DÖNEM: 23 CİLT: 47 YASAMA YILI: 3
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
110’uncu
Birleşim
25 Haziran 2009 Perşembe
(Bu
Tutanak Dergisi’nde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür
belge aslına uygun olarak yazılmıştır.)
İ Ç İ N D E K İ L
E R
I. - GEÇEN TUTANAK
ÖZETİ
II. - GELEN
KÂĞITLAR
III. - YOKLAMA
IV. - GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) MİLLETVEKİLLERİNİN GÜNDEM DIŞI KONUŞMALARI
1.- Muş
Milletvekili Seracettin Karayağız’ın,
Türkiye’nin gecekondu gerçeği, belediyelerin ve TOKİ’nin
çalışmalarına ilişkin gündem dışı konuşması
2.- Kayseri
Milletvekili Mehmet Şevki Kulkuloğlu’nun, yeni
yatırım ve teşvik paketi ile bunun uygulama alanına ilişkin gündem dışı
konuşması
3.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğru’nun, elektrik borcundan dolayı suyu kesilen
çiftçilerin içinde bulunduğu mağduriyete ilişkin gündem dışı konuşması ve
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın cevabı
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Malatya
Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu’nun,
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın gündem dışı konuşmaya verdiği
cevaba ilişkin açıklaması ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın
cevabı
2.- Gaziantep
Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün, Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın gündem dışı konuşmaya verdiği cevaba ilişkin
açıklaması ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın cevabı
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Önergeler
1.- Gaziantep
Milletvekili Hasan Özdemir’in (6/1353, 6/1355, 6/1356, 6/1368) esas numaralı
sözlü sorularını geri aldığına ilişkin önergesi (4/142)
B) Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Malatya
Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu
ve 23 milletvekilinin, belediyelere kamu paylarının dağıtımı konusunun
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/417)
2.- Niğde
Milletvekili Mümin İnan ve 20 milletvekilinin, tarım arazilerinin kullanım
durumunun araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/418)
3.- Mersin
Milletvekili Akif Akkuş ve 20 milletvekilinin, kamyoncu esnafının sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/419)
C) Tezkereler
1.- Kadın Erkek
Fırsat Eşitliği Komisyonu Başkanlığının, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
tatilde bulunduğu dönemde de komisyon çalışmalarını sürdürmesine ilişkin
tezkeresi (3/851)
2.- İnsan
Haklarını İnceleme Komisyonu Başkanlığının, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
tatilde bulunduğu dönemde de komisyon çalışmalarını sürdürmesine ilişkin
tezkeresi (3/852)
VII.- ÖNERİLER
A) Danışma Kurulu Önerileri
1.- Türkiye Büyük
Millet Meclisinin, İç Tüzük’ün 10’uncu ve 11’inci maddeleri gereğince Başkan ve
diğer Başkanlık Divanı üyelerini seçmek üzere 4/8/2009
tarihinde toplanmasına; TBMM Başkan adaylığı için başvuru tarihine, Başkanlık
Divanı üye sayısına ve görev yerleri dağılımına; TBMM Başkanı seçiminin
turlarının yapılacağı gün ve birleşimlere; TBMM Başkanı seçiminin
tamamlanmasından sonra Başkanlık Divanının diğer üyelerinin de seçiminin
yapılmasına; bu birleşimlerde çalışma süreleri dolduğu takdirde çalışma
sürelerinin seçim ve oylamaların tamamlanmasına kadar uzatılmasına; gündemdeki
sıralama ile Genel Kurulun, 25/6/2009 tarihli birleşimde 415 sıra sayılı Kanun
Teklifi’nin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar çalışmaların sürdürülmesine,
tamamlanması hâlinde 26/6/2009 Cuma günü Genel Kurulun toplanmamasına ilişkin
Danışma Kurulu önerisi
VIII.- SEÇİMLER
A) Sayıştay Birinci Başkanlığı ve
Sayıştay Üyeliklerine Seçim
1.- Sayıştay
Birinci Başkanlığına seçim
2.- Sayıştayda açık bulunan üyeliklere seçim
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER
A) Kanun Tasarı ve Teklifleri
1.- Türk Ticaret
Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/324) (S. Sayısı: 96)
2.- İmar Kanunu
ile Bayındırlık ve İskan Bakanlığının Teşkilat ve
Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Raporu (1/713) (S.
Sayısı: 397)
3.- Bütçe
Kanunlarında Yer Alan Bazı Hükümlerin İlgili Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelere Eklenmesi ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (1/691) (S. Sayısı: 410)
4.- Türk Ceza
Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile
Avrupa Birliği Uyum ve Adalet Komisyonları Raporları (1/670) (S. Sayısı: 353)
5.- Türkiye
Cumhuriyeti ile Cezayir Demokratik Halk Cumhuriyeti Arasında Dostluk ve
İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (1/516) (S. Sayısı: 366)
6.- Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş ve Yalova Milletvekili İlhan Evcin’in;
İş Kanunu, İşsizlik Sigortası Kanunu ve Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık
Sigortası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (2/476) (S. Sayısı: 415)
X.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Van Milletvekili
Hüseyin Çelik’in, Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in, şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
XI.- OYLAMALAR
1.- Bütçe
Kanunlarında Yer Alan Bazı Hükümlerin İlgili Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelere Eklenmesi ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı’nın oylaması
2.- Türkiye
Cumhuriyeti ile Cezayir Demokratik Halk Cumhuriyeti Arasında Dostluk ve
İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı’nın
oylaması
3.- İş Kanunu,
İşsizlik Sigortası Kanunu ve Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin oylaması
XII.-
YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Şırnak
Milletvekili Hasip Kaplan’ın, iki avukatın gözaltına
alınmasına ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Sadullah
Ergin’in cevabı (7/7572)
2.- İzmir
Milletvekili Oktay Vural’ın, yerel seçimlerdeki ihlaller ve itirazlara ilişkin
sorusu ve Adalet Bakanı Sadullah Ergin’in cevabı
(7/7593)
3.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvel’in, Adana’da Sosyal
Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfınca yapılan yardımlara,
Sosyal
Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Fonunun gelirlerine ve yapılan yardımlara,
İlişkin soruları
ve Devlet Bakanı Hayati Yazıcı’nın cevabı (7/7716),
(7/7717)
4.- Adana
Milletvekili Yılmaz Tankut’un, Adana’da dağıtılan
yardımlara ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Hayati Yazıcı’nın cevabı (7/7885)
5.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvel’in, Sosyal Yardımlaşma ve
Dayanışma Vakıflarının İstanbul’daki yardımlarına,
Sosyal
Yardımlaşma ve Dayanışma Vakıflarının Ankara’daki yardımlarına,
İlişkin soruları
ve Devlet Bakanı Hayati Yazıcı’nın cevabı (7/7897),
(7/7898)
6.- İstanbul
Milletvekili Hasan Macit’in, Gaziosmanpaşa Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma
Vakfı yönetimiyle ilgili iddialara,
Gaziosmanpaşa
Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı yönetimi hakkındaki iddialara,
Gaziosmanpaşa
Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı yönetimiyle ilgili iddialara,
İlişkin soruları
ve Devlet Bakanı Hayati Yazıcı’nın cevabı (7/8002),
(7/8003), (7/8004) (Ek cevap)
7.- İstanbul
Milletvekili Ufuk Uras’ın, kamu kurumlarının özürlü kadrolarını bildirmelerine
ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Hayati Yazıcı’nın
cevabı (7/8005)
8.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvel’in, yardımcı hizmetler
sınıfındaki özürlü personele ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Hayati Yazıcı’nın cevabı (7/8006)
9.- Kırklareli
Milletvekili Turgut Dibek’in, TOKİ’nin Kırklareli’de gerçekleştirdiği bir projeye ilişkin
Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’in
cevabı (7/8096)
10.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, kamu personel rejimi
reformuna ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Hayati Yazıcı’nın
cevabı (7/8230)
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu
saat 13.03’te açılarak dört oturum yaptı.
İstanbul
Milletvekili Halide İncekara, kamuoyunda yankı
yaratan şiddet olaylarına,
Denizli
Milletvekili Mehmet Salih Erdoğan, Türkiye Büyük Millet Meclisi çalışmalarında
verimliliği artırmak için İç Tüzük’ten kaynaklanan sorunların giderilmesi
gerektiğine,
Diyarbakır
Milletvekili Gültan Kışanak,
20 Haziran Dünya Mülteciler Günü’ne,
İlişkin gündem
dışı birer konuşma yaptılar.
Türkmenistan
Meclisi Dış İlişkiler Komisyonunun davetine icabet edecek olan Türkiye Büyük
Millet Meclisi Parlamento heyetini oluşturmak üzere siyasi parti gruplarınca
isimleri bildirilen milletvekillerine ilişkin Başkanlık tezkeresi Genel Kurulun
bilgisine sunuldu.
Denizli
Milletvekili Emin Haluk Ayhan ve 19 milletvekilinin, Denizli’nin ekonomik ve
sosyal sorunlarının (10/414),
Antalya
Milletvekili Tunca Toskay ve 21 milletvekilinin,
ekonomik krizin etkilerinin (10/415),
Mersin
Milletvekili Vahap Seçer ve 20 milletvekilinin,
genetiği değiştirilmiş organizmalar konusunun (10/416),
Araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla birer Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergeleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin gündemdeki
yerlerini alacağı ve ön görüşmelerinin, sırası geldiğinde yapılacağı açıklandı.
Dilekçe Komisyonu
Başkanlığının, Türkiye Büyük Millet Meclisinin tatilde bulunduğu süre içerisinde
de komisyon çalışmalarını sürdürmesine ilişkin tezkeresi, kabul edildi.
Gündemin “Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının:
1’inci sırasında
bulunan ve İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında değerlendirilerek temel kanun
olarak bölümler hâlinde görüşülmesi kabul edilen, Türk Ticaret Kanunu Tasarısı
ve Adalet Komisyonu Raporu’nun (1/324) (S. Sayısı: 96),
2’nci sırasında
bulunan, İmar Kanunu ile Bayındırlık ve İskân Bakanlığının Teşkilat ve
Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Raporu’nun
(1/713) (S. Sayısı: 397),
Görüşmeleri
komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından ertelendi.
3’üncü sırasında bulunan, Banka Kartları ve Kredi Kartları
Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile İstanbul
Milletvekili Esfender Korkmaz’ın;
Tokat Milletvekili Reşat Doğru ve 4 milletvekilinin; İstanbul Milletvekili Esfender Korkmaz’ın; Adana
Milletvekili Yılmaz Tankut ve 13 milletvekilinin;
Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün Benzer Mahiyetteki
Kanun Teklifleri ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve
Teknoloji Komisyonu Raporu (1/718, 2/307, 2/392, 2/406, 2/416, 2/424) (S.
Sayısı: 411),
4’üncü sırasında
bulunan ve İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında değerlendirilerek temel kanun
olarak bölümler hâlinde görüşülmesi kabul edilen, Avrupa Birliği Genel
Sekreterliği Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı ve Avrupa Birliği
Uyum ile Dışişleri Komisyonları Raporları (1/716) (S. Sayısı: 412),
Görüşmelerini
müteakip, yapılan açık oylamalarından sonra kabul edildi.
25 Haziran 2009
Perşembe günü, alınan karar gereğince saat 13.00’te toplanmak üzere birleşime
23.41’de son verildi.
|
|
Nevzat PAKDİL |
|
|
|
Başkan Vekili |
|
|
Yaşar TÜZÜN |
|
Fatma SALMAN KOTAN |
|
Bilecik |
|
Ağrı |
|
Kâtip Üye |
|
Kâtip Üye |
|
|
Canan CANDEMİR ÇELİK |
|
|
|
Bursa |
|
|
|
Kâtip Üye |
|
No.: 128
II.- GELEN KÂĞITLAR
25 Haziran 2009 Perşembe
Raporlar
1.- 832 Sayılı
Sayıştay Kanununun 5 ve Ek 8 inci Maddeleri Hükümlerine Göre Yapılacak Sayıştay
Birinci Başkanlığı Seçimine İlişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı
Tezkeresi ve Sayıştay Başkan ve Üyeleri Ön Seçim Geçici Komisyon Raporu (3/806)
(S. Sayısı: 413) (Dağıtma tarihi: 25.6.2009)
2.- Sayıştayda Boş Bulunan Üyeliklere 832 Sayılı Sayıştay
Kanununun 6 ve Ek 8 inci Maddeleri Hükümlerine Göre Yapılacak Seçime Dair
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi ve Sayıştay Başkan ve Üyeleri Ön Seçim Geçici
Komisyonu Raporu (3/840) (S. Sayısı: 414) (Dağıtma tarihi: 25.6.2009)
3.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaş ve Yalova Milletvekili
İlhan Evcin’in; İş Kanunu, İşsizlik Sigortası Kanunu
ve Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/476) (S. Sayısı: 415)
(Dağıtma tarihi: 25.6.2009)
Sözlü Soru Önergeleri
1.- Gaziantep
Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün, 98. Uluslararası Çalışma
Konferansına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi
(6/1463) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/06/2009)
2.- Gaziantep
Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün, kadına yönelik şiddet
konusunda alınan önlemlere ilişkin Devlet Bakanından (Selma Aliye Kavaf) sözlü
soru önergesi (6/1464) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/06/2009)
3.- Gaziantep
Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün, kıyı şeritlerindeki
belediyelerin imar yetkilerinin alınmasına yönelik kanun teklifine ilişkin
Bayındırlık ve İskan Bakanından sözlü soru önergesi (6/1465) (Başkanlığa geliş
tarihi: 17/06/2009)
4.- İstanbul
Milletvekili Sacid Yıldız’ın, sigortalı çocuklarının
ilaç alımlarındaki bir soruna ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından
sözlü soru önergesi (6/1466) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/06/2009)
5.- Gaziantep
Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün, Nurdağı-Araban’daki TMO
alımlarındaki yığılmaya ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından sözlü soru önergesi (6/1467) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/06/2009)
6.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğru’nun, Tokat’ın bazı ilçelerindeki toplu konut
çalışmalarına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1468) (Başkanlığa
geliş tarihi: 17/06/2009)
7.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, üniversite-sanayi
işbirliğinin geliştirilmesine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1469)
(Başkanlığa geliş tarihi: 17/06/2009)
8.- Kütahya Milletvekili
Alim Işık’ın, Kütahya’daki kömür dağıtımına ilişkin
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından sözlü soru önergesi (6/1470) (Başkanlığa
geliş tarihi: 17/06/2009)
9.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, üniversitelerde kadro
bekleyen öğretim elemanlarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından sözlü soru
önergesi (6/1471) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/06/2009)
10.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, Dumlupınar Üniversitesi Diş
Hekimliği Fakültesinin açılmasına ilişkin Milli Eğitim Bakanından sözlü soru
önergesi (6/1472) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/06/2009)
11.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, bilgisayar öğretmenlerinin
sorunlarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/1473)
(Başkanlığa geliş tarihi: 17/06/2009)
12.- Niğde
Milletvekili Mümin İnan’ın, GAP’a yapılan yatırımlara ilişkin Devlet Bakanından
(Cevdet Yılmaz) sözlü soru önergesi
(6/1474) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/06/2009)
13.- Niğde
Milletvekili Mümin İnan’ın, ağaçlandırma seferberliği kapsamında ağaç dikimine
ilişkin Çevre ve Orman Bakanından sözlü soru önergesi (6/1475) (Başkanlığa
geliş tarihi: 17/06/2009)
Yazılı Soru Önergeleri
1.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Erzurum’un Konaklı
Mahallesindeki kamulaştırmaya ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/8519)
(Başkanlığa geliş tarihi: 15/06/2009)
2.- Diyarbakır
Milletvekili Selahattin Demirtaş’ın, Diyarbakır Üçkuyulardaki TOKİ konutlarına ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/8520) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/06/2009)
3.- Balıkesir
Milletvekili Ergün Aydoğan’ın, Bakanlar Kurulu
üyelerinin eşlerine araç tahsis edildiği iddialarına ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/8521) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/06/2009)
4.- Edirne
Milletvekili Rasim Çakır’ın, TBMM Dışişleri Komisyonunun Türkmenistan
ziyaretine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/8522) (Başkanlığa geliş
tarihi: 17/06/2009)
5.- İzmir
Milletvekili Abdurrezzak Erten’in,
İzmir’in kamu harcamalarından aldığı paya ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/8523) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/06/2009)
6.- Denizli
Milletvekili Ali Rıza Ertemür’ün, Denizli
Belediyesinin iptal edilen taşınmaz satışına ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/8524) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/06/2009)
7.- Gaziantep
Milletvekili Akif Ekici’nin, Birecik Barajı
kamulaştırmalarındaki sorunlara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/8525) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/06/2009)
8.- Balıkesir
Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, üniversitelerdeki geliştirme ödeneğine
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/8526) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/06/2009)
9.- Denizli
Milletvekili Emin Haluk Ayhan’ın, TOKİ’nin Ziraat
Bankasından kredi kullanımına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/8527)
(Başkanlığa geliş tarihi: 17/06/2009)
10.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, kamu bankalarının bir gruba
verdiği kredilere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/8528) (Başkanlığa
geliş tarihi: 17/06/2009)
11.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, tasarruf sahiplerini mağdur
eden holdinglere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/8529) (Başkanlığa
geliş tarihi: 17/06/2009)
12.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, tasarruf sahiplerini mağdur
eden holdinglere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/8530) (Başkanlığa
geliş tarihi: 17/06/2009)
13.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirel’in, Ankara’daki icra dairelerinin personel durumuna
ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/8531) (Başkanlığa geliş
tarihi: 15/06/2009)
14.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirel’in, İstanbul’daki icra takiplerine ilişkin Adalet
Bakanından yazılı soru önergesi (7/8532) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/06/2009)
15.- Van
Milletvekili Fatma Kurtulan’ın, aile içi şiddete
ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/8533) (Başkanlığa geliş
tarihi: 17/06/2009)
16.- Bursa
Milletvekili Onur Öymen’in, bir Alman Vakfının CHP’ye
yardım yaptığı haberlerinin kaynağına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru
önergesi (7/8534) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/06/2009)
17.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirel’in, Osmaniye’deki icra takiplerine ilişkin Adalet
Bakanından yazılı soru önergesi (7/8535) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/06/2009)
18.- İzmir
Milletvekili Abdurrezzak Erten’in,
çekle ilgili kanunun uygulamasındaki sorunlara ilişkin Adalet Bakanından yazılı
soru önergesi (7/8536) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/06/2009)
19.- Gaziantep Milletvekili
Akif Ekici’nin, Sacır
Deresindeki kirliliğe ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi
(7/8537) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/06/2009)
20.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirel’in, İznik Gölüne yönelik çalışmalara ilişkin Çevre
ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/8538) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/06/2009)
21.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirel’in, Uluabat Gölüne yönelik
çalışmalara ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/8539)
(Başkanlığa geliş tarihi: 17/06/2009)
22.- Bursa
Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, ekonomik değeri
olan atıkların bedelsiz alınmasına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı
soru önergesi (7/8540) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/06/2009)
23.- Konya
Milletvekili Atilla Kart’ın, TRT’nin kurs, seminer gibi etkinliklerine ilişkin
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Bülent Arınç)
yazılı soru önergesi (7/8541) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/06/2009)
24.- Edirne
Milletvekili Bilgin Paçarız’ın, Edirne’deki vakıf kiracılarının ödeme
sorunlarına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Bülent Arınç) yazılı soru önergesi (7/8542) (Başkanlığa geliş
tarihi: 17/06/2009)
25.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğru’nun, TRT’nin dışarıdan aldığı programlara ilişkin
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Bülent Arınç)
yazılı soru önergesi (7/8543) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/06/2009)
26.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğru’nun, ülke tanıtımı için yapılan harcamaya ilişkin
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Bülent Arınç)
yazılı soru önergesi (7/8544) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/06/2009)
27.- Zonguldak
Milletvekili Ali Koçal’ın, Çatalağzı Termik
Santralindeki eksikliklere ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı
soru önergesi (7/8545) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/06/2009)
28.- Muğla
Milletvekili Gürol Ergin’in, Muğla ilindeki madencilik ve enerji faaliyetlerine
ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/8546)
(Başkanlığa geliş tarihi: 17/06/2009)
29.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, NABUCCO Projesine ilişkin
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/8547) (Başkanlığa
geliş tarihi: 17/06/2009)
30.- Yalova
Milletvekili Muharrem İnce’nin, Muğla’dan Van’a sevk edilen katırlara ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/8548) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/06/2009)
31.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Ağrı-Doğubeyazıt’taki
trafik sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/8549)
(Başkanlığa geliş tarihi: 15/06/2009)
32.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Batman’daki işsizliğe ve
bazı asayiş sorunlarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/8550) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/06/2009)
33.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Erzurum’daki yeşil alan
çalışmalarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/8551)
(Başkanlığa geliş tarihi: 15/06/2009)
34.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Batman’daki kömür
satışına ve yeşil
alanlara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/8552) (Başkanlığa
geliş tarihi: 15/06/2009)
35.- İzmir
Milletvekili Oğuz Oyan’ın, Ankara’daki bir kentsel
dönüşüm projesine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/8553)
(Başkanlığa geliş tarihi: 15/06/2009)
36.- Ankara
Milletvekili Yılmaz Ateş’in, Ankara doğalgaz dağıtım şebekesinin özelleştirme
ihalesine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/8554) (Başkanlığa
geliş tarihi: 17/06/2009)
37.- İzmir
Milletvekili Abdurrezzak Erten’in,
polis’in silah kullanması sonucu meydana gelen ölümlere ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/8555) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/06/2009)
38.- Kayseri
Milletvekili Mehmet Şevki Kulkuloğlu’nun, Akkışla
Kaymakamı hakkındaki bazı iddialara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/8556) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/06/2009)
39.- İzmir
Milletvekili Ahmet Kenan Tanrıkulu’nun, muhtarların
özlük haklarına ve belge verme yetkilerine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/8557) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/06/2009)
40.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, İshakpaşa Sarayının
restorasyonuna ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi
(7/8558) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/06/2009)
41.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Ani Harabelerinin
tanıtımına ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/8559)
(Başkanlığa geliş tarihi: 15/06/2009)
42.- Mersin
Milletvekili İsa Gök’ün, kıyı şeridinde imar yetkilerinin belediyelerden
alınacağı iddialarına ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi
(7/8560) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/06/2009)
43.- Kayseri
Milletvekili Mehmet Şevki Kulkuloğlu’nun, bir
festivale yapılan katkıya ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru
önergesi (7/8561) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/06/2009)
44.- Yalova
Milletvekili Muharrem İnce’nin, Tekel avukatlarına ödenen vekalet ücretlerine
ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/8562) (Başkanlığa geliş
tarihi: 15/06/2009)
45.- İzmir
Milletvekili Mehmet Ali Susam’ın, belediyelerin gelir ihtiyacına ilişkin Maliye
Bakanından yazılı soru önergesi (7/8563) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/06/2009)
46.- Şırnak
Milletvekili Sevahir Bayındır’ın, kapatılan Köy
Hizmetleri Genel Müdürlüğü personelinin maaşlarına ilişkin Maliye Bakanından
yazılı soru önergesi (7/8564) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/06/2009)
47.- Yalova
Milletvekili Muharrem İnce’nin, TEKEL’de görev yapan bir başmüfettişle ilgili
iddialara ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/8565) (Başkanlığa
geliş tarihi: 17/06/2009)
48.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvel’in, TEDAŞ’a
bağlı dağıtım şirketlerinin vadesi geçmiş alacaklarına ilişkin Maliye
Bakanından yazılı soru önergesi (7/8566) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/06/2009)
49.- Yalova
Milletvekili Muharrem İnce’nin, sözleşmeli öğretmenlerin kadroya alınmasına
ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/8567) (Başkanlığa geliş
tarihi: 17/06/2009)
50.- Isparta
Milletvekili Mevlüt Coşkuner’in,
Halıkent İlköğretim Okulunun fiziki sorunlarına
ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/8568) (Başkanlığa geliş
tarihi: 17/06/2009)
51.- Mersin
Milletvekili İsa Gök’ün, eğitim hizmetlerinde yetkilerin yerelleştirileceği iddalarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru
önergesi (7/8569) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/06/2009)
52.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvel’in, Adana’daki eğitim
verilerine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/8570)
(Başkanlığa geliş tarihi: 17/06/2009)
53.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvel’in, Osmaniye’deki eğitim
verilerine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/8571)
(Başkanlığa geliş tarihi: 17/06/2009)
54.- Tokat Milletvekili
Reşat Doğru’nun, Tokat İl Milli Eğitim Müdürlüğündeki boş müdür yardımcılığı
kadrolarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/8572)
(Başkanlığa geliş tarihi: 17/06/2009)
55.- Balıkesir
Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, sözleşmeden kadroya geçen öğretmenlerin
hizmet puanlarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/8573)
(Başkanlığa geliş tarihi: 17/06/2009)
56.- Balıkesir
Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, İvrindi İlçe Milli Eğitim Müdürlüğünün bazı
uygulamalarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/8574)
(Başkanlığa geliş tarihi: 17/06/2009)
57.- Muğla
Milletvekili Metin Ergun’un, ÖSS’deki yanlış sorulara
ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/8575) (Başkanlığa geliş
tarihi: 17/06/2009)
58.- Isparta
Milletvekili Mevlüt Coşkuner’in,
bir beldedeki sağlık personeli ihtiyacına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru
önergesi (7/8576) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/06/2009)
59.- Isparta
Milletvekili Mevlüt Coşkuner’in,
bir beldedeki sağlık personeli ihtiyacına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru
önergesi (7/8577) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/06/2009)
60.- Van
Milletvekili Fatma Kurtulan’ın, şiddet mağduru
kadınlara yönelik çalışmalara ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/8578) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/06/2009)
61.- Şırnak
Milletvekili Sevahir Bayındır’ın, geri çekilen bir
ilaca ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/8579) (Başkanlığa geliş
tarihi: 16/06/2009)
62.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğru’nun, döner sermaye ücreti ödenmeyen bazı personele
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/8580) (Başkanlığa geliş
tarihi: 17/06/2009)
63.- Yalova
Milletvekili Muharrem İnce’nin, Muğla’dan yapılan katır sevkiyatına ilişkin
Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/8581) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/06/2009)
64.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvel’in, TMO’nun kullandığı
krediler ile iştirak ve ortaklıklarına ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/8582) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/06/2009)
65.- Bursa
Milletvekili Onur Öymen’in, AB müktesebatına uyum
kapsamında Sendikalar Kanununda yapılacak değişikliğe ilişkin Dışişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/8583) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/06/2009)
66.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Bingöl-Genç’teki deprem
konutlarının eksikliklerine ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru
önergesi (7/8584) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/06/2009)
67.- Edirne
Milletvekili Bilgin Paçarız’ın, Kırkpınar Güreşlerine verilen desteğe ilişkin
Devlet Bakanından (Faruk Nafiz Özak) yazılı soru
önergesi (7/8585) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/06/2009)
68.- Yalova
Milletvekili Muharrem İnce’nin, kekemelerin telefon görüşmelerine indirimli
tarife uygulanmasına ilişkin Devlet Bakanından (Selma Aliye Kavaf) yazılı soru
önergesi (7/8586) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/06/2009)
69.- Konya
Milletvekili Atilla Kart’ın, camilere baz istasyonu
kurulmasına ilişkin Devlet Bakanından (Faruk Çelik) yazılı soru önergesi
(7/8587) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/06/2009)
Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Malatya
Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu
ve 23 Milletvekilinin, belediyelere kamu paylarının dağıtımı konusunun
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98
inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/417) (Başkanlığa geliş tarihi: 10.06.2009 )
2.- Niğde
Milletvekili Mümin İnan ve 20 Milletvekilinin, tarım arazilerinin kullanım
durumunun araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/418) (Başkanlığa geliş tarihi:
11.06.2009)
3.- Mersin
Milletvekili Akif Akkuş ve 20 Milletvekilinin, kamyoncu esnafının sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98
inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/419) (Başkanlığa geliş tarihi: 11.06.2009)
25 Haziran 2009 Perşembe
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 13.00
BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Murat ÖZKAN (Giresun), Fatma SALMAN KOTAN
(Ağrı)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 110’uncu Birleşimini açıyorum.
III.- Y O K L A M A
BAŞKAN –
Elektronik cihazla yoklama yapacağız.
Yoklama için üç
dakika süre veriyorum ve yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik
cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden
önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk
söz, Türkiye’de gecekondu gerçeği hakkında söz isteyen Muş Milletvekili Seracettin Karayağız’a aittir.
Sayın Karayağız, buyurun efendim.
IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları
1.- Muş Milletvekili Seracettin Karayağız’ın, Türkiye’nin gecekondu gerçeği, belediyelerin
ve TOKİ’nin çalışmalarına ilişkin gündem dışı
konuşması
SERACETTİN
KARAYAĞIZ (Muş) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye’de gecekondu
gerçeği konusunda şahsım adına söz almış bulunmaktayım. Konuşmama başlamadan
önce yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
İnsanlar
hayatlarının büyük bir bölümünü evlerinde geçirir. Çoğu zaman kötü ve yorucu
olan iş ortamından evlerine giderek dinlenmek ve ertesi güne dinç bir şekilde
hazırlanmak isterler. Otomobilini dahi park edecek yer bulamayan insanlar
maalesef bu gecekondu alanlarında yaşamaktan âdeta bıkar hâle gelirler.
Gecekondu
meselesi yıllardır ülkemizin âdeta kanayan bir yarasıdır. Ülkemizde geçmiş
yıllarda sanayileşmeyle başlayan iç göçlere ve hızlı nüfus hareketlerine karşı
hiçbir hazırlık yapmayan belediyelerimiz maalesef gecekondulaşma afetinin
karşısında seyirci olmaktan öteye gidememiş, neticede otoparkı, yeşil alanı,
sosyal donatıları olmayan daracık yollarıyla yaşanılmaz şehirler ortaya
çıkmıştır. Belediye başkanlarımız popülist
yaklaşımlarla bu yanlışa göz yummuşlardır. İsmi “gecekondu” olsa da dört, beş,
bazen sekiz, on katlı yapılardan oluşan bu mahalleleri ıslah etmek de çoğu
yerde mümkün olamamıştır.
Değerli
milletvekilleri, AK PARTİ Hükûmeti iktidara gelince
bu sorunu da masaya yatırmış, gecekondulaşmaya izin veren belediye başkanlarına
ağır cezalar getirmiş, ayrıca yıllardır gayri faal durumda olan TOKİ’yi de çok önemli bir misyonla
donatarak harekete geçirmiştir. Toplu Konut İdaresi, AK PARTİ iktidarları
dönemlerinde hemen hemen Türkiye’nin her ilinde dar
gelirli insanlarımızı kira öder gibi konut sahibi yaparak gönüllerini
fethetmiştir. Altı yıllık AK PARTİ hükûmetleri
döneminde, 81 il ve 543 ilçede, 1.255 şantiyede 360.970 konut rakamına
ulaşılmış; bunlardan 251 bini bitirilmiştir. Altı yılda 100 bin nüfuslu 13
şehir kurulmuş demektir.
TOKİ, insanımıza
hak ettikleri sağlam, kaliteli ve çağdaş olanaklara sahip güvenli yerleşim yeri
sunmakta öncülük ederken yeni bir planlı kentleşme ve konut üretim anlayışını
oluşturmaya da gayret etmektedir.
TOKİ, konutun
yanında, ülke çapında toplam 14.464 derslik, 474 spor alanı, 43 hastane, 75
sağlık ocağı, 35 kütüphane, 29 yurt ve pansiyon, 335
ticaret merkezi, 271 cami, 15 sevgi evi, 10 engelsiz yaşam merkezi, 8 adet
köprülü kavşak inşa etmiştir. Alt gelir grubuna yönelik olarak 65 ila 87
metrekarelik konutlar 6 bin TL peşin ve 300 TL taksitle satışa sunulacaktır.
Tarihî dokunun
yenilenmesi ve korunmasına yönelik tescilli taşınmaz kültür varlıkları için
toplam 161 projeye 12 milyon YTL kredi açılmış, 64 proje tamamlanmıştır. Çevre
düzenlemeleri kapsamında yaklaşık 17 milyon metrekare yeşil alan düzenlemeleri,
2,5 milyon ağaç ve 3,5 milyon çalı peyzajı dikimi gerçekleştirilmiştir.
Sayın
milletvekilleri, Esenboğa protokol yolu, bir yabancı erkân başkentimizi ziyaret
ettiğinde âdeta başımızı önümüze eğdirecek bir görünümdeydi. Havaalanından
şehre gelinceye kadar sağlı sollu dizilmiş gecekondu mahalleleri üçüncü sınıf
bir Afrika ülkesi geçiliyor izlenimi uyandırıyordu. Ankara Büyükşehir
Belediyesi ve TOKİ işbirliğinde Kentsel Dönüşüm Planı’yla yapılan çalışmayla,
hiçbir tepki olayı yaşanmadan binlerce gecekondu yıkılmış ve yerine modern
binalar yapılmaya başlanmıştır.
TOKİ, Muş
ilimizde 148 ve Bulanık ilçemizde de 144 adet olmak üzere toplam 292 konut inşa
etmiş olup, değişik ilçelerdeki ilavesiyle birlikte toplam 1.602 konut ve
sosyal donatıyla Muş’un en modern mahallelerini inşa etmeye devam edecektir.
Ayrıca, Bulanık
ilçemizde, 100 yataklı bir hastane ile bazı ilköğretim okulları ve
liselerimizle birlikte, şehir merkezimizde 400 yataklı Türkiye'nin en modern
hastanelerinden birini de inşa edecektir.
Bunca destansı
işleri başaran bu kurumumuzun Başkanını ve tüm çalışanlarını kutluyor,
başarılarının devamını diliyorum.
Konuşmama burada
son verirken yüce heyetinizi saygıyla selamlıyor, üç ayları ve Regaip
Kandili’nin ülkemize ve tüm insanlığa hayırlar getirmesini Cenabı Allah’tan
niyaz ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Karayağız.
Gündem dışı
ikinci söz bölgesel ve sektörel teşviklerin uygulama
takvimi ve değerlendirilmesi hakkında söz isteyen Kayseri Milletvekili Mehmet
Şevki Kulkuloğlu’na aittir.
Sayın Kulkuloğlu, buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
2.- Kayseri Milletvekili Mehmet Şevki Kulkuloğlu’nun,
yeni yatırım ve teşvik paketi ile bunun uygulama alanına ilişkin gündem dışı
konuşması
MEHMET ŞEVKİ
KULKULOĞLU (Kayseri) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Başbakan Recep
Tayyip Erdoğan tarafından yapılan bir toplantı ile geçtiğimiz günlerde
detayları kamuoyu ve medya mensuplarıyla paylaşılan yeni yatırım ve teşvik
paketi ve bunun uygulama alanı hakkındaki görüşlerimi yüce Meclisle paylaşmak
üzere gündem dışı söz almış bulunmaktayım.
Konuşmama
başlarken, tüm İslam dünyası ile Türk dünyasının ve tüm yurttaşlarımızın ve siz
sayın milletvekillerinin dün gece başlayarak Ramazan Bayramı’yla taçlanacak
olan üç aylarını ve Regaip Kandili’ni kutluyorum. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlarım.
Yaptığı
açıklamada Sayın Başbakan teşvik gerekçelerini şu şekilde açıklıyor: “Küresel
krizde hükûmetler arka arkaya mali önlem paketleri
devreye sokmak zorunda kalıyorlar. 2010 yılı da nispeten daralmanın olacağı ama
krizin kendisini hissettirerek yaşanacağı yani düzelmenin ve iyileşmenin
olamayacağı bir yıl olacak.” diyor Sayın Başbakan.
Yine açıklamasıyla Sayın Başbakan daha önce dediği “Kriz bizi
teğet geçecek.” düşüncesinden uzaklaşıp, açık yüreklilikle içerisinde
bulunduğumuz ortamda yaşadığımız krizin piyasalara ve yaşamımıza etkilerini şu
şekilde açıklıyor: Sayın Başbakana göre ihraç mallarımıza olan dış talep
azalmış, tüketici ve üreticinin güveni düşmüştür; iç talep daralmıştır, üretim
ve istihdam bu süreçten olumsuz etkilenmiştir. Tabii, bu durumda Sayın Başbakana “Günaydın.” demek lazım. Tabii
ki buna da şükretmek gerekiyor, Allah muhafaza, ya her şey bittikten sonra
bunlar fark edilseydi! Kriz dünyada belki Ekim 2008’den beri var ancak Türkiye’de
Sayın Başbakanın hani o yeni fark ettiği krizin etkileri giderek ve her geçen
gün artan bir şekilde son üç yıldır zaten var ve küresel kriz nedeniyle artık
toplumun tüm kesimlerinde bıçak kemiğe dayanmış durumda.
Sayın
milletvekilleri, Sayın Başbakan “Teşvik paketiyle krizin etkilerini azaltmayı
amaçlıyoruz.” diyor ancak hemen arkasından ekliyor: “Bu çalışma yeni
yatırımları desteklemek amacıyla hazırlandı.” Soruyorum Sayın Başbakan’a:
Ülkede yeni yatırım yapacak sermayedar kaldı mı ki Sayın Başbakan?
Ekonomik
büyümenin süreklilik ve derinlik kazanması için çok yönlü ancak kontrollü,
hızla uygulamaya geçirilebilen, kolay ulaşılabilen, kaynakları net tanımlanmış
ve oluşturulmuş, uygulama takvimi gerçekçi bir şekilde hazırlanmış, sektörel ve bölgesel olarak var olan sorunların çözümüne
dönük önlem ve tedbirler alınmış, sorunları çözen, var olan kapasitelerin
kullanılmasına olanak sağlayan, sadece yeni yatırımları değil mevcut sanayi
yatırımlarını da destekleyen ve bu yatırımların ekonomik yapılarının rehabilitasyonuyla yok olmalarının önlenerek geri
kazanımlarına zemin hazırlayacak, ihtiyaç duyulan sektörlerde ve yeni açılacak
sektörlerde de yeni yatırımları özendiren ve destekleyen gerçekçi teşvik
politikaları derhâl uygulanmaya konmalıdır.
Peki, yine dönelim
şu yeni açıklamaya, bu uygulamaya. “Bölgeler arasındaki gelişmişlik farklarını
gidereceğiz.” diyor Sayın Başbakan. Ona da bir bakalım, bu yeni paket ile
giderilebilecek mi: Teşvik paketi ile ülke dört bölgeye ayrılmış. Üç ve
dördüncü bölgelerde geniş kapsamlı ele alınmış teşvik paketi ancak örnek vermek
gerekirse benim seçim bölgem olan Kayseri önce ikinci bölgedeyken, sağ olsun
değerli milletvekili arkadaşlarımızın gayretleriyle üçüncü bölgeye son anda
kaydırılmıştır. Bu, Kayseri adına çok memnun edici ilk bakışta ancak gerçekleri
değerlendirince işin hiç de öyle sevindirici, memnun edici bir tarafı olmadığı
açıkça görülüyor. Bu da çok üzücü. Bu şekilde son
dakikalarda birçok il bölgeler arasında kaydırıldı.
Peki, eğer varsa
bu teşvik uygulamasının bir ekonomik hesabı, hesaplanmış, planlanmış
kaynakları, son değişiklikler bu hesabın dışında hesapsız ve baskıyla yapılınca
ne olacak? Doğru dürüst bir uygulaması ekonomide, sanayide, istihdamda bu son
dakika üçüncü ve dördüncü bölgeye kaydırılan illerde olabilecek mi? Maalesef
olamayacak. O zaman sormak lazım: Samimiyetiniz bunun neresinde?
Sanırım Sayın
Sanayi Bakanının siz sayın tüm milletvekillerine gönderdiği bölgelerimize özel
teşvik bilgilendirme notlarına baktınız. Evet, ben de baktım ve bu samimiyetsizliği
Kayseri adına üzülerek ve endişe ederek gördüm. Sayın Bakan diyor ki: “Bu
teşvik çalışmasının temelini Bakanlıkça hazırlanan ‘Sanayi Potansiyeli ve
Yatırım Alanları Araştırması’ çalışması oluşturmuştur.”
Bunu
araştıranlarca Kayseri’de var olan plastik ham madde ve ürünleri üretimi
tesisleri, mobilyanın metal dışı yan sanayi ürünleri üretimi tesisleri -ki
ülkenin üretiminin yüzde 70’i Kayseri’dedir- ev tekstili ve konfeksiyon
ürünleri üretim tesisleri -ki istihdamın önemli bir kısmını oluştururlar- metal
ürünler, ısıtıcılar, soğutucular, fırınlar, davlumbazlar, kent mobilyaları…
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun
Sayın Kulkuloğlu.
MEHMET ŞEVKİ
KULKULOĞLU (Devamla) - …tencere, tava, ev gereçleri, ütü masaları gibi bir evin
tüm ihtiyaçlarını üretebilen yüzlerce metal sanayi üretim tesisleri ve daha
birçok var olan ve ülke ihtiyaçlarının giderilmesi anlamında konusunun esas
üretim merkezini oluşturan çok sanayi alanı görüyoruz ki bu araştırmada göz
ardı edilmiştir. Yani Kayseri’nin adı üçüncü bölgede var ama var olan sanayi
alanları, teşvik ve destek kapsamında olmadığı için Kayseri’nin aslı, bu teşvik
içerisinde yoktur.
Yine soruyorum:
Kimi kandırıyorsunuz? Kayseri’nin bir benzeri durumu da
Bursa’da. Bursa’nın sadece otomotiv ve yan sanayi sektöründe teşvik
edileceği öngörülüyor. Peki, Bursa’nın olmazsa olmazı ve ana sanayi olan
tekstil ne olacak? Makine Sanayisi ne olacak? Var olan yatırımlar ne olacak?
Onca sanayici ne olacak? Tekstilde istihdam hâlen otomotivin çok üzerindedir.
Bunları yok sayamazsınız ve saymamalısınız. Ki, örneklerim istihdam açısından
iki önemli sanayi şehrinden. Peki oralarda öyle de
Kars’ta durum farklı mı? Kars’a bakınca da görüyorsunuz ki, hiç sektörel teşvik verilmiyor. Bu durumda, geri kalmış bu bölge
nasıl ayağa kalkar? Kaldı ki, madem geniş kapsamlı ele alıyorsunuz ve krizi
aşmak ana gaye, o zaman neden küçük işletmeler esnaf ve sanatkârlar işin içinde
yok, çiftçiler işin içinde yok?
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET ŞEVKİ KULKULOĞLU
(Devamla) – Bir on saniye rica ediyorum Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Buyurun.
MEHMET ŞEVKİ
KULKULOĞLU (Devamla) – Bölgelerin ekonomik ve sosyokültürel özelliklerine ve
gelişmişliklerine bakılarak bölgesel teşvik sağlanmalıdır. Ancak illerin de
mevcut potansiyelleri ve ilçeleri arasındaki gelişmişlik farklılıklarına da
bakılarak yöresel teşvikler sağlanmalıdır.
Konuşmama son
verirken yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Kulkuloğlu.
Gündem dışı
üçüncü söz, borçlarından dolayı elektrikleri kesilen çiftçilerin sorunları
hakkında söz isteyen Tokat Milletvekili Sayın Reşat Doğru’ya aittir.
Sayın Doğru,
buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)
3.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, elektrik borcundan
dolayı suyu kesilen çiftçilerin içinde bulunduğu mağduriyete ilişkin gündem
dışı konuşması ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın cevabı
REŞAT DOĞRU
(Tokat) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Tokat ilinde elektrik
borcundan dolayı suyu kesilen çiftçilerimizin içinde bulunduğu mağduriyeti arz
etmek üzere huzurunuzdayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sözlerime
başlamadan önce sizlerin, Türk ve İslam âleminin Regaip Kandili’ni kutluyorum,
nice kandiller diliyorum.
Değerli arkadaşlar,
su, dünyada artık uğruna savaşlar yapılabilecek duruma gelmiş en büyük doğal
kaynaktır. Ülkemiz tatlı su kaynakları bakımından kendisine yetebilen dünyadaki
nadir ülkelerden birisidir. Hayatımızın her alanında kullandığımız suyu bir
tarım ülkesi olmamız nedeniyle, suyla ilgili halkımızın da büyük sıkıntıları
olduğunu da görmekteyiz.
Değerli
milletvekilleri, hepimizin bildiği gibi, ekonomik kriz çiftçimizi de çok ağır
bir şekilde etkilemiş, tarımsal üretimini gerçekleştirecek girdileri
karşılayamaz hâle getirmiştir. Gübre, ilaç, tohumluk paraları 2008-2009 yılı
olarak durmaktadır. Borç gırtlakta, hacizler kapıdadır. Daha önce borçlar
taksitlendirilmiş ama yine ödenememiştir. Sonuçta elektrikler kesilmiş,
tarlalar da susuz kalmıştır. Tüm bu zorluklara rağmen tarlasını ekerek geçimini
sağlamaya çalışan çiftçimizin suya en ihtiyaç duyduğu zamanda devlet sırtını
dönmekte, âdeta onları ateşe atar görünmektedir. Ülkemizin birçok yerinde
olduğu gibi bunun son örneği, Erbaa ilçemizde, Çalkara köyümüzde elektrik borcundan
dolayı suların kesilmesidir. Ayrıca, Erbaa ilçemizde sağ sahil ve sol sahil
sulama kanallarının tamamı, hatta iki tane özel sulama firmasının faaliyeti de
elektrik borcu yüzünden maalesef kapanmıştır. Mahsulün en çok ihtiyaç duyduğu
bu dönemde suyunun verilmemesi hem mahsulü hem de çiftçiyi yakmaktadır.
Son yedi yıldan
beri tarım kesimi yok edilmeye çalışılmıştır. Tarım sektörünün millî gelir
içerisindeki payı devamlı olarak düşmektedir. Köyünde yaşarken, kendi aile
ekonomisi içerisinde ürettiği et, süt, yoğurt, tahıl gibi temel gıda
maddelerini yeterli seviyede tüketen insanlar, AKP politikalarıyla açlığa ve
yardıma muhtaç hâle getirilmiştir.
Sayın
milletvekilleri, ırmaklarda, göletlerde su bulunmasına rağmen biz suyu
kullanamıyoruz. Sulu tarımın yapıldığı ülkemizin birçok bölgesinde ürünün
gelişmesi için vazgeçilmez unsurlardan biri olan suyun verilmemesi mahsulün
kalitesini düşürdüğü gibi, çiftçimizi de çok büyük zarara sokmaktadır. Su akar
ve biz bakar durumdayız. Çiftçimiz hasadını bitirmediği için cebinde parası
yoktur. Teşvik paraları zamanında ödenmediğinden vatandaşımız devlete ve
kurumlara değil, gerçek kişilere dahi borcunu ödeyememiştir. Bir tek elektrik
borcu yok ki, gübre, mazot, işçi ücretleri, hepsi bu dönemde birikmiş durumda.
Çiftçi hasadını alacak ki bu saydığımız borçlarıyla birlikte elektrik borcunu
da ödeyebilsin.
Ayrıca, çiftçimiz
geçen yıllarda ciddi kuraklıkla mücadele etmiş, iki üç yıl üst üste emeğinin
karşılığını alamamıştır. Çiftçinin dayanacak gücü kalmamıştır. İki üç yıl
kuraklık, bu yıl faturası bir hayli ağır olan ekonomik kriz, her sektörde
olduğu gibi çiftçimizi âdeta silindir gibi ezmiş ve beraberinde de mağdur
etmiştir.
Dünyanın her
tarafında çiftçi karşılıksız destekleniyor. Bilhassa, özellikle, görüşmelerini
yapmış olduğumuz Avrupa Birliği ülkelerinin hepsinde, Amerika Birleşik
Devletleri dâhil olmak üzere, çok büyük desteklerle çiftçiler karşı karşıyadır
ama nedense bizim ülkemizde çiftçimizi tam olarak desteklemiş olduğumuzu
söyleyemiyoruz. Acaba biz neden desteklemiyoruz? Bu elektrik borçlarından
dolayı suyu kesilen, mağdur edilen belde ve köylerimiz… Bir tek Tokat’ta değil,
ülkenin birçok yerinde, şu anda Türkiye'nin birçok yerinde değerli
milletvekilleri, elektrik borçlarının ertelenmesini ve sularının açılmasını
insanların ne kadar beklemekte olduğunu görüyoruz.
Ben bu konuşmayı
yapmadan önce kendi bölgemdeki birçok yerle görüştüğüm zaman, sulama
birlikleriyle görüştüğüm zaman, sulama birliklerindeki insanlar çok süratli bir
şekilde bunun çözümlenmesini, bu sorunun ortadan kaldırılması noktasında Hükûmetten çok önemli, ciddi beklentiler içerisinde
olduklarını ifade etmeye çalışıyorlar.
Devlet üretenin
yanında olmak zorundadır değerli milletvekilleri. Çok ciddi, ağır şartlarda
üretim yapmaya çalışan çiftçinin bulunduğu koşulları mutlaka ama mutlaka
rahatlatmalıyız. Suyunu keserek onları cezalandıramayız. Suyunu kestiğimiz
zaman sadece kendisinin değil, çoluğunun çocuğunun
rızkını ve bir yıldan beri vermiş olduğu emeklerin hepsini bir anda yok etmiş
olma durumuyla karşı karşıya kalırız. O manada da gelişen ekonomiden,
rekabetten bahsediyoruz. Bu şartlarda hâlen ülke ekonomisini ayakta tutan
tarımın Batılı ülkelerle rekabet etmesini, ayakta kalmasını nasıl bekleriz?
Yani tamamen yok olma durumuyla karşı karşıya kalınmıştır.
Çiftçimizin
durumu gerçi hiçbir zaman iyi olmamıştır ancak tarımın mutlaka desteklenmesi ve
de bunun köylüye direkt olarak verilmesi gerekmektedir. Çiftçi, reel manada
doğrudan gelir desteği dâhil desteklenmelidir. Yoksa,
kendine yetmeyen, ithalat yapmak durumunda kalan bir Türkiye ile karşılaşırız.
Sayın
milletvekilleri, bizler bu insanlar sayesinde ekmek yiyoruz.
(Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
REŞAT DOĞRU
(Devamla) – Yaşam için gerekli olan temel gıdalarımız çiftçilerimiz tarafından
karşılanmaktadır. Kısacası, Atatürk’ün dediği gibi “Köylü, milletin
efendisidir.” Gelin, efendimize karşı nankör olmayalım. Bu manada da vakit
kaybetmeden ama vakit kaybetmeden… Çünkü bir haftalık ve on günlük süre
içerisinde şayet elektrikler açılmazsa sulardan faydalanmamış olacağız ve tüm
manasıyla hem sebzemizi yakmış olacağız hem meyve fidanlarımızı ortadan
kaldırmış olacağız. Yeni atanmış olan Sayın Enerji Bakanımızdan bunları
bekliyoruz. İnşallah, Enerji Bakanımızın vermiş olduğu talimatlarla
çiftçilerimizin yüzü güler de biz de bu manada da hem elektrik borçlarını
ertelemiş olur veyahut da en azından çiftçilerin elektrik borçlarının bir kısmı
silinmiş olur ve beraberinde çiftçilerin yüzünü güldürürüz diyor, yüce Meclisi
en derin saygılarımla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın
Doğru, teşekkür ediyorum.
Gündem dışı
konuşmaya Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Sayın Taner Yıldız cevap
vereceklerdir.
Sayın Bakanım,
buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; ben
de hepinizin kandilini kutlayarak sözlerime başlamak istiyorum ve Sayın Reşat
Doğru’ya da teşekkürlerimi bildiriyorum hassasiyetinden dolayı.
Şimdi tabii,
tarımsal sulamalar hakkında yaptığımız bir dizi çalışmalar var. İsterseniz bunu
önceki yıllara sari bir özet yaparak gündeme geçelim.
2000 yılından bu
tarafa özellikle anapara borçlarındaki gelişmeyi aktarmak istiyorum: Gittikçe,
2001 ve 2002 yıllarında özellikle yüzde 128 ve yüzde 109 oranlarında
çiftçilerimizin ana borcunda, anapara borcunda bir artış var. Bizim, 2003
yılında yaptığımız yapılandırmadan sonra özellikle 410 milyon TL’ye –o günün
rakamlarıyla- çıkan anapara borcun yüzde 52’ler civarında bir artış miktarına
azaldığını görüyoruz. Bunu izleyen yıllarda yüzde 37; 2005 yılında yüzde 26,
yani anapara borcunda bir düşüş var. Yani yapılandırma, aslında çiftçi
vatandaşlarımız tarafından, çiftçilerimiz tarafından olumlu karşılanıyor ancak
bu anapara borcundaki düşmeyi engellemiyor. Böyle bir tahlil yapmak, böyle bir
teşhis koymak zorundayız.
2005 yılındaki
yaptığımız yapılandırmayla beraber bu yüzde 26’lara kadar düşen anapara
borcundaki artış miktarı takip eden 2006 yılında yüzde 25’lere, 2007 yılında
yüzde 28’lere ve tekrar 2008 yılında da yüzde 31’lere çıkıyor. Yani tekrar bir
artış eğilimi gösteriyor.
Şimdi, ne yapmak
lazım? Öncelikle yaptığımız hazırlık -kısmen de başında bulunduğum dağıtım
şirketlerinden dolayı edindiğim tecrübe de bunun gösteriyor- mutlaka TEDAŞ Yönetim
Kuruluna bu manada bir yetki vermek lazım, biraz elastikiyet, biraz fleksibilite vermek lazım. Nedir? Şimdi, çiftçimiz geliyor,
haklı olarak o anda elindeki mahsulün parasını almamış ancak fatura tahakkuk
etmiş, tahsilatı yapmak için iki aylık kısımda faiz
ödememesi lazım. Şimdi, biz arkadaşlarımızla bunun çalışmasını yapıyoruz.
Öncelikle, mahsuldeki aldığı parayla tahsilat zamanını
örtüştürmemiz lazım, denk getirmemiz lazım ki faiz tahakkuk etmesin ama aynı
zamanda, çiftçi kardeşlerimizin de vatandaşlarımızın da bu hususta hassasiyet
gösterip bundan sonraki, tekrar bir çalışmamız var -zannediyorum bu konuda
iktidarıyla muhalefetiyle bütün partilerimiz buna destek vereceklerdir- bu
yapacağımız çalışmayla beraber, geriye dönük borçların ki o borçların miktarı,
1,5 milyar TL asıl para ve yaklaşık 1 milyar TL civarında da faizi olmak üzere
2,5 milyar TL. Bu ciddi bir para ama pancar üreten, buğday eken, patates üreten
ve özellikle cazibeli sulama değil enerjiyle kuyudan çıkarttığı suyla beraber
bu mahsulü elde eden çiftçilerimizin bu konuda daha da dikkatli olması
gerekiyor.
Peki, cazibeli
sularla alakalı ne yapmamız lazım? O konuda da yine Hazinede yaptığımız
toplantıda, özellikle şunu belirtmek istiyorum: Mahsul alınan toprakların yüzde
80’i cazibeyle sulanıyor ülkemizde, yüzde 20’si de kuyulardan çıkarttığımız
sularla ve cebrî dediğimiz elektrikle. O zaman, cazibeli sulardan aktaracağımız
bir kısım fonların, şu anda bir miktar yüksek bulduğumuz elektrikle sulanan
arazilere bir nevi takviye yapılması lazım. Bu, ileriye dönük bir düzenlememiz
olabilecek. Geriye dönük düzenlemede ise zamanında borcunu ödeyen
çiftçilerimize haksızlık yapmamak açısından, Merkez Bankasının borçlanma
limitleri dâhilinde faizi eskale edip, anaparayla
birleştirip otuz altı ay taksit yapmak, böylece çiftçilerimizin tekrar bir
nefes alabilmelerini sağlayabilmek. Bu düzenleme üzerindeki çalışmalarımız da
hemen hemen son noktasına geldi, bunu da inşallah
yapacağız.
Şu anda tahsilat oranımız yüzde 54’lere, 55’lere düşmüş durumda.
Elinde, parasını almış olduğu hâlde yatırmayan çiftçilerimiz var “Bu konuda
acaba faiz tamamen sıfırlanır mı?” diye.
Değerli
arkadaşlar, faizin tamamen sıfırlanmış olması, aslında, zamanında bu parayı
ödeyen çiftçi kardeşlerimize de yapılan bir haksızlık olur. O açıdan, ben
huzurlarınızda bütün vatandaşlarımızı bu konuda daha hassas olmaya ve elindeki
mevcut parayı -en azından mahsulüne karşılık şeker fabrikasından veya diğer
kamu kuruluşlarından aldığı- mutlaka yatırması gerektiği kanaatini bir kez daha
sunuyorum.
Bakın, 2003
yılında birikmiş alacakların TEFE üzerinden yapılandırılmasını -ki faiz oranı o
anda çok yüksekti- sağlayacak bir çalışma yapmıştık ve bundan tam 26 bin
abonemiz yararlanmıştı ve 21 milyon TL civarında da artı bir tahsilat
yapılmıştı. Sulama yapan çiftçilerimizin abone sayısı toplam 386 bin ama şu
anda borcu olan abone sayısı da -zamanında ödemeyen veya gecikmiş bulunan abone
sayımız- 148 bin. Bu önemli bir rakam.
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Sayın Bakanım, affedersiniz, Hatay’da çiftçilerin elektrikleri
kesildi, tam pamuk sulama zamanı.
ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) – Şöyle: Borcunu ödemeyen
çiftçilerimizin elektrikleri tabii ki kesildi. Ancak burada ne yapabiliriz?
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Bir çözüm üretelim yani.
ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) – Sayın Başkanım, ne yapabiliriz?
Yapılacak işlem şu: Şu anda, yarın gidip çiftçimiz müracaat etse TEDAŞ ve bağlı
kuruluşlar, bağlı müessese müdürlükleri otuz altı ay taksitlendirip, en az otuz
altıda 1’ini peşin yatırıp onunla beraber elektriklerin açılması…
MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Onu da yapamadığı için zaten…
ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) – Bakın, ama arkadaşlar, otuz altıda
1’ini yatıramazsa…
YAŞAR AĞYÜZ
(Gaziantep) – Sayın Bakan, var zaten. Sorunu çözmüyor.
ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) – Borcu 36 bin TL, eğer otuz altıda
1’ini yatıramazsa…
Arkadaşlar, biz
bir sistematik koyuyoruz. Bu koyduğumuz sistematikte şuna dikkat etmemiz lazım…
YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep)
– O var zaten.
ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Devamla) – Biz kolaylık göstereceğiz ama bu
kolaylığın da istismar edilmemesi lazım. O yüzden yeni bir düzenleme getirmek
durumundayız. Bununla alakalı çalışmalarımızı yaptık ve geçmişe dönük ise
-bakın- 2005 yılında Bakanlar Kurulu kararıyla borcu olmayan abonelere kilovat
saat başına 1,7 kuruş civarında bir indirim yapıldı. Bu da
zamanında parasını ödeyenlere haksızlık yapmamak açısından.
Bu açıdan, ben iktidarıyla muhalefetiyle bu konudaki yapılacak
çalışmalara hep beraber destek olmamız gerektiğini sunuyorum ve bölgeler
itibarıyla -merak edersiniz diye belki, bahsetmek isterim- şu anda sulamada
tüketim ve alacakların yoğun olduğu bölgeler itibarıyla 2008 yılında Meram
bölgesinde yaklaşık 1,4 milyar kilovat saat, Dicle bölgesinde 728 milyon
kilovat saat, Gediz bölgesinde takribî 500 milyon kilovat saat, Toroslar’da 450 milyon, Osmangazi’de 240 milyon, Akdeniz
Bölgesi’nde 200 milyon, Fırat bölgesinde de 128 milyon kilovat saat olmak üzere
bir tüketim gerçekleşmiş durumda.
Bu tüketimlere
bağlı olarak kimler ne kadar, hangi bölgede borçlarını ödeyememişler dersek:
Meram bölgesinde 540 milyon TL civarında alacak var, Dicle bölgesinde 1,2
milyar TL, Gediz’de 100 milyon, Toroslar’da 179 milyon,
Osmangazi’de 27 milyon TL. Dikkat ederseniz, Fırat bölgesinde çok fazla
elektrik kullanılmış olmasına rağmen, diğer kısımlarda cazibeyle sulamalar
olduğu için oralardaki ödeme miktarlarında bir sıkıntı yok. Yani cazibeyle
sulamayla elektrik kullanarak sulama arasındaki farkı burada da görmüş
oluyoruz.
Ben, bütün bu
duygu ve düşünceler içerisinde yapacağımız düzenlemeyle beraber inşallah daha
rahat ödenebilir bir imkân oluşturulmasını teminen
hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın
Bakanım, teşekkür ediyorum.
Sayın Aslanoğlu, size bir dakikalık bir süre vereyim.
Buyurun Sayın Aslanoğlu.
V.- AÇIKLAMALAR
1.- Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt
Aslanoğlu’nun, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner
Yıldız’ın gündem dışı konuşmaya verdiği cevaba ilişkin açıklaması ve Enerji ve
Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın cevabı
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, şu
anda kapalı olan elektrikleri bir an önce açın.
Herhâlde Sayın
Bakan beni duymuyor.
BAŞKAN –Sayın
Bakan duyuyor, duyuyor.
FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – Duymuyor, duymuyor.
BAŞKAN – Enerji
Bakanımız duyuyor. Ferit Mevlüt Aslanoğlu
“Beni duymuyor.” diyor da ben de diyorum ki “Sayın Bakan iki işi bir arada
yapar, hem konuşur hem dinler.” diyorum.
Buyurun.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Şu anda, yeni düzenleme yapana
kadar rica ediyoruz size hepimiz: İnsanların mahsulü yandı, hiç değilse
ürünlerini kaldırana kadar kapalı olan elektrikleri lütfedip açar mısınız.
BAŞKAN – Sayın Aslanoğlu, teşekkür ediyorum.
Bir de Sayın Ağyüz’ün bir talebi var.
Sayın Ağyüz, buyurun efendim.
2.- Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün,
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın gündem dışı konuşmaya verdiği
cevaba ilişkin açıklaması ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın
cevabı
YAŞAR AĞYÜZ
(Gaziantep) – Sayın Başkanım, benimki de aynı mealde.
Sayın Bakanım,
bizim Gaziantep bölgesinde sulama suyu elektrikleri kesik olduğu için ürünler
sulanamıyor, büyük mağduriyet var. Bu sizin dediğiniz düzenleme zaten var ama
bunu karşılayacak güç çiftçide olmadığı için bunu yatırıp açamıyor, o nedenle
yeni bir düzenlemeye ihtiyaç var. Yani faizlerinin yeniden düzenlenip yeni bir
yapılandırmaya ihtiyaç var. Diğer şeyleri çözüyoruz, bazı sorunları çözüyoruz.
Çiftçiler de büyük kesim. Gerçekten bu mevsimi böyle geçirirlerse çok ürün heba
olacak.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Ağyüz.
Sayın Bakanım,
eklemek istediğiniz bir konu varsa buyurun efendim.
ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar;
tabii bu hususla alakalı, bildiğiniz gibi Maliye Bakanlığına bağlı normalde
TEDAŞ kurumsal olarak ancak fiili olarak Maliye Bakanımızla beraber, tabii hep
beraber -bu ülkemizin meselesi- ve bununla alakalı da kovuşturacağız.
Geçen hafta
içerisinde gerek Malatya bölgesi için gerekse Gaziantep bölgesi için, her
bölgemizde yapılan çalışmalarla alakalı Hazinenin, Maliyenin, Enerji
Bakanlığının hep beraber olduğu bir ortamda bunu değerlendirdik. Biraz önce
bahsettiğim gibi 2,5 milyar TL civarında alacak var.
Değerli
arkadaşlar, bir kere enerji KİT’leri kendi arasındaki alışverişi mutlaka
sıhhatli bir şekilde yapmak durumunda. Bunun için de nakit akışının
olabildiğince sağlıklı olması lazım ancak tarımsal sulama borçlarıyla alakalı
vatandaşımızın hassasiyetini ve içinde bulunduğu sıkıntıyı anlıyoruz.
Şimdi ne yapmamız
lazım? Bir kere TEDAŞ müessese müdürlüklerine, arkadaşlarımıza şunu söyledik:
Gelen çiftçimize mutlaka kolaylık sağlayalım ancak ödeme planıyla alakalı da
lütfen çiftçilerimiz bir plan sunsunlar. Desinler ki: “Biz bu borcu otuz altı
ayda, şu taksitlerle yatırabiliriz.” İlle eşit taksitlerle olması
gerekmeyebilir, otuz altı ay eşit taksit de isteyebilir. Ama takdir edersiniz
ki otuz altı ay taksitin bir tane taksitini en az yatırarak bu elektriğin
açılmasını sağlamaları gerekir. Bununla alakalı arkadaşlarımız olabildiğince
hassasiyetlerini koruyorlar ve kolaylık da gösteriyorlar. Birçok bölge için
konuştuğumuz, TEDAŞ Genel Müdürümüzle ve müessese müdürlerimizle konuştuğumuzda
da bu kolaylıkları gösterdiklerini söylediler. Bu kolaylıklar devam edecek ve
aynı zamanda faizle alakalı yapılandırmalarda -biraz önce bahsettiğim gibi-
ödeme yapanlara da haksızlık yapmamak açısından makul bir düzeye indirilip hem
faizleri hem de anaparaları uzun döneme taksitlendirilecektir.
Arz ediyorum
Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Bakanım.
Sayın
milletvekilleri, gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel
Kurula sunuşları vardır.
Sözlü soru
önergesinin geri alınmasına dair bir tezkere vardır, okutuyorum:
VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Önergeler
1.- Gaziantep Milletvekili Hasan Özdemir’in (6/1353,
6/1355, 6/1356, 6/1368) esas numaralı sözlü sorularını geri aldığına ilişkin
önergesi (4/142)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Gündemin Sözlü Sorular Kısmının 452, 454, 455 ve 469 sıralarında
yer alan (6/1353, 1355, 1356 ve 1368) esas numaralı sözlü soru önergelerimi
geri alıyorum.
Gereğini saygılarımla arz ederim.
Hasan
Özdemir
Gaziantep
BAŞKAN – Sözlü soru önergeleri geri verilmiştir.
Meclis araştırması açılmasına ilişkin üç önerge vardır, ayrı ayrı okutuyorum:
B) Meclis
Araştırması Önergeleri
1.- Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu ve 23
milletvekilinin, belediyelere kamu paylarının dağıtımı konusunun araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/417)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Türkiye'de 16 adet Büyükşehir Belediyemiz kurulmuş, bu
Belediyelerimiz ile diğer il Belediyelerimiz, farklı iki yasa ile yönetilmekte,
kamudan aktarılan paylar ise kendi kanunlarına göre yapılmaktadır. Kamu
kaynakları nüfusa göre aktarılmakta ancak Büyükşehir Belediyelerine diğer il
belediyelerine göre çok yüksek kaynak aktarılmaktadır. Mevcut Büyükşehirlerin
olduğu bazı illerin merkez nüfusları çok düşük olmasına karşın bu illerimize
30-
Büyükşehir Belediyeleri ile il Belediyeler arasında kamu payları
dağıtımının haksız ve adaletsiz olduğu açıkça görülmektedir. Anayasanın 98.
Maddesi ile İç Tüzüğün 104. ve 105. Maddeleri uyarınca bir Meclis Araştırması
açılmasını arz ederim.
1) Ferit Mevlüt Aslanoğlu
(Malatya)
2) Atila Emek (Antalya)
3) Mehmet Şevki Kulkuloğlu (Kayseri)
4) Yaşar Tüzün (Bilecik)
5) Rasim Çakır (Edirne)
6) Tekin Bingöl (Ankara)
7) Ali Rıza Öztürk (Mersin)
8) Tansel Barış (Kırklareli)
9) Gürol Ergin (Muğla)
10) Şevket Köse (Adıyaman)
11) Ergün Aydoğan (Balıkesir)
12) Turgut Dibek (Kırklareli)
13) Nesrin Baytok (Ankara)
14) Gökhan Durgun (Hatay)
15) Abdulaziz Yazar (Hatay)
16) Sacid Yıldız (İstanbul)
17) Akif Ekici (Gaziantep)
18) İsa Gök (Mersin)
19) Tayfur Süner (Antalya)
20) Mehmet Ali Özpolat (İstanbul)
21) Ali Rıza Ertemür (Denizli)
22) Mevlüt Coşkuner
(Isparta)
23) Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
24) Ali Koçal (Zonguldak)
2.- Niğde Milletvekili Mümin İnan
ve 20 milletvekilinin, tarım arazilerinin kullanım durumunun araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/418)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Gerekçesini ekte sunduğumuz, ülkemizdeki genç nüfusun
yoğunluğu ve nüfus artış hızımız dikkate alındığında, vatandaşlarımızın gıda
güvenliğinin sağlanması ve gelecek nesillere yaşanabilir bir ülke
bırakabilmemiz için, tarım arazilerimizin bugünkü durumu, uluslararası işbirliği
anlaşmaları çerçevesinde veya gerçek ve tüzel kişiler aracılığıyla ne kadarının
yabancı ülke, kişi ve kurumlarına satıldığının veya uzun süreli kullanımlarına
tahsis edildiğinin araştırılıp tespit edilmesi, alınması gereken tedbirlerin ve
bunlara ilişkin yapılacak düzenlemelerin ele alınabilmesi için Anayasa'nın
98'inci, iç Tüzük'ün 104 ve 105'inci maddeleri gereğince Meclis Araştırması
açılmasını arz ve teklif ederiz.
1) Mümin İnan (Niğde)
2) Oktay Vural (İzmir)
3) Mehmet Akif Paksoy (Kahramanmaraş)
4) Sabahattin Çakmakoğlu (Kayseri)
5) D. Ali Torlak (İstanbul)
6) Şenol Bal (İzmir)
7) Cemaleddin Uslu (Edirne)
8) Beytullah Asil (Eskişehir)
9) Tunca Toskay (Antalya)
10) H. Hamit Homriş (Bursa)
11) Yılmaz Tankut (Adana)
12) Abdülkadir Akcan (Afyonkarahisar)
13) Muharrem Varlı (Adana)
14) Recep Taner (Aydın)
15) Rıdvan Yalçın (Ordu)
16) Necati Özensoy (Bursa)
17) Faruk Bal (Konya)
18) Kemalettin Nalcı (Tekirdağ)
19) Süleyman Lâtif Yunusoğlu (Trabzon)
20) İsmet Büyükataman (Bursa)
21) Mehmet Şandır (Mersin)
Gerekçe:
Bir cm toprağın oluşabilmesi için 400 seneye ihtiyaç olduğu, tarım
yapılabilmesi için ise, en az
Nüfusumuzun üçte birini barındıran bu alanda, son yıllarda
uygulanan ekonomik politikalar sonucu, tarım adeta sömürüye açılmış, iç ve dış
ticaret hareketleri tarımın aleyhine işleyecek şekilde kurgulanarak, tarım
sektöründen diğer sektörlere sermaye aktarımı devlet eliyle
gerçekleştirilmiştir. Üretici yüksek faiz ve girdi maliyetine karşılık düşük
fiyat kıskacıyla üretim yapamaz hale getirilip sektörü terk etmeye
zorlanmıştır. Ülkemiz için yaşamsal bir öneme sahip olmasına
rağmen, geçmiş yıllarda tarıma kazandırılan kurumsal kimlikler ve koruma
tedbirleri özelleştirme ve aşırı liberal uygulamalar yoluyla kaldırılarak, iç
ve dış piyasalara karşı kendi ekonomik örgütlenmesini tamamlayamayan Türk
çiftçisi, dünya piyasalarında AB'nin, ABD'nin ve hatta Uzak Doğunun örgütlenmiş
ve bazı tarım mallarında aşırı üretime ulaşmış üreticileriyle rekabete itilerek
borç batağına sürüklenmiştir. Bu politikalar sonucu maalesef ülkemiz
tarımsal üretimde kendine yetebilen ülkeler arasından tarım ürünleri ithal eden
ülkeler kategorisine gerilemiştir.
Yeterli miktarda gıdanın üretilmesi, bu yeterli miktardaki gıdanın
istikrarlı bir şekilde dağıtılması ve ihtiyaç duyanların bu gıdalara hem
ekonomik hem fiziksel olarak güvenli şekilde erişiminin güvence altına
alınması, Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) tarafından tanımlanan
"gıda güvenliği" kavramının en önemli şartları arasında
sayılmaktadır.
Yapılan araştırmalara göre ülkemizdeki tarım arazisi
potansiyelinin 28 milyon hektar olduğu bunun yaklaşık 18 milyon hektarının
tarımsal amaçla kullanıldığı ancak kalan miktarın hızla sanayi ve konut alanı
olarak yapılaşmaya açıldığı ve ne kadarının yabancı ülke kurum ve
kuruluşlarının kullanımında olduğunun net olarak bilinmediği ifade
edilmektedir. Bu sebeple ülkemiz genelinde tarım arazilerinin envanterinin çıkarılmasına, ne kadarının kamunun ne
kadarının üreticilerin tasarrufunda bulunduğu, uluslararası işbirliği
anlaşmaları çerçevesinde veya gerçek ve tüzel kişiler aracılığıyla ne kadarının
yabancı ülke, kişi ve kurumlarına satıldığının veya 10 yıldan uzun süreli
kullanımlarına tahsis edildiğinin net bir şekilde ortaya çıkarılarak, ülkemizin
gıda güvenliği açısından, uygulanan tarım politikalarının gözden geçirilip,
yeni tarım politikalarının geliştirilmesine ihtiyaç vardır.
Yukarıda açıklanan sorunların çözümü için alınacak tedbirlerin
belirlenmesi amacıyla bir Meclis Araştırması açılması gerekmektedir.
3.- Mersin Milletvekili Akif Akkuş
ve 20 milletvekilinin, kamyoncu esnafının sorunlarının araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/419)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Ülkemizde yük taşımacılığının yüzde 91’i kara yolu üzerindeki
kamyon olarak bilinen taşıt araçları ile yapılmaktadır. Türkiye, Avrupa ile
Asya ve Yakın Doğu ülkeleri arasında transit geçişe sahne olan bir ülkedir. Bu
yüzden ülkemiz kara yollarında güvenli ve düzenli bir trafiğin sağlanmasında
“Kamyonlar ve kamyoncu esnafının sıkıntıları” konulu Anayasa’mızın 98 ve İç
Tüzük’ün 104 ve 105’inci maddeleri gereğince bir Meclis araştırma Komisyonu
kurulmasını arz ve teklif ederiz.
1) Akif Akkuş (Mersin)
2) Mustafa Kemal Cengiz (Çanakkale)
3) D. Ali Torlak (İstanbul)
4) Reşat Doğru (Tokat)
5) Süleyman Lâtif Yunusoğlu (Trabzon)
6) Hakan Coşkun (Osmaniye)
7) H. Hamit Homriş (Bursa)
8) Ali Uzunırmak (Aydın)
9) Alim Işık (Kütahya)
10) İsmet Büyükataman (Bursa)
11) Ertuğrul Kumcuoğlu (Aydın)
12) Cemaleddin Uslu (Edirne)
13) Yılmaz Tankut (Adana)
14) Muharrem Varlı (Adana)
15) Münir Kutluata (Sakarya)
16) Erkan Akçay (Manisa)
17) Bekir Aksoy (Ankara)
18) Şenol Bal (İzmir)
19) Mümin İnan (Niğde)
20) Recep Taner (Aydın)
21) Mehmet Şandır (Mersin)
Gerekçe:
Türkiye’de yük taşımacılığının % 91’i kara yolu üzerinde
kamyonlarla yapılmaktadır. Ülkemizde, kara yolu taşımacılığı için gerekli
belgelere sahip yaklaşık 400 bin kamyon bulunmaktadır.
Özellikle ülkemiz gibi demir yolu ve deniz yollarının yetersiz
olduğu ülkelerde uzun mesafeler dâhil, kamyon taşımacılığının yapılması
kaçınılmazdır. Demir yolu ve deniz yolu taşımacılığında da ayrıca kamyon
taşımacılığına ihtiyaç duyulmaktadır. Yani yükleme alanındaki bir malın
istasyon ve limana ulaştırılmasında kamyon kullanıldığı gibi, yük boşaltma
alanından onun pazar veya kullanıcıya ulaştırılmasında da kamyon taşımacılığına
ihtiyaç duyulmaktadır.
Kamyon taşımacılığı yapan vatandaşların çoğu kendisi ve ailesinin
imkânlarını zorlayarak bir kamyona sahip olmuş ve bin bir meşakkatle
kamyonculuk mesleğini yerine getirmektedirler. Bu esnafın karşılaştığı
meşakkatin başında tabiat şartları gelmekle birlikte, daha çok yol güvenliğini
sağlayan trafik görevlilerinden şikâyet etmektedirler. Ancak mecbur oldukları
için de bu mesleği yapmak zorundadırlar. Son zamanlarda kazançlarının çok
düştüğünü, borçlarını ödemede zorlandıklarını bunun sonucunda da icralık
olduklarını belirtmektedirler. En büyük şikâyet ve korkuları da icradan dolayı,
yükü ile birlikte, herhangi bir noktada araçlarının durdurulması ve aracın
bağlanmasıdır. Hemen her gün bu konuyla ilgili şikâyetler ve yardım isteyen
feryatlarla karşılaşmaktayız.
Kamyoncu esnafı, ağır bir vergi yükü altında bulunduğunu, birkaç
yıl öncesine kadar araçların net ağırlıklarına göre vergilendirilmeleri söz
konusu iken, bugün azami toplam ağırlık üzerinden vergilendirildikleri
belirtilmekte ve bunun adil olmadığı konusunda şikâyete konu olmaktadır.
K belgesi sorunu olarak adlandırılan konu da, hem bu belge
karşılığında para alınması, hem de K1, K2, K3 diye belgelerin ayrıldığı,
bununda esnafı mağdur ettiği iddia edilmektedir. Yani ev eşyası taşınması için
verilen K3 belgesine sahip bir kamyon, Antalya'ya ev eşyası götürmüş, gelirken
de bir miktar sebze yüklemiş ise, cezai müeyyide uygulanmaktadır. Bu kamyoncu
esnafını mağdur ettiği gibi, ev eşyası taşıyanı da, mağdur edecektir. Bu yüzden
ayrı ayrı, K belgesi yerine tek tip K belgesi
verilmesi uygun olur.
SRC (Mesleki Yeterlilik Belgesi), odalar eğitim vererek esnafa bu
belgeyi vermekte idi (Ticari Taşıt Belgesi adı altında) 10.05.2006’da bunlar
iptal edildi ve yerine SRC belgeleri önce Bakanlıkça (Ulaştırma) daha sonra da
özel kurslarla bu belgeler 450 TL karşılığında verilmektedir. Odalar tarafından
verilmesi uygun görülmektedir.
Kantar uygulaması az da olsa baş ağrıtmaktadır. Kantarın olmadığı
bir mekânda yüklenen yükün miktarı olduğundan fazla gelebilmektedir. Bu da
önemli bir ceza konusu olmaktadır. Yükü verenin bu konudan sorumlu tutulması,
fazla yüke engel olacaktır.
Kamyon kullanacakların yaşı 63 olarak sınırlanmıştır. Hâlbuki
otomobil kullananlarda böyle bir sınırlama bulunmamaktadır. Bu da adil bir
uygulama değildir. Psikoteknik uygulaması adı
altında, her beş yılda bir kontrolden geçirilen kamyoncu esnafının, işini yapıp
yapamayacağı da, zaten ortaya çıkmaktadır.
Kamyonculuk faaliyeti bir aile işletmesidir. En az iki kişiden
meydana gelen ortak bir çalışma ile gerçekleşmektedir. Bu yüzden diğer iş
kollarındaki işletmelere ne gibi, işletme kolaylığı ve vergi indirimi
uygulanıyorsa kamyoncu esnafına da uygulanmalıdır. Kamyoncu esnafı, yakıt alır,
vergi öder, lastik alır vergi öder, parça alır vergi öder, ayrıca gelir vergisi
öder. Kısaca kullandığı mesleki her ihtiyaç malzemesi vergiye tabidir. Bu
açıdan değerlendirildiğinde, genel bütçeye, kamyoncu esnafı azımsanmayacak
miktarda gelir katkısında bulunmaktadır. Kamyoncu esnafına teşvik ne olabilir?
Yakıt'ta, parça alımında, lastik alımında ve taşıdığı yük miktarında olabilir.
Bütün bunlar, kamyoncu esnafının durumunu düzelteceği kanısını taşımaktayım.
BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergeler gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması açılıp
açılmaması konusundaki görüşmeler sırası geldiğinde yapılacaktır.
Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu Başkanlığının bir tezkeresi
vardır, okutup oylarınıza sunacağım.
C)
Tezkereler
1.- Kadın Erkek Fırsat Eşitliği
Komisyonu Başkanlığının, Türkiye Büyük Millet Meclisinin tatilde bulunduğu
dönemde de komisyon çalışmalarını sürdürmesine ilişkin tezkeresi (3/851)
24/06/2009
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Türkiye Büyük Millet Meclisi Kadın Erkek Fırsat Eşitliği
Komisyonunun 23 üncü Dönem 3 üncü Yasama Yılının 24 Haziran 2009 tarihli 3 üncü
toplantısında;
Görev alanına giren gelişmelere ivedilikle müdahale edebilmek
amacıyla Komisyonun, TBMM’nin tatilde olduğu dönemde çalışmasına karar
verilmiştir. TBMM İçtüzüğünün 25 inci maddesi uyarınca gereğini müsaadelerinize
arz ederim.
Güldal Akşit
İstanbul
Komisyon
Başkanı
BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
İnsan Hakları İnceleme Komisyonu Başkanlığının bir tezkeresi
vardır, okutup oylarınıza sunacağım.
2.- İnsan Haklarını İnceleme
Komisyonu Başkanlığının, Türkiye Büyük Millet Meclisinin tatilde bulunduğu
dönemde de komisyon çalışmalarını sürdürmesine ilişkin tezkeresi (3/852)
24.06.2009
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Komisyonumuzun 23’üncü Dönem 3’üncü Yasama Yılı 24 Haziran 2008
tarihli 28’inci toplantısında; “Ülkemizde ve dünyada meydana gelebilecek
Komisyonun görev alanına giren gelişmelere ivedilikle müdahale edilebilmesini
sağlamak amacıyla Komisyonun, TBMM’nin tatilde olduğu dönemde çalışmasına” karar
verilmiştir.
TBMM İçtüzüğünün 25. maddesi uyarınca gereğini müsaadelerinize arz
ederim.
Prof.
Dr. M. Zafer Üskül
Mersin
Komisyon
Başkanı
BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 13.55
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.10
BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat
PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Murat ÖZKAN
(Giresun), Fatma SALMAN KOTAN (Ağrı)
BAŞKAN – Saygıdeğer milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 110’uncu Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
Danışma Kurulunun bir önerisi vardır, okutup oylarınıza sunacağım.
VII.- ÖNERİLER
A)
Danışma Kurulu Önerileri
1.- Türkiye Büyük Millet
Meclisinin, İç Tüzük’ün 10’uncu ve 11’inci maddeleri gereğince Başkan ve diğer
Başkanlık Divanı üyelerini seçmek üzere 4/8/2009
tarihinde toplanmasına; TBMM Başkan adaylığı için başvuru tarihine, Başkanlık
Divanı üye sayısına ve görev yerleri dağılımına; TBMM Başkanı seçiminin
turlarının yapılacağı gün ve birleşimlere; TBMM Başkanı seçiminin
tamamlanmasından sonra Başkanlık Divanının diğer üyelerinin de seçiminin
yapılmasına; bu birleşimlerde çalışma süreleri dolduğu takdirde çalışma
sürelerinin seçim ve oylamaların tamamlanmasına kadar uzatılmasına; gündemdeki
sıralama ile Genel Kurulun, 25/6/2009 tarihli birleşimde 415 sıra sayılı Kanun
Teklifi’nin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar çalışmaların sürdürülmesine,
tamamlanması hâlinde 26/6/2009 Cuma günü Genel Kurulun toplanmamasına ilişkin
Danışma Kurulu önerisi
Danışma
Kurulu Önerisi
No: 63 Tarihi:
25.6.2009
Danışma Kurulunun 25 Haziran 2009 Perşembe günü (bugün) yaptığı
toplantıda, aşağıdaki önerilerin Genel Kurulun onayına sunulması uygun
görülmüştür.
|
|
|
Köksal Toptan |
|
|
|
Türkiye Büyük
Millet Meclisi |
|
|
|
Başkanı |
|
Adalet ve
Kalkınma Partisi |
|
Cumhuriyet Halk
Partisi |
|
Grubu Başkan
Vekili |
|
Grubu Başkan
Vekili |
|
Mustafa Elitaş |
|
Kemal Kılıçdaroğlu |
|
Milliyetçi
Hareket Partisi |
|
Demokratik
Toplum Partisi |
|
Grubu Başkan
Vekili |
|
Grubu Başkan
Vekili Adına |
|
Mehmet Şandır |
|
Bengi Yıldız |
Öneriler:
Türkiye Büyük Millet Meclisinin, İçtüzüğün 10 uncu ve 11 inci
maddeleri gereğince Başkan ve diğer Başkanlık Divanı üyelerini seçmek üzere 4/8/2009 tarihinde toplanması,
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan adaylığı için başvuruların, 30/7/2009 ila 3/8/2009 günü saat 24.00'e kadar Başkanlık
Divanına yapılması,
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık Divanının Başkan
dâhil 17 üyeden kurulması ve görev yerleri dağılımının; Adalet ve Kalkınma
Partisi Grubuna 2 Başkan Vekili, 5 Kâtip Üye, 3 İdare Amiri; Cumhuriyet Halk
Partisi Grubuna 1 Başkan Vekili, 1 Kâtip Üye, 1 İdare Amiri; Milliyetçi Hareket
Partisi Grubuna 1 Başkan Vekili, 1 Kâtip Üye; Demokratik Toplum Partisi Grubuna
1 İdare Amiri şeklinde olması,
TBMM Başkanı seçiminin 1 inci ve 2 nci
turlarının 4/8/2009 tarihli birleşimde, 2 nci turda Başkanın seçilememesi durumunda seçimin 3 üncü ve
4 üncü turlarının 5/8/2009 tarihli birleşimde yapılması,
TBMM Başkanı seçiminin tamamlanmasından sonra Başkanlık Divanının
diğer üyelerinin de seçiminin yapılması,
Bu birleşimlerde çalışma süreleri dolduğu takdirde çalışma
sürelerinin seçim ve oylamaların tamamlanmasına kadar uzatılması,
353 sıra sayılı kanun tasarısının gündemin "Kanun Tasarı ve
Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının 4 üncü sırasına
alınması, 366 sıra sayılı Kanun Tasarısının bu kısmın 5 inci sırasına alınması,
Gelen kâğıtlar listesinde yayımlanan ve bastırılarak dağıtılan 415
Sıra Sayılı Teklifin 48 saat geçmeden gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri
ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının 6 ncı
sırasına alınması ve diğer işlerin sırasının buna göre teselsül ettirilmesi,
25/6/2009 tarihli
birleşimde 415 sıra sayılı kanun teklifinin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar
çalışmaların sürdürülmesi, 415 sıra sayılı kanun teklifinin görüşmelerinin bu
birleşimde tamamlanması halinde 26/6/2009 Cuma günü Genel Kurulun toplanmaması,
Önerilmiştir.
BAŞKAN – Danışma Kurulu önerisi üzerinde söz talebi yok.
Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
Saygıdeğer milletvekilleri, aldığınız karar gereğince gündemin
“Seçim” kısmına geçiyoruz.
VIII.- SEÇİMLER
A)
Sayıştay Birinci Başkanlığı ve Sayıştay Üyeliklerine Seçim
1.- Sayıştay Birinci Başkanlığına
seçim (S. Sayısı : 413) (x)
BAŞKAN - Bu bölümde yer alan Sayıştay Birinci Başkanlığı ve boş
bulunan 6 üyelik için seçim yapacağız.
Sayın milletvekilleri, önce, 832 numaralı Sayıştay Kanunu’nun
5’inci maddesi hükmü uyarınca Sayıştay Birinci Başkanlığı için gizli oyla seçim
yapılacaktır.
Sayıştay Başkan ve Üyeleri Ön Seçim Geçici Komisyonunca Sayıştay
Birinci Başkanlığı için belirlenen 2 adayın adları birleşik oy pusulaları
şeklinde düzenlenerek Başkanlıkça bastırılmıştır.
Toplantı ve karar yeter sayısı mevcut olmak şartıyla, seçimde 2
adaydan oylamada mevcudun salt çoğunluğunun oyunu alan aday Sayıştay Birinci
Başkanlığına seçilmiş olacaktır.
Gizli oylamanın ne şekilde yapılacağını arz ediyorum:
(x) 413 S. Sayılı
basmayazı tutanağa eklidir.
Komisyon ve hükûmet sıralarında
yer alan kâtip üyelerden komisyon sırasındaki Kâtip Üye Adana’dan başlayarak
Denizli’ye kadar (Denizli dâhil) ve Diyarbakır’dan başlayarak İstanbul’a kadar
(İstanbul dâhil) hükûmet sırasındaki Kâtip Üye ise
İzmir’den başlayarak Mardin’e kadar (Mardin dâhil) ve Mersin’den başlayarak
Zonguldak’a kadar (Zonguldak dâhil) adı okunan milletvekiline mühürlü oy
pusulasıyla zarf verecek ve milletvekilini yoklama cetvelinde işaretleyecektir.
Oyunu kullanacak sayın milletvekili
birleşik oy pusulasını ve zarfı aldıktan sonra oy hücresine girecek, oy pusulasında
adları yazılı adaylardan hangisine oy verecekse o adayın karşısındaki kareyi
çarpı işaretiyle işaretledikten sonra pusulasını hücrede zarfa koyacak,
bilahare hücreden çıkacak ve Başkanlık Divanı kürsüsü önüne konulan oy kutusuna
zarfı atacaktır.
Sayın üyelerin oylamada dikkat edecekleri hususları arz ediyorum:
Hücrelere aynı renk tükenmez kalemler konulmuştur. Sayın üyeler bu kalemleri
kullanacaklardır. Aynı zarftan birden çok oy pusulası çıktığı veya her iki
adayın işaretlenmiş olduğu hâllerde bu oy pusulaları geçersiz sayılacaktır.
Ayrıca, oy pusulularında oyun kime ait olduğunu belirleyecek bir işaret, imza,
karalama ve hücrelerdeki kalemlerden başka renkte kalem kullanma gibi
durumlarda oy geçersiz sayılacaktır. Geçerli oy hiçbir surette işaret taşımayacaktır.
Oy pusulaları ve zarfları sayın kâtip üyelere verildi.
Oylamanın sayım ve dökümü için ad çekmek suretiyle beş kişilik bir
tasnif komisyonu tespit edeceğim:
Sayın Fuat Bol burada mı efendim? Yok.
Sayın Haluk İpek? Burada.
Sayın Zekeriya Akıncı? Yok.
Sayın Faik Öztrak? Burada.
Sayın Suat Kılıç? Yok.
Sayın Medeni Yılmaz? Yok.
Sayın Öznur Çalık? Yok.
Sayın Kayhan Türkmenoğlu? Yok.
Sayın Kâzım Ataoğlu? Yok.
Sayın Cevdet Selvi? Yok.
Sayın Abdulaziz Yazar? Yok.
Sayın Mehmet Serdaroğlu? Yok.
Sayın Lutfi Elvan? Burada.
Sayın Turgut Dibek? Yok.
Sayın Mustafa Cihan Paçacı? Yok.
Sayın Saadettin Aydın? Burada.
Sayın Necat Birinci? Burada.
Sayın milletvekilleri, oylamaya Adana ilinden başlıyoruz.
(Oyların toplanmasına başlandı)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Genel Kurulda bulunup da oyunu
kullanmayan milletvekili arkadaşlarımız varsa lütfen oylarını kullansınlar
efendim.
Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, tekrarlamak ihtiyacını
hissediyorum: Oyunu kullanmayan arkadaşlarımız varsa lütfen oylarını kullansınlar
efendim.
(Oyların toplanmasına devam edildi)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı
Sayın Ömer Dinçer’in yerine Devlet Bakanı Sayın
Cevdet Yılmaz, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Sayın Cemil Çiçek’in yerine
Adalet Bakanı Sayın Sadullah Ergin oy
kullanmışlardır.
(Oyların toplanmasına devam edildi)
BAŞKAN - Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, oyunu kullanmayan
milletvekili arkadaşımız var mı efendim?
Oy verme işlemi tamamlanmıştır. Kupaları kaldıralım.
Tasnif Komisyonumuz lütfen yerlerini alsınlar efendim.
Tasnif Komisyonu üyeleri: Sayın Haluk İpek, Ankara Milletvekili;
Sayın Faik Öztrak, Tekirdağ Milletvekili; Sayın Lutfi Elvan, Karaman Milletvekili; Sayın Saadettin Aydın,
Erzurum Milletvekili; Sayın Necat Birinci, İstanbul Milletvekili.
Buyurun efendim.
(Oyların ayrımı yapıldı)
BAŞKAN – Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, Sayıştay Birinci
Başkanlığı için yapılan seçime ait tasnif komisyonu tutanağı gelmiştir,
okuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Sayıştay Birinci Başkanlığı için yapılan seçime 355 üye katılmış,
kullanılan oyların dağılımı aşağıda gösterilmiştir.
Saygıyla arz olunur.
|
|
Tasnif
Komisyonu |
|
|
|
|
Üye |
Üye |
Üye |
|
|
|
Haluk İpek |
Faik Öztrak |
Lutfi Elvan |
|
|
|
Ankara |
Tekirdağ |
Karaman |
|
|
|
Üye |
|
Üye |
|
|
|
Saadettin Aydın |
|
Necat Birinci |
|
|
|
Erzurum |
|
İstanbul |
|
|
Recai Akyel: 285
Nurşen Yapıcı: 68
Boş: 1
Geçersiz: 1
Toplam oy: 355
Buna göre, toplantıya katılanların salt çoğunluğunun oyunu alan
Sayın Recai Akyel Sayıştay Birinci Başkanlığına seçilmiştir. Kendisi için, Sayıştayımız için ve milletimiz için hayırlı olmasını
diliyorum, kendisini tebrik ediyorum. (Alkışlar)
2.- Sayıştayda
açık bulunan üyeliklere seçim (S. Sayısı :414) (x)
BAŞKAN – Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, şimdi Sayıştayda boş bulunan 6 üyelik için seçimlere başlıyoruz.
Bu seçim, İç Tüzük’ün 150’inci maddesine göre yapılacaktır.
Plan ve Bütçe Komisyonunca oluşturulan Sayıştay Üyeleri Ön Seçim
Geçici Komisyonu tarafından Sayıştay üyelikleri için boş üyelik sayısının 2
katı olarak kontenjan grupları dâhilinde belirlenen adayları içeren birleşik oy
pusulası Başkanlıkça bastırılmıştır.
(x) 414 S. Sayılı
basmayazı tutanağa eklidir.
Toplantı ve karar yeter sayısı mevcut olmak şartıyla,
Sayıştay Meslek Mensupları Kontenjan Grubu Listesi’nden en çok oyu alan 4 aday,
Maliye Bakanlığı Meslek Mensupları ile Diğer Meslek Mensupları Kontenjan
Grupları Listesi’nden ise en az 1’i Maliye Bakanlığı meslek mensuplarından
olmak üzere en çok oyu alan 2 aday Sayıştay üyeliğine seçilmiş olacaklardır.
Oylamanın ne şekilde yapılacağını tekraren arz ediyorum:
Herhangi bir tereddüde mahal vermemek için, Komisyon ve Hükûmet sıralarında yer alan kâtip üyelerden Komisyon
sırasındaki Kâtip Üye, Adana’dan başlayarak Denizli’ye kadar (Denizli dâhil) ve
Diyarbakır’dan başlayarak İstanbul’a kadar (İstanbul dâhil) Hükûmet
sırasındaki kâtip üyeler ise İzmir’den başlayarak Mardin’e kadar (Mardin dâhil)
ve Mersin’den başlayarak Zonguldak’a kadar (Zonguldak dâhil) adı okunan
milletvekilinin adını defterden işaretleyecek ve kendisine mühürlü birleşik oy
pusulası ve bir zarf verecektir. Adını ad defterine işaretlettiren ve mühürlü
birleşik oy pusulasını alan sayın üye, Sayıştay Meslek Mensupları Kontenjan
Grubu Listesi’nden 4 adayın, Maliye Bakanlığı Meslek Mensupları ile Diğer
Meslek Mensupları Kontenjan Grupları Listesi’nden ise en az 1'i Maliye
Bakanlığı meslek mensuplarından olmak üzere, toplam 2 adayın karşısındaki
kareyi çarpı (X) işaretiyle işaretleyecek ve oy pusulasını zarfa koyarak
Başkanlık Divanı kürsüsünün önünde yer alan oy kutusuna atacaktır.
Aynı zarftan birden çok oy pusulası çıkması hâlinde, bu oy
pusulalarının tamamı, Sayıştay Meslek Mensupları Kontenjan Grubu Listesi’nden
4’ten fazla adayın işaretlendiği oy pusulaları, Maliye Bakanlığı Meslek
Mensupları ve Diğer Meslek Mensupları Kontenjan Grupları Listesi’nden ise en az
1'i Maliye Bakanlığı meslek mensuplarından olmak üzere toplam 2'den fazla
adayın işaretlendiği oy pusulaları geçersiz sayılacaktır.
Bu hususlar birleşik oy pusulalarında dipnot olarak açıkça
belirtilmiştir.
Oy pusulaları ve zarfları sayın kâtip üyelere verilmiştir.
Oylamanın sayım ve dökümü için ad çekmek suretiyle beş kişilik bir
tasnif komisyonu tespit edeceğim:
Sayın Özkan Öksüz? Burada.
Sayın Mustafa Çetin? Yok.
Sayın Hulusi Güvel? Burada.
Sayın Malik Ecder Özdemir? Yok.
Sayın Sebahattin Karakelle?
Burada.
Sayın Akif Ekici? Burada.
Sayın Akif Akkuş? Yok.
Sayın Mehmet Günal? Burada.
Sayın Mehmet Günal, Sayın Özkan Öksüz,
Sayın Akif Ekici, Sayın Hulusi Güvel ve Sayın Sebahattin Karakelle tasnif
komisyonu üyeliğine seçilmişlerdir.
Oylamaya Adana ilinden başlıyoruz.
(Oyların toplanmasına başlandı)
BAŞKAN – Genel Kurulda oyunu kullanmayan milletvekili arkadaşımız
var mı efendim?
Kâtip üyelerimiz oylarını kullandı mı?
Evet, son olarak arkadaşlarımıza bir defa daha hatırlatmak
istiyorum. Oyunu kullanmayan milletvekili arkadaşlarımız, lütfen oylarını
kullansınlar efendim.
(Oyların toplanmasına devam edildi)
BAŞKAN – Oylama işlemi sona ermiştir.
Oy kupalarını kaldıralım.
Tasnif komisyonu üyesi arkadaşlarımız: Sayın Akif Ekici, Gaziantep
Milletvekili; Sayın Hulusi Güvel, Adana Milletvekili;
Sayın Özkan Öksüz, Konya Milletvekili; Sayın Sebahattin
Karakelle, Erzincan Milletvekili; Sayın Mehmet Günal, Antalya Milletvekili.
(Oyların ayrımı yapıldı)
BAŞKAN – Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, Sayıştayda
boş bulunan 6 üyelik için yapılan seçime ait tasnif komisyonu tutanağı
gelmiştir.
Tutanağı okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
414 sıra sayılı raporda belirlenen adaylardan Sayıştayda
boş bulunan 6 üyelik için yapılan seçime 353 üye katılmış, kullanılan oyların
3’ü geçersiz, 3’ü boş olup, geçerli oyların dağılımı aşağıda gösterilmiştir.
Saygıyla arz olunur.
|
|
Tasnif
Komisyonu |
|
|
|
Üye |
Üye |
Üye |
|
|
Özkan Öksüz |
Hulusi Güvel |
Sebahattin Karakelle |
|
|
Konya |
Adana |
Erzincan |
|
|
Üye |
|
Üye |
|
|
Akif Ekici |
|
Mehmet Günal |
|
|
Gaziantep |
|
Antalya |
|
Sayıştay Meslek Mensupları Kontenjan Grubu
Abdullah Şimşek 295
Beyami Özdemir 287
Rıdvan Güleç 255
Hicabi Dursun 250
Nükrettin Parlak 87
Sait Ayaz 77
Ahmet Okur 39
Ahmet Tezcan 13
Maliye Bakanlığı Meslek Mensupları ile Diğer Meslek Mensupları
Kontenjan Grupları
Mehmet Ali Özyer 321
Ali Karakaya 246
Rıdvan Aydın 93
Eyüp Kızılkaya 18
BAŞKAN – Saygıdeğer milletvekilleri, buna göre, Sayıştay Meslek
Mensupları Kontenjan Grubundan Abdullah Şimşek, Beyami
Özdemir, Rıdvan Güleç, Hicabi Dursun; Maliye
Bakanlığı Meslek Mensupları Kontenjan Grubundan Mehmet Ali Özyer;
Diğer Meslek Mensupları Kontenjan Grubundan da Ali Karakaya
Sayıştay üyeliklerine seçilmişlerdir.
Hayırlı olmasını diliyorum, kendilerine ve Sayıştay camiasına
hayırlar getirsin.
Saygıdeğer arkadaşlar, böylece seçim işlemi tamamlanmıştır.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 16.11
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 16.24
BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat
PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Yaşar TÜZÜN
(Bilecik), Fatma SALMAN KOTAN (Ağrı)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
110’uncu Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen
Diğer İşler" kısmına geçiyoruz.
1'inci sırada yer alan, Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet
Komisyonu Raporu'nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri
1.- Türk Ticaret Kanunu Tasarısı
ve Adalet Komisyonu Raporu (1/324) (S. Sayısı: 96)
BAŞKAN - Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
2’nci sırada yer alan, İmar Kanunu ile Bayındırlık ve İskân
Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve
Turizm Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.
2.- İmar Kanunu ile Bayındırlık ve
İskan Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında
Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Raporu (1/713) (S. Sayısı:
397)
BAŞKAN - Komisyon? Yok.
Ertelenmiştir.
3’üncü sırada yer alan, Bütçe Kanunlarında Yer Alan Bazı
Hükümlerin İlgili Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelere Eklenmesi ile Bazı
Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun
Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.
3.- Bütçe Kanunlarında Yer Alan
Bazı Hükümlerin İlgili Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelere Eklenmesi ile Bazı
Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun
Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/691) (S. Sayısı: 410) (*)
BAŞKAN – Komisyon? Yerinde.
Hükûmet? Yerinde.
Komisyon raporu 410 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.
Saygıdeğer milletvekilleri, alınan karar gereğince, bu tasarı İç
Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında görüşülecektir. Bu nedenle tasarı, tümü
üzerindeki görüşmeler tamamlanıp maddelerine geçilmesi kabul edildikten sonra
bölümler hâlinde görüşülecek ve bölümlerde yer alan maddeler ayrı ayrı oylanacaktır.
(x) 410 S. Sayılı
Basmayazı tutanağa eklidir.
Tasarının tümü üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
İstanbul Milletvekili Sayın Mustafa Özyürek, buyurun
efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) – Sayın Başkan,
saygıdeğer milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına 410 sıra sayılı
Yasa Tasarısı hakkında görüşlerimi açıklamak üzere söz almış bulunuyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, görüşmekte olduğumuz tasarı iki önemli
noktayı içeriyor: Bunlardan birincisi, 2009 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi’nde
yer alan bazı hükümlerin ilgili kanun ve kanun hükmünde kararnamelere
taşınması; ikinci nokta ise, çok sayıda yasada öngörülen değişiklikler. Yani
bir anlamda bir torba yasayla karşı karşıya bulunuyoruz.
Anayasa’nın 161’inci maddesinde “Bütçe kanununa, bütçe ile ilgili
hükümler dışında hiçbir hüküm konulamaz.” diye çok açık bir hüküm
bulunmaktadır. Bu açık hükme rağmen, geçtiğimiz yedi yıl içinde, AKP hükûmetleri her bütçe kanununa çok sayıda başka kanunu da
koymuşlardır. Bunun Anayasa’ya aykırılığı çok açıktır. O nedenle de biz her
bütçe kanunuyla ilgili Anayasa Mahkemesine dava açtık ve Anayasa Mahkemesi de o
bütçe kanunlarının ilgili hükümlerini iptal etti. Şimdi, Anayasa ortadayken,
Anayasa Mahkemesinin kararları ortadayken niçin hâlâ bu yola gidilir? Şimdi,
yapılan düzenleme, yani Bütçe Kanunu’na konulup da şimdi ilgili kanunlara
aktarılan hükümler, daha baştan ilgili kanunlarda değişiklik yapılması şeklinde
düzenlenebilir. Ne yazık ki bu hukuk dışılık yıllardır sürüp gitmektedir.
Anayasa’nın açık hükmüne rağmen sürüp gitmektedir. Anayasa Mahkemesinin net
kararlarına rağmen sürüp gitmektedir. O nedenle, biz, AKP Hükûmetinden,
Sayın Bakandan, bundan böyle hiç yoksa, Bütçe
Kanunu’na bütçeyle ilgili olmayan konularda bir hüküm konulmamasını rica
ediyoruz yani Anayasa’ya uymalarını rica ediyoruz ve hukuka saygılı olmalarını
bekliyoruz.
Bu yasa tasarısının bir diğer önemli noktası, pek çok kanunda
düzenlemeler yapıyor olması, yani bir anlamda bir torba yasa niteliğinde
olması. Burada değişiklik yapılan kanunların birbiriyle hiçbir ilgisi yok. O kadar
ki, İller Bankasının Teşkilat Kanunu’ndan bilmem belediyeler tarafından tahsil
edilecek olan elektrik tüketim vergisinin tahsiline kadar pek çok konu bu
torbaya doldurulmuştur. Bu torba yasalarla ilgili olarak da biz sürekli
itirazlarda bulunduk. Geçmişte de ne yazık ki AKP İktidarı, AKP hükûmetleri hep bu yola gitmişlerdir. O zaman
itirazlarımıza ilgili Bakanlar hak vermiştir ve demişlerdir ki: ”Bu son, bir
daha bu yola gitmeyiz.” Ama ne yazık ki şimdi gene aynı durumla karşı
karşıyayız. Peki, bunun sakıncası ne? Bunun sakıncası şu, arkadaşlarım: Her
biri ayrı tasarı olarak Türkiye Büyük Millet Meclisinin önüne gelmesi gereken
değişiklikleri, düzenlemeleri torba hâlinde topluca getirdiğiniz zaman, Türkiye
Büyük Millet Meclisi o tasarılarla ilgili hazırlık yapma, görüş ifade etme,
değerlendirme yapma fırsatını bulamıyor. Şimdi, yirmi dakikalık bir süre içinde
ben acaba kaymakamların sınav sistemiyle ilgili, torba kanundaki düzenleme ile
ilgili görüş mü açıklayacağım, İller Bankasının Teşkilat Kanunu’nda yapılan
değişikliklerle ilgili mi görüş açıklayacağım? E, bunların hepsiyle ilgili
görüş açıklamak mümkün değil, süreler de yetmez. Ayrıca, bu, Türkiye Büyük
Millet Meclisinde de arkadaşlarımızın belli konularda uzmanlıkları var. İller
Bankasıyla ilgili değerlendirme yapacak bir arkadaşımız erbaşların yakınlarının
sağlık giderlerinin nasıl karşılanacağı konusunda görüş açıklamayabilirler. O
bakımdan, bu torba kanunun getirilmesi çok yanlıştır, gerçekten Meclisin
çalışma yöntemlerine aykırıdır ve millî iradeye de bir anlamda saygısızlıktır.
Umarım Sayın Bakan, Sayın Şimşek yeni bir anlayışla Maliye Bakanlığını
yönetecektir ve bundan sonra bu tip torba yasalar karşımıza gelmeyecektir.
Değerli arkadaşlarım, bu torba yasalarda neler var, onların
içinden -biraz önce söylediğim gibi hepsiyle ilgili bir değerlendirme şansım
yok- torbadan birkaç konuyu seçmek suretiyle görüşlerimi sizlere anlatmaya
çalışacağım.
Şimdi burada, kaymakamların sınav yöntemi, işe alınması
konusundaki düzenlemeler, Danıştay Dava Daireleri Kurulu tarafından iptal
edilmiştir. Şimdi, Danıştay Dava Daireleri Kurulunun iptal ettiği bu
düzenlemeyi kanuna getirmek suretiyle yargıyı etkisiz kılmaya çalışıyoruz yani
yargının arkasından dolanıyoruz ve Danıştayı, verdiği
kararı yok saymaya çalışıyoruz. Bu, hukuka aykırıdır, kuvvetler ayrılığı
ilkesine aykırıdır.
Şimdi, buna benzer uygulamaya bu Mecliste ne yazık ki sık tanık
oluruz. Cargill diye bir firmanın biliyorsunuz
ruhsatıyla ilgili olarak sürekli yargı iptal kararı verir ama burada bir kanun
çıkarmak suretiyle o yargı kararını geçersiz kılarız. Biz, Cumhuriyet Halk
Partisi olarak Anayasa Mahkemesine giderek buradan çıkan yasanın iptalini
sağlarız çünkü iptali kaçınılmazdır, zaten yargı kararını, mahkeme kararını
geçersiz kılmak için yapılan bir düzenlemedir.
Burada da kaymakamların sınav yöntemiyle ilgili, işe alınışıyla
ilgili düzenlemeler Dava Daireleri Kurulundan iptal edilince şimdi, kanunla,
iptal edilen bu düzenleme yeniden getirilmeye çalışılmaktadır. Plan ve Bütçe
Komisyonunda bu konu görüşülürken belli bir uzlaşma, belli noktalarında hiç
yoksa sağlanmıştı. Mesela, Hükûmet tasarısında,
mülakata 4 kişi çağrılması yani 1 kişi alınacaksa 4 kişi çağrılması
öngörülmüştü. Plan ve Bütçe Komisyonunda bunun 2’ye düşürülmesi şeklinde bir
uzlaşma sağlanmış ve önümüze gelen raporda da “
Şimdi, değerli arkadaşlarım, bu yola giderseniz, bu, gruplar arası
uzlaşmayı torpilleyen bir yol olur. Plan ve Bütçe Komisyonunda muhalefetin
belli sayıda üyesi var. Muhalefetin topu yok, tüfeği yok. Bir görüşü ortaya
atıyoruz, o görüş, orada bulunan AKP’li arkadaşlarımız ve ilgili bakan
tarafından uygun görülünce bu rapora -Plan ve Bütçe Komisyonunun raporuna-
aynen geçiyor.
“Şimdi, biz orada böyle dedik ama, e,
Genel Kurulda başa döneriz.” Bunu ne yazık ki sık sık
yapıyor Adalet ve Kalkınma Partisi ve gruplar arasında Mecliste olması gereken
güveni sarsıyor. O nedenle ben rica ediyorum, bu noktalara geri dönmeyelim.
Değerli arkadaşlarım, bir başka düzenleme: Bu belediyeler
tarafından tahsil edilen elektrik ve gaz tüketim vergisi, 2009 yılı sonuna
kadar vergi daireleri tarafından tahsil edilsin diye bir düzenleme vardı. Yani
belediyelere ayrılan bir kaynağa merkezî idare göz koymuş, “2009 yılına kadar
tahakkuk edenleri ben tahsil edeyim.” demiş. Şimdi, bu tasarıyla onu 2010
yılına çekiyoruz, öteliyoruz. E bu da çok yanlış, belediyelerin gelir kaynağına
el koymak, göz koymak şeklinde bir şey olur.
Değerli arkadaşlarım, burada önemli bir düzenleme de borçlanma
limitleri. Biliyorsunuz Hükûmet, Bütçe Kanunu’ndaki
ödeneklerle tahsil edilmesi öngörülen gelir arasındaki fark kadar
borçlanabiliyordu. Bu da 2009 yılı bütçesi için 14 milyar liraydı, eski
rakamlarla söylersek 14 katrilyondu. Şimdi bunu bir değişiklik yaparak 74
katrilyona çıkarıyoruz. Peki, borçlanma limitlerini değiştiriyorsunuz ama
ortadaki bütçe, bütçe olma niteliğini kaybetmiş, bütün temel parametrelerinin
gerçekleşmeyeceği ortaya çıkmış bir bütçe. Bu bütçe hazırlanırken Türkiye'nin
yüzde 5 büyüyeceği öngörülmüştü. Ekim ayında, Plan ve Bütçe Komisyonunda
2008’in Ekiminde 2009 yılı bütçesini görüşürken biz orada sürekli ifade ettik
ki: “Kriz ortamı yaygınlaşıyor, bu bütçe hedeflerine ulaşmak mümkün değil. Bu
kadar vergi toplayamazsınız, bu kadar gelir elde edemezsiniz. Burada
öngörüldüğü gibi 14 katrilyon açıkla bu bütçeyi kapatamazsınız. Geliniz,
gerçekçi bir bütçe yapalım. Yüzde 5 kalkınma, büyüme mümkün değildir.” dedik,
onları dinletemedik. Yüzde 5 büyümeyi öngören 14 milyar açıkla bağlanacağı
öngörülen bir bütçeyi çıkardık ve şu anda da yasal olarak yürürlükte olan
bütçedir.
Bu bütçeyi revize etmek gerekirdi çünkü Hükûmet
bile yüzde 5 artı büyüme yerine yüzde 3,6 küçülme olacağını katılım öncesi
ekonomik programda kabul etmişti, ifade etmişti ve bu büyüme hedefleriyle
ilgili çeşitli kuruluşların, uluslararası kuruluşların rakamları da her gün
basında yer alıyor. Biliyorsunuz, IMF bunu “yüzde
Şimdi, tabii, bu bir anlamda “Ben bütçede öngörülen vergileri toplayamayacağım”ın bir kabulü, itirafıdır. Şimdi, vergi
toplayamayacaksınız, öyleyse borçlanarak bu bütçeyi finanse edeceksiniz.
Unutmayalım ki borçlanmanın da bir sınırı vardır. Hükûmette
şu rahatlığı, şu rehaveti görüyorum: Nasıl olsa biz piyasaya çıkınca devlet
tahvili, hazine bonosu satmak suretiyle borçlanıyoruz, öyleyse borçlanmayı
artıralım; borçla giderleri finanse eder, günü kurtarırız anlayışı var. Ama
unutmayalım ki borçlanmanın da bir sınırı var, bunun bedelini yükselen
faizlerle ödemek mümkündür ve Türkiye ne yazık ki gittikçe bu noktaya doğru
kaymaktadır değerli arkadaşlar. O nedenle, biz bir an önce bu bütçenin, artık
geçerliği kalmayan bu bütçenin revize edilmesi gerektiğini düşünüyoruz.
Bu torba yasada öngörülen bir diğer düzenleme de “varlık barışı”
diye adlandırdığımız, daha önce çıkmış ama yürürlük süresi dolmuş olan bir yasanın
süresini 31/12/2009’a kadar uzatıyoruz.
Şimdi, Sayın Bakandan şunu öğrenmek istiyorum: Acaba, bugüne kadar
Varlık Barışı Yasası çerçevesinde dışarıdan ne kadar döviz getirilmesi beyan
edilmiştir, fiilen ne kadarı getirilmiştir? İçeriden kayda alınan miktar ne
kadardır ve bunun ne kadarının vergisi ödenmek suretiyle gereği yapılmıştır? Bu
uzatmayla acaba ne umuyorsunuz, yani ne kadar bir beklentiniz var? Bazıları
beyan ettiler de süre dolduğu için ödemeyi mi yetiştiremediler onun için mi bu
süreyi uzatıyorsunuz, yoksa yeni beklentiniz mi var?
Bu Varlık Barışı Yasası görüşülürken ilk şekliyle Plan ve
Bütçe Komisyonunda ve burada, ben ve arkadaşlarım hep ifade ettik ki bu yolla
kayda değer, bizim açıklarımızı karşılayacak bir kaynak gelmesi söz konusu değildir,
ama bu, bir anlamda bir aftır, bir anlamda dışarıdaki paraların kaynağı ne
olursa olsun Türkiye’ye getirilmesini sağlamak için çıkmaktadır. O zaman da böyle
bir benzetmeyi yapmıştım; bir anlamda bu bir Mevlânâ
Yasası’dır. Yani hani der ya Mevlânâ “Kim olursan ol
gel.” Biz de burada diyoruz ki: “Dışarıda döviz olarak ne varsa ister kara
olsun ister ak olsun gelsin, yeter ki bizim sistemimize girsin.” Tabii bu
sistemimize girecek para ne kadar bize yâr olur, gelir kısa bir süre sonra,
Türkiye’de yapmak istediği organizasyonları yaptıktan sonra geri döner mi
dönmez mi onlar ayrı bir mesele ama Hükûmet belli ki
giderek, özellikle kaynak yönünden sıkışmaktadır. Öyleyse bu tip yollara
başvurmakta ve uluslararası düzeyde Türkiye'nin kara parayla mücadele yönünden
itibarını da sarsacak bir düzenlemeyi kabul etmektedir.
Değerli arkadaşlarım, pek çok noktası var bu torba yasanın ama
hemen üzerinde durmak istediğim bir iki nokta var, onlardan biri de şudur:
Tütün, tütün mamulleri ve alkollü içkilerin İnternet yoluyla tüketiciler
tarafından satın alınmasına bir yasak getirilmekte veya mevcut yasağın
yaptırımları artırılmaktadır. Şimdi, bunun, bu düzenlemenin ben pratik, teknik
bir düzenleme olmaktan ziyade siyasi ve ideolojik bir düzenleme olduğunu
düşünüyorum. Daha geçenlerde tütün ve alkollü içkilerle ilgili kurulumuz bir
düzenleme yaptı biliyorsunuz, “Balık ile rakıyı reklamlarda yan yana
kullanamazsınız.” dedi, bilmem “Pamukkale ile Pamukkale Şarabının birlikte
reklamını yapamazsınız.” dedi. Efes Birası’nın adını ne yapacaksınız, onu
bilmiyorum; Efes Birası ile Efes’i yan yana gösteremeyeceksiniz!
Değerli arkadaşlarım, ben bir vesile olmadıkça içki kullanmayan
bir arkadaşınızım ama böyle, içki konusunda ideolojik dayatmalara karşı son
derece duyarlı davranıyorum çünkü bu özgürlüklere aykırıdır, bu bir yaşam
tarzının topluma dayatılmasıdır. Bizim Adalet ve Kalkınma Partisine
getirdiğimiz temel eleştirilerden biridir. Biliyorsunuz daha önce kırmızı çizgili yerler icat edildi belediyeler tarafından.
İşte “Sadece şu noktalarda içki kullanılabilir.” denildi “Onun dışındaki
noktalarda içki içemezsiniz.” denildi. Bunu Danıştay iptal etti, şimdi kanunla
buna benzer şeyler getiriliyor. Bırakın içen içsin, içmeyen içmesin, kimse
kimseye karışmasın, Türkiye özgür bir memleket olsun, Türkiye’de herkes özgürce
yaşasın, insanca yaşasın, barış içinde yaşasın. Bu, anlayışlarımızı, bu
ideolojimizi topluma dayatmayalım. Bu, demokrasiyle bağdaşmaz; bu,
özgürlüklerle bağdaşmaz.
Konuşmamın sonunda şunu da Sayın Bakana bir sitem olarak ifade
ediyorum: Yukarıda, Plan ve Bütçe Komisyonunda…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MUSTAFA ÖZYÜREK (Devamla) – Hemen toparlıyorum Sayın Başkan.
“Başbakanlığa satın alınacak araçlardan ÖTV ve KDV alınmasın.”
diye bir öneri gelmişti. Ben orada “Böyle bir ayrıcalık yapmayın. Kamuya satın
alınacak bütün araçlarda ÖTV ve KDV almayalım.” dedim. Sayın Bakan da “gayet
makul” dedi. Bu öneri kabul edildi, gene Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu’na
yazıldı, buraya geldi. O toplantıda ben bulunamadım. Bir de geldim baktım ki, o
çıkmış gitmiş. Orada herhâlde gümrük vergilerini unutmuşuz. Bugün de gümrük
vergilerini buraya koyuyoruz. Bir kere bunun mantığını anlamak mümkün değil.
Başbakanlığa satın alınacak bir araç vergili de olsa vergisiz de olsa bu zaten
bizim vergilerimizle karşılanıyor, hazineden karşılanıyor. Bu ısrar niye? Bunu
anlamak mümkün değil. Bu ayrıcalık niye? Bilmem Sağlık Bakanlığı cankurtaran
alacak, ambulans alacak, o vergili satın alacak. Başbakanlığa özel uçak
alınacak, Başbakanlığa son model araba alınacak bu, vergisiz olacak. Yani bunun
bir mantığı yok, bunu hiç kimse açıklayamaz. Sayın Başbakan niye bunda ısrar
eder? Onun danışmanları, onun yöneticileri bu mantıksız önerinin peşine niye
takılırlar? “Muhalefet olarak siz karşı çıktınız. Öyleyse biz de sizin
dediğinizi kabul etmeyeceğiz, dediğimizi istediğimiz gibi dayatacağız”
anlayışından başka bunun hiçbir mantığı yoktur. Bu, gümrük vergileriyle ilgili
düzenlemenin de bu yasadan çıkarılması gerektiğini ifade ediyorum.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Müsamahanıza teşekkür ediyorum Sayın Başkan. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Özyürek.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına, Konya Milletvekili Sayın
Mustafa Kalaycı.
Buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA MUSTAFA KALAYCI (Konya) – Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 410 sıra sayılı Bütçe Kanunlarında
Yer Alan Bazı Hükümlerin İlgili Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelere Eklenmesi
ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Tasarısı’nın geneli üzerinde görüşlerimizi açıklamak üzere Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
Hükûmet Anayasa’ya
aykırı olarak Bütçe Kanunu’nda düzenlenen bazı hükümlerin Anayasa Mahkemesince
iptal edilmesinin söz konusu olması nedeniyle, Türkiye Büyük Millet Meclisini
daha önce görüştüğü bazı hükümleri tekrar görüşmek gibi bir durumla karşı
karşıya bırakmaktadır.
Ayrıca, önemli-önemsiz, birbiriyle ilgili-ilgisiz çok sayıda
kanunu bir arada değiştiren bu tasarı konu ve amaç bütünlüğü olmayan ve “torba
kanun” olarak nitelenen bir özellik göstermektedir. Bu dönemde, Türkiye
Parlamento tarihinde hiç olmadığı kadar torba yasa çıkmaktadır. Torba kanun
uygulaması sonucu yasalar için aranan öngörülebilir, anlaşılabilir ve
ulaşılabilir olma özellikleri tamamen yok edilmektedir. Hukuki güvenlik ilkesi,
yürürlükte bulunan ve herkes için bağlayıcı olan kuralların açık, ulaşılabilir
ve öngörülebilir olmasını gerekli kılar. Ülkemizde son yıllarda yaygınlaşan
yasa yapım tarzı hukukun bu genel ilkesini, dahası hukukun kendisini altüst
etmiş bulunmaktadır. Bu torba kanun değil aslında, çuval kanun. Bu çuvalın
içinde yok yok, aynen “Milyoncu” diye anılan
dükkânlar gibi ne ararsan var. Böylesine onlarca kanunda değişiklik yapan bir
kanun hazırladığımız zaman, bunun neyi getirip neyi götürdüğünün sağlıklı bir
şekilde değerlendirilmesi mümkün değildir. Tek bir kanunla onlarca kanunun bir
anda değiştirilmesi hukuka uygun olmaz. Ayrıca, böylesine bir torba kanunun bir
de temel kanun gibi müzakere edilmesi işi iyice çığırından çıkarmaktadır.
Meclis faaliyetleriyle ilgili bir başka konuya dikkat çekmek
istiyorum: Kanun teklif veya tasarılarının hangi komisyonlar tarafından
görüşüleceği konusunda Anayasa ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü
hükümlerinin ihlal edilmesine yol açan uygulamalar yaşanmaktadır. Daha dün
Genel Kurulda görüşülerek kanunlaşan Avrupa Birliği Genel Sekreterliği Teşkilat
ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı ile Genel Kurulun gündeminde bulunan Kamu
Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun
Tasarısı Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşülmemiştir. Teşkilat ve kadroları
düzenleyen, bütçeye ek yükler getiren bu tasarılar Anayasa ve İç Tüzük
hükümlerine göre Plan ve Bütçe Komisyonunun asli görev alanına girmesine karşın
asli komisyon olarak başka komisyonlarda görüşülmüştür. Bu konuda Başkanlık
makamının Anayasa ve İç Tüzük hükümlerine riayet edilmesi konusunda gerekli
hassasiyeti göstermesini bekliyoruz.
Değerli milletvekilleri, bu tasarıyla yapılan değişiklikler
ekonomik krize karşı önlemler paketi gibi düşünülmemelidir. Değişiklikler,
krizden daha ziyade mevcut yasalardan kaynaklanan uygulamadaki yorum farklılıklarının
sebep olduğu sorunların çözümü amaçlı. Bazı maddelerde de yargı kararlarını
bertaraf etmeye yönelik bulunmaktadır.
Bu itibarla, iktidarın gündemi başka, milletimizin beklentileri ve
talepleri bambaşkadır. Bugün, ülkemizin birinci meselesi ekonominin
sürüklendiği kriz bataklığının kurutulması, vatandaşlarımızın içine
savruldukları geçim zorluklarının çözüme kavuşturulması olmalıdır.
Ekonomik krizin temel ekonomik göstergelerde yarattığı bozulmalar
bütçede de kendini göstermiştir. Zaten bu tasarıda yapılan en dikkat çekici
düzenlemelerden birisi, Hükûmetin borçlanma limitinin
5 kat artırılması hususudur. Hükûmet tasarısında 4
kat olarak düzenlenen borçlanma limiti yine Hükûmetin
talebiyle Komisyonda 5 kata yükseltilmiştir.
Tasarının çerçeve 30’uncu maddesi ile 4749 sayılı Kamu Finansmanı
ve Borç Yönetiminin Düzenlenmesi Hakkında Kanun’a geçici maddeler eklenerek net
borç kullanım tutarının, 2009 yılı için 1/1/2009
tarihinden geçerli olmak üzere bakan ve Bakanlar Kurulu tarafından artırılan
net borç kullanım tutarının 5 katı olarak uygulanması öngörülmektedir. 4749 sayılı Kanun’un 5’inci maddesine göre bütçe kanununda
belirtilen başlangıç ödenekleri toplamı ile tahmin edilen gelirler arasındaki
fark miktarı kadar net borç kullanımı yapılabilmekte ve bu limit yıl içinde en
fazla yüzde 5 oranında artırılabilmekte, bu miktarın da yeterli olmadığı
durumlarda ilave yüzde 5’lik bir tutar Bakanlar Kurulu kararıyla
artırılabilmektedir. Aynı maddede “Borçlanma limiti değiştirilemez.”
diye, açık ve net bir hüküm de yer almaktadır. Ancak, bu tasarıda yapılan
düzenlemeyle, net borç kullanım miktarı konusunda 4749 sayılı Kanun’da
belirlenen esaslar ortadan kaldırılmakta, borçlanma limiti 5 katına çıkarılarak
değiştirilmektedir. Böylelikle, 2002 yılında bir reform niteliğinde uygulamaya
konulan kamu finansmanı ve borç yönetimine ilişkin Kanun’da yer alan hükümler
anlamsız hâle getirilmektedir.
Hazine Müsteşarlığınca açıklanan Ocak-Mayıs 2009 nakit dengesi
gerçekleşmelerine göre, 2009 yılının ilk beş ayında, net iç borçlanma 25 milyar
463 milyon lira, iç ve dış toplam net borçlanma ise 27 milyar 341 milyon TL
olmuştur. Bu durumda, Kanun’da belirlenen net borçlanma limitinin aşıldığı
görülmektedir; hatta, borçlanma limitine ocak ayında
ulaşıldığı ve bugüne kadar limitin üzerinde borçlanma yapıldığı, AKP Hükûmetinin yasa dışı borçlanma yoluna başvurduğu
anlaşılmaktadır. Nitekim, bu durumun yasal kılıfa
sokulması için borçlanma limitinin 5 kat artırılmasına ilişkin düzenlemenin 1
Ocak 2009 tarihinden geçerli olması öngörülmektedir.
2009 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu’nda belirtilen başlangıç
ödenekleri toplamı ile tahmin edilen gelirler arasındaki fark –yani, bütçe
açığı- 10 milyar 398 milyon TL öngörülmekle birlikte, 2009 Mayıs ayı bütçe
gerçekleşmelerine göre, ocak-mayıs döneminde 20 milyar lirayı aşmıştır.
Dolayısıyla, yılın ilk beş ayında gerçekleşen bütçe açığı, Bütçe Kanunu’nda
2009 yılı için öngörülen bütçe açığı miktarının 2 katını aşmıştır.
Bütçe, devletin gelecek belirli bir dönem içindeki gelir
giderlerini tahmin eden ve bunların yürütülüp uygulanmasına izin veren hukuki
bir tasarruftur. Bütçe hakkı, Türk milleti adına Türkiye Büyük Millet
Meclisinindir. Kamu mali yönetiminin Türkiye Büyük Millet Meclisinin bütçe
hakkına uygun şekilde yürütülmesi, 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol
Kanunu’nun 5’inci maddesinde de yer verildiği üzere kamu maliyesinin temel
ilkelerindendir. Mevcut duruma göre 2009 yılı bütçesinin gelir gider
tahminlerinin gerçeklerden çok uzak olduğu açıktır. Daha 2009 yılının ilk beş
ayında gelirler ve giderler arasında oluşan bütçe açığında yüzde 100’ü aşan
sapma söz konusudur. Bütçe hedefleri gerçekçi değildir. Dolayısıyla tasarının
bu maddesinin tasarıdan çıkarılarak 2009 yılı bütçesinin ivedilikle revizyona tabi tutulması gerekmektedir.
Değerli milletvekilleri, AKP Hükûmeti
bütçe açığındaki hızlı yükselmenin önünü kesebilmek için vatandaşın sağlık
harcamalarına göz dikmiştir. Tasarının çerçeve 26 ve 41’inci
maddelerinde, hâlen devlet dairelerinde çalışan memurlar, yeşil kartlılar ve Sosyal
Güvenlik Kurumuna tabi sigortalıların sağlık hizmetlerinden katılım payı
alınması konusunda yapılan düzenlemelerde, belirlenecek hastalık gruplarına
göre yatarak tedavide sağlanan sağlık hizmetleri için hizmet bedelinin yüzde
1’ine kadar katılım payı alınabilmesi, alınan katılım payının tutarının, bir
takvim yılında asgari ücret tutarını geçmemek kaydıyla her bir yatarak tedavi
için asgari ücretin dörtte 1’ini geçemeyeceği belirtilmektedir. Esasen yatarak
tedavide yüzde 1 katkı payı alınması hususu, 17 Nisan 2008 tarihinde kabul
edilen 5754 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile Bazı
Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’la
ilgili AKP Hükûmetince hazırlanan tasarıda yer almış,
ancak Plan ve Bütçe Komisyonunda bu hüküm kaldırılmıştır. Hatta
hatırlarsanız, Sayın Başbakan, o günlerde henüz uygulamada olmayan, kendisinin
de imzasının bulunduğu Hükûmet tasarısında yer alan
ve Komisyon tarafından çıkarılan bu konuyla ilgili olarak “Yatarak tedavi gören
vatandaşlarımızdan katkı payını tamamen kaldırıyoruz.” diyerek yine ciddiyetten
uzak açıklamalarının bir örneğini daha vermişti. Sayın Başbakan, peki, şimdi ne
oldu da yatarak tedavi gören vatandaşlarımızdan katkı payı alınması için
düzenleme yapıyorsunuz? Bu duruma göre sağlık hizmetleri paralı hâle
getirilmektedir. Komisyonda sunulan gerekçede, büyük boyutlara ulaşan sağlık
giderlerinde tasarruf sağlamak amacıyla sağlık hizmeti faturalarının sigortalı
veya emeklilerce kontrol imkânı oluşacağı, böylelikle usulsüzlük ve
yolsuzlukların önlenebileceği ileri sürülmüştür. Vatandaş hastane faturasındaki
tıbbi terimlerin nesinden anlayacak da kontrol edebilecek? Yatarak tedavi gören
vatandaşlarımızdan katkı payı alınması, zaten mevcut gelirleriyle geçimini
temin etmekte zorlanan memur, işçi, esnaf, çiftçi, emekli gibi nüfusumuzun
önemli bir kısmını oluşturan dar gelirli vatandaşlarımıza yeni bir yük
getirecek ve sağlık hizmetlerinden yararlanmama gibi bir sonuç
doğurabilecektir. Bu düzenleme, sosyal devlet ilkesiyle bağdaşmamakta olup
Anayasa’mıza aykırıdır. Sağlık harcamalarında tasarrufa gidilmesinin, yolsuzluk
ve usulsüzlüklerin önlenmesinin yolu, gerçekçi bir ilaç fiyatlandırma sistemi
kurulması, ilaç ve tıbbi malzemelerin üretim veya ithalatından hastada kullanım
aşamasına kadar etkin bir kontrol mekanizması oluşturulması, en önemlisi de
sağlıklı bir reçete ve fatura kontrol sisteminin kurulmasından geçmektedir.
Değerli milletvekilleri, içinde bulunduğumuz ekonomik krize kadar
rakamların tesir alanında sürekli olarak zenginleşmeden bahseden AKP Hükûmeti, tarlada, bağda, bahçede, sokakta ve pazarda
insanımızın durumunu göremeyecek kadar gerçekle bağını koparmıştır. Geçtiğimiz
aylarda, özellikle de 29 Mart Mahallî İdareler Seçimleri öncesinde neredeyse
her gün işittiğimiz bir tekerlemeden bahsetmek istiyorum. İşte meşhur
tekerleme: “İktidara geldiğimizde Türkiye'nin millî geliri 230 milyar dolardı.
Altı buçuk senede biz bunun üzerine ne ilave ettik? 520 milyar dolar. Şimdi
neredeyiz? 750 milyar dolardayız. İnsaf! Bunu nasıl göremezsiniz? 3.300 dolardı
kişi başına düşen millî gelir, şimdi 10 bin doları aştık. Nereden nereye…”
Evet, tabii, bu sözlerin mucidi Sayın Başbakan ama son zamanlarda
bir hâl oldu, bu konudan hiç bahsedilmez oldu. Ne oldu peki? Millî gelir resmen
göçtü. AKP Hükûmeti, son hazırladığı katılım öncesi
ekonomik program ile makroekonomik hedeflerde değişiklik yaptı. 2009 yılı
bütçesinde yüzde 4 büyüyeceği varsayılan ekonominin yüzde 3,6 oranında
küçüleceği öngörüldü. 788 milyar dolar olarak hedeflenen millî gelir 584 milyar
dolara çekildi. 10.913 dolar olarak öngörülen kişi başına gelir 8 bin dolarlara
indi.
Bu rakamlar, yüzde 3,6 küçülmeye göre hesaplanan rakamlar. Millî gelirdeki düşüşe bakarsanız yüzde 22’lerde. Dolayısıyla
AKP’nin makyajı döküldü, boyaları aktı, kumdan kaleleri yıkıldı.
Ey AKP, Sayın Başbakan size soruyorum: Altı ayda millî geliri 200
milyar dolar, kişi başına millî geliri 2.800 dolar düşürmeyi nasıl becerdiniz?
Çıkın bunu millete anlatın. “Daha önce 10 bin dolar kişi başına gelirimiz var
diyerek sizleri kandırdık” deyin ve milletten özür dileyin.
AKP vurdumduymaz tavırlarıyla ülkemizi bir sosyal facianın eşiğine
getirmiştir. Bugüne kadarki aymazlığıyla ekonominin kontrolünü kaybeden ve
yönetim aczine düşen AKP Hükûmeti ülkemizi sonu
meçhul bir karanlık tünelin içine sokmuştur. Geçtiğimiz haftada da Türkiye
ekonomisinin tünelin içinden geçtiği ve ışığın göründüğü ancak bu ışığın
tünelden çıkış mı yoksa karşı yönden gelen araba mı olduğunun belli olmadığı
üzerinde tartışmalar gündeme gelmiştir. Bu ifadelerin sorumluluk mevkisinde
bulunanlar tarafından kullanılması önemli ve çok düşündürücüdür. Türkiye
ekonomisinin bir tünelde bulunduğuna dair sözler ve karşıdan beliren ışığın ne
olduğunun bilinmemesi meçhule doğru gittiğimizin bir ilanı olarak görülmelidir.
Değerli milletvekilleri, tasarıda yer alan diğer bazı maddelerle
ilgili görüşlerimi de açıklayacağım. Tasarının çerçeve 18’inci maddesiyle 2464
sayılı Belediye Gelirleri Kanunu’na ucube bir geçici madde eklenmektedir. Ana
maddelerde yer alan bazı ibarelerin 31/12/2009
tarihine kadar farklı uygulanması öngörülmektedir. Böylelikle belediyeler adına
tahakkuk edecek elektrik ve hava gazı tüketim vergilerinin vergi dairelerine
yatırılması öngörülerek belediyelerin bu gelirlerine el konulmaktadır.
Düzenleme kanun tekniğine uygun olmadığı gibi, belediyelerin gelirlerini
azalttığından Milliyetçi Hareket Partisi olarak bu düzenlemeye karşıyız.
Yine, bir diğer madde değerli milletvekilleri, tasarının
çerçeve 33’üncü maddesinin 5’inci fıkrası ile 657 sayılı Devlet Memurları
Kanunu’nun 4’üncü maddesinin (B) fıkrasında yer alan sözleşmeli personel tanımı
“Bakanlar Kurulunca belirlenen esas ve usuller çerçevesinde kurumun teklifi ve
Devlet Personel Başkanlığının görüşü üzerine Maliye Bakanlığınca vizelenen pozisyonlarda, mali yılla sınırlı olarak sözleşme
ile çalıştırılmasına karar verilen ve işçi sayılmayan kamu hizmeti
görevlileridir.” şeklinde değiştirilmiştir.
AKP döneminde personel rejimi nesnellikten uzaklaştırılmıştır.
Kamu personel rejiminin temel unsurları, işe alma, hizmette ilerleme ve
yükselme ve personelin mali ve özlük haklarıdır. Bu alanda yapılan
düzenlemelerle objektiflikten uzaklaşılmakta, kamu personel rejimi tahrip
edilmektedir. Merkezî sınav uygulaması, atama ve görevde yükselme ile yer
değiştirmeye ilişkin olarak mevzuatta yapılan istisnalarla uygulama subjektif değerlendirmelere açık hâle getirilmiştir.
Merkezî sınav sulandırılmış, görevde yükselmede kurumların takdir
yetkisi azaltılarak yandaşlara kolaylık sağlanmıştır. Ana sistemden
uzaklaşılarak sözleşmeli ve geçici istihdam yöntemleri, amacı dışında,
yandaşları işe yerleştirme aracı olarak kullanılmıştır.
Yine, bir diğer madde değerli milletvekilleri, tasarıya
Komisyonda eklenen geçici 1’inci madde. Bu madde ile bu kanun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren on yıl
süreyle Başbakanlık Merkez Teşkilatı tarafından ithal edilen motorlu taşıtlar
4458 sayılı Gümrük Kanunu’nun 167’nci maddesi kapsamında gümrük vergisinden
muaf ve müstesna edilmektedir. 5904 sayılı Gelir Vergisi Kanunu
ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun’un Plan ve Bütçe
Komisyonunda görüşüldüğü sırada sadece Başbakanlığın motorlu taşıt, helikopter,
uçak, vesaire alımında söz konusu olan katma değer vergisi ve özel tüketim
vergisi istisnaları, Komisyondaki yoğun eleştiriler üzerine, Başbakanlığın
dışında Kamu Mali Yönetim ve Kontrol Kanununun ekli 1 ve 2 sayılı listede yer
alan kamu idarelerine de teşmil edilmiş ancak Genel Kurulda Sayın Bakan
tarafından verilen önergeyle tekrar sadece Başbakanlıkla sınırlı tutulmuştur. Böylelikle
AKP Hükûmeti ve grubu çelişkili ve gayriciddi
bir tutum içerisinde Komisyon iradesini yok saymış ve tüm Başbakanlığa imtiyaz
sağlayan bu düzenlemelerde ortaya bir gerekçe koymamıştır.
Bu düzenlemeleri gereksiz ve anlamsız buluyoruz. Burada dikkat
çekici olan husus, Türkiye Büyük Millet Meclisine sevk edilen bazı tasarılarda
mutlaka Başbakanlığa bir istisna ve muafiyet getiren veya imtiyaz tanıyan
düzenlemelerin bulunmasıdır. Bu anlayışı doğru bulmuyoruz. Başbakanlık tüm devlet
kurumlarına örnek bir tutum içinde olmalıdır. Ayrıca, kurumların ve kuralların
işleyişini, uygulama birliğini sağlayacak şekilde koordinasyonunu sağlaması
gerekmektedir.
Değerli milletvekilleri, bu akşam Regaip Gecesi, hepinizin Regaip Kandili’nizi tebrik ediyorum. Bu gecenin ve üç ayların Türk
ve İslam âlemine hayırlar getirmesi dileğiyle saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Kalaycı.
AK PARTİ Grubu adına Kütahya Milletvekili Sayın Hasan Fehmi Kinay, buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) – Teşekkür ederim
Sayın Başkanım.
Bütçe Kanunlarında Yer Alan Bazı Hükümlerin İlgili Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelere Eklenmesi ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu üzerine AK PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu
vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Artık, bir yasama yılının daha sonuna gelmiş bulunuyoruz. Burada
iktidarıyla muhalefetiyle birçok yasayı gerek komisyonlarda gerekse Genel
Kurulda katkı sağlamak suretiyle yasalaştırmıştık. Bu yasa da yine aynı şekilde
komisyonlarda olgunlaştırdığımız, iktidar ve muhalefet partisinin
milletvekillerinin olağanüstü gayretleriyle, çabalarıyla titiz bir çalışma
ürünü olarak huzurlarınıza getirilmiştir. Bu vesileyle ben komisyonlarda görev
alan bütün arkadaşlarıma teşekkür ediyorum.
Evet, tasarı, Hükûmetten gelen metnin
üzerinde çok sayıda ilave maddeyi ihtiva etmektedir, bir torba yasadır. Tabii
ki torba yasaların da bir gerekçesi olsa gerektir. Türkiye Büyük Millet
Meclisine her bir vesileyle bir iki maddelik bir tasarının sevk edilmesi gerek
komisyonların gerekse Genel Kurulun gereğinden fazla meşgul edileceği düşüncesiyle
torba yasalar şeklinde Genel Kurula intikal ettirilmektedir. Bu doğrultuda yine
personelle ilgili birçok sorunu şu anda görüşmüş olduğumuz tasarıyla birlikte
çözmekteyiz değerli arkadaşlarım.
Tabii ki bunun dışında içinden geçtiğimiz dünya ekonomik krizinin
Türkiye’ye yansımaları neticesinde ortaya çıkan bazı alınması gereken tedbirler
noktasında bununla ilgili birtakım düzenlemeler tasarıda yer almıştır.
Borçlanma limitinin 5 kat artırılması bu yönde yapılan bir düzenlemedir. Bunun
dışında, varlık barışıyla ilgili sürenin uzatılması ve bazı ayrıntılar elbette
ki içinden geçtiğimiz bu ekonomik kriz şartlarında Hükûmetimizin
almakta olduğu önlemlerin devamı niteliğindedir.
Burada yapılan değerlendirmelere kısaca bazı karşılık vermek
durumundayız, onları iktidar açısından ele alıp cevaplamak durumundayız.
Bunlardan birisi, borçlanma limitinin artırılması konusunda; Hükûmet bütçe revizyonu yerine
neden böyle bir tercihte bulunmuştur, borçlanma yoluna gitmiştir? Bu doğrultuda
bazı değerlendirmeler tabii ki gerek Komisyonda gerekse Genel Kurulda
yapılacaktır.
Değerli arkadaşlar, içinden geçtiğimiz krizin Türkiye’ye
yansıması, Türkiye ekonomisine yansıması özellikle büyüme oranlarındaki
gerileme ve bunun da gerisinde toplam talebin, özel nihai tüketimin
daralmasıyla ilgilidir. Türkiye’de şu anda alınan önlemler maliye
politikalarıyla, para politikalarıyla bir eş güdüm içerisindedir. Hükûmet bütçe revizyonuna giderek
mali açıdan disiplin artırıcı bazı tedbirlere başvurabilirdi. Bu doğrultuda
ortaya çıkan sonuç krizin daha da derinleşmesi, Türkiye’ye olan olumsuz
etkilerinin daha da artması şeklinde tecelli edecekti. Türkiye, genel olarak
Dokuzuncu Kalkınma Planı, orta vadeli plan ve yıllık programlarla kendine artık
kalıcı bir rota belirlemiştir. Bu rotanın gerçekleşmesi de, yıl içerisinde
yapılacak olan harcamalarla da ilgilidir. Ulaştırma sektörü, sağlık sektörü,
eğitim sektörü, dolayısıyla altyapı noktasında bugüne kadar ihmal edilmiş
yatırımların gerçekleştirilmesi elbette ki bu harcamaların yapılmasıyla
kaimdir. Biz bu harcamalardan vazgeçemeyeceğimize göre, iki sebeple, birisi, bu
altyapı hizmetlerinin yapılması için, Türkiye'nin ihmal edilmiş, bugüne kadar
geciktirilmiş altyapı hizmetlerinin gerçekleştirilmesi için bu yol elbette ki
değerlendirilmelidir. Bir diğer konu, içinde bulunduğumuz kriz şartları
harcamaları kısıtlamamızı engellemektedir. Özel nihai tüketimdeki daralmaya bir
de kamu kesiminden bir daralma ile ilave olarak böyle bir sorunu daha da
derinleştirmiş olabilirdik. Bu nedenle Hükûmetimizin
almış olduğu borçlanma ile ilgili tedbir yerindedir değerli arkadaşlarım. Tabii
ki, Türkiye -3,6 revize edilen rakam doğrultusunda bir küçülme söz konusu
olabilecek 2009 yılı itibarıyla. Katılım Öncesi Ekonomik Program’da bu yönde
bir revize ortaya kondu.
Şimdi, değerli arkadaşlarım, tüm dünyada da yaşanan bir süreç,
büyüme oranlarında özellikle 2009 yılı birinci çeyreğinde, örneğin Almanya’da
-3,8; Japonya’da hakeza 3,8; Çek Cumhuriyeti’nde, Meksika’da, Slovakya’da
bundan çok daha yüksek oranlarda yüzde 11,4’lere varan küçülme söz konusudur.
Dolayısıyla dünyada yaşanan bu kriz ortamının özellikle gelişmiş ülkelerde
ortaya koymuş olduğu ekonomik sonuçlar buyken Türkiye’de de tabii ki ekonomide
bir küçülmenin olacağını öngörmek yanlış değildir. Ancak bu ekonomideki yaşanan
küçülme, alınan beş tane önemli paketin etkisiyle yerini, inşallah, üçüncü
çeyrekten itibaren toparlanmaya bırakacaktır, beklentimiz bu yöndedir. Bu
noktada, reel kesim güven endeksinin 2008 Haziranında yüzde 98’den Aralıkta
yüzde 52’ye düştüğünü ama tekrar bu aydan itibaren de ciddi bir toparlanma
içerisine girdiğini görüyoruz. Haziran ayı itibarıyla yüzde 99’a ulaşmıştır
reel kesim güven endeksi yani 2008’in Haziran şartlarına tekrar, yeniden
kavuşmuş durumdayız.
Tüketici güven endeksinde de benzeri bir değerlendirme
yapabiliriz. Kasım 2008’de yüzde 68’e düşen tüketici güven endeksi, Mayıs 2009
itibarıyla -yüzde 100 değerlendirme bazında- 83,28’e yükselmiştir, 15 puanlık
bir artışa işaret etmektedir.
Değerli arkadaşlar, görüşmekte olduğumuz tasarıyla 5510 sayılı
Kanun’la, genel sağlık sigortasına tabi kişilerin tedavileri ile tıbbi malzeme
kullanımlarından katılım payı alınması süreci başlamıştır. Ancak kamu personeli
ile yeşil kartlıların genel sağlık sigortasına henüz tabi olmadıklarından, 5510
sayılı Kanun’a göre bu kişilerden katılım payı alınamamaktadır.
2009 yılı Bütçe Kanunu’na paralel bir şekilde yapılan düzenlemeyle
sağlık hizmetlerinden yararlanan tüm kesimlerin aynı hükümlere tabi olmasını
sağlamak üzere kamu personeli ile yeşil kartlılardan tedavilerde katılım payı
alınması öngörülmektedir.
Üniversitelerde öğrenci ve öğretim elemanı değişim programları
kapsamında öğrencilere burs ve öğretim elemanlarına ek ders ödemelerini
düzenleyen hükümler ile üniversitelerde bilimsel araştırma projeleri için
ayrılan kaynakların daha rasyonel bir şekilde kullanımını sağlayan düzenleme
Yüksek Öğretim Kanunu’na taşınmaktadır.
İller Bankasının safi kazancı, köylere herhangi bir projeye bağlı
olmaksızın hibe yoluyla daha önce dağıtılmaktaydı. Yapılan bu düzenlemeyle bu
sistem kaldırılıyor, İller Bankasının safi kazancından yapılan dağıtımda köyler
ve nüfusu 10 binin altında olan belediyelerin içme suyu, atık su, katı atık ve
benzeri kentsel altyapı tesislerinin finansmanıyla, köyler ve nüfusu 100 bine
kadar olan belediyelerin projelendirme hizmetlerinin finansmanına hibe şeklinde
katkı sağlanması öngörülmektedir.
Plan ve Bütçe Komisyonu alt komisyonda ve diğer komisyon
çalışmalarında özellikle küçük belediyeleri koruyacak, onların hibelerden
destek almalarını sağlayacak düzenlemeler gerçekleştirdik.
Tasarıyla, Millî Eğitim Bakanlığına bağlı aynı yerde bulunan
okulların kampus şeklinde yönetime kavuşturulmasını
sağlamak ve il sınırları içerisinde bulunan bir ve birden fazla okula aile
birliği veya kampus yönetiminin işletildiği yerler için, gerekli olan hâllerde
millî eğitim müdürlüklerinin ihale işlemlerine yetkili olmasını temin etmek
üzere yasal değişiklik yapılmıştır.
Üniversite öğrencilerimizin almış olduğu burslarla ilgili de keza
önemli bir yapılandırmaya gidiyoruz. Böylece, bursları geri ödeyemeyen, ödeme
zorluğu içerisinde olan öğrencilerimizin borçlarının yapılandırılarak bunların
ödenmesine imkân getiriyoruz. Biraz evvel de ifade etmiş olduğum gibi, tasarı,
çok sayıda personelle ilgili düzenlemeyi, bunun yanı sıra ekonomimizin içinden
geçmekte olduğumuz kriz ortamının şartlarını ülkemiz lehine düzenleyen,
geliştiren birtakım maddeleri ihtiva etmektedir. Tasarıya Genel Kurul
aşamasında katkı sağlayacak olan tüm milletvekili arkadaşlarıma ayrıca teşekkür
ediyorum.
Tasarının hayırlı, uğurlu olmasını temenni ediyorum, hayırlı
günler diliyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Şahsı adına Balıkesir Milletvekili Sayın Ali Osman Sali? Yok.
Sayın Ferit Mevlüt Aslanoğlu?
Yok.
Sayın Harun Öztürk, buyurun efendim.
HARUN ÖZTÜRK (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
şahsım ve Demokratik Sol Parti adına yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Görüşmekte olduğumuz 410 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın geneli
üzerinde kişisel görüşlerimi açıklamak üzere söz aldım. Bilindiği üzere, 5510
sayılı Kanun kapsamına geçecekleri tarihe kadar memurlarla yeşil kartlıların ve
ilgili mevzuatında yeşil kartlılar gibi sağlık hizmetinden yararlanacakları
belirtilenlerin tedavi giderleri 2009 Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu’nda
belirlenen esas ve usullere göre yapılmaktaydı. Bu maddeyle söz konusu hükümler
bazı ilavelerle 178 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’ye taşınmaktadır. Öncelikle
bu geçici düzenlemenin 178 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’de değil, ilgili
kanun olan 5510 sayılı Kanun’da yer almasının yasa yapma tekniğine daha uygun
olacağını belirtmek isteriz.
Değerli milletvekilleri, tasarıyla hastalardan alınacak katılım
payının miktarının belirlenmesinde devletin mali kaynaklarının yeterliliğinin
ölçüt olarak dikkate alınacağı hükme bağlanmaktadır. Anayasa’mızın 65’inci
maddesinde yer alan “Devlet, sosyal ve ekonomik alanlarda Anayasa ile
belirlenen görevlerini, bu görevlerin amaçlarına uygun öncelikleri gözeterek
malî kaynaklarının yeterliliği ölçüsünde yerine getirir.” hükmüne dayanılarak,
hastaların katılım paylarının artırılabileceği savunulmaktadır.
Değerli milletvekilleri, Anayasa’mızın söz konusu hükmü gerekçe
gösterilerek ve sosyal devlet ilkesi tümüyle göz ardı edilerek, hastaların
ödeyecekleri katılım payının istenildiği şekilde artırılabileceğini düşünmek
doğru değildir çünkü bu düşünce bizi Anayasa’da öngörülen sosyal devlet
olgusunu rafa kaldırmaya kadar götürebilir. Anayasa’nın 65’inci maddesinin
sosyal devleti rafa kaldırmaya kadar varabilecek bir uygulamaya izin verdiğini
düşünmek mümkün değildir. Ayrıca, sosyal güvenlikte kötü yönetimlerin neden
olduğu gider fazlasını azaltmak amacıyla katılım paylarının ölçüsüz biçimde
artırılabileceğini düşünmek, prime dayalı genel sağlık sigortası mantığıyla da
bağdaşmamaktadır.
Değerli milletvekilleri, tasarıda, ayakta tedavilerde Maliye
Bakanlığına verilen 2 lira tutarındaki katılım payını yarıya indirme yetkisi
kaldırılmakta, 5 katına kadar artırma yetkisi de 10 katına çıkarılmaktadır.
Ayrıca 2 lira tutarındaki katılım payı her yıl Vergi Usul Kanunu’nda öngörülen
yeniden değerleme oranında artırılacağı için 10 katına kadar artırma yetkisi de
2 liranın artırılmış tutarlarına uygulanacaktır.
Vücut içine yerleştirilen protez ve ortezlerden katılım payı alınmaması şeklindeki değişiklik
olumlu değerlendirilmektedir. Buna karşılık, protez ve
ortezler için ödenecek katılım payının asgari ücretin
yüzde 75’ini geçemeyeceğine dair kuralın nasıl uygulanacağının açık olmadığını
belirtmeliyiz. Maddede geçen asgari ücret brüt mü yoksa net mi olarak dikkate
alınacaktır? On altı yaşından büyükler için mi yoksa küçükler için mi
belirlenen asgari ücret esas alınacaktır? Kıyaslamada günlük asgari ücret mi
yoksa aylık asgari ücret mi göz önünde bulundurulacaktır? Tasarıda öngörülen
asgari ücretin yüzde 75’i her bir tedavi için ödenen katılım payı ile mi yoksa
yılda ödenecek toplam katılım paylarıyla mı kıyaslanacaktır? Bütün bu soruların
cevabı maddede verilmemektedir. Uygulamacılar bu soruları yorumla çözmeye
çalışırken ya birçok ihtilafın doğmasına neden olacaklar ya da yeni yasal
düzenlemelere ihtiyaç duyulacaktır. Bütün bu sorunların geleceğe taşınmadan
tasarının yasalaşması aşamasında giderilmesi gerekmektedir.
Değerli milletvekilleri, yatarak tedavilerde sunulan hizmetlerin
bedelinin yüzde 1’ine kadar katılım payı uygulaması ilk kez getirilmektedir.
Yatarak tedavinin her birinde ödenecek katılım payının tutarına asgari ücretin
dörtte 1’i şeklinde bir tavan getirilmektedir. Sayın Maliye Bakanı Komisyonda
bu uygulamanın hastaların kendileri için yapılan tedavi giderlerini
denetleyebilmeleri için getirildiğini ifade etmiştir. Amaç, hastaların
kendileri için yapılan harcama tutarlarını denetlemeleri ve bu yolla otokontrol
sağlanması ise bu, hastadan hiçbir katkı payı alınmadan yapılan giderleri
gösterir bir belgenin hastaya verilmesi suretiyle de sağlanabilirdi. Bu
nedenle, Sayın Bakanın yataklı tedavilerde yüzde 1 oranında katılım payı
alınması konusundaki gerekçesini kabul etmek mümkün değildir.
Değerli milletvekilleri, bu ve benzeri uygulamalar çalışanların
sağlıklı iken prim ödedikleri bir sistemde hastalıklarında para ödeyerek
yararlanmaları sonucunu doğuracaktır. Katılım payı adı altındaki bu
uygulamalar, tekrar ediyorum, hem genel sağlık sigortası mantığıyla hem de
sosyal devlet anlayışıyla bağdaşmamaktadır.
Yeşil kartlılarla, mevzuatında yeşil kartlılar gibi tedavi
hizmetinden yararlanacak olanlara düzenleme ile “Önce katılım payını öde, sonra
Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Fonu’ndan talep et.” denilmesi, onları sağlık
hizmeti talep etmekten de alıkoyacaktır.
Katılım paylarının kamu kurumu niteliği bulunmayan eczaneler
aracılığıyla tahsiline yönelik düzenleme de bir kamu görevinin özel kuruluşlara
terk edilmesi anlamına geleceğinden kabul edilemez. Zira kamu görevi verilen
bir eczane katılım payını tahsil ettikten sonra sosyal güvenlik kurumuna
aktarmaz ise kamu görevlileri gibi mi ceza görecek, soruşturmaları nasıl
yapılacak gibi birçok sorunu da beraberinde getirecektir. Bu uygulama, geçmişte
vergilerin mültezim usulüyle toplanmasına benzer bir uygulamaya yol açacaktır.
Eczaneler bu iş için ileride ek ücret talep edebilecekleri gibi üstlendikleri
görevin karşılığını, sundukları hizmetin bedelini bir şekilde yine kamuya
yansıtabileceklerdir.
Değerli milletvekilleri, diğer maddelerle ilgili olarak vermiş
olduğumuz önergeler umarım iktidarın engelleyici önergeleriyle işleme girmekten
alıkonulmaz ve o maddelerle ilgili olarak da, biz de Demokratik Sol Parti
olarak tasarıyla ilgili görüşlerimizi ifade etmek fırsatı buluruz diyorum ve
yüce heyetinizi tekrar saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Öztürk.
Şahsı adına Sayın Kamer Genç.
Buyurun Sayın Genç.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 410
sıra sayılı Bütçe Kanunlarında Yer Alan Bazı Hükümlerin İlgili Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelere Eklenmesi ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı’nın tümü üzerinde
şahsım adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, tabii o kadar acayip kanunlar getiriliyor
ki ne başı belli, ne sonu belli; hele bir de temel kanun kabul etmişler, elli
tane kanunda değişiklik yapılan kanunlar getiriliyor; efendim, yandaş birtakım
bürokratlara fazla ödemeler yapılmış, onlara af getiriliyor, yani bir kanun
tekniğinde olmaması gereken kanunlar getiriliyor.
Şimdi, bir Varlık Vergisi Kanunu çıkardı bu Hükûmet,
5811 sayılı Kanun. Ali Türkan diye birisi çıktı ortaya “Ben, Tayyip Bey’in de
arkadaşıyım, Abdullah Gül’ün de arkadaşıyım.” dedi, “5,5 katrilyon lira
Türkiye’ye getireceğim.” dedi. Gitti, Cumhuriyet Vergi Dairesine beyanda
bulundu bunu, 110 milyon lira da vergi tahakkuk etti. Şimdi soruyorum Sayın
Bakan: Bunun süresini uzatıyorsunuz. Bu varlık barışı vergisinin süresini sırf
Ali Türkan için mi uzatıyorsunuz? Bu Ali Türkan bu 5,5 katrilyon liralık
servetini getirdi Türkiye’ye ve Cumhuriyet Vergi Dairesinde de buna 110 milyon
liralık da vergi tahakkuk etti. Şimdi, bunu süresinde ödemediğine göre, 6183 sayılı
Kanun’a göre tahsil edecek misiniz, etmeyecek misiniz?
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Edilecek, edilecek. Rahat ol.
KAMER GENÇ (Devamla) – Tabii karşımızda susan bir Hükûmet var, Komisyon var. Burada, siz yine susun ama biz
yine de millete söyleyeceğimizi söyleyelim. Zaten millet de dinliyor bizi.
Şimdi, getirilen kanunla, düzenleyici ve denetleyici kurumlarda
görev yapan birtakım kamu personellerinin, işte, yurt dışı, yurt içi
gezilerinde aldığı fazla paraları affediyorsunuz. Bu paralar kim tarafından
zimmet bulunmuş? Sayıştay ve Danıştay. Danıştay
kararları var. Diyor ki… “Arkadaş, sen Harcırah Kanunu’na aykırı bir uygulama
yapamazsın.” diyorsunuz ve buna göre bunlara af getiriyorsunuz. Peki, ne kadar
para affediyorsunuz? Niye getiriyorsunuz af? Yani, bu memlekette hukuk denilen
bir müessese varsa, hukuk devleti iseniz, Danıştayın
ve Sayıştayın verdiği kararları, mahkeme kararlarını
kanunlarla yok saymak mümkün müdür sayın milletvekilleri?
Yine, il genel meclisi üyelerine ve kaymakamlara bu il genel meclisi
üyelerine nezaret etmesi sebebiyle birtakım fazla ödemeler yapılmış. Yine
getirdiğiniz bir maddeyle bunu affediyorsunuz. Ya, sizin işiniz gücünüz
suçluları affetmek mi? Memleketin parasını zimmetine geçirenleri affetmek mi?
Siz ne biçim Maliye Bakanısınız, ne biçim kurumsunuz? Geçmişte, bir araştırın
bakalım, bugüne kadar bu devletin bir kuruşunun, kör kuruşunun hesabı sorulduğu
hâlde siz boyuna millete devletin parasını şey ediyorsunuz. Ne yaptınız,
devleti nereye getirdiniz?
Bakın, siz ilk defa 2002 yılında iktidara geldiğiniz zaman iç borç
91 milyar dolar, dış borç 129 milyar dolar. Şimdi fazla da uzatmayayım. Şu
anda, ülke toplamında 2002’de 221 milyar dolar dış borç vardı, 2008’de 471
milyar dolar iç ve dış borç vardı.
ALİ İHSAN MERDANOĞLU (Diyarbakır) – Karıştır, karıştır!
KAMER GENÇ (Devamla) – Ne karıştır? Sen evvela kendine karış.
Senin bu konulara aklın ermez.
Onun için, şimdi bu kanunla 70 trilyon da borçlanma
getiriyorsunuz. E, iç ve dış borçlarda aşağı yukarı sizin devri Hükûmetiniz zamanında 300 milyar doların üzerinde artış
oluyor. Ne yaptınız bu 300 milyar dolar artışı sağladınız da? Allah rızası için
bir işsize iş bulmak için bir fabrika mı açtınız, bir üretimi artırmak için bir
fabrika mı açtınız, ne yaptınız? İşiniz gücünüz vergi muafiyeti.
Şimdi, dün burada Avrupa Birliği Genel Sekreterliği kanunu geçti.
Çok büyük imtiyazlar getirmişsiniz ve her birisine, oradaki teşkilatlara 8-10
milyar lira maaş verecek şekilde istisnai memuriyetler gibi memuriyet
getirdiniz. O kadar gülünç bir duruma düştü ki burada AKP Grubu ve Hükûmet, orada Avrupa Birliği Genel Sekreterliğine atanmak
için kanunda kırk beş yaş getirmişlerdi, sonra da burada AKP Grup Başkan Vekili
bu kırk beş yaşı elliye çevirdi. Sormak istiyorum, eskiden siz çoluk çocuğunuza
iş bulmak istiyordunuz, şimdi herhâlde babanıza iş bulmak için kanunlarda
değişiklik yapıyorsunuz. Sormak istiyorum, acaba hangi milletvekilinin karısı
veyahut da kocası veya babası elli yaşında da bu Avrupa Birliği Genel
Sekreterliğinin değiştirilen bu statüsüne göre 7-8 milyar lirayla Genel
Sekreterliğe atanacak? Ya, sayın milletvekilleri, bu memleketle bu kadar alay
edilmez. Bu memlekette insanlar bu kadar açken, yoksulken, işsizken, insanlar
intihar ederken AKP’nin işi gücü, kendilerine, yandaşlarına büyük devlet
kaynaklarını aktarmak, ondan sonra da milletle alay etmek.
Ben şimdi bir teklifte bulunuyorum: Şimdi, Tayyip Bey geçen gün 5
aile efradıyla beraber villalara geçti, konaklara. Meclisçe bir araştırmasını
yapalım, Tayyip Bey ve ailesinin neye ihtiyacı varsa arkadaşlar, bir para
toplayalım, verelim kendilerine, yani ne yapılabiliyorsa hepsini verelim de bir
defa, ondan sonra devlet bütçesi bunların kontrolünden, istismarından çıksın.
Yine getirmişler bu kanunda bir madde. Efendim, Başbakanlığa ithal
edilecek araçlar on yıl kadar gümrük vergisinden muaf. Yani bunun ne anlamı
var, ben anlamıyorum. Şimdi, buralarda birtakım araçları gümrük vergisinden, ÖTV’den, KDV’den istisna ederek ithal edecekler herhâlde,
getirecekler, el altından birtakım yandaşlarına satacaklar. Bunun başka bir
anlamı yok. Yani onun için, bir devlet bu kadar gerçekten hile ile yönetilmez,
devlet bu kadar tahrip edilmez. Zaten bir devletin ekonomisi tahrip
edilmedikten sonra o devleti yıkamazsınız. Burada hedef, devletin ekonomisini tahrip
etmek ve ona göre sonuca ulaşmak. Böyle kanunlar getirilebilir mi? Yani bu
getirilen kanunlarla ülkenin hangi ciddi sorununa çözüm buluyorsunuz?
Bir defa, Hükûmet olarak yılbaşında
yaptığınız bütçe iflas etmiştir. İflas ettiğine göre, ey Hükûmet
sen hangi yüzle burada oturuyorsun? Eğer bir hükûmetin
bütçesi iflas etmişse o hükûmet orada oturamaz, onun
istifa etmesi lazım. Yerine hiç olmazsa -yine aynı- kendi içinizden bir hükûmet çıkarın. Belki yeni gelen insanlarda yeni bir ruh
olur, yeni bir şevkle, memleket sevgisiyle birtakım meseleleri halletmeye
çalışır ama bunlar yok, her gün istisna, her gün muafiyet, her gün devletin
parasını cebine indirenlere af… Yani, böyle, devleti nereye götürüyorsunuz?
Yani bu devletin ekonomik kaynaklarını bu kadar zayıflata zayıflata
nasıl bir sonuç elde edeceğinize ben hayret ediyorum!
Yani getirdiğiniz kanunların manasını da bilmiyorsunuz. Yani,
işte, getirdiğiniz kanunun 48’inci maddesiyle 4925 sayılı Kanun’un 31’inci
maddesini kaldırıyorsunuz. Diyorsunuz ki: Karayolu taşımacılığında vatandaşa
verilen yetki belgesinde eğer sonradan bir hata varsa -bu mevcut 31’inci madde-
ilgili idare buna tebligat yapacak, “Arkadaş, senin bu belgen eksiktir. Eksik
belgeni getir, tamamla, ben sana bu yetki belgeni vereyim.” diyecek.
Yani aslında bu yetki belgesini verirken de çok az para
almıyorsunuz. Mesela, yurt içi ticari eşya taşımacılığında kullanılan
kamyonların aldığı K-1’den 12 milyar 942 milyon para alıyorsunuz. Ondan sonra,
kendi işgaliyle ilgili yurt içi eşya taşımacılığında kamyondan K-2 belgesi için
6 milyar 471 milyon lira para alıyorsunuz.
Şimdi, vatandaşın bu kadar para ödeyerek aldığı K-1, K-2
belgelerinin olabilir bir yerinde bir hata var. Mevcut 31’inci maddeyle diyor
ki: Efendim, bunda bir hata varsa ben tebligat yapacağım sana. Sen bunu getir,
o eksiklikleri gider, senin belgeni yenileyeyim.
Şimdi ne yapıyorsunuz? Getirdiğiniz bu şeyle belgesini iptal
ediyorsunuz ve bu kadar da para almışsınız.
Şimdi, bu arada tabii bir şey de, geçen gün yine bir kanun yine
müzakere edilirken bu yurt dışı taşımacılığında kullanılan tırlara
verilen mazotun 550 litresine, bazı hâllerde 400 litresine… Eskiden yurt dışı
taşımacılığı yapan kamyon, tır, çekicilerin aldıkları motorin ÖTV ve KDV’den
tümüyle istisnaydı ama sonra getirilen bir tasarıyla burada bunun
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun Sayın Genç, konuşmanızı tamamlayınız.
KAMER GENÇ (Devamla) – Ben de hayret ettim. Kamyoncu esnafının,
kamyoncunun lehine verdiğimiz bu önergenin kabul edilmesi bence isabetliydi.
Buna rağmen bazı arkadaşlar, bizim bu önergemizin isabetli olmadığını burada
söylediler. Tabii, diliyoruz ki… Yani, herkesin bu kanunları buraya inceleyerek
gelmesi lazım ama maalesef incelenmiyor.
Yine, bu getirdiğiniz 68’inci maddeyle “Vücut dışı protez ve ortezler için hastadan
katkı payı alınacak.” diyorsunuz ama vücut içine yerleştirilen protez ve ortezler için katılım payı alacak mısınız, almayacak
mısınız? Yani, onu da burada belirtmemiz lazım, belirtmediğiniz takdirde ne
oluyor? Bunlarda uygulamada herkes kendine göre uygulama yapıyor. Yine,
hastanelerde tıp fakültelerine borçlu olan hastaların işte belli bir parasını
ödeme şartıyla borçlarını affediyorsunuz ama vakıf hastanelerini niye bundan
istisna ediyorsunuz? Çünkü, vakıf hastanelerinin büyük
bir kısmı cemaatlerin. E, tabii siz cemaatlerin aleyhine olan bir teklif
getirir misiniz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Genç.
Soru-cevap işlemi gerçekleştireceğiz.
Sayın Genç, soru soracak mısınız? Bekliyorum sizi.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Evet, sorayım, yerime geçeyim de. Çünkü
bunları sormakta fayda var..
BAŞKAN – Buyurun.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Bu Ali Türkan 5,5 katrilyon lira getirmiş,
Cumhuriyet Vergi Dairesine beyan etmiş ve 110 milyon lira da vergi tahakkuk
etmiş. Şimdi, bu kişi ne parayı getirdi herhâlde ne de vergiyi ödüyor ama her
yerde “Ben Abdullah Bey’le Tayyip Bey’in arkadaşıyım…” yani bu gazetelerde şey
etti. Hürriyet Gazetesi’nin hatta 23/4/2009 tarihli
Şükrü Kızılot’un makalesine bakarsanız, bu geçiyor.
Şimdi, sormak istediğim şu: Bu 5811 sayılı Kanun’u sırf bu Ali Bey
için mi uzatıyorsunuz? Ali Bey bu vergiyi verecek mi vermeyecek mi? Bu parayı
getirecek mi getirmeyecek mi? Birinci husus bu.
İkincisi: Bu düzenleyici kurumlarda çalışan teftiş elemanlarına bu
kanunla getirdiğiniz bir af var. Burada devlet ne kadar alacağından vazgeçiyor?
Onu öğrenmek istiyorum.
Evet, sonra başka maddelerde de ayrıca soracağım efendim.
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Sayın Işık…
ALİM IŞIK (Kütahya) –
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Bakan, Üçüncü Yasama Yılının son gününde getirilen bu torba
yasada gönül istiyordu ki şu ana kadar çözülmesi gereken acil bazı konular yer
alsın. Soracağım sorular bu kapsamda, burada göremediğim konularla ilgilidir.
Birincisi: Emeklilerin ve dar gelirlilerin durumlarının
iyileştirilmesine yönelik herhangi bir düzenleme bu tasarıda yer almakta mıdır?
Yer almaktaysa ne gibi iyileştirmeler getirilmiştir?
İkincisi: Üniversitelerimizde görev yapan genel sekreter
yardımcıları, daire başkanları ve hukuk müşavirlerinin eş değerlerine göre ek
göstergeleri eksiktir. Bu düzeltilebilecek midir?
Yine, yardımcı doçentlerin emeklilik haklarının 1’inci derecenin
4’üncü kademesine indirilmesine yönelik bir düzenleme yer almakta mıdır? Yoksa
bir önergeyle dâhil edilebilir mi?
Bir diğer konu: İlköğretim müfettişlerinin özlük haklarının
iyileştirilmesine yönelik bir ek gösterge düzenlemesi yapılabilir mi?
Son sorum da: Basında bugün ve dün çıkan haberlere göre, Sayın
Millî Eğitim Bakanı, sözleşmeli öğretmenlere kadro verileceğini söylemiştir.
Bununla ilgili düzenleme var mı?
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Buyurun Sayın Bakanım.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Teşekkür ediyorum
değerli arkadaşlar.
Şimdi, Sayın Genç’in sorusundan başlayayım. Adı geçen şahsa
ilişkin herhangi bir düzenleme söz konusu değildir yani bu yasanın amacı tabii
ki ekonomimize gerek dışarıdan gerek içeriden kaynak kazandırma amaçlıdır.
Tabii, Ali Türkan’la ilgili olarak, beyan ettiği tutarı bir ay içerisinde
ülkeye getirmediği için kendisi yararlanamıyor, dolayısıyla bu yasanın uzatılma
sebebinin bahsi geçen şahısla hiçbir ilgisi yoktur. Kanunda öngörülen amaca
yönelik olarak bir uzatma söz konusudur. Bu şahsa ilişkin de Gelir İdaresinin
bir incelemesi söz konusudur. İnceleme sonucunu tabii
şimdiden benim öngörmem mümkün değil ama dediğim gibi daha önce beyanda bulunup
beyanın gereğini yerine getirmeyenler hakkında bir inceleme söz konusudur ve
dediğim gibi gerek bu tahakkuk edilen vergiyi ödemediği için gerekse ilgili
matraha konu parayı Türkiye’ye getirmediği için, zaten bir ay içerisinde bu
yükümlülüğü yerine getirmediği için de bundan sonra yapılacak uzatmadan da
yararlanmaması söz konusudur. Onun için, o konuda en ufak bir şüpheniz
olmasın.
Şimdi, siz konuşmanızı da yaparken dediniz ki: “Bu nasıl Maliye
Bakanı?” İşte, burada yapılan birtakım hataları düzeltmeye yönelik
düzenlemeleri… Değerli arkadaşlar, ben bir ilke olarak şunu söyleyeyim, Plan ve
Bütçede de defalarca tekrarladım: Bu türden torba yasaları ben de doğru
bulmuyorum ve bu torba yasaları…
KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Bakan mikrofona konuşsun da pek
anlamıyorum.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Değerli arkadaşlar, bu
türden torba yasalar maalesef birtakım ihtiyaçları karşılamak üzere geliyor.
Ben de ilke olarak bundan sonra bu türden torba yasaların gelmemesi için azami
özen göstereceğimi Plan ve Bütçe Komisyonunda da defalarca tekrarladım. Bazı
düzenlemelerin tabii ki Plan ve Bütçe Komisyonunda, önemli bir kısmı o dönemde
gündeme geldi ve sizin de yani en azından şikâyet ettiğiniz bazı düzenlemeleri
ben de tam olarak makul görmediğimi de söyledim orada.
Şimdi, bu düzenleyici, denetleyici kuruluşlara ilişkin, orada,
geçmişte yapılan fazla ödemelere veya yanlış ödemelere ilişkin bir af söz
konusu fakat o da Maliye Bakanlığından görüş alındıktan sonra yapılmış
ödemelerdir.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Ama kararlar var, Danıştay kararı var,
Sayıştay kararı var Sayın Bakan.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Sayın Genç, bakın, Plan
Bütçe Komisyonunda bu konular epey tartışıldı, konuşuldu ve ben özellikle bu
düzenlemeleri kendim de getirmedim. Yani bunu bilmenizi istiyorum fakat bu
düzenlemelerin çoğu yapılan birtakım hatalı uygulamalardan dolayıdır. Yani bu
parayı alan şahısların hatasından değil, belki ilgili kurumun veya başka bir
kurumun verdiği görüş doğrultusunda yapılan ödemelerdir. Dolayısıyla, tabii ki
bu sıkıntıların giderilmesine yönelik bu türden düzenlemeler var, gönül ister
ki bu türden düzenlemeler olmasın ama -dediğim gibi- bu türden düzenlemelerde
miktarlar da aslında çok yüksek rakamlar değil. Benim bildiğim şöyle: Yani
“Düzenleyici ve denetleyici kurumların harcırahına getirilen af tutarı ne
kadardır?” diye sordunuz. Tüm düzenleyici ve denetleyici kurumlar açısından
baktığınız zaman 3,5 milyon liralık bir borcun takibinden vazgeçilmektedir.
Toplamda 3,5 milyon lira ve bu sadece bir düzenleyici, denetleyici kuruma ait
değildir. Ben, Komisyonda bunun bütün detaylarını verdim. Birçok kurumumuzda bu
türden ödemeler yapılmıştır. Bazıları için de -dediğim gibi- Bakanlığımızdan
daha önce görüş alınmıştır. Onun için, bunu düzenliyoruz.
İkinci konuya gelince: Bu torba yasasında tabii ki birtakım
uygulamada karşımıza çıkan sorunları gidermeye yönelik düzenlemeler söz
konusudur ama üniversitelerde görev yapan bazı yöneticilerimize yönelik
düzenleme veya emeklilerimize, dar gelirlilerimize yönelik düzenlemeler, tabii
ki bunlar, daha çok, özü itibarıyla özlük haklarına ilişkin düzenlemelerdir ve
ben mümkün olduğunca bu türden ilgisiz kanunlarda özlük haklarıyla ilgili
düzenlemeleri doğru bulmadığımı Plan ve Bütçe Komisyonunun ilk toplantısında
söyledim ve bundan sonra da mümkün olduğunca özlük haklarına ilişkin
düzenlemelerin ilgili teşkilat kanunlarında yapılmasını daha doğru bulduğumu da
buradan söylemek istiyorum çünkü…
KAMER GENÇ (Tunceli) – Ama, siz
Bakansınız, uygun görmüyorsanız kanunu reddedelim.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Sayın Genç, şimdi,
dediğim gibi, burada yapılan düzenlemeler bir ihtiyaçtan kaynaklanıyor ve bu
sadece -dediğim gibi- belli bir amaca yönelik değil, burada çok yönlü
düzenlemeler söz konusudur ve torba yasaların doğası da budur. İdeal olan,
aslında Meclisimizin daha etkin bir şekilde çalışması, İç Tüzük’e yönelik
reformun yapılması ve bu çerçevede, bu türden yasal düzenlemelere olan
ihtiyacın azaltılmasıdır, ideal olan budur. Ama, bugün
itibarıyla ve bundan önce de bu türden düzenlemeler yapılmıştır. Dediğim gibi,
özlük haklarına ilişkin, personele ilişkin, gerek ücrete ilişkin düzenlemeleri
ilgili kanunlarda yapmamız çok daha doğru olur. O zaman, hesabını kitabını
yapmış oluruz, bütçeye ne getiriyor, ne götürüyor, onun çalışmasını
yapabileceğiz ve o çerçevede yapmaya çalışacağız.
Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Karar yeter sayısı istiyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN – Tamam Sayın Genç.
Sayın Işık’ın kısa bir açıklaması olacak galiba.
Buyurun.
ALİM IŞIK (Kütahya) –
Sayın Başkanım, son sorum yarım kaldığı için onu da iletmek istiyorum.
BAŞKAN – Buyurun, tamamlayın efendim.
ALİM IŞIK (Kütahya) –
Millî Eğitim Bakanı Sayın Çubukçu’nun, sözleşmeli
kadroda bulunan öğretmenlerin daimî kadroya geçirileceğine yönelik bir
açıklamasının olduğu basında yer aldı. Hükûmetimizin
Maliye Bakanı ve Hükûmetin yetkilisi olarak kendisine
soruyorum: Bu beyan doğru mudur? Doğruysa bu öğretmenlerin daimî kadroya
geçirilmesi işlemi ne zaman tamamlanabilecektir?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Sayın Bakanım…
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Henüz bana bu türden bir
çalışmaya ilişkin gelen bir bilgi yok yani bir tasarı çalışması olursa mutlaka
tabii ki bizden de görüş isterler. Henüz Maliye Bakanlığından, bizden bu konuda
bir görüş istenmiş değildir.
BAŞKAN – Tamam mı Sayın Bakanım?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Teşekkür ediyorum Sayın
Başkanım.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Saygıdeğer milletvekilleri, tasarının tümü üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Tasarının maddelerine geçilmesini oylarınıza sunacağım ve karar
yeter sayısını arayacağım.
Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 17.53
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 18.09
BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat
PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Yaşar TÜZÜN (Bilecik),
Fatma SALMAN KOTAN (Ağrı)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
110’uncu Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
410 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın maddelerine geçilmesinin
oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi, tekrar maddelere geçilmesini oylarınıza sunacağım ve karar
yeter sayısını arayacağım: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir,
karar yeter sayısı vardır.
Tasarının görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Birinci bölümün görüşmelerine başlıyoruz. Birinci bölüm 1 ile
25’inci maddeleri kapsamaktadır.
Birinci bölüm üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Trabzon
Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi.
Buyurun efendim.
CHP GRUBU ADINA MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; tasarının birinci bölümü üzerinde Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına görüşlerimi ifade etmeden önce sizi saygıyla selamlıyorum.
Bundan önce, biraz önce yani bu tasarı görüşmelerine başlamadan
önce sonuçlandırdığımız Sayıştay başkan ve üyeliği seçimine ilişkin olarak kısa
bir görüş ifade etmek istiyorum. Seçilen Başkana ve üyelere görevlerinde
başarılar diliyorum.
Ancak bu seçimin, Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunca
yapılacak bu seçimin öncesinde Sayıştay Genel Kurulu tarafından yapılması
gereken seçim yapılmamıştır ve Sayıştay tarihinde ilk kez Sayıştay Genel
Kurulu, kendisine başvuran aday adayları arasında Parlamentoya bildirilmek
üzere yapması gereken ön elemeyi yapmamıştır. Yasaya göre otuz iş günü
içerisinde yapılmayan seçim sonucunda, bu görevi, seçim görevini doğrudan
Türkiye Büyük Millet Meclisi yapmaktadır. Önce Plan ve Bütçe Komisyonunda, daha
sonra da Genel Kurulda gerçekleştirilen bu seçim anılan yasa hükmü çerçevesinde
olmuştur.
Sayıştay Genel Kurulunun bu seçimi yapmamış, gerçekleştirmemiş
olmasının teknik hiçbir nedeni bulunmamaktadır. Sayıştay Genel Kurulunun bir
kısım üyeleri o seçime, o toplantıya katılmamak suretiyle seçimin Parlamentoya
bırakılmasının yolunu açmışlardır. Böylece Sayıştay tarihinde ilk kez bir
seçime bir gölge düşmüştür, bir siyasi gölge düşmüştür. Bir kısım Sayıştay
mensupları, maalesef, Sayıştayı hançerlemiştir, Sayıştayı görev yapamaz bir konuma sokmuştur. Bu seçim o
açıdan çok hayırla yâd edeceğimiz bir seçim olmamıştır. Tekrar ediyorum: Burada
görev alan arkadaşlarla ilgili herhangi bir olumsuz değerlendirmede
bulunmuyorum. Görev alan arkadaşlar içerisinde tanıdığım, bildiğim çok değerli
arkadaşlarımız vardır ama Sayıştay Genel Kurulu kendisine düşen yasal görevi
maalesef yerine getirmemiştir. Yine de Sayıştay seçimi sonucunda görev alan
arkadaşlara başarılar diliyorum.
Değerli milletvekilleri, tasarı esas olarak Bütçe Kanunu’nda yer
alan bazı hükümlerin ilgili kanunlarına taşınması yönündeki bir temel amaçtan
hareket ediyorsa da bir torba yasa tasarısı niteliğindedir, birçok konuyu,
birçok kanunu ilgilendiren düzenleme burada yer almaktadır. Bütçeyi
ilgilendiren madde sayısı 50 madde içersinde sadece 10 tanedir. Gerçek anlamda
bütçeyi, içinde bulunduğumuz krizi, finansal krizi ilgilendiren veya onunla
ilişkilendirebileceğimiz madde sayısı ise sadece 1 tanedir. O da Bütçe
Kanunu’nda yer alan borçlanma yetkisinin artırılmasına ilişkin, 5 kata
yükseltilmesine ilişkin bir düzenlemedir.
Küresel krizin başlamasından bu yana yaklaşık iki yıllık bir süre
geçmiştir. 2007 Temmuzunda bu krizin Amerika Birleşik Devletleri’nde uç vermeye
başladığını düşünürsek iki yıla yakın bir süre geçmiştir. Yine küresel krizin
Avrupa Birliği üyesi ülkelere ve gelişmekte olan ülkelere sıçramasının
üzerinden ve gelişmekte olan ülkeleri, bu bağlamda Türkiye’yi de etkilemesinin
üzerinden, etkilemeye başlamasının üzerinden de yaklaşık dokuz aylık bir süre
geçmiştir. Bu süre içerisinde hemen hemen
bütün ekonomiler ekonomiyle ilgili düşen talebi tekrar canlandırabilmek
amacıyla “Canlandırma” veya diğer adıyla “Mali gevşeme” paketlerini uygulamaya
koymuşlar ve bunun sonucunda bu paketlerin bütçe dengeleri ve mali dengeler
üzerinde yaratacağı olumsuz etkilerin nasıl giderileceği konusunda da kamuoylarına,
dünyaya güven veren bir programı, mali programlarını açıklamışlardır.
Türkiye bu sürede ne yapmıştır? Bölük pörçük birtakım düzenlemeler
şüphesiz yapılıyor ama güven veren bir ekonomik programı Türkiye henüz
açıklamış değildir. Hâlâ biz ekonomiyi canlandırmaya yönelik olarak birtakım
paketleri açıklıyoruz. Teşvik paketi bunlardan bir tanesidir.
Böyle bir süreçte, yine Türkiye bütçesi olmayan bir ülke
konumundadır. Evet, şeklen bir bütçe var ama bu bütçenin hiçbir rakamı bugün
yaşadığımız krizle, krizin sonuçlarıyla ilgili değildir, bütçe krizi
kavrayabilecek bir durumda değildir. Türkiye'nin acilen bir bütçeye ihtiyacı
vardır. Bütçede hâlen büyüme yüzde 4 oranında gözükmektedir. Daha sonra, nisan
ayı içerisinde Hükûmet tarafından açıklanan katılım
öncesi programda büyüme - yüzde 3,6 olarak yani küçülme olarak revize edilmişse
de buna uygun bir bütçe tasarısı veya bütçe kanununda değişiklik yapan bir
tasarı getirilmemiştir; -3,6’nın üzerinden çok sular geçti. O ortamda IMF’nin
açıkladığı küçülme 5,1’di. IMF bu rakamı açıkladığı zaman yerden yere
vurulmuştu.
Evvelsi gün OECD raporunu açıkladı: Türkiye’de 2009 yılı için
beklenen büyüme -5,9. Kısa bir süre önce de Dünya Bankası - yüzde 5,5’luk bir
küçülmeyi açıklamıştı. Bu küçülme rakamlarının art arda açıklandığı bir süreçte
Türkiye Büyük Millet Meclisi tatile giriyor ama tatile girerken daha bütçesini
revize etmiş değil. Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu’na göre açıklaması
gereken orta vadeli programı ve orta vadeli mali planı da yasal süreler dolmuş
ve çoktan aşılmış olmasına rağmen hâlâ açıklamamıştır, açıklayamamıştır.
Bu süre içerisinde Türkiye IMF’yle ilişkilerini
netleştirememiştir, ne olacağı da belli değildir. Ekonominin ilk çeyrekte
beklenen küçülme oranı yüzde 12-13 düzeyindedir. Nisan ayında sanayide meydana
gelen küçülmedeki düşüş, daha doğrusu bir önceki aya göre meydana gelen hafif
toparlanma umut verici olarak yorumlanıyor ise de mevsimlik etkilerden
arındırdığımızda bu toparlanmanın da gerçekçi olmadığı ortaya çıkmaktadır.
Şimdi Hükûmet krize bütçe açığını büyüterek çözüm
bulmaktadır. Evet, bütçe açığı büyüyebilir. İlan edilen vergi gelirleri hedefi
200-250 milyar TL’ydi. Şu anda… Şu anda demeyeyim, katılım öncesi ekonomik
programın açıklandığı nisan ayında bunun 169,5 milyar TL olarak gerçekleşmesi
söz konusuydu, öyle tahmin yapılmıştı. Belki, şimdi, muhtemelen bunun daha da
altında bir gerçekleşme söz konusu olabilecektir. Evet, bütçe açığı
büyüyecektir ama bu bütçe açığının ne olacağını, nereye ulaşacağını hiç kimse
bilmezse, bunun önümüzdeki yıllarda nasıl telafi edileceği güven veren bir
programla ortaya konulmazsa biz krizden çıkamayız değerli milletvekilleri.
Şimdi, krizin ölçüsü olarak belki kura bakılıyor. “Efendim, işte,
döviz kuru bir miktar sıçradı, 1.500-1.550’lerde döviz kuru istikrar buldu.”
denilebilir, buradan kriz ölçülmeye çalışılabilir, “Efendim, bankacılık
sistemimiz sağlam -o nedenle buradan kriz değerlendirilebilir- o kadar kötü
durumda değiliz.” denilebilir ancak bunlar gerçekçi olmaz. Krizi sadece bu iki
ölçüden hareketle değerlendirmeye kalkışırsak yanlış olur. Evet,
bazı ülkeler krize sağlam bankacılık sistemiyle girdi, o kadar sistemi
etkilenmedi, bazı ülkeler dış talep nedeniyle, büyümesi dış talebe bağlı
olmayan ekonomiler dış talebin küçülmesi nedeniyle çok fazla etkilenmediler ama
Türkiye gibi cari açığı yüksek olan ve bu cari açığı önemli ölçüde borç yaratan
işlemlerle finanse eden ülkeler krizden çok büyük ölçüde etkilendiler. Problem
buradadır. Problem buradadır. Türkiye özellikle özel sektör borçlanmasıyla cari
açığını finanse ediyordu. Cari açıktaki bu yükseklik Türkiye'nin krizden çok
ağır bir darbe almasına yol açtı. 2008’in son çeyreğindeki küçülmenin -6,2
olması ve bunun Türkiye'nin beraber hareket ettiği veya aynı ligde rekabet
ettiği ülkeler içerisinde en yüksek daralma olarak gerçekleşmiş olması
şaşırtıcı değil, cari açığın yüksekliğinden kaynaklanan bir küçülmedir…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun Sayın Hamzaçebi,
konuşmanızı tamamlayınız.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) – Toparlıyorum Sayın Başkan.
…2009’un ilk çeyreği de böyledir. Yine en sert daralmayı Türkiye
ekonomisi yaşayacaktır, beklenti budur.
Şimdi, bu çerçevede yapılan nedir? Hükûmet,
2002 yılında Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu’na bir mali kural olarak,
2001 yılı krizinin etkilerini yaşayan o zamanki Hükûmet
bir mali kural olarak bir prensip getirmişti. 4749 sayılı Kanun’a göre,
bütçenin gelirleri ile giderleri arasındaki fark kadar Hükûmet
borçlanabilir. Bu farkın yüzde 5 oranında artırılması ilgili bakanın, ikinci
bir yüzde 5’lik oranda artırılması da Bakanlar Kurulunun yetkisindedir.
Şimdi, tasarı bu çok önemli mali kuralı bir kenara atmaktadır. Hükûmet bir hesap yapmış kafasında, kabaca bir hesap
yapmış, bir bütçe açığı belirlemiş. İlan edilen borçlanma rakamı 13,5 milyar
TL’ydi; bütçe açığı 10,3 ama borçlanma yetkisi 13,5 milyar TL’ydi. Şimdi onu 5
katına, Bakanın ve Bakanlar Kurulunun artırım yetkisini kullanmak suretiyle 5
katına yükseltmeyi öngörüyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) – Bunun anlamı, 74,8 milyar TL’lik
bir borçlanma yetkisini Hükûmet Türkiye Büyük Millet
Meclisinden istemektedir. Mali kuralı bir kenara atıyor, kafasında yaptığı
hesabı Meclisle paylaşmıyor, “Meclisin bütçe hakkı önemli değildir.” diyor.
Şimdi, bu doğru bir düzenleme değildir değerli milletvekilleri.
Türkiye'nin acilen bir programa, ekonomik programa ihtiyacı vardır. “Türkiye
neden cari açığı yüksek olduğu için çok yüksek oranda etkileniyor, cari açığı
yüksek olan başka ülkeler Türkiye kadar neden etkilenmedi?” sorusunu sorarsak,
onların güven veren programları var. O nedenle, onlar Türkiye kadar bu krizden
sert bir şekilde etkilenmediler. Demek ki Türkiye'nin hemen ekonomik programa,
güven veren bir programa ihtiyacı var. IMF’yle olabilir, IMF’siz olabilir;
yeter ki nasıl yürüyeceğinize herkesi ikna edin. Bu tasarı, maalesef, bu
konularda bir çözüm getirmemektedir.
Zaman izin vermediği için sözlerimi burada bitiriyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Hamzaçebi.
Bölüm üzerinde başka söz talebi yok.
Birinci bölüm üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi, birinci bölümde yer alan maddeleri, varsa o madde
üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı ayrı
oylarınıza sunacağım.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 18.24
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 18.57
BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat
PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Yaşar TÜZÜN
(Bilecik), Fatma SALMAN KOTAN (Ağrı)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
110’uncu Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.
410 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden
devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
1’inci madde başlığını okutuyorum:
BÜTÇE KANUNLARINDA YER ALAN BAZI
HÜKÜMLERİN İLGİLİ KANUN VE KANUN HÜKMÜNDE KARARNAMELERE EKLENMESİ İLE BAZI
KANUN VE KANUN HÜKMÜNDE KARARNAMELERDE DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA
İLİŞKİN KANUN TASARISI
MADDE 1-
BAŞKAN – Madde üzerinde dört tane önerge vardır; önergeleri
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1/691 esas sayılı “Bütçe Kanunlarında Yer
Alan Bazı Hükümlerin İlgili Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelere Eklenmesi ile
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına İlişkin
Kanun Tasarısı”nın Çerçeve 1 inci maddesi ile 1700 sayılı Dâhiliye Memurları
Kanununa eklenen 2/A maddesinin birinci fıkrasının dördüncü cümlesinde geçen
“iki katı” ibaresinin “dört katı” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
25/06/2009
|
Bekir Bozdağ |
Akif Gülle |
Avni Erdemir |
|
Yozgat |
Amasya |
Amasya |
|
İrfan Gündüz |
Necat Birinci |
|
|
İstanbul |
İstanbul |
|
TBM Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 410 sıra sayılı yasa tasarısının 1. maddesiyle
değiştirilen Madde (
Kamer
Genç
Tunceli
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 410 Sıra Sayılı Tasarı’nın Çerçeve 1 inci
Maddesi ile 9/6/1930 tarihli ve 1700 sayılı Dahiliye
Memurları Kanununa eklenmesi öngörülen 2/A Maddesindeki “Bunun dışında mülakat
ile ilgili herhangi bir kayıt sistemi kullanılmaz” cümlesinin Tasarı’dan
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
|
M. Akif Hamzaçebi |
Yaşar Ağyüz |
Kemal Demirel |
|
Trabzon |
Gaziantep |
Bursa |
|
Ferit Mevlüt Aslanoğlu |
Vahap Seçer |
Mustafa Özyürek |
|
Malatya |
Mersin |
İstanbul |
|
|
Ali Koçal |
|
|
|
Zonguldak |
|
TBMM Başkanlığı’na
Görüşülmekte olan “Bütçe Kanunlarında Yer Alan Bazı Hükümlerin
İlgili Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelere Eklenmesi ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı”nın
çerçeve 1 inci maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Harun
Öztürk
İzmir
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) –
Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Sayın Öztürk, buyurun efendim.
HARUN ÖZTÜRK (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
şahsım ve Demokratik Sol Parti adına yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Hükûmetin sürekli olarak
yargıyla karşı karşıya geldiğini bu maddede tekrar görüyoruz. Siz hukuka saygı
göstermezseniz, yargı da sizin gibi düşünsün isterseniz yargıyla elbette yüz
yüze gelirsiniz.
Bu maddede de Hükûmet kaymakamlık
sınavlarıyla ilgili olarak Danıştay tarafından idare aleyhine verilen kararları
etkisiz kılmayı amaçlamaktadır. Örneğin, maddede yer alan “maddede tutanak
dışında herhangi bir belge ve kayıt tutulmayacağı” şeklindeki hüküm, Danıştay
kararını aşmaya yöneliktir. Komisyonda verilen önergeyle tasarıdaki “mülakatta
tutanak dışında herhangi bir belge ve kayıt tutulmaz” ibaresinin “mülakatta
tutanak dışında herhangi bir kayıt tutulmaz” şeklinde değiştirilerek muhafaza
edilmesi, Danıştayın İçişleri Bakanlığı aleyhine
vermiş olduğu kararın her ne pahasına olursa olsun aşılmak istendiğinin açık
kanıtıdır.
Yargı kararlarını etkisiz kılmak üzere yasama organının yürütme ve
yargı arasına bu şekilde girmesi hem güçler ayrılığı ilkesine hem de Anayasa’nın
138’inci maddesinin dördüncü fıkrasına aykırılık teşkil etmektedir.
Bugüne kadar yaptığı sınavlarda tarafsızlığı ve objektifliği
kanıtlanmış olan ÖSYM yerine, benzer sınavları yapan kamu kurum ve
kuruluşlarına da kaymakamlık sınavı yaptırılabileceğine ilişkin olarak
düzenleme yapılmasında ısrar edilmesi, Hükûmetin
niyeti konusunda bazı tereddütlerin doğmasına yol açmaktadır.
Değerli milletvekilleri, şimdi size bu maddeyle ilgili olarak
yazdığım muhalefet şerhinden bir bölümü okumak istiyorum: Hükümet tasarısı,
ilan edilen kadronun 4 katı adayın mülakata alınacağını öngörmekteydi. İlan
edilen kadroya karşılık bu ölçüde yüksek adayın mülakata çağrılmasının subjektif değerlendirmelere yol açabileceği şeklindeki
eleştirilerimizi dikkate alan Komisyonun, tasarıdaki ‘4 katı’ ibaresini ‘2
katı’ şeklinde değiştirmiş olması olumlu değerlendirilmektedir. Ancak Genel
Kurul aşamasında yeniden 4 katı tutarına çıkarılabileceği endişemizi de, Hükûmetin daha önceki uygulamalarını göz önünde
bulundurarak dikkatlerinize sunmak isteriz.” demişim. Şimdi, biraz önce okunan
önergeleri hep birlikte dinledik ve bu hâline getirilmeye çalışılıyor.
Değerli milletvekilleri, biraz sonra oylarınızla ne yapacaksınız?
Bizim muhalefet şerhindeki endişemizin yerinde olduğunu göstereceksiniz. Bütün
bunlar, iktidara karşı muhalefette bir güven bunalımının ortaya çıkmasına yol
açmaktadır. Bu maddenin yasama organının önüne getirilmesinde de Hükûmetin yargı ve bazı kurumlarla karşı karşıya bulunduğu
güven bunalımının giderilememesinin etkili olduğu düşüncesindeyiz. İktidarın,
yedinci yılında bu güven bunalımını hâlâ giderememiş olması büyük bir
eksikliktir diyor, önergemizin kabul edileceği umuduyla tekrar yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Öztürk.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 410 Sıra Sayılı Tasarı’nın Çerçeve 1 inci
Maddesi ile 9/6/1930 tarihli ve 1700 sayılı Dahiliye
Memurları Kanununa eklenmesi öngörülen 2/A Maddesindeki “Bunun dışında mülakat
ile ilgili herhangi bir kayıt sistemi kullanılmaz” cümlesinin Tasarı’dan
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Mustafa
Özyürek (İstanbul) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) –
Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN – Sayın Özyürek, gerekçeyi mi
okutayım?
MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) – Gerekçe okunsun.
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Söz konusu cümle ile Danıştayın kamu
kurumları tarafından yapılan sözlü sınavın, idarenin takdir yetkisinin kötüye
kullanılmasını önlemek amacıyla teknolojik imkânlardan yararlanarak sesli ve
görüntülü kayıt yapılmak suretiyle gerçekleştirilmesi yönündeki müstakar
kararlarının etkisiz kılınması amaçlanmaktadır. Bu nedenle anılan cümlenin
tasarıdan çıkarılması önerilmektedir.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
TBM Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 410 sıra sayılı yasa tasarısının 1. maddesiyle
değiştirilen Madde (
Kamer
Genç
Tunceli
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) –
Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Sayın Genç, buyurun.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 410
sıra sayılı Yasa’nın 1’inci maddesiyle ilgili olarak verdiğim önerge üzerinde
söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın milletvekilleri, tabii, kaymakamlar bir ülkenin
yöneticileri, devletin ilçedeki temsilcileri, hâkimler yargının temsilcileri.
Devlette eğer yargı ve yönetim objektif, dürüst, devletin temel felsefesine
sahip çıkar, hiçbir siyasi etki altında kalmaz, şerefiyle, namusuyla, onuruyla
devlette görev yaparsa o devlet büyür. Yargı eğer hakkaniyet ölçüleri içinde,
yargı kuralları içinde, objektif kurallar içinde yargı görevini yaparsa o
devlet büyür. Ama yargı ve yöneticiler eğer siyasi erkin emrine girerse, eğer
siyasi erkin emir ve komutası doğrultusunda hizmet ederse o devlet çökmeye
mahkûm bir devlettir.
Şimdi, burada, hiçbir gerek de yok bana göre… İşte, bir torba
kanun getirmişler... Biraz önce Sayın Bakan diyor ki: “Ben torba kanuna
karşıyım.” Kardeşim, sen hükûmetsin ya, karşıysan
önle o zaman.
Şimdi, ne yapıyorsunuz? Kaymakamların yazılı sınavını İçişleri
Bakanlığı bir sistem getirsin kabul etsin.
Bakın, sayın milletvekilleri, devlet devamlıdır. Bugün siz
varsınız… Bakın, cumhuriyet kurulduğundan beri kaç tane iktidar gelmiş gitmiş.
Bu size gelinceye kadar bu iktidarlardan, biz, bu devletin organlarını kendi
irademiz, kendi düşüncemiz, kendi felsefemiz, ideolojimiz paralelinde
teşkilatlandıralım, yönlendirelim, diye bir iktidar çıkmamış ve demişler ki:
Biz bir iktidara gelmişiz, objektif kurallar koyalım, bizden sonra gelen… Yani
öyle bir sistem getirelim ki o sistemle bu ülke rahatlığa kavuşsun, siyasi erk
olmasın, bu etki altında insanlar kalmasın. Bunların tek hedefleri yani
yöneticilerin bir kamu hizmetine alımında tek ilke liyakat olsun, dürüstlük
olsun, bilgi olsun ama ben bunu kaldırıyorum.
Şimdi, bakın, ben bu konularda çok büyük sıkıntı çeken bir ilin
milletvekiliyim. Benim ilim Tunceli. Tunceli’de gerçekten çok sağlıklı, çok
dürüst, çok zeki insanlar yetişiyor. Benim ilimin inancı da yüzde 90
seviyesinde Alevi inançlı insanlarımızdır. Ben insanların inançlarına da saygı
duyuyorum. Bugün de Regaip Kandili, herkesin kandilini de kutluyorum. Şimdi,
çok duymuşumdur, adam, yazılı imtihanlarda en başlarda, ilk 10’un içinde bir
puan alıyor, ilçeye gidiyor, sözlüde “Sen nerelisin? Tuncelilisin. Git
kardeşim, sen giremezsin buraya.” deniyor. Bunu yapan onursuz zihniyete burada
hizmet ediyorsunuz. Diyoruz ki yani ÖSM yapsın, ÖSM işte buradaki insanların
hiç olmazsa yazılıda belli bir bilgi birikimine sahip olduğunu kanıtlasın.
Bunun ölçüsü nedir? İşte ÖSM devletin bir kurumu, objektif kurallara göre
imtihanı, yazılıyı yapsın, hiç olmazsa belli bir bilgisi olsun, belli bir
birikimi olsun. Şimdi adamı hiçbir bilgisi yokken, işte… Yani sizin devri zamanınızda
hangi kıstasın kamu hizmetine alınmada ölçü olduğunu biliyoruz zaten. Bunu
zaten siz de biliyorsunuz, her gün de bunları söylemeye gerek yok. Dolayısıyla,
ÖSM yaparsa bu imtihan objektif olur.
Peki, İçişleri Bakanı neye göre yapacak? İşte İçişleri Bakanlığının
başında bulunan kişi… “İrticaın rektörü.” diye kendisini görevden alan kişi
söyledi bunu, yani işte o zamanki YÖK Başkanı söyledi: “Yahu bu irticaın
rektörüydü, ben onun için görevden aldım.” dedi. Şimdi, bu zihniyette olan
insanlar ülkenin geleceğini tayin eden kaymakamları yazılı sınava tabi tutar
iken hangi ölçüler şey edebilir, hangi kıstasları alabilir? O da kendi
düşüncesine göre, hatta Türkiye’yi tabii, temel kuruluş felsefesinden
saptırmaya çalışan, dengesini bozan, kimyasını bozan bir siyasi iktidar
zihniyetini taşıyan bir iktidar var memlekette. Şimdi böyle olunca bunların
paralelinde yazılı sorular sorulacaktır. Dolayısıyla, gelecek yönetici
Türkiye'nin hayrına değil, memleketin hayrına değil, kişilik gelişmemiş, bilgi
gelişmemiş, objektiflik gelişmemiş, belli bir emir ve komuta içinde hareket
eden bir yönetici sınıf gibi ortaya çıkacak. Yani bu sizi niye rahatsız ediyor
arkadaşlar, ben öğrenmek istiyorum. Yani dürüstlük bir memlekette geçerli akçe
midir, değil midir? Dürüstlük geçerli akçeyse, objektiflik geçerli akçeyse
gelin bunlara göre kabul edelim.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun efendim, konuşmanızı tamamlayınız.
KAMER GENÇ (Devamla) - Yani siyasi iktidarın “Her şey benim
dediğim gibi olur…” Böyle bir şey olmaz sayın milletvekilleri. Böyle bir şey
olsaydı zaten şimdiye kadar bu devlet ayakta kalmazdı. Onun için diyoruz ki:
ÖSYM yapsın bunları. Ondan sonra hiç olmazsa ilk yazılı sınavları objektif
kıstaslara göre yapan bir şey gelsin.
Şimdi Danıştay karar vermiş, diyor ki: “Arkadaş, sözlüyü
yaparken…” İmtihana giriyor. Bana gelen insanlar diyor. Hâkimlik
sınavı da öyle, kaymakamlık sınavı da. “Nerelisin?” “Tunceliliyim.” “O
zaman git kardeşim, sana hizmet yok.” diyor. Şimdi Danıştay da diyor ki -mademki
bir hukuk devleti- “Arkadaş, sen sözlüde ne sormuşsan bunu videoya alalım,
kontrol edelim.” Yani Danıştaydaki insanlar veya
yargıdaki insanlar vicdansız ve memleket haini insanlar değil ki. Adam bakıyor,
videoya alıyor imtihanı, ne sormuş bu adam, ne cevap vermiş. Bunlar niye sizi
rahatsız ediyor? “İlle benim.” dediğiniz… Arkadaşlar, yani hak ve adaletin yok
olduğu, Allah korkusunun yok olduğu bir toplum ayakta kalamaz. Kişisel iradenin
hâkim olduğu bir toplum ayakta kalamaz. Bence getirilen bu madde Türkiye’nin
geleceğini karanlığa götüren yöneticilerin oraya gelmesi için yapılmış bir
tuzaktır.
O nedenle önergemin kabulünü istiyorum efendim.
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 1/691 esas sayılı “Bütçe Kanunlarında Yer
Alan Bazı Hükümlerin ilgili Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelere Eklenmesi ile
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına İlişkin
Kanun Tasarısı’nın Çerçeve 1 inci maddesi ile 1700 sayılı Dâhiliye Memurları
Kanununa eklenen 2/A maddesinin birinci fıkrasının dördüncü cümlesinde geçen
“iki katı” ibaresinin “dört katı” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
25/06/2009
Bekir
Bozdağ (Yozgat) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) –
Takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN – Hükümet?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılıyoruz.
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum.
Gerekçe:
Personel alımı ile ilgili “Kamu Görevlerine İlk Defa Atanacaklar
İçin Yapılacak Sınavlar Hakkında Genel Yönetmelik” gereği yazılı sınavı geçen
adaylardan mülakata, alınması planlanan kadro sayısının 20 katına kadar aday
çağrılabilmesine imkân verilmektedir. Kaymakam adayı alımı ile ilgili olarak
düzenlenmekte olan bu maddede, yazılı sınavda başarılı olanlar arasından,
kaymakamlık mesleğinin gerektirdiği genel görünümü düzgün, temsil kabiliyet
yüksek, ifade yeteneği kuvvetli adaylar seçebilmek amacıyla mülakata çağrılacak
sayının, alınması planlanan kadro sayısının dört katı olarak belirlenmesi
amaçlanmaktadır.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
2’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
3’üncü madde üzerinde bir adet önerge vardır, önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 410 Sıra Sayılı Tasarı’nın Çerçeve 3 üncü
Maddesi ile 1700 sayılı Kanuna eklenmesi öngörülen “Geçici Madde 3”ün Tasarıdan
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
|
M. Akif Hamzaçebi |
Yaşar Ağyüz |
Kemal Demirel |
|
Trabzon |
Gaziantep |
Bursa |
|
Ferit Mevlüt Aslanoğlu |
Vahap Seçer |
Mustafa Özyürek |
|
Malatya |
Mersin |
İstanbul |
|
|
Ali Koçal |
|
|
|
Zonguldak |
|
BAŞKAN – Sayın Komisyon önergeye katılıyor musunuz?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Anılan madde ile daha önce Danıştay tarafından iptal edilen
Kaymakamlık sözlü sınavı, iptal gerekçeleri hiçe sayılarak kaldığı yerden devam
ettirilmek istenmektedir. Düzenleme hukuk devleti ilkelerine aykırıdır. Bu
nedenle Tasarıdan çıkarılması önerilmektedir.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 19.16
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati: 19.36
BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat
PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Yaşar TÜZÜN
(Bilecik), Fatma SALMAN KOTAN (Ağrı)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
110’uncu Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.
410 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden
devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
4’üncü madde üzerinde bir adet önerge vardır, önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 410 S. Sayılı Kanun Tasarısının çerçeve 4.
maddesinin ikinci fıkrasının sonunda yer alan “…aylık ücretten aynı şekilde
yararlandırılır.” ibaresinin, “aylık ücretten aynı şekilde, saymanlık görevini
yürüten bu ücretin 1/2’si, diğer personel de 1/4’ü oranında yararlandırılır.”
Kamer
Genç
Tunceli
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) –
Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Sayın Genç, gerekçeyi mi okutayım, konuşacak mısınız?
KAMER GENÇ (Tunceli) – Gerekçe okunsun.
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Kefalet sandığı hizmeti, önergede belirtilen görevliler tarafından
müştereken yerine getirilir ve hizmet bir bütünlük arz eder. Bütünlük arz eden
hizmeti yapanların bir kısmına ilave ücret verilmesi ve diğerlerinin bundan
mahrum bırakılması hakkaniyete uygun değildir. Bu nedenle, sandığın diğer görevlilerine
de ek ücret ödenmesi amaçlanmıştır.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
5’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
6’ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
7’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
8’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
9’uncu madde üzerinde iki adet önerge vardır; önergeleri
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 410 Sıra Sayılı Bütçe Kanunlarında Yer Alan Bazı
Hükümlerin İlgili Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelere Eklenmesi ile Bazı
Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun
Tasarısının çerçeve 9’uncu maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
|
Bekir Bozdağ |
Fatma Şahin |
Durdu Mehmet Kastal |
|
Yozgat |
Gaziantep |
Osmaniye |
|
İhsan Koca |
A. Sibel Gönül |
|
|
Malatya |
Kocaeli |
|
MADDE 9 – 13/6/1945 tarihli ve 4759
sayılı İller Bankası Kanununun 19 uncu maddesi aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
“MADDE 19 – Genel Kurul tarafından onanan bilançoya göre ortaya
çıkan safi kazancın;
a) %10’u adi ihtiyaç akçesine,
b) % 30’u köy sermayesi payı olarak sermaye hesabına,
c) % 60’ı köyler ve nüfusu 10.000’in altında olan belediyelerin içmesuyu, atıksu, katı atık ve
benzeri kentsel alt yapı tesislerinin yapımının finansmanı ile köyler ve nüfusu
100.000’e kadar olan belediyelerin harita, imar planı, içmesuyu,
atıksu, katı atık, kent bilgi sistemi ve benzeri
kentsel altyapı projelendirme hizmetlerinin finansmanına,
ayrılır.”
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte olan 410 sıra sayılı kanun tasarısının 9. maddesinin
şu şekilde düzenlenmesini arz ederiz:
“Madde 9 – 13/6/1945 tarihli ve 4759
sayılı İller Bankası Kanununun 19 uncu maddesi aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir:
MADDE 19 – Genel Kurul tarafından onanan bilançoya göre ortaya
çıkan safi kazancın;
a) % 10’u adi ihtiyaç akçesine,
b) % 25’i köy sermayesi payı olarak sermaye hesabına,
c) % 5’ine kadar olan kısmı Yönetim Kurulu’nun tesbit
edeceği esaslar dahilinde Banka personelinin 3 aylık
brüt ücreti ile sınırlı olarak dağıtılmak üzere Banka personeline,
d) % 60’ının mahalli idarelerin harita, imar planı, içmesuyu, atık su, katı atık, kent bilgi sistemi ve benzer
kentsel altyapı projelerinin finansmanına ayrılır.
Şu kadar ki projeleri desteklenen belediyelerin nüfusu 60.000’i
geçemez.”
|
Behiç Çelik |
Mehmet Şandır |
İsmet Büyükataman |
|
Mersin |
Mersin |
Bursa |
|
Erkan Akçay |
Mustafa Enöz |
|
|
Manisa |
Manisa |
|
BAŞKAN – Sayın Komisyon, önergeye katılıyor musunuz?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) –
Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Behiç Çelik konuşacak Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Çelik, buyurun efendim.
BEHİÇ ÇELİK (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 410
sıra sayılı Yasa Tasarısı üzerine söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Burada, İller Bankası Kanunu’nda yani 4759 sayılı Yasa’nın
içeriğinde bir madde üzerinde değişiklik öngörüyor.
Burada aslında önemli olan şu: Bir tasarı metninde yer alan ifade
ile komisyondan çıkan ifade arasında ciddi bir görüş ayrılığı olduğunu
görüyorum. Burada bizim dışımızda yine önerge veren Sayın Bozdağ
da buna işaret ederek burada bir yeni düzenleme yapılmasını öngörmekte. Bu
düzenlemeyi ciddi bir şekilde ele aldık ve bu oranların yüce heyetiniz
tarafından kabulünü özellikle arz ediyorum, birincisi bu.
Diğer konu da, 4759 sayılı Yasa 1945 yılında çıkmış. Bu Yasa’nın
baştan sona yeniden düzenlenmesi gerektiğini özellikle vurgulamak istiyorum.
Burada İller Bankası Genel Kurulunun İçişleri Bakanlığınca ayrılan, tasnif
edilen üç grup içerisinden yirmi birer kişilik grup artı bazı bakanlıkları
temsil etmek üzere gelen üyelerle birlikte toplam 70 kişiden oluşan bir genel
kurul öngörmekte ancak bu genel kurul kendi yönetimini oluşturamamakta. Yani
İller Bankası Yönetim Kurulu Başkanı aynı zamanda Genel Müdür atamayla
gelmekte, 4 adet Yönetim Kurulu üyesi de Maliye Bakanı, Bayındırlık ve İskân
Bakanı ve Başbakanın imzasıyla, müşterek kararnameyle atanmakta. Dolayısıyla
genel kurulun kendi yönetimini oluşturamaması gibi bir ucube durum var. Bu
demode bir sistemdir. Bunun düzenlenmesi gerekliliğini özellikle vurguluyorum.
Bundan sonraki mevzuat çalışmasında İller Bankasının yeniden yapılandırılması
konusunda özellikle iktidar partisi grubuna çok büyük görevler düştüğünü burada
hatırlatmak istiyorum.
Verdiğimiz önerge doğrultusunda oranların yeniden belirlenmesini
özellikle vurgulamak istiyorum çünkü (d) fıkrasında yüzde 60 mahallî idarelerin
ihtiyaçları için öngörülen pay olmakta, bu payın mutlaka muhafazası çok önem
arz etmektedir.
Bu duygularla, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ederim. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Çelik, teşekkür ediyorum efendim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 410 Sıra Sayılı Bütçe Kanunlarında Yer Alan Bazı
Hükümlerin İlgili Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelere Eklenmesi ile Bazı
Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun
Tasarısının çerçeve 9’uncu maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Bekir
Bozdağ (Yozgat) ve arkadaşları
MADDE 9 – 13/6/1945 tarihli ve 4759
sayılı İller Bankası Kanununun 19 uncu maddesi aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
“MADDE 19 – Genel Kurul tarafından onanan bilançoya göre ortaya
çıkan safi kazancın;
a) %10’u adi ihtiyaç akçesine,
b)% 30’u köy sermayesi payı olarak sermaye hesabına,
c)% 60’ı köyler ve nüfusu 10.000’in altında olan belediyelerin içmesuyu, atıksu, katı atık ve
benzeri kentsel alt yapı tesislerinin yapımının finansmanı ile köyler ve nüfusu
100.000’e kadar olan belediyelerin harita, imar planı, içmesuyu,
atıksu, katı atık, kent bilgi sistemi ve benzeri
kentsel altyapı projelendirme hizmetlerinin finansmanına,
ayrılır.”
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) –
Takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılıyoruz.
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe: Köy sermaye payı olarak sermaye hesabına ayrılması
düşünülen tutarların artırılması ve İller Bankası personeline safi kazançtan
yapılması öngörülen ek ödemenin yürütülen ücret politikası ve genel çalışmalar
çerçevesinde değerlendirilmesinin daha uygun olacağı düşünüldüğünden önerge ile, bu hususların düzenlenmesi amaçlanmaktadır.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
10’uncu madde üzerinde bir adet önerge vardır, önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 410 sıra sayılı Kanun Tasarısının 10 uncu
maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
|
Mustafa Kalaycı |
Erkan Akçay |
Mehmet Günal |
|
Konya |
Manisa |
Antalya |
|
Osman Ertuğrul |
Behiç Çelik |
D. Ali Torlak |
|
Aksaray |
Mersin |
İstanbul |
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) –
Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılmıyoruz.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Gerekçe.
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe: PTT İdaresine, Bankacılık Kanununa tabi olmadan
dolayısıyla sorumluluğu olmaksızın böyle bir yetki verilmesi uygun değildir.
Komisyon’da, neden öyle bir yasal düzenlemeye gidildiği hususunda Hükümet
tarafından bir gerekçe ortaya konulamamıştır.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
11’inci madde üzerinde bir adet önerge vardır, önergeyi
okutuyorum:
T.B.M. Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 410 sıra sayılı yasa tasarısının 11. maddesinin
tasarı metninden çıkarılmasını arz ederim.
Kamer
Genç
Tunceli
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) –
Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Sayın Genç, buyurun.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 410
sıra sayılı Yasa Tasarısı’nın 11’inci maddesinin tasarı metninden
çıkarılmasıyla ilgili olarak verdiğim önerge üzerinde söz almış bulunuyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum.
Sayın milletvekilleri, devlet bir bütündür. Bu
bütünlük içinde görev yapan aynı meslek gruplarının aynı muameleye tabi
tutulması lazım.
Biliyorsunuz, 6245 sayılı Harcırah Kanunu 1954’ten beri, yapılmış,
gayet iyi işleyen bir sistemdir. Bu sisteme göre belli meslek gruplarının
alması gereken harcırah miktarları vardır. Teftiş kurulundakiler ayrı bir
harcırah alır, diğer normal memurlar ayrı alır. Her meslek grubunun kendine
göre bir harcırah sistemi var ama bu düzenleyici ve denetleyici kurumlarda
bulunan kişiler zaman zaman denetlemeye giderken
Harcırah Kanunu dışında kendilerine ödeme yapılmış. Bunun miktarı ne kadardır?
Bu maddeyle bunlara fazla yapılan ödemeler affediliyor. Biraz önce sordum,
Sayın Bakan “3,5 trilyon liradır.” diyor. Şimdi bunlar zaten yüksek maaş
alıyorlar. Harcırah Kanunu’nun 33’üncü maddesinde teftiş kurulu üyelerinin
alacakları harcırahlar belirtilmiştir. Şimdi hem kendi maaş sistemleri çok yüksek
hem de yani bugün bir hesap uzmanının, bir maliye müfettişinin, bir kontrolörün
veyahut da bir diğer bakanlık teşkilatında çalışan denetici elemanların,
düzenleyici ve denetleyici kurumlardaki denetimcilerden daha az önemli görev
yaptıkları öne sürülemez. Bunların şimdi, bize intikal eden bilgilere göre,
hiçbir harcamaları sınırlamaya tabi değil; şehir içinde taksilere
binmektedirler, en istedikleri lüks otellerde kalmaktadırlar. Aslında, tabii bu bence bu sisteme aykırı bir şey. Danıştay
bu konuda karar vermiş, Sayıştay bu konuda karar vermiş.
Şimdi, Danıştay ve Sayıştay bu memleketin iki tane güzide
kurumu. Bunlar bu konuları enine boyuna
tartışan, inceleyen kurumlar. Bunların verdikleri kararları kanunla etkisiz
hâle getirmek bence yerinde bir davranış değildir. Üstelik de yani özellikle bu
KİT’lerde çalışan birçok insan da korkunç derecede ücret almaktalar. Mesela
bugün Telekom’da -evet, özelleşmiş ama yüzde 40’a yakın devlet hissesi var-
aylık 100 milyar para alan insanlar var, 80 milyar lira para alan insanlar var.
Yani bunlar bir yandan da tabii ki devletin kaynaklarını kullanıyorlar. Bir
yerde bir toplantı yaptıkları zaman, özel uçaklarla gidip en lüks otellerde
toplantı yapmaktadırlar. Devlet, devlette görev yapan insanlar tarafından bu
kadar hunharca kullanılamaz. Devletin kaynakları bu derece hunharca sarf
edilemez. Madem Danıştay ve Sayıştay bu konuda zimmet çıkarmıştır, bu ilgililer
bunları ödesin. Yani niye siz bunlar için özel bir af getiriyorsunuz? Hem yurt
içi… 12’nci maddede -yurt dışı galiba- kişilere verilen bu tür haksız, yasaya
aykırı ödemelerin affı getiriliyor. Yani artık sizin aflarınızla uğraşmaktan da
gerçekten bize gına geldi. Biraz önce yine Sayın Bakan “Ben bu tür kanunlara
karşıyım.” diyor. Siz karşıysanız, peki kim bunu getiriyor? O zaman getirmeyin.
O bakımdan, önergemizin mahiyeti budur. Herhâlde bugün Meclisi
tatil edeceksiniz. Meclis zaten çalışma rayından da çıktı. Divanda, işte
önergelerimiz var orada, nazara alınmıyor. Mesela birinci bölüm üzerinde söz
isteklerimiz vardı. İşte, AKP’liler söz istemişler, yoklar ortada ama bizim söz
isteğimiz işleme konulmadı, orada isteğimiz var. Ne bileyim, yani böyle artık
çalışamaz bir duruma gelince ben de sizin bu isteksizliğinize karşılık bir
anti-tepki koymak da istemiyorum ama Meclis de böyle yönetilmez, Meclis de
böyle çalıştırılamaz. Kaç saattir ara veriyorsunuz. Çalışmıyorsanız bırakın,
yarına kalsın bu Meclis çalışması. Bugün bunu bitirmek şart değil, yarın olsun
veya önümüzdeki hafta olsun ama yani bu temel kanunları burada müzakeresiz
geçirmek de bence doğru bir davranış biçimi değildir.
Önergemin kabulünü diliyorum, saygılar sunarım.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Genç.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
12’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
13’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
14’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
15’inci madde üzerinde iki önerge vardır.
Önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 410 Sıra Sayılı Bütçe Kanunlarında Yer Alan Bazı
Hükümlerin İlgili Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelere Eklenmesi ile Bazı
Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun
Tasarısının çerçeve 15 inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
|
Bekir Bozdağ |
Durdu Mehmet Kastal |
Fatma Şahin |
|
Yozgat |
Osmaniye |
Gaziantep |
|
İhsan Koca |
A. Sibel Gönül |
|
|
Malatya |
Kocaeli |
|
MADDE 15- 16/8/1961 tarihli ve 351 sayılı
Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu Kanununa aşağıdaki geçici madde
eklenmiştir.
"GEÇİCİ MADDE 4- Bu Kanun ile 2547 sayılı Yükseköğretim
Kanunundan doğan ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun
hükümlerine göre bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce takibe alınmış
olan borcunu üç ay içerisinde Kuruma başvurarak ödeme taahhüdünde bulunanların,
borcunun tamamını;
a) Başvuru süresi içinde defaten ödemesi durumunda bu maddenin
yürürlüğe girdiği tarihe kadar hesaplanan gecikme zammının yüzde yetmişbeşi,
b) Oniki ay içinde aylık eşit taksitler
halinde ödemesi durumunda bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihe kadar hesaplanan
gecikme zammının yüzde ellisi,
c) Yirmidört ay içinde aylık eşit
taksitler halinde ödemesi durumunda bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihe kadar
hesaplanan gecikme zammının yüzde yirmibeşi,
ç) Otuzaltı ay içinde aylık eşit
taksitler halinde ödemesi durumunda bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihe kadar
hesaplanan gecikme zammının yüzde onu,
terkin edilir.
Taksitli ödemeler başvuru tarihini takip eden aydan itibaren
başlar. Aylık taksitlerin aksatılmadan ödenmesi halinde bu maddenin yürürlük
tarihinden itibaren gecikme zammı uygulanmaz. Aylık taksitlerin süresinde
ödenmemesi halinde bu madde hükümleri uygulanmaz. Bu maddenin yürürlüğe girdiği
tarihten önce ödenen tutarlar red ve iade edilmez. Bu
madde kapsamına giren alacaklara karşılık yapılmış hacizler ödemeler nispetinde
kaldırılır. Uygulamaya ilişkin usul ve esaslar Maliye Bakanlığının görüşü
alınarak Kurum tarafından belirlenir."
TBMM BAŞKANLIĞINA
Görüşülmekte olan "Bütçe Kanunlarında Yer Alan Bazı
Hükümlerin İlgili Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelere Eklenmesi ile Bazı
Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun
Tasarısı”nın çerçeve 15 inci maddeye bağlı Geçici Madde 4’ün aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Harun
Öztürk
İzmir
"GEÇİCİ MADDE 4 - Bu kanunun yürürlüğe girdiği tarih
itibariyle borçlarını ödemede temerrüde düşmüş olanların kanunun yürürlüğe
girdiği tarihten, daha sonra temerrüde düşecek olanların ise temerrüde
düştükleri tarihten itibaren altı ay içerisinde başvurarak 6183 sayılı Amme
Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümlerine göre tahakkuk etmiş olan
borcunu ödeme taahhüdünde bulunanlardan, başvuru tarihinden itibaren;
a) Borcunun tamamını üç ay içinde ödeyenlerin gecikme zammının yüzde
yetmişbeşi,
b) Oniki ay içinde aylık eşit taksitler
halinde ödeyenlerin gecikme zammının yüzde ellisi,
c) Yirmidört ay içinde aylık eşit
taksitler halinde ödeyenlerin gecikme zammının yüzde yirmibeşi,
d) Kırksekiz ay içinde aylık eşit
taksitler halinde ödeyenlerin gecikme zammının yüzde onu,
terkin edilir .
Aylık taksitlerin aksatılmadan ödenmesi halinde başvuru ve taahhüt
edilen ödeme süreleri için gecikme zammı uygulanmaz. Aylık taksitlerin
aksatılması halinde ise, başvuru tarihinden itibaren 6183 sayılı Kanun
hükümlerine göre gecikme zammı uygulanarak borç tahsil edilir. Bu madde
hükümleri 31.12.2011 tarihine kadar yürürlükte kalır.”
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) –
Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Sayın Öztürk, buyurun efendim.
HARUN ÖZTÜRK (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
şahsım ve Demokratik Sol Parti adına yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. 15’inci
maddeyle ilgili olarak vermiş olduğumuz önergenin gerekçesini açıklamak üzere
söz aldım.
351 sayılı Yükseköğretim Kredi ve Yurtlar Kurumu Kanunu’na eklenen
geçici madde 4 ile kanunun yürürlük tarihi itibarıyla temerrüde düşen
öğrencilerin kredi borçları yeniden yapılandırılmaktadır. Öğrenimlerini
tamamladıktan sonra iş bulamayanların, kriz nedeniyle işlerini kaybedenlerin ve
ödeme güçlüğü içine düşenlerin durumlarına geçici de olsa çözüm
getirilmektedir. Ancak, öğrenimlerini tamamladıktan sonra kredilerin geri ödeme
süresinde bir değişiklik yapılmaması ve yine kanununun yürürlüğünden sonra
temerrüde düşecekler için bir hüküm getirilmemesi, eksiklik olarak
değerlendirilmiştir ve bu eksikliklerin giderilmesi amacıyla geçici madde
olarak da ifade edildiği için, krizi de dikkate alarak bu koşulların 31/12/2011 tarihine kadar yürürlükte kalması önerilmiştir.
Önergemize destek vereceğiniz ümidiyle yüce heyetinizi tekrar
saygıyla selamlarım.
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Öztürk.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 410 Sıra Sayılı Bütçe Kanunlarında Yer Alan Bazı
Hükümlerin İlgili Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelere Eklenmesi ile Bazı
Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun
Tasarısının çerçeve 15 inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Bekir
Bozdağ (Yozgat) ve arkadaşları
MADDE15- 16/8/1961 tarihli ve 351 sayılı Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu
Kanununa aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.
"GEÇİCİ MADDE 4- Bu Kanun ile 2547 sayılı Yükseköğretim
Kanunundan doğan ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun
hükümlerine göre bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce takibe alınmış
olan borcunu üç ay içerisinde Kuruma başvurarak ödeme taahhüdünde bulunanların,
borcunun tamamını;
a) Başvuru süresi içinde defaten ödemesi durumunda bu maddenin
yürürlüğe girdiği tarihe kadar hesaplanan gecikme zammının yüzde yetmişbeşi,
b) Oniki ay içinde aylık eşit taksitler
halinde ödemesi durumunda bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihe kadar hesaplanan
gecikme zammının yüzde ellisi,
c) Yirmidört
ay içinde aylık eşit taksitler halinde ödemesi durumunda bu maddenin yürürlüğe
girdiği tarihe kadar hesaplanan gecikme zammının yüzde yirmibeşi,
ç) Otuzaltı ay içinde aylık eşit
taksitler halinde ödemesi durumunda bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihe kadar
hesaplanan gecikme zammının yüzde onu,
terkin edilir.
Taksitli ödemeler başvuru tarihini takip eden aydan itibaren
başlar. Aylık taksitlerin aksatılmadan ödenmesi halinde bu maddenin yürürlük
tarihinden itibaren gecikme zammı uygulanmaz. Aylık taksitlerin süresinde
ödenmemesi halinde bu madde hükümleri uygulanmaz. Bu maddenin yürürlüğe girdiği
tarihten önce ödenen tutarlar red ve iade edilmez. Bu
madde kapsamına giren alacaklara karşılık yapılmış hacizler ödemeler nispetinde
kaldırılır. Uygulamaya ilişkin usul ve esaslar Maliye Bakanlığının görüşü alınarak
Kurum tarafından belirlenir.”
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) –
Takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılıyoruz.
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Gerekçe okunsun.
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe: Önerge ile hangi alacakların kapsama alınacağının net bir
şekilde belirlenmesi ve maddenin daha uygulanabilir olması yönünden düzenleme
yapılmıştır.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
16’ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
17’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
18’inci madde üzerinde iki adet önerge vardır, önergeleri
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 410 sıra sayılı yasa tasarısının 18.
maddesindeki “ilgili belediyeye” ifadesi yerine “Büyükşehir Belediyeleri”
şeklinde değiştirilmesini bilgilerinize arz ederiz.
Saygılarımızla.
|
Ferit Mevlüt Aslanoğlu |
Gökhan Durgun |
Ali İhsan
Köktürk |
|
Malatya |
Hatay |
Zonguldak |
|
Akif Ekici |
Turgut Dibek |
Bilgin Paçarız |
|
Gaziantep |
Kırklareli |
Edirne |
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 410 Sıra Sayılı Tasarı’nın Çerçeve 18 inci
Maddenin Tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
|
M. Akif Hamzaçebi |
Yaşar Ağyüz |
Kemal Demirel |
|
Trabzon |
Gaziantep |
Bursa |
|
Vahap Seçer |
Ferit Mevlüt Aslanoğlu |
Mustafa Özyürek |
|
Mersin |
Malatya |
İstanbul |
|
|
Ali Koçal |
|
|
|
Zonguldak |
|
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) –
Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılmıyoruz.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Ağyüz
konuşacak Sayın Başkan.
BAŞKAN – Buyurun Sayın Ağyüz. (CHP
sıralarından alkışlar)
YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
410 sayılı torba yasanın 18’inci maddesi üzerinde söz aldım önerge
doğrultusunda. Bu maddenin kanun metninden, tasarı metninden çıkarılmasını
istiyoruz.
Değerli arkadaşlar, belediyeler borç batağı içerisinde. Maliyeye,
sigortaya borçlarını ödeyemiyorlar, işçi ücretlerini ödeyemiyorlar ve bu durumu
sayın bakanlar bilmesine rağmen, toplumu nasıl ekonomik kıskaç altına almış
isek şimdi de belediyeleri ekonomik kıskaç altına almak istiyoruz.
Geçenlerde bir tespit yapıldı. Belediyelerin tüm borçları millî
gelirin yüzde 4,67’si, 44,3 milyar TL, millî gelir 930 milyar TL; yani 44
katrilyon belediyelerin borcu var. Bazı kayırmalı büyük belediyelerin hazine
kefaletiyle aldıkları borçları da devlet ödüyor. Bu da üstüne üstlük tuz biber
oluyor.
Şimdi, biz, 29 Mart seçimlerine giderken buradan bir yasa
geçirdik, belediyenin gelirlerini artırdık. O, seçim yatırımı mıydı? Şimdi,
belediyelerin elektrik, gaz vesaire gelirlerini, paylarını biz tekrar Maliyeye
alıyoruz. Bu, çok yanlış bir uygulamadır. Kentleşmenin hız kazandığı, düzensiz
kentleşmenin yoğunlaştığı bir dönemde bu gelirlerin azaltılması çok yanlıştır,
düzensiz kentleşmeyi ve kentlerin artan ihtiyaçlarını karşılamamaya yönelik bir
tavırdır. Bu neyi getiriyor? Belediyeler gelirsiz kalınca kent arazilerini,
hazine arazilerini rant aracı olarak kullanıyorlar ve
bu rant aracı olarak kullanmaktan da belediyeler pay almıyor. Bazen siyasiler
karışıyor olaya, İstanbul’da olduğu gibi; bazen de siyasi yandaşlar rezidanslar
kazanıyorlar ve kent yağmalanıyor, rantiye uğruna
yağmalanıyor; ya uluslararası sermayece yağmalanıyor veya yerli ortaklara
peşkeş çekiliyor. İşte, bu rantı ortadan kaldırmak
için, bu rantın belediyeye dönüşünü sağlamak için sizin belediyelere kaynak
yaratmayı sağlamanız gerekirken şimdi var olan kaynaklarını da kesiyorsunuz. O
nedenle, biz, bu değişikliği Anayasa’nın 127’nci maddesine ve yerel yönetim
özerklik şartına aykırı buluyoruz değerli arkadaşlarım.
Ayrıca, çok yoğun bir şekilde çalışma temposuna girdi Meclis ama
bakıyoruz ki ivedi çıkarılmayı bekleyen yasalar geriye atılıyor, toplumun
beklentileriyle Meclisin, daha doğrusu iktidarın beklentileri uyuşmuyor.
Toplumun gündeminde açlık var, yoksulluk var, işsizlik var. Çiftçilerin -demin
Sayın Bakan cevap verdi, ben tatmin olmadım- elektrik borçlarının faizinin
acilen silinmesi lazım. Sulama elektrik borçları altında ezilen insanlar
ekinlerini, pamuklarını sulayamıyorlar. Benim bölgem yangın yerine dönmüş. Biz
bunları çözmek zorundayız. Türk-İş yakında alanlara inecek. Türk-İş muhatap
bulamıyor. Kamu-Sen, KESK muhatap bulamıyor. Şimdi bunlarla uğraşmamız
gerekirken bir belge tartışmasıyla uğraşıyoruz ve çelişkiler ülkesi olduk. Öyle
bir anlayış ki, tarafsız olması gereken valiler iktidar partisinin valisi gibi
davranıyor. Örneğin, “Sakalını kesecek misin?” diye sorulmayan Sayın Bakan
“Sakalımı kesmeyeceğim.” diyor; biz, Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak
tahammül gösteriyoruz, toplum tahammül gösteriyor ama Çorum Valisi, bir
mühendise tahammül gösteremiyor, onu aşağılıyor. Onu horlamaya ne hakkı var bir
valinin? Ama bunun güvencesini veren siyasi iktidarın kendisidir.
Abant toplantılarına bir vali katılıyor, siyasi görüşlerini
açıklıyor. Devlet tarafsız olmak zorundadır, devletin temsilcisi tarafsız olmak
zorundadır. Biz bunları görmezlikten geliyoruz. Gündem değiştirmek için Sayın
Başbakan günlerdir uğraşıyor, gündemi değiştiriyor. Esas gündem ekonomidir.
Bugün bu payın Maliyenin içerisine alınmasının nedeni de… Bütçe
tıkanmıştır. Niye? Çok disiplinsiz bir bütçeniz var. Bütçe disiplinini sağlayamadınız.
Yerel seçimlerde bunun ucunu kaçırdınız ve şimdi de hâlen devam ediyor.
O nedenle, değerli arkadaşlarım, bu tür kıskaca alma çabaları
içerisinde bulunan yasalar topluma hiçbir fayda getirmez. Onun için, siz
yeniden bir bütçe revizyonu yapmak zorundasınız, gelir
giderinizi yeniden düzenlemek zorundasınız, savurganlığı önlemek zorundasınız.
Belediyelerin kaynağını keseceğinize 60 milyon dolara uçak almayı
engelleseydiniz. Tekrar bir savurganlık daha geliyor, Başbakanlığa alınan
araçlar ÖTV’den, gümrük vergisinden vesaireden muaf tutuluyor. Bu büyük bir ayrıcalıktır. Biz
bunları söylerken muhalefet yapmak için söylemiyoruz, toplumun gerçeklerine
parmak basmak için söylüyoruz ama maalesef ne komisyonlarda ne Mecliste ne
önergelerimiz ne görüşlerimiz dikkate alınmıyor. Niye? Çoğunluğunuza
güveniyorsunuz “Ben yaptım, oldu.” anlayışıyla davranıyorsunuz, bazen söz
verdiğiniz önergelerdeki değişikliği bile göz ardı ediyorsunuz, kendi
bildiğinizi okuyorsunuz. Grup başkan vekilleriniz…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
YAŞAR AĞYÜZ (Devamla) - ...verdiği sözleri görmezlikten geliyor ve
bir anlamsız değişikliği tekrar gündeme getiriyor.
O nedenle, değerli arkadaşlarım, “çoğunluk demokrasisi” diye bir
demokrasi olmaz. Demokrasi, katılımcı olmalıdır. Ağzınıza pelesenk ettiğiniz
demokrasiyi sağlamak istiyorsanız demokratik yerel yönetimleri sağlamak
zorundasınız. Demokratik yerel yönetimleri sağlamayıp vesayet altına alırsanız,
o belediyeyi ve o belediye sınırlarında yaşayan halkın tamamını cezalandırmış
olursunuz ve bunun da vebali boynunuzda olur.
Bu önergemizin desteklenmesini diliyor, hepinize saygılar
sunuyorum. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Ağyüz.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
Arkadaşlar, bundan sonra önergelere oylarınızı verirken -işari oylamadır- lütfen, ellerinizi -yorulmamışsanız-
yukarıya kaldırırsanız, zahmet olmazsa, iyi olur.
MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) – İktidar partisi yorgun düştü Başkan,
kaldıramıyor.
BAŞKAN - Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 410 sıra sayılı yasa tasarısının 18.
maddesindeki “ilgili belediyeye” ifadesi yerine “Büyükşehir Belediyeleri”
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
Ferit
Mevlüt Aslanoğlu (Malatya)
ve arkadaşları
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Başkan, bundan önceki
önerge kabul edildi, değil mi?
AYHAN YILMAZ (Ordu) – Hayır canım, niye kabul edilsin?
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – “Edildi” dedi.
AYHAN YILMAZ (Ordu) – “Biraz daha fazla kaldırın ellerinizi.”
dedi.
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) –
Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılmıyoruz.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Başkan, bundan önceki
önerge kabul edildi mi edilmedi mi?
BAŞKAN – Hayır, kabul edilmedi.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Ama “edildi” dediniz.
BAŞKAN - Hayır, demedim efendim öyle bir şey.
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Kabul edilmedi arkadaşlar, yanlış
anlıyorsunuz.
BAŞKAN - Sayın Aslanoğlu, konuşacak
mısınız?
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Evet.
Ama, kimse el
kaldırmadı Sayın Başkan.
BAŞKAN - Kaldırdı, kaldırdı da ben daha hızlı kaldırın diyorum.
Buyurun.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; beni dikkatle dinler misiniz, ilinizin ekmeği elinden
alınıyor. Buradaki madde şu: Elektrikten alınan, hava gazından alınan tüketim
vergileri ilgili belediyeye yatırılıyordu. Hangi ilde kaç paralık fatura
kesiliyorsa, tahsil ediliyorsa, ilgili kurumlar o belediyeye yatırıyordu.
Şimdi, bu maddeyle, o belediyelerin hakkı alınıyor, hazineye yatırılacak. Zaten
küçük şehirlerin problemi var, geliri yok. Büyükşehirlerin
bir eli yağda bir eli balda.
Arkadaşlar, ben bir kez daha burada, Meclisin bu son gününde, bir
kez daha Sayın Bakana, Hükûmete sesleniyorum.
Değerli arkadaşlarım, rakam veriyorum: 370 bin nüfuslu bir
büyükşehir belediyesi, yılda 160 milyon para alıyor; 550 bin nüfuslu bir
büyükşehir belediyesi, yılda 200 milyon para alıyor ama 600 bin nüfuslu
Şanlıurfa Belediyesi… O da, bunlar büyükşehir olduğu zaman da etrafı
“Zamanında yapılmış.” diyorsunuz. Arkadaşlar, zamanında bu kadar
büyük para almıyorlardı büyükşehirler; 4 katı, 5 katı. Yani 600 bin nüfuslu,
Değerli arkadaşlarım, bir de turizm belediyeleri var, yazın 500
bin-600 bin nüfuslu. Yani bu belediyelerin, örneğin… İsim vermek istemiyorum.
Kış nüfusu… Çok önemli bir turistik belediyemiz, Muğla Belediyesi, bir bakın,
yılda ne alıyor? Muğla Belediyesinin, bakın, yılda aldığı para, maksimum,
maksimum, zannediyorum ki 50 milyon.
FEVZİ TOPUZ (Muğla) – 5 milyon.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) - “Yılda 5 milyon” dedi. Ben çok
yanılmışım, özür diliyorum.
Şimdi, arkadaşlarım, yaz nüfusu ne kadar bu belediyenin ve kaç
kişiye hizmet veriyor?
Değerli arkadaşlarım, ben buradan hakkımı istiyorum ve hakkını
savunmayan milletvekillerine de kırılıyorum, darılıyorum. Ben burada Şanlıurfa
adına, Van adına, Maraş adına, Trabzon adına, Malatya adına, Manisa adına,
Afyon… Kimin nüfusu mevcut büyükşehirlerden daha yüksekse… Biz fazlasını
istemiyoruz… Fazlasını istemiyoruz… Kaç kişiysek, bizim hakkımızı… O büyükşehre
adam başı kaç para veriyorsanız, biz bu parayı istiyoruz arkadaşlar.
Bunun adını koyamıyorum. Bak, bu Meclisin son gününde… Gelecek
dönem… Yani, büyük haksızlık yapıyorsunuz. Artık illerde bu işin ben bayraktarlığını
yapacağım. Bayraktarlığını yapacağım... Her ile gideceğim -namerdim,
şerefsizim, bu yaz gideceğim- her ilde, çıkacağım o ilin televizyonuna, “Sizin
hakkınızı yiyorlar.” diyeceğim.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Kim yiyor?
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Hükûmet
yiyor, kim yiyecek Mehmet Bey? Hükûmet yiyor, kim
yiyecek?
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – AKP yiyor.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Ben bunu yedi yıldır -buradaki
eski arkadaşlarım bilir- aynı duyarlılıkla söylüyorum. Söz verdiniz, söz verdiler.
Benim için kurumlar önemlidir. Burada oturan geçen dönemin grup başkan
vekilleri “Evet, haklısın, söz veriyoruz, hazırladık, hazırlıyoruz…” Ama bugün
onlar bakan... Unuttular… Unuttular…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Değerli arkadaşlarım -ben bir
kez daha söyleyeyim, son kez söyleyeyim- hakkımızdan fazlasını vermeyin bize.
370 bin nüfuslu bir büyükşehre kişi başı kaç para veriyorsanız, benim nüfusumu
onunla çarpın, bu hakkı bize verin. Aman fazla vermeyin, biz başkasının hakkını
yemekten korkarız. Ama, bizim hakkımızı yiyenlerin de
yanına hakkımızı bırakmayız!
Hepinize saygılar sunarım. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Aslanoğlu.
Evet, önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
19’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
20’nci madde üzerinde bir adet önerge vardır, önergeyi okutuyorum:
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte olan "Bütçe Kanunlarında Yer Alan Bazı
Hükümlerin İlgili Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelere Eklenmesi ile Bazı
Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun
Tasarısı"nın çerçeve 20 nci maddesi ile
değiştirilen 2547 sayılı kanunun 46 ncı maddesinin
son fıkrasının beşinci cümlesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve
teklif ederim.
Harun
Öztürk
İzmir
"Kısmi zamanlı olarak çalıştırılan öğrencilere bir saatlik
çalışma karşılığı 4857 sayılı İş Kanunu gereğince 16 yaşından büyük işçiler
için belirlenmiş olan günlük brüt asgari ücretin yarısı tutarında ödeme
yapılır. İşçilerin çalışma sürelerini geçmemek üzere kısmi zamanlı çalıştırılan
öğrencilerin haftalık çalışma süreleri ile diğer usul ve esaslar Maliye
Bakanlığının görüşü üzerine Yükseköğretim Kurulu tarafından belirlenir."
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar)
– Katılamıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet?
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) –
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Öztürk, buyurun efendim.
HARUN ÖZTÜRK (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
şahsım ve Demokratik Sol Parti adına yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, bu tasarıya “torba yasa tasarısı” adını
taktılar, biz de biraz kürsüyü fazla işgal etmek durumunda kaldık. Torba tasarı
denildiğine göre çorba tasarı da olabilir düşüncesiyle birazcık olsun acaba
çorbada tuzumuz olabilir mi diye çalışıyoruz ancak tatlandırmak için bir türlü
iktidar grubunu aşma şansımız olamıyor.
Değerli milletvekilleri, tasarıyla 2547 sayılı Kanun’un 46’ncı
maddesinin son fıkrasında yapılan değişiklik, üniversite öğrencilerinin asgari
ücretin dörtte 1’ine kadar bir ücretten çalıştırılmalarını öngörmektedir. Buna
dayanılarak üniversite yönetim kurulu, çalışan öğrencilere asgari ücretin
dörtte 1’nin dahi altında ücret belirleyebilecektir.
Aynı maddede, çalışan öğrencilerin işçi sayılmamalarının, iş
sağlığı ve iş güvenliği hükümlerine ve kısa vadeli sigorta kollarına tabi
tutulmamalarının belirlenmiş olması ise öğrenimlerini tamamlayabilmek için
çalışmaya ihtiyacı olan üniversite öğrencilerinin emeklerinin nasıl sömürülmek
istendiğini ortaya koymaktadır. Bu düzenleme muhtaç öğrenciler için tanınan bir
imkân gibi görülmekte ise de esasen üniversitelerin İş Kanunu’na göre istihdam
etmeleri gereken işçi yerine öğrenci çalıştırmaları sonucunu da doğuracaktır.
Düzenleme, emeğin sömürülmesi sonucunu doğuracak bir ücret
ödemesine izin vermesi, öğrencileri iş mevzuatının öngördüğü iş sağlığı ve
güvenliği hükümlerinden yararlandırmaması ve kısa vadeli sigorta kollarına tabi
tutmaması, haftalık çalışma sürelerinin iş mevzuatından bağımsız olarak belirlenebileceği
anlamına gelebilecek olması nedenleriyle uygun görülmemektedir.
Bu maddeyle üniversitelere tahsis edilen ödeneklerin yetersizliği
gerekçe gösterilerek yeni bir istihdam türü yaratılmaktadır.
Ayrıca komisyonda vakıf üniversitelerinin madde kapsamına
girmediği değiştirilen maddenin diğer hükümleri dikkate alınarak yorum yoluyla
ifade edilmiş ise de kapsama girmeyeceklerse bu durumun maddede açıkça ifade
edilmesinin gereğine inanmaktayız.
Değerli milletvekilleri, Hükûmet, son
zamanlarda bütçe kaynaklarından bir kısmını özel hesaba aktarmak suretiyle
bütçe dışı harcama usulleri geliştirmeye başlamıştır. Biraz önce kabul
ettiğiniz 19’uncu madde bunlardan biriydi. Bu uygulama geçmişte kurtulmak için
uzun mücadeleler verilen bütçe dışı fon uygulamasıyla benzerlik arz etmektedir.
Aralarındaki fark, fon uygulamasında bir kısım kamu kaynakları bütçe dışına
çıkarılmakta ve özel harcama usullerine tabi tutularak harcanmaktaydı. Özel
hesap uygulamasında ise bütçeye giren bazı kamu kaynakları bütçe dışına
çıkarılarak bütçe harcama usulleri dışında belirlenen usullere göre
harcanmaktadır. Bir nevi döner sermaye uygulamasının yaratılmakta olduğunu
görüyoruz özel hesapta.
Özel hesaptaki paranın kullanımıyla ilgili olarak idareye verilen
esas ve usulleri belirleme yetkisi mal ve hizmet alımında uygulanacak kuralları
belirlemeyi de içerebilecektir. Komisyonda Hükûmet
temsilcileri aksi yönde bir beyanda bulanamamışlardır. Bu durum, yasal bir
düzenlemeye dayanmadan ihale mevzuatı dışına çıkma ihtimalini gündeme getirmektedir.
Özel hesaptan yapılacak harcamaların 5018 sayılı Kanun’a göre
denetime tabi tutulacak olmaları, harcama usulleri dışına çıkarılmalarının
haklı gerekçesi olamaz çünkü hangi harcama usulünü öngörmüşseniz denetim de o
mevzuat dikkate alınarak yapılacaktır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun, konuşun Sayın Öztürk.
HARUN ÖZTÜRK (Devamla) – Tamamlıyorum Sayın Başkan.
Tasarıyla, ÖSYM’nin tahsil ettiği sınav ücretlerinde biriken ve
YÖK’e aktarılan paradan normal bir bursun 3 katı tutarında burs verilmesi ve
öğretim elemanlarına yasal ek ders ücretlerinin 10 katına kadar ek ders ücreti
ödenmesi öngörülmektedir. Söz konusu ödemeler yetersiz ise -ki bu ödemelerin
yetersiz olduğunu biz de kabul ediyoruz- yetersizliği gidermenin yolu ÖSYM
tarafından yapılan sınavlar için öğrencilerden tahsil edilen sınav
ücretlerinden oluşan fonları kullanmak değildir.
Kamu hizmetlerinin görülmesi için oluşturulan bütçe imkânlarını bu
amaçlar için devreye sokmak doğru yoldur diyor, yüce heyetinizi tekrar saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Öztürk.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
21’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
22’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
23’üncü madde üzerinde bir adet önerge vardır, önergeyi
okutuyorum:
TBMM Başkanlığı’na
Görüşülmekte olan “Bütçe Kanunlarında Yer Alan Bazı Hükümlerin
İlgili Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelere Eklenmesi ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı”nın
çerçeve 23 üncü maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederim.
Harun
Öztürk
İzmir
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar)
– Katılamıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet?
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) –
Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Öztürk, buyurun efendim.
HARUN ÖZTÜRK (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
şahsım ve Demokratik Sol Parti adına tekrar yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
23’üncü maddede 2813 sayılı Bilgi Teknolojileri ve İletişim
Kurumunun Kuruluşuna İlişkin Kanun’a eklenen geçici maddeyle 29/1/2000
tarihi ile 10/11/2008 tarihleri arasında kurumda kadro karşılığı sözleşmeli
çalışan personelin Emekli Sandığına tabi oldukları açıklığa kavuşturulmaya
çalışılmaktadır. Sorun, sosyal güvenlik kurumlarının kurum personelinin
emeklilik hükümleriyle ilgili olarak 27/1/2000 tarihli
ve 4502 sayılı Kanun’la yapılan değişikliği yeterince açık bulmamalarından
kaynaklanmıştır. Biz, konuya ilişkin yasal bir düzenleme yapılmasına ihtiyaç
bulunmadığını, idarenin hatalı yorumunun Maliye Bakanlığı görüşüyle
düzeltilebileceği düşüncesindeyiz. Çünkü, 2813 sayılı
Kanun’un 4502 sayılı Kanun’la değişik 8’inci maddesinde bazı unvanlarda görev
yapan personelin emeklilik için ek gösterge uygulaması yönünden emsalleri
belirlendikten sonra maddede sayılmayan diğer unvanlardaki personel hakkında
657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’ndaki eş değer kadrolara ait ek
göstergelerin uygulanacağını hükme bağlamıştır. Kurum da bu hükme dayanarak yasal
düzenlemenin konusu olan tarihler arasında kadro karşılığı sözleşmeli
personelin ücretlerinden emsallerini dikkate alarak emekli keseneklerini kesmiş
ve Emekli Sandığına yatırmıştır. Bu suretle emekli keseneği yatırılanlardan
Emekli Sandığının emekli ettiği personel de bulunmaktadır.
Sosyal güvenlik kurumlarının yukarıda sözü edilen yasa hükmünün
açık olmadığını ileri sürerek söz konusu kadro karşılığı sözleşmeli personelin
anılan tarihler arasında Emekli Sandığına değil de SSK’ya tabi olmaları gerektiği
yönündeki görüşünü etkisiz kılmak için yasal düzenleme yapılması istenmektedir.
Yukarıda yapılan açıklamalar çerçevesinde idare, hukuka aykırı
yaptığı uygulamadan dönmek yerine, yasal düzenleme yaptırarak sorunu aşmaya
çalışmaktadır. Mali mevzuatın uygulanmasında ortaya çıkan tereddütleri giderme
konusunda yetkili olan Maliye Bakanlığının vereceği bir görüşle hukuka aykırı
yapılan uygulamanın düzeltilebileceği düşünülmektedir. Ayrıca, gerekmediği
hâlde yasal düzenleme yapılması, yasaların uygulamasında kamu görevlilerinin inisiyatif kullanmalarını ortadan kaldıracağından söz konusu
maddenin tasarı metninden çıkarılması önerilmiştir.
Yüce heyetinizi tekrar saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN – Sayın Öztürk, teşekkür
ediyorum.
Önergeyi oylarınıza arz ediyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
24’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
25’inci madde üzerinde bir adet önerge vardır, önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 410 Sıra Sayılı Tasarı’nın 25’inci Maddesinin
(b) bendinin Tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
|
M. Akif Hamzaçebi |
Yaşar Ağyüz |
Kemal Demirel |
|
Trabzon |
Gaziantep |
Bursa |
|
Ferit Mevlüt Aslanoğlu |
Vahap Seçer |
Mustafa Özyürek |
|
Malatya |
Mersin |
İstanbul |
|
|
Yaşar Tüzün |
|
|
|
Bilecik |
|
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar)
– Takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet?
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Takdire
bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Maddenin (b) bendi ile Hükûmet
konaklarının yapımı konusundaki görev Maliye Bakanlığı Millî Emlak Genel
Müdürlüğünden alınmakta, Tasarının 28 inci maddesi ile de bu görev İçişleri
Bakanlığına verilmektedir. Hükümet konakları sadece İçişleri Bakanlığına bağlı
birimlerin bulunduğu yerler değildir. Hükümet konaklarında Devlete ait birçok
birim bulunmaktadır. Bu nedenle bu binaları İçişleri Bakanlığı hizmet binaları
olarak görmemek gerekir. 2009 yılına kadarki uygulamada Hükûmet
konakları İçişleri Bakanlığının görüşü alınarak Maliye Bakanlığı tarafından
yapılmaktaydı. Madde ile 2009 yılı Bütçe Kanununda yer alan hüküm 178 KHK’ya taşınmaktadır. Düzenleme Hükümet konaklarını
Devletin temsil edildiği bu nedenle ilgili diğer kurumların birimlerinin de
bulunduğu binalar olarak görmemektedir. Hükûmet
konaklarının yapımı konusundaki yetkinin Maliye Bakanlığından alınarak İçişleri
Bakanlığına verilmesi doğru değildir.
BAŞKAN – Gerekçesini dinlediğiniz önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, birinci bölüm üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Şimdi ikinci bölümün görüşmelerine başlıyoruz.
İkinci bölüm, 26’ncı maddeye bağlı geçici 8, 9 ve 10’uncu
maddeler, çerçeve 33’üncü maddeye bağlı geçici 20 ve 21’inci maddeler, çerçeve
47’nci maddeye bağlı geçici madde 3 ve 4’üncü maddeler dâhil 26 ila 47’nci
maddeleri kapsamaktadır.
İkinci bölüm üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Tekirdağ
Milletvekili Faik Öztrak’ın söz talebi vardır.
Sayın Öztrak buyurun efendim. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA FAİK ÖZTRAK (Tekirdağ) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 410 sıra sayılı Yasa Teklifi’nin ikinci bölümü üzerinde şahsım
ve Cumhuriyet Halk Partisi adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Bu bölüm 26 ve 47’nci maddeleri kapsıyor ve bu bölüm içinde -biraz
önceki konuşmacıların da değindiği- varlık barışından özlük haklarına kadar
uzanan çeşitli düzenlemeler var. Ancak bu bölüm içinde yer alan bir madde var
ki bence bu yasa tasarısının en önemli düzenlemesi. O da yasanın 33’üncü
maddesi içinde yer alan geçici 20’nci madde. Geçici 20’nci maddeyle 4749 sayılı
Kamu Finansmanı ve Borç Yönetimi Kanunu çerçevesinde getirilen bir kural, bir
sene için olsa da esnetiliyor. Burada, bu daha önce, bu kural çerçevesinde
hazinenin yıllık net borçlanması o yılki başlangıç ödeneğinde yer alan bütçe
açığını geçemezdi. Şimdi yapılan düzenlemeyle bütçe açığını değiştirmek yerine,
bu borçlanma limiti 5 katına çıkarılıyor. Aslında Hükûmet,
yasayı Türkiye Büyük Millet Meclisine getirirken bu, 4 katıydı, daha sonra alt
komisyon görüşmelerinde bu, 5 katına çıktı. Bu ne demek? Bu şu demek: Yaklaşık
15 milyarlık bir borçlanma limitini önce Hükûmet 60
milyara yükseltmeyi teklif etti, ondan sonra şimdi önümüze gelen düzenlemeyle
bunu 75 milyar Türk lirasına çıkarıyoruz net borçlanma limitini.
Şimdi arkadaşlar, Bütçe Kanunu’nu değiştirmek yerine kuralı
değiştiriyoruz, bütçenin gelir-giderlerini değiştirmek, bütçe açığını
değiştirmek yerine kuralı değiştiriyoruz. Oysa olağanüstü bir yıldayız. Bütün
dünyada ekonomi yönetimleri olağanüstü birtakım tedbirleri alıyor. Dolayısıyla,
bütçeyi değiştirmek anlayışla karşılanabilir ama bütçeyi değiştirmek yerine
Türkiye'nin bu bütçe kapsamında, bütçe uygulaması kapsamında 2002 yılında
krizden sonra getirmiş olduğu tek mali kuralını değiştirmek, gerçekten bugün
ihtiyaç duyduğumuz “güvenilirlik”, “kredibilite”
bakımından çok ciddi bir sıkıntı yaratacaktır.
Değerli milletvekilleri, bu yılın ilk beş ayında bütçe açığı 20,7
milyar Türk lirası olmuştur. Geçen yılın aynı döneminde bu 2 milyardı, 10 kat. Yıl sonu hedefi bütçe açığı olarak 10 milyardır, şu anda
onun 2 katına çıkmış vaziyetteyiz.
Borç stoklarındaki artış ilk beş ayda 30,9 milyar olmuştur,
iç-dış. Geçen yıl bu 13,1 milyardı.
Yine iç borç stokundaki artış 27 milyar Türk lirası olmuştur.
Geçen yıl bu 6 milyardı.
Bu gidişin gidiş olmadığı açıktır. 75 milyarlık net borçlanmayı da
bu hâliyle hazine piyasalardan borçlanamaz. Yani “Ben istediğimi borçlanırım.”
diye bir şey yok. O güveni vereceksiniz, o borcu ödeyebileceğiniz konusundaki
güveni uyandıracaksınız ki borçlanmayı yapın. 75 milyarlık borçlanma, borç
çevirme oranını yüzde 100’lerin üstüne çeken bir borçlanmadır. Bunu bulabilecek
misiniz? Bunu size bankalar verecek mi? Bankalar bunu size verse bile,
bilançolarında böyle bir kamu kâğıdını taşırken Merkez Bankası faizi
belirlemede ne kadar serbest olacak, enflasyonla mücadelede ne kadar serbest
olacak?
Değerli milletvekilleri, bakın, Türkiye’nin, Türk ekonomisinin
durumunun en önemli göstergesi… Bir ekonomiye bakarken iktisatçılar neye bakar?
Büyümeye bakar, işsizliğe bakar. Sene başında Türkiye Büyük Millet Meclisinin
önüne Hükûmet yüzde 4’lük bir büyüme tahminiyle
yaptığı bir bütçeyi getirmiştir. Daha sonra katılım öncesi ekonomik programda
bu büyümeyi yüzde 3,6 küçülme olarak ilan etmiştir. Ondan sonra Uluslararası
Para Fonu Türkiye’nin büyümesinin 2009 yılında -5,1; yani ekonominin yüzde 5
küçüleceğini söylemiştir. Uluslararası Para Fonundan sonra iki hafta önce Dünya
Bankası “Hayır 5,1 değil, Türk ekonomisi 5,5 küçülecek.” demiştir. En son, dün,
Uluslararası Kalkınma ve İşbirliği Teşkilatı OECD “Hayır 5,5 değil, bu 5,9
olacak.” demiştir, küçülme. Şimdi bu rakamlar aslında olağanüstü kötü
rakamlardır. İki şeyle karşılaştıracağım:
Bir, 2001 krizi. Hani hep özellikle iktidar partisi “Ekonomiyi
şöyle krize soktunuz, böyle küçüldü, böyle sıkıntı oldu.” diyor ya. Değerli
milletvekilleri, 2001 krizinde Türkiye yüzde 5,7 küçülmüştür. Şimdiki en son
tahmin yüzde 5,9’dur.
Peki, uluslararası olarak karşılaştırdığımız zaman manzara nedir?
Otuz OECD ülkesi içinde –ki krizin merkezi olan gelişmiş ülkeler de burada
vardır- Türkiye küçülmede yedinci sıradadır 5,9’la. Ama bu krizi yaşamayan,
daha doğrusu bu krizi daha hafif atlatacağı beklenen yükselen piyasa
ekonomileri içinde OECD’nin incelemesini yapıp büyümelerini ilan ettiği 14
ekonomi içinde Türkiye küçülmede 3’üncü sıradadır. Peki, 1’inci sırada kim
vardır? Meksika vardır. Meksika’nın ekonomisi tamamen Amerika’daki talebe
bağlıdır. Deprem bölgesinin yanındadır. Dolayısıyla Meksika’nın 1’inci olması
normaldir. 2’nci sırada Rusya vardır. Onunla ilgili olarak da, dünya petrol
fiyatlarındaki özellikle düşme, hammadde fiyatlarındaki gerileme Rus
ekonomisini ciddi ölçüde daralma noktasına doğru sürüklemektedir. Peki, biz,
herhangi bir finansal kriz yaşamadık. Sayın Başbakan, Hükûmet
sözcüleri söylüyor, “Türkiye bir bankacılık krizini yaşamadı.” diyor. O zaman
biz ne diye bu OECD’nin belirlediği gelişmekte olan ekonomiler arasında
küçülmede 3’üncü oluyoruz?
Bakın, “Bankacılık krizini yaşamadık.” diyorsunuz. Tabii,
bankacılık krizini bu Hükûmet yaşamadı ama kendi
aldığı önlemler sayesinde değil ki, bundan önceki Hükûmet
döneminde alınan ve siyasî bedeli de ciddi şekilde ödenmiş olan önlemler
sayesinde, burada sizin yaptığınız bir şey yok. Daha sonra, ekonomide bir
büyüme var ama o büyüme neden diye baktığınız zaman, o büyüme de küresel
rüzgârın etkisiyle. Bugün bu rüzgâr tersine döndüğünde eğer siz küçülmede dünya
üçüncüsü hâline geliyorsanız, burada ekonomi yönetiminde çok ciddi bir sorun
var demektir. Niye biz bu bedeli ödüyoruz? Niye bizim halkımıza bu bedel
ödettiriliyor? Yani işsizlik yüzde 10 artıyor, yüzde 16 işsizlikten
bahsediyoruz, her gün 3 bin kişi işsiz kalıyor. Bu bedeli biz ödemek zorunda
değiliz ama bir 2007 seçiminde Türkiye’nin elindeki imkânların, bütçedeki
atılabilecek barutun harcanması, 2008 seçiminde, 2009’da aynı politikalara
devam edilmesi, ondan önce ekonomiyi güçlendirecek strateji değişikliklerinin,
dünya ekonomisindeki konjonktürün yanlış okunarak
strateji değişikliğinin yapılmaması, ülkeye hazmetme kapasitesinin üzerinde
döviz girmesine izin verilmek suretiyle Türk sanayisinin tahrip edilmesi, Türk
işgücünün üretim dışına itilmesi, Türkiye’de tasarrufların azaltılması, ülkenin
dış tasarruflara mahkûm hâle getirilmesi sonucunda, bugün biz bu bedeli
ödüyoruz. Bugün biz, bu bedeli Hükûmetin ta 2002’den
başlayan, iktidara geldiği günden itibaren dünya konjonktürünü,
dünya konjonktüründeki radikal değişikliği yanlış tahlili sonucunda ortaya
koyduğu yanlış iktisat politikalarına bağlı olarak ödüyoruz.
Değerli milletvekilleri, bunun bir sınırı olması lazımdı ama hâlâ
yok. Hâlâ Türkiye, Hükûmet bu ülkede bir kriz
olduğunu kabul etmiyor. Bununla ilgili önlemleri, derli toplu, Türkiye’nin…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun Sayın Öztrak.
FAİK ÖZTRAK (Devamla) – Bitiriyorum Sayın Başkan.
…dünyada güven uyandırabilecek bütünlüğe sahip, borcunu ödeme
gücüne sahip olduğunu gösteren orta vadeli bir programı ortaya koyamıyor. Böyle
bir programı ortaya koyamadığınız zaman da bir türlü büyüme ortamına geri
dönemiyoruz.
Bakın, OECD ne diyor? Diyor ki: “Bu işi böyle götüremezsiniz.
IMF’yle anlaşın.” Yani, bu… Artık dışarısı “Türkiye IMF olmadan bu işi
götüremez.” diyor. Bu mudur başarı? Yani Brezilya IMF’ye kalkacak… Aynı noktada
başladık. Bakın, 2001 krizinde Brezilya’yla çıkış noktamız aynıdır. Geldiğimiz
yer, Brezilya IMF’ye borç veriyor, biz işi IMF’siz götüremiyoruz!
Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum değerli milletvekilleri.
(CHP ve MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Öztrak.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına, Manisa Milletvekili Erkan
Akçay, buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)
MHP GRUBU ADINA ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz 410 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın ikinci
bölümü üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum.
Muhterem heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, Türkiye ekonomisi son yıllardaki en zor
döneminden geçmektedir. Küresel kriz, bir yandan daralma yoluyla ihracatımızı
vururken, diğer yandan küresel mali sistemdeki küçülme yurt dışından kaynak
sağlanmasını zorlaştırmaktadır. Ekonomi hızla küçülürken, işsizlik son
yıllardaki en yüksek seviyelerine ulaşmıştır. Takipteki alacaklardaki artıştan
endişelenen bankalar küçük ve orta ölçekli şirketlere kredi vermekten
kaçınmaktadırlar. İş güvencesinin azaldığından korkan hane halkının kredi
talebi faizlerdeki düşüşe rağmen artmamaktadır. Tam da bu ortamda para
politikasının etkisinin sınırlı kaldığını gören Hükûmet
maliye politikasını gevşetmeye başlamıştır.
Bütçe rakamları kamu maliyesinde ciddi bir bozulma olduğunu
göstermektedir. Ekonomideki daralma nedeniyle gelirler sert bir şekilde
düşerken harcamalar hızla artmaktadır. Yılın ilk beş ayı itibarıyla bütçe açığı
hedefinin 2 katını geçmiştir. Vergi indirimlerinin yarattığı geçici talep
artışı özelleştirme ve vergi affı gibi yöntemlerle sağlanabilecek kaynak
girişiyle bütçedeki kötü gidişatın tersine çevrilmesi mümkün değildir.
Dünya ekonomisinin 2009 yılında yüzde 1,7 ila 2,8 oranında daralması
beklenirken 2008 yılının son çeyreğinde yüzde 6,2 oranında daralan Türkiye
ekonomisi 2009 yılında çift haneli daralma tehdidiyle karşı karşıya
bulunmaktadır. 2008 yılı sonunda hazırlanan bütçede ve makro ekonomik
hedeflerde tüm uyarılarımıza rağmen ve itirazlarımıza karşın Hükûmet ekonominin krizden az etkileneceğini ve 2009
yılında yüzde 4 büyüyeceğini ısrarla iddia etmiş, 2009 yılı bütçesi gerçek dışı
makro ekonomik hedefleri ve bütçe büyüklüklerini temel almıştır.
2008 yılının ilk beş ayında 2 milyar 60 milyon lira olan bütçe
açığı, bu yılın aynı döneminde yüzde 904 oranında artarak 20 milyar 683 milyon
liraya çıkmıştır. 2008’in ilk beş ayında 70 milyar lira vergi toplanırken, bu
rakam bu yıl yüzde 5,5’luk bir azalışla 66 milyar liraya düşmüştür. Kurumlar
vergisinde yüzde 4,8; özel tüketim vergisinde yüzde 3, harçlarda yüzde 13,7;
ithalde alınan katma değer vergisinde de yüzde 32 oranında azalma yaşanmıştır.
2009 yılı bütçe gerçekleşme rakamları AKP Hükûmetinin
krize karşı aldığı önlemlerin etkili olmadığını açıkça ortaya koymaktadır.
Değerli milletvekilleri, tasarının 26 ve 41’inci
maddelerinde sağlık hizmetlerinden katılım payı alınması konusunda yapılan
düzenlemelerde, belirlenecek hastalık gruplarına göre yatarak tedavide sağlanan
sağlık hizmetleri için hizmet bedelinin yüzde 1’ine kadar katılım payı
alınabilmesi, alınan katılım payının tutarının bir takvim yılında asgari ücret
tutarını geçmemek kaydıyla her bir yatarak tedavi için asgari ücretin dörtte
1’ini geçemeyeceği belirtilmektedir. Ayakta
tedavilerde Maliye Bakanlığına verilen 2 Türk lirası tutarındaki katılım payını
yarıya kadar indirme yetkisi kaldırılmakta, 5 katına kadar artırma yetkisi de
10 katına çıkartılmaktadır. Ayrıca 2 lira tutarındaki katılım payı her yıl
yeniden değerleme oranında artırılabilecektir. Yatarak tedavilerde sunulan
hizmetlerin bedelinin yüzde 1’ine kadar katılım payı uygulaması ilk kez
getirilmektedir. Bu düzenlemelerden tedaviye katılım paylarının zaman içinde
artırılacağı anlaşılmaktadır. Böylece, sosyal devlet ilkesi tümüyle göz ardı
edilerek sağlık hizmetleri paralı hâle getirilmektedir.
Komisyonda sunulan gerekçede, büyük boyutlara ulaşan sağlık
giderlerinde tasarruf sağlamak amacıyla sağlık hizmeti faturalarının sigortalı
veya emeklilerce kontrol imkânı olacağı, böylelikle usulsüzlüklerin
önlenebileceği ileri sürülmüştür. Bu düzenleme, zaten mevcut gelirleriyle
geçimini temin etmekte zorlanan memur, işçi, esnaf, çiftçi ve emekli gibi
nüfusumuzun çok önemli bir kısmını oluşturan dar gelirli vatandaşlarımıza yeni
bir yük getirecek ve sağlık hizmetlerinden yararlanamama gibi bir sonuç
doğurabilecektir. Bu düzenleme, sosyal devlet ilkesiyle de bağdaşmadığı gibi
ayrıca Anayasa’mıza da aykırıdır.
Değerli milletvekilleri, tasarının 33’üncü maddesiyle, Kamu Finansmanı
ve Borç Yönetiminin Düzenlenmesi Hakkında Kanun’a geçici maddeler eklenerek,
net borç kullanımı tutarı 2009 yılı için 5 kat artırılmaktadır. 4749 sayılı
Kanun’un 5’inci maddesine göre, Bütçe Kanunu’nda belirtilen başlangıç
ödenekleri toplamı ile tahmin edilen gelirler arasındaki fark miktarı kadar net
borçlanma yapılabilmektedir. Bu limit yıl içinde yüzde 5 oranında
artırılabilmekte, bu miktarın da yeterli olmadığı durumlarda ilave yüzde 5’lik
bir tutar Bakanlar Kurulu kararıyla artırabilmektedir.
Kamunun finansman ihtiyacının karşılanması için borçlanmaya yetki
veren bu kanunun temelini oluşturan 1’inci maddesinde piyasalara güven vermek
ve istikrarı korumak ve makroekonomik dengeleri gözetmek hedefi özellikle
vurgulanmaktadır.
“Teğet geçti.” denen kriz dünyada ilk sıralarda ülkemizi
etkilemeye başlamıştır. Krizin merkezi kabul edilen ABD’de 2009 yılında
gayrisafi yurt içi hasılada -2,8 daralma beklenirken,
ülkemizde IMF’ye göre yüzde 5,1, Dünya Bankasına göre ise yüzde 5,5, Hükûmete göre ise yüzde 3,6 daralma beklenmekteydi ve bu
rakamlarda her geçen gün olumsuz bir şekilde bu beklentiler artmaktadır.
Uluslararası kuruluşlara göre ülkemiz 2009 yılında dünyada Litvanya, İzlanda, Singapur, Ukrayna, Japonya, Rusya,
Almanya ve Finlandiya’dan sonra en fazla küçülen dokuzuncu ülke olacaktır.
İşsizlikte ise Türkiye yüzde 16’larda gezerken hiçbir Avrupa ülkesi çift haneli
rakamlara yükselmemektedir.
Merkezî yönetim toplam borç stoku 2009 yılının Mayıs ayında 411
milyar Türk lirası olarak gerçekleşmiştir. Şimdi Hükûmet
karşımıza kriz tedbiri olarak borçlanma limitini artırmak için gelmektedir.
Babalar gibi sattıktan sonra satacak bir şey kalmayınca, şimdi de maalesef
babalar gibi borçlanmaya sıra gelmiştir. Artık, Hükûmete
baktığımızda babalar gibi satma dönemini ikinci plana aldıklarını, babalar gibi
borçlanma dönemini öne aldıklarını görmekteyiz.
2009 Bütçe Kanunu’nda öngörülen açık için Türkiye Büyük Millet
Meclisinin Hükûmete verdiği borçlanma limiti 14,5
milyar lira idi. Bu Hükûmet tasarısında bütçe açığı nedeniyle
borçlanma limiti 5 kat artırılarak 74,5 milyar Türk lirasına çıkartılmaktadır.
Değerli milletvekilleri, borçlanma limitindeki bu olağanüstü artış
neyi ifade etmektedir, bizlere neyi göstermektedir? Birincisi, yedi yıllık AKP Hükûmetinin maliye politikasının iflas ettiğini, mali
disiplinin yerle bir olduğunu, Hükûmetin gerçekçi bir
bütçe yapamadığını ve uygulayamadığını göstermektedir. İkinci olarak, ekonomik
krizin teğet geçmediğini, ekonomide ağır tahribata yol açtığını ancak Hükûmet tarafından gerekli ve yeterli tedbirlerin
alınmadığını göstermektedir ve üçüncü olarak, kayıt dışı ekonominin önlenmesi
konusunda aciz kalındığını, bu konuda siyasi bir kararlılığın bulunmadığını
göstermektedir. Borçlanma limitinin 5 kat artırılmasının anlamı bunlardır.
Mevcut duruma göre 2009 yılı bütçesinin gelir-gider tahminlerinin
gerçeklerden çok uzak olduğu açıktır. Daha 2009 yılının ilk beş ayında bütçe
açığında yüzde 100’e varan bir hedef sapması söz konusudur. Dolayısıyla 2009
yılı bütçesinin acilen revizyona tabi tutulmasında
yarar vardır. Hükûmet Türkiye Büyük Millet Meclisine
bir an önce ek bütçe tasarısı sunmalı ve hesap verilebilirlik açısından
yapılacak en sağlıklı düzenleme, katılım öncesi ekonomik programa konulan bütçe
büyüklüklerinin Türkiye Büyük Millet Meclisinde tartışmaya açılarak ek bütçenin
yasalaştırılması olacaktır.
Muhterem milletvekilleri, bu düşüncelerle konuşmama son veriyor,
muhterem heyetinize saygılarımı sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Akçay, teşekkür ediyorum.
Bölüm üzerinde şahsı adına Sayın Harun Öztürk.
Buyurun efendim.
HARUN ÖZTÜRK (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
tasarının ikinci bölümü üzerinde şahsım adına söz aldım. Şahsım ve Demokratik
Sol Parti adına yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Bu bölümde ben de tasarının çerçeve 33’üncü maddesinde yer alan
geçici madde 20 üzerinde konuşmak istiyorum. Tasarı, bütçeyle Hükûmete verilen borçlanma limitini artırmaktadır. Değerli
milletvekilleri rakamlardan söz ettiler. 2009 yılı bütçesinde Hükûmete Türkiye Büyük Millet Meclisinin verdiği yetki
14,85 milyar TL idi. Hükûmet AB katılım öncesi
ekonomik programında bütçe açığını 49 milyar TL olarak revize etti. Bu revizyondan kısa bir süre sonra Hükûmetin
sunduğu bu tasarıda açık nedeniyle borçlanma ihtiyacının 59,4 milyar liraya
çekildiğini görüyoruz. Tasarının alt komisyonda görüşülmesi sırasında ise bu
defa borçlanma limiti 74,25 milyar TL’ye yükseltilmiştir. Genel Kurulda yeni
bir sürprizle ve yeniden bir artış teklifiyle karşılaşmamayı umduğumu ifade
etmek istiyorum.
Bütün bu gelişmeler ve geçmişte makro ekonomik göstergelerle
ilgili yapılan tahminlerdeki isabetsizlikler Hükûmetin
ekonomik gelişmeler konusundaki öngörüsüzlüğünü ortaya koymaktadır. Ekonomi, Hükûmet tarafından hiçbir yönlendirmeye tabi tutulmadan
kendi hâline bırakılmış görüntüsü vermektedir.
Değerli milletvekilleri, Hükûmetin
büyüme ve işsizlik konusunda orta vadeli mali planlarda yaptığı tahminler ile
gerçekleşmelerin incelenmesi de bu konudaki öngörüsüzlükleri ortaya
koymaktadır.
Şimdi de size ben de bazı örnekler vermek istiyorum: Hükûmet bugüne kadar dört orta vadeli mali plan kabul etti.
Birinci planda 2008 yılı için büyümeyi 5 öngördü, ikinci planda 7’ye çekti,
üçüncü planda 5,5 dedi, gerçekleşme 1,1 olarak ortaya çıktı. 2009 yılına
bakıyoruz, ikinci planda 7,1 dedi, üçüncü planda 5,7’ye çekti, dördüncü planda
5 dedi, son revizesi -3,6 -değerli milletvekilleri ifade ettiler- şu an için
yılın yarısında gerçekleşme beklentisinin -5 ile 6 arasında olacağı tahmin
ediliyor.
Değerli milletvekilleri, işsizlikle ilgili tahminlere
baktığımızda, 2009 için örnek vereyim: İkinci planda 2009 yılı için 10,4 olarak
öngördükleri işsizlik oranı, Mart 2009 itibarıyla 15,8 oldu. 2009 yılı
programında bu yıla ait bazı makroekonomik göstergeler için yapılan öngörüler
ile aynı yıl için katılım öncesi ekonomik programda yapılan revizeler de Hükûmetin öngörüsüzlüğüne işaret etmek açısından önemlidir.
İhracata bakıyoruz, program 149 milyar dolar, revize 104 milyar dolar. İthalat
232,5 milyar dolar, revize 138 milyar dolar. Cari açık 50,4 milyar dolar,
revize 11 milyar dolar. Bütçe açığı 13,4 milyar dolar, revize 49 milyar dolar,
borçlanma limiti 75 milyar dolar.
Değerli milletvekilleri, Hükûmet orta
vadeli programı Mayıs ayı sonuna kadar kabul edip Resmî Gazete’de yayımlaması
gerekirken, 5018 sayılı Kanun’un 16’ncı maddesi hükmüne bu yıl da açıkça aykırı
davranmıştır. Söz konusu madde hükmüne aykırı hareket etmeyi alışkanlık hâline
getiren Hükûmetin bu tavrının Türkiye Büyük Millet
Meclisinin bilgisine sunulması ayrıca gerekli görülmüştür.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun Sayın Öztürk.
HARUN ÖZTÜRK (Devamla) – Tamamlıyorum Sayın Başkan.
Öte yandan, Hükûmet borçlanma limitini
artırırken krizi dikkate almadan yaptığı 2009 yılı bütçesinin gelir ve gider
tarafının revize edilmesinden ısrarla kaçınmaktadır. Görüşülürken de ifade
ettiğimiz gibi, samimi hazırlanmayan 2009 Merkezî Yönetim Bütçesi’nin gelir ve
gider kalemlerinin Türkiye Büyük Millet Meclisinde yeniden görüşülerek gerçek
durumun ortaya çıkarılması ve bütçe açığının samimi hâle getirilmesi gerekir
diyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Öztürk.
Sayın Osman Demir, Tokat Milletvekili, buyurun Osman Bey. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar)
OSMAN DEMİR (Tokat) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
tasarının ikinci bölümü üzerine şahsım adına söz aldım. Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Tasarıda yer alan çerçeve 33’üncü maddede bir geçici madde
düzenlenmektedir. Bu geçici maddeyle, 4749 sayılı Kamu Finansmanı ve Borç
Yönetiminin Düzenlenmesi Hakkında Kanun’da bir düzenleme yapılmaktadır. Buraya
çıkan çok değerli konuşmacılarımız da genelde bu maddeye atıf yaparak
görüşlerini ileri sürmüşlerdir. Bu maddeye göre, bütçe kanunu hazırlanırken Hükûmete borçlanma yetkisi verilmiştir, bu maddede de bu
borçlanma yetkisinin limiti 5 katına çıkarılmaktadır. Yani bu 5 katına niçin
çıkarılıyor?
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Ve niye gerek görüyor?
OSMAN DEMİR (Devamla) – Niçin devletimiz borç altına sokuluyor? Bu
sürekli ifade ediliyor. Bu konuda görüşlerimi ifade etmek istiyorum.
Değerli milletvekilleri, iktisat ve maliye okuyanlar çok iyi
bilirler, ekonomi düz bir trend hâlinde büyümez, bazen
büyür bazen küçülür. Büyüme oranı bazen daha küçük çıkar bazen büyük olur bazen
de negatife düşer. Şimdi, hepimiz biliyoruz ki büyüme oranının negatife düştüğü
bir dönemi yaşıyoruz. Bunun sebebini de hepimiz biliyoruz, küresel kriz
diyoruz. Yani burada büyüme oranının negatife düşmesinin sebebi, AK PARTİ’nin uyguladığı herhangi bir hatalı iktisat
politikasından kaynaklanan bir faktör değildir. Bunu iyi tespit etmemiz lazım.
HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – İyi olunca sizden, kötü olunca
bizden.
OSMAN DEMİR (Devamla) – Şimdi, ortada bir realite var, dünya
gerçeği var değerli milletvekilleri. İşi çarpıtmaya çalışmayalım.
Yine, iktisat ve maliye okuyanlar bilir ki bütçe açık ve fazlaları
aynı zamanda bir dengeleyici görevi görür. Ekonomik stabilizatör diyoruz buna.
Nedir bu? Millî gelir küçüldüğü zaman vergi gelirleri düşer ama kamu
harcamalarını azaltamazsınız. Niye azaltamazsınız?
YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) – Mesela uçak alabilirsiniz!
OSMAN DEMİR (Devamla) - Çünkü kamu harcamalarını azalttığınız
zaman millî geliriniz daha fazla daralır. Ne yapmanız lazım? Doğal olarak açık
oluşur. Doğaldır bu açık. Şimdi, biz bunu söylüyoruz, açık doğaldır diyoruz, bu
sefer diyorsunuz ki “Efendim, açık doğal, tamam, anladık da niye bu kadar çok
çıkıyor? Niye öngöremediniz?”
Arkadaşlar, bütçe ne zaman yapılmaya başlanıyor, buna iyi bakmamız
lazım. Şimdi, eylül, ekim aylarında başlamışsınız bütçenin ön hazırlıklarına.
Kasım ayında bütçe çıkarmışsınız. Şimdi, 2008’in sonlarına doğru, Amerika’da,
doğru, bu patlak verdi ama tam da biz bu bütçeyi görüşürken patlak verdi.
Küresel krizin bu boyutta derinliğe sahip olacağını kim diyebilir ki ben yüzde
100 tahmin ettim, ben biliyordum. Yok öyle bir şey.
ALİM IŞIK (Kütahya) –
Bütçe görüşmeleri sırasında uyardık.
OSMAN DEMİR (Devamla) – Kusura bakmayın. Yok
öyle bir şey, yok. Ne yapıyorsunuz? Bir dalga geliyor, tedbir alıyorsunuz. Yeni
bir dalga geliyor, birçoğu da beklediğinizden büyük geliyor, bilemiyorsunuz,
yeni bir tedbir alıyorsunuz.
HARUN ÖZTÜRK (İzmir) – Beklediğiniz için büyüyor.
OSMAN DEMİR (Devamla) – Dolayısıyla doktor hastasının başındadır.
Sürekli tedavi ediyor, ben çaresiz kaldım demiyor.
YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) – Doktor yok, doktor.
OSMAN DEMİR (Devamla) – Sürekli hastasını tedavi ediyor. Ortada
anormal bir durum yoktur. Borçlanmadaki artmada da anormal bir durum yoktur.
Aynı şekilde, unutmayalım…(CHP sıralarından gürültüler)
ERGÜN AYDOĞAN (Balıkesir) – Doktorun eğitimi zayıf!
OSMAN DEMİR (Devamla) - Değerli milletvekilleri, lütfen,
söyleyeceklerimiz gürültüye gitmesin. Önemli şeyler söylediğimi düşünüyorum.
ERGÜN AYDOĞAN (Balıkesir) – Yanılma yüzde 10!
OSMAN DEMİR (Devamla) - Değerli milletvekilleri, AK PARTİ iktidara
gelmeden önce bütçe açıkları neydi, bizden sonra bütçe açıkları nereye düştü?
Niye? Çünkü büyüme performansımız çok iyi.
MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) – Şimdi nereye geldi, buna bakacaksınız.
OSMAN DEMİR (Devamla) – Büyüme performansınız çok iyiyse vergi
gelirleriniz artar.
ERGÜN AYDOĞAN (Balıkesir) – Hangi büyüme! Yüzde 5 küçülüyoruz!
OSMAN DEMİR (Devamla) - Bakın, bütçe otomatik dengeleyicidir,
otomatik dengeleyici görevini görüyor. Vergi gelirleriniz artar, bütçe
açıklarınız azalır. Bu olmuştur. Şimdi de bir küresel krizden dolayı millî
gelirimiz küçüldüğü için, vergi gelirlerimiz düşmektedir, kamu harcamalarını da
daraltamamaktasınız çünkü kamu harcamalarını daraltmanız millî gelirin daha
şiddetli daralmasına yol açar. Yazık olmaz mı benim vatandaşıma?
ERGÜN AYDOĞAN (Balıkesir) – Millî gelir 10 bin dolar!
OSMAN DEMİR (Devamla) - Şimdi, bir taraftan “Ya bu kadar açık
vermesin. Bütçe açıklarına izin vermeyelim.” demek “Kamu harcamalarını
azaltalım.” demektir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Demir, konuşmanızı tamamlayınız efendim.
Buyurun.
OSMAN DEMİR (Devamla) – “Kamu harcamalarını azaltalım.” demek de
“İşsizlik daha fazla artsın.” demekle eş değerdir.
Arkadaşlar, biz burada doğru olanı yapıyoruz. Olayları
çarpıtmayalım.
ERGÜN AYDOĞAN (Balıkesir) – Millî gelir 10 bin dolar!
OSMAN DEMİR (Devamla) – Kendimizle tenakuza düşmeyelim. Doğal
olarak kamu harcamalarını kısamıyoruz, vergi gelirlerindeki azalmadan dolayı da
bütçe açıklarımız artıyor.
Bu açığı nereden kapatacağız? İki yolunuz var; ya yurt dışından
borçlanırsınız ya yurt içinden ya da para basarsınız.
ERGÜN AYDOĞAN (Balıkesir) – Yüzde kaçla?
OSMAN DEMİR (Devamla) – Para basmanın yolunu kapattık
biliyorsunuz. Merkez Bankası özerktir artık, bağımsızdır. Dolayısıyla, para
basamıyorsunuz. Yurt dışından borçlanmayı mı tercih edersiniz, yurt içinden mi?
ERGÜN AYDOĞAN (Balıkesir) – Deniz Fenerinden alırız!
OSMAN DEMİR (Devamla) - Biz yurt içinden borçlanmayı tercih etmiş
oluyoruz.
Yüce heyeti saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Sayın milletvekilleri, soru-cevap işlemi gerçekleştireceğiz.
Sayın Genç, buyurun efendim.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Tabii, bugün çok keyfî bir Meclis yönetimine şahit oluyoruz.
Bakın, 12, 22, 20, 18, 15 ve 14’üncü maddeler üzerinde önergelerim vardı,
maalesef işleme konulmadı ve mahsus müdahale etmedim. Tabii, şimdi Meclis
Başkanlık Divanı böyle taraflı hareket ederse ben her şeyde çıkıp da burada
stresle ne diyeyim yani. Önergelerim orada ama nedense işte keyfî bir yönetim.
Meclis, çıkıyor, saatlerce ara veriyor. Böyle bir Meclis yönetimi olmaz ki.
Böyle bir çalışma yöntemi yok. Onun için, yani ne diyelim, her gün burada
geliyoruz Mecliste stres içinde, keyfîliklerle mücadele, soygunlarla mücadele, Hükûmetin keyfîlikleriyle mücadele ediyoruz.
Şimdi soru soruyorum Hükûmete: Bizim,
Tunceli Pülümür ilçesinin hükûmet konağı uzun
zamandan beri yok. Devlet daireleri orada gecekondularda ve barakalarda
çalışıyor. Bu mücadelemiz sonunda programa konuldu ama bu sene de ihalesi
yapıldı. 250 milyar gibi bir para vermişler, çok küçük bir para. Bu hükûmet konağının yapılması için herhangi bir ödenek
verecek misiniz ve kaç senede yapılacak?
İkincisi: Tunceli iline yine bu sene üniversite açıldı, bu
üniversitenin öğrenci yurdu yok. Bu öğrenci yurdu ne zaman yapılacaktır? Hükûmetten net bir karşılık bekliyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Buyurun Sayın Bakanım.
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Sayın
Başkan, değerli arkadaşlar; Tunceli Pülümür hükûmet
konağıyla alakalı hususta, bunu bir inceleyelim Sayın Genç. İçişleri Bakanlığı
bu ödenek planlamasını yapıyor bildiğiniz gibi ve şu ana kadar da -arkadaşlarım
bana- “250 bin TL civarında” dediniz.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Kaç senede yapacaksınız?
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Bununla
alakalı bir inceleyelim, İçişleri Bakanlığının ödenek planlamasına bir bakalım.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Yurt vardı, yurt ne oldu?
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Yurda da
bakalım, notumu alıyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Sayın Genç, burada önümüze gelen hususlarda ben aynen uyguluyorum.
Şahsınıza veya herhangi bir arkadaşa, hiç kimseye haksızlık yapılma diye bir
şey yoktur.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, önergeler burada.
BAŞKAN – Ama, hafızayı beşer nisyan ile
maluldür, bazen insanlar aldıkları kararları unutabilirler daha sonra, olabilir
böyle şeyler, ona bir itirazım yoktur benim.
Teşekkür ederim.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Kim unutmuş? Niye unutmuş? Önergeler orada.
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, ikinci bölüm üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Şimdi, ikinci bölümde yer alan maddeleri, varsa o madde üzerindeki
önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı ayrı
oylarınıza sunacağım.
26’ncı maddeye bağlı geçici madde 8’i oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Geçici madde 9 üzerinde bir adet önerge vardır, önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 410 sıra sayılı Kanun Tasarısının 26 ncı maddesi ile 178 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye
eklenen geçici 9 uncu maddenin üçüncü fıkrasının madde metninden çıkarılmasını
arz ve teklif ederiz.
|
Mustafa Kalaycı |
Erkan Akçay |
Mehmet Günal |
|
Konya |
Manisa |
Antalya |
|
Behiç Çelik |
Osman Ertuğrul |
D. Ali Torlak |
|
Mersin |
Aksaray |
İstanbul |
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar)
– Katılamıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet?
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) –
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Gerekçe…
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Hastalık gruplarına göre yatarak tedavide sağlanan sağlık
hizmetleri için hizmet bedelinin % 1'ine kadar katılım payı alınabilmesi,
alınan katılım payının tutarının, bir takvim yılında asgari ücret tutarını
geçmemek kaydıyla her bir yatarak tedavi için asgari ücretin dörtte birini
geçemeyeceği belirtilmektedir.
Bu duruma göre, sağlık hizmetleri paralı hâle getirilmektedir.
Komisyonda sunulan gerekçede büyük boyutlara ulaşan sağlık giderlerinde
tasarruf sağlamak amacıyla sağlık hizmeti faturalarının sigortalı veya
emeklilerce kontrol imkânı oluşacağı, böylelikle usulsüzlük ve yolsuzlukların
önlenebileceği ileri sürülmüştür.
Bu düzenleme, zaten mevcut gelirleriyle geçimini temin etmekte
zorlanan memur, işçi, esnaf, çiftçi, emekli gibi nüfusumuzun önemli bir kısmını
oluşturan dar gelirli vatandaşlarımıza yeni bir yük getirecek ve sağlık
hizmetlerinden yararlanmama gibi bir sonuç doğurabilecektir. Bu düzenleme
sosyal devlet ilkesi ile bağdaşmamakta olup Anayasa’mıza aykırıdır.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Geçici madde 9’u oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Geçici madde 10’u oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Geçici 8, 9, 10’uncu maddelerin bağlı olduğu çerçeve 26’ncı
maddeyi geçici maddelerle birlikte oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Madde 27’yi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
28’inci madde üzerinde bir adet önerge vardır, önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 410 Sıra Sayılı Tasarı'nın 28’inci Maddesinin
Tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
|
M. Akif Hamzaçebi |
Yaşar Ağyüz |
Kemal Demirel |
|
Trabzon |
Gaziantep |
Bursa |
|
Ferit Mevlüt Aslanoğlu |
Vahap Seçer |
Mustafa Özyürek |
|
Malatya |
Mersin |
İstanbul |
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar)
– Takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet?
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Takdire
bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Hamzaçebi, gerekçeyi mi
okutayım?
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Gerekçeyi okutun Sayın Başkan.
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Tasarının 25 inci maddesinin (b) bendi ile hükümet konaklarının
yapımı konusundaki görev Maliye Bakanlığı Milli Emlak Genel Müdürlüğünden
alınmakta, Tasarının 28 inci maddesi ile de bu görev İçişleri Bakanlığına
verilmektedir. Hükümet konakları sadece İçişleri Bakanlığına bağlı birimlerin
bulunduğu yerler değildir. Hükümet konaklarında Devlete ait birçok birim
bulunmaktadır. Bu nedenle bu binaları İçişleri Bakanlığı hizmet binaları olarak
görmemek gerekir. 2009 yılına kadarki uygulamada hükümet konakları İçişleri
Bakanlığının görüşü alınarak Maliye Bakanlığı tarafından yapılmaktaydı. Madde
ile 2009 yılı Bütçe Kanununda yer alan hüküm 178 KHK'ya
taşınmaktadır. Düzenleme Hükümet Konaklarını Devletin temsil edildiği bu
nedenle ilgili diğer kurumların birimlerinin de bulunduğu binalar olarak
görmemektedir. Hükümet konaklarının yapımı konusundaki yetkinin Maliye
Bakanlığından alınarak İçişleri Bakanlığına verilmesi doğru değildir.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Böylece 28’inci maddeyi iptal ettik, tasarıdan çıkarmış olduk.
Bundan sonraki maddeler bu şekilde teselsül ettirilecektir. Şimdi oylarınıza
sunacağım 29’uncu madde, böylece 28’inci madde oluyor.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
Ben maddeleri eski şekliyle okuyacağım. Arkadaşlarımız o silsileyi
ona göre düzeltecekler.
30’uncu madde üzerinde aynı mahiyette iki önerge vardır,
önergeleri okutuyorum:
TBMM Başkanlığı’na
Görüşülmekte olan “Bütçe Kanunlarında Yer Alan Bazı Hükümlerin
İlgili Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelere Eklenmesi ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı”nın
çerçeve 30 uncu maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Harun
Öztürk
İzmir
T.B.M. Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 410 sıra sayılı yasa tasarısının 30. maddesiyle
eklenen geçici madde 8’in tasarı metninden çıkarılmasını arz ederim.
Kamer
Genç
Tunceli
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar)
– Katılamıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet?
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Öztürk, buyurun efendim.
HARUN ÖZTÜRK (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
şahsım ve Demokratik Sol Parti adına yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Tasarıdan çıkarılmasını istediğimiz çerçeve 30’uncu madde niçin
getiriliyor, ona bakalım. Millî Eğitim Bakanlığına bağlı her derece ve türdeki
örgün ve yaygın eğitim kurumlarında görev yapan yönetici ve öğretmenlerden
Bakanlık merkez ve taşra teşkilatı ile Bakanlığa verilmiş bir görevi yürütmek
üzere diğer kurumlarda ilgili mevzuatına göre geçici olarak görevlendirilenlere
1/7/2006 ile 23/1/2009 tarihleri arasında 375 sayılı
Kanun Hükmünde Kararname’ye aykırı ödemeler yapılmıştır. Yasaya aykırı ödeme
yapılmazdan önce Maliye Bakanlığından bu ödemelerin yasaya uygun olup olmadığı
yönünde herhangi bir görüş de talep edilmemiştir.
Komisyonda yapılan eleştiriler üzerine, Sayın Maliye Bakanı, “Metinden
çıkarılması yönünde önerge verin, çıkaralım.” şeklinde kesin kanaat beyan
etmişti. Sayın Bakanın bu beyanına dayanılarak metinden çıkarılması yönünde
vermiş olduğum değişiklik önergesi ise bu defa Sayın Bakanın takdirine
bırakması üzerine Komisyon tarafından reddedilmiştir.
Şimdi, biraz sonra oylarınızla, Türkiye Büyük Millet Meclisinde
alınan bir yetki kanununa dayanılarak çıkarılmış bulunan 375 sayılı Kanun
Hükmünde Kararname’ye aykırı yapılan söz konusu ödemeleri affedeceksiniz.
Milletvekilleri olarak kullanacağınız oylarınızla vatandaşlara diyeceksiniz ki:
“Bizim her çıkardığımız yasayı o kadar da ciddiye almayabilirsiniz. Nasıl olsa
af çıkarırız, çözeriz.“ Sonra da niçin biz hukuk devletini bir türlü hayata
geçiremiyoruz diye herkesle birlikte siz de şikâyette bulunacaksınız.
Değerli milletvekilleri, hukuk devleti anlayışının
yerleşememesinde bu tür af uygulamalarının etkili olduğunu ve bunda bizim de
sorumluluğumuz bulunduğunu unutmayınız.
Çorba tasarıyı önergelerimizle tatlandırma şansının kalmadığını
görmüş bulunuyoruz. Bu nedenle, kalan üç önergemizin gerekçelerinin
okutulmasıyla yetineceğimi ifade ediyor, yüce heyetinizi tekrar saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Öztürk.
Sayın Genç, konuşacak mısınız?
KAMER GENÇ (Tunceli) – Evet, Sayın Başkan.
BAŞKAN – Buyurun.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 410
sıra sayılı Yasa Tasarısı’nın 30’uncu maddesinin tasarı metninden
çıkarılmasıyla ilgili olarak verdiğim önerge üzerinde söz almış bulunuyorum,
hepinize saygılar sunuyorum.
Değerli milletvekilleri, Türkiye eğer bir hukuk devleti ise, hukuk
işliyorsa, kanunlar çıkarılıyorsa ve bu kanunlara göre işlem yapmak
gerekiyorsa, bu kanunlara uymak lazım. Kanun çıkarmışsınız, diyorsunuz ki: Şu
personele şu miktarda maaş ödenir, şu kadar harcırah ödenir. Bir bakan çıkıyor
-bakanlar çıkıyorlar- kendi yandaşlarına, belki sevgililerine, belki çok daha
yakın ahbaplarına diyor ki: Yahu ben o kanunu bir tarafa attım, ben bu kanunu
falan her tarafa atıyorum, sana fazladan para ödüyorum. Bu ahlaksızlık değil
mi? Ahlaklı mıdır? Kanunu niye çıkarıyorsunuz? Ondan sonra da getiriyorsunuz,
yahu işte, bu bakanlıkta fazla ödeme yapılmış, ee biz
bu bakanlığın fazla yaptığı ödemeleri kanunla terkin edelim. Bu ahlaklı mıdır
acaba? İşte, düzenleme ve denetleme kurulları üyelerine verilen 3,5 trilyon
lira parayı bir maddeden sildiniz, almayız diyorlar. Yahu, o zaman niye kanun
çıkarıyorsunuz?
Bir kanun çıkaralım, AKP İktidarı zamanında bakanlar yanında
çalıştırdıkları adamların boyuna baksınlar, posuna
baksınlar, ondan sonra onların kendine yakınlıklarına baksınlar, bunların
paralarını istedikleri gibi ödesinler. Ondan sonra da zaten kanuna da gerek
yok, istedikleri gibi ödesinler. Böyle bir şey olur mu değerli milletvekilleri?
Yani böyle bir hukuk devleti olur mu? Böyle bir devlet de olur mu yahu? Böyle
bir devlet olur mu?
Şimdi yine getirmişsiniz ilerideki bir maddede de il genel meclisi
üyelerinin ve kaymakamların fazladan aldığı paraları yine affediyorsunuz. Yahu,
siz ne biçim devletsiniz? Yahu, siz ne biçim hükûmetsiniz?
Sizin devri iktidarınız zamanında herkes kanunları ihlal edecek, devletin
parasını alacak cebine koyacak, ondan sonra da siz çıkacaksınız kanun getirip
bunları affedeceksiniz. Yahu, bu dünyanın neresinde görülmüş? Sizden önce hangi
iktidarlar zamanında yapılmış? Hele bir tane örnek gösterin, deyin ki: Bizden
önce şu seksen yıllık cumhuriyet hükûmetleri
zamanında böyle keyfî, bakanlar kendi yandaşlarına devletin parasını ceplerine
atmışlar, ondan sonra da getirmişler biz bunları kanunla affettik demişler.
Böyle bir şey yok sayın milletvekilleri, böyle bir şey yok. Böyle bir şey yok
yani.
Tabii, biz burada önerge veriyoruz, Başkanlık Divanında şimdi,
bilmem, kaç tane önergem var, burada söyledim. Bekir Bey geldi “Efendim, biz
önergelerimizi çekmeyelim de…” Yahu, kardeşim, çek, çekme… Ben milletvekiliyim.
Ben buraya önerge vermişim. Sayın Başkan -orada, temel kanunda iki
milletvekilinin önergesi var- bir tane okutup da… Vermişler kapatmışlar.
Kapatsın efendim. Benim önergem varsa işleme koyacaksın. Koymadığın zaman
dersin ki “Arkadaş, senin önergen işleme girmemiştir.” Yani Türkiye Büyük
Millet Meclisi hukuku kaybetmiş, basireti kaybetmiş. Sebebi,
Meclis Başkanlık Divanının davranışı ve AKP İktidarının davranışı. Yani
hukuk işlemiyor, kanun işlemiyor…
İşte, Hüseyin Çelik burada. Kendisi giderken 700 tane yandaşı öğretmeni getirdi; hukuku bir
tarafa attı, her şeyi bir tarafa attı, beş senelik, altı senelik öğretmenleri
getirdi lise müdürü yaptı, millî eğitim müdürü yaptı, personel müdürü yaptı.
76’ncı madde… Yahu, 76’ncı madde sana bu kadar keyfî hareket etme hakkını verir
mi? Yarın öbür gün Yüce Divana gittiğin zaman seni perişan ederler. Yahu,
şimdi, bu memlekette yirmi yıllık öğretmen var, yirmi beş yıllık öğretmen var,
yönetici var, sen bunların hakkını yok edeceksin, ondan sonra gideceksin “Bak,
kanun bana yetki vermiş, ben bunu istediğim yere getiririm.” Bu, hangi ahlakta
var arkadaşlar? Bu, ne dinde var, ne ahlakta var, ne insanlıkta var! Adam yirmi
beş sene orada emek vermiş, sen, beş senelik, altı senelik bilmem imam-hatip
okulu mezununu getiriyorsun tepesine yönetici atıyorsun. Böyle devlet yönetimi
olur mu sayın milletvekilleri? Böyle olmaz yahu! Ya bu devleti böyle…
OSMAN KILIÇ (Sivas) – Onlar Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı değil
mi?
KAMER GENÇ (Devamla) – Efendim, bakın, imam-hatibe ben karşı
değilim.
OSMAN KILIÇ (Sivas) – Onlar Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı değil
mi?
KAMER GENÇ (Devamla) - Efendim, bakın, ben ona karşı değilim. Bir
defa, istiskal etme. İmam-hatip okulu mezunu yirmi beş yıllık öğretmeni getirir
atarsan saygı duyarım ama yirmi beş yıllık öğretmenin, normal eğitim görmüş bir
insanın başına getirip de sekiz yıllık imam-hatip okulu mezununu atarsan onda
hata görürüm. Bak, bunu yanlış anlıyorsunuz. Bütün mesele buradan
kaynaklanıyor. Aynı şartları taşıyan öğretmenlere…
OSMAN KILIÇ (Sivas) – Atama yapamaz mı?
KAMER GENÇ (Devamla) - Ben diyorum ki, yirmi beş yıllık adamın
emeği var yahu, emeği var, orada öğretmen… Onu bir tarafa atıyor ama din
kültürü ve ahlak dersi öğretmenini getiriyor. Benim Tunceli’de Millî Eğitim
Müdürü din kültürü ve ahlak dersi öğretmeni, kaç yıllık öğretmen, bir sorun
bakalım. Orada Fen Lisesi Müdürlüğüne atadıkları öğretmen kaç yıllık öğretmen,
bir sorun bakalım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
KAMER GENÇ (Devamla) – Arkadaşlar, Allah var ya o Allah, Allah
insanın canına okur. (Gülüşmeler) Neyse ya. Eğer Allah’ın adaletini bir şeye
şey ederseniz… Yahu, diyor ki: Ben sana akıl vermişim, izan vermişim, hiç
olmazsa hak ve hukuk… (Gülüşmeler) Ya arkadaşlar… Yani şimdi, bu kadar
keyfîliği Allah affetmez. Allah affetmez ya, affetmez arkadaşlar. Yani sen
şimdi getiriyorsun hakkı, hukuku, kuralları bir tarafa atıyorsun, ondan sonra
da getirip de böyle keyfî işlem yapıyorsunuz, bu olmaz. Bu affı niye
getiriyorsunuz? Çok acıyorsanız öğretmenlere Hüseyin Çelik kendi cebinden
çıkarsın versin bu paraları arkadaşlar. Yani mademki o öğretmenlere keyfî
ödemeler yapmış, kendi cebinden parayı çeksin versin. Niye bizzat devletin
kesesinden çıkaralım verelim? Kural bu. Siz, eğer, bakın, bu bakanlara bu kadar
keyfîlikler tanımayın ama tanırsanız onun sorumluluğu size ait.
Önergemin kabulünü istiyorum.
Saygılar.
BAŞKAN – Aynı mahiyetteki iki önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Önergeler kabul edilmemiştir.
HÜSEYİN ÇELİK (Van) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
HÜSEYİN ÇELİK (Van) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Sayın Bakanım, biraz müsaade edin Sayın Çelik.
31’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
32’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Buyurun Sayın Çelik.
HÜSEYİN ÇELİK (Van) – Efendim, biraz önce hatip ismimi vererek
doğru olmayan bazı beyanlarda bulundu. Ben, müsaade ederseniz, sataşmadan
dolayı birkaç dakika söz istiyorum. (CHP sıralarından “Sataşma yok.” sözleri)
BAŞKAN – Birleşim devam ediyor, ileriki aşamalarda değerlendirelim
Sayın Çelik.
Madde 33’e bağlı geçici madde 20 üzerinde üç adet önerge vardır
aynı mahiyette, önergeleri okutuyorum:
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte olan 410 sıra sayılı yasa tasarısının 33. maddesine
bağlı Geçici Madde 20’nin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederim.
Kamer
Genç
Tunceli
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 410 sıra sayılı Kanun Tasarısının 33 üncü
maddesi ile 28/3/2002 tarihli ve 4749 sayılı Kanuna
eklenen geçici 20 nci maddenin Tasarı metninden
çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.
|
Mustafa Kalaycı |
Erkan Akçay |
Mehmet Günal |
|
Konya |
Manisa |
Antalya |
|
Osman Ertuğrul |
D. Ali Torlak |
Behiç Çelik |
|
Aksaray |
İstanbul |
Mersin |
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 410 Sıra Sayılı Tasarı'nın çerçeve 33 üncü
Maddesi ile 28/3/2002 tarihli ve 4749 sayılı Kamu
Finansmanı ve Borç Yönetiminin Düzenlenmesi Hakkında Kanun'a eklenmesi
öngörülen "Geçici Madde 20"nin Tasarı metninden çıkarılmasını arz ve
teklif ederiz.
|
M. Akif Hamzaçebi |
Yaşar Ağyüz |
Kemal Demirel |
|
Trabzon |
Gaziantep |
Bursa |
|
Ferit Mevlüt Aslanoğlu |
Vahap Seçer |
Faik Öztrak |
|
Malatya |
Mersin |
Tekirdağ |
|
Mustafa Özyürek |
Ali Koçal |
|
|
İstanbul |
Zonguldak |
|
BAŞKAN – Sayın Komisyon, önergelere katılıyor musunuz?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar)
– Katılamıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet?
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Önerge sahipleri adına bir söz talebi var mı?
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Gerekçeyi okutun.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Gerekçe.
BAŞKAN – Gerekçeleri okutayım.
Sayın Genç, konuşacak mısınız, gerekçeyi mi okutayım?
KAMER GENÇ (Tunceli) – Gerekçeyi okutun.
BAŞKAN – Gerekçeyi okutayım, peki.
Gerekçeleri okutuyorum:
Gerekçe:
2009 Bütçe kanununda öngörülen açık 14.85 milyon TL idi, şimdi
74.25 milyon TL’ye çıkmaktadır. Bu durumda hükûmet
iflas etmiştir, çekilmesi gerekir.
Gerekçe:
Bu düzenleme ile net borç kullanımı miktarı konusunda 4749 sayılı
Kanunda belirlenen esaslar ortadan kaldırılmaktadır. Böylelikle 2002 yılında
bir reform niteliğinde uygulamaya konulan kamu finansmanı ve borç yönetimine
ilişkin hükümler anlamsız hâle getirilmektedir.
2009 yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanununda belirtilen başlangıç
ödenekleri toplamı ile tahmin edilen gelirler arasındaki fark (Bütçe Açığı),
10.398 milyon TL öngörülmekle birlikte, 2009 Nisan Ayı Bütçe Gerçekleşmelerine
göre Ocak-Mayıs döneminde 20 milyar lirayı aşmıştır. Dolayısıyla yılın ilk beş
ayında gerçekleşen bütçe açığı, bütçe kanununda 2009 yılı için öngörülen bütçe
açığı miktarının iki katına çıkmıştır.
Bütçe, devletin gelecek belirli bir dönem içindeki
gelir-giderlerini tahmin eden ve bunların yürütülüp uygulanmasına izin veren
hukuki bir tasarruftur.
Bütçe hakkı, Türk milleti adına Türkiye Büyük Millet
Meclisinindir. Kamu mali yönetiminin, Türkiye Büyük Millet Meclisinin bütçe
hakkına uygun şekilde yürütülmesi, 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol
Kanununun 5 inci maddesinde de yer verildiği üzere kamu maliyesinin temel
ilkelerindendir.
Mevcut duruma göre 2009 yılı bütçesinin gelir-gider tahminlerinin
gerçeklerden çok uzak olduğu açıktır. Daha 2009 yılının ilk 5 ayında gelirler
ve giderler arasında oluşan bütçe açığında yüzde 100'e varan bir sapma söz
konusudur. Bütçe hedefleri gerçekçi değildir.
Dolayısıyla 2009 yılı bütçesinin ivedilikle revizyona
tabi tutulması gerekmektedir.
Gerekçe:
Tasarının çerçeve 33 üncü maddesi ile 4749 sayılı Kanuna eklenmesi
öngörülen Geçici 20 nci Madde anılan Kanunun 5 inci
maddesinde düzenlenen net borç kullanım tutarının 1/1/2009
tarihinden geçerli olmak üzere Bakan ve Bakanlar Kurulu tarafından artırılan
tutarın 4 katına yükseltilmesini düzenlemektedir. Komisyon çalışmaları
sırasında 4 katlık sınırın 5 katına yükseltilmesi benimsenmiştir. 5 kata
yükseltmenin gerekçesi "küresel krizin etkileri nedeniyle bütçe açığında
oluşması muhtemel sapma" olarak açıklanmıştır.
Oysa 4749 sayılı Kanunun 5 inci maddesi 2001'de yaşanan krizin
ardından hem başlangıç bütçelerinin TBMM'ne samimi olarak getirilmesini
sağlayan, hem de yıl içinde mali disiplini güvence altına alan bir mali
kuraldır. Bu kural 2002 sonrasında güveni sağlayan önemli bir çapadır.
Şimdi bu kural hükümet tarafından bir yıl için dahi olsa ortadan
kaldırılmaktadır. Bu ekonomide tüm çapaların koptuğu ya da taradığı bir dönemde
önemli bir çapanın daha yok edilmesi anlamına gelmektedir.
Ayrıca hükümetin bir yandan önümüzdeki dönemde "mali kural”
getireceğini söyleyerek piyasaları sakinleştirmeye çalışırken, diğer yandan
mevcut mali kuralı askıya alması samimiyetle bağdaşmamaktadır. Bu durum ciddi
bir güven bunalımına yol açmaktadır.
Diğer taraftan 2009 yılı Bütçesinin gelir hedeflerinin tutmayacak
olması nedeniyle Bütçe Kanunu ile öngörülen 13.571 milyon TL.lik borçlanma limitinin yeterli olmayacağı açıktır.
Anılan borçlanma limitinin yüzde 5 Bakan Onayı ile yükseltilebilecek sınırı
14.250 milyon TL., ilave yüzde 5 Bakanlar Kurulu
Kararı ile yükseltilebilecek sınırı ise 14.962 milyon TL.dir.
Bu durumda borçlanma limiti 4 katlık sınır ile 59.848 milyon TL.ye
yükselirken 5 katlık limit 14.962 milyon TL. fazlasıyla 74.810 milyon TL.ye yükselmektedir. Bunun anlamı Tasarının TBMM'ye sevk
edildiği andan itibaren borçlanma ihtiyacının da arttığı ve hükümetin bütçe
açığı tahminini netleştiremediğidir. Yine bunun bir diğer anlamı da 13 Nisan
2009 tarihinde açıklanan Katılım Öncesi Ekonomik Program (KEP)daki hedeflerin daha şimdiden geçersiz hâle geldiğidir.
Sonuçta yıl sonuna doğru Hazine'nin finansman
temininde sorunlar yaşayabileceği yönünde bir endişe ortaya çıkabilecektir.
Yukarıda yapılan açıklamalar çerçevesinde olayın bir diğer yönü de
şudur:
2009 yılı Bütçesinin dayandığı bütün varsayımlar, bütün
makroekonomik göstergeler çökmüştür. Geçerliliğini yitiren varsayımlar üzerine
kurulu bir bütçenin borçlanma limitinin revize edilerek uygulanması kesinlikle
doğru değildir. Varsayımlardaki çöküşü hükümet kabul etmekte, buna göre bir
gelir-gider hesabı yapmakta ve bu hesaba göre ortaya çıkan borçlanma ihtiyacını
bir yasa tasarısı ile TBMM’ne getirmektedir. Ancak borçlanma ihtiyacı
parlamentoya getirilip yetki istenirken bunun arkasındaki gelir gider hesapları
getirilmemektedir. Yapılması gereken bu hesabın parlamentoya getirilmesidir.
Yüzde 4'lük büyüme yerine şimdilik yüzde 3,6 (IMF'ye göre 5,1) lık küçülmeye göre ortaya çıkan gelir azalışına göre
Bütçenin B Cetveli yeniden düzenlenmek zorundadır. 2009 yılı Bütçesinde Hükümet
Genel Bütçe Geliri olarak 243 milyon TL., Vergi Geliri
olarak da 202 milyon TL. öngörmüşken KEP ile bu
rakamlar revize edilmiştir. Genel Bütçe Geliri KEP'teki
revize hedeflere göre 212 milyon TL., Vergi Geliri de
170 milyon TL. olmaktadır. Harcamalarda şimdilik ciddi
bir değişiklik olmayacağı varsayılırsa; yapılması gereken Gelir Bütçesi'nin
yeniden yapılmasıdır. Bu yola gidildiği takdirde borçlanma yetkisinin ayrıca
artırılması yönünde bir düzenlemeye yani mali kuralın değiştirilmesine gerek
bulunmamaktadır. Zira Bütçe Kanununun 3 üncü Maddesine göre ödenekler toplamı
ile tahmini gelirler toplamı arasındaki fark net borçlanma ile karşılanacaktır.
Bu yola gidilmeyip de sadece borçlanma yetkisinde değişiklikle
yetinilmesi parlamentonun bütçe hakkına tecavüzdür.
BAŞKAN – Evet, gerekçelerini dinlediğiniz önergeleri oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önergeler kabul edilmemiştir.
Komisyonun bir düzeltme talebi var. Buyurun Sayın Komisyon.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar)
– Bir düzeltme talebimiz vardır, arz ediyorum: 17/6/2009
tarihli ve 5909 sayılı Kanun ile 4749 sayılı Kanun’a 20’nci ve 21’inci geçici
maddeler eklendiği gerekçesi ile bu maddeyle 4749 sayılı Kanun’a eklenmesi
öngörülen geçici madde numaralarının 22 ve 23 olarak düzeltilmesi uygun
olacaktır.
Arz ederim.
BAŞKAN – Teşekkür ederim. Gereken notlar alınmıştır.
Geçici madde 23’ü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, düzeltmeyle birlikte eski geçici 20, yeni
22’nci maddeyi oylarınıza sunmuştum. Şimdi geçici eski 21, yeni 23’üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Çerçeve 33’üncü maddeye bağlı geçici maddeleri birlikte oylarınıza
arz ediyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
34’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
35’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
36’ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
37’nci maddede aynı mahiyette iki önerge vardır, önergeleri
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 410 sıra sayılı yasa tasarısının çerçeve 37.
maddesinin tasarıdan çıkartılmasını arz ederim.
Kamer
Genç
Tunceli
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan “Bütçe Kanunlarında Yer Alan Bazı Hükümlerin
İlgili Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelere Eklenmesi ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı”nın
çerçeve 37 nci maddesinin tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Harun
Öztürk
İzmir
BAŞKAN – Komisyon önergelere katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar)
– Katılamıyoruz.
BAŞKAN – Hükümet?
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) –
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Sayın Öztürk, Sayın Genç,
gerekçeyi mi okutayım?
HARUN ÖZTÜRK (İzmir) – Gerekçe okunsun Sayın Başkan.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Konuşacağım Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Öztürk’ün gerekçesini
okutuyorum, Sayın Genç konuşacak.
Gerekçe:
Bilerek, yasaya aykırı bir şekilde yapılan fazla ödemelerin
yargıdan dönmesi üzerine geçmişe yönelik kişi borçlarının affı için kanuni
düzenleme yapılması hukuk devleti ile bağdaşmadığından işbu değişiklik önergesi
verilmiştir.
BAŞKAN – Sayın Genç, buyurun.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 410
sıra sayılı Yasa Tasarısı’nın 37’nci maddesinin tasarı metninden çıkarılmasına
ilişkin olarak verdiğim önerge üzerinde söz almış bulunuyorum. Hepinize
saygılar sunuyorum.
Şimdi, bu maddede 5302 sayılı İl Özel İdaresi Kanunu’nun 28’nci
maddesi il encümeni başkanı ve üyelerini ve 63’üncü maddesi de il encümenine
katılan kaymakamları kastediyor. Şimdi, il encümeni başkanı ve üyeleriyle
kaymakamların il özel idarelerinden tahsil edilen paralardan fazla, kanuna
aykırı olarak ceplerine aldıkları paraları -bunları da- yine affediyorsunuz.
Şimdi, yani bu neye dayanıyor affediyorsunuz? Biraz önce söylediğim gibi,
arkadaşlar, bir kanun niye yapılır, bir hukuk niye düzenlenir? Herkesin bu
hukuk düzeni içinde hareket etmesi için düzenlenir. Şimdi
milletvekili maaşı belli. Şimdi Meclis Başkanının kafasına esse “Yahu,
bazı milletvekillerine şuradan fazla para vereyim.” dese, arkasından da bir
kanun getirip de “Ya, bu milletvekillerinin fazla aldığı paraları affedelim de
bunlardan gelir tahsil etmeyelim.” dese, olur mu? Olmaz. İl genel meclisi de
böyle işte; il özel idaresinin bütçesinde keyfî harcamalar yapıyorlar, keyfî
ödemeler yapıyorlar.
Şimdi, siz bunları affettikten sonra -başında kaymakam var-
maalesef, birçok yerlerde görüyoruz, işte, köylere hizmet götürme birliklerine
giden paraların bir kısmı, maalesef, bakıyorsunuz, çok 4x4 cipler alıyor, ona
biniyor. Çok refah içerisinde yaşıyorlar yani birçok yerlerdeki kaymakamlar.
Çok dürüst çalışan kaymakam arkadaşlarımız da var ama çok da keyfî hareket eden
kişiler de var. Çünkü bunlar niye keyfî hareket ediyorlar? Siyasi iktidara
dayanıyorlar, “E, ben nasıl olsa, ne kadar keyfî hareket etsem de benim
Ankara’da sırtım kalın, ondan sonra böyle hareket ederim.” diyor. İşte, Bolu
Valisi geçen gün gidiyor, Abant’ta bir tarikat cemiyetinin toplantısına
katılıyor, ondan sonra Türkiye Cumhuriyeti’nin kanunlarını, Anayasa’sını tenkit
ediyor. Siyasi -eğer- konuşma yapıyorsan, çık siyaset yap kardeşim! Sen
devletin valisisin, devletin nizamına uymak zorundasın. Ondan sonra, orada bulunan
Bülent Arınç da kendisine sahip çıkıyor, “Tamam.”
diyor. Ama o Bülent Arınç, acaba, hakikaten kendi
düşüncesi aleyhine bir fikir beyan etseydi o Valiyi bir gün orada tutar mıydı?
Tutmazdı. Nitekim, RTÜK Başkanını, dedi ki: “Bu Zahid Akman görevinden istifa etmesi lazım.” Ama Tayyip Bey
dedi ki: “Ya, Bülent Bey yanlış yapmış.” Ondan sonra, Bülent Bey fermuar çekti
ağzına. İşte böyle… Bu, işte, kim güçlüyse, kimin arkası güçlüyse, ondan sonra,
çıkıyor her türlü keyfîlikler yapıyor, ondan sonra da…
Bunlar şimdi ne kadar para? Ben Sayın Bakandan öğrenmek istiyorum.
Burada affetmek istediğiniz kaç lira Sayın Bakan? Mesela, işte, o denetleyici
ve düzenleyici kurul üyelerini affetmek istediğiniz para “3,5 trilyon” demişti
Sayın Bakan. Burada ne kadar? Onu da bir öğrenelim yani. Bu
Meclisin bilmesi lazım. Ne kadar, usulsüz, keyfî, kaymakamlar ve il
genel meclisi üyeleri ve başkanları para almış da siz bu kanunla bunu
affediyorsunuz, onu bize söyleyin. Yani, hiç olmazsa, bunlar burada, Meclis
neyi affediyor, onu bilmesi lazım. Yani bunlar o kadar devletin parasına el
uzatıyorlar, alıyorlar, ceplerine atıyorlar. Öte tarafta da, kardeşim, yani bir
emekli memura beş kuruş veremiyorsunuz.
Bugün bana Elazığ’ın Suluova’sından bir vatandaş telefon ediyor,
diyor ki: “Kamer Bey ya” diyor, “Tarım arazilerimiz kurudu.” diyor. “Sularımız
açık değil, araziyi sulayamıyoruz.” diyor. “Lütfen kürsüde bunu söyle.” diyor.
“Kardeşim, senin 5 tane milletvekilin var. Bana niye söylüyorsun? Onlar çıksın
söylesinler. Yani hem de iktidar partisi milletvekilleri. Ben söyleyeyim de”
dedim, “Ben söylersem şimdi inadına senin suyunu kapatırlar Kamer Genç söyledi
diye.” Çünkü sizdeki anlayış bu. Muhalefet partisi
gerçekleri de dile getirse siz diyorsunuz ki bu şey değil. İnadına, o muhalefet
partisi milletvekilinin dile getirdiği konudaki menfaati olan kişilerin
menfaatlerini yok etmek için inadına inadına
insanların üzerine gidiyorsunuz. İşte, bu, böyle birtakım insanların
trilyonlara varan alacaklarını, devletin kesesinden haksız olarak aldığı
paraları affedeceğinize, çiftçinin, köylünün o elektrik paralarına mahsup edin.
O insanlar hiç olmazsa bu... İşte, sabahleyin Hükûmet
sırasında oturan Bakan “Otuz altıda 1’ini ödesin.” diyor.
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – O zaman
hiçbir şey yapmayalım!
KAMER GENÇ (Devamla) - Otuz altıda 1’ini ödeyecek gücü yoksa ne
yapsın adam? O zaman adamın arazisi kuruyor. Ne oluyor? Millî ekonomi
kaybediyor, yani ziraatın verimi düşüyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Genç, buyurun.
KAMER GENÇ (Devamla) – Onun için, biz tabii doğruları söyleye söyleye bıktık da siz yanlışları yapmaktan bıkmadınız.
Böyle bir siyasi iktidarla baş başa kaldık. Hiç olmazsa -hani bugün Regaip
Kandili- bu kandil gününde bu Mecliste yanlış kanun çıkarmayın. Allah korkusu
olan insanlar haktan, adaletten ayrılmaz, değil mi? O zaman burada hiç olmazsa
devletin parasına, milletin parasına el uzatanları affetmeyin. Yoksa bunların günahı sizin boynunuza.
Saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
MURAT ÖZKAN (Giresun) – Sayın Başkan, Sayın Hatibin konuşmasıyla
ilgili bir açıklama yapmak istiyorum.
BAŞKAN – Yerinizden kısa bir söz talebiniz var.
Buyurun Sayın Özkan.
MURAT ÖZKAN (Giresun) – Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.
Sayın Hatip kaymakamların zevküsefa
içerisinde gezdiğini, hatta 4x4 araç aldıklarını ifade etti. Kaymakamlar bu
ülkede en ücra yerlerde görev yapan ve görev aşkıyla da dolu insanlardır, bir.
İkincisi, zevküsefa içerisinde gezmeleri mümkün değildir.
Herhâlde meslek olarak en fazla denetlenen, en fazla izlenen, halkın da en
fazla değerlendirdiği kişilerdir. Taşıt Kanunu’na göre de arazi araçları
almaları gerekiyor. Taşıt Kanunu’nda da 2 sayılı cetvelde yer alır araçları ve
burada da araçları 4x4 olur olmaz, bilmiyorum ama arazi araçları almaları
gerekiyor. Devletimizin onlara araç almaları gerekiyor, o açıdan
değerlendiriyorum.
Fırsat buldukça belli mesleklerin burada tenkit edilmemesi
gerektiğini, eğer bu meslek sahipleri yanlış yapıyorsa, bunun idari hiyerarşi
içerisinde ya da yargı içerisinde düzeltilmesinin mümkün olduğunu ifade etmek
istiyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Önergeler kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Efendim?
KAMER GENÇ (Tunceli) – Benim açıklamamla ilgili, arkadaşımız
yanlış bir algılamada bulundu. İsterseniz mikrofona konuşayım.
BAŞKAN – Tamam, gördüm ben, sisteme girdiğinizi gördüm Sayın Genç,
bir müsaade edin.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Ben dedim ki, çok dürüst çalışan
kaymakamlar da var ama keyfî hizmet yapanlar da var yani…
BAŞKAN – Tamam, meram anlaşılmıştır. Yani “Bütün kaymakamları
kastetmedim, bazılarını kastettim.” diyorsunuz. Sayın Özkan da “Hizmet gereği
olarak bunların bulunması lazım çünkü dağa, ovaya, ormana, her tarafa
gidiyorlar. Onun için, hizmet için gerekli bunlar, yoksa başka şeyler için
değil dedi.” İkinize de teşekkür ediyorum.
38’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
39’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
40’ıncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
41’inci madde üzerinde bir adet önerge vardır, önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 410 sıra sayılı Kanun Tasarısının 41 inci
maddesi ile değiştirilen, 5510 sayılı Kanunun 68 inci maddesinin; (2) nci fıkrasında geçen "Birinci fıkranın (d) bendinde
belirtilen sağlık hizmetleri bedelinin yüzde birine kadar katılım payı
alınabilir. Yüzde birine kadar tespit edilen katılım payını almamaya, yarısına
kadar indirmeye veya bir katına kadar artırmaya, gerektiğinde bu tutarları
kanuni tutarlarına getirmeye veya indirmeye Kurum yetkilidir." cümlesi ile
değiştirilen (4) üncü fıkrasının madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif
ederiz.
|
Mustafa Kalaycı |
Erkan Akçay |
Mehmet Günal |
|
Konya |
Manisa |
Antalya |
|
Behiç Çelik |
D. Ali Torlak |
Osman Ertuğrul |
|
Mersin |
İstanbul |
Aksaray |
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar)
– Katılamıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet?
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) - Gerekçe okunsun Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Şandır, gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Hastalık gruplarına göre yatarak tedavide sağlanan sağlık
hizmetleri için hizmet bedelinin % 1'ine kadar katılım payı alınabilmesi,
alınan katılım payının tutarının, bir takvim yılında asgari ücret tutarını
geçmemek kaydıyla her bir yatarak tedavi için asgari ücretin dörtte birini
geçemeyeceği belirtilmektedir.
Bu duruma göre, sağlık hizmetleri paralı hâle getirilmektedir.
Komisyonda sunulan gerekçede büyük boyutlara ulaşan sağlık giderlerinde
tasarruf sağlamak amacıyla sağlık hizmeti faturalarının sigortalı veya
emeklilerce kontrol imkânı oluşacağı, böylelikle usulsüzlük ve yolsuzlukların
önlenebileceği ileri sürülmüştür.
Bu düzenleme, zaten mevcut gelirleriyle geçimini temin etmekte
zorlanan memur, işçi, esnaf, çiftçi, emekli gibi nüfusumuzun önemli bir kısmını
oluşturan dar gelirli vatandaşlarımıza yeni bir yük getirecek ve sağlık
hizmetlerinden yararlanmama gibi bir sonuç doğurabilecektir. Bu düzenleme
sosyal devlet ilkesi ile bağdaşmamakta olup Anayasa’mıza aykırıdır.
BAŞKAN – Gerekçesini dinlediğiniz önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
42’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
43’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
44’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
45’inci madde üzerinde bir adet önerge vardır, önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 410 sıra sayılı Kanun Tasarısının 45 inci
maddesinin Tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
|
Mustafa Kalaycı |
Erkan Akçay |
Mehmet Günal |
|
Konya |
Manisa |
Antalya |
|
Behiç Çelik |
D. Ali Torlak |
Osman Ertuğrul |
|
Mersin |
İstanbul |
Aksaray |
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar)
– Katılamıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet?
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Şandır, gerekçeyi okutayım mı?
MEHMET ŞANDIR (Mersin) - Gerekçe okunsun Sayın Başkan.
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe: 13/11/2008 tarihli ve 5811
sayılı Bazı Varlıkların Milli Ekonomiye Kazandırılması Hakkında Kanun ile
yapılan uygulamanın süresinin uzatılması uygun bulunmamaktadır.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
46’ncı madde üzerinde bir adet önerge vardır.
Önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 410 sıra sayılı Kanun Tasarısının 46 ncı maddesinin Tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif
ederiz.
|
Mustafa Kalaycı |
Erkan Akçay |
Mehmet Günal |
|
Konya |
Manisa |
Antalya |
|
Osman Ertuğrul |
D. Ali Torlak |
Behiç Çelik |
|
Aksaray |
İstanbul |
Mersin |
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar)
– Katılamıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet?
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Gerekçe…
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe: 13/11/2008 tarihli ve 5811
sayılı Bazı Varlıkların Milli Ekonomiye Kazandırılması Hakkında Kanun ile
yapılan uygulamanın süresinin uzatılması uygun bulunmamaktadır.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
Çerçeve madde 47’ye bağlı geçici madde 3 üzerinde iki adet önerge
vardır.
Önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 410 Sıra Sayılı Tasarının Çerçeve 47 nci Maddesi ile 5811 Sayılı Kanuna eklenmesi öngörülen
Geçici 3 üncü Maddenin (1) numaralı fıkrasındaki “1/5/2009
ile 31/12/2009 tarihleri arasında elde edilen tam mükellefiyete tabi gerçek
kişiler ile kurumların;” ifadesinin “Tam mükellefiyete tabi gerçek kişiler ile
kurumların 1/5/2009 ile 31/12/2009 tarihleri arasında;” olarak değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
|
M. Akif Hamzaçebi |
Yaşar Ağyüz |
Vahap Seçer |
|
Trabzon |
Gaziantep |
Mersin |
|
Kemal Demirel |
Ergün Aydoğan |
Mustafa Özyürek |
|
Bursa |
Balıkesir |
İstanbul |
|
|
Ali Koçal |
|
|
|
Zonguldak |
|
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 410 sıra sayılı Kanun Tasarısının 47 nci maddesine bağlı geçici 3 üncü maddenin Tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
|
Mustafa Kalaycı |
Erkan Akçay |
Mehmet Günal |
|
Konya |
Manisa |
Antalya |
|
Behiç Çelik |
D. Ali Torlak |
Osman Ertuğrul |
|
Mersin |
İstanbul |
Aksaray |
BAŞKAN – Sayın Komisyon, önergeye katılıyor musunuz?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar)
– Katılamıyoruz.
BAŞKAN – Sayın Hükûmet?
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) –
Katılmıyoruz.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Gerekçe…
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe: 13/11/2008 tarihli ve 5811
sayılı Bazı Varlıkların Milli Ekonomiye Kazandırılması Hakkında Kanun ile
yapılan uygulamanın süresinin uzatılması uygun bulunmamaktadır.
BAŞKAN – Gerekçesini dinlediğiniz önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 410 Sıra Sayılı Tasarının Çerçeve 47 nci Maddesi ile 5811 Sayılı Kanuna eklenmesi öngörülen
Geçici 3 üncü Maddenin (1) numaralı fıkrasındaki “1/5/2009
ile 31/12/2009 tarihleri arasında elde edilen tam mükellefiyete tabi gerçek
kişiler ile kurumların;” ifadesinin “Tam mükellefiyete tabi gerçek kişiler ile
kurumların 1/5/2009 ile 31/12/2009 tarihleri arasında;” olarak değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
M.
Akif Hamzaçebi (Trabzon) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar)
– Takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet?
ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI TANER YILDIZ (Kayseri) – Takdire
bırakıyoruz Sayın Başkanım.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Gerekçeyi okutun Sayın Başkan.
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe: İfade daha düzgün bir hâle getirilmektedir.
BAŞKAN – Gerekçesini dinlediğiniz önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.
Geçici madde 3’ü kabul edilen önerge doğrultusunda oylarınıza arz
ediyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Geçici madde 4 üzerinde bir adet önerge vardır, önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 410 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 47’nci
maddesine bağlı geçici 4 üncü maddenin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve
teklif ederiz.
|
Mustafa Kalaycı |
Osman Ertuğrul |
Ahmet Bukan |
|
Konya |
Aksaray |
Çankırı |
|
Mustafa Enöz |
Erkan Akçay |
|
|
Manisa |
Manisa |
|
BAŞKAN – Sayın Komisyon, önergeye katılıyor musunuz?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar)
– Katılamıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe: 13/11/2008 tarihli ve 5811
sayılı Bazı Varlıkların Milli Ekonomiye Kazandırılması Hakkında Kanun ile
yapılan uygulamanın süresinin uzatılması uygun bulunmamaktadır.
BAŞKAN – Gerekçesini dinlediğiniz önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Geçici madde 4’ü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, maddeye yeni bir geçici
madde eklenmesine ilişkin bir önerge vardır, önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 410 Sıra Sayılı Tasarının çerçeve 47 inci
Maddesine aşağıdaki maddenin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
|
M. Akif Hamzaçebi |
Yaşar Ağyüz |
Kemal Demirel |
|
Trabzon |
Gaziantep |
Bursa |
|
Ferit Mevlüt Aslanoğlu |
Vahap Seçer |
Mustafa Özyürek |
|
Malatya |
Mersin |
İstanbul |
“Geçici Madde 5-
1) Bu Kanunun 3 üncü Maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca
gelir veya kurumlar vergisi mükelleflerince işletmelerin aktifine kaydedilen
taşınmazların aktife alındığı tarihten itibaren iki yıl içinde ilişkili kişiler
dışındaki kişilere satışı suretiyle gerçekleşen teslimler katma değer
vergisinden müstesnadır.”
BAŞKAN – Sayın Komisyon, önergeye katılıyor musunuz?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar)
– Katılamıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Sayın Hamzaçebi, gerekçeyi mi
okutayım?
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Gerekçe okunsun.
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Anılan taşınmazların şirkete sermaye olarak konulmadan, yani şahsi
mamelekte iken satılması hâlinde satış işlemi KDV’den istisnadır. İki yıllık
süreden sonra satılması halinde de KDV söz konusu değildir. Bu nedenle 5811
sayılı Kanun kapsamında şirketlere sermaye olarak konulan taşınmazların
ilişkili kişiler dışındaki kişilere satışının da KDV’den istisna edilmesi
şirketlere sermaye konulmasını teşvik edecektir.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Çerçeve 47’nci maddeyi geçici maddelerle birlikte oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Sayın Genç, buyurun.
AHMET KÜÇÜK (Çanakkale) – Yok.
BAŞKAN – Yok mu? Peki.
Biraz önce Sayın Genç, konuşması sırasında, Sayın Çelik’in
mevzuata aykırı işlemler yaptığı ifadelerini kullandı. Sayın Çelik geçmişte
yapmış olduğu Bakanlıktaki uygulamalarla ilgili, bu konuda kısa bir açıklama
yapacaklardır.
Kendisine sataşma gerekçesiyle söz veriyorum.
Buyurun Sayın Çelik. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
X.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Van Milletvekili Hüseyin
Çelik’in, Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in, şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
HÜSEYİN ÇELİK (Van) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; biraz
önce, malumunuz, malum Hatip arkadaşımız tabii her zamanki alışkanlıkla buraya
gelerek, görüşülmekte olan kanun tasarısı veya teklifiyle ilgili olsun veya
olmasın Sayın Cumhurbaşkanından, Sayın Başbakandan, Sayın Meclis Başkanından
bakanlara, oradan aklına gelen herkese maalesef ithamlarda, iftiralarda bulunuyor
ve çirkin yakıştırmalarda bulunuyor.
Şimdi, ben tabii, milleti, milletin Meclisini, milletin kürsüsünü
ciddiye aldığım için, söylenen sözler doğru olmadığı için aslında çok ciddiye
alınacak şeyler değil ama dediğim gibi, milleti, değerli milletvekili
arkadaşlarımı ve milletin Meclisini, kürsüsünü ciddiye aldığım için buna cevap
veriyorum.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Sen ciddiye alınacak bir adam mısın!
HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) – Değerli arkadaşlarım, bakın, şunu
söyleyeyim: Burada sözü edilen o “Efendim, 700 kişi atanmıştır, hak etmedikleri
şekilde atanmışlardır.” ifadeleri kesinlikle gerçekle bağdaşmamaktadır. Daha
önce, Anadolu liselerine, fen liselerine, Anadolu öğretmen liselerine, sınavla
alınan bütün liselere atama yetkisi, yatılı bölge okullarına müdür atama
yetkisi, yönetici atama yetkisi Bakanlıktaydı. Ben bu yetkiyi valiliklere
devrettim, yerinden yönetim anlayışıyla bu yetkiyi valiliklere devrettim. Oraya
vali tayin etmişiz, millî eğitim müdürü tayin etmişiz, Hakkâri’deki, Van’daki
veya Edirne’deki lise müdürünün atamasını biz niye yapalım dedik. Fakat
valiler, millî eğitim müdürleri neye göre yapacaklar bu atamaları? Yönetmelik
çıkardık, 7 kere çıkarılan yönetmelik şu veya bu sendikanın mahkemeye
götürmesiyle Danıştay tarafından iptal edildi. Şimdi, ortada okul var, orada
vekâleten yönetici var, altı yıldan beri vekil olarak çalışıyor ve o insanlar
vekâleten orayı yönetiyorlar, özlük haklarından olması gerektiği şekilde
yararlanamıyorlar, motivasyonlarında ciddi bir sıkıntı
var ve kanun, Bakana bu şartları haiz olanları resen, 76’ncı maddeye göre atama
yetkisi vermiş ve…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun.
HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) – Bitiriyorum Sayın Başkan, uzatmayacağım.
…ataması yapılan okul müdürlerinin yüzde 99’u orada, yıllardan
beri aynı okulda vekâleten idarecilik yapan, müdürlük yapan kimselerdir…
KAMER GENÇ (Tunceli) – Doğru değil, doğru değil, örnekleri var!
HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) – …ve bu yetkiye dayanarak, kanundan
alınan bir yetkiye dayanılarak atama yapılmıştır.
Değerli arkadaşlarım, Anayasa’dan ve yasalardan alınmamış bir
yetkiyi hiç kimse, hiçbir bakan, hiçbir yönetici kullanamaz. Neticede yönetim
boşluk kabul etmez. Eğer orada yönetmelik iptal edilmişse, bu insanların da
atamalarının yapılması gerekiyorsa bu atamalar bu çerçevede yasal bir yetkiye
dayanılarak yapılmıştır.
KAMER GENÇ (Tunceli) – 76’ncı madde öyle değil.
HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) - Ama buraya gelerek -burada olduğum
zamanlar veya olmadığım zamanlar- maalesef gerçekle bağdaşmayan birçok beyanda
bulunuldu. Dediğim gibi, kanunla ilgisi olsun olmasın burada potpuriler
yapılıyor. Bunu şık bulmadığımı, Meclisin mehabetine yakıştırmadığımı ifade
ediyor, hepinize saygılarımı sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Çelik.
Sayın milletvekilleri, birleşime on beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 21.53
YEDİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 22.46
BAŞKAN:
Başkan Vekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP
ÜYELER: Yaşar TÜZÜN (Bilecik), Fatma SALMAN KOTAN (Ağrı)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
110’uncu Birleşiminin Yedinci Oturumunu açıyorum.
410 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden
devam edeceğiz.
IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri
(Devam)
3.- Bütçe Kanunlarında Yer Alan
Bazı Hükümlerin İlgili Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelere Eklenmesi ile Bazı
Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun
Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/691) (S. Sayısı: 410) (Devam)
BAŞKAN - Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Şimdi üçüncü bölümün görüşmelerine başlıyoruz.
Üçüncü bölüm, çerçeve 48’inci maddedeki 1 ila 19’uncu fıkralar
ayrı ayrı maddeler olarak ve geçici madde 1 dâhil
olmak üzere 48 ile 50’nci maddeleri kapsamaktadır.
Üçüncü bölüm üzerinde söz talebi yoktur.
Üçüncü bölüm üzerindeki görüşmeler böylece tamamlanmıştır.
Üçüncü bölümde yer alan maddeleri, varsa o madde üzerindeki önerge
işlemlerini yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza sunacağım.
Evet, alınan karar gereğince 48’inci maddenin on dokuz fıkrası
ayrı maddeler olarak görüşülecektir.
48’inci maddenin (1)’inci fıkrasını oylarınıza arz ediyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
(2)’nci fıkra üzerinde iki adet önerge
vardır. Önergeleri okutuyorum:
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte olan 410 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının Çerçeve
48'inci maddesinin 2'nci fıkrasındaki "Anadolu gazete sahiplerinden
2" ibaresinin "Anadolu'da yayınlanan günlük gazete temsilcilerinden
6, haftalık yayınlanan gazete temsilcilerinden 2, olmak üzere Anadolu gazete
sahiplerinden 8" şeklinde değiştirilmesi ve maddeye (c) fıkrasındaki
“Böylece 36 (1) üyeden oluşur" ibaresinin “Böylece 42 (1) üyeden
oluşur" ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
|
Erkan Akçay |
Mustafa Kalaycı |
Süleyman L. Yunusoğlu |
|
Manisa |
Konya |
Trabzon |
|
K. Erdal Sipahi |
Akif Akkuş |
|
|
İzmir |
Mersin |
|
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 410 Sıra Sayılı Bütçe Kanunlarında Yer Alan Bazı
Hükümlerin İlgili Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelere Eklenmesi ile Bazı
Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun
Tasarısının çerçeve 48 inci maddesinin ikinci fıkrasının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Ali Oksal |
Ferit Mevlüt Aslanoğlu |
M. Akif Hamzaçebi |
|
Mersin |
Malatya |
Trabzon |
|
Mustafa Özyürek |
Turgut Dibek |
|
|
İstanbul |
Kırklareli |
|
(2) 2/1/1961 tarihli ve 195 sayılı Basın
İlan Kurumu Teşkiline Dair Kanunun 5 inci maddesinin birinci fıkrasının (a)
bendinde yer alan; "satışı 100 binin üzerinde olanlardan 2," ibaresi
"satışı 100 binin üzerinde olanlardan 1," şeklinde, "Anadolu
gazete sahiplerinden 1," ibaresi "Anadolu gazete sahiplerinden
3," şeklinde, "en çok üyeye sahip gazeteciler sendikasından 3"
ibaresi "en çok üyeye sahip gazeteciler sendikasından 2" şeklinde,
değiştirilmiş ve aynı fıkranın (b) bendinde yer alan "Kültür ve Turizm
Bakanlığı 1," ibaresinden sonra gelmek üzere "Çevre ve Orman
Bakanlığı 1," ibaresi eklenmiş ve aynı bentte yer alan ", olmak üzere
11 temsilci ile Türkiye Selüloz ve Kağıt Fabrikaları İşletmesi Genel
Müdürlüğünden (SEKA) 1," ibaresi madde metninden çıkarılmış, aynı maddenin
son fıkrasında yer alan "temsilci üyesi" ibaresi
"temsilcileri" şeklinde değiştirilmiş ve aynı fıkraya
"toplantıda" ibaresinden sonra gelmek üzere "farklı coğrafi
bölgelerden olmak üzere" ibaresi eklenmiştir.
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar)
– Katılamıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Bu hangi önerge?
BAŞKAN – Sayın Hamzaçebi ve
arkadaşlarının önergesine.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – En son önergeyi takdire
bırakıyoruz.
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Basın İlan Genel Kurulunun oluşumunda Anadolu gazete sahiplerinin
temsilci sayısının artırılması amaçlanmıştır.
BAŞKAN – Evet, önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler…Önerge kabul edilmiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte olan 410 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının Çerçeve
48'inci maddesinin 2'nci fıkrasındaki "Anadolu gazete sahiplerinden
2" ibaresinin "Anadolu'da yayınlanan günlük gazete temsilcilerinden
6, haftalık yayınlanan gazete temsilcilerinden 2, olmak üzere Anadolu gazete
sahiplerinden 8" şeklinde değiştirilmesi ve maddeye (c) fıkrasındaki
“Böylece 36 (1) üyeden oluşur" ibaresinin “Böylece 42 (1) üyeden
oluşur" ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Erkan
Akçay (Manisa) ve arkadaşları
BAŞKAN – Evet, saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, Sayın Kâtip
Üyemizin okumuş olduğu birinci önergeyle fıkra metni tamamen değiştiğinden
ikinci önergeyi işlemden kaldırıyorum ve kabul edilen önerge doğrultusunda
fıkrayı oylarınıza arz ediyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
Bir önerge vardır. Önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 410 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının Çerçeve
48’inci maddesinin 3’üncü fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
|
Erkan Akçay |
Mustafa Kalaycı |
Süleyman L. Yunusoğlu |
|
Manisa |
Konya |
Trabzon |
|
K. Erdal Sipahi |
Akif Akkuş |
|
|
İzmir |
Mersin |
|
“4/1/1961 tarihli ve 213 sayılı Vergi
Usul Kanununun ek 13 üncü maddesinin (4) numaralı fıkrasının (a) bendinde yer
alan “Maliye Bakanlığı ile bağlı kuruluşlarının merkez ve taşra teşkilatı
kadrolarında çalışan” ibaresi “Maliye Bakanlığı ile bağlı kuruluşlarının merkez
ve taşra teşkilatında çalışan” ve “%200” ibaresi “%400” şeklinde yeniden
düzenlenmiştir.”
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar)
– Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Sayın Şandır, gerekçeyi mi okutayım?
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Gerekçe.
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
4/11961 tarihli ve 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun Ek 13 üncü
maddesi ile Bakana verilen yetki Bakan tarafından üst sınıra kadar
kullanılmıştır. Maliye Bakanlığı personeli ve özlük hakları Maliye Bakanlığına
bağlı diğer bakanlıkların personellerinin özlük haklarında son ekonomik
gelişmeler neticesinde azalma olmuştur. Yapılan düzenleme ile bahsedilen
sorunun giderilmesi amacıyla Bakanın yetkisi artırılmaktadır.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum. Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Fıkrayı oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
(4)’üncü fıkrayı oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
(5)’inci fıkra üzerinde üç adet önerge vardır. Önergeleri
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 410 sıra sayılı Kanun Tasarısının 48 inci
maddesinin 5 inci fıkrasının (a) bendinin Tasarı metninden çıkarılması arz ve
teklif ederiz.
|
Mustafa Kalaycı |
Erkan Akçay |
Mehmet Günal |
|
Konya |
Manisa |
Antalya |
|
Behiç Çelik |
D. Ali Torlak |
Osman Ertuğrul |
|
Mersin |
İstanbul |
Aksaray |
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte olan "Bütçe Kanunlarında Yer Alan Bazı
Hükümlerin İlgili Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelere Eklenmesi ile Bazı
Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun
Tasarısı" nın çerçeve 48 inci maddesinin 5 inci
fıkrasının (a) bendinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Harun
ÖZTÜRK
İzmir
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 410 Sıra Sayılı Tasarının 48 inci Maddesinin (5)
numaralı fıkrasının Tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
|
M. Akif Hamzaçebi |
Yaşar Ağyüz |
Kemal Demirel |
|
|
Trabzon |
Gaziantep |
Bursa |
|
|
Mustafa Özyürek |
Ali Koçal |
Vahap Seçer |
|
|
İstanbul |
Zonguldak |
Mersin |
|
|
|
Ferit Mevlüt Aslanoğlu |
|
|
|
|
Malatya |
|
|
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar)
– Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılmıyoruz?
BAŞKAN – Gerekçeyi mi okutayım?
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Gerekçe okunsun.
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Kamuoyunda geçici işçilere sürekli işçi kadrosu verilmesini
sağlayan Kanun olarak bilinen ve tam adı "21/04/2007
tarihli ve 5620 sayılı Kamuda Geçici İş Pozisyonlarında Çalışanların Sürekli
İşçi Kadrolarına veya Sözleşmeli Personel Statüsüne Geçirilmeleri, Geçici İşçi
Çalıştırılması ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun"
bir yandan geçici işçilere daimi işçi veya sözleşmeli personel kadrolarını
verirken diğer yandan istisnai bir istihdam biçimi olan sözleşmeli personel
istihdamını asli istihdam biçimine dönüştürmüştür. Bu bir anlamda
"memurluk rejimi"nin sonu olmuştur.
Tasarının anılan maddesi 5620 sayılı Kanunla 2007 yılında yapılmış olan
düzenlemeleri tamamlayıcı mahiyette diğer düzenlemeleri yapmaktadır. Belirtilen
nedenlerle söz konusu düzenlemelerin Tasarı'dan çıkarılması önerilmektedir.
BAŞKAN – Gerekçesini okuttuğum önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Aynı mahiyetteki iki önergeyi okutup birlikte işleme alacağım:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan "Bütçe Kanunlarında Yer Alan Bazı
Hükümlerin İlgili Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelere Eklenmesi ile Bazı
Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun
Tasarısı"nın çerçeve 48 inci maddesinin 5 inci fıkrasının (a) bendinin
tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Harun
Öztürk
İzmir
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 410 sıra sayılı Tasarının 48 inci Maddesinin 5
inci fıkrasının (a) bendinin Tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif
ederiz.
Mustafa Kalaycı (Konya) ve arkadaşları
BAŞKAN – Sayın Komisyon, önergelere katılıyor musunuz?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar)
– Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Sayın Öztürk, konuşacak
mısınız, gerekçeyi mi okutayım?
HARUN ÖZTÜRK (İzmir) – Gerekçe.
BAŞKAN – Her iki önergenin de gerekçesini okutuyorum:
Gerekçe:
657 sayılı kanunun 4/B maddesindeki sözleşmeli personel
istihdamında aranan işin geçiciliği koşulu metinden çıkarılmaktadır. Yeni
sistemde sözleşme pozisyonlarının her yıl Maliye Bakanlığınca vize edilecek
olması, işin geçici olduğu anlamına gelmez. Aynı kanunun 4/C maddesine dayalı
geçici personel istihdamında olduğu gibi pozisyonlar her yıl vize edilerek 4/B'ye göre istihdam da sürekli hale getirilebilir.
Sürekli çalışmaları kötü mü denilebilir. Elbette kötü değildir.
Ancak Anayasamızın 128 inci maddesine göre, devlet ve diğer kamu tüzel
kişiliklerince genel idare esaslarına göre yürütülen asli ve sürekli kamu
hizmetlerini ifa ile görevlendirilenlerin memur ve diğer kamu görevlisi olarak
istihdam edilmeleri gerekmektedir. Bu açıdan, yapılmak istenen değişiklik,
Anayasa Mahkemesinin bugüne kadar vermiş olduğu birçok iptal kararında
vurguladığı gibi memurlar eliyle gördürülmesi gereken işlerin sözleşmeli
personel eliyle yaptırılmasına imkân veren bir düzenlemedir.
Anayasa’ya aykırı uygulamanın yaygınlaştırılmasının önüne geçmek
için işbu değişiklik önergesi verilmiştir.
Gerekçe:
AKP döneminde, personel rejimi nesnellikten uzaklaştırılmıştır.
Kamu personel rejiminin temel unsurları, işe alma, hizmette ilerleme ve yükselme
ve personelin mali ve özlük haklarıdır. Bu alanda yapılan düzenlemelerle
objektiflikten uzaklaşılmakta, kamu personel rejimi tahrip edilmektedir.
Merkezî sınav uygulaması, atama ve görevde yükselme ile yer değiştirmeye
ilişkin olarak mevzuatta yapılan istisnalarla uygulama, sübjektif
değerlendirmelere açık hale getirilmiştir.
Merkezî sınav sulandırılmış, görevde yükselmede kurumların takdir
yetkisi artırılarak yandaşlara kolaylık sağlanmıştır. Ana sistemden
uzaklaşılarak, sözleşmeli ve geçici istihdam yöntemleri amacı dışında
yandaşları işe yerleştirme aracı olarak kullanılmıştır.
İstihdam rejimi bozulmuştur. Herhangi bir kurala bağlı olmayan,
sınav şartı bulunmayan sadece Maliye Bakanlığının iznine bağlı olan ve böylece
yandaşların istihdamına daha kolay imkân veren geçici personel uygulaması AKP
döneminde geçmişte olmadığı ölçüde yaygınlaştırılarak istisnai olmaktan
çıkartılmıştır. Milyonlarca işsiz merkezî sınavla iş hayali peşinde iken bu
şekilde işe yerleştirilen yandaşlar sonradan çıkartılan özel düzenlemelerle
haksız bir şekilde memuriyete geçirilmektedir.
Bu çerçevede sağlık personeli, polis ve öğretmen açığını gidermek
amacıyla sözleşmeli sağlık personeli ve öğretmen uygulaması yapılmış, ayrıca
yüksekokul mezunlarının altı aylık eğitim sonucu polis olabilmeleri
sağlanmıştır.
Ancak olağan istihdam şekli dışındaki yöntemler objektiflikten
uzak ve suistimale açık yöntemlerdir. Ayrıca aynı işi
yapan personel arasında nitelik ve ücret farklılığı oluşması suretiyle ikili,
üçlü yapılar ortaya çıkararak personel arasında huzursuzluk yaratmaktadır.
BAŞKAN – Önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önergeler kabul edilmemiştir.
(5)’inci fıkrayı oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
(6)’ncı fıkrayı oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
(7)’nci fıkrayı oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
(8)’inci fıkrayı oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
(9)’uncu fıkrayı oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
(10)’uncu fıkrayı oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
(11)’inci fıkrayı oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
(12)’nci fıkrayı oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
(13)’üncü fıkrayı oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
(14)’üncü fıkra üzerinde bir adet önerge vardır, önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 410 Sıra Sayılı Tasarının çerçeve 48’inci
Maddesinin (14)’üncü fıkrasının madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif
ederiz.
|
Kemal Anadol |
Yaşar Ağyüz |
Kemal Demirel |
|
İzmir |
Gaziantep |
Bursa |
|
Ferit Mevlüt Aslanoğlu |
Vahap Seçer |
Mustafa Özyürek |
|
Malatya |
Mersin |
İstanbul |
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar)
– Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Düzenlemeye ihtiyaç bulunmamaktadır.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir. 14’üncü fıkra madde metninden çıkarılmıştır.
(15)’inci fıkra üzerinde bir adet önerge vardır, önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan “Bütçe Kanunlarında Yer Alan Bazı Hükümlerin
İlgili Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelere Eklenmesi ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı”nın 48
inci maddesinin onbeşinci fıkrasının aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Bekir Bozdağ |
A. Sibel Gönül |
Durdu Mehmet Kastal |
|
Yozgat |
Kocaeli |
Osmaniye |
|
Fatma Şahin |
İhsan Koca |
|
|
Gaziantep |
Malatya |
|
“(15) 4925 sayılı Karayolu Taşıma Kanunu’nun 33 üncü maddesinin
beşinci fıkrasının (2) numaralı bendine “otobüs” ibaresinden sonra gelmek üzere
“minibüs, kamyonet, traktör,” ibaresi ve “sahiplerine” ibaresinden sonra gelmek
üzere “ve karayolu yatırım projelerine,” ibaresi eklenmiş ve 30 uncu ve 31 inci
maddeleri yürürlükten kaldırılmıştır.”
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar)
– Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Mevcut tasarıda yer alan metine “ve karayolu yatırım projelerine,”
ibaresinin eklenmesi suretiyle tamamlanması gereken kara yolu altyapı
yatırımları için ilave kaynak sağlanması amaçlanmaktadır.
BAŞKAN – Sayın Bekir Bozdağ ve
arkadaşlarının önergesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge istikametinde (15)’inci fıkrayı oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
(16)’ncı fıkrayı oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
(17)’nci fıkrayı oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
(18)’inci fıkrayı oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
(19)’uncu fıkrayı oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Fıkraların bağlı olduğu çerçeve 48’inci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Geçici madde 1 üzerinde hepsi aynı mahiyette olan dört adet
önergeyi okutup birlikte işleme alacağım.
TBMM Başkanlığı’na
Görüşülmekte olan "Bütçe Kanunlarında Yer Alan Bazı
Hükümlerin İlgili Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelere Eklenmesi ile Bazı Kanun
ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun
Tasarısı”nın Geçici 1 inci maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve
teklif ederiz.
Harun
Öztürk
İzmir
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 410 Sıra Sayılı Tasarının Geçici 1 inci
Maddesinin Tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
|
M. Akif Hamzaçebi |
Yaşar Ağyüz |
Kemal Demirel |
|
Trabzon |
Gaziantep |
Bursa |
|
Ali Koçal |
Vahap Seçer |
Ferit Mevlüt Aslanoğlu |
|
Zonguldak |
Mersin |
Malatya |
|
|
Mustafa Özyürek |
|
|
|
İstanbul |
|
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 401 sıra sayılı Kanun Tasarısının Geçici 1 inci
maddesinin Tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
|
Mustafa Kalaycı |
Erkan Akçay |
Mehmet Günal |
|
Konya |
Manisa |
Antalya |
|
D. Ali Torlak |
Behiç Çelik |
Osman Ertuğrul |
|
İstanbul |
Mersin |
Aksaray |
T.B.M.M. Başkanlığına
Görüşülmekte olan 410 s. sayılı Kanun Tasarısının çerçeve 48.
maddesinde yer alan geçici 1. maddenin Tasarıdan çıkartılmasını arz ederim.
Kamer
Genç
Tunceli
BAŞKAN – Sayın Komisyon, önergelere katılıyor musunuz?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar)
– Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Evet, önerge sahiplerinden konuşmak isteyen arkadaşımız
var mı, gerekçelerini mi okutayım?
HARUN ÖZTÜRK (İzmir) – Gerekçeyi okutun.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Gerekçeyi okutun.
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) – Gerekçeyi okutun.
BAŞKAN – Gerekçeleri okutuyorum:
Gerekçe:
Plan ve Bütçe Komisyonunda verilen bir önerge ile tasarıya eklenen
geçici madde 1, kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren 10 yıl süreyle
Başbakanlık merkez teşkilatı tarafından ithal edilen motorlu taşıtların Gümrük
Kanununun 167 nci maddesi kapsamında gümrük
vergisinden muaf ve müstesna tutulacağını hükme bağlamaktadır.
Genel Kurulda kabul edilerek onaylanmak üzere
Cumhurbaşkanlığına gönderilen 385 sıra sayılı "Gelir Vergisi Kanunu ve
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı" nın Çerçeve 12 ve 19 uncu maddelerinde de, Özel Tüketim
Vergisi Kanununa ekli II sayılı cetvelde kayıtlı malların KDV ve ÖTV'den müstesna tutularak Başbakanlık merkez teşkilatı
tarafından (Plan ve Bütçe Komisyonunda, Başbakanlığa özel bir düzenleme
olmaktan çıkarılması amacıyla diğer kamu kurum ve kuruluşlarını da kapsayacak
şekilde genişletilmişti.) ithal edilebileceği öngörülmüştü.
Tasarı ile hükümetin başbakanlığa alınacak araçlar için o
düzenlemede unuttuğu gümrük vergisi istisnası getirilmektedir.
Doğrusu, vergiler nedeniyle başbakanlığın ihtiyaç duyduğu
ödeneklerin temin edilmesidir.
Başbakanlık merkez teşkilatına getirilen bu muafiyet ve
istisnalar, ilgili vergilerin istisna ve muafiyet sistemini bozabileceği gibi
kamu kurum ve kuruluşlarının ihtiyaç duydukları araçların da başbakanlık
aracılığı ile satın alındıktan sonra ilgili kurumlara tahsisi sonucunu da
doğurabilecektir.
Bu olumsuzlukların önüne geçmek için işbu değişiklik önergesi
verilmiştir.
BAŞKAN – Sayın Harun Öztürk’ün
gerekçesini okuttum.
Sayın Hamzaçebi sizin gerekçeyi de okutuyorum.
Gerekçe:
Komisyon görüşmeleri sırasında kabul edilen bir önergeyle
Başbakanlık tarafından satın alınan motorlu taşıtlar (uçak, helikopter,
otomobil, arazi taşıtı, yat vs. gibi) ın 10 yıl
süreyle gümrük vergisinden istisna edilmesi yönünde Geçici Madde 1'de düzenleme
yapılmıştır. Başbakanlık tarafından satın alınan motorlu taşıtların KDV ve ÖTV'den istisna edilmesi yönünde bir başka düzenleme TBMM
tarafından 16 Haziran 2009 tarihinde 5904 sayılı Gelir Vergisi Kanunu ve Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunla kabul edilmişti.
Düzenleme Anayasa'nın eşitlik ilkesine açıkça aykırı olduğu gibi
hiçbir makul, mantıklı bir nedene de dayanmamaktadır.
Başbakanlık kendi araçlarını vergi karşısında koruma altına
alırken, Başbakanlığın bir kısım personelinin fazla çalışma ücretlerine ilişkin
maddenin Tasarı’dan çıkarılmasının mantıklı bir açıklaması bulunmamaktadır.
Ekonomide bütün veriler olumsuz seyrederken, 2009 yılı Bütçesinin
yeniden yapılması ve bu çerçevede bir Orta Vadeli Program ihtiyacı çok açıkken
bütün bunların yapılmayıp Başbakanlığın araçlarının vergi istisnası ile
uğraşılması hükümetin ekonomi yönetimindeki anlayışını göstermektedir. Ayrıca
Hükümet ekonomideki bütün sorunları "bütçe açığı" üzerinden çözmeye
çalışmaktadır. Bu anlayışın faturası ağır olacaktır.
BAŞKAN – Sayın Genç, sizin gerekçeyi mi okutayım?
KAMER GENÇ (Tunceli) – Evet efendim.
BAŞKAN – Buyurun.
Gerekçe:
Bu madde ile 10 yıl içinde Başbakanlıkça ithal edilecek araçların
gümrük vergisinden muaf tutulmasını öngörüyor.
Önergemiz ile bu maddenin tasarıdan çıkarılması önerilmektedir.
Böylece, Başbakanlıkça ithal edilen araçların vergilendirilmesi sağlanacaktır.
Başbakanlığın araç alımları, 5904 sayılı Kanun ile KDV ve ÖTV’den muaf tutulmuştur. Buna ilave gümrük vergisi
muafiyeti getirilmesi hakkaniyetle bağdaşmaz.
BAŞKAN – Sayın Kalaycı ve arkadaşlarının önergesinin de
gerekçesini okutuyorum:
Gerekçe:
Tasarıya Komisyon’da eklenen Geçici 1 inci madde ile, bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren 10 yıl
süreyle Başbakanlık merkez teşkilatı tarafından ithal edilen motorlu
taşıtların, 27/10/1999 tarihli ve 4458 sayılı Gümrük Kanununun 167 nci maddesi kapsamında gümrük vergisinden muaf ve müstesna
edilmektedir.
16/6/2009 tarihli ve 5904
sayılı Gelir Vergisi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanunun Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşüldüğü sırada sadece Başbakanlığın
motorlu taşıt, helikopter, uçak vs. alımında söz konusu olan Katma Değer
Vergisi ve Özel Tüketim Vergisi istisnaları komisyondaki yoğun eleştiriler
üzerine Başbakanlığın dışında Kamu Mali Yönetim ve Kontrol Kanunu'na ekli (I)
ve (II) sayılı listede yer alan kamu idarelerine de teşmil edilmiş, ancak Genel
Kurul'da verilen önerge ile tekrar sadece Başbakanlıkla sınırlı tutulmuştur.
Böylelikle, AKP Hükûmeti ve Grubu
çelişkili ve gayriciddi bir tutum içerisinde, Komisyon
iradesini yok saymış ve tüm Başbakanlığa imtiyaz sağlayan bu düzenlemelerde
ortaya bir gerekçe koymamıştır.
Bu düzenlemeleri gereksiz ve anlamsız buluyoruz. Burada dikkat
çekici olan husus, Türkiye Büyük Millet Meclisine sevk edilen bazı tasarılarda
mutlaka Başbakanlığa bir istisna ve muafiyet getiren veya imtiyaz tanıyan
düzenlemelerin bulunmasıdır. Bu anlayışı doğru bulmuyoruz.
Başbakanlık tüm devlet kurumlarına örnek bir tutum içinde
olmalıdır. Ayrıca kurumların ve kuralların işleyişini, uygulama birliğini
sağlayacak şekilde, koordinasyonunu sağlaması gerekmektedir.
BAŞKAN – Gerekçelerini dinlediğiniz önergeleri oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önergeler kabul edilmemiştir.
Geçici madde 1’i oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, tasarıya yeni geçici
maddeler ilave edilmesine ilişkin üç adet önerge vardır.
İlk önergeyi okutuyorum:
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte olan 410 s. sayılı Yasa Tasarısına geçici 1. md’den sonra geçici 2. maddenin eklenmesini arz ederim.
Kamer
Genç
Tunceli
GEÇİCİ MADDE 2 – 1) 01.01.2009 tarihinden
önceki dönemlerde meydana gelen vergiyi doğuran olaylar nedeniyle, bu tarihe
kadar 1319 sayılı Emlak Vergisi mükellefiyetini tesis ettirmemiş bulunan
kimseler, 30.11.2009’a kadar bildirimde bulunup mükellefiyet tesis ettirmeleri
ve 2005-2008 yıllarına ilişkin olarak idarece tarh ve tahakkuk ettirilecek vergiyi
her yıl için ayrı ayrı % 10 fazlası ile 30.11.2009’a
kadar ödemeleri halinde, 2005 yılından önceki dönemlere ait emlak vergisi
aranmaz, 2005-2008 yıllarına ait yapılan tarhiyatlar için vergi cezası kesilmez
ve gecikme zammı uygulanmaz.
2) Emlak vergisi mükellefi olup da adlarına tarh ve
tahakkuk ettirilen 2005-2008 yıllarına ait emlak vergisini 30.11.2009’a kadar
her yıl için ayrı ayrı % 10 fazlası ile ödeyen
mükellefler hakkında, 2005 yılından önceki dönemlere ait emlak vergisi terkin
edilir ve 2005-2008 yıllarına ait gecikme zammı da aranmaz.
3) Bu maddede belirtilen sürede bildirim vermeyen ve ödemelerini
tam olarak yapmayan mükellefler, bu madde hükümlerinden yararlanamaz.
Bu maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar, Maliye
Bakanlığınca belirlenir.
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar)
– Takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılıyoruz.
BAŞKAN – Sayın Genç, gerekçeyi mi okutayım?
KAMER GENÇ (Tunceli)- Gerekçe okunsun.
BAŞKAN – Peki, gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
1) 01.01.2009’a kadar emlak vergisi bildirimi vermeyen
mükellefler, 30.11.2009’a kadar bildirimde bulunmaları ve her yıl için adlarına
tarh ve tahakkuk edecek vergiyi yüzde 10 fazlası ile ödemeleri hâlinde, 2005
yılından önceki vergilerin aranmayacağı,
2) Hâlen mükellef olup da adlarına tarh ve tahakkuk etmiş
vergileri 30.11.2009’a kadar yüzde 10 fazlası ile ödeyen mükelleflerden de 2005
yılından önceki vergilerin ve gecikme zammının aranmayacağı,
Öngörülmektedir.
Emlak vergisi barışı olarak adlandırılacak bu düzenleme ile kayıt
dışı kalmış pek çok mükellef kayda alınacak, bu güne kadar tahsil edilememiş
emlak vergisinin tahsili sağlanacaktır.
Bu geçici madde benzeri uygulama, daha önce, 1998-2001 yılları
için Emlak Vergisi Kanununun geçici 21. maddesi ile yapılmıştı.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte olan Bütçe Kanunlarında Yer Alan Bazı Hükümlerin
İlgili Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelere Eklenmesi ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı’na
aşağıda yazılı geçici maddenin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
|
Erkan Akçay |
Mustafa Kalaycı |
Mehmet Günal |
|
Manisa |
Konya |
Antalya |
|
Osman Ertuğrul |
D. Ali Torlak |
Behiç Çelik |
|
Aksaray |
İstanbul |
Mersin |
“GEÇİCİ MADDE 2: Gelir İdaresi Başkanlığının merkez ve taşra
teşkilatı kadrolarında görev yapan personelden, bu kanunun yayımlandığı
tarihten önce yapılan gelir uzmanlığı özel sınavlarında yüz tam puan üzerinden
en az yetmiş puan alanlar bu kanunun yayımı tarihinden itibaren 3 ay içinde
gelir uzmanı olarak atanırlar.”
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar)
– Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Gerekçeyi mi okutayım?
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Gerekçe Sayın Başkan.
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Gelir İdaresi Başkanlığı tarafından 2006 ve 2007 yıllarında
yapılan gelir uzmanlığı özel sınavında yüz tam puan üzerinden yetmiş puan ve
üzeri alanlardan sadece belirli bir kısmının uzman olarak ataması yapılmıştır.
Yapılan bu sınavlarda yetmiş ve üzeri puan alanlardan ataması yapılmayanların
mağduriyetlerinin giderilmesi hedeflenmiştir. Gelir İdaresi Başkanlığına 3
aylık süre verilmek suretiyle gerekli kadro düzenlemelerinin yapılmasına imkân
sağlanması amaçlanmıştır.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 410 sıra sayılı kanun tasarısına aşağıdaki
Geçici Maddenin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
|
Bekir Bozdağ |
Afif Demirkıran |
İsmail Göksel |
||
|
Yozgat |
Siirt |
Niğde |
||
|
Nurettin Canikli |
Yılmaz Helvacıoğlu |
Turan Kıratlı |
||
|
Giresun |
Siirt |
Kırıkkale |
||
|
Mehmet Şandır |
Kemal Anadol |
M. Akif Hamzaçebi |
||
|
Mersin |
İzmir |
Trabzon |
||
|
Ferit Mevlüt Aslanoğlu |
Yaşar Tüzün |
|||
|
Malatya |
Bilecik |
|||
Geçici Madde 2- (1) Türkiye Elektrik Dağıtım Anonim
Şirketinin ve Türkiye Elektrik Dağıtım Anonim Şirketinin hissedarı olduğu
elektrik dağıtım şirketlerinin 31.05.2009 tarihi itibariyle tarımsal sulamada
kullanılan elektrik tüketiminden kaynaklanan her türlü alacaklarının ve
ferilerinin yargıya intikal edip etmediğine ve daha önce herhangi bir ödeme
planına bağlanıp bağlanmadığına bakılmaksızın sulhen
tahsili hususunda Türkiye Elektrik Dağıtım Anonim Şirketi Yönetim Kurulu
yetkilidir. Bu yetki çerçevesinde bir defaya
mahsus olmak üzere ilgililerin iş bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten
itibaren iki ay içinde müracaat etmeleri halinde karşılıklı olarak sulh
sözleşmesi imzalanır.
(2) Sulh sözleşmesine konu alacaklara ilişkin tutar; tahakkuk
tarihindeki anaparaya, sulh sözleşmesi için müracaat edilen tarihe kadar ilgili
dönemde Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasınca bankaların üç aya kadar vadeli
mevduata uyguladıkları faiz oranları esas alınarak hesaplanan aylık endeks
katsayısı uygulanmak suretiyle hesaplanır. Sulh sözleşmesine konu alacaklar,
Türkiye Elektrik Dağıtım Anonim Şirketi Yönetim Kurulunca belirlenecek vadelere
göre yılda en az iki taksit ve en geç üç yılda tamamlanacak şekilde
taksitlendirilebilir. Bu şekilde yapılacak taksitlendirmelerde, sulh sözleşmesine
konu tutar, 12 aylık taksitlerde 1.08, 24 aylık taksitlerde 1.18, 36 aylık
taksitlerde 1.26 ile çarpılır ve taksit sayısına bölünmek suretiyle taksit
tutarları belirlenir. Bu kapsamdaki alacakların icra takibine ve/veya davaya
konu edilmesi durumunda icra takip masrafları, mahkeme masrafları ve avukatlık
ücreti toplamları peşin tahsil edilir ve alacağın tahsili için açılmış icra
takipleri ve davalar Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu ve İcra İflas Kanunu
hükümlerine göre sulh sözleşmesi dâhilinde sonlandırılır. Bu işlemler için
ödenecek harç ve benzeri yükümlülükler borçlulara aittir. Bu maddenin birinci
ve ikinci fıkralarına ilişkin yapılacak işlemlere dair usul ve esaslar, Enerji
ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı ile Maliye Bakanlığı tarafından belirlenir.
(3) Tarımsal sulama
amacıyla kamu kurum ve kuruluşlarınca tesis edilen cazibeli sulama
tesislerinden yararlanan gerçek ve tüzel kişilerden, kullanılan suyun
kullanıcıya ulaştırılması hizmeti karşılığı olarak, Bakanlar Kurulu tarafından
belirlenecek miktarlarda hizmet bedeli alınır. Bu bedeller, tahsil edildiği ayı
izleyen ayın sonuna kadar genel ve özel bütçeli idarelerde genel bütçeye, diğer
idarelerde ise ilgili idare bütçesine gelir kaydedilir. Bu fıkranın
uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar, Maliye Bakanlığı ile Tarım ve Köyişleri Bakanlığı görüşleri alınarak Çevre ve Orman
Bakanlığı tarafından çıkarılacak yönetmelikle belirlenir."
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar)
– Takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılıyoruz.
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Tarımsal sulama abonelerinin 31.05.2009 itibarıyla ödenmemiş
borçlarının sulh yoluyla tahsil edilebilmesi ve çiftçilerimizin mağduriyetinin
giderilmesi amaçlanmaktadır.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.
Önergeyle yeni geçici madde 2 eklenmiştir.
Böylece bunu da kabul etmiş olduk.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 23.19
SEKİZİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 23.40
BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat
PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Fatoş
GÜRKAN (Adana), Yaşar TÜZÜN (Bilecik)
BAŞKAN – Saygıdeğer milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 110’uncu Birleşiminin Sekizinci Oturumunu açıyorum.
410 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden
devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
49’uncu madde üzerinde bir adet önerge vardır, önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 410 Sıra Sayılı Bütçe Kanunlarında Yer Alan Bazı
Hükümlerin İlgili Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelere Eklenmesi ile Bazı
Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun
Tasarısının 49 uncu maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
|
Nurettin Canikli |
Mustafa Elitaş |
Burhan Kuzu |
|
Giresun |
Kayseri |
İstanbul |
|
Nusret Bayraktar |
Fatih Arıkan |
|
|
İstanbul |
Kahramanmaraş |
|
“MADDE 49- Bu Kanunun;
a) 9 uncu maddesi 1/1/2008 tarihinden
geçerli olmak üzere yayımı tarihinde,
b) 13 üncü maddesi 1/10/2008 tarihinden
geçerli olmak üzere yayımı tarihinde,
c) 47 nci maddesinin dokuzuncu
fıkrasının (a) bendi 21/11/2008 tarihinden geçerli
olmak üzere yayımı tarihinde,
ç) 4 üncü ve 5 inci
maddeleri yayımını izleyen ayın onbeşinde,
d) 26 ncı
maddesiyle 178 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye eklenen geçici 8 inci maddesi 3/4/2009 tarihinden geçerli olmak üzere yayımı tarihinde,
e) 20 nci maddesi 1/9/2009
tarihinde,
f) 19 uncu, 21 inci, 28 inci, 30 uncu, 43 üncü maddeleri ile 47 nci maddesinin sekizinci ve onuncu fıkraları ve aynı
maddenin beşinci fıkrasının (a) bendi, dokuzuncu fıkrasının (b) bendi ile onbeşinci fıkrasının (a) bendi 1/1/2010
tarihinde,
g) 47 nci maddesinin onsekizinci
fıkrası 1/7/2009 tarihinde,
ğ) 47 nci maddesinin ikinci fıkrasıyla 2/1/1961 tarihli ve 195 sayılı Kanunun 5 inci maddesinin
birinci fıkrasının (a) bendinde yapılan değişiklik 1/1/2011 tarihinde,
h) Diğer hükümleri yayımı
tarihinde,
yürürlüğe girer.”
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar)-
Takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) – Katılıyoruz.
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Kanunda yapılan düzenlemelere paralel olarak yürürlük maddesi
yeniden düzenlenmiştir.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge doğrultusunda madde 49’u oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Madde 50’yi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
Saygıdeğer milletvekilleri, üçüncü bölüm üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır. Böylece, tasarının görüşmeleri de tamamlanmıştır.
Tasarının tümü açık oylamaya tabidir.
Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Oylama için üç dakika süre veriyorum ve oylama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN – Saygıdeğer milletvekilleri, 410 sıra sayılı Bütçe
Kanunlarında Yer Alan Bazı Hükümlerin İlgili Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelere Eklenmesi ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı’nın açık oylama sonucunu arz
ediyorum:
Kullanılan oy sayısı : 270
Kabul :
226
Ret :
44 (x)
Böylece tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır. Ülkemiz için
hayırlar getirmesini temenni ediyorum.
Saygıdeğer milletvekilleri, 4’üncü sıraya alınan Türk Ceza Kanunu
ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Avrupa
Birliği Uyum ve Adalet Komisyonları Raporlarının görüşmelerine başlıyoruz.
4.- Türk Ceza Kanunu ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Avrupa Birliği Uyum
ve Adalet Komisyonları Raporları (1/670) (S. Sayısı: 353) (xx)
BAŞKAN - Sayın Komisyon ve Hükûmet?
Yerinde.
Komisyon raporu 353 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının tümü üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi adına Rıdvan
Yalçın, Ordu; Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına Şükrü Elekdağ,
İstanbul; Demokratik Toplum Partisi Grubu adına Hamit Geylani,
Hakkâri.
Gruplar adına ilk söz, Ordu Milletvekili Sayın Rıdvan Yalçın’a
aittir.
Buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)
(x) Açık oylama
kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(xx) 353 S. Sayılı Basmayazı
tutanağa eklidir.
MHP GRUBU ADINA RIDVAN YALÇIN (Ordu) – Sayın Başkan, çok değerli
milletvekilleri; görüşülmekte olan 353 sıra sayılı Türk Ceza Kanunu ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın geneli üzerinde
Milliyetçi Hareket Partisi Meclis Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Bu
vesileyle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkanım, salonda sükûneti sağlamanızı istirham ediyorum.
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri… Saygıdeğer milletvekilleri…
Arkadaşlar, lütfen… Şu anda tümü üzerinde görüşmeler devam ediyor. Bu, bir
müddet devam edecektir. Lütfen, konuşma ihtiyacı olan arkadaşlarımız kendi
durumlarını değerlendirsinler.
Buyurun.
RIDVAN YALÇIN (Devamla) – Çok teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, tasarının komisyon görüşmelerinde çok
ciddi tartışmalar yaşanmış, hem uluslararası hukuk hem millî hukuk bakımından
önemli fikirler serdedilmiş, oluşan birikim muhalefet şerhlerine de
yansımıştır. Ancak bu önemli uyarı ve katkılardan iktidar kanadı istifade etmek
yerine sayısal çoğunluğunun gücüyle süreci sürdürmeyi tercih etmiştir.
Sayın milletvekilleri, tasarının genel gerekçesinde, sınıraşan suçların günümüzde giderek yaygınlaştığı,
uluslararası boyutta en fazla tartışılan konuların başında yolsuzlukla
mücadelenin geldiği belirtilmektedir. Gerek bireysel gerek organize suç
örgütleri tarafından işlenen yolsuzluk eylemlerinin birçok suç tipini
bünyesinde barındırması, suçtan kaynaklanan mal varlığı değerlerinin aklanması
ve rüşvet boyutlarıyla farklı hukuk alanlarının konusu olduğuna dikkat
çekilmektedir.
Yine genel gerekçede, yolsuzlukla mücadele bakımından, üyelik
müzakeresi sürdürdüğümüz Avrupa Birliği, Avrupa Konseyi ve Ekonomik İşbirliği
ve Kalkınma Örgütü gibi uluslararası kuruluşlar nezdinde gerekçedeki ifadeyle
“yerine getirilmesi gereken yükümlülüklerin birbiriyle örtüştüğü” ifade
edilmektedir.
Ayrıca genel gerekçede, Avrupa Birliği müzakereleri sürecinde
yolsuzlukla mücadele konusunun “özgürlük, güvenlik ve adalet”, “sermayenin
serbest dolaşımı”, “mali kontrol” gibi birden fazla müktesebat başlığında yer
aldığı ifade edilmektedir. Bu bağlamda, müzakere sürecinin gereği ve
uluslararası kuruluşlara karşı yükümlülüklerimizi yerine getirmek adına 2007
İlerleme Raporu doğrultusunda Ceza Kanunu ve bazı kanunlarda değişiklik
yapılması gerektiğinden bahisle tasarının hazırlandığı ifade edilmektedir.
Genel gerekçesinin son paragrafında da, yapılan değişikliğin bu
bağlamdaki uluslararası yükümlülüklerin yerine getirilmesi amacını taşıdığı bir
kez daha özellikle belirtilmektedir.
Değerli milletvekilleri, öncelikle genel gerekçe üzerinde
değerlendirmelerde bulunmak istiyorum. Tasarının genel gerekçesinde yapılan
düzenlemenin Avrupa Birliği ve taraf olduğumuz uluslararası kuruluşlara karşı
yükümlülüklerimizi yerine getirmek amacıyla hazırlandığı defaatle
ifade edilmektedir.
Toplam üç paragraf olan genel gerekçenin iki paragrafında bu
değişikliğin yukarıda belirttiğim kuruluşlara karşı yükümlülüklerimizi yerine
getirmek üzere yapıldığı belirtilirken diğer paragrafta ise Avrupa Birliği
müzakere sürecinde ilgili kuruluşların yolsuzlukla mücadeleye verdikleri öneme
dikkat çekilmektedir.
Tasarının gerekçesinde yolsuzlukla mücadelenin ülkemiz bakımından
öneminin bir tek satır bile yer almaması kabul edilemez bir durumdur. Üstelik
tasarı Avrupa Birliği Uyum Komisyonuna tali olarak gönderilmiş olduğuna göre
doğrudan uyum yasası da değildir.
Sayın milletvekilleri, bu anlayış en hafif ifadeyle rencide
edicidir. İsterdim ki, eksik de olsa, gayriciddi de
olsa, samimiyetsiz de olsa tasarının gerekçesinde: Avrupa Birliğine karşı
yükümlülüklerimizden değil yolsuzluklara karşı duyarlılığımızdan
bahsedilebilseydi. Avrupa Birliği talep etmese dahi milletimizin alın terini
hortumlayanların önüne geçme isteği dile getirilseydi. Habis ur gibi bütün
bünyemizi saran, milletimizin kaynaklarını kendi cebine akıtanlara karşı
topyekûn mücadele azmi belirtilebilseydi. Tasarı, temiz siyaset, temiz toplum,
temiz bürokrasi, temiz medya, adil yargı, şeffaf yönetim hedefleri taşısaydı.
Bu ulvi gerekçelerden hiçbirinin genel gerekçede yer almayıp sadece tasarının
Avrupa Birliğine karşı yükümlülüklerimizin ifası olarak getirilmesi, daha
baştan bu tasarıyı değersiz, içeriksiz bir göz boyamaya dönüştürmektedir.
Değerli milletvekilleri, konuşmamın ilk bölümünde özellikle
tasarının genel gerekçesini özetlemeyi tercih ettim. Bunun nedeni, aşağıda
yapacağım değerlendirmelerde iktidar partisinin bu gerekçelere ne ölçüde sadık
olduğunu, yolsuzlukla mücadelede ne ölçüde samimi olunduğunu ortaya koyma
amacından kaynaklanmaktadır. Tasarıyı Avrupa Birliği ve ilgili kuruluşlara
karşı ödev olarak getiren Hükûmetten neler
istenmiştir, tasarı neler getirmektedir, Hükûmetin
yolsuzlukla mücadele gibi bir niyeti var mıdır, buna ilişkin bir strateji
belirlenmiş midir, açıklamaya çalışacağım.
Değerli milletvekilleri, tasarı 11 maddeden oluşmaktadır. İlk 5
madde Ceza Kanunu’nda, 6 ve 7’nci maddeler Ceza Muhakemesi Kanunu’nda, 8’inci
madde Kabahatler Kanunu’nda, 9’uncu madde ise Başbakanlık Teşkilatı Hakkında
Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanun’da
değişiklikler öngörmektedir.
Tasarının ilk 7 maddesi teknik bir değerlendirmeye tabi tutulacak
içerikte bile değildir. Bu 7 maddede hiçbir yenilik getirmeyen basit tadilatlar
yapılmıştır. Kabahatler Kanunu’na bir madde ilave eden 8’inci madde ise bazı
suçların tüzel kişiler lehine işlenmesi hâlinde tüzel kişiye idari para cezası
öngörmektedir. Bu, önemli, gerekli ve tasarının anlamı olan tek unsurudur.
Değerli arkadaşlarım, komisyonda da ifade ettim, bu maddede (d)
bendi olarak düzenlenen Terörle Mücadele Kanunu 8’inci maddede belirtilen
terörün finansmanı suçunun bir tüzel kişi lehine işlenmesi hâlinde para cezası
verileceği anlaşılmaktadır. Buna göre, bir tüzel kişi lehine terör finanse
edilecek ve para cezası ödeyip o tüzel kişi faaliyetine devam mı edecektir?
Etmeyecekse böyle bir düzenlemenin anlamı nedir, açıkçası anlayabilmiş değilim.
Değerli milletvekilleri, 9’uncu madde ise tasarının varlık
nedenidir. Maddeyle, Başbakanlık teşkilatıyla ilgili kanunda Teftiş Kurulu
Başkanlığının düzenlendiği 20’nci maddeye bir fıkra ilave edilmektedir. Bu
ilaveyle, Başbakana bağlı Teftiş Kurulu yolsuzlukla mücadelede koordinasyon
birimi olarak görevlendirilerek, güya Avrupa Birliği ve ilgili kuruluşlarla
uyum sağlamış oluyoruz.
Sayın milletvekilleri, bu kadar içi boş, anlamsız bir tasarıyı
“Yolsuzlukla mücadele için kanun yapıyoruz.” diye Meclise getirmeyi, kusura
bakmayın ama hem yüce Meclise hem büyük milletimize karşı saygısızlık olarak
değerlendiriyorum. Yolsuzlukla mücadele bu tasarıya kalmışsa millet olarak vay
hâlimize.
Değerli milletvekilleri, bu düzenlemedeki amaç Avrupa Birliğinin
yolsuzlukla mücadele bakımından isteklerini yapmaksa -ki gerekçede böyle
yazıyor- yapılan işin amacı karşılamadığı apaçık ortadadır. Avrupa Birliğinin
ilerleme raporlarında bu konuyla ilgili tenkit ve beklentileri, yargının
yürütme karşısında tam bağımsızlığını sağlayacak önlemler yanında “yargı adına
soruşturma yapacak personelin uzmanlaştırılması, milletvekilli
dokunulmazlığının yeniden düzenlenmesi ile koordinasyonu sağlayacak bağımsız
bir birim kurulması” şeklindedir. Bu tasarıda hangi madde bu haklı tenkitlere
çare getirmektedir? Bırakınız yolsuzlukla mücadeleyi, iktidarın kendinden
olmayanları baskı altına almasına Avrupai bir çözüm üretilmiştir. İktidar
kendisine teslim olmayan bürokrasi, iş dünyası, medya ve sivil toplum
kuruluşlarını, örneklerini sıkça gördüğümüz üzere, oldukça başarılı denetliyor.
Bunun için kurum kurmanıza da, yasa yapmanıza da gerek yok. Denetlenemeyen
iktidar ve uzantılarını denetlemek gibi bir niyetinizin olmadığı da bu
tasarıdan açıkça anlaşılıyor.
Değerli milletvekilleri, yolsuzlukla mücadele önce bir irade
meselesidir, ahlak, ilke, inanç, sorumluluk meselesidir. Ülkemiz ne yazık ki
yolsuzluk bakımından dünyanın en sorunlu ülkelerinden biridir. Uluslararası
kuruluşların raporlarında da ne yazık ki bu acı gerçek sıkça karşımıza
çıkmaktadır. Yolsuzlukla mücadele bakımından dünyanın en iyi kanunlarına sahip
olsanız da, en uzman personeline sahip olsanız da ülkeyi yöneten irade ve
toplumsal güç merkezlerinde yolsuzluğa karşı mücadelede samimiyet yoksa sonuç
alamazsınız.
Avukatlık yaptığım dönem içerisinde tarım kredi kooperatiflerine
borçlarından dolayı icraya verdiğimiz neredeyse her borçlu, ödeme gücü olsa da,
değerli arkadaşlarım, ilk olarak “Birileri trilyon trilyon
götürüyor, siz bizim 1 milyarla mı uğraşıyorsunuz? Önce gidin, trilyon paraları
tahsil edin.” tepkisini göstermiştir. Bu, aslında daha az alabilenin daha fazla
alabilene isyanından çok, kendi kusurunu daha çok kusuru olanlarla
karşılaştırıp meşrulaştırma yaklaşımıydı. Ne yazık ki o kadar kötü emsal var ki
toplumun önünde, “Kötü emsal, emsal olmaz.” deseniz de maalesef oluyor.
Değerli arkadaşlarım, yolsuzluk öylesine kurumsal bir yapıya
dönüştü ki ülkemizde, ne hukuk ne ahlak ne dinî inançlar engel olamıyor. Kimi “Ben devlet kesesinden alıyorum ama aldıklarımı hayır işlerine
harcıyorum.” diye meşrulaştırıyor hırsızlığını, kimi kendi inanç sistemine
aykırı bulup yıkmaya çalıştığı devletten çaldıklarını, kurmayı hayal ettiği
sisteme sermaye olarak alıyorum diye meşrulaştırıyor, kimi kendi ideolojisine
hizmet edecek öğrenci yetiştiriyorum diye, kimi “Herkes alıyor, âlemin tek safı
ben miyim?” diyor, kimine “Sen mi kurtaracaksın ülkeyi?” deniyor, kimi “Dine
hizmet edecek adam yetiştiriyorum.” diye meşrulaştırıyor, kimi kutsal
mücadelesinin düşmanlarını zayıflatmak için kullanacağım diye meşrulaştırıyor. Velhasıl,
her çalan kendince vicdanını rahatlatacak bir meşrulaştırma biçimi buluyor. Kimi zaman bir hayır derneği oluyor araç, bazen ihale oyunlarıyla
kollanan bir şirket, kimi zaman mecburen bağış makbuzu elinize tutuşturulan bir
vakıf, kimi zaman öğrenci bursu, kimi zaman kurban derisi, bazen bir medya
kuruluşu, bazen bir yardım paketi, bazen imar tadilatı, belediye şirketleri,
çoğu zaman TOKİ, bazen de seçim yardımı oluyor ve devlet, küçük hissedarların
kapısından giremediği, hâkim hisseleri gasbedilmiş
bir anonim şirkete dönüşüyor. Umudunu kaybetmiş vatandaşımız “Adam çalıyor
ama iş de yapıyor.” anlayışını kabule zorlanıyor. Ne yazık ki, ideolojik
kavgaların perdelediği, kamu kaynaklarını çalanların değil, çalındığını
söyleyenlerin takibe uğradığı bu sisli ortamda yavuz hırsız ev sahibini
bastırıyor!
Sayın milletvekilleri, üzülerek görüyoruz ki ülkemizde birçok
yolsuzluk olayı siyasetçilerle ilişkilendirilmektedir. Siyaset kurumu
içerisinde önemli orandaki dürüst insanlar da töhmet altında kalmakta, kurumsal
olarak siyaset toplum nezdinde sürekli itibar kaybetmektedir. Bu bağlamda,
yolsuzlukla mücadele edecek bir iradenin ilk yapacağı işlerden biri
milletvekili dokunulmazlığını tekrar düzenlemek olmalıdır. AKP’nin ilk dönem
seçim vaatleri arasında yer almasına rağmen dokunulmazlıkların yeniden
düzenlenmesi hususunda sürekli diğer yüksek bürokrasinin dokunulmazlıklarını
bahane gösterdiği görülmektedir. Gelinen süreçte milletvekili dokunulmazlığı
ile bürokrasinin yargılama usulünün de paralel şekilde düzenlenmesi hususunda
muhalefette mutabakat olduğu bilinmektedir. AKP şimdi de “yargının
siyasallaştığı” iddiasıyla dokunulmazlıkların kaldırılmasından kaçmaktadır.
Başbakan dâhil bakanların önemli bir kısmı hakkında ihaleye fesat
karıştırmaktan sahteciliğe kadar isnatlar bulunmaktadır. Mahkûmiyetleri hâlinde
ancak eski hükümlü kadrosundan iş bulabilecek insanlar işbaşındayken
dokunulmazlıkların kaldırılmasından da, yolsuzluklarla mücadeleden de
bahsedilemez. Ümidimiz odur ki, bu durumdakilerin dokunulmazlığını milletimiz
sandıkta kaldıracaktır.
Sayın milletvekilleri, yolsuzlukla mücadele bakımından, Komisyon
görüşmelerine de yansıdığı üzere, alınması gerekli bir diğer önlem ise hem
siyaset kurumu hem sivil ve askerî bürokrasi bakımından etik kuralları
belirleyecek siyasi ahlak yasasına olan ihtiyaçtır.
Bu yasa çerçevesinde seçim kampanyalarının finansmanı önemli bir
yer tutmalıdır. Bugün olduğu gibi trilyonlarca kampanya masrafının yapıldığı,
siyasi reklam yasakken medya kuruluşlarının haberlerini reklama dönüştürdüğü
bir ortamda kamuoyu, bu paraların kimler tarafından ödendiğini, para verenlerin
hangi bedel karşılığında bunu yaptıklarını merak etmektedir.
Sayın milletvekilleri, Adalet ve Kalkınma Partisi son seçimde de
örnekleri yaşandığı gibi belediye imkânlarını, devlet imkânlarını Yüksek Seçim
Kurulunun suç duyurularına rağmen kullanmıştır. Bir kısım bürokrat devlet
memuru gibi değil, parti memuru gibi hareket etmiş, iktidarca da himaye
görmüştür. Bu durum, elbette siyasi etik bakımından sorgulanabilir ancak esas
üzüntümüz, vatandaşlarımıza parti politikalarımızı anlatmak istediğimizde
sözlerimizin “Siz ne veriyorsunuz?” sorusuyla kesilmesidir. Siyaset bu anlayış
sebebiyle dürüstlüğün, erdemin, ahlakın, bilginin, projenin yarıştığı bir alan
olmaktan çıkıp özel çıkar sağlama yarışına dönmüştür ki, bu durum bu ülkeye
yapılacak en büyük kötülük olmuştur. Bu anlayış yüzünden insanlarımız kamunun
genel yararına olacak işleri desteklemek, benimsemek yerine kişisel
beklentilere sevk edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, somut yolsuzluk olaylarına karşı aldığı
tutum itibarıyla da Adalet ve Kalkınma Partisi samimi olamamıştır. Yolsuzluk
olaylarının faillerine karşı yasal süreci başlatmak, işletmek, sorumluların
adalete hesap vermesini temin etmek yerine korumacılığı tercih etmiştir. En
somut örneği Deniz Feneri olayında yaşanmıştır. Bilindiği üzere, Alman
makamları dinî ve insani duyguları istismar ederek topladıkları milyarlarca
lirayı amacı dışında kullanan bu derneğin yöneticileri hakkında soruşturma
başlatmış ve neticede bu kişilerin mahkûmiyetine karar verilmiş, ancak bağış
yolsuzluğunun asıl faillerinin ülkemizde olduğu belirtilmiştir.
Türk makamları ise aylardır dosyaların tercümesini yaptıramamış,
adli işlem başlatamamış, Alman makamlarınca Türkçe gönderilen bu şahıslarla
ilgili adli yardım talebini önceki Sayın Bakan tercüme ettireceğini söyleyerek
âdeta gereğini yapmaktan kaçınmış, delil karartılmasına meydan vermiştir.
Hakkındaki ağır iddialara rağmen, mal varlığına mahkemece tedbir konmuş, en son
mahkemeden tekzip için kullandığı evrakın kısmen sahteliğinin anlaşılmasıyla
bütün inandırıcılığını yitirmiş RTÜK Başkanı, Meclis Başkanı ve bazı bakanların
ve en önemlisi Başbakan Yardımcısı Sayın Arınç’ın
istifaya davetine rağmen görevini sürdürmektedir. Sayın Başbakan Sayın Arınç’ın RTÜK Başkanını istifaya davetini kişisel görüşü
olarak nitelendirmiş ve Sayın Zahid Akman için temiz
bir arkadaş olduğunu ifade etmiş, böylece RTÜK Başkanı, ilgili Bakanın istifaya
davetine rağmen, kurumun özerkliğini zedeleyip Sayın Başbakandan aldığı görevle
görevini sürdüre gelmiştir. Değerli arkadaşlarım, şimdi de RTÜK Başkanının
Başkanlığa tekrar aday olmayacağı konuşulmaktadır. RTÜK Başkanı hangi
nedenlerle Başkanlığa aday olamayacaksa, aynı nedenlerle üyelikte de
bulunmamalıdır.
Değerli arkadaşlarım, birçok diğer olayda da AKP’nin benzer
tavırlar içinde olduğu görülmektedir. Bu tavrın iki nedeni olabilir: Bu
korumacılığı yapanlar ya işin ucunun kendilerine de uzanacağından korkmaktadır
ya da ideolojik yakınlıkları adalet duygularından daha ağır basmaktadır.
Sayın milletvekilleri, iktidar özellikle büyükşehir
belediyelerinde yapılan yolsuzluklardan rahatsız değildir, ana muhalefet ise
denetimde başarılı değildir. Adalet ve Kalkınma Partisi dâhiyane bir buluş
üretmiştir. Kamu İhale Kanunu’nu 2003 yılında değiştiren AKP, belediye
şirketlerinin belediye ihalelerine girmesinin önünü açmıştır ve böylece devasa
boyutlardaki yolsuzluk ve kayırmacılık çarkı dönmeye başlamıştır. Belediyeler
şirketleri kurmakta, başına bir müdür atamakta, böylece, bu müdür eliyle,
trilyonluk ihalelerde hem ihale açan hem ihaleyi alan makam olarak sistem
işlemektedir. Böylece, asfalttan park bahçeye, kafeteryadan güvenliğe bütün iş
kolları belediye kontrolüne girmiştir. Belediyeler kendi şirketlerine verdiği
ihale üzerinden yandaş takımına istediği ölçüde, hiçbir denetime uğramadan rant akıtmayı sürdürmektedir. Bu çarkın içerisine kimse
girememekte ancak bedelini verip taşeron olunabilmektedir. Bu çarkın tarafları
mecburen sistemin devamına zorlanmakta, yardım ve burs paraları da önemli
ölçüde bu çarktan temin edilmektedir.
Değerli arkadaşlarım, bu nasıl demokrasidir, bu nasıl serbest
rekabettir, bu nasıl piyasa ekonomisidir, bu nasıl ihale düzenidir, bu çirkin
işlere devletin denetim organları ve Kamu İhale Kurum nasıl müsaade eder,
anlamak mümkün de değildir.
Belediyelerle ilgili bir diğer rant aracı
da imar oyunlarıdır. İktidar ve ana muhalefet bu konuda da iyi sınav vermemiş,
sanki imar rantlarından faydalanmak, genel merkez
görevi olmayan milletvekillerine serbestmiş gibi bir durum ortaya çıkmıştır.
Değerli arkadaşlarım, TOKİ uygulamalarında da benzer bir sistemin
çalıştığı bilinmektedir. Daha da garibi, TOKİ üzerinden yapılan törenler
mutlaka bir mitingle sürdürülmekte, böylece devlet kesesinden, devlet
imkânlarıyla, üstelik harcırah da alınıp âdeta devlet mitingi yapılmaktadır.
Sayın milletvekilleri, yolsuzluk, yoksulluk ve yasaklara karşı
mücadele iddiasıyla iktidara gelen AKP’nin üç kulvarda
da başarı olamadığı ortadadır. Bu yedi yıllık süreç içinde milletimizin
aleyhine olan yasaklar kaldırılmaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
RIDVAN YALÇIN (Devamla) – Bitiriyorum Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Buyurun, konuşmanızı tamamlayınız.
RIDVAN YALÇIN (Devamla) – Teşekkür ediyorum.
Bu yedi yıllık süreç içerisinde ancak milletimizin aleyhine olan
yasaklar kaldırılmıştır. Gazeteler, her gün, yakınlarını vuran, intihar eden
insanlarımızın cinnet haberleriyle doludur. Neticede, yolsuzluk bir kurum
hâline dönüşmüştür. Bu tasarıyla da Hükûmetin
yolsuzlukla mücadele isteğinin olmadığı bütün açıklığıyla ortaya çıkmıştır.
Elbette çare yine milletimizin elindedir.
Bu düşüncelerle kandilinizi tebrik ediyor, yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Evet, Sayın Elekdağ, söz sırası
sizde ama Sayın Demokratik Toplum Partisi Grubu adına konuşacak olan Hamit Geylani’nin çok acil bir işi çıkmış. İzin verirseniz, önce
onu konuşturabilir miyim?
ŞÜKRÜ MUSTAFA ELEKDAĞ (İstanbul) – Tabii efendim.
BAŞKAN – Tamam.
Sayın Geylani, buyurun efendim.
DTP GRUBU ADINA HAMİT GEYLANİ (Hakkâri) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
görüşülmekte olan yasa tasarısının tümü üzerinde Demokratik Toplum Partisi
Grubu adına söz aldım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, yolsuzluk, son yıllarda dünyanın ve ne
yazık ki en çok da ülkemizin gündemini işgal eden en önemli konulardan biridir.
Yolsuzluğu demokratik sistemleri tehdit eden, gelir dağılımını bozan, hatta
ekonomik düzeni kökünden sarsan bir kemirgen olarak kabul etmek gerekir.
Avrupa Konseyinde ve Birleşmiş Milletlerde yolsuzlukla ilgili
yapılan çalışmalarda bu kriminolojik ve sosyolojik olay basit bir rüşvet veya
başkaca bir haksız menfaat temin etmenin ötesinde, ekonomik düzeni temelden
sarsan bir olgu olarak değerlendirilmektedir.
Bugün itibarıyla, ülkemizde yolsuzluğun etkileri tahrip edici boyutlara
ulaşmıştır. Yolsuzluk demokrasinin temellerini sarsmakta ve siyasete olan
güveni tahrip etmektedir. Yıkıcı etkileri ve negatif sonuçları olan yolsuzluğa
karşı yürütülecek mücadelenin de toplumsal ve uzun süreli olması gerekmektedir.
Yolsuzlukla mücadelede sadece ceza hukuku araçlarıyla başarıya ulaşılması da
olanaklı değildir. Bu alandaki mücadelede devletin işleyişindeki şeffaflık
büyük önem arz etmekte, cezai tedbirlerin yanında özel hukuk ve idare hukuku
alanında da bazı önlemlerin alınması kaçınılmazdır. Ayrıca, bu mücadeleyi
yürütecek personele özel eğitim verilmesi ve kamuoyunun sivil toplum
kuruluşları kanalıyla yolsuzluk konusunda aydınlatılması da önem taşımaktadır.
Bugün için, yolsuzlukla mücadele konusu tek başına hiçbir kuruma
veya kuruluşa bırakılmayacak kadar önem arz etmektedir. Yolsuzluğun
önlenmesinde başarıya ulaşmak için demokrasinin vazgeçilmez unsurları olan
yasama, yürütme ve yargı erklerinin yanı sıra medya ve sivil toplum
kuruluşlarının hep birlikte, belli bir ortaklaşma ve kültür çerçevesinde
mücadele etmesi gerekmektedir.
Sayın milletvekilleri, ne yazık ki ülkemizde yolsuzluk devletin en
tepesinden başlamakta ve en alt görevdeki bir memuruna kadar uzanmaktadır.
Ordudan başlayarak siyasiler, belediyeler, bankalar, gümrük kapıları, ihale
birimleri, kısacası bütün kamu kurum ve kuruluşları bir şekilde yolsuzlukla
gündeme gelmektedirler.
Geçmiş yıllarda yolsuzlukla ilgili gündeme gelen bazı operasyonlar
oldu: Vurgun Operasyonu, Beyaz Enerji Operasyonu, Örümcek Ağı Operasyonu, Bufalo, Balina, Kartal, Kasırga gibi operasyonlar akla ilk
gelenlerdir ama sistemin yapısından kaynaklı, kültürü gereği yolsuzluklar ne
yazık ki hâlen devam etmektedir.
AKP hükûmetleri döneminde de çok sayıda
yolsuzluk dosyası gündeme gelmiştir. Bunların başında Ali Dibo
ve hâlen devam eden Deniz Feneri sadece iki örnektir. Yolsuzluğa damardan
girdiklerini -tırnak içinde belirtiyoruz- belirten Sayın Başbakan,
yolsuzluklara bulaşmış AKP belediyeleri hakkında bugüne kadar gereği neden
gereği gibi yapılmamıştır? Genellikle bugüne kadar yolsuzluk dosyalarının
hiçbiri gerçek anlamda yargı önüne çıkarılmamış ya da siyasi baskılar nedeniyle
sonuçlandırılmamıştır. Kaldı ki bu yolsuzluk dosyaları buz dağının görünen
kısmıdır. Devletin yüksek kurum ve kuruluşlarında açığa çıkmamış daha binlerce
yolsuzluğun olduğu herkesçe bilinmektedir.
Bakınız, Avrupa Konseyi Yolsuzlukla Mücadele Devletler Grubunun
Türkiye ile ilgili değerlendirme raporunda da önemli tespitler yer alıyor.
Aslında, bu tespitler ülkemiz için üzücü tespitlerdir. Şöyle: Yolsuzluğun
Türkiye’de en önemli sorun olduğuna dikkat çekilen raporlarda yolsuzlukların
daha çok özelleştirme ve kamu alımlarında görüldüğü, üst düzey siyasilerle
ilgili yolsuzluk skandallarının ortaya çıktığı vurgulanıyor. Ayrıca, kamu görevlilerinin
yargılanmasının amir iznine bağlı olmasının da doğru olmadığı belirtiliyor bu
raporlarda.
Değerli milletvekilleri, trilyonlarca liralık yolsuzlukları
yapanlar bugüne kadar hep korunmuşlardır. Bugün hâlâ, hortumlanan bankaların
faturasını yoksul halk ödemektedir. Hortumcular, dolandırıcılar, ihaleye fesat
karıştıranlar, devleti milyonlarca zarara sokanlar, vergi kaçakçıları, hayalî
ihracatçılar, haksız kazanç sağlayanlar, ciddi bir şekilde hiçbir cezai
müeyyideye çarptırılmazlarken polise taş attıkları iddiasıyla bugün ilköğretim
çağındaki yüzlerce çocuk tutuklanmış ve her biri hakkında yirmi yıldan fazla
ceza istenmektedir, kimisi de cezalandırılmıştır. Salt düşüncelerini
açıklamalarından ötürü, geçmişte ve hâlen, binlerce kişi yıllarca cezaevinde
kalmaktadır.
Bakınız, DTP’li 5 milletvekili
arkadaşımız, daha kısa bir süre önce, savcılık ve polis tehdidiyle karşı
karşıya kaldılar. Peki, bu arkadaşlarımız ne yapmışlar? Cinayet mi işlemişler?
İhaleye fesat mı karıştırmışlar? Yolsuzluk mu yapmışlar? Salt düşüncelerini
açıklamalarından ötürü haklarında dava açılmış ve dokunulmazlıkları da hukuk
çiğnenerek göz ardı edilmek istenmiştir. Daha da acısı, bu Meclis çatısı
altında bulunan sayın milletvekillerinin bu tehdit karşısında suskunluğu
olmuştur ama hukuk ve demokrasi herkes için gerekli. Altını çizerek vurgulamak
gerekir ki, bu anlayış gereği sadece demokratik haklarını kullandıkları
gerekçesiyle yurttaşını cezalandıran ve korumayan, ancak trilyonluk
yolsuzlukları yapanları koruyup kollayan, mantar gibi türeyen darbe planlarının
sahiplerini ortaya çıkarma iradesini gösteremeyen bir devletin Avrupa Birliğine
girmesi de hayalden öteye gidemez. Bu da böyle biline.
Görüştüğümüz bu yasa tasarısı da AB müktesebatına uyum
çerçevesinde hazırlanmış bir tasarıdır. Ancak bu tasarı Türkiye kamuoyunu
tatmin edemeyeceği gibi, AB ve diğer uluslararası kurumları da kandırmaya
yetmeyecektir. Zaten salt uyum yasası olması itibarıyla da bu yasanın
Türkiye’ye bir şey kazandıramayacağı açıktır. Çünkü inandırıcılığı ve caydırıcılığı
yoktur.
Değerli arkadaşlar, yasa tasarısı, AB ile tam üyelik müzakereleri
çerçevesinde, Avrupa Konseyi ve Ekonomik İşbirliği Kalkınma Örgütü gibi
uluslararası kuruluşlar nezdinde yerine getirilmesi gereken yükümlülükler
bağlamındadır. Bu anlamda, Türk Ceza Yasası, Ceza Yargılama Yasası, Kabahatler
Yasası, Başbakanlık Teşkilatı Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin
Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanun’da değişiklikler yapılmaktadır.
Ne var ki bu yasa tasarısıyla yapılmak istenen sadece günü kurtarmaya
yönelik girişimlerdir. Tasarı Türkiye’den uluslararası sözleşmelerle talep
edilen beklentileri karşılamaktan oldukça uzaktır. Bu nedenle, getirilen
düzenlemelerin yolsuzlukla mücadele konusunda hiç de yeterli olamayacağı açık.
AKP Hükûmeti eğer gerçekten yolsuzlukların üzerine
gitmekte samimiyse daha önemli yasal düzenlemeler yapmak zorundadır. Bu konuda
biz de her koşulda destek olmaya hazırız. Böyle basit birkaç değişiklikle
kamuoyunu oyalamaya ve kandırmaya hakkı yoktur.
Yolsuzlukla mücadele yasasını ve siyasi etik yasasını neden hâlâ
çıkaramıyorsunuz, sormak gerekiyor. Her iki yasa hakkında da Meclise sunulmuş
yasa teklifleri bulunmaktadır. Yine, çalışmaları başlatılmış olan ancak henüz
kayda değer hiçbir adım atılmayan siyasi etik komisyonunun kurulması da neden
bugüne kadar engellenmiştir?
Değerli arkadaşlar, temiz, dürüst bir siyaset ve yönetim için, her
şeyden önce, devlete ait işlemlerin mümkün olduğu kadar şeffaf ve halka açık
olması gerekiyor. Bunun için de en başta yeni, demokratik ve özgürlükçü bir
Anayasa’yla birlikte getirilecek düzenlemeler önem kazanmaktadır.
Milletvekilliği dokunulmazlığının yeniden düzenlenerek demokrasi
standartlarına uygun düşen kısıtlamaların getirilmesi de artık günümüzde
kaçınılmazdır. Yasama sorumsuzluğu dışında kalan konularda dokunulmazlıkların
siyasi etik çerçevesinde yeniden düzenlenmesi gerekmektedir. Ayrıca,
siyasetçilerin mal varlıklarının kontrolü için de yeni bir denetim
mekanizmasına ihtiyaç duyulduğu kanısındayız.
Yolsuzlukların üzerine gidilebilmesi için ayrıca hâkim ve savcı
bağımsızlığı ile yansızlığının tam sağlanmış olması gerekiyor. Bugüne kadar
yolsuzluk dosyalarının bir türlü sonuçlandırılmaması ve birçok yolsuzluk
olayının yargıya taşınmamasının nedeni, bağımsız, yansız ve güçlü bir yargı sisteminin
olmamasından ve siyasi müdahalelerden kaynaklanmaktadır.
Yine, kamu görevlilerinin yargılanması önündeki engellerin
kaldırılması da çağın kaçınılmaz bir gereğidir. Bunlara ek olarak yolsuzlukla
mücadele konusunda yetiştirilmiş yargı mensuplarına ve kolluk kuvvetlerine de
gereksinim bulunmaktadır.
Değerli milletvekilleri, bunun dışında yine Avrupa Konseyi
Yolsuzluğa Karşı Devletler Grubunun, OECD’nin ve Dünya Bankasının Türkiye’den
istediği özerk bir koordinasyon kurulunun kurulması da yaşama geçmelidir.
Oysaki tasarıyla getirilmek istenen, Başbakanlık Teftiş Kuruluna bağlı bir
düzenlemedir. Başbakanlık Teftiş Kurulu tamamen siyasi etkilerden uzak, özerk
ve işlevsel çalışacak bir kurum olmaktan uzaktır. Başbakanlığa bağlı bir
kurulun, bağımsız ve tarafsız çalışması mümkün değildir diye düşünüyoruz. Kaldı
ki yolsuzlukların en büyüğü hükûmet icraatlarından
kaynaklıdır. Kendi kendini denetleyen bir mekanizmadan olumlu hiçbir sonucun
çıkmayacağını pratik göstermiştir. Bunun yerine siyasetten uzak, tamamen özgür
çalışabilecek “yolsuzlukla mücadele kurulu” adı altında yeni bir mekanizmanın
oluşturulması Türkiye'nin en büyük gereksinimlerinden birini oluşturmaktadır.
Ancak tasarının 9’uncu maddesiyle -gerçi, sanırım, gruplar arasında bir
ortaklaşma sağlanacağı söyleniliyor, onu görüşmelerin devamında göreceğiz; eğer
geri çekilirse biz de buna memnuniyetle katılırız- tamamen siyasal iktidarın
başında bulunan Başbakana bağlı siyasi baskı ve denetime açık bir yapı
oluşturulmaktadır. Yolsuzlukla mücadele, kuşkulara neden olacak, Başbakanlığa
bağlı bir kurulun görevi değildir ve olmamalıdır. Zaten bir ülkede yolsuzluk,
siyasetçilerden destek görmeden toplumsal bir sorun hâline de dönüşemez.
Ayrıca, bakanların yargılanmasını Parlamentonun iznine bağlayan
düzenlemenin de değiştirilmesi gerektiğini söyleyebiliriz. Avrupa Konseyi açısından bakıldığında
da yolsuzlukla mücadelede her şeyden önce siyasetin temizlenmesi temel bir
hedeftir.
Değerli milletvekilleri, sonuç olarak tasarı samimiyetten uzak,
yolsuzlukla mücadeleyi gerçekleştirmekten öte son derece yüzeysel düzenlemeler
içermekte ve hadiseyi örtbas etmeye yöneliktir. Bu yasa tasarısı yolsuzlukla
mücadele etmekten ziyade yeni yolsuzluklara kapı aralamaktadır âdeta. Bu
nedenle yasa tasarısını yetersiz ve günü kurtarmaya yönelik bir adım olarak
değerlendiriyoruz.
Yolsuzluklardan arınmış dürüst bir yönetim ve gerçek anlamda
demokratik bir ülke olma dileğiyle tüm İslam âleminin kutsal kandilini kutlar,
şahsım ve grubum adına Genel Kurulu bir kez daha saygıyla selamlarım. (DTP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Geylani.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın
Şükrü Elekdağ. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ŞÜKRÜ MUSTAFA ELEKDAĞ (İstanbul) – Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, gözümüzden kaçırdığımız bir husus var. Bu
da, Türkiye'nin Avrupa Birliğine üye olabilmesi için yerine getirmesi gereken
yükümlülükler arasında ülkemizde yolsuzluğun, rüşvetin ve irtikâbın kökünün
kazınmasının önde gelen bir koşul olduğudur. Onay için sizlere sunulmuş bulunan
Türk Ceza Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
da görünürde bu amacı sağlamaya yöneliktir. Nitekim genel gerekçe bölümünde bu kanunun
şu amaçla hazırlandığı vurgulanmaktadır: Avrupa Birliği, yolsuzlukla mücadele
alanında Türkiye’ye yıllardan beri tavsiyelerde bulunmaktadır. Bu tavsiyeler
Avrupa Birliği yıllık ilerleme raporlarında, Avrupa Konseyi Yolsuzluğa Karşı
Devletler Grubu raporlarında ve OECD’nin önerilerinde yer almaktadır ve Avrupa
Birliği bu tavsiyelerin ivedilikle yerine getirilmesini beklemektedir.
Gerekçenin Avrupa Birliğinin Türkiye’den beklediklerini bu tarzda,
açık bir şekilde ortaya koymasına rağmen önümüzdeki tasarının öngördüğü
değişiklikler, yolsuzlukla mücadele alanında ciddi ve etkin hiçbir önlemi,
hiçbir adımı içermiyor. Oysa Avrupa Birliğinin 2007 ve 2008 ilerleme raporları,
Türkiye’yi kasıp kavuran yolsuzluk afetiyle mücadele için Türkiye’ye şu dört
önlemi almasını tavsiye ediyor:
1) Milletvekili dokunulmazlığının kaldırılması.
2) Hâkimlerin bağımsızlığını koruyacak mevzuat değişikliği
yapılması.
3) Bağımsız denetim ve değerlendirme kurulunun kurulması.
4) Yolsuzlukla mücadelede uzman polis ve savcılardan oluşacak bir
birimin teşkil edilmesi.
Değerli arkadaşlarım, önümüzdeki yasa tasarısı bu önlemleri
kapsamıyor. Bu bakımdan, yolsuzlukla mücadeleye ciddi bir katkısı olacağını
beklemek hayalden ileri gitmez.
Biraz önce belirtmiş olduğum dört önlem gerçekleştirilmediği için,
Türkiye bugün dünyanın maalesef en kirli ülkeleri arasında yer alıyor.
Ülkemizde toplanan vergilerin önemli bir kısmı haramzadelerin, vurguncuların
cebine gidiyor. Rüşvet, israf, kayırma ve kamu kaynaklarının yağması, devleti
kanser gibi kemiriyor. Bu durum Dünya Bankası raporlarına da aksetmiş
bulunuyor. Bunlar, bizim değerlendirmelerimiz değil değerli arkadaşlarım. Dünya
Bankası raporları, bunları, bu hususları devamlı bir şekilde belirtiyor.
Anılan raporlarda, siyasetçi, bürokrat ve hortumcu iş adamından
oluşan bir şer üçgeninin Türkiye’yi talan ettiği, soyduğu belirtiliyor.
Yolsuzluğun ve vurgunun ülkemizin ekonomik kalkınmasını engelleyen en zararlı
unsurlardan biri olduğunun altı çiziliyor. Bu bağlamda, Dünya Bankası,
yolsuzluğun özellikle şu zararları üzerinde duruyor Türkiye açısından: Bir
ülkede, yolsuzluk, o ülkenin yatırım tercihlerini saptırır ve kaynakların etkin
kullanımını engeller. Yolsuzluk, hem kamusal mal ve hizmetlerin maliyetlerini
artırır hem de söz konusu mal ve hizmetlerin kalitesinin yüzde 30’dan yüzde
50’ye kadar varan oranlarda azalması sonucunu doğurur. Yolsuzlukla elde edilen
paralar yatırım olarak ülkede kalmaz ya yabancı bankalara transfer edilir ya da
kişisel tüketim tercihleri olarak kullanılır. Yolsuzluk halkın kurumsal
otoriteye karşı saygısını yitirmesine yol açar, ahlak çöküntüsü yaratır, hükûmetin meşruiyetine gölge düşürür. Bunlara ilaveten
yolsuzluğun yıkıcı bir etkisi de, bir ülkeye, üretime gerçek katkısı olabilecek
dış yatırımların gelmesine engel olmasıdır.
Yolsuzluk konusunda Türkiye'nin uluslararası sicili utanç
vericidir. Uluslararası Saydamlık Örgütünün 2008 yolsuzluk algılama endeksinde
Türkiye'nin adının 58’inci sırada olması bunun kanıtıdır.
Değerli milletvekilleri, Price Waterhouse Coopers Firması
tarafından geliştirilen endekse göre, Türkiye, yolsuzluğun ülke ekonomisine
verdiği zarar bakımından 35 ülke arasında Çin, Endonezya ve Rusya’dan sonra
dördüncü geliyor. Price Waterhouse
Coopers tarafından yapılan araştırmalar Türkiye gibi
yolsuzluğun yaygın olduğu ülkelerde yolsuzluk devletin gelir kaybına ve kaynak
israfına yol açmak suretiyle ülke ekonomisi üzerinde ağır mali bir yük
oluşturuyor. Bu yük gizli bir vergi gibi ülke ekonomisini boğuyor. Türkiye için
hesaplanan bu yükün oranını açıklarsam, değerli arkadaşlarım dudaklarınız
uçuklayacak. Yolsuzluğun Türk ekonomisine ödettiği gizli vergi yüzde 36
oranındadır! Yani Türkiye yolsuzluklar ve suistimaller
nedeniyle millî gelirinin üçte 1’ini zayi ediyor. Değerli arkadaşlarım,
yolsuzluk Türkiye'nin kaderi değildir ve Türk halkı yolsuzlukla yaşamaya layık
da değildir. Yolsuzluğu ortadan kaldırmanın koşulları bellidir. Bunun için
güçlü bir siyasi irade, yasal düzenleme ve etkili bir yargı zorunludur.
Atılacak ilk ve en önemli adım Avrupa Birliğinin önde gelen önerisi olan
milletvekili dokunulmazlığının sınırlandırılmasıdır. Türkiye, esasen Avrupa
Konseyinin Yolsuzluğa Karşı Ceza Hukuku Sözleşmesi’ni onaylayarak yolsuzluk
suçları nedeniyle milletvekili dokunulmazlığının sınırlandırılmasını kabul
etmişti.
Avrupa Konseyi bu sözleşmeyi şu iki gerekçeyle hazırlamıştır. Bu
çok önemli değerli arkadaşlarım.
Birincisi: Bir ülkede yolsuzluğun siyasetin desteğinden ve
hoşgörüsünden yararlanmadan toplumsal bir sorun hâline dönüşemeyeceği
olgusudur.
İkincisi: Temiz bir toplum gerçekleştirilmesinin ön şartı
siyasetin temizlenmesidir.
Bu açıdan, Avrupa Konseyi için milletvekili dokunulmazlığının
kaldırılması ve özellikle yolsuzluk suçlarında milletvekillerinin
dokunulmazlıktan koruyucu bir zırh olarak yararlanmalarının önlenmesi kritik
bir önem taşımaktadır.
Avrupa Konseyinin bu saptamaları, değerli arkadaşlarım, Türkiye
için evleviyetle geçerlidir. Zira, bugüne kadar ortaya
çıkarılan yolsuzluk ve vurgun olaylarının altından hep dokunulmazlık zırhındaki
milletvekillerinin ve siyasilerin çıktığı görülmüştür. Bu nedenle, temiz
siyaset için, kürsü dokunulmazlığı baki kalmak üzere dokunulmazlığın
kaldırılması zorunludur. Ancak iş bununla bitmiyor, bakanların yargılanmasını
Parlamentonun iznine bağlayan düzenlemenin de muhakkak değiştirilmesi lazım.
Bunun için de Anayasa’mızın 100’üncü maddesinin ele alınıp yeniden düzenlenmesi
zorunludur. Siyasetçinin siyasetçi tarafından yargılanmasını öngören bu madde,
yolsuzluğa bulaşmış bakanların ve başbakanların hayâsızca yargıdan kaçmalarına
ve Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altında kirli pazarlıklar yapılmasına
yol açmıştır. Nitekim Türkiye’deki başbakan aklama skandalları dünya siyaset literatürüne geçmiştir. Bu bakımdan yapılması gereken bir iş
de, Anayasa’nın 100’üncü maddesinin değiştirilerek, siyasetçinin işlediği
suçlardan dolayı yargılanması konusunu siyasetçi arkadaşlarının takdirine değil
yüksek yargıçların kararına bırakmaktır.
Değerli arkadaşlarım, konuşmamın başında temas ettiğim Avrupa
Birliğinin 2007 ve 2008 yıllarına ait ilerleme raporlarında Türkiye’deki
yolsuzluk hakkında kapsamlı değerlendirmeler yapılmış ve önerilerde
bulunulmuştur. Bu görüş ve öneriler şöyle özetlenebilir:
1) Türkiye’de yolsuzluk kamu sektöründe, merkezî ve yerel
yönetimlerde yaygındır. Hükûmetin yolsuzlukla
mücadelede kaydettiği ilerleme gayet sınırlıdır.
2) Hükûmetin kapsamlı bir yolsuzlukla
mücadele stratejisi olmadığı gibi, yolsuzluğu önlemek için etkin uygulayıcı
kurumlar kurulmasını içeren bir planı da yoktur.
3) Yolsuzlukla mücadelede başarı için milletvekilliği
dokunulmazlığı sınırlandırılmalıdır.
4) Seçim kampanyalarının finansmanına ilişkin yasal düzenleme
bugüne kadar Türkiye’de yapılmamıştır. Bu alanda gerekli önlemler behemehâl
alınmalıdır.
Değerli arkadaşlarım, Avrupa Birliği 2008 İlerleme Raporu’nda
“Deniz Feneri” adlı sözde hayır kurumuna karşı açılan dolandırıcılık davasına
ilişkin olarak Frankfurt Main Bölge Mahkemesinin
vermiş olduğu karar da ele alınmaktadır.
Ve burada bir hususu daha belirtmek lazım: Almanya ve diğer Avrupa
Birliği ülkelerinde medya soygunun esas ayağının ve suçların Türkiye’de
olduğunu, ancak, Türk Hükûmetinin siyasi nedenlerle
bu hususta adli takibat yapmayı savsakladığını ve suçu örtbas etmek istediğini
vurgulayarak bu konuyu gündemde tutmaktadırlar.
Nihayet Avrupa Birliği 2008 İlerleme Raporu’nda vurgulanan bir
husus da, Türkiye'nin GRECO örgütünün Türkiye’deki yolsuzluğa ilişkin ilk ve
ikinci ortak değerlendirme raporlarında yer alan tavsiyelerinin en önemlilerini
getirmediğidir.
Nedir bu GRECO? GRECO, Türkçe ismiyle Yolsuzluğa Karşı Devletler
Grubu, 1998’de Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi toplantısı kararıyla kurulan
bir yolsuzlukları izleme ve denetleme kuruluşudur. Türkiye gibi Yolsuzluğa
Karşı Ceza Hukuku Sözleşmesi’ni kabul etmiş olan devletler Sözleşme’nin 24’üncü
maddesi gereğince GRECO’nun denetim sistemini
otomatik olarak kabul etmiş sayılırlar.
GRECO’nun görevi, üye
ülkelere teftiş ziyaretleri yaparak yolsuzlukları saptamaktır. Tıpkı işkenceyi
önleme komitesinin cezaevlerini ve karakolları denetlemesi ve devlet
yetkililerinden bilgi istemesi gibi GRECO da yolsuzluk konularında teftişte
bulunma ve bilgi isteme yetkisine sahiptir. GRECO bu teftişler sonucunda
hazırladığı raporları Avrupa Konseyi merkezinden yayınlamaktadır. GRECO’nun yaptığı teftişler sonucunda Türkiye’deki
yolsuzluklar konusunda hazırladığı iki rapordan ilkinin açıklamasına Hükûmetin izin vermemesinin yarattığı skandalı
hatırlayacaksınız. Sonradan rapora Türk Hükûmeti
tarafından sansür konulmasının nedeninin raporda 2005-2006 yıllarındaki
yolsuzlukların açıklanmasının sebep olduğu belirtildi.
Değerli arkadaşlarım, şimdi benim burada “Yolsuzluklara damardan
girdik, hortumları kestik.” türünden iddialarla işbaşına gelenlerin
karşılaştıkları yolsuzlukları, ihaleye fesat karıştırmaları, rüşvet ve görevi
kötüye kullanma olayları üzerinde durmak gibi bir niyetim yok. Yolsuzluk literatürüne hediye edilen “Ali Dibo”
kavramını da ele almayacağım. Bunun da nedeni dikkatleri esas odaklanmamız
gereken konudan dağıtmak istemememden ileri geliyor. Çünkü 2008 GRECO raporu
değerli arkadaşlarım, Türkiye’nin yolsuzluğa karşı vermesi gereken savaşın yol
haritasını çizmiştir. Bu rapordaki önemli saptama ve önerileri dikkatinize
sunuyorum.
1) Türk Hükûmeti Türkiye’de önemli bir
sorun olarak ortaya çıkan yolsuzlukla mücadele konusunda yeni ulusal stratejiler
önerecek ve bu stratejileri uygulayacak bir kurum oluşturmalıdır. Bünyesinde
kamu yönetiminin ve sivil toplumun temsil edileceği bu kurum Hükûmetten bağımsız hareket edebilme imkânına sahip olabilmelidir.
2) Yolsuzlukla mücadelede kolluk kuvvetlerine tavsiyelerde
bulunacak ve yolsuzluk suçlarında soruşturma ve adli tahkikat yapacak ilgili
tüm veri tabanlarına erişim imkânına sahip olacak ve kolluk kuvvetleri arasında
gerekli bilgi paylaşımını sağlayacak merkezî bir ihtisas birimi kurulmalı veya
mevcut kurumlardan biri bu amaçla görevlendirilmelidir.
3) Yargı bağımsızlığı sağlanmalıdır. Hâkimlerin denetim ve
atamaları hususunda Adalet Bakanlığından bağımsızlıkları behemehal
sağlanmalıdır.
4) Milletvekili dokunulmazlığı sınırlandırılmalıdır.
5) Türkiye’de etik kurul kurulmuştur. Ancak Hükûmete
sıkı şekilde bağımlı olması nedeniyle görevlerini yapamaz durumdadır. Etik
kurulun yeterli düzeyde Hükûmetten bağımsızlığı
sağlanmalıdır.
6) Yolsuzluk olaylarının soruşturmasında etkili olacak teftiş
kurulları yeniden yapılandırılmalıdır.
Ve nihayet, kamu oyundan gelen kötü
yönetime ilişkin şikâyetlerle ilgilenmek üzere geniş yetkilere sahip ve
yürütmeden bağımsız bir ombudsmanlık kurumu ivedilikle kurulmalıdır.
Değerli arkadaşlarım, görüleceği üzere Avrupa Birliği ve GRECO,
hazırlamış oldukları raporlarla, Türkiye’yi kanser gibi yiyip tüketen yolsuzluk
hastalığıyla mücadele için denenmiş ve etkin bir reçete yazmışlardır. Siyasetin
yolsuzluk pisliğinden kurtarılması için bu reçetenin harfiyen uygulanması
zorunludur ancak şu hususun da altı çizilmelidir: Raporda Türkiye'nin alması
beklenen iki öncelikli önlem saptanmıştır. Bunlar da milletvekili
dokunulmazlığının sınırlandırılması ile yargı bağımsızlığının sağlanmasıdır.
Değerli arkadaşlarım, bu bağlamda, Avrupa Birliğinin üyelik
müzakerelerine başlanabilmesi için ülkemizce onaylanmasının şart olarak ileri
sürmüş olduğu iki Avrupa Konseyi sözleşmesine de değinmemiz gerekiyor.
Bunlardan birincisi, Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından 17 Nisan 2003’te
onaylanan Yolsuzluğa Karşı Özel Hukuk Sözleşmesi, ikincisi de 14 Ocak 2004’te
onaylanan Yolsuzluğa Karşı Ceza Hukuku Sözleşmesi’dir. Her iki sözleşme de
yolsuzluğa karşı mücadele için atılacak en önemli adım olarak “milletvekili
dokunulmazlığının sınırlandırılmasını” öngörüyor. Türkiye bu sözleşmeleri beş
ile altı yıl önce kabul etmiş ancak bugüne kadar bu husustaki yükümlülüklerini
yerine getirmemiştir.
Değerli arkadaşlarım, eğer bölgesel lider konumunda hepimizin istediği
gibi güçlü, saygın ve müreffeh Türkiye’yi ortaya çıkarmak istiyorsak halkımızın
siyasetçisine güven duymasını mutlaka sağlamamız zorunludur. Oysa,
Türkiye’de yapılan bütün anketler maalesef siyasetçilere güven duyulmadığını
gösteriyor.
Değerli arkadaşlarım, siyaset kurumuna bu negatif bakışın nedeni
halkımızın siyasetin bir kamu hizmeti olmaktan çıktığına, çıkar kapısı hâline
dönüştüğüne, servet kazanımının ve devleti soymanın aracı hâline geldiğine
inanmasından ileri geliyor. Dokunulmazlığı da bu kirli emellere ulaşmak için
kullanılan bir zırh olarak görüyor. Bu nedenledir ki Neyzen Tevfik’in hepimizi
isyana sevk eden şu dörtlüsü dillere pelesenk olmuştur:
“Kime sordumsa seni doğru cevap vermediler,
Kimi hırsız, kimi alçak, kimi deyyus dediler.
Künyeni almak için partiye ettim telefon,
Bizdeki kayda göre şimdi o mebus dediler.”
Halkımızın, milletvekili olarak, değerli arkadaşlarım, bizlere ve
siyasete güven duymasını istiyorsak ona yitirdiği toplumsal adalet inancını
kazandırmamız lazım. Unutmayalım, batılı toplumlarda demokrasinin gücünü
sağlayan ve adalet duygusunu yüksek tutan unsur, kimsenin dokunulmazlığı
olmadığına ve kimsenin adaletten kaçamayacağına olan inançtır. Bu bakımdan Hükûmet yolsuzlukla mücadelede samimi ise Avrupa Birliğinin
ve GRECO’nun Türkiye için öngördüğü reçeteyi muhakkak
uygulamalıdır. Bu yolda atılacak ilk adım da milletvekilliği dokunulmazlığının
kürsü dokunulmazlığı muhafaza edilmek kaydıyla kaldırılması olmalıdır.
Bunun kadar önemli ikinci adım da gerçek anlamda bir yargı bağımsızlığının
gerçekleştirilmesidir. Bunun için ilk aşamada Adalet Bakanı ile müsteşarın
Hâkim ve Savcılar Yüksek Kurulundan çıkması yeterlidir. Ancak bunun kapsamlı
bir adalet reformuyla tamamlanmasına Türkiye’nin ihtiyacı vardır.
Bu görüşlerle CHP Grubu olarak Türk Ceza Kanunu ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın onaylanmasını
desteklediğimizi belirtir, yüce Meclise saygılarımı sunarım. (CHP ve MHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Başka söz talebi yok.
Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
1’inci maddeyi okutuyorum:
TÜRK CEZA KANUNU İLE BAZI
KANUNLARDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA
DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1- 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı
Türk Ceza Kanununun 13 üncü maddesinin birinci fıkrasının (h) bendi yürürlükten
kaldırılmıştır.
BAŞKAN – Madde üzerinde söz talebi yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
2’nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- 5237 sayılı Kanunun 55 inci maddesine aşağıdaki fıkra
eklenmiştir.
“(3) Bu madde kapsamına giren eşyanın müsadere edilebilmesi için,
eşyayı sonradan iktisap eden kişinin 22/11/2001
tarihli ve 4721 sayılı Türk Medenî Kanununun iyiniyetin
korunmasına ilişkin hükümlerinden yararlanamıyor olması gerekir.”
BAŞKAN – Madde üzerinde söz talebi yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
3’üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- 5237 sayılı Kanunun 165 inci maddesi aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
“MADDE 165- (1) Bir suçun işlenmesiyle elde edilen eşyayı veya
diğer malvarlığı değerini, bu suçun işlenmesine iştirak etmeksizin, satan,
devreden, satın alan veya kabul eden kişi, altı aydan üç yıla kadar hapis ve onbin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır.”
BAŞKAN – Madde üzerinde söz talebi yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
4’üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 4- 5237 sayılı Kanunun 254 üncü maddesine aşağıdaki fıkra
eklenmiştir.
“(4) Bu madde hükümleri, yabancı kamu görevlilerine rüşvet veren
kişilere uygulanmaz.”
BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Birleşime on dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 00.50
DOKUZUNCU OTURUM
Açılma Saati: 00.59
BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat
PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Yusuf COŞKUN
(Bingöl), Yaşar TÜZÜN (Bilecik)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
110’uncu Birleşiminin Dokuzuncu Oturumunu açıyorum.
353 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden
devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
5’inci maddeyi okutuyorum:
Madde 5- 5237 sayılı Kanunun 282 nci
maddesinin birinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiş, maddeye birinci
fıkradan sonra gelmek üzere aşağıdaki fıkra eklenmiş ve diğer fıkralar buna
göre teselsül ettirilmiştir.
“(1) Alt sınırı altı ay veya daha fazla hapis cezasını
gerektiren bir suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini, yurt dışına çıkaran
veya bunların gayrimeşru kaynağını gizlemek veya meşru bir yolla elde edildiği
konusunda kanaat uyandırmak maksadıyla, çeşitli işlemlere tâbi tutan kişi, üç
yıldan yedi yıla kadar hapis ve yirmibin güne kadar
adlî para cezası ile cezalandırılır.
(2) Birinci fıkradaki suçun işlenmesine iştirak etmeksizin, bu
suçun konusunu oluşturan malvarlığı değerini, bu özelliğini bilerek satın alan,
kabul eden, bulunduran veya kullanan kişi iki yıldan beş yıla kadar hapis
cezası ile cezalandırılır.”
BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Saygıdeğer milletvekilleri, yeni madde ihdasına dair bir önerge
vardır.
Malumlarınız olduğu üzere, görüşülmekte olan tasarı veya teklife
konu kanunun komisyon metninde bulunmayan ancak tasarı veya teklif ile çok
yakın ilgisi bulunan bir maddesinin değiştirilmesini isteyen ve komisyonun salt
çoğunlukla katıldığı önergeler üzerinde yeni bir madde olarak görüşme
açılacağı, İç Tüzük’ün 87’nci maddesinin dördüncü fıkrası hükmüdür.
Bu nedenle önergeyi okutup komisyona soracağım. Komisyon önergeye
salt çoğunlukla, 13 üyesiyle katılırsa önerge üzerinde yeni bir madde olarak
görüşme açacağım. Komisyonun salt çoğunlukla katılmaması hâlinde ise önergeyi
işlemden kaldıracağım.
Şimdi önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan "Türk Ceza Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı"na çerçeve 5 inci maddeden
sonra gelmek üzere aşağıdaki maddenin eklenmesini ve devamındaki maddelerin
buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Bekir Bozdağ |
Mustafa Elitaş |
Ahmet Aydın |
|
Yozgat |
Kayseri |
Adıyaman |
|
Mehmet Ceylan |
Yahya Doğan |
A. Müfit Yetkin |
|
Karabük |
Gümüşhane |
Şanlıurfa |
MADDE 6- 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı
Ceza Muhakemesi Kanununun 3 üncü maddesine aşağıdaki fıkra eklenmiştir.
"(2) Barış zamanında, asker olmayan kişilerin Askeri Ceza
Kanununda veya diğer kanunlarda yer alan askeri mahkemelerin yargı yetkisine
tabi bir suçu tek başına veya asker kişilerle iştirak halinde işlemesi
durumunda (x) soruşturmaları Cumhuriyet savcıları, kovuşturmaları adli yargı
mahkemeleri tarafından yapılır."
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Katılıyoruz
efendim.
BAŞKAN – Salt çoğunlukla?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Salt çoğunlukla,
87’nci maddeye göre.
BAŞKAN – Evet, Komisyon önergeye salt çoğunlukla katıldığı için
yeni bir madde olarak işlem yapacağım.
Madde üzerinde söz talebi? Yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Böylece yeni bir madde eklemiş olduk tasarı metnine.
6’ncı maddeyi 7’nci madde olarak okutuyorum:
MADDE 7- 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı
Ceza Muhakemesi Kanununun 250 nci maddesinin birinci
fıkrasının (a) bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“a) Örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenen uyuşturucu veya uyarıcı
madde imal ve ticareti suçu veya suçtan kaynaklanan malvarlığı değerini aklama
suçu,”
BAŞKAN – Madde üzerinde bir adet önerge vardır, önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Türk Ceza Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının çerçeve 7 nci
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Bekir Bozdağ |
Ahmet Aydın |
A. Müfit Yetkin |
|
Yozgat |
Adıyaman |
Şanlıurfa |
|
Mustafa Elitaş |
Yahya Doğan |
Mehmet Ceylan |
|
Kayseri |
Gümüşhane |
Karabük |
MADDE 7- 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 250 nci maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi aşağıdaki
şekilde, maddenin üçüncü fıkrasının son cümlesinde geçen “hâli dahil”
ibaresi ise “hâlinde “ şeklinde değiştirilmiştir.
“a) Örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenen uyuşturucu ve uyarıcı
madde imâl ve ticareti suçu veya suçtan kaynaklanan
malvarlığı değerini aklama suçu,”
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Katılıyoruz
efendim.
(x) Tasarının
tümünün oylanmasından önce, “asker kişilerle iştirak halinde işlemesi
durumunda” ibaresinden sonra gelmek üzere, “asker olmayan kişilerin” ibaresi,
Komisyon Başkanının redaksiyon talebi üzerine, eklenmiştir.
BAŞKAN – Hükûmet?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) – Katılıyoruz.
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenen uyuşturucu ve uyarıcı madde imâl ve ticareti suçu ile suçtan kaynaklanan malvarlığı
değerini aklama suçunun daha etkin bir şekilde soruşturulması ve kovuşturulması
amacıyla, bu suçların da Ceza Muhakemesi Kanununun 250 nci
maddesine göre görevlendirilen ağır ceza mahkemelerinde görülmesi; ayrıca,
asker kişilerin barış zamanında, 250 nci madde
uyarınca kurulan ağır ceza mahkemelerinin yargı yetkisine giren bir suçu
işlemeleri hâlinde, bu mahkemeler tarafından yargılanması amacıyla bu değişiklik önergesi verilmiştir.
Buna karşılık, savaş ve sıkıyönetim hâlinde işlenen suçlarda ise askerî
mahkemelerin yargı yetkisi korunmaktadır.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge istikametinde 7’nci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Madde 7’yi 8’inci madde olarak okutuyorum:
MADDE 8- 5271 sayılı
Kanunun 253 üncü maddesinin üçüncü fıkrasına aşağıdaki cümle eklenmiştir.
“Uzlaştırma kapsamına giren bir suçun, bu kapsama girmeyen bir
başka suçla birlikte işlenmiş olması hâlinde de uzlaşma hükümleri uygulanmaz.”
BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Madde 8’i madde 9 olarak okutuyorum:
MADDE 9- 30/3/2005 tarihli ve 5326 sayılı
Kabahatler Kanununa 43 üncü maddeden sonra gelmek üzere aşağıdaki madde
eklenmiştir.
“Tüzel kişilerin sorumluluğu
MADDE 43/A- (1) Daha ağır idarî para cezasını gerektiren bir
kabahat oluşturmadığı hallerde, bir özel hukuk tüzel kişisinin organ veya
temsilcisi ya da organ veya temsilci olmamakla birlikte bu tüzel kişinin
faaliyeti çerçevesinde görev üstlenen bir kişi tarafından;
a) 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun;
1) 157 nci ve 158 inci maddelerinde
tanımlanan dolandırıcılık suçunun,
2) 235 inci maddesinde tanımlanan ihaleye fesat karıştırma
suçunun,
3) 236 ncı maddesinde tanımlanan edimin
ifasına fesat karıştırma suçunun,
4) 252 nci maddesinde tanımlanan rüşvet
suçunun,
5) 282 nci maddesinde tanımlanan suçtan
kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklama suçunun,
b) 19/10/2005 tarihli ve 5411 sayılı
Bankacılık Kanununun 160 ıncı maddesinde tanımlanan
zimmet suçunun,
c) 21/3/2007 tarihli ve 5607 sayılı
Kaçakçılıkla Mücadele Kanununda tanımlanan kaçakçılık suçlarının,
ç) 4/12/2003 tarihli ve 5015 sayılı
Petrol Piyasası Kanununun Ek 5 inci maddesinde tanımlanan suçun,
d) 12/4/1991 tarihli ve 3713 sayılı
Terörle Mücadele Kanununun 8 inci maddesinde tanımlanan terörün finansmanı
suçunun,
Tüzel kişinin yararına olarak işlenmesi halinde, ayrıca bu tüzel
kişiye onbin Türk Lirasından iki milyon Türk Lirasına
kadar idarî para cezası verilir.
(2) Bu madde hükümlerine göre idari para cezasına karar vermeye,
birinci fıkrada sayılan suçlardan dolayı yargılama yapmakla görevli mahkeme
yetkilidir.”
BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
9’uncu maddeyi 10’uncu madde olarak okutuyorum:
MADDE 10- 10/10/1984 tarihli ve 3056
sayılı Başbakanlık Teşkilatı Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin
Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanunun 20 nci
maddesine aşağıdaki bent eklenmiştir.
"d) Avrupa Birliği ile imzalanan anlaşmalar çerçevesinde,
Yolsuzlukla Mücadele Koordinasyon Birimi olarak görev yapmak; bu kapsamda
inceleme, soruşturma, işbirliği ve gereken diğer bütün işlemleri yapmak ve
yaptırmak."
BAŞKAN – Madde üzerinde bir adet önerge vardır, önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 353 sıra sayılı “Türk Ceza Kanunu ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı”nın 10’uncu maddesinin
Kanun metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
M.
Akif Hamzaçebi
Trabzon
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Katılıyoruz.
BAŞKAN – Sayın Hükûmet?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) – Hükûmet
de katılıyor efendim.
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) – Gerekçe…
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Yolsuzlukla mücadele çok sayıda kurum ve kuruluşun yoğun işbirliği
ve koordinasyonunu gerektiren topyekûn bir mücadele alanıdır.
Bu nedenle hiçbir kuruluşun tek başına başarı sağlaması mümkün
değildir. Bu çevrede Başbakanlık Teftiş Kurulunun tek başına
bu işten sorumlu tutulması yerine bu konuyla ilgili tüm kamu kurum ve
kuruluşlarının kendilerinin görev, yetki ve deneyimlerine yaraşır bir şekilde
yolsuzlukla mücadelede katkıda bulunmalarını sağlamak ve kapsamlı bir
yolsuzlukla mücadele strateji belgesinin tamamlanmasından sonra yolsuzlukla
mücadele için ülkemiz açısından en uygun bir yapının kurulmasını temin etmek
amaçlanmıştır.
BAŞKAN – Komisyonun ve Hükûmetin
katıldığı ve gerekçesini dinlediğiniz önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Madde çıkarılmıştır.
Tasarıya yeni geçici madde ilavesine ilişkin üç önerge vardır.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Türk Ceza Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısına aşağıdaki geçici 1 inci maddenin eklenmesini
arz ve teklif ederiz.
|
Bekir Bozdağ |
Mustafa Elitaş |
Müfit Yetkin |
|
Yozgat |
Kayseri |
Şanlıurfa |
|
Yahya Doğan |
Mehmet Ceylan |
|
|
Gümüşhane |
Karabük |
|
Geçici Madde 1- Bu Kanunla, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun
3 üncü ve 250 nci maddesinde yapılan değişiklik
hükümleri, yürürlüğe girdiği tarihte devam etmekte olan soruşturma ve
kovuşturmalarda da uygulanır.
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Katılıyoruz
efendim.
BAŞKAN – Hükûmet?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) – Hükûmet
de katılıyor efendim.
BAŞKAN – Hükûmet de katılıyor.
Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Bu Kanunla, Ceza Muhakemesi Kanununun 3 üncü ve 250 nci maddesinde yapılan değişiklik hükümlerinin, Kanunun
yürürlüğe girdiği tarihte adlî ve askerî yargı yerlerinde devam etmekte olan
soruşturma ve kovuşturmalarda da uygulanacağı hükme bağlanmak suretiyle,
uygulamada herhangi bir tereddüdün yaşanmaması amacıyla bu değişiklik önergesi
verilmiştir.
BAŞKAN – Evet, yeni geçici maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Üç önerge var demiştim, bir önerge…
Sayın milletvekilleri, birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 01.12
ONUNCU OTURUM
Açılma Saati: 01.25
BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat
PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Yaşar TÜZÜN
(Bilecik), Fatma SALMAN KOTAN (Ağrı)
BAŞKAN – Saygıdeğer milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 110’uncu Birleşiminin Onuncu Oturumunu açıyorum.
353 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden
devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
10’uncu maddeyi okutuyorum:
MADDE 10- Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
11’inci maddeyi okutuyorum:
MADDE 11- Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Sayın Komisyonun bir redaksiyon talebi vardır, buyurun efendim.
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Değerli
Başkanım, önergenin kabulüyle oluşan yeni 6’ncı maddede, önergede bir özne
noksanlığı var. Gerçekten, üçüncü satırda “veya” ifadesinden,
edatından başlamak üzere “asker kişilerle iştirak halinde işlemesi durumunda”
ibaresinden sonra gelmek üzere “asker olmayan kişilerin” öznesinin konması
lazım. Bu bir redaksiyon noksanlığıdır. Komisyon çoğunluğumuz da vardır
ve metne bu şekilde, düzeltme prensipleri içerisinde, 85 veya diğer maddeler…
BAŞKAN – Yani yazım hatası mı var burada?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Yazım hatası
var, bu şekilde düzeltilmesi lazımdır. Uygulamada bir sorun doğmaması
bakımından bu sarahati arz ediyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Gerekli notlar alınmıştır.
Hükûmet, siz de mi bu
kanaattesiniz?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) – Katılıyoruz efendim.
BAŞKAN – Şimdi, tasarının tümünü oylarınıza sunacağım gerekli
düzeltmelerle birlikte.
Sayın milletvekilleri, bu düzeltmelerle birlikte tasarının tümünü
oylarınıza arz ediyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiş ve
kanunlaşmıştır, ülkemize hayırlar getirmesini diliyorum.
Hepinize teşekkür ediyorum.
Sayın milletvekilleri, 5’inci sıraya alınan, Türkiye Cumhuriyeti
ile Cezayir Demokratik Halk Cumhuriyeti Arasında Dostluk ve İşbirliği
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.
5.- Türkiye Cumhuriyeti ile
Cezayir Demokratik Halk Cumhuriyeti Arasında Dostluk ve İşbirliği Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu
Raporu (1/516) (S. Sayısı: 366) (x)
BAŞKAN – Komisyon? Burada.
Hükûmet? Burada.
Komisyon raporu 366 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının tümü üzerinde söz talebi yoktur.
Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
1’inci maddeyi okutuyorum:
TÜRKİYE CUMHURİYETİ İLE CEZAYİR
DEMOKRATİK HALK CUMHURİYETİ ARASINDA DOSTLUK VE İŞBİRLİĞİ ANLAŞMASININ
ONAYLANMASININ
UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN
TASARISI
MADDE 1- (1) 23 Mayıs 2006 tarihinde Cezayir’de imzalanan “Türkiye
Cumhuriyeti ile Cezayir Demokratik Halk Cumhuriyeti Arasında Dostluk ve
İşbirliği Anlaşması”nın onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
2’nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
3’üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3- (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Saygıdeğer milletvekilleri, tasarının tümü açık oylamaya tabidir.
Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Oylama için üç dakika süre veriyorum ve oylama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN – Sayın Milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti ile Cezayir
Demokratik Halk Cumhuriyeti Arasında Dostluk ve İşbirliği Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı açık oylama sonucu:
Kullanılan oy sayısı : 243
Kabul :
243 (x)
Böylece tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.
Anlaşmanın her iki ülkeye de hayırlar getirmesini diliyorum.
(x) 366 S. Sayılı
Basmayazı tutanağa eklidir.
Saygıdeğer milletvekilleri, 6’ncı sıraya alınan, Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş ve Yalova Milletvekili İlhan Evcin’in;
İş Kanunu, İşsizlik Sigortası Kanunu ve Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık
Sigortası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.
6.- Adalet ve Kalkınma Partisi
Grup Başkanvekili Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş
ve Yalova Milletvekili İlhan Evcin’in; İş Kanunu,
İşsizlik Sigortası Kanunu ve Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (2/476) (S. Sayısı: 415) (xx)
BAŞKAN – Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Komisyon raporu 415 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.
Teklifin tümü üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Ankara
Milletvekili Sayın Tekin Bingöl.
Sayın Bingöl, buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA TEKİN BİNGÖL (Ankara) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 415 sıra sayılı Kanun Teklifi üzerine Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına söz almış buluyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Türkiye’de istihdam ve işsizlik sorunu artarak devam etmektedir ve
maalesef bu sorun Türkiye’de öncelikli sorunların başında gelmektedir. Son
birkaç yıldır işsizlik giderek artmakta iken ekonomideki olumsuz gelişmeler
işsizliğin daha da artmasına yol açmaktadır. Bildiğiniz gibi her ay resmî
makamlarca Türkiye’deki işsiz sayısı açıklanmakta ve bu sayı yüzde 17’ler
düzeyine kadar çıkmaktadır ama bu rakamlar, Türkiye’deki gerçek işsiz sayısını
ortaya koymamaktadır. Resmî işsiz sayısının dışında, değişik grupların
oluşturduğu, mevsimlik işçilerin, eksik istihdamın, iş aramayanların ya da iş
aramaktan vazgeçenlerin oluşturduğu örtülü işsizler sayısı da en az resmî
işsizler sayısı boyutundadır. Dolayısıyla, her ikisini birlikte
değerlendirdiğimizde, Türkiye’de yaklaşık 6 milyon civarında işsizden bahsetmek
mümkündür.
Türkiye’de işsizlerin çok farklı birtakım özellikleri ortaya
çıkmaya başlamıştır. Bunlardan bir tanesi, artan işsizlerin önemli bir kısmını
gençler oluşturmakta yani Türkiye’deki işsizlik gençleşmektedir. Gençleşen
işsizlik, beraberinde bir başka sorunu da getirmektedir. Beş on yıl öncesine
kadar, Türkiye’de eğitim düzeyi düşük olanlar ya da hiç eğitimi olmayanlar
işsizlerin çok önemli bir kısmını oluştururken artık günümüzde bu ters yüz
olmuştur ve maalesef, Türkiye’de eğitim düzeyi yüksek olanların sayılarındaki
artışla birlikte işsizlerin de eğitim düzeyi yükselerek süregelmiştir.
Birleşmiş Milletler Kalkınma Grubunun yapmış olduğu “Türkiye’de
Gençlik” araştırması göstermektedir ki -ki bu araştırma 2008 yılında
yapılmıştır- Türkiye’de on beş-yirmi dört yaş grubunda 12 milyonluk bir nüfus
söz konusudur. Bu nüfusun 5 milyonu işsizdir ve maalesef, eğitimlerini
sonlandırmışlardır. Bu nüfus yoğunluğunun 1 milyonu iş aramaktadır ve yine çok
dramatik bir sonuç söz konusudur, bu nüfusun 300 bini genç yaşta iş aramaktan
vazgeçmiştir.
Değerli milletvekilleri, Türkiye’de her 3 gençten 1’i işsizdir ve
yine Türkiye’de maalesef son yıllarda işsizliği önleyecek, istihdamı artıracak
ciddi çalışmalar sergilenememektedir. Yapılan çalışmalarla sadece mevcut iş
yerleri ayakta tutulabilmekte, onlara çok basit birtakım destekler sağlanmakla
yetinilmektedir. Oysa Türkiye’de artarak devam eden işsizliği ortadan
kaldıracak ya da asgari düzeylere indirecek çok ciddi istihdam tedbirleri
maalesef alınamamaktadır.
(x) Açık oylama
kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.
(xx) 415 S. Sayılı Basmayazı
tutanağa eklidir.
Bugün görüşmekte olduğumuz bu kanun teklifi önemli birtakım
maddeler içermekle birlikte, 1’inci maddesi son derece ilginçtir değerli
milletvekilleri. Bu madde Türkiye’de âdeta modern köleliği hayata geçirmek
üzerine kurulmuştur. Bildiğiniz gibi, Türkiye’de yıllardır Güneydoğu illerinden
Karadeniz’e, Akdeniz’e, Ege illerine mevsimlik işçiler göç eder ve yıllardır o
işçileri pazarlayan bir grup söz konusudur. Şimdi maalesef bu
resmîleştirilmektedir.
Bu maddeyle Türkiye’de İŞKUR bir başka taşeron sistemi
geliştirmeye çalışmaktadır. Özel istihdam büroları oluşturulmakta, bu bürolar
aracılığıyla işsizlerin iş bulmalarının garanti altına alınacağı gibi bir
düşünce yaratılmaya çalışılmaktadır. Oysa bu madde kesinlikle yeni karanlık
ilişkilerin doğmasına yol açacaktır. Bu maddede amaç “kayıt dışını ortadan
kaldırmak” olarak gösterilmekle birlikte, maddenin özüne baktığımızda,
kesinlikle, özel istihdam büroları sadece ve sadece o büro sahiplerine maddi
olanak yaratmaktan öteye gidememektedir.
Bakınız değerli milletvekilleri, özel istihdam büroları geçici iş
gücü yaratmakla ve o iş kollarına istihdam olanakları yaratmakla yükümlü
kılınmaktadır. Ama özel istihdam büroları kesinlikle bu tür bir işlevi bu
maddeyle yerine getiremez. Oysa Türkiye’de İŞKUR zaten resmî anlamda işsizlerin
tespitini yapmakta, onların müracaatını organize etmekte ve o iş kolunda
çalışanları iş yerlerine yönlendirmektedir. Böyle bir kurum varken ve bu kurum
bu işlevi sonuna kadar üstlenmişken “özel istihdam büroları” adı altına
birilerine olanak tanımanın geçerli bir nedeni olamaz.
Özel istihdam bürolarının geçici işçi statüsünde alacakları
personeli yönlendirecekleri iş kolları, maalesef, az önce size bahsettiğim,
işsizliğin çok yoğunlaştığı… Çalışanların işlerini kaybettikleri için âdeta
yarı ücrete ya da herhangi bir sosyal güvenceye bağlı olmaksızın çalışmayı dahi
kabul edecekleri bir noktada oldukları da söz konusu olduğunda, maalesef, bu
özel istihdam büroları, bu çalışanları, çok daha cüzi ücretlerle ve o
bahsedilen kayıt dışını daha da körükleyerek çalıştırma noktasına
getireceklerdir. O nedenle, özel istihdam büroları modern köleliği Türkiye’de
hayata geçirecektir, özel istihdam büroları geçici işçi statüsündeki işçilerin
sayısını artıracaktır, özel istihdam büroları bu geçici işçi statüsünde
çalışacak olan işçilerin sürekli iş bulma olanaklarını da ortadan
kaldıracaktır. Bu tür özel istihdam büroları, bazı iş yeri sahiplerini geçici
işçi statüsünde çalıştırmaya sevk edecek, yönlendirecek ve maalesef, daha uzun
süreli, daha kalıcı ve daha nitelikli işçi oluşturmayı da ortadan
kaldıracaktır. O nedenle, geçici işçi statüsünde çalıştıracak olan özel
istihdam büroları mutlaka bu tasarıdan çıkarılmalıdır. Bahsettiğim gibi, bu
özel istihdam büroları amacı dışında iş görecektir ve maalesef, mafyavari ilişkiler hayata geçirilecektir. O büroları başka
ilişkiler içerisinde olanlar kuracaklar ve çaresizlik içerisindeki iş bulma
çabası içerisinde olan insanlar bu özel istihdam bürolarının kucağına itilmiş
olacaktır. Bu nedenle mutlaka, bu tasarıdaki 1’inci madde bu tasarıdan
çıkarılmalıdır diye düşünmekteyim.
Değerli milletvekilleri, Türkiye’de istihdamın mutlaka çok ciddi
bir şekilde, yaygın
bir şekilde hayata geçirilme zorunluluğu vardır. Aksi takdirde
özel istihdam bürolarıyla 6 milyona varan bu işsizlerin sorunu çözülemez.
Türkiye’de her yıl genç nüfus nedeniyle 800 bin civarında, çalışma nüfusuna
yeni işsiz ordusu katılmaktadır. Biz zaten var olan 6 milyon işsizimizi eritmek
yönünde bir çalışma sarf edemiyorken her yıl bu işsizler ordusuna 800 bin
civarında yeni, genç, eğitimli çalışma nüfusu kattığımızda inanın ne tür tedbir
alırsak alalım, biz bırakın o yıllık 800 bin artışı 6 milyon işsize dahi çözüm
önerileri ortaya koyamayacağız ve bu sayıyı hiçbir şekilde bu yöntemlerle
düşürmemiz söz konusu olamayacaktır ve her yıl 800 bin civarında genç işsizin
üzerine bir de işyerlerinin kapanması nedeniyle 100 bin, 150 bin civarında bir artışla âdeta yıllık 1
milyon işsiz yaratmış olacağız. Bu nedenle, ne yaparsak yapalım bu önermelerle,
bu çözüm önerileriyle bu işsiz sayısını düşürmemiz söz konusu olamaz değerli
milletvekilleri.
O nedenle, özel istihdam büroları yerine İŞKUR’u
daha çalışır bir hâle getirmek durumundayız. Bakınız size başka ciddi bir örnek
vermek istiyorum: Bildiğiniz gibi yasa gereği engellilerin çalışma olanakları
var. Maalesef Türkiye’de 40 bin engelliyle ilgili iş olanağı
varken resmî kayıtlarda 40 bine yakın engelli işçi için iş olanağı varken bu
olanaklar maalesef engelliler için kullandırılmamaktadır ve o 40 binlik
istihdam, engelli istihdamı boş bir şekilde kalmakta, Türkiye’de 80 bin
civarında engelli vatandaşımız da, gencimiz de iş için kapı kapı
dolaşmak zorunda kalmaktadırlar.
Biz önce, çıkarmış olduğumuz yasaların gereğini yerine
getirmeliyiz. Biz önce, o yasalarda öngörülen koşulları yerine getirip hiç
olmazsa şu anda mevcut olan istihdam olanaklarından bu vatandaşlarımızı,
engelli vatandaşlarımızı yararlandırmak yoluna gitmeliyiz. Bunlar boş kadrolar
olarak tutulurken şimdi özel istihdam bürolarıyla birilerine yeni iş olanakları
yaratılmaktadır.
Değerli milletvekilleri, bu anlayış sekter bir anlayıştır. Bu
anlayış bu kanun teklifinde olumlu olan maddeleri de olumsuz bir anlayışa doğru
yöneltmektedir. O nedenle, kanundaki 1’inci madde mutlaka tekliften çıkarılmak
durumundadır diyor, hepinize sevgiler, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bingöl.
Şahsı adına Mersin Milletvekili Mehmet Şandır.
Sayın Şandır, buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
öncelikle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Mustafa Elitaş ve Yalova
Milletvekili Sayın İlhan Evcin’in verdiği kanun
teklifinin tümü üzerinde şahsım adına konuşmak üzere söz almış bulunuyorum.
Değerli milletvekilleri, gecenin bu geç saatinde ülkemiz, sosyal
hayatımız açısından önemli bir kanunu görüşüyoruz, müzakereye açtık. Aslında çok önemli bir kanun. Yani bir değişiklikten çok iş
hayatıyla ilgili gerçekten olması gereken, yapılması gereken veya Hükûmetin aldığı tedbirlerin teşviki yönünde, paralelliği
yönünde çıkartılması gereken bir kanunu -bir teklif olarak Genel Kurula
getirildi, Meclise getirildi- çıkartmaya çalışıyoruz.
Tabii, bunun bir kanun tasarısı olarak gelmesi gerekirdi. Bu
konuda Sayın Başbakanın ifadeleri de bulunuyor. Bu konuda Sayın Başbakanın
yapmış olduğu açıklamada, özel istihdam bürolarının mesleki faaliyet olarak
geçici iş ilişkisi kurabilmesiyle ilgili kanunun çıkartılacağının beyanı var.
Yani bunun bir Hükûmet tasarısı olarak Meclise
gönderileceği yönünde Sayın Başbakanın beyanları var ama bu kanun, böyle, Meclisin
kapanmasının son saatinde, bir teklif olarak, milletvekili teklifi olarak
huzurumuza geliyor.
Kanunun içeriği eğer dikkatlice okunursa, çok temel konularda, İş
Kanunu’nda, İşsizlik Sigortası Kanunu’nda ve Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık
Sigortası Kanunu’nda köklü değişiklikler yapan bir kanun teklifi. Dolayısıyla
yeterince incelenmeden, yeterince müzakere edilmeden biraz sonra buradan
kanunlaşarak çıkacak.
Değerli milletvekilleri, bu kanun teklifinin 1’inci maddesine
çalışma hayatının vazgeçilmez unsurları olan işçi sendikalarının çok endişeyle
baktıkları bir tepkileri, bir karşı duruşları var. Daha çok bunu dile getirmek,
bu noktada Hükûmetin, bu noktada Meclisin dikkatini
çekmek maksadıyla söz aldım.
Şimdi, öncelikle şuna itiraz ediyor işçi sendikaları, üç tane
büyük işçi sendikası konfederasyonu şuna itiraz ediyorlar, diyorlar ki: “Biz,
zaten, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığında yapılan üçlü danışma kurulunda
bunu konuşuyorduk. Bu konuşmalar tamamlanmadan bir duyduk ki bir teklif olarak
kanun Meclise gelmiş, Komisyonda görüşülmüş, rapora bağlanmış, Genel Kurula
indirilmiş. Bu konuda bizim hiç istişaremiz, hiç fikrimiz alınmadı. Hani Hükûmetin doğru bir tercihle öngördüğü çalışma hayatının
taraflarının ortak akıl üretmek konusundaki kararını Hükûmet
bizatihi bu kanun teklifiyle ortadan kaldırdı. Bu kanuna bizim görüşümüz
alınmadı, bizim katkımız alınmadı. Bize rağmen bir kanun çıkartılıyor.” Çalışma
hayatı, iş barışı açısından bu kanunun çok önemli bir eksikliği bu.
Bir başka husus, yine iş hayatı için önemli olan yeni bir unsur,
yeni bir husus getiriliyor. Getirilen husus özel istihdam
büroları. Bu özel istihdam bürolarının tanzim edeceği geçici iş ilişkisi. Değerli
milletvekilleri, yine işçi sendikalarının ifadesiyle söylüyorum, böylelikle
işçi simsarlığına yol açacak yeni bir yapılanma oluşuyor. İşçilerin geçici iş
ilişkisi içerisinde bir fabrikadan bir başka fabrikaya kiralanmasını,
taşınmasını, özel iş kurumundan yetki alınarak kurulmuş özel bürolara
devredilmiş olmasını, iş hayatımız, özellikle sendikal örgütlenme açısından, iş
barışı açısından tehlikeli bir gelişme olarak değerlendiriyor. Bunu dikkate
almamız lazım. Evet, özel istihdam büroları Avrupa’nın birçok ülkesinde, hatta
Avrupa Birliğinin genel kararı ve kabulü doğrultusunda hem hukukileştirilen hem
de yapıları kurulan yeni bir unsur. Ancak, buna ait altyapı,
hukuki altyapı kurulmadan böyle bir kanunla bunun kurulmuş olması, bunun
hukukileştirilmesi, öncelikle, sendikal hayatı, örgütlenmeyi, işçi
örgütlenmesini çok sıkıntıya sokacağı yönünde sendikaların çok yoğun bir
endişesi bulunmakta, bunun konuşulduğu, istişare edildiği bir ortamda,
fikirleri alınmadan bu kanunun Meclise getirilmesini bir güvensizlik unsuru
olarak, Hükûmetin kendilerine verdiği sözde
durmayışının ifadesi olarak değerlendirmeleri önemli bir husus.
Bir başka husus, gerçekten, istihdam sorunu, bugün toplumun ve
Türkiye'nin hükûmetiyle, devletiyle çok önemli bir
sorun olan istihdam sorununa kalıcı, köklü bir çözüm üretilmesi gerekirken,
özel istihdam büroları vasıtasıyla işçilerin alınıp satılır bir meta hâline
dönüştürülmesi, gerçekten, sosyal barışı, iş barışını, çalışma barışını tehdit
edecek, sıkıntıya sokacak bir gelişme. Yeterince tartışılmadan, yeterince
altyapısı kurulmadan, hazırlanmadan, iş hayatımıza, İş Kanunu’muza
böyle bir müessesenin kazandırılmış olmasını ve bunun yeni bir unsur olarak iş
hayatına sokulmuş olmasını iş hayatının bir kesimi olarak sendikalar tehlikeli
bulmakta, yanlış bulmakta ve tepkiyle karşılamaktalar. Bunu Parlamentomuzun,
Genel Kurulumuzun da dikkate alması gerektiği kanaatindeyiz. Bu sebeple bu
kanun teklifinin 1’inci maddesinde İş Kanunu’nun 7’nci maddesine ilave edilen
(a) bendindeki düzenlemenin doğru olmadığı kanaatindeyiz. İş hayatımıza,
çalışma hayatımıza, özellikle işçilerimize ve sendikal hayatımıza fayda
getirmeyeceği kanaatindeyiz.
Yeniden ele alınıp düzenlenmesi mümkün mü? Bu konuyu, teklif
sahipleri konuşmayı bile dinlemediklerine göre çok düşündüklerini
zannetmiyorum. Hükûmetin, Sayın Bakanın bu konuda bir
katkısı olur mu? Özellikle sendikaların, işçi sendikalarının bu noktadaki
endişelerini giderici bir tedbir geliştirebilirler mi, bir açıklamada
bulunabilirler mi? Bunu bilmiyorum ama bilsinler ki işçi sendikaları bu kanunun
1’inci maddesindeki düzenlemeyi kendi iş barışı açısından sendikal haklarına
bir tehdit olarak görmekteler, endişeyle karşılamaktalar. Siz tabii, bir
düzenleme yaparken ülkenin iş hayatına katkı vermeyi düşünmüş olabilirsiniz ama
bu konunun önemli bir tarafı olan işçi sendikaları bunun yanlış olduğunu düşünüyorlar.
Biz, Milliyetçi Hareket Partisi olarak işçilerimizin ve onların
örgütlü gücünün bu konudaki hassasiyetine saygı duyulması gerektiğini
düşünüyor, biz kendimiz de saygı duyuyor, bunun dikkate alınmasını sizlerden
talep ediyor, bu duygularla hepinize saygılar sunuyorum.
Teşekkür ediyorum. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Şandır.
Şahsı adına İzmir Milletvekili Harun Öztürk.
Buyurun Sayın Öztürk.
HARUN ÖZTÜRK (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
şahsım ve Demokratik Sol Parti adına yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Görüşmekte olduğumuz kanun teklifiyle İş Kanunu’nda önemli bir
değişiklik yapılmaktadır. İş Kanunu’muza esnek
çalışma yöntemlerinden biri olarak daha önce girmiş olan geçici iş ilişkisine ek
olarak yeni bir geçici iş ilişkisi daha düzenlenmektedir.
Değerli milletvekilleri, İş Kanunu’nda yapılan değişikliklerin
sosyal barışın korunması açısından sosyal tarafların mutabakatı alınarak
yapılması arzu edilen bir durumdur. Bir kere, İş Kanunu’ndaki değişiklik Hükûmet tasarısı olarak Türkiye Büyük Millet Meclisine
sunulmamıştır. Öncelikle bu kadar önemli bir konunun kanun teklifi şeklinde
değil de kanun tasarısı olarak Türkiye Büyük Millet Meclisine sunulması uygun
olurdu. Hükûmetin, bu konuda işçi sendikalarının
mutabakatını alamayacağını bildiği için kanun tasarısı hazırlamak yerine
işverenlerin isteği doğrultusunda milletvekillerine kanun teklifi verdirdiği
anlaşılmaktadır. Böylece işçilerin tepkisinin doğrudan Hükûmete
yönelmesi önlenmeye çalışılmaktadır. Teklif, Türkiye Büyük Millet Meclisi
tatile girmeden, sosyal tarafların muvafakati alınmadan ve kamuoyunda yeterince
tartışılmadan yasalaştırılmak istenmektedir.
Değerli milletvekilleri, teklifin gerekçesi ne olabilir diye
düşünmeliyiz. Görünürdeki gerekçe, özel istihdam büroları aracılığıyla istihdam
düzeyinin artırılması olarak açıklanmaktadır. Amaç, işsizliğin önlenmesi ve
istihdamın artırılması olarak ifade edilince muhalefetin direncini kırmak da
daha kolay olabiliyor. Sırf bu nedenle grubu olan bazı partilerin muhalefet
şerhi yazmaktan vazgeçmiş olabilecekleri değerlendirilmektedir. Amaç istihdamı
artırmak ise özel istihdam bürolarının iş ve işçi bulmaya aracılık etme
yetkileri zaten mevcut. Bu işlevi yerine getirmelerine de hiçbir engel bulunmamaktadır.
Ancak bu yetmiyor ki, özel istihdam bürolarına ilave olarak geçici iş ilişkisi
kurma yetkisi verilmektedir.
İş Kanunu’na bakıyoruz, geçici iş ilişkisi kurma yetkisi genel
olarak düzenlenmiştir. İçlerine tam olarak sinmese de sendika temsilcileri de
bu düzenlemeyi kabullenmiş görünmektedirler. İş Kanunu’nda geçici iş ilişkisi
düzenlendiği hâlde teklif ile özel istihdam bürolarına ayrı bir geçici iş
ilişkisi kurma yetkisi verilmesinde niçin bu kadar ısrar edilmektedir? Bu
sorunun cevabını bulmak için İş Kanunu’nda mevcut geçici iş ilişkisinin
koşullarının ne olduğuna bakmak gerekir. O koşullar bazı ihtiyaçları
karşılayamamış olacak ki bu teklifin verilmesine ihtiyaç duyulmuştur.
Değerli milletvekilleri, İş Kanunu’nun 7’nci maddesine göre
işveren bir işçiyi yazılı rızasını almak koşuluyla holding bünyesi içinde veya
aynı şirketler topluluğuna bağlı başka bir işyerinde veya yapmakta olduğu işe
benzer işlerde çalıştırılması koşuluyla başka bir işverene iş görme edimini
yerine getirmek üzere geçici olarak devrettiğinde geçici iş ilişkisi kurulmuş
olmaktadır. Bu geçici iş ilişkisinde işçinin
asıl işverenle yaptığı iş sözleşmesi yürürlükte kalmaya devam etmektedir. İşçi
asıl işverenle yaptığı iş sözleşmesinde taahhüt ettiği işi asıl işverenin iş
yerinde değil, devralan işverenin iş yerinde yerine getirmektedir. Kendisiyle
geçici iş ilişkisi kurulan işveren, işçinin kendisinde çalıştığı sürede
ödenmeyen ücretinden ve sosyal sigorta primlerinden asıl işverenle birlikte
sorumlu tutulmaktadır.
İş Kanunu’na eklenmek istenen mesleki anlamda geçici iş ilişkisine
baktığımızda, işçinin devrinde her iki işveren yanında benzer iş yapılması
koşulunun aranmadığını görmekteyiz. Adında “mesleki” ibaresinin yer alması,
meslek sahibi kalifiye işçilerin bu düzenlemeye konu olacağı gibi bir izlenim
vermekteyse de tasarıda buna ilişkin herhangi bir hüküm bulunmamaktadır.
Teklif ile iş ve işçi bulmaya aracılık eden özel istihdam bürosu
asıl işveren sayılmaktadır. Bu işverenler işçiyle süreli iş sözleşmesi
yapmaktadır. Bu iş ilişkisinde özel istihdam bürosunun bu işçilere
yaptıracakları bir iş bulunmamaktadır. Düzenlemeyle, özel istihdam bürosuna,
işçinin kendisine karşı olan sanal iş görme borcunu geçici süre için bir başka
işverene devretme hakkı verilmektedir. Bize göre, özel istihdam bürosu ile işçi
arasında kurulacağı ifade edilen bu sözleşme iş sözleşmesi olamaz ve bu
sözleşmeye dayanılarak geçici iş ilişkisi kurulamaz.
Teklifte öngörülen geçici iş ilişkisinde süreli iş sözleşmesinin
geçerli olacağının belirlenmiş olmasında, kıdem tazminatına hak kazanıp
kazanamama gibi unsurlar etkili olmuş olabilir. İşverenlerin kıdem tazminatı
yükü dikkate alınarak bu teklifin getirilmiş olma ihtimali çalışma barışının
tehlikeye girmesi açısından son derece önemlidir. Mevcut mevzuata göre iş ve
işçi bulmaya aracılık etme yetkisi zaten var olan özel istihdam bürosuna,
ayrıca geçici iş ilişkisi kurma yetkisi verilmesinde ısrar edilmesi bizim bu
endişelerimizin haklılığını ortaya koymaktadır. İşçinin devrinde
kararlaştırılan süre bittiğinde asıl işveren olan özel istihdam bürosuna
dönecek olan işçinin burada göreceği bir iş yoktur. Yeni bir işverene
devredilene kadar özel istihdam bürosuyla iş sözleşmesi ilişkisi bir iş görme
edimi olmaksızın sanal olarak devam edecektir. Bu sürede kendisine bir ücret
ödenip ödenmeyeceği açık değildir. Süreli iş sözleşmeleri için öngörülen
süreler uzun tutulmak suretiyle işçiler için özel istihdam büroları iş bulana
kadar beklenilen bir havuz, iş arayanların beklediği modern işsizler kahvesi
konumuna dönüşebilir.
Değerli milletvekilleri, özel istihdam bürosu iş ve işçi bulmaya
aracılık ederken vasıfsız işçiden ücret almamaları esastır. Bu düzenlemede
mesleki anlamda geçici iş ilişkisinden söz edildiği gerekçe gösterilerek iş
arayanlardan ücret talep edilip edilmeyeceği de açık değildir. Geçici iş
ilişkisinin aynı iş için on sekiz ayı geçemeyeceği, geçtiği takdirde devredilen
işveren ile işçi arasında belirsiz süreli iş ilişkisinin kurulmuş olacağı hükme
bağlanmaktadır. Ancak bu ilişkinin geçici iş ilişkisinin kurulduğu tarihten
itibaren mi yoksa on sekiz aylık sürenin bitiminden itibaren mi kurulacağı da
tasarıda açık değildir. Oysa mevcut 7’nci maddede bu konuda açık bir düzenleme
vardır. Geçici iş ilişkisi ile devredilen işçinin çalıştığı iş yerinde grev ve
lokavt uygulaması varsa ve işçi özel istihdam bürosu tarafından başka bir
geçici işe de gönderilememişse asgari ücretten az olmamak üzere sözleşme
ücretinin yarısının ödenmesi zorunluluğu getirilmektedir. Bu sözleşme ücreti
özel istihdam bürosuyla yapılan sözleşme ücreti ise niçin yarısı ödenmektedir?
İşçinin geçici iş ilişkisiyle devredildiği işverenin ödediği bir ücretten söz
ediliyor ise bu durum, işçinin bu işverenle de bir sözleşme yaptığı anlamına
gelmemekte midir? Bütün bu hususların, işçilerin hak kaybına uğramamaları için
açık bir şekilde düzenlenmesi gerekir.
Özürlü ve eski hükümlü çalıştırma yükümlülüğünün hesabında, geçici
iş ilişkisiyle çalıştırılanlar işyerinde çalışan işçi sayısına niçin dâhil
edilmemektedir? Bu hüküm, işverenleri geçici iş ilişkisiyle işçi çalıştırmaya
itmiş olmayacak mı?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun Sayın Öztürk,
konuşmanızı tamamlayınız.
HARUN ÖZTÜRK (Devamla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Özetle, işçi ve işveren arasında kurulması gereken hassas dengenin
gözetilerek işçinin korunması, koşulları ve sınırları yasayla iyi çizilerek
istihdam ve verimliliği artırmak, rekabet koşullarını iyileştirmek üzere esnek
çalışma yöntemlerinin hayata geçirilmesi iş hukukunun amaçları arasında yer almaktadır.
Yürürlükteki İş Kanunu bu anlamda öngördüğü iş güvencesi, belirli süreli ve
kısmi süreli iş sözleşmeleri, geçici iş ilişkisi, asıl işveren - alt işveren
uygulaması, çağrı üzerine çalışma, evde çalışma, tele çalışma, çalışma
sürelerinin denkleştirilmesi, telafi çalışmaları, kısa çalışma gibi
uygulamalarla yeterince esnek bir yapıya kavuşturulmuştur.
Yukarıda açıklanan gerekçelerle, geçici iş ilişkisinin sınırsız
bir şekilde uygulanmasına yol açacak olması nedeniyle, iş hukukunun, işçinin
korunması amacıyla bağdaşmayan, işçi ve işveren arasında kurulmaya çalışılan
hassas dengeyi, dolayısıyla da çalışma barışını bozacak olan 7/A maddesinin
teklif metninden çıkarılmasının yerinde olacağı düşüncesiyle yüce heyetinizi
saygıyla selamlarım.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Öztürk.
Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
1’inci maddeyi okutuyorum:
İŞ KANUNU, İŞSİZLİK SİGORTASI
KANUNU VE SOSYAL SİGORTALAR VE
GENEL SAĞLIK SİGORTASI KANUNUNDA
DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA
DAİR KANUN TEKLİFİ
MADDE 1 - 22/5/2003 tarihli ve 4857
sayılı İş Kanununun 7 nci maddesinden sonra gelmek
üzere aşağıdaki “7/A” maddesi eklenmiştir.
“Mesleki anlamda geçici iş ilişkisi
MADDE 7/A- Mesleki anlamda geçici iş ilişkisi; özel istihdam
bürosu işvereninin iş sözleşmesine dayanarak istihdam edeceği işçisinden olan
iş görme borcunu talep hakkını geçici süre ile bir başka işverene devrini ifade
eder ve Türkiye İş Kurumu tarafından izin verilmiş özel istihdam büroları
tarafından yerine getirilir.
Özel istihdam büroları devredeceği işçi ile iş sözleşmesini,
işçinin devredileceği işverenle geçici iş ilişkisi sözleşmesini yazılı olarak
yapmak zorundadır. Bu sözleşmelerde yer alması gereken hususlar Türkiye İş
Kurumunca çıkarılacak yönetmelikle düzenlenir.
Geçici iş ilişkisi sözleşmesine dayalı olarak çalıştırılan işçi
sayısı, işyerinde çalıştırılan işçi sayısının dörtte birini geçemez. Bu
kapsamda çalıştırılacak işçi sayısının tespitinde kısmi süreli iş sözleşmesine
göre çalışanlar, çalışma süreleri dikkate alınarak tam süreli çalışmaya
dönüştürülür.
Aynı işçi için, aynı işverenle yapılacak geçici iş ilişkisi
sözleşmelerinin toplam süresi on sekiz ayı geçemez. Bu süreyi geçen çalıştırma,
geçici iş ilişkisi sözleşmesinin yazılı olarak yapılmaması veya sözleşmede
belirtilen sürenin dolmasına rağmen devam eden çalıştırma durumlarında,
devredilen işverenle işçi arasında belirsiz süreli iş sözleşmesi kurulmuş olur.
Özel istihdam bürolarının bu faaliyet için istihdam edecekleri
işçilerle yapacakları belirli süreli iş sözleşmeleri, esaslı nedene dayalı
zincirleme iş sözleşmesi niteliğini taşırlar.
Devredilen işyerinde grev ve lokavt olması ve özel istihdam
bürosunun işçiyi bu süre içerisinde başka bir işyerinde istihdam edememesi
halinde, işçinin asgari ücretten az olmamak üzere sözleşmede belirtilen
ücretinin yarısını ödemek zorundadır.
Geçici iş ilişkisi sözleşmesine dayalı olarak çalıştırılan
işçiler, 30 uncu maddenin uygulanmasında işçi sayısına dahil
edilmez.
Mesleki anlamda geçici iş ilişkisinde, bu madde hükümleri ile 7 nci maddenin ikinci fıkrası hariç diğer hükümleri
uygulanır.
21/4/2005 tarihli ve 5335
sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanunun 30 uncu maddesinin ikinci fıkrası kapsamına giren kurum ve kuruluşlara
ait işyerlerinde bu madde hükümleri uygulanmaz.”
BAŞKAN – Madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürk.
Sayın Öztürk, buyurun efendim. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; işçileri tamamen köleleştirmeye yönelik bu tasarı üzerinde
Cumhuriyet Halk Partisi adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, görüşülmekte olan bu tasarıyla amaçlanan,
özel istihdam büroları kurulacak, özel istihdam büroları geçici iş ilişkisi
çerçevesinde işçi istihdam edecek ve bu istihdam ettiği işçileri başka
işverenlere devredecek. Bu durum işçinin sosyal güvencesini, işçinin sendikal
örgütlenme güvencesini zayıflatan, sosyal hakları ve kıdem tazminatı gibi
haklarını belirsiz hâle getiren, iş hukukunun temel tanımlarını, temel
kavramlarını, temel ilkelerini, hizmet akdinin niteliğini tartışmalı hâle
getiren, iş hukukunun işçiyi korumaya yönelik temel ilkesini dinamitleyen bir
yasa tasarısıdır.
Geçici işçi ilişkisi 4857 sayılı İş Kanunu’na 7’nci maddeyle
girmişti. Ancak orada birtakım koşullar getirilmişti. Bu koşullardan en
önemlisi işçinin rızası ve işçinin aynı holdingin değişik iş yerlerinde veya
şirketlerinde veya benzer işlerde çalıştırma ilişkisiydi. Bu bile esnek
istihdam politikalarında yeterli bir verim sağlayamamıştır. Şimdi bununla da
yetinilmemiş, tamamen işverenlerin çıkarlarını korumaya yönelik bu tasarı
getirilmiştir.
Değerli milletvekilleri, bu tasarı kapitalizmin, krizin faturasını
emekçinin, işçinin, yoksulun, köylünün, fakir fukaranın, gurebanın
sırtına yükleyerek aşmaya çalıştığının, AKP Hükûmetinin
işçiden, köylüden, yoksuldan yana olmadığının çok somut bir göstergesidir. Bu
yasayla “özel istihdam büroları” adı altında modern köle kahveleri kuruluyor.
Hatırlar mısınız? Tarımda köylerden amele toplarlar. Bunlara. “dayıbaşı” denir. Dayıbaşı, amele
başına para alır tarla sahiplerinden. Örneğin, amele 10 lira yevmiyeyle çalışıyorsa onu 12 liraya pazarlar. İşte bu,
bunun tipik bir uygulamasıdır.
Şimdi, İş Kanunu’nun en temel niteliği hizmet akdidir. Hizmet
akdinin nitelikleri vardır, unsurları vardır, yani bir akdin hizmet akdi olup
olmamasını belirleyen temel unsurlar vardır. İşte bu tasarı bunu da yok ediyor.
Hizmet akdinin konusu vardır. İşçinin hangi edimi göreceği, işçinin çalışma
koşullarının ne olacağı, buna karşılık işverenin ne ücret vereceği hizmet
akdinin olmazsa olmaz unsurlarıdır. Böyle bir tasarı bunu yok ediyor. İş gücü
piyasasının kurallarını darmadağın ediyor bu tasarı, İş Kanunu’nu temelinden
kaldırıyor.
Değerli arkadaşlarım, bu tasarı aynı zamanda Anayasa’nın 48’inci
maddesine açıkça aykırıdır. Çünkü Anayasa’nın 48’inci maddesi çalışma ve
sözleşme hürriyetini düzenlemiştir. Herkes dilediği alanda çalışma ve sözleşme
hürriyetlerine sahiptir, özel teşebbüsler kurma serbestisi
vardır. Burada işçinin kendi rızası olmadığı hâlde bile bu işçinin bilmediği,
ne yapacağını bilmediği bir işte çalıştırılma zorunluluğu vardır.
Yine Anayasa’mızın 49’uncu maddesi, çalışmayı hem bir hak hem bir
ödev olarak tanımlamıştır. Dolayısıyla, burada hizmet akdi kurulan bir işveren
bu işçinin hizmet görme borcunu talep etme hakkını başka bir işverene devrediyor.
Değerli milletvekilleri, bu tasarı mevcut İş Kanunu’muzun
7’nci maddesinde tanımlanan geçici iş ilişkisini sınırlayan koşullardan birisi
olan “benzer işlerde çalıştırma” koşulunu aşmaya, dolanmaya da yönelik bir
tasarıdır. Bu, işçi sendikalarını çökertmeye yönelik bir tasarıdır, işçiyi
çökertmeye yönelik bir
tasarıdır.
Şimdi, esnek istihdam politikalarının, esnek istihdam
uygulamalarının en tipik örneği taşeron uygulamalarıdır. Bu taşeron
uygulamalarının istihdamı artırdığını gösteren bugüne kadar somut belge, bilgi
var mı Sayın Bakan elinizde? Bunun bir tek, bilimsel olarak bir tek somut
olgusu yok. Aksine, bu ülkedeki taşeron uygulamaları işçi sağlığı ve iş
güvenliği konusunda temel tehlikeler yaratmış ve iş kazalarının artmasına neden
olmuştur, işçi haklarının budanmasının aracı olmuştur; asıl, işverenlerin
yasaların kendisine yüklediği yükümlülükleri yerine getirmemek için başvurduğu
hileli yollardan birisi olmuştur, işçiler alın terlerinin karşılıklarını bile
alamaz olmuşlardır.
Şimdi, bu tasarıda bir büro var. İşçi bu özel istihdam bürosuyla
yani modern köle kahvesinin sahibiyle bir hizmet akdi yapacak. Bu hizmet
akdinin konusu belli değil yani bu işçi ne iş yapacağını bilmiyor. Bu modern
köle kahvesinin sahibi başka bir işverenle onun adına bir hizmet akdi yapacak.
Belli bir müddet çalışacak, başka bir işverenle başka bir hizmet akdi
yapılacak. Peki, bu işçinin İş Kanunu’ndan doğan o temel hakları tartışmalı
hâle gelmeyecek mi? Kim ödeyecek? Örneğin, bu işçi bu işyerinde çalışması
bittikten sonra, bu özel istihdam bürosuna döndükten sonra, iş bulamadığı
sürede bu ücretleri kim ödeyecek? Sonra, hepimiz biliyoruz ki hem taşeronların
hem de bu özel istihdam bürosu gibi büroların ekonomik gücü yoktur.
Değerli milletvekilleri, iş hukuku işçiyi korumaya yönelik bir
hukuktur. İş hukuku sosyal devlet ilkesinin egemen olduğu dönemde çıkmış,
sosyal devlet olmanın gerektirdiği bir hukuktur. İş hukuku kısaca işçinin
hukukudur çünkü ekonomik ve iktisadi olarak güç sahibi olan sermaye karşısında
alın terini satarak, iş gücünü satarak geçinen, hiçbir gücü olmayan işçilerin
korunmaya ihtiyacı olduğundan dolayı bu kanun çıkmıştır. Devlet kendi koruması
altına aldığı insanları korumak durumundadır. Bunu, sermaye istedi diye onların
insafına terk edemez.
Tekirdağ Milletvekilimiz Ahmet Faik Öztrak
burada “Sayın Başbakan ve AKP yöneticileri ekonomik krizin olduğunu kabul
etmiyorlar ama…” dedi. Hayır, öyle değil, AKP ve Başbakan işine geldiği zaman
ekonomik krizi kabul ediyor, işine gelmediği zaman kabul etmiyor. İşçilerin
üzerine, köylülerin üzerine, esnafın üzerine, kısacası alın teriyle, emeğiyle
geçinen insanların üzerine bir yük yüklenme zamanı geldiği zaman, hemen ülkenin
krizde olduğunu hatırlıyor AKP’nin yöneticileri, “Kriz vardır.” diyorlar,
“Ekonomi sıkıntıdadır, ekonomi dardadır.” diyorlar.
Değerli arkadaşlarım, bu ekonomik krizi işçiler çıkarmamıştır, bu
ekonomik krizi köylüler çıkarmamıştır. Ekonomik krizi kim çıkardıysa faturayı
da onlar ödemek zorundadırlar. İşçilerin iş sağlığı ve güvencesinden, işçilerin
ücretlerinden, işçilerin çalışma koşullarından kısarak tasarruf etmeye çalışan
işverenler kendi özel yaşamlarındaki harcadıkları lüks harcamalardan kısıntı
yaparak ekonomiye katkı yapsınlar. Bugün Türkiye’de işverenlerin yaşama
düzeylerinde hiçbir gerileme yoktur ama işçilerin, köylülerin…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) - …emekçilerin yaşam düzeyi her geçen
gün düşmüştür. Artık onlar insanca yaşayabilmenin hayalini kurar hâle
gelmişlerdir. Dolayısıyla kapitalist sistemin çıkardığı, sermayenin çıkardığı
ve uluslararası sermayeyle bütünleşen bu krizin faturasını bu krizde hiçbir
günahı olmayan insanların üzerine yıkmak, onlara ödetmek ayıptır, günahtır.
Dolayısıyla bu maddenin derhâl çekilmesi gerekiyor.
Bu madde sendikaları da yok etmeye yönelik bir maddedir. Güçlü
demokrasiler ancak güçlü sendikalarla ayakta kalabilir. Bir ülkenin
sendikaları, sivil toplum örgütleri güçlü değilse demokrasi güçlü olamaz.
Darbeye karşı olanlar özellikle işçi haklarına böyle yasalarla
darbe yapılmasına da karşı çıkmak zorundadırlar. Darbe sadece başka şeylerde
olmaz, buralarda da darbe olur değerli arkadaşlarım. Bu, işçi haklarına,
sendikalara, emeğe yapılmış darbedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) - Bu nedenle bu 1’nci maddenin
çıkarılmasını talep ediyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Harun Bey, şahsınız adına konuşacak mısınız, önergede mi
konuşacaksınız? Önerge üzerinde konuşacaksınız.
Madde üzerinde üç adet önerge vardır.
Önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 415 sıra sayılı Kanun Teklifinin çerçeve 1 inci
maddesi ile 22/5/2003 tarihli ve 4857 sayılı İş
Kanununa eklenen 7/A maddesinin 1 inci fıkrasının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Mustafa Elitaş |
Asım Aykan |
Cumhur Ünal |
|
Kayseri |
Trabzon |
Karabük |
|
Recai Berber |
Suat Kılıç |
|
|
Manisa |
Samsun |
|
“Mesleki anlamda geçici iş ilişkisi; özel istihdam bürosunun,
geçici işgücü talebini karşılamak amacıyla iş sözleşmesi düzenlediği işçisini,
iş görme edimini yerine getirmek üzere ücret karşılığında bir başka işverene
devrini ifade eder ve bu faaliyet Türkiye İş Kurumu tarafından izin verilmiş
özel istihdam büroları tarafından yerine getirilir.”
TBMM Başkanlığına
415 sıra sayılı Kanun Teklifinin çerçeve 1 inci maddesinin teklif
metninden çıkarılmasını ve diğer maddelerin buna göre teselsül ettirilmesini
arz ve teklif ederiz.
|
Harun Öztürk |
Mustafa Vural |
|
İzmir |
Adana |
TBMM Başkanlığına
Görüşülmekte olan 415 sıra sayılı yasa tasarısının 1. maddesinin bu
metinden çıkarılmasını arz ederiz.
|
Ferit Mevlüt Aslanoğlu |
Ali Rıza Öztürk |
Turgut Dibek |
|
Malatya |
Mersin |
Kırklareli |
|
Tekin Bingöl |
Ali Oksal |
|
|
Ankara |
Mersin |
|
BAŞKAN – Son iki önerge aynı mahiyettedir, birlikte işleme
alıyorum.
Sayın Komisyon önergelere katılıyor musunuz?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET YÜKSEL (Denizli) –
Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet?
DEVLET BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Sayın Öztürk, konuşacak mısınız
efendim?
HARUN ÖZTÜRK (İzmir) – Gerekçeyi okutun.
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
İş Kanununda mevcut geçici iş ilişkisi varken, sınırları yasayla
açık olarak belirlenmeden, işçilerin aleyhine sonuçlar doğuracak biçimde yeni
bir geçici iş ilişkisi kurulması uygun görülmediğinden işbu değişiklik önergesi
verilmiştir.
BAŞKAN – Sayın Okay, diğer önergenin
gerekçesini mi okutayım?
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) – Evet.
BAŞKAN - Buyurun.
Gerekçe:
İş hukuku ve işçi haklarına aykırılığı nedeniyle.
BAŞKAN – Evet, gerekçelerini dinlediğiniz önergeleri oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önergeler kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 415 sıra sayılı Kanun Teklifinin çerçeve 1 inci
maddesi ile 22/5/2003 tarihli ve 4857 sayılı İş
Kanununa eklenen 7/A maddesinin 1 inci fıkrasının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mustafa
Elitaş (Kayseri) ve arkadaşları
“Mesleki anlamda geçici iş ilişkisi; özel istihdam bürosunun,
geçici işgücü talebini karşılamak amacıyla iş sözleşmesi düzenlediği işçisini,
iş görme edimini yerine getirmek üzere ücret karşılığında bir başka işverene
devrini ifade eder ve bu faaliyet Türkiye İş Kurumu tarafından izin verilmiş
özel istihdam büroları tarafından yerine getirilir.”
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET YÜKSEL (Denizli) – Takdire
bırakıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet?
DEVLET BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Mesleki anlamda geçici iş ilişkisinin tanımının netleştirilmesi
amacıyla maddede düzenlemeye gidilmiştir.
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.
Sayın Komisyonun bir düzeltme talebi vardır.
Buyurun.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET YÜKSEL (Denizli) – 1’inci
maddenin altıncı fıkrasında bir yazım hatası var. Burada “istihdam edememesi
halinde,” ibaresinden sonra “özel istihdam bürosu” ibaresinin eklenerek redaksiyona
tabi tutulması gerekmektedir.
BAŞKAN – Teşekkür ederim. Gerekli not alınmıştır.
Maddeyi kabul edilen önerge doğrultusunda oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Madde 2’yi okutuyorum:
MADDE 2- 25/8/1999 tarihli ve 4447 sayılı
İşsizlik Sigortası Kanununun 50 nci maddesinin mülga
beşinci fıkrası aşağıdaki şekilde yeniden düzenlenmiştir.
“İşsizlik ödeneği alanların; işe alındığı tarihten önceki
aydan başlayarak işe alan işyerine ait son altı aylık dönemde, prim ve hizmet
belgelerinde bildirilen ortalama sigortalı sayısına ilave olarak işe alınması
kaydıyla, 5510 sayılı Kanunun 81 inci maddesinde sayılan ve 82 nci maddesi uyarınca belirlenen prime esas kazanç alt
sınırı üzerinden hesaplanan kısa vadeli sigorta primi tutarının yüzde biri
olmak üzere işçi ve işveren payı sigorta primleri ile genel sağlık sigortası
primi, kalan işsizlik ödeneği süresince Fondan karşılanır. Bu süre başlangıçta belirlenen toplam hak sahipliği süresinden
düşülür. Söz konusu primlerin İşsizlik Sigortası Fonundan
karşılanabilmesi için işverenlerin çalıştırdıkları sigortalılarla ilgili olarak
5510 sayılı Kanun uyarınca aylık prim ve hizmet belgelerini yasal süresi
içerisinde Sosyal Güvenlik Kurumuna vermesi, varsa prime esas alt kazanç sınırı
ile prime esas kazanç arasındaki fark ve kısa vadeli sigorta kollarına ilişkin
prim tutarı farkı ile işsizlik sigortası primlerini Sosyal Güvenlik Kurumuna
ödemiş olması şarttır. Bu maddede düzenlenen teşvik, 5510 sayılı Kanun
kapsamında bulunanlarla aynı şartlarda olmak üzere 506 sayılı Kanunun geçici 20
nci maddesi kapsamındaki sandıkların statülerine tabi
personeli için de uygulanır. Bu maddeyle düzenlenen destek unsurundan diğer
ilgili mevzuat uyarınca ayrıca yararlanmakta olan işverenler; aynı dönem için
ve mükerrer olarak bu destek unsurundan yararlanamaz. Bu durumda, işverenlerin
tercihleri dikkate alınmak suretiyle uygulama, destek unsurlarından sadece
biriyle sınırlı olarak yapılır. Ayrıca, işçinin, işten ayrıldığı işyerinde
tekrar işe başlaması halinde bu teşvik hükümlerinden yararlanılamaz. Bu fıkrada
düzenlenen teşvik, 21/4/2005 tarihli ve 5335 sayılı
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun
30 uncu maddesinin ikinci fıkrası kapsamına giren kurum ve kuruluşlara ait
işyerlerinde çalışmaya başlayanlar hakkında uygulanmaz.”
BAŞKAN – Madde üzerinde söz talebi? Yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
Madde 3’ü okutuyorum:
MADDE 3- 4447 sayılı Kanuna aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.
“GEÇİCİ MADDE 9- 2009 yılının Nisan ayına ait prim ve hizmet
belgelerinde bildirilen sigortalı sayısına ilave olarak, 31/12/2009
tarihine kadar, işe alınma tarihinden önceki üç aylık dönem içinde Sosyal
Güvenlik Kurumuna verilen prim ve hizmet belgelerinde kayıtlı sigortalılar
dışındaki kişilerden olmak kaydıyla işe alınan ve fiilen çalıştırılanlar için;
5510 sayılı Kanunun 81 inci maddesinde sayılan ve 82 nci
maddesi uyarınca belirlenen prime esas kazanç alt sınırı üzerinden hesaplanan
sigorta primlerinin işveren hisselerine ait tutarı, altı ay boyunca İşsizlik
Sigortası Fonundan karşılanır. Bu madde kapsamında işe almaya ilişkin 31/12/2009 tarihini 30/6/2010 tarihine kadar, primlerin
Fondan karşılanma süresini ise altı aya kadar daha uzatmaya, Bakanlar Kurulu
yetkilidir.
İşveren hissesine ait primlerin İşsizlik Sigortası Fonundan
karşılanabilmesi için işverenlerin çalıştırdıkları sigortalılarla ilgili olarak
5510 sayılı Kanun uyarınca aylık prim ve hizmet belgelerinin yasal süresi
içerisinde Sosyal Güvenlik Kurumuna verilmesi ve sigortalıların tamamına ait
sigorta primlerinin sigortalı hissesine isabet eden tutarı ile İşsizlik
Sigortası Fonundan karşılanmayan işveren hissesine ait tutarın ödenmiş olması
şarttır. Bu maddeye göre işveren tarafından
ödenmesi gereken primlerin geç ödenmesi halinde, İşsizlik Sigortası Fonundan
Sosyal Güvenlik Kurumuna yapılacak ödemenin gecikmesinden kaynaklanan gecikme
zammı, işverenden tahsil edilir. Bu maddenin üçüncü fıkrasının (e) bendi hükmü
saklı kalmak kaydıyla bu maddede düzenlenen teşvik, 5510 sayılı Kanun
kapsamında bulunanlarla aynı şartlarda olmak üzere, 506 sayılı Kanunun geçici
20 nci maddesi kapsamındaki sandıkların statülerine
tabi personeli için de uygulanır.
Bu madde hükümleri;
a) 1/10/2003 tarihinden sonra
özelleştirme kapsamında devir alınan işyerleri hariç olmak üzere, mevcut ve
faaliyette bulunan işyerlerinin devredilmesi, birleşmesi, bölünmesi veya nevi
değiştirmesi gibi hallerde yeni işe başlama olarak değerlendirilmez.
b) Mevcut bir işyerinin kapatılarak; değişik bir ad veya unvan ya
da bir iş birimi olarak aynı faaliyette açılması veya çalışan sigortalıların
bütün olarak devredilmesi halinde, bu işyerleri hakkında uygulanmaz.
c) Yönetim ve kontrolü elinde bulunduracak şekilde doğrudan veya
dolaylı ortaklık ilişkisi bulunan şirketler arasında istihdamın kaydırılması,
şahıs işletmelerinde işletme sahipliğinin değiştirilmesi gibi ek bir kapasite
ve istihdam artışına neden olmayan, sadece teşviklerden yararlanmak amacıyla
yapılan işlemler hakkında uygulanmaz.
ç) 5510 sayılı Kanun gereğince yapılan kontrol ve denetimler
sonucunda çalıştırdığı kişileri sigortalı olarak bildirmediği tespit edilen
işyerleri hakkında tespit yapıldığı aydan başlanmak suretiyle uygulanmaz.
d) 4/1/2002 tarihli ve 4734 sayılı Kamu
İhale Kanunu ve bu Kanundan istisna olan alımlar ile uluslararası anlaşma
hükümlerine istinaden yapılan hizmet alımları ve yapım işlerini yürüten
işyerleri hakkında uygulanmaz.
e) 21/4/2005 tarihli ve 5335 sayılı Bazı
Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 30
uncu maddesinin ikinci fıkrası kapsamına giren kurum ve kuruluşlara ait
işyerlerinde çalışmaya başlayanlar hakkında uygulanmaz.
f) 5510 sayılı Kanuna göre sosyal güvenlik destek primine tabi
çalışanlar ile yurt dışında çalışan sigortalılar hakkında uygulanmaz.
İşsizlik Sigortası Fonundan karşılanan prim tutarları gelir ve
kurumlar vergisi uygulamalarında gider veya maliyet unsuru olarak dikkate
alınmaz.
Bu maddeyle düzenlenen destek unsurundan diğer ilgili mevzuat
uyarınca ayrıca yararlanmakta olan işverenler; aynı dönem için ve mükerrer
olarak bu destek unsurundan yararlanamaz. Bu durumda, işverenlerin tercihleri
dikkate alınmak suretiyle uygulama, destek unsurlarından sadece biriyle sınırlı
olarak yapılır.
Bu maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından belirlenir.”
BAŞKAN – Madde üzerinde bir adet önerge vardır, önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 415 sıra sayılı Kanun Teklifinin 3 üncü
maddesinin çerçevesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
|
Bekir Bozdağ |
Mustafa Elitaş |
Asım Aykan |
|
Yozgat |
Kayseri |
Trabzon |
|
Suat Kılıç |
Mehmet Ceylan |
|
|
Samsun |
Karabük |
|
MADDE 3- 4447 Sayılı Kanunun geçici 6 ncı
maddesinin (a) bendine aşağıdaki cümleler eklenmiştir.
“2009 yılına münhasır olmak üzere, Fonun nema gelirlerinden dörtte
üçü, Fon tarafından Hazine İç Ödemeler Muhasebe Birimi Hesaplarına aktarılır ve
genel bütçenin (B) işaretli cetveline gelir kaydedilir. Kaydedilen bu
tutarları, Yüksek Planlama Kurulu kararına istinaden Güneydoğu Anadolu Projesi
kapsamındaki yatırımlar öncelikli olmak üzere ekonomik kalkınma ve sosyal
gelişmeye yönelik altyapı yatırımlarında kullanılmak üzere ilgili idare
bütçelerine ödenek kaydetmeye Maliye Bakanı yetkilidir. Bu ödenekler, 2009 yılı
yatırım programı ile ilişkilendirilir.”
“b) Fon tarafından tahsil edilecek nema gelirlerinin 2010 yılında
dörtte Üçü, 2011-2012 yıllarında dörtte biri ilgili yıl genel bütçelerinin (B)
işaretli cetvelinde bütçe gelir tahmini olarak yer alır. İlgili yıl bütçeleri
hazırlanırken Güneydoğu Anadolu Projesi kapsamındaki yatırımlara öncelikli
olmak üzere ekonomik kalkınma ve sosyal gelişmeye yönelik altyapı
yatırımlarının finansmanı için ilgili idare bütçelerine bu gelir tahmini
karşılığı kadar ödenek öngörülür. Bu gelirler, Fon tarafından tahsil edilen ayı
izleyen ayın 15’ine kadar Hazine İç Ödemeler Muhasebe Birimi hesaplarına
aktarılır ve yılı genel bütçesinin (B) işaretli cetveline gelir
kaydedilir."
OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkanım, önergeyi işleme aldığınızdan
işlemi devam ettirelim. Bu önergeyi işleme alamazsınız çünkü ek bir maddedir
bu.
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Ek bir madde değil.
OKTAY VURAL (İzmir) – Dolayısıyla, bu önergenin işleme alınması
mümkün değil.
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Ek madde değil.
OKTAY VURAL (İzmir) – İşleme devam edelim. Ek madde.
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Ek madde değil efendim.
OKTAY VURAL (İzmir) – Efendim, önerge önümüzde, ek maddedir.
Dolayısıyla, işleme devam edelim. Üçte 2 çoğunluğu arayın lütfen.
BAŞKAN – Sayın Vural, geçici maddelerde önerge verildiği zaman,
biliyorsunuz salt çoğunluk aramıyoruz burada.
OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkanım, bu, geçici madde değil,
madde 3 ve 3’üncü maddede -geçici 6’ncı madde belki- 6’ncı madde
düzenlenmediğine göre, 9’uncu madde düzenlendiğine göre yeni ek madde ilavesi
olarak işlem yapmanız gerekiyor. Üçte 2 çoğunluğu alın, eğer katılıyorlarsa ona
göre ek madde olur. İşleme devam edin efendim.
HAKKI SUHA OKAY (Ankara) – Bir saat ara verelim, evlere telefon
edelim.
OKTAY VURAL (İzmir) – Hayır hayır, araya
da gerek yok efendim.
BAŞKAN – Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma saati: 02.34
ON BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 02.54
BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat
PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Yusuf COŞKUN
(Bingöl), Yaşar TÜZÜN (Bilecik)
BAŞKAN – Saygıdeğer milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 110’uncu Birleşiminin On Birinci Oturumunu açıyorum.
415 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden
devam ediyoruz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
3’üncü madde üzerinde bir önerge vardı, önergeyi yeniden
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 415 sıra sayılı Kanun Teklifinin 3 üncü
maddesinin çerçevesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
|
Bekir Bozdağ |
Mustafa Elitaş |
Mehmet Ceylan |
|
Yozgat |
Kayseri |
Karabük |
|
Asım Aykan |
Suat Kılıç |
|
|
Trabzon |
Samsun |
|
MADDE 3- 4447 Sayılı Kanunun geçici 6 ncı
maddesinin (a) bendine aşağıdaki cümleler eklenmiş ve (b) bendi aşağıdaki
şekilde değiştirilmiş ve Kanuna aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.
“2009 yılına münhasır olmak üzere, Fonun nema gelirlerinden dörtte
üçü, Fon tarafından Hazine İç Ödemeler Muhasebe Birimi Hesaplarına aktarılır ve
genel bütçenin (B) işaretli cetveline gelir kaydedilir. Kaydedilen bu
tutarları, Yüksek Planlama Kurulu kararına istinaden Güneydoğu Anadolu Projesi
kapsamındaki yatırımlar öncelikli olmak üzere ekonomik kalkınma ve sosyal
gelişmeye yönelik altyapı yatırımlarında kullanılmak üzere ilgili idare
bütçelerine ödenek kaydetmeye Maliye Bakanı yetkilidir. Bu ödenekler, 2009 yılı
yatırım programı ile ilişkilendirilir.”
“b) Fon tarafından tahsil edilecek nema gelirlerinin 2010 yılında
dörtte üçü, 2011-2012 yıllarında dörtte biri ilgili yıl genel bütçelerinin (B)
işaretli cetvelinde bütçe gelir tahmini olarak yer alır. İlgili yıl bütçeleri
hazırlanırken Güneydoğu Anadolu Projesi kapsamındaki yatırımlara öncelikli
olmak üzere ekonomik kalkınma ve sosyal gelişmeye yönelik altyapı
yatırımlarının finansmanı için ilgili idare bütçelerine bu gelir tahmini
karşılığı kadar ödenek öngörülür. Bu gelirler, Fon tarafından tahsil edilen ayı
izleyen ayın 15'ine kadar Hazine İç Ödemeler Muhasebe Birimi hesaplarına
aktarılır ve yılı genel bütçesinin (B) işaretli cetveline gelir
kaydedilir."
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET YÜKSEL (Denizli) – Takdire
bırakıyoruz efendim.
BAŞKAN – Hükûmet?
DEVLET BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Milliyetçi Hareket Partisi Grup
Başkan Vekili Sayın Oktay Vural, bu önergeyle ilgili olarak, bu geçici
maddedeki yapılan değişikliği kendileri bir ek madde olarak
değerlendirmektedirler. Biz içeride mütalaa ettik. Ek, söyleyecek bir şeyiniz
var mı Sayın Başkanım?
OKTAY VURAL (İzmir) – Hayır, ısrar ediyorum ben, ek maddedir.
Çünkü bu kanunun geçici maddesi değildir. Biz bir maddeyi görüşüyoruz.
Dolayısıyla bu maddeyle ilgili olmayan bir madde ele alınmaktadır. Bu bakımdan
çoğunluğun aranması gerektiğini düşünüyorum.
BAŞKAN – Bu konuyla ilgili olarak biz de arkadaşlarımızla istişare
ettik ve şöyle bir kanaati paylaştık arkadaşlarla: Geçici madde ihdasıyla
ilgili olarak önergelerle bu işlem yapılıyorsa geçici madde üzerindeki bazı
metinlerin de bu şekilde değiştirilebileceğini kabul ettik, ama Sayın Başkan da
bu husustaki görüşlerini sürdürdü, fakat düşüncemizde bir değişiklik olmadı.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Başkanım, bunun örneği yok ama
efendim.
BAŞKAN – Efendim?
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Hiç örneği yok ama. Bu kabul ettiğiniz
hususun geçmişte örneği yok.
BAŞKAN – Arkadaşlarımız geçmişi de, Sayın Şandır, öğrendiler. Ben
itirazlarınızı kayda aldım ama bu hususta tutumumda bir değişiklik olmamıştır.
Şimdi, o bakımdan, bu önergeyi gerekçesini okutarak işleme
alıyorum:
Gerekçe:
Bu Kanun değişikliği teklifi ile Güneydoğu Anadolu Projesi
kapsamındaki yatırımlara öncelik verilerek, söz konusu yatırımların stratejik
planlar doğrultusunda tamamlanması ve ekonomik kalkınma ve sosyal gelişmeyi
destekleyecek altyapı yatırımlarına ilave finansman sağlanarak yapımı devam
eden projelerin süresi içerisinde tamamlanması amaçlanmaktadır.
OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkanım, oylanmadan önce tekrar ifade
ediyorum: Bakın, eğer çerçeve maddeyi değiştirirseniz, bu durumda geçici madde
9 da ortadan kalmış olur. Çerçeve madde değişmektedir.
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Onu ayrıca oylayacağız efendim, geçici 9’u
ayrıca oylayacağız.
BAŞKAN – Geçici maddeyi tekrar oylayacağım Sayın Vural.
OKTAY VURAL (İzmir) – Efendim, bakın, teklifin 3’üncü maddesinin
çerçevesini değiştirdiğinize göre, çerçevede de sadece “geçici
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Yok efendim, geçici 9’u ayrıca oylayacağız.
OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Vural’ın itirazları kayda alındı.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Geçici madde 9’u oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkanım, bakın…
BAŞKAN – Çerçeve 3’üncü maddeyi geçici 9’uncu maddeyle birlikte
oylarınıza sunuyorum…Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkanım, uygulamanız yanlış, çünkü
çerçeve maddeyi değiştirdiğinize göre… Çerçevesi şöyle değişmiş oluyor: “Geçici
6’ncı maddesini aşağıdaki şekilde değiştirmiş, aşağıdaki geçici madde
eklenmiştir.” diye söylüyorsunuz.
BAŞKAN – Yok, aşağıdaki değil. Oradaki ifade
farklı. Bu hususta daha önce içeride de görüştük. Uygulamayı bu şekilde
yaptık Sayın Başkanım.
4’üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 4- 31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı
Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununa aşağıdaki ek madde
eklenmiştir.
“EK MADDE 2- Yatırımlarda Devlet yardımları hakkında kararlar
çerçevesinde teşvik edilen yatırımlara bağlı olarak gerçekleştirilecek istihdam
için, 5510 sayılı Kanunun 81 inci maddesinde sayılan ve 82 nci
maddesi uyarınca belirlenen prime esas kazanç alt sınırı üzerinden hesaplanan
sigorta primlerinin işveren hisselerinin tamamına kadar olan kısmı Hazinece
karşılanır. Hazinece karşılanacak tutarın uygulama süresini, karşılama oranını
ve kapsamını; yatırımın sektörü, büyüklüğü ve bulunduğu illere göre
farklılaştırmaya Bakanlar Kurulu yetkilidir.
İşveren hissesine ait primlerin karşılanabilmesi için
işverenlerin, çalıştırdıkları sigortalılarla ilgili olarak 5510 sayılı Kanun
uyarınca aylık prim ve hizmet belgelerini yasal süresi içerisinde Sosyal
Güvenlik Kurumuna vermesi ve sigortalıların tamamına ait sigorta primlerinin
sigortalı hissesine isabet eden tutarın Hazinece karşılanmayan işveren
hissesine ait tutarını ödemiş olması şarttır. Bu maddeye göre işveren
tarafından ödenmesi gereken primlerin geç ödenmesi halinde, Hazineden Sosyal
Güvenlik Kurumuna yapılacak ödemenin gecikmesinden kaynaklanan gecikme zammı,
işverenden tahsil edilir.
Bu maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar Hazine
Müsteşarlığı tarafından belirlenir.”
BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
5’inci maddeyi okutuyorum:
MADDE 5- Bu Kanunun 2 nci maddesi 1/10/2009 tarihinde, diğer maddeleri yayımı tarihinde
yürürlüğe girer.
BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Madde 6’yı okutuyorum:
MADDE 6- Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, teklifin tümü açık oylamaya tabidir.
Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Oylama için üç dakika süre veriyorum.
Oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, 415 sıra sayılı Adalet ve Kalkınma
Partisi Grup Başkanvekili Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş
ve Yalova Milletvekili İlhan Evcin’in; İş Kanunu,
İşsizlik Sigortası Kanunu ve Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin açık oylama sonucunu
arz ediyorum:
Kullanılan oy sayısı : 216
Kabul :
194
Ret :
22 (x)
Böylece, teklif kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır. İş hayatımız için
ve milletimiz için hayırlar getirmesini diliyorum.
Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, özverili çalışmalarınızdan
dolayı hepinize canı gönülden teşekkür ediyorum, kandilinizi kutluyorum ve
sizlere bu saatte hayırlı sabahlar diliyorum.
Alınan karar gereğince kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla
görüşmek için 30 Haziran 2009 Salı günü saat 15.00’te toplanmak üzere birleşimi
kapatıyorum.
Kapanma Saati: 03.06