Normal 44161 4 35 2009-08-05T08:48:00Z 2009-08-05T08:52:00Z 1 67814 386545 TBMM 3221 906 453453 11.9999 Clean Clean 0 0 nk 0 nk 0 0 false false false 0 nk 0 nk MicrosoftInternetExplorer4

DÖNEM: 23                            CİLT: 47                    YASAMA YILI: 3

 

 

 

 

 

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

TUTANAK DERGİSİ

 

110’uncu Birleşim

25 Haziran 2009 Perşembe

 

(Bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge aslına uygun olarak yazılmıştır.)

 

İ Ç İ N D E K İ L E R

 

   I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

  II. - GELEN KÂĞITLAR

III. - YOKLAMA

IV. - GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) MİLLETVEKİLLERİNİN GÜNDEM DIŞI KONUŞMALARI

1.- Muş Milletvekili Seracettin Karayağız’ın, Türkiye’nin gecekondu gerçeği, belediyelerin ve TOKİ’nin çalışmalarına ilişkin gündem dışı konuşması

2.- Kayseri Milletvekili Mehmet Şevki Kulkuloğlu’nun, yeni yatırım ve teşvik paketi ile bunun uygulama alanına ilişkin gündem dışı konuşması

3.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, elektrik borcundan dolayı suyu kesilen çiftçilerin içinde bulunduğu mağduriyete ilişkin gündem dışı konuşması ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın cevabı

 

V.- AÇIKLAMALAR

1.- Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu’nun, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın gündem dışı konuşmaya verdiği cevaba ilişkin açıklaması ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın cevabı

2.- Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın gündem dışı konuşmaya verdiği cevaba ilişkin açıklaması ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın cevabı

 

VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Önergeler

1.- Gaziantep Milletvekili Hasan Özdemir’in (6/1353, 6/1355, 6/1356, 6/1368) esas numaralı sözlü sorularını geri aldığına ilişkin önergesi (4/142)

B) Meclis Araştırması Önergeleri

1.- Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu ve 23 milletvekilinin, belediyelere kamu paylarının dağıtımı konusunun araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/417)

2.- Niğde Milletvekili Mümin İnan ve 20 milletvekilinin, tarım arazilerinin kullanım durumunun araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/418)

3.- Mersin Milletvekili Akif Akkuş ve 20 milletvekilinin, kamyoncu esnafının sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/419)

C) Tezkereler

1.- Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu Başkanlığının, Türkiye Büyük Millet Meclisinin tatilde bulunduğu dönemde de komisyon çalışmalarını sürdürmesine ilişkin tezkeresi (3/851)

2.- İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Başkanlığının, Türkiye Büyük Millet Meclisinin tatilde bulunduğu dönemde de komisyon çalışmalarını sürdürmesine ilişkin tezkeresi (3/852)

 

VII.- ÖNERİLER

A) Danışma Kurulu Önerileri

1.- Türkiye Büyük Millet Meclisinin, İç Tüzük’ün 10’uncu ve 11’inci maddeleri gereğince Başkan ve diğer Başkanlık Divanı üyelerini seçmek üzere 4/8/2009 tarihinde toplanmasına; TBMM Başkan adaylığı için başvuru tarihine, Başkanlık Divanı üye sayısına ve görev yerleri dağılımına; TBMM Başkanı seçiminin turlarının yapılacağı gün ve birleşimlere; TBMM Başkanı seçiminin tamamlanmasından sonra Başkanlık Divanının diğer üyelerinin de seçiminin yapılmasına; bu birleşimlerde çalışma süreleri dolduğu takdirde çalışma sürelerinin seçim ve oylamaların tamamlanmasına kadar uzatılmasına; gündemdeki sıralama ile Genel Kurulun, 25/6/2009 tarihli birleşimde 415 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar çalışmaların sürdürülmesine, tamamlanması hâlinde 26/6/2009 Cuma günü Genel Kurulun toplanmamasına ilişkin Danışma Kurulu önerisi

VIII.- SEÇİMLER

A) Sayıştay Birinci Başkanlığı ve Sayıştay Üyeliklerine Seçim

1.- Sayıştay Birinci Başkanlığına seçim

2.- Sayıştayda açık bulunan üyeliklere seçim

 

IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri

 

1.- Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/324) (S. Sayısı: 96)

2.- İmar Kanunu ile Bayındırlık ve İskan Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Raporu (1/713) (S. Sayısı: 397)

3.- Bütçe Kanunlarında Yer Alan Bazı Hükümlerin İlgili Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelere Eklenmesi ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/691) (S. Sayısı: 410)

4.- Türk Ceza Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Avrupa Birliği Uyum ve Adalet Komisyonları Raporları (1/670) (S. Sayısı: 353)

5.- Türkiye Cumhuriyeti ile Cezayir Demokratik Halk Cumhuriyeti Arasında Dostluk ve İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/516) (S. Sayısı: 366)

6.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş ve Yalova Milletvekili İlhan Evcin’in; İş Kanunu, İşsizlik Sigortası Kanunu ve Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/476) (S. Sayısı: 415)

 

X.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- Van Milletvekili Hüseyin Çelik’in, Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in, şahsına sataşması nedeniyle konuşması

 

XI.- OYLAMALAR

1.- Bütçe Kanunlarında Yer Alan Bazı Hükümlerin İlgili Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelere Eklenmesi ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı’nın oylaması

2.- Türkiye Cumhuriyeti ile Cezayir Demokratik Halk Cumhuriyeti Arasında Dostluk ve İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı’nın oylaması

3.- İş Kanunu, İşsizlik Sigortası Kanunu ve Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin oylaması

 

XII.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1.- Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan’ın, iki avukatın gözaltına alınmasına ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Sadullah Ergin’in cevabı (7/7572)

2.- İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın, yerel seçimlerdeki ihlaller ve itirazlara ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Sadullah Ergin’in cevabı (7/7593)

3.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, Adana’da Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfınca yapılan yardımlara,

Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Fonunun gelirlerine ve yapılan yardımlara,

İlişkin soruları ve Devlet Bakanı Hayati Yazıcı’nın cevabı (7/7716), (7/7717)

4.- Adana Milletvekili Yılmaz Tankut’un, Adana’da dağıtılan yardımlara ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Hayati Yazıcı’nın cevabı (7/7885)

5.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakıflarının İstanbul’daki yardımlarına,

Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakıflarının Ankara’daki yardımlarına,

İlişkin soruları ve Devlet Bakanı Hayati Yazıcı’nın cevabı (7/7897), (7/7898)

6.- İstanbul Milletvekili Hasan Macit’in, Gaziosmanpaşa Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı yönetimiyle ilgili iddialara,

Gaziosmanpaşa Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı yönetimi hakkındaki iddialara,

Gaziosmanpaşa Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı yönetimiyle ilgili iddialara,

İlişkin soruları ve Devlet Bakanı Hayati Yazıcı’nın cevabı (7/8002), (7/8003), (7/8004) (Ek cevap)

7.- İstanbul Milletvekili Ufuk Uras’ın, kamu kurumlarının özürlü kadrolarını bildirmelerine ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Hayati Yazıcı’nın cevabı (7/8005)

8.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, yardımcı hizmetler sınıfındaki özürlü personele ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Hayati Yazıcı’nın cevabı (7/8006)

9.- Kırklareli Milletvekili Turgut Dibek’in, TOKİ’nin Kırklareli’de gerçekleştirdiği bir projeye ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’in cevabı (7/8096)

10.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, kamu personel rejimi reformuna ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Hayati Yazıcı’nın cevabı (7/8230)

I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

 

TBMM Genel Kurulu saat 13.03’te açılarak dört oturum yaptı.

 

İstanbul Milletvekili Halide İncekara, kamuoyunda yankı yaratan şiddet olaylarına,

Denizli Milletvekili Mehmet Salih Erdoğan, Türkiye Büyük Millet Meclisi çalışmalarında verimliliği artırmak için İç Tüzük’ten kaynaklanan sorunların giderilmesi gerektiğine,

Diyarbakır Milletvekili Gültan Kışanak, 20 Haziran Dünya Mülteciler Günü’ne,

İlişkin gündem dışı birer konuşma yaptılar.

 

Türkmenistan Meclisi Dış İlişkiler Komisyonunun davetine icabet edecek olan Türkiye Büyük Millet Meclisi Parlamento heyetini oluşturmak üzere siyasi parti gruplarınca isimleri bildirilen milletvekillerine ilişkin Başkanlık tezkeresi Genel Kurulun bilgisine sunuldu.

 

Denizli Milletvekili Emin Haluk Ayhan ve 19 milletvekilinin, Denizli’nin ekonomik ve sosyal sorunlarının (10/414),

Antalya Milletvekili Tunca Toskay ve 21 milletvekilinin, ekonomik krizin etkilerinin (10/415),

Mersin Milletvekili Vahap Seçer ve 20 milletvekilinin, genetiği değiştirilmiş organizmalar konusunun (10/416),

Araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla birer Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergeleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin gündemdeki yerlerini alacağı ve ön görüşmelerinin, sırası geldiğinde yapılacağı açıklandı.

 

Dilekçe Komisyonu Başkanlığının, Türkiye Büyük Millet Meclisinin tatilde bulunduğu süre içerisinde de komisyon çalışmalarını sürdürmesine ilişkin tezkeresi, kabul edildi.

 

Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının:

1’inci sırasında bulunan ve İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi kabul edilen, Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu’nun (1/324) (S. Sayısı: 96),

2’nci sırasında bulunan, İmar Kanunu ile Bayındırlık ve İskân Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Raporu’nun (1/713) (S. Sayısı: 397),

Görüşmeleri komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından ertelendi.

 

3’üncü sırasında bulunan, Banka Kartları ve Kredi Kartları Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile İstanbul Milletvekili Esfender Korkmaz’ın; Tokat Milletvekili Reşat Doğru ve 4 milletvekilinin; İstanbul Milletvekili Esfender Korkmaz’ın; Adana Milletvekili Yılmaz Tankut ve 13 milletvekilinin; Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün Benzer Mahiyetteki Kanun Teklifleri ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (1/718, 2/307, 2/392, 2/406, 2/416, 2/424) (S. Sayısı: 411),

4’üncü sırasında bulunan ve İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi kabul edilen, Avrupa Birliği Genel Sekreterliği Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum ile Dışişleri Komisyonları Raporları (1/716) (S. Sayısı: 412),

Görüşmelerini müteakip, yapılan açık oylamalarından sonra kabul edildi.

 

25 Haziran 2009 Perşembe günü, alınan karar gereğince saat 13.00’te toplanmak üzere birleşime 23.41’de son verildi.

 

 

 

Nevzat PAKDİL

 

 

 

Başkan Vekili

 

 

Yaşar TÜZÜN

 

Fatma SALMAN KOTAN

 

Bilecik

 

Ağrı

 

Kâtip Üye

 

Kâtip Üye

 

 

Canan CANDEMİR ÇELİK

 

 

 

Bursa

 

 

 

Kâtip Üye

 

 

 

                                                                                                                                                 No.: 128

II.- GELEN KÂĞITLAR

25 Haziran 2009 Perşembe

Raporlar

1.- 832 Sayılı Sayıştay Kanununun 5 ve Ek 8 inci Maddeleri Hükümlerine Göre Yapılacak Sayıştay Birinci Başkanlığı Seçimine İlişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı Tezkeresi ve Sayıştay Başkan ve Üyeleri Ön Seçim Geçici Komisyon Raporu (3/806) (S. Sayısı: 413) (Dağıtma tarihi: 25.6.2009)

2.- Sayıştayda Boş Bulunan Üyeliklere 832 Sayılı Sayıştay Kanununun 6 ve Ek 8 inci Maddeleri Hükümlerine Göre Yapılacak Seçime Dair Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi ve Sayıştay Başkan ve Üyeleri Ön Seçim Geçici Komisyonu Raporu (3/840) (S. Sayısı: 414) (Dağıtma tarihi: 25.6.2009)

3.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş ve Yalova Milletvekili İlhan Evcin’in; İş Kanunu, İşsizlik Sigortası Kanunu ve Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/476) (S. Sayısı: 415) (Dağıtma tarihi: 25.6.2009)

Sözlü Soru Önergeleri

1.- Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün, 98. Uluslararası Çalışma Konferansına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi (6/1463) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/06/2009)

2.- Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün, kadına yönelik şiddet konusunda alınan önlemlere ilişkin Devlet Bakanından (Selma Aliye Kavaf) sözlü soru önergesi (6/1464) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/06/2009)

3.- Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün, kıyı şeritlerindeki belediyelerin imar yetkilerinin alınmasına yönelik kanun teklifine ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından sözlü soru önergesi (6/1465) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/06/2009)

4.- İstanbul Milletvekili Sacid Yıldız’ın, sigortalı çocuklarının ilaç alımlarındaki bir soruna ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi (6/1466) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/06/2009)

5.- Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün, Nurdağı-Araban’daki TMO alımlarındaki yığılmaya ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/1467) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/06/2009)

6.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, Tokat’ın bazı ilçelerindeki toplu konut çalışmalarına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1468) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/06/2009)

7.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, üniversite-sanayi işbirliğinin geliştirilmesine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1469) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/06/2009)

8.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, Kütahya’daki kömür dağıtımına ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından sözlü soru önergesi (6/1470) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/06/2009)

9.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, üniversitelerde kadro bekleyen öğretim elemanlarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/1471) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/06/2009)

10.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, Dumlupınar Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesinin açılmasına ilişkin Milli Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/1472) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/06/2009)

11.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, bilgisayar öğretmenlerinin sorunlarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/1473) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/06/2009)

12.- Niğde Milletvekili Mümin İnan’ın, GAP’a yapılan yatırımlara ilişkin Devlet Bakanından (Cevdet Yılmaz)  sözlü soru önergesi (6/1474) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/06/2009)

13.- Niğde Milletvekili Mümin İnan’ın, ağaçlandırma seferberliği kapsamında ağaç dikimine ilişkin Çevre ve Orman Bakanından sözlü soru önergesi (6/1475) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/06/2009)

Yazılı Soru Önergeleri

1.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Erzurum’un Konaklı Mahallesindeki kamulaştırmaya ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/8519) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/06/2009)

2.- Diyarbakır Milletvekili Selahattin Demirtaş’ın, Diyarbakır Üçkuyulardaki TOKİ konutlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/8520) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/06/2009)

3.- Balıkesir Milletvekili Ergün Aydoğan’ın, Bakanlar Kurulu üyelerinin eşlerine araç tahsis edildiği iddialarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/8521) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/06/2009)

4.- Edirne Milletvekili Rasim Çakır’ın, TBMM Dışişleri Komisyonunun Türkmenistan ziyaretine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/8522) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/06/2009)

5.- İzmir Milletvekili Abdurrezzak Erten’in, İzmir’in kamu harcamalarından aldığı paya ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/8523) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/06/2009)

6.- Denizli Milletvekili Ali Rıza Ertemür’ün, Denizli Belediyesinin iptal edilen taşınmaz satışına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/8524) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/06/2009)

7.- Gaziantep Milletvekili Akif Ekici’nin, Birecik Barajı kamulaştırmalarındaki sorunlara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/8525) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/06/2009)

8.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, üniversitelerdeki geliştirme ödeneğine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/8526) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/06/2009)

9.- Denizli Milletvekili Emin Haluk Ayhan’ın, TOKİ’nin Ziraat Bankasından kredi kullanımına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/8527) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/06/2009)

10.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, kamu bankalarının bir gruba verdiği kredilere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/8528) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/06/2009)

11.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, tasarruf sahiplerini mağdur eden holdinglere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/8529) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/06/2009)

12.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, tasarruf sahiplerini mağdur eden holdinglere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/8530) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/06/2009)

13.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, Ankara’daki icra dairelerinin personel durumuna ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/8531) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/06/2009)

14.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, İstanbul’daki icra takiplerine ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/8532) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/06/2009)

15.- Van Milletvekili Fatma Kurtulan’ın, aile içi şiddete ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/8533) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/06/2009)

16.- Bursa Milletvekili Onur Öymen’in, bir Alman Vakfının CHP’ye yardım yaptığı haberlerinin kaynağına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/8534) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/06/2009)

17.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, Osmaniye’deki icra takiplerine ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/8535) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/06/2009)

18.- İzmir Milletvekili Abdurrezzak Erten’in, çekle ilgili kanunun uygulamasındaki sorunlara ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/8536) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/06/2009)

19.- Gaziantep Milletvekili Akif Ekici’nin, Sacır Deresindeki kirliliğe ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/8537) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/06/2009)

20.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, İznik Gölüne yönelik çalışmalara ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/8538) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/06/2009)

21.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, Uluabat Gölüne yönelik çalışmalara ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/8539) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/06/2009)

22.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, ekonomik değeri olan atıkların bedelsiz alınmasına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/8540) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/06/2009)

23.- Konya Milletvekili Atilla Kart’ın, TRT’nin kurs, seminer gibi etkinliklerine ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Bülent Arınç) yazılı soru önergesi (7/8541) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/06/2009)

24.- Edirne Milletvekili Bilgin Paçarız’ın, Edirne’deki vakıf kiracılarının ödeme sorunlarına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Bülent Arınç) yazılı soru önergesi (7/8542) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/06/2009)

25.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, TRT’nin dışarıdan aldığı programlara ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Bülent Arınç) yazılı soru önergesi (7/8543) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/06/2009)

26.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, ülke tanıtımı için yapılan harcamaya ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Bülent Arınç) yazılı soru önergesi (7/8544) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/06/2009)

27.- Zonguldak Milletvekili Ali Koçal’ın, Çatalağzı Termik Santralindeki eksikliklere ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/8545) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/06/2009)

28.- Muğla Milletvekili Gürol Ergin’in, Muğla ilindeki madencilik ve enerji faaliyetlerine ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/8546) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/06/2009)

29.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, NABUCCO Projesine ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/8547) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/06/2009)

30.- Yalova Milletvekili Muharrem İnce’nin, Muğla’dan Van’a sevk edilen katırlara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/8548) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/06/2009)

31.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Ağrı-Doğubeyazıt’taki trafik sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/8549) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/06/2009)

32.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Batman’daki işsizliğe ve bazı asayiş sorunlarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/8550) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/06/2009)

33.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Erzurum’daki yeşil alan çalışmalarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/8551) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/06/2009)

34.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Batman’daki kömür satışına ve  yeşil alanlara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/8552) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/06/2009)

35.- İzmir Milletvekili Oğuz Oyan’ın, Ankara’daki bir kentsel dönüşüm projesine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/8553) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/06/2009)

36.- Ankara Milletvekili Yılmaz Ateş’in, Ankara doğalgaz dağıtım şebekesinin özelleştirme ihalesine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/8554) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/06/2009)

37.- İzmir Milletvekili Abdurrezzak Erten’in, polis’in silah kullanması sonucu meydana gelen ölümlere ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/8555) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/06/2009)

38.- Kayseri Milletvekili Mehmet Şevki Kulkuloğlu’nun, Akkışla Kaymakamı hakkındaki bazı iddialara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/8556) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/06/2009)

39.- İzmir Milletvekili Ahmet Kenan Tanrıkulu’nun, muhtarların özlük haklarına ve belge verme yetkilerine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/8557) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/06/2009)

40.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, İshakpaşa Sarayının restorasyonuna ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/8558) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/06/2009)

41.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Ani Harabelerinin tanıtımına ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/8559) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/06/2009)

42.- Mersin Milletvekili İsa Gök’ün, kıyı şeridinde imar yetkilerinin belediyelerden alınacağı iddialarına ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/8560) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/06/2009)

43.- Kayseri Milletvekili Mehmet Şevki Kulkuloğlu’nun, bir festivale yapılan katkıya ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/8561) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/06/2009)

44.- Yalova Milletvekili Muharrem İnce’nin, Tekel avukatlarına ödenen vekalet ücretlerine ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/8562) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/06/2009)

45.- İzmir Milletvekili Mehmet Ali Susam’ın, belediyelerin gelir ihtiyacına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/8563) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/06/2009)

46.- Şırnak Milletvekili Sevahir Bayındır’ın, kapatılan Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü personelinin maaşlarına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/8564) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/06/2009)

47.- Yalova Milletvekili Muharrem İnce’nin, TEKEL’de görev yapan bir başmüfettişle ilgili iddialara ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/8565) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/06/2009)

48.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, TEDAŞ’a bağlı dağıtım şirketlerinin vadesi geçmiş alacaklarına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/8566) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/06/2009)

49.- Yalova Milletvekili Muharrem İnce’nin, sözleşmeli öğretmenlerin kadroya alınmasına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/8567) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/06/2009)

50.- Isparta Milletvekili Mevlüt Coşkuner’in, Halıkent İlköğretim Okulunun fiziki sorunlarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/8568) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/06/2009)

51.- Mersin Milletvekili İsa Gök’ün, eğitim hizmetlerinde yetkilerin yerelleştirileceği iddalarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/8569) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/06/2009)

52.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, Adana’daki eğitim verilerine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/8570) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/06/2009)

53.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, Osmaniye’deki eğitim verilerine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/8571) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/06/2009)

54.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, Tokat İl Milli Eğitim Müdürlüğündeki boş müdür yardımcılığı kadrolarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/8572) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/06/2009)

55.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, sözleşmeden kadroya geçen öğretmenlerin hizmet puanlarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/8573) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/06/2009)

56.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, İvrindi İlçe Milli Eğitim Müdürlüğünün bazı uygulamalarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/8574) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/06/2009)

57.- Muğla Milletvekili Metin Ergun’un, ÖSS’deki yanlış sorulara ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/8575) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/06/2009)

58.- Isparta Milletvekili Mevlüt Coşkuner’in, bir beldedeki sağlık personeli ihtiyacına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/8576) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/06/2009)

59.- Isparta Milletvekili Mevlüt Coşkuner’in, bir beldedeki sağlık personeli ihtiyacına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/8577) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/06/2009)

60.- Van Milletvekili Fatma Kurtulan’ın, şiddet mağduru kadınlara yönelik çalışmalara ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/8578) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/06/2009)

61.- Şırnak Milletvekili Sevahir Bayındır’ın, geri çekilen bir ilaca ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/8579) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/06/2009)

62.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, döner sermaye ücreti ödenmeyen bazı personele ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/8580) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/06/2009)

63.- Yalova Milletvekili Muharrem İnce’nin, Muğla’dan yapılan katır sevkiyatına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/8581) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/06/2009)

64.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, TMO’nun kullandığı krediler ile iştirak ve ortaklıklarına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/8582) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/06/2009)

65.- Bursa Milletvekili Onur Öymen’in, AB müktesebatına uyum kapsamında Sendikalar Kanununda yapılacak değişikliğe ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/8583) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/06/2009)

66.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Bingöl-Genç’teki deprem konutlarının eksikliklerine ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru önergesi (7/8584) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/06/2009)

67.- Edirne Milletvekili Bilgin Paçarız’ın, Kırkpınar Güreşlerine verilen desteğe ilişkin Devlet Bakanından (Faruk Nafiz Özak) yazılı soru önergesi (7/8585) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/06/2009)

68.- Yalova Milletvekili Muharrem İnce’nin, kekemelerin telefon görüşmelerine indirimli tarife uygulanmasına ilişkin Devlet Bakanından (Selma Aliye Kavaf) yazılı soru önergesi (7/8586) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/06/2009)

69.- Konya Milletvekili Atilla Kart’ın, camilere baz istasyonu kurulmasına ilişkin Devlet Bakanından (Faruk Çelik) yazılı soru önergesi (7/8587) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/06/2009)

Meclis Araştırması Önergeleri

1.- Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu ve 23 Milletvekilinin, belediyelere kamu paylarının dağıtımı konusunun araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/417) (Başkanlığa geliş tarihi: 10.06.2009 )

2.- Niğde Milletvekili Mümin İnan ve 20 Milletvekilinin, tarım arazilerinin kullanım durumunun araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/418) (Başkanlığa geliş tarihi: 11.06.2009)

3.- Mersin Milletvekili Akif Akkuş ve 20 Milletvekilinin, kamyoncu esnafının sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/419) (Başkanlığa geliş tarihi: 11.06.2009)

 

25 Haziran 2009 Perşembe

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 13.00

BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL

KÂTİP ÜYELER: Murat ÖZKAN (Giresun), Fatma SALMAN KOTAN (Ağrı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 110’uncu Birleşimini açıyorum.

III.- Y O K L A M A

BAŞKAN – Elektronik cihazla yoklama yapacağız.

Yoklama için üç dakika süre veriyorum ve yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.

Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.

Gündem dışı ilk söz, Türkiye’de gecekondu gerçeği hakkında söz isteyen Muş Milletvekili Seracettin Karayağız’a aittir.

Sayın Karayağız, buyurun efendim.

IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Muş Milletvekili Seracettin Karayağız’ın, Türkiye’nin gecekondu gerçeği, belediyelerin ve TOKİ’nin çalışmalarına ilişkin gündem dışı konuşması

SERACETTİN KARAYAĞIZ (Muş) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye’de gecekondu gerçeği konusunda şahsım adına söz almış bulunmaktayım. Konuşmama başlamadan önce yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

İnsanlar hayatlarının büyük bir bölümünü evlerinde geçirir. Çoğu zaman kötü ve yorucu olan iş ortamından evlerine giderek dinlenmek ve ertesi güne dinç bir şekilde hazırlanmak isterler. Otomobilini dahi park edecek yer bulamayan insanlar maalesef bu gecekondu alanlarında yaşamaktan âdeta bıkar hâle gelirler.

Gecekondu meselesi yıllardır ülkemizin âdeta kanayan bir yarasıdır. Ülkemizde geçmiş yıllarda sanayileşmeyle başlayan iç göçlere ve hızlı nüfus hareketlerine karşı hiçbir hazırlık yapmayan belediyelerimiz maalesef gecekondulaşma afetinin karşısında seyirci olmaktan öteye gidememiş, neticede otoparkı, yeşil alanı, sosyal donatıları olmayan daracık yollarıyla yaşanılmaz şehirler ortaya çıkmıştır. Belediye başkanlarımız popülist yaklaşımlarla bu yanlışa göz yummuşlardır. İsmi “gecekondu” olsa da dört, beş, bazen sekiz, on katlı yapılardan oluşan bu mahalleleri ıslah etmek de çoğu yerde mümkün olamamıştır.

Değerli milletvekilleri, AK PARTİ Hükûmeti iktidara gelince bu sorunu da masaya yatırmış, gecekondulaşmaya izin veren belediye başkanlarına ağır cezalar getirmiş, ayrıca yıllardır gayri faal durumda olan TOKİ’yi de çok önemli bir misyonla donatarak harekete geçirmiştir. Toplu Konut İdaresi, AK PARTİ iktidarları dönemlerinde hemen hemen Türkiye’nin her ilinde dar gelirli insanlarımızı kira öder gibi konut sahibi yaparak gönüllerini fethetmiştir. Altı yıllık AK PARTİ hükûmetleri döneminde, 81 il ve 543 ilçede, 1.255 şantiyede 360.970 konut rakamına ulaşılmış; bunlardan 251 bini bitirilmiştir. Altı yılda 100 bin nüfuslu 13 şehir kurulmuş demektir.

TOKİ, insanımıza hak ettikleri sağlam, kaliteli ve çağdaş olanaklara sahip güvenli yerleşim yeri sunmakta öncülük ederken yeni bir planlı kentleşme ve konut üretim anlayışını oluşturmaya da gayret etmektedir.

TOKİ, konutun yanında, ülke çapında toplam 14.464 derslik, 474 spor alanı, 43 hastane, 75 sağlık ocağı, 35 kütüphane, 29 yurt ve pansiyon, 335 ticaret merkezi, 271 cami, 15 sevgi evi, 10 engelsiz yaşam merkezi, 8 adet köprülü kavşak inşa etmiştir. Alt gelir grubuna yönelik olarak 65 ila 87 metrekarelik konutlar 6 bin TL peşin ve 300 TL taksitle satışa sunulacaktır.

Tarihî dokunun yenilenmesi ve korunmasına yönelik tescilli taşınmaz kültür varlıkları için toplam 161 projeye 12 milyon YTL kredi açılmış, 64 proje tamamlanmıştır. Çevre düzenlemeleri kapsamında yaklaşık 17 milyon metrekare yeşil alan düzenlemeleri, 2,5 milyon ağaç ve 3,5 milyon çalı peyzajı dikimi gerçekleştirilmiştir.

Sayın milletvekilleri, Esenboğa protokol yolu, bir yabancı erkân başkentimizi ziyaret ettiğinde âdeta başımızı önümüze eğdirecek bir görünümdeydi. Havaalanından şehre gelinceye kadar sağlı sollu dizilmiş gecekondu mahalleleri üçüncü sınıf bir Afrika ülkesi geçiliyor izlenimi uyandırıyordu. Ankara Büyükşehir Belediyesi ve TOKİ işbirliğinde Kentsel Dönüşüm Planı’yla yapılan çalışmayla, hiçbir tepki olayı yaşanmadan binlerce gecekondu yıkılmış ve yerine modern binalar yapılmaya başlanmıştır.

TOKİ, Muş ilimizde 148 ve Bulanık ilçemizde de 144 adet olmak üzere toplam 292 konut inşa etmiş olup, değişik ilçelerdeki ilavesiyle birlikte toplam 1.602 konut ve sosyal donatıyla Muş’un en modern mahallelerini inşa etmeye devam edecektir.

Ayrıca, Bulanık ilçemizde, 100 yataklı bir hastane ile bazı ilköğretim okulları ve liselerimizle birlikte, şehir merkezimizde 400 yataklı Türkiye'nin en modern hastanelerinden birini de inşa edecektir.

Bunca destansı işleri başaran bu kurumumuzun Başkanını ve tüm çalışanlarını kutluyor, başarılarının devamını diliyorum.

Konuşmama burada son verirken yüce heyetinizi saygıyla selamlıyor, üç ayları ve Regaip Kandili’nin ülkemize ve tüm insanlığa hayırlar getirmesini Cenabı Allah’tan niyaz ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Karayağız.

Gündem dışı ikinci söz bölgesel ve sektörel teşviklerin uygulama takvimi ve değerlendirilmesi hakkında söz isteyen Kayseri Milletvekili Mehmet Şevki Kulkuloğlu’na aittir.

Sayın Kulkuloğlu, buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

2.- Kayseri Milletvekili Mehmet Şevki Kulkuloğlu’nun, yeni yatırım ve teşvik paketi ile bunun uygulama alanına ilişkin gündem dışı konuşması

MEHMET ŞEVKİ KULKULOĞLU (Kayseri) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Başbakan Recep Tayyip Erdoğan tarafından yapılan bir toplantı ile geçtiğimiz günlerde detayları kamuoyu ve medya mensuplarıyla paylaşılan yeni yatırım ve teşvik paketi ve bunun uygulama alanı hakkındaki görüşlerimi yüce Meclisle paylaşmak üzere gündem dışı söz almış bulunmaktayım.

Konuşmama başlarken, tüm İslam dünyası ile Türk dünyasının ve tüm yurttaşlarımızın ve siz sayın milletvekillerinin dün gece başlayarak Ramazan Bayramı’yla taçlanacak olan üç aylarını ve Regaip Kandili’ni kutluyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlarım.

Yaptığı açıklamada Sayın Başbakan teşvik gerekçelerini şu şekilde açıklıyor: “Küresel krizde hükûmetler arka arkaya mali önlem paketleri devreye sokmak zorunda kalıyorlar. 2010 yılı da nispeten daralmanın olacağı ama krizin kendisini hissettirerek yaşanacağı yani düzelmenin ve iyileşmenin olamayacağı bir yıl olacak.” diyor Sayın Başbakan.

Yine açıklamasıyla Sayın Başbakan daha önce dediği “Kriz bizi teğet geçecek.” düşüncesinden uzaklaşıp, açık yüreklilikle içerisinde bulunduğumuz ortamda yaşadığımız krizin piyasalara ve yaşamımıza etkilerini şu şekilde açıklıyor: Sayın Başbakana göre ihraç mallarımıza olan dış talep azalmış, tüketici ve üreticinin güveni düşmüştür; iç talep daralmıştır, üretim ve istihdam bu süreçten olumsuz etkilenmiştir. Tabii, bu durumda Sayın Başbakana “Günaydın.” demek lazım. Tabii ki buna da şükretmek gerekiyor, Allah muhafaza, ya her şey bittikten sonra bunlar fark edilseydi! Kriz dünyada belki Ekim 2008’den beri var ancak Türkiye’de Sayın Başbakanın hani o yeni fark ettiği krizin etkileri giderek ve her geçen gün artan bir şekilde son üç yıldır zaten var ve küresel kriz nedeniyle artık toplumun tüm kesimlerinde bıçak kemiğe dayanmış durumda.

Sayın milletvekilleri, Sayın Başbakan “Teşvik paketiyle krizin etkilerini azaltmayı amaçlıyoruz.” diyor ancak hemen arkasından ekliyor: “Bu çalışma yeni yatırımları desteklemek amacıyla hazırlandı.” Soruyorum Sayın Başbakan’a: Ülkede yeni yatırım yapacak sermayedar kaldı mı ki Sayın Başbakan?

Ekonomik büyümenin süreklilik ve derinlik kazanması için çok yönlü ancak kontrollü, hızla uygulamaya geçirilebilen, kolay ulaşılabilen, kaynakları net tanımlanmış ve oluşturulmuş, uygulama takvimi gerçekçi bir şekilde hazırlanmış, sektörel ve bölgesel olarak var olan sorunların çözümüne dönük önlem ve tedbirler alınmış, sorunları çözen, var olan kapasitelerin kullanılmasına olanak sağlayan, sadece yeni yatırımları değil mevcut sanayi yatırımlarını da destekleyen ve bu yatırımların ekonomik yapılarının rehabilitasyonuyla yok olmalarının önlenerek geri kazanımlarına zemin hazırlayacak, ihtiyaç duyulan sektörlerde ve yeni açılacak sektörlerde de yeni yatırımları özendiren ve destekleyen gerçekçi teşvik politikaları derhâl uygulanmaya konmalıdır.

Peki, yine dönelim şu yeni açıklamaya, bu uygulamaya. “Bölgeler arasındaki gelişmişlik farklarını gidereceğiz.” diyor Sayın Başbakan. Ona da bir bakalım, bu yeni paket ile giderilebilecek mi: Teşvik paketi ile ülke dört bölgeye ayrılmış. Üç ve dördüncü bölgelerde geniş kapsamlı ele alınmış teşvik paketi ancak örnek vermek gerekirse benim seçim bölgem olan Kayseri önce ikinci bölgedeyken, sağ olsun değerli milletvekili arkadaşlarımızın gayretleriyle üçüncü bölgeye son anda kaydırılmıştır. Bu, Kayseri adına çok memnun edici ilk bakışta ancak gerçekleri değerlendirince işin hiç de öyle sevindirici, memnun edici bir tarafı olmadığı açıkça görülüyor. Bu da çok üzücü. Bu şekilde son dakikalarda birçok il bölgeler arasında kaydırıldı.

Peki, eğer varsa bu teşvik uygulamasının bir ekonomik hesabı, hesaplanmış, planlanmış kaynakları, son değişiklikler bu hesabın dışında hesapsız ve baskıyla yapılınca ne olacak? Doğru dürüst bir uygulaması ekonomide, sanayide, istihdamda bu son dakika üçüncü ve dördüncü bölgeye kaydırılan illerde olabilecek mi? Maalesef olamayacak. O zaman sormak lazım: Samimiyetiniz bunun neresinde?

Sanırım Sayın Sanayi Bakanının siz sayın tüm milletvekillerine gönderdiği bölgelerimize özel teşvik bilgilendirme notlarına baktınız. Evet, ben de baktım ve bu samimiyetsizliği Kayseri adına üzülerek ve endişe ederek gördüm. Sayın Bakan diyor ki: “Bu teşvik çalışmasının temelini Bakanlıkça hazırlanan ‘Sanayi Potansiyeli ve Yatırım Alanları Araştırması’ çalışması oluşturmuştur.”

Bunu araştıranlarca Kayseri’de var olan plastik ham madde ve ürünleri üretimi tesisleri, mobilyanın metal dışı yan sanayi ürünleri üretimi tesisleri -ki ülkenin üretiminin yüzde 70’i Kayseri’dedir- ev tekstili ve konfeksiyon ürünleri üretim tesisleri -ki istihdamın önemli bir kısmını oluştururlar- metal ürünler, ısıtıcılar, soğutucular, fırınlar, davlumbazlar, kent mobilyaları…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Kulkuloğlu.

MEHMET ŞEVKİ KULKULOĞLU (Devamla) - …tencere, tava, ev gereçleri, ütü masaları gibi bir evin tüm ihtiyaçlarını üretebilen yüzlerce metal sanayi üretim tesisleri ve daha birçok var olan ve ülke ihtiyaçlarının giderilmesi anlamında konusunun esas üretim merkezini oluşturan çok sanayi alanı görüyoruz ki bu araştırmada göz ardı edilmiştir. Yani Kayseri’nin adı üçüncü bölgede var ama var olan sanayi alanları, teşvik ve destek kapsamında olmadığı için Kayseri’nin aslı, bu teşvik içerisinde yoktur.

Yine soruyorum: Kimi kandırıyorsunuz? Kayseri’nin bir benzeri durumu da Bursa’da. Bursa’nın sadece otomotiv ve yan sanayi sektöründe teşvik edileceği öngörülüyor. Peki, Bursa’nın olmazsa olmazı ve ana sanayi olan tekstil ne olacak? Makine Sanayisi ne olacak? Var olan yatırımlar ne olacak? Onca sanayici ne olacak? Tekstilde istihdam hâlen otomotivin çok üzerindedir. Bunları yok sayamazsınız ve saymamalısınız. Ki, örneklerim istihdam açısından iki önemli sanayi şehrinden. Peki oralarda öyle de Kars’ta durum farklı mı? Kars’a bakınca da görüyorsunuz ki, hiç sektörel teşvik verilmiyor. Bu durumda, geri kalmış bu bölge nasıl ayağa kalkar? Kaldı ki, madem geniş kapsamlı ele alıyorsunuz ve krizi aşmak ana gaye, o zaman neden küçük işletmeler esnaf ve sanatkârlar işin içinde yok, çiftçiler işin içinde yok?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET ŞEVKİ KULKULOĞLU (Devamla) – Bir on saniye rica ediyorum Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Buyurun.

MEHMET ŞEVKİ KULKULOĞLU (Devamla) – Bölgelerin ekonomik ve sosyokültürel özelliklerine ve gelişmişliklerine bakılarak bölgesel teşvik sağlanmalıdır. Ancak illerin de mevcut potansiyelleri ve ilçeleri arasındaki gelişmişlik farklılıklarına da bakılarak yöresel teşvikler sağlanmalıdır.

Konuşmama son verirken yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Kulkuloğlu.

Gündem dışı üçüncü söz, borçlarından dolayı elektrikleri kesilen çiftçilerin sorunları hakkında söz isteyen Tokat Milletvekili Sayın Reşat Doğru’ya aittir.

Sayın Doğru, buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)

3.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, elektrik borcundan dolayı suyu kesilen çiftçilerin içinde bulunduğu mağduriyete ilişkin gündem dışı konuşması ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın cevabı

REŞAT DOĞRU (Tokat) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Tokat ilinde elektrik borcundan dolayı suyu kesilen çiftçilerimizin içinde bulunduğu mağduriyeti arz etmek üzere huzurunuzdayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sözlerime başlamadan önce sizlerin, Türk ve İslam âleminin Regaip Kandili’ni kutluyorum, nice kandiller diliyorum.

Değerli arkadaşlar, su, dünyada artık uğruna savaşlar yapılabilecek duruma gelmiş en büyük doğal kaynaktır. Ülkemiz tatlı su kaynakları bakımından kendisine yetebilen dünyadaki nadir ülkelerden birisidir. Hayatımızın her alanında kullandığımız suyu bir tarım ülkesi olmamız nedeniyle, suyla ilgili halkımızın da büyük sıkıntıları olduğunu da görmekteyiz.

Değerli milletvekilleri, hepimizin bildiği gibi, ekonomik kriz çiftçimizi de çok ağır bir şekilde etkilemiş, tarımsal üretimini gerçekleştirecek girdileri karşılayamaz hâle getirmiştir. Gübre, ilaç, tohumluk paraları 2008-2009 yılı olarak durmaktadır. Borç gırtlakta, hacizler kapıdadır. Daha önce borçlar taksitlendirilmiş ama yine ödenememiştir. Sonuçta elektrikler kesilmiş, tarlalar da susuz kalmıştır. Tüm bu zorluklara rağmen tarlasını ekerek geçimini sağlamaya çalışan çiftçimizin suya en ihtiyaç duyduğu zamanda devlet sırtını dönmekte, âdeta onları ateşe atar görünmektedir. Ülkemizin birçok yerinde olduğu gibi bunun son örneği, Erbaa ilçemizde, Çalkara köyümüzde elektrik borcundan dolayı suların kesilmesidir. Ayrıca, Erbaa ilçemizde sağ sahil ve sol sahil sulama kanallarının tamamı, hatta iki tane özel sulama firmasının faaliyeti de elektrik borcu yüzünden maalesef kapanmıştır. Mahsulün en çok ihtiyaç duyduğu bu dönemde suyunun verilmemesi hem mahsulü hem de çiftçiyi yakmaktadır.

Son yedi yıldan beri tarım kesimi yok edilmeye çalışılmıştır. Tarım sektörünün millî gelir içerisindeki payı devamlı olarak düşmektedir. Köyünde yaşarken, kendi aile ekonomisi içerisinde ürettiği et, süt, yoğurt, tahıl gibi temel gıda maddelerini yeterli seviyede tüketen insanlar, AKP politikalarıyla açlığa ve yardıma muhtaç hâle getirilmiştir.

Sayın milletvekilleri, ırmaklarda, göletlerde su bulunmasına rağmen biz suyu kullanamıyoruz. Sulu tarımın yapıldığı ülkemizin birçok bölgesinde ürünün gelişmesi için vazgeçilmez unsurlardan biri olan suyun verilmemesi mahsulün kalitesini düşürdüğü gibi, çiftçimizi de çok büyük zarara sokmaktadır. Su akar ve biz bakar durumdayız. Çiftçimiz hasadını bitirmediği için cebinde parası yoktur. Teşvik paraları zamanında ödenmediğinden vatandaşımız devlete ve kurumlara değil, gerçek kişilere dahi borcunu ödeyememiştir. Bir tek elektrik borcu yok ki, gübre, mazot, işçi ücretleri, hepsi bu dönemde birikmiş durumda. Çiftçi hasadını alacak ki bu saydığımız borçlarıyla birlikte elektrik borcunu da ödeyebilsin.

Ayrıca, çiftçimiz geçen yıllarda ciddi kuraklıkla mücadele etmiş, iki üç yıl üst üste emeğinin karşılığını alamamıştır. Çiftçinin dayanacak gücü kalmamıştır. İki üç yıl kuraklık, bu yıl faturası bir hayli ağır olan ekonomik kriz, her sektörde olduğu gibi çiftçimizi âdeta silindir gibi ezmiş ve beraberinde de mağdur etmiştir.

Dünyanın her tarafında çiftçi karşılıksız destekleniyor. Bilhassa, özellikle, görüşmelerini yapmış olduğumuz Avrupa Birliği ülkelerinin hepsinde, Amerika Birleşik Devletleri dâhil olmak üzere, çok büyük desteklerle çiftçiler karşı karşıyadır ama nedense bizim ülkemizde çiftçimizi tam olarak desteklemiş olduğumuzu söyleyemiyoruz. Acaba biz neden desteklemiyoruz? Bu elektrik borçlarından dolayı suyu kesilen, mağdur edilen belde ve köylerimiz… Bir tek Tokat’ta değil, ülkenin birçok yerinde, şu anda Türkiye'nin birçok yerinde değerli milletvekilleri, elektrik borçlarının ertelenmesini ve sularının açılmasını insanların ne kadar beklemekte olduğunu görüyoruz.

Ben bu konuşmayı yapmadan önce kendi bölgemdeki birçok yerle görüştüğüm zaman, sulama birlikleriyle görüştüğüm zaman, sulama birliklerindeki insanlar çok süratli bir şekilde bunun çözümlenmesini, bu sorunun ortadan kaldırılması noktasında Hükûmetten çok önemli, ciddi beklentiler içerisinde olduklarını ifade etmeye çalışıyorlar.

Devlet üretenin yanında olmak zorundadır değerli milletvekilleri. Çok ciddi, ağır şartlarda üretim yapmaya çalışan çiftçinin bulunduğu koşulları mutlaka ama mutlaka rahatlatmalıyız. Suyunu keserek onları cezalandıramayız. Suyunu kestiğimiz zaman sadece kendisinin değil, çoluğunun çocuğunun rızkını ve bir yıldan beri vermiş olduğu emeklerin hepsini bir anda yok etmiş olma durumuyla karşı karşıya kalırız. O manada da gelişen ekonomiden, rekabetten bahsediyoruz. Bu şartlarda hâlen ülke ekonomisini ayakta tutan tarımın Batılı ülkelerle rekabet etmesini, ayakta kalmasını nasıl bekleriz? Yani tamamen yok olma durumuyla karşı karşıya kalınmıştır.

Çiftçimizin durumu gerçi hiçbir zaman iyi olmamıştır ancak tarımın mutlaka desteklenmesi ve de bunun köylüye direkt olarak verilmesi gerekmektedir. Çiftçi, reel manada doğrudan gelir desteği dâhil desteklenmelidir. Yoksa, kendine yetmeyen, ithalat yapmak durumunda kalan bir Türkiye ile karşılaşırız.

Sayın milletvekilleri, bizler bu insanlar sayesinde ekmek yiyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

REŞAT DOĞRU (Devamla) – Yaşam için gerekli olan temel gıdalarımız çiftçilerimiz tarafından karşılanmaktadır. Kısacası, Atatürk’ün dediği gibi “Köylü, milletin efendisidir.” Gelin, efendimize karşı nankör olmayalım. Bu manada da vakit kaybetmeden ama vakit kaybetmeden… Çünkü bir haftalık ve on günlük süre içerisinde şayet elektrikler açılmazsa sulardan faydalanmamış olacağız ve tüm manasıyla hem sebzemizi yakmış olacağız hem meyve fidanlarımızı ortadan kaldırmış olacağız. Yeni atanmış olan Sayın Enerji Bakanımızdan bunları bekliyoruz. İnşallah, Enerji Bakanımızın vermiş olduğu talimatlarla çiftçilerimizin yüzü güler de biz de bu manada da hem elektrik borçlarını ertelemiş olur veyahut da en azından çiftçilerin elektrik borçlarının bir kısmı silinmiş olur ve beraberinde çiftçilerin yüzünü güldürürüz diyor, yüce Meclisi en derin saygılarımla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Doğru, teşekkür ediyorum.

Gündem dışı konuşmaya Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Sayın Taner Yıldız cevap vereceklerdir.

Sayın Bakanım, buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; ben de hepinizin kandilini kutlayarak sözlerime başlamak istiyorum ve Sayın Reşat Doğru’ya da teşekkürlerimi bildiriyorum hassasiyetinden dolayı.

Şimdi tabii, tarımsal sulamalar hakkında yaptığımız bir dizi çalışmalar var. İsterseniz bunu önceki yıllara sari bir özet yaparak gündeme geçelim.

2000 yılından bu tarafa özellikle anapara borçlarındaki gelişmeyi aktarmak istiyorum: Gittikçe, 2001 ve 2002 yıllarında özellikle yüzde 128 ve yüzde 109 oranlarında çiftçilerimizin ana borcunda, anapara borcunda bir artış var. Bizim, 2003 yılında yaptığımız yapılandırmadan sonra özellikle 410 milyon TL’ye –o günün rakamlarıyla- çıkan anapara borcun yüzde 52’ler civarında bir artış miktarına azaldığını görüyoruz. Bunu izleyen yıllarda yüzde 37; 2005 yılında yüzde 26, yani anapara borcunda bir düşüş var. Yani yapılandırma, aslında çiftçi vatandaşlarımız tarafından, çiftçilerimiz tarafından olumlu karşılanıyor ancak bu anapara borcundaki düşmeyi engellemiyor. Böyle bir tahlil yapmak, böyle bir teşhis koymak zorundayız.

2005 yılındaki yaptığımız yapılandırmayla beraber bu yüzde 26’lara kadar düşen anapara borcundaki artış miktarı takip eden 2006 yılında yüzde 25’lere, 2007 yılında yüzde 28’lere ve tekrar 2008 yılında da yüzde 31’lere çıkıyor. Yani tekrar bir artış eğilimi gösteriyor.

Şimdi, ne yapmak lazım? Öncelikle yaptığımız hazırlık -kısmen de başında bulunduğum dağıtım şirketlerinden dolayı edindiğim tecrübe de bunun gösteriyor- mutlaka TEDAŞ Yönetim Kuruluna bu manada bir yetki vermek lazım, biraz elastikiyet, biraz fleksibilite vermek lazım. Nedir? Şimdi, çiftçimiz geliyor, haklı olarak o anda elindeki mahsulün parasını almamış ancak fatura tahakkuk etmiş, tahsilatı yapmak için iki aylık kısımda faiz ödememesi lazım. Şimdi, biz arkadaşlarımızla bunun çalışmasını yapıyoruz. Öncelikle, mahsuldeki aldığı parayla tahsilat zamanını örtüştürmemiz lazım, denk getirmemiz lazım ki faiz tahakkuk etmesin ama aynı zamanda, çiftçi kardeşlerimizin de vatandaşlarımızın da bu hususta hassasiyet gösterip bundan sonraki, tekrar bir çalışmamız var -zannediyorum bu konuda iktidarıyla muhalefetiyle bütün partilerimiz buna destek vereceklerdir- bu yapacağımız çalışmayla beraber, geriye dönük borçların ki o borçların miktarı, 1,5 milyar TL asıl para ve yaklaşık 1 milyar TL civarında da faizi olmak üzere 2,5 milyar TL. Bu ciddi bir para ama pancar üreten, buğday eken, patates üreten ve özellikle cazibeli sulama değil enerjiyle kuyudan çıkarttığı suyla beraber bu mahsulü elde eden çiftçilerimizin bu konuda daha da dikkatli olması gerekiyor.

Peki, cazibeli sularla alakalı ne yapmamız lazım? O konuda da yine Hazinede yaptığımız toplantıda, özellikle şunu belirtmek istiyorum: Mahsul alınan toprakların yüzde 80’i cazibeyle sulanıyor ülkemizde, yüzde 20’si de kuyulardan çıkarttığımız sularla ve cebrî dediğimiz elektrikle. O zaman, cazibeli sulardan aktaracağımız bir kısım fonların, şu anda bir miktar yüksek bulduğumuz elektrikle sulanan arazilere bir nevi takviye yapılması lazım. Bu, ileriye dönük bir düzenlememiz olabilecek. Geriye dönük düzenlemede ise zamanında borcunu ödeyen çiftçilerimize haksızlık yapmamak açısından, Merkez Bankasının borçlanma limitleri dâhilinde faizi eskale edip, anaparayla birleştirip otuz altı ay taksit yapmak, böylece çiftçilerimizin tekrar bir nefes alabilmelerini sağlayabilmek. Bu düzenleme üzerindeki çalışmalarımız da hemen hemen son noktasına geldi, bunu da inşallah yapacağız.

Şu anda tahsilat oranımız yüzde 54’lere, 55’lere düşmüş durumda. Elinde, parasını almış olduğu hâlde yatırmayan çiftçilerimiz var “Bu konuda acaba faiz tamamen sıfırlanır mı?” diye.

Değerli arkadaşlar, faizin tamamen sıfırlanmış olması, aslında, zamanında bu parayı ödeyen çiftçi kardeşlerimize de yapılan bir haksızlık olur. O açıdan, ben huzurlarınızda bütün vatandaşlarımızı bu konuda daha hassas olmaya ve elindeki mevcut parayı -en azından mahsulüne karşılık şeker fabrikasından veya diğer kamu kuruluşlarından aldığı- mutlaka yatırması gerektiği kanaatini bir kez daha sunuyorum.

Bakın, 2003 yılında birikmiş alacakların TEFE üzerinden yapılandırılmasını -ki faiz oranı o anda çok yüksekti- sağlayacak bir çalışma yapmıştık ve bundan tam 26 bin abonemiz yararlanmıştı ve 21 milyon TL civarında da artı bir tahsilat yapılmıştı. Sulama yapan çiftçilerimizin abone sayısı toplam 386 bin ama şu anda borcu olan abone sayısı da -zamanında ödemeyen veya gecikmiş bulunan abone sayımız- 148 bin. Bu önemli bir rakam.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Bakanım, affedersiniz, Hatay’da çiftçilerin elektrikleri kesildi, tam pamuk sulama zamanı.

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) – Şöyle: Borcunu ödemeyen çiftçilerimizin elektrikleri tabii ki kesildi. Ancak burada ne yapabiliriz?

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Bir çözüm üretelim yani.

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) – Sayın Başkanım, ne yapabiliriz? Yapılacak işlem şu: Şu anda, yarın gidip çiftçimiz müracaat etse TEDAŞ ve bağlı kuruluşlar, bağlı müessese müdürlükleri otuz altı ay taksitlendirip, en az otuz altıda 1’ini peşin yatırıp onunla beraber elektriklerin açılması…

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Onu da yapamadığı için zaten…

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) – Bakın, ama arkadaşlar, otuz altıda 1’ini yatıramazsa…

YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) – Sayın Bakan, var zaten. Sorunu çözmüyor.

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) – Borcu 36 bin TL, eğer otuz altıda 1’ini yatıramazsa…

Arkadaşlar, biz bir sistematik koyuyoruz. Bu koyduğumuz sistematikte şuna dikkat etmemiz lazım…

YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) – O var zaten.

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) – Biz kolaylık göstereceğiz ama bu kolaylığın da istismar edilmemesi lazım. O yüzden yeni bir düzenleme getirmek durumundayız. Bununla alakalı çalışmalarımızı yaptık ve geçmişe dönük ise -bakın- 2005 yılında Bakanlar Kurulu kararıyla borcu olmayan abonelere kilovat saat başına 1,7 kuruş civarında bir indirim yapıldı. Bu da zamanında parasını ödeyenlere haksızlık yapmamak açısından.

Bu açıdan, ben iktidarıyla muhalefetiyle bu konudaki yapılacak çalışmalara hep beraber destek olmamız gerektiğini sunuyorum ve bölgeler itibarıyla -merak edersiniz diye belki, bahsetmek isterim- şu anda sulamada tüketim ve alacakların yoğun olduğu bölgeler itibarıyla 2008 yılında Meram bölgesinde yaklaşık 1,4 milyar kilovat saat, Dicle bölgesinde 728 milyon kilovat saat, Gediz bölgesinde takribî 500 milyon kilovat saat, Toroslar’da 450 milyon, Osmangazi’de 240 milyon, Akdeniz Bölgesi’nde 200 milyon, Fırat bölgesinde de 128 milyon kilovat saat olmak üzere bir tüketim gerçekleşmiş durumda.

Bu tüketimlere bağlı olarak kimler ne kadar, hangi bölgede borçlarını ödeyememişler dersek: Meram bölgesinde 540 milyon TL civarında alacak var, Dicle bölgesinde 1,2 milyar TL, Gediz’de 100 milyon, Toroslar’da 179 milyon, Osmangazi’de 27 milyon TL. Dikkat ederseniz, Fırat bölgesinde çok fazla elektrik kullanılmış olmasına rağmen, diğer kısımlarda cazibeyle sulamalar olduğu için oralardaki ödeme miktarlarında bir sıkıntı yok. Yani cazibeyle sulamayla elektrik kullanarak sulama arasındaki farkı burada da görmüş oluyoruz.

Ben, bütün bu duygu ve düşünceler içerisinde yapacağımız düzenlemeyle beraber inşallah daha rahat ödenebilir bir imkân oluşturulmasını teminen hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Bakanım, teşekkür ediyorum.

Sayın Aslanoğlu, size bir dakikalık bir süre vereyim.

Buyurun Sayın Aslanoğlu.

V.- AÇIKLAMALAR

1.- Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu’nun, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın gündem dışı konuşmaya verdiği cevaba ilişkin açıklaması ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın cevabı

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakan, şu anda kapalı olan elektrikleri bir an önce açın.

Herhâlde Sayın Bakan beni duymuyor.

BAŞKAN –Sayın Bakan duyuyor, duyuyor.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Duymuyor, duymuyor.

BAŞKAN – Enerji Bakanımız duyuyor. Ferit Mevlüt Aslanoğlu “Beni duymuyor.” diyor da ben de diyorum ki “Sayın Bakan iki işi bir arada yapar, hem konuşur hem dinler.” diyorum.

Buyurun.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Şu anda, yeni düzenleme yapana kadar rica ediyoruz size hepimiz: İnsanların mahsulü yandı, hiç değilse ürünlerini kaldırana kadar kapalı olan elektrikleri lütfedip açar mısınız.

BAŞKAN – Sayın Aslanoğlu, teşekkür ediyorum.

Bir de Sayın Ağyüz’ün bir talebi var.

Sayın Ağyüz, buyurun efendim.

2.- Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın gündem dışı konuşmaya verdiği cevaba ilişkin açıklaması ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın cevabı

YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) – Sayın Başkanım, benimki de aynı mealde.

Sayın Bakanım, bizim Gaziantep bölgesinde sulama suyu elektrikleri kesik olduğu için ürünler sulanamıyor, büyük mağduriyet var. Bu sizin dediğiniz düzenleme zaten var ama bunu karşılayacak güç çiftçide olmadığı için bunu yatırıp açamıyor, o nedenle yeni bir düzenlemeye ihtiyaç var. Yani faizlerinin yeniden düzenlenip yeni bir yapılandırmaya ihtiyaç var. Diğer şeyleri çözüyoruz, bazı sorunları çözüyoruz. Çiftçiler de büyük kesim. Gerçekten bu mevsimi böyle geçirirlerse çok ürün heba olacak.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Ağyüz.

Sayın Bakanım, eklemek istediğiniz bir konu varsa buyurun efendim.

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; tabii bu hususla alakalı, bildiğiniz gibi Maliye Bakanlığına bağlı normalde TEDAŞ kurumsal olarak ancak fiili olarak Maliye Bakanımızla beraber, tabii hep beraber -bu ülkemizin meselesi- ve bununla alakalı da kovuşturacağız.

Geçen hafta içerisinde gerek Malatya bölgesi için gerekse Gaziantep bölgesi için, her bölgemizde yapılan çalışmalarla alakalı Hazinenin, Maliyenin, Enerji Bakanlığının hep beraber olduğu bir ortamda bunu değerlendirdik. Biraz önce bahsettiğim gibi 2,5 milyar TL civarında alacak var.

Değerli arkadaşlar, bir kere enerji KİT’leri kendi arasındaki alışverişi mutlaka sıhhatli bir şekilde yapmak durumunda. Bunun için de nakit akışının olabildiğince sağlıklı olması lazım ancak tarımsal sulama borçlarıyla alakalı vatandaşımızın hassasiyetini ve içinde bulunduğu sıkıntıyı anlıyoruz.

Şimdi ne yapmamız lazım? Bir kere TEDAŞ müessese müdürlüklerine, arkadaşlarımıza şunu söyledik: Gelen çiftçimize mutlaka kolaylık sağlayalım ancak ödeme planıyla alakalı da lütfen çiftçilerimiz bir plan sunsunlar. Desinler ki: “Biz bu borcu otuz altı ayda, şu taksitlerle yatırabiliriz.” İlle eşit taksitlerle olması gerekmeyebilir, otuz altı ay eşit taksit de isteyebilir. Ama takdir edersiniz ki otuz altı ay taksitin bir tane taksitini en az yatırarak bu elektriğin açılmasını sağlamaları gerekir. Bununla alakalı arkadaşlarımız olabildiğince hassasiyetlerini koruyorlar ve kolaylık da gösteriyorlar. Birçok bölge için konuştuğumuz, TEDAŞ Genel Müdürümüzle ve müessese müdürlerimizle konuştuğumuzda da bu kolaylıkları gösterdiklerini söylediler. Bu kolaylıklar devam edecek ve aynı zamanda faizle alakalı yapılandırmalarda -biraz önce bahsettiğim gibi- ödeme yapanlara da haksızlık yapmamak açısından makul bir düzeye indirilip hem faizleri hem de anaparaları uzun döneme taksitlendirilecektir.

Arz ediyorum Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakanım.

Sayın milletvekilleri, gündeme geçiyoruz.

Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.

Sözlü soru önergesinin geri alınmasına dair bir tezkere vardır, okutuyorum:

VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Önergeler

1.- Gaziantep Milletvekili Hasan Özdemir’in (6/1353, 6/1355, 6/1356, 6/1368) esas numaralı sözlü sorularını geri aldığına ilişkin önergesi (4/142)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Gündemin Sözlü Sorular Kısmının 452, 454, 455 ve 469 sıralarında yer alan (6/1353, 1355, 1356 ve 1368) esas numaralı sözlü soru önergelerimi geri alıyorum.

Gereğini saygılarımla arz ederim.

                                                                                                           Hasan Özdemir

                                                                                                                Gaziantep

BAŞKAN – Sözlü soru önergeleri geri verilmiştir.

Meclis araştırması açılmasına ilişkin üç önerge vardır, ayrı ayrı okutuyorum:

B) Meclis Araştırması Önergeleri

1.- Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu ve 23 milletvekilinin, belediyelere kamu paylarının dağıtımı konusunun araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/417)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Türkiye'de 16 adet Büyükşehir Belediyemiz kurulmuş, bu Belediyelerimiz ile diğer il Belediyelerimiz, farklı iki yasa ile yönetilmekte, kamudan aktarılan paylar ise kendi kanunlarına göre yapılmaktadır. Kamu kaynakları nüfusa göre aktarılmakta ancak Büyükşehir Belediyelerine diğer il belediyelerine göre çok yüksek kaynak aktarılmaktadır. Mevcut Büyükşehirlerin olduğu bazı illerin merkez nüfusları çok düşük olmasına karşın bu illerimize 30-40 km. uzaklıktaki ilçeler Büyükşehir belediyesi kapsamı içerisine alınarak diğer il belediyelerimize büyük haksızlık yapılmıştır. Bazı illerimizdeki tüm köyler Büyükşehir belediyesi kapsamına dahil edilmiştir. Mevcut Büyükşehirlerin 30-40 km. lik geniş bir çember içine alınmasına rağmen nüfuslarının 370 ila 550 km. arasında olduğu görünmektedir. Ancak halen mevcut il belediyelerimizden etraflarındaki hiçbir mücavir alan ilave edilmeden merkez ilçe nüfuslarının 450-650 bin arasında olduğu görülmektedir. Bu illerimizin 30-40 km. lik bir alandan büyütülmesi halinde nüfuslarının 600-800 bin kişiye ulaşacağı açıkça görülecektir. Nüfusu 370 bin olan bir Büyükşehir Belediyesine kamu kaynaklarından yılda 160 milyon TL aktarılmasına karşın nüfusu 600-650 bin olan bir il belediyesine ise 80 milyon TL pay verilmektedir. 600-650 bin nüfusa sahip bir ilimizin Büyükşehir kapsamında değerlendirilmesi halinde ise yıllık 250 milyon TL pay alacaktır. 80 milyon TL olan il Belediyesine yılda ilave 170 milyon daha eksik pay verilmesine hak hukuk adalet açısından açıkça değerlendirilmesi gerekmektedir. Kamu payları, Büyükşehir ve il Belediyeleri arasında haksız ve adaletsiz bir şekilde dağıtılmakta, nüfus başına üç kata ulaşan farklılıkların her yıl için Büyükşehir Belediyelerine geometrik olarak sağladığı avantajlar dikkate alınırsa, diğer il Belediyelerimize sosyal ve ekonomik olarak çok mağdur oldukları her geçen yıl ise daha çok mağdur olacakları ise diğer bir gerçektir.

Büyükşehir Belediyeleri ile il Belediyeler arasında kamu payları dağıtımının haksız ve adaletsiz olduğu açıkça görülmektedir. Anayasanın 98. Maddesi ile İç Tüzüğün 104. ve 105. Maddeleri uyarınca bir Meclis Araştırması açılmasını arz ederim.

1) Ferit Mevlüt Aslanoğlu                    (Malatya)

2) Atila Emek                                        (Antalya)

3) Mehmet Şevki Kulkuloğlu               (Kayseri)

4) Yaşar Tüzün                                     (Bilecik)

5) Rasim Çakır                                      (Edirne)

6) Tekin Bingöl                                     (Ankara)

7) Ali Rıza Öztürk                                (Mersin)

8) Tansel Barış                                      (Kırklareli)

9) Gürol Ergin                                      (Muğla)

10) Şevket Köse                                   (Adıyaman)

11) Ergün Aydoğan                              (Balıkesir)

12) Turgut Dibek                                  (Kırklareli)

13) Nesrin Baytok                                (Ankara)

14) Gökhan Durgun                             (Hatay)

15) Abdulaziz Yazar                             (Hatay)

16) Sacid Yıldız                                    (İstanbul)

17) Akif Ekici                                       (Gaziantep)

18) İsa Gök                                           (Mersin)

19) Tayfur Süner                                  (Antalya)

20) Mehmet Ali Özpolat                       (İstanbul)

21) Ali Rıza Ertemür                             (Denizli)

22) Mevlüt Coşkuner                            (Isparta)

23) Ramazan Kerim Özkan                   (Burdur)

24) Ali Koçal                                        (Zonguldak)

2.- Niğde Milletvekili Mümin İnan ve 20 milletvekilinin, tarım arazilerinin kullanım durumunun araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/418)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Gerekçesini ekte sunduğumuz, ülkemizdeki genç nüfusun yoğunluğu ve nüfus artış hızımız dikkate alındığında, vatandaşlarımızın gıda güvenliğinin sağlanması ve gelecek nesillere yaşanabilir bir ülke bırakabilmemiz için, tarım arazilerimizin bugünkü durumu, uluslararası işbirliği anlaşmaları çerçevesinde veya gerçek ve tüzel kişiler aracılığıyla ne kadarının yabancı ülke, kişi ve kurumlarına satıldığının veya uzun süreli kullanımlarına tahsis edildiğinin araştırılıp tespit edilmesi, alınması gereken tedbirlerin ve bunlara ilişkin yapılacak düzenlemelerin ele alınabilmesi için Anayasa'nın 98'inci, iç Tüzük'ün 104 ve 105'inci maddeleri gereğince Meclis Araştırması açılmasını arz ve teklif ederiz.

1) Mümin İnan                                      (Niğde)

2) Oktay Vural                                      (İzmir)

3) Mehmet Akif Paksoy                       (Kahramanmaraş)

4) Sabahattin Çakmakoğlu                    (Kayseri)

5) D. Ali Torlak                                    (İstanbul)

6) Şenol Bal                                          (İzmir)

7) Cemaleddin Uslu                              (Edirne)

8) Beytullah Asil                                   (Eskişehir)

9) Tunca Toskay                                   (Antalya)

10) H. Hamit Homriş                            (Bursa)

11) Yılmaz Tankut                                (Adana)

12) Abdülkadir Akcan                          (Afyonkarahisar)

13) Muharrem Varlı                              (Adana)

14) Recep Taner                                    (Aydın)

15) Rıdvan Yalçın                                 (Ordu)

16) Necati Özensoy                              (Bursa)

17) Faruk Bal                                        (Konya)

18) Kemalettin Nalcı                             (Tekirdağ)

19) Süleyman Lâtif Yunusoğlu             (Trabzon)

20) İsmet Büyükataman                        (Bursa)

21) Mehmet Şandır                               (Mersin)

Gerekçe:

Bir cm toprağın oluşabilmesi için 400 seneye ihtiyaç olduğu, tarım yapılabilmesi için ise, en az 60 cm toprak kalınlığı gerektiği yani tarım arazisinin 20-25 bin senede oluştuğu konunun uzmanları tarafından ifade edilmektedir. Dünyada, son yıllarda gıda fiyatlarında yaşanan dalgalanmalar neticesinde, finansal olarak güçlü olan, ancak yeterli tarım arazisi olmadığından dolayı, tarımsal üretimde yetersiz kalan birçok ülkenin, nüfusunu doyurmak için dünyanın dört bir yanından tarım arazisi satın alma ya da kiralama yoluna başvurduğu bilinmektedir. Son zamanlarda, iç ve dış basında çıkan bazı haberlere göre, ülkemizin tarım arazilerinin de bu ülkelerin hedef alanları içerisinde olduğu anlaşılmaktadır.

Nüfusumuzun üçte birini barındıran bu alanda, son yıllarda uygulanan ekonomik politikalar sonucu, tarım adeta sömürüye açılmış, iç ve dış ticaret hareketleri tarımın aleyhine işleyecek şekilde kurgulanarak, tarım sektöründen diğer sektörlere sermaye aktarımı devlet eliyle gerçekleştirilmiştir. Üretici yüksek faiz ve girdi maliyetine karşılık düşük fiyat kıskacıyla üretim yapamaz hale getirilip sektörü terk etmeye zorlanmıştır. Ülkemiz için yaşamsal bir öneme sahip olmasına rağmen, geçmiş yıllarda tarıma kazandırılan kurumsal kimlikler ve koruma tedbirleri özelleştirme ve aşırı liberal uygulamalar yoluyla kaldırılarak, iç ve dış piyasalara karşı kendi ekonomik örgütlenmesini tamamlayamayan Türk çiftçisi, dünya piyasalarında AB'nin, ABD'nin ve hatta Uzak Doğunun örgütlenmiş ve bazı tarım mallarında aşırı üretime ulaşmış üreticileriyle rekabete itilerek borç batağına sürüklenmiştir. Bu politikalar sonucu maalesef ülkemiz tarımsal üretimde kendine yetebilen ülkeler arasından tarım ürünleri ithal eden ülkeler kategorisine gerilemiştir.

Yeterli miktarda gıdanın üretilmesi, bu yeterli miktardaki gıdanın istikrarlı bir şekilde dağıtılması ve ihtiyaç duyanların bu gıdalara hem ekonomik hem fiziksel olarak güvenli şekilde erişiminin güvence altına alınması, Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) tarafından tanımlanan "gıda güvenliği" kavramının en önemli şartları arasında sayılmaktadır.

Yapılan araştırmalara göre ülkemizdeki tarım arazisi potansiyelinin 28 milyon hektar olduğu bunun yaklaşık 18 milyon hektarının tarımsal amaçla kullanıldığı ancak kalan miktarın hızla sanayi ve konut alanı olarak yapılaşmaya açıldığı ve ne kadarının yabancı ülke kurum ve kuruluşlarının kullanımında olduğunun net olarak bilinmediği ifade edilmektedir. Bu sebeple ülkemiz genelinde tarım arazilerinin envanterinin çıkarılmasına, ne kadarının kamunun ne kadarının üreticilerin tasarrufunda bulunduğu, uluslararası işbirliği anlaşmaları çerçevesinde veya gerçek ve tüzel kişiler aracılığıyla ne kadarının yabancı ülke, kişi ve kurumlarına satıldığının veya 10 yıldan uzun süreli kullanımlarına tahsis edildiğinin net bir şekilde ortaya çıkarılarak, ülkemizin gıda güvenliği açısından, uygulanan tarım politikalarının gözden geçirilip, yeni tarım politikalarının geliştirilmesine ihtiyaç vardır.

Yukarıda açıklanan sorunların çözümü için alınacak tedbirlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis Araştırması açılması gerekmektedir.

3.- Mersin Milletvekili Akif Akkuş ve 20 milletvekilinin, kamyoncu esnafının sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/419)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Ülkemizde yük taşımacılığının yüzde 91’i kara yolu üzerindeki kamyon olarak bilinen taşıt araçları ile yapılmaktadır. Türkiye, Avrupa ile Asya ve Yakın Doğu ülkeleri arasında transit geçişe sahne olan bir ülkedir. Bu yüzden ülkemiz kara yollarında güvenli ve düzenli bir trafiğin sağlanmasında “Kamyonlar ve kamyoncu esnafının sıkıntıları” konulu Anayasa’mızın 98 ve İç Tüzük’ün 104 ve 105’inci maddeleri gereğince bir Meclis araştırma Komisyonu kurulmasını arz ve teklif ederiz.

1) Akif Akkuş                                      (Mersin)

2) Mustafa Kemal Cengiz                     (Çanakkale)

3) D. Ali Torlak                                    (İstanbul)

4) Reşat Doğru                                     (Tokat)

5) Süleyman Lâtif Yunusoğlu               (Trabzon)

6) Hakan Coşkun                                  (Osmaniye)

7) H. Hamit Homriş                              (Bursa)

8) Ali Uzunırmak                                  (Aydın)

9) Alim Işık                                          (Kütahya)

10) İsmet Büyükataman                        (Bursa)

11) Ertuğrul Kumcuoğlu                       (Aydın)

12) Cemaleddin Uslu                            (Edirne)

13) Yılmaz Tankut                                (Adana)

14) Muharrem Varlı                              (Adana)

15) Münir Kutluata                               (Sakarya)

16) Erkan Akçay                                   (Manisa)

17) Bekir Aksoy                                   (Ankara)

18) Şenol Bal                                        (İzmir)

19) Mümin İnan                                    (Niğde)

20) Recep Taner                                    (Aydın)

21) Mehmet Şandır                               (Mersin)

Gerekçe:

Türkiye’de yük taşımacılığının % 91’i kara yolu üzerinde kamyonlarla yapılmaktadır. Ülkemizde, kara yolu taşımacılığı için gerekli belgelere sahip yaklaşık 400 bin kamyon bulunmaktadır.

Özellikle ülkemiz gibi demir yolu ve deniz yollarının yetersiz olduğu ülkelerde uzun mesafeler dâhil, kamyon taşımacılığının yapılması kaçınılmazdır. Demir yolu ve deniz yolu taşımacılığında da ayrıca kamyon taşımacılığına ihtiyaç duyulmaktadır. Yani yükleme alanındaki bir malın istasyon ve limana ulaştırılmasında kamyon kullanıldığı gibi, yük boşaltma alanından onun pazar veya kullanıcıya ulaştırılmasında da kamyon taşımacılığına ihtiyaç duyulmaktadır.

Kamyon taşımacılığı yapan vatandaşların çoğu kendisi ve ailesinin imkânlarını zorlayarak bir kamyona sahip olmuş ve bin bir meşakkatle kamyonculuk mesleğini yerine getirmektedirler. Bu esnafın karşılaştığı meşakkatin başında tabiat şartları gelmekle birlikte, daha çok yol güvenliğini sağlayan trafik görevlilerinden şikâyet etmektedirler. Ancak mecbur oldukları için de bu mesleği yapmak zorundadırlar. Son zamanlarda kazançlarının çok düştüğünü, borçlarını ödemede zorlandıklarını bunun sonucunda da icralık olduklarını belirtmektedirler. En büyük şikâyet ve korkuları da icradan dolayı, yükü ile birlikte, herhangi bir noktada araçlarının durdurulması ve aracın bağlanmasıdır. Hemen her gün bu konuyla ilgili şikâyetler ve yardım isteyen feryatlarla karşılaşmaktayız.

Kamyoncu esnafı, ağır bir vergi yükü altında bulunduğunu, birkaç yıl öncesine kadar araçların net ağırlıklarına göre vergilendirilmeleri söz konusu iken, bugün azami toplam ağırlık üzerinden vergilendirildikleri belirtilmekte ve bunun adil olmadığı konusunda şikâyete konu olmaktadır.

K belgesi sorunu olarak adlandırılan konu da, hem bu belge karşılığında para alınması, hem de K1, K2, K3 diye belgelerin ayrıldığı, bununda esnafı mağdur ettiği iddia edilmektedir. Yani ev eşyası taşınması için verilen K3 belgesine sahip bir kamyon, Antalya'ya ev eşyası götürmüş, gelirken de bir miktar sebze yüklemiş ise, cezai müeyyide uygulanmaktadır. Bu kamyoncu esnafını mağdur ettiği gibi, ev eşyası taşıyanı da, mağdur edecektir. Bu yüzden ayrı ayrı, K belgesi yerine tek tip K belgesi verilmesi uygun olur.

SRC (Mesleki Yeterlilik Belgesi), odalar eğitim vererek esnafa bu belgeyi vermekte idi (Ticari Taşıt Belgesi adı altında) 10.05.2006’da bunlar iptal edildi ve yerine SRC belgeleri önce Bakanlıkça (Ulaştırma) daha sonra da özel kurslarla bu belgeler 450 TL karşılığında verilmektedir. Odalar tarafından verilmesi uygun görülmektedir.

Kantar uygulaması az da olsa baş ağrıtmaktadır. Kantarın olmadığı bir mekânda yüklenen yükün miktarı olduğundan fazla gelebilmektedir. Bu da önemli bir ceza konusu olmaktadır. Yükü verenin bu konudan sorumlu tutulması, fazla yüke engel olacaktır.

Kamyon kullanacakların yaşı 63 olarak sınırlanmıştır. Hâlbuki otomobil kullananlarda böyle bir sınırlama bulunmamaktadır. Bu da adil bir uygulama değildir. Psikoteknik uygulaması adı altında, her beş yılda bir kontrolden geçirilen kamyoncu esnafının, işini yapıp yapamayacağı da, zaten ortaya çıkmaktadır.

Kamyonculuk faaliyeti bir aile işletmesidir. En az iki kişiden meydana gelen ortak bir çalışma ile gerçekleşmektedir. Bu yüzden diğer iş kollarındaki işletmelere ne gibi, işletme kolaylığı ve vergi indirimi uygulanıyorsa kamyoncu esnafına da uygulanmalıdır. Kamyoncu esnafı, yakıt alır, vergi öder, lastik alır vergi öder, parça alır vergi öder, ayrıca gelir vergisi öder. Kısaca kullandığı mesleki her ihtiyaç malzemesi vergiye tabidir. Bu açıdan değerlendirildiğinde, genel bütçeye, kamyoncu esnafı azımsanmayacak miktarda gelir katkısında bulunmaktadır. Kamyoncu esnafına teşvik ne olabilir? Yakıt'ta, parça alımında, lastik alımında ve taşıdığı yük miktarında olabilir. Bütün bunlar, kamyoncu esnafının durumunu düzelteceği kanısını taşımaktayım.

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Önergeler gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki görüşmeler sırası geldiğinde yapılacaktır.

Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu Başkanlığının bir tezkeresi vardır, okutup oylarınıza sunacağım.

C) Tezkereler

1.- Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu Başkanlığının, Türkiye Büyük Millet Meclisinin tatilde bulunduğu dönemde de komisyon çalışmalarını sürdürmesine ilişkin tezkeresi (3/851)

                                                                                                               24/06/2009

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Türkiye Büyük Millet Meclisi Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonunun 23 üncü Dönem 3 üncü Yasama Yılının 24 Haziran 2009 tarihli 3 üncü toplantısında;

Görev alanına giren gelişmelere ivedilikle müdahale edebilmek amacıyla Komisyonun, TBMM’nin tatilde olduğu dönemde çalışmasına karar verilmiştir. TBMM İçtüzüğünün 25 inci maddesi uyarınca gereğini müsaadelerinize arz ederim.

                                                                                                              Güldal Akşit

                                                                                                                 İstanbul

                                                                                                         Komisyon Başkanı

BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

İnsan Hakları İnceleme Komisyonu Başkanlığının bir tezkeresi vardır, okutup oylarınıza sunacağım.

2.- İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Başkanlığının, Türkiye Büyük Millet Meclisinin tatilde bulunduğu dönemde de komisyon çalışmalarını sürdürmesine ilişkin tezkeresi (3/852)

                                                                                                               24.06.2009

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Komisyonumuzun 23’üncü Dönem 3’üncü Yasama Yılı 24 Haziran 2008 tarihli 28’inci toplantısında; “Ülkemizde ve dünyada meydana gelebilecek Komisyonun görev alanına giren gelişmelere ivedilikle müdahale edilebilmesini sağlamak amacıyla Komisyonun, TBMM’nin tatilde olduğu dönemde çalışmasına” karar verilmiştir.

TBMM İçtüzüğünün 25. maddesi uyarınca gereğini müsaadelerinize arz ederim.

                                                                                                    Prof. Dr. M. Zafer Üskül

                                                                                                                  Mersin

                                                                                                         Komisyon Başkanı

BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Birleşime beş dakika ara veriyorum.

 

Kapanma Saati: 13.55

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 14.10

BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL

KÂTİP ÜYELER: Murat ÖZKAN (Giresun), Fatma SALMAN KOTAN (Ağrı)

BAŞKAN – Saygıdeğer milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 110’uncu Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

Danışma Kurulunun bir önerisi vardır, okutup oylarınıza sunacağım.

VII.- ÖNERİLER

A) Danışma Kurulu Önerileri

1.- Türkiye Büyük Millet Meclisinin, İç Tüzük’ün 10’uncu ve 11’inci maddeleri gereğince Başkan ve diğer Başkanlık Divanı üyelerini seçmek üzere 4/8/2009 tarihinde toplanmasına; TBMM Başkan adaylığı için başvuru tarihine, Başkanlık Divanı üye sayısına ve görev yerleri dağılımına; TBMM Başkanı seçiminin turlarının yapılacağı gün ve birleşimlere; TBMM Başkanı seçiminin tamamlanmasından sonra Başkanlık Divanının diğer üyelerinin de seçiminin yapılmasına; bu birleşimlerde çalışma süreleri dolduğu takdirde çalışma sürelerinin seçim ve oylamaların tamamlanmasına kadar uzatılmasına; gündemdeki sıralama ile Genel Kurulun, 25/6/2009 tarihli birleşimde 415 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar çalışmaların sürdürülmesine, tamamlanması hâlinde 26/6/2009 Cuma günü Genel Kurulun toplanmamasına ilişkin Danışma Kurulu önerisi

 

                                                        Danışma Kurulu Önerisi

No: 63                                                                                               Tarihi: 25.6.2009

Danışma Kurulunun 25 Haziran 2009 Perşembe günü (bugün) yaptığı toplantıda, aşağıdaki önerilerin Genel Kurulun onayına sunulması uygun görülmüştür.

 

 

 

Köksal Toptan

 

 

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi

 

 

 

Başkanı

 

Adalet ve Kalkınma Partisi

 

Cumhuriyet Halk Partisi

 

Grubu Başkan Vekili

 

Grubu Başkan Vekili

 

Mustafa Elitaş

 

Kemal Kılıçdaroğlu

 

Milliyetçi Hareket Partisi

 

Demokratik Toplum Partisi

 

Grubu Başkan Vekili

 

Grubu Başkan Vekili Adına

 

Mehmet Şandır

 

Bengi Yıldız

Öneriler:

Türkiye Büyük Millet Meclisinin, İçtüzüğün 10 uncu ve 11 inci maddeleri gereğince Başkan ve diğer Başkanlık Divanı üyelerini seçmek üzere 4/8/2009 tarihinde toplanması,

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan adaylığı için başvuruların, 30/7/2009 ila 3/8/2009 günü saat 24.00'e kadar Başkanlık Divanına yapılması,

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık Divanının Başkan dâhil 17 üyeden kurulması ve görev yerleri dağılımının; Adalet ve Kalkınma Partisi Grubuna 2 Başkan Vekili, 5 Kâtip Üye, 3 İdare Amiri; Cumhuriyet Halk Partisi Grubuna 1 Başkan Vekili, 1 Kâtip Üye, 1 İdare Amiri; Milliyetçi Hareket Partisi Grubuna 1 Başkan Vekili, 1 Kâtip Üye; Demokratik Toplum Partisi Grubuna 1 İdare Amiri şeklinde olması,

TBMM Başkanı seçiminin 1 inci ve 2 nci turlarının 4/8/2009 tarihli birleşimde, 2 nci turda Başkanın seçilememesi durumunda seçimin 3 üncü ve 4 üncü turlarının 5/8/2009 tarihli birleşimde yapılması,

TBMM Başkanı seçiminin tamamlanmasından sonra Başkanlık Divanının diğer üyelerinin de seçiminin yapılması,

Bu birleşimlerde çalışma süreleri dolduğu takdirde çalışma sürelerinin seçim ve oylamaların tamamlanmasına kadar uzatılması,

353 sıra sayılı kanun tasarısının gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının 4 üncü sırasına alınması, 366 sıra sayılı Kanun Tasarısının bu kısmın 5 inci sırasına alınması,

Gelen kâğıtlar listesinde yayımlanan ve bastırılarak dağıtılan 415 Sıra Sayılı Teklifin 48 saat geçmeden gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının 6 ncı sırasına alınması ve diğer işlerin sırasının buna göre teselsül ettirilmesi,

25/6/2009 tarihli birleşimde 415 sıra sayılı kanun teklifinin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar çalışmaların sürdürülmesi, 415 sıra sayılı kanun teklifinin görüşmelerinin bu birleşimde tamamlanması halinde 26/6/2009 Cuma günü Genel Kurulun toplanmaması,

Önerilmiştir.

BAŞKAN – Danışma Kurulu önerisi üzerinde söz talebi yok.

Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Saygıdeğer milletvekilleri, aldığınız karar gereğince gündemin “Seçim” kısmına geçiyoruz.

VIII.- SEÇİMLER

A) Sayıştay Birinci Başkanlığı ve Sayıştay Üyeliklerine Seçim

1.- Sayıştay Birinci Başkanlığına seçim (S. Sayısı : 413) (x)

BAŞKAN - Bu bölümde yer alan Sayıştay Birinci Başkanlığı ve boş bulunan 6 üyelik için seçim yapacağız.

Sayın milletvekilleri, önce, 832 numaralı Sayıştay Kanunu’nun 5’inci maddesi hükmü uyarınca Sayıştay Birinci Başkanlığı için gizli oyla seçim yapılacaktır.

Sayıştay Başkan ve Üyeleri Ön Seçim Geçici Komisyonunca Sayıştay Birinci Başkanlığı için belirlenen 2 adayın adları birleşik oy pusulaları şeklinde düzenlenerek Başkanlıkça bastırılmıştır.

Toplantı ve karar yeter sayısı mevcut olmak şartıyla, seçimde 2 adaydan oylamada mevcudun salt çoğunluğunun oyunu alan aday Sayıştay Birinci Başkanlığına seçilmiş olacaktır.

Gizli oylamanın ne şekilde yapılacağını arz ediyorum:

                             

(x) 413 S. Sayılı basmayazı tutanağa eklidir.

Komisyon ve hükûmet sıralarında yer alan kâtip üyelerden komisyon sırasındaki Kâtip Üye Adana’dan başlayarak Denizli’ye kadar (Denizli dâhil) ve Diyarbakır’dan başlayarak İstanbul’a kadar (İstanbul dâhil) hükûmet sırasındaki Kâtip Üye ise İzmir’den başlayarak Mardin’e kadar (Mardin dâhil) ve Mersin’den başlayarak Zonguldak’a kadar (Zonguldak dâhil) adı okunan milletvekiline mühürlü oy pusulasıyla zarf verecek ve milletvekilini yoklama cetvelinde işaretleyecektir. Oyunu kullanacak sayın milletvekili birleşik oy pusulasını ve zarfı aldıktan sonra oy hücresine girecek, oy pusulasında adları yazılı adaylardan hangisine oy verecekse o adayın karşısındaki kareyi çarpı işaretiyle işaretledikten sonra pusulasını hücrede zarfa koyacak, bilahare hücreden çıkacak ve Başkanlık Divanı kürsüsü önüne konulan oy kutusuna zarfı atacaktır.

Sayın üyelerin oylamada dikkat edecekleri hususları arz ediyorum: Hücrelere aynı renk tükenmez kalemler konulmuştur. Sayın üyeler bu kalemleri kullanacaklardır. Aynı zarftan birden çok oy pusulası çıktığı veya her iki adayın işaretlenmiş olduğu hâllerde bu oy pusulaları geçersiz sayılacaktır. Ayrıca, oy pusulularında oyun kime ait olduğunu belirleyecek bir işaret, imza, karalama ve hücrelerdeki kalemlerden başka renkte kalem kullanma gibi durumlarda oy geçersiz sayılacaktır. Geçerli oy hiçbir surette işaret taşımayacaktır.

Oy pusulaları ve zarfları sayın kâtip üyelere verildi.

Oylamanın sayım ve dökümü için ad çekmek suretiyle beş kişilik bir tasnif komisyonu tespit edeceğim:

Sayın Fuat Bol burada mı efendim? Yok.

Sayın Haluk İpek? Burada.

Sayın Zekeriya Akıncı? Yok.

Sayın Faik Öztrak? Burada.

Sayın Suat Kılıç? Yok.

Sayın Medeni Yılmaz? Yok.

Sayın Öznur Çalık? Yok.

Sayın Kayhan Türkmenoğlu? Yok.

Sayın Kâzım Ataoğlu? Yok.

Sayın Cevdet Selvi? Yok.

Sayın Abdulaziz Yazar? Yok.

Sayın Mehmet Serdaroğlu? Yok.

Sayın Lutfi Elvan? Burada.

Sayın Turgut Dibek? Yok.

Sayın Mustafa Cihan Paçacı? Yok.

Sayın Saadettin Aydın? Burada.

Sayın Necat Birinci? Burada.

Sayın milletvekilleri, oylamaya Adana ilinden başlıyoruz.

(Oyların toplanmasına başlandı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Genel Kurulda bulunup da oyunu kullanmayan milletvekili arkadaşlarımız varsa lütfen oylarını kullansınlar efendim.

Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, tekrarlamak ihtiyacını hissediyorum: Oyunu kullanmayan arkadaşlarımız varsa lütfen oylarını kullansınlar efendim.

(Oyların toplanmasına devam edildi)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Sayın Ömer Dinçer’in yerine Devlet Bakanı Sayın Cevdet Yılmaz, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Sayın Cemil Çiçek’in yerine Adalet Bakanı Sayın Sadullah Ergin oy kullanmışlardır.

(Oyların toplanmasına devam edildi)

BAŞKAN - Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, oyunu kullanmayan milletvekili arkadaşımız var mı efendim?

Oy verme işlemi tamamlanmıştır. Kupaları kaldıralım.

Tasnif Komisyonumuz lütfen yerlerini alsınlar efendim.

Tasnif Komisyonu üyeleri: Sayın Haluk İpek, Ankara Milletvekili; Sayın Faik Öztrak, Tekirdağ Milletvekili; Sayın Lutfi Elvan, Karaman Milletvekili; Sayın Saadettin Aydın, Erzurum Milletvekili; Sayın Necat Birinci, İstanbul Milletvekili.

Buyurun efendim.

(Oyların ayrımı yapıldı)

BAŞKAN – Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, Sayıştay Birinci Başkanlığı için yapılan seçime ait tasnif komisyonu tutanağı gelmiştir, okuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Sayıştay Birinci Başkanlığı için yapılan seçime 355 üye katılmış, kullanılan oyların dağılımı aşağıda gösterilmiştir.

Saygıyla arz olunur.

 

 

Tasnif Komisyonu

 

 

 

 

Üye

Üye

Üye

 

 

 

Haluk İpek

Faik Öztrak

Lutfi Elvan

 

 

 

Ankara

Tekirdağ

Karaman

 

 

 

Üye

 

Üye

 

 

 

Saadettin Aydın

 

Necat Birinci

 

 

 

Erzurum

 

İstanbul

 

 

Recai Akyel:     285

Nurşen Yapıcı:  68

Boş:                  1

Geçersiz:           1

Toplam oy:        355

Buna göre, toplantıya katılanların salt çoğunluğunun oyunu alan Sayın Recai Akyel Sayıştay Birinci Başkanlığına seçilmiştir. Kendisi için, Sayıştayımız için ve milletimiz için hayırlı olmasını diliyorum, kendisini tebrik ediyorum. (Alkışlar)

2.- Sayıştayda açık bulunan üyeliklere seçim (S. Sayısı :414) (x)

BAŞKAN – Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, şimdi Sayıştayda boş bulunan 6 üyelik için seçimlere başlıyoruz.

Bu seçim, İç Tüzük’ün 150’inci maddesine göre yapılacaktır.

Plan ve Bütçe Komisyonunca oluşturulan Sayıştay Üyeleri Ön Seçim Geçici Komisyonu tarafından Sayıştay üyelikleri için boş üyelik sayısının 2 katı olarak kontenjan grupları dâhilinde belirlenen adayları içeren birleşik oy pusulası Başkanlıkça bastırılmıştır.

                             

(x) 414 S. Sayılı basmayazı tutanağa eklidir.

Toplantı ve karar yeter sayısı mevcut olmak şartıyla, Sayıştay Meslek Mensupları Kontenjan Grubu Listesi’nden en çok oyu alan 4 aday, Maliye Bakanlığı Meslek Mensupları ile Diğer Meslek Mensupları Kontenjan Grupları Listesi’nden ise en az 1’i Maliye Bakanlığı meslek mensuplarından olmak üzere en çok oyu alan 2 aday Sayıştay üyeliğine seçilmiş olacaklardır.

Oylamanın ne şekilde yapılacağını tekraren arz ediyorum:

Herhangi bir tereddüde mahal vermemek için, Komisyon ve Hükûmet sıralarında yer alan kâtip üyelerden Komisyon sırasındaki Kâtip Üye, Adana’dan başlayarak Denizli’ye kadar (Denizli dâhil) ve Diyarbakır’dan başlayarak İstanbul’a kadar (İstanbul dâhil) Hükûmet sırasındaki kâtip üyeler ise İzmir’den başlayarak Mardin’e kadar (Mardin dâhil) ve Mersin’den başlayarak Zonguldak’a kadar (Zonguldak dâhil) adı okunan milletvekilinin adını defterden işaretleyecek ve kendisine mühürlü birleşik oy pusulası ve bir zarf verecektir. Adını ad defterine işaretlettiren ve mühürlü birleşik oy pusulasını alan sayın üye, Sayıştay Meslek Mensupları Kontenjan Grubu Listesi’nden 4 adayın, Maliye Bakanlığı Meslek Mensupları ile Diğer Meslek Mensupları Kontenjan Grupları Listesi’nden ise en az 1'i Maliye Bakanlığı meslek mensuplarından olmak üzere, toplam 2 adayın karşısındaki kareyi çarpı (X) işaretiyle işaretleyecek ve oy pusulasını zarfa koyarak Başkanlık Divanı kürsüsünün önünde yer alan oy kutusuna atacaktır.

Aynı zarftan birden çok oy pusulası çıkması hâlinde, bu oy pusulalarının tamamı, Sayıştay Meslek Mensupları Kontenjan Grubu Listesi’nden 4’ten fazla adayın işaretlendiği oy pusulaları, Maliye Bakanlığı Meslek Mensupları ve Diğer Meslek Mensupları Kontenjan Grupları Listesi’nden ise en az 1'i Maliye Bakanlığı meslek mensuplarından olmak üzere toplam 2'den fazla adayın işaretlendiği oy pusulaları geçersiz sayılacaktır.

Bu hususlar birleşik oy pusulalarında dipnot olarak açıkça belirtilmiştir.

Oy pusulaları ve zarfları sayın kâtip üyelere verilmiştir.

Oylamanın sayım ve dökümü için ad çekmek suretiyle beş kişilik bir tasnif komisyonu tespit edeceğim:

Sayın Özkan Öksüz? Burada.

Sayın Mustafa Çetin? Yok.

Sayın Hulusi Güvel? Burada.

Sayın Malik Ecder Özdemir? Yok.

Sayın Sebahattin Karakelle? Burada.

Sayın Akif Ekici? Burada.

Sayın Akif Akkuş? Yok.

Sayın Mehmet Günal? Burada.

Sayın Mehmet Günal, Sayın Özkan Öksüz, Sayın Akif Ekici, Sayın Hulusi Güvel ve Sayın Sebahattin Karakelle tasnif komisyonu üyeliğine seçilmişlerdir.

Oylamaya Adana ilinden başlıyoruz.

(Oyların toplanmasına başlandı)

BAŞKAN – Genel Kurulda oyunu kullanmayan milletvekili arkadaşımız var mı efendim?

Kâtip üyelerimiz oylarını kullandı mı?

Evet, son olarak arkadaşlarımıza bir defa daha hatırlatmak istiyorum. Oyunu kullanmayan milletvekili arkadaşlarımız, lütfen oylarını kullansınlar efendim.

(Oyların toplanmasına devam edildi)

BAŞKAN – Oylama işlemi sona ermiştir.

Oy kupalarını kaldıralım.

Tasnif komisyonu üyesi arkadaşlarımız: Sayın Akif Ekici, Gaziantep Milletvekili; Sayın Hulusi Güvel, Adana Milletvekili; Sayın Özkan Öksüz, Konya Milletvekili; Sayın Sebahattin Karakelle, Erzincan Milletvekili; Sayın Mehmet Günal, Antalya Milletvekili.

(Oyların ayrımı yapıldı)

BAŞKAN – Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, Sayıştayda boş bulunan 6 üyelik için yapılan seçime ait tasnif komisyonu tutanağı gelmiştir.

Tutanağı okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

414 sıra sayılı raporda belirlenen adaylardan Sayıştayda boş bulunan 6 üyelik için yapılan seçime 353 üye katılmış, kullanılan oyların 3’ü geçersiz, 3’ü boş olup, geçerli oyların dağılımı aşağıda gösterilmiştir.

Saygıyla arz olunur.

 

 

Tasnif Komisyonu

 

 

 

Üye

Üye

Üye

 

 

Özkan Öksüz

Hulusi Güvel

Sebahattin Karakelle

 

 

Konya

Adana

Erzincan

 

 

Üye

 

Üye

 

 

Akif Ekici

 

Mehmet Günal

 

 

Gaziantep

 

Antalya

 

Sayıştay Meslek Mensupları Kontenjan Grubu

Abdullah Şimşek                            295

Beyami Özdemir                             287

Rıdvan Güleç                                  255

Hicabi Dursun                                250

Nükrettin Parlak                             87

Sait Ayaz                                        77

Ahmet Okur                                   39

Ahmet Tezcan                                 13

Maliye Bakanlığı Meslek Mensupları ile Diğer Meslek Mensupları Kontenjan Grupları

Mehmet Ali Özyer                          321

Ali Karakaya                                  246

Rıdvan Aydın                                 93

Eyüp Kızılkaya                               18

BAŞKAN – Saygıdeğer milletvekilleri, buna göre, Sayıştay Meslek Mensupları Kontenjan Grubundan Abdullah Şimşek, Beyami Özdemir, Rıdvan Güleç, Hicabi Dursun; Maliye Bakanlığı Meslek Mensupları Kontenjan Grubundan Mehmet Ali Özyer; Diğer Meslek Mensupları Kontenjan Grubundan da Ali Karakaya Sayıştay üyeliklerine seçilmişlerdir.

Hayırlı olmasını diliyorum, kendilerine ve Sayıştay camiasına hayırlar getirsin.

Saygıdeğer arkadaşlar, böylece seçim işlemi tamamlanmıştır.

Birleşime on dakika ara veriyorum.

 

Kapanma Saati: 16.11

ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 16.24

BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL

KÂTİP ÜYELER: Yaşar TÜZÜN (Bilecik), Fatma SALMAN KOTAN (Ağrı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 110’uncu Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına geçiyoruz.

1'inci sırada yer alan, Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu'nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri

1.- Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/324) (S. Sayısı: 96)

BAŞKAN - Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

2’nci sırada yer alan, İmar Kanunu ile Bayındırlık ve İskân Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

2.- İmar Kanunu ile Bayındırlık ve İskan Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Raporu (1/713) (S. Sayısı: 397)

BAŞKAN - Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

3’üncü sırada yer alan, Bütçe Kanunlarında Yer Alan Bazı Hükümlerin İlgili Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelere Eklenmesi ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

3.- Bütçe Kanunlarında Yer Alan Bazı Hükümlerin İlgili Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelere Eklenmesi ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/691) (S. Sayısı: 410) (*)

BAŞKAN – Komisyon? Yerinde.

Hükûmet? Yerinde.

Komisyon raporu 410 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Saygıdeğer milletvekilleri, alınan karar gereğince, bu tasarı İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında görüşülecektir. Bu nedenle tasarı, tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanıp maddelerine geçilmesi kabul edildikten sonra bölümler hâlinde görüşülecek ve bölümlerde yer alan maddeler ayrı ayrı oylanacaktır.

                             

(x) 410 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

Tasarının tümü üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın Mustafa Özyürek, buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına 410 sıra sayılı Yasa Tasarısı hakkında görüşlerimi açıklamak üzere söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, görüşmekte olduğumuz tasarı iki önemli noktayı içeriyor: Bunlardan birincisi, 2009 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi’nde yer alan bazı hükümlerin ilgili kanun ve kanun hükmünde kararnamelere taşınması; ikinci nokta ise, çok sayıda yasada öngörülen değişiklikler. Yani bir anlamda bir torba yasayla karşı karşıya bulunuyoruz.

Anayasa’nın 161’inci maddesinde “Bütçe kanununa, bütçe ile ilgili hükümler dışında hiçbir hüküm konulamaz.” diye çok açık bir hüküm bulunmaktadır. Bu açık hükme rağmen, geçtiğimiz yedi yıl içinde, AKP hükûmetleri her bütçe kanununa çok sayıda başka kanunu da koymuşlardır. Bunun Anayasa’ya aykırılığı çok açıktır. O nedenle de biz her bütçe kanunuyla ilgili Anayasa Mahkemesine dava açtık ve Anayasa Mahkemesi de o bütçe kanunlarının ilgili hükümlerini iptal etti. Şimdi, Anayasa ortadayken, Anayasa Mahkemesinin kararları ortadayken niçin hâlâ bu yola gidilir? Şimdi, yapılan düzenleme, yani Bütçe Kanunu’na konulup da şimdi ilgili kanunlara aktarılan hükümler, daha baştan ilgili kanunlarda değişiklik yapılması şeklinde düzenlenebilir. Ne yazık ki bu hukuk dışılık yıllardır sürüp gitmektedir. Anayasa’nın açık hükmüne rağmen sürüp gitmektedir. Anayasa Mahkemesinin net kararlarına rağmen sürüp gitmektedir. O nedenle, biz, AKP Hükûmetinden, Sayın Bakandan, bundan böyle hiç yoksa, Bütçe Kanunu’na bütçeyle ilgili olmayan konularda bir hüküm konulmamasını rica ediyoruz yani Anayasa’ya uymalarını rica ediyoruz ve hukuka saygılı olmalarını bekliyoruz.

Bu yasa tasarısının bir diğer önemli noktası, pek çok kanunda düzenlemeler yapıyor olması, yani bir anlamda bir torba yasa niteliğinde olması. Burada değişiklik yapılan kanunların birbiriyle hiçbir ilgisi yok. O kadar ki, İller Bankasının Teşkilat Kanunu’ndan bilmem belediyeler tarafından tahsil edilecek olan elektrik tüketim vergisinin tahsiline kadar pek çok konu bu torbaya doldurulmuştur. Bu torba yasalarla ilgili olarak da biz sürekli itirazlarda bulunduk. Geçmişte de ne yazık ki AKP İktidarı, AKP hükûmetleri hep bu yola gitmişlerdir. O zaman itirazlarımıza ilgili Bakanlar hak vermiştir ve demişlerdir ki: ”Bu son, bir daha bu yola gitmeyiz.” Ama ne yazık ki şimdi gene aynı durumla karşı karşıyayız. Peki, bunun sakıncası ne? Bunun sakıncası şu, arkadaşlarım: Her biri ayrı tasarı olarak Türkiye Büyük Millet Meclisinin önüne gelmesi gereken değişiklikleri, düzenlemeleri torba hâlinde topluca getirdiğiniz zaman, Türkiye Büyük Millet Meclisi o tasarılarla ilgili hazırlık yapma, görüş ifade etme, değerlendirme yapma fırsatını bulamıyor. Şimdi, yirmi dakikalık bir süre içinde ben acaba kaymakamların sınav sistemiyle ilgili, torba kanundaki düzenleme ile ilgili görüş mü açıklayacağım, İller Bankasının Teşkilat Kanunu’nda yapılan değişikliklerle ilgili mi görüş açıklayacağım? E, bunların hepsiyle ilgili görüş açıklamak mümkün değil, süreler de yetmez. Ayrıca, bu, Türkiye Büyük Millet Meclisinde de arkadaşlarımızın belli konularda uzmanlıkları var. İller Bankasıyla ilgili değerlendirme yapacak bir arkadaşımız erbaşların yakınlarının sağlık giderlerinin nasıl karşılanacağı konusunda görüş açıklamayabilirler. O bakımdan, bu torba kanunun getirilmesi çok yanlıştır, gerçekten Meclisin çalışma yöntemlerine aykırıdır ve millî iradeye de bir anlamda saygısızlıktır. Umarım Sayın Bakan, Sayın Şimşek yeni bir anlayışla Maliye Bakanlığını yönetecektir ve bundan sonra bu tip torba yasalar karşımıza gelmeyecektir.

Değerli arkadaşlarım, bu torba yasalarda neler var, onların içinden -biraz önce söylediğim gibi hepsiyle ilgili bir değerlendirme şansım yok- torbadan birkaç konuyu seçmek suretiyle görüşlerimi sizlere anlatmaya çalışacağım.

Şimdi burada, kaymakamların sınav yöntemi, işe alınması konusundaki düzenlemeler, Danıştay Dava Daireleri Kurulu tarafından iptal edilmiştir. Şimdi, Danıştay Dava Daireleri Kurulunun iptal ettiği bu düzenlemeyi kanuna getirmek suretiyle yargıyı etkisiz kılmaya çalışıyoruz yani yargının arkasından dolanıyoruz ve Danıştayı, verdiği kararı yok saymaya çalışıyoruz. Bu, hukuka aykırıdır, kuvvetler ayrılığı ilkesine aykırıdır.

Şimdi, buna benzer uygulamaya bu Mecliste ne yazık ki sık tanık oluruz. Cargill diye bir firmanın biliyorsunuz ruhsatıyla ilgili olarak sürekli yargı iptal kararı verir ama burada bir kanun çıkarmak suretiyle o yargı kararını geçersiz kılarız. Biz, Cumhuriyet Halk Partisi olarak Anayasa Mahkemesine giderek buradan çıkan yasanın iptalini sağlarız çünkü iptali kaçınılmazdır, zaten yargı kararını, mahkeme kararını geçersiz kılmak için yapılan bir düzenlemedir.

Burada da kaymakamların sınav yöntemiyle ilgili, işe alınışıyla ilgili düzenlemeler Dava Daireleri Kurulundan iptal edilince şimdi, kanunla, iptal edilen bu düzenleme yeniden getirilmeye çalışılmaktadır. Plan ve Bütçe Komisyonunda bu konu görüşülürken belli bir uzlaşma, belli noktalarında hiç yoksa sağlanmıştı. Mesela, Hükûmet tasarısında, mülakata 4 kişi çağrılması yani 1 kişi alınacaksa 4 kişi çağrılması öngörülmüştü. Plan ve Bütçe Komisyonunda bunun 2’ye düşürülmesi şeklinde bir uzlaşma sağlanmış ve önümüze gelen raporda da “2” rakamı vardı. Ama AKP sözcülerinden şimdi öğreniyoruz ki: “Biz ilk tasarıya, Hükûmet tasarısına döneceğiz, yani 2 kişiyi 4 kişiye çıkaracağız.”

Şimdi, değerli arkadaşlarım, bu yola giderseniz, bu, gruplar arası uzlaşmayı torpilleyen bir yol olur. Plan ve Bütçe Komisyonunda muhalefetin belli sayıda üyesi var. Muhalefetin topu yok, tüfeği yok. Bir görüşü ortaya atıyoruz, o görüş, orada bulunan AKP’li arkadaşlarımız ve ilgili bakan tarafından uygun görülünce bu rapora -Plan ve Bütçe Komisyonunun raporuna- aynen geçiyor.

“Şimdi, biz orada böyle dedik ama, e, Genel Kurulda başa döneriz.” Bunu ne yazık ki sık sık yapıyor Adalet ve Kalkınma Partisi ve gruplar arasında Mecliste olması gereken güveni sarsıyor. O nedenle ben rica ediyorum, bu noktalara geri dönmeyelim.

Değerli arkadaşlarım, bir başka düzenleme: Bu belediyeler tarafından tahsil edilen elektrik ve gaz tüketim vergisi, 2009 yılı sonuna kadar vergi daireleri tarafından tahsil edilsin diye bir düzenleme vardı. Yani belediyelere ayrılan bir kaynağa merkezî idare göz koymuş, “2009 yılına kadar tahakkuk edenleri ben tahsil edeyim.” demiş. Şimdi, bu tasarıyla onu 2010 yılına çekiyoruz, öteliyoruz. E bu da çok yanlış, belediyelerin gelir kaynağına el koymak, göz koymak şeklinde bir şey olur.

Değerli arkadaşlarım, burada önemli bir düzenleme de borçlanma limitleri. Biliyorsunuz Hükûmet, Bütçe Kanunu’ndaki ödeneklerle tahsil edilmesi öngörülen gelir arasındaki fark kadar borçlanabiliyordu. Bu da 2009 yılı bütçesi için 14 milyar liraydı, eski rakamlarla söylersek 14 katrilyondu. Şimdi bunu bir değişiklik yaparak 74 katrilyona çıkarıyoruz. Peki, borçlanma limitlerini değiştiriyorsunuz ama ortadaki bütçe, bütçe olma niteliğini kaybetmiş, bütün temel parametrelerinin gerçekleşmeyeceği ortaya çıkmış bir bütçe. Bu bütçe hazırlanırken Türkiye'nin yüzde 5 büyüyeceği öngörülmüştü. Ekim ayında, Plan ve Bütçe Komisyonunda 2008’in Ekiminde 2009 yılı bütçesini görüşürken biz orada sürekli ifade ettik ki: “Kriz ortamı yaygınlaşıyor, bu bütçe hedeflerine ulaşmak mümkün değil. Bu kadar vergi toplayamazsınız, bu kadar gelir elde edemezsiniz. Burada öngörüldüğü gibi 14 katrilyon açıkla bu bütçeyi kapatamazsınız. Geliniz, gerçekçi bir bütçe yapalım. Yüzde 5 kalkınma, büyüme mümkün değildir.” dedik, onları dinletemedik. Yüzde 5 büyümeyi öngören 14 milyar açıkla bağlanacağı öngörülen bir bütçeyi çıkardık ve şu anda da yasal olarak yürürlükte olan bütçedir.

Bu bütçeyi revize etmek gerekirdi çünkü Hükûmet bile yüzde 5 artı büyüme yerine yüzde 3,6 küçülme olacağını katılım öncesi ekonomik programda kabul etmişti, ifade etmişti ve bu büyüme hedefleriyle ilgili çeşitli kuruluşların, uluslararası kuruluşların rakamları da her gün basında yer alıyor. Biliyorsunuz, IMF bunu “yüzde 5,1” olarak ifade etmişti. Dünya Bankası geçenlerde bir açıklama yaparak “Türkiye 2009 yılında yüzde 5,5 küçülecek.” dedi. OECD ise “Yüzde 5,9 küçülecek.” dedi. Bu, inşallah en düşüğü olur; inşallah yüzde 3 bile olmaz ama yüzde 5 büyüyemeyeceğimiz çok kesin. Öyleyse bu bütçeyi, geliniz, gerçekçi bir şekilde revize edelim. Nedense Hükûmet buna yanaşmıyor, bu revizyona yanaşmıyor. Ama olaylar, gerçekler, tabii bu bütçenin açıklarının nasıl kapatılacağı noktasında Hükûmeti önlem almaya zorlayınca diyor ki: “14 milyar yerine 74 milyar bana borçlanma yetkisi tanıyınız.” Önümüze getirilen torba yasanın temel düzenlemelerinden biri de budur.

Şimdi, tabii, bu bir anlamda “Ben bütçede öngörülen vergileri toplayamayacağım”ın bir kabulü, itirafıdır. Şimdi, vergi toplayamayacaksınız, öyleyse borçlanarak bu bütçeyi finanse edeceksiniz. Unutmayalım ki borçlanmanın da bir sınırı vardır. Hükûmette şu rahatlığı, şu rehaveti görüyorum: Nasıl olsa biz piyasaya çıkınca devlet tahvili, hazine bonosu satmak suretiyle borçlanıyoruz, öyleyse borçlanmayı artıralım; borçla giderleri finanse eder, günü kurtarırız anlayışı var. Ama unutmayalım ki borçlanmanın da bir sınırı var, bunun bedelini yükselen faizlerle ödemek mümkündür ve Türkiye ne yazık ki gittikçe bu noktaya doğru kaymaktadır değerli arkadaşlar. O nedenle, biz bir an önce bu bütçenin, artık geçerliği kalmayan bu bütçenin revize edilmesi gerektiğini düşünüyoruz.

Bu torba yasada öngörülen bir diğer düzenleme de “varlık barışı” diye adlandırdığımız, daha önce çıkmış ama yürürlük süresi dolmuş olan bir yasanın süresini 31/12/2009’a kadar uzatıyoruz.

Şimdi, Sayın Bakandan şunu öğrenmek istiyorum: Acaba, bugüne kadar Varlık Barışı Yasası çerçevesinde dışarıdan ne kadar döviz getirilmesi beyan edilmiştir, fiilen ne kadarı getirilmiştir? İçeriden kayda alınan miktar ne kadardır ve bunun ne kadarının vergisi ödenmek suretiyle gereği yapılmıştır? Bu uzatmayla acaba ne umuyorsunuz, yani ne kadar bir beklentiniz var? Bazıları beyan ettiler de süre dolduğu için ödemeyi mi yetiştiremediler onun için mi bu süreyi uzatıyorsunuz, yoksa yeni beklentiniz mi var?

Bu Varlık Barışı Yasası görüşülürken ilk şekliyle Plan ve Bütçe Komisyonunda ve burada, ben ve arkadaşlarım hep ifade ettik ki bu yolla kayda değer, bizim açıklarımızı karşılayacak bir kaynak gelmesi söz konusu değildir, ama bu, bir anlamda bir aftır, bir anlamda dışarıdaki paraların kaynağı ne olursa olsun Türkiye’ye getirilmesini sağlamak için çıkmaktadır.  O zaman da böyle bir benzetmeyi yapmıştım; bir anlamda bu bir Mevlânâ Yasası’dır. Yani hani der ya Mevlânâ “Kim olursan ol gel.” Biz de burada diyoruz ki: “Dışarıda döviz olarak ne varsa ister kara olsun ister ak olsun gelsin, yeter ki bizim sistemimize girsin.” Tabii bu sistemimize girecek para ne kadar bize yâr olur, gelir kısa bir süre sonra, Türkiye’de yapmak istediği organizasyonları yaptıktan sonra geri döner mi dönmez mi onlar ayrı bir mesele ama Hükûmet belli ki giderek, özellikle kaynak yönünden sıkışmaktadır. Öyleyse bu tip yollara başvurmakta ve uluslararası düzeyde Türkiye'nin kara parayla mücadele yönünden itibarını da sarsacak bir düzenlemeyi kabul etmektedir.

Değerli arkadaşlarım, pek çok noktası var bu torba yasanın ama hemen üzerinde durmak istediğim bir iki nokta var, onlardan biri de şudur: Tütün, tütün mamulleri ve alkollü içkilerin İnternet yoluyla tüketiciler tarafından satın alınmasına bir yasak getirilmekte veya mevcut yasağın yaptırımları artırılmaktadır. Şimdi, bunun, bu düzenlemenin ben pratik, teknik bir düzenleme olmaktan ziyade siyasi ve ideolojik bir düzenleme olduğunu düşünüyorum. Daha geçenlerde tütün ve alkollü içkilerle ilgili kurulumuz bir düzenleme yaptı biliyorsunuz, “Balık ile rakıyı reklamlarda yan yana kullanamazsınız.” dedi, bilmem “Pamukkale ile Pamukkale Şarabının birlikte reklamını yapamazsınız.” dedi. Efes Birası’nın adını ne yapacaksınız, onu bilmiyorum; Efes Birası ile Efes’i yan yana gösteremeyeceksiniz!

Değerli arkadaşlarım, ben bir vesile olmadıkça içki kullanmayan bir arkadaşınızım ama böyle, içki konusunda ideolojik dayatmalara karşı son derece duyarlı davranıyorum çünkü bu özgürlüklere aykırıdır, bu bir yaşam tarzının topluma dayatılmasıdır. Bizim Adalet ve Kalkınma Partisine getirdiğimiz temel eleştirilerden biridir. Biliyorsunuz daha önce kırmızı çizgili yerler icat edildi belediyeler tarafından. İşte “Sadece şu noktalarda içki kullanılabilir.” denildi “Onun dışındaki noktalarda içki içemezsiniz.” denildi. Bunu Danıştay iptal etti, şimdi kanunla buna benzer şeyler getiriliyor. Bırakın içen içsin, içmeyen içmesin, kimse kimseye karışmasın, Türkiye özgür bir memleket olsun, Türkiye’de herkes özgürce yaşasın, insanca yaşasın, barış içinde yaşasın. Bu, anlayışlarımızı, bu ideolojimizi topluma dayatmayalım. Bu, demokrasiyle bağdaşmaz; bu, özgürlüklerle bağdaşmaz.

Konuşmamın sonunda şunu da Sayın Bakana bir sitem olarak ifade ediyorum: Yukarıda, Plan ve Bütçe Komisyonunda…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MUSTAFA ÖZYÜREK (Devamla) – Hemen toparlıyorum Sayın Başkan.

“Başbakanlığa satın alınacak araçlardan ÖTV ve KDV alınmasın.” diye bir öneri gelmişti. Ben orada “Böyle bir ayrıcalık yapmayın. Kamuya satın alınacak bütün araçlarda ÖTV ve KDV almayalım.” dedim. Sayın Bakan da “gayet makul” dedi. Bu öneri kabul edildi, gene Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu’na yazıldı, buraya geldi. O toplantıda ben bulunamadım. Bir de geldim baktım ki, o çıkmış gitmiş. Orada herhâlde gümrük vergilerini unutmuşuz. Bugün de gümrük vergilerini buraya koyuyoruz. Bir kere bunun mantığını anlamak mümkün değil. Başbakanlığa satın alınacak bir araç vergili de olsa vergisiz de olsa bu zaten bizim vergilerimizle karşılanıyor, hazineden karşılanıyor. Bu ısrar niye? Bunu anlamak mümkün değil. Bu ayrıcalık niye? Bilmem Sağlık Bakanlığı cankurtaran alacak, ambulans alacak, o vergili satın alacak. Başbakanlığa özel uçak alınacak, Başbakanlığa son model araba alınacak bu, vergisiz olacak. Yani bunun bir mantığı yok, bunu hiç kimse açıklayamaz. Sayın Başbakan niye bunda ısrar eder? Onun danışmanları, onun yöneticileri bu mantıksız önerinin peşine niye takılırlar? “Muhalefet olarak siz karşı çıktınız. Öyleyse biz de sizin dediğinizi kabul etmeyeceğiz, dediğimizi istediğimiz gibi dayatacağız” anlayışından başka bunun hiçbir mantığı yoktur. Bu, gümrük vergileriyle ilgili düzenlemenin de bu yasadan çıkarılması gerektiğini ifade ediyorum.

Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Müsamahanıza teşekkür ediyorum Sayın Başkan. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Özyürek.

Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına, Konya Milletvekili Sayın Mustafa Kalaycı.

Buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA MUSTAFA KALAYCI (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 410 sıra sayılı Bütçe Kanunlarında Yer Alan Bazı Hükümlerin İlgili Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelere Eklenmesi ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı’nın geneli üzerinde görüşlerimizi açıklamak üzere Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle hepinizi saygılarımla selamlıyorum.

Hükûmet Anayasa’ya aykırı olarak Bütçe Kanunu’nda düzenlenen bazı hükümlerin Anayasa Mahkemesince iptal edilmesinin söz konusu olması nedeniyle, Türkiye Büyük Millet Meclisini daha önce görüştüğü bazı hükümleri tekrar görüşmek gibi bir durumla karşı karşıya bırakmaktadır.

Ayrıca, önemli-önemsiz, birbiriyle ilgili-ilgisiz çok sayıda kanunu bir arada değiştiren bu tasarı konu ve amaç bütünlüğü olmayan ve “torba kanun” olarak nitelenen bir özellik göstermektedir. Bu dönemde, Türkiye Parlamento tarihinde hiç olmadığı kadar torba yasa çıkmaktadır. Torba kanun uygulaması sonucu yasalar için aranan öngörülebilir, anlaşılabilir ve ulaşılabilir olma özellikleri tamamen yok edilmektedir. Hukuki güvenlik ilkesi, yürürlükte bulunan ve herkes için bağlayıcı olan kuralların açık, ulaşılabilir ve öngörülebilir olmasını gerekli kılar. Ülkemizde son yıllarda yaygınlaşan yasa yapım tarzı hukukun bu genel ilkesini, dahası hukukun kendisini altüst etmiş bulunmaktadır. Bu torba kanun değil aslında, çuval kanun. Bu çuvalın içinde yok yok, aynen “Milyoncu” diye anılan dükkânlar gibi ne ararsan var. Böylesine onlarca kanunda değişiklik yapan bir kanun hazırladığımız zaman, bunun neyi getirip neyi götürdüğünün sağlıklı bir şekilde değerlendirilmesi mümkün değildir. Tek bir kanunla onlarca kanunun bir anda değiştirilmesi hukuka uygun olmaz. Ayrıca, böylesine bir torba kanunun bir de temel kanun gibi müzakere edilmesi işi iyice çığırından çıkarmaktadır.

Meclis faaliyetleriyle ilgili bir başka konuya dikkat çekmek istiyorum: Kanun teklif veya tasarılarının hangi komisyonlar tarafından görüşüleceği konusunda Anayasa ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü hükümlerinin ihlal edilmesine yol açan uygulamalar yaşanmaktadır. Daha dün Genel Kurulda görüşülerek kanunlaşan Avrupa Birliği Genel Sekreterliği Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı ile Genel Kurulun gündeminde bulunan Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşülmemiştir. Teşkilat ve kadroları düzenleyen, bütçeye ek yükler getiren bu tasarılar Anayasa ve İç Tüzük hükümlerine göre Plan ve Bütçe Komisyonunun asli görev alanına girmesine karşın asli komisyon olarak başka komisyonlarda görüşülmüştür. Bu konuda Başkanlık makamının Anayasa ve İç Tüzük hükümlerine riayet edilmesi konusunda gerekli hassasiyeti göstermesini bekliyoruz.

Değerli milletvekilleri, bu tasarıyla yapılan değişiklikler ekonomik krize karşı önlemler paketi gibi düşünülmemelidir. Değişiklikler, krizden daha ziyade mevcut yasalardan kaynaklanan uygulamadaki yorum farklılıklarının sebep olduğu sorunların çözümü amaçlı. Bazı maddelerde de yargı kararlarını bertaraf etmeye yönelik bulunmaktadır.

Bu itibarla, iktidarın gündemi başka, milletimizin beklentileri ve talepleri bambaşkadır. Bugün, ülkemizin birinci meselesi ekonominin sürüklendiği kriz bataklığının kurutulması, vatandaşlarımızın içine savruldukları geçim zorluklarının çözüme kavuşturulması olmalıdır.

Ekonomik krizin temel ekonomik göstergelerde yarattığı bozulmalar bütçede de kendini göstermiştir. Zaten bu tasarıda yapılan en dikkat çekici düzenlemelerden birisi, Hükûmetin borçlanma limitinin 5 kat artırılması hususudur. Hükûmet tasarısında 4 kat olarak düzenlenen borçlanma limiti yine Hükûmetin talebiyle Komisyonda 5 kata yükseltilmiştir.

Tasarının çerçeve 30’uncu maddesi ile 4749 sayılı Kamu Finansmanı ve Borç Yönetiminin Düzenlenmesi Hakkında Kanun’a geçici maddeler eklenerek net borç kullanım tutarının, 2009 yılı için 1/1/2009 tarihinden geçerli olmak üzere bakan ve Bakanlar Kurulu tarafından artırılan net borç kullanım tutarının 5 katı olarak uygulanması öngörülmektedir. 4749 sayılı Kanun’un 5’inci maddesine göre bütçe kanununda belirtilen başlangıç ödenekleri toplamı ile tahmin edilen gelirler arasındaki fark miktarı kadar net borç kullanımı yapılabilmekte ve bu limit yıl içinde en fazla yüzde 5 oranında artırılabilmekte, bu miktarın da yeterli olmadığı durumlarda ilave yüzde 5’lik bir tutar Bakanlar Kurulu kararıyla artırılabilmektedir. Aynı maddede “Borçlanma limiti değiştirilemez.” diye, açık ve net bir hüküm de yer almaktadır. Ancak, bu tasarıda yapılan düzenlemeyle, net borç kullanım miktarı konusunda 4749 sayılı Kanun’da belirlenen esaslar ortadan kaldırılmakta, borçlanma limiti 5 katına çıkarılarak değiştirilmektedir. Böylelikle, 2002 yılında bir reform niteliğinde uygulamaya konulan kamu finansmanı ve borç yönetimine ilişkin Kanun’da yer alan hükümler anlamsız hâle getirilmektedir.

Hazine Müsteşarlığınca açıklanan Ocak-Mayıs 2009 nakit dengesi gerçekleşmelerine göre, 2009 yılının ilk beş ayında, net iç borçlanma 25 milyar 463 milyon lira, iç ve dış toplam net borçlanma ise 27 milyar 341 milyon TL olmuştur. Bu durumda, Kanun’da belirlenen net borçlanma limitinin aşıldığı görülmektedir; hatta, borçlanma limitine ocak ayında ulaşıldığı ve bugüne kadar limitin üzerinde borçlanma yapıldığı, AKP Hükûmetinin yasa dışı borçlanma yoluna başvurduğu anlaşılmaktadır. Nitekim, bu durumun yasal kılıfa sokulması için borçlanma limitinin 5 kat artırılmasına ilişkin düzenlemenin 1 Ocak 2009 tarihinden geçerli olması öngörülmektedir.

2009 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu’nda belirtilen başlangıç ödenekleri toplamı ile tahmin edilen gelirler arasındaki fark –yani, bütçe açığı- 10 milyar 398 milyon TL öngörülmekle birlikte, 2009 Mayıs ayı bütçe gerçekleşmelerine göre, ocak-mayıs döneminde 20 milyar lirayı aşmıştır. Dolayısıyla, yılın ilk beş ayında gerçekleşen bütçe açığı, Bütçe Kanunu’nda 2009 yılı için öngörülen bütçe açığı miktarının 2 katını aşmıştır.

Bütçe, devletin gelecek belirli bir dönem içindeki gelir giderlerini tahmin eden ve bunların yürütülüp uygulanmasına izin veren hukuki bir tasarruftur. Bütçe hakkı, Türk milleti adına Türkiye Büyük Millet Meclisinindir. Kamu mali yönetiminin Türkiye Büyük Millet Meclisinin bütçe hakkına uygun şekilde yürütülmesi, 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu’nun 5’inci maddesinde de yer verildiği üzere kamu maliyesinin temel ilkelerindendir. Mevcut duruma göre 2009 yılı bütçesinin gelir gider tahminlerinin gerçeklerden çok uzak olduğu açıktır. Daha 2009 yılının ilk beş ayında gelirler ve giderler arasında oluşan bütçe açığında yüzde 100’ü aşan sapma söz konusudur. Bütçe hedefleri gerçekçi değildir. Dolayısıyla tasarının bu maddesinin tasarıdan çıkarılarak 2009 yılı bütçesinin ivedilikle revizyona tabi tutulması gerekmektedir.

Değerli milletvekilleri, AKP Hükûmeti bütçe açığındaki hızlı yükselmenin önünü kesebilmek için vatandaşın sağlık harcamalarına göz dikmiştir. Tasarının çerçeve 26 ve 41’inci maddelerinde, hâlen devlet dairelerinde çalışan memurlar, yeşil kartlılar ve Sosyal Güvenlik Kurumuna tabi sigortalıların sağlık hizmetlerinden katılım payı alınması konusunda yapılan düzenlemelerde, belirlenecek hastalık gruplarına göre yatarak tedavide sağlanan sağlık hizmetleri için hizmet bedelinin yüzde 1’ine kadar katılım payı alınabilmesi, alınan katılım payının tutarının, bir takvim yılında asgari ücret tutarını geçmemek kaydıyla her bir yatarak tedavi için asgari ücretin dörtte 1’ini geçemeyeceği belirtilmektedir. Esasen yatarak tedavide yüzde 1 katkı payı alınması hususu, 17 Nisan 2008 tarihinde kabul edilen 5754 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’la ilgili AKP Hükûmetince hazırlanan tasarıda yer almış, ancak Plan ve Bütçe Komisyonunda bu hüküm kaldırılmıştır. Hatta hatırlarsanız, Sayın Başbakan, o günlerde henüz uygulamada olmayan, kendisinin de imzasının bulunduğu Hükûmet tasarısında yer alan ve Komisyon tarafından çıkarılan bu konuyla ilgili olarak “Yatarak tedavi gören vatandaşlarımızdan katkı payını tamamen kaldırıyoruz.” diyerek yine ciddiyetten uzak açıklamalarının bir örneğini daha vermişti. Sayın Başbakan, peki, şimdi ne oldu da yatarak tedavi gören vatandaşlarımızdan katkı payı alınması için düzenleme yapıyorsunuz? Bu duruma göre sağlık hizmetleri paralı hâle getirilmektedir. Komisyonda sunulan gerekçede, büyük boyutlara ulaşan sağlık giderlerinde tasarruf sağlamak amacıyla sağlık hizmeti faturalarının sigortalı veya emeklilerce kontrol imkânı oluşacağı, böylelikle usulsüzlük ve yolsuzlukların önlenebileceği ileri sürülmüştür. Vatandaş hastane faturasındaki tıbbi terimlerin nesinden anlayacak da kontrol edebilecek? Yatarak tedavi gören vatandaşlarımızdan katkı payı alınması, zaten mevcut gelirleriyle geçimini temin etmekte zorlanan memur, işçi, esnaf, çiftçi, emekli gibi nüfusumuzun önemli bir kısmını oluşturan dar gelirli vatandaşlarımıza yeni bir yük getirecek ve sağlık hizmetlerinden yararlanmama gibi bir sonuç doğurabilecektir. Bu düzenleme, sosyal devlet ilkesiyle bağdaşmamakta olup Anayasa’mıza aykırıdır. Sağlık harcamalarında tasarrufa gidilmesinin, yolsuzluk ve usulsüzlüklerin önlenmesinin yolu, gerçekçi bir ilaç fiyatlandırma sistemi kurulması, ilaç ve tıbbi malzemelerin üretim veya ithalatından hastada kullanım aşamasına kadar etkin bir kontrol mekanizması oluşturulması, en önemlisi de sağlıklı bir reçete ve fatura kontrol sisteminin kurulmasından geçmektedir.

Değerli milletvekilleri, içinde bulunduğumuz ekonomik krize kadar rakamların tesir alanında sürekli olarak zenginleşmeden bahseden AKP Hükûmeti, tarlada, bağda, bahçede, sokakta ve pazarda insanımızın durumunu göremeyecek kadar gerçekle bağını koparmıştır. Geçtiğimiz aylarda, özellikle de 29 Mart Mahallî İdareler Seçimleri öncesinde neredeyse her gün işittiğimiz bir tekerlemeden bahsetmek istiyorum. İşte meşhur tekerleme: “İktidara geldiğimizde Türkiye'nin millî geliri 230 milyar dolardı. Altı buçuk senede biz bunun üzerine ne ilave ettik? 520 milyar dolar. Şimdi neredeyiz? 750 milyar dolardayız. İnsaf! Bunu nasıl göremezsiniz? 3.300 dolardı kişi başına düşen millî gelir, şimdi 10 bin doları aştık. Nereden nereye…”

Evet, tabii, bu sözlerin mucidi Sayın Başbakan ama son zamanlarda bir hâl oldu, bu konudan hiç bahsedilmez oldu. Ne oldu peki? Millî gelir resmen göçtü. AKP Hükûmeti, son hazırladığı katılım öncesi ekonomik program ile makroekonomik hedeflerde değişiklik yaptı. 2009 yılı bütçesinde yüzde 4 büyüyeceği varsayılan ekonominin yüzde 3,6 oranında küçüleceği öngörüldü. 788 milyar dolar olarak hedeflenen millî gelir 584 milyar dolara çekildi. 10.913 dolar olarak öngörülen kişi başına gelir 8 bin dolarlara indi.

Bu rakamlar, yüzde 3,6 küçülmeye göre hesaplanan rakamlar. Millî gelirdeki düşüşe bakarsanız yüzde 22’lerde. Dolayısıyla AKP’nin makyajı döküldü, boyaları aktı, kumdan kaleleri yıkıldı.

Ey AKP, Sayın Başbakan size soruyorum: Altı ayda millî geliri 200 milyar dolar, kişi başına millî geliri 2.800 dolar düşürmeyi nasıl becerdiniz? Çıkın bunu millete anlatın. “Daha önce 10 bin dolar kişi başına gelirimiz var diyerek sizleri kandırdık” deyin ve milletten özür dileyin.

AKP vurdumduymaz tavırlarıyla ülkemizi bir sosyal facianın eşiğine getirmiştir. Bugüne kadarki aymazlığıyla ekonominin kontrolünü kaybeden ve yönetim aczine düşen AKP Hükûmeti ülkemizi sonu meçhul bir karanlık tünelin içine sokmuştur. Geçtiğimiz haftada da Türkiye ekonomisinin tünelin içinden geçtiği ve ışığın göründüğü ancak bu ışığın tünelden çıkış mı yoksa karşı yönden gelen araba mı olduğunun belli olmadığı üzerinde tartışmalar gündeme gelmiştir. Bu ifadelerin sorumluluk mevkisinde bulunanlar tarafından kullanılması önemli ve çok düşündürücüdür. Türkiye ekonomisinin bir tünelde bulunduğuna dair sözler ve karşıdan beliren ışığın ne olduğunun bilinmemesi meçhule doğru gittiğimizin bir ilanı olarak görülmelidir.

Değerli milletvekilleri, tasarıda yer alan diğer bazı maddelerle ilgili görüşlerimi de açıklayacağım. Tasarının çerçeve 18’inci maddesiyle 2464 sayılı Belediye Gelirleri Kanunu’na ucube bir geçici madde eklenmektedir. Ana maddelerde yer alan bazı ibarelerin 31/12/2009 tarihine kadar farklı uygulanması öngörülmektedir. Böylelikle belediyeler adına tahakkuk edecek elektrik ve hava gazı tüketim vergilerinin vergi dairelerine yatırılması öngörülerek belediyelerin bu gelirlerine el konulmaktadır. Düzenleme kanun tekniğine uygun olmadığı gibi, belediyelerin gelirlerini azalttığından Milliyetçi Hareket Partisi olarak bu düzenlemeye karşıyız.

Yine, bir diğer madde değerli milletvekilleri, tasarının çerçeve 33’üncü maddesinin 5’inci fıkrası ile 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 4’üncü maddesinin (B) fıkrasında yer alan sözleşmeli personel tanımı “Bakanlar Kurulunca belirlenen esas ve usuller çerçevesinde kurumun teklifi ve Devlet Personel Başkanlığının görüşü üzerine Maliye Bakanlığınca vizelenen pozisyonlarda, mali yılla sınırlı olarak sözleşme ile çalıştırılmasına karar verilen ve işçi sayılmayan kamu hizmeti görevlileridir.” şeklinde değiştirilmiştir.

AKP döneminde personel rejimi nesnellikten uzaklaştırılmıştır. Kamu personel rejiminin temel unsurları, işe alma, hizmette ilerleme ve yükselme ve personelin mali ve özlük haklarıdır. Bu alanda yapılan düzenlemelerle objektiflikten uzaklaşılmakta, kamu personel rejimi tahrip edilmektedir. Merkezî sınav uygulaması, atama ve görevde yükselme ile yer değiştirmeye ilişkin olarak mevzuatta yapılan istisnalarla uygulama subjektif değerlendirmelere açık hâle getirilmiştir.

Merkezî sınav sulandırılmış, görevde yükselmede kurumların takdir yetkisi azaltılarak yandaşlara kolaylık sağlanmıştır. Ana sistemden uzaklaşılarak sözleşmeli ve geçici istihdam yöntemleri, amacı dışında, yandaşları işe yerleştirme aracı olarak kullanılmıştır.

Yine, bir diğer madde değerli milletvekilleri, tasarıya Komisyonda eklenen geçici 1’inci madde. Bu madde ile bu kanun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren on yıl süreyle Başbakanlık Merkez Teşkilatı tarafından ithal edilen motorlu taşıtlar 4458 sayılı Gümrük Kanunu’nun 167’nci maddesi kapsamında gümrük vergisinden muaf ve müstesna edilmektedir. 5904 sayılı Gelir Vergisi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun’un Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşüldüğü sırada sadece Başbakanlığın motorlu taşıt, helikopter, uçak, vesaire alımında söz konusu olan katma değer vergisi ve özel tüketim vergisi istisnaları, Komisyondaki yoğun eleştiriler üzerine, Başbakanlığın dışında Kamu Mali Yönetim ve Kontrol Kanununun ekli 1 ve 2 sayılı listede yer alan kamu idarelerine de teşmil edilmiş ancak Genel Kurulda Sayın Bakan tarafından verilen önergeyle tekrar sadece Başbakanlıkla sınırlı tutulmuştur. Böylelikle AKP Hükûmeti ve grubu çelişkili ve gayriciddi bir tutum içerisinde Komisyon iradesini yok saymış ve tüm Başbakanlığa imtiyaz sağlayan bu düzenlemelerde ortaya bir gerekçe koymamıştır.

Bu düzenlemeleri gereksiz ve anlamsız buluyoruz. Burada dikkat çekici olan husus, Türkiye Büyük Millet Meclisine sevk edilen bazı tasarılarda mutlaka Başbakanlığa bir istisna ve muafiyet getiren veya imtiyaz tanıyan düzenlemelerin bulunmasıdır. Bu anlayışı doğru bulmuyoruz. Başbakanlık tüm devlet kurumlarına örnek bir tutum içinde olmalıdır. Ayrıca, kurumların ve kuralların işleyişini, uygulama birliğini sağlayacak şekilde koordinasyonunu sağlaması gerekmektedir.

Değerli milletvekilleri, bu akşam Regaip Gecesi, hepinizin Regaip Kandili’nizi tebrik ediyorum. Bu gecenin ve üç ayların Türk ve İslam âlemine hayırlar getirmesi dileğiyle saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Kalaycı.

AK PARTİ Grubu adına Kütahya Milletvekili Sayın Hasan Fehmi Kinay, buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Bütçe Kanunlarında Yer Alan Bazı Hükümlerin İlgili Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelere Eklenmesi ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu üzerine AK PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Artık, bir yasama yılının daha sonuna gelmiş bulunuyoruz. Burada iktidarıyla muhalefetiyle birçok yasayı gerek komisyonlarda gerekse Genel Kurulda katkı sağlamak suretiyle yasalaştırmıştık. Bu yasa da yine aynı şekilde komisyonlarda olgunlaştırdığımız, iktidar ve muhalefet partisinin milletvekillerinin olağanüstü gayretleriyle, çabalarıyla titiz bir çalışma ürünü olarak huzurlarınıza getirilmiştir. Bu vesileyle ben komisyonlarda görev alan bütün arkadaşlarıma teşekkür ediyorum.

Evet, tasarı, Hükûmetten gelen metnin üzerinde çok sayıda ilave maddeyi ihtiva etmektedir, bir torba yasadır. Tabii ki torba yasaların da bir gerekçesi olsa gerektir. Türkiye Büyük Millet Meclisine her bir vesileyle bir iki maddelik bir tasarının sevk edilmesi gerek komisyonların gerekse Genel Kurulun gereğinden fazla meşgul edileceği düşüncesiyle torba yasalar şeklinde Genel Kurula intikal ettirilmektedir. Bu doğrultuda yine personelle ilgili birçok sorunu şu anda görüşmüş olduğumuz tasarıyla birlikte çözmekteyiz değerli arkadaşlarım.

Tabii ki bunun dışında içinden geçtiğimiz dünya ekonomik krizinin Türkiye’ye yansımaları neticesinde ortaya çıkan bazı alınması gereken tedbirler noktasında bununla ilgili birtakım düzenlemeler tasarıda yer almıştır. Borçlanma limitinin 5 kat artırılması bu yönde yapılan bir düzenlemedir. Bunun dışında, varlık barışıyla ilgili sürenin uzatılması ve bazı ayrıntılar elbette ki içinden geçtiğimiz bu ekonomik kriz şartlarında Hükûmetimizin almakta olduğu önlemlerin devamı niteliğindedir.

Burada yapılan değerlendirmelere kısaca bazı karşılık vermek durumundayız, onları iktidar açısından ele alıp cevaplamak durumundayız. Bunlardan birisi, borçlanma limitinin artırılması konusunda; Hükûmet bütçe revizyonu yerine neden böyle bir tercihte bulunmuştur, borçlanma yoluna gitmiştir? Bu doğrultuda bazı değerlendirmeler tabii ki gerek Komisyonda gerekse Genel Kurulda yapılacaktır.

Değerli arkadaşlar, içinden geçtiğimiz krizin Türkiye’ye yansıması, Türkiye ekonomisine yansıması özellikle büyüme oranlarındaki gerileme ve bunun da gerisinde toplam talebin, özel nihai tüketimin daralmasıyla ilgilidir. Türkiye’de şu anda alınan önlemler maliye politikalarıyla, para politikalarıyla bir eş güdüm içerisindedir. Hükûmet bütçe revizyonuna giderek mali açıdan disiplin artırıcı bazı tedbirlere başvurabilirdi. Bu doğrultuda ortaya çıkan sonuç krizin daha da derinleşmesi, Türkiye’ye olan olumsuz etkilerinin daha da artması şeklinde tecelli edecekti. Türkiye, genel olarak Dokuzuncu Kalkınma Planı, orta vadeli plan ve yıllık programlarla kendine artık kalıcı bir rota belirlemiştir. Bu rotanın gerçekleşmesi de, yıl içerisinde yapılacak olan harcamalarla da ilgilidir. Ulaştırma sektörü, sağlık sektörü, eğitim sektörü, dolayısıyla altyapı noktasında bugüne kadar ihmal edilmiş yatırımların gerçekleştirilmesi elbette ki bu harcamaların yapılmasıyla kaimdir. Biz bu harcamalardan vazgeçemeyeceğimize göre, iki sebeple, birisi, bu altyapı hizmetlerinin yapılması için, Türkiye'nin ihmal edilmiş, bugüne kadar geciktirilmiş altyapı hizmetlerinin gerçekleştirilmesi için bu yol elbette ki değerlendirilmelidir. Bir diğer konu, içinde bulunduğumuz kriz şartları harcamaları kısıtlamamızı engellemektedir. Özel nihai tüketimdeki daralmaya bir de kamu kesiminden bir daralma ile ilave olarak böyle bir sorunu daha da derinleştirmiş olabilirdik. Bu nedenle Hükûmetimizin almış olduğu borçlanma ile ilgili tedbir yerindedir değerli arkadaşlarım. Tabii ki, Türkiye -3,6 revize edilen rakam doğrultusunda bir küçülme söz konusu olabilecek 2009 yılı itibarıyla. Katılım Öncesi Ekonomik Program’da bu yönde bir revize ortaya kondu.

Şimdi, değerli arkadaşlarım, tüm dünyada da yaşanan bir süreç, büyüme oranlarında özellikle 2009 yılı birinci çeyreğinde, örneğin Almanya’da -3,8; Japonya’da hakeza 3,8; Çek Cumhuriyeti’nde, Meksika’da, Slovakya’da bundan çok daha yüksek oranlarda yüzde 11,4’lere varan küçülme söz konusudur. Dolayısıyla dünyada yaşanan bu kriz ortamının özellikle gelişmiş ülkelerde ortaya koymuş olduğu ekonomik sonuçlar buyken Türkiye’de de tabii ki ekonomide bir küçülmenin olacağını öngörmek yanlış değildir. Ancak bu ekonomideki yaşanan küçülme, alınan beş tane önemli paketin etkisiyle yerini, inşallah, üçüncü çeyrekten itibaren toparlanmaya bırakacaktır, beklentimiz bu yöndedir. Bu noktada, reel kesim güven endeksinin 2008 Haziranında yüzde 98’den Aralıkta yüzde 52’ye düştüğünü ama tekrar bu aydan itibaren de ciddi bir toparlanma içerisine girdiğini görüyoruz. Haziran ayı itibarıyla yüzde 99’a ulaşmıştır reel kesim güven endeksi yani 2008’in Haziran şartlarına tekrar, yeniden kavuşmuş durumdayız.

Tüketici güven endeksinde de benzeri bir değerlendirme yapabiliriz. Kasım 2008’de yüzde 68’e düşen tüketici güven endeksi, Mayıs 2009 itibarıyla -yüzde 100 değerlendirme bazında- 83,28’e yükselmiştir, 15 puanlık bir artışa işaret etmektedir.

Değerli arkadaşlar, görüşmekte olduğumuz tasarıyla 5510 sayılı Kanun’la, genel sağlık sigortasına tabi kişilerin tedavileri ile tıbbi malzeme kullanımlarından katılım payı alınması süreci başlamıştır. Ancak kamu personeli ile yeşil kartlıların genel sağlık sigortasına henüz tabi olmadıklarından, 5510 sayılı Kanun’a göre bu kişilerden katılım payı alınamamaktadır.

2009 yılı Bütçe Kanunu’na paralel bir şekilde yapılan düzenlemeyle sağlık hizmetlerinden yararlanan tüm kesimlerin aynı hükümlere tabi olmasını sağlamak üzere kamu personeli ile yeşil kartlılardan tedavilerde katılım payı alınması öngörülmektedir.

Üniversitelerde öğrenci ve öğretim elemanı değişim programları kapsamında öğrencilere burs ve öğretim elemanlarına ek ders ödemelerini düzenleyen hükümler ile üniversitelerde bilimsel araştırma projeleri için ayrılan kaynakların daha rasyonel bir şekilde kullanımını sağlayan düzenleme Yüksek Öğretim Kanunu’na taşınmaktadır.

İller Bankasının safi kazancı, köylere herhangi bir projeye bağlı olmaksızın hibe yoluyla daha önce dağıtılmaktaydı. Yapılan bu düzenlemeyle bu sistem kaldırılıyor, İller Bankasının safi kazancından yapılan dağıtımda köyler ve nüfusu 10 binin altında olan belediyelerin içme suyu, atık su, katı atık ve benzeri kentsel altyapı tesislerinin finansmanıyla, köyler ve nüfusu 100 bine kadar olan belediyelerin projelendirme hizmetlerinin finansmanına hibe şeklinde katkı sağlanması öngörülmektedir.

Plan ve Bütçe Komisyonu alt komisyonda ve diğer komisyon çalışmalarında özellikle küçük belediyeleri koruyacak, onların hibelerden destek almalarını sağlayacak düzenlemeler gerçekleştirdik.

Tasarıyla, Millî Eğitim Bakanlığına bağlı aynı yerde bulunan okulların kampus şeklinde yönetime kavuşturulmasını sağlamak ve il sınırları içerisinde bulunan bir ve birden fazla okula aile birliği veya kampus yönetiminin işletildiği yerler için, gerekli olan hâllerde millî eğitim müdürlüklerinin ihale işlemlerine yetkili olmasını temin etmek üzere yasal değişiklik yapılmıştır.

Üniversite öğrencilerimizin almış olduğu burslarla ilgili de keza önemli bir yapılandırmaya gidiyoruz. Böylece, bursları geri ödeyemeyen, ödeme zorluğu içerisinde olan öğrencilerimizin borçlarının yapılandırılarak bunların ödenmesine imkân getiriyoruz. Biraz evvel de ifade etmiş olduğum gibi, tasarı, çok sayıda personelle ilgili düzenlemeyi, bunun yanı sıra ekonomimizin içinden geçmekte olduğumuz kriz ortamının şartlarını ülkemiz lehine düzenleyen, geliştiren birtakım maddeleri ihtiva etmektedir. Tasarıya Genel Kurul aşamasında katkı sağlayacak olan tüm milletvekili arkadaşlarıma ayrıca teşekkür ediyorum.

Tasarının hayırlı, uğurlu olmasını temenni ediyorum, hayırlı günler diliyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Şahsı adına Balıkesir Milletvekili Sayın Ali Osman Sali? Yok.

Sayın Ferit Mevlüt Aslanoğlu? Yok.

Sayın Harun Öztürk, buyurun efendim.

HARUN ÖZTÜRK (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şahsım ve Demokratik Sol Parti adına yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Görüşmekte olduğumuz 410 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın geneli üzerinde kişisel görüşlerimi açıklamak üzere söz aldım. Bilindiği üzere, 5510 sayılı Kanun kapsamına geçecekleri tarihe kadar memurlarla yeşil kartlıların ve ilgili mevzuatında yeşil kartlılar gibi sağlık hizmetinden yararlanacakları belirtilenlerin tedavi giderleri 2009 Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu’nda belirlenen esas ve usullere göre yapılmaktaydı. Bu maddeyle söz konusu hükümler bazı ilavelerle 178 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’ye taşınmaktadır. Öncelikle bu geçici düzenlemenin 178 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’de değil, ilgili kanun olan 5510 sayılı Kanun’da yer almasının yasa yapma tekniğine daha uygun olacağını belirtmek isteriz.

Değerli milletvekilleri, tasarıyla hastalardan alınacak katılım payının miktarının belirlenmesinde devletin mali kaynaklarının yeterliliğinin ölçüt olarak dikkate alınacağı hükme bağlanmaktadır. Anayasa’mızın 65’inci maddesinde yer alan “Devlet, sosyal ve ekonomik alanlarda Anayasa ile belirlenen görevlerini, bu görevlerin amaçlarına uygun öncelikleri gözeterek malî kaynaklarının yeterliliği ölçüsünde yerine getirir.” hükmüne dayanılarak, hastaların katılım paylarının artırılabileceği savunulmaktadır.

Değerli milletvekilleri, Anayasa’mızın söz konusu hükmü gerekçe gösterilerek ve sosyal devlet ilkesi tümüyle göz ardı edilerek, hastaların ödeyecekleri katılım payının istenildiği şekilde artırılabileceğini düşünmek doğru değildir çünkü bu düşünce bizi Anayasa’da öngörülen sosyal devlet olgusunu rafa kaldırmaya kadar götürebilir. Anayasa’nın 65’inci maddesinin sosyal devleti rafa kaldırmaya kadar varabilecek bir uygulamaya izin verdiğini düşünmek mümkün değildir. Ayrıca, sosyal güvenlikte kötü yönetimlerin neden olduğu gider fazlasını azaltmak amacıyla katılım paylarının ölçüsüz biçimde artırılabileceğini düşünmek, prime dayalı genel sağlık sigortası mantığıyla da bağdaşmamaktadır.

Değerli milletvekilleri, tasarıda, ayakta tedavilerde Maliye Bakanlığına verilen 2 lira tutarındaki katılım payını yarıya indirme yetkisi kaldırılmakta, 5 katına kadar artırma yetkisi de 10 katına çıkarılmaktadır. Ayrıca 2 lira tutarındaki katılım payı her yıl Vergi Usul Kanunu’nda öngörülen yeniden değerleme oranında artırılacağı için 10 katına kadar artırma yetkisi de 2 liranın artırılmış tutarlarına uygulanacaktır.

Vücut içine yerleştirilen protez ve ortezlerden katılım payı alınmaması şeklindeki değişiklik olumlu değerlendirilmektedir. Buna karşılık, protez ve ortezler için ödenecek katılım payının asgari ücretin yüzde 75’ini geçemeyeceğine dair kuralın nasıl uygulanacağının açık olmadığını belirtmeliyiz. Maddede geçen asgari ücret brüt mü yoksa net mi olarak dikkate alınacaktır? On altı yaşından büyükler için mi yoksa küçükler için mi belirlenen asgari ücret esas alınacaktır? Kıyaslamada günlük asgari ücret mi yoksa aylık asgari ücret mi göz önünde bulundurulacaktır? Tasarıda öngörülen asgari ücretin yüzde 75’i her bir tedavi için ödenen katılım payı ile mi yoksa yılda ödenecek toplam katılım paylarıyla mı kıyaslanacaktır? Bütün bu soruların cevabı maddede verilmemektedir. Uygulamacılar bu soruları yorumla çözmeye çalışırken ya birçok ihtilafın doğmasına neden olacaklar ya da yeni yasal düzenlemelere ihtiyaç duyulacaktır. Bütün bu sorunların geleceğe taşınmadan tasarının yasalaşması aşamasında giderilmesi gerekmektedir.

Değerli milletvekilleri, yatarak tedavilerde sunulan hizmetlerin bedelinin yüzde 1’ine kadar katılım payı uygulaması ilk kez getirilmektedir. Yatarak tedavinin her birinde ödenecek katılım payının tutarına asgari ücretin dörtte 1’i şeklinde bir tavan getirilmektedir. Sayın Maliye Bakanı Komisyonda bu uygulamanın hastaların kendileri için yapılan tedavi giderlerini denetleyebilmeleri için getirildiğini ifade etmiştir. Amaç, hastaların kendileri için yapılan harcama tutarlarını denetlemeleri ve bu yolla otokontrol sağlanması ise bu, hastadan hiçbir katkı payı alınmadan yapılan giderleri gösterir bir belgenin hastaya verilmesi suretiyle de sağlanabilirdi. Bu nedenle, Sayın Bakanın yataklı tedavilerde yüzde 1 oranında katılım payı alınması konusundaki gerekçesini kabul etmek mümkün değildir.

Değerli milletvekilleri, bu ve benzeri uygulamalar çalışanların sağlıklı iken prim ödedikleri bir sistemde hastalıklarında para ödeyerek yararlanmaları sonucunu doğuracaktır. Katılım payı adı altındaki bu uygulamalar, tekrar ediyorum, hem genel sağlık sigortası mantığıyla hem de sosyal devlet anlayışıyla bağdaşmamaktadır.

Yeşil kartlılarla, mevzuatında yeşil kartlılar gibi tedavi hizmetinden yararlanacak olanlara düzenleme ile “Önce katılım payını öde, sonra Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Fonu’ndan talep et.” denilmesi, onları sağlık hizmeti talep etmekten de alıkoyacaktır.

Katılım paylarının kamu kurumu niteliği bulunmayan eczaneler aracılığıyla tahsiline yönelik düzenleme de bir kamu görevinin özel kuruluşlara terk edilmesi anlamına geleceğinden kabul edilemez. Zira kamu görevi verilen bir eczane katılım payını tahsil ettikten sonra sosyal güvenlik kurumuna aktarmaz ise kamu görevlileri gibi mi ceza görecek, soruşturmaları nasıl yapılacak gibi birçok sorunu da beraberinde getirecektir. Bu uygulama, geçmişte vergilerin mültezim usulüyle toplanmasına benzer bir uygulamaya yol açacaktır. Eczaneler bu iş için ileride ek ücret talep edebilecekleri gibi üstlendikleri görevin karşılığını, sundukları hizmetin bedelini bir şekilde yine kamuya yansıtabileceklerdir.

Değerli milletvekilleri, diğer maddelerle ilgili olarak vermiş olduğumuz önergeler umarım iktidarın engelleyici önergeleriyle işleme girmekten alıkonulmaz ve o maddelerle ilgili olarak da, biz de Demokratik Sol Parti olarak tasarıyla ilgili görüşlerimizi ifade etmek fırsatı buluruz diyorum ve yüce heyetinizi tekrar saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Öztürk.

Şahsı adına Sayın Kamer Genç.

Buyurun Sayın Genç.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 410 sıra sayılı Bütçe Kanunlarında Yer Alan Bazı Hükümlerin İlgili Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelere Eklenmesi ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı’nın tümü üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, tabii o kadar acayip kanunlar getiriliyor ki ne başı belli, ne sonu belli; hele bir de temel kanun kabul etmişler, elli tane kanunda değişiklik yapılan kanunlar getiriliyor; efendim, yandaş birtakım bürokratlara fazla ödemeler yapılmış, onlara af getiriliyor, yani bir kanun tekniğinde olmaması gereken kanunlar getiriliyor.

Şimdi, bir Varlık Vergisi Kanunu çıkardı bu Hükûmet, 5811 sayılı Kanun. Ali Türkan diye birisi çıktı ortaya “Ben, Tayyip Bey’in de arkadaşıyım, Abdullah Gül’ün de arkadaşıyım.” dedi, “5,5 katrilyon lira Türkiye’ye getireceğim.” dedi. Gitti, Cumhuriyet Vergi Dairesine beyanda bulundu bunu, 110 milyon lira da vergi tahakkuk etti. Şimdi soruyorum Sayın Bakan: Bunun süresini uzatıyorsunuz. Bu varlık barışı vergisinin süresini sırf Ali Türkan için mi uzatıyorsunuz? Bu Ali Türkan bu 5,5 katrilyon liralık servetini getirdi Türkiye’ye ve Cumhuriyet Vergi Dairesinde de buna 110 milyon liralık da vergi tahakkuk etti. Şimdi, bunu süresinde ödemediğine göre, 6183 sayılı Kanun’a göre tahsil edecek misiniz, etmeyecek misiniz?

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Edilecek, edilecek. Rahat ol.

KAMER GENÇ (Devamla) – Tabii karşımızda susan bir Hükûmet var, Komisyon var. Burada, siz yine susun ama biz yine de millete söyleyeceğimizi söyleyelim. Zaten millet de dinliyor bizi.

Şimdi, getirilen kanunla, düzenleyici ve denetleyici kurumlarda görev yapan birtakım kamu personellerinin, işte, yurt dışı, yurt içi gezilerinde aldığı fazla paraları affediyorsunuz. Bu paralar kim tarafından zimmet bulunmuş? Sayıştay ve Danıştay. Danıştay kararları var. Diyor ki… “Arkadaş, sen Harcırah Kanunu’na aykırı bir uygulama yapamazsın.” diyorsunuz ve buna göre bunlara af getiriyorsunuz. Peki, ne kadar para affediyorsunuz? Niye getiriyorsunuz af? Yani, bu memlekette hukuk denilen bir müessese varsa, hukuk devleti iseniz, Danıştayın ve Sayıştayın verdiği kararları, mahkeme kararlarını kanunlarla yok saymak mümkün müdür sayın milletvekilleri?

Yine, il genel meclisi üyelerine ve kaymakamlara bu il genel meclisi üyelerine nezaret etmesi sebebiyle birtakım fazla ödemeler yapılmış. Yine getirdiğiniz bir maddeyle bunu affediyorsunuz. Ya, sizin işiniz gücünüz suçluları affetmek mi? Memleketin parasını zimmetine geçirenleri affetmek mi? Siz ne biçim Maliye Bakanısınız, ne biçim kurumsunuz? Geçmişte, bir araştırın bakalım, bugüne kadar bu devletin bir kuruşunun, kör kuruşunun hesabı sorulduğu hâlde siz boyuna millete devletin parasını şey ediyorsunuz. Ne yaptınız, devleti nereye getirdiniz?

Bakın, siz ilk defa 2002 yılında iktidara geldiğiniz zaman iç borç 91 milyar dolar, dış borç 129 milyar dolar. Şimdi fazla da uzatmayayım. Şu anda, ülke toplamında 2002’de 221 milyar dolar dış borç vardı, 2008’de 471 milyar dolar iç ve dış borç vardı.

ALİ İHSAN MERDANOĞLU (Diyarbakır) – Karıştır, karıştır!

KAMER GENÇ (Devamla) – Ne karıştır? Sen evvela kendine karış. Senin bu konulara aklın ermez.

Onun için, şimdi bu kanunla 70 trilyon da borçlanma getiriyorsunuz. E, iç ve dış borçlarda aşağı yukarı sizin devri Hükûmetiniz zamanında 300 milyar doların üzerinde artış oluyor. Ne yaptınız bu 300 milyar dolar artışı sağladınız da? Allah rızası için bir işsize iş bulmak için bir fabrika mı açtınız, bir üretimi artırmak için bir fabrika mı açtınız, ne yaptınız? İşiniz gücünüz vergi muafiyeti.

Şimdi, dün burada Avrupa Birliği Genel Sekreterliği kanunu geçti. Çok büyük imtiyazlar getirmişsiniz ve her birisine, oradaki teşkilatlara 8-10 milyar lira maaş verecek şekilde istisnai memuriyetler gibi memuriyet getirdiniz. O kadar gülünç bir duruma düştü ki burada AKP Grubu ve Hükûmet, orada Avrupa Birliği Genel Sekreterliğine atanmak için kanunda kırk beş yaş getirmişlerdi, sonra da burada AKP Grup Başkan Vekili bu kırk beş yaşı elliye çevirdi. Sormak istiyorum, eskiden siz çoluk çocuğunuza iş bulmak istiyordunuz, şimdi herhâlde babanıza iş bulmak için kanunlarda değişiklik yapıyorsunuz. Sormak istiyorum, acaba hangi milletvekilinin karısı veyahut da kocası veya babası elli yaşında da bu Avrupa Birliği Genel Sekreterliğinin değiştirilen bu statüsüne göre 7-8 milyar lirayla Genel Sekreterliğe atanacak? Ya, sayın milletvekilleri, bu memleketle bu kadar alay edilmez. Bu memlekette insanlar bu kadar açken, yoksulken, işsizken, insanlar intihar ederken AKP’nin işi gücü, kendilerine, yandaşlarına büyük devlet kaynaklarını aktarmak, ondan sonra da milletle alay etmek.

Ben şimdi bir teklifte bulunuyorum: Şimdi, Tayyip Bey geçen gün 5 aile efradıyla beraber villalara geçti, konaklara. Meclisçe bir araştırmasını yapalım, Tayyip Bey ve ailesinin neye ihtiyacı varsa arkadaşlar, bir para toplayalım, verelim kendilerine, yani ne yapılabiliyorsa hepsini verelim de bir defa, ondan sonra devlet bütçesi bunların kontrolünden, istismarından çıksın.

Yine getirmişler bu kanunda bir madde. Efendim, Başbakanlığa ithal edilecek araçlar on yıl kadar gümrük vergisinden muaf. Yani bunun ne anlamı var, ben anlamıyorum. Şimdi, buralarda birtakım araçları gümrük vergisinden, ÖTV’den, KDV’den istisna ederek ithal edecekler herhâlde, getirecekler, el altından birtakım yandaşlarına satacaklar. Bunun başka bir anlamı yok. Yani onun için, bir devlet bu kadar gerçekten hile ile yönetilmez, devlet bu kadar tahrip edilmez. Zaten bir devletin ekonomisi tahrip edilmedikten sonra o devleti yıkamazsınız. Burada hedef, devletin ekonomisini tahrip etmek ve ona göre sonuca ulaşmak. Böyle kanunlar getirilebilir mi? Yani bu getirilen kanunlarla ülkenin hangi ciddi sorununa çözüm buluyorsunuz?

Bir defa, Hükûmet olarak yılbaşında yaptığınız bütçe iflas etmiştir. İflas ettiğine göre, ey Hükûmet sen hangi yüzle burada oturuyorsun? Eğer bir hükûmetin bütçesi iflas etmişse o hükûmet orada oturamaz, onun istifa etmesi lazım. Yerine hiç olmazsa -yine aynı- kendi içinizden bir hükûmet çıkarın. Belki yeni gelen insanlarda yeni bir ruh olur, yeni bir şevkle, memleket sevgisiyle birtakım meseleleri halletmeye çalışır ama bunlar yok, her gün istisna, her gün muafiyet, her gün devletin parasını cebine indirenlere af… Yani, böyle, devleti nereye götürüyorsunuz? Yani bu devletin ekonomik kaynaklarını bu kadar zayıflata zayıflata nasıl bir sonuç elde edeceğinize ben hayret ediyorum!

Yani getirdiğiniz kanunların manasını da bilmiyorsunuz. Yani, işte, getirdiğiniz kanunun 48’inci maddesiyle 4925 sayılı Kanun’un 31’inci maddesini kaldırıyorsunuz. Diyorsunuz ki: Karayolu taşımacılığında vatandaşa verilen yetki belgesinde eğer sonradan bir hata varsa -bu mevcut 31’inci madde- ilgili idare buna tebligat yapacak, “Arkadaş, senin bu belgen eksiktir. Eksik belgeni getir, tamamla, ben sana bu yetki belgeni vereyim.” diyecek.

Yani aslında bu yetki belgesini verirken de çok az para almıyorsunuz. Mesela, yurt içi ticari eşya taşımacılığında kullanılan kamyonların aldığı K-1’den 12 milyar 942 milyon para alıyorsunuz. Ondan sonra, kendi işgaliyle ilgili yurt içi eşya taşımacılığında kamyondan K-2 belgesi için 6 milyar 471 milyon lira para alıyorsunuz.

Şimdi, vatandaşın bu kadar para ödeyerek aldığı K-1, K-2 belgelerinin olabilir bir yerinde bir hata var. Mevcut 31’inci maddeyle diyor ki: Efendim, bunda bir hata varsa ben tebligat yapacağım sana. Sen bunu getir, o eksiklikleri gider, senin belgeni yenileyeyim.

Şimdi ne yapıyorsunuz? Getirdiğiniz bu şeyle belgesini iptal ediyorsunuz ve bu kadar da para almışsınız.

Şimdi, bu arada tabii bir şey de, geçen gün yine bir kanun yine müzakere edilirken bu yurt dışı taşımacılığında kullanılan tırlara verilen mazotun 550 litresine, bazı hâllerde 400 litresine… Eskiden yurt dışı taşımacılığı yapan kamyon, tır, çekicilerin aldıkları motorin ÖTV ve KDV’den tümüyle istisnaydı ama sonra getirilen bir tasarıyla burada bunun 400 litre ve 550 litresi istisna edildi. Ben bir önerge verdim. Her nasıl olduysa AKP benim bu önergemi kabul etti. Burada bir Grup Başkan Vekili arkadaşımız çıktı dedi ki: “Yahu, siz kamyoncu esnafına nasıl böyle ihanet edersiniz? Hem de sizden olmayan bir milletvekili bu önergeyi verdi.” Ben de hayret ettim, yerimden…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Genç, konuşmanızı tamamlayınız.

KAMER GENÇ (Devamla) – Ben de hayret ettim. Kamyoncu esnafının, kamyoncunun lehine verdiğimiz bu önergenin kabul edilmesi bence isabetliydi. Buna rağmen bazı arkadaşlar, bizim bu önergemizin isabetli olmadığını burada söylediler. Tabii, diliyoruz ki… Yani, herkesin bu kanunları buraya inceleyerek gelmesi lazım ama maalesef incelenmiyor.

Yine, bu getirdiğiniz 68’inci maddeyle “Vücut dışı protez ve ortezler için hastadan katkı payı alınacak.” diyorsunuz ama vücut içine yerleştirilen protez ve ortezler için katılım payı alacak mısınız, almayacak mısınız? Yani, onu da burada belirtmemiz lazım, belirtmediğiniz takdirde ne oluyor? Bunlarda uygulamada herkes kendine göre uygulama yapıyor. Yine, hastanelerde tıp fakültelerine borçlu olan hastaların işte belli bir parasını ödeme şartıyla borçlarını affediyorsunuz ama vakıf hastanelerini niye bundan istisna ediyorsunuz? Çünkü, vakıf hastanelerinin büyük bir kısmı cemaatlerin. E, tabii siz cemaatlerin aleyhine olan bir teklif getirir misiniz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Genç.

Soru-cevap işlemi gerçekleştireceğiz.

Sayın Genç, soru soracak mısınız? Bekliyorum sizi.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Evet, sorayım, yerime geçeyim de. Çünkü bunları sormakta fayda var..

BAŞKAN – Buyurun.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Bu Ali Türkan 5,5 katrilyon lira getirmiş, Cumhuriyet Vergi Dairesine beyan etmiş ve 110 milyon lira da vergi tahakkuk etmiş. Şimdi, bu kişi ne parayı getirdi herhâlde ne de vergiyi ödüyor ama her yerde “Ben Abdullah Bey’le Tayyip Bey’in arkadaşıyım…” yani bu gazetelerde şey etti. Hürriyet Gazetesi’nin hatta 23/4/2009 tarihli Şükrü Kızılot’un makalesine bakarsanız, bu geçiyor.

Şimdi, sormak istediğim şu: Bu 5811 sayılı Kanun’u sırf bu Ali Bey için mi uzatıyorsunuz? Ali Bey bu vergiyi verecek mi vermeyecek mi? Bu parayı getirecek mi getirmeyecek mi? Birinci husus bu.

İkincisi: Bu düzenleyici kurumlarda çalışan teftiş elemanlarına bu kanunla getirdiğiniz bir af var. Burada devlet ne kadar alacağından vazgeçiyor? Onu öğrenmek istiyorum.

Evet, sonra başka maddelerde de ayrıca soracağım efendim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Işık…

ALİM IŞIK (Kütahya) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Sayın Bakan, Üçüncü Yasama Yılının son gününde getirilen bu torba yasada gönül istiyordu ki şu ana kadar çözülmesi gereken acil bazı konular yer alsın. Soracağım sorular bu kapsamda, burada göremediğim konularla ilgilidir.

Birincisi: Emeklilerin ve dar gelirlilerin durumlarının iyileştirilmesine yönelik herhangi bir düzenleme bu tasarıda yer almakta mıdır? Yer almaktaysa ne gibi iyileştirmeler getirilmiştir?

İkincisi: Üniversitelerimizde görev yapan genel sekreter yardımcıları, daire başkanları ve hukuk müşavirlerinin eş değerlerine göre ek göstergeleri eksiktir. Bu düzeltilebilecek midir?

Yine, yardımcı doçentlerin emeklilik haklarının 1’inci derecenin 4’üncü kademesine indirilmesine yönelik bir düzenleme yer almakta mıdır? Yoksa bir önergeyle dâhil edilebilir mi?

Bir diğer konu: İlköğretim müfettişlerinin özlük haklarının iyileştirilmesine yönelik bir ek gösterge düzenlemesi yapılabilir mi?

Son sorum da: Basında bugün ve dün çıkan haberlere göre, Sayın Millî Eğitim Bakanı, sözleşmeli öğretmenlere kadro verileceğini söylemiştir. Bununla ilgili düzenleme var mı?

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Buyurun Sayın Bakanım.

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Teşekkür ediyorum değerli arkadaşlar.

Şimdi, Sayın Genç’in sorusundan başlayayım. Adı geçen şahsa ilişkin herhangi bir düzenleme söz konusu değildir yani bu yasanın amacı tabii ki ekonomimize gerek dışarıdan gerek içeriden kaynak kazandırma amaçlıdır. Tabii, Ali Türkan’la ilgili olarak, beyan ettiği tutarı bir ay içerisinde ülkeye getirmediği için kendisi yararlanamıyor, dolayısıyla bu yasanın uzatılma sebebinin bahsi geçen şahısla hiçbir ilgisi yoktur. Kanunda öngörülen amaca yönelik olarak bir uzatma söz konusudur. Bu şahsa ilişkin de Gelir İdaresinin bir incelemesi söz konusudur. İnceleme sonucunu tabii şimdiden benim öngörmem mümkün değil ama dediğim gibi daha önce beyanda bulunup beyanın gereğini yerine getirmeyenler hakkında bir inceleme söz konusudur ve dediğim gibi gerek bu tahakkuk edilen vergiyi ödemediği için gerekse ilgili matraha konu parayı Türkiye’ye getirmediği için, zaten bir ay içerisinde bu yükümlülüğü yerine getirmediği için de bundan sonra yapılacak uzatmadan da yararlanmaması söz konusudur. Onun için, o konuda en ufak bir şüpheniz olmasın.

Şimdi, siz konuşmanızı da yaparken dediniz ki: “Bu nasıl Maliye Bakanı?” İşte, burada yapılan birtakım hataları düzeltmeye yönelik düzenlemeleri… Değerli arkadaşlar, ben bir ilke olarak şunu söyleyeyim, Plan ve Bütçede de defalarca tekrarladım: Bu türden torba yasaları ben de doğru bulmuyorum ve bu torba yasaları…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Bakan mikrofona konuşsun da pek anlamıyorum.

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Değerli arkadaşlar, bu türden torba yasalar maalesef birtakım ihtiyaçları karşılamak üzere geliyor. Ben de ilke olarak bundan sonra bu türden torba yasaların gelmemesi için azami özen göstereceğimi Plan ve Bütçe Komisyonunda da defalarca tekrarladım. Bazı düzenlemelerin tabii ki Plan ve Bütçe Komisyonunda, önemli bir kısmı o dönemde gündeme geldi ve sizin de yani en azından şikâyet ettiğiniz bazı düzenlemeleri ben de tam olarak makul görmediğimi de söyledim orada.

Şimdi, bu düzenleyici, denetleyici kuruluşlara ilişkin, orada, geçmişte yapılan fazla ödemelere veya yanlış ödemelere ilişkin bir af söz konusu fakat o da Maliye Bakanlığından görüş alındıktan sonra yapılmış ödemelerdir.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Ama kararlar var, Danıştay kararı var, Sayıştay kararı var Sayın Bakan.

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Sayın Genç, bakın, Plan Bütçe Komisyonunda bu konular epey tartışıldı, konuşuldu ve ben özellikle bu düzenlemeleri kendim de getirmedim. Yani bunu bilmenizi istiyorum fakat bu düzenlemelerin çoğu yapılan birtakım hatalı uygulamalardan dolayıdır. Yani bu parayı alan şahısların hatasından değil, belki ilgili kurumun veya başka bir kurumun verdiği görüş doğrultusunda yapılan ödemelerdir. Dolayısıyla, tabii ki bu sıkıntıların giderilmesine yönelik bu türden düzenlemeler var, gönül ister ki bu türden düzenlemeler olmasın ama -dediğim gibi- bu türden düzenlemelerde miktarlar da aslında çok yüksek rakamlar değil. Benim bildiğim şöyle: Yani “Düzenleyici ve denetleyici kurumların harcırahına getirilen af tutarı ne kadardır?” diye sordunuz. Tüm düzenleyici ve denetleyici kurumlar açısından baktığınız zaman 3,5 milyon liralık bir borcun takibinden vazgeçilmektedir. Toplamda 3,5 milyon lira ve bu sadece bir düzenleyici, denetleyici kuruma ait değildir. Ben, Komisyonda bunun bütün detaylarını verdim. Birçok kurumumuzda bu türden ödemeler yapılmıştır. Bazıları için de -dediğim gibi- Bakanlığımızdan daha önce görüş alınmıştır. Onun için, bunu düzenliyoruz.

İkinci konuya gelince: Bu torba yasasında tabii ki birtakım uygulamada karşımıza çıkan sorunları gidermeye yönelik düzenlemeler söz konusudur ama üniversitelerde görev yapan bazı yöneticilerimize yönelik düzenleme veya emeklilerimize, dar gelirlilerimize yönelik düzenlemeler, tabii ki bunlar, daha çok, özü itibarıyla özlük haklarına ilişkin düzenlemelerdir ve ben mümkün olduğunca bu türden ilgisiz kanunlarda özlük haklarıyla ilgili düzenlemeleri doğru bulmadığımı Plan ve Bütçe Komisyonunun ilk toplantısında söyledim ve bundan sonra da mümkün olduğunca özlük haklarına ilişkin düzenlemelerin ilgili teşkilat kanunlarında yapılmasını daha doğru bulduğumu da buradan söylemek istiyorum çünkü…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Ama, siz Bakansınız, uygun görmüyorsanız kanunu reddedelim.

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Sayın Genç, şimdi, dediğim gibi, burada yapılan düzenlemeler bir ihtiyaçtan kaynaklanıyor ve bu sadece -dediğim gibi- belli bir amaca yönelik değil, burada çok yönlü düzenlemeler söz konusudur ve torba yasaların doğası da budur. İdeal olan, aslında Meclisimizin daha etkin bir şekilde çalışması, İç Tüzük’e yönelik reformun yapılması ve bu çerçevede, bu türden yasal düzenlemelere olan ihtiyacın azaltılmasıdır, ideal olan budur. Ama, bugün itibarıyla ve bundan önce de bu türden düzenlemeler yapılmıştır. Dediğim gibi, özlük haklarına ilişkin, personele ilişkin, gerek ücrete ilişkin düzenlemeleri ilgili kanunlarda yapmamız çok daha doğru olur. O zaman, hesabını kitabını yapmış oluruz, bütçeye ne getiriyor, ne götürüyor, onun çalışmasını yapabileceğiz ve o çerçevede yapmaya çalışacağız.

Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Karar yeter sayısı istiyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Tamam Sayın Genç.

Sayın Işık’ın kısa bir açıklaması olacak galiba.

Buyurun.

ALİM IŞIK (Kütahya) – Sayın Başkanım, son sorum yarım kaldığı için onu da iletmek istiyorum.

BAŞKAN – Buyurun, tamamlayın efendim.

ALİM IŞIK (Kütahya) – Millî Eğitim Bakanı Sayın Çubukçu’nun, sözleşmeli kadroda bulunan öğretmenlerin daimî kadroya geçirileceğine yönelik bir açıklamasının olduğu basında yer aldı. Hükûmetimizin Maliye Bakanı ve Hükûmetin yetkilisi olarak kendisine soruyorum: Bu beyan doğru mudur? Doğruysa bu öğretmenlerin daimî kadroya geçirilmesi işlemi ne zaman tamamlanabilecektir?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Bakanım…

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Henüz bana bu türden bir çalışmaya ilişkin gelen bir bilgi yok yani bir tasarı çalışması olursa mutlaka tabii ki bizden de görüş isterler. Henüz Maliye Bakanlığından, bizden bu konuda bir görüş istenmiş değildir.

BAŞKAN – Tamam mı Sayın Bakanım?

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Saygıdeğer milletvekilleri, tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Tasarının maddelerine geçilmesini oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısını arayacağım.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Karar yeter sayısı yoktur.

Birleşime on dakika ara veriyorum.

 

Kapanma Saati: 17.53

DÖRDÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 18.09

BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL

KÂTİP ÜYELER: Yaşar TÜZÜN (Bilecik), Fatma SALMAN KOTAN (Ağrı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 110’uncu Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.

410 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın maddelerine geçilmesinin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.

Şimdi, tekrar maddelere geçilmesini oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısını arayacağım: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir, karar yeter sayısı vardır.

Tasarının görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.

Komisyon ve Hükûmet yerinde.

Birinci bölümün görüşmelerine başlıyoruz. Birinci bölüm 1 ile 25’inci maddeleri kapsamaktadır.

Birinci bölüm üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Trabzon Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi.

Buyurun efendim.

CHP GRUBU ADINA MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tasarının birinci bölümü üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına görüşlerimi ifade etmeden önce sizi saygıyla selamlıyorum.

Bundan önce, biraz önce yani bu tasarı görüşmelerine başlamadan önce sonuçlandırdığımız Sayıştay başkan ve üyeliği seçimine ilişkin olarak kısa bir görüş ifade etmek istiyorum. Seçilen Başkana ve üyelere görevlerinde başarılar diliyorum.

Ancak bu seçimin, Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunca yapılacak bu seçimin öncesinde Sayıştay Genel Kurulu tarafından yapılması gereken seçim yapılmamıştır ve Sayıştay tarihinde ilk kez Sayıştay Genel Kurulu, kendisine başvuran aday adayları arasında Parlamentoya bildirilmek üzere yapması gereken ön elemeyi yapmamıştır. Yasaya göre otuz iş günü içerisinde yapılmayan seçim sonucunda, bu görevi, seçim görevini doğrudan Türkiye Büyük Millet Meclisi yapmaktadır. Önce Plan ve Bütçe Komisyonunda, daha sonra da Genel Kurulda gerçekleştirilen bu seçim anılan yasa hükmü çerçevesinde olmuştur.

Sayıştay Genel Kurulunun bu seçimi yapmamış, gerçekleştirmemiş olmasının teknik hiçbir nedeni bulunmamaktadır. Sayıştay Genel Kurulunun bir kısım üyeleri o seçime, o toplantıya katılmamak suretiyle seçimin Parlamentoya bırakılmasının yolunu açmışlardır. Böylece Sayıştay tarihinde ilk kez bir seçime bir gölge düşmüştür, bir siyasi gölge düşmüştür. Bir kısım Sayıştay mensupları, maalesef, Sayıştayı hançerlemiştir, Sayıştayı görev yapamaz bir konuma sokmuştur. Bu seçim o açıdan çok hayırla yâd edeceğimiz bir seçim olmamıştır. Tekrar ediyorum: Burada görev alan arkadaşlarla ilgili herhangi bir olumsuz değerlendirmede bulunmuyorum. Görev alan arkadaşlar içerisinde tanıdığım, bildiğim çok değerli arkadaşlarımız vardır ama Sayıştay Genel Kurulu kendisine düşen yasal görevi maalesef yerine getirmemiştir. Yine de Sayıştay seçimi sonucunda görev alan arkadaşlara başarılar diliyorum.

Değerli milletvekilleri, tasarı esas olarak Bütçe Kanunu’nda yer alan bazı hükümlerin ilgili kanunlarına taşınması yönündeki bir temel amaçtan hareket ediyorsa da bir torba yasa tasarısı niteliğindedir, birçok konuyu, birçok kanunu ilgilendiren düzenleme burada yer almaktadır. Bütçeyi ilgilendiren madde sayısı 50 madde içersinde sadece 10 tanedir. Gerçek anlamda bütçeyi, içinde bulunduğumuz krizi, finansal krizi ilgilendiren veya onunla ilişkilendirebileceğimiz madde sayısı ise sadece 1 tanedir. O da Bütçe Kanunu’nda yer alan borçlanma yetkisinin artırılmasına ilişkin, 5 kata yükseltilmesine ilişkin bir düzenlemedir.

Küresel krizin başlamasından bu yana yaklaşık iki yıllık bir süre geçmiştir. 2007 Temmuzunda bu krizin Amerika Birleşik Devletleri’nde uç vermeye başladığını düşünürsek iki yıla yakın bir süre geçmiştir. Yine küresel krizin Avrupa Birliği üyesi ülkelere ve gelişmekte olan ülkelere sıçramasının üzerinden ve gelişmekte olan ülkeleri, bu bağlamda Türkiye’yi de etkilemesinin üzerinden, etkilemeye başlamasının üzerinden de yaklaşık dokuz aylık bir süre geçmiştir. Bu süre içerisinde hemen hemen bütün ekonomiler ekonomiyle ilgili düşen talebi tekrar canlandırabilmek amacıyla “Canlandırma” veya diğer adıyla “Mali gevşeme” paketlerini uygulamaya koymuşlar ve bunun sonucunda bu paketlerin bütçe dengeleri ve mali dengeler üzerinde yaratacağı olumsuz etkilerin nasıl giderileceği konusunda da kamuoylarına, dünyaya güven veren bir programı, mali programlarını açıklamışlardır.

Türkiye bu sürede ne yapmıştır? Bölük pörçük birtakım düzenlemeler şüphesiz yapılıyor ama güven veren bir ekonomik programı Türkiye henüz açıklamış değildir. Hâlâ biz ekonomiyi canlandırmaya yönelik olarak birtakım paketleri açıklıyoruz. Teşvik paketi bunlardan bir tanesidir.

Böyle bir süreçte, yine Türkiye bütçesi olmayan bir ülke konumundadır. Evet, şeklen bir bütçe var ama bu bütçenin hiçbir rakamı bugün yaşadığımız krizle, krizin sonuçlarıyla ilgili değildir, bütçe krizi kavrayabilecek bir durumda değildir. Türkiye'nin acilen bir bütçeye ihtiyacı vardır. Bütçede hâlen büyüme yüzde 4 oranında gözükmektedir. Daha sonra, nisan ayı içerisinde Hükûmet tarafından açıklanan katılım öncesi programda büyüme - yüzde 3,6 olarak yani küçülme olarak revize edilmişse de buna uygun bir bütçe tasarısı veya bütçe kanununda değişiklik yapan bir tasarı getirilmemiştir; -3,6’nın üzerinden çok sular geçti. O ortamda IMF’nin açıkladığı küçülme 5,1’di. IMF bu rakamı açıkladığı zaman yerden yere vurulmuştu.

Evvelsi gün OECD raporunu açıkladı: Türkiye’de 2009 yılı için beklenen büyüme -5,9. Kısa bir süre önce de Dünya Bankası - yüzde 5,5’luk bir küçülmeyi açıklamıştı. Bu küçülme rakamlarının art arda açıklandığı bir süreçte Türkiye Büyük Millet Meclisi tatile giriyor ama tatile girerken daha bütçesini revize etmiş değil. Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu’na göre açıklaması gereken orta vadeli programı ve orta vadeli mali planı da yasal süreler dolmuş ve çoktan aşılmış olmasına rağmen hâlâ açıklamamıştır, açıklayamamıştır.

Bu süre içerisinde Türkiye IMF’yle ilişkilerini netleştirememiştir, ne olacağı da belli değildir. Ekonominin ilk çeyrekte beklenen küçülme oranı yüzde 12-13 düzeyindedir. Nisan ayında sanayide meydana gelen küçülmedeki düşüş, daha doğrusu bir önceki aya göre meydana gelen hafif toparlanma umut verici olarak yorumlanıyor ise de mevsimlik etkilerden arındırdığımızda bu toparlanmanın da gerçekçi olmadığı ortaya çıkmaktadır. Şimdi Hükûmet krize bütçe açığını büyüterek çözüm bulmaktadır. Evet, bütçe açığı büyüyebilir. İlan edilen vergi gelirleri hedefi 200-250 milyar TL’ydi. Şu anda… Şu anda demeyeyim, katılım öncesi ekonomik programın açıklandığı nisan ayında bunun 169,5 milyar TL olarak gerçekleşmesi söz konusuydu, öyle tahmin yapılmıştı. Belki, şimdi, muhtemelen bunun daha da altında bir gerçekleşme söz konusu olabilecektir. Evet, bütçe açığı büyüyecektir ama bu bütçe açığının ne olacağını, nereye ulaşacağını hiç kimse bilmezse, bunun önümüzdeki yıllarda nasıl telafi edileceği güven veren bir programla ortaya konulmazsa biz krizden çıkamayız değerli milletvekilleri.

Şimdi, krizin ölçüsü olarak belki kura bakılıyor. “Efendim, işte, döviz kuru bir miktar sıçradı, 1.500-1.550’lerde döviz kuru istikrar buldu.” denilebilir, buradan kriz ölçülmeye çalışılabilir, “Efendim, bankacılık sistemimiz sağlam -o nedenle buradan kriz değerlendirilebilir- o kadar kötü durumda değiliz.” denilebilir ancak bunlar gerçekçi olmaz. Krizi sadece bu iki ölçüden hareketle değerlendirmeye kalkışırsak yanlış olur. Evet, bazı ülkeler krize sağlam bankacılık sistemiyle girdi, o kadar sistemi etkilenmedi, bazı ülkeler dış talep nedeniyle, büyümesi dış talebe bağlı olmayan ekonomiler dış talebin küçülmesi nedeniyle çok fazla etkilenmediler ama Türkiye gibi cari açığı yüksek olan ve bu cari açığı önemli ölçüde borç yaratan işlemlerle finanse eden ülkeler krizden çok büyük ölçüde etkilendiler. Problem buradadır. Problem buradadır. Türkiye özellikle özel sektör borçlanmasıyla cari açığını finanse ediyordu. Cari açıktaki bu yükseklik Türkiye'nin krizden çok ağır bir darbe almasına yol açtı. 2008’in son çeyreğindeki küçülmenin -6,2 olması ve bunun Türkiye'nin beraber hareket ettiği veya aynı ligde rekabet ettiği ülkeler içerisinde en yüksek daralma olarak gerçekleşmiş olması şaşırtıcı değil, cari açığın yüksekliğinden kaynaklanan bir küçülmedir…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Hamzaçebi, konuşmanızı tamamlayınız.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) – Toparlıyorum Sayın Başkan.

…2009’un ilk çeyreği de böyledir. Yine en sert daralmayı Türkiye ekonomisi yaşayacaktır, beklenti budur.

Şimdi, bu çerçevede yapılan nedir? Hükûmet, 2002 yılında Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu’na bir mali kural olarak, 2001 yılı krizinin etkilerini yaşayan o zamanki Hükûmet bir mali kural olarak bir prensip getirmişti. 4749 sayılı Kanun’a göre, bütçenin gelirleri ile giderleri arasındaki fark kadar Hükûmet borçlanabilir. Bu farkın yüzde 5 oranında artırılması ilgili bakanın, ikinci bir yüzde 5’lik oranda artırılması da Bakanlar Kurulunun yetkisindedir.

Şimdi, tasarı bu çok önemli mali kuralı bir kenara atmaktadır. Hükûmet bir hesap yapmış kafasında, kabaca bir hesap yapmış, bir bütçe açığı belirlemiş. İlan edilen borçlanma rakamı 13,5 milyar TL’ydi; bütçe açığı 10,3 ama borçlanma yetkisi 13,5 milyar TL’ydi. Şimdi onu 5 katına, Bakanın ve Bakanlar Kurulunun artırım yetkisini kullanmak suretiyle 5 katına yükseltmeyi öngörüyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) – Bunun anlamı, 74,8 milyar TL’lik bir borçlanma yetkisini Hükûmet Türkiye Büyük Millet Meclisinden istemektedir. Mali kuralı bir kenara atıyor, kafasında yaptığı hesabı Meclisle paylaşmıyor, “Meclisin bütçe hakkı önemli değildir.” diyor.

Şimdi, bu doğru bir düzenleme değildir değerli milletvekilleri. Türkiye'nin acilen bir programa, ekonomik programa ihtiyacı vardır. “Türkiye neden cari açığı yüksek olduğu için çok yüksek oranda etkileniyor, cari açığı yüksek olan başka ülkeler Türkiye kadar neden etkilenmedi?” sorusunu sorarsak, onların güven veren programları var. O nedenle, onlar Türkiye kadar bu krizden sert bir şekilde etkilenmediler. Demek ki Türkiye'nin hemen ekonomik programa, güven veren bir programa ihtiyacı var. IMF’yle olabilir, IMF’siz olabilir; yeter ki nasıl yürüyeceğinize herkesi ikna edin. Bu tasarı, maalesef, bu konularda bir çözüm getirmemektedir.

Zaman izin vermediği için sözlerimi burada bitiriyorum.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Hamzaçebi.

Bölüm üzerinde başka söz talebi yok.

Birinci bölüm üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Şimdi, birinci bölümde yer alan maddeleri, varsa o madde üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza sunacağım.

Birleşime on dakika ara veriyorum.

 

Kapanma Saati: 18.24

BEŞİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 18.57

BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL

KÂTİP ÜYELER: Yaşar TÜZÜN (Bilecik), Fatma SALMAN KOTAN (Ağrı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 110’uncu Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.

410 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Komisyon ve Hükûmet yerinde.

1’inci madde başlığını okutuyorum:

BÜTÇE KANUNLARINDA YER ALAN BAZI HÜKÜMLERİN İLGİLİ KANUN VE KANUN HÜKMÜNDE KARARNAMELERE EKLENMESİ İLE BAZI KANUN VE KANUN HÜKMÜNDE KARARNAMELERDE DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA

İLİŞKİN KANUN TASARISI

MADDE 1-

BAŞKAN – Madde üzerinde dört tane önerge vardır; önergeleri okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 1/691 esas sayılı “Bütçe Kanunlarında Yer Alan Bazı Hükümlerin İlgili Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelere Eklenmesi ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı”nın Çerçeve 1 inci maddesi ile 1700 sayılı Dâhiliye Memurları Kanununa eklenen 2/A maddesinin birinci fıkrasının dördüncü cümlesinde geçen “iki katı” ibaresinin “dört katı” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. 25/06/2009

 

Bekir Bozdağ

Akif Gülle

Avni Erdemir

 

Yozgat

Amasya

Amasya

 

İrfan Gündüz

Necat Birinci

 

 

İstanbul

İstanbul

 

TBM Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 410 sıra sayılı yasa tasarısının 1. maddesiyle değiştirilen Madde (2 A) nın birinci cümlesinin (yazılı sınav ÖSYM’ye yaptırılır) biçiminde değiştirilmesini arz ederim.

                                                                                                              Kamer Genç

                                                                                                                  Tunceli

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 410 Sıra Sayılı Tasarı’nın Çerçeve 1 inci Maddesi ile 9/6/1930 tarihli ve 1700 sayılı Dahiliye Memurları Kanununa eklenmesi öngörülen 2/A Maddesindeki “Bunun dışında mülakat ile ilgili herhangi bir kayıt sistemi kullanılmaz” cümlesinin Tasarı’dan çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

 

M. Akif Hamzaçebi

Yaşar Ağyüz

Kemal Demirel

 

Trabzon

Gaziantep

Bursa

 

Ferit Mevlüt Aslanoğlu

Vahap Seçer

Mustafa Özyürek

 

Malatya

Mersin

İstanbul

 

 

Ali Koçal

 

 

 

Zonguldak

 

TBMM Başkanlığı’na

Görüşülmekte olan “Bütçe Kanunlarında Yer Alan Bazı Hükümlerin İlgili Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelere Eklenmesi ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı”nın çerçeve 1 inci maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                                                                                                             Harun Öztürk

                                                                                                                    İzmir

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet?

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Sayın Öztürk, buyurun efendim.

HARUN ÖZTÜRK (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şahsım ve Demokratik Sol Parti adına yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Hükûmetin sürekli olarak yargıyla karşı karşıya geldiğini bu maddede tekrar görüyoruz. Siz hukuka saygı göstermezseniz, yargı da sizin gibi düşünsün isterseniz yargıyla elbette yüz yüze gelirsiniz.

Bu maddede de Hükûmet kaymakamlık sınavlarıyla ilgili olarak Danıştay tarafından idare aleyhine verilen kararları etkisiz kılmayı amaçlamaktadır. Örneğin, maddede yer alan “maddede tutanak dışında herhangi bir belge ve kayıt tutulmayacağı” şeklindeki hüküm, Danıştay kararını aşmaya yöneliktir. Komisyonda verilen önergeyle tasarıdaki “mülakatta tutanak dışında herhangi bir belge ve kayıt tutulmaz” ibaresinin “mülakatta tutanak dışında herhangi bir kayıt tutulmaz” şeklinde değiştirilerek muhafaza edilmesi, Danıştayın İçişleri Bakanlığı aleyhine vermiş olduğu kararın her ne pahasına olursa olsun aşılmak istendiğinin açık kanıtıdır.

Yargı kararlarını etkisiz kılmak üzere yasama organının yürütme ve yargı arasına bu şekilde girmesi hem güçler ayrılığı ilkesine hem de Anayasa’nın 138’inci maddesinin dördüncü fıkrasına aykırılık teşkil etmektedir.

Bugüne kadar yaptığı sınavlarda tarafsızlığı ve objektifliği kanıtlanmış olan ÖSYM yerine, benzer sınavları yapan kamu kurum ve kuruluşlarına da kaymakamlık sınavı yaptırılabileceğine ilişkin olarak düzenleme yapılmasında ısrar edilmesi, Hükûmetin niyeti konusunda bazı tereddütlerin doğmasına yol açmaktadır.

Değerli milletvekilleri, şimdi size bu maddeyle ilgili olarak yazdığım muhalefet şerhinden bir bölümü okumak istiyorum: Hükümet tasarısı, ilan edilen kadronun 4 katı adayın mülakata alınacağını öngörmekteydi. İlan edilen kadroya karşılık bu ölçüde yüksek adayın mülakata çağrılmasının subjektif değerlendirmelere yol açabileceği şeklindeki eleştirilerimizi dikkate alan Komisyonun, tasarıdaki ‘4 katı’ ibaresini ‘2 katı’ şeklinde değiştirmiş olması olumlu değerlendirilmektedir. Ancak Genel Kurul aşamasında yeniden 4 katı tutarına çıkarılabileceği endişemizi de, Hükûmetin daha önceki uygulamalarını göz önünde bulundurarak dikkatlerinize sunmak isteriz.” demişim. Şimdi, biraz önce okunan önergeleri hep birlikte dinledik ve bu hâline getirilmeye çalışılıyor.

Değerli milletvekilleri, biraz sonra oylarınızla ne yapacaksınız? Bizim muhalefet şerhindeki endişemizin yerinde olduğunu göstereceksiniz. Bütün bunlar, iktidara karşı muhalefette bir güven bunalımının ortaya çıkmasına yol açmaktadır. Bu maddenin yasama organının önüne getirilmesinde de Hükûmetin yargı ve bazı kurumlarla karşı karşıya bulunduğu güven bunalımının giderilememesinin etkili olduğu düşüncesindeyiz. İktidarın, yedinci yılında bu güven bunalımını hâlâ giderememiş olması büyük bir eksikliktir diyor, önergemizin kabul edileceği umuduyla tekrar yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Öztürk.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 410 Sıra Sayılı Tasarı’nın Çerçeve 1 inci Maddesi ile 9/6/1930 tarihli ve 1700 sayılı Dahiliye Memurları Kanununa eklenmesi öngörülen 2/A Maddesindeki “Bunun dışında mülakat ile ilgili herhangi bir kayıt sistemi kullanılmaz” cümlesinin Tasarı’dan çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                                                                                   Mustafa Özyürek (İstanbul) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet?

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Özyürek, gerekçeyi mi okutayım?

MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) – Gerekçe okunsun.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Söz konusu cümle ile Danıştayın kamu kurumları tarafından yapılan sözlü sınavın, idarenin takdir yetkisinin kötüye kullanılmasını önlemek amacıyla teknolojik imkânlardan yararlanarak sesli ve görüntülü kayıt yapılmak suretiyle gerçekleştirilmesi yönündeki müstakar kararlarının etkisiz kılınması amaçlanmaktadır. Bu nedenle anılan cümlenin tasarıdan çıkarılması önerilmektedir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

TBM Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 410 sıra sayılı yasa tasarısının 1. maddesiyle değiştirilen Madde (2 A) nın birinci cümlesinin (yazılı sınav ÖSYM’ye yaptırılır) biçiminde değiştirilmesini arz ederim.

                                                                                                              Kamer Genç

                                                                                                                  Tunceli

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet?

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Sayın Genç, buyurun.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 410 sıra sayılı Yasa’nın 1’inci maddesiyle ilgili olarak verdiğim önerge üzerinde söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın milletvekilleri, tabii, kaymakamlar bir ülkenin yöneticileri, devletin ilçedeki temsilcileri, hâkimler yargının temsilcileri. Devlette eğer yargı ve yönetim objektif, dürüst, devletin temel felsefesine sahip çıkar, hiçbir siyasi etki altında kalmaz, şerefiyle, namusuyla, onuruyla devlette görev yaparsa o devlet büyür. Yargı eğer hakkaniyet ölçüleri içinde, yargı kuralları içinde, objektif kurallar içinde yargı görevini yaparsa o devlet büyür. Ama yargı ve yöneticiler eğer siyasi erkin emrine girerse, eğer siyasi erkin emir ve komutası doğrultusunda hizmet ederse o devlet çökmeye mahkûm bir devlettir.

Şimdi, burada, hiçbir gerek de yok bana göre… İşte, bir torba kanun getirmişler... Biraz önce Sayın Bakan diyor ki: “Ben torba kanuna karşıyım.” Kardeşim, sen hükûmetsin ya, karşıysan önle o zaman.

Şimdi, ne yapıyorsunuz? Kaymakamların yazılı sınavını İçişleri Bakanlığı bir sistem getirsin kabul etsin.

Bakın, sayın milletvekilleri, devlet devamlıdır. Bugün siz varsınız… Bakın, cumhuriyet kurulduğundan beri kaç tane iktidar gelmiş gitmiş. Bu size gelinceye kadar bu iktidarlardan, biz, bu devletin organlarını kendi irademiz, kendi düşüncemiz, kendi felsefemiz, ideolojimiz paralelinde teşkilatlandıralım, yönlendirelim, diye bir iktidar çıkmamış ve demişler ki: Biz bir iktidara gelmişiz, objektif kurallar koyalım, bizden sonra gelen… Yani öyle bir sistem getirelim ki o sistemle bu ülke rahatlığa kavuşsun, siyasi erk olmasın, bu etki altında insanlar kalmasın. Bunların tek hedefleri yani yöneticilerin bir kamu hizmetine alımında tek ilke liyakat olsun, dürüstlük olsun, bilgi olsun ama ben bunu kaldırıyorum.

Şimdi, bakın, ben bu konularda çok büyük sıkıntı çeken bir ilin milletvekiliyim. Benim ilim Tunceli. Tunceli’de gerçekten çok sağlıklı, çok dürüst, çok zeki insanlar yetişiyor. Benim ilimin inancı da yüzde 90 seviyesinde Alevi inançlı insanlarımızdır. Ben insanların inançlarına da saygı duyuyorum. Bugün de Regaip Kandili, herkesin kandilini de kutluyorum. Şimdi, çok duymuşumdur, adam, yazılı imtihanlarda en başlarda, ilk 10’un içinde bir puan alıyor, ilçeye gidiyor, sözlüde “Sen nerelisin? Tuncelilisin. Git kardeşim, sen giremezsin buraya.” deniyor. Bunu yapan onursuz zihniyete burada hizmet ediyorsunuz. Diyoruz ki yani ÖSM yapsın, ÖSM işte buradaki insanların hiç olmazsa yazılıda belli bir bilgi birikimine sahip olduğunu kanıtlasın. Bunun ölçüsü nedir? İşte ÖSM devletin bir kurumu, objektif kurallara göre imtihanı, yazılıyı yapsın, hiç olmazsa belli bir bilgisi olsun, belli bir birikimi olsun. Şimdi adamı hiçbir bilgisi yokken, işte… Yani sizin devri zamanınızda hangi kıstasın kamu hizmetine alınmada ölçü olduğunu biliyoruz zaten. Bunu zaten siz de biliyorsunuz, her gün de bunları söylemeye gerek yok. Dolayısıyla, ÖSM yaparsa bu imtihan objektif olur.

Peki, İçişleri Bakanı neye göre yapacak? İşte İçişleri Bakanlığının başında bulunan kişi… “İrticaın rektörü.” diye kendisini görevden alan kişi söyledi bunu, yani işte o zamanki YÖK Başkanı söyledi: “Yahu bu irticaın rektörüydü, ben onun için görevden aldım.” dedi. Şimdi, bu zihniyette olan insanlar ülkenin geleceğini tayin eden kaymakamları yazılı sınava tabi tutar iken hangi ölçüler şey edebilir, hangi kıstasları alabilir? O da kendi düşüncesine göre, hatta Türkiye’yi tabii, temel kuruluş felsefesinden saptırmaya çalışan, dengesini bozan, kimyasını bozan bir siyasi iktidar zihniyetini taşıyan bir iktidar var memlekette. Şimdi böyle olunca bunların paralelinde yazılı sorular sorulacaktır. Dolayısıyla, gelecek yönetici Türkiye'nin hayrına değil, memleketin hayrına değil, kişilik gelişmemiş, bilgi gelişmemiş, objektiflik gelişmemiş, belli bir emir ve komuta içinde hareket eden bir yönetici sınıf gibi ortaya çıkacak. Yani bu sizi niye rahatsız ediyor arkadaşlar, ben öğrenmek istiyorum. Yani dürüstlük bir memlekette geçerli akçe midir, değil midir? Dürüstlük geçerli akçeyse, objektiflik geçerli akçeyse gelin bunlara göre kabul edelim.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun efendim, konuşmanızı tamamlayınız.

KAMER GENÇ (Devamla) - Yani siyasi iktidarın “Her şey benim dediğim gibi olur…” Böyle bir şey olmaz sayın milletvekilleri. Böyle bir şey olsaydı zaten şimdiye kadar bu devlet ayakta kalmazdı. Onun için diyoruz ki: ÖSYM yapsın bunları. Ondan sonra hiç olmazsa ilk yazılı sınavları objektif kıstaslara göre yapan bir şey gelsin.

Şimdi Danıştay karar vermiş, diyor ki: “Arkadaş, sözlüyü yaparken…” İmtihana giriyor. Bana gelen insanlar diyor. Hâkimlik sınavı da öyle, kaymakamlık sınavı da. “Nerelisin?” “Tunceliliyim.” “O zaman git kardeşim, sana hizmet yok.” diyor. Şimdi Danıştay da diyor ki -mademki bir hukuk devleti- “Arkadaş, sen sözlüde ne sormuşsan bunu videoya alalım, kontrol edelim.” Yani Danıştaydaki insanlar veya yargıdaki insanlar vicdansız ve memleket haini insanlar değil ki. Adam bakıyor, videoya alıyor imtihanı, ne sormuş bu adam, ne cevap vermiş. Bunlar niye sizi rahatsız ediyor? “İlle benim.” dediğiniz… Arkadaşlar, yani hak ve adaletin yok olduğu, Allah korkusunun yok olduğu bir toplum ayakta kalamaz. Kişisel iradenin hâkim olduğu bir toplum ayakta kalamaz. Bence getirilen bu madde Türkiye’nin geleceğini karanlığa götüren yöneticilerin oraya gelmesi için yapılmış bir tuzaktır.

O nedenle önergemin kabulünü istiyorum efendim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 1/691 esas sayılı “Bütçe Kanunlarında Yer Alan Bazı Hükümlerin ilgili Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelere Eklenmesi ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı’nın Çerçeve 1 inci maddesi ile 1700 sayılı Dâhiliye Memurları Kanununa eklenen 2/A maddesinin birinci fıkrasının dördüncü cümlesinde geçen “iki katı” ibaresinin “dört katı” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. 25/06/2009

                                                                                          Bekir Bozdağ (Yozgat) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Takdire bırakıyoruz.

BAŞKAN – Hükümet?

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılıyoruz.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum.

Gerekçe:

Personel alımı ile ilgili “Kamu Görevlerine İlk Defa Atanacaklar İçin Yapılacak Sınavlar Hakkında Genel Yönetmelik” gereği yazılı sınavı geçen adaylardan mülakata, alınması planlanan kadro sayısının 20 katına kadar aday çağrılabilmesine imkân verilmektedir. Kaymakam adayı alımı ile ilgili olarak düzenlenmekte olan bu maddede, yazılı sınavda başarılı olanlar arasından, kaymakamlık mesleğinin gerektirdiği genel görünümü düzgün, temsil kabiliyet yüksek, ifade yeteneği kuvvetli adaylar seçebilmek amacıyla mülakata çağrılacak sayının, alınması planlanan kadro sayısının dört katı olarak belirlenmesi amaçlanmaktadır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

2’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

3’üncü madde üzerinde bir adet önerge vardır, önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 410 Sıra Sayılı Tasarı’nın Çerçeve 3 üncü Maddesi ile 1700 sayılı Kanuna eklenmesi öngörülen “Geçici Madde 3”ün Tasarıdan çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

 

M. Akif Hamzaçebi

Yaşar Ağyüz

Kemal Demirel

 

Trabzon

Gaziantep

Bursa

 

Ferit Mevlüt Aslanoğlu

Vahap Seçer

Mustafa Özyürek

 

Malatya

Mersin

İstanbul

 

 

Ali Koçal

 

 

 

Zonguldak

 

BAŞKAN – Sayın Komisyon önergeye katılıyor musunuz?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet?

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Anılan madde ile daha önce Danıştay tarafından iptal edilen Kaymakamlık sözlü sınavı, iptal gerekçeleri hiçe sayılarak kaldığı yerden devam ettirilmek istenmektedir. Düzenleme hukuk devleti ilkelerine aykırıdır. Bu nedenle Tasarıdan çıkarılması önerilmektedir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Birleşime on dakika ara veriyorum.

 

Kapanma Saati: 19.16

 

ALTINCI OTURUM

Açılma Saati: 19.36

BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL

KÂTİP ÜYELER: Yaşar TÜZÜN (Bilecik), Fatma SALMAN KOTAN (Ağrı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 110’uncu Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.

410 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Komisyon ve Hükûmet yerinde.

4’üncü madde üzerinde bir adet önerge vardır, önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 410 S. Sayılı Kanun Tasarısının çerçeve 4. maddesinin ikinci fıkrasının sonunda yer alan “…aylık ücretten aynı şekilde yararlandırılır.” ibaresinin, “aylık ücretten aynı şekilde, saymanlık görevini yürüten bu ücretin 1/2’si, diğer personel de 1/4’ü oranında yararlandırılır.”

                                                                                                              Kamer Genç

                                                                                                                  Tunceli

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet?

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Sayın Genç, gerekçeyi mi okutayım, konuşacak mısınız?

KAMER GENÇ (Tunceli) – Gerekçe okunsun.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Kefalet sandığı hizmeti, önergede belirtilen görevliler tarafından müştereken yerine getirilir ve hizmet bir bütünlük arz eder. Bütünlük arz eden hizmeti yapanların bir kısmına ilave ücret verilmesi ve diğerlerinin bundan mahrum bırakılması hakkaniyete uygun değildir. Bu nedenle, sandığın diğer görevlilerine de ek ücret ödenmesi amaçlanmıştır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

5’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

6’ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

7’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

8’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

9’uncu madde üzerinde iki adet önerge vardır; önergeleri okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 410 Sıra Sayılı Bütçe Kanunlarında Yer Alan Bazı Hükümlerin İlgili Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelere Eklenmesi ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısının çerçeve 9’uncu maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Bekir Bozdağ

Fatma Şahin

Durdu Mehmet Kastal

 

Yozgat

Gaziantep

Osmaniye

 

İhsan Koca

A. Sibel Gönül

 

 

Malatya

Kocaeli

 

MADDE 9 – 13/6/1945 tarihli ve 4759 sayılı İller Bankası Kanununun 19 uncu maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“MADDE 19 – Genel Kurul tarafından onanan bilançoya göre ortaya çıkan safi kazancın;

a) %10’u adi ihtiyaç akçesine,

b) % 30’u köy sermayesi payı olarak sermaye hesabına,

c) % 60’ı köyler ve nüfusu 10.000’in altında olan belediyelerin içmesuyu, atıksu, katı atık ve benzeri kentsel alt yapı tesislerinin yapımının finansmanı ile köyler ve nüfusu 100.000’e kadar olan belediyelerin harita, imar planı, içmesuyu, atıksu, katı atık, kent bilgi sistemi ve benzeri kentsel altyapı projelendirme hizmetlerinin finansmanına,

ayrılır.”

TBMM Başkanlığına

Görüşülmekte olan 410 sıra sayılı kanun tasarısının 9. maddesinin şu şekilde düzenlenmesini arz ederiz:

“Madde 9 – 13/6/1945 tarihli ve 4759 sayılı İller Bankası Kanununun 19 uncu maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir:

MADDE 19 – Genel Kurul tarafından onanan bilançoya göre ortaya çıkan safi kazancın;

a) % 10’u adi ihtiyaç akçesine,

b) % 25’i köy sermayesi payı olarak sermaye hesabına,

c) % 5’ine kadar olan kısmı Yönetim Kurulu’nun tesbit edeceği esaslar dahilinde Banka personelinin 3 aylık brüt ücreti ile sınırlı olarak dağıtılmak üzere Banka personeline,

d) % 60’ının mahalli idarelerin harita, imar planı, içmesuyu, atık su, katı atık, kent bilgi sistemi ve benzer kentsel altyapı projelerinin finansmanına ayrılır.

Şu kadar ki projeleri desteklenen belediyelerin nüfusu 60.000’i geçemez.”

 

Behiç Çelik

Mehmet Şandır

İsmet Büyükataman

 

Mersin

Mersin

Bursa

 

Erkan Akçay

Mustafa Enöz

 

 

Manisa

Manisa

 

BAŞKAN – Sayın Komisyon, önergeye katılıyor musunuz?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet?

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Behiç Çelik konuşacak Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Çelik, buyurun efendim.

BEHİÇ ÇELİK (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 410 sıra sayılı Yasa Tasarısı üzerine söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Burada, İller Bankası Kanunu’nda yani 4759 sayılı Yasa’nın içeriğinde bir madde üzerinde değişiklik öngörüyor.

Burada aslında önemli olan şu: Bir tasarı metninde yer alan ifade ile komisyondan çıkan ifade arasında ciddi bir görüş ayrılığı olduğunu görüyorum. Burada bizim dışımızda yine önerge veren Sayın Bozdağ da buna işaret ederek burada bir yeni düzenleme yapılmasını öngörmekte. Bu düzenlemeyi ciddi bir şekilde ele aldık ve bu oranların yüce heyetiniz tarafından kabulünü özellikle arz ediyorum, birincisi bu.

Diğer konu da, 4759 sayılı Yasa 1945 yılında çıkmış. Bu Yasa’nın baştan sona yeniden düzenlenmesi gerektiğini özellikle vurgulamak istiyorum. Burada İller Bankası Genel Kurulunun İçişleri Bakanlığınca ayrılan, tasnif edilen üç grup içerisinden yirmi birer kişilik grup artı bazı bakanlıkları temsil etmek üzere gelen üyelerle birlikte toplam 70 kişiden oluşan bir genel kurul öngörmekte ancak bu genel kurul kendi yönetimini oluşturamamakta. Yani İller Bankası Yönetim Kurulu Başkanı aynı zamanda Genel Müdür atamayla gelmekte, 4 adet Yönetim Kurulu üyesi de Maliye Bakanı, Bayındırlık ve İskân Bakanı ve Başbakanın imzasıyla, müşterek kararnameyle atanmakta. Dolayısıyla genel kurulun kendi yönetimini oluşturamaması gibi bir ucube durum var. Bu demode bir sistemdir. Bunun düzenlenmesi gerekliliğini özellikle vurguluyorum. Bundan sonraki mevzuat çalışmasında İller Bankasının yeniden yapılandırılması konusunda özellikle iktidar partisi grubuna çok büyük görevler düştüğünü burada hatırlatmak istiyorum.

Verdiğimiz önerge doğrultusunda oranların yeniden belirlenmesini özellikle vurgulamak istiyorum çünkü (d) fıkrasında yüzde 60 mahallî idarelerin ihtiyaçları için öngörülen pay olmakta, bu payın mutlaka muhafazası çok önem arz etmektedir.

Bu duygularla, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Teşekkür ederim. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Çelik, teşekkür ediyorum efendim.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 410 Sıra Sayılı Bütçe Kanunlarında Yer Alan Bazı Hükümlerin İlgili Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelere Eklenmesi ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısının çerçeve 9’uncu maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                          Bekir Bozdağ (Yozgat) ve arkadaşları

MADDE 9 – 13/6/1945 tarihli ve 4759 sayılı İller Bankası Kanununun 19 uncu maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“MADDE 19 – Genel Kurul tarafından onanan bilançoya göre ortaya çıkan safi kazancın;

a) %10’u adi ihtiyaç akçesine,

b)% 30’u köy sermayesi payı olarak sermaye hesabına,

c)% 60’ı köyler ve nüfusu 10.000’in altında olan belediyelerin içmesuyu, atıksu, katı atık ve benzeri kentsel alt yapı tesislerinin yapımının finansmanı ile köyler ve nüfusu 100.000’e kadar olan belediyelerin harita, imar planı, içmesuyu, atıksu, katı atık, kent bilgi sistemi ve benzeri kentsel altyapı projelendirme hizmetlerinin finansmanına,

ayrılır.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Takdire bırakıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet?

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılıyoruz.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe: Köy sermaye payı olarak sermaye hesabına ayrılması düşünülen tutarların artırılması ve İller Bankası personeline safi kazançtan yapılması öngörülen ek ödemenin yürütülen ücret politikası ve genel çalışmalar çerçevesinde değerlendirilmesinin daha uygun olacağı düşünüldüğünden önerge ile, bu hususların düzenlenmesi amaçlanmaktadır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

10’uncu madde üzerinde bir adet önerge vardır, önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 410 sıra sayılı Kanun Tasarısının 10 uncu maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

 

Mustafa Kalaycı

Erkan Akçay

Mehmet Günal

 

Konya

Manisa

Antalya

 

Osman Ertuğrul

Behiç Çelik

D. Ali Torlak

 

Aksaray

Mersin

İstanbul

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet?

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılmıyoruz.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Gerekçe.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe: PTT İdaresine, Bankacılık Kanununa tabi olmadan dolayısıyla sorumluluğu olmaksızın böyle bir yetki verilmesi uygun değildir. Komisyon’da, neden öyle bir yasal düzenlemeye gidildiği hususunda Hükümet tarafından bir gerekçe ortaya konulamamıştır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

11’inci madde üzerinde bir adet önerge vardır, önergeyi okutuyorum:

T.B.M. Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 410 sıra sayılı yasa tasarısının 11. maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ederim.

                                                                                                              Kamer Genç

                                                                                                                  Tunceli

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet?

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Sayın Genç, buyurun.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 410 sıra sayılı Yasa Tasarısı’nın 11’inci maddesinin tasarı metninden çıkarılmasıyla ilgili olarak verdiğim önerge üzerinde söz almış bulunuyorum. Hepinize saygılar sunuyorum.

Sayın milletvekilleri, devlet bir bütündür. Bu bütünlük içinde görev yapan aynı meslek gruplarının aynı muameleye tabi tutulması lazım.

Biliyorsunuz, 6245 sayılı Harcırah Kanunu 1954’ten beri, yapılmış, gayet iyi işleyen bir sistemdir. Bu sisteme göre belli meslek gruplarının alması gereken harcırah miktarları vardır. Teftiş kurulundakiler ayrı bir harcırah alır, diğer normal memurlar ayrı alır. Her meslek grubunun kendine göre bir harcırah sistemi var ama bu düzenleyici ve denetleyici kurumlarda bulunan kişiler zaman zaman denetlemeye giderken Harcırah Kanunu dışında kendilerine ödeme yapılmış. Bunun miktarı ne kadardır? Bu maddeyle bunlara fazla yapılan ödemeler affediliyor. Biraz önce sordum, Sayın Bakan “3,5 trilyon liradır.” diyor. Şimdi bunlar zaten yüksek maaş alıyorlar. Harcırah Kanunu’nun 33’üncü maddesinde teftiş kurulu üyelerinin alacakları harcırahlar belirtilmiştir. Şimdi hem kendi maaş sistemleri çok yüksek hem de yani bugün bir hesap uzmanının, bir maliye müfettişinin, bir kontrolörün veyahut da bir diğer bakanlık teşkilatında çalışan denetici elemanların, düzenleyici ve denetleyici kurumlardaki denetimcilerden daha az önemli görev yaptıkları öne sürülemez. Bunların şimdi, bize intikal eden bilgilere göre, hiçbir harcamaları sınırlamaya tabi değil; şehir içinde taksilere binmektedirler, en istedikleri lüks otellerde kalmaktadırlar. Aslında, tabii bu bence bu sisteme aykırı bir şey. Danıştay bu konuda karar vermiş, Sayıştay bu konuda karar vermiş.

Şimdi, Danıştay ve Sayıştay bu memleketin iki tane güzide kurumu. Bunlar bu konuları enine boyuna tartışan, inceleyen kurumlar. Bunların verdikleri kararları kanunla etkisiz hâle getirmek bence yerinde bir davranış değildir. Üstelik de yani özellikle bu KİT’lerde çalışan birçok insan da korkunç derecede ücret almaktalar. Mesela bugün Telekom’da -evet, özelleşmiş ama yüzde 40’a yakın devlet hissesi var- aylık 100 milyar para alan insanlar var, 80 milyar lira para alan insanlar var. Yani bunlar bir yandan da tabii ki devletin kaynaklarını kullanıyorlar. Bir yerde bir toplantı yaptıkları zaman, özel uçaklarla gidip en lüks otellerde toplantı yapmaktadırlar. Devlet, devlette görev yapan insanlar tarafından bu kadar hunharca kullanılamaz. Devletin kaynakları bu derece hunharca sarf edilemez. Madem Danıştay ve Sayıştay bu konuda zimmet çıkarmıştır, bu ilgililer bunları ödesin. Yani niye siz bunlar için özel bir af getiriyorsunuz? Hem yurt içi… 12’nci maddede -yurt dışı galiba- kişilere verilen bu tür haksız, yasaya aykırı ödemelerin affı getiriliyor. Yani artık sizin aflarınızla uğraşmaktan da gerçekten bize gına geldi. Biraz önce yine Sayın Bakan “Ben bu tür kanunlara karşıyım.” diyor. Siz karşıysanız, peki kim bunu getiriyor? O zaman getirmeyin.

O bakımdan, önergemizin mahiyeti budur. Herhâlde bugün Meclisi tatil edeceksiniz. Meclis zaten çalışma rayından da çıktı. Divanda, işte önergelerimiz var orada, nazara alınmıyor. Mesela birinci bölüm üzerinde söz isteklerimiz vardı. İşte, AKP’liler söz istemişler, yoklar ortada ama bizim söz isteğimiz işleme konulmadı, orada isteğimiz var. Ne bileyim, yani böyle artık çalışamaz bir duruma gelince ben de sizin bu isteksizliğinize karşılık bir anti-tepki koymak da istemiyorum ama Meclis de böyle yönetilmez, Meclis de böyle çalıştırılamaz. Kaç saattir ara veriyorsunuz. Çalışmıyorsanız bırakın, yarına kalsın bu Meclis çalışması. Bugün bunu bitirmek şart değil, yarın olsun veya önümüzdeki hafta olsun ama yani bu temel kanunları burada müzakeresiz geçirmek de bence doğru bir davranış biçimi değildir.

Önergemin kabulünü diliyorum, saygılar sunarım.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Genç.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

12’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

13’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

14’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

15’inci madde üzerinde iki önerge vardır.

Önergeleri okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 410 Sıra Sayılı Bütçe Kanunlarında Yer Alan Bazı Hükümlerin İlgili Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelere Eklenmesi ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısının çerçeve 15 inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Bekir Bozdağ

Durdu Mehmet Kastal

Fatma Şahin

 

Yozgat

Osmaniye

Gaziantep

 

İhsan Koca

A. Sibel Gönül

 

 

Malatya

Kocaeli

 

MADDE 15- 16/8/1961 tarihli ve 351 sayılı Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu Kanununa aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.

"GEÇİCİ MADDE 4- Bu Kanun ile 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunundan doğan ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümlerine göre bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce takibe alınmış olan borcunu üç ay içerisinde Kuruma başvurarak ödeme taahhüdünde bulunanların, borcunun tamamını;

a) Başvuru süresi içinde defaten ödemesi durumunda bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihe kadar hesaplanan gecikme zammının yüzde yetmişbeşi,

b) Oniki ay içinde aylık eşit taksitler halinde ödemesi durumunda bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihe kadar hesaplanan gecikme zammının yüzde ellisi,

c) Yirmidört ay içinde aylık eşit taksitler halinde ödemesi durumunda bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihe kadar hesaplanan gecikme zammının yüzde yirmibeşi,

ç) Otuzaltı ay içinde aylık eşit taksitler halinde ödemesi durumunda bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihe kadar hesaplanan gecikme zammının yüzde onu,

terkin edilir.

Taksitli ödemeler başvuru tarihini takip eden aydan itibaren başlar. Aylık taksitlerin aksatılmadan ödenmesi halinde bu maddenin yürürlük tarihinden itibaren gecikme zammı uygulanmaz. Aylık taksitlerin süresinde ödenmemesi halinde bu madde hükümleri uygulanmaz. Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce ödenen tutarlar red ve iade edilmez. Bu madde kapsamına giren alacaklara karşılık yapılmış hacizler ödemeler nispetinde kaldırılır. Uygulamaya ilişkin usul ve esaslar Maliye Bakanlığının görüşü alınarak Kurum tarafından belirlenir."

TBMM BAŞKANLIĞINA

Görüşülmekte olan "Bütçe Kanunlarında Yer Alan Bazı Hükümlerin İlgili Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelere Eklenmesi ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı”nın çerçeve 15 inci maddeye bağlı Geçici Madde 4’ün aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederim.

                                                                                                             Harun Öztürk

                                                                                                                    İzmir

"GEÇİCİ MADDE 4 - Bu kanunun yürürlüğe girdiği tarih itibariyle borçlarını ödemede temerrüde düşmüş olanların kanunun yürürlüğe girdiği tarihten, daha sonra temerrüde düşecek olanların ise temerrüde düştükleri tarihten itibaren altı ay içerisinde başvurarak 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümlerine göre tahakkuk etmiş olan borcunu ödeme taahhüdünde bulunanlardan, başvuru tarihinden itibaren;

a) Borcunun tamamını üç ay içinde ödeyenlerin gecikme zammının yüzde yetmişbeşi,

b) Oniki ay içinde aylık eşit taksitler halinde ödeyenlerin gecikme zammının yüzde ellisi,

c) Yirmidört ay içinde aylık eşit taksitler halinde ödeyenlerin gecikme zammının yüzde yirmibeşi,

d) Kırksekiz ay içinde aylık eşit taksitler halinde ödeyenlerin gecikme zammının yüzde onu,

terkin edilir .

Aylık taksitlerin aksatılmadan ödenmesi halinde başvuru ve taahhüt edilen ödeme süreleri için gecikme zammı uygulanmaz. Aylık taksitlerin aksatılması halinde ise, başvuru tarihinden itibaren 6183 sayılı Kanun hükümlerine göre gecikme zammı uygulanarak borç tahsil edilir. Bu madde hükümleri 31.12.2011 tarihine kadar yürürlükte kalır.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet?

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Sayın Öztürk, buyurun efendim.

HARUN ÖZTÜRK (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şahsım ve Demokratik Sol Parti adına yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. 15’inci maddeyle ilgili olarak vermiş olduğumuz önergenin gerekçesini açıklamak üzere söz aldım.

351 sayılı Yükseköğretim Kredi ve Yurtlar Kurumu Kanunu’na eklenen geçici madde 4 ile kanunun yürürlük tarihi itibarıyla temerrüde düşen öğrencilerin kredi borçları yeniden yapılandırılmaktadır. Öğrenimlerini tamamladıktan sonra iş bulamayanların, kriz nedeniyle işlerini kaybedenlerin ve ödeme güçlüğü içine düşenlerin durumlarına geçici de olsa çözüm getirilmektedir. Ancak, öğrenimlerini tamamladıktan sonra kredilerin geri ödeme süresinde bir değişiklik yapılmaması ve yine kanununun yürürlüğünden sonra temerrüde düşecekler için bir hüküm getirilmemesi, eksiklik olarak değerlendirilmiştir ve bu eksikliklerin giderilmesi amacıyla geçici madde olarak da ifade edildiği için, krizi de dikkate alarak bu koşulların 31/12/2011 tarihine kadar yürürlükte kalması önerilmiştir.

Önergemize destek vereceğiniz ümidiyle yüce heyetinizi tekrar saygıyla selamlarım.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Öztürk.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 410 Sıra Sayılı Bütçe Kanunlarında Yer Alan Bazı Hükümlerin İlgili Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelere Eklenmesi ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısının çerçeve 15 inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                          Bekir Bozdağ (Yozgat) ve arkadaşları

MADDE15- 16/8/1961 tarihli ve 351 sayılı Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu Kanununa aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.

"GEÇİCİ MADDE 4- Bu Kanun ile 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunundan doğan ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümlerine göre bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce takibe alınmış olan borcunu üç ay içerisinde Kuruma başvurarak ödeme taahhüdünde bulunanların, borcunun tamamını;

a) Başvuru süresi içinde defaten ödemesi durumunda bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihe kadar hesaplanan gecikme zammının yüzde yetmişbeşi,

b) Oniki ay içinde aylık eşit taksitler halinde ödemesi durumunda bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihe kadar hesaplanan gecikme zammının yüzde ellisi,

c) Yirmidört ay içinde aylık eşit taksitler halinde ödemesi durumunda bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihe kadar hesaplanan gecikme zammının yüzde yirmibeşi,

ç) Otuzaltı ay içinde aylık eşit taksitler halinde ödemesi durumunda bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihe kadar hesaplanan gecikme zammının yüzde onu,

terkin edilir.

Taksitli ödemeler başvuru tarihini takip eden aydan itibaren başlar. Aylık taksitlerin aksatılmadan ödenmesi halinde bu maddenin yürürlük tarihinden itibaren gecikme zammı uygulanmaz. Aylık taksitlerin süresinde ödenmemesi halinde bu madde hükümleri uygulanmaz. Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce ödenen tutarlar red ve iade edilmez. Bu madde kapsamına giren alacaklara karşılık yapılmış hacizler ödemeler nispetinde kaldırılır. Uygulamaya ilişkin usul ve esaslar Maliye Bakanlığının görüşü alınarak Kurum tarafından belirlenir.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Takdire bırakıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet?

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılıyoruz.

BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Gerekçe okunsun.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe: Önerge ile hangi alacakların kapsama alınacağının net bir şekilde belirlenmesi ve maddenin daha uygulanabilir olması yönünden düzenleme yapılmıştır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

16’ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

17’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

18’inci madde üzerinde iki adet önerge vardır, önergeleri okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 410 sıra sayılı yasa tasarısının 18. maddesindeki “ilgili belediyeye” ifadesi yerine “Büyükşehir Belediyeleri” şeklinde değiştirilmesini bilgilerinize arz ederiz.

Saygılarımızla.

 

Ferit Mevlüt Aslanoğlu

Gökhan Durgun

Ali İhsan Köktürk

 

Malatya

Hatay

Zonguldak

 

Akif Ekici

Turgut Dibek

Bilgin Paçarız

 

Gaziantep

Kırklareli

Edirne

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 410 Sıra Sayılı Tasarı’nın Çerçeve 18 inci Maddenin Tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

 

M. Akif Hamzaçebi

Yaşar Ağyüz

Kemal Demirel

 

Trabzon

Gaziantep

Bursa

 

Vahap Seçer

Ferit Mevlüt Aslanoğlu

Mustafa Özyürek

 

Mersin

Malatya

İstanbul

 

 

Ali Koçal

 

 

 

Zonguldak

 

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet?

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılmıyoruz.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Ağyüz konuşacak Sayın Başkan.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Ağyüz. (CHP sıralarından alkışlar)

YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 410 sayılı torba yasanın 18’inci maddesi üzerinde söz aldım önerge doğrultusunda. Bu maddenin kanun metninden, tasarı metninden çıkarılmasını istiyoruz.

Değerli arkadaşlar, belediyeler borç batağı içerisinde. Maliyeye, sigortaya borçlarını ödeyemiyorlar, işçi ücretlerini ödeyemiyorlar ve bu durumu sayın bakanlar bilmesine rağmen, toplumu nasıl ekonomik kıskaç altına almış isek şimdi de belediyeleri ekonomik kıskaç altına almak istiyoruz.

Geçenlerde bir tespit yapıldı. Belediyelerin tüm borçları millî gelirin yüzde 4,67’si, 44,3 milyar TL, millî gelir 930 milyar TL; yani 44 katrilyon belediyelerin borcu var. Bazı kayırmalı büyük belediyelerin hazine kefaletiyle aldıkları borçları da devlet ödüyor. Bu da üstüne üstlük tuz biber oluyor.

Şimdi, biz, 29 Mart seçimlerine giderken buradan bir yasa geçirdik, belediyenin gelirlerini artırdık. O, seçim yatırımı mıydı? Şimdi, belediyelerin elektrik, gaz vesaire gelirlerini, paylarını biz tekrar Maliyeye alıyoruz. Bu, çok yanlış bir uygulamadır. Kentleşmenin hız kazandığı, düzensiz kentleşmenin yoğunlaştığı bir dönemde bu gelirlerin azaltılması çok yanlıştır, düzensiz kentleşmeyi ve kentlerin artan ihtiyaçlarını karşılamamaya yönelik bir tavırdır. Bu neyi getiriyor? Belediyeler gelirsiz kalınca kent arazilerini, hazine arazilerini rant aracı olarak kullanıyorlar ve bu rant aracı olarak kullanmaktan da belediyeler pay almıyor. Bazen siyasiler karışıyor olaya, İstanbul’da olduğu gibi; bazen de siyasi yandaşlar rezidanslar kazanıyorlar ve kent yağmalanıyor, rantiye uğruna yağmalanıyor; ya uluslararası sermayece yağmalanıyor veya yerli ortaklara peşkeş çekiliyor. İşte, bu rantı ortadan kaldırmak için, bu rantın belediyeye dönüşünü sağlamak için sizin belediyelere kaynak yaratmayı sağlamanız gerekirken şimdi var olan kaynaklarını da kesiyorsunuz. O nedenle, biz, bu değişikliği Anayasa’nın 127’nci maddesine ve yerel yönetim özerklik şartına aykırı buluyoruz değerli arkadaşlarım.

Ayrıca, çok yoğun bir şekilde çalışma temposuna girdi Meclis ama bakıyoruz ki ivedi çıkarılmayı bekleyen yasalar geriye atılıyor, toplumun beklentileriyle Meclisin, daha doğrusu iktidarın beklentileri uyuşmuyor. Toplumun gündeminde açlık var, yoksulluk var, işsizlik var. Çiftçilerin -demin Sayın Bakan cevap verdi, ben tatmin olmadım- elektrik borçlarının faizinin acilen silinmesi lazım. Sulama elektrik borçları altında ezilen insanlar ekinlerini, pamuklarını sulayamıyorlar. Benim bölgem yangın yerine dönmüş. Biz bunları çözmek zorundayız. Türk-İş yakında alanlara inecek. Türk-İş muhatap bulamıyor. Kamu-Sen, KESK muhatap bulamıyor. Şimdi bunlarla uğraşmamız gerekirken bir belge tartışmasıyla uğraşıyoruz ve çelişkiler ülkesi olduk. Öyle bir anlayış ki, tarafsız olması gereken valiler iktidar partisinin valisi gibi davranıyor. Örneğin, “Sakalını kesecek misin?” diye sorulmayan Sayın Bakan “Sakalımı kesmeyeceğim.” diyor; biz, Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak tahammül gösteriyoruz, toplum tahammül gösteriyor ama Çorum Valisi, bir mühendise tahammül gösteremiyor, onu aşağılıyor. Onu horlamaya ne hakkı var bir valinin? Ama bunun güvencesini veren siyasi iktidarın kendisidir.

Abant toplantılarına bir vali katılıyor, siyasi görüşlerini açıklıyor. Devlet tarafsız olmak zorundadır, devletin temsilcisi tarafsız olmak zorundadır. Biz bunları görmezlikten geliyoruz. Gündem değiştirmek için Sayın Başbakan günlerdir uğraşıyor, gündemi değiştiriyor. Esas gündem ekonomidir.

Bugün bu payın Maliyenin içerisine alınmasının nedeni de… Bütçe tıkanmıştır. Niye? Çok disiplinsiz bir bütçeniz var. Bütçe disiplinini sağlayamadınız. Yerel seçimlerde bunun ucunu kaçırdınız ve şimdi de hâlen devam ediyor.

O nedenle, değerli arkadaşlarım, bu tür kıskaca alma çabaları içerisinde bulunan yasalar topluma hiçbir fayda getirmez. Onun için, siz yeniden bir bütçe revizyonu yapmak zorundasınız, gelir giderinizi yeniden düzenlemek zorundasınız, savurganlığı önlemek zorundasınız. Belediyelerin kaynağını keseceğinize 60 milyon dolara uçak almayı engelleseydiniz. Tekrar bir savurganlık daha geliyor, Başbakanlığa alınan araçlar ÖTV’den, gümrük vergisinden vesaireden muaf tutuluyor. Bu büyük bir ayrıcalıktır. Biz bunları söylerken muhalefet yapmak için söylemiyoruz, toplumun gerçeklerine parmak basmak için söylüyoruz ama maalesef ne komisyonlarda ne Mecliste ne önergelerimiz ne görüşlerimiz dikkate alınmıyor. Niye? Çoğunluğunuza güveniyorsunuz “Ben yaptım, oldu.” anlayışıyla davranıyorsunuz, bazen söz verdiğiniz önergelerdeki değişikliği bile göz ardı ediyorsunuz, kendi bildiğinizi okuyorsunuz. Grup başkan vekilleriniz…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

YAŞAR AĞYÜZ (Devamla) - ...verdiği sözleri görmezlikten geliyor ve bir anlamsız değişikliği tekrar gündeme getiriyor.

O nedenle, değerli arkadaşlarım, “çoğunluk demokrasisi” diye bir demokrasi olmaz. Demokrasi, katılımcı olmalıdır. Ağzınıza pelesenk ettiğiniz demokrasiyi sağlamak istiyorsanız demokratik yerel yönetimleri sağlamak zorundasınız. Demokratik yerel yönetimleri sağlamayıp vesayet altına alırsanız, o belediyeyi ve o belediye sınırlarında yaşayan halkın tamamını cezalandırmış olursunuz ve bunun da vebali boynunuzda olur.

Bu önergemizin desteklenmesini diliyor, hepinize saygılar sunuyorum. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Ağyüz.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Arkadaşlar, bundan sonra önergelere oylarınızı verirken -işari oylamadır- lütfen, ellerinizi -yorulmamışsanız- yukarıya kaldırırsanız, zahmet olmazsa, iyi olur.

MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) – İktidar partisi yorgun düştü Başkan, kaldıramıyor.

BAŞKAN - Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 410 sıra sayılı yasa tasarısının 18. maddesindeki “ilgili belediyeye” ifadesi yerine “Büyükşehir Belediyeleri” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla.

                                                                          Ferit Mevlüt Aslanoğlu (Malatya) ve arkadaşları

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Başkan, bundan önceki önerge kabul edildi, değil mi?

AYHAN YILMAZ (Ordu) – Hayır canım, niye kabul edilsin?

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – “Edildi” dedi.

AYHAN YILMAZ (Ordu) – “Biraz daha fazla kaldırın ellerinizi.” dedi.

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet?

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılmıyoruz.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Başkan, bundan önceki önerge kabul edildi mi edilmedi mi?

BAŞKAN – Hayır, kabul edilmedi.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Ama “edildi” dediniz.

BAŞKAN - Hayır, demedim efendim öyle bir şey.

BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Kabul edilmedi arkadaşlar, yanlış anlıyorsunuz.

BAŞKAN - Sayın Aslanoğlu, konuşacak mısınız?

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Evet.

Ama, kimse el kaldırmadı Sayın Başkan.

BAŞKAN - Kaldırdı, kaldırdı da ben daha hızlı kaldırın diyorum.

Buyurun.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; beni dikkatle dinler misiniz, ilinizin ekmeği elinden alınıyor. Buradaki madde şu: Elektrikten alınan, hava gazından alınan tüketim vergileri ilgili belediyeye yatırılıyordu. Hangi ilde kaç paralık fatura kesiliyorsa, tahsil ediliyorsa, ilgili kurumlar o belediyeye yatırıyordu. Şimdi, bu maddeyle, o belediyelerin hakkı alınıyor, hazineye yatırılacak. Zaten küçük şehirlerin problemi var, geliri yok. Büyükşehirlerin bir eli yağda bir eli balda.

Arkadaşlar, ben bir kez daha burada, Meclisin bu son gününde, bir kez daha Sayın Bakana, Hükûmete sesleniyorum.

Değerli arkadaşlarım, rakam veriyorum: 370 bin nüfuslu bir büyükşehir belediyesi, yılda 160 milyon para alıyor; 550 bin nüfuslu bir büyükşehir belediyesi, yılda 200 milyon para alıyor ama 600 bin nüfuslu Şanlıurfa Belediyesi… O da, bunlar büyükşehir olduğu zaman da etrafı 20 kilometre büyütüldü, yani mücavir alanları. Bahsetmek istemiyorum isimlerinden, 370 bin, 550 bin… 35 kilometrelik bir ilçesi dahi büyükşehir kapsamına alındı da nüfus 550 bin oldu. Siz Şanlıurfa’yı da 20 kilometre büyütün bakayım, nüfus 800 bin oluyor mu, olmuyor mu? Ama Şanlıurfa’ya verilen para yılda 80 milyon arkadaşlar. Haksa, adaletse, vicdansa sizin takdirinize sunuyorum. Bu ülkede, o ilde yaşayan herkesin, bu ülkenin…

“Zamanında yapılmış.” diyorsunuz. Arkadaşlar, zamanında bu kadar büyük para almıyorlardı büyükşehirler; 4 katı, 5 katı. Yani 600 bin nüfuslu, 20 kilometre büyümeyen bir Şanlıurfa 80 milyon lira alıyor, 370 bin nüfuslu bir büyükşehir belediyesi 160 milyon lira alıyorsa ben bunun hakkını da hukukunu da sizin vicdanınıza bırakıyorum.

Değerli arkadaşlarım, bir de turizm belediyeleri var, yazın 500 bin-600 bin nüfuslu. Yani bu belediyelerin, örneğin… İsim vermek istemiyorum. Kış nüfusu… Çok önemli bir turistik belediyemiz, Muğla Belediyesi, bir bakın, yılda ne alıyor? Muğla Belediyesinin, bakın, yılda aldığı para, maksimum, maksimum, zannediyorum ki 50 milyon.

FEVZİ TOPUZ (Muğla) – 5 milyon.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) - “Yılda 5 milyon” dedi. Ben çok yanılmışım, özür diliyorum.

Şimdi, arkadaşlarım, yaz nüfusu ne kadar bu belediyenin ve kaç kişiye hizmet veriyor?

Değerli arkadaşlarım, ben buradan hakkımı istiyorum ve hakkını savunmayan milletvekillerine de kırılıyorum, darılıyorum. Ben burada Şanlıurfa adına, Van adına, Maraş adına, Trabzon adına, Malatya adına, Manisa adına, Afyon… Kimin nüfusu mevcut büyükşehirlerden daha yüksekse… Biz fazlasını istemiyoruz… Fazlasını istemiyoruz… Kaç kişiysek, bizim hakkımızı… O büyükşehre adam başı kaç para veriyorsanız, biz bu parayı istiyoruz arkadaşlar.

Bunun adını koyamıyorum. Bak, bu Meclisin son gününde… Gelecek dönem… Yani, büyük haksızlık yapıyorsunuz. Artık illerde bu işin ben bayraktarlığını yapacağım. Bayraktarlığını yapacağım... Her ile gideceğim -namerdim, şerefsizim, bu yaz gideceğim- her ilde, çıkacağım o ilin televizyonuna, “Sizin hakkınızı yiyorlar.” diyeceğim.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Kim yiyor?

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Hükûmet yiyor, kim yiyecek Mehmet Bey? Hükûmet yiyor, kim yiyecek?

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – AKP yiyor.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Ben bunu yedi yıldır -buradaki eski arkadaşlarım bilir- aynı duyarlılıkla söylüyorum. Söz verdiniz, söz verdiler. Benim için kurumlar önemlidir. Burada oturan geçen dönemin grup başkan vekilleri “Evet, haklısın, söz veriyoruz, hazırladık, hazırlıyoruz…” Ama bugün onlar bakan... Unuttular… Unuttular…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Değerli arkadaşlarım -ben bir kez daha söyleyeyim, son kez söyleyeyim- hakkımızdan fazlasını vermeyin bize. 370 bin nüfuslu bir büyükşehre kişi başı kaç para veriyorsanız, benim nüfusumu onunla çarpın, bu hakkı bize verin. Aman fazla vermeyin, biz başkasının hakkını yemekten korkarız. Ama, bizim hakkımızı yiyenlerin de yanına hakkımızı bırakmayız!

Hepinize saygılar sunarım. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Aslanoğlu.

Evet, önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

19’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

20’nci madde üzerinde bir adet önerge vardır, önergeyi okutuyorum:

TBMM Başkanlığına

Görüşülmekte olan "Bütçe Kanunlarında Yer Alan Bazı Hükümlerin İlgili Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelere Eklenmesi ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı"nın çerçeve 20 nci maddesi ile değiştirilen 2547 sayılı kanunun 46 ncı maddesinin son fıkrasının beşinci cümlesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederim.

                                                                                                             Harun Öztürk

                                                                                                                    İzmir

"Kısmi zamanlı olarak çalıştırılan öğrencilere bir saatlik çalışma karşılığı 4857 sayılı İş Kanunu gereğince 16 yaşından büyük işçiler için belirlenmiş olan günlük brüt asgari ücretin yarısı tutarında ödeme yapılır. İşçilerin çalışma sürelerini geçmemek üzere kısmi zamanlı çalıştırılan öğrencilerin haftalık çalışma süreleri ile diğer usul ve esaslar Maliye Bakanlığının görüşü üzerine Yükseköğretim Kurulu tarafından belirlenir."

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) – Katılamıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet?

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Öztürk, buyurun efendim.

HARUN ÖZTÜRK (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şahsım ve Demokratik Sol Parti adına yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, bu tasarıya “torba yasa tasarısı” adını taktılar, biz de biraz kürsüyü fazla işgal etmek durumunda kaldık. Torba tasarı denildiğine göre çorba tasarı da olabilir düşüncesiyle birazcık olsun acaba çorbada tuzumuz olabilir mi diye çalışıyoruz ancak tatlandırmak için bir türlü iktidar grubunu aşma şansımız olamıyor.

Değerli milletvekilleri, tasarıyla 2547 sayılı Kanun’un 46’ncı maddesinin son fıkrasında yapılan değişiklik, üniversite öğrencilerinin asgari ücretin dörtte 1’ine kadar bir ücretten çalıştırılmalarını öngörmektedir. Buna dayanılarak üniversite yönetim kurulu, çalışan öğrencilere asgari ücretin dörtte 1’nin dahi altında ücret belirleyebilecektir.

Aynı maddede, çalışan öğrencilerin işçi sayılmamalarının, iş sağlığı ve iş güvenliği hükümlerine ve kısa vadeli sigorta kollarına tabi tutulmamalarının belirlenmiş olması ise öğrenimlerini tamamlayabilmek için çalışmaya ihtiyacı olan üniversite öğrencilerinin emeklerinin nasıl sömürülmek istendiğini ortaya koymaktadır. Bu düzenleme muhtaç öğrenciler için tanınan bir imkân gibi görülmekte ise de esasen üniversitelerin İş Kanunu’na göre istihdam etmeleri gereken işçi yerine öğrenci çalıştırmaları sonucunu da doğuracaktır.

Düzenleme, emeğin sömürülmesi sonucunu doğuracak bir ücret ödemesine izin vermesi, öğrencileri iş mevzuatının öngördüğü iş sağlığı ve güvenliği hükümlerinden yararlandırmaması ve kısa vadeli sigorta kollarına tabi tutmaması, haftalık çalışma sürelerinin iş mevzuatından bağımsız olarak belirlenebileceği anlamına gelebilecek olması nedenleriyle uygun görülmemektedir.

Bu maddeyle üniversitelere tahsis edilen ödeneklerin yetersizliği gerekçe gösterilerek yeni bir istihdam türü yaratılmaktadır.

Ayrıca komisyonda vakıf üniversitelerinin madde kapsamına girmediği değiştirilen maddenin diğer hükümleri dikkate alınarak yorum yoluyla ifade edilmiş ise de kapsama girmeyeceklerse bu durumun maddede açıkça ifade edilmesinin gereğine inanmaktayız.

Değerli milletvekilleri, Hükûmet, son zamanlarda bütçe kaynaklarından bir kısmını özel hesaba aktarmak suretiyle bütçe dışı harcama usulleri geliştirmeye başlamıştır. Biraz önce kabul ettiğiniz 19’uncu madde bunlardan biriydi. Bu uygulama geçmişte kurtulmak için uzun mücadeleler verilen bütçe dışı fon uygulamasıyla benzerlik arz etmektedir. Aralarındaki fark, fon uygulamasında bir kısım kamu kaynakları bütçe dışına çıkarılmakta ve özel harcama usullerine tabi tutularak harcanmaktaydı. Özel hesap uygulamasında ise bütçeye giren bazı kamu kaynakları bütçe dışına çıkarılarak bütçe harcama usulleri dışında belirlenen usullere göre harcanmaktadır. Bir nevi döner sermaye uygulamasının yaratılmakta olduğunu görüyoruz özel hesapta.

Özel hesaptaki paranın kullanımıyla ilgili olarak idareye verilen esas ve usulleri belirleme yetkisi mal ve hizmet alımında uygulanacak kuralları belirlemeyi de içerebilecektir. Komisyonda Hükûmet temsilcileri aksi yönde bir beyanda bulanamamışlardır. Bu durum, yasal bir düzenlemeye dayanmadan ihale mevzuatı dışına çıkma ihtimalini gündeme getirmektedir.

Özel hesaptan yapılacak harcamaların 5018 sayılı Kanun’a göre denetime tabi tutulacak olmaları, harcama usulleri dışına çıkarılmalarının haklı gerekçesi olamaz çünkü hangi harcama usulünü öngörmüşseniz denetim de o mevzuat dikkate alınarak yapılacaktır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, konuşun Sayın Öztürk.

HARUN ÖZTÜRK (Devamla) – Tamamlıyorum Sayın Başkan.

Tasarıyla, ÖSYM’nin tahsil ettiği sınav ücretlerinde biriken ve YÖK’e aktarılan paradan normal bir bursun 3 katı tutarında burs verilmesi ve öğretim elemanlarına yasal ek ders ücretlerinin 10 katına kadar ek ders ücreti ödenmesi öngörülmektedir. Söz konusu ödemeler yetersiz ise -ki bu ödemelerin yetersiz olduğunu biz de kabul ediyoruz- yetersizliği gidermenin yolu ÖSYM tarafından yapılan sınavlar için öğrencilerden tahsil edilen sınav ücretlerinden oluşan fonları kullanmak değildir.

Kamu hizmetlerinin görülmesi için oluşturulan bütçe imkânlarını bu amaçlar için devreye sokmak doğru yoldur diyor, yüce heyetinizi tekrar saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Öztürk.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

21’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

22’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

23’üncü madde üzerinde bir adet önerge vardır, önergeyi okutuyorum:

TBMM Başkanlığı’na

Görüşülmekte olan “Bütçe Kanunlarında Yer Alan Bazı Hükümlerin İlgili Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelere Eklenmesi ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı”nın çerçeve 23 üncü maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederim.

                                                                                                             Harun Öztürk

                                                                                                                    İzmir

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) – Katılamıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet?

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Öztürk, buyurun efendim.

HARUN ÖZTÜRK (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şahsım ve Demokratik Sol Parti adına tekrar yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

23’üncü maddede 2813 sayılı Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumunun Kuruluşuna İlişkin Kanun’a eklenen geçici maddeyle 29/1/2000 tarihi ile 10/11/2008 tarihleri arasında kurumda kadro karşılığı sözleşmeli çalışan personelin Emekli Sandığına tabi oldukları açıklığa kavuşturulmaya çalışılmaktadır. Sorun, sosyal güvenlik kurumlarının kurum personelinin emeklilik hükümleriyle ilgili olarak 27/1/2000 tarihli ve 4502 sayılı Kanun’la yapılan değişikliği yeterince açık bulmamalarından kaynaklanmıştır. Biz, konuya ilişkin yasal bir düzenleme yapılmasına ihtiyaç bulunmadığını, idarenin hatalı yorumunun Maliye Bakanlığı görüşüyle düzeltilebileceği düşüncesindeyiz. Çünkü, 2813 sayılı Kanun’un 4502 sayılı Kanun’la değişik 8’inci maddesinde bazı unvanlarda görev yapan personelin emeklilik için ek gösterge uygulaması yönünden emsalleri belirlendikten sonra maddede sayılmayan diğer unvanlardaki personel hakkında 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’ndaki eş değer kadrolara ait ek göstergelerin uygulanacağını hükme bağlamıştır. Kurum da bu hükme dayanarak yasal düzenlemenin konusu olan tarihler arasında kadro karşılığı sözleşmeli personelin ücretlerinden emsallerini dikkate alarak emekli keseneklerini kesmiş ve Emekli Sandığına yatırmıştır. Bu suretle emekli keseneği yatırılanlardan Emekli Sandığının emekli ettiği personel de bulunmaktadır.

Sosyal güvenlik kurumlarının yukarıda sözü edilen yasa hükmünün açık olmadığını ileri sürerek söz konusu kadro karşılığı sözleşmeli personelin anılan tarihler arasında Emekli Sandığına değil de SSK’ya tabi olmaları gerektiği yönündeki görüşünü etkisiz kılmak için yasal düzenleme yapılması istenmektedir.

Yukarıda yapılan açıklamalar çerçevesinde idare, hukuka aykırı yaptığı uygulamadan dönmek yerine, yasal düzenleme yaptırarak sorunu aşmaya çalışmaktadır. Mali mevzuatın uygulanmasında ortaya çıkan tereddütleri giderme konusunda yetkili olan Maliye Bakanlığının vereceği bir görüşle hukuka aykırı yapılan uygulamanın düzeltilebileceği düşünülmektedir. Ayrıca, gerekmediği hâlde yasal düzenleme yapılması, yasaların uygulamasında kamu görevlilerinin inisiyatif kullanmalarını ortadan kaldıracağından söz konusu maddenin tasarı metninden çıkarılması önerilmiştir.

Yüce heyetinizi tekrar saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Öztürk, teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza arz ediyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

24’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

25’inci madde üzerinde bir adet önerge vardır, önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 410 Sıra Sayılı Tasarı’nın 25’inci Maddesinin (b) bendinin Tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

 

M. Akif Hamzaçebi

Yaşar Ağyüz

Kemal Demirel

 

Trabzon

Gaziantep

Bursa

 

Ferit Mevlüt Aslanoğlu

Vahap Seçer

Mustafa Özyürek

 

Malatya

Mersin

İstanbul

 

 

Yaşar Tüzün

 

 

 

Bilecik

 

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) – Takdire bırakıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet?

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Maddenin (b) bendi ile Hükûmet konaklarının yapımı konusundaki görev Maliye Bakanlığı Millî Emlak Genel Müdürlüğünden alınmakta, Tasarının 28 inci maddesi ile de bu görev İçişleri Bakanlığına verilmektedir. Hükümet konakları sadece İçişleri Bakanlığına bağlı birimlerin bulunduğu yerler değildir. Hükümet konaklarında Devlete ait birçok birim bulunmaktadır. Bu nedenle bu binaları İçişleri Bakanlığı hizmet binaları olarak görmemek gerekir. 2009 yılına kadarki uygulamada Hükûmet konakları İçişleri Bakanlığının görüşü alınarak Maliye Bakanlığı tarafından yapılmaktaydı. Madde ile 2009 yılı Bütçe Kanununda yer alan hüküm 178 KHK’ya taşınmaktadır. Düzenleme Hükümet konaklarını Devletin temsil edildiği bu nedenle ilgili diğer kurumların birimlerinin de bulunduğu binalar olarak görmemektedir. Hükûmet konaklarının yapımı konusundaki yetkinin Maliye Bakanlığından alınarak İçişleri Bakanlığına verilmesi doğru değildir.

BAŞKAN – Gerekçesini dinlediğiniz önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, birinci bölüm üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Şimdi ikinci bölümün görüşmelerine başlıyoruz.

İkinci bölüm, 26’ncı maddeye bağlı geçici 8, 9 ve 10’uncu maddeler, çerçeve 33’üncü maddeye bağlı geçici 20 ve 21’inci maddeler, çerçeve 47’nci maddeye bağlı geçici madde 3 ve 4’üncü maddeler dâhil 26 ila 47’nci maddeleri kapsamaktadır.

İkinci bölüm üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Tekirdağ Milletvekili Faik Öztrak’ın söz talebi vardır.

Sayın Öztrak buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA FAİK ÖZTRAK (Tekirdağ) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 410 sıra sayılı Yasa Teklifi’nin ikinci bölümü üzerinde şahsım ve Cumhuriyet Halk Partisi adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Bu bölüm 26 ve 47’nci maddeleri kapsıyor ve bu bölüm içinde -biraz önceki konuşmacıların da değindiği- varlık barışından özlük haklarına kadar uzanan çeşitli düzenlemeler var. Ancak bu bölüm içinde yer alan bir madde var ki bence bu yasa tasarısının en önemli düzenlemesi. O da yasanın 33’üncü maddesi içinde yer alan geçici 20’nci madde. Geçici 20’nci maddeyle 4749 sayılı Kamu Finansmanı ve Borç Yönetimi Kanunu çerçevesinde getirilen bir kural, bir sene için olsa da esnetiliyor. Burada, bu daha önce, bu kural çerçevesinde hazinenin yıllık net borçlanması o yılki başlangıç ödeneğinde yer alan bütçe açığını geçemezdi. Şimdi yapılan düzenlemeyle bütçe açığını değiştirmek yerine, bu borçlanma limiti 5 katına çıkarılıyor. Aslında Hükûmet, yasayı Türkiye Büyük Millet Meclisine getirirken bu, 4 katıydı, daha sonra alt komisyon görüşmelerinde bu, 5 katına çıktı. Bu ne demek? Bu şu demek: Yaklaşık 15 milyarlık bir borçlanma limitini önce Hükûmet 60 milyara yükseltmeyi teklif etti, ondan sonra şimdi önümüze gelen düzenlemeyle bunu 75 milyar Türk lirasına çıkarıyoruz net borçlanma limitini.

Şimdi arkadaşlar, Bütçe Kanunu’nu değiştirmek yerine kuralı değiştiriyoruz, bütçenin gelir-giderlerini değiştirmek, bütçe açığını değiştirmek yerine kuralı değiştiriyoruz. Oysa olağanüstü bir yıldayız. Bütün dünyada ekonomi yönetimleri olağanüstü birtakım tedbirleri alıyor. Dolayısıyla, bütçeyi değiştirmek anlayışla karşılanabilir ama bütçeyi değiştirmek yerine Türkiye'nin bu bütçe kapsamında, bütçe uygulaması kapsamında 2002 yılında krizden sonra getirmiş olduğu tek mali kuralını değiştirmek, gerçekten bugün ihtiyaç duyduğumuz “güvenilirlik”, “kredibilite” bakımından çok ciddi bir sıkıntı yaratacaktır.

Değerli milletvekilleri, bu yılın ilk beş ayında bütçe açığı 20,7 milyar Türk lirası olmuştur. Geçen yılın aynı döneminde bu 2 milyardı, 10 kat. Yıl sonu hedefi bütçe açığı olarak 10 milyardır, şu anda onun 2 katına çıkmış vaziyetteyiz.

Borç stoklarındaki artış ilk beş ayda 30,9 milyar olmuştur, iç-dış. Geçen yıl bu 13,1 milyardı.

Yine iç borç stokundaki artış 27 milyar Türk lirası olmuştur. Geçen yıl bu 6 milyardı.

Bu gidişin gidiş olmadığı açıktır. 75 milyarlık net borçlanmayı da bu hâliyle hazine piyasalardan borçlanamaz. Yani “Ben istediğimi borçlanırım.” diye bir şey yok. O güveni vereceksiniz, o borcu ödeyebileceğiniz konusundaki güveni uyandıracaksınız ki borçlanmayı yapın. 75 milyarlık borçlanma, borç çevirme oranını yüzde 100’lerin üstüne çeken bir borçlanmadır. Bunu bulabilecek misiniz? Bunu size bankalar verecek mi? Bankalar bunu size verse bile, bilançolarında böyle bir kamu kâğıdını taşırken Merkez Bankası faizi belirlemede ne kadar serbest olacak, enflasyonla mücadelede ne kadar serbest olacak?

Değerli milletvekilleri, bakın, Türkiye’nin, Türk ekonomisinin durumunun en önemli göstergesi… Bir ekonomiye bakarken iktisatçılar neye bakar? Büyümeye bakar, işsizliğe bakar. Sene başında Türkiye Büyük Millet Meclisinin önüne Hükûmet yüzde 4’lük bir büyüme tahminiyle yaptığı bir bütçeyi getirmiştir. Daha sonra katılım öncesi ekonomik programda bu büyümeyi yüzde 3,6 küçülme olarak ilan etmiştir. Ondan sonra Uluslararası Para Fonu Türkiye’nin büyümesinin 2009 yılında -5,1; yani ekonominin yüzde 5 küçüleceğini söylemiştir. Uluslararası Para Fonundan sonra iki hafta önce Dünya Bankası “Hayır 5,1 değil, Türk ekonomisi 5,5 küçülecek.” demiştir. En son, dün, Uluslararası Kalkınma ve İşbirliği Teşkilatı OECD “Hayır 5,5 değil, bu 5,9 olacak.” demiştir, küçülme. Şimdi bu rakamlar aslında olağanüstü kötü rakamlardır. İki şeyle karşılaştıracağım:

Bir, 2001 krizi. Hani hep özellikle iktidar partisi “Ekonomiyi şöyle krize soktunuz, böyle küçüldü, böyle sıkıntı oldu.” diyor ya. Değerli milletvekilleri, 2001 krizinde Türkiye yüzde 5,7 küçülmüştür. Şimdiki en son tahmin yüzde 5,9’dur.

Peki, uluslararası olarak karşılaştırdığımız zaman manzara nedir? Otuz OECD ülkesi içinde –ki krizin merkezi olan gelişmiş ülkeler de burada vardır- Türkiye küçülmede yedinci sıradadır 5,9’la. Ama bu krizi yaşamayan, daha doğrusu bu krizi daha hafif atlatacağı beklenen yükselen piyasa ekonomileri içinde OECD’nin incelemesini yapıp büyümelerini ilan ettiği 14 ekonomi içinde Türkiye küçülmede 3’üncü sıradadır. Peki, 1’inci sırada kim vardır? Meksika vardır. Meksika’nın ekonomisi tamamen Amerika’daki talebe bağlıdır. Deprem bölgesinin yanındadır. Dolayısıyla Meksika’nın 1’inci olması normaldir. 2’nci sırada Rusya vardır. Onunla ilgili olarak da, dünya petrol fiyatlarındaki özellikle düşme, hammadde fiyatlarındaki gerileme Rus ekonomisini ciddi ölçüde daralma noktasına doğru sürüklemektedir. Peki, biz, herhangi bir finansal kriz yaşamadık. Sayın Başbakan, Hükûmet sözcüleri söylüyor, “Türkiye bir bankacılık krizini yaşamadı.” diyor. O zaman biz ne diye bu OECD’nin belirlediği gelişmekte olan ekonomiler arasında küçülmede 3’üncü oluyoruz?

Bakın, “Bankacılık krizini yaşamadık.” diyorsunuz. Tabii, bankacılık krizini bu Hükûmet yaşamadı ama kendi aldığı önlemler sayesinde değil ki, bundan önceki Hükûmet döneminde alınan ve siyasî bedeli de ciddi şekilde ödenmiş olan önlemler sayesinde, burada sizin yaptığınız bir şey yok. Daha sonra, ekonomide bir büyüme var ama o büyüme neden diye baktığınız zaman, o büyüme de küresel rüzgârın etkisiyle. Bugün bu rüzgâr tersine döndüğünde eğer siz küçülmede dünya üçüncüsü hâline geliyorsanız, burada ekonomi yönetiminde çok ciddi bir sorun var demektir. Niye biz bu bedeli ödüyoruz? Niye bizim halkımıza bu bedel ödettiriliyor? Yani işsizlik yüzde 10 artıyor, yüzde 16 işsizlikten bahsediyoruz, her gün 3 bin kişi işsiz kalıyor. Bu bedeli biz ödemek zorunda değiliz ama bir 2007 seçiminde Türkiye’nin elindeki imkânların, bütçedeki atılabilecek barutun harcanması, 2008 seçiminde, 2009’da aynı politikalara devam edilmesi, ondan önce ekonomiyi güçlendirecek strateji değişikliklerinin, dünya ekonomisindeki konjonktürün yanlış okunarak strateji değişikliğinin yapılmaması, ülkeye hazmetme kapasitesinin üzerinde döviz girmesine izin verilmek suretiyle Türk sanayisinin tahrip edilmesi, Türk işgücünün üretim dışına itilmesi, Türkiye’de tasarrufların azaltılması, ülkenin dış tasarruflara mahkûm hâle getirilmesi sonucunda, bugün biz bu bedeli ödüyoruz. Bugün biz, bu bedeli Hükûmetin ta 2002’den başlayan, iktidara geldiği günden itibaren dünya konjonktürünü, dünya konjonktüründeki radikal değişikliği yanlış tahlili sonucunda ortaya koyduğu yanlış iktisat politikalarına bağlı olarak ödüyoruz.

Değerli milletvekilleri, bunun bir sınırı olması lazımdı ama hâlâ yok. Hâlâ Türkiye, Hükûmet bu ülkede bir kriz olduğunu kabul etmiyor. Bununla ilgili önlemleri, derli toplu, Türkiye’nin…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Öztrak.

FAİK ÖZTRAK (Devamla) – Bitiriyorum Sayın Başkan.

…dünyada güven uyandırabilecek bütünlüğe sahip, borcunu ödeme gücüne sahip olduğunu gösteren orta vadeli bir programı ortaya koyamıyor. Böyle bir programı ortaya koyamadığınız zaman da bir türlü büyüme ortamına geri dönemiyoruz.

Bakın, OECD ne diyor? Diyor ki: “Bu işi böyle götüremezsiniz. IMF’yle anlaşın.” Yani, bu… Artık dışarısı “Türkiye IMF olmadan bu işi götüremez.” diyor. Bu mudur başarı? Yani Brezilya IMF’ye kalkacak… Aynı noktada başladık. Bakın, 2001 krizinde Brezilya’yla çıkış noktamız aynıdır. Geldiğimiz yer, Brezilya IMF’ye borç veriyor, biz işi IMF’siz götüremiyoruz!

Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum değerli milletvekilleri. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Öztrak.

Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına, Manisa Milletvekili Erkan Akçay, buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz 410 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın ikinci bölümü üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Muhterem heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, Türkiye ekonomisi son yıllardaki en zor döneminden geçmektedir. Küresel kriz, bir yandan daralma yoluyla ihracatımızı vururken, diğer yandan küresel mali sistemdeki küçülme yurt dışından kaynak sağlanmasını zorlaştırmaktadır. Ekonomi hızla küçülürken, işsizlik son yıllardaki en yüksek seviyelerine ulaşmıştır. Takipteki alacaklardaki artıştan endişelenen bankalar küçük ve orta ölçekli şirketlere kredi vermekten kaçınmaktadırlar. İş güvencesinin azaldığından korkan hane halkının kredi talebi faizlerdeki düşüşe rağmen artmamaktadır. Tam da bu ortamda para politikasının etkisinin sınırlı kaldığını gören Hükûmet maliye politikasını gevşetmeye başlamıştır.

Bütçe rakamları kamu maliyesinde ciddi bir bozulma olduğunu göstermektedir. Ekonomideki daralma nedeniyle gelirler sert bir şekilde düşerken harcamalar hızla artmaktadır. Yılın ilk beş ayı itibarıyla bütçe açığı hedefinin 2 katını geçmiştir. Vergi indirimlerinin yarattığı geçici talep artışı özelleştirme ve vergi affı gibi yöntemlerle sağlanabilecek kaynak girişiyle bütçedeki kötü gidişatın tersine çevrilmesi mümkün değildir.

Dünya ekonomisinin 2009 yılında yüzde 1,7 ila 2,8 oranında daralması beklenirken 2008 yılının son çeyreğinde yüzde 6,2 oranında daralan Türkiye ekonomisi 2009 yılında çift haneli daralma tehdidiyle karşı karşıya bulunmaktadır. 2008 yılı sonunda hazırlanan bütçede ve makro ekonomik hedeflerde tüm uyarılarımıza rağmen ve itirazlarımıza karşın Hükûmet ekonominin krizden az etkileneceğini ve 2009 yılında yüzde 4 büyüyeceğini ısrarla iddia etmiş, 2009 yılı bütçesi gerçek dışı makro ekonomik hedefleri ve bütçe büyüklüklerini temel almıştır.

2008 yılının ilk beş ayında 2 milyar 60 milyon lira olan bütçe açığı, bu yılın aynı döneminde yüzde 904 oranında artarak 20 milyar 683 milyon liraya çıkmıştır. 2008’in ilk beş ayında 70 milyar lira vergi toplanırken, bu rakam bu yıl yüzde 5,5’luk bir azalışla 66 milyar liraya düşmüştür. Kurumlar vergisinde yüzde 4,8; özel tüketim vergisinde yüzde 3, harçlarda yüzde 13,7; ithalde alınan katma değer vergisinde de yüzde 32 oranında azalma yaşanmıştır.

2009 yılı bütçe gerçekleşme rakamları AKP Hükûmetinin krize karşı aldığı önlemlerin etkili olmadığını açıkça ortaya koymaktadır.

Değerli milletvekilleri, tasarının 26 ve 41’inci maddelerinde sağlık hizmetlerinden katılım payı alınması konusunda yapılan düzenlemelerde, belirlenecek hastalık gruplarına göre yatarak tedavide sağlanan sağlık hizmetleri için hizmet bedelinin yüzde 1’ine kadar katılım payı alınabilmesi, alınan katılım payının tutarının bir takvim yılında asgari ücret tutarını geçmemek kaydıyla her bir yatarak tedavi için asgari ücretin dörtte 1’ini geçemeyeceği belirtilmektedir. Ayakta tedavilerde Maliye Bakanlığına verilen 2 Türk lirası tutarındaki katılım payını yarıya kadar indirme yetkisi kaldırılmakta, 5 katına kadar artırma yetkisi de 10 katına çıkartılmaktadır. Ayrıca 2 lira tutarındaki katılım payı her yıl yeniden değerleme oranında artırılabilecektir. Yatarak tedavilerde sunulan hizmetlerin bedelinin yüzde 1’ine kadar katılım payı uygulaması ilk kez getirilmektedir. Bu düzenlemelerden tedaviye katılım paylarının zaman içinde artırılacağı anlaşılmaktadır. Böylece, sosyal devlet ilkesi tümüyle göz ardı edilerek sağlık hizmetleri paralı hâle getirilmektedir.

Komisyonda sunulan gerekçede, büyük boyutlara ulaşan sağlık giderlerinde tasarruf sağlamak amacıyla sağlık hizmeti faturalarının sigortalı veya emeklilerce kontrol imkânı olacağı, böylelikle usulsüzlüklerin önlenebileceği ileri sürülmüştür. Bu düzenleme, zaten mevcut gelirleriyle geçimini temin etmekte zorlanan memur, işçi, esnaf, çiftçi ve emekli gibi nüfusumuzun çok önemli bir kısmını oluşturan dar gelirli vatandaşlarımıza yeni bir yük getirecek ve sağlık hizmetlerinden yararlanamama gibi bir sonuç doğurabilecektir. Bu düzenleme, sosyal devlet ilkesiyle de bağdaşmadığı gibi ayrıca Anayasa’mıza da aykırıdır.

Değerli milletvekilleri, tasarının 33’üncü maddesiyle, Kamu Finansmanı ve Borç Yönetiminin Düzenlenmesi Hakkında Kanun’a geçici maddeler eklenerek, net borç kullanımı tutarı 2009 yılı için 5 kat artırılmaktadır. 4749 sayılı Kanun’un 5’inci maddesine göre, Bütçe Kanunu’nda belirtilen başlangıç ödenekleri toplamı ile tahmin edilen gelirler arasındaki fark miktarı kadar net borçlanma yapılabilmektedir. Bu limit yıl içinde yüzde 5 oranında artırılabilmekte, bu miktarın da yeterli olmadığı durumlarda ilave yüzde 5’lik bir tutar Bakanlar Kurulu kararıyla artırabilmektedir.

Kamunun finansman ihtiyacının karşılanması için borçlanmaya yetki veren bu kanunun temelini oluşturan 1’inci maddesinde piyasalara güven vermek ve istikrarı korumak ve makroekonomik dengeleri gözetmek hedefi özellikle vurgulanmaktadır.

“Teğet geçti.” denen kriz dünyada ilk sıralarda ülkemizi etkilemeye başlamıştır. Krizin merkezi kabul edilen ABD’de 2009 yılında gayrisafi yurt içi hasılada -2,8 daralma beklenirken, ülkemizde IMF’ye göre yüzde 5,1, Dünya Bankasına göre ise yüzde 5,5, Hükûmete göre ise yüzde 3,6 daralma beklenmekteydi ve bu rakamlarda her geçen gün olumsuz bir şekilde bu beklentiler artmaktadır.

Uluslararası kuruluşlara göre ülkemiz 2009 yılında dünyada Litvanya, İzlanda, Singapur, Ukrayna, Japonya, Rusya, Almanya ve Finlandiya’dan sonra en fazla küçülen dokuzuncu ülke olacaktır. İşsizlikte ise Türkiye yüzde 16’larda gezerken hiçbir Avrupa ülkesi çift haneli rakamlara yükselmemektedir.

Merkezî yönetim toplam borç stoku 2009 yılının Mayıs ayında 411 milyar Türk lirası olarak gerçekleşmiştir. Şimdi Hükûmet karşımıza kriz tedbiri olarak borçlanma limitini artırmak için gelmektedir. Babalar gibi sattıktan sonra satacak bir şey kalmayınca, şimdi de maalesef babalar gibi borçlanmaya sıra gelmiştir. Artık, Hükûmete baktığımızda babalar gibi satma dönemini ikinci plana aldıklarını, babalar gibi borçlanma dönemini öne aldıklarını görmekteyiz.

2009 Bütçe Kanunu’nda öngörülen açık için Türkiye Büyük Millet Meclisinin Hükûmete verdiği borçlanma limiti 14,5 milyar lira idi. Bu Hükûmet tasarısında bütçe açığı nedeniyle borçlanma limiti 5 kat artırılarak 74,5 milyar Türk lirasına çıkartılmaktadır.

Değerli milletvekilleri, borçlanma limitindeki bu olağanüstü artış neyi ifade etmektedir, bizlere neyi göstermektedir? Birincisi, yedi yıllık AKP Hükûmetinin maliye politikasının iflas ettiğini, mali disiplinin yerle bir olduğunu, Hükûmetin gerçekçi bir bütçe yapamadığını ve uygulayamadığını göstermektedir. İkinci olarak, ekonomik krizin teğet geçmediğini, ekonomide ağır tahribata yol açtığını ancak Hükûmet tarafından gerekli ve yeterli tedbirlerin alınmadığını göstermektedir ve üçüncü olarak, kayıt dışı ekonominin önlenmesi konusunda aciz kalındığını, bu konuda siyasi bir kararlılığın bulunmadığını göstermektedir. Borçlanma limitinin 5 kat artırılmasının anlamı bunlardır.

Mevcut duruma göre 2009 yılı bütçesinin gelir-gider tahminlerinin gerçeklerden çok uzak olduğu açıktır. Daha 2009 yılının ilk beş ayında bütçe açığında yüzde 100’e varan bir hedef sapması söz konusudur. Dolayısıyla 2009 yılı bütçesinin acilen revizyona tabi tutulmasında yarar vardır. Hükûmet Türkiye Büyük Millet Meclisine bir an önce ek bütçe tasarısı sunmalı ve hesap verilebilirlik açısından yapılacak en sağlıklı düzenleme, katılım öncesi ekonomik programa konulan bütçe büyüklüklerinin Türkiye Büyük Millet Meclisinde tartışmaya açılarak ek bütçenin yasalaştırılması olacaktır.

Muhterem milletvekilleri, bu düşüncelerle konuşmama son veriyor, muhterem heyetinize saygılarımı sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Akçay, teşekkür ediyorum.

Bölüm üzerinde şahsı adına Sayın Harun Öztürk.

Buyurun efendim.

HARUN ÖZTÜRK (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tasarının ikinci bölümü üzerinde şahsım adına söz aldım. Şahsım ve Demokratik Sol Parti adına yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Bu bölümde ben de tasarının çerçeve 33’üncü maddesinde yer alan geçici madde 20 üzerinde konuşmak istiyorum. Tasarı, bütçeyle Hükûmete verilen borçlanma limitini artırmaktadır. Değerli milletvekilleri rakamlardan söz ettiler. 2009 yılı bütçesinde Hükûmete Türkiye Büyük Millet Meclisinin verdiği yetki 14,85 milyar TL idi. Hükûmet AB katılım öncesi ekonomik programında bütçe açığını 49 milyar TL olarak revize etti. Bu revizyondan kısa bir süre sonra Hükûmetin sunduğu bu tasarıda açık nedeniyle borçlanma ihtiyacının 59,4 milyar liraya çekildiğini görüyoruz. Tasarının alt komisyonda görüşülmesi sırasında ise bu defa borçlanma limiti 74,25 milyar TL’ye yükseltilmiştir. Genel Kurulda yeni bir sürprizle ve yeniden bir artış teklifiyle karşılaşmamayı umduğumu ifade etmek istiyorum.

Bütün bu gelişmeler ve geçmişte makro ekonomik göstergelerle ilgili yapılan tahminlerdeki isabetsizlikler Hükûmetin ekonomik gelişmeler konusundaki öngörüsüzlüğünü ortaya koymaktadır. Ekonomi, Hükûmet tarafından hiçbir yönlendirmeye tabi tutulmadan kendi hâline bırakılmış görüntüsü vermektedir.

Değerli milletvekilleri, Hükûmetin büyüme ve işsizlik konusunda orta vadeli mali planlarda yaptığı tahminler ile gerçekleşmelerin incelenmesi de bu konudaki öngörüsüzlükleri ortaya koymaktadır.

Şimdi de size ben de bazı örnekler vermek istiyorum: Hükûmet bugüne kadar dört orta vadeli mali plan kabul etti. Birinci planda 2008 yılı için büyümeyi 5 öngördü, ikinci planda 7’ye çekti, üçüncü planda 5,5 dedi, gerçekleşme 1,1 olarak ortaya çıktı. 2009 yılına bakıyoruz, ikinci planda 7,1 dedi, üçüncü planda 5,7’ye çekti, dördüncü planda 5 dedi, son revizesi -3,6 -değerli milletvekilleri ifade ettiler- şu an için yılın yarısında gerçekleşme beklentisinin -5 ile 6 arasında olacağı tahmin ediliyor.

Değerli milletvekilleri, işsizlikle ilgili tahminlere baktığımızda, 2009 için örnek vereyim: İkinci planda 2009 yılı için 10,4 olarak öngördükleri işsizlik oranı, Mart 2009 itibarıyla 15,8 oldu. 2009 yılı programında bu yıla ait bazı makroekonomik göstergeler için yapılan öngörüler ile aynı yıl için katılım öncesi ekonomik programda yapılan revizeler de Hükûmetin öngörüsüzlüğüne işaret etmek açısından önemlidir. İhracata bakıyoruz, program 149 milyar dolar, revize 104 milyar dolar. İthalat 232,5 milyar dolar, revize 138 milyar dolar. Cari açık 50,4 milyar dolar, revize 11 milyar dolar. Bütçe açığı 13,4 milyar dolar, revize 49 milyar dolar, borçlanma limiti 75 milyar dolar.

Değerli milletvekilleri, Hükûmet orta vadeli programı Mayıs ayı sonuna kadar kabul edip Resmî Gazete’de yayımlaması gerekirken, 5018 sayılı Kanun’un 16’ncı maddesi hükmüne bu yıl da açıkça aykırı davranmıştır. Söz konusu madde hükmüne aykırı hareket etmeyi alışkanlık hâline getiren Hükûmetin bu tavrının Türkiye Büyük Millet Meclisinin bilgisine sunulması ayrıca gerekli görülmüştür.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Öztürk.

HARUN ÖZTÜRK (Devamla) – Tamamlıyorum Sayın Başkan.

Öte yandan, Hükûmet borçlanma limitini artırırken krizi dikkate almadan yaptığı 2009 yılı bütçesinin gelir ve gider tarafının revize edilmesinden ısrarla kaçınmaktadır. Görüşülürken de ifade ettiğimiz gibi, samimi hazırlanmayan 2009 Merkezî Yönetim Bütçesi’nin gelir ve gider kalemlerinin Türkiye Büyük Millet Meclisinde yeniden görüşülerek gerçek durumun ortaya çıkarılması ve bütçe açığının samimi hâle getirilmesi gerekir diyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Öztürk.

Sayın Osman Demir, Tokat Milletvekili, buyurun Osman Bey. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

OSMAN DEMİR (Tokat) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tasarının ikinci bölümü üzerine şahsım adına söz aldım. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Tasarıda yer alan çerçeve 33’üncü maddede bir geçici madde düzenlenmektedir. Bu geçici maddeyle, 4749 sayılı Kamu Finansmanı ve Borç Yönetiminin Düzenlenmesi Hakkında Kanun’da bir düzenleme yapılmaktadır. Buraya çıkan çok değerli konuşmacılarımız da genelde bu maddeye atıf yaparak görüşlerini ileri sürmüşlerdir. Bu maddeye göre, bütçe kanunu hazırlanırken Hükûmete borçlanma yetkisi verilmiştir, bu maddede de bu borçlanma yetkisinin limiti 5 katına çıkarılmaktadır. Yani bu 5 katına niçin çıkarılıyor?

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Ve niye gerek görüyor?

OSMAN DEMİR (Devamla) – Niçin devletimiz borç altına sokuluyor? Bu sürekli ifade ediliyor. Bu konuda görüşlerimi ifade etmek istiyorum.

Değerli milletvekilleri, iktisat ve maliye okuyanlar çok iyi bilirler, ekonomi düz bir trend hâlinde büyümez, bazen büyür bazen küçülür. Büyüme oranı bazen daha küçük çıkar bazen büyük olur bazen de negatife düşer. Şimdi, hepimiz biliyoruz ki büyüme oranının negatife düştüğü bir dönemi yaşıyoruz. Bunun sebebini de hepimiz biliyoruz, küresel kriz diyoruz. Yani burada büyüme oranının negatife düşmesinin sebebi, AK PARTİ’nin uyguladığı herhangi bir hatalı iktisat politikasından kaynaklanan bir faktör değildir. Bunu iyi tespit etmemiz lazım.

HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – İyi olunca sizden, kötü olunca bizden.

OSMAN DEMİR (Devamla) – Şimdi, ortada bir realite var, dünya gerçeği var değerli milletvekilleri. İşi çarpıtmaya çalışmayalım.

Yine, iktisat ve maliye okuyanlar bilir ki bütçe açık ve fazlaları aynı zamanda bir dengeleyici görevi görür. Ekonomik stabilizatör diyoruz buna. Nedir bu? Millî gelir küçüldüğü zaman vergi gelirleri düşer ama kamu harcamalarını azaltamazsınız. Niye azaltamazsınız?

YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) – Mesela uçak alabilirsiniz!

OSMAN DEMİR (Devamla) - Çünkü kamu harcamalarını azalttığınız zaman millî geliriniz daha fazla daralır. Ne yapmanız lazım? Doğal olarak açık oluşur. Doğaldır bu açık. Şimdi, biz bunu söylüyoruz, açık doğaldır diyoruz, bu sefer diyorsunuz ki “Efendim, açık doğal, tamam, anladık da niye bu kadar çok çıkıyor? Niye öngöremediniz?”

Arkadaşlar, bütçe ne zaman yapılmaya başlanıyor, buna iyi bakmamız lazım. Şimdi, eylül, ekim aylarında başlamışsınız bütçenin ön hazırlıklarına. Kasım ayında bütçe çıkarmışsınız. Şimdi, 2008’in sonlarına doğru, Amerika’da, doğru, bu patlak verdi ama tam da biz bu bütçeyi görüşürken patlak verdi. Küresel krizin bu boyutta derinliğe sahip olacağını kim diyebilir ki ben yüzde 100 tahmin ettim, ben biliyordum. Yok öyle bir şey.

ALİM IŞIK (Kütahya) – Bütçe görüşmeleri sırasında uyardık.

OSMAN DEMİR (Devamla) – Kusura bakmayın. Yok öyle bir şey, yok. Ne yapıyorsunuz? Bir dalga geliyor, tedbir alıyorsunuz. Yeni bir dalga geliyor, birçoğu da beklediğinizden büyük geliyor, bilemiyorsunuz, yeni bir tedbir alıyorsunuz.

HARUN ÖZTÜRK (İzmir) – Beklediğiniz için büyüyor.

OSMAN DEMİR (Devamla) – Dolayısıyla doktor hastasının başındadır. Sürekli tedavi ediyor, ben çaresiz kaldım demiyor.

YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) – Doktor yok, doktor.

OSMAN DEMİR (Devamla) – Sürekli hastasını tedavi ediyor. Ortada anormal bir durum yoktur. Borçlanmadaki artmada da anormal bir durum yoktur. Aynı şekilde, unutmayalım…(CHP sıralarından gürültüler)

ERGÜN AYDOĞAN (Balıkesir) – Doktorun eğitimi zayıf!

OSMAN DEMİR (Devamla) - Değerli milletvekilleri, lütfen, söyleyeceklerimiz gürültüye gitmesin. Önemli şeyler söylediğimi düşünüyorum.

ERGÜN AYDOĞAN (Balıkesir) – Yanılma yüzde 10!

OSMAN DEMİR (Devamla) - Değerli milletvekilleri, AK PARTİ iktidara gelmeden önce bütçe açıkları neydi, bizden sonra bütçe açıkları nereye düştü? Niye? Çünkü büyüme performansımız çok iyi.

MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) – Şimdi nereye geldi, buna bakacaksınız.

OSMAN DEMİR (Devamla) – Büyüme performansınız çok iyiyse vergi gelirleriniz artar.

ERGÜN AYDOĞAN (Balıkesir) – Hangi büyüme! Yüzde 5 küçülüyoruz!

OSMAN DEMİR (Devamla) - Bakın, bütçe otomatik dengeleyicidir, otomatik dengeleyici görevini görüyor. Vergi gelirleriniz artar, bütçe açıklarınız azalır. Bu olmuştur. Şimdi de bir küresel krizden dolayı millî gelirimiz küçüldüğü için, vergi gelirlerimiz düşmektedir, kamu harcamalarını da daraltamamaktasınız çünkü kamu harcamalarını daraltmanız millî gelirin daha şiddetli daralmasına yol açar. Yazık olmaz mı benim vatandaşıma?

ERGÜN AYDOĞAN (Balıkesir) – Millî gelir 10 bin dolar!

OSMAN DEMİR (Devamla) - Şimdi, bir taraftan “Ya bu kadar açık vermesin. Bütçe açıklarına izin vermeyelim.” demek “Kamu harcamalarını azaltalım.” demektir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Demir, konuşmanızı tamamlayınız efendim.

Buyurun.

OSMAN DEMİR (Devamla) – “Kamu harcamalarını azaltalım.” demek de “İşsizlik daha fazla artsın.” demekle eş değerdir.

Arkadaşlar, biz burada doğru olanı yapıyoruz. Olayları çarpıtmayalım.

ERGÜN AYDOĞAN (Balıkesir) – Millî gelir 10 bin dolar!

OSMAN DEMİR (Devamla) – Kendimizle tenakuza düşmeyelim. Doğal olarak kamu harcamalarını kısamıyoruz, vergi gelirlerindeki azalmadan dolayı da bütçe açıklarımız artıyor.

Bu açığı nereden kapatacağız? İki yolunuz var; ya yurt dışından borçlanırsınız ya yurt içinden ya da para basarsınız.

ERGÜN AYDOĞAN (Balıkesir) – Yüzde kaçla?

OSMAN DEMİR (Devamla) – Para basmanın yolunu kapattık biliyorsunuz. Merkez Bankası özerktir artık, bağımsızdır. Dolayısıyla, para basamıyorsunuz. Yurt dışından borçlanmayı mı tercih edersiniz, yurt içinden mi?

ERGÜN AYDOĞAN (Balıkesir) – Deniz Fenerinden alırız!

OSMAN DEMİR (Devamla) - Biz yurt içinden borçlanmayı tercih etmiş oluyoruz.

Yüce heyeti saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın milletvekilleri, soru-cevap işlemi gerçekleştireceğiz.

Sayın Genç, buyurun efendim.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Tabii, bugün çok keyfî bir Meclis yönetimine şahit oluyoruz. Bakın, 12, 22, 20, 18, 15 ve 14’üncü maddeler üzerinde önergelerim vardı, maalesef işleme konulmadı ve mahsus müdahale etmedim. Tabii, şimdi Meclis Başkanlık Divanı böyle taraflı hareket ederse ben her şeyde çıkıp da burada stresle ne diyeyim yani. Önergelerim orada ama nedense işte keyfî bir yönetim. Meclis, çıkıyor, saatlerce ara veriyor. Böyle bir Meclis yönetimi olmaz ki. Böyle bir çalışma yöntemi yok. Onun için, yani ne diyelim, her gün burada geliyoruz Mecliste stres içinde, keyfîliklerle mücadele, soygunlarla mücadele, Hükûmetin keyfîlikleriyle mücadele ediyoruz.

Şimdi soru soruyorum Hükûmete: Bizim, Tunceli Pülümür ilçesinin hükûmet konağı uzun zamandan beri yok. Devlet daireleri orada gecekondularda ve barakalarda çalışıyor. Bu mücadelemiz sonunda programa konuldu ama bu sene de ihalesi yapıldı. 250 milyar gibi bir para vermişler, çok küçük bir para. Bu hükûmet konağının yapılması için herhangi bir ödenek verecek misiniz ve kaç senede yapılacak?

İkincisi: Tunceli iline yine bu sene üniversite açıldı, bu üniversitenin öğrenci yurdu yok. Bu öğrenci yurdu ne zaman yapılacaktır? Hükûmetten net bir karşılık bekliyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Bakanım.

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; Tunceli Pülümür hükûmet konağıyla alakalı hususta, bunu bir inceleyelim Sayın Genç. İçişleri Bakanlığı bu ödenek planlamasını yapıyor bildiğiniz gibi ve şu ana kadar da -arkadaşlarım bana- “250 bin TL civarında” dediniz.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Kaç senede yapacaksınız?

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Bununla alakalı bir inceleyelim, İçişleri Bakanlığının ödenek planlamasına bir bakalım.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Yurt vardı, yurt ne oldu?

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Yurda da bakalım, notumu alıyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Genç, burada önümüze gelen hususlarda ben aynen uyguluyorum. Şahsınıza veya herhangi bir arkadaşa, hiç kimseye haksızlık yapılma diye bir şey yoktur.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, önergeler burada.

BAŞKAN – Ama, hafızayı beşer nisyan ile maluldür, bazen insanlar aldıkları kararları unutabilirler daha sonra, olabilir böyle şeyler, ona bir itirazım yoktur benim.

Teşekkür ederim.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Kim unutmuş? Niye unutmuş? Önergeler orada.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, ikinci bölüm üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Şimdi, ikinci bölümde yer alan maddeleri, varsa o madde üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza sunacağım.

26’ncı maddeye bağlı geçici madde 8’i oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Geçici madde 9 üzerinde bir adet önerge vardır, önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 410 sıra sayılı Kanun Tasarısının 26 ncı maddesi ile 178 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye eklenen geçici 9 uncu maddenin üçüncü fıkrasının madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

 

Mustafa Kalaycı

Erkan Akçay

Mehmet Günal

 

Konya

Manisa

Antalya

 

Behiç Çelik

Osman Ertuğrul

D. Ali Torlak

 

Mersin

Aksaray

İstanbul

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) – Katılamıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet?

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Gerekçe…

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Hastalık gruplarına göre yatarak tedavide sağlanan sağlık hizmetleri için hizmet bedelinin % 1'ine kadar katılım payı alınabilmesi, alınan katılım payının tutarının, bir takvim yılında asgari ücret tutarını geçmemek kaydıyla her bir yatarak tedavi için asgari ücretin dörtte birini geçemeyeceği belirtilmektedir.

Bu duruma göre, sağlık hizmetleri paralı hâle getirilmektedir. Komisyonda sunulan gerekçede büyük boyutlara ulaşan sağlık giderlerinde tasarruf sağlamak amacıyla sağlık hizmeti faturalarının sigortalı veya emeklilerce kontrol imkânı oluşacağı, böylelikle usulsüzlük ve yolsuzlukların önlenebileceği ileri sürülmüştür.

Bu düzenleme, zaten mevcut gelirleriyle geçimini temin etmekte zorlanan memur, işçi, esnaf, çiftçi, emekli gibi nüfusumuzun önemli bir kısmını oluşturan dar gelirli vatandaşlarımıza yeni bir yük getirecek ve sağlık hizmetlerinden yararlanmama gibi bir sonuç doğurabilecektir. Bu düzenleme sosyal devlet ilkesi ile bağdaşmamakta olup Anayasa’mıza aykırıdır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Geçici madde 9’u oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Geçici madde 10’u oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Geçici 8, 9, 10’uncu maddelerin bağlı olduğu çerçeve 26’ncı maddeyi geçici maddelerle birlikte oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Madde 27’yi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

28’inci madde üzerinde bir adet önerge vardır, önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 410 Sıra Sayılı Tasarı'nın 28’inci Maddesinin Tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

 

M. Akif Hamzaçebi

Yaşar Ağyüz

Kemal Demirel

 

Trabzon

Gaziantep

Bursa

 

Ferit Mevlüt Aslanoğlu

Vahap Seçer

Mustafa Özyürek

 

Malatya

Mersin

İstanbul

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) – Takdire bırakıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet?

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Hamzaçebi, gerekçeyi mi okutayım?

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Gerekçeyi okutun Sayın Başkan.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Tasarının 25 inci maddesinin (b) bendi ile hükümet konaklarının yapımı konusundaki görev Maliye Bakanlığı Milli Emlak Genel Müdürlüğünden alınmakta, Tasarının 28 inci maddesi ile de bu görev İçişleri Bakanlığına verilmektedir. Hükümet konakları sadece İçişleri Bakanlığına bağlı birimlerin bulunduğu yerler değildir. Hükümet konaklarında Devlete ait birçok birim bulunmaktadır. Bu nedenle bu binaları İçişleri Bakanlığı hizmet binaları olarak görmemek gerekir. 2009 yılına kadarki uygulamada hükümet konakları İçişleri Bakanlığının görüşü alınarak Maliye Bakanlığı tarafından yapılmaktaydı. Madde ile 2009 yılı Bütçe Kanununda yer alan hüküm 178 KHK'ya taşınmaktadır. Düzenleme Hükümet Konaklarını Devletin temsil edildiği bu nedenle ilgili diğer kurumların birimlerinin de bulunduğu binalar olarak görmemektedir. Hükümet konaklarının yapımı konusundaki yetkinin Maliye Bakanlığından alınarak İçişleri Bakanlığına verilmesi doğru değildir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Böylece 28’inci maddeyi iptal ettik, tasarıdan çıkarmış olduk. Bundan sonraki maddeler bu şekilde teselsül ettirilecektir. Şimdi oylarınıza sunacağım 29’uncu madde, böylece 28’inci madde oluyor.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Ben maddeleri eski şekliyle okuyacağım. Arkadaşlarımız o silsileyi ona göre düzeltecekler.

30’uncu madde üzerinde aynı mahiyette iki önerge vardır, önergeleri okutuyorum:

TBMM Başkanlığı’na

Görüşülmekte olan “Bütçe Kanunlarında Yer Alan Bazı Hükümlerin İlgili Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelere Eklenmesi ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı”nın çerçeve 30 uncu maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                                                                                                             Harun Öztürk

                                                                                                                    İzmir

T.B.M. Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 410 sıra sayılı yasa tasarısının 30. maddesiyle eklenen geçici madde 8’in tasarı metninden çıkarılmasını arz ederim.

                                                                                                              Kamer Genç

                                                                                                                  Tunceli

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) – Katılamıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet?

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Öztürk, buyurun efendim.

HARUN ÖZTÜRK (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şahsım ve Demokratik Sol Parti adına yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Tasarıdan çıkarılmasını istediğimiz çerçeve 30’uncu madde niçin getiriliyor, ona bakalım. Millî Eğitim Bakanlığına bağlı her derece ve türdeki örgün ve yaygın eğitim kurumlarında görev yapan yönetici ve öğretmenlerden Bakanlık merkez ve taşra teşkilatı ile Bakanlığa verilmiş bir görevi yürütmek üzere diğer kurumlarda ilgili mevzuatına göre geçici olarak görevlendirilenlere 1/7/2006 ile 23/1/2009 tarihleri arasında 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’ye aykırı ödemeler yapılmıştır. Yasaya aykırı ödeme yapılmazdan önce Maliye Bakanlığından bu ödemelerin yasaya uygun olup olmadığı yönünde herhangi bir görüş de talep edilmemiştir.

Komisyonda yapılan eleştiriler üzerine, Sayın Maliye Bakanı, “Metinden çıkarılması yönünde önerge verin, çıkaralım.” şeklinde kesin kanaat beyan etmişti. Sayın Bakanın bu beyanına dayanılarak metinden çıkarılması yönünde vermiş olduğum değişiklik önergesi ise bu defa Sayın Bakanın takdirine bırakması üzerine Komisyon tarafından reddedilmiştir.

Şimdi, biraz sonra oylarınızla, Türkiye Büyük Millet Meclisinde alınan bir yetki kanununa dayanılarak çıkarılmış bulunan 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’ye aykırı yapılan söz konusu ödemeleri affedeceksiniz. Milletvekilleri olarak kullanacağınız oylarınızla vatandaşlara diyeceksiniz ki: “Bizim her çıkardığımız yasayı o kadar da ciddiye almayabilirsiniz. Nasıl olsa af çıkarırız, çözeriz.“ Sonra da niçin biz hukuk devletini bir türlü hayata geçiremiyoruz diye herkesle birlikte siz de şikâyette bulunacaksınız.

Değerli milletvekilleri, hukuk devleti anlayışının yerleşememesinde bu tür af uygulamalarının etkili olduğunu ve bunda bizim de sorumluluğumuz bulunduğunu unutmayınız.

Çorba tasarıyı önergelerimizle tatlandırma şansının kalmadığını görmüş bulunuyoruz. Bu nedenle, kalan üç önergemizin gerekçelerinin okutulmasıyla yetineceğimi ifade ediyor, yüce heyetinizi tekrar saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Öztürk.

Sayın Genç, konuşacak mısınız?

KAMER GENÇ (Tunceli) – Evet, Sayın Başkan.

BAŞKAN – Buyurun.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 410 sıra sayılı Yasa Tasarısı’nın 30’uncu maddesinin tasarı metninden çıkarılmasıyla ilgili olarak verdiğim önerge üzerinde söz almış bulunuyorum, hepinize saygılar sunuyorum.

Değerli milletvekilleri, Türkiye eğer bir hukuk devleti ise, hukuk işliyorsa, kanunlar çıkarılıyorsa ve bu kanunlara göre işlem yapmak gerekiyorsa, bu kanunlara uymak lazım. Kanun çıkarmışsınız, diyorsunuz ki: Şu personele şu miktarda maaş ödenir, şu kadar harcırah ödenir. Bir bakan çıkıyor -bakanlar çıkıyorlar- kendi yandaşlarına, belki sevgililerine, belki çok daha yakın ahbaplarına diyor ki: Yahu ben o kanunu bir tarafa attım, ben bu kanunu falan her tarafa atıyorum, sana fazladan para ödüyorum. Bu ahlaksızlık değil mi? Ahlaklı mıdır? Kanunu niye çıkarıyorsunuz? Ondan sonra da getiriyorsunuz, yahu işte, bu bakanlıkta fazla ödeme yapılmış, ee biz bu bakanlığın fazla yaptığı ödemeleri kanunla terkin edelim. Bu ahlaklı mıdır acaba? İşte, düzenleme ve denetleme kurulları üyelerine verilen 3,5 trilyon lira parayı bir maddeden sildiniz, almayız diyorlar. Yahu, o zaman niye kanun çıkarıyorsunuz?

Bir kanun çıkaralım, AKP İktidarı zamanında bakanlar yanında çalıştırdıkları adamların boyuna baksınlar, posuna baksınlar, ondan sonra onların kendine yakınlıklarına baksınlar, bunların paralarını istedikleri gibi ödesinler. Ondan sonra da zaten kanuna da gerek yok, istedikleri gibi ödesinler. Böyle bir şey olur mu değerli milletvekilleri? Yani böyle bir hukuk devleti olur mu? Böyle bir devlet de olur mu yahu? Böyle bir devlet olur mu?

Şimdi yine getirmişsiniz ilerideki bir maddede de il genel meclisi üyelerinin ve kaymakamların fazladan aldığı paraları yine affediyorsunuz. Yahu, siz ne biçim devletsiniz? Yahu, siz ne biçim hükûmetsiniz? Sizin devri iktidarınız zamanında herkes kanunları ihlal edecek, devletin parasını alacak cebine koyacak, ondan sonra da siz çıkacaksınız kanun getirip bunları affedeceksiniz. Yahu, bu dünyanın neresinde görülmüş? Sizden önce hangi iktidarlar zamanında yapılmış? Hele bir tane örnek gösterin, deyin ki: Bizden önce şu seksen yıllık cumhuriyet hükûmetleri zamanında böyle keyfî, bakanlar kendi yandaşlarına devletin parasını ceplerine atmışlar, ondan sonra da getirmişler biz bunları kanunla affettik demişler. Böyle bir şey yok sayın milletvekilleri, böyle bir şey yok. Böyle bir şey yok yani.

Tabii, biz burada önerge veriyoruz, Başkanlık Divanında şimdi, bilmem, kaç tane önergem var, burada söyledim. Bekir Bey geldi “Efendim, biz önergelerimizi çekmeyelim de…” Yahu, kardeşim, çek, çekme… Ben milletvekiliyim. Ben buraya önerge vermişim. Sayın Başkan -orada, temel kanunda iki milletvekilinin önergesi var- bir tane okutup da… Vermişler kapatmışlar. Kapatsın efendim. Benim önergem varsa işleme koyacaksın. Koymadığın zaman dersin ki “Arkadaş, senin önergen işleme girmemiştir.” Yani Türkiye Büyük Millet Meclisi hukuku kaybetmiş, basireti kaybetmiş. Sebebi, Meclis Başkanlık Divanının davranışı ve AKP İktidarının davranışı. Yani hukuk işlemiyor, kanun işlemiyor…

İşte, Hüseyin Çelik burada. Kendisi giderken 700 tane yandaşı öğretmeni getirdi; hukuku bir tarafa attı, her şeyi bir tarafa attı, beş senelik, altı senelik öğretmenleri getirdi lise müdürü yaptı, millî eğitim müdürü yaptı, personel müdürü yaptı. 76’ncı madde… Yahu, 76’ncı madde sana bu kadar keyfî hareket etme hakkını verir mi? Yarın öbür gün Yüce Divana gittiğin zaman seni perişan ederler. Yahu, şimdi, bu memlekette yirmi yıllık öğretmen var, yirmi beş yıllık öğretmen var, yönetici var, sen bunların hakkını yok edeceksin, ondan sonra gideceksin “Bak, kanun bana yetki vermiş, ben bunu istediğim yere getiririm.” Bu, hangi ahlakta var arkadaşlar? Bu, ne dinde var, ne ahlakta var, ne insanlıkta var! Adam yirmi beş sene orada emek vermiş, sen, beş senelik, altı senelik bilmem imam-hatip okulu mezununu getiriyorsun tepesine yönetici atıyorsun. Böyle devlet yönetimi olur mu sayın milletvekilleri? Böyle olmaz yahu! Ya bu devleti böyle…

OSMAN KILIÇ (Sivas) – Onlar Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı değil mi?

KAMER GENÇ (Devamla) – Efendim, bakın, imam-hatibe ben karşı değilim.

OSMAN KILIÇ (Sivas) – Onlar Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı değil mi?

KAMER GENÇ (Devamla) - Efendim, bakın, ben ona karşı değilim. Bir defa, istiskal etme. İmam-hatip okulu mezunu yirmi beş yıllık öğretmeni getirir atarsan saygı duyarım ama yirmi beş yıllık öğretmenin, normal eğitim görmüş bir insanın başına getirip de sekiz yıllık imam-hatip okulu mezununu atarsan onda hata görürüm. Bak, bunu yanlış anlıyorsunuz. Bütün mesele buradan kaynaklanıyor. Aynı şartları taşıyan öğretmenlere…

OSMAN KILIÇ (Sivas) – Atama yapamaz mı?

KAMER GENÇ (Devamla) - Ben diyorum ki, yirmi beş yıllık adamın emeği var yahu, emeği var, orada öğretmen… Onu bir tarafa atıyor ama din kültürü ve ahlak dersi öğretmenini getiriyor. Benim Tunceli’de Millî Eğitim Müdürü din kültürü ve ahlak dersi öğretmeni, kaç yıllık öğretmen, bir sorun bakalım. Orada Fen Lisesi Müdürlüğüne atadıkları öğretmen kaç yıllık öğretmen, bir sorun bakalım.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

KAMER GENÇ (Devamla) – Arkadaşlar, Allah var ya o Allah, Allah insanın canına okur. (Gülüşmeler) Neyse ya. Eğer Allah’ın adaletini bir şeye şey ederseniz… Yahu, diyor ki: Ben sana akıl vermişim, izan vermişim, hiç olmazsa hak ve hukuk… (Gülüşmeler) Ya arkadaşlar… Yani şimdi, bu kadar keyfîliği Allah affetmez. Allah affetmez ya, affetmez arkadaşlar. Yani sen şimdi getiriyorsun hakkı, hukuku, kuralları bir tarafa atıyorsun, ondan sonra da getirip de böyle keyfî işlem yapıyorsunuz, bu olmaz. Bu affı niye getiriyorsunuz? Çok acıyorsanız öğretmenlere Hüseyin Çelik kendi cebinden çıkarsın versin bu paraları arkadaşlar. Yani mademki o öğretmenlere keyfî ödemeler yapmış, kendi cebinden parayı çeksin versin. Niye bizzat devletin kesesinden çıkaralım verelim? Kural bu. Siz, eğer, bakın, bu bakanlara bu kadar keyfîlikler tanımayın ama tanırsanız onun sorumluluğu size ait.

Önergemin kabulünü istiyorum.

Saygılar.

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki iki önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önergeler kabul edilmemiştir.

HÜSEYİN ÇELİK (Van) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

HÜSEYİN ÇELİK (Van) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Bakanım, biraz müsaade edin Sayın Çelik.

31’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

32’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Buyurun Sayın Çelik.

HÜSEYİN ÇELİK (Van) – Efendim, biraz önce hatip ismimi vererek doğru olmayan bazı beyanlarda bulundu. Ben, müsaade ederseniz, sataşmadan dolayı birkaç dakika söz istiyorum. (CHP sıralarından “Sataşma yok.” sözleri)

BAŞKAN – Birleşim devam ediyor, ileriki aşamalarda değerlendirelim Sayın Çelik.

Madde 33’e bağlı geçici madde 20 üzerinde üç adet önerge vardır aynı mahiyette, önergeleri okutuyorum:

TBMM Başkanlığına

Görüşülmekte olan 410 sıra sayılı yasa tasarısının 33. maddesine bağlı Geçici Madde 20’nin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederim.

                                                                                                              Kamer Genç

                                                                                                                  Tunceli

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 410 sıra sayılı Kanun Tasarısının 33 üncü maddesi ile 28/3/2002 tarihli ve 4749 sayılı Kanuna eklenen geçici 20 nci maddenin Tasarı metninden çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.

 

Mustafa Kalaycı

Erkan Akçay

Mehmet Günal

 

Konya

Manisa

Antalya

 

Osman Ertuğrul

D. Ali Torlak

Behiç Çelik

 

Aksaray

İstanbul

Mersin

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 410 Sıra Sayılı Tasarı'nın çerçeve 33 üncü Maddesi ile 28/3/2002 tarihli ve 4749 sayılı Kamu Finansmanı ve Borç Yönetiminin Düzenlenmesi Hakkında Kanun'a eklenmesi öngörülen "Geçici Madde 20"nin Tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

 

M. Akif Hamzaçebi

Yaşar Ağyüz

Kemal Demirel

 

Trabzon

Gaziantep

Bursa

 

Ferit Mevlüt Aslanoğlu

Vahap Seçer

Faik Öztrak

 

Malatya

Mersin

Tekirdağ

 

Mustafa Özyürek

Ali Koçal

 

 

İstanbul

Zonguldak

 

BAŞKAN – Sayın Komisyon, önergelere katılıyor musunuz?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) – Katılamıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet?

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge sahipleri adına bir söz talebi var mı?

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Gerekçeyi okutun.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Gerekçe.

BAŞKAN – Gerekçeleri okutayım.

Sayın Genç, konuşacak mısınız, gerekçeyi mi okutayım?

KAMER GENÇ (Tunceli) – Gerekçeyi okutun.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutayım, peki.

Gerekçeleri okutuyorum:

Gerekçe:

2009 Bütçe kanununda öngörülen açık 14.85 milyon TL idi, şimdi 74.25 milyon TL’ye çıkmaktadır. Bu durumda hükûmet iflas etmiştir, çekilmesi gerekir.

Gerekçe:

Bu düzenleme ile net borç kullanımı miktarı konusunda 4749 sayılı Kanunda belirlenen esaslar ortadan kaldırılmaktadır. Böylelikle 2002 yılında bir reform niteliğinde uygulamaya konulan kamu finansmanı ve borç yönetimine ilişkin hükümler anlamsız hâle getirilmektedir.

2009 yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanununda belirtilen başlangıç ödenekleri toplamı ile tahmin edilen gelirler arasındaki fark (Bütçe Açığı), 10.398 milyon TL öngörülmekle birlikte, 2009 Nisan Ayı Bütçe Gerçekleşmelerine göre Ocak-Mayıs döneminde 20 milyar lirayı aşmıştır. Dolayısıyla yılın ilk beş ayında gerçekleşen bütçe açığı, bütçe kanununda 2009 yılı için öngörülen bütçe açığı miktarının iki katına çıkmıştır.

Bütçe, devletin gelecek belirli bir dönem içindeki gelir-giderlerini tahmin eden ve bunların yürütülüp uygulanmasına izin veren hukuki bir tasarruftur.

Bütçe hakkı, Türk milleti adına Türkiye Büyük Millet Meclisinindir. Kamu mali yönetiminin, Türkiye Büyük Millet Meclisinin bütçe hakkına uygun şekilde yürütülmesi, 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanununun 5 inci maddesinde de yer verildiği üzere kamu maliyesinin temel ilkelerindendir.

Mevcut duruma göre 2009 yılı bütçesinin gelir-gider tahminlerinin gerçeklerden çok uzak olduğu açıktır. Daha 2009 yılının ilk 5 ayında gelirler ve giderler arasında oluşan bütçe açığında yüzde 100'e varan bir sapma söz konusudur. Bütçe hedefleri gerçekçi değildir.

Dolayısıyla 2009 yılı bütçesinin ivedilikle revizyona tabi tutulması gerekmektedir.

Gerekçe:

Tasarının çerçeve 33 üncü maddesi ile 4749 sayılı Kanuna eklenmesi öngörülen Geçici 20 nci Madde anılan Kanunun 5 inci maddesinde düzenlenen net borç kullanım tutarının 1/1/2009 tarihinden geçerli olmak üzere Bakan ve Bakanlar Kurulu tarafından artırılan tutarın 4 katına yükseltilmesini düzenlemektedir. Komisyon çalışmaları sırasında 4 katlık sınırın 5 katına yükseltilmesi benimsenmiştir. 5 kata yükseltmenin gerekçesi "küresel krizin etkileri nedeniyle bütçe açığında oluşması muhtemel sapma" olarak açıklanmıştır.

Oysa 4749 sayılı Kanunun 5 inci maddesi 2001'de yaşanan krizin ardından hem başlangıç bütçelerinin TBMM'ne samimi olarak getirilmesini sağlayan, hem de yıl içinde mali disiplini güvence altına alan bir mali kuraldır. Bu kural 2002 sonrasında güveni sağlayan önemli bir çapadır.

Şimdi bu kural hükümet tarafından bir yıl için dahi olsa ortadan kaldırılmaktadır. Bu ekonomide tüm çapaların koptuğu ya da taradığı bir dönemde önemli bir çapanın daha yok edilmesi anlamına gelmektedir.

Ayrıca hükümetin bir yandan önümüzdeki dönemde "mali kural” getireceğini söyleyerek piyasaları sakinleştirmeye çalışırken, diğer yandan mevcut mali kuralı askıya alması samimiyetle bağdaşmamaktadır. Bu durum ciddi bir güven bunalımına yol açmaktadır.

Diğer taraftan 2009 yılı Bütçesinin gelir hedeflerinin tutmayacak olması nedeniyle Bütçe Kanunu ile öngörülen 13.571 milyon TL.lik borçlanma limitinin yeterli olmayacağı açıktır. Anılan borçlanma limitinin yüzde 5 Bakan Onayı ile yükseltilebilecek sınırı 14.250 milyon TL., ilave yüzde 5 Bakanlar Kurulu Kararı ile yükseltilebilecek sınırı ise 14.962 milyon TL.dir. Bu durumda borçlanma limiti 4 katlık sınır ile 59.848 milyon TL.ye yükselirken 5 katlık limit 14.962 milyon TL. fazlasıyla 74.810 milyon TL.ye yükselmektedir. Bunun anlamı Tasarının TBMM'ye sevk edildiği andan itibaren borçlanma ihtiyacının da arttığı ve hükümetin bütçe açığı tahminini netleştiremediğidir. Yine bunun bir diğer anlamı da 13 Nisan 2009 tarihinde açıklanan Katılım Öncesi Ekonomik Program (KEP)daki hedeflerin daha şimdiden geçersiz hâle geldiğidir. Sonuçta yıl sonuna doğru Hazine'nin finansman temininde sorunlar yaşayabileceği yönünde bir endişe ortaya çıkabilecektir.

Yukarıda yapılan açıklamalar çerçevesinde olayın bir diğer yönü de şudur:

2009 yılı Bütçesinin dayandığı bütün varsayımlar, bütün makroekonomik göstergeler çökmüştür. Geçerliliğini yitiren varsayımlar üzerine kurulu bir bütçenin borçlanma limitinin revize edilerek uygulanması kesinlikle doğru değildir. Varsayımlardaki çöküşü hükümet kabul etmekte, buna göre bir gelir-gider hesabı yapmakta ve bu hesaba göre ortaya çıkan borçlanma ihtiyacını bir yasa tasarısı ile TBMM’ne getirmektedir. Ancak borçlanma ihtiyacı parlamentoya getirilip yetki istenirken bunun arkasındaki gelir gider hesapları getirilmemektedir. Yapılması gereken bu hesabın parlamentoya getirilmesidir. Yüzde 4'lük büyüme yerine şimdilik yüzde 3,6 (IMF'ye göre 5,1) lık küçülmeye göre ortaya çıkan gelir azalışına göre Bütçenin B Cetveli yeniden düzenlenmek zorundadır. 2009 yılı Bütçesinde Hükümet Genel Bütçe Geliri olarak 243 milyon TL., Vergi Geliri olarak da 202 milyon TL. öngörmüşken KEP ile bu rakamlar revize edilmiştir. Genel Bütçe Geliri KEP'teki revize hedeflere göre 212 milyon TL., Vergi Geliri de 170 milyon TL. olmaktadır. Harcamalarda şimdilik ciddi bir değişiklik olmayacağı varsayılırsa; yapılması gereken Gelir Bütçesi'nin yeniden yapılmasıdır. Bu yola gidildiği takdirde borçlanma yetkisinin ayrıca artırılması yönünde bir düzenlemeye yani mali kuralın değiştirilmesine gerek bulunmamaktadır. Zira Bütçe Kanununun 3 üncü Maddesine göre ödenekler toplamı ile tahmini gelirler toplamı arasındaki fark net borçlanma ile karşılanacaktır.

Bu yola gidilmeyip de sadece borçlanma yetkisinde değişiklikle yetinilmesi parlamentonun bütçe hakkına tecavüzdür.

BAŞKAN – Evet, gerekçelerini dinlediğiniz önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önergeler kabul edilmemiştir.

Komisyonun bir düzeltme talebi var. Buyurun Sayın Komisyon.

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) – Bir düzeltme talebimiz vardır, arz ediyorum: 17/6/2009 tarihli ve 5909 sayılı Kanun ile 4749 sayılı Kanun’a 20’nci ve 21’inci geçici maddeler eklendiği gerekçesi ile bu maddeyle 4749 sayılı Kanun’a eklenmesi öngörülen geçici madde numaralarının 22 ve 23 olarak düzeltilmesi uygun olacaktır.

Arz ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim. Gereken notlar alınmıştır.

Geçici madde 23’ü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, düzeltmeyle birlikte eski geçici 20, yeni 22’nci maddeyi oylarınıza sunmuştum. Şimdi geçici eski 21, yeni 23’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Çerçeve 33’üncü maddeye bağlı geçici maddeleri birlikte oylarınıza arz ediyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

34’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

35’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

36’ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

37’nci maddede aynı mahiyette iki önerge vardır, önergeleri okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 410 sıra sayılı yasa tasarısının çerçeve 37. maddesinin tasarıdan çıkartılmasını arz ederim.

                                                                                                              Kamer Genç

                                                                                                                  Tunceli

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan “Bütçe Kanunlarında Yer Alan Bazı Hükümlerin İlgili Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelere Eklenmesi ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı”nın çerçeve 37 nci maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                                                                                                             Harun Öztürk

                                                                                                                    İzmir

BAŞKAN – Komisyon önergelere katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) – Katılamıyoruz.

BAŞKAN – Hükümet?

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Sayın Öztürk, Sayın Genç, gerekçeyi mi okutayım?

HARUN ÖZTÜRK (İzmir) – Gerekçe okunsun Sayın Başkan.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Konuşacağım Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Öztürk’ün gerekçesini okutuyorum, Sayın Genç konuşacak.

Gerekçe:

Bilerek, yasaya aykırı bir şekilde yapılan fazla ödemelerin yargıdan dönmesi üzerine geçmişe yönelik kişi borçlarının affı için kanuni düzenleme yapılması hukuk devleti ile bağdaşmadığından işbu değişiklik önergesi verilmiştir.

BAŞKAN – Sayın Genç, buyurun.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 410 sıra sayılı Yasa Tasarısı’nın 37’nci maddesinin tasarı metninden çıkarılmasına ilişkin olarak verdiğim önerge üzerinde söz almış bulunuyorum. Hepinize saygılar sunuyorum.

Şimdi, bu maddede 5302 sayılı İl Özel İdaresi Kanunu’nun 28’nci maddesi il encümeni başkanı ve üyelerini ve 63’üncü maddesi de il encümenine katılan kaymakamları kastediyor. Şimdi, il encümeni başkanı ve üyeleriyle kaymakamların il özel idarelerinden tahsil edilen paralardan fazla, kanuna aykırı olarak ceplerine aldıkları paraları -bunları da- yine affediyorsunuz. Şimdi, yani bu neye dayanıyor affediyorsunuz? Biraz önce söylediğim gibi, arkadaşlar, bir kanun niye yapılır, bir hukuk niye düzenlenir? Herkesin bu hukuk düzeni içinde hareket etmesi için düzenlenir. Şimdi milletvekili maaşı belli. Şimdi Meclis Başkanının kafasına esse “Yahu, bazı milletvekillerine şuradan fazla para vereyim.” dese, arkasından da bir kanun getirip de “Ya, bu milletvekillerinin fazla aldığı paraları affedelim de bunlardan gelir tahsil etmeyelim.” dese, olur mu? Olmaz. İl genel meclisi de böyle işte; il özel idaresinin bütçesinde keyfî harcamalar yapıyorlar, keyfî ödemeler yapıyorlar.

Şimdi, siz bunları affettikten sonra -başında kaymakam var- maalesef, birçok yerlerde görüyoruz, işte, köylere hizmet götürme birliklerine giden paraların bir kısmı, maalesef, bakıyorsunuz, çok 4x4 cipler alıyor, ona biniyor. Çok refah içerisinde yaşıyorlar yani birçok yerlerdeki kaymakamlar. Çok dürüst çalışan kaymakam arkadaşlarımız da var ama çok da keyfî hareket eden kişiler de var. Çünkü bunlar niye keyfî hareket ediyorlar? Siyasi iktidara dayanıyorlar, “E, ben nasıl olsa, ne kadar keyfî hareket etsem de benim Ankara’da sırtım kalın, ondan sonra böyle hareket ederim.” diyor. İşte, Bolu Valisi geçen gün gidiyor, Abant’ta bir tarikat cemiyetinin toplantısına katılıyor, ondan sonra Türkiye Cumhuriyeti’nin kanunlarını, Anayasa’sını tenkit ediyor. Siyasi -eğer- konuşma yapıyorsan, çık siyaset yap kardeşim! Sen devletin valisisin, devletin nizamına uymak zorundasın. Ondan sonra, orada bulunan Bülent Arınç da kendisine sahip çıkıyor, “Tamam.” diyor. Ama o Bülent Arınç, acaba, hakikaten kendi düşüncesi aleyhine bir fikir beyan etseydi o Valiyi bir gün orada tutar mıydı? Tutmazdı. Nitekim, RTÜK Başkanını, dedi ki: “Bu Zahid Akman görevinden istifa etmesi lazım.” Ama Tayyip Bey dedi ki: “Ya, Bülent Bey yanlış yapmış.” Ondan sonra, Bülent Bey fermuar çekti ağzına. İşte böyle… Bu, işte, kim güçlüyse, kimin arkası güçlüyse, ondan sonra, çıkıyor her türlü keyfîlikler yapıyor, ondan sonra da…

Bunlar şimdi ne kadar para? Ben Sayın Bakandan öğrenmek istiyorum. Burada affetmek istediğiniz kaç lira Sayın Bakan? Mesela, işte, o denetleyici ve düzenleyici kurul üyelerini affetmek istediğiniz para “3,5 trilyon” demişti Sayın Bakan. Burada ne kadar? Onu da bir öğrenelim yani. Bu Meclisin bilmesi lazım. Ne kadar, usulsüz, keyfî, kaymakamlar ve il genel meclisi üyeleri ve başkanları para almış da siz bu kanunla bunu affediyorsunuz, onu bize söyleyin. Yani, hiç olmazsa, bunlar burada, Meclis neyi affediyor, onu bilmesi lazım. Yani bunlar o kadar devletin parasına el uzatıyorlar, alıyorlar, ceplerine atıyorlar. Öte tarafta da, kardeşim, yani bir emekli memura beş kuruş veremiyorsunuz.

Bugün bana Elazığ’ın Suluova’sından bir vatandaş telefon ediyor, diyor ki: “Kamer Bey ya” diyor, “Tarım arazilerimiz kurudu.” diyor. “Sularımız açık değil, araziyi sulayamıyoruz.” diyor. “Lütfen kürsüde bunu söyle.” diyor. “Kardeşim, senin 5 tane milletvekilin var. Bana niye söylüyorsun? Onlar çıksın söylesinler. Yani hem de iktidar partisi milletvekilleri. Ben söyleyeyim de” dedim, “Ben söylersem şimdi inadına senin suyunu kapatırlar Kamer Genç söyledi diye.” Çünkü sizdeki anlayış bu. Muhalefet partisi gerçekleri de dile getirse siz diyorsunuz ki bu şey değil. İnadına, o muhalefet partisi milletvekilinin dile getirdiği konudaki menfaati olan kişilerin menfaatlerini yok etmek için inadına inadına insanların üzerine gidiyorsunuz. İşte, bu, böyle birtakım insanların trilyonlara varan alacaklarını, devletin kesesinden haksız olarak aldığı paraları affedeceğinize, çiftçinin, köylünün o elektrik paralarına mahsup edin. O insanlar hiç olmazsa bu... İşte, sabahleyin Hükûmet sırasında oturan Bakan “Otuz altıda 1’ini ödesin.” diyor.

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – O zaman hiçbir şey yapmayalım!

KAMER GENÇ (Devamla) - Otuz altıda 1’ini ödeyecek gücü yoksa ne yapsın adam? O zaman adamın arazisi kuruyor. Ne oluyor? Millî ekonomi kaybediyor, yani ziraatın verimi düşüyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Genç, buyurun.

KAMER GENÇ (Devamla) – Onun için, biz tabii doğruları söyleye söyleye bıktık da siz yanlışları yapmaktan bıkmadınız. Böyle bir siyasi iktidarla baş başa kaldık. Hiç olmazsa -hani bugün Regaip Kandili- bu kandil gününde bu Mecliste yanlış kanun çıkarmayın. Allah korkusu olan insanlar haktan, adaletten ayrılmaz, değil mi? O zaman burada hiç olmazsa devletin parasına, milletin parasına el uzatanları affetmeyin. Yoksa bunların günahı sizin boynunuza.

Saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

MURAT ÖZKAN (Giresun) – Sayın Başkan, Sayın Hatibin konuşmasıyla ilgili bir açıklama yapmak istiyorum.

BAŞKAN – Yerinizden kısa bir söz talebiniz var.

Buyurun Sayın Özkan.

MURAT ÖZKAN (Giresun) – Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.

Sayın Hatip kaymakamların zevküsefa içerisinde gezdiğini, hatta 4x4 araç aldıklarını ifade etti. Kaymakamlar bu ülkede en ücra yerlerde görev yapan ve görev aşkıyla da dolu insanlardır, bir. İkincisi, zevküsefa içerisinde gezmeleri mümkün değildir. Herhâlde meslek olarak en fazla denetlenen, en fazla izlenen, halkın da en fazla değerlendirdiği kişilerdir. Taşıt Kanunu’na göre de arazi araçları almaları gerekiyor. Taşıt Kanunu’nda da 2 sayılı cetvelde yer alır araçları ve burada da araçları 4x4 olur olmaz, bilmiyorum ama arazi araçları almaları gerekiyor. Devletimizin onlara araç almaları gerekiyor, o açıdan değerlendiriyorum.

Fırsat buldukça belli mesleklerin burada tenkit edilmemesi gerektiğini, eğer bu meslek sahipleri yanlış yapıyorsa, bunun idari hiyerarşi içerisinde ya da yargı içerisinde düzeltilmesinin mümkün olduğunu ifade etmek istiyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önergeler kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Efendim?

KAMER GENÇ (Tunceli) – Benim açıklamamla ilgili, arkadaşımız yanlış bir algılamada bulundu. İsterseniz mikrofona konuşayım.

BAŞKAN – Tamam, gördüm ben, sisteme girdiğinizi gördüm Sayın Genç, bir müsaade edin.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Ben dedim ki, çok dürüst çalışan kaymakamlar da var ama keyfî hizmet yapanlar da var yani…

BAŞKAN – Tamam, meram anlaşılmıştır. Yani “Bütün kaymakamları kastetmedim, bazılarını kastettim.” diyorsunuz. Sayın Özkan da “Hizmet gereği olarak bunların bulunması lazım çünkü dağa, ovaya, ormana, her tarafa gidiyorlar. Onun için, hizmet için gerekli bunlar, yoksa başka şeyler için değil dedi.” İkinize de teşekkür ediyorum.

38’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

39’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

40’ıncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

41’inci madde üzerinde bir adet önerge vardır, önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 410 sıra sayılı Kanun Tasarısının 41 inci maddesi ile değiştirilen, 5510 sayılı Kanunun 68 inci maddesinin; (2) nci fıkrasında geçen "Birinci fıkranın (d) bendinde belirtilen sağlık hizmetleri bedelinin yüzde birine kadar katılım payı alınabilir. Yüzde birine kadar tespit edilen katılım payını almamaya, yarısına kadar indirmeye veya bir katına kadar artırmaya, gerektiğinde bu tutarları kanuni tutarlarına getirmeye veya indirmeye Kurum yetkilidir." cümlesi ile değiştirilen (4) üncü fıkrasının madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

 

Mustafa Kalaycı

Erkan Akçay

Mehmet Günal

 

Konya

Manisa

Antalya

 

Behiç Çelik

D. Ali Torlak

Osman Ertuğrul

 

Mersin

İstanbul

Aksaray

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) – Katılamıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet?

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) - Gerekçe okunsun Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Şandır, gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Hastalık gruplarına göre yatarak tedavide sağlanan sağlık hizmetleri için hizmet bedelinin % 1'ine kadar katılım payı alınabilmesi, alınan katılım payının tutarının, bir takvim yılında asgari ücret tutarını geçmemek kaydıyla her bir yatarak tedavi için asgari ücretin dörtte birini geçemeyeceği belirtilmektedir.

Bu duruma göre, sağlık hizmetleri paralı hâle getirilmektedir. Komisyonda sunulan gerekçede büyük boyutlara ulaşan sağlık giderlerinde tasarruf sağlamak amacıyla sağlık hizmeti faturalarının sigortalı veya emeklilerce kontrol imkânı oluşacağı, böylelikle usulsüzlük ve yolsuzlukların önlenebileceği ileri sürülmüştür.

Bu düzenleme, zaten mevcut gelirleriyle geçimini temin etmekte zorlanan memur, işçi, esnaf, çiftçi, emekli gibi nüfusumuzun önemli bir kısmını oluşturan dar gelirli vatandaşlarımıza yeni bir yük getirecek ve sağlık hizmetlerinden yararlanmama gibi bir sonuç doğurabilecektir. Bu düzenleme sosyal devlet ilkesi ile bağdaşmamakta olup Anayasa’mıza aykırıdır.

BAŞKAN – Gerekçesini dinlediğiniz önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

42’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

43’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

44’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

45’inci madde üzerinde bir adet önerge vardır, önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 410 sıra sayılı Kanun Tasarısının 45 inci maddesinin Tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

 

Mustafa Kalaycı

Erkan Akçay

Mehmet Günal

 

Konya

Manisa

Antalya

 

Behiç Çelik

D. Ali Torlak

Osman Ertuğrul

 

Mersin

İstanbul

Aksaray

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) – Katılamıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet?

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Şandır, gerekçeyi okutayım mı?

MEHMET ŞANDIR (Mersin) - Gerekçe okunsun Sayın Başkan.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe: 13/11/2008 tarihli ve 5811 sayılı Bazı Varlıkların Milli Ekonomiye Kazandırılması Hakkında Kanun ile yapılan uygulamanın süresinin uzatılması uygun bulunmamaktadır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

46’ncı madde üzerinde bir adet önerge vardır.

Önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 410 sıra sayılı Kanun Tasarısının 46 ncı maddesinin Tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

 

Mustafa Kalaycı

Erkan Akçay

Mehmet Günal

 

Konya

Manisa

Antalya

 

Osman Ertuğrul

D. Ali Torlak

Behiç Çelik

 

Aksaray

İstanbul

Mersin

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) – Katılamıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet?

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Gerekçe…

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe: 13/11/2008 tarihli ve 5811 sayılı Bazı Varlıkların Milli Ekonomiye Kazandırılması Hakkında Kanun ile yapılan uygulamanın süresinin uzatılması uygun bulunmamaktadır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Çerçeve madde 47’ye bağlı geçici madde 3 üzerinde iki adet önerge vardır.

Önergeleri okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 410 Sıra Sayılı Tasarının Çerçeve 47 nci Maddesi ile 5811 Sayılı Kanuna eklenmesi öngörülen Geçici 3 üncü Maddenin (1) numaralı fıkrasındaki “1/5/2009 ile 31/12/2009 tarihleri arasında elde edilen tam mükellefiyete tabi gerçek kişiler ile kurumların;” ifadesinin “Tam mükellefiyete tabi gerçek kişiler ile kurumların 1/5/2009 ile 31/12/2009 tarihleri arasında;” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

M. Akif Hamzaçebi

Yaşar Ağyüz

Vahap Seçer

 

Trabzon

Gaziantep

Mersin

 

Kemal Demirel

Ergün Aydoğan

Mustafa Özyürek

 

Bursa

Balıkesir

İstanbul

 

 

Ali Koçal

 

 

 

Zonguldak

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 410 sıra sayılı Kanun Tasarısının 47 nci maddesine bağlı geçici 3 üncü maddenin Tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

 

Mustafa Kalaycı

Erkan Akçay

Mehmet Günal

 

Konya

Manisa

Antalya

 

Behiç Çelik

D. Ali Torlak

Osman Ertuğrul

 

Mersin

İstanbul

Aksaray

BAŞKAN – Sayın Komisyon, önergeye katılıyor musunuz?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) – Katılamıyoruz.

BAŞKAN – Sayın Hükûmet?

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Katılmıyoruz.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Gerekçe…

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe: 13/11/2008 tarihli ve 5811 sayılı Bazı Varlıkların Milli Ekonomiye Kazandırılması Hakkında Kanun ile yapılan uygulamanın süresinin uzatılması uygun bulunmamaktadır.

BAŞKAN – Gerekçesini dinlediğiniz önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 410 Sıra Sayılı Tasarının Çerçeve 47 nci Maddesi ile 5811 Sayılı Kanuna eklenmesi öngörülen Geçici 3 üncü Maddenin (1) numaralı fıkrasındaki “1/5/2009 ile 31/12/2009 tarihleri arasında elde edilen tam mükellefiyete tabi gerçek kişiler ile kurumların;” ifadesinin “Tam mükellefiyete tabi gerçek kişiler ile kurumların 1/5/2009 ile 31/12/2009 tarihleri arasında;” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                 M. Akif Hamzaçebi (Trabzon) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) – Takdire bırakıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet?

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkanım.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Gerekçeyi okutun Sayın Başkan.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe: İfade daha düzgün bir hâle getirilmektedir.

BAŞKAN – Gerekçesini dinlediğiniz önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.

Geçici madde 3’ü kabul edilen önerge doğrultusunda oylarınıza arz ediyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Geçici madde 4 üzerinde bir adet önerge vardır, önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 410 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 47’nci maddesine bağlı geçici 4 üncü maddenin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

 

Mustafa Kalaycı

Osman Ertuğrul

Ahmet Bukan

 

Konya

Aksaray

Çankırı

 

Mustafa Enöz

Erkan Akçay

 

 

Manisa

Manisa

 

BAŞKAN – Sayın Komisyon, önergeye katılıyor musunuz?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) – Katılamıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet?

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe: 13/11/2008 tarihli ve 5811 sayılı Bazı Varlıkların Milli Ekonomiye Kazandırılması Hakkında Kanun ile yapılan uygulamanın süresinin uzatılması uygun bulunmamaktadır.

BAŞKAN – Gerekçesini dinlediğiniz önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Geçici madde 4’ü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, maddeye yeni bir geçici madde eklenmesine ilişkin bir önerge vardır, önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 410 Sıra Sayılı Tasarının çerçeve 47 inci Maddesine aşağıdaki maddenin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

 

M. Akif Hamzaçebi

Yaşar Ağyüz

Kemal Demirel

 

Trabzon

Gaziantep

Bursa

 

Ferit Mevlüt Aslanoğlu

Vahap Seçer

Mustafa Özyürek

 

Malatya

Mersin

İstanbul

“Geçici Madde 5-

1) Bu Kanunun 3 üncü Maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca gelir veya kurumlar vergisi mükelleflerince işletmelerin aktifine kaydedilen taşınmazların aktife alındığı tarihten itibaren iki yıl içinde ilişkili kişiler dışındaki kişilere satışı suretiyle gerçekleşen teslimler katma değer vergisinden müstesnadır.”

BAŞKAN – Sayın Komisyon, önergeye katılıyor musunuz?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) – Katılamıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet?

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Sayın Hamzaçebi, gerekçeyi mi okutayım?

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Gerekçe okunsun.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Anılan taşınmazların şirkete sermaye olarak konulmadan, yani şahsi mamelekte iken satılması hâlinde satış işlemi KDV’den istisnadır. İki yıllık süreden sonra satılması halinde de KDV söz konusu değildir. Bu nedenle 5811 sayılı Kanun kapsamında şirketlere sermaye olarak konulan taşınmazların ilişkili kişiler dışındaki kişilere satışının da KDV’den istisna edilmesi şirketlere sermaye konulmasını teşvik edecektir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Çerçeve 47’nci maddeyi geçici maddelerle birlikte oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Sayın Genç, buyurun.

AHMET KÜÇÜK (Çanakkale) – Yok.

BAŞKAN – Yok mu? Peki.

Biraz önce Sayın Genç, konuşması sırasında, Sayın Çelik’in mevzuata aykırı işlemler yaptığı ifadelerini kullandı. Sayın Çelik geçmişte yapmış olduğu Bakanlıktaki uygulamalarla ilgili, bu konuda kısa bir açıklama yapacaklardır.

Kendisine sataşma gerekçesiyle söz veriyorum.

Buyurun Sayın Çelik. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

X.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- Van Milletvekili Hüseyin Çelik’in, Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in, şahsına sataşması nedeniyle konuşması

HÜSEYİN ÇELİK (Van) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; biraz önce, malumunuz, malum Hatip arkadaşımız tabii her zamanki alışkanlıkla buraya gelerek, görüşülmekte olan kanun tasarısı veya teklifiyle ilgili olsun veya olmasın Sayın Cumhurbaşkanından, Sayın Başbakandan, Sayın Meclis Başkanından bakanlara, oradan aklına gelen herkese maalesef ithamlarda, iftiralarda bulunuyor ve çirkin yakıştırmalarda bulunuyor.

Şimdi, ben tabii, milleti, milletin Meclisini, milletin kürsüsünü ciddiye aldığım için, söylenen sözler doğru olmadığı için aslında çok ciddiye alınacak şeyler değil ama dediğim gibi, milleti, değerli milletvekili arkadaşlarımı ve milletin Meclisini, kürsüsünü ciddiye aldığım için buna cevap veriyorum.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sen ciddiye alınacak bir adam mısın!

HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) – Değerli arkadaşlarım, bakın, şunu söyleyeyim: Burada sözü edilen o “Efendim, 700 kişi atanmıştır, hak etmedikleri şekilde atanmışlardır.” ifadeleri kesinlikle gerçekle bağdaşmamaktadır. Daha önce, Anadolu liselerine, fen liselerine, Anadolu öğretmen liselerine, sınavla alınan bütün liselere atama yetkisi, yatılı bölge okullarına müdür atama yetkisi, yönetici atama yetkisi Bakanlıktaydı. Ben bu yetkiyi valiliklere devrettim, yerinden yönetim anlayışıyla bu yetkiyi valiliklere devrettim. Oraya vali tayin etmişiz, millî eğitim müdürü tayin etmişiz, Hakkâri’deki, Van’daki veya Edirne’deki lise müdürünün atamasını biz niye yapalım dedik. Fakat valiler, millî eğitim müdürleri neye göre yapacaklar bu atamaları? Yönetmelik çıkardık, 7 kere çıkarılan yönetmelik şu veya bu sendikanın mahkemeye götürmesiyle Danıştay tarafından iptal edildi. Şimdi, ortada okul var, orada vekâleten yönetici var, altı yıldan beri vekil olarak çalışıyor ve o insanlar vekâleten orayı yönetiyorlar, özlük haklarından olması gerektiği şekilde yararlanamıyorlar, motivasyonlarında ciddi bir sıkıntı var ve kanun, Bakana bu şartları haiz olanları resen, 76’ncı maddeye göre atama yetkisi vermiş ve…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) – Bitiriyorum Sayın Başkan, uzatmayacağım.

…ataması yapılan okul müdürlerinin yüzde 99’u orada, yıllardan beri aynı okulda vekâleten idarecilik yapan, müdürlük yapan kimselerdir…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Doğru değil, doğru değil, örnekleri var!

HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) – …ve bu yetkiye dayanarak, kanundan alınan bir yetkiye dayanılarak atama yapılmıştır.

Değerli arkadaşlarım, Anayasa’dan ve yasalardan alınmamış bir yetkiyi hiç kimse, hiçbir bakan, hiçbir yönetici kullanamaz. Neticede yönetim boşluk kabul etmez. Eğer orada yönetmelik iptal edilmişse, bu insanların da atamalarının yapılması gerekiyorsa bu atamalar bu çerçevede yasal bir yetkiye dayanılarak yapılmıştır.

KAMER GENÇ (Tunceli) – 76’ncı madde öyle değil.

HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) - Ama buraya gelerek -burada olduğum zamanlar veya olmadığım zamanlar- maalesef gerçekle bağdaşmayan birçok beyanda bulunuldu. Dediğim gibi, kanunla ilgisi olsun olmasın burada potpuriler yapılıyor. Bunu şık bulmadığımı, Meclisin mehabetine yakıştırmadığımı ifade ediyor, hepinize saygılarımı sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Çelik.

Sayın milletvekilleri, birleşime on beş dakika ara veriyorum.

 

Kapanma Saati: 21.53

YEDİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 22.46

BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL

KÂTİP ÜYELER: Yaşar TÜZÜN (Bilecik), Fatma SALMAN KOTAN (Ağrı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 110’uncu Birleşiminin Yedinci Oturumunu açıyorum.

410 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

3.- Bütçe Kanunlarında Yer Alan Bazı Hükümlerin İlgili Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelere Eklenmesi ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/691) (S. Sayısı: 410) (Devam)

BAŞKAN - Komisyon ve Hükûmet yerinde.

Şimdi üçüncü bölümün görüşmelerine başlıyoruz.

Üçüncü bölüm, çerçeve 48’inci maddedeki 1 ila 19’uncu fıkralar ayrı ayrı maddeler olarak ve geçici madde 1 dâhil olmak üzere 48 ile 50’nci maddeleri kapsamaktadır.

Üçüncü bölüm üzerinde söz talebi yoktur.

Üçüncü bölüm üzerindeki görüşmeler böylece tamamlanmıştır.

Üçüncü bölümde yer alan maddeleri, varsa o madde üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza sunacağım.

Evet, alınan karar gereğince 48’inci maddenin on dokuz fıkrası ayrı maddeler olarak görüşülecektir.

48’inci maddenin (1)’inci fıkrasını oylarınıza arz ediyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

(2)’nci fıkra üzerinde iki adet önerge vardır. Önergeleri okutuyorum:

TBMM Başkanlığına

Görüşülmekte olan 410 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının Çerçeve 48'inci maddesinin 2'nci fıkrasındaki "Anadolu gazete sahiplerinden 2" ibaresinin "Anadolu'da yayınlanan günlük gazete temsilcilerinden 6, haftalık yayınlanan gazete temsilcilerinden 2, olmak üzere Anadolu gazete sahiplerinden 8" şeklinde değiştirilmesi ve maddeye (c) fıkrasındaki “Böylece 36 (1) üyeden oluşur" ibaresinin “Böylece 42 (1) üyeden oluşur" ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

 

Erkan Akçay

Mustafa Kalaycı

Süleyman L. Yunusoğlu

 

Manisa

Konya

Trabzon

 

K. Erdal Sipahi

Akif Akkuş

 

 

İzmir

Mersin

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 410 Sıra Sayılı Bütçe Kanunlarında Yer Alan Bazı Hükümlerin İlgili Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelere Eklenmesi ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısının çerçeve 48 inci maddesinin ikinci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Ali Oksal

Ferit Mevlüt Aslanoğlu

M. Akif Hamzaçebi

 

Mersin

Malatya

Trabzon

 

Mustafa Özyürek

Turgut Dibek

 

 

İstanbul

Kırklareli

 

(2) 2/1/1961 tarihli ve 195 sayılı Basın İlan Kurumu Teşkiline Dair Kanunun 5 inci maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinde yer alan; "satışı 100 binin üzerinde olanlardan 2," ibaresi "satışı 100 binin üzerinde olanlardan 1," şeklinde, "Anadolu gazete sahiplerinden 1," ibaresi "Anadolu gazete sahiplerinden 3," şeklinde, "en çok üyeye sahip gazeteciler sendikasından 3" ibaresi "en çok üyeye sahip gazeteciler sendikasından 2" şeklinde, değiştirilmiş ve aynı fıkranın (b) bendinde yer alan "Kültür ve Turizm Bakanlığı 1," ibaresinden sonra gelmek üzere "Çevre ve Orman Bakanlığı 1," ibaresi eklenmiş ve aynı bentte yer alan ", olmak üzere 11 temsilci ile Türkiye Selüloz ve Kağıt Fabrikaları İşletmesi Genel Müdürlüğünden (SEKA) 1," ibaresi madde metninden çıkarılmış, aynı maddenin son fıkrasında yer alan "temsilci üyesi" ibaresi "temsilcileri" şeklinde değiştirilmiş ve aynı fıkraya "toplantıda" ibaresinden sonra gelmek üzere "farklı coğrafi bölgelerden olmak üzere" ibaresi eklenmiştir.

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar) – Katılamıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet?

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Bu hangi önerge?

BAŞKAN – Sayın Hamzaçebi ve arkadaşlarının önergesine.

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – En son önergeyi takdire bırakıyoruz.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Basın İlan Genel Kurulunun oluşumunda Anadolu gazete sahiplerinin temsilci sayısının artırılması amaçlanmıştır.

BAŞKAN – Evet, önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…Önerge kabul edilmiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

TBMM Başkanlığına

Görüşülmekte olan 410 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının Çerçeve 48'inci maddesinin 2'nci fıkrasındaki "Anadolu gazete sahiplerinden 2" ibaresinin "Anadolu'da yayınlanan günlük gazete temsilcilerinden 6, haftalık yayınlanan gazete temsilcilerinden 2, olmak üzere Anadolu gazete sahiplerinden 8" şeklinde değiştirilmesi ve maddeye (c) fıkrasındaki “Böylece 36 (1) üyeden oluşur" ibaresinin “Böylece 42 (1) üyeden oluşur" ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                          Erkan Akçay (Manisa) ve arkadaşları

BAŞKAN – Evet, saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, Sayın Kâtip Üyemizin okumuş olduğu birinci önergeyle fıkra metni tamamen değiştiğinden ikinci önergeyi işlemden kaldırıyorum ve kabul edilen önerge doğrultusunda fıkrayı oylarınıza arz ediyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Bir önerge vardır. Önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 410 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının Çerçeve 48’inci maddesinin 3’üncü fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Erkan Akçay

Mustafa Kalaycı

Süleyman L. Yunusoğlu

 

Manisa

Konya

Trabzon

 

K. Erdal Sipahi

Akif Akkuş

 

 

İzmir

Mersin

 

4/1/1961 tarihli ve 213 sayılı Vergi Usul Kanununun ek 13 üncü maddesinin (4) numaralı fıkrasının (a) bendinde yer alan “Maliye Bakanlığı ile bağlı kuruluşlarının merkez ve taşra teşkilatı kadrolarında çalışan” ibaresi “Maliye Bakanlığı ile bağlı kuruluşlarının merkez ve taşra teşkilatında çalışan” ve “%200” ibaresi “%400” şeklinde yeniden düzenlenmiştir.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet?

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Sayın Şandır, gerekçeyi mi okutayım?

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Gerekçe.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

4/11961 tarihli ve 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun Ek 13 üncü maddesi ile Bakana verilen yetki Bakan tarafından üst sınıra kadar kullanılmıştır. Maliye Bakanlığı personeli ve özlük hakları Maliye Bakanlığına bağlı diğer bakanlıkların personellerinin özlük haklarında son ekonomik gelişmeler neticesinde azalma olmuştur. Yapılan düzenleme ile bahsedilen sorunun giderilmesi amacıyla Bakanın yetkisi artırılmaktadır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum. Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Fıkrayı oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

(4)’üncü fıkrayı oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

(5)’inci fıkra üzerinde üç adet önerge vardır. Önergeleri okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 410 sıra sayılı Kanun Tasarısının 48 inci maddesinin 5 inci fıkrasının (a) bendinin Tasarı metninden çıkarılması arz ve teklif ederiz.

 

Mustafa Kalaycı

Erkan Akçay

Mehmet Günal

 

Konya

Manisa

Antalya

 

Behiç Çelik

D. Ali Torlak

Osman Ertuğrul

 

Mersin

İstanbul

Aksaray

TBMM Başkanlığına

Görüşülmekte olan "Bütçe Kanunlarında Yer Alan Bazı Hükümlerin İlgili Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelere Eklenmesi ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı" nın çerçeve 48 inci maddesinin 5 inci fıkrasının (a) bendinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                                                                                                          Harun ÖZTÜRK

                                                                                                                    İzmir

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 410 Sıra Sayılı Tasarının 48 inci Maddesinin (5) numaralı fıkrasının Tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

 

M. Akif Hamzaçebi

Yaşar Ağyüz

Kemal Demirel

 

 

Trabzon

Gaziantep

Bursa

 

 

Mustafa Özyürek

Ali Koçal

Vahap Seçer

 

 

İstanbul

Zonguldak

Mersin

 

 

 

Ferit Mevlüt Aslanoğlu

 

 

 

 

Malatya

 

 

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet?

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılmıyoruz?

BAŞKAN – Gerekçeyi mi okutayım?

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Gerekçe okunsun.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Kamuoyunda geçici işçilere sürekli işçi kadrosu verilmesini sağlayan Kanun olarak bilinen ve tam adı "21/04/2007 tarihli ve 5620 sayılı Kamuda Geçici İş Pozisyonlarında Çalışanların Sürekli İşçi Kadrolarına veya Sözleşmeli Personel Statüsüne Geçirilmeleri, Geçici İşçi Çalıştırılması ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun" bir yandan geçici işçilere daimi işçi veya sözleşmeli personel kadrolarını verirken diğer yandan istisnai bir istihdam biçimi olan sözleşmeli personel istihdamını asli istihdam biçimine dönüştürmüştür. Bu bir anlamda "memurluk rejimi"nin sonu olmuştur. Tasarının anılan maddesi 5620 sayılı Kanunla 2007 yılında yapılmış olan düzenlemeleri tamamlayıcı mahiyette diğer düzenlemeleri yapmaktadır. Belirtilen nedenlerle söz konusu düzenlemelerin Tasarı'dan çıkarılması önerilmektedir.

BAŞKAN – Gerekçesini okuttuğum önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Aynı mahiyetteki iki önergeyi okutup birlikte işleme alacağım:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan "Bütçe Kanunlarında Yer Alan Bazı Hükümlerin İlgili Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelere Eklenmesi ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı"nın çerçeve 48 inci maddesinin 5 inci fıkrasının (a) bendinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                                                                                                             Harun Öztürk

                                                                                                                    İzmir

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 410 sıra sayılı Tasarının 48 inci Maddesinin 5 inci fıkrasının (a) bendinin Tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                                                                                         Mustafa Kalaycı (Konya) ve arkadaşları

BAŞKAN – Sayın Komisyon, önergelere katılıyor musunuz?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet?

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Sayın Öztürk, konuşacak mısınız, gerekçeyi mi okutayım?

HARUN ÖZTÜRK (İzmir) – Gerekçe.

BAŞKAN – Her iki önergenin de gerekçesini okutuyorum:

Gerekçe:

657 sayılı kanunun 4/B maddesindeki sözleşmeli personel istihdamında aranan işin geçiciliği koşulu metinden çıkarılmaktadır. Yeni sistemde sözleşme pozisyonlarının her yıl Maliye Bakanlığınca vize edilecek olması, işin geçici olduğu anlamına gelmez. Aynı kanunun 4/C maddesine dayalı geçici personel istihdamında olduğu gibi pozisyonlar her yıl vize edilerek 4/B'ye göre istihdam da sürekli hale getirilebilir.

Sürekli çalışmaları kötü mü denilebilir. Elbette kötü değildir. Ancak Anayasamızın 128 inci maddesine göre, devlet ve diğer kamu tüzel kişiliklerince genel idare esaslarına göre yürütülen asli ve sürekli kamu hizmetlerini ifa ile görevlendirilenlerin memur ve diğer kamu görevlisi olarak istihdam edilmeleri gerekmektedir. Bu açıdan, yapılmak istenen değişiklik, Anayasa Mahkemesinin bugüne kadar vermiş olduğu birçok iptal kararında vurguladığı gibi memurlar eliyle gördürülmesi gereken işlerin sözleşmeli personel eliyle yaptırılmasına imkân veren bir düzenlemedir.

Anayasa’ya aykırı uygulamanın yaygınlaştırılmasının önüne geçmek için işbu değişiklik önergesi verilmiştir.

Gerekçe:

AKP döneminde, personel rejimi nesnellikten uzaklaştırılmıştır. Kamu personel rejiminin temel unsurları, işe alma, hizmette ilerleme ve yükselme ve personelin mali ve özlük haklarıdır. Bu alanda yapılan düzenlemelerle objektiflikten uzaklaşılmakta, kamu personel rejimi tahrip edilmektedir. Merkezî sınav uygulaması, atama ve görevde yükselme ile yer değiştirmeye ilişkin olarak mevzuatta yapılan istisnalarla uygulama, sübjektif değerlendirmelere açık hale getirilmiştir.

Merkezî sınav sulandırılmış, görevde yükselmede kurumların takdir yetkisi artırılarak yandaşlara kolaylık sağlanmıştır. Ana sistemden uzaklaşılarak, sözleşmeli ve geçici istihdam yöntemleri amacı dışında yandaşları işe yerleştirme aracı olarak kullanılmıştır.

İstihdam rejimi bozulmuştur. Herhangi bir kurala bağlı olmayan, sınav şartı bulunmayan sadece Maliye Bakanlığının iznine bağlı olan ve böylece yandaşların istihdamına daha kolay imkân veren geçici personel uygulaması AKP döneminde geçmişte olmadığı ölçüde yaygınlaştırılarak istisnai olmaktan çıkartılmıştır. Milyonlarca işsiz merkezî sınavla iş hayali peşinde iken bu şekilde işe yerleştirilen yandaşlar sonradan çıkartılan özel düzenlemelerle haksız bir şekilde memuriyete geçirilmektedir.

Bu çerçevede sağlık personeli, polis ve öğretmen açığını gidermek amacıyla sözleşmeli sağlık personeli ve öğretmen uygulaması yapılmış, ayrıca yüksekokul mezunlarının altı aylık eğitim sonucu polis olabilmeleri sağlanmıştır.

Ancak olağan istihdam şekli dışındaki yöntemler objektiflikten uzak ve suistimale açık yöntemlerdir. Ayrıca aynı işi yapan personel arasında nitelik ve ücret farklılığı oluşması suretiyle ikili, üçlü yapılar ortaya çıkararak personel arasında huzursuzluk yaratmaktadır.

BAŞKAN – Önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önergeler kabul edilmemiştir.

(5)’inci fıkrayı oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

(6)’ncı fıkrayı oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

(7)’nci fıkrayı oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

(8)’inci fıkrayı oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

(9)’uncu fıkrayı oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

(10)’uncu fıkrayı oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

(11)’inci fıkrayı oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

(12)’nci fıkrayı oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

(13)’üncü fıkrayı oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

(14)’üncü fıkra üzerinde bir adet önerge vardır, önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 410 Sıra Sayılı Tasarının çerçeve 48’inci Maddesinin (14)’üncü fıkrasının madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

 

Kemal Anadol

Yaşar Ağyüz

Kemal Demirel

 

İzmir

Gaziantep

Bursa

 

Ferit Mevlüt Aslanoğlu

Vahap Seçer

Mustafa Özyürek

 

Malatya

Mersin

İstanbul

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet?

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Düzenlemeye ihtiyaç bulunmamaktadır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. 14’üncü fıkra madde metninden çıkarılmıştır.

(15)’inci fıkra üzerinde bir adet önerge vardır, önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan “Bütçe Kanunlarında Yer Alan Bazı Hükümlerin İlgili Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelere Eklenmesi ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı”nın 48 inci maddesinin onbeşinci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Bekir Bozdağ

A. Sibel Gönül

Durdu Mehmet Kastal

 

Yozgat

Kocaeli

Osmaniye

 

Fatma Şahin

İhsan Koca

 

 

Gaziantep

Malatya

 

“(15) 4925 sayılı Karayolu Taşıma Kanunu’nun 33 üncü maddesinin beşinci fıkrasının (2) numaralı bendine “otobüs” ibaresinden sonra gelmek üzere “minibüs, kamyonet, traktör,” ibaresi ve “sahiplerine” ibaresinden sonra gelmek üzere “ve karayolu yatırım projelerine,” ibaresi eklenmiş ve 30 uncu ve 31 inci maddeleri yürürlükten kaldırılmıştır.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet?

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Mevcut tasarıda yer alan metine “ve karayolu yatırım projelerine,” ibaresinin eklenmesi suretiyle tamamlanması gereken kara yolu altyapı yatırımları için ilave kaynak sağlanması amaçlanmaktadır.

BAŞKAN – Sayın Bekir Bozdağ ve arkadaşlarının önergesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge istikametinde (15)’inci fıkrayı oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

(16)’ncı fıkrayı oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

(17)’nci fıkrayı oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

(18)’inci fıkrayı oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

(19)’uncu fıkrayı oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Fıkraların bağlı olduğu çerçeve 48’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Geçici madde 1 üzerinde hepsi aynı mahiyette olan dört adet önergeyi okutup birlikte işleme alacağım.

TBMM Başkanlığı’na

Görüşülmekte olan "Bütçe Kanunlarında Yer Alan Bazı Hükümlerin İlgili Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelere Eklenmesi ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı”nın Geçici 1 inci maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                                                                                                             Harun Öztürk

                                                                                                                    İzmir

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 410 Sıra Sayılı Tasarının Geçici 1 inci Maddesinin Tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

 

M. Akif Hamzaçebi

Yaşar Ağyüz

Kemal Demirel

 

Trabzon

Gaziantep

Bursa

 

Ali Koçal

Vahap Seçer

Ferit Mevlüt Aslanoğlu

 

Zonguldak

Mersin

Malatya

 

 

Mustafa Özyürek

 

 

 

İstanbul

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 401 sıra sayılı Kanun Tasarısının Geçici 1 inci maddesinin Tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

 

Mustafa Kalaycı

Erkan Akçay

Mehmet Günal

 

Konya

Manisa

Antalya

 

D. Ali Torlak

Behiç Çelik

Osman Ertuğrul

 

İstanbul

Mersin

Aksaray

T.B.M.M. Başkanlığına

Görüşülmekte olan 410 s. sayılı Kanun Tasarısının çerçeve 48. maddesinde yer alan geçici 1. maddenin Tasarıdan çıkartılmasını arz ederim.

                                                                                                              Kamer Genç

                                                                                                                  Tunceli

BAŞKAN – Sayın Komisyon, önergelere katılıyor musunuz?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet?

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Evet, önerge sahiplerinden konuşmak isteyen arkadaşımız var mı, gerekçelerini mi okutayım?

HARUN ÖZTÜRK (İzmir) – Gerekçeyi okutun.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Gerekçeyi okutun.

HAKKI SUHA OKAY (Ankara) – Gerekçeyi okutun.

BAŞKAN – Gerekçeleri okutuyorum:

Gerekçe:

Plan ve Bütçe Komisyonunda verilen bir önerge ile tasarıya eklenen geçici madde 1, kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren 10 yıl süreyle Başbakanlık merkez teşkilatı tarafından ithal edilen motorlu taşıtların Gümrük Kanununun 167 nci maddesi kapsamında gümrük vergisinden muaf ve müstesna tutulacağını hükme bağlamaktadır.

Genel Kurulda kabul edilerek onaylanmak üzere Cumhurbaşkanlığına gönderilen 385 sıra sayılı "Gelir Vergisi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı" nın Çerçeve 12 ve 19 uncu maddelerinde de, Özel Tüketim Vergisi Kanununa ekli II sayılı cetvelde kayıtlı malların KDV ve ÖTV'den müstesna tutularak Başbakanlık merkez teşkilatı tarafından (Plan ve Bütçe Komisyonunda, Başbakanlığa özel bir düzenleme olmaktan çıkarılması amacıyla diğer kamu kurum ve kuruluşlarını da kapsayacak şekilde genişletilmişti.) ithal edilebileceği öngörülmüştü.

Tasarı ile hükümetin başbakanlığa alınacak araçlar için o düzenlemede unuttuğu gümrük vergisi istisnası getirilmektedir.

Doğrusu, vergiler nedeniyle başbakanlığın ihtiyaç duyduğu ödeneklerin temin edilmesidir.

Başbakanlık merkez teşkilatına getirilen bu muafiyet ve istisnalar, ilgili vergilerin istisna ve muafiyet sistemini bozabileceği gibi kamu kurum ve kuruluşlarının ihtiyaç duydukları araçların da başbakanlık aracılığı ile satın alındıktan sonra ilgili kurumlara tahsisi sonucunu da doğurabilecektir.

Bu olumsuzlukların önüne geçmek için işbu değişiklik önergesi verilmiştir.

BAŞKAN – Sayın Harun Öztürk’ün gerekçesini okuttum.

Sayın Hamzaçebi sizin gerekçeyi de okutuyorum.

Gerekçe:

Komisyon görüşmeleri sırasında kabul edilen bir önergeyle Başbakanlık tarafından satın alınan motorlu taşıtlar (uçak, helikopter, otomobil, arazi taşıtı, yat vs. gibi) ın 10 yıl süreyle gümrük vergisinden istisna edilmesi yönünde Geçici Madde 1'de düzenleme yapılmıştır. Başbakanlık tarafından satın alınan motorlu taşıtların KDV ve ÖTV'den istisna edilmesi yönünde bir başka düzenleme TBMM tarafından 16 Haziran 2009 tarihinde 5904 sayılı Gelir Vergisi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunla kabul edilmişti.

Düzenleme Anayasa'nın eşitlik ilkesine açıkça aykırı olduğu gibi hiçbir makul, mantıklı bir nedene de dayanmamaktadır.

Başbakanlık kendi araçlarını vergi karşısında koruma altına alırken, Başbakanlığın bir kısım personelinin fazla çalışma ücretlerine ilişkin maddenin Tasarı’dan çıkarılmasının mantıklı bir açıklaması bulunmamaktadır.

Ekonomide bütün veriler olumsuz seyrederken, 2009 yılı Bütçesinin yeniden yapılması ve bu çerçevede bir Orta Vadeli Program ihtiyacı çok açıkken bütün bunların yapılmayıp Başbakanlığın araçlarının vergi istisnası ile uğraşılması hükümetin ekonomi yönetimindeki anlayışını göstermektedir. Ayrıca Hükümet ekonomideki bütün sorunları "bütçe açığı" üzerinden çözmeye çalışmaktadır. Bu anlayışın faturası ağır olacaktır.

BAŞKAN – Sayın Genç, sizin gerekçeyi mi okutayım?

KAMER GENÇ (Tunceli) – Evet efendim.

BAŞKAN – Buyurun.

Gerekçe:

Bu madde ile 10 yıl içinde Başbakanlıkça ithal edilecek araçların gümrük vergisinden muaf tutulmasını öngörüyor.

Önergemiz ile bu maddenin tasarıdan çıkarılması önerilmektedir. Böylece, Başbakanlıkça ithal edilen araçların vergilendirilmesi sağlanacaktır.

Başbakanlığın araç alımları, 5904 sayılı Kanun ile KDV ve ÖTV’den muaf tutulmuştur. Buna ilave gümrük vergisi muafiyeti getirilmesi hakkaniyetle bağdaşmaz.

BAŞKAN – Sayın Kalaycı ve arkadaşlarının önergesinin de gerekçesini okutuyorum:

Gerekçe:

Tasarıya Komisyon’da eklenen Geçici 1 inci madde ile, bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren 10 yıl süreyle Başbakanlık merkez teşkilatı tarafından ithal edilen motorlu taşıtların, 27/10/1999 tarihli ve 4458 sayılı Gümrük Kanununun 167 nci maddesi kapsamında gümrük vergisinden muaf ve müstesna edilmektedir.

16/6/2009 tarihli ve 5904 sayılı Gelir Vergisi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşüldüğü sırada sadece Başbakanlığın motorlu taşıt, helikopter, uçak vs. alımında söz konusu olan Katma Değer Vergisi ve Özel Tüketim Vergisi istisnaları komisyondaki yoğun eleştiriler üzerine Başbakanlığın dışında Kamu Mali Yönetim ve Kontrol Kanunu'na ekli (I) ve (II) sayılı listede yer alan kamu idarelerine de teşmil edilmiş, ancak Genel Kurul'da verilen önerge ile tekrar sadece Başbakanlıkla sınırlı tutulmuştur.

Böylelikle, AKP Hükûmeti ve Grubu çelişkili ve gayriciddi bir tutum içerisinde, Komisyon iradesini yok saymış ve tüm Başbakanlığa imtiyaz sağlayan bu düzenlemelerde ortaya bir gerekçe koymamıştır.

Bu düzenlemeleri gereksiz ve anlamsız buluyoruz. Burada dikkat çekici olan husus, Türkiye Büyük Millet Meclisine sevk edilen bazı tasarılarda mutlaka Başbakanlığa bir istisna ve muafiyet getiren veya imtiyaz tanıyan düzenlemelerin bulunmasıdır. Bu anlayışı doğru bulmuyoruz.

Başbakanlık tüm devlet kurumlarına örnek bir tutum içinde olmalıdır. Ayrıca kurumların ve kuralların işleyişini, uygulama birliğini sağlayacak şekilde, koordinasyonunu sağlaması gerekmektedir.

BAŞKAN – Gerekçelerini dinlediğiniz önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önergeler kabul edilmemiştir.

Geçici madde 1’i oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, tasarıya yeni geçici maddeler ilave edilmesine ilişkin üç adet önerge vardır.

İlk önergeyi okutuyorum:

TBMM Başkanlığına

Görüşülmekte olan 410 s. sayılı Yasa Tasarısına geçici 1. md’den sonra geçici 2. maddenin eklenmesini arz ederim.

                                                                                                              Kamer Genç

                                                                                                                  Tunceli

GEÇİCİ MADDE 2 – 1) 01.01.2009 tarihinden önceki dönemlerde meydana gelen vergiyi doğuran olaylar nedeniyle, bu tarihe kadar 1319 sayılı Emlak Vergisi mükellefiyetini tesis ettirmemiş bulunan kimseler, 30.11.2009’a kadar bildirimde bulunup mükellefiyet tesis ettirmeleri ve 2005-2008 yıllarına ilişkin olarak idarece tarh ve tahakkuk ettirilecek vergiyi her yıl için ayrı ayrı % 10 fazlası ile 30.11.2009’a kadar ödemeleri halinde, 2005 yılından önceki dönemlere ait emlak vergisi aranmaz, 2005-2008 yıllarına ait yapılan tarhiyatlar için vergi cezası kesilmez ve gecikme zammı uygulanmaz.

2) Emlak vergisi mükellefi olup da adlarına tarh ve tahakkuk ettirilen 2005-2008 yıllarına ait emlak vergisini 30.11.2009’a kadar her yıl için ayrı ayrı % 10 fazlası ile ödeyen mükellefler hakkında, 2005 yılından önceki dönemlere ait emlak vergisi terkin edilir ve 2005-2008 yıllarına ait gecikme zammı da aranmaz.

3) Bu maddede belirtilen sürede bildirim vermeyen ve ödemelerini tam olarak yapmayan mükellefler, bu madde hükümlerinden yararlanamaz.

Bu maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar, Maliye Bakanlığınca belirlenir.

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar) – Takdire bırakıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet?

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılıyoruz.

BAŞKAN – Sayın Genç, gerekçeyi mi okutayım?

KAMER GENÇ (Tunceli)- Gerekçe okunsun.

BAŞKAN – Peki, gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

1) 01.01.2009’a kadar emlak vergisi bildirimi vermeyen mükellefler, 30.11.2009’a kadar bildirimde bulunmaları ve her yıl için adlarına tarh ve tahakkuk edecek vergiyi yüzde 10 fazlası ile ödemeleri hâlinde, 2005 yılından önceki vergilerin aranmayacağı,

2) Hâlen mükellef olup da adlarına tarh ve tahakkuk etmiş vergileri 30.11.2009’a kadar yüzde 10 fazlası ile ödeyen mükelleflerden de 2005 yılından önceki vergilerin ve gecikme zammının aranmayacağı,

Öngörülmektedir.

Emlak vergisi barışı olarak adlandırılacak bu düzenleme ile kayıt dışı kalmış pek çok mükellef kayda alınacak, bu güne kadar tahsil edilememiş emlak vergisinin tahsili sağlanacaktır.

Bu geçici madde benzeri uygulama, daha önce, 1998-2001 yılları için Emlak Vergisi Kanununun geçici 21. maddesi ile yapılmıştı.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

TBMM Başkanlığına

Görüşülmekte olan Bütçe Kanunlarında Yer Alan Bazı Hükümlerin İlgili Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelere Eklenmesi ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı’na aşağıda yazılı geçici maddenin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

 

Erkan Akçay

Mustafa Kalaycı

Mehmet Günal

 

Manisa

Konya

Antalya

 

Osman Ertuğrul

D. Ali Torlak

Behiç Çelik

 

Aksaray

İstanbul

Mersin

“GEÇİCİ MADDE 2: Gelir İdaresi Başkanlığının merkez ve taşra teşkilatı kadrolarında görev yapan personelden, bu kanunun yayımlandığı tarihten önce yapılan gelir uzmanlığı özel sınavlarında yüz tam puan üzerinden en az yetmiş puan alanlar bu kanunun yayımı tarihinden itibaren 3 ay içinde gelir uzmanı olarak atanırlar.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet?

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Gerekçeyi mi okutayım?

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Gerekçe Sayın Başkan.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Gelir İdaresi Başkanlığı tarafından 2006 ve 2007 yıllarında yapılan gelir uzmanlığı özel sınavında yüz tam puan üzerinden yetmiş puan ve üzeri alanlardan sadece belirli bir kısmının uzman olarak ataması yapılmıştır. Yapılan bu sınavlarda yetmiş ve üzeri puan alanlardan ataması yapılmayanların mağduriyetlerinin giderilmesi hedeflenmiştir. Gelir İdaresi Başkanlığına 3 aylık süre verilmek suretiyle gerekli kadro düzenlemelerinin yapılmasına imkân sağlanması amaçlanmıştır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 410 sıra sayılı kanun tasarısına aşağıdaki Geçici Maddenin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

 

Bekir Bozdağ

Afif Demirkıran

İsmail Göksel

 

Yozgat

Siirt

Niğde

 

Nurettin Canikli

Yılmaz Helvacıoğlu

Turan Kıratlı

 

Giresun

Siirt

Kırıkkale

 

Mehmet Şandır

Kemal Anadol

M. Akif Hamzaçebi

 

Mersin

İzmir

Trabzon

 

Ferit Mevlüt Aslanoğlu

Yaşar Tüzün

 

Malatya

Bilecik

Geçici Madde 2- (1) Türkiye Elektrik Dağıtım Anonim Şirketinin ve Türkiye Elektrik Dağıtım Anonim Şirketinin hissedarı olduğu elektrik dağıtım şirketlerinin 31.05.2009 tarihi itibariyle tarımsal sulamada kullanılan elektrik tüketiminden kaynaklanan her türlü alacaklarının ve ferilerinin yargıya intikal edip etmediğine ve daha önce herhangi bir ödeme planına bağlanıp bağlanmadığına bakılmaksızın sulhen tahsili hususunda Türkiye Elektrik Dağıtım Anonim Şirketi Yönetim Kurulu yetkilidir. Bu yetki çerçevesinde bir defaya mahsus olmak üzere ilgililerin iş bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren iki ay içinde müracaat etmeleri halinde karşılıklı olarak sulh sözleşmesi imzalanır.

(2) Sulh sözleşmesine konu alacaklara ilişkin tutar; tahakkuk tarihindeki anaparaya, sulh sözleşmesi için müracaat edilen tarihe kadar ilgili dönemde Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasınca bankaların üç aya kadar vadeli mevduata uyguladıkları faiz oranları esas alınarak hesaplanan aylık endeks katsayısı uygulanmak suretiyle hesaplanır. Sulh sözleşmesine konu alacaklar, Türkiye Elektrik Dağıtım Anonim Şirketi Yönetim Kurulunca belirlenecek vadelere göre yılda en az iki taksit ve en geç üç yılda tamamlanacak şekilde taksitlendirilebilir. Bu şekilde yapılacak taksitlendirmelerde, sulh sözleşmesine konu tutar, 12 aylık taksitlerde 1.08, 24 aylık taksitlerde 1.18, 36 aylık taksitlerde 1.26 ile çarpılır ve taksit sayısına bölünmek suretiyle taksit tutarları belirlenir. Bu kapsamdaki alacakların icra takibine ve/veya davaya konu edilmesi durumunda icra takip masrafları, mahkeme masrafları ve avukatlık ücreti toplamları peşin tahsil edilir ve alacağın tahsili için açılmış icra takipleri ve davalar Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu ve İcra İflas Kanunu hükümlerine göre sulh sözleşmesi dâhilinde sonlandırılır. Bu işlemler için ödenecek harç ve benzeri yükümlülükler borçlulara aittir. Bu maddenin birinci ve ikinci fıkralarına ilişkin yapılacak işlemlere dair usul ve esaslar, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı ile Maliye Bakanlığı tarafından belirlenir.

 (3) Tarımsal sulama amacıyla kamu kurum ve kuruluşlarınca tesis edilen cazibeli sulama tesislerinden yararlanan gerçek ve tüzel kişilerden, kullanılan suyun kullanıcıya ulaştırılması hizmeti karşılığı olarak, Bakanlar Kurulu tarafından belirlenecek miktarlarda hizmet bedeli alınır. Bu bedeller, tahsil edildiği ayı izleyen ayın sonuna kadar genel ve özel bütçeli idarelerde genel bütçeye, diğer idarelerde ise ilgili idare bütçesine gelir kaydedilir. Bu fıkranın uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar, Maliye Bakanlığı ile Tarım ve Köyişleri Bakanlığı görüşleri alınarak Çevre ve Orman Bakanlığı tarafından çıkarılacak yönetmelikle belirlenir."

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar) – Takdire bırakıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet?

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılıyoruz.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Tarımsal sulama abonelerinin 31.05.2009 itibarıyla ödenmemiş borçlarının sulh yoluyla tahsil edilebilmesi ve çiftçilerimizin mağduriyetinin giderilmesi amaçlanmaktadır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.

Önergeyle yeni geçici madde 2 eklenmiştir.

Böylece bunu da kabul etmiş olduk.

Birleşime on dakika ara veriyorum.

 

Kapanma Saati: 23.19

SEKİZİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 23.40

BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL

KÂTİP ÜYELER: Fatoş GÜRKAN (Adana), Yaşar TÜZÜN (Bilecik)

BAŞKAN – Saygıdeğer milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 110’uncu Birleşiminin Sekizinci Oturumunu açıyorum.

410 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Komisyon ve Hükûmet yerinde.

49’uncu madde üzerinde bir adet önerge vardır, önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 410 Sıra Sayılı Bütçe Kanunlarında Yer Alan Bazı Hükümlerin İlgili Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelere Eklenmesi ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısının 49 uncu maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Nurettin Canikli

Mustafa Elitaş

Burhan Kuzu

 

Giresun

Kayseri

İstanbul

 

Nusret Bayraktar

Fatih Arıkan

 

 

İstanbul

Kahramanmaraş

 

 “MADDE 49- Bu Kanunun;

a) 9 uncu maddesi 1/1/2008 tarihinden geçerli olmak üzere yayımı tarihinde,

b) 13 üncü maddesi 1/10/2008 tarihinden geçerli olmak üzere yayımı tarihinde,

c) 47 nci maddesinin dokuzuncu fıkrasının (a) bendi 21/11/2008 tarihinden geçerli olmak üzere yayımı tarihinde,

 ç) 4 üncü ve 5 inci maddeleri yayımını izleyen ayın onbeşinde,

 d) 26 ncı maddesiyle 178 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye eklenen geçici 8 inci maddesi 3/4/2009 tarihinden geçerli olmak üzere yayımı tarihinde,

e) 20 nci maddesi 1/9/2009 tarihinde,

f) 19 uncu, 21 inci, 28 inci, 30 uncu, 43 üncü maddeleri ile 47 nci maddesinin sekizinci ve onuncu fıkraları ve aynı maddenin beşinci fıkrasının (a) bendi, dokuzuncu fıkrasının (b) bendi ile onbeşinci fıkrasının (a) bendi 1/1/2010 tarihinde,

g) 47 nci maddesinin onsekizinci fıkrası 1/7/2009 tarihinde,

ğ) 47 nci maddesinin ikinci fıkrasıyla 2/1/1961 tarihli ve 195 sayılı Kanunun 5 inci maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinde yapılan değişiklik 1/1/2011 tarihinde,

 h) Diğer hükümleri yayımı tarihinde,

yürürlüğe girer.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar)- Takdire bırakıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet?

MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılıyoruz.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Kanunda yapılan düzenlemelere paralel olarak yürürlük maddesi yeniden düzenlenmiştir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda madde 49’u oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Madde 50’yi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Saygıdeğer milletvekilleri, üçüncü bölüm üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır. Böylece, tasarının görüşmeleri de tamamlanmıştır.

Tasarının tümü açık oylamaya tabidir.

Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Oylama için üç dakika süre veriyorum ve oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Saygıdeğer milletvekilleri, 410 sıra sayılı Bütçe Kanunlarında Yer Alan Bazı Hükümlerin İlgili Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelere Eklenmesi ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı’nın açık oylama sonucunu arz ediyorum:

Kullanılan oy sayısı : 270

Kabul                       : 226

Ret                           : 44 (x)

Böylece tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır. Ülkemiz için hayırlar getirmesini temenni ediyorum.

Saygıdeğer milletvekilleri, 4’üncü sıraya alınan Türk Ceza Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Avrupa Birliği Uyum ve Adalet Komisyonları Raporlarının görüşmelerine başlıyoruz.

4.- Türk Ceza Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Avrupa Birliği Uyum ve Adalet Komisyonları Raporları (1/670) (S. Sayısı: 353) (xx)

BAŞKAN - Sayın Komisyon ve Hükûmet? Yerinde.

Komisyon raporu 353 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Tasarının tümü üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi adına Rıdvan Yalçın, Ordu; Cumhuriyet Halk  Partisi Grubu adına Şükrü Elekdağ, İstanbul; Demokratik Toplum Partisi Grubu adına Hamit Geylani, Hakkâri.

Gruplar adına ilk söz, Ordu Milletvekili Sayın Rıdvan Yalçın’a aittir.

Buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)

                             

(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.

(xx) 353 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

MHP GRUBU ADINA RIDVAN YALÇIN (Ordu) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 353 sıra sayılı Türk Ceza Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın geneli üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Meclis Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkanım, salonda sükûneti sağlamanızı istirham ediyorum.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri… Saygıdeğer milletvekilleri… Arkadaşlar, lütfen… Şu anda tümü üzerinde görüşmeler devam ediyor. Bu, bir müddet devam edecektir. Lütfen, konuşma ihtiyacı olan arkadaşlarımız kendi durumlarını değerlendirsinler.

Buyurun.

RIDVAN YALÇIN (Devamla) – Çok teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, tasarının komisyon görüşmelerinde çok ciddi tartışmalar yaşanmış, hem uluslararası hukuk hem millî hukuk bakımından önemli fikirler serdedilmiş, oluşan birikim muhalefet şerhlerine de yansımıştır. Ancak bu önemli uyarı ve katkılardan iktidar kanadı istifade etmek yerine sayısal çoğunluğunun gücüyle süreci sürdürmeyi tercih etmiştir.

Sayın milletvekilleri, tasarının genel gerekçesinde, sınıraşan suçların günümüzde giderek yaygınlaştığı, uluslararası boyutta en fazla tartışılan konuların başında yolsuzlukla mücadelenin geldiği belirtilmektedir. Gerek bireysel gerek organize suç örgütleri tarafından işlenen yolsuzluk eylemlerinin birçok suç tipini bünyesinde barındırması, suçtan kaynaklanan mal varlığı değerlerinin aklanması ve rüşvet boyutlarıyla farklı hukuk alanlarının konusu olduğuna dikkat çekilmektedir.

Yine genel gerekçede, yolsuzlukla mücadele bakımından, üyelik müzakeresi sürdürdüğümüz Avrupa Birliği, Avrupa Konseyi ve Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü gibi uluslararası kuruluşlar nezdinde gerekçedeki ifadeyle “yerine getirilmesi gereken yükümlülüklerin birbiriyle örtüştüğü” ifade edilmektedir.

Ayrıca genel gerekçede, Avrupa Birliği müzakereleri sürecinde yolsuzlukla mücadele konusunun “özgürlük, güvenlik ve adalet”, “sermayenin serbest dolaşımı”, “mali kontrol” gibi birden fazla müktesebat başlığında yer aldığı ifade edilmektedir. Bu bağlamda, müzakere sürecinin gereği ve uluslararası kuruluşlara karşı yükümlülüklerimizi yerine getirmek adına 2007 İlerleme Raporu doğrultusunda Ceza Kanunu ve bazı kanunlarda değişiklik yapılması gerektiğinden bahisle tasarının hazırlandığı ifade edilmektedir.

Genel gerekçesinin son paragrafında da, yapılan değişikliğin bu bağlamdaki uluslararası yükümlülüklerin yerine getirilmesi amacını taşıdığı bir kez daha özellikle belirtilmektedir.

Değerli milletvekilleri, öncelikle genel gerekçe üzerinde değerlendirmelerde bulunmak istiyorum. Tasarının genel gerekçesinde yapılan düzenlemenin Avrupa Birliği ve taraf olduğumuz uluslararası kuruluşlara karşı yükümlülüklerimizi yerine getirmek amacıyla hazırlandığı defaatle ifade edilmektedir.

Toplam üç paragraf olan genel gerekçenin iki paragrafında bu değişikliğin yukarıda belirttiğim kuruluşlara karşı yükümlülüklerimizi yerine getirmek üzere yapıldığı belirtilirken diğer paragrafta ise Avrupa Birliği müzakere sürecinde ilgili kuruluşların yolsuzlukla mücadeleye verdikleri öneme dikkat çekilmektedir.

Tasarının gerekçesinde yolsuzlukla mücadelenin ülkemiz bakımından öneminin bir tek satır bile yer almaması kabul edilemez bir durumdur. Üstelik tasarı Avrupa Birliği Uyum Komisyonuna tali olarak gönderilmiş olduğuna göre doğrudan uyum yasası da değildir.

Sayın milletvekilleri, bu anlayış en hafif ifadeyle rencide edicidir. İsterdim ki, eksik de olsa, gayriciddi de olsa, samimiyetsiz de olsa tasarının gerekçesinde: Avrupa Birliğine karşı yükümlülüklerimizden değil yolsuzluklara karşı duyarlılığımızdan bahsedilebilseydi. Avrupa Birliği talep etmese dahi milletimizin alın terini hortumlayanların önüne geçme isteği dile getirilseydi. Habis ur gibi bütün bünyemizi saran, milletimizin kaynaklarını kendi cebine akıtanlara karşı topyekûn mücadele azmi belirtilebilseydi. Tasarı, temiz siyaset, temiz toplum, temiz bürokrasi, temiz medya, adil yargı, şeffaf yönetim hedefleri taşısaydı. Bu ulvi gerekçelerden hiçbirinin genel gerekçede yer almayıp sadece tasarının Avrupa Birliğine karşı yükümlülüklerimizin ifası olarak getirilmesi, daha baştan bu tasarıyı değersiz, içeriksiz bir göz boyamaya dönüştürmektedir.

Değerli milletvekilleri, konuşmamın ilk bölümünde özellikle tasarının genel gerekçesini özetlemeyi tercih ettim. Bunun nedeni, aşağıda yapacağım değerlendirmelerde iktidar partisinin bu gerekçelere ne ölçüde sadık olduğunu, yolsuzlukla mücadelede ne ölçüde samimi olunduğunu ortaya koyma amacından kaynaklanmaktadır. Tasarıyı Avrupa Birliği ve ilgili kuruluşlara karşı ödev olarak getiren Hükûmetten neler istenmiştir, tasarı neler getirmektedir, Hükûmetin yolsuzlukla mücadele gibi bir niyeti var mıdır, buna ilişkin bir strateji belirlenmiş midir, açıklamaya çalışacağım.

Değerli milletvekilleri, tasarı 11 maddeden oluşmaktadır. İlk 5 madde Ceza Kanunu’nda, 6 ve 7’nci maddeler Ceza Muhakemesi Kanunu’nda, 8’inci madde Kabahatler Kanunu’nda, 9’uncu madde ise Başbakanlık Teşkilatı Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanun’da değişiklikler öngörmektedir.

Tasarının ilk 7 maddesi teknik bir değerlendirmeye tabi tutulacak içerikte bile değildir. Bu 7 maddede hiçbir yenilik getirmeyen basit tadilatlar yapılmıştır. Kabahatler Kanunu’na bir madde ilave eden 8’inci madde ise bazı suçların tüzel kişiler lehine işlenmesi hâlinde tüzel kişiye idari para cezası öngörmektedir. Bu, önemli, gerekli ve tasarının anlamı olan tek unsurudur.

Değerli arkadaşlarım, komisyonda da ifade ettim, bu maddede (d) bendi olarak düzenlenen Terörle Mücadele Kanunu 8’inci maddede belirtilen terörün finansmanı suçunun bir tüzel kişi lehine işlenmesi hâlinde para cezası verileceği anlaşılmaktadır. Buna göre, bir tüzel kişi lehine terör finanse edilecek ve para cezası ödeyip o tüzel kişi faaliyetine devam mı edecektir? Etmeyecekse böyle bir düzenlemenin anlamı nedir, açıkçası anlayabilmiş değilim.

Değerli milletvekilleri, 9’uncu madde ise tasarının varlık nedenidir. Maddeyle, Başbakanlık teşkilatıyla ilgili kanunda Teftiş Kurulu Başkanlığının düzenlendiği 20’nci maddeye bir fıkra ilave edilmektedir. Bu ilaveyle, Başbakana bağlı Teftiş Kurulu yolsuzlukla mücadelede koordinasyon birimi olarak görevlendirilerek, güya Avrupa Birliği ve ilgili kuruluşlarla uyum sağlamış oluyoruz.

Sayın milletvekilleri, bu kadar içi boş, anlamsız bir tasarıyı “Yolsuzlukla mücadele için kanun yapıyoruz.” diye Meclise getirmeyi, kusura bakmayın ama hem yüce Meclise hem büyük milletimize karşı saygısızlık olarak değerlendiriyorum. Yolsuzlukla mücadele bu tasarıya kalmışsa millet olarak vay hâlimize.

Değerli milletvekilleri, bu düzenlemedeki amaç Avrupa Birliğinin yolsuzlukla mücadele bakımından isteklerini yapmaksa -ki gerekçede böyle yazıyor- yapılan işin amacı karşılamadığı apaçık ortadadır. Avrupa Birliğinin ilerleme raporlarında bu konuyla ilgili tenkit ve beklentileri, yargının yürütme karşısında tam bağımsızlığını sağlayacak önlemler yanında “yargı adına soruşturma yapacak personelin uzmanlaştırılması, milletvekilli dokunulmazlığının yeniden düzenlenmesi ile koordinasyonu sağlayacak bağımsız bir birim kurulması” şeklindedir. Bu tasarıda hangi madde bu haklı tenkitlere çare getirmektedir? Bırakınız yolsuzlukla mücadeleyi, iktidarın kendinden olmayanları baskı altına almasına Avrupai bir çözüm üretilmiştir. İktidar kendisine teslim olmayan bürokrasi, iş dünyası, medya ve sivil toplum kuruluşlarını, örneklerini sıkça gördüğümüz üzere, oldukça başarılı denetliyor. Bunun için kurum kurmanıza da, yasa yapmanıza da gerek yok. Denetlenemeyen iktidar ve uzantılarını denetlemek gibi bir niyetinizin olmadığı da bu tasarıdan açıkça anlaşılıyor.

Değerli milletvekilleri, yolsuzlukla mücadele önce bir irade meselesidir, ahlak, ilke, inanç, sorumluluk meselesidir. Ülkemiz ne yazık ki yolsuzluk bakımından dünyanın en sorunlu ülkelerinden biridir. Uluslararası kuruluşların raporlarında da ne yazık ki bu acı gerçek sıkça karşımıza çıkmaktadır. Yolsuzlukla mücadele bakımından dünyanın en iyi kanunlarına sahip olsanız da, en uzman personeline sahip olsanız da ülkeyi yöneten irade ve toplumsal güç merkezlerinde yolsuzluğa karşı mücadelede samimiyet yoksa sonuç alamazsınız.

Avukatlık yaptığım dönem içerisinde tarım kredi kooperatiflerine borçlarından dolayı icraya verdiğimiz neredeyse her borçlu, ödeme gücü olsa da, değerli arkadaşlarım, ilk olarak “Birileri trilyon trilyon götürüyor, siz bizim 1 milyarla mı uğraşıyorsunuz? Önce gidin, trilyon paraları tahsil edin.” tepkisini göstermiştir. Bu, aslında daha az alabilenin daha fazla alabilene isyanından çok, kendi kusurunu daha çok kusuru olanlarla karşılaştırıp meşrulaştırma yaklaşımıydı. Ne yazık ki o kadar kötü emsal var ki toplumun önünde, “Kötü emsal, emsal olmaz.” deseniz de maalesef oluyor.

Değerli arkadaşlarım, yolsuzluk öylesine kurumsal bir yapıya dönüştü ki ülkemizde, ne hukuk ne ahlak ne dinî inançlar engel olamıyor. Kimi “Ben devlet kesesinden alıyorum ama aldıklarımı hayır işlerine harcıyorum.” diye meşrulaştırıyor hırsızlığını, kimi kendi inanç sistemine aykırı bulup yıkmaya çalıştığı devletten çaldıklarını, kurmayı hayal ettiği sisteme sermaye olarak alıyorum diye meşrulaştırıyor, kimi kendi ideolojisine hizmet edecek öğrenci yetiştiriyorum diye, kimi “Herkes alıyor, âlemin tek safı ben miyim?” diyor, kimine “Sen mi kurtaracaksın ülkeyi?” deniyor, kimi “Dine hizmet edecek adam yetiştiriyorum.” diye meşrulaştırıyor, kimi kutsal mücadelesinin düşmanlarını zayıflatmak için kullanacağım diye meşrulaştırıyor. Velhasıl, her çalan kendince vicdanını rahatlatacak bir meşrulaştırma biçimi buluyor. Kimi zaman bir hayır derneği oluyor araç, bazen ihale oyunlarıyla kollanan bir şirket, kimi zaman mecburen bağış makbuzu elinize tutuşturulan bir vakıf, kimi zaman öğrenci bursu, kimi zaman kurban derisi, bazen bir medya kuruluşu, bazen bir yardım paketi, bazen imar tadilatı, belediye şirketleri, çoğu zaman TOKİ, bazen de seçim yardımı oluyor ve devlet, küçük hissedarların kapısından giremediği, hâkim hisseleri gasbedilmiş bir anonim şirkete dönüşüyor. Umudunu kaybetmiş vatandaşımız “Adam çalıyor ama iş de yapıyor.” anlayışını kabule zorlanıyor. Ne yazık ki, ideolojik kavgaların perdelediği, kamu kaynaklarını çalanların değil, çalındığını söyleyenlerin takibe uğradığı bu sisli ortamda yavuz hırsız ev sahibini bastırıyor!

Sayın milletvekilleri, üzülerek görüyoruz ki ülkemizde birçok yolsuzluk olayı siyasetçilerle ilişkilendirilmektedir. Siyaset kurumu içerisinde önemli orandaki dürüst insanlar da töhmet altında kalmakta, kurumsal olarak siyaset toplum nezdinde sürekli itibar kaybetmektedir. Bu bağlamda, yolsuzlukla mücadele edecek bir iradenin ilk yapacağı işlerden biri milletvekili dokunulmazlığını tekrar düzenlemek olmalıdır. AKP’nin ilk dönem seçim vaatleri arasında yer almasına rağmen dokunulmazlıkların yeniden düzenlenmesi hususunda sürekli diğer yüksek bürokrasinin dokunulmazlıklarını bahane gösterdiği görülmektedir. Gelinen süreçte milletvekili dokunulmazlığı ile bürokrasinin yargılama usulünün de paralel şekilde düzenlenmesi hususunda muhalefette mutabakat olduğu bilinmektedir. AKP şimdi de “yargının siyasallaştığı” iddiasıyla dokunulmazlıkların kaldırılmasından kaçmaktadır. Başbakan dâhil bakanların önemli bir kısmı hakkında ihaleye fesat karıştırmaktan sahteciliğe kadar isnatlar bulunmaktadır. Mahkûmiyetleri hâlinde ancak eski hükümlü kadrosundan iş bulabilecek insanlar işbaşındayken dokunulmazlıkların kaldırılmasından da, yolsuzluklarla mücadeleden de bahsedilemez. Ümidimiz odur ki, bu durumdakilerin dokunulmazlığını milletimiz sandıkta kaldıracaktır.

Sayın milletvekilleri, yolsuzlukla mücadele bakımından, Komisyon görüşmelerine de yansıdığı üzere, alınması gerekli bir diğer önlem ise hem siyaset kurumu hem sivil ve askerî bürokrasi bakımından etik kuralları belirleyecek siyasi ahlak yasasına olan ihtiyaçtır.

Bu yasa çerçevesinde seçim kampanyalarının finansmanı önemli bir yer tutmalıdır. Bugün olduğu gibi trilyonlarca kampanya masrafının yapıldığı, siyasi reklam yasakken medya kuruluşlarının haberlerini reklama dönüştürdüğü bir ortamda kamuoyu, bu paraların kimler tarafından ödendiğini, para verenlerin hangi bedel karşılığında bunu yaptıklarını merak etmektedir.

Sayın milletvekilleri, Adalet ve Kalkınma Partisi son seçimde de örnekleri yaşandığı gibi belediye imkânlarını, devlet imkânlarını Yüksek Seçim Kurulunun suç duyurularına rağmen kullanmıştır. Bir kısım bürokrat devlet memuru gibi değil, parti memuru gibi hareket etmiş, iktidarca da himaye görmüştür. Bu durum, elbette siyasi etik bakımından sorgulanabilir ancak esas üzüntümüz, vatandaşlarımıza parti politikalarımızı anlatmak istediğimizde sözlerimizin “Siz ne veriyorsunuz?” sorusuyla kesilmesidir. Siyaset bu anlayış sebebiyle dürüstlüğün, erdemin, ahlakın, bilginin, projenin yarıştığı bir alan olmaktan çıkıp özel çıkar sağlama yarışına dönmüştür ki, bu durum bu ülkeye yapılacak en büyük kötülük olmuştur. Bu anlayış yüzünden insanlarımız kamunun genel yararına olacak işleri desteklemek, benimsemek yerine kişisel beklentilere sevk edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, somut yolsuzluk olaylarına karşı aldığı tutum itibarıyla da Adalet ve Kalkınma Partisi samimi olamamıştır. Yolsuzluk olaylarının faillerine karşı yasal süreci başlatmak, işletmek, sorumluların adalete hesap vermesini temin etmek yerine korumacılığı tercih etmiştir. En somut örneği Deniz Feneri olayında yaşanmıştır. Bilindiği üzere, Alman makamları dinî ve insani duyguları istismar ederek topladıkları milyarlarca lirayı amacı dışında kullanan bu derneğin yöneticileri hakkında soruşturma başlatmış ve neticede bu kişilerin mahkûmiyetine karar verilmiş, ancak bağış yolsuzluğunun asıl faillerinin ülkemizde olduğu belirtilmiştir.

Türk makamları ise aylardır dosyaların tercümesini yaptıramamış, adli işlem başlatamamış, Alman makamlarınca Türkçe gönderilen bu şahıslarla ilgili adli yardım talebini önceki Sayın Bakan tercüme ettireceğini söyleyerek âdeta gereğini yapmaktan kaçınmış, delil karartılmasına meydan vermiştir. Hakkındaki ağır iddialara rağmen, mal varlığına mahkemece tedbir konmuş, en son mahkemeden tekzip için kullandığı evrakın kısmen sahteliğinin anlaşılmasıyla bütün inandırıcılığını yitirmiş RTÜK Başkanı, Meclis Başkanı ve bazı bakanların ve en önemlisi Başbakan Yardımcısı Sayın Arınç’ın istifaya davetine rağmen görevini sürdürmektedir. Sayın Başbakan Sayın Arınç’ın RTÜK Başkanını istifaya davetini kişisel görüşü olarak nitelendirmiş ve Sayın Zahid Akman için temiz bir arkadaş olduğunu ifade etmiş, böylece RTÜK Başkanı, ilgili Bakanın istifaya davetine rağmen, kurumun özerkliğini zedeleyip Sayın Başbakandan aldığı görevle görevini sürdüre gelmiştir. Değerli arkadaşlarım, şimdi de RTÜK Başkanının Başkanlığa tekrar aday olmayacağı konuşulmaktadır. RTÜK Başkanı hangi nedenlerle Başkanlığa aday olamayacaksa, aynı nedenlerle üyelikte de bulunmamalıdır.

Değerli arkadaşlarım, birçok diğer olayda da AKP’nin benzer tavırlar içinde olduğu görülmektedir. Bu tavrın iki nedeni olabilir: Bu korumacılığı yapanlar ya işin ucunun kendilerine de uzanacağından korkmaktadır ya da ideolojik yakınlıkları adalet duygularından daha ağır basmaktadır.

Sayın milletvekilleri, iktidar özellikle büyükşehir belediyelerinde yapılan yolsuzluklardan rahatsız değildir, ana muhalefet ise denetimde başarılı değildir. Adalet ve Kalkınma Partisi dâhiyane bir buluş üretmiştir. Kamu İhale Kanunu’nu 2003 yılında değiştiren AKP, belediye şirketlerinin belediye ihalelerine girmesinin önünü açmıştır ve böylece devasa boyutlardaki yolsuzluk ve kayırmacılık çarkı dönmeye başlamıştır. Belediyeler şirketleri kurmakta, başına bir müdür atamakta, böylece, bu müdür eliyle, trilyonluk ihalelerde hem ihale açan hem ihaleyi alan makam olarak sistem işlemektedir. Böylece, asfalttan park bahçeye, kafeteryadan güvenliğe bütün iş kolları belediye kontrolüne girmiştir. Belediyeler kendi şirketlerine verdiği ihale üzerinden yandaş takımına istediği ölçüde, hiçbir denetime uğramadan rant akıtmayı sürdürmektedir. Bu çarkın içerisine kimse girememekte ancak bedelini verip taşeron olunabilmektedir. Bu çarkın tarafları mecburen sistemin devamına zorlanmakta, yardım ve burs paraları da önemli ölçüde bu çarktan temin edilmektedir.

Değerli arkadaşlarım, bu nasıl demokrasidir, bu nasıl serbest rekabettir, bu nasıl piyasa ekonomisidir, bu nasıl ihale düzenidir, bu çirkin işlere devletin denetim organları ve Kamu İhale Kurum nasıl müsaade eder, anlamak mümkün de değildir.

Belediyelerle ilgili bir diğer rant aracı da imar oyunlarıdır. İktidar ve ana muhalefet bu konuda da iyi sınav vermemiş, sanki imar rantlarından faydalanmak, genel merkez görevi olmayan milletvekillerine serbestmiş gibi bir durum ortaya çıkmıştır.

Değerli arkadaşlarım, TOKİ uygulamalarında da benzer bir sistemin çalıştığı bilinmektedir. Daha da garibi, TOKİ üzerinden yapılan törenler mutlaka bir mitingle sürdürülmekte, böylece devlet kesesinden, devlet imkânlarıyla, üstelik harcırah da alınıp âdeta devlet mitingi yapılmaktadır.

Sayın milletvekilleri, yolsuzluk, yoksulluk ve yasaklara karşı mücadele iddiasıyla iktidara gelen AKP’nin üç kulvarda da başarı olamadığı ortadadır. Bu yedi yıllık süreç içinde milletimizin aleyhine olan yasaklar kaldırılmaktadır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

RIDVAN YALÇIN (Devamla) – Bitiriyorum Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Buyurun, konuşmanızı tamamlayınız.

RIDVAN YALÇIN (Devamla) – Teşekkür ediyorum.

Bu yedi yıllık süreç içerisinde ancak milletimizin aleyhine olan yasaklar kaldırılmıştır. Gazeteler, her gün, yakınlarını vuran, intihar eden insanlarımızın cinnet haberleriyle doludur. Neticede, yolsuzluk bir kurum hâline dönüşmüştür. Bu tasarıyla da Hükûmetin yolsuzlukla mücadele isteğinin olmadığı bütün açıklığıyla ortaya çıkmıştır. Elbette çare yine milletimizin elindedir.

Bu düşüncelerle kandilinizi tebrik ediyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Evet, Sayın Elekdağ, söz sırası sizde ama Sayın Demokratik Toplum Partisi Grubu adına konuşacak olan Hamit Geylani’nin çok acil bir işi çıkmış. İzin verirseniz, önce onu konuşturabilir miyim?

ŞÜKRÜ MUSTAFA ELEKDAĞ (İstanbul) – Tabii efendim.

BAŞKAN – Tamam.

Sayın Geylani, buyurun efendim.

DTP GRUBU ADINA HAMİT GEYLANİ (Hakkâri) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; görüşülmekte olan yasa tasarısının tümü üzerinde Demokratik Toplum Partisi Grubu adına söz aldım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, yolsuzluk, son yıllarda dünyanın ve ne yazık ki en çok da ülkemizin gündemini işgal eden en önemli konulardan biridir. Yolsuzluğu demokratik sistemleri tehdit eden, gelir dağılımını bozan, hatta ekonomik düzeni kökünden sarsan bir kemirgen olarak kabul etmek gerekir.

Avrupa Konseyinde ve Birleşmiş Milletlerde yolsuzlukla ilgili yapılan çalışmalarda bu kriminolojik ve sosyolojik olay basit bir rüşvet veya başkaca bir haksız menfaat temin etmenin ötesinde, ekonomik düzeni temelden sarsan bir olgu olarak değerlendirilmektedir.

Bugün itibarıyla, ülkemizde yolsuzluğun etkileri tahrip edici boyutlara ulaşmıştır. Yolsuzluk demokrasinin temellerini sarsmakta ve siyasete olan güveni tahrip etmektedir. Yıkıcı etkileri ve negatif sonuçları olan yolsuzluğa karşı yürütülecek mücadelenin de toplumsal ve uzun süreli olması gerekmektedir. Yolsuzlukla mücadelede sadece ceza hukuku araçlarıyla başarıya ulaşılması da olanaklı değildir. Bu alandaki mücadelede devletin işleyişindeki şeffaflık büyük önem arz etmekte, cezai tedbirlerin yanında özel hukuk ve idare hukuku alanında da bazı önlemlerin alınması kaçınılmazdır. Ayrıca, bu mücadeleyi yürütecek personele özel eğitim verilmesi ve kamuoyunun sivil toplum kuruluşları kanalıyla yolsuzluk konusunda aydınlatılması da önem taşımaktadır.

Bugün için, yolsuzlukla mücadele konusu tek başına hiçbir kuruma veya kuruluşa bırakılmayacak kadar önem arz etmektedir. Yolsuzluğun önlenmesinde başarıya ulaşmak için demokrasinin vazgeçilmez unsurları olan yasama, yürütme ve yargı erklerinin yanı sıra medya ve sivil toplum kuruluşlarının hep birlikte, belli bir ortaklaşma ve kültür çerçevesinde mücadele etmesi gerekmektedir.

Sayın milletvekilleri, ne yazık ki ülkemizde yolsuzluk devletin en tepesinden başlamakta ve en alt görevdeki bir memuruna kadar uzanmaktadır. Ordudan başlayarak siyasiler, belediyeler, bankalar, gümrük kapıları, ihale birimleri, kısacası bütün kamu kurum ve kuruluşları bir şekilde yolsuzlukla gündeme gelmektedirler.

Geçmiş yıllarda yolsuzlukla ilgili gündeme gelen bazı operasyonlar oldu: Vurgun Operasyonu, Beyaz Enerji Operasyonu, Örümcek Ağı Operasyonu, Bufalo, Balina, Kartal, Kasırga gibi operasyonlar akla ilk gelenlerdir ama sistemin yapısından kaynaklı, kültürü gereği yolsuzluklar ne yazık ki hâlen devam etmektedir.

AKP hükûmetleri döneminde de çok sayıda yolsuzluk dosyası gündeme gelmiştir. Bunların başında Ali Dibo ve hâlen devam eden Deniz Feneri sadece iki örnektir. Yolsuzluğa damardan girdiklerini -tırnak içinde belirtiyoruz- belirten Sayın Başbakan, yolsuzluklara bulaşmış AKP belediyeleri hakkında bugüne kadar gereği neden gereği gibi yapılmamıştır? Genellikle bugüne kadar yolsuzluk dosyalarının hiçbiri gerçek anlamda yargı önüne çıkarılmamış ya da siyasi baskılar nedeniyle sonuçlandırılmamıştır. Kaldı ki bu yolsuzluk dosyaları buz dağının görünen kısmıdır. Devletin yüksek kurum ve kuruluşlarında açığa çıkmamış daha binlerce yolsuzluğun olduğu herkesçe bilinmektedir.

Bakınız, Avrupa Konseyi Yolsuzlukla Mücadele Devletler Grubunun Türkiye ile ilgili değerlendirme raporunda da önemli tespitler yer alıyor. Aslında, bu tespitler ülkemiz için üzücü tespitlerdir. Şöyle: Yolsuzluğun Türkiye’de en önemli sorun olduğuna dikkat çekilen raporlarda yolsuzlukların daha çok özelleştirme ve kamu alımlarında görüldüğü, üst düzey siyasilerle ilgili yolsuzluk skandallarının ortaya çıktığı vurgulanıyor. Ayrıca, kamu görevlilerinin yargılanmasının amir iznine bağlı olmasının da doğru olmadığı belirtiliyor bu raporlarda.

Değerli milletvekilleri, trilyonlarca liralık yolsuzlukları yapanlar bugüne kadar hep korunmuşlardır. Bugün hâlâ, hortumlanan bankaların faturasını yoksul halk ödemektedir. Hortumcular, dolandırıcılar, ihaleye fesat karıştıranlar, devleti milyonlarca zarara sokanlar, vergi kaçakçıları, hayalî ihracatçılar, haksız kazanç sağlayanlar, ciddi bir şekilde hiçbir cezai müeyyideye çarptırılmazlarken polise taş attıkları iddiasıyla bugün ilköğretim çağındaki yüzlerce çocuk tutuklanmış ve her biri hakkında yirmi yıldan fazla ceza istenmektedir, kimisi de cezalandırılmıştır. Salt düşüncelerini açıklamalarından ötürü, geçmişte ve hâlen, binlerce kişi yıllarca cezaevinde kalmaktadır.

Bakınız, DTP’li 5 milletvekili arkadaşımız, daha kısa bir süre önce, savcılık ve polis tehdidiyle karşı karşıya kaldılar. Peki, bu arkadaşlarımız ne yapmışlar? Cinayet mi işlemişler? İhaleye fesat mı karıştırmışlar? Yolsuzluk mu yapmışlar? Salt düşüncelerini açıklamalarından ötürü haklarında dava açılmış ve dokunulmazlıkları da hukuk çiğnenerek göz ardı edilmek istenmiştir. Daha da acısı, bu Meclis çatısı altında bulunan sayın milletvekillerinin bu tehdit karşısında suskunluğu olmuştur ama hukuk ve demokrasi herkes için gerekli. Altını çizerek vurgulamak gerekir ki, bu anlayış gereği sadece demokratik haklarını kullandıkları gerekçesiyle yurttaşını cezalandıran ve korumayan, ancak trilyonluk yolsuzlukları yapanları koruyup kollayan, mantar gibi türeyen darbe planlarının sahiplerini ortaya çıkarma iradesini gösteremeyen bir devletin Avrupa Birliğine girmesi de hayalden öteye gidemez. Bu da böyle biline.

Görüştüğümüz bu yasa tasarısı da AB müktesebatına uyum çerçevesinde hazırlanmış bir tasarıdır. Ancak bu tasarı Türkiye kamuoyunu tatmin edemeyeceği gibi, AB ve diğer uluslararası kurumları da kandırmaya yetmeyecektir. Zaten salt uyum yasası olması itibarıyla da bu yasanın Türkiye’ye bir şey kazandıramayacağı açıktır. Çünkü inandırıcılığı ve caydırıcılığı yoktur.

Değerli arkadaşlar, yasa tasarısı, AB ile tam üyelik müzakereleri çerçevesinde, Avrupa Konseyi ve Ekonomik İşbirliği Kalkınma Örgütü gibi uluslararası kuruluşlar nezdinde yerine getirilmesi gereken yükümlülükler bağlamındadır. Bu anlamda, Türk Ceza Yasası, Ceza Yargılama Yasası, Kabahatler Yasası, Başbakanlık Teşkilatı Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanun’da değişiklikler yapılmaktadır.

Ne var ki bu yasa tasarısıyla yapılmak istenen sadece günü kurtarmaya yönelik girişimlerdir. Tasarı Türkiye’den uluslararası sözleşmelerle talep edilen beklentileri karşılamaktan oldukça uzaktır. Bu nedenle, getirilen düzenlemelerin yolsuzlukla mücadele konusunda hiç de yeterli olamayacağı açık. AKP Hükûmeti eğer gerçekten yolsuzlukların üzerine gitmekte samimiyse daha önemli yasal düzenlemeler yapmak zorundadır. Bu konuda biz de her koşulda destek olmaya hazırız. Böyle basit birkaç değişiklikle kamuoyunu oyalamaya ve kandırmaya hakkı yoktur.

Yolsuzlukla mücadele yasasını ve siyasi etik yasasını neden hâlâ çıkaramıyorsunuz, sormak gerekiyor. Her iki yasa hakkında da Meclise sunulmuş yasa teklifleri bulunmaktadır. Yine, çalışmaları başlatılmış olan ancak henüz kayda değer hiçbir adım atılmayan siyasi etik komisyonunun kurulması da neden bugüne kadar engellenmiştir?

Değerli arkadaşlar, temiz, dürüst bir siyaset ve yönetim için, her şeyden önce, devlete ait işlemlerin mümkün olduğu kadar şeffaf ve halka açık olması gerekiyor. Bunun için de en başta yeni, demokratik ve özgürlükçü bir Anayasa’yla birlikte getirilecek düzenlemeler önem kazanmaktadır.

Milletvekilliği dokunulmazlığının yeniden düzenlenerek demokrasi standartlarına uygun düşen kısıtlamaların getirilmesi de artık günümüzde kaçınılmazdır. Yasama sorumsuzluğu dışında kalan konularda dokunulmazlıkların siyasi etik çerçevesinde yeniden düzenlenmesi gerekmektedir. Ayrıca, siyasetçilerin mal varlıklarının kontrolü için de yeni bir denetim mekanizmasına ihtiyaç duyulduğu kanısındayız.

Yolsuzlukların üzerine gidilebilmesi için ayrıca hâkim ve savcı bağımsızlığı ile yansızlığının tam sağlanmış olması gerekiyor. Bugüne kadar yolsuzluk dosyalarının bir türlü sonuçlandırılmaması ve birçok yolsuzluk olayının yargıya taşınmamasının nedeni, bağımsız, yansız ve güçlü bir yargı sisteminin olmamasından ve siyasi müdahalelerden kaynaklanmaktadır.

Yine, kamu görevlilerinin yargılanması önündeki engellerin kaldırılması da çağın kaçınılmaz bir gereğidir. Bunlara ek olarak yolsuzlukla mücadele konusunda yetiştirilmiş yargı mensuplarına ve kolluk kuvvetlerine de gereksinim bulunmaktadır.

Değerli milletvekilleri, bunun dışında yine Avrupa Konseyi Yolsuzluğa Karşı Devletler Grubunun, OECD’nin ve Dünya Bankasının Türkiye’den istediği özerk bir koordinasyon kurulunun kurulması da yaşama geçmelidir. Oysaki tasarıyla getirilmek istenen, Başbakanlık Teftiş Kuruluna bağlı bir düzenlemedir. Başbakanlık Teftiş Kurulu tamamen siyasi etkilerden uzak, özerk ve işlevsel çalışacak bir kurum olmaktan uzaktır. Başbakanlığa bağlı bir kurulun, bağımsız ve tarafsız çalışması mümkün değildir diye düşünüyoruz. Kaldı ki yolsuzlukların en büyüğü hükûmet icraatlarından kaynaklıdır. Kendi kendini denetleyen bir mekanizmadan olumlu hiçbir sonucun çıkmayacağını pratik göstermiştir. Bunun yerine siyasetten uzak, tamamen özgür çalışabilecek “yolsuzlukla mücadele kurulu” adı altında yeni bir mekanizmanın oluşturulması Türkiye'nin en büyük gereksinimlerinden birini oluşturmaktadır. Ancak tasarının 9’uncu maddesiyle -gerçi, sanırım, gruplar arasında bir ortaklaşma sağlanacağı söyleniliyor, onu görüşmelerin devamında göreceğiz; eğer geri çekilirse biz de buna memnuniyetle katılırız- tamamen siyasal iktidarın başında bulunan Başbakana bağlı siyasi baskı ve denetime açık bir yapı oluşturulmaktadır. Yolsuzlukla mücadele, kuşkulara neden olacak, Başbakanlığa bağlı bir kurulun görevi değildir ve olmamalıdır. Zaten bir ülkede yolsuzluk, siyasetçilerden destek görmeden toplumsal bir sorun hâline de dönüşemez.

Ayrıca, bakanların yargılanmasını Parlamentonun iznine bağlayan düzenlemenin de değiştirilmesi gerektiğini söyleyebiliriz. Avrupa Konseyi açısından  bakıldığında da yolsuzlukla mücadelede her şeyden önce siyasetin temizlenmesi temel bir hedeftir.

Değerli milletvekilleri, sonuç olarak tasarı samimiyetten uzak, yolsuzlukla mücadeleyi gerçekleştirmekten öte son derece yüzeysel düzenlemeler içermekte ve hadiseyi örtbas etmeye yöneliktir. Bu yasa tasarısı yolsuzlukla mücadele etmekten ziyade yeni yolsuzluklara kapı aralamaktadır âdeta. Bu nedenle yasa tasarısını yetersiz ve günü kurtarmaya yönelik bir adım olarak değerlendiriyoruz.

Yolsuzluklardan arınmış dürüst bir yönetim ve gerçek anlamda demokratik bir ülke olma dileğiyle tüm İslam âleminin kutsal kandilini kutlar, şahsım ve grubum adına Genel Kurulu bir kez daha saygıyla selamlarım. (DTP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Geylani.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın Şükrü Elekdağ. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA ŞÜKRÜ MUSTAFA ELEKDAĞ (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, gözümüzden kaçırdığımız bir husus var. Bu da, Türkiye'nin Avrupa Birliğine üye olabilmesi için yerine getirmesi gereken yükümlülükler arasında ülkemizde yolsuzluğun, rüşvetin ve irtikâbın kökünün kazınmasının önde gelen bir koşul olduğudur. Onay için sizlere sunulmuş bulunan Türk Ceza Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı da görünürde bu amacı sağlamaya yöneliktir. Nitekim genel gerekçe bölümünde bu kanunun şu amaçla hazırlandığı vurgulanmaktadır: Avrupa Birliği, yolsuzlukla mücadele alanında Türkiye’ye yıllardan beri tavsiyelerde bulunmaktadır. Bu tavsiyeler Avrupa Birliği yıllık ilerleme raporlarında, Avrupa Konseyi Yolsuzluğa Karşı Devletler Grubu raporlarında ve OECD’nin önerilerinde yer almaktadır ve Avrupa Birliği bu tavsiyelerin ivedilikle yerine getirilmesini beklemektedir.

Gerekçenin Avrupa Birliğinin Türkiye’den beklediklerini bu tarzda, açık bir şekilde ortaya koymasına rağmen önümüzdeki tasarının öngördüğü değişiklikler, yolsuzlukla mücadele alanında ciddi ve etkin hiçbir önlemi, hiçbir adımı içermiyor. Oysa Avrupa Birliğinin 2007 ve 2008 ilerleme raporları, Türkiye’yi kasıp kavuran yolsuzluk afetiyle mücadele için Türkiye’ye şu dört önlemi almasını tavsiye ediyor:

1) Milletvekili dokunulmazlığının kaldırılması.

2) Hâkimlerin bağımsızlığını koruyacak mevzuat değişikliği yapılması.

3) Bağımsız denetim ve değerlendirme kurulunun kurulması.

4) Yolsuzlukla mücadelede uzman polis ve savcılardan oluşacak bir birimin teşkil edilmesi.

Değerli arkadaşlarım, önümüzdeki yasa tasarısı bu önlemleri kapsamıyor. Bu bakımdan, yolsuzlukla mücadeleye ciddi bir katkısı olacağını beklemek hayalden ileri gitmez.

Biraz önce belirtmiş olduğum dört önlem gerçekleştirilmediği için, Türkiye bugün dünyanın maalesef en kirli ülkeleri arasında yer alıyor. Ülkemizde toplanan vergilerin önemli bir kısmı haramzadelerin, vurguncuların cebine gidiyor. Rüşvet, israf, kayırma ve kamu kaynaklarının yağması, devleti kanser gibi kemiriyor. Bu durum Dünya Bankası raporlarına da aksetmiş bulunuyor. Bunlar, bizim değerlendirmelerimiz değil değerli arkadaşlarım. Dünya Bankası raporları, bunları, bu hususları devamlı bir şekilde belirtiyor.

Anılan raporlarda, siyasetçi, bürokrat ve hortumcu iş adamından oluşan bir şer üçgeninin Türkiye’yi talan ettiği, soyduğu belirtiliyor. Yolsuzluğun ve vurgunun ülkemizin ekonomik kalkınmasını engelleyen en zararlı unsurlardan biri olduğunun altı çiziliyor. Bu bağlamda, Dünya Bankası, yolsuzluğun özellikle şu zararları üzerinde duruyor Türkiye açısından: Bir ülkede, yolsuzluk, o ülkenin yatırım tercihlerini saptırır ve kaynakların etkin kullanımını engeller. Yolsuzluk, hem kamusal mal ve hizmetlerin maliyetlerini artırır hem de söz konusu mal ve hizmetlerin kalitesinin yüzde 30’dan yüzde 50’ye kadar varan oranlarda azalması sonucunu doğurur. Yolsuzlukla elde edilen paralar yatırım olarak ülkede kalmaz ya yabancı bankalara transfer edilir ya da kişisel tüketim tercihleri olarak kullanılır. Yolsuzluk halkın kurumsal otoriteye karşı saygısını yitirmesine yol açar, ahlak çöküntüsü yaratır, hükûmetin meşruiyetine gölge düşürür. Bunlara ilaveten yolsuzluğun yıkıcı bir etkisi de, bir ülkeye, üretime gerçek katkısı olabilecek dış yatırımların gelmesine engel olmasıdır.

Yolsuzluk konusunda Türkiye'nin uluslararası sicili utanç vericidir. Uluslararası Saydamlık Örgütünün 2008 yolsuzluk algılama endeksinde Türkiye'nin adının 58’inci sırada olması bunun kanıtıdır.

Değerli milletvekilleri, Price Waterhouse Coopers Firması tarafından geliştirilen endekse göre, Türkiye, yolsuzluğun ülke ekonomisine verdiği zarar bakımından 35 ülke arasında Çin, Endonezya ve Rusya’dan sonra dördüncü geliyor. Price Waterhouse Coopers tarafından yapılan araştırmalar Türkiye gibi yolsuzluğun yaygın olduğu ülkelerde yolsuzluk devletin gelir kaybına ve kaynak israfına yol açmak suretiyle ülke ekonomisi üzerinde ağır mali bir yük oluşturuyor. Bu yük gizli bir vergi gibi ülke ekonomisini boğuyor. Türkiye için hesaplanan bu yükün oranını açıklarsam, değerli arkadaşlarım dudaklarınız uçuklayacak. Yolsuzluğun Türk ekonomisine ödettiği gizli vergi yüzde 36 oranındadır! Yani Türkiye yolsuzluklar ve suistimaller nedeniyle millî gelirinin üçte 1’ini zayi ediyor. Değerli arkadaşlarım, yolsuzluk Türkiye'nin kaderi değildir ve Türk halkı yolsuzlukla yaşamaya layık da değildir. Yolsuzluğu ortadan kaldırmanın koşulları bellidir. Bunun için güçlü bir siyasi irade, yasal düzenleme ve etkili bir yargı zorunludur. Atılacak ilk ve en önemli adım Avrupa Birliğinin önde gelen önerisi olan milletvekili dokunulmazlığının sınırlandırılmasıdır. Türkiye, esasen Avrupa Konseyinin Yolsuzluğa Karşı Ceza Hukuku Sözleşmesi’ni onaylayarak yolsuzluk suçları nedeniyle milletvekili dokunulmazlığının sınırlandırılmasını kabul etmişti.

Avrupa Konseyi bu sözleşmeyi şu iki gerekçeyle hazırlamıştır. Bu çok önemli değerli arkadaşlarım.

Birincisi: Bir ülkede yolsuzluğun siyasetin desteğinden ve hoşgörüsünden yararlanmadan toplumsal bir sorun hâline dönüşemeyeceği olgusudur.

İkincisi: Temiz bir toplum gerçekleştirilmesinin ön şartı siyasetin temizlenmesidir.

Bu açıdan, Avrupa Konseyi için milletvekili dokunulmazlığının kaldırılması ve özellikle yolsuzluk suçlarında milletvekillerinin dokunulmazlıktan koruyucu bir zırh olarak yararlanmalarının önlenmesi kritik bir önem taşımaktadır.

Avrupa Konseyinin bu saptamaları, değerli arkadaşlarım, Türkiye için evleviyetle geçerlidir. Zira, bugüne kadar ortaya çıkarılan yolsuzluk ve vurgun olaylarının altından hep dokunulmazlık zırhındaki milletvekillerinin ve siyasilerin çıktığı görülmüştür. Bu nedenle, temiz siyaset için, kürsü dokunulmazlığı baki kalmak üzere dokunulmazlığın kaldırılması zorunludur. Ancak iş bununla bitmiyor, bakanların yargılanmasını Parlamentonun iznine bağlayan düzenlemenin de muhakkak değiştirilmesi lazım. Bunun için de Anayasa’mızın 100’üncü maddesinin ele alınıp yeniden düzenlenmesi zorunludur. Siyasetçinin siyasetçi tarafından yargılanmasını öngören bu madde, yolsuzluğa bulaşmış bakanların ve başbakanların hayâsızca yargıdan kaçmalarına ve Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altında kirli pazarlıklar yapılmasına yol açmıştır. Nitekim Türkiye’deki başbakan aklama skandalları dünya siyaset literatürüne geçmiştir. Bu bakımdan yapılması gereken bir iş de, Anayasa’nın 100’üncü maddesinin değiştirilerek, siyasetçinin işlediği suçlardan dolayı yargılanması konusunu siyasetçi arkadaşlarının takdirine değil yüksek yargıçların kararına bırakmaktır.

Değerli arkadaşlarım, konuşmamın başında temas ettiğim Avrupa Birliğinin 2007 ve 2008 yıllarına ait ilerleme raporlarında Türkiye’deki yolsuzluk hakkında kapsamlı değerlendirmeler yapılmış ve önerilerde bulunulmuştur. Bu görüş ve öneriler şöyle özetlenebilir:

1) Türkiye’de yolsuzluk kamu sektöründe, merkezî ve yerel yönetimlerde yaygındır. Hükûmetin yolsuzlukla mücadelede kaydettiği ilerleme gayet sınırlıdır.

2) Hükûmetin kapsamlı bir yolsuzlukla mücadele stratejisi olmadığı gibi, yolsuzluğu önlemek için etkin uygulayıcı kurumlar kurulmasını içeren bir planı da yoktur.

3) Yolsuzlukla mücadelede başarı için milletvekilliği dokunulmazlığı sınırlandırılmalıdır.

4) Seçim kampanyalarının finansmanına ilişkin yasal düzenleme bugüne kadar Türkiye’de yapılmamıştır. Bu alanda gerekli önlemler behemehâl alınmalıdır.

Değerli arkadaşlarım, Avrupa Birliği 2008 İlerleme Raporu’nda “Deniz Feneri” adlı sözde hayır kurumuna karşı açılan dolandırıcılık davasına ilişkin olarak Frankfurt Main Bölge Mahkemesinin vermiş olduğu karar da ele alınmaktadır.

Ve burada bir hususu daha belirtmek lazım: Almanya ve diğer Avrupa Birliği ülkelerinde medya soygunun esas ayağının ve suçların Türkiye’de olduğunu, ancak, Türk Hükûmetinin siyasi nedenlerle bu hususta adli takibat yapmayı savsakladığını ve suçu örtbas etmek istediğini vurgulayarak bu konuyu gündemde tutmaktadırlar.

Nihayet Avrupa Birliği 2008 İlerleme Raporu’nda vurgulanan bir husus da, Türkiye'nin GRECO örgütünün Türkiye’deki yolsuzluğa ilişkin ilk ve ikinci ortak değerlendirme raporlarında yer alan tavsiyelerinin en önemlilerini getirmediğidir.

Nedir bu GRECO? GRECO, Türkçe ismiyle Yolsuzluğa Karşı Devletler Grubu, 1998’de Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi toplantısı kararıyla kurulan bir yolsuzlukları izleme ve denetleme kuruluşudur. Türkiye gibi Yolsuzluğa Karşı Ceza Hukuku Sözleşmesi’ni kabul etmiş olan devletler Sözleşme’nin 24’üncü maddesi gereğince GRECO’nun denetim sistemini otomatik olarak kabul etmiş sayılırlar.

GRECO’nun görevi, üye ülkelere teftiş ziyaretleri yaparak yolsuzlukları saptamaktır. Tıpkı işkenceyi önleme komitesinin cezaevlerini ve karakolları denetlemesi ve devlet yetkililerinden bilgi istemesi gibi GRECO da yolsuzluk konularında teftişte bulunma ve bilgi isteme yetkisine sahiptir. GRECO bu teftişler sonucunda hazırladığı raporları Avrupa Konseyi merkezinden yayınlamaktadır. GRECO’nun yaptığı teftişler sonucunda Türkiye’deki yolsuzluklar konusunda hazırladığı iki rapordan ilkinin açıklamasına Hükûmetin izin vermemesinin yarattığı skandalı hatırlayacaksınız. Sonradan rapora Türk Hükûmeti tarafından sansür konulmasının nedeninin raporda 2005-2006 yıllarındaki yolsuzlukların açıklanmasının sebep olduğu belirtildi.

Değerli arkadaşlarım, şimdi benim burada “Yolsuzluklara damardan girdik, hortumları kestik.” türünden iddialarla işbaşına gelenlerin karşılaştıkları yolsuzlukları, ihaleye fesat karıştırmaları, rüşvet ve görevi kötüye kullanma olayları üzerinde durmak gibi bir niyetim yok. Yolsuzluk literatürüne hediye edilen “Ali Dibo” kavramını da ele almayacağım. Bunun da nedeni dikkatleri esas odaklanmamız gereken konudan dağıtmak istemememden ileri geliyor. Çünkü 2008 GRECO raporu değerli arkadaşlarım, Türkiye’nin yolsuzluğa karşı vermesi gereken savaşın yol haritasını çizmiştir. Bu rapordaki önemli saptama ve önerileri dikkatinize sunuyorum.

1) Türk Hükûmeti Türkiye’de önemli bir sorun olarak ortaya çıkan yolsuzlukla mücadele  konusunda yeni ulusal stratejiler önerecek ve bu stratejileri uygulayacak bir kurum oluşturmalıdır. Bünyesinde kamu yönetiminin ve sivil toplumun temsil edileceği bu kurum Hükûmetten bağımsız hareket edebilme imkânına sahip olabilmelidir.

2) Yolsuzlukla mücadelede kolluk kuvvetlerine tavsiyelerde bulunacak ve yolsuzluk suçlarında soruşturma ve adli tahkikat yapacak ilgili tüm veri tabanlarına erişim imkânına sahip olacak ve kolluk kuvvetleri arasında gerekli bilgi paylaşımını sağlayacak merkezî bir ihtisas birimi kurulmalı veya mevcut kurumlardan biri bu amaçla görevlendirilmelidir.

3) Yargı bağımsızlığı sağlanmalıdır. Hâkimlerin denetim ve atamaları hususunda Adalet Bakanlığından bağımsızlıkları behemehal sağlanmalıdır.

4) Milletvekili dokunulmazlığı sınırlandırılmalıdır.

5) Türkiye’de etik kurul kurulmuştur. Ancak Hükûmete sıkı şekilde bağımlı olması nedeniyle görevlerini yapamaz durumdadır. Etik kurulun yeterli düzeyde Hükûmetten bağımsızlığı sağlanmalıdır.

6) Yolsuzluk olaylarının soruşturmasında etkili olacak teftiş kurulları yeniden yapılandırılmalıdır.

Ve nihayet, kamu oyundan gelen kötü yönetime ilişkin şikâyetlerle ilgilenmek üzere geniş yetkilere sahip ve yürütmeden bağımsız bir ombudsmanlık kurumu ivedilikle kurulmalıdır.

Değerli arkadaşlarım, görüleceği üzere Avrupa Birliği ve GRECO, hazırlamış oldukları raporlarla, Türkiye’yi kanser gibi yiyip tüketen yolsuzluk hastalığıyla mücadele için denenmiş ve etkin bir reçete yazmışlardır. Siyasetin yolsuzluk pisliğinden kurtarılması için bu reçetenin harfiyen uygulanması zorunludur ancak şu hususun da altı çizilmelidir: Raporda Türkiye'nin alması beklenen iki öncelikli önlem saptanmıştır. Bunlar da milletvekili dokunulmazlığının sınırlandırılması ile yargı bağımsızlığının sağlanmasıdır.

Değerli arkadaşlarım, bu bağlamda, Avrupa Birliğinin üyelik müzakerelerine başlanabilmesi için ülkemizce onaylanmasının şart olarak ileri sürmüş olduğu iki Avrupa Konseyi sözleşmesine de değinmemiz gerekiyor. Bunlardan birincisi, Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından 17 Nisan 2003’te onaylanan Yolsuzluğa Karşı Özel Hukuk Sözleşmesi, ikincisi de 14 Ocak 2004’te onaylanan Yolsuzluğa Karşı Ceza Hukuku Sözleşmesi’dir. Her iki sözleşme de yolsuzluğa karşı mücadele için atılacak en önemli adım olarak “milletvekili dokunulmazlığının sınırlandırılmasını” öngörüyor. Türkiye bu sözleşmeleri beş ile altı yıl önce kabul etmiş ancak bugüne kadar bu husustaki yükümlülüklerini yerine getirmemiştir.

Değerli arkadaşlarım, eğer bölgesel lider konumunda hepimizin istediği gibi güçlü, saygın ve müreffeh Türkiye’yi ortaya çıkarmak istiyorsak halkımızın siyasetçisine güven duymasını mutlaka sağlamamız zorunludur. Oysa, Türkiye’de yapılan bütün anketler maalesef siyasetçilere güven duyulmadığını gösteriyor.

Değerli arkadaşlarım, siyaset kurumuna bu negatif bakışın nedeni halkımızın siyasetin bir kamu hizmeti olmaktan çıktığına, çıkar kapısı hâline dönüştüğüne, servet kazanımının ve devleti soymanın aracı hâline geldiğine inanmasından ileri geliyor. Dokunulmazlığı da bu kirli emellere ulaşmak için kullanılan bir zırh olarak görüyor. Bu nedenledir ki Neyzen Tevfik’in hepimizi isyana sevk eden şu dörtlüsü dillere pelesenk olmuştur:

“Kime sordumsa seni doğru cevap vermediler,

Kimi hırsız, kimi alçak, kimi deyyus dediler.

Künyeni almak için partiye ettim telefon,

Bizdeki kayda göre şimdi o mebus dediler.”

Halkımızın, milletvekili olarak, değerli arkadaşlarım, bizlere ve siyasete güven duymasını istiyorsak ona yitirdiği toplumsal adalet inancını kazandırmamız lazım. Unutmayalım, batılı toplumlarda demokrasinin gücünü sağlayan ve adalet duygusunu yüksek tutan unsur, kimsenin dokunulmazlığı olmadığına ve kimsenin adaletten kaçamayacağına olan inançtır. Bu bakımdan Hükûmet yolsuzlukla mücadelede samimi ise Avrupa Birliğinin ve GRECO’nun Türkiye için öngördüğü reçeteyi muhakkak uygulamalıdır. Bu yolda atılacak ilk adım da milletvekilliği dokunulmazlığının kürsü dokunulmazlığı muhafaza edilmek kaydıyla kaldırılması olmalıdır.

Bunun kadar önemli ikinci adım da gerçek anlamda bir yargı bağımsızlığının gerçekleştirilmesidir. Bunun için ilk aşamada Adalet Bakanı ile müsteşarın Hâkim ve Savcılar Yüksek Kurulundan çıkması yeterlidir. Ancak bunun kapsamlı bir adalet reformuyla tamamlanmasına Türkiye’nin ihtiyacı vardır.

Bu görüşlerle CHP Grubu olarak Türk Ceza Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın onaylanmasını desteklediğimizi belirtir, yüce Meclise saygılarımı sunarım. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Başka söz talebi yok.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

1’inci maddeyi okutuyorum:

TÜRK CEZA KANUNU İLE BAZI KANUNLARDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA

DAİR KANUN TASARISI

MADDE 1- 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 13 üncü maddesinin birinci fıkrasının (h) bendi yürürlükten kaldırılmıştır.

BAŞKAN – Madde üzerinde söz talebi yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

2’nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2- 5237 sayılı Kanunun 55 inci maddesine aşağıdaki fıkra eklenmiştir.

“(3) Bu madde kapsamına giren eşyanın müsadere edilebilmesi için, eşyayı sonradan iktisap eden kişinin 22/11/2001 tarihli ve 4721 sayılı Türk Medenî Kanununun iyiniyetin korunmasına ilişkin hükümlerinden yararlanamıyor olması gerekir.”

BAŞKAN – Madde üzerinde söz talebi yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

3’üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3- 5237 sayılı Kanunun 165 inci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“MADDE 165- (1) Bir suçun işlenmesiyle elde edilen eşyayı veya diğer malvarlığı değerini, bu suçun işlenmesine iştirak etmeksizin, satan, devreden, satın alan veya kabul eden kişi, altı aydan üç yıla kadar hapis ve onbin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır.”

BAŞKAN – Madde üzerinde söz talebi yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

4’üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 4- 5237 sayılı Kanunun 254 üncü maddesine aşağıdaki fıkra eklenmiştir.

“(4) Bu madde hükümleri, yabancı kamu görevlilerine rüşvet veren kişilere uygulanmaz.”

BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Birleşime on dakika ara veriyorum.

 

Kapanma Saati: 00.50

DOKUZUNCU OTURUM

Açılma Saati: 00.59

BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL

KÂTİP ÜYELER: Yusuf COŞKUN (Bingöl), Yaşar TÜZÜN (Bilecik)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 110’uncu Birleşiminin Dokuzuncu Oturumunu açıyorum.

353 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Komisyon ve Hükûmet yerinde.

5’inci maddeyi okutuyorum:

Madde 5- 5237 sayılı Kanunun 282 nci maddesinin birinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiş, maddeye birinci fıkradan sonra gelmek üzere aşağıdaki fıkra eklenmiş ve diğer fıkralar buna göre teselsül ettirilmiştir.

“(1) Alt sınırı altı ay veya daha fazla hapis cezasını gerektiren bir suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini, yurt dışına çıkaran veya bunların gayrimeşru kaynağını gizlemek veya meşru bir yolla elde edildiği konusunda kanaat uyandırmak maksadıyla, çeşitli işlemlere tâbi tutan kişi, üç yıldan yedi yıla kadar hapis ve yirmibin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır.

(2) Birinci fıkradaki suçun işlenmesine iştirak etmeksizin, bu suçun konusunu oluşturan malvarlığı değerini, bu özelliğini bilerek satın alan, kabul eden, bulunduran veya kullanan kişi iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.”

BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Saygıdeğer milletvekilleri, yeni madde ihdasına dair bir önerge vardır.

Malumlarınız olduğu üzere, görüşülmekte olan tasarı veya teklife konu kanunun komisyon metninde bulunmayan ancak tasarı veya teklif ile çok yakın ilgisi bulunan bir maddesinin değiştirilmesini isteyen ve komisyonun salt çoğunlukla katıldığı önergeler üzerinde yeni bir madde olarak görüşme açılacağı, İç Tüzük’ün 87’nci maddesinin dördüncü fıkrası hükmüdür.

Bu nedenle önergeyi okutup komisyona soracağım. Komisyon önergeye salt çoğunlukla, 13 üyesiyle katılırsa önerge üzerinde yeni bir madde olarak görüşme açacağım. Komisyonun salt çoğunlukla katılmaması hâlinde ise önergeyi işlemden kaldıracağım.

Şimdi önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan "Türk Ceza Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı"na çerçeve 5 inci maddeden sonra gelmek üzere aşağıdaki maddenin eklenmesini ve devamındaki maddelerin buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Bekir Bozdağ

Mustafa Elitaş

Ahmet Aydın

 

Yozgat

Kayseri

Adıyaman

 

Mehmet Ceylan

Yahya Doğan

A. Müfit Yetkin

 

Karabük

Gümüşhane

Şanlıurfa

MADDE 6- 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 3 üncü maddesine aşağıdaki fıkra eklenmiştir.

"(2) Barış zamanında, asker olmayan kişilerin Askeri Ceza Kanununda veya diğer kanunlarda yer alan askeri mahkemelerin yargı yetkisine tabi bir suçu tek başına veya asker kişilerle iştirak halinde işlemesi durumunda (x) soruşturmaları Cumhuriyet savcıları, kovuşturmaları adli yargı mahkemeleri tarafından yapılır."

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Katılıyoruz efendim.

BAŞKAN – Salt çoğunlukla?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Salt çoğunlukla, 87’nci maddeye göre.

BAŞKAN – Evet, Komisyon önergeye salt çoğunlukla katıldığı için yeni bir madde olarak işlem yapacağım.

Madde üzerinde söz talebi? Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Böylece yeni bir madde eklemiş olduk tasarı metnine.

6’ncı maddeyi 7’nci madde olarak okutuyorum:

MADDE 7- 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 250 nci maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“a) Örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenen uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti suçu veya suçtan kaynaklanan malvarlığı değerini aklama suçu,”

BAŞKAN – Madde üzerinde bir adet önerge vardır, önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Türk Ceza Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının  çerçeve 7 nci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Bekir Bozdağ

Ahmet Aydın

A. Müfit Yetkin

 

Yozgat

Adıyaman

Şanlıurfa

 

Mustafa Elitaş

Yahya Doğan

Mehmet Ceylan

 

Kayseri

Gümüşhane

Karabük

MADDE 7- 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 250 nci maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi aşağıdaki şekilde, maddenin üçüncü fıkrasının  son cümlesinde geçen “hâli dahil” ibaresi ise “hâlinde “ şeklinde değiştirilmiştir.

“a) Örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenen uyuşturucu ve uyarıcı madde imâl ve ticareti suçu veya suçtan kaynaklanan malvarlığı değerini aklama suçu,”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Katılıyoruz efendim.

                             

(x) Tasarının tümünün oylanmasından önce, “asker kişilerle iştirak halinde işlemesi durumunda” ibaresinden sonra gelmek üzere, “asker olmayan kişilerin” ibaresi, Komisyon Başkanının redaksiyon talebi üzerine, eklenmiştir.

BAŞKAN – Hükûmet?

ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) – Katılıyoruz.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenen uyuşturucu ve uyarıcı madde imâl ve ticareti suçu ile suçtan kaynaklanan malvarlığı değerini aklama suçunun daha etkin bir şekilde soruşturulması ve kovuşturulması amacıyla, bu suçların da Ceza Muhakemesi Kanununun 250 nci maddesine göre görevlendirilen ağır ceza mahkemelerinde görülmesi; ayrıca, asker kişilerin barış zamanında, 250 nci madde uyarınca kurulan ağır ceza mahkemelerinin yargı yetkisine giren bir suçu işlemeleri hâlinde, bu mahkemeler tarafından yargılanması amacıyla  bu değişiklik önergesi verilmiştir. Buna karşılık, savaş ve sıkıyönetim hâlinde işlenen suçlarda ise askerî mahkemelerin yargı yetkisi korunmaktadır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge istikametinde 7’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Madde 7’yi 8’inci madde olarak okutuyorum:

 MADDE 8- 5271 sayılı Kanunun 253 üncü maddesinin üçüncü fıkrasına aşağıdaki cümle eklenmiştir.

“Uzlaştırma kapsamına giren bir suçun, bu kapsama girmeyen bir başka suçla birlikte işlenmiş olması hâlinde de uzlaşma hükümleri uygulanmaz.”

BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Madde 8’i madde 9 olarak okutuyorum:

MADDE 9- 30/3/2005 tarihli ve 5326 sayılı Kabahatler Kanununa 43 üncü maddeden sonra gelmek üzere aşağıdaki madde eklenmiştir.

“Tüzel kişilerin sorumluluğu

MADDE 43/A- (1) Daha ağır idarî para cezasını gerektiren bir kabahat oluşturmadığı hallerde, bir özel hukuk tüzel kişisinin organ veya temsilcisi ya da organ veya temsilci olmamakla birlikte bu tüzel kişinin faaliyeti çerçevesinde görev üstlenen bir kişi tarafından;

a) 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun;

1) 157 nci ve 158 inci maddelerinde tanımlanan dolandırıcılık suçunun,

2) 235 inci maddesinde tanımlanan ihaleye fesat karıştırma suçunun,

3) 236 ncı maddesinde tanımlanan edimin ifasına fesat karıştırma suçunun,

4) 252 nci maddesinde tanımlanan rüşvet suçunun,

5) 282 nci maddesinde tanımlanan suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklama suçunun,

b) 19/10/2005 tarihli ve 5411 sayılı Bankacılık Kanununun 160 ıncı maddesinde tanımlanan zimmet suçunun,

c) 21/3/2007 tarihli ve 5607 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanununda tanımlanan kaçakçılık suçlarının,

ç) 4/12/2003 tarihli ve 5015 sayılı Petrol Piyasası Kanununun Ek 5 inci maddesinde tanımlanan suçun,

d) 12/4/1991 tarihli ve 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanununun 8 inci maddesinde tanımlanan terörün finansmanı suçunun,

Tüzel kişinin yararına olarak işlenmesi halinde, ayrıca bu tüzel kişiye onbin Türk  Lirasından iki milyon Türk Lirasına kadar idarî para cezası verilir.

(2) Bu madde hükümlerine göre idari para cezasına karar vermeye, birinci fıkrada sayılan suçlardan dolayı yargılama yapmakla görevli mahkeme yetkilidir.”

BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

9’uncu maddeyi 10’uncu madde olarak okutuyorum:

MADDE 10- 10/10/1984 tarihli ve 3056 sayılı Başbakanlık Teşkilatı Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanunun 20 nci maddesine aşağıdaki bent eklenmiştir.

"d) Avrupa Birliği ile imzalanan anlaşmalar çerçevesinde, Yolsuzlukla Mücadele Koordinasyon Birimi olarak görev yapmak; bu kapsamda inceleme, soruşturma, işbirliği ve gereken diğer bütün işlemleri yapmak ve yaptırmak."

BAŞKAN – Madde üzerinde bir adet önerge vardır, önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 353 sıra sayılı “Türk Ceza Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı”nın 10’uncu maddesinin Kanun metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                                                                                                        M. Akif Hamzaçebi

                                                                                                                 Trabzon

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Katılıyoruz.

BAŞKAN – Sayın Hükûmet?

ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) – Hükûmet de katılıyor efendim.

HAKKI SUHA OKAY (Ankara) – Gerekçe…

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Yolsuzlukla mücadele çok sayıda kurum ve kuruluşun yoğun işbirliği ve koordinasyonunu gerektiren topyekûn bir mücadele alanıdır.

Bu nedenle hiçbir kuruluşun tek başına başarı sağlaması mümkün değildir. Bu çevrede Başbakanlık Teftiş Kurulunun tek başına bu işten sorumlu tutulması yerine bu konuyla ilgili tüm kamu kurum ve kuruluşlarının kendilerinin görev, yetki ve deneyimlerine yaraşır bir şekilde yolsuzlukla mücadelede katkıda bulunmalarını sağlamak ve kapsamlı bir yolsuzlukla mücadele strateji belgesinin tamamlanmasından sonra yolsuzlukla mücadele için ülkemiz açısından en uygun bir yapının kurulmasını temin etmek amaçlanmıştır.

BAŞKAN – Komisyonun ve Hükûmetin katıldığı ve gerekçesini dinlediğiniz önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Madde çıkarılmıştır.

Tasarıya yeni geçici madde ilavesine ilişkin üç önerge vardır.

İlk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Türk Ceza Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısına aşağıdaki geçici 1 inci maddenin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

 

Bekir Bozdağ

Mustafa Elitaş

Müfit Yetkin

 

Yozgat

Kayseri

Şanlıurfa

 

Yahya Doğan

Mehmet Ceylan

 

 

Gümüşhane

Karabük

 

Geçici Madde 1- Bu Kanunla, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 3 üncü ve 250 nci maddesinde yapılan değişiklik hükümleri, yürürlüğe girdiği tarihte devam etmekte olan soruşturma ve kovuşturmalarda da uygulanır.

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Katılıyoruz efendim.

BAŞKAN – Hükûmet?

ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) – Hükûmet de katılıyor efendim.

BAŞKAN – Hükûmet de katılıyor.

Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Bu Kanunla, Ceza Muhakemesi Kanununun 3 üncü ve 250 nci maddesinde yapılan değişiklik hükümlerinin, Kanunun yürürlüğe girdiği tarihte adlî ve askerî yargı yerlerinde devam etmekte olan soruşturma ve kovuşturmalarda da uygulanacağı hükme bağlanmak suretiyle, uygulamada herhangi bir tereddüdün yaşanmaması amacıyla bu değişiklik önergesi verilmiştir.

BAŞKAN – Evet, yeni geçici maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Üç önerge var demiştim, bir önerge…

Sayın milletvekilleri, birleşime beş dakika ara veriyorum.

 

Kapanma Saati: 01.12

ONUNCU OTURUM

Açılma Saati: 01.25

BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL

KÂTİP ÜYELER: Yaşar TÜZÜN (Bilecik), Fatma SALMAN KOTAN (Ağrı)

BAŞKAN – Saygıdeğer milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 110’uncu Birleşiminin Onuncu Oturumunu açıyorum.

353 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Komisyon ve Hükûmet yerinde.

10’uncu maddeyi okutuyorum:

MADDE 10- Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

11’inci maddeyi okutuyorum:

MADDE 11- Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Sayın Komisyonun bir redaksiyon talebi vardır, buyurun efendim.

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Değerli Başkanım, önergenin kabulüyle oluşan yeni 6’ncı maddede, önergede bir özne noksanlığı var. Gerçekten, üçüncü satırda “veya” ifadesinden, edatından başlamak üzere “asker kişilerle iştirak halinde işlemesi durumunda” ibaresinden sonra gelmek üzere “asker olmayan kişilerin” öznesinin konması lazım. Bu bir redaksiyon noksanlığıdır. Komisyon çoğunluğumuz da vardır ve metne bu şekilde, düzeltme prensipleri içerisinde, 85 veya diğer maddeler…

BAŞKAN – Yani yazım hatası mı var burada?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Yazım hatası var, bu şekilde düzeltilmesi lazımdır. Uygulamada bir sorun doğmaması bakımından bu sarahati arz ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Gerekli notlar alınmıştır.

Hükûmet, siz de mi bu kanaattesiniz?

ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) – Katılıyoruz efendim.

BAŞKAN – Şimdi, tasarının tümünü oylarınıza sunacağım gerekli düzeltmelerle birlikte.

Sayın milletvekilleri, bu düzeltmelerle birlikte tasarının tümünü oylarınıza arz ediyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır, ülkemize hayırlar getirmesini diliyorum.

Hepinize teşekkür ediyorum.

Sayın milletvekilleri, 5’inci sıraya alınan, Türkiye Cumhuriyeti ile Cezayir Demokratik Halk Cumhuriyeti Arasında Dostluk ve İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

5.- Türkiye Cumhuriyeti ile Cezayir Demokratik Halk Cumhuriyeti Arasında Dostluk ve İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/516) (S. Sayısı: 366) (x)

BAŞKAN – Komisyon? Burada.

Hükûmet? Burada.

Komisyon raporu 366 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Tasarının tümü üzerinde söz talebi yoktur.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

1’inci maddeyi okutuyorum:

TÜRKİYE CUMHURİYETİ İLE CEZAYİR DEMOKRATİK HALK CUMHURİYETİ ARASINDA DOSTLUK VE İŞBİRLİĞİ ANLAŞMASININ ONAYLANMASININ

UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI

MADDE 1- (1) 23 Mayıs 2006 tarihinde Cezayir’de imzalanan “Türkiye Cumhuriyeti ile Cezayir Demokratik Halk Cumhuriyeti Arasında Dostluk ve İşbirliği Anlaşması”nın onaylanması uygun bulunmuştur.

BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

2’nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

3’üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3- (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Saygıdeğer milletvekilleri, tasarının tümü açık oylamaya tabidir.

Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Oylama için üç dakika süre veriyorum ve oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın Milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti ile Cezayir Demokratik Halk Cumhuriyeti Arasında Dostluk ve İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı açık oylama sonucu:

Kullanılan oy sayısı : 243

Kabul                       : 243 (x)

Böylece tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.

Anlaşmanın her iki ülkeye de hayırlar getirmesini diliyorum.

                             

(x) 366 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

Saygıdeğer milletvekilleri, 6’ncı sıraya alınan, Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş ve Yalova Milletvekili İlhan Evcin’in; İş Kanunu, İşsizlik Sigortası Kanunu ve Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

6.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş ve Yalova Milletvekili İlhan Evcin’in; İş Kanunu, İşsizlik Sigortası Kanunu ve Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/476) (S. Sayısı: 415) (xx)

BAŞKAN – Komisyon ve Hükûmet yerinde.

Komisyon raporu 415 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Teklifin tümü üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Ankara Milletvekili Sayın Tekin Bingöl.

Sayın Bingöl, buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA TEKİN BİNGÖL (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 415 sıra sayılı Kanun Teklifi üzerine Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış buluyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Türkiye’de istihdam ve işsizlik sorunu artarak devam etmektedir ve maalesef bu sorun Türkiye’de öncelikli sorunların başında gelmektedir. Son birkaç yıldır işsizlik giderek artmakta iken ekonomideki olumsuz gelişmeler işsizliğin daha da artmasına yol açmaktadır. Bildiğiniz gibi her ay resmî makamlarca Türkiye’deki işsiz sayısı açıklanmakta ve bu sayı yüzde 17’ler düzeyine kadar çıkmaktadır ama bu rakamlar, Türkiye’deki gerçek işsiz sayısını ortaya koymamaktadır. Resmî işsiz sayısının dışında, değişik grupların oluşturduğu, mevsimlik işçilerin, eksik istihdamın, iş aramayanların ya da iş aramaktan vazgeçenlerin oluşturduğu örtülü işsizler sayısı da en az resmî işsizler sayısı boyutundadır. Dolayısıyla, her ikisini birlikte değerlendirdiğimizde, Türkiye’de yaklaşık 6 milyon civarında işsizden bahsetmek mümkündür.

Türkiye’de işsizlerin çok farklı birtakım özellikleri ortaya çıkmaya başlamıştır. Bunlardan bir tanesi, artan işsizlerin önemli bir kısmını gençler oluşturmakta yani Türkiye’deki işsizlik gençleşmektedir. Gençleşen işsizlik, beraberinde bir başka sorunu da getirmektedir. Beş on yıl öncesine kadar, Türkiye’de eğitim düzeyi düşük olanlar ya da hiç eğitimi olmayanlar işsizlerin çok önemli bir kısmını oluştururken artık günümüzde bu ters yüz olmuştur ve maalesef, Türkiye’de eğitim düzeyi yüksek olanların sayılarındaki artışla birlikte işsizlerin de eğitim düzeyi yükselerek süregelmiştir.

Birleşmiş Milletler Kalkınma Grubunun yapmış olduğu “Türkiye’de Gençlik” araştırması göstermektedir ki -ki bu araştırma 2008 yılında yapılmıştır- Türkiye’de on beş-yirmi dört yaş grubunda 12 milyonluk bir nüfus söz konusudur. Bu nüfusun 5 milyonu işsizdir ve maalesef, eğitimlerini sonlandırmışlardır. Bu nüfus yoğunluğunun 1 milyonu iş aramaktadır ve yine çok dramatik bir sonuç söz konusudur, bu nüfusun 300 bini genç yaşta iş aramaktan vazgeçmiştir.

Değerli milletvekilleri, Türkiye’de her 3 gençten 1’i işsizdir ve yine Türkiye’de maalesef son yıllarda işsizliği önleyecek, istihdamı artıracak ciddi çalışmalar sergilenememektedir. Yapılan çalışmalarla sadece mevcut iş yerleri ayakta tutulabilmekte, onlara çok basit birtakım destekler sağlanmakla yetinilmektedir. Oysa Türkiye’de artarak devam eden işsizliği ortadan kaldıracak ya da asgari düzeylere indirecek çok ciddi istihdam tedbirleri maalesef alınamamaktadır.

                             

(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.

(xx) 415 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

Bugün görüşmekte olduğumuz bu kanun teklifi önemli birtakım maddeler içermekle birlikte, 1’inci maddesi son derece ilginçtir değerli milletvekilleri. Bu madde Türkiye’de âdeta modern köleliği hayata geçirmek üzerine kurulmuştur. Bildiğiniz gibi, Türkiye’de yıllardır Güneydoğu illerinden Karadeniz’e, Akdeniz’e, Ege illerine mevsimlik işçiler göç eder ve yıllardır o işçileri pazarlayan bir grup söz konusudur. Şimdi maalesef bu resmîleştirilmektedir.

Bu maddeyle Türkiye’de İŞKUR bir başka taşeron sistemi geliştirmeye çalışmaktadır. Özel istihdam büroları oluşturulmakta, bu bürolar aracılığıyla işsizlerin iş bulmalarının garanti altına alınacağı gibi bir düşünce yaratılmaya çalışılmaktadır. Oysa bu madde kesinlikle yeni karanlık ilişkilerin doğmasına yol açacaktır. Bu maddede amaç “kayıt dışını ortadan kaldırmak” olarak gösterilmekle birlikte, maddenin özüne baktığımızda, kesinlikle, özel istihdam büroları sadece ve sadece o büro sahiplerine maddi olanak yaratmaktan öteye gidememektedir.

Bakınız değerli milletvekilleri, özel istihdam büroları geçici iş gücü yaratmakla ve o iş kollarına istihdam olanakları yaratmakla yükümlü kılınmaktadır. Ama özel istihdam büroları kesinlikle bu tür bir işlevi bu maddeyle yerine getiremez. Oysa Türkiye’de İŞKUR zaten resmî anlamda işsizlerin tespitini yapmakta, onların müracaatını organize etmekte ve o iş kolunda çalışanları iş yerlerine yönlendirmektedir. Böyle bir kurum varken ve bu kurum bu işlevi sonuna kadar üstlenmişken “özel istihdam büroları” adı altına birilerine olanak tanımanın geçerli bir nedeni olamaz.

Özel istihdam bürolarının geçici işçi statüsünde alacakları personeli yönlendirecekleri iş kolları, maalesef, az önce size bahsettiğim, işsizliğin çok yoğunlaştığı… Çalışanların işlerini kaybettikleri için âdeta yarı ücrete ya da herhangi bir sosyal güvenceye bağlı olmaksızın çalışmayı dahi kabul edecekleri bir noktada oldukları da söz konusu olduğunda, maalesef, bu özel istihdam büroları, bu çalışanları, çok daha cüzi ücretlerle ve o bahsedilen kayıt dışını daha da körükleyerek çalıştırma noktasına getireceklerdir. O nedenle, özel istihdam büroları modern köleliği Türkiye’de hayata geçirecektir, özel istihdam büroları geçici işçi statüsündeki işçilerin sayısını artıracaktır, özel istihdam büroları bu geçici işçi statüsünde çalışacak olan işçilerin sürekli iş bulma olanaklarını da ortadan kaldıracaktır. Bu tür özel istihdam büroları, bazı iş yeri sahiplerini geçici işçi statüsünde çalıştırmaya sevk edecek, yönlendirecek ve maalesef, daha uzun süreli, daha kalıcı ve daha nitelikli işçi oluşturmayı da ortadan kaldıracaktır. O nedenle, geçici işçi statüsünde çalıştıracak olan özel istihdam büroları mutlaka bu tasarıdan çıkarılmalıdır. Bahsettiğim gibi, bu özel istihdam büroları amacı dışında iş görecektir ve maalesef, mafyavari ilişkiler hayata geçirilecektir. O büroları başka ilişkiler içerisinde olanlar kuracaklar ve çaresizlik içerisindeki iş bulma çabası içerisinde olan insanlar bu özel istihdam bürolarının kucağına itilmiş olacaktır. Bu nedenle mutlaka, bu tasarıdaki 1’inci madde bu tasarıdan çıkarılmalıdır diye düşünmekteyim.

Değerli milletvekilleri, Türkiye’de istihdamın mutlaka çok ciddi bir şekilde, yaygın  bir şekilde hayata geçirilme zorunluluğu vardır. Aksi takdirde özel istihdam bürolarıyla 6 milyona varan bu işsizlerin sorunu çözülemez. Türkiye’de her yıl genç nüfus nedeniyle 800 bin civarında, çalışma nüfusuna yeni işsiz ordusu katılmaktadır. Biz zaten var olan 6 milyon işsizimizi eritmek yönünde bir çalışma sarf edemiyorken her yıl bu işsizler ordusuna 800 bin civarında yeni, genç, eğitimli çalışma nüfusu kattığımızda inanın ne tür tedbir alırsak alalım, biz bırakın o yıllık 800 bin artışı 6 milyon işsize dahi çözüm önerileri ortaya koyamayacağız ve bu sayıyı hiçbir şekilde bu yöntemlerle düşürmemiz söz konusu olamayacaktır ve her yıl 800 bin civarında genç işsizin üzerine bir de işyerlerinin kapanması nedeniyle 100 bin, 150 bin  civarında bir artışla âdeta yıllık 1 milyon işsiz yaratmış olacağız. Bu nedenle, ne yaparsak yapalım bu önermelerle, bu çözüm önerileriyle bu işsiz sayısını düşürmemiz söz konusu olamaz değerli milletvekilleri.

O nedenle, özel istihdam  büroları yerine İŞKUR’u daha çalışır bir hâle getirmek durumundayız. Bakınız size başka ciddi bir örnek vermek istiyorum: Bildiğiniz gibi yasa gereği engellilerin çalışma olanakları var. Maalesef Türkiye’de 40 bin engelliyle ilgili iş olanağı varken resmî kayıtlarda 40 bine yakın engelli işçi için iş olanağı varken bu olanaklar maalesef engelliler için kullandırılmamaktadır ve o 40 binlik istihdam, engelli istihdamı boş bir şekilde kalmakta, Türkiye’de 80 bin civarında engelli vatandaşımız da, gencimiz de iş için kapı kapı dolaşmak zorunda kalmaktadırlar.

Biz önce, çıkarmış olduğumuz yasaların gereğini yerine getirmeliyiz. Biz önce, o yasalarda öngörülen koşulları yerine getirip hiç olmazsa şu anda mevcut olan istihdam olanaklarından bu vatandaşlarımızı, engelli vatandaşlarımızı yararlandırmak yoluna gitmeliyiz. Bunlar boş kadrolar olarak tutulurken şimdi özel istihdam bürolarıyla birilerine yeni iş olanakları yaratılmaktadır.

Değerli milletvekilleri, bu anlayış sekter bir anlayıştır. Bu anlayış bu kanun teklifinde olumlu olan maddeleri de olumsuz bir anlayışa doğru yöneltmektedir. O nedenle, kanundaki 1’inci madde mutlaka tekliften çıkarılmak durumundadır diyor, hepinize sevgiler, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bingöl.

Şahsı adına Mersin Milletvekili Mehmet Şandır.

Sayın Şandır, buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Mustafa Elitaş ve Yalova Milletvekili Sayın İlhan Evcin’in verdiği kanun teklifinin tümü üzerinde şahsım adına konuşmak üzere söz almış bulunuyorum.

Değerli milletvekilleri, gecenin bu geç saatinde ülkemiz, sosyal hayatımız açısından önemli bir kanunu görüşüyoruz, müzakereye açtık. Aslında çok önemli bir kanun. Yani bir değişiklikten çok iş hayatıyla ilgili gerçekten olması gereken, yapılması gereken veya Hükûmetin aldığı tedbirlerin teşviki yönünde, paralelliği yönünde çıkartılması gereken bir kanunu -bir teklif olarak Genel Kurula getirildi, Meclise getirildi- çıkartmaya çalışıyoruz.

Tabii, bunun bir kanun tasarısı olarak gelmesi gerekirdi. Bu konuda Sayın Başbakanın ifadeleri de bulunuyor. Bu konuda Sayın Başbakanın yapmış olduğu açıklamada, özel istihdam bürolarının mesleki faaliyet olarak geçici iş ilişkisi kurabilmesiyle ilgili kanunun çıkartılacağının beyanı var. Yani bunun bir Hükûmet tasarısı olarak Meclise gönderileceği yönünde Sayın Başbakanın beyanları var ama bu kanun, böyle, Meclisin kapanmasının son saatinde, bir teklif olarak, milletvekili teklifi olarak huzurumuza geliyor.

Kanunun içeriği eğer dikkatlice okunursa, çok temel konularda, İş Kanunu’nda, İşsizlik Sigortası Kanunu’nda ve Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nda köklü değişiklikler yapan bir kanun teklifi. Dolayısıyla yeterince incelenmeden, yeterince müzakere edilmeden biraz sonra buradan kanunlaşarak çıkacak.

Değerli milletvekilleri, bu kanun teklifinin 1’inci maddesine çalışma hayatının vazgeçilmez unsurları olan işçi sendikalarının çok endişeyle baktıkları bir tepkileri, bir karşı duruşları var. Daha çok bunu dile getirmek, bu noktada Hükûmetin, bu noktada Meclisin dikkatini çekmek maksadıyla söz aldım.

Şimdi, öncelikle şuna itiraz ediyor işçi sendikaları, üç tane büyük işçi sendikası konfederasyonu şuna itiraz ediyorlar, diyorlar ki: “Biz, zaten, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığında yapılan üçlü danışma kurulunda bunu konuşuyorduk. Bu konuşmalar tamamlanmadan bir duyduk ki bir teklif olarak kanun Meclise gelmiş, Komisyonda görüşülmüş, rapora bağlanmış, Genel Kurula indirilmiş. Bu konuda bizim hiç istişaremiz, hiç fikrimiz alınmadı. Hani Hükûmetin doğru bir tercihle öngördüğü çalışma hayatının taraflarının ortak akıl üretmek konusundaki kararını Hükûmet bizatihi bu kanun teklifiyle ortadan kaldırdı. Bu kanuna bizim görüşümüz alınmadı, bizim katkımız alınmadı. Bize rağmen bir kanun çıkartılıyor.” Çalışma hayatı, iş barışı açısından bu kanunun çok önemli bir eksikliği bu.

Bir başka husus, yine iş hayatı için önemli olan yeni bir unsur, yeni bir husus getiriliyor. Getirilen husus özel istihdam büroları. Bu özel istihdam bürolarının tanzim edeceği geçici iş ilişkisi. Değerli milletvekilleri, yine işçi sendikalarının ifadesiyle söylüyorum, böylelikle işçi simsarlığına yol açacak yeni bir yapılanma oluşuyor. İşçilerin geçici iş ilişkisi içerisinde bir fabrikadan bir başka fabrikaya kiralanmasını, taşınmasını, özel iş kurumundan yetki alınarak kurulmuş özel bürolara devredilmiş olmasını, iş hayatımız, özellikle sendikal örgütlenme açısından, iş barışı açısından tehlikeli bir gelişme olarak değerlendiriyor. Bunu dikkate almamız lazım. Evet, özel istihdam büroları Avrupa’nın birçok ülkesinde, hatta Avrupa Birliğinin genel kararı ve kabulü doğrultusunda hem hukukileştirilen hem de yapıları kurulan yeni bir unsur. Ancak, buna ait altyapı, hukuki altyapı kurulmadan böyle bir kanunla bunun kurulmuş olması, bunun hukukileştirilmesi, öncelikle, sendikal hayatı, örgütlenmeyi, işçi örgütlenmesini çok sıkıntıya sokacağı yönünde sendikaların çok yoğun bir endişesi bulunmakta, bunun konuşulduğu, istişare edildiği bir ortamda, fikirleri alınmadan bu kanunun Meclise getirilmesini bir güvensizlik unsuru olarak, Hükûmetin kendilerine verdiği sözde durmayışının ifadesi olarak değerlendirmeleri önemli bir husus.

Bir başka husus, gerçekten, istihdam sorunu, bugün toplumun ve Türkiye'nin hükûmetiyle, devletiyle çok önemli bir sorun olan istihdam sorununa kalıcı, köklü bir çözüm üretilmesi gerekirken, özel istihdam büroları vasıtasıyla işçilerin alınıp satılır bir meta hâline dönüştürülmesi, gerçekten, sosyal barışı, iş barışını, çalışma barışını tehdit edecek, sıkıntıya sokacak bir gelişme. Yeterince tartışılmadan, yeterince altyapısı kurulmadan, hazırlanmadan, iş hayatımıza, İş Kanunu’muza böyle bir müessesenin kazandırılmış olmasını ve bunun yeni bir unsur olarak iş hayatına sokulmuş olmasını iş hayatının bir kesimi olarak sendikalar tehlikeli bulmakta, yanlış bulmakta ve tepkiyle karşılamaktalar. Bunu Parlamentomuzun, Genel Kurulumuzun da dikkate alması gerektiği kanaatindeyiz. Bu sebeple bu kanun teklifinin 1’inci maddesinde İş Kanunu’nun 7’nci maddesine ilave edilen (a) bendindeki düzenlemenin doğru olmadığı kanaatindeyiz. İş hayatımıza, çalışma hayatımıza, özellikle işçilerimize ve sendikal hayatımıza fayda getirmeyeceği kanaatindeyiz.

Yeniden ele alınıp düzenlenmesi mümkün mü? Bu konuyu, teklif sahipleri konuşmayı bile dinlemediklerine göre çok düşündüklerini zannetmiyorum. Hükûmetin, Sayın Bakanın bu konuda bir katkısı olur mu? Özellikle sendikaların, işçi sendikalarının bu noktadaki endişelerini giderici bir tedbir geliştirebilirler mi, bir açıklamada bulunabilirler mi? Bunu bilmiyorum ama bilsinler ki işçi sendikaları bu kanunun 1’inci maddesindeki düzenlemeyi kendi iş barışı açısından sendikal haklarına bir tehdit olarak görmekteler, endişeyle karşılamaktalar. Siz tabii, bir düzenleme yaparken ülkenin iş hayatına katkı vermeyi düşünmüş olabilirsiniz ama bu konunun önemli bir tarafı olan işçi sendikaları bunun yanlış olduğunu düşünüyorlar.

Biz, Milliyetçi Hareket Partisi olarak işçilerimizin ve onların örgütlü gücünün bu konudaki hassasiyetine saygı duyulması gerektiğini düşünüyor, biz kendimiz de saygı duyuyor, bunun dikkate alınmasını sizlerden talep ediyor, bu duygularla hepinize saygılar sunuyorum.

Teşekkür ediyorum. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Şandır.

Şahsı adına İzmir Milletvekili Harun Öztürk.

Buyurun Sayın Öztürk.

HARUN ÖZTÜRK (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şahsım ve Demokratik Sol Parti adına yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Görüşmekte olduğumuz kanun teklifiyle İş Kanunu’nda önemli bir değişiklik yapılmaktadır. İş Kanunu’muza esnek çalışma yöntemlerinden biri olarak daha önce girmiş olan geçici iş ilişkisine ek olarak yeni bir geçici iş ilişkisi daha düzenlenmektedir.

Değerli milletvekilleri, İş Kanunu’nda yapılan değişikliklerin sosyal barışın korunması açısından sosyal tarafların mutabakatı alınarak yapılması arzu edilen bir durumdur. Bir kere, İş Kanunu’ndaki değişiklik Hükûmet tasarısı olarak Türkiye Büyük Millet Meclisine sunulmamıştır. Öncelikle bu kadar önemli bir konunun kanun teklifi şeklinde değil de kanun tasarısı olarak Türkiye Büyük Millet Meclisine sunulması uygun olurdu. Hükûmetin, bu konuda işçi sendikalarının mutabakatını alamayacağını bildiği için kanun tasarısı hazırlamak yerine işverenlerin isteği doğrultusunda milletvekillerine kanun teklifi verdirdiği anlaşılmaktadır. Böylece işçilerin tepkisinin doğrudan Hükûmete yönelmesi önlenmeye çalışılmaktadır. Teklif, Türkiye Büyük Millet Meclisi tatile girmeden, sosyal tarafların muvafakati alınmadan ve kamuoyunda yeterince tartışılmadan yasalaştırılmak istenmektedir.

Değerli milletvekilleri, teklifin gerekçesi ne olabilir diye düşünmeliyiz. Görünürdeki gerekçe, özel istihdam büroları aracılığıyla istihdam düzeyinin artırılması olarak açıklanmaktadır. Amaç, işsizliğin önlenmesi ve istihdamın artırılması olarak ifade edilince muhalefetin direncini kırmak da daha kolay olabiliyor. Sırf bu nedenle grubu olan bazı partilerin muhalefet şerhi yazmaktan vazgeçmiş olabilecekleri değerlendirilmektedir. Amaç istihdamı artırmak ise özel istihdam bürolarının iş ve işçi bulmaya aracılık etme yetkileri zaten mevcut. Bu işlevi yerine getirmelerine de hiçbir engel bulunmamaktadır. Ancak bu yetmiyor ki, özel istihdam bürolarına ilave olarak geçici iş ilişkisi kurma yetkisi verilmektedir.

İş Kanunu’na bakıyoruz, geçici iş ilişkisi kurma yetkisi genel olarak düzenlenmiştir. İçlerine tam olarak sinmese de sendika temsilcileri de bu düzenlemeyi kabullenmiş görünmektedirler. İş Kanunu’nda geçici iş ilişkisi düzenlendiği hâlde teklif ile özel istihdam bürolarına ayrı bir geçici iş ilişkisi kurma yetkisi verilmesinde niçin bu kadar ısrar edilmektedir? Bu sorunun cevabını bulmak için İş Kanunu’nda mevcut geçici iş ilişkisinin koşullarının ne olduğuna bakmak gerekir. O koşullar bazı ihtiyaçları karşılayamamış olacak ki bu teklifin verilmesine ihtiyaç duyulmuştur.

Değerli milletvekilleri, İş Kanunu’nun 7’nci maddesine göre işveren bir işçiyi yazılı rızasını almak koşuluyla holding bünyesi içinde veya aynı şirketler topluluğuna bağlı başka bir işyerinde veya yapmakta olduğu işe benzer işlerde çalıştırılması koşuluyla başka bir işverene iş görme edimini yerine getirmek üzere geçici olarak devrettiğinde geçici iş ilişkisi kurulmuş olmaktadır. Bu geçici iş ilişkisinde işçinin asıl işverenle yaptığı iş sözleşmesi yürürlükte kalmaya devam etmektedir. İşçi asıl işverenle yaptığı iş sözleşmesinde taahhüt ettiği işi asıl işverenin iş yerinde değil, devralan işverenin iş yerinde yerine getirmektedir. Kendisiyle geçici iş ilişkisi kurulan işveren, işçinin kendisinde çalıştığı sürede ödenmeyen ücretinden ve sosyal sigorta primlerinden asıl işverenle birlikte sorumlu tutulmaktadır.

İş Kanunu’na eklenmek istenen mesleki anlamda geçici iş ilişkisine baktığımızda, işçinin devrinde her iki işveren yanında benzer iş yapılması koşulunun aranmadığını görmekteyiz. Adında “mesleki” ibaresinin yer alması, meslek sahibi kalifiye işçilerin bu düzenlemeye konu olacağı gibi bir izlenim vermekteyse de tasarıda buna ilişkin herhangi bir hüküm bulunmamaktadır.

Teklif ile iş ve işçi bulmaya aracılık eden özel istihdam bürosu asıl işveren sayılmaktadır. Bu işverenler işçiyle süreli iş sözleşmesi yapmaktadır. Bu iş ilişkisinde özel istihdam bürosunun bu işçilere yaptıracakları bir iş bulunmamaktadır. Düzenlemeyle, özel istihdam bürosuna, işçinin kendisine karşı olan sanal iş görme borcunu geçici süre için bir başka işverene devretme hakkı verilmektedir. Bize göre, özel istihdam bürosu ile işçi arasında kurulacağı ifade edilen bu sözleşme iş sözleşmesi olamaz ve bu sözleşmeye dayanılarak geçici iş ilişkisi kurulamaz.

Teklifte öngörülen geçici iş ilişkisinde süreli iş sözleşmesinin geçerli olacağının belirlenmiş olmasında, kıdem tazminatına hak kazanıp kazanamama gibi unsurlar etkili olmuş olabilir. İşverenlerin kıdem tazminatı yükü dikkate alınarak bu teklifin getirilmiş olma ihtimali çalışma barışının tehlikeye girmesi açısından son derece önemlidir. Mevcut mevzuata göre iş ve işçi bulmaya aracılık etme yetkisi zaten var olan özel istihdam bürosuna, ayrıca geçici iş ilişkisi kurma yetkisi verilmesinde ısrar edilmesi bizim bu endişelerimizin haklılığını ortaya koymaktadır. İşçinin devrinde kararlaştırılan süre bittiğinde asıl işveren olan özel istihdam bürosuna dönecek olan işçinin burada göreceği bir iş yoktur. Yeni bir işverene devredilene kadar özel istihdam bürosuyla iş sözleşmesi ilişkisi bir iş görme edimi olmaksızın sanal olarak devam edecektir. Bu sürede kendisine bir ücret ödenip ödenmeyeceği açık değildir. Süreli iş sözleşmeleri için öngörülen süreler uzun tutulmak suretiyle işçiler için özel istihdam büroları iş bulana kadar beklenilen bir havuz, iş arayanların beklediği modern işsizler kahvesi konumuna dönüşebilir.

Değerli milletvekilleri, özel istihdam bürosu iş ve işçi bulmaya aracılık ederken vasıfsız işçiden ücret almamaları esastır. Bu düzenlemede mesleki anlamda geçici iş ilişkisinden söz edildiği gerekçe gösterilerek iş arayanlardan ücret talep edilip edilmeyeceği de açık değildir. Geçici iş ilişkisinin aynı iş için on sekiz ayı geçemeyeceği, geçtiği takdirde devredilen işveren ile işçi arasında belirsiz süreli iş ilişkisinin kurulmuş olacağı hükme bağlanmaktadır. Ancak bu ilişkinin geçici iş ilişkisinin kurulduğu tarihten itibaren mi yoksa on sekiz aylık sürenin bitiminden itibaren mi kurulacağı da tasarıda açık değildir. Oysa mevcut 7’nci maddede bu konuda açık bir düzenleme vardır. Geçici iş ilişkisi ile devredilen işçinin çalıştığı iş yerinde grev ve lokavt uygulaması varsa ve işçi özel istihdam bürosu tarafından başka bir geçici işe de gönderilememişse asgari ücretten az olmamak üzere sözleşme ücretinin yarısının ödenmesi zorunluluğu getirilmektedir. Bu sözleşme ücreti özel istihdam bürosuyla yapılan sözleşme ücreti ise niçin yarısı ödenmektedir? İşçinin geçici iş ilişkisiyle devredildiği işverenin ödediği bir ücretten söz ediliyor ise bu durum, işçinin bu işverenle de bir sözleşme yaptığı anlamına gelmemekte midir? Bütün bu hususların, işçilerin hak kaybına uğramamaları için açık bir şekilde düzenlenmesi gerekir.

Özürlü ve eski hükümlü çalıştırma yükümlülüğünün hesabında, geçici iş ilişkisiyle çalıştırılanlar işyerinde çalışan işçi sayısına niçin dâhil edilmemektedir? Bu hüküm, işverenleri geçici iş ilişkisiyle işçi çalıştırmaya itmiş olmayacak mı?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Öztürk, konuşmanızı tamamlayınız.

HARUN ÖZTÜRK (Devamla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Özetle, işçi ve işveren arasında kurulması gereken hassas dengenin gözetilerek işçinin korunması, koşulları ve sınırları yasayla iyi çizilerek istihdam ve verimliliği artırmak, rekabet koşullarını iyileştirmek üzere esnek çalışma yöntemlerinin hayata geçirilmesi iş hukukunun amaçları arasında yer almaktadır. Yürürlükteki İş Kanunu bu anlamda öngördüğü iş güvencesi, belirli süreli ve kısmi süreli iş sözleşmeleri, geçici iş ilişkisi, asıl işveren - alt işveren uygulaması, çağrı üzerine çalışma, evde çalışma, tele çalışma, çalışma sürelerinin denkleştirilmesi, telafi çalışmaları, kısa çalışma gibi uygulamalarla yeterince esnek bir yapıya kavuşturulmuştur.

Yukarıda açıklanan gerekçelerle, geçici iş ilişkisinin sınırsız bir şekilde uygulanmasına yol açacak olması nedeniyle, iş hukukunun, işçinin korunması amacıyla bağdaşmayan, işçi ve işveren arasında kurulmaya çalışılan hassas dengeyi, dolayısıyla da çalışma barışını bozacak olan 7/A maddesinin teklif metninden çıkarılmasının yerinde olacağı düşüncesiyle yüce heyetinizi saygıyla selamlarım.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Öztürk.

Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

1’inci maddeyi okutuyorum:

İŞ KANUNU, İŞSİZLİK SİGORTASI KANUNU VE SOSYAL SİGORTALAR VE

GENEL SAĞLIK SİGORTASI KANUNUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA

DAİR KANUN TEKLİFİ

MADDE 1 - 22/5/2003 tarihli ve 4857 sayılı İş Kanununun 7 nci maddesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki “7/A” maddesi eklenmiştir.

“Mesleki anlamda geçici iş ilişkisi

MADDE 7/A- Mesleki anlamda geçici iş ilişkisi; özel istihdam bürosu işvereninin iş sözleşmesine dayanarak istihdam edeceği işçisinden olan iş görme borcunu talep hakkını geçici süre ile bir başka işverene devrini ifade eder ve Türkiye İş Kurumu tarafından izin verilmiş özel istihdam büroları tarafından yerine getirilir.

Özel istihdam büroları devredeceği işçi ile iş sözleşmesini, işçinin devredileceği işverenle geçici iş ilişkisi sözleşmesini yazılı olarak yapmak zorundadır. Bu sözleşmelerde yer alması gereken hususlar Türkiye İş Kurumunca çıkarılacak yönetmelikle düzenlenir.

Geçici iş ilişkisi sözleşmesine dayalı olarak çalıştırılan işçi sayısı, işyerinde çalıştırılan işçi sayısının dörtte birini geçemez. Bu kapsamda çalıştırılacak işçi sayısının tespitinde kısmi süreli iş sözleşmesine göre çalışanlar, çalışma süreleri dikkate alınarak tam süreli çalışmaya dönüştürülür.

Aynı işçi için, aynı işverenle yapılacak geçici iş ilişkisi sözleşmelerinin toplam süresi on sekiz ayı geçemez. Bu süreyi geçen çalıştırma, geçici iş ilişkisi sözleşmesinin yazılı olarak yapılmaması veya sözleşmede belirtilen sürenin dolmasına rağmen devam eden çalıştırma durumlarında, devredilen işverenle işçi arasında belirsiz süreli iş sözleşmesi kurulmuş olur.

Özel istihdam bürolarının bu faaliyet için istihdam edecekleri işçilerle yapacakları belirli süreli iş sözleşmeleri, esaslı nedene dayalı zincirleme iş sözleşmesi niteliğini taşırlar.

Devredilen işyerinde grev ve lokavt olması ve özel istihdam bürosunun işçiyi bu süre içerisinde başka bir işyerinde istihdam edememesi halinde, işçinin asgari ücretten az olmamak üzere sözleşmede belirtilen ücretinin yarısını ödemek zorundadır.

Geçici iş ilişkisi sözleşmesine dayalı olarak çalıştırılan işçiler, 30 uncu maddenin uygulanmasında işçi sayısına dahil edilmez.

Mesleki anlamda geçici iş ilişkisinde, bu madde hükümleri ile 7 nci maddenin ikinci fıkrası hariç diğer hükümleri uygulanır.

21/4/2005 tarihli ve 5335 sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 30 uncu maddesinin ikinci fıkrası kapsamına giren kurum ve kuruluşlara ait işyerlerinde bu madde hükümleri uygulanmaz.”

BAŞKAN – Madde üzerinde Cumhuriyet Halk  Partisi Grubu adına Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk.

Sayın Öztürk, buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; işçileri tamamen köleleştirmeye yönelik bu tasarı üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, görüşülmekte olan bu tasarıyla amaçlanan, özel istihdam büroları kurulacak, özel istihdam büroları geçici iş ilişkisi çerçevesinde işçi istihdam edecek ve bu istihdam ettiği işçileri başka işverenlere devredecek. Bu durum işçinin sosyal güvencesini, işçinin sendikal örgütlenme güvencesini zayıflatan, sosyal hakları ve kıdem tazminatı gibi haklarını belirsiz hâle getiren, iş hukukunun temel tanımlarını, temel kavramlarını, temel ilkelerini, hizmet akdinin niteliğini tartışmalı hâle getiren, iş hukukunun işçiyi korumaya yönelik temel ilkesini dinamitleyen bir yasa tasarısıdır.

Geçici işçi ilişkisi 4857 sayılı İş Kanunu’na 7’nci maddeyle girmişti. Ancak orada birtakım koşullar getirilmişti. Bu koşullardan en önemlisi işçinin rızası ve işçinin aynı holdingin değişik iş yerlerinde veya şirketlerinde veya benzer işlerde çalıştırma ilişkisiydi. Bu bile esnek istihdam politikalarında yeterli bir verim sağlayamamıştır. Şimdi bununla da yetinilmemiş, tamamen işverenlerin çıkarlarını korumaya yönelik bu tasarı getirilmiştir.

Değerli milletvekilleri, bu tasarı kapitalizmin, krizin faturasını emekçinin, işçinin, yoksulun, köylünün, fakir fukaranın, gurebanın sırtına yükleyerek aşmaya çalıştığının, AKP Hükûmetinin işçiden, köylüden, yoksuldan yana olmadığının çok somut bir göstergesidir. Bu yasayla “özel istihdam büroları” adı altında modern köle kahveleri kuruluyor. Hatırlar mısınız? Tarımda köylerden amele toplarlar. Bunlara. “dayıbaşı” denir. Dayıbaşı, amele başına para alır tarla sahiplerinden. Örneğin, amele 10 lira yevmiyeyle çalışıyorsa onu 12 liraya pazarlar. İşte bu, bunun tipik bir uygulamasıdır.

Şimdi, İş Kanunu’nun en temel niteliği hizmet akdidir. Hizmet akdinin nitelikleri vardır, unsurları vardır, yani bir akdin hizmet akdi olup olmamasını belirleyen temel unsurlar vardır. İşte bu tasarı bunu da yok ediyor. Hizmet akdinin konusu vardır. İşçinin hangi edimi göreceği, işçinin çalışma koşullarının ne olacağı, buna karşılık işverenin ne ücret vereceği hizmet akdinin olmazsa olmaz unsurlarıdır. Böyle bir tasarı bunu yok ediyor. İş gücü piyasasının kurallarını darmadağın ediyor bu tasarı, İş Kanunu’nu temelinden kaldırıyor.

Değerli arkadaşlarım, bu tasarı aynı zamanda Anayasa’nın 48’inci maddesine açıkça aykırıdır. Çünkü Anayasa’nın 48’inci maddesi çalışma ve sözleşme hürriyetini düzenlemiştir. Herkes dilediği alanda çalışma ve sözleşme hürriyetlerine sahiptir, özel teşebbüsler kurma serbestisi vardır. Burada işçinin kendi rızası olmadığı hâlde bile bu işçinin bilmediği, ne yapacağını bilmediği bir işte çalıştırılma zorunluluğu vardır.

Yine Anayasa’mızın 49’uncu maddesi, çalışmayı hem bir hak hem bir ödev olarak tanımlamıştır. Dolayısıyla, burada hizmet akdi kurulan bir işveren bu işçinin hizmet görme borcunu talep etme hakkını başka bir işverene devrediyor.

Değerli milletvekilleri, bu tasarı mevcut İş Kanunu’muzun 7’nci maddesinde tanımlanan geçici iş ilişkisini sınırlayan koşullardan birisi olan “benzer işlerde çalıştırma” koşulunu aşmaya, dolanmaya da yönelik bir tasarıdır. Bu, işçi sendikalarını çökertmeye yönelik bir tasarıdır, işçiyi çökertmeye yönelik bir  tasarıdır.

Şimdi, esnek istihdam politikalarının, esnek istihdam uygulamalarının en tipik örneği taşeron uygulamalarıdır. Bu taşeron uygulamalarının istihdamı artırdığını gösteren bugüne kadar somut belge, bilgi var mı Sayın Bakan elinizde? Bunun bir tek, bilimsel olarak bir tek somut olgusu yok. Aksine, bu ülkedeki taşeron uygulamaları işçi sağlığı ve iş güvenliği konusunda temel tehlikeler yaratmış ve iş kazalarının artmasına neden olmuştur, işçi haklarının budanmasının aracı olmuştur; asıl, işverenlerin yasaların kendisine yüklediği yükümlülükleri yerine getirmemek için başvurduğu hileli yollardan birisi olmuştur, işçiler alın terlerinin karşılıklarını bile alamaz olmuşlardır.

Şimdi, bu tasarıda bir büro var. İşçi bu özel istihdam bürosuyla yani modern köle kahvesinin sahibiyle bir hizmet akdi yapacak. Bu hizmet akdinin konusu belli değil yani bu işçi ne iş yapacağını bilmiyor. Bu modern köle kahvesinin sahibi başka bir işverenle onun adına bir hizmet akdi yapacak. Belli bir müddet çalışacak, başka bir işverenle başka bir hizmet akdi yapılacak. Peki, bu işçinin İş Kanunu’ndan doğan o temel hakları tartışmalı hâle gelmeyecek mi? Kim ödeyecek? Örneğin, bu işçi bu işyerinde çalışması bittikten sonra, bu özel istihdam bürosuna döndükten sonra, iş bulamadığı sürede bu ücretleri kim ödeyecek? Sonra, hepimiz biliyoruz ki hem taşeronların hem de bu özel istihdam bürosu gibi büroların ekonomik gücü yoktur.

Değerli milletvekilleri, iş hukuku işçiyi korumaya yönelik bir hukuktur. İş hukuku sosyal devlet ilkesinin egemen olduğu dönemde çıkmış, sosyal devlet olmanın gerektirdiği bir hukuktur. İş hukuku kısaca işçinin hukukudur çünkü ekonomik ve iktisadi olarak güç sahibi olan sermaye karşısında alın terini satarak, iş gücünü satarak geçinen, hiçbir gücü olmayan işçilerin korunmaya ihtiyacı olduğundan dolayı bu kanun çıkmıştır. Devlet kendi koruması altına aldığı insanları korumak durumundadır. Bunu, sermaye istedi diye onların insafına terk edemez.

Tekirdağ Milletvekilimiz Ahmet Faik Öztrak burada “Sayın Başbakan ve AKP yöneticileri ekonomik krizin olduğunu kabul etmiyorlar ama…” dedi. Hayır, öyle değil, AKP ve Başbakan işine geldiği zaman ekonomik krizi kabul ediyor, işine gelmediği zaman kabul etmiyor. İşçilerin üzerine, köylülerin üzerine, esnafın üzerine, kısacası alın teriyle, emeğiyle geçinen insanların üzerine bir yük yüklenme zamanı geldiği zaman, hemen ülkenin krizde olduğunu hatırlıyor AKP’nin yöneticileri, “Kriz vardır.” diyorlar, “Ekonomi sıkıntıdadır, ekonomi dardadır.” diyorlar.

Değerli arkadaşlarım, bu ekonomik krizi işçiler çıkarmamıştır, bu ekonomik krizi köylüler çıkarmamıştır. Ekonomik krizi kim çıkardıysa faturayı da onlar ödemek zorundadırlar. İşçilerin iş sağlığı ve güvencesinden, işçilerin ücretlerinden, işçilerin çalışma koşullarından kısarak tasarruf etmeye çalışan işverenler kendi özel yaşamlarındaki harcadıkları lüks harcamalardan kısıntı yaparak ekonomiye katkı yapsınlar. Bugün Türkiye’de işverenlerin yaşama düzeylerinde hiçbir gerileme yoktur ama işçilerin, köylülerin…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) - …emekçilerin yaşam düzeyi her geçen gün düşmüştür. Artık onlar insanca yaşayabilmenin hayalini kurar hâle gelmişlerdir. Dolayısıyla kapitalist sistemin çıkardığı, sermayenin çıkardığı ve uluslararası sermayeyle bütünleşen bu krizin faturasını bu krizde hiçbir günahı olmayan insanların üzerine yıkmak, onlara ödetmek ayıptır, günahtır. Dolayısıyla bu maddenin derhâl çekilmesi gerekiyor.

Bu madde sendikaları da yok etmeye yönelik bir maddedir. Güçlü demokrasiler ancak güçlü sendikalarla ayakta kalabilir. Bir ülkenin sendikaları, sivil toplum örgütleri güçlü değilse demokrasi güçlü olamaz.

Darbeye karşı olanlar özellikle işçi haklarına böyle yasalarla darbe yapılmasına da karşı çıkmak zorundadırlar. Darbe sadece başka şeylerde olmaz, buralarda da darbe olur değerli arkadaşlarım. Bu, işçi haklarına, sendikalara, emeğe yapılmış darbedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) - Bu nedenle bu 1’nci maddenin çıkarılmasını talep ediyorum.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Harun Bey, şahsınız adına konuşacak mısınız, önergede mi konuşacaksınız? Önerge üzerinde konuşacaksınız.

Madde üzerinde üç adet önerge vardır.

Önergeleri okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 415 sıra sayılı Kanun Teklifinin çerçeve 1 inci maddesi ile 22/5/2003 tarihli ve 4857 sayılı İş Kanununa eklenen 7/A maddesinin 1 inci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Mustafa Elitaş

Asım Aykan

Cumhur Ünal

 

Kayseri

Trabzon

Karabük

 

Recai Berber

Suat Kılıç

 

 

Manisa

Samsun

 

“Mesleki anlamda geçici iş ilişkisi; özel istihdam bürosunun, geçici işgücü talebini karşılamak amacıyla iş sözleşmesi düzenlediği işçisini, iş görme edimini yerine getirmek üzere ücret karşılığında bir başka işverene devrini ifade eder ve bu faaliyet Türkiye İş Kurumu tarafından izin verilmiş özel istihdam büroları tarafından yerine getirilir.”

TBMM Başkanlığına

415 sıra sayılı Kanun Teklifinin çerçeve 1 inci maddesinin teklif metninden çıkarılmasını ve diğer maddelerin buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Harun Öztürk

Mustafa Vural

 

İzmir

Adana

TBMM Başkanlığına

Görüşülmekte olan 415 sıra sayılı  yasa tasarısının 1. maddesinin bu metinden çıkarılmasını arz ederiz.

 

Ferit Mevlüt Aslanoğlu

Ali Rıza Öztürk

Turgut Dibek

 

Malatya

Mersin

Kırklareli

 

Tekin Bingöl

Ali Oksal

 

 

Ankara

Mersin

 

BAŞKAN – Son iki önerge aynı mahiyettedir, birlikte işleme alıyorum.

Sayın Komisyon önergelere katılıyor musunuz?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET YÜKSEL (Denizli) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet?

DEVLET BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Sayın Öztürk, konuşacak mısınız efendim?

HARUN ÖZTÜRK (İzmir) – Gerekçeyi okutun.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

İş Kanununda mevcut geçici iş ilişkisi varken, sınırları yasayla açık olarak belirlenmeden, işçilerin aleyhine sonuçlar doğuracak biçimde yeni bir geçici iş ilişkisi kurulması uygun görülmediğinden işbu değişiklik önergesi verilmiştir.

BAŞKAN – Sayın Okay, diğer önergenin gerekçesini mi okutayım?

HAKKI SUHA OKAY (Ankara) – Evet.

BAŞKAN - Buyurun.

Gerekçe:

İş hukuku ve işçi haklarına aykırılığı nedeniyle.

BAŞKAN – Evet, gerekçelerini dinlediğiniz önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önergeler kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 415 sıra sayılı Kanun Teklifinin çerçeve 1 inci maddesi ile 22/5/2003 tarihli ve 4857 sayılı İş Kanununa eklenen 7/A maddesinin 1 inci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                         Mustafa Elitaş (Kayseri) ve arkadaşları

“Mesleki anlamda geçici iş ilişkisi; özel istihdam bürosunun, geçici işgücü talebini karşılamak amacıyla iş sözleşmesi düzenlediği işçisini, iş görme edimini yerine getirmek üzere ücret karşılığında bir başka işverene devrini ifade eder ve bu faaliyet Türkiye İş Kurumu tarafından izin verilmiş özel istihdam büroları tarafından yerine getirilir.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET YÜKSEL (Denizli) – Takdire bırakıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet?

DEVLET BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Katılıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Mesleki anlamda geçici iş ilişkisinin tanımının netleştirilmesi amacıyla maddede düzenlemeye gidilmiştir.

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.

Sayın Komisyonun bir düzeltme talebi vardır.

Buyurun.

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET YÜKSEL (Denizli) – 1’inci maddenin altıncı fıkrasında bir yazım hatası var. Burada “istihdam edememesi halinde,” ibaresinden sonra “özel istihdam bürosu” ibaresinin eklenerek  redaksiyona tabi tutulması gerekmektedir.

BAŞKAN – Teşekkür ederim. Gerekli not alınmıştır.

Maddeyi kabul edilen önerge doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Madde 2’yi okutuyorum:

MADDE 2- 25/8/1999 tarihli ve 4447 sayılı İşsizlik Sigortası Kanununun 50 nci maddesinin mülga beşinci fıkrası aşağıdaki şekilde yeniden düzenlenmiştir.

“İşsizlik ödeneği alanların; işe alındığı tarihten önceki aydan başlayarak işe alan işyerine ait son altı aylık dönemde, prim ve hizmet belgelerinde bildirilen ortalama sigortalı sayısına ilave olarak işe alınması kaydıyla, 5510 sayılı Kanunun 81 inci maddesinde sayılan ve 82 nci maddesi uyarınca belirlenen prime esas kazanç alt sınırı üzerinden hesaplanan kısa vadeli sigorta primi tutarının yüzde biri olmak üzere işçi ve işveren payı sigorta primleri ile genel sağlık sigortası primi, kalan işsizlik ödeneği süresince Fondan karşılanır. Bu süre başlangıçta belirlenen toplam hak sahipliği süresinden düşülür. Söz konusu primlerin İşsizlik Sigortası Fonundan karşılanabilmesi için işverenlerin çalıştırdıkları sigortalılarla ilgili olarak 5510 sayılı Kanun uyarınca aylık prim ve hizmet belgelerini yasal süresi içerisinde Sosyal Güvenlik Kurumuna vermesi, varsa prime esas alt kazanç sınırı ile prime esas kazanç arasındaki fark ve kısa vadeli sigorta kollarına ilişkin prim tutarı farkı ile işsizlik sigortası primlerini Sosyal Güvenlik Kurumuna ödemiş olması şarttır. Bu maddede düzenlenen teşvik, 5510 sayılı Kanun kapsamında bulunanlarla aynı şartlarda olmak üzere 506 sayılı Kanunun geçici 20 nci maddesi kapsamındaki sandıkların statülerine tabi personeli için de uygulanır. Bu maddeyle düzenlenen destek unsurundan diğer ilgili mevzuat uyarınca ayrıca yararlanmakta olan işverenler; aynı dönem için ve mükerrer olarak bu destek unsurundan yararlanamaz. Bu durumda, işverenlerin tercihleri dikkate alınmak suretiyle uygulama, destek unsurlarından sadece biriyle sınırlı olarak yapılır. Ayrıca, işçinin, işten ayrıldığı işyerinde tekrar işe başlaması halinde bu teşvik hükümlerinden yararlanılamaz. Bu fıkrada düzenlenen teşvik, 21/4/2005 tarihli ve 5335 sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 30 uncu maddesinin ikinci fıkrası kapsamına giren kurum ve kuruluşlara ait işyerlerinde çalışmaya başlayanlar hakkında uygulanmaz.”

BAŞKAN – Madde üzerinde söz talebi? Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Madde 3’ü okutuyorum:

MADDE 3- 4447 sayılı Kanuna aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.

“GEÇİCİ MADDE 9- 2009 yılının Nisan ayına ait prim ve hizmet belgelerinde bildirilen sigortalı sayısına ilave olarak, 31/12/2009 tarihine kadar, işe alınma tarihinden önceki üç aylık dönem içinde Sosyal Güvenlik Kurumuna verilen prim ve hizmet belgelerinde kayıtlı sigortalılar dışındaki kişilerden olmak kaydıyla işe alınan ve fiilen çalıştırılanlar için; 5510 sayılı Kanunun 81 inci maddesinde sayılan ve 82 nci maddesi uyarınca belirlenen prime esas kazanç alt sınırı üzerinden hesaplanan sigorta primlerinin işveren hisselerine ait tutarı, altı ay boyunca İşsizlik Sigortası Fonundan karşılanır. Bu madde kapsamında işe almaya ilişkin 31/12/2009 tarihini 30/6/2010 tarihine kadar, primlerin Fondan karşılanma süresini ise altı aya kadar daha uzatmaya, Bakanlar Kurulu yetkilidir.

İşveren hissesine ait primlerin İşsizlik Sigortası Fonundan karşılanabilmesi için işverenlerin çalıştırdıkları sigortalılarla ilgili olarak 5510 sayılı Kanun uyarınca aylık prim ve hizmet belgelerinin yasal süresi içerisinde Sosyal Güvenlik Kurumuna verilmesi ve sigortalıların tamamına ait sigorta primlerinin sigortalı hissesine isabet eden tutarı ile İşsizlik Sigortası Fonundan karşılanmayan işveren hissesine ait tutarın ödenmiş olması şarttır. Bu maddeye göre işveren tarafından ödenmesi gereken primlerin geç ödenmesi halinde, İşsizlik Sigortası Fonundan Sosyal Güvenlik Kurumuna yapılacak ödemenin gecikmesinden kaynaklanan gecikme zammı, işverenden tahsil edilir. Bu maddenin üçüncü fıkrasının (e) bendi hükmü saklı kalmak kaydıyla bu maddede düzenlenen teşvik, 5510 sayılı Kanun kapsamında bulunanlarla aynı şartlarda olmak üzere, 506 sayılı Kanunun geçici 20 nci maddesi kapsamındaki sandıkların statülerine tabi personeli için de uygulanır.

Bu madde hükümleri;

a) 1/10/2003 tarihinden sonra özelleştirme kapsamında devir alınan işyerleri hariç olmak üzere, mevcut ve faaliyette bulunan işyerlerinin devredilmesi, birleşmesi, bölünmesi veya nevi değiştirmesi gibi hallerde yeni işe başlama olarak değerlendirilmez.

b) Mevcut bir işyerinin kapatılarak; değişik bir ad veya unvan ya da bir iş birimi olarak aynı faaliyette açılması veya çalışan sigortalıların bütün olarak devredilmesi halinde, bu işyerleri hakkında uygulanmaz.

c) Yönetim ve kontrolü elinde bulunduracak şekilde doğrudan veya dolaylı ortaklık ilişkisi bulunan şirketler arasında istihdamın kaydırılması, şahıs işletmelerinde işletme sahipliğinin değiştirilmesi gibi ek bir kapasite ve istihdam artışına neden olmayan, sadece teşviklerden yararlanmak amacıyla yapılan işlemler hakkında uygulanmaz.

ç) 5510 sayılı Kanun gereğince yapılan kontrol ve denetimler sonucunda çalıştırdığı kişileri sigortalı olarak bildirmediği tespit edilen işyerleri hakkında tespit yapıldığı aydan başlanmak suretiyle uygulanmaz.

d) 4/1/2002 tarihli ve 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu ve bu Kanundan istisna olan alımlar ile uluslararası anlaşma hükümlerine istinaden yapılan hizmet alımları ve yapım işlerini yürüten işyerleri hakkında uygulanmaz.

e) 21/4/2005 tarihli ve 5335 sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 30 uncu maddesinin ikinci fıkrası kapsamına giren kurum ve kuruluşlara ait işyerlerinde çalışmaya başlayanlar hakkında uygulanmaz.

f) 5510 sayılı Kanuna göre sosyal güvenlik destek primine tabi çalışanlar ile yurt dışında çalışan sigortalılar hakkında uygulanmaz.

İşsizlik Sigortası Fonundan karşılanan prim tutarları gelir ve kurumlar vergisi uygulamalarında gider veya maliyet unsuru olarak dikkate alınmaz.

Bu maddeyle düzenlenen destek unsurundan diğer ilgili mevzuat uyarınca ayrıca yararlanmakta olan işverenler; aynı dönem için ve mükerrer olarak bu destek unsurundan yararlanamaz. Bu durumda, işverenlerin tercihleri dikkate alınmak suretiyle uygulama, destek unsurlarından sadece biriyle sınırlı olarak yapılır.

Bu maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından belirlenir.”

BAŞKAN – Madde üzerinde bir adet önerge vardır, önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 415 sıra sayılı Kanun Teklifinin 3 üncü maddesinin çerçevesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Bekir Bozdağ

Mustafa Elitaş

Asım Aykan

 

Yozgat

Kayseri

Trabzon

 

Suat Kılıç

Mehmet Ceylan

 

 

Samsun

Karabük

 

MADDE 3- 4447 Sayılı Kanunun geçici 6 ncı maddesinin (a) bendine aşağıdaki cümleler eklenmiştir.

“2009 yılına münhasır olmak üzere, Fonun nema gelirlerinden dörtte üçü, Fon tarafından Hazine İç Ödemeler Muhasebe Birimi Hesaplarına aktarılır ve genel bütçenin (B) işaretli cetveline gelir kaydedilir. Kaydedilen bu tutarları, Yüksek Planlama Kurulu kararına istinaden Güneydoğu Anadolu Projesi kapsamındaki yatırımlar öncelikli olmak üzere ekonomik kalkınma ve sosyal gelişmeye yönelik altyapı yatırımlarında kullanılmak üzere ilgili idare bütçelerine ödenek kaydetmeye Maliye Bakanı yetkilidir. Bu ödenekler, 2009 yılı yatırım programı ile ilişkilendirilir.”

“b) Fon tarafından tahsil edilecek nema gelirlerinin 2010 yılında dörtte Üçü, 2011-2012 yıllarında dörtte biri ilgili yıl genel bütçelerinin (B) işaretli cetvelinde bütçe gelir tahmini olarak yer alır. İlgili yıl bütçeleri hazırlanırken Güneydoğu Anadolu Projesi kapsamındaki yatırımlara öncelikli olmak üzere ekonomik kalkınma ve sosyal gelişmeye yönelik altyapı yatırımlarının finansmanı için ilgili idare bütçelerine bu gelir tahmini karşılığı kadar ödenek öngörülür. Bu gelirler, Fon tarafından tahsil edilen ayı izleyen ayın 15’ine kadar Hazine İç Ödemeler Muhasebe Birimi hesaplarına aktarılır ve yılı genel bütçesinin (B) işaretli cetveline gelir kaydedilir."

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkanım, önergeyi işleme aldığınızdan işlemi devam ettirelim. Bu önergeyi işleme alamazsınız çünkü ek bir maddedir bu.

BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Ek bir madde değil.

OKTAY VURAL (İzmir) – Dolayısıyla, bu önergenin işleme alınması mümkün değil.

BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Ek madde değil.

OKTAY VURAL (İzmir) – İşleme devam edelim. Ek madde.

BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Ek madde değil efendim.

OKTAY VURAL (İzmir) – Efendim, önerge önümüzde, ek maddedir. Dolayısıyla, işleme devam edelim. Üçte 2 çoğunluğu arayın lütfen.

BAŞKAN – Sayın Vural, geçici maddelerde önerge verildiği zaman, biliyorsunuz salt çoğunluk aramıyoruz burada.

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkanım, bu, geçici madde değil, madde 3 ve 3’üncü maddede -geçici 6’ncı madde belki- 6’ncı madde düzenlenmediğine göre, 9’uncu madde düzenlendiğine göre yeni ek madde ilavesi olarak işlem yapmanız gerekiyor. Üçte 2 çoğunluğu alın, eğer katılıyorlarsa ona göre ek madde olur. İşleme devam edin efendim.

HAKKI SUHA OKAY (Ankara) – Bir saat ara verelim, evlere telefon edelim.

OKTAY VURAL (İzmir) – Hayır hayır, araya da gerek yok efendim.

BAŞKAN – Birleşime beş dakika ara veriyorum.

 

Kapanma saati: 02.34

 

ON BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 02.54

BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL

KÂTİP ÜYELER: Yusuf COŞKUN (Bingöl), Yaşar TÜZÜN (Bilecik)

BAŞKAN – Saygıdeğer milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 110’uncu Birleşiminin On Birinci Oturumunu açıyorum.

415 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.

Komisyon ve Hükûmet yerinde.

3’üncü madde üzerinde bir önerge vardı, önergeyi yeniden okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 415 sıra sayılı Kanun Teklifinin 3 üncü maddesinin çerçevesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Bekir Bozdağ

Mustafa Elitaş

Mehmet Ceylan

 

Yozgat

Kayseri

Karabük

 

Asım Aykan

Suat Kılıç

 

 

Trabzon

Samsun

 

MADDE 3- 4447 Sayılı Kanunun geçici 6 ncı maddesinin (a) bendine aşağıdaki cümleler eklenmiş ve (b) bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve Kanuna aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.

“2009 yılına münhasır olmak üzere, Fonun nema gelirlerinden dörtte üçü, Fon tarafından Hazine İç Ödemeler Muhasebe Birimi Hesaplarına aktarılır ve genel bütçenin (B) işaretli cetveline gelir kaydedilir. Kaydedilen bu tutarları, Yüksek Planlama Kurulu kararına istinaden Güneydoğu Anadolu Projesi kapsamındaki yatırımlar öncelikli olmak üzere ekonomik kalkınma ve sosyal gelişmeye yönelik altyapı yatırımlarında kullanılmak üzere ilgili idare bütçelerine ödenek kaydetmeye Maliye Bakanı yetkilidir. Bu ödenekler, 2009 yılı yatırım programı ile ilişkilendirilir.”

“b) Fon tarafından tahsil edilecek nema gelirlerinin 2010 yılında dörtte üçü, 2011-2012 yıllarında dörtte biri ilgili yıl genel bütçelerinin (B) işaretli cetvelinde bütçe gelir tahmini olarak yer alır. İlgili yıl bütçeleri hazırlanırken Güneydoğu Anadolu Projesi kapsamındaki yatırımlara öncelikli olmak üzere ekonomik kalkınma ve sosyal gelişmeye yönelik altyapı yatırımlarının finansmanı için ilgili idare bütçelerine bu gelir tahmini karşılığı kadar ödenek öngörülür. Bu gelirler, Fon tarafından tahsil edilen ayı izleyen ayın 15'ine kadar Hazine İç Ödemeler Muhasebe Birimi hesaplarına aktarılır ve yılı genel bütçesinin (B) işaretli cetveline gelir kaydedilir."

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET YÜKSEL (Denizli) – Takdire bırakıyoruz efendim.

BAŞKAN – Hükûmet?

DEVLET BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Katılıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkan Vekili Sayın Oktay Vural, bu önergeyle ilgili olarak, bu geçici maddedeki yapılan değişikliği kendileri bir ek madde olarak değerlendirmektedirler. Biz içeride mütalaa ettik. Ek, söyleyecek bir şeyiniz var mı Sayın Başkanım?

OKTAY VURAL (İzmir) – Hayır, ısrar ediyorum ben, ek maddedir. Çünkü bu kanunun geçici maddesi değildir. Biz bir maddeyi görüşüyoruz. Dolayısıyla bu maddeyle ilgili olmayan bir madde ele alınmaktadır. Bu bakımdan çoğunluğun aranması gerektiğini düşünüyorum.

BAŞKAN – Bu konuyla ilgili olarak biz de arkadaşlarımızla istişare ettik ve şöyle bir kanaati paylaştık arkadaşlarla: Geçici madde ihdasıyla ilgili olarak önergelerle bu işlem yapılıyorsa geçici madde üzerindeki bazı metinlerin de bu şekilde değiştirilebileceğini kabul ettik, ama Sayın Başkan da bu husustaki görüşlerini sürdürdü, fakat düşüncemizde bir değişiklik olmadı.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Başkanım, bunun örneği yok ama efendim.

BAŞKAN – Efendim?

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Hiç örneği yok ama. Bu kabul ettiğiniz hususun geçmişte örneği yok.

BAŞKAN – Arkadaşlarımız geçmişi de, Sayın Şandır, öğrendiler. Ben itirazlarınızı kayda aldım ama bu hususta tutumumda bir değişiklik olmamıştır.

Şimdi, o bakımdan, bu önergeyi gerekçesini okutarak işleme alıyorum:

Gerekçe:

Bu Kanun değişikliği teklifi ile Güneydoğu Anadolu Projesi kapsamındaki yatırımlara öncelik verilerek, söz konusu yatırımların stratejik planlar doğrultusunda tamamlanması ve ekonomik kalkınma ve sosyal gelişmeyi destekleyecek altyapı yatırımlarına ilave finansman sağlanarak yapımı devam eden projelerin süresi içerisinde tamamlanması amaçlanmaktadır.

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkanım, oylanmadan önce tekrar ifade ediyorum: Bakın, eğer çerçeve maddeyi değiştirirseniz, bu durumda geçici madde 9 da ortadan kalmış olur. Çerçeve madde değişmektedir.

BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Onu ayrıca oylayacağız efendim, geçici 9’u ayrıca oylayacağız.

BAŞKAN – Geçici maddeyi tekrar oylayacağım Sayın Vural.

OKTAY VURAL (İzmir) – Efendim, bakın, teklifin 3’üncü maddesinin çerçevesini değiştirdiğinize göre, çerçevede de sadece “geçici 6” dediğine göre, 9’uncu maddenin bu durumda hepsi ortadan kalkar.

BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Yok efendim, geçici 9’u ayrıca oylayacağız.

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Vural’ın itirazları kayda alındı.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Geçici madde 9’u oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkanım, bakın…

BAŞKAN – Çerçeve 3’üncü maddeyi geçici 9’uncu maddeyle birlikte oylarınıza sunuyorum…Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkanım, uygulamanız yanlış, çünkü çerçeve maddeyi değiştirdiğinize göre… Çerçevesi şöyle değişmiş oluyor: “Geçici 6’ncı maddesini aşağıdaki şekilde değiştirmiş, aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.” diye söylüyorsunuz.

BAŞKAN – Yok, aşağıdaki değil. Oradaki ifade farklı. Bu hususta daha önce içeride de görüştük. Uygulamayı bu şekilde yaptık Sayın Başkanım.

4’üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 4- 31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununa aşağıdaki ek madde eklenmiştir.

“EK MADDE 2- Yatırımlarda Devlet yardımları hakkında kararlar çerçevesinde teşvik edilen yatırımlara bağlı olarak gerçekleştirilecek istihdam için, 5510 sayılı Kanunun 81 inci maddesinde sayılan ve 82 nci maddesi uyarınca belirlenen prime esas kazanç alt sınırı üzerinden hesaplanan sigorta primlerinin işveren hisselerinin tamamına kadar olan kısmı Hazinece karşılanır. Hazinece karşılanacak tutarın uygulama süresini, karşılama oranını ve kapsamını; yatırımın sektörü, büyüklüğü ve bulunduğu illere göre farklılaştırmaya Bakanlar Kurulu yetkilidir.

İşveren hissesine ait primlerin karşılanabilmesi için işverenlerin, çalıştırdıkları sigortalılarla ilgili olarak 5510 sayılı Kanun uyarınca aylık prim ve hizmet belgelerini yasal süresi içerisinde Sosyal Güvenlik Kurumuna vermesi ve sigortalıların tamamına ait sigorta primlerinin sigortalı hissesine isabet eden tutarın Hazinece karşılanmayan işveren hissesine ait tutarını ödemiş olması şarttır. Bu maddeye göre işveren tarafından ödenmesi gereken primlerin geç ödenmesi halinde, Hazineden Sosyal Güvenlik Kurumuna yapılacak ödemenin gecikmesinden kaynaklanan gecikme zammı, işverenden tahsil edilir.

Bu maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar Hazine Müsteşarlığı tarafından belirlenir.”

BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

5’inci maddeyi okutuyorum:

MADDE 5- Bu Kanunun 2 nci maddesi 1/10/2009 tarihinde, diğer maddeleri yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Madde 6’yı okutuyorum:

MADDE 6- Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, teklifin tümü açık oylamaya tabidir.

Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Oylama için üç dakika süre veriyorum. 

Oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, 415 sıra sayılı Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş ve Yalova Milletvekili İlhan Evcin’in; İş Kanunu, İşsizlik Sigortası Kanunu ve Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin açık oylama sonucunu arz ediyorum:

Kullanılan oy sayısı : 216

Kabul                      : 194

Ret                           : 22 (x)

Böylece, teklif kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır. İş hayatımız için ve milletimiz için hayırlar getirmesini diliyorum.

Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, özverili çalışmalarınızdan dolayı hepinize canı gönülden teşekkür ediyorum, kandilinizi kutluyorum ve sizlere bu saatte hayırlı sabahlar diliyorum.

Alınan karar gereğince kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek için 30 Haziran 2009 Salı günü saat 15.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.

 

Kapanma Saati: 03.06