar ekilmeyince çok hızla
çölleşiyor. Türkiye’nin bulunduğu coğrafya, iklim kuşağı, eğer tarlayı ekip
sürmezseniz, işlemezseniz hızla çölleşir ve elden çıkıyor. Toplumun nereden
baksak yarıya yakını, en az üçte 1’i bu topraklarda geçimini temin ediyor.
Ekemediği, süremediği, çoluk çocuğuyla kendi ekmeğini kazanamadığı bu
topraklara bağlı kalmasını beklemeyiniz. Sonuçta, çoluk çocuğu, dişi
tırnağıyla, kendi onuruyla, doğduğu toprakta geçimini temin edemeyen insan
dengini sırtına vuruyor ve büyük şehirlerin karanlık sokaklarında kayboluyor.
Türkiye böylelikle hızla üretimden çıkıyor.
Birçok yerde duymuşluğum vardır, sizler de duymuşsunuzdur: “Köy
yerlerinde mezar kazacak kırk beş yaşın altında insan kalmadı.” deniliyor. Bu
sorun, Türkiye’nin bana göre en acil sorunu. Üretmeyen bir Türkiye, üretip
kendi karnını doyuramayan bir Türkiye, hangi soruna karşı dik durabilecek,
birliğini koruyabilecek? Bugün Türkiye kendi kendine yeterli ülke olmak
durumundan hızla çıktı. Söylenildiğine, yazılıp çizildiğine göre, 4 milyar
dolar tarımda dış ticaret açığı yaşıyoruz. Topraklarımız bize bakıyor, sularımız
denize akıyor ama çiftçimiz kendi toprağında kendi karnını doyuracak tarım
yapamaz duruma geldi.
Şimdi, yine sezonu geliyor. Rusya’yla yaş sebze meyve ticaretinde
her sene yaşadığımız sorunun yine mevsimi geliyor. Geçen sene sorun yaşadık. Hükûmet üyesi bakanlar birbirlerine düştüler. Yine aynı
sorun kapımızda. Yaş sebze meyve üretimimiz kendimizden daha fazla, kendi
tüketimimizden daha fazla. Ürettiğimizi tüketemiyoruz. Satmamız gerekiyor.
Dışarıya satmamız gerekiyor, satamıyorsunuz. Dış ticaret pazarlamasında Hükûmetin yapması gereken, alması gereken tedbirler
yeterince ve zamanında alınamayınca çiftçinin ürünü maalesef tarlasında
kalıyor.
Girdiler çok pahalı. Yani çiftçinin ürününü üretirken, hasat
ederken, ekerken kullandığı tüm girdiler uluslararası piyasalara göre
karşılanamaz, rekabet edemez düzeyde. Rusya pazarında İspanya domatesi
satılıyor ama Türkiye oraya domates satamıyor.
Verilen teşvikler yeterli değil. Teşvikler hem uygun tespit
edilemiyor… Şu teşviklerde kararlaştırılan havza politikaları henüz netleşmedi.
Çiftçi şimdi ekim mevsimine girecek, hangi bölgede, hangi ürünü ekerse teşvik
alacağını bilmiyor. Tarım Komisyonu Başkanı Hocamız burada. Bu çok önemli bir
sorun. Şimdi mısıra, soyaya, ayçiçeğine hangi bölgede teşvik vereceğiz, ne miktarda
teşvik verilecek, bu belli değil. Narenciye, turunçgillerin sezonu başladı.
İhracatçı piyasaya girecek, ton başına ne kadar teşvik alacağını bilmiyor, ne
zaman alacağını bilmiyor.
Değerli milletvekilleri, ülkemizin birçok sorunu olabilir ama
temel sorun insanımızın sorunu. Eğer insanın sorunu dikkate alınmazsa, insan
ciddiye alınmazsa, onun sorununa biz milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisi, Hükûmet, iktidar partisi-muhalefet
partileriyle ciddiyetle eğilmezsek bu vatandaş ne yapacak? Dişi tırnağıyla…
Mersin’e davet ediyorum hepinizi. “Ekmeğini taştan çıkartmak” dediğimiz
hadiseyi gelin Mersin’de seyredin. Taşları kırıcı makinelerle kırıyorlar, önüne
duvar örüp, toprak taşıyıp üzerine sera yapıyorlar. Orada belki de Türkiye'nin,
dünyanın en güzel sebzesini, meyvesini üretiyor insanlar ama satamıyorlar.
Ellerinde kalıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurunuz efendim.
MEHMET ŞANDIR (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Çiftçinin sorununu on dakikalık sürede anlatabilmenin mümkün
olmadığını biliyorum. Bütün mesele, kendi tarlasında, köyünde, dağın başında
çığlık çığlığa bağıran çiftçinin bu çığlığını bir nebze olsun işte bu
ekranlardan dile getirebilmek, onlara sözcülük yapabilmek. Ben inanıyorum ki
tüm siyasi partilerimiz bu çığlığa katılıyor. Bu mesele, hükûmet,
siyasi parti, siyaset meselesi, hükûmet-muhalefet
meselesi değil.
Bu insanlar -bizim Karadenizliler gözümün içine bakıyor- fındıkta
her sene zarar eden o çiftçi hangi ürünü ekecek? Nereye göçüp de çoluk çocuğunu
besleyecek? Bu soruna çözüm üretmek buranın görevi değil mi? Dolayısıyla benim
meselem, burada, çiftçinin adına sizin dikkatinizi, Türkiye’nin dikkatini, Hükûmetin dikkatini çekebilmek yani açılımların peşinde
koşarken insanı orada sahipsiz, çaresiz bırakmak hakkına sahip olmadığımızı
ifade etmek. Ümit ediyorum ki sizler de buna katılırsınız, bu anlamda Hükûmeti uyarır, bu yönde bir gayret içerisinde olmasını
temin edersiniz. Bunu ümit ediyorum. Bu duygularla hepinize saygılar sunuyorum.
(MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Şandır.
Aleyhte, Adana Milletvekili Vahit Kirişci.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Buyurunuz Sayın Kirişci.
VAHİT KİRİŞCİ (Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım;
Milliyetçi Hareket Partisinin grup önerisinin aleyhinde söz aldım. Yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, elbette ki tarım gerçekten ülkemiz açısından
son derece önemli bir sektör, gerek sağlamış olduğu istihdam -ki son yıllarda
yüzde 23,7 mertebesine gerilemiş olsa bile oldukça önemli sayılabilecek bir
istihdam potansiyeli olan bir alan- gerekse üretim olarak gayrisafi millî hasılamızın yaklaşık yüzde 10’unu, ihracatımızın ise yine
bir yüzde 10’unu oluşturan bir sektör. Ve bu sektörün geçmişten günümüze
birtakım sorunları olmuştur ama bu sorunlarıyla ilgili, izniniz olursa, ben, 3
Kasım 2002 sonrasını yeni bir dönem olarak değerlendirmek istiyorum. Çünkü bu
değerlendirmeme de altlık oluşturacak hususları bilgilerinize sunmaya çalışacağım.
Değerli arkadaşlar, her şeyden önce bu memlekette bütün
siyasiler bir tekerlemede bulunurlar idi: Enflasyon adında bir canavar vardı ve
bu canavar bu memleketin çiftçisini, köylüsünü, işçisini, memurunu, dulunu,
yetimini bitirirdi ve dolayısıyla aslında ekonomik anlamda kendince bir
faaliyette bulunmaya çalışan üretici, bu sistemden en fazla etkilenen kesimi
oluşturuyor idi. Bakın, ben size enflasyonla ilgili birkaç rakam vermek
istiyorum: 1983-1994 yılları arasında, değerli arkadaşlar, enflasyon ortalama
yüzde 62,7; 1995-2001 yılları arasında ise bunun üzerine bir 10 puan daha
koyun, yüzde 71,6.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Gübre fiyatlarını da verecek
misiniz?
VAHİT KİRİŞCİ (Devamla) – 2002-2008 yılları arasında ise, değerli
arkadaşlar, bu enflasyon rakamları yüzde 13,3’e geriledi ve eylül
2009 itibarıyla da yıllık enflasyon yüzde 5,3’e düştü.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Çiftçi ürün fiyatlarını da verecek
misiniz? Mazotun fiyatı kaç?
VAHİT KİRİŞCİ (Devamla) – Dolayısıyla eğer Türkiye’de Türk
çiftçisine bir hizmet varsa, bu hizmetin en başta enflasyonla mücadelede otuz
altı yıllık canavarı yenmede olduğunu kabul etmemiz lazım. Biz iktidara
geldiğimizde bu ülke enflasyon sıralamasında 8’inci idi, bakınız, 155 ülke
arasında 8’inci sıradaydı ama bugün, yüksek enflasyon sıralamasında biz 62’nci
sıraya çok şükür geldik.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Dünyada kaçıncı sıradasınız
işsizlikte?
VAHİT KİRİŞCİ (Devamla) – Değerli arkadaşlar, elbette ki 155’inci
sırada olmak bizim için bir hedeftir. Ancak bunu bilgilerinize bu vesileyle
sunmuş olayım.
Diğer taraftan, değerli arkadaşlar, Türk tarımının önemli
problemlerinden bir diğeri de sektörün finansman problemiydi. Yüzde 59 kredi
faizi kullandıran bir Ziraat Bankası, bir tarım kredi o üreticiye “Sen güzelce
üretim yap, bu üretimini de götür, pazarla.” deme şansına sahip değildi. Çünkü
bu kadar yüksek enflasyonda köpüklü bir kazanç vardı.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Faiz, enflasyonun altındaydı.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Bankalara ödenmeyen kredi borçları
ne kadar?
VAHİT KİRİŞCİ (Devamla) – Ama, bugün itibarıyla artık enflasyonun
da düşüşüne paralel olarak kredi faizleri yüzde 7, yüzde 13 aralığına
çekilmiştir.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Geri dönmeyen kredi borçları ne
kadar?
VAHİT KİRİŞCİ (Devamla) – Ve kullanılan kredi miktarı -Ziraat
Bankası için söylüyorum- 227 trilyon iken o gün, bugün 6,5 katrilyon
mertebesine ulaşmıştır. Bunu da kullanan aziz Türk çiftçisidir, Türk
köylüsüdür.
AKİF AKKUŞ (Mersin) – Et fiyatı ne oldu?
VAHİT KİRİŞCİ (Devamla) – Değerli arkadaşlar, bir başka yönü
itibarıyla, bakınız, sektörün ilk defa kavuştuğu yasalar, 2002 sonrası bizim
çıkarmış olduğumuz yasalar oldu. Müsaade buyurursanız, bunları bir kez daha
Genel Kurulun huzurunda, Genel Kurulda arz etmek istiyorum. Örneğin, üretici
örgütlenmesini biz canıgönülden istedik, yürekten
istedik çünkü üretici örgütlendiğinde -o biraz önce bahsedilen- birtakım
sıkıntılarını daha kolay aşabileceğini düşündük, bu çerçevede de Üretici
Birlikleri Yasası’nı çıkardık değerli arkadaşlar.
Bu ülkenin ihtiyacı olan her türlü damızlık materyal, her türlü
tohum, fide, fidan bu ülkede değil, bu ülkenin dışında üretilir iken, bu
ülkede, 1980 sonrası gündeme getirilen liberalizasyona
paralel olarak tohumculuk yasası çıkarılmamıştı, Tohumculuk Yasası’nı bu
iktidar çıkardı.
Yine aynı şekilde, Tohumculuk Yasası’yla paralel olarak, bu alanda
faaliyet gösteren araştırıcıların haklarının teslimi adına, Islahçı Hakları
Kanunu çıkarıldı.
Bu ülkenin, değerli arkadaşlar, toprak, olmazsa olmazıdır ama toprakla
ilgili, toprağı koruyan bir kanun yoktu; bu kanun, bu İktidar döneminde çıktı.
AKİF AKKUŞ (Mersin) – Sattınız! Sattınız!
VAHİT KİRİŞCİ (Devamla) – Yine aynı şekilde, tarım sigortası
Atatürk’ün döneminde, cumhuriyetin kurulduğu ilk yıllarda konuşulmaya başlanmış
ama bizim İktidarımız döneminde artık yasal bir mevzuat kazandırılmış ve bugün,
bu ülkede tarım sigortası adına 299.300 -bugün itibarıyla- poliçe kesilmiştir
değerli arkadaşlar. Sigortalanan ürün miktarının parasal karşılığı 2,5 milyar
Türk lirasıdır. Şimdi, 2006 yılının Haziranında başlayan ama dünyayla mukayese
edildiğinde oldukça yeni olduğu söylenilebilecek olan bu mevzuatın bile ne
kadar mesafe katettiğini rahatlıkla görebiliyoruz.
Bir diğer yönü itibarıyla, değerli arkadaşlar, bakınız, bu ülkede
hepimiz konuştuk, tarım adına hepimiz söyledik, dedik ki: “Bu ülkenin…”
HASAN ÇALIŞ (Karaman) – Boş konuşuyorsun kardeşim! Boş
konuşuyorsun!
VAHİT KİRİŞCİ (Devamla) – “... bu kadar
önemli bir sektör olmasına rağmen bir tarım kanunu bile yoktur.”
AHMET DURAN BULUT (Balıkesir) – Yem fiyatlarından bahseder
misiniz, yemden!
VAHİT KİRİŞCİ (Devamla) – Ama bu Tarım Kanunu 18 Nisan 2006
tarihinde yüce Parlamentodan geçti değerli arkadaşlar ve bu Tarım Kanunu’nun
içerisinde… Bakınız -bugün, beğenirsiniz, beğenmezsiniz, ama ben öğretim
üyeliğim döneminden de biliyorum, o zaman üniversite camiasında bunlar sıkça
konuşulurdu- değerli arkadaşlar, ürün konseyleri…
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Eyvah! Eyvah, öğrettiğin bilgiye!
Yazık öğrenciye!
VAHİT KİRİŞCİ (Devamla) – …bu Tarım Kanunu’nun içerisinde ifade
edildiğinden dolayıdır ki bugün ürün konseyleri var ürün ve ürün grupları
bazında.
Yine aynı şekilde, bugün, Sayın Şandır ifade etti -yani bir an
önce hayata geçmesini arzuladığını da biliyorum- özellikle havza bazlı destek uygulamaları konusunda…
Değerli arkadaşlar, bu, bizden önceki hükûmetler
döneminde keşke gündeme gelmiş olsaydı.
HASAN ÇALIŞ (Karaman) – Sayın Kirişci,
buğdaya gel, buğdaya!
VAHİT KİRİŞCİ (Devamla) – Bu yasalar keşke bizden önceki
iktidarlar döneminde çıkmış olsaydı da biz de bu yasaları artık on yıllık,
yirmi yıllık, otuz yıllık yasalar olarak görmüş olsaydık.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Yedi yıldır ne yapıyordunuz, yedi
yıldır?
VAHİT KİRİŞCİ (Devamla) – Dolayısıyla, bizim gerek finansman
anlamında gerek üretici örgütlenmesi anlamında gerekse de üreticinin
pazarlamaya ilişkin -çünkü bir kısım araştırma önergelerinin de o konularda
olduğunu biliyorum- özellikle ürün pazarlamaya ilişkin birtakım önerilerini
ortadan kaldıracak olan yasal düzenlemeler yapıldı; bir lisanslı depoculuk...
Ha, bugün belki fiilen hayata geçmedi, belki bu manada arzulanan bir noktaya
ulaşılamadı ama unutmayalım ki bu mutlaka hayata geçirilecek ve bu konudaki
sıkıntılar da giderilmiş olacak.
AKİF AKKUŞ (Mersin) – Çiftçi iflas etti, iflas!
VAHİT KİRİŞCİ (Devamla) – Değerli arkadaşlar, bir ekstrem yılın rakamlarını vererek tarımda net ithalatçı
olduğumuzu söylemek sektöre büyük bir haksızlık olur. Bakınız, bugün
itibarıyla, tarım sektörü, bizim ihracatımızda gerileme olmasına rağmen
-maalesef geçmiş yıllarda o eleştirilen yönünden farklı olarak- bugün artı
vermiştir; tarım sektöründe ihracat fazla, ona karşılık ithalat daha az.
HASAN ÇALIŞ (Karaman) – “Lale Devri” yaşıyor çiftçi!
VAHİT KİRİŞCİ (Devamla) – Dolayısıyla bunu da görmemek mümkün
değil değerli arkadaşlar.
HASAN ÇALIŞ (Karaman) – Çiftçi asrısaadet dönemi yaşıyor
sayenizde!
VAHİT KİRİŞCİ (Devamla) – Değerli arkadaşlar, yine gündeme
getirildi, yaş meyve ve sebze ihracatıyla ilgili konulara değinildi. Değerli
arkadaşlar, bakınız -meslek adamları bilir- bu ülkede yıllarca konuşuldu;
reçeteli tarım ilk defa bu İktidar döneminde hayata geçirildi. Bunun birtakım
zorlukları var, kolay bir şey değil ancak bu zorlukları aşacağız ve gerek iç
piyasada gerekse dış satıma yönelik yapmış olduğumuz üretim faaliyetlerinde
kullanmış olduğumuz bütün kimyasalları kayıt altına alacağız ve bunların hangi
miktarda, ne zaman, hangi alette kullanıldığını zapturapt altına almış
olacağız.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Tarımda açılım, tarımda açılım!
VAHİT KİRİŞCİ (Devamla) – İşte, bu uygulama başlamıştır. Şu anda
bu uygulama çerçevesinde yetiştirilen ürünlerin ihracatı yapılmaktadır. Ben
bundan yaklaşık üç dört hafta önce Moskova’da yaş meyve ve sebzeyle ilgili bir
fuara katıldım. Herhangi bir problemimiz gerçekten yok ve bu konuda bizim
üreticilerimiz kendilerine gösterilen yolda doğru bir şekilde
ilerlemektedirler.
Değerli arkadaşlar, bizlerin, bu anlattıklarımdan sonra tarıma
kayıtsız kaldığı, tarımın sorunlarıyla ilgilenmediği veyahut da buna yeterince
kulak asmadığı şeklindeki değerlendirmeler gerçekten AK PARTİ hükûmetlerine haksızlık olur çünkü bunu, müsaade ederseniz
söyleyeceğim.
HASAN ÇALIŞ (Karaman) – Hayal, hayal! Boş konuşuyorsun!
RECEP TANER (Aydın) – Teoriyle pratik çok farklı Hoca!
VAHİT KİRİŞCİ (Devamla) – Müsaade ederseniz söyleyeceğim değerli
arkadaşlar.
HASAN ÇALIŞ (Karaman) – Boş konuşuyorsun kardeş! Gel, çiftçinin
karşısına beraber gidelim!
VAHİT KİRİŞCİ (Devamla) – Bakınız, biz 3 Kasımda iktidara
geldiğimizde bu memlekette Ziraat Bankasına -6,5 katrilyon da değil haa- o 227 trilyonluk borcu ödeyemediği için…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lüften, sözlerinizi
tamamlayınız.
VAHİT KİRİŞCİ (Devamla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Şu anda borç ne kadar? Çiftçinin
borcu ne kadar?
VAHİT KİRİŞCİ (Devamla) – …haciz kıskacında kalan üreticilerin
sayısının 765 bin olduğunu biliyoruz değerli arkadaşlar ve bunların toplam
borcu 2,7 katrilyondu. Bunların 1,5 katrilyonu silindi, geri kalan 1,2
katrilyonu da üç eşit taksite, üç yıla yayıldı.
Peki, şimdi Ziraat Bankasının ve tarım kredinin tahsilat
oranı nedir? Ben size söyleyeyim: Tarım kredininki Ziraat Bankasına göre
nispeten düşük ama yüzde 95’in üzerinde. Bunu açık söylüyorum.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Kimse kredi talep edemez hâle geldi,
ödeyemiyor.
VAHİT KİRİŞCİ (Devamla) – Dolayısıyla, bu kadar, Türk çiftçisine
hizmet etmiş bir iktidarın bu şekilde değerlendirilmiş olması çok doğru değil.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Boyunuzun ölçüsünü alacaksınız!
VAHİT KİRİŞCİ (Devamla) – Kaldı ki gerek 22’nci Dönemde gerekse de
23’üncü Dönemde, değişik alanlarda, patates, zeytin, zeytinyağı başta olmak
üzere, kayısı ve diğer ürünlerimizle ilgili, bu Mecliste araştırma komisyonları
kuruldu. İktidarıyla muhalefetiyle, bu komisyonlar gayet güzel çalışmalar
yürüttü ve bu çalışmaların bir kısmı Meclis Genel Kurulunda da görüşüldü ama
bir kısmının da raporları verildi veya görüşülme aşamasını bekliyor
diyebilirim.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Kirişci, lütfen
tamamlayınız.
VAHİT KİRİŞCİ (Devamla) – Çok teşekkür ediyorum Başkanım.
Bu vesileyle, bir kez daha tarım gündeme gelmiş oldu. Biz, tarımın
gündeme gelmesinden asla rahatsız değiliz.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Oy verin o zaman!
VAHİT KİRİŞCİ (Devamla) – Tarımın gündeme gelmesinden rahatsız
değiliz. En azından, biz tarımcıları, Genel Kurulumuz başta olmak üzere aziz
milletimiz bir kez daha dinlemiş oluyor ama bizim geçtiğimiz haftadan
belirlenmiş bir gündemimiz olduğu için, Meclisimizi meşgul etmemek adına, bu
gündeme sadık kalmak adına…
K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Millet televizyondan izliyor!
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Çiftçi sorunları mı Meclisi meşgul
ediyor?
VAHİT KİRİŞCİ (Devamla) – …bu önergenin aleyhinde olduğumuzu
belirtiyor…
ABDÜLKADİR AKCAN (Afyonkarahisar) –
Sayın Kirişci, söylediklerine sen de inanmıyorsun!
VAHİT KİRİŞCİ (Devamla) – …yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ABDÜLKADİR AKCAN (Afyonkarahisar) – Adana
çiftçisine beraber gidelim Sayın Başkan!
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Kirişci.
Grup önerisinin lehinde, Muğla Milletvekili Gürol Ergin.
Buyurun Sayın Ergin. (CHP sıralarından alkışlar)
GÜROL ERGİN (Muğla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; MHP grup önerisi lehine söz
almış bulunuyorum. Sözlerime başlarken siz değerli milletvekillerini ve yüce
Türk ulusunu saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, biraz önce, Sayın Profesör Kirişci’yi dinledik. Bu ulusun kimi atasözlerinin ne kadar
doğru olduğunu siz de ben de saptadık. Lafla peynir gemisinin yürümediğini ama
böyle zannedenlerin olduğunu da burada görmüş olduk, tebrik ederim.
İkinci bir tebrikim, AKP İktidarınadır. Burada günlerce bir savaş
verdiniz, Güneydoğu Anadolu’nun topraklarını İsrail’e vermek için, verebilmek
için ama Anayasa Mahkemesinden -bütün muhalefet gruplarının konuyu Anayasa
Mahkemesine göndermesiyle- çıkan kararla o konu iptal edildi. Onu başaramadınız
ama sizi kutlarım, başardınız: O topraklarda şimdi rengârenk PKK bayraklarını
sallandırıyorsunuz. Vatan size minnettardır!
Değerli arkadaşlarım, Sayın Kirişci 2002
ile bugünü karşılaştırıyor da, söylediği sözler tamamen enflasyon üzerine.
Sayın Kirişci, ben bu sözlerinize, eğer parti grubum
bana görev verirse, 2010 bütçesinin görüşmeleri sırasında bu kürsüden gerekli
yanıtları vereceğim. Ama şunu özellikle söylemek istiyorum: Tarım Toprağını
Koruma Kanunu’nu çıkardınız fakat maalesef kötüye kullanarak, aynen mayınlı
arazilerde olduğu gibi, tarım topraklarının tarım dışında kullanılması için
elinizden gelen her şeyi yaptınız.
Bir örnek: Bugün, değerli arkadaşlarım, Muğla’nın yalnız
Marmaris’inin yüzde 48’i madenciliğe açılmış durumdadır, ruhsatlı madencilik
alanı olmuştur. “Tarım” diyorsunuz. Marmaris Türkiye'nin en önemli arıcılık
merkezidir. Nasıl yapılacak o arıcılık orada? Onun dışında, Türkiye'nin hemen
her yöresindeki topraklar, yalnız madencilik değil, değişik amaçlarla
kullanılmak üzere tarım dışına çıkarıldı. Bu muydu getirdiğiniz kanun?
“Tarım Kanunu” diyorsunuz. Tarım Kanunu gelmeden önce –“2002 yılı”
diyorsunuz- tarım destekleri gayrisafi millî gelirin binde 5’i. Siz bunu on
binde 45’e düşürdünüz, Tarım Kanunu’yla düşürdünüz. Siz değil miydiniz, o
kanuna, biz “Millî gelirin en az yüzde 2’si tarım desteklerine ayrılsın.”
dediğimiz zaman, “Hayır, fazladır, yüzde 1 yapalım.” diyen ve bunu yapan. Yüzde
1’i yaptınız ama yüzde yarımda da duramadınız. Önce yüzde 0,49 destek
gösterdiniz, sonra onun da yüzde 10’unu alarak yüzde 0,45’e bağladınız. Çiftçiyi
desteksiz bıraktınız.
Değerli arkadaşlarım, atarken bile destekli atın. Desteksizsiniz.
Şimdi, gelelim gene 2002 ile bugünün karşılaştırmasına. Diyorum,
ayrıntılar sonra, ama
2002 yılında Türkiye gelişme hızı, büyüme açısından 149 ülke
arasında 29’uncu ülke. Bugün -2009’da- büyüme hızı açısından bu 149 ülke
içerisinde 136’ncı sıradayız değerli arkadaşlarım. İşte, getirdiğiniz Türkiye
bu, tablo bu.
Değerli arkadaşlarım, bakınız, Türkiye’de Çinli çiftçiyi
konuşuyoruz, çiftçiyi… Ha, bu arada, tabii, satıp savmadığınız hiçbir şey
bırakmadınız, onu da söyleyelim.
Değerli arkadaşlar, bu milletin namusu olan toprağı da sattınız
yabancılara. Her şeyini sattığınız gibi, onu da sattınız. Ve geldiğimiz nokta
bu.
H. TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) – Borçlar?
GÜROL ERGİN (Devamla) – Borçların durumu da: Biliyorsunuz, iç-dış
borç 500 milyar doları aşmıştır bugün.
Şimdi, çiftçinin durumuna gelelim.
Değerli arkadaşlarım, çiftçi bu toplumun en yoksul kesimi.
Türkiye’de ortalama yoksul oranı yüzde 16, çiftçide yoksulluk yüzde 34 ve
2003’le (Nerede Sayın Kirişci?) 2008 arasında millî gelir toplam
olarak yüzde 34,8 artmış, bu beş altı yıllık sürede tarım millî gelirindeki
toplam artış yalnız yüzde 1,1 olmuş. İşte, sizin çiftçiyi getirdiğiniz de bu.
Değerli arkadaşlarım, bakın, tek tek
ürünleri kısaca söyleyeyim: Kotaları artırarak sürdürdünüz, şeker pancarını
2002 yılında 20 milyon ton iken bugün maalesef 13-14 milyon tonlara indirdiniz.
Tütün: 2002 yılında 405 bin üretici tütün üretiyordu, bunu bugün 200 binin
altına düşürdünüz, 160 bin ton olan tütün 80 bin tonun altına düştü.
ERTEKİN ÇOLAK (Artvin) – Nereye satıyordunuz onu?
ÜNAL KACIR (İstanbul) – El insaf! 400 bin ton tütün depolarda
mıydı, değil miydi? Nereye satıyordunuz?
GÜROL ERGİN (Devamla) – Değerli arkadaşlarım, laf atıyorlar
“Nereye satıyordunuz? diye. Ben şimdi soruyorum:
Tütünü nereden alıyorsunuz? Bana bunun yanıtını verin. Pamuğu nereden
alıyorsunuz? Utanmanız gereken bir durum! Yunanistan’dan pamuk alan Türkiye ve
onun milletvekilleri utanmak zorundadır! (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)
Yunanistan’dan pamuk alıyorsunuz, tütün alıyorsunuz; bunu söyleyin. Nereye
sattığını değil, nereden aldığını bugün konuşacaksın. Dün “nereye satarız” diye
düşünüyordun, bugün “nereden alırız”ın hesabı
içerisindesin ve bana soru soruyorsun “Nereye satıyorduk?” diye. Sen bugün
nereden alıyorsun?
ÜNAL KACIR (İstanbul) – 400 bin ton depoda var mıydı yok muydu?
GÜROL ERGİN (Devamla) – Değerli arkadaşlarım, tütün böyle, pamuk
böyle. Türkiye’de 600 bin hektardan fazla alanda pamuk üretiliyordu, bugün kaç
yüz bin hektara düştü? 300 bin hektarın altına düşürdünüz.
Değerli arkadaşlarım, bugün Ege’de pamuk yok. Türkiye bugün
Kazakistan’a yalvarıyor, Amerika’ya yalvarıyor ve Yunanlıya yalvarıyor “Bana
pamuk ver.” diye. Türkiye bu duruma gelmiştir.
Tarımda -biraz önce- dış ticaret rakamları verildi. Onlar tarım
rakamları değil arkadaşlar, tarım ve işlenmiş tarım ürünü rakamları. Sırf tarım
rakamına bakarsanız, ürün üretimiyle elde edilen gelire, bunun iç-dış
ticaretine bakarsanız şunu görürsünüz: Değerli arkadaşlarım, 2008 yılında
maalesef, Türkiye, cumhuriyet tarihinin en büyük tarımsal dış açığını
vermiştir, en büyük dış açığını vermiştir ve Türkiye bugün tarımsal ürünlerde
doğrudan doğruya ithalatçı ülke durumundadır. Buğdayı dışarıdan alıyorsun,
ayçiçeğini dışarıdan alıyorsun, pamuğu dışarıdan alıyorsun, tütünü dışarıdan
alıyorsun. Şimdi aklıma gelmeyenler de sizin aklınıza geliyordur ey AKP’liler!
Onları da evet dışarıdan alıyorsunuz ve siz haksız ticaret yaparak ülkeyi büyük
zarara sokuyorsunuz. Siz, çayın dışarıdan kaçak gelmesine göz yumuyorsunuz…
MUSA SIVACIOĞLU (Kastamonu) – Yok, yok…
GÜROL ERGİN (Devamla) – ...şekerin dışarıdan kaçak gelmesine göz
yumuyorsunuz. Çay üreticisi perişan, pancar üreticisi
perişan. Bunları konuşmamız gerekiyor. Yoksa buraya gelip de, 2002’de
enflasyon buydu, bugün bu… Çiftçinin durumun ne, çiftçinin? Çiftçi niye kan
ağlıyor? Bunu konuşmanız gerekiyor.
Değerli arkadaşlarım, Doğu Anadolu’ya gelince: Doğu Anadolu’daki
bütün üretimler düştü, şimdi Türkiye'nin şeker fabrikaları satılmaya
çalışılıyor. Türkiye’de siz şeker fabrikalarını satışa çıkardınız. Bugünkü
satışa çıkardığınız fabrikaları satarsanız, değerli arkadaşlarım, Çarşamba,
Çorum, Kastamonu, Kırşehir, Turhal, Yozgat fabrikalarını satarsanız, Malatya, Elâzığ,
Erzincan, Erzurum, Muş, Kars, Ağrı, Erciş fabrikaları kapanır. Çünkü onlar,
Türkiye'nin en yüksek maliyetle şeker üreten fabrikalarıdır, doğadan ötürü,
üretim koşullarından ötürü. Devlet, biraz önce, ilk saydığım fabrikalarda elde
ettiği kârla o zararı denkleştiriyor, 3 trilyon da kâr ediyor; 2008 rakamı.
Şimdi, siz, bunları sattınız. O fabrikaları kimse almadı, kaldı
devletin üstüne. Devlet ya o zararı çekecek ya da devlet kapatacak bu
fabrikaları. O zaman ne olacak? İşte Güneydoğu’da yaşanan bugünkü ciddi sorunun
asıl ve temel nedeni budur. Süt fabrikaları kapatılmıştır. “Özelleştirdik”
dediniz, bütün süt fabrikaları kapalıdır bugün. Tekeli özelleştirdiniz.
Güneydoğu’da Tekel fabrikası mı kaldı? Ee, orada
çalışan insanlar ne oldu? Eli silahlı, başı külahlı oldu, dağlara çıkmak
zorunda kaldı. Şimdi, siz, şeker fabrikalarını bu şekilde haraç mezat
sattığınızda, Güneydoğu’da ve Doğu’da yaşanacak olan budur.
Tarımda işler iyiye gitmiş!.. Bakın, size
bir gazete haberi, 3 Ekim 2009: “Adana’nın –Adana, arkadaşlar, dikkat edin,
Türkiye’de tarımın kalbi- Kozan ilçesinde…”
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurunuz.
GÜROL ERGİN (Devamla) – “…yirmi beş yıldır zirai alet imal eden
bir firma, tarım sektöründeki sıkıntılar nedeniyle satışları azalınca
başlattığı klimalı, şofbenli cenaze bekletme ve yıkama aracı imalatıyla
sıkıntıdan kurtulmayı başardı.”
Çiftçiyi bu duruma getirdiniz. Çiftçi o duruma düşünce, çiftçiye
makine üretenler, şimdi onun için cenaze arabası üretmeye başladı değerli
arkadaşlarım. Olay budur.
Şimdi, size bir iki rakam vererek sözlerimi tamamlamak istiyorum.
Bakın, traktör satışları, traktör, traktör satışı… Değerli arkadaşlarım,
2009’da dokuz aylık sürede traktör satışı 5.085 -Otomotiv Sanayicileri
Derneğinin rakamı- 1998’de on iki ayda satılan 48.568.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen sözünüzü bağlayınız Sayın Ergin.
GÜROL ERGİN (Devamla) – İşte, çiftçiyi getirdiğiniz durum bu.
Lütfen çiftçinin durumunu görün. Bu sıralarda, bu güzel ceylan derisi
koltuklarda bir süre daha oturabilirsiniz ama ülkemin bugün yaşadığı, sizin
görmezlikten geldiğiniz gerek siyasal ve uluslararası durumlar gerekse
çiftçinin durumu ileride sizin çok pişman olmanıza, milletin sizi lanetle
anmasına neden olur.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Ergin.
III.- YOKLAMA
(MHP ve CHP sıralarından
bir grup milletvekili ayağa kalktı)
OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkan, toplantı yeter sayısı istiyoruz.
BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı istiyorsunuz.
Sayın Vural, Sayın Akcan, Sayın Akçay, Sayın Kutluata,
Sayın Çalış, Sayın Akkuş, Sayın Özensoy, Sayın Tankut, Sayın Asil, Sayın Paksoy,
Sayın Bulut, Sayın Taner, Sayın Coşkun, Sayın Tanrıkulu,
Sayın Çelik, Sayın Torlak, Sayın Emek, Sayın Yıldız, Sayın Güner,
Sayın Coşkuner.
Yoklama için üç dakika süre veriyorum.
Yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı yoktur.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 16.59
20 Ekim 2009 Salı
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 17.14
BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Fatih METİN (Bolu),
Harun TÜFEKCİ (Konya)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
8’inci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
III.- Y O K L A M A
BAŞKAN – Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisi oylanmadan önce
istem üzerine yapılan yoklamada toplantı yeter sayısı bulunamamıştı. Bu nedenle
yeniden yoklama yapacağız.
Yoklama için üç dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı vardır.
VII.- ÖNERİLER (Devam)
A) Siyasi
Parti Grubu Önerileri (Devam)
1.- (10/45, 10/79, 10/107, 10/167,
10/188, 10/197, 10/207, 10/225, 10/389, 10/394 ile 10/418) esas numaralı Meclis
araştırması önergelerinin ön görüşmelerinin Genel Kurulun 20/10/2009
Salı günkü birleşiminde birlikte yapılmasına ilişkin MHP Grubu önerisi (Devam)
BAŞKAN – Milliyetçi Hareket Partisi Grup önerisini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.
Sayın milletvekilleri, İç Tüzük’ün 37’nci maddesine göre verilmiş
bir doğrudan gündeme alınma önergesi vardır, okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım.
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA
SUNUŞLARI (Devam)
C)
Önergeler
1.- Adıyaman Milletvekili Şevket
Köse’nin, 2981 Sayılı İmar ve Gecekondu Mevzuatına Aykırı Yapılara Uygulanacak
Bazı İşlemler ve 6785 Sayılı İmar Kanununun Bir Maddesinin Değiştirilmesi
Hakkında Kanunda ve 3194 Sayılı İmar Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Teklifi’nin (2/372), doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/153)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
(2/372) Esas numaralı Kanun Teklifimin İçtüzüğün 37. Maddesine
göre görüşülmesini saygılarımla arz ederim.
Şevket
Köse
Adıyaman
BAŞKAN – Teklif sahibi olarak, Adıyaman Milletvekili Şevket
Köse.
Buyurunuz Sayın Köse. (CHP sıralarından alkışlar)
ŞEVKET KÖSE (Adıyaman) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Alevilerin ibadet yerleri olan cemevlerinin ibadet
yeri sayılması amacıyla çeşitli yasalarda değişiklik yapılmasını önerdiğim yasa
teklifiyle ilgili söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle, yüce heyetinizi sevgi
ve saygılarımla selamlarım.
Değerli milletvekilleri, Anayasa’nın 10’uncu maddesi şöyle der:
“Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasî düşünce, felsefî inanç, din, mezhep
ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir.”
Yine Anayasa’nın 24’üncü maddesi şöyle der: “Kimse ibadete, dinî âyin ve törenlere katılmaya, dinî inanç ve kanaatlerini
açıklamaya zorlanamaz; dinî inanç ve kanaatlerinden dolayı kınanamaz ve
suçlanamaz.”
Değerli arkadaşlar, ülkemizde 20 milyona yakın Alevi yurttaşımız
yaşamaktadır. Aleviler, Kerbela olayından bu yana
yüzyıllardır ezildi, öldürüldü ve yakıldı. Aleviler, bir umut olarak gördükleri
cumhuriyetin kuruluşunda büyük emek harcadılar ve bedel ödediler. Cumhuriyet
ile kötü kaderlerine son verileceğine inandılar. Şüphesiz Aleviler,
cumhuriyetin ilanı ile rahat bir de nefes aldılar. Yalnız, Alevilerin bu iyi
günleri uzun sürmedi. Sistemli bir biçimde sindirilen Aleviler kimliklerini
yaşatamadılar. Düşünün ki, yazılı bir eser bırakmayacak kadar baskı altında
yaşadılar. Kahramanmaraş’ta öldürüldüler. Çorum’da ve Sivas’ta yakıldılar. Ne
yazık ki, devlet bu insanlara sahip çıkmadı. Hükûmet
ise Ceza Kanunu’nda yaptığı değişiklik ile Sivas’ta insanları cayır cayır yakanları serbest bıraktı.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, Hükûmet
Aleviler için iftar yemekleri vermektedir ve Alevi çalıştayı
düzenlemektedir. Hükûmetin bu gibi uygulamalarla açılımlar
yapma niyetinde olduğunu anlamaktayız. Fakat şu bir gerçek ki, somut olarak bir
uygulama ya da düzenleme hâlâ yapılmadı. Bu sunduğumuz yasa teklifi ise Hükûmetin samimiyetini test edecektir. Hükûmet,
eğer Alevilerin yaşadığı sıkıntıları çözme niyetinde ise, buyursun ibadetle
ilgili ve tüm Alevilerin sıkıntı çektiği konuyu çözsün.
Değerli arkadaşlar, Cumhuriyet Halk Partisi olarak böyle bir
teklifi sunduk. Eğer Hükûmet istiyorsa, Sayın Genel
Başkanımızın da dediği gibi, bir saatte Alevilerin ibadetle ilgili yaşadığı bu
sorun çözülür ama yeter ki, iktidar samimi olsun. Ama görünüyor ki, görüyoruz
ki, Hükûmetin yaptığı ise samimiyetsiz, içi boş
girişimlerden başka bir şey değildir.
Sayın milletvekilleri, Aleviler yıllarca ayrımcılığa uğramış,
yerlerinden yurtlarından edilmiş, kimliğini gizleyerek yaşamak zorunda
bırakılmışlardır. Hatta bir dönem devlette işe bile alınmamışlardır. Daha da
ötesi, devlet, Diyanet İşleri Başkanlığı eliyle tek bir mezhebin temsilcisi
konumuna gelmiştir, getirilmiştir.
Sizlere sormak isterim: 100 binden fazla personeli olan Diyanette
kaç tane Alevi personel var? Yine size sormak istiyorum: Mevcut seksen bir ilin
valileri ve emniyet müdürleri içinde niye bir Alevi müdür yahut da vali yok? Bu
mu eşitlik? Bu mu tarafsızlık? Alevi köylerine zoraki cami yapılıyor. Hükûmet “demokratik açılım” diyor. Bu mu Hükûmetin demokrasi anlayışı? Seksen bin caminin elektriği,
suyu ücretsiz olarak karşılanıyor da az sayıda cemevinin
elektriği, suyu mu devletin sırtına yük oluyor? Üstelik camilerin elektriğinin,
suyunun karşılandığı vergilerin içinde Alevilerin de ödediği vergiler var.
Değerli arkadaşlarım, halkın inançlarıyla alay edilmemelidir.
Açılım böyle olmaz. İnsanların yüreğindeki inancı ve ibadeti alay konusu yapmak
açılım ya da ilericilik olamaz.
Şimdi size Alevi bir yurttaşın dediğini sunmak istiyorum: “Benim
bildiğim ve herkesin bildiği bir Tanrı buyruğu var. Allah kullarına,
müminlerine ‘Küçük günahlarından arınıp temizlendikleri zaman cennete girerler
ama ehli cennetten hiçbirinin, üzerinde kul hakkı olduğu hâlde cennete girmesi
helal olmaz.’ diye buyurmuştur. Ben kul hakkımı helal etmediğim sürece
Tanrı’nın bu buyruğu gereği ne yaparsanız yapın cennete gidebilecek misiniz?
Alevi’siyle Sünni’siyle milyonlarca insan kul hakkını helal edecek mi? Demek ki
cennetin anahtarı bu yanlış uygulamaya karşı olan milyonlarca insanımızın
elinde. Tanrı böyle buyurmuş, bu, Tanrı’nın buyruğu.” Bunu önemli bir
hatırlatma olarak sunmak istedim ben sizlere.
Sayın milletvekilleri, Alevilik müstakil bir inanç ve ibadet
düzeni olarak tanınmalı ve bu doğrultuda cemevleri
ibadethane statüsüne kavuşturulmalıdır. Ayrıca zorunlu din dersleri seçmeli
hâle getirilmelidir. Son olarak, daha önce yasa teklifini sunduğumuz gibi
Madımak Oteli ise müze hâline getirilmelidir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
ŞEVKET KÖSE (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın milletvekilleri, iktidar bu talepleri samimiyetle yerine
getirdiği zaman Cumhuriyet Halk Partisi olarak sonuna kadar destek veririz. Bu
böyle bilinmelidir.
Biliyorsunuz, 1985 tarihli ve 3194 sayılı İmar Kanunu’nda yer alan
“cami” ibareleri 2003 tarihinde “ibadet yeri” olarak değiştirilmiştir. Yapılan
bu değişikliklerde “ibadet yeri” ifadesi bir açıklık taşımadığı gibi Alevilerin
ibadet yeri olan cemevleri bu statünün dışında
tutulmuştur. Uygulamada doğan bu sorunun önüne geçebilmek amacıyla yasada yer
alan “ibadet yeri” ifadesinin açıklamasının yapılması gerekmektedir. Bu
nedenle, ilgili yasalarda ibadet yeri olarak belirtilen ibareler “cami, cemevi, mescit, kilise, sinagog ve havra” olarak
değiştirilmelidir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Hükûmetin
samimiyetini ölçecek olan bu yasa teklifinin kabul edilmesini 20 milyon Alevi
adına rica ediyorum.
Sözlerime son vermeden önce sizlere bir dörtlük okumak istiyorum:
“Eğer mümin isen inat eyleme,
Kâmile teslim ol, eyle itaat.
Nefs ile ömrünü
berbat eyleme,
Kötü amellerden eyle feragat.”
Sözlerime son verirken destek vereceğinizi umuyor, saygılarımı sunuyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Köse.
Şahsı adına Kahramanmaraş Milletvekili Durdu Özbolat.
Buyurunuz Sayın Özbolat. (CHP
sıralarından alkışlar)
DURDU ÖZBOLAT (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşülmekte olan 2/372 esas numaralı Kanun Teklifi’yle ilgili
olarak şahsım adına söz almış bulunmaktayım. Hepinizi en içten dileklerimle
selamlıyorum.
Anayasa’mızın 10’uncu maddesi “Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet,
siyasî düşünce, felsefi inanç, din mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım
gözetilmeksizin kanun önünde eşittir.
Kadınlar ve erkekler eşit haklara sahiptir. Devlet, bu eşitliğin
yaşama geçmesini sağlamakla yükümlüdür.
Hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz.
Devlet organları ve idare makamları bütün işlemlerinde kanun
önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadırlar.” demektedir.
Yine Anayasa’mızın 24’üncü maddesi, herkesin vicdan, dinî inanç ve
kanaat hürriyetine sahip olduğunu, 14’üncü madde hükümlerine aykırı olmamak
şartıyla ibadet, dinî ayin ve törenlerin serbest olduğunu açıkça dile
getirmiştir.
Değerli milletvekilleri, bizlere daha ortaokul sıralarında
vatandaşlık bilgisi derslerinde, anayasaların temel yasa olduğu, hiçbir yasa ve
uygulamanın anayasada belirlenen esaslara aykırı olamayacağı öğretilmişti.
Ben bu kanun teklifi vesilesiyle, Alevilerin anayasal güvenceye
rağmen yaşadığı bir haksız uygulamaya dikkatinizi çekmeye çalışacağım. Bu arada
Hükûmet de bir samimiyet sınavından geçmiş olacak.
Biliyorsunuz, son bir yılda günlük yaşamımızda en çok
kullandığımız sözcüklerden birisi “açılım” oldu. İşte bu açılımlardan birisi
bugün görüşeceğimiz konuyla ilgili. “Alevi açılımı” dendi kısaca, bununla
ilgili iftar yemekleri verildi, çalıştaylar
düzenlendi; en sonuncusu eylül ayındaydı, galiba bu ay da bir yenisi
düzenlenecek.
Son çalıştayda Devlet Bakanı Sayın Faruk
Çelik’in ve Din İşleri Yüksek Kurulu Başkanı Profesör Doktor Hamza Aktan’ın düşüncelerini dikkatinize sunacağım. Sonra da işin
esas sahipleri yani Aleviler yani onların kanaat adamları ne istiyor, kısaca,
yalın olarak söyleyip sözlerimi bitireceğim.
Sayın Bakan konuşmasında “İhmaller ve göz ardı etmelerin ortaya
çıkardığı pek çok problem bugün neredeyse kalıcı sayılabilecek bir gerilim
kaynağı olmuştur. Alevilerin giderek müzminleşen, yer yer
içinden çıkılmaz husumetlere yol açan sorunlarının tespiti ve bütün bunların
giderilmesi amacıyla gerçekleştirilen çalıştaylarda
kayda değer mesafeler alınmaya başlandı. Toplumun kimlik ve beyan
farklılıklarının siyasallaşmasına ayrıştırıcı düzeyde prim verilmeyecektir.
Farklılıklar kuşkusuz olacaktır. Farklı inançlar, farklı kültürler, farklı
pratikler birbirine kendilerini açıklamak zorunda kalmaksızın, bir açıklamaya
muhtaç kılınmaksızın yaşama hakkına sahip olmalıdır. Şimdi, hiç vakit
geçirmeksizin hep birlikte sorunları ortadan kaldırmayı göze alıcı adımlara,
aktivitelere ihtiyaç duymaktayız.” diyor.
Yine aynı çalıştayda Profesör Doktor
Hamza Aktan ne diyor, bir de ona bakalım: “Alevilerin somut talepleriyle ilgili
olarak Diyanetin hiçbir menfi tavrı olamaz. Ancak cemevlerinin
ibadethane olarak kabul edilmesinde tereddütlerimiz var. Müslüman’ım diyenlerin
ibadet yeri camidir. Bunun dışında diğer yerler olsa olsa
kültürel, dinî, mistik, ilmî faaliyetlerin icra edildiği mekânlar olabilir.
Eğer biz cemevlerini caminin alternatifi olarak
görürsek, o zaman, İslam dışında başka bir şeyin mi tartışması gündeme
getiriliyor gibi bir endişe taşıyoruz. Cemevi inşa
ederken arsa ve maddi yardım istiyorlarsa alsınlar, buna hiçbir mâni yok ama bu
mekânlar camiye alternatif, Alevi Bektaşilerin mabedi denirse bunda sakınca
görüyoruz.”
Sevgili Hoca’mız çerçeveyi çizmiş, Hükûmet
de bu zamana kadar Hoca’mızın çizdiği çerçeveye uymuş ama benim ortaokuldaki
vatandaşlık bilgisi hocam, ülke yönetimiyle ilgili kararların Mecliste
alınacağını, yöneticilerin de bunu uygulamak zorunda olduklarını öğretmişti,
ben de hep öyle anlattım. Sayın Bakanım, benim hocam mı haklı, sizin hocanız mı
haklı, takdir yüce Meclisin.
Değerli milletvekilleri, ben Alevi kökenli bir milletvekiliyim.
Aleviler de ibadet ederler. Alevilerin ibadetlerine cem, ibadethanelerine de cemevi denir. Türk Dil Kurumunun sözlüğü de böyle ve
Aleviler yüz yıllar boyunca bu şekilde ibadet etmişlerdir ama çoğu kez gizli. Çünkü, baskı ve korku vardı. Sizden ricam: Allah aşkına,
girin Alevi yurttaşlarımızın arasına ve sorun; onlar cemevini
nasıl görüyorlar, cemevi denince akıllarına ne geliyor.
İktidar partisinin değerli milletvekilleri, Anayasa’mızın yukarıda
referans gösterdiğimiz 10’uncu ve 24’üncü maddelerini eminim ki her tartışmada
altını kırmızı kalemle çizerek örnek gösteriyorsunuz.
BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurunuz.
DURDU ÖZPOLAT (Devamla) – İbadet ve din ve vicdan özgürlüğü en çok
üzerinde durduğunuz kavramlar. Gelin, bunu toplumun tüm kesimleri için kabul
edelim.
Sayın Bakan, Alevi çalıştaylarında
yaptığı konuşmalarda, sorunları ortadan kaldırma konusunda kayda değer
mesafeler alındığını belirtti, “Bu konuda daha cesur adımlara ve aktivitelere
ihtiyaç duymaktayız.” dedi. Ben de sizin gibi düşünüyorum Sayın Bakanım,
Kabinenizi ve Meclis Grubunuzu ikna ettiyseniz, gelin, ilk somut adımı bugün
burada atalım. Yapacağımız şey, 17/12/2003 tarihli ve
5006 sayılı İmar Kanunu’nun 2’nci maddesindeki ibadet yeri kavramına açıklık
getirip cami, cemevi, mescit, kilise, sinagog, havra
şeklinde detaylandırmak.
Değerli milletvekilleri, siz kabul etseniz de etmeseniz de, Aleviler,
Alevi toplumu, cemevlerini kendilerinin inanç ve
ibadet merkezi olarak görüyorlar. Eğer, bu kanun teklifi burada değişmeyecek ya
da bu şekilde devam edecek olsa bile bu ibadet biçimi ve inanç değişmeyecektir.
Ben bütün AKP’li milletvekillerini bu konuda cesur olmaya ve bu
sorunu birlikte çözmeye davet ediyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Özbolat.
Sayın Genç, sisteme girmişsiniz, niçin acaba?
KAMER GENÇ (Tunceli) – Ben de bu konuda yerimden 60’ıncı maddeye
göre çok kısa bir açıklama yapmak istiyorum.
BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Genç.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
2.- Tunceli Milletvekili Kamer
Genç’in, Adıyaman Milletvekili Şevket Köse’nin, (2/372) esas numaralı Kanun
Teklifi’nin doğrudan gündeme alınması önergesi üzerinde açıklaması
KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkanım, daha önce, benim de bu
konuda bir kanun teklifim var. Cemevlerinin ibadet
yeri sayılmasına ilişkin olarak İmar Kanunu’nda ve Köy Kanunu’nda değişiklik
yapılmasına ilişkin verdiğim teklif daha önce Genel Kurula geldi, maalesef
gündeme alınması reddedildi.
Şimdi AKP Hükûmeti Alevi açılımından
bahsediyor. Alevi açılımında, hiçbir kimseye zararı olmayan, çok objektif bir
kural var, cemevlerinin ibadet yeri sayılmasına
ilişkin olarak bu teklif gündeme alınmalı, gündemde de kalmamalı ve öncelikle
de Genel Kurul gündemine gelip müzakere edilmesi gerekiyor. Eğer hakikaten
AKP’liler samimilerse, işte bakanlarıyla çalıştaylar
düzenleyeceklerine önce Alevilerin hiç olmazsa bir tek isteklerini kabul
etsinler ve bunu gündeme almayı kabul etsinler. Ben bunu vurgulamak istedim.
Daha önce benim teklifimi reddettiniz. Zaten bana karşı çok ön
yargılılar. Bari hiç olmazsa CHP’li arkadaşların teklifini gündeme alsınlar.
Saygılar sunuyorum efendim.
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Genç.
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA
SUNUŞLARI (Devam)
C)
Önergeler
(Devam)
1.- Adıyaman Milletvekili Şevket
Köse’nin, 2981 Sayılı İmar ve Gecekondu Mevzuatına Aykırı Yapılara Uygulanacak
Bazı İşlemler ve 6785 Sayılı İmar Kanununun Bir Maddesinin Değiştirilmesi
Hakkında Kanunda ve 3194 Sayılı İmar Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Teklifi’nin (2/372), doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/153)
(Devam)
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Çalıştay malıştay niye topluyorsunuz yahu?
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, şimdi gündemin “Sözlü Sorular”
kısmına geçiyoruz.
VIII.- SÖZLÜ SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Tokat Milletvekili Reşat
Doğru’nun, Merkezi Uzlaşma Komisyonuna yapılan müracaatlara ilişkin Maliye
Bakanından sözlü soru önergesi (6/544) ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat
Ergün’ün cevabı
2.- Tokat Milletvekili Reşat
Doğru’nun, Tokat Organize Sanayi Bölgesindeki yatırımlara ilişkin sözlü soru
önergesi (6/757) ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat Ergün’ün cevabı
3.- Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu’nun, Taşköprü Organize Sanayi Bölgesine ilişkin
sözlü soru önergesi (6/807) ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat Ergün’ün cevabı
4.- Gaziantep Milletvekili Hasan
Özdemir’in, yabancı bir firmanın teşvikten yararlanarak yatırım yapmasına
ilişkin sözlü soru önergesi (6/820) ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat Ergün’ün
cevabı
5.- Tokat Milletvekili Reşat
Doğru’nun, açılan hipermarket ve süpermarket sayısına ilişkin sözlü soru
önergesi (6/835) ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat Ergün’ün cevabı
6.- Tokat Milletvekili Reşat
Doğru’nun, Niksar OSB’deki tapu sorununa ilişkin sözlü soru önergesi (6/866) ve
Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat Ergün’ün cevabı
7.- Tokat Milletvekili Reşat
Doğru’nun, esnaf ve KOBİ’lerin kredi kullanımında sicil affına ilişkin sözlü
soru önergesi (6/930) ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat Ergün’ün cevabı
8.- Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün, fıstık ürünündeki alım politikasına ilişkin sözlü
soru önergesi (6/954) ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat Ergün’ün cevabı
9.- Karaman Milletvekili Hasan Çalış’ın, asansörlerin denetimine ilişkin sözlü soru
önergesi (6/1050) ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat Ergün’ün cevabı
10.- Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün, alışveriş merkezlerine yönelik düzenleme
ihtiyacına ilişkin sözlü soru önergesi (6/1089) ve Sanayi ve Ticaret Bakanı
Nihat Ergün’ün cevabı
11.- Tokat Milletvekili Reşat
Doğru’nun, Tokat’taki OSB’lerin çevre denetimine ilişkin sözlü soru önergesi
(6/1106) ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat Ergün’ün cevabı
12.- Tokat Milletvekili Reşat
Doğru’nun, Tokat’taki OSB’lerde çevre birimi kurulmasına ilişkin sözlü soru
önergesi (6/1107) ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat Ergün’ün cevabı
13.- Karaman Milletvekili Hasan Çalış’ın, imalat sanayisine yönelik tedbirlere ilişkin
sözlü soru önergesi (6/1110) ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat Ergün’ün cevabı
14.- Karaman Milletvekili Hasan Çalış’ın, tekstil sanayisinin desteklenmesine ilişkin sözlü
soru önergesi (6/1112) ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat Ergün’ün cevabı
15.- Karaman Milletvekili Hasan Çalış’ın, tekstil ve hazır giyim sektörünün sorunlarına
ilişkin sözlü soru önergesi (6/1113) ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat Ergün’ün
cevabı
16.- Karaman Milletvekili Hasan Çalış’ın, otomotiv sektöründeki daralmaya ilişkin sözlü
soru önergesi (6/1122) ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat Ergün’ün cevabı
17.- Gaziantep Milletvekili Hasan
Özdemir’in, hipermarketlere yönelik tasarı taslağına ilişkin sözlü soru
önergesi (6/1134) ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat Ergün’ün cevabı
18.- Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün, can suyu kredilerine ilişkin sözlü soru önergesi
(6/1152) ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat Ergün’ün cevabı
19.- Gaziantep Milletvekili Hasan
Özdemir’in, bazı sektörlerin canlandırılmasına ilişkin sözlü soru önergesi
(6/1185) ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat Ergün’ün cevabı
20.- Tokat Milletvekili Reşat
Doğru’nun, Millî Prodüktivite Merkezinin çalışmalarına ilişkin sözlü soru
önergesi (6/1212) ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat Ergün’ün cevabı
21.- Karaman Milletvekili Hasan Çalış’ın, Ankara’da şebekeye verilen Kızılırmak suyunun
kombi arızalarına neden olduğu iddiasına ilişkin sözlü soru önergesi (6/1230)
ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat Ergün’ün cevabı
22.- Karaman Milletvekili Hasan Çalış’ın, Çin malı tekstil ürünlerinin terzileri mağdur
etmesine ilişkin sözlü soru önergesi (6/1233) ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat
Ergün’ün cevabı
23.- Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün, kredi borçluları kayıtlarıyla ilgili kanunun
uygulanmasına ilişkin sözlü soru önergesi (6/1289) ve Sanayi ve Ticaret Bakanı
Nihat Ergün’ün cevabı
24.- Tokat Milletvekili Reşat
Doğru’nun, KOBİ kredilerine ilişkin sözlü soru önergesi (6/1316) ve Sanayi ve
Ticaret Bakanı Nihat Ergün’ün cevabı
25.- Karaman Milletvekili Hasan Çalış’ın, ekonomik kriz nedeniyle alınacak tedbirlere
ilişkin sözlü soru önergesi (6/1327) ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat Ergün’ün
cevabı
26.- Manisa Milletvekili Mustafa Enöz’ün, Ege Bölgesi’nde pamuk ve tekstil sektörünün
desteklenmesine ilişkin sözlü soru önergesi (6/1388) ve Sanayi ve Ticaret
Bakanı Nihat Ergün’ün cevabı
27.- Manisa Milletvekili Mustafa Enöz’ün, can suyu kredisine ilişkin sözlü soru önergesi
(6/1389) ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat Ergün’ün cevabı
28.- Antalya Milletvekili Osman
Kaptan’ın, bazı yasa çalışmalarına ve OSB’lerin desteklenmesine ilişkin sözlü
soru önergesi (6/1436) ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat Ergün’ün cevabı
BAŞKAN – Sanayi ve Ticaret Bakanı Sayın Nihat Ergün, gündemin
“Sözlü Sorular” kısmında yer alan sorulardan 1, 22, 28, 33, 38, 53, 93, 103,
161, 187, 200, 201, 204, 206, 207, 214, 222, 238, 259, 275, 290, 293, 341, 366,
374, 422, 423, 464’üncü sıralardaki soruları birlikte cevaplandırmak
istemişlerdir.
Şimdi bu soruları sırasıyla okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorumun Maliye Bakanı tarafından sözlü olarak
cevaplandırılmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Dr.
Reşat Doğru
Tokat
Soru: 2005-2006-2007 yıllarında Bakanlığınız bünyesindeki Merkezi
Uzlaşma Komisyonu’na yıllar itibarıyla;
- Kaç adet mükellefin “Şahıs, Şirket, vb.” uzlaşma için müracaatı
olmuştur?
- Uzlaşma için müracaat edilen toplam matrah nedir?
- Müracaat eden mükelleflerden kaç adediyle uzlaşma yapılmıştır?
- Uzlaşmaya varılan mükelleflerin müracaat tutarı ile uzlaşma
tutarı nedir?
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorumun Sanayi ve Ticaret Bakanı tarafından sözlü olarak
cevaplandırılmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Dr.
Reşat Doğru
Tokat
Soru: Tokat Organize Sanayi Bölgesine son 5 yılda hangi
yatırımcılar gelerek yatırım yapmışlardır?
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Sanayi ve Ticaret Bakanı tarafından sözlü
olarak cevaplandırılmasını arz ederim. 06.06.2008
Mehmet
Serdaroğlu
Kastamonu
Organize Sanayi Bölgeleri, istihdam artışı sağlayan, işsizliğe
çare olan dolayısıyla özellikle Anadolu’daki göçü önleyerek, bölgesel
kalkınmanın altyapısını oluşturmaktadır.
Bu düşünce ile, 2000 yılında programa
alınan Kastamonu Taşköprü Organize Sanayi Bölgesi için bugüne kadar bir
faaliyette bulunulmamıştır. 8 yıldır yer tespitinin bile yapılmadığı Taşköprü
Organize Sanayi Bölgesi, 2008 yılı yatırım programında da yer almamaktadır.
Soru1.- 2000 yılında programa alınan Kastamonu Taşköprü Organize
Sanayi Bölgesi’nin 8 yıldır yer tespitinin yapılmayışının nedenleri nedir?
Açıklar mısınız?
Soru2.- 2000 yılında programa alınan Kastamonu Taşköprü Organize
Sanayi Bölgesi’nin Müteşebbis Heyeti’nde kimler veya hangi kurumların temsilcileri
vardır?
Soru3.- Taşköprü Organize Sanayi Bölgesi ile ilgili bundan sonraki
süreçte ne yapmayı düşünüyorsunuz? Bu konudaki program ve hedefleriniz
nelerdir?
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Sanayi ve Ticaret Bakanı tarafından sözlü
olarak cevaplandırılması konusunda gereğini saygılarımla arz ederim.
Hasan
Özdemir
Gaziantep
Gaziantep’te halıcılık sektörü, 200 firmayla tüm dünyaya ürün
ihraç ederek, dünya pazarının % 20’sini elinde tutan Belçika’yla rekabet etmeye
çalışmaktadır.
Sanayicilerimiz bu kadar emek verirken, haksız teşvik rekabet
gücümüzü zayıflatıyor. Türk üreticileri ile rekabet edemeyen Belçikalı
üreticiler, “Balpa Firması” gibi çareyi Türkiye’de
teşvikli illerimize yatırım yapmakta bulmuştur.
Bu çerçevede;
1- Balpa firmasının teşvikten
yararlanarak Türkiye’de yatırım yaptığı doğru mu?
2- Bakanlık olarak, haksız rekabete yol açan bu teşvik
uygulamasını gözden geçirmeyi düşünüyor musunuz?
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorumun Sanayi ve Ticaret Bakanı tarafından sözlü olarak
cevaplandırılmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Dr.
Reşat Doğru
Tokat
Soru: Eylül 2007 tarihinden 31.05.2008 tarihine kadar Ülkemiz İl
ve İlçelerinde kaç adet hipermarket ve süpermarket açılmıştır?
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorumun Sanayi ve Ticaret Bakanı tarafından sözlü olarak
cevaplandırılmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Dr.
Reşat Doğru
Tokat
Soru: Niksar Organize Sanayi Bölgesi içerisinde yatırım yapmakta
olan yatırımcılarımızın tapuları verilmemektedir, bu durum yatırımcılarımızın
sıkıntı çekmesine sebep olmaktadır, bu problemin çözülmesi için ne gibi
çalışmalar yapılmaktadır?
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorumun Sanayi ve Ticaret Bakanı tarafından sözlü olarak
cevaplandırılmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Dr.
Reşat Doğru
Tokat
Soru: Esnaflarımız ve Küçük Ölçekli İşletmelerin içinde
bulundukları sıkıntıların aşılması için kredi kullanmalarında kolaylık
sağlanması amacıyla sicil affı çıkarmayı düşünüyor musunuz?
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Sanayi ve Ticaret Bakanı tarafından sözlü
olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim.
Yaşar
Ağyüz
Gaziantep
Seçim bölgem Gaziantep ve İlçelerinde bu yıl yaşanan yoğun
kuraklık çiftçilerimizi ekonomik olarak mağdur etmiştir.
Tarım ürünlerimizin yanı sıra bölgemizde Fıstık ve Zeytin üretimi
de yapılmaktadır. Yoğun sıcak hava koşullarına rağmen Fıstık rekoltesi
200.000 tonun üzerinde beklenmektedir. Fıstık ürünü toplanmaya ve piyasaya
gelmeye başlamıştır.
1. Kentimizde kurulu Güneydoğu Tarım
Satış Kooperatifleri Birliği aracılığıyla, destekleme alımı yapmayı, taban
fiyat açıklamayı düşünüyor musunuz?
2. İhracattaki tıkanıklık, rekolte
yüksekliği ve piyasada oluşan düşük fiyat seyri üreticilerin mağduriyetine yol
açacağından geç kalınmadan önlem alınması için düzenleme yapmayı düşünüyor
musunuz?
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk
Çelik tarafından sözlü olarak yanıtlanmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Hasan
Çalış
Karaman
Makine Mühendisleri Odasınca asansörler konusunda yapılan ve
gazetelerde yer alan açıklama, okuyucuların kanını dondurmuştur. Oda tarafından
hazırlanan rapora göre; günlük hayatımızda sıkça kullandığımız 160 bin
asansörden geçen yıl sadece 13 bini kontrol edilmiştir. Ayrıca bu asansörlerin
yüzde 54’ünün kesinlikle hiç kullanılamaz olduğu ortaya çıkmıştır.
Bu bilgiler ışığında;
1. Hemen hemen hepimiz tarafından günlük
hayatımızda çok sık kullandığımız asansörlerin denetimi yapılmakta mıdır?
Yapılıyor ise hangi resmi kurum ve kuruluş tarafından, kaç günde bir
yapılmaktadır?
2. 2004-2007 yılı içinde toplam kaç asansörün denetimi
yapılmıştır? Yapılan bu denetimler sırasında kaç asansör, “kullanılabilir” kaç
asansör, “kullanılamaz” raporu almıştır?
3. Vatandaşların can güvenliğini yakından ilgilendiren
asansörlerle ilgili bir standart var mıdır? Var ise bu standartlara uyulmakta
mıdır? Ülkemizde kullanılan hali hazırdaki asansörlerin yüzde kaçı standartlara
uygun değildir?
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Sanayi ve Ticaret Bakanı tarafından sözlü
olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim.
Yaşar
Ağyüz
Gaziantep
Tüm dünyada yaşanan global finans krizi,
doğal olarak ülkemizde de etkili olmaktadır.
Çoğu sektörlerde üretimin düşürülmesi, işten çıkarmalar ve
işsizlik yaşanırken,
1. İç pazar satışlarının odak noktası ve tüketiciler için cazibe
merkezleri olan AVM’lerde yaşanan “Kepenk kapatma
eylemi” hipermarketler yasasının acilen çıkarılması gerektiğini göstermiyor mu?
2. Plansız, programsız ve küçük esnafı yok edecek konumlarda
yapılmasına belediyelerce izin verilen AVM’ler için
acil bir düzenleyici ve önleyici tedbir düşünüyor musunuz?
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorumun Sanayi ve Ticaret Bakanı tarafından sözlü olarak
cevaplandırılmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Dr.
Reşat Doğru
Tokat
Soru: Tokat ili ve ilçeleri OSB de sanayilerden kaynaklanan
kirlilikler Çevre ve Orman Bakanlığınca izlenip denetlenmekte midir? En son
denetleme hangi tarihte yapılmıştır?
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorumun Sanayi ve Ticaret Bakanı tarafından sözlü olarak
cevaplandırılmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Dr.
Reşat Doğru
Tokat
Soru: 4562 Sayılı OSB Kanunu Uygulama yönetmeliğinin 107.
maddesine göre OSB Çevre Yönetim sistemini oluşturacaktır, hükmüne göre Tokat,
Erbaa, Niksar Çevre birimleri ne zaman kurulacaktır?
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Sanayi ve Ticaret Bakanı tarafından sözlü
olarak yanıtlanmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Hasan
Çalış
Karaman
Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu (TİSK) tarafından
yapılan çalışmaya göre, özel imalat sanayinde istihdam artışı durma noktasına
gelirken, bazı sektörlerde istihdam kaybı derinleşmiştir. En fazla istihdam
kaybı tekstil ve hazır giyim sektöründe ortaya çıkmıştır.
Bu bilgiler ışığında;
1. Özel imalat sanayi genelinde 2007 yılının 1. döneminde yüzde
2,7 seviyesinde olan istihdam artış oranı, 2008 yılının 2. döneminde yüzde
0,3’e gerilemiştir. Önemli oranda gerilemiş bulunan istihdamı artırmak için
çalışma yapmayı planlıyor musunuz? Bu amaçla yapmış olduğunuz bir çalışma var
mıdır?
2. Küresel krizden çok önce elektrik ve doğalgaz gibi zamlarla
etkilenmeye başlayan imalat sanayi, küresel krizin de etkisiyle durma noktasına
gelmiştir. Rekabet gücü azalan bu sektörlerden başlayarak, büyüme ve istihdam
odaklı tedbirler almayı düşünüyor musunuz? Bu konuda bakanlık olarak bir
girişiminiz var mıdır?
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Sanayi ve Ticaret Bakanı tarafından sözlü
olarak yanıtlanmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Hasan
Çalış
Karaman
Son elektrik ve doğalgaz zammı nedeniyle pek çok fabrika sistemlerini
kömüre dönüştürmüştür. Böylece son zamlarla boyahanesinde 300 milyar liraya
buhar üreten bir fabrika, kömürle aynı buharı 100 milyar liraya üretmeye
başlamıştır.
Bu bilgiler ışığında;
1. İstanbul Tekstil ve Hammadde İhracatçıları Birliği (İTHİB) vatandaşlara
dağıtılan “bedava” kömürün kendilerine de verilmesini istemektedir. İTHİB’nin bu teklifini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Sanayicilerimize bedava kömür sağlama konusunda bir çalışmanız olacak mı?
2. Zamlar ihracatı da etkilemiştir. Tekstil alanında ortaya çıkan
ihracat düşüşü yüzde 22’yi bulmuştur. İhracatı yeniden artırmak için herhangi
bir tedbir alınmış mıdır? Alınmış ise bu tedbirler nelerdir?
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Sanayi ve Ticaret Bakanı tarafından sözlü
olarak yanıtlanmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Hasan
Çalış
Karaman
Üretim ve
istihdamın lokomotifi durumunda olan tekstil ve hazır giyim
sektöründe sanayi üretimi sürekli gerileme gösterirken, kapasite kullanımı da
geçen yıla oranla oldukça azalmıştır.
Bu bilgiler ışığında;
1. Tekstil ve hazır giyim sektöründe, geçmiş yıllara oranla
gerileme ve kapasite kullanımında azalma söz konusu mudur? Söz konusu ise bu
nereden kaynaklanmaktadır?
2. Tekstil sektöründe, takibe düşen kredi oranının yüzde 11.75
gibi oldukça ciddi bir miktara ulaştığı doğru mudur? Bu doğru ise sektör
bazında hangi tedbirleri almayı planlıyorsunuz?
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Sanayi ve Ticaret Bakanı tarafından sözlü
olarak yanıtlanmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Hasan
Çalış
Karaman
Krizin etkileri, tüm sektörde olduğu gibi otomotiv sektöründe de
kendini hissettirmeye başlamıştır. Son verilere göre otomotiv pazarındaki
satışlar önemli ölçüde düşmüştür. Otomotiv Sanayi Derneği (OSD) sektörde günden
güne daralma olduğunu açıklamıştır.
Bu bilgiler ışığında;
1. Üretimin neredeyse yüzde 80’ini ihraç eden otomotiv sektöründe
meydana gelen bu daralmayı önlemek için herhangi bir çalışmanız var mıdır? Bu
konuda çalışma yapmayı düşünüyor musunuz?
2. OSD verilerine göre Ekim ayında toplam taşıt pazarında yüzde 37.3 otomobil pazarında ise yüzde 39.2 oranında azalma
ortaya çıkmaktadır. İşçi çıkarmayı önleme konusunda, sektöre yönelik hangi
teşvikler ve destek çalışmaları uygulanmaktadır?
3. Daralma karşısında sektör çalışanlarını işsizlik endişesi
sarmıştır. İşlerini kaybeden ve kaybedecek olan sektör çalışanlarını mağdur
etmeyecek bir girişiminiz var mıdır? Bu konuda adım atmayı düşünüyor musunuz?
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Sanayi ve Ticaret Bakanı tarafından sözlü
olarak yanıtlanmasını sayılarımla arz ederim.
Hasan
Özdemir
Gaziantep
Son yıllarda yabancı sermayenin de desteği ile hızla artan hiper/süper marketlerin fiyat avantajı ve ürün çeşitliliği
gibi nedenlerle şehir merkezlerindeki küçük esnafı yaraladığı bilinmektedir.
Buna göre;
1) 59. Hükümet döneminde de gündeme gelen ve kamuoyunda
“Hipermarket Yasası” olarak bilinen Tasarının bugünkü akıbeti nedir?
Bakanlığınız gündeminde bu içerikte bir Tasarı hazırlanması var mıdır? Ekonomik
kriz sürecinde konunun aciliyeti göz önüne alınmakta
mıdır?
2) 59. Hükümette Tasarının gündeme geldiği günden bugüne kadar
geçen yaklaşık 1 yıllık sürede büyük marketlerin yoğun olduğu şehir
merkezlerinde kaç esnaf işyerini kapatmıştır?
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Sanayi ve Ticaret Bakanı tarafından sözlü
olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim.
Yaşar
Ağyüz
Gaziantep
Küresel finans krizin etkilediği ülkemizde kobilerin
de sıkıntılı bir süreçten geçtiğini belirleyen Bakanlığınızın,
Sıkıntıya ekonomik katkı olsun diye uygulamaya koyduğu “Can suyu
kredileri” seçim bölgem Gaziantep’teki KOSGEB mensubu küçük işletmeler arasında
önce memnuniyetle karşılanmış, uygulamadaki yanlışlık ve yaratılan
engellemelerle sonunda hüsrana uğramışlardır.
1. İkinci can suyu krizi başvuru süresi 17-19 Aralık olarak neden
kısa ilan edilmiş, sistem bir saat içinde kapandığı için başvurular anlaşmalı
bankalarca neden alınmamıştır?
2. Anlaşmalı bankalar Gaziantep’te yapılan başvurulardan kaç
tanesini sisteme kaydetmiş, değerlendirmeye kaç müracaatı almıştır?
3. Gaziantep’te kaç işletme başvurmuş, kaç işletme can suyu
kredisi almıştır?
4. Bundan sonraki süreçte çokça sayıda işletmenin faydalanması ve
anlaşmalı bankalarca yaratılan ipotek işletme gibi diğer engellerin
kaldırılması için tedbir almayı düşünüyor musunuz?
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Sanayi ve Ticaret Bakanı tarafından sözlü
olarak yanıtlanmasını saygılarımla arz ederim.
Hasan
Özdemir
Gaziantep
İçerisinde bulunduğumuz ekonomik kriz sürecinde Türk ekonomisinin
yeniden yükselişe geçmesi için üretim sektörünün canlanması makroekonomik bir
gerekliliktir. Bu doğrultuda birtakım vergi indirimleri gibi düzenlemelerle
otomotiv sektörünün canlanması için girişimlerde bulunulmuştur. Ancak 6 milyar
dolara ulaşan cirosuyla beyaz eşya sektörü ile ülke istihdamının ciddi bir
bölümünü oluşturan tekstil sektörünün canlanması için herhangi bir program
şimdiye kadar ortaya çıkmamıştır.
Buna göre;
1) Yukarıda bahsedilen sektörlerin canlanması için bir tür “Önlem
ve Kurtarma Paketi” bakanlığınızın strateji gündeminde bulunmakta mıdır? Varsa
bu içerikte bir paket ile ne gibi düzenlemeler hedeflenmektedir?
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorumun Sanayi ve Ticaret Bakanı tarafından sözlü olarak
cevaplandırılmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Dr.
Reşat Doğru
Tokat
Soru: Millî Prodüktivite Merkezi tarafından ülkemizde verimliliği
arttırıcı hangi projeler desteklenmiş, hangi bölgelerde çalışmalar devam
etmektedir?
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Sanayi ve Ticaret Bakanı tarafından sözlü
olarak yanıtlanmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Hasan
Çalış
Karaman
İçme ve kullanma suyu olarak Ankaralıların hizmetine sunulan
Kızılırmak suyu, kombilerde meydana gelen arıza nedeniyle yeniden tartışma
konusu haline gelmiştir. Kombi arıza teknik servisleri, Kızılırmak suyu ile
birlikte kombi arızalarının da arttığını belirtmektedir.
Bu bilgiler ışığında;
1. İçerdiği ağır metaller nedeniyle toplumun pek çok kesimlerinde
halen tartışması süren Kızılırmak suyunun, ısınma ve sıcak su amaçlı kullanılan
kombilerin sıcak su eşanjörlerinde arızalara neden
olduğu doğru mudur?
2. Kızılırmak suyuyla birlikte Ankara’da artış gösteren kombi
arızaları ile ilgili yapılan bir araştırmanız var mıdır? Var ise bu araştırma
ve sonuçlarını kamuoyu ile paylaşmayı düşünüyor musunuz?
3. Sık sık meydana gelen kombi
arızalarına karşı tüketicileri nasıl korumayı planlıyorsunuz? Bu konuda
çalışmanız var mıdır?
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Sanayi ve Ticaret Bakanı tarafından sözlü
olarak yanıtlanmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Hasan
Çalış
Karaman
Türkiye genelinde yaklaşık 10 bin terzici esnafı kaldığını
belirten Türkiye Terziler, Konfeksiyoncular ve Giyim Sanatkarları
Federasyonu Genel Başkanlığı; Çin’den ülkemize getirilen kalitesiz ve sağlıksız
tekstil ürünlerinin terzi esnafını mağdur ettiğini açıklamaktadır.
Bu bilgiler ışığında;
1. Çin malı tekstil ürünleri karşısında terzi esnafımız mağdur
olmuş mudur? Olmuş ise bu mağduriyet kalıcı bir mağduriyet midir?, yoksa geçici midir?
2. Çin malı ürünler karşısında, terzi esnafımızın rekabet gücü
kalmış mıdır? Kalmamış ise terzi esnafının mesleklerini sürdürebilmeleri
konusunda nasıl bir çalışma yapmayı düşünüyorsunuz?
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Sanayi ve Ticaret Bakanı tarafından sözlü
olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim.
Yaşar
Ağyüz
Gaziantep
Çek Senet ve Kredi kartı borçlarına ilişkin taahhütlerini yerine
getiremeyen Vatandaşlarımızın Merkez Bankası kara listesine alınmaları,
taahhütlerini yerine getirmeleri koşulu ile Merkez Bankası’nda tutulan
kayıtların silinmesi TBMM’de çıkarılan 5834 sayılı yasa ile sağlanmış olmasına
rağmen;
1. Seçim Bölgem Gaziantep’te borçlarını yerine getiren
Vatandaşlarımız, Tüketici Kredisi başvurusu yaptıklarında isimleri kara
listeden silinmediği için yeni kredi alamamaktadırlar.
Merkez Bankası’nca Sicil Affı diye bilinen Yasa Hükümleri neden
hala uygulanmamaktadır?
2. Ekonomik krizin derinleştiği günümüzde sıkıntı içerisinde olan
Esnafımızın, Emeklilerimizin, Çalışanlarımızın yeni kredi taleplerinde neden
Bankalarca halen Kara liste engeli çıkarılmaktadır.
3. Sicil Affı diye bilinen 5834 sayılı yasanın Merkez Bankası’nca
uygulanması için ilgili Bakanlıklarca ortak bir çalışma yapmayı düşünüyor
musunuz?
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorumun Sanayi Ticaret
Bakanı tarafından sözlü olarak
cevaplandırılmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Dr.
Reşat Doğru
Tokat
Soru:
1- 2008 yılı itibariyle KOBİ'lere ne kadar kredi verilmiştir?
2- Tokat ili olarak bundan ne kadar faydalanılmıştır?
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki
sorularımın Sanayi ve
Ticaret Bakanı tarafından sözlü
olarak yanıtlandırılmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Hasan
Çalış
Karaman
Ekonomik gidişatın hiç de iyi olmadığını işsizlik ve ihracat
rakamlarından sonra açıklanan sanayi üretimi rakamları açık bir şekilde ortaya
koymuştur. Aylık sanayi üretim endeksi, 2009 yılı Şubat ayında bir önceki yılın
aynı ayına göre yüzde 23,7 azalarak 84,8 olmuştur.
Bu bilgiler ışığında;
1- Sanayi bu ülkenin can damarıdır. Sanayi olmazsa, iş olmaz, aş
olmaz. Sanayi sektöründe her geçen gün işsizliğin artması ve üretimin azalması,
açılan ekonomik paketlerin yetersiz olduğunu mu göstermektedir? Şu ana kadar
açılan ekonomik paketleri yeterli görüyor musunuz?
2- İşsizliği önleme ve
üretimi artırma konusunda yeni tedbirler almayı düşünüyor musunuz? Sanayi
sektörüne nefes aldıracak yeni bir paket konuda çalışmanız var mıdır?
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Sanayi ve Ticaret Bakanı Sayın Nihat Ergün
tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim.
Mustafa
Enöz
Manisa
Sorular:
1 - Yerli pamuk kullanımını
özendirmek amacıyla bu pamukları kullanan sanayicilere destek verilmesi ile
ilgili Bakanlığınızca bir çalışma yapılmakta mıdır?
2 - Ege Bölgesi kaliteli
pamuk üretimi açısından ve bunu işleyen kalifiye tekstil sektörü açısından özel
bir bölgedir. Son yıllarda pamuk üretiminden vazgeçen üreticinin tercihleri
bölgenin ürün desenini de olumsuz etkilemektedir. Bu nedenle bölgedeki pamuk ve
tekstil sanayini teşvik için özel destekler geliştirilmesini planlıyor musunuz?
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Sanayi ve Ticaret Bakanı Sayın Nihat Ergün
tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim.
Mustafa
Enöz
Manisa
Sorular:
1- Verilmesi düşünülen cansuyu
kredisinden kaç tane işletmeninin faydalanması hedeflenmiştir?
2- Verilecek olan kredi tutarının miktarı nedir?
3- Manisa ilinde bu krediden faydalanan işyeri sayısı kaçtır?
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Sanayi ve Ticaret Bakanı Sayın Nihat Ergün
tarafından sözlü olarak yanıtlanması için gereğini arz ederim. 28.05.2009
Osman
Kaptan
Antalya
1- Bakanlığımızca; önceki
yıllarda hazırlanıp Başbakanlığa gönderilmiş olan "Sebze ve Meyve
Ticaretinin Düzenlenmesi ve Toptancı Halleri Hakkında Kanun Tasan Taslağı” ile
ilgili gelişmeler hangi aşamadadır? Sebze ve meyve ticaretinin düzenlenmesi ve
toptancı haller ile ilgili yasal düzenlemeler TBMM'de ne zaman görüşülüp
yasalaşacaktır?
2- Büyük Mağazalar Kanunu
ile ilgili çalışmalar hangi aşamadadır? TBMM'de ne zaman görüşülüp,
yasalaşacaktır?
3- Doğalgaz aboneliklerinde Organize Sanayi Bölgelerinden alınan
abonelik bedellerinin ve teminatlarının düşürülmesi yönünde bir çalışmanız var
mıdır?
BAŞKAN – Sayın Bakan, yalnız bir şey rica edeceğim: Sorulara cevap
verirken soru sahibi milletvekillerini ve hangi sorularına cevap verdiğinizi
belirtirseniz daha uygun olacak çünkü Genel Kurulda bulunan soru sahibi
milletvekillerine ek açıklama olanağı tanıyacağım.
Şimdi, buyurunuz efendim.
SANAYİ VE TİCARET BAKANI NİHAT ERGÜN (Kocaeli) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Tokat Milletvekili Sayın Reşat Doğru,
Gaziantep Milletvekili Sayın Yaşar Ağyüz, Karaman
Milletvekili Sayın Hasan Çalış, Gaziantep Milletvekili Sayın Hasan Özdemir,
Manisa Milletvekili Sayın Mustafa Enöz, Antalya
Milletvekili Sayın Osman Kaptan ve Kastamonu Milletvekili Sayın Mehmet Serdaroğlu’nun sözlü sorularını cevaplamak üzere
huzurlarınızdayım. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Önce, Sayın Reşat Doğru’nun sormuş olduğu soruları cevaplamak
istiyorum.
Maliye Bakanımıza sormuş olduğu soruda Sayın Reşat Doğru, Uzlaşma
Komisyonundaki durumu sormaktadır. Gelir İdaresi Başkanlığı Uzlaşma
Komisyonunda 2005, 2006, 2007 yılları toplamı olarak uzlaşmaya konu olan dosya
sayısı 169 olmuş, uzlaşılan dosya ise 96 olarak gerçekleşmiştir. Uzlaşma öncesi
vergi tutarı 1.6 milyar iken uzlaşılan vergi tutarıysa
564 milyon lira şeklinde gerçekleşmiştir.
Yine Sayın Reşat Doğru, Tokat ilindeki organize sanayi
bölgeleriyle ilgili:
Tokat Organize Sanayi Bölgesi’nde atık su arıtma tesisleri Tokat
Belediye Başkanlığı tarafından 31/03/2010 tarihinde
işletmeye alınacaktır ve Tokat ilindeki çevre konuları organize sanayi
bölgelerinde Çevre İl Müdürlüğünce denetlenmekte olup en son denetim 14 Nisan
2009 tarihinde gerçekleştirilmiştir. Ayrıca, sanayicilerden doğan herhangi bir
çevre kirliliği olmadığı için Tokat Organize Sanayi Bölgesi’nde çevre yönetim
sistemi oluşturulmamıştır. Gerek duyulduğunda bu yönetim sistemi de
oluşturulabilecektir.
Tokat Niksar Organize Sanayi Bölgesi’nde henüz üretime geçmiş bir
sanayi kuruluşu olmadığından kirlilik söz konusu değildir.
Erbaa Organize Sanayi Bölgesi’nde ise, Erbaa Belediyesiyle
birlikte, Organize Sanayi Bölgesi sınırları içinde yer alan arıtma tesisi Eylül
2008 tarihinde faaliyete geçirilmiştir. Erbaa Belediyesi tarafından, faaliyet
gösteren fabrikaların çöpleri ve bütün atıkları da günlük olarak toplanmakta,
herhangi bir çevre
kirliliği bulunmamaktadır. Tokat İl Çevre Müdürlüğü de zaten sanayi
tesislerinin denetimini de bu açıdan yapmaktadır.
Turhal Organize Sanayi Bölgesi’nde üretimde olan sadece üç firma
bulunmaktadır. Bu firmalar için de “Çevresel etki değerlendirme gerekli
değildir.” raporu bulunduğundan Tokat İl Çevre Müdürlüğünce Turhal Organize
Sanayi Bölgesi 2008 15 Nisan ve 28 Mayıs tarihlerinde denetlenmiş ve herhangi
bir kirliliğe rastlanmamıştır.
Zile Organize Sanayi Bölgesi’nde ise imar planları onaylanmış olup
etüt proje ihalesi 2008 15 Nisanında gerçekleştirilmiş, Tokat Zile Organize
Sanayi Bölgesi’nde üretime geçen sanayi kuruluşu bulunmadığından herhangi bir
denetleme işlemi de yapılmamıştır.
Yine, Tokat Merkez Organize Sanayi Bölgesi’nde son beş yıl
içerisinde toplam dokuz farklı sektörde 63 sanayici yatırım için müracaat etmiştir.
Bu sektörler: 11 sanayici makine endüstride, 11 sanayici mobilya ahşapta, 28
sanayici gıdada, 8 sanayici tekstilde, 4 sanayici diğer sektörlerde -plastik,
PVC, kozmetik, beton yapı, inşaat ve benzeri sektörlerde- yatırım
gerçekleştirmişlerdir.
Niksar Organize Sanayi Bölgesi’nin kamulaştırma işlemleri ise
hâlihazırda devam etmektedir. Bölgenin imar uygulaması mülkiyeti alınan
yerlerde etaplar hâlinde yapılmaktadır. Bölgedeki yatırım faaliyetlerinin
gecikmeden yürütülmesi için imar uygulaması yapılan yerlerde bulunan
katılımcıların OSB’ye karşı sorumluluklarını, yükümlülüklerini yerine getirmesi
hâlinde tapuları ve yapı izinleri de verilebilecektir.
Sayın Reşat Doğru alışveriş merkezleriyle ilgili bir soru
yöneltmiş.
Alışveriş merkezleri, 2007-2008 yılları itibarıyla market sayıları
çeşitlerine göre şu şekildedir:
2.500 metrekarenin üstündeki büyük hipermarketler 2007 yılında 178
iken 2008 yılında 183 olmuş, toplam 5 adet artış göstermiş.
1.000-
400 ila
Küçük süpermarketler, 400 metrekarenin altında olan süpermarketler
4.763’ten 5.544’e çıkmış ve 781 adet artış göstermiş.
Orta nitelikteki marketler ise -50 ila
Hatırlayacağınız gibi, kamuoyunda “sicil affı” diye bilinen kanun,
28/1/2009 tarihinde Resmî Gazete’de yayımlanarak
yürürlüğe girmiştir. Bu Kanun’un uygulanmasında bankalarda birtakım zorluklar
yaşanmaktadır. Merkez Bankası ve bankalar ile özel finans kurumlarınca
kayıtların silinmesinden sonra bankalar ve özel finans kurumlarınca yapılacak
kredilendirme, çek karnesi verilmesi ve diğer bankacılık işlemlerinde silinmiş
kayıtlar dikkate alınmayacaktır. Elbette, bu konuda bankalar sırf bu gerekçeyle
kredi vermiyorlarsa, o zaman kanuna karşı sorumluluk altında olacaklardır ve
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kuruluyla problem yaşayacaklardır. Ancak
bankalar kredi verip vermeme konusunu, kredi sözleşmesi yapıp yapmama konusunu
başkaca kriterlerle de değerlendirdiklerinden, kredi
verilmeyenlerin hangi sebeple verilmediklerinin ayrıca araştırılması
gerekmektedir.
Millî Prodüktivite Merkezi çalışmalarına gelince: Millî
Prodüktivite Merkezi ilk defa 1998 yılında verimlilik artırma projelerini
Gaziantep ilinden başlatmış ve bugün il sayısı elliye yaklaşmıştır. Bu
projelerde götürülen hizmetler dört ana başlık altında toplanabilir. Verimlilik
danışmanlığı, verimlilik eğitimleri, verimlilik araştırmaları, toplumda
verimlilik bilincini geliştirme ve yaygınlaştırma programlar şeklinde
programları sürdürülmektedir Millî Prodüktivite Merkezi tarafından.
İllerin talep ve özelliklerine bağlı olarak bu hizmetler her ilde
farklı kapsam ve yoğunlukta uygulanmaktadır. Projeler Millî Prodüktivite
Merkezinin yıllık iş programları bazında planlanmakta ve uygulanmakta olup 2009
yılında ise Kırıkkale, Kırşehir, Nevşehir, Karabük ve Kastamonu illerinde
verimliliği artırma projeleri uygulanmaktadır. Önümüzdeki yıllarda da bu
projenin ülkemizin farklı bölgelerinde ve illerinde uygulanmasına devam
edilecektir.
Sayın Reşat Doğru KOBİ’lerle ilgili ne kadar kredi verildiğini
sormuştu.
Değerli arkadaşlar, 2008 yılında başlattığımız, KOBİ’lerin
1.000+1.000 KOBİ makine teçhizat destek kredisi: 941 işletme Türkiye genelinde
bu kredilerden yararlandı ve 224 milyon 743 bin 123 TL’lik kredi hacmi
oluşturuldu.
İmalatçı esnaf destek kredisi: Bu krediden yararlanan 5.108
işletme 129 milyon 242 bin Türk lirası kredi hacmine ulaştı.
İhracat destek kredisi: Bundan 3.191 işletme yararlandı, 465
milyon 187 bin 500 lira kredi hacmi oluşturuldu.
İstihdam endeksli can suyu kredisinden ise 12.428 işletme
yararlandı ve 618 milyon 502 bin 424 lira kredi hacmi oluşturuldu.
Böylece, bu desteklerden Türkiye genelinde 21.668 işletme
yararlanmış oldu, 1 milyar 437 milyon 675 bin 47 lira kredi hacmi KOSGEB
destekleriyle sağlanmış oldu.
Tokat iline bunun yansımaları:
1.000+1.000 KOBİ makine teçhizat destek kredisinden Tokat ilinde 9
işletme yararlandı, 1 milyon 887 bin 292 lira kredi hacmi oluştu.
İmalatçı esnaf destek kredisinden 60 imalatçı esnaf yararlandı, 1
milyon 530 bin lira kredi hacmi oluştu.
İhracat destek kredisinden 1 işletme 75 bin lira olarak
yararlandı.
İstihdam endeksli can suyu kredisinden ise 153 işletme Tokat’ta
yararlanarak 6 milyon 332 bin lira kredi hacmine ulaştı.
Böylece, Tokat ilinde KOSGEB desteklerinden 223 işletme, 9 milyon
824 bin 292 Türk lirası kredi hacmine ulaşmış oldu.
Şimdi, Gaziantep Milletvekili Sayın Yaşar Ağyüz’ün
sorularını cevaplıyorum: Bilindiği gibi, tarım satış kooperatifleriyle ilgili
1994 yılından itibaren uygulamaya konulan ekonomik istikrar tedbirlerinin bir
sonucu olarak destekleme alımları durdurulmuştur. Bu dönemden sonra, tarım
satış kooperatifleri ve birlikleri, alımlarını, Destekleme ve Fiyat İstikrar
Fonu kaynaklarından sağlanan düşük faizli kredilerle ve öz kaynakları ile
gerçekleştirmişlerdir. Bu dönemden sonra, birlikler ürün alımı, satımı, fiyat
politikaları ve ürün bedellerinin ödenmesi gibi konular da dâhil faaliyetlerini
yetkili organların almış oldukları kararlar çerçevesinde yürütmektedirler.
Birliğin ne kadar ürünü hangi fiyattan alacağı tamamen birlik yönetim kurulunca
belirlenmekte, yapılan işlemlerin tüm sorumluluğu da birlik yönetim kuruluna
ait bulunmaktadır. Bu çerçevede, Antep fıstığında da destekleme alımı yapılması
ya da taban fiyat açıklanması konularında zaten Bakanlığımızın herhangi bir
yetkisi de bulunmamaktadır.
Türkiye İstatistik Kurumunun verilerine göre, 2008-2009 sezonu
Antep fıstığı rekoltesi 116 bin ton olarak tahmin
edilmekteydi. Güneydoğubirlik’ten alınan bilgilerden,
rekoltenin, yaşanan kuraklığın etkisiyle boş dane oranının yüzde 30 seviyesinde
gerçekleşeceği ve bu nedenle rekoltenin 80-90 bin ton seviyelerinde
olmasının beklendiği ifade edilmektedir.
Gaziantep Ticaret Borsası verilerine göre, 2007 yılında ortalama
5,9 ila 6,3 TL/kilogram olan kırmızı kabuklu Antep fıstığının fiyatı, 2008
yılında 7,6 TL’ye yükselmiştir. 2008-2009 sezonu başlangıcı olan, eylül ayı
ortalaması 6,6 TL olan kırmızı kabuklu Antep fıstığı fiyatları, sezon
ortalaması itibarıyla 7,5 TL seviyelerinde gerçekleşmiştir. Ayrıca, diğer
ürünlerde olduğu gibi Antep fıstığı üreticileri de mazot, gübre desteklerinden
istifade etmekte olup, sertifikalı Antep fıstığı anacı ile bahçe tesis edilen
üreticilere, dekara 27 TL destek sağlanmaktadır.
Dünyada yaşanan finansal kriz ve ekonomik durgunluk nedeniyle
alışverişlerdeki azalma zaman zaman büyük alışveriş
merkezlerinde kiraların yüksek oluşuyla ilgili alışveriş merkezi yönetimleri
ile kiracılar arasında da gerçekten sıkıntılar yaşanmasına sebep olmuştur.
Ülkemizde, 90’lı yılların başlarında ivme kazanan marketleşme
süreci zaman içerisinde büyük bir gelişim gösterdi. Her türlü tüketim maddesi
ve ihtiyaç malzemesinin perakende ticaretinin yapıldığı ve büyük mağaza diye
adlandırılan bu alışveriş merkezlerinin sayılarındaki artış, beraberinde bazı
problemleri de ortaya çıkarmıştır. Alışveriş merkezleri ve büyük mağazalar ve
zincir mağazalar kanun tasarısı taslağı hazırlanmış ve Bakanlar Kuruluna sevk
edilmek üzeredir. Bunu arkadaşlarımızla paylaşmak istiyorum. Ayrıca, bu
tasarıyla mevcut ve ileride doğması muhtemel olan sorunlara çözüm getirilmesi
amaçlanmıştır. Dünya örnekleri ülkemiz gerçekleri kapsamında değerlendirilerek,
kamu yararını ön planda tutan ve serbest piyasa şartlarıyla uyumlu düzenlemeler
yapılmaya da özen gösterilmiştir.
Diğer taraftan, esnaf ve sanatkârımızın dünyadaki değişim ve
dönüşüme intibakları ve olumsuzluklardan etkilenmelerinin önüne geçilmesi
amacıyla Esnaf ve Sanatkârlar Değişim, Dönüşüm, Destek Strateji Belgesi ve
Eylem Planı da hazırlanmıştır. Bu eylem planıyla yapısal değişim ve dönüşümün sunduğu
fırsatlardan esnaf ve sanatkârların azami ölçüde yararlandırılması, değişim ve
dönüşümün bu kesim üzerindeki olumsuz etkilerinin belirlenen stratejik hedef ve
eylemlerle azaltılması amaçlanmaktadır.
Sayın Yaşar Ağyüz’ün KOSGEB’le ilgili
bazı soruları vardı. KOSGEB, kredi faiz destekleri için KOBİ’lerin kamu ve özel
bankalardan kullanacakları yatırım, işletme ve ihracat amaçlı kredileri, geri
dönüşsüz faiz desteği uygulamalarını yürütmekle görevlendirilmiş olan bir
kurumdur. Bu itibarla, 27/7/2009 tarihi itibarıyla,
Gaziantep ilinden, KOSGEB can suyu kredi programları kapsamında değerlendirilen
beş ayrı program için Gaziantep ilinden protokole taraf bankalar aracılığıyla
798 işletme 99 milyon 128 bin 962 Türk lirası tutarında kredi kullanma imkânına
sahip olmuştur. 1.000+1.000 KOBİ makine, teçhizat, kredi
desteğinden 45 işletme 10 milyon 321 bin 962 TL; imalatçı esnaf kredi
desteğinden 152 işletme 3 milyon 850 bin TL; ihracat destek kredilerinden 117
işletme 16 milyon 953 bin Türk lirası; istihdam endeksli can suyu kredisinden
273 işletme 12 milyon 630 bin Türk lirası; KOBİ ihracat, finansman destek
kredisinden ise 211 KOBİ 55 milyon 374 bin Türk lirası tutarında kredi
kullanmıştır Gaziantep ilimizde.
Değerli arkadaşlar, benzer bir soruyu Sayın Yaşar Ağyüz de sormuş sicil affıyla alakalı. Eğer bankalar Sicil
Affı Kanunu çıkmış olmasına rağmen, söz konusu silinmiş kayıtları gerekçe
göstererek çek karnesi ve kredi başvurularını reddetmeleri söz konusu ise
haksız fiil oluşturan ve kanuna aykırı bir davranış sergilemiş olacaklardır. Bu
da kendilerinin Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu tarafından
denetlenmelerini gerektirecek bir durumdur. Bununla birlikte Borçlar Kanunu’nun
sözleşme serbestisi hükümleri çerçevesinde bir kredi
talebinin değerlendirilmesi aşamasında kredi politikaları ve risk yönetimi
açısından hangi kriterleri kullanacağı ve bu kriterlere bağlı olarak kredi
talebinin karşılanıp karşılanmayacağı kararı da başvuruda bulunulan bankanın
kendi yetkisi çerçevesindedir. Kredileri hangi kriterlerle
verdiğini sözleşmelere göre kendisi belirlemektedir.
Karaman Milletvekili Sayın Hasan Çalış’ın
sorularını cevaplandırmak istiyorum:
Bakanlık olarak hedefimiz, girişimcinin önünü açmak, yoluna
çıkabilecek engelleri temizlemek, Türkiye’yi geleceğe taşıyacak yolda destekler
sağlamaktır. Bu nedenle, kriz atmosferine girildiği andan itibaren, hatta daha
öncesinden, 26/5/2008 tarih ve 26887 sayılı Resmî Gazete’de yayınlanan -Çalışma
ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı- İş Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun ile, istihdam üzerindeki yüklerin
hafifletilmesi amacıyla SSK primlerinde 5 puanlık indirim yapılmış; bunun
yanında, kadın eleman çalıştırma, genç çalıştırma gibi istihdam indirimleri de
devreye sokulmuştur. Buna ilaveten, yeni teşvik sistemine ilişkin yatırımlarda
devlet yardımları hakkındaki kararın açıklanmasıyla da önümüzdeki dönemde
yatırımların artırılması, istihdam üzerindeki yüklerin azaltılması ve yeni iş
imkânlarının meydana getirilmesiyle ilgili çalışmalar önümüzdeki süreç içerisinde
gerçekleştirilmiştir.
Elbette, imalat sanayisinde maliyetleri etkileyen en önemli
hususlardan birisi de enerji fiyatlarıdır. Enerji fiyatlarıyla ilgili
gelişmeler de Bakanlık olarak tarafımızdan yakın bir şekilde takip
edilmektedir.
KOBİ’lerin finansman sorunlarına çözüm bulmak amacıyla, az önce de
ifade ettiğim gibi, KOSGEB tarafından Bakanlığımız bünyesinde kredi faiz destek
programları uygulanmış ve 26 binin üzerindeki işletmeye 2 milyar 745 milyon
liralık kredi hacmi oluşturulmuştur. Şimdi yeni dönemde, tekrar, özellikle KOBİ
kavramının içerisine hizmet sektörleri ve küçük esnaf da girdiği için yeni bir
destek paketi daha açıkladık. 100 bin işletmeye, 25 bin lira üst limitli, bayan
olursa 30 bin lira üst limitli bir kredi, yüzde 75’i faizinin KOSGEB tarafından
karşılanacak ve yüzde 25’i işletme tarafından karşılanacak, 2,5 milyarlık bir
kredi hacmi açıklanmıştır.
Yine, 2009 yılında afete maruz kalmış olan işletmeler için 100 bin
liraya kadar, faizinin tamamı KOSGEB tarafından karşılanacak bir kredi paketi
açıklanmıştır.
Yine, GAP bölgesinde, GAP Eylem Planı çerçevesinde 300 bin liraya
kadar olan, limitli makine ve teçhizat kredisi, otuz altı ay vadeli, altı ay
ödemesiz, faizinin yüzde 75’i KOSGEB tarafından karşılanan bir kredi paketi
açıklanmıştır.
Daha büyük işletmeler ve daha büyük krediler için Kredi
Garanti Fonu yeniden yapılandırılmış, sermayesi artırılarak bankalar ortak
edilmiş, 60 milyon olan sermaye 240 milyona çıkarılmış, 1 milyar hazine
desteğiyle beraber, Kredi Garanti Fonu’ndan alınacak kredilerin yüzde 65’i
hazine tarafından garanti edilmiş ve yüzde 35’lik risk, bankalar tarafından
üstlenilerek 22 bin işletmeye her bir işletme için 1,5 milyona kadar kredi
alabilme imkânı da geliştirilmiştir.
Ayrıca, bu çerçevede, 2010 yılında KOBİ’ler için KOSGEB
desteklerini daha çok, ölçek büyütme, ARGE, inovasyon
çalışmaları, teknolojiye uyum, dışa açılma ve ihracatlarını artırmalarına
yönelik desteklemelere yoğunlaştıracağımızı da buradan ifade etmek istiyorum.
Sayın Çalış’ın asansörlerle ilgili
sorusuna gelince: Bakanlığımızca, Asansör Yönetmeliği kapsamında seksen bir il
müdürlüklerimiz personelince şikâyet, ihbar ve resen denetimler yapılmaktadır.
Asansör Yönetmeliği’nce belediyeler veya valilikler de yılda en az 1 kere
denetim yapmakta veya yaptırmaktadırlar. Türkiye’de asansörler için faaliyet
gösteren onaylanmış kuruluşlar veya temsilciler tarafından da her yıl haberli
veya habersiz olarak asansörler denetlenmektedir.
Bakanlığımızca 2004 yılından 2009 yılına kadar 946 adet asansör
denetlenmiştir. Bunlardan 595 adedi uygun, 185 adedi ise aykırı bulunmuş olup
25 adet asansör için cezai yaptırım getirilmiştir. Asansörler için onaylanmış
kuruluşlar veya temsilcileri tarafından, 2004 yılından bu yana, dokuz yüz
asansör firmasının yaptığı asansörlerden, her firmanın, haberli ve habersiz
olarak, asansörleri denetlenmektedir, riskli olanlar için yöneticiler
uyarılarak işletmeye kapattırılmaktadır.
Bunun dışında, yukarıda bahsedilen Asansör Yönetmeliği’nin yanı
sıra Avrupa Birliği üye ülkelerinin “EN” standartları TSE tarafından
kullanılmakta ve TSE tarafından bir ürünün teknik düzenlemesi var ise
standartlar ihtiyari olarak uygulanmaktadır. TS EN 81-1 ve TS EN 81-2
standartları gibi temel standartlar asansörler için uygulanmakta, bununla
birlikte on altı adet de ihtiyari standart bulunmaktadır. Şu ana kadar standart
dışı üretilen bir asansörle ilgili veri Bakanlığımıza ulaşmamıştır.
Sosyal Dayanışma ve Yardımlaşma Vakfının ihtiyaç sahibi ailelere
dağıttığı kömür yardımından sanayicilere kömür yardımı yapılması söz konusu
değildir, böyle bir çalışmamız bulunmuyor.
Tekstil sektörü ihracatımızda, 2008 yılında 2007’ye göre yüzde 4,5
civarında artmış olmasına rağmen, geçmiş
yıllar artış oranı incelendiğinde bir yavaşlamanın olduğu çok açıktır. Hazır giyim
ihracatımız 2008 yılında 2007’ye göre yüzde 2,3 azalmıştır.
Tekstil ve hazır giyim sektörünün küresel ekonomik kriz
koşullarından olumsuz yönde etkilenmemesi için Bakanlığımız ve Dış Ticaret
Müsteşarlığı tarafından Dünya Ticaret Örgütü ve Avrupa Birliği
yükümlülüklerimize uygun olarak hâlihazırda yürütülmekte olan faaliyetler de
vardır, onları da ifade etmek isterim.
Tekstil, hazır giyim, deri, deri ürünleri stratejisi uygulamaya
konulmuş olup sektöre yönelik çalışmalar devam etmektedir. Stratejide alınan
tedbirler ile pamuktan nihai ürüne kadar sektörde üretim zincirinde bulunan
sektörün değişik bölümlerine yapılan destekler ile ülkemiz tekstilinin rekabet
seviyesine olumlu katkı sağlayacak olup en önemli avantajımız durumunda olan
tedarik hızımız korunmuş olacaktır. Bu kapsamda: Kümelenme
çalışmalarının yapılması, sektörün finansman temininin kolaylaştırılması, pamuk
üretiminin desteklenmesi, çevresel maliyetlerin azaltılması, tekstil iş
geliştirme modellerinin yaygınlaştırılması ve uygulanması, ARGE yardımı, yurt
dışı fuar ve sergilere katılım desteği, pazar araştırması yardımı, eğitim
yardımı, istihdam yardımı, yurt dışında ofis, mağaza açma, işletme ve marka
tanıtım yardımı, Türk ürünlerinin yurt dışında markalaşması yardımı, pazarlama
gibi desteklerin yanında sektördeki firmaların ihtiyaç duyduğu konularla ilgili
bilgi ve danışmanlık hizmetlerinin sunulması da bu çerçevede amaçlanmaktadır.
İhracatla ilgili uygun devlet yardımı destekleri de devam
etmektedir. Ülkemizde devlet destekleriyle ilgili kararlar, ihracata yönelik
devlet yardımı kararları kapsamında gelişmiş ülkelerin uygulamalarına paralel
bir şekilde ve bir faaliyetin yapılması şartına bağlı olarak
gerçekleştirilmektedir. Söz konusu uygulamalar uluslararası yükümlülüklerimiz
çerçevesinde yalnız tekstil sektörü için değil tüm sektörlere yönelik olarak
devam edecektir.
Yine, tekstille alakalı Moda ve Tekstil İş Kümesi çalışmaları
devam ediyor. Bu projede de ARGE merkezi, danışmanlık merkezi fiilen faaliyete
başlamış olup söz konusu birimlerin resmî olarak konuşlandırılıp faaliyet
göstereceği teknoparkın kurulmasına yönelik çalışmalar da sürdürülmektedir.
İstanbul Tekstilpark adı altında kurulacak olan
yapının, Teknopark Projesi kapsamında İstanbul Halkalı’da
önümüzdeki dönemde gerekli altyapı ve donanım çalışmaları tamamlanarak
faaliyete geçmesi planlanmaktadır.
Tekstil sektöründe sanayi üretimindeki krize bağlı olarak
genel düşme ve kapasite kullanım oranlarındaki genel düşme 2008 yılı
ortalarından 2009 yılı mart ayına kadar devam etmiştir ama 2009 yılı Mart
ayından itibaren, rakamları dikkatle takip edenler göreceklerdir ki hem
kapasite kullanım oranlarında hem de sanayi üretim endeksinde bir yükseliş
trendi devam etmektedir. 2009 yılı Mart
ayından Eylül ayına kadar kapasite kullanım oranları kademeli olarak artmıştır.
Yüzde 82-83’lerde olan en iyi zamandaki kapasite kullanım oranları yüzde
60’lara kadar gerilemişken şimdi yüzde 70’i aşmış, yüzde 71-72 gibi rakamları
yakalamıştır. Tekstil sektöründe dokuzuncu ay itibarıyla yıllık bazda da düşüş eğilimi artık durmuş, bir durağanlık ve
yükseliş dönemi tekstil sektöründe de başlama noktasına gelmiştir.
Otomotiv sektörüyle ilgili: Biliyorsunuz, ekonomik krizden en çok
etkilenen sektörlerimizden birisi de otomotiv sektörüdür çünkü üretimin yüzde
80’i ihracata çalışmaktadır ve bu ihracatın büyük bölümü de Avrupa Birliği
pazarlarına yapılmaktadır. Avrupa Birliği pazarları global
mali krizin etkisiyle daraldığında, dolayısıyla otomotiv sektöründe de ciddi
bir daralma, üretim kaybı meydana gelmiştir. Ancak vergi
indirimleri yoluyla altı ay boyunca devam ettirilen desteklemeler iç pazarda
bir genişleme meydana getirmiş, bu altı ay içerisinde dış pazardaki yeni
açılımlarla beraber, bir miktar genişlemeyle beraber otomotiv sektöründeki
üretim devam etmiş ve otomotiv sektöründe 2009 yılının ilk dokuz ayında geçen
yılın tamamından daha fazla otomobil satışı gerçekleştirilebilmiştir. Dolayısıyla
sektörler, dış pazarlara her açıdan müdahale etme imkânımız olmadığından, iç
pazarların genişletilmesi şeklinde desteklemelerle desteklenmiş ve 2009 yılının
altı ayı boyunca sektörlerimiz de özellikle otomotiv sektörümüz de ciddi bir
ivme kazanmış, üretim, ihracat kaybı daha fazla olmasına rağmen otomotiv
sektörümüzde neredeyse istihdam kaybı olmamıştır. Ayrıca, sektörde istihdamla
alakalı süre uzatımının gerçekleştirilmiş olması da sektörün istihdam kaybının
önüne geçen önemli unsurlardan bir tanesi olmuştur.
Bundan sonra otomotiv sektörüyle ilgili elbette yeni çalışmalara
da ihtiyaç olabilir. Bunlardan bir tanesi, Türkiye’de iki milyonun üzerinde
yaşlı otomobil bulunması -otomobilde çevre şartları da düşünülerek- önümüzdeki
yıllarda bir hurda mekanizmasının oluşturulmasını da zorunlu hâle getiriyor
ancak bugün itibarıyla bu konuda bir çalışma söz konusu değil. Bugün itibarıyla
otomotiv sektörü yeni pazarlama sistemleri, yeni fiyat politikaları ve
bankaların yeni kredi, ucuz ve uzun vadeli kredi politikalarıyla bir girişim
başlatmalarıyla otomotiv sektörünün çarkını çevirmeye devam etmeleri mümkün
olabilecektir.
Ankara’da Kızılırmak suyunun kullanılmasıyla birlikte kombi
arızası var mıdır? Bakanlığımıza bu çerçevede herhangi bir bildirimde
bulunulmamıştır. Kombi arızaları olabilir ama bunun Kızılırmak suyundan
kaynaklandığına dair bir veriye rastlanmadı şimdiye kadar, dolayısıyla
Bakanlığımıza böyle bir veri ulaşmadı.
Kombi cihazlarıyla ilgili olarak: Ülkemizde piyasaya arz edilen
her bir kombi cihazı ilgili yönetmelik çerçevesinde değerlendirilmektedir.
Piyasaya arz edilen kombi cihazlarının ilgili yönetmelik hükümlerine uygunluklarının
kontrolü ithalat aşamasında ve iç piyasada yürütülen piyasa denetim ve gözetim
faaliyetleri sırasında gerçekleştirilmektedir. Eğer Bakanlığımıza ulaşan bir
şikâyet varsa piyasa denetim ve gözetim faaliyetleri çerçevesinde bu şikâyetler
değerlendirilmekte, ayrıca tüketici haklarının korunmasıyla ilgili kanun
çerçevesinde de gereken yaptırımlar uygulanabilmektedir.
Türkiye genelinde terzilerin Çin’deki tekstile karşı rekabet
edemedikleri ifade ediliyor Sayın Çalış tarafından. Bu tekstil sektörüyle
ilgili söylense daha doğru olur ama terzilerle ilgili konu çok farklı bir konu.
Terzilik mesleği tekstil sektörünün gelişmesiyle, hazır giyim sektörünün
gelişmesiyle elbette eski popülaritesini kaybetti.
Dolayısıyla sayıca terzilerimizde bir azalma söz konusu oldu. Terzilik artık
bir yönüyle sanata dönüşüyor bir yönüyle de tamir hizmetlerine dönüşüyor. Yani
bu kadar, insanların giyim konusundaki tüketim alışkanlıklarının değişmesini
sadece terziler yoluyla karşılama imkânı herhâlde söz konusu olmayacaktır.
Terzilerimizdeki bu kaybın Çin’deki gelişmelerle ilgili olmadığını, hazır giyim
sektöründeki gelişmelerle ilgili olduğunu biz şahsen düşünüyoruz.
Terzi sayısı, ayrıca, 10 bin değil. Şu anda Türkiye’de esnaf
sanatkâr veri tabanına göre 21.221 terzi bulunmaktadır, 480 adet de terzi
malzemesi satıcısı olmak üzere toplam 21.701 terzilikle uğraşan esnaf ve
sanatkârımız vardır.
OKTAY VURAL (İzmir) – 2009 tarihi itibarıyla mı Sayın Bakanım?
SANAYİ VE TİCARET BAKANI NİHAT ERGÜN (Devamla) – Evet, 2 Eylül
2009 tarihi itibarıyla terzi sayısı bu kadar.
Değerli arkadaşlar, Sayın Hasan Çalış’ın
da sanayideki canlandırma paketleriyle ilgili soruları var.
Yaşanan küresel kriz neticesinde gerek dış talep gerekse iç
talepteki gerilemeye bağlı olarak üretimde, ihracatta ve işsizlik
göstergelerinde bazı olumsuz gelişmeler vardır. Küresel finans krizinin olumsuz
etkilerini en aza indirmeye yönelik olarak yılın ikinci yarısından itibaren
likidite gibi, vergi, prim gibi, üretim, ihracat, finansman odaklı olmak üzere
çeşitli tedbirler alındığını az önce de ifade etmiştim. Alınan tedbirlerin de
etkisiyle sanayi üretimi 2009 yılı Mart ayından itibaren -biraz önce söyledim-
bir toparlanma eğilimine girmiş ve kapasite kullanım oranlarında da sanayi
üretiminde de önemli ilerlemeler mart ayından itibaren gözlemlenmeye
başlamıştır.
Ayrıca, ihracat pazarlarımızın çeşitlendirilmesiyle ilgili
çalışmalarda, bizim Avrupa pazarlarında ihracatımızda önemli bir gerileme söz
konusu ama buna mukabil Orta Doğu, Afrika ve Asya pazarlarında da ihracatımızda
yeni bir atılım içerisinde olduğumuzu görüyoruz. Pazar çeşitlendirmesinin bazı
sektörlerimiz açısından çok önemli avantajlar sağladığını da burada görmüş
bulunuyoruz.
Krizin ülkemiz üzerindeki etkileri, bir miktar üretim kaybı, bir
miktar ihracat kaybı ve bir miktar istihdam kaybı şeklinde gerçekleşecektir,
belki de en kalıcı etkisi istihdam üzerindeki etkisi olacaktır. Üretim ve
ihracat kaybını daha kısa vadede ortadan kaldırabilecekken, istihdam üzerindeki
etkilerini biraz daha uzun vadeli, daha hızlı bir büyüme hızıyla ortadan
kaldırma imkânına sahibiz.
Türkiye'nin bu dönemdeki ihracat kaybı değer olarak yüzde 30’lar
civarında görünüyor, ama bu, miktar olarak yüzde 10’lar civarındadır.
Fiyatların azalmasından dolayı, rekabetten dolayı yüzde 30’lar civarında bir
ihracat kaybı gözlenmektedir, miktar olarak 2008 yılında yaptığımız ihracat ile
2009 yılında yaptığımız ihracat arasında miktar bazında yüzde 10’lar civarında
bir kayıp söz konusudur.
Elbette istihdam üzerindeki etkilerini azaltmaya dönük de daha
büyük bir büyüme hızına ulaşarak, bu çerçevede yeni KOBİ destekleri, yeni
yatırım teşvik sistemiyle istihdam üzerindeki etkilerini azaltacak bir
yaklaşımı da ortaya koymuş olacağız.
Şimdi de Sayın Hasan Özdemir’in sorularını…
BAŞKAN – Sayın Ergün, Sayın Çalış sisteme girmiş.
Buyurunuz Sayın Çalış.
HASAN ÇALIŞ (Karaman) – Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.
Sayın Bakanım, sorularımıza gösterdiğiniz ilgi için teşekkür
ediyorum, ancak maalesef Sayın Hükûmetimizin
Meclisimizin önemli bir denetim faaliyeti olan sorularımıza zamanlama ve diğer
yönlerden gösterdiği ilgi, Türkiye Büyük Millet Meclisinin denetim yetkisini
âdeta sulandırmaktadır.
Bir diğer husus da, yatırımın teşvikinden bahsettiniz. Doğrudur,
ama sanayicimiz şu ana kadar alınan tedbirleri gerçekten pansuman tedbirler
olarak görmektedir ve “Biz ayakta durma derdine düştük, Sayın Hükûmetimizin yapacağı bir şey varsa işletmeye, bizim
ayakta durmamıza teşvik versin.” diyorlar Sayın Bakanım.
Asansörlerle ilgili husus da… Bu konuda gerçekten ciddi bir boşluk
var kaliteli mal kullanımında ve denetimde, buna dikkat çekmek istemiştik. Nitekim, siz de cevabınızda diyorsunuz ki: “Makine
Mühendisleri Odasının tespitine göre 161 bin asansör var.” Siz 900 küsur
asansör denetlemişsiniz ve bu denetimde ciddi bir arıza ve diğer problemler
ortaya çıkıyor. Bu konuda tedbir alınırsa önemli bir faaliyet olur diye
düşünüyorum.
Kızılırmak suyunu şimdilik kestik, problemi taca attık gibi
görünüyor, ama bu problem Ankara’nın önünde duruyor. Ne olur bu konuya eğilin,
bu konu ciddi bir konu Sayın Bakanım.
“Çin mallarının terzilere bir zararı yok.” diyorsunuz. Bakınız, 50
liraya takım elbise, 5 liraya Çin malı pantolonların satıldığı yerde ve üstelik
bunlarda da insan sağlığına zararlı kimyasalların kullanıldığı ortadayken, o
konuda da bir yasal boşluk varken “Terzilerin ayakta durmasına Çin mallarının
bir zararı yoktur.” görüşüne ben katılamıyorum. Bunun kayıtlara geçmesini
istedim.
Bir diğer husus, gerçekten yurt dışından gelen özellikle tekstil
ürünlerindeki insan sağlığına zararlı kimyasallarla ilgili ve kontrolleriyle
ilgili yasal boşluk vardır. Bunun bu dönem doldurulması faydalı olacaktır diye
düşünüyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Çalış.
Buyurun Sayın Bakan.
SANAYİ VE TİCARET BAKANI NİHAT ERGÜN (Devamla) – Ben de teşekkür
ediyorum.
Ben “Çin mallarında zararlı ürünler yoktur.” demedim. Çin tekstil
ürünleriyle bizdeki terzilik mesleği arasında, terzi sayısının azalması
arasında bir ilişki olmayacağını ifade ettim.
HASAN ÇALIŞ (Karaman) – Sayın Bakanım, dikiş fiyatına pantolon
satılırsa…
SANAYİ VE TİCARET BAKANI NİHAT ERGÜN (Devamla) - Elbette Çin
mallarının denetimi konusunda, özellikle sağlıkla ilgili denetimi konusunda
piyasa denetim ve gözetim faaliyetlerinin hem Bakanlığımız tarafından hem Dış
Ticaret Müsteşarlığı tarafından daha da yoğunlaştırılması lazım. Çünkü, kamuoyundan niteliksiz malların, standart dışı
malların Türkiye piyasalarına girebildiğine dair önemli şikâyetler de alıyoruz
ve bu konuda denetim faaliyetlerini, piyasa denetim ve gözetim faaliyetlerini
de sıklaştırdık, yoğunlaştırdık. Önümüzdeki günlerde belki de bu konuda daha
ciddi rakamlarla sizlerin önüne gelme imkânına sahip olabileceğiz.
Piyasa denetimi ve gözetimi faaliyetleriyle standart dışı
ürünlerin bizim piyasalarımıza girmesini mutlaka önlemeliyiz. Çünkü sanayicimiz
her zaman bize şunu söylüyor: Diyor ki: “Ben nitelikli ürünlerle rekabet etmeye
hazırım. Avrupa sanayicisi ile rekabet etmeye hazırım ama kalitesiz mallarla
rekabet edemiyorum.“ Haklı. Kalitesiz malla kimse rekabet edemez. Kim rekabet
edebilir? Ortada bir kalitesizlik varsa o kalitesizlikle hakikaten rekabet
etmek imkânsız bir şeydir.
Bu nedenle, piyasa denetim ve gözetim faaliyetlerini
yoğunlaştırmamız icap edecektir. Yoksa Çin’den gelen malların kalitesi üzerinde
bir tartışma yapmaya gerek yok. Onunla ilgili zaten kamuoyunda oluşmuş belirli
bir kanaat söz konusudur diye düşünüyorum.
Evet, Sayın Hasan Özdemir’in sormuş olduğu yine tekstil sektörüyle
ilgili soru var. Az önce de ifade ettim. Bu çerçevede
strateji çalışması var ve bu strateji çalışmasıyla hem yatırım teşvikleri hem
arıtma tesisi bulunan tekstil ve deri işletmeleri için enerji destekleri hem Eximbank kaynaklarının artırılması hem KOSGEB kredi, faiz
desteklerinden yararlanılması hem de Kredi Garanti Fonu’nun kaynaklarının
artırılması yoluyla tekstil sektörüne de ciddi manada desteklemeler
gelebilecek, avantajlar ortaya çıkmış olacaktır.
Yine, Sayın Özdemir büyük marketler yasası ile ilgili benzer bir
soru sormuştu. Bu benzer soruda da az önce ifade ettim. Büyük mağazalar, zincir
mağazalar kanun tasarısı, alışveriş merkezleri kanun tasarısı hazırlanmış ve
Başbakanlığa sunulacak ve Parlamentoya sevk edilecek aşamaya gelmiştir, onu
ifade etmek istiyorum.
Bu sorunun içerisinde “Ne kadar iş yeri kapandı, büyük illerde,
esnaf kapandı?” diye bir bölüm de var ve onu da ifade etmek isterim. Adana ilinde 2009 yılı içinde açılan esnaf sayısı 3.127, kapanan
2.216; Ankara’da açılan 4.867, kapanan 3.240; Antalya’da 5.692 açılan, 2.545
kapanan; Bursa’da 4.840 açılan esnaf, 3.159 kapanan; Eskişehir’de 1.208 açılan
esnaf, 1.042 kapanan esnaf; Gaziantep’te 2.094 açılan esnaf, 567 kapanan esnaf;
İstanbul’da 10.046 açılan esnaf, 6.563 kapanan esnaf; İzmir’de 9.061 açılan
esnaf, 5.706 kapanan esnaf; Konya’da 3.363 açılan esnaf, 2.159 kapanan esnaf,
büyük şehirlerle alakalı…
AKİF EKİCİ (Gaziantep) – Bırakıp gidenler hariç değil mi? Bırakıp
gidenler hariç, dükkânının içini bırakıp gidenler hariç.
SANAYİ VE TİCARET BAKANI NİHAT ERGÜN (Devamla) – Hepsi
dâhil.
AKİF EKİCİ (Gaziantep) – Olur mu Sayın Bakan!
SANAYİ VE TİCARET BAKANI NİHAT ERGÜN (Devamla) – Hepsi, terk eden, kapanan, ölüm sebebiyle,
mesleği bırakma sebebiyle, muhtelif sebeplerle…
TAYFUR SÜNER (Antalya) – Gayrifaal
durumda olan…
SANAYİ VE TİCARET BAKANI NİHAT ERGÜN (Devamla) – Bunlar Türkiye'nin yıllık ortalamalarına
uygun. Belirli dönemlerde artış gösteren grafikleri de ifade edebilirim ama bu
rakamlar, 2007, 2006, 2005, en iyi olduğumuz zamanlarda bile açılan kapanan
esnaf sayılarına baktığımızda bu veriler birbiriyle uyumlu veriler olarak
görülmektedir.
Değerli arkadaşlar, Sayın Hasan Özdemir Belçikalı bir firmanın
teşvikten yararlanıp Türkiye'de yatırım yaptığını söylüyor. Hayır, böyle bir
firma yok. Bir Balpa firması var ama bu Belçikalı bir
firma değil. “Balpa İnşaat Tekstil Sanayi Ticaret
Anonim Şirketi” firmasının olduğu tespit edilmiştir ancak anılan firmanın pamuk
ipliği, konut ve hazır beton konularında beş adet yatırım teşvik belgesi
düzenlenmiş fakat bahsi geçen konuda bir teşvik almadığı ortaya çıkmıştır.
Eski teşvik sistemiyle alakalı Gaziantep ilinden önemli şikâyetler
gelmişti ve yeni teşvik sistemi biliyorsunuz yayınlandı. 16/7/2009
tarihinden itibaren de yeni teşvik sistemine göre bölgesel ve sektörel teşvik sistemine geçilmiş, eski teşvik sisteminin
uygulamaları da yıl sonu itibarıyla sona ermiş olacaktır. 2009 yılı sonu
itibarıyla eski teşvik sisteminin bir hükmü ve uygulaması kalmayacaktır.
Şimdi de Manisa Milletvekili Mustafa Enöz
arkadaşımızın sorularına geçiyorum.
BAŞKAN – Bir dakika Sayın Bakan.
Sayın Özdemir, ek açıklama isteyebilir belki.
Buyurunuz.
HASAN ÖZDEMİR (Gaziantep) – Sayın Başkan, Sayın Bakanın benim
sorduğum sorulara verdiği cevaplar için teşekkür ediyorum.
Ben “Gaziantep’te iki yüz firmayla Gaziantep halıcılık sektörü
dünya pazarının yüzde 20’sini elinde tutuyor ve Belçika’yla rekabet ediyor.”
demiştim. Bunun Balpa firmasıyla -bu sorduğum
sorunun- bir alakası yok. Ancak şunu söylüyorum: “Bu Balpa
firması belirli yerlerde, teşvikli yerlere gidip oralarda üretim yapıyor,
Gaziantep’in -buradaki- esnafı mağdur oluyor.” demiştim, şimdi bunu düzeltmek
istiyorum.
Bunun dışında, hipermarket ve süpermarketlerin hem Gaziantep ve
birçok yerde şehirlerin içerisinde kuruldukları ortada ve küçük esnafı bir
Sanayi Bakanı olarak gezdiğiniz zaman göreceksiniz, benim ilim Gaziantep’te
küçük esnaf, siftah etmeden birçokları gerçekten dükkânlarını kapatıyorlar. Hem
ekonomik krizin hem de bu büyük hipermarket ve süpermarketlerin son derece
büyük zararlar verdiğini görüyoruz.
Bir de şunu söylemekte yarar var: Benim bu sorduğum soruları
soralı tahmin ediyorum bir, buçuk, iki yıl oldu ve üzülerek söylüyorum, zatıaliniz için değil diğer bakanlarımız zamanında da
oluyor, tabii bu soruların tamamen tesirleri geçtikten sonra cevap veriliyor. Bunların
da düzeltilmesinde bir yarar vardır diye değerlendiriyorum ve şunu diyorum: Bu
sorular sorulduktan sonra, böyle birkaç ay içerisinde cevap verilirse son
derece faydalı olur diye düşüyorum.
Teşekkür ediyorum efendim.
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Özdemir.
Buyurunuz Sayın Bakan.
SANAYİ VE TİCARET BAKANI NİHAT ERGÜN (Devamla) – Ben de teşekkür
ederim.
Gerçekten, bazı sorular güncelliğini kaybedebiliyor. Tabii,
Parlamentonun çalışma takvimi ve hızı da hepimiz tarafından biliniyor. Yoksa, sorulara cevap vermekten kaçınan bir bakan
arkadaşımız olacağını zannetmiyorum. Sorular her zaman, gerçekten cevaplanmaya
değer nitelikte sorular. Hem bizim göremediğimiz şeyleri bu sorular vasıtasıyla
arkadaşlarımız bize göstermiş oluyorlar hem de bazı soruların cevapları
çalışılırken bazı eksiklikler de görülerek giderilmiş oluyor böylece ve kamuoyu
da bilgilendirilmiş oluyor bu vesileyle. Önemli, yani bu soru mekanizması
Parlamentoda sadece bir denetim mekanizması olmanın ötesinde birçok şeyi birden
restore eden, tamir eden bir mekanizma
olarak da önemli.
Küçük esnafı mağdur eden büyük alışveriş merkezleri, zincir
mağazalar gibi konuların bir düzene tabi tutulması lazım, bir kurala bağlanması
lazım. Biz de bu çerçevede bir hazırlık yaptık. Dünyada nasıl oluyorsa bizim
ülkemizde de öyle olmalı. Ama bu yasa çıkana kadar, şehirlerde yerel
yönetimlerin, büyükşehir belediyeleri veya ilçe belediyelerinin şehri bir bütün
olarak düşünmesinde fayda var. Şehir bir bütündür. Şehir, esnafıyla, oturan
ahalisiyle, işçisiyle, memuruyla, kuşuyla, ağacıyla, yaprağıyla bir bütündür.
Bunların hepsini bir bütün olarak değerlendirmeleri ve kısa günün kârı olarak
görmemeleri gerekiyor bazı şeyleri. Plan tadilatlarını yaparken, alışveriş
merkezlerinin yerlerini dizayn ederken, şehre getireceği
otopark yüklerini, şehrin alışverişine, ekonomik canlılığına sağlayacağı
olumsuz veya olumlu etkileri, katkıları göz önüne alarak birtakım
ruhsatlandırmalar yapmalılar. Yani burada hepimiz, bu yasa çıkana kadar,
şehirlerimizde belediyelerimizin de -her partinin belediyesi var, her partinin
büyükşehir belediyeleri de var-
buralarda uygulamalar konusunda daha dikkatli davranarak sürece olumlu
katkı sağlamaları da mümkündür. İlk etapta, bence, bu konuyu hep birlikte
ilgili yerlerle görüşmekte fayda var.
Sayın Mustafa Enöz pamuk kullanımının
özendirilmesiyle ilgili bir soru soruyor. Yine az önce ifade ettiğimiz gibi,
tekstil strateji belgesinde yerli pamuk kullanımıyla ilgili ve Ege Bölgesi’nde
ve Türkiye’nin diğer yerlerinde akıllı, çok fonksiyonlu tekstil yatırımlarının
desteklenmesiyle ilgili teşvik mevzuatı bu konuda önemli etkiler meydana
getirecektir diye düşünüyorum şahsen.
Sektörün temel stratejik hammaddesini oluşturan pamuk ürünü,
tekstil, hazır giyim, konfeksiyon ve deri sektörleri
strateji planı kapsamına alınmıştır. Pamuk üretiminin artırılması ve sektörün
pamuk ihtiyacının giderek daha fazla iç üretimle karşılanması, strateji
planının temel hedefleri arasında yer almaktadır.
Ayrıca, kütlü pamuk destekleme primi ödemesi miktarının, uluslararası
Dünya Ticaret Örgütü normlarına yükümlülüklerimiz çerçevesinde artırılarak
devam ettirilmesi de vardır. Destekleme primi miktarı, aynı yıla ait pamuk
ekiminden önce belirlenerek ilan edilmesi tedbirine de yer verilmiştir bu
stratejide. Böylece, 2007-2011 döneminde kütlü pamuk, yağlık ayçiçeği, soya
fasulyesi, kanola, dane mısır, aspir
ve zeytinyağı üreticilerine destekleme primi ödenmesi de öngörülmüştür. 2008
yılında kütlü pamuk için 27 kuruş, sertifikalı olan için 32 kuruş olan prim
desteği, 2009 yılında sertifikalı için 42 kuruşa, sertifikasız için ise 35
kuruşa yükseltilmiştir.
Yine, Sayın Mustafa Enöz’ün KOBİ’lerle
ilgili sormuş olduğu soruya… Daha önceki arkadaşların sorusunu cevaplandırdım.
KOSGEB tarafından 26.660 işletme 2 milyar 739 milyon 402 bin 246 liralık kredi
hacmine ulaşabildikleri, beş başlık altında, 2008 ve 2009 yıllarında
desteklenmişlerdir.
Manisa ili bu desteklerden nasıl yararlanmıştır? 1.000+1.000 KOBİ makine desteğinde 9 işletme, 2 milyon 300 bin Türk
lirası; imalatçı esnaf kredi desteğinde 101 işletme, 2 milyon 570 bin Türk
lirası; ihracat destek kredisinde 58 işletme, 8 milyon 397 bin Türk lirası;
istihdam endeksi can suyu kredisinde 232 işletme, 11 milyon 441 bin Türk
lirası; KOBİ ihracat finansman destek kredisinde ise 75 işletme, 20 milyon 641
bin 500 Türk lirası kredi hacmine ulaşmıştır. Manisa ili de KOSGEB
desteklerinden yararlanmıştır.
Sayın Osman Kaptan’ın sorusuna geçiyorum.
BAŞKAN – Bir dakika efendim.
Sayın Enöz, buyurunuz.
MUSTAFA ENÖZ (Manisa) – Teşekkür ederim Sayın Bakana, vermiş
olduğu açıklamalardan dolayı.
Hem katkı olması bakımından da… Sayın Bakan, Ege Bölgesi’nde son
altı yıldır pamuk üretiminde -yok denecek kadar- azalma bulunmaktadır.
İstatistiklerden de görebilirsiniz bunu. İşçilik ve temel girdilerin aşırı
yüksekliği üreticiyi pamuk ekiminden uzaklaştırmıştır, çırçır fabrikaları
kapanmıştır. Oysa ülkemizde arz açığı bulunmaktadır. Yurt dışından her yıl
aşağı yukarı 1 milyar dolarlık bir alım yapmak zorundayız.
Aynı zamanda tekstil sektörünün de içinde bulunduğu sıkıntılara
bir çözüm olması noktasında bu soruları sormuştum.
Aynı zamanda kaliteli Ege pamuğunun yeniden gözden geçirilmesi,
teşvik edilmesi ve desteklenmesinin gereğine inanıyoruz. Kütlü pamuğa yapmış
olduğunuz prim destekleri 2007’ye göre gerçekten artırılmıştır ancak yeterli
olduğunu zannetmiyoruz. Bu üretim planlamasında, ürün desenlemesinde bunların
tekrar gözden geçirilmesinin son derece önemli olduğunu bir kez daha ifade
etmek istiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Enöz.
Buyurunuz Sayın Bakanım.
SANAYİ VE TİCARET BAKANI NİHAT ERGÜN (Devamla) – Teşekkür ederim.
Sayın Osman Kaptan’ın hem sebze meyve ticaretiyle ilgili hem de
büyük mağazalarla ilgili bir sorusu var.
Sebze meyve ticaretinin düzenlenmesiyle ilgili kanun tasarısı
Meclise sevk edildi. Şu anda Sanayi Komisyonunda ilk sıralarda görüşülecek ve
Genel Kurula hızlı bir şekilde indirilecek olan bir kanun tasarımızdır.
Bu tasarımızla rekabetçi bir yapının temin edilmesini;
maliyetlerin düşürülmesini; gıda güvenliğinin sağlanmasını; kayıt dışılığın
önlenmesini; tedarik, dağıtım ve satışta etkinliğin sağlanmasını; üreticinin
emeğinin karşılığını hızlı bir şekilde alabilmesini; tüketicinin kaliteli,
güvenilir, sağlıklı ve uygun fiyatlı mal talebinin karşılanabilmesini; toptancı
halleri ile pazar yerlerinin çağdaş bir altyapıya kavuşturulmasını ve meslek
mensuplarının faaliyetlerinin yeniden düzenlenmesini amaçlıyoruz. İnşallah, hızlı bir şekilde Komisyondan bu tasarıyı geçirip Genel
Kurulda hep birlikte müzakere etme imkânına sahip olmuş olacağız.
Perakende büyük mağazalarla alakalı açıklamayı az önce yapmıştım.
Bu açıklama çerçevesinde Sayın Osman Kaptan’ın sorusuna da cevap vermiş
oluyorum. Onunla ilgili tasarı da hazırlandı ve Bakanlar Kuruluna sevk
edilecek.
Organize sanayi bölgelerindeki doğal gaz abonelik bedellerini de
soruyor Sayın Kaptan. “BOTAŞ’ın bu bedelleri, abonelik bedellerini yüksek
tuttuğunu organize sanayi bölgelerinde…” Evet, böyle bir tablo var. BOTAŞ’la
görüşmelerimiz devam ediyor ama BOTAŞ dışındaki ithalatçı firmalar da gaz temin
ediyor organize sanayi bölgelerinde. Onlarla ilgili sorunlar çözüldü. BOTAŞ’la
ilgili görüşmeler de devam ediyor. Umarım, kısa zaman içerisinde BOTAŞ ile
organize sanayi bölgelerinin de abonelikle ilgili anlaşma sorunları bir çözüme
kavuşmuş olacaktır.
Son soru da Sayın Mehmet Serdaroğlu’na
ait, onu cevaplandırmak istiyorum.
BAŞKAN – Bir dakika Sayın Bakan.
Buyurunuz Sayın Kaptan, bir açıklamanız var mı, ek istediğiniz?
OSMAN KAPTAN (Antalya) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, bu hal yasa taslağıyla ilgili olarak aslında halciler
memnun değil, “Komisyonumuz azalıyor.” diyorlar; belediyeler memnun değil,
“Rüsumumuz azalıyor.” diyorlar; üreticiler ve tüketiciler de memnun değil.
Ben, Antalya’da bu yıl bazı toplantılara katıldım bu yasa
taslağıyla ilgili. Bu taslak, acaba, kamuoyunda taraflarca yeterince
tartışılmadı mı? Yeterince tartışılmadan, olgunlaştırılmadan çıkacak yasa,
sorunları çözer mi?
İkincisi: Bu küçük esnaf bittikten sonra mı bu büyük mağazalar kanunu
çıkacak Sayın Bakan?
Son sorum da şu: Sayın Bakan, “Ekonomide işler iyi gidiyor.”
diyorsunuz. Peki, bu ekonomide, sanayide işler iyi gidiyor da 18 tane iş
adamamız niye intihar etti?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Kaptan.
Buyurunuz Bakanım.
SANAYİ VE TİCARET BAKANI NİHAT ERGÜN (Devamla) – Ben teşekkür
ediyorum.
Sebze meyve ticaretinin tarafı çok; tüketiciler bir taraf,
üreticiler bir taraf, dağıtıcılar, satıcılar, komisyoncular, belediyeler.
Kuşkusuz, tarafı çok olan bir yasa tasarısında bütün tarafları aynı düzeyde
memnun etme imkânı yoktur, ama bu tasarı bütün taraflarla uzun uzun tartışılarak ortaya çıkmış bir tasarıdır. Bu
tasarıdaki amaçlar üreticiyi, tüketiciyi, hallerin düzenlenmesini, kayıt
dışılığın önlenmesini, daha sağlıklı ürünlere kavuşulmasını, ürünlerin
kaynağının belli olmasını, bütün bunları birlikte sağlayan bir tasarı.
Komisyonda tartışacağız, elbette eksiklikler, yeni öneriler olabilir, Komisyon
bu tartışmalara kapalı bir yer değil. Genel Kurulda tartışacağız, müzakere
edeceğiz. Genel Kurul da bu tartışmalara ve önerilere kapalı bir yer değil, ama
amacımız sebze ve meyve ticaretinin yeni bir düzene kavuşması, hallerin yeni
bir düzene kavuşması ve yüzde 70’i kayıt dışı olan bir alanın kayıt altına daha
çok alınabilmesinin sağlanması lazım. Çok büyük bir sebze ve meyve israfımız
var. Önemli bir bölümü satışa arz edilemeden gidiyor. Bütün bunların bir
sisteme bağlanmasını sağlayacak bir yaklaşım diye düşünüyorum.
Elbette, iş adamlarımızın veya Türkiye’de herhangi bir kişinin şu
veya bu sebeple hayatını kaybetmesi, intihar etmesi hepimizi üzer. Bunların her
birinin çok farklı sebepleri olabilir, ekonomik sebeplerle de olsa, başka
sebeplerle de olsa intihar etmesi hepimizi üzen bir hadisedir. Ama sebeplerin üzerinde ayrıca durmak lazım. Ben, her şey
güllük gülistanlık oldu, ne güzel, işler düzeldi, krizden çıktık, bayram edelim
havasını vermek istemiyorum, ama bizim 2008’in ikinci yarısından itibaren düşüş
trendine girmiş olan sanayi üretimimiz, kapasite
kullanım oranımız, ihracatımız, 2009 yılının Mart ayından itibaren bir yükseliş
trendine ulaşmıştır, henüz 2008’deki kayıplarımızı, 2008 ikinci yarısından
itibaren ortaya çıkan kayıplarımızı telafi edecek bir boyuta, ne sanayi üretim
endeksinde ne kapasite kullanım oranlarında ne ihracatımızda ne de
istihdamımızda ulaştığımızı iddia etmiyorum. Ama iyileşme bir süreçtir,
iyileşme süreci başlamıştır, bu süreci istikrarlı bir şekilde devam ettirmek
bizim kayıplarımızı da ortadan kaldırabileceğimiz bir zemine ulaşmamızı
sağlayacaktır. Söylemek istediğim şey bu. Yoksa küresel mali krizin
etkilerinden sonra her şey güllük gülistanlık da demek istemedim yani, ama
karamsarlığa, birbirimizi kötümser duygulara itmeye de gerçekten hakkımız
olmadığını ve bunun da kimsenin menfaatine olmadığını düşünüyorum şahsen.
Sayın Mehmet Serdaroğlu, Kastamonu
Taşköprü Organize Sanayi Bölgesi’nin yer tespitinin neden yapılmadığını
söylüyor. Kastamonu Taşköprü Organize Sanayi Bölgesi’nin ilk yer seçim etüdü
2000 yılında yapılmış, incelenen iki adet alternatif alanda da kurumların
tasarrufları olduğundan söz konusu alanlar uygun görülmemiş, Kastamonu Valiliği
tarafından da bildirilmiş. Daha sonra Kastamonu Taşköprü OSB yatırım
programından Yüksek Planlama Kurulu kararıyla 2001 yılında çıkarılmış.
Kastamonu Valiliği tekrar yer seçimi talebinde bulunmuş ve 2005 tarihinde
toplanan yer seçimi komisyonunca incelenen Karapürçek köyü Yeniköy Mahallesi
mevkisindeki 70 hektarlık alan uygun görülmüş ve 2/11/2007
tarihinde Kastamonu Valiliğine bu bildirilmiştir. 2007’de yer seçimi kesinleşen
Taşköprü Organize Sanayi Bölgesi müteşebbis heyeti il özel idaresinden,
Taşköprü Belediyesinden ve Taşköprü Sanayi ve Ticaret Odasından
oluşturulmuştur. Hazırlanan kuruluş protokolü Bakanlığımıza sunulmakla birlikte
Bakanlığımız yatırım programı usul ve esasları çerçevesinde yeni bir OSB
projesine başlanabilmesi için, kamulaştırma yapılabilmesi için, il genelindeki
mevcut organize sanayi bölgelerinin yüzde 75 doluluk oranına ulaşması
gerekmektedir. Kastamonu ilimizde ise organize sanayi bölgelerindeki doluluk
oranı henüz yüzde 23’tür. Mevcut organize sanayi bölgelerinin doluluk oranı
yüzde 23 iken yeni bir organize sanayi bölgesi yatırımını yatırım planına
almamız, kamulaştırması için kaynak ayırmamız söz konusu olmayacaktır. Yüzde 75
doluluk oranına ulaştığında elbette Taşköprü Organize Sanayi Bölgesi’yle ilgili
çalışmalar da hızlı bir şekilde gerçekleştirilmiş olacaktır.
Evet, benim cevaplarım bundan ibaret. Hepinizi saygıyla, sevgiyle
selamlarım.
Teşekkür ederim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Bakan, bir dakika rica edeceğim sizden.
Serdaroğlu da sisteme
girmiş. En son onun açıklamasını da, size ek bir sorusu varsa alalım. Böylece
bitirelim sözlü sorulara cevaplarımızı.
Sayın Serdaroğlu, buyurunuz.
MEHMET SERDAROĞLU (Kastamonu) – Efendim, teşekkür ederim.
Sanayileşmede belli bir altyapısı olan Taşköprü ilçemizde organize
sanayinin gerçekten çok önemli bir yeri haiz olacaktı. Fakat yedi yıldır, yani
yedi buçuk veya sekiz yıldır İktidarınız döneminde bununla ilgili bir mesafe
alınamadı. Şimdi, Taşköprü ilçesi Kastamonu’nun ekonomi bakımından en önemli
ilçelerinden bir tanesidir. Atıl vaziyette bulunan nakitleri vardır.
Bir diğer konu da şudur: Bunu da iktidarın gözden geçirmesi
temennimizdir bizim. Bir ilde bir organize sanayi belli bir seviyeye gelmeden
ikincisinin yapılmasına müsaade etmemek doğru bir karar belki değildir, bunun
gözden geçirilmesi lazım. Şu sebeple: Sanayiyi bir yere yoğunlaştırmak ve
dolayısıyla da istihdamı bir yere yoğunlaştırmak iktidarın hakkı olmaması
lazım. Bu bakımdan Taşköprü insanı mağdurdur ve sizden süratle Taşköprü
Organize Sanayisinin hayat bulması için temennide bulunmaktadırlar.
Teşekkür ediyorum.
SANAYİ VE TİCARET BAKANI NİHAT ERGÜN (Devamla) – Evet, ben
teşekkür ediyorum, sağ olun.
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Serdaroğlu.
SANAYİ VE TİCARET BAKANI NİHAT ERGÜN (Devamla) – Bu konuyu da
ayrıca inceleyelim Kastamonu’da. Beraber de bir incelemede bulunabiliriz.
Sağ olun.
BAŞKAN – Çok teşekkür ediyoruz Sayın Ergün.
Sözlü soru görüşmeleri sona ermiştir.
Sayın Şandır, sizin söz talebiniz…
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Efendim, İç Tüzük 60’a göre Sayın Bakanın
açıklamalarının üzerine kısa bir açıklamam olacak.
BAŞKAN – Buyurunuz yerinizden.
V.- AÇIKLAMALAR (Devam)
3.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın, hazırlığı yapılmış olan Hal Yasası’yla ilgili
tasarı üzerinde biraz daha çalışılması gerektiğine ilişkin açıklaması
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Çok teşekkür ederim.
Sayın Bakan, verdiğiniz bilgilere ben de teşekkür ediyorum.
Bu yaş sebze ve meyve komisyoncularıyla ilgili, Hal Yasası’yla
ilgili hazırlıklarınızın öncesini de biliyoruz, onlara da katkı verdik. Bu
noktada çok yoğun şikâyetler oluşmaya başladı. Demin bir arkadaşımızın ifade
ettiği gibi yeterince istişare yapılmadığı gibi bir sonuç doğuyor. Özellikle
ben kendi ilim için söylüyorum. Yaş sebze meyve komisyoncuları çiftçi için
önemli, üretici için önemli çünkü verdiği avanslarla üretimi destekleyen çok
temel bir müessese. Çıkartılacağı hazırlığı yapılmış olan bu kanun tasarısıyla
komisyoncuların çok zor duruma düşürüleceği, bitirileceği, bu anlamda zararın
daha çok çiftçiye yansıyacağı ifade ediliyor. Meselenin belediyeciler yönü de
var, başka yönleri de var. Bu konunun biraz daha tartışılması gerektiği yönünde
bir genel talep var. Bu bilgiyi sizin takdirlerinize sunmak için söz aldım.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Şandır.
Sayın Bulut, sisteme girmişsiniz ama biliyorsunuz bu soru-cevap
işlemi değil, sadece sözlü soruları sormuş olan sayın milletvekillerimizin karşılıklı
hakları var. Onun için teşekkür ediyoruz Sayın Bulut.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 19.04
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 19.14
BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU
KÂTİP ÜYELER: Fatih METİN (Bolu),
Harun TÜFEKCİ (Konya)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
8’inci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
Gündemin “Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler” kısmına geçiyoruz.
Bu kısımda öncelikle yarım kalan işlerin sırasıyla görüşmelerine
başlayacağız.
Deprem riskinin araştırılarak deprem yönetiminde alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergelerin birlikte yapılacak görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
IX.- MECLİS ARAŞTIRMASI
A) Ön
Görüşmeler
1.- İstanbul Milletvekili Çetin
Soysal ve 21 milletvekilinin, İstanbul’da depreme yönelik çalışmaların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/60)
2.- Antalya Milletvekili Tayfur Süner ve 26 milletvekilinin, deprem riskinin ve alınması
gereken önlemlerin araştırılması amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/63)
3.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman ve 31 milletvekilinin, Bursa ve çevresinde
yaşanacak muhtemel bir deprem felaketine yönelik alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/99)
4.- Yalova Milletvekili İlhan
Evcin ve 20 milletvekilinin, deprem riskinin araştırılarak deprem yönetiminde
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/242)
5.- Sakarya Milletvekili Ayhan
Sefer Üstün ve 23 milletvekilinin, deprem riskinin araştırılarak deprem
yönetiminde alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/243)
6.- İstanbul Milletvekili Nusret Bayraktar ve 20 milletvekilinin, özellikle İstanbul
ve Marmara Bölgesi’ndeki deprem riskinin araştırılarak deprem yönetiminde
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/244)
7.- Bursa Milletvekili Kemal
Demirel ve 19 milletvekilinin, deprem riskinin araştırılarak deprem yönetiminde
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/245)
8.- İstanbul Milletvekili Mithat
Melen ve 20 milletvekilinin, başta İstanbul olmak üzere ülkemizdeki deprem
riskinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/246)
9.- İzmir Milletvekili Oktay Vural
ve 21 milletvekilinin, İzmir’deki deprem riskinin araştırılarak deprem
yönetiminde alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/254)
10.- Kocaeli Milletvekili Muzaffer
Baştopçu ve 30 milletvekilinin, ülkemizdeki deprem
riskinin araştırılarak deprem yönetiminde alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/256)
BAŞKAN – Hükûmet? Yok.
Bir defaya mahsus olarak ertelenmiştir.
Şimdi, madencilik sektöründeki sorunların araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergelerin birlikte yapılacak görüşmelerine kaldığımız yerden devam
edeceğiz.
11.- Zonguldak Milletvekili Ali Koçal ve 26 milletvekilinin, taş kömürü üretimindeki
sorunların ve Türkiye Taşkömürü Kurumunun durumunun araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/67)
12.- Muğla Milletvekili Metin Ergun ve 29 milletvekilinin, mermercilik sektöründeki
sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/75)
13.- İstanbul Milletvekili Mehmet
Ufuk Uras ve 19 milletvekilinin, altın madenciliğinin bütün yönleriyle
araştırılması amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/82)
14.- Balıkesir Milletvekili Ahmet
Duran Bulut ve 34 milletvekilinin, bor madenciliğindeki sorunların
araştırılarak bor kaynaklarının etkin ve verimli değerlendirilmesi için
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/122)
15.- Yozgat Milletvekili Mehmet
Ekici ve 22 milletvekilinin, Manisa-Turgutlu-Çaldağ
nikel yatağının işletilmesi konusunun araştırılması amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/141)
16.- Trabzon Milletvekili Kemalettin Göktaş ve 24
milletvekilinin, petrol arama çalışmaları konusunda Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/180)
17.- Burdur Milletvekili Ramazan
Kerim Özkan ve 28 milletvekilinin, mermercilik sektörünün sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/193)
18.- Denizli Milletvekili Ali Rıza
Ertemür ve 38 milletvekilinin, mermercilik
sektöründeki sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/208)
19.- Muğla Milletvekili Fevzi
Topuz ve 28 milletvekilinin, taş ocaklarının çevreye etkilerinin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/216)
20.- Balıkesir Milletvekili Ergün Aydoğan ve 20 milletvekilinin, mermercilik sektöründeki
sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/229)
21.- Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk ve 37 milletvekilinin, madencilik sektöründeki sorunların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/304)
22.- Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk ve 24 milletvekilinin, bor madenciliğindeki
sorunların araştırılarak bor kaynaklarının etkin değerlendirilmesi için
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/309)
23.-Mardin Milletvekili Ahmet Türk
ve 20 milletvekilinin, Batman’daki petrol tesislerinin çevre ve insan sağlığı
üzerindeki etkilerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/320)
24.- Kütahya Milletvekili Alim Işık ve 23 milletvekilinin, Kütahya’daki Seyitömer ve Garp Linyit İşletmeleri yönetimine yönelik
iddiaların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/324)
25.- Zonguldak Milletvekili Polat
Türkmen ve 20 milletvekilinin, maden kaynaklarının araştırılarak madenciliğe dayalı
sanayinin oluşturulabilmesi için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/336)
26.- Kahramanmaraş Milletvekili Veysi Kaynak ve 20 milletvekilinin, ülkemizdeki maden
kaynaklarının araştırılarak etkin ve verimli değerlendirilmesi için alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/337)
27.- Eskişehir Milletvekili F.
Murat Sönmez ve 23 milletvekilinin, lüle taşının değerlendirilmesindeki sorunların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/342)
28.- Siirt Milletvekili Afif Demirkıran ve 20 milletvekilinin, madencilik sektöründeki
sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/374)
29.- Manisa Milletvekili Şahin Mengü ve 22 milletvekilinin, Turgutlu-Çal Dağı’nda
yapılacak nikel madenciliği faaliyetlerinin çevreye etkilerinin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/377)
30.- Mersin Milletvekili Mehmet
Şandır ve 21 milletvekilinin, Tarsus’taki şantiye ve maden ocaklarının yol
açtığı sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/388)
31.- Mardin Milletvekili Ahmet
Türk ve 20 milletvekilinin, kömür üretimi ve ticaretindeki yolsuzluk ve
usulsüzlük iddialarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/404) (x)
BAŞKAN – Hükûmet burada.
Geçen hafta salı günü yapılan görüşmelerde CHP ve MHP grupları
adına konuşmalar tamamlanmıştı.
Şimdi söz sırası Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Siirt
Milletvekili Afif Demirkıran’a ait. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)
Buyurunuz Sayın Demirkıran.
AK PARTİ GRUBU ADINA AFİF DEMİRKIRAN (Siirt) – Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; madencilik sektörünün sorunlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasıyla ilgili görüşmeler üzerine AK PARTİ Grubu adına söz almış
bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ulusal ekonomileri oluşturan
en önemli sektörlerden biri madencilik sektörüdür. Madencilik sektörü bir
taraftan, başta sanayi olmak üzere ekonominin tüm sektörlerinin ihtiyaç duyduğu
temel girdileri sağlarken diğer taraftan özellikle kırsal bölgelerde yeni
istihdam imkânları yaratır. Bugünün gelişmiş sanayi ülkelerinin hemen hepsinde
madencilik sektörü ekonomik kalkınmayı başlatan bir öncü sektör görevi
yüklenmiştir.
Türkiye ekonomisi içinde de madencilik sektörünün büyük bir önemi
vardır. Yurdumuzda çok çeşitli, zengin maden rezervleri olmakla beraber,
maalesef bu kaynakların çoğu henüz işletmeye alınamamıştır. Bu yönüyle Türkiye,
maden kaynakları açısından dünya madenciliğinde adı geçen 132 ülke arasında
üretim değeri itibarıyla 28’inci, maden çeşitliliği itibarıyla 10’uncu sırada
yer almaktadır. Ayrıca dünyada ticareti yapılan 90 çeşit madenden 77’si
Türkiye’de bulunmakta ve 60 çeşit madenin de üretimi yapılmaktadır.
(x)
(10/67, 75, 82, 122, 141, 180, 193, 208, 216, 229, 304, 309, 320, 324, 336, 337,
342, 374, 377, 388, 404) esas numaralı Meclis araştırma önergelerinin ön
görüşmelerine 13/10/2009 tarihli 5’inci Birleşimde
başlanmıştır.
MTA’nın muhtemel rezerv ve araştırmalarına göre Türkiye’de yer
altında bulunan en yüksek maden rezervi 15,8 milyar ton ile dolomittir. İçinde
kalsiyum karbonat ve sodyum karbonat barındıran ve bu özellikleri yüzünden cam
ve seramik endüstrisinin vazgeçilmezleri arasında yer alan dolomit, nadir ve
çok değerli bir kireç taşı olarak biliniyor. Bunun yanı sıra ülkemizde 13,9
milyar ton mermer; 12,3 milyar ton linyit kömürü; 5,7 milyar ton kaya tuzu; 1,2
milyar ton yüksek kalorili taş kömürü; 3 milyar ton bor; 1,5 milyar ton ponza;
1,9 milyar ton bllister bakır cevheri bulunmaktadır.
Toplam yer altı maden kaynaklarımızın bugünkü piyasa değeri ise 2,5 trilyon
doların üzerindedir. Bu arada, araştırmalar, Türkiye’de 700 ton görünür altın
rezervi –ki muhtemel rezerv olarak 6.500 ton olduğu iddia edilmektedir- ve
1.926 ton görünür gümüş rezervi mevcuttur.
Değerli Başkan, değerli milletvekilleri; dünya metal maden
rezervlerinin yüzde 0,5’i; endüstriyel ham madde rezervlerinin yüzde 2,5’u;
kömür rezervlerinin yüzde 1’i ve jeotermal potansiyelinin yüzde 0,8’i ülkemizde
bulunmaktadır. Jeotermal potansiyeli itibarıyla ülkemiz dünyada 7’nci sırada,
Avrupa’da 1’inci sırada bulunmaktadır. Ülkemiz 3,8 milyar metreküp
işletilebilir mermer; 2,7 milyar metreküp işletilebilir traverten ve 995 milyon
metreküp işletilebilir granit olmak üzere toplam 7,5 milyar metreküp doğal taş
rezerviyle dünya doğal taş potansiyelinin yüzde 40’ına sahiptir. Ülkemizde
yapılan araştırmalarda 650’ye varan renk ve dokuda mermer olduğu
belirlenmiştir. Dünya bor rezervlerinin yüzde 78’ine sahip olan Türkiye bu
oranıyla dünyada ilk sırada yer almakta ve dünya tüketimini en az dört yüz yıl
karşılayabilmektedir. İktidarımızdan önce 1,9 milyar ton olarak tespit edilmiş
olan ülkemiz bor rezervi, yapılan yoğun aramalar sonucu 3 milyar tonu aşmış
bulunmaktadır. Dünya feldispat rezervinin yüzde 23’ü
ve bentonit rezervinin yüzde 20’si ülkemizde
bulunmaktadır. Dünyada ikinci büyük soda külü rezervi olan Beypazarı trona yatağını işletmek üzere kurulan tesis yılda 1 milyon
ton soda külü, 100 bin ton sodyum karbonat üretimiyle dünya tüketiminin yüzde
2,5’unu karşılamaktadır. Toplam trona rezervimiz de
233 milyon ton olarak belirlenmiştir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Anadolu madenciliği
cumhuriyet öncesi dönemde Batı’nın bir yandan kendi sınai
ürünlerini satabilecek, öte yandan sınai üretim için ucuz ham madde sağlayacak
dış pazarlara açılma politikalarına paralel olarak yabancıların kontrolünde
kalmıştır. Bu dönemde İngilizler Balıkesir Susurluk’ta pandermit
madenini ve Murgul Bakır İşletmesini, Fransızlar Balıkesir bölgesinde boraks
madenlerini, Muğla bölgesinde krom madenini, Balya’da kurşun, çinko madenini;
İngilizler, Fransızlar, İtalyanlar ve Almanlar Zonguldak taş kömürü havzasını
işlettiler. Cumhuriyetle birlikte devletçilik politikası yanı sıra yerli
müteşebbis yetersizliği nedeniyle, birçok sektörlerde olduğu gibi madencilik
sektörünün de kurumsallaşmasını sağlamak ve bu sektörde gerekli yatırımları
yapmak üzere Maden Tetkik Arama Enstitüsü (MTA) ve Etibank kuruldu ve
madenciliğe dayalı sanayileşmenin altyapısı hazırlandı. Bu dönemde demir çelik
fabrikaları kuruldu, krom ve kömür başta olmak üzere maden üretiminde önemli
ölçüde artış sağlandı. 1933 yılına geldiğimizde, millîleştirme politikalarıyla
çok sayıda maden işletmesi yabancılardan geri alındı. Çok partili döneme
geçişle birlikte, 1954 yılında yerli özel sektörün ve yabancı sermayenin de
sıcak bakacağı bir maden kanunu çıkarıldı. 1960-1970 yılları
arasında ülkenin siyasi ve sosyokültürel yapısındaki gelişmelere paralel olarak
gündeme gelen sanayileşme politikaları doğrultusunda İskenderun ve Ereğli demir
çelik fabrikaları, Seydişehir Alüminyum, Bandırma boraks ve borik asit, Antalya
ferrokrom, Karadeniz Bakır İşletmesi, Samsun blister bakır, ÇİNKUR -çinko kurşun, Kayseri- KÜMAŞ Kütahya
manyezit fabrikaları kuruldu veya kuruluş çalışmaları başladı. 1970’li
yıllarda yaşanan petrol krizleri sonrası 1978 yılında çıkarılan 2172 sayılı
Devletçe İşletilecek Madenler Hakkında Kanun ile linyit ruhsatları
birleştirilerek havza madenciliğine dayalı termik santraller projelendirildi.
Ayrıca bu Yasa kapsamında tüm bor sahaları da Etibank’a devredildi. Bilahare bu
Yasa ile ilgili uygulamalar 1979 yılındaki iktidar değişikliği sonrası
durduruldu. 1970’li yıllar ve sonrası dönemlerde uygulanan politikalardaki
belirsizliklerin yanı sıra madencilik yatırımları için kamu ve özel sektör
arasında tam bir tercih yapılamaması sonucu madencilik sektörü arzu edilen
gelişimi gösterememiştir.
Her ne kadar 1980-1990 arasında planlanan elektrik santrallerinin
tamamlanmasıyla birlikte linyit ve elektrik üretiminde önemli ölçüde artışlar
sağlanmış ise de genelde kamu madenciliğindeki gelişmelerin olumlu olduğu
söylenemez. Buna mukabil özel sektöre dayalı mermer, seramik, cam, çimento ve
endüstriyel ham maddeler sektöründe önemli gelişmeler yaşandı. Özellikle 1984
yılında mermerin 3213 sayılı Maden Kanunu kapsamına alınmasıyla mermer
ihracatımız 25 kat arttı.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; gayrisafi millî hasıla içinde madenciliğimizin payı cumhuriyetin ilk
yıllarında yüzde 30 iken 1960’lı yıllarda yüzde 5’e, günümüzde ise yüzde
1,5’lara kadar düşmüş bulunuyor. Bu oran Almanya ve Amerika Birleşik
Devletleri’nde yüzde 4, Kanada’da yüzde 7,5; Avustralya’da yüzde 8,7’dir. Gerçi
cam, seramik, çimento, demir çelik ürünleri ve elektrik üretimi gibi bazı
ürünler sanayi ve kimya sektöründe değil de madencilik sektöründe gösterilmiş
olsaydı, ülkemiz madencilik sektörünün gayrisafi millî hasıla
içindeki payı yüzde 3,5 civarında olacaktı. Ancak bu seviyenin de ülkemiz
madenciliği için çok düşük olduğu kanaatindeyim. Ancak AK PARTİ İktidarının
madencilik sektöründe uyguladığı politikalar sonucu 2002 yılında sadece 685
milyon dolar olan maden ihracatı 2008 yılında 3,24 milyar dolara artmış olup
toplam ihracatımız içindeki payı yüzde 2,37’ye çıkmıştır. Madencilik sektöründe
ihracatın ithalatı karşılama oranı ise 2008 yılında yüzde 68 dolayında
gerçekleşmiştir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ABD kaynaklı olarak ortaya
çıkan ve dünya genelinde etkili olan küresel finans krizi tüm sektörlerde
olduğu gibi sanayide önemli bir konuma sahip olan ülke kalkınması ve refah
düzeyinin yükselmesinde etkin rol oynayan madencilik sektörünü de etkilemiştir.
Son yıllarda ulusal pazarlardaki talep ve fiyat artışları dolayısıyla yeni
maden sahalarının işletmeye alınması, mevcut maden işletmelerinde üretim ve
ihracat artışı sağlanmasının ardından maden fiyatlarında dünyayı etkisi altına
alan küresel mali kriz nedeniyle önemli oranda düşüş yaşandı. Küresel
piyasalardaki olumsuz havanın etkisiyle Türkiye’nin maden ihracatında önemli
yer tutan bakır, çinko, alüminyum, kurşun, nikel ve kalay gibi madenlerin
fiyatı da ciddi şekilde düşerek üç dört yıl önceki fiyatlara geriledi. Örneğin,
2005 yılında tonu 3.677 dolar olan bakırın fiyatı 2008 yılı Nisan ayında 8.683
dolara kadar çıkmış ancak bakır fiyatları 2008 yılı Ekim ayı sonunda tekrar
3.742 dolara düşmüştür. Böylece, küresel krizin etkileri maden sektöründe 2008
sonlarından itibaren kendisini hissettirmiş olup talep daralması, iç pazarın
yanı sıra ihracat rakamlarında da önemli düşüşlere yol açmıştır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; madencilik sektörüne yön
verirken uzun vadede bir madencilik politikası oluşturmak şarttır. Bu
politikanın kalıcı olması yanında zaman içinde değişip yeni koşullara uyacak
esnekliği de göstermesi zorunludur. Ayrıca, bu politika tespit edilirken maden
potansiyelimiz sağlıklı bir şekilde belirlenmeli ve doğal kaynaklarımızın
tükenebilirliği de göz önüne alınmalıdır.
Madencilik sektörümüzün gelişmiş ülkeler düzeyine gelmesi ve
ekonomimizde olması gereken yere ulaşması için sektördeki belirsizliklerin en
aza indirilmesi gereklidir. Ülkemizin sınırlı kaynakları akılcı bir şekilde
maden aramaları yoğunlaştırılmalı ve sektörde gerekli yatırımların yapılması
teşvik edilmelidir.
Çalışmaların daha verimli olabilmesi için gerekli yasal ve
kurumsal düzenlemelerin yapılması ve bunlara işlerlik kazandırılması da
şarttır.
ALİ KOÇAL (Zonguldak) – Kim yapacak onları?
AFİF DEMİRKIRAN (Devamla) – Hükûmet.
Yapıyoruz… Onun için bu araştırma komisyonu şey ediliyor. Ama yapılıyor.
Bir ülkenin refah seviyesi, birçok göstergenin yanı sıra o ülkede
tüketilen maden miktarıyla da doğrudan ilgilidir. Araştırmalar göstermektedir
ki bir insan yetmiş yaşına kadar Amerika’da 1.600 ton, Almanya’da 1.000 ton
fakat Türkiye’de ise maalesef sadece 300 ton maden tüketmektedir. Dolayısıyla
refah seviyemiz arttıkça tüketeceğimiz maden miktarı artacak olup bunu ithalat
yerine kendi yer altı kaynaklarımızdan temin etmek için gerekli politikaları
oluşturmalıyız.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemizin maden potansiyeli
değişik kesimler tarafından farklı algılanmakta ve ifade edilmektedir. Kimine
göre Türkiye maden fakiri, kimine göre ise trilyon dolarların üzerinde
oturmaktayız. Türkiye, gerçekten birçok endüstriyel maddeler ve metalik
maddeler açısından ihtiyacımızı karşıladığı gibi önemli ihracat potansiyeli de
oluşturmaktadır. Ancak linyit dışındaki enerji ham maddeleri hâlen tespit
edilmiş rezervleri itibarıyla yetersizdir. Alüminyum, cıva, kurşun, çinko gibi
bazı madenler de yeterli üretim yapılmadığı için veya kalite nedeniyle ithal
edilmektedir.
Değerli milletvekili arkadaşlarım, ülkemizin maden potansiyeli
yeterince araştırılmış mıdır? Mevcut madenler ekonomik olarak işletilebiliyor
mu? Maden üretimi ve işletmesinde teknolojik yeniliklere ve çevre şartlarına ne
kadar uyulmaktadır? Ülkemizde hâlen keşfedilmemiş madenler var mıdır? Aramaları
ve üretimi artırmak için mevzuat ve devlet destekleri yeterli midir? Bu ve buna
benzer birçok önemli sorunun yanıt bulması ülke madenciliğinin geleceği
açısından gereklidir. Ayrıca, dünyada ve Türkiye’de ekonomik kalkınmanın en
temel ve ağırlıklı enerji girdileri olan petrol ve doğal gaza gün geçtikçe daha
fazla ihtiyaç duyulmaktadır. Ülkemizin enerji ham maddelerine yılda 40-50
milyar dolar ödemek zorunda olduğu dikkate alındığında bu maddelerin
ülkemizdeki varlığının etüdünün ne kadar önemli olduğu ortaya çıkmaktadır.
1945 yılında Raman petrol sahasının
keşfinden bugüne kadar yapılan çalışmalar, Türkiye’de petrol ve doğal gazın
varlığını kanıtlamıştır. 120 tane kadar irili ufaklı petrol ve doğal gaz sahası
mevcuttur. Toplam 1 milyar ton petrol varlığı tespit edilmiş ancak bunun yüzde
15’ine tekabül eden 150-160 milyon tonu üretilebilir vasıftadır. Bunun şimdiye
kadar 110-120 milyon tonu zaten üretilmiş ve tüketilmiştir. Geriye 40-50 milyar
ton rezerv kalmaktadır ki bu da Türkiye’nin bir buçuk yıllık bir tüketimine
denk gelmektedir. Mevcut tespit edilmiş olan doğal gaz rezervimizse maalesef
sadece 8 milyar metreküp olarak görülmektedir. Gerçi Karadeniz’deki çalışmalar
devam ediyor. Bu da 2008 yılında Türkiye’nin tükettiği 33 milyar metreküp doğal
gazla karşılaştırıldığında üç aylık bir ülke ihtiyacını ancak karşılayacağı
görülecektir.
Değerli arkadaşlar, AK PARTİ iktidara geldiği günden itibaren tüm
yer altı kaynaklarımızda olduğu gibi petrol ve doğal gaz rezervlerimizin de
artırılmasına yönelik olarak arama faaliyetlerini artırmıştır. TPAO’nun 2002 yılında 42 milyon dolar olan yatırım bütçesi 2009
yılında 10 misli artırılarak 460 milyon dolara, 32 adet ve 63 bin metre olan
arama sondajı -yıllık- 80 adet ve 155 bin metreye 2008 yılında, yurt içi ve
yurt dışı petrol ve doğal gaz üretim toplamı -ki doğal gazı petrolün eş değeri
olarak alıyoruz burada- 18,9 milyon varilden 30,6 milyon varile yükselmiştir.
Karadeniz’in Sinop açıklarında TPAO’nun Petrogras
ve Exxon Mobille birlikte yapacağı ve toplam bütçesi
800 milyon dolar civarında olan aramalar Karadeniz’de önemli bir petrol
yatağının varlığını ortaya koyabilecektir.
Öte yandan AK PARTİ iktidarlarından önce yılda 15-20 bin metre
olan MTA maden arama sondajları bugün yılda 200 bin metreye, yılda 10-15 milyon
TL olan yatırım bütçesi de 102 milyon TL’ye yükselmiştir. Bunun sonucunda
yetmiş yılda 8,3 milyar ton olan linyit rezervimiz yüzde 50 artarak 12,3 milyar
tonu bulmuştur ki bunun çoğunluğu Afşin-Elbistan’da bulunmaktadır. Yapılacak
yeni aramalar sonucunda bu rezervin yani 12,3 milyar tona çıkmış olan rezervin
25 milyar tona kadar çıkabileceği varsayılmaktadır.
AK PARTİ İktidarına kadar 1,9 milyar ton olan bor rezervimiz 3
milyar tona çıkmıştır. Bor ihracatımız 2002’de 186 milyon dolar iken 2008’de
518 milyon dolara yükselmiştir. Tabii ki Bor Enstitüsünün yaptığı çalışmalarla
uç ürün tespitleri yapıldıkça bor gelirlerimiz artacaktır.
250-300 ton yılda altın ithal etmekteyiz. Gerçi bunun 150 tonunu
işleyerek tekrar ihraç etmekteyiz ama altına yılda 5-6 milyar dolar ödeme
yapmaktayız, döviz çıktısı oluyor. Ancak öte yandan Türkiye’de 650 ton görünür
ve 6.500 ton muhtemel altın rezervimiz var, dolayısıyla bunu bir an önce
ekonominin emrine vermek mecburiyetindeyiz değerli arkadaşlar.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Hükûmetimizin
madencilikle ilgili temel yaklaşımı, ülkemiz maden kaynaklarını üretmek,
üretilen bu kaynaklarımızı ülkemiz sanayisine rekabet edebilir koşullarda ham
madde olarak sunmak ve ham madde olarak ihraç ettiğimiz maden kaynaklarımızın
kullanıldığı kendi sanayimizi kurmak, böylece ülkemizi ham madde üretip satan
bir kaynak ülke olmaktan çıkarıp sanayiyle entegre
olmuş, dünya pazarlarında katma değeri yüksek uç ürünlerde söz sahibi bir ülke
konumuna getirmektir. Hükûmetimizin temel hedefi,
politikası budur madencilik sektöründeki.
AK PARTİ İktidarında madencilik sektöründe sağlanan tüm bu
gelişmelere rağmen ülkemizdeki maden, doğal taş, petrol ve doğal gazdan oluşan
tabii yer altı kaynaklarının sorunlarının tespiti, sektördeki belirsizliklerin
en aza indirgenmesi için etkin, kalıcı ve uzun vadeli çözümlerin belirlenmesi,
bu sektörün önünün açılması ve teşvikinde nelerin yapılabileceğinin tespiti, bu
konu çerçevesinde dünya ölçeklerine göre yeterli araştırma yapılıp yapılmadığı
ve konuyla ilgili gerekli önlemlerin alınması ve bu sektörümüzün teknik bilgi
ve kurumsal yapı da dâhil olmak üzere altyapı eksikliklerinin giderilmesi için
Anayasa’nın 98’inci, Türkiye Büyük Millet Meclisi İç Tüzüğü’nün 104 ve 105’inci
maddeleri gereğince bir Meclis araştırması açılmasını AK PARTİ Grubu olarak
desteklediğimizi ifade ederek yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Demirkıran.
Gruplar adına, Demokratik Toplum Partisi Grubu adına Batman
Milletvekili Bengi Yıldız söz istemiş ama kimse yok.
Şimdi, önerge sahiplerinin konuşmalarına geçiyoruz.
İlk söz Afyonkarahisar Milletvekili
Sayın Halil Ünlütepe’ye ait.
Buyurunuz Sayın Ünlütepe. (CHP
sıralarından alkışlar)
HALİL ÜNLÜTEPE (Afyonkarahisar) – Sayın
Başkan, saygıdeğer üyeler; madencilik sektörünün sorunlarını araştırmak üzere
verilen önerge üzerinde söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, bizim ilimizin en önemli maden sektörü
girdilerinden birisi mermerciliktir. Afyonkarahisar
denilince akla öncelikle mermer sektörü gelir. Mermercilik sektörünün geçmişi
çok eskiye dayanıyor mu? Yok. Yani elli-elli beş yıllık bir
sektör, geçmişi bu kadar. Fakat bugün ciddi sorunlarla karşı karşıya
olduğunu da belirtebiliriz. Nedir? Mermer sanayisinde en önemli beş ana işletme
modeli vardır. Bunlar: Mermer ocak işletmesi, entegre
mermer fabrika işletmesi, mermer kesme işletmeleri, mermer torna atölye
işletmeleri, mermer mozaik işletmeleri.
Ben daha ziyade madenciliğin üzerinde de mermercilik konusu
üzerinde ilimizi de ilgilendirdiği için ağırlığı o yöne yönlendirerek
düşüncelerimi yüce heyetinizle paylaşmak istiyorum.
Değerli arkadaşlar, bugün için görebildiğim kadarıyla mermercilik
sektörünün en önemli sorunlarından birisi girdilerin çok pahalı olmasıdır.
Sektörün ana girdileri enerji, elektrik ve mazot, ayrıca işçilik ve sektör
tamamen yüzde 100 yerli. Enerji fiyatlarının son dönemlerdeki afaki yükselişleri, mazotun yükselişleri dünya piyasalarında
bizim rekabet ortamımızı ciddi oranda geriye doğru itmektedir. Örneğin Çin
mermerin ana kültesini Türkiye'den almaktadır, ama dünya piyasalarında işlenmiş
mermeri Türkiye'den daha çok satmaktadır. Türkiye, bu alanda, işlenmiş mermerin
ihracatında Çin ve Mısır’la ciddi bir şekilde rekabet içindedir, ama bu rekabet
alanında Çin Türkiye'yi geçmiştir. Çin, Türkiye'den mermerin ham kültesini
alıyor -onlarda da petrol yok, onlar da petrolü bizim gibi dışarıdan alıyor-
ama uyguladıkları teşvikler sonucu dünya piyasalarına hâkim hâle gelmişlerdir.
Bakın, bununla ilgili önergeler üzerinde konuşan arkadaşlarım
belirttiler. Nedir bu sıkıntılardan birisi? Örneğin Antalya’dan mermeri
aldınız, Afyon’daki işletme fabrikalarına getirirken kara yolunu kullanıyoruz.
Antalya’dan mermerin kültesini Afyon’a getirmek için ödediğimiz miktar, Çin’in
denizcilik yolunu kullanarak Antalya’dan Çin’e kadar götürdüğü bedelle aynı.
Buna ciddi bir çözüm yolu bulmak zorundasınız. Nedir? Demir yolu taşımacılığını
ön plana getirmek zorundayız. Zaten şu bir gerçek, hani zaman zaman tonaj yüksekliğinden yakınıyoruz, ama kara yolları
ağındaki tonaj yüksekliğine uyacaksınız.
Çin, dışarıdan bizim gibi aldığı petrolde ciddi bir şekilde teşvik
yaparken biz yapamıyoruz. Türkiye'nin hemen hemen
500’e yakın atölyesi ve fabrikasıyla birlikte bir İscehisar bölgemiz var. Ekonomik tedbirlerin zamanında yeterince alınamaması sonucu bu
fabrikaların hemen hemen yarısı bugün kapalı.
İşin çok daha ilginci, bundan beş altı yıl önce bizim bölgemiz
genellikle işlenmiş mermeri dışarıya ihraç ederken ve oranı da yüzde 80’i
bulurken, maalesef, bugün sektör işlenmiş mermer ihracatından ciddi bir şekilde
geriye doğru düşüş yaşamakta, dışarıya ocaktan direkt mermeri satarak işletmeler
ayakta durmaya çalışmaktadır. Hâlbuki, o kurulu
fabrikaların atıl bir durumdan kurtarılarak ciddi bir şekilde çalışması
gerekir.
Zaman zaman iktidarın uygulamalarında
ciddi yanlışlıklar görüyoruz. Örneğin “İlimiz mermer sektörünün -zaman zaman
yazarlar- başkenti.” derler. Ama madencilik teşvikinde Afyon yoktur. Neye göre,
kim bu kıstası koyuyor, bu kıstasları neye göre ayarlıyorlar, onu anlamakta da
zorlanıyorum. Mermerci işletme sahipleriyle konuşuyoruz, onlar da bunun niçin
böyle olduğunu anlamakta zorlanıyorlar. Hâlbuki,
bölgesel teşvik yerine sektörel teşvike yöneldiğiniz
anda, Afyon, madencilik sektöründe, mermer sektöründe o teşviki alır ve o
işletmeler, bugün çalıştırdıkları işçilerin hemen hemen
yarısını çıkarmazlardı. Hele hele, mermercilik
işletmesinde çalışan işçiler kalifiye işçiler değil, ilkokul mezunu, mesleksiz
kişiler, yani toplumun en fazla ihtiyaç duyduğu alandaki işsizliği gideriyor,
işsizlik alanını gideriyor. Onlar da bu dönemde yatırımdaki teşvikin yeterli
oranda yapılmaması nedeniyle, işçilerini çıkarmak zorundalar. Bölgemizde pek
çok yatırımcı fabrika yatırımlarını durdurmuş durumda. Ekonomik krizden ciddi
bir oranda etkilenmiştir.
Ne yapılması gerekiyor? Çin’in yaptığı uygulamanın bir benzerini
biz de yapmak zorundayız. İhracata teşvik uygulamak zorundayız. Yatırımcıyı
ihracata zorlamak zorundayız. Enerji girdilerinde özel tüketim vergisini
almamak zorundayız, almamalıyız. Çin’de özel tüketim vergisi alınmıyor, biz
alıyoruz. Enerji pahalıya mal oluyor. Pek çok fabrika bugün
elektrik ücretlerini yatıramadığından dolayı kapalı. Pek çok işletmeci
borçlarını ödeyemediğinden dolayı izini kaybettirmeye çalışıyor, zaman
kazanmaya çalışıyor. Her birinin ciddi yatırımı var. Mal varlığının değeri çok
yüksek. Ama bu sadece oranın değil, Türkiye’nin sorunu. Hele hele Afyon işletmecileri… Düşünürseniz, Afyon’u merkez
alırsanız, çevresinde, en az 400 kilometrelik bir çevrede tüm ocakların
işletmelerinin hemen hemen yüzde 50’si Afyonluların
elinde. Fakat inanın, bugün çalıştırdığı işçilerin ücretlerini ödemekte
zorlanıyorlar.
Petrol ürünlerinde özel tüketim vergisi alınmamalı. Bunun çıkış
yolları bence bu olmalı. Teşviki yaparsanız hem dışarıya ciddi oranda mermer
ihraç edersiniz hem de kalitesiz olan o alandaki işsizliğin de önüne geçmiş
oluruz diye düşünüyorum.
Görebildiğim kadarıyla, bu sorunlardan bir tanesi de şu: Yani
hemen hemen 2008 yılı ihraç miktarı yaklaşık 1 milyar
250 milyon dolar. Çin’de, demin söyledim, rekabet koşullarında işçilik
ücretleri ucuz. Çin’de 100 dolar civarında. Mısır’da 200-250 dolar civarında.
Türkiye’de işçilik ücretlerinin maliyeti 500-600 dolar civarında. Dolayısıyla
bizim bu işçilik ücretlerini de aşağıya çekemeyeceğimize göre sosyal yaşam
gereği, elektrik ücretlerinde ve mazotta, girdilerde bir özel tüketim vergisi kaldırılarak
onların o alandaki eksiklikleri giderilmiş olabilir diye düşünüyorum.
Ekonominin yanlış yönlendirilmesi sonucu bölgemizdeki işletmelerin
çoğunluğu demin de söylediğim gibi kapanmış durumda. Önemli olan, bu işletmeler
millî bir sermaye. Onların öncelikle, yatırımın çalışır bir hâle
dönüştürülmesini sağlamak zorundayız. Mermerin ham bir şekilde satılmasından
ziyade işlenmişini satmak zorundayız. Çünkü onu işlediğiniz anda hem istihdama
hem ihracata ciddi bir katkısı olacağı tartışmasızdır.
Böyle bir ortamda bu konunun yüce Mecliste gündeme getirilmesinin
ne kadar haklı olduğunu bugün görüyoruz.
Ben sözlerimi daha ziyade şöyle bağlayarak sona erdirmek
istiyorum: Bu bölgesel teşvik yerine mermer sektörünü içine alacak olan sektörel teşviki madencilikte ön plana almak zorundayız.
Elli beş ilde hemen hemen teşvik uygulanıyor,
bunların içinde Afyon yok.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurunuz.
HALİL ÜNLÜTEPE (Devamla) – Çözemezsiniz çünkü Türkiye'deki mermer piyasasının fiyatları Afyon’da
tespit ediliyor ama o bölge teşvikten yararlanamıyor.
Ocakların açılmasıyla ilgili bürokratik engellerin çoğunluğunu
hepimiz biliyoruz. Örneğin 2007 ile 2009’u karşılaştırmak istiyorum. Genellikle
maden ocakları açılırken, mermer ocakları açılırken… Örneğin bir yer meradır.
Mera Kanunu’na göre orada otlakiye bedeli verilmesi
lazım, teminat miktarı verilmesi lazım yani belirli birtakım külfetler içine
girecektir, bu da doğru bir işlemdir. Fakat, örneğin
2007 yılında
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen sözünüzü tamamlayınız.
HALİL ÜNLÜTEPE (Devamla) – Değerli arkadaşlarım, öncelikle bu
sektörün topluma verimli bir şekle getirilebilmesi için belirtmeye çalıştığım
eksikliklerin, benden önce konuşmuş olan arkadaşlarımın belirttiği konuların
bir Meclis araştırması önergesi Genel Kurulca da kabul edilerek enine boyuna
araştırılmasını… Çünkü Türkiye'nin her tarafı madendir, Türkiye'nin yer
altındaki zenginliklerine sahip çıkarsak Türkiye ekonomik krizini belki de en
iyi şekilde aşabilecek bir ortamı da yakalayabilir diye düşünüyorum.
Bu duygu ve düşüncelerle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
(CHP, AK PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Ünlütepe.
Muğla Milletvekili Metin Ergun.
Buyurunuz Sayın Ergun. (MHP sıralarından
alkışlar)
METİN ERGUN (Muğla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, muhterem milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Ben de Halil Bey gibi, rezervi bol ama derdi çok bir bölgenin
milletvekiliyim. Mermercilik açısından Muğla, rezerv bakımından 1’inci sırada
yer alıyor artık.
Muhterem arkadaşlar, bilindiği üzere mermer, hem yapı malzemesi
hem de süsleme ve dekorasyon amacıyla birçok alanda kullanılan değerli
taşlardan biridir. Bilimsel anlamda mermeri, kalker ve dolomit kalkerlerinin fay kırıklarından
ısınarak çıkan su ile fay hareketlerinin yarattığı basınç altında başkalaşıma
uğrayarak kristalleşmesi sonucu oluşmuş metamorfik bir kayaç olarak
tanımlayabiliriz.
Hâl böyle olunca, faylardan dolayı Türkiye topraklarının yüzde
95’i deprem bölgesidir. Dolayısıyla bu durum ülkemiz açısından bir külfettir
ama bizler, Yaradan’ın her külfete karşı bir nimet de verdiğine inanırız.
Fayların oluşturduğu deprem ülkemiz için nasıl büyük bir külfet ise ve biz bu
külfeti en ağır şekilde yaşıyor ve bedel ödüyor isek yine fay hareketleri
neticesinde oluşan doğal taş, mermer ve termal enerji de Yaradan’ın, Cenabı
Allah’ın bize sunduğu nimettir. Ne yazık ki bu nimeti yeterince
değerlendiremiyoruz.
1985 yılında mermerin Maden Kanunu kapsamına alınması ile birlikte
yatırımcıya bu sektörde beklenilen güven ortamı sağlanmıştır. Bu tarihten sonra
inşaat sektörünün canlanması ve iç talebin artmasıyla birlikte doğal taş ve
mermer üretim ve kullanımı hız kazanmıştır. Bu dönemden sonra, özellikle büyük
firmaların yapmış oldukları yatırımlarla işletmecilikte büyük boyutlu üretim
sağlayan modern ekipmanların kullanımına geçilmiş,
böylelikle mermer üretim miktarı ülkemizde artmıştır.
Ülkemiz, mermer çeşitliliği bakımından 290 çeşitle dünya
ortalamasında ilk sırada yer almaktadır. Ancak ticari anlamda sürekliliğini
kanıtlamış 80’in üzerinde değişik yapıda ve 120’nin üzerinde değişik renk ve
desende mermer rezervi bulunmaktadır.
Türkiye, 1980 yılından sonra, ihracata dayalı büyüme modelini
seçtikten sonra başta Amerika, Çin, İngiltere, İspanya, İtalya gibi ülkeler
olmak üzere dünyanın dört bir yanına mermer ve doğal taş ihraç etmeye
başlamıştır. Dünya mermer rezervlerinin yüzde 40’ına sahip olan doğal taş
cenneti ülkemizin 2008 yılında yaptığı ihracat 1,5 milyar dolar civarındadır.
2009 yılı için 1,2 milyar dolar gerçekleşeceği beklenmektedir. Dünya doğal taş
ticareti 20 milyar dolar civarındayken bizim yüzde 40’lık rezervimizde yapmamız
gereken 8 milyar dolarlık mermer ihracatımız ne yazık ki çok düşük seviyelerde
kalmaktadır. Ancak bu sektördeki sorunlara ciddi bir şekilde yönelip çözümleri
sağlandığı takdirde, elbette bu oranı 8 milyar dolara çıkarmamız mümkündür.
Unutmayalım ki mermer sektörü yüzde 100’e yakın yerli girdi ile
çalışmakta ve oldukça büyük oranda istihdam sağlamaktadır. Mermer rezervleri
bakımından son derece önemli bir potansiyele sahip olan mermercilik ve doğal
taş sektörü uygulanan yanlış politikalar ve yoğun bürokrasi nedeniyle yeteri
kadar gelişme gösterememiştir. Eğer sorunlar giderilmezse sektörün sıkıntıları
gün geçtikçe büyüyecek ve içinden çıkılmaz bir hâl alacaktır ve büyümeye de
başlamıştır. O kadar ki, 2002 yılında Muğla’da mermercilik sektöründe çalışan
işçi sayısı 13 bin iken –yeni aldım, yeni rakam- 6 bine düşmüş. Bu kısa süre
içerisinde düşüş yüzde 50’den fazla. Taş bizde, üretim ve işletmenin tamamı
emeğe dayandığı için emek bizde, üretimle ilgili her türlü makine de yurdumuzda
yapılmakta -özellikle mermer sektörüyle ilgili her türlü makine, artık,
yurdumuzda yapılmakta- dolayısıyla o da bizdedir. Yani kısacası mermer
sektörüne, tek başına yüzde 100 katma değer sağlayan Türkiye'nin tek sektörü
diyebiliriz.
Genellikle işlenmeden ihraç edilen mermerlerimiz nihai işlenmiş
mamul olan mermer fayans ve plaka şeklinde ihraç edilebilir ise ülkemiz
ekonomisine yüzde 100
katma değer bırakarak çok daha fazla katkı sağlayacaktır. Bunun
için, sektörün önündeki engeller ortadan kaldırılmalı ve yatırım yapması
sağlanmalıdır. Zira, bu alanda dünyada en önde gelen
ülkeler, mesela İtalya, mermeri bizden blok hâlinde alıp işleyerek başka
ülkelere işlenmiş -hem de kendi damgasını vurarak- mamul, madde olarak satmakta
ve bizden kat kat daha fazla gelir elde etmektedir.
Mermercilik sektörü, sektörün dünyadaki rakipleriyle mukayese
edince işçi girdileri üzerindeki yüksek sosyal sigorta vergilerinin 5 veya 10
kat fazla olması, motorin ve enerji üzerindeki yüksek ÖTV ve benzeri yüksek
girdilerden dolayı rakipleriyle rekabet edemez duruma gelmiştir günümüzde.
Özellikle işçilik ve akaryakıt, sektör açısından ciddi girdi maliyetlerini
oluşturmaktadır. Bu maliyetlerin dünyada rekabet ettiğimiz ülkelerle en az aynı
seviyeye indirilmesi ve ÖTV oranlarının düşürülmesi gerekmektedir. Sektörde
motorin ve enerji ciddi girdi maliyetlerini oluşturmaktadır belirttiğimiz gibi.
Mermercilik sektöründe dolaylı vergiler toplam maliyetin içinde yüzde 63’lük
bir paya sahiptir. Bu enerji maliyetiyle sektörün dünyada rekabet etmesi mümkün
değildir. Enerji ve motorin girdi fiyatlarındaki ÖTV oranlarının düşürülmesi
sektörün en azından önünü açacaktır.
Doğal taş ve mermer ocak fabrikalarını başka bir ile taşıma imkânı
bulunmadığı için mermerler çıkarıldığı yerde işlenmelidir. Bu nedenle, bölgesel
teşvik değil, sektörel teşvik desteklenmelidir. Bu
husus acilen, yani sektörel teşvik acilen
uygulanmalıdır. Üstelik, bölgesel teşvik, firmalar
arasında da haksız rekabete sebep olmaktadır.
Akaryakıt fiyatlarının yüksek olması nedeniyle, kara yolu
taşımacılığından daha ucuz maliyetli olan demir yolu taşımacılığına önem
verilmelidir. Petrole bağımlı kara yolu taşımacılığından daha pahalı konumda
olan demir yolu taşıma ücretleri makul seviyelere indirilmelidir. Bu durum kara
yollarını da rahatlatacaktır.
Ocaktan demir yoluna taşıma sırasında tonaj fazlalığı nedeniyle
kesilen trafik cezaları, mermer ocak sahibini işten bıktırır hâle getirmiştir.
Unutmamak gerekir ki mermer bloğu ne kadar büyük olursa mermerin kalitesi de o
kadar yüksek olmaktadır. Ancak, ne var ki, tonaj uygulamasından dolayı bloklar
parçalanmak zorunda kalmaktadır, bu da kalite kaybına sebep olmaktadır. Bundan
dolayı mermer bloklarının taşınmasında yaşanan sıkıntıların çözülmesiyle
sektörün bu konudaki önü açılacaktır.
Çin malları, her sektöre girdiği gibi mermercilik sektörüne de
girmiştir. Ucuz olması nedeniyle, kalite şartları aranmadan Çin granitine
rağbet artmış, hatta öyle bir hâl almıştır ki bu durum, kalitesi yüksek
mermerlerimiz bir tarafa itilmiş, kalitesiz Çin malı mermerler kamu kurum ve
kuruluşlarımızda dahi kullanılmaya başlanmıştır. Mermerciliğimizin gelişimini
engelleyen bu ithalatın kısıtlanması gerekmektedir. Bu durum, sektörü
rahatlatmanın ötesinde ülke ekonomisi açısından da önemli bir kazanç
getirecektir.
Ayrıca, bu ucuz granitlerin insan sağlığını tehdit eden boyutunun
olduğu, sektör temsilcileri ve uzmanlar tarafından sürekli gündeme
getirilmektedir.
Sonuç olarak, mermer sektörünün içinde bulunduğu sorunların hem
yerinde görerek hem uzmanları dinleyerek araştırılması ve dolayısıyla bir
komisyonun kurulması, bu sektörün önünün açılmasını sağlayacaktır ve bizi bu
alanda dünya lideri yaparak 2023’te hedeflenen 500 milyar dolarlık ihracatın
gerçekleşmesinde katkı sağlayacak nitelikte olması nedeniyle biz önemli
görüyoruz.
Hepinize saygılarımı sunarım. (MHP ve AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Ergun.
Sayın milletvekilleri, sözlü soru önergeleri ile kanun tasarı ve
tekliflerini sırasıyla görüşmek için 21 Ekim 2009 Çarşamba günü, alınan karar
gereğince saat 14.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati :
19.58